You are on page 1of 975

Paradigm a

Felsefe SOzliigti
. .
AHMET CEVIZCI

Paradigm a
istanbul 1999
Paradigma
Felsefe SozJaea
Ahmet Cevizci

8. Paradigms Kitab1
Felsefe Dizisi 6. Kitap

Bu Kitab1n Ttim Yay1n Haklar1 Paradigms Yay1nlar1na Aittir.


lzinsiz basJlamaz, ,.:ogaltllamaz. kopya edilemez.

Bask1
Engin Yay1nc1hk

Birinci Bas1m
Nisan 1996 I Ankara
Ekin Yay1nlar1

lkinci Bas1m
Kas1m 1997 I Ankara
Ekin Yay1nlarJ

Geli~tirilmi~
ve Gozden Get;irilmi~
O~tincti Bas1m
~ubat 1999 I Istanbul
Paradigms Yay1nlar1

PARADtGMA YAYINLARI
Cankurtaran Mah. Seyit Hasan Sok. 1214
Sultanahmet I lSTANBUL
I

Onsoz
Surekli bir sargulama. ele~tirme ve felsefe tarihi h;inde ortaya kanmu~
alan felsefi iddialarla bitip tukenmeyen bir hesapla~ma. felsefe prab-
lemlerine devamh blr ,.:ozum aray1~1 olarak de~erlendirdi~imiz felsefi
du~unmenin, Turkiyede kritik bir zihniyetin yerle~mesinde, insan1m1-
z1n ele~tirel ve sorgulaytcl bir tav1r kazanmastnda, ve nihayet bu mum-
bit topraklar1n her yerinde bir ha~goru artam1 ve mutabakata dayah bir
soylem formunun yerle~mesinde bnemli bir rol oynayabile~~~i at;tkttr.
Bununla birlikte, felsefenin yuzy1llar1n birikimine dayanan kendine ait
bir terminalajiye. kendine alt bir dile sahip bulundu~u ve soyut kav-
ramlarla surdurulen bir etkinlik aldu~u da unutulmamahd1r. Felsefe
kanular1 ve problemleri i~te bu terminolaji. bu dil it;erisinde i~lenir ve
a. kendisinden beklenen ger,.:ek i~levi. ancak bu surec;: ya~andtktan san-
ra ger,.:ekle~tirebilir.
Turkiyede yakla~tk 7-8 yuzy1lllk bnemli bir bo~luk dbneminin
ardtndan Tanzimat sonrastnda ger,.:ekle~tirilen felsefe ,.:ah~malar1, bu
ba~lamda bnem!i bir yol kat etmi~ ve ulkemizde felsefi terminolojinin
yerle~mesinde onemli bir ka tk1 sa~lam1~t1r. Yine de. entellektuel haya-
t1m1za hakim alan felsefe anlay1~1n1n hemen tumuyle bir Aydtnlanma
felsefesi. buytik blt;ude pozitivizm ve bir blt;ude de, poziti vizmin gudu-
munde kalan bir Marksizm olmaSl: felsefeyle. insanlarl ozgurle~tirme
,.:abas1 it;inde olmak. onlar1 kendi ba~lar1na du~unebilme yoluna sok-
mak yerine, ki~ileri hakim soyleme gore ~ekillendirmeye kalk1~1lmast
butun bu ,.:abalara ket vurmu~ ve hatta, zaman zaman felsefenin kav.
gay1. kavram karga~as1n1 ve kordo~u~unu gizlemeye yarayan bir kal-
kan, hakim soylemleri me~rula~t1rmaya yarayan bir arat; gibi gorune-
bilmesine yol a,.:mt~hr.
Elinizdeki sozluk, felsefeye duyulan ihtiyactn daha da arth~l, fel-
sefeye yonelik ilginin giderek yo~unla~maya ba~lad1~1 gunumuz Turki-
yesinde, felse'fi terminalojinin oturmas1na, felsefe dilinin yerle~mesine,
felsefi du~unu~un geli~mesine elden geldi~ince katk1da bulunma
yonunde ciddi bir te~ebbus ve ,.:aba olarak de~erlendirilmelidir. Sozlu-
~un ilk iki basktstntn ktsa sayllabilecek bir sure it;inde tukenmesi du-
~uncelerimi do~rular, gayretlerimi destekler nitelikte olmu~tur. Sozluk
bu u,.:uncu bask1da, kendisine adeta bir sozluk daha eklenmek suretiyle.
olduk,.:a geli~mi~ ve butunluk kazanm1~ bir ,.:ah~ma haline geldi. Bu
bask1da, genel felsefe kavray1~1ma uygun olarak, sozlu~e felsefenin ele~
tirel, sorgulayac1 mahiyetini daha belirgin bir bit;imde a,.:1~a vuracak
maddeler ekledim; ku~at1c1 ve kucaklay1c1 alma ,.:abama uygun alarak,
tek tek butun felsefe turlerini, felsefenin tum dallar1n1, ayrtm gozetme-
den, vermeye ozen gosterdim. Felsefi du~unu~un tartl~mact ya da argu-
mantatif yapts1n1 sergileyebilmek it;in de, Bah felsefesini c;in, Hint ve
tslam felsefesiyle, klasik felsefeyi modern ya da ~a~da~ felsefeyle, anali-
tik felsefeyi de K1ta Avrupas1 felsefesiyle zaman zaman tamamlama,
zaman zaman da ,.:arpa~t1rma gayreti it;inde oldum. Felsefede a~1kh~1n
ve dakikli~in bnemini vurgulayabilmek it;in de, tum maddeleri sistema-
tize edip, felsefi terimlerin farkh filozof, farkh felsefe turleri ya da
alanlar1ndaki anlamlartnl ayr1 ayr1 ifade etme ,.:abas1 it;ine girdim.
Teknik apdan, metnin daha fazla geni~lemesine, maliyetin art-
masma engel olmak i~in. si:izliik sonunda yer almas gereken, ~ok
i:inemsedijlim aktarmac1hk faaliyeti i~indekl terciimelere yard1mc1 ola-
bileceklerini sand1jl1m, lngilizce, Frans1zca ve Almanca dizinlere yer
vermedim: bunun yerine, tammlanan terimlerin yabanc1 dildeki kar~l
hklanm, parantez i~inde maddelerin yanma yazd1m. Yine, metlnde
az1msanlllayacak bir yer i~gal eden bii tiin Bkz..'l'M' iptal ederek, gi:in-
dermeleriJ.ll. i~aretiyle yaptlm. Si:izliijliimiin bu haliyle, Tiirkiye'deki fel-
sefe eilitimine, felsefeye kar~1 alan biiyiik ilgiye, felseti dii~iinii~iin ge-
li~mesine ve halihaz1rdaki felsefe ara~t1rmalanna daha fazla katk1 ya-
pacajlma inamyorum.
Te~ekkiire gelince ... Dzerimde emejli alan hemen herkese, en zor
giinlerimde bile bana destek verenlere, arkamda olduklanm hemen her
vesile ile hlssettirenlere ~iikranlanm1 sunuyorum. Bunun yanmda,
i:izellikle ~IHi:irliikten kazandil parayla beni akutan sevgili babam Be-
kir Cevlzcl'ye, ~ileli hayatlm evlatlanna adam~ sevgili annem Hikmet
Cevlzcl'ye derln bir mlnnettarhkla te~ekkiir ediyorum. Hayatlm biitii-
niiyle bana gore diizenleyen. kahnm1 ~eken, zor bir di:ineminde bile
slktntlstnl bana hissettirmemeye ~ah~an biricik e~im Nevin Cevizci'ye
duydujlum derin minnettarhil ifade etmede ise, gallba si:izciikler kifayet-
siz kalacaktlr.
Aram1zdaki i~birlijlinin her ge~en giin blraz daha geli~tiili sevgili
dostum Hiisamettln Arslan, bu ii~iincii baskmm haz1rlanmas1 s1rasmda
da, si:izliijliin l~erijlinden sayfa diizenine vanncaya kadar, ufuk apc1
i:inerilerde bulundu, istifade edebilmem, kar~1la~t1rma yapabilmem ve
eksik maddeleri tespit edebllmem i~in bana kaynak temin etti, yurt d!-
~mdan si:izliik getirtti. Kendisine ~ok ~ey bor~luyum.
Si:izliijliin daha birinci bask1s1 piyasaya pktlil andan itibaren,
kendilerini daha i:inceden hi~ tammad1jl1m pek ~ok ki~lden, beni gurur-
landran ve daha iyisini haz1rlamaya sevkeden iltifatlar ald1m. Bunla-
nn hepsi ~ok dejlerli olmakla birlikte, ikisine i:izel bir yer vermek ihti-
yac hissetmekteyim. Ortadojlu Teknik Dniversitesl Felsefe Bi:iliimii'nden
Abdiilbaki Gii~lii, bir doktora smav1 i~in bulundujlum fakiiltesinde,
si:izliik nedeniyle benlmle tam~ma arzusu sergiledi ve te~ekkiirlerlni hi~
tereddiit etmeden, biiyiik bir i~tenlikle ifade etti. Si:izliik vesilesiyle iyi
bir dost, ciddi bir meslekta~ kazand1m. Yine, bir doktora smav1 i~in bu-
lundujlum Erzurum'da, felsefe bi:iltimiiniin gen~ iiyesi Ali Utku, ~ahs1ma
bir kez daha si:izliikten delay derin bir yakmhk ve muhabbet gi:isterdi.
Sevgili Ali, bununla da kalmayarak: ~e~itli yollarla, hatta telefon et-
mek suretiyle, not ettiili kimi eksik maddeleri bildirdi. Cah~malanm
zm ve yollanm1zm kesi~ecejli bir noktada bulu~abilmeyl timid ettljlim
bu lki gen~ arkada~1ma da te~ekkiirlerlmi sunuyorum.

Ahmet Cevizci
~ubat 1999 I Bursa
Abelardus 7

Fakat bu noktada kalmay1p, buradan


gene! s6zci.iklerin anlamdan yoksun ol-
du~u sonucunun hi~bir ~ekilde ~lkma
dl~lnl one si.iren Abelardus'a gore, gii~
liik, insan zihninin soyutlama yapma,
soyutlamalar olu~turma giiciine sahip

A bulundu~unu kabul etmekle ~oziiliir.


Buna gore, insan zihni yaln1zca bireyle-
rin, orne~in Platon'un ve Sokrates'in
kavramlanna sahip olmakla kallnaz,
fakat bu bireylerin ~e~itli yonlerine ili~
kin gene! fikir ve kavramlara ula~u.
Abdera Okulu [ing. School of Abdera, Fr. +Kavram realizmfnden oldu~u kadar,
Ecole d 'Abdera]. ilk~ a~ felsefesinde, atom- tnominalizmden de uzak d uran Abelar-
ru tDemokritos tarafmdan kurulm u ~ d us, kavramc1h~1 benimsemi~tir; nite-
olan ve ad1n1 Giiney Makedonya'daki kim, ona gore, bir tiimelin iki ~ekilde
bir kentten alan okul. Abdera Okul u- varoldu~ soylenebilir: 1 Tiimel, ortak
nun di~er onemli temsilrileri aras1nda bir benzerlik olarak tikellerde ya da bi-
Kios'lu Metrodoros ve Anaksarkhos sa- reylerde varolur, ve 2 tiimel, zihnin dik-
yllabilir. katini saz konusu benzerlik iizerinde
Sofist tProtagoras'Jn da do~dutu kent yo~unla~hnnastnln sonurunda olu~tu
olan Abdera da kurulmu~ olan okulun rulan bir kavram olarak,. insan zihninde
felsefe tarjhindeki onemi, kurucusu De- varolur.
mokri tos taraf1ndan savunulmu~ olan Tiimeller kavgas1 d1~1nda inan~-ak1l ilil-
atomcu gorii~ten kaynaklanmaktadu. kisi iizerinde de duran Abelardus, akll-
Okulun soz konusu maddeci varh.k go- yiiriitme yoluyla ortaya konmarru~ olan
rii~i.i, empirist bir bilgi gorii~iiyle ta- inancm yalntzca bir ba~lang1~ olup, zor-
man\lanmt~ ve Abdera Okulu bu ~er~e lamaya dayanmadlgtnl one siinnii~ti.ir.
ve i~jnde, tarihte ilk kez olarak tbirincil Dolaflslyla, inanc1n verileri Uzerinde
ve ikincil nitelikler arasmda bir ay1r1m akll yiiriitiilmesi gerekti~ini one siiren fi-
yapm1~tlr. lozof, inan~ ve vahiy kar~1smda, iradeci
Abdera Okulu'yla ilgili kaydede~er de~il de, entellektiialist bir tav1r takJn-
ba~ka bir nokta da, Okulun iiyelerinden ml~ttr. tTann'run varo1du~u sonucuna
olan Anaksarkhos'un, bir ak1m olarak ger~kten var olanla ge.;ici olan arasm-
ku~kurulu~n Yunan,daki kurucusu daki kar~1thk iizerinde d ii~iinmek ve
tPyrrhon 'un o~retmeni olmu~ olmasl- bedenin zihne olan baAunldt~uu genel-
du. lettirmek suretiyle varan Abelardus, ya-
Abelardus, Petrus. 1079-1142 ylllan ara- ratmarun, ir~denin keyfi bir eylemi ol-
stnda ya~am1~ olan iinlii Orta~a~ filo- maylp, Tann'run en iyi olaru se~me
zofu. Temel eserleri Sic et Non, De unitate zorunlulu~nu yans1tan bir eylem oldu-
et trinitate ve Diologus inter philosophum, ju- ~unu soylerken., bu konuda Augusti-
dDeum et christianum'dur. nus'Wl omek;iligini benimsemi~tir.
Manhk, ahlak ve teoloji konusundaki Ya~anunm son doneminde, daha ~ok
~ah~ma ve gorii~leriyle tarunan Abe- teolojinin kapsanu iQnde kalan konulan
lardus, ttumeller kavgas1'nda, nomina- ele alm1~ olan Abelardus, antik donem
listlerle birlikte, genel kavram ya da filozoflannm erdemlerinden ve Hristi-
sozciiklerin gosterdi~i ya d a kar~dlk yan vahyinin bir~k temel o~etisini alai
geldi~i hi~bir tek ~ey bulunmad1~1nl yoluyla bulmu~ olmalanndan ovguyle
ve varolan her~eyin bireylerden ibaret soz etmi~tir. Giinah kavranuru da Qi-
oldu~nu kabul etmi~tir. ziimleyen Abelardus, insan davraru~la-
8 acele genelleme yanh'1

nmn, insam Tann'mn goziinde ne daha Arzu kandmld&ktan sonra, haz biter ve
iyi, ne daha kotii yapabilecegini, zira yeni bir arzu ba~lar. Arzunun ba~lang
davram~lann kendi ba~lanna ne iyi ne Cl, arzu tatmin edilinceye kadar, ac1 ya
de kotii oldugunu savunmu~tur. Ona da elemdir. Ya~anun esas1, oyleyse ac-
gore, Tann katmda iyi olan niyettir ve drr, zira arzu sonsuzdur.
giinah, davraiU~la degil de, insan akh- apk [Os. vdzzl!, sarih; ing. clear; Fr. clair;
nm, yanh~ oldugunu bildigi bir ~eye AI. klar]. Hi~bir ku~ku ve tartl~maya
nza gostermesiyle olur. Ba~ka bir d~ yer brrakmayacak kadar belirgin ve
yi~le, bir eylem ya da sonu~ ahlakmdan kesin olan alg1run, metnin, anlamm
~ok bir niyet ahlak1 geli~tiren Abelard us, ozelligi; kolay anla~Ilan, en iyi bir bi-
ger~ek ahlakhhgm eylemlerden ~ok zi- ~imde kavranan soz ya da yau
llinde ve -yurekte oldugunu one siinnii~ +Modem felsefe'nin kurucusu olarak
tiir. bilinen +Descartes, a9k srfahru, insanm
acele genelleme yanh~1 [ing. fallacy of hakikati kavrayabilmesini miimkiin
l1a.sty generalization; Fr. erreur de Ia genera- kilan ko~ullardan biri olarak kullamr.
lisation irrijlechie] Bilimsel ya da kritik zih- Ayru rasyonalist gelenek i~inde yer alan
niyete, el~tirel bir gozle degerlendirme tLeibniz de, 'tasanmlanan ~eyi bana ta-
tavnna aykm dii~en bir yanh~ olarak, mtmak i~ yeterli olan bilgiye' a~rk
suurh bilgiden, yetersiz verilerden, sonu- bilgi adm1 verir. Buna gore, konusunu,
cu dogrulamaya yetmeyen onciiJlerden nesnesini tam ve ona benzeyen rum
ya da temsil giicii yiiksek olmayan bir or- diger nesnelerden aynlmr~ olarak taru-
neklemden hareketle sonuca get;mekten, marmza imkan veren kavrama ozellikle
s1mrh say1da ornekten smtrlanmanu~ bir rasyonalist gelenek i~inde apk kavran1
genellemeye atlamaktan olu~an yanh~. ad1 verilmektedir. Bu baglamda bir kav-
ac1. [Os. zzdzrap; ing. pain; Fr. douleur; Al. ramJn a9k olmas1, o kavramJn a9khk
schmerz]. Viicuddaki herhangi bir orse- derecesini, yani o kavramm hangi kav-
lenmeye ya da yaralanmaya e~lik eden ramlarla i~lem gorebileceginin bilinme-
duyum ya da ho~laruhnayan duygula- si anlamma gelir. Bir onerme i~erisinde
rum. Ho~ olmayan fiziki durum. Haz- yiiklem olarak alabilecegi ozellikleri hi-
zm kar~Itl duyum. linen kavram diye tanunlanan ac;~k kav-
Hazza eri~me ve ac1dan ka~1nmarun, ram, ba~ka hi~bir kavramla kan~tml
insam harekete ge~iren en temel ilkeler madan hemen tamnan kavramdrr.
olduklan savunulmu~tur. Ac1, bundan a~1k ahlak [tng. open morality; Fr. moral
dolay1, insan tecriibesi ve ya~arrundaki ouve1te]. <;agda~ Frans1z filozofu Henri
olumsuz oge olarak degerlendirilir. Bu- tBergson'un, Les Deux Sources de Ia mo-
nttnla birlikte, hazz1 ge~ci bir ~ey ola- rale et de Ia Religion [Ahlak ve Dinin iki
rak goren tSchopenhauer gibi baz1 ko- Kaynag1] adh eserinde one siirdugu ve
tiimser filozoflara gore, ac1 diinyaiUn katl toplwnsal tabulara dayanan kapah
en temel ve onemli boyutudur. bir ahlak anlayi~mm kar~asma ge~irdi
Ba~ka bir deyi~le, iradeyi temele alan gi ahlak anlay1~1.
Schopenhauer'a gore, irademiz, d1~ diin- Soz konusu ahlak anlay1~1 yaratlci
yaya ili~kin bilgisi orarunda, i.ki ~eyden hamleyi temele alan, sevgi ve kutsalhg1
birini se~er: D1~ diinyay iyi bilirsek, ya- aray1p bulan ki~ilerin ozgiir, ki~isel ve
~amayi, kotti bilirsek, olmeyi se~eriz. insani ahlak gorii~iine kar~1ltk gelir.
lrademize engel olan ~eylere ac1 ya da Boyle bir ahlak, esnek bir yap1 sergile-
elem, isteyip ul~ugmz ~eylere de haz yen, degi~ik ki~ilikleri hesaba katan ve
diyoruz. Oysa, ona gore, her hareket, bu sayede, onyargilan ve gorenekleri
her eylem bir ihtiyacm sonucudur. Kar- y1karak, ozgiirliik yarabosi olan ve ev-
~llanan ihtiya~litr haz verir, bununla rensel bir ~agr1 bi~imine yiikseltilebilen
birlikte, bu durum her zaman ge~icidir. bir ahlak olarak ortaya ~tkar.
a~aklama 9

Bergson'un, ancak iistl.in ki~iliklerde, olmayan, bilim oncesi bir kavramm.


ermi~lerde, kahramanlarda somutla~h~ yani ac;IklanaJUn, anlam1 kesin ve
gm1 soyledigi bu ahlak, toplumsal degil a~ikar olan yeni bir kavrama, yani a~Ik
de, ki~isel bir ahlakhr. Bask! yerine oz~ layana donii~tiiriilmesi i'lemidir; a~Ik
giirluge dayanan a~1k ahlak, degi~mez lanan, tam, upuygun ve belirli deyimler-
ve kah olmak bir yana, esneklik ve yara~ le ifade edilemese bile, forme) olmayan
tlc1hk ozelligine sahiptir; ilerleyici bir aydmlatma ve omekler yardtmiyla ola-
karakter t~Jyan, ya~amm en genet yon- bildigince anla~dtr bir hale getirihneli-
lerine a~1k olup, hayah biitiiniiyle ku- dir.'
caklayan a~k ahlak, Bergson'a gore, ki~ Farkl1 a~tldama tiirlerine gelince ... 1 Bir
~iye ozgii.-liik duygusu verir. ~ekilde baglanhh gibi goriinse bile, ol-
A~1k ahlakm dogal miittefigi ve des- duk~a uzak ve ilgisiz gibi goriinen olgu
tek~isi, tgizemcilik'le ozde~le~en, yara ve olaylarla ilgili problemler soz konusu
hc1 hamlenin dirimsel akt~mm ~1khg1 oldugunda, a~1klamamn, ayn ve ilgisiz
yone donii~ten dogup, ula~dmaz1 kavra- gibi goriinen bu olgu ve olaylan belli bil'
ma ~abasmdan kaynaklanan tdinamik ili~ki i~ine sokan, aralannda bir bag
dindir. kuran arac1 etkenlerin ke~fedihnesi ya
a~1klama (Os. izah; lng. explanatiotJ; Fr., da belirlerunesi suretiyle ger~ekle~tiril
explaru~tion; AI. erklaerung]. Bir ~eyi anla- mesine arac1 nedenlere Jiaret ederek a~rkla
~Ihr ve bilinir hAle getirme; bir ~eyin, ma ad1 verilir. Soz konusu a~1klama tii-
yahtlarum~, baglanhstz ve havada kal~ riinde, omegin, sese ili~kin algt, ses
m1~ gibi goriirunemesi i~in, ba~ka bir kaynag1 ile sesi i~iten kulak arasmdaki
~ey ya da ~eylerle olan ili~kisini goster~ hava dalgalan aracthg1yla a9klamr. 2
me i~lemi; bir soruyu, bilinmeyen bir Bir nesne ya da daha ~k bir nesne rurii-
~eyi, bir olgunun, bir dunnnun nedenini niin, zincirdeki bir hall<a olarak, bir
aynnhh bir bi~imde ortaya koyma. evrim dizisi i~indeki yerine i~aret edil-
Buna gore, ~eyler, nitelikler, olaylar ve mesi suretiyle, onun siirekli bir geli~me
siire~ler Simflanna, nedenlerine ya da diizeni i9ndeki yerinin belirlerunesiyle
yasa ve diizenliliklere gonderimle a~tk a~Iklarunast ise, evrim dizi5ine i~aret ede~
larup anla~tlu hale getirilir; ayru ~ekil~ rek a~1klama diye bilinir.
de, yasalar da, kendilerinden tiiretilmi~ 3 Fenomenleri, bir ~eyin ogelerinin, o
olduklan daha kapsaytci yasala.-a gidi~ ~eyin varolu~u boyunca ger~ekle~tirdi~
lerek a~1klanabilir. gi faaliyetleri, eylemleri ve fonksiyonla-
Biraz daha teknik anJam1 it;inde, a~Jkla n betimlemek suretiyle a~1klama tarz-
ma, bir fenomenin ya da fenomenler na ise, fonksiyonel a~rklama ad1 verilir. 4
obeginin, birtaklm nedensel ili~kilerden Biitiincii a9klama olarak da bilinen ve
dolay1, bir yasaya uydugunu gosterme fenomenleri, par~alarmm yonlendirici,
yontemine ya da klsaca, bir fenomeni, diizenleyici ilkesi. olan bir biitiin, form
onun nedenini ortaya ~Lkarma amaayla, ya da birligin ama~lan, ozellikleri, faali-
yontemli olarak analiz etmeye kar~Il1k yet ve fonksiyonlan aracthg1yla a~tkla
gelir. Bu baglamda a~Iklama, neden ya ma tarzma, bir biitiiniin par~alaruun fa-
da ni&;in sorusuna yamt verme, olgula- aliyetini, soz konusu biitiiniin faaliyet~
I'Ul ni~in olduklan gibi olduklanru orta- leriyle af):lklamaya llolistik afrklama den-
ya koyma, anlam1 yeterince a~lk olma- mektedir. 5 Ote yandan, bir kompleks
yan bir kavram ya da terimi a~1k ve i~indeki par~alarm diger par~alar iize-
anla~thr bir terimle aydmlatma, onun rinde mekanik bir bi~imde ger~ekle~tir
anlamuu a~ikar hale getinne anlamma digi eylemleri betimlemekten olu~an
gelir. Nitekim, tanalitik felsefe gelene~ ve ama~ ya da ama~hhk gozetmeyen
gi'nin onemli dii~iiniirleri{tden biri olan a~1klama tiiriine mekanistik a~1klama ad1
tCarnap'a gore 'a~1klama, anlam1 kesin verilmektedir.
10 a~akhk

6 Ac;lklamada organizmay1 temele alan, anlam belirsizligine yer vermeyen, tar


bir biitiiniin ozelliklerinin bireysel par h~damayacak kadar kesin, net ve belir-
c;alarmm ozelliklerinden ayn oldugunu li olan bir ~eyin ozelligi. Bulamk ve ka
savunan, bir ~eye ili~ldn ac;1klamada ranhk olamn kar~1h.
parc;alarm birbirleri iizerindeki ka~1hk Ac;tkhk terimini felse.fe literatiiriine
h etkile~imini hesaba katmanm zorunlu sokan tDescartes olmu~tur. Descartes'a
oldugunu dile getiren ac;1klama tarzma gore, agnyan bir di~ime ili~kin algx
ise, organizmacr a~rklama ad1 verilir. 1 Bir ac;lkhr, c;i.inki.i di~imin agnd1gm1 .farket-
nesnenin bazen, gerc;ekte bir iiyesi oldu- meden yapamam. Aym ~ekilde, 2+2=4
gu s1m.fm gosterilrnesi ya da belirlenme dogrusu ac;1k bir dogrudur, c;iinkii bunu
si suretiyle ac;1klanmasma da, smif goste- kabul etmemem soz konusu olamaz,
rerek aflklama ad1 verilir. Bu ac;1kJama inkar edersem eger, bir dii~iince yasas1
ti.iriine gore, ornegin, belli bir bitkinin ru ihlal e~ olurum. Nitekim, o 'ac;1k
ne olduguyla ilgili olarak birtak1m ku~ bir bilgiden, dildcatli bir zihne kendini
kular soz konusu oldugu takdirde, o ait sunan ve belli eden alg1 ve bilgiyi anh-
oldu~ bitki tiirii belirlendigi zaman, yorum' demi~tir.
tam olarak a-;akJanabilir. a~1k toplum [1ng. apen society; Fr. societe
8 Bir amaca gore a~rk.lamn olarak da bili- ouverte) c;agda~ 1ngiliz bilim ve siyaset
nen ve belirli biyolojik .fenomenler ve felse.fecisi Karl +Popper'la iinlii FransJZ
ozellikle de insan ve insarun .faaliyetleri ya~am .filozofu ve metafizikc;isi Henri
st:iz konusu oldugunda giindeme gelen Bergson'un ozgiir, demokratik, a-;ak
ac;xklama tiiriine teleolojik a~rk.IJJma ad1 ve- sozlii ve sivil topluma verdigi ad.
rilir. Teleolojik ac;lklama tiiriinde, amac; Popper'a gore, ac;lk toplum, tiim iiyele-
aracrhg1yla ac;lklama, bir ~eyi, kendisine rinin yonetime etkin bir bic;imde kabla-
dogru yonehni~ oldugu hedefle, gerc;ek- bildikleri, iktidan elinde tu tanlan ve
l~tinnek durumunda oldugu amaayla hiikiimet politikalanm etkili bir bi;im
ac;1klama, anla~Ihr k.tlma soz konusudur. de ele~tirebildikleri toplumdur. Politi-
Amaca yonehni~, planlanm1~ ya da ta- kalar her ne kadar birkac; ki~i tarafm
sarlannu~ bir amacr hede.f alan .faaliyet dan olu~turulsa da, hemen herkesin bu
ya da etkinlik aracrhg1yla ac;lklama ola- politikalan ele~tirip, yargdayabilecek
rak teleolojik ac;1klama, gec;mi~ ve ~imdi durumda oldugunu savunan Popper,
yi, kendisi ic;in c;aba gosterilen, ya da ac;lk toplum gorii~ii uyarmca, ele~tiri
halihazudaki faaliyetin kendisi sayesin ye yer vermeyen her ti.ir totaliter ve bas
de var oldugu, gelecekteki bir ~ey, bir klcl ogretiye, bireylerin yetenekJerine
amac;, bir sonuc; ya da hedef aracthgtyla gore geli~ebilmelerine ve yiikselebilme-
ac;1klamaya c;ah~u. lerine izin vermeyen, tek sesli toplum
Bu tiir bir ac;1klama, ~imdiyi, gelecekte- sal-siyasf diizenlerin kapah hiyera~ilerine,
ki bir olay1, ondan once olan neden ya egitimde beyin ylkama ve k~ullamaya,
da ko~ullarla ac;1kJayan mekanist veya insan toplwnWlWl gel~ birtakun
bilimsel ac;1klamaya ka~1t olan bir ac;lk model ve yasalara gore onceden belirle-
lama tarz1d1r. Teleolojik ac;1klama, buna meye c;ah~an tarihsel gorii~lere ~iddet
gore, bir biitiinii, birbirlerin~ soz konu- le kar~1 c;akm1~t1r.
su biitiiniin amac;lanm gerc;ekJe~tirecek, Popper'da, normal degi~me siirec;leri-
ihtiyac;lanm kar~dayacak ~ekilde bag ne yabanc1 olan kapah toplumun kar~I
lanm1~, uydurulmu~ parc;alarm yap1s1 smda yer alan ve etkinlige, yarat1c1hga
ve .faaliyetleri aracJ.l1gtyla a~amaktan dayanan geli~me dogrultusu onceden
meydana gelir. kestirilemeyen liberal ve demokratik bir
a~1khk [Os. sarahat; fng. clarity; Fr. clarte). toplum modeli olarak tarumlanan a9k
Kendisini bize zorla kabul ettiren, ken- toplum, tarihi iki toplum tipi ya da tiirii
disinin bilincine varmamiZl saglayan; arasmdaki bir miicadele olarak goren
. adalet 11

Bergsan'da da, ozgiir, yarat!C!, refarmcu Adalet en yiice, nesnel ve mutlak bir de-
ve yenilik~ilere yar ve yiiksek bir de~er ~erin anlatum alarak, insamn davram~t
veren dinamik taplum diye tarif edilir. m ahlakf ao;:tdan inceleyen ve ele~tiren
Kapah taplum ise, Bergsan'da dar go- bir dii~iince, hakka ve da~rulu~a saygt-
ri.i~lii, yerl~ik brf ve Adetlerinlerin yt temele alan ahl3k ilkesi, da~ruluk, dii-
hakim aldu~u, bzgiir almayan, statik ve riistliik, tarafslZhk, uygun ve da~ru mu-
muhafazakar bir taplumdur. Ona gore, amele bi~iminde ka~muza ~t.kar. Bu
ao;:U< taplum un iiyelerinin ahlakf bir ev- ~er~eve i~inde, adalet bir kimsenin hakla-
renselcili~e yiirekten yaztldtklan yerde, nyla ba~kalannm (taplumun, halkm,
kapall taplumun iiyeleri kabile kiiltiiri.i hiikiimetin ya da bireylerin) haklan ara-
ve ili~kilerini, mutlak bir vatanseverli~i smda bir uyumun bulunmast h3li, hak
benimserler. ve huku.ka uygun alma durumu, devle-
apk ve se~ik dii~iinceler. [lng. clear and tin farklt, hatta kar~1t ~t.karlan alan in-
distinct ideas; Fr. idhs c/aires et distinctes]. sanlar arasmda hakka uygun bir denge
tMadern felsefe'nin kurucusu iinlii fila- alu~turmast durumu alarak anla~tltr.
zaf Ren~ tDescartes tarafmdan dile geti- Adalet kavramt, buradan da anla~tla
rilen ve ger~ek bilginin temelinde yer ca~t iizere, hem 1 bireysel ve hem de 2
alan da~ru dii~iince ya da ideler. taplumsal bir diizlemde ele ahnabilir.
Buna g6re, Descartes bir ide ya da dii- Buna gore, birinci anlamda adalet, birey-
~iincenin bir biitiin alarak ve hi~bir tutar- lerin bir bzelli~i alarak adil alma veya
stzhk ahnadan kavranmast durumunda adil davranmayt ifade eder. Bu ba~lam
a~tk, buna kar~m ba~ka bir ide ya da dii- da adalet, insanlarm vicdanlarmda yer
~iinceyle karl.(lhnlmamast durumunda etmi~ bulunan, andan kaynaklanan nes-
da, se~ik aldu~unu sayler. Descartes, yal- nel bir de~er almak durumundadtr. lster
ruzca a~t.k ve se~ik bir bi~imde kavranan taplumsal, ister ekanami.k alsun, nesnel
dii~iincelerin da~ru aldu~unu ve se~i.k bir durumun de~ de, bireysel bir eyle-
almayan bir dii~iincenin, idenin a~t.k ala- min bzelli~i alarak artaya o;:tkan adalet,
bilece~ini one siirer. usuli adalet veya kural ada/eli alarak bili-
Bununla birlikte, Descartes'a gllre, bir nir.
dii~iinceyi, anu se~ik ho!le getirecek ~e Burada adalet, bir taplumun veya du-
kilde, yeterince tam, dakik ve kesin bir rumun bzelli~ alarak gbriilmedi~i i~in,
bi~imde tannnladt~umz zaman, a ayru yalruzca bireylerin eylemleri adil eylem-
zamanda a~tk alacakhr, zira anu tamm- ler alarak goriilebilir. Buna gore, bir
larken dile getirdi~imiz aymmlan, bu eylem, ba~kalanrun haklanm etkiledi~i
aymmlar yeterince gii~lii bir bi~imde durumlarda, ancak ve ancak bu haklara
algtlanmasaydt e~er, artaya kayamaya- saygt gostennek suretiyle ger~ekl~tiril
cakhk. Bundan dalayt, se~iklik a~tlclt~t di~i takdirde, adildir. Ba~ bir deyi~le,
i~erir. Llrne~in, bir daire dii~iincesi se- eylemler miilkiyet haklanru karuyan ve
~iktir, ~iinkii daireyi tiim di~er ~ekiller sbzl~melerin yaptlmasmda sahteko!rhk
den aytracak ~ekilde tammlayabiliriz. ve gii~ kullarummt yasaklayan gene! ku-
Ote yandan, daireyi, ana ili~kin alarak rallarla uyumlu iseler, adildirler.
a~tk bir dii~iinceye sahip aldu~umuz Nitekim, gorii~leri bu yakla~nn i~ine
i~in tammlayabiliyaruz. dahil edilebilecek alan ~a~da~ dii~iiniir
adalet [Os. addlet; Jng. justice; Fr. justice; lerden F. A. Hayek'e gore, bireysel ey-
Al. gerechtigkeit]. Bir taplumda, de~erle lemlere uygulanabilecek bir terim alan
rin, ilkelerin, ideallerin, erdemlerin ci- adalet, samut sonu~larla de~il de, ey-
simle~mi~. samutla~m1~, hayata ge~i lemlere rehbcrlik eden kurallarla ili~kili
rilmi~ almast durumu. Houkesin hak dir. Bir eylemin adil alup almadt~l, a
etti~i bdiil ya da cezayla kar~tla~mast eylemin etkiledi~i taraflara sa~ladt~l
durumu. somut sanu~lara de~l de, eylemin belir-
12 adalct ilkesi

li kurallara U)'arak yapthp yapthnadt~l eli nde olmayan kottH ilklerden dolay1,
na bak1nak suretiyle be1irlenir. Hayek'in cezalandudd1gln1 dil~i.inmek, Tann'n1n
soz konusu davrant~ kurallanna verdi- mutJak adaJetini yadstmak olur.
gi ad, ndil davranl~ kurallandtr. Bu kura1- ademi merkezile~tirme [ing. decentralizati-
lar soyut ve gene) olup, belirli ki~ilere on; Fr. decentralisation]. Poshnodem bir
kar~t ba~tan olumlu veya olutnsuz bir strateji olarak, merkezde etkin hi~bir gti~
tavu- taktnmaz. Adil davrant~ kurallan- ya da varhk unsuru, baskin hi~bir haki-
ntn belli ba~ldan ise, ozel tniilkiyete ka ~ buakmaina tavn; ozneyi, akh, bililni,
saygt, tni.ilkiyetin nza ile el degi~tirme 1noderni karakterize eden bilutnum un-
si, sozle~meJere uyuhnast, hile ve zora su rlan tahtlanndan indin11e, merkezi ko-
ba~vurulmamast gibi oltunsuz kurallar- nutnlanndan uzakla~tuma, dikka tleri
chr. i~te bu kuraHara riayet eden eylem- gec;tni~te tne(kezde olanlann bastudtgt,
ler, Hayeke gore, klln i~in ve nasll bir marjinaJie~tirdigi ya da ortadan kaldu-
sonu~ dogurursa dogursun, adil olmak digt unsurlara yoneltme egilimi.
d u ru tnundadtr. ad hoc. Keyfi bir bi~imde ve hi~ir temeli
Buna kar~tn ikinci an]amda adalet, top- olmadan, olguya ili~kin bir a~ddatna
lutnsal bir di.izlemde, ve bireylerin ey- diye gi.indeme getirilen ve ge~ici olarak
len'lJerinin degil de, toplumsal bir dunl- dogru kabul edilen tarh~mah bir kabul
mun ozelligi olarak ortaya ~kar. Bu ya da aJoJyiiriitme i~in kul1antlan ve
~r~eve i~inde ada)et, kendisini iki ~ekil 'bu ama~ i~in' anlamtna gelen Latince
de gosterir. Bunlardan birincisi olan ve deyim; varolan teorik bir ~er~eveye uy-
kurallann uygu)aJunastndaki tarafsiZhk mayan bir dizi veriyi ya da veriler obegi-
ve yeknesakhgt ifade eden adalete, for- ni a~1klamak atnactyla geli~tirihni~ olan
ntel adalet ad1 verilir. Buna kar~tn, bir varsaynnt, yeni verilerle sarsllan bir ku-
toplumun, bel1i bir adalet ol~ti.ine ramt eski dogru haline geri goti.irmek
uygun oldugu, yani toplumdaki kaynak- amactyla gi.indeme getirilen hipotezi ni-
lar ve mallann dagtlunt onceden saptan- telemek i~in kullarulan terim.
mt~. bir ahlaki ol~i.it ya da ilkeye uygun Buna gore, ad hoc hipotez, bir kuram
dti~ti.igu takdirde adil oldugunu soyle- kar~t kan1t ya da aleyhte delillerle sar-
yen adalet ani a yt~tna sosyal ada let veya Sinhya ugradtgt veya yanh~lanma du-
dagztu:z adalet adt verilir. Soz konusu rumuna geldigi zaman, teoriyi kurtar-
adaletin lemel ilkeleri ise, suastyla a) ma~ onu eski dogru ve ge~erli haline
herkese ihtiyactna gore, b) herkese de~ iade etmek i.izere getirilen ek hipoteze
gerine gore, c) herkese hak ettigine gore, denir. Ek hipotezin bizatihi kendi ba~l
ve d) herkese yapttg1 anla~maya gore il- na hi~bir onem ve deAeri yoktur, ondan
keleridir. salt bu ozel ama~ i~in yararlantlm~tJr.
adalet ilkesi. tlslam felsefesinde, ozellikle adiafora. AhJakla ilgisiz o]ma hali. Yunan
de bir ~u itikat mezhebi olan Mutezile'de felsefesinde, ozellikle de 15toahlarda,
savunulan ~ tetnel ilkeden biri. bilgi, saghk, ya~am, haz, para, toplumsal
tYazgtcrltga, iyinin de koti.ini.in de konum ve kariyer gibi, kendilerinde iyi
Tanndan geldigi gori.i~i.ine kaflt ~lka ya da koti.i, dogru ya da yanh~, erdemli
rak, insantn irade ozgi.irli.igi.ine sahip ol- ya da bozuk olmadtktan ba~ka, iyi ya da
dugunu one si.iren tMutezile'ye gore, koti.i, dogru ya da yanJt~ bir ~eye yol a~
insan iyi i~leri de, koti.i i~leri de, kendi mayan, yani ahlakla dogrudan bir ilgisi
ozgi.ir iradesiyle se~erek yapar; ba~ka bulurunayan ~eylere i~aret elmek i.izere
bir deyi~le, i yilik de, koti.ili.ik de insanm kullarulan terim.
eseri olup, insan varhgt yapttklann.dan Adiaphora, soz konusu anlam1na bagh
sorumludur. Aksi takdirde, Tann alntna olarak, tPyrhhon tarafmdan, insan varh-
yazdtgt, Tann oyle istedigi i~in, insanm gt i~in en yi.iksek iyi olarak tanunlanan
koti.i i~ler yapttg1ru ve yaphg1, fakat ve varolan ~eylerin degerleriyle ilgili
Adorno. Theodor I3

alarak hi~bic aymm yapmamayla belir- nemindeki cinsel ~ah~malann ruhsal bo-
lenen zihin haline i~aret etmek amac1yla zukluklara yol a~t11';1 konusunda Freud'a
kullamhm~tu. kat!lmayan Adler'in psikolojisinde, insa-
a dicto secundum quid ad dictum simpli- nm en temel gtidiisiinii meydana getiren
citer. Ozel durumlardan, ozelligi alan yetkinle~me ~abasm1 bir iistiinliik ~abast
hAiler i~in ge~erli alan ozelleme ya da ve dolay!styla da eksiklik duygusunun
kurallardan gene! ilkelere su;rama yanh- giderihnesi olarak tannnlamr. Insamn
~t. Bu tiir bir yanh~ ornegin, 'Me~rO gelecege ili~kin beklentileri tarafmdan
miidafaa amaCiyla adam oldiirmek yan- giidiilendigini ve dolay!s!yla insan
h~ degildir' onciiliinden ya da S!rurlan- davram~mm ~ocuklukta ya~anan de-
lnl~ durumundan, 'Adam oldiirmek yan- neyimler tarafmdan belirlenmedigini
h~ degildir' gene! sonucuna su;ramak one siiren Adler, insan varhgmm yalmz-
yanh~md~ oldugu gibi, ko~ullu, belirli ca ~evre ve kahtnnm bir iiriinii old ugu
durumlarla snurlamn1~ ilkelerden ya da dii~tincesine kar~1 ~1kml~hr.
ozel durumlardan snurlanmaml~ genel- 0 i~te bu ~cr~eve i~inde, insamn miras
lemelere, gene( ilkelere ge~mekten mey- ald!!\t yetilerin sentezini yapar ve ~ev
dana gelir. reden gelen izlenimleri yorumlarken,
a dicta simpliciter ad dictum secundum biricik alan bireysel bir k.i~ilik ve
quid. Gene! ilkelerin istisnai dmumlar ya~am bi~imi yaratan yarat!Cl bir benin
i~in de ge~erli oldugunu dii~iinme yanh- varhgmdan soz etmi~tir. Ona gore,
~1. Ornegin 'Hi~ kimse yalan soylememe- onemli etkenleri dogtun, bedensel eksik-
Iidir' gene! ilkesinden, 'Bir cani, i~leyece lik ve ilgisizlik ya da ~unarhlma alan
gi ba~ka bir dnayet i~in bilgi almak ya~am bi~imi, erken ~ocukluk donemin-
iizere, iistiine gelirse eger, yalan s6yleme- de olu~ur. Manhk, toplurnsal ilgi ve
melisin!' omeginde sergilendigi iiz~ kendini a~ma ~abasmm ruh saghgma
gene! bir kural ya da ilkeyi, uygulanama- i~aret ettigini one siiren Adler, a~ag!lik
yacagl ozel bir duruma uygulamaktan duygusunun, ki~inin kendi gOvenligiy-
olu~an forme! ohnayan yanh~. le ilgili berunerkezcil kaygusu ve ba~ka
adlandmc1 tamm. Yeni bulunan ya da es- lan Ozerinde egemenlik kurrna egilimi-
kiden beri bilindi!\i halde, adlandmlma- nin ruhsal bozukluk belirtisi oldugunu
ml~ alan bir nesneye bir ad tai<Jid!klan one sOrmO~tOr.
sonra, bu adm neye yarad1!\1ru belirten, Adorno, Theodor. 1903-1%9 yillan ara-
yen.i icat edilen nesneye bir anlam ka- smda ya~amt~ Alman dO~OnOrii. Temel
zand!ran tarum tiirii. eserleri arasmda Negative DiaW:tik (Oiwn-
Adler, Alfred. 1870-1937 y!llan arasmda suz Diyalektik], Kulturinduslrie (KOitOr
ya~am1~ alan iinlii Avusturyah psikolog. EndOstrisi), The Aulhorilairmr Pusonalily
Bireysel psikoloji okulunun kurucusu (Otoriter K.i~ilik), Aesletischc Theorie (Es-
ve eksiklik duygusu ya da ta~ag1hk tetik Kuranu) ve Horkheimer'le birlikte
kompleksi deyimini ilk kez olarak orta- yazdt!\t Dialeklik der Aufklarung (Aydm-
ya koyan ki~i alan Adler, insan ki~iligi lanmarun Diyalekti!\i] adlr kitaplar bulu-
ni eksiklik ya da yetersizligi giderip iis- nan Adorno, tFrankiurt Okulu'nun se<;k.in
tiinliik ya da yetkinl.ige ula~ma ~abas1yla bir dO~OnOrOdiir.
anlama ugra~1 i~inde ohnu~tur. Freud~u ve Marksist kurama dayanan
Ya~am1 boyunca toplumsal sorunlar toplumsal-ele~tirel bir analiz iizerinde
kar~1smda biiyiik bir duyarhhk goste- yogunla~an, her tOr otoriter yonteme
ren Adler, biyolojik ve tinsel etmenleri ka~t ~tkarak, bireyi on plana ~ikartan
temele alan tFreud'dan ~iler arasmda- Adorno tarihe, akhn degil de, tutkulu
k.i hiyerar~ik, toplumsal ili~k.ileri on insan dogasmm, yani aktldt~iltgm ege-
plana ~1kannak bai<Jmmdan farkhhk men oldugunu one sOrmO~tOr. Bir iler-
gosterir. Ba~ka bir deyi~le, ~ocukluk do- leme iyimserligine, kendini tarihin ak1~1
14 ad tan1m1

i~inde a~1ga vuran ve hep ileriye dogru minden kurtanlmas1 gerektigini stiy ler,
gidcn bir projenin, bir evren planuun ~iinkii guni.lmiiz toplumunun biitiinii,
bulundugu iddias1na ~iddetle kar~1 tumelle tikelin bir uzla~tanlmas1 alma-
~akan Adorno, ya~nan onca felaketin yip, yalruzca kendini koruma i~giidii
bu tiir iddia ve iyimserliklerin temelsi7.- suyle belirlenen oznel akhn tumelliginin
ligini gosterdigini soylemi~tir. tikellik iizerindeki egemenligidir.
AkJ1n, yani t Ayd1nlanma felsefesinin Bu ise, yaln1z Alman idealist felsefesi
uzerine buyiik iimitler in~a ettigi yeti- i9n degil, fakat, tiim degerlerin (tikellik)
nin, ~agda~ toplumda kendisini kendi evrensel bir ah~veri~, degi~toku~ hiz-
eliyle yiktJgaru; akhn geli~mesine, ras- metine (tiimellik) tabi tutuldugu, her~e
yonelligin yerle~mesine, ozellikle de bi- yi (tikellik) ba~ka bir ~eyin soyut e~de
reyin ahlaki ilerleyi~iyle maddi zenginli- gerine indirgeyen aniibadale ilkeleriy le
gin art1~1na biiyuk bir gii~le inanan Bat1 (tilmellik) belirlenen kapitalizm i9n de
toplumlaruun, yakla~1k yuz elli yd i~in geQ?rlidir. i~te, olumsuz diyalektik, nite-
de akh, toplumsal, ekonomik ve siyasal liksel bak1mdan farkh alan ve ozde~ ol-
ger~ekligi kendi ~akarlan dogrultusun- mayan varhklan, zorla niceliksel bir oz-
da orgutJeyen bir Slnlfln oznel ol~iitil de~lige siiriikleyen eski diyalektigin
haline getirdigini sayleyen Adorno, bu tersine, birle~tirmeyen ya da ozde~le~A
durumun a~Iklamas1n1n insarun dogaya tirip, biitiinsell~tirmeyen bir diyalek-
egemen alma siireci ile insarun insana tik, analitik bir i~lemdir.
ege1nen olu~unun ayn1 ~ey olarak go- Esas katk1s1 muzikoloji alantnda alan
ri.Hmesi, ve bu iki farkh anlay1~1n tek~ Adorno'nun estetigi, aristokrat~a bir
nokra tik bir bilincin dogu~una neden mahiyet ta~u. Adorno tkiiltiir endiistria
ohnas1 oldugunu iddia etmi~tir. sine, kiiltiiriin kapitalist duzen i~inde
Akhn, ba~lang1~taki hedeflerinden salt bir tiiketim nesnesine indirgenmesi-
uzakla~tlglnl, humanist ideallerin ya- ne ~iddetle kar~t ~1karken, sanabn ku-
~ama ge~irilmesini engelledigini, ya- rulu diizenle ili~kisini tilinuyle keserek,
banclla~Jna'nin temel arac1 haline gela ele~tiri ve kar~1 ~1kma gorevini yerine
digini belirten Adorno'ya gore, ~eyler getirmesi gerektigini one surer.
uzerindeki egemenlik insanlar iizerina ad tantml [ing. nominal definition; Fr. d~fini
deki egemenlige donu~mu~ ve toplum, tion nominate]. Bir ~eyin tarurrun1 veren
egemenlik, gii~ ve bask1yla bir ~ekilde bir nesne ya da e~ya tarunundan farkh
ozde~le~tirilmi~tir. Fakat toplum, ege- olarak, bir ad, bir s6zciik ya da bir sembo-
menlikle birlikte du~ilnulunce, bu kez ltin anlamuu a~Lklayan tarum tiirii.
entellektuel ve kulturel ya~am standart Ad tarunu dilsel bir uzla~urun iiriinii ol-
hale gelir ve tutucu bir kimlik kazan1r. dugu i~in, ayru zamanda dilsel ya da sozel
Toplumdaki gii~ yogunla~mas1, ona tanm1 diye adland1nlu. Ba~ka bir deyi~A
gore, geli~imi smulam1~, teknolojinin le, ad tarununda, insanlar taraf1ndan
ara~lanru, iiretkenligi ve zenginligi art- daha onceden belirlenmi~ bir ~eyi, yeni
tumak amac1yla ellerinde bulunduran- bir ifadey le anlabnak, tarwnlamak stiz
lar, ayn1 ara~lan halk1 bask! alhna 1
konusu olur. Buna gore, kare', 'dort ke-
almak ir;in kullanm1~lardu. narh ~ekil' diye, anlanu iizerinde daha
Bu geli~menin e~i tlik, ozgiirliik ve once uzla~maya vamu~ alan bir kavram
ada let kavramlany Ia ~eli~tigini, ger~k e~'), yeni bir ifade (' dort kenarh
ilerl~menin ortadan kaybolup, bir tiir ge- ~ekil') ile tanamlarur. Ote yandan, ad ta-
rileme ve barbarhgm giindeme geldigini nurunda bir ~ey yine kendisi ile tarum-
savunan Adomo'ya gore, biililn bu landlga i~n, burada bir ttotolojiye ba~vu
olumsuz siire;ler, ancak olumsuz diyalek- rulur. Buna gore, ad tammlan daha ~ok
tilde anla~Ilabilir. 0, diyalektigin Hegel'in totolojik ve kaplamsal alan tanunlardu.
sistenunin biiti1nleyid tam ya da yoneli- Ad tarum1 bir uzla~una i~aret eder; keyfi
Aenesidemos'un tJ:opeleri 15

ve uzla~unsal oldugu i~, ne karutJana 3 Duyu organlann1n forklr kurulu~u. insan


bilir ne de ~urittiilebilir. Ad tarwnlannda varhklan duyu organlanrun farkh kuru-
bir uzla~1msalhk ve hatta bir keyfilik ve 1u~undan dolay1, ayru nesneden duyu
ozgiirluk bulunsa da, bu titr tarumlar, organlan aracdtgtyla, ttimiiyle farkla iz-
her~eyden once du~iiruneyi kolayla~h lenimler ahrlar. Omegin, tad alma duyu-
ran bir i~leve sahip olduklanndan., felse- su, bir nesnenin tath, gonne duyusu ise
fe, matematik ve bilimde biiyi.tk onem kJrtnlZl, doktmma duyusu ise diiz oldu-
ta~u. gunu s6yler. Hatta baz1 ~eyler, bir duyu-
advaytizm. tBudizme kar~1 alan Sankara ya ho~ gori.ini.irken, bir ba~kas1na kotii
taraf1ndan savunuhnu~ birci ogreti. goritnurler. Biitiin bu uyu~1naz duyum-
Dt~ ger~ekJigin, dunya ve bireyin yal- lar kar~1smda, Aeneside1nos'a gore, biz
nzca goreli ya da fenomenal varhk ola- nesneleri niteliklerden olu~an koJnpleks-
rak varold ugunu, bir gorunii~ten ba~ka ler olarak di.t~i.tni.truz . Bununla birlikte,
hi~bir ~ey olmadagan1, ger~ekten varo bir nesnenin tam olarak bu ni teliklere 1ni,
Jan tek ~eyin k.i~isel olmayan bir mut- daha fazlasma ya da daha azma 1n1
lak ya da mutlak varhk oldugunu one sahip oldugunu bihne o)anagnnlZ yok-
suren; ben ve dunya ikiliginin yanllma h.lr.
ve bilgisizlikten kaynakland1g1nl dile 4 Oznt!1Ji etkileyen ko~ullar. Bu gerek-;e
getiren gorii~. ya da neden ise, algtsal deneyin k.arakte-
Aenesidemos'un tropeleri [ing. tropes of Ae- rini belirlemede biiyiik bir rol oynayan
nesidemos; Fr. tropes d'Anesidmze]. Pyrrhon oznel ko~ullan ifade eder. AnormaJ du-
tarahndan kurulmu~ alan Yunan ku~ rumda alan birinin, bir hasta ya da deli-
kuculugunu M . 0. birinci yiizy1lda yeni- run duyumlan ya da algdan, normal bir
den canlandumt~ ve soz konusu ku~ku kimsenin alg1 ya da deneylerinden fark-
culugun teorik ~er~evesiyle temellerini hhk gosterir. Bununla birlikte, normal
durumda olanlann deneyJeri de, ~itli
ortaya koymu~ alan Yunanh dii~iiniir
Aenesidemos'un, bilginin olanakslZ ol- neden ya da gerek-;elerden dolay1, farkh
olabilir. Omegin, a~hk, susuzluk, ya~h
dugunu ortaya koyan, maddf diinyaya
hk, hareket ya da hareketsizlik, korku,
ili~kin bilgimiz soz konusu oldugunda,
giiven, a~k ya da nefret ki~inin alg1sal
yarg1y1 asluya alma tavnn1 ve dola}'lsy-
deneyine yogun bir bi-;imde etki eder.
la ku~kuculugu hakh kllan on neden,
5 Nesneni n konunru, uz.aklzgz ve ym. Al-
gerek~e ya da diyalektik karutlamas1 ic;in
gsal deneyin i~erigi, nesneyi ~evreleyen
kullandan gene) terim.
ko~ullar taraf1ndan da etkilenir. Ayn1
Bu gerek~e ya da nedenler ~u ~ekilde gemi uzaktan kii-;uk ve hareketsiz, ya
s1ralanabilir: 1 Haytanlar aras1ndaki farklz- k1ndan biiyuk ve hareketli goruniir.
lzklar. Buna gore, hayvanlar, kendi arala- Fakat, algllanan nesnenin ger-;ek doga-
nndaki farkldd<!ardan dolay1, ayru .nes- snu goz online sermek a~1s1ndan, bir iz-
nelerden farkll izlertilnler ahrlar. 21nsan lenim ya da deneyin digeri kar~asmda
varlzklan arasrndaki farklzlzklar. lnsanlann hi~bir iistiinlii~, bizim de digeri yerine
izlenim ve deneylerL diger hayvanlarJn ~u ya da bu izlenimi se-;mek i-;in hakh
alg1lanndan ~ok daha guvenilir o1sa bile, bir nedenimiz yoktur. 6 Algrdan at;nhnaz
bu kez hangi insarun izlenimlerinin daha olan kan~mlar. Nesneler duyulart, kendi
giivenilir o)dugunu belirlemede a~dmaz ba~lanna degil de, her zaman ba~ka bir
gii-;liiklerle kar~da~1nz. tnsanlartn d1~ ~yle birlikte etkiler. Bundan dolay1,
diinyadaki varhklara ili~kin.. algdan insan varhg1run algtlad1gl iirun, nesne-
i-;inde bulunduklan bedensel ko~ullara nin saf h~liyle ozde~ olmayan bir kan-
bagh oldugundan, insanJar aras1nda soz ~amdu. 1 Nesntnin niceli:i ve konrpozisyo
konusu alan fizikj ve psi~ik farkldlk.lar, nu. Seylerin niceligi ve kompozisyonu
farkh algdann ortaya ~tk1~1na neden da algJSal deneyin niteligini dogrudan
olurlar. bi.r biQmde etkiler.
16 a fortiori

8 ili~ki/er. Algmm tiim nesneleri, algila- lar bulundugunu, fakat bu buyruklar


}'an ozneyle ve i-;inde bulunduklan ko- arasmdan birinin temel olup, tiim di-
~ullarla olan ili~kileri tarahndan etki- gerlerinin bu buyruktan ;Ikhgmt savu-
lendigi i-;in, nesnenin ger-;ek dogasuu, nan anlay1~a; tek bir ahH~ki buyrugun
bu ili~kilerin d1~ma ;1karak kavramak varoldugunu, tiim diger buyruk ya da
olanag1 }'Oktur. 9 Stk ve seyrek olarak ger- degerlerin kendisinden tiiretilmek duru-
~ekle~cm olu~umlar. Algdanan nesnenin munda oldugu bu temel buyrugun 'Sev!'
alg1layan ki~inin tam~1k oldugu, s1k s1k buyrugu oldugunu one siiren a~k ya da
kar~1la~tlan bir nesne ya da pek bilin- sevgi ahlakma agapiznr ad1 veri1ir.
meyen ve az rastlanan bir nesne ohnas1 Agathon. tPlaton'un felsefesinde, ahlaki iyi-
da alg1y1 dogrudan etkiler. 10 Yasalarm, lige ve bu -;er-;eve i~de en yiiksek iyiye,
gelenek/erin vc a/J~kanlrklarm etkisi. Algi- en yiiksek tideaya, ti.irn Idealann varhk
ya, ozelliklc de deger yargilarma, ki~inin nedeni olan iyi ldeaSll\a ve1ilen ad.
Liyesi oldugu toplumun yasalan, gelenek Agrippa. M. 5. 3. yiizyllda ya~am1~ olan
vc gorenekleri de yogun bir bi-;imde etki Romah septik filozof.
eder. Agrippa hakkmda tku~kuculugu ge-
Tiim bu gerek-;eler, Aenesidemos'a gore, rek-;elendiren ya da temellendiren argii-
insan varhgmm kendisinden baguns1z manlan ozetlemesi, t Aenesidemos tara-
bir ger-;ekJigin ne ve nas1l oldugunu hi-;- fmdan ortaya konan on tropeyi be~e
bir zaman bilemeyecegin.i, varhgm kav- indirgemesi d1~mda pek az ~ey bilin-
ralUlamaz oldugunu karutlar. Bundan mektedir. Aym konu hakklndaki veya
dolay1, varhk hakkmda dogrulugu test aym nesneye dair gorii~ farklthklann-
cdilemeyen gorii~ler ileri siirmememiz, dan; her onciiliin tek tek karutlanmasJ
hi-;bir ~ey hakkmda, onun ~oyle ya da gerektigi i-;in, karutlamalann sonsuzca
boyle, ~elirli tiirden bir ~ey olduglUlu geriye gidi~e yol a~asmdan; bir nesne-
soylemememiz gerekir. Aenesidemos'a nin, ozneler arasmdaki farkhhklara ve
gore, yapllacak tek ~ey, varhgu1 atom- nesnenin degi~en -;evresel ko~ullanna
lardan ya da ate~ten ya da Idealardan bagh olarak, farkl1 gozlemcilere farklt
olu~tugunu one siiren temelsiz kuram- ~eldllerde gori.inmesinden, v. b. g., dola-
lardan sakmmak, k1s1r tart1~malardan yi, yalmzca akla dayanan zorunlu bilgi-
ka-;uunak ve hi-;bir konuda hiikiim ver- nin degil, fakat, aktiiel ya da miimkiin,
meyerek yarg1y1 asklya almakbr. her tiir olgusal bilginin de olanaksizhg-
a fortiori. Tikel olarun dogrulugunu karut- m dile getirmi~ olan Agrippa, tMon-
lamak i;in, tiimelin dogrulugunu gester- taigne ve +Pascal iizerinde etkili olmu~
mekten olu~an akllyiiriitme. tc;1kanmm, tur.
dogrudan bir -;lkarun olmayp, dolayh aga~ bi-;imli dii~iince [ing. tree-like tho-
oldugu durumlarda, omegin tasunda, a ugllt; Fr. pensee arborescente].Deleuze ve
fortiori targiiman, ozel ya da tikel oner- Quattari'nin, botanikten ba~layarak cn-
meyi kamtlamak amacyla, gene) oner- fonnasyon bilimi ve teolojiyle felsefeye
meyi kamtlamaya kar~1hk gelir. kadar Bah kiiltiiriiniin hemen tiim un-
agape. 1 tPlaton'un felsefesinde, iyilik. Gii- surlanru belirledigini soyledikleri epis-
zellik gibi, ezeli-dJedi ve yctldn idealara temoloji veye dii~iince tarzma verdikle-
duyulan, zaman zaman ahlili, manevi ri ad.
ya da tinsel bir temeli olan a~k it;in kulla- Gilles tDeleuze ve Felix tQuattari'ye
1Ulan Yunanca terim. 2 Orta-;ag Hristiyan gore, Ban dii~iincesini tarumlayan iki
felsefesinde, Tann adma insaru ve insan temel egretilemesi vard1r. Bunlardan
i~n Tafll'I'}'l sevme tavn. ayna egretilemesi, ge~gin bilin-;te
Agape teriminin st)z konusu anlarruna yan saydam bir bi-;imde yansJtddJgt ta-
bagh olarak, ahlak alarunda belirleyici savvunma tekabiil eder. lkinci egretile-
ogeler ve ilkcler olarak birtakun buyruk- me ise, zihnin ger-;eklik hakklnda ayru
ahliikd1~1 17

tarafmdan saglarum~ olan bHgisini sag- 2 Daha ozel olarak da, i~inde ya~ad1g1
lam temellere (yani, koklere) oturtulmu~ toplumun ve ~agm torelerini, ahlak an-
sistematik ve hiyerar~ik ilkelere (e~de lay~m el~tiren, tasvir eden ve bura-
yi~le, bilgi dallarma) gore diizenleyen dan hareketle insan va ahlakh olmarun
aga~ egretilemesidir. Deleuze ve Quatta- ko~ullarma ili~kin dii~iinceler geli~ti
ri'ye gore, aga~ bi~imli Bah kiiltiiriine, ren denemeci, dii~iiniir, ya da romanCI.
merkezi, birle~ik, kendisine ~effaf, Bu anlamda ahlak~1, gene! ahlak dii~iin
kendi kendisiyle ozde~, temsil eden bir cesini ele~tirir, insanlarm maskelerini
ozneye dayandmlm1~ biiyiik sistemler dii~iiriir ve edremle kotiiliigiin ~atl~

in~a etme imkaru vermi~tir. Aga~ ben- masuu ana tema olarak 5e9Jlek sure-
zeri dii~iincenin aga~lanndan serpilen tiyle insarun ahlald a~1dan gii~siizliigii
yapraklan, idea, bz, yasa, Hakikat, Ada- nii ve yetersizligini gozler oniine serme-
let, Hak ve Cagita gibi dallan vard1r. yi ama~lar. Onun sistematik olmaktan
uzak olan eseri, ya inceleme (tSeneca)
Boyle bir dii~iincenin en onemli temsil-
ya yergi (Horatius) ya risale (Boileau),
cileri tPlaton, tDescartes ve tKant'tJr,
ya ozdeyi~le (La Rochefoucauld), ya de-
~nkii onlar evrenselle~tirici ve ozselle~
neme (tMontaigne) ~eklinde geli~ir.
tirici ~emalar i~erisinde zamansalhg1 Ahlak~mm tavn ahlakm ger~ek koken-
yok eden filozoflard1r. lerine ili~kin sistematik bir analiz olma-
Bu dii~iincenin diger bir ad1 da dikey mak ve donemiyle sm1rh kalmak bak-
felsefe olup, alternatifi koksap veya ri- mmdan, Nietzc;he'ye ozgii bir soykiitiigii
zomatik dii~iincedir. anlay~mdan farkW1k gosterir.
ahimsa. Hint dii~iincesinde ge~en, ve tiim ahlakphk [Os. al!lalcfyye; lng. moralism;
canhlann akraba oldugu ve dolaysyla Fr. mara/isme; AI. marnlismus]. 1 Her~yi
biitiin varhklarm carunm degerli ve kut- ahlak a~ISmdan degerlendirme, ahlaki en
sal oldugu dii~iincesini temele alarak, ytiksek deger ve ama~ olarak alma tavn
hayvani g1dadan ve sava~tan vazge~ ya da irlSanm biitiin eylernlerine ahlaki
mekten meydana gelen yaralamama, bir deger yiikleme ve ama~ kazand1rma
zarar vermeme ilkesi. kaygsutl ifade eden tavu, pratik felsefe
ahlak [Os. ah/tik; ing. morality; Fr. mara/ill!; anlay1~1. 2 Daha ozel olarak da, ahlaki,
AI. mara/ischer, sittlichkeit] Gene! anlamda, her tiir tinsel, teolojik ve varolu~sal bag-
mutlak olarak iyi oldugu dii~iiniilen ya lamdan bag.rnslZ ozerk bir disiplin, mut-
da belli bir ya~am anlay1~1ndan kaynak- lak bir yargdayta olarak goren ogreti.
lanan davraru~ kurallan biitiinii; bir Buna gore, ahlakt;~hk, insan varhgma
kimsenin iyi niteliklerini ya da ki~iligi biiyiik bir inan~ besleyerek, onun dege-
ni ifade eden tutum ve davraru~lar bii- rine ve yetkinl~ebilirligine inanarak,
tiinii, huy. lnsanlarm kendisine gore ya- ger~ek iyinin ya da insanm en yiiksek
~ad1klan, kendilerine rehber aldklan amacmm, d1~ etkiler ve ko~ullar her ne
ilkeler biitiinii ya da kurallar toplam1. olursa olsun, ger~ekle~tirilecek ahlald
ahlak~1 [lng. moralist; Fr. maraliste). 1 Gene! eylemlerle kazarulan bir yetkinlikten
olu~tugunu savunan anlay1~ olarak or-
olarak, ahlak alarunda yogunla~an filo-
zof, insan eyleminin ahlili boyutu Oze- taya <;lkar.
rinde duran dii~iiniir; ahlald konulan ve ahlakdt~t [lng. nonrrwral; Fr. nonmoral].
Yerle~ik ahlald degerlere ten; d~me, bu
~agmm, toplumunun ahlald degerlerini
degerlerle bagda~mama durumu veya
tarh~rak, buradan belli bir senteze ula~
ahlak alanmm tiirniiyle d1~mda kalan
maya ~ah~n ki~i. Dii~iince ve eylemle-
~ey i\in kullarulan s1fat.
rinde, ahlak ilkelerine bagh kalmaya Omegin, canslZ varhklar, otomobiller,
ozen g6steren, ahlakh olmay h~eyin silahlar ne ahlaki, ne de ahlaks1zdu. Bir
oniinde tutan kimse. otomobili ya da silah1 kullanan ki~i. bu
18 ahlak dnyusu

oto1nobi 1i va da silah1 ahlaks1zca, kotii- do~ru oldu~una ili~kin ara~ttrmadan


"'
lii~e yok ac;acak bir tarzda kullanabilir. olu~an pratik felsefe.
Fa kat bu ~eylerin kendileri ahlakd1~1 Felsefenin, neyin iyi ve do~ru, neyin
ohnak durumundadu. Orne~in, bilim- kotti ve yanli~ oldu~unu; insan ya~aml
sel bilginin de ahlakla bir ilgisi yoktur. run amacuun ne ohnas1 gerekti~ini;
Bilimin sa~lad1~1 bilgi, ins an taraf 1ndan ahlakh ve erdemli bir ya~ay1~1n hangi
iyi ve yap1cr yonlerde kullantlabildi~i o~eleri ic;erdi~ini ara~hran dahna kar,l-
gibi, kotiiltik i~in ve y1k1a ama.;larla da hk gelen ahlak felsefesi, ahlak alan1nda
kullan1labilir ve yahuzca, kullantlmaya ge.;en kavra1nlan analiz eder, iyinin,
ba~lad1~1 andan itibaren, ahlak bir olgu do~runun anlam!nl ac;1klayap, bir eyle-
olarak ortaya ~1kar. mi iyi ya da kotii kllan oJc;titler iizerinde
ahlik duyusu [Os. hissi al1lak; lng. moral yo~unla~1r. Buradan da anla~1laca~t
sense; Fr. sens moral; AI. moralisclter sinn] iizere, ahlak felsefesi alan1ndaki ara~hr
Birtak1m filozoflann, ahlaki eylemlerin malar, JtornJatif alzlakla metaetik ya da ana-
kayna~1 olan ve insanlara do~ruyu yan- litlk a/1/dk olarak ikiye aynhr.
h~tan ay1rma olana~1 verip, onlan do~ Bunlardan normatif ahlak, neyin ahlaki
ruya yonelecek ~ekilde harekete gec;iren baklmdan do~ru ve yanh~, iyi ve kotii
ve ahlaki yarg1lar olu~tururken, dikka oldu~unu belirleyen olc;iitler sunup, bu
te alaca~nn1z standartlar sa~layan, do- olc;iitleri hakh klima ve temeUendinne
~u~tan getirdi~intiz sezgisel gii.; ya da i~iyle u~ra~Jr. Buna gore, filozoflarm
yetiye verdikleri ad. .;o~u oncelikle ya do~ru eylem ya da en
Ahlaki yeti o~retisi olarak bilinen ve yiiksek iyiyle ilgilenmi~lerdir. AhlAk fel-
insan varhklannda, onlan iyilik, yar- sefesinin temel kavram1 ya da belirleyici
dlmseverlik, odev ve insan sevgisi tii- o~esi olarak do~ru eylemi se.;en filozof-
riinden ahlaki de~erlere yonelten ve yal- lar, do~ru eylemi ger.;ekle~tinnenin,
nizca ahlakf olgularla ilgili olan ayn bir do~ru olaru ~eyi yapman1n, zorunhJ
duyu, gii.; ya da yeti bulundu~unu sa- olarak iyiyi, iyi olaru da do~uracag1n1
vunan bu gorii~, ahlak alarunda, ahlakf one siirmii~lerdir. Buna kar~1n, do~ru
ozneye iyi ve kotiiyle, do~ru ve yanh~ eylemi de~il de, iyi ya da en yiiksek
aras1ndaki farkhhh~1 algllama olana~1 iyiyi temel kavram yapan filozoflar,
veren bir ahlak duyusunu temele ahr. neyin iyi oldugu belirlendikten sonra,
Varb~ ilk kez Francis tHutcheson ve do~ru eylemin hemen ve otomatik ola-
David tHume taraf1ndan one siiriilmii~ rak farkedilece~ini, ve hayata geljirilece-
bir yeti olarak ahlik duyusu, neyin ~ini savunrnu~lard1r. Buna gore, birinci
do~ru ve neyin yanh~ olduguna ili~kin yakla~1mda neyin iyi oldu~u dogru
bilgiyi temellendirdikten ba~ka, ahlaki eylem taraf1ndan belirlenirken, ikincisin-
bilgiyle ahlald eylem aras1ndaki yank ya de dogru eylem iyi ya da en iyi tarafn-
da bo~lu~, ahlaki eylem i.;in bir motif dan belirlenir.
sa~lamak suretiyle kapamaya yarar. Soz konusu geleneksel anlay1~1n ya da
ahlik felsefesi [Os. ilmi ahldk; lng. etiJics; nonnatif ahlak1n kar~1smda, ahlak fel-
Fr. ethique; AI. ethik]. Felsefenin, 'odev', sefesinin, iyi ve do~ruya ili~kin bir
'yiikiimliiliik', 'sorumluluk', 'gerekli1ik', ara~hrmadan de~il de, ahlak kuramla-
'erdem' gibi kavramlan analiz eden, nyla ahlakf inan.;larut ifadesinde kulla-
'do~ruluk' ya da 'yan1~hk'la 'iyi' ve nlan terim ve onermelerin manttksal
kotii'yle ilgili ahlaki yargllan ele alan, analizinden meydana geldigini savu-
'ahlaki eylem'in do~as1n1 soru~turan ve nan tmetaetik ya da tanalitik yakla~nn
iyi bir ya~mm nas1l ohnas1 gerekti~ini yer ahr. lnsan1n dii~iincesi, eylemi ve
a-;1klamaya .;ah~an dah. Temelde iyi ve dilinde ortaya t;U<an ahlald o~elerin do-
do~ru gibi iki etken taraflndan belirle- ~as ve anlam1ru c;oziirnleyen metaetik
nen ve iyi ve do~ru olana, neyin iyi ve ya da analitik ahlak, ahlald kavramlann
ahlikan tem~l ogeleri 19

anlanllanyla, ahlaki yargalan hakhlan- der Moral [Ahlalon Soyki.iti.igi.i) adh ese-
dlrma, temellendirme veya destekleme- rinde geli~tirmi~tir. Nitekim, s1ras1yla,
de kullan1lan yontemlerin manhksal efendi ve kole ahlak.J, gi.in~ ve sut;luluk
analizinden meydana gelir. ~u halde, bilinc, ve nihayet t;ilecilik ideali gibi i.it;
ahlak felsefesi, felsefenin, bir yandan ayn boli.iJnden meydana gelen kitaban
dogru ya da iyiye ili~kin bir ara~hnna ana di.i~i.incesi, ahlak.Jn gi.ic;stizli.ik ve ye-
dan, diger yandan da ahlaki kuram ve teneksizliklerinden dolaya yarattca eyle-
kavra1nlara ili~lcin analizden meydana tne te~ebbi.is edemeyen, ama eylemi
gelen dahdu. kendilerine oldugu kadar, yaratao ki~i
ahlikan evreleri [ing. stages of morality; Fr. lere de yasakJayan birtak.Jm norm ve ku-
pluzses de lQ moralit~). AhlakJn, filozoflar rallarla gi.it;si.izli.ik ve yeteneksizlikJerini
tarafandan onerilen geli~me a~amalan. dengelemeye t;ah~anlann hant; ve inti-
Rasyonellik oncesi, geleneksel ahlak ya kam duygulanndan dogdugu di.i~i.ince
da grup ahlak1yla, ki~isel, rasyonel ya sidir.
da refleksif bir ahlakJ belirleyen, ve var- 2 Nietzsche ve Marks'ta omeklenen bir
hgl, hem ki.ilti.ir tarihinde ve hem de bi- tavar olarak, varolan geleneksel ahlakln
reyin ya~amanda kolayhkla gozlenebi- temellerini kaz1y1p, kendi anlaya~ma,
len bu evrelerin en belli ba~hlan ~u i.it; kendisine ozgi.i bir ahlaka yer a911a tavn.
evreden, yani 1 bireyin gelenekgorenek ahlik1n temel etmenleri [tng. basic fac-
taraf1ndan yonlendirilmesi evresi, 2 bi- tors in morality; Fr. facteurs bases de Ia Jno ..
reyin kendi ic;inden yonlendirilmesi, rnlit~]. Ahlak olgusunu ya da kunununu
kendi kendisini yonlendirmesi evresi, ve olu~turan, belirleyen temel ve vazget;il-
nihayet, 3 ozerk birey evresinden mey- mez ebnenler.
dana gelir. Bu etmenler ~u ~ekilde saralanabilir: 1
Buna gore, ahlak, bir ki.ilti.ir ~err;evesi Tikel nesne ya da bireylerin belirli bir
it;inde kabul gormi.i~, belirlenmi~ ve ta ahlaki nitelik., tOdev ya da sorumluluga
nunlanma~ amat;larla bu amat;lara nas1l sahip olduklar1n1 ya da olmad1klaruu
ula~llacag1na ortaya koyan kurallar ifade eden belirli yarga fonnlan. 2 SOz
obegi olarak ortaya t;tkar. Bireye dJfSal konusu yargllar it;in nedenler ortaya
olan bu amat; ve kurallar bireyi uzun bir koymanm uygun ve olanakh oldugu di.i-
si.ire boyunca yonlendirdikten sonra, ~tincesi. 3 Daha genel yargdarda ifade
birey onlan it;selle~tirir kendisine mal
1 edilebilen ve ahlaki yargllarla bu yarga-
eder ve kendi aanat;lanyla kurallan lar i~n getirilen nedenlere teanel olan ku-
haline getirir. Bundan sonra ise, birey rallar, ilkeler, idealler ve terdemler.
rasyonel ve ele~tirel bir tavar geli~tirip, 4 Bu yargdara, kurallara ve ideallere
kural ve amat;lanna el~tiri si.izgecinden e~lik eden ve bizim onlara uygun bir
get;irir, onlan nesnel bir bit;imde deger- tarzda hareket et:memizi saglayan dog-
lendinnesini ogrenir. 0, arhk ozerk bir a( his ya da duygular. 5 Sorwnlu tutul-
birey haline gelmi~tir. Gert;ek anlamda ma, ovi.ilme ya da aylplanma ti.iri.inden,
ahlakln ba~ladag1 yer de, i~te buras1d1r. belirli odi.il ya da ~zalar, ek motivasyon
ahlak1n soykiitiigii [tng. genealogy of nw- kaynaklan. 6 Bi.itUn bir yargdama, akllyi.i-
rals; Fr. gen~ologie de Ia moraliteJ. 1 Unli.i ri.ibne ve hissetme si.ircci boyunca be-
Alman filozoh1 Friedrich tNietzsche'nin, nimsenmi~ olan belli bir bakJ~ ar;1s1.
ahlak kurumunu, ahlakan bir toplumda ahlakan temel ogeleri [tng. basic elements
nasll ortaya t;lkllganJ, hangi fonksiyonu of ethics; Fr. elmzents bases de l'~thique] .
yerine getirdigini, insanlarm nit;in ona Ahlak1n varolu~nun kendilerine bagh
baglanmak durumunda olduldaruu gos- oldugu temel unsurlar, bir toplum ya
termek suretiyle at;akJama faaliyeti it;in da ki.ilti.ir t;evresinde ahlakJn onsuz olu-
kullandag1 deyim. Nietzsche soz konusu namaz ko~ullan. Bu ogeler ~oyle sJra-
yontem ve ahlak anlay1~1nl Geneologie lanabilir:
20 ahlaki

1 Ahlak, ey lemlerimizde her zaman le, kendi arz.u ve ideallerine dayanarak


birtaklm alternatiflerle kar~r kar~rya kal- bir sec;im yapamad1~1 zaman, ahllktan
drgnrnz gerfeginin kabu)iiyle ba~lar. Biz ve ahlaki eylemden soz edilemez.
do~ru ya da yalan soyleyebi liriz. Soz 4 Ahlakln dordiincii temei o~esi, so-
konusu iki olanak ya da alternatif ken- rumluluktur. Soruinluluk, ki~inin eylem-
disini bize, davranl~UnlZln alternatifle- lerinin sonuc;lann1 iistlenebilmesi anla~
ri, eyle1nimizde yonelece~imiz sec;enek- m1na gelir. Buradan da anla~1laca~1
ler olarak sunar. Biz bu iki altematiften iizere, ahlaki soru1nluluk, se~m o~esini,
birini ya da di~erini sec;ebiliriz ve a] ter- irade ozgiirlii~iinii varsayar. Yani, ey-
natiflerin varh~1na ba~h olarak, eyle- lemlerine ozgiirce ve kendi motifleriyle
mhnizi kontro) edip diledi~imiz ~ekil karar veremeyen bir kimsenin, bu ey-
de ayarlayabiliriz. Oysa, canslZ bir lemlerin hesab1n1 verebilmesinden, on-
varhk ya da e~ya ic;in boyle bir ~ey ke- larm sonuc;lann1 iistlenebihnesinden
sinlikle soz konusu ola1naz, c;tinkii o soz edilemez. Bu anla1nda bir c;ocu~un
farkh eylem tarzlann1 birbirinden ayl- ya da akll hastas1n1n sorumlulu~undan
ramaz. Ote yandan, cans1z bir varhk, soz etmek miimkiin de~ildir. Onlar so-
ba~ka bir bic;ilnde degil de, yaln1zca
rumlu tutulamazlar, c;iinkii kendilerine
kendisine etk.i eden bir d1~ giice ba~h eyleinlerine ozgiirce, kendi tercihlerine
olarak davran1~ta bulunur. ~u halde, gore karar verebilme olana~1 verecek,
bir zihinsel olgunluktan yoksundurlar.
insan varh~1, cans1z bir varh~1n tersi-
5 Ahlakln ba~ka bir temel o~esi de,
ne, bir eylemi kendi ba~1na ba~latma
ba~ka insanlarr hesaba kahna zon.nlulugu-
gitciine sahip, farkh altematiflerin bilin-
dur. Buna gore, davran1~laruruzll\ ba~ka
cinde olan biridir.
lanru nasd et.kileyece~ konusu, ahlak1n
2 Olfiip bi,me, bilin,li olarak tartma.
konulanrun onemJi bir bOliimiinii meyda-
Buna gore, bir kimse bir problem ya da
na getirir. ~iinkii, davraru~larunLZJn iyi
giic;liikten kurtulabilmek i9n, yalan rru
ve do~ olup olmadJkJan, ~~unlukla
yoksa gerc;ekleri oldu~u gibi mi soyle- soz konusu davraru~lann ba~kalan iize-
mesi gerekti~i iizerinde dii~iiruneye rindeki etldlerine ba~h olacakbr. Niteldm,
ba~lad1~1 zaman, alternatif davran1~
birc;ok ahlak~ Robinson Crusoe'nin ger-
tarzlann1n lehindeki ve aleyhindeki ve- c;ek anla1nda ahlakh ya da ahlaks1z davra-
rileri olc;iip bi,.iyor demektir. Pratik bir nabilecegi gorii~iinii kabul ebnez.
bilgeli~e dayanan ol,.iip bic;me, bilinc;li 6 Olc;iip bi,.ti~imiz, 'Ne yapmahyun?'
olarak tartma, bizim giicumiiz ve etki diye sordu~umuz zaman, davran1~1m1~
alanmz ic;inde kalan, gelecekteki ey- z1n, yalruzca ba~kalan iizerindeki etki-
lemleri konu ahr. Olc;iip bic;me, ne yap- lerini degil, fakat kendi karakterimiz, kendi
namz gerekti~i iizerinde dii~iirune, 'Ne ya~an trmrz ve genel amacrmrz uzerindeki
yap1nahyun?' sorusunu yarutlama, belli etkilerini hesaba katryoruz demektir. Bun-
bir amaca nas1l ula~llacagt konusunu bi- dan dolay1, ahlakln en onemli o~esi,
linc;li olarak tartma anlamu1a geli.-. ahlaki eylem.in oznesidir.
3Se,im ya da ir4de ozgurlugu. Ahlak1 ahliki [lng. moral; Fr. moral; AI. sittlich].
olanakh kdan c;ok onemli ba~ka bir o~e i yi, dogru di ye nitelenen, do~u, erdemli,
ise, sec;im yapabilme, altematifler kar- adil, v .b.g., oldugu kabul edilen insan ey-
~ISlnda tercihte bulunabilme yetene~i lemleri; temel de~erler tarafll\dan yon-
mizdir. Zira in san varhklan birer maki- lendirilebilme veya ba~kalanru bu de~er
na olsaydlar ve insanda her~y onceden lere gore et.kile1ne, yarg1lama kapasitesi
belirlenmi~ olsayd1, ahlak diye bir ~ey i~n kuUanllan s1lat. Ahlak kurallanna
hie; soz konusu olmayacakh. Ba~k.a bir uygun olan, ahllk bakurundan iyi olan
deyi~le, ahllki ozne iyi ve kotii, de~erli eyleme, ahlak bakmundan iyi olan ki~i
ve de~ersiz kar~1S1nda, kendi motifleriy- nin karakteri~ verilen ad.
ahliki empir.izm 21

ahlil<i aritmetik [tng. nroral arithmetic; Fr. cak bir kuraJlar ve ilkeler buttinu anla-
aritlnuetique morale]. tYararcahtan kuru- ~dd1ga su rece, ciddi probleanlere yol
rusu Jeremy tBentham'an, 'mumki.in ol- ac;ar ve c;ogunluk, savunulabilir gori.i~
dugu kadar c;ok sayada insana, mi.imki.in ler olmaktan t;~kar. Evrerasel ahlaki ego
en yliksek mutlulugu saglama amaca'na izan ise, anla~dabilir ve savunulabilir
ula~1nak ic;in temele ald1t1 hazlara iii~ bir ahlak anlaya~a olabilmekle birlikte,
kin hesab bililni; hazlann yogunlugu, birtak1m ko~ullar gerc;ekle~tirilmedigi
suresi, niteligi ve ba~ka insanlar i.izerin- takdirde, pratik olma yan bir ogretidir.
deki etkisiyle ilgili kalki.il ruri.i. Buna gore, ahlaki egoizm, ancak ve.
ahlaki egoizm [tng. egoism; Fr. ~goisme; Al. ancak insanlar birbirlerinden yalJtlandak
egoismus]. AhJak feJsefesinde, her insan111 [an, goreli olarak kuc;iik gruplar halinde
kendi iyi1igini gozetmesi ve kendi c;akar- ya~adaklan ve dolayasayla, insanlar ara
lanru hayata gec;innesi gerektigini, ya- s1ndaki 9kar c;ah~malan en aza indir-
~amdaki en yuksek i yin in, ki~inin ken- gendigi zaman, uygulanabilen bir teori
disi ic;in olanakla olan tum tatminleri olabilir. Fakat bizim, kendisine yeten var-
(arzulan, istekleri, ihtiyac;lara, hazlan ve hkJar olmadlgJmaz, goreli olarak ki.i~iik
a1nac; lara) kar~damas1 ya da gerc;ekle~tir topluluklar halinde ya~amayap, ba~ka
lnesi oldugunu, ki~inin kendi tatmin, ba- insanlarla toplumsal, ekonomik ve hatta
~an ve mutlulugunun ilk, en yiiksek ve ahlaki olarak kar~d1kh bir bagamhhk
nihai deger oldugunu, kalan tiim deger- ili~kisi ic;inde bulundugumuz, nufusu
lerin bundan c;1khgln1 savunan anlaya~. giderek artan bir toplum ic;inde ya~ada
Herkes ic;in ge~erli olan bir tahlak ya guruz ve burada, kac;lJ\Jlmaz olarak bir-
sas1 bulunmadaga ic;in, ahlaki eylemin takim ~Uc:ar c;ah~malannan ortaya ~aktaga
sonucuna gore degerlendirilmek duru- dikkate aluursa, evrensel ahlald egoizm
munda oldugunu, ki~inin her zaman de c;okme tehlikesiyle kar~da~u, ya da
kendi c;1kann1, yaranna temele alarak ey- en azandan, c;1kar c;ah~malan soz kon usu
lenesi gerektigini, ahlaki bir eylemde oldugunda, c;ab~malan herkesin ~akanru
belirleyici unsurun, eylemin ozneye sag- koruyacak ~kilde ~oziimleyecek bir yon-
ladatJ yarar, c;akar oldutunu one siiren temle tamamlanmak durumunda kalu.
ahlak gori.i~u olarak ahlaki egoizm ya ahlaki empirizm [tng. ethical empiricism; Fr.
da benciligin, tbencillikle ozde~le~tirilp empriSriJe ethique]. Genel olarak, insarun
1ne zorunlulugu yoktur, c;i.inki.i bencillik dogal yonunden, d uyulanndan ya da
sergileyen eylemler, pekala eylem sahi- daha c;ok d uygularmdan hareket eden
binin c;akanna olmayabilir. ahlak anlaya~lan ic;in kullarulan deyim.
Oc; ayn ahlaki bencilik ya da egoizmden Nitekim, duyguyu duyuJann bir ti.irevi
siiz edilebilir: 1 Evrensel alllQJc.i egoimz, olarak gorup ahlakhhta ona dayandaran
temel ilke olarak, herkesin, ba~kalanrun ti.imdogalc1 ahJaklara ayru zamanda em-
t;Jkarlanru hie; dikkate almakswn, her pirik ahlak anlaya~lan ad1 verilir.
zaman kendi c;1kanru gozeterek eylemesi Ahlaki empirizm biraz daha ozel bir
gerekb~ one surer. Buna kar~tn, 2 bi- anJam i~inde, ahlaki takalcahA-an kar~J
ret;sel ahlaki egoizm, herkesin benim t;lka smda yer alan ve ahlaki eylemin teme-
nma gore eylemesi gerektitiJU, 3 ki~isel linde bulunan ahlak kurallannan, do-
alalaki egoiznr ise, benim, ba~kalanrun ne gu~tan getirilmeyip sonradan deneyim
yapmalan, nasaJ davranmalan gerekti~yp yoluyla kazanaldagtn1 one si.iren gori.i~u
le ilgili bir iddiada bulunmakswn, kendi ifade eder. Soz konusu empirist gorii~,
ki~isel t;~kannu hesaba katarak eylemde ya ahlaki tbireycilik ~eklinde ortaya c;J-
bulurunam gerektigini one siirer. karak, kurallann kazandmas1nda bire-
Soz kon usu ahlaki egoizm tiirlerinden, yin ozgiin deneyiminin onemini vurgu-
bireysel ve ki~isel egoizm, ahlaktan top- lar ya da tsosyolojizm ~eklini alarak,
lumsal bir ahlak, bir ahlak sisteminden kurallann elde edihnesinde ortak dene-
de, tiim insan varhklan i~in gec;erli ola- yimi on plana c;karhr.
22 ahlaki epistemoloji

ahiald epistemoloji [tng. moral epistemo- ml ger~ekJe~tirdigimiz) yoksa odevin


logy; Fr. epistemolog1e morule] Herkes i~in mi (yani bir eylemi, onu yapmamn
gec;erliligi olan nesnel ahlaki dogrula- odev, dogru olduguna inanarak ml ger-
nn olup olmadtgl, ahlaki sonuc;lann, ~ekJe~tirdigimiz) sonucu oldugunu bil-
tam olarak 'dogru' diye betimlenemese menin bi.iyi.ik onem ta~td1gm1 soyleyen
bile, nesnel olup olamayacag1 sorulan- Kant'a gore, dogal egilimlerimize daya-
m soran; ahlaki ilke ve sonu~larm nasd narak ya da ki~isel c;1kan temele alarak
bilinebilecegi, ahlaki akdyi.iri.itmelerin eylemek yerine, bir odev duygusuna da-
nasll hakh kdmabilecegi, akd, duygu yanarak eylemeliyiz, ~i.inki.i burada nes-
ve sezginin ahlaki di.i~i.ini.i~ ve argi.i- nel bir ahlik yasas1yla bu ahlak yasasma
manlarda nasd bir rol oynad1g1 konula- duyulan oznel bir sayg1 d1~mda hi~bir
nru ara~tuan tepistemoloji ti.iri.i. ~ey yoktur.
ahlaki eylem [ing. Moral actioni Fr. Action Ote yandan, tKant'a gore, bir eylem bir
morale]. Ahlak a~1smdan degerlendirile- egilim ya da histen dolay1 degil de, yal-
bilen, ahlaki bir degere uygun di.i~en ya mzca bi.r odev duygusund<u1 dolay1 ger-
da ahlakl bir amaa ger~ekle~tirmeye ~a ~ekle~tirilmi~se eger, ahlaki bir eylem
h~an, yonelimsel bir karakter ta~1yan, olabilir. Zira, insanlar yalmzca etld ede-
belli bir amaca yonelmi~ olan eylem. bildikleri, kendi denetimleri altmda bu-
Ahlaki bir eylemin sahip olmak duru- lunan ~eylerden sorumlu tutulabilirler.
munda oldugu belirli ozellikler ~oyle Sl- insan, egilimleri, duygu ve tutkulan
ralanabilir: 1 Eyleme yonelten bir niyet i.izerinde tam bir denetim saglayamaz.
ya da bir motifin varhgw, 2 belli bir Aym ~ekilde, insamn ki~isel ~1kanm
eylem bi~irnini se~en bilin~li ve sorwnlu gozeterek birtakun sonu~lara yonelmesi
bir ozne, 3 ozne tarafu,dan yapdan se- de kabul edilemez. <;unki.i bu ti.ir ey-
~imde, bir zorlamarun soz konusu olma- lemler insamn yi.ice, insani ve rasyonel
yp, se~imin oznenin kendisi tarafmdan ozi.ini.i ortaya ~lkaramad1ktan ba~ka,
belirlenmesi, 4 iyi ya da kotii gibi ahlaki eylemlerin sonu~lan da ~ogu zaman in-
degerlerin varhg1, 5 ki~inin kendisi ya sanlarm etki edebilecekleri ala1un dl~m
da ba~kalanrun ~1kanna olabilecek bir da kahr. Bundan dolay1, tum insanlar
sonucun hedeflenmesi. i~in ahlakl1 olmaktan saz edilebilecekse
l~te bu c;er~eve i~inde, ahlald eylem en eger, ahlak insandaki Odev duygusuna
genel haliyle, ozgi.ir iradeye dayanan ve dayanmahdu.
ba~kalanm gozeten bir eylem olarak ta- ahlaki gerek~eler kan1h [ing. argument
mmlanabilir. from moral considerations]. Ahlak felsefesi
ahlaki eylemin gerisindeki motifler. [lng. tarihinde, tNietzsche ve Sartre gibi baz1
motives behind the moral action; Fr. motives ateist di.i~i.ini.irlerin ahlak1 ve insan oz-
derriere de I' action morale]. Ahlaki eylemi gi.irluguni.in varolu~unu mi.imki.in klla-
doguran, ahlAksal diye nitelenen eylem bilmek i-;i.Jl, yani ahlaki kaygdardan ha-
ti.iri.ini.i gi.idi.ileyen moti.fler, daha ozel reketle, Tann'mn varhgm1 yads1ma
olarak da, Alman filozofu Kant'm, ahlaki tavtrlanm ifade eden l<arut ya da argi.i-
eylemin temeline yer~~~tirilebilecegini IJ\an ti.iri.i.
soyledigi i.i~ ayn motif. Di.inya tarihinin olduk~a karrna~1k ve
Bu motifler Slrasiyla, 1 egilim, 2 ki~isel problemli donemlerinde ya~am1~ ve fel-
9kar ve 3 t6dev olabilir. Bir eylentin sefelerinde ahlik1 on plana ~1karrru~
ahlaki degerini yarg1larken, eylemin, olan Nietzsche ve Sartre, ahlak saz ko-
birtak1m egilimlerin nti (bir eylemi, belli nusu oldugunda, i.nsarun Tann tarafm-
bir anda onu ger~ekle~tirme hissine ka- dan onceden belirlenrni~ bir ozi.i bulun-
pdarak m1 ger~ekle~tirdigimiz), yoksa madtgnu, insarun ozi.ini.i kendisinin
ki~isel ~1kann m1 (eylemi, onun kendi- yarathgm1 one si.irmi.i~ti.ir. Ba~ka bir
l,,ize ~1kar saglayacaguu hesaplayarak dey~le, bu filozoflar, insan ozgi.irlugu-
ahliki g~redlik 23

niln, ancak ve ancak Tann varolmad1g1 goreli oldugunu, mutlak hi<;bir ilke ya
zaman soz konusu olabilecegini savun- da deger bulurunad1g1 i~in, her i.nsarun
mu~lardlr. kendi kural ya dt~ degerlerini kendisinin
Buna gore, Nietzsche, Avrupa'da Tann belirlemesi gerektigini savunan ahlak
inancmm ve bu inanca dayanan klasik gorii~i..i.
Hristiyan ahlakmm ~oktugunu iddia Tiim insanlar i~in, tilin zamanlar bo-
eder. 0, bu durumun ~ok endi~ verici yunca ayru ol~ude ge~erli olan tek bir
bir durumoldugunun farkmdad1r. Nite- ahlakm ya da tek bir tahlak yasas1'nm,
kim, Tann inancuun ~oku~uyle ilgili ahlaksal standarhn varolu~unu yads-
olarak, 'Dunyanm bir daha sahip olama- yan, bir<;ok ahlak yasas1, bir~ok standart
yacagl en kutsal ve en gu~lu varhk, han- bulundugunu, bir ~agda ya da belli bir
~erlerimizin altmda kana boyand1. Bu, yerde hukum suren ahlakm ba~ka bir
insanm kalduamayacag1 kadar buyuk ~agda ya da yerde hukum suren
bir olayd1r' demi~tir. Fakat, bu durum ahlaktan olduk~a farkb olabilecegini, bir
ona gore, zorunludur, ~unku insanm gu- ahlakm hukum surdugu ~aga goreli ol-
cunun bir degeri olacaksa, insan i~in bir . dugunu one suren gorii~.
ozgurluk ve ahlaktan soz edilebilecekse, Nesnel olarak dogru ve ge~erli olan
sonsuz guce sahip olan bir varhgm va- ahlaki hi~bir standart, evrensel hi~bir
rolmamasl gerekir. Zira, sonsuz olanla deger bulunmad1g1ru savunan gorecili-
sm1rh olan, en yetkin olanla yetkin ol- ge gore, tiim standartlar, tum degerler
mayan, tamla eksik olan bir ve ayru oznel bir karakter ta~u. insanlann
dunyada bannamaz. Banmrsa eger, ahlakla ilgili oznel duygulan, varolan
eksik ve smrrh olan, kolele~ir, yetkin tek ahlaki ol~ut ya da standard meyda-
olan ve SIJUrslZ bir guce bulunana teslim na getirir.
olur, ozunu ve ahlakm1 yaratam.az. Oy- Ahlaki goreciligin ii~ farkb ~ekli ya da
leyse, insarun kendisini ozgurce yarata- ttirti vardu: 1 Bunlardan betirnleyici gore-
bilrnesi i~i.n, Tanr1'dan vazge~ilmesi gere- cilik, olaru betimleyerek, yalruzca, farkh
kir. insan ve toplwnlann ahlaki yargdannm
Aym tezi tSartre da savunur. insanda farkbhk gosterdigini, hatta bunlann bir-
varolu~, ona gore, ozden once gelir. in- birleriyle ~ah~ma i~inde bulundu~u
sarun varolu~u, bu dunyaya gelmi~ligi dile getirir. 2 Metaetik gorecilik ise, temel
vardLI ve insan, oztinti kendisi yaratlr. ahlaki yargllar soz konusu oldugwtda,
Tann, yani bir yarat1c1 var ise eger, insa- bu yarg1lardan biri yerine ba~ka bir yar-
run ozu de var demektir ve bu oz varo- g1y1 hakh kdmarun nesnel olarak ge~erli
lu~tan once gelir. Ba~ka bir deyi~le, olan rasyonel bir yolu bulurunad1gllll ve
Tann varsa, ozgiirluk yok demektir ve ~ah~an iki Lemel yargmm aym olde
insan kendi ozunu olu~turma olanak ve ge~erli oldugunu savunur.
gucunden yoksundur. Bu imkan ve 3 Buna kar~m, normatif gorecilik, betim-
~kiln varolabilmesi i~in, Sartre'a gore, leyid gorectligin antropolojik ya da sos-
Tann'nm varolmamas1 gerekir. yolojik bir iddiada, metaetik gorecil tgin
ahlaki gorecilik [tng. etltical relativism; Fr. ise tmetaetik alaruna giren bir savda bu-
relavitisme ethique]. Ahlakta ve degerler lundugu yerde, normatif bir ilke one
bakmundan rolativizm. Bireylerin ahlaki surer: Bir birey ya da toplwn i9n dogru
ilke ve degerleri arasmda bir ~ab~ma bu- ya da iyi olan, i.;inde bulunulan durum
lundugu gozleminden hareketle, ahlakl ya da ko~ullar ayru olsa bile, ba~ka bir
degerleri.n ve ilkelerin ki~iden ki~iye, birey ya da toplum i~in dogru ya da iyi
~agdan ~aga ve toplumdan toplwna de- olamaz. Bu ilke ise, bir kimse tarafandan
gi~tigini savunan anlay1~. Ahlak alamn- dogru ya da iyi oldugu du~unulen bir
da, mutlaklann varolmad1g1m, ahlakm ~eyle ilgili olarak, ba~ka bir kimsenin
kulturlere, gruplara ve hatta bireylere onun iyi ya da dogru oldugu i.nancma ya
24 ahlaki ilke

da dii~i.lncesine sahip olmad1~ tezine ek ek olarak, akhmlZ, tecri.ibedeki nesne ve


olarak -ki, bu betimleyici gorecili~n tezi- olaylara, sanki onlan belli gozliikler ya
dir- bir toplumda, belli bir yerde ya da da lensler araclllg1yla goriiyormu~casl
zamanda gerc;ekten de iyi ya da dogru na, onlarla ilgili dii~iinme tarzlanmlZl
olarun ba~ka bir durumda, yerde ya da aktam. Buna gore, biz, bilirnde de ahlak
zamanda iyi ya da dogru olmad1g1 tezini felsefesinde de, belli bir durwnda, za-
1~nr. manda deneyimledigimiz tikel olgulann
ahHiki ilke [Os. mebdei ahllik; ing. moral otesine gec;en kavramlan kullarunz. De-
principle; Fr. principe moral]. 'Yalan sbyle- neyim, bilimde ve ahlakta, zihne daha
mek kotiidiir', 'H1Is1zhk kotiidiir', 'Ki~i geni~ kapsamh, tiimel terimlerle dii~iin
diiriist olmahd1r' tiiriinden, insana yapd- me hrsah verir. Bir degi~me gozlemledi-
masl, gerc;ekle~tirilmesi gereken ahHiki gimiz zaman, zlhnimiz bu olaya, bu de-
eylemi g5steren, insana yiikiimliiliigii- gi~meye ek olarak, tiim degi~melerdeki
nii, Odev ve sorumlulugunu arumsatan, tnedensellik ili~kisini ac;1klama olanag1
ahlaki eylemlerin bilinc;li olarak ya da bi- veren nedensellik kategorisini yiikler.
lin~izce kendisine dayandmld1g1, ey- Aym ~ekilde, pratik akbm1z da, Kant'a
lemlerin kendisiyle ac;lldand1g1 ya da yo- gore, insani ili~kilerimizde, yalmzca belli
rumlandl~ kural ya da ilke. bir anda degil, fakat her zaman nasd
ahlaki ilkelerin bilgisi [ing. knawledge of davrarunarruz gerektigini belirleyebilir.
moral principles; Fr. connatsance des princi- Nas1l ki, kuramsal akluruz nedensellikle
pes morals] tOdev ahlak1yla iinlii Alman ilgili tiimel ve zorunlu yargllar olu~tura
filozofu Kant'm evrensel ve zorunlu biliyorsa, ayru ~kilde pratik akhrruz da
ahlaki ilkelerin bilgisinin nasll kazaruld1- 'ne yapmanuz gerektigi'yle ilgili genel
gm1 ac;1klama tarZl. gec;er, evrensel yarg1lar ortaya koyabilir.
Teorik bilgi ile pratik bilgi arasmda bir Aklumz her ikisinde de, tiim zamanlar
ko~utluk kuran tKant, ahlaki ilkelere ve durumlar i9n gec;erli olan bir ilkeyi
ili~kin bilgimizin bilimsel ilkelere ili~ konu almaktadar, zira bpk1 fizigin yasa-
kin bilgimize bir bak1ma c;ok benzedigi- lan gibi, ahlaki eylernin de yasas1 vardll'.
ni one siirmii~tiir. c;unkii Kant'a gore, ahlaki kiiltili hareketi [ing. ethical culture
'insan daima dogruyu soylemelidir!' movement]. insani, toplumsal ve ulusla-
~eklindeki ahlaki yarg1, ilke olarak 'Her rarasl tiim ili~kilerde, ahlak etkeninin
degi~menin bir nedeni vard1r' ~klinde onemini vurgulayan, odev duygusunun,
ki bilimsel yarg1yla ayru tiirdendir ya da ahlak yasastyla insamn sonsuz deger ve
ayru zihinsel faaliyetin iiriiniidiir. Biz, yiiceliginin herkes tarabndan geregi gibi
tiim degi~meleri gozlemlememi~ olsak anla~Ilmasm1 amac;layan aklm ya da ha-
da, zihnimiz tiim degi~meleri dii~iinme reketler.
olanag1 saglad1g1 ic;in, her degi~menin Terim tpozitivizm, tyararabk,. idealizm
bir nedeni olmas1 gerektigini biliriz. Bu, ve daha ozel olarak da, 19. yiizyilin sonla-
Kant'a gore, bizim teorik, kuramsal dii- nnda ingiltere'de baZl se9<,in filozoflar ta-
~iirune kapasitem.izi yansltmaktadn. Oc; ra.bndan sbzii edilen amac;la kurulan der-
arh iic;U.n alh ettigini biliyoruz ve bu bil- nekler it;:in kullarulnu~br.
giyi elmalan ya da portakallan bir araya ahlaki mutlak~1hk [ing. ethical absolu-
getirerek elde etmiyoruz. A yru ~ekilde, tism; Fr. aflsolutisme ~tltique]. Ahlaki de-
insanrn her zaman dogruyu soylemesi gerin ezeli-ebedf ve nesnel olarak ger-
gerektigini sonucuna, Ali'nin, Meh- c;ek oldugunu, ezelt-ebedi olarak dogru
met'in eylemini gozlemledikten sonra ve gec;erli olan ahlAki kural ve degerler
vamuyoruz. bulundugunu ve bu degerlerle kurallar
Kant' a gore, bilgimiz her ne kadar dene- biitiiniiniin istisnaslZ tiim insanlar ic;in
yimle ba~lasa da, tecriibeyle s1rurlarum~ gec;erli oldugunu, yani tiim insanlar ta-
degildir. Deneyimden gelen izlenimlere rafmdan kabul edilmek, benimsenmek
ahiak kan1tt 25

durumunda olan, de~i~mez ve mutlak ge~mi~te oldu~u gibi, ~imdi de bilgisiz-


bir yasa, standart ve ahlak bulundu~u lik i~inde olabilmekle birlikte, kesinlikle
nu savunan gorii~. bilgisine sahip olmak durumunda olduk-
Ahlaki toznelcili~in tam kar~1b olan lan ger~ek do~rular oldu~u inanc1, mut-
gorii~, soz konusu ahlak yasasuun uygu- lak9nm tavr1nlll aynlmaz bir par~asidtr.
lamasl ve ge~erliligi bakmundan diinya Ona gore, ahlaki bak1mdan do~ru y a
nm belli bir bolgesi ve tarihiyle Slrurlan- da yanh~ olan -bu ister ozgiir a~k, ister
malni~ oldu~unu one siirer. Mutlak9lara koleiik, ya da ister ~oke~lilik olsun-
gore, ahlald bakundan bugiin do~ru olan, tiiln insanJar i~in, tiim zamanlar boyun-
antik Ytman ve Roma'n1n egemenli~i al- ca do~ru ya da yanh~ttr. Ba~ka bir de-
nnda ge~en yiizy1llarda ve hatta daha yi~le, mutlak~1bk, yaln1zca ahlak yasa-
once de do~ru olmak durumundadlr. suun bu gezegendeki tiim insanlar i~in
Giinii1niizde ahliki bakundan yanh~ ola- ayru oldu~unu de~il, fakat onun rum
nin, o zaman da yanb~ olmas1 gerekir. akdh varbklar i~in ge~erli old u~un u da
Ahlaki bak1mdan bugiin yanl~ olan one siirer. Mutlak~1b~a gore, ahlak ya-
kolelik, o zaman da yanh~ olmak duru- sas evreninin yap1snn ayr1lmaz bir
mundaydl. Bu durum, antik~a~da baz1 par~as1du.
biiyiik dii~iiniir ve ~ahsiyetler koleli~in ahliki ozne [ing. moral agent; Fr. agent
toplum i~in zorunlu bir ko~ul oldu~u moral). Kendisine belli birtakun ahlaki
nu dii~iinmii~ olsalar bile, ge~erli olma- niteliklerin atfedilebildi~i, bundan dola-
hdlr. Antik~a~da koleli~in me~ru ol- yl, ahlaki a~dan de~erlendirilebilen,
masJ, yaln1zca, Yunanlllann, neyin belli bir olgunluk, akd yetisi ve duyarb-
ahlaki baklmdan do~ru ve neyin yanh~ ~a sahip olduktan ba~ka, ozgiir ve so-
oldu~u konusunda bilgisizlik i~inde ol- rumlu olmak durumunda olan ve ken-
d ukJanru gosterir. disini ahl&ki eylemle ilade eden ozne.
Buna gore mutlak~1 bir bakl~ a~s1ru be- D1~ ko~ullar, kendisinin d1~mdaki gii~
nimseyen ki~i, ahlaki de~er ve dii~iin ve nedenler taraf1ndan de~ de, kendi
celerin ~a~dan ~a~a ve toplumdan top- se~im ve ozgiir ir&desiyle belirlenen, bi-
luma de~i~ti~ini, tartt~IImaz bir olgu lin~li ve sorumlu varhk.
olarak kabul eder. Biz, bugiin koleli~in ahliki ve toplumsal yasalar [ing. moral
ahlaki bak1mdan yanl1~ oldu~unu dii~ii~ and social laws; Fr. lois morales et social es ].
niirken, 'funanhlar onun do~ru oldu~u insan davran1~1ru diizenlemek, yonlen-
na inanm1~ olabiJirler. Bununla birlikte, dirmek ve kontrol etmek amac1 yla bir
onJann bir ~eyin do~ru oldu~unu dii- totorite, tgelenek ya da akll taraf1ndan
~iinlnii~ olmalan, bir ~eyi ger~ekten de getirilen davran1~ kurallan, yasak ve
dogru yapmaz. lnsanlann bir ~ey hak yukiimliiliikler; toplwnsal beraberlik,
k1nda ne dii1iinmii~ olduklanndan ~ok, bar1~ ve uyumu sa~lamak, ki~isel oi-
o ~eyin ger~ekte ne oldu~unun bir Inayan ili~kileri siirdiirmek, duygulan
onemi vard1r. gere~i gibi ifade etmek iizere, davran1~
Ahl&ki mutlak~ya gore, do~ru ahlaki s1rasmda izlerunesi gereken, cvrensel
de~erler obe~i her ne olursa olsun, 0 bir ge~erlili~i ya da uygulanabilirli~i
tiim insanlar i~in, tiim zamanlar boyun .. olan nesnel ve ba~lay1c1 kurallar.
ca her zaman ayxu obnak durumunda- ahlak kan1h [ing. moral argument for the
du. Mutlak~1n1n bu inano ya da gorii- existence of God; Fr. argument moral pour
~ii, insanlarm ahlikla ilgili konularda I' existence de Dieu]. tTeizmin temellerini,
hala o~renecek ~ok ~eyi oldu~u inanciyla insan varhkJanrun ahlakr deneyimlerinde
tutars1zhk gostermez. <;iinkii, insan tara- bulan, T ann'run varolu~unu insandaki
flndan yaralllmarru~ bir ~ey olarak de~er duygusuyla a.;Iklayan, Tannnin
ahlilan nesnel oldu~u, ahlakm ilkeleri- varolu~unu ahlak yoluyla kan1tlayan
nin, insanlann kendileriyle ilgili olarak, tav1r, yakJa~Im.
-::1 ahlikSIZCihk

Tann'run varolu~unu kamtlama ~aba Bw\Unla birlikte, salt fikir diizeyinde ka-
smda olan diger tTann kamtlan gibi id- hndrgrnda, ahlakm mutlulukla sonu~
diah olmayan ve Tann'nm varolu~unu larunast, yalmzca bix ideden, ger~ekl~
ahlak olgusundan, insarun ahlaki dene- meyebilecek bir idealden ibaret kahr.
yiminden, ve dolay1s1yla soz konusu Oysa, Kant'a gore, ahlik ile mutlulugun
deneyim ile ilgili verilerden yola ~lka birle~mesi, insan ic;:in en yiiksek iyiyi
rak kamtlamaya ~ah~an; insan varhgm- meydana getirir. Fakat, biitiin insanlar
da goriilen ahlaki ve tinsel geli~menin, bir araya gelseler bile, boyle bir iyinin
yalmzca Tann'nm varolu~u 1~1gmda ger~ekl~mesini saglayamazlar, zira bu,
degerlendirebilecegini, insanda goriilen onlarm, hatta bir biitiin olarak doga dii-
ahlaki ilerlemenin ancak ve ancak bu zeninin gii<.iinii a~ar. Ahlaklilik ile mut-
geli~menin gerisindeki itici gii~ ve lugun birle~mesi, Kant'a gore, yalmzca
oniindeki yiiksek ama~ olarak Tann'run evreni ahlak yasalanna gore yoneten bir
varhg1yla a~1klanabilecegini savunan Mutlak Alol'tn, yani Tann'nm varhgl-
ahlak kamh ~u kabullerden biri ya da run tasavvur edilmesi durumunda soz
digerine dayamr: 1 Ahlaka, ahlakhhga konusu olabilir. Bu durumda, saf pratik
temel olan vicdan sadece Tann'run sesi akhn ilkelerine gore, 'Tann postiilast' ile
olarak a~1klanabilir; 2 Odev, dogruluk, 'Oliimsiizliik posrulast'ru ortaya koyma
diiriistliik, hakkaniyet gibi ahlaki kav- zorunlulugu vardu.
ramlan ancak Tanrl'mn iradesiyle a~lk ahliksrzc1hk [Os. gayri aldiikiyye; ing. im-
layabiliriz. 3 Ahlakhhk baglayu:1 giicii- moralism; Fr. immoralisme; AI. immo-
nii Tann tarafmdan verilen ceza ve ralismus]. t Ahlak~rhgm kar~tstnda yer
odiillerden ahr. 4 Ahlakf deger ve ki~i alan bir tav1r olarak ahlak dii~manhgr.
sel mutluluk arasmda bir baglanb ol- Ahlakf odev, ilke ve kuxallann insarun
masmm aklm bir talebi oldugu dikkate insanbgtru oldiirdiigiinii, insaru bask.J
ahrursa, ahlaki oznelerin Tann'mn va- all:utda tutup, onu kolele~tirdigini savu-
rolu~unu kabul etmeleri makul, rasycr nan ve bundan dolayt, ahlaka biitiiniiyle
nel bir ~eydir. Ahlak kamtmt ilk kez kar~1 Q.kan, ahlaka kar~1 kayrtstz kalan
olarak ortaya atan ki~i, iinlii Alman filo- gotii~e ya da geleneksel ahlak anlayt~ma
zofu tKant i~te bu kabuUerden sonun- kar~1 koyma tavn.
cusunu temele alm.J~hr. ahlik tiirleri [ing. hjpes of morality; Fr. gen-
Diger Tann kamtlanru, Tann'nm varh- res de moralite]. 'Kime ya da neye kar~J
gmr bir bilgi konusu ya da problemi ahlakh olunur, ahlakh davramlu?' soru-
haline getirdikleri il)in ele~tiren Kant. suna verilen yarutlara bagh olarak, orta-
Tann'mn varhgr inancmt ahlak yoluyla ya ~1kan ahlak tiirleri.
temellendirm.eye ~ah~trken, en onemli Bw1a gore, dort rur ahlaktan soz edile-
gii~liigiin, bir yandan ahlakm ozerkligini bilir: 1 Dini ahlak. insanm dogiistii varhk
koruma, diger yandan da inan~ ile ahlak ya da varhklarla olan ili~kilerinde soz
arastnda makul bir bag bulundugWlu konusu olan ahlak. OmeA'in, Yahudi ya
gtistenne zorunJulugwlda yatbguu dii- da Hristiyan geleneginde, On Emir'den
~ii~tiir. Buna gore, Kant kendisine ilk ii~ii bu tiir bir ahlak.ln bir par~as1 ola-
~ noktas1 olarak, insarun ahlakh bir rak anla~1hr. Buna gore, bu ii~ emirden
varhk oldugu ger~egini alm~ta:r. insan, birine kar~1 sayg1s1zhk etmi~ olan bix
ahlakh olmak zorunda olan bir varhkbr. lcimse, soz konusu ahlak kurallarma
Ona gore, insaru mutluluga laytk ktlan gore, bir insana kar~1 ahlakstz davran-
~ey de ahlAkhhkttr. Kant, aktl diinyasm- manu~ olsa da, Tann'ya ahlak.a aykm
da, ahlikhhkla mutlulugun birle~tigi bir bir bi~imde davra~ olur. 2 Dogal
sistemin varl..agrm dii~iinmenjn, biz in- ahltik. BiitUn. ilkel kiiltiirlerde yaygm olan
sanlar i~in ~k dogal bir hak oldugunu bir ahlak tiiril olarak. insarun dogayla
one siirer. olan ili~kisinde ortaya ~tkan ahlak. Bura-
Ajdukiewicz, Kazimierz 27

da, doga, insarun refah1 i~in degerli olan le~meyi hedefleyen bi.iti.in bir insan do-
bir ~ey olarak degil de, ahlaka konu ola- gasmm de~il de, yalmzca insan akluun
cak ~ekilde bir kendinde iyi olarak de- buyrugu olan ve insan varhgma, sonu,.-
gerlendirilir. lan hi,. hesaba katmadan, insan oldugu
3 Bireysel aiJltik. Bireylerin, herhangi bir i,.in yerine getirmek durumunda oldugu
toplumsal ya da dini ahlak sistemine odevleri arumsatan bir yasadtr.
bagh olmaks1zm, kendilerine kar~1 olan Ahuramazda. Eski iran dini Zerdi.i~t~i.i
iii~ kilerinde soz konusu olan ahlak. 4 li.igi.in, koti.ili.ik ilkesi ya d a Tann's1
Toplumsal aJIIQk. tnsan varhguun diger in- olan Ehrimen'le si.irekli bir mi.icadele,
sanlarla olan ili~kilerinde soz konusu ya da sava~ hali ic;inde olmakla birlikte,
olan ahlak. tnsarun en onemli ahlaki dav- Zerdi.i~t,.i.i iyimserligin bir ifadesi ola-
ram~lan, insamn toplumsal grup olu~ rak, sonunda mutlak bir zafer kazana-
turmasiyla ve bireylerin birbirleriyle ,.a- cak olan ba~tanns1, iyilik ilkesi.
h~ma i,.ine girmeleriyle ba~lad1g1 i,.in, Zerdi.i~t,.i.ili.igi.in yi.ice ve yarahc1 tan-
digerlerine gore daha ,.ok i.izerinde du- nsl olarak Ahuramazda, bi.iti.in tannsal
rulan ahlak budur. di.izeni, sulan ve bitkileri, 1~1g1, yeryi.i-
ahlak yasas1 [Os. aiJltiJc:j 1alnun; ing. moral zi.ini.i ve iyi olan her~eyi meydana geti-
law; Fr. loi morale). Eylemi yonlendiren, rir. Tannsal di.izenin bekc;isi de olan
kendisiyle davram~m s1mrlarup di.izen- Ahuramazda, bi.iti.in iyi varhkJann yer-
lendigi, bize ne aradlglmlZI ve ne yapma- lerini belirler, insanlann eylemlerini de-
Iruz gerektigini arwnsatan kural ya da netler.
idealler bi.iti.ini.i. AhlAkr eylemin kendisi- aile benzerligi [ing. family resemblance; Fr.
ne tabi olmak durumunda oldugu nesnel ressemblance fomiliale). Bir ~eyin tarumlayi-
a, belirleyid karakteristigini ya da ger,.ek
ve evrensel yasa. Ahlaki eyleme zorunlu-
ozi.ini.i ara.maktan olu~an geleneksel tta-
luk karakteri kazandl!an gene! kanun.
rum yontemine, ou:ii anlay1~a kar~1 9-
Ahlak yasasmm sirasiyla teolojik, dogal
kan i.inli.i ~agda~ di.i~i.ini.ir Ludwig tWitt-
ve rasyonel bir temeli olabilir. Buna gore,
genstein'm yakla~ururu ifade ebnek i~n
teolojik bir ahliik. yasas Tann tarafmdan kullarulan deyim. Buna gore, bir ~eye, a)
buyurulan bir ahlak yasas1d1r. Burada,
her biri bir,.ok ~ey tarafmdan payla~nlan
ahlak yasas1, temeli insan dogasmda ya ve b) baz1lan, her bir ~ey tarafmdan
da yasaya itaat edip etmemenin get:i.recr-- sahip olunan bir dizi age ya da ozellik sa-
gi sonu,.larda degil de, tTann'run doga-
yesinde anlam aktanhr.
smda bulunan, Tann'run iradesinden aitia. Yunan felsefesinde neden. Ara~tm
kaynaklanan davram~ kurallan bi.iti.ini.i lan sonuca yol a,.an olaylara ili~kin me-
olarak gori.ili.ir. Buna gore, ahlakh olmak, kanik ya da bilimsel bir ta,.Iklama sag-
tannsal iridenin, insanlar i~n koydugu layan neden. Bir ~eyin nasd oldugu gibi
davram~ kurallanna, ahlak yasasma uy- oldugunu anlamanuza olanak veren
makbr. neden. Varhga geli~in ya da olu~un ne-
Dogal bir ahl6k yasasr ise, nihai ve en denleri.
yi.iksek hedefi tarri olarak ger,.ekle~mek Ajdukiewicz, Kasimierz. (1860-1963) Po-
olup, mutlulugu ama,.Iayan insan doga- lonya'daki manhksal-analitik gelenc-
Sl tarafmdan buyurulan, insan dogas1~ gin, empirist yonelimleri ag1r basan,
run ifadesi olan, akll yoluyla bilinen ve i.inl i.i temsilcisi.
baglayiclhgl kabul edilen yasa olarak Felsefi ilgileri ,.e~itlilik arzeden Polon-
ka~1m1za ,.1kar. Buna gore, ahlakb yah filozof, bir entellekti.iel olarak da
olmak ger,.ek anlamda insan olmakhr ve bi.iyi.ik bir etki yapm1~hr. Daha ziyade
ger,.ekten insan ohnak ise, akllh bir hay- tmant1k ve bilgi kuram1 alarundak.i ~a
van olmakbr. h~malanyla se,.kinle~en Ajdukiewicz,
Rasyonel ahltik yasas ise, nihai bir amac1 bu alanda radikal tuzla~lnlClhk ad1 ve-
olan, tmutlulugu ve tam olarak ger,.ek- rilen bir gori.i~i.i benimsemi~tir.
28 Al<ademi

0, gundelik, dogal dilimizde ne analitik yoluyla, (bilimsel ~ah~mamn evrensel


ve sentetik onenneler, ne de manbksal standartlann yerine getirerek ve i~ ah-
~1kar1111. kurallanyla bilimsel hipotezler lakma uyarak), yoneticilerinin mudaha-
arasmda bir aymm bulunmad1~ one lesine maruz kalmadan, ara~ttrma ve
surer. Btitun bu aymmlar, ona gore, salt tarh~ma ozgurlugu, akademik ozgiirliik
uzla~llt\la iJgili bir meseledir. Yeni bilim- diye tammlamr.
sel bulu~ ve k~ifler soz konusu oldu- akd [Os. tikile; ing. reason; Fr. raison; AI.
gunda, kurallanrruzt veya hipotezlerimi- vernunfl). lnsandaki soyutlama yapma,
zi gozden ge~rip ge~innemek de bize ya kavrama, bagmtt kurma, du~unme,
da uzla~tma kalmt~ bir ~eydir. benzerliklerin ve farkhhklann bilincine
Akademi. Yunan filozofu tPlaton tarafm- vanna kapasitesi, \tkarsama yapabilme
dan, M. 0. 387 Atina'da, kentin kuzeyba- yetisi. Apar;tk dogmlan ya da soyut nes-
hsmda yer alan ve ad1ru kahraman Aka- neleri, ozleri, tumeUeri, dogrudan ve ara-
demos'tan alan annan i~inde kurulmu~ OSlZ bir bi~mde sezme melekesi; onctil-
alan ogretim ve ara~hrma merkezi; tari- lerden sonuca ge~mek suretiyle ~1kanm
hin tarudtgr ilk yuksek ogretim kurumu. yapma yetenegi ya da gticu. Vahiy,
Akademi'nin uzun sayllabilecek bir t.ari- inan~, sezgi, duygu, duyum, algt ve de-
hi vardtr. Buna gore, okulun yonetimin- neyden farklt olarak, salt insana ozgu
de once Platon'un ve daha sonra da alan bilme yetisi, dogru du~unme ve
Speusippos'un bulundugu donem Eski hukum verme yetenegi, kavram olu~tur
Akademi olarak bilinir. Milatt.an Once 4. ma gucu.
ve 3. yuzytllan kapsayan bu donemde, insan, alai teriminin soz konusu anlam-
tPhytagoras~dann okul uzerindeki etkisi lan i~inde 'akllh hayvan' olarak tarum-
artm1~ ve Platon'un tmetafizik goru~leri laruru~hr. Buna gore, akd, i~gtiduye kar-
bir 'sayt kuramma' dayandmlarak sis- ~tt olup, insarun kendisi sayesinde
temle~tirilmi~tir. Yine ayru donemde, ~tkanmlar yapttgr, ya da do~ onctiller-
Akademi matematik ve astronominin ge- den ge~erli sonu~lar ~tkardtgt yetiden
li~mesinde buyuk rol oynamt~hr. ba~ka hi~bir ~ey degildir. Akll yine,
Okulun yonetid.Jigini Arkesilaos'un yap- duyum, algt, imgelem, duygu ve arzuya
hgJ ve daha ziyade ku~kucu bir ogreti- kar~1t olarak, ~u ya da bu anda ya da
nin egemen oldugu donem ise (M.O. 3. yerde, neyin var oldu~ ile ilgili dogru-
yuzyt.l) Orla Alcm:Umi olarak bilinir. Yeni lan, ~tkanmda bulunmadan sezgisel ola-
Akademi ise, MO. 2. ve 1 yuzydlarda, rak kavrama yetisine kar~1hk gelir.
tKarneades'in onderliginde, tStoacJlarm Akll yine, pratik alai anlammda, genel
tdogruluk ol~utleriyle ilgili ogretilerine alul guciinun bir par~as1 olarak, belirli
kar~t ~lktru~hr. Daha sonraki donemler- eylemlerin ni~in ger~ekle~tirilmesi ge-
de ise, Akademi Platoncu, Aristoteles~i rektigini, bu eylemlerin kendilerinden
ve Stoae1 ogretileri eklektik bir tarzda bir- ~lkbgt ilkeleri ya da bu eylemlerin ken-
le~tirmi~tir. dileri i9Jt yalruzca birer ara~ oldu_tu
' Ote yandan, Platon tarafmdan kurul- ama~lan kavrama yetisini ifade eder. Ote
mu~ alan Akademi'de geli~tirilen felse- yandan, salt bilgiye hik.im alan, ama~ ve
feye Akodemi fel.seftsi diye adlandtnhrken. sonu~larla hi~ ilgilenmeyen, bir fenome-
gunumuzde universitelerde, universiter nin mekanik sure~ i\lnde gozlemlenme-
kurumlarda yapllan felsefe incelemeleri- slyle suurlt alan akla teknik alol adt veri-
ne, ger~ekl~tirilen felsefi ara~tumalara lir. Buna kar~m, nesne olmayt reddeden,
akDdemilc felsefo adt verilmektedir. varhgmt ozne olarak taruyan ve varolan-
Buna kar~m, universite veya yuksek lan varhk olmak bakmundan ele ahp st-
ogrenim kurumlanndaki ara~hrmact ruflayan akla ontolojik akll denir.
ya da hocalann, konu aldlklan bilimin Akll kavrammm anlamt temelde aym
problemlerini, derslerinde ya da yaym olmakla birlikte, bu anlam kimi zaman
----------- ~ ~~------- ---- --------- ----~- ----

akll 29

~a~m ilgi!erine ve dolaytstyla, ko~ullan Orta~a~ dii~iincesinde ise, aktl inanca


na ba~h olarak farklthk goslerir. Ome- ba~tmh, inancn hizmetindedir. insa-
~in, ilk~a~'da zihinden ba~unstz varb~1 nm do~al bir yetisi olarak akhn bir
bilen akd, Orta~a~'da inanan hizmetinde ozerkli~i olabilse bile, bu a!\cak diskiirsif
ohnu~; buna kar~m, modem donemde bir akd olabilir. Nitekim, tSkolastik felse-
bilimsel dii~iinceyi kunnakla yiikiimlii fenin en biiyiik ve en onemli filozofu
clan akll, bilimsel dii~iincenin geli~imi clan Aquinash tThomas 'akd yiiriitme-
nin bir sonucu olarak par~ala~ hale nin, kavrama nesnesi clan bir nesneden
gelmi~lir. ba~k~bi nesneye gitmek oldu~unu'
Saymayt bibne ve bilme yetisi anlamma stiyler. lam felsefesinde ise, hakikati,
gelen Yunanca logos sozc~iinden tiireyen onu olayunstz olarak bildiren vahiyden
akll kavramt, buna gore, llk~a~da diinya- ba~unstz olarak bilen, do~ruyu ve yanh-
daki ~oklu~u ve ~e~itlili~i diizene sokan ~~ aytrt etme imkam sa~layan 'do~al
ve hem de varolaru kavramaya yonelen l~tk'hr/
bir insani yetiyi ifade eder . .Alol konusun- Modem donemde ise, akll modern le~
daki felsefi spekiilasyon, bu nedenle ilk- menin lemelindeki yeti olarak, inan~lan
~~da varb~a dair felsefi spekiilasyondan ba~tmstzdtr ve onun gorevi, once bi-
aynlmazdtr. Nitekim, tSokrates oncesi limsel dii~iinceyi, sonra da loplumsal
Yunan do~a filozoflan, herkes i~ bir ve diizeni kurmakttr. Dt~ ger~ekli~i tema-
ayru clan ~eyi, dii~iincenin ve varh~m te- ~a eden veya yanstlan bir gii~len ziyade,
melini akil yoluyla ortaya koymaYJ ama~ diizenleyici ve kurucu bir gii~ olarnk aktl,
lamt~lardu. Onlann diinyarun lularhh~ tDescartes'a gore, tiim insanlarda ~iltir.
ru tularh bir stiylemde dile getinnek Ttpkt do~runun ve bilginin ol~iitii olarak
iizere, ~klu~un gerisindeki birligi, tiirn akla saygt duymanm zorunlu oldu~unu
fenomenlerin biricik ve kurucu nedenini stiyleyen tMalebranche gibi, tLebniz'e
aramalannm nedeni budur. gore de, inan~lan ba~mstz olarnk ozerk
Yine, tPlalon'a gore aktl, duyulann akhn giiciinii hi~bir ~ey sarsamaz.
sa~lad1~1 de~i~ken ve yamlhct4Iox4 ya tKant'ta ise, ak.Jl, anlama yetisiyle bir-
da empirik bilgiye kar~tl clan do~ru likte, iki temel entellekliiel yetiyi mey-
dii~iincedir. Akla dayah bilgi, onda dt~ dana getirir. Bunlardan anlama yetisi,
goriinii~ler alarurun iistiine yiikselme- kendileriyle deneye yapt kazandtrdt~t
mezi sa~layarak, bizi ger~ekten varolan a priori idelere, deneyden liirelileme-
tldealara gotiiriir. lki tiir akd veya akll- yen, saf deneyde bulurunayan a priori
da iki tiir bilgi oldu~unu soyleyen Pla- kavramlara do~u~lan sahip olur. Oysa
ton'a gore, bunlardan birincisi ozleri, akd, anlama yetisinin tersine, miimkiin
idealan do~rudan ve aractsJZ olarak bilginin smtrlan i~inde kalmaytp, dene-
kavrayan sezgisel akd ve ikincisi de ma- yin strurlanru a~maya, varolan her~eyi
lematikselldealara yonelen, dolaytstyla kapsayan ku~ahc1 bir ger~ekli~e ili~kin
matematiksel kamtlamayla s~kinle~en olanakstz bir kavrayt~a ula~maya ~ah
diskiirsif akddtr. ~tp, zorunlu olarak ~eli~kilere dii~er.
Akh kuramsal ve pratik akd, kurarnsal Bundan dolay1, Kanl'a gore, aktL anlama
akh da, elkin ve edilgin aktl olarak yetisi i~in neyin bilinebilir oldu~unu
ikiye aytran t Arisloleles ise, bunlardan ara~llnnakla, deneye nasd yapt kazandt-
elkin akdm, edilgin ya da pasif akla, rddt~mt incelemekle yetinmeli, bilginin
duyumlanan ya da algtlanan nesnenin smtrlanm a~tp, a priori spekiilasyonlara
duyusal formunu alma olana~1 verdi~i kalkt~mamahdtr. tRousseau'da ise akd,
ni soyler. Ole yandan, etkin aktl, formu, toplumsal yasalann ol~iitii ve yolgosleri-
onu duyu-deneyinden soyutlamak su- cisi olmak durumundadtr. Buna kar~m,
retiyle, bilin~ i~in a~1k hale getirmek du- tHegel'e gore ak.Jl. en yiiksek hilme for- _
rumundadtr. mudur.
30 akllcthk

ak1kllzk [Os. akliyyun mez!Jebi; in g. ralio 1nayan bu do~rulan, soz konusu do~ru
nalism; Fr. rationalisme; Al. rationalisnzus]. lar zihindeki do~u~tan dil~ilncelere
Rasyonalizm. Evreni bir butun olarak kar~1hk geldi~i ve ger~eklikle uyu~tu
di.1~l.1nce yoluyla yorutnlaJnayi, bireysel ~u i~in, deneyden once ve deneyden ba-
ve lopltunsal ya~a1n1 akhn ilkeJerine ~uns1z olarak bilebildi~ini belirtir. Akll-
gore dilzenle1neyi a1na~layan tavu. ima- clhk, ayn1 ~er~eve i~inde, bilginin tek
nln ya da dinin reddedilmesi durumu, ger-;ek kayna~uun aktl, ve bilimin de,
bi.1ttin bilginin bir siste1n i~inde ifade temelde alol yoluyla olu~turuhnu~ olan
edilebilecc~i, ilke olarak her~eyin biline- tilmdengelimsel bir sistem oldu~unu;
bilece~i inanc1. do~rulu~un tek ve temel ol-;urunun,
1 Genel bir bi-;i1nde de~erlendirildi~in manhksal tutarhhktan meydana geldi~i
de, akllc1hk, tirrasyonalizmin tersine, ni iddia eder.
ak1l yoluyla kazan1lan bilgiye duyulan Ayn1 g6ru~, her konuya uygulanabilir
inanc1, do~ai.isti.i kaynaklardan kazanl- oJan, tumdengelimsel, manbksaJ, mate-
lan bilgi yerine, do~al roldan kazan1lan lnatiksel ve ~lkanmsal, yani rasyonel bir
bilgiye duyulan inana, duygulann ye- yontem bulundu~unu ve bu yontemin
rine de, akla duyulan inanc1 ifade eden bize, her konuda uygun ve doyurucu
genel bir tavtrdu. Boyle bir genel tavu a~1klamalar sa~lad1~1n1 one silrer. E pis-
olarak, akllc1hk, yetkin orne~i bilimsel temolojik akllc1h~a gore, bilgideki ideal,
bilgi, ya da daha -;ok, yetkin ornekleri ~eylerle ilgili olarak mutlak bir kesinli~e
mate1 natik ve do~a bililnleri olan bilgi ula~1nak olmahdu. Yalruzca aklldan tu-
tilrilne de~er verir ve akla, deneye da- retilmi~ olan zorunlu ve apa-;1k do~ru
yanmayan bir bilgi olamayaca~1n1 savu- laran do~ru, ger-;ek ve kesin oldu~unun
nur. Ba~ka bir deyi~le, genel a~1dan ele bilinebildi~ini, geri kalan her ~eyin,
ahnd1gmda, yalruzca tumevanmsal ya yanh~lanmaya a-;1k olup, kesinlikten
da tfundengelimsel akdyurutmenin, bize yoksun bulundu~unu one suren akllC'I-
gerc;ek diinya hakklnda bilgi verebilece bk, evrenin, ger-;ekli~in manbksal ya da
~ini savunan goru~ olarak akdahk, vah- akJa uygun bir bi~imde duzenlenrni~ bir
yin ve duygularm bilgi kayna~1 olamaya- sistem oldugunu; manb~a mutlak olarak
ca~Ull one surdu~u ic;in, irrasyonalizme, hnim olundugurtda, evrendeki her~e
tgize1ncili~e ve romantizme kar~1t olan yin manh~1n ilkelerinden ya da yasaJa-
bir goru~rur. nndan -;lkarsanabilir oldu~unun goru-
2 Akdcihk, daha ozel ve deneyci.li~e ya lece~ini one surer.
d a tern pirizme kar~lt bir o~reti olarak 3 Epistemolojik akllc1h~a ek olarak, bir
da, duyu-alglSlndan once ya da ustun de spekulatif ya da meta fiziksel aktlcrlrktan
ve ba~uns1z olan, ilk ve temel bilgi kay- soz edilebilir. Ger-;ekli~in ili~kisiz ve tu-
na~l olarak akh on plana ~kartan ya da tarslz par-;alann bir toplanundan ba~ka
vurgulayan felsefi teoriye kar~ll1k gelir. hf-;bir ~ey olmad1~1 ve dolay1s1yla akd
Bu teori, yani epistetnolo jik akdcrlzk, insan tarafmdan kavranamayaca~1 gorti~u
varhk.laruun, soyut bir bi~de akllyu- nun tam kar~lsanda yer alan spekulatif
rijtme ya da du~ilrune i~lemiyle, varo- alalc1hk, dunyarun, par-;alan birbirleri-
lan ve varolanan yap1s1 ve genel olarak ne manbksal bir zorunlulukla ba~lan
da evren hakk1nda, temel ve reddedile- ml~, yap1s1 tumuyle anla~1labilir ve
mez kesin yan1tlara ula~abildiklerini kavranabilir olan, rasyonel bir bi~de
one surer. duzenlenmi~ bir butun oldu~unu one
Epistemolojik akllahk, yine ger~eklikle surer.
ilgili olan baz1 do~rular1n gozlemden, Ote yandan akllc1llk, 4 ahJak alarunda
deneyimden ba~uns1z olarak ve deney- (altl8ki akrlcrhk), neyin iyi ve do~ru,
sel yontemler kullarulmadan bilindi~; neyin kotu ve yanh~ old u~una karar ve-
zihnin, ger~eklik hakk1ndaki analitik ol- rirken, duygu, gelenek, otorite ya da ar-
akll dotrular 31

zulara degil de, akla ba~vunnam1z ge- dir, ve nihayet 3 insan1n, bu dogrulan
rektigini one siiren gon'.i~e; ahlak kural- anlaanaya yetili olan zihninden ba~ka,
lanntn kaynat1 soz konusu oldugunda, ayna dogrulan ten1ele ahp se-;ilnde bulu-
bu kurallann ve ilkelerin kaynag1n1n, nan, bu bilgiler 1~aganda eylemeye istekJ i
deneyiln degil de, insan vicdan1 oldu- ve yetili bir iradesi vardu.
gunu, insanlann dogu~tan ve evrensel Ak1l ~ag1 du~iinurleri i~in, her bilhn,
olarak sahip olduklan bu kurallann_ yalruzca fizik, kilnya, astronotni degil,
insan vicdarun1n ya kendiliginden olu~ fakat iktisat, siyaset ve ahlak dahi, dog-
turdugu ya da TaJua'dan edindigi kural- nlukJan hetnen ve arac1s1Z olarak kav-
lar oldugunu, veya ahlak kurallannan in ranabilecek olan onennelerden, ilk ilke-
sa1un pratik akluun evrensel olarak lerden hareket etanelidir. Bililnin i~i bu
ger;erli olan iiri.inleri oldugunu; kJsacasJ ozel onennelerden.. apa~lk ilk ilkelerden
ahlaki kurallann n priori kurallara kar~l ~1karsanabilecek olan tum teore1 nleri or-
lak geldigini one siiren ogretiye kar~dlk taya ~lkannakllr. Bililnin yetkin ornegi
gelir. doga bilimleri olup,. doga bililnlerinin
Akalc1hk 5 din alananda (dinde akrlcr- yontemi de ideal bilimsel yontetni mey
/rk)ise, inancn dogrularana, vahiy ya da dana getirir. Bu yontem her alana uygu-
ba~ka dogaiistu yollarla degil de, salt lanabilir. Akllh insana du~en de, doga
akd ve diger dogal yetiler aracahg1 yla bilimlerini temele alarak, bilimin ortaya
ula~1lmast gerektigini dile getiren gorii- koydutu tum bu dogrulan, oldugu gibi
~e kar~1hk gelir. gundelik ya~ama uygulatnakhr.
6 Akrlcrlrk psikolo jide ise, ornegin Jean Pia- akldll [Os. gayn alcli; ing. irrational; Fr.
get'nin ~ocugun dii~iince ve davraru~ ge- irrationnel; AI. irrational]. AkJa uygun ol-
li~imini ara~hran ve zihnin kategorileri- mayan, akla, dii~iince yasalanna kar~1t
nin ancak ve ancak ~ocutun tecriibele- olan, sa9fla ve anla~datnaz olan. Akllh-
rinin, diinya ile kurdu~ ili~kinin ardtn- ca, rasyonel yargllara u ygun bir tarzda
dan ortaya ~Jkt1t1ru dile getiren tgenetik eylememe durumu. Diizenden, akbn
psikolojinin tersine, belli algtsal \fe kav- kavrayabileceti bir diizenlemeden yok
ramsal kapasite ya da yeteneklerin do- sun bulunan. Karmakan~1k ya da kao
gu~tan oldugu gorii~iine kar~thk gelir. tik bir durumda olan. Rasyonel bir a~tk
Buna kar~1n, akllcdtk 7 sosyolojide, ondo- lamas1 ya da ifadesi olmayan.
kuzuncu yiizyddan ba~layarak, QJgun- akd dogrulan [lng. trnths of reason; Fr. w-
luk pozitivizmle ozde~l~ti~tir. rites de raison]. Alman rasyonalist dii~ii
Ote yandan, akllcllagJn hemen her n iirii tLeibniz'in felsefesinde, her yerde
zaman Bah Uygarhg1n1n ba~ka toplum- ve tiim miimkiin diinyalarda d~ olan
lar ve irrasyonel olduklan dii~iiniilen il- onerrnelere verilen ad.
keller kar~1s1ndaki iistiinliitunii vurgu- Bu tiir dotrular, yahuzca tarum geregi
layan ortiik deger yargtlannl i~erdi~ dogru olan onermeler olarak kalmazlar;
ak1ldan ~1kardmamahdu. onlar, ger~ek diinya, dt~ diinya i~in de
akll ~ag1 [tng. age of reason; Fr. age de Ia ge~erli olan dotrulardtr. Ger~eklik hak-
raison]. Felsefede, 17. yiizythn ikinci ya kindaki bu teme) dogrulan, hi~bir gii~,
ns1nda ba~laytp, 19. yiizy1hn ilk yan hatta Tannzun giicii bile deti~tiremez.
s1nda dek uzanan ve her alanda akh te- Bu tem~l akd dogrulanntn ba~tnda ~e
mele alan t Aydmlaruna ~agtna verilen li~mezlik ilkesi gelmektedir. Akhn dog-
bir diger ad. rulan manbk, dii~iince yoluyla bilinen,
Ak1l ~agm1 belirleyen ii~ onemli kabul zorunlu dogrulardu, oyle ki b u dogru-
vardu: 1 Ezeli-ebedi dogrulann olu~tur lardan birini inkar etmek ~eli~kiye dii~
dugu rasyonel bir diizen vardu; 2 insan lnekle e~ anlamhdu. Leibnlz akbn dog-
zihni bu dogrulan anlamaya, bu hakikat rulanrun apac;ak dogrular old ugun u
lerin bilgisine ula~maya fazlastyla yetili- sayler.
32 akllyiiriitme

aktlyiiriitme [Os. muluikmt; ing. rfASOiling; ak1nhlar teorisi [ing. thEonJ of t(fluences;
Fr. raisonnement; AI. vernunftscltluss]. Dii- Fr. theorie des ej]luences]. ilkt;a~ Yunan fel~
~unceleri bilint;li, tutarh ve amat;h bir sefesinde, tEtnpedokles ve tDemokritos
bit;hnde birbirlerine ba~lama i~lemi. gibi dii~iiniirler taraftndan savunulmu~
Manhkh bir biJ;imde dii~iinme. c;Ikar- olan alg1 anlayt~ma verilen ad.
samalar yapma. Verilerden ya da veril- BWla gore, bir alg1 siirecinde, algtlayan
mi~ olan olgulardan sonu-;lara ge-;me oznenin alg1 menziline giren nesne, duyu
faali yeti. Oneill olarak ahnan onenne- organlaruun gozeneklerine uygun gelen
Jerden manhksal t;tkanm k urallartna ve oznenin bedeninden t;tkan film, suret
uygun bir tarzda sonut; t;lkanna i~lemi. ve ai<Jnhlar Ia kar~lla~an aktnblar, suret-
Zihnin, haz1r ya da verilmi~ baz1 bilgi ler gonderir. t~te bu siirec;, d1~ diinyaya
ya da onennelerden hareketle, verilmi~ ili~kin bilgimizin temelini olu~ruran
olmayan ba~ka bir ~eyi, belli bir sonut; duyum ve algtlara neden olur.
olarak t;tkard1~1 i~lem. ak1~ ogretisi [Ing. theory of flux; Fr. throrie
Akdyiiru tmenin kokeni, do~as1 ve de- de changenrent continuel]. Presokratik filo-
~eri konusunda, bir ucunda aktlyiiriit- zof Herakleitos'a atfedilen, evrenin ve
tneyi ruhun bir yetisinin faaliyeti olarak evrende bulunan he"eyin siirekli bir de-
goren ttinselcili~in, di~er ucunda da ~i~me it;inde bulundu~unu, hit;bir ~eyin
ak1lyuriitmeyi beynin bir epifenomeni kahc1 ve siirekli olmaytp, ak~ hiUinde
olarak goren tmaddecili~in bak1~ at;lSl oldu~unu, bu de~i~meden dolay1 'aytu
bulunan, bir dizi farkh goru~ soz konu nehre iki defa girilemeyecetW' belirten
sudur. teori.
Bununla birlikte, akllyiiriibnenin, 1 Daha t;ok deti~me problemi i.iz.erinde
tiimdengelimsel, 2 tiimevanmsal, 3 ola- yo~unla~m~~ olan tSokrates oncesi do~a
sth ve 4 aldahc1 akJlyiiriitme olmak filozofu tHerakleitos, evrende siirekli bir
iizere, dort farkl1 tiiriiniin bulundu~u; deti~menin hiikiim siirdii~iinii, her~e
akllyiiriitmenin, ge-;erlili~ine duyulan yin sava~ ve t;ab~manm bir sonucu ola-
ve hit;bir ku~kuyla ortadan kaldinla- rak ortaya ._,kh~uu soylemi~tir. Ona
tnayan bir inanc1 gerektirdi~i; birtak1m gore, evrende kahahk ve dura~anhk
manhksal ah~kanhk ve yontemleri it;er- yoktur; her~ey deti~mekte, yakarak. yt-
di~i ve hepsinden onemlisi, baz1 temel karak ya~amaktadlr. 0, kendisinden on-
akll ilkelerine dayand1~1 konusunda bir ceki filozoflann bo~u bo~una evrende
gorii~ birli~i vard1r. kahcbk ve siireklilik aradtkl~ oysa
Buna gore, akllyilriitme bir t;tkarsama evrende kahohk bulunmay1p, mutlak bir
i~letnidir; daha onceden do~ru old uk- deti~menin soz konusu oldu~unu one
Ian bilinen ya da do~ru olduklan kabul siinnii~tiir.
edilen belirli onennelerden, onlardan Nehir ak1p gitti~i ir;:in, o ayn1 nehre iki
t;tkmakla birlikte, onlardan ayn ve fark- kez giremeyece~zi belirtir. Evrende
h olan ba~ka bir do~ruya ge-;mektir. hit;bir nesne, nesnelerin hit;bir ozelli~i
Akdyiiriitme, bir onermeyi, aralannda yoktur ki,- de~i~meden ayn1 kalsm. Her-
ortak bir o~enin bul und u~u ba~ka bir ~ey bir ba~ka ~eyin yikiml ve oliimii sa-
onermeden ya da onermeler obe~inden yesinde varh~a gelmekte ve daha sonra
t;tkarsamaktlr. yok olup gitmekted ir. Evrendeki tum
c;tkarsama, tiimdengelimse I akll yiiriit- o~eler arastnda siirekli bir t;ah~ma ve
me soz konusu old u~u zaman, zorunlu; sava~ hali vardtr ve de~i~meyen tek
tiimevanmsal akdyiiriitme soz konusu ~ey, bu de~i~me halinin sonucu olan
oldu~u zaman, olumsal; olas1h akllyii- kozmik denge durumudur. Bunun]a
rii bne soz konusu oldu~u zaman, olasi- birlikte, evrende hiikiim siiren bu ak1~
11 ve yarulhc1 aktlyiiriibne soz konusu ve de~i~me, yasas1z bir de~i~me de~il
oldu~u zaman da, yanh~hr. dir. De~i~me, bir yasaya, y ani logos a
akromatik 33

gore olan bir de~i~medir. Herakleitos'ta dengeli.m gibi iki gticiine geregi gibi yol
logos, evreni yoneten yasa. insamn da g6sterece~ dti~iintilen kurallar bi.ittini.i.
kendisinden pay ald1~1 tannsal Akll an- Akhn uyaca~1 kurallar, Descartes'a
lamma gelir. gore, dart tanedir, ancak hepsinden daha
Herakleitos'un tPlaton'la ~a~da~ olan onemli olan genel kural ~udur: Akll,
tKratylos adll izleyidsi, daha sonra bir basit ve mutlak bir bi~imde a~1k olan bir
yandan ustasmm gorii~lerinin savunu- do~rudan hareket etmeli ve yol boyunca
culu~nu yaparken, bir yandan da usta- a~1kl1k ve se9)<li~i hi~ kaybetmeden
smm gorii~lerinin mantlksal sonu~lann1 adun ad1m ilerlemelidir. Di~er dart kural
~1karsa1TU~tu. Dna gore, siirekli bir ak1~ ~u ~ekilde s1ralanabilir: 1 Do~ru oldu~u
kabul edilemez bir ~eydir. Zira, Herakle- at;~k ve set;]k bir bit;]mde bilinmeyen hi~
itos'un gorii~ii kabul edilecek olursa, bir ~ey do~ru kabul edilmemelidir. 2 in-
evren anla~dn olmaktan ~1kar. Evren ve celenmekte olan gii~ltik ya da problem-
evrendeki her~ey siirekli olarak de~i~ti ler, uygun bir ~oztimtin gerektirdi~
~inde, nesnelerde onlan betimlemek, ~ekilde, olabildi~ince ~ok par~aya bo-
aljlklamak ve anlamak i~in gerekli olan ltinmelidir. 3 Dti~tinceler, en basit ve
bir kahc1hk ve siireklilikten soz edile- bilinmesi en kolay nesnelerden ba~la
mez. <;unku nesneler de~i~irse, onlar1 ylp, yava~ yava~ ad1m ad1m ilerleye-
adland1rmak ve betimlemek i~in kullam- rek, en karma~1k olamn bilgisine yilkse-
lan sozctikler de de~i~ir. Ger~ekli~in lecek ~ekilde diizenlenmelidir. 4 Ki~i,
belli bir par~asnu betimlemeye kalkJ~tl adunlan, her durumda tam olarak say1p,
~umz anda, yalmzca ger~ekli~in soz ko- her~eyi gozden ge9rerek, hi~bir ~eyin
nusu par~as1 ve biz de~il, fakat kullandl- unutulmam1~ olmasma dikkat etmelidir.
~umz sozci.ik.Jerin anlamlan ve bizi akrasia. [Olumsuzluk gosteren Yunanca
dinleyenler de de~i~ecektir. Bu durum- a onekiyle, gu~, kudret, denetim anla-
da ise, yalruzca ger~ekli~i anlama ve mma gelen kratos'tan ttiremi~ sozctikJ.
a~Lklama ~abas1 olan felsefe de~il, fakat trade zaylfh~l, ozdenetim yoksunlu~u;
konu~ma ve anla~ma olana~1 da orta- yapdmas1 gerekeni, ahlaki bakJmdan
dan kalkar. Burada yapllacak tek ~ey do~ru veya ki~inin kendi oz~1kanna
susmak ve nesnelere i~aret etmektir. - uygun olam bilmekle birlikte, bunu ha-
akla uygun [Os. mtikul; ing. reasonable; Fr. yata ge~irmede zaafiyet gosterme.
raisonnable; Al. vernunftig]. Akhn sa~la Terim, t Aristoteles'in ahUksal bakJm-
dl~l standart ya da ol~tilere uygun dan zay1f olan insanla (akrates), ba~tan
olan. Bir inancm, temelsiz olmas1, hi~bir ~1kanc1 ~eylere kar~1 koyabilen insan
dayana~1 olmadan one stirtilmesi yeri- (enkrates) arasmda yaph~l aymmdan
ne, sa~lam bir dayana~1 bulunmas1, ttiremi~tir. Ba~ka bir deyi~le, terimi
kendisiyle ilgili verilerden manhk ku- felsefe literattiriine sokan Aristoteles ol-
rallanna uygun olarak ~1karsanabilir ol- mu~tur, zira kendisinden once yapm1~
masl durumu. olan Sokrates gibi dti~tintirler, bilgiyle
Yapzlan, ger~ekle~tirilen bir eylemin, eylem, bilmeyJe yapabilme arasmdaki
mant1ks1z ya da manhkd1~1 olmas1 ye- olas1h bir bo~lu~u, ir!de zayifh~l.lll
rine, belli bir amaca yonelik olarak ve bu kabul etmezler.
ama~la tutarh bir bi9mde yapllm1~ ya akromatik. Sozel olarak aktanlamayan;
da ger~ekle~tirilmesi durumu. halk ya da geni~ kitleler i~in olmay1p,
ilklm idaresi i~in kurallar [lng. rules for di- okulun smulan i~inde kalan o~retiler,
rection of reason; Fr. regles pour Ia dirlction ozellikle de t Aristoteles'in, olduk~a ileri
dt Ia raison]. tModem felsefenin kurucusu bir bilgi dtizeyinde bulunan se~kin o~
olan FranslZ filozofu tDescartes tarahn- rencileri i~in aynlm1~, yalmzca onlann
dan belirlenen ve onun yontem anlayt~l anlayabilece~i ttirden gizli o~retiler i~in
run bir par~as1 olarak, akltn sezgi ve tiim- kullandan Yunanca s1fat.
34 aksiyom

aksiyom [Os. mebde! bedih!'; ing. tlX!am; Fr. Ian ilk ilkeden ba~ka bir ~ey degildir.
axiome; Al. axiom]. 1 Genel olarak, apa- Burada aksiyom, onerme ya da akllyu-
t;lk bir bi~imde dogru oldugu dii~unii rutmelerden olu~an belli kuraln ya da
len, ne karutlanan ne de ~iiriitulebilen sisteme gorelidir. Mannksal anJatnl
onenne; uzerine 1nantlksal bir siste1nin i~inde aksiyom, belli bir sistent ya da
kuruldugu ve ancak sistemin tutarhh- kuram1n geli~me siireci i~inde kanlt-
gJndan vazge~ilmesi durLnnunda, inkar lanmayan, fakat daha i~in batnda
edilebilen en temel ve zorunlu apaQ.k dogru kabul edilen ve soz konusu siste-
dogru; ba~ka onermelerden tiiretileme- Inin par~alanru 1neydana getiren katut-
yen, faka t kendisinden ba~ka onennele- lamalar i~in bir temel olarak kullanllan
rin ~tkarsanabildigi ilk ba~lang1~ nokta- bir cnermedir. Soz konusu sistem,
Sl; biitiin bir kan1tlama surecinin teme- 1niimkiin bilgi sisteminin butiiniinii
lini oJu~turan; fakat kendisi karutlana- meydana getiren bir sistem olarak go-
mayan onerme; fonnel bir sistemde, ka riildiigii zaman, aksiyomlar 'mutlak ilk
n1tlan1nadan one siiriilen ve, tiim diger ilkeler' olarak kar~1m1za ~1kar.
teoremlerin, sistemin ~1karun kurallan 5 Toplumsal anlamda ise, aksiyom, go-
na gore, benzer diger onennelerle birlik rii~iin anlam1n1, degerini ve one1nini
te, kendisinden tfiretildigi te1nel finer- anlayabilecek yetide ve uz1nanhkta olan
me. herkes tarahndan apa~1k bir olgu olarak
Aksiyomlar, kendilerinden 9-ka ~bi kabul edilen gorii~ anlam1na gelir. Bu-
len onennelerin kanJtlanabilir olmalan rada aksiyomu belirleyen ol~iit, tiim ras
anlarrunda, karutlanabilir olan onermeler yonel varhklann ya da normal, bilge in-
olarak goriile1nezler. Aksiyomlara ili~ sanlann ya da uzmanlann onay ya da
kin kan1tlama, onlann tutarh ve kapsayt uzla~1mlandu.
Cl bir sistemin kurulu~unda kullandabil- aksiyomatik yiintem [tng. arionwtic mer-
lneleriyle ili~kilidir. hod; Fr. methode a:riomatique; Al. ariomatik
2 Daha ozel olarak da aksiyom, episte- nJetlwde) Manhkta, ilkel baZ1 terimlerden
molojik bir ~er~eve i~inde, dogrulugu tiiretilen temel onennelerden (aksiyo1n
apa~1k olan, dogrudan ve araclSIZ bir ya da postiilalardan) yola ~lkarak, man-
bi~imde kesin, nesnel olarak dogru olan hksal tiimdengelim yoluyla, ozelle~tiril
onermeyi ifade eder. Buna gore, aksiyo- mi~ kurallara uygun olan tiimel bir siste-
mun dogrulugunu kabul eden kimse, me ula~ma siireci ya da i~lemi.
aksiyomun dogru oldugu nesnel olgu Bu teri.mler ve taksiyomlar key olarak
sunu sezgisel olarak bilir, dogrudan ve tan1mlarup olu~turulabilecegi gibi, dog-
aracs1z olarak kavrar. ruluklanna ili~kin baz1 gijvencelerin
3 Psikolojik anla1nda ise, aksiyom, ki- sezgi yoluyla alglland1gl model uyarmca
~inin bir yandan kan1tlanamazcas1na da bulunmu~ olabilir. Aksi yomatik sis-
dogru oldugunu du~iiniirken, bir yan- temlerin en eski omekleri t Aristoteles'in
dan da dogru ve zorunlu oldugu konu~ tasuru ve tEukJidesin geometrisidir. 20.
sunda sarsdmaz bir inan~ besledigi oner- yiizyd1n ba~lannda tRussell ve -tWhite-
lne anlarmna gelir. SOz konusu anlam1 head, matematigi ba~tan sona aksiyoma-
i~inde aksiyo1n, aksiyom olarak goriilen tik yontemle bi~imlendinneye ~ah~m~~
onennenin dogru ve zorunlu olduguna lardtr. Bilitn adamlan deneysel bilimleri
sarsllmaz bir inan~ besleyen ozneye go- bile bu yontemle ele alrm~lard1r.
relidir. Burada ozne, pekala ba~ka bir ak ve kara yanhtl [ing. wlrite and black
kimsenin yanh~ olduguna inand1g1 bir fallacy]. Dii~iincede ve du~fincenin ifa-
onermeyi aksiyom olarak alabilir. desinde, yeterli olgusal ya da kavram-
4 Manllksal bir anlam i~inde ise, aksi- sal destek olmadan, keskin ay1nmlar
yoln, kendisi kan1tlanmayan, fakat ka- kullanmaktan; saglam temeller, yeterli
nitlamalar i~in bir temel olarak kullan1- dayanaklar olmadan, aralannda bir or-
Alemberi: 35

taya, ara kavramlara izin venneyen kar- kahrken, liiln gucilyle birindler uzerinde
~It u~lu ayutmlar yap1naktan, ak ile yogunla~mast, ketldisinde olan1, kendi
kara arastndaki gri tonlan gonnezden guci.i dahili.nde bulWlaru ger~ekl~t:irJne
gelmekten olu~an yanh~ turu. si, olabildi~ince ahlakh ve erdemli obna-
Albertus Magnus. Derin ve -;ok geni~ ya ~ah~maSl gerekti~ini One SUren taVJ!.
kapsamh bilgisiyle, Orta-;a~da kendisi- Tavtr ilk kez olarak, kendisi olduk~a
ne Doktor Universalis unvan1 verilmi~ ~irkin bir adam olan, fizi.kr yapLSUU de-
olan 13. yuzyll du~unuru. ~i~tirmesinin insaJun elinde olmadl~lnl,
Zamarun1n hemen her aJandald tiim bil- faka t karakterini geli~tinnenin, daha
gilerini serilnleyip yorumJay~yla tin ka- ahlakh bir insan obnarun, insarun elinde
zarunl~ olan Buyuk Albertus, inan~ ve oldugunu ve dolayistyla, insarun, mal,
vahiy yoluyla kazarulan bilgiyle, felsefe ve mulk, ~an ve ~erefe hi-; aldlrmayarak,
bilim arachg1yla kazan1lan bilgiyi birbi- vargucuyle bu ama~ it;in ~ah~mast ge-
rinden aytnru~ ve bu ikisinin birbirine rekti~ini soyleyen tSokrates taraf1ndan
kar~lt ohnadtgJnl soyleyerek, inan~ i-;in sergilenmi~tir. Ayn1 tav1r, tStoahlarda
bir hakikat, akJl ic;in de ona ~eli~ik bir ha- felsefi bir o~reti olarak ortaya -;tkar.
kikat bulurunadt~Jnl iddia etmi~tir. Alembert, Jean Le Rond d'. 18. yuzy1lda
Ba~ka bir deyi~le, Tann'y1 ilk varhk ya~am1~ olan Frans1z rna tematik-;isi ve
olarak ele alan metafizikte, lilozofun, filozofu.
1~1~1 kendisine ilk ilkeleri gosteren akb FranSlZ t Aydtnlanmasuun un!u .Ansik-
kullandl~lnl, buna kar~1n Tann'yt lopedisinin tDiderot'yla birlikte editor-
vahiy yoluyla bilinen varhk olarak ele lu~unii yaprru~ve matemati~e ozgun ve
alan teolojide inanc1n do~austu ~~ma onemli katkdarda bulunmu~ olan
dayanlld1~uu one siiren Buyuk Alber- d' Alembert, bilgi alarunda mutlak bir
tus, tmetafizik ve tteoloji arastnda ke- tduyumculu~u benimsemi~, do~u~tan
sinlikle bir kar~1thk bulunmad1~1n1, bi- du~unceler o~retisini reddederek, butlin
rinin ~o~unl uk di~erini latnamladt~lnl fikirlerimizin duyumlardan geld.i~ini one
soy lemi~tir. s'lrn\u~tiir. Fakat esas pozilivist metodo-
Felsefesinde Aristoteles~i o~elerle Yeni lojisiyle un kazanan DtAJemberl, metafi.
Platoncu o~eleri.n bir sentezini yapan ziksel kuramlarla ~ spekulasyonlann
Albertus, ome~in Tann'n1n varolu~unu bir bilgi kaynagJ olamayacaguu, bizim
kanttlarken, Aristoteles'in hareketten ~eylerle ilgili olarak ni-;in sorularma bir
yola ~1kan karuhn1 kullannu~tu. Ona ya1ut veremey~i iddia etmi~tir.
gore, Tann ilk ilke olup, varolu~unu, Bir d1~ dunyanm varolu~undan bile
ba~ka bir ~eyden de~il de, salt kendi- emin olamayacatunJzl dile gebren filo-
sinden ahr. Ozu varolu~unu i-;eren zofa gore, bilime du~en fenomenJeri bir-
Tann'da, madde, olumsaUtk ve potansi- birlerine ba~layarak betimlemek ve feno-
yaliteden iz yoktur. Dunyaya a~km olan menleri ilk ilkelerden ~karsamakbr.
Tann'da, Buyuk Albertus'a g6re, 6zneyle Bununla birlikte, bu, gozlemlenen ikincil
nesne ay1nm1 da soz konusu de~ildir. nitelikleri, daha temel olmakla birlikte,
ald1rmazc1hk. [1ng. indifferentism; Fr. in- gozlemlenemeyen ba~ka nileliklerden tu-
differentisme ). Ahl~ felsefesinde, ahlild, retmek anlarruna gelir. Bilim ve felsefe fe-
erdemli bir ya~ay1~1 sahk veren, fakat nomenler alan1yla sJrurlandltmdan, biJim
baz1 ~eylerin insarun gucu dahilinde, in- adarru ve filozof a~amayla u~ra~maz;
sarun akJlh ve ahlald eylemiyle degi~liri bilim adanu, deney temeli uzerinde, ac;Jk
lebilir oldu~u yerde, birtakun ba~ka ~ey se~ik tarumlar olu~twur ve bunlardan
lerin insarun etld alaru d1~anda kald1~UU, mantlksal sonu-;lann1 -;1karbr.
ins an tarafmdan degi~tirilemez old u~un u Bilimci bir bak.J~ a-;ts1yla, entellektuel
soyleyerek, insarun, ikincilere alchnnaylp, aydtnlanma temeli uzerinde, toplumsal
bunlara kar~1 kayttslZ olur ve ba~JmSJZ ve ahiAkf ilerlemeye sonsuz bir inan-;
36 alet~ilik

besleyen D'Alembert, ahlaka da biiyiik 3 Ontolojide, V gibi bir varhk rurti ol-
bir onean vermi~ ve onu metafizik ve te- masa bile, bu tiir varhklarla ilgili oner-
olojiden ay1rmak i~in miicadele etmi~ tnelerin dogru olabilecegini savunan
tir. gorii~. Ornegin, bir ki~iye bir arzu veya
alel~ilik [ing. instrume,ztalisuz; Fr. instru- bir tutku atfeden onermelerin bu tiirden
mc:rztttlisrue]. 1 Bilim felsefesinde, tPeirce, varhga kan1tlanabilir i~sel haller fiilen
tfames gibi pragmatistler)e +Mach ve varolmasa dahi, taan anlamayla dogru
tSchilick gibi pozitivist du~iintirler ta- oldugunu one siiren bu gorii~ ise, dog-
rafandan one siiriilen ve ozellikle bilian- rulugu yararhhkla ozde~tiren bir ogre-
lerdeki teorilerin dogru veya yanh~ ol- tidir.
madJklarnu ve olamayacaklarJnl, fakat 4 Estetikte, bir nesnenin estetik degeri-
sadece birer alet o)arak goriilebilecekle- nin onun oznede estetik deneyim yarat-
rini one siiren ogreti. Dogrulugu yarar ma kapasitesinde yattaganl, nesenedeki
ad1na reddeden bu gorii~e gore, ku- bu kapasitenin kapsama ya da ol~iisii
raanlar bir dizi veriden ba~ka bir veriler niin ko~ullara ya da zaanana bagh ol-
obegine ge~meye imk8n vererek, onde- dugunu, bir nesnenin estetik degerinin
yilerde bulunmaya yararlar. onun estetik haz veya tema~a zevki
2 Daha genel olarak da, iinlii A1nerikan iiretmek i~in bir ara~ olmakhgayla yar-
galanmasa gerektigini savunan gorii~.
filozofu Jolu'\ tDewey'in, dii~iincenin,
Alexander, Samuel. 1859-1938 yallan ara-
mantag1n ve bilgilerune surecimizin do-
sanda ya~ama~ olan ingiliz yeni-realist
gasa konusunda, James'1n pragnatizmi-
filozof. Ba~hca eserleri, Space, Tinre and
ni geli~tirerek one siirmii~ oldugu felse- Deity [Mek8n, Zaman ve Tanr1] ve Bea-
fe akuna. Dewey'e gore, dii~iinceler, uty and Other Fonus of Value [Giizellik
kavramlar ve yargllar, bir ~eyleri tecri.i- ve Diger Deger Bi~imJeri)'dur.
be etb~imiz ve gelecekteki sonu~lan be- 19. yiiz yahn ikinci yansanda egemen
lirlemeye ~ah~tag1m1z zaman belli bir ingiltere'de gozlenen idealist felsefelere
i~levi yt:rine getjren, i~e yarayan ara~ ~iddetle kar,a ~akan Alexander, bilgi-
lar, aletlerdir. Onerme)er ara~tarma sii- nin bilen ozneden bagamsaz olan bir
recindeki ara~lar olarak goriilmelidir. Bu diinyanan bilgisi oldutunu savundugu
~ekilde degerlendirildigi zaman, alet~ili i~in, yiizyd1n ba~1ndakj realist hareke-
ge gore, oner1neler dogru ya da yanh~ tin onemli bir ismi olmu~tur. Fakat Ale-
olamaz. Onlar, insan tecriibesindekj olay- xander diger yeni-realistlerden, realist
lan, degi~meyi a~aklamada ve yorumla- bir temel iizerine dogalca bir metafizik
mada, insarun ihtiya~lanna kar~tlamada, in~a ehnek bak1mandan farkhhk goste-
ama~lanna ula~Inasl.llda ve gelecekle il- rir. Ba~ka bir deyi~le, doga bilimlerinin
gili ondeyilerde ba~anh olmalanna verilerinden yararlanarak empirik bir
gore, etkjli, gu~lii ya da yararh diye de- yoldan kurmu~ oldugu metafizigiyle
ger lendirilebilir. iin kaz.anan Alexander, ayna zamanda
Alet~ilige gore, dii~iinme, soyut birta- dogurucu evrim gorii~iiyle se~kinle~ir.
klm ol~iitlerle degil de, bir organizana- Bu dogurucu evriln goru~ii, deneyimi-
ya, ya~ama sava~1nda, ~evreye uyum mizin ~e~itli yonleri iizerine refleksiyo-
saglamasanda ve toplumsal anlamda nun sonuru olan tarihsel bir hipotezdir.
varhgana siirdiirmeye devam ehnesinde Ger~ekligi, zamanan ileriye dotru olan
yardamca olu~uyla yargalanabilir. Yasa- yoniiyle belirlenen tarihsel bir sure~, her
lar, kuramlar ve hipotezler, ancak bir evresinde diizenli yapllarm ard arda or-
gii~lugu ~ozdiikleri, insan ya~amma taya ~akt1g1 bir geli~me siireci olarak ta-
katk1 yaphklan siirece anlamhdular. sarlayan Alexander'an evrim ogretisinde
Pratikten kopuk hi~bir dii~iince, oner- zamanmekan evrenin temel malzemesi;
me ve kuram anlaanh degildir. tkategoriler de maddenin kai.Jc ve sii-
algan1n deAifebilirligiyle ilg'ili kantt 37

rekli ozellikleridir. Maddeden ise ikincil ic;inde, s1ras1yla dt~lmtzdaki bir nesne-
nitelikler ve ya~am!a zihin nitelikleri ye bagh olan ve duyu verilerini kavra-
dogar. Zihin konusunda idealist ve ikici mamJZl saglayan i' algrlar]a, oznenin
gorii~lere kar~1 ~1kan Alexander, zihni kendi i.; hallerini i.;ebak1~ yoluyla kav-
fizyolojik ve norolojik slire.;lerin duzen rama olanag1 veren dr~ algrlardan soz
kazan1n1~ yap1s1 olarak tan1mlarken, edilebilir.
biitiin bu s(ire~lerin (istiinde ve otesin- algtcll1k [Os. idrakiye mezlzebi; ing. percep
de, a yn ve sa bir zihinden soz edileme- tionism; Fr. pttceptionism; AI. perception-
yecegini belirtir. Zihnin dogurucu ev- nismus]. insan varhg1n1n dt~ dunyay1
rim surecinin en son ortaya ~an urunu dogrudan ve arac1s1z bir bi.;imde algt-
oldugunu belirten filozofa gore, Tann layabilecegini savunan ogreti.
da evrenin kendisine dogru yonelmi~ Buna gore, insan1n yalruzca kendi zih-
oldugu nihai ve en yi1ksek iirundu; nindeki ideleri, kendi zihin hallenni al-
yani, Tann otede, ama henliz gerc;ekle~ gdayabilecegini one silren Berkeleyci
memi~ olan son niteliktir. Ona gore, ide- toznel idealizmin ta1n kar~tstnda yer
alistler tarahndan one silriildugu ~ek alan bir goru~ ola~:ak alg1c1hkr d1~ dun-
liyle bir gerc;ekJik derecelerinden soz yadaki varhklann nesnel ger.;ekli~ini
edilemez; zihinler yahn bir bic;imde tan1yan ve bu varhklann, insan tarafln-
ba~ka her~eyin yan1 sua ve yan1 ba~Jn
dan, gorundu~u ~ekliyle de~il de, ger-
da varolurlar. .;ekte oldu~u ~ekliyle algdand&~lnl one
alg1 [Os. idralc; ing. perception; Fr. percepti- suren anlayt~a kar~1hk gelir.
on; AI. perception]. <;agda~ psikoloji ve Yine, algJcJhk, algasal yandmalara dii-
tepistemolojide, duyusal olarak uyanl-
~ebildi~imiz i.;in, alg1n1n guvenilir bir
lna sonucunda, evler, arabalar, aga.;lar
bilgi kaynags olarak gorulemeyece~ini
tiirunden suadan nesnelerle ilgili kav-
savunan goru~lere kar~tt olarak, alg1-
rayJ~a verilen ad. D1~ dunyay1 duyular
n1n sa~lam ve guvenilir bir bilgi kayna-
yoluyla, i.; ya~antdan ise ti.;ebakr~la
gl oldu~unu ve bize dogrudan dogruya
kavrama yetisi. insan varh~1n1n kendi-
nesnelerin kendilerini verdi~ini savu-
sini .;evreleyen d1~ dunyadan duyu or-
ganlan aracdrg1yla edindi~i malumat. nur.
SOz konusu en genel anlam1 ic;inde, algdar [ing. perceplions; Fr. perceptions). Algt
algt, insana duyu yoluyla gelen malze- verisine, bir algt ediminde ortaya .;1kan
meye uyum ve birlik kazandnan ve do- ya da varolan ~eye verilen ad. Tumelle-
layJsJyla, fizikl, fizyolojik, norolojik, du- re, suuflara ve genellemelere i~ret eden
yumsal ve bili~sel bile~enleri olan sureci kavramlara, du~iincelere, fikir ve inan.;
ifade eder. Bu .;er.;eve i.;inde, algr, bu sii lara kar~1t olarak, deneydeki somut bi-
recin bilincinde ya da ay1rdmda olma rimlere kar~dak gelen bireysel nesnelere
anlamma geldi~i kadar, duyumsal veri- ve tikellere i~aret eden terim.
lerin bir sentezine de kar~d1k gelir. Yine, Algllar, duyu verisinin e~anlamllSl ola-
alg1, idrak ya da sezgisel kavray1~ anla- rak kullarulmadt~l zaman, zihnin, farkl.t-
mJnda, bir ~eyin do~rulu~unun bilinci- la~maml~ duyu verile1 ini d uzenleme i~
ne varmay1 ifade eder. lemindeki ilk aduna kar~dlk gelir.
Algt bir yandan duyumdan, yani yaht- algan1n de~i~ebilirli~iyle ilgili kanat [1ng.
lanma~ duyusal nitelikleri idrakten, argument from changeability of perception).
di~er yandan da, imgeleme, arumsama, Bilgiden duyusal bilgiyi anlayan ku~ku
kavram olu~turma ve akdyurutme gibi culugun, d1~ dunyarun algtya dayanan
daha yuksek zihinsel sure.;lerden ayut bilgisinin inu<Arunz oldu~u gostennek
edilir. Bu ba~lamda, algt, yabn duyu i~ kulland1~ kan1t ya da akdyurutme-
verilerinin d uzenlenmesi ve yorumlan- lerden, algtdaki degi~me o~esini on
masl olarak tarumlanabilir. Bu .;er.;eve plana ~kartaruna verilen ad.
38 algm1n yandabilirligiyle ilgili kan1t

Buna gore, kamt algmm, degi~en getirdigi.ni, duyu-deneyinde soz konusu


bak1~ a(jlSl, i(jinde bulunulan ortam ve izlenimler fiOklugundan birlikli diinya
1~1k ko~ullan gibi oznel _ve nesnel du- resmi ortaya fiLkard1gm1 soyler. Bu h~l,
rumlara bagh olarak i(jerik bak1mmdan Kant'1 duyu deneyimizin, tecriibenin bir-
degi~tigini ve soz konusu degi~imin, liginin benin birligini gerektirdi~ soy-
algmm insana, kendisinden bag1mS1Z lemeye gotiiriir, zira zihnin fie~itli i~Jem
olarak varolan degi~mez bir ger~ekligi lerinde, farkJ1 faaliyetlerinde bir birlik
dogru ve giivenilir bir bi(jimde vermesi- soz konusu olmazsa eger, deneye daya-
ni olanaks1z hale getirdigini savunur ve nan bir bilgi olanakh olamaz. Ba~ka bir
buradan insamn d1~ diinyay1, en azm- deyi~le, bilgi, d1~ diinyadan gelen izle-
dan oldugu ~ekliyle bilmesinin soz ko- nimlere yap kazand1rmay1, duyumu,
nusu olamayacag1 sonucunu filkarhr. imgelemi, zihnin sentez faaliyetini ve bel-
algmm yamlabilirligiyle ilgili kanat [ing. legi i(jerir.
argw11ent from fallibility of perception]. Yani, bir nesneyi duyumlayamn, onun
insan var!Jgmm d1~ diinyaya ili~kin ger- ozelliklerini anunsayanm, onu zaman ve
fiek bir bilgiye ula~masli\ll\ olanaks1z ol- mekan kahplanyla nedensellik kategori-
dugunu savunan ku~kucu gor~ tarafm- si i(jine yerle~tirenin hep aym ben olmas1
dan, ilk~ag felsefesinden beri kullarulan gerekir. Soz konusu duyumlama, algda-
bir kamt ya da argiimana verilen ad. ma, ammsama, sentezden g~irme faali-
Yarulsama, sann tiiriinden alg1 yarul- yetleri hep aym bende ger(jekle~mek du-
malannm, yamlma ya da yamlg1 soz ko- rumundad!.r, aksi takdirde bilgiden soz
nusu oldugu s1rada farkedilememesi ve edilemez, (jiinkii oznelerden biri yalruzc:a
hemen her zaman dogru, olaru oldugu duyumlara, digeri yalruzca bellege sahip
gibi gosteren alglar olarak degerlendiril- olursa, darmadaguuk izlenimler fiOklu-
mesi olgusundan hareket eden ve soz ko- gu hi~ir zaman birl~tirilerek birlikli bir
nusu onciilden, bu durumun dogru sayl- biitiin haline getirilemez.
Jan her olgu i(jin g~erli olabilecegi ve Duyu izlenimlerini birl~tiferek,. onlar-
alg1sal bilginin olanakslZ oldugu sonucu- dan birlikli bir biittin meydana getiren
nu fikartan argiiman ya da karut. bu bir ve ayru ozneye, bizim ben diye ad-
algmm transendental birligi [ing. trans- JandllmamlZ gereken bu ozneye Kant al-
cendental unity of perception; Fr. l'uniU gmm transendental birligi aduu verir. Bu
transcendentale de Ia perception]. Alman fi- tiirden bir biil.ik ya da ben, duyudeneyi
Jozofu Kant'm bilgi gorii~iinde, benin, ya da aktiiel tecriibe tarafmdan zorunlu
d1~ diinyaya ili~kin deney, tecriibe tara- kdmmakla birlikte, bizim onu dogrudan
fmdan zorunlu kllman birligi. ve arac1S1z olarak algdayamanuzdan do-
Bilgi gorii~iinde, insan zihninin yalruz- Jay!, Kant soz konusu ben i(jin transen-
ca, kategorileri araahgtyla kendilerine dental deyimini kullamr. Oyleyse, bir-
bir yap1 kazandud1~ fenomenleri bilebi- likli ve tutarh bir diinyarun bilgisinin
Jecegini, bunun otesine giderek ~eyle zorunlu ko~ulu olarak ben dii~iincesi,
rin bizza tihi kendilerini bilemeyece~, Kant'a gore, a priori bir dii~iincedir. 0,
duyu-deneyindeki nesnelerin insan zihni- bizim duyu-deneyinde i~erilen ogeleri
nin i~leyi~ine uydugu i~n bilinebildi~ birle~tirmek suretiyle, onlara bir birlik
soyleyen ve tum empirik yasalan insan kazandmrken, kendi birligimizin de bi-
zihninin yasalanna indirgeyen tKant, lincine vard1tun1z1 soyler.
daha sonra benin kendisine ge91rl~tir. Ba~ka bir deyi~le, tutarh ve birlikli bir
Buna gore, Kant zihnin i~leyi~iyle ilgili diinyarun bilindne varmamlZla kendi
analizrnde, insan zilininin duyulara ve- birligimizin bilindne varmam1z aym za-
rilmi~ olan ham ve i~lenmemi~ malze- manda olmaktadlr. Ve, kendi benimizin
meyi, birbirleriyle baglanhh ogelerden bilincine varmam1z, Kant'a gore, yine
meydana gelen tutarh bil' biitiin hAiine bizim d1~1m1zdaki nesnelere ili~kin alg1-
Alman idealizmi 39

1mzda soz konusu olan yetiler aracl.:l;ly- Belli eylemlerin tekrarlana tekrarlana
la olur. Ba~ka bir deyi~le, kendimize ili~ bilin~d~ ve mekanik bir hale gelmesi-
kin bilgide de aym ara~lan kullamr ve nin sonucu olan, sonradan kazamlm1~
dolaysyla kendimize de, ba~ka her~eye davram~ tuz1. Ki~inin siirekli olarak
bakarken kulland1guruz gozliiklerle ba- yapmak ve yinelemek suretiyle kazan-
kanz. Ve nas1l ki, kendimin d1~mdaki d1g1 davram~ bi~imi; bir i~i, bir hareke-
~eylerin, onlara bakarken sahip oldu- ti, biiyiik bir ~aba gostermeden deneye-
gum ozel bak1~ a~1s.ma, kullandgun . rek, uygulayarak yapabilme becerisi;
gozliiklere uygun gelmeyen yonlerini bi- bir toplumda var olan, siiregelen davra-
lemiyorsam, aym ~ekilde benirnin de m~ bi~imi i~in kullamlan terim.
yalmzca soz konusu bak1~ ao;Ima uyan Alman idealizmi [ing. Genuan idealism; AI.
yonlerini bilebilirim. Yani, kendimi yal- idealisrne alle111ande]. Almanya'da 18. yiiz-
ruzca bir fenomen olarak bilebilirim. Ve
yllda, tKant'la ba~layan ve daha sonra
ben, Kant'a gore, yalmzGl, birlikli bir
benin d~ diinyaya ili~kin deneye daya- tHegel, tSchelling, tFichte gibi dii~ii
nan bilgim i~in ka<;~rulmaz oldugundan niirlerle devam eden felsefe gelenegi.
emin olabilirim. Alman idealist felsefe geleneginin ilk
algoritma [ing. algorithm; Fr. algorithm]. biiyiik dii~iiniirii olan Kant, ger~ekligi,
Belirli verilerden hareketle belirli tiir- tfenomenler diinyas1 ve tkendinde ~ey
den sonu~lara gotiiren bir hesaplamay1, alam olarak ikiye bolmii~, ve diskiirsif
sonlu bir dizi ad1mda ger~ekl~tirmek dii~iinceyi fenomenler alamyla smula-
i~in kullarulan mekanik i~lem. mak suretiyle, naturalist doga gorii~iine
ahc1hk [ing. receptivity; Fr. receptivite; AI. ve dolaysyla tdogalalgm i~erdigi tme-
rezeptivitiit]. Gene( olarak, pasif bir bilgi- kanizme, tyazgiahga, tateizme, tegoizm
lerune siirecinin karakterine, soyut ve ya- ve thazahga kar~1 ~Ikmi~IIr.
ratiCI dii~iinceye uzak ama duyu deneyi- Ona gbre, duyu-deneyinin diinyasmda,
ne olduk~a yakm bir bilginin ozelligine yasa, yani dogal yasalar egemen olur. in-
verilen ad. sanm eylernleri de dahil olmak iizere, her
Zihnin yaratta, etkin, ama~h ya da yone- olay nedensellik zincirindeki bir halka-
limsel faaliyetlerden farkh, ve duywnlar- diT. i~te bu alamn d1~mda bilimsel bilgi-
dan hareketle kavram olu~turma, soyut den sbz edilemez; yani, tnumen ya da
kavramlarla yara1Ic1 dii~iinme faaliyetine kendinde ~y bilinemez. Ama, Kant'ta
kar~1t olarak, yalmzca izlenirnler, du- bilimsel bilgiden ya da bilim ala mnda n
yumlar ahna, zihinde imgeler meydana ahlak alaruna ge9ldiginde, kendinde
getirme durumunu tamrnlayan terim. ~ey fikri geli~ir ve numen dii~iincesi bir
ahmlama [lng. reception; Fr. reception; AI. soyutlama olmaktan ~1karak, aktiiel bir
empfimg]. llleti{;im siirecinde bir bireyin ger~klik haline gelir. Ba~lang~ta yal-
kendisine iletilmek istenen mesaj1 almas1. mzca bir soyutlama olan kendinde ~ey
onu elkin bir bi~de yorumlayarak yeni- ya da numen, aklm zorunlu bir idesi, in-
den iiretmesi eylemi. 2 Bir kiiltiir degeri-
sarun birligi ic;:in gerekli olan diizenleyi-
nin, bir filozofun dii~iincelerinin ba~ka
d bir ilke olup 9kar. Kant'a gore, tahlak
bir kiiltiir ~vresi ya da iilkede aha bul-
masi, iyi ya da ho~ kar~Ilanmas1 duru- yasas1 bu idenin ger~ekligini kamtlar ve
mu. Tann'mn, tinsel bir varhgm ve oliim-
ah,kanhk [Os. itiytit; ing. habit; Fr. habi- siizliigiin varolu~unu ifade eder. ~u
tude; AI. gewohnheit]. Tekrar yoluyla ka- halde, bilimsel dogrulardan daha yiik-
zamlan, ~ok az bir dii~iinceyle ya da sek olan bir hakikat vardiT. Bizim i9-
iizerinde hi~ dii~iinmeden ger~ekle~ti mizdeki ahlak yasaSl duyular iistii bir
rilip ifade edilen, pek bir diren~le kar~ diinyarun varolu~unun kesin teminab-
la~madan ortaya konan davram~ ya da chr, fakat buraya bilimin fizikomatema-
egilimler. tik yontemleriyle ula~Ilamaz.
40 Alman maddecili~i

Bununla birlikte, Kant k~ulsuz buyru- olana~1 verir. Ger;ekli~i, Kant sonras1
~n ortaya .;kardl~t spekiilatif imkinlan Alman idealist filozoflanna gore, ancak
geli~tirmede tedbirli davrarur. Ona gore, ve ancak kendi kendisini belirleyen
deneyin suur laruun otesine get;ilemez, akltn 1~1~1nda yorumlad1~1mtz zatnan
kendinde ~eye kavramsal dii~iinen akll- anlayabiliriz; alai diinyayt, yaln1zca ken-
la ula~tlamaz; akll, ~imdi ve burada disi anladt~I zaman, anlayabilir. Fichte~
olana ili~kin do~rudan tecri.ibenin otesi- Schelling ve Hegel, i~te bu .;er.;eve i.;inde
ne ge.;ti~inde, kaosa dii~er. Kant~ ~u metafizi~in problemlerini .;ozecek olan
halde, kendinde ~eye gorurecek bir yol disiplinin bilgi teorisi oldu~unu soyler.
olarak duyguculu~u ya da mistisizmi Felsefe temel ve mutlak bilimdir~ her-
kabul etmez. Bununla birlikte~ o felsefe- ~eyi a.;klayabilecek olan odur. Olgula-
sinde inan; o~esine bir yer verir. Kant' a ra ili~kin empirik bilgi ger.;ek bilgi de-
gore, ko~ulsuz buyru~a~ ahlak yasasma ~ildir; do~ay1 ve tarihi konu alan
duyulan inan-;~ bizi agnostisizmden~ empirik bilimler de bilim olamaz. Bil-
maddecilikten ve determinizmden kurta- mek ger.;ekli~in aktif, canlt, sentetik ve
nr. Ona gore, biz en yi.iksek ger.;ekliti~ tinsel akJ~1n1 bilmek ise e~er, kendisini
ahlik yasasma inandt~1m1z i.;in biliyo- mekAnsalzamansal ve nedensel diziler
ruz. Ahlak yasast olmasaydt, ozgiirliik i.-;indeki fenomenlerle stnulayan bir
ve ideal diizen hakkmda hi.;bir bilgimiz yontem ve bilgi~ bilgi olamaz. Fichte~
olmayacakh. Ahlak yasast, ahlaksal Schelling ve Hegel bu kon uda tam bir
do~rular bizi ozgiir kllar. uyu~ma it;indedir. Onlar ger.;ekliti bir
t~te Kanfm felsefesinin bu yonii, felse- evritn siireci olarak de~erlendirirler.
fede ondan sonra ba~layan yeni bir do- Farkhhk g6sterdikleri tek nokta, bir
nemin en bi.iyiik yol gostericisi olmu~ evrim siireci olarak yorumladtklan bu
tur. Kafayla yiirek aras1ndaki kar~ttlt~a ger.;eklitin bilgisine ula~mak i.;in oner-
Kant'1n getirdi~i bu .;oziim, ve soz ko- dikleri yontemdir.
nusu .;oziimiin ifade etti~i idealist bakt~ Alman maddeciligi [ing. gmrum materia-
a.-;tst, Ahnan felsefesinde popiiler hale lism; Fr. malerialisrne allemande]. Alman-
gelmi~, ba~hca temsilcileri Fichte, Schel- ya'da 19. yi.izyllda Ludwig +Buchner~
ling ve Hegel olan Kant sonrast Alman Ernst tHaeckel, J. tMoleschott, H. Czolbe
idealizmillin en onemli .;tkt~ noktastnl ve Karl Vogt gibi bilim adam1-filozoflar
olu~turmu~tur. taraftndan savunan maddeci felsefe anla~
Soz konusu idealist filozoflar~ spekulas- yt~tna verilen ad.
yonlanntn .;tkt~ noktast olarak aloHa Almanya'da, devlet kontrolii albndaki
anla~1labilir d iinyay1, ahlak yasastnm iiniversitelerde okutulan resmi felsefeye,
kendisille i~aret etti~i ozgiirlii~ii alml~ do~a bilimlerinin geli~imine kar~t tinsel
lardtr. Ger.;ekten varolan~ ger-;ek olan ya~amt, radikal reformlara kar~t da va-
diinya, ideal ya da duyular iistu dunya- rolan devleti korumayt ama.;layan idea-
dtr, akhn ya da tinin diinyastdtr. Bu fi- list felsefenin, geli~en do~a bilimlerinin
lozoflar felsefenin tum problemlerini, deneysel yaptsuu ifade etmedeki ba~an
temel ilke olarak, kendi kendisini belir le- sttllttna bir tepki olarak geli~en soz ko-
yen tinsel faaliyeti gonnek suretiyle .;oz- nusu anlayt~, maddeci bir metafizi~i,
meye .;ah~ular. Onlar, bilgiyi ve tecrti- humanist ve idealist bir ahlak anlayt~ty
beyi, do~ayt ve tarihi bu tinsel faaliyet la birle~tirerek, spekiilatif felsefenin a~l
aractlt~tyla a.;1klarlar. Fichte, Schelling nhklanna ve teolojik sonu.;lanna ~iddet
gibi idealist dii~iiniirlere gore, ideal ilke le kar~t t;1km1~ttr.
kategorileri diizenleyerek, kuramsal ve Ba~ka bir deyi~le, bilimler iizerine dii-
pratik akh birle~tirerek, bilgimize birlik ~iinmenin bir sonucu olan bu maddeci
kazand1rtr ve bize mekanizmle teleoloji hareket~ derinlikli bir felsefe aklnu olu~
aras1ndaki kar~ttlt~tn iistesinden geltne turamami~ olsa da~ old uk.;a etkili ol-
Althusser; Louis 41

nu~tur. Bu neden1e, 19. yuzyl1 maddeci- ya da genellemenin aJnna koyma, ona


ligi kapsamt i~ne giren bu dii~uniirle dahil etme. 3 tKant'1n felsefesinde, zih-
rin ogretileri tutarh ve saglam bir lnad- nin kavratnlanndan ya da genel katego-
decilikten QJ~ eklektik bir dii~unce ola- rilerinden birini duyusal sezgiye uygu-
rak ortaya c;.kar. Buna gore, akll ya da lama.
dii~iince zaman zaman hareket, bazen ha- Althusser, Louis. Marksizme yaphgt kat-
reketin sonucu olan, bazen de harekete zo- k.Ilarla tantnan, 1918-1990 ytllan arasln-
runlu olarak ~lik eden bir ~ey olarak ta- da ya~am1~, yinninci yiizyll Marksist
rumlanmr~hr. toplwn filozoflanntn en ozgiin ve etkili-
Alman tarih okulu (ing. Gennan school of si olan ._agda~ Franstz dii~iiniirii. Ba~h
history; Fr. Ecole d'histoire alle1nande ]. Ko- ca eserleri arastnda Pour Marx [Marks
keni ve geli~imi a._ts1ndan tHerder'e i._inL Lire le Capital [Kapital'i Okumak],
bagh alan ve se~ki n temsilcileri arastn- Linine et Ia Philosophie [Lenin ve Felsefe]
da, von tHumbolt ve Sybel bulunan saytlabilir.
tarih okulu. Althusserin temel amaa tMarksizmi
ilerlemenin bir tarih kategorisi ohnad1- bir tarih bilimi olarak canlandtnnak
g1nt dile getirerek, tarihin akhn gert;ek veya yeni ba~tan kunnak ve Marksist
le~me alant oldugu dii~iincesine ve do- thiimanizmin iddialanrun ten;ine, gen._
lay1s1yla Hegelci tarihi determinizm tMarks'm dii~iinceleriyle Das Kapital'de
gorii~iine kar~t ._1kan Okul, tarih bilgisi- ortaya konan bilirnsel analiz arasmda ra-
nin, bir halk1n kendisiyle ilgili bilincinin dikal bir kopma oldugunu gastermektir.
ne oldugunun belirlenmesi suretiyle, Ba~ka bir deyi~le, tarihe ili~kin olarak
yalruzca o halk i._in ge..erli kdmacak bir bilimsel bir yakla~tm geli~tirme amaa
bilgi oldugunu savuntnu~tur. Bu ._er._e- giiden Althusser, bu baglamda bir yan-
ve it;inde, tarihsel bilgi &Oz konusu old u- dan Marks._1 gelenegin klisik metinlerip
gunda, bir halla ele almak i\in en uygun ni yeni batan okuma, diger yandan da
modelin, onu bir organizma olarak gor- bilimin dogastna ve onun diger soylem
mek oldugunu one siiren Alman Tarih bi..imlerinden nastl far khla~hgma dair
Okulu, bur ada organizmanm temel fonk- ara~hrmalann yoluna girmi~tir.
siyonlannt yerine getiren organ olarak Altusser bilimi, i._inde bilginin iiretildi-
devletle kar~lla~ttgunlZl soyler. gi toplumsal bir pratik olarak degerlen-
Bununla birlikte, von Hum bolt' a gore, dirir. 0 bilimsel bilgiyi, bilim adamlan-
tarih ara~hrmast, bu tiir bir ulusal tarih- J'W'l yonelim veya ama .. lan taraflndan
~ilikle yetinmeyip, diinya tarihine insan- degil de, ara~hnlacak sorulan, arana-
bk ac;~Stndan egilerek, insan balwrundan cak delil tiirlerini, onemli addedilen
genel olaru olu~turmaya ._ah~mahdtr. gii.. liikleri belirleyen kavramlar sistemi
Bunu yapabilmek i._in de, tarihc;inin tarahndan yonetilen bir pratigin iiriinii
insani olan hi ..bir ~eye yabana olmarnas1 olarak tarumJar. tDiyalektik materyaliz-
gerekir. Zira insani olan her~ey tarihsel lnin oncelikle, bir epistemoloji, bir bilgi
dir; ba~ka bir deyi~le, tarih insani ve ya da bilim kuramt oldugunu one siiren
ahlaki olan tUm olu~um ve degerlerin ta- ve bu ._er..eve h;:inde, em pirist bir bilgi
~tyactsldtr. anlayt~Jna, yani oznenin zihinden ba-
altakoyma [0. idrl2~; in g. subsumption; Fr. gunstz nesneyle kar~tla~tp, soyutlama
subsunrption; Al. subsumptioP~]. 1 Genel yoluyla onun oziinii Qkarsadtguu,. ozne
olarak, olup biten bir ~eyi ba~ka bir nin nesneyi dogrudan ve araasJz olarak
~eyin altlna koyma ya da i._ine dahil bildigini dile getiren bilgi anlaya~tna,
etme eylemi. iiretirn, yani kuramsal pratik olarak bilgi
2 Daha ozel olarak da, manhkta, tiiru anlay1~1yla kar~t ._.kan Althusser'e gore,
cinsin, bireyi de tiiriin, tikel bir durum soz konusu pratik, tiimiiyle dii~iince
ya da omegi genel bir yasarun, kurahn diizeyinde ger~ekl~ir.
42 Althusse1, Louis

Ona gore, bilnle siirecinde, su~styJ~ !deolojinin etkisinden, muhtemel teca-


di,~i nee ve soyutlamalardan tneydana viizlerinden korumak oldugunu sayle-
gelen teorik bir hatrunadde, biitiin bun- mektedir.
Ian etkileyen kavramsal tirethn ara~lan AJthusser Marks'1n tHegel'in etkisinde
ve nihayet, uriin olarak bilgi soz konusu santld1g1 gibi ~ok fazla kalmadtglnl,
olur. 0, bu baglamda, bilimlerin kendi onun d i~i.incesinde 1840.1ardan ba~la
biinyelerindc, iiriinlerinin ge~erlilikleri yarak episte1nolojik bir kopma ya~and1-
ni denetleyecek i~sel karutlamalan ba- g1n1, gen~ Marks'm humanjzminin Das
nnduma)anndan dolayt, kuramsal pra- Kapital'i yazd1g1 stralarda, bilim-oncesi
tik olarak bilgi anlay1~1n1n, bilginin teorik bir ideoloji olarak reddedildigini
ge~erliligi i~in d1~ teminatlara ihtiyact one surer. Marks bu olgunluk donemin
obnadtgtnl soylemi~tir. Kendi ihtiya~ de, teu"ihL tarihsel 1nateryalizm olarak bi-
ya da gereklilikleri tarahndan belirle- linen, yeni bir yakla~rmla a~lklamaya ko-
nen, kendi geli~im seyrine uygwt bir yulur. Bununla birlikte, AJthusser'e gore,
yol izleyen ve bundan dolay1 da, iistya- bu proje tamamlanmatru~ bir proje olup,
puun bir par~as1 ohnaytp, ozerk olan bi- kimi eksikler i~ennektedir. Dolay1styla,
limsel ya da kuramsal pratik, Althus- ona gore yapdmas1 gereken ~ey, uretim
serin goru~i.ine gore, ideolojik pratikten gu~leri ve ili~kileri, uretim tarzlan tipo-
old ugu kadar, politik ve ekonomik pra- lojisi, ideoloji, v.b.g., kavramlar uzerinde
tiklerden de aynd1r. Bilimin diger pra- yogunla~arak, bilimsel tarih yorumunu
tikJere gore daha ozerk bir pratik ruru tamamlamak veya geli~tirmektir.
oldugun u one suren Althussere gore, Althusser i~te b u baglamda, Marksist
bilimsel pratik diger pratiklerden ayn ogreti yi belirleyen a~lrl bir determinizln
ve bag1ms1z bir bi~imde i~ler. Bilimin ya da tekonomizm yanh~1na du~meyen
amaa, bilimsel pratigin bizzat kendi bir ekonomi ve toplum modeli geli~tir
i.;inde olup, o belirli tiirden bir bilginin mi~ ve 'temel-ustyap1' ili~kisini yeni ba~
uretilmesine yonelir. tan yorumlamaya koyulmu~tur. Frans1z
Bununla birlikte, materyalist Marksizm tyap1salcihgtndan etkilenen Althusser'e
geleneginden ger.;ek dunyarun, bu dun- gore, insan bireyleri, onlarm bilin~leriyle
yaya ili~kin, tarihsel ve toplumsal bir etki nlilclerinden once ve kendilerinden
diizle1nde iiretilmi~, bilgiden bagrmsLZ baAunsLZ bir bic;imde varolan toplwnsal
oldugu, soz konusu bilgiden once geldi- . ili~kiler sisteminin yansrmalan ve ta~tyl
gi tezini miras alan Althusser, ideoloji- CSldular. Althusser'in merkezi olmayan
nin de zihinden bagunstz olarak varolan yap1lar olarak butunler goru~une gore,
bir ger.;eklige gonderimde bulundugu- toplumlar da, hi.;biri bir digerine indir-
nu, fakat bunu bilimden farkb bir tarzda genemeyen ve her birinin buti.inu ~ekil
yaptJgliU soyler. tideoloji bireysel ozne- lendirirken kendi ozgul katklSlnl ger-
lere kendilerini ve i.;inde yer aldtklan ~ekJe~tirdigi ideolojik, entellekti.iel,
toplumla olan ili~kilerini tan1man1n ve ekonomik, politik pratiklerin duzen ve
tanunlaman1n bir yolunu saglar. Bu ta- yap1 kazanm1~ birle~imleridider.
ruma ve tarumlama tarz1, Althusser'e Donem ve evrelerin, iru;ana kendini
gore, dogru olmaytp, pratik davrant~a ger.;ekle~tirme, insanhga da komunizm
yol a.;ma amaa giider. Fakat o, bunu ve ozgurle~me yolunda ilerleme imkanl
hakim ideolojide, yururlukteld. hakimiyet saglayan, duzgun, dogrusal dizili~i ola-
sistemini koruyacak ve surdilrecek ~ekil rak tarih goru~i.inu Marksist bir dogma,
de yapar. insan oznelliginin .;~itli form- tarihsici bir ideoloji diye yadstyan Alt-
lanyla bunlar1 yaratan suuf ili~kilerini husser, Marksm olgunluk donemi eser-
yans1 tan ideolojiler, ~ati~an toplumsal lerinde, oznesi olmayan bir sure.; olarak .
gii~lerin etkisi albnda bulunmaktadtr. 0 yer ald1guu savunur. .Ono gore, buyUk
bu baglamda felsefeye du~enin bilimleri tarihsel ge.;i~ ve donu~umler, zorunlu
ama~lar kralhgo 43

ohnay1p, olumsal degi~meler; bir top- Bununla birlikte, orta her insan ifi]n
lumsal sistemi dogrudan etkileyen ~eli~ aym olmadg gibi, her eylem i~in de bir
kiler ~oklugunun olagantistii yogunlugu- orta yoktur. Orta, ko~ullar degi~tigi ol-
nun istisnai sonu~landrlar. Dolaysyla, ~tide, her insana goreli olur. Omegin,
tarihin yamnuzda ve bizimle oldugu yemek soz konusu oldugunda, orta, ye-
gorti~tintin neredeyse dini kesinligine ti~kin ve gti~lti bir gtire~~iyle kti~tik bir
Marksizmde yer olmamak gerekir. ~ocuk ifi]n farkl1 olacakllr. Yine de, Aris-
All husser, kendi tantihtimanizmiyle oz- toteles'e gore, a~m u~lan a~1k se~ik ola-
nenin tademi merkezile~esi stirecinin rak gasteren uygun ya da goreli bir orta
doruk noktasm1 meydana getiren postya- vard1r. Buna gare, cesare! ad1 verilen
plsalahk ve postmodemizm yolunda erdem, korkakhk ile gereksiz ve dti~tin
onl!lnli bir kilometre ta~1 olu~turur. Zira, cesiz attlganhk, comertlik. mtisriflik ile
ona gore, sadece insanm kendi kendisini cimrilik, adalet ise haks1zhk yapma ile
ger~ekle~tirme stireci olarak tarih gorii- haks1zhga maruz kalma arasmdaki
~tintin degil, fakat toplumsal ya~amm dogru ortad1r.
temeli ya da kaynag1 olarak ozerk birey- bte yandan, baz1 eylemler ifi]n, bir orta
sel +fail veya aktor dti~tincesinin redde- hi~bir ~de soz konusu olamaz; ~tinkti
dihnesi gerekmektedir. bu eylemler, dogalan geregi, kendilerin-
alllkhk [lng. subalternation; Fr. subalterna- de her zaman kottiyti ve kottilugu ba-
tion; AI. subalternation]. Ozne ve ytiklemi nndmrlar. Buna gore, kin, lurszhk, d-
ayru olan iki onermenin niteliklerinin nayet ve zina kendinde ve kendi ba~ma
ayru, niceliklerinin farkl1 olmas1 hali. kottidtir.
t Aristoteles karesinde all alta duran altktime [ing. subset; Fr. sous-ensemble].
onermeler, yani ttimel olumlu ile tikel Ttim tiyeleri ba~ka bir ktimenin tiyesi
olumlu ve ttimel olumsuz ile tikel olurn- olan, ba~ka bir ktime tarafmdan i~erilen
suz onermeler alttktular. Alllkhk ili~kisi ktimeye verilen ad.
ama~ [Os. gdye; 1ng. md; Fr. fin; AI. ende].
soz konusu oldugunda, geleneksel olarak
Gene! olarak, ula~dmak istenen, bir ey-
ttimel onermenin tikel onermeyi i~erdigi
leme kaynak olan hedef, insarun bilin~li
d ti~tintilm ti~ttir.
eylemiyle eri~mek istedigi erek, reflek-
altm kural [ing. golden rule; Fr. regie d' or].
sif bir davram~m degil de, iradi bir ey-
Ahlak felsefesinde, bir~ok filozof tarafm-
lemin kendisine yoneldigi sonu~. niyet.
dan temel ahlaki buyruk olarak belirle- Bir forrnun, bir oztin nihai olarak aktti-
nen, hemen her sistemin temelinde bulu- elle~tigi, ger~ekle~tigi hal, kendisine ek
nan kurala verilen ad. olarak daha fazla geli~me ihtiyacmm
Kural hem olurnsuz, hem de olumlu bir soz konusu olmad1gl durum.
bi~imde, 'Ba~kalanna, ba~kalanrun sana
Zihind1~1 bir hedefi gosteren soz konu-
yapmas1ru istedigin ~eyleri yap!' ve su ama~ tanuruna ek olarak, bir de bir
'Sana yap1lmasm1 istemedigin ~eyleri hedefe yonelmi~ eylemin son ve nihal
yapma!' diye ifade edilir. noktaslfll temsil ya da ifade eden bir
altm orta [1ng. golden mean; Fr. juste mili- fikir, imge ya da sembolik bir dti~tince
eu]. Aristoteles taraftndan belirlenen iki olarak ama~tan soz etmek gerekir. Bura-
tiir erdemden biri olan ahllli erdemlerde, da ama~. zihinsel bir terim olarak ortaya
ahlaki eylem ve erdemin, iki ~ ~ ara- ~1kar ve organizmamn i.;sel dururnunu
smdaki ortay1 bulmaktan olu~tugu tezi. ifade eder.
Aristoteles'e gore, ahlaki erdemlerin ama~lar kralhg1 [ing.tlle kingdom of ends].
ozti, dogru ortay bulmakltr. Bu ise, iki Ki~iye yarar saglayacag1 i~in hedefle-
a~mhk arasmdaki altm ortay bulmak- nen ama~lar, haz, ~an, ~eref gibi ahlaki
tan olu~ur. Burada alai, dogru dti~tin eyleme yabancl ogeler tarahndan degil
meyle, bizim a~mhk ve eksiklik arasm- de, kendi koydugu ama~lar tarafmdan
daki dogru ortay bulmamJZI saglar. belirlenen ve kendi ba~ma en ytice ama~
44 ama~hhk ilkesi

olarak ortaya <;1kan aktlh insan varhlcla- Oysa, Kant' a gore, bir ba~kas1 biz insan-
nnln evrensel bir ahlak yasast altmda lart bir amacm arac1 olarak gordi.iti.i, or-
olu~turduklan birlite, tKant tarafmdan netin bize yalan soylediti zaman, bizler
verilen ad. a1na~ olmaktan ~llop, bir ~ey, stradan bir
Ahnan filozofu Kant, buna gore, i.inli.i e~ya haline geliriz.
odev ahlaktnda, 'her va tanda~tn hem amel. islam inanctnda, i~, eylem ve faali-
yasakoyucu ve he1n de uyruk nitelitini yete, ama daha ziyade dini vecibelere
ta~ldttt', 'htir ve akla uygun iradelerin uygun eyleme verilen ad. Bu batlamda,
meydana getirditi toplutnda, hem ya- iman temeli i.izerinde, dinin buyurdutu
sakoyucu ve hem de uyruk gibi davra- ibadetleri yerine getiren ey Ierne sali It
nan' bireyler toplulutu i~in. ayr1 bir amel, buna kar~tn kafir ve mi.inahklar-
cutnhuriyet ya da kralhk anlamtnda, da gori.ilen, isl~mi vecibelere uygun ol-
a1na~lar kralhtt deyimini kullanm1~tlr. mayan eyleme de fasit amel ad1 verilir.
ama~hhk ilkesi [ing. the principle of fina amicus Plato, sed magis amica est veritas.
lihJ; Fr. le princrpe de final it I]. t Aristoteles Aristoteles taraf1ndan soylenmi~ olan bir
taraftndan one si.iri.ilmi.i~ olan ve neden- sozi.in Latince ifadesi.
sellik ilkesini dengeleyen ilke. Ozel olarak Aristoteles'in, genel olarak
Buna gore, Aristoteles'in teleolojik bir da bilim adanu ya da filozofun haki kat
nitelik arzeden metafizik ve dota felsefe- ya da dotrular kar~lstndaki tavrtnt; in..
sinde, par~alarm bi.iti.ine uygunlutunu, santn, temel dotrularla ilgili bir tartl~ma
onceden goren ve se~en bir zekantn eseri soz konusu old u~ zaman, hocasma bile
olan di.izeni, di.izenden dotan uywnu on k~t t;lkabilecetini i.fade eden soz~ 'Pla-
ton'u severim, ancak hakikati daha ~ok
plana ~1kartan ve dotada hi~bir ~eyin
sevenm.
. ,
bo~una olmay1p, genel bir amac1n bir
par~as1 olarak ortaya t;IktltJnl dile geti-
amoral. Ne ahlill, ne de ahlaks1z olan,
yani ahlak alarurun d1~1nda kalan eylem,
ren ilkeye ama~hhk ilkesi ad1n1 vermi~
tir. tutwn, ki~i ya da l.c.arakter i9n k ullandan
slfa t. Ahlakdt~t teriminin, ahlak alanJ-
ama~ olarak insan [tng. men as an end; Fr.
ntn d1~1nda kalan, cans1z varhklar ve
l'hom1ne conzme un fin). +I<anfm, rum in-
nesneler i~in kullantldttt yep:fe, amoral,
sanlarm, belirli birtakun ama~larm ara~
ahlak duygusundan yoksun olan ld~i
lart olarak detil de, kendi ba~lanna birer
i~in kullaruhr ve ahlakr ya da ahlaks1z
a.tna~ olarak deterlendirilmesi, gori.ilme-
hi~ir niteliti olmayan, ahlika ne uyan
si gerektitini soyleyen ahlak kurah. ne de kar~tt olan, ahlakl hi~bir ~ekilde
Buna gore, kural insanlartn kendilerin- ilgilendirmeyen; ne dotru ne de yanh~
de, birtaktm a1 na~lann ara~lart olarak olan, ahlaki bir analize konu edilemeyen
detil de, her zaman ama~ olarak deter- anlamtna gelir. Amoral terimi, omegin
lendirilmeleri gerektitini ifade eder. ak1l hastalan ya da bebekler i~in kulla-
Kant, bir insan varhttnda, bir ki~i yeri- rulabilir. ;i.inki.i bebekler, biz onlan
ne, bir ~ey, bir nesne olarak gori.ilmeye ahlaki bak1mdan egitinceye ve onlan
kar~l duran ~ok temelli bir ote bulun- bazl davrant~lan bakmundan odi.illen-
dutunu soyler. Biz insanlan birer ki~i dirinceye ya da cezaland1nncaya kadar,
haline getiren bu ote, akd ya da akllh- bir ahlak duygusuna veya flkrine sahip
hk ttr ve bir ki~i ya .da akdh bir varhk degildirler.
olmak, ~u halde, kendi i~inde, kendi amor fati. Onlii Alman filozofu Friedrich
ba~Jna bir ama~ olmaknr. Buna gore, tNietzsche tarahndan kullaruhh~ ~ekliyp
insan, bir ahlak yasasma ~bi olan, ve le, ~inin kendi kaderine goni.illi.i olarak
ahlakr baktmdan kendi kendisini belir- boyun egmesi, kaderini sevmesi anlarm-
leyen ve iyi iradeyi ko~ulsuz olarak ya- na gelen l..atinc:e deyim. Bu, Nietzscheye
~ama ge~rmek d urum unda olan yi.ice gt>re, insarun bi.iyi.ikli.itlini.in, ahliki yi.ice-
ve aktlh bir varhkhr. leginin en onemJi gestergesidir.
Anaksimenes 4-5

anakronizn1a [Yunan geriye, kar~1 anla- dan biri olup, ondan hi~bir zaman kar-
nuna gelen ana onekiyle, zaman anla- ~lh ~1kmaz. Ba~ka bir deyi~le, degi~
tnindaki khronos sozciiklerinin birle~i Ine, dogwn ve oltim, btiyiime ve kti~iil
tninden tiiretilmi~ deyim}. Kronolojik, me, ~ah~ma ve sava~1n, bir ogenin
za1nandizimsel bir yanh~. Olay )ann ger- Slnular1n1 digerinin aleyhine olacak ~e
~k dtizeniyle anlahlma, aktanlma diize- kilde geni~letmesinin bir sonucu oldu-
ni aras1ndaki farkhllk, tutars1zhk, veya gu i~n, suyun dogasma aykln bir yapl-
bir ~eyin, bir kavram veya olay1n ger~ek da olan ~eylerin, su i~inde nasd o]up da
tarihsel baglam1 d1~ma ~1karhlmas1. eriyip gitmedikleri sorusuna doyurucu
Anal,sagoras. Milattan tsnce 5. yuzyllda bir a~Iklama getirilemez. Sudan, oyJeyse
ya~am1~ olan Yunanh filozof. yahuzca 1slak ve soguk olan ~eyJer tiire-
tElea Okululnun gori.i~lerinden etkile- yebilir. Oysa, diinyada, 1slak ve soguk
nen Anaksagoras, tParmenides'in ezeli- olan ~eylere ek olarak, s1cak ve kuru
ebedi ve degi~1nez varhk ogretisiyle, olan ~eyler de vardu.
d1~ d \.in yada gozlemlenen ~okluk ve Suyun nitelik bakun1ndan belirli olma-
degi~menin bir sentezini yapmaya ~a Slnln yarath~ gii~liikten kurtulsak bile,
h~ml~tu. Bu ama~la, varhg1n temeline, bu kez suyun nicelik bak1mandan sanzr
arkhe olarak, ezeli-e bedi, degi~mez ve h olu~unun yarathg1 gii~Jiik kar~1m1Za
nitelik bak1m1ndan ayn1 olan sonsuz sa- ~1kar. Buna gore, su gibi nicelik~e sirur-
y1da tohumu (ltomoioner) yerle~tirmi~ la bir maddeden, sonlu bir kiitleden ev-
ve her~eyi bu tohumlann dagdlmi ve reni meydana getiren sonsuz varhk kiit-
birle~imiyle a~1klaml~hr. Varhg1n te- lesi dogamaz. Sonsuz say1da evren
meli, ona ~ore, ba~lang1~ta her~eyin o]dugunu one siiren Anaksimandros'ta,
her~eyde bulundugu, sonsuz say1daki sonsuz say1daki evren gori.i~ii, sonsuz
tohumu i~eren bir btitiind iir. miktarda maddeyi gerektirir.
Fakat Anaksagoras'a gore, madde kendi Evrende varolan tiim nite]ikleri tek bir
kendisini hareket ettiremez. Maddenin, nitelige gotiirmenin, tum kar~atlan tek
tohumlann hareketi i~in bir d1~ giice, bir kar~1ta indirgemenin doyurucu ve
hareket ettirici bir nedene ihti ya~ var- dogru olmamasmdan dolaya, ona gore,
du. Bu gii(j, ak11 ya da zihin an]amma evrenin ilk maddesi, maddi tozii, arkhe-
ge]en Nous"tur. Anaksagoras varb~ at;~k si nitelik bak1m1ndan be1i~iz, nicelik
lamak i~, maddr nedenlere ek o]arak, bakJmmdan sanirSIZ bir madde olmah-
fail nedene ve aynca final nedene gerek du. Anaksimandros, soz konusu tszel-
duyuldugunu dii~iiniir. Zira ona gore, likleri ta~1yan ilk maddesine, hi~bir du-
evrende bir dtizen ve uyum vardu. Bu yusal maddeyle ozde~ olmayan belirsiz
diizen ve uyumdan da Nous sorum]u- bir varhk, soyut bir ilke anlam1nda apei-
dur. c;unkii Nous, ilk maddeleri bir ron ad1n1 verir. Onun, ilk madde olarak
amaca gore diizenlemi~, bir amaca gtsre niceJik~e Slrurh, nitelik~e beJirJi bir oge
hareket ettirmi~tir. ya da maddenin se~ilmesi evresini ge-
Anaksimandros. Milattan once 6. yuzyl- ~erek, her~eyin kendisinden tiiredigi
la damgas1n1 vurmu~ olan Milet Oku- belirsiz, s1rurs1Z bir arkhe anlay1~1na
lulnun, Thales'in ard1ndan ge1en, ik.inci ula~mas1, felsefede ger~ek bir ilerleme-
filozofu. yi ifade eder.
Anaksimandros, ~agda~1 tinlii filozof Anaksimenes. tMilet Okulu'nun ti~iincti
ThaJes"in maddi toz o]arak 'su' anlaytfi- ve sonuncu dti~iiniirii . Arkhe olarak
na, suyun nicelik bakun1ndan suurlJ, ni- hava, bugu ya da sis anlamma gelen
telik bakun1ndan belirli oldugu gerek~e aer'i one siirmii~tiir. Aer, Anaksimenes"e
siyle kar~1 ~dan1~tlr. Buna gore, su ya gore, ~it olarak da~lun gosterdi~
da nem, ~ata~ma ve sava~lann1 a~akla hiliyle, goriinmez abnosfer olup, yogun-
mak durumunda oldugumuz kar~1tlar- la~arak bugu ve suya, daha sonra da
46 analitik

toprak ve ta~ benzeri kah maddelere do- analitik ahlak [Os. tnltlili ahlcik; !ng. analy-
nii~iir. Daha az yo~un oldugu zamanlar- tical etltics; Fr. ~thique analytique ]. Metaetik
da ise, daha steak hale gelip, ate~ olur. olarak da adlandtnlan ve kural koyucu
Ba~ka bir deyi~le, Anakshnenes'in fel- ya da tasviri olmaktan c;ok, c;ozii1nle1ne-
sefe alanmdaki yeniligi, ilk kez olarak sel olan, yani ahlak dilini analiz eden,
birlikten 91kluga gep~ sureci iizerinde, va- orne gin 'i yi' sozciigiin ii k u II andlglmlz
rolan her~eyin havadan nasJI varhga zaman, bu sozciikle ne anlatmak istedi-
geldigini ac;Ikla1na i~inde yo~unla~m1~ gimizi ara~hran, ahlak siste1nlerin.in
olmas1d1r. Buna gore, Anaksimenes bir- rasyonel temellerini, ~e~itli ahlak dii~ii
likten c;okluga ge~~ siirecini ac;tklarken, niirlerinin c;tkanmlanru ya da tnanhgt-
dudaklartmlZI birbirine yakla~bnp avu- nl analiz eden, kural koymay1p, kural
cum uza iifledigim.iz zaman, agz1m1zdan koyan ahlak sistemlerinin temellendiril-
c;tkan havantn soguk, a~znruz1 fazlaca Ineleri, manhksal yapdan ve dilleriyle
a~1p, avucumuza iifledigirruz zaman da, ilgilenen ahlak tiirii.
a~z1m1zdan c;1kan havan1n steak olmas1 analitik -;izgi [ing. analytic tltread; Fr. fil
gozleminden yararlanarak, srk1~ma ve analytique]. Birc;ok dii~iiniire, ozellikle
seyrekle~nJe ka vramlanna ba~vurm u~ de c;agda~ ingiliz idealist filozoflanna
tur. gore, biitiin bir felsefe gelene~ini olu~tu
Yani, Anaksimenes'e gore, hava seyrek- ran iki temel c;izgi ya da yakla~tmdan,
le~tigi zatnan, ate~, stk1~hg1 zaman da, spekiilatif degil de, analitik olan, biri.
riizgar, bulut, su ve toprak haline gelebi- Analitik 9-zgi ya da yakla~un, Platon'un
lir. Bu c;erc;eve ic;inde, o, havan1n seyrek- Eutltyphron adh diyalogunda omeklenen,
le~tigi zaman, daha s1cak hale geldigini ve bir tiir analizle, felsefe problemlerine
ve boylelikle de ate~ olma yoluna girdi- ili~kin kavram analiziyle belirlenir. Soz
gini, buna kar~1n stk1~hg1 zaman, daha konusu c;izgi ya da yakla~1m1n kar~lSln
soguk olup kahla~ma yoluna girdigini da, tPlaton'un Sokrates'in Savunnzas1 adh
dii~iinmii~tiir. Anaksimenes'teki sey- eserinde omeklenen ahliki-dini c;lzgi yer
rekle~me ve Slkl~ma kavramlan, birlik- ahr. t Analizi degil de, inanc1 ya da dege-
ten c;okluga gec;i~ siirecini ac;ll<Jamaya ri temele yerl~tiren bu yakla~!mla anali-
yaradtktan ba~ka, her tiir niteli~i niceli- tik yakJa~Iml birl~tiren, erdemin bilgi
ge indirgeme giri~imini temsil eder. ve bilginin de iyi oldu~u teziyle Sokrates
analitik [Os. tahlili; ing. analytic; Fr. analyti- olmu~tur.
que; AI. anDlytisch). 1 t Analizle ilgili olan, analitik felsefe [ing. analytical philosophy;
anali.zi yontem olarak k uUanan. 2 t Aris- Fr. pltilosophie analytique ]. 20. yiizytlda
toteles'in manttksal analiz tekni~ Buna ozellikle lngiltere ve Amerika Birle~ik
gore, onun Birinci Analitikler adb eseri, Devletleri'nde c;ok etkili olan ve dil iize-
ttas1ma ili~lcin bir analizi, buna ka~1n rinde yogunla~arak, olgulara ya da an-
ilcinci Analitikler adb eseri de, bilimsel ya lamlara uygun dii~ecek en iyi ve en
da karutlanabilir olan bilginin ko~ullanna dakik manttksal formu bulmak ic;in,
ili~kin bir analizi ic;erir. 3 tKant'ta bu tiimceleri ya da kavramlar1 veya dilsel
yana, yiiklemi oznesinde ic;erilen yargx. 4 ifadeleri analiz etme i~iyle ugra~an fel-
Kant'ta, gene) manb~, akhn tUm i~lev.. sefi ak1m; felsefenin, kendi alaru ic;ine
lerini analiz yoluyla k~feden dah; ilke- giren problemleri kesin son uc; lu olarak
ler, kavramlar teorisi. Buna gore, Kant'ta ~ozecek biricik yonteminin felsefi anaUz
ka vramlann analitigi, bir kavramlar ya da kavram analizi old uguna inanan
zihin teorisine, ilkelerin analiti~j de, zih- c;agda~ d ii~iince gelenegi.
nin i~leyi~ini a priori olarak diizenleyen Analitik felsefenin temel hareket nokta-
a priori ilkeler kuramma kar~d1k gelir. 5 ss, felsefenin biricik konusunun dil ol-
tHegel'in Aristoteles'ten gelen fonnel dugu dii~iincesidir. 0 tmanhkc;1 poziti-
mantJga verdigi ad. vizmden, felsefenin kendisinin bilgi
analitikfelsefe 47

iiretmedigi, felsefe tarihinde eser vermi~ bniine sermek oldugunu savunmu~tur.


dii~iiniirlerin ashnda dilin yarathgl so- Felsefeyi esas ilgilendiren ~ey, ona gore,
runlarla, dilden kaynaklanan problemler- sozciiklerin anlamlan ya da dille ger~ek
le ugra~m1~ olduklan gorii~iinii devral- diinya arasmdaki anlam ili~kisi degil de,
mi~tu. Analitik felsefenin yontem ve dillerin kendileri arasmdaki kar~1hkh
felsefe kavray1~1mn gerisinde ise, 1 Fel- yap1sal ili~kilerdir.
~efenin problemlerinin, analizin ortadan Buradan da anla~Jlacag1 iizere, Moore,
kaldirabilecegi, a~1khga kavu~turabile Russell, Wittgenstein, tRyle, tAyer, Car-
cegi kavramsal kan~1khkJann, kavram nap, tQuine, tChomsky gibi dii~iiniirler
karga~asmm bir sonucu oldugu, ve 2 tarafmdan temsil edilen analitik felsefe-
analizin kompleks kavram ve fikirlerin nin temel ozellik ve tezleri ~u ~ekilde Sl-
basit, bile~ensel ogelerini meydana ~~ ralanabilir: 1 Analitik felsefe, diinya iize-
kartan olu~tugu onkabulleri bulunmak- rine hakl1 ktlmm1~ bilgi ve inan~lan bize
tadu. yalruzca gozlem ve deneyin saglayabile-
Doga bilimlerinin bulgulanm temele cegine inand1g1 i~in, tBacon ve tLocke'la
alan, yontemi itibariyle biiyiik ol~iide ba~lay1p, tBe.rkeley, tHume ve tMill'le
mar:tbksal ve dilsel analize dayanan ana- devam eden Ingiliz empirist geleneginin
litik felsefe gelenegi it;inde, B. tRussell yirmind yiizylldaki miras~ISI olmak du-
analitik felsefenin amacmm, dilsel ola- rumundadll. Bu ~er~eve i~inde, bilimleri,
rak yan.Libc1 tiimceleri manhksal olarak kuramlanm gozlem yoluyla dogrulayan
dogru olan tiimce fonnlanna donii~tiir olgusal bilimler ve yontemleri, teoremle-
mek oldugunu one siirerken, G. E. Moore rin verilmi~ aksiyomlardan ~lkarsanma
analitik felsefenin, diinya ile ilgili olan ol- smdan meydana gelen a priori ya da for-
gulan k~fetmedigini, fakat daha ~ok mel bilimler olarak ikiye ay1ran analitik
kavramlan tarumlad1guu ve ac;"~khga ka- feJsefe, bu ~ema d1~mda kaJan feJsefenin
gorevinin kavrams31 ya da dilseJ tanaliz
vu~turdugunu savunmu~tur.
oJdugunu s6yler.
Analitik felsefenin ~ok onemli bir ba~ka
2 AnaJitik feJsefe geJenegi, ~u haJde;
dii~iiniirii olan L. tWittgenstein ise, ana-
dille diinya arasmda tam bir kar~lltkli
litik felsefenin amacmm, tiim kompleks
hk ili~kisi bulundugunu, dilin yaplsJmn
ve betimleyici tiimceleri, onermeleri, dil-
diinyanm yaptslm yans1thgm savW\an
sel ifadeleri temel, basit, elementer oner-
resimseJ bir diJ gorii~ii benimseyerek,
melere donii~tiirmek oldugunu iddia et- dilseJ ya da kaVJamsaJ analizi on plana
mi~tir. Bu onermeler de daha sonra,
~lkartu. 3 SOz konusu dilsel analiz ycr
ger~ek diinyanm basit ve indirgenemez
JuyJa, fel!:efeye tedavi edici bir i~Jev yiik-
ogelerini gosteren nihai ve analiz edile- J~yen analitik felsefe, idealizme ve bu
mez birimlere aymhr. Felsefe, Wittgens- arada metafizige ~iddetle kar~1 ~kar. 0,
tein'a gore, dilin smLrlanm a~amaz. sagduyuyu feJsefe i~in sagJam bir miitte-
Felsefenin dil ile diinya arasmdaki ili~ fik oJarak degerlendirip, diinyaya ili~kin
kiyi a9-klayamad1guu ya da betimleye- biJginin ancak ve ancak bilim yoJuyJa
medigini, fakat yalmzca gosterebildigi- elde edilebilecegini iddia eder.
ni savunan Wittgenstein'a gore, felsefe 4 Analitik felsefe, ideal ya da yetkin bir
kendisini, me~ru olarak neyin soylenip, dilin genel ~er~evesini sagJadigm1 dii-
neyin soylenemeyecegini ara~tumakla ~iindiigii manhga ozeJ bir onem verir.
s1mrlamahdn. c:;unkii manbk, bu anJay1~a gore, bir
Soz konusu felsefe geleneginin diger dilin ger~ek yap1s1m ortaya ~1kanr.
bir etkili dii~iiniirii olan R. tCamap ise, 5 Analitik feJsefe, Hwne ~atahru temeJe
analitik felsefenin gorevinin kavramla- alan pozitivist bir felsefe anJay1~ma da-
nn ve dilin, ozellikle de, biitiiniiyle for- yand1g1 i~in, bilimci bir yakla~unla me-
mel olan bilin\. dilinin sentaksm1, dilsel tafizik, ahliik ve dinin iddiaJanna ku~
yap1s1m sistemli bir bi~imde gozler kuyJa bakar.
48 analitik Marksizm

analitik Marksizm [lng. tmalytical Mar- su oldugunda ayru zamanda belli bir
xism; Fr. marxisme analytique ]. Yirmind psikoterapi ya da ruhsal tedavi anlayJ-
yuzydda, tMarks tarahndan one suriil- ~lnl ifade eder.
mii~ olan ttarihsel maddecilikle anali- SOz konusu psikoterapi dort evreden
tik felsefe ve bilim felsefesfnin bir sente- meydana gelmektedir7 1 itiraf ya da
zini yapan aknn ya da Marksist goru~e; annma; 2 Jung'a gore, tFreud'un katk1-
tarih ve toplu1nla ilgili Marksist iddia ya s1n1 ifade eden yorwnlama; 3 t Adler'in
da onenneleri yeniden ele allp ifade psikoloji alantna yapt1g1 katkly1 ortaya
ederken, ~agda~ felsefe ve metodoloji- koyan egitim ve nihayet, 4 tJung'un biz-
den yararlanan yakla~una verilen ad. zat kendi katk1s1ru dile getiren donu-
Bu rur bir Marksizmi beni1nseyen felse- ~um evresi. Jung'a gore, bu evrede hasta
fecilerden, omegin G. A. Cohen, The The- biricikligini ke~feder ve anlam1n i,.sel
o,.y of History of Mar:r: A Defense [Karl kayna~ olan benle bag kurar.
Markstm Tarih Kurarru: Bir SavunmaJ analitik ve sentetik ayar1m1 [ing. disticti~
(1978) adll eserinde, uretim gu~lerindeki on bettueen analytic and synthetic; Fr. dis-
degi~imlerin tum diger toplumsal ili~ki tinction entre analytique et synthltique).
lerdeki degi~melerin kaynag1 oldugunu Tumce, yarga ve onenne turleri arasmda,
gosteren bir kuram olarak gordugu tarihi tumce, yarga ve onennelerin dogrulukla-
anaddecili~ analitik felsefenin sentaksly- nru gostermek i~in gereken karut ya da
la yeniden ortaya koymaya ~al~rru~hr. verilerin dogas1na bagh olarak yapllan
analitik onerme [Os. lattiyei tahlili; lng. ay1nm.
analyt1cal proposition; Fr. proposition anal- Buna gore, bir tumce ya da onerme,
ytique]. Dogrulugu ya da yanh~hg1, i~er soz konusu tilince ya d a onennenin
digi terimlerin tarumlanndan hareketle yuklemine kar~dlk gelen kavram, ozne
ve yaln1zca manbksal yasalar aracihgiy- konumunda bulunan kavramda i~erili
la kan1tlanan, yalruzca manhksal neden- yorsa, analitik bir dogruya kar~Jlak
lerle zorunlu olarak dogru olan ve ozne- gelir; aksi takdirde, tumce ya da yargi-
de ortuk olarak i~erilen anlamlan ortaya nln dogru olmas1 durumunda, o sente-
~1karmaya yarayan; yuklemi yeni bir tik bir dogru meydana getirir. Ay1ruru
bilgi vermeyen, yuklemde du~unulen, bu ~ekilde ortaya koyan unlu Alman fi-
an.1ahlmak istenen, soylenen ~yin ozne- lozofu tKant olmu~tur. Kant'ln bu ayi-
sinde zaten varoldugu, oznesinin taru- nmlna gore, 'Tum cisimler mekanda
lntndan ~1kt1g1 zorunlu olarak dogru ya yer kaplar' onennesiyle, 'Tum babalar
da zorunlu olarak yan!J~ olan; dunyaya erkektir' onermeleri, analitik onenneler-
betimleme tarz1ndan dolay1 degil de, dir. <;unku yer kaplama ve erkeldik d u-
i~erdigi sozcuklerin anlamlarlndan dola- ~uncesi, cisim ve baba kavram1nda
Yl dogru olan Onenne turil. zat~n i~erilmektedir. Buna kar~1n, 'Baza
analitik psikoloji [tng. analytiCAl psycho- cisimler ag1rd1r', 'Y e~il J~ak '' ge~'' i gos..
logy; Fr. psychologie analytique]. 1875-1961 terir' onenneleri sentetik onennelerdir,
ylllan aras1nda ya~am1~ olan Karl Gus- zira aguhk ve 'ge~' du~uncesi ozne ko-
tav Jung'un, kompleks psikoloji olarak numunda bulunan kavramlarda zorun-
da bilinen, ve Freudun psikolojisi ya da lu olarak i~erilmemektedir.
psikanalizinin kapsarrun1 geni~letme ~a~ Kant'1n bu ay1r1m1, (neyin i~erilip neyin
bas1yla belirlenen psikoloji anlay1~1. i~erilmedigini belirlemenin ~ok gu~ ol-
Daha gene) bir ~er~eve i~inde, feno- masindan hareketle) belirsiz oldugu;
menleri bil~ensel par~alanna ya da psikolojik olup, bilgi duzeyleri farkh bi-
kendilerini meydana getiren ogelere reyler iQn farld1 beJirlemelere yol a~t1g1;
ay1rma yakla~Jmlnl benimseyen psiko- ve ti.im onennelerin ozne-yiiklem for-
loji anlay1~1 olarak tan1mlanan analitik munda olmas1 gerektigini varsayd1g1
psikoloji, 1ung'un yakla~un1 soz konu- i~in, ele~tirilmi~tir.
analiz 49

Kant'1n ayutmlndaki bu gii-;liikleri or- da i~lemi. 2 Bir biitiinii par-;alarma ay1r


tadan kaldlrma giri~imleri, sonu-;ta psi- marun sonucunda ortaya -;1kan ~ey.
kolojik bir nitelik arzeden bolme ilkeleri 3 Felsefi analiz ya da kavram analizi anla-
ya da analitik/ sentetik ay1nmlru, a prio- mlnda, bir kavram1, inan-; veya kuram1,
ri ve n posteriori ya da manhksal olarak bile~enlerine, onkabullerine i-;erimleri
1

zorunlu I olumsal ayn1mlanna donii~ ne bakarak a-;1klama, a-;1k ve anla~d1r


tiiren manhksal ve epistemolojik ol-;iit- hale getirme siireci, bir onermenin ya
lere gotiirdugu i-;in, olduk-;a yararh ol- da bir inan-;lar sisteminin ortiik anlanu-
mu~tur. nl ve gizli onkabullerini a~ga -;1kanna.
analitik yontem [Os. usul'u taltliliye; lng. i~lemi. Bir problemi par-;alanna aylra-
analytical method; Fr. methode analytique]. rak -;ozme faaliyeti. Bir biitiinii lnanllk-
1 Bir b(itiinii, kendisini meydana getiren sal par-;alanna ay1nna. Bir kavrarru
par-;alara ay1rarak inceleme. 2 Bir oner- ogelerine aylrarak aynnhslyla a-;lkla-
meyi, -;oziilecek bir problemi, karutlana- ma. 4 Bir nesneyi duyu-verileriyle ilgili
cak bir teoremi, kendilerinden 9}<hg1, onenne komplekslerine indirgeme ome-
kendilerine bagh oldugu ilkelere, oner- ginde oldugu gibi, kavramlann, inan-;la-
tnelere geri gotiinne, dayand1rma. nn, k uramlann, v. b. g., nasd temel bir
Antik Yunan'da, bir teoremi ya da oner- kategori meydana getiren ogelere indir-
meyi kan1tlarken, karutlanacak onenneyi genebilecegini gostennekten olu~an in-
dogru kabul etmekten; sonra, karutlama- dirgeyici analiz.
run dogru ve kesin olabilmesi i-;in, onun Filozoflann iki temel amactndan biri-
kendisinden -;lkt1g1 ba~ka bir dogru ara- nin metafizik, bilgi teorisi ya da ahlik
maktan ve bu siireci, dogrulu~ daha alanlarmda sistemler kurmak (sentez)
once bu siire-;ten baguns1z olarak kabul old ugu dikkate ahrursa, ikinci ama-; lan
edilmi~ olan kesin bir onermeye ula~ln sentez i~n hazll'hk yapmak, temel fikir-
caya dek siirdiirmekten olu~an yontemi leri a-;1khga, ayd1nhga kavu~turmakhr
ifade eden anaHtik yontem, -;agda~ felse- (analiz). Ote yandan, bazt filozoflar, ozel-
fede, kavramsal kar1~1khklann, dil ko- likle de tanalitik felsefe ak1m1na mensup
nusundaki yanl1~ ve sahte kabullerin, olan dii~iiniirler, sentezden ti.imiiyle vaz-
diinyayla ilgili dii~iincelerimizi saptlr- g~erek, felsefenin tek ~inin analiz, d ii-
masuu onlemek (izere, toz, neden, sayt ~iincelerin ayd1nhga kavu~turulmas1,
ya da varolu~ gibi genel kavramlan -;o~ kan~Lkl1k ve anla~mazhk yaratan gii-;-
ziimlemekten, ve bunlann ger-;ek anlam- liiklerin a~anmas1 oldugunu one siir-
lannl gun lil~lna -;1karmaktan olu~an mii~lerdir.
yontem anlamma gelmi~tir. Bu -;er-;evc ic;inde degerlendirilebilecek
Buna kar~tn, ayru yontem, modern bi- bir dii~liniir olan G. E. tMoore, felsefe-
limde, tDescartesm Meditations [Meta.fi- nin amacuun, dogruluklanndan dddi
zik Dli~iinceler] adll eserinde k ulland1 olarak ku~ku d uyulabilecek onermeleri
g1, bir ~eyin, sebebten sonuca g~ercesine analiz etmek oldugunu one sunnii~tiir.
yontemli bir bi-;imde ke~fedilme ve tiire- Ona gore, bir kavram ya da onermeyi
tilme yolunu gosteren is pat ya da tarutla- analize tabi tutmak, o kavram ya da
ma turiinii ifade etmi~tir. onermeyi ifade etmek i-;in kullarulan soz-
ana liz [Yunanca analysis'ten; Os. tahlil; lng. ciik ya da tiimcenin yerine, ona tam ola-
analysis; Fr. analyse; AI. analyse]. 1 Bir rak e~deger ve anlam bak1rrundan daha
~eyin, bir biituniin, bir problemin, a) a-;1k ve anla~1hr olan ba~ka bir ifade ge
par-;alann ayn ayn incelenmesi, b) par -;innekten olu~ur. Mooreun gozunde
-;alann birbirleriyle olan ili~kilerinin in- analiz, oyleyse, anlam bakmundan ka-
celenmesi ya da c) par-;alann butunle ranhk, kanna~tk ya da anla~1lmaz olan
olan ili~kisinin ara~hrdmas1 amac1yla, ve dolay1slyla da a-;klanmak, analiz
bile~ensel ogelerine ay1nlmaS1 Stireci ya edilmek durumunda bulunan ifadenin
50 analiz

analiz edilen (nnalysandum) olarak sol ta- Yine ayn1 analitik gelenek i~inde yer
rahna, onu a~1klayan, anla~ll1r kdan yeni alan J. tWisdom da~ analizden Wittgens
ifadenin (analysis ya da analysans) ise sa~ tein'dakine benzer bir rur indirgeme i~
tarahna yerle~tirildi~i bir e~itlik ya da leanini anlanu~tu. Analizin daha az
tan1msal analizdir. tetnel ve nihar olan terimleri daha temel
B. +Russell, yalnlZca a~tkltk aray1~1 i~in ve nihai olan teritnlere indirgemekten
de olup, sa~duyunun inan~lann1n uza- meydana geldi~ini savunan Wisdoana
~tna dii~tnemeyi ama~layan Moore'dan gore, birey terimi devlet teriminden,
etkilenmi~ olmakla birlikte, bir metafizik d uyu-verisi ve zihin hAileri de bireyden
geli~tirdi~i i~in, ayru tantmsal analizi daha temel, ilk ve nihaidir. Analiz, i~te
biraz daha farkh neden ve ama~larla uy bu ba~lamda, zihinlerle ilgili tumce y a
gulamt~hr. Russell'tn uzun bir sure bo- da onermeleri zihin halleriyle, maddi
yunca matematik ve formel manhkla nesnelerle ilgili onermeleri de duyu-
u~ra~t1ktan sonra 1netafi~e ge~mesi ol- verileriyle ilgili onermelere indirgemek-
gusundan hi~ ku~ku yok ki etkilenen ten meydana gelir.
analiz anlay1~1nda ama~, kompleks ol Analitik gelene~in, ya da orne~in Rus-
gulan atomik bile~enlerine ayumak, sell'tn analizin mant1~1 ve analiz tek-
kompleks tiitnce ya da onermeleri kenp nikleriyle ilgili gorii~leri, ayn1 gelenek
dilerini tneydana getiren o~elere bol- i~inde yer almakla birlikte, biraz daha
mektir. i~te bu ~er~eve i~inde, nesne tap farkb bir amactn p~inde olan manbk-;1
n1m1n1 t Aristoteles in ozcii gelene~i pozitivistler taraftndan da benimsen-
i~inde kazand1~1 anlamdan soyup, onu mi~tir. Buna gore, Russell'm ger~ekli~i
olgusal dunyan1n ~ok ~e~itli bil~enleri oldugu gibi yansttan do~ru bit metafi-
ni sayma yoniinde bir giri~im olarak zik geli~tinneye ~ah~hg1 yerde, manhk-
ifade ettigimiz takdirde, Russell'tn ana- 9 pozitivistler metafizi~in anlams1z ol-
lizle nesne tan1m1 olu~turmayt anlad1 du~unu savunmu~lar ve metafizikle
~tnt soyleyebiliriz. Nitekim, onun i9n do~a bilimleri arastna bir stnu -;izgisi
felsefenin biricik onemli problemi, ger ~ekmeye ~ah~m1~lardu.
~ekli~in nihai ve en yuksek bil~enlerip Analiz burada tmetafizikten kurtul-
nin ne oldu~u problemidir. mantn ve bilim dilini a~1kh~a, aydmh
Analitik gelenegin etkisi en yogun olan ~a kavu~tunnan1n bir yoludur. Buna
filozofu tWittgenstein ise, felsefi analizi, gore, manbkfil pozitivistler, analizi, me-
kavramsal veya ontolojik bir tan1mdan tafizik91erin kullandlklan belirli terimle-
~ok, bir tiir indirgeme faaliyeti, dilsel bir rin ve dolaytstyla da, bu terimleri i'il:!ren
donii~iim olarak dii~iinmii~tiir. Buna kuramlarm anlamsLZ oldu~unu gaster
gore, analiz, dilsel fonnlan her ne olursa mek i9n kullannu~lardu. Olgularm ve
olsun, bil~ik onenneleri atomik bilqen- kavramlann metafiziksel bir anlam1 ol
lere ve bu onennelerin dogru mantlksal mad1~n1 savunan pozitivist dii~iiniirler,
fonnlanru gasteren ba~la~lara indirge- bu ba~lamda dii~iinceyle dili ozde~le~
mekten ba~ka hi~bir ~ey de~ildir. Ba~ka tirip, dilsel ifadelere ili~kin analizi temel
bir deyi~le, analizin i~levinin bil~ik ama~ yapmt~lardn.
onenneleri basit bil~enlerine ve bu bil~ Nitekim, manhk~1 pozitivizm kapsam1
~enleri de, d iln yadaki bas it olgu ve o~e i~inde ele ahnmak durumunda olan R.
leri temsil eden, analiz edilemez sonsal tCamapta felsefi analiz manhksal ana
isim ya da birimlere ve onlarm birl~im lize, felsefe de mantlk bilimine donii-
lerine indirgemek oldu~unu dii~iinen ~iir. Analizin dilin sozeukleri ve tiimce
Wi ttgenstein, analizle, dilsel bak1mdan lerinin anlamlanyla hi~bir ili~kisi, dil
yarulbCJ olan ifadeleri manhksal bak1m ile dunya arasmdaki semantik ili~kiyle
dan do~ru olan deyilnlere donii~tiinne hi~bir ilgisi bulurunadl~lnl soyleyen
yi anlamt~br. iinlii mantJk-;1 pozitivist d ii~iin iir Car-
anarti 51

nap analizle, tiilncelerin, kavramlann Bun a gore, analo ji, X ve Y'nin a gibi
ve kuramlaran mantlksal analizini anla- ortak bir oze Hikleri, a ynca X' in b gibi
mamlZ gerekti~ini one surmu~tur. ortak bir ozelli~i olmas1 durumunda,
SOz konusu analitik gelene~in onemsiz Y'nin de b gibi bir ozelli~i olaca~z sonu-
bir felsefe olarak gordu~u fenomenoloji- cuna varan akLiyurutmedir. Ba~ka bir
nin kurucusu Husserl'de ise, analiz, ken- deyi~le, analojide, iki ayn ~eydeki ortak
disiyle nesnelerin yonelimsel olarak ku- bir ozellikten hareketle, 0 iki ~eyden bi-
ruldu~u aktuel ve potansiyel sentezin rinde bulunan bir ozellik ikincisine de
ozsel yap1suun a9kJanmas1 ve ayd1nh~a yuklenir; fakat, soz konusu ozelli~in
kavu~lurulmasa anlamana gelmekted ir. ikincisinde bulunmas1 zorunlulu~u yok-
analiz paradoksu [ing. paradox of analysis; tur. Benzerlik, yani ortak ozellik.Jerin sa-
Fr. paradoxe de l'analyse] . Zaman zaman YISI artllk-;a, sonucun do~ru olma olasi-
analitik felsefe gelene~ine yoneltilen h~J da artmakla birlikte, analoji zorunlu
ele~tirinin bir arao olarak kullandan ve sonuca goturen bir akalyurutme turu de-
'Z XY ile ayn1du' turunden onenne for- ~ildir.
mundaki felsefi analizlerde soz konusu Ote yandan analojide, hi~ir :zaman bir
olan problem ya da paradoks. genelleme soz konusu olmaz, burada
Paradoksa gore, 'Z XY ile ayn1dar' for- baza olay, olgu ya da nesnelerden ba~ka
mwldaki bir onerme do~ruysa, bu tak- baza olay, olgu ve nesnelere, yani tikel-
dirde Z ile XY e~anlamh olmak duru- den tikele gidilir. Butun bunlara kar~Jn,
mundadtrlar. E~er e~anlamlaysalar, o analoji bilimin geli~mesinde olduk~a
zaman onermenin ya da analizin felsefi onemli bir rol oynama~br; dahasa analoji,
ara~llrma a-;1s1ndan ilgin~ ve o~retici ol
ome~n deneyden ~ok gozleme dayah
du~u soylencmez. Fakat Z ile XY e~an
olarak ~ah~an astronomi gibi do~a bi-
lamh de~ilseler e~er, o :zaman da analiz limlerinde ve sosyoloji gjbi toplum bilim-
do~ru olmaz. Bu durumda paradoks
lerinde -;ok s1k kullanalan bir yontem du-
bize, analitik gelenek i9Jlde felsefenin bi- rumundadir.
ricik yontemi olarak kullandan analizin
anangke. Yunan felsefesinde zorunluluk.
ayna anda hem ilgin~ ve o~retici, hem de
1 ~vrendeki aklld&~l, ama~sz, yonelim-
do~ru olamayaca~ gostennektedir.
siz ve denetlenemeyen o~e olarak anla-
analogon rationis. Onlu Alman du~unu
~dan fiziksel zorunluluk; maddenin,
rii tLeibniz tarahndan, hayvanlarda soz
ozunde varolan bir itkiyle, bi~inl ka:zan-
konusu olan en a~a~1 bilin~ formlarJru
ifade ehnek i~in kullarulan ve 'alula ben maya, rasyonel bir gil~ taraflndan iyi
zer' anlamma gelen Latince terim. bir ama~ do~rultusunda tam olarak ~e
analoji [Yunanca analogz"a'dan; ing. atUJJDgy; killendirilmeye kar~1 koyu~u; 2 ge-;erli
Fr. analogie; AJ. analogi e). Ba~langa~ta ma- bir kategorik tasamda, sonucun onculle-
tematiksel bir terim olarak iki ~ey arasm- rinden ~akma ya da tureme tarzz, man-
daki ortakla~ ya da kar~zhkla ili~kiyi bksal zorunluluk.
gostermi~ ve oranlarm ~itligi anlam1na
anar1i (ing. anarchy, Fr. anarchie; AI. anar-
gelmi~, fakat daha sonra, kavramlardaki chie). 1 Hukumet kontrolunun yoklu~u
ya da ~eylerdeld benzerliklerin kar~ala~ nun sonucu olan politik ve toplumsal
bnlmastru ifade etmi~ olan terim. duzensizlik, karga~a hili; hukumetsiz
Varolan ~eyler arasndaki benzerlikle- kalan veya siyasi iktidar&n ~1karlan
re., ozellikle de sanlf benzerli~i da~mda farkb hatta kar~1t olan siyasal, ekono-
kal~n benzerliklere, yani i~lev benzerli mik ve toplumsal gu~ler aras1nda ken-
~ine,. ili~ki benzerli~ine i~aret etme i~ disinden beklenen uzla~hrma gorevini
lemine ve iki ~ey aras1ndaki benzerlik arbk yerine getiremedi~i bir toplumun
lerden yola ~akarak, onlann ba~ka siyasi durumu. 2 Kimi faaliyet alanla-
baklmlardan da benzer olacaklanru one rJnda, kuralsizh~&n, yonlendirici bir il-
suren ~1karsamaya verilen ad. keden yoksunlu~un veya varolan ilke-
52 anarfist bilim goriitu

iere uyulmamasmm sonucu olarak or- molojik anar~ist t._radan, en ~dgm


taya ~1kan di.izensizlik ve karga~a hali. di.i~i.inceleri bile sav\..1.. '!kta sakmca
3 Kimi disiplinlerde, omegin bilimde gormez. Onun hi~bir program1 olmad1~
birbirlerinden ~ok farkh, hatta kar~1t il- gibi, hi~bir teoriye bagunhhg1 ya tia di.i~
kelerin varolu~uyla belirlenen a~m ~o manhgl yoktur. 0, akhm, duygulanru,
gulculuk hali. alay1, aguba~h bir tavn, bilinen her yolu
Her i.i~ anlamda da anar~inin hi.iki.im kullarur. Hi~bir yontemi kullanrnaktan
si.innesini isteyen, anar~izmi destekle- ka~rnmayan, hi~bir gorti~i.i sa~ma bul
yen, bu ogreti i9n mi.icadele veren ki~i mayan epistemolojik anar~izmin mu tlak
ye ise anar~ist ad1 verilir. olarak kar~1 ~1khg1 tek ~ey, evrensel ol-
anar~ist bilim gori.i~i.i [ing. anarchistic ~i.ilerdir.
view of science]. A vusturya asdh ABD'li Feyerabend'm 'her~ey mi.imki.indi.ir' ya
bilim filozofu Paul tFeyerabend tarafm- da 'ne olsa gider' ilkesiyle ifade edilebile-
dan geli~tirilmi~ olan bilim anlay1~1. cek olan soz konusu anar~ist bilim gorti-
Feyerabend'm, gerek klasik bilim gori.i- ~i.i, oncelikle disiplinler baglammda ~o
~(ine, gerek tyanh~lamac1 bilim anlay1- gulculuktur. Bilimin insamn ~evresiyle
~ma ve gerekse devrimci bilim gori.i~i.i ba~a ~1kmak i~in buldugu bir~ok ara~
ne kar~1 ~1kan bilim anlay1~1, ~agda~ tan, insamn geli~tirdigi pek ~ok di.i~i.in
bilim felsefesinin hasta oldugu tezinden me tarzmdan biri oldugunu one si.iren
hareketle, bilimi tedavi edecek ara~ ola- Feyerabend, bilirnin ilgin~ olmakla bir-
rak epistemolojik tanar~izmi kullarur. likte, bulunmaz Hint kuma~1 olmad1g1-
S1rasiyla metodolojik, teorik ve disipli- m ve dolay1slyla, putla~tmlmamas1,
ner bir ~ogulculugu savunan bu bilim onun, insamn kaJ:llSmda ozgi.irli.igi.ini.i
gori.i~(i, biraz da paradoksal bir bi~im yitirdigi bir bask1 arao haline getirilme
de, Aydmlaruna sonras1 ortaya ~1kan mesi gereldigini sayler. Buna gore, bilirn
siyasf anar~i7 ;n hareket noktasm1 be- tek ba~ma b1rakllmamah, gerekti~nde
nimser. Buna go1~, siyasi anar~izm, bili- insan, efsaneye, dine, bi.iyi.iye, yani ak1la
mi kendisine bir dost bilmi~, onun in- di.i~i.ince gelen~ yeryi.izi.inde silin-
sanla dogay1 dogru a~1klayacagma ve o mi~ gormekten ho~lanacag1 yollara ba~
zamanlann kohnemi~ di.i~i.ince kahpla- vurmahdn. Olgulann teorilerden ba-
nna, bask1c1 di.izenlerine kar~1 sava~ta glmSIZ olmad1g1ru, tam ten;ine olgulann
saglam qi.i~i.insel silahlar saglayacagma kuramlar tara&ndan ortaya ~Ikanlabildi
inanml~h. Bununla birlikte, anar~izme gini one si.iren anar~ist bilirn gori.i~i.i,
verdigi mi.icadelede bir ara~ olma hiz- ikind olarak kuram bakurundan ~ogul
meti goren bilim, 20. yi.izydda putla~tl culuk ister. Zira olgular ancak se~enekler
nlm~ ve felsefeden vazge~en bilimin yarrlun1yla ortaya ~adabilir, hakikate
insani kaygdan kalmam1~hr. $imdi, Fe- ise, yalmzca altematif teorilerin ~arp1~
yerabend'a gore, ama~-ara~ di.izenini ter- mas1yla ula~dabilir.
sine ~evirmenin ve hasta olan ~agda~ bi- Anar~ist bilim anlay1~1, i.i~i.inci.i olarak,
limi iyile~tirip, insanfle~tirmek i~in, ~ok daha onemlisi metodolojik bir ~o
ara~ olarak anar~izmi kullanmarun tam gulculugun gerekliligine i~aret eder. Bi-
zam:Jrudn. limin degi~mez, genel ge~er kurallarla
Feyerabend'm bu bilim anlay1~1ru, hem i~ledigi, i~lemesi gerektigi di.i~i.incesi
ku~kuculuktan ve hem de siyasi anar- nin ger~ekt;i olmad1grn1 soyleyen Feye-
~izmden ay1ran ~ey, onun bilimsel ya rabend'a gore, bilimin tek bir degi~mez
da epistemolojik anar~i.zmidir. Ku~ku yontemi yoktur. Nitekim, bilim tarihine
cunun her gori.i~i.i koti.i diye gordi.igi.i, bakllacak olursa, onemli bilimsel geli~
bunlar hakkmda bir yarg1 bildirmekten .melerde, bilginlerin metodolojik kuralla-
sakmd1g1; siyasi anar~istin birtak1m ya- n ljignedikleri kolayhkla gori.ilebilir.
~am tarzlaruu yasaklad1g1 yerde, episte- Bilim adamlan manhksal yontem ve ar-
giimanian b1rakarak, propagandaya, re- v1,
, bu kotiiliiklerin devlet tarafmdan or-
torige ba~vururlar. Feyerabend, i~te bu tadan kaldmlamayacagml; ozii itibariy-
,.er,.eve i,.inde, omegin Galile'nin hilele- le iyi olan insamn dogasmm devlet ve
rinden, propaganda ama,.h ,.lkl~lann kurumlar tarafmdan bozuldugunu, rum
dan soz etmi~ ve onun yolunu irrasyo- reformlann degersiz oldugunu, yeni bir
nel bir yol olarak degerlendirmi~tir. toplumun devrim yoluyla kurulacagm1,
Hakikate ula~mak i,.in ,.abalamamn ye- soz konusu yeni devletsiz toplumun,
terli olmad1gml, dogruya giden yolun yolgostericisi alai ve adalet olup, bilim-
a~ikar olmasm1, bunun i,.inse manhksal sel deneyimden yardun goren insan ru-
yolla retorigin bir arada kullamlmas1 ge- hunun dogal egilimlerinden tiireyecegini
rektigini farkeden bir bilgin olarak Gali- savunan anar~izm, olwnsuz bir ,.er,.eve
le, Fcyerabend'a gore, yanh~ kuramlan, i,.inde, yasaya.ya da diizene en kii,.iik bir
kabul gonnemi~ olaylan ,.arp1t:1p Koper- sayg1 duymayan ve toplumun yikllmasi
nikus'u destekleyen veriler haline getir- yoluyla bir kaosa eri~ilmesi i,.in etkin bir
mi~, bilinen sonu,.Ian gonnezden gel- bic;imde ,.aba g05teren inan,. ya da aloma
mi~tir. Gorf.ilmesini istedigi olgulan, kar}Ihk gelir. SOz konusu olumsuz anar-
okuyuculann sezgisine gore yeniden dii- ~izm amacma ula~mak i,.in, ara,. olarak
zenleyen Galile'nin ilerlemesine, degi~ bireysel terorizmi kullamr.
mez ve kesin bir yontem degil de, ~It Her iki anar~izm de, insamn ozgiirlii-
malar olanak vermi~tir. Buna gore, gu ve ~itlik idealini hi,.bir odiin verme-
bilimsel geli~menin yolu, bilginlerin ku- den, mutlak bir bi~mde ve her tiir haki-
ramlanm olu~tururken, ,.o~ zaman me- miyet ili~kilerini d1~layacak, devletin
todolojik kurallarm yasaklad1g1 i~leri me~ruiyetini tiimiiyle yads1yacak ~ekil
yapmaland1r. de yorumlar. Anar~izme gore, yonetici-
anar,izm [Yoksunluk bildiren Yunanca an leri ve yonetenleri bannd1ran biittin po-
onekiyle kral, yonetic::i gii,. anlarruna gelen litik yapllar adaletsiz olup, kaba giice
arlclae sozcilklerinin birle~iminden tiireyen dayand1g1 ve son ,.ozllmlemede de, in-
terim. lng. anarchism; Fr. anarclrisme; Al samn ozgiirliigii oniindeki en biiyiik
anarchismus]. 1 Nispeten olumlu bir ,.er- engel oldugu i,.in reddeditir.
,.eve i,.inde, insan dogasuun ozii itiba- Buradan da anla~llacag1 iizere, 19. yiiz-
riyle iyi oldugunu ve insan ya~ammda yllda, P. J. Proudhon tarahndan geli~tiri
kar~lla~llan kotiiliiklerin, temelde insan len siyasr bir gorii~ ya da ogreti olarak
iizerindeki kontrolden ve politik baski- anar~izmin tiirleri ya da farkh versiyon-
dan kaynakland1gm1 savunan akun. Top- lan vard1r. 1 Bireyci anar~izm. Ozgiirliik-
lum i~ndeki politik kontroliin ve siyasi ,.ii felsefelere dayanan, ki~i i,.in mutlak
baslamn ortadan kald1nlmasmi isteyen, bir baguns1zhk durumu saglamaya ,.ah-
devletin insarun en biiyiik dii~mam ol- ~Irken, anar~izmin toplumsal temelini
dugunu stlyleyen ve bireylerin ihtiya,.Ia- goz ard1 eden bu anar~izm anlay1~1
nm kar~damak ve ideallerini ger,.ekle~ Alman dii~iiniirii Max tStirner tarafm-
tirrnek i,.in, kendilerini bir toplurn i,.inde dan savunulmu~tur. 2 Kar~llklllk ilkesi-
diledikli!ri ~ekilde diizenlemeleri gerek- ne dayanan anar~izm. Devletin ve her ttir
tigini ileri siiren siyasi ogreti. siyas[ orgiittin, insan ozgiirliigiinii orta-
Yiiksek bir karma~1khk diizeyine eri~ dan kaldird1g1ru savunmak bak!mmdan
mi~ faaliyetlerden uzakla~Ilmas1 ge- diger anar~izm anlay1~lanyla birle~en
rektigini savunan ve basil hazlarla ge,.i- bu anar~izm tiirii, insan davraru~mdaki
rilecek bir ya~am1 ongoren anar~izm, topl umsal ogelerin onemini vurgulad1g1
hi,.,.ilige degil de, daha ,.ok politik libe- i,.in, bireyci ana~izmden aynhr. Proud-
ralizme yakla~u. han tarafmdan savunulan bu tiir bir
2 Toplumsal ve ahlaki ki:itiiliiklerin kay- anar~izm, siyasi eylem ve devrimci ~id
naguun devlet oldu~nu, bundan dola- dete kar~l ,.lkml~, i~,.i orgiitlerinin et-
54 angst

kinligi ve ban~~~ yaythmtyla gerc;ekle- ic;inden c;tkuga hir;ligi ve yoneldigi be-


~ecek toplumsal bir reform onermi~tir. lirsiz bir gelecegi derinden derine du-
3 Kollektivizm. Mikael tBakunin tarahn- yumsayan insamn, ge~mi~le gelecek,
dan savunulan bu anar~izm ise, diger varhkla hi-;lik arasmda havada kalan
anar~izm ti.irlerinden, devletin ytktlmasa varolu~unun belirsizligiru, durumunun
ve ozgur topJwnun kuruJu~u Slrasmda, anla~tlmazhgam ve hayatm sac;mahgm1
rontem olarak ihtilalci ~iddetin kullaJUI- gorerek ya~ad1g1 derin umutsuzluk ve
masl gerektigini savunmasayla aynhr. dolaytstyla i-; s1kmhs1 hali. Sonsuz bir
Oretim ara-;lanmn ortakla~a sahipligine evren kar~asmda, ki~inin sonlulugunun
dayanan tkollektivizm goru~unu geli~ yarattag1 umutsuzluk hali. Tercih, se~im
tinni~ olan Bakunin, ylkma tutkusunun, soz konusu oldugunda, sorumlulugun,
ayru zamanda yarat1o bir durtu oldugu- kararstzhgm bireyde dogurdugu i-; da-
nu belirterek, varolan kurumlarm rumu- ralmasa.
nu birden ortadan kaldtracak bir devri- Varolu~-;u felsefeye gore, 20. yuzytlda
mi savunmu~tur. mekanikle~en iiretim ag1 ve yaygmla-
4 Anar~ist komunizm. Bu tur bir anar~iz ~an kitle kiiltiirii i-;inde daha e~itlik-;i bir
min savunucusu olan P. tKropotkin, lire- toplwna gjdilirken, insan da giderek si-
tim arac;laruun mUikiyetinde, ortakhgm likl~mekte ve ozgiirliigiinii yitinnekte-
otesinde, tam bir payla~um savunmu~ dir. Insan toplum ya~amma dogru olan
ve insanhgm evrirninde, rekabete oranla bu ki~iliksiz katllamdan ve silikle~me
i~birliginin daha buyuk bir rol oynadagt- siirecinden, ancak kendisine dtinm.ekle
ru one surere~ devletin yakdmasmdan s1yralabilir. Bunun i~in de insarun yiiregi-
sonra, merkezle hi-;bir bag1 olmayan ve ne tasa veya kaygth korku salmaya gerek
aym anda tanmla endustriye, kent ya~a vard1r. insanda bu korku ya da tasa, va-
nuyla karsal ya~ama, egitimle c;trakhga rolu~~u felsefeye gore, zaten vardJT.
dayanan bir toplum mod eli onenni~tir. c;unku insan bu diinyada yapayalruzdu,
SAnarko-sendikalizm. Anar~izmin temeli- adeta evrene Tann tarafmdan terkedil-
ne sendikalan yerl~tirmekle farkhla~an mi~ durumdad1r. Fakat o toplum ya~a
ve ihtilild sendikaahk olarak da bilinen
IIU i~inde eridik~;e, tkitle kUlti.irii i~inde
bu tur bir anar~izm, devlet y1k.Jhnca,
giivene2 aradtkc;a, angst olarak tarumla-
ba~kaldl.IU\11\ temel organlan olan sendi-
nan bu kayg~ dolu korkuyu hep erteler.
kalan, ozgur toplumun uzerlerinde yuk-
i~te insarun kendisine gelmesi ve kendi-
selecegi temel birimler olarak gori.ir. 6
sine dorunesi i-;in, ondaki bu korkuyu
Pasifist anar~izm. Onlu romano Leo Tols-
toy' da orneldenen bu tur bir anar~izm, diirtiip uyandmnak gerekir.
devlete, hukuga ve ozel mUlkiyete ka~a ancien regime. Fransa'da, Ulusal Mecli-
~karken, her turlu ~iddeti reddeder. Bu-
sin 1789 devrimiylc birlikte ilirundan
nunla birlikte, bu tur bir ban~~~ anar- onceki donemi kapsayan siyasi, iktisadr
~izm, ahlakr bir devrimin zorunluluguna
ve toplumsal diizeni ya da rejimi ta-
anarur. namlamak i.;in kullamlan deyim.
angst. Tasa, kayga, ruhsal aa, kaygah korku Once, uzun bir sure boyunca sadecc,
anlanuna gelen Almanca terim. L>zellikle 1789 Devrimiyle yakdan kralhk mutla-
tvarolu~\\1 felsefe a~smdan, ~eylerin, kiyeti ve imtiyazlarm varhg1yla se;kin-
nesnelerin belirsizliginin ve anlamslZh- le~en Fransaz monar~isinin siyasal ve
gmm bilincine varan ve ya~amla, i~;inde toplumsal yapasam ve kurumlaram,
ki~isel sec;imin ozsel oldugu ve kararla- e~itsizlikler iizerine kurulu bir toplum-
nn sorumlulugtlnun ~oyle ya da boyle sal duzeni ifade ehnek i~n kullarulan
ta~mmasamn gerekli bulundu~ bir ancien regime teriminin i~lemine daha
alan olarak kar~a kar~aya gelen varhkla- sonra bu yaptya ozgii iktisadr ya~am
nn temel gerc;ekligi diye tarumlanan zi- tarz1 vekiiltiirel yap1 da dahil edilmi~
hinsel karma~a ve tasa hili. tir. Tanma oncelik veren yapas1, k1thkla-
4lnlam 55

n, teknik eksik.Jikleri, s1ntrh de~i~imleri duktan sonra, bu ger~ek ve do~ru bil-


ve kendi urunlerini yine kendisinin til~ giyi unu tur, bu bilgi artlk onun be!le~i
ketmesiyle belirlenen soz konusu ekono- nin derinlerinde sakla kahr. Buna gore,
Jnik duzen, pazar ekono1nisine buttinuy- gerc;ek bilgi genel ka vramlaran, bu d tin~
le kar~at olan bir duzen olu~turur. yaya gelmezden (yani, her turlu duyu-
antmsama [Os. rnuphem tahattur; tng. recol- deneyinden) once kazanalml~ olan bil-
iection, reminiscence; Fr. reminiscence; AI. gisinin anamsanmas1ndan ibarettir.
ananznese]. Hat~rla1na. Ki~inin belle~ini Demek ki Platon'da insan zihni do-
kullanmas1, bilin~li bir ~abanan sonucu ~u~ta, uzerine daha sonra i~aretlerin
olarak ge~mi~te olan biten bir ~eyi, ge~ ~izildi~i bo~ bir levha, daha sonra o~re
mi~inin bir par~asant olu~turan bir olay tim yoluyla doldurulan bo~ bir ~i~e de-
ya da nesneyi, belli bir bilgi ya da zihin ~ildir. Tam tersine, insan zihni do~u~ta
halini bilin~ yuzeyine c;1karmasx. doludur ve onun zihnindeki bilgiler di-
anamsama kurama [ing. theonJ of recollecti- yalekti~in de yard1m1yla, bir anunsa1na
on; Fr. theorie de l' anamnesis] +Platon'un sureci son\.nda a~a~a ~akar.
bilginin a priori, yani deneyden once ve anlam [Os. mana; tng. meaning; Fr. sens; AI.
ba~uns1z olup, tiimellerin, tdealaran bil- sinn, bedeutung]. Bir ~eyin gosterdi~i ya
gisi oldu~unu ifade etmek ilzere geli~tir da dile getirdi~i kavramlar butiinu. Dil~
di~i ve ozellikle Menon'la Phaidon adh di- deki gostergelerin ifade etti~i ~ey. Bir ki-
yaloglaranda one surdu~u teori. ~iyi bir nesneye, bir duruma gonderen
Platon i~in bu kuram, bilginin nesnele~ ve s~zcuklerle ortaya konan ~y, m~na.
ri olan idealann ayn bir dunyaya yer- ~eylerin ve olaylann delalet, i~ret etti-
le~tirilmesinden dolayr zorunlu olmu~ ~i ~y; a~aklama, bir ~eyin ni~in oldu~u
tur. Ba~ka bir deyi~le, Platon'da bilgi gibi oldu~unu gosteren neden. Anlarru
genel kavramlann, yani kendisinin tde- tan1mlayan belli ba~h ve farkh anlam te-
alar admx verdi~i soyut ger~ekliklerin orileri ~oyle sualanabilir. 1 Anlanu sem-
bilgisi oldu~una, genel kavramlar da boller, sesler, jest ve bedensel durumlar
duyu-deneyiyle bilinemedi~ine ve Pla- tiirunden uyaranlar ka"rsmdaki davra-
ton'un ldcalan zamarun ve mekarun da- ~1 tepkilerle ozd~l~tiren, bir soz-
~mda olan ezelr-ebedi ve soyut ger.;eklik- cuk ya da tumcenin anlamuu, dinleyen
ler oldu~na gore, onun bilgi anlay~anda ki~i ilzerindeki etkisiyle a~aklayan daura-
temel problem, zaman ve mek~run dt~rn nr~f' anlam otretisi. 2 Sozcuklerin ya da
da olan varhklar olarak tdealann zaman tiimcelerin ger~k anlamlaranr somut de
ve mekarun i~inde olan sonlu insan varh- neyimlere yapalan dolayh ya da do~ru
~~ tarafindan nasd olup da bilinebildi~i dan gonderim veya referanslardan aldak-
problemi olarak ortaya ~r. Platon i~te larw, sozcuklerin yalnazca uygulanun ya
bJ problemi ~ozmek ve genel kavramla- da dogrulanabilirlikleriyle ilgili kuralla-
nn bilgisinin a priori bir bilgi, yani akla nn deneyimden tiiretilebilmesi d uru-
dayanan ve duyudeneyinden once ve munda, anlamh olduklarma dile getiren
ba~unsaz olan bir bilgi oldu~unu gos- deneyimci anlanr ofretisi. 3 Sozciiklerin,
termek amacayla, bilginin anunsama ol- ancak ve ancak gonderme yaphklan,
du~unu one surer. ahfta bulund uklara bir ~ey, kendilerinin
Buna gore, insan ruhu, ki Platon'da anlamlanru meydana getiren bir nesne
ruh insana meydana getiren bile~enle olmasa durumunda, anlamh oldu~nu
rin OIUffiSUZ 0lan1d1r1 bir beden i~ine savunan gonderimsel anlam otretisi.
ginnezden once tdealar dunyasayla ta- 4 Anlaman ozel du~uncelerianizi ba~
na~m~ttr. Su halde, olumsilz olan ruh, kalanna aktarmak i~in semboller kul-
bu dunyadaki varolu~undan onceki va- lanmaktan olu~tu~unu dile getiren ile-.
rolu~unda ger~ek bilgiye sahip olmu~ ti~imsel anlam teorisi. 5 Sozcuklerin d1~
hlr. lnsan ruhu bir beden i~ine hapsol- dunyadaki bir ~eye kar~ahk geldi~ini
56 anlama yetisi

ve onlanr. anla1 nlanrun soz konusu grubu ic;in kullaniian terim. Konu~arun
tekabiiliyet ili~kisinden tiiredi~ini sa- sozleriyle do~al bir dilin soz dizilni ku-
vunan ili~kisel anlam teorisi. 6 Bir sozcii- rallanna uygun olarak bir ~eyi veya ol-
~iin anlamlnln, 0 sozcii~ii omekJer ya guyu kastetmesi, ona gonderme yap-
da anlamaya ~ah~1rken ger~ekle~tiril masi, referansta bulunmasa durumu.
mesi gereken i~lem veya faaliyetlerin Buna gore, bir sazii, bir dillendirimi az
toplamindan ibaret oldu~unu dile geti- ~k belirli bir anlam i~inde ve belirli bir
ren i~lemse[ anlam ogretisi. ~ye ya da olguya gonderme yaparak
7 Bir dildeki sozciikJerin anlamlanru, kullanmak, anlamlanduma ediminde bu-
onlara neden olan zihin halleri ve onJa- lunmaktlr. Ome~n, bir arkada~una belli
nn neden oldu~u zihin halleri yoluyla bir e~yas1n1n belirli bir yerde bulundu-
kazandl~InJ dile getiren nedensel anlam ~unu iletmek i~in 'para ~antan masarun
teorisi. 8 SOzciiklerin sembolik olarak d1~ iistiinde' dedi~ zaman ger~ekJ~tirdi
diinyadaki bir ~eyi tem~il ettiklerini ya ~im ~ey bir anla1nlandllma edimidir.
da d1~ diinyadaki bir ~eye kar~llak gel- anlam tiirleri [ing. types of meaning; Fr.
diklerini ve anlamlann1 bu kar~Ihkhhk genres du sens ]. Dilde ge~en terimlerin
vcya tekabiiliyetten alda.klaniu savunan ifade etti~i farkb anlamlara ili~kin Sl-
tekabuliyete dayab anlam ogretisi. nlflamanm ortaya koydutu anlamlar.
anlama yetisi [Os. idrtJk; ing. understanding; Buna gore, bir tiimce ya da onenne, bir
Fr. entendemt!)1f; Ahn. vernunft] Olaylann ~ey iddia ediyorsa ve bundan dolay1
mahiyetini, olaylar aras1ndaki ili~kileri do~ru ya da yanli~ olabiliyorsa, o tiimce
do~rudan ve araasiz sezgi ya da ya~an ya da onerme bil~el bir anlama sahiptir.
ml~ deneyim yoluyla bilme; algdanan Bilgi ya da mal1lmat veren, verdiAi bilgi-
~eye ait olmayan bir tasarun ve kavram nin do~ru olduttJ iddiasmda olan ve ol-
i~in soz konusu olan idrak faaliyeti. gulan betimleyen tiimcelerin aktard1~1
Bir~ok filozofta g~en bir bilme meleke- anlamdan olu~an bu anlam turii, olgu-
si olarak anlama yetisi, dii~iinme ve bi- larla ilgili bir iddiada ya da bir betimle-
lin~ alan1na giren bir ~eyi, bir dii~iince mede bulunan onermelerle aktanlan an-
faaliyeti gostermeden, dii~iinme ~abas1 lamdu.
sarfetmeden, do~rudan ve araosaz ola- Bir tiimce ya da onerme, bu ~ekilde bi-
rak kavramay1 ifade eder, adun adun li~sel bir anlama sahipse, soz konusu
ilerleyen diskiirsif talclyiiriitme yetisin- onermenin do~ruluk de~eri genel ola-
den farkh olarak, aklr ~eyleri sezgisel rak hem 1 o tumcede yer alan terimlerin
olarak kavrama fakiiltesini tarumlar. anlamma ve hem de 2 tiimce tarafmdan
Anlama yetisi, kllsik ve skolastik felse- ahfta bulunulan olgulara ba~hd1r. Bir
fede, e~yay1, varolaru a~k ve se~ik ola- tiimcenin dogruluk de~eri hem l'e ve
rak algllama, idrak etme yetisine kar~I hem de 2'ye ba~hysa, o tiimce ya da
hk gelir. Buna kar~tn, anlama yetisi onermenin olgusal bir anlDma sahip oldu-
tKant ve tSchopenhauer'da, zeka anla- ~u sayIenir ve ona olgusal ya da sentetik
minda kullaruhr, yani amac1 bilgi edin- onerme ad1 verilir. Buna kaq1n, oner-
mek olan i~levler biituniinii ifade eder. menin do~ruluk de~eri yalniZca l'e,
Oysa, ttilincin tU<maz bir sokak oldu~u yani onerme ya da tiimcede yer alan te-
nu one siiren tNietzsche'de anlama ye- rimlerin anlamma ba~hysa, onun yal-
tisi, i~giidiiden iistiin bir yeti detildir. ruzca mantlksal ya da Jonnel bir anlam1
Ona gore, anlama yetisi bir yap1m ya vardar. Bu durumda, onermeye, dotruy-
da tkonstriiksiyon olup, ba~kaca idrak sa ~er, mantlksal olarak do~u olan
tarzlanru goz ard1 ebneye yarar. onerme ya da analitik onerme ad1 verilir.
. anlamlanduma edimi (ing. rhetic act). Yaru1~sa da, ona mantaksal bak1mdan
Onlii dil filozofu J. Austinin kuramm- yanh~ olan ya da kendi kendisiyle .;eli-
da ge~en, ve diizsoz edimlerinin bir alt ~ik olan onerme ad1 verilir.
anomali 57

Ote yandan, bir ifade ya da tiin1ce, onu anma [ing. mention; Fr. mention]. Bir dilsel
dile getiren konu~macuun haline ya da ifadenin, soz konusu dilsel ifade hakkm-
durumuna ili~kin olarak bir ~eyler ifade da konu~1nak amac1yla, hmak i.;inde or-
ediyorsa, o Hade ya da tumce bildirici ya taya c;1k1~1 ya da verili~i.
da ifade edici bir anlama sahiptir; bu tur Anma, dilsel bir ifadenin soz konusu
bir anlam, resimsel, duygusal ve iradibi- dilsel ifadenin kendisi hakklnda de~l
le~enler ic;erebilir. de, ifadenin i~aret etti~i dild1~1 nesne
Bir ifade ya da tumce, ifade edici anla- hakk1nda konu~mak amac1yla giindeme
mlna ek olarak, biH~sel bir anlam ta~l geldi~i kullanmarun kar,1s1nda yer ahr.
yabildi~i gibi, ta~amayabilir de. Bir ifade Buna gore, 1 'masa dort ayakbdJr' tiim-
ya da tumce, yalnlZca ifade edici bir an- cesinde masa sozcii~ii dild1~1 bir nesne
lama sahip olmakla pirlikte, bili,sel bir olan masa'dan soz etmek i.;in kullaruhr,
anlam1 olan bir tiimce olarak da gorilliir- buna kar~1n 2. "'lmasa'l dort harflidir',
se, onerme bu takdirde, ger-;ek de~il de, tiimcesinde, "masa' dilsel bir nesne olan
sozde bir anlann olan tumce olarak de~er
"masa" sozcu~iiniin kendisinden soz
lendirilir.
Yine, bir ifadenin ya da sdzcu~iin gon- etmek i.;in kullanrhr. l,te bu ikinci tum-
derme yaptt~l ,eylerin toplamlna, 0 soz- cede soz konusu olan ~y, anmad1r.
cu~un kendileri i.;in kullaruldJ~l ~eyle
Annales Okulu [lng. Annales School; Fr.
rin meydana getirdi~ suufa, o sozcii~iin Ecole d' Annates]. L. tFebevre, M. tBloch
kaplamsal anlann ad1 verilir. Buna kar~1n, ve F. Braude) gibi Fransaz toplum tarih-
gene) ya da sliUf sozciiklerinin i~aret et- .;isi ve dii~iiniirleri taraflndan, 1929 yi-
ti~i ~eylere ortak olan ozelliklerin, nite- hnda kurulmu~ olan .;a~da~ dii~iince
liklerin toplarruna, bir kavrarrun i.;erdi~ okulu.
ozellikler butiinune de, o sozdi~lin ya Marksist dii~W\ceye kar~1 olmakla bir-
da kavra.nun i'lemsel anlama adr verilir. likte, tMarksizmle siyasi gu~lerin gorii-
Ote yandan, sozdlklerin tarumlanrun, nii~teki hareketlerinin gerisinde, daha
tarumsal anlamlanru kavramarun sonu- derin ve uzun vadeli ekonomik ve top-
cu olan anlama, sozluk anlamr ad1 verilir. lumsal gu.;ler bulundu~u ve bwtlara
Buna kar~1n, bir sozcii~iin kendilerine ili~kin analizin, rasyonel bir tarzda eyle-
uygulanabildi~i ~ylerin toplam1 betim- mek ic;in kac;uulmaz oldu~u gorli~iiyle,
leyici anlann olu~turur. Ve nihayet, ~ey holistik bir bilgi anlay1~1ru payla~m~
lerin, sozciiklerin, i~aretlerin, jestlerin olan Annales Okulu dii~iiniirleri, bir
aktard1~, ifade etti~i ya da uyandud1~1 biitiin olarak Avrupa Uygarh~1na ili'-
duygulara, tav1rlara, bir ,ey kar~lsrnda kin deneysel ara~hrmayla tarihsel analiz
ki d uygusal tavu ve tepkiler biituniine imkaruru ele alan kuramsal ve metodo-
de duygusal anlam ad1 verilir. lojik ara~hrmala onemli kallular yap~
anlall [lng. narTative; Fr. recit]. Gene) olarak
m1~lardu. Siyasi olaylann yahn bir kro-
veya en yahn bir bir;imde, bir durum ya
nolojisi olarak uzla~1msal tarih anlay1fma
da birtaklm olaylan aktaran oyku. Daha
~ iddetle kar~1 9kan Okul mensuplan,
ozel olarak da, tpostmodemizmde he~
turlii soylem, kiiresel diinya gorii~ii i.;in toplumsal tarihe, toplumsal yap1ya ve
kulla1ulan terim. uzun sureli tarihsel e~ilimlere biiylik bir
Postmodemistler, iistanlablarla yerel onem vermi~tir.
veya mikro anlablar arasmda bir aynm anomali [Os. garip, acdib; lng. anomaly; Fr.
yapm~lard1r. Modemi karakterize eden anomalie; Alm. abn0n.1itat). Kuralsrzltk,
ve kendi do~ruluk iddiasuun g~rlili~ al~llml~, mutat tipten aynlan ~eyin ka-
ni varsayan iistanlattlan ~iddetle ele~ti rakteri; ola~an bir durumdan, kuraldan
ren postrnod~ hi~ir hakikat iddia- sapma hili. tlkeden, kuralla~nu~ ve al1-
smda bulurunayan yerel anlahlan kabul ~dm1~ olandan, genellikten aynlma d u-
edilebilir bulur. rumu.
58 anonnal

anonnal [Os. g~/1"1 tabil; ing. abnormal; Fr. bilgi kar~1smda da otoriteye oncelik
anormal; AJ. abnomtisch]. 1 Kabul edilmi~ veren Hristiyan di.i~i.ini.ir.
olan norm1ardan ya da nonnal olandan inan~la akll arasmdaki oncelik ili~kisi
sapma, aynlma durumu. 2 Daha ozel ola- nin dogru kurulmas1 ger~ktigini one
rak da, istatistiksel analizlerde niceliksel si.iren, once akll ve anlama ~abas1 geldi-
sapma ve bireylerin kabul goren normal gi zaman, bunun inancm olmamas1 an-
davram~ modellerinden aynlmas1 hali. lamma geldigini; oysa, once inancm
Anormalligi, ikinci anlamda, yani psi- gelmesi durumunda, akbn onu zorun-
kolojideki anlam1 i~inde tam olarak belir- lulukla tamamlad1gm1; yani, insamn
lemeye kalkl~tlglmiZda, normal olanJa inand1g1 si.irece, zorunlulukla anlamaya,
anormal arasmdaki smm belirlemede ogreruneye ~ah~hgml, zira, inanmayan-
onemli gi.i~li.ikler bulundugunu gori.iyo- lann hi~bir amaca ula~amazken, yalruzca
mz. Son zamanlarda psikolojik anormal- inananlann anlayabildiklerini soyleyen
lik i.i~ ~ekilde tammlanm1~t1r. I Bunlar- filozof, teoloji ya da ilahiyahn bilimsel
dan, istatistiksel taruma gore, o, belli dav- bir disiplin haline geli~ine onemli ol~i.ide
raru~, ya~anh, ozelliklerin ni.ifus i~indeki katkl yapm1~, ve tavnyla oni.i~i.inci.i yi.iz-
goreli sJ.k.llkJanna ili~kin bilgiye baghd1r. yd filozoflanna omek olmu~tur.
II Buna kar~m, toplumsal tamm, psikolo- Aziz Anselmus, felsefe tarihinde ontolo-
jik anormalligi, toplwnsal ya~am1 di.izen- jik karuhyla Lin kaz~br. 0, bu karu-
leyen kurallan il1Jal eden davraru~lar tmda, 'Tann' ile neyi anlatmak istedigirni-
~eklinde tanunlar. Ill Tlbbi tamm ise, zi sorar. Tann, ona gore, kendisinden
anonnalligi, ki~ide, gori.ini.i~teki davra- daha yetkini tasarlanamayan bir varhkhr.
ru~lann gerisinde bulunan bir bozuklu- insanda, btiyle bir yetldn varhk fikri ya da
~n varllgtru gozler online seren birta- idesi vardar. Hatta, Anselmus'a gore, bu
kun belirtiler araal1~yla tammlar. fikir, Tann'run varolmadapru soyleyen
Bu baglamda, psikolojinin anormal bir budalada dahi vardu. 0, i~te bu nok-
insan davran~uu konu alan dah anonnal tada, saz konusu Tann fik.rinin, yalruzca
da11ranr~lar psik.olojisi olarak tanunJanar. zihnimizde olan bir kavram rm oldugu-
SOz konusu psikoloji ti.irii, anorrnal olaru nu, yoksa rihnimizde olduktan ba~ka,
tarumlamada soz konusu olan gi.i~lillder :zihnimizin d1~mda bir ger~eklige de br-
den dolay1, psikopatoloji, veya sapmo ~ ~Ihk gelip gelmedigini sorar.
lojisi olarak da bilinir. Birinci altemalifin ge~erli oldugunu,
anschaung. Almancada, 1 weltanschaung Tanr1'run yalruzca zihrumizde, bir kav-.
[di.inya gori.i~i.i], lebensanschaung [hayat ram olarak varoldugunu kabul edelirn.
gori.i~i.i] orneklerinde oldugu gibi, gO- Bu durumda, Aziz Anselmus'a gore,
ri.i~, bak1~ aliJSI, nokta-i nazar anlamma tam bir ~1kmaza di.i~eriz, ~nki.i, hem
gelen sazci.ik. 2 Sezgi, dolayuns1z idrak, ideal ve hem de reel olarak, yani hem zi-
dogrudan alga. Dogrudan ve araciSIZ hinde ve hem de zihnin d1~mda varolan
olma ozelligine sahip bulunan gori.i. bir ~ey, yalruzca zihinde, bir kavram
tKant'm felsefesinde, zihne, zaman ve olarak varolandan kesinlikle daha yet-
me)<jn forrnlan araahg1yla, duyusal mal- kin olacakl:u'. Oysa, tTanr1, 'kendisinden
zeme saglayan alg~ ya da sezgi tiirii. daha yetkini tasarlanamayan varhk' ~ek
Anselmas, Aziz. 1033-1109 }'Jllan arasm- linde tarumlarun1~br. Burada, Tann'ya
da ya~ama~ olan ve Tann'mn varh~na zihinden bag,ms1z, zihin d1~mda bir
ili~kin tontolojik karnt1yla tarunan Hl- varhk izafe etmezsek, bu taruma kesin-
ristiyan filozof. 'inarunak i~in, cmlamaya likle ters di.i~eriz, yani manhksal bir ~e
~ah~1yorum' degil de, 'Anlamak i~in li~ki i~inde kahnz. Bundan dolay1,
inaruyorum' tavrmm ba~lahc1s1 olan ve 'Tann hem zihinde bir kavram olarak
inan~~akd ili~kisi soz konusu oldugun- ve hem de zihin d1~mda vardn' demek
da, akd kar~1smda .in an~ ya da imana, zorunday1z.
anti 59

ansiklopedi [ing. encyclopedia; Fr. eri.C1JC- antagonizm (ing. atntagonism; Fr. antago-
lopldie; AI. en.z.yklopiid ie). Denis tDiderot, nisnre]. Ki~iler, k urumlar, toplumsal
tD'Alembert, tVoltaire, J. J. tRousseau, grup ya da Slruflar, O~reti ya da ideoloji-
tHolbach ve tHelvetius gibi, insarun ler arasmda soz konusu olan uzla~maz,
ozi.i itibariyle iyi oldu~una, ve uygun ko- i.istesinden gelinemez ~eli~ki ya da kar-
~ullar sa~land1~1nda, sonsuzca geli~ebi ~tthk durumu it;in kullarulan terim. iki
lece~ine ve hatta yetkinJ~ebilece~ine si.ire~, yap1 ya da organizma arasanda or-
inanan Aydtnlarunac iyimser filozofla .. taya ~kan ve eylemJerinin sonu~lann1n
nn, 1751-1776 ydlan arasmda, Fransa'da birbirlerine ti.imi.iyle kar~1t olmas1yla be-
35 cilt halinde yay1nlad1klan ve 18. yi.iz- lirlenen uyu~mazhk ya da ~ah~ma d u-
ydrn bi.iti.in bilimsel bilgi ve di.i~uncesini rumunu Hade eden siizci.ik.
bir bi.iti.in olarak serimlemeyi ama~layan anti. Bir ~eyin kar~1S1nda, bir ~eye kar~1
dev eser. olma anlam1na gelen ve sozci.ik ya da
ansiklopedistler [Os. erbabriMmusul ulum; terimlerin yap1s1na girerken, kar~1thk,
ing. encyclopedists; Fr. encyclopedists). Bi- olurnsuzluk, di.i~manhk ya da bir ~eye
limlere ve sanatlara ili~kin analitik bir kar~1 korunma fikrini anlatan onek.
sozli.ik diye betimlenen t Ansiklopedi'nin Buna gore, emperyalizmin bi.iti.in bic;im-
haZirlanmas1na, tDiderot ve tD'Alem- lerine kar~1 olmaya dayanan tutum ya
bert'in editorli.iAU alhnda, katkl yapnu~ da o~retiye antimrpnyaliznr; fa~izmin her
olan FranSIZ yazar ve di.i~i.ini.irler obe~i. t:i1rli.isi.ine kar~1 olma tavnna ant~izm;
tVoltaire ve tHelvetius'un da makalele- kapitalizme, kapitalist rejlmlere kar~1 ta-
rini i-;eren ansiklopedi, dine kar~1 ald1gt kinJ.Ian ele~tirel ya da di.i~manca tavra
el~tirel tavula ve toplumsal ve siyasal antikapitalizm; Yahudi di.i~manh~ana ise
alanda geli~tirdigi liberal gori.i~lerle se~ anlisemitiZJn ad1 verilmektedir.
kinle~mi~tir. Bununla birlikte, Diderot, Yine psikiyatriyi meydana getiren temel
D'Alembert ve arkada~lan, kendi ~a~la ilke ve di.i~i.incelerle pratiklere kar~1 ta-
ruun iJeri di.i~i.incelerini ve bilimsel bu- kinllan ele~tirel h.ltuma antipsikiyatri ad1
lu~lanni surunak adma, ge~mi~in bi.iti.in verilirken, realizmin ~ok ~itli versiyon-
bir miras1n1 reddebni~lerdir. lanndan biri ya da di~erini reddeden ve
Ansiklopedinin olu~umuna en bi.iyi.ik nesnelerin dr~ diinyada onJara ili~kin
katk1yr yapm1~ olan Diderot, eserin idelerimizden ba~1mS1Z olarak varoldu-
genel yonetimini i.istlendikten ba~ka, ~unu kabul etmeyen yakla~rm ya da o~
din, siyaset ve felsefeyle ilgili maddeleri reti antirealizm olarak tanunlarur. Bu ba~
yazm1~hr. Buna kar~1n, genel olarak lamda, maddi nesnelerin varolu~u siiz
bilgi konusunu ele alan D'Alembert geo- konusu oldu~unda, idealizm; ti.imeller
metri, matematik ve pozitif bilimler ko- ya da soyut varlrklar soz konusu oldu-
nusunda katk1 yapm1~hr. ~unda, nominalizm antirealist ogretiler
Diderotnun yalan dostu olan i.inli.i olarak ge~er.
hekim Chevalier de JaucoW't felsefe, siya- Ote yandan, insan varhklartrun do~a
set, edebiyat, sava~, despotizm ve mo- bilimlerinin konusunu olu~turan nes-
nar~i gibi konularda yazm1~br. Rousse- nelerden -;ok farkh oldukJan gerek~e
au mi.izik konusunda y~ olmakJa siyle, psikoloji ve toplumsal bilimlerde,
birlikte, siyaset konusunda toplumsal farkl1 bir yakla~1m1n benimsenmesi ge-
sozle~me kuramrnl onceleyen kimi ma- rekti~ini, ome~in insan davran1~1 ve
kaleler hazularru~hr. tMontesquieunun zihinsel si.ire~lerin fiziksel, kimyasal ya
_yalruzca Jbe~eni' konusunda tek bir da biyolojik si.ire~lerle a~Iklanamayaca
makaleyle katk1 yaph~l ansiklopedinin ~IJ\1 savunan ak1m ya da tavu ise anti-
di~er onemli yazarlan aras1nda Helveti naturalizm olarak bilinir.
us, O,arles Buffon, i.inli.i fizyokrat Turgot Yine, davraru~~d1~n dilbilime uygu-
ve Baron td'Holbach vardtr. lanmasirun sonucu olan, dilin ancak ve
60 antihiimanizm

a:-tcak onun tiretihne veya yaratdma sii- kla bulur ve dolay&s&yla da, ozneyi
recine dahil olan d1~ ko~ullardan han- mahkU:n ederler. Hi.imanizm, poshno-
ketle a9klanabilecek bir davram~ olarak demizme gore, adalet ve ~itlik aradgtru
goren zihincilik kar~ltl ogretiye antimen- iddia etrnesine kar~m, liberal toplum ta-
talizm ad1 verilmektedir. rafmdan adaletsizligi ve e~itsizligi me~
Modern oznenin tahtmdan indirilme- rula~tumak ic;in kullandml~hr. Dahas1,
sine katk1da bulunan bilimler, antibilim hi.imanizm Batnun i.isti.inli.igtini.i, ki.ilti.ir
diye kategorize edilir. Bu baglamda, in- emperyalizmini, onun ba~ka ki.ilti.irler
samn dogu~unu analiz ettikten sonra, i.izerindeki tahakki.imi.ini.i me~rula~tu
ic;inde bulundugumuz posthi.imanist ve mak i.izere kullarulm~ sahtekar ve iki-
postmod.em epistemik mekanda, episte- yi.izli.i bir ideolojidir.
molojik bir ozne olarak ayru oznenin antik felsefe [ing. ancient philosophy; Fr.
oli.imi.ini.i ilan eden Foucault, ozneyi tah- pltilosophie antique)_ Once Yunan kent-
hndan indiren, onu d.il, arzu ve bilin~da devletinin, daha sonra da Roma impara-
~mm bir etkisi olarak yorumlayan, ozne- torlugunun siyasi gi.ici.i ve egemenligi a)-
yi ki~i-oncesi gi.i~lerin bir epifenomeni linda, tarihsel olarak M. 0. 7. yuzy1hn
haline getiren psikanaliz, dilbilim, etnolo- sonundan ba~layap, M. S. 2. yuzy1la dek
ji ve arkeoloji gibi bilimleri antibilim si.iren donemin felsefesine verilen ad.
adm1 vermi~tir. Antik felsefe, mitolojiden ya da ~oktan
antihiimanizm [ing. anti-humJJnism; Fr- nh dinden kopu~ ve dogal olaylann
anti-humanisme]. Genel olarak hi.imaniz- yine dogal nedenlerle a~arunas1 gerek-
lnin her ti.iri.i ya da ~ekline kar~1 el~tirel tigi inancayla ba~laiN~, fakat son do-
bir tav1r takman, thi.imanizrnin ~u ya da nemlerine dogru yeniden dine yakla~ma
bu versiyonunu reddeden yakla~lm- durumuna gelmi~tir. En se~in temsild-
1960'1ardan itibaren ozellikle Fransa'da leri arasmda Sokrates, Platon ve Aristo-
yap1salcdar tarafmdan benimsenen bir toles gibi bi.iyi.ik filozoflann bulundugu
yakla~un olarak antihi.imanizm, insan antik felsefede, bilimle felsefe hep bir
ozgi.irli.igi.ini.in bir yarulsama oldugunu arada olmu~, ba~lang1~ta doga felsefesi
ifade eder. Once yaplsalcllar ve sonra da, 00. plandayken, sonlara dogru pratik fel-
daha belirgin olarak postyap1salalar bi- sefe aguhk kazarun1~t1r.
reyleri sosyal ve linguistik yapdara, eko- antilogia. tSofistlerde ve ozellikle de Pi-
nomik i.iretim tarzma ya da bilin~d1~ma ronrularda, her sav ya da iddiamn, her
tabi kaJar ve her ttirli.i soylemden once karutm kar~lsma aym derecede kuvvetli
gelen insamn ozi.i di.i~i.incesinden bir ve onemli kar~1t bir iddianm, karut::m ge-
bi.iti.in olarak vazge~erler. tirilebildigi di.i~i.incesinden hareketle, ~e
tDescartes'la ba~Iayan ozne merkezli ~itli sav ve iddialann zihinde bir denge-
felsefeye ve t Aydmlarunanm y1lmaz sa- ye ula~mas1 ve her ti.ir iddiarun ortadan
vunurulugunu yapbgl hi.imanizme ~id kalka~1 durumu i~in kullandan terim.
detle kar~1 ~kan tpostmodernizmin an- antilojizm [lng. antilogism; Fr- antilogisme].
tihi.imanizmi ise,. hi.imanizmin yalmzca bcisi dogru iken, i.ic;i.inci.isi.ini.in tutarslZ,
sorgulanmall\1~, d1~sal degil de, i~sel yanh~ ya da ~eli~ik oldugu goliilen, tu-
olarak dogrulanml~ sabit bir referans tarslz onermeler i.i~li.isi.i; onermelerden
~r~evesine dayanarak yan1tlar bubnaya herhangi ikisinin birle~ik dogrulugunun,
t;ah~an tsazmerkezd bir i.istanlab oldu- i.ic;i.inci.islini.in yanh~hg1r11 gerektirdigi
gunu dile getirir. Hiimanizmin insanr oz- i.i~li.i onenne obegi.
neyi merkeze koydugunu, insarun evre- C. Ladd Franklin'in tasun ilkesi, bu
nin he~eye hi.ikmeden, he~eye karar ~er~eve i~inde, ge~erli bir tasamm, on-
veren ve he~yi kontroli.i albnda tutan ci.illeri sonurun c;eli~i~yle birlikte alm-
efend.isi oldugunu ima ettigini one si.iren dgmda bir antilojizm meydana getiren
posbnodemistler, hUmanist felsefeyi bas- bir tas1m oldugunu ifade eder. Buna
Antisthenes 61

gore, sonucu, ger~ek ve ge~erli sonucu- Boyle biri, ya +Kinikler gibi, toplmnun
nun bir ~eli~igi olarak one silriilen akll- dt~mda ve doga durumunda ya da top-
yilriitme tilrilne antilo jizm adt verilir. lumun i~inde, ~ok az sa}"'da birka~ nor-
Ornegin: Aristoteles bir insandtr. Tilm ma uyarak ya~ar. Antinomiyan, anar~is
;,.,_<>anlar olilmlildilr. 0 halde, Aristoteles tin ter.;ine, toplwnun yasalanru ve siyasi
1.:' anlil degildir. yaptsmt ytkmaya kalkt~maz.
antinomi [Os. tesavii nakizeyn; lng. anti- Bu baglamda, yasalarm hangi davram~
twmy; Fr. antinomie; Al. antinomie]. 1 Mo- ya da eylemlerin dogru oldugunu belir-
.~-:-r~ rnanbkta, ar;tk se9k olarak dogru bir leyemeyecegini, neyin dogru oldugunu
ispat ya da karutlama tilrafmdan ortaya belirleyen tek ~eyin ki~inin vicdam ol-
konan manbksal bakundan imkans1z dugunu one silren goril~e; insamn dini
sonu~. 2 tKant'm Kritik der Reinert Ver- inancmm toplumun hukuki ya da ahlAki
nunft [Saf Akhn Ele~t:irisi) adh eserinin kodlarmdan bagt~tk oldugunu dile ge-
Transendental Diyalekfik bohimilnde, ras- tiren anlayt~a antinomiyattiZitt adt verilir.
yonel bir metafizigin dort tezi olarak orta- Antinomiyanizm teolojide, kurtulu~ i~in,
ya konan, her biri ayrt ayn dogru gibi go- ahiAk yasasmm degil de, yalruzca inan-
riinmekle birlikte, her ikisi birden dogru cm gerekli oldugunu savunan ogretiyi,
olamayan iki ilke arasmdaki ~eli~ki. Tann'run inayetine mazhar olan ki~inin
Buna gore, Kant, ~u dort antinominin, kusursuz bir milkemmellik hali i.;inde
hem tezi ve hem de antitezi i~in saglam bulundugunu savunan ogretiye kar~tltk
karut ve argilmanlar getirilebilecegini gelir.
soylemi~tir. I Evrenin zaman ic;inde bir Antiokhos. M. 0. 1. yilzytlda ya~am1~
ba~langta vardtr ve evren mekan bakt- olan Yeni Akademili dil~ilnilr. Felsefi
mmdan smtrhdtr. Evrenin zaman i~inde kariyerine bir agnostik olarak ba~layan,
bir ba~langtct yoktur ve evren mekan fakat hi~bir ~eyin bilinemeyecegini ya
bak1mmdan strurstzdtr. II Her~ey basit da her~eyin ku~kulu oldugunu sayle-
bile~enlerden meydana gelir. Hi~bir ~ey mede i~erilen gil~lugu gordilkten son-
basit bile~enlerden olu~maz. Ill Her~e ra, eklektik bir tavtr sergileyen Antiok-
yin bir nedeni vardtr. Her~eyin bir ne- hos, daha sonra tilmilyle ahlak alanma
deni yoktur. IV Evreni a~tk.layan Zorun- donm il~tilr.
lu bir Varhk vardu. Zorunlu bir Varhk antiqua doctrina. tOrta~ag felsefesi'nde,
yoktur. tilmeller tarb~mast s0z konusu oldugun-
Bu dort ilkeden, tez olarak bilinen bi- da, tPlaton'dan miras ahnan tkavram re-
rincileri, insan aklmm ko~ullu her~ey alizmini, ya da daha dogru bir deyi~le ra-
i~in nihai ve temel bir neden (ornegin, dikal bir kavram realizmini nitelemek
bir ilk neden) bulma talebini, antitez ola- i~in kullamlan ve eski ogreti anla.nuna
rak ge~en ikinciler ise, akhn tek tek her gelen deyim.
durumu ba~ka bir ~ey tarafmdan ko- Antisthenes. M. 0. ~ind yiiZ}'llda tKinik
~ullanmt~ bir hal olarak gorme arzusu- okulu kurmu~ olan. Yunanh dil~ilnilr.
na yamt verirler. Kant antinomilerin, -;e- Hocast tSokrates'in karakter bagtmstz-
li~en iki ilkeden birinin fenomenler, hgmdan etkilenen Antisthenes, karak-
digerinin de numenJer i9n ge~erli oldu- ter bagtmstzhgmt, dilnya nimetlerin-
gunun dil~ilnillmesi suretiyle ~ozillebi den uzak dunna tavn ve kendine yeter
lecegini one surer. olmayt en yilksek ideal olarak degerlen-
antinomiyan [1ng. antinomian]. Yunanca dinni~tir. Onun gozilnde erdem, dilnya
kar~t anlamma gelen anti ve yasa anla- nimetleri ve hazlan kafltsmda bagtmstz
tnma gelen nomos sozcilklerinden tilretil- olmakb.r. Mutluluk amaa i9n, erdemin
mi~ olan, ve toplumun kurallanyla, yasa- kendi ba~ma fazlas1yla yeterli oldugunu
larmdan bagt~tk olmak isleyen ki~iyi ve ba~ka hi~bir ~eye gerek bulunmadt-
gosteren stfat. gtnl savunan Antisthenes'e gore, erdem
62 antitez

arz.unun yaklu~u, isteklerden ba~tmSlZ Buna gore, tKanf1n Kritik deJ Reincn Ver-
hkttr. insan1n mutlu almak i~in erdem- nunft [Saf Akhn Ele~tirisi] adh eserinde
den ba~ka hi~bir ~eye gereksinim duy- ifade edilen dort antinami bir tez ve bir
1nad1~1nt, kendi kendisine yetebibnek de antitezden meydana gelir. Bunlardan
i~in, ba~ka her~eyi har gonneyi o~ren tezlerin a)umsuz alanJanna veya ba~ka
lnesi gerekti~ini soyleyen Antisthenes, bir tezle celi~en ve anunla birlikte bir an-
zenginlik, gtizellik, tin, ~an ve ~erefin bnami meydana getiren alumlatnaya an-
bo~ birer kuruntu oldu~unu one siir- titez adt verilir. tdealist diyalekti~in iinJii
tnti~tiir. Ona gore, bilgelik, insarun ken- dii~iintiru tHegel'de ise antitez, diyalek-
disini bu kuruntulardan kurtarmasm- tik siirecin, tezi ink~r eden, ve tezle anti-
dan ba~ka bir ~ey de~ildir. tezin k1smi doAtularlru bir araya getire-
Yalntzca hazzm iyi aldu~unu yadsl- rek, anlann her ikisini de a~an sentezin
makla kahnaytp, anun ayru zatnanda en artaya <,1~1na katkJ yapan ikinci evresi-
buytik kottiltik oldugunu one siiren An- ne kar~thk gelir. Antitez tdiya1ektik ma-
tisthenes bu konuda 'haz duymaktansa, teryaliztnde de, ayru ~ekilde de~i~me ve
deli olmayt yeglerim' den'li~tir. 0, hazzn geli~me stirecinin, birinci evreye kar~tt
kar~tsma, ~ah~tp didiruneyi ve stktnh alan, ikinci evresini ifade eder. Bununl a
~ekJneyi koymu~tur, zira yalruzca ~ab~ birlikte, antitez Hegel ve Marks1n diya-
ma, insan1 erdemli ktlar, insan anunJa ba lektik felsefelerinde, sadece ~eli~en fikir
g1ms1Z olur. tnsan1 mutlu k.Uan erdemi, ve onermeler ic;in degil, fakat birbirleriy-
hocas1 Sakrates'le birlikte, bilgelikte bul le ~ab~an tarihsel veya toplumsal gii~ler
1nu~ ve erdemle bilgeli~in boltinmez bir- i~in de kullaruhr. Bu tiirden ytb~ma ya
ligini savurunu~ olan Antisthenes, erde- da ~eli~kiler hem tezi ve hem de antitezi
min ogrenilebilir aldu~unu soylerken oztimseyen sentezde a~tltr.
de, bun unla bilimse) ara~tutnadan ~ak, antropoloji (Os. ilnzi be~ lng. anthr"Po-
ahlaki ~ah~1na ve ah~htmay1, egzersiz logtj; Fr. nnlhropologie; AJm. anthropologie).
yap1nay1 anlamt~tlr. insarun hayvanlar diinyastndaki kokeni-
Antisthenesin goztinde, felsefenin i~i,
ni ve yerini, bir birey alarak geli~imin.i,
'1nutlu olmak i~in, da~aya uygun olan
tarihsel sure~ boyunca ge~irdigi fizild
c;abahu'l se~mek'ten ba~ka hi~bir ~ey ve zihinsel de~~imleri kanu alan disip-
degildir. Antisthenes, bilgelikte buldu-
lin; bir toplumsal varhk alarak insaru,
gu erdemin kendi kendine yeten bir
insantn toplumsal ya~amtyla ilgili fe-
deger oldugunu soylemi~tir. 0, insanla-
nomenleri, zaman ve mekin strurlama-
rtn, ya~arrun temel ihtiya~ ve hazlan
st almadan ara~hran, farklt yerlerde ve
kar~tstnda kay1ts1z kalmakla yetinme-
yip, amac1na ancak hazdan ka9-nmakla zamanlarda artaya 9-kan trklan, dilleri
eri~ebileceklerini dii~iirunti~tiir. Kendi
ve ktiltiirleri inceleyen bilim.
gtic;lerinin dt~tndaki hic;bir ~ey kar~t 1nsan bilimleri arasmda, insaru hem
stnda kaygtlarunamayt, hic;bir ~eye aldl- fiziki ve hem de sosya-kfiltiireJ yonleriyle
rt~ etmemeyi ilke ediruni~ alan Antist- ele alan tek biJim alarak antropolajinin
henes i~in, ihtiya.;stzhk, dilnyadan ytiz farkh daUan, 1 bii insan dagas1 kuramt
~evirmek anlamtna gelmi~tir. geli~tirme u~ra~1 i9nde olan felsefi anlro-
antitez [kar~t anJamna gelen anti onekiyle poloji; 2 farkb ve ~ak ~efitli insan grupla-
konum, onerme anlanuna gelen Yunanca rmln iiyeleri arasmdaki fiziki farkhhklara
tlesis'ten tiireyen terim; Os. nakizj laJziyye; dair bilimsel ara~hnnaJardan meydana
ing. antithesis; Fr. antithese; Alm. antithe- gelenfiziki antropoloji; 3 insan gruplanrun
sis]. 1 Genel alarak, bir dii~tince, yarg1 ve taplumla nrun sosyal ldet, Hrf ve ku-
ya da onermenin kar~1h ya da ~eli~igi rumlan yla ilgili bilimsel ara~hnnalar
olan onerme. 2 Retarikte ~arp1c1 bir kar- dan alu~an sosyal antrapoloji; 4 kiiJtO.rle-
~lthk, c;at1~an iki dti~tincenin dengeli re, ozellikle de Bah uygarhguun etkisi
birle~imini i~eren deyim. alttna girmemi~ taplwnlann kiiltiirleri-
anlrapozofi 63

ne dair bilimsel ara~t:trmalardan meyda- lerinden, genellikle, dotadaki olgu ve


na gelen kiilturel anlropoloji olarak Slmf- fenomenleri a~1klamak i~in, di.inyanm
lanabilir. yi.iksek gayelerini yerine getirmeyi ama~
antropolojik maddecilik [ing. anlhropolo- layan bir '!'arabcuun eseri oldugu ~ek
gicnl materialism; Fr. matirialisnr cmlhropo- lindeki bir varsay~ma gerek duymadt-
logique ]. insan varhtuu, insamn ahlak1 ve ln.lZI one si.iren felsefi mekanizm ttirer.
hatta zihinsel yap1suu, insaru ve nitelik- antropomorfizm [Os. tldemperestlik; lng.
lerini maddeye ve maddi niteliklere in- anlropomorphism; Fr. ar!tropomorp/Jisrne;
dirgeyerek tammlayan anlay1~. AI. anlropomorphismus]. insanbio;imdUk. 1
antropolojizm [ing. anlropologism; Fr. anl- Yunanca insan anlamma gelen anthropos
ropologisme; AI. anlropologismus). lnsam, ve bi~im, ~kil anlamma gelen morphe
dotamn en i.isttin i.iri.ini.i olarak goren, sozci.iklerinden ttiretilmi~ olan antropo-
insanm bi.iti.in temel ozelliklerini dotal morfizm, gene! olarak insana ail ozellik-
kokenine dayanduarak a~1klayan ve in- lerin insan d1~mdaki" varhk!ara yiiklett- -
sam yalruzca maddeci ve biyolojik bir mesini ifade eder,
a~1dan ele ahp, dotamn bir par~as1 ola-
2 Antropomorfizm daha ozel olarak da,
rak detedendiren felsefi gori.i~. Tann'run, lannlarm ya da dotal gi.i~Ie
antropomorfik ama~hhk [ing. antropo- .rin insan @e ve insamn miehr<:Ienne
morphic finalism; Fr. finalisme anlropomorp- sahip oldutunu soyleyen anlay~a yada
hique). insarun ama~h faaliyetinden hare- ann run ya a anr ann, 1nsan1n 1
ket ederek, di.inyamn bir amaca gore myet, 1ra e, uygu ve duyumuna ben-
di.izenlenmi~ oldutunu one si.iren, bu di.i-
zer yeti ve ozellikJere 5ahip oldugu inan-
zenin di.i~i.inmeye, istemeye ve irAdesini
cma kaghk gelir. Buna gore, Lmn y_a
g~ekle~tirmeye yetili bir varhgut eseri
"da tannlann, insan ~eklinde oldu nu,
oldugunu, di.inyarun dogai.isti.i bir varl1k
a at msan an a ye ve gii~li.i ol-
tarafmdan belli bir ama~ io;in kwuldutu
dugunu belirten antropomorfizme ilk
ya da yarahldtm one si.iren gori.i~.
kar~ ~lkan ki~i, Eleah filozof Ksenopha-
Bu gori.i~i.in savunuculan, dotada, onun
akdh ve gi.ici.i her~ye yeten bir varl1k nes olmu~tur. ikinci
:----
tarafmdan yaratddt varsay1muu kabul
ehnek d11nnda hi~bir ~ekilde a<;~klana
mayacak olan baz1 yonler bulundutu-
nu, bir tTann ya da Yarallc.nm ama~h tavnna kale~-

etkinlitinin tezahi.irleri olarak anla~ll hk g~jr, -


mak d1~mda, hi~bir ~kilde anla~dama anlropoteizm [tng. anthropotheism; Fr.
yacak olan olgu say1suun ~k fazla oldu- anthropothliisme). Felsefede, insarun tan-
gunu dile getirirler. Bi.iti.in bir di.inyay nla~ttnlmasl tavn.
belli bir ama~ ya da ama~lara yonelmi~ antropozofi [tng. antroposophy; Fr. anthro-
olan bir varhtm eseri olarak goren ant- posophie). Bilgeligin ve evrene ili~kin
ropomorfik finalizm, di.inyarun yarat:tas1 dog<u bir kavray1~1n anahtanrun insa-
ve yoneticisi olan bireysel bir Tann'run nm kendisinde bulundutunu savunan
varoldutu dil~i.incesiyle ~ok yakmdan otreti. insan zihninin tinsel alemle ili~ki
ili~kilidir. kurabilme yeteneti ta~1d1tm savunan
Bundan dolay1, go~, dotaya ili~kin felsefe. Avusturyah bir bilim adam1 ve fi-
ara~tumalann sonu~lanndan ~k.. dinle lozof olan iSteiner tarafmdan kurulan
yakmdan ili~kili olan metafizikseJ eti- antropozofi, saf di.i~i.ince taraftndan kav-
iimler arasmda yer abr. Nitekim, dotaya ranabilen ve bi.iti.in insanlarda gizil du-
ili~kin ara~brmalardan ~otu zaman, ant- rumda bulunan bilgi yetileri ile ortaya ~
ropomorfik finalizme kar~t olan bir eti- kanlabilen tinsel bir a!emin varoldutu
lim ~1kar; ba~ka bir deyi~le, dota bilim- varsayuruna dayarur.
64 a-onennesi

a-onermesi [ing. a-proposition]. K1asik man- kay1tSIZ kalmaylil belirlenen SUkUnet Ve


tlkta, tiimel olumlu kategorik onermeye ruh dinginligi halini; tam bir duygusuz-
verilen ad. 'Tiim ins.anlar oliimliidiir' luga kar~1k gelen, iradesizlik ve cansiZ
onerlnesi, bu tiir bir onermeye ornek ola- hk durwnunu tatumJar.
rak veri lebilir. apeiron. Dkt;ag Yunan felselesinde, evre-
apa~akhk [Os. bediihat, sarahlit; lng. a.iden- nin sonlu ya da sarurb olduguna inanan
ce; Fr. eu;dence; AI. cvit.lenz]. Bir ~eyin en tPlaton, t Aristoteles gibi filozoflar dl~m
ktic;iik bir ku~kuya yer barakmayacak da, evrenin suursiZhguu savunan Anaksi-
~eldldc, ~ok a~ak bir bi~imde goriilmesi. mandros, t Anaksimenes, tl<senophanes,
Hem a~ak ve hem de sec;ik olan1n, dog- tMelissos ve tDemokritos gibi filozoflar-
rulugu kolaybkla ve zihinde en kii~iik da ge~en suwsazlak dii~iincesini ifade
bir ku~kuya yer b1rakmadan bilinebilen eden Yunanca terim.
~eyin ozelligi. Apeiron, aynca evrenin kendisinden
Hem bize kendisini zorla kabul ettiren, meydana geldigi ilk maddeyi, ya da ar-
zorunlu olarak bilincine vardagamlZ ve keyi arayan tMilet Okulunda, suyu arke
hean de kendisini geri kalan her~eyden yapan Thales'i, su gibi nicelik bakinun-
ayardaganuz kavramm, dii~iincenin oner- dan suurb, nitelik bak1mandan belirli bir
menin ozelligi olarak ortaya ~an apa- maddenin dogadald ~oklugu a~aklama
~Lkbk, duyum yoluyla degil de, alai yo- ya yebneyecegini one siirerek ele~tiren
luyla kavranan bir ~eyin ozellligi olmak Anaksimandros'un nicelik balwrundan
durumundadar. Bu t;ert;eve ic;inde, Des suursaz, nitelik bak1mmdan belirsiz an-
cartes'ta dogrulugun ol~iitii yapalan apa- lanuna gelen arkhesini, ilk maddesini,
c;1khga, hpka kesinlik gibi oznel oldugu maddi nedenini ifade eder.
gerekt;esiyle itiraz edilmi~ ve onun dog- Apel, Karl-Otto. 20. yiizydm son ~eyre
ruluk ol~iitii yapdamayacagl 50yleruni~ ginde geli~en tsoylem etiginin en onem-
tir. li temsildlerinden biri olan ~agda~ Al-
apagoge. t Aristoteles manhgmda, biiyiik man dii~iiniirii.
onciilii kesin, fakat kiit;iik onciilii yalnlZ- Felsefesinin temelinde t Kant'm transen-
ca olasah olan bir tasuna; bir sonucun ge- dental ve el~tirel felsefesi bulunan
~erliligini, soz konusu sonucun ~eli~igi Apel'in temel amaa, Kant'm felsefesinin
nin dogru oldugunu kabul ederek ve degi~en 20. yiizyll ko~ullanna uygWl
bundan olanakslZ ya da kabul edilemez olan yeni bir versiyonunu ortaya koymak
son u~lann ~Jkhgma gostererek karutla- olmu~tur. Ona gore, Kant hi~ ku~ku yok
yan, dolayb bir karutlama yontemine ve- ki evrensel ve zaruri ko~ullarm1 belirle-
riJen ad. meye ~ah~ma~b, am a bilimin on un za-
apatheia. Genel olarak, duygusal bir tep- manmdan beri hazla ilerlemesi anlama
kisi ya da duyarhhga olmayan ki~inin yetisinin kategorileriyle duyusal sezgi
karakteri i~in k ullanalan Yunanca terim. formlanna evrensel ve zarurr ko~ullar
tEpikii~arda ve tStoaWarda, haz olarak gonneyi imkanslZ hile getinni~
ve aaya kar~a kayits1zb.k. giindelik ya- tir. Bugiln i.;in yapdmasa gereken farkh,
~amdan koparak, ya~amm ger~ek ama~ hatta ~eli~ik iddialarla ortaya ~Lkt1klan
lan iizerinde dii~iinmenin sonucu olan zaman, insanlann gerc;ek bir mutabaka-
ruh dinginligi, k~~inin kendi kendisiyle ta eri~melerine olanak verecek zorunlu
ve evrenle tam olarak bar1~mas1 halini ve evrensel ko~ullan belirlemektir. Apel
ifade eden apatheia, antik Yunan ku~kuru soz konusu yakla~un degi~ilcligine lran-
lannda, yarg1ya ask1ya alma, hic;bir konu- sendental pragmatik adliU vermi~tir. <;iin-
da hiikiim vermeme tavnrun bir sonuru kii, onun bu yeni yakla~uru, evrensel ve
olarak ortaya Qkan ve hi~ir ~eye deger zorunlu onkabullere dair bir ara~tlnna
vennemeyle, hi~bir ~eyden ~oyle ya d a oldugu i~in transendental, ara~nnnarun
boyle etkilenmemeyle, heJleye kar~a konulan olumlama, karutlama, t;iiriitme,
Apolloncu 65

v. b. g., edimler, konuima edimleri oldu~u Buna gore, 1 Aristoteles'te hem form ve
i~in pragmatiktir. hem de ic;erik bakam1ndan do~ru olan;
Apel'e gore, insanlar bir konuda birta- olan ya da olabilecek olana ili~kin bilgi
kam do~ru sonuc;lara ula~mak amactyla den farkh olarak, olmak zorunda olana
birbirleriyle tarh~ma, ortak bir ara~hr ili~kin bilgiye apodektik bilgi ada verilir.
ma ic;ine girdikleri zaman, saras1yla 1 Bu tiir bir bilgi, istisnas1 olmada~a ic;in,
soylenenin anlamh oldu~u; 2 soylenenin tiimel; aksi soylenemedi~i, soylendi~i
do~ru oldu~u, 3 soyleyenin di.iri.ist ve ic; takdirde, c;eli~kiye di.i~i.ildi.i~i.i ic;in, zo-
tenlikli oldu~u ve 4 soylenenin nonnatif runlu; konusuna uygun oldu~ ic;in
bak1mdan uygun ve do~ru bir c;erc;eve do~ru olan bilgidir.
ic;inde iletildi~i iddiasmda bulunulur. Bu Yine, 2 Aristoteles'in onenne li.irlerini
dort iddiadan ikincisi, Apel'e gore, muta- kiplik bakmundan ayanrken dile getirdi-
bakata mi.imki.in tiim rasyonel varbklan ~i zorunlu onerme ti.iriine; zorunlu ola-
ic;eren ideal ko~ullarda ve uzun erimde rak do~ru olan, ya kendinden ac;1k, do~
ula~alaca~1ru, yani hakikatin uzun vade- rulu~u herkes i-;in apac;ak olan, ya da
de elde edilecek evrensel bir mutabakat ti.i1ndengelimsel bir alalyi.iri.ibneyle ka
oldu~unu bildirir, dordi.inci.isii ise biz in rutlanan onermeye apodeiktik orunne ada
sanlann ba~kalanyla konu~maya ba~la verilmektedir. Bununla birlikte, burada,
dt~muz zaman, bir kahhmcalar cemaa ti
apodeiktik onerme ti.iruni.in zorunlulu-
nin varolu~unu varsaydt~uruza ortaya ~undan anla~almasa gereken ~ey, for
koyar. tnel/manhksal bir zorunluluktan c;ok,
Apel'in soz konusu dort onkabuli.i, on- onennenin ic;eri~ine, yani onennenin
larl reddetmek ki~inin kendi kendisiyle i~aret etti~i nesne ve duruma ait bir zo-
c;eli~mesi anlam1na geldi~i ic;in, vazgea
runluluktur. Bundan dolayadar ki, c;a~
~mez ve zorunlu onkabulJerdir. Soz ko-
da~ ~pistemolojide ve bilim felsefesinde,
nusu zorunlu onkabullerden meydana
onermelerimizin ic;erikleri yoni.inden zo--
gelen boyle bir kuram Apel'e, bir yan-
runlu olamayacaklan belirtilerek, apo
dan yirminci yi.izy&Jda gozlemlenen go-
deiktik onerme ti.iri.ine radikal ele~tiriler
red e~ilimlere kar~a koyma, bir yandan
getirilmi~tir.
da Kant'a ozgi.i tdeontolojik unsurlarl
a~1r basan bir s6ylem eti~i yolunda iz
apodosis. Mantakta, ko~ullu ya da hipo-
si.irme olana~1 vermi~tir . tetik bir onennenin sonuc; klsm1. Ayru
aphairesis. 1 t Aristoteles'te, soyutlama; ti.irden hipotetik onermenin ko~ul kas
bir ozelli~i ya da genel niteli~i a it oldu- mana ise, Yunancada protasis ada verilir.
~u ba~lamdan soyutlayan i~lem veya apolitizm [lng. apolitism; Fr. apolitisnre).
bu i~lemin i.iri.ini.i olan ~ey ic;in kullana- Siyasetten, siyasi sorunlardan uzak dur
lan Yunanca terim. may1, siyasi sorunlara de~ilse bile, bu
2 tYeni-Platonculukta, diinyaya li.imi.iy- sorunlann -;ozi.imleriyle ilgili tarta,ma-
le a~k1n ve varolan her~eyden ayn ve lara, ve bu arada yonetimi ele gec;innek,
farkh oldu~u ic;in, hic;bir insaru yi.iklemin yonetimde temsil edilmek ve kendi c;6
kendisine uygulanamada~t Tann'ya, Bir zi.imi.ini.i dayatmak ic;in yi.iri.inilen siyasr
olana ili~kin genel bir kavrama, bir kav .. mi.icadelelere yabancl kalmay1 ilke edin
ray1~a eri~menin yontemi olarak olum- mi~ ki~inin tavnna verilen ad.
suzlama. Apolloncu [tng. apollonian; Fr. apollonien ].
apodeiktik [Os. zaruri; lng. apodictic; Fr. tNietzsche'nin Die Geburt der Tragodie aus
apodictique; Alm. apodiktisch). Ac;1kc;a ka dem Geist.e der Musik [Tragedyarun do~
ru tlanabilir ya da tarutlanabilir olan, zo.. ~u] adh eserinde, insan ya~amandaki
runlu olarak do~ru olan, mutlak olarak en temel iki e~ilim aras1nda kurdu~u
kesin olan onerme i-;in kullarulan Yu- kar~ath~an, klisik aheng, ozdenetim ve
nanca safat. dengeyi temsil eden unsuru.
66 apoleietik

Apollon, cnun yo rum una gore, ger.;ck- kar~1s1nda savunrna ~abas1 veren dir,
te gune~ tannstdu. Ba~ka bir deyi~Je, adamt-du~unurlere apolejistler ad1 veril-
Nietzsche Apollonun bir kez derine in- Inektedir. Belli ba~hlan arastnda Aziz
di~imizde, hayat1 ya~arunaya de~er Justin, tTatianus, t Athenagoras, irenaeus
kdan gl.1zellik yantlsamastru bize sunan ve tTertullianus'u verebilece~imiz Apcr
l~tk tanns1 oldu~unu one surer. Bu ba~ Jojistler, dun yarun akJ.I ve duzen izleri
latnda, Apollon'un simgeledi~i du~ dc- sergiledi~ini, ve dolayts1yla, ya~am ve
neyimine, bize bir giizellik yanllsamas1 varh~1n kayna~1 olan, ezeli-ebedi, de~i~
sunan, aa veren bir dunyada kapana kl- mez, iyi ve adil bir ilk Nedene i~aret etti-
sthnt~, stkt~lp kahn1~ bireye guven ve ~ini savunmu~lard1r. Bilgelik, guc;, yiice-
huzur veren deneyime Apolloncu dene- lik ve iyili~iyle bu ilk Nedenin insan
yim adt veril.ir. bilgisinin otesinde oldu~unu savunan
Ote yandan, Nietzsche diizen, oranh, Apolojistler, O'nun yine de rasyonel bir
uyum, olt;u, rasyonellik ve entellektuel varhk oldu~unu ve bunu dunyadaki dii-
a-;1klatnaya yonelik e~ilim ve i.;tepiye zen ve ama.;hh~1n a-;1~a .;1ka rd1~1n1 one
Apollonculuk aduu verir. Buna gore, Der siinnii~lerdir. Apolojistlere gore, ezeli ve
Wille zur Macht [Gii.; isterru]'ta Apolloncu- ebedi olan yaratda~ Tannnln sonsuz ve
luk sozcu~ii bir imgele1n ve dii~ diinyasi- sevgisi iyili~inin eseri olup, ozgur irade
Jun, bizi de~i~me ve olu~ dunyas1ndan sahibi insan, ilk giinaha ra~men, Hristi-
uzakla~bran gi.izel goruntimler diinyasi- yanh~In ongordii~ii bir ya~am tarzlnl
run co~ku i.;inde seyredilmesini belirtir' siirmek suretiyle, Tann'ya ula~abilir.
diyen Nietzsche i~, Apollonculuk fonn apophansis. Yunan dii~iincesinin, ozellik-
ya da bir;imdeki ahenge yUksek bir deger Je de manb~m kurucusu ve sistemleitiri-
bit;en uslubu tarumlar. Ba~ka bir deyi~le, cisi t Aristoteles'in kategorik onerme; an-
Apollonculuk, tDiyonsos'un ter.rine, olu~ lamh olup, do~ruluk de~eri ta~ayan
ve de~i~menin, anla~dmazh~1 nedeniyle, onenne; ozne, yuklem ve bir ba~Ja.;tan
ger.;eklik ve co~kusuna kar~1 c;Jkarken, olu~an, ya ba~unslZ bir onenne fonnun-
hem varolu~sal-entellektiiel ve hem de es- da ya da bir tasurun sonucu olarak ortaya
tetik bir tutwnu sergileyen Tann Apol- ~n, bir ~eyi bir ~y hakkmda olumla-
lon'dan kaynaklanan tarz ya da iisluptur. yan ya da olumsuzlayan onenne i.;in kui-
apolojetik [ing. apologetic; Fr. apologetique; Jandt~l terim. Apaphansis'in, olumlu ola-
AI. verteidigend]. 1 Gene) olarak, dii~man runa lmtapiiQSis, olumsuz olanana ise
ca, ytk1c1 ve kall ele~tiriye kafll savun- apoplulsis ad1 verilmi~tir.
Jna. Bir o~retiyi, ona yoneltilen ele~tiriler aporetik [ing. aporetic; Fr. apor~tique]. Dii-
kar~1 uygulanan savunma yontemlerinin ~unce ya da tarta~man1n, ortaya .;akan
ti.hnu. bir problem ya da gii.;liikten dolay1, so-
2 tTeolojide, inanc1n tannsal kokenini nu.;suz kalma d urumu.
akd yoluyla hakh klima .;abasa. Dine ve Bu .;ert;eve i~de, tPJaton'un, Sokra tik
dinin t;e~itli dogmalanna yoneltilen iti- yontemin uygulancb~l, .;e~itli tarum de-
razlan, rasyonel kan1tlarla savunma nemelerinin ardmdan, belli bir geli~me
tavn. Hristiyanhkta, bir dogmay1, akla kaydedilse bile, somut bir sonuca ula~
hitap eden kan1tlar yoluyla savunan ve mayan, problemin t;oztimsiiz ve sonu.;-
hakh gosteren teoloji dab. Katolik ve suz kald1~1, tarumlanmak istenen erde-
Ortodoks teoloji sistemleri i.;inde yer min gere~i gibi tarumlanamad1~1 gen.;lik
alan Apolojetik'i, Protestanhk reddeder donemi diyaloglarma aporelik diyaloglar
ve ayn1 Protestanhk, inanan akd kar~l ad1 verilir.
Slndaki onceli~ini savunur. Aporetik sifatl aynca, Pironculann,
Bu .;er.;eve it;inde, Hristiyanl1~1n ilk iki yani antik Yunan ku~kuculartn1n, her
yuzydmda ortaya ~an ve yeni dini anla- gorii~ ya da o~retiyi destekleyen, do~
~thr hale getirme ve on u pagan felsefe rulayan ve yanh~layan e~de~erde ka-
a priori ve a posteriori 67

mtlar buhnalanmn sonucu olarak, i~ine Buna gore, bir ~eyi a priori olarak bil-
dii~tiikleri karars1zhk ve ne yapacaj\m1 mek, onu d1~ diinyada tecriibe etmeden
bilmeme durumunu ilade etmek i~in de bilmektir. A priori bilginin doj\ruluj\u
kullamhr. duyu deneyinden tiiretilmez, duyu de-
aporia. Antik Yunan felsefesinde, nesne- neyinden baj\uns1z olarak, yalmzca alai
nin kendisinde ya da kavrammdaki bir yoluyla bilinir ve duyu deneyiyle ~iirii
~eli~kiden ileri gelen, ~oziihnesi gii~ bir tiilemez. A pl"iori bilgi, inkar edildij\i
probleme, bir dii~iince faaliyetinde soz zaman, bir ~eli~kiye yo! a~t!j\1 i~in,
konusu olan a~!lamaz ~eli~meye veri- kesin olan bir bilgi olarak goriiliir.
len ad. A priol"i bilgi, doj\ruluj\u duyudeneyine
a posteriori bilgi [lng. a posteriori know- dayanan ve ~eli~kiye dii~iilmeden inkiir
ledge; Fr. connaisance a posteriori). Duyu edilebilen olas1h ya da olumsal bilgi olan
deneyinden tiiretilen, duyu deneyi ara- a posteriori bilgiye kar~1thr.A priori bilgi
Clhj\!yla kazamlan bilgiye verilen ad. hi~bir ~ekilde ge~ersiz k1hnamaz olan
Buna gore, bir kimsenin bir ~eyi a pos- bir bilgi olduj\undan, o tiim ko~ullar al-
teriori olarak bilmesi, o ki~inin bildij\i hnda, her yerde ve her zaman ge~erli
~yi diinyamn bir par~as1 olarak, ger~k olan, yani olanakl! tUm diinyalarda doj\-
likte varolan bir ~ey olarak duyulanyla ru olan bir bilgidir.
tecriibe etmek suretiyle bilmesi demek- Ote yandan, a priori doj\rulara aklm
tir. A posteriori bilginin doj\ruluj\una ya doj\rulan ad1 verilir. A priori doj\rular,
da yanh~hj\ma ilke olarak duyu deneyi formel manhk ve matematikte soz konu-
yoluyla karar verilebilir. Fakat duyu de- su olan tiirden doj\rular olup, ideler,
neyi ki~iden ki~iye dej\i~tij\i, yani gore- kavramlar ve anlamlar arasmdaki ta-
li tutars12, degi~ken olduj\u ve bundan rumsal ili~kileri ifade eder. Onlar, biri
dolay1 da tiimiiyle giivenilir olmad!j\1 dij\erinin yerine ge~ebilen, tammsal ola-
i~in,a posteriori bilgi zorunlu ya da kesin rak ozde~ ya da e~anlamh ya da e~de
bir bilgi olarak goriilmez; a posteriori j\er tiimcelere dayanan doj\rulardu.A
bilgi, daha ~ok, ~eli~kiye dii~iilmeden priori bir tiimcenin doj\ruluj\u, tiimce-
reddedilebilen olas1h ya da olumsal bil- nin kendisinin incelerunesi suretiyle,
gidir. Yani, o yalmzca akla dayand!l\1 ve onda i~kin olan anlamlann a~1j\a <;~kar
ki~inin kendi kendisiyle ~eli~kiye dii~ t!lmasl yoluyla saptanabilir.
meden reddedemedigi kesin ve zorunlu A priori bilgi, biraz daha geni~ bir ~er
bir bilgi tiirii olarak goriilen a priori bilgi- ~eve i~inde, zorunlu, tiimel, deneyi a~n,
. ye kar~lthr. olanakh tUm deneylere uygulanabilir ol-
A posteriori bilgi, olanakl! tUm diinya- makla birlikte, deneyden tiiretilmerni~
larda doj\ru olmay1p, yalruzca varhj\m olan bilgi; deneyden tiiretilemeyen, fakat
belirli ve ozel ko~ullan alhnda, yani be- (Kant'ta, anlama yetisinin kategorileri or-
lirli zamanlarda ve yerlerde, like! deney nej\inde olduj\u gibi) ger~eklij\e yiikle-
tiirleri i<;in doj\ru olan bir bilgidir.A pos- nen, ger~kligi diizenleyen v" boylelikle
teriori doj\rulara, bundan dolay1 olgusal ger~ekligin anla~!lmasl!ll saj\layan do-
doj\rular ya da duyu deneyinin doj\rula- j\u~tan bilgiye kar~!llk gelir.
n ad1 verilir. Onlann doj\ruluklan, du- a priori ve a posteriori. 1 Onerme, kavram,.
yulaniTl!za ve ~evremizdeki diinyaya ak!lyiiriitrne ve bilgi tiirleri arasmda ya-
ili~kin deneylerimizin giivenilirligine p!lan ve temelde, onermelerin doj\ruluk-
baj\l!drr. lanna il~kin bilgiyi nas!l elde edebildigi-
a priori bilgi [Os. milrifeti kabliye; lng. a rniz konusuyla ilgili olan temel aymm.
priori knowledge; Fr. connaissance a priori). Buna gore, a priori bir onerme, doj\ru ya
Duyu deneyine hi~ ba~vurmadan, yal- da yanh~ olduj\u deneye ba~vurmadan,
n!Zca ak1ldan ve akhn etkinlij\inden tii- deneyimden once ya da tecriibeden ba-
retilen bilgi, deneysel olmayan bilgi. j\lmsz olarak bilinen onermedir. Ba~ka
68 apriorizm

bir deyi~le, biit"Jn tin pan;alannn e~it ol- na kar~1, tPlaton ve tLeibniz gibi aklla-
dugu onennesi (J priori bir onermedir, lar ise, insan zihninde, ttoz, e~itlik,
~iinkii, biz onun dogru oldugunu deney- neden, aynd1k ve farkhhk benzeri, dene-
den bag1ms1z olarak biliriz. E~deyi~le, yilnden tiiretihnemi~ oian ve ~ok bi.iyiik
bu onermede ge~en terimlerin ne anlama Onem ta~1yan baz1 kaV!'amlar bulundu-
geldigiru bildigimiz zaman, onun tiimel gunu soylerler. Yine, +Kant, deneyi.tnin
olarak ve zon1nJulukla dogru old ugunu ve sentetik a priori bilginin, ancak ve
ve hi~bir deneyin onu ~iiriitemeyece~i ancak insan zihninde bulunan birtak1m
biliriz. A post~iori onerme ise, dogruluk temel n priori kavra1n ve kategorilerle
ya da yanh~hgu1a, deneyime ba~vurula olanakl1 olabilecegini savuaulltt~tur .
rak, onennede iddia edilen ~eylerin ger- apriorizm. Genel olarak, zihnin birtakun
~eklikte nas: old uguna bakllarak karar di.i~iincelere sahip oldugunu, ve bu du-
1

verilen bncnned ir. rumun bir sonucu olarak da, duyudene-


2 Ak.Jlyiiri.ihneler i~in, deneyime bagnn- yinden bag1ms1z olan ger~ek bir bilginin
11 olup olmaanalanna veya onciillerden olanakh oldugunu savunan anlay1~.
mi sonuca yoksa sonu~tan 1n1 onci.illere ilk~agda tPlaton ve tPannenides, mo-
gittilderine bakllarak olu~turulan ay1run. dem felsefede ise tDescartes, tSpinoza ve
Buna gore, onciillerden sonuca giden akd- +Leibniz gibi dii~iiniirler taraflndan sa-
ytiriibne ya da karutlama a priori, buna vunulan ve ger-;ekligin bilgisini insana
kar~1n sonu-;tan onciillere giden bir akll- yalnazca akbn sagladlgiJ\1, insan zihnin-
yiiriitme a posl~iori bir akllyiiriitme- de dogu~tan dii~iinceler bulundugunu,
dir.Ya ds a priori bir akdyiiriitme, sonu- yalruzca goriinii~leri veren deneyin bilgi-
cun, matematiksel veya geometrik bir ye hit;bir katkJSI olmad1guu savunan
ispatta oldugu gibi, onciillerden tiim- gorii~ olan apriorizme gore, bilgiyi belir-
dengelimsel olarak t;Ikh~l bir alolyiiriit- leyen en onemli ~y, zorunluluk ve til-
medir. Ba~ka bir deyi~le, a priori bir alol- melliktir. Soz konusu tiimellik ve zorun-
yi.irii hnede, on culler dogru ve sonucun lulugu ise, deney degil de, yalnazca alol
bu onciillerden t;lkmaslnl saglayan ~ saglar. Ozellikle, llke;ag apriorizmi soz
karun kahb1 ge-;erliyse, sonucu dogrula- konusu oldugunda, apriorizmi ortaya -r-
lnak it;in deneyime hit;bir ~eldlde ihtiya-; karan en onemli oge, degi~enin bilineme-
d uyulmaz ve hi.;bir deney onu ~riite yecegi, bilginin nesnelerini olu~turan
mez. Buna kar~1n, a posteriori bir akllyii- temel ger-;eklik ya da ger-;eklikJerle yal-
riitm.e, sonucun onriiller tarahndan ne ruzca akhn taru~brd1g1 inanc1 olmu~tur.
kadar -;ok desteldeni~e desteklensin, hir;- Aquinah Thomas. 1225-1274 yllarl ara-
bir ~kilde zorunJu kllnunadag1 bir ak.t.l- Slnda ya~am1~ olan, iinlii Hu1stiyan fi-
yiiriitmedir. lczof. Bir-;ok bak1mdan ozgiin bir dii-
3 En az1ndan akllc1 dii~iiniirlere gore, ~iiniir olan Aquinah'n1n felsefesi onem-
deneyhnden baguns1z olarak olu~turu li ol-;iide Aristoteles'in metafizigine da-
lan ya da dogu~tan getirilen ide ya da yanlr. Temel eserleri SumnJa contra Gen-
kavramlara a priori, buna kar~1n soyut- tiles ve Sunnna Theologiae'dir.
lama yoluyla olu~turulan kavramlara a Orta-;ag Hristiyan felsefesinin doruk
posteriori kavramlar ad1 verilir. A priori noktasuu gosteren Aquinash Thomas,
kavramlann ya da idelerin olup olma- oncelikle metafizikle teoloji, akllla inan-;
d1g1 konusu, alolcilarla empiristler ara- ya da vahiy arasmda bir ay1nm yapml~
Slnda one1nli tartl~ma(ara yo( at;ml~tlr. hr. Buna gore, yalruzca dogal akbn ~
+Locke ve tHume gibi empiristler, insan gina dayanan, inanc1n dogaustii 1~1~1
zihninde daha once duyulardan gec;me olmadan, salt insan akl1 yoluyla bilinen
mi~ olan hit;bir ~ey bulunmad1~n1, ve ilkeleri kullanan metafizikte, filozof du-
dolaysyla tum ide ve kavramlaruruz1n yusal varhkJardan, deneyin diinyasln-
deneyden tiiretildiklerini savunurlar. Bu- dan hareket edip, akll yoluyla Tann'ya
Aquinah Thomas 69

yi.ikselir. Buna kar~m, akh kullarunakla nurken, Aquinah, bir formun akti.ielle~
birlikte, ilkelerini inan .. ya da otorite te- mesinden ~ok, varhga gelme ediminin
meli U:zerinde kabul eden teolojide, Tho- onemli oldugunu one si.inni.i~ti.ir. 0,
mas'a gore, kendisini vahiy yoluyla gos- bir ~eyin varolu~uyla ozi.ini.i birbirin-
teren Tann'dan yola ..1k1hr ve yarahk- den aymr.
larUla ge..ilir. Ak1l yoluyla hi.. bir ~ekilde Bilgi gorii~leri: Aquinah, bilgi konusLm-
bilinemeyen baz1 hakikatlerin teoloji ala- da da t Aristoteles'ten etkilenmi~tir. Ona
mna ozgi.i kald1gm1, inancm akll tarahn- gore, iki ti.ir bilgi vardu: Duyusal bilgi ve
dan kabul edilmesi miimki.in olmayan kavramsal ya da entellekti.iel bilgi. Bun-
kimi gizleri bulundugunu one si.iren lardan birincisi, bireysel, maddi nesnelere
Aquinash, bir yandan da metafizigin ili~kin bilgidir ve nesnelerle be~ duyu
ozellikle Tann konusunu ele alan klsml- yoluyla kurulan dogrudan temasm so-
mn teoloji tarafmdan varsayJid1gml, ve nucudur. Maddi nesnelerle ilgili yargJ-
teolojiden bag1mS1Z bir metafizigin de lar ise, duyulann degil de, zihnin faali-
zorunlulukla yeten;iz ve eksik kalacagl- yetinin uriini.idi.ir. Bu ti.irden yarg1larla
m soylemi~tir. kavramsal bilgiye yi.ikseliriz. Omegin,
Metafizigi: Thomas, metafiziginin ya da bir ~eyin kirnUZl oldugunu gordi.igi.im
di.i~i.incesinin gene! ..er..evesini, Aristote- zaman, onun k1rrmz1 oldugunu anlarl.l'n.
les'ten ald1tJ form ve madde, toz/ ilinek Yani, duyu algdan ve onlardan yap1lan
ve potansiyel/akti.iel varhk aymmlaruu soyutlamalar yoluyla olu~turulan di.i-
kullanarak kurmu~tur. Potansiyel varhk- ~i.inceler, zihni bir kavray1~ faaliyeti
la akti.iel varhk arasmdaki aymm, ona i.. ine sokar. Algdardan soyutlama yoluy-
gore, bir ~eyin aktiiel olarak oldugu ~y la olu~turulan di.i~i.incelerin dogru olup
ile onun olmasmm olanakh oldugu ~ey olmad1klanna karar vermek zihnin i~i
arasmdaki ay1rundan olu~ur. Buna gore, dir. Ama bilginin temelinde, duyu dene-
bir par..a komi.ir belli bir zamanda akti.iel yinin bulWldugu unutulmamahdu.
olarak siyahttr, soguk ve kahdl.l', buna BununJa birlikte, Aquinah'ya gore,
kar~m yak1hp ki.il olabildigi i..in, potan- Tann'y1 bu ~ekilde, soz konusu bilgi
siyel olarak gri, siyah ve s1cakbr. Yine, modeline gore bilemeyiz. Tann hakkm-
bir par..a komi.iri.i, yalmzca s1cak olunca- daki bilgimizi, yalruzca olumsuz bir
ya kadar lSJtmak, onda ilineksel bir de- yoldan, Tann'run ne olmadagm1 bilmek
gi~me meydana getirmektir, oysa onu suretiyle kazamnz. Ba~ka bir deyi~le,
kor oluncaya kadar yakmak, komi.irde sonlu varhklar i.. in ge.. erli olan bili~
tozsel bir degi~meye yo! a .. makhr. tarz1 Tann'ya ili~kin bilgi soz konusu
tlineksel degi~mede toz aym kahr, toz- oldugunda, ge.. erli olamaz. Yaratdm1~
sel degi~mede ise, o ba~ka bir ttoz bir toz soz konusu oldugunda, once ona
haline gelir. Tozsel degi~meye uygun bir cins izafe ederiz ve boylelikle, onun
bir yap1da olan bir ~ey i..in madde teri- ne oldugunu biliriz; bundan soma da,
mini kullanan Thomas, Aristoteles .. i hi- cinse, onu ba~ka ~eylerden ay1racak bir
lomorfik varhk anlay1~1yla, yeryi.izi.inde ti.in;el aymm1 ekleriz. Ama Tam1 soz ko-
bulunan her~eyin madde ve formdan nusu oldugunda, 0 ti.im cinsleri a~hg1
meydana geldigini one si.irmi.i~ti.ir. Me- i.. in, O'na bir cins izafe edemeyiz. Bu ise,
lekler, ona gore, cisimsel olmayan varhk- Tann'y1 normal yoldan ve olumlu terim-
lardar ve her melek kendi fonnuna sahip lerle bilemeyecegimiz anlamma gelir.
olup, diger meleklerden formuyla ayn- Teolojisi: Tann, ona gore, yaJruzca olum-
111'. Oysa, hem madde ve hem de form- suz ve analojik terimlerle tanunlanabilir.
dan meydana gelen insan varhklan bir- Tann dsimsel degildir, mekanda bir yer
birlerinden maddeleriyle, yani vi.icut- i~gal etmez. Tann hareketsizdir ve do-
lanyla aynhrlar. Aristoteles, bir ~eyi o layJsayla degi~mezdir. Bu, Tann'mn
~ey yapan ~eyin form oldugunu savu- zaman i.. inde olmad1g1 anlamma gelir.
70 Aquinah Thomas

Tann'da potansiyel olan hi~bir ~ey bu- hk, Aquinah'run insanm ger~ek dogas-
lunmaz. O'nda maddenin kirinden eser nm Cite dunyayla olan ili~kisi tarafmdan
yoktur. Tann maddi olmayan, s1rf belirlendigi tezinden olu~ur.
ruhani bir varhkbr. 0 turnuyle basil bir Tann'run bir yarabg1 olarak insarun
varhkbr. nihai ve en yiiksek hedefi Tann'd1r,
Diger varhklarda varolu~ bir ~y, oz ise Tann'ya ula~makhr. Dolaysyla, ger~k
ba~ka bir ~eydir. Oysa Tann'run ozu, mutluluga ancak Cite dunyada ula~illr.
O'nun varolu~udur. tTann, bu dunyay1 Ba~ka bir deyi~le, Aristoteles gibi, mut~u,
hi~ten yarabru~br. Aquinah'ya gore, teleolojik ve entellektualist bir ahlak an-
Tanr1 rum varhklarm kaynag1 ise, varh- lay~ geli~tiren Aquinah, nihai hedef
gm, varolan ~eylerin ba~ka bir kaynag1 olan kusursuz mutluluga bu dunyada
olamaz. Tann bu balomdan bir sa- ve bu dunyadaki ~eylere baglamlarak
natkarla, ornegin bir heykeltra~la kar~ ula~damayacag.m soylemi~tir. Mutlu-
la~tlfllamaz. Bir heykeltra~ varolan luk en yii1<sek ve SIJ\IISIZ iyi olan Tann'da
malzemeye ~ekil verir. Oysa, yaratili~ olmak durumundadu. Tann'ya ili~kin
tan once, yalmzca Tann vard1; bu ne- bir goruye ula~ldgmda ancak, eksiksiz
denle varhga gelen he~ey varolu~unu bir mutluluga sahip olunabilir. Bu hede-
Tann'ya bor~ludur. Bu diinya, yarahl- fe ise, yalmzca alolh varllk.lar bilgi ve
m~ ~ey turlerinin miimkun en iyi du- a~ yoluyla ula~abilir. Buna gore, insan
zenlemesini i~erdigi i~in, en iyi dunya- bu dunyada yalruzca Tann'nm varoldu-
dr. gunu bilir ve analoji yoluyla da, O'na ili~
Ba~ka bir deyi~le, Aquinah, yarad1h~ kin olarak yetersiz bir kavray~a yukse-
konusunda tPlaton'un yarahc1 Tann's- lebilir. Ancak Cite dunyada, Tann'y
run, Demiurgos'unun ger~ek bir yarahc1 kendinde oldugu ~ekliyle bilebilir. Sonlu
olmadgm, yalruzca ezelf maddeye, yet- insam, Aquinah'ya gore, bundan ba~ka
kin tidealan model olarak kullanarak, hi~bir ~ey mutlu edemez.
form kazand!rdl~N sayler. Ayru ~kil Siyaset: Aquinah Thomas, siyaset felse-
de, Aristoteles'in 1lk Hareket Ettiridsi de fesi alanmda da Aristoteles gibi du~u
ger~ek bir yarabc1 degildir, ~iinku o, nur. $u farkla ki, Aristoteles'in kent dev-
ereksel bir neden olarak zaten varolrnak- letinin olu~turdugu gene! ~er~ve i~inde
ta ola:m harekete ge9rir. Buna ka~, du~undugu ve insamn salt bu dunyada-
Aquinah'nm Tann's ger~k bir yaraba- ki arnac1ru dikkate aldg yerde, feodal
dir, hem fail ve hem de ereksel nedendir. donemin du~unuru olan Thomas, insa-
Tann dunyadan bagims12 olarak varolur run dogal arnaana ek olarak, onun
ve diinyay1, kendi iyiligine kar~dlk gelen Tann'ya olan yonelimini de dikkate al-
yetkinligini payla~mak uzere, ozgurce rru~br. Bu baglamda, insam toplumsal
yarabr. bir hayvan, devleli de dogal bir kurum
Aquinah, ruhun oliirnsuzlugu konu- olarak goren filozof, insanm tinsel ya~a
sunda, bpk Aristoteles gibi, ruhun be- rmyla ilgili konular soz konusu oldu-
denin fonnu oldugunu sayler, fakat du- gunda, devlelin Kiliseye tabi olrnas1 ge-
yumsal ruhla entellektuel ruh arasmda rektigini soylemi~tir.
bir ayuun yapmaz. Ona gore, tum insan a.ra~sal akdcihk [lng. instrumental ratiDI'IIl-
etkinliklerinin nedeni olan tek bir akdh lism; Fr. rationalisme instrumental) Ama~
ruh vardrr. Bu ~er~eve i~inde, insamn larm belirlerunesiyle, arna~lann rasyona-
ruhu tiirn cisirnleri bilebildigi ve kendi litesi ya da ge~liligiyle degil de, salt
uzerine du~unebildigi i~in, insandaki belirli ya da daha onceden belirlenmi~
maddi olmayan par~a olarak olumsuz- ama~lara en iyi ve ernin bir bi9rnde nasd
dur. Aquinah'nm ahlak anlay~ da ula~dacagyla ilgili olan, veribni~ ama~
Aristoteles'in ahlak goru~une benzer. lara ula~marun en etkili yollanrun se9-
ikisi arasmdaki tek ve en onemli farkh- mi iizerinde duran takllc!hk tiiru.
arafi teorisi 71

Daha <;ok tFrankiurt Okulu di.i~(ini.irle da totaliterligin dogu~unu emperyaliz-


rinin t Aydmlanmaya ve tmodernlige min yi.ikseli~ine ve antisemitizme, totali-
ili~kin el~tiri ve degerlendirmelerinin terligin gi.i<; kazanmas1m da, geleneksel
olu~turdugu baglamda ortaya <;1kan bir ulus devletinin <;ozi.ilmesine baglayan
terim olarak ara,.sal akdc1hk, akh, insani gori.i~i.ine bor<;ludur.
faaliyetin nihai ve en yi.iksek ama<;lanna Ba~ta kamusal alanla ozel alan arasm-
deger bi<;ilmesi si.irecinde kullanan ak1l- daki s1mrlann yokolup gitmesi, ekono-
c1hgm tam kar~1smda yer ahr. mik ilgi ve <;1karlann hayatm tiim boyut-
ara<; teorisi [ing. instrumental theory; Fr. lanm tehdit etmeye ba~lamas1 problemi
tlu!orie instrumentale]. tZihin ya da ruha olmak i.izere, modern toplumun <;e~itli
beden kar~1smda mutlak bir oncelik hastahklarma ciddi bir t~his ve gi.i<;li.i
veren zihin gori.i~i.i. Zihnin bedenden bir analiz getiren Arendt, aym zamanda
bag1ms1z olarak varolan bir toz oldugu- tarihsel tdeterminizmin her ti.iri.ini.i red-
nu, bedenin varhga geli~inden once ya deden bir eylem tfenomenolojisi i.izerin-
da bedenin oli.imi.inden sonra varolan de yogunla~m1~t1r. Ona gore, insanlar
zihnin, bedeni bir ara<; olarak kulland1- her ne kadar ayru ttirden olsalar da, bir-
gm1 dile getiren anlay1~. birlerinden <;ok farkhdrrlar. Bu farklrl1k
arbilrum liberum. D1~andan belirlenme- ve ba~kala~ma, ka<;1mlmaz olarak ko-
mi~ olan, tam tersine kendi kendisini n~ma ve eylemi onsuz olunamaz bir
belirleyen ozgi.ir irlidenin serbest<;e ve- kategori hliline getirir. Konu~ma ve ey-
rihni~ karan, ozgi.irce yap1lm1~ tercihi lemin insamn biricikliginin ortaya <;1kt1-
i<;in kullamlan Latince terim. g1 yap1p etrneler oldugunu one si.iren
ardbile~en [ing. consequent; Fr. consequent; Arendl'e gore, konu~madan ve eylemde
AI. kon.sequent]. Ko~ul onermesinin ikin- bulunmadan ya~anan bir hayat, sozci.i-
ci bile~enine, hipotetik onermenin ko~ul gi.in tam anlam1yla hayat degil, fakat
k1sm1, yani 'ise' ekleminden sonra gelen daha ziyade bir insanm bi.iti.in hayaa bo-
par<;as1. yunca ya~ad1g1 bir oli.imdi.ir. Onun go-
ard~evirme [lng. obversion; Fr. ofromion; AI. zi.inde, insan ancak eylemde bulunarak
obversion]. Kllisik mantlkta, belli bir oner- ve konu~arak kendisini ifade edip a<;lk-
meden, oznesi ilk onermenin oznesiyle layabilir, ancak bu sayede oz varl1grrun
ayru, yi.iklemi ise ilk onerrnenin yi.iklemi- ki~isel biricikligini di.inya sahnesine <;1-
nin <;eli~igi olup, nitelik bakurundan da, karabilir.
ilk onerrne olurnsuzsa olumlu, olumluy- Arendt eylem kategorisiyle baglant1h
sa olumsuz olan ba~ka bir onerme elde olarak, oli.im di.i~i.incesini on plana <;1-
etrnekten olu~an dogrudan bir ~nm kartan bir<;ok filozofun lersine, dogum
ti.iri.i. Bir onerme i.izerinde ger<;ekle~tiri kavram1ru temele ahr. <;:i.inki.i ona gore,
len ard<;evirrne i~lemi, dort tip onermede dogmakla eylemde bulunmak ve yeni
de ~deger bir sonu<; verir. bir ~eye ba~lamak aym ~eydir. Arendt
Arendt, Hannah. 1906-1975 y1llan arasm- her insamn dogmu~ olmak temeli i.ize-
da yapnu~, Alman asdh kadm felsefeci rinde bir ba~lang1<;, yeryi.izi.ine yeni
ve siyaset bilimci. Temel eserleri: The Ori- gelen oldugunu sayler. Bu baglamda,
gins of Totalitarianism [Totaliterligin Ko- dogum umut ilkesinin antropolik, biyo-
kenleriL The Human Condition [fnsanllk lojik ifadesi veya ger<;ekligidir.
DurumuL On Revolution [Devrim Ozeri- ugiiman [Lat. argumentum; ing. argument;
ne] ve On Violence (~iddete Dair). Fr. argument; AI. argument]. Bir tezi, bir
<;:ok <;~itli konulan kapsayan yapltla- gori.i~i.i desteklemek, dogrulamak veya
nnda, herkesin kahhnuna a~k ozgi.ir gi.i<;lendirmek i.izere getirilen, bir ya da
bir tkamusal alan kavranurun agu bas- daha fazla say1da onctil ya da kabulden
hg1 bir siyaset teorisi geli~liren Arendt belli bir sonucun <;1karsand1g1 kamtlama
i.ini.ini.i daha <;ok ondokuzuncu yi.izy1l- tarz1 ya da formu.
72 argumentum ad baculum

Bir argiiman, bilimsel bir kamtlamadan, mr~ oldugu i~in, yanh~ oldujlunu sa-
kesin olarak dojlru ya da yanlt~ oldujlu- vumna. Ornejlin, ~imdiye kadar hi~
nun soylenememesi bakurundan farkWrk kimse bir linin varolu~unu karutlama-
gosterir. Buna gore, bir arg\iman g~erli mr~ oldugu i~in, tinlerir, varolmad1jlmr
ya da g~ersiz, gii~lii veya gii~iiz olabi- ileri siirme.
lir, ama onun kesin sonu~lu olarak dojlru argumentum ad judicium. Karu~ deney ve
veya yanlt~ oldugtr stiylenemez. Bir ar- ara~brmalara dejlil de, yalruzca insanli-
giiman sez konusu oldugw1da, onun bii- jlm sajlduyusuna ve insanlann ortak hii-
tiiniinden ziyade, sadece tek tek bile~n kiimlerine dayanan akllyiiriitme tarzr
lerinin, onciilleri ya da sonucunun kendi olarak anla~dan yanh~ tiirii.
ba~larma dojlru ya da yanh~ oldugu argumentum ad misercordiam. Latince
soylenebilir. 'acunadan yola pkan akllyiiriitme' an-
argumentum ad baculum. 'Gii~ kullanan larruna gelen yanlt~ tiirii.
akllyiiriitme ya da argiiman' anlamma Soz konusu yanlr~ akllyiiriitme tiiriin-
gelen onemli bir yanlt~ tiirii. de, yanlt~, ki~inin bir ~eyi kar~rsmdaki
Soz konusu yanlt~, ki~inin bir konuda ne kabul ettirebilmesi io;in, bilgi ve bilgi
kar~rhyla tarh~masr, dojlrulan birlikte temeli iizerinde kar~rltkh olarak anla~
aramasr yerine, ona kar~l gii~ kullanma- maya dejlil de, onun aama hissinden ya-
smdan ya da sopa gostermesinden olu- rarlanmaya kalkl~masmdan olu~ur.
~ur. Burada bir akl.lyiiriibne ya da politi- argumenlum ad personam. 'Ki~iyi ilgi-
kayr gii~ kullanarak savunmaya ~h~ma lendiren ~eye ba~vurarak akllyiiriitme'
soz konusu olup, bu tiir bir tarh~ma ya da tarh~ma anlamma gelen yanlt~
yanh~1 daha ~ok diktatorlere ve gang-
tiirii. Soz konusu yanlr~, bir ~eyi kabul
sterlere ozgii bir yontem olarak kar~uru ettirebilmek i~in, nesnel kamt ve bilgile-
za ~rkar. re degil de, ba~kalanrun tercihlerine,
argumentum ad hominem. Latince bir in- onyargdarma, ki~isel egilimlerine mii-
racaat etmekten meydana gelir.
sana kar~l akllyiiriitme anlarruna gelen
argumentum ad populum. Lalince 'halka
forme! olmayan bir yanlr~ tiirii ya da
ya da ~ogunluga dayanan akl.lyiiriibne
yanlt~ bir tarh~ma veya akdyiiriitme
ya da tarb~ma' anlamma gelen yanlr~
tarzr. Soz konusu yanlr~, bir ki~inin go-
tiirii. SOz konusu yanb~, bir tezi, bir poli-
rii~lerine, stiz konusu gorii~lerin ni9n
tikayr, onu ak1l yoluyla haklr kllmak ye-
yanl~ oldujlunu ortaya 9karan karutlar
rine, dinleyicinin duygularma, hislerine
bularak degil de, o ~inin karakterine, ba~vurarak kabul ettirmeye ~ab~ma yan-
ki~ilijline, niyetine ya da niteliklerine
h~I olarak kar~1m12a ~1kar. Bu yanlr~,
saldrrarak kar~1 ~rkmaktan olu~ur. daha ~ok demagoga ozgii clan bir yon-
argumentum ad ignorantiam. Latince 'bil- temdir.
gisize kar~1 aklyiiriibne' anlamma gelen argumentum ad verecundiam. Latince
forme! olmayan bir yanlr~ tiirii. SOz ko- 'otorite ya da saygrya dayanan akdyii-
nusu yanb~, dinleyirinin bilgisizlijlinden riibne' olarak bilinen forme! olmayan
yararlanarak. ona h~ masallar anlat- yanh~ tiirii.
maktan olu~an yanh~ bir ytintem ya da Soz konusu yanb~ iki ~ekilde ortaya
aklyiiriibne tarz1 olarak anla~rlrr. ~1kar: a) Tarh~I!an ya da iizerinde duru-
Argumentum ad ignorantiam iki ~ekilde lan konuda, bir ~eyi kabul ettirmek i~in,
ortaya Slkar: a) Bir ~eyin, hi~ kimse onun onunla ilgili saglam karutlar getirmek
yanh~ oldujlunu karutlamadJgt i~in, yerine, ba~ka insanlarm, geleneklerin,
dojlru oldujlunu savunma. Om~, bir adetlerin ve hatta kurumlarlll otoritesine
linin varolmadJjllru ~imdiye kadar hi~ dayanma; b) Bir tezi, bir gorii~ii kabul
kimse karutlamanu~ oldugtl iQn, tinlerin ettirmek i~in, ayru gorii~ii daha once
varoldujlunu savunma; b) Bir ~eyin, hi~ kabul ehni~ clan kimseler y a da otorite-
kimse onun do~u oldugunu karutlama- ler i9n duyulan saygrdan yararlanma.
Aristippos 73

arete. Antil< Yunan felsefesinde, erdem, Aristippos. M. 0. 435-386 ylllan arasi.Ilda


bir ~eyin yetkinli~L ya~am1~ olan Yunanh dti~tintir. tSok-
Arete, ba~lang1~ta ahlaksal bir belirle- rates'in o~rencisi olan Aristippos tKirene
meden yoksun olan ve herhangi bir Okulunun kurucusu olarak bilinir. Eser-
~eyin, bu ~ey her ne olursa olsun, belli lerinden hi~biri gtintimtize ula~mam1~
bir alandaki yetkinli~ine, mtikemmeliye- olan filozof, aadan ka~man ve akla ya da
tine kar~1hk gelen bir sozciik olarak or- ol~tiltilti~e dayah do~rudan hazzl teme-
taya ~Ikmi~tlr. Herne ya da kim olursa le alan bir ahlak o~retisi geli~tinni~tir.
olsun, kendisine uygun olan i~i yapana, Arist:ippos'un hazc1 o~retisinin olu~u
kendisine ozgti i~levi yerine getirene, munda, tSofistlerin ve Sokrates'in etkisi
kendi uygun ve ger~ek amacma eri~ene, olmu~tur. Buna gore, Aristippos, Sofist-
Yunan'da aretesi olan, yani yetkin bir lerden kesin bilgiyi bize yalmzca du-
~ey ya da erdemli insan denirdi. Orne- yumlann verdi~i gorti~tinti ahru~t1r.
~in, b1~a~m aretesi iyi kesmektir, ~tinkti BununJa birlikte, duyumlanmiZ bize ne
b1~ak bu ama~ ifjin imal edilmi~tir. ~eylerin bizzat kendilerine ili~kin ola-
insan soz konusu oldu~unda, Yunan rak, ne de ba~ka insanlann duyumlan-
felsefesinde an~te ~u ~ekilde tamm}amr. na iii~ kin olarak bilgi veri r. Aristippos'a
Arete, insamn ya da ~eyin yerine getir- gore, insanlann eylemlerinin temeJinde,
mek durumunda oldu~u i~leve, onun oznel duyumlar olmahd1r. Bu, kabul
amacma gore tammland1~ndan, soru- edilirse, yani ahlakr eylem ifjin gerekli
lacak soru ~udur: 'insana ozgti olan fa- normu, bireysel duyumlar olu~turursa
aliyet ttirti nedir? insan varh~1, ba~ka e~er, bu takclirde ahlill eylemin amaa
varhklann yerine getiremeyece~i hangi ho~ duyumlar elde etmek olur.
i~levleri yerine getirmek durumunda-
Ona gore, duyum hareketten meydana
dir?' insana ozgti olan faaliyet Nrii, ha- gelir. Bu hareket yumu~aksa, yani bu
reket, biiytime, duyumlama ya da tireme harekette, ki~i do~aya uygun bir duru-
de~ildir, zira bunlan _ba~ka hayvan ttir-
ma ge~mi~se, onda ho~ bir duyum ve
leri de ger~ekle~tirir. Insamn aretesi, yal- bir haz duygusu meydana gelir; buna
ruzca insanda bulunan. insana ozgti olan kar~m, sert, flrtmah, do~aya kar~1 olan
ak1lla ilgilidir. Zira akll ve akh kullanma hareketler ac1yi dqt;urur. Sessizli.k, hare-
yalmzca insana ozgti olup, onu ba~ka ketsizlik durumunda, ya da hareketin
hayvan ttirlerinden aymr. Oyleyse, insa-
pek zay1f oldu~u durumlarda ise, hi~bir
mn erdemi, akhm en yuksek dtizeyde
duyum alamayiz, haz ya da ac1 saz ko-
kullanmasmdan ve geli~tirmesinden
olu~ur. insarun erdemi, bilgeliktir.
nusu olmaz. Bu ti~ hareketi a<.1amak
i~in, Aristippos yelkenli gemiye uygun
.\risteides. M. C. 3. yuzy1lda ya~am1~
ilk Hristiyan apolojistlerinden. bir deniz rtizgan, deniz hrbnas1 ve hi~
Hrrrstiyan imanr ifin Savunma adiiU ta- rtizgann esmemesi ornekJerini vermi~
~Iyan apolojisiy le tarunan Aristeides, bu
tir. Tipk1 yelkenJi gemiye uygun bir
eserinde, Yunan ve MISirlllarm tannlan- deniz rtizgarU\ln en iyi ve terdh edilesi
m, Yunan ahlak anlay1~11U el~tirmi~ ve durum olmas1 gibi, ti~ ayn duyum tti-
Tann'mn varolu~u i~in, dtizen ve ama~ rtinden, yabuzca haz duyumu istenme-
karutmdan ba~ka hareket karuhru one ye de~er olan duyumdur.
stinnti~ttir. Buna gore, dtinyadaki dtize- Bunu, Aristippos'a gore, do~amn ken-
ne bakan ve dtinya ile dtinyadaki her~ disi de kamtlar, ~tinkti herkes hazzm pe-
yin ba~ka bir ~yin etkisiyle hareket etti- ~inden ko~ar, acdan ise ka~ar. Hazzm
~ini anJayan Aristeides, 'hareket etti- yerine aasiZh~l koymak da yanb~ olur,
renin hareket ettiriJenden daha gti~lti ol~ zira hareket olmayan yerde, yalmzca bir
du~u' inanayla, dtinyanm hareket ettiri- duygusuzluk durwnu saz konusu olup,
dsinin, her~eyi insan ifjin yaratm1~ olan burada hazza da aaya da yer yoktur.
Tann oldu~u sonucuna varm1~hr. Buna gore, iyi, ho~ olanla ve hazla, kotti
74 aristokrasi

de ho~ olmayan ve ao ile ayrud1r. Yani, 2 Aristokrasinin analoji yoluyla ortaya


haz veren her~ey iyi, ac1 veren ~ey de ~1kan farkh kullammlan da vardtr. Ge-
kottidtir. insan eyleminin ve ya~ammm nel olarak ~e~itli s1mflann tist katmam
en btiytik a mao hazdu. aristokrasi ad1yla tammlamr. Buna go-
aristokrasi [Os. zridegrin h8kin1iyeti; tng. re, htiktimetin tist dtizey gorevlileri
aristocracy; Fr. aristocratie; Al. aristokratie]. devletin siyasal aristokrasisini, sanayi ve
1 Orijinal ve etimolojik anlanu i,.:inde, en finans dunyasmm en zengin patronlan
iyilerin, hem dti~tinsel ve hem de tarih- ekonomide refalt aristokrasisini temsil
sel olarak, monar~inin ve demokrasinin eder.
kar~1smda yer alan, yonetimi. Aristoteles. Milattan once 384-322 ydlan
Aristokrasi, t Platon ve t Aristoteles ta- arasmda ya~am1~ olan tinlti Yunanh
rafmdan geli~tirilmi~ olan bir terimdir. bilim adam1 ve filozof. Manhg1, metafi-
Platon ve Aristoteles gen;ek anlamda bir zigi, fizigi ve biyolojisiyle, modern ~aga
yonetim modeli olarak, aristokrasiyi, kadar tek ve en btiytik otorite olmu~
yani, ahlaksal ve entellekttiel baktmdan olan dti~tintir.
tisttin ya da en iyi olan az say1daki insa- Aristoteles'in temel eserleri, manhk ve
mn yonetimini onermi~lerdir. Ba~ka bir bilgi kuram1 tizerine alt1 incelemeden
olu~an Organon, doga felsefesini a~Lkla
deyi~le, Platon ve Aristoteles'te aristok-
rasi, toplumun en ahlakh ve en aydm dtgl Gokler Ozerine, Fiz;k ve Varlrta Geli~
tisttin kesimini olu~turan bir azmbgm, ve Yokolu~ llzerinedir. Psikoloji konu-
sundaki ik.i temel eseri, Hayvana Dairle,
halkm ~lkarlan dogrultusundaki yoneti-
midir.
Pawa Naturalia olan Aristoteles'in varhk
konusundaki tinlti eseri Metafiziktir. Si-
Bu ttir bir yonetim bi~imi, tek ki~inin
yaset felsefesi alarunda Politikay1, estetik
yonetiminden (monar~i ya da tiranhk),
alarunda, Poetika ve Retoriki yazm1~ olan
~ogunlugun yonetiminden (demokrasi),
filozofun, ahlak alarundaki temel kitab1
bencil ya da askeri huslan olan azmh- Nikomakhos' a Ahl8khr.
gm yonetiminden (oligar~i ya da timok- Temel itkeleri: Aristoteles'in bir filozof
rasi) farkhd1r. Bununla birlikte, toplum- olarak en onemli ozelligi, onun sagdu-
sal ya~am1 yonlendirecek, yonetici tis- yuya olabildigince yakm bir dti~tintir
tun ve aydm insanlan belirlemek olduk- olmas1d1r. Hem +Platon'un ttdealanna
~a gii~ oldugundan, aristokrasi pratik ve hem de tDemokritos'un maddi atom
olarak, tisttin insanlann ya da en iyile- gorii~tine kar~1 ~1kan Aristoteles, hem
rin yonetimi haline gelmi~tir. Bu ~ev~e ahlakf degerleri teminat alhna alacak
ve i,.:inde, Platon, kendi ideal devletinde, bir teori ve hem de bilimsel dogrulan
ahlaksal ve entellekttiel bak1mdan tisttin ortaya koyacak bir kuram, bilime ve
olan bu insanlan belirlemek i~in, aynnh- ahlaka hakkm1 verebilmek i~in, atomlar
h ve uzun stireli bir egitim program1 veya idealar benzeri gozle goriilemez
onenni~tir. Yine, en iyi kavrarru deger varhklann varolu~unu one stir~eyecek
yargllarma gore degi~en, oznel bir kav- bir teori aray1~1 i~nde olmu~tur. Onun
ram oldugundan, aristokrasiyi, oliga~ik buldugu ~oztim ttoz ogretisidir. Buna
ya da timokratik yonetimlerden ayumak gore, tozler tiim ozellikler i~in dayanak
zorla~1r. olan nihai ger~eklik ve oznelerdir. Soz
Buna gore, aristokrasi, feodalizmde, konusu nihai ger~eklikler somut ~eyler
toplumsal stattilerine bakllm.aksl21J\ tiim dir ve somut ~yler i~in de Aristote-
insanlaran yonetimi olarak anla~dan de- les'in gozde omekleri biyolojik bireyler-
mokrasinin kar~1sanda yer alan, aristok- dir. Tozler nihai ger~ekliklerdir, zira
ratlann, soylulann, toplumsal stattileri tozler varolmad1g1 katdirde, ba~ka hi~
en ytiksek insanlann yonetimi olarak bir ~ey, toztin ozelli.kleri olarak ttimel-
ge~er. ler de varolmayacakbr.
Aristoteles 75

Bu varhk o~retisiyle Aristoteles Pla- olt;i.ide manhk konusundaki gori.i~leri


ton'un idealanrun, onun yanh~hkla bi- ne ve biyoloji alanmdaki ~ah~malanna
reyler olarak gordi.i~i.i ti.imeller oldu~u dayarur. Buna gore, manhksal bak1~
nu one si.irer. tTi.imeller gen;ekten de a~tsmdan, 'var olmak' onun goziinde,
vardi.I'lar, fakat onlar varolu~lan i~in hakkmda konu~ulabilecek ve tam ola-
tikel nesnelere, bireysel ~eylere ba~hdir rak tammlanabilecek bir ~ey ohnakbr.
lar. Ger~ekten varolanlar tilineller de~il Buna kar~m biyoloji alamndaki ~ah~
de, a~a~lar ve kediler benzeri, d1~ di.inya- malan a~1smdan, 'var olmak' dinamik bir
da kar~da~h~umz nesnelerdir. si.ire~, bir de~i~me si.ired i~inde olmak
Manttk: Aristoteles, manhk alarunda, anlarruna gelir. $u halde, 'var olmak'
manhk ~ah~malarma ondokuzuncu yi.iz- Aristoteles i~in, bir ~ey olmak anlamma
yda kadar temel ohnu~ bir manhk siste- gelir. Bundan dolay1, ona gore ger~ekten
mi kurmu~tur. Mant1.~1 her ti.irden bilgi var olan, Platon'da oldu~u gibi ti.imeller
edinme si.ireci it;in bir arat; olarak goren de~il de, bireylerdir, '~u' diye gosterdi~i
Aristoteles'in manb~Ullll en onemli yo- miz belirli bir do~aya sahip olan varhk-
ni.i, 'belli ~eyler kabul edildi~inde, ba~ka lardJI. Onlar, Aristoteles'in manbkla ilgili
~eylerin onlardan zorunlulukla 9kll~' eserlerinde sozi.ini.i etti~ nicelik, nitelik,
bir konu~ma olarak tanmuanan taslill- ili~ki, yer gibi kategorilerin, temel nitelik
dir. Aristoteles, bir onermedeki oznenin, ya da yi.iklem1erin kendilerine yi.iklene-
yi.iklemine on farkh ~ekilde ba~land1~InJ bildi~i oznelerdir.
gosteren on kategoriden soz eder. Onun i~te Aristoteles, kendisine ti.im kategori-
manh~l yalruzca insan zihnindeki di.i-
lerin yi.iklendi~i bu ozneye 'toz' adnu
~i.ince faaliyetlerini betimlemekle ve dile
verir. Onda var olmak belirli ti.irden bir
ili~kin gramatikal bir tanaliz sa~lamakla
toz olmakbr. Toz, aynt zamanda dina-
yetinmeyip, akti.iel ~eyler arasmdaki ili~
mik bir si.irecin i.irtinii olarak ortaya
kilerle ilgili bir kuram1 ifade eder.
t;Ikim bireysel varhk olarak da tarumla-
Bilgi: Aristoteles'e gore, bilgi tiimel ola-
rur. Bu baklmdan ele ahnd1~mda, meta-
iun, fonnun bilgisidir, bu nedenle yargi-
fi2ik varhgt., yani var olan tozleri ve
da dile getirilebilir olan bir bilgi, formlar
arasmdaki ozsel ba~lan hlara ili~kin bir tozlerin nedenlerini, yani tozleri varl1~a
kavray1~tan meydana gelir. Aristote-
getiren s~leri konu ahp ara~llran, tiim
les'in gozi.inde bir ~ey hakkmda do~ru varllklann temelindeki temel bilimdir.
bir bilgiye sahip olmak, o ~yi ti.irler ve Aristoteles'te toz bir madde ve bir
cinsler hiyerar~isi ic;:inde bir yere, bir ti.ir formdan meydana gelir. 0 her ne kadar
ve cins i.;ine yerle~tirebilmek ve dolayt- maddeyle formu birbirinden ayusa bi-
siyla neyin onun i9zt ozsel oldu~nu bi- le, do~ada bizim hit;bir zaman madde-
lebilmektir; bu ise, ozsel tarum yoluyla den yoksun bir formla da, formdan yok-
olur. Aristoteteles'e gore, bir ~eyin oztini.i sun bir maddeyle de kar~lla~madi~l
vermek, o ~eyin nedenine ili~kin bir a'i]k- miZI belirtrneye ozen gosterir. Varolan
lama ortaya koymakhr. Bundan dolay1, her~ey somut bir birey olarak varolur
Aristoteles bir ~eyin nedenini ortaya ve her~ey maddeyle formun bir birli~i
koyabildi~imiz zaman, ilk elden, ger- olarak ortaya t;~kar. $u halde, toz fonn
~ek bilgimiz oldu~unu sayler. Bir ~eyin ve maddeden meydana gelen bil~ik bir
nedenini vermek ise, o ~eyin ozi.ini.in ilk varhkbr. Bundan dolay1, Aristoteles'te,
ilkelerden ba~layarak tamtlanmasmt it;e- ayn formlardan, duyusal di.inyarun di-
rir; bilimin i~levi budur. ~mda olan bir tdealar di.inyasmdan soz
Metafizik: Onda tmetafi.zik. var olaru var etmek olanakJ1 de~ildir. Form, ayn bir
olmak bakurundan ele alan, var olan bir yerde de~il de, bu duyusal di.inyada ve
~ey olmamn ne anlama geldi~ini al'a~ll tozi.in bil~enlerinden biri olarak varo-
ran bilimdir. Onun metafizi~i QJk bi.iyi.ik lur.
76 Aristotelesc;ilik

tv!adde ve fonn aynm1, Aristote!es'e ~uns1z olarak, ve yalnlZC'4 nesnele~in


gore, do~ada varolan her~eye uygulan k.endilerinde, bu nesneleri her ne ise o
mak durumunda olan bir aynmd1r. Am- yapan tozler olarak varoldu~unu; zihni-
toteles'te bile~ik tozleri meydana getiren mizin bu ozleri alg1 yoluyla nesnelerden
1nadde ve formdan yalntzca form ~yler soyutlad1~1n1; bu soyutlaman1n d1~ ger-
deki bilinebilir o~eye kar~1hk gelir. Mad- ~ekli~e ili~kin bilgimizin temelini mey-
denin, ~eylerin insan zihni taraflndan dana getirdi~ini dile getiren tiimel goru-
ayard edilemeyen, yap1dan ve belirleme- ~une, kavramca yakla~un1na verilen ad.
den yoksun, bilinemez bileeni oldu~u Arisloleles manhga (ing. Aristotelian logic;
yerde, fonn insan z.ihni taraf1ndan biline- Fr. logique AristoMlicimne}. Klasik manbk,
bilen, yani tasvir edilebilen, tanunlanabi- ozellikle Orta~a~da o~retildi~i ~ekliyle
len, S1ruilanabilen ve bakalanna aktan- geleneksel tasun manhA
labilen yondur. insan zilmi, Aristoteles'e Aristoteles'te nihai ve en yuksek ger-
gore, duyualg1s1nda ~eylerin duyusal -;eklik ka tegorisini meydana getiren bi-
fonnunu, buna ka~m kavramsal bilgide rinci dereceden her toz, 'Platon bir in-
de akdla anla~1labilir olan formunu ahr. sandlr' onermesinde oldu~ gibi, soz
A.risloteles~ilik [Os. Aristet6lisiye; lng. Aris- konusu tasun manh~1n1n temel ilkesine
totelianisnt; Fr. Aristotelis.ne; AJ. Aristotelis gore, ikinci dereceden bir tozun kaplanu
mus ]. 1 Kendi du~unce ya da felsefelerin- ic;ine girer. tkinci dereceden tozler, tur
de, Aristoteles'in o~retilerini, kavramsal ad1 verilen daha a~a~1 s1n1f (insan ya da
1nodeli veya yontemini benimseyen ya at) ya da ozellikle cins ad1 verilen yuk-
da kullanan du~tinurlerin tavn. sek sm1f (ome~in, hayvan) aras1nda bir
Aristoteles9Jiti belirleyen temel o~eler ayuun yapan Aristoteles'e gore, 'insan
arasmda suas1yla, onun bilginin, Pla- akdh hayvand1r' ome~inde oldutt-1 gibi,
ton'da oldu~u gibi, do~u~tan getirilen her turun, cinsin tursel ayuundan mey-
dana gelen bir ozu vard1r. Aristoleles'in
6kir ve ilkelerin arumsanmasJndan de~il
i~te t tumeller aras1ndalci bu baAnblan
de, tumellerin ve ilkelerin algdardan ~~
kullanarak gelitirmi olduAu bir bagm-
karsanmaslnJn sonucu oldu~u, dolayl-
t:J..Iar manb~1na Aristoteles manb~l, tasun
Slyla, once duyu-alg1s1yla ba~lad1~J go-
manb~l ada verilrnektedir. Bu tasun man-
ru~u; do~al fenomenlerin gozlemi ve
h~lna gore, ometin tum insanlar hay-
Slnl.flanmas1yla belirlenen metodolojisi;
van, ve tum hayvanlar da canh varbkJar-
tumdengelimsel onermeler manb~na ya sa e~er, bu takdirde tum insanlar canh
da tasnna verdi~i one1n; ama~b ve du- varhklard1r. Genel olarak soylendi~inde,
zenli do~a gorii~une ba~h olarak, nitelik- tum A'lar 8, ve tum BJer C ise, bu takdir-
sel bir bililn anlay1~J yer ahr. Aristote de tiim AJar C'dir. Aristoteles lnanb~m
les~i diye Slnlflanabilecek du~unurler dtt, yine belli bir manbksal lonna sahi p
aras1nda, islam dunyasandan El-Kindi, onennelerden, yani oncullerd~ yeni
ibni Sina, ibni Bacce, tbni Ru~t; Orta-;a~ onenneler, yani sonu-;lar \lkarsamaya ya-
Hristi yan dun yasmdan ise, Aquinah Th.:r rayan birtalwn manbksal kurallar vardn.
mas bulunmaktadrr. arilmeliksel yfiklem [lng. arithmetical
2 Aristotelesc;ilik, ikinci olarak Aristo- predicate; Fr. predicat arithmetique). Oner-
les'in eserlerinin hristiyan ve musluman meler manh~1n1n do~rusa I eklemleri,
alimlerin teolojik erhlerinden hareketle tumel ve tikel niceleyiciler, sa bit ve de-
yorumlanmasUla dayanan Orta-;a~ akl- ~i~ken do~al say1lar ve, toplama ve
mlru ifade eder. -;arpma fonksiyonlan arach~1yla ifade
Arisloleles~i realizm [lng. Aristotelian rea- edilebilen yukleme verilen ad.
lism; Fr. rhllisme Aristot~licien). Aristote- A.rkesilaos. M. 0. 315-241 ydlan arasmda
Jes'in ttumellerin, ozlerin, soyutlamala- yaanu~ ve Krates'in olumunden sonra,
nn, genel kavramlann ~ dunyada, t Akademi'nin ba~1na. gefi7t1i~ olan Yu-
zihinden, onlara ilikin alguruzdan ba- nanh du~unur.
ars combinc.toria 77

Akade1ni'nin dogmatik Platoncu meta- sunda aykut gori.i~lerin savunuculu~u


fizi~ine old u~u kadar, +Stoaah~a ve nu yapan Jansenist ak1m1n 17. ytizytl-
+E.pikuros~ulu~a da kar~1 ~1km1~ olan daki oncu iJahiyat~lSl.
Arkesilaos, +Pyrrhon 'unki kadar radikal Port-RoyaJ mant1~1yla ilgili ~eviri ve
ohnayan bir ku~kuculu~u benimsemi~ ara~tannalanyla da tananan Arnauld,
tir. N j tekim, epokheyi, yani hi~bir kon uda Kartezyen dongu problemini ortaya atan
hi.ikum verme1ne tavnna i1k kez olarak ilk ki~idir. 0, Kartezyen felsefenin belli
uygulayan1n Arkesilaos oldu~u san1l- ba~h izleyicilerinden olan Malebranc-
maktad1r. Bildi~i hi~bir ~ey bulunmada- he'la da polemi~e girmekten ka~Inma
~lnl soyleyen tSokratesten fazla olarak, ml~ ve tLeibnizle olan yazt~malannda,
hi~bir ~ey biimedi~i olgusundan bile ha- filozofun eserlerini saka bir ele~tiriye tabi
bersiz oldu~unu dile getiren Arkesilaos, tutmu~tur.
ozellikle Stoahlann epistemolojisini sal- Aron, Raymond. 1905-1983 y1llan arasan-
dtnlartnan hedefi yapm1~br. da ya~am1~ olan unlu Fransaz sosyolog
arketip [Yun. arkl1etypos;. Lat. arkltetypus; Os. ve filozofu. Temel eserleri aras1nda
numu11ei nsli; ing. ardlehjpe; Fr. arclehjpe; L'Opium des intellectuels [Ayd1nlann Af-
Al. arcletyp]. Modet omek. 1 tPiaton'da, yonu], Dix-Huit le~ons sur Ia Soci~t~ in-
duyusal dunyadaki ~eylerin, maddi ol dustrielle [Endtistri Toplwnu uzerine
mayan, de~i~meyen ezeli-ebe-di modeli. Onsekiz Ders], Democratie et Totalitarisme
Yetkinlikten yoksun, gelip get;ici ~ylerin [Demokrasi ve TotalitariZln), lntroducti-
kendisinden pay aldJklan, kendisine 01'l lila plrilosophie de I' Histoire [Ta-rih Fel-
gore bi~imlendikleri orne~ model, ezeli
sefesine Giri~) ve Etapes de Ia Pensee Socio-
ve ebedi iJke. ttdea. 2 Ozellikle empirist
logique [Sosyolojik Du~uncenin Evreleri]
felsefede, idelerimizin upuygun olabil-
gibi kitaplar bulunan Aron, kariyerinin
meleri i~in, kendisine uymak durumun-
ba~lannda unlti varolu~~u filozof ]ean
da olduklara 1nodel.
Paul tSartre'U\ yak1n ~ah~1na arkada~1
3 +Malebranche ve tBerkeleyde Tann'-
olmu~tur. Ancak, Aron daha sonra Sart-
run zihnindeki tide. 4 Dine, dini toren,
ayin ve efsaneye ili~kjn geni~ kapsamh rela Marksistleri ~iddetle ele~tinni~tir.
incele1ne. 5 t Jung psikolojisinde, kollektii 1968 oncesi Fransa's1n1nteorik yonden
bilin~dJ~lndan do~an ve efsanelerde, ma-
en onemli bak1~ a~asanan meydana geti-
sallarda, sa~hkb ya da nevrotik ozn21lin ren Marksizmi ele~tirdi~i i~in entellek-
butun imgesel urunlerinde ortaya c;d<an tliel ~evrelerden buyuk ol~ude tecrit
yap a. edilmi~bir du~unur olan Aron, politik
arkhe. Antik Yunan felsefesinde, her~e kurum ve sure~lerin toplumsal ve eko-
yin kendisinden varb~a geldi~i ilk toz, nomik ili~kilerden ba~nnsaz oldu~unu
maddi neden ya da ilke. Ark he terimi bu gostermeye ~ah~ml~tlr. 0, Fransaz sos-
anlamda, llk~a~ felsefesi i~inde, ilk kez yolojisine ~u dort konuda katk1 yap-
olarak tAnaksimandros taraflndan kul- mJ~tir: 1 <;a~da~ tideolojiye ili~kin bir
lanalmt~hr. Ona gOre, arkhe ezeli-ebe- analiz. 2 Endustri toplumuna yonelik
didir, y;~ni zaman i~inde bir ba~langaca bir analiz ve inceleme. 3 Uluslararasa
ve sonu yoktur, yarahlmama~tar, yok ili~kilerle ilgili bir analiz. 4 Modern po-
edilemez. Hep varolmu~tur, vardu ve litik sistemlerle hareketleri konu alan
varolacakhr. incelemeler.
Arkhe, yine Yunan bilim ve felsefesin- ars combinatoria. tLeibniz taraflndan
de, ayraca bir dizide ilk olan, kaynak, onerilmi~ olan, ilkel kavramlar olarak
ilk neden ya da ilke anlamana gelir. ahnan az sayadaki basit kavram1n birle-
Arnauld, Antoine. 1612-1694 y11Jan ara- ~iminden hareketle kompleks kavram-
ssnda ya~ama~ olan FransJz filozof ve ]ar yaratma ya da meydana getinne tek-
poleanik~i; yazga ve ozgtir irade konu- ni~i ya da sanah.
78 arhdeger

Leibniz bu teknigi~ tum disiplinlerde, i~te bu ~er~eve i;inde, dil baglam1nda


her rur ~ah~ma ve ara~tumada kendi- artzamanh bir yakla~tm, anlamlar siste-
sinden faydalantlacak bir alet ya da yar- mindeki, bir andan, bir zamansal nokta-
dunct olarak onermi~tir. 0, tum di~er dan di~erine do~ru olan de~i~meleri in-
setnbollerin kendileriyle tarum lanaca~1 celemekten meydana gelir. Daha genel
az saytdaki ilkel sembol i~eren evrensel bir anlamda ise, bir ~eyi artzamanh bir
bir dil geli~tirilmesi, soz konusu giri~i bit;imde incelemek demek, onu zaman
Inin daha sonra evrensel bir matetnatik- i-;Utde de~i~en bir sistem olarak ele al-
le, evrensel bir akdyuruhne sistemiyle makhr. Artzamanh yakla~am, bir ~eyi,
tamamlanmas1 gerekti~ini savunmu~ ome~in dili, zaman i~indeki bir anda,
tur. Bu yaptld1~1nda, tum konular, ona bir anlamlar sistemi olarak incelemeyi
gore, bu yeni dil1e ara~tudacakhr. Leib- ifade eden ~zamanh bir yakla~1m1n
niz bu bakt~ a~tsl ve giri~imiyle, tiim di- tam kar~tstnda yer ahr.
siplinlerde sbz konusu olacak bir fonnel- arzu [ing. desire; Fr. desir; Al. begehren]. Bir
l~tinne faaliyetinin oncusu olarak nesne tasanrruy Ia deste klenen e~ilim,
gorulm u~tur . yonelim. Bir ~eye ula~mak, bir ~eyi
arhde~er [Os. fazlai k1ynret; lng. surplus elde ebnek i~in duyulan yo~un istek.
value; Fr. plus-value; AI. nrehrwet't) Mark .. Belirli ve bilin~li bir faaliyet turu oldu~u
sist teoride, i~~inin uretti~i urunun top- it;in i~gududen yuksek, fakat ki~isel ol-
lam de~erinden, 0 urunu urebnek i~n mayan bir du~unce ya da genel birta-
harcad1~1 emek gucunun de~eri ~lkarhl kun ilkelerin sonucu olrnad1~1 i~in, irAdi
dlktan sonra, geri kalan de~er; yani ~~i eylemden a~a~1 olan aktif duygu.
nin uretti~i maim de~eriyle, ald1~1 ucret Her duygu, zihin ya da bedende belli
arastndaki fark. bir faaliyete yol at;b~ iQn, arzu duygu
i~~ilerin i.iretitnini arttannak i~in, farkh arb faaliyet olarak tanamlanabilir. Arzu-
yontem ya da stratejilerin kullan.Wnastna nun, felsefeyi ilgilendiren en onemli
ba~h olarak iki tur artlde~erden soz edi
yonu, insanm yalruzca kendisine haz ve-
lebilir. Buna gore, harcanan zamarun faz- reni mi arzulad1~1 sorusuyla, arzu kar-
lala~hnlmasl suretiyle artttnlan arbde~ep
~lSJndaki tavnn kabul mil yoksa red mi
re, mutlak artrdeger, buna kar~m i~~iyi olmas1 gerekti~i sorusudur. Ba~ka bir
aynt zaman bi riminde daha verimli ve
deyi~le, temel problem, insan1n do~al
uretken kllmak suretiyle yaratllan arbde-
arzunun kendi uzerindeki egemenlik ve
~ere ise gareli arlldeger ad1 verilir.
artzamanhhk [lng. diarhrcmy; Fr. diachronie; otoritesini sorgulay1p sorgulamayaca~1
AJ. diarhronie). Dilsel olgulann zaman sorusudur.
i~ndeki evrimleri bakurundan ele ahn-
arzu felsefesi (tng. philosophy of desire; Fr.
dtklannda sergiledikleri ozellik; bir dilin philosophie du dlsire]. <;a~da~ du~unurler
tarihini olu~turan zaman dizisi. tDeleuze ve tGuattari'nin, arzuyu, genel
Terim, esas kar~th olan e~zamanhhkla bir rasyonalizasyon siireci i~inde, bilin~
bir anlam ifade eder. Bu iki kavram1n lehine basnran modern du~unceye kar~1
ifade etti~i kar~atlak, dile ili~kin ara~hr geli~tirdikleri, olwnlu ve uretken bir gi.i~
malara ivme kazanduan isvi~reli unlu olarak de~erlendirilen arzunun serbest
yaptsaiCI dilbilimd Ferdinand de Saus- b1rakllmasm1, akt~kanh~1n1n ve uret-
sure olmu~tur. Artzamanhhk ve t~za kenli~inin sa~larunasllU ama~layan felp
manhbk kar~ttb~1, hem dile yonelik sefeleri.
yeni bir yakla~tmt ve hem de ondoku- Geleneksel rasyonalist ~emalann arzu-
zuncu yuzyd tarihselcili~ine kar~1 bir nun uretken akl~uu onlediklerini, arzu-
tepkiyi ifade eder. Buna gore, dilbilim yu istikrarh hAle getirip sabitleyen, yara...
halklann tarihini anlamada kullarulacak ba enerjinin online set ~ken tahakkum
bir yard1mc ara~tan ziyade ayn ve mus- stratejileri olduklanru one suren Deleu-
takil bir bilim olarak ele abnmahdu. ze ve Guattari'de arzu ~ok buyuk ol~u-
Asya tipi iiretim tarza 79

de Nietzsche'nin gtir; istemi kavra!ntna olana ili~kin, zorunluluk ta~1mayan,


tekabiil eder. Onlara gore, arzu ozii iti- dogruluk ya da yanb~hg1 olu1nsalhk
bariyle olumlu, yaratta ve iiretken sergileyen bilgi.
olup, kendisini biittinleyecek kay1p bir Astikalar. Hint dii~iincesinde, 'Evet di-
nesne aray1~1yla degil, fakat kendisini yenlere', yani gelenege kar~1 olan du-
her daim yeni baglanb ve ba~langt~lar ~iince sisternJerini ifade eden Nastikala-
bulmaya sevkeden iiretken bir enerji nn kar~1smda yer alan, ve dolayls1yla
bolluguyla i~ler. Bundan dolay1, arzu- tVeda gelenegini ta1uyan dii~iince sis-
yu bir tiir eksiklik olarak karakterize temleri. Buna gore, Astika ad1 tBrah-
eder tum idealist, diyalektik ve hi~~i yo- manizme dayanan ve Vedalardaki d u-
rumlara kar~1 ~1kan Deleuze ve Quatta- ~unceleri ele abp geli~tiren sistemlere
ri, arzuyu bir tiir dinamik makine ola- verilen addu.
rak yorwnlar. astroloji [Os. ilmi renzil; lng. astrologt;; Fr.
Arzu, onlara gore, nesne1er ve arzula- astrologie]. Tarihsel olarak, dunyarun ev-
yan diger makinalarla baglanhlar kura- renin_ ~evresinde gezegenlerin ve yd-
rak. ~eyleri ve ger~ekJigin bizzat kendi- dizlann dondugu merkezi oldugu, ve
si.ni iiretir. Deleuze ve Guattari'nin, goksel cisimlerin hareketlerinin dunya-
arzuyu duygularumsal ve libidinal ener- da olup bitenleri etkiledigi inanc1n1n
jinin bilin~d1~1 taraf1ndan yarablan ce- bir sonucu olarak geli~en, ydd1zlann
~itli tiirden sentezler i9ndeki siirekli bir dunya olaylan iizerindeki etkisini belir-
yeniden iiretimi olarak yorumlayan, ar- lemeyi ve bu etkileri dikkate alarak ge-
zuyu ornegin aile yaplSI i~ine kapahp kl- lecegi onceden haber vermeyi ama~la
sttlayan, arzuyu somiirerek geli~n gele- yan kehanet sanatma verilen ad.
neksel yapl ve kurumlan gozler oniine astronomi (Os. ilmi nacum; lng. astronomy;
serip el~tirdikten sonra, arzuyu ozsel Fr. asiTonomie]. Gok dsimlerini konu
iiretkenligine ve yarahahg-tna iade et- edinen en eski sag1n bilim. Gok cisimle-
meyi alna~lar. rinin ve bu arada evrene dagllm1~ olan
Asanga. M. S. 5. yiizydda, bir degilleme ylld1zlann kokenini ve hareketini ince-
mant::lgma dayanarak, kavramc1 bir sis- leyen bilim.
tern kurmu~ olan Hintli Budist dii~iiniir. Astronomi ic;inde gok cisimlerinin hare
Dogru ve ger~ege, ve dolaylSiyla Nirva- ketini konu alan ara~tuma dahna g(;k me-
nalya manhk i~lemleriyle a~ama a~ama kaniti, gok cisimlerinin fiziki dogalaruu
yill<:selebilece~ savunan Asanga'ya konu alan ara~tlrma dalma ise, astro fizik
gore, ne yalruz somut varhklar ger~ektir, ad1 verilir. Yine ayru ~er~eve i~inde evre
ne de varolan hefley bir hi~liktir. Hem ni bir biitiin olarak ele alan ara~brma da-
nesnelerin hem de bu nesnelerin kar~I bna kozmoloji ad1 verilirken, evrenin k6-
smda bulunan ki~ilerin, degilleme man- kenini a~1klamaya ~ah~an ara~tuma
bg1na uygun olarak ikj kez degilleme i~ dabna ise, kozmogoni ad1 verilir.
leminden ge9rilmesi sonucunda yine Asya tipi iiretim tarz (1ng. Asiatic mode
olumlu bir durum elde edil~ dile of production; Fr. mode de production asia-
getiren Asanga, i~te bu durum.un bir so- tique]. Marksist anlay1~ta, belirli bir a~a
nucu olarak yalruzca kavramlann ger~ek mayl ~et eden iiretim bi,.uni.
olabilecegi goriifiinii savunmu~tur. Asya tipi iiretim tarz1 deyimini MJ..
assertorik bilgi (Ing. assertoric knC1Wledge; su'dan Hindistanla dek uzanan ku~ak
Fr. conMissnnce assertorique]. Onlii Yunan i~inde yer alan Dogulu toplumlann du-
filozofu t Aristoteles'in bilgi ve bilim an- raganhglnl a~lklamak i~in kullanan
layt~tnda, ortaya ~1kabilir olana ili~kin Marks, saz konusu iiretim tarz1yla Asya-
bilgiye, yani problematik bilgiye ya da tik toplwnu ilkel komiinal topluma daha
olmak zorunda olana ili~kin bilgiye, yani yakln bulmu~rur. Avrupa toplumlanrun
apodeiktik bilgiye kar~1t olarak, akruel Yunan-Roma doneminde koleci iiretim
80 a~agohk kompleksi

tarzma g~erek bu a~amayr geride brrak- gi.i~ olarak di.i~i.ir.i.ildi.i~i.i


zaman, gir-
h~tnl savunan tMarks'a gere, A.sya tipi mi~tir. A~k, bundan ba~unsrz olarak,
i.iretim larzuun Ierne! ozellikleri arasmda felsefeye, ahlaksal problemler a~rsmdan
ozel mi.ilkiyetin yoklu~u, sulama i~le da konu olmu~tur.lnsarun en gi.i~li.i itki-
rinde devlelin egemen olmasr, koylerin lerinden biri olan a~km, akrlh bir varhk
kendi kendine yelerli olmasr, el zenaatla- olarak insanm di.i~i.inme ve aktlyi.iri.il-
n ve i.irelim yonlemlerinin basitli~ gibi me kapasilelerini ger~ekle~tirmek duru-
ozellikler sayrlmr~hr. mundaysa e~er, kontrol edilmesi gere-
Buna gore, ~ok geli~mi~ bir devlel ay- ken bir gi.i~ oldu~u di.i~i.ini.ilmi.i~ti.ir.
grhyla azgeli~mi~ bir sivil loplumun Bab geleneginde, Platonik a~, Hristiyan-
yelkin bir orne~i olan Asyalik loplum lrgm a~k anlayr~r, Ronrantik a~ ve niha-
Bal!'daki ekonomik ve loplumsal geli~ yet Freud~u a~k olmak i.izere, dort farkl
menin uzaj\mda kahm~ olan bir loplum- a~k anlayi~tndan soz edilebilir. Soz ko-
dur. Ba~ka bir deyi~le, merkezile~mi~ nusu dort a~k anlay~mdan her biri,
devlel lopluma egemen oldu~u i~in, As- belli bir ~k ti.iri.ini.i on plana <;~karsa da,
yalik loplumda bu~uvazinin do~u~uyla gene! olarak a~k ya da a~km do~as1 i.ize-
yakmdan ili~kili olan kurumlar, ome~n rine olan bir kuramd1r. Ortak noktalart,
serbesl pazar, ozel mi.ilkiyel, lonca kuru- a~k1, ya~amda onemli olan her~ey i~in
mu ve burj~rva hukuku hi~ olmam~br. bir anahtar olarak g6rmeleridir.
Buradan da anla~tlaca~r i.izere, Marks, A~km konusu farkh ~yler olabilmekle
Asya tipi i.irelim tam ve dolayiSiyla As- birlikte, a~kla daha ~ok sevgiliye, Tan-
yatik loplumda, ozel mi.ilkiyel bulunma- n'ya duyulan a~k anlattlmak istenmi~
dr~r i~in, loprak sahipli~iyle topra~r i~ lir. Nitekim, tPatristik felsefenin bi.iyi.ik
lelenler arasmda sauf ~ah~masmm da di.i~i.ini.iri.i Aziz t Auguslinus'a gore,
olmadr~mr one si.irmi.i~ti.ir. Dinamik bir insan zorunlu olarak ve ka~uulmaz bir
smrf ~ah~masr olmadt~l i~in de, Marks'a bi~imde sever. lnsarun kendi kendisini
gore, devrim niteli~indeki sosyal de~i~ a~masmdan ba~ka bir ~ey olmayan
me i<;in sosyolojik bir Ierne! bulunmaz. a~la insan i~in ka~mrlrnaz ktlan ~ey, in-
a~a~rhk kompleksi [ing. complex of infe- sarun kusurlu ve eksikli bir varhk olmasi-
riorih;; Fr. comple:re d'inft!rioritt!; AI. min- drr. A~n, Aziz Augustinus'a gere, insa-
derwertigkeitskomplex]. insarun kendisini run hangi bakll'nlardan eksikli oldu~unu
ba~kalarr kar~rsmda eksikli kusurlu gosteren farklr nesneleri varda. Buna
hisselmesi durumu. Ki~inin kendisini gere, insan maddeyi, fiziki varhklan,
ba~ka bireyler kar~rsmda a~a~r gorme ba~ka insanlan, ve hatta kendisini bile
duygusu. Varolu~u, az ya da ~ok bilin~li sevebilir. insan bi.itun bunlardan belli ol-
olarak, bedensel, ruhsal ya da loplurnsal ~de doyum ve mutluluk sa~layabilir,
bir a~a~rhk duygusunun etkisi albnda zira di.inyada varolan her~ey, iyili~
bulunan ki~inin hali. bizzal kendisi olan Tann'dan geldi~i i9zt
a~k [Os. seuda; ng. love; Fr. amour; AI. iyidir. insarun a~lanm son ve en bi.iyi.ik
Iiebe ]. insam belli bir varh~a, bir nesneye nesnesi, Auguslinus'a gore, Tarm'du.
ya da evrensel bir de~ere do~ru si.iri.ikle- <;:i.inki.i, insarun do~as1 o ~ekildedir ki,
yip ba~layan goni.il ba~r. insan tarafm- yalruzca sonsuz bir varhk olan Tann,
dan, temelde kendisi dr~mdald en yi.ice ondaki sonsuzluk ihtiyaaru kar~Ilayabi
varh~a, varhklara veya gi.izelli~e duyu- lir, insana en yilksek doyum ve mutlulu-
lan yo~un ve a~tn sevgi. ~u sa~layabilir.
Bir kavram olarak a~k, felsefeye din yo- slAm ki.ilti.ir ~evresinde ise a~k, daha
luyla, ozellikle de di.inyarun varolu~u c;ok Tasavvuf felsefesinde ortaya ~Jk
Tann'nm yaralro eylemiyle a~rklandt~l mi~hr. tTasavvuf anlay~ma gore, Al-
ya da Yaraho, yarath~l varh~m bi.iti.i- lah evreni, gizli bir hazine iken tamnma-
ni.ini.i ya da bir par~asmr seven en yi.ice Y ya da g\izelli~ini seyretmeyi sevdi~i
a!ikinhk 81

1~n, yaratmt~br. Bundan ciolay1, evre- A~km s1fatmm so:z. konusu anlamt i')in-
nin yarad1h~, varolu~ nedeni, bilgi ve de, tecri.ibe alarumn otesinde ka]an,
sevgidir. Bu anlaya~a gore, evren mutlak deney yoluyla bilinen veya tecriibe edi-
gtizellik olan Allah'm giizelliklerini yan- len diinyanm smarlanm a~an Tann, tdin
satan bir aynadrr. Bu nedenle, giizele Ielsefesi ve tmetafizik a.;asmdan a~km
a~1k olan insan, ger.;ekte Allah'm giizel- bir varhk olmak durumundad1r. A~kl
ligine a~1k olmaktad1r. Mutasavvlflar, mn kar~th i.;kindir. Nitekiln, Tann'y1 ev-
bu anlay1~a bagh olarak, ger.;ek a~kla renin d1~ma atmayan, evren ile varhg1
ge.;ici a~k arasmda bir aymm yaparlar. bir kllan tpanteizmin Tann'st i~kin ol-
Ge~ici a~k bir giizele goniil vermek, ona mak durumundadu. Oyleyse, metafizil<.
vurulmakttr. Yani, biitiin ozlem duygu- ve teolojide, Tann ya da mutlak olan var-
lanmn tutkuyla bir ki~iye yoneltilmesi- hk, panteist bakl~ al)lSl dt~mda her go-
dir. Soz konusu ge.;ici a~k, ger~ek a~k rii~te, yetkin, yani her tlirlii s1mrlama ya
i.;in bir kopri.i olma i~levi goriir. <;iinkii da eksikligin otesinde olma (skolasti-
a~k, a~agm goziinden tiim varhklan, sizm), kavranamaz olma (tgizemcilik),
gonliinden biitiin istekleri siler, bo~alhr; dogadan ayn olma (tdeizm) ve dogal
sevgiliden ba~ka bir variJk ve istek blrak- insana yabanct olma anlammda (dogaiis-
maz. Bu duygunun evrimiyle k.i~i gti- tiiciiliik), a~km bir varhk olarak dii~ii
zelden giizellere, giizellerden giizellige, niilmektedir.
insanhga ve diinyaya ge.;er. Boylece, Ote yandan, bir ~eyi i.;erden etkileyen
a~agm goziinde, sevgili yahuzca bir i.;sel ko~ul ya da nedenlerden farkh
simge durumuna gelir. Yaradah~1, yara- olarak, bir ~eydeki degi~meyi ba~la
dtll~taki hikmetleri, kudreti gormeye, ya-
tan, bir ~eydeki degi~menin fail nedeni
radtlam sevmekten, onda yok olmaktan olan d1~ ko~ullara a~krn neden ada veri-
yaradaru sevmeye, onda yok olmaya yo- Hr. Buna gore, maddi ve fonnel neden-
nelir. t~te bu yoneli~le, ki~i ge.;ici a~ktan lerin i.;kin nedenler oldugu yerde, fail
ger.;ek a~ka, Allah a~klna yonelir. ve ereksel nedenler a~km nedenlerdir.
Dii~iince tarihinde a~k1 yarahc1 ve
Daha ozel bir anlam i.;inde ise, Orta.;ag-
yiice bir gii.; olarak goren dii~iinlirler ve
da, Aristote]es'in kategorileri kapsamma
.;aglar oldugu gibi, a~ka olumsuz bir
sokulamayan, fakat Aristoteles'in kate-
gozle bakan dli~iiniirler de olmu~tur.
gorilerini a~ttg1, onlann otesine ge.;tigi
Ornegin, +Descartes ve tSpinoza gibi,
dii~liniilen nitelik ya da safatlara ise,
akllc1 filozoflara gore, a~k bir t:utku olup,
a~km nitelikler ad1 verilmi~tir. A~km fi-
ki~i akhm kullanarak a~kt dizginlemeli-
kirler listesi, re; (~ey), ens (varhk), aliquid
dir. +Nietzsche ve tschopenhauer gibi
kotiimser filozoflar ise, a~kl, soyunu siir- (bir ~ey), unum (bir), verum (dogru) ve
bonum (iyi, yetkin)'dan olu~maktadtr.
diirmek amaayla insana kurulmu~ olan
ho~ ve bilgece bir tuzak olarak degerlen-
atkmhk [Os. muterili; ing. transcendence;
dirirler. Fr. transcendance; Al. transzendz]. Dene-
a ~ktn [Os. muteril; ing. transcendent; Fr. yim alarwun otesinde olma y a da kalma
transcendant; Al. traraszmdent ]. Gene] ola- durumu. i-;kinligin kar~th olma, goz-
rak, en )iiksek, en iistiin, en yiice olan, en lemlenen diinyarun iistiinde ve otesinde
yiiksek niteliklere sahip bulunan varhk; bulunma veya zihin kiiresinin, zihnin
deneyde verilenin otesinde olan, deneyi i.;kin samrlanmn da~mda kalma hali.
a~an ge~; normal, giindelik teoiibe- Buna gore, panteistin algtlanabilir diin-
nin kavraya~tru a~an, bilimsel a.;lklama yayla ozde~l~tirilen Tann'st dunyaya
diizeyinin daima otesinde kalan (orne- i.;kin iken, teistin, yaratrru~ oldugu al-
gin, Alman .6Jozofu tKant'ta o]anakh de- gtlanabilir diinyamn dt~mda olan bir
neyin otesinde kalan, a~klndtr ve dola- yaratlct olarak tasarlanan Tann'st a~
yasayla bilinemezdir) varhk alaru i.;in kmdtr. Onlii Alman dii~iiniirii Kant,
kullamlan safat. i~te bu taruma uygun olarak, i.;ebakt~
82 afkln nitelikler

yoluyla bilinen zihin hallerinin dayana- aieizm [Os. ilhad, fV!fyi iliih; ing. at/Jeism;
gl olan gozlemlenemez bir toz olarak Fr. atheisme; AI. atheismus]. Tanntanunaz-
ruhun a~km oldugunu, yani deney ala- CLbk Yunancada olumsuzluk bildiren a
nmm otesinde kald.gml soylemi~tir. onekiyle, Tann anlanuna gelen t!Jrosun
Bununla birlikte, tKant'm felsefesinde birle~iminden do~u~ olan ve Tann'mn
a~km terimiyle ttransendantal terimi ya da tannlann varolmad1~ inancma da-
arasmda mutlak bir far.khhk ve aymm yanan felsefe akuru. Evreni yarathgl, ev-
bulundugunu unutmamakta bi.iyi.ik ya- renin yasalanru koydugu, evrene bir ~e
rar vardu. Bunlardan a~km olan, bilgi- kilde mtidahale ettigi kabu 1 edilen
nin i~erigi i~in duyulara bag1mh olup, dogai.isti.i bir varhk ti.iri.ine veya Yarah-
soz konusu deneysel katkadan yoksun cya inanmama.
oldugu i4iln, zihin tarafmdan bilineme- Ku~kucular, maddeciler ve pozitivist-
yene kar~d1k gelir. Oysa transendantal ler i~in kullamlan bir terim olan ateizm,
terimi, ti.im zihinlere ort"k olan kavram teizmin temel iddialanm kabul etme-
ve ilkelerden olu~an mant1ksal ~er~eve me, Tann ya da tannlanmn varhgma
i~in kullamhr, oyle ki soz konusu man- kategorik bir bi~imde ve kamtlar goste-
hksal ~er~eve deneyi di.izenler, ona rerek reddetme tavnna kar~ahk gelir.
form kazandmr ve dolay1siyla, deneyin Ateizm, daha ~ok, bir Tann inancma da-
zorunlu onko~ulu olarak, deneyden yanan teist sistemlere bagh olarak orta-
once varolur. ya .;knu~ olan bir aklm ya da hareket-
a~ km nitelikler [tng. transcendental attri- tir. Yani ateizm, evreni yaratan ve onun
butes; Fr. attributs transcendantaux]. Or- varlaguu devam ettiren, ozi.i itibariyle
ta~ag felsefesinde, t Aristoteles'in on ka- a~km, fakat sonsuz gi.ici.i, bilgisi ve
tegorisinin kapsamma, onlan a~t1klan iradesi ile evrende i~kin olan teist Tann
i~in dahil edilemeyen, temel nitelikJer. inancna kalll bir tepki olarak dogmu~
Buna gore, varhk, varolan her~ey i~in olan bir di.i~i.ince hareketidir.
ge~erli olan bir nitelik ya da yi.iklemdir. Ateizmin dogu~unda ve geli~iminde,
Yine, bir ~eyin var oldugunu soylemek, her~eyden once 1 evrendeki ger~ekligin
ayru zamanda onun bir oldugunu soyle- madde ve fiziki gi.i~lerden meydana gel-
mektir; ~u halde, birlik de, varhgm, ka- digini, ya~amla bilincin ~e~itli formlan-
tegorileri a~an ozsel bir ozelligidir. Ve run maddenin elementlerinin t;e~itli or-
hpkl, varhgm tum kategorilerde bulun- ganik formlar ~eklindeki bile~iminin
masi gibi, birlik te ti.im tkategorilere uy- sonucu oldugunu one si.iren tmaddecilik,
gulamr. Bunlar, tek bir kategoriyle smu- ve 2 ti.im di.i~i.incelerimizin, yalruzca du-
lanmanu~olup, bir tcins meydana ge- ywnlaruruzm bir sonucu oldugunu, bun-
tirmezler. Omegin, insaru 'akllh hayvan' dan dolay1 duyumsal kar~1hg1 olmayan
diye tarumlarsak, hayvan cins, akllWlk sonsuz bir Tann fikrine hi~bir zaman
da ti.irsel ayl.l'um olarak ortaya ~lkar; bu- sahip olamayacagmuz1 one si.iren du-
rada, hayvanhk akdhhga, cins ti.irsel yumculuk ~ok etkili olmu~tur. Ateizmin
aymma yi.iklenemez, fakat varhk her dogu~una, aynca 3 Tann'nm varolu~u
ikisine de yi.iklenebilir. nu, dogada bir di.izen bulundugu gozle-
ataraxia. tKu~kucularda, hi~bir konuda minden ve her di.izenin bir di.izen verici-
hi.iki.im vermeme, her konuda yarg1y1 as- nin varhgtru gerektirdigi onci.ili.inden
kya alma ve varhk i.izerine speki.ilasyon- hareketle karutlayan di.izen kanitma ol-
lara giri~meme sonucunda elde edilece- di.iri.ici.i bir darbe indiren ve dogadaki
gine inarulan ruhsal huzur hali. di.izenin, Tann'run eseri degil de, doga-
Ataraxia tEpiki.iros~ular tarahndan da, daki evrimin bir sonucu oldu~nu savu-
mutlulugun en temel, en onemli unsuru, nan tevrimcilik, ve hepsinden onemlisi, 4
insan i~n en fazla arzu edilir olan hal modem felsefenin ozneden hareket eden
olarak tammlanu. bak1~ a~lSl, varolu~un hakikat ve dege-
Athenagor a a 83

rini insa1un i~inde bulan, insan1n oznel- cia bilinir.


Jigini varhg1n hakikatinin temeli yapan athanatizm. Ruhun olumsuzlugune du-
ve M utlak olanag1n1 ortadan kalduan i,- yulan inan~ .
kinlik ilkesi ~ok buyuk bir etki yapml~ Yunancada olumsuzluk bildiren a one-
tlr. kiyle, olum anlamina gelen thanatostan
Ateizm, yukanda da i~aret edildigi meydana gelmi~ olan athanatiz1n, ruhun
uzere, pratik ve teorik ateizm olarak ikiye (bilincin, zihnin, benin, ki~iligin) olum-
aynhr. Bunlardan teoJik ateizm, Tanr1'run den sonra, ~urada ya da burada, ~u ya
varolu~unun~ Mutlak ya da Mutlak Var- da bu bi~im altmda varoldugu inanana
hk olanaguu tumuyle d1~layan bir du- da yatunak tadtr.
~unce siste1nine dayah olarak yadsJn- Athenagoras. M. S. 2. yuzyllda ya~a1n1~
masmdan 1neydana gelmektedir. Pratik ve Hristiyanlan ahUikstzltk ve devlete
ateizm ise, ki~inin ya~am1n1 Tann konu- itaatsizlikle su~layan putperestlerin id-
sunu hi~ gtindeme getinneden surdur- dialanna kar~1 ~1kmak ve Hristiyan
mesinin ve davran1~lannda yaln1zca inanc1yla ibadet ilkelerini Yunan ve
sonlu ve dunyevf degerleri temele ahna- Roma dunyas1na yaymak i~in, 177 y1
suun sonucu olan ateizmdir. Ba~ka bir hnda bir apoloji kaleme alm1~ olan Hl-
deyi~le, pratik ateizm, insarun eylemle- nstiyan du~unur.
rinde, Tann'yla olan ili~kisini tumuyle Apolojisinde, H1nstiyanlarla ilgili, daha
gozardi ebnesinden ya da Tann sanki once Yahudilere de yoneltilmi~ olan
hi~ varolmuyormu~ gibi ya~amas1ndan tateizm ya da putperestlerin tanrdanna
olu~ur. inarunama, ziyafetlerde ~ocuk yeme ya
Teorik ateizm kendi i~de, olumsuz ve da yamyaml1k ve ensest ya da akrabayla .
olumlu teorik ateizm olarak ikiye aynhr. cinsel ili~kide bulunn1a gibi su~lamalar
Buna gore, olumsuz teorik ateizm belirtik kar~1S1nda Hristiyan inanc1yla Hristi-
bir bi~de ifade edildigi zaman, Tan- yanlan savunan, ateizm ve ~ oldur
n'nin varolu~u kategorik olarak ve kesin me su~lamalanna kar~1, Hristi yanlarm
bir bi~mde yadsllUJ', di.inya ve insanla il- tek bir Tann'ya kan dokmeden ibadet et-
gili olarak, a~km bir ilk ilkeyi ya da tikleri yarutuu veren Athenagoras, Hris
olumsi.i.z bir insan ruhunu zorunlu ol- tiyarun ezeli-ebed.i ve tinsel bir Tann
maktan 9kartan gene) bir kavray1~a ula- inancuu akd yoluyla ve Yunan takd-
~llu. Buna kar~1n ayn1 ateizm ortiik bir ahgirun kavramlanyla temellendirmeye
bi~de ifade edildigi zaman, Tann'run -;ah~m1~tlr.
varolu~u tasdik edilse bile, Tann O'nu Bu konuda, dogrudan dogruya tPla-
Tann yapan temel, ozsel Slfatlanrun bi- ton'a mi.iracaat eden du~i.inur, maddeye
rinden, varolu~unu olanakstz veya an- ~ekil veren Tannnln maddeye a~k1n ol-
lamsiz kllacak ~ekilde, yoksun buakd1r. masl gerektigini, yok olup giden maddi
Olumlu teorik ateizm ise, a~kln ilk ilke- varhklann nedeninin yok edilemez ve
nin gerekliligini kabul etmekle birlikte, tinsel olmak durumunda oldugunu
onu, insarun i-rindeki du~unen oznel iddia etmi~tir. 0, u~lelnecilik veya tes-
ogeyle, insarun bilgiyle varhg1, bUgelikle lis inanc1 ya da dogmasll\.l da, ilk kez ola-
eylemi, ozgurlukle zorunlulugu ozde~ rak akll temeli iizerinde anla~lllr Jolma
le~tirmesine yol a~an CDgitoyla degi~ti ~abas1 vermi~, Hristi yanlann ezeli ebedi
rir. Soz konusu ateizm, insarun toptan ve yetkin bir Tann'ya inandJglnl soy-
ozerkligi ve mutlak ozgi.irlugi.ini.in bir lerken, Tann'n1n u~ ayr ki~ilige burtin-
geregi olarak ortaya ~ Buna gore, in- mesinin -;oktannc1 bir inan1~ olmadJgl-
sarun ozgur olabilmesi ve odevleriyle ey- nl vurgulam1~ olan Athenagoras, hpkJ
lemlerinden sorun\lu tutulabilmesi i~, aziz Justinus gibi, yalruzca Hristiyan
Tann'Jun varolmamas1 gerekir. Bu ate- vahyi araahgyla elde edilebilen tek bir
izm, Tann'nm yerini insana verdigi i~n, dogru felsefe ya da bilgelik oldugunu
ayru zamanda an tropolo jik ateizm olarak one surmi.i~tur.
S4 Ahnan

Alman. Hint feisefesinde, ben, ruh ya da ayn~hnld1~1 ya da boii.indu~i.izaman,


ego olarak tan1mlanan ve benli~i.n son- ortaya -;Jkanlamayaca~Jna one si.iren or-
suz tozi.i olarak anla~nlan ~ey. ganizmacJ anlay~n tam kar~1s1nda yer
Bireyin -;e~itli organ ve yetilerinin i~ alan atomculuk, du~unce tarihinde fel-
levleriati yerine getirmesini saglayan gu-; sefi atomculuk ve bilimsel atomculuk olarak
olan Atman, t1pk1 varh~1n temelinde ikiye aynlmaktad1r.
tannsal ger-;ekli~in, +Brahanan'1n ohnas1 Bunlardan 2 felsefi ya da meta}Uiksel
gibi, ki~in!n tum faaliyetlerinin temelin- atomculuk' un kokleri tlk-;a~ felsefesine
de bulunur. Tann'n1n, Brahman'1n bir kadar geri gider. Ba~ka bir deyi~le, once
par-;as1 olan Atman, Brahmanizme gore, Leukippos ve Demokritos, daha sonra da
olumden sonra varh~1n1 surdurdugu, +Epikuros ve Romah tLukretius tarafan-
varolu~un ba~lanndan kurtuldu~u i-;in, dan savunuhnu~ olan ve ger-;ekli~in
Brahmanla bii tunJc~ir, birle~ir. atomlardan meydana geldi~ini dile geti-
Ba~ka bir deyi~le, Atmanla Brahman ren o~retiye gore, a) maddenin en ku-;uk
birle~tiren Hint felsefesine gore, evren- bOlunemez par-;ac1klan olan atomlar, va-
de tek bir ger-;ek varhk, 1nutlak bir oz rolan her~eyin nihai ve en yuksek bile-
olabilir. Bu varhk, bi.itun evren dikkate ~enleri olup, yaln1zca buyukluk, ~ekil,
ahnd1ganda Brahanan, tek tek bireysel kahhk ve hatta a~nhk gibi ozelliklere sa-
varhklar soz konusu old u~u zaman ise, hiptirler. Ezeli-ebedi olarak varolan atom-
Attnand1r. Evren Brahnand1r, Brahtnan Jar, basit ve aynd1rlar, ba~ka bir ~ye in-
ise, ger-;ekte bizim i-;ilnizdeki Atmandan dirgenemezler. Atomlar, ozleri itibariyle
ba~ka bir ~ey de~ildir.
de~i~mezdirler, yani onlann ozsel do~a
atomculuk [Os. zerTiye, ciiz'i ferdiye; lng.
lan ezeli-ebedi olarak ayn kahr. c;aplak
atoJnism; Fr. atomisnre; AI. atomismus]. 1
gozle goriilemez olan atomlar, kendile-
Gene) olarak kompleks ya da kanna~1k
rinde renk, tat ve koku gibi oze1liklere
fenomenleri, onlan sabit ve de~i~mez
sahip degildirler. SOz konusu ikincil nite-
par-;aclk ya da birilnlerin toplamlan ola-
likJer, varolan sonsuz say1daki atom un
rak gonnek suretiyle a-;aklayanJ fiziki
duyu organlan uzerindeki etkisiyle mey-
dunyarun, maddi evrenin gozle gorule-
dana gelir.
aneyecek kadar ki.i-;uk par-;acJklardan
Ba~ka bir deyi~le, atomlardan meyda-
1neydana geldi~ini savunan goru~.
Atomculuk ozu itibariyle, tanalitik bir na gelen bile~ik cisimlerde, ger-;ekten
o~reti olup, do~adaki varhklan butun-
onlara ait olan niteliklerle, onlann bir
lerden -;ok, par-;ac1klardan meydana araya geli~lerinden ve onlan algllayan
gelen toplamlar olarak gorur. Par-;alan bir varh~an ozel yap1s1ndan kaynakla-
butiinun nitelikleri arac1h~yla a-;1kla- nan nitelikleri, atomcu ogretiye gore,
yan tholizmin tersine, atomculuk butu- birbirlerinden ayumak gerekir. Birinci-
nun gozlemlenen ozellik.Jerini bile~enle ler, atomlara ger-;ekten ait olan birincil
rin ozellikleri ve hareketleriyle a-;1.klar. niteliklerdir. Buna kar~Jn, ikinciler nes-
Ote yandan, atomculuk realist bir goru~ nel bir varolu~a sahip olmayan, atoJnla-
olup, mekanist bir evren goru~uyle bir- nn -;e~itli ~ekillerde bir araya gelmeleri
le~ir. ve bizim duyu-organlanm1z uzerine
Ba~ka bir deyi~le, atomlann zihnin yaphklan etkinin sonucu, bizde varo-
oznel yapunlan olmay1p, d1~ ya da ak- lan niteliklerdir. Bu atomcu anlay1~,
tuel ger-;eklikte varoldu~unu savundu- maddi ~eylerin birincil ve ikincil nite-
~u i-;in realist bir o~reti olan atomculuk, likleri aras1ndaki farkl1h~1 vurgulama-
gozlemlenebilir olan tum de~i~meleri sayla, 17. yuzy1hn P. tGassendi ve P.
atomlann hareketleriyle a-;klad1~1 i~n, Boyle gibi atomculanyla, +Locke gibi
ayn1 zamanda mekanist bir goru~u yan- deneyci du~unurlerini bir anla1nda on
Sihr. Bir butun un do~as1nm, par-;alanna cele1ni~tir.
Aufldiirung 85

Sozunu ettigimiz bu metafiziksel atom- 6 Psikolojide +t;agn~1mc1hk goru~un


culuga gore, b) evrendeki her nesne ya de ifadesini bulan atomculuk, zihin
da cisimsel varhk, bile~ik olan her~ey hallerinin basit ve ayn bile~enlere aynl-
bo~ mekanda dag1lm1~ olan atomlann mak suretiyle analiz edilebilecegini ve
bir birle~iminden ba~ka hit;bir ~ey degil- bir zihin halinin ayn atomik olgulann,
dir. Ta~lar ve sandalyeler gibi canslZ nes- duyu ve izlenimlerin bir birle~iminden
nelerin yamnda, canh ~eyler, hatta insan meydana geldigini savunan psikoloji
zihni de, atomlardan meydana gelmi~tir. anlay1~1m tammlar. Tum zihinsel feno-
c) Metafiziksel atomculuga gore, atomla- menleri ve zihinde olup bitenlere ili~kin
nn varh~1, atomlann i~inde hareket ede- deneyleri, psikolojik atomlar, manhksal
cekleri bo~ bir mekamn varolu~unu ge- atomlar, izlenim1er, duyu verileri diye
rektirir. Bundan dolay1, bo~lu~ atomlarla adlandmlan ve ayra, biricik ve baglm-
aym anlam i~inde olmasa da, var olmak SlZ bir bit;imde varolabilmeye yetili ol-
durumunda olan bir gert;ekliktir. duklan, varolu~lanm at;1klamak it;in
d) Hareket, atomlann temel bir ozelligi ba~ka hit;bir ~eye ihtiya~ duymad1klan
oldu~unu soyleyr?n felsefi ya da metafi- du~unulen ogelerin ard arda geli~i ve
ziksel atomculuga gore, harekelin za- birle~imleriyle at;1klayan atomcu psiko-
man it;inde bir ba~langlCl yoktur. Atom- loji goru~u, sosyal psikolojide ise, tum
lar bo~lukta farkh h1zlarla du~erler. Bu toplumsal fenomenlerin grubu meyda-
du~u~ s1rasmda, atomlann buyuk olan- na getiren bireylerin etkilerinin topla1m
lan, kut;uk olanlara t;arparak, onlann olarak gorulmesi gerektigini one suren
yonlerini degi~tirir. Bu durumun bir so- yakla~1m1 ifade eder.
nucu olarak, sonsuz bir vunna ve t;arp- 7 Atomculuk sosyoloji alanmda ise, ho-
malar dizisi ba~lar. c;evremizde gordu- lizme ya da butunciiluge kar~1 bir goru~
gumuz her~ey, bu t;arpmalann urunu olarak ortaya ljlkar. Buna gore, sosyoloji-
olarak meydana gelir. Soz konusu de atomculuk, toplumlarm en iyi bir bi-
du~me, t;arpma ve birle~me olaylann-
t;imde, kar~ahkh bir etkile~irn it;inde bu-
da hit;bir ~ek.ilde bir raslantadan soz edi- lunan bireysel birim ya da atomlardan
lemez. Tum bunlar mekanik bir zorunlu-
meydana geldigi du~unuldugu zaman
lukla ortaya &;~karlar.
anla~dacaglru soyler; sosyolojinin top-
Felsefi atomculuktan sonra geli~mi~ lumsal yapdan konu alan bir analizle
bir kuram olan 3 bilimsel atomc:ulukta ise
degil de, toplumu meydana getiren bi-
tum di.kkatler, somut fenomenlere ili~
reylere ve bireylerin eylemlerine yukle-
kin at;Lklama uzerinde yo~unla~hnhr.
dikleri anlamlara ili~kin incelemelerle
Atomlarm ozellikleri, a~dclarunak duru-
geli~ip ilerleyebilecegini savunur.
munda olan fenomenlerle ili~kili olarak
belirlcnir. Bu nedenle, ondokuzuncu yuz- atomik olgu [ing. atomic fact; Fr. fait ato-
YJlln kimyasal atom kuram1, her kimya- mique]. Tikel bir ~eydeki bir nitelikten
sal ogenin kendi ozgul atomlan ve her ya da tikel ~eyler arasmdaki bir ili~ki
kimyasal bile~igin de kendi molekulleri den meydana gelen en basit, en temel
oldu~unu kabul eder. ve ba~ka bir ~eye indirgenemez olgu.
Atomculugun t;e~itli alanlardaki uygu- Atomik bir onenneyle atomik bir olgu
lamalanna gelince ... Atomculuk, t;agda~ arasmda birebir bir ili~ki vardu. Orne-
felsefede, 4 +Russell ve tWittgenstein ta- gin, ozneler (ozel isimler) terimlere (ti-
rafmdan, manhksal atomculuk ad1 alhn- kellere), s1fatlar niteliklere ve fiiller ili~
da, metafiziksel ve dilsel bir ogreti ola- kilere kar~1hk gelir ..
rak one surUlmu~tur. Yine 5. atomcu Aufklarung. Almancada +Aydmlanma.
goru~, onyedinci yuzydda, madd[ atom- Aydmlamna c;ag1 anlamma gelen Zei-
ian metafiziksel nokta ya da birimler ola- talter der Aujkliirung ise, 18. yuzyd Al-
rak monadlarla degi~tiren tLeibniz tara- manya'smda, du~unsel bir ozgurle~me
fmdan benimseruni~tir. ya da kurtulu~ hamlesinin, ozellil,de
86 Augustinus

tLeibniz'den ilha1n alarak, geli~mesini bor-;ludur. Madde de Tann tarahndan


sa~lamaya -;ah~an dii~iince hareketini yarahlmt~hr, bu yiizden madde kotii
ifade eder. Bu hareketin ii-; biiyiik tem- olamaz. Zira, Tann tarahndan kotii hi-;-
silcisi tWolff, Lessing ve tHerder'dir. bir ~ey yarahlmamt~hr .
Hareket Romantiklerin 'Alman halki- Ba~ka bir deyi~le, Augustinusa gore,
nnl ulusal dehas1' dedikleri ~eyi hayata hi-;bir ~ey Tanr1n1n yaratma iste~i ol-
ge-;irecek yeni bir tiyatro, yeni bir ~iir madan varh~a gelemeyece~i i-;in, varo-
ve bir estetik yaratma -;abas1 i-;inde ol- lan her ~ey bir varh~a sahip oldu~u sii
lnu~tur. rece, iyi olmak durumundad1r. 0, d1~
Augustinus, Aziz. 354-430 ydlan arasin- ger-;eklikte iyilik dereceleri olduBu i-;in,
da ya~am1~ olan, iinlii Hristiyan dii~ii farkh varhk derecelerinin de o1mast ge-
niir. Temel eserleri: Civitas Dei (Tann rekti~ini one surer. Bundan dolay1, yok-
Devleti], Confessiones [ltiraflar] Epis tolae lu~a yak1n olan formsuz madde bile,
[Mektuplar]. Tam1 tarahndan yaratdm1~ oldu~u i~,
Teknik dtizeyi olduk~a yuksek olan bir iyi olmak durumundadtr. Bu, diinyada
felsefe sergilemekle birlikte, 'Anlayabil- var olan kotiilii~iin nedeninin, .Aziz Au
lnek i-;in, inan1yoruml anlayi~Iyla felse~ gustinusa gore, maddi varolu~ olama-
feyi dine tabi kllm1~ olan Augustinus, yaca~l anlam1na gelir. insan1n giinah-
Hristiyan dininin temel o~retilerini te- karh~Inln sorumlusu, onun i-;inde bu-
me liendire bih nek i-;in, Yeni-Platonru lundu~u maddi ko~ullar olamaz.
felsefeden ve Platoncu kavramlardan Augustinus'a gore, biitiiniiyle do~a du-
yararlanm1~ttr. inanc1 temele alan Au-
rumunda bulunan vah~i insan, do~al
gustin us'a gore, akhn gorevi, tannsal
insan yoktur. Bunun nedeni insarun.. do-
vahiy temeli iizerinde, inan-; yoluyla hi-
ganln de~il de, Tannrun eseri olmasidli'.
linen ~eylerin a-;Iklanmas1 ve aydnh~a
lnsan, ona gt;re, Tann taranndan yaratd-
kavu~turuhn as1dtr.
mi~ olmanm izlerini hep ta~Jr. lnsan1n
Felsefeyi teolojiye, inane akla tabi kdan
mutlulu~un p~inden ko~mast, Augus-
Aziz Augustinusa gore, Tann ezeli ve
ebedi olup, insanhk diizeyinin iistiinde tinusa gore, bir raslanb de~ldir. lnsarwt
mutlulu~u aramas1, onun eksik ve sonlu
olan bir varhk olmak durwnundad1r. 0,
olu~unun bir sonucudur. Onun mutlulu-
varh~m kendisidir: Tann, kendisinden
daha miikemmel ya da yiice hi-;bir ~yin Bu yalruzca Tannda bulmas1 da bir ras
bulunmadi~J varhkt1r. Tann miikem- lanb olamaz. lnsan1n mutlulu~u, ondak.i
mel oldu~u i-;in, ayn1 zamanda basittir. sevgi, ozellikle de Tann a~lu tarahndan
Tannrun bilgisi, bilgeli~i, iyili~i ve belirlenir. lnsan do~al olarak sever, zira
giicii, O'nun ozlinii meydana geti~ir. sevmek insarun kendisini a~mas1 de-
Aziz Augustinus, bundan ba~ka i~nde mektir.
ya~adi~Imiz diinyadaki ~eylerin Tann'- lnsarun sevmesi kae;uulmazdiri -;iinkii,
run varh~1n1 ve faali yetini yansttb~l du- insan eksik bir varbkhr. August:inus, in-
~lincesindedir. Tanr1tyla dlinya arasmda- sanm Taml'y1 sevecek ~ek.ilde yarahld1~
ki bu ili~kiden dolay~ ona gore, birini bil- ~ru sayler. Tann sonsuzdur. ~u hAlde,
mek di~erini bilmek anlanuna gelir. insan1n do~as1 o ~ekilde meydana geti~
Aziz Augustinus, Tann hakklnda en rilmi~tir ki, yabuzca Tanr1, yani sonsuz
-;ok bilgisi olan insarun diinyanJn ve varhk, ona en yiiksek doyum ve mutlu-
ozelJikle de insan1n ger-;ek do~astnl ve lu~u sa~layabilir. Tam1tyt sevmek, Au-
kaderini en iyi bir bi-;imde bilebilece~i gustinus'a gore, insarun en yill<sek ama-
ni savunur. Ona gore, Tann bu diinya- Cl olan 1nutlulu~un ko~uludur. <;iinkii,
YI hi~ten yaratnu~tu. Diinya, Tannnin yalruzca sonsuz olan Tann, insandaki en
ozgiir eyleminin bir sonucudur. Bu temelli ihtiya-; olan sonsuzluk arzusunu
diinyadaki her~ey varolu~unu Tannya tatmin edebilir.
A venarius 87

Austin, John. 19. ytizylm en etkili ve Dilin felsefedeki onemini vurgulayan


onemli hukuk felsefecisi. lngiliz dti~ti Austin, dilsel tanalizin felsefi problem-
ntirler ). tLocke ve Jeremy tBentham'dan ler i~in anahtar oldugunu belirtmi~tir.
etkileruni~ olan Austin, hukuk ile ahlak Ona gore, gtindelik dile ili~kin analiz,
arasmdaki aymm ve farkhhg1 a~1k hale insam ~evreleyen dtinya ile ilgili kabul-
getirmek i~in, hukugun aynntth bir tam- lerimizi a~1ga ~1kanr ve dtinyaya ili~
mml yapm1~, hukugun ne oldugu ve kin kavrayl~lmlZI gti~lendirir. Austin
ne olmas1 gerektigi sorulanm yarutla- bu ~er~eve i~inde, yapay ve yetersiz
maya ~ah~m1~hr. buldugu, gtindelik dilin karma~lkhg
Yaram bir ahlak gorti~ti benimsemi~ na ve inceligine eri~emedigini one stir-
ve yasayla hukuk kavramlan tizerine dugu forme! manhgm dilinin kularul-
sistematik bir tanaliz ger~ekle~tirmi~ masma kar~1 ~1km1~hr.
olan Austin, tum yasalann bir egeme- Austin'e gare, gtindelik konu~ma uzun
nin buyruklan oldugunu savunur. Bu- bir zaman dilimi boyunca olu~turul
yurma, bir ba~kasmm bir eylemi yap- mu~tur, ve onun i~erdi~ farkh sozctik-
masm veya bir eylemden saklrunasm1 ler ve diger ifade ttirleri, raslanllsal olu-
ongoren, ve uymama halinde bir yaph- ~umlar olmaytp, belli ama~lara hizmet
nm tehdidi ile desteklenen istek ifadesi- eder. Bundan dolay~ o farkh s6zctiklerin
dir. Buyurulan eylem ise, Austin'e gore, farkh kullarumlara konu olup, farkh man-
bir Odevdir. bksal aymmlara ~ret ettigini sayler.
0 ti~ ttir Odevi birbirinden aymr. Birinci ~te, felsefenin en temel gorevi, bu ayt-
ttirden Odevler, en ytiksek fayda ilkesini nmlan ortaya ~1kannak ve daha sonra da
hayata ge~iren dini Odevlerdir. Bu Odev- bunlann geleneksel felsefi problemlerle
ler, insan varhklannm en ytiksek mutlu-
bir ili~kisi olup olmadtguu gostennektir.
Iugunu isteyen Tann tarafmdan buyu-
Filozoflann felsefi bir probleme, proble-
rulurlar. Austin onlara, bir egemen, bir
min ilgili oldugu olgular ve ozellikle de
tisttin gti~ tarafmdan buyurulduklan
io;in, adevler aduu vennekte, soz konusu dilsel olgular hakkmda a~1khga kavu~
egernen Tann oldugu io;in de, onlan dini madan yakla~bklanm soyleyen Austin,
diye nitelemektedir. Ahlaki Odevler ise, sozctikleri ve onlarm felsefi problemlerle
bir toplumda hakim olan ahlaki kodlar olan ili~kisini konu alan bir ara~hnna
tarahndan ortaya konur. Onlar, !opium nm ortak bir i~birligiyle ger~ekle~tirile
tarafmdan buyurulduklan i~in, odev- bilecegini dti~tinmti~ttir.
lerdir. Buna kar~m hukuki Odev ya da autarkeia. Antik Yunan'daki ahlak sis-
yasalar ise, politik bir toplumda ege- temlerinde, mutluluj!;un vazge.,:ilmez on
men gti~ tarafmdan buyurulur. Yasalan ko~ulu ve erdemli insarun temel ozelligi
ahlaki ya da dini Odevlerle bagda~ma olan, ki~inin kendi kendisine yetmesi ya
yabilen hukugu, ahlaktan ya da ahlakm da ozerk oJmaSI durumu.
temel ilkelerinden ay1ran ~ey, yasarun Avenarius, Richard. 1843-1896 y1llan ara-
politik toplumdaki egemen gti~ tarabn- smda ya~arru~ olan Alman filozofu.
dan konulma ozelligidir. tEmpiriy<rkritisizm olarak bilinen bilgi
Austin, John Langshaw. 1911-1960 yllla- teorisini geli~tirmi~ olan Avenarius,
n arasmda ya~am1~ ve insan dti~tince a~m bir pozitivist anlay~la her ttir me-
sini gtindelik dili incelemek suretiyle tafizige kar~t ~1km1~ ve bilgi olarak,
analiz etmeye kalk1~ml~ olan tinlti ln- yalmzca saf deneyde verilmi~ olaru
giliz filozofu. Temel eserleri: How to do kabul etmi~tir. Avenarius'a gore,. gele-
Things with Words? (SOzctiklerle Neier neksel metafizigin yapag1 aymnun i.ki
Yap1hr?), Sense and Sensibilia (Anlam ve ucunu olu~turan i~ deneyle dt~ deney,
Anlamda~Iar), Philosophical Papers (Fel- psikolojik olanla fiziksel olan ya da 6zel.
sefe Yaz1lan). duyumlarla zihinden bagtms12 olarak
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ------------------- ---------

88 avidya

varolan dtinya arasmda hi~bir fark ol- zihniyle bireyin bilincini, bilginin 1~1-
maytp, ger~ekte yalruzca saf deney var- ~yla aydmlahna yontindeki ~abalary
du. Ba~ka bir deyi~le, idealizmle mad- la se~kinle~en ktilttirel bir doneme, bi-
decilik arasmdaki kar~11h~l bir ~ekilde limsel ke~if ve felsefi ele~tiri ~a~ma,
a~may1 deneyen ve bu tarh~maya son felsefi ve toplumsal harekete verilen ad.
vermenin yolunu, ger~ekli~i, ne tinsel ne Aydmlaruna hareketi i~inde yer alan
de maddi diye nitelenebilecek fenomen- dti~tintirler, dti~tince ve ifade ozgtirlti-
lere indirgeme i9leminde bulan Avenari- ~ti, dini ele~tiri, akd ve bilimin de~eri
us, saf deneyin, yani yorumla kan~rna ne duyulan inan~, toplumsal ilerlemey-
lnl~ deneyin ozsel do~asm1 gozler online le bireycili~e onem verme ba~ta olmak
sermeye ~ah~m1~hr. tizere, bir dizi ilerici fikirin geli~imine
avidya. Budizmde, ttim ya~amm ve acl- kalktda bulurunu~lardlr' oyle ki soz ko-
lann tek nedeni olan, ba~tmhhk ve tut- nusu temel ve laik fikirlerin modern
sakh~a, yani tutkulara, dtirttilere ve do- toplumlann ortaya ~~ki~mda btiytik bir
yumsuzlu~a yol a~an ve kurtulu~u rolti olmu~tur.
engelleyen bilgisizlik durumu. Aydmlaruna hareketi tBacon, tHobbes
ayalh evren [lng. sublunary world; Fr. ve tLocke'un deneycili~iyle, ilk olarak
monde sublunaire ]. Evreni ikiye ayuan ingiltere'de ba~lam1~ ve daha sonra I.
tAristoteles'te, aytn alundaki varhk ta-. Toland ve M. Tindal'm tdo~alch~yla
bakasma, aytistti evrenin ka~1 kutbunu dinsel bir renk alm1~11r. Ayd1nlanma
meydana getirip, suas1yla toprak, su, Fransa'da, ba~langt~ta ~ok fazla yaplCI
hava ve ate~ten meydana gelen yeryti- olmam1~, daha ~ok ge~mi~e, siyasi yap1
ztine verilen ad. Bu evrendeki varhklar, ve dinsel dtizene yonelik radikal ele~ti
duyusal bir yap1da olup, varl1~a gelir, rilerle geli~mi~tir. Nitekim, FransiZ filo-
ve daha sonra yok olup giderler. zoflan, felsefelerinin hareket noktasl-
Ayalh evrenin kar~1smda yer alan, ve mn, saraydaki ahlAid ~tirtimeden ve
eter ad1 verilen be~inci o~eden meyda- krahn iktidannm kottiye kullamlmasm-
na gelen varhk alamna ise, Aristoteles dan ald1~1m belirtmi~lerdir. Burada,
aytistti evren admt verir. Soz konusu Descartes'm 'a~1k ve se~ik dti~tinceler'
varhk alam, gtine~, ay, gezegenler ve ~retisi, tSpinoza'nm dine kar~l takm-
yldzlar ttirtinden goksel cisimlerden di~l ele~tirel tav1r, akilc1 dti~tince,
olu~maktad1r. Yldizlar ve gezegenler, Bayle, tMontesquieu, tVoltaire ve Rous-
Aristoteles gore, yok edilemez olan, tan- seau'yu hazulaml~hr. FransiZlann Ay-
TISal varhklard1r. Bundan dolay1, Ariste>- dmlanmaya yapbklan ba~ka onemli bir
teles hpki Platon gibi, onlarm yetkin bir katki da, t Ansiklopedinin yaymlanmas1
hareket tarz1, yani dairesel hareket sergi- olmu~tur.
ledi~ini savunmu~tur. SOz konusu hare- Almanya'da ise, Aydmlanma hareketi
keti a~lklarnak i~in, elli be~ lane ktirenin Leibniz tarafmdan ba~lahlml~ ve bura-
varoldu~unu one stiren Aristoteles'e da 'do~al hukuk'u savunan tGrotius ve
gore, en dt~ ktire, hi~ durmaks1zm ytik- Thomasius gibi dti~tintirlerle, 'do~al
sek bir h1zla donen ve hareketini daha din' dti~tincesine kalkt yapm1~ olan
a~a~1 ktirelere do~ru ileten sa bit ytldlz- tWolff, Lessing ve tHerder gibi filozof-
lar ktiresidir. lar, Peztalozzi ve Francke gibi e~itimci
aydtnlanma [Os. tenevvilr; lng. enlighten- ler ve nihayet akh her alanda on plAna
ment; Fr. le siec/e des Iumieres; AI. au fkla- ~tkartan Kant gibi btiytik dti~tintirler
erung]. Avrupa'da 17. ytizyt.lm ikinci tarafmdan geli~tirilmi~tir.
yans1yla, 19. ytizy1hn ilk ~eyre~ni kap- Genel olarak de~erlendirildi~inde, Ay-
. sayan ve onde gelen birtak1m filozofla- dtn!anmay belirleyen birtakun tav1r ya
nn akh insan ya~ammdaki mutlak yo- da e~ilimden soz edilebilir. Bunlar sua-
netici ve yol gosterici yapma ve insan syla thtimanizrn, tdeizm veya ateizm,
aydmlllnma 89

tak.!lcihk, tilerlemecilik, tiyimserlik ve bilimleri ve matematik alarundaki ba~n


evrenselciliktir. Bunlardan hiimanizm, larla Slmrlanml~ dej\ildir. Bu <;erc;eve
Aydmlamnada, her~eyden once di.inya- i<;inde, bi.iti.in bir toplumun, insan doj\a-
run, suurlan doj\a tarahndan dej\il de, sma ve hi.imanizmin dej\erlerine gore,
ulusal suurlar tarahndan 9zilen, insanf akhn 1~1j\mda yeniden di.izenlenmesi
bir di.inya olduj\u, anlarruna gelir. Di.inya gerektij\i inanc1, Aydmlanmarun en
Tann tarahndan yaralllml~tlr, fakat o onemli inan<;larmdan bir ba~kas1d1r. Bu
arhk insanlarm elindedir. Buna gore, donemde din bile, akhn si.izgecinden ge-
di.inya, insarun dej\erleri, tutkulan, umut <;irilir ve dinin kendisinden <;ok, ak1l yo-
ve korkularyla belirlenen insanf bir ev- luyla temellendirilemeyen bani inan<;la-
rede bulunmaktad1r. Bu evrede, insanm ra saldmhr.
evrensel olan doj\asma bi.iyi.ik bir inan<; A ydmlanmarun akllclhj\1ru tamamla-
beslertir. Temel duygulann, fikirlerin yan ~y. sm1rs1Z iyimserli.k olmu~tur.
her yerde ayru olup, ulusal, ki.ilti.irel ve Bu iyimserlij\in temelinde ise, evrenin
1rk bakmundan olan farkhh.k.lann yapay rum yonleri ve her ayrmbs1yla rasyonel
olduj\u savunulur. Aydmlanma boyun- olduj\u inana bulurunaktadll. Fizikf
ca, bir yandan farkhh..klara ho~gori.iyle evren rasyonel olduj\una gore, onda bir
balahrken, bir yandan da insarun doj\as1 di.izen vardll ve bu di.izeni belirleyen
ve ger<;ek anlam1 gi.in 1~1j\ma <;lkarhl- ~ey de, belli say1daki rasyonel il.kelerdir.
maya <;ah~1h.r. 'lnsanf olan hi<;bir ~ey lnsan varhj\1 alalh bir varlLk olduj\un-
bana yabana dej\ildir' sozi.i, Aydmlan- dan, ya da insan zihninin kendisi de ras-
marun en onde gelen sloganlarmdan bi- yonel olduj\undan, o bu ilkeleri k~fet
ridir. me ve evrendeki di.izeni anlayabilme
Aydmlarunada hi.imanizmi tamamla- kapasitesine sahip bir varhkhr. Ote yan-
yan tav1r ise tateizm veya deizmdir. dan, insan irddesini belirleyen oj\e de
Ba~ka bir deyi~le, Aydmlanmarun he- a.kll olduj\u i<;in, insan evrenin yap1sma
men ti.im di.i~i.ini.irleri <;oj\unlu.k ateist ve di.izenine ili~kin bilgisine dayanarak
ya da deist idiler. Hristiyanhktan nefret eylemek durwnundadll. Bundan dolay1,
eden bu di.i~i.ini.irler, babl inan<;larla, insan varhj\1 yalmzca kendisini dej\il,
baj\nazhk ve dini insanh.j\m ilerlemesi i<;inde ya~ad1j\1 toplwnsal di.izeni de ge-
oni.indeki en bi.iyi.ik engel olarak gor- li~tirip yetkinle~tirebilir.
mi.i~lerdir. !nan<; ve dine kar~1 t;lkarken Bu baj\lamda, Aydmlanmaya damgasl-
alai ve bilime sar1lan Aydmlanma di.i- m vuran bir dij\er ozellik, insan doj\as-
~i.incesi, Tann'nm evrene mildahalesine mn evrensellij\ine duyulan inan<;tan
kesinlikle kar~1 9knu~ ve bilirnin gerek- ba~ka bir ~y dej\ildir. Buna gare, her-
tirdij\i kendi i<;inde kapah ve di.izenli bir kes aym a.kla sahip olduj\undan, herkes
sistem olarak evren gori.i~i.ini.i benimser- ayru rasyonellij\i sergiledij\inden, uygun
ken, Tann'y en iyi durumda bir seyird bir ej\itim si.irednden ge911i~ olan her-
durumuna indirgemi~tir. kes ayru doj\ru sonu<;lara ula~mak du-
AkllcLILk ise, Aydmlanmada insarun rwnundadlr.
rasyonellij\ine, doj\u~tan getirdij\i akll- A ydmlanmarun sonuncu ve en belirle-
na inan<;la belirlenir. Buna gore, alai in- yici yoni.i, ilerlemedli.ktir. Aydmlanma
sana matematij\in en soyut, en karma- hareketi i<;inde yer alan di.i~i.ini.irlere
~lk doj\rularm1 anlama ve oj\rendij\i bu gore, Avrupa, bi.itiin birOrta<;aj\ boyunca
doj\rulan evrene uygulama olanaj\1 ver- si.iren bir babl iti.kadlar ve baj\nazhk do-
mi~tir. Akl1, yine insana, iyi planlaruru~ nemini geride blrakm~hr. Bu baj\nazh-
gozlem ve deneylere dayanarak, doj\ayla j\m ykh~mda, din kar~1smda kesin
ilgili sorular sorup yarutlama olanaj\1 bir zafer kazanan bilimin etkisi bi.iyi.i.k
saj\larru~br. Bununla birli.kte, akla ve in- olmu~tur. Modem bilim, evrenin ti.im
sarun rasyonellij\ine duyulan inan<;, doj\a farkh gori.ini.i~lere raj\men, temelde
90 ayd1nlanman1n ~okii~ii

;ok biiyiik, fakat olduk;a basit ve dii- ya~ayan i~;ilerin, ya~am ko~ullan a;I-
zenli bir mekanizma oldu~unu ortaya smdan, feodal donemin yoksul koyliileri-
;tkanm~tn. Bu diizenli evrenin bir par- nin ;ok daha gerisinde kald1klan gorill-
;ast olan insamn davram~l da, ondeyi- mii~rur. Yine, yeni bir ala1 ve demokra ti.k
ye ve kontrole elveri~li olup, insanla ozgiirliik ;a~ml ba~lataca~ma inarulan
i;inde ya~ad1~1 toplum bu bilgi ~~~~m FranslZ Devrimi teroriin egemenli~iyle
da sonsuzca geli~tirebilir. lnsanm refa- son bubnu~ ve devrimi mutlakiyet;i yo-
ht a;Jsmdan biiyi.ik bir ilerleme kaydedil- netimler izlemi~tir.
mi~ oldu~una gore, smustz ve siirekli bir Ote yandan, ondokuzuncu yiizydda or-
ilerlemeyi engelleyecek hi;bir ~ey yok- taya filkan insan tipi, Aydmlanma~un
tur. insan modelinden olduk;a farkh olmu~
Avrupa'da 18. yiizylda ortaya ;1kan tur. Buna gore, Aydmlanmanm akll tara-
felseff ve toplumsal bir hareket olan Ay- fmdan yonetilen, kendine giivenli, dt~a
dmlanma, 19. ve 20. yiizydlarda, zaman doniik insan ti.pi yerine, ondokuzuncu
zaman yo~un bir bi;imde ele~tirilmi~ yiizydda daha ;ok duygulan tarahndan
tir. Ome~in, 19. yiizydda, Romantikler yonlendirilen, tedirgin, yabanc:da~m1~ ve
Aydmlanmanm akhnm ruhsuz oldu~u i;edoniik bir insan ortaya ;1km1~tn. Dos-
nu soylerken, muhafazakarlar onu ;ok toyevski'nin Yeraltmdan Notlar adh ese-
radikal bulmu~lardtr. Yine Aydmlan- rinde tasvir etti.~i bu insan tipi, evreni an-
ma, do~a bilimlerini omek alan bir bilgi layan, diinya vatanda~1 olmay se;mi~
ve ak1lcthk anlay1~1 geli~tirdi~i i;in bir insandan ;ok, kendisini anlamakta bir
ele~tiriye u~ram1~hr. Aym ;er;eve i;in- biiyiik zorluklan olan, degil diinyayla,
de, Aydmlanma aktlclh~ma, geleneksel salt kendisiyle bile ban~amam1~, kotiim-
ahl~k ve dinin hakikatlerine kar~1 dii~ scr bir insand11.
man~a bir tav1r ald1~ i-;in kar~1 ~kd ayd1nlatan tecriibe [ing. luminous experien-
mt~ttr. Nihayet, y:UzydLmiZda Aydm- ce; Fr. expbiota lumineuse ]. A~km, yiice,
lanma hareketi, bireysel ve kiiltiirel kudretli, ola~aniistii giicii olan bir ger-
farkhhklan goz ard1 etti~i i;in ele~tiril ;eklikle, ozellikle de Tann'yla olan do~
mi~tir. rudan temasla belirlenen ve bu tiir bir
aydmlanmanm ~okii~ii [lng. aJllapse of mistik temas i;inde olan ki~iye sonlulu-
Enlightmment]. Bah kiiltiiriinde, onseki- ~unu, eksikli olu~unu, ba~1mhh~Im,
zinci yiizyda damgasm1 vuran Aydm- yete~izli~ini ve gii;siizlii~iinii gosteren
lanmamn temel o~eleri olan hiimaniz- tecriibe.
min, iyimserli~in, insanm smtrs1zca Bu tiir bir mistik ya~anb ya da tecrii-
yetkinl~ebilece~ine duyulan inancm, be, soze dokiilemez, aktanlamaz olup,
bilim ve teknoloji yoluyla tilerleme iil- ki~iyi temas i;inde oldu~u a~km ger-
kiisiiniin, a.kllahk ve evrenselcili~in, ;eklik, kendisi ve biitiin bir varhk ala-
ya~anan toplumsal ve ekonomik ko~ul myla ilgili olarak temelli bir biljimde
lara ba~h olarak, onemli ol;iide erozyo- aydmlahr, ba~ka bir kaynaktan sa~la
na u~ramas1 sonucunda, 19 yiizydda namayacak bir bilgi kazandmr.
ortaya ;Ikan Aydmlanma kar~1h tavn aydmlatma teorisi [ing theory' of illumina-
i;in kullarulan genel deyim. tion; Fr. tlliorie de l' eclairage ]. Bilgi felse-
Buna gore, her~eyden onre, bilimin, fesinde, s1mrh, de~~ken ve gelip ge;ici
maddi ve fizild ko~ullarda smmnz bir insan varh~mm zorunlu, ezeli-ebedi ve
geli~meye yol a;aca~I umulan bir sure; de~~mez do~rulan nasd bilebildi~i so-
olarak, teknoloji alanmdaki uygulamas1, rusuna yarut olarak getirilen teori. Aziz
Avrupa'da kentl~meyi ve kentlerde t Augustinus'un geneI kavramlann, zo-
yoksul gecekondu semtlerinin do~u~u runlu do~rulann bilgisini a;1klama tar-
nu h1zlandnmi~tn. l~te bu varo~larda zma kar~1hk gelen otreti.
Ayer 91

Duyuma ve bilgiye iJi~kin iyi bir anali- 1nesinin ancak ve ancak, insan zihnini
zin, insarun iki farkl1 bilgi tiiriine sahip Tann'ya bag1mh hale getiren bir aydln-
oldugunu ac;1ga c;Jkard1guu savunan latma yoluyla a-;1klanabilecegini one
Aziz Augustinus, bu iki bilgi tiiriinii stta- siirmii~tiir.
syla, giizel bir k1z omeginde oldugu Ayer, Alfred. 1910-1989 ylllan arasmda
gibi, d uyulann nesneleri olan som ut var- ya~am1~ olan iinlii lngiliz dii~iinur.
hkJann bilgisi ve giizellik gibi akLlla anla Temel eserleri aras1nda Language, Truth
~dabilir kavramlann ve ezeli-ebedi dog- nnd Logic [Oil, Do~ruluk ve Manhk], Fo-
rulann bilgisi olarak belirler. lnsan uJtdations of Emprical Knowledge [Empi-
gozleriyle maddi varhklan goriir, onla- rik Bilginin Temelleri], The Central Qu-
nn duyularla algdanan bilgisine sahip estions of Philosoply [Felsefenin Te1nel
olur, ate yandan akl1yla ezeli-ebedi, de- Problemleri], The Problem of Knowledge
gi~tnez dogrular1 kavrar. Sonlu bir var- [Bilgi Problemi] gibi kitaplar bulunan
hk olan insan, nasll olup da ezelr-ebedi Ayer, tBerkeley ve tHume'un empiriz-
dogrulan bilebilmektedir? insan zihni rniyle tRussell ve tWittgenstein'dan etki-
ic;i.n yedi arb ii-;iin toplanwun her zaman lenmi~ ve tViyana c;evresi'nin mantlk-;1
ve zoru.nlu olarak on etti~ini bilmek nasd pozitivizmi kapsanu i~nde degerlendiri-
miimkiin olabilmektedir? lecek gorii~leri benimsemi~tir. Ba~kil bir
Augustinus'a gore, insan zihni ezeli ve deyi~le, Viyana 0 niversitesinde, manbk-
ebedt degi~mez dogrulan gorebilmek, c;1 pozi tivizm iizerinde -;ah~m1~ ve once-
kavrayabilmek i-;in ayd1nlanmaya, ay- likle ger-;eklik, algs, ttiimevanm, bilgi,
dlnlahlmaya gerek duyar. l~te, bu ay~ anlam ve ba~ka zihinlerin varolu~u tii-
d1nlatmanm kaynag1nda Tann vard1r. riinden konulan ele alll\19 olan Ayer, Vi-
Bu ayd1nlatma, insan1n bilgide fiziki yana ~vresinin gorii~leriyle lngiliz dil-
nesnelerin degi~mesinin ve insan zihni- sel analizi aras1nda bir bag kurma -;abasa
nin sonlulu~unWl neden oldugu s1rur i~nde olmu~tur.
laman1n iistesinden gelmesine olanak Filozof kariyerinin ba~larmda, bir
verir. Yani, insarun Tannya her baklm- onennenin, dogru oldugu deney yoluy-
dan muhta-; oldugunu one siiren Au- la kesin sonuc;lu olarak gosterilmedik-;e
gustinus'a gore, bu durum bilgi i-;in de anlamsaz oldu~unu dile getiren gii-;lii
ge-;erlidir. bir dogrulanabilirlik ilkesini benirnseyen
Ezeli-bedi do~ulann, genel kavramla- Ayer, bu ilkeden yararlanarak,. onerme-
nn bilgisi i~, bir tiir aydmlanma ogre-- leri, bpkl Hume'un yaph~ gibi, man-
tisi geli~tiren Augustinus'a gore, tek tek hksal ve deneysel onenneler diye ikiye
olgulardan ve algdardan genel do~rula ay1nna~t1r. Onenneleri ne manhksal
ra, bireysel omeklerden genel kavramla- dogrular ve ne de deneysel hipotezler
ra yiikselemeyen insan, genel kavramla- olan metafizik, ona gore, anlamdan yak-
nn, ezeli-ebedi ve degi~mez dog.n.Jiann sun olan sozde bir disiplin olmak duru-
bilgisini, ancak Tanr1'run kendisini ay- mundadlr. tMetafizik i~n ge-;erli olan
dmlatmasa sayesinde ~bilir. . bu durum, teoloji i~n de ge-;erli olmak
Ayru ogreti, felsefesinde, t AristoteJes'i durumundad1r; Ayer'a gore, tannsal
reddederek, Augustinus-;u bir -;izgi iz- varhkla ilgili iddialar, yanla~ bile alma-
leyen Aziz tBonaventura tarahndan da YIP, anlamdan yoksundur. Ayru ~kilde
one siiriilmii~tiir. Buna gore, insan zih- etik ve estetikte de~er yarg1s1 i-;eren
ninin degi~ip, ku~ku ve yanh~a a-;1k onermeler de, bilgi aktaran ger-;ek oner-
oldugunu, insan bilgisinin konu ald1g1 meler olmay1p, duygusal bir tavnn ge-
fenolnenlerin de degi~tigini soyleyen ni~lememesini isteyen ifadelerdir.
Aziz Bonaventura, insanLn biitiin bun- I<ariyerinin daha sonraki doneminde,
lara kar~1n, birtalom kesinliklere sahip bir onennenin do~ruluk ya da yan~la
olmasan1n, de~i~mez oz ve ilkeleri bil- glnl belirlemek i-;in uygun bir deneyin
CJ2 aynd edici ozellik

gerektigini dile getiren zay1f bir dogru- s1yla, iki ~eyin yalruzca say1sal olarak
lana bilir lik ilkesine yonelen Ayer, ilke- ozde~ o1abilecegini dile getiren ilke. Ev-
nin soz konusu versiyonunu ge~mi~le il- rendeki her varhg1n, ba~ka hi~bir ~eyde
gili evrensel yasalan ge~ersiz kllmamak olmayan bir ozellige sahip bulundugu-
ic;in benilnsetni~tir. Hatta, burada da nu, dolay1s1yla evrende, birbirine tam
kalmay1p bir adun daha ileri giden filo- olarak benzeyen, birbiriyle ozde~ olan
zof, onennelerin ilke olarak hakh kda- iki ~ey bul urunad1t;Jru dile getiren pren-
namayacaklari yerde, onlar1n yine de sip.
reddedilmemeleri ve hi~bir hakh kihn- A}'lrd edilemezlerin ozde~ligi ilkesini
manln aranma1nas1 gerektigini ileri sur formule eden tLeibniz, ayru ilkeden,
1nu~tiir. ~eylerin yalruzca mek~nsal olarak farkh-
Ayer, zihin konusunda, bir tur notr mo- hk gostermeleri durumunda, bu farkhh-
nizlni benimsetni~ ve bir Z z.ihin haline gln ba~ka bir farkhhg1n gerekliligine
sallip oldugunu soylemenin, kendisiyle i~aret e ttigi, farkhhg1n varolan ~eylerin
ozde~le~tigim bir B bedenine sahip ol- en onemli yonlerinden biri oldugu, bir
dugumu, ve anin bir h~linin zye neden ~eyin tiim tszelliklerinin zorw1lu ve ozsel
oldugunu soylemek anJarruna geldigini oldu~, varolanlann anzi hi~bir ozelligi
iddia etmi~tir. Felsefenin ger~ek i~levi olmad1~ sonu~lanru ~1kart1n1~hr.
rlin tanaliz oldugunu iddia eden ve ana- ay1r1m [lng. distinction; Fr. distinction; AI.
lizle ilgili gorii~unde Locke: Berkeley, unterscheidung). Seyler aras1ndaki fark
Hume ve Russell ~izgisini izleyen Ayer'a hhkJara i~aret edildigi ya da bir ~eyin
gore, felsefi analiz dilsel bir analizdir. ba~ka bir ~ey olmad1g1 tasdik edildigi
Bu tiir bir analiz, Ayera gore, bize bir zaman, yapllm1~ olan ~ey, ortaya ~1kan
setnbolii, ne onu ne onunla e~anlamh kavramsal belirleme.
ba~ka bir sembolu i~eren tiimcelerle Farkl1 ay1nm tiirlerinden soz edilebi-
ifade ehnek suretiyte tanmlama yollan lir. Ayu1m, iki bfitfin ve birlikli varhk,
saglar. ornegin ayla giine~ aras1nda yaplld1g1
ayard edici ozellik [tng. distinquishing zaman, soz konusu ayuun tam ve uygun
clwracteristic; Fr. CQract~ristique distincti- bir ay1rund1r. Buna kar~1n, buliin ve bir-
ve]. Bir ~eyi ba~ka ~eylerden ayrran, likli bir varhkJa, onun bir par~as1, orne-
farkhla~tlran temele, belirleyici ozelli- gin bir elle bir pannak arasmda bir ayl-
ge verilen ad. run yaplld1g1 zaman, soz konusu ay1run
ayud edilemez [tng. indisurnible; Fr. in- yetersiz ve uygun olmayan bir ay1rrmd1r.
discernable; AI. nichtzuunterscheidende]. Ote yandan, ay1rt edilmi~ ~eylerin nite..
Ba~ka bir ~ey kar~1s1nda gozlemlenebi- likJerinde soz konusu olan farkl1hkJanna
lir hi~bir farkhl1gt bulurunayan, ya da gore ayut eden bir ay1nm, gerfek aynm-
birbirlerinden hi~bir ~ekilde aynlmayan, drr. Ba~ka bir deyi~le, ger~ek ayuunda,
ay1rd edilemeyen, ay1rd ediJmeleri i~in insarun bedeni ve ruhu aras1nda yap1lan
gerekli farkh ozellikleri olmayan, birbi.riy- aymmda oldugu gibi, zlhnin faaliyetle-
le her bak1mdan, tlpahp ayru olan, tiim rinden ayn ve ba~IZ olarak, ger~ek
ozellikleri ortak olan iki ~ey i~n kullan1 likte de, niteliklerinden dolay1 ayn olan
Ian sllat. ~eyler aras1nda bir ayu1m yap1hr. Soyut
ayud edilemezlerin ozde,ligi ilkesi [lng. ayrm ise, ger~eklikte, bir part;aSl olduk-
principle of identity of indisCD'?Ulbles; Fr. lan ~eyden (zihnin faaliyeli ya da soyut-
principe di! l'identit~ des indisamables]. Ev- lamasl d1~mda) aynlmaz olan nitelik ya
rendeki hi~bir iki ~eyin tiimiiyle, tam da farkldklan, birtalom soyut ilkelere
olarak ayn1 olmad1gln1; ~eylere yakln- gore ayart eden ay1nmd1r.
dan bakdd1gtnda, ne kadar benzer gO- Ay1run, daha tszel olarak da, Latince
riiniin;e gorfinsunler, onlarda kesinlikle differentia terimiyle gosterilen bir kav-
baz1 farkhhklar saptanacag1ru; dolay1- ram olarak, bir tiiru, uyesi oldugu suuf-
ayr1khk 93

tanya da cinsten ayrran ozeHikJere veri- ozelliktir. Buna gore, ayrullk ve farkllbk
len ad olarak kar~1m1za ~1kar. Buna varhg1n temel kategorilerinden olup, va-
gore, ay1nm, cins i~inde, tiirii gosteren rolan her ~ey, varolan diger ~eylere baZI
ozellik ya da ozellikler toplam1dlr. Ayi- bak1mlardan benzerken, varolan ba~ka
nJn, tiirlerin cinste bulunmayan bazr her~eyden, en az1ndan bir balwndan
~ey)eri i~ermesi zorunlulugu bulundu- farkJ1du-. L>te yandan, ayruhk ve farkhbk,
gu, aksi takdirde yalnrzca cins olup, tur- iki ya da daha fazla say1da ~eyin bir par-
ler varolamayacag1 ve cins ttir ayrnmin- c;asi olup, ozellikle nesneler ve ayruhklar
dan soz edilemeyecegi ic;in, her ttiriin c;ok say1da oldugu zaman, tiirler ~eklinde
temel ozelligi olarak ortaya ~1kar. ortaya c;tkan ve yasalara bir temel sagla-
C>te yandan, ay1nm, uzak ve yak1n ayi- ma i~levi goren, kendisine ozgi.i bir doga-
nm olarak ikiye aynhr. Buna gore, ttirti ya sahiptir.
yakln cinsindeki ortaklarrndan ay1ran ayra [ing. disparate; Fr. disparate). Ttir ve
ozellige yakzn ayzrrm, buna kar~rn uzak nitelik bak1m1ndan ti1miiyle farkh ve
cinsindeki ortaklanndan ayU"an ozellige benzemez olma durumu.
ise, uzak ny1rzm adt verilir. C>te yandan, L>rnegin, farkh duyulann duyumlan
tiirii, ayu cins i~indeki diger rurlerden birbirinden ayn olmak durumundadu.
ayrran ozellik ya da ozellikler toplarruna Manhkta, ik.i kavra1n, birbiriyle cinstiir
tursel ay.rnn adr verilir. ili~kisi i~inde degilse, ayn kavra1nlar
ayna evresi [ing. stage of mirror; Fr. stade du olarak goriiliir. Yine, iki ~ey, birbiriyle
miroir; AJ. spiegelstu fe]. Freud~u psikanali cinstiir ili~kisi i~ine sokulain1yorsa, bir-
zi yeniden canland1ran Frans1z psikana- birinden ayn ve bagtmSIZ olmak duru ..
listi Lacanrn, ~ocuk ya da ozneye ben 1nundadu. Zira, bunlar arasrnda ortak
bilincine vanna olanag1 saglarken, ya- hi~bir ~ey yoktur.
banclla~mayla oznellik aras1ndaki diya- ayr1khk [ing. disjunction; Fr. disjonction;
lektigi canlandrran a~amaya verdigi ad. Al. disjunktion]. Kaplamlan birbirinden
c;ocugun onsekiz ayla alh ya~ arasm- ayr1 olsa da, ayn1 yak1n cinsin kapla1n1
da, aynada kendi kendisini tarumas1n1n i~erisinde yer alan kavramlar aras1ndaki
birbirini izleyen ii-; ayn a~amada ger- baglnh ya ya da onennelerin birbirlerine
~k!e~tigini one siiren Lacanra gore, ilk baglanmasl i~leminde, birbirlerine tikel
a~amada aynanm oniinde bir yeti~kin evetleme ekJemi ile baglanan onermeler
le bir1ikte duran ~ocuk, aynadaki kendi aras1nda soz konusu olan ili~kiye veri-
goruntusiiyle yan1ndakinin goriinhisii- len ad.
nii birbirine kan~hnr. lkinci a~amada i~te bu ~er~eve i~inde, klasik manhkta,
ise, goriintii fikrine sahip olan ~ocuk, onenneler bag1nh yoniinden Slruflandl-
aynadaki goriintiisiiniin ger~ek olmadl- glnda, iki terim aras1nda bir kar~1hkhhk
ganl anlar. Aynan1n ii~iincii a~amasln bagrntasl kuran onenneye ayrlk onerme
da ise, ~ocuk aynadaki goruntusiiniin ad1 verilir. Bu kar,1hkllhk, 'veya', 'ya
ger~ek olmay1p, kendi goriintusii oldu- da' sozcillderiyle yani tikeJ evetleme ek-
gunu ve ba~kasuun goriintiisiiniin de lemiyle ifade edilir. Bu onenneler A ya
J

ayn, farkb oldugunu kavrar. da adir' fonnW\a sahiptirler ve iki terim


ayn1hk ve farkhhk [ing. sammess and dif- arasrndaki kar~1hkhhg1, ayr1khk olarak
ference; Fr. identit~ et difforence]. tki ya da kurarlar. Burada her iki terim de bir hi-
daha fazla say1da ~eyin birbiriyle ayru potezdir. Ama hipotetik onenneJerde ol-
oldugu tum durumlara ortak olan ~ey, dugu gibi, bu iki terim aras1ndaki ba~n ..
bu durumlarda soz konusu olan ozellik. h, bir hipotezsonu~ bag1ntas1 degil, bir
Farkhhk ise, iki ya da daha fazla sayl- se~eneklilik bag1nhs1d1r. Bundan dolay1,
da ~eyin birbirlerinden farkh oldugu aynk onermeler, iki ayn ~egi ifade
duru1nlarda soz konusu olan ~ey ya da ederler.
94 azgeli~mitlik

Klasik manbkc;alar bu onenneleri de me saym1~tlr.


basit onerme formu ndaki onermeler azgeli~mi~lik [tng. Under development;
olarak kursalar bile, ashnda aynk oner- Fr. sous dlvelcpment; AI. unterentwick-
meler, hem yapalara ve hem de sec;enek lung]. Bin;ok Ut;iincii Diinya toplumu-
bildinneleri balomandan iki ayn oner- na ya da daha dogrusu geli~mi~ Bah
meye aynlabilirler. Omegin, 'Hasan ya iilkelerinden olmayan toplumlara ozgii
da Hiiseyin gelecek' onermesi tek bir yoksulluk ve ekonomik bak1mdan geli-
onerme gibi goriiniiyorsa da, 'Hasan ge- ~ememe, iktisaden durgunluk iQnde
lecek' ve 'Hiiseyin gelecek' gibi iki basit olma hali. Ozellikle Marksist teoriyle
onermenin 'ya da' baglaayla birl~tiril Bag1mhhk kuramtna gljre, merkezin
mesinden olu~an bile~ik bir onermedir. periferisinde kalan bu iilkeler, istenen
Modern manhk da, bu formelijzelli~ne geli~me diizeyine, aglr bir somiiriiye
dayanarak, aynk onenneleri, tikel evet maruz kaldaklar1 i9n eri~emelnektedir
Ierne onermesi ad1 albnda bile~ik oner- ler.
Bachelard, Gaston 95

-;iirtii:tihnesi olgusu kan1tla1naktadlr.


Akh hilimsel akla e~itleyen, rasyonali
tenin ancak ve ancak aklm. tarlhsel ge..
li~melerinden ti.iretilehilecet;iJU savunan
Bachelard'a gore, felsefe, akh anlamak
ic;in, bilim okuluna gibnek durumunda-
du.

B 0, felsefenin bilim tarihinde hulmaya -;a-


l~b~l akd ve rasyonalitenin tarihin ken
disindeki akd ve trasyonaliteden daha
sahit ve tek yonlii ya da yekpare olmadJ-
~1ru soylemi~tir. Bachelard'a gore, hilim
tarihinde keskin kopmalar vardu ve hu
Babilik. 1844 yumda. Mirza Ali Muhatn- kopmalar da, akd kavray1~lanndaki fark-
med Bah tarafmdan kurulan ve islarrun hhklan ifade eder. Bundan dolayt, tam
ilkelerine dayah hir reform tasans1 ya da ve ger-;ek anJam1 ic;inde bilim tarihi diye
giri~imi olarak somutla~an dini tarikat. hir ~eyden soz edilemez, hunun yerine
Bahili~in en onemli iddias1 peygamher hilimsel -;ah~man1n farkb holgelerinin
li~in Hz. Muhammed ile hitmedi~i olup, tarihlerinden soz edilehilir. Bachelard,
kendisini hir ttir mehdi olarak goren i~te hu ~er-;eve i-;inde, hilimsel geli~me
Mirza hu iddiasuu kendisine Tann tara.. modelini epistemolojik kopma ya da k-
fmdan indirildi~ini soyledi~i Beyan adh rllma, epistemolojik engel ve episterna
kitapta ifade etmi~tir. lojik hareket gihi iic; ayn kavramla ifade
Bachelard, Gaston. 1884-1962 ydlan ara- etmi~tir.
Slnda ya~anu~ alan Frans1z hilim tarih- Epistemolojik kopmay1, kendisinden
-;isi ve filozofu; Frans1z tarih temelli sonra gelen Kuhn ve Feyerabend gibi,
hilim felsefesi gelene~inin kurucusu alan iki kavramsal sistem veya iki bilimsel
dii~tiniir. Temel eserleri: lA Formation de kavramsalla~tuma aras1ndaki, onlan
l'Esprit scimtifique [Bilimsel Aklm Olu~u mukayese ebne h~ru huakmayan ayn-
mu], La Philosophie du Non [Yak Felsefe hk olarak tarumlayan Bachelard, bilim
si], lL ~terialism Rationel [Rasyonel tarih-;isinin hundan dolay1, ge-;mi~in
Maddecilik]. bilimini incelerken, giiniimiiz biliminin
Bachelardlm dii~iince ve o~retisi, akhn standart ve de~erlerini kullanamayaca-
ve rasyonalitenin dogctsm1, oncelikle ve ~ru one siinn ii~tiir. Ge-;mi~in biliminin
biiyiik ol~de bilim tarihi iizerinde dii- giiniimiiziin kaVTamlanyla ara~bnlama
~iinmek suretiyle anlama yoniinde bir yaca~nu, ge90i~in kendi terimleriyle an
.;aba olarak de~erlendirilebilir. Ona gore, la~llmas1 ve a-;aklanmas1 gerekti~ini dile
bilim tarihi boyle hir i~ fazlas1yla uygun getiren Bachelardra gore, giiniimiiz bili-
dii~r. -;unkii abl en iyi bilim, bilim de minin de, o gelecekteki bilimsel geli,me-
en iyi hiUm tarihi anla~Lld1~ zaman hili ler taraf1ndan pekala a~1labilece~i i9-~
nehilir. tamhk ve kusursuzlu~wtdan soz edile-
Bachelard'1n soz konusu ilci tezinden mez.
hirincisi, onun akl1n yapllarlJUn soyut Bilimde diizgiin do~rusal hir geli~1ne
ilkelerde de~il de, aklm somut uygula hulundu~u anlayl~Ula, yani hilimsel
rna ve kullarumlarmda helirgin hale ilerlemenin diizgiln do~rusal ve birikim-
geldi~i inanc1n1n hir sonucudur. lkinci sel bir geU~me siireci oldu~unu savu-
tezi ise, ana gore felsefi ve a priori akll- nan pozitivist bilim anlayt~lna oldiiriicii
ohk ideallerinin, ome~n tDescartes ve bir darbe indirmi~ alan Bachelard'a
tKant gibi dii~iiniirlerin ideallerinin gore. bilim tarihi bir bilgi birikimi siireci
hilim tarihindeki geli~meler taraflndan de~il, fakat daha onceki kavramlann,
96 Bacon, Francis

yont'etnlerin, kura1nlaru1 yerine yenileti- akhn birbirlerinden kesin -;izgilerle ay-


nin ikame edildi~i kesintili ve devrimci nlmast gerekti~ni savunan Bacon, bu
bir sure~ olmak durumundad1r. Bilimsel aynm ger~ekle~tirildigi takdirde, ve
teorinin her za1nan yarahc1 bir in~a ha- aklln gercgi gibi ve sistematik bir bi~im
reketi oldu~unu one si.iren Bachelarda de kullaruhnas1 durwnunda, insan ya-
gore, bilim, birikimsel olmak bir yana, ~a1n1n1 daha iyi yoni.inde luzla doni.i~
tarih i-;inde kop1nalar veya ciddi kesinti ti1recek olan bilimsel bilgiye ula~marun
ler ya~ar; her yeni bilimsel hareket ya da kolayla~aca~uu savurunu~tur.
pratik eski epistemolojilerin, kadfm do~ Francis Bacon bu anlamda bilgiyi gtice
rulann terkedilmesini gereklirir. Hatta, e~itlemi~tir. Ona gore, bilim bir ilerle-
Bachelarda gore, bilimin ilerlemesinin me, bir geli~me si.irecidir. Tarih boyunca
bilim-d1~1 ideolojilerle bir 1ni.icadeleden dini, siyasi ve di.i~i.insel nedenlerle ken-
ibaret oldu~u dahi soylenebilir. disine gerekli onem verilmemi~ olan bi-
Bachelardtn onemli bir di~er yan1 da, limin insanlan ayd1nlatma ve yonlendir~
onun di.i~i.ince ve eserlerinin, kendisin- me i~levini on pl~na ~1kannak gerek-
den sonraki Frans1z di.i~i.ini.ir ve bilim mektedir. Bilim, Bacona gore, sozruk-
filozoflan k u~a~1n1n, ozellikle de Louis lerle oynamak yerine, do~an1n kendi
Althusser ve Michel tFoucault'nun di.i- ozi.ini.i kavramaya yonelmelidir. Do~aya
~i.incelerinin ~ekillenmesinde olduk~a egemen olmarun ilk ko~ulu, onu kendi
etkili ohnu~ olmas1d11'. bi.iti.inli.i~ti ic;inde bilmek, onu yoneten
Bacon, Francis. 1561-1626 y1llan arasln genel yasalan kavramakbr. Bu yasalan
da ya~am1~ olan, ingiliz empirizminin kavramarun tek yolu ise, zihindeki on-
onctisi.i i.inli.i ingiliz filozofu. Bacon'un yargtlan temizleyip, tti.imevanm yonte-
temel eserleri The Advancement of Knuw- mini uygulamakhr.
ledge [Bilginin ilerlemesi], Novum Orga- Fizikten ereksel nedenleri atan Bacon'a
nunt Scientarium [Yeni Organon] ve The gore, tDemokritosun felsefesi, bu an-
New Atlantis [Yeni Atlantis] dir. lamda tPlaton ve t Aristotelesin felsefe-
Kendisiyle ba~layan, Locke ve Hu1nela sinden daha do~ru ve sa~lam bir felsefe-
devam edip, J. S. tMill ve B. tRussellra dir. tMetafizi~in varhk olmak bak1-
dek uzanan lngiliz empirist gelene~inin m1ndan varh~a ili~kin bir ara~tlrma ol
ilk bt.iyi.ik filozofu olan Baconun bakJ~ mad1~1 gibi, hareket etmeyen hareket et-
a\1Sl temelde somut, pratik ve yarara tiridyi konu alan bir ara~brma da olma-
o~elerle belirlenmi~tir. Di.i~i.incesi ge- dl~UU soyleyen filozofa gore, metafizik
nelde ileriye doni.ik olup, insarun geJe- maddi dtinyarun fonnlanna, ilke ya da
neksel teorilerin ve yontemlerin yanllsa- yasalanna ili~kin bir ara~brmadrr. SOz
malanndan kurtuldu~u takdirde bi.iyiik konusu ara~hnnanJn teorik de~il de,
bir h1zla ilerleyece~ine olan inanc1ndan pratik amac;h bir ara~brma old u~nu
iv1ne kazanm.aktad1r. Eserlerinin ba~ one si.iren Bacon, madded ve mekanist
hklartnda ve kitaplann1n boli.im ba~ bir bak.I~ a~1suun savunuculu~unu yap-
hklannda Slk Slk ge~en yeni sozci.i~i.i, mt~hr. 0, her~eyin mekanik nedenlerin
Bacon un Aristoteles~i felsefeye ve Sko- bir sonucu olarak ve yasah bir bi~de
lastik mantl~a kar~1 ~1k1~1n1 gozler ortaya ~1kb~ru soylerken, ayru zamanda
online serer. do~alc1 bir bak1~ ar;as1 sergileyip, paziti
Baconun teoloji konusuna girdigi zaman vizme yakla~ml~tlr.
se-;tigi sozciikler ba:zen tHobbes ya da Bacon, Roger. 1220-1292 y1llan aras1nda
Hume'un daha sonraki alayc1 tavnru ~a~ ya~am1~ olan i.inli.i ingiliz bilim adam1
n~trrmakla birlikte, o Hristiyanh~1n o~ ve filozofu.
retilerini ozi.i itibariyle do~ru olan o~reti Deneysel bilim yolunda bi.iyiik ~aba
ler olarak gormi.i~ttir. Skolastik anlay1~a harcam1~ olan Bacon, ~a~da~ bilimin de-
kar~1 olan ciddi polemi~inde, vahiy ve neysel yakla~murun tarihsel bak1mdan
Baconculuk 97

erken oJgunla~m1~ bir te1nsilcisidir. Ayru 1srar etmi~tir.


zamanda bir t Aristoteles hayran1 olan Yine, o ayru konuda genellemelerin sa-
Bacon, Londra ve Paris'te ya~ad1~1 Slr2- nanmasinda olumsuz omek aray1~1nan
larda reva~ta olan hh;bir felsefi ve psi- ~ok buyuk bit onem ta~ad1~1n1 vurgula-
kolojik o~retiye ba~lanmam1~hr. Mate- mt~hr. ~u halde, Bacon ingiliz filozofla-
matikle de 'rOk yakmdan ilgilenen nrun le1nel ozelli~i olan ve John Stuart
Hacon'un, bilunlerin sa~lam ve kesin le- Milrin The System of Logic [Manhk Siste-
meli oldu~nu du~undu~u matematik mi] adh eserinde doruk noklasma ula-
le ilgili goru~leri, onu Descarles'a epey ~an tumevanmsal akalyurutme tarzana
yakla~hnr. Bacon'un ozgunlu~u, bilgi bi- yonelik ilginin de ba~latu:tsa olarak go-
rikimine belirgin bir kalk1da bulunmak- rulebilir.
tan -;ok, verimli ara~tuma dallan ve de- Bacon' a, t Ayd1nlanma boyunca, ozel-
neysel inceleme yontemleri uzerinde likJe Fransz filozoflar larafmdan buyuk
durmas1ndan kaynakJanmaktadar. bir onem ve de~er verilmi~tir. Ansiklope
insarun bilgisizli~inin nedenleri uzerin- di, onun bilimler suuflamas1ru benimse-
de duran Bacon, otorileye dayanman1n, mi~ ve D'Alembert'in dile getirdi~i bi~i
gelene~in elkisinin, onyargLiann ve ki~i lniyle, onu ldeneysel fizigin zorunlu-
nin cehaletini sakJayan sozde bilgeli~in, lu~unu ilk kez olarak ortaya koyan' filo-
insaru hakikale ula~maktan ahkoydu~u zof olarak gormu~tur. Francis Bacon her
nu soylemi~tir. Felsefenln gorevinin in- ne kadar yeni deneysel bilim anlaya~
saru Tann'nan bilgisine golurmek ve nln ilk ve en se~kin temsildsi olsa da,
O'nun hizmetine ko~mak oldu~unu soy- onun tGalile gibi bilim adanu 'ra~da~la
leyen Bacon, matemati~e ozel bir onem nnda uyguland1~i bi'rimiyle, bilimsel
vermi~ ve matemati~i twn bilimlerin yontem anlay1~1 yetkin olabilmenin uza
anahtan olarak gormu~lur. Zamanuun ~mda ka~dlgtnl soylemek gerekir. 0
bilimiyle ahlakana yo~un ele~tiriler yo- matemati~in yeni bilimin dili olabilme-
neltmi~ olan filozof, tumevarun ve liim- sindeki anlanu kavrayamam~ ve bilim
dengelimden meydana geldi~ini soyledi adamuun yeni ve yaratla varsay1mlar
gi bilimsel yonlem konusunda onemli ortaya koyabihnesinin onemini farkede
katkllar yapma~tlr. memi~tir.
Baconculuk [ing. Baconism]. lngiliz filo- 2 Baron, Novum Organum'un I. l<ilabln-
zofu F. Baconun goru~lerini, ozellikle da ve ba~ka yerlerde, aynca, insarun, -;e-
de onun bilginin buyuk bir gii'r oldu~u ~itli felsefi bak1~ a'r1lann1n gerisinde
inancana ve bilginin do~aya ili~kin de- yalan ilgilerini ve psikolojik gudulerini
neysel ara~hrma ile elde edilece~i goru- ara~brma ve gozler onune serme yo
~unu savunma lavn. nundeki ilk ad1m1 alan ki~i ohnu~lur.
Bacon, felsefi olarak, ozellikle iki ba- Onun tidoller aduu verdi~i onyargdar,
klmdan onem ta~ar: 1 0, NCTCJUm Orga- yarultla du~unceler objektif ve do~ru
num [Yeni Organon] adh eserinin ikinci bilgi yolunda, insanan kar~tsma dikilen
kasm1nda, yahn saymadan olu~an basit en buyuk engeldir. Ba~ka bir deyi~le,
lumevarundan farkh ve yeni bir tume bu. idol~r, ki~iyi do~ru ve kesin bilgiye
vanm yon temi geli~tirerek, varolan ula~maklan ahkoyan, deneyle hi'rbir
yontem anlay~ma degi~lirmeye ya da ba~lant1s1 olmayan onyarg1lard1r. Fel-
donu~lurmeye 'rah~mt~br. Bacon, hakh sefi ogretilere yonelik bu ozel ele~tiri,
olarak_ ttasurun belirledi~i geleneksel onlann gerisinde yalan ilgi, onkabul ve
manh~n deneysel at;~dan yeni bir ~eyi psikolojik guduleri bu ~kilde ara~hnp
ke~febneye goturebilecek bir yonlem ol gozler onune senne lavn, daha sonra
mayp, zalen bilinen bir ~yin sonu,.Ian ozellikle 18. yuzyLida ozellikle tHume
ru tilindengelimsel olarak gozler onune ve tCondillac latahndan lekrarlanmt~
seren bir yardama oldu~u konusunda ve daha da geni~lelilmi~tir.
98 Bacon'un yonlemi

Baconrun yontemi [ing. method of Bacon; du~unu, ikisi aras1nda hic;bir c;al~ki bu-
Fr. met!lode de Bacon]. Buhin bir Orta~a~ lunmadl~lnl dile getiren ahlak goru~u.
boyunca egemen olmu~ olan Slnlflay1c1 Ayn1 za1nanda tdetenninist ahlak anla-
ve tumdengelilnsel bir mantlk anlayl~l Yl~l diye taJumlanabilecek olan ba~da
na kar~1 c;tkan Ingiliz Eilozofu Francis ~abilircil.ik, irade ozgurlu~unden yola
Baconlun, do~aya ve do~al fenolnenle- ~1kan ahlak goru~lerinden farkhbk gos-
re ili~kin ara~hnnalarda kullanllmak terir. Niteki1n, ba~dapbilircili~e gore,
(izere onerdi~i tiilnevanmsal yonteln. insarun ey lem duzeyinde ozgur olabile-
Bilginin buyuk bir guc; oldu~unu, insa- ce~ini ongoren ttim ahlak anlay1~lan ya-
nln bilgi ya da bililn yoluyla do~ay1 ege- n1lg1 i~inded ir. Ba~da~abilircilik, i~te bu
lnenli~i altlna ahp, kendi yaranna do- ba~lamda ahlak1n gorevinin, ashnda de-
nu~turece~ini savunan Bacon'un tume- tennine edilmi~ veya belirlenmi~ olan
vanm yontemi, a) tikel olaru konu alan ahlaksal ya~m1n nedensel yoldan a~
incelemeJerden yap1lacak ~1kanmlann, lanmasl oldu~unu du~unur. Ome~in,
so1nut olgulardan bu olgularla ilgili ge- evrende her~eyin zorunlulukJa orta ya
neHemelere gitmenin, ve b) hipotezlerin 9knguu savunan Spinoz.a'ya gore, ozgur
gozlem ve deney yoluyla s1nanmasuun slfabn1 yalnLZca, ol~up bi~me ve bilinc;li
onemini vurgular. 0, tu1nevan1nm ba~ tercihlerin sonucu ola~ ve dolay1s1yla
hca kayna~1 olan deneyin, do~ru, mut- ahlaki oznenin kendisinden ~aynakla
lak ve kesin genellemelere ula~mak nan eylemler i~in kullan1rsak, bu anlam-
amaClna ba~h olarak, belirli kurallar da yalnlZCa Tann'nln ozgur oldu~unu
~erc;evesinde yap1lmas1 gerekti~ini belir- kabul etmemiz gerekir. Bundan dolay1,
tir. Tikel bir olaydan kalkarak geni~ ona gore, ikind bir ozgurlukten daha
kapsa1nh genellemelere gitmenin kesin- soz etmek durumunday1z; bu ba~lam
likle yanh~ oldu~unu savunan Bacon, da, anlad1gtnuz, nedenini bildigimiz
gene) bir sonuca ancak ve ancak deney olaylarla anlamad1~uruz, nedenini bil-
sonu~lar1n1n toplanarak duzenlenmesiy- medi~imiz olaylar arasmda bir ay1n1n
le vanlabilece~ini one surer. yapmanuz gerekir. i~te bu ~er~eve, ve
0 i~te bu turden bir duzenlemeyi sa~ ozgurlu~ti.n insan i~in soz konusu olan
lamak amac1yla, tu1nevanma giden anlarru i~inde, bi.zim, eylemlerimizjn ne-
yolu 1 tabula prnesentine (onvarhk ~i.zel denleri hakklnda uygun ve do~ru bir
gesi), 2 tabula graduunt (a~ama ~izelge fikre sahip oldu~umuz ol~ude, ozgur ol-
si) v~ 3 tabula absentiae (dl&ta buakma du~umuz soylenebilir. Ozgurlu~un bir
c;izelgesi) olarak uc; basamaga ayu1r. derecesi vard1r ve Spinoza'ya gore, oz-
Soz konusu birinci a~a1nada, tum olgu- gurluk zorunlulu~un bilincinde olmakla
lar do~ada goriildukleri ~ekliyle sapta- belirlenir.
narak s1n1flanu. Ikinci a~amada ise, ba~da~1k [ing. compatible; Fr. compatible;
ara~hnlan niteliklerin bulundu~u du- AI. vereinbar). Birlikte uyum i~inde va-
rumlar, bulunmad1~1 durumlar venice- rolabilen ~eyler; birbirine manhksal ya
liksel de~i~melerde ortaya ~1kan du- da kavramsal olarak tutarhhkla ya da
rul nlar s1n1flanu. Ve nihayel, u~uncu herhangi bir tutars1zh~a yol a~madan
ve son a~amada, ara~hnlan Eenomene ba~lanabilen tumce, du~unce ya da an-
do~rudan ba~lanamayacak ili~kiler lam.lar i~in kulla:ulan s1fat.
d1~ta b1rakJlarak, neden ile sonu~ ara- Buna kar~~ birlikte, uyum i~inde va-
Slndaki ba~lant1 ortaya konur. rolamayan ~eyler i~in kullanllan ba~
ba~da~abilircilik [lng. compatibilisrn; Fr. da~maz nitelemesi kullanthr. Buna gore,
contpatibilisme]. Spinoza, Hume ve Scho ayn anda do~ru olamayan yargllar ba~
penhauer gibi du~unurler lara&ndan ge- da~maz yarg1lar olarak tan1mlan1rken,
li~tirilmi~ olan, ozgurlu~un, nedensellik de~erleri, ya~am ya da dunyaya bak1~
ve hatta determiniz1nle ba~da~abilir ol- tarzlan bir araya bile gelmelerini engel-
baAtmstz 99

leyecek kadar c;atl~an ki~iler ba~da~ pitalist dunyaya ba~layan yakla~1m.


Inaz ki~iler olarak gosterilebilir. Buna gore, Marksist goru~ veya sosyolo-
ba~da~mazcllk [lng. inconrpalibilism; Fr. ji, ba~1mhh~1 yoksul ve azgeli~mi~ ul-
inconJpatibilisme}. Ozgurlu~un determi- kelerle, zengin ve geli~mi~ ulkeler ara-
nizmle, evrende hukum suren nedensel- sinda soz konusu olan bir ili~ki olarak
likle ba~da~maz oldu~unu one suren tarumlay1p, yoksul ulke ve bolgelerin az-
gorii~e verilen ad. Ozgurlukle nedensel- geli~mi~li~ini, zengin ulkelerdeki kapi-
li~in bir ~ekilde uyu~abilece~ini, oz- talist geli~menin eseri ya da urunu ola-
gurlu~un eylemlerin nedenlerine ili~kin rak a4jlklar. ~evrenin ya da soz konusu
uygun fikirlerden, zorunlulu~a ili~kin az geli~mi~ ulkelerin metropoliten mer-
bilgiden ba~ka bir ~ey olmad1~1ru savu- kez ya da geli~mi~ ulkeler taraftndan
nan ba~da~abilircilik goru~une kar~1, somuriildu~unu one suren goru~, Avru-
ozgiirliikkavramlrun determinizm ve ne- pa ve Kuzey Amerikadaki kapitalist bu-
densellikle uyu~maz oldugunu, neden- yume surecinin Latin Amerika, Asya ve
selli~in ger~ekli~ kabul edildiginde, oz- Afrika'daki ulkeleri yoksulla~tudi~uu
gurluk kavram1run ,_eli~ik bir kavram ve devam eden buyumenin az geli~mi~
haline geldi~ini one suren goru~. bolgelerde daha fazla yoksulluk yarata-
ba~Il ozellikler [ing. consequential clwrac- ca~lru soyler.
teristics; Fr. caractlrutiques conslqumtiauxl i~te bu ~er~eve ic;inde, uluslararas1 ti-
Bir ~eyi tan1mlamada ya da sniflama- caret ve ekonomik geli~menin, Adam
da ozsel obnayan, onu her ne ise o yap- Smith'e kadar geri goturulebilecek olan
mayan, onemi bak1m 1ndan ba~at ka- 'b1raklniZ yaps1nlar' modeline ele~tirel
raktere ba~h olan ozelliklere verilen ad. bir tepki olarak geli~n ve Bab'run en-
O~uncul ya da sonuc;ta ortaya c;1kan ni- dustri toplumlaniun ekonomik geli~
telikler olarak da bilinen, ve ba~ka bir mesinin u~ncii dunyarun azgeli~mi~,
nitelik ya da ozelli~e ba~h olan 'iyi', deniza~1n ulkelerinden elde edilen eko-
'do~ru', 'guzel' benzeri ozellik ya da ni nomik arbde~ere ba~h oldu~unu one
telikler i~in k ullan1lan terim. suren kurama bafrnJlrlrk teorisi ad1 veri-
Bir ~ey yalruzca, kendisinde bulunan Hr. Ozellikle Latin Amerikada, 1960 ve
ba~ka ozellik, karakteristik y a dd nite- 70.li y1llarda ortaya c;1kan teori ya da
liklerden dolay1, iyi ya da do~ru olabil- yakla~lmln en onemli temsilcileri p.
digi i,.in, bu ozelliklere ba~at ya da Baran ve A. G. Frank olmu~tur. Ba~lm
temel ozellikler de~il de, ba~ll ozellikler sizhk kuram1, ayru zamanda azgeli~
ad1 verilir. mi~ ulkelerin ileri kapitalist ulkelere
ba~1mhhk [Os. tdbiiyet; ing. dependency; eri~ebilece~ine inanan modernle~me
Fr. dependance; AI. dependenz]. 1 Matema- kuramlanrun iyimser iddialar1na kar~1
tik ve istatistikte, de~i~kenler aras1ndaki bir teori olmak durumundadtr.
ili~ki soz konusu oldu~unda, birindeki ba~ImSiz [Os. mustakil; ing. independett;
de~i~melerin di~erinde de de~i~i.klikle Fr. independent; AI. unabhaengig]. Man-
re yol a~as1yla belirlenen ili~ki tarz1. 2 llksal olarak, ba~ka bir onermeden ~Ik
Sosyal psikolojide, destek i~in ba~kala mayan; bir manhksal sistemin ~1kanm
nnn gorii~lerine, inan~ ve fikirlerine kurallanyla turetilemeyen; do~rulu~u
a~1n ol~ude guverune, ba~Janma duru~ ya da yanh~h~1, ba~ka bir onermenin
mu. iki ki~i arasmda ortaya ~lkan ve bi- dogrulu~u ya da yanh~h~1 uzerinde
rinin, duygusal, ekonomik, fikir v. b. g., bir fark yaratmayan onerme i~in kulla-
bak1m1ndan di~erine dayanmas1, gu- nllan s1fat.
venmesiyle belirlenen ili~ki tarz1. Buna gore, A gibi bir onermenin kendi-
3 O~uncu dunya ulkelerinin yeterli ve si de, olumsuzlamas1 da, 8 1,8,. oner-
arzulanan ekonomik kallanma ve geli~ melerinin mantlksal bir sonuru de~ilse
me duzeyine eri~ememelerini, ileri ka- e~er, A onermesinin 8 1,B" onennele-
100 bagmh

rinden bagunstz oldugu soylenir. 2 Ahlak felsefesinde, ahlSki problemle-


2 Bagtmstz aynca metafizikte, varolu- rin, yalmzca daha once baz1 ahlSki ilke-
~u i-;in ba~ka bir ~eye ihtiya-; duyma- leri kabul ettigimiz zaman ortaya -;tkb-
yan varhg1 tammlar. 3 Yine, bagtmstz gml ve onlann ancak bu ardalana bagh
stfah, siyaset felsefesinde, ba~ka bir iil- kahnarak -;oziilebilecegini savunan og-
ke11in veya iilkelerin yonetimi veya de- reti. 3 Bilim felsefesinde, 'elektron' tii-
netimi altmda olmayan Ulke; i~lerini riinden teorik terimlerin, yalJUzca, de-
ba~ka bir devlet orgamna bagh kalma- neysel bir tarzda test edilebilir olan
dan yi.irliten devlet orgamm niteler. teoremleri i-;eren ded iiktif si~temlerdeki
baganta [Os. munflsebet; ing. relation; Fr. terimler olarak ortaya -;tkllgl zaman bir
relation; AI. beziefumg]. iki ya da daha anlam1 oldugunu savunan gorii~.
fazla saytda ~eyi birbiriyle ilintili, ili~ 4 Estetikte, bir sanat eserinin bi.itl.in bir
kili lolan bag. ik.i ya da daha fazla ~eyi kulturel baglam1 i-;erisinde anla~1hnas1
belli bir bi-;imde diizene sokan ili~ki; gerektigini savunan, bir sanat eserinin
birlikte ahnan en az iki ~ey~ yiiklenebi- yalmzca biirun bir kiiltiirel baglamt i~
lir olan nitelik. de anla~tlabilecegini, sanat eseriyle ilgili
Bilin-;, zorunlulukla bir-;ok nesne ya da tarihsel ve ba~ka tiirden bilgilerin sanat
dii~iince arasmda bagmn kurdugu, her eserine ili~kin kavrayt~nniZl zenginle~
tiir bilgi nesneler, -;~itli duyumlar ara- tirdigini one siiren sanat gorii~ii.
smda bir bag kunnaya dayand1g1 i-;in, Bu anlayt~a gore, bir san at eserine deger
bagmh temel kategoriler arasmda saytl- bi911e, onun ger-;ek dogasuu kavrayabil-
mt~hr. Ote yandan, bagmttlar, if ve dz~ me ac;:tsmdan gerekli ya da en azmdan
bagmtllar veya ozsel ve anzi bagzntllar yararh olan etmenler ~unlard1r: a) Ayru
olarak ikiye aynhr. Buna gore, ~eyler sanat-;1 tarafmdan yarahlm1~ olan diger
arasmda kurulan ili~ki, onlann dogala- sanat eserlerine i~kin bilgi. b) Ayru or-
nm, onlara ili~kin kavrayt~tmlZl dogru- tamda -;ah~m1~ olan ba~ka sanatc;:tlar ta-
dan etkilemiyorsa eger, ~eyler arasmda- rafmdan yarahlm1~ olan eserlere dair
ki bagmhmn dt~sal, artzi bir bagmtl bilgi. c) Sanat eserlerinin olu~um unda
oldugu soylenebilir. Buna kar~m, ~ey etkili olan d1~ etmenlere, ornegin Barok
lerle ilgili olan bir bagmtl, onlarm doga- miizigin olu~um doneminde, miizik
Slm, onlara ili~kin kavrayt~lmlZl dogru- aletlerinin smuhl.aklanna ili~kin bilgi. d)
dan dogruya etkiliyorsa, bu takdirde soz Sanat-;mm ya~aiiUyla ilgili bilgi. e) Sanat-
konusu bagmhnm ic;sel, temel ya da -;mm ya~ama~ oldugu -;aga dair bilgi ve
ozsel bir bagmtt oldugu soylenir. 0 Sanatr;mm ama-;larma ili~kin bilgi.
baglam [ing. context; Fr. contexte; AI. kon- Biitiin bu etmenler ve bilgiler, baglamc
text]. a) Bir ~eyle dogrudan bir ili~ki anlaya~a gore, sanat eserine ili~kin kav-
i-;inde bulunan, b) o ~eyin bir anlamda rayt~uruza katkJ yapar ve sanat eserinin
kaynagma olu~turan ve c) soz konusu gert;ek degerinin ortaya -;tkmasma yar-
~ey kar~1smdaki tavulartmlZl, ona ili~ duna olur.
kin bilgilerimizi etkileyen anlamlar, dii- baglamsal tamm [ing. contextual definition;
~iinceler, onkabuller, yargtlar ve pers- Fr. dtjinition conte:ctual]. Bir terimi tek ba-
pektifler toplam1. ~ma degil de, bir dilsel baglam it;inde,
baglamcahk (ing. contextualisnz; Fr. con- ba~ka ~eylerle ili~kili olarak, onun an-
textualisme ]: 1 Metafizikte, goriinii~le go- lamb oldugu baglama i~ret ederek ta-
riinii~lerin gerisinde bulundugu kabul nlmlayan tarum tiirii.
edilen ger-;eklik arasmdaki aymnu red- Buna kar~m, 'Amca = Babanm erkek
deden, bu tiirden ay1runlann yalruzca karde~i' orneginde oldugu gibi, tanun-
yaptlan ara~hnnaya goreli oldu~u sa- lanamn belli bir baglam i-;inde degil de,
vunan gorii~. tek ba~ma bulundugu tamm turiine
Barth; Karl 101

batlamsal olnrayan tnnrm ad1 verilir. Ba~ Jar dizisinden, bir vicdan azab1 Yl~Jrun
lansal tan1mlann ba~lanh terimleri dan ba~ka bir ~ey olmadJ~uu savunan
i9n ge.;erli oldu~u yerde, ba~lamsal ol- Bakunin, bir Tann icad1 olan devletin in-
mayan tanunlar, yaln1zca nitelik ya da saru ezen en onemli gu.;, ezilen kitlele1in
s1n1f gosteren terimler i.;in soz konusu bilincinin kotu bir eseri olan dinin kol-
olur. lektif bir delilik, ve kilisenin de, .;ahs1 al-
baAnazhk [lng. fanaticism; Fr. fanatisnr]. tmda ezilen kitlelerin gunluk dertlerini
<;o~unluk, dini ve si yasi alanda, be IIi unutmaya .;ah~hklan kutsal" bir taverna
bir inan.;, kanaat ya da ideolojiye tut- oldu~unu one sunnii~hir.
kuyla ba~lanma durumu. I<i~iyi, bilgi- bamalip. I<lasik mantlkta, dorduncl1 tas1m
sizli~in, e~itilnsizli~in, gu.;suzluk~ do- ~eklinden bir tasun kahb1: Tu1n Pier
yumsuzluk ve ho~goriisuzlu~un bir M'dir. Tum M'ler S'dir. 0 halde, baz1 Sler
sonucu olarak, belli bir fikir, inan.;, ya P'dir.
da ideolojiye koru korune ba~lanmaya barbara. I<lasik manttkta, birind tasun
iten tutku. ~eklinden, onculleri ve sonucu tumel
Bahailik. Bab Mirza Ali Muharruned'in olumlu olan get;erli tas1m kahb1: Tum
muridi Ali Muhammed Bab taraflndan Mler P'dir. Tum Sler M'dir. 0 halde, tum
kurulan, Babilikten do~mu~ olan mez- S'ler P'dir.
hep. baroco. I<lasik mantlkta, ikinci tas1m ~ek
Mirza Ali Muhanuned'in mujdeledi~i linden, buyuk onennesi tumel olwnlu,
peygamberin kendisi olduAunu one ku.;uk onennesi ve sonucu tikel olumsuz
suren Muhanuned Bab'1n bu mezhebi, olan tas1m kabb1. SOz konusu tasun, yet-
.;~itli dinlerle modem panteist goru~ kin tas1m ~ekli olan birinci ~ekle indir-
lerin sentezinden meydana gelen bir genebilir olan bir tas1m olup, teriJndeki
toplumsal ahlik anlay1~1na dayah re- B harfi, onun Barbara'ya indirgendi~ni,
formist bir o~retidir. Tum dinlerin go- c harfi ise indirgemenin tarz1n1 goster-
runl1~teki farkhhklanna kar~ln aynt, mektedir: Tum Pier M'dir. Baz1 Sler M
temel ger.;ekli~i ve dini hakikatleri dile de~ildir. 0 halde, baz1 Sler P de~ildir.
getirdi~ini savunan Bahaflik, 1rk, din ve barok [ing. baroc; Fr. baroque]. 17. yuzy1l ..
cinsiyet farkhh~1n1 ortadan kalduarak; da ortaya -;Ikml~, l1slup a;lSJndan kar-
karde~lik yaratmay1, ho~gorusuzlu~e ma~Jk, hatta .;eli~kili, duygusal durum-
ve ba~nazh~a engel olmay1 ama.;la- lan .;o~u kez dramatik bir yakla~1mla,
mt~tu . duyulara seslenecek bir bi.;imde anlat-
Bain, Alexander. 1818-1913 y1llan arasln- ma iste~i sergileyen sanat turu.
da ya~a1n1~ .;a~da~ tsko.; deneyci filo- Barok sanah anlatmak i.;in .;o~ kez
zofu ve psikologu. gorkemlilik, canbhk, hareket, gerilim,
Ahlak alarunda yararcll1~1n gu.;lu bir a~1n ve farkh duygusal durumlar, son-
savunucusu olan ve daha .;ok zihin fel- suzlu~un algJJanmas1, .;e~itli sanatlar
sefesi alanxndaki .;ah~malanyla tan- aras1ndaki kesin ayu1mlar1 yok etme
nan Bain, zihin hallerini etkileyen fiziki e~ilimi gibi tan1mlar kullarulmaktadu.
ko~ullann ara~hnlmasl gerekti~ini one Barok sanat, klasik sanat tarahndan
surmu~tur. yanh~ bir sanat ttiru, romantikler tara-
Bakunin, Mihail Alexandrovi~. 1814- fmdan ise buyulii. bir imgelemin urunu
1876 ydlan aras1nda ya~am1~ olan Rus olan sanat anlay1~1 diye tarumlan.mak-
ihtilalcisi ve anar~izm olarak bilinen tadu.
siyasi hareketin kurucusu. Barth, Karl. <;a~da~ isvi.;reli teolog. 1886-
Bakunin'in en temel amac, siyasf iktidar 1968 ylllan arasmda ya~am1~ olan
ve ekonomik guciin. ademi merkezile~ Barth 20. yuzy1hn en etkili protestan teo-
mesi ve devlet gucunun y1kdmas1 ol- logu olup, ayru zamanda tdiyalektik te-
mu~tur. Ya~anun ka-;1rulmaz bir yanllg1- olojinin kurucusudur.
102 Barthes, Roland

Barth Protestan teolojisinde 18. yiizyll- nesnesi haline gehni~ olup, hi~bir ~ekil
da ba~layan ve Schleiermacher tarafm- de masum ve tar~fs12. bir ileti~im arac1
dan gii~lendirilen liberal egilimlere kar- degildir. Sozciiklerin ideolojik bir belle-
~ 1, soz konusu egilimlerin imanla akh uz- gi vardtr ve edebiyat her zaman ku-
la~hrma te~ebbiislerinden dolay1, olum- rumsal bir nitelik ta~u. 0, edebiyattan
suz bir tav1r takmm1~ ve bu durumun ba~ka reklamlar ve ideoloji gibi farkh
bir som.tcu olarak da, dogal din anlayi~I alanlan da bir dil sistemi olarak ele ahp
run her tiirunii ve teolojiyi metafizikle t~ analiz etmi~ ve kitle ileti~im ara~lan ta-
mellendinne ~abalanru mahkum etmi~ rafmdan benimsenen kodlara kar~1 ele~
tir. Ona gore, imamn, akdla olmad1g1 tirel bir gozle bak~tu. Barthes dilsel
gibi, kiiltiirel ve politik konularla da bir ve diger sembolik ileti~im bi~imlerini
ilintisi yoktur. anlamada yeni ve alternatif bir yakla-
Ondokuzuncu yiizy1lda giderek yerle- ~Im geli~tirirken, biiyiik ol~iide yapl
~en ilerleme inancuun tam bir yamlsama salcihga dayanm1~hr.
oldugunu one siiren Barth, temel eseri Ba~ka bir deyi~le, tMarks, tFreud ve
olan Church DoSJnatics [Kilise Dogmala- tNietzsche'den ba~ka tSaussure ve tLe-
n)'te lndl'e koklii ve temelli bir donii~iin vi-St:rauss'tan etkilenen Barthes, yazann
savunuculugunu yap1ru~br. 0, lndl'in niyeti veya eserin mesajmdan ziyade,
yeniden ve hakiki ogretimiyle canlanch- anlamm dile getirilme tarzan1 ve eserin
nlmaslm talep ederken, liberalizm, laik- meydana getirdigi sistemi on plana ~~
lik, hiimanizm, tarihseldlik, sosyalizm kartan yeni bir anlab analizi iizerinde
gibi modem dii~iince ve hareketleri de durmu~tur. 0 bu baglamda bir goster-
lncil'den sapmalar olarak degerlendirir. geler sosyolojisinin onemini vurgula-
Kilisenin gorevini kurtana bir Soziin mi~ ve gostergebilimsel analizi dilsel
hizmetinde olmak, Tann ile yepyeni bir olmayan kiiltiirel fenomenlere de uygu-
ili~kinin hakim olup, adaletin hiikiim sii- laml~hr.
recegi bir insan toplulugunun yarahlma- Saussure'iin gosterge teorisine gore ~e
Sl i9n ~ah~mak olarak tammlayan Barth, killenen dili, toplumsal ve kiiltiirel ya~a
kilisenin soz konusu asli ve tarihsel gore- nun yap1sJm anlamarun temeli olarak
vine sadlk kalabilmesinin ancak ve goren Barthes, mit ya da soylencenin gii-
ancak onun iktidar lunn ve arzusundan niimiizde oynad1g1 rolii analiz etmi~tir.
vazge~mesiyle miimkiin oldu~nu one Ona gore, mit, ne bir kavram, ne bir fikir
siirmii~tur. ya da nesne olup, bir mesajdu. Dolayi
Barthes, Roland. 1915-1980 ydlan arasan siyla o dilden (langue) ziyade, soziin (pa-
da ya~am1~ olan Frans1z yazan ve ede- role) bir iiruniidiir. Barthes'a gore, ideo-
biyat ele~tirmeni. Aym zamanda Fran- loji ~aganda, ne soylendiginin biiyiik
SIZ kiiltiirii ve toplumunun sd<l ve kah bir onemj vard1 ve ideolojiyle ilgili en
bir el~tirmeni olan Barthes'in belli onemli ger~ek, onun gizledigi ~eyden
ba~h eserleri Degre 'liro de l'Ecriture [Ya- meydana gelmekteydi. Oysa, soylenc~
zuun S1f1r Noktas1], Mythologies [Mitolo- lerle birlikte, soylenenin nasLl 50ylendigi
jiler], Les Principes de lD Sbniologie [Gos- hususu onem kazamr ve ideolojinin giz-
tergebilimin tlkeleri], CritiquL et Vmt~ ledigi yerde, mit tahrif eder.
[Ele~tiri ve Hakikat], S/Z'rfu. basit [Os. sdde, ilry6n; lng. simple; Fr. simp-
Burjuva kiiltiiriinii.n iiriinii olan ~ag- . le; AI. einfach). 1 Boliinemez olaru; kar-
da~ mitleri inceleyen, burjuva diizeni- ma~Ik olmayam; 2 bile~ik olmay1p tek
nin uzla~1mlanna ~iddetle kar~1 ~1kan bir unsurdan meydana geleni; 3 analiz:i,
Barthes, tarihsel kokenleri klasik done- uygulamas1 yoguQ bir zihinsel ~aba ge-
me kadar geri giden hakirn dil ve edebi- rektirmeyeni; 4 .ilk ya da temel olaru; 5
yat anlay1~ma kar~1 da yooa bir tavu ba~ka bir ~eye indirgenemez olaru ta-
geli~tirmi~tir. Ona gore, dil edebiyatm rumlayan s1fat.
bafka zihinler problemi 103

Buna gore, atomcu o~rehnin atornu, bo- Psikanalizin tetnel, anahtar terimlerin-
hinemez, part;alan ohnayan bir ~ey ola- den biri olan bashrma, tFreud'a gore,
rak basittir. Ayn1 ~ekilde, tLeibniz'in ev- benli~i, basttnlm1~ arzudan kopatna ..
renin gu-; birimleri olan monadlardan maktan do~an ya da bir -;att~man1n
1neydana geldigini savunan monadoloji- siiri1p gitmesinden kaynaklanan tedir
sinde, monadlar, par-;alanamayan basil ginli~e kar~1 koruyan bir savuruna me-
tozlerdir, t;Onkii evrendeki bil~ik cisim- kanizmastdtr. Bununla birlikte, bashnl-
]erin varolabilmesi it;in, basil tozlerin va- ~ arzu bilin-; yuzeyine -;tkabilmek
rolmas gerekir. i~in siirekli olarak bask.J yapar ve bilin-;
Descartes i~te bu t;ert;eve it;inde, tanun- yuzeyine ancak ~ekil de~i~tirdi~inde
lan bilinmeden birbirinden ayut edil~ -;tkar. Bashnlmt~ arzunun geri donii~ii
bilen ve kendi ba~ lanna bilgisi edinile- ne tekabiil eden nevroz belirtileri hep bu
bilen ruhsal veya cisimsel o~e ya da yolla olur. Bashrma esas histeride a~1r
ozlere basit do~alar adtnl vermi~tir. 0 basan bir savuruna mekanizmastdtr.
insan zihninin bir imgeye ba~vurmadan ba1kaldanyorum, oyleyse vanz [lng. I
dii~iinebildi~i bilgi, ku~ku ve bilgisiz-
rebel, therefore we are; Fr. je revolte, done
lik gibi dii~iinsel basit dogalar'1 ve ~ekil, nous sonunes]. Onlii Frans1z varolu~-;u
dii~iiniirii Albert Camus'niin, ayru iilke-
yer kaplama, hareket gibi, ancak cisim-
lerde tanan1p bilinen cisimsel basil doga- nin dii~iiniirii tDescartes'tan ve onun
'Dii~iiniiyorum, o hilde varun' soziin-
la,."l ve nihayet varolu~, birlik ve sure
gibi, hem cisimsel ve hem de ruhsal den esinlenerek, felsefesinin temeline
yerle~ tirdi~i soz.
~eylere uygulanan karma dogalar't birbi..
Bun a gore, varolu~un sat;ma old u~unu,
rinden ay1nr.
bu sa~mah~tn insani istek, ihtiya-; ve ide-
'Kumtzi' gibi, ba~ka bir ozelli~e indir-
allerin diinyarun aktldt~l sessizlik ve il-
genemeyen, daha fazla analiz edileme-
gisizli~iyle -;arpt~mastndan ka ynaklan-
yen ve yaln1zca kendisine i~aret edilmek d1t'm1 savunan Camus, -;oziim olarak,
s\tretiyle, tanamlanabilen ya da bilinebi- bu durumdan ka~t~a ve intihara ba~lan
len bir ozelli~e basit sifat ya da yiiklem mak yerine, sa-;may1 teslim eden bir
ad1 verilir. ar;~kyiireklilik ve diiriistliikle birlikte,
Nihayet, onermeler yapt bakJmtndan ba~kalduay1 onermi~tir.
snuflandt~tnda, birden fazla basil oner-
Ba~ka bir deyi~le, tCamus de, hpkl
meden meydana gelen bil~ik onerme- Descartes'nl tcogitoyu felsefesinin temel
nin tersine, bir ozne, bir yukletn ve bir dayanak noktast yapmast gibi, varolu-
kopula ya da ba~la-;tan meydana gelen ~un sa-;mah~t kar~1s1nda bireysel ba~
onerme basit onerme olarak tantmlantr. kaldtndan bir kollektif dayant~ma hi-
Buna gore, basil onerme, bir yuklemin lind yaratma -;abast vermi~ ve bunun,
basil bir bi-;imde, yani ko~ulsuz olarak uzla~amsal burjuva ahlakl ve en somut
ya da herhangi bir kaytt olmadan veya ifadesini fa~ist ya da komiinist yone-
onermenin terim1eri arastnda zorunlu timlerin toplama kamplarmda bulan
bir ba~tnb yt gerektirmeksizin, bir ozne ttotalitaryanizm kar~1s1ndaki tek -;tkl~
hakktnda tasdik ya da inkir edildi~i, yolu oldu~unu soylemi~tir.
bir ozne, bir yukJem ve bir kopuladan ba~ka zihinler problemi [tng. t~re prob-
o]u~an onermedir. lem of other minds; Fr. le problem des aut-
bastlrma (tng. supression, repression; Fr. res esprits). Ki~ininl do~rudan ve aract-
supression). Uygun bulurunayan, iyi ad- SIZ olarak,. ba~ka hi-;bir ~eyi de~il de,
dedilmeyen, bireyi ruhsal soonhya so- yaln1zca kendi bilin-; i~eriklerini bilebil-
kan istekleri, arzulan, anllan engelle- di~i, kendi i~kin kiiresinin dt~tna -;ka-
me, bilin-; yuzeyinden uzakla~brma e- madt~t ya da en az1ndan deney yoluyla
dimi. tecriibe edilemeyen varhklann bilgisine
104 Bataille, George

s~hip olamadtgl kabul edildiginde, nasd le, sanat~arun haki.ld bir ~ileci ya da ~ile
olup da kendi zihni d1~1ndaki ba~ka zi- ke~ oldugu sonucuna varm1~t1r. Ona
hinlerin varoldugunu bilebilecegi prob- gore, ters yonde i~leyen bu ~ile ~ekme
leani. Ba~ka insanlann da, t1pk1 benhn si.ireci, sanat~IYI hemen her~eyden el
gibi di.i~i.indiiklerirti, ac1 ~ektiklerini ve etek ~ekmeye degil, faka t tiian yasakla-
hissettikleriru nasal olup da bilebilece- n, ozellikle de ~ehvet ve oliimu a~tna
giln sorunsah. ya goti.iri.ir.
Proble1nin ~ozilini.i, analoji yoluyla akJI- bahhla~ma [Os garplrla~ma; lng. wester-
yi.iri.itmede bulunur. Buna gore, ba~ka nization; Fr. occidentalr"sation] Diinya tari-
insanlar bana bir~ok bak1mdan benze- hinin son iki yuzydda ortaya ~akm1~
dikleri, hepimiz ayru tiiri.in i.iyesi oldu- olan endi.istri evresinde, Bah uygarhga
gu1nuz ve a~ag1 yukan ayna ~ek.ilde ey d1~1nda kalan uygarhk ya da devletle-
ledigit niz i.,:in, bende zihinsel ya~am rin, Bat1'y1 son donemde belirleyen, o-
baknnmdan soz konusu olarun ba~ka in- nu Batl yapan fikir ve teknikleri benim-
sanlarda da soz konusu olmas11 onlann seme yakla~un ya da hareketlerine ve-
da benim gibi bilin~li olmalar1 gerekir. rilen ad.
Bataille, Georges. 1897-1962 yallan arasan- Buna gore, Bah uygarhg1 onbe~ ve
da ya~am1~ Frans1z edebiyatt;~sa ve de- onalbnca yi.izytllarda bir Ronesans. ve
neme yazan. Ozellik.le denemeleriyle, Reform hareketi ya~ama~, bunu onye-
~agda~ Frans1z dii~i1ncesinin yapabo- dinci yiizyalda bilimsel devrim ve onse-
zumcu ve antihumanist gelene~n i.,:in- kizinci yiizyalda da Aydullanma hareke-
de onemli bir yer tutan dii~iiniir. Temel ti izlemi~tir. Oyle ki, bu ii~ yiizydhk
eserleri: Ia Literature et le Mal [Edebiyat ve tarih en somut meyvasana 1789 FranslZ
Kotiiliik], L'Experience interieure [t~ Dene- Devrimiyle, 1780.lerde lngiltere'de ba~
yim), lA Thiorie du Religion [Din Teorisi], laylp tiim Avrupa'ya yayalan Endiistri
Sur Nietzsche [Nietzsche Ostilne). Devrimi'nde venni~ ve ondokuzuncu
tHegel, tNietzsche ve tHeideggerden yiizyal, Bab a~as1ndan bir ilerleme ve dz- .
etkilenen Bataille'm dii~iincesi, bir hi~ giirliik ~ag1 olmu~tur.
~ilik felsefesi . olarak tanunlanu. 0 Bu baglamda, yalntz Babya degil, rum
Tann'run oliimiiniin, tum i~erimleriyle diinyaya derinden etkileyen bu iki bii-
birlikte, kurtulu~ ihtimali ya da umuda yiik devrimden ozellikle Endiistri Devri-
yer barakmayan bir anti-entelJektiializm mi, kimi Babh devletlere tarihte daha
ve tateizme yol a~h~ru dii~iindugu once bir e~i daha goriilmemi~ olan bir
it;in, Nietz.sche'nin tiim degerleri tersyiiz refah ve gii~ saglarken, Bab 'yla, cografi
edilmesi veya degera~unma ugrahlma- veya kiilturel balwndan Batah olmayan
Sl projesinin takip-;isi olm~tur. Batail- devletler aras1nda maddf ve teknolojik
le'a gore, modem dii~iincenin onemli a9dan biiyiik bir u~uruma yol at;~na~br.
bir k1sma, topl umsal ve ekonomik yapl- l~te Babh olmayan devletlerin bu u~u
lann biiyuk bir boliimii ve ~agda~ top- rumu kapatabilmek i.,:in sergiledikleri
lumun pek ~ok rahatsazh~, isl:ikrarh bir moderrtl~me, Bah 'ya ozelJikle son i.ki
ozd~ligi veya an.lamh bir do~ltusu yiizytlda Bab yapan degerleri, fikir ve
olmayan Diyoniso~a bir sure~ ola_rak teknikleri ben.imseyip alma hareke tleri-
varhgan oziiniin yadstnmaslJlln bir so- ne bahhla~ma ad1 verilmektedir.
nucudur. A.kJm ilkeleri ve manbk yasa- Bununla birlikte, Bahnan teknolojik ve
lan, insani kontrol ve bili~el egemenlik maddi iistiinliigliniin, ayru zamanda
yanalsamasa i~in gerekli olan kurgular- k iilti.irel ve ahllli bir iistiinliik anlamana
dan ba~ka hi~bir ~ey degildir. gelmedigi gibi, modem Bataya belirle-
Sanat ve edebiyat hakkmda ~ok~a dii- yen fikir ve teknikleri alma ~eklinde ta-
'iinen ve bunlann toplum ve sanat~&y nunlad&~lZ babhla~manan, gelenek-
la olan ili~ldleri iizerinde duran Batail- sel Bab uygarhgaru bir biitiin olarak
BaudriUard, Jean 105

kabul edilmesiru asia gerektinnedigi de ve i~inde kendi ilkelerine gore ele~tiren


unutulmamahdu. Fakat bir yandan da Babh Marksist du~unurler, Marksist og-
babhla~mantn yalruzca teknolojik bir retinin bir dogma olmaktan ~mast ko-
devrimden ba~ka, toplumsal bir devri- nusunda onemli katkllar yapml~lardtr.
mi de i~erdigi akddan ~1kanlmamahd1r. bahnilik. islamiyette1 her~eyin bir zahiri,
Bu baglamda, Babhla~ma hareketirUn bir de gizli anlam1 oldugunu; Kur'an'sn
temelinde bulunan bakl~ a9-sma; gele- oziinil ve buyruklarla yapllmamasl bu-
neksel inan~, yerle~ik dii~unce ve ku- yunLlan ~eylerin biitiiniinii bilip, zahiri-
rumlardan vazge~ip, hikim uygarhk ola- ne gerek olmadtg1n1 savunma tavnna
rak gorulen Bab'run dii~iincel kurum ve verilen ad.
degerlerini benimseyip yerl~tirme mu- Evrenin ve varhg1n ba~lang1c1 olmadl-
cadelesi i~inde olma tavnna bahc1l1k ad1 glnll evrenin yokluktan ~lkamayacagt
verilir. nl, maddenin ezeli old ugun u savunan
bah Marksizmi [ing. western Marksiznz; Fr. Batiniler Peygambere ve imama a~1n
I

Marxisme occidental]. Avrupa'da 20. yuz- bir inan~ besler (Guluv) ve ahireti inkar
YJldal Marksizmi ozu itibariyle dogru edipl ruh go~tinii kabul ederler. D1~ go-
bir ogreli olarak gormekle birlikte, onda- runu~iin1 zahirin, hakikatin yalruzca ka-
ld pozitivist, detenninist unsurlardan ra- bugu oldugunu, bahn ya da gizli anla-
hatstzhk duyan ve Komiinist Partisinin mln ise ozii old ugun u dile getiren
resmi ogretisi hline gelen Ortodoks Bahniler1 dinleri goriinu~teki anlamtyla
Marksizmden ayrllan kimselerin geli~ de~il de, batll'\i' yonuyle anJamak gerek-
tirdikleri farkh Marksizm anlay1~1. tigini ifade etmi~lerdir.
Ban Marksizmi ic;ine siyasi olarak Karl Bu isel yalruzca dirUn temel inan~lan
tKautsky ve Antonio tGramsci gibi lider nt, dogmalann1, tefsir yoluyla degil de,
ya da eylemciler girer. Felsefi olarak ise, te'vil yoluyla olur. Te'vil'in anahtan,
Ban Marksizmi i~inde, Louis t Althusser I Batmilere gore, sozruldere yuklenen bir-
Jean Paul tSartre ve hepsinden onemlisi taklm gizli anlamlard1r. Te'vil i~inse soz-
tFrank.tu,t Okulu dii~iiniirleri yer ahr. ciilderi old ugu gibi de~il de, mecazi an-
Daha dogru bir deyi~le, Bab Marksizmi- lamlanyla almak gerekir. Bahnilerl bu
nin ilk ku~aganda Georg tLukcics, Karl yontemleriyle, Kur'an'a istedikleri anla-
Korsch, Joseph Revai, ikinci ku~agmda mt vermi~lerl ayetlerin da~ anlamlan
ise Karl tManheim, Herbert tMarcusel i~indeki gizli i~ anlanu ~akarmak ama-
Lucien Goldmann ve Louis t Althusser aylal onlan sistemlerine uygWl gelecek
gibi dii~iiniirler bulunur. ~ekilde te'vil yoluna etme yoluna git-
Bah Marksizmi Ortodoks Marksizm- mi~lerdir.
den tEngels'i degil de, gen~ Hegelci Bu baglamda, dini bir metnin a~ikar
tMarks'1 temele almak ve maddecilik- anlamuun otesindeki gizil an)amlaniU
ten ~ok tdiyalektik konusuna yonelmek a~aga ~1kanna amac1yla yapllan a~akla
bakunJndan f arlclshk gbsterir. Bun a ma ve yoruma batrni tefsir ad1 verilmek-
gore, diyalektigi Marksist ogretinin biz- tedir.
zat kendisine uygulayan bu anlay1~, Baudrillard, Jean. Lt Systbne des Objets
mutlak bilgiden vazge~mi~, her liir bil- [Nesneler sistemi], La Soci~tl de Ccmsom-
ginin kJsmi ve goreli karakterini gozler motaion: ses Mythes et ses StnJcructures
onune sermi~tir. Bilgimizle kultur tari- [Tiiketim toplwnu: Mitleri, Yapdan]~
hini meydana getiren tUm diger dunya I' Echange symbolique et la Mort [Sembolik
gorii~leri aras1ndaki ili~kinin diyalek- Miicadele ve Olum] ve De la S~duction du
tik bir ili~ki oldugunu savunan Bah ConsllrnDleltr [Tiiketidnin Ayarblmas1
Marksizmine gore, hi~bir dunya goru- Uzerine] adb kitaplartn yazan olan ~ag
~u tumuyle dogru veya tumuyle yanh~ da~ Frans1z toplum bilimcisi ve dii~ii
olamaz. tTarihsel1naddeciligi bu ~er~e- nuru.
]06 Baudrillard, Jean

Ba~langu;ta bir Marksist olan Baudril- Saussure ve yapsaiCilann tezlerinden


lard, Bab toplu1nunu analiz edip a9k]a- yola c;tkan Baudrillard, hi~bir nesnenin
na ~abalannda. daha sonra tpostmo- digerlerinden yahtlanm1~ olarak varol-
dernizm dogrultusuna sapm1~hr. Kapita- madagn gostenneye ~ah~m1~hr. Tam
list toplumun doni1~i1me ugrad1garu, do- tersine, farkbla~ma boyutlan, bag1nhsal
layislyla Marksist kategoriJer araahgayla ve~heleri, nesneleri anlamada bi1yi1k bir
analiz edileneyecegini savunan Baudril- onem kazanJr. Baudrillard'a gore, bir~ok
lard, eskiden ~ah~malan ve urebneleri is- nesne i~in bir yarar boyutu soz konusu
tenen bireylerden ~imdi tukebnelerinin olmakla birlikte, nesneleri belirleyen en
istendigini one surer. onemli ozellik, onlann bir statu gfister-
Ti1ketiln ger~e~ini buyuk ol~ude ihmal me, bir konum ifade ebne kapasiteleridir.
ettigi i~in, Marksist ekonomi anlay1~1 Bu baglamda, nesnelerin tuketim toplu-
kar~1s1nda ele~tirel bir tav1r taklnan Ba- m unda sadece ti.iketilmediklerini, onlann
udrillard, tuketim toplumunda gosterge bir ihtiyac1 ka11damak amaandan ~ok,
ve sembollerin i1retimi, mubadalesi ve bir stati.iyu ifade edebilmeleri i~in uretil-
tuketilnini analiz etme i~iyle me~gul ol- diklerini soyleyen Baudrillard, bunun
mu~tur. 0, bu analizinin olu~turdugu ancak nesneler arasmdaki farkhhk ve
genel ~er~eve i9nde, uretim sanayii, nes- farkhla~ma ili~kileri sayesinde miimkun
nelerin mubadalesi, iktidar ili~kileri ve olabildigini iddia etmi~tir. Ona gore, gij 4

dolays1z ileti~ime dayanan eski modem numuz toplwnunda, ihtiyafj a~amas1 fjok
duzenin yerini, yeni bir posbnodem geride brakdm1~ olup, nesneler gfister-
medya, enformasyon, ileti~im ve goster- geler haline gelmi~tir.
ge duzeninin ald1gnu one surmu~tur. Su h:ilde, ozne ve nesne, modem ozne-
Ba~ka bir deyi~le, Baudrillard'a 'gore, nin zamand1~1 niteliklerinde degil, fakat
modern insan urebnede hayatlndan gi- sosyal ili~kilerin bilinfjdl~l yap1s1 yoluy-
derek daha az, ld~isel ihti ya~lanru ve re- la ve sayesinde bir araya gelir. K1sacas1,
fahiru yara bnada ise, daha fazla zaman insan varhklan mutluluk amac1n1n pe ..
harcamaktad1r. 0 tuketim ic;in, olan tiim ~inde ko~uyor degildirler, onlar e~itli
potansiyelini, tiim kapasitesini hayata ge-- gi hayata ge-;inne arzusu ve mucadclesi
fjirmelidir. c;ah~ma ve uretimden degil i.;inde hi~ degildirler. c;unku tuketim, in-
de, tuketimden haz alma~ tuketim top- sanlan bir gosterge sistemi yoluyla fark-
lumunun eglence ve keyif ahlak1na hla~hrmaya hizmet ebnektedir. Toplun-
gore, ilk ve temel odevdir. sal ya~amm temeli iktisadi ihtiya~ degil,
Ba~ka bir deyi~le, yeni bir nesne anla- fakat ya~am tarza ve degerlerdir.
Y~, semiyotik nesne konsepsiyonu ge- De1nek ki, Baudrillard'a gore, ~agda~
li~tiren Baudrillard, analizinde dort tiir toplumda tuketimin de anlam1 degi~
manhg1 birbirinden a yuu. 1 Nesnenin mi~tir. Liberal tkapitalizmde, nesnelerin
kullanm degerine tekabul eden pratik uretimini belirleyen ~ey, insanlann ihti-
i~le1nler mant1g1; 2 degi~im degerine yat;lanndan t;ok, kazan~ istegidir. Karl
kar~1hk gelen e~degerlik manhg1; 3 tMarks'1n terimleriyle ifade edildiginde,
sembolik mi1badeleye tekabiU eden kar- uretim, ~eylerin kullanun degeri yerine,
~ 1t Iann birligi manhg ve 4 gosterge de- mubadale degeri taraf1ndan belirlenir.
gerine kar~1hk ge]en farkhhklar tnanh- Baudrillard'a gore, ti.iketim toplwnunda,
g . Bu manhklar, ona gore, suas1yla bir nesne kullarum ya da ihtiyat;tan, liberal
yarar, pazar, armagan ve bir statu man- kapitalizme k1yasla, daha fazla uzakla~
hgn ozetler. Buna gore, nesne, birinci lnlfbr. Nesnelerle ilgili tiiketim, gi.inu-
kategorinin manhg1nda bir alet, ikinci- muzde nesnelerin toplumsal statudeki
sinde e~ya, u~uncusunde sembol ve derecelenmelere ka111..hk gelen bir an-
dorduncusunde de bir gostergeye do- lamlar ya da gfistergeler sistemi it;indeki
n u~ur. yerleriyle belirlenmektedir.
Bayle Pierre 107

E~ya ve nesnelerin buyuk ol~ekli, kcyfi, bilgiyi kavramsal bilgiyle SlJ'Ul"larken, du-
fakat tutarh bir gostergeler sistemi mey- yusal ve alg1sal bilgiyi ti.imuyle bir kena-
dana getirdigini soyleyen Baudrillard, ra att1klan i~in, estetik konusunu ih1nal
haritaya kar~1hk gelen bir ~ey bulunma- ettiklerini soylemi~tir.
diglru, ~agunlZda ideolojinin de oldugu- Bu eksikligi yine Descartes~1 felsefenin
nu, perde ve ekramn tek ontolojik ger- kavramsal -;er~evesi i-;inde kalarak gi-
~eklik olup, televizyonun her~ey ve en denneye ~ah~an Baumgarten'e gore, or-
~~uksek, en yetkin nesne oldugunu iddia negin bir ~iirin estetik degeri ve guzelli-
etrrti~tir. 0, buradan hareketle ve olduk- gi, i~erdigi fildrlerin a~1kltk derecesine
~a kotitmser bir goru~le, televizyonun ve baghdu. 0, sanat eserinin estetik degeri-
kitle ileti~irninin gorevinin tepkiyi on(e .. nin, onun duywnsal sezgi yoluyla algiia-
mek, bireyi ozelle~tirmek, onlan gori.in- nan temel niteliginin a~1klik ve canhh-
ti.iyle ger~ek arasmda bir ay1nm yapabil g1yla oranbh oldugunu iddia ederken,
menin olanaks1zla~bgt bir taklit evrenine bir yandan da estetigin konusu i~ine, ay-
yerl~tinnek oldugunu savunmu~tur. nca sanat eserlerinin yaratmak duru-
Tuketicinin reklam gibi yollarla aldahl- Inunda oldugu tepkilerle tecrubenin gir-
Inasinl gozboyay1a bir oyun ve uretim digini s6ylemi~tir.
oldugu kadar, ttiketicinin istegini de Bayle, Pierre. 1647-1706 y1llan aras1nda
tehdit eden bir oge olarak yorwnlayan ya~a1n1~ olan Frans1z filozofu.
Baudrillard'a gore, bugun biz, ~ok daha Dictionnaire llistorique et critique [Tarihsel
fazla eniormasyonun, ama daha az anla- ve El~tirel SOzli.ik] adh biyografik bir
Irun bulundugu bir evrende ya~amakta eserin yazan olan Bayle, kadim zamanJa-
ytz; ona gore, enormasyon fazlasma nn, Ortay:~g ile modem donemlerin
maruz kalan gunumuz toplumlannda, onemli politik tarihi ki~iliklerinin, filozof
mumkun tek direni~ tarz1, anlarru red- ve teologlanrun du~Lincelerini aktanr. 0
detmektir. bu incelemesinde, filozoflann gori.i~lerin
Baumgarten, Alexander. 1714-1762 yllla- de i~erilen ~eli~kileri ortaya koyar, llk~ag
rl aras1nda ya~amt~ olan Alman dii~ii dan kendi zaman1na dek olan filomflan
niirii. Temel eserleri Aesthetica acroama- ele~tirel bir gozle ele ahr. Bu incelemenin
tica ve Metaphy'sica. kendisini her tiir felsefe ve teolojiyle ilgiJi
Daha ~ok Aesthetica adh eseriyle tam- olarak taln bir ku~kuculuga gottirdugu
nan Baumgarten, bu eserinde estetik te- Bayle, felsefi ak1lyi.iriitmenin evrensel bir
rimiN felsefe tarihinde ilk kez olarak, te- septisizme yol a~og1n1, doga.tun ise insaru
rimin ~agda~ anlamtna ~ok yak1n bir kori.i korune inanca zorladtglru savun-
anlam i~nde kullaruru~hr. Buna gore, mu~tur. Rasyonel ~aba ve ~ah~marun de-
testetik onda, sanat ve guzellik felsefesi- gersiz oldugunu one suren Bayle, yine de
ne kar~Lhk gelir. Baumgarten, sanatln insan1n d1~ dLinyada varl.Lklann, nesnele-
hem duyumsal olan ve hem de duygu- rin varoldugu ve Tann'run aldatan bir
larla kan~ml~ bulunan zihinsel tasanm- varhk olmad1g1 gorii~unu temellendir-
lara dayand1glnl ve guzelligin de basit mek i9n, saf inanca dayaJulJnasl gerekti~
ve ayn bir entellektuel du~unce olma- ~ belirtmi~tir.
Ylp, derinlikli ve aynntlh bir kompleks Ona gore, din sadece ve sadece iman te-
oldugunu iddia etmi~tir. Lneli uzerinde kabul edillnelidir; Bayle,
17. yuzy1l aklla du~unce geleneginin, i~te bu baglamda, her tur gori.i~e ho~go
ozellikle de tDescartes ve tLeibniz'in bir ru gosterilmesi gerektigini savunur. 0
izleyicisi olan Baumgarten, ti.im dikkat- yanh~ ve sahici ol.Inayan bir dini.n ateiz
lerini at;tk ve se-;ik fikirlerle manbk ve me asia tercih edihnemesi gerektigini
matematikte bu fikirlere dayanllarak ge- dile getinni~tir. Ote yandan, on a gore,
li~ririlen sistematik du~i.ince uzerinde ins an davran1~1ru yoneten ~ey, akddan
yogunla~t1ran soz konusu du~unurlerin, ziyade tutkudur.
108 Beauvoir, Simone de

Beauvoir, Simone de. 1908-1986 y1llan ara.. 0, eskiden beri varolan bu durumu, ka-
s1nda ya~a1n1~, ba~ta Le Deuxierne Sexe d1n1n biyolojik anahk goreviyle geride
[tkinci Cins] adh kitab1 ohnak iizere, de- tutuhnas1na, erke~in d1~anya gitmesine
nemeleri, k1sa oykiileri, otobiyogralik ve kendisini 'ltomo Jaber' olarak ger~ek
yaz1lan ve romanian yuzythm1zda fe- l~tinnesine izin verilirken, onun i~sel
minist dii~iincenin geli~iminde onemli olan1n bek~isi yap1hnas1na ba~lar. Beau-
bir ba~langu; noktas1 olu~turmu~ olan voir, erke~in egemenJi~n, s1khkla
~a~da~ Frans1z kad1n dii~iiniir. iddia edildi~i iizere, onun bedensel gi.i-
Hemen hemen biitiin ya~a1ru boyunca ci.intin bir sonucu olmaktan ziyade, ey-
birlikte oldu~u tSartret1n etkisi dolayl- lemde bulunan ozne oJmas1run bir sonu-
slyla, dii~iinceleri varolu~~u bir ~er~eve cu oldu~unu dii~iiniir. Fakat erkek,
i~inde ve belli bir ozgiirliik kavranu sadece ve sadece eylem yapmayan nes-
i.izerinde olduk~a bireyselci bir temele ne sayesinde, ve kad1na gore, ba~ka bir
dayanan Beauvoir'a gore, ozgiirliik asia deyi~le, d1~la~ma ve i~selle~me ili~ki
ve asia insana Tann taraflndan verilmi~ sinden dolayi, ve kend isinin otekisine
bir ~ey de~ildir. Tam tersine, ozgiirliik, gore bOyle olabilir. Beauvoir'a gore, ka-
insarun u~runa hergiin yeniden sava~ dnlarm verilmi~ olan bu durumu kabul
mak zorunda oldu~u bir imkan, onun ehnemeleri gerekir. Zira ona gore, kadi-
kendisini siirekli olarak yeniden yarat- na toplwnsal orf, adet ve kurumlar tara-
masl i~in bir fusatbr. Czgiirlii~ii ba~lan fUldan yiiklenen bu ikincil rol, biyolojik,
gi~la olabildi~ince bireyselci bir a9dan ekonomik ve psi.kolojik yazg1n1n yillde-
yorumlayan ve bu ba~lamda otekilerini, di~ bir rol de~ildir. Yani, Beauvoir diin-
insarun kendi plaruna gore eylemesin- yaya kad1n gelinmedi~ini, ama kad1n
den ba~ka hi~bir ~ey olmayan ozgiirlii- olundu~unu soylemektedir.
~iin oniindeki bir engel olarak goren Be- beden [Os. vucut; ing. body; Fr. corps; Al
auvoir, sa va~ deneyimlerinin ard1ndan leib]. lnsan1n zihin ya da ruhuna kar~ll
otekinin ozgiirlii~nii insan ic;in bir teh- o!an vi.icudu, organizmas1 ya da maddi
dit olarak de~il, fakat ki~inin kendi oz- tozu.
gi.irlii~iinii ger~ekl~tirmesinin zorunlu Beden terimi ozellikle, felsefe tarihinin
bir ko~ulu olarak de~erlendirmeye ba~ en onemli ve temel problemlerinden biri
larru~tlr. Buradan hi~ ku~ku yok ki, her olan zihin-beden ili~kisi probleminin
insanln ba~ka insanlann ozgiirlii~ii ic;in olu~turdu~u ~er~eve i~inde ortaya ~~
kaygdanmak gibi ahlaki bir odevi old u- kar. Zihin ve bedeni bir ve ayn1 ger~ek
~u sonucundan ba~ka, kaduun toplum- li~in de~i~ik yonleri olarak gorecek ~e
sal durumu ve onun erkek cinsiyle olan kilde birbirleriyle ozde~le~tiren ya da
ili~ki leri ba~larrunda onemli sonu~lar psi~ik olan1 fiziki olandan gere~i gibi
c;:~kar. aynamayan her teori, hi~ ku~ku yok ki,
Czgtirlii~i.in temel ko~ulu eylem, ki~i problemin ortaya ~1kard1~1 gii~liikleri
nin kendi planlanna gore eylemesi, gele- bir ~ekilde goz ard1 eden bir teori ol-
cek i~in ama~lar saptayarak, bunu ~imdi mak durumundadu.
de d1~la~ttnnasl ise e~er, Beauvoir'a tMaddecilik de, tidealizm de bu an-
gore bu, geleneksel kadm rolii ic;inde ger- lamda psikofiziksel bircili~in de~i~ik
~ekl~memektedir. Bundan dolayt, onun biQ.mleri olarak gori.ilebilir. Maddecilik
goziinde kadm ozerk de~il, gorelidir. tinsel varhklann ger~ek varolu~unu
Ba~ka bir deyi~le, ked1nlann kendilerini yads1mak ve zihni maddenin bir tiirevi
erkek oJmadan dii~iinemediklerini ve. ya da fonksiyonu olarak gonnek, buna
dii~iiniilmediklerini one siiren Beauvo- kar~1n tinselcilik ya da idealizmin de~i
ir'a gore, erke~in ozne ve mutlak oldu~u ~ik tiirleri de beden ya da cisimleri bi-
yerde, kadln yalruzca erke~in eksik oteki- lin~ i~erikleri olarak gormek sureti yle,
sidir. Cteki de, kendi ba~msaz ozune ger~ekte problemi ~u ya da bu ~ekilde
sahip bir ~ey olarak goriilemez. yoksayar lar.
bejleni 109

Fakat bu arada, zihin ve bedenin deney- renlerin gorii~iiyle, feministlerin kadm-


sel olarak verilmi~ iki ayn toz oldugunu lann anatomileri tarahndan belirlendigi
a9k~a one siiren tiim digl!r Dgretiler, zi- tezine kar~I ~1kan gorii~lerinden de soz
hinle beden arasmdak.i ili~k.i problemine etmek olanagt vardir.
doyurucu bir ~oziim getirme zorunlulu- beden-ozne [lng. body-subject; Fr. corps-
~uyla kar~I kar~Iya kahr. Probleme bir sujet). Empirizm ile entellektiializm, de-
yarut getirmeye kalk1~an en onemli iki terminizm ile mutlak ozgiirliik arnsmda
teori, birbirlerine rakip ogretiler olan bir orta yol bulma}'l ama~layan Frans1z
tetk.ile~imdlik ve paralelizmdir. filozofu M. Merleau-Ponty'nin felsefede-
Bunlardan etk.ile~imcilik, hem bedeni k.i hareket noktasm1 olu~turan kavram.
ve hem de zihni, birbirlerini etk.ileyen ve Beden-ozne, ona gore, ne saf bir nesne,
dolayisiyla birbirlerine nedensel bir bi- ne de saydam bir oznedir. 0, baz1 bag-
~imde baglanmi~ ik.i ayn tozsel varh.k lamlarda bir nesne olarak algilamr,
olarak goriir. Buna kar~m, tparalelizm diger baglamlarda ise, algilayan ozne-
ik.i toziin birbirlerine yalmzca ~lik ettik- dir. Beden-oznenin diinya ile olan ili~ki
lerini savunur, fakat bunlar arasmda bir tarn, zekadan esk.i olup, tiim yarg1lar
kar~Ihkh etkile~im ve nedensel bag bu- son ~oziimlemede, onun diinyaya ili~kin
lundugunu one siirmez. ya~anm1~ tecriibesine dayanir. Beden-
Beden felsefi bir ~er~eve d1~mda, yakm ozne, kendisine daha onceden birtaklm
zamanlarda sosyolojik bir a~Idan da ele anlamlann aktanlmJ~ oldugu bir diin-
ahnmaya ba~laruru~hr. Bu a~Idan ele yayla kar~Ila~Ir ve ona yeni anlamlar ak-
almdigmda, beden sosyolojisi, feminizmin, tanr.
geli~mi~ toplumlarm niifuslanndaki ya~ begeni [Os. kuuuei zaika, meyil; ing. taste;
lannu~hgm, postmodem toplum teorisi- Fr. gout; AI. geschmack). 1 Sanat eserleri-
nin dogu~unun, ~agda~ tiiketimjn insan ni, insan elinden ~a iiriinleri, birta-
bedenini on plAna ~Ikartan dogasmdaki klm kurallarn dayanmadan, salt duyum
degi~melerin, bbbl teknoloji ya da pra- ve deney yoluyla yarg1lama yetisine,
ti.kteki geli~melerin, ki~inin degerini sanat eserlerindeki iyi ve giizel yonlerle
bedeninin giizelligine indirgeyen ldtle eksikjjk y a da kusurlan ay1rd edebilme
sporu ve bo~ zaman kiiltiiriiniin bir so- yetene~ne; giizelligin insanda yarati:J.-
nucu olmak durumundad1r. Btma gare, g oznel duygu.
beden sosyolojisinin dogu~u, pozitiviz- 2 ileti~im baglarrunda, aktanlan me-
me ili~.kin bir ele~tirinin, ve bedeni zi- sajlardan keyif alma tavn, belli mesajla-
hinden aym~I belli bir bilimsel yakla~un rm olumlanmasi veya talep edilmesi
ya da gelenege yol a~mi~ olan Descar- durumu. Bu baglamda, begeni, kendisi-
tes'm mirasiiW\ reddedilmesinin sonucu ni diger begenilerin reddedilmesiyle or-
olmu~tur. taya koydugu i~in olumsuz bir bi~imde
Yiizyihmizda ikici anlayi~I reddede- tammlamr; estetik kayg1 ya da miilaha-
rek, zirunsel, fiziki ve kiiltiirel fenomen- zalardan ziyade, insanlann kendilerini
lerin kar~Ihkh etkile~imini savwtan tanlmladJ.klan k.imliklerle ilgilidir.
gorii~ aym zamanda, insan bedeninin Begeninin ikinci anlami i<;inde, ileti~im
yalmzca biyolojik olarak verilmi~ bir arn~lanrun kendilerine hitap ettigi izleyi-
olgu olmakla kalmay1p, toplumsal bir cilerin ilet~im ara~lanmn belli bir tiirii-
yap1m oldugu, yani soylemler ve top- nii, bu ara~lar tara.&ndan sunulan iiriinle-
lumsal pratikler taraf1ndan iiretildigi rin, kimli.k ve ki~ili.klerin bir boliimiinii
gorii~iiyle birle~tirilmi~tir. Bu baglam- digerlerine iistiin tutmas1 ve bunlan tii-
da, tFoucault'nun yolundan giderek, ketme eylemi d1~mda ba~ka yollarla da,
bedenin modem toplumlarda sonsuz ornegin tavu ve davram~lannda goster-
say1da gozetim, disiplin ve denetim bi- mesiyle belirlenen gene! egilime begeni
<;iminin hedefi hiiline geldigini one sii- kulturu ad1 verilmektedir.
110 Bekta~ilik

Bekta~ilik. Hact Bekta~ Veli'nin (1209- mast ve daha sonraki sentezi taraf1ndan
1271) du~unceleri <;evresinde olu~an ta- belirlerunesi anlamtnda, di yalektik beli r-
rikat. Senkre tist bir yap a arzeden Bekta- leniJnden soz edilebilir.
~iligin temel ozellikleri arasanda, en belirlenimsizcilik [Os. ldicabiyye; ing. in-
ba~ta dort kapa ve dort inan<; tasavv~ru detenninism; Fr. indetenuinisme; AI. inde-
gelir. Bunlardan dort kapa, ~eriat (l5ld- ter1ninis1Pius]. Endeterminizm. 1 Metafi-
'11"t ve Ehli Beyt'in yoluna uymak) tarikat zikte, evrendeki her~eyin belirlenani~
(~eyhe baglnnmak), hakikat (Tann y tanz- olmad1gnu, dunyada raslanh ve ozgfir ..
ma yolu) ve marifet (Tanrz bilgisine goliiren Iuge yer bulund ugun u sa vunan gorii~.
yol) kapalan, dort inan<; ise ibadet, niyaz, Baza olaylaran bir nedeni ohnad1g1na, ne-
adak ve vuslafllr. Bekta~ilikte ayraca Te. densiz olarak ortaya <;1ktagan1 one suren
vella (hli Beyti w 12 imanu Sf!Vmek) ve metafizik ogreti olarak indeterminizm,
Teberra (Yezid ve diger Elzli Beyt du~man baza olaylann genel yasa ya da ilkelerle
lnr~na yirz ~~'irnrek) da onem ta~lr- a<;aklanamayacagana, birtaknn olaylann,
Bekta~ilik, ~amanhktan izler ta~unas1, bilgi eksikliginden degil de, evrendeki
ayramahk yapmamasa, Anadolu halkl- raslanta, kendisellik ve kesinsizlik gibi
nan dilini kullanmasa, a<;1k ilkelerden zi- ogelerden dolayt ongorulemeyecegini
yade, her du~unce ve inan<;ta alan in- one surer.
sanlaran kend ilerine gore anlamlar <;t- 2 Ahlak felsefesinde, benin, zihin ya da
karabilecegi ustu kapah inan<;lar geli~tir bilindn, iradenin, ruhun, ahlaki kararlar
lnesi nedeniyle Anadolu'nW\ her yerinde ad1 verilen sonu<;lara neden olmada
hazla yaydml~ bir inan<; ve o~reti butu ozgur oldugunu, ahlaki se<;imlerin daha
nudur. onceki fiziki ve psi~ik olaylar tarafan-
belirleme [ing. determinate]. Genel olarakt dan belirlerunedigini, akJlh insan varh-
bir ~eyi belir li klima, a<;1k ve se<;ik bir ~e ganan mutlak bir se9Jle ozgurlugune
kilde suurlama, karakterize etlne. Bilgi sahip bulundugunu bne suren anlayt~.
anlamtnda, bir olayan nedenini ortaya belirsizlik [Os. nruphemlik; ing. vagueness,
koyma, bir kavra1n1n i<;lemini olu~tu entrapy; Fr. impr~cision, AJ. e11thropie]. Soz-
ran oge ya ozellikleri a<;1k bir ~ekilde cuklerin, kavratnlann adlandardlkJan ya
tan1mlatna ya da s1n1rlama. da uygulandlklara nesnelerin suurlan-
belirlenim [lng. detenninatian; Fr. d~ter mn tam ve kesin olarak bilinememesi
rnination]. Ozellik ya da karakteristik. Bir durumu. Buna gore, bir sozcugun bclir-
~eyin her ne ise o olmas1 ya da bir nesne- siz olmas1, bu sozcugiin i<;inde ge<;tigi
nin ozelliklerine sahip alma durumuna baza bildiri kipinden tumcelere herhangi
gelmesi anlarrunda belirletne kazanmas1 bir dogruluk degeri verilememesi; bildi-
duru1nu. Nedenlerle sonu<;lar veya olay- ri kipinden bir tiimcenin belirsiz olmasa
lar arasmdaki zorunlu bag1nti. Evrendeki ise, bu tumceye herhangi bir dogruluk
olaylann neden sonu<; ili~kilerine bagh degeri yuklenememesi anlamma gelir.
olarak ortaya 'tlklnasL 0 nlu Alman filozofu Kant' 1n, onermele
Sonucun dt~ ya da fail neden tarafn- ri nitelik bakurundan degerlendirirken,
dan belidenmesinde oldugu gibi, neden- bu baglamda olwnlu ve olwnsuz oner-
sel belirlenimden; bir orgarun fonksiyo- meye ek olarak one surdugu onenne tu-
nunun k1smen, butun bir orgartizmarun riine belirsiz onerme ada verilir. Belirsiz
ihtiya<;lara tarafandan yani par<;alann onerme, ona gore, A B degildir' formun-
I

butun taraf1ndan belirlenmesinde oldu- daki bir onennede, B yukleminin de


gu gibi, yaprsal belirlenimden; ara<;lann olwnsuz oldugu onennedir. Belirsiz 5-
aana<;lar ya da erekler tarafandan belir- nermeler, yuklemi olwnsuz alan, olum-
lerunesi anla1n1nda teleolo jik belirlenim- suz onermeler olarak gorulurler. Bunlar,
den; bir surccin, onu meydana getiren anlam bakunandan olumlu, fa.ka t form
kar~1t, fa kat ozsel bile~enlerin i<; <;all~- balwnrn.dan olumsuz onennelerdir. Or-
- ben 111

negin, 'Canh oliimsiiz degildir' oner- Bu baglamda, yeni kar~lla~tlan bir du-
mesi, anlamtbakJmmdan olumlu, fakat rumu eskiden ya da daha once gonnii~
formu bakrmmdan olumsuz olan bir olma izlenimine dayanan bir tamma
onermedir. Bununla birlikte, belirsizlik, gii-;lugu ya da yamlsamastyla belirle-
onennenin formuna degil de, anlamma nen, ~imdiki zamanla ge-;mi~in birbiri-
bagh bir ozelliktir. ne kan~tmlmasmdan meydana gelen
2 Ote yandan, herhangi bir sistemin bellek hastahgma bellek karr~rklrgr ad1
i~inde varolan diizensizlik, o sistemde- verilir.
ld raslanhsalhk unsurunun yiiksek ol- Buna kar~m, bellegin zaytflamast ya
masr durumu da belirsizlik olarak ta- da tiimiiyle ortadan kalkmas1 durumu,
mmlamr. bir ~eyin istenen anda anunsanmasmm
belirtik tanrm [ing. explicit definition; Fr. imkans1z hale gelmesi, belli birtaklm
definition explicite]. Dilde bulunan uzun ~eylerin hahrda tutulmasmm olanak-
bir deyim yerin.e, -;ok daha ktsa bir kar- sizla~mast hali ise bellek yitimi olarak
~thk bulmak suretiyle yaptlan tamm. tammlamr.
Bu ti.ir bir tamma aym zamanda, krsal- bellum omnium contra omnes. Devletin
trcz tamm ad1 verilir. ortaya filkl~mdan once, doga durumun-
bellek [Os.lwfiul; lng. memory; Fr. mbnoire; daki insanlann, kendi -;tkarlanm hayata
AI. gedoechtnis]. 1 Ge-;mi~teki deneyi.m.le- ge~irmek i-;in, birbirleriyle gerektiginde
ri, tecriibe ve ya~anblan arumsayabilme sava~a girecegini ifade ehnek uzere,
yetisi. Deney ya da tecriibeleri arumsama, +Hobbes tarafmdan kullandan Latince
zihinde canlandtnna ve ge-;mi~i ~imdide terim. Devletin ortaya filkl~mdan 6nce,
koruma gucii. 2 Arumsayan oznenin, insan toplulugunun i-;inde bulundugu
ge-;mi~ ya~anhlanna, bilin-; hallerine ya dogal hali ifade eden deyim: Herkesin
da ge-;mi~te algtlamr~ oldugu nesnelere herkese kar~1 sava~I.
ili~kin -;rkarunsal olmayan bilgisi. 3 ben [Os. nefs; ing. ego; Fr. l'ego]. Akll sahi-
Ozgiin olaylar, olgu ve nesneler, imge bi 6znenin, bilin-;li ki~inin, kendisini
ve fikirler ortada olmad1g1 zaman, on- ba~kalanndan aytrmasma ve kendisini
larla ilgili bili~i ya da mahlmah zihinde one siirmesine yarayan gu-;. <;ogunluk
korumaktan meydana gelen fonksiyon. ki~i, bilin-; ve ozne st>zciikleriyle e~an
4 St>z konusu malumah depoladtgi, bi- lamh olarak kullarulan, zihin, bellek,
riktirdigi varsaytlan sistem ya da yer. bilen, ego olarak da bilinen ve, degi~me
Bellek, ammsayan oznenin ge.;mi~teki boyunca varhgmt koruyup, birliginin
duygulan, bilin-; hillleri, klsacasr psiko- farkmda olan birlik. Bir bireyin psikolo-
lojik ya~anhlan ile ilgili oldugu zaman, jik ozelliklerini betimlemeye ve btiti.inle-
buna ifebnkr~sal bellek, buna kar~m, meye yarayan temel degi~ken.
arumsayan oznenin g~i~te algtlad1gl, Farkh benlerden soz edilebilir. Buna
zihinden bagunslZ nesnelerle ilgili oldu- gore, tiim zihinsel faaliyetlerin gerisinde
gu zaman ise, buna da algrsal bellek ad1 yatan neden olan ve varolu~u, dogrudan
verilir. dogruya i-;ebak1~ yoluyla bilinemeyen,
Bellegin olu~wnunda ya da arumsama fakat i-;ebakl~m i-;eriginden 9karsanmak
siirednde, ii-; ayn evre soz konusu olur: I durwnunda olan, elle tutulamaz, gozle
Daha once algtlanrru~ olan nesnenin zi- gt>riilemez, maddi olmayan, degi~mez
hinde canJandmlmas1, bellekte bir imge varhga ya da ruh veya tine SQ/ ben adr ve-
olu~turulmas1, II imgenin, ammsayamn rilir.
ge-;mi~inin bir par-;asm1 meydana geti- Buna kar~m, i-;ebakl~ yoluyla algtla-
ren bir nesnenin imgesi, sureti olarak ta- nan, ve bir ki~iyi niteliksel olarak ba~ka
mnmasi ve Ill arumsanan nesnenin psi- bir ki~iden aytran ya da ona kendi ki~i
kolojik ya da fiziki bir zaman ~r-;evesi sel karakterini veren i~lem ve ogeleriyle
i-;ine yerl~tirilmesi. etkin, bireysel bene ise deneysel ya da
112 bencillil<

empirik ben ad1 verihni~Hir. Bilincilnizin t1n yepyeni bit;im ve i~levler kazanm1~
birli~i tara&ndan onceden varsayllan oz- olmas1d1r. Ba~ka bir deyi~le, mekani-
neye ise, tTansendmtal bm denir. Ve niha- zasyon ve kitlesel uretiJnin kultur alaru-
yet, bilincin sezgisel olarak hissedilen ya n~ da yaydi~mdak.i ilerici potansiyeli
da algdanan birli~ine, ifebakr~rn beni ad1 goren Benjamin, oncelikle kulturel PSer-
verilmektedir. lerin veya sanat yapltlaruun mekanik
Cte yandan bilint;li oznenin, duyum, olarak t;o~altdabilirliAinin, yuksek kul-
algt, du~unce, duygu, tutku turunden turiin eser!erinin buyulu, ve kutsal
bilint; it;eriklerini do~ru dan ve arac1s1z halesini, onlar1 rituel ve gelenekten ko-
olarak tecrube etmesi, kendi zihin halle- parmak suretiyle, yok etti~ini one surer.
rinin bilincinde olmas1 durumu, insa 0 soz konusu geli~meyi~ ~eylerin evren-
n1n kendi bilincini belli bir bilginin ko- sel e~itli~i du~uncesini benimseyen kit-
nusu yapmas1, oznenin kend isi it; in nes- lelerin t;a~da~ ya~amda giderek artan
nele~ebilmesi, kendisi hakk1nda nesnel onemleriyle birle~tirir ve bunu potansi-
olabilmesi ya da ki~inin kendisini ba~ yel olarak ilerici bir ~ey olarak de~erlen
kalannJn gorebilece~i tarzda de~erlen dirir.
direbilmesi yetene~i ben bilinci olarak Di~er bir deyi~le, teknolojik alandaki
tan1mlarur buyuk geli~menin, sanat ve kultur it;in
bencillik [Os. hodkdndrk; Ing. egoism; Fr. yepyeni imkanlar sa~lad1~1ni iddia eden
~goisme; AI. egoismus). Genel olarak, ki- Benjamin, fototraf ve sinema benzeri sa-
~inin kendi benine ve kendi t;lkarlar1na natlann kaydetti~ geli~menin, kitlelerin
du~kunluk gostennesi, ba~kalann1 hit; kabhmma ac;tk, onlann yaranna olan bir
dikkate almadan, yalruzca kendisini ve sanab mumkun hale getirdi~ini sayler.
kendi iyili~iru, refah1n1 ve mutlulu~u Ona gore, sanabn mekanik olarak t;o~al
nu du~unmes i. tnsan1n kendi benini ve hlabilirliti, kitlelerin sanata kar~1 olan
ki~isel t;1kann1, ya~am1n1n mutlak ilke- tutumlann1 de~i~tirir. Bir Picasso tablo-
.
s1 yapmas1. suna kar~1 takunlan gerici ta v1r, bir
Czel olarak da, ingiliz deneyci filozofu Chaplin filmine kar~1 ilerici bir tepkiye
tHobbesun, insan1n tum eylemlerinin donu~ur.
'ben sevgisi' taraf1ndan belirlendi~ini, Sanahn toplum i~n oldutunda 1srar
ve ahlikb.h~1n da insan1n kendisini ko- eden du~unur, ritiiel ve propagandarun
ruma it;gudusunun bir ~ekli oldu~unu, 1930.lar Almanya' smdaki roliine gon-
tum eylem.Jerin insan1n kendisini koru- denne yaparak, sanatJ.n ozerkliti veya
ma it;giidusuniin ve kendi benine duy- sanat i~n sanat iizerindeki 1sraran esteti-
du~u sevginin bir sonucu olarak ortaya ~in fa~izm taranndan politik hayata so-
t;lkh~lnl dile getiren o~retisi. kulmasiyla tamamlandatJru one surer.
Benjamin, Walter. 1892-1940 ydlar1 ara- Bununla birlikte, Benja.min'e gore, gele
Slnda ya~am1~ olan Alman du~unur. ne~in ve ge91'i~ kultiiriin ozgiirle~tirici
Ad1 +Frankfurt Okuluyla irtibatlandln- yonlerini de unutrnamak laZJm gelir. Ni-
lan ve yinninci yuzydm set;kin bir este- tekim, o bir yandan da, kapitalizmle bir-
tik teorisyeni olan Benjamin'in temel ve likte yok olup giden ge9JU~in kurtanl-
en unlu eseri 'Mekanik Roprodiiksiyon masJnl amat;layan ttarihsel maddedli~in
c;a~da San at Eseri' adh dcnemesidir. savunuculu~u yapmaktan hit; geri
Sanatsal uretimin maddf boyut veya dunnam~br.
yonlerine dair analizi, Benjaminin t;a~ benlik~ili.k [Os. hodnumalk; tng. egotimz;
da~ du~unceye en onemli katkls1n1 Fr. egotisme; AI. egotismus). Ki~inin salt
olu~turur. Ona gore, 20. yiizyllda sanat kendi t;lkar, istek, arzu ve ihtiyat;lanru
alanmdaki en onemli geli~me ve prob- kar~dama t;abas1yla belirlenmesi, benci-
lem, gelene~in t;ozulmesi ve buna ba~h lik ya da egoizmin koydu~u Slnirlann
olarak yokolup gitmesiyle birlikte, sana- daha otesine get;erek, salt kendi kendi-
Bentham, Jeremy 113

siyle ilgili ohnas1 durumu. Oznenin, samas1. Ki~inin kendisini evrenin tner-
za1nan zaman sap1k hazlan da arala- kez;i olarak gorme e~limi.
nnda oJmak iizere, kendisine ozgii ol- benolmayan [Os. gayri nefs; ing. no1t ego;
d u~una inand1~1 yanlanna gosterdi~i Fr. no1t ego] Ozneden ayn bulunan, oz-
a~1n hayranltk. nenin d1~1nda kalan nesnelerin biitiinii-
benlik teknolojisi [ing. ego technology; Fr. ne verilen ad. Diinyaya ili~kin alglml-
technologie d' ego]. Dnlu ~a~da~ du~unur Zln en onemli bile~enlerinden biri.
Michel Foucault'nun, iktidar taraf1ndan Alman idealist filozofu tFichte'ye gore,
~eyle~tirilerek in~a edilen oznelli~e ben lektir ve her~eydir. Ve ben kendi
kar~1, bireylerin kendilerini bagtms1zca kendisinin bilincine, ancak ben olmaya
yaratabileceklerini ya da in~a edebilecek- na kar~1 koyarak varabilir. Bu ~er~eve
lerini dile getiren kavramsalla~tlnnu. i~inde, ben olmayan ben'in bilin~siz faali~
Bireylerin kendileri veya ba~kalann1n yetinden dogar.
yardlmlyla, kendi bedenleri, ruhlan, dii Bentham, Jeremy. 1748-1832 ylllar1 ara-
~iinceleri, hareketleri ve varolu~ tarzlan Slnda ya~am1~ alan, yararcll1~1n kuru-
iizerinde belli say1da i~1emi ya da etkin- cusu ingiliz filozofu. Temel eserleri: An
li~i, kendilerini, belli bir mutluluk, bilge- Introduction to the Principles of Morals
lik, yetkinlik ya da oliimsiizliik haline and Legislation [Ahlak ve Yasaman1n il-
eri~ebilmek i~in, donii~tiirmelerini sa~ kelerine Giri~], Deontology [Deontoloji]
layacak ~ekilde ger~ekle~tirmelerine ve Science of Morality [Ahlak Bilimi].
imkan veren pratikler biitiin ii. A;ddk gorii~u: Bentham, ahlak gori.i~iine
benmerkezci durum [ing. egocentric pre- temel olmak i.izere bir psikoloji teorisi ge-
dicament). Felsefe tarihinde ilk kez ola li~tirmi~ ve 'do~an1n insanoglunu iki
rak tngiliz em piristleri taraftndan one egemen efendinin yonetimine ter ketmi~'
stiriilen ve bir insanm yalruzca kendi oldugu iddias1yla Lin kazannu~ alan bir
deneylerinin, kendi bilin~ i~eriklerini n d ii~iiniirdiir. Ona gore, insan dogas1
bilgisine sahip olabilece~i, kendi zihin kendi ~karuu saglayacak, hazz1n p~in
ya da bilin~ hallerinin otesine ge~erek, den ko~arak, ac1dan ka~1nacak ~ekilde
ger~ekligin bizzat kendisini, ger~ekte olu~turulmu~tur. Bentham i~te bu ~er~e
oldugu ~ekliyle diinyay1 bilemeyecegi- ve i~inde, eylemlerin hazz1 arthnp artbr
ni dile getiren kabul. Her rur bilginjn mad1klanna ve dolay1s1yla aay1 en aza
kendi bireysel bilincimizin bir eseri ol- indirgeyip indirgemediklerine bakllarak,
du~unu, bilincin d1~1nda kalana ili~kin ahlakf bak1mdandan do~ru ya da yanb~
olarak hi~bir bilginin olamayaca~1nt diye sLJUflanabilecegini savunmu~tur.
one siiren gori.i~. Bentham sOZ konusu psikoloji gorii-
Her birimizin kendimize ozgii, yalruzca ~iinden hareketle, bir thaz kalkiilii ge
kendimize ait alan alg1sal diinyayla Sl- li~tirmi~tir. Bir eylemi se9ttek i-;]n, soz
rurlanml~ oldu~umuzu, bu diinyan1n konusu eylemin sa~layaca~ haz mikta-
otesine g~erek. ger~ek di.inyarun kendi- nru temele alan haz kalkiilii yontemine
sine ula~amayaca~Jmlzl one siiren tez. gore, hazzln niceligi, ~u ogeler tarabn-
benmerkezcilik y andsamas1 [In g. ego- dan belirlenir. Hazz1n yo~unlu~u, siire-
centric illusion; Fr. illusion igocentrique]. si, hazzm yaklnh~1, kesinligi, verimliligi
Herhangi bir benin evrenin merkezinde ve hazztn safh~1 (yani, act ya da s1ktnb,
olmas1 soz konusu olamasa bile, her iiziinti.i gibi duygularla kan~mam1~ ol-
benin kendisini evrenin merkezi ve odak masl).
noktas1 olarak algllamaktan ya da dii Bentham'1n tyararcth~l, hazZl temele
~iinmekten geri duramcunas1 tavrma ve alsa bile, haz ahlalana gore ~ok daha ge
daha ozel olarak da evrendeki he~eyin li~mi~ bir o~retidir. Zira, hazcdt~ln iyi-
ihtiya~larlffilZI ve arzulannuZl kar~daya yi hazza ~itledi~i, ve hazz1 yaln1zca
cak ~ekilde diizenleruni~ oldugu ya1ul birey a9smdan de~erlendirdi~i yerde,
114 Benthamcthk

Bentha1n iyiyi 'en yiiksek saytda insana, Lizere haZJdannu~ ayg1tlar olarak deger-
en yiiksek 1nutlulugu saglayan ~ey' ola- lendirirken, din konusunda ku~kucu bir
rak tanunlam1~tlr. Nitekim, Benthamcl- tav1r takuun1~br. Bentham"a gore, din
hgln en biiyiik say1da insantn en yiiksek ilerle1neyi engelleyen ozellikle de entel-
mutlulugunu, toplumlann ve bireylerin lekti.iel ilerlemeye set c;eken bir kurum-
en yiiksek ahlAki an1aa olarak goren, in- dur. Dahas1, o dhlin inarunayanlara kar~1
sanlann eylemlerinin ahlaki degerleri- dii~manhk uyand1rmak ve bir kast s1n1h
nin deneysel olarak eylemlerin yararhh- yarahp beslemek suretiyle, toplum.a sa-
g1yla, yani bir eylemin mutluluk yarat- dece s1k1nh vcrdigini dii~iiniir. ihtiyac;
lna giicii tarahndan belirlendi~ni savu- duyulan ~ey, dini ho~goriidiir ve bunu
nan gorii~ olarak tan1mlan1r. saglayacak tek ~ey de, bilinemezci bir
SiytJSet felsefesi: Siyaset felsefesini ahlak ku~kuculuktur. Ote yandan, dine c;ogun-
gorii~iine dayand1rmak isteyen Bent- luk yararc1 bir ac;1dan bakan Bentham,
ham, diger bir deyi~le ki~inin kendisine onun yararstZ oldugunu soyle1nekten de
doniik hazlarla, da~a doniik hazlar ara- c;ekirunemi~tir.
Slnda bir ay1nm yapm1~hr. Bunlardan Benthamc1hk [lng. Bentl1amism; Fr. Bent-
birincileri salt hazla ve kj~inin kendi ltamismeJ En biiyiik say1da insarun en
mutluluguyla ilgili iken, ikincileri bir yiiksek diizeyde 1nutlulugunu, toplu-
iyilik ifadesi olup, ba~kalar1n1n mutlu- mun ve insanlann en yiiksek ahl~i
luguyla ili~kilidir. Bireysel mutlulukla amac1 olarakone siiren J. Bentham'm ya-
en yiiksek say1da insan1n mutlulugu- rarc1hg1ru tarumlayan terim.
nun bir ve ayn1 olmad1g1run fazlas1yla insanlaru1 eylemlerinin ahlakllhglrun,
fark1nda olan Bentham, bencillikle top- deneysel olarak onlann, bir eylemin .
lulnun iyiligi veya en yiiksek say1da in- 1nutluluk iirehne giicii anlanuna gelen,
sanln mutlulugu aras1ndaki ut;urum.un yararhhglyla belirlendigini one siiren
a~tlabihnesi ic;in, iki arac;tan faydalan- Bentham'a gore, bir eylemin ahliki de-
maya ~ah~ml~tlr. geri, son c;oziimlemede eylemin dogur-
Bu arac;lardan birincisi, egitimdir. Ona dugu haz ya da aayla ortaya ~1kar, zira
gore, insanlar egitim sayesinde zihinsel insan varh~nln gerc;ek efendileri, en
melekelerini ve yeterliliklerini artbnr, yiiksek ve tek iyi olan haz ve tek ger~ek
kendilerini tam olarak gerc;ekle~tirebil kotiiluge kar~1hk gelen ac1d1r.
menin yollann1 ogrenir ve boylelilde benzerin benzerine neden oldugu ilkesi
de, bir ki~inin ak.Jlca yollarla elde ettigi (ing. principle of lib causes like]. Neden-
m utI ul ugun ba~kalanna yonelik sevgi deki niteliklerin aynt zamanda sonu~ta
ve haytrseverligi, otekinin iyiligini kap- da varoldugunu, ned en ve sonucun ru-
sadlguu anlayabilirler. miiyle ayn ya da farkl1 bir yap1da ola-
Bentham"da bireyin kendisine doniik il mayacaguu, ornegin zihnin ya da zihin-
giyi toplu1nsal bir ilgiyle tamamlamarun sel ya~amtn, zihinsel ozellikleri ohna-
iki.nci yolu kurumsal bir ~erc;eve yarat- yan bir ~eyden tiireyemeyecegini, ya~a
lnak ge~er. Ona gtire, insan bencil ~Lkar lnm, canhhgm kendi i~inde canllhg1 ol-
ve zorlamalan bu sayede ve kurumsal mayan bir ~eyden dogamayacag1n1 dile
bir c;erc;eve ic;inde, toplum ic;in yararll getiren ilke.
amac;lara donii~tiirebilir. Liberalizmin en Berdyayev, Nikolai 1874-1948 yallan ara-
onemli teorisyenlerinden biri olan Bent- Slnda ya~ama~ ~agda~ Rus dii~iiniirii.
ham, siyaset felsefesinde, gtic;lii bir halk Felsefede mantlksal ve rasyonel yon-
egemenliginin savunuculugunu yapma~ temler yerine, sistematik olma yan, gi-
ve saz konusu egemenligin tek meclisli zemli anlatun bic;imlerinden yana olan
yasama orgaruyla temsilini istemi~tir. 0, Berdyayev, hakikatlerin, rasyonel ara~
denetim ve kuvvetler aynhgt ilkesinin hrmarun degil de, 'tinin a~k1n diinya-
taln ~ah~an bir tdemokrasiyi onlemek Slndan s1zan bir a~agan iiriinii' oldukla-
Bergson, Henri 115

nn1, insarun btiytikhJ~uniin de, bu tin- getirdi~i h;in, Bergson Roanantik gelenek
sel diinyadan ve tannsal yaratma yete- ic;inde yer ahr. Ba~ka bir deyi~le. diskiir-
ne~inden pay almas1ndan kaynakJanda- sif dii~iincenin ve dolayasayla, tiim deter-
~ana savunanu~tur. aninizani ve tmekanizmiyle bilimin kap-
Dii~iincesi daha -;ok dinsel bir metafi- sanu ve a-;aklama alan1nm olduk-;a dar
zikten meydana gelen Berdyaev'e gore, oldu~una dikkat -;ekmi~ ve ya~am feno-
varh~m temelinde, kendisinin ungnntd meni, bilin~ ve ozgiirlii~iin sadece ve sa-
ad1ru verdi~i, t Aristoteles'in ilk maddesi- dece dolayamsaz sezgi ile anla~alabilece
ne benzer olan ~ey vard1r. Ona gore, ~ini one siirdii~ii i-;in, Bergson aynt
ungrund varolmamakla birlikte, varh~m zamanda ya~am felsefesinin 20. yiizyal-
imkaru olmak anlam1nda varbktan once daki en onemli temsilcisi sa}'llabilir.
olmak durwntmdadar. Yaln12ca potansi- Meta fizigi: Ger-;ekJi~in sezgi yoluyla bili-
yel olan varolu~tan ayn olarak, aktiiel nebilece~ini savundu~u i-;in ondokuzun-
varolu~ belirsiz bir kaos olmada~ana cu yiizytl Ahnan dii~iiniirii Schopenhau-
gore, saf ilnkana belirleyen, bir ilk yaratJ- era ~ok yakla~an Bergson, bununla
a eylemin var olmas1 gerekir. Berdyaev'e birlikte, bir ilerleme o~etisi olarak evrim
gore, i~te bu, Tann'1un eylemi olmak du- teorisini -;ok dddiye ahp metafizi~ine
rwnundadar. temel yaph~l it;in, onun kotiimserli~ini
Bergson, Henri. 1859-1941 ydlan arasanda payla~maz.
ya~ama~ olan c;a~da~ dii~iiniir. ilk ara~ttrmalartna zihin ve beden ara-
Temelllkeler: Temel eserleri arasanda Es- sandaki ili~ki konusuna ay1ran filozof,
sais sur les Donn~es imm~diates de Ia Cons- zamanmm bu kon udaki gozde o~retisi
cience [Bilincin Dolayuns1z Verileri Oze- olan psiko-fizyolojik paralelizme, yani
rine Denemeler], Matiere et Mimoire her psikolojik olguya onu belirleyen fiz-
[Madde ve Bellek], Lts Deux Sources de la yolojik bir olgunun kar~ahk geldi~ini
Morale et de la Religion (Ahlik ve Dinin dile getiren o~retiye ~iddetle kar~l -;ak-
lki Kayna~a] ve L'Evolution creatrice [Ya- lTil~tlr. Bergson, bu ba~lamda belle~in,
ratJca Evrim] gibi kitaplar bulunan Berg~ ve dolay1sayla zihin ya da ruhun beden-
son, Almanya'da do~up geli~mi~ olan den ba~1msaz oldu~unu ve ama-;lanna
idealist ya~ama felsefesinin Fransaldaki gerc;ekle~tirebilmek i-;in bedeni k ullan-
temsildsi olarak tarunar. Ayna zamanda, dl~lnl one siirmii~tiir.
sure-; felsefesi ada verilen felsefe tiirii- Ya~am dii~iincesini incelerken, evrimin
niin de en onemli temsilcilerinden olan gerc;ekli~ini kabul eden, onu kesin olarak
Bergson, tpozitivizmin ya da olduk-;a belgelenmi~ ya da karutlanmt~ bir teori
dar bir -;er-;eve i-;inde kalan bilimsel yo- rliye goren Bergson, evrimin mekanist bir
ruinlann iddialanna ~iddetle kar~1 -;a- tarzda geli~meyip yarahc1 oldu~unu
karken, insanf ve tinsel de~erlerin one- iddia etmi~tir. 0, bu geli~me siirecinde,
mini vurgulam1~hr. 0, i~te bu -;er-;eve biri i-;giidii, di~eri de zeka yoluyla geli-
it;inde, 20. yiizyalda geli~en akla kar~a ~n iki -;izgi bulundu~unu soylemi~ ve
ba~kaldannan onemli onciilerinden biri bunlardan her ikisinin de, evrenin her ye-
olmak d uru1n undadu. rinde i~ ba~1nda olan ya~am ahhm1n1n
Ba~ka bir deyi~le, ondokuzuncu yiizyal- eseri oldu~unu savutunu~tur.
da ortaya -;tkan maddecilik dirimseldlik Bilgi Goru~leri: Bilgi goru~iinde, rasyo-
kar~ath~mdan yo~un bir bi-;ilnde etkile- nel dii~iinceye giivenmeyen, kuru bir
nen Bergson, bilimin bulgulanru ozii iti- takilcahk ve tbilimcili~e kar~a c;aklp,
bariyle bilimsel olmayan bir ger-;eklik bun un yerine sezgiyi temel alan Berg-
anlaya~1na ula~mak i-;in kullanma~tu. son, bilincin her zaman bir ~eyin bilinci
Metafiz:i ~i, tdinamizm ve silreklili~in oldu~unu, bizim do~rudan ve araaslZ
onemini vurgalada~1, akhn ger-;ekli~in olarak yalnazca kendi tecriibemizi bile-
yapasuu bilmeye yetili olmada~1n1 dile bilece~imizi ve dolayas1yla en iyi ve en
116 Bergson, Henri

yerkin bir bi~hnde kendi bilin~ akl.~m \1- gi~en haller veya. ozellikleri ciegi~en
Zl ve sureyi idrak edecegimizi belirt- ~eyler degil de, degi~menin bizzat ken-
mi~tir. Bu ise, kavramsalla~tmlabilen disi, sure ve ya~amdar. Sezgi yoluyla hi-
bir bilgi degildir; yani, bu, akd ve ana- linen benden hareket eden Bergson, bu-
liz yoluyla degil de, ancak ya~anarak, rada kalmay1p daha sonra dunyamn
ve sezgi yoluyla bilinebilir. aym sureden meydana geldigini iddia
Ba~ka bir deyi~le, Bergson felsefesinde etmi~tir. Ba~ka bir deyi~Je, ger~ekligin
oncelikle, kavramsal bilgiye ~iddetli bir bilimin varsaydaga gibi, madde olmada-
ele~tiri yoneltmi~tir. Kavramlann surek- gma gostermeye ~ah~an, dogamn, hili-
li ve dinamik bir ger~ekligi, onu statik min soyledigi gibi, yalruzca mekan i~in
Mile getirmek ve bolmek suretiyle ~rplt deki maddi cisimlerden olu~madagma
ttgma one suren Bergson, 'biricik' olan savunan Bergson, insanlann mekanla
ger~eklikle ilgili hakikatlerin kavramsal du~uruneye ~ah~hklan i~in, maddecili-
yolla soze dokulemez, ifade edilemez ol- ge egilimli olduklanm iddia etmi~tir.
dugunu soylerken, bir yandan da bizi Oysa, zaman mek~ndan daha temel
ger~ekligin ozune goturecek bilgi turu olup, butun ger~kligin ozu zamandar,
olarak sezgiden soz etmi~tir. Bilimi red- stiredir.
detmeyen, fakat bilimsel bilginin en AnlamamlZ gereken ~eyin, zamarun
onemli bilgi turu olarak goruhnesine bir birikim, bir buyuyup geli~me, bir
kar~1 ~lkan Bergson'a gBre, ger~eklige
sure oldugunu belirten Bergson, bir
nufuz eden, nesnelerle dogrudan ve ara- adam daha ileri giderek, surenin yalmz-
casaz bir temas kuran ba~ka bir bilgi tiiru ca ak1p giden bir ~ey olmakla kalmay1p,
daha vardar. Bu bilgi dile getirilemez,
yarahcl oldugunu savunur. Ba~ka bir
soze dokulemez. Bu bilgiye, en a:zmdan
deyi~le, sure gorunu~un gerisindeki
bilimsel bilgi kadar onem ve deger veril-
ger~eklik, bilimlerin ara~hrdaga gozle
mesi gerektigini one si.iren Bergson, ana-
gorulur empirik donu~umlerin gerisin-
liz adliU verdigi bilimsel, rasyonel bilgi-
deki esas nedendir. Buna gore, turlerin
nin kar~asma, sozciiklerle d.He getirilemez
evrim ge~irdigi hipotezini dogrulanabi-
olan sezgiyi g~rmi~tir.
Bergson'a gore, sezgi bize, ger~ekligin Jen deneysel bir hipot~ olarak benimse-
~emasam degil de, bizzat kendisini bilme
yen Bergson, buradan buti.in bu evrim-
olanaga verir. ~u halde, Bergson bir ~eyi sel geli~menir gerisindeki esas gucun,
bihnenin iki yolunu birbirinden aymr. temel nedenin sure oldugu metafiziksel
Bu yollardan birincisi bizi bilinecek nes- tezine ge~mi~ti.r.
nenin ~evresinde hareket ettirir, oysa Bergson'a gore, ger~ekten varolan ~ey
ikincisi nesneye nufuz etmemizi saglar. madde, cansaz varhk degildir; ger~eklik
Birindsinden elde edilen bilgi, nesneyi suredir ve bunu yalmzca sezgi kavraya-
gozlemledigimiz bak1~ a~asma baghdar; bilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hi~
dolayasayla, bu bilgi goreli bir bilgidir. bir zaman ge~mi~in aym olamaz, zira
Buna kar~m, ikincisinde nesneyle dog~ her adamda yeni bir birikim ortaya
dan bir temas i~inde olur ve herhangi bir ~akar. 0 bilin~li bir varhk i~in var olma-
bak1~ a~asamn sarurlamalanndan kurtu- mn degi~mek oldugunu kabul eder,
Juruz. Burada nesneyi ger~ekte oldugu zira degi~mek demek olgun.la~mak de-
~kliyle kavranz. Bunlardan birincisi mektir; olgunla~mak ise, sonsuzca kendi
+analiz. ikincisi tsezgidir. kendini yaratmak demektir. Bu, yalruzca
Sezginin bize g05terdi~ ger~eklik ne- bilin~li insan varhga i~in degil, fakat
dir? Bergson bu konuda aradaga ipucunu butun ger~eklik i~in boyledir. Bergson
ki~inin kendi dogasma ili~kin sezgide geli~meyi, ancak sure olarak anladaga-
bulur. Ona gore, kendi ir;imize donup maz takdirde a~Lklaga kavu~abilecegi
bakhguruzda tecrube ettigimiz ~ey, de- maza savunur.
Berkeley, George 117

Ona gore, ins an i~te b u ya~amda 1nad- Berkeley'e gore, kendi z:ihnime ya da be-
deyi yener, mekamn stmrlanmn iisti.ine nime ili~kin olarak dogrudan bir algtsal
t;tkar ve it;inde salt siireyi ya~ar. insan deneye sahip olamadtgJm, ama dogru-
kendisini biitiin benligiyle bir i~e ver- dan ve araas1z olarak yalmzca zihnimin
digi zaman da aym ~eyi duyar. Get;- t;e~itli niteliklerini ya da faaliyetlerini al-
mi~, siirekli olarak bugiine ve gelecege glladtgun i9n, benim, kendi zihnirne ya
dogru akar. i~te, bu biricik gert;eklik da benime ~kin bir ideye sahip oldu-
olarak siiredir. Bergson'a gore, siireyi gum soylenemez. Bununla birlikte, bura-
ya~ayabilmemizin ko~ulu bellektir. Bel- dan yola t;lkllarak zihinden ya da benden
lek zaman arahklanm yener, get;mi~, st>z ebnenin anlams1z oldugu sonucuna
~imdi olarak ya~amr. Siireyi biitiinliigii vardamaz. <;iinkii, sonsuz say1da ideye
it;inde yakalaytveren ise sezgidir. ek olarak, bu ideleri bilen ve algdayan
Bergsonculuk [lng. Bergsonianism; Fr. Berg- bir ~ey, algdama, isteme, imgeleme ve
sonisrne]. Henri Bergson'un dii~iince t;iz- arumsama gibi faaliyetlere ek olarak, bu
gisini izleyen dii~iiniirlerin, 20. yiizythn faaliyetleri gert;ekl~tiren aktif bir varhk
ba~lannda, Fransa'da kurrnu~ okulduk- vardtr ki, bu da zihin ya da ruh ya da
lan meta.fiz:ik okulu ya da akmu. bendir.
Bergson'un metafizi~ benimseyen bu tdelerden insan zihrunden ya da bir
okul, filozofun kendisinden ba~ka, bilim- alg1 eyleminden bagams1z olarak kendi
deki krizle Amerikan tpragmatizmin- ba~lanna varolan ~eyler olarak soz
den etkileruni~ ve Bergsonun dii~iince ehnek t;eli~ik olsa bile, bizim birincil ni-
siyle, tdirimselcilik ve tirrasyonalizmin, teliklere ili~kin idelerimize benzeyen ni-
onun kendisinden t;ok daha otelere ta~t teliklere sahip olan nesnelerin insan zih-
rnayt amat;lamt~hr. tSezgicilik ve tira- ninden bag&mslz olarak varolduklan
deciligin savunuculugunu yapan Berg- dii~iiniilebilir. Bu dii~iinceye Berkeley,
sonculann en onde gelenleri arasmda bir idenin ancak ba~ka bir ideye benze-
Maurice tBiondel, Lucien Laborthenierre yebilecegi, buna kar~m bir ses ya da bir
ve Eduard Le Roy saydabilir. ~eklin ba~ka hit;bir ~eye degil de, yal-
Berkeley, George. 1685-1753 ydlan ara- m.zca ba~ka bir ses ya da ba~ka bir
smda ya~amt~ olan, ve diinyada yalruz- ~ekle benzeyebilecegi kar~1hg1m verir.
ca ruhlann ve bu ruhlarm ideleriniri va- Dahas1, ona gore, biz ~ihnimizdeki ide-
roldugunu, buna kar~thk maddenin lerin nesnelerin niteliklerine benzeyip
varolmadtgmt one siiren ingiliz dii~ii benzemediklerini hit;bir zaman bileme-
niir. Temel eserleri: The Principles of yiz, t;iinkii bizim dolayuns1z olarak al-
Human Knowledge [insan Bilgisinin llke- gtlad&glmlz her~ey kendi idelerimiz
leri1 ve Three Dialogues Between Hylas and olup, idelerimizle bu idelere benzeyen
Philonous [Hylas ile Philonous arasmda nitelikler ilke olarak birbirlerinden fark-
iit; Konu~ma]. h olduklanndan, bizim idelerimizle bu
Bilgi GOru~leri: Berkeley de, kendisin- idelere benzeyen nitelikleri birbirleriyle
den once ya~amt~ olan +Locke gibi, kar~da~hrma imkarum1z yoktur.
bizim dogrudan ve aractslZ olarak algt- Metafizigi: Bilginin tek kaynagmm algt
ladtgtmtz her~eyin kendi zihnimjzdeki oldugunu, algtda ise bizim yalruzca
tideler oldugunu, dogu~tan dii~iinceler kendi idelerimizi }'a da duyumlanmtZJ
bulunmadtgmt, tum idelerimizin algtsal bilebilecegirnizi one siiren epistemolojik
deneyin sonucu oldugunu, ve bilgimizin nitelikli oncullerden yola ~karak, yal-
duyudeneyi yoluyla sahip oldugumuz nlZCa idelerin ve ideleri algdayan zihin-
idelerden tiiredigini savunmu~tur. ide- lerin varoldugu ve duyularnruz iizerin-
lerden tiireyen bilginin tek bir istisnast deki eylemiyle idelere neden olan mad-
vardtr: Tinsel varhklara ya da insarun denin hit;bir ~ekilde varolmad&gJ ~klin
kendi benine ili~kin bilgi. deki ontolojik sonuca ula~an Berkeley,
J 18 Berkeley'in tezleri

bununla birlikte t1pk1 LockeJun yapm1~ olarak kendimizin zihnhnizde ideler


oldugu gibi, nedensel bir alg1 anlay1~1 olu~tunna gucune sahip oldugumuzu
benhnseyerek, zihnitnizdeki idelere ne- bili yorsak, ona gore, bu bilgi ba~ka bir
den olan bir varhgu1, yani Tann'run va tinsel varhk olarak Tann'n1n biziin zih-
roldugunu one surmu~tur. Ba~ka bir nimizdeki idelere neden olmakta oldu
deyi~le, o maddenin yerine Tann'y1 yer- gu olgusu i~in saglam bir temel olu~tu
le~tirmi~tir. rur.
Berkeley'e gore, biz algdanmazln, idele- Berkeley soz konusutmaddesizcilik
riJnizin, onlar 1 canh ve a~1k olduklan, 2 ogretisi yle ilgili ele~tirileri, omegin in-
diger deneylerimizle uyumlu olduklan, sanlar taraf1ndan tecrube edilen izlenim
ve 3 insan iradesinin keyfi bir eyleminin ya da idelerle ozde~le~tirilmesi duru-
sonucu olmad1klan, yani insan zilutin- munda, do~an1n insanlann ortaya ~~
de, nedensiz ve te1nelsiz olarak keyfi bir ki~lanndan once varolmad1gl, ya da
bi~imde yaratdmad1klan zaman, ger~ek bir odan1n ir;inin ins an on a bak t1g1
olduklanru kabul eder ve onlan fantazi- zaman var hga geldigi, ins an on a bak-
lerden, du~sel alg1 ve idelerden ay1nnz. maktan geri durdugu zaman yok olup
Yani, duyualgllanmlZ, idelerimiz bize gittigi turunden itirazlan bertaraf edep
bagh ve keyfi olmad1klan ifi]n, bu alg1, bilmek i~in, ~u halde, Tann'Nn evreni
duyum ve idelerin insan zihninin d1~m varolu~ hali i~inde tutan her~eyi bilme
da bir nedeni olmahd1r. gucune muracaat etmi~tir. Ba~ka bir
Ba~ka bir deyi~le, madde varolmadlgl, deyi~le, o ezeli-ebedi olup, her~eyi
varolsa bile, butiinuyle olumsuz ve belir- bilen tinsel bir varhk olarak Tann'n1n
siz bir bi-;imde tarumland1g1ndan dolay1, varplu~unu kabul etmek suretiyle, d1~
bizim zihniJnizdeki idelere neden ola- dunyarun Tann taraf1ndan tecriibe edi-
mayacak kadar pasif oldugu, ikinci ola- len ideler, izlenimler toplam1 oldugu-
rak ideler kendi kendilerinin ya da nu, d1~ dunyadaki nesnelerin Tanrarun
ba~ka idelerin nedenleri olamayacag1 zihninde bulund ugun u, onlann bizim
ve nihayet bu ger~ek ideleri insanm biz taraflmazdan algdanmadudara zaman,
zat kendisi yaratamayacaga i~in, Berke- Tann tarafandan alglland1klanna one
ley' e gore, zilinimizdeki bu idelere, algi- surer.
rruzdaki duyumlara neden olan ba~ka Berkeley'in tezleri [lng. Berkeley's theses;
bir tinsel varb~ varolmas1 gerekir ki, Fr. theses de Berkeley]. Onlu lngiliz idea-
bu tinsel varhk da Tanra' du. list lilozofu tBerkeley'in felsefesinin te-
Bu goru~e, bizim tinsel bir varhg1, bir melinde yer alan ve felsefenin daha son-
Tanr1'yl algalaruruza, duyumlarunaza, raid geli~imini olduk~a etldlemi~ olan
idelerimize neden olurken de, ba~ka iki tez. Bunlar, sirasiyla 1 ~eylerde algl-
bir zaman da hi~bir ~ekilde tecriibe et ladigunlZ tum nitelikler zihinlerimize
medigimiz siiylenere~ duywnlanm1za, bagh oldugu, ve algalanamayan ve dola
idelerimize neden olan bir Tanr1 du~ YJSlyla bilinemeyen, 1akat varoldugu
~uncesinin, en az1ndan niteliklerinin varsaydan toz du~uncesi kabul edile-
duyularuruz uzerindeki eylemi sonu anez oldugu i~in, ~eylerin yahuzca, zi-
cunda bizde algdara, idelere neden olan hinler taraf1ndan bilindikJeri ya da algi-
bir madde du~uncesi kadar keyfi oldu- IandakJari surece varoldugu, varolmarun
gu soylenerek itiraz edilebilir. Boyle bir alg1lanmak, yani zihinde bir ide olmak
itiraza kar~1 Berkeley, bizim tamamen oldugu teziyle, 2 d1~ dunyaya ili~ldn
irademize bagh olarak ~e~itli ~eyleri ~e bilgimizin duyumsal bir bilgi oldugu,
~itli ~ekillerde imgeledigimiz zaman, bu bilginin her zaman idelerin bilgisi
tinsel varhk.Jann ideler yaratmas1na olup, idelerin de, d1~ dunyadald tiizle
ili~ldn bir tecrubeye sahip oldugumuz rin degil, fakat basil niteliklerin ideleri
yanitlnl verir. Ve biz, tinsel varhklar oldugu tezidir.
Berlin, Sir tsaiah. ~agda~ ingiliz ahiAk oznenin bir ilinegi adJ verilir. Ornegin,
ve siyaset felsefecisi. 'Baz1 yazarlar zengindirler' 6nermesini
Berlin, degerlerin yer, zaman ve top- ele alahm. Zengin ohna ozelligi, yazar
lumsal ko~ullar taraflndan belirlendigi- i~n oz.sel bir ozellik, yazan yazar kllan
ni savunan Marksist gorii~e kar~1 c;1ka- bir nitelik olmay1p, raslanhsal ya da
rak, determinist ogretilere kar~l tavu anzi bir ozelliktir.
alrn1~ ve ahlaki deger)erin, ve insan1n Ote yandan, yiikle1n ozne i~in ozsel
sorumluluguyla ozgtirliigiinii koruma- olan bir ozelli~i ifade ettigt za1nan, bu
nln onemini vurgulam1~hr. dart ~ekilde soz konusu olabilir. Buna
Bemard, Clairvauxtlu Aziz. 1090-1153 gore, 2 yuklem, oznenin kendisinin bir
ydlan aras1nda ya~am1~ olan Hristiyan alts1n1h ya da ti.irii oldugu s1n1h ya da
teolog. cinsi gosterebilir. Ornegin, 'Dikdortgen
Teoloji konulanndalti yontemi, rasyonel ler paralelogramlard1r' onermesinde,
olmaktan c;ok mistilc bir nitelik arzeden yiiklem oznenin cinsidir. ikinci olarak, 3
Aziz Bemard'a gore, Tann'y1 aramarun ozne tekil bir terim ve yukle1n de, ozne-
yolu, 'utan~ verici bir merak' tan degil, bir nin bir iiyesi old ugu suuh gosterirse,
sevgi okulunda ya~amayi ogrenmekten yiik]em ~ Atati.irk bir Turk devlet adarru-
gec;er. Yiireginde sevgi ta~nnak, Tann'y1 du' orne~inde old ugu gibi, bir ture kar-
bilmenin ilk ko~uludur. Onun ogretisi- ~lhk gelir. Ayn1 tiimel, 'Baz1 paralelog-
nin anahtan ~u sozlerde yatar: 'Tann ramlar dikdortgendir' omeginde oldu~u
sevgisi nereden gelir? Tann'dan. Peki bu gibi, yi.iklem oznenin bir alt Sirufi ya da
sevgisinin olc;i.isii nedir? Ol~siiz sev- tiirii oldu~u zarnan da kullan1hr.
mek.' Dc;unci.i olarak, 4 yi.iklem oznenin, oz..
be,inci toz [lng. quintessence; Fr. quintes- neyi ayn1 cinsin ba~ka alt smtflarmdan
sence; AI. quintessenz]. llk~ag YW1an fel- ya da diger tiirlerinden aycran bir ozelli-
sefesinde, yeryi.izundeki ya da ayalb ev- ~ini ifade edebilir. Bu durumda, 'ikizke-
rendeki cisimleri meydana getirdigi nar i.i~genler iki ~it kenan olan i.i~gen
kabul edilen dart ogeye, toprak, su, hava lerdir' ome~inde oldugu gibi, tursel bir
ve ate,e ek olarak, goksel dsimlerin ken- ay1nmd1r. Son olarak, 5 yi.iklem, daha
disinden meydana geldi~i kabul edilen onceki i.i~ ozsel ozellikten farkh olmak-
age ic;in kullarulan; fakat yeryiizi.inde in- la birli.kte, onlardan ~akarsanabilir olan
sanlar taraflndan ger~ek dogas1 tarunma- ba~ka bir ozsel ozelligi ifade edebilir.
di~ ya da bilinmedigi i~in, kendisine ad '~kenar i.i~genler e~it a~d1 i.i~genlerdir'
verilmemi~ olan be~inci oge. ome~inde oldu~u gibi, yiik1eme bu kez
Orta~ag filozoflannm, t Aristoteles 'in ltassa ad1 verilir.
ayi.istii evrenindeki ezeli-ebedi ve degi~ bef yo I [lng. fivt ways; Fr. r.inq voies] Aqui-
mez goksel dsimleri adlandumak ic;in nah Aziz Thomas'1n Tanr1'1un varolu-
kullandaklan terim olan b~inci toz teri- ~uyla ilgili be~ ayn kan1tl, ya da
rni, skol,1stik di.i~i.ini.irler tarahndan, ay- Tann'run varolu~unu evren hakkmdaki
nca do~al bir dsmin sahip oldu~u gii~ genel olgulardan hareketle 9karsama yt>-
ya da en yiiksek oz ic;in kullarulm1~hr. nundeki ~ farkb giri~imi ic;in kulla!U-
be' tiimel [Yun. kategoroumenon; Lat. pra- Jan terim.
edicabile; 1ng. predicables; Fr. pr~dicables; Aziz Thomas, Tann'run varoldugunu n
Al. pr~dicabiles ]. Olumlu bir onennenin priori bir bi-;Unde, yani yaln1zca bir Tann
yi.ikleminin oznesine ne ,eldlde baglan- tarumtna dayanarak kanttlayamayaca~a
da~uu g6steren, ve cins, ti.ir, ay1nm, nuzi one surer. Ona gore, Tannrun va-
hassa ve ilinek olarak biJinen ~ terim. rolu~unu karutlamak miimki.inse eger,
Buna gore, 1 yiiklem ozne i~in ozsel ol- Tann karutlanmizm ba~langa~ noktasa-
madagl, oznenin oziini.i, ya da ozi.ini.in ru, ba~lang1~ onci.illerini olu~turacak
bir par~as1n1 ifade ebnedigi zaman, ona baz1 temel verilerimiz olmahd1r. Aqui ..
120 be~ yol

nah bu ~erc;eve i~inde,her biri Tanrt'run langt~ noktast olmaz. Bu ohnadtgmda


varolu~unu gozlemlenmi~ bir olgudan ise, son sonu~, yani dunyamtzm bugun-
yola ~1karak kamtlayan ~ ayn Tann ku hali de 50z konusu olamaz. Oyleyse,
kamh one sunnu~tiir. dogamn bugunku hali vt:: sonu~lar dizi-
1 Bunlardan birinci.si ve en onemlisi, si, bir ilk neden olarak Taru1'mn varhgi-
hareket olgusundan yola ~1kan kaJUtbr. m karutlar.
Aziz Thomas, bizim baz1 ~eylerin hare- 3 Aquinah'mn tislam felsefesinden
ket halinde oldugunu, duyu-deneyi te- ilham alan u~uncu kamt1 ise, dogadaki
meli iizerinde, tam bir kesinlikle bildigi- varhklarm, nesnelerin varohnalan ka-
mizi soyler. Ote yandan bir ~ey, ancak dar, varolmamalart da olanaklt olan var-
kendisi uzerinde eyletnde bulunuldugu, hklar oldugu gozleminden yola ~tkar.
potansiyel gu~leri ba~ka bir ~ tarafm- Dogal varhklar olumsal varhklardtr,
dan aktuel hale getirildigi zaman, hare- ~unku onlar her zaman varolmaz; dogal
ket edebilir. Thomas'a gore, hi~bir ~y varhklar yaratdmt~lardtr ve yok olup gi-
kendi kendisini hareket ettiremez, ~ derler. Omcgin, bir agacm varolmadtgl
bu durum, o ~eyin ayru anda, aym ba- bir zaman vardt; o ~imdi varolmaktad1r
kundan hem potansiyel ve hem de ak- ve bir gun varhktan -;xkacakbr.
tuel olmas1m gerektirir. Ornegin, bir Aga~ i~in varolmama iki anlamda du-
nesne kendi kendisini Isttamaz ya da ~unulmelidir. Oncelikle, onun hi~ varb-
steak yapamaz, ~unku boyle bir durum, ga gelmemi~ olmas1 soz konusudur;
onun aym anda hem steak olmas1ru ve ikinci olarak, o bir kez varolunca, a-;xkbr
hem de olmamastm gerektirir. Bundan ki, belli bir sure sonra yok olup gidecek-
dolayt, hareket eden her varhgm ba~ka tir. Ger~eklikteki her~ey yalmzca, aga~
bir varhk tarafmdan hareket ettirilmesi benzeri olumsal varhklardan olu~uyor
gerekir. sa, hi~bir ~yin varolmada~ bir zaman-
.Soz konusu hareket ettiricinin de, yine dan soz etmek olanakbdtr. Oysa, duyu
ayru nedenJe ba~ka bir varhk tarafmdan deneyi bize, nesnelerin, varbklann varol-
hareket ettirilme zorunlulugu vardu. dugunu gosterir. Bundan dolayt, varo-
Bununla birlikte, bu hareketler ve hare- lan her~ey olumsal varhklardan meyda-
ket ettiriciler dizisi sonsuzca geriye gide- na gelmez. Olumsal varhklann dt~mda,
mez, ~unku bir ilk Hareket Ettirici yoksa bir de zorunlu varhk olmahdtr. Zorunlu
eger, bu takdirde ikinci, u~uncu, v. b. g., varhk, var olmamast olanakh olmayan
hareket ettirici ve dolaytstyla, duyusal varhkhr ve bu Zorunlu Varhk da, Aqui-
dunyada gozlemJenen hareket de varol- nash Thomas'a gore Tanrt'di.I'. Ba~ka bir
maz. Bundan dolayt, Tann vardtr; yani, deyi~le, olumsal varhklara neden olan,
gozlemlenebilir bir hareket, son ~ozum onlara varolu~ veren varhk, i~te bu Zo-
letnede yalmzca, kendisi hareket ebne- runlu Varltkbr, yani Tann'dtr.
yen bir Hareket Ettiridnin, yani Tan- 4 Aquinab Thomas'm dorduncu Tann
n'run varolu~uyla a~tklanabilir. kamb, varolan ~eyler arasmda bir dere-
2 Aquinah Thomas'm ikinci kamh, celenme bulundugu olgusundan yola
Tann'mn varolu~unu, ~ylerin fail ne- ~tkar; buna gore, bazt ~eyler digcrlerin-
denleri oldugu ve fail bir nedenin sonu- den daha iyidir, daha ho~, daha dogru-
rundan once olmast gerektiginden dola- dur, v. b. g. ~yleri beUi bir ozelligi sergi-
yt, hic;bir eylem ya da sonucun kendi leyip sergilememelerine gore derece-
kendisinin nedeni olamayacagt gozlemi- lendirebilmek i~in, elimizde bir standar-
ne dayandmr. Ona gore, fail nedenler bn, bir en iyinin olmast gerekir. Bazt ~ey
zindrinde bir ilk neden olmahdtr. Bu ilk lerin digerlerinden daha iyi ya da daha
neden olmadtga takdirde, zincirdeki ilk kotu oldugunu, Aquinah Thomas'a gore,
adtma, daha sonraki halkaya ve daha ancak bu standardm bilgisine sahip ol-
sonraki adtmlara neden olacak bir ba~- dugumuz, en iyiyi bildigimiz takdirde
betimleyicilik 121

soyleyebiliriz. 0, bu noktada, Aristote- kin ondeyinin bu betilnlemelere dayan-


les'in, bir cins ic;indeki en yiiksegin ~n mak durumunda oldugunu soyleyen il-
yliksek degerin, burada en yliksek iyi- keye betimleme illa!si adt verilir.
nin- cins ic;indeki tilin nesnelerin ozellik- betimlemeler teorisi [lng. theory of desc-
lerinin nedeni oldugu ilkesinden yarar- riptions; Fr. theorie des descriptions]. lngi-
1anmaktadLr. Buna gore, iyi olan her ~ey liz filozofu B. tRussell taraftndan geli~
en iyinin sonucudur, zira en iyi ba~k.a tirilen ve betimlemeler ya da tasvirler
~eylerin iyiliginin temelini meydan geti- arastnda bir aytnm yaparak, bunlartn
. rir. Demek ki, ~eylerin varolu~lann1n, dilde, ayn birtaklm i~levler yerine ge-
iyili.klerinin ve ba~kaca yetldnliklerinin tirdigini one siiren kuram.
nedeni olan bir en iyi olarak Tann vardLr. Buna gore, Russell bir betimlemeyle
5 Aquinah Thomas'1n b~inci kan1tt, ozel bir isim arastnda bir ayrun yapmt~
t'Diizen ve ama-; karutt' olarak bilinen tlr. Betimlemeyle belirli bir manttksal
k.arut ttiruntin ozel bir halidir. 0 bu ka- formu olan dilsel bir ifadeyi anlayan
nttta, diinyadaki helleyin ama-;b bir bi- Russell'e gore, betimlemeler belirli ve
-;imde, belirli ama-;lara ula~cak ~ekilde belirsiz betimlemeler olarak iki ye ayrthr.
eyledigi, hareket ettigi gozleminden yola Belirli bir tasvir ya da betimleme, biricik-
-;Lkar. Bu durum, akdh insan varhklan ligi ifade eden ve kendisinde ge-;en soz-
i-;in oldugu kadar, ta~lar ve aga-;lar tii- cilklerin anlamlanndan dolayt, yaln1zca
riinden, alul ve dolaytsiyla bilgiden yok- tek bir ki~iye uygulanabilen, buna kar-
sun olan varhklar i~n de ge-;erlidir. Bu ~tn, belitsiz betimleme ise, biriciklik Sl-
varhklarm ama-;lanna, raslantJsal olarak rurlamastndan bag1~1k olan bir ifadedir.
degil de, bir plAna uygun olarak ulqbk~ Bu -;er-;eve i-;inde, 'lngiltere krali-;esi' be-
Ian, bir plAndan dolay1, i~levlerini ev- lirli, 'bir krali-;e' ise belirsiz bir betimle-
rendeki genel diizene katk1 yapacak ~e meye kar~thk gelir.
kilde ger~ekle~tirdikleri a-;tkbr. Bu plAn Betimlemelere ek olarak, ozel isimler-
ve dolaytstyla evrendeki diizen de, en den de soz eden ve ozel bir isimle yal-
ytiksek derecede ak1lh bir varllk olarak nzca tikel bir ~eyi ya da ki~iyi adland-
Tann'run eseridir. ran bir sembolii anlayan Russell, hem
betim [Os. tasvir; lng. description; Fr. desc- ozel isimlerin ve hem de betimlemelerin
ription; AI. beschreibung]. Daha once ta- dilin kullantmmda, farkll, ancak -;ok
ntmlanmt~, tanuru yapllnu~ bir ~eyin onemli roller oynadtg1n1 savunmu~tur.
tarurrunln, ozel/ tekil bir durum ic;in kar- Biz, ona gore, dili ozel isimler aracth-
~mza -;kan tekran. Tekil ve somut kav- gtyla diinyaya baglartz. Ozel isimler,
ramlarla yapllan tarum. Bir olayt, duygu- dilimizin diinya ve diinyadaki varhklar-
yu tan1mlayan, tarif eden soz ya da yazt. dan soz ettigi konusunda bizim i-;in bir
Somut nesnelerin, soz konusu nesneler teminat olu~turur. Oysa betimlemeler,
stnth ic;in kesin bir ozellik olarak ifade daha farkb bir bi~imde kullaruhrlar;
edilemeyecek olan belirtilerine i~aret onlar, Russell'a gore, bize kendileriyle
eden tasviri. tan1~madt~1m1z nesnelerden soz etme
Bu baglamda, davran1~ bilimlerinin, olanagt verirler.
omegin psikoloji, sosyoloji, antropolojL betimleyicilik [tng. descriptionism; Fr.
ekonomi gibi bilimlerin temel amacuun, descriptionism). 1 Ahlftk felsefesinde, do-
nedensel yasalar geli~tirme ve a~klama galc1hg1n bir tiirii olarak, ahlill yargla-
yoniindeki tiim giri~imlerden kesinlikle rtn, kural koyucu degil de, yalruzca be-
uzak durarak, gozlemlenen olaylar ara- timleyici bir anlama sahip olduklaruu ve
smdaki bag1nt1lan temele alan sa~lam dolayiStyla tam anlanuyla ve ger-;ekten
ve dakik tasvir ya da betimlemelere olgusal olan tiimcelerden c;Ikarsanmak
ula~mak oldugwu1, zira insan davraru- suretiyle karutlanabileceklerini one siiren
~~ iizerindeki kontrolle, davrant~a ili~- gorii~.
122 bilen

Ahlak alamnda s6z konusu olan bu be- tafizik tiiriiniin, yani gozden ge~;"irici me-
timleyici bilimsel yalda~1ma, ya da bi- tafizi~in kar~1smda yer almaktadu. Bu-
limsel veya betimlemesel yakla~mm na gore gozden ger;irici metafizik, diinya
ahlak alaruna uygulanmasuun sonucu iizerine, d1~ gen;eklikle ilgili dii~iince
olan ve kural koymay1p, yalruzca insan mizin aktiiel yap1suu betimlemekle ye-
davram~m1 gozleyerek, sonUI;lanm be- tinmeyip, yeni kavramsal sistemler kur-
timleyen ahlak tiiriine ayru zamanda be- ma i~iyle m~gul olur.
timleyici ahlak ad1 verilir. Ahlaki de~er 4 Tarum teorisinde ise, tiiriin bir ozelli-
ve ilkelere, olgusal ilke ve onermelere ~i olamayan, fakat tiir i';'indeki bireyle-
ula~h~lmlz tarzda ula~ldi~m savuna- rin kendilerine ozgii kalan, ayru tiir ifjin-
rak, insanlar arasmda hangi ortak ahlaki de, turun bireylerini birbirlerinden ayu-
kural, de~er ya da eylemlerin bulundu- maya yarayan karakteri ya da tekil ozel-
~unu, bu ilkelerin evrensel olup olmad- likleri ortaya koyan; ba~at karakteri
~~m ara~t1ran ahlak anlay~ olarak be- de~il de, ba~1l karakteri; ozsel ozellilderi
timleyici ahlak, ';'~itli insanlar ya da de~il de, anzi ozellikleri dile getiren ta-
toplumlar tarafmdan benimsenen ahlaki ruma betimleyici tarum denmektedir.
inanf;', gorii~ ve de~erleri inceler, ahlak bilen [ing. knower; Fr. saveur]. Bilgi ili~ki
alarunda, olmas1 gerekeni soylemeyip, sinde, bilinen nesne ya da varh~a kar~1t
yalruzca olam ara~tlrlr. olarak, bilgilenmekte olan, bilgiye ula-
2 Ote yandan, bilim felsefesinde, do~a ~an tozne. Bilginin zihinsel bir faaliyetle
yasalanrun, do~ada hiiki.im siiren bir birle~tirilen ve empirik bir tben ya da
zorunlulu~un iladesi ohnay1p, ortaya f;'l- saf bir ego olarak gortilebilen oznesi.
ki~lan gozlemlenen olay ve olgulann bile~ik [Os. murekkep; lng. complex, com-
diizenli dizili~ ya da ard arda geli~lerini pound; Fr. compose; AI. zusammeugesetzt].
betimleyen genel ifade ya da onenneler Basitten farkh olarak iki ya da daha fazla
oldu~unu savunan gorii~e betimleyici say1da unsurdan meydana gelen ~eyi ta-
doga yasasz anlaya~a denir. SOz konusu rumlayan sdat.
gorii~, suyun 100 dereceye kadar ISlhl- Buna gore, onenneleri yap1lan bakJ-
d~ takdirde kaynad1~m1 dile getiren rrundan suuflad~mzda, basit onenne-
do~a yasasmm, yalruzca, do~ada bu lerle birlikte de~erlendirilmek durumun-
ba~lanbrun bir olgu olarak ortaya filkh- da olan onenne tiiriine, yani bir ozne, bir
~ma i~aret etti~ini ve salt do~ada olup ytiklem ve kopiiladan olu~an basit oner- ,
biteni betimledi~ini ya da af;'1klad~m meden farkh olarak, iki ya da daha fazla
dile getirir. say1da basit ya da kategorik onenneye
3 Buna mukabil, metafizikte, ~;"a~da~ aynlabilen onenneye bile~ik onenne ad1
dii~iiniir P. F. Strawson'un, metafizikten verilir. Bile~ik onenneler 've', 'ya da',
tumiiyle vazge~;"memekle birlikte, ger- 'ise', 'ancak ve ancak' gibi manbksal ba~
fieklik ya da duyusal olamn iisl:iinde ve la~;"larla birbirlerine eldenmi~ basit oner-
otesinde kalan bir diinya iizerine do~ru melerden meydana gelir.
lu~u smanamayan onenneler ortaya bile,tiriciler manh~a [ing. combinatory
koyma tavnna kar~1 ~1kan ve spekiilatif logic]. Matematiksel mant:J~m, de~i~ken
metafizi~in kotii ve olumsuz yonlerin- lerin tumiiyle elenip, yerlerine bu mant:Jk
den uzak dunnaya ~;"ah~an meta.fizik an- dahna ozgii olan belirli turden fonksi-
lay~ma betimleyici metafizik ad1 verilir. yonlann ge~;"irildi~i dab.
Boyle bir metafizik anlay~. kendisini bilgelik [Yun. sophia; Os. hikmet; ing. wis-
toz tiiriinden, temel ve ka~mdmaz oldu- dom; Fr. sagesse; AJ. weisheit]. En geni~ ve
~u dii~iiniilen ~;"e~itli kavramlann anali- en genel anlarru it;inde, insarun if;'inde
zi i~iyle suurlam1~hr. Betimleyici meta- ya~ad1~1 diinya ve toplumla uyumlu,
fiz.ik, tStrawson'un t Aristoteles ve kendi kendine yeten ve bilin~jli bir varhk
tKant'ta omeklendi~ini savundu~u me- olmas1m; diinyaya, kendisine, ya~ama
bilgi 123

ve ya~anun nihai ve en yuksek ama~la sunar. RuhW\, bilgi soz konusu oldu-
nna ili~kin olarak saglam bir kavray~a gunda, Aristoteles' e gore, iki temel yetisi
sahip bulunmasuu; eylemlerinde bilgi- vard1r. Bunlar ise, s~rasyla duyum ve
nin belirleyici rol oynamasuu; du~unup ak1ld~r. 0 duyuma ili~kin a~Jklamasm
ta~marak eylemesini; eylemlerinin enine da, madde ve form aymm1 yapar ve du-
boyuna du~unUimu~ eylemler olmasm yumu ya da duyu-algJsJJ"U, algllanan
ongoren ideal durum ya da erdem. nesnenin, madde olmadan formunu, soz
Varolan her~eyi aklm ~gmda yargiia- konusu duyu orgamyla almak olarak ta-
yan ve yorumlayan, boyle yaphg1 i~ de, mmlar.
ortalama insa1u, SJJ"adan insanlan etkile- Nas1l ki, duyum alguanan nesnenin,
yen i~ ~alkanhlarmdan, tutkulardan etki- madde olmadan, algllanabilir olan for-
lenmeyip uzak kalan ki~inin ozelligi, er- munu almaktan olu~uyor.;a, aym ~ekil
demi olarak ortaya ~1kan bilgelik, ya~am de alolyurUtme de akllla anla~labilir
tecri.ibelerinde, dunyadaki gtindelik ili~ olan fonnu almaktan meydana gelir. Al-
kiler i~de, gozlemleyen ve nufUz ebne- gllanabilir olan duyusal formlar oncelik-
yi ama~layan zihinlere gori.inen ~eylerin le, duyulann renkler, sesler tiliunden
anlamma ve amacma ili~kin dogrudan ozel nesneleridirler. Buna kar~m, akllla
pratik kavray1~1 zorw1lu lolar. anla~J!abilir olan form, bir ~eyin ozu-
Buna gore, bilgelik, insanm her~eyden dur, o ~ey i~in soz konusu ~ey olmanm
once relleksif olmasm1, yani olaylan ve ne anlarna geldigidir ya da onun tarurm-
inan~lan, nedenleri ve sonu~lan ~gm dJJ". Aristoteles'e gore, her ne kadar bir
da degerlendirmesini, ol~up bi~mesini bedene bagh olmasa bile, ala! da, hplo
ve ger~ek ama~larla ara~lara ili~kin ola- duyum gibi, bir yetidir ve daha yiiksek
rak saglam bir kavray1~a sahip olmasJ- yetiler varolu~lan i~in daha a~ag1 yetile-
ru gerektirir. re bagunhdrlar. Bundan dolay, akuyu-
bilgi [Os. mdlilmal, mdrifet; ing. knowledge; riitme faaliyeti varolu~u i~in duyualgs-
Fr. connaissance; AI. erkenntnis]. Oznenin na baghd1r. Ba~ka bir deyi~le, bilgirniz
ama~h yonelimi sonucunda, ozneyle duyudan, yani tikel olandan ba~lar ve
nesne arasmda kurulan ili~kinin urunu tiline! ya da gene! olana yukselir.
olan ~ey. Bir .~eyin ayudma ya da bilin- Bilginin tumel olamn; formun bilgisi
cine varma. Ogt"enilen ~ey. Bir ~eyle ak- oldugunu, bu nedenle yarg1da dile geti-
tiiel deney yoluyla kurulan yalonhk ya rilebilir olan bir bilginin, formlar ara-
da tam~lk.hk. Olgu, dogru ya da Odev smdaki ozsel baglantllara ili~kin bir
olarak gorulen bir ~eye ili~kin a~lk alg1. kavray1~tan meydana geldigini savu-
Bilin~te bulunup da, bir ~ekilde hakl1 nan Aristoteles'in gozunde bir ~ey hak-
k1hnan ve boylelikle dogru diye deger- kmda dogru bir bilgiye sahip olmak, o
lendirilen her~ey bilgi ad1m almak du- ~eyi turler ve cinsler hiyerar~isi i~inde
rumunda olup, bilgiyle ilgili problem- bir yere, bir tiir ve cins i~ine yerle~tire
ler, ya genel olarak bilginin dogasm1 ele bilmek ve dolaysyla neyin onun i~in
alan tepistemolojinin ya da bilen ozne- ozsel oldugunu bilebilmek anlamma
nin dogas1 uzerinde yogunla~an tzihin gelir. Onun du~uncesinde bilgiyle, cins
felsefesinin kapsa.nu i~inde yer ahr. ve tur yoluyla struflama arasmdaki soz
Felsefe tarihinde, filozoflar bilgiyi farkh konusu olan bu ili~ki, aym zamanda
~ekillerde tammlarm~lardJr. Farkh bilgi bilgiyle tamm arasmdaki ili~kiyi gun-
goru~lerinden baz1lanru, burada tarih- erne getirir, zira .)-!!stoteles'te tamm
sel bir s1ra i~inde ~oyle ornekleyebiliriz: "ns ve tur olu la olur.
Aristoteles bilgi konusunu iki ~kilde ele , yalmzca te erm ilgisini veren ad
ahr, yani'O bir yandan insarun duyum ve tarumlanyla, ~yin kendisinin ozunu
alai gibi yetilerine ili~kin bir a~ama veren nesne tarumlan arasmda bir aynm
ve ate yandan da genel bir bilim teorisi yapar. Ad tanmuyla nesne tarumt arasm-
------------------------------------ ------------------------------

124 bilgi

daki farkhlok biiyiik ol~lide, ~ey1n oziinii nn ni~in boyle olduklanru gostermeli-
vermenin, ~eyin nedenine ili~kin bir dir. Bununla birlikte, bilimsel onermele-
ac;ll<:lamay1 i~erdigi olgusuna baghd1r. rin dogru olmalan i~in daha fazlasma
Bundan dolay1, Aristoteles bir ~eyin ne- gerek duyulur. Bilimsel onermeler, Aris-
denini ortaya koyabildigimiz zaman, ilk toteles"te zorunlu olarak dogru olmak
elden, ger~k bilgimiz oldugunu sayler. durumundad1rlar ve onlarm dogru ol-
Bir ~eyin nedenini vermek ise, o ~eyin duklan karutlanabilmelidir.
oziiniin ilk ilkelerden ba~layarak tamt- Aristoteles burada dikkatimizi modern
lanmasllU i~erir; bilimin i~levi de budur. felsefe i~in biiyiik onem ta~1yan bir ay-
Ger~ekten de Aristoteles, ikinci Anali- nma ~ek.mektedir. Onermelerin onemli
tikler adh eserinde, bilimsel bilginin bir boliimiiniin dogruluk ya da yanh~
her~eyden once, aym anda hem olgu- hklan gozlemlenebilir olgulara baghd1r.
nun kendisihe bagh oldugu nedeni ve Bunlann dogruluk ya da yanh~hklan
hem de olguyla nedeni arasmdaki zo- duyulann gozlemlenebilir olgularla ilgi-
runlu bagmt1y1 bilecek ~ekilde, tikel li olarak saglad1g1 verilere dayarularak
olamn gene! olandan ya da ko~ullu ola- test edilebilir. Buna kar~m, onermelerin
nm nedeninden ~1karsarunas1 anlamma ba~ka bir boliimii de, duyu deneyinden
geldigini sayler. Ba~ka bir deyi~le, ona baglmSIZ olarak dogru ya da yanh~hr.
gore, olgunun, ba~ka hi~bir olgunun lki onerme tiirii arasmdaki farkhhk, I
degil, fakat yalmzca soz konusu olgu- '$imdi yagmur yagmaktad1r' ve 2 '$im-
nun nedeni olarak, kendisine bagh ol- di yagrnur ya yagmakta ya da yagma-
dugu nedeni bildigimiz zart.'an, bilim- maktadlr' gibi iki onermeyle gosterilebi-
sel bilgiye sahip oluruz. Bu bilgi ise lir. Birinci onermenin dogruluguna goz-
tas1msal, yani tiimdengelimsel bir yap- lem yoluyla karar verilebilir. Buna
da olan bir kamtlamanm sonucu olan kar~m, ikinci onermenin dogruluguna
bir bilgidir. havanm halihaz1rdaki durumuna hi~
Aristoteles'e gore, bilimsel bilgi oldu- bakmaks1Z1n karar vermek olanakhd1r.
gundan ba~ka tiirlii olamayan ~eylerin Birinci tiirden onermelere biz, giiniimiiz
bilgisidir. Bilimsel bilgi, onun ikinci AM- epistemoloji anlay1~ma gore, olumsal
Iitikler adh eserinde dile getirdigi ozel ya da empirik, buna kar~m ikinci tiir-
bir anlam i~nde tiimel olan bagmhlan den onermelere zorunlu ya da analitik
ortaya ~1kanr. Her~eyden once, yiiklem onermeler ad1ru veriyoruz.
ya da temel nitelik, konuda yer alan teri- Aristoteles, bu ~ekilde kesin bir aynm
min her omegine, hio;bir istisna olmadan yapmad1g1 i~in, matematigi omek ala-
ait olmahd1r. ikinci olarak, o konuya rak, matematik i~in ge~erli olarun doga
anzi olarak degil de, ozsel olarak a it ol- bilimleri, yani deneyim ve gozleme da-
mahdr, yani onun i~in ozsel olarak yanan empirik bilimler i~in de ge~~li
dogru olmahd1r. Ve nihayet, o konuya olmas1 gerektigini dii~iinmii~tiir. Buna
tam tamma kendisi olmak bak1mmdan gore, I o, bir bilimin tiim onermelerinin
ait olmahd1r. Buna gore, I yiiklemjn kn:. zorunlu olarak dogru olmas1 gerektigi-
n\UlUD her Xmegi je;jn datJn nfduty ka:.,. ni savunmu~tur.
mtland1~1 ve 2 kony. doW. oldugu ka- . Oysa, modem filozoflar zorunlu bilgi-
-mtlanan seyin enJ-:!!i s1mfl oldu"-' ~ nin kapsamrm manhk ve matematikle
zama u Ia y W<lem, ozne ile temel s1rurlama egilirnindedirler. Omegin, gii-
rutelik arasmda tiunel 1r atylh va . niimiizde hi~bir fizik~i fizigin belli bir
Aristoteles'e gere, bir bilim, geometri, yasas1ru, dogarun oldugundan ba~ka
astronomi, botanik, vs, omeklerinde ol- tiirlii olamayan bir yasasrm Hade eden
dugu gibi, belli bir konu haldunda olan ve zorunlulukla dogru olan bir onerme
dogru onermeler obegidir. Onermeler olarak gormez. Aristoteles ~te bir hili-
belli olgulan dile getirmeli ve bu olgula- min tiim onermelerinin zorunlu olarak
bilgi 125

do~ru oldu~una inanarken yandm1~hr kuros, duyumlar un1zm do~ru ve ayru


ve yanh~1 da ~a~1n1n, en geli~mi~ bili- zatnanda, yargllarmuzda ba~vunnarruz
mi olarak matetnati~i ti.im diger bilimler gereken en yitksek ol~iit olduklarlnda
i~n bir model olarak gonnesinden kay- tsrar etmi~tir. Duyumlar, ana gore, ken-
naklanml~hr. dilerinin dl~mda bir olc;i.it ve denetim
Bu yanl1~1n do~al bir sonucu ise, 2 mekanizmas1 kabul etmezler.
onun bilimsel onermelerin ti.itnel olarak Ayn1 donemde yer alan tStoahlar da,
do~n1 olduklanna, yani istisna kabul Epiki.irosun yaph~l gibi empirist bir
etmediklerine ili~kin inanctdu. 0, bu- bilgi gori.i~i.i benimsemi~lerdir. Stoahla-
rada da yine ayn1 nedenle yanh~a di.i~ nn epistemolojisinin temel kavrarru,
mektedir. Zira, gi.ini.imi.izde do~a bili- sezgi ya da anhk bir do~rudan kavrayt~
minin onermelerinin c;oAu, ti.imel ve anlanuna gelen kDtalepsis'tir. Onlar da,
zorunlu alan onermeler olarak de~il de, hpk1 atomcular gibi, ~ylerin ruh i.ize-
do~ru alma olas1hklan ~ok yi.iksek alan rinde izlenimler buakt1~1ru di.i~i.inmi.i~
onerrneler olarak gori.ilmektedir. lerdir. Ruhta bir izlenim ahnd1~1 zaman,
Aristoteles'in ardtndan, t Akademi'nin ruh bu izlenimi, kavra}'la bir onay ola-
ku~kucu filozoflanndan alan Karnea- rak bilinen bir i~lemle tescil etrnelidir,
desi ele aldt~uruzda, onun bir yandan fakat soz konusu kavray ger~ekle~in
mutlak bilginin olanakstz oldu~unu sa- ceye, izlenim ruha ti.im i.iy le ni.ifuz edin-
vunurken, bir yandan da, mutlak bilgi ceye kadar, bilgiden soz etmek olanakb
yerine, bir olasthk teorisi ge~irmeye ~a detildir.
h~tl~lnl gori.iyoruz. 0, algllarla ilgili Hellenistik felsefenin ba~ka bir d i.i~i.i
olarak i.i~ olasdtk derecesini birbirinden ni.iri.i alan tPlotinos, felsefesinde zaman
aytrml~tlr: 1 Yalruzca olasth, muhte- zaman Aristoteles d i.i~i.incesinden derle-
mel olan, 2 olas1h olduktan ba~ka, ken- mi~ oldugu kavramlan kullarmu~ olsa
disiyle birlikte bulunanlar taraf1ndan da, bilgi konusunda kesinlikle Platon'un
do~rulctnan, ve 3 olas1h alan ve buna gori.i~i.ini.i yinelemi~tir. 0, bu ~er~eve
ek olarak doArulu~u ba~h bulundu~u i~inde, bedene tUmi.iyle kartt olan ruha,
sistem tarahndan peki~tirilen. Bu i.i~i.in bilgiyi salt ruhun bir fonksiyonu ya da
cU derece, normal ve ah~1lagelmi~ an- eseri olarak gorebilmek amac1yla, once~
lam i~inde, biziln bilim ad1n1 verdi~i lik ve i.isti.inli.ik verir. Buna gore, ruhun,
miz bilgi ti.iri.ine kar~1hk gelmekted ir. kendilerini alg1 ve bellekte gosteren
Ote yandan, duyumcu bir bilgi anlayll temel bilgi faaliyetleri ve yebleri vardtr;
benimsemi~ alan tHellenistik felsefe di.i- beden ve izlenimleri, ruhun bilgide kul-
~iini.irlerinden atomcu felsefenin savu- lanaca~ ara~lardan ba~ka hi~bir ~ey de-
nucusu tEpiki.irosa gore, her ti.ir bilgi, ~ildirler. Ruhun, zihin ya da akll olarak
ruhu meydana getiren atomlarla, dlart- temel fonksiyonu ve faaliyeti, t.izerlerin-
dan gelen atomlann r;arpt~malann1n bir de en yi.iksek ilke ya da varhgu:., yani
sonucu olarak ortaya ~1kar. Buna gore, Bir'in bulunduAu Formlan ya da ldeala
atomlar duyu organlaruu etkileyerekdu~ n tema~a etmektix.
yumlar i.iret:irler. Duyu organlannm uya- Modem felsefenin kurucusu alan Des-
nlmast, ruh ic;in bir gori.inti.i, gori.ini.i~ ya cartes'a gore ise, bilgi hereyden once
da suretle sonu~larur. Duyu deneyi, bu a) kesin olmahdu. Yine bilgi, b) ger~ek
~ekilde olu~an gori.ini.i~i.in kendisi de olan1n bilgisi olduktan ba~ka, c) zorun-
duyumlarUl yinelenmelerinin sonucu lu olmah, yani kendisinden ku~ku du-
alan bir genel kavram ya da ideye uydu- yulmamahdlr. Bilgi yaln1zca, hakktnda
~u zaman, ortaya ~. Epiki.irosun asia yanh~a di.i~emeyece~imiz bir ~ey
bilgi gori.i~i.inde, yarg1ya en yakm alan (ya da baz1 ~eyler) var oldu~u takdirde
~ey budur ve bu, ayn1 zamanda yanl1~1n mi.imki.indi.ir. Ti.im bilgiler, ttpk1 aksi-
kayna~1 alan ~ey olarak gosterilir. Epi- yometik geometride rum bilgilerin az
126 bilgi

say1daki ilkel ve 1n ullak olarak kesin yani bilincin duywnsal, alg1sal i-;eri~iyle,
olan do~rudan litretilmesine benzer bir 2 ide ya da bvramlardan, yani soz ko-
bi~itnde, liimdengelimsel bir i~lemle nusu do~rudan ve canh izlenimlerin,
elde edihnelidir. DescarlesIn bilgi teori bellek ya da imgelemde bulunan soluk
si, ozu itibariyle lasarlJT\a bir bilgi kura- kopyalanndan do~du~unu one surer.
mtdir. Onun bilgi gorii~ii, bedenden ol- tdeler ise, ikiye aynbr. a) Basit idler. Her
duk-;a farkh ve ayn bir ~ey olan zihin basil ide, kendisine kar~thk gelen izleni-
ya da ruhun, kendi i~erikleri olarak, ger min bir kopyas1dtr, b) Kompleks ideler:
~ekle fiziksel ~eylerin tasanmlan olan Basit idelerin bir araya getiril.tneleri ve
idelere sahip olabildi~i dii~iincesine da- yeni birle~imler ~eklinde diizenlenmele-
yaiunaktadtr. ri sonucunda ortaya c;U<arlar.
Modern felsefenin kurucusu Descar- tHumea gore, idelerimizin birbirleriyle
tesa gore, aklm kendi gii-; ve yetileri birle,tirilmelerine yol a-;an ozellikler ii-;
vardtr ve onun do~ast etkin olmakhr. tanedir: I Benzerlik, II Siirelclilik. Ill Ne--
Aktl, soz konusu yetileri, yani sezgi ve densellik. Ote yandan, idelerimiz ya da
tihndengelim. sayesinde, soyut matema- dii~iincelerimiz arastnda iki ayn tiirden
tiksel do~rulann bilgisine ula~abilir. il~ki soz konusudur: 1 Manhk ve mate-
Akla dayanan bilgiden farkh olarak, d u matigin, inkar edildikleri zaman, -;eli~ki
yusal bilgiler, on a gore, yalruzca nesne- ye dii~iilen, zorunJu do~rulan gibi, tti-
Jerden gelen ideler araohgJ.yla s6z ko miiylc birbirlerine ba~lanan idelere ba~h
nusu olabilir. Bununla birlikte, burada olan ili~kiler ve 2 gozlemlenmi~ olgu-
en le1nel ve onetnli problem, bu idelerin, larla ilgili olan ya da aktiiel ba~tnltlara
duyulara sunulmu~ olan fiziki nesnelere ili~kin tasvirlerden olu~an, -;eli~kiye
bir ~ekilde kar~1hk gelip gelmedi~i dii~iilmeden ve idelerin kendilerini de-
probletnidir. Bu idelerin fiziki nesnelere ~i~lirmeksizin, de~i~tirilebilen ili~ld
kar~Iltk geldi~i ianc1run hakh klltnmast, ler.
son -;oziimlemede Tann'nm varolu~u Bilgide akdc1 gorii~le empirik gorii-
nun ve onun aldatan bir varhk olmadt ~iin bir sentezini yapmt~ olan iinlii
~uun kantllanmastna ba~hdtr. Alman filozofu Inunanuel tKant'a gore,
tDescarles'tn lemsil etti~ akllct bilgi bilgi deneyle ili~kili olmakla ve deney-
anla yt~tnin kar~1s1nda yer alan deneyci den ba~lamak.Ja birlikte, onun tiimii de-
gelene~n temsilcilerinden Locke'a gore, neyden tiiretilmi~ de~ldir. I<ant'a gore,
bilgi duyu-deneyi yoluyla kazaruhr. tecriibe edilen ~ey, anla~thr olmak du-
Yani, zihinde olup da, daha once duyu- rumundaysa e~er, akbn a priori kategori-
lardan ge-;1nemi~ olan hi-;bir ~ey yok- lerine, dii~iincenin temel yaptlanna uy-
tur. Tilin bilgilerimiz basit ve kompleks mahdtr. A priori bilgi, deneyimi, tecru--
idelerin, tasanmlarm ve bunlann arala- beyi anJa~tltr hale getirir, tecriibeye, onu
rmdaki ili~kilerin algllarunastndan mey- imgelemin siibjektif bir iiriinii olmaytp,
dana gelir. John tLocke'a gore, bilginin ger-;ek olmak durumundaysa e~er, ken-
meydana geli~i i-;in ~u yetilere ihtiya-; dileriyle gerekJi diizenlemenin ger-;ek-
vardtr: 1 Zihne gerekli ideleri, tasanmla le~tirilece~i yaptlan sa~lar.
n sa~layan alg1, 2 zihne giren tasanmla- I<anfa gore, insan bilgisi stnirhdtr. tn-
n saklayan bellek, 3 ideleri birbirlerin- san zihni, nesneleri ve olaylan ger~kte
den ayut etme yetisi, 4 bir-;ok ideyi olduk.Jan ~ekliyle bilemez. Nesneler in-
birbirleriyle kar~tla~hrm.a yetisi, 5 bir- san taraf1ndan, yalntzca insan zihninin
-;ok basil ideyi birle~tinne yetisi ve 6 imkanlarma, yaptstna ve a priori formla
benzer idelerdeki ortak o~eyi bulup 9- rtna gore bilinebilir. Diinyay1, zihnimi-
kartan soyullama yetisi. zin yaptstna ve sahip oldu~u a priori
Yine ayru gelenek i-;inde yer alan Hume form.lara gore anJar ve yorumlanz. Bun-
ise, rum bilgilerimizin 1 tzlenimlerle, dan dolayt, insan bilgisi, fenomenlerle
bilgisizlik 127

stmriarum~ttr .. insan z.ihni bu fenomcn- ge.;en, tarihin insanlt~m, ozgiirliik, mut-


leri a~maya ~ah~h~mda, zorunlu ola- luluk )'a da stmfstz toplum benzeri bir
rak ~eli~kilere dii~er. amaca do~ru giden ilerlemesi ~eklinde
Son orne~imizi olu~turan ingiliz dii- telelolojik olarak anla~tlmamast gerekti-
~iiniirii ]. 5. tMill'e gore, bilginin en ~in gozler online seren soykurugu ya da
biiyiik ve en onemli kayna~t, ti..imeva- jeneoloji, arkeoloji tarafmdan yalruzca
rnnsal c;tkarsamadu. Matematiksel c;- betirnlenen soylemin tarihini bir toplu-
karsamarun kendisi bile, Mill'e gore, tii- mun gii~ ya da iktidar yaptsuun pratik-
mevanma dayamr. Matemati~inki gibi lerindeki degi~melere ba~layarak a~tk
soyut bir dii~unce bile, deneye daya- ladtgt i~in, arkeolojinin otesine ge~er.
nan ya da deneyden tiiretilmi~ olan bir Ba~ka bir deyi~le, kurumlan ve soy-
genellemeden meydana gelir. Onun bil- lem tarzlan ya da bic;imlerini ~tplak giic;
gi kuramt, ~eylerin, nesnelerin fenome- miicadelelerine geri gotiiren Foucault,
nal varhklar olarak goriilmeleri gerekti- bir top~umun iktidar yaptsmdaki, yani
~ini one siiren bir tiir fenomenalizmle diskiirsif olmayan pratiklerdeki de~i~
belirlenmektedir. melerin, bir~ok tariht;i gibi, c;ok ~e~itli
bilginin arkeolojisi [1ng. arc/Jeology of ekonomik, toplumsal, siyasi ve ideolojik
knowledge; Fr. archeologie du savoir]. tFe- nedenin sonucu oldu~unu soylemi~tir.
nomenoloji ve tvarolu~~uluktan da etki- Bununla birlikte, bu nedenler basil, bir-
lenmi~ olmakla birlikte, daha sonra bu likli ve teleolojik yonelimli bir ~ema
akunlardan aynlarak, tarihsel bir yon- i~ine yerle~tirilemez.
tern geli~tirmi~ olan ~agda~ Franstz filo- bilginin goreliliAi [ing. relativity of know-
zofu tFouc:ault'nun yontemi. Postmoder- ledge; Fr. relativite du savoir]. lnsan bilgi-
nizmin onemli dii~iiniirii Foucault'nun sinin, bizim, dt~ diinyaya, dt~ diinyada
bu ytintemi, bilgiyi ya da bilgi biitiinleri- varolan ~eylere ili~kin olarak, onlann
ni, kurucu bilinc;ten daha temel bir dii- bizzat kendilerini detil de, yalruzca zi-
zeyde i~ goren dilsel ve toplumsal yapt- hinlerirnizde yarattl~ etkileri bilebilme-
lar arac:thgtyla analiz etmek amactyla miz anlammda, insan zihrune goreli ol-
tasarlamm~ olan bir yontemdir. dugunu one siiren gorii~. Bizirn hi~bir
Dii~iince ya da bilginin, gelenek ya da zaman tek bir ~eyin bilgisine sahip ola-
oznelerin bilin~li iiretimlerine bagh ola- mayacagtmtzt, fakat bir ~eyin bilincinde
rak siireklilik arzeden evriminin pe~ine oldugumuz zaman, ayru anda ondan
dii~en idealist ve humanist yakla~tma farkh, ama onunla ili~kili ba~ka bir
kar~t ~akan Foucault, soz konusu yonte- ~eyin daha bilincinde olmak dununun-
me kar~t, kesintili bir mahiyet ta~tdtgt da oldugumuzu savunan ogreti.
na inandt~l bilgiyi miimkiin kllan ko- bilgisizlik [Os. cehdlet; 1ng. ignorance, nes-
~ullara, ama~ ya da i~erik diizleminin cience; Fr. ignorance; AI. unwissenheit].
ardalamndaki diskwsif veya soylemsel Genel olarak, bilmeme, bilgiden yoksun
rasyonalitenin olu~umunun belirleyici bulunrna hali. Bilgiden ktsmen ya da
kurallanm tammlamaya kalkt~mt~hr. tiimiiyle yoksun olrna durumu.
Bu ~er~eve i~nde, Foucault'nun dilsel Bilgisizlik durumu, felsefede ozellikle
iiriinleri nesnel bir bi9Jnde analiz eden tSokrates'in yontem anlay~mda, bilgi-
arkeoloji.k yontemini soykiitugu yonte- lenrne yolundaki ilk evre olarak deger-
mi admt verdigi yeni bir yontem ile ta- . lendirilmi~tir. Tek ba~ma bilgi iddias-
mamladtgt soylenebilir. Buna gore, soy- mn, ger~ek bilgiden yoksun olup,
kiitugu, bilgi biitiinlerini meydana birtaktm ikinci elden bilgi ya da malu-
getiren diskiirsif kuraHan a~tga ~akar matlarla yetinerek, bilgiye sahip oldu-
mayt ama~layan arkeolojinin yerine ge~ gunu savunma durumunun, temelsiz bir
mez. Bununla birlikte, tarihsel ilerleme- kendini begenrni~lige yola a~arak, bilgi-
ye ve siireklilige duyulan inan~tan vaz- yi hedefleyen her tiir ara~tmnayt engel-
128 bilgi 5osyolojisi

ledi~ini dti~tinen Sokrates, 'Bildigim bir Bilgi sosyolojisinin, bununia birlikte, en


~ey var, o da hi~bir ~ey bilmedi~im' di- onemli dti~tintirii, bilgi bi!f.imlerini sade-
yerek, tarh~malanyla insanlara biJgisiz ce toplumsal sm.Lfm de~il, faka t di~er
liklerini gostermeye .;ah~m1~hr. btittin toplumsal konumlann belirledi~i
Bilgisizlik daha ozel olarak da, tag- ni, fakat bir bakl~ a.;asma di~erinden
nostisizm i.;in ge.;erli alan, Tann'run va- daha biiytik bir do~ruluk de~eri venne-
rolu~u ve do~asma ili~kin bilgiden yak- nin imk~nstz oldu~unu savunan Karl
sun olma, Tann'mn varolup olmada~m1 tMannhheim'd1r. Nitekim Mannheim'm
bilmeme, Tann'mn varolu~uyla ilgili ola bak1~ ac;~sa, nesnel ge.;erlilik iddialanmn
rak yarg1ya ask1ya alma anlanuna gelir. bir yamlsama oldu~unu, biitiin bilgi id-
Orne~in, 'Tannlann ne varolduklanru, dialarmm son .;oztimlemede smaflann
ne de varolmadaklanru biliyorum' diyen toplumsal konumlanrun yanslmalan
tProtagoras'm tavn, soz konusu bilgisiz- veya onlann struf .;Lkarlanrun ifadelerin-
li~in tipik bir orne~i olarak gortilebilir. den ba~ka hi.;bir ~ey olmad1~1m one
bilgi sosyolojisi [1ng. sociolog~J of knowled- siiren hikim goreci e~ilime temel olu~
ge; Fr. sociologie du savoir]. Toplumsal turmu~tur.
bir fenomen olarak goriilen insan bilgi- bilgi tiirleri [tng. types of knowledge; Fr.
sine dair ara~hrma; toplumsal ya~ama genres du connaissnnce]. Epistemolojinin
kahlummn insamn bilgisi, dti~tincesi ya da filozoflann bilginin konusuna,
ve kiilttirii tizerindeki etkilerini ara~t:J bili~ tarzana, bilen ki~inin yonelim ve
ran sosyoloji dah. amacma ba~h olarak yaph~a ayanm i.;in
Her ne kadar +Weber gibi dii~tintirler kullarulan terim.
sozgelimi dini dti~tincelerin olu~umunu Bu ..en;eve i.;inde, filozoflar ti.; l:tir bilgi-
etkileyen maddi ko~ullara btiytik bir yi birbirinden ayrnrlar: a) Olguya ili~kin
a~rhk vermi~ olsa da, bilgi sosyolojisin- bilgi ya da olgusal veya betimlemesel bilgi:
de ilk ve en onemli adam, bilginin i.;eri~i Da~ dunyadaki nesne, olgu ve oznelerin,
nin toplumsal ya da ekonomik konuma do~rudan taru~1kl1~a de~il de, onlarla
ba~h oldu~unu savunan tMarks tarafan- ilgili tarum, betimleme ve dogru onerme-
dan atdm1~tlf. Burjuvazinin dtinyaya bi- lere dayanan bilgisi. BilgimWn btiytik bir
reysel rek~bel: ve en uygun/ gti.;lti olarun .;o~unlu~unu meydana getiren bu tiir bir
hayatta kalmas1 ilkeleri a.;asmdan bakb.- bilgi, bir ~eye, bir olguya il~kin, do~
~1 yerde, proletaryarun dtinyaya daya- dan tecriibe ya da taru~rkb~a de~il de,
m~ma, somtirti v. b. g., ilkeleri aljlsan- .;Lkarsama ya da imgeleme dayanan bilgi
dan, yani daha farkh bir perspektiften olmak durumundadu. SOz konusu bilgi
bakh~1m s6yleyen Marks'a gore, bu fark- ttirii...'lde, bir insarun P gibi bir onenneye
h baka~ a.;alan do~rudan do~ruya her 51- ili~kin bilgisinin gerek ve yeter ko~ullan
mfm tiretim stireci i~ndeki deneyimleri- olarak ~u ko~ulla.-dan soz edilmelidir: I
nin sonucudur. P do~ru olmahdar, II ki~i p'ye, onu i~ten
Aym Marksist gelene~in tLukacs ve likle one siinne ya da iddia etme anla-
+Frankfurt Okulu dti~tintirleri tarafrn- rrunda, inanmabd1r, ve Ill ki~i p'yi
dan temsil edilen daha farkb bir var- bilme konumunda olmahdu.
yanh, bilginin i.;eri~inden ziyade for- b) Tam~rklrk yoluyla bilgi: Bu bilgi l::iirii,
munu on pl4na .;akartma~hr. Ome~in, bir ~yle, bir yerle, bir insanla ilgili olan
Lukacs'a gore, burjuvazinin hakim oldu- ve onunla taru~maya, ona ili~kin do~
~ donemin dti~tincesi, fonnel manhkla rudan bir tecriibeye ba~h olan bilgidir.
karakterize olur; konusunu bile~enlerine Ve nihayet, c) NQ5rla ili~kin bilgi ya. da
ayaran s6z konusu dti~tince tarz.J anali pratik bilgi. Di~er bilgi tiirlerine indirge-
tiktir. Oysa Marksist dti~tince, sentetik, nemeyen bu bilgi, 'nastl' sorusuna yamt
diyalektik ve btittinsell~tiricidir. getirir.
bilgi tur leri 12 9

Bunun d1~1nda filozoflar, kendi sistem- idealarla do~ru( '!ll bir tam~tkJJ~a da-
lerinin ama-;lanna uygun olarak daha yanan soz konusu rasyonel bilginin yon-
ozel aymmlar yaptm~lardtr. Ome~in, temi ise, i'ciiyalektiktir. Burada, diyalek-
tPlaton dort ayn bilgi ti.iri.inden soz tik ldealar: birbirleriyle hi-;bir ili~kisi
eder. Bu dort bilgi ti.iri.lnden iki tanesi olmayan y;o~ttlanmt~ ozler olarak de~il
duyusal di.inya, yani de~i~en, varh~a de, sistemati..<. bir birlik meydana getiren
gelen, yok olup giden bireysel, duyusal o~eler olarak di.i~i.ini.ir. Soz konusu di-
varhklann di.inyast, buna kar~m kalan yalekti.k bilgi varsayunlara de~il de, ka-
iki tanesi de de~i~mez, genel ve ezeli- tegorik ilk ilkelere dayamr ve her~eyi
ebedi varhldarm di.inyast ile ilgilidir. tiyi Jdeastyla ili~kili olarak di.i~i.iniir.
Bunlardan I en onemsiz olan bilgi ti.iri.i, Platon'un bu diyalektik yontemi bir tiir
Platon'un tahmin (eikasia) admt verdigi toplama ve bolme i~leminden olu~mak
bilgi ti.iri.idi.ir. Burada soz konusu olan tadtr. Buna gore, oteye beriye sa-;thm~
~ey, golgesi vuran bir varh~m golgesin- tikeller bir idea i-;inde toplanarak kavra-
den asluu talunin etmektir. ntr ve daha sonra idea ti.irlere boli.ini.ir.
2 tkinci bilgi tiiri.i, duyusal nesnelerin, Demek ki, genel kavramlara ili~kin bil-
Platon'un inan-; (pistis) adtru verdi~i, bil- giye gottiren diyalektik yontemde soz
gisidir. Buradaki bilginin kayna~t duyu- konusu olan, her~eyden once bir genel-
algtstdtr ve o, tahmine gore daha gi.ive- leme, sonra da smtflamadtr. Platon'a
gore, ancak bu ~ekilde, yani yukanya ve
nilir bir bili~ tarzt olabilmekle birlikte,
a~a~aya do~ru bir genel kavramdan di-
yine de ger-;ek bir bilgi olmaytp yalruz-
~erine ge-;mek suretiyle, kavramlanml-
ca olasth bir bilgidir. Onun ger-;ek bir
Zl genelle~tirerek ve ozelle~tirerek, bir-
bilgi olabilmesini engelleyen iki temel
le~tirerek ve bolerek, sentezden ge-;i-
neden, Platon'a gore, her~eyden once rerek ve analiz ederek a-;tk se-;ik ve tu-
duyulann, duyu yamlsamalarmdan do-
tarh di.i~i.inceye ula~abiliriz.
layt, hi-;bir ~ekilde gi.ivenilemeyecek bir Platon'un o~rencisi t Aristoteles, i.i-;
bilgi kayna~ olmalan ve ikinci olarak bilgi ti.iri.inden soz etm.i~tir. a) Teorik
da boyle bir bilginin nesneleri olan du- bilgi: Bu bilgi, metafizikte ya da ilk felse-
yusal nesnelerin de~i~tikleri i-;in biline- fede, fizikte ve matematikte soz konusu
meyece~i ger-;e~idir. Zira Platon'a gore, olan ti.irden, bizzat kendisi i-;in istenen,
bilgi her zaman tikel de~il de, genel ala- pratik bir ama-; gozetmeden, bilmek i-;in
run ve de~i~enin de~il de, de~i~mez bilme tavruun tiri.ini.i olan bilgidir. b)
olamn bilgisidir. Bundan dolayt biz bu- Pratik bilgi ise, ahlak ve siyasette saz ko-
rada gcr-;ekliklerin de~il de, yalmzca nusu olan, yani pratik i~in, ger-;ekle~tiri
gori.ini.i~lerin bilgisine sahip oluruz. Bu lecek olan birtak.nn eylemler adma iste-
iki a~a~t bilgi ti.iri.i birlikte duyusal bilgi nen bilgidir. Buna kar~m, c) iiretici bilgi
olarak saru ya da kanaat (do.xa) diye st- -;e~itli zenaatlarda, mi.ihendisliklerde
mflamr. soz konusu olan ve, bir ~ey yaratmak,
Platon'a gore, 3 i.i-;i.inci.i bilgi ti.iri.i dis- i.iretmek ya da meydana getirmek i-;in
ktirsif bilgi, yani duyusal varbklan de~il istenen bilgiye kar~thk gelir.
de, saytlar, do~rular, di.izlemler, i.i-;gen- Empirist bilgi anlayt~mm kurucusu
ler gibi matematiksel nesneleri konu olan tLocke'a gore, i.i-; ttir bilgiden soz
alan matematiksel bilgidir (dianoia). 4 edilebilir; bunlar, strastyla sezgi, kamt-
Dordi.incti bilgi ttiri.i, duyusal di.inyayla lama ve duyumdur. Bu bilgi ti.irlerinden
arttk hi-;bir ili~kisi kalmanu~ olan 1 sezgisel bilgi, insarun iki idenin birbirle-
nous'tur. Bu bilgi, idealarla do~rudan bir riyle uyu~masnu ya da uyu~mamasmt,
taru~tklt~a dayanan rasyonel bir kavra- i.i-;i.inci.i bir idenin i~e kan~mast soz ko-
yt~a, genel kavramlann akla dayanan nusu olmadan, hemen ve do~rudan
saf bilgisidir. do~ruya, i.ki idenin kendisiyle algtladt-
130 bilim

g, !:>ilgidir. Locke'un bu bilg! tiirtine bilgidir. Spinoza, bu bilginin 'Tann'run


ornek olarak verdigi omekler, siyahm yiiklemlerinin fonnel oziine ili~kin
beyaz, ii~genin daire olmad1gma ili~kin uygun bir dii~iinceden, ~eylerin oziine
bilgidir. Bu bilgi ba~ka hi~bir ~eyi degil il~kin uygun bir bilgiye dogru ilerledi-
de, yalnozca soz konusu idelere ili~kin gini' savunur. Ona gore, felsefenin ger-
algy ve onlann birbirleriyle kar~ila~h ~k aman bu tiir sezgisel bir bilgiye
nlmasml i~erir. Locke'a gore, en yiiksek sahip olmak, ~eyledn belli bir zorunlulu-
kesinlik, kendisinden hi~bir ~ekilde ga uyduklanm ebedi bir a~1dan gor-
ku~ku duyulamaz olan sezgisel bilgide mektir. Spinoza'nm bu tiir bir bilgiye
elde edilir, zira bu bilgiye hi~bir ~ekilde sezgi ad1m vermesi an!amhd1r, zira
kar~1 konamaz. sezgi oziinde, diinyay zorunlu baglant:l-
Ashnda, Locke'a gore, 2 kanrtlama da lardan olu~an bir biitiin olarak gormek-
sezgiden pek fazla ayrdmaz, ~iinkii sez- ten ba~ka bir ~ey degildir.
gide ba~ka bir idenin i~e kan~mas1 soz 2 ikinci bilgi tiirii ise, Spinoza'run akil
konusu ohnadan dolayrms1z olarak kav- ya rasyonel bilgi ad1ru verdigi, bilgi dere-
ranan, kamtlamada, ba~ka idelerin i~e celerunesinde sezginin alt:lnda yer alan
kan~mas1 suretiyle, dolayh olarak kav- bilgi tiiriidiir. Bu bilgi, ham ve belirsiz
raur. Fakat kamtlamada da, sezgisel bil- deneyden tiiretilmi~ bir bilgi olup, ~ok
gide ortaya ~1kan aym kesinlik ve ku~ biiyiik ol~de, bize ilkelerin bilgisini
ku duyulamazhk vard1r. 3 Duyum ise, veren diskiirsif dii~iinceye kar~1hk gelir.
bize tikel ~eylerin varolu~una ili~kin Bundan dolay1, soz konusu bilgi sistem-
bilgi verir. Btmunla birlikte, duyumda l~mi~ bir bilgi obegi ya da kiimesi mey-
kesinlik yoktur. dana getirir. Ote yandan, bu bilgi, her ne
Locke, duyuma sezgisel bilgiyle karutla- kadar duyu-deneyinden tiiretilmi~ olsa
marun ~ok daha altmda bir yer vennek da, ~eylerin aktiiel diizenini, duyudene-
bakunmdan, rasyonalistlerle benzerlik yinin yans1tt1gmdan ~ok daha iyi bir bi-
gosterir. Rasyonalist filozoflar i~ oldu- ~mde yans1hr.
gt kadar, onun i~in de bilgi kesin olma- 3 Spinoza'da sonuncu bilgi tiirii, sam
hdir ve bilgiye sezgi ya da kamtlama diye adlandmlan duyu-deneyine kar~l
yoluyla ula~dmahd1r. Rasyonalistlerle hk gelir. Bu tiir bir bilgiden, yani duyu-
Locke arasmdaki en onemli farkhhk, deneyinden, d1~ diinyadaki nesnelere,
onun sezgi ve kanotlamanon kendisine ~eylere ili~kin olarak, onlann e~yamn
dayand1g1 ideleri son ~oziimlemede tikel genel diizeni i~indeki yerlerini hi~ dikka-
algilardan tiiretilen idelerle smulamasm- te almayan bulamk fikirler elde ederiz.
dan olu~ur. Fakat, o da, t1pk1 rasyona- Bu fikirler ise, ger~ekligin tikel gorii-
listler gibi, matematik gibi bilimlerin bil- nii~l~rini, Tann'mn sonsuz olan yiik-
gimizin onernli bir boliimiinii meydana lemleriyle ili~ki i~inde degil de, yalmzca
getirdigine inanor; buna kar~m, doga bi- baz1 sonlu ve anzi yonlerden yans1t1rlar.
limlerinin genel onermeleri, onun goziin- Ote yandan, Spinoza duyu-deneyinin,
de ger~ekte bilgi sayilamaz. Zira bizim aklm faaliyetini gerektiren bilgi tiirlerin-
doga bilimlerinin konu ald1gl nesnelere den farkh olarak, pasif bir bilgi tiirii ol-
ili~kin idelerimiz ashna uygun degildir dugunu savurunu~tur. Yine, bu bilgi
ve doga bilimlerinin onermeleri sezgisel tiirii yanl~ olabilen bir bilgidir.
bakundan da, kanotlama a~1smdan da bilim [Yunanca episteme, Latince scien-
kesin degildir. tia'dan; ing. science; Fr. science; AI. wissens-
Akilc1 bilgi anlay~mn onemli dii~ii chaft]. D~ diinyaya, nesnel ger~eklige ve
niirlerinden olan tSpinoza, ii~ bilgi de- bu ger~eklikte yer alan olgulara il~kin,
recesi bulundugunu one siirer. Btmlar- tarafsiZ gozlem ve sistematik deneye da-
dan yahuzca ii~iinciisii, yani onun 1 sez- yah zihinsel etkinliklerin ortak ad1. Ama-
gi ad1m verdigi bilgi tiirii tam ve ger~ek CI, konu ald1g1 alanda, genel dogrularm
bilimdeki"kriz 131

ya da teme} yasalarL"l bi!gisine ula~mak ~imdilik guvenebi!ecegimiz tek gert;ek


olan bilgi ki.imesi. Varolan ~eylerin ma- bilgi kaynag1 oldugunu ileri si.irer ve bi-
hiyeti ve kaynag1yla aralanndaki ili~kile lilni, ba~ka bilgi ti.irleri ve disiplinleri
ri konu alan akla dayah bilgi. Belli bir ko- yok sayarak, putla~hnr ya da lnutlak-
nusu olan, kabul edilmi~ yontemlere la~hrar.
dayarularak elde edihni~ organize ve ras- Bilimcilik, 1 metafiziksel bilimcilik ve 2
yonel bilgiler bi.iti.in i.i. metodolojik bilimcilik olarak ildye ayn-
a) Bizim d1~1mazda bir olgular di.inya- hr. Bunlardan nJetafizilcsel bilimdlik, bili-
Slntn, b) bu di.inyanan insan it;in anla~l lnin, zamarunda metafizik taraf1ndan or-
labilir olan bir dunya oldu~u, ve c) taya atdan tum proble1nleri t;ozecegini
biziln d1~1mazdaki bu di.inyay1 bilme ve savunan gori.i~e kar~1hk gelirken, meto-
anlama t;abasan1n degerli bir ugra~ ol- dolojik bilimcilik fiziko-k.imyasal bilitnle-
dugu inant; ya da kabullerine dayanan rin yontemlerinin, ti.iln alanlarda, ozellik-
bilim, olgusal bir faaliyet olarak ortaya le de sos yal bilimler alarunda get;erli
t;akar. Yani bililnsel onermelerin tiimi.i, olan tek yonte1n oldugunu savunan an-
ya dogrudan ya da dolayh olarak goz- laya~ olarak ortaya t;1kar.
lemlenebilir olan olgularl dile getirir. Bilimi on plana t;lkarhp en yi.iksek ve
Mantlksal, nesnel, ele~tirel, genelleyici gert;ek bilgi ti.iru sayan ve felsefeyi bill-
ve set;ici bir faaliyet olarak ortaya t;akan me t4bi kilan bu gori.i~, tMach vet Ave-
bilim ve bilimsel bilgi nedenlerin bilgisi narius gibi filozoflar tarahndan savunul-
olmak durumundadu; yani, bilim da~ mu~tur. Bu gori.i~e gore, felsefi akllyi.i-
di.inyadalci olgulan betimlemekle yetin- ri.itme ya da argi.imanlann onci.illeri bi-
meyip, olgulann nedenlerini vererek, limsel onennelerden olu~ur, dolayas1yla
onlann nit;in olduklan gibi olduklann1 felsefenin onennelerinin ve felsefedeld ar-
belirtir. Ote yandan, bilunsel bilgi ozne- gi.imanlann do~Juklan bilimsel oner-
lerarasl gec;erlili~i olan b ir bilgidir. Yani, melerin dogruluguna baghdar. Soz konu-
bilimsel bilgi, insanlara harfi harfine ve su gori.i~, tiim yargl ya da onennelerin
gert;ekten anla~1lan sozci.iklerle iletilebi- ya empirik ya da analitik oldu~u kabu-
len bir bilgi ti.iri.idi.ir. Yine, bilimsel bilgi li.iyle, bilimin onennelerinin empirik
dogrulugu s1nanabilir, test edilebilir onenneler oldu~u kabuli.ini.in manbksal
olan bir bilgidir. Yani, bilimsel onermele- sonucu olarak kar~uruza Qkar.
rin dogruluk ya da yanla~hklanna, ilke Bu kabuller soz konusu oldu~unda, fel-
olarak, kendisini uygun k~ullar it;inde sefeyi analitik yargllardan meydana
bulan ti.im insanlar tarahndan karar veri- gelen mantaga ili~kin ara~brmalarla sa-
lebilir. nlrlamak ya da felsefi do~rularm empi-
bilimcilik [lng. scientism; Fr. scientisme; rik dogrular olduklaruu soyleyerek, onu
AI. scien tismus]. Bilimi, bilgi elde etme- bilimc baglamak alterna tifleri arasmda
nin tek yolu ya da yontemi olarak goren bir set;im yapmak gerekir. Birt;ok filozof,
anlaya~. Doga bilimlerinin klasik ti.ime- boyle bir sonucun, felsefenin bilimden
vanmsal yontemlerinin gert;ek, olgusal bagams1z olan i~levleri hesaba kahlma-
bilginin olanakh tek kayna~a oldu~unu dagl it;in ortaya t;aktaganl soyleyerek, bi-
ve insanla toplum hak.Janda bilgi elde et- limci gori.i~e ~iddetle kar~1 t;akma~hr.
Ineye t;ah~arken, yalruzca bilime daya- bilimdeki kriz [Ing. crisis of science; Fr.
nabilecegimizi savunan gori.i~. crisis de Ia science]. tFenomenolojinin ve
XIX. yi.izy1lm sonlarmda ortaya c;akan tfelsefi antropolojinin bakl~ at;as1ndan,
pozitivist akam1 belirleyen~ ve bilimin bilimde, 'insarun kibrini kuan' i.it; bulgu
bize, nesnelerin it; yap1s1 i.i.zerine bilgi ya da geli~meyle, yani insanan di.inyasl-
verdi~ini, insan zihninin tiim ihtiyat;lan- ru evrenin merkezi olmaktan t;zkaran
ru kar~alaanak it;in yeterli oldu~unu sa- Kopernik astronomisi, Darwin'in insana
vunan anlaya~ olarak bilimdlik, bilimin, utanduan evrim anlaya~a ve dinsel-mill[
132 bilim felsefesi

ve kii!ti.irel dcgerlerin goreli oldugunu rin manhksal yaptsma ili~kin ara~tlrma


ortayc. koyan tarih ara~tmnalanyla ba~ lardan olu~ur. Bilhnin yontemine ili~kin
layan ve psikoloji alamndaki modem boyle bir ar~~ttrma, deneysel bilimlcri
geli~melerl~?, Eukleides-;i olmayan geo- oldugu kadar, rasyonel ya da sosyal bi
metrilerin ortaya -;tkt~l, ve nihayet Hei- limleri de kapsar.
senberg'in belirsizlik ilkesiyle doruk Boyle bir ara~tlrmanm, tarihle ilgili di-
noktasma ula~an kriz. siplinleri, normatif bilimleri ve tarihsel
Bu geli~meler, bilimsel bakt~ a-;tsm- boyutlan olan antropoloji ve jeoloji gibi
dan, bir krizden -;ok, bir geli~meyi ve bilimleri de kapsay1p kapsamadtgt,
ilcrlemeyi yansttll'. Buna kar~m, biitiin ara~tlrmacnun bilim tanumna ve anla-
bu geli~meleri bir kriz olarak degerlen- yt~ma baghdtr. Bilimin yontemine iii~
diren ve bilimdeki bu krizi A vrupa top- kin bir ara~tmna olarak bilim felsefesi,
lumundaki ~ok temelli bir krizin yanst- geleneksel mantlk ve bilgi teorisinin
rnast olarak goren tya~ama felsefesi, onemli bir boliimiinii i~erir. Burada ru-
tfenomenoloji ve ozellikle de felsefi ant- mevanm, tiimdengelim, hipotez, veri,
ropoloji, krizin, Kant sonras1 Alman filo- ke~if ve dogrulama gibi terimler tamm-
zoflannda gordi.igiimiiz bilimle ilgili lamr ve a-;tkhga kavu~turulur. Bilim fel-
matematiksel ve mekanik bir nitelik ar- sefesinde, buna ek olarak, deney, ol-;iim,
zeden determinist bir anlay&~m ve on- stmflama gibi, bilimin daha ayrmtlh,
dokuzuncu yi.izytl tmaddeciliginin ifl~ ozel ve teknik yontemleri incelenir. Yine
sma i~aret ettigini, soz konusu krizin bilim sembolik bir sistem oldugu i-;in,
ya~ama bilhnlerinin yontemleri ve feno-
bilim felsefesinin bu alamnda, gene! bir
menolojinin katkistyla a~tldtgmt savun- gO!;tergeler teorisi da onemli bir rol
mu~tur.
oynar.
Bundan dolaytdtr ki, kiiltiir bilimleri,
2 Cte yandan, bilim felsefesinde, bilim
ya~ama felsefesi ve fenomenolojinin
lerin temel kavramlan, onkabulleri ve
yontemleri, olaylar arasmdaki nedensel
postiilalan incelenir ve bilimlerin de
baglan ortaya -;tkarmaya -;ah~an doga
bilimlerinden farkh olarak, olaylara ve neysel, rasyonel ve pragmatik temelleri
insamn eserlerine i-;kin olan anlamt aljlga -;tkanhr. Bilim felsefesinin bu bo
a-;tga -;&karmayt amac;lar. Bu yontemler, yutu, bilim adamnun kulland&gl, fakat
ele~tirel bir incelemeye tabi tutmad1g1
ba~ka zihinleri, onlann egilim ve yone-
limlerini yorumlamayt ama-;lar, insan neden, nicelik, nitelik, zaman, mekan ve
varhklanmn bilin-;li ve bilin<;siz eylem- yasa gibi kavram ve kategorilere ili~kin
lerini ve ki~iler arasmda soz konusu bir ara~hnnayt i-;erdiginden, tmetafi-
olan sosyal ve ki.il ttirel ili~kilerin yaptst zikle belli bir ili~ki i-;inde bulunmak du
m ara~tlnr. rwnundadtr. Bilim felsefesinin bu boyu-
bilim felsefesi [ing. pltilosophy of science; tu, ayr_tca bir dt~ diinyamn varhgma ve
Fr. plrilosopl!ie de Ia science] Bilimin doga- dogamn diizenliligine duyulan inan-;la-
sma ve ozelliklc de yontemlerine, kav- n da ele~tirel bir incelemeye tabi tutar.
ramlanna, onkabullerine ve bu arada, bi- 3 Ve bilim felsefesi, nihayet ozel bilimle-
limin enteJlektiiel disiplinlerin gene! rin sm.ularmt belirlemeye, bilimlerin bir-
~emas1 i-;indeki yerine ili~kin ara~tmna birleriyle olan kar~thkh ili~kilerini a-;tga
lardan meydana gelen felsefi disiplin. -;karmaya -;ah~tr. Burada, bilimJere ili~
Bilimi felsefi yontemlerle analiz eden kin bir suuflama yer alu. Yine, bilimin
bilim felsefesinin konusu ii~ ayn alana toplumsal yonii de, bu -;en;eve ifi:inde or-
boliinebilir. 1 Bilim felsefesinin alanla taya -;lkar. Bilimin belli bir kiiltiir -;evresi
rmdan birincisi, bilimin yontemine ya i-;indeki yeri, yani bilimin yonetimlerle,
da yontemlerine, bilimsel sembollerin i~ diinyasyla, sanatla, dinle ve ahlakla
dogasma ve bilimsel sembolik sistemle- olan ili~kileri ara~tmhr.
bilimin ilerleme tablosu 133

bilimin bilimi [ing. science of science; Fr. luyla buyuk yararJar sagiar. Bilim saye
science de Ia science]. Bilimi, nanhgn~ sinde teknoloji ureten insan, dun y adaki
metodolojin1n, sosyolojinin ve bilim tari- ya~anhsnun suresini uzatabilir, te1nel
hininin bakl~ a,.1s1ndan analiz eden ve problemlerini ,.ozebilir, ya~am1ru nitelik-
betimleyen disipline ya da bilim farkh sel olarak ve 1nanevl bakundan geli~tire
bakl~ a-;llanndan ele alma tavnna veri- bilir. Bililn bundan dolay1, bir tophuntm
len genel ad. itici gucudur; toplumun uretim tarz1ru ve
bilimin birligi [ing. the unity of science; geli~mesini belirler. Bililnin bir de, 2 en-
Fr. l'unitl de Ia science]. Mantlk._1 poziti- tellektiiel degen vard1r. Yani, bilim insa-
vistler ve ozellikle de Otto Neurath ta- nln bilme istegini, merak1n1 tatmin eder,
rahndan geli~tirilen birlikli bilim ideali ins ana evreni anla1na olanag1 saglar.
veya formel ve sosyal bilimler de dahil insan, bililn sayesinde dogal ve toplum-
olmak uzere, tu1n bilimlerin tek bir bili- sal ger,.ekligi anlayabilir.
lne indirgenmesi gerektigi tezi. Nihayet, bilimin 3 ahlaki bir degeri var-
Mantlk._1 pozitivistler tarafrndan lntt.7- dn. Buna gore, bilim, in sana belli bir
nahonal Encylopedia of Unified Science adh dunya goru~u olu~h1nna, belli ilkelere
ansiklopedide ifade edilen bu goru~, bi- gore du~unme, dunyaya bilimin sagla-
linun birligini evrensel bir gozlem dili dtgl verilere gore bakma olanag1 verir,
yoluyla ortaya koyar. Goru~e gore, tum yani bilim, insanlara bilimsel bir zihniyet
yasalar ve teoretik onermeler boyle bir kazand1nr. Bilimsel zihniyet ise, insanla-
gozlem diline ,.evrilebilir olmahdn. ra duri..ist ve tarafs1z olmay1, kar~la~
Ayn birlikli bilim ideali, farkh tum bi- lan problemleri sabtrh, aynnhh ve uzak
litnlerin temel birtak1m y asalardan veya goru~lu bir bi..imde ele almay ogretir
elementer bir bilimden hareketle bir bi- ki, bunlar da ahUik ve erdemin en onemli
limler hiyeraflisi ic;inde Slralanabilece- ozellikleri arasmda yer ahr. Bilimsel zih-
gi, butun bilimlerin son ._ozu1nlemede niyetin kokle~mesi ve yaygn bir ~ekilde
temel bir bilime indirgenebilece~ teziy- kavrarunasuun, insanlann di..i~unce ve
le if a de edilir. Manhk._1 pozitivistlere davran1~lannda yer el:mesinin, insanla-
gore, bir bilimin karakteristik yasalan nn manevi bak1mdan da yukselmelerine
hiyerar~ide epistemolojik ve manhksal yard nn edebilecegini savunmak, yanh~
olarak kendisinden once gelen bilim]n say1hnaz.
yasalanyla ac;tklanabilir. Bilimin birligi Bilimsel zihniyetin, insanlann daha er-
anlayt~tna gore, atomalh fizigi atom fi- demli ve yuksek ahlakh olmalann1 sag-
zigini, atom fizigi molekul fizigini, mo- layaca~n du~unn1ek bo~ bir hayal de-
lekul fizigi ldmyay1 a,.1klar ve bu hiye- gildir. lnsan, sahip olabilecegi bilimsel
rar~ik a,.tklama sured biyoJojiye ve zihniyet yoluyla, hem ki~h;el ya~ayl~l
hatta iktisat ve antropolojiye kadar uza- nl ve he1n de toplumsal ya~ay1~1n1 bu
nn. temel uzerinde duzenleyebilir; insan,
bilimin degeri [ing. value of science; Fr. bu sayede, i-;inde ya~ad1g1 toplum i._in
val~r de Ia science}. Bilimin dogas1n1, cah~mayl ogrenebilir.
yaplSlnl ve i~leyi~ini a,.1klamaya ,.ah- bilimin ilerleme tablosu [ing. table of tire
~an goru~ler farkh ve ,.ok ,.e~itli ol- advancement of k11uwledge ]. Devrunci bilim
makla birlikte, goru~lerin hemen ,.ogu, anlay~nn unlu savunucusu ,.a~da~
fakat ozellikle de mortern ve pozitivist bilim felsefecisi Thotnas t Kuhnun, bi-
olan bir bak1~ a,.s bilimin u._ bakJm- limsel geli~me ya da ilerlemeyi a,.Lkla-
dan de~erli oldu~unu one surer. mak amae~yla one surdugi..i ve bilim on-
BWla gore, bilimin her~eyden once 1 cesi donem-olagan bilim-bunalunlar-
pratik bir deferi vardn. Ba~ka bir deyi~ devrim-yeni olagan biHm-yeni bunahm-
le, bilim bize hem bireysel ve hem de lar gibi adrmlardan olu~an tabloya ver-
toplunsal yafanhmzda, teknoloji yo- digi ad.
134 bllimin ilerleme tablosu

Buna gore, her biiim dah, kendi tarihin- lirleyen en onemli ozellik, oyleyse temel-
de, bir bilirn oncesi donem ya~ar. Bu ler tizerinde mutlak bir uzla~ma halidir.
donem, tilin bilimler il)in soz konusu Kuhn belirli bir sure boyunca normal
olan bir haz1rhk donemidir. Soz konusu bilim yapan toplulugun ara~t:urnalan
donemde, bilim adamlanrun belirgin- nm, daha sonra, yava~ yava~ birtak1m
le~mi~ bir bakl~ a~1s1 yoktur ve bu bi- anomalilerle, birtakun uyu~mazhk ve
li.m dahnda ara~t1rma yapan bilim a- uygunsuzluklarla kar~da~hgml sayler.
damlan .,ak fie~itli yollar deneyip, lj~it Zaman ge}<~je, benimsenen paradigma
li. yontemler kullarurlar. Zaman ge~jtik~je, tarafmdan fiOZtilemeyen birta.lam prob-
bilim adamlarmdan birinin teorisi on lemler ortaya filkmaya ba~lar. Bu ttir ba-
plana c;1kar, yani dogadaki olgulan afiik- ~ansizhkJar, Kuhn'a gore, sonunda bir
lama gucu oldukfia ytiksek olan ve soz paradigmarun reddine ve stiz konusu
konusu bilim dalmda daha ileri dtizeyde paradigmayla kar~da~tmlamaz olan bir
ara~hrmalar yapdmasma izin veren bir altemati.fin, onun yerini almasma yol
bak1~ ai)ISI, bir yontem ya da varsaytm a~jabilecek bir dddiyet kazanabilirler.
kendini karutlar ve kabul ettirir. Kuhn, Bununla birlikte, bir bunahm ve para-
i~te bu bak1~ ai)ISI, teori, yontem ya da digma degi~ikligine yalruzca fiOZiileme-
varsay1ma paradigma adm1 verir. Bu pa- mi~ olan problemler yol a~az. Kuhn 'a
radigma, yeterli say1da bilim adarru tara- gore, yahuzca ozel birtaklm ko~ullar
fmdan kabul edilince, soz konusu bilim soz konusu oldugunda, problem ya da
dah ilk donemine girer ve bir bilim top- anomaliler bir paradigmaya duyulan
lulugu olu~ur. Kuhn'un bilim anlayl~l gtiveni ttimiiyle ortadan kaldJrabilecek
na gore, bir bilimin olu~umundan once bir tarzda geli~ir. Bu bunahmlarm orta-
gelen organize edilmemi~ fie~itli faali- ya ~la~mda, Kuhn'a gore, aynca birta-
yetler, bu alanda l)ah~an bilim adamlan klm toplumsal ihtiyal)lar da belirleyici
toplulugu ya da bilimsel topluluk tara- bir rol oynar.
hndan bir paradigmaya bagland1gmda, Kuhn, bunahmla birlikte, bilim adamla-
yaptya kavu~ur ve dtizen kazarur. nnda mesleki bir guvensizlik dogdu~
Bir paradigmaya bagh olarak ~jab~an nu sayler. Olagan bilim adamlan, felsefi
lar, Kuhn'un olagan bilim aduu verdigi ve metafizik tarb~malara giri~irler.
~eyi icra ederler. Burada bilim adamlan Kendi ke~iflerini, paradigmamn bakl~
paradigmay1, deney sonu~jlanmn goster- al)lsmdan felsefi argumanlarla savunma-
digi ger~jek dtinyarun ilgili baz1 yonleri- ya ba~larlar. Paradigmaya duyulan gu-
nin hareketini ai)IkJama ve uzla~tuma vensizlik ve onunla ilgili memnuniyet-
giri~imleriyle ifade ederek geli~tirir. Soz sizlik giderek artar. Bir paradigmanm
konusu olagan bilim donemi, Kuhn'a taraftarlanrun o paradigmaya gtivenleri-
gore, bir bulmaca ljOzme donemidir. Pa- ni kaybedecek derecede zay1flayarak te-
radigma, bilim adamma belirli bir prob- melleri bir kez sarsdd1 rru, zaman dev-
lemler obegini, I)OZtimleri iljin uygunluk- rim iljin olgunla~m1~ demektir.
lanna kani oldugu yontemlerle birlikte 1~te, bu bunahm donemi iljinde, fiogu
annagan eder. Kuhn'a gore, olagan zaman oldukfia genfi, ama yarat1qhg1
bilim adam1, kendisine bagh oldugu, te- olduk~ja ytiksek olan bir bilim adarru
mele ald1g1 paradigma kar~1smda ele~ ortaya filkar. Bu bilim adam1, ortaya
tirel bir tav1r takmmamabd1r. 0 ~jabala yeni bir teori, daha dogrusu bir para-
riJU, yalmzca ele~tirel bir tav1r taklruna- digma atarak, bilimsel devrimi ba~lahr.
mak suretiyle, paradigmarun ayrmhh Onun ortaya koydugu yeni paradigma,
bir bil)imde ifade edilmesi tizerinde yo- Kuhn'a gore, eski paradigmadan fillk
gunla~hrabilir ve dogay1 derinligine in- farkb ve eski paradigmayla kar~da~h
celemek iljin gerekli ljah~may1 ger~jek nlamaz bir paradigmadu. Bu bala~ aljl-
l~tirebilir. Olagan bilim donemini be- smdan iki paradigma arasmda bir ttir
bilimin temel ozellilderi 135

farkhhg1 soz konusudur. Kuim'a gore, rak bilimse/ zilmiyet diye betimlenir. Bi-
bunahm doneminin ardmdan, yeni bir limsel zihniyet, tiim bilimler ic;in, olmaz-
paradigmamn geli~tirilmesiyle ba~la sa olmaz olan bir ko~uldur. $eylerin go-
yan bilimsel devrim, yalmzca paradig- riindiikleri gibi olduklanru kabul edecek
mayl geli~tiren bilim adam1 tarafmdan kadar saf ya da bag1mS1zhk duygusun-
degil, biitiin bir bilimsel topluluk eski dan ve ki~isel te~ebbiis giiciinden, ah~ll
paradigmay1 terkettigi ve yeni paradig- nu~ kli~elerden ve geleneksel dii~iince
mayl benimsedigi zaman ger~ekle~ir. lerden vazge<;emeyecek kadar yoksun
bilimin temel i:izellikleri (lng. basic pro- olan ya da istekleri ve arzulan tarafmdan
perties of science; Fr. caracMristiq11es fonda- etkilenecek kadar tarafh olan bir kimse,
menlaux de Ia scimce]. Bilimsel ke~ifler, elbette ki, bir bilim adamlJllJl temel ozel-
pratik runa~larla, insanhgm hizmetine liklerine sallip degildir. Ele~tirel bir gozle
sunulsa da, bilimin bizzat kendisi ya da degerlendirme ve ay1rt etme, bilimde ka-
bilim ohnak baklmmdan bilim, aktif be- o;uulmaz bir ~eydir; bununla birlikte, o,
ceri ya da pratik bilgeligin tiim bio;imleri- bilim adamuun tekelinde olmay1p, ger-
nin tersine, teorik bilginin bir tiiriidiir. ~ekte her tiir saglam bilginin zorunlu
Bilimin bizzat kendisi, bir teknik ya da onko~uludur.
zenaat degildir. Bilimsel deneylerin, SOz konusu tav1r ve bilimsel zihniyet,
uygun ara~ ve malzemenin geli~tirilmesi yalruzca bilim adammda degil, fakat fi-
ve kurulmas1 esnasmda, dikkate deger lozof ve tarih~ide de goriilebilir. Bwmn-
derecede bir teknik beceriyi gerektirdigi la birlikte, bir ara~hnnaarun sergiledigi
dogrudur. Bilimsel bir dogruyu bulgula- bilimsel zihniyet, bir ara~hnnanm so-
yan bir kii~if, ~ogunluk ayru zamanda bi- nu~lanru bir bilim hiline getinnek i~in,
limsel arac;lann ya da bilimsel malzeme- kendi ba~ma hi~bir zaman yeterli ol-
nin mucididir; bununla birlikte, bilimsel maz.
ke~fe gotiiren yolu haz!Tlayan teknik 2Genellik ve sislem. Bilim bireysel nes-
icatlarla, bilimsel ke~iflerin temellerini nelerle ilgilenmez. 0, oncelikle tiplerle,
athg1 teknik icatlar, her zaman ger~ek bireysel nesne ya da olaym, yalmzca
bilim ya da saf bilimden ay!Tt edilebilir. kendilerinin bir omegi ya da du nnnu
Saf bilim, ozii itibariyle, teorik bilgiden olarak ele ahnd1g1, nesne ve olay tiirle-
meydana gelir. ri ya da Slmflar~yla ilgilenir. Bilimin
Fakat, her tiir teorik bilgi, bilim degil- amaa, dogadaki diizeni yakalamakbr.
dir. Bilim, teorik bilginin belirli bir tiirii- Bilim, bu amaca ula~mak i~in, nesne
diir. Bilginin, bilimin kendilerinden ay1rt tiirlerinin ortak ozelliklerini, ve olayla-
edilmek durumunda oldugu, ba~ka dal- rm gene! yasalanm ya da ko~ullanm
lan vard1r. 'Bilim' deyimi, ~ogu zaman, ara~tmr. Ke~fedilen her yasa, ilgili nes-
fizik, kimya, botanik gibi, ~ok ~~itli bi- nelerin ya da olaylar s1mfmm ozsel do-
limlerin ortak ad1 olarak kullamhr. Bu gasmdaki bir liftir; ve bu tiirden bir~ok
bilimier, kendilerini ba~ka bilgi dallann- yasanm ke~fi, diizenin ya da sistemin
dan farkl1la~hran, belirli ortak ozellikle- biitiiniine ili~kin bir kavray1~a gotiiriir.
re sahiptir. Bu baklmdan, tarih, yani toplumsal ve
Ger~ bilimlerin ortak ozellikleri ~u siyasi tarih, bir bilim degildir. 0 da, bpk1
~ekilde s!Talanabilir: 1 Elt!Jiirel bir gozle bilim kadar, ilgin~ ve m~rii bir ara~tlr
degerlendirme ve aylrl etme. Her tiir sag- mad!r ve bilim adam1run sergiledigi ya-
lam bilginin zorunlu ilk ko~ulu, aldaha pla imgelemi ve el~tirel kavray1~1 ge-
go1iinii~ler, ya da egemen fikirler ya da rektirir, fakat bilimden kesinlikle farkhhk
ki~inin kendi arzulan tarahndan etki- gosterir. Hatta, dikkate deger bir bilimsel
lenmeyip, ~1plak olgulan belirleme ve bilgiyi gerektirse de, bilim tarihi bile, bir
bu olgularm kendilerine eri~ebilme gii- bilim degildir, bir tarihtir. Tarih, uluslar-
ciidiir. Boyle bir zihinsel tav1r, ortak ola- la ve kurumlarla, v.b.g., gene! olarak iii~-
136 bilimlere ili~kin sm1flama

kili ol<m yasalan degil de, tikel uluslan ya tarafmdan kesin olarak dogrularunaya
da kurumlan konu ahr. Bu tiirden gene) ya da ~iiriihilmeye elveri~li bir yapada
yasalar, tarih degil de, bilim olan etnoloji- ohnahdar.
nin ya da antropolojinin, ya da sosyoloji- bilimlere ili~kin smaflama [Os. tasn~fi
nin ya da psikolojinin konusunu olu~tu ilium; lng. classification of sciences; Fr. clas-
racakJardlr. sification des sciences]. Filozoflann, ~e~itli
Astronomi ve jeoloji de, ilk bak1~ta, bilimlerin ama~, konu ya da i~lev lerini
tikel nesnelerle ilgili olan bilimler gibi go- dikkate alarak ger~ekle~tirdikleri SIJUfla-
ri.inebilirler; ya da onlar, yalruzca genel ma. Bilimler araslJ'Idaki kar~ahkl1 bagun-
olam konu alan bilimlerle, yalruzca tikel- hh~l ortaya koyan, bilimleri inceleme
leri konu alan ara~tmnalar arasmdaki bir konulanm, yontemlerini ya da insan ihti-
ge~i~ evresini temsil eden disiplinler ola- ya~lanru temele alarak smaflama tavn.
rak degerlendirilebilirler. Bununla birlik- Bu tiir bir suuflamarun tarihteki ilk ~r
te, astronomi ve jeoloji bile, buyi.ik ol~i.ide negini veren tPlaton'a gore, gozle gorii-
ya da temelde genel olanla ilgilidir. Her li.ir ve tikel olan, degi~en ve oldu~undan
yaldaz yoriingesi, ger~ekte bir gezegen ya ba~ka ttirlii olabilen bir ~ey, ger~ek bilgi-
da kuyntklu yaldazm konumlanmn olu?- nin konusu olamadag1, ve bilgi ti.imel,
turdugu diziyle ilgili bir yasaya uyar. degi~mez, zorunlu ve alolla anla~llabilir
Aym ~ekilde, jeoloji de yeryi.izi.i tabaka- olamn bilgisi oldugu i~in, fizik, kimya,
Jannm ~e~itli ti.irleri arasmdaki genel biyoloji ve ttp gibi bilimler ger~ek bilim-
ili~kileri konu ahr ve tum katalann ken- ler olarak goriilemez.
dilerinden ge~tigi evrelerin meydana Bundan dolayt, Platon'un bilimler SJ.ruf-
getirdigi diziyi inceler. lamasmda yer alan ilk bilim aritmetiktir.
3 Empirik Dogrulama. Bilim, aktiiel gozle- I Aritmetik sayarun ve saytsal ili~kilerin
me ili~kin olgularla ba~lar, ve ge~d ve soyut bilimi olup, aribnetigin, Platon'un
egreti tUm a~tklamalanru ya da hipotez- gozi.inde teorik degeri, onun insan zih-
lerini, dogrudan ya da dolayJa olarak nini duyudan ve duyusal olandan kurta-
kontrol etmek i.;in, gozlemlere doner. rarak, soyut di.i~i.inceye ge~i~i saglama-
Gozlem tarafmdan dogrulanacak ya da smdan meydana gelir. Aritmetik dakik
~i.iriiti.ilecek ~ekilde, gozlemin smama- ve kesin niceliksel yontelnleriyle duyu-
smdan do~dan ya da dolayh olarak ge- algasmdaki a-;ak ~eli~kileri ortadan kal-
9rilemeyen bir hipotez ya da a~aklama, danr. Aritmetigin onemi, temelde onun
bilim i~in hi~bir deger ta~unaz. Bilim, bu saf ya da soyut bir matematiksel bilim
bakundan felsefeden farkhhk gosterir. olmasmdan meydana gelmekle birlikte,
Gozlemin ya~amsal onem ta~ayan sma- Platon aym zamanda aiitmetigin pratik
masmdan ge.;irilemeyen hipotezler one degerine de dikkat ~eker.
si.irmek, felsefede olagan sayalan, makOI 2 Onun bilimler suuflamasmda aritme-
bir ~eydir. Felsefi hipotezlerin bile tecri.i- tigi geometri izler. Bu geometri, iki ya da
beye dayandaga, ve tecri.ibeyi a.;lldama i.i~ boyutlu ~killerin geometrisidir, yani
amaca gi.itti.igi.i, dogrudur; bununla bir- di.izlem geometrisiyle, kalllar geometri-
likte, bu, gozlem ya da belirli ozel k~ul sinden meydana gelir. Burada da, Platon
lar albnda ger~ekle~tirilen deney tarafm- oncelikle geometrinin teorik degeriyle il-
dan dogrulanma ya da ~liri.iti.ilmeye gilense de, o geometrinin pratik degerine,
elveri~li olmaktan farkh bir ~eydir. Bi- mi.ihendislik ve alan ol~i.imi.i gibi alanlar-
limsel hipotezler, yalruzca ilgili fenomen- daki pratik degerinc dikka t ~ekmekten
leri kapsayan, daha onceki tiim gozlemle- geri kalmaz.
ri a~aklamakla kalmayap, daha soma 3 Geometriden sonra astronomi gelmek-
yapalan gozlemler, ya da belirli ozel ko- tedir. Platon astronomiyle hareket halin-
~uUar altmda ger~eklE1tirilen deneyler deki kah dsimleiin bilimini anlamakta-
bi limlere ilitkin s1n1flama 137

dir. Fakat astrononli Platon ic;in goksel ~ey yarahrken kullatulan bilgiye yonelen
cisimlerin hareketine ili~kin bilim ol- uretid bilimler diye iic;e aytnr. T eorik bi-
maktan \Ok, goksel cisimlerin hareketini limler de, kendi ic;lerinde, 'teoloji' (ya da
yoneten ilkelere ili~kin bir bilimdir. Ast- metafizik), fizik ve matematik olarak iic;e
ronominin esas de~eri, Platon'a gore, aynhr. Fizik, ayn bir varolu~a sahip olan
onun insan zihnini gokyiiziinde bulu- ve de~i~en ~ey leri (yani, kendilerinde
nan cisimlerin hareketlerindeki uyuma bir hareket ve sukunet kayna~tna sahip
ve bu hareketlerin temelindeki yasalara olan 'do~al cisimleri'), matematik de~i~
yonelbnesinden ve boylelikJe ezelf-ebedi mez olmakla birlikte, ayn bir varolu~a
ldealarm meydana getirdi~i uyumla ilgili sahip olmayan ~eyleri (yani, tozleri nite-
bir ara~hnna olan diyalekti~e ge\i~i ko- leyen ~yler olarak, yalruzca stfat cinsin-
layla~hrmasmdan meydana gelmektedir. den bir varolu~a sahip olan sayllan ve
Bununla birlikte, Platon astronominin de mekansal ~killeri), adtru bu saf tozler
pratik bir onemi oldu~unu kabul eder; arastnda en temel toziin TaiUl olmas1 ol-
astronomi oz~llikJe denizcilik sanah ba- gusuna borc;lu olan teoloji ise, hem ayn
kmandan onem ta~tyan bir bilimdir. bir varolu~ sahip olan ve hem de de~i~
4 Pia ton 'un bilimlere ili~kin stntflama- mez olan ~eyleri (yani, maddeyle en
stnda bun dan sonra gelen bilim, uyum- kii-;iik bir ili~kisi olmadan varolan tozle-
lu sesler iireten cisimlerin hareke tlerine ri) konu abr.
ili~kin bir c;ah~tna olan hannonidir. Ast- Islam diinyas1run en onemli filozofla
ronomi gibi hannoni de insan zihnini nndan olan t tbnr Sina ise, bilimlerin
idealann ezeli-ebedr uyumuna yonelten deney ve akdyuriitmeye dayandt~uu
bir bilhn olarak se~kinJe~ir. Buna gore, soylerken, bir yandan da bilimlerin ken-
harmoni miizikte omeklenen uyutnun dilerine ozgu konulan, onculleri ve soru-
tetnel ilkelerinin bilimidir. 5 Biitiin bu bi- lan oldu~unu belirtmi~tir. Tum bilimle-
lilnlerin en tepesinde ise, diyalektik bulu- re ortak olan onculler yan1nda, ona gore,
nur. <;iinkii ger\ek varh~m birli~i nice- her bilime ozgu olan onruller vardtr. Bi-
liksel bir birlik, matematiksel olarak limleri bir taraftan konulann1n de~erine
ol~iilebilen bir birlik olmadl~l i9n, bura- ya da onemine gore suuflayan ibni Sina,
da insan matematikten uzakJa~arak, var- onlan bir taraftan da, teorik ve pratik bi-
h~l varhk olarak bilmek iste~iyle genel limler olarak ikiye aytrmt~hr. Buna gore,
olan1 bihneye yonelir ve varb~1n bizzatip teorik bilimler aras1nda, fizik, matematik
hi kendisini ara~rumaya ba~lar. Varb~1 ve teoloji (ilahiyat), pratik biJi1nler ara-
ara~bn naya ba~lamak demek ise, onun smda ise, uygulamah fizi~ mckanik,
belirleyici ve ay1u zamanda genel olan sanat ve ahlak vard1r.
nedeninj ara~bnnak demektir. Bu ise, +Modern felsefenin se\kin dii~iiniirle
cinslerin ve cinslerin birbirleriyle olan rinden biri olan ve bilimsel dii~iinceyi,
ili~kilerinin ortaya konmastyla olur. i~te, sonu\lan ya da fenomenleri nedenlerden
diyalektik bir yandan varsay1m yonte- \Ikarhp bilmek ve nedenleri de gozlenen
miyle, Ideadan ideaya g~erek hi\bir sonuc;lardan yapllacak do~ru \Ikarsama-
~eyi sorgulamadan bua1anaz, bir yandan lar yarduruyla o~erunek olarak tanunla-
da toplama ve oolme yontelniyle cins ve yan +Hobbes'a gore, bilim ve felsefeyle
rurlerin birbirleriyle olan ili~kilerinj or- u~ra~mak, do~ru dii~iinmekten ba~ka
taya ~kararak her~eyi tan1mlar. bir ~ey de~ildir. Do~ru dii~iinmekse,
t A.ristoteles'in bilimler struflamast ise, katmak, aytnnak, toplamak, r;kannak,
bilimleri, 1 bilgi ye bilginin bizzat kendisi klsacas1 saymak demektir. Etuna gore,
i9n yonelen teorik biJirnler, 2 bilgiyi do~ru dii~iinmek, birle~tirilmesi gereke-
eylem i9n bir kllavuz olarak ama~layan ni birle~tinnek, ay1nlmas1 gerekeni ayJr-
pratik bilimler, 3 yararh ya da guzel bir tnakhr. Birle~ebilen ya da aytnlabilen
138 bilim olarak ahlak

~ eyler, Hobbes'a gore, cisimsel bir doga- yapt1gm1 gostererek, ya da genel bir ya-
dadlr. Bilim ve felsefenin konusu, oyley- saya uydugunu ortaya koyarak anla~l
se, cisimlerdir. Cisimler de, dogal ve hr hale getinne.
yapay olmak tizere ikiye aymld1gmdan, SOz konusu bilimsel tac;aklama, teleolo-
bilimler iki ayn ba~bk altmda toplana- jik a-;1klamaJW'l tam kar~1b olan bir a-;Ik-
bilir: 1 Doga felsefesi: Manbk, ontoloji, lama tarz1 olarak degerlendirilir. Bilim-
manttk ve fizik, 2 Devlet felsefesi: Ahlak sel a-;1klamamn temelinde, a) ttimeva-
ve siyaset. nmsal ve ttimdengelimsel yontemleri
tPozitivizmin kumcusu olan tComte kullanarak, olgulardan (empirik gozlem-
ise, tinlti ti-; hal yasasm1 bir yandan bilim lerden) hareketle, genellemeler (teoriler)
tarihine ili~kin gozlemlerle desteklerken, olu~turma, b) bu olgularla, tutarh ve sis-
bir yandan da bu anlay1~1m daha sonra tematik bir genellemeler obegi ve daha
bilimler smlllamasiyla tamamlanu~ ve once gozlenmi~ olan ili~kili olgular ara-
geli~tirmi~tir. Ona gore, bilimler soyut- smda bir bag kunna, c) bu olgulardan,
tan somuta dogru giderler. Bilimler bir- genellemeler btitiinti i-;in soz konusu
birlerine dayarurlar, ancak her birinde olabilen manttksal ve empirik birtak1m
soz konusu olan yasalar farkhd1r. Be~ sonu-;lar ~arsama, d) olgularla genel-
temel ve btiyuk bilimin ba~mda, tum bi- lemeleri dogrulama ve hak11 klima, ve
limlerin en soyutu ve en geneli olan ma- e) genellemelerden hareket edildiginde,
tematik gelir. Matematik say1y1 inceler. birtakun olgulann 9karsanabilecegini
Astronomi say1ya ek olarak, kuvvet ve ya da yeni birtak1m olgulara ili~kin ola-
ktitleyi konu ahr. Comte'a gore, fizik ay- rak ondeyide bulunulabi lecegini gaster-
nca lSI ve elektrigi inceler. I<imya orga- me stire-;leri vardar.
nik hale gelmeyi, biyoloji canh varhklan, Bilimsel a-;1klama, olgulan gozlemleyen,
sosyoloji ise toplumu inceler. kaydeden, s1ruflayan ve dola}'1Slyla yal-
bilim olarak ahlak [ing. ethics as a science; ruzca nasJ.I. sorusuna yarut veren. betimle-
Fr. etltique comme une science]. tViyana meden farkhhk gosterir. Buna gore, olgu
<;evresi dti~tintirlerinden olan dogalc1 ya da olgular betimlenirken, soz konusu
M. tSchilick'in ahlAk anlay1~1 i-;in kulla- olgulann d1~ma -;1kma diye bir ~ey soz
ndan deyim. konusu olmaz. Betimleme i-;in, yalmzca
Degerler ki~isel istek ve arzulara goreli olguyu olu~ stireci i-;inde gozlemlemek
oldugundan, Schilick'e gore, ahllli ilke- ve sonu-;lan kaydetmek yeterlidir. Buna
ler ya da bo~ bir odev duygusu yoktur. kar~m, olgu ya da olgulan a-;1klarken,
Dogal olmayan bir ~ey olarak olmas1 ge- bu olgulann d1~ma -;1karak, ba~ka ol-
reken, dogal ya da olgusal olanta a-;Ikla- gulara yonelme soz konusu olur. Bu ise,
nabildigi i-;in, ahlak olgusal bir bilimdir. olgu ttirleri arasmda ili~ki kuran birta-
Her tiir deger bi9Tte, nonnatif degil de, klm genellemelerle, tiimel onermelerle
olgusal bir yap1 sergilediginden; 'deger' ger-;ekle~ir.
ve 'iyi' saf soyutlamalar oldugundan; Buna gore, bir bilim adam1 suyu 100
davram~ kabplan ve karakterler, duygu- dereceye kadar ISlhr ve bundan sonra
sal tepkilerden ba~ka hi-;bir ~ey olmadi- suyun kaynad1gm1 ve buharla~t1gm1
gmdan, ahlak, ahlak yasalanyla degil de, gozlemler. Gozlem sonu-;lanru kaydetti
motiflerle ilgili olan, davraru~a yol a-;an ginde, suyun 100 derecedeki davraru~1 ya
nedenleri ara~bran, onlann duzenini ve da durumuyla ilgili olarak bir betimleme-
s1rastru belirleyen bir bilim, psikolojinin de bulurunu~ olur. Fakat bilim adarru
bir dahd1r. suyun 100 derecede ni,.:jn kaynamaya
bilimsel ac;1klama [ing. scientific erplana- ba~lad1gnu ac;~klamaya, yani nedenleri
tion; Fr. erplication scient~fique]. Bir ~eyi, aramaya kalk1~t1gmda, bu gozlemlerin
yaptsmi ve temel stire-;lerini betimleye- d1~ma -;lkarak, s1cakhk, basm-;, kayna-
rek, onun yapmakta oldugu ~eyi nasd ma noktas1 gibi kavramlara ba~vurur,
bilimsel determinizm 139

bu kavran1lan kullanarak, ac;ak.Jayaca bir Ba~ka bir deyi~le, deneyci, gozlemcinin


genellemeye ula~1r. Buna gore, ac;rkla- tersi.ne, olgunun kendili~inden ortaya
ma, nedenleri bilinmeyen olgulann, bili- ~akmasan1 beklemeyip, olguyu meydana
nen olgularla, zihnin tan1~1k oldu~u fi. getirmekle, hem za1nan kaybuu onler ve
kirler ve kavramlarla ifadesidir. Zaten hem de gozlemini kendisine en uygun
ac;t..ldaana da, bilimsel niteli~ini, olgu ttir- gelen zaman ve yerde yapar. Deneyin,
leri aras1ndaki ili~ldleri ortaya koyan bu c;1plak gozlem kar~asUldaki en onemli
genellemelerden ahr. avantaja, deney ko~ullan i-;inde, karma-
bilimsel ara~tarma programlara metodo ~lk bir feno1neni bile~enlerine ayararak
lojisi [tng. metltodology of scient~fic rese~ tam anlam1y Ia analiz ebnenin daha kolay
arch progrannne; Fr. methodologie de la olmasad1r; yine, deney soz konusu oldu-
progra,nme de recherche scientifique ). c;a~ ~unda, fenomenin ortaya c;oo~ ko~ulla
da~ bilim filozofu Imre tLakatos'un, bi- ruu, belirli oncul ya da ko~ullarla sonuc;~
limsel bilgi birikiminin nasal gerc;ekle~ lar arasandaki ba~lanbyla ilgili olarak
ti~ini ac;1klamak ilzere, geli~tirmi~ ol- gtivenilir ttimevarunsal sonuc;lara ula~a
du~u teorik c;erc;eve. cak ~ekilde de~i~tir1nek olanakh olur.
Laka tos'a gore, bilim adamlara teorileri- Buna gore, fenomenler ve fenomenlerin
ni ancak, altematif teorilerin ba~anlan ortaya c;1k1~ ko~uJlan ttimtiyle ara~tar
run ttimtinii sa~ladlktan ba~ka, deneysel macuun kontroltintin da~anda olursa,
ic;eri~i, yeni olgulann ke~fine imk!n sa~ ara~tlrmaca baza onemli etkenleri gozden
layacak ~ekilde, geni~ olan ve rakip teo- kaQ,rabilir ve di~erlerinin fonksiyonuyla
rilerin ac;Lldayamad1~1 olgulara dair ac;Jk- ilgili olarak yani.J~ yargdar ortaya koya-
lamalan deneysel balwndan destekleyen bilir.
yeni bir teori ile kar~ala~bklan zaman bilimsel detenninizm [ing. scientific deter-
terkederler. Bu ba~lamda, bilimsel geli~ ninism; Fr. detmninisme scientifique; Al.
me, dtinyaya ili~kin teorik sistem.lere te wissenschllftlich detenninismus). Evrense I
kabul eden ara~hrma programlararun ba- nedensellik anlaya~a; evrendeki her ola-
~ara veya ba~ansazhklarana ba~hdu. ym kendisini belirleyen bir nedenin bu-
Lakatos, tiim ara~tanna programlaranJn lundu~unu one stiren yakla~am. Evren-
sorgulanmayan varsayamlanndan mey- deki fenomenlerin birbirlerine son derece
dana gelen katJ ~ekirdekleri, tiim hipotez stlo. bir bi~mde, bir nedensellik ili~kisi
denemelerinin yapald1~1 ve teorinin ge- ic;inde ba~h olduk.Janru di]e getiren o~re~
li~tirilmesine imkan veren koruyucu lcu- ti.
~aklarr ve kati c;ekirde~i sorgulamay1 ya- Ara~hrmalannda deneylere, degi~mez
saklayan negatif ke~if ile me~ru ara~tlrana li~e, dtizenlili~e ve ondeyiye ba~h olan
alan ve yontemlerini tarumlayan pozitif do~a bilimlerinin kabul ebnek durumun-
ke~if boyutlarr oldu~unu sayler. da oldu~u evrensel nedensellik goro~ti
bilimsel deney [tng. scient~fic experimerJt; olarak bilimsel detennWzm, do~a bilim-
Fr. exp~rimerJt scie,Jtifique). Bir gozlem bi- leri tarahndan on gorii liir ve evrende hic;-
c;imi, tiirii. Deney, do~anm aka~ana her- bir ~yin nedensiz olmayap, her olayan
hangi bir mtidahalenin olmada~J goz- bilimsel yontemlerle aQ~a c;Jkanlabilecek
leJnden, do~anm aka~ana mtidahaleyi bir nedeni oldu~unu dile getirir.
ic;crmesi bakamandan far khhk gosterir. Birc;ok bilim adama taraf1ndan bu du-
Gozlemcinin olup bitenleri izledi~i, ara rumun bir sonucu olarak telaffuz edilen
da~J olgularan ortaya c;akmasuu bekledi- bilimsel determinizm anlaya~1, neden-
~i yerde, deney yapan ara~hrmaca ol- selli~in, evrende keyfili~e ve ozgiirlti~e
gularan kendi akJ~lara ic;inde ortaya yer ve olanak buakmada~uu dile getirir.
c;kl~lanna bek.Jemeksizin, onlara belli ko- Bu c;erc;eve i~nde, 1 biyoloji bilin1i ve
~ullar altrnda yapay olarak tirehne yolu- ozellikle de Darwin tarafmdan dile ge-
na gider. tirilen ve en iyi bir bic;imde do~al ay1k-
14U bi limsel determinizm

lanma ogretisiyle orneklenen detenni- dtgmt ve dolaytstyla insamn karakteri,


nizme biyolojik determinizm adt verilir. dii~iince tarz1 ve eylemlerinin iiyesi ol-
Dogadaki t;e~itli ttirlerin diinya tarihi- dugu smtf, it;inde bulundugu toplumsal
nin farkh evrelerinde evrim get;irdigini ve ekonomik ko~ullar taraftndan belir-
ve ya~ama sava~mda, yalmzca it;inde lendigini savunur.
bulunduklan ko~ullara ve t;evrelerine 5 Yine, ara~tumalarmda deneye, degi~
en iyi bir bit;imde ve en fazla uyum sag- mezlige, diizenlilige ve ondeyiye bagh
layanlann ayakta kaldtgmt one siiren alan fizik tarafmdan dile getirilen evren-
Darwin'e gore, dinazor benzeri son dere- sellik nedensellik gorii~iine, evrende her
ce biiyiik ve giit;lii tarih oncesi hayvan- olaym bilimsel yontemlerle at;tga t;tkan-
lar, stmrh beyin kapasitelerinden dolayt labilecek bir nedeni oldugu tezine fiziki
yok olup giderken, insan gibi gii~iiz, detm11inizm denmektedir. En iinlii temsil-
fakat daha alalh alan hayvanlar varhkla- cisi ingiliz bilim adam1 Newton alan bu
nm siirdiirmii~lerdir. Soz konusu ya~a anlayt~, dogamn ve evrenin biituniiniin,
ma sava~t ve dogal ayaklaruna ogretis~nin evrensel ,.ekim yasas1 tiiriinden yasalar
evrende keyfilige ve ozgLirliige kesinlikle tarafmdan yonetildi~ni ve evrende oz-
yer btrakmadtgmt Hade eden Darwin'e giirliik diye bir ~yin bulunmadtgmt
gore, .;~itli tiirlerin yap1lanru, gii.;lerini one siirer. Evrendeki gozlemlenebilir her-
ve varolu~lanm siirdiirme ~anslanm be- ~y fiziki oldugundan, biitiin bu fizikr
lirleyen dogamn kendisidir ve varolanla- varllklarm maruz kald1g1 ya da meyda-
nn durumlan evrim cetvelindeki yerleri- na getirdigi her~ey fiziki bir yasa ya da
ne baghdtr. olaym sonucu olmak durumundadtr.
2 Buna mukabil, cografi .;evrenin, or- KJasik mekanigin spz konusu kah de-
negin, iklim, kara, deniz ve nehirlerin tenninizmine gore, maddenin her par.;a-
bireylerin geli~mesi ve ozellikle de top- aguun, zamamn belli bir arundaki konu-
lumsal geli~mede ana etken oldugunu munu ve momentumunu bildigimiz
one siiren sosyoloji gorii~iine cotrafi de- takdirde, ilke olarak bu part;aaklann za-
terminizm denmektedir. 3 Ote yandan, mamn her arundaki durumlanm bilme
dilin diinyaya dair yorumumuzu, dun- olanagma sahip oluruz. KJasik mekani-
yaya bakt~ tarzumzt belirledigini iddia gin soz konusu kall determinizmi daha
eden determinizrn tiiriine dilsel detmni- sonra kuantwn mekaniginin geli~imiyle
nizm denmektedir. birlikte, onemli ol.;iide yumu~atiimt~ ol-
4 Yine, ortodoks Marksizm tarafmdan makla birlikte, klisik mekanigin kurucu-
dile getirilen ve tarihte, yalmzca ekono- su Newton'a gore, insan varhklan da,
mik etmenlerin belirleyici bir giicii, ne- dogalan itibariyle fizikr bir yaptda ol-
densel bir onemi oldugunu one siiren duk.ianndan, bu, onlann da, hem ken-
bilimsel determinizm tiirii iktisadi deter- dilerinden ve hem de kendilerinin dt-
minizm olarak tarumlarur. 1nsan varhk- ~mdan gelen nedenlere t!bi olduklan
lanmn karakterleri ve eylemlerinin anlamma gelir. Bu nedenle, insan it;in
i.;inde bulunduklan ekonomik ve top- ozgiirliik bir yarulsamadan ba~ka hit;bir
lumsal ko~ullardan etkilendigini savu- ~ey degildir.
nan ortodoks Marksizme gore, insan var- 6 Ote yandan, insan varhkl.aruun gene-
hklan, tarihte hiikiim siiren bir stmf til< yaptstyla ilgili olarak mutlak bir ne-
sava~l tarafmdan belirlenir, oyle ki bu denselligi ifade eden ve insan varhgmm
suuf sava~t feodalizm, kapitalizm, sos- genleri soz konusu oldugunda, ozgiirlii-
yalizm ve komiinizm gibi toplwnsal ve ge ve keyfilige yer bulurunadtgam dile
ekonomik model ve evrelerin dogu~una getiren biJimsel determinizm t:iirline gene-
yol a.;ar. Bu baglamda, Marks, insarun tile determinizm adt verilir.Bu anlayt~a
diinyaya hangi struhn iiyesi olarak gele- gore, bizim genlerimizi kendilerinden
cegine karar venne ~ansliUll bulutuna- miras aldtglmtz anne ve babalanmJZl de-
bHimsel devrim 141

gi~tirebUme ya da se\ebihne olanagun~Z leri.nin ya~ad1klan donernini degi~tire


yoktur. Genler ise, dogal ve 1nanevi yapl- bihne ya da etkileyebilme, ait olduklan
mlZl, yani cinsiyetimizi, zihinsel giicii ki.ilti.ir ~evresinden sorwnlu olabihne ola-
miizii, sa~ ve goz rengimizi belirledigi nagandan yoksun bulurunalan sonucu-
i~in, bizim sozciigun ger~ek anla1n1 i,.;n- dur. c;evresine, kiiltiiriine, i~inde ya~ad1-
de ozgur oldugwnuz soylenemez. g1 tarihi done1ne etki ede1neyen insan
"! Bilimsel determinizmin ba~ka bir varhklanJun karakterleri ve eylemleri,
tiin], psikanalizin yaratlclSl Freud tara- kendi kiiltiirleriyle daha onceki kiilti.1rler
flndan if ade edilen, ins an varhklanrun ve tarihsel olaylar tarahndan belirlenir.
03 ya~ doneminde ya~adag1 kompleks- Tarihin kendisi, evrende varolan ve ken-
ler, bilin\siz ya~anhlar ve toplum ve ge disini ger~ekJe~tinneyc ~ah~an 1nutlak
]eneklerin zorla1nas1yla bashnlan dogal bir zihnin tezahiirii oldu~undan, insan
itkiler taraf1ndan belirlendigi gorii~ii varhklan da, bu m utlak zihnin bir sonu-
psikolojik detenrrinizmdir. Freud'un soz ko- cu ya da tezahliri.inden ba~ka bir ~ey de-
nusu determinist ogretisjne gore, ornegin ~itdir; bundan dolay1, insan varhk.Jann1n
niln erkek ~ocuklan te1nelde annelerine ozsu r olduklan soylenelnez.
(Oedipus kompleksi), klz ~ocuklan da 9 lnsan davraru~Lrlln oncelikJe ve temel-
babalanna (Elektra kompleksi) a~1k olur- de, ki.ilti.irel ve topltunsal faktorler tara-
lar. Bu bilin.;siz, ancak son derece dogal hndan ~killenip denetlendigini one
itkiler, ensest bir~ok toplum taranndan suren gorii~e ise kiiltiirel determini zn ad1
yasaklanm1~ oldugu i~in, bashnlmak
verilir. Ki.ilturel detenniniz1n, biraz daha
durumunda olmakla birlikte, insan varp
ozel olarak da, ki~ilerin ya~amlaruu
hklann1 ~e~itli ~ekillerde etkileyip, on-
a~an, onlara a~k1n olan bir ~ey olarak
lann gelecekteki ya~amlanna belirler.
ki.ilruriin, kiiltiirt1 belli bir zamanda mey-
Buna gore, anne ve baba, loz ya da
dana getiren bireylerden ayn ve bag1m
erkek ~ocuklann1 az ya da ~ok sevdigi,
saz bir bilimsel ara~hnna konusu olarak
veya onlan yanh~ bir sevgi ttiriiyle bes-
ele ahnmasa gerektigini soyleyen yakJa-
ledigi zaman, ~ocuklann btittin bir zi-
~aml tan1mlar. 10 Nihayet, t1retim tekni ..
hinsel ya~anu, norotik olma noktasrna
ginin kendine ait ve ozgii bir mantrga
varacak kadar etkilenir. Psikolojide, hay-
vanlar iizerindeki deneyleriyle lko~ullu oldugunu, ve tarihsel siire~ i,.;nde top-
tepke' kavramuu geli~tiren Pavlov'la lumsal kurum ve ili~kilerin en temel be-
davran1~~1lag1n kurucusu Skinner da,
lirleyicisi olma i~levi gordii~iinu one
insan vathklanrun ~~itli d1~sal etkenler siiren sosyal degi~me teorisine de tekrto-
ve gti~ler taraftndan belirlendigini savWl- lojik detenninizm ada verilir. Zaman
dugu i~in, psikolojik determinizan ~er~e zaman tarihsel maddecilikle kan~hnl
vesinde de~erlendirilir. makla birlikte, ondan hi~ ku~ku yok ki
8 Hegel taraf1ndan ifade edilen ve tarih daha basil bir evrhnd geli~me ya da de-
alan1nda her~eyin, tum tarihsel olay ve gi~me teorisi olan tek.nolojik deterrni-
kuruntlann insan iradesinden bagamsaz nizm, toplumdaki temel ve buyiik de~i
olarak one eden beJirl en1ni~ oldugunu ~imlerin iiretimde kullarulan ara~ ve
dile getiren determinizm tiiriine ise tariltf tekniklerin sonuru oldugunu one stirer-
determinizm ad1 verilir. Bir tarih teorisine ken, iiretim tekniklerine dair bilginin tari-
dayanan bu liir bir determiniz.m, diinya hin itid giicii oldugunu dile getirir.
tarihinin ~e~itli donemlerini, kendisini bilimsel devrim [ing. scientific r('Uo/ution;
nihai bir yetkinlik hili i~inde tam olarak Fr. rtuolution scientifique]. Bahda, 1500-
ger~ekle~tirmek dunununda olan ~ mut 1700 y1llan arasmda, ozellikle as trono-
lak zihin'in tezahiirleri, gortintimJeri ola- mi, fizik ve hp alananda ya~anan geni~
rak degerlendirir. Bu gorii~ten ~rkan kapsamh ve sistematik bilim hareketi
sonu~, insan varhklannm tarihin, kendi- i~in kullan1lan deyim.
142 bilimsel empirizm

!~te bu ~er~eve i~inde, Kopemik Bat- A. J. tAyer, M. Boll, K. tPopper, E.


lanlyus'un yer merkezli sistemini ylknu~ Nagel, W. V. tQuine gibi se~kin bilim
ve gezegenleri gune~ten olan uzakhkla- adam1 ve filozoflar say1labilir. Ote yan-
nna gore stralarken, yeni bir sistem, yani dan, bilimsel empirizmin genel tavn ve
gune~ 1nerkezli sistemi kurmu~tur. Yine gorti~leri mannk~1 empirizmin genel
bu donemde, Kopernik'le ba~layan el~ tavn ve gorti~leriyle tam bir uyu~ma
tirel gelenek, Tycho Brahe, Kepler ve Ga- i~indedir.
lile'de yerl~ik hale gehni~ ve New- Buna gore, bilimsel e1npirizmde, man-
ton'un 1nodem fizigiyle doruk noktastna tlk~t empirizme ek olarak aynca bili-
ula~m1~tlr. Ni tekim, ti~ hareket yasas1 min birligi fikri tizerinde durulur. Bu
ve evrensel ktitle~ekimi ilkesi evrensel anlayt~, bilimin dilinin mantlksal bir
dtizcni ~1klamaya yeten modem New- birligi oldugunu savunur; bilim dallan-
ton fizigi, bilimsel devrimde motor olma nln kavramlan, ~ok temelli bir bi~imde
gorevini yukleruni~tir. Kimya alanmda farkh olan kavramlar olmay1p, tutarh
da ufak tefek hareketlere tantk olan bi- tek bir sisteme ait olan benzer kavram-
limsel devrimin ti~uncti sacayag1 hp ya lardu. Atna~, bilimin gelecekteki geli~
da fizyoloji olmak d urum undadu. Bu mesi a~1s1ndan, sosyal bilimlerin de
alanda ise, onculugu Galenos~u anlay1~1 aralannda yer ald1g1 farkb bilim dalla-
y1karak yeni bir anatomi getiren Vesalius rtndaki ozel yasalann kendisinden ~~
ile kan dola~un1ru bulan William Har- karsanabilecegi, olduk~a basit ama bir-
vey yapmt~hr. birleriyle baglantah olan temel yasalar
Teleskop ve mikroskop gibi aletlerin ge- ktimesine ula~makhr.
li~imiyle bilim derneklerinin kurulu~u Bilimsel empirizmde de, dilsel tanaliz,
nun da kendisine etki yaphgt bilimsel tbilim felsefesinin temel yontemi olarak
devrimde, esas, llk~agdan gelip btiti.in gorilltir. Bununla birlikte, manttk9 pozi-
bir Orta~ag boyunca hukiim sl.iren nite- tivizmin soz konusu dil analizinin man-
liksel bilim anlay1~1 ve teleolojik evren tlksal boyutuna onem verdigi yerde, bi-
sisteminin yoolarak, onlann yerlerine ni- limsel empirizm, dilin ve bilginin
celiksel bir bilim goru~uyle mekanist bir biyolojik ve toplumsal boyutlaruu da he-
evren gorti~tinun ge~irilmesi etkili ol- saba katan daha geni~ kapsamh bir ana-
mu~tur. lize yonelir.
Bilitnsel devrimin en onemli sonucu ise, bilimsel hiimanizm [lng. scientific lruma-
Batt ktilttirtinde bilimin on plana ~Ika nism; Fr. humanisnre scient~fique). lnsana
rak, dunyevile~meyi htzlandumas1 ve fonnasyon kazand1rma ~~ Yunan ve
Bah ktilttirtine onbe~ onalh yuzylldan Latin antik ;agtna ait edebi eserlerin ince-
beri damgasuu buyuk bir gu~le vuran lerunesinden ~k, bilimsel faaliyetten, bi-
dini gerilehnesi obnu~tur. limsel eserlerin incelenmesinden beklen-
bilimsel empirizm [tng. scientific mrpri- mesi gerektigini savunan ogreti.
cism; Fr. enrpirisme scientifique). tManhkr;~ bilimsel yontem [Os. ilmi usul; 1ng. scien-
pozitivizm akuntyla ba~layan, fa kat bun- tific method; Fr. m~thode scientifique; AI.
yesi it;inde ba~ka grup ve ki~ilerin de yer wissenschaftlich methode]. Amac1 evreni
aldag1 felsefi harekete; tmanttkt;~ empi- anlamak ve at;tklamak olan bilimin, bu
rizmle benzer gorti~lere sahip olmakla amac1na ula~mak ic;in izledigi yol.
birlikte, manhkfil em pirizm d1~1nda Klasik gori.i~ gore, bilim evreni anlama
kalan obek ve bireyleri kapsayan daha ve a~lklama ~abastnda, olgulan betimleme
geni~ harekete verilen genel ad. ve apkLnna yollanna ba~vurur. Oyleyse,
Ayna zamanda Bilimin Birligi Hareketi bilimsel yontem, bilim adamlanrun or-
ad1 verilen bilimsel empi.rizmin iiyeleri takla~a olarak kullandtklan soz konusu
arasmda W. Dubislav, 0. Helmer, C. G. betimleme ve ar;~klama yollaruu kapsa-
Hempel, A. Herzberg, H. tReichenbach, yan bir stirec;ten ba~ka bir ~y de~ldir.
bilimsel yonterrder 143

Bu siirec; birtak1m adu nlardan ge~erek ayn1 zamanda bir doga yasr.s1 olarak go-
ger~ekJe~ir. ilk, bethnletne a~amastnda, riilecektir. Buna ek olarak, ara~hr1na ya-
ara~tuma konusu olan olgular ve bu ol- ptlan alandaki olgulan a~tklamak ama-
gular arastndaki ili~kiler belirlenir, c1yla olu~turuhnu~ olan hipotez ya da
bunlar Slntflantr ve kaydedilir. ~u hipotezlerden olgusal olarak s1nanabilir
halde, betimlemede, oncelikle bilimsel sonuc;lar ~1kanna ve soz konusu sonu~
ara~hnnantn ilk ad1m1 olan gozleJn soz lan birtaktm yeni gozlem verileri ile kar-
konusudur. Burada, ara~hrmaa verileri ~tla~tuma i~lemine de dogrulama adt
gozlemlerken ve kaydederken, olabildi- verilir.
gince onyargJSIZ ohnak durwnundad1r. bilimsel yontemler [ing. scientifc nretlrods;
Gozlemde, oznel alg farkbhklann1 orta- Fr. methodes scient~fiques ]. Bilimlerde soz
dan kaldumak, gozleme dakiklik ve gii- konusu olan ara~tuma tarz1na, bilimsel
venilirlik kazandtrmak ve ara~hnnayt bilgi ad1 verilen ger~eklige ili~kin dogru
nesnel hale getinnek i~in, birtak1m ara~ ve nesnel bilgi kiimesine goti.iren yol ya
lar da kullantlabilir. Bu durum, bilimsel da ara~lar.
yontemde, gozletni deneyin izledigi anla- Ge~ bir ~er~eve i~inde kon u~ uld u-
mtna gelir. gunda, bu yontemler, ikiye aynhr. Her-
11cinci a~ama olan a~klama a~amastn ~eyden once, ara~tutlan fenomenleri, ve
da ise, birinci a~amada betimlenmi~ bu feno1nenlerin verimli bir bic;imde
olan olgular, olgulann birbirleriyle olan gozlemlenebilecegi ko~ullan belirleyip,
ili~kilerini if a de eden genellemeler ve yonlendinnekten ve ol~lnekten olu~n
baz1 temel kavramlar aracthgtyla daha 1teknik ya da teknolojik yontemler vardtr.
a~tk ve anla~thr hale getirilir. Oyleyse, Bilimsel yontemlerle ~o~u kez ve hemen
bilimsel yontemde, yalruzca olgulann an1msanan, soz konusu belirleyip yon-
betimlerunesi ve stntflanmas1 soz konu- lendirmeyle, ol9J1ekten meydana gelen,
su ohnaz. Bilimsel yontem, buna ek ola- bu teknik yontemlerdir. SOz konusu tek-
rak olgulann nedenlerine iner. Yani, bi- nik yontemler ~o~u zaman farkh bilim-
limsel yontetn kullantld1~1 zaman, lerde farkh ~ekillerde ortaya c;U<ar, ve
olgular ac;tklarur. Bu am.a~la da, hipotez birden fazla bilimin ya da birbirleriyle
ya da hipotezler olu~turulur. baglanhh olan bir grup bilimin yontem-
Hipotez., birinci a~cunada gozlemlenen lerinin tiimiine birden egemen olan bilim
olgularla ve olgular arasmdaki ili~ldlerle adanu say1s1 ~ok azdu. .
ilgili ge~ici bir a~ama taslagtdtr. Bu Ote yandan, bir de 2 nrantrksal ychttem-
ac;1klalna taslagt, olgulan a~Lklayabihnek ler, yani elde edilen verilere gore degi-
i~in, ge-;ici olarak kabul edilir. Daha son- ~en aktlyiiriitme yontemleri vardu. Bu
raid a~ama, olu~turulan hipotez ya da manhksal yontemler teknik yontemlerle
hipotezlerin sutarunast a~amastdtr. Bu ~ok yaktndan ili~kilidir. Bilimsel ara~hr
a~amada, hipotez ya da hipotezlerin ol- ma i~in ~ok biiyi.ik bir onem ta~tsa ve
gular taraftndan desteklenip desteklen- hatta bu ara~tumalar ic;in ka~1n1lmaz
medigi ara~ttnhr. Hipotez ya da hipotez- bile olsalar, teknik yontemler ger~ekte,
lerden olgusal olarak stnanabilir sonu~lar esas itibariyle bilimin manhksal yon-
~1kartthr. temlerinin yardtmctlan olmak duru-
Bu stnama faaliyeti stras1nda, hipotez 1n undadu lar.
tiiJn olgular taraflndan dogrularursa, Ba~ka bir deyi~le, saf bililnde, bilimin
onun soz konusu alandalci tiim olgulan tekn]k yontemleri genellikle kendilerin-
ger~ekten a~tkladtgl ortaya ~akarsa, hi- de bir ama~ degildir. Onlar, ya gozlem,
potez ya da hipotezler kavramsal bir sis- ya da akdyiiriitme i~in yardtmctlardtr.
tern i~inde ifade edilebilir; onlar, bu du- Bilimin teknik yontemleri, zaman za-
rumda bir teori diizeyine yiikselir ve bir Inan, ya ba~ka tiirlii hi~bir ~ekilde goz-
ke~if olarak nitelendirilir. Ote yandan, o lenetneyen ve ol~iilemeyen, ya da iyi bir
144 bilim sosyolojisi

bi~hnde gozlenemeyen veya dak.ik bir bi katin, ger~eklikle ilgili dogrulann orta-
c;imde ol~ulemeyen belirli fenomenlerin ya ~1kabibnesi i~in toplumun nas1l or-
gozlentnesini ve ol~uhnesini olanakll gi.itlenmesi ve di.izenJen1nesi gerektigi
hale getitir. Diger zamanlarda ise, teknik sorunu uzerinde odakla~u.
yonte1nler, ara~tlnnacyal ara~tlnnakta Amerikan kokenli bu klasikl nonnatif
oldugu fenomenlerin ortaya ~kl~ ko~ul yakla~una bir tepki olarak geli~en ikind
Jaruu ve durwnlanru, bu fenomenler gelenek ise, bilimsel bilginin i~eriginin
hakk1nda yalruzca m uglak bir bi-;imde ~ok bi.iyi.ik ol~ude ihmal edildigi ger~e
spekiilasyonda bulurunak yerine, onlar ginden hareketle, bilimsel bilginin i.ireti-
hakklnda kesin ve giivenilir bir bi-;imde minde soz konusu olan mekanizmalar
akll yi.irutecek ~ekilde belirleme olanag1 i.izerinde yogunla~ml~ ve bilim pratigi-
veru. ni betimleyen bildik kural ve yontemle-
Bili1nin Yunan"daki ba~lang1C1nda tah- rin bilimsel ara~hrman1n sonucunu ya
lnini ve hayli spekulatif bir yap1da ol- da bilimsel tarta~ma ve ihtilaflann ~ozu
nasl, muhtemelen, uygun teknik yon- me nasal baglandag1n1 a~lk.lamaya yet-
tenlere vc bilimsel malze1neye sahip medigini gostenni~ olan bir yakla~un
olunmamastnda n ka ynaklanm akt adll". dll". Hakikat terimini biHm sosyolojisinin
Bununla birlikte, teknik yonternlerin ~o kendine ait terminolojisinden atan bu
gu za1nan bir bilimden digerine farkhhk gelenegin ayana ozelligi, bilimsel bilgi-
gosterdigi yerde, manbksal yontemler1 nin sosyal olarak in~a edildigin one
ti.iln bililnlerde az ya da ~ok ortakhr. Bu si.iren goreci bir anlaya~an ba~latacas1 ol-
nanhksal yonteJnler, dahasl, sozcugiin mas1d1r.
ger~ek anlanu i~inde bilim adam1 olanlar
bilinci teyie,tiren gorii~ (tng. reifying
taraf1ndan oldugu gibi, bilim adaJN ol- view of consciousness]~agda~ varolu~~u
tnayanJar taraf1ndan da yararlarulabile- filozof tSartre'1n, tDescartes"tan ba~la
cek olan biricik yontemlerdir. ylp, kendisine kadar uzanan ve zihni bir
bilim sosyolojisi [tng. sociology of science; +toz olarak goren, zihni ya da zihnin i~e
Fr. sociologie de Ia science]. Bilimsel ve riklerini ~eyler olarak degerlendiren,
~eylere benzeten ti.im zihin anlay~lara
teknolojiyle ilgili fikir, kavram ve teori-
ic;in kullandag1 gene) ele~tirel terim.
lerin felsefi bir mahiyeti olan diger du-
~i.ince ve teorilerle, ama ozellikle de
Bilinci ~eyle~tiren bu gori.i~lere ili~kin
itiraz1nda, tHusserl'i tKant'm epistemo-
sosyal kurum ve orgi.itlerle ya da ki~ile
lojik projesini benirnsedigi i~in ele~tiren
rin karakterleriyle olan ili~kilerini konu
Sartre'a gore, hem Kant ve hem de Hus-
alan sosyoloji dah. Bilim ve teknolojinin
serl deneyimi, ttransendental bir ben,
toplwnun kurumsal boyutlanyla, yani
yani bilincin gerisinde olduguna inazu-
iktisat, din, egitiln ve siyaset gibi ku-
lan bir ~ey arac1hgyla a~Iklama~lardar.
rumlarla olan ili~kileri i.izerinde yogun- 0, benin bu ~ekilde (ben ya da ruh ya
la~an disiplin.
da transendental bir gi.i~ ~eklinde) bir
Bilim sosyolojisinde, guni.imi.izde1 bir- ~ey olarak du~i.ini.i lmesinin benle di.in-
birine kar~at iki gelenek bulunmakta- ya aras1ndaki ili~kiyi problematik hale
dir. Bunlardan birincisi bilimin icras-
1
getirecegini one si.irdi.ikten sonra, bilin-
ru, bilhnsel faaliyetin si.irdurulmesini cin bir ~ey ohnad1g1n1, 'hi~bir ~ey' oldu-
mi.imki.in k1lan normatif deger ve ku- gunu soylemi~ ve bilinci hi~Hkle tanun-
rumsal di.izenlemeler uzerinde yogun- laml~hr.
la~u. Kendisi, Protestanhg1n yukseli~i Ba~ka bir deyi~le, bilin~te tozsel hi~bir
ve demokratik ideallerin yayllam1 da ~ey bulunmad1g1ru, onun yalnazca go-
dahil ohnak i.izere, 1nodernligin bilimin ri.indugu ol~ude varolma anlamanda,
geli~imi i.izerindeki etkilerini ara~taran saf 'gori.inu~' oldu~nu soyleyen Sart-
Robert Merton 'un en onemli temsilcisi re'a gore, bilin~ di.inyadaki bir ~ey de-
oldugu bu gelenekl daha ziyade haki- gildir, o hi~bir ~ey I ya da hi~liktir.
bilinebilirlik 145

bilin-; [Os. ~ uu r; ing. c.:onscio,~sness; Fr. ahlakl yla ilgili degerlendirme gticune,
conscience; AI. betvusstsein]. Genel olarak, odev ya da ahlak yasas1n1n yanl<lSI olan
insanda farkJndahgln, duygw1un, alg1- i-;imizdeki sese ise alzltiki bilin' denir.
n1n ve bilginin merkezi olarak kabul edi- Buna kar~1n, kendi kendisiyJe bili~sel
len yeti. Zihnin kendi i~eriklerinin far- bir ili~ki i~inde olmayan, episte1nolojik
la.nda oldugu, i~ebak.J~ yoluyla bilinen, degil de, ontolojik bir -;er~eve i~inde de-
duyu1nlan, algdan ve arulan ihtiva eden gerlendirilen bilince refleksif olmayan bi-
bolumu. Oznenin kendi uzerine donup, lin' ya da rejleksiyon oncesi bilin' ad1 ve-
kendisini kendi du~uncesiyle kavramas1, rilir.
kendine bir nesne olarak dJ-?andan bak- Ote yandan, kendiliginden bilin~ sevi-
masJ durumu. Kendi i.;:imizde ya da yesinin albnda kalan ve yaln1zca ya~anl
kend i dJ~1m1zda ge~en bir ~eye ili~kin lan ya da hissedilen, hi~bir bilgiyi i~er
sezgi. Bilme faaliyeti, bilinen i~erik ve meyen psikolojik hale protobilin' ad1
her ikisinin de ayudu1da olma hali ara- verilirken, ~ok zay1f bir bilince veya, psi-
Slnda varolan ili~ki. insarun kavram, kanalize gore, itilmi~ arzulann meydana
imge, aa ve k1skan~hk turunden aktuel getirdigi, komplekslerle dile gelen taba-
zihin hilleri. insan1n kendi beniyle ilgili na bilin,altr ad1 verilir. i~ebak1~ yoluyla
tum ya~ant1lar. dogrudan ve arac1S1Z olarak biJinemeyen
Genellikle tan1mlanamaz ya da yalruz- soz konusu zihin alaru, rastgele -;agn-
ca insarun bilin~li deneyimlerine dola- ~un, ruya analizi gibi tek.niklerle su yu-
y1ms1z bir i~ebak.J~la ba~vurmak sure- zune ~bhr. Felsefede ilk kez tScho-
ti yle tanunlanabilen bir ~ey olarak go- penhauer tarafmdan dile getirilen bilin-
rulen bilin~, iki dogrultuda analiz edil- t;alll du~uncesi, unlu psikolog tFre-
tni~tir. Buna gore, bilin~ edimiyle bilin- ud'un tpsikanaliz ogretisinin onemli bir
cin i~erigi arasmda bir ay1nm yapdabilir b6lumunu olu~turur.
ve bunlardan her ikisi de, bilincin aynl- Buna kar~1n, suurh bir alan1 olan ve
maz bile~enleri olarak gortilebilir. uzerinde yogunla~t1g1 nesnenin dJ~ln
Buna ek olarak, bilincin, suas1yla bilgi, da hi~bir ~eyi dikkate almayan bilin~ dar
duygulanun ve iradi eylem olarak, u-; bilin' diye tan1mlan1rken, butunleri kav-
temel i~levden olu~tugu ve ya~anan, rayan, nesneleri baglantllanyla birlikte
duyumsanan ~eyin dolays1z hissinden kavrayan bilince geni~ bilin' ad1 verilir.
ibaret olan kendiliginden lrilin' ve dolay- Nihayet, ister ahlAki ya da ister entellek-
SlZ izlenilnin uzerine donerek, onun ne- tuel olsun, bilincini yitirmi~ olana bilin,-
denlerini, neligini ve anlam1n1 tahlil et- siz, bilin~ alan1n1n d1~1nda kalanlara ise
Jneye ~ah~an rejleksif bilin' olmak uzere bilin,dr~l ad1 verHir.
ikiye aynldlgl soylenebilir. Yine, bir oznenin bir buttin olarak fark
Ote yandan, stand art ve yaygtn bir soy- ettigi, ay1rdma vardg, idrak ettigi
lenimi temellendiren, A gibi bir kavram, fizik ya da psi~ik verilerin bti tunu bilin'
sozcuk ya da soylenimin b du~tincesini alam olarak tanunlan1r. Buna kar~m, bi-
aktard1g-t ya da ilettigi inanc1n1 herkesin lin-;te ortaya ~1kan, soz konusu olan,
ta~1mas1, ortak bir dili kullanan tum in- - kendisini bilince dolays1zca sunan her
sanlann bu inanca bir ba~kas1 i-;in de turden deneyim, istek, ide ya da du~un
sahip olmas1 durumuna ortak bilin' ad1 ce i~erigine; konusu d1~ ger~eklik olabil-
verilir. Yine, bir toplulugwl, tinsel ya da digi gibi, ba~ka bilin~ i~erikleri de olabi-
manevr ki~ilik olarak, gerek olaylar, ge- len dii~unce, ya~anh, hale bilin' i'erigi
rekse hak ve odevler alanmda hissettigi denmektedir.
~eyler butunune kollektif bilin' ad1 veri .. bilinebilirlik [Os. malumiyet; lng. cognos-
lir. Oznenin kendi eylemlerinin ahlaki cibility; Fr. cognoscibilite]. Bilinebilmek
degeri ya da ~e~itli eylem tarzlan hak- i~in gerekli olan ko~ullara haiz bulun-
kmda yarg1da bulwuna gucune, kendi ma niteli~.
146 bilinemezcilik

Bununla birliktc, anla~dabilirlik, rasyo- masmm olanaks1z oldugunu dile geti-


nel bir bilgi olanagm1 ifade ettigi, ne al- ren felsefi tav1rlanyla, bilimsel ve tarih-
glanabilen, ne de imgelenebilenin, saf sel ara~tmnalann, ku tsal kitab1, tannsal
ak1l tarafmdan kavranabilmesini ifade vahiy olanagm1 el~tirmeden kabul et-
ettigi i~in, bilinebilirlige gore, daha ozel meyi giderek zorla~tmnas1 ivme kazan-
bir niteliktir. duml~llr.
bilinemezcilik [Os. /oirfaniye; ing. agnosti- Bununla birlikte, Kant'm da belirttigi
cislll; Fr. ngnosticisme. AI. ngnosticismus]. gibi, bilginin miimkiin ohnad1g1 yerde,
1869 y1hnda, Datwinci evrim teorisinin inan~ soz konusu olabllir-v.e.lmndan do-
savunucusu iinlii T. H. Huxley tarabn- lay. ki~i felsefi anlamda bilinemezci olsa
dan yarahhm~ bir terim olarak bilme- da, dini bir ~er~eve i~inde Tann'run varh-
nie; 'bilenelneh-allnTI~1ire-t eaenal<iih g.na inanabilir. Fakat, geleneksel biline-
ya datiiVii--:--~---- mezciligin, Tann'run varoldugu onerme-
Rus dii~iiiliir ve eylemcisi tLenin'in, fel- sini, dogrulanabilir olmasa bile, anlamh
sefeleri temelde gen;ek tmadded.lik ve bir onerme olarak gtiren bala~ a~ISI, soz
tBerkeley'le ba~layan idealist felsefeler konusu onenneyi dogrulanamadlgl i~in,
olarak ikiyc ayudlktan sonra, tHume'la ayru zamanda anlams1z bir onerme ola-
tKant'm dogamn, goriinii~lerin gerisin- rak goren manbk~1 pozitivistler tarafin-
deki ger~ekligin bilinemeyecegini dile dan reddedilmi~tir. Tann kavrarrumn,
getiren gorii~lerini bilinemezcilige ornek dinsel inanon ve genel olarak dini soyle-
olarak vennesind_~ oldu~u gibi, felsefi mill kendisine ozgii niteligi iizerinde
ya da metafiziksel bir bilinemezdlikten duran ~agda~ tdin felsefesi, dinf ogreti-
soz etmek miimkiin olmakla birlikte, bi- leri, ger~kli~ dogas1 hakkmdaki sozde
linemezcilik temelde dini ~r gorii~ ola- bilimsel ogretiler olarak gormenin sonu-
rak ortaya ~1kar. Buna gop(, g~~lbi~ cunda ortaya ~oziilemez gii~liikler ~~~
<;eve i~inde, ~eylerin, varolanlann . al g. konusunda, bilinemezdlerle ~ogu
ve en yiiksek dogalan ve dini dogmala- zaman tam bir uyu~ma i~indedir. Bu-
rm iddialanyla ilgili konularda, yani fel- nunla birlikte, dill felsefesi, b u durwnu,
sefenin ve dinin kapsam1 i~inde kalan dinf ogretilerin ~ok farkl1 bir i~leve sahip
bir~ok konuda doyurucu bir bilgiye eri~ oldugu ger~eginin bir ifadesi olarak de-
meni~i_ir:nkfulslz oldugunu, bu -g.ibi.du- gerlendirir.
rumlard~ yapdacak tek ~eyin.Ye ger~ek. - bilinemezcilil;e reddiye [ing. refutatiort.
bilgeligin, bilim J<.on~m.adlgl .. ~\!r~ce, rejection of agnosticism; Fr. refus de l'agnos-
susnla]c_Qfu~'nu sa~ri!IIJ..\)illnem._g:ig~ tic.Snre]. Tam olarak bilinemezciler gibi,
lik, dini bir .;e!~Ye .idml~'---~~~t!e..m Tanrl'run akd yoluyla bilinemeyecegini
Tann'mn yarq.Jdugu, ateistleruvl'anrl'!)_m kabul etmekle birlikte, bilinemezciligin
varolmadig1 tezinin tE!.rsine, Tann'run..va, . tutarh olmad1glru, inanma, kendi eksik-
roldugunun ya~arolmad1g.run, ilke ligini gidenne, varolu~unu anlamlan-
olarak ya da u lamada bilinemeyece- duma ihtiyacmda olan insarun ihtiya~la
girljtine ~Arer./ ---'- nna uygun dii~medigini dile getiren
Kokleri tSofistlerle tSokrates'e kadar filozoflann tavn io;in kullamlan ifade.
geri giden, Orta~agda olwnsuz teolojiyle Bab felsefesinde bu tav1r, ii~ filozof tara-
ifadesini bulurken, giiniimiizde ise en flndan sergile1uni~tir. Bunlardan birincisi
~k mantlk~1 pozitivistler tarafindan sa- kwnarbaz argiimamyla tPascal, inan~ at-
vunulan bilmemezcilik tfideizmin tam lay~yla tKierkegaard, insandaki ~ok
kar~1smda yer ahr. Dii~iince tarihinin temelli inanma istegine atllta bulunan
farkh donemlerinde, farkh bi~imler al- James'hr.
tmda ortaya ~1km1~ olsa da, bilinemezci- bili~ [ing. cognition; Fr. cognition]. Entel-
lige, Hume ve Kant'm, insan varhgmm, lektiiel bilgiyle bilme eylemini, bilme fa-
deneyimi a~an konularda bilgiye ula~- aliyetini meydana getiren siireci; dii~iin-
me, kavray1~, ak1lyuriihne tiiriinden et- 1nas1yla baglanbh olan yonleri i~in kulla-
kinlikleri, sembolle~tinne, inan~, prob- nllan s1fat. insan varbklar1n1n akll ve
leln ~ozme hiriinden zihinsel davranl~ akdhhg1 i~eren yonii ic;in kullarulan nite-
larl gosteren ~emsiye terim. En geni~ leme.
anlanu i~inde, yani onermesel olmayan 1 Buna gore, bili~sel s1fab, oncelikle ve
kavray1~1 (alg1, bellek, i~ebak1~, v. b. g.) en genel olarak, zihinsel siire~ler ii~leme
oldugu kadar, bu tiirden bir kavray1~1 sinde, bihne ya da d ii~iinme siired ve fa-
ifade eden onenneleri ya da yargdar1 da aliyetini, duygusal siire~lerden ayJrd
i~eren biJgi. etmek i~iJ1 kullan1hr. 2 Sdat aynca, bir
Bihne ya da bili~ siirednin ta1n olarak onermeyle aktardan anJatn tiiriinii ta-
ne old ugu konusuyla, bilen zihin ve rumlamada s6z konusu olur. Buna gore,
d 1~ ger~eklik arasmdaki ili~kinin ne o(.. bili~sel s1fah, dogru ya da yanh~ olabi-
dugu konusu filozoflar taraflndan ta ilk- len ti.imce ya da onennelerin sahi p old u-
~agtdan ba~layarak ele ahnm1~, bu konu gu anlam tiiriinii, anlamh olabilmekle
da farkh yakla~1mlar geli~tirilmi~tir. birlikte, dogru ya da yanh~ olduklar1
<;agda~ felsefedeki iki temel yakla~lm soylenemeyen buyruklardan ya da duy-
dan birincisi, dii~iinceyi ve akllyiiri.itme gusal bir anlam ta~1yan dey~lerin anla-
siirecini a-;1klarken, insan zihnini geli~ mJndan ayud ebneye yarar.
mi~ bir bilgisayar sistemine benzeten,
3 Bili~sel nitelemesi, aynca ara~tlrma
digeri ise, isvi~reli psikolog tPiaget'nin konusu bilgi olan psikoloji, epistemolo-
~ah~malanna dayanarak, oziimseme ve
ji, norofizyoloji, bilgisayar gibi bilimleri
uyarlaruna siire~lerini birbirinden ayl- tasnif etmek i-;in kullaruhr. Nitekim, bu
ran yakla~1mdu. bilimlere, konusu bilgi olan bilimler an ..
bili~~ilik [lng. cognitivism; Fr. cognitfvis-
lanunda bili1 bilimleri ad1 verilir. Stfat
me]. 1 Realiztne olduk~a yakm dii~en bir
yine, ba~kaca ~eyler yarunda bilgi ko-
anl&n i~inde, bilim ya da ahlak gibi bir
nusunu ele alan bir disiplinin bir dahru
disiplinin konu ald1g1 bir alanda, ilke o(a..
tanunlamak i~in kullan1hr. Buna gore,
rak bilinebilir veya k~fedilebilir olgular
bulundugunu one siiren gorii~. Buna varhgtnt ktsmen bili~ konusuna, kls-
gore, metaetik gorii~ler aras1nda, ahlAka men de bak1~ a~1s1na bor~lu olan, ve
davraru~~1hga kar~1t olarak, i~sel ve zi-
konu olan alanda bilinecek ahlaki olgular
bulundugunu savu.nan yakla~una, ahltiki hinsel siire~lerin onemini vurgulayan
bililfilik ad1 verilmektedir. psikoloji dahna bili1sel psikoloji ad1 ve-
2 Bili~~ilik, psikolojide ise, davraru~1n rilmektedir. Bili~sel psikolojinin temel
i~sel terimlerle, alg1, bellek, tutum ya da kabulii, bir organizmayla ~evresi aras1n..
karar verme gibi zihinsel siire~lerle a-;tk- daki etkile~imin, organizmanm yalruzca
lanmasl gerektigini one siiren gorii~e davraru~1ru ya da fizyolojik durumunu
kar~ll1k gelir. 3 6te yandan, bili~~ilik, degil, fakat ~vresi hakktndaki bilgisini
zihin felsefesinde, bilginin ger~ek ~eyle de degi~tirdigi ve bu degi~imin organiz-
rin yerini tutan, sinir sisteminin ~ok ~e marun halihaz1rdaki tepkisinden ba~ka,
~itli hdlleriyle ozde~le~tirilmi~ sembol- ~evreye olan gelecekteki yoneli~ini de
lerden ba~ka bir ~ey olma yan zihinsel etkileyebildigi dii~iincesinden meydana
unsurlarm i~lemlerinden meydana gel- gelir. Zihinsel ya~am1n bilgilenme sii
digini one siiren otretiyi gosterir. re~leriyle ilgili boyutlaruu konu alan bi..
bili~ sel [ing. cognitiDe; Fr. cognitij]. Bilgiyle li ~sel psikoloji, tarihsel olarak duyumcu-
ilgili olaru, bilgiyi i~ereni; zihinsel ya~a luktan ve, bireysel ve toplumsal ogrerune
mm bilgilenmeyle ya da (yanh~ olabile- kuramlanyla, k~ullanma ve egitilebilir..
cekleri ya da gerekli temellendinneden lik gorii~iinde temellenen ~agn~1ma
yoksun olduklan gerek~esiyle bilgi ola- epistemolojinin bir birle~iminden dog-
rak goriilmeyen) inan~lann olu~turul mu~tur.
148 bit

4 Yine psikolojide, fakat daha c;ok sosyai ic;inde, benin kendi bilincine bir neden
psiko1ojide, algt, bellek, tuh.un ve karar olarak vardagana, bizim benilnizi aktiiel
verme benzeri zihinsel stircc;lerle sosyal somut ili~kilerde etkin bir giic; olarak
davran19 aras1nda kurulan baglar i.izerin* algalad1gnn1Z1 veya sezdighnizi soyle-
de odakla~an, ve davraru~c;1hg1n tam lni~tir. Descartes'an fenoanenal benle
tersine, insan varhklanrun uyaranlan se- numenal ya da tozsel beni birbirine ka-
c;erken, anlaanlar tiretir ve diinyalarnu n~hrdaglnl iddia eden filozof, burada
anhunh hale getirirken, etkin oldu.ldanru kahnay1p, bizde, tamalgadan ya da fe-
vurgulayan kuramlara bili~ teorileri den- nolncnal bcnden ayn olup, siirekJi ve
mektedir. kahca tozscl bir giic; olarak ortaya c;1kan
5 Buna mukabil, soz konusu ozellikleri metafenomenal ya da numenal bir benin
~a~amadiklar1, onermelerinin bir bilgi varolu~una inanana yoniinde bir egilim
degeri ta~nnad1klan 3avlanan disiplin- bulundugunu soylemi~tir.
1er, bili~sel olmayan, gayri-bili~sel disip- Ona gore, fenomenal ben alga ya da sez-
li.rler olarak tanamlanar. Omegin, ahlaki ginin nesnesi iken, numenal ben inanan
degerlerle ilgili olan, ahlaki degerlere konusunu olu~turur. Bu sayede bilgiden
gonderimde bul unan rumce ya da oner- inane; alaruna gec;erek, ntetafiziginin SI-
lnelerin, ka1utlanabilir dogrulan dile ge- nirlanru geli~tiren Biran, yine de insa
tinnedikleri i~in, tasviri, beti:Jnlemesel bir nan ic; ya~am1nan filozofu olmaktan hie;
vazgec;anemi~tir. 0, bir yandan insan
bilgi i~ennediklerini, bili~sel bir deger ta
akhyla iradesinin srnarhhglna vurgular-
~amadrklanna ve dolayasayla ne dogru ne
ken, diger yandan da insan ya~amanJn
de yanh~ olduklann1, yalruzca tiimce ya
iic; ayn diizeyinden soz etmi~tir. Ba~ka
da onermeyi kuran ki~inin duygusal tep-
bir deyi~le, insann duyumsal varhk dti-
kilerini ifade ettikJerini one siiren ahlak
zeyiyle, onun ozgiir, dti~iinen, bilinc;li
goru~iine bili$sel olmayan ahltik ada veri-
ozne olarak ya~amJna tinsel ya~am1 ek
Hr.
leyen Biran, soz konusu iic;iincii ya~aan
bir [Os. vafzit; ing. one; Fr. un; AI. ein]. Varo-
diizeyini belirleyen ogenin Tann'yla ili~
lan her~eyin kendisine oykiindugu, ken- ki ic;inde olma olgusu oldugunu ifade et-
disinden pay ald1g1 ezeli-ebedi, yet kin mi~tir.
Fonn. Varolan her~yin kendisinden tii bir arada olabilirlik [ing. compossibilityJ.
redigi, sudur ettigi tannsal varhk. Tann, c;eli~ik ohnayan ve bir miimkiin diin-
Dtinya Ruhu, Mutlak Zihin ya da Tin. yaya ait olan ~eylerin birlikte olabilece-
Her~eyin varolu~unu kendisine bor~lu gi dii~iince:c;i.
oldugu, ilk varllk, ilk ilke; fenomen1erin, Metafizik imkandan, yalntzca c;eli~ki
goriinU~lerin gerisindeki ilk temel ger- den bag1~ak olmaya anlayan tLeibniz"e
~eklik. Dogast, ozii ba~ka bir ~eyin sonu- gore, varhldann, Tanra tarafmdan bili-
cu olmayan, ba~ka bir ~yden tiireme nen, fakat hic;bir zaman gerc;ekle~me
memi~, degi~mez, mutlak, bagamsaz ve mi~ ve asia da gerc;ekle~aneyecek olan
zorun)u varhk. sonsuz sayada miiankiin birle~imleri,
Biran, Maine de. 17661824 ylllan arasan- bir arada olabilirlikleri vardu.
da ya~am1~ olan Frans1z spiritualist fi- bircilik [Os. ittihadiye; ing. monisnz; Fr.
lozofu. monisme; AI. mortismus]. 1 Genel olarak,
Frans1z felsefesinin Descartes'tan ba~la tikicilik veya tc;okc;ulugun tersine, konu
yarak olu~an ozne c;1k.J~h gelenegi ic;inde aida~ alanda, tek bir ilkenin veya gerc;ek
yer alan Biran, refleksif psikoloji olarak bir birligin varoldugunu one s(iren ogre
anetafizik anlaya~anan savunuculugunu ti. Bircilik, omegin ahlik felsefesinde,
yap1 na~ ve metafizikten ic;sel fenomenle etik davranJ~a belirleyen alanda, tek bir
rin bilimini ya da ic; duyunun ilkel veri- ahlaki ilke y a da tek bir temel deger ol
lerinin bilimini anlama~tar. Bu c;erc;eve dugunu savunan gorli~e tekabiil eder.
birdlik 149

2 Evrendeki her~eyin, yaln1zca Tann, yahuzca tinin varoldugunu, buiun ger


ntadde, zihin, tin, enerji ya da form gibi -;ek1igin i-;sel, tinsel ya~am1n tezahurti
tek bir bile~enin faaliyetine indirgene- oldugunu soyleyip, gozle gorulur dunya
bilecegini, ya da tek bir bile~enin faali- ile anla~ll1r dunyantn birligini tin temeli
yeti aracllagayla a-;1klanabilecegini sa- uzerinde kurar. Ger-;ekligin fiziki dunya-
vunan ogreti; evrendeki her~eyin tek, dan meydana geldigini savunan dogaiCI
nihai ve en yuksek bir kaynaktan tiireti- bira'lik ise, maddecilikten, psi~ik olaru
lebilecegini savunan yakla~un; ger-;ek fizild' olandan tiiretmemek, psi~ik olan1n
ligin bir olup, onun d1~1nda her~eyin en ba~tan beri maddi dunyan1n en ilkel
bir yanllsama oldugu inanc1. ve en ku-;iik par-;alan olarak varoldugu-
Ger-;ekligin bir oldugunu iddia eden, n u soylemek bakunlndan aynhr.
~eylerin zaman (yani, degi~meden bag1- 3 Zihin felsefesinde, zihin ve beden ara-
~1k olu~lann1) y a da mekan i-;indeki bir- Sindaki ili~kiyi, zihin ve bedenin 1nutlak
ligini (yani, bolunemezligini) vurgulay an bir bi-;hnde ozde~ oldu~unu soyleyerek
veya ~eylerin nitelik bakun1ndan bir ol- a-;1klayan goru~. Burada bircilige ornek
d ugun u (yani~ f arkhla~mam1~h~Inl) sa- olarak, zihinsel fenomenlerin fiziki feno-
vunan t;greti olarak bircilik, zihin ve menlerle; bilin-; hallerinin belirli sinirsel-
beden aras1ndnki ili~kiyi, zihin ve bede- fizyolojik hallerle bir ve ayna oldu~unu;
nin mutlak olarak ozde~ oldu~unu, onla- bu ozde~ligin, mantaksal degil de, empi-
nn ayn1 ttoziin gorunum ya da teza- rik ya da olu1nsal bir ozde~lik oldugu-
hurlerinden ba~ka bir ~ey olmad1g1n1 nu dile getiren maddeci zihin anlaya~1,
soyleyerek a-;Uclar. Bircilik, 19. yUzydda, zihnin veya duyumlann, algdann, genel
kar~uruza, tiim fenomenleri tek bir ilke-
olarak bilincin beyinsel sure-;lerle, mer-
ye indirgeyen ya da tum fenomenleri tek kezi sinir sisteanindeki fiziko-kimyasaJ
olaylarla bir ve ayna oldugunu savunan
bir ilkeyle a-;rklamaya ~ah~an anlaya~
anlaya~ olarak zihin-beden ozde~ligi kurn-
olarak -;akmaktad.Jr.
un verilebilir.
1ki ayn bircilikten saz edilebilir: Bun 4 W. tJames, kimi yeni-realist du~u
lardan birincisi, evrende ka-; tozun va-
nurler ve B. +Russell tarahndan benim
rolduguyla ilgili olan 2-a) tozsel birci-
senen, zihinsel ve fiziki fenomenlerin
lik 'tir. Bu tur bir bircilik, birbirlerinden
ayn1 ~ekilde, kendileri ne zihinsel ne de
ba~ms1z olan tozlerin gorunu~teki -;ok-
fiziki olan birtakJm nihai bile~enlerden
lugunun, ger-;ekte tek bir tozun tezahu-
hareketle kuruldugu ogretisi ise, notr
ri1 ya da ifadesinden ba~ka hi-;bir ~ey bircilik olarak tanunlanmaktadu.
olmadgn ve yaln1zca tek bir tozun va- 5 Bircilik terimi daha ozel bir anlam
roldugunu one surer. Buna kar~1n, bir- i-;inde, 19. yuzyahn sonlanna dogru sa-
cili~in ikinci turii, hangi toz turlerinin
dece tek bir hakikat bulundugunu one
varoldugu konusuyla ilgili olan ve varo- suren ogretiyi tanlmlamak i-;in kulland-
lan tum tozlerin tek bir turden oldu~u ml~tlr. tHegel ve tBradley gibi idealist
nu one suren birciliktir. Bu tur bircilige filozoflann sistemlerini tan1mla yan soz
ise, 2-b) srfatsal bircilik ad1 verilir. konusu bircilige gore, Bu tune dair bu-
Evrende yalruzca tek bir toziin varoldu- tunsel hakikatin d1~1nda hi-;bir ~eyin
gunu, geri kalan her~eyin bu tek tozun dogru degildir.
tezahurleri, gorunu~leri, tav1r ve de~ 6 Bircilik yine a yn1 donemde, modem,
~ilnleri oldugunu savunan goru~ olarak bilimscl dunya gorii~une uygun du~en
ger-;ek bircilige, yani tozsel bircilige, yal- ontoloji olarak notr birciligi one suren
ruzca Spinoza'n1n sisteminde rastlarur. Ernst tHaeckel ve Wilhelm Ostwald gibi
Bwtun d1~anda, bircilik, yine idealisl bir- du~uniirlerin, geleneksel din ve speku-
cilik ve dogalcr bircilik olarak ikiye ayn- latif felsefeyi reddeden laik ve toplum-
hr. Ozellikle tSchelling'in ozde~lik fel- sal refonn amaca guden felsefi bak1~ a-;a-
sefesinde ortaya -;1kan idealist bircilik, lannl tanamlamak i-;in kullanllml~hr.
150 birey

birey [Os. fert, ~nhrs; ing. indiviudal; Fr. i1tdi~ yiiksek amac1n1n bireyin, ki~inin hakla-
Pidu; Al. individuwu]. 1 Ayn bir birlik ya nru korumak, bagunsazhgant guvence
da birim olarak varolan ve aktuel ya da aluna almakve geli~ianini h'zlandarmak
kavra1nsal olarak, ancak ve ancak kendi~ oldugunu savunan anlay1~.
sine ozgu kim1igi yitinnek pahasma bo- Esasen 18. yiizyalda, kJasik ekonomi
lunebilen tck varhk. Tek tek saydabilen, politigin yukseli~iyle anlam ve onem
kendisinden 1nanttksal olarak soz edilebi kazanan bir ogreti olarak bireycilik, bi-
len varhk. 2 Ayn tutulabilen, bag1msaz reylerinin d1~andaki bir ger-;ekJik ola-
bir varbga olan, bireyle~tirilebi)en, bir rak toplu1nun varolu~unu . yadsayan,
dii~unce ya da tiimcenin oznesinin da~ ozgiir bireylerin ekonomik alandaki
diinyadaki kar~ahga yapalabilen ~ey. 3 rekabetlerinin yararh sonu-;lanru vur-
Kendisini gosteren, beJirleyen karakteri, gulayan, i~boliimiiniin geli~hniyle bir
telnel ozelJikleri ortadan kaldtnnakslzln likte, rollerde soz konusu olan -;e~itlen
bo1unemeyen, boliinecek olursa da, par- meyle, bireysel farkJllakJara ozel bir
~alanna biitunun ad1 verilemeyen canh onem atfcden gorii~ tur. Bireycilige gore
insan varhg1. devlet, bireylerin kendi ama-;larana ula~
Buna gore, bir ta~ bir birey degildir, mak i-;in kullatunak durumw\da olduk-
~unku ta~an bir par-;asa yine bir ta~br.
lan bir ara-;br ve hi-;bir zaman kendi
Fakat bir insan bir bireydir, -;unku insan i-;inde bir am a-; olamaz. T opltun bireysel
bolundu~unde, par-;alara aynld1g1nda,
uyeleri i.;in varolur.
elde edilen ~y bir insan de~ildir. Bu ne- 4 Metodolojide, sosyal ara~hrma ve te-
denle, felsefede birey kavrarru daha -;ok orinin, sadece bireylerin ger-;ek bir varo-
canJ1 varhkJar i~in kullarularak, cans12
lu~a sahip oldugunu varsayarak ilerle-
varbklar soz konusu oldu~da, onlar
Inesi gerektigini one suren goru~. Cr-
bir turiin ornekleri diye adlandmhr.
ne~in, sosyolojide, tiim sosyolojik at;tk
4 Birey kavrmu, mant:lk alarunda ise, bir
lamalann, bireylerin ozellik ya da karak-
tiiriin kapsmu ifjinde yer alan somut var-
teristiklerine indirgenebilir oldu~unu
hgl; yuklemlerin ya da fonksiyonJann
kar~1b olan ~eyi gosterir.
savunan yakla~am. SOz konusu bireyci
yakla~1m, sosyolojik a-;aklamalarda bi-
bireycilik [Os. ferdiyye; lng. individualism;
Fr. individualisme; Al. individualismus]. 1 reylerin ozelliklerin goz ard1 edilecek
Genel olarak, bireylere, bireysel insan kadar onemsiz oldu~unu, toplwnsal ol-
varhklanna onto)ojik, mantlksal, meto- gulann bagunslZ bir varolu~u olup, bi-
dolojik ve aksiyolojik bir oncelik veren, reylerden bagamsu olarak ara~hnlabile
so1nut olan ger-;ekligini vurgulayan go- cegini soyleyen holist goru~un tam kar-
ru~ ya da anlay1~. 2 Ontolojide, sadece ~asanda yer almaktadar.
bireylerin ger-;ek oldu~unu, bu tunlerin, 5 Ahlaki anlamda da, ulusal adet ve ge-
kendilerini meydana getiren bile~enle lenekleri el~tiren, ahllli yukiimlulu-
rin ve soz konusu unsurlann birbirle- gun bireyin bilincinde dogu~tan var ol-
riyle olan kar~ahkh ili~ki ve etkile~im du~unu, ahHiki odevlerin kaynagan1n,
lerin iistiinde ve Otesinde ba~lmSlZ toplum ya da ba~kaca kurumlar alma-
hi-;bir ger-;ekligi olmadag1n1 one suren yap, bireyjn kendisi oldu~unu, bireyin
gorii~. geli~mesinin, ahlald ya~amm en yuksek
3 Siyaset felsefesinde, devletin birey amao oldu~nu savunan anlaya~; aksi-
i-;in varoldugunu iddia eden, bireyin oz- yolojide, asli, temel ve hakiki degerin bir
gurlu~e buyuk onem veren ve kendi- insan varh~1n1n bireyselliginde, onun
sine yeten, kendi kendisini yonlendirebi- bireyselli~i i-;in ozsel olan etkende, or-
len bireyi, toplum ve devlet kar~as1nda negin bireyin biricikliginde, kendi ken-
6n pl~na -;akartan ak1m; tum siyasf orgut disini belirleme gudinde, v. b. g., bu-
ve toplumsal olu~umlann temel ve en lundugunu one suren goru~.
birinci dereceden toz 151

6 Ekonomi a]antnda, serbest rekabeti, te- i~te bu ba~lamda, madde ya da fonn


~ebbi.is ozgiirli.i~i.inti temele alan liberal ya da T ann benzeri bir nedene, bireyin,
anla y1~. 7 Dini bir c;c:n;eve i-;inde ise, bire- ayn1 ti.iri.in ti.i1n di~er i.iyelerinden aynl-
yin Tanrl'yla olan ili~kisinin, devlet ya da maslnl sa~layan ilke ya da nedene [Jirey-
ba~ka kururn1ar taraf1ndan de~il de, bire- le~im ilkesi ad1 verilir.
yin kendisi taraflndan belirlendigini, bi- birinci dereceden toz [ing. prima'y subs-
reyin dini konularda ozgtirce di.i~i.inme tance; Fr. substa1tce printaire; AI. printaer
ve tartl~Jna hakk1n1n bulundu~unu, bire- sul,stanz]. ilkc;a~ Yunan felsefesinde, o-
yin diledi~i dine ya da dini toplulu~a gi- zellikle de t Aristoteles'te, '~u' diyerek
rebilece~ini savunan o~reti. gosterdi~imiz, bireysel varhk.
b ireyle~im [Os. te~ahh us; lng. iridividuati- Bir isimle gosterilen ve bir yarg ya da
0,1; Fr. individuation; Al. individuation] 1 ti.imcede, yi.iklen konumunda de~il de,
Tikel y a da bireysel bir ~eyin ilgili ti.itnel her zrunan ozne konumunda bulunan
ya da fonndan -rkmas1 d urum u; tikel ya ~ey ic;in toz deyimini kullanan Aristote-
da bireysel olan1n, tiimel y a da genel les, birinci dereceden tozi.i, varohnak ir;in
ti.iri.i tarahndan belirlenmesi hali. 2 En kendisinden ba~ka hi-;bir ~eye ihti ya-;
yi.iksek noktas1na, en i.ist di.izeye bagtln- duymayan, ba~ka ~eylerle goreli olarak
s1z ki~ilikle eren geli~me si.ireci. 3 Nes- ba~tms1z bir ontolojik ili~ki i-;inde bulu
nelerin birbirlerinden farkhhk gosteren nan somut varhk diye tanunla1n1~hr.
ayn tikeller, tek ba~lanna varhk ta~1yan Onda toz, bir madde ve formdan Iney-
bireyler olmalan durumu. dana gelen somut, bile~ik nesneyi, bir
Buna gore, nesnelerin olduldan bireyler ~eyin, bir ozellik ya da niteli~in kendi-
olarak varolmalanrun hangi ilkeye gore sine yi.iklenebildi~i, fakat kendisinin
oldu~u, nesnelerin hangi ilkeye gore bi- ba~ka bir ~eye yi.iklenemedi~ varh~1
reyle~tigi, bir nesnenin evrenin geri kala- ifade eder.
rundan hangi ilkeye gore ayud edildi~i, Buna gore, birinci dereceden toz, kendi-
bir nesnenin ba~ka nesnelerden aynlma- sine birtak1m ozelliklerin atfedilebildi~i,
SlnJn ne oldu~u konusu, felsefede birey- belirli bir ili~ki i-;inde bulunabilen, ~u
le~im terimiyle ifade eclilir. ya da bu durumda olabilen, ancak ken-
Bireyle~im konusunu ilk kez olarak ele disi bir ozellik, bir ili~ki, bir durum, v. b.
alan Aristoteles'e gore, varhktaki bireyle- g., olmayan ~eydir. Toze ornek olarak,
~im iJkesi maddedir. Buna gore, Ahmet sotnut, bireysel ~eylerin di.inyas1ndaki
ve Mehmet, Platon ve Sokrates form ba- '~u' masa, '~u' sandalye, '~u' kitap, '~u'
knundan ayrud1r, yani onlar ayru insan insan verilebilir. Tozlerden farkh olarak
formuna ya da ozi.ine sahiptirler, fakat bir ~eye yuklenebilen ozellikler ve yine
Aristoteles'e gore, ~ekil alan form kaza- belirli nesneler, durumlar, v.b.g., arasn-
nan farkh mad de sayesinde farkhla~1r, da soz konusu olabilen ili~kiler, tozi.in
farkh bireyler haline gelirler. tam kar~1s1nda yer ahr.
Aristoteles'i bir-;ok konuda oldugu gibi, Aristoteles ve Skolastik filozoflar, ozel-
bu konuda da izleyen, Orta-;a~1n en liklerin, ili~kilerin, d urumlann, v. b. g.,
onemli di.i~i.ini.irti Aquinah Thomas ise, kendinden-kaim, yani kendinden varve
bir nesneyi bir dem.ir, bir a~a-;, bir kopek kaho olmayJ~lanna kar~1hk, tozi.in ken-
yaparak, onu ait oldu~u suufa ya da dinden var ve kahe1 olu~una bi.iyi.ik bir
ti.ire yerle~tiren ti.imel oge olarak for- onem venni~lerdir. Ome~in, knm1zthk
m un, ~u tikel tozi.in fonnu olabihnek ozelligi, bu ozelli~e sahip olan bireysel,
i-;in, bireyle~mek ihtiyac1nda oldu~unu somut bir toz d1~1nda, kendi ba~1na va-
soylemi~tir. Aristoteles gibi hilomorfik rolamaz. 0, ancak bir tozi.in, ome~in bir
bir varhk gori.i~i.i benimseyen tThomas gi.ili.in bir ozelli~i olarak varolabilir.
da, formu bireyle~tiren ~eyin, madde Fakat, k1nn1Z1hgm kendisinin bir ozelli-
oldu~unu soylemi~tir. ~i oldu~u ~u ya da bu gi.il, varolu~u
!52 birincil ve ilcincil nitelikler

i~in kendisincien ba~ka bir ~eye gerek gllayan oznenin ic;inde bulundugu ko-
duy1naz ve kendi ba~1na varolur. ~ullar degi~tikc;e degi~1ne gosteren ni te-
birincil ve ikincil nitelikler [Os. keyfiyatr liklerdir. Onlar bundan dolay1, nesnelere
zfitiye ue Mliye; ing. primanJ arrd secondanJ ait olmayan, dunyada, 'orada' olmayan
qualities; Fr. qualites primaires et secondaires] niteliklerdir. Aynma gore, d1~ dunyada-
Nesnelcrin ya da maddenin nitelikleriyp ki nesneler aktuel olarak birincil nitelikle-
le ilgili olan teJnel ay1nm. re sahiptirler; onlar yalruzca, kendilerini
~ Ay1nma gore, 1 a) hareket, siikunet, bu- alg1layan oznelerde, ikincil niteliklerin
yukluk, ~ekil, kanhk, say ve yap1 gibi dogu~una neden olurlar. Bundan dolay1,
nitelikler, 1nadde ya da varhg1n birincil birinciJ niteliklerin nesnede old uklan
nitelikleridir. Bu nitelikler, b) maddenin yerde, birindl niteliklerin dogurdu~
kendisinde varolur, yani onlar, varolu~ ikincil nitelikler alg1layandan alg1layana
lan i~in bilince, insan zihnine bagh degil- degi~ebilmektedir.
lerdir. Bunlar, d1~ dunyada bulunan ~ey Aytnm, ilk kez olara~ ilkc;ag Yunan
lere her ne yaparsaruz yap1n, bu ~eylerin felsefesinde atomcu filozoflar Leukip-
yine de sahip olmaya devam edecekleri, pos ve tDemok.ritos taraflndan one su-
hangi konum ya da durumda bulunur- rulmu~tur. Ayru aynun daha sonra,
larsa bulunsunlar, kendil~rinden ayrLI- ozellikle modern bilimin dogu~u Slra-
maz olan niteliklerdir. Omegin, ya~ Slnda, tGalile, +Newton, +Boyle gibi
dondurun ya da odunu yakm. Onlann, bililn adamlan ve du~unurler taraf1np
hie; ku~ku yok ki, renkleri ve kutieleri de- dan benimsenmi~tir. Bununla birlikte,
gi~ecek, fakat onlar yine de belli bir birincil ve ikincil nitelikler ayanm1, fel-
~ekle, belli bir kahhga, belli bir agarhk ya sefede genellikle lngiliz empirist filozo-
da kutleye sahip olacaklardu. fu tlocke'un ad1yla birle~tirilir. Birincil
Bun a kar~m, 2 ikinril nitelikler, a) renk, ve ikincil nitelikler ayllUIU Locke'un ar-
ses, koku gibi duyumlanan niteliklerdir dindan fngiliz tempirizminin en temel
ve b) onlara, bizde, maddede varolan bi- kavramlanndan biri haline gelmi~ ve
l'incil niteliklerin neden olduguna inaJu- tBer keleye, tmaddesizcilik goru~une
hr ve c) bu nitelikler, varolu~lara ic;in, giden yolda onemli bir destek sagla-
zihnin bilme, duyumlama ya da algda- ml~hr. Nitekim, yalnlZca ikincil nitelik-
ma faaliyetine baghd1rlar. Birincil nite- lerin degil, fakat birincil nitelik.Jerin de
likler, gerc;eklikte, alg1layan ya da goz- zihinde varoldugunu, yani ozneye bap
lemleyen ozneden bag1mslz olarak va- g1mh oldugunu one suren Berkeley,
rolurlar. Onlar nesneldirler, y ani kendi- buradan hareketle oznel idea)ist bir fel-
sini algilamad1guruz zaman bile, algda- sefe geli~tirmi~tir.
diguniZ nesneye aittirler. Oysa ikincil ni- Felsefesinde ~ekil, buyukluk ve hare-
telik.Jer, yalnlZCa bilince, ozneye bagh ket gibi birincil niteliklerle, renk, ses,
olarak varolur. Yani, onlar ozneldirler. koku ve tat gibi ikincil nitelikleri birbi-
Ba~ka bir deyi~le, ikincil nitelikler yal- rinden ayuan tDescartes'1n yapttg1 ay-
ruzca degi~en ko~ullara, bedendeki de- rurun temelinde ise, birincil niteliklerin
gi~lnelere bagh olarak farkhhk goster- zihnin sezgisiyle bilindigi yerde, ikincil
mekle kalmay1p, belirli dununlarda niteliklerin bilgjsinin duyulara bagh ol-
tiitnuyle yok olup giden niteliklerdir. masl ger~egi yer ahr. Ote yandan, birin-
Buna gore, 1~1k yoksa eger, nesneler cil niteliklere ili~kin idelerimiz ac;1k ve
renk.Ji olmayacaklard1r. ikincil nitelikler, sec;ik olduklan i~n, nesnelerin bu nite-
nesnel varolu~u olmayan, fakat nesnenin lik.Jere sahip olduklanndan emin olu-
bir ozneyle temas1 sonucunda ortaya ruz, yani, bu konuda bir guvencemiz
c;lkan, bir oznenin u~ubnesi durwnun- vard1r. Bundan dolay1, birincil niteliklep
da, hic;bir koku alamamas1 omeginde ol- rin nesnel bir varolu~a sahip olduklan
dugu gibi, tumuyle ozneye bagh olan, al- soy lenebilir.
biyo 153

Oysa, ikincil nitelikler soz konusu ol- an1~ ve ya~an1da sevginin onemi buyuk
d ugunda, nesnelerin bu nitelik.lere sa- bir guc;le vurgulamt~hr.
hip olup olmadJklan kesin olarak biline- birlikte deAifme yontemi [ing. method of
mez. Ba~ka bir deyi~le, ikincil nitelikler concomitant variations]. Onlu Ingiliz em-
soz konusu oldugunda, zihin hic;bir ~e pirist filozofu J. S. t Mill tarahndan one-
kilde i~e kan~maz; duyular, Descartesa rilen deneysel yontemin ad1mlanndan
gore, yalruzca ya~amln surdurulmesi ve biri.
korurunas1 amactna hizmet ettiginden Mill'in yonteminin bu adnn1na gore, ol-
dolayt, ikincil niteliklere ili~kin ideleri- gulara iii~ kin bir ara~tuma soz kon usu
Inizin, nesne)erin aktuel niteliklerine old ugunda, ilgili diger ko~ullarda hic;-
kar~d1k gelip gelmedikleri hususunun bir degi~me gozlerunezken, bir onculle
pek buyuk bir .Qnemi yoktur. Birincil ni- bir sonuc; ayru zamanda de~i~irse, bu
teliklerle ikindl nitelikler arasandaki takdirde onculun soz kon usu son ucun
ba~ka onemli bir farklthk da, ikincil ni- nedeni oldugu neticesine ula~1hr. Bunu
teliklerin ol~lenemedikleri yerde, bi- sembolik olarak ~oyle gosterebiliriz:
rinctl niteliklerin olc;Umlenebilir olmala-
ndtr. a. b, c., dJ,. a, b, ~ dl,. a, b, c. d),. oyleyse, d
birlefik uyu,ma ve farkhhk yontemi w,x.. y, z 1, a, b, c, Z2J a, b, c. ZJ, z
[ing. the joint methode of agreement and dif-
ference}. J. S. tMill tarahndan onerilen Birlikte degi~me, dogrudan ya da ters
deneysel yontemin adtmlanndan biri. olabilir. Bun a gore, on cui ve son uc; bir-
Mill'in ttiimevarun yonteminin bu adt- likte artar ya da azahrsa, bu dogru
mtnda, bir tfenomenin ortaya -;tkh~ bir oranbh, fakat, biri artarken digeri aza-
dizi duruln, belirli bir oncul dt~mda hrse, buna da ters oranhh degi~me ad1
ortak hi~bir ~eye sahip olmad&gt, ve fe- verilir.
nomenin ortaya c;tkmadag1 benzer bir birlikteki ~okluk [ing. variety in unity;
dizi durumda, soz konusu onculun yok- Fr. divasite dans l' unite]. Bir butunun ni-
lugu d1~1nda, ortak hic;bir ~ey buluruna- teliksel olarak ayn ya da farkh olan, bu-
dtgt zaman, oncul soz kon usu fenome- tune ya da butunun butiinselligine ken-
nin nedeni olarak gorulur. Bu, sembolik disine ozgu bir tarzda katkida bulunan
olarak ~Oyle gosterilebilir: parc;alann ontolojik durumunu ifade
Pozitif grup, etmek i~in kullantlan terim.
biyo. Batl dillerinde, 'ya~am', 'hayat anla- 1

a, b, c, d,... b, d, f, g,... d, r, k, l, mma gelen Yunanca 'bios'tan tureyen ve


W, X, y, z, X, z, S, t, Z, S, p, r, canhhk, ya~am bildiren onek.
Bu baglamda canh varhklara ili~kin
N egatif grup ara~tum.alannda fiziki bilimlerin yon-
b, C, f,... b, g. ~ C:, [,a, oyJeyse, d temlerini kullanan bilimsel disipline, bi-
:v:, y, s, x, t, p, y, r, w, z yolojik sure~lere ili~kin a~amalanyla,
biyolojik problemlerin c;ozumunde 6zi-
birlik~ilik llng. unitarianism; Fr. unitaris- gin ilke ve yontemlerini kullanan bilim
me ]. 1 t Bircilige e~deger olan bir ogreti dahna biyofizik; buna kar~m, canh varh-
olarak, gerc;ekligin, 1nadde ya da zihne gln kin1yasuu ara~hran bilimsel disipli-
indirgenecek ~ekilde, bir oldugunu sa- ne, canhlann yap1smda ic;erilen kim ya-
vunan anlaya~. sal maddeleri ve ya~a1n boyunca ortaya
2 Daha ozel olarak da, 16. yuzy1lda Hris- c;akan kim yasal surec;leri konu alan bilim
tiyanhk i~de geli~en ak1m ya da mez- dahna biyokimya denmektedir.
hep. Teslisi ve lsarun tanrahguu redde- Yine aynt baglamda, canb varhklann
derek, Tannnm bir oldugunu one suren yap1s1 ve smlllanmas1yla me~gul olan
l:u Hristiyan mezhep, ebedi hayata inan- doga ya da ya~m bilimleri; canl1 varhk-
154 biyo-il<tidar

ian ya cia fosilleri, canhlann ya~am sii- nu alan, biyolojinin diger doga bilimle-
re~lerin.i, hayahn fiziko-kimyasal yonle- riyle olan ili~kisini ve dolay1s!yla biyo-
rini ara~hran bilimsel disiplin; en geni~ loji biliminin kavramsal, metodolojik ve
anlam1 i<;inde, canh organizmalara ili~kin ontolojik i:izerkligini sorgulayan felsefe
sistematik ara~hrma i~iyle me~giil olan, ti.irli.
canh organizmalarm tarihlerini, yap1 ve Ornegin, biyoloji felsefesinde, canh or-
i~levlerini, ya~am tarzlan yla, iireme ve ganizmalardaki biiyiime ve iireme tti-
geli~melerini konu alan bilim biyoloji rlinden organik faaliyetlerin ayru orga-
diye tammlamr. nizmalardaki fiziki ve kimyasal siire<;-
Ote yandan, ahlak felsefesinin, bir yan- lerle olan ili~kisi si:iz konusu oldugun-
dan hbbi/biyolojik ara~bnnalar ve tek- da, bir yandan mekanist, diger yandan
nolojik ilerleme, Cite yandan da insan da dirimselci ve organizmac1 yakla~ 1m
haklan ve insanlann gelecegi konusu giindeme gelir. Buna gore, mekanist
dikkate ahnd1gmda, bu ikisi arasmda yakla~nn tiim organik faaliyetlerin can-
si:iz konusu olan kar~1hkh ili~kilerin SIZ varllklann tabi oldugu yasalan i:ir-
sonucunda ortaya ~lkan ahl8ksal prob- nekledigini savunurken, dirimselci ve or-
lemleri konu alan dahna biyoetik ad1 ve- ganizmaci yakla~Im buna ~iddetle ka~1
rihnektedir. o;lkar. Nitekim, tdirirnselcilige gore, orga-
biyo-iktidar[ing.bio-power;Fr.bio-pouvoir]. nik bir sistem kJSmen, onda mevcut bulu-
lktidar kavrammm modern yorumlan- nan fizild olmayan bir giio; tarafmdan
na kar~1 o;1kan tFoucault'nun i:inerdigi kontrol edilir.
yeni ve alternatif iktidar kavrarru. Biyoloji felsefesi, i~te bu baglamda ~u
Yonetici s1mflarda demir atttgm1 ve temel sorulara bir yarut getirmeye ~ah
dogas1 geregi bask1C1 oldugunu one ~lr: Tiimiiyle biyolojinin kapsam1 io;inde
siiren modern iktidar teorilerini redde- kalan kavramlar var rrud1r? Salt biyoloji-
den, modem iktidann teorile~tirilmesin ye i:izgii olan manbksal analiz ya da
de kullarulan iki temel modeli, hukuki ve tao;1klama modellerinden si:iz edilebilir
ekonomik modelled ~iddetle ele~tiren mi? Yoksa biyolojide, teleolojik ve tarih-
Foucault'nun one siirdiigii biyo-iktidar sel ao;1klamaya da yer olabilir mi? Biyo-
kavram1, bask1a degil de, iiretken olan lojide kullamlan kavram ve yasalar fizik
bir iktidan tan1mlar. Biyo-iktidar, giio;leri ve kimyamn kavram ve yasalarma in-
i:inleme, tahrip etme ya da tabi kuma dirgenebilir mi? Biyoloji, fizik biliminde
amao giiden bir iktidardan ziyade, giicii kullarulmayan tarihsel ya da teleolojik
yarabnaya, potansiyel gii~leri aktiiell~ a9klama tarzmdan yararlanabilir mi?
tirrne, varolan giiciin geli~imini saglama- Organik sistemler tarafmdan sergilenen
ya ve diizenlemeye egilhnli bir iktidar- fenomenlerden baz1lan inorganik sis-
d~r. temlerdeki nedensellikten farkh bir ne-
Foucault'ya gore, biyo-iktidann ilk tarz1 denselligi i:imekleyebilir rni? Organiz-
veya birinci ~kli, insan bedenine dair malarda ne tiir bir biitiin paro;a ili~ki
bir anatomi politikas1 ihtiva eden disipli- sinden si:iz edilebilir?
ner iktidard1r. Oysa, biyo-iktidann disip- biyolojik mekanizm [ing. biological mecha-
liner iktidann ardmdan ortaya o;lkan nisrn; Fr. m~canisme biologique; AI. bio/o-
ikinci tam, bireyin degil de, tiiriin bede- gisch mechanismus]. Organik dogarun
ni iizerinde yogunla~1r. Burada artlk re- olgu ve fenomenlerinin ao;lklanmas1 i~in,
jimler ukm ya~am ve beka miidiirleri inorganik dogarun ao;lklarunas! s~rasmda
hali ne gelmi~ti r. si:iz konusu olan yasalann yeterli oldugu-
biyoloji felsefesi [lng. philosophy of bio- nu, biyolojinin tiim yasalanrun fizik ve
logy; Fr. philosophie de Ia biologie) Biyolo- kimyarun yasalanndan o;Ikarsanabilece-
jinin temel kavram ve yontemlerini ko- gini savunan gi:irii~.
Blonde!, Maurice 155

Biyolojik tneka11iz1nin kar~;I51!ldi.l yer tiq!l<' d~ In Vie et rl'rme Science de In Prati-


alan gorii~, org~nik diinyamn olgul~mu ql!<' l Evlem: Hayatm Ele~tirisi ve Prati-
a<;1klamak i<;in. inorg~nik diinyayJ yii- gin Bifimi Ozerinoe Bir Deneme], L'/llusi-
neten yasalann yeter!i ohnad1jl:m ve ort i:ltialistc [idealist Yamlsama], lA Pens~e
dolayisiyla fizik ve l<imyanm yas~lan [Dii~iincc].. Principes eUmeninires d'une
nm biyolojik lenomenleri a<;Ildamak ic;in Lvgiq11e rle In Vi~ Morale [Ahlakh Hayatm
yeterli olmadJguu itldia rcden dirimsclci- M~nlr~mm Temel ilkeleri], Lulte pour Ia
liktir. Civil'saliclll e/ P!Jilosop!Jie de Ia Paix [Uy-
biyolojizm [Os. hayotiyatpl1k; ing. biolo- garhk i<;in Miicadele ve Ban~J-
.~isrn; Fr.17iologisme; Al. bin!agismus]. Ger- tPascal'm dii~i.incesinin gerektirdilli
<;eklijli yalmzca biyoloji a<;JSmdan, C<ll1- felsefey! yaratmayt ama<;layan Blonde!_
hhk baktmmdan e!e alma, OTf~anik modern felsefenin en onemli ba~ansi
ya~amm kavramlanm di~er gerc;~klik nm hareket noktas1 olarak ozneyi alma-
~lanlanna un;ulama, ve fiziki, toplum- sJ, buna kar~m en onemli probleminin
sal, v. b.g., olaylan 'Jqyat'm farkh gii- de dii~iince ile varhk arasmda yarahlan
riiniim ya da tezahiirleri olarak gonne biiyiik bo~luk ya da yank oldujlunu
tavn. Insan davram~mJ a<;1klarken vt> stijlemi~tir. DolayJstyla, Blonde), kendi-
betimlerken, bir tcmel oJJrak biyolojinin sinc <;1k1~ noktas1 olarak tozneyi alm1~
ilkelerini kullanma, sosyal geli~meyi bi- vc dii~i.inceyle varhk arasmdaki bo~lu
yolojik yasalarla a<;1klama tavn: gu, varhjl1 dii~iinceye indirge1neyecek
Bloch, Ernst. 1885-1977 ylilan arasu"ida bir ti<;kinlik veya teylem felsefesiyle ka-
ya~am1~ iinlii Alman dii~iittiir. Temel patmanm ve insamn yazg1smm ne ol-
eserleri: Geist der Utopie [Otopyan~n dujlu problernini <;tizmenin miicadelesi-
Ruhu], Das Prinzip Hoffiumg [Umnt 11- nl verml~tir.
kesi], Abriss der Sozia!en Ulopim [Sosval Onun eylem felselcsi, ozncnin dinamiz-
Otopya Taslajl1]. minin ko~ullanyla tdiyalektigine ili~kin
Gen<; ya~ta sosyalizmi benimsi:mir, ve sisrematik bir arastlrma, kendisini insa-
Georg Simmel'le Weber'in tijlrendsi ol- mn dii~iince ve eyleminde ifade eder gti-
mu~ olan Bloch, en <;ok ir:tari<; sorwiu ve riilll!11 irftdenin n pt1ol1 yapiSl iizerine
iitopya konusu iizerinde durmutur. el~tirel bir +Tefleksiyon veya aktif ozne-
Ortodoks Marksizmin b~ hedeflerin- nin ah!ak, bilim ve felsefede ortaya <;Ikan
den biri olan Bloch, iitopyalann hep va- temel yonelimi iizerine el~tirel bir dii-
roldujlunu ve varolmas1 gerekti_gmi ~ne ~iiniim olarak t~.rumlanabilir. Oznenin
siirmii~tiir. Ona gore, bir sosyal uiopya, <;ok dar bir ~er<;eve it;inde ahnrnamastru,
yabancda~ma olrnak bir Iaraia, inSamn eylemin de bil~ik insamn, ruh ve bede-
bilin<;lenmesine yard uno olan en onemli nin sentezinin yapnu olarak golillmesi-
temel olup, ona biitiinsel bir tarih golil- ni isteyen Blondel'i esas ilgilendiren ~y
~ii kazandmi'. ki(iinin bellibir hedefe dojlru olan yoneli-
0 i~te bu bajllamda, 'tarihin sonum,m rnidir.
geldijli' tezine, insanhgm mevwt dui:u- insanm bu yonelimini gereti gibi ifade
munwl olumlanmasml talep etiijli ic;in, edebilmek i~in kendisine omek olarak
bir burjuva sapkmhjlt oldujlu gei-ekr,e- ah!ak alanom sc<;en Blondel'e gtire, oz-
siyle ~iddetle kar~1 C,Ikmi~hr. Blach:'un gtirliik ancak dojlamrun detenninizmi-
buna kar~1 getirdijli alternatifbir umut ;:ilil rneyda:na getirdijli Ierne! iizerinde
ilkesi, daha iyi bir diinya, b,lSkJ ve ,;(). ortaya <;lkar. Ba~ka bir deyi~le, insan
miiriiniin olmadJjll bir diinp imk~m:u iril.desinm arzu ve ejlilimlerin etkisi al-
i<;eren bir gelecek felsefesidir. tuida kaldtjlml dile getiren Frans1z dii-
Blonde!, Maurice. 1861-1949 yiilan ara- ~iiniilil, oni.m yine de, potansiyel son-
smda ya~am1~ ola1i Frans1:1: dliiiniir. suziujlu it;inde, . olgusal diizeni a~tp
Temel eserleri: L' Action: Essai J'uneCri- ideal hedeflere yone!dijlini savunur. Bu
156 boc~rdo

ise, oznenin doganu1 tdeterm.inizminin sundaki standart el kitab1 olan isagoji


olu~turdu~ te1nel uzerinde ozgurlugu- (Aristoteles'in Kategoriler'ine Giri~) adh
nun bilindne vannas1 ve dogarun deter- kitab1 uzerine bir yorum y2zm1~hr. Bo-
minizl ninin yerine akl1n ve odevin deter- et hius'un orijinal denemeleri aras1nda
minizmini ge~i1mesi demektir. 1natematik, manhk ve muzik uzerine
iradenin zorunlu bir koyu tu ya da pos- olan ~ah~1nalan bulunmaktadu. Teoloji
tiilasl olan odevin ideal olanla gerc;ek ola- konusundaki ~ah~1nalan ise, klasik
run bir sentezine kar~1hk geldigi yerde, man t1g1n Hristiyan ogretilere uygulan
ahlak d1~andan getirilen bir bask1 ya da 1nas1 bak1m1ndan onem ta~1maktad1r.
suurlama yoluyla hi~bir ~ekilde ifade Boethius'un onemi ~k buyuk olc;ude,
edilemez. Blondere gore, ahlak oznenin onun eserleri ve ~evirileriyle, Hristiyan
kendi kendini ac;1mlayan dinamizn:Unin Orta~ag felsefesine yontem, ve teknik
diyalektiginde ortaya ~1kar. Bununla bir- bir voka buler kazand1rm1~ olmas1ndan
likte, Odev duygusu yalruzca, olgusal kaynaklarur.
olan1 a~an ozne arac1hg1yla ortaya ~lka Boethius, bu bagla1 nda, her~eyden
bilir; ozne ahlaki buyrugun bilincine, once, tilrneller konusunu Orta~ag felsefe-
ancak ve ancak davran1ru~1run temelin- sinin gundemine sol<Jnu~ olmak bakl
deki motivi ideal olanda bulmay1 ogren- IIWldan onem kazarur. 0, Skolastik felse
digi zaman varabilir. Ba~ka bir deyi~le, fenin en onemli konulanndan birini
ahlik bilinci belli bir mei:afizigi; olgusal 1neydana getiren unlu ttumeller kavgasl-
ya da dogal duzenin metafiziksel ya da nl ba~latan ki~idir.
ideal bir ger~eklik alaruna bagh oldugu- tkinci olarak, o, ozgur irade problemini
nun fark edilmesini gerektirir. dini bir ~er~eve i~inde ele ahp, Tann'run
Blondel, i~te buradan hareketle, ozne- olmu~, olan ve olacak bulunan her~eyi
nin tum faaliyetlerinin yalnLZca, a~km bilen yetkin bilgisiyle, irade ozgurlugu-
bir tMutlak'a, iridenin nihai ve en yuk- nu ilk kez olarak dddi ve akademik bir
sek hedefini gosteren soMuzluga dogru bi~imde uzla~tlrma ~abas1 venni~ olan
olan bir yonelim araohg1yla anla~dabi bir du~unurdur. Ba~ka bir deyi~le, Bo
lecegini savurunaya ge~er. Buna gore, ethius ttumbilgi paradoksunu, yani
ozne A~bn Varhga olan dinamik yone- Tannn1n her~eyi bilmesinin, gelecege
liminin ve, Tann'n1n ger~kligini tasdik ili~kin bilgiyi de kapsayan mutlak bilgi-
ya d a inkar elme tercihleriyle kar~1 kar- sinin, insarun iride ozgurluguyle uzla~
~Iya bulundugunun bilincinde olmak tlnlamayaca~uu dile getiren, gelecege
d urum undad1r. ili~kin bilgisinin, kudretli Tann'run her-
bocardo. O~uncu ~ekilden, onculleri Slra- ~eyi bildigi ve istedigi ~ekliyle yaratma-
Sly}a. tikel olumsuz, tumel olumlu ve Slna, ve her~eyin Tann'run bildigi ve is
sonucu tikel olwnsuz olan tasun kahb1. tedigi ~ki Ide ortaya ~Lkmas1na neden
Bu tas1m da, sa~1naya indirgeme yoluy- oldugunu, bunun da insarun ozgurlu
la birinci ~ekle indirgenir: Hi~bir M P ~uyle uzla~hnlamayaca~uu ortaya ko-
degildir. Tum MLer S'dir. 0 halde, hi~ yan paradoksu aQk ve se9k bir bi~de
bir S P degildir. ifade edip, paradoksa, nedensellik a951n
Boethius. 480-524 YJllan aras1nda ya~a dan degil de, manbksal bir a~1dan yak-
ml~ Romah filozof. la~mak suretiyle ~ozum getirmeye ~ah
Kral Theodrich doneminde ~ok ust d u ~an ilk du~unurdur. Onun paradoksla
zeyde resmi gorevlerde bulunmu~ ol- ilgili ~ozumu Orta~ag'da kJasik bir
maslna kar~1n, daha sonralan gozden ~ozum hiline gelmi~tir.
du~mu~ ve idam edilmi~ olan Boethius, bolevizm [lng. bolshevism;{_ Fr. bolshevis-
+Aristoteles'in manhkla ilgili tum eserle- rne ]. 20. yuzYJhn ilk ~eyreginde, bir grup
rini Yunancadan Latinceye ~evirmi~ ve Rus devrimcisi ve ozellikle de tLenin ta
tPorphyrius'un Orta~agm manllk konu- raftndan geli~tiril~ olan, ve tprole-
Hoole,. George 157

taryan1n iktidan ele ge~irmesinin, dev~ sal varhk1ann insan1 sonsuz, yetkin,
rim i~in gerekli tiim nesnel ko~ullar ger- basil, degi~1nez ve zorunlu varhga yiik-
;ekle~inceye dek ertelenemeyecegini; ik- seltebilecegini soyleyen Bonaventura'ya
tidann yasal yollarla, parlamentoda gore, sonlu ve olumsal ~ylerin eksik ve
~ogunl uk saglanarak de gil de, gii~ yo- kusurlulugu mutlak yetkinligin varolu-
tuyla ele ge'iirilmesini; proletarya dikta- ~unu kan1tlar, zira bir ~eyin eksik ve ku-
torliiliigii bir kez kurulunca, bunun yal- surlu olduguna, ancak ve ancak elinizde
nizca burjuva stn1fma kar~r degil, fakat bir yetkinlik standarh varsa eger, karar
ekonomik sistemin sosyalizasyonunu verilebilir.
h1zland1rmak i~in kullanilmasi gerekti- Yarad1h~ teorisi ve 1netafizigi a~1smdan,
gini savunan ozel Marksist ogreti. Platonun omek~iligini dini bir ~er~eve
Bolzano, Bernard. 1781-1824 y1llan ara- i~inde yeniden one siiren Bonaventura,
Sinda ya~arru~ c;ek filozof ve matema- bilgide iir; a~amah bir model izlerken,
tik;isi. Militariztnin yol a~t1g1 toplumsal d1~ diinyadaki varhklara ili~kin duyusal
kay1plar, sava~1n gereksizligine dair dii bilginin ardmdan genel olarak varllga
~iinceleri ve teoloji alan1ndaki rasyonel ili~kin rasyonel bilginin geldigini ve tiim
egilimlerinden dolay1 iiniversiteden ko- bu bilgilerin vahye dayah bilgide doruk
vulmu~ olan Bolzano, sembolik manhk noktas1na ula~hg1n1 soylemi~tir. Ba~ka
alan1ndaki ;ah~malanyla iin kazan1n1~ bir deyi~le, o insanlarm once bulazuk d u-
ve 1nanhk felsefesi ozellikle Husserl iize- yualgisl yoluyla tek tek nesnelerin bilgisi-
rinde biiyiik bir etki yapm1~hr. ne ula~hg1ru, bunu cins ve tiirlerin akla
Daha ziyadeWissenschaftleltre [Bilim Te- ve soyutlamaya dayall bilgisinin izledi~
orisi) adh eseriyle tan1nan Bolzano, soz ni soylemi~ ve bu ~emay1 .Aziz Augusti
konusu eserinde 'kendinde onermeler' nus'taki bir tiir tayd1nlanma ogretisiyle
(satz an sidt) ogretisini ac;1klanu~ ve mo- tamamla1 n1~hr.
dem semantigin kimi temel kavramlan- Boole, George. 1815-1864 y11lan aras1nda
nl orta ya koyup tanimlami~tlr. ya~am1~, iinlii 1ngiliz matematik~isi.
Bonaventura, Aziz. 1217-1274 ylllan ara~ Hi~ iiniversite ogrenimi gonnemi~ ol-
s1nda ya~am&~ Hristiyan dii~iiniirii. masina kar~1n, yayinlad1g1 ~ah~malar
Felsefesi ~ok biiyiik ol~iide Augus- goz oniine ahnarak profesorliige atan-
tinusa dayanan A2iz Bonevantura, Aris- lnl~ olan Boole, matematigin ~e~itli dal-
totelese yonelik ele~tirileriyle iin kazan- lanna onemli katkilar yapml~ olmakla
ml~hr. Ona gore, Aristotelesin temel birlikte, giintimiizde esas ondokuzuncu
yanh~1 Platon'un idealanru reddetmek- yiizy1l cebir mant1g1run ve bu yolla da
ten olu~ur. Elinde Platonun orijinal eser- sembolik manhg1n kurucusu olarak ta-
leri bulunmayan Aziz Bonaventura, Pla- ninmaktadu.
tonun tdealanru tannsal ideler, Tann'Iun Nitekiln Boole taraflndan, herhangi bir
zihnindeki dii~iinceler olarak yorumla- ozel yonnn dikkate aluunaks1zm, salt
mi~hr. Ona gore, Aristoteles Platonun temel dii~iince yasalan iizerinde yogun-
ayn tdealanru inkAr ettigi i~in, Tanr1'n1n la~Ilarak geli~tirilmi~, onermeler arasin-
inayetini inkAr etmek, diinyay1 ezeli- daki ili~kileri berunleyen sembolik mate-
ebedi kabul etmek ve ki~isel oliimsiizlii- matiksel mantJk sistemine Boole cebiri ad1
gu reddetmek gibi bir dizi yanh~a dii~ verilir. Kurallan ilk kez olarak Boole tara-
mii~tiir. flndan ortaya konan bu sistem daha
Felsefeyle teoloji aras1nda bir ay1nm sonra ba~ka matematik.;iler tarafmdan
yapmayan, teolojiden baguns1z bir felse- geli~tirilmi~ ve kiimeler teorisine uygu-
fenin ba~anstz olacag1n1 savunan Bona- laninJ~tlr. Boole cebri giiniimiizde olasl-
ventura, Tann'n1n varhguu duyusal hk kuram&, kiimeler geometrisi, di jital
diinyadan harekeUe kanttlam1~hr. Ku- bilgisayarlarda kullanllan devrelerin ta-
surlu, sonlu, bile~ik, degi~ken ve olum- sanml i~in bii yiik onem ta~unaktad1r.
158 Bosanquet, Bemard

Bosanquet, Bernard. 1848-1923 yallan ara- rafandan kabul edilen bo~lu~un varolu-
Slnda ya~am1~ ingiliz filozofu. Teme) ~u, Parmenides, t Aristoteles, tStoahlar,
eserleri: History of Aesthetic [Esteli~in Ta- tDescarles, tLeibniz ve +Kant gibi fi)o-
rihi), Tire Value and the Destiny of Indivi- zoflar larafandan reddedilmi~lir.
dual [Bireyin De~eri ve Kaderi}, The Plzi- bo tluklarn Tannsa [ing. God of tl~ gaps].
losoplzical Tlreory of State [Devlete Dair Ya~aman ya da bilincin kayna~1 gibi,
Felsefi Teori]. bi)im tarafmdan kolayhkla ve doyurucu
Hegel'den etk.ilenerek, 1ngi1tere'de He- bir bi~imde a~aklanamayan konularda
gelciligin canlanmasanda buyuk bir rol Tann kavram1na, Tanra'nan mutlak kud-
oynayan ve Hegelcili~in temel ilkelerini reline ba~vuran, ac;U<.lar gibi goriinmek-
loplumsal ve siyasi prob)emlere uygula- le birlikte, ilahiyat~llara gore, teizme
naya ~ah~an Bosanquet'in fe)sefesinin sa~)am ve ge~erli bir destek sa~)amak
1nerkezinde, somul tumel ya da kar~lt tan uzak o1an goru~ ve a~1klamalar i~in
lann bir)i~i diye tanun)anan tek bir kul1arulan lerim.
birey olarak Ger~eklik anlaya~a bulun- Bourbaki, Nicolas. 1930'lu yaUarda, Fran-
naktadu. Kendi ba~ana varolabihneye sa' da bir grup matemalik~inin '~a~da~
ve ba~nnsazh~a yalnazca, kendisinde ti.i- matemalik ve matematik~i' anlaya~ana
me11e somutu bir)a~liren soz konusu bi- si1ngelemek uzere se~tikleri ortak tak-
reyin yeli)i oldu~unu savunan Bosanqu~ rna ad.
et, boyle bir bireyse11i~in ifadesini, Soz konusu malematik9ler, malemali~i
once1ik1e ki~ilerde de~il de, ki~ilerin saki bir manhksal duzen i~inde, birka~
sanatla, dinde ve toplumda kendilerini aksiyomdan yola ~akarak geli~tirmenin
a~ma)annda ve butun bu tezahurlerin onemini vurgulama~ ve matematikte ge
birli~i o)an Mutlakta buldu~unu one leneksel ayanm1ardan uzak durarak, rna-
surmu~hir. lema ti~i yap darla tammJanan par~ alara
botluk [Os. haiti; ing. bo~luk; Fr. vide; AI. das bohnu~lerdir. Ba~ka bir dcyi~le, yapa-
leere]. llk~a~ Yunan felsefesinde, alomcu- salcab~a ciddi bir destek sa~layan, Ecole
lann, 'varhk' adaru verdikleri, ezeli- Nor1nale Superieure'iin bu eski o~rencile
ebedi, maddi ve bOiunemez atom)ann ri, matemati~i, Hilbertin goru~une gore
ic;inde hareket ettiklerini varsaydlklan manbksal ba~langa~ noklasmdan e)e
bo~ anekan. ahp, onun de~i~ik bolumlerinin aksiyo-
ilk~a~ Yunan felsefesinde, tPanneni- matik yapasaru ~akarm1~ ve bu yapalan
des'in du~unce ve aki1yuriitme1erinin Elhnenls de Mathtmatiques [Matemati~in
ard1ndan, Miletlilere ozgu bir birci)i~i L>geleri] adh eserlerinde kesin terimlerle
siirdurmek olanaks12 hale gelince, alom- ifade etmi~lerdir.
cular arkl~ bakammdan bir ~ok~ulu~a Boutroux, Emile. 1845-1921 ylllan arasUl-
yonelmi~ler ve varh~m, maddenin en da ya~ama~ Fransaz du~unuru. +Berg-
ku~uk bolunemez par~caklara olan son ve tB1ondel'in hOGlSa olan Boulro-
atomlardan meydana geldi~ini one sur- ux'nun temel eserleri: De Ia Contingence
lnu~)erdir. Atom)ann hareket edebilme- des Lois de Ia Nature [Do~a Yasalaruun
leri ve de~meyi do~urabilme)eri ic;in, Zorunsuzlu~una Dair ), De t Idee de Ia Loi
alomcu)ar aynca, bir ilke olarak bo~lu~u Naurelle dans Ia Science et Ia Philosaplaie
kabul ebni~ ve ona varhkla ayna anlam [Bilim ve Felsefede Do~a Yasasa Kavra-
i~inde var olmayan ~ey ya da yokluk minan Anlanu], Science et Religion dans la
adana vermi~lerdir. Bo~luk, her ne tur- Philosophie Contemporaine [<;a~da~ Felse-
den olursa olsun hi~bir niteli~e, hi~bir fede Bilim ve Din].
gi.ice ve hi~bir potansiyele sahip de~ildir. Boutroux, meta6zik alarunda, radikal
0, i~inde mullak olarak hi~bir ~eyin bu .. bir olumsalhk ve belirsizlik anlaya~a ge-
)unmada~a, bo~ mekandar. Alomcular ta- li~linni~ ve do~ada zorunlulu~un yal-
boliinmii~ ,;izgi analojisi 159

1uzca gorunu~te var oldu~unu


one sur- r:.iru, bir dnsi turlerine, tiiru alt-h.irlerine
nii~tur. Nitelik goru~unun niceli~i te- ay1rmaktan, cins-ti..ir ilkesine dayanan Sl-
nele alan goru~e baskin \lkmas gerekti- nflayc bir ~ema meydana getinnektcn
~ini, a1na\hh~1n mekanik hareketin olu~ur. Bolme i~lemi, en yuksek, kapla1n
i.ish.inde oldu~unu, neden sonu\ ba~lan baklm1ndan en geni~ olan cinsle ba~lar
hlannn otesinde ise olumsalhk ve ilerle- ve onu, boJmeyi, bireylerden olu~an bo-
lnenin bulundu~unu one suren Boutrcr lunemez alt ti..ire (infimae species) ula~In
ux, Maine de Biran'lil da etkisiyle, dinf caya dek surd urerek, alt snflanna, tur-
tecri.ibenin psikoiojik ve sosyolojik bir lerine ay1nr. Bu \er\eve i\inde, bir cinsi
yakla~unla ele aluunas1na ~iddetle kar~1 alt cinslerine ya da ti..irlerine ay1ran
\lkml~hr. bolme, bir butun u kendi butiinlu~u olan
Bu \er\eve i\inde, gunumuz goru~une par\alara ay1ran par\alama ya da par(Ja-
uygun olarak do~a yasalann1n, zorunlu lara ay1nnadan ayn tutulmu~tur.
de~il de, olumsal karakterini gozler Bu ba~latnda, bolmeyi mi.imkun kllan
onune seren Boutroux, do~a yasalanrun ozelli~e; fiziki, psi~ik ya da matematik-
mutlak olarak zorunlu bir ha}<jkate in- sel bir burunun par\alanna aynlabihnesi
dirgenemeyece~ini veya boyle bir haki- ya da bolunebilmesi ozelli~e bOliinebi-
katten turetilemeyece~ini savunmu~ ve, lirlik ad1 verilir. Buna gore, maddenin
insan zihnirUn birlikli ve uyumlu bir genel bir ozelligi olarak b0lunebi1irlik,
dunya goru~iine ula~ma ihtiyac1na ya- felsefede tozun en ku\uk pan;alanna ay-
Jut verecek dinsel bir metafizi~e gerek nlma durumunu ilade eder. Felsefenin
bulundu~una i~aret edecek ~ekilde, bili- ba~lang1andan itibaren tozun sonsuzca
Inin snrhhklanni ortaya koymaya \a- bolunebilir olup olmad1~1 konusunu ele
h~ml~hr. Dna gore, bilim, bize, do~ru alm1~ olan filozoflardan maddedler, an-
dan ve araas1z olarak bilemeyece~imiz tik Yunan'da fiziki ato1nu, sonsuzca bolii-
ger\ekliklerin uygun ve i~e yarayan bir nebilir olan maddenin artJk daha faEla
resim ya da tasanmlnl sa~lama gorevini bolunemez olan ilk o~esi ~eklinde du-
ustlenmi~ bir sembollcr sistemidir. Bu- ~ unmu~lerdir. Modem felsefede ise,
nunla birlikte, bu semboll~rin varolu~u once +Descartes, ardmdan da tLeibniz
ve ozellik1eri yalnlZca tinin yaratlc1 ve tozun sonsuzca bolunebilir oldu~unu
ozgur faaliyetiyle a\Lklanabilir. one surmu~tur.
bolme [Os. talcsim; lng. division; Fr. divisi- Ote yandan, bolme ~lemi soz konusu ol-
on; Al. einteilung]. Butiinu kendisini mey- du~unda, \Ok s1k kar~lla~1lan ve butun
dana getiren par\alara ya da tiir veya bi- it;in do~ru olarun zorunlu olarak buti.i-
reylere ay1nna i~lemi. nun ttim ya da bazl par\alarl i\in de ge-
iki tur butun tasarlamak mumkiin oldu- \er1i oldu~u du~unmekten meydana
~una gore, iki ayn bolmeden soz ehnek gelen yanb~a bolme yanl1~1 ad1 verilir.
gerekir. 1 Birinci anlamda butiin, birbi~ boliinmiit ~izgi analojisi. [lng. analogy of
rinden ayn duran par\alann bir sentezi, divided ligne; Fr.analogie de Ia ligne divisee].
par\alannln ya da o~elerinin ozel1ikleri- Platon'un Devlet adh diyalogunda, meta-
ni ta~lmayan, o~elerinden farkh bir .fizik goru~unun ana unsurlan, varhk
sentez oldu~undan, burada bolme, yani dereceleri anlay1~1IU a\1klamak uzere
butiin u par\alanna ay1rma, analize kar- kulland1~1 analoji.
~lhk gelir. 2 ikinci anlamda buti.in ise Buna gore, bir do~ru ahrur ve ikiye bo-
bir o~eler toplaml old u~undan, bur ada liinur. Bolunme sonunda elde edilen ke-
bollne, butunu kendisini olu~turan turle- sitlerden altta olaru, i\inde ya~ad1~1mtz
re, ya da tikellere ay1rma i~lemi olarak ve duyu organlanyla algtladt~lmtz bi-
ortaya \lkar. reysel nesnelerden olu~an duyusal dun-
Manhksal balme ad1 verilen bu bolme yay gostermektedir. Ostte olan kesit ise,
160 Bradley, Francis

ak1lia anla~alabiHr tii1nei ya da ozler- ikincil nitelilder arac1hg1yla a~Lklanabile ..


den, tiir vc cinslerden meydana gelen, ce~ ya da ger~ekligin zaman ve mekan
akdla anla~1labilir tidealar dunyas1n1 i~indeki nesneler arac1hg1 yla betimlene-
teansil eder. Var hk bakunandan, her~e bilece~ gorii~lerinin kendi i~lerinde ~e
}'in ilk omeklerinden, arketiplerinden li~ik oldugunu savunmu~tur. Bu tiir-
olu~an ldealar diinyas1, alttald kesitin den gori.i~ ve a\lklamalar, ona gore,
gosterdigi duyusal diinyanm varhk ne- ~eylerin goriinti~leri ic;in kabul edilebil-
denidir, ~nkii duyusal dt\nyadaki nes- se bile, nihai ve en yiiksek ger~ekligin
neler, ilk omeklerinden, arketiplerinden ne oldugu konusunda yard1mc1 ola-
pay alarak varhga gelirler. mazlar. Bradley, bu tiirden a~aklaanalar
Ay1u ~izgide, boliinme sonucu elde edi- yerine, 'his' ad1n1 verdigi temel bir ol-
len kesitler, ~izginin ba~langa~taki bo- gudan, varolan her~eyin biitiinlugunii
liinmesi s1ras1nda gozetilen orana gore, te1nel ve ilkel bir anlam i-;inde duyum-
yeniden ikiye boliiniir. Bu durwnda samak olgusundan yola t;~kar.
dort ayn kesit elde edilir. Bu sonuncu Bu olgu, onun metafiziginin ba~lang1~
bobne, +Platon'un 1natematiklc sofistlik noktas1dar: His, her ne kadar ilk olsa da,
vc resim ve tragedya gibi sanatlann on- bilgi aray1~1nda bir aynnhya belirleyip
tolojik temelini gosterme amacna hiz- ay1rt ettigi zaman dahi, her~eyi anla~lla
lnet etmektedir. Buna gore, matematigin bilir tek bir biitiin i-;inde yeni ba~tan kur-
nesneleri, iistteki biiyiik kesitin ikinci maya amac;layan dii~tince tarafmdan i~
par~as1nda yer ahr. Matematigin nesne- lenir ve geli~tirilir. Kapsarru i-;inde kalan
leri de ak.Jlla anla~1labilir nesnelerdir, her~yin birbirlerine tutarhhkla baglan-
fakat ldealardan, her idearun bir oldugu da~a bu tek biitiin tMutlakbr. Mutla~
yerde, ~ok olmalanyla aynhrlar. Bun~ normal, giindelik goriinii~lerden ayn ve
kar~Jn, sofistlik, ve resim, tragedya gibi farkla bir diinya, alan detildir. Mutlak
sanatlar en alttak.J dordiincii kesitle gos- tam tanuna bu goriinii~lerdir, fakat yal-
terilir, ~iinkii +Sofist ve ressaan1n iiriin- nlzca birlikli bir biitiin olarak anla~1hr.
leri ger~ekligin en az iki derece uzagan- Bununla birlikte, o yalruzca gorunii~le
da alan, golgenin golgesi durumundaki rin dt\~iiniilen toplanu degildir; ~iinkii
~eylerdir. hissin dii~iinceden once o)masa gibi,
Boliin1nt\~ <;izgide, varhk bak11n1ndan Mutlak'a ili~kin kavraya~ da dii~iince
yukandan a~agaya dogru bir ini~ soz nin otesindedir, dii~iinceyi ve dii~iince
konusuyken, yani list kesitler bir alttaki nin ~eli~kilerini a~r. Bradley'e gore, dii-
kesitin varhk nedeniyken, bilgi bakl- ~iincenin dogasa, hissin bizi kendisiyle
mlndan yukanya dogru bir ~aka~ soz tana~tud1g1 birligi par~alar; buna kar-
konusudur, ~iinkii ger~ek bilgi, degi~ ~ln, sistem bu birligi yeniden saglar. Bu-
meyen, akllla anla~llabilir varhklann rasl, onun metafizigiyle manll~anm bir-
ve ger~ek nedenlerin bilgisidir. birlerini en yiiksek ol~iide tamamlada~
Bradley, Francis. 1846-1924 y1llan arasan- ve destekJedigi yerdir. <;unkii, metafizi-
da ya~amt~ olan lngiJiz idealist filozo fu. gi, varolan her~eyin kar~1bkh bir ba-
Temel eserleri: EthiCQl Srudies [Elik lncele- gamhhk ili~kisi i~inde bulundutunu
lneler], The Principles of Logic [Manhtm ortaya koyarken, mant1g1, bir nesnenin
ilkeleri], Appearence and Reality:A Metaph- tum ili~kilerinin, o nesneyi her ne ise o
ysical Essay [Gortinii~ ve Ger~eklik: Me- yapan ozsel ili~kiler oldugunu dile ge-
tafiziksel bir Deneme]. tiren bir 'i~sel baglnhlar' ogretisi one
Ozellilde Kant ve Hegel'den etkileruni~ surer. Bradley'e gore, i~te soz konusu
alan Bradley, tdiyalektik analiz yontemi- i~sel bag1nhlardan yola ~ak1lda~1nda,
ni, bilim ve dinden tiiretilmi~ alan gele- ki~i, bu tiirden tum bagantalara hem kap-
neksel metafizik gorii~lerine uygulaya- sayan, hem de a~an zorunlu sistem ola-
rak, ornegin varolan her~eyin bilincil ve rak Mutlak kavram1na yonelmi~ olur.
Brentano, Franz 161

Brahn1an. Hinduizm evrene halti1n olan bas1 i~inde olrnu~ olan Brentano'n un fel-
yiice ruh. Hint felsefesi gelene~inde, sefeye olan en onemb katk1s1 yonelim
hem i-;kin ve hem de a~ksn olan, hem kav ramuu ortaya koyarak, bilincin yone-
evrende ve hem de kendisinde varolan llmselli~e i~aret ebni~ olmas1d1r. Bilin-
en yuksek varh~a, kendisiyle birle~me dn her zaman bir ~eyin bilind oldu~unu
nin nihai ve en yuksek hedef olarak ad- savunan Brentano'ya gore, psi~ik feno-
dedildi~i dunya ruhu. menlerde zihin her zaman bir ~eye
Hint felsefesinin, Ahnanla birlikte do~ru yonelir, orne~in bir ~eyi gorur;
temel kavra1n1 olan Brahman ozellikle ona gore, goriilen nesne gorme eylemi
Upani~adlar'da yo~un bir bi-;imde i~ i~nde varolup, bu -;en;eve i-;inde iQ<.in
lenmi~tir. Burada bireysel ruh Atman bir nesnellik ta~1r.
ile ozde~le~tirilmi~, Brahman'In ise bi~ Zihnin duyum ve imgelemeyi i~eren
ricik evren ilkesi ve mutlak hakikat ol- alg1; bilgi ya da arumsamay1 i~eren
du~u vurgulanmt~hr. Brahman'1n insa- yargt; istek ve duygulara dayanan sevgi
na ve evrene, var olan her~eye hakim ya da nefret yoluyla nesnelerle ba~ ku-
bir ilke oldu~u kabul edilirken, onun rabildigini savunan Brentano, bir yan-
nitelikleri olmadtgt soylenir; o, sadece dan zamarurun deneysel psikolojisinin
olumsuz niteliklerinden tenzih edilmek bilincin kendisine ozgu ozelliklerini or-
suretiyle ifade edilebilir. taya ~lkaramadl~Jnl one surerken, bir
Brahmanizm. Eski Hindistan'da, Vedanta yandan da bilincin bilgisini, psikologun
sisteminden tureyen ve adlJU rahipler kendi zihin hallerine ili~kin gozlemden
s1n1h Brahmanlarla ki~isel olmayan tureten i~bak1~sal psikolojiye kar~1 ~lk
dunya ruhu Brahmandan alan felsefi, te- mt~hr. Ona gore, i~ebak1~sal psikoloji
olojik ve ahlaki du~unceler butunu. v~ fiziki olaylara ili~kin gozlemle psikolo-
dalan vahiy mahsulu kutsal kitap olarak gun kendi zihin hallerine yonelik i-;eba-
kabul eden ve ruh go~une yer veren soz kt~l aras1ndaki ~ok temelli farkhl1~1
konusu diru inanca gore, Brahman kavrayamaz.
bu~un tannsal gu-;lerin ustundeki ezeU Brentano zihinsel fenomenler soz konu-
ve ebedi Tann'd1r. Brahman, e~yanm su oldu~unda, gozlemleme edi.minin
kayna~1 oldu~undan, ebedt mutluluk nesnesini zorunlu olarak ~arp1tb~1ru
Brahman'da yok obnakbr. soylemi~ ve i~ebak1~1n guvenilirli~inin,
bramantip. Onculleri tumel olwnlu oner.. d1~ dunyaya ili~kin bilgide oldu~u gibi,
melerden olu~an, sonucu ise tikel olumlu ba~kalan tarafmdan denetlenemedi~ini
bir onerme olan dorduncu ~ekilden belirtmi~tir. 0, i~te bu ba~lamda, ~a~I
tas1m; kendisinde g~en, m ve p ifadeleri nm deneysel psikolojisiyle i~ebak!~sal
ne uyannca, oncullerin yeri de~i~tirildi~i psikt:'lojisine altematif olarak, zihinsel
ve sonucun duz dondurulmesi yaplld1~1 fenomenlere ili~kin alg1yla gHzlem ara-
zaman, birinci ~ekle indirgenen tas1m ka- Sindaki bir aytnma dayanan tasvirr psi-
hbt: Tum Pier M'dir. Tum Mler S'dir. kolojiyi one sunnu~tur.
Baz1 Sler P'dir. Ba~ka bir deyi~le, alg1n1n psikologa
Brentano, Franz. 1838-1917 ydlan aras1nda konusunu meydana getiren ger~eklikle
ya~arru~ Alman psikolog ve filozof. re ili~ltin olarak do~rudan ve araos1z
Te1nel eserleri: Psychologie wom emprisc- bir kavray1~ sa~ladt~lru savunan Bren-
hen Standpunkt [Empirik bir Bak1~ A~l tano, zihinsel faaliyetleri a9klarken, sko-
Slndan Psikoloji], Won der Klassifikation lastik du~unce gelene~inden aldtSJ yo-
der psychischen Phiinomene (Fiziki Feno- nelimsellik ilkesini kullanrru~hr. llkeye
menlerin SliUflandudmas1 Ozerinel. gore, bir nesneye yonelmi~ olmalan, bir
Ruhsal olaylan, zihinde olup bitenleri i~erik ya da konuya gondenneleri, zihin-
bilimsel bir tarzda a9klamay1 ama~la sel ya da psi~ik fenomenlerin ayud edici
yan bilimsel bir psikoloji geli~tirme ~a- Ozelli~idir. 0, i~te bu tyonelmi~lik sa-
162 Brunschwig, Leon

yesinde, zihinsel edimlerin nesnelerinin bir ve ayru gerc;eklige verilen iki ayn ad
ozel statiisi.inii betimleme, biitiin bilinc; oldugunu one surerek panteist bir gorii~
fenomenlerinin ortaya c;akz~aru yoneten savunmu~tur.
yasalan inceleane iinka1u bulmu~tur. t Aristoteles'in ikiciligini birci bir dunya
Brentano, bu gorii~leri, yeni psikolojisi anlaya~ana indirgeyerek biitiin ttozlerin
ve yonelmi~lik ilkesiyle, tHusserl ve fe te1nelde bir oldugunu belirbni~ olan
noanenolojisine buyuk bir etki yapma~ Bruno, din ve felsefe ili~k.isi konusunda,
hr. dinin cahil insanlan egitlnek ve yonet-
Brunschvig, Leon. 1869-1944 yallan ara- mek ic;in bir arac;, felsefenin ise kendile-
sanda ya~a1n1~ olan c;agda~ Frans1z ide- rini egitebilen vt ba~kala11n1 yonetebi-
alist d ii~iiniirii. len se~kinlerin bir ugra~1 oldugunu
Doga bili1nleri gundeme geldiginde, ra- soylemi~tir. Ozellikle dini ve felsefi ho~
dikal bir tmateJnatikc;ilik ile gtic;lu bir goru ilkesiyle liberalizmi etkile1ni~ olan
tuzla~1mahg1n savunuculugunu yapan Bruno, du~unce tarihinin onemli adla-
Brunschvig, insan du~i.incesinin en yiik rnldan biridir.
sek d uzeye 1natematikte ula~bgana one Budizm. Hindistan'da, M. 0. 5. yuzyalda
siinnii~tiir. Bu c;erc;eve i~nde, bilginin Siddharta Gautama, yani Buda (Aydan
bizin ic;in olan bir dunya in~a ettigini sa- lanma~ ki~i) tarahndan kurulmu~ olan
vunan filozof, bunun otesinde hic;bir ~ey dinifelsefi akam. Her~eyin H\ni ve bo~
olmadagma soylemi~tir. 0, bilginin ote- luktan ibaret olduguna inanan koturn-
sinde kalan hic;bir ~eye ta.Ium geregi ula- ser ve panteist bir din.
~alamayacaglnl soylemi~ ve dolaylslyla Budizm, ba~langac;ta yalnlZca ahlaki
felsefenin dii~iincenin ele~tirisiyle s1nxr.. dii~iinceler ve bir tiir yoga hayata ya da
la1unak durumunda oldugunu dile ge~ duzenli ve disiplinli bir ya~am anlaya~1
tirmi~tir. Buna gtsre, dii~iincenin temel ile suurla~ ve daha sonra, kuiSal
konusu, tinin etkinli~dir. Dolayasayla, kast ayramlanna, Tann'ya tapmma bi-
felsefe kendi bilincine varan entellektiil -;imlerine ve kurban torenlerine dayanan
bir etkinliktir. Hinduizmden aynlarak., ayru zamanda
insan zilminin tarihi iizerine olan ara~ felsefi bir akun ~eklinde geli~mi~tir.
hrmalarmda, linin geli~irninin genel go Maddenin ebedili~ni savunan Budizme
riiniimiinii ortaya -;karan Brunschvig'e gore, varolan her~ey, Tannnln hic;bir
gore, tin, c;ocukluk c;atJ ve olgunluk dCS- m iidahalesi olmadan, mekanik yasalara
nelni olarak ilci a;;amadan gec;er. idenin uygun olarak maddeden meydana gelir.
zorunlu bir geli~irnine kar~dak gelen bu Evrende ne varsa, bu ~ekilde varhga
evrim, ileriye dogru akan bir annaga gelir. Ruh da, bu yasalara tabi olrnak d u
benzetilebilir. tBergsonun gorii~iine c;ok rumundadxr. Ba~ka bir deyi~le, Bu-
benzeyen bu gorii~uyle o, tarihin hare- dizm, varhk gorii~iinde bireylerin, canh
ket edeni, dinamik olan1, hie; donmam1~ varhklarm ezeU-ebedi bir ruhlara olma-
olanl ac;tmladlglnl one siirmii~tiir. dlganJ savunur. Bir Yarahcanan varolma-
Bruno, Giordano. 1548 y1hnda dogmu~ digana inanan Buda'ya gore, kotiiliikle
ve gorii~leri yuziinden 1600 y1hnda ya- acann varolu~u bir yarabcaya duyula-
kdarak oldiiriilmii~ olan italyan filozof, cak inancn oniinde a~almaz bir engel
astronom ve matematik-;i. olu~turur.
Bilil n alarunda, evrenin sonsuzlugunu Budizntin iki tiirii vardar: Hinayana ve
ve birden c;ok dunyarun varhguu one Mah4yana. Bunlardan birincisi, yani eski
suren kurarru c;agda~ bilime onciiliik Budizm, bireyleri bu dunyarun s1klnt1
ebni~ olan Bruno, varhk felsefesi alarun- ve ashraplanndan kurtarmaya amac;lar.
da, Tanra ve evrenin, zaman zaman her- Yani, 0 once bireyin yazglSlnl ve kurtu-
~cyin yarat1c1 ozii, zaman zaman da soz lu~unu dikkate ahr. Buna gore, aca c;ek-
konusu oziin tezahurleri olarak goriilen mekten kurtulmanm tek yolu, ya~am-
burjuvazi 163

dan el etek c;ekerek, 'Nirvana'ya ula~ Buridan, I ean. 1295-1356 ~'tllarl aras1nda
makla elde edilebilecek olan ahlak yet- ya~am1~ olan Aristotelesc;i filozof ve
kinli~idir. Buna kar~1n, Mahayana ad1 manhkc;1. Mekanik ve optik alan1ndaki
verilen yeni Budizm, bireyden c;ok tum ara~hrmalara da katk1 yapnu~ olan Bu-
insanh~1, yani buh.inu dikkate ahr. Bu ridan, felsefede hem a~1r1 Ockhamcdl-
anlaya~a gore, buyuk bore; gerc;ekte tum ~a, yani tnominalizme kar~1 c;1kml~ ve
insanh~a hizmet ettikten sonra odenmi~ hem de t Aristoteles felsefesine lslam
olacakhr ve bireyin yaln1zca kendisini du~unurleri tarahndan yapdan ek ve
kurtarmaslnut hic;bir onemi yoktur. katk1lan reddetmi~tir.
bulanak [Os. multebes; lng. co,fused; Fr. Buridan1n e~egi [tng. Buridan' s ass]. Her
confus; Al. verworren J. I<avramsal duzey- ikisi de kendisinden e~it uzakl1kta bulu-
de, ac;lk ve anla~ahr; net ve kesin olma- nan bir olc;ek yulaf ile bir kova su arasln-
ma durumu. Bir ~eyin belirgin ozellik- da kahp, bunlardan herhangi birini ~
lerinin iyi sec;ileme1nesi hali. medi~i it;in ac;hktan olen e~ek oykusu.
Orne~in, empirik kavramlann potansi- irade ozgurlu~u problemini ele alm1~
yel olarak SlnlrSJZ ozellikleri oldu~u olan 14. yuzy1l nominalisti Jean Buri-
ic;in, bu kavramlar karanbk kahr. Yine, dana atfedilen bu oyku, ozgur irade an-
sozcuk ya da terimlerin zaman zaman layl~lnl desteklemek ic;in kullandml~
birden c;ok anlam ta~1yabilmesinden d~ hr. Buradan yola c;uwarak, bir insan1n
lay1 ortaya c;1kan anlam belirsizli~i ya benzer bir durumla kar~da~ll~1 takdir-
da mu~lakh~J hali, bir kavrama verece de, kar~1t motiflerin dengesini, ozgur
~imiz x, y ve z gibi yuklemlerin hangile- iradesinin yard1m1yla a~abilece~i one
rinin do~ru, hangilerinin yanh~ oldu~u surulmu~tur.
nu, deneysel ya da mant:Jksal i~lemlerle burjuva devrimi [tng. bourgeois revtJluti-
tam olarak saptanamamas1 dwumu, bu- on; Fr. rhlolulion bourgeoise] En yahn an-
lanlkh~l ifade eder. Zihin tarafmdan laml ic;inde, tarihsel olarak 1789 Fransaz
ac;1k ve sec;ik bir bit;imde anla~tlamayan Devrimi'yle ozde~le~tirilen, ve, ekono-
ideler' d u~unceyi ve du ygulan etkile- mik etkmlikleri toprak sahibi aristokra-
mekle birlikte, zihin taraflndan ac;1kc;a sinin uygulad1~1 politik kontrol tarafln-
kavranamayan, idrak edilemeyen bilinc;- dan onemli olc;ude engellenen burjuva
siz algdar i~n de ayru c;erc;eve iQr\de bu- sm1hnm siyasi kontrolu ve iktidan ele
laruk slfah kullaruhr. ge~nne hareketi.
bulgusal [Yunanca 'k~fetmek' anlarruna Biraz daha genel bir anlam ic;inde, mo-
gelen 'heuriskD' dan; lng. heuristic; Fr. heuris- dem dunyay1 yaratan, Babda onyedi ve
tique; AI. hcuristisch ]. I<arutlamayla de~il onsekizinci yuzydlarda sivil toplum ola-
de, ke~ifle ilgili olaru gasteren; yararh bir rak bilinen ekonomik toplumu do~uran
hipotez ya da bir model tiiriinden, kendi ve dolayJslyla sacayaklanndan birinde
it;inde ne do~ru ne de yanb~ olan, fakat kapitalizm, ikincisinde modem dev let
bir ara~t:Jnna araa olarak daha once i~e ve liberal demokrasiyle, sonuncusWlda
yaram1~ bulunan ve belli bir do~runW\ bilim bulunan genel hareket, geleneksel
ortaya konmasma, belli bir k~if ya da top Iumdan modern toplu1na ge;i~i sa~
bulgunW\ gerc;ekl~tirilmesine y a da bir layan c;ok temelli donu~um sureci.
problemin c;oziimune yarayan ac;llclay1a burjuvazi [tng. bourgeoisie; Fr. bourgeoisie]
O~e(er ic;in kullanllan SLfa t. Geni~ bir c;erc;eve ic;inde, modern A vru-
Do~rulann, olgulartn ve du~uncelerin pa toplumW\un, yeni kapitalist sistem-
ke~fiyle ortaya konma surecinde kulla- de giri~imci olarak ortaya c;1kan ve boy-
nllan yontemleri, yararh hipotez, model lelikle eski ekono1nik sistemin egemen
ve ac;Jklay1cl o~eleri konu alan disipline santhn1n oldu~u kadar, yeni endustri
ise, bulgubilim ad1 verilmektedir. duzeninin i~c;i Sln1hn1n da kar~1s1nda
..
164 Burke, Edmund

yer alar. orta s1mhm; kapitalist toplmn- butavada. Hint felsefesindc, dogadaki
da, orta ya da daha ~ok yonetici s1mf 1 nesnelerde gozlenen farkhhklann, onla-
gostennek it;in kullamlan terim. rl meydana getiren maddi ogelerin
Biraz daha ozel an.lam1 i<;inde ise, bUiju- farkh bile~imlerinden meydana geldi-
vazi, ekonomik bakundan geli~mi~ olan gini savunan madded akun.
ulkelerde ya da endi1stri toplmnlannda, Butler, Joseph. 1692-1752 y1llan arasmda
i.iretim ara-;lanyla, bunlann tiretimi i-;in ya~am1~ olan ingiliz ahiAk felsefecisi.
gerekli olan hammadde ve ara-;lan, yani Hazc1hga, ve dogru davram~m enin-
makinalan ve fabrikalan mi.ilkiyetlerinde de sonunda ki~inin kendi -;Jkarlanyla
bulunduranlann meydana getirdigi sml- ol-;tilecegini ileri suren anlay1~a ~iddet
n tammlar. Buna gore, tiretim ara-;larmm le kar~1 -;1kan Butler, ahlak konusuna
sahibi ve i.icretli emegin i~verenlerinden insan dogasma ili~kin empirik ara~tlr
olu~an ve bu anlam1yla ekonomik olarak ma ve degerlendinneleri temele alarak
hakim s1mf olup, aym zamanda devleti yakla~m1~tu.
ve ktilttirel tiretimi kontrolti altmda bu- buyruk~uluk [ing. imperativism]. Ahlakm
lunduran burjuvazi, i~r;i smLfmm kar~l dilinin ozti itibariyle yonlendirici, reh-
smda yer ahr ve onunla -;ai:J~ma i~inde berlik edici ya da buyurucu oldugunu,
bulunur. ahlakm insanlardan belli ~ekillerde ey-
Burke, Edmund. 1729-1797 ylllan arasm- lemelerini, belli eylem tarzlanm sergile-
da ya~am1~ olan tinlti tngiliz devlet yip, belli eylemlerden sakmmalanm is-
adam1 ve filozofu. teyt:n buyruklardan olu~an bir sistem
Temel eseri Reflections on the Revolution oldugunu one stiren ahlaki gorti~.
in the FrmJce [Fransa'daki Devrim Dzerine buyruk tiirleri [ing. types if imperatives; Fr.
Dii~tinceler] olan Burke, insarun duygu- types des imperatifs] Unlti Alman filozofu
sal ve ruhsal ya~arrurun evrenin genel Kant'm, kendi odev ahlak.ma temel yapa-
dtizeniyle uyum i-;inde oldugunu, top- cagl emirleri belirlemek amaayla, buy-
lllln ve devletin, insarun yeteneklerinin ruklar arasmda yapt1g1 genel aymm.
eksiksizce geli~tirilmesine i.mkan sagla- Buna gore, Kant, u-; ayn buyruk ttirtin-
d1gm1, ortak ~1karlara hizmet etti~ni sa- den soz edebilecegimizi sayler: 1 T eknik
vunmu~tur. 0 muhafazakiir dti~tinti~tin
bu~1ruklar. c;~itli sanatlarda ge-;en ku-
en onemli temsildlerinden biri olup,
rallann ifadesi olan bu ttir buyruklar,
Frans1z Devrimine ~iddetle kar~1 -;1k-
bize, belirli sonu-;lara ula~mak istiyor-
m1~ ve ingiliz sisteminin erdemlerini sa-
sak eger, yapmam1z gereken ~eyleri be-
vunmu~tur. Ozellikle, Devrim hareketi-
lirten buyruklard1r. Buna gore, bir koye
nin rasyonalist ve idealist havasma
giden bir karayolu yapmak istiyorsak
kar~1 -;1kan dti~tintir, devrimin manevi
ate~iyle, siyasi yapuun yeniden kurul-
eger, teknik buyruklar bizden belli ara-;-
masma yonelik projelerin, geleneklerin lan ve belli malzemeleri kullanmamlZl
ve ge-;mi~ten miras kalan degerlerin y1p- ister. Fakat, bir patika, ya da demiryolu
ramnasma ve maddi manevr kaynaklann yapabilecegimiz, veya ba~ka bir ula~1m
tahribine yol a-;hgma soylemi~tir. tarzmdan yararlanabilecegimiz i-;in, bu
Sisteme ve soyutlamaya da kar~1 -;1kan, yolu yapma zorunlulugumuz yoktur.
somut ve belirli sorunlan tedricen ve ya- 2 insan varlrgmdaki basirete, uzgorilye da-
salara uygun bir tarzda -;ozmekten yana yanan buyruklar. Bu ti.ir buyruklar, orne-
olan Burke, liberal ve tutucu Whig aris- gin, arkada~lanm arasmda saygm biri
tokrasisiyle oldugu kadar halk kitleleri- olmak istiyorsam eger, belli ~eyleri yap-
nin ta~kmhklan ve saray entrikalanyla maml ve soylememi isteyen buyruklar-
da mi.icadele etmekten geri durmam1~ ve du. Bununla birlikte, saygm biri olmak
ya~ad1g1 donemde tngiliz siyasi hayah- benim i9n bir zorunluluk degildir. Soz
run istikrar kazanmas1 stirecine onemli konusu buyruk ttirti, yani 'eger'li yargl-
katkdar saglam1~t1r. lar, belirli bir amaca ula~mak i-;in ne ya-
biitun-par~a ili~kisi 165

pllmasa gerektigini soy~eyen yargalar ~agda~ siyaset felsefesinin bi.irokra-


olma anlamtnda ko~ullu buynaklardu. siyle ilgi1i en temel sorusu, bi.irokrasi-
Sonuna. buyruk tiirii ise, 3 altltiki buyruk- den vazget;ilip vazge~ilemeyecegi soru-
lardan meydana gelir. Soz konusu buynd< sudur. c;unki.i, gi.ini.uniiz toplumlannda
tiirii, bize akdh insan varhldan olarak yo- faaliyet alanlan, kuruanlar ve i~ boli.1mi.1
nelip, bizden her dununda, sonucu hi~ ~ok fazla artttg1 i~n, modern topltunlar
dikkate almadan, kendi i~nde zorunlu giderek artan ol~i.ilerde bi.irokratla~an
olan eylemi ger~ekle~tirme1nizi isteyen toplumlar haline gehni~lerdir. Bundan
buyruk.Jardan olu~ur. Ahlaki buyruklar, dola)ra, baz1 dii~iini.irler bi.irokrasinin
bize, ~u ya da b u sonuca ula~mak ic;in i~te bu duruanun sonucunda, siyasi bir
degil de, insani oziimi.iz, akllb insan varb- ege1nenlik sistemi olarak ortaya ~akttg1n1
gmuz ozii sozi.1 bir olmayl gerektirdigi iddia etmi~lerdir. Buna gore, bi.irokrasi
i~in, her k~ul altlnda dogruyu soyleme- arhk devletin i~leyi~indeki vazge~il
miz gerektigini belirten buynlk.lardu. Bu anez bir ara~ olmaktan c;akap, egemenli-
tiir buyruklar~ hi~ir ko~ul ve hi~bir gi elinde tutan gnap haline gelir. Yine,
sonu~ gozebneden, kategorik olarak em-
bu durum, halk ege1nenliginin temsilcile-
reden buyruklardtr. ri olan sec;ilmi~ milletvekilleri ile atanm1~
Buchner, Ludwig. 1824-1899 yallan arasan- biirokratlar arasanda bir kar~atllk dogu-
rur. Bundan ba~ka, biirokrasinin karta
da ya~ama~ olan maddeci Alman dii~ii
niirii. Dun yarun y a da dotarun nasal ol- siyeciligine, yetersizligine ve ara~larla
ama~lan birbirine kan~taran yakla~nnl
masa gerekti~ a prion olarak ortaya
na i~aret edilmi~tir.
koymaya kallo~an t Alman idealizmine
biitiin [Os. kiil, umunr; tng. wltole; Fr. tout;
kar~a ~akan Bi.ichner, doga biliminin fel-
Al. ganz, heil]. Tam ve eksiksiz olan; par-
sefeye ihtiya~ du ymad1gant, .;unkii onun
'ialardan olu~an ve hi'tbir par.;as1 eksik
kendi kaynaldanndan hareketle, empirik
bulurunayan, bir birlik ya da sistem ser..
ara~hrmaya dayanan, gene) ve 1naddf
gileyen ~ey; par~alardan meydana gel-
bir dlinya resmi ortaya koyabilecegini mekle birlikte, par~alann yahn bir topla-
soy lea ni~tir. mandan daha fazla bir ~ey olan yap1; bir
Diyalektik olmayan bir t1naddeciligin par~a y1 etkileyen bir degi~menin diger
yllmaz savunuculugunu yapma~ olan par~alarda da degi~iklige yol a~anas1 an-
Buchner, evrene ili~kin a~aklamarun lamanda, par~alan arasanda kar~llakh
temel ilkeleri olarak yalruzca gil~ ve bir bagamhhk ili~kisi bulunan nesne.
maddeyi alma~, tinsel bir ruhun varolu- Bu baglamda, birbirlerinden ayn duran
~undan hi~bir ~ekilde soz edileaneyece- par~alann bir sentezi; bu anlamdaki bi.i-
gini dile getirmi~tir. rune totum, yan.i 6geler bi.1tiini.1 ad1 veri-
biirokrasi [tng. bureaucracy; Fr. bureaucra- - lir. Buna kar~1n, ayn1 san1f i~inde yer alan
tie; AJ. burokratie]. Bir toplumda tabandan tekillerin, bireylerin toplanu anla11unda
yukanya dogru t;lktlk<;a daralan bir yap1 bi.itiine ise, omne, yani tekiller toplaan1
i~inde orgiitleruni~ olan, ki~isel olmayan denir.
gene) kurallar ve i~leyi~ ilkelerine gore biitiinpar~a ili~kisi [ing. relation of wltole-
~ah~an profesyonel gorevliler grubu. part; Fr. relation enlre le tout er Ia partie].
Siyasi iktidan ellerinde tutan ki~ilerin Par~ayla, bir bi.iti.ini.i ya da bir toplanu
se~ilmi~ olmalanna kar~an, biirokrat- meydana getiren ~ey ya da oge, buna
lar, se~ilmi~ degil de, bir i~i yapmaya kar~1n biirunle de, par~alardan meydana
1nemur edihni~, bir goreve atanma~ pro- gel en ~ey ya da yap1 anla~lldagmda, b u
fesyonel gorevlilerdir. Biirokrasiyi belir- iki ~ey arasanda saz konusu olan ili~ki.
leyen iki temel ozellik, olduk~a geli~mi~ Bir toplam, mekanik biitiin ve organik
bir i~boliimii ve gorevlerde uzmanla~ bi.1ti.1n olmak iizere, ii~ ayn biitiinden
madu. soz edilebilir. Bunlardan 1 birincisinde,
166 biitiin-par~a ilkesi

yani toplamda, biitiinii meydana getiren Biitiinpar~a ili~kisi giindeme geldigin


par~alar birbirlerinden hem fonksiyonel de, yine, biiti.inlerin par~alara, par~ala
olarak ve hem de varhk baktmtndan ba- nn bi.iti.inlere oldu~undan daha fazla
~tmsJZdtr Biitiin ise, park etmi~ olan ba~nnh oldu~unu savunan do~urucu
ara~lann olu~turdu~u park alam ome- evrim gorii~iinden soz edilebilir. S. Ale
~inde oldu~u gibi, par~alanndan ba~tm xander, Lloyd Morgan ve R. W. Sellars
SJZ olabilirken, aritmetikte saytlarla ilgili gibi dii~iiniirlere gore, yeni varhk dii-
olarak, 'bir sayt par~alanrun toplamtdtr' zeylerinin ortaya ~~t, fiziki varhk dii-
dedi~imiz zaman soz konusu oldu~u zeyinin ardtndan ya\Mlmtn ya da biyolo-
gibi, ba~1mh da olabilir. jik diizeyin ardtndan bilincin geli~i
2 Bir otomobil ya da bir saat ome~inde orneklerinde oldu~ gibi, par~alarla ilgi
oldu~u gibi, mekanik bir biitiinde par- li yeni diizenlemeleri i~erir. Omeg;n, bir
~alarm onemi biiyiik olup, par~alar bir hayvan, bir birey ya da biitiin bir varhk
birlerine fonksiyonel olarak ba~Imhy olarak fonksiyonlaruu ger~ekle~tirir; bu-
ken, birbirlerinden varhk baktmmdan nunla birlikte, onun biitiinlii~ii par~ala
ba~unsJZdtrlar. 3 Buna kar~tn, organik ra, organlara, hiicrelere, molekiillere,
biitiinde, bir insan organizmasmda oldu- elektronlara, v. b. g., ba~hdtr. Bu par~a
jt1.t gibi, biitiinle par~lar arastnda mutlak lar olmadan hayvan varolamasa bile, go-
bir ba~mhhk il~kisi soz konusudur. rii~ gore, ome~in molekiiller biitiinden
lkisi arastnda mutlak bir ba~mWtk soz ba~mstz olarak varolur.
konusu oldu~undan, ister biitiin ya da SOz konusu gorii~iin kar~tsmda ise,
ister par~alarda ortaya <an bir de~i~ik par~alann biitiine, biitiiniin par~alara ol-
lik, di~erinde de bir degi~ikli~e yo! a~r. du~undan daha fazla ba~1mh oldu~unu
Cmegin, biyolojik bir organizma olarak one siiren gorii~ yer almaktadJr. Bu
organik bir biitiin, bir kol ya da bir gozii- gorii~, yalmzca biitiiniin ge~ek oldu~u
nii, vs, yitirdiginde, farkh bir biitiin haline nu, evrendeki tikel bir olu~um ya da te-
gelir. zahiiriin ger~ek do~astru, ancak ve ancak
Par~a-biitiin ili~kisi soz konusu oldu-
evrenin ger~ek do~asuu bildigitniz tak
~unda, dii~iince tarihinde farkh teorile-
d.irde bilebilece~imizi savunur. Ome~in,
rin geli~tirilmi~ oldu~unu goriiyoruz.
Gestalt teorisine gore, davram~lart bi-
Buna gore, Leukippos, tDemokritos ve
reysel o~eleri tarahndan belirlenmeyip,
tEpikiiros gibi atomcu dii~iiniirler, bii-
tiinlerin varolmadt~tru, yalmzca par~la kendi asli do~astrun par~alan ya da sii-
re~leri belirledigi biitiinler vard1r.
nn varoldu~unu one siirrnii~lerd.ir. Var-
biitiin-par~a ilkesi [lng. principle of whole
h~t, maddenin boliinemez par~ctklan
olan atomlar araah~t yla a~tkla yan bu part). Biitiinii, kendisini meydana geti
dii~iiniirlere gore, ta~lar, a~a~lar, hay-
ren par~alann toplarnmdan daha fazla
vanlar, v. b. g., bir ~ekilde, bu par~actkla bir ~ey olarak goren, biitiiniin, par~ala
nn geo;ici ve raslantJsal toplamlan olup, rtndan hi~birinde rastlanamayan ozel-
onlarm biitiinliikleri yoktur. liklere sahip oldu~unu savunan anlayt
Bunun kar~Jstnda yer alan gorii~ ise, ~ ifade eden ilke.
yalmzca biiltinlerin varoldu~unu, pa~a Biitiine ili~kin ger~ek a9klama ya da
lann olmadt~mt one siiren gorii~tiir. Or- bilginin, biitiiniin par~alan bilind.igi, ana-
negin, Hint Vedanta o~retisine gore, ni- liz edildi~i ya da a~tklandt~J zaman
hai ve en yiiksek ger~klik olan tBrah- de~il de, ancak ve ancak birbirleriyle kar-
man, bir biitiin olup, onun par~alan yok- ~thkh bir etkil~im i~inde bulunan, ve
tur. Yine, tPlotinos'un Bir olan Varh~I yalniZca par~alann say1lmast suretiyle
mn par~alan bulunmaz. Ba~ka bir omek a~tklanamayan fonksi yonlar ya da faali-
olarak verebilece~imiz, t Aquinasb Tho- yetler iireten par~alannm kar~tbklt ili~
mas'tn ruh gorii~ii ise, ruhun basil olup, kileri ele ahnd1~1 zaman olanakh oldu-
par~alardan yoksun oldu~unu sayler. ~unu savunan gorii~iin temelinde yer
biiyiik varhk zinciri 167

alan; bir biitiiniin part;alanmn ka~1hkh la.m1~hr. Soz konusu evren modeline
bir ba~Jmhhk ili~kisi it;inde bulundu~u gore, patlama ve geni~leme siireci 1020
nu, part;alardan birinde meydana gelen milyar y1l kadar siirmii~tiir ve hala siir-
bir de~i~ikli~in, di~er pan;alarda ya da mektedir.
biittiniin ozellikleri ya da fonksiyonlann- Biiyiik patlama teorisi, evrenin, ilk
da da bir de~i~ikli~e yol at;aca~1m savu- t;a~lannda, t;ok yo~un, t;ap1 Giine~'in
nan ilke. t;apmdan 30 kat azla, kiire bit;iminde
biiyiik adam kurama [lng. greal man the- bir hacim it;ine s~m1~ olarak bulun-
ory; Fr. tl1eorie du grand homme]. Tarihle du~unu soyler. Patlama modeline gore,
ilgili ara~tumalar soz konusu oldu~un 151 t;ok yiiksek olup, bir milyar derece-
da, bir alandaki ba~an, kazamm ve iler- nin iistiindeydi ve atomlar proton, not-
lemelerin, oncelikle ve t;ok biiyiik olt;ii ron ve elektronlanndan ttimiiyle soyul-
de, yarahc1 kafalann, iistiin insanlann mu~ halde bulunuyorlard1. Bu ilk de-
eseri oldu~vnu, tarihi biiyiik adamlann virde, en biiyilk rolii, biitiin uzay1 dol-
durmu~ olan 1~1mm oynamaktayda.
yapta~uu savunan yakla~1m.
Bireylerin ya da ara~t1rmac1lann t;1~1r Madde atomlan t;ok az idi ve giit;lii
1~1k kuantumlan ile hrlahhyordu. Yak-
at;1C1 yara hcthklanm on plana t;lkartan
la~ak bir saat sonra, 151 bir milyar dere-
soz konusu ki~iselci yakla~1m, ara~tu
ceye, otuz milyon y1l sonra da birkat;
macarun etkisi altmda kald1~1 toplum-
bin dereceye dii~mii~tii.
sal, kiiltiirel ve entellektiiel ildim ya da
Evrenin olu~umunu at;1klayan bu mo-
ko~ullann onemini vurgulayan do~alc1
dele gore, patlamarwt ilk saniyelerinde
yakla~1mm tam kar~1smda yer ahr.
sacak gazlar olu~maya ba~larru~ olmak-
biiyiik onciil [ing. major premiss]. Katego la birlikte, otuz milyon ytl it;inde, belli
rik tas1mda, biiyiik terimi it;eren onciil.
bir atom partikiilii olu~mamr~h. Bu gaz-
Kategorik tasunda, biiyiik terim ise bir
kiitle so~umasmr siirdiirdii ve birkat; bin
tasunda yer alan tit; terimden, sonucun dereceye dii~tii. 1~te bu s1rada atomlar
yiiklemi olarak ortaya t;1kan terime teka- olu~maya ba~lad1. Duman halinin bu
biil eder. Aristoteles biiyiik terime, ilk ya arwtda, toz gaz bulutlan i~nde ilk ola-
da yetkin tas1m ~eklinde, orta terimi it;e- rak hidrojen ve helyum bulunmaktayd1.
ren, kaplarru en biiyiik terim oldu~u Sonra t;ekim kuvvetinin etkisiyle, belirli
it;in, biiyiik terim aduu vermi~tir. Ote toplarumlar olu~maya ba~lam1~tu ki,
yandan, buyiik terimin, yani sonucun bunlar galaksileri meydana getirecek
yiiklemi olan terimin yer ald1~1 onerme olan gaz kiitleleridir.
ye biiyuk onenne ad1 verilir. Buna gore, biiyiik varhk zinciri [ing. great chain of
'Tum insanlar oliimliidiir', 'Sokrates in- being] Varolan her~eyin tek bir t;izgi ya
sandu', '0 halde, Sokrates oliimliidiir' da zincir it;inde sm1flanabilece~ini dile
tasnrunda, 'Tum insanlar oliimliidiir' getiren tasanm.
onciilii, biiyiik onermedir. Hemen hemen tum diinya gorii~leri ve
biiyiik patlama [lng. big bang]. Evrenin bilimsel teoriler, varolanlan anlamak ve
olu~umunu at;lklamada kullamlan bir insan tecriibesini anlamland1rmak it;in,
teori tiirti. geni~ kapsaml1 smtflay1c1 ~emalara ihti-
Teoriye gore, evren giiniimitzden en az yat; duymu~lard1r. Bu sm1flay1c1 ve
on milyar yd once, t;ek yiiksek s1cakhk a~lay1c1 ~emalann en temel ve onemli-
ve yo~unluktaki bir yap1dan biiyiik bir lerinden birisi, ge9ni~ t;a~lardan giinii-
patlama sonucu olu~mu~ olup, bu yap1- miize kadar eri~en 'biiyiik varhk zinciri'
dan, soz konusu patlama :'ve geni~leme tasamn1du. Bu tasanm, tum do~al ya da
sonucunda, en hiZh hareket eden kiitle- yarahlm1~ ~eylerin, tek bir dikey t;izgi
ler en d1~ta, daha yava~ hareket edenler ya da zindr it;inde sualanabilece~ini be-
ise en it;te olmak iizere, bir yay1hm ba~- lirtir, oyle ki bu zincirin halkalannda yu-
168 biiyuk varhk zinciri

kan}'a do~ru ~lklldlk~a, her halka bir on- terilen hayvanlarda ise, aynca irade ve
ceki halkarun niteliklerinden bir fazla ni hareket yetene~i soz konusu olur. Hay-
teli~e sahip olur. vanlaran i.izerinde bul unan insanlar ise,
Buna gore, kabaca, zincirin en alhndaki ak1l ve bilin~ sergilerler. Daha i.istteki
halkayla gosterilen mineraller yalruzca halkalarda ise, en azmdan ilk ve Orta-
varolu~ ozelli~ine sahiptir; bitkilerde ~a~'ln bala~ a~1sandan tinsel varhklar
buna ek olarak, canhhk ya da ya~am ve nihayet en i.istteki halkada ise, T ann
ozelli~i vard1r. Bir i.istteki halkayla gos- bulunur.
Camus; Albert 169

~unur. Campanella, tAristoteles'a kar~1


~1k1~1 ve bilgi gorii~iiyle, tDescartes'1 bir-
~ok baklmdan oncelemi~ olmasma kar-
~m, daha ~ok lA Citta del So~ [Giin~ 01-
kesi] adb kitab1 ve bu kitapta geli~tinni~

c
oldugu iitopyasayla tanmu. Diger eserle-
ri: Philosophia sensibus dmwnstrata [Duyu-
sal Olarak Kamtlanan Felsefe] ve Athei.s-
mus Trinmphatus [Ateizmin yenilgisi].
Onalhno yiizydm doga felsefesi hare-
keti i~inde kendisine bir yer bulan Cam-
Cabanis, Pierre Jean George. Frans1z panella, dogaya ili~kin, duyu-algtsma
Aydmlanmasmm, 1757-1808 ydlan ara- dayanan deneysel ara~bnnarun diinya-
smda ya~am1~ alan iinlii dii~iiniirii. ya il~kin bilgimizin kaynagm1 meyda-
tAydmlanmarun diger dii~iiniirleri gibi na getirdigini savunmu~tur. Dogaya
bilimci ve madded bir yakla~mu benim- ili~kin ara~tumamn onemini, onun pra-
seyip, ilerleme dii~iiniine smus1z bir tik etkisinden bagunstz olarak da vur-
inan~ besleyen Cabanis, ruh ya da z.ihin gulayan Campanella'ya gore, doga canh
diye bir ~eyin olmad1gml, yalmzca i~ Tann heykeli, veya Tann'run aynas1 ya
de dii~iince saklayan beyinden s6z ede- da tezahiiriidiir. Bundan dolaya, Tan-
bilecegimizi one siinnii~tiir. Poz:itif bir n'ya ili~kin bilginin, kutsal kitap dt~m
felsefe ve pozitivist bir metodolojinin ge- daki en temel yolu, dogaya ili~kin de-
regini vurgulayan dii~iiniir, bilim ve fel- neysel ara~bnnadtr.
sefe alamnda, tfenomenlerle samrlanma- Campanella, siyaset felsefesi alarunda
run kat;:arulmaz bir zorunluluk oldugunu ise, ya~ad1~ donernin italya'smdaki bo-
ifade etmi~ ve fenomenlerin gerisindeki zukluklardan yola <arak bir iitopik
nihai ve en yiiksek nedenlerle ilgili ola- devlet anlaya~1 geli~tirmi~tir. Ba~ka bir
rak bilinemezci bir tavtr takmm1~t1r. deyi~le, o zamarurun ltalya'smdaki top-
0, ahlik konusunda, ~agm icaplarana lumsal diizenin iyile~tirilemeyecegine
uygun olarak, ahlakm metafiziksel ve te- inanma~ ve her baklmdan miikemmel ol-
olojik onkabullerden kurtarllmasl gerek- duguna inand1g1 yeni ve yetkin bir top-
tigini soylerken, insan ya~ammm birligi lumsal diizen tasarlar.arak, toplumwl
iizerinde durmu~tur. kurtulu~unun Gilne~ Olkesinin toplum-
camenes. Klasik manbkta, onciiUerinin yer sal diizeni ya~ama ge~irildigi takdirde
degi~tirmesi ve sonucun evrilmesi yo- miimkiin olacagm1 savunmu~tur.
luyla Celarent'e, birinci tasun ~ekline in- Camus, Albert. 1913-1960 ydlan arasmda
dirgenebilen dordiince ~ekilden tasun: ya~am1~ alan Frans1z dii~iiniir ve ro-
Tiim Pier M'dir. Hic;bir M S degildir. 0 mano. Temel eserleri: La Chute [Dti~ii~],
halde, hi~bir S P degildir. L 'Homme Rioolte [Ba~kalduan insan], lA
camestres. Klasik manbkta, ikinci ~ekil Peste [Veba].
den, biiyiik onennesi tiimel olumlu Dii~iinsel geli~imi iki ayn doneme ay-
kii.;\1k Bnennesi tiimel olwnsuz, sonucu nlan Camus, birinci donemde, diinyarun
da tiimel olumsuz alan tasuna verilen sa9Jlahg1 ve ya~ anlamsiZhg1 ko-
ad. Terimin ba~nda yer alan C hadinin nulan ve dolaytsayla, tsa~ma kavram1
de gosterdigi gibi, Camestres birinci ~ iizerinde, buna kar~an ikinci donemde
kilden Celarent'e indirgenebilir: Tiim Pier ba~kaldm konusu ve buna bagb olarak,
M'dir. Hi~bir S M deti}dir. 0 halde, hi~- diinyarun anlamstzh~na ba~kaldtnnak,
bir S P de#ildir. toplumu deti~tirmek, kotiiliikleri gider-
Gunpanella, T ommaso. 1568-1639 yallan mek ve daha iyi bir diizen kunnak ama-
arasanda y~ alan iinlii ltalyan dii- cyla eylemde bulunma ternalan iizerin-
170 Camus, Albert

de dunnu~tur. Ona gore, dunyan1n sa;- ~eydir. Oysa Camus'ye gore, sa;ma ya da
mahgma, ka~ulmaz yenilgiyi bile bile sa9Jlahk, dogrudan dogruya Tann"run
kotuluklere kar~ ;1kmak, ya~ama anlam yoklugunun bir sonucudur. Din olmad1
katmaktan ba~ka bir ~y degildir. g1nda, insarun istek, arzu ve idealleriyle
Felsefesi tumuyle ahlAki bir -;izgide ge- diinya aras1ndakj ;ah~ma ve uywnsuz-
li~mi~ olan Camus, felsefe tarihinin ge; luk en yuksek duzeye ul~1r. insan1n du-
mi~inde kalan spek ulatif sistemlerden rumu, ona gore, aoyla ve olumun kesinli-
hi;birinin insan ya~am1 i~ bir rehber giyle belirlenir.
olma rolii oynayamad1g1 gibi, insanan insan varhg1nJn 1nakfll ya da anla~J11r
sarup oldugu degerlerin ge;erliligi i;in bir ~ey olarak gorup kabul ede1nedigi bu
de bir telninat saglayamadlglru soyle- kader ve sa;mahk kar~1smda, Camus'ye
mi~tir. insan1n daima dunyan1n, insani' gore, Ayd tn.1anmarun evrensel akluun
degerler, ki~isel idealleri ve dogru ve soyleyecek hi;bir ~eyi yoktur. Zira,
yanl1~la ilgili yargdan i;in bir temel sag- insan, ;abalanrun hemen her a~amasln
lanasliU istedigini dile getiren filozof, da aklld1~1 olanla kar~1 kar~1ya gelir. 0,
diinyarun insana kar~1 kayts1z kah~1ru hep m utluluk pe~inde ko~ar, mutluluk
anlams1zhk ya da sa;mahk olarak deger- istegini yiireginin en derinlerinde hisse-
lendirmi~tir. derken, ka;lilllmaz olarak sa9Jlayla yiiz-
Ona gore, ge;mi~te benimsenmi~ olan yuze gelir. Sa;ma, bWla gore, insarun
ahlaki tav1rlar, ins ani' degerlerle ger.;ekli- istek ve ihtiyac1nm diinyan1n aklld1~1
gin dogas1 arasanda belli bir uygWlluk sessizligine ;arpmasuun bir sonucu ola-
ya da ahenk bulundugu inancrna bagh rak ortaya ;1kar.
olmu~tur. Buna gore, ahlill ayuunJan Camus'nun bu durwn ka~JSmdaki
ge;erli kdan d1~ destekler, ge9Jli~te din tepkisi, varolu~un sa;mahguu i;tenlikle
tarahndan saglarunaktayd1. Modem do- taruy1p teslim etmenin, biz.i ba~ka bir
'emde, dini inanc1n ~~kii~iinden sonra ya~am ve ote dunya inanandan kurta-
dogan bo~lugu, ona gore, laik dinler rarak i-;inde bulunulan aru ya~ama, gti
doldurmu~tur. Nitekim Camus tHegel zelligi hissetme ve hazZI d uyumsama
ve tMarksm tarihsidliginin insani de- olanag1 verdigini ifade eder. Ba~ka bir
gerleri ger;ekJige bir tiir tarihsel geli~me deyi~le, Camus'ye gore, bu sa;ma ya-
ogretisiyle baglama yonunde bir giri~ ~anhslna verilecek uygun kar~d1k inti-
~imden bafka hi;bir ~ey olmad1gtnl har olamaz. Sa;mahkla, gerilimi dogu-
one surer. I~te o bu ;er;eve i.;inde, l..e ran iki k utuptan birini yok ederek ba~
Mythe de Syspe [Sisyphos Efsanesi] adh etmeyi ama;layan intihar, insan onuru-
eserinde, bir yandan insan varhklanrun na uygun du~mez. Oyleyse, yapdacak
ama;h tav1rlar1yla deger bi;id olma rol~ tek ~ey, sa9Jlahm goriip benimseyerek,
lerini sorguya ;ekerken, bir yandan da ona ragmen ya~amay dene1nektir. Buna
Hegel ve Marks 'an tarih ogretileri tiiriin- gore, Camus insani ama; ve eylemin
den degeri destekleyici ger,.-eklik yorum- metafiziksel bakundan keyfi ve temelsiz
lanrun iflas ettigini sayler. Buna gore, oldugunu goriip benimsemenin, hi;;ili-
deger bi;id ve ama;h bir varhk olarak gi, pasif bir umutsuzluktan ;Lkarbp
insarun, kendisinin bu tutumuna destek dunyan1n insana kar~1 olan kayats1zhg1
saglamayan bir dunya i;indeki varolu- on tin de bir ba~kaldln ya don u~turecegi
~unu, Camus insanm durumunun sa;- ni soylemi~tir. Fakat o, burada da kal
mahgl olarak tan1mlar. may1p, varolu~un sa~ahg1ndan siyasi
Onu varolu~;u felsefe i-;inde, Sartre'dan bir ders c;1karmarun mucadelesini ver
ay1ran ~ey de i~te bu Sa9Jla ogretisidir. mi~tir. Ba~ka bir deyi~le, fa~izme oldu-
tSartre'a gore, sa9Jla, dunyan1n, bilin~iz gu kadar, komunizme de ~iddetle kar~1
varhg1n oziinde bulunan ve bilincin kav- ;1kan Camus, varolu~un sa;mahg1n1
ramsalla~hnnalanndan ya da olumsuzla- hedefleyen bireysel ba~kald1ndan kol-
yc faaliyetinden once ortaya 9kan bir lek tif bir dayan1~ma bilinci turetmenin
canhmaddecilik 171

~abas1 i~inde olmu~tur. belli bir bak1~ ac;1s1ndan, ~u ya da bu


Buna gore, Camus'ni.in sa9Jla olan kar- perspektiften do~ru ya da yanl~br.
~ISJndaki odiin vermez bir i~tenlik ve dii Ba~ka bir deyi~le, bilim tarihinde onem-
riistliikten ba~ka, ba~kald1nyla belirle- li ve ilgin~ olan~ bugiiniin bakl~ a~asm
nen ahlak1, uzla~1msal burjuva ahlak1yla dan veya giini.imiiziin ilgi/ ~1karlanna
fa~ist ve komiinist toplama kamplannda gore onemli ve ilgin~tir. Bundan dolay1-
sergilenen totalitaryanizmi ba~laca dii~ d1r ki, yanslZ bir bilim tarihinden soz
manJan olarak goriir. Bundan dola}'l, edilemez.
Camus, ama~larm ara~lan hakh k11d1~1 canhcahk [Os. ervQiziyye; ing. animism; Fr.
dii~i.incesine oldu~u kadar, tarihin sonu- animisme; AJ. anirnisnus]. Zihinsel, hatta
n u goren tarih felsefelerine de ~iddetle fiziki varolu~un kayna~uu, cisim ya da
kar~1 ~1km1~hr. bedenden ba~1msz veya en azmdan
Canguilhem, Georges. 1904 do~wnlu ~a~ ayn olan bir enerji ya da gii~te bulan an-
da~ Frans1z bilim filozofu. tvfichel Fouca- layJ~. Canh ya da cans1z her~eyin bir
ult'n un doktora tez daru~maru olan Can- ruha ya da tinsel bir toze sahip bulundu-
guilhem yap1salc bilim tarihi anlay1~uun ~unu savunan o~reti.
kurucusu ve en onemli temsilcisidir. 1 Antropolojide, h;sel bir kendili~inden
Evrimci bir bilim gorii~iini.in ya da iler- lik ya da etkinlik ilkesi olarak, her~eyde
leme olarak birikirnsel bilgi anlayt~trun ruh bulundu~nu one siiren gorii~e, do-
hakim oldu~u Fransa'da, o bilimsel faali- ~ada farkh dereceden tinler bulundu~u
yetteki siirekliliklere oldu~u kadar kesin- nu savunan ak1ma kar~1hk gelen canlJcl-
tilere de hakhru verebilecek bir bilim ta- bk, 2 biyoloji ve psikolojide, ya~am1n
rihi gorii~ii geli~tirmi~tir. Onun kar~1 temelirUn maddi bedenden ~k~ madde-
~1kb~1 bilim yorumu ve bilim tarihi anla- sel olmayan ruh oldu~u gorii~i.inii ifade
yt~l ge~mi~i ~imdinin bir temeli ve ha- ederken, 3 metafizikte, varb~m canh ol-
ZJrlayJCISI olarak goren anlay1~br. Bu go . du~unu savunan teoriyle ozd~le~ir.
rii~e gore, bilim bir kez tesis olunmaya Canhchk, 4 kozmolojide ise, evrenin
ve onun konusu belirlenmeye gorsiin, ve bu arada astronomiye konu olan gok
hemen hakikabn biricik temina b, do~ru cisimlerinin ruhlan old u~un u savunan
lann yegane iireticisi olup ~1kar. Nitekim, o~retiye kar~Il1k gelir. Ba~ka bir deyi~
onyedi ve onsekizinci yiizylllarda do~up le, canhc1hk yaln.lZca insan varhklan,
kurumsalla~an bilimler ondokuz ve yir ve insan varhklan d1~1ndaki hayvanla-
minci yiizylllann bilimi i~in bir temel nn de~il, fakat bitkilerin ve hatta canh
olma i~levi gormii~tiir. olarak gormedi~imiz ~eylerin bile ruh-
Cangulheim bu gOrii~iin, kendisinin ge- lan oldu~unu savunan gorii~ olarak
riye donii~ yarulsamas1 aduu verdi~i bir kar~1m1za ~1kar.
te1nel yarulg1ya dayand1~1 i~in, biitiiniiy- Ote yandan, canhcui~m, bir biitiin iin
le hatah oldu~unu one surer. Ge9Jli~in i~indeki par~alann, biitiin\in amac1na
~imdi i~in bir temel, atlama tahtas1 oldu- ula~abilmesi i~in, amao koyan biitiin
~unu kabul eden bu gorii~, aynca ~im tarahndan di~er par~alara uyduruldu-
dinin de~i~mez ve statik oldu~nu ima ~unu savunmas1 durumunda, bu tiir bir
eder. Oysa, ona gore, bilimi karakterize canhcll1~a teleolojik canhczhk ad1 verilir.
eden ~ey, kapai.Jhk ve siireklilik de~il, canh maddecilik [Os. heyulay1 hayvaniye
fakat daha ziyade a9khk vc siireksizlik- mezltebi; lng. hylozoism; Fr. hylozoisme; AI.
tir. Bilim siirekli olarak de~i~ti~i i~in, ka- hylozois mus] GeneI olara~ canbh~1n ve
palJ de~il de, a~Jk bir sistem meydana ya~am1n maddenin temel bir ozelli~i ol-
getirir. du~unu; madde ve hayat1n birbirlerin-
Dahas1, bilginin d1~sal ~evreye, harici den aynlamayaca~1ru; ya~am1n, ayn bir
faktorlere ba~b oldu~unu one siiren Can- ilke olmay1p, maddeden tiiredi~ini ya
gulheim'a gore, do~u ve yanll~ olan, Ni- da maddenin tinsel ozelliklere sahip ol-
etzsche'nin de gostermi~ oldu~u gibi, du~unu savunan o~reti. Her tiirlii hare-
172 Camap, Rudolph

ket ve deg~rnenin nedenini kendisinde Carr, Edward. 1892-1982 }'lllan arasmda


ta~1yan ttoz anlay1~1. ya~a1n1~ ve tarihin bir bililn olmad1g1
Canh maddecilige ilk kez olarak, 'hi;- ~eklindeki gori.i~e ~iddetle kar~1 ;1km1~
ten hi;bir ~ey ;1kmayacag1'n1, dolayt- olan ingiliz tarih~i ve tarih felsefecisi.
slyla maddenin yaratlhnama~ oldugu- Temel eseri, 8 dltlik A History of Sauiet
nu kabul eden, fakat soz konusu ezeli Russia [Sovyet Rusya'n1n Tarihird1r.
1naddeyi harekete ge;irecek bir fail Carra gore, tarih ile doga bilimleri ara-
neden ya da hareket kaynag1 soz konu- Slnda yap1lan ay1nm, s1ras1yla tarihin
su ohnad1~1 i;in, kendi degi~me ilkesi- tekil, buna kar~1n bilimin gene) olana
ni kendisinde saklayan, kendi hareketi- yoneldigi, tarihten bir ders ;~karblama
ni yine kendisinin a;1klayacag1 bir toz, yacagl, tarihin ondeyi gi.iciinden yoksun
arklte arayan tMilet Okulu filozoflann- oldugu, tarihin zorunlu olarak oznellik
da ortaya ;1km1~tu. sergiledigi ve nihayet tarihin, bilimin
Carnap, Rudolph. 1891-1970 y1llan ara- tersine, ahlak ve dini proble1nleri de
Slnda ya~am1~ olan Alman asdh ABD'Ii i~in i;ine katt1g1 fikirlerine dayanlnak-
di.i~i.inur. tManhk;1 pozitivizm ak1m1n1 tadu. Bi.iti.in bunlann temelinde ise,
geli~tirmi~ olan bir grup bilim adam1, fi- t Aristoteles'ten miras alm1~ oldugu-
lozof ve matematik;inin 1920'1arda kur- muz, bilimin genel, ti.imel olanm bilgisi
mu~ oldugu tViyana ~evresinin en se;-
old ugu yerde, tarihin tekil ve bireysel
kin i.iyelerinden biri olan Camap, manhk olam konu ald1g1 ~eklindeki yanh~ on-
ve bilim felsefesine, olas1hk teorisiyle de yarg. bulunmaktadar. Oysa, Carr'a gore,
ti.imevanmsal Qkanm konusuna onemli tariht;i tekil olanla degil de, tekJer i~in
katkalar ya pma~tlr. deki genelle ilgilenir, ;i.inki.i dilin kendi-
Camap, bilimlerin empirik verilerine si tarih;iyi, zorunlu olarak genelleme
manttksal analiz yontemini uygulamak yapmaya goti.iri.ir.
suretiyle, birle~ik ya da birlikli tek bir Cassirer, Ernst. 1874-1945 YJllan aras1nda
ya~am1~ olan Yeni-Kant;l Alman filozo-
bilim ortaya ;1kannan1n olanakb oldu-
fu. Temel eserleri: Philosophie thr SynJOO-
guna inaxun1~ olan bir filozoftur. 0, Vi-
lisclten Fonnen [Sembolik Formlar Felse-
yana ~evresinin ti.im diger i.iyeleri gibi,
fesi] ve Zur Logik der Kultuwissenschaften
ti.imcelerin ya da onermelerin, yalruzca
[Ki.ilti.ir Bilimlerinin Manttg1 Ostiine].
deneysel olarak dogrulanabildikleri tak-
Cassirer'nin yontem olarak transenden-
dirde anlamh olduklanru ve metafizigin
tal yontemi benimseyen, gene) bak1~
onermelerinin, bu ol;i.ite tabi tutuldugu
a;1s1 itibariyle de idealist olan felsefesi,
zaman, anlams1z ya da olgusal bir an- t Kant'1n el~tirel felsefesinin biraz daha
lamdan yoksun old uklaruun gosterilebi- farkh bir versiyonudur. Ba~ka bir deyi~
lecegini savunmu~tur. le, Kant felsefesinden hareket eden ve
Daha ;ok mant1k ve matematik kon u- Kant'm inzan zihnindeki a priori kav-
sunda, ya~am1n1n ikinci yans1nda da ramlann dogal di.inyaya ~ekil verme
ti.imevanm ve olasll1g1n temelleri i.ize- yollanyla ilgili temel ilkelerini geni~le
rinde ;ah~ml~, ve empirizmi, deneysel ten Cassirer, bir kavramm ;ok sayada
bilginin karutsa) temellerine ili~kin sis- tekil ornekten, bireysel varhk~an soyut-
telnatik ve manhksal bir tsgreti olarak lama yoluyla elde edildigi gori.i~une
yorumlam1~ olan Carnap, ayn1 zaman ~iddetle kar~1 ;1km1~ ve tlpka tPlaton
da manbk;1 pozitivizmin dogrulanabi- gibi, kavrarrun, bilgiyi di.izenleyen bir
lirlik Ol;i.iti.i i.izerinde durmu~ ve doga- ara; olar~ tikellerin, bireysel nesnele-
da old ugu gibi, toplumsal ve tarihsel rin sJrufland1nlabilmesi i;in daha once-
alanlarda deneysel bilimlerin terim ve den var old ugunu belirtmi~tir.
onermelerinin fizik dilindeld terim ve insarun temel etkinliginin kavramla~br
onermelere indirgenebilecegini dile geti- ma, temel ozelliginin de sembo!le~tirme
ren fizikalist gori.i~i.i benimsemi~tir. oldugunu belirten Cassirer, din, sanat,
cebnye 173

dil, tarih ve bilunin, simgeler ureten ve yuce yol' dur; do~ruy~ inanmak, do~
urettigi sembollerin dunyas1nda ya~ayan du~urunek, dogru konu~mak, dogru
insarWl meydana getirdigi se1nbollerden eylemek, dogru ya~amak, dogru kavra-
ba~ka hi!;bir ~ey olmadtk.Janru savw1 lnak, dogruya eri~mek.
m u~tur. Ozellikle k iiltiir felsefesiyle set;~ c:ausa sui. Daha t;ok spekulatif metafizikte,
kinl~en Cassirer, sembol ve anlam iii~~ omegin alalc1 filozoflann metafiziklerin-
kisj uzerinde yogunla~m1~hr. 0, bu de, kendi kendisinin nedeni olan, varolt t-
baglamda, sembol ve anlatn ili~kisinin ~u, olumsal degiJ de, zorun!u olan varbk
kendisini iki kar~1 t egilimle ifade ettigini it;in k ullanllan Latince deyiln.
seylemi~ ve bu egilimleri, tutucu bir ge Deyimin, biri olumlu, digeri olu1nsuz
lenek it;inde ortaya ~kan duraganla~br olan iki anlatnl vardu. 1 Olutnsuz anla1n1
na ve koruma egilimiyle, evrimci bir ge- i~inde causa sui, kendinden ve kendi ba~t
lenek it;inde ortaya t;Ikan, eski modelleri na varolan, mutlak anlamda ba~tms1z ve
ytktna egilimi olarak sualam1~hr. nedensiz varhg1 (yani Tann'yt) gosterir. 2
Cassirer, omegin efsane ve ilkel dinler~ Olutnlu anlam1 ic;lnde ise, causa sui, doga-
de, tutucu egilimin oldukt;a gut;lu oldu~ St ya da ozu varolu~unu i~ren varhk an-
gunu one surer. Nitekim, mitolojik at;1k~ lamtna gelir. Buna gore, Tann kendi var-
lama ~imdiyi uzak bir get;mi~ araa~ hglrun te1nelidir ve kendi varbgtntn fail
hgtyla at;Uclama t;abast it;inde olur. Yine, nedeni olarak goriilur. Yani, varolu~,
dogal dillerde, duraganla~brma egilimi kendi kendisinin nedeni olan varh&n do-
veya tuturu gelenek kendisini, bir dilin, gasJndan zorunlu olarak ~kar.
ileti~imin 1niimkun olabilmesi i-;in, uy~ caynac1hk. M. 6. 6. yi.izytlda, Hindis-
mak durwnunda oldugu kW'allarda gos~ tan'da Mahavira taraf1ndan kurulmu~
terir. Ayn1 nesnelle~tirme ve duraganla~ o!an din ve felsefe okuluna verilen ad.
hnna egilimi bilime de damgas1n1 vurur Caynacrbga gore, dunya canlt bir oz
ken, Cassirer'ye gore, bir tek sanatta, olan fciva'yla, canSlz maddelerden, aciva-
gelenegi y1k1p, yeni modeller ya da du dan olu~ur. Civalar, ruhlar, maddeyle
zenler yaratma egili.1ni ag1r basar. Bunun- kirlenmi~ oldu~u i-;in, olmast gerektigi
la birlikte, burada bile, gelenek tutnden gibi, kusursuz ve olumsiiz olamamakta-
ortadan kalkmaz, zaten ortadan kalkmast dtr. Kurtulu~, ancak maddenin kirinden
demek, sanatt da mumkun kdan ileti~i .. uzakla~makla, stla perhizlerle, t;ileci ve
min sona ennesi demektir. erdemli bir ya~am surmekle olur. Temel
Buradan da anla~llacag1 uzere, Cassirer ilkesi, verilmemi~ olant almamak, dun ya
din, bililn, sanat ve diJi, organik bir birlik nimetlerinden vazge~ek ve ozellikle de,
sergileyen surekli bir geli~menin goru~ canb olan hit;bir ~yi oldi.irmemek olan
numleri olarak degerlendirmi~tir. Bu go Caynaahk, ruhu Nirvana'ya ula~hnnayt
n1numlerden her biri, insan bilinrindek.i a1nat;larken, tit; yol onerir~ Dogru gorii~,
setnbolik tasanmtn i~levinden ba~ka, in- dogru bilgi ve dogru ahlak.
sarun, kultur olarak tarumlanan, kendine cebriye. lslam diinyastnd~ iyi ve kotuniin
ait ideal dunyayt in~a etme guci.inu goz.. bizzat Tanndan geldigi inanan1 benim-
ler onunu sennektedir. seyen ve her eylemin onc:eden Tann tara-
catvari arya-satyani. Budarun ogretisi- hndan yarahhp, takdir edildigini di!e ge-
nin ozunu olu~turan dort temel hakikat tiren kelami mezhebi dile getiren terim.
it;in kullantlan deyim. lnsanlann bir i~i, bir eylemi yap1p yap-
Buna gore, 1 ya~am aadu, uzuntudur, mamakta ozgur oldugunu kabul eden
1shrapt1r. 2 Aalann, uzuntii ve stkmh- ve dolay1styla insanlann yaphklanndan
run kaynagt, doywnsuz istekler ve tut- sorumlu olduklar1 fikrini savunan Kade-
kulardtr. 3 Kendisini tutkulara ba~nh riye mezhebinin kar~tsmda yer alan
hktan kurtaran k.i~i, ger~ek bir kurtulup Cebriye mezhebine gt>re, iyi ve kotii
erer, dogu~ t;arklntn d1~1na t;tkar. 4 Kur~ dogrudan dogruya Allah"tan gelir; olay-
tulu~a goturen yol ise, 'sekiz basamakb lann ortaya t;tkl~l ve meydana geli~i, in-
174 celarent

samn iradesine bagh degildir, zira her- Liberal gori.i~ ve bireysel ahlakla cema-
~ey Allah tarafmdan onceden, degi~ at.;i gorti~ ve erdem ahlakJ arasmdaki
mezcesine belirlenmi~tir. kar~1thgm kokeninde, bireysel ozerkh-
insaiUn ya da kulun se.;me ozgtirlugu ~ ahlakm oztinti meydana getirdigini
ahnad1g1 i~, iyi ve kotii i~lerin Tann'- savunan +Kant ile, Sittlicltkeit kavram1yla,
dan alduguna inanan Cebriye mezhebi, bireyin bir cemaate aidiyetinin almazsa
iki gruba aynhr. Cehm bin Sahva'nm on- almaz aldugunu one stiren +Hegel ara-
ctilti~inti yapbg1 ve tam cebrller alarak smdaki kar~1thk bulurunaktad1r.
bilinen birinci gruba gore, insanlarda cesare. Klasik manbkta, ikinci ~ekilden,
irade bulunmamaktadu ve insanla can- btiyiik onerme ve sanucu tilinel alwnsuz,
SIZ varhklar arasmda bu bak1mdan hi.;- kti.;tik onermesi ise tiimel alumlu bir
bir fark yokh1r. Buna kar~m, daha 1hmh onerme olan tas1m kahb1: Hi.;bir P M
bir yazgtc1hg1 savunan ikinci gruba gore degildir. Tum S'ler M'dir. 0 halde, hi.;bir
ise, kulun yapttg1 i~i Tann takdir etmek- S P degildir. Cesare tas1m kabbt, birind
le birlikte, kul i~in yapllrnas1 i.;in, belli ~ekilden celarent'e indirgenebilir.
bir .;aba ve gti.; harcar. cesaret [ing. courage; Fr. courage; AI. mut].
celarent. Klasik manhkta, btiytik onerme Ahlak felsefesinde, ki~iye bir tehlikeyi,
ve sanucu ttimel alumsuz, kti.;iik oner- si>z kanusu alabilecek karku tarafmdan
mesi ttimel alumlu alan birind dereceden alt edilmeksizin gogusleme imkaru ve-
tastm ~ekli: Hi.;bir M P degildir. Tiim ren zihin hali ya da eylem tarz1.
S'ler M'dir. 0 halde, hi.;bir S P degildir. Ytireldilik. yigitlik anlarruna gelen cesa-
cemaat,.ilik [lng. communitarianism; Fr. ret, bk.;ag Yunan felsefesinde, bilgelik,
conrmunautarisnre]. Liberal siyaset ve eko- adalet ve oh;ultiltikle birlikte, temel er-
nami gt>rti~tintin, yarara ahlak tearisi- demJer arasmda say~br. Buna gt>re,
nin oztinde varaldugunu savundugu bi- cesur bir insan. karku duymayan ya da
reyciligi reddeden, ve sadece bireysel karkusuna hi.;bir ~ekilde yenik dti~me
ozerklik ve ozgtirlugu karumay1 ve kal- yen inS<~n alarak degil de, karkusunu
lamayi gozeten bir toplwnda yak alup kantralti altmda tutabilen ve bir odev
gittiklerine inand1g1, ktilttirel veya ulusal duygusuyla ya da ahlili ve rasyanel bir
degerler benzeri, kallektif bir dagaya, yarg1ya uygun alarak eyleyebilen ki~idir.
artak bir oze sahip degerler ve ama.;lann cez.a [Os. muc4ziit; lng. punishment; Fr. pu-
onemini btiyiik bir gti.;le vurgulayan tap- nition; AI. strafe]. Yasalan bilerek ve is-
lum tearisi, siyaset gorti~ti. teyerek ,.igneyen, belli bir eylemiyle
5Hz konusu taplum ve siyaset tearisi- su.; i~leyen ki~iye uygulanan yaphnm.
nin ahlak gorti~ti, bireysel ozerklige da- Ba~kalanna bir ~ekilde, maddi ya da
yanan bireydlik ve zaman zaman da ya- manevi zarar veren, taplwna ve tap-
rarcihgm tersine, bir terdem ahlakldu. lwnsal hayata zararh eylemlerde bulu-
Bununla birlikte, cemaat.;iligin ahlak go- nan ki~inin, Hzgtirltiguntin elinden alm-
rti~ti bir erdem ahlak1yla smuh kalmaz; masi, birtak1m haklarm ktsitlanmasi ve
a si>z kanusu erdem ahlikuun ancak ve parasal kayba u~ablmas1 suretiyle yak-
ancak, bir gelenegi alan, aym inan.;, sunluk it;inde bulunmas1 durumu.
deger ve davram~ kahplanru benimse- Bu baglamda, genelin iyiligi adma ka-
mi~, i.;ten, ytizytize ili~kilerle birbirleri- nulmu~ yasalan ihlal ederek,. yasa ya da
ne baglanan insanlann meydana getir- emirlere kar~1 gelerek su.; i~leyen ki~iye
dikleri cemaatlerde geli~ebilecegi, insa- verilecek cezayt .;e~itli ~ekillerde temel-
mn tam anlamtyla ger.;ekl~mesi i.;in lendirrneyi, hakl1 k1lmay1 ama.;layan bir
gerekli alan erdemlerin, aymc1 bir ka- dizi ogretiyi belirleyen genel teariye, ceza
mtinal ya~am tarzma sahip taplumlar- kuramr ad1 verilir.
da hayata ge.;irilebilecegi kabultiyle ta~ Genel ceza teorisi it;inde, 1 cezarun ama-
mamlamr. ctrun, su.;ludan, i~ledigi su.;a, yapt1g1 ko-
Chomsky, Noam 175

ttiluge e~degerde bir oc abnak oldugunu olu~rurulabildigi za1nan mi..hnkiin olaca-


one stiren ceza anlay1~1 misilleyici ceza gma ve felsefenin boylelikle matenatik-
anlay1~r olarak bilinir. 'Goze goz, di~e sel modele ~ygun bir yap1ya kavu~tunl
di~' atasoztinde ifadesini bulan bu labilecegine inaruyordu. Bu durumda
oranhh ceza anlay1~1na gore, ceza, su-;- filozoflar, ortaya attlklan iddialan, geli~
luyu tslah etmek i-;in de~il de, soz ko- tirdikleri sistemleri, bu se1nbolik dil ve
nusu olan bir kottiltik ya da adaletsizli~ kalkul sayesinde denetleyebileceklerd i.
gi dtizeltmek, telafi etmek i-;in verilir; Bu i~ ic;inse, Leibniz'e gore, felsefe kav-
zira en buytik adaletsizlik, ki~inin ba~ ramlanru sembollerle gastennek, kav
kalanna, orantll1 kar~1hg1 ve kayb1n1 ra1nsal ili~kileri de manbksal i~lemlerle
gonneden zarar vermesinden, kottiltik ortaya koymak yeterli olacaktu.
etmesinden olu~ur. Chartres Okulu [ing. School of Chartres;
2 Cezan1n amaClJun suc;luyu tslah etrnek, Fr. Ecole th Cltartre] Orta-;ag felsefesinin,
su-;lunun davrant~uu degi~tinnek ve iyi- Fransa'da, 10. yuzylla 13. yuzytllar ara-
le~tinnek oldugLmu, salt ceza vennek, oc snda etkin olmu~ onemli okullanndan
almak i-;in verilen cezatun kotii ve adalet- biri. Aristotelesc;i ogretilerin, Platoncu og-
siz olup, cezanm ancak cezalandnlan ki- retilerle belli bir sentezini yapan okulun
~iye yarar saglad1~ zaman me~n) oldu- en onemli dti~tintirleri arasmda, Chart-
gl.lnu one stiren ceza o~etisi, tslah edici res'h Theodorik, Conche'lu William
ceza anlay1~1 olarak katcgorize edilir. 3 Chartres'h Bernard, ve hepsinden onemli-
Buna kar~1n, su-;luya, ayn su-;u i~leye si tSalisbury'li John sayllabilir.
cek ba~ka insanlar tizerindeki caydLnCI Chomsky, Noam. 1928 dotumlu iinlti
etkisinden dolay1, ceza verilmesi gerekti Amerlkah dilbilimci, dti~tiniir. Temel
gini savunan ceza gorti~ti cayd1r1C1 ce:za eserleri: Syntactic Structures [SOzdizimsel
anlayl~l olarak bilinir. Yapllar], Current I ssue5 in Linguistic The-
4 Nihayet, cezarun kendi ic;inde, ozti iti- ory [Oilbilim Teorisinde Temel KonularL
bariyle kotti bir ~ey oldugunu, bundan Ltmguage and Mind [Oil ve Zihin), Cnrtesi-
dolay1 cezarun en ytiksek say1da insarun an Linguistics [Oescarte59 OilbilimL DeqJ
en yuksek tnutluluguna katkl yapbgl sti- Structure and Semantic Interpretation (Derin
rece, caydirlCI etkisinden dolayt verilebi- Yaps, Ytizeysel Yap ve AnlamsaJ YorumL
lecegini savunan ceza anlay1~1; cezarun Problems of Knowledge and Freedom [Bilgi
olumlu sonu-;lar tiretti~ zaman me~ril, ve Ozgtirltikle ilgili Problemler].
aksi lakdirde anlams1Z ve gereksiz oldu- Oili dogu~tan getirilen evrensel bir ye-
gunu savunan gorti~ ise yarare1 can anla- tenegin tirtinti olarak goren Chomsky,
y1~ 1 olarak tarumlarur. btittin ozgtin katk.llanyla birlikte, yap
characteristica dominante. Ba~at karaktere, salc1 dilbilim gelenegi i-;inde yer ahr.
bir ~eyi her ne ise o ~ey yapan, belirleyen, Onun dilbilime ve modem dti~tinceye
o ~eye ili~kin S1n1flamada temele ahnan olan katkllan u-; ba~hk albnda toplana-
birincil ozellige venilen Latince ad. bilir: Chomsky her~eyden once, dilbi-
characteristica universalis. Onlti Alman limde dikkatleri salt betimlemesel ve
ak1lC1 filozofu Leibniz'in felsefr bilgi ve ttimevanmsal olan bir dtizeyden, yani
kan1tlama i~n gerekli gordtigti ve bir bildirimleri katologlama dtizeyinden,
boltimtiyle hayata ge-;irebildigi sembo~ dilde yarahcl bir -;gtr a-;an tiretici diize-
lik dil projesine verilen diger ad. ye, ideal beceri ve yeterlikle derin yap
tLeibniz, felsefe dilinde bir at;tkhga ka- dtizeyine -;ekmi~tir. Oil, ona gore, maddi
vu~manln, felsefi bilgiye kesinlik kazan soylem, ya da bir dilin pratik icraslndan
d1rmarun, ancak basit kavramlar i~ -;ok daha fazla bir ~eydir.
basit sembollerden ve ka~1k kavram~ ikinci olarak, o dili yeniden ele ahp de-
Jar i~n de basit sembollerin birl~imle gerlendirirken, dilsel beceri ve yeterlik
rinden meydana gelerek sembolik bir dil kazanmanln, dili kullanmay ogrenme-
176 Cicero, Marcus Aurelius

nin davranl~c;tlann ko~ulla1nac1 yakla culuga kar~1, dogrudan VE kesin olan


~unlanyla, uyan-tepki mekanizmalany- ahlak bilincinin kuru1nlanna s1g1nm1~
la, tiimevarunsal bir tarzda a~Iklana ve temel ahiAki kavra1n ve ilkelerin do-
mayacaglnl ifade ehni~tir. Dili, insanlar- gu~tan oldugunu one siirmii~tiir. 0,
da dogu~tan getirilen bili~sel bir kapasi- ayn1 c;erc;eve i~inde, erdemin mutluluk
tealin iiriinii olarak Chomsky bu gorii ic;in fazlas1yla yeterli oldugunu, kurgu-
~i1yle, onyedinci y(izyll akdohg1na c;ok sal ya da entellektiiel degil de, pratik
yakla~m1~tlr. Ona gore, dilsel ozgiirliik erdemin daha biiyiik bir deger ta~1d1-
ve yarahc1hk sonradan kazarulan bir g1nl belirtmi~tir.
~ey degildir, fa kat belirleyid bir kapasi- cins [lng. genus; Fr. genre; Al. genus, gat-
te ya da yetenek olarak insanda hep var tung]. All suuflara ya da tiirlere aynlabi-
du. Di1 ve ins an. zihni aras1nda oylesine len bir nesneler sm1f1. Aytu karaktere
derin bir bag bulunmaktadu ki, bu bag sahip olan nesnelerin, iki ya da daha
dile dair bir bilgiyi insan zihninin bilgisi- fazla alt s1n1f ya da hirden olu~an s1n1h.
ne gotiiren en onemli arac; veya yol Bir ~eyin oziiniin, ondan tiir bakmun
haline getirir. Ba~ka bir deyi~le, iiretici dan farkh olan ba~ka ~ylere de ail olan
dilbilgisinin yarahciSl olan Chomsky'ye parc;as1.
gore, dil insan psikolojisinin aynlmaz Ortak ozellikleri olan genel kavramlan
bir pare; as 1m meydana getirir. gosteren cins, ayn1 ozellige, ozde~ bir
Onun iic;iincii bir katk1s1, kendi dilsel karaktere sahip olan nesnelerden ol u~an
yeterlik ve icra, ozgiirliik ve pratik ayn- ve en az i.ki tiirii ya da alt s1n1.& buluna
lnlnln, yirminci yiizydda birc;ok disip nan suun tanunlar. Buna gore, tiim renk-
lindeki, ornegin felsefe ve sosyolojideki li dsimJer, ortak olarak renkli olma ozel-
yap1sal ara~tumalar ic;in temel ve vaz ligine sahip bulunduklan i-;in, renk
ge~ilmez bir egretileme i~levi gormesin cinsinin i~inde yer ahrlar.
denkaynakJanu. Politik dii~iinceyle de Tiimel konusunu Ortac;ag felsefesine
yak1ndan ilgilenen, dil ve siyaset ili~kisi sokan tPorphyrosa gore, cins alhnda
iizerinde d uransol egilimli bir liberal tiirlerin siraland1g1 ~eydir. Islam man-
olarak Chomsky, her siyasi dii~iincenin llkc;dan ac;IStndan da, cins, gerc;ekJikleri
politik arenada temsilini saglamarun en farkh olanlara ili~ldn olarak, 'bunJar
onemli gorev oldugunu dii~iinmii~tiir. nedir?' diye sorulunca verilen cevapbr.
Cicero, Marcus Tulius. M. 0. 106-43 yd Omegin, insan, at, ku~ nedir? diye soru-
lan aras1nda ya~am1~ olan Romah dev- lunca verilecek yarut, hayvand1r yarutl
let adam1, bilgin, haUp ve yazar. olacaktu. Buna gore, hayvan "bir cinsin
Felsefe ogreNmini, Epikiirosc;u Phaed- ifadesidir.
ros, Stoac1 Diodotos ve Akademi'ye Cinse ic;lem ac;1s1nda yakla~ddlg1nda,
bagh Philon'dan alm1~ olan Ciceronun dnsin bir ozellikler, vas1flar y1gm1 oldu-
onemi, Yunan dii~iincesini daha sonraki gu soylenebilir. Cins, Aristoteles tarabn
ku~aklara aktarmas1ndan olu~ur. Bilgi dan, bu c;erc;eve i-;inde, birc;ok tfire ortak
teorisi ac;Is1ndan, kesinlige baglanmak olan ve toz kategorisinde, onJara yiiklene
yerine olas1llklann yolunu izlemeyi yeg- bilen ~ey olarak tan1mlanm1~br. Ote
leyen, buna kar~1n ahllk alarunda, dog yandan cins, yakm ve uzak cins olarak
matik bir tavu sergileyip, Stoactlara ve bu ikiye ayr1hr; buna gOre, bir tiiriin hemen
arada Sokratese yonelen Cicero, Latince-- iistiinde bulunan rinse yakln, digerlerine
nin felsefe dili olarak gelipnesine katla uzak cins ad1 verilir. Buna ka"m, cins de-
yaprru~ ve bu arada, dinsel gorii~leri ac;1 recelenme bakurondan ele ahnd1gmda,
s1ndan daima agnostik kalnu~br. en iistte bulunan rinse iistun cins, albnda
tl<u~kuculugu c;iiriitemeyen, fakat ba~ka cinsin bulunmad1~ cinse a ~a gz
ku~kuculugun ahlak i~in yaraLt1g1 teh cins, ikisi arasmda buiWlanlara ise orta
likenin bilincine varan Cicero, ku~ku cins ad1 verilir.
circulus vitiosis 177

cinsei aymmcdtk [ing. sexism; Fr. sexis- tiiriinii dit;er hayvan tiirlerinden ayir-
me; AI. sexismus). Bir dnsin veya bir kirn- maya yarar. i~le bu sonunculara da, IUr-
senin ail oldut;u cinsin kar~1 dnslen en- se/ ayrnm ad1 verilir.
tellekliiel baknndan, ahlaken ya da cins ve liir giizelilerek yapLian tan1m [lng.
biyolojik olarak iisliin oldut;unu dii~iin genus and diffrrentio. definition). Tarumla-
mesi veya iistiin gormesi egilimi, dolayi- nan ~eyin ail oldut;u cinse ve onu ayru
Siyla cinsler arasmdaki e~itsizlit;i onayla- dns i~indeki ba~ka tiirlerden ay1ran ozel-
masi, dot;al kar~Ilamasi lavn. lik ya da ozelliklere i~aret edilerek yapi-
Terim biraz daha ozel olarak ve hemen lan tarurn tiirii.
hemen yalruua kadmlara ka~1 e~itsizli Bu tiir bir tarum, yakm ya da uzak cin-
t;i ba~lan kabul eden basmakahp yargda- sin, ayuun ya da liirsel aymrrun orlaya
ra dayah tulumlan ifade eder. Buna gore, konrnasma bat;h olarak, kendi i<;inde liir-
cinsel aymrnohk erkeklerin kadmlardan lere aynhr. Buna gore, 'varhk', 'canh' ve
biyolojik olarak, ahlaken veya entellektii- 'hayvan' dnsleri arasmda, 'insan'm yakm
el bak1mdan iisliin oldut;una inanan er- dnsi 'hayvan', uzak cinsi ise 'varhk'tu.
kegin tavnd1r. Yine, ayru ~ekilde, 'iki gozlii olmak' in-
cinssel lanlJD [lng. genetic definition; Fr. sana ail tiirsel bir ozelliktir ve insaru 'hay-
dtfinition gblitique). Cins-tiir ili~kisi goze- van' cinsi i<;inde 'iki gozlii' olmayanlar-
tilerek yapdan bir i~lemsel lanrmda, ta- dan ayuan tiir.;el bir ozellik oldut;undan,
rumlayan ya da yiiklemin, ozne ya da la- ayrnrn adrru alU". Bununla birlikte, 'iki
nunlanan konumundaki kavramm ail gozlii olma' ozelligi, 'insan'm pek ~ok
oldut;u dnse i~aret ettit;i tarurn. 6megin, hayvanla payla~llt;r bir ozelliktir. Bundan
'lnsan hayvandu' t.arununda, 'insan' liir,
dolay1, insaru dit;er 'hayvan' liirlerinden
'hayvan' da dnstir.
ay~ran ve yalruzca insana ozgii clan ozel-
cins ve aymm [lng. genus and differentia).
likler aranz. 4te 'konu~ma', 'akdhl1k',
Cins, ba~ka ~ey liirlerine yiiklenebilen
'aiel yapma' gibi ozellikler ikind liirden
ve ba~ka ~ey simflan i~in ozsel clan
ozellikler olup, bunlara tiirse.l aymm ad1
ozellikler loplamma, ayrrnn ise, yabuz-
verilir.
ca bir Simhn iiyelerine yiiklenebilen, ya
da daha ~ok bir tiirii cinsten ay1ran ozel- Buna gore, cins ve liir gozetilerek yapi-
lik ya da ozelliklere verilen addU". lan tamrn, dorde aynhr: 1 Uzak cins ve
Bir cins kavramr alhnda yer alan her liir ayrrnn gozetilerek yaprlan tamm ('lnsan
kavranu, tiiriin ozelliklerine sahip oldu- iki gozlii varhkllr'); 2 Uzak cins ve turse/
gu gibi, kendisini hem cinslen ay~ran ayrrrrn gozetilerek yaprlan tanun ('lnsan
(ayrrrm), hem de ayru dns i~erisindeki akrlh varhktir'); 3 Yakrn cins ve ayrrrnr
dit;er tiirlerden ayrran (IU~e/ ayrnm) ozel- gozetilerek yaprlan tamm ('insan iki gozlii
liklere sahiptir. Ornegin, 'lnsan ild gozlii hayvand1r'), 4Yakrn cins ve turse/ ayrrrm
hayvand1r' onerrnesinde, hayvan dnstir gozetilerek yaprlan tamm ('insan akllh
ve insan i<;in oldut;u kadar, balinalar, hayvand1r'). Bu dort larum tiiriinden en
ku~lar, kediler ve kopekler i~in de kulla- iyi ve en dot;rusu, hi~ ku~ku yok ki,
ndabilir. 'lki gozlii olma' ise, insana ai~ yakrn cins ve tiirsel aymm gozelilerek
tiirsel bir ozelliklir ve onu hayvan cinsi yap1lan lammdir. Dit;erleri en azmdan
i<;inde, iki gozlii olrnayanlardan aylflr. yamlllci olabilir.
1ki gozlii olmak' ozellit;i, bundan dolay1 circulus vitiosus. Vanlacak sonucu kendi-
bir ayinrndir. lerinde barmd1ran onciilleri i~eren akd-
Bununla birlikle, iki gozlii olrna ozelli- yiiriitrneyi, karutlanacak sonucu do~
~i, insanm pek ~ok hayvanla payla~tt; kabul eden ya da varsayan karutlarnay1,
bir ozelliklir. Oysa, akrlh olmak, konu~ dongiisel akdyiiriilrneyi, kiSir dongiiyii
mak ve giilmek gibi ozellikler, yalmzca ifade etrnek iizere kullarulan Latince
insana ozgii clan ozelliklerdir ve insan lerim
178 cisim

dsim [lng. body; Fr. corps; AI. korper]. Be~ Kelanun isa'da insana donii~mesi, tan-
duyu orgamyla algdanabilen, elle tutu- sal nitelik ile insani niteligin temel ozel-
labilen her ~ey; madde, maddi nesne; liklerinden ve imkanlarmdan hic;bir ~y
bir ~ekli olan ve mekanda ba~ka bir nes- yi tirmeden tanriSal kelamm ki~iliginde
nenin i~gal edemeyecegi bir yeri bulu- bir arada bulunmas1 olarak cisimle~me
nan maddf toz. Yer kaplama, kiitle ve gi- Hristiyanhgm en temel inanc;lanndan
rilmezligin en temel ozellikleri oldugu biridir. Bundan dolay1, bu dogmay alai
elle tutulabilir, gozle goriilebilir varhk. yoluyla ac;1klama c;abas1 birc;ok Ortac;ag
Bu baglamda, maddi olan, maddeden dii~iiniiriiniin en onemli me~guliyetini
meydana gelen, fiziksel, fiziksel boyut- olu~tunnu~tur. Ornegin, Adz Ansel-
lan olup, yer kaplayan ya da elle tutula- mus'a gore, cisimle~menin zorunlulugu,
bilir olan ic;in cisimsel s1fah; buna kar- kurtarmanm zaruretinden dogar; zira,
~m, maddi olmayan, cisimden yoksun insamn suc;u, Tann'ya kar~1 i~lenmi~
bulunan, elle tutulamaz, gozle goriile- bir suc;tur. Tann bu suc;u, iyiligine rag-
mez olan, yer kaplamayan, fiziki boyut- men, ~ere ve adaletinden fedakarhk et-
lan olmayan, mekanda bir yer i~gal et- meden bag1~layamaz. Ote yandan, ha-
meyen ic;inse cisimsel-olmayan s1fah kul- karet goren ~erefinin intikam1m, Tann
lamlu. i~te bu c;erc;eve ic;inde, cismi olan insanlardan alamaz, c;iinkii giinah son-
bir ~eyin ~ekline, cisimsel bir doganm suz biiyiik bir giinah oldugundan son-
fonnuna; bir ~eye, cisimsel, maddi yapl suz biiyiik bir kar~1hk ister.
Sim ve ozeiJikJerini kazand1ran, ondaki Yani ya insanhg1 yok etmek, ya da ona
varolu~ miicadelesinin kaynag1 olan ya- cehennemin sonsuz azaplanm yiikle-
pya cisimsel form denir. Buna mukabil, mek gerekecektir. Ancak her iki durum-
teolojik yaradh~ ogretisinde kullamlan da da, yaratmarun amaa olan, yaratlk-
bir terim olarak, maddeye, ne varhga lann mutlulugu elde edilmemi~ olacak
gelirken, ne de varhga geldikten sonra, ve yaratanm ~erefi tehlikeye dii~ecek
bag1mh olmayan forma cisimsel olmayan tir. Tann i~n, bu durumdan ~erefine
form ad1 verilir. zarar getirmeden kurtulmamn tek bir
Bu gore cisimsel olmayan form, madde- yolu vardu: Tann insamn yerine bu ke-
den ve maddi nesnelerden bagunsiZ ola- fareti Odeyecek, yani insan olmak sure-
rak varolabilen, hatta bir zamanlar varol- tiyle insam kurtaracakhr. Tann, ooyle-
mu~ olan, fakat Tann tarabndan, ozsel likle lsa'da insan olmu~ ve !sa, insamn
dogasli\1 ya da fonn unu gerc;ekl~tirme yerine azap c;ekmi~tir.
si ic;in, kendisini maddi bir nesne ya da 2 Cisimle~me ikinci olarak, zihnin bir
bedende ifade edecek ~ekilde yarahlan bedene ic;kin olmakhgm1 ifade eder.
formu, ruh ya da tini tannnlar. l~te bu baglamda, zihnin, d ii~iinme,
Nihayet, maddeden bag1mS1Z olarak va- duyumsama, algdama, ammsama, akll-
rolan, maddeyle hic;bir ili~kisi bulunma- yiiriihne, yarg1lama tiiriinden zihinsel
yan, maddeyi hic;bir ~ekilde etkilemedigi faaliyet ve nitelikleri, bir beden ic;inde
gibi, oziiniin maddi bir goriiniim araah- olmadan sergileyebilecegini dile getiren
gyla ac;1ga ~1kmasma da ihtiyac; duyma- zihin anlay1~ma cisimle~memi~ zihin
yan forma, Ilk ve Ortac;ag dii~iincesinde, anlay1~1 ad1 verilir. Buna kar~m, evre
cisimsel olmayan safform ad1 verilmi~tir. nin varolan her~eye ic;kin olan tiirnel bir
cisimle~ me [Os. tecessiim; ing. incarnati- zihnin, diizen ve degi~me ilkesi olarak
on; Fr. incarnation; AI. inkarnation]. 1 Tin- degerlendirilen kozmik bir zilinin ifade-
sel bir varhgm, bir Tann'run canh bir ya- si oldugunu dile getiren; bir bedene
rallk goriiniimii kazanmas1, bir insan ic;kin olan zihnin dii~iinme, algdama, is-
~klinc!e tecessiim etmesi. Ozel olarak da teme gibi zihinsel fonksiyon ya da nite-
Hristiyanhkta Tann'run isa Mesih klh- liklere sahip bulundugunu one siiren
gmda cisimle~erek insanla~mas1, etten zihin gorii~ii cisimle~mi~ zihin gorii~ii
kemikten bir vii cut goriiniime girmesi. olarak bilinir.
-----------------------------------------------------
coincidentia oppositorum 179

civitas soiis. !talyan filozofu Campanel- ta olsa, hatta onu aldatabilen kotii bir
la'run tasarladJgl iitopik devletine ver- cin de varolsa, ku~ku duymakta oldu-
digi ad: Gune~ Ulkesi. gundan k~J.;u duyamaz.
Hint Okyanusundaki bir adada kurul- Zira k~ku duydugu siirece, k~ku
mu~ olan Giine~ devletinde egemen duyan bir ~eyin varolrnas1 gerekir.
gii<;, hpla tPiaton'un Cumhuriyet'inde Ku~ku duymak ise, bir tiir dii~iince faali-
oldugu gibi, bilim ve felsefedir. Devle- yetidir. Buradan 'Dii~iiniiyorum, o halde
tin yoneticileri pratik ve teorik balam- varun'(cogito, ergo sum) sonucu <;1kar. Bu-
dan <;ok iyi yeti~mi~ olan kimselerdir; nunla birlikte, bu sonu<;, Descartes tara-
nitekim, devl~tin ba~mda hem filozof fmdan bir akllyiiriitme ya da ka1utla.ma
ve hem de rahip olan bir hiikiimdar siirednin sonucundan <;ok. onWl kendisi-
vard1r. Devletin istikran ve saglamhg1 nin a<;~k ve se<;ik bir bi<;imde, dii~iinen
i<;in, miilkiyet ortakhg1 uygulamr, dev- bir ~ey (res cogitans) olarak bilincine var-
let cinsler arasmdaki birle~me ve evli- maslm saglayan dog<udan, araciSIZ, zo-
Jikleri bile diizenlerken, bir yandan da runlu ve kendisinden ku~ku duyulamaz
bireylerin kendilerini geli~tirebilmeleri bir sezginin ifadesi olarak goriilrnii~tiir.
i<;in, <;ah~ma giinde dort saatle sm1r h cognitio approbationis. Hristiyan Orta-
tutulur. <;ag felsefesinde, Tann'nm yarallklanna
Clarke, Samuel. 1675-1729 yllan arasm- ili~kin bilgisine verilen ad.
da ya~am1~, Newton'un once ogrencisi, Omegin, Tann'run her~eyi, olmu~, ol-
sonra da dostu ve savunucusu olmu~ makta ve olacak olan, hem iyi ve hem
olan lngiliz filozof ve ilahiyat<;l. kotii her~eyi bildigini one siiren Aziz
Tann'run varhguu, 'matematiksel yon- Bonaventura'ya gore, Tann tiim bu ~ey
teme yakm' bir yontemle karutlamaya leri ebedi bir bi<;irnde, tek bir ezeli-ebedi
<;ah~m~ olan Clarke, ahllik ilkelerinin edimle bilir. Buna gore, tiimiiyle bagun-
matematiksel onermeler kadar kesin ol- SIZ bir varhk olan Tann, kendisinin di-
dugunu, bundan dolay1 inancm yardl- ~mdakileri, kendisindeki omek ideler
ml olmadan, yalmzca akd arac1hgyla arac1hg1yla bilir.
bilinebileceklerini one siirmii~tiir. coincidentia oppositorum. Kar~1tlann uz-
cogito argiimam [lng. cogito argument]. la~unJ, uyu~mas1 ya da ittifak1 i<;in kulla-
Modern felsefenin kurucusu tDescartes rulan Latince terirn.
tarafmdan, 'ben'in varolu~unu kamtla- Nikolaus Cusanus tarahndan kullarulan
mak iizere kullamlan iinlii akllyiiriitme terim, <;eli~kilerin sonsuzlukta ortadan
ya da argiiman. kalkllguu ve Tann'run kar~1tlarm sente-
Buna gore, ozneden hareket eden mo- zi olarak anla~llrnas1 gerektigini ifade et-
dern felsefenin kurucusu olan Descartes meye yarar. Cusah Nikolaus tarafmdan
'a<;lk ve se<;ik bir bi<;imde dogru oldugu savunulan anlay1~a gore, Tam1, yarallk-
biliruneyen hi<;bir ~eyin dogru kabul larda bulunan tiim aymrn ve kar~ltbkla
edilmemesi gerektigini' bildiren kurah- n a~ar. Nikolaus, Tann'nm bu kar~1thk
na uygun olarak, tiim bilgilerinden, ve aymmlan, kendisinde insan tarafm-
yani, duyu yoluyla kazarulm1~ bilgiler- dan anla~llmasl miimkiin olmayan bir
den, d1~ diinyaya ili~kin bilimsel bilgi- tarzda birle~tirmek suretiyle a~hg1m
den ve matematiksel dogrulara ili~kin sayler. Omegin, tiim yarab.klarda bulu-
bilgisinden (duyu yarulsamalanndan nan oz ve varolu~ aymnu, Tann'da oz ve
dolay1, uyku halini uyaruk11k halinden varolu~ bir oldugundan dolay1, O'nun
ay1racak bir !ll<;iit bulunrnad1g1, kendisi- i<;in ge<;erli olarnaz.
ni aldatan bir kotii cin olabilecegi gerek- Cusah Nikolaus, bununla, bizirn sonlu
<;esiyle) ku~ku duymu~tur. Bununla ~eyleri daha onceden bilinen bir ~eyle
birlikte, ona gore, ki~i k~ku duymakta kar~lla~llrarak ya da ili~ki i<;ine soka-
oldugu s1rada, uykuda da olsa, uyaruk rak, kar~1la~llrma, benzerlik ve aynhk
ISO Collingwood, Robin George

ara.cllig1yla bi!diginuzi, fakat sonsuz bir deyilere uia~1nay1 a1nac;jayan bir disip-
varhk olarak Tann'nnl bu yolla biline- lin de olmadtguu savunan Coilingwo-
meyecegini anlatmak istemektedir. Bu- od, 'kes yapt~hr' tiirii tarih gorii~iiyle,
na gore, sonlu yarahklar i~in ge~erli olan '1nakas ve zamk' tarihine kar~1 c;tkmi~
yiiklemleri Tannya izafe etmek, O'nu ve tarih felsefesini, tarihsel dii~iiru ne-
sonlu ~eylere benzetmek ve yaratlkla- nin ve tarihsel bilginin dogasnu a9kla-
nyla bir benzerlik ili~kisine sokmak ma yoniinde bir c;abay1, 'tarih nedir?'
olur. Oysa gerc;ekte, sonlu ~eyler ic;in sorusuna yan1t venne ahhnu olarak
kulland1guruz tiim s1fat ve yiiklemler, gonnii~ttir.
Tann'da, bizim ic;in bilirunesi miimkiin Collingwood'Wl kendi tarih gorii~iine
oh nayan bir tarzda birle~ir. ve bu 3rada tarihin dogasma ili~kin ac;tk-
Collingwood, Robin George. 1889-1943 lama, tic; temel soruya verilecek yan1tla
ylllan aras1nda ya~am1~ iinlii ingiliz fi- belirlenir. Bu sorulardan ilki, '~te
lozofu, tarih felsefecisi. Temel eserleri: ne oldugunu nasd bilebiliriz?', ikindsi
Religion and Philosoplzy [Din ve Felsefe], 'Onun nic;in oldugunu nas1l bilebili.riz?'
Speculum Mentis [Zihnin Ayna~1], Essay ve iic;iinciisii de 'Ge9ni~in ne oldugunu
on Philosophical Method [Felsefi Yontem ve ni;in oldugunu bilmernizm bizim ir;in
Ozerine Bir Deneme], T~ Idea of History degeri nedir?' sorusudur. Collingwood
[Tarih Tasanm1]. ilk soruyu, tarihin 'g~~ olaylan tasa..
Kariyerinin ilk doneminde tarih ile fel- nmsal olarak yeniden kurmak' oldugu-
sefeyi birbirine ~ok yakla~tuan ve bu nu; ikinci soruyu, tarihin 'g~~ dii~iin
donemde, 1 insan zihninin tiim yarahla- celeri yeniden yaratmak'tan meydana
nrun tarihsel a~1dan ele almmas1 gerek- geldigini; ii~iincii ve son soruyu da, tari-
tigini, 2 tarihe ili~kin bilginin miimkiin hin degerinin 'kendi kendimizin bilgisi'
olup, 3 tarihle felsefenin ozde~ oldugu- olmasindan olu~tugunu soyleyerek ya-
n u savunan Collingwood, daha sonra nltlar.
felsefeyi tarihten aytnnaya c;ah~m1~hr. Collingwood'a gore, tarihsel siirec; yal-
Doga bilimlerinin dogru tiimel hipote- nizca olaylardan olu~maz; bu siirec;
tik onennelere, tarihin ise yalnlzca diin ayru zamanda dii~iinceleri de ic;eren ve
yadaki bireylerle ilgili kategorik oner- bu nedenle i~yapllan olan eylemlerden
melere ula~ma ~abas1 ic;inde oldugunu 1neydana gebni~tir. Tarih~inin asd ara-
one siiren Collingwood'a gore, felsefe- d1g1 ~ey, bu dii~iinsel yaplard1r. 0, bu
nin onermeleri hem kategorik ve hem goru~leri dogrultusunda, 'biitiin bir
de tiimcl olmak durumundadu. tarih, dii~iince tarihidir' kabuliine ula
Ona gore, ister teorik ya da ister pratik ~arak, tarihi dii~iinceyle s1nulamt~ ol-
olsun, her bililn soru sonnaktan ve soru- maktadu. Buna gore, tarih~i ke~fetme
lan bu sorulan yanllla1naktan meydana ye ~ah~hg1 dii~iinceleri kendi zihninde
gelir. Collingwood, bilimlerde sorulan bu yeniden yaratmah ve ge~mi~e ili~kin
son1lann birtak1m mutlak onkabullere kendi resmini olu~turmahdu. Bununla
dayand1g1ru sayler. Dogruluk ya da yan- birlikte, bu resim, Collingwood'a gore,
b~bk sorulara verilecek yarutlann ozelli- tarihc;inin kanltlanntn tamamlanama-
W oldugu i;in, mutlak onkabuller ne mast yiiziinden hic;bir zaman tamamla-
dogru ne de yanb~tJr. Collingwood'a namaz. Bunun anla1n1 ise ~udur: 'Her
gore, felsefe ya da metafizige dii~en, bir ku~ak, tarihi kendi tarz1yla yeniden
toplumda neyin mutlak olarak onceden yazmahdtr.'
varsaydd1guu; bir dizi onkabuliin ba~ka Comte, Auguste. 1798-1857 ydlan arasin-
onkabullerle nasll yer degi~tirdi~ bul- da ya~am1~ olan, pozitivizmin kurucu-
makbr. s u Frans1z filozofu. Temel eserleri: Co-
Tarih felsefesinin, tarihsel olaylann ne- urse de Plrilosophie Positive [Pozitif Fel-
deni iizerine spekiilatif bir c;ah~ma ol- sefe Dersleri), Systeme de politique positi-
madtgl gibi, gelecege ili~kin dogru on- ve [Pozitif Politik Sistem).
Comte, Auguste 181

Kartezyen veya Aydmlanma gelenegi- Comte'a gore, bilimin tek amac1 olgu~
nin en onemli temsilcilerinden olan lar arasmda varolan sabit ili~kileri be-
Comte'un temel amac1, toplumun re- lirlemek, doga yasalanm bulmakhr. Bu
fonndan ge~irilmesi, toplwnun yeni ba~~ ama~, yalmzca gozlem ve deney yoluyla
tan diizenlenmesi olmu~tur. Bu amat;, gert;ekl~tirilebilir. Ba~ka bir deyi~le,
ona g6re, toplwnu yoneten yasalann bil- bilim deneysel yontemi kullarur ve bu
gisini, toplwnu konu edinen bir bilimi ge- ~ekilde, yani deneysel yontemle kazam~
rektirir. Bu bilim it;in ise, yeni bir bak1~ Ian bilgi, pozitif bilgidir. Comte, insanla~
at;tsma, yeni b~~ felsefe anlayt~ma gerek rm zihniyetlerinin degi~tirilmesinde,
duyult.ir. Bu nedenle, Comte arzulad1g1 toplwnun yeni ba~tan diizenlenrriesinde,
toplumsal reform ve diizenlemeyi bilim~ soz konusu pozitif bilginin kullam.lmas1
sel temelleri olan bir felsefe, tpozitif felse- gerektigini belirtir. Pozitif bilgi tarihsel
fe ya da tpozitivizm iizerine i~ edil- bir evrimin sonucu olan bir bilgidir ve
mi~ olan bir toplum bilimi geli~tirerek insan zihnirtin tarihsel olarak ula~ttgt en
ger~ekle~tirebilecegini dii~iinmii~tiir. 0, yill<.sek diizeyi gosterir.
pozitivizmi yalruzca yeni bir felsefe anla- Sosyolojinin bir anlamda kurucusu ola-
yt~l, bir dti~iince taiZI olarak degil, fakat
rak goriilen Comte, toplumsal yap1run,
toplum problemi it;in temelli bir t;Ozilin bir ilerleme ortammda varhklanru siir-
olarak one siinnii~tiir. diiren nitelikleri ve organlan ile kendi
ba~ma var oldugunu sayler. Toplumun
Comte'a gore, inant;larm herkest;e ortak
statik yoniiyle dinamik yoniinii birbirin-
olarak benimserunedigi, dii~iincelerdeki
den ayiian Comte'a g6re, toplwnun sta~
anar~inin toplumda anar~iye yol at;ttgt
tik yonii miilkiyet, dil, din gibi toplumun
bir t;agda kurtulu~u saglayacak tek
belirli duragan yonlerinden olu~ur. Top-
t;6ziim pozitivizmdir. 0, tarihin ak1~1m
lunun statik yonii, insarun dogal yaptst-
tersine ~evinnenin ve toplwnsal birlik ve
na baghdtr. 0, toplwnun dinamik yonii-
diizeni, Franstz Devriminden onceki
nii, toplumun ilerleme giicii olarak
dini ve manevi degerler)e saglamarun
tanunlamt~hr.
imkanstz oldugunu savumnu~tur. E~it ilerleme ise, dii~iincedeki ilerlemedir,
lik, insan haklan ve halkm egemenligi statik yaptdan en yiiksek ol~iide nastl
gibi kavramlann ise metafizikle ilgili it;i yararlanmamtz gerektigi konusundaki
bo~ soyutlamalar ve dogmalar oldu~~
kavray1~UlUZl geli~tinnekle ilgili bir hu-
nu soyleyerek, demokrasinin yontemle- sustw-. Yoksa, ilerleme toplumun statik
rini savunanlara da kar~1 ~tkan ve pozi- yoniinii olu~turan ogelerin degi~imiyle
tivizmi, bu ~rt;eve it;inde genel bir zihin ilgili bir konu degildir. Omegin, aile ku-
hali, bir ara~hnna n1hu olarak tanunla- rumu, insanlar metafizik evreden pozitif
yan pozitivist Auguste Comte'un soz ko- evreye get;erken degi~iklige ugramaz.
nusu felsefe anlay1~1, insan it;in olumlu Fakat pozitivizmin diJwnik etkisi, ka-
ve yap1a olanm yalruzca olgulan goz~ dmlara yeni bir statu kazand1nnaktan o-
lemleyerek tasvir etmek oldugunu one lu~ur. Aym ~ekilde, yeni diizende miil-
surer. Onun pozitivizminin en onemli kiyetten, tek bir insamn ~kanm degil,
ozelligi, doganm yiice ve mutlak bir fakat ba~kalanrun ~kanm da hesaba
amac1 oldugu fikrini reddetmesinden katacak bir bi~de yararlamlacakhr.
meydana gelir. Comte'un pozitivizmi, Ote yandan, biitiin sistemin anahtan
ikinct olarak varhklann oziinii ya da dindir; bununla birlikte, Comte'un yeni
varhklann gizli, iQjel nedenlerini bulma dini insanhga inanmaktan olu~acakhr.
t;abasmdan vazget;er. Bu felsefe yalruzca Buradan da an)a~dacagt iizere, o bir tiir
olgulan ara~ttnnak, varhklar arasmdaki insanllk dini kurmaya t;ah~mt~hr. Onun
sabit ili~kileri gozlemlemek gerektigini bu yeni dini, fiyin ve torenlerine kadar,
one surer. Hmstiyanltgm biitiin inant;lanna bagh-
182 conatus

chr, akat o Tann'run yerine insanhg1, er- bu duzeyde duyum alan bir varW< ala
mi~lerin yerine bilginJeri gec;irir. Bu in rak kendisini henliz bilemez. Onun ben-
st~nhk dini, devletin yonetim ~ekline de ligi, bilinci, ~imdilik yalruzca giil duyu-
yansyacakbr. Arhk, Comte'a gore, tek mundan ibarettir. Gul, heykelin yanm-
insan diye bir ~ey olmayacakhr. Tek dan uzakla~tmldgmda, heykelde algi
insan kendi ki~isel ~Lkanru degil de, top- lam~ oldugu kokunun bir izi, bir yan
lumun ;Lkanm du~unecek, onu kendi <;I k1s1 kalacakhr ki, bu da bellektir.
kanna ustun tutacak ~ekilde yeti~tirile Heykelin yamna bundan sonra bir me
cektir. Bu toplumda benciligin yerini, nek~e, bir yasemin ve pis kokan bir bitki
ozgecilik alacakhr. yakla~tmlsm. Heykelin ilk ve tek duyu-
conatus. Bilincin iradi boyutu. Felsefe lite- mu alan giil kokusu, onun ic;in ne ho~,
ratlirune tSpinoza tarafmdan annagan ne de naho~tu. Zira, ortada yalruzca tek
edilmi~ olan conatus kavram1, eyleme ve bir duyum vardt, heykelin dunyas1 gul
daha ozel olarak da ki~inin kendi varh kokusundan ibaretti ve giil duyumuyla
~1m korumast ve surdurmesi amacma kar~Ila~tmlabilecek ba~ka hi;bir ~ey
bliyuk bir gu;le yonelmi~ egilimler ve yoktu. Yeni ;i;eklerin ortaya ;tkmastyla
gti;ler butiinunu gosterir. birlikte, heykel bunlan, bellegin kendisi
Condillac, Etinne Bonno de. 1715-1780 ytl ne ammsatttg1 ilk duyumla kar~tla~tlr
Ian arasmda ya~amt~ ve John Locke'un rna olanag1 bulur. Art1k heykel, bu du-
empirizminden etldlenerek duyumcu bir yumlardan baz1lanm ho~, bazdanru
bilgi teorisi geli~tirmi~ alan FransiZ du naho~ bulur. Yani, heykelin aldag1 du-
~iiniir. Temel eserleri: LA lAngue des Cal yumlardan ve bu duyumlann kar~Ila~tl
culs [Hesap DiliL LA Logique [Mantt.k], nlmasmdan terdhler, istekler, tutkular
Essai sur I'Origine des Connnissances Huma dogar. Zira, istemek demek arzu etmek
ines [lnsan Bilgisinin Kaynag1 Ozerine demektir. Bu da, Condillac'a gore, du-
Deneme], Traite des Sensations [Duyumlar yumlann bir sonuru olarak ir&denin or
Ozerine Bir Deneme], Traite des Systbnes taya ;llo~l anlarruna gelir.
[Sistemler Ozerine Den erne]. Kar~1la~brmadan, yani birkali duyum-
Duyu-algtlanndan kaynaklanan goz- dan aynca yargt, du~unm.e, alalyurut-
lemlerin, bilginin kaynag1 oldugu ilke me, soyutlama, kasacas1 tum zihinsel faa-
sine dayah bir tduyumculugu benimse liyetler dogar. Kokulardan baz1lan ona
yen Condillac tum bilgilerin ~ekil de- haz, baz1lan ise aca vermi~tir. $u halde,
~i9tirmi~ birer duyum oldu~u savun heykel bir;ok duyumda sergilenen ortak
mu~tur. 0, bilginin de otesinde, insanda ozellikler olarak, haz ve elem duygulan-
manevi alan her~yi, insarun tum zilUn- m belleginde saklayacakhr. Haz, gul
sel faaliyetlerini d1~ dunyaya ili~kin du- duywnWlda; mene~e, yasemin duyu
yuma indirgem~ ve bu tezini karutlama- munda orlak alan bir ozellik, temel bir ni
mn yollanm aram1~t1r. teliktir; elem ya da ac1 ise, pis kokan r;Uru-
Condil1ac, ilieriden organize edilmi~ mu~ ~ylerle ilgili duyumlarda ortak
olup, bizim gibi ya~ayan, fakat mermer- alan bir ozelliktir. Heykel, bu ortak ozel-
den kabugu dolay1styla duyum alama- likleri bagll bulWlduklan ozel durwnlar-
yan bir heykel tasarlar; bu mermer ka- dan aytrt eder; onlan aymr, soyutlama
bugun ;e~itli par;alan kaldmldik;a, yapar ve boylelikle haz, aa, say, sure
heykel du~unsel ve manevi ya~ama ka- gibi soyut kavramlan elde eder. Bunlar
vu~acakhr. Mermer kabukta once, koku genel fikirlerdir.
alma orgarum orten par~Ja kaldmhyor. Condillac'a gore, bu genel fikirleri a9k
Mermerden heykel, bu andan ba~laya lamak i;in ozel bir ~etiye gerek yoktur.
rak yalmzca kokulan algdayabilir. Hey Zihnin. en yiiksek fonksiyonu alan scr
kelin yaruna bir giil yakla~tmldgmda, yutlama, ruhun tum yetilerini i;eren ve
onda giilden ald1~1 izlenimin sonucun ozetleyen duyumun bir devarru ya da
da, bir duyum meydai;~.a gelir. Heykel, yalmzca ~ekil degi~tinnesidir. 1; deney
credo quia absurdum est 183

ve ben, ~h ndiki d u ytu nlanm1zla belle- consequentia. Ortac;a~ 1nanhk~alannan


~in bize anmsatbklannan toplam1ndan do~ru bir ko~ul onermesine verdikleri
ba~ka bir ~ey de~ildir. ad.
conditiones sine quibus non. Obnazsa contradictio in adjecto. 'Yuvarlak kare'
olmaz ko~ullara, vazgec;ilmez ~artlara teriminde oldu~u gibi, kendi kendisiyle
veriJen ad. Bunlar, yerine ba~kalann1n c;eli~ik olan kavramlar, kendi ic;inde bir
gec;irilemeyece~i, kendileri olmada~an c;eli~ki ic;eren tannnlar ic;in k ullanalan
da, bir nedenin bir sonucu dogunnasl- Latince terim.
nul imkansaz oldu~u ko~ullar olarak or- COumculuk [ing. enthusiasm; Fr. enthou-
taya c;1kar. siasme]. Antik Yunan'da Platon, Phy-
Condorcet, Marquis de. Aydanlanman1n tagoras ve Plotinos gibi filozoflarda, ve
1743-1794 yallan arasanda ya~ama~ bu arada tektannh .dinlerde goriilen ve
olan iinhi dii~iiniirii. bireyin, uzun hazarhkJann ardandan,
insanan yetkinle~ebilece~ine ve insanh- gizemli bir esrime, kendinden gec;me ve
~ln sonsuzca ilerleyebilece~ine inanan co~um hali ic;inde Tann'ya ula~h~an1,
Condorcet, ilerlemeye duydu~u bu biitiin bir tannsal hakikati sezdi~ini ve
inanca, Esquisse d'un Tableau Historique gerc;ekli~in oziinii do~rudan ve aracl-
des Progres de l'Esprit Huurain [insan saz olarak kavrada~an1 one siiren anla-
Zekasarun ilerlemeleri Ozerine Tarihi bir
ya~.
Tablo Tasla~a] adh eserinde dile getirmi~ Couturat, Louis. 1868-1914 ylllan arasan-
tir. Ona gore, insan vah~iligin en alt ba-
da ya~am1~ Fransaz dii~iiniir ve mate-
samaklarandan h1zla yukan do~ru yiik-
matikc;isi.
selmi~ olup, aydmlanma, erdem ve
Matematigi manb~a indirgemeye ya da
1nutluluk yolunda hazla ilerlemeye
en aZJhdan tRussell ve tWhitehead'in
devam etmektedir. Ba~ka bir deyi~le, soz
bu yondeki c;ah~malann1 popularize et-
konusu ilerleme siirecinde, dokuz evr~
meye c;ah~ma~ olan Coutu rat, t Kant'an
den gec;mi~ olan insan, onuncu evreye
matematik anlayJ~lnl ve tPoincar~'nin
gehni~ bulurunaktad1r. Ge9Jli~e ili~kin
'Yeni-Kantc;a' matematik gorii~iinii, bu
beJirlemelerden gelecekle ilgili genellelne-
lere giden Condorcet'ye gore, onuncu ev- tiir bir manllksal fonnalizm ac;LSmdan
~iddetle ele~tirmi~tir.
reyi belirleyen tic; e~ili1n vardu: 1 Uluslar
aras1ndaki etilsizligin ortadan kaldanl- creatio ex nihilo. Hic;ten yaradah~. Tek
masl, 2 suuflar arasmdald e~itsizli~n kal~ tannh di.nlerde soz konusu olan tannsal
danlmasa, ve 3 insan do~as1run, her ba- yarabna anJaya~a. Buna gore, Tann va-
kundan ilerle1ne ve yetkinlemeye a-;tk rolan her~eyi yoktan varetmi~tir; her-
olrnas1. ~ey, Tann'nm 'OH' buyru~uyla varh~a
Ekonomik ozgiirliik, dini bak1mdan gelmi~tir. Soz konusu yaratma anlay1~1,
ho~gorii~ e~itim reformu ve koleli~n hic;ten hic;bir ~eyin do~mayaca~na ina-
ortadan kaldanlmasa konulannda da c;a- nan Yunanhlann, ezeli-ebedi, yarablma-
h~ml~ olan Condorcet, akhn egemenli ml~ maddeye ~ekil verme olarak yarat-
~ini toplum ya~a1n1nda da gec;erli kll- ma anlaya~ana kar~attar.
mak istemi~tir. credo quia absurdum est. Alol ya do~ru
consensus gentium yanh~a. Evrensel bir- luk kar~1s1nda, isa'run buyruklanna ve
lik yanh~1 olarak da gec;en ve bir fikir ya otoritesine duyulan giivenin sonucu
da tezin, insanlann c;ok biiyiik bir c;o- olan inancm onceli~ini ve iistiinlii~ii
~unlu~un un on a inand1gana ya da tiim savWlan tTertullianus'un sozii: 'Sa9Jla
insanlann onu tum tfun zamanlar bo- oldu~u ic;in, inaruyorum'. Zaman zaman
yunca benimsedi~ini savunarak dogru credo quia impossibile est ('imkans1z oldu-
oldu~unu iddia etmekten olu~an yanh~ ~ ic;in, inaruyorum') olarak da ifade
tiirii. edih ni~tir.
184 credo ut intelligam

cred6 ut intelligam. Ortac;ag Hristiyan d ii- ikinc:isi mantlksal bilgi ya da mannktu.


~unurii t Ansehnus'un, Tann'ya iii~ kin BunJardan sezginin i~levi, nesnenin tek-
ontolojik kan1hn1n te1nelinde yer alan ligi ile kar~1 kar~1ya gelmenin yolunu
iinlii ,deyi~: 'Anlayabilmek i.;:in inaruyo- a~ak, kavranun i~levi ise nesneleri Sl-
rum. ruflandlnnakhr. Kavramlara dayanma-
T eolojiyle felsefe aras1nda kesin ve yan sezgiler olabilirse de, sezgilere da-
a.;U< bir ay1nm yapmam1~ alan Aziz yanmayan kavramJar olamaz. Bundan
Anselmus, akda bir tavula, bir Hristi- dolay1, sezgisel bilgi ya da sanat her~e
yarun, inand1g1 her~eyi, olanakh oldu- yin temelinde bulunur. Croceye gore,
gu olc;iide anlamaya ve rasyonel bir bi- ikinci basamak ayn ayn bireyin iste-
c;ilnde kavramaya c;ah~mas1 gerektigini miyle, yani ekonorniyle biitiiniin ira-
soylemi~tir. Bununla birlikte, onun desinden, e~deyi~)e ahlaktan meydana
akllc1hg1 mutlak bir akdc1hk degildir. gelir. Bunlardan birincisini bir tiir yarar
Ba~ka bir deyi~le, ak.llc1hkla, vahyi ve ilkesi belirlerken, ikincisinde belirleyici
inanc1 inkir eden bir tavn anlad1g1mlz alan ~ey 'iyi'dir. Burada, gene) bir iyiye
takdirde, Ansehnus, inanc1n onceligini yonelen birey, ayn1 zamanda kendisi ic;in
ve otorite olgusunu kabul ettigi ve yal- yararh olan1n pe~inde ko~ar.
n1zca bundan sonra, inanc1n verileri.ni Tarih konusunda, gerc;ek tarihin, done-
anlamaya gec;tigi ic;in kesinlikle bir ras- lnin tinsel yap1s1ndan yola t;lkan ve
yonalist olamaz. tinin yarahm ve olu~uyla bagda~an
Bununla birlikte, akllc1hg1, dinin ya da ~imdiki zamaJun tarihi oldugunu one
inanc1n gizlerini, ki~inin inand1g1 her- siiren Croce, bir yandan tarihle ilgili yar
~eyi kan1tlama arzusu duydugu gerek- gdann bireysel oldugunu soylemj~tir.
t;esiyle, ak1l yoluyla kanltlamaya kalkl- Bu tur yargtlar bireysel olaru ilgilendir-
~an tavn da kapsayacak bit;irnde mekle birlikte, yalruzca tiimel yuklemle-
geni~letirsek, Anselmus'u bir akllc1 ya ri it;ennekle kalmaz, fakat onun kendi
da akllcll1ga yakla~an biri olarak gljre- nesnesi de tiimel olandu. OmeAin, ede-
biliriz. Buna gor~, o ijnce dinf ogretiye, bi yat tarihini ilgilendiren ~ey, Schil-
inanc1n gizlerine inanm1~ ve daha son- ler'den t;ok, ~iir sanahnln kendisidir.
ra da, inand1g1 bu ~eyleri kan1tlamaya Bundan dolay1, tarihle felsefenin ozde~
kalk1~1n1~hr. le~tigini ljne siiren Croce'ye gore, sanat,
Croce, Benedetto. 1866-1952 ylllan ara- felsefe ve bilim gibi insan bireyi de, fark-
Slnda ya~am1~ alan, 20. yuzythn ilk ya h ogeleri bir birlik i~inde birl~tiren biri-
ns1n1n en onemli halyan filozoflarm~ cik gert;ekliAin, yani Tin'in get;ici ugrak-
dan, estetik tarihinin en onemli dil~ii larmdan ba~ka hi~bir ~ey degildir.
niirlerinden biri. Temel eserleri: Estetica Dunya, kendisinde teoriyle pratigin, oz-
conte ScietJza dell'Espressione e Linguistica neyle nesnenin, bireysel olanla tiimel
Generale [ifadenin Bilimi ve Gene) Dilbi- olarun birle~tigi Tin'dir. Nitekim Tin,
lim Olarak Estetik}, Filozofia dello Spirito bir a~aman1n ard1ndan ba~ka bir a~a
(Tin Felsefesi], LCJgica [Manhk] ve Etica e maya ula~an, bir t1nnan1~ ic;indeki mut-
Politicn [Etik ve Siyaset). lak, sonsuz ve ezelf-ebedf evrirrun ta
KHisik Hegelci felsefenin rasyonalizmini kendisidir.
omek alan bir tin felsefesi geli~tirmi~ ve cum principia negante non est disputan-
tinin tek gerc;ek oldugunu savunmu~ dum. Mant1kta, manhkh davran1~ ve
alan Croce'ye gore, tin kendisini diyalek- tarh~mada, temel onciiller, ba~langlt;
tik bir bie;imde, dii~iince ve eylem olarak ljnenneleri uzerinde kesin ve mutlak bir
iki basamakta gert;ekl~tirir. BunJardan uzla~1m olmadan, tarh~ma diye bir
dii~iince ve eylem basamaklan da, kendi ~eyin olamayacag1nl, ya da ba~layan
it;lerinde ikiye aynlrr. Buna gore, birind bir tarh~man1n siirdiiriilemeyecegini
basamak sezgi, sezgisel bilgi ya da sanat, dile getiren kurahn La tince ifadesi.
rolan bir nesnel dlinyan1n varolu~unu
kabul eden bir felsefedir. Nesnelli~i ye-
niden yakalamaya t;ah~an ~a~da~ felse-
fe, ayru zamanda nesnel olarak varolan
bir evrenin bilgisinin mumkun oldu~u
nu savunan bir felsefe olarak ortaya
~1kar.
Kabaca ve genel olarak de~erlendirildi~
~inde, ~a~da~ felsefede tarihsel bir s1ra
i~inde ortaya ~lkan dort ayn gelenekten
soz edilebilir: Metafiziksel gelenek, ana~
litik gelenek; fenomenolojik gelenek ve
~a~dat felsefe [tng. contemporary philo- el~tirel ya da y1k1c1 gelenek. 1 Metafi-
sophy; Fr. philosophie contemporaine]. Ta- ziksel gelenek, yinninci yuzydda felsefe
rihsel olarak ondokuzuncu yuzyll1n tarihinin son ozgun metafiziksel sistem-
sonlanndan ba~lay1p gunumuze dek lerinden meydana gelen bir gelenektir.
uzanan felsefe. Bu gelene~in, felsefenin gorevinin ger-
Felsefe hi~bir zaman bo~lukta geli~me .. ~ekli~in do~as1yla ilgili problemleri bir
yip, kulturun bir par-;,as1 olarak, daima ~orumu kavu~turmak oldu~unu savu-
~a~1n siyasi ve toplumsal k~ullanyla nan du~unurleri, metafiziklerinde, di-
ili~ki i~nde ortaya ~1kb~1na gore, ~a~ namik ve de~i~en bir ger~ekli~ ifade
d~ felsefenjn de, yir minci yuzydtn ko- etmeye ~ah~m1~lard1r. Bir aya~l ondo-
~ullanndan etkilenen, yinninci yuzyda kuzuncu yiizydda olan soz k.onusu me-
ozgu bir bak1~ a~1s1 vard1r. <;a~da~ fel- tafiziksel gelene~in en onemli ii~ temsil
sefe i~inde yer alan tilin filozoflar, arala- dsi Henri tBergson, John tDewey ve
nndaki farkhhklara kar~m, i~te bu ba~ Alfred North tWhitehead'tir. Dinamik
lamda, bir pan;as1 olduklan modem ve de~i~en bir ger~ekli~i belli bir sure~
toplumun ilgi ve problemlerine ycuut felsefesiyle ifade eden bu u~ du~tinurun
vermek durumunda o)mu~lardlJ'. $u temel kavranu evrimdir.
halde, -;a~da~ felsefeyi karakterize eden 2 <;a~da~ felsefenin ikinci onemli ve
birinci ozellik, onun yinninci yiizytlda buyuk gelene~ ise, Hobbes ve Hume'a
ortaya -;lkan kimi temel dwum ve olu- mal edilebilecek olan kimi felsefi kabul-
~umlardan, ome~in modem toplumun Jeri benimseyen du~unurlerin olu~tur
bilim kar~1s1ndaki ikircikli tavrmdan, du~u analitik gelentlctir. Dunyarun ~ok
dile yonelik ilgiden, dunya sava~lannm buyuk say1da basit o~eden meydana
yarattl~t umutsuzluktan, toplumsal ko- geldi~ini, kompleks nesnelerin bu o~ele
~ullann yaratb~l giiven bunaluru ve ya- re ayra~tlrllabilece~ini ve bu basit varbk-
banala~madan, v. b. g., yo~un bir bi- larla kar~da~ddl~J zaman, onlann ko-
~imde etldlenmi~ olmas1d1J'. layhkla tarurup anla~Llabilece~ini one
<;a~da~ felsefeyi karakterize eden ildn- suren bu gelenek mensuplan, felsefenin
ci ozellik, yirminci yuzyJlda filozoflarm gorevinin sentez de~il de, dilsel ya da bi-
Ban felsefesine tKant'tan beri damgas- limsel veya manhksal anali.z oldu~unu
nl bulan kurmaal1k veya konstriikti- one surer. En onemli temsilcileri arasin-
vizm ve goreciliklen ka-;1nma ~abas1 da George Edward tMoore, Bertrand
i~ne girmi olmaland1r. Buna gore, tRussell, Gattlob tFrege, Ludwig Witt-
Ball felsefesinde tDescartes'la ba~lay1p, genstein, ve tViyana <;evresi dii~iiniirle
Kant'la doruk noktas1na ulafan ozne ~~ rini verebilecepmiz bu gelenek realist
kl~h bir felsefe anlay1~1nln ard1ndan, bir tav1r ahp sa~duyuya yakla~trken, bir
yirminci yuzyd felsefesi insandan ve in- yandan da bilimden tarafa saf tutup me-
sarun inan~lanndan batJmsLZ olarak va- tafizi~e ~iddetle kar~1 ~kar.
186 ~agda~ idealizm

3 c;a~da~ felsefenin u-;lindi gelene~i tdo~alclltk olmu~tur. Bununla birlikte,


ise, Ahnan filozofu Ed1nund +Husserl ta- 19. yuzyll1n son -;eyre~inde, do~a bilim-
rafindan kurulmu~ olan fenornenolojik ge- lerine, ozellikle de fizik ve biyolojiye,
lenektir. Bilginin oJana~1na biiyiik bir tinsel de~erleri neredeyse unutacak
gL.t-;le inanuken, Kant'1n eseri olan kons- kadar ~ok dayanan felsefe anlay1~ma
triiktiviznle ~iddetle kar~1 ~1kan feno- kar~1 bir tepki olu~m u~tur. Bu tepki yi
Inenolojik gelenek, kendinde ~eylerin bi- ifade edenler, do~a bilimlerinde birta-
lince goriindiiklerini one siirmii~tiir. Bu kun uzla~1msal ve varsa y1msal o~eler
~er-;eve i-;inde bilince donen ve bilincin bulundu~unu savunan, ve bilimin, nes-
yonelimselli~ini bilin-; iizerinde yo~un nel ger-;ekli~in tam ve eksiksiz olarak.,
la~Inanln nedeni ve hakh klluu~1 olarak ger-;ekte oldu~u ~ekliyle yans1hlmas1n-
de~erlendiren fenomenolojik gelenek, dan meydana geldigi gorii~iine ~iddetle
aynt za1nanda realist bir tav1rla, ~eylerin kar~1 -;1kan +Poincar~ ve tMach gibi fi-
kar~1hkh ba~1mhh~1 VE- ili~kisi iizerinde lozof ve bilim adamlan olmu~h.lr.
dunnu~tur. Analitik gelene~in Hume'a Diger bilim adamlan ve dii~iiniirler
yak1n oldu~u yerde, daha -;ok Hegel'e ise, bu ele~tirilerin bilimin de~erini
yakla~an fenomenolojik gelene~in en azalnnay1p, bilim adam1n1n giiciinii ve
one1nli temsilcileri aras1nda Martin yarahc1hg1n1 tarumak ve ifade etmek
+Heidegger'le Jean Paul tSartre bulun- suretiyle, artttrd1t;Jn1 belirtince, bir yan-
maktadu. dan bilimsel dii~iincenin saldu'llan sa-
4 c;a~da~ felsefenin dordiincii gelene~i vu~turulurken, bir yandan da geli~en
Frans1z dii~iiniirleri Michel Foucault ve idealist dii~iince ic;in gerekli zemin ha-
Jacques Derrida tarafmdan temsil edilen Zlrlaruru~ttr.
ele~tirel ya da yrkrcr gelenektir. Omegin, Buna gore, idealist c;er-;eve i-;inde ras-
ozdiluge, ikicilige, Descart~ felsefeye, yonalist e~limler Renouvier'in fenome.-
akll y a da lojisiz1ne, t Aydmlar1Jna felse nalizmi, Cohen ve Natorp'un Marbourg
fesiyle pozitivizme ve dolay1s1yla biitiin Okulu ve tWindelband'm de~erler fel-
bir moderniteye ili~kin olarak c;ok ciddi sefesi, ingilt ere'de Green, Caird, Bosan-
ve keskin bir ele~tiri yonelten Derri- quet, +Bradley, Fransa'da ise tLachelier
da'nm son -;oziimle1nede ozciiluge, ikici- ve Hamelin taraf1ndan temsil edilmi~tir.
li~e ve akllmerkezcili~e yonelik olan Gerc;ekli~i, do~rudan ve arac1s1Z sezgi
ele~tirisi ger-;ekte metafizi~e, Bahrun taraftndan kavranan manhkd1~1 bir ~ey
biitiin bir metafiziksel dii~iincesine yo- olarak de~erlendiren, olumsala ve sez-
nelik bir kritik olmak durumundadtr. gici egilimleri ise, tBoutroux ve Berg-
Ba~ka bir deyi~le, Bat1 dii~iincesinin son temsil etmi~tir.
yuzy1llardan beri temelinde yer alan kav .. Buna ka~m, psikolojik bilindn verilerin-
ram ve kar~tthklan yeni ba~tan ele~tirel den yola ~ ve bu veriler iizerine tinsel
bir bak.I~la de~erlendiren bu gelenek, bir metafizik kuran psikolojik yakla~un,
Bah felsefesinin temellerini sars1n1~br. en iyi ifadesini Ravaisson'da bulmu~tur.
~agda~ idealizm [1ng. contemporary idea- Nihayet, irideyi, ideal ve ahlaki bir gu-;
lism; Fr. idealisme contemporain]. 19. yuz- olarak goren ir~deci yakla~uru ise, eylem
Ylhnda sonlar1na do~ru ba~lay1p, 20. felsefesiyle Blondel sergilemi~tir.
yuzylhn ozellikle ilk yanslnda a~uh~l- ~ag1rma [1ng. interpellation]. ldeolojinin bi-
01 hissettiren idealizm hirii. reylere hitap ehnesi, bireylerin ideoloji
Do~a bilimlerinin biiyiik bir ilerleme taraf1nda in~a edilmeleri siirecine -;ag-
kaydetti~i ondokuzuncu yuzyda dam- da~ yap1salc1 Marksist dii~iiniir Louis
gaslnl vuran egilim, pozitivizmden ba~ Althusser taraf1ndan verilen ad.
laytp, maddeciligin en radikal bi-;imleri- ideolojinin ve hikim s1n1fm hegemon-
ne dek uzanan geni~ bir -;er-;eve i-;inde, yasmtn santld1~1 gibi dot;rudan bir ta-
hakkiiln yoluyla ger-;ekle~Jnedigini soy- iizere, -;agn~1m yasalanna gore birbirle-
leyen Althusser'e gore, ideoloji -;ag1rma riyle birle~tirildigini savunan anlay1~1
arac1hgyla, yani bireyleri varolan tire- ifade eder. Her tiir bilgiyi duyum par-;a-
tim ili~kileri i-;indeki rollerini sorgu)a- lanndan tiireten ve a-;klay1c1 ilkesi
madan kabul edip benimseyen bir sosyal -;agn~un yasalara olan -;agn~amc1hk,
kimlikle donatacak ~ekilde i~ler. tiimel ve zorunlu dogrulan bile aynl-
~aArJ~tm [Os. tedm; ing. association; Fr. as- anaz -;agn~amlarla ifade eden empirist
sociation]. Genel olarak,. iki ya da daha bilgi anlay1~1, ge-;mi~ deneyimi bilincin
fazla ose arasmdaki i~levsel baglnhya; halihazardaki bir nesnesiyle yeniden
bilin-;teki ogelerin ya da bile~enlerin, kunnaya ama-;layan ogreti ~eklinde or-
iradenin araahgt olmadan ya da iradenin taya -;akar.
kar~1 koyu~una ragmen, birbirlerine bag- <;agn~Jmcahgan, iki ayn kolu vardar.
larunalan ya da birbirleriyle birle~tirilme Bunlardan birincisi felsefi, digeri bilhn-
leriyle ilgili psikolojik fenomen. sel bir kuram olarak -;agn~Imc1hkt1r.
Dii~iincelerin oto1natik bir bi\imde, Bun)ardan 1 felsefl ,agn~unczlrk, insarun
adeta kendiliginden birbirine baglanma kanna~tk zihinsel ya~am1n1 salt deneyi-
s1 durumu olarak -;agn~un, idelerin, dii- me ba~vuruyla a-;aklarken, gii-;lii ilkele-
~iincelerin, dii~iinceleri ifade eden soz .. re, temel -;agn~1m ya$alanna ihtiya-;
ciiklerin ve hatta imge ve duygularm duyduklar1ru dii~iinen lngiliz empirist
birbirlerini arumsatacak ~ekilde birbirle- leri tHobbes, tLocke, +Berkeley, Hume,
rine bagh olmas olgusunu, bir bilin-; Hartley ve tMill taraf1ndan temsil edil-
halinin, biti~iklik, benzerlik, ka~1thk il mi~tir. Buna kar~1n, 2 bilimsel ,agrr~rrrr
gileriyle, kendiliginden bir ya da bir-;ok crlrk Ebbinghaus'un 1885 yll1nda ger-
-;ekle~tirdigi bellekle ilgili deneyiyle
bilin-; halini uyand1rmas1 durumunu
ba~lanu~, Pavlov'un ko~ullu tepke iize-
ifade eder.
~a~r1~1mchk [Os. tedtiiye; ing. associatio-
rine alan ara~hrmalanyla devam ederek,
nisnt; Fr. associationnisnte; AI. associatia- en sonWlda, Watson'un kendisine daya-
nisntus ]. <;agn~1m1, zihinsel ya da entel narak tdavrana~-;ahga kurdugu te1nel
lektiiel ya~am1n temel ilkesi olarak durwnuna gelmi~tir .
Bu baglamda, benzerHk, kar~1thk, sii-
goren psikoloji teorisi.
reklilik gibi, dii~iincelerin ya da bilinci
Bilgi.mizi yonlendiren nedensellik gibi
Ineydana getiren basil ogelerin kendi}e-
temel ilkelerin zihinde varolmadag1n1,
rine gore birle~tirildigi model ya da
ancak uzun bir deneyim siireci boyunca
formlara, zihindeki -;agn~unlann aneyp
yerle~mi~ -;agn~amlann iiriinii old ugu
dana geli~ tarzlanyla ilgili deneysel ve
savunan gorii~, daha yiiksek diizeyden teorik genellemelere ,agr.~rnr yasalarr
zihinsel siire-;lerin goreli olarak daha ada verilir. Bu yasalardan siirekJilik,
basit ogelerin birle~iminin sonuru oldu- zaman ve mekan i-;inde birlikte ortaya
gunu one siiren, ve bilgi gorii~iinde, bel -;akan ~eylerin, veya ard1~akhk ili~kisi
lekte, basit ogeler arasJnda, -;agn~lmlan i-;inde olan idelerin birbirlerine baglana
doguran, benzerlik, kar~athk ve siirekli cagan1 ifade eder. Buna gore, masa ve
lik gibi ii-; tiir ili~ki bulunduAunu savla- sandalye arasanda siirekJilige dayah -;ag-
yan Aristoteles'e dek geri gottirulebile- n~msal bir ili~ki vardu. Benzerlik soz
cek felsefi ve psikolojik oAretiye tekabiil konusu oldugtlnda ise, bir ~eyin res1ni
eder. ya da foto~raf1 ashru, karanllk siyah ya
Buna gore, -;agn~1mcahk, tum zihin da kara)'J akla getirir. Buna kar~an, kar
h41lerinin izlenimler, duyu verileri ve ~athk soz konusu oldugunda, ak karaya
duyumlar gibi, biricik, basit, ayra ve bir -;a~rl~hnr. Ote yandan nedensellik soz
birlerine indirgenemez ogelerden mey- konusu oldugunda, kaynamayla lSI ara
dana geldi~ini ve bu ogelerin daha kar- Slnda -;agn~amsal bir ili~kj oldugu soy
ma~lk zihin hallerini meydana getirmek lenmelidir.
188 ~arv akalar

~arvakalai'. Hint felsefesinde, madded bir bir rol yukleyen Karl Marks']a Sinunel'in
gorii~ geli~tirerek, her ttirhi duygu ve tersine, onu, saghkl1 bir toplumsal orga-
dii~iinceyi maddeye dayand1rtp, ruh nizmarun nonnal degil de, patolojik bir
gorii~iine kar~1 -;kan dii~iiniirlere veri- hali olarak yorumlam~lard1r.
len ad. Fonksiyonalist anlay1~tan sonra ortaya
Atman ogretisini bir aldatmaca olarak -;1kan rum c;ah~ma teorileri Marks ya da
goren <;arvakalar, dort ogeden olu~an Simmel'in gorti~iiniin farkJJ versiyonlan
madde d1~1nda, hic;bir ~eyin varolalna- olmak duru1nundadu. Omegin, 1960'h
yacaguu, ruh diye bir ~eyin bulunmad- y1llarda sistem -;ab~mas1yla toplumsal
glnl savurunu~lar, kendilerinden onceki -;ah~ma aras1nda bir ay1nm yapan sosyo
btittin bir Hint dti~tince gelenegini red log Dockwood, Marksist bir anlayt~ be-
dederek, dini inanca kar~1 -;km~ ve en n.imsemi~tir. Ona gore, kurumlar birbirle-
yuksek amaan, ya~a1n1n tad1n1 -;tkar riyle uyum ir;inde olmadlk.lan zaman,
mak oldugunu iddia etmi~lerdir. sistem c;ab~masi ortaya ~lkar; buna kar
-;ab,ma teorisi [ing. conjlict theory; Fr. ~tn, toplumsal c;ah~ma ki~iler arasmda
tlt~orie du coif2it]. Toplumu meydana geti olup, yalluzca toplwnsal etkile~imler
ren grup ya da obekJer aras1ndaki ir;inde ortaya -;kar.
rekabete dayah -;Lkar -;eli~kisini temele -;eli~ik [Yun. antiphatikos; Lat. contradicto-
alan, -;ab~man1n toplumsal geli~me i~n rius; Os. miUenaktz; lng. contradictory; Fr.
onemli bir i~lev yerine getirdi~ dile ge- contradictoire; Al kontradiktorische]. <;e-
tiren teori. li~kiler i-;eren bir soylem; biri otekinin
<;ab~marun dogas1 ve i~leviy le ilgili ilk degillenmesi olan terimler; ikisi birden
teoriler ondokuzuncu yiizyllla yirminci ayn anda dogru ya da ayru anda yan-
yuzythn ba~lannda one siiriilmii~tiir. h~ olamayan, biri olumlu, digeri olum-
Bu alandaki ilk onemli kuram, Marks,m suz iki onermeden biri; zorunlu olarak,
iki Sinlf aras1ndaki -;ah~maya dayanan yani mant&ksal tanun geregi her zaman
toplwnsal -;ab~ma moclelidir. Toplu yanh~ olan onenneyi; birlikte bir evre-
mun btittiniinti sennaye ve emegin .;rp ni tiiketen ve birbirlerini kar~shkh ola-
kar laruu temsil eden iki s1rufa bolen rak d1~ta bxrakan iki terimi nitelemek
Marks'a gore, -;att~marun toplumu do- i-;in kullarulan terim.
nii~tiinne gibi bir i~levi vard1r. Alman Buna gore, ~eli~ik kavramlar, aralarJnda
felsefe profesorti George Simmel ise, -;a- bir orta kavrama izin venneyen kavram-
b~manin onemini vurgulamakla birlik- lardlr. Omegin, 'ak'1n -;eli~igi 'ak-
te, MarksInki gibi ikili bir model benim- olmayan'du ve 'ak' ile 'ak~lmayan' ara-
sememi~ ve -;ah~manin tum toplumsal smda hi-;bir orta kavram bulunamaz.
dtizenlemeleri ortadan kald1racaA sonu Ote yandan, 'dort ko~eli daire' ornegin-
cuna varmami~br. Ona gore, -;att~ma de oldugu gibi, ya manhksal baklmdan,
run duraganl1~, toplwnsal istikrar ve yani manhk ilkelerine gore d ii~iin iile
dengeyi saglamak, bireyleri korwnak meyen, ya da 'kanath at~ orneginde ol-
bak1m1ndan tistlendiAi -;ok onemli rol du~ gibi, doga yasalan baklmmdan
ve olumlu i~levler vard1r. ger~eri olmayan kavramlara da,
<;ah~ma konusunda, bu iki onemli ~a fcendi kendisiyle ~eli~ik kavramlar ad1 veri
h~ma teorisinden sonra yirminci yiizyl lir.
da ortaya -;1kan ii-;iincii yakla~Im, -;ah~ Biri digerinin degillemesi durumunda
madan, toplumsal biitiinlugun onemini olan iki onenneye; birlikte evetlerunele..
ve ortak degerlerin olwnlu etkisini gUn rinin bir -;eli~kiye yol a-;hgJ onennelere
deme getiren birlikli bir toplum gorii~ii ise ~eli~ik onernreler denir. Aristoteles
lehine feraga t eden fonksiyonalist gorii~ karesinde, ozne ve yuklemi ayn olan,
ttir. Fonksiyonalistler, -;a~maya olumlu faka t birbirlerinden hem nicelik ve he1n
~evri!cilik 189

de nitelik bakrmmdan farkh olan oner- ken, bir yandan da belirli birle~tirid il-
meler ~eli~ik onenneler olarak tammla- keleri kabul etmek oldugunu savuna-
mr. Buna gtire, 'Tiim insanlar oltimlti- rak, a~maya ~ah~an gorti~.
dtir' onermesi ile 'Bazr insanlar oltimlti ~evirme [lng. inversion; Fr. inversion; AI. in-
degildir' onermesi ~eli~ik onermeler- version]. Klasik mantlkta, belli bir oner-
dir. meden oznenin aym kald1gr, yuklemin
~eli~ki [Yun. antiphasis; Lat. contradictio; yerine ~eli~iginin ge~tigi ve onermenini
Os. taWkuz; ing. contradiction; Fr. contra- niteliginin de, olumluyken olumsuz,
diction; AI. kontradiktion ). Mantlkta, bir olumsuzken olwnlu hale getirildigi
ve aym onermenin ayru anda hem tasdi- ba~ka bir onenne elde etme i~lemi.
ki ve hem de inkarma, hem evetlerunesi ~evrecilik [ing. orvironmentalisnr; Fr. sci-
ve hem de degillenmesine; bir onenne ence de /" environnenrent]. 1 Gene I olarak,
ile bu onermenin degillemesinden olu- ~evrenin insarun faaliyetleri tizerindeki
~an ktimeye verilen ad. etkisini vurgulayan felsefi ogreti, ~evre
Buna gtire, manllkta iki kavram, yargr nin insan davram~ml belirlemedeki ro-
ya da onennenin birbirlerini dr~ta b~ra ltinti vurgulayan teori ve felseli okul.
kan kar~10lumunu ifade etmek i~in kul- lnsanlar da i~inde olmak tizere, tum
lamlan ~eli~ki terimi, sosyoloji ya da hayvanlann yapsm ya da davram~m1
toplum felsefesinde, ozleri ya da doga- etkileyen bir etmen olarak fizikf, biyolo-
lan geregi bagda~maz olan iki !opium- jik, psikolojik ya da ktilttirel ~evrenin
sal olgu, faaliyet, srruf ya da durum i~in onernini vurgulayan anlay~ 2 Sosyal
kullan1hr. Cmegin, Marksist sosyoloji- bilimlerde, uygarhk ve toplumun geli~
ye gore, sermaye arb deger elde etmek mesinde ~evre etkenlerinin onemi tize-
suretiyle emegi somtirdugu i~in, emek rinde duran yakla~1m.
ile sermaye arasmda bir ~eli~ki vard1r. 3 <;:evredlik biraz daha tizel bir anlam
~eli~mezlik ilkesi [Os. mebdei terulkuz; i~inde, biyolojik tdetenninizme yakla~an
ing. principle of contradiction; Fr. principe bir gtir~ olarak, organizmalarm, bir i~
de Ia contradiction; AL widersptuchlogisig- kaynak ya da gtictin sonucu olan kendili-
keitsprinzip). t Aristoteles'in ifadesiyle ginden eyleme yetili olma}'lp, yalmzca
'Aym ytiklem ya da niteligin, aym tiz- d!~ uyaranlara yarut ya da tepki verdik-
neye aym bak1mdan hem ail olmasmm lerini savunurken. biyolojik ve ktiltiirel
ve hem de ail olmamasmm soz konusu gtirecitige yol a~n ogretiye tekabtil eder.
olamayacagm1' (Meta jizik 1005 b 1920) Fiziki ~vrenin onernini vurgulayan liz-
dile getiren temel mant1ksal ilke. A ym yografik detenninizm, hem rografi ve
ilkeye gtire, aym ~eyin hem var olmas1 hem de politik o;1!Vrenin onemini vurgu-
ve hem de varolmamas1 soz konusu layan jeopolitik detemlinizm gibi altba~
olamaz (Meta jizik 1006 a 1). bklar alhnda ortaya ~ antropolojik
Birbir leriyle ~eli~n iki yarg ya da oner- ~evrecilik, en iyi ifadesini 'insan ~ulla
menin ikisinin birden ayru zamanda rm tirtintidtir' deyi~inde bulur. 4 <;:evre
dogru olamayacaguu, biri dogru ise, di- ko~ullanrun insan tizerindeki tek yanh
gerinin zorunlulukla yanb~ oldugunu etkisini vurgulayan ~vreciligin bilgi
dile getiren ilke. alamndaki ka~hgl ise, pasif bir nm go-
~etitlilikteki birlik [ing. unity in diversity; rti~ti ortaya koyan Peripatetik ogretiyi
Fr. unite dDns Ia diversitel Ahlak alanm- canland1ran empirist bilgi anlay~, tabu-
daki mutlak;:lllk-gorecilik ka~thgm1, la rasa ogretisidir. 5 <;:evrecilik, ahlak ve
insan varhklarU\U\ hem benzer hem de politika alanmda de, dogal ~evrenin
farkh olduklanm, bizim birlige boyle bir hem bizatihi kendi ba~ma ve hem de in-
farkhhk i~inde ula~maya ~ab~acag.m1Z1, sanhk io;:in btiytik bir pratik ve ahllli
bumm yolunun ise, bir yandan olabildi- deger ta~g gorti~tinti ve bu goru~ e
gince ozgi.irluge ve ~~itlilige izin verir- dayanan hareketi ifade eder.
190 ~tkanm

~kanm [ing. deduction; Fr. deductio,.~; AI. siyle p'nin q'yu gerektirdigi olgusundan,
scltluss]. Bir tumce, yarg1 ya da onerme- q sonucuna ge~ebiliriz ki, bu da, basit ~1-
nin ba~ka bir tumce, yarg1 ya da oner- kanm kurallanndan modus ponens ola-
meden turetilmesinden, -;karsanmasin- rak biJinen bir -;lkanm kurahdu.
dan olu~an manhksal ya da kavramsal ~1karsama [Lat. illatio; Os. istintti~; lng. in-
i~lem; dogru oldugu kabul edilen oncul- ference; Fr. inference). Bir du~unceden di-
lerden elde edilen sonu-;; onriiller diye gerine; du~uncede bir inan~tan, oner-
nitelenen onerme ya da onennelerden, meden bir ba~ka inan~ ya da onermeye
soz konusu onculler taraflndan manhk-
.
ge-;~
sal olarak i~erilen, yeni bir onermenin tu ... <;karsama kendi i-;inde tumdengelim-
retildigi akllyurutme i~lemi. sel -;lkarsama ve tumevanmsal -;lkarsa-
Bir ~1karun, yani oncullerden sonuca ma olmak uzere ikiye aynhr. BW\a gore,
ge;i~, her zaman i-;in temel mantJk yasa- tumevanmsal ljlkarsama tek tek olgular-
lanna dayarup, -;kanm kurallanna gore dan gene) bir sonuca gitmekten, gozle1n-
yap1hr. <;1kanmlar iki ana ture aynhr: a) lenen ve ara~bnlan fenomenler aras1nda
Tek bir onculden sonuca ge~ilen, yani belli bir tiirden duzen, bir S1n1f karakteri,
biri oncul digeri sonu~ olmak uzere, iki yasa ya da sistem bulmaktan olu~an
onenneden olu~an dogrudan ~rkarrmlar. akllyuruhne turudur. Buna kar~1n tum-
b) En az iki oncul ve bir sonu~ onerme- dengelimsel ~ka~a, genelden ozele,
sinden kurulu olan, yani en az u~ oner- tiitnelden yine tumele ya da tikele dogru
tneden olu~an dolaylr pkanmlar. gitmekten, tumevanmsal sonu-;lan ya
Dogrudan ~lkarunlar da, I Kar~1olum da hipotetik kavramlan uygun durum
~1karunlan ve II E~degerlik -;1karunlan ya da omeklere uygulamaktan olu~an
olarak ikiye aynhr. Bunlardan kar~rolum akllyurutme turudur.
pkarrmlarr, dlirt standart fonn kategorik pk11 noktas1 olarak oznellik [tng. subjec-
onerme aras1ndaki kar~1hkh ili~kiler le tivity as a starting point; Fr. subjectiuitt
belirlenen -;kanmlardu. Kar~1olum ~1- conrrnu un point d~art) Felsefede ihsan
kantnlan kendi i-;inde kar~rtlrk pkarmda- zihninden bag1ms1z bir ger-;ekligin va-
n, altrklrk plcaruularr ve 'eli~ki ''kanmlan roldugunu ve insan varhg1n1n bu ger-
diye ii~e aynhr. Buna kar~1n, e~deger -;ekliAin bilgisini akll ya da deney yoluy-
lik ~1kanmlan da kendi il;inde evirnre p- la bilebilecegini (ku~kucular d1~1nda)
karrmlan, 'cuirme pkarrmlan ve dn.~irme savunan ve dolaylSayla felsefede, nesne-
flkarzmlarr diye ii~e aynhr. den hareket eden butun bir Dk ve Orta-
Dolayh ~karnnlar ise, I tiitn onenneleri -;ag felsefelerinden sonra, modern felse
basit, kategorik onermelerden olu~an lenin hareket noktasuun ozne olmasuu
kategorik tasun ve II en az bir kategorik ifa de eden deyim.
onerme olmayan lincul i~eren kategorik Deyim, modem felsefenin kurucusu sa-
olmayan tasunlar olarak ikiye aynhr. ydan tDescartes'an oznelci tavn, lngiliz
Kategorik olrnayan tasuru ise, SU'as1yla empi.ristleri, tKant, Mutlak Ben ya da
hipotetik tasmt, ayrrk onciJlliJ tasrm ve iki- Tinleri, insarun beninin nesnelle~tiribne
lenr olarak ii-;e aynhr. sinden ba~ka bir ~ey olmayan Alman
Bu baglamda, forme) sistemlerin, bir idealist felsefeleri, tvarolu~-;uluk ve, ma-
onenneler obeginden ya da bir linenne- teryalist goru~ istisnas1 yla, he men tum
den ba~ka bir onenneye ge~memize ola- modem felsefeler i~n ge-;erlidir.
nak veren par~asma ya da kurallanna, Modem felsefenin kurucusu olarak go-
oncul olarak verilen onerme ya da for- rulen Desca rtes'm ozneyi nesnenin, epis-
mullerin i-;erigini belirtik hale geti.rmeye temolojiyi de ontolojinin online ge~ren
yarayan kurallar butunune ise -;lkanm ve daha soruaki felsefeler tarafandan
kurallan ad1 verilir. l>megin, p onerme- payla~11an soz konusu oznelci tavn, u-;
~ifte yon teorisi 191

ayn radikal tez y c. da ogeyi i~erir: 1 Her deki hakikat)erin birbirlerinden kar~l
inanc1n, dogru oldugu kan1tlanncaya hkh olarak bagams1z oldugunu ifade
kadar, yanh~ saylmas1 gerektigi konu- eden yakla~am; bir ~eyin felsefede yan
sunda ve ku~ku yonte1ni iizerinde 1srar h~ iken, dinde dogru olabilecegini savu
etme. nan anlay1~ .
2 Zihni ttimuyle ayn bir alan olarak <;ifte hakikat anlay1~1, ayn zamanda,
gonne tavn, ki bu tavu kendi ki~isel bir ve ayru hakikatin felsefede ba~ka, te-
tecriibemizin d1~1ndaki, kendi zihin olojide ba~ka bir bi~imde ifade edilebile ..
hallerilnizden baguns1z bir dunyay cegini one siiren, fe]sefeyle teolojiyi bu
nasJl bilebildigimizi, ve bilebildigimiz sayede uzla~hran bir yakJa~un i~in de
zaman da, d1~ diinyay bildighnizi nasll kullanahr. Cmegin, iinlii islam dii~iinii
bHebildigunizi a~Lklcuna proble1nine yol rii tbni Ru~d'e gore, bir ve aynt hakikat
a~m1~hr . 3 Deneyim ve bilginin nesnelli- felsefede ac;J.k ve se~ik bir bi~ilnde ve
gini saglarken, yine birinci ~ahs1n bak1~ akd te1ncli iizerinde anla~1hr, buna kar
a~1S1nda, birinci ~ahsJn bak1~ a~1s1ndan ~n teolojide mecazi terilnlerle ve daha
bilgi ve deneyim iizerinde 1srar etme. ~ok imgeleme dayarularak ifade edilir.
Bunlardan birinci ve ikind tav1rlar, Des- ~ifte sonu~ ogretisi [ing. double effect the-
cartes sonras1 tiim Bah felsefesine, nesnel, ory; Fr. theorie de Ia double consequence).
spekiilatif ve dogmatik gibi gorunen me- iyi niyetle ve ahlaki kural ya da ilkelere
tafizik sistemlerine bile damgas1ru vur- gore ger~ekle~tirilmi~ bir ey lemin, iyi
mu~tur. Buna kar~1n, deney ve bilgimi- sonu~lar yarunda, ahlaki bak1mdan de
zin nesnelligini, birinci phs1n bak1~ gersiz, koru ya da kabul edilebilir olma-
a.;ts1ndan hareketle karutlama tavn, Kant yan yan etkileri veya ba~kaca sonu~lan
ve Kant sonras1 Alman ideal \zminde olabilecegini dile getiren ahlak gorii~ii;
doruk noktas1na ula~nu~tlr. Bun a gore, ya da, biri ahlakr bak1mdan iyi, olumlu
Kant'la birlikte, ben, felselenin ilgi alaru- ve degerli, digeri kotii ve olumsuz iki
na giren herhangi bir konu olmakla kal sonucu olan belli bir eylem tarz1 soz ko-
may1p, felsefenin tek ger~ek konusu nusu oldugunda, iyi, degerli ve olumlu
haline gelm]~tir. Ben, diinyadaki varhk- sonucu hedefleyerek, ama olwnsuz so-
lardan herhangi biri degildir art1k, ~ nucun da ihtimal dahilinde oldugunu
o, ~ok onemli bir anJam i~nde, diinyayt unutmadan eylemenin dogru ve ahlaki
yarahr; ben iizerinde dii~unme, refleksi- oldugunu dile getiren ogreti.
yonda bulunma, yahuzca ki~inin kendisi- Buna gore, ~ok ac1 ~eken, ag1r bir hasta-
ni bilmesi anlanuna gelmez, zira ki~i ken- ya ac1sin1 hafiflehnek iizere, ah~kanhk
disini bilirken, kendi benini tarurken, ve bagamhhk yaratabilecegini unutma
ba~ka benleri tarur, ba~ka ve her lniim- dan, bel1i dozda morfin vermek ahlakf
kun benin yapsru bilir. baklmdan kesinlikle dogru ve iyi olabi-
~ifte degilleme [ing. double negation; Fr. lir.
double negation; AI. doppelte verneinung]. ~ifte yon teorisi [ing. double aspect tlaeory;
Manhkta, bir onermenin kendisinin de- Fr. theorie du double aspect]. Zihin ve
gillerunesinin degillenmesine e~it oldu- maddenin, ya da bireysel zihinlerle on-
tu ya da onun taraflndan i~erildigi il- lara kar~1hk gelen bedenlerin, yalruzca
kesine verilen ad. tek bir toziin iki ayn yonii, tezahiirii ya
Bir mantlk yasas1 olarak dii~iiniilen da goriiniianii oldugunu iddia eden
~ifte de~Plleme, a) ~li~mezlik yasas1 ile gorii~; zihin ve bedenin, tek bir temel
b) ii~iinciiniin olanaksJzht yasas1n1n bir ger~ekligin, ornegin yaz1 ile turanan
birl~iminden meydana gelmektedir. madenf bir paranm ay1rd edilebilir
~ifte hakikat [ing. double truth; Fr. double fakat aynhnaz yonleri olmas1 gibi, so..
vmtt). Felsefedeki hakikatler ile teoloji- yutlama yoluyla birbirinden ay1rd edi-
192 ~ilecilik

lebilmekle birlikte, aktiiel olarak birbi- mesi, hatta maddi olandan ti..imi..iyle vaz-
rinden aynlmaz olan yonleri old u~un u ge;mesi gerekti~ini; tinsel bir ideal ya
dil~ getiren o~reti. da amao olan insantn, fiziki ve psikolo-
T1pk1, ayru madeni paraya belli bir jik istek ve arzulanru inkar et1nek ya da
perspektiften baklld1~1nda, onun tura, tiimiiyle unutrnak durumunda oldu~u
buna kar~1n ba~ka bir perspektiften ba- nu ifade eden tav1r.
ktldl~lnda, yaz1 yiiziiniin goriilmesi c;o~u zaman dinsel bir c;erc;eve i9nde or
gibi, ger~eklige belli bir perspektiften taya c;1kan ve ki~isel yetkinli~e eri~me
baklld1~1nda, zihinle, buna kar~1n ikinci nin ve gerc;ek kurtulu~un, bedeni biitiin
bir yonden ba~lld1~utda, beden ya da ci kotuli..iklerin kayn~ olarak goriip kii-
simle kar~lla~lldi~lnt, bundan dolay1 ~i.imsemekten ge~i~ savunan anlay1~
zihin ve bedenin, ruh ve maddenin bir olarak r;iledlik, insarun biitiin istek ve ar-
ve aynt ger;ekli~in, kendisi bilinemeyen zulanndan vazge~esi ve bedene ba~
ortak bir tozi.in yonleri, gori.iniim ya da ~unb olmaktan kurtulmas1 gerekti~ini
tezahitrleri oldu~nu savunan metafizik one siiren akuru, tinsel benin ya da
anla y1~ olarak c;ifte yon kuranu modem 1nanevi varh~1n gu~lendirihnesi, yiicel
felsefenin kurucusu olan tDescartes'm tilmesi i~in, duyumsal hazlann kiic;i.im-
zihin beden ikicili~inin yaratt1~1 iki ayn serunesi ya da yok say1hnas1 gerekti~ini
toz arasmdaki etkile~iJni ac;Il<layabilme savunan otreti tarumlar.
c;abas1run bir parc;as1 olarak ifade edil- lnsanm et ve bedene olan ba~unhhk
mi~tir. tan kurtuldu~u, kendi kendisini inkar
Soz konusu anlay1~ felsefe tarihinde, . etti~i, olabildi~ince basit, ilkel ve yoksul
panteist gorii~ii yle iin kazanm1~ Spino-- bir ya~am siirdii~ii ve kendisini tema
za taraftndan savunulmu~tur. Descar- ~aya verdi~i zaman, ruhsal bakundan
tes'In tozsel tikicili~ini 6zsel veya slfat- ozgiirlii~e ve kurtulu~a erece~ini savu
sal ikicili~e donii~tiiren tSpinoza'ya nan anlay1~ olarak 9lecilik. bir yandan
gore, insan varh~1 i.ki temel ozden, zihin iradeyi, duyusal ya da bedensel hazza
(dii~iinen bir ~ey olarak insan) ve be- dayah bir ya~am bi~imine kar~1 koya
denden (yer kaplayan bir ~y olarak bilmesi yoniinde egitmeyi onerirken, bir
insan) olu~ur. Bu iki oz, evrenin ya da yandan da insandan, tinsel yonelimleri-
evrenle ozde~le~tirilen Tann'nm sonsuz ne ve erdemli ~abalarma kar~t koyan
goriiniiJn ya da ozlerinden, insan tara- a~a~, duyusal ya da bedensel arzulan-
flndan do~rudan ve araostz bir bic;imde nl yads1mas1ru ister. 1 Ahldld ~t.ealik ve
bilinen iki tanesidir. 2 dini 'ilecilik olarak ikiye aynlan c;ileci
~ilecilik [Yw1anca 'llSkhEin' den; Os. zuhdu ~in her iki tiiriinde de ortak olan o~e,
talaJa; lng. ascetisrn; Fr. ascitisme; AI. asce- insanm annmasJ, din ve ahlakm bakJ~
tismus]. Genel olarnk, bilginin, ld~isel ge- a~s1ndan daha yiiksek bir diizeyde bu
li~me ve yetkinl~menin ancak rahathk, lunan de~er ve faaliyetlerin ger~ekl~ti
iyi giyim ve yemek gibi anzi o~elerin rilmesi ad1na, daha a~~~ gii~ ve de~er
yadsanmas1yla, konfor ve rahat ko~ullar lerin yok sayllmas1, zamarun birtakam
dan vazget;ilmesi suretiyle elde edildigi yiice ama~lar ad1na yo~un bir bi~mde
ni savunan anlay1~. Ki~inin, ahlald ba- de~erlendirilmesidir.
kJmdan geli~mesi ve olgunla~mas1 i~in, Kokleri en aztndan M. 0. 5. yiizytl
irAdeyi saka bir disiplin albna sokmas1 Yunan dii~iincesine, ruhun ger~ek bilgi-
tavra; z.ihinle bedeni, Tann'yla diinyay1, ye iii~ kin ara~hnnada engellenmeyip,
tinsel olanla maddi olaru ayn ger~eklik ozgiir kalabilmesi ic;in, insanln bedensel
ler olarak goren metafiziksel bir bakl~ istekleri, fizild arzulan kesinJikle basbr-
a9s1 sergileyerek, ki~inin tinsel olana, masi gerekti~ savunan Platon'a kadar
Tanr1'ya ula~mas1 ic;in, bedeni kiic;iims~ geri giden ~ledlik, Kant ve Schopenha-
mesi, bedensel ihtiya~lan en aza indirge- uer'dan sonra, baz1 dii~iiniirler tarafm-
~okanlamhhk 193

dan 20. yuzyllda cia ifade edihni~tir. hv~una gitti~i yerde, t;irkin bir nesne iz-
Buna gore, modern ya~am1n mekanik, leyicide hazz1n kar~1h olan duyguya
ticari ve teknik donanun1run insaru ko- yol a~ar, onda ho~a gitmeme izlenimini
lele~tirdi~ini iddia eden Guardiani ve do~urur, ona itici gelir.
Arnold Gehlin gibi du~unurler, ~ilecili Buna kar~1n, formu on plana ~karan
gi, insani varolu~u kurtannan1n tek yakla~1m soz konusu oldu~unda, bir
arac1 olarak gormu~lerdir. Ba~ka bir de- sanat eserinin guzel olabilmesi i~in, bir
yi~le, teknolojinin buyuk etkisinden do- birlik, sa~lam bir yap1 ve duzenlemey-
layi ad eta kimli~ini yitinni~ d urumda le, duzgun oranhlara sahip olmas1 ge-
olan insan, kimli~ini ve tinselli~ini yeni- rekti~i soylenmi~tir. i~te bu ozellikleri
den, ancak ve ancak dunyadan vazge~ ta~1yan bir eser, guzel diye nitelendiri-
mek suretiyle ele ge~irebilir. lirken, soz konusu ozellikJerden yoksun
<;in felsefesi [ing. Chinese philosophy; Fr. olan bir eser ~irkin olarak de~erlendiril
pltilosophie chinoise ]. <;in'de yakla~1k ola- mi~tir.
rak iki bin be~yuz y1lhk bir sure~ i~eri Bu ba~lamda, ister sanat eserlerinde
sinde geli~mi~ olan felsefe. ortaya ~1ks1n ya da ister ~irkin olarkla
<;in felsefesi temelde dort doneme a yn- gundelik tecrubenin bir par~asa olarak
labilir: 1 Milattan once 6. yuzyddan ba~ kar~lla~ds1n, ~ir kinin itici, tiksindirici
laylp, 221 yll1na dek suren ve Yuz Okul olmakla birlikte, zaman zaman da este-
olarak bilinen ~ok say1da du~unurle bir- tik bak!mdan c;ekimleyici bir gucu ol-
likte, buyuk Konfu~yus~uluk ve Taoizm masmdan ve insana tema~a temeli uze-
geleneklerini kapsayan birinci donem. 2 rinde belli bir haz vennesinden, yani
M. 0. 221 yillyla M.S. 960 ylllan arasan- ~irkin olan bir ~eyin hem itici ve hem
da, toplumsal ve siyasal duzlemde ege- de ~ekimleyici bir etki yapmas1ndan
men olan Koniu~yus~uluAun, once yeni- kaynakJanan paradoksa t;irkin paradok-
Taoizm, daha sonra da Budizmin golge- su ad1 verilmektedir.
sinde kald1~ ikinci donem. 3 M.S. 960- ~ocuk~ahk [lng. enfantilisn; Fr. enfantilis-
1900 yLilan arasUlda kalan ve ve Yeni Kon- meJ. insan varh~mda, psikolojik geli~
fu~lu~un egemen oldugu donem. menin dunnasliW'l bir sonucu olarak, ~o
Ve, 4 1912 yilindan ba~lay1p glinumuze cukluk c;a~1na ozgu psikolojik ve za1nan
kadar devam eden, ba~lang1~ta Bah fel- zaman fizyolojik nitelik ve karakterle-
sefesinden etkilenmi~ ohnak.Ja birlikte, rin olgunluk ~a~1nda da surup gihne-
daha sonra kendi Yeni Konfu~yus~uluk sinden meydana gelen anonnallik, ~o
gelene~ini canlandnan, yuzyLI1n ortala- cukluga ozgu somatik ya da psi~ik
nndan ba~layarak da, daha ~ok Mark- karakterlerin bulu~ ~a~andan sonra da
sizmin etkisi alhna giren ~a~da~ <;in fel- yeniden ortaya c;tkmas1 d urum u.
sefesi. ~o~ulcu idealizm [lng. pluralistic idealism;
~irkinlik [lng. uglyness; Fr. laideur]. Este- Fr. idealisme pluralistique]. Mutlak Bir ya
tikte, guzelli~in kar~1t1 olup, giizelli~in da Zihinle ili~kisi olsun ya da olmas1n,
estetik de~eri temsil etti~i yerde, estetik tum sonlu zihinlerin, birbirleriyle kar-
de~ersizli~i ifade eden kavram. ~lhkb ili~ki i~inde bulunan ozerk, biri-
Estetik alarunda, ~irkinlik, giizellikle cik, ba~ka bir ~eye indirgenemez, tekil
birlikte, hpkl epistemolojideki do~ru ve ve ozel etkinlik merkezleri oldu~u go-
yanh~, ahllktaki iyi ve kot\i kavram ~ift ru~u.
leri gibi, kar~1t bir kavram c;ifti olu~tu ~okanlamhhk [Os. teaddildii nrand; ing.
rur. <;irkinlik, biri haz di~eri de form ambiquity; Fr. anrbiguf'ti!]. 1 Genel olarak,
bak1m1ndan olmak uzere, iki bak1~ a~l bazl sozcuk ya da terimler i~in iki ya da
Slndan de~erlendirilmi~tir. Haze baka~ daha fazla anlama sahip olma, ik.i ya da
a~151na gore, guzel bir nesnenin izley1ci daha fazla ~ekilde anla~llabilme ozelli-
i~in bir haz kayna~1 old u~u, izleyicinin ~j_
194 ~okanlamhhk yanh~1

<;okan.lamhhk daha ozel olarak da, bir ge indirgenemeyecek olan, bir~ok varbk
sozcuglin dilde birden lfOk gorevle kul- ya da ger~eklik ttiriinden meydana geldi-
lamlmasa durumunu ifade eder. Dogal gini savunan anlayJ~. Varolan ~eylerin
dillerde yer alan sozciik.lerin biiyiik bir tek bir ilkeye ya da iki kar~at ilkeye indir-
k1sma bu an.lamda !fOk anlamhdar, yani gerunesine kar~1 9k1p, biitlin bir varhk
birden !fOk gorevde kullamhr. <;ok an- alarumn birbirlerine indirgenemez, bir-
lamhhgm en onemli sonucu yanh~ anla- birlerinden bagunsiZ ve ayn varhk ya da
madar. Buna gore, yanh~ an]ama her- ogelerden meydana geldi~ni savunan
hangi bir deyimin, it;inde ge~en bir ya metafizik ogreti.
da birka~ sozcliglin degi~ik anlamlarda <;ok~t.duk ya da .;t>gulculuk, la) maddeci
ya da gorevlerde kuJlamlabilmesinden ~kfuluk ve 1-b) tinsel ~ok~uluk olarak
ohirii, belli bir baglamda ne gibi bir ni- ikiye aynhr. Bunlardan madded ~ok~
yeti iletme mnacayla kullamlma~ oldu- luk, evrenin niteliksel olarak birbirlerine
gunun anla~tlamamasmdan ileri gelir. benzemekle birlikte, birbirlerinden geo-
<;ok anlamhilgm semantik, sentaktik ve metrik ozellikleri bakunmdan farkhhk
pragmatik ~ok anlambhk olmak iizere, gt>steren atomlardan meydana geldigi sa-
ii~ ayn tiirti vardar: Bunlardan, 1 Semantik vunan atomcu gorii~te ifadesini bulur.
~ok anlamlrlrk, genel terimlerin birden ~ok Buna ka~m, tinsel ~ok~uluk, Leibniz'in,
bagda~maz anlam kurah uyannca degi- atomlann yerini basit, nihaf, kendinden
~ik nesne tiirlerine uygulanabilmesin- var ve kahCI olan tinsel varhklar, gil~ ya
den, bir sozcugun bir tiimcede birden da enerji birimleri olarak tasarlanan mo-
~ok anlama gelecek ~ekilde kullam]ma- nadlann aldag1, monadolojisiyle omekle-
smdan ve soz konusu anlamlardan han rur.
gisinin kastedildigini bilmemekten mey- Evrenin birligini ve biittinliigiinii koru-
dana gelir. yan, evreni tutarh, tamamlarum~, kapa-
2 Sentaktik ~ok anlmnlllrk ise, bir sozcii- h bir biitiin olarak goren soz konusu
gun birden fazla kategoriye ait olmasm- tozsel ~ok~uluga ek olarak, bir de yir-
dan, dilde birden ~ok sentaktik gorevde minci yuzydda ortaya ~akan 3 yeni ,oktu-
kullamlmasmdan olu~ur. Buna kar~m. luktan soz edilebilir. Evrenin mutlak bir-
3 Pragmatik ,ok anlamlrl1k, bir genel teri- ligi dii~iincesine ve tozsel bir varhk
mi kullananlann soz konusu genel teri- anlaya~ma kar~1 ~rkan yeni ~ok~uluk,
mi uygulamada aym nesnelere uygula- evrenin sonsuz sayada eylem, degi~mc,
daklan h~lde, bu terimin uygularu~uu olay, olgu ve imkinlardan meydana gel-
yoneten an]am kurallan iizerinde uzla- di~ni savunurken, onu heniiz tamam-
~amamalanndan meydana gelir. lanmanu~ ve dogrultusu bilinmeyen bir
~okanlamhhk yanh~a [ing. fallacy of am- degi~me ve geli~me siireci olarak de-
biguity; Fr. erreur de l' ambigui"te}. Formel gerlendirir. Yeni ~ok~u]uk tcrimi, bir
olmayan ve yanh~ anlamalara yol a~an yandan Herbart, Renouvier ve James'm
bir yanh~ tiirii olarak, bir akdyiiriitme sistemlerini belirtmek it;in kullaruhrken,
ya da argiimamn, yamlhca bir sonucun bir yandan da ~~itli ve farkb bireysel
~akmasma neden olacak ~ekilde, genel- varhklan incelemek amacr giitmekle bir-
likle birden fazla anlama o]an sozruk ya likte, evrensel yasalann ve belli bir birli-
da tiimceler ihtiva etmesi durumu. gin ara~tmlmasaru bir yana brrakan og-
~ok~uluk [Os. kesretiye; lng. pluralism; Fr. retiyi g&terir.
pluralisme; Al. pluralismus ]. 1 Genel ola- <;ok~uluk veya ~ogulculuk, soz konusu
rak, aymcinstenlik yerine ~itlili~n, ay- felsefi ya da metafiziksel anlanundan
mhk yerine farkhhgm, tek bir ~y yerine ayn olarak, 4 ~ok say1da neden arama
~oklugun onemini vurgulayan go~. egilimini, ornegin psikolojide, psikolojik
2 Evrenin, biriciklikleri i\de, tek bir fenomenlerin ~ok say1da nedensel fakto-
(bircilik) ya da iki ayn (ikicilik) ger~ekli- rtin sonucu oldugunu savunan yak]a~a-
~oklugu birlige inditgente 195

1n1 ifade ecier. 5 Metodolojide ise -;ok-;u- ~olduktaki birlik [lng. unity in vcwiehj; Fr.
luk, her tiir a-;dclamarun, varolanlann unite dans ln vnriete]. Bir buti.in olarak dii-
-;oklugunu ve farkhhg1n1 hesaba kata- ~unulmeye, kavrarunaya uygun bir ya-
.
cak bir aClklama olmak d urum unda ol- plda olmakla bir1ikte, birbirlerinden ayn
dugunu, a-;tklamada tasarruf amac1yla olan ve aytrd edilebilen -;~itli nesnele-
hi-;bir zaman en basit kuram ya da hi- rin, en azmdan bir bakundan ayn1 ya da
poteze yonelinmemesi gerektigini ifade ozde~ olmalan hali. Ontolojik ozde~lik
eder. 6 c;ogulculuk, aynca toplum felse- ilkesi geregi birbir1erinden ayn duran ve
fesi a-;1s1ndan, aztnhk gruplann1n -;ok farkJ1 olan -;ok say1da nesnenin, ortak bir
-;e~itli karakteristiklerinin, toplumsal ozellik baglamtnda, manbksal ya da
butunlligun, daha gii-;lu olan -;ogunluk epistemolojik baklmdan ozde~ saytlma-
taraftndan te$.vik edihnesi gereken, -;ok sa, farkb nesnelerin genel bir kavram al-
onetnli boyutlan oldugunu savunan go- tmda top lantnasa d urwn u.
ru~e kar~ahk gelir. ~oklugu birlige indirgeme [tng. reduction
7 c;ok-;uluk ahlak felsefesinde ise, of nrultiplicity to the unity; Fr. reduction de
ozsel olarak istenen tek bir iyi bulundu- Ia multiplicile a l'unite]. Filozoflann, ozel-
gunu one suren birci ahlak goru~une likle de spekulatif meta~ilerin, d1~
kar~1t olarak, ger-;ekten ve ozu itibariy- dunyada gozlemledikleri -;okluga, -;ok
le degerli olan, dostluk, a~k, pa yla~ma buyuk sayada nesne ve olaydan meydana
ve yardtmseverlik turiinden bir-;ok iyi gelen -;okluga ili~kin nedensel a-;aklama..
bulundu~unu, insan1n tek bir iyinin pe- lannda, s6z konusu -;oklugun, gerideki
~inden gitmek yerine, bir-;ok iyinin pe- ya da temeldeki nihai ve en yuksek bir
~ine du~mesi, olabildigince -;ok iyiden
nedensel faktor ya da ger-;ekligin sonucu
pay almas1 gerektigini savunan ahlak oldugunu one sunne tavarlan i-;in kulla-
gori.i~unu tantmlar.
rulan deyim.
8 c;ok-;uluk y a da -;ogulculuk, siyaset
Omegin, tPiaton birlikle -;okluk arastn-
felsefesi a.;t51ndan ise, yirminci yuzytl daki saz konusu indirgeme ili~kisini, ~k
ba~lannda lngiliz liberalleri ve sosyalist-
olarun, kendisinin +idea adtru verdigi
leri tarafandan geli~tirilen ogretiyi ifade
bir)i~n, ge.;id ve soluk kopyasa oldu~unu
eder. Soz konusu ogretiye gore, iktida-
soyleyerek -;ozmu~tu. Buna kar~1n, ma-
nn, topluma devlet ya da tek bir suui\n
teryalist atomcu filozoflar, -;oklugun, yani
egemen olmamas1 iQn, -;ok -;e~itli ku-
dogada varolan tiim nesnelerin, bir ~ey
rumlara, dini, ekonomik, meslekt e~
timsel ve ku)tlirel kurumlara yaydmas1 den, yani maddeden meydana gelmi~ ol-
ve idarenin merkezi olmaklan -;lkarllma- dugunu soyleyerek, -;oklu~ kendisine
Sl gerekmektedir. . indirgedikleri birli~, maddenin, atom
~ok degerli mantlk [Ing. many-valued
ad!JU verdikleri k uc;W< ve bOiunemez par-
logic; Fr. logique pollvalente; AI. mehrwer- -;aaklan olarak tan1mlanu~Jardlr. Atom-
tige logik]. D-;uncunun olanakstzhgt iJke- cuJara gore, dogada her ne kadar saytla-
sini bir ~ekilde reddederek, ikiden fazla mayacak kadar -;ok saytda ~ey varolsa
dogruluk degerine yer veren, kendisinde bile, bunlarm hepsi de, son -;ozi.imlemcde
ge-;en her fonnulun ikiden fazla dogru- tek bir ~y ti.irune, yani .~tomlara ya d a
luk degerine sahip oldugu bir manbk sis- maddeye indirgenebili.r. Oyleyse, ger-;ek-
temine; baz1 -;lkarun turlerini analiz eder- ten var olan atomlar ya da madde olup,
ken, 'dogru, yanh~ ve belirsiz', 'zorunlu d1~ dunyadaki -;okluk gorunu~ten ba~ka
olarak dogru, zorunlu olarak yanb~, ve bir ~ey degildir.
mi.imkunr, 'kesinlikle dogru, kesinlikle Yine, Orta-;ag felsefesinde, -;okluk, var-
yanh~, muhtemelen dogru, muhtemelen hgan temeli ve kaynaga, her~eyin ken-
yanJ1~r onteklerinde old ugu gibi, en az disinden -;khgt yetkin varhk olarak
u-; dogruluk degeri kullanan manhga Tanrt'ya indirgenmi~tir. Spinoza'run pan-
verilen ad. teist metafiz:iginde de, da~ dun yada varo-
196 ~ok soru yanh~1

lup, deneyi.m yoluyla biiinen nesne ya da birtakun hayvanlarm tannsalla~tmhna


varhklann meydana gelirdigi ~okluk, biri- smm sonucu olarak ortaya ~1kan, ve bir-
cik ve sonsuz toz olan Tann'ya indirgenir. den ~ok Tann'run varhgm1 kabul eden
c;okJugu birlige indirgeme tavnrun fark- man~.

h orneklerini ortaya koyan bu gorli~ler, ;ung Yung kitab1. <";in felsefesinde, ol~li,
kendi i~lerinde, S1ras1yla, ~oklugun varol- denge ve uyum konusunu, 'altm orta'
makla birlikte, yalmzca bir gorlinii~ ol- anlay1~1m metafizik bir yakla~unla ele
dugu, buna kar~m yalmzca bir olamn ka- alan; 'altm orta'mn, yalmzca ahlaki, er-
ba bir ger~eklige sahip olup, ger~ekten demli ve bilgece bir eylem i~in belirleyi-
var oldugu teziyle, ~oklugun ve gorlinli- ci ve yonlendirici bir ilke degil, fakat
~i.in ancak birlik arac1hg1yla ve sayesinde aym zamanda kapsamh bir varhk ilke-
anlamh oldugu kabuliinli i~ermektedir si, evrendeki her~ey i~in ge~erli olan bir
ler. yasa olarak goriilmesi gerektigini savu-
~ok soru yanh11 [ing. fallacy of many questi- nan kitab.
0115 J. Formel ya da mant1ksal olmayan bir Evrendeki her~ey i~in ge~erli olan
yanh~ tlirli olarak, hi~bir ~ekilde basit ol- uyumu, biz insanlann kendi i~imizde
maylp, tam tersine bir dizi yamb gerekti- de bulmamz gerektigini one sliren kita-
ren, ve kendi i9nde ayn ayn ele ahrup bm, Kung ustarun torunlanndan biri ta-
yamtlanmas1 gereken bir~ok soruyu ba- rafmdan yazdm1~ oldugu soylenir.
nndlran bir soruya kar~llLk olarak, 'evet' ~iiriitme [ing. refutation; Fr. refutation].Bir
ya da 'hay1r' yarutlannda 1Srar etmeyle kamtlama ya da onermeyi, yanh~1ru ya
belirlenen yanh~. da yan11~hgm1 gostererek ge~ersiz kllma,
~oklanr1c1hk [Os. kesreti ildh; ing. polythe- yanb~lama, ~iz hile getirme; bir id-
ism; Fr. polythmme].Tannsal ger~ekli~n diamn, yeterince desteklenmedigini, te-
~zi.i itibariyle, bir degil de, ~ok oldugwtu, mellerunedigini ya da dogrutugunun
birden ~ok Tann'run varoldu~u savu- hi~bir ~kilde ispat edilmedigini ortaya
nan an!ayl$; doga gi.i~lerinin, oli.ilerin, koyma.
daimicilik 197

la1na giren terim, k.aplamsna alan terime


ta1n olarak dag1hlm1~tu.
E onennelerinde, her iki terim de tam
olarak dag1tdm1~tu; SeP, biitiin bir S
snufln1n, biitiin bir P S1n1hn1n d1~1nda
kalmas1 anlanuna gelir. A onennelerin-

D de, ozne daglhlml~, fakat yiiklem dagl-


hlmaml~tlr; SaP biitiin bir S S1n1hn1n
P s1n1ftnda ic;erildigi, f akat, S s1n1h P Sl-
nlhyla bazen ortii~ebilirken, bunun her
za1nan boyle olmad1g1 ve elde yeni ve-
dadaizm [tng. dadaism; Fr. dadaisme]. Bi- riler olmad1kc;a, iki S1n1hn ortii~tugu
rinci diinya sava~1n1n deh~etinden niin kabul edilmemesi gerektigi anlaml-
kac;1p kurtulmak iizere, isvic;re'ye yerle- na gelir. Ornegin, iki s1ruhn ortii~tugu,
~en bir grup ~airin kurdugu, sanatta yani oznenin yiikJeme, yiiklemin ozneye
aklldl~Ihg1, raslanhy1, sezgi ve alayah- gore tam olarak da~tllm1~ oldutu
gl on plAna c;1karan edebiya t alanu. T e- 'Tum e~kenar iic;genler e~it ac;1h iic;gen-
melde y1k1c1 bir sanat ve dii~iince ak1m1 lerdir' onennesini, iki terim.in ortii~me
olan Dadaizm, bu terimi, salt anlamsiZ digi, yani oznenin yiikleme gore tam
bir sozciik oldugu gerekc;esiyle be~ olarak dag1blnu~ oldugu, fakat yiikle-
mi~tir. Ba~ka bir deyi~le, akun Franslz- min ozneye gore daghlmaml~ oldugu
cada ltahta at' anlamma gelen 'dada' 1
Tiim Danimarkaldar iskandinavyahd1r'
sozcugunii, sava~1n yaratt1g1 umutsuz- onermesiyle kar~lla~hrahm.
luktan, burjuva degerlerine kar~1 duy- 0 onermelerinde, yiiklem dag1hlm1~,
dugu tiksintiden kaynaklanan protesto- fakat ozne i:lag1hlmaml~tu; SoP, sler-
sunu ve yerle~ik estetik degerlere den en aZindan bir ya da daha fazlasl-
meydan okuyan sanat eserlerini anlat- run, biitiin bir P s1n1hn1n d1~1nda kal-
mak i~in kullanm1~tu. d1g1 anlamma gelir. I onermelerinde
dag1hc1 adalel (ing. distributive justi~; ise, ne ozne ne de yiiklem dag1tilm1~
Fr. justice distributive]. Herkese hak etti- tu. Kategorik onermelerde, terimlerin
~ vennek bic;iminde tarumlanan oran- dagltllmasl konusu, oyleyse ~u ~ekilde
tJh bir ~itlik dii~iincesinin iiriinii olup, ozetlenebilir: Yaln1zca tiime( onenne(er
e~itlerin e~it, e~it olmayanlann da farkh oznelerini ve yalruzca olwnsuz onerme-
i~lem gormesi gerekti~ni savunan adalet ler yiiklemlerini dag briar.
ti.irii. Bir toplwnda, mal, miilk, egitim, dagtdma kurallan [ing. rules for distri-
imtiyaz, hak ve frrsatlarm, toplumun bution; Fr. regles de distribution]. ~erli
iiyelerine oranbh bir ~ekilde dagtblmasl- bir tasunda, orta terimin en az bir kez
na dayanan adalet anlay1~1. dag1tdnu~ olmas1 gerektigini ve sonuc;ta
daghcJhk (ing. distributivity; Fr. distn"bu- dag1blnu~ olan bir terimin, o sonucun
tion; AI. austeilung ]. Kl4sik manbkla, ka- onruliinde de dagthlml~ olmak duru-
tegorik bir .onermenin oznesi ile yiikle- munda oldugunu ifade eden kurallar.
mi arasmda soz konusu olan belli bir daimicilik (ing. perennialism; Fr. phpetu-
ili~ki. alisme ]. 1 GeneI olarak, insanm, toplu-
Terimin biitiin bir kaplarruna, yani mun ve ya~amm degi~mez baz1 temel
on un i~t\ret ettigi biitiin bir nesneler Sl- yonleri, gerc;ekleri bulundugunu, bu oz
ruhna aQk seQk olarak gonderme yapll- ya da yonlerin hep ayru kald1guu savu-
dJgt zaman, terimin dag1td.rru~, aksi nan ogreti.
takdirde da~b.lmaml~ oldugu soylenir. 2 Evrendeki lemel gerc;egin degi~me
Ba~ka bir deyi~le, terimlerden biri dige- degil de, kahc1hk ve devamhhk oldu
rini lam olarak kaplamma ahyorsa, kap- gunu belirten anlay1~ olarak daimicilik,
198 daimon

daha ozel bir ~er~eve i,_inde, egitimin ii~iinci.i ~ekilden tas1m kahb1. T erimin
mutlak ve degi~mez baz1 ilkelere, top- ba~mdaki D harfinin de i~aret ettigi gibi,
lum, ya~am ve insanla ilgili bu kahCl darapti birinci ~ekilden darii'ye indirgene-
do~u ya da ger~eklere dayamnas1 ge- bilir: Tiim M'ler P'dir. Tlim M'ler S'dir. 0
rektigini savunan egitim anlay1~1m ifa- halde, bazt S'ler P'dir.
. de eder. darii. Klasik manllkta, buyiik onermesi
Daha ~ok Aydmlanma akllC1hgm1, hu- tumel, kii~iik onennesi ve sonucu tikel
manizm ve iyimserligini yansltan bu an- olwnlu bir onenne olan, birinci derece-
layi~a gore, insan dogas1 her yerde aym den ge~erli tasun kahb1. Tiim M'ler P'dir.
oldugu i~in, egitimin de herkes i~in aym Baz1 S'ler M'dir. 0 halde, baz1 S'ler P'dir.
olmas1 gerekir. insamn degi~meyen, her Darwin, Charles. 1809-1882 y1llan arasm-
yerde aym olan dogasiiU ya da oztinii da ya~am1~ ve canhlarda evrimin dogal
alolhhkta bulan daimicilik, egitimin ama- ay1klaruna yoluyla ger~eklqtigini one
cmm insan akhnm geli~tirilmesi ve iyi- stiren teorisiyle, bilim ve du~unce tari-
le~tirilmesi oldugunu soyler. hinde adeta bir devrim yarabm~ olan
Egitilmi~ insan ideali olarak, i~gudiisel ingiliz doga bilimci.
dogasm1 yonlendiren, arzu ve i~tihay1 Evrim konusunda yeterli karut sunarak,
akhrun denetimi altJna alan, ve bu sure~ canhlarm dogal ay1klanma yoluyla ~ev
boyunca rasyonel gu~lerini, bilin~li bir bi~ reye uyum saglad1guu a~1klam1~ ve On
~imde belirlenmi~ hedeflerle uyum i~in tile Origin of Species by Means of Natural se-
de kullanan insaru alan daimicilige gore, lection [Turlerin Kokeni] adh temel ese-
ya~anun taklidi degil de, ona bir haz1rhk rinde geli~tirdi~ gorii~leriyle, zamaru-
olan egitimin gorevi, temel hakikatlerin, run bilim ve din .;evrelerini derinden
evrensel dogrulann bilgisinin aktanlma- etkilemi~ olan Darwin, Darwlnizm ola-
Sldlr. Ba~ka bir deyi~le, mesleki ogreti- rak bilinen evrim ogretisiyle Tann'run
mi, ,_ocuga beceri kazandumay1 ama~ varolu~una dair en onemli karutlardan
layan bir faaliyeti hi~ onemsemeyen biri olan tduzen ve ama~ karubrun gucu-
dilimicilige gore, ~ocuga kabCl bilgiler nu yiktlgl gibi, yaradlh~la ilgili dini og-
ogretilmeli, kahcl degerler kazandmlma- retilere de oldurucii bir darbe indirmi~
hdlr. tir.
Evrendeki en temel ger~egin sureklilik Darwinizm [lng. Darwin nazariyesi; ing.
oldugunu dile getiren daimicilik ge~mi Darwinism; Fr. Darwinisme; Al. Darwinis-
~in mesajmm hi~ ortadan kalkmad1gmi mus ]. Unlu ingiliz biyolog ve dogabilim-
iddia edip, ogrencilere, i~lerinde ,.aglar dsi Charles Darwin'in dogal ay1klanma,
boyu insanlann en buyuk ideallerini, ba- turlerin kokeni ve insarun tiireyi~iyle il-
~an ve kazarumlanm ortaya koyduklan gili evrimci gorii~unu, onun i.nsan da
buyuk edebiyat, felsefe, tarih ve bilim ic;inde olmak uzere, tum canh var hk tiir-
eserlerinin inceletilmesinin gereklili~ni lerinin dogu~unu ve geli~mesini ya~a
one surer. ma sava~1 ile a~Iklayan ara~tumalanm
daimon. ilk~ag Yunan felsefesinde, bir tur ve goru~lerini tarumlayan genel terim.
Tann ya da tdnnsal gu~. tPlaton'un fel- Darwin'in, organik degi~imleri a~lkla
sefesinde, tannlarla insanlar arasmda mak amac1yla geli~tirdigi biyolojik ev-
bulunan, tannlara insanlann niyazlan- rim teorisini temele alan yakla~Im, L.,r,a-
m, insanJara da tanr1larm buyruklanru ru da i,_ine alan canh dogamn evrimJe
ileten gu~. Sokrates'e zaman zaman ken- olu~tugunu, bu evrimin itici gucunun,
disini duyuran ve onun yanh~ i~ler yap- ya~ama kavgas1 ve bunun sonucu ola-
masma engel olan i~sel ve ruhsal ses ya rak da, dogal ay1klanma oldu~nu,
da varhk. dogal turlerin yarahlmay1p, dogal et-
darapti. Klasik mantlkta, onculleri tumel, kenlerle, birbirlerinden ~lkarak olUi-
sonucu ise tikel olwnlu bir onenne olan mu~ oldugunu one suren ogreti olarak-
davran1' 199

Darl-vinizin, Darwinin, evnl'run ii~ ilke ili~ki i~inde bulunmast dun1muyla be-
ya da etkenin etkile~imine dayand1g1 an- lirlenir. Bu ~er~eve i~inde Dasein'1 belir-
layt~lnt tarumlar. Bu ii~ ilke ya da etken leyen ii~ temel yon vardu: 1 Olgusalhk,
Siras1yla degi~iklik, kahtnn ve varolma 2 varolu~sal durum ya da ki~inin ama~
sava~1d1r. Bunlardan degi~iklik, biitiin h varhgtru ve potansiyelini kavramast
canblarda soz konusu olan serbestle~tiri ve 3 insantn me~guli yetleri i~inde ken-
ci etken; kalltun, benzer organik formla- disini un utmast ve bu durumun bir so-
nn bir ku~aktan ba~ka bir ku~aga akta- nuru olarak da, biricik ozelJiklerini ve
nlmasinl saglayan tutucu etken; sahici varolu~unu kaybehnesi.
varolma sava~1 ise, belli bir ortamda tis datisi. Klasik manttkta~ biiyiik onennesi
tiinliik saglayacak degi~iklikleri belirle- tiimel, kii~iik onermesi ve sonucu tikel
yen, boylece de se~ici bir iireme h1z1 ara- olumlu onenne olan ii~iincii ~ekilden
cthgiyla tiirlerin degi~ime ugramas1n1 ge~erli tas1m kahb1: Tum M'ler P'dir.
saglayan etkene kar~1hk gelir. Baz1 Mler sdir. 0 halde, baz1 S'ler p dir.
dasein. Ahnancada 'varolu~' i~in kullaru .. davran1~ [Os. tavru hareket; lng. behaviour;
Ian ve lafzen 'burada-olma', 'orada- Fr. comportement; AI. verhalten ]. Bir nes-
ollna' anlam1na gelen terim. nenin, ozellikle de canh bir yarattg1n, bir
Terim ilk kez olarak varolu~t;u Ahnan organizmarun belli bir ortamdaki hare-
filozofu Karl t Jaspe~ tarafmdan kulland- ket tarzt~ canblann ~e~itli durum ve or-
tnt~tlr. E.xistenz kavramm1 sahici, otantik tamlardaki tepkileri, bireyin i~inde bu
ins an varolu~u i~n koruyan Jaspers, dase- lundugu dogal ya da toplumsal ortam1n
in terimini normal, giindelik anlarru i~in uyaranlanna tepki gostenne ya da yarut
de suadan varolu~u ifade etmek iizere verme bi~imi i~n kullarulan genel terim.
kullarun1~t:Jr. Terime kendi felsefesi i~in 'Davran1~ta niyetten saz edilebilir mi?',
de, yeni ve ozel bir anlam yukleyen 'Kalp ah~lan davran1~ olarak goriilebilir
tHeidegger ise, dasein1 belirli bir ti.irden mi?', 'Sessiz dii~iinme davran1~tan say1
varolu~u, insan bireylerinin varolma tar hr rru?', "Belli bir bi~imde tasvir edilen
zm1 tanunlamak amactyla kullanu. Bu bir davraru~ tarz1 (omegin, kolun kaldi-
tiirden bir varolu~un tetnel ve ayudedid nlmas) ba~ka bir bi~imde betimlendigi
ozelligi~ onun varhgm kendisi i~in bir zaman (ornegin, cam k1rma) da, davra-
problem oldugu, varolmantn ne anlama nt~ olmak dunununda m1d1r?' tiiriinden
geldigi sorusun u soran bireyin varolu~u sorular, davratu~ konusu i~inde ge~en
olmas1d1r. sorulara omek olarak verilebilir.
Ayru zamanda neolojizmleriyle de fin Bu baglamda, insan davrant~1n1n, psi
kazaruru~ olan Heidegger das~n terimirU, koterapi, uyu~h.lrucu ya da beyin cerra-
modern donerrun insan1 bilin~ varltg1 hisi yoluyla onemli olc;-iide degi~iklige
olarak merkeze koyan ozne felsefesine al- ugrahlmas1 d urwnuna ya da yontemine
tematif bir felsefenin temel kavrarru ola davram~ kontrolii ad1 verilir. Ote yandan,
rak onenni~tir. Ona gore, ins an kendi kendisine paradigma olarak davranl~~~
bilincinin ekseni etrafmda donmez; o hg alan bir bak1~ a~1S1ndan, insan dav-
her~eye kendi bilincinden hareketle raru~Inl bilhnsel yollarla ara~tLran disip-
niifuz edip, onu manipiile edebilme gil- linler; psikoloji, sosyoloji, sosyal ve
cline sahip degild.ir. lnsan ya da insanf kiiltiirel antropoloji gibi bilimlerle, biyo-
varolu~ olarak dasein, ancak varllk.la iii~ loji, ekonorni, cografya, hukuk., psikiyat
kisi i~nde tarurup belirlenebiUr. ri ve siyaset biliminin insan davrani~Iyla
Heidegger i~in, insani varolu~ dunya ilgili olan alanlanndan olu~an ve insan
da-olma, insarun kendisini ~evreleyen eylemlerini konu alan disiplinlei davra-
nesnelerle ve i~inde bulundugu toplu- nrf bili mleri diye tammlanu. Sosyal bi-
lllun uyeleriyle, onlarla ilgilenme ve on limler terimiyle e~anlamh bir terim ola ~
lara dikkat etme anlammda, belirli bir rak k ullarulan davraru~ bilimleri terimi,
200 davran1H1hk

sosyal bilimler terimine gore, daha de- van davram~mm insan varhklanna da
neysel bir yakla~1m1 ifade eder. genellenebilece~i kabulu uzerinde, hay-
davram~~1hk [ing. behaviorism; Fr. beha- vanlan kullamr.
vioisme]. 1 Psikolojinin tam anlam1yla Davram~~1hk, insan davraru~m1 yone-
empirik veya deneysel bir bilim olmas1 ten etmenler soz konusu oldu~unda, bu-
serekti~ini, onun sadece ve sadece or- radan da anla~daca~1 iizere, ko~ullu
ganizmamn yaph~I ve d1~avurdu~u tepke fikrini geli~tiren Rus ara~hrmaCJ.
~eyi ara~hrmas1 gerekti~ini soyleyen Pavlov'un ~ah~malanndan hareketle,
psikoloji teorisi ve metodolojisi; insan salt ~evresel etmenleri belirleyici kabuJ
ve hayvan psikolojisini, zihin ve bilin~ eden bir yakla~1md1r. Davram~ ~a~n
kavramlanm tiimiiyle bir kenara bira- ~lm ve ~u ya da bu tiirden ko~ullama
karak, davram~;a ili~kin ara~hrmalarla yoluyla o~renilir ve aym davram~ yine
smtrlayan, psikolojinin mumkiin tek ko- d1~andan de~i~tirilebilir veya yonlendi-
nusunun gozlemlenebilip, ol~iilebilen rilebilir. Bir tiir indirgeyici tmaddecilik
davram~ oldu~unu savunan ~a~da~ ~eklinde geli~en davram~~1hk, ~a~n
Amerikan psikoloji okulu. ~unahk. empirizm, nesnelcilik ve do-
2 Zihinsel fenomenlerle ilgili onermele- ~alahk gibi aklm ve yakla~unlan da
rin davraru~ ve davram~ e~ilimleriyle i~eren, determinist ve materyalist biro~
ilgili onermelere indirgenebilece~ini sa- retidir.
vunan; insani faaliyetin bilin~, yonelim Tarihi su-as1yla, 1900-1925 ylllan arasm-
ya da anlamla ilgili oznel boyutlanru da, Thorndike ve Watson taraftndan tem-
bir k1y1ya atarak, salt gozlemlenebilen sil edilen klasik davranr~~rlrktan; 1920-
davram~ iizerinde yo~unla~an felsefi 1940 ydlan arasmda Tollman ve Guthrie
o~reti. gibi psikologlann onctiliik yaph~l yeni-
Bir anlamda ingiliz dii~iiniiru T. Hob- davranr~~rlrktan; 1940-1950 arasmda on
bes'a kadar geri gibnekle birlikte, tam plana ~1kan Clark Hull'un hipotetiko-
olarak 1910 y1hnda, John B. Watson ta- deduktif davraru~ teorisinden; 1960-1975
rahndan kurulan davram~~1hk, yuzy1l arasmda ortaya ljlkan Skinnercr davranr~
ba~larmda hAkim ak1m olan i~ebakl~~~ t;rlzktan ve nihayet bu tarihten giiniimii-
h~a bir tepki olarak do~mu~tur. Dav- ze dek siiren bili~sel davranr~t;rlrktan olu-
ram~~lllk, bilince ili~kin inceleme, ~an davram~~lllk ak1m1, laboratuvar
ara~t1rma iizerinde yo~unla~ml~ olan ara~t1rmas1yla deneysel bir metodoloji-
i~ebak1~~~h~m tersine, bilincin ve zihin ye biiyiik bir inan~ besleyen Amerika
hallerinin kavranamayaca~llll one su- Birle~ik Devletlerinin 20. yuzy1ldaki
rer. i~ebak1~m giivenilmez oldu~unu, h~kim psikoloji okuludur.
zira ki~inin kendi benine' ili~kin kay1t, a) Bazt radikal davranr~plar, bir yandan
bildirim ve bilgilerin miiphem ve oznel davram~In anlamm1 norolojik siire~leri
olup, nesnel bir tarzda do~lanamaya de kapsayacak ~ekilde geni~letirken, bir
ca~ml savurian davram~~dlk, tmanhk- yandan da 'se.-;me', 'karar verme', ve 'is-
9 pozitivizmin felsefr temel ve ilkelerine teme' gibi zihinsel bir boyutu ya da en-
dayanarak, do~rulukla ve kesin bir bi- tellektiiel bir temeli olan sozcLiklerin, hi~
~imde bilinebilecek he~yin duyular bir ~Ide zihinsel olaylarm ya da zihin
yoluyla gozlemlenen ~yler, yani davra- hallerinin yerini tutmadl~llll soylerler.
m~lar oldu~unu iddia eder. Ba~ka bir Onlara gore, '5e91le', 'karar verme' ya da
deyi~le, davram~~h~a gore, psikoloji- 'isteme', herkes tarahndan gozlemlene-
nin ve insana dair bilginin mqru bilir olan davraru~m ortaya 9.lo~1yla
yegane konusu gozlemlenebilir davra- veya ortaya .;rkacak olan gozlemlenebilir
nl~hr. Gozlem ise, en iyi bir bifi,imde davraru~ e~ilimleri aracdl~lyla a~lklana
kontrollii deney yoluyla ger~ekle~ir. Bu bilir. Orne~in, dii~iinme, sessiz konu~
ti.ir deneylerde ise, davram~~1hk, hay- mayla, gutlak hareketleri ve goz tepkile-
cleAer 201

riyle a9klamr. Onlara gor~, konu~ma ve :1edenle toplumsal kalkmrnaya katk1da


dil, olduk~a karma~1k durtiHepki sistem- bulunarak, ba~ka bireylere yard1m ede-
leri olup, gozlemlenemez zihin hallerinin rek, ve toplumsal yukumluluklerden
varh~m kamtlamak i~in bir temel olu~ kendi payma du~eni yerine getirerek
turamaz. borcunu odemesi gerektigini belirtir.
b) Metoda/a jik davram~fllar, zihin hal- Dayam~mac1hk, bireylerin yardun der-
lerinin varolu~una inanmakla birlikte, nekleri ve kooperatiller arac!h~Iyla en
onlarm bilimsel ara~hrma konusu ola- yuksek ol~ude yard!mla~mak duru-
mayacaklannl iddia ederler. Zihin hal- munda olduklanm one surerken, tozge-
Jeri nesnel ve bilimsel bir tarzda incelene- cilikle ozde~le~ir.
mez, onlara ili~in olarak ondeyide bu- definiendum. Tammlanan, tammlanmak
lunulamaz. Epifenomenal davranr~fllar ise, durumunda olan ifade, terim ya da
davram~sal olmayan zihin hallerinin va- kavrama verilen Latince ad. Tanunla-
roldu~una, fa kat onlann insan davraru~1 yan terimler ya da sozciikler tarahndan
uzerinde nedensel bir etkisi olmad.!~ma anlam1 ortaya konan kavram.
inamrlar. definiens. Bir ~eyi tammlamak uzere
3 Davram~~1h.k terimi, ayr1ca unlu kullandan sozciiklere, tammlayana ve-
antropolog George Herbert Mead'in te- rilen Latince ad. Bir tammm, tammla-
orisi tammlamrken. onun sosyal eyle- namn anlam1m ifade eden par~as1.
me donuk ilgisini ~a~da~ psikolojideki de~er [Os. lnymet; lng. value; Fr. valeur; AI.
davran1~~1hktan ay1rmak amacyla kul- wert]. 1 Ahl4k ya da de~er felsefesinde,
lamhr. Buna gore, sosyal davraru~~1hk olgu bilindnden sonra ortaya ~lkan ve
insan varhklaruun di~er hayvanlardan olguya, belli duygulan, arzulan, ilgileri,
kendilerini ba~kalarmm yerine koyabil- arna~lan, ihtiya~ ve eylemleri olan oz-
me, ba~kalarmm tepkilerini ongorebil- neyle ili~kisi i9nde, belli nitelikler yuk-
me yetisiyle, sosyal ya~arrun temeli olan lemeyle belirlenen tavll"; oznenin, olana,
beni in~a eden sembolik etkile~imcili~ olguya yukledigi nitelik.
merkezindeki dili kullanma ve ileti~im Buna gore, de~er soz konusu oldu~un
de bulunma yetenegiyle ayr!ld!glru one da, i~e mutlaka oznenin, ki~ili~in kan~
suren teoriyi tanunlar. masl gerekir; ole yandan, de~er, ozne-
dayanak [Os lulmil; in substrate, substra- nin ya da zihnin teorik bir Ia VIr ya da
tum; Fr. substrat; substratum]. Gene! ola- yoneliminden ~ok, pratik bir tavu ya da
rak, niteliklerin kendisine ba~land1~1, yoneliminin ifadesidir ve de~er, oznenin
kendisinde bulundu~u temel. Degi~me ilgili nesnenin kendi ki~isel amaa ve ey-
boyunca varh~m1 surduren, kahc1 temel lemleriyle olan iliJlkisini ifade etmek
ya da ozne. uzere, ona, di~er niteliklerine ek olarak,
Dayanak, Aristoteles'te suas1yla, for- sonradan ekledigi bir niteliktir. De~er
mun gerisindeki, temelindeld ~ldl alan i~te bu sure~ten sonra, kendi ba~ma ve
madde; niteliklere sahip olan somut ~ey nesnel bir bio;imde de~erli bir feY olarak
ve nihayet manhktaki yukleme faaliye- goriilmek suretiyle, nesnell~tirilir ve
tinin oznesi anlamma gelmi~tir. nesneye yans1h.l!r.
dayamtmac!hk [lng. so/idarism; Fr. solida- De~er, bir olo;iit olarak, olanla olmas1
risme]. Ahl4km, siyaset, sosyoloji, hukuk gereken aymmm1 i~erir ve her zaman
ve iktisatm temelini dayan1~mada bulan olumlu ya da olumsuz bir ~ey olarak go-
o~reti. Ozellikle de, sosyoloji ve ahl4k runur. Ote yandan, tum de~erler, de~er
alanmda, dayaru~ma fi.kri uzerine kuru- bi~me tam ve bi~tigi de~er do~ru ol-
Jan goru~ veya doktrin. mayabilece~i i9n, tavn zorunlu olarak
Dayam~mac1hk, ilke olarak, her insa- kabul edilmek dururnunda olmayan
run uygarh~m kendisine sa~lad1~1 ni- de~er bi'>ici bir oznenin nesne ya da ol-
metlerden dola}'l, dunyaya boro;lanm1~ guyla olan ili~kisini i~erdi~inden, tarll~
olarak geldigini one surer. tnsarun, bu mah ola bilir.
202 degerden bagms1zltk

Bu fierfieve i.;ir.de, haz (olumlu) ve aa hangi bir unsuru. Bu ba~lamda, bir de-
(olwnsuz) g:ibi llazCI degerlerden, guzel ~~kenle adlandmlan ~eyler s1mhna;
(olumlu) ve c;irkin (olumsuz) gibi estetik bir de~~kenin belirli bir yorumda kaza-
de~erlerden, iyi (olumlu) ve kotu (olum- mp, bu de~~kenin yerine gefjti~i adla-
suz) gibi al1laki degerlerden, yararh (olum- nn gosterdi~i dild1~1 nesnelerden olu-
lu) ve yararslZ (olumsuz) gibi yararcz de- ~an ktimeye deger alana ad1 verilir.
gerlerden, sevap (olumlu) ve gunah 3 Dilbilimde, dilsel bir o~e ya da biri-
(olumsuz) gibi dini degerlerden, ve niha- min dil sistemi ic;indeki farkh konumu-
yet do~ru (olumlu) ve yanh~ (olumsuz) na ba~h olarak ortaya filkan anlarru. Sa-
gibi mantlksal degerlerden soz edilebilir. ussure'tin dilbiliminde onemli bir yer
Ote yandan, bir ~eyin arzu edilen so- tutan bu anlay~a gore, dilsel bir o~enin
r:tUfilan tiretmek bak1mmdan sahip ol- de~erini belirleyebilmek ifjin, 0 o~enin
du~u de~ere, istenen bir sonuca ula~ kendisiyle ayru dtizlemde bulunan veya
mada arafi i~levi goren bir ~eyin sergi- yer alan di~er O~e}er}e kurdu~U kar~It
ledi~i de~ere, ara~al ya da pragmatik Uk ba~ntuanru dikkate alma zorunlu-
deger ad1 verilirken, bir ~eyin bizzatihi lu~u vardu.
kendisinden dolay1 sahip oldu~u, kendi 4 iktisatta, mubadale edilebilir, satda-
ic;inde ve kendi ba~ma sergiledi~i de~e bilir bir e~ya ya da nesnenin k.ar~d1~1,
re asli deger denir. ozellikle de onun parasal veya maddi
Yine, bir ~eyin en yuksek say1da insan olarak belirlenen ederi. Bir mal, hizmet
ic;in en yuksek mutlulu~a katkJda bu- ya da i~e izafe edilen goreli anlam ve
lundu~u stirece de~erli oldu~unu savu- onem.
nan anlay1~ yararc1 deger anlay1~1 olarak Bu fierfieve ifjinde, bir mal, e~ya veya
bilinirken, iyilik, guzellik, do~ruluk gibi hizmetin ba~ka mal, e~ya veya h.izmet
de~erlerin, insandan ba~ olarak edinme imkam sa~layan de~eri; bir
varoldu~unu, ki~iden ki~iye, ktilttirden nesne ya da e~yanm ba~ka bir e~ya ile
ktilture de~i~meyen nesnel gerfiekJikle~ de~i~tirilmesi ba~lammda ta~tdi~l
re kar~1hk geldi~ini savunan goru~e de~er mubadale degeri diye tarumlarur.
nesnelci deger anlay~ ada verilir. Buna kar~m, mal ve ~yalarm ihtiyafjlan
Buna kar~m, iyilik, do~ruluk ve guzel- kar~dama ozelliklerinden do~an de~er
lik gibi de~erlerin nesnel bir gerc;eklikle- lerine, bir e~yarun ttiketi.m veya ba~ka
ri bulunmad1~&nl, ki~isel duygulardan, bir maim uretilmesi ba~lammda sahip
tavu ve gerfieklik yorumlanndan ba~ka oldu~u de~ere kullamm degeri ad1 verilir
hi~jbir ~ey olrnadt~Inl dile getiren de~er de~erden ba~lmsizhk [lng. value fret-
goru~une oznelci deger gorii~ii, ve niha- dam]. Bir disiplinin ya da bilimin salt filp
yet de~erlerin bir kulturden di~erine lak olgularla ilgili olmas1, de~er baki-
farkhhk gosterdi~ini, de~erlerin, ki~inin mmdan notr ya da yans1z olma hili;
fievresi, ki.ilttiru ve mizac1 tarafmdan be- bilimsel ara~hrmamn salt kendi ba~ma
lirlenen ki~isel ve toplumsal tercihlere bir nesnenin, ~ya, eylem ya da duru-
goreli oldu~unu one stiren de~er anlay1- mun ahlaken iyi, kotu veya ahlakla ili~
~ma da goreci deger anlay~ olarak ta- ldsiz olup olmad1~1JU belirleyememesi
mmlanmaktadu. durumu. Bilimsel ara~bnna1un belimle-
Ayu fierfieve ifjinde, d tin yada neyin meler, aljlklamalar sa~layabilece~i, on-
gerfiekten ve kendi ba~ma iyi, arzu edi- deyilerde bulunabilec~i, fakat de~er
lir ve onemli oldu~unu ele alan o~reti yargiSl tiretemeyece~i tezi.
ye; de~erleri onem derecelerine gore De~erden ba~1ms1Zhk dti~tincesi soz
ayuarak suuflayan felsefe dahna deger konusu oldu~unda, birbirinden farkh Ufi
teorisi ad1 verilir. gorii~ gundeme gelir. Birind goru~, 1
2 Manhkta, bir de~i~kenin belli bir nesnelli~in ve dolayisiyla de~erden ba-
yorum alhnda olu~an de~er alamn her- ~Imsazhk ve yans1zh~m bilimin olmazsa
deger hiyerar~isi 203

olmaz ko~u 1u olciu~unu one siiren pozi~ vc ger~ektir. Aziz Augustinus'ta varhk
tivist gori4~tiir. Olgulan konu alan bili- hiyerar~isinin en tepesinde, Platon'un
lnin nesnel, oysa de~er ve de~er yargt- iyi ideas1na _benzer bir bi~imde, Tann
lanntn oznel oldu~unu, soz konusu bulunur. Fiziki nesneler bu hiyerar~inin
oznelli~in bilimin nesnelli~ne ve kamu- en alhnda bir yerlerde bulunur; ins an
salh~Ina zarar verdi~ini dile getiren po- ruhu ise, bu ikisi aras1nda kahr. Buna
zihvist gor(i~, bilim adam1nm ara~tuma kar~1n, melekler, insan ruhunun iizerin-
laruun her a~amas1nda ki~isel e~ilim, de, Tann'Iun alhnda bir yer i~gal eder.
taVlr 1 onyarg1 Ve tercihlerinden soyun- deger felsefesi. [ing. axiology; Fr. axiolo-
ffiU~ olaca~1 beklentisiyle birlikte, sosyal gie; AI. axiologie]. De~erin do~as1na, ol-
bilimler ba~ta olmak iizere, tiim bilimle- ~iitlerine ve metafiziksel stati.isiine ili~
rin de~erden ba~unstz oldu~unu one kin ara~tlrmalardan meydana gelen
surer. Do~a bilimlerinin yontem.Jerinin de~er teorisi.
sosyal bilhnler alan1nda da kullarulmas1 Aksiyolojinin problemleri dort ba~hk
gerekti~ini savunan bu gorii~, orne~in alttnda toplanabilir: 1 De~erin do~ast
sosyolojiyi de, manbksal olarak de~erle IUn ya da oziiniin ne old u~u problemi. 2
ilgili hi~bir i~erimi olmayan bulgulan De~er tipleri sorunu. Buna gore, baz1
kaydebnekle u~ra~an, h1muyle teknik de~erler kendinde, kendi ba~Jna ve biz-
nitelikte bir etkinlik olarak goriir. zat kendileri i~n istenir, bun a kar~1n di-
Bunun tam kar~1s1nda yer alan goru~ ~erleri soz konusu temel de~erlere gotii-
ise, 2 toplumsal veya sosyolojik analizin ren ara~lar olduklan i-;in istenir.
her a~amasuun ahlaki' ve politik kabul 3 De~erin ol~tii problemi. De~erleri
ya da i~erimlerle dolu oldu~unu, sosyo belir)eme, olc;me ya da Slnama standart-
lojinin kendisinin ideolojik bir disipline lantruz hem psikolojik faktorler hem de
tekabiil etti~ini one siiren Marksist go- manhksal o~elerden etkilenir. Nitekim,
ru~tiir. 3 Buna kar~tn, soz konusu iki u~ baz1 filozoflar standartl, elde edilen haz-
arasJnda, ozel olarak sosyolojinin, genel Zln niceli~inde (t Aristippos) bulurken,
olarak da sosyal bilimlerin ahlak, siyaset bazllan uyum, tutarhhk ve bii tiinliikte
ve de~erlerle i~ i~e ge~mi~ bulund u~u (tPlaton, tHegel) bulmu~lardu. 4 De~e
nu, ama ara~tuma alanlann1n se~imin rin metafiziksel statiisiiniin ne oldu~u
de de~erler i~e kan~sa bile, ara~ttrma problemi.
run tarafsaz bir bi~imde siirdiiri.ilmesi, De~erin metafiziksel statiisiiniin ne ol-
sonui;lann yans1z bir ~ekilde takdim du~u problemi gi.indeme geldi~i zaman,
edihnesi gerekti~ini one siiren farkl1 go- ii~ ayn tav1rdan saz edilebilir: a) De~e
ru~ler bulunur. rin in sana ba~b ve goreli old u~un u sa-
de~ere dayah varhk hiyerarisi (ing. axi- vunan 6znelcilik, b) de~erlerin, mantlksal
ological hierarchy of reJJlity; Fr. hierarchie ozler oldu~unu, fakat ger~ekte varolu~
axiologique de Ia rtalite]. tPiaton'da, ama sal bir statiilerinin bulunmadt~uu savu
ozellikle de Aziz t Augustinus'ta saz ko- nan manttksiJl nesnelcilik ve c) de~erlerin
nusu alan, ve varhklan asli ve temel de- metafiziksel ger~ekl i~n nesnel ve aktif
~erlerine gore dereceleyen, diizenleyen bile~enleri oldu~unu savunan metafizik-
hiyerar~ik varhk gorii~ii. sel nesnelciUk.
Bir de~er hiyerar~isini bir ger~eklik hi- deger hiyerarisi [in g. lzierarchy of values;
yerar~isi hAiine getiren ve dolayts1yla Fr. hiearchie des valeurs]. Nesnel bir varo-
var hk derecelerinden saz eden bu varhk lu~ u, insandan ba~tmstz bir ger~ekli~i
anlay1~1na gore, bir ~ey daha de~erli ol- oldu~u savunulan ahlaki de~erlerin ni-
du~u, daha yuksek bir de~ere sahip ol- telik ve niceliklerine, onem ve yo~un
dugu si.irece, varhk hiyerar~isinde daha luklanna ba~h olarak belli bir derece-
yuksekte bir yerlerde bulunur. Ba~ka bir lenme, ya da stralanma i~inde olmas1
deyi~le, daha yuksek alan daha de~erli durumu i~in kullanllan deyim.
204 deAerl eme

Boyle bir deger hiyerar~isi geli~tiren fi- on plana ~lkartan gorii~iinii ifade eden
lozoflardan biri alan Max +Scheler de- 1 terim.
~erlerin, once niceliksel temeller iizerin- de~er perspektivizmi [lng. value perspec-
de, s1ras1yla a) siirel b) kapsam ve tivism]. De~erlerin temelde mutlak ve
boliinebilirlik, c) temel alma ve d) doyu- de~i~mez oldu~unu 1 fakat ayn de~er
mun derinli~i olt;Utleriyle I duyumsal lerin1 onlara ili~kin bilgimizin goreli ol-
de~erler olarak ve sonra da, daha ~ok ni- mas 1 anlam1nda rolatif old uklann1 sa-
teliksel farkhbklardan dolay11 II ya~arn vunan ani a y1~.
sal de~erler, III tinsel de~erler ve IV Farkb toplwn ya da tabakalann farklt
dinsel de~erler diye, a~a~1dan yukar1 ya ahlaki de~erlere sahip olmas1 ya da fark-
do~ru Slralandl~lnl One siirmii~tiir. h uygulamalar sergilemesinin, degerle-
de~erleme [lng. valuation; Fr. ~valuation; rin toplumlara goreli oldugu anlam1na
AI. bwertung scltiltzung ]. 1 Manhkta,
1 de~il de, toplumlar1n mutlak ve degi~
bir onenne kiimesinin her o~esine bir mez de~erlere farkll pencere ya da pers-
do~ruluk de~erinin verilmesi i~lemi. pektiflerden bakhg1 anlarruna geldi~in.i
2 Ahlak felsefesinde, bir olay d urum,
I one siiren bir yakla~un olarak de~er
ya da nesnenin iyi, kotii veya ahlakla tperspektivizmi, goreli olarun de~erler
ili~kisiz oldu~unu soyleme, ana bir ky- de~il, fakat de~erlere ili~kin bilgimiz ol-
met takdir etme, ahlaki eylemler i-;in bir du~unu savunur. Bu yakla~1ma gore,
deger yarg1s1 iiretme. e~er insarun de~erlere Tanralmn bak1~
3 Iktisatta1 bir nesne, e~ya, gerc;ek bir a~unndan yakla~abilmesi soz konusu ol-
ozellik veya bir hizmete ekonomik bir saydl, o de~erleri dogru perspektiften ve
de~er yiikleme. Bu ba~lamda, degerin mutlak deierler olarak gorecekti.
kayna~1 veya en temel belirleyicisinin, de~illeme [lng. negation; Fr. n~gation; AI.
iiretim esnas1nda harcanan emek oldu- verneinung]. Bir onermenin inkan.
~unu soyleyen de~er teorisine emet,in Manhkta her onermenin tek bir de~il
degeri teorisi, de~erin biricik oi~Usii~n lemesi old u~u ve p gibi bir onennenin
son birimden elde edilen yarar anlamin- de~illemesini olumsuzlamanm, ger~ek
da marjinal fayda oldu~unu one siiren te pyi olumlamak anlam1na geldi~i
de~er teorisine ise marjitral dega teorisi kabul edilir. Bundan dolay1 1 bir oner-
ad1 verilrnektedir. Nihayet1 bir nesne ya meyle onun de~illemesinin ~eli~ik ol-
da e~yarun de~erinin biricik ol-;iisiiniin duldan soylenmektedir.
soz konusu e~yarun iiretiminde kullaru Bu ba~lamdal do~ru bir onenneden
tan iiretim faktorlerinin toplam maliyeti yanb~ bir onenneyi, yanh~ bir onerme-
old u~un u dile getiren de~er teorisi ise, den de do~ru bir onenneyi elde eden
ntaliyet deger teorisi olarak tarumlarur. birli ekleme degilleme eklemi ad1 veril-
degerlerin tersyiiz edilmesi [lng. transva- mektedir.
luation of values; Fr. transvalUQtion dEs va- de~illeme manlt~a [ing. logic of negation;
leurs ). tNietzsche'nin geleneksel de~er Fr. logique de n~gation]. Acllarla dolu bir
leri once a~md1rarak sonra da atarak, ya~am siirecinin temel nedenini bilgi-
yeni de~erler one siinne tavnl insanla- sizlikte bulan, saplantdann1 kor inan~la
nn geleneksel de~erlere ve toplumun nn, onyargJiann, tiirlii tiirlii tutkularml
muhafazaklrh~1na ba~kald1rarak, yeni ya~am ~ark1na ba~1mhh~m, hep a yru
de~erlerle ortaya ~1kmas1 gerekti~i dii- kokten tiiredi~ini1 ya~aJJUn ne oldugu-
~iincesi i~in kullanllan deyim. nu gorememekten, tutkulan ~klrtan
Onun zaylfh~1, kole ruhunul edilgenligi bilgisizlikten kaynaklandJgut! savunan
yiicelten geleneksel Hristiyan ahlakma tBudizmde, bilgisizli~in ortiisiinii kal-
kar~a ~1kara~ insarun kendi kendisini dlnnak ve tNirvana'ya eri~me yolunu
olumlamastru, kendi kendisini ger~ek kunnak amaa yla geli~tirilen mantlk
l~tinnesini ama~ bilen yarabc1 ahlakl tiliii.
degitme 205

Ontegin, bu 1nanhgu1 bir par~as1n1 degi~me [Os. tebeddiil, telunroi.il; ing. chan-
olu~turan 'Varlrgr n sekiz katlr degillenrne ge; Fr. changement; AI. wrtinderung, amde-
yontenu~nde, ya~amtn ~e~itli ger~ekleri rung]. Duyumsal ve i~ebak1~sal deneyi-
nihai ve en yi.lksek ger~ek a~s1ndan Sl 1nimizin en belirgin, temel ve ozsel
nand1g1 zaman, Ne dogum var, ne
1
yonlerinden biri; varolanlartn ba~ka bir
oli.im; ne si.irekli bir olu~ var ne yok ~ekle ya da duruma girmeleri si.ireci.
olu~; ne birlik var ne ~okluk; ne geli~ var Degi~me kavram1 s1rastyla, zaman
ne gidi~' sonucuna ula~1hr. Ba~ka bir i~inde ard arda geli~i; degi~me boyunca
deyi~le, degilleme manttg1 s6z konusu kendi kendisiyle goreli olarak aynt
oldugunda, gi.inli.ik ya~amm temel dog- kalan bir ~ey ya da tozi.i; bu tozi.in sahip
rulan yadsmarak, en yuce ger~egin her oldugu ozellikler bakurundan sergiledi-
ti.irli.i nitelemenin otesinde oldutu belir- gi fark.lthklan ve belli bir yon ya da
tilir. dogrultuyu i~erir.
degi~im felsefesi [lng. philosophy of chan- Degi~1ne problemini felsefe tarihinde ilk
ge; Fr. philosaphie du changement] Aristo- kez olarak ele alan di.i~i.ini.ir Herakleitos
teles'in felsefesinde oldugu gibi, degi~ olmu~tur; o, ~agda~1 Parmenides'in 'De-

lne olgusunu dunyam1ztn temel bir gi~lne, ~eli~ik oldugu i9n, iml<Anstzdu
olgusu olarak kabul eden ve degi~me ~eklindeki tezine kar~1, 'Degi~me ~eli~ik
konusunu uygun bir kavramsal ~er~e tir, btmdan dolay1 da, ~eli~ki, yani kar~tt
veyle a~tklamaya, anla~llu hAle getirme- larm birligi, ger~ekligin oziini.i meydana
ye ~ab~an felsefe ti.irii. getirir' diye di.i~iinmi.i~ti.ir. Filozof, 'Aynt
nelue ikl defa giremeyiz' demi~ ve deti~
+Herakleitos'un, tMarks ya da Berg-
menin bir nitelikte, kar~tbna doni.i~me
sonun felsefelerinde oldugu gibi, dura-
~eklinde oldugunu savunmu~tur. $u
gan bir ger~eklik, statik bir varhk anla
halde, IIerakleitos, Pannenides'in dura
y1~1n1 tiimiiyle reddeden, degi~meyi
gan ve degi~mez varhg1na kar~1, nitelik-
evrenin tek kahc1 ve si.irekli ilkesi ola-
sel degi~me olarak olu~un ger~ekJigini
rak goriip, temel ger~eklik yapan felse
one si.irmi.i~ti.ir.
fe tiirii i~in kullantlan deyim.
Aynt nehre iki kez girilemeyecetini one
deAitken [Os. muteltauuil; ing. variable; si.iren tHerakJeitos'un gori.i~lerinin savu-
Fr. variable; AI. variable, veriinderlich] . 1 nuculugunu yapmt~ olan i.inli.i Kraty
Manhkta, temel yorum alhnda, belli bir los'a gore ise, ayn1 nehre, yabuz nehrin
~eyin degil de, belli bir ~eyler S1n1fln1n
kendisi degil, fakat nehre giren de degi~
ad1 olan sembol; belli bir yoruma gore, mi~ olacag1 i~in, bir kez bile girilemez.
belli bir nesneyi gostermeyip, yerine Ustas1 HerakJeitos'un det~me anJayt~l
ge~tigi adlann gosterdigi nesnelerden nl geni~leten Kratylos'un bu a~1r1 de-
olu~an ki.imeyi deger alan1 olarak kaza- gi~me gori.i~i.i, nesnelerin degi~mesiy
nan simge. Bir bagtnll ya da fonksiyon- le birlikte, nesneleri tasvir etmek i~in
da, gerektigi zaman belirli sabit terimle- kullantlan betimlemeler ve dil ge~ersiz
rin yerine ge~irilen belirsiz terim, degi- hAle geleceginden dolayt, konu~mayt
~ebilen nic~lik. imkanstz hale gel:irir. Bundan dolay1, ko--
2 Metodolojide ise, bir deney soz konu- nu~mak yerine, yalruzca nesnelere i~a
su oldutunda, deneysel bir durumu ret etmekle yetiruneliyiz.
olu~turan etkenler, ba~langt~ ko~ullan EleaWarm gori.i~lerinden etkilenen Em-
ntn etkisine bagh olarak ortaya Qkan so- pedokles ve Anaksagoras, bir yandan
nu~la, gozlemlenen sonurun ortaya ~tkt da degi~me olgusu ve ~oklutu kabul
~~nda etkisi aranan ba~langt~ ko~ullar1 etmi~tir. Onlara gore, d1~ diinyadaki
olarak iki ye ayrtldtgmda, sonucu belir- gozle gori.ili.ir ~oklugun kendilerinden
leyen etkenlere bagrms1z degi~ken, sonu- dogdugu ogeler niteliksel bakundan
ca ise bag,ndr degi~ken ad1 verilir. farkhbk gosterir ve evrendeki heiJey bu
ogelerin hareketlerinden, onlartn ~e~itli bihnesi i<;in, bir ~ekilde degi~tirihnesiyle
birle~inlerinden aneydana gelir. ~u olur. Madde ~iandi ba~ka bir ~ekil ya da
halde, soz konusu iki filozof, evrendeki form kazannu~ olsa dahi, geride yatan
niteliksel degi~meyi reddehni~ ya dade- dayanak olarak ayna kahr. Buna gore, bir
gi~lneyi, Parmenides'in varhguun ozel- me~e palamudu me~e agaca haline gel-
liklerini ta~ayan ogelerin yer degi~tirme diginde, form bakamandan ger~ek bir
hareketine indirgetni~tir. degi~1ne soz konusuyken, madde bakt-
Degi~me pl'oblemini aynnhh bir bi- mndan ger~ek ve kahca bir ogenin var-
~imde ele alan ve felsefesinin en onemli hgandan soz edilir.
pro bleani haline getiren filozof, degi~ Aristoteles'e gore, baza degi~meler da~
nenin ezeliAebedi oldugunu, evrenin gi.i~leri"* fail nedenlerin yaraha faaliyeti
zorunlu ve tarh~lmaz bir olgusuna kar- sonucunda ortaya r;akarken, degi~mele
~ahk geldigini kabul eden tAristoteles rin ~ogunda boyle bir da~ nedene gerek
ohnu~tur. 0 her tiir hareket ya da de- duyulmaz. Onun dogal olmayan, zorla
gi~me ir;in, kinesis terimini kullanarak, ger~ekle~en bir degi~me olarak niteledi-
degi~lnede ~u temel ogelerin soz konu- gi birinci tiirden degi~meler, bir ~ey do-
su oidugunu savunmu~tur: 1 Degi~me ganan nonnal aka~ana mi.idahale ettigi
boyunca varolmaya devam eden y a da zaman ortaya c;d<ar. Buna gore, omegin,
degi~1nekte olan 1nadde, dayanak ya da bir aga~ bir suaya doni.i~tiiri.ilebilir,
toz. 2 Belli bir formdan yoksunluk. 3 De- fakat bu normal ve dogal bir geli~me de,
gi~ane boyunca ya da sarasanda ortaya gildir. Bu ti.irden bir degi~me si.ireci, yal-
~akan bir form. Buna gore, ti.im degi~ ruzca bir insan varhga sahneye ~akhga ve
neler, bir formla, daha once sa hip olma- olaylaran normal akl~ana degi~tirdigi
daga bir foranu kazanan bir maddeden zaman soz konusu olur. Buna kar~an,
aneydana gelir. her yerde ve ozellikle de biyolo ji alarun-
Aristoteles'e gore, ~evremizde gordi.i- da soz konusu olan dogal degi~mede,
gt.ianl.lz ~eyler siirekli olarak degi~mek bir da~ mi.idahale soz konusu olmaz.
tedirler. Bundan dolaya, degi~me d1~ Nesne, kendi ba~1na btralalda~nda
di.inyaya ili~kin tecri.ibemizin en temel dogal olarak degi~ir ve yeni formlar ya
olgulanndan biridir. Aristoteles i~n, da ~ekiller kazanu. Tohumlar bitki ve
degi~me, nicelik ve nitelik bakunandan aga~ haline gelir, kopek yavrulan birer
degi~meye, harekete ek olarak, varhga kopek ol ur ve gezegenler kendi yori.inge-
geli~, bi.iyi.ime, ~i.iri.ime ve yok olu~ an- lerinde hareket eder.
lam1anna gelir. Aristoteles'e gore, bi.iti.in bu dogal de-
Ote yandan, bu degi~anelerden bazalan gi~meler, ama~h degi~melerdir. Nesne-
dogaldar, bazalara ise insanan yarahca fa- ler, kendilerinde var olan potansiyel
aliyetinin bir sonucu olarak ortaya ~akar. gi.i~lere gore degi~irler, kendi dogala-
Varolan ~eyler si.irekli olarak yeni form randa soz konusu olan degi~ebilme
kazanmakta, yeni canlalar di.inyaya gel- imkanlarana gore ger~ekle~irler. Kopek
nekte ve insan tarafandan evler1 heykel- yavrulan sonu~ta hi-;bir zaman bir kedi
ler, v. b. g., yapalmaktadar. Degi~me si.i- ol up ~akamazlar, gezegenler kendi yo-
reci yeni bir form kazanmaya i~erir. Her rungelerini asia degi~tirmezler. Bu,
degi~mede ayna kalan bir ~ey, yani Aristoteles'e gore, her nesnenin ula~maA
anadde ve ayraca degi~en bir ~ey, yani ya ~ah~taga nihai bir formu, kendi geli~
form vardJr. Ba~langa~taki nesne ba~ka ane si.iredne mi.idahale edilmedigi tak-
bir ~ey olabilme potansiyeline sahiptir. dirde, soz konusu formu ger~ekle~tirme
Degi~ane, buna gore, potansiyel gi.i~le .. yoni.inde dogal bir egilimi bulundugu
rin akti.ielle~mesi ya da ger~ekle~mesi i9n, boyledir.
si.irecidir. Bu ise maddenin, o ba~ka bir Her ti.ir kendisine ozgi.i, go~eli bir nihar
~ekle sahip olan bir madde haline gele~ aanaca sahip oldugundan, ti.irlere goreli
degi~me tiirleri 207

ama~lar bize turleri birbirlerinden ayir- ,agda~ bir dii~iiniir olar. F. tBradley'e
ma ve tammlama olanag1 verirler. Buna kadar, bu model aym kalm1~hr.
gore, ta~lar dunyarun merkezine ula~ tSpinoza gibi du~unurler, Tann"nm
maya ~ah~1rlar, me~e palamutlan me~e degi~mezliginin ya da doganm ezeli-
aga~lan olma ~abas1 i~indedirler, kopek ebedi duzenin mutlak bir determinizmi
yavrulan hirer kopek, buna kar~m in- gerektirdigini du~unmu~, ama feno-
sanlar da ak.!lh ve toplurnsal varhklar menal diizeyde, degi~meyi inkar etme-
ohnaya ~ah~1rlar. Bu ni~in boyledir? mi~lerdir. Kant-sonras1 idealist bircilik
Aristoteles, bu soruyu tum degi~mele de aym egilimi surdiirur. Soz konusu
rin ortak bir yonune i~aret ederek yaiut- idealist anlay1~, Kant'm zamam, ak.!lla
lamaya ~ah~1r. anla~Ilabir dunya i~in ge~erli ohnayan,
Her degi~me, ona gore, ba~ka bir fonn yalmzca fenmnenlere uygulanabilen bir
ya da hale ula~ma yonundeki bir ~aba duyarhk formu olarak degerlendinne-
dir. Ve degi~me, degi~en nesne ba~ka sinden etkilenmi~tir. Bu durum, olu~
bir form alabilrne potansiyeline sahip ol- ve etkinligin onemini vurgulayan Fich-
dugu surece devarn eder. Bir madde ve te'nin 'Mutlak Ego'sunun zamanm di-
bir fonndan meydana gelen her bil~ik ~mda olmasm1 iyi bir bi~imde a~1klar.
nesne degi~meyi surdurebilir, ~unku o Aym ~ey, ger~ekligin tarihsel niteligi-
maddi bir ~y oldugu surece, ba~ka ve ne i~aret eden ve Herakleitos'la uyu~
yeni formlar alma potansiye!ine sahip tugunu her flrsatta belirten Hegel i~in
olan bir varhkbr. Her nesne, kendi turu- de ge~erlidir; 0 da, Mutlak ide'nin za-
ne goreli olan forma ula~maya ~ah~Ir mandi~I oldugu konusunda 1srar eder.
ken, maddi nedeninden dolay1. yine de Zamansal goriinii~lerle fenomenlerin
ba~ka fonnlar alabilir. Aristoteles'e gore,
zamand1~1 temeli arasmdaki ayru ayi-
mutlak bir degi~mezlik haline ula~abi
run, zamanm ve degi~menin ~eli~ik ol-
len nesne kendisinde potansiyel olan hi~
dugunu ve dolayisiyla ger~ek olmadi-
bir ~ey bulunrnayan, dolayisiyla madde-
den yoksun olan bir varhkhr. Yani, var gmi savunan Bradley' de devam eder.
degi~menin inkan [ing. denial of change;
olan her ~y i~in soz konusu olan ortak,
en ytiksek ve nihai amaca, tarn bir Fr. dhlegation du clumgemenl). Degi~me ve
~oklugun varolu~unu, ilk ilkenin birligi
sukllnet ve mutlak bir degi~mezlik
haline ula~abilen nesneler yalruzca, ken- ve duraganbg1 adma, yadsuna tavr1.
dilerinde maddi hi~bir yon bulunmayan tEiea okulu filozoflanna gore, ilk ilke
ve saf fonndan meydana gelen nesneler varhkhr ve bir olan bu varhk, biihin
olacakllr. mekam doldunnaktadu. Bundan dola-
Degi~me problemi, modern felsefede Y' yokluk ya da bo~luk varolamaz. De-
duragan bir bircilik ~er~evesi i~inde ele gi~me olanakSIZdir, zira degi~me, var-
ahnm1~1Ir. Buna gore, ilk kez olarak Pia- hgm var olmayan ya da yokluk haline
ton tarafmdan kurulan, biri degi~mez, gelmesini gerektirir ki, bu da ~eli~ik ol-
ezeli-ebedi ger~eklik, digeri ise degi~en, dugu i~in kabul edilemez.
zarnansal goriinii~ler dunyasmdan olu- de~i~me tiirleri [ing. types of change; Fr.
~an iki dunyah metafizik, yalmzca Orta- genres du changemenl). Degi~me konu-
~ag felsefesinde degil, fakat modem fel- sunu ilk defa aynnhh bir bi~irnde ele
sefede de korunrnu~tur. Buna gore, alan unlu Yunan filozofu tAristoteles'in
Orta~agm Tann'smm a~km ezeli-ebedi- yap1Ig1 simflamaya gore, ~u degi~me
liginin yerini, degi~meden, Panneni- turlerinden soz edilebilir:
des'in Bir olan varhg1, Platon'un idealar1, 1 Niteliksel deli~me. Bir nesnenin nite-
Aristoteles'in Tann's1 ve Plotinos'un Bir'i liklerinde, ozelliklerinde ya da sifatla-
kadar bag1~Ik olan, ki~isel olmayan i~kin nnda soz konusu olan degi~me. 2 Me-
bir doga duzeni almi~hr. G. tBruno'dan, kdn-zaman bakmnndan deg~me. Nesnele-
rin konumlannda, yerlerinde soz konu- gibi kald1klanru one surer.
su olan de~i~me, yer de~i~tirme hare- de~~incilik [Os. tagayyurciilak; ing. muta-
keti olarak da tammlamr. 3 Niceliksel de- lionism; Fr. mutotionisme; AI. mutationis-
gi~me. Bir ~eyin say1sal bak1mdan mus]. Turlerin evrimini ani s1~rama,
farkhla~mas1, artmas1, azalmas1, buyu- veya de~~inimlerle, yani bir organizma-
mesi ya da kii~ulmesi. da, ortaya ~1kar ~1kmaz soyar;eklmsellik
4 Toz bakmundan degi~me. Bir do~amn, kazanan ani de~i~imlerle ar;1klayan bi-
bir formun, bir ozun ya da potansiyel yolojik ve felsefi goru~.
olarak varolan bir ~eyin aktuelle~mesi, Hollandah bilgin De Vries tarafmdan
varolan bir ~ey haline gelmesi. Tozsel geli~tirilen bu goru~, r;evresel etkilerle
de~i~me, kendi i~inde iki ture aynhr: a) olu~an de~i~ikli~in bireysel oldu~unu,
Do~um ya da bir~eyin varh~a geli~i, b) oysa soya~ekimsel de~i~melerin, bir-
Glum ya da tam olarak aktuelle~mi~ ve denbire ortaya ~1kan, sert ve sureksiz et-
geli~mi~ olan varh~m yok olup gidi~i. kilerden meydana geldi~ini dile getirir.
de~i~mez [tng constant; Fr. constante; AJ. deha [Os. hasisei mumeyyize; lng. genius;
bestiindig). Manhkta, bir yorum alhnda, Fr. g~nie; AJ. genialitaet]. <;ok zeki, ola-
ister bir birey, ister bir ozellik ya da ister ~anustu i~ler ba~aracak kadar ustun
bir ba~mh olsun, belli bir ~ey ir;in kulla- yetenekli olan ki~inin, birtak1m bulu~
rulan bir ada kar~1hk gelen sembol. ve icatlan ger~ekle~tirecek ~ekilde ya-
de~i~mezlik ilkesi [tng. principle of im- rahcl du~unceye ve zihin gucune sahip
muability; Fr. principe de l'immutabilite] olan insanm; kendisine yarahc1 bir eser
Felsefede, gerr;ekten varolarun, ya varh- ortaya koyma olana~1 veren ustun has-
~m zorunlu bir ko~ulu ya da bilginin letleri bulunan adamm vasf1, buyuk ya-
bir gere~i olarak, de~i~mez, sabit oldu- rahCJ yetene~i.
~unu dile getiren ilke. Dehaya, yani gerr;ekl~mi~ ba~anlarla
Buna gtke, tElea Okulu varolanlann ha- kendisini g~steren ola~anustii buyill<.
reketsiz ve de~i~mez oldu~unu one su- yarahc1 yetene~e sahip ki~i olarak dahi-
rerken, temele dc~i~mezli.k ilkesini al- nin e~siz katk1s1 genellikle betH bir alan-
ml~hr. Platon ise, de~i~mezli~i, yetkin da ortaya r;tkar, bununla birli.kte dahile-
varh.klar olarak tldealarda ve lyi ldeasm- rin daha onceki geli~melerini konu alan
da buhnu~tur. Aym ~ekilde, mutlak var- ara~ttrmalar onlann genel zek~ duzey-
h~l, do~al varhk alanmm d1~1na atan lerinin olduk~a yuksek oldu~unu gos-
Yeni-Platonrular Bir'i, yani mutlak varh- termi~tir.
~~ faaliyet ve de~i~meden ba~1~lk tutar- dehri:yyUn. lsl~mda, Dehriye gorO~une
lar. Tek tannh dinler ise, Tann'run de~~ ba~larum~, yani madded bir varhk an-
mezli~ini one surerken, saz konusu layl~l, yalmzca duyularla algllanabilen
de~i~mezli~i etkin ve yaraha bir de~i~ maddi dunyamn gerr;ek oldu~u goru-
mezlik olarak de~erlendirmi~lerdir. ~unO benimsemi~ dO~Onurler toplulu-
De~i~mezlik ba~lammda, yarahmcl- ~u.
hkla e~anlamh, tevrimdli~e kar~1 t bir Gerr;ekten varolamn sadece madde ol-
tav1r olarak, turlerin de~i~mez oldu~u du~unu, ruhun ve Tann'mn varolma-
nu, canll varl1klann ~imdi nas1lsalar, her dt~ml savunan bu okulun en unlu tem-
zaman oyle oldu~unu dile getiren teoriye silcisi lbni Ravendi (01. 910)'dir. Evre-
degi~mezlik teorisi ad1 verilmektedir. Bu nin yarahhnam1~ olup, ezelf oldu~unu
teorinin en ate~li savunuculanndan olan iddia eden bu madded goru~e gore,
Linneus, t:iim canlt..lann, ba~lang1r;ta maddeden ayn ve ba~mslZ bir ruh, ev-
Tann tarafmdan, bugtin nas1lsalar, o ~e renden ayn, bilinr;li ve ir~de sahibi bir
kilde yaratudlklarnu, buttin canlt varhk- yaraho yoktur. Okul bilgi konusunda
larm kendileri ir;in gerekli olan her~eyi ise, empirist bir bak1~ ar;1s1yla tum bil-
kar~llayacak durumda olduklanru- ve gilerin kayna~mda duyularm bulundu-
turlerin de~i~mez olup, yarattld1klan ~unu iddia etmi~tir.
Deleu.ze, Gilles 209

deizm [ing. deism; Fr. deisme; Al. deismu.s] Buradan d2 anla~Jlacag1 gibi, soz ko-
Yaradanc1hk. Yetkin bir ki~isel varhk nusu anlay1~, peygamberlere ve dinlere
olarak Tann'run varhgma duyulan inanlj; gerek olmadgm1 one siirmekte ve bir
ingiltere ve Fransa'da 16 .. yiizyilin ikinci tiir 'dogal din' dii~iincesini benimseyip
yansmda ortaya fiikan ve dini ya~antuun savunmaktadu. +Voltaire ve tRousseau
Romantik hareket tarafmdan onemli bir tarafm.dan da savunulan bu Tann anla-
donii~iime ugrahld1g1 19. yiizylla kadar YI~I, ho~gorii, diinyevile~me ve laisiz-
siiren ele~tirel din hareketi. t AkJJ ljagm~ min geli~iminde etkili olmu~tur.
da anla~Ildigl ~ekliyle dogal teoloji ve Deleuze, Gilles. 1925 dogumlu iinlii
rasyonel bir ahlakm, dinin tek miimkiin postyapisalcJ Frans1z dii~iiniirii. Temel
iljerigini meydana getirdigi gorii~ii ola- eserleri: Spinoza et le Probleme de ('Exp-
rak deizm vahyi, vahyin bildirdigi ression [Spinoza ve ifade Problemi], Ni-
Tann'y1 ve dini inkar ederek, yahuzca etzsche et la Pltilosopllie [Nietzsche ve
akll yoluyla kavranan bir Tann'run va- Felsefe], A Thousand Pleatus [Bin Yayla],
rolu~una inamr. Difftrence et Repetition [Fark11hk ve Tek-
Zihnin dogal gii.;leriyle tannsal haki- rar] ve Felix Quattari ile birlikte yazd1g1
kate ula~Ilabilecegini, bu ger.;egin salt Anti-Oedipus.
inanca dayanan vahyedilmi~ bir dogru Geleneksel felsefenin tiim temel kate-
olarak kabul edilmek ihtiyacmda olma- gorilerini, birlik, ozde~lik, hiyerar~i, oz-
dJgml ve Tann'mn yalmzca varhk ba- nellik ve temsil gibi kavramlan ylkan
kumndan degil, fakat etkinlik baklmm- biiyiik bir filozof ve politik bir militan
dan da doganm iistiinde ve rumiiyle olarak tarumlanmJ~hr, Deleuze. Nite-
d1~mda oldugunu ileri siirmesiyle te- kim, o Nietzsche ara~brmalarm.dan ha-
izmden aynlan deizmin temelinde, ev- reketle ve Foucault'nun izinden giderek,
rene miidahale ebneyen bir Tann anla- tahakkiimiin ~i benzeri goriilmedik
Y~ ve t Aydmlanmarun do gal bir tarihr bir a~amas1 olarak tammladJgl
sonucu olarak akd ile bilime gosterilen modemligi sorgulam1~ ve, bir yandan
biiyiik giiven yer ahr. Ba~ka bir deyi~le, oznelerin kiiltiir, dil ve fizyolojinin ara-
teizmden vahye inanlj beslemeyi gerekti- cJhg olmadan diinyaya. dii~iincede
ren ogretileri kabul etmernek bakurun- gerljekte oldugu ~ekliyle yansJtabile-
dan fark11hk gosteren, deizmin dogu- ceklerini veya temsil edebileceklerini
~unda, akla beslenen inanca, bilime one siiren realist gorii~lere saldmrken,
duyulan giivene ek olarak, dini ljah~ma bir yandan da bilinljli varolu~ ve temsil
lar ve ak1lla imaru uzla~tarma .;abalarm- ~emalan kar~1smda bedene ve onun
da kar~Ila~Jlan a~Ilmaz gii.;liikler etkili gii.;lerine ayncahk tamyan bir ya~ama
olmu~tur. felsefesi ya da arzu politikas1run savu-
Deizm, ~u temel tezleri ve taVlrlan ilje nuculugunu yapm1~tlr.
fir: 1 Tann, ilk neden olarak evreni var- Deleuze'iin sOZ konusu stratejisi, temel
hga getirmi~tir. 2 Tann, evreni yoneten eseri olan Farkltltk ve Tekrar'da ortaya
degi~mez yasalan da yaratm1~hr. 3 koydugu iki felsefe l:iirii, dikey felsefey-
Tann yaradiiJ~a, yaratb~ evrene hiljbir le yatay felsefe arasmdaki aynma daya-
~ekilde ti.;kin olmay1p, hpk1 bir saatl;i- rur. Bu eserinde, Platon ve Kant felsefe-
nin, saatini imal edip, kurduktan sonra, lerinin temelindeki yanh~1 ortaya koya-
saatiyle bir ili~kisinin kalmamasa gibi, rak yap1bozuma ugratmaya kalb~an
evrene a~kmd1r. Evrene miidahale et- Deleuze'e gore, dikey felsefe hiyerar~ik
mez: 4 Akll, vahiyle uyum i.;indedir, ya bir ger1feklik anlay~ma, oz-goriinii~ ay-
da vahiy akla uygun olmahd1r. 5. Dinin nmma dayanan dii~iince olup, ayruhg1
kutsa] kitab1, akhn 1~1gmda analiz edil- ve degi~mezligi kutsar. Ger~jekligi bir ilk
rneli ve mistik ogelere ve mucizelere yer kokenden tiireten bu dii~iince tarzarun
verilmemelidir. temel kategorileri birlik, ozde~lik, ozne,
210 De1niurgos

fail ve nedendir. Deleuze'e gore, soz ko- Ia yarabld1gLJU iddia eder. Bu, ilk bakl~
nusu dikey felsefeye aga-;-benzeri hiye- ta diinyaya ili,kin dinamik bir yorum
rar~ik bir dii,iince yap1s1 egemen ol- gibi gori1ntnekle bir1ikte, son -;ozlimle-
mu~tur. mede farkhhklann daha te1nel bir birlik
Dikey felsefeyi, ger-;ekligi kendi kendile- alhnda ozetlendigi, -;eli~kilerin hep
riyle ayn1 kalan degi~1nez idealar ve on- daha yliksek bir sentez pe~inden ko~tu
lann kopyalan feno1nenler olarak ikiye gtl ve hareketin nihai bir duraganhk ve
ayaran, ve fenomenJeri idealar diinyas1n1 ol(hnle sonu-;land1g1 teolojik bir bakl~
tehdit eden golgeler olarak yorumlayan tan daha fazla hi-;bir ~ey degildir. Bilhn-
tPlaton'da, ve oznenin ozde~ligini ve sel soyutlamalarda kaybohnu~ ve bir
nesnen.in duyusal trnlsilini anlama yetisi- ozde~lik mant1g1n1n batag1na gom(il-
ni..n n priori yetileriyle 1nilinkiin kdan mi.i~ olan diyalektik, Deleuzee gore,
transendental felsefesiyle Kanfta te~his ger-;ekJigi gii-; istemi yoluyla olu~turan
edip gozler oniine sercn Gilles Deleuze, ince ve gizli farkhla~1na mekanizmalan
Freud'un Oedipus kotnpleksinin de ayn1 kar~lSlnda kor oldugu i-;in, ozde~Jige
dti~iince ve yakla~1m1 cisimle~tirdigi dayah kJasik dikey felsefenin bir devam1
inanc1ndad1r. Ona gore, Oedipus komp- olmak dununundadu.
leksi de hiyerar~ik ve aga-;~benzeri dii- Ona gore, dikey felsefenin yerini yatay
~iincenin agu hakimiyeti alhndadu, felsefenin, ozde~lik ve temsilin yerini
-;iinkii Oedipus ilkesi, indirgemeci bir de farkhhk ve tekrann almas1n1n arhk
yakla~unla, ka-;1rulmaz olarak bir ilk za1nan1 gelmi~tir. Bu felsefe, hpk1 Ni-
olay ya da h'av1naya gotiiri.ir. Ayn1 ~ckil etzsche'de oldugu gibi, diger ielsefeler-
de, eksiklige dayand1nlan arzu teorisini le arasma mesafe koyan bir felsefedir.
de reddeden Deleuze'e gore, Freud i-;in, Yatay felsefe, her~eyin ayn1 diizeyde
ozneyle nesne aras1ndaki ay1run imkaru, bir ve tekdiize oldugu bir aynthk diize-
bastlnna dii~iincesine baghd1r. Basbrma yine gotiirmez, fakat farkhhklann istik-
-;ocugun anneden aynh~ ve sembolik rars1zhg1na sevkeder. Ba~ka bir deyi~
diizene, baban1n ve hukugun diizenine le, yatay felsefenin konu ald1g1 alan,
giri~ siirecinde ortaya ~kar. Deleuze soz kar~da~tuma imkan1n1n oldukt;a prob-
konusu baba ya da ozd~lik olar.~k lematik hale geldigi radikal farkhhg1n
koken dii~iincesini reddeder. <;unkii sozde diizenidir. Bu felsefe, dahas1 ayru
onun goziinde, arzuyla tanunlanan birey veya ozde, olana dayanan temsili dii-
ile hukuk taraflndan tanunlanan kollek- ~iincenin yapt1g1 gibi, ozde~likJer ara-
tivite aras1nda hi-;bir ay1nm yoktur. Sa- Slndaki Slntrlartn peki~mesine -;ah~
dece sosyal arzu vard1r ve arzu hareket maz, fakat tam tersine, biitiin s1n1r ve
halinde olup, durutna bagh farklt unsur- engeHerin yerle bir edilmesi i-;in miica-
lardan meydana gelir. Arzu OedipuSt;u dele eder. Klasik ve giindelik dii~iince
temsil tiyatrosundan ziyade, makineye nin biirokratik hiyerar,isini y1kan bu
benzer. Onu en iyi bir ttir dinamik maki- felsefeye gore, nesnel bir iyi yoktur, sa-
ne olarak teoril~tirmek s6z konusu ola~ dece oznel degerler' daha dogrusu de
bilir. Deleuze'iin arzulayan makina d ii- gerler ve dolayas1yla farkhhklar vard1r.
~iincesi, arzunun tum toplumsal ve <;unkii bu felsefede goriinii,lerin geri-
tarihsel ger-;ekligi yaratbgutl ve sosyal sinde ayn bir ger-;eklik yoktur.
altyap1n1n aynlmaz bir par-;as1 oldugu- Demiurgos. Onlii Yunan filozofu Platon'-
nu ifade eder. un, kozmolojisini ortaya koyduguTima-
Deleuze'iin yap1bozumu ya da y1k1CJ eos adh diyalogunda, fiziki ya da maddi
ele~tirisinden diyalektik dii~iince de pa- diinyay1 yaratm1~ olan Tanrt ya da
ylnl alm1~hr. Ona gore, Hegel ve Mark- tannsal gii-;.
sist diyalektik sozde, ger-;ekligin kar~1t Bununla birlikte, Demiurgos, fiziksel
fenomenlerin antagonistik in~as1 yoluy- diinyay1 hi~en varhga getiren yarahc
demokrasi paradoksu 211

bir ilke ya da gil~ de~ildir. Demiurgos, Dogrudan deJrrokrasi olarak bilinen ve si-
duyusal dunyayt, kaotik ve ~ekiJ almaya yasal karar alma haklorun, ~o~unluk yo-
diren~ gosteren maddeye, ezeli-ebedf, nelimi usiiUeri ,.en;evesinde harekel
de~i~mez, yetkin ve ideal Formlara ba- eden biitiin yurtta~lar toplulu~u tarafln-
karak ~ekil vennek suretiyle yaratnu~ dan kullaruld1~1 yonetim taJZt ya da 1no
hr. Hetn akllla anla~tlabilir dunyaJun ve deli olarak demokrasi, antik Yunan'da,
hem de maddi diinyarun d1~1nda olan Alina'da do~1nu~tur. Bununla birlikte,
bir T ann olarak Demiurgos, on a idealar nufus arh~lnln bir sonucu olarak ve bil
diinyasuun ozelliklerini, akllla anla~da gideki uzmanla~madan dolay1, do~ru
bilir d iinyan1n Formlanru yiiklemek su- dan demokrasiyi belirleyen ko~ullan ve
retiyle, diizenden yoksun belirsiz mad- yurtta~lann siyasi karar siirecine kahh-
deye diizen ve fonn kazandmr. ml, modern devletlerin siyasal yapllann-
Demiurgos'un bu faaliyett sonu~ta du da ger,.ekle~lirilemez olmu~lur.
yusal diinyada idealarm ya da idealar1n Bundan dolay1, modem demokrasi tenJ-
golgelerinin ortaya ~tk1~1na yol a~ar. sili demokrasi olarak bilinen ve yurtta~la
Kare, i\~gen, ag1rbk, beyazhk, vs., idea- nn aynt hak.Jo ki~isel olarak de~il, se~
lann maddi diinyada ortaya ~1kan go tik]eri, yurua~lara kar~1 sorumlu olan
riintiileridir, soluk kopyaland1r ve onlar temsilciler araclll~lyla kulland1klar1 yo
maddi diinyaya, sahip oldu~u diizen netim tarz1 ya da bi~imi, veya liberal ya
ve belirliliti kazanduar~ temel o~elerdir. da anayasal demokrasi olarak bilinen,
Buna gore, maddi diinya sahip oldu~u biitiin yurtta~lann Uade ve dini inan~
diizen ve belirlili~i her~eyden once ide- ozgiirliigii gibi baZ! bireysel ve toplu
alar diinyasma ve idealann yaplSlru haklanru giivence alt:Jna almak iizere,
maddeye aktaran Demiurgos'un faaliye ~otunluk iktidanrun belirli anayasal k1
tine bor~ludur. sJtlamalar -;er-;evesi i-;inde uyguland1~
demokrasi [Yun. demokratia; ing. democ- yonetim modeli olarak geli~mi~tir. Bu
racy; Fr. democratie; AI. deJPJokratie]. Hal- ba~lamda, tiim yurtta~larm onemli ka-
km yoneti1ni, halk1n kendi kendisini yo- rarlara et kin bir bi~imde katdmas1 anla-
netmesi anlanuna gelen siyasi yonetim Jrunda do~rudan olan demokrasiye, b-
bi~imi. Genel olarak, temsil, ~o~unlu~un tlrmcr demokrasi ad1 verilir.
yonetimi, partiler aras1 kar~athk ve ya- demokrasi paradoksu [lng. paradox of de-
ra~ma, altematif hu.kumet ~ans1, kont- mocraty; Fr. paradoxe de Ia dernocratie].
rol, az1nhk haklarma sayg1 gibi temel Tarihte ilk kez olarak iinlii F~ansaz dii~ii
kavram ve dii~iincelerle belirlenen poli- niirii Jean Jacques tRousseau tarahndan
tik sistem. ifade edilmi~ olan ve hemen herkes tara-
Genel ifadesini, yoneticilerin yonetilen- flndan kabul edilen onciillerden ~eli~ik
ler taraf1ndan se~lmesi du~iincesinde, bir son~ ~akarsayan paradoks.
yonetimle halk arasandaki ili~kilerin ni- Rousseau tarafmdan dile getirilen para-
teli~inde, yurtta~lar arastnda ekonomik doks, ~u ad1mlardan olu~maktad1r: 1
bak1mdan biiyiik farkhhklar1n olmama- Demokra tik tercihlerin me~rulu~a
SI gerekti~i gorii~iinde bulan, bireylerin inaruyorsam e~er, ~o~unJ uk tarafandan
do~u~tan getirilen, sonradan sa~lanan, se~ilen bir politikanan uygulanmas1 ge-
1rk ya da mezhebe dayah ayncahk.lart rekir. 2 Ave B gibi iki ba~da~maz politi-
olmamasa gerekti~ini savunan, k1sacasl ka soz konusudur. 3 A politikasuun uy-
bir ~itlik filc.ri, yani toplumdaki iktidar gulanmasl, buna kar~1n B politikas1run
sistemin.in, insanlar arasmdaki farklahk uygulanmamasa gerekti~ine inantyo-
lara gore de~il de, benzerliklere dayan~ rwn ve dolaflslyla oyumu A politikasl-
mas1 gerektigi tezi iizerine yiikselen yo run lehinde kullaruyorum. Fakal, 4 ~o
netim tarz1. E~itlik ilkesine dayah ~unluk B'nin lehinde oy kullaruyor. Bu
ya~am bi-;imi. alternatiflerden 1 ve 4'e gore, 8 politika-
212 demokratik sosyalizm

s1n1n uygulanmas1, 2 ve 3'e gore ise, B may1ncaya kadar si.irdi.irulme;ini ama~


politikas1nm u ygulanmamas1 gerektigi ~ lad1g1 yerde, demokratik sosyalizm
ne inan1yorum. Bu ~eli~ik sonu~, para- m~ru yonetim siirecini takip eder; kur-
doksa gore, yaln1zca, demokratik deger- ~un yerine oy pusulas1 ile saglanan ikti~
lere baghhg1m1n, beni ~eli~ik inan,.lan dara talip, iktidanrun kaderini halkln
savuntnak durumunda b1rakhg1 anla- hiir se9m}erle verilmi~ karanna buabr.
n1u1a gelir. Yine, ihtilalci komiinizmin ki~isel tiike-
Ayn1 paradoks, yirminci yiizydda, thn mallann1n miilkiyet bi~imleri dl~ln
kendi toplum gorii~iinii ifade ederken, da kalan her~eyin kamu 1niilkiyetinde
iinlii bHim ve siyaset felsefecisi tPopper olmast ilkesine dogmatik bir baghhk ser-
tarahndan somutla~hnlarak yeniden giledigi yerde, demokratik sosyaliztn
ifade edihni~tir. Buna gore, Popper, de- kam u tnillki yetinin ozel millki yete iistiin
lnokrasiden yaln1zca hiikiimetlerin yo- oldugu dogmas1na pek onem vennez.
netilenlerin ~ogunlugu taraf1ndan se,.il- Komiinistin, ileti~im ara~lan, egitim
lnelerini anla1na1nak gerektigini savu- ve propaganda kapitalist statiikonun ta-
nur, ~iinkii detnokrasiden yahuzca bu rafuu tuttugu i~in, yurtta~lan kapitalist
anla~1hrsa eger, ortaya de1nokrasi para- sistemin i~e yarantaz bir burjuva dikta-
doksu ~1kar. Zira, Popper'a gHre, burada, torlugu oldugu konusunda ikna etme-
~ogunlugun, ozgiir kurumlara inaruna- nin beyhude oldugunu savundugu
yan ve i~ ba~1na gelince bu tiirden ku- yerde, demokratik sosyaJist, yurtta~lan
rumlan ~ogunluk ytkan fa~ist bir parti~ kapitalizmin i~e yaramaz ve adaletsiz
ye ya da Komiinist Partisine oy venne bir sistem olduguna ikna etmeyi bekJe-
olas1bg1 her za1nan soz konusudur. yecek sabuh bir ki~idir. Zira demokra-
Kendisini ~ogunluk oyuyla hiikiimet tik sosyalistlere gore, bireylerin ozgiir-
alternatifine baglilml~ olan bir ldmse lugu ekonominin sosyalizasyonundan
boyle bir duru1nda, ~oziimsiiz bir para- daha onemlidir.
doksa dii~er. Fa~ist partinin ya da Ko- Buradan da anla~llacag iizere, demok-
munist partisinin ba~a ge~mesini engel- rasinin iistiin degerinin, miilkiyetten zi~
lemek ilkelerine aylan hareket etmek yade ozgiirliikte yathglnl goren demok-
anlanuna gelir, ama onlar iktidara gelin~ ratik sosyalizm ihtilalci komiinizmden
cede, demokrasiye son vereceklerdir. farkb olarak otorite kar~1hdu. Komii-
demokratik sosyalizm [ing. democratic nistin goziinde, ister demokratik ya da
socialism; Fr. sodalisme d~nzoaatique; AI. ister fa~ist, biitiin kapitalist sistemler bir
demokratische sozialismus ]. Sosyalizmi he-- burjuva diktatorlugunden ba~ka bir ~ey
deflemekle birlikte, ihtilalci komiinizm- degildir, komiinistler bundan dolay1 de-
den, m~ru yonetim siire<:ini sadakatle mokratik sosyalizmin bala~ a,_syla ku-
taldp etmek ve liberal kapitalizmden sos-- rumlannl diktarorliik ger,.egini gizleme~
yalizme ban~ i._inde ge~~i ama,.larken, yen yapmaok olu~umlar ve ikiyiizliilUk
bireyin ozgiirlugunii her~eyin iizerinde olarak goriirler. Bu bak!f a,_lSmdan ka-
tutmak balwrundan farkhlLk gosteren pitalizm bir kez diktatorliikl.e ozde~le~
anti-kapitalist felsefe ve hareket. tirildigi zaman, degi~menin tek aracuun
Evrimci bir dii~iince ve anlay1~1 cisim- ihtilal, komiinizan bir ~iddet oldugu
le~tiren demokratik ya da liberal sosya- mantaksal bir sonu._ olarak orta ya ~tkar.
lizm, en i yi bir bi,.intde ihtilalci ya da Oysa de1nokratik sosyalizm, diktatoryal
Marksist tkomiinizmle olan farkbhklan- ve demokratik kapitalizm arasmda bir
na i~aret ebnek suretiyle a,_lklanabilir. ay1nm yapar. Ona gore, diktatoryal kapi-
Buna gore, ihtilalci kotnilnizmin kapita- talizm i~inden ban~._l yolla degi~tirile
lizmi ihtilalci bir yolla devinneyi, prole- mezse de, bunu demokratik kapitalizmde
tarya diktatorlugunlin hikimiyetini ka- yapmak miimkiindiir. DolayisJyla, de-
pitalist tideolojiden en kiit;iik bir iz kal- mokratik sosyalist biiyiik aAJrllkla kapi-
deneyim 213

talist karakterde i~leyen kapitalist cko- Jeri meydana getirirler. Buna kar~m,
nomiden sosyalist nitelikteki bir ekono- diiz yiizeyli clan atomlar, duyulara ho~
miye bar!~~~ yolla ge~i~i ama~lar. bir bio;imde etki yapan cisirnleri olu~tu
Buna gore, komiinizm kapitalizm, ihti- rurlar.
lal ve komiinist diktatorliik gibi ii~ mut- De Morgan yasalan [ing. De Morgan's
lakla dii~iiniirken, demokratik sosya- laws; Fr. lois de De Morgan]. Manllk ko-
lizm ii~ goreli kavrama dayarur: <;:1k1~ nusunda cebirsel yakla~1mm onciilii-
noktas1 olarak a~1rh~1 kapitalist clan ~iinii yapm1~ clan Augustus De Mor-
bir ekonomL a~amah bir ge~i~ donemi gan"m (1806-1871) kendi adm1 ta~1yan
olarak uzun bir refonn siireci ve muhte- yasalan. 1 -[p v q] = -p& q, 2 -[p & q]
mel bir hedef olarak da a~1rhkla sosya- = -pv -q
listle~mi~ bir ekonomi. deneyim [lng. experience; Fr. expbience;
Demokritos. Sokrates oncesi do~a felsefe- AI. erfaltrung]. Gene! olarak ozneyle d1~
sinde, atomcu okulun Leukippos'la bir- diinyadaki varhklar arasmdaki ba~mll
likte kurucusu clan iinlii filozof. ya da kar~ll1kh etkiye, ne salt oznel, ne
Varolan her.;eyi sonsuz say1da aloma de salt nesnel clan bir ~ey olarak, canh
ay1rnu~ clan Demokritos'a gore, atomlar organizma ile ~evresi arasmdaki ili~ki.
sua ile birle~erek ve aynlarak bireysel Buna gbre, deneyim bu iki unsur arasm-
varhklann meydana gelmesine ya da yok daki kar~1hkl1 bir etkile~me i~lemidir.
olmasma neden olurlar. Sonsuz say1daki Bu ~r~e i~inde deneyimleyen zihin,
bu atomlar maddenin bi!liinemez par~a herhangi ya da s1radan bir ~ey olmay1p,
Ciklarma kar~1llk gelmektedir. Atomlar, elkin, se~ici ve ara~tmc1 bir varhkllr. Oi:e
kirnyasal nitelik bakmundan birbirlerinin yandan deneyunde, d1~ diinya, iizerinde
ayrulan olup, onlann aralannda yalmzca soru~turma yap1lan, elkin bir bi<;imde i~
~ekil ve biiyiikliik bakurundan fark var- lenen bir diinyad1r.
du. Atomlar, Demokritos'a gore, hareket- Farkh alanlann veya ~ok ~e~itli nesne-
lerini kendilerinin d1~mdaki bir gii~ten lerin varh~1 dikkate ahnd1~mda, este-
de~il de, kendi ozlerinden ahrlar. Atom- tik, ahllli, diru"', v. b. g., deneyimlerden
Jan harekete ge~iren kuvvet, atomlara zo- sbz edilebilir. Soz konusu deneyimlere
runlulukla etki yapar. Bundan dolay1, ev- neden clan, deneyimin konusunu olu~
rende bir ama~ ya da raslanh yoktur. turan ger~kli~in zihindeki, herkes tara-
Demokritos'a gbre, varolan her~yin te- fmdan gozlemlenebilir olmayan, yalruz-
melinde, atomlardan ba~ka bir ilke daha ca algilayan ozneye a.,.k clan yans1sma
vardu: Bo~luk. c:;:iinkU, hareketin varol- deneyim i~eri~i derunektedir.
du~unu soylemek, bo~lu~un varh~1ru Buna mukabil, bilim ala!U soz konusu
kabul etmeyi gerektirir. B~luk i<;inde sii- oldu~unda, deneyim, bilimsel yontemin
rekli hareket, atomlar1 bir kas1rga hiilinde onemli bir ad1m1 olarak anla~Ilan ve
siiriikler. Bu ise, onlann biiyiikliik ve ~ belli bir gozlem tekni~inin bilin~li ve sis-
killerine gore birl~meleri sonucunu do- tematik bir bi<;irnde kullarulmasmdan
&n"ur zira kimyasal baklmdan birbirleri- olu~an faaliyet olarak deneye tekabiil
nin ayru clan atomlar, birbirlerini ne eder. Burada deney, bilimsel bir do~ru
~er, ne de iterler. ya ula~mak, bir yasay1 do~rulamak, bir
Do~al olarak yukandan a~a~1ya do~ru hipotezi karutlamak amac1yla yap1lan
dii~en atomlar, mekiirun en alhnda top- i~lemdir.
larurlar; buna kar~m, en ince atomlar i~te bu ba~lamda, matematik ve man-
havay1 olu~tururlar. Yiizeyleri diizgiin Ilk gibi forme] bilimlerin tersine, dene-
olmayan, sarp, i~neli ve ~engelli atomlar ye dayanan bilimlere, do~a bilimleri
vard1r. Bu sonuncu tiirden atomlar da veya olgusal bilimlere deney bilimleri
birbirlerine takllarak, ek~i ve aa dsim- ya da deneysel bilimler ad1 verilir.
214 deneyimcilik

deneyin1cilik [Os. tecrubiyye; lng. experi- deye bi~im verebileceg;, duzen kazandt-
el!lialisnr; Fr. e.<pt!riel!lialisrn]. Doj';rudan, rabilecej';i bir yapt ya da mekanizma ya
somul deneyimin tek bilgi kaynaj';t ve da yetenekler bUiunuyle donahlmt~tu.
bilginin doj';ruluj';unu smaytp, dej';erini Omej';in, insan varhl';t meknda varolan
belirlemenin tek yontemi olduj';unu sa- ~eyler olarak renkli cisimleri gorur. Bu-
vunan aktm. rada renkli cisim ham madde, meknda
Entellektualizmin kar~tsmda yer alan yer alma ozellil';i ise, ham maddeye
ve aklm yeni bir bilgi meydana getire- insan larafmdan eklenen formdur. A yru
bilmesini, bilgiye sezgi yoluyla ula~tla ~ekilde zaman, nicelik, neden gibi ~eyle
bihnesini kabul etmeyen, ozellikle de ri de nesneye ekleyen bilen ve elkin bir
dt~ dunya uzerine olan bUiun bilgilerin rol oynayan oznedir.
algt ve deneyden geldij';ini one suren Bununla birlikte, Kanl'a gore, baZI yeti
bilgi oj';relisi. ve yeteneklerle donalllmt~ olan, onlar-
deneyim-dt~l bilgiye ili~kin ku~kucu dan ba~kasma sahip olamayan ozne,
luk [Ing.septicism concerning non-sensible ancak mumkun deneyimde algtlayabile-
knowledge]. Ku~kuculuj';un belli bir turu cej';i ~eylerin bilgisine sahip olabilir.
olarak, bilginin son ~ozumlemede dene- Bilgi, bir yonuyle dt~ dunyadan gelen
yime dayanmak durumunda olduj';unu, ham madde ya da malzemeden, bir yo-
deneyime dayanmayan bilginin soz ko- nuyle de insanm bu ham maddeye yap-
n'usu olamayacaj';tru, bu tilr bir bilgi soz Ill'; katkt, gelirdil';i yorumdan olu~u
konusu olduj';u takdirde, bunun anlam- yorsa, insan kendisine deneyimde ve-
stz ve lemelsiz olduj';unu, ona ku~kuyla rilmemi~ olan ham maddeyi yaralama-
baktlmast gereklil';ini savunan anlayt~. yacaj';t ve kendi gurunu a~amayacal';t
Bu lur bir ku~kuculuj';un felsefe tari- i~in, tecrubl malzemenin olmadtl';t yer-
hindeki en s~kin lemsilcilerinden biri, de, bilgi olamaz.
Alman filozofu tKanl'tir. 0, bilgi konu- Bu ise, insamn ger~eklil';i yalruzca
sunda, bilin~li deneyimin gereklirdil';i kendi bilin~li deneyimine yanstdtl';t ~ek
ko~ullann neler olduj';unu sormu~ ve liyle bilebildij';i, ,ger~eklij';in bizzat ken-
bizim deneyimde, yalmzca renkler, ses- disi baktrrundan ne olduj';unu bilemedi-
ler ve kokulara i~arel elmedij';imizi be- l';i anlamma gelir. Tann ve olumsuzluk
lirtmi~lir. Kanl'a gore, biz deneyimdeki gibi ger~ekler, her tilrlu mumkun deneyi-
eylere, belli bir duzen ve birle~im i~in min d~mda kal<lll';t i~in, bilginin konusu
de, ~ekil almt~, form kazanmt~ varhk- olamaz. lnsan deneyimdt~l bir yaptda
lar olarak i~arel ederiz. Oyleyse, dene- olan eyler, tecrubeye konu olamayan
yim adt verilen ~ey, insan varhj';trun varl.tklar, yani ger~klij';in kendisi uzeri-
dt~ dunyadan aldl'; malzemeye ili~kin ne aktl yurUime ~abalanna giri~ir giri~
bir yorumdan ba~a hi~bir ~ey dej';ildir. mez, aym ol~ude akla uygun gorunen
Bu yorumda, insan varhl';t bu malzeme- karutlarla birbirlerine tumuyle ~eli~ik
yi duzenlemek uzere belli bir yapYl kul- olan goru~leri savunma durumuna
lamr. du~er. Oyleyse, deneyirnd~ bir bilgi-
Buna go~e. dr~ dunyayt algdayan ki~i den soz edilemez.
nin, pasif bir bi~imde aldtl';t ~ey, deneyi- deneyimin Ierne! analojileri [lng. analogies
min malzeme~i ya da ham maddesidir. of erperimce; Fr. analogies de l'e:rperimce].
insarun buna ekledij';i, dolaytstyla astl de' tKant'm Kritik der Reinen Vernunft adh
neyimi mumkuri !alan ~y. bu malzeme- Ierne! eserinde ortaya koyduj';u u~ a prio-
nin alacal';t bio;:im, form ya da duzendir. ri ilk e.
Bundan dolayt, algdayan ki~i. algtrun Strastyla 1 him degi~melerin lemelin-
duzen kazanmastru sal';layan etk2nleri de- de, gerisinde kaha bir ~ey bulunmakla-
neye katar. Ba~ka bir deyi~le, algtlayan dtr; 2 her olaym bir nedeni vardn; ve 3
ki~i. kendisine algtda sunulan ham mad- varolan ~eyler mekiinda birlikte, etkile-
derin yapa 215

~im ic;inde olan ~eyler olarak algllamr- smda e~ya ve hizmet ah~veri~inde soz
lar diye bilinen bu ilkeler her turempirik konusu olan ve aritmetik e~itli~e daya-
bilgi tarahndan ongoriilmek anJamtnda nan tadalet h'.iru.
temel ve a prioridirler. Kant soz konusu Eyleme kar~1 eylem, mala kar~1 e~de~er
ilkelere, ozellik ya da niteliklerin algtsm- fiyat, zarara ka~1 ~it tazminat bir;imin-
dan bu niteliklere dayanak olan toze, bir de tarumlanan bu adalete, alr~veri~ ndaleti
olaydan onun nedenine do~ru yap1lan de denir. Soz konusu adaJet anlay1~1run
c;1kamn analojiye benzedi~i ic;in, analoji- temelinde bulunan aritmetik ~itlik du-
ler ad1m vermi~tir. ~uncesi, herkese ~it bir pay verilmesini
deneysel psikoloji [!ng. experimental psy- ongordu~u ic;in, e~itli~in bozulmasma
chology; Fr. psyclzologie experimentale ]. 1 neden olur. Ba~ka bir deyi~le, guc;luyle
Genel bir c;erc;eve ic;inde, do~a bilimleri gtit;Stizu e~it gormek ve her ikisini de
tarafmdan geli~tirilmi~ olan deneysel aym muameleye tabi tutrnak, e~itsizlik ve
yontemlerin psikolojiye uygularunas1. adaletsizlikten ba~ka hic;bir ~ey de~ildir.
2 Deneysel psikoloji terimi, daha dar bir deontik mant1k [ing. deontic logique; Fr.
anlam i~de, psikolojinin, geli~im psiko- logique deontique]. Yukumluluk, sorumlu-
lojisi, anonnal davraru~lar psikolojisi, luk, yasak, me~ruluk, buyurulma ve izin
kar~1la~bnnah psikoloji, sosyal psikoloji, verilebilirlik turunden ahlakla ilgili temel
e~itim psikolojisi ve uygulamah psikolo- kavramlan i-;eren onermeler arasmdaki
jiden ayn olarak, normal, yeti~kin insan manhksal ba~mtllan ara~bran, Odevle il-
bireyleri uzerinde gerc;ekle~tirilen labo- gili olan ya da Odev bildiren temel terim-
ratuvar ara~brmalarmdan olu~an dah- lerden yola -;tklp forme! sistemler kuran,
m; psikolojide laboratuvar deneyini on bu formel sistemlerin yaratb~a problem-
plana c;tkartan, a9kJamalan ve teorileri leai konu alan manbk dah.
deneyle do~rulamayt, deney yoluyla ge- deontoloji [Os. ilmi ~if; ing. deontology;
li~tirmeyi amac;layan tavn tanunlar. Fr. d~ontologie; AI. deontologie]. Ahlakm,
deniz sava~1 [ing. seafighl; Fr combat naval]. ahlaki odevin do~asm1 ve eylemlerin
Gelece~in olumsalh~1 olarak da bilinen do~rulu~unu konu alan, bir odev ve
ve ilk kez t Aristoteles tarafmdan ortaya ahlaki yukumltiluk teorisinden meyda-
konan problem. na gelen dah; yerine getirilmesi gereken
Yarm, bir deniz sava~mm ya olaca~1 ya odevleri konu alan disiplin. Qdevi
da olrnayaca~1 ~eklinde ( p " -p ) ifade ahlakm temeli olarak goren, baz1 eylem-
edildi~inde, mantlksal form ac;tsmdan lerin, sonu-;larma bakdmakstzm, ahJaki
zorunlu olmakla birlikte, kendi nedeni baktmdan yaptlmast gereken eylemler
tarafmdan ortaya konmanu~ olan ve do- oldu~unu iddia eden ahlak anlay1~1.
laytsiyla gerc;ekle~ebilen ya da gerc;ekle~ Bu ahlak anlayt~a, ahlaki eylemde belir-
meyebilen, klsacas1 zorunluluk ta~una leyici ogenin sonu-; oldu~unu one suren
yan olgu. A.ristoteles'ten sonra, olwnsal butiin teleolojik ahlak anlayt~lanmn, so-
gelecek problemi Ortac;a~ du~unurleri ta- nuc;c;u ahlak o~retilerinin tam kar~asmda
rahndan ele altnml~br. Nitekim, Ortac;a~ yer ahr. Deontolojinin en onemli dah, he-
da, gerc;ekle~mesi de, gerc;ekle~memesi kimin hasta)anna, meslekta~lanna kar~1
de mumkun olan olaylar, olumsal gelecek davram~lanru, odev ve sorwnluluklan-
c;erc;evesi ir;inde de~erlendirilmi~tir. ru ele alan tzbbi deontolojidir.
denkle~tirici adalet [ing. commutative derin yapa [ing. deep structure; Fr. structu-
justice; Fr. justice commutative). Bireyler re profonde). Onlu Amerikah dilbilimci
arasmdaki e~itlik du~uncesiyle ili~kili Noam tChomsky'nin uretici dilbilgisin-
olan, toplum ic;indeki bireylerin birbir- de, dilin sonsuz saytda cumle uretilme-
leriyle olan ili~kilerini e~itlik, ve du- sini mumkun kalan temel mekanjzmast-
rustluk i~de duzenlemeyi amac;layan na, alt duzlemdeki soyut duzenine
adalet anlay1~1. Ozellikle bireyler ara- verdi~i ad.
216 Derrida, Jacques

Chomsky'nin soz konusu yakla~nm1 ya babas1 Saussure'den yola ._,kan Derrida,


da kavramsalla~hnmma gore, bir dilde tozciiliige, tikicilige, Descartesfii felse-
tiimcelerin yaptsa, biri yiizeysel, digeri feye, ak.Jl ya da mantJ.kmerkezcilige, Ay-
derin olmak ilzerinde, i.ki yap1 ya da dii~ dmlaruna felsefesiyle pozitivizme ve do-
zeyde ortaya filkar. Bunlardan yiizeysel layistyla biitiin bir moderniteye ili~kin
yap1, dilin aktiielle~mi~ diizeyini te1nsil olarak fiOk ciddi ve keskin bir el~tiri
edip, tiimcenin konu~mada veya yaz1da ger~jekl~ tirir. Onun son fiOZiimlemede
ortaya ;Ikt1g1 ~ekliyle sozdizimi yoniin- ozciiliige, ikidlige ve akdmerkezcilige
den organizasyonuna tekabiil eder. Bu- yonelik olan el~tirisi gerfiekte metafizi-
na kar~m, tiimcenin alt diizlemdeki so- ge, Bat1'run metafiziksel dii~iincesine
yut diizenine kar~Il1k gelen derin yap1 yonelik bir ele~tiridir.
dilin potansiyelini, imkSnlar diizlemini Ote yandan, onun thiimanizme kar~1
ta.umlar. olan ele~tirisi ya da sergiledigi antihii-
Oerrida, Jacques. 1930 y1hnda dogmu~ manizm, saf bilince, Kartezyen egoya,
olan iinlii FransiZ postyaplSalci filozo~ tHusserl'in yonehrnselligine doniik bir
hi. Temel eserleri arasmda L 'Ecriture et ele~tiri olarak da anla~1lmak durumun-
Ia D~fference (Yaz1 ve Farkhhk], LD Voix dadir. Derrida'ya gore, ozne bir mevcu-
et Ia Phenomene [Ses ve Fenomen], La diyet, ozerk ve bag1msaz bir varhk, bir
Dissemination [Sirayet], Marges de Ia Phi- merkez, diinyamn veya dilin ozii ya da
losophie [Felsefenin imkanlan], Positions kaynak degildir; ben, bilinlj ya da ego co-
[Konumlar], De Socrate ll Frued et au-dela gito, dilin fonksiyonudur. Buradan da
[Sokrates'ten Freud ve OtesineL De Ia anla~Ilacag1 iizere, Derrida Bah dii~iin
Grammatologie [Gramatolojiye Dair], cesindeki bilinlj dil/ anlam ili~kisini ter-
L'Archeologie du Frivole [Bo~ ~eylerin sine fievirir. Ona gore, bir merkez olarak
Arkeolojisi] gibi kitaplaJ; bulunan Derri- ozne, tedricen ve tarihsel olarak dilin
da, K1ta Avrupast felsefe gelenegine kullamm1yla olu~ur; bu nedenle, Oerri-
bagh felsefeci ya da ele~tirmenler tara- da, bpkl Heiddegger gibi, dilin varhgm
fmdan yuzyihmizm dahi filozofu ola- evi, varhgm ikSmet ettigi yer oldugunu
rak goriiliir. Felsefeyi, 'delilige en yakm one surer. Ben dilin bir sonucudur.
noktada deli olmamn zihinsel ac1sma 0 sozmerkezci gelenegin yaz1 kar~Ism
panzehir olarak verilen yatl~tmci ilalj da, konu~ma ya da soze oncelik verme-
diye tanunlayan filozof, Bah felsefesiyle sine ~iddetle kar~1 fiikar. Zira, boyle ya-
derinlemesine hesapla~m1~, ondaki ~je p1ld1gl takdirde, sOziin dil d1~mdaki bir
li~ki ve fiikmazlan gostermek suretiyle, saf varlakla, bir ozle baglanhsmi kur-
felsefeyi yeniden yarat1c1 klima miica- mak kolay olur. Fakat soziin onceligi
delesi i9nde olmu~tur. reddedilirse, boyle bir altematif ortadan
Derrida, ~jall~malannda logos'un akd kaldmlm1~ olacakt1r. Derrida'ya gi;)re,
~eklinde yorumlanmasmm sonucu olan Bah metafiziginin biiyiik dii~ii ve yarul-
logosantrik ya da akdmerkezci felsefe- gisi, anlamm a~km bir gosterilene gon-
ye ~iddetle kar~1 filkar. 0, bu gelenegin derme yapbg1, sezgisel olarak kavnnan
tam kar~1smda bulunan ve logos'u soz hazu bir dil d1~1 ger~jeklige attfta bulun-
ya da dil olarak yorumlamarun sonucu dugu kabuliinden olu~ur. Derrida'ya
olan dilmerkezci felsefe gelenegi i9nde gore, anlam sorunu, gonderimle ilgili
yer abr. Bununla birlikte, bagh buh.m- bir konu olmaktan fiOk. gostergelerle il-
dugu felsefi gelenegin sesmerkezciligi gili bir sorundur. Oil d1~mda, nesneler-
dild1~1 a~km bir varhgm mevcudiyeti- de, idealarda, ozlerde ya da zihinsel im-
ne kap1 aralad1g1 i9n, o da Oerrida'nm gelerde anlam yoktur; anlam yalruzca
keskin ele~tirisinden kurtulamam1~tlr. dilin fonksiyonu olmak durumundad1r.
Daha dar bir anlam ve .;er~jeve i.;inde, Ba~ka bir deyi~le, dilin anlam1 onun
tNietzsche, Heidegger ve yap1salcahgm kendi d1~mda bir ~eyi temsil etmesin-
Derrida, j11cques 217

den dogmaz. Derrida'mn bu dii~iincesi, gu olgusuna dikkat r;ekmi~tir. Eksiklik,


Kant'm dilin bir temsil aract oldugu dii- Rousseau'ya gore, dogarun genel bir
~iincesine yonelik bir saldmdan ba~ka ozelligi olrnasa da, en onemli yonlerin-
hi~bir ~ey degildir. den biridir. Derrida buradan hareketle,
Derrida bu noktaya, Bah. felsefesine kendine yeten, kendi kendisiyle ozde~
ili~kin ele~tirel bir degerlendinnenin ar- dogarun ayru zamanda bir eksiklik ihti-
dmdan, bu felsefenin ozde~lik manngl- va ettigini one surer. Doga ancak eksik-
na bagh oldugu tespitiyle varml~hr. lik kategorisiyle tamamlarursa kendine
Ona gore, Bat1 felsefesi Aristoteles tara- yeten olabilir. Aksi takdirde, ozde~lik
fmdan formiile edilmi~ olan ~zde~lik, mant1g1 uyannca bir ~eli~kiye dii~iili.ir.
~eli~mezlik ve ti~iinciiniin imk.ins1zhg1 Soz konusu ozde~ligin mutlak ya ~a saf
gibi ii~ temel dti~iince yasasma daya- olmamakhg1 ka~uulmaz bir ~eydir ve
rur. Bu yasalar sadece mantLksal tutarh- Derrida'ya gore, bu durum ya da ilke
hgl varsaymakla kalrnazlar, fakat bir her~ey i~in ge~erlidir. Her basit koken,
yandan da, kendilerinin gonderimde bu- imkarurun ya da varolu~unun bir geregi
lunduklan veya yans1tbklan ozsel bir olarak, kok olmayan bir ~eyi i~erir ya da
ger~ekligin, bir kokenin varoldugunu gerektirir. !nsan varhklan kendilerini ve
ima ederler. Manhksal tutarhh~ sagla- diinyayt bilebilmek it;in, bilincin dolayt-
ma ahp korumak it;in, bu kokenin, soz mma, dilin aynasma ihtiya~ duyarlar;
konusu ozsel ger~ekligin basit, yani ~e fakat safhga, ozde~lige halel getiren,
li~ldden bag1~1k olmas1, homojen, yani kanna~tkhga yol a~an bir dolay1mdan
ayru tozden veya bircinsten olmas1 gere- ya da aynadan vazgelji.lmesi gerekmek-
kir. Yine ayru nedenle bu ozsel ger~ekli tedir. Onlar hem bilgiyi mWnkiin kd-
gin, kendi kendisiyle ayru kalmas1, yani maktadlrlar, hem de, ozde~lik man11g1
bir dolay1mdan ayn ve bagtmslz olmas1 uyannca, onlarm bilgi siirecinde yer al-
gerekir, kokenle bilin~ arasll'l.da bir yarl- mamalan gerekmektedir. Yer aldlklan
gm bulunmamas1 i-;in de, onun kendi zaman da, hpk1 fenomenolojide oldu~u
kendisinin bilincinde olma zorunlulugu gibi, bilin~, oznellik ve dil bir tiir kendi
vardu. kendisiyle ozde~ mevcudiyete e~deger
Bu yasalar buna ek olarak, safhga ve hale gelir. Derrida'ya gore, bu ~eli~ki,
ozde~lige zarar veren biitiin unsurlan, ozde~lige dayanan, ve dolaylstyla fark-
yani karma~lkl1g1, dolay1m1 ve farkhh- hhgl d1~layan Bah metafizi~ni bir ~J.k.
gl d1~ta buaku. Bu d1~lama siireci, maz sokak i~inde b1rakmt~br.
Derrida'ya gore, olduk~a genel bir me- Derrida'mn buradan ~akabilmek, oz-
tafiziksel diizeyde, Bah dii~iincesini de~lik felsefesinin yerine bir farkhlJ.k.
kururnsalla~hran, duyusall akdla anla- felsefesi ikame edebilmek i~, yaplsal-
~dabilir, ilj'Sell da~sal, kurgu lhakikat, clll~m kurucusu Saussure'den yola .;t-
doga I kiiltiir, konu~ma I yaza benzeri karak geli~tirdigi tdifferance kavramma
kar~aUaklar diizeyinde ger~ekle~ir. Ya- dayamr. Hem farkhlak ve hem de ertele-
ptbozwn ad1m verdigi yontemiyle bu me, sonraya b1rakma anlamlanna geldi-
kar~1thklarm imtiyazh bolgelerini goz- gi i~in bilin~li olarak muglakla~tmlan
ler online seren Derrida, i~te bu noktada differance sozcugu, kendileri olmadan ne
tRousseau 'nun doga konsepsiyonuna dilin, ne de dii~iincenin tanunlanabile-
ba~vurmu~tur. cegi farkhhklara i~aret eder. Dijferance
Dogamn sesine kulak vermek gerekti- ikincileyin, tarumlama veya a~lama
gini, zira dogamn kendi kendisiyle mn, tarumlanan ya da a~J.k.Janan ~eyin
ozde~ olup, kendine yeten bir doluluk kendisine degil de, onun diger metinle-
sergiledigini soyleyen Rousseau, hazen re yaphg1 gonderimlere bagh oldu~unu
de, yeni dogan ~ocu~unu siiru olmad1g1 ifade eder. ilkeye gore, anlam zamanla
i~in emziremeyen anne omeginde oldu- degi~ir ve anlanun atfedilmesi sonsuza
gu gibi, dogada bir ~eylerin eksik oldu- kadar ertelenir.
------------------------- ------------------

218 Descartes, Rene

Derrida'ya gore, dil farkld1klara ve kar- Descartes, Rene. 1591-1650 ylllan arasm-
~lthklara dayah bir gostergeler sistemi da ya~arru~, modern felsefenin kurucu-
ya da oyunudur. Bu baglamda, bir gos- su olarak iin kazanrru~ Fransz filozof.
tergeyi gosterge yapan ~ey, onun Ierne!, Temel eserleri: Regulae ad Direclionem In-
ozsel, saf, ozerk bir varhga gonderimde genii [Akbn idaresi i~in Kurallar], Princi-
bulunmas1 degil de, ba~ka gostergeler- pia Plulosopliae [Felsefenin ilkeleri], Dis-
den olan farkl1hgld1r. Derrida'ya gore, cours de le Mtthode [Yontem Dzerine
gostergeler anlamlanm, onlan birbirleri- Konu~ma), Mtditalions Mttaphysiques
ne baglayan bir kar~1thklar agmdan [Metafizik Dii~iinceler].
ahrlar. Dilin ozii olmadigl gibi, goriin- Tenreller. Yeni bir doga ve insan anlay1-
meyen bir temeli de yoktur ve dil, bir ~mm ortaya 9kllg1, ara~llrma yontem-
d1~ dtinyaya de~il de, kendisine gonde- lerinin yeni ba~tan olu~turuldugu bir
rimde bulunur. Farklil1klardan meyda- ~agda, bilimlere bir Ierne! kazandJnnay1,
na gelen bir yap1 olarak dilde, sese ili~ ve rultla bedeni, tinsel olanla fizikf olaru,
kin bir oz de yoktur. geleneksel dini ogretilerle de yeni bilim
0, kendisinden ~ok etkileruni~ oldugu gorii~iinii uzla~tumaya ~ah~m1~ ve ~a
Nietzsche'yle tam bir uyum i<;inde, gmm bilimlerini yeni ba~tan in~a etme-
~unu one siirer: 'Anlam farkhhklar sis- yi kendisine bir ama~ olarak belirlemi~
teminm iiriiniidiir ve bu durumda, anla- olan Descartes, yetkin bilgi modeli ola-
mm yorumu kendinde ~eyin temsili ola- rak gordiigii matematigi ornek alm1~ ve
rak hakikatin a.;mtlanmasm1 i~ermez. amaa i<;in mutlak olarak kesin olup,
Tersine dil, diger insanlann yorumu ko- kendisinden hi~bir ~ekilde ku~ku duyu-
nusunda miimkiin yeni uzla~ma yollan lamayan bir ba~lang1~ noktas1 bulmaya
ortaya koyan bir ozgiir yorumlama oyu- ~ahml~hr.
nunun arabksiZ ~ifre ~ozme siirecini i~e Matematikten etkilenmi~, felsefede de,
rir.' Ona gore, dilden once varolan ve dil matematikteki gibi, saglam bir yonteme
arac1ltj9yla nesnel bir tarzda tanunlanan ve saglam temellere sahip olabilirsek,
bir nesnel olgular kolleksiyonundan soz felsefenin kapsarru i~ine giren konularda
ebnek olanakh degildir. Derrida, dilin da kesin bilgilere sahip olacaguruz1 sa-
d1~mda hi~bir ~ey olmadlgmi, her~eyin
vunmu~ olan Descartes'm felsefesinin
metin ve metinde oldugunu one siirer: iki Ierne! yonii vard1r. Bunlardan birinci-
'Metnin d1~mda hi~bir ~ey yoktur.'
Derrida'ya gore, yorumun amaa haki- si yogun bir bi~hnde bireysel olan baki~
a~1S1dr. Meta fizik Du~unceler adh eserin-
kate ula~mak de~ldir; hakikat ya da
de, Descartes, hep 'ben' diyerek konu-
dogrular dondurulmu~ soz ~ekil ya da
~ur; ogretilerini sistematik bir bi~imde
figiirleridir. 0, yorumun hakikate gotiir-
medigini s6yler; yorum daha fazla yoru- serimlemek yerine, ku~kudan kesinlige
ma, tarih daha fazla tarihe, yaz~ daha dogru bir seyahat yapar. Bu ~er~eve i~in
fazla yazya giitiiriir. Derrida, nihai ve de, d1~ diinyadan, varhktan degil de,
degi~mez bir yorumun olamayacagm1
ozneden yola 9ki~1 Descartes'! +modern
savunur. Anlam baglamsal olup, oyu- felsefenin kurucusu yapnu~hr. ikmci
nun dilsel kural ya da uzla~lmlarmdan onemli yonii ise, felsefeyi yeni ba~tan
dogar. Bu nedenle, dil bizde, io;imizde ele alma ve kurrna arzusudur, ki o bura-
ikAmet etmez, biz dil i<;inde ikamet ede- da, zamamnm yeni yontemlerinden ve
riz Bab metafizigi ozde~ligi ve dolayt- bilimsel bulgulanndan etkilenmi~tir.
Siyla ozd~lige dayanan manhg1 merke- Metafizigi: Bilgi g.Oruaiinde akllc1 olan
ze ya da temele yerle~tirmi~tir; oysa Q_escartes, insan aklmm iki temel yetisi
Ierne! olan farkl1bkkbr, retorik manllktan ya da giicii biilundugunusayler. Bun-
once gelir. Manllk retorigin tiirevi olmak lardan birinci,si +sezgi dileJj tjjmden.
duru mundadJr, ~nkii anlarru belirleyen gellnldir. Sezgi insan zihninde hi~bir
dilin ktllamrrud1r. ku~kuya yer buakmayan ve son derece
Descartes, Rene 219

a~1kclan bir kavray1~ faaliyetidir. Sezgi, Descartes, daha sonra da bu sonu~ta,


Descartes'a ozel bir kendisini bu onennenin hi~bir ku~kuya
yer b1rakmayacak ~ekilde do~ oldu~u
ya da do~ru sonuca konusunda ikna eden o~eni.n ne oldu~u
ula~b~lmlZI bildirir. fl.khn ilsinci giicti nu bulmaya ~ah~rru~hr. Ona gore, bu
clan tiimdengelim ise, tam bir kesinlik!? sonucu kesin olarak do~ru kllan o~e,
bilinim do~lardan yap1lan zorunlu <;J- kendisinin onermede iddia edilen ~eye
kanmdu':' - ili~kin 'aqk ve se<;ik' algJs1d1r. Demek lsi,
Matematik, Descartes' a gostermi~tir ki,
insan zihni birtaklm do~rulan a~1k ve
a~1k ve se~ik olarak algllanan bir ~eyin
yanh~ olabilmesi imkanszd1r.
se~ik olarak kavrayabilmektedir (sezgi). Descartes ku~ku stireciyle kendilerin-
Ve yine, insan zihni bildi~i baz1 do~ru den ku~ku duydu~u ttim eski inan~lan
lardan hareket edip dtizenli bir ~ekilde m eledikten ve k~ku duymak suretiyle,
ilerleyerek, bu do~rulardan hentiz bil- d~tinen bir varhk olarak kendi varolu-
medi~i ba~ka do~rulan ttiretebilmekte- ~unu kamtlad1ktan, boylelikle de siste-
dir (tiimdengelim). Buna gore, biz sez- minin temel ba~lang1~ do~rusunu bul-
giyle baz1 do~rulan a~1k ve se~ik olarak duktan ve bu arada, bir onermeyi do~ru
ve do~rudan kavranz. Tiimdengelimde kllan ol~tittin a~1k ve se~iklik oldu~unu
ise, Descartes'a gore, bu do~rulardan belirledikten sonra, aym ol~titii kullana-
kalkarak ba~ka do~rulara bir stire~le, rak bilincinin d1~ma ~1kmaya ve yeni
zihnin siirekli ve kesintiye u~ramayan do~lar bulmaya ge~mi~tir. Buna gore,
bir hareketiyle ula~mz. onun zihninde bulunan a~1k ve se~ik
Descartes, daha sonra akhn bu iki dti~tincelerden biri de yetkinlik dti~tin
dine gibi cesidir. Duyu-deneyinden ttiretilen dti-
d~ ~tinceler a~1k ve se'iik olmad1~ma,
do~al dtinyada yetkin clan bir ~eyle
kar~lla~llamayaca~ma ve bu dti~tince
clan ba~lang1~ do~rusu!'la ula~a.
yi, kusurlu bir varhk ol;:sarun ken-
bilmek i~in de, o do~ru oldu~ a~1k ve disi' yarafarnayacagma o_ yetkinlik
se9k bir bi9mde bilinmeyen hi_)bir !!vi dii~iincesini. insan zihnine kendisi de
do~ru kabul etmemek gerekti~ bildi-
ren kural uyarmca, h@f$eyden ku~ka yetkin clan~ varhk vennitir. Bu l,et-
kin varhk, Thnn'd1r. insan zihiiineki
duymaya, yanh~ ya da ku~kulu oldu-
yetkinlik dii~iincesini ona kendisi de
gtl~tu;ve yanh~ ya da kukuf~ .?Im.~s~~ yetkin clan Tann venni~ ise, nedende
ni muhtemel oldugunu du~undu~u
sonu~ kadai gCI~e!Eiik oldn!Pmdan, bu-
her~eyi reddetmeye karar vermi~tir.
Ku~kuyu son smmna kadar gottiren
radan Tann'run varoldu~u sonucu
~kar. Descartes'a gore, insan, ~u halde,
Descartes, bu stire~ sonunda, k~ku du-
yabilmesi i9n, oncelikle varolmas1 ge- kendi varolu~unun ve Tanr1'run varo-
lu~unun bilgisine sahip olabilir.
rekti~i sonucuna varrru~t1r. Ona gore,
istisnas1z her~eyden ku~ku duyan bir insan matematikte de a<;~k ve s~ik dii-
insan, ku~ku duymakta oldu~undan ~iincelere sahiptir, dolaysyla matema-
ku~ku duyamaz, zira ku~ku duyarken, tiksel bilgiye sahip olabilir. Acaba insan
ku~ku diye bir ~eyin varoldu~unu, do- bu s1rurlann otesine ge~erek, ba~ka bil-
laysyla ku~ku duyan 'ben'inin varol- gilere sahip olabilir mi? Descartes'a go-
du~unu a<;~k ve se~ik olarak bilir. Nile- re, a~1k se~ik dii~iinceler arasmda, d1~
kim, o 'Dti~tintiyorum, oyleyse vanm' diinyadaki fizild varhklarla ilgili ola-
sonucuna varm1~ ve boylelikle dti~tinen rak, yalruzca bu varhklann matematik-
bir varhk olarak kendi varolu~unu ka- sel ozellikleriyle ilgili dii~iinceler var-
mtlarken, ~ noktas1 ozne clan mo- dn. Bir dsmi dii~iindii~iimiiz zaman,
dem felsefeye yon ve~tir. onun hakkmda a~1k ve se~ik bir dii~iin-
220 Descartes, Rene

ceye sahip clabilirsek eger, a~1k ve seo;ik meyle ozd~tir. Madden.in ozii ise, yer
dii~iince, yalmzca c cismi belli bir ~ekli, kaplama ya da uzamdu. Bu ~er~eve i~in
belli bir kcnumu ve belli bir hacmi clan de, maddenin ~ekil ya da hareketi, yer
bir ~ey clarak dii~iinmenin scnucu clan kaplama clmadan dii~iiniilemez. Sura-
bir dii~iince clabilir. D1~ diinya ve bu dan da anla~1lacagl iizere, Descartes
diinyada bulunan nesneler soz kcnusu maddi ya da cisimsel toz a~1smdan, gec-
oldugu siirece, sahip clabilecegimiz metrik bir varhk anlay1~1 geli~tirmi~tir.
a~1k ve se~ik dii~iinceler, bu nesnelerin Descartes'm bu varhk gorii~ii, geli~en
matematiksel ozellikleriyle ilgili clan bilime fazlas1yla uygun dii~mekle bir-
dii~iincelerdir. Bununla birlikte, bu dii- likte, madde ve ruhtan, ya da beden ve
~iinceler bize cnlann 'varclduklanm' zihinden meydana gelen bile~ik bir
soyleme imkAm b1rakmaz. varhk clan insan soz kcnusu oldugun-
Descartes'a giire, nesnelerin var clup cl- da, biiyiik bir gii~liige ycl a~ar. Varhk
mad!klarmi dcgrudan dcgruya dii~iin alam madde ve ruh diye kesin ~izgilerle
celerden nesnelerin kendilerine giderek birbirinden aymld1g1 io;in, eskiden bir-
karutlayam1ycrsak, cnlann varclu~unu likli ve biitiinliiklii tek bir toz clan in-
dclayh bir ycldan kamtlayabiliriz. Buna sandan, ~imdi aralarmda crtak hi~bir
gore, insanda bir yandan d1~ diinyadaki nckta bulunmayan iki toz ~Lkar.
nesnelerle ilgili dii~iinceler, ve bir yan- Buna gore, Descartes, bir yandan a~Lk
dan da fiziki bir diinyarun varclduguna hk ve se~iklik ol~iitiinii uygulayarak,
inanma egilimi var ise, soz kcnusu dii- madde ve ruh, beden ve zihin arasmda-
~iince, duyum ve izlenimlerin nedeni Sl- ki ger~ek farkl1hk ve aymm1 vurgulama
raslyla insanm kendisi, Tann ve d1~ ve hatta ikisini de tam ve baglmSIZ toz-
diinyadaki nesnelerin bizzat kendileri ler clarak dii~iinmek durumunda kal-
clabilir. 0 bunlardan birinci altematifi, ml~hr. Ama aralannda crtak hi~bir yon
insanda kendi deneyimini, izlenimlerini bulunmad1g1 i~in yer kaplamayan fakat
diledigi gibi clu~turabilme giicii bulun- dii~iinen tinsel toz, dii~iinemeyen, fa kat
mad1g1ru soyleyerek eler. yer kaplayan maddi tozii, maddi toz ya
l:kinci clas1hk, d1~ diinya ve bu diinya- da beden de tinsel toz ya da zihni etkile-
daki varhklar varclmad1g1 hAlde, insan- yemez.
daki izlen.imleri ve dii~iinceleri Tann- Ote yandan, giindelik deneyimin,
'run yaratlm~ cbnas1 claslhgldlr. Descar- ruhun beden, beden.in de ruh tarahndan
tes, daha once Tann'run insanlan aldat- etkilendigini, ve bu ikisinin bir anlamda
mad!gml gosterrni~ cldugu io;in, ikinci bir birlik meydana getirdigin.i crtaya
ihtimali de eler. Bu durumda, geriye tek kcyan clgulan vard1r. Descartes burada,
bir clas1hk kahr. lnsan zihn.indeki d1~ kar~lllkl1 tetkile~imciligi savunup, be-
diinyayla ve bu diinyadaki varh.klarla il- denle tzihin arasmdaki etkile~imin bey-
gili ide ya da dii~iincelerin nedeni, diin- nin arkasmda bir yerde, kczalaks1 bezde
yarun bizzat kendisidir, bu diinyadaki ger~ekle~tigini soyler. Ba~ka bir deyi~
varhklard1r. le, c zihinle beden arasmdaki ili~ki yi bir
Descartes'a gore, toziin her zam~ gemiyle cnu yiizdiiren kaplan arasmda
Oziinii mejdaM gaEireRVe dtgir Ritelij(.- g~en ili~kiye benzer bir ili~ki clarak ta-
lerin kendisine bagh cldugu temel bir siulaml~ttr.
n.iteligi varr!Jr, .!luna gore, bir toziin, Bilgj gOrii~leri:Descartes bilgi gorii~iin
tiim diger niteliklerinin kendisini var- de. gercek blr aklla, hatta apricrist ve
sayd1g1, temel, cnsuz clunamaz niteligi dcgu~q~r. Tasarunsal bir alg1 kura-
hangisidir7 Oyle ki, tozle ananiteligi ara- rm benimsedikten ve alg1larun her ne
smda bir aymm yap1lamasm. Descar- ise, zihinde cldugunu soyledikten scn-
tes'a giire, ruhun, tinsel toziin anan.iteligi ra, ideleri, fikir ya da dii~iinceleri, d!-
dii~iinme clup, ruh her zaman dii~iin- ~ardan gelen clgusal ide)er (ideae adven-
Descartes~lllk 221

tiline), zihin tarahndan, imgeleme daya- Descartes'a go<e,..jnsana mutlultLlc veren


narak olu~turulan ide "a da du~iinceler " ~eyler iki turludur. Bunlardan birincisi,
(ideae foctitiae) ve dojjuStan ~:;etirilen du- bil e , erdem ve o .. luluk ibi salt bize
~iin~e~ Cideae innateae) olarak u~e ay- bagh o an ~eylerdir; 1 nc1si ~an, ~eref
m. unlardan a~k ve se~ik clan, bizi 'e ~ngwllk gtbi, do!ll u~an dogruya
bilgiye gotiiren ideler, yalruzca dogu~ bize ~ag7 olmayan ~yler en meydana
tan du~uncelerdir. gelir. Tum giiciimuzil brrmciler uzerinde
Yanh~ problemi soz konusu oldugun- yogunla~tlrmamiZ gerektigini soyleyen
da ise, Descartes, insanda yanb~ neden Descartes, bu yolda kendilerine uyma-
olabilecek iki yeti oldti nu so le~tir: nm bize yarar inand1g1 u~
Anla v a e. Anlama yetisi- kural
nm kapsam baktmmdan s1rurh oldugu,
yalruzca a~k ve se~ik olanla suurlarum-
~oldugu yerde, irade kapsam baktmm-
dan stmrstz bir gu~tur. Buna gore, insan
iradeyi stmrlayamamakta, tam tersine
onu tam olarak anlamadtgl eyleri las-
dike zorlayarak gerti~letmektedir. Anla-
ma yetisinin gorevi kavramak, dogruyu
yanh~tan ay~rmaktu. Oysa, irade dog- ten1en1eye ~ah~mas1 gerekir.
ruluk ve yanh~hk konusuna kayllstz Descartes~ [Ing. Cartesian drcle; Fr.
olup, anlama yetisirtin suurlaruu a~ar. cercle Descartes meta6ziginde
Bundan dolay1, irade, anlama yetisinin bulundugu, FransiZ du~unurii Antoine
a~1k ve se~ik olarak kavrayamad1g1 ~ey Arnauld taratmdan one surulen dongu-
leri olumladtgt i~in, yanh~m neden sel argiiman. Buna gore, Descartes Meta-
olur. fizik Dil$iinceler adb eserinde, bizim a~1k
Ahl8k gorii$1eri: Ahlak alanmda, once ve se9k bir bi~irnde, hi~bir ku kuya yer
i.nSamn ozgur oldugunu g8stermeye <;a- b~rakrnaksiZm alglladtgtrmz, idrak etti-
b~an Descartes, daha c;ok ge~ici bir girrtiz bir ~eyin dogrulugundan, Tann
ahliik hir dunm:l ahJak.J Onermistir. Bu varoldugu i~in, emin olabilecetunizi one
~er~eve i~inde, o insarun, talihini yenme- surer. Fakat aym Descartes yine aym ese-
ye kalkt~maktansa, _Q_ncelikle kendisine rinde, kendisini a~Lk ve se~ik olarak
egemen olmaya ~ah~mas1 gerektigini, idrak ettigimiz i~in, Tann'nm varoldu-
ki~irVn, yaaiDI boyunca anfama yetis.!. gundan kesinlikle emin olabilecegimizi
ve kavrayt~IDI geli~tinneye ~ab~arak, iddia eder ki, bu a~ikar bir dongusellik-
dunya .dyzeninj defjstirmeye kalk!~ ten ba~ka bir ~ey degildir.
mak yerine, kendi istek ve arzulamu de- Descartes~thk [ing. Cartesianism; Fr. Car-
gi~tirme ,abasl vermesmin iyi oldugu- li!sianisnre;Al. Cartesienismus]. 1 ilk ve
nu sii~mi~tir. Ahlaki sec;im olgusu gene! anlam1 i~inde, tDescartes'm olu-
uzerinde duran Descartes, burada neyin munden sonraki yuzyll i~inde ortaya
bizim giicumuz dahilinde olup, neyin ~1kan ve kendi sisternlerini kurup geli~
olmadtgtru anlamarun buyiik bir onem tirirken, Descartes'm felsefesini tum ay-
arzettigini soylemi~tir. Ona gore, biz, nnlllanyla kabul etmek yerine, onun
gucumuz smulan i~inde kalan ~eyleri Ierne! kabulleriyle metodolojisini kulla-
gordukten sonra, ger~ekten iyi olanla nan filozoflarm tavtr ve sistemlerini ta-
kotii olaru birbirinden aytrmab ve iyi ol- rumlarken kullamlan terim.
duguna hukmettigimiz ~eyleri ger~ek Descartes'm biitun bir insan bilgisini
le~tirmeye ~ab~mabytz. rasyonel ve tumdengelirnsel bir sistem
Ba~ka bir deyi~le, insamn yaamda~ i~inde yeni ba~tan kurmaktan olu~an
amacmm mutluluk oldugunu soyleyen Ierne! amacm1 aynen payla~an bu file-
--------------------------------------

222 Descartesm merdiveni

zoflar, iiim do~al fenomenleri, biyolo- Buna giire, bilgi iddialomnm temjnab
jik, fiziki, psikolojik ve kimyasal tiim clan Iann'mn varolu~unu iki ayn ka-
olaylan niceliksel ve matematiksel ilke mila gosteren Descartes, boylelikle once
ve yasalara gore a~tl<layacak geni~ kap- Ozil~ bir hak1~ a9smda'n tannsal bir
samh bir bilim kunna o;abast i9nde ol- perspek_tile jtiikselmi' ve daha SQ1U'a da,
mu~lardtr. dt~ diinyarun bilgisine ye avru anlama
2 Descartes~hk, ikinci bir anlam i~inde gelmek iizere, diS diinyaya irunistir. -
ise, Descartes'm felsefesini tiimiiyle desmos. Ba~. Yunancadan gelen bu terim
do~ru bir felsefe olarak de~erlendiren, Hristiyan Orta~a~ felsefesinde, ozellikle
onun sistemini anlahp, a~tklamaya ve de John Scottus Erigena'da, bitkilerle bti-
boylelikle yaymaya ~ah~an kimselerin yiime ve beslenme, hayvanlarla duyum
tavtrlanm anlatmak i~in kullamlmt~lir. ve duygu yetilerini, buna ka~m melek-
Yukanda birinci kategoride yer alan lerle de anlama yetisini payla~mak su-
isimlerin ozgiin filozoflan gosterdi~i retiyle, kendisinde hem maddi ve hem
yerde, burada Henri Regnier, Henri Le de tinsel diinyayt birle~iren ve bundan
Roy, Balthasar Bekker, Pierre Sylvain dolayt, maddi diinyayt tinsel diinyaya
Regis, jacques Rohault, Antoine Arna- ba~layan insan varh~ i~in kullamlan
uld ve Pierre Nicole gibi ikinci SIIUf dii- terim
~iiniirler yer a hr. determinist ahlak [ing. determinist ethics;
3 Biraz daha gene! bir anlam i~inde, Des- Fr. t!thique dt!terministe ]. irade ozgiirlii-
cartes' tan yola ~iktp, Aydmlanma ve po- ~iinden yola ~tkan ahlak anlayt~lann
zitivizm araC!h~tyla yiizythmtzda ana- dan farkhhk gosteren ve tba~da~abilir
litik felsefeye kadar uzanan dii~iince cilik olarak da bilinen ahlak anlayt~t.
gelene~ine Descartesp ya da Kartezyen
insanm eylem diizeyinde ozgiir olabile-
gelenek adt verilmektedir. Bu gelenek ce~ini dii~iinen gorii~lerin yamldt~tnl
Descartes'm zihin /beden ya da ozne/ savunan ve dolaytstyla, ahlaka dii~e
nesne dikotomisinden hareketle, ontolo- nin, ger~ekte belirlenrni~ bir alan clan
jik a~tdan realist ve do~alct bir tavn be- ahlaksal ya~amm nedensel yoldan a-
nimserken, pragmatist ve evrenselci bir ~tklanmast oldugunu dile getiren ahlak
yakla~unla do~a bilimlerinin gene!
gorii~ii.
g~er, kesin ve de~i~mez yontemini te-
tSpinoza, tSchopenhauer gibi metafi-
mele ahp, yasa ya da kural koyuculu~u
ziksel bir determinizmin ve dolaylSlyla
benimser. Kartezyen gelenek, ote yan-
dan do~a, insan ve toplum konusunda determinist bir ahlak anlayt~mm savu-
nuculu~unu yapmt~ clan filozoflara ek
determinist ve mekanist bir anla}'l~l sa-
vunup, bilimin amacmm a~tklama ya da olarak ome~in, bir tiir biyolojist ahlak
anlayt~tru benimsemi~ clan, iSpencer'-
daha ziyade nedensel a~tklama oldu~u-
nu dile getirir. . m goziinde ahlakhlik, biyolojik ya~a
Descartes'm merdiveni [Ing. DesCDrtes' mm yiiksek ve farkhla~nu~ bir bi~irni
ladder; Fr. t!chelle de Descartes]. Yontemsel ya da giirtiniimiine, do~al ya~amm belli
ku~ku ile zihin olarak kendi varolu~u bir uzanttsma kar~dtk gelir. Ote yandan
nu ka an, falitxu~usi:irea ~m tMarks'a gore de ahlakhhk, iiretim ili~
de, Ianri'mn ken tstru a atabilece~ini k.ilerinin belirledigi toplum ya~ammda
belirten Descartes'm, tekbencilikten kUr- hakim smtf ya da gii~lerin diinya gorii~
tulabilmek, oznel bir bak1~ a~tsJIUn iis- lerine veya ideolojilerine giire tanunlanan
tiine yiikselebihnek i~in, Ianrt'nm varo- iyi ve kotii kavramlanyla yonlendirilen
lu~unu, ve dolaytstyla O'nun aldatan insan eylerninde ortaya ~kar. Dolaytsty-
bir varhk olmadt~tru gostermek, yani la, insan eylerninin oldu~u kadar, ahliiki
kendi varolu~undan Iann'run varolu- ya~ da bir ozerkli~i olmaytp, o ege-
~una yiikselmek zorunda kaldt~ll'll dile men sl11lftn ideolojisine gore belirlenen
getiren deyim. -, veya yonlenen bir ya~amdtr.

d~tennii\izm 223

Her ti.ir insani ili~ki.nin belirleyicisinin, Katt deter ministlere gore, insanlarm
altyap1y1 meydana getiren tnaddi i.ire- hic;bir etkide bulunamad1klan, onlar1n
litn bic;imleri old u~un u one si.iren Kar1 denetimleri d1~1nda kalan belirli neden
Marks'a gore, bu i.iretim bi~mleri insa- ler, insan varhklann1n olduklan gibi ol-
ntn ve toplwnun ahlaki ya~am ~eklini malanru ve bu arada eylemlerini belirle
ve de~erlerini belirler. Bu nedenle ahlik~ mi~tir. Ba~ka bir deyi~le, onlar, insan
altyapt belirlenen i.istyapnun bir parc;ast varhklanrun hic;bir ~eyi de~i~tiremeye ..
olarak stntf tideolojilerine gore yorwn- ceklerini soylemekten c;ok, insanlann
latunak dunnnundad1r. ~eyler i.izerinde etkide, eylemde bulun-
determinizm [Os. iciibiye, znruriye; 1ng. ma tarzlara.run ki~isel yap1 ve Inizac;lan-
determinism; Fr. detenuinisme; Al. deter- run sonuru oldu~nu, soz konusu yapt
minisnlus]. Evrende olup biten her~eyin ve 1nizac;lann ise insanlarm etki edeJnc-
bir nedensellik ba~lanhst ic;inde gerc;ek- dikleri etmenler ve ko~ullar taraflndan
belirlendi~ini one si.irerler. Kah detenni-
le~ti~ini, fiziksel evrendeki ve dolay1
styla da insarun tarihindeki tiim olgu nistler, buna gore, her olay1n, her eyletn
ve olay[ann 1nutlak olarak nedenlerine ve her sonucun, k1sacasJ her~eyin bir ne-
ba~h oldu~unu ve nedenleri taraf1ndan
deni varsa, bu takdirde, insarun di.i~i.in
ko~ulland1~n1 savunan anlay1~. Evren
celeri, duygulan, arz.ulan, sec;ilnleri ve
deki her sonucun, her olay1n gerc;ekte kararlan da dahil olmak i.izere, her~eyin
belirlenmi~ oldu~unu iddia ederler.
bir nedeni ya da nedenleri bul und u~u
Kab deterministler buna ek olarak,
gori.i~i.i; do~antn nedensel yasalara tabi
insan varhklann1n hic;bir ~ekilde etkide
old u~u ve evrende hic;bir ~eyin neden-
bulunamad1klan nedenler taraf1ndan be-
siz olmad1~1 di.i~i.incesi.
lirlenmi~ olan bir d i.in yay a geldikleri, ge-
Buna gore, sJrasJyla, a) hic;ten hic;bir
netik yapdanna sec;erek ve isteyerek
~eyin c;Ikmayaca~l ya da hic;bir ~eyin
sahip olmad1klan ve i~nde bulundukla-
1nutlak olarak yok olup gitmeyece~ il- n durumlar ve fiziksel olaylarla ba~ka
kesiyle, b) hic;bir ~eyin ko~ulsuz bir bi-
insanlann eylemlerine ba~h old u~u ic;in,
c;imde ve di.izensiz olarak ortaya Qka- bizim ozgi.ir oldu~umuzwt hic;bir zaman
mayaca~l ilkesinden meydana gelen bir
soylenemeyece~ini belirtir.
gori.i~ olarak detenninizm, her~eyin 2 Yumu~k determinizm ise, evrensel bir
kendisinin d1~1ndaki ba~ka bir ~ey tara- nedenselli~in gec;erli oldu~unu kabul et-
nndan yasalara gore belirlendi~ini iddia mekle birlikte, katl detenninizmden fark-
eder. h olarak, bu nedenselli~in bir bOli.imi.ini.in
iki ayn determinizmden soz edilebilir: insandan ka ynakland1~1ru, dolayt51 yla
1 Her olaya.n bir nedeni bulundu~unu, insan i~n belli bir ozgi.irli.i~iin mi.imki.in
bundan dolay ozgiirli.ik ya da irade oz- oldu~unu savwtur. Bwta gore, insanlar,
gi.irli.i~ii diye bir ~eyin olamayaca~Jnl alai ve iradeleriyle baz1 eylemlerine iste-
savunan katz detenninizm. Bu anlay1~, ta- yerek neden olurlar, bundan dolay1, in-
rihte ya da insan ya~am1nda soz konu- sanlann belli bir ozgi.irli.ikleri vard1r.
su olan n~denleri yeterince geriye gide- Yumu~ak determinizmin burada sozi.i-
rek ara~tlld1~1nuz takdirde, insarun ni.i etti~i ozgi.irli.ik, Sll\lrh bir ozgi.irli.ik-
denetimi d1~1nda kalan, insaJWl i.izerle- ti.ir. Bu anlay1~ gore, hie; kimsc tam ola-
rinde hic;bir etkisi bulunmayan temel rak ozgi.ir de~ldir; insanlar, kendi
nedenleri bulabilece~imizi one surer. Bu arzular1na gore, keyfi olarak eyleyemez-
ti.ir bir kah detenninizm, yazgu:~..l1~a ler. Ome~in, biz kendimizi ba~ka var-
c;ok yakla~makla birlikte, yazglc1hktan, hklar hAiine getiremeyiz ya da oksijensiz
insanlann gelece~i de~i~tiremeyecekle ya~ayamayLZ. Ozgi.irli.ik vard1r, ama ev-
rini one si.innemek bakJmmdan farkhhk rensel nedensellik it;inde ve soz konusu
gosterir. nedensellikten dolay1 vardlt.
224 deu:r ex machina

deus ex machina. Makinadan Tanrt diyc rna otoritesine sahip bir ayn bir kurum-
ifade edilebilecek olan ve bir gti~ltigti, lar kiimesi. Demokrasilerde htiktimet-
bir problemi ~ozmek i~, yapay ve ge- lerin gelip gittikleri dikkate ahrursa, salt
reksiz bir bi'>imde, Tann ya da dogal ol- htiktimete edeger olmadtgt gibi, ikti-
mayan bir nedenin gtindeme getirilmesi sat, okullar, toplum orgtitleri benzeri
tavrt ve ozellikle de gtindeme getirilen orgtitlti ve stirekli kurum ve davrant
gti<; i~in kullarulan ve eletirel bir anla- pratiklerinin btittin bir alaru olarak sivil
mt olan terim. topluma da kartl olan btittinsel politik
Buna gore, deus ex maclrina deyimi, ozel- sistem.
likle felsefede, bir gti~ltigti ya da proble- Devletin varhgt i~in zorunlu olan oge-
mi ~ozmek tizere, hi<; geregi olmadt!!;l ler, strastyla insan toplulugu, tilke ya da
halde, gtindem ya da problem dt~t ki~i, toprak btittinltigti ve egemenliktir.lnsan
kavram, ~ ya da nedenlere ba~vurma ogesi, belirli bir toprak par~ast tizerinde
tavn soz konusu oldugunda, a~aytct yaayan ve devleti kuran insan toplulu-
nedenin ilevsizligine, a~tklaytct olama- gudur. SOz konusu insan toplulugunun
yt~ma iaret etmektedir. tizerinde ya~adtgt toprak par~asma ise
deus sive natura. Spinoza taraftndan sa- ii/ke denir. Bu toprak par.,ast dogal ya
vunulan panteist gortite, Tanrt'yla do- da yapay (bir anla~ma ile ~izilmi~) st-
ganm ozdeligini dile getiren Latince rurlarla, kom~ulardan aynhr. Buna kar-
deyim: Tanrt ya da Doga. tn, egemen/ik, devletin hukuki diizenini
deuterai ousiai. Aristoteles felsefesinde, belirleyen en ytiksek otorite ve tist'tin
ikinci dereceden tozlere, ttirlere, ba~ka iradedir.
bir deyi~le, birinci dereceden tozleri U Bu baglamda, ba~ka hi~bir devlet ile
ya da bu ttirden kllan ozlere verilen Yu-
bagtmhhk ili~kisi i'>inde olmayan dev-
nanca ad.
lete egemen dev/et, ~o~nluk zorla kabul
devirme [Lat. conlrapositio; lng. contraposi-
.ettirilen bir bagunhllk ili~kisi nedeniyle
tion; Fr. contraposition; AI. contraposition].
Klasik manllkta, belli bir onermeden, oz- baka bir devletin buyrugu albndaki
nesi o onermenin ytikleminin ~eli~igi devlete yarr egemen deu/et; hukukun lis-
olan yeni bir onerme elde etrnekten mey- ttinltigti ilkesine her koul alhnda bagh
dana gelen dogrudan <;U<anm tii rti. kalan devlete hukuk deu/eti; kendini hu-
Yan deuirnre ilk onermenin oznesiyle kukun tisttinltigti ilkesiyle baglamayan
ayru olan yeni bir onermeyle, tam deuirme devlete polis deu/eti; salt gtivenlik, sa-
ise, yeni bir onermenin ilk onermenin vunma ve adalet gibi klasik gorevlerini
oznesi.nin ~eli~i!!;i olan yiik!emiy le so- yerine getirmekle yetinip, iktisadi ve
nu~larur. lster yan, ister tam olsun, de- toplumsal yaamda elkin bir rol oyna-
virme i~lemi, yalruzca ilk ya da orijinal mayan devlete jandanna deu/eti; klasik
onerme, bir A ya da 0 onermesi oldu~ ilevlerinin otesinde, toplurnsal e~itsiz
zaman, ~deger bir onerme verir. flk likleri azaltrnak amactyla, iktisadi ve
onerme bir E onermesi oldugu zaman sosyal hayata elkin bir bi~imde kattlan
ise, klasik mantlk'>llar devirmenin, devir- devlete sosyal dev/et; belli bir ideoloji
me i~lemi ilk onermenin niceli~nin tti- adma bireysel ve toplurnsal faaliyet
melden tikele dontittirtilmesi i~lemiyle alanlan tizerinde m utlak ve btittinsel
tamamlanmast durumunda, ~deger bir bir denetim ve bask1 uygulayan devlete
onerme verecegini belirtirler. l!k ya da Iota/iter deu/et; iktisadi ve siyasi Iibera liz-
.orijinal onerme, bir I Onermesi oldugu min btittin ilke ve unsurlanna riayet
Zaman ise sonu~ 9kmaz, yani e~deger eden devlete ise liberal deu/et adt veri!-
bir onerme elde edilemez. mektedir. Nihayet, dini bir hareket ya
devlet [lng. state; Fr. etat; AI. staat). Top- da otoriteyle hi~bir bagt olrnayan devle-
lumu yoneten kurallar ve yasalar yarat- te ise, /aik deu/et denir.
devlet~ilik 225

1\llodern devlet dii~iincesL.1e baktl~l yakla~abilece~irnizi soylenebilir. Ege-


JnlZda, onun Avrupada onyedi ve onse- lnenlik soz konusu oldu~unda, iki ayn
kizinci yuzydlarda goriilen mutlakiyet~i yakla~1m1n ortaya c;ktl~tnl goriiyoruz.
devletlerin ardandan ortaya c;1kb~ana 1 Bunlardan birinci yakla~un, onalhnc
goriiyoruz. Ba~ka bir deyi~le, modern yuzyalda Bodin ve onyedinci yuzyalda
devlet dil~tincesi, mutlakiyetc;i devletle- da Hobbes tarafandan sergilenmi~ olan
re ili~kin deneyimler iizerinde dii~iin mutlak egemenlik goru~iinde ifadesini
menin ve bu devletlerin otoritesine bulur. Ome~in, tngiliz dii~iiniirii Tho-
kar~1 ver:ilen miicadelenin bir son ucu mas tHobbes'a gore, devletin egemenli-
olmak durumundad1r. Modern devlet ~inin ilke olarak slnln olamaz ve devlct
dii~iincesi, i~te bu ba~laanda Bah'da ki- kendisinin d1~1nda bir ~eyle hakh kah-
liseyle devlet ve devletle halk arasinda namaz. 2 Buna kar~1n, ikinci yakla~un,
ya~anan biiyiik kavga ve miicadeleler- Locke, Montesquieu, Spinoza ve Kant ta-
dan sonra do~abilmi~tir. Buna gore, rafmdan benimsenen ve devletin ege-
modem devlet hem ba~Imsaz ve hem anenli~ine bir Slnlr koyan yakla~und1r.
de laik olan kamusal bir giic;tiir. Mo- Bu anlayt~, ba~1msaz bir kamusal gii~
dem devlet, oncelikle tum di~er top- olarak modem devletin statusunii veya
lumsal giic;lerden ve kral ya da dev let onun en yiiksek otorite olma iddiasuu
memurlanndan bagunsaz olmak duru- sorgulamaz. Fakat devletin, sivilloplum
mundadar. Sarayla ozde~le~tirilmek ve ic;indeki kurumlardan yalruzca biri oldu-
krahn miilkiyetinde olan bir ~ey olarak ~unu ve dolaytsiyla, devletin bireyler
goriilmek yerine, modern devlet kral- iizerinde tahakkiim kuramayaca~uu
dan ba~ams1zdar. Devlet, ikinci olarak ifade eder. Her bireyin, kokeni toplum-
otorite veya i~levinin Tanradan tureti- salhk oncesinde bulunan birtakun do~al
lememesi veya yiiksek bir ama~tan c;a- haklan oldu~unu ve bu haklara, bireyle-
karsanamamasa anlamanda laiktir. Bu, rin yaph~t sozle~me sonucunda olu~an
modem devletin eylemlerinin dini ilke- devlet taraftndan zarar verilemeyece~ini
ler yoluyla tasdik edilip hakhlandtnla- dile getiren bu ik..inci yakla~un, daha
mayaca~a anlamana gelir. ~u hAlde, mo- ~ok devletin iktidanna nasll snur c;ekile-
dem devlet insan tarafmdan salt insanf bilece~i konusu iizerinde yo~unla~1r.
amac;larla yarahlma~ olup, onun varh~1 Ote yandan, devletin giiciinun sivil top-
yine ayna ama~larla devam ettirilir. lulnla olan ili~kisi soz konusu oldu~u
Bu ba~lamda, modem devletin iki zaman da, iki temel tavar ortaya c;akar.
temel ideye dayandl~lnl soyleyebiliriz: Liberalizm ic;indeki farkh gorii~leri
0, her~eyden once, belli bir toprak par ifade eden bu tavtrlardan birincisi, dev-
~asandaki turn di~er gii~ ya da iktidar letin sivil toplwna tibi olmasa gerekti~i
odaklarlnln giic; kullanmuru engelleyen ni dile getiren tavar ya da yakla~undu.
merkezile~mi~ bir giic;tur. Onun iktida- Buna kar~1n, ikincisi devleti, sivil toplu-
n, biirokrasi, yarga ve askeriye gibi kah- tnu ic;ennekle birlikte, onu a~an ve onun
o ve siirekli kurumlar yoluyla hayata zararll etkileriyle miicadele eden bir
ge9rilir. Modem devlet, ikincileyin, bir alan olarak de~erlendirir.
anla~ma ya da sozle~meye, on u yone- devlet~ilik [ing. etatism; Fr. etatis1ne; AI.
tenlerle onun tarafandan yonetilenler etatismusj. Devleti tum toplumsal gorev-
arasmdaki belli bir ili~kiye dayanir. lerin diizenleyicisi olarak goren, ozellik-
Bu ac;adan bakddt~anda, modem devlet lc de ekonomide devletin ekonoaniye
teorisine, bireyin devletle olan ili~kisiyle miidahalesini ve piyasa mal ve hizmetle-
ilgilenen egeanenlik konusundan ba~ka, rini do~rudan bir bi~imde iiretmesini
devletin gilciiniin si vii toplumla nasal ongoren anlay1~. Ozel c;lkarlan merkezi
bir ili~ki i~inde olmas1 gerekti~i proble- olarak orgiitlemenin iiretimi arthraca~l
minin olu~turdu~u gene) ba~lam i~inde inanctna dayall olarak, devletin gorevle-
226 dcvlet ciini

rinin yaygu\la~tudmas1n1 ve ekonoani Devlet feiseiesi tarihinde, devlet ~u ~e


alanlna mildahalesini ongoren gorti~. killerde anla~llm1~hr: 1 Dogal bir kurunz
Sanayi ve ticaret kurulu~lann1n, e~i veya orgaMiz.ma olarak. Bu yakla~1m1n
tiln, ktilttir, sa~bk faaliyetlerinin devle- klasik temsilcisi tPlaton'dur. 0, devleti
tin elinde toplanmas1n1 o~utle}'en ve btiyi.ik ol~ekli bir insan ya da organizma,
devletin haklanyla, yetki ve sorutnltl- bireyin bir devanu olarak goriir ve bu
luklannl, bircyin haklanntn aleyhine durumun bir sonucu olarak da, Slras1yla
olacak ~ekilde geni~leten o~reti. akd, can ve i~tihadan olu~an ti~ par~ah
devlet dini [ing. state religion; Fr. religiorr ruh anlayt~lnl aynen devlete yans1t1r.
d'~tat]. Devleti dtinyadaki ilahi dti~tin Buna gore, o devletin temeJirai insan do-
~asmda buhnaktad1r.
ce, Tann'n1n bu dtinyadaki yurtiyti~ti
2 Devletin, yonetimde bulunanlardan
kabul ederken, insarun btittin tinsel ger-
ayn olan, fakat yoneticilerin karar ve eh-
~ekli~ini devletten aldt~an1 savunan
liyetleriyle geli~mesine katkada bulun-
unlti 19. yuzyd Alman filozofu Hegel'in
duklan bir kurumlar ve /Jizrnetler sislenJi
din anlay1~1. oldu~unu dile getiren Aristoteles~i dev-
Devleti ozgtirlti~i.in gerc;ekle~mesi ola- let anlaya~t Bu ~er~eve ic;inde, Aristo-
rak ta1umlayan tHegel'e gore, birey hi~ teles'te, devletin asll amaca, yurtta~lann
bir ~ey, devlet her~eydir. Devletin apa- maddi bak.Jmdan refaha ula~malan,
~lk, mevcut vakla oldu~unu ve etjk ama daha ~ok ahlaki baklmdan geli~
hayah ger~ekle~tirdi~ini, insano~lunun meleri ve olgunla~maland1r. Devlet, bu
sahip bulundu~u de~ere haiz her~eyin aJna~ i~in vardar. Yani, ona gore, devlet
Devlet arac1h~ayla sahip olunan ~eyler yonetimleri kendi ba~lanna iyi ya da
oldu~unu one stiren Hegel i~in, devlet kotii de~ildir, ancak soz konusu atnac
dtinyada varolan ilahi dti~tinceden ger~ekle~tlrebilmesine gore, iyi ya da
ba~ka hi~bir ~ey de~ildir. Bu ba~lamda, kotii devlet vard1r.
Hegel, her insan varh~1nda, si yasi otori- 3 Yapma bir varhk ve araf olarak devlet.
tenin mtidahalesinden ba~1~1k olan bir Klasik temsilci~ini tRousseau, +Hobbes
vicdan alan1 bulundu~unu ve devletin ve tLocke'un yaph~l bu anlay1~a gore,
insan bireyinin nihar ve en yilksek kay~ insan mutlak bir l>zgilrli.ik durumu i~in
naklanyla nefsini tamamen emtnemesi de varolamaz. Mutlak bir ozgiirli.ik du-
gerekti~i ~eklindeki Musevi ve Hristi- rwnunda, insaru d1~andan belirleyen ve
yan tektanraah~trun temel felsefi ilkesi- smulayan hi~bir gil~ olamayaca~mdan,
ni reddeder. Devletin ger~ekle~mi~ akll her insan neyin iyi oldu~una kendisi
ve ruh, yeryilztindeki ilahi dti~tince ol- karar verir ve kendi c;tkarlaruu hayata
1nas1 nedeniyle, Hegel'e gore, devletin gec;inneye ~ah~1r. Bu ise, tam bir ~1kar
~ah~ma:c;1na, hatta insanlar aras1nda bir
yasas1 nesnel ruhun d1~avurumudur ve
sava~a yol a~ar. Fakat boyle bir durum,
~yalruzca yasaya itaat eden ki~i ozgtir-
dtir.' tnsanan ger~ek ozgtirlti~i.i devletin ti.im insanlara zarar verece~inden, in-
sanlar bir araya gelerek, aralannda bir
ve yasan1n rasyonelli~ine boyun egtnek-
sozle~me yaparlar. lnsanlar toplum soz-
ten ve kendisini onunla ozdelelirmek-
le~mesi ada verilen bir uzla~ma ve an-
ten ibarettir.
la~maya dayanarak, ortak iradelerini
devlet felsefesi [ing. philosophy of state; temsil edecek bir gticti, kendileri ic;in
Fr. philosophie de l'etat). tSiyaset felsefe- hakem ve yonetici olarak tayin ederler.
sinin bir daluu meydana getiren ve top- Buradan da anla~daca~1 gibi, soz konu-
lumsal ya~amla devletin do~u~unu, dcr su anlay1~ta devletin do~al bir temeli
~as1n1 ve anlam1n1 ara~hran, insanlarla yoktur. Bu yakla~unda devlet, insanlan
insanlann i~inde yer ald1klan siyasi or- birbirlerine kar~1 koru yacak ve kend ile-
gil tlen1neler aras1ndaki ili~kileri incelc- rini geli~tirmelerine imkan verecek bir
yen felsefe dah. ara~ olarak ortaya ~akar.
devrim 227

4 Devleti, ke-ndi irade, ehliyet, yetene~ mi~ gibi gortinen egitim, bastn, hukuk,
gi, ve ama~lan olup, bir iiniversiteye sendika, kilise gibi kurumlar, a~1k ya da
benzetilebilecek cisilnle~1ni~ bir ki~i, ortiik, dogrudan ya da dolayimh bir bip
diinyadaki ilahi dii~iince, milli bir ruh ~imde, devlet kurumlan olarak i~go
olarak goren Hegelci devlet anlay~ Dev- riirler. Ve haki1n suulu1, yani burjuvazi-
letin i~erigini milli ruhun meydana ge-- nin (veya proletaryan1n) egemenligini
tirdigini one siiren Hegel'e gore, milli siirdiirmesini giivence alhna alarak, ka-
ruh, din, hukuk, bilim, sanat, sanayi gibi pitalist iiretim ili~kilerinin ve devlet ik
tiirlii ozel alanlara aynhr. tidar1n1n peki~mesine hizmet ederler.
5 Devletin, devleti kontrol edenlerin, Althusser buradan yaln1zca, tek bir so-
giicil elinde bulunduranlann ~1kar ve nucun ~1kh~n1 one siirmii~tiir: Ya bur-
tercthlerinden hareketle politikalar tire~ juvazi ya da proletarya diktatorlugu.
ten bir tiir yonetim makinas1 oldugunu, devrim (Os. ihtilal; ing. revolution; Fr. re-
toplumdaki egemen s1n1f1n Qkarlanna volution; AI. revolution, umwiilzung ]. Ge-
hizmet ettigini dile getiren Marksist dev- ne) olarak, yerlqik to plum d iizenini,
let goru~a. Soz konusu anlay1~a gore, devlet ve toplwn yap1s1n1 tiimiiyle de-
devlet s1n1flara boliinmii~ alan topluma gi~tiren, koklii, h12h ve kapsamh donii-
s1k1 slk1ya baghd1r. Bu ~er~eve i~inde ~iim.
devlet, sosyal miicadeleyi, stnaf sava~1n1 Devrim, ilk~agda, Yunanh ve Ramah
yava~latan, ana engel alan, ekonomik dii~iiniirlerde, bir yonetim bi~imi ya da
bak.Jmdan iistiin durumda alan, iiretim bir dizi yoneticinin beUi bir ard1~1khk
ara~lanna sahip bulunan s1n1hn bask1 ili~kisi i~nde digerinin yerini ald1g1
aractdtr. siyasi degi~meyi ifade etmi~tir. Bu do-
devletin ideolojik aygttlar [ing. ideologi- nemde siyasi ya~am, dondiik~e bazllan-
cal state apparatus; Fr. appareil ideologique na otorite ve yonetme hakk1 verirken,
de l'etat]. Marksist Frans1z dii~iiniirii bazllanrun 1nahvma sebep alan bir talih
Louis t Althusser'in egitim, kilise, kitle c;ark.J olarak dii~iiniilmekteydi. 1nsanm
ileti~hn ara~lan, sendikalar ve hukuk durumu ve yetenekleriyle ilgili olarak
gibi, normalde devlet denetilnimjn d1- kotiimser bir bakt~ a~1s1 beniinseyen ilk
~1nda kahp, ozel alana dahil olmakla ve Orta~ag dii~iincesine gore, insan1 bu
birlikte, devletin degerlerini aktarma, diinyada ve gelecekte bekleyen bir Alhn
onun iktidann1 peki~tirme ve boyleli.kle <;ag yoktur. Dolayts1yla, siyasi alanda
de d iizeni koruyarak, kapitalist iiretim ger~ekle~en degi~im ve donii~iim ola-
ili~kilerini siirdiirme i~levi goren ku- rak devrimin hi~bir degeri yoktur. Bu
rumlar1 tarumlamak i~in kullandtgl tiirden siyasi degi~iklikler ka~1rulmaz
deyim. olmakla birlikte, gec;mi~te kalm1~ bir
Althusser'e gore, bir devletin, biri bas- Altln <;agdan, insan1n yitirilmi~ yetkin-
klcl, digeri de ideolojik olmak iizere, iki liginden her seferinde biraz daha uzak-
tiir aygttl vardar. Bunlardan bask1c1 la~mayt ifade eder.
devlet ayg1t1 bir tane olup, kendisini Modem devrim dii~iincesi, i~te siyasi
~iddet yoluyla hayata ge~irirken, ideo- ya~am1 ayru sabit diizen i~inde donen
lojik aygttlann bir ~ogullugu soz konu- bir talih ~ark1 olarak goren bu anlay1~1n
sudur ve bunlar tideoloji yoluyla fonk~ y1kllmas1ndan sonra ortaya ~1kar. Art1k
siyon gosterirler. Bu, Althussere gore, devrim, ayru sabit diizen i~inde donen
tkamusal alanla ozel alan aras1ndaki ~arktn yoriingesinin d1~1na s1~ramay1,
ay1nm ger~ek bir ay1n1n olmad1g1 i~in, onceden belirlenmi~ bir yoriingeden ka-
boyledir. Nitekim, bu ay1run ger~ek ve ~1~1 ifade etmeye ba~lar. Nitekim, mo-
mutlak bir ay1nm olmay1p, burjuva hu- dem donemde talih ~ark1n1n yerini, bir
kukuna ozgii i-;sel ve gostermelik bir tepeye dogru biiyiik bir gii~le itildikten
aynm old ugu i~indir ki, ozel alana ait- sonra, tekrar gerisin geriye dii~mek ye-
22S devrimci bilim anlay1~1

rine, ileriye doj;ru yuvarlanan dev bir de~i~meyi ifade eder. Marks'a gore, an-
ta~ ahr. Zira bu donemde, tarih arllk titeze kar~1hk gelen iiretim gii~leri, gi-
siirekJi bir sure~ olarak de~il de~il de, derek eskiyen iiretim ili~kileri (tez) ba~
siireksiz olan bir ~ey olarak alg1lamr; lammda geli~ir. Toplwnsal bir devrime,
enerjisi yiiksek, iradesi iyi olan insarun bu ~er~eve i~inde, iiretim ili~kilerini lire-
suursiZca ilerleyebilece~ine, onun geli- tim gii~leriyle uyumlu hale getirmek
~ip yetkinle~ebilmesinin miimkiin ol- i~in ihtiya~ duyulur.
duguna inamhr. Ba~ka bir deyi~le, devrime ili~kin a~lk
1 l~te bu ~er~eve i~nde, devrim, kahc1 lama siyasi, ekonomik ve sosyolojik et-
ve ~ok temelli bir de~i~imi giindeme ge- kenlere dayanabil..mekle birlikte, devrim
tiren, toplumsal diizeni temelden de~i~ konusundaki Marksist yakla~un, feoda-
tirdi~i i~in, siyasi alamn d1~mda da lizmden kapitalizme ge~i~te oldu~u gi-
bi.iyiik etkileri olan siyasi bir eylem ola- bi, bir iiretim tarzuun ba~ka bir iiretim
rak anla~1lmak durumundad1r. Yava~ tarz1yla de~i~tirilmesi durumuna ifade
yava~ ger~ekle~en bir sure~ olan evrim- eder. Buna gore, Marksist yakla~1m,
den farkh olarak, toplum yap1s1 ve devrimde, toplumsal s1.ruflar arasmdaki
siyasi diizende aniden ger~ekl~tirilen, ~ah~malann onemiyle, iiretim tarZI i~
temelli de~i~im ve donii~iim, toplumsal de, iiretim gii~leriyle ili~kileri arasmda-
yap1da ger~ekle~en topyekiin de~i~me ki ~eli~kiyi vurgular.
olarak devrim, yonetimdeki siyasi de~i 3 Devrim, nihayet, daha ozel bir anlam
~ikliklerin kendisinin yal.ruzca bir teza- ir;inde, entellektiiel disiplinlerde, bilim-
hiirii ya da yansunas1 oldu~u temelli de, felsefede, sanat ve ideolojide, yerl~
de~i~imi ifade eder. Soz konusu temelli, mi~ ve gelenekselle~mi~ olamn yerine
topyekiin ve yap1sal de~i~meden dolayt yenisini koyma eylem ya da hareketini
devrim, ba~kaldm ya da isyandan da ifade eder.
ay1rt edilmelidir, ~iinkii ba~kaldll1da, devrimci bilim anlaya~ [ing. rf!liDlutio-
omegin belli bir krala bir birey olarak nanJ view of science; Fr. vue revolutionnaire
meydana okuyup, onu de~i~tinneye ~a de Ia science]. Onlii Amerikah bilim felse-
h~ma soz konusuyken, devrimde ki~i fecisi tKuhn'un, klasik bilim felsefeleri-
sel otoriteye meydan okumaya ek ola- nin evrimci bilim gorii~iine; bilimin ta
rak, kralhk kummunun bizza t kendisini rihsel sure~ i~inde artarak geli~en
ortadan kald1nn.a soz konusudur. Bir kiimiilatif bir bilgi oldu~u, bilimsel iler-
isyan ya da ba~kaldm bir krah tahttan leme siirecinin hep artan, ileriye do~ru
indirebilii, ama bir devrim toplumsal geli~en, eskinin do~rulanna yeni do~ru
diizeni toptan ve temelli bir bi~imde do- lar katan bir sure~ oldu~u, bilimin diiz-
nii~iime u~rahr. giin do~rusal bir ilerleme siired sergile-
2 Ote yandan, devrim, diyalektik ve ta- di~i tezine kar~1 geli~tirdi~i altematif
rihsel madded gorii~te ozel bir anlam bilim anlaya~1.
kazanm1~hr. Buna gore, 2a) devrim, Kuhn'un soz konusu devrimd bilim
diyalektik siire~te, antitezden senteze gorii~iine gore, bilimsel bilgi diizgiin
do~ru giden hareket, yani olumsuzla- bir do~ru boyunca ilerlemez, birikimsel
mamn olumsuzlarunasa anlamma gelir, bir sure~ izlemez. Devrimci bilim anla-
~iinkii sentez, ~imdi niteliksel olarak Yl~l, bilimde sapma ve zikzaklarm soz
yeni bir temel iizerinde olu~turulan konusu oldu~unu, ve devrim sozcii~iiy
yeni bir tezdir. le ifade edilebilen buruk geli~meler ya-
Yine aym Marksist terminoloji ir;inde, ~andt~lm savunur. Bilim siirekli olarak
fakat bu kez 2b) toplumsal anlama i~in ilerleyen, bir onceki a~amasa bir sonraki
de devrim, iiretimi belirleyen ili~kiler a~amasma kahlan do~rusal bir geli~me
deki niteliksel bir de~i~meyi, orne~in gostermez, paradigmal bir geli~me ser
feodalizmden kapitalizme do~ru olan giler. Yani, bir ~er~eve i~inde once d1~
Dewey, John 229

S1n1rlara ula~liu, a1na soruadan bu c;er<;e- Bu yogun ve derin dii~iince, <;evreaniz-


venin yerini bir ba~kas1 ahr. Ba~ka bir deki birtak1m degi~iklikler sonucunda,
deyi~le, Kuhn'un bilim gorii~iine gore, gelecekteki eylem ve davran1~ bic;imi-
olagan bilim doneminin ardtndan, ano- mizle ilgili bir ku~kuya, tereddi.ite dii~
maliler, nonnal yoldan ac;lklanamayan tiigiilniiz zaman kar~1la~t1glmlz bir so-
uyu~mazhk ve uygunsuzluklar art"hg1 runla birlikte ortaya c;1kar. Buna gore,
zaman, yiiriirliikteki paradigmarun yeri- yogun ve derin d lt~ iince, onnanda yo-
ne ba~ka bir paradigmarun ge~rilmesi y- lunu kaybetmi~ bir adam ic;in, orman1n
le birlikte, bilimde bir devrim ger~ekle~ir. d1~1na c;1k1na sorunu ile bililn ada1n1
Dewey, John. 1859-1952 y1Uar1 aras1nda ic;in, insan1n dokusunun nic;in canhhgl-
ya~aml~ olan ve aletc;ilik olarak bilinen nl kaybettigi, denizde neden gelgit ha-
felsefe akun1run kurucusu iinlii Ameri~ reketlerin.in meydana geldigi proble1ni
kan filozof ve egitim kuramclSl. Char- ile kar~lla~hg1 anda ortaya c;1kar. Birin-
les Sanders Peirce ve William James'1n ci duru1nda gi.inliik bir c;evre, ikinci du~
gorii~lerinin bir sentezini yapm1~ olan rumda ise bililnsel bir c;evre ile kar~1
Dewey, pragmatizmi, manhksal ve kar~1ya geli~ilniz soz konusudur.
ahlaki bir analiz teorisi olarak geli~tir Ormandaki adanun iizerinde karars1z
mi~tir. Temel eserleri: Problems of Man oldugu eyle1n, onun onnandan tU<mas1
[insarun Sorunlan], Studies in Logical The- sonucunu doguracak olan bir yola gir-
On} [Mannk Teorisiyle ilgili Ara~hrma mesi olay1d1r. Bilim adarrurun iizerinde
larl, Freedom and Culture [Ozgi.irlUk ve karars1z oldugu eylem ise, olaylan nas1l
Kiilti.ir], Hurnan Nature and Conduct [insa- onceden kestirecegi ve bunun ic;in uy-
nln Dogas1 ve Davran1~1], Huw we gulamasl gereken gozlemlerle ilgilidir.
Think? [Nas1l Dii~iiniiyoruz?]. Bilgi dogru tasaram ya da varsayimlar-
Tetnel ilgiler: Felsefeye, doga bililnlerinin dan ibaret olan bir ~ydir ve b':lrada, ta-
ve sanabn temel tezlerine dair fikirleri, sanm ya da varsay1mlar, kendileriyle
sosyal ve ki.ilti.irel kurumlarla ilgili go- ara~tumam1z1n kaynag1n1 olu~turan
rii~leri ac;1khga kavu~turma, ins an ya~a problemin c;oziimiinii ara~tardag1m1z
mru ve toplumunu etkileyen inanc;lan birer arac; i~levi goriirler. Dewey'nin ter-
ana liz etme gorevini yiikleyen Dewey, minolojisine gore, onlar bir amaca ula~
dogay1 ve bilen insan zlhnini birbirinden mak ic;in kulland1g1m1z arac;lardu. Bu
ayuan geleneksel bilgi anlay1~ma kar~1 amac; ise, bilgidir ya da problematik bir
c;1krru~, deneyemin c;oziilecek problemle durumun c;oziimiidiir. Soz konusu tasa-
ri ortaya koydugunu, pasif bir varhk ol- nm ve varsayunlar, ozel ve belir li bir
tnamak durumunda olan insan1n dogay1 anlam ic;inde, pratik gec;erliligi olan var-
degi~tirme ve donii~tiirmeyi ogrendigi- sayimlar, kendileri sayesinde somut
ni savurunu~tur. problemlerin c;oziime kavu~turuldugu
Bilgi goru~leri: Buna gore, Dewey insan a rae; lardu.
zihnini, dogan1n bir parc;as1, bir bolii- Din Konusundaki Goril~leri: Dewey, soz
mii gibi dii~iiniir. Dolay1s1yla bilgi, konusu aktif, eylemde bulunan insan
onda, diinyan1n donii~ii, bir c;ocugun dii~iincesini ve yarahet bir etkinlik ola-
dogu~u, yemek yeme gibi, herhangi rak bilgi anlay1~1n1, din gorii~ii ve egi-
dogal bir etkinlik olarak ortaya c;1kar. tim felsefe~ine de yans1tm1~tlr. Dewey'e
insanla ilgili dogal bir olay old ugu ic;in, gore, geleneksel din anlay1~1, degi~1nez
bilgi, insan deneyimi ic;inde yer almak- dogmalar ve ahlak kurallanna inane;,
tadu. Deweye gore, ins an deneyiminde insan zihnini kendisine kabul ettirilen bir
bilgi edinme eylemi, yalruzca dii~iin goru~e baglama . ve hapsetmeyle e~an
meye ba~lad1g1mlz anda degil, fakat lamhdtr. Bu tiir bir inan~ insanm hayal
yogun ve derin bir bi~imde dii~i.irune~ gi.iruniin bir goni~ edinme ~abasan1 orta-
ye ba~lad1g1mlz anda ba~lar. dan kald1nr.
2.30 dharnia

Oysa ger~ek bir goru~, du~unce ozgi.ir- ~ey, bu olu~un yasas1du ki, soz konusu
lu~u ve ba~unslZhk gerektirir. Dinin yasaya da, Budizmde yine dl1anna ad1
dog1nalarrrun, at;~k~a do~austucu olma- verilir. Etki tepki yasas1 olarak dharma,
salar bile, tdo~alcd1~a ayk1n olmalan dunyadaki varhklan ve olaylan oldu~u
~ok muhte1neldir. Din ve dindarl1k bu ol- kadar, davran1~lanm1Z1 da diizenler.
mainalidu. Dindarbk, ona gore, do~an1n, BOylelikle, bu yasa bir tiir ahlak yasas1na
her turlu idealin kendisinden t;~kh~l kay- donu~erek, erdemli davrarulara dayah
nak ve o olmakslzln, ama~lar pe~inde bir toplum duzeninin temelini olu~turur.
ko~ma1un ba~anya ula~amayaca~1 ko- dharma-cakra-pravartana. Buda'nm o~
~ullar oldu~unu anlamaktan do~ar. rencilerine verdi~i ilk din o~iid u. T erim
Egitimle ilgili Gor~leri: Dewey'e gore, tdort temel do~ruyla, tsekiz yolu i~ine
e~tim sureci ~ocu~un ilgi alanlanru dik- a hr.
kate almah ve bunlann uzerine kund- d1'a sa~llma [lng. explosion; Fr. explosion].
1nahdu. Bu sure~, ~ocu~un s1n1f i-;i de- Postmodem du~unur Baudrillard'1n,
neyiminde, du~unme ile i~ yap1na postmoderni karakterize eden i~e patla-
etkinliklerinin karIhkh etkile~imine ma oncesi, modemi karakterize eden bir
imkan sa~lamahd1r. Okul ku~uk bir top- sure~ olarak tanimlad1~1 e~ilim. Mo-
luluk gibi orgiitlenmelidir; o~retmen dem donemde, ba~ta bilim ve teknoloji
belli bir ders ve okuma dizisini ger~ek olmak uzere, mallann uretimirun, dun ..
le~tirmek il;in o~renciyi gorevlendiren yayl somurgele~tiren kapitalizmin, ula-
bir ustaba~l de~il, o~rencilerle birlikte ~lm ve uretim tarzlannln, adeta buyuk
~ah~an bir rehber olmahdu. E~itimin bir patlamayla, olo~anustu buyuk bir
hedefi, ~ocu~un varh~1run her yonu ile hlZla yaydiml, dallan1p budaklaruna
geli~mesidir. e~ililn ve surcci.
dharma. Budist o~retide, birle~erek var- d1~avurum [tng. expression; Fr. expression;
h~l meydana getiren nihai ve en ku~uk AI. ausdruck] Ruhsal olay ve ya~anttla
par~aaklara vedlen ad. nn, belirli gosterge, sembol ve betimle-
Bu anla)'l~a gore, sonsuz say1da dhanua melerle d1~la~tudmast, ifade edil mesi;
vard1r ve d/Jannalar canslZ parc;aaklard1r. Husserl'de, bir du~u1une ediminin noe-
Budiztnde, canb ve canslZ tiim yarahkla- Inatik ve nesnel anlam1ru som utla~h
nn, da~lann, ta~lann bu turden ku.,.Ucuk, ran ve gosteren bir sembol.
canslZ dhannalann bir araya gelmesiyle d1,avurumculuk [lng. expressionism; Fr.
olu~tu~u kabul edilir. Varbk, Budizme expressionisme ]. tEstetikte, sanat9'W' ya-
gore, ku~uciik dhannalardan olu~mu~ bir ratma surecinin temelde, d1~avurumsal
goriintudur. Dlumna, surekli ve kaha bir bir eylem ve sanat~uun izlenimlerini,
~ey de~ildir; olu~an, soma yeniden yok duygulanru, sezgilerini ve tavulanru
olan ktsa su.reli bir goruntudur. a9~a ~kannastndan ve gozler oni.ine ser-
Evrende, kaha, surekli bir varhk bulun- mesinden oluan bir sure~ oldu~unu sa-
madl~lN, yalruzca, surekli bir ~evrim, VWlanalwn.
dharnzalann arahks1z bir olu~ ve yokolu~ Sanahn teme~ bir nesne ya da
sured bulundu~unu one suren Budist o~ urunden -;ok, sanat eserini yaratarun tec-
retiye gt>re, dhmnarun olu~ ve yokolu~ riibeleri ve hisleri oldu~unu one suren
sured, rasgele ve geliigiizel olmay1p, bir anlay1 olarak di~avurumculuk, sanat
neden sonu~ ilikisine ba~lld11. Her dhar- eserinin de~erinin, soz konusu yaraha
ma, kendisinden onceki ba~ka dhannala- nlhun tazeli~i, bireyselli~, ozgunlu~ii
nn olu~turdu~u ko~ullar ve ortam ic;inde ve i~tenli~i tarahndan belirlendi~ini, sa-
bir kurala ba~h olarak ortaya c;lkar. Etki nat-;trun ger~ekli~e ba~h kalmak, izleyi-
tepki yasas1 uyannca, her~y birbirine ci ya da dinleyicisinin ho~una gitmek
ka9rulmaz bir ili~kiler a~1yla ba~lan gibi bir sorumlulu~u bulunmadi~uu
rru~hr. Bu sure~ i~inde kahc1 olan tek one surer.
Yirminci yi.izytlm ba~langtcmda, izle- rine baglanan ~eyler, birbirlerinin tii-
nimcilige bir tepki olarak dogan dl~a miiyle d1~anda olup, birbirlerinden tii-
vurumculuk, da~ diinyamn insan iize- miiyle farkhdar. Ornegin, bir masa ve
rindeki etkisini belirt.mek yerine, da~ bir insan birbirinden farkhdar ve onlar
diinyamn ifadesini sanah;arun kendi du- arasmdaki bagmh, soz konusu farkhhk-
)'arhgma uydurmaya -;ah~an, diinyarun tan meydana gelir. insamn masadan
sanat-;1 duyarhgma uydugu ~ekilde olan farkhhga, ne insarun ne de masa-
canlandmlmasam temele alan ve anla- mn bir par-;as1d1r. Buna kar~m, 2-b)
tnn yogun..luguna onem veren sanat aka- rlunlr dr~salcrllk, birbirlerine baglanan
mana kar~ahk gelir. ~eylerin, birbirlerine benzer ohnaktan
da~ diinya [Os. harici alem; lng. extemnl -;ok, birbirlerinden farkh oldugunu sa-
world; Fr. rnonde aterieur; AI. ausserrzt.~elt]. vunur. Gorii~, ~eyler arasmdaki bagm-
Gene) olarak, i-;ebaka~la kavranan ya~an hlarm, onlan birle~tirmekten -;ok, bir-
b ve zihin hallerine, bilince kar~at olarak, birlerinden ayrrdagim ya da onlan bir
aktiiel ya da miimkiin duyualgiSayla araya getirmekten -;ok, birbirlerinden
kavranan nesnelerin, olgu ve vlaylann, ayn tuttugunu dile getirir.
ideal bir -;er-;eve i-;inde ongoriilen bi.i- 2 Metodolojide, bir konuyu, bir disipli-
tiinlugu. insan zihnini.n da~mda, insan ni, kendi i-; dinamikleri ya da mekaniz-
zihninden bagtmstz olarak varolan nes- malan yoluyla degil de, onu etkileyen
nelerin, fenomenlerin, olaylann, nesne- ya da belirleyen dt~sal faktor, i-;inde
ler arasmdaki ili~kilerin ve etkile~imle bulundugu kiiltiirel baglam aracahgay-
rin olu~turdugu biitiin. la ele alan yakla~am.
Dr~ durzya problemi ise, felsefede, sobah Omegin, bilim soz konusu oldugunda,
bir odada otururken, sahip oldugu tek dt~salct yakla~tm, bilimi rasyonel bir faa-
kesinligin, cisimsel olmayan, biricik bi- liyet olarak degerlendiren ve onu yine bi-
lincin varolu~uyla ilgili kesinlik oldu- limJe a-;rklayan i~l yakla~unm tersine,
gunu, yalmzca 'Dii~iiniiyorum, o halde bilimin irrasyonel yana iizerinde durup,
vanm' diyebildigini belirten tDescartes bilimi, ic;inde geli~ti& ve etkisi altmda
tarafmdan orta}'a ahlan probleme kar- kaldtga kiiltiirel baglaiT\1 i.;inde ele alrr.
~ahk gelir. lnsamn kendi bilincinden Ba~ka bir deyi~le, bilimsel geli~menin
hareketle, bilin-;ten kendisinin da~mda kendi i-; manbga iizerinde yogunla~mak
ki varhga nasal ge-;ebilecegini, onun yerine, bilimsel geli~meyi toplumsal,
kendisinin dt~mdaki ~eyleri ve insanla- ekonomik, siyasi ya da dinf k~ullara
n i-;eren bir diinyaya bilip bilemeyece- baglayan da~salca yakla~tm, boyle bir gi-
gini, bilirse eger, nasal bilebilecegini ri~im ifilnde psikoloji ya da sosyal bilim-
gosteame problemini ifade eder. lerin tekniklerini kullarur. Boyle bir yak-
da~la~llrma [ing. externalisation; Fr. la~aiT\ln en onemli temsilcileri, T. Kuhn,
exteriorisation; AI. veriiusserlichung ]. Zih- P. Feyerabend ve M. Hesse'dir.
nin, duyumlan, da~ dililyadaki ger-;ek 3 Dogruluk teorisinde, diinyanm zihin-
nesneler olarak gorme egilimi. Duyu ve- den bagunsaz nesnelerden meydana
rilerinin da~ diinyaya yansalllmasa eyle- geldigini, dogrulugun ise, bizim bu nes-
nu. nelerle ilgili dii~iince ya da yargalan-
d~ salcahk [1ng. externalism; Fr. externa- mazla onlann kendileri ve -;~itli halleri
lisme]. 1 Metafizikte, bagmtalann ~eyle arasmdaki bir tekabiiliyete dayandagaru
ri, birbirlerini tiimiiyle da~layacak ~e one siiren anlayt~. 4 Epistemolojide, ki-
kilde, birbirlerinden ayudagma soyle- ~inin inancam hakhlandaran ve temel-
yen gorii~. lendiren ~eyin salt i-;sel haller oldugu-
Biri a~m, digeri de alunh olan iki ayn nu one siiren ic;:selciligin tersine, inancm
dt~salcahktan soz edilebilinir. Bunlar- sahibi olan ki~inin i-;sel halleri da~mda
dan 1-a) a~rrr da~salcrlrga gore, birbirle- ki faktorlerin hesaba kab.lmasa gerekti-
l';ini, bilgi i~in onemli olan ~eyin dol';m didaklik [ing. didactics; Fr. didactique; AI.
inancm giivenilir bir siire~le olu~turul didaktik ]. 1 Ot;retime ili~kin ya da ogre-
masi olduj';unu one siiren nedensel bilgi tim ama~h anlamma gelen s1fat. El';ili-
teorisi gorii~ii. min, et;itim ve ot;retim yontemlerini
5 Zihin felsefesinde, zihin hallerinin konu alan dah, ders venne taktil';i ya da
mahiyel;nin bireyin d1~mdaki miilahaza sanah, ot;retim yontemlerine ili~kin in-
ya da etkenlere, omel';in ~evreyle ilgili celeme.
olgulara bal';h oldut;unu one siiren ol';re- 2 Daha ozel olarak da, teoloji ve dinde,
ti. 6 Ahlak felsefesinde, ahlaki inan~larm dini ot;retinin temellerini, temel ilkele-
kendi i~lerinde giidiileyid bir boyutu ol- rini konu alan el';itim tiirii.
madii';mi one siiren gorii~. Diderot, Denis. 1713-1784 yllan arasm-
dt~salhk [ing. ex/eriority; Fr. exteriorite; da ya~am1~ ve uzun y1llar Aydmlan-
AI. Auesserlichkeit]. Saj';duyu ve realist bir manm temel eserlerinden biri olan An-
epistemoloji tarahndan, nesnelere yiikle- siklopedinin editorliil';iinii yapm1~ olan
nen, insan zihninin di~tnda, insan zilinin- iinlii Frans1z filozofu.
den ba1';1ms1Z olma ozelligi. Varhk konusunda doj';aya ili~kin ola-
dianoia. Gene! olarak tammland11';mda, rak madded bir yorum getinni~ ve du-
llk~al'; Yunan felsefesinde, dii~iinme e- yumcu bir bilgi gor~iinii savunarak,
dimi ya da yetisi. d1~ diinyaya ili~kin bilgide duyulann
Dianoia tPiaton'da, doxa, yani inan~, roliinii vurgularru~ olan Diderot, bilim-
sam ya da kanaat ile noesis, yani ger~ek sel ara~brmada gozlemi on plAna ~kar
sezgisel bilgi arasmda kalan tdiskiirsif m~ ve doj';ada tek bir nedensel ilkenin
bilgi anlamma gelirken, Aristoteles'te, i~ ba~mda olduj';unu iddia ederek de-
kavramlar arasmdaki farkhhklan yaka- neysel bilimin ka~m1lmaz olduj';unu sa-
layan, bu farkhhklan birle~imlerde ve vunmu~tur.
ili~kilerde gorebilen entellektiiel faali- Onun varhk giiril~ii, ya~ad11';1 done-
yeti ifade eder. min doj';alc!lanyla fizyologlanrun ara~
t Aristoteles'te dianoia, Slrasyla bizzati- hnnalarma dayarur; buna gore, Dide-
hi kendisi i~in istenen bilgi tiirleri ola- rot'da maddeyi, ~ok yapi11, canh bir
rak tlleoria ve episteme'ye, tekhne (bir ~ey varhl';a yakln bir biitiin olarak tasarla-
meydana getirmek i~in kullamlan bilgi- yan madded bir birdlik soz konusudur.
ye) ve phronesis'e (eyleme yonelen bilgi) Maddi bir yap1da olan toz, molekiillere
aynhr. Dianoia, bundan ba~ka, manhk bOiiinebilir olan farkh ot;elerden meyda-
iizerine olan eserlerinde, Aristoteles ta- na gelmi~tir. Maddenin hiicreli bir yap1s1
rahndan tas1msal takdyiiriibne anla- oldut;unu, tiim canh varhk tiirlerinin bir-
mmda kullamhql~hr. takun geli~me evrelerinden g~l';ini one
dictum de omni et nullo. Klasik manhk- siiren Diderot, ayru zamanda Darwin'in
ta, Barbara ve Celarent tas1mlarmm te- evrim teorisinin onciiliil';iinii yapm1~hr.
melinde bulunan ve Aristoteles'e atfedi- Diderot,. siyaset felsefesi a;~smdan tam
len 'Ya hep ya hi~ kurah'. bir mutlakiyet dii~mam olmu~ ve bir
Biitiin bir s1ruf ya da tiir hakktnda tas- dizi reform planla~br; din konusunda
dik edilen (ya da ink3r edilen) ~yin, bir ise, once deizmden ku~kuculul';a ve daha
par~a i~ de tasdik edilebilir (ya da ink3r sonra da ateizme yonelmi~tir. 0, ahlak
edilebilir) olduj';w1U; bir cinste bulunan gorii~iinii iki biiyiik 'dot;al i~giidii' iize-
bir ozellit;in, o cinsin biitiin terimlerinde rine, mutluluk ve yard1mseverlik iizerine
bulunmak durumunda olduj';wlu; bir kurarak, ateizmle erdemi baj';da~brmaya
dnste bulunmayan bir ozelligin, 0 cinsin ~ah~~br. Aida oldul';u kadar i~giidiile
dil';er terimlerinde de bulunamayacal';t- re de dayanan bu ahlak anla~1, onun
ru; bir ozellit;in, cinse ail tiirlerin ya hep- sanat anlay1~tru da temellendirir. Ona
sinde olacaj';IOl ya da hi~birinde olama- gore, sanabn gorevi, 'erdemi sevdirmek,
yacat;ruma dile getiren kural. insaru ahlaki zaaflardan kurtannak'br.
dikey dii~tinte 2.33

differance. Frans1z postyap1salcl dii~ii mi~ oldugu Frat\SlZCa terim: Dilin anla-
niirii Jacques tDerrida'Jun, ylkmaya ya nuyla ilgili c;a~maya tekabiil eden farkb-
da a~maya kalk1~b~1 Bat1 metafizi~inin bk, dil oyunlan veya farkh soylem fonn ..
temelinde bulundu~una inandl~l oz- Jan arasmdaki mukayese edilemezlik
de~lik ve mevcudiyet dii~iincesini kan noktalan, bir dil oyununda bir oyWlCll-
~1khk ic;ine itmek amac1yla, Saussurele nun sesinin kJsLlmasl durumu, imkinslZ
yap1salc1 dilbilim iizerine olan ara~b.r olsa bile~ rasyonel bir ~ziim talebinde
malarinln 1~1~1nda, 1968 y1hnda geli~ bulunan ~at1~malar.
tirmi~ oldu~u kavram. Farkh dil oyunlanrun bulundu~unu
Saussure dili en genel ~iyle, pozitif one siiren Lyotard'a gore, bu dil oyunla-
terimleri olmayan bir farkhhklar sistemi n mukayese kabul etmeyen pratiklerdir.
olarak tarumlanu~tt. Denidaya gore, bu Bununla birlikte, bu dil oyunlar1 ya da
c;ok onemli dil tarunurun tum i~erimleri, soylem formlann1n birlikte varolu~u
ne Saussureu.n kendisi, ne de daha son- zorunlulukla ihtilAfa, ~att~ma ve tarh~
raki postyap1salcllar taraflndan yeterin maya yol a~ar. Lyotard, i$te bu ba~lam
ce farkedilebilmi~tir. Pozitif terimi ol- da hem kapitali2min modem enformas-
mayan farkhhk, dildeki bu boyutun yon teknolojisinden yararlanarak farkh
algllanmadan kald1~1 ve dolay1s1yla soylemleri biromekle~tirdi~ini, farkhhk
kavramsalla~hnhmaz oldu~u anlam1na ve ~ah~malan gozden ka~1rd1g1n1 ve
gelir. l~te Denida bu saptamadan hare hem de bizim bu farkbbklan t~his edi-
ketle, farkbh~1n, milinkiin hale getirdi~ ~imizin kapitalizme direnme anlam1na
Bab metafiz.iksel dii~iincesinin kapsam1 geldi~ni soyler.
d1~1nda kalarun prototipi, veya yetkin differentia spe(ifi(a. Tiirsel ay1nm, yani
ifadesi oldu~u sonucuna ula~1r. bir tiirii ayru cins it;indeki di~er tiirler-
Giindelik ya~amda insanlar, hi~ ku~ku den ayJran temel, ozsel ozellik i~in kul-
yok ki, farkhbk ya da farkhhklardan soz latulan Latince terim. Crne~in, insaru
ederler. Cme~n, biz belli nitelikleri olan ayn1 cins i~deki di~er hayvan tiirle-
A'run ba~ka niteliklere sahip B'den farkh rinden ay1ran ozsel ozellik akdhhkt1r.
oldu~unu soyleriz. Bunu soylerken de, Buna gore, akllhhk, insan1n tiirsel ayl-
istenildi~i takdirde, bu farkhh~1 meyda- nrruru, yani d~fforentia spec~ficasJru mey-
na getiren nitelikleri saymaya haztr oldu- dana getirir.
~umuzu beyan ederiz. Fakat bu farklw- dikaiosyne. tPlaton'da, biitiin bir toplum
~a pozitif terim yiiklemek, onu pozitif diizenin adil olmas1 durumu, adalet er
terimlerle kavramsalla~bnnak ve tarum- demi, dzellikle de filozof krallarda soz
lainakhr. Bununla birlikte, bu, Saussu- konusu olan bir tiir i.;sel do~ruluk du-
re'tin soziinii etti~i pozitif terimlerden yusu, neyin yapll1p neyin yapllmamas1
yoksun, kavramsalla~tullabilir olmayan gerekti~ini otomatik olarak bilme hili
farkhhk de~ldir. Derrida i~te differance'x, i~in kullanllan terim.
ozde~lik diizeni.ne dahil edilemeyen Platon'un insan ve ruh anlay1~mda,
kavramsalla~brllamaz farkhh~1 sa~du biitiinliiklii, birlikli ve iistteki par~arun
yunun kavramsalla~brdabilir olan fark- koydu~u ilkelere uyan ii c; par~ah bir
hh~utdan ay1rd edebilmek i~in uyd ur ruhun, parc;alan aras1nda tam bir uyu-
mu~tur. Farkhhk bir ozde~lik olmad1~1 mun ve diizenin olmas1 hali.
gibi, iki ozd~lik aras1ndaki farkhbk da dikey dii~iin(e [ing. vertical thought; Fr.
de~ildir. Farkbhk ertelenen ve yayllan, pensle vertic ale]. Fransaz dii~iiniirler Gil-
anlanu miimkiin kllan bir farklwktu. les Deleuze ve Felix Quattari'nin klAsik
differend [lng. differend]. Postmodemiz- Bah felsefesini karakterize ettikJerine
min en onemli dii~iintirlerinden biri inandlklarl, ozde~li~i temel alan 'a~a~
clan Lyotard'1n dil oyunlar1, dilin anla- benzeri' hiyerar~ik dii,iince yap1s1 i~n
mJ, soylem fonnlan ba~lanunda geli~tir- k ulland1klan deyim.
dikkat

Te1nel kategorileri birlik, ozd~lik, ozne, dil [Os. lisan; in g. laJ1guage; Fr. langage; AI.
nesne, fail, nedensellik, te1nsil olan bu spraclte ]. Belirli ve standart anlamlan
dii~iince ozellikle aga-; egretilemesine alan sozciiklerden ve bir ileti~im yonte
dayan1p, ger-;ek1igi bir ilk kokten tiiretir, ani olarak kullandan konu~ma formla-
dikey bir diizlemde hiyerar~ik bir yap- nndan meydana gelen yap1 ya da
lanmay yans1t1r. Deleuze ve Quattari'ye biitiin. Birbirleriyle kar~1hkh olarak, sis-
gore, ozellikle Platon, Descartes ve Kant ternatik bir ili~ki i-;inde bulunan ve soz
felsefelerinde a~ikar hale gelen bu felse- ciik diizeyinde uzla~1m yoluyla olu~an
fenin al ternatifi, Nietzscheyle ba~la bir anlama sahip olan birimJerden mey-
lnl~ olan ve kendileriyle devam ettigi- dana gelen sistem.
ne inandaklan farkhbk felsefesesi ya da Duygulan, dii~iinceleri, se~imleri af;Ik-
yatay dii~iincedir. . -;a gostermeyi miimkiin k.Jlan her ti.irlii
dikkat [Os. sarfi zilzin; Ing. attention; Fr.
i~aret sistemi olarak dil, bilin-; i-;erikleri-
attention; AI. aufinerksamkeit]. Zihnin faa- ni, duygulan, arzulan, dii~iinceleri tu-
liyetinin, tiim diger nesneleri d1~layarak,
tarh bir anlam -;er-;evesi ya da modeli
belli bir nesne ya da olay iizerinde yo-
ifjinde ifade etlne yolu ya da yontemini
gunla~hnlmasl. Dii~iince, alg1 ve kav-
rayi~ tiiri.inden zihinsel yetileri, ba~ka
tanamlar.
uyaranlan tii1niiyle bir kenara atarak, dilbilim [ing. linguistics; Fr. linguistics; AJ.
yaln1zca belli uyaranlar iizerinde yo- linguistik, spracJrwissensclwft). Dill bir sem-
gunla~tuma giicii. boller sistemi olarak goren ve dilin niteli-
Bir-;ok nesne aras1ndan belli bir nesne- gini, yaplSuu, ogelerini ve dilin gec;irdigi
ye, -;evredeki bir~ok uyaran arasmdan donii~i.imleri inceleyen bilim dab.
yalruzca kiik bir uyaran kiimesine Dilin yaz1h metinlere yans1yan tarihsel
odaklanmakla belirlenen sec;icilik ozel1i geli~imiyle ilgilenen filolojiden farkhhk
gi, dikkatin en temel ozelligidir. Dikka gosteren dilbilim, dili 1 belli bir zaman-
tin, biri ir8di dikkat, digeri ise iradi olma- daki durumuyla, 2 ge-;irdigi evrim a~a
yan, kendiliginden dikkat olmak iizere, iki Slndan inceler ve dilin yap1sayla ilgili
ruril vardu. Birincisinde, ozne, bir nes genel bir teori olu~turmay1 ya da dille-
neyi daha iyi algdamak, manhksal bir rin incelenmesi i-;in genel bir teorik ~er
ili~kiyi daha iyi kavramak amaayla, -;eve olu~turmay1 ama-;lar.
yani belli bir niyetle, belli bir c;aba sergi dilci felsefe [lng. linguistic plzilosophy; Fr.
leyerek, belli bir ~ey iizerinde yogunla~ philosopllie linguistique ]. Felsefe problem-
~lr. tkincisinde ise, ozne taraflnda ozel lerini dilin -;~itli kullanunlann1 incele-
bir -;abarun ve amacm varhgmdan soz yerek ~ozmeyi ama-;layan felsefi' tavu;
edilemez; burada belli bir nesne, belli bir felsefi problemlerin oziinii ve yapsm1,
uyaran kiimesi yeniligiyle, ilgin-;ligiyle, giindelik dili analiz ettigimiz zaman
ozgiinluguyle oznenin dikkatini ~eker. daha iyi anlayabilec~ savunan an
dikotomi [Yun. dikhotomia; lng. dichotonry;
lay1~, dilin gi.indelik kullarumlartna uy
Fr. dichotomie]. 1 Genel olarak, ~eylerin,
mayan anlabmlan anlams1z sayma yon-
nesnelerin, ozellilderin birbirlerinden
temi.
~ok te1nelli bir bi~imde ve birbirlerine
indirgenemezcesine farkh olduldan dii- Dilin, d1~ diinya ile resimsel bir ili~ki
~iiniilen iki temel par~aya boli.inmesi. 2
i-;inde olmad1g1 gibi, birebir bir tekabii
Ozel olarak da manhkta, tiirsel ay1n1n1 liyet i~inde de bulunmadlglnl; insan
dikkate alarak, ~eyleri cins ve hire gore dan bagnns1z olarak varolan olgulara
bolme ya da cins ve tiir ili~kisi i-;inde sa- ad verme eylemi s1ras1nda olu~turul
niflama i~lemi. Cinsin, her adunda, nes mu~ anlamlar sistemi olmad1g1ni one
nelerin belli bir ti.irsel ayuuna sahip siiren dilci felsefeye gore, dil -;ok ozel ve
olup olmamalanna gore, ti.irlere bOliin- geli~mi~ bir ara~ olup, ~e~itli gorevleri
dugu bir bolme tarz1. olan sozc'Uklerle tiimceler anlamlanru
dilde reform 235

kullanlld1klan baglamlardan ahrlar. Bu clegil de, gerc;eklikle dogrudan ve aracl-


nedenle dilci felsefeye gore, sozciiklerin stz bir temashr, zira dil ya da dilsel
ve tiimcelerin anlamlanrun, sozciiklerin ifade, bize yahuzca goriinii~ii, az ya da
kullan1m1n1 belirleyen kural, ah~kanhk c;ok c;arpttlhnl~ perspektifleri verir. Bu-
ve uzla~1mlar baglammda e le ahnmas1 na kar~1n, 2 filozoflann ~ok biiyiik bir
gerekir. c;ogunlugu, dille ilgili ho~nutsuzluklan
Ba~ka bir deyi~le, yalruzca gozle gorii~ na ragtnen, dilden vazge~meye kalk~
leni anlatmaya c;ah~an dilin dogas1 ge- mamt~hr. Bununla birlikte, bu filozoflar
regi, sembollerin, giindelik kullanmla- zatnan zaman dilden yaklnarak, dildeki
nn otesine gec;menin imk~ns1z ol- eksiklik ve kusurlan giderecek adtmlar
dugunu, dili kullanarak, dilin otesine atma ya c;ah~m1~, yani dilde bir reform
ge~menin metafizik yapmaktan ba~ka yapma i~iyle me~gul olmu~lardu.
bir ~ey olmad1g1n1 savunan dilci felse- Dilde bir reforma giden bu filozoflar
fe, felsefenin geleneksel problemlerinin, iki gruba aynhrlar: 2-a) Birinci grupta,
ger~eklikte bir temeli olmayan, fakat nonnal dilin, giindelik dil ve konu~ma
dilsel kan~1khk ve yanh~lara dayanan nln felsefi ama~lar i~in son derece
sozel ya da sozde problemler oldugunu uygun oldugunu, yanh~1n ya da prob-
iddia ehni~tir. Bize diinya hakk1nda bi lemin giindelik dilden uzakla~maktan
limsel ya da metafiziksel bir bilgi vere- ya da ayr1lmaktan kaynaklandt~ll')l sa-
tneyen felsefenin gorevinin kavramsal vunan filozoflar yer ahr. Bu tiir bir tav-
analiz ve kavramlann anlamlann1 a~tk rln, Locke'a dek uzanan ~ok ~e~itli or-
hga ka vu~turmak old ugun u one siiren nekleri vard1r. Fakat, bu ta VU' esas
ve tWisdom, tRyle ve tWittgenstein ta- c;agun1zda bir felsefe akunUWl, gOndelik
rabndan savunulan dilci felsefe anlayt- dil felsefesinin temeli yaplmt~hr. Ba~ka
~1, boylelikle felsefe problemlerini tum- bir deyi~le, bu tavtr en gii~lii ifadesini
den ortadan kald1rmay1 ama~lar. Wittgenstein"m ikinci donem eserlerinde
dilde reform [ing. reform in the language; bulur.
Fr. reform dans le lang age]. Dil filozofun Buna gore, tWittgenstein felsefenin
en temel arac1 oldu~u, felsefe de diger hemen hemen tUm problemlerinin filo-
disiplinlere ktyasla ~k daha yogun bir zoflann 'bilmek', 'gormek', 'ozgiirliik' ve
bic;imde sozel bir etkinlik olarak ortaya .. neden' gibi terimleri yanh~ kullarunalan
~lkhgt, ve sozel tarh~ma filozofun dii- olgusundan kaynakland1gtn1 savunmu~
~iincelerini s1namadan gec;irdigi labora- tur. Filozoflar, bu terimlerin ah~tlm1~,
tuvara tekabiil ettigi i~in, filozoflarm normal kullarum ve anlamlanndan, yer-
dildeki ~ok anlamhhk ve belirsizlik tii- lerine makul bir ~y get;irmeksizin, uzak-
riinden eksik ve k usur lara kar~1 d u yar h la~m~lar ve boylelikle, ba~ka insanlann
olmas1 ve bu kusurlan gidermek, dili ne dii~iindiiklerini ve ne hissettiklerini
geli~tirmek i~in programlar onermesi bilip bilemeyecegimiz, fiziki nesneleri
tavnn1 ifade etmek iizere kullanllan goriip goremedigimiz, bir insa1Wl bir
genel terim. ~eyi ozgOrce yaplp yapamayacagl t\irUn-
Buna gore, filozoflann dille ilgili yakm- den konularda a~llmaz gO~liikler i~ine
tnalan iki farkh ~ekilde ortaya ~lknu~ dii~mii~lerdir. Ona gore, filozofun gore-
hr. Bunlardan 1 ilkine gore, t Plotinos ve vi bir terapistin gorevinden hi~ farkh de-
tBergson orneginde oldugu gibi mistik gildir. Filozof, bizim hangi ad1mlardan
bir sezginin savunuculugunu yapan fi- ge~erek anlamsLZhga dii~tugumiizii gos-
lozoflar, dilin hakikatin ifade edilmesi termeli, bizi sozciiklerin nonnal, al~l
bakJmlndan yetersiz oldugunu one siir- m~ bilinen anlamlanna geri gotiirmeli-
lnii~lerdir. Bu dii~iiniirlere gore, haki- dir.
kate ermenin, m utlak gerc;eklige ula~ Ote yandan, 2-b) baz1 filozoflar da, soz
marun yolu rasyonel dii~iince ve dil konusu giindelik dil filozoflanndan
236 dilde temel etkenler

farkh olarak, esas gii~lugun normal oldugu kabul edilen dil elsefesiyle ilgi-
dilin belirsizliginden, ~ok anlamhhgm- li ara~t1rmalar pu sorulara yamt getir-
dan, her zaman bir baglama bagh ve meye ~ah~1r: (Sembolizmin en gene!
goreli olu~undan ve a~1k olmay1~mdan
dolay1, felsefi ama~lar i~in uygun olma- tammlanmak -
tizellikleri nelerdir? Dilin kendisi nastl
durumundadtr? Dilin
---- -----.
mas1 ger~eginde yatt1gm1 savunmu~ ozii nedir? lleti~im nei:lir? lleti~im ya
lardu. Bu grup filozoflar arasmda ise, da anlam ileti~imi nastl miimkiindiir?
tLeibniz, +Russell ve tCarnap gibi filo- Bir dilsel ifadenin belli bir anlam1 olma-
zoflar yer ahr. Sozii edilen filozoflar, S1 ne ifade eder? Anlam nedir? Ka~ tiir
bundan dolay1, felsefi ama~lar i~in, soz an lam vard1r? <;:e~itli dillerin, time gin
konusu eksiklik ve kusurlarm olmad1gt din dilinin, ~iir dilinin, bilim dilinin,
bir dil geli~tirmeyi temel gorevleri ola- matematik dilinin, mirniklerin ya da
rak gormii~lerdir. bilgisayar dilinin belirleyid tizellikleri
dilde temel etkenler [ing. basic facteurs in nelerdir? Dille bilgi, dille sezgisel kav-
language; Fr. facteurs bases dans le langa- ray1~ arasmda nastl bir ili~ki vardtr?
ge ]. ileti~im ya da bildiri~menin dil ara- Dille ger~eklik, kavramla kavramsalla~
c1hg1yla ger~ekle~ebihnesi i~in, bir bil- tmlan arasmda nas1l bir ili~ki bulunur?
diri~me baglammda i~e kan~an et- Dil hangi ama~larla ve nastl kullamhr?
kenler. Dil yetkinle~tirilebilir mi? Dili yetkin-
Bu etkenler, s1ras1yla 1 dili kullananlar, le~tirmenin yollan nelerdir? Yetkin for-
2 gostergeler ve 3 g!istergelerin dil d1~1 mel diller nastl kurulur?
kar~tl1klan ya da i~aret ettikleri nesne- Dil felsefesinin esas geli~imini ya~ad1g1
lerdir. Buna g!ire, her dilde, ya da her bil- 20. yuzytlda, ii~ mihenk ta~1 veya ana ge-
diri~me baglammda, gosterge ve dild1~1 li~me dogrultusu birbirinden ayud edile-
kar~1hk etkenlerinden ba~ka, i~e, gos- bilir: 1 Bunlardan birindsi Wittgenste-
tergeyi kullanan ve yorumlayanlar da in'm ~ah~malan ve filozofun ilk temel
kan~1r. Ba~ka bir deyi~le, bir gosterge, eseri Tractatus Logico-Piulosoplicus'un ya-
hem kar~1hg1 oldugu dild1~1 bir nesne- ymlanmas1 ile ba~lay1p, Russell ve Car-
nin, hem de onu bu nesnenin kar~1hg1 nap yoluyla Quine ve ogrendsi David-
olarak anlayan ya da yorumlayan bir k;- son'a kadar uzanan dogrultudur. Ludwig
~inin, yani kullanamn varhgm1 ~art Wittgenstein'mTraclalus'ta geli~tirmi~ ol-
ko~ar. Buna gore, dili kullanan ki~i, dugu anlanun resim teorisi gorii~iinden
maksat ve niyetlerini, dii~iince, inan~, yola 9kan soz konusu geli~me ve incele-
duygu ve arzulanm, ba~kalarma goster- me dogrultusu, bir onermenin dogruluk
geler yard1m1yla iletir. ko~ullan problemi ve anlam I dogruluk
dil felsefesi [Os. felsefei lisdn; lng. philo- ili~kisi olmu~tur. Stiz konusu yakla~urun
sophy of language; Fr. philosophie d u la11- en tinemli sonucu, onun anlarrun dogrula-
gage ]. Felsefenin, dili tiim boyutlan i~in nabilirligi gorii~iine gotiirmesi ve dolay1-
de kavramsal bir analize tAbi tutan, s1yla da, analitik ve sentetik onermelerle
insanm dili kullanma etkinligi iizerinde normatif deger bic;id onermeler, olgu ve
yogunla~an dah. Dilin dogas1,n1, koke- deger arasmdaki aynm1 peki~tirmi~ ol-
nini, yap1sm1 ve anlam problemini fel- mas1d1r.
sefi analiz yontemiyle ele alan bag1ms1z 2 Dil felsefesindeki ikinci ana dogrul-
ara~ttrma alam. tun un ba~mda da, ikinci temel eseri
Dil felsefesi, goreli olarak yeni bir disip- clan Philosophical I11vestigatio"s [Felsefi
lin ve bag1mstz bir felsefe dah olmakla Soru~turmalar]'da, eski anlarnm resim
birlikte, ge~i~te de filozoflar dil konu- teorisinden kullammsal artlam kuram1-
suna egilmi~ler ve temelde dilin koke- na ge~en Wittgenstein bulunut. Onun
niyle, dogas1 iizerinde durmu~lard1r. kaynakhg1 ettigi bu yeni yakla~1mm
Kurucusunun Alexander von +Humbolt kapsam1 i~inde J. L. Austin, P. Grice, P.
dil oyunu 2.37

F. Strawson ve f. Searle gibi dti~tintirler saglanz. Bu ,_er,.eve ir;:inde, dilin gorev-


yer almaktadtr. Daha ziyade dilsel kulla- leri, Searle'tin soz edimi teorisinden ba-
nunla ilgili problemler tizerinde duran gamstz olarak 1 bildirme gorevi ve 2 bil-
soz konusu filozoflar, dtinya ile dil ara- dirsel olmayan gorev olarak ik.i ba~hk
smdaki ili~ki konusunu ttimden bir ke- albnda toplanabilir. Bunlardan bildinne
nara atmamakla birlikte, esas anlam ile gorevi, dilin inan,_, tahmin ya da bilgile-
kullamm ili~kisini ele alm1~ ve dilsel rimizi iletmek amacyla kuJiamlmasm-
davram~m mahiyetini a,_tklamaya ,_ah~ dan olu~ur. Bu, dilin temel gorevi olup,
mt~lardtr. Soz konusu yakla~urun temel dogru ya da yanh~ degerini alabilen de-
kavram1 'soz edimi' kavranudtr. yimlerle, yani onennelerle ger,.ekle~ir.
3 Oil felsefesi gelenegi i,_indeki tifiiincti Dilin bildirsel olmayan gorevleri ise,
ana dogrultu N. tChomsky'nin temsilci- dorde aynhr: 2-a) Daha ,_ok tinlemlerin
ligini yaptag1 yakla~amla belirlenir. Kul- tizerine aldag1, herhangi bir duygusal
lanunsal anlam teorisinden ve dilin tepki ya da tavnmtzt dt~avurma gore-
amacmm bildiri~im oldugu dti~tince vine dilin belirtme gorevi adt verilir.
sinden vazge,.en Chomsky'nin dil anla- Buna kar~m, 2-b) dilin, en ,_ok emir ki-
yt~mm temelinde 'insanm sentaktik bir pinden ctimlelerle, insan davram~lanm
hayvan oldugu' gorti~ti bulunmaktadn. etkilemek amactyla kullamlmas1 ise,
Chomsky'nin benimsedigi bu sentaktik dilin yapt1rma gorevini meydana getirir.
anlam teorisine gore, diHn ozti sozdizi- Ote yandan, 2-d dilin 'Gtinaydm!', 'Na-
minden meydana gelir. Bu anlayt~ dilin stlsmaz?', 'Rica ederim' gibi deyimlerle,
oztini.in sbzdizimi oldugunu soylerken, insanlar arasmdaki toplumsal ili~kileri
sentaks formunun insanda programh ba~latmaya, kolayla~tannaya, yerine
olarak bulundu~.mu ve dolaytstyla dil gore gti,.lendinne ya da ytireklendinne-
felsefesinin inceleme alarurun bununla ye yarayan gorevine ise, dilin torensel
stmrlarunast gerektigini ifade eder. gorevi adt verilir.
dil fenomenolojisi [lng. phenomenology of Nihayet, d) dilin, 'soz vermek', 'yetnin
language; Fr. phenomenologie du langage]. etmek', 'kabul etmek', 'onaylamak' gibi
Dili fenomenler a,_tsmdan incelemeyi deyimlerle ifade edilen ve dil arach-
deneyen felsefe ttirti. gty1a ba~kalanna herhangi bir istegimi-
Buna gore, ,_agda~ dil filozofu J. Aus- zi yaphrmaya ,_ah~hgtmtz gorevine,
tin'in olgulara, fenomenlere ya da ger- dilin eylemsel gorevi adt verilir.
,_ekligin deneyim ya tecrtibesine eri~ dillendinne edimi [lng. phatic act; Fr. acte
mek i,_in izledigi yot gtindelik dildi. phatique]. Onlti ,_agda~ dil filozofu Aus-
Dolayasayla, Austin felsefe yapma tarzt- tin'in kurammda ge,.en dtizsoz edimle-
na, 'dilsel ,_oztimleme' yerine 'dil feno- rinin ti,_ alt grubundan biri. Bir dilin soz-
menolojisi' adm1 vermeyi yeglemi~tir. lugunde yer alan sesbtitiinlerini tonlama
dilin gorevleri [ing. functions of language; yaparak ve o dilin gramerine, dil bilgisi
Fr. fonctions du larzgage]. Herhangi bir kurallarma uygun olarak sbzcelemek,
dti~tincenin, niyetin a,_tga vurulmasa, soz haline getinnek fiili. Burada soyle-
dolaytstyla bir zihinden ba~ka bir zihne nen ~eye 'dillendirim' adt verilir. Dillen-
aktanlmas1 amaana hizmet eden bir dirme edimi, anlamlandtrma ediminden
i~aretler sistcmi olarak tammlanan dilin farklt olarak, soylenen ile belirli bir ~eye
yerine getirmek durumunda oldugu gonderimde bulunmak gibi bir ko~ulu
fonksiyonlar. 1,_ermez.
Buna gore, dil yardtmtyla inan,_, dti- dil oyunu [ing. language game; Fr. jeu du
~tince, tasan, dilek ve isteklerimizi ba~ langage]. Onlti ,_agda~ dti~tintir Ludwig
kalanna ilettigimiz ya da bildirdigimiz tWittgenstein'm ikind donem felsefesi-
gibi, baz1 duygulanmtzl a,_tga vurur, nin en onemli kavrarru: Dilin farkb kur.d-
belli isteklerimizin yerine getirilmesini larla yonetilen ve farkb ya~am tarzlarma
dilseJ analiz

bagh olarak geli~en tavla, bri~, basketbol lar ile ilgili bir soru kalmaz, lji.inki.i di.in-
benzeri farkl1 oyunlar toplulu~na ben- ya ile ilgili olarak sorulabilecek ti.im so-
zer bir biljimde kavramsalla~tlnlmast rulan ozel bilimler sorup, yamtlar.
Dili kullamna ile oyun oynarna arasmda 0 halde, sorular insan di.i~i.incesiyle il-
bir analoji kuran Wittgenstein, bizim dav- gili olabilir. Bununla birlikte, di.i~i.ince
ram~umzl her ikisinde de bir dizi kural di.inyanm bir par~as1 olarak degerlen-
ya da uzla~1mm yonettigini dile getirir. dirilirse, bu takdirde di.i~i.incenin de bir
Bll kurallar bizim hangi ad1mlan ahp, bilimi olur, di.i~i.incenin nasli ve hangi
hangilerini atamayacaguruz1, hangi hare- etkenlerle ortaya ~1kt:J.gm1 ara~tuan, di.i-
kctlerin ba~anb, hangilerinin baanSIZ ~i.incenin olu~umunu a~lklamaya ljah-
oldugunu ortaya koyar. Dilde ifade edi- ~an bir bilim soz konusu olur. Oyleyse,
len her sozci.ik, kuru1an her ti.imce, belli di.i~i.ince ile ilgili olarak sorulabilecek
bir oyunda ger~ckl~tirilen her hareket, sorular, di.i~ i.incenin yorumu ile ilgili
Wittgenstein'a gore, bu ister dil olsun, sorular olmahdu.
ister ger~ek oyun olsun, yalruzca ilgili Du~i.inceye ili~kin yorum, bir di.i~i.in
oyunun kurallan 1~1gmda yarglianabilir. ceye ili~kin analizden, ~u ya da bu d i.i-
Buna gore, dil oyunlan farkh kural ve uz- ~i.inceyle anlatmak istedigimiz ~eyin
la~nnlarla yonetilen dilsel pratiklerdir. belirlerunesinden olu~tugu i~in, bilim-
Bu prati.lder, dilin, oyki.i anlatma, bilim sel bir problem degildir. Di.i~i.inceyle il-
ve felsefe benzeri ozgl.il !<ullarum ti.irle- gili bir analiz, buna gore, ya di.i~i.inceyi
rinde ve ozgtil toplumsal baglamlarda ifade etmek i~in kullamlan sozctikleri
ger~ekle~ir. Wittgenstein'm bak.J~ a~Ism ya da di.i~i.inceyi meydana getiren kav-
dan dil oyunlan kavram1, kHisik felsefe- ramlan konu alan bir analiz olacakhr.
nin problemlerinden bi.iyi.ik bir ~o~u Demek ki, felsefenin temel problemi,
gunun, bir dil oyunundaki hareket ya da anlarn problemidir.
adunlaru1, diger bir dil oyunun kuralla- Felsefeye di.i~n gorev, terimlerimizin ya
nyla yargdamarun sonucu oldugunu da terimlerle ifade edilen kavramlan ana-
gozler online senneye yarar. liz etmektir. Buna gore, bir filozpf 'ki~i
Onun ikinci doneminin en onemli eseri nedir?' diye bir soru sordugu zaman, ne
olan Philosophical Investigations [Felsefi belli bir insanla ilgili dogrulan, ne de
Soru~turmalar]'da ortaya konan dil o- genel olarak insanhkla ilgili bilimsel dog-
yuma kavram1, aym zamanda dilin gore- rulan bilmek ister. 0 yalruzca bir ki~i ol-
liligi ve evrenselle~tirilemeyen boyutu- marun ne oldugunu, bir ~eyi, omegin bir
nu ortaya koyarken, Tractatus'ta ifade hayvan degil de, bir ki~i yapan ~eyin ne
edilen dil gori.i~i.ini.in ya da dilin sadece oldugunu ogreiUneyi ama~lar. Buna gore,
tek bir oyunu oynamak, yani olgular1 o ki~i sozcuguni.in ne anlama geldigi 5(;
resmetmek iljin kullamld1gl kabuli.ini.in rusunu sormaktad1r.
yanh~hg1m ortaya koyar: Gene! bir dil dilsel tan1m [lng. verbal definition; Fr. dt-
teorisi projesi imkansaz bir projedir. finiton verbale ]. Bir terim ya da kavra-
dilsel analiz [ing. linguistic analysis; Fr. mm, ba~ka ara~ ya da yollarla degil de,
analyse linguistique]. 20. yilzyllda ortaya dille tammland1g1, anlam baklmmdan
r;Ikan dil temelli felsefe anlay1~uun yak- tammlanan terimin anlamma e~deger
la~Im ve yontemi. olan sozci.ikler obegi ya da bir tiimce
Soz konusu yakla~1mm temelinde verildigi zaman soz konusu olan tamm
~oyle bir di.i~i.ince ~izgisi vardu: Felsefi tiiri.i.
problem ve sorular, bilimsel faaliyetin Dilthey, Wilhelm. 1833-1911 ydlan ara-
ardmdan, olgulan konu alan ara~tuma smda ya~am1~ ve insan bilimlerinin
lar sona erdigi zaman ortaya ljlkar. Bu metodolojisine onemli katlular yapm1~
ara~hrmalardan sonra, geriye sorulacak olan Alman filozofu. Temel eserleri: Ein-
ne kahr? Di.inya ile d1~ di.inyadaki olgu- leitung in die Geisteswissenschaften [Tin
Dil they, Wilhelm 239

Bili1nlerine Giri~], Der AuJbau de;- Gesc- ken, bir yandan da tarihsel bilimlerin,
ITiclltlichen Welt in den Geisteswissenschaf dota bilunlerine oykunme, dota bililnle-
ter1 [Tin Bilimlerinde Tarihsel c;er~eve rinin 1netcxiolojisine sahip olma etilimine
nin Kurulu~u]. ~iddetle ka111 ~akan Dilthey, insan bililn-
Dota biliminin ba~anlan kar~asanda, lerini yoruanlayac1 bilianler ~eklinde ta-
insan bilimlerindeki geli~meyi a~aklaya namlayarak, kendi ayaklan i.izerine
bilmek i~in tarihselcilikJe ya~am felsefe oturtmaya ~ah~ana~hr. Buna gore, o AI
sindcn kimi oteleri bir araya getinni~ 1nanya'da be~eri bilimlerle, dota bilimleri
olan Dilthey, tarihin insan ya~am1n1 an- ak.ururu uzla~hrma, bu iki bilim tiiriinun
lamada anahtar oldutu inancayla, insan birbirlerine ayklra yonJerini gostenne ~a
bireylerinin ve toplwnlarm ancak tarih- basi vermi~ tir.
sel bir ~er~eve i~inde anla~tlabilecetini Dilthey'e gore, a~aklaanaya ama~layap,
one siirmit~ ve dolayasiyla, teanelde tari- gene) olarak yeru yasalan ya da batan-
he ili~kin ara~hnnayla bu ara~hnnanan hlan buhnaya ~ah~an dota bilianleri
uygun yontemleri uzerinde dunnu~tur. analize, a~aklamaya (erkliiren) yonelmi~
tPozitivizanin dota bilimlerin.in yon- lerdir. Oysa insan bilimleri anlamaya,
tean lerini ins ana ve onun ya~aa nan a da kavramaya onem veren bilianler olup,
uygu laana giri~iminin insanan varolu~u genel detil de, bireysel olanla utra~ar
nun temel, ozsel yonlerini ~arpath~na lar. lnsan bilimleri, be~eri bilimler bu
savunan Dilthey, bununla birlikte dota anlamda senteze yonelmi~ olan, yo-
biliminin sergilediti nesnellik, rasyona- rumlayaca bilimlerdir.
lite ve pekinlite hi~bir ~ekilde kar~a ~ak Dota bilimlerinin kendilerine da~ d iin-
maml~hr. Onun yapmaya ~ah~ttt1 ~ey yada ortaya ~akan olaylan konu yap ttkla-
daha ~ok, bilimsel nesnelliti insan ya~a n yerde, insan bilimleri, Diltheya gore,
manan taanhguu ve biitiinlugiinii takdir biitiiniiyle orijinal olan i~ ya~antllan ele
edecek bir anlaya~la uzla~brmak, bir ahr. Dilthey, dot a bilimlerinin nesnel
tarih yorumu ve insan bilimleri anlayt- diinyasa ile insan bilimlerinin konusu
~lyla, tarihselcilere, ya~am filozoflanna olan ya~anb ger~ekliti arasmdaki biiyiik
ve Romantiklere hak ettikleri deteri ver~ aynhtan, ara~hnna yontemleri bakaman-
mek olmu~tur. dan da bir farkhhta yol ar;acatJru sayle-
Kant'tan ve ingiliz eanpirizminden etki mi~tir. Onun deyi~iyle, 'dotay1 a~akla
lenmi~ olan Oil they, duyumJan ve dii nz, ruhsal olaylan ise anlanz.'
~iinceyi old utu kadar, iradeyi de hesaba Bu ~kilde, insan bilimlerinin biiyiik
katan bir bilgi kuranu iizerinde dl!nnu~ onemini vurgulayan Dilthey, bu bilimle-
ve bir yandan metafizitin bir diinya go- rin temeli olarak, anlamaya dayanan
rii~ii geli~tirme ve ifade etme bakaman- kendi psikolojisini one siinnii~tiir. Onun
dan onemini vurgularken, bir yandan da onerditi bu psikoloji anlaya~ana gore,
metafiziksel spekulasyonu, deneysel ~ ba~kalarU1an ruhsal ey lemlerini, onlarla
meller iizerinde var giiciiyle elettinni~ 'birlikteduyarak', onlann 'i~ine girerek'
tir. lnsana ve toplwna ili~kin ara~tmna ve bu eylemleri 'sonradan ger~ekl~lire
lan teanele alan, insaru degi~kenliti ve rek' kendi eylemlerimiz haline donii~tii
tarihsel olwnsalhta i~inde kavrayan bir rUriiz. Diltheya gore, biz ancak insarun
ya~ma felsefesi geli~tiren Dilthey, canh ruhsal ya~anhlanru anlayabilir, duyum-
deneyim, ifade ve anlama aras1ndaki ili~ sayabiliriz; bundan dolay1dir ki, yaln1zca
kilere yonelmi~ ve zihnin, dillerde, edebi- insan ya~amarun ge~titi tarihte 'kendi
yatta ve tarihte nasll tezahtir ettitini anla- evim.izde' gibiyizdir, oysa dotada hep
marun onemini vurgulama~ttr. yabana kahraz.
Ba~ka bir deyi~le, bir yandan zihin ya Dilthey, bireyi tek ba~1na de til de, her
da ya~am1n ba~ka bir ~eye indirgene- zaman ~evresiyle birlikte deterlendir-
meyecek olan niteliklerine hal<J<Jru verir~ mi~tir. 0, insanan ozuniin yalnazca i~e-
240 dimaris

bak1~la kavranamayacaguu, insamn ne a) insan varolu~unun kaynag1, b) insa-


oldugunu bilme i~inin biitiin bir tarihi mn dogas1run ve yazgsmn kaynag1 ve
bilmeyi gerektirdigini one siirmii~tiir. c) insamn degerler cetvelinin belirleyici-
Demek ki, tarihin degeri, insanm kendi- si ve giindelik ya~ammdaki yo! gosteri-
sini tarih i~inde tamm~smdan kaynak- cisi olarak Tann kavram1yla yamtlayan
lanmaktadtr. lnsamn ne oldugunu, bize inan~ sistemidir. Buradan da anla~llaca
~ncak tarih gosterir. lnsamn ne oldugu- lf ilzere, din anJayJ.ilan ya da _cjjn ta-
n~ ili~kin bir k~vray1~, Dilthey'a gore, mmlan dolaiistiiciiliige ek olarak insani
asia tamamlanm1~ olamaz, ~iinkii tari- id~~'!'e!e ~~~~ ieqr. Bu ~er~eve
hin kendisi tamamlanm1~ degildir. i~inde ain, fieqeyi yaratan ve koRI&p]
dimaris. Klasik manbkta, biiyiik onennesi e,Qen ilahl ve a~k!D bjr ger~ekliAe inan--.
tikel, kii~iik onennesi tiimel olumluyken, rak ibadet etmekten ve insanlann kendi-
sonucu da like! olwnlu olan dordiincii
~ekilden tas1m kabb1: Baz1 P'ler M'dir.
Tiim M'ler S'dir. 0 hlllde, baz1 S'ler P'dir.
din [Lat. religio; lng. religion; Fr. religion; dynamic Fr. re-
AI. religion]. lnsan varh a m ve ligion dyJ1aniq1ue). Frans1z filozofu Henri
tecriibelerinili: 1ur-terne yutuy a 1 Bergson'un lLs Deux Sources de Ia Morale
soru ra, lirli ozellikl~e~n!_"go~~iL[ii~ et de Ia Religion [Ahliik ve Dinin i:ki Kay-
kavrarru Ia am e e I an n nag] adh eserinde, yapmac1k ve kall
s1stemi. Dogaiistii bir tannsal gii~ ya da buldugu statik dinin kar~1sma ge~irdi
varbkla ilgili inan~lann, bu varbga yone- gi, kendiliginden, do gal ve canb din.
lik manevi egilimlerin ve Tann'ya yapl- dinamizm [Os. felsefei kuVI!aniye; lng. dy
lan ibadetin olu~turdugu biitiin. namism; Fr. dynamisme; AI. dynamismus].
lnsanlann fizikl a~1dan belli bir giiven- Maddeyi bl bir ~ey olarak goren, mad-
sizlik duygusu ya~d.Jklan ve olduk~a deye ili~kin a~1klamasmda kiitle ya da
gii~iiz varbklar olduklan, insanlann hareket kavram1m kullanan mekanizme
hastabklara yakaland.Jklan, kazalara ug- kar~1t bir bi~imde, a,..kiayc kavram
radlklan, a~bk, sava~ ve oliimle ka~ olarak gii~ kavranum )<.ullanan, madde-
la~tlldan ger~egi kar~1smda, ortaya, in- de harekete indirgenemeyen birtaklm
sarun fiziksel varolu~unu tehdit eden bu gii~ler bulundugunu, maddenin Ierne!
feliiketlerden kendilerini naSI! koruyabi- ozelliginin gii~ oldugunu savunan fel-
lecekleri sorusu ~br; ay1u durum, sefi ak1m. Dogarun tiirn fenomenlerinin,
insan varolu~unun anlarru konusunda madde de dahil olmak iizere, gii~ ya da
da 'i..nsamn bu diinyadaki varolu~u klsa, eneijinin tezahiirleri oldugunu savunan
problemlerle ve hastahklarladolu, gii~ ger~eklik gorii~ii.
venlikten oksun bir a~m oldu Dinamizmin i.Jky!gdaki en onemli tem-
kad a o un olan bir va- silcisi, formun maddeye i~kin oldu&Jnu
rolu mudur Yoklii' yaymda. hayabl sayleyen Aristoteles't:ir; buna kar~m, di-
onemli ve ama .b h:!le etiren derin bir namizmin modem felsefedeki en tlnemli
a am m1 vardu. soru anru dogurmu~ ternsilcisi, maddeye ruh ve dii~iince gibi
tur; ve ru ayet, insarun ya~ml ve dene- gii~ler yiikleyen tLeibniz'dir.
yirnleriyle ilgili ii~ncii husu~:s~,a2!~!t din felsefesi [lng. pl1ilosophy of religion;
Odev du:ygllsuyla "15''" u''~l!! ~ Fr. philosophie de Ia religion]. Felsefenin,
dinin oziinii, ilkelerini, din tanunlam'u,
~e~itli Tann kavramlanm, Tann, insan
ve evren ili~kisini, Tann tammlanm,
miyirn?' sorusunu sorrnu~tur._ Tann'run varolu~uyla ilgili kamtlama-
Din, i~te insan ya~amiiilii ~k temell i lan, inan~, ak1l, vahiy ve dogmarun an-
bu ii~ yoniinii ve bunlarla ilgili sorulan, lamlanyla kar~1bkh ili~kilerini, dini
tecriibenin do~as1n1, de~erini ve ge~er rak i~erir. 2 Kozmolojik karut ise, do~ada
lili~ini, ruhun oliimsiizlii~iinii, din- gozlenen nedensellik ili~kisi sonsuz bir
devlet ili~kileriyle, din-felsefe ve din- dizi bi~iminde geriye gotiiriilemeyecegi
bilim ili~kilerini konu alan dah. i~, evrenin kendisine neden olunmamJ~
Din felsefesi, dini ve Tann'yt konu alan bir ilk nedeni olmas1 gerektigini soyler. 3
ba~ka bir disiplin olan teolojiden farkhhk Diizen ve ama~ kan1t1na gore ise, evren-
gosterir. Teoloji de, Tann'run varh~1n1, deki kusursuz diizen ancak kusursuz bir
temel niteliklerini, Tannrun evrenle, ya- d iizen vericinin e;eri olabilir.
ratdml~ varhklarla olan ili~kisini a~tkla Din felsefesinin di~er onemli problemle-
maya ve temellendirmeye ~ah~1r. Bu- ri ise, ozgiirliik, ki~isel ozde~lik, oliim-
nunla birlikte, teoloji, bu temellendirme siizlu k, ve kOtiiluk problemi olarak sua-
ve a~tklama faaliyetinde, do~rudan do~ lanabilir. Bunlardan ome~in ozgiirliik
ruya inanca dayan1r, inanc1n s1rurlan dt- problemi, insarun, giici.i he~eye yeten ve
~lna ~1kmaz. Teoloji Tann'n1n varh~1n1 her~eyi bilen bir Tann kar~1smda, nas1l
ve niteliklerini, Tann'run evrenle olan olup ta ozgiir oldugunun soylenebilecegi
ili~kilerini ac;tklarken, dindeki kutsal ki- problemi olarak kar~uruza ~tkar.
taba, peygamberin bildirdigi mesajlara dini ele,liri [ing. religious criticism; Fr.
ve din ilimlerinin yorumlanna dayantr. critique de Ia religion). Dinin salt bir insan
Bu ~er~eve i~de, teolojinin en onem.li icad1 oldu~unu ve dolayts1yla tanrtsal
amao, dini a~tklamak ve temellendir- ya da do~aiistii bir temeli bulurunadl~t
mek suretiyle, inananlann inan~lanru nl gosteren ele~tiri.
gii~lendirmektir. Yani, teoloji, dinin ve Bu tiir bir el~tiri bir~ok ateist dii~iiniir
din! inan~lann yan1nda olur ve dini yar- tara&ndan ortaya konm u~ olmakla bir~
gslan hi~bir ~ekilde sorgulamaz. likte, el~tirinin tarihte bilinen ilk orne-
Oysa, din felsefesi, inan~ kar~1s1nda ~ine, Yunan A yd1nlanma c;a~nda Sofist-
akla oncelik verir; dinin temel inan~lan lerde rastlanu. Sofistlerin soz konusu
nt kabul eder, fakat onlan mantJksal bir ele~tirisi, Yunan dinine yonelik olmakla
analize tabi tutar. Yine, din felsefesi, din birlikte, gene) olarak dinin temeUerini
kar~1s1nda ele~tirel ve nesnel bir tavtr sarsmay ama~layan bir ele~tiri olarak or-
ahr. Din felsefesi, dinin temel ilke ve taya ~km1~tlr. Protagoras'1n agnostisiz-
inan~lanru sorgulamakla birlikte, bunu miyle ba~layan bu siire~, Prodikos'un
inananlarm inan~larJ.ru gti~lendinnek dini rasyonelle~tirme ~abas1 yla geli~mi~
it;in yapmad1~1 gibi, onlarm inan~lanru ve nihayet tKritias'1n, dini, insarun killtu-
zay1fla tmak i~in de yapmaz. Ba~ka bir rel bir icadt olarak goren bak1~ a~1s1yla
deyi~le, felsefe, dini a~Lklar ve temellen- doruk noktas1na ula~m1~hr.
dirirken, kendisine ozgii yontemleri ve Bun a gore, M. 0. 5. yiizy1lda Protago..
ara~lar1 kullan1p, din kar~1s1nda ele~ti ras'tn Tann'nan varolu~u ve ozellikle-
rel bir tav1r tak1n1r. riyle ilgili bilginin olanakstz oldu~unu
Din felsefesinin en onemli problemi ifade eden bilinemezcili~inin ard1ndan,
Tann'run, yani a~k1n ve mutlak bir ger- Prodikos dine psikolojik bir temel ver-
~ekli~in varolu~unun karutlanmasldlr. mi~ ve dini insan varhklar1nm duyduk-
Tann'n1n varolu~unu akllyiiriitme yo- lan korku ve minnettarh~a dayandu-
luyla karutlamak iizere, din felsefesi ~er ml~hr. tnsanlann once besleyici ve
~evesi i~inde ii~ ayn kan1t one siili..il- yararh olan ~eylerin tannsal old u~una
mii~liir. Bunlar s1rastyla ontolojik kan1t, inandklann1, kendilerine yarar h olan
kozmolojik karut ve d iizen kan1hd1r. her~eyi ki~ile~tirilmi~ tannlara atfet-
Ontolojik kan1ta gore, 1 Tanrt kavrarru- meye ba~lad1klann soyleyen Prodikos,
nn varh~1, Tanr1'run varhgtnl kantla- giivenlik i~inde olmayan insan varlLk)a ..
mak i~in kendi ba~ma yeterlidir, zira bu rm1n varolu~lann1 devam ettirmelerine
kavram varolma ozelli~ini zorunl u ola- katktda bulunan her~eyi dinin temeli
242 dini determinizm

olarak gonnii~tlir. Prodikos'un dine Buna gore, Tann benim iyi biri olup,
gosterdi~i sahte ba~hh~1, k1sa bir sure do~ru bir ya~am siirmeme karar ver-
sonra biirun bir dini, insanlan sw; i~le mi~se e~er, ben iyi bir ya~am siirece~im
mekten ahkoymay1, onlann yureklerine ve cennete gidece~im demektir; ote yan-
korku salmay1 ama~layan bilge bir ki~i dan, 0, benim glinahkar biri olup, koti.i
nin icad1 oldu~unu soyleyen Kritias bir ya~am siirmeme karar vermi~se
tlirnden ortadan kaldum1~tlr. e~er, bu, benim kotii biri olup, ceherule-
Insanhk tarihinin ba~lang1c1m 1 Yasa me gidece~m anlamma gelir. Her~ey,
Oncesi donem, 2 Yasa sonras1 donem diye mutlak bir gucii olan do~aiistii tinsel bir
ikiye ayrran Kritias'a gore, yasa oncesi varhk tarahnda~1 programlaruru~, dii-
donemde, insan ya~am1 kaba kuvvetin zenlenmi~ oldu~u i~in, insamn soyleye-
kolesidir; bu dtinemde erdemJi insan it;in cek ya da yapacak hi~bir ~eyi yoktur.
hi~bir odul, kotii ve a~a~1hk insan i~inse dini tecriibe kamh [lng. religious experien-
hi~bir ceza bulunmamaktadu. Bundan ce argument for tlte existence of God]. Do-
sonra adaletin egemen gu~ ve zorba, ya- ~ay1 konu alan gozlemlerden yola ~1kan
sayl ihHU ebnenin de onun kolesi ohnas1 ilk neden karuh yla, diizen ve ama~ ka-
i~in, insanlar odiil ve ceza veren yasalar mtmdan, do~a ya da d1~ dunya yerine,
geli~tin~lerdir. Soz konusu yasa sonra- inanan bir varhk olarak insandan hare-
Sl donemde, cebir kullanarak su~ i~lemek ket etmek bak.umndan farkhhk gosteren
yasalar tarafU1dan yasaklamnca, Kritias'a ve inan~ sahibi insamn Tann'yla ili~k.i
i~inde olma, Tann'ya yakla~ma, Tann'-
gore, bu kez kotiiler gizli gizli su~ i~leme
ye ba~lamt~lardlr. yla birle~me, bireysel varh~mm tannsal
Bir toplumun ya~am1 i~in kabul edile- varhkta yok olma deneyiminden, insan
varh~mm ya~ad1~1 vecd h:ilinden hare-
mez olan bu olwnsuz durumu ortadan
kaldrrmak i~in, akllh ve bilge bir adam, ketle, Tann'mn varoldu~u sonucunu fil
kartan kamt.
oliimsiiz bir ya~am siiren, her~eyi goren,
lnsan, dini bir tecriibe ge;irebilmek ifjin,
i~iten ve bilen, her~eyi dii~iinen, oliim-
liiler arasmda soylenen her~eyi duyan daha i~in ba~mda inanan biri olmak du-
nununda oldu~u ve karut belli bir inan~
bir Tann dii~uncesi yaratm1~ ve olumlii
derecesinden daha iist diizeydek.i ba~ka
insanJan ezeli-ebedi Tann'ya ya da tann-
bir inan~ derecesine gitti~i ic;in, dini tee-
lara inanmalan ya da onlardan korkma-
rube kanJh ayru zamanda 'Tann'dan yine
lan i~in ikna ebni~tir. Buna gore, din ho~ Tann'ya giden bir kamt' olarak de~er
bir yalandan, insanlann kiiltiirel bir ica- lendirilmi~tir. Dini tecriibe, 1 do~rudan
dmdan ba~ka hi~bir ~ey de~ildir. do~ruya ya~anan, araclSlZ ve ani bir de-
dini determinizm [lng. religious determi- neyim, 2 tahlil edilemcyen bir biitiin ol-
nism; Fr. determinisme religieux]. Tektan- du~u; 3 oznel bir ya~anhya kar~1hk
nh dinlerde, Tann'ya izafe edilen slfat- gelip, varolu~al bir i~e kapanma, 4
lann sonucu olan her~eyin de~i~tirile ba~ka bir k.imseye anlahlamaz ve aktan-
mezcesine belirlenmi~ oldu~u inane. lamaz bir ~ey ve nihaye~ 5 k.i~iye ozel bir
Bu s1fatlar, mutlak gu~ (Tann'mn gu- tecriibe oldu~u i~in, bir~ok dii~iiniir, bir
ciiniin hcr~eye yetmesi) ve mutlak bilgi insanm dini deneyirninin, o insaru.11'dini"
(Tann'mn her~eyi bilmesi)dir. Buna diye adland1rd1~1 bir tecriibe geljinni~ ol-
gore, Tann, evreni ve insanJar da dahil masmdan ba~ka hi~bir ~eye kamt te~k.il
olmak iizere, evrendeki her~eyi yarat- etmeyece~ini savunmu~ ve dini tecriibe
ml~hr; O'nun gucii her~eye yeter ve 0, karutmm gen-~k anlamda bir Tann kamh
olmu~, olmakta ve olacak olan her~eyi olmad1~m1 ifade ebni~tir.
bilir. Bu anlay1~ta, Tann'run soz konu- dinleyen [tng. heDrer; Fr. auditeur; AI.
su s1fatlanndan dolay1, dunya tarihin- horer]. ileti~im siireci i-;inde, kar~lSmda
deki her~eyin O'nun taraflndan bilindi- bulunup, konu~an ki~iyi anlamak sure-
~i ve be1irlendi~i dii~iiniiliir. tiyle, ileti~imin amacma ula~masm1 ve
Diogenes 243

sonu~ia1unasana saglayan,. konu~an ki- elinde fenerle dola~arak, diiriist bir


~inin bir soz, sozcelem veya soylenim adam aradaga soylenir. Atina'da gelenek-
yoluyla zihninde belli bir fikir ya da dii- ~ilige kar~a bir tavar alan Diogenes, top-
~iincenin dogu~una yol a~taga birey. lumdaki yapaybklara ve uzla~amsal de-
din psikolojisi [tng. psychology of religion; gerlere meydana okumu~ ve, her ti.ir
Fr. psyclrologie de la religion). tnsan1n zi- yerle~ik kurahn insanan dogalhgana ay-
hinsel faaliyetleriyle, normal davrana~a kin dii~ti.igune inandag1 i~in, toplumun
ni, din konusuyla ili~kili olarak ele alan tum yerlejik kurallanna kar~a ~tkmaya,
psikoloji tiirii. Dini tecriibeyi zorunlu- uzla~amsal ol~ii ve inanl~lann ~ogunun
lukla kabul etanedigi gibi, red de ehne- bo~ oldugunu gostermeyi ve insanlan
yen, fakat dini, onunla insan psikolojisi yabn ve dogal bir ya~am bi~imine ~agar
aras1nda bir bag kurarak analiz eden maya ama~lama~tlr.
psikoloji dah. Ona gore, sade bir ya~am tarz1, sadelik-
Dine insan psikolojisi a~asmdan yakla- ten ba~ka,. orgiitlenmi~, dolay1sayla uzla-
~arak, anlam kazandarmaya ~ab~an di- ~Imsal toplwnlarm gorenek ve yasalaruu
siplin; Tann'ya, dogaustii varhklara du- da onemsememek anlanuna gelir. Dioge-
yulan inanon yaratngt heyecan ve duy- nes, dogaya ayku1 bir kurum olan ailenin
gulan, dini inanon olu~umunu ve ko- yerini, kadanlann ve erkeklerin tek bir
nuunaslnl saglayan etkenleri konu alan ~ bagh olmada~, ~ocuklaran ise biitiin
psikolo ji dah olarak din psikoloj isinin en toplumun sorumlulugunda buiWldugu
biiyiik onciisii, hi~ ku~ku yok ki, dinj dogal bir durumun almasa gerektigini sa-
vurunu~tur. Diogenes yoksulluk i9nde
inanca hastahkh bir yandsama olarak de-
ya~ada~, halka a'jlk yerlerde yahp kalk-
gerlendiren tpsikanalizin k urucusu lin-
Iii Sigmund +Freud'dur. oga ve yiyecegini dilenerek topladaga
halde, herkesin ayn1 ~kilde ya~amasa
din sosyolojisi [lng. sociology of religion;
gerektigini savunmarru~br. Onun tek
Fr. sociologie de la religion]. Dini daha
amaca, ki~inin en kJsatb ya~am ko~ulla
~ok sosyal bir k urum olarak ele alan,
nnda bile, mutlu ve bagunsaz olabilecegi-
dinin toplumsal i~levlerini a~lk.lamaya
ni gostermek olmu~tur.
~ah~an, dini inan~lar tarafandan etkile-
Diogenes'in savundugu ya~am tarz1n.1n
nen in san gruplan ya d a topl umlann
ilk ilkesi kendine yetme, yani ki~inin,
davran1~lann1 inceleyen disiplin. Dini
mutluluk i~in gerekli her~eyi kendi i~in
inanc1n bir toplum i~inde ya~ayan ~e de ta~1yabilmesi ilkesidir. tkinci ilke olan
~itli gruplan nasal etkiledigini, dinden
'utarunazhk', kendi ba~1na zarars1z olan
etkilenen insan obeklerinin siyasi, ikti- baza eylemlerin hi~bir ~ekilde yapllama-
sadi ve kiiltiirel davrana~lann1 ara~h yaca~ma one siiren uzla~unlan wnursa-
np belirlemeye ~ah~an sosyoloji dah. mamak anlanuna gelir. Bu ilkeden yola
Din sosyolojisinin onctileri, dinin top- ~1karak yerle~ik davraru~ kahplarma
lumsal ya~ama anlam kazandarma rolii- uymadaga i~in, kendi a~asandan sade ve
nii vurgulayan Max tWeberle, toplum- dogal, toplumsal degerler a~ISandansa
sal zi.imrenin dini torenler arac1hgayla sefil denebilecek bir ya~am diirdugu
kendi kimli~ni ve degerlerini periyodik i~in, Diogenes'e kinik denmi~tir.
olarak onaylayap one siirdugunii savu- On un ii~i.indi ilkesi, yozlugu ve kendi-
nan Emile tDurkheim'dir. ni begenm i~ligi a~1ga vurmaktan ve in-
Diogenes. 412-320 yallan arasanda ya~a sanlan yenileruneye yoneltmekten asia
mi~ olan, ve kendine yetme ile sadelik ~ekinmemek anlammda 'soziinii sakm-
ilkelerine dayanan J<inik ya~am bi~imi mazhk'l:lr. Diogenes'in dordiincii ilkesi-
nin onctilerinden ~ileci dii~iiniir. ne gore, ahlaki yetkinlige ancak yon-
Hakk1nda dogrulugu ku~kulu pek ~ok temli egihmle, iradenin giiciinii sanayan
oykii anlahlan J<inik Diogenes hakkin- pratik egzen;izlerle ula~mak miimkiin
da, onun giindiizleri Alina sokaklaranda olabilir.
244 dirimsel gu~

dirimsel gil~ [Os. 11ayaH kuvvet; ing. vital aracts1z bir bic;imde kavrayan sezgisel
force; Fr. force vitale]. Canh feno1nenlerde dii~iinceye kar~1t olarak, ilkelerden so-
ortaya -;1khktan ba~ka; ya~aman, canh- nuca gec;en, bir dizi -;1kan1n yoluyla
hgln kaynaga, nedeni olup, tii1n diger olu~an dii~iince i-;in kullan1lan safat.
enerji tiirlerinden farkhhk gosteren ve Buna gore, onciillerden bir sonuca
fiziki olmadagana inanalan gii-; ya da dogru gitme i~lemine diskursif akilyurut-
enerji tiirii. me ada verilir. Buna kar~1n, sezgisel bili~
dirimselcilik [Os.lmyatiyc mezhebi; ing. vi- tarz1ndan farkh olarak, do1ayuns1z bir
talism; Fr. vitalisme; AI. vitalistnus). Genel kavraya~ yerine, ~1kanm ya da c;1karun-
olarak, canh organizmalann faaliyetleri- larla elde edilen bilgi ttiriine, nesnesine
nin evrendeki rum diger fiziki gii-;ler- dolayh yoldan, onciiller arae1hg1yla ve
den farkh olan yaratac1 bir giiciin, canh- birtalom ugraklardan gec;erek ula~ an
hk ilkesinin ya da diriansel bir giiciin bilgi tarz&na diskiirs~fbilgi denir.
eseri oldugunu savunan anlaya~. dissoi logoi. Antik Yunanda, goreliligin
Canhhgrn, canh siirec;lerin, canh be- her~ey i-;in ve her alanda gec;erli oldu-
denlerin sadece maddi bile~imleri, fizi- gunu gostennek amac1yla olu~turul
kokilnyasal oge ve siire-;lerle a-;lklana- lnu~, her konunun ve her problemin iki
lnayacaglnl one siiren ve canh dog~yla ayn yan1 olduguna i~aret eden -;ift ta-
cans1z doga, organik fenomenlerle inor- rafh sozler, iki yonlii akilyLiriitrneler.
ganik feno1 nenler arasJnda m utlak ve divinasyon [fng. divination; Fr. divinati-
kesin bir ay1nm1n bul und ugun u dile ge- on]. Deneysel bilimle beslenen akhn,
tiren dirimselcilik, mekanizmin tam kar- heniiz bilinrneyen, doyurucu bir bilgiye
~lsanda yer ahr. Canh dog a ile canstz sahip olunrnayan konularda, varolan
doga arasrnda bir ay1n1n yapmayan ve bilgi ve verileri dikkatle deger lendire-
canh varhklann da kesinlikle fizikokim- rek, belli bir yargaya ula~ma yontemi.
yasal yasalara tabi oldugunu one siiren Divinasyon ikinci bir anlam i-;inde, de-
rnekanistlerin, bir ac;ddamanrn ger-;ek neysel bilimin yeterince geli~medigi ya
dogas1n1n ne ve nasd olmas1 gerektigiy- da bilimsel bilgiye pek deger vermeyen
le ilgili metafizik ya da epistemolojik ka- toplumlarda, bilinmeyen konularla ilgi-
bullerin etkisi alhnda kald1gan1 one li olarak, bir yargaya tannsal esin ya da
siiren dirimselcilige gore, canh bir varh- dogaiisti.i gii-;ler yard&m&yla ula~ma an-
g&n faaliyetleri, fonksiyonlan, canh var- laya~aru ifade eder ve, bu ikinci anlam1
hkta varolan bir gii-;, ilke ya da enerjinin ic;inde, kahinlige kar~ahk gelir.
tezahiirleridir. Canl1 varhklarm faaliyet- diyalektik (ing. dialectic; Fr. dialectique;
lerinde ifadesini bulan bu gii-;, fiziki bir AI. dialectisch]. Yunanca tart~ma sanah
gii-; degildir; elle tutulamayan, gozle go- anlam.ma gelen dialektike tekhneden ti.i-
riilemeyen bu gii-;, dirimselcilige gore, reyen bir terim olarak, genelde akalyi.i-
Can5JZ ogelerin, fizikok.im yasa( Siire-;le- ri.itme yoluyla ara~hrma ve dogrulara
rin bir bile~imine indirgenemeyecek ula~ma yontemi.
olan canh varhklara birtakJm ozellikler, Diyalektik, degi~ik donemlerde ve de-
cansaz varhklarda goriilmeyen birtak1m gi~ik filozoflarda farkb bir anlam kazan-
nitelikler kazandanr. ml~ oldugu i-;in, yukandaki genel diya-
disamis. Klasik manhkta, biiyiik onermesi lektik tan1m1~ ornegin Hegel ve Marx an
ve sonucu tikel olumlu, kiiQ.ik onermesi diyalektik anlaya~an1 kapsamaz. Bu
ise ti.imel olumlu olan, iiQ.incii ~ekilden durum dikkate ahnd1g1nda, 1 diyalektik
tas1m kahb1. Baza M'ler pdir. Tiim M1er her~eyden once, bi.r tez ya da gorii~ii,
sdir. 0 hilde, baz1 S'ler P' dir. onun manhksal sonu-;lanru incelemek
diskiirsif [lng. discursive; Fr. discursif; AI. yoluyla -;i.iriibne yontemi anlamma gelir.
discursiv]. Gidimli. Manllksal sonu-;lan Yine diyalektik., 2 sofistik akdyi.iri.itmeyi,
ya da vargalan, ilkelerde, dogrudan ve cinsleri tiirlere bolmeyi ya da cinsleri tii.r-
diyalektik 245

lerine ayuarak manbksal bir bi~imde mesi degil de, ki~iye gero;ek bilgiye eri-
analiz etme yontemini gosterir. ~ebilmesi, ara~hrma yoluna girebilmesi
Bundan ba~ka diyalektik, 3 en gene! ve i~in, bilgisiz oldugunu gostennektir. Di-
soyut fikirleri, tikel omek ya da hipotez- yalektik tSokrates'te, yine ~eylerin nes-
lerden hareket edip bu fikirlere gotiiren ne ya da oz tarumlanna ula~may1 ama~
bir akdyiiri.ihne si.ireciyle ara~bnna yon- layan ara~hrma yontemini, ~eyleri st-
temi olarak ortaya ~lkar. Diyalektik, 4 mflanna, dogalanna ya da ti.irlerine
daha olumsuz bir anJam i~inde, yaiJUZOI gore ay1rma yontemilli ifade eder.
olasth olan ya da gene! olarak kabul edil- Sokrates'in ogrencisi olan ve diyalektigi
mi~ bulunan onci.illeri kullanarak akllyii- insan tarafmdan yaratdm1~ tum sanatla-
riihneyi ya da tarh~ma yontemini ifade rm en iistiinii ve onemlisi olarak goren
eder. Bu ~er~eve i~inde, 5 diyalektik ya- tPlaton'da, i.i~ farkh diyalektik anlayi~l
mlsama manogmm, akhn deneyime soz konusudur. I En yiiksek felsefi yon-
a~km nesneleri konu ahrken, deneyimin tern olarak degerlendirilen diyalektigin
smulanm a~t1g1 zaman di.i~tugu ~eli~ki temelinde, Sokrates'ten miras alman soru
lerin gozler online serilmesi suretiyle, ve yarut olarak diyalektik, uygun soru ve
el~tirilmesi anlamma gelir. Ve son ola- yamtlarla tartt~ma teknigi olarak diya-
rak 6 diyalektik, di.i~i.incenin ve ger~ekli lektik anlay1~1 vardl.l'. Diyalektigin konu-
gin bir tezle antitezden, soz konusu iki su da her zaman aymdu; onda filozof, di-
kar~1bn bir sentezine vannak suretiyle yalektigi kullanarak, var olan her ~eyin
geli~mesini gosteren varhk ve di.i~i.ince degi~mez ozi.ini.i arar. II Orta donem di-
yasas1 olarak ortaya 9kar. yaloglannda ise, diyalektik hipotezler-
t~te bu gene) ~er~ve i.;:inde, diyalekti- den yola' ~1karak akdyi.iri.itme anlanuna
gin farkh filozoflar i~in ifade ettigi farkh gelir. III Buna kar~m,. ya~hhk donemi
anlamlan k1saca ele alacak olursak... diyaloglannda, diyalektik, bir yontem
t Aristoteles'e gore, bir yontem olarak di- olarak bolme teknigine doni.i~i.ir. Pla-
yalektigi bulan filozof olan Zenon'da di- ton'un ya~hhk dtsnemi diyaloglannda
yalektik, sa~maya indirgeme ~eklinde gori.ilen soz konusu diyalektik ya da
ger~ekle~en akllyi.iri.itmeye kar~1hk gelir. bohne anlay~1, boli.inemez olan ve alhn-
Buna gore, tZenon diyalektik yontemini da yalmzca bireylerin bulundugu bir
kullanarak, bir kar~1hn tezini ya da inan- ti.iri.in tarumma ula~mcaya dek, cinsleri
aru, onun kabuli.inden ya manbksal bir ti.irlerine bolmekten meydana gelmekte-
~eli~ki ya da kabul edilemez bir sonu~ dir.
~hguu gastererek t;i.iriiti.ir. Elea Okulu- Aristoteles'e gelince, o diyalektigi, ke-
mm kar~1smda yer alan Heraklei tos'ta sin ve zorunlu sonu~lara goti.iren bir
ise, diyalektik evrende hiiki.im si.iren ve akllyi.iriitme olarak olmasa bile, yararh
kendisinden dolayt varolan her~eyin olan bir akliyi.iri.itme tarz1 olarak gor-
kendi kar~1tma doni.i~tugu degi~me si.i- mi.i~tiir. Ona gore, onci.illeri gene! ola-
recini, kar~ttlann birligini ve bunu ifade rak hemen herkes tarafmdan ya da ~o
eden ~eli~ld mannguu ifade eder. gunluk veya filozoflar tarafmdan kabul
Oysa, diyalektik Sokrates'te, soru yarut edilen bir akdyi.iri.itme, diyalektik bir
yoluyla tarh~ma teknigine; Sokrates'in akdyi.iri.itmedir; buna kar~m, onci.illeri
tart1~mak iizere kar~1sma g~~en ki~iye yalruzca olas1h gori.inen bir akdyi.itiitme
uygulad1gl ve o ki~inin verdigi tammla- ise, eristik akdyi.iri.itmedir. Aristoteles,
rm mant::lksal sonu~lanru ~artmasm diyalektigi bilimin yontemi olarak gor-
dan ya da tarumlann ~eli~kilerini gos- mez, .;tinki.i biz bilimsel bilgide, dogru
tennesinden olu~an ~i.iri.itme yontemine ve apat;~k olan onci.illerden hareket eden
kar~d1k gelir. Stsz konusu t;i.iri.itme ytsn- ge~erli akdyi.iri.itme olarak tamtlamay1
tcminde ama~, Sofistlerin yapbg1 gibi, kullaru.nz. Bununla birlikte, onun tara-
bir tarh~mada ki~inin kar~1hm alt et- fmdan 'bir olas1hk manhg1' olarak de-
246 diyalektik idealizm

gerlendirilen diyalcktik, ti~ bak1mmdan, SOz konusu okulun tinaddecili~i, onto-


yani entellektuel egitim ya da zihin jim- lojik olarak, maddenin ya da dogarun
nastigi olarak, ba~ka insanlarla, onlar veya gozlenuenebilir dunyarun kendi ba-
raraflndan kabul edilen oncullerin olu~ ~Ina ger~ek oldugu; ger~ekligini dogaus-
htrdugu temel uzerinde yapdan tarh~ tti ya da a~km bir kaynaktan almadigl
malar i~in ve bilimlerin karutlanamaz ilk gibi, insan zihnine de bagunh olmadl!J
ilkelerini incelemek balwrundan onem teziyle belirlenir. Realist oldugu kadar,
ta~1r. her tiir tikiciligin evrim surecinin sonu~
Modem felsefede diyalektigi ilk kez larmln ~arp1blmasmdan ba~ka bir ~ey
olarak kullarun1~ olan Kanfta diyalek- olmadsguu one surdugu i.;in, ayru za..
tik, deneyhnin Slnlr)aruun Otesine giden manda birci ve evrimci olan diyalektik
transendental yarg1lann yanh~m1 ya da maddecilige gore, madde, zihinden za-
~eli~kilerini gosteren manhk turu anla- mansal olarak da, manbksal olarak da
1n1na gelir. Hegel'de ise, diyalektik bir once gelir; ote yandan, haz alan ve aa
du~unce ya da ger~ek bir ~eyi once zo- duyan, du~unen ve bir ~ylere deger
runlu olarak kar~1hna (ya da ~eli~igine) bi.;en, zihin maddeye indirgenemez.
donu~turen ve daha sonra da onlarm Diyalektik materyalizm, maddenin, ta-
her ikisini birden i~eren bir senteze (ya rihsel geli~menin seyri i~inde, par~ala
da birlige) goturen stirece kar~1hk gelir. rmdan bazdarJnln zaman ge~tik~e, ba~
Buna gore, diyalektik, hem du~uncede langi~ta sahip oldugu niteliklere indir-
ve hem de varhktaki ~eli~kilerin kar~o genemez olan yeni birtaklm nitelikler
lumu arac1hg1yla, bilgide ve varhkta tarafmdan zenginle~tirilmek suretiyle
daha yuksek bir duzeye goturen degi~ ~ekil degi~tirdigini savunur. Kendisin-
me surecine, yani S1ras1yla varolan bir de yalruzca fiziko-ki m yasal sure~lerin
~ey ya da du~unce (tez), onun kar~1h ortaya ~lkhgl ba~langi~taki olu kutle,
ya da ~eli~i~i (antitez) ve nihayet onla- bu sure~lerin yuksek bir karma~akhk
nn kar~ll1kh eylem ve etkile~imlerinin duzeyine ula~t1g1 belli baz1 par~alann
sonucu olup, daha sonra ba~ka bir diya- da, birden fiziko-kimyasal niteliklere
lektik hareketin temeli olan birlik (sen- indirgenemeyen yeni bir nitelik, yani
tez) gibi u~ ogeyi i~eren zorunlu degi~ ya~a1n kazan1r. ilk organizmalar, i~te
me surecine kar~Il1k ~elir. bu ~ekilde ortaya ~lkini~hr.
diyalektik idealizm [Ing. dialectical idea- Canh maddenin bundan sonraki geli~
lism; Fr. id~alisme dialectique]. tMarks ve me seyri ic;inde, onda ortaya ~ fiziko-
tEngels,in, ide, du~tince, tinsel bir ger- kimyasal ve biyolojik sure~ler yeterince
~eklik ya da tannsal iradenin maddr yuksek bir evrim duzeyine ula~bg1
ger~~klikten, ger~eklikteki maddi varbk zaman, onda bir kez daha yeni bir nitelik
ya da nesnelerden manbksal olarak ortaya ~Ikar . Madde, diyalektik madded
once gelditi oncul ya da tezini, tez, anti- gorii~e gore, ~imdi bilin~ kazarun1~br;
tez ve sentezden olu~an diyalektik yon- onda, artlk zihinsel ya~am ba~lar. Fakat,
temle ifade eden ya da geli~tiren bir fel- zihinsel ya~am, ne fiziko-kimyasal sure~
sefe anlaya~ma verdikleri ad. Bu tur bir lere ne de biyolojik sure~lere indirgenebi-
felsefeye ornek, tHegerin felsefesidir. lir; o, bu sure~lere bagunh olup, onlar ta-
diyalektik maddecilik [tng. dialectical rafindan ko~ullansa bile, soz konusu
materialism; Fr. materialisme dialectique; sure~lerden niteliksel olarak farkb bir
AI. dialektischer materialismus]. +Marx ve ~eydir. Maddenin, geli~me sureci i~inde,
tEngels taraflndan kur.u lan ve daha daha onceden sahip olunan nitelikJerin
sonra ba~ta tLenin olmak uzere, bir~ok bir birle~imine inJirgenemeyen yeni ni-
du~unur tarahndan geli~tirilen felsefe telikler kazarunas1, diyalektik lnateryaliz-
okulu ya da soz konusu okulun ontolc> me gore, a~amah bir evri.Jn yoluyla degil
ji ve epistemoloji goru~u. de, ani bir SI~ramayla olur.
diyalektik psikoloji 247

i~te bu ontolojik anlay1~, kuramm sa- tHegel'in idealist, +Mal)( ve Engels'in


vunurulan tarafmdan diyalektikle bir- ise maddi bir temel i.izerinde geli~tirdi
le~tirildigi i~in, ana diyalektik materya- ~ bu mantLk, soz konusu filozoflara
lizm ad1 verilir. Bu diyalektik varhk gore, yalmzca dti~tincenin degil, fakat
gorti~tintin temel yasalan ise ~unJard1r: ger~ekligin de geli~me yasas1d1r. Buna
Kar~1tlann birligi ve sava~1, niceliksel gore, diyalektik manhgm temelini olu~
degi~imlerin niteliksel degi~imlere do- turan kar~1tlann birligi ve sava~1in1 ya-
nti~timti ve olumsuzlamaiUn olumsuz- sasl, dogadaki ve insan toplumundaki
lanmasl yasas1. Bu yasalar tarafmdan geli~me stire~lerinin dinamizmiyle ilgi-
belirlenen diyalektik bak1~ a~1s1, dogay1 lenir. Bu yasa, birbirleriyle sava~un
statik bir bi~mde, sabit ve degi~mez bir halinde bulunan gti~lerin ya da kar~1t
~ey olarak degerlendiren bak.J~ a~llann hallerin olu~ stireci i~inde, daima birlik-
dan farkh olarak, dogarun kendi olu~ te varoldugunu iddia eder. Bu kar~ltla
ve degi~me stireci i~inde dti~tintilmesi nn sava~unmdan, birbirleriyle sava~1m
ni, ara~hnlan fenomenlerin diger feno- halindeki kar~1tlann her ikisinden de
menlerden yahtlanmay1p, onJann diger farkh alan ti~tincti bir hal dogar. Ancak
fenomenlerle alan tum ili~kilerinin dik- bu ti~tincti hal bile, kahc1 bir bi~imde,
kate ahmnasm1 ister. stirekli olarak varolmaz. Onu destekle-
Diyalektik maddeciligin bilgi gorti~ti, yen gti~ler, kar~1t gti~leri harekete ge~i
bilginin nesnesinin insan zihninden ba- rir, buradan kar~1tlann yeni bir sava~l
gunsJz olarak varolduguna inamr. Bilgi- nu daha ortaya ~lkar ve bu sonsuzca
nin kaynag1 probleminde, bilginin du- stirtip gider.
yu-deneyine dayand1gmJ savunur. Du- Kar~1tlann birligi ve sava~1m1 yasas1,
yu-deneyi, bu ak1ma gore, baguns12 bir Hegel'in tez, antitez ve sentezden olu-
maddf dilnyamn varoldugunu gtizler ~an ii~ evre yasasma kar~d1k gelir. Bu-
online serer. Diyalektik maddeciligin sa- radan da anla~1lacag1 tizere, kar~1tlann
vunuculan, dtinya ve toplum hakhnda- birligi ve sava~1m1 yasasmda, her olu~
ki dogrulann empirik bilimsel yontem- stirecinde kar~1t gti~lerin sava~mm va-
lerle bulunabilecegini savunmalan ve roldugu ~ekJindeki gozleme ek olarak,
dtinya hak.kmda, duyu-deneyine dayan- olu~ stirecinde yalmz kar~1t degil, fakat
mayan bir bilginin imkArum yadslmala- ~eli~ik hallerin de bir arada bulundugu
n balommdan pozitivisttirler. gorti~ti i~erilir. Bundan dolay1, diyalek-
diyalektik manhk [ing. dialectical logic; tik manhgm savunuculugunu yapanlar,
Fr. logique dialectique; AI. dialektischer logik]. bakl~ a~damu forme] manhgm belirli
0~ temel dti~tince yasasm1 inl<Ar eden, yasalanna ve ozellikle de ~eli~mezlik
ve ~eylerin degi~me ve geli~me stire~le yasasma tam bir kar~ltllkla belirlemi~
rini ortaya koymay1 ama~layan bir olu~ lerdir.
manhg1 geli~tiren Hegel, Marx ve Engels diyalektik psikoloji [lng. dialectiCAl psycho-
gibi filozoflann manbk sistem1erini ta- logy; Fr. psychologie dialectique; AJ. dialek-
rumJayan deyim. tisclzer psychologie]. Geli~im psikolojisi-
Bu manbk anlay1~ma gore, ger~ekligin nin, ~ab~ma ve degi~menin ya~amm en
oztinde t~eli~ki vardu. <;eli~ki temel ka- temel ilkeleri oldugunu; geli~menin, ~o
tegori olup, geli~meyi ifade eden tiim cugun bili~ sistemiyle, ger~eklik arasm-
diger ilke ve kategorileri ihtiva eder. daki ~ok temelJi ~at1~malann zorunJu-
Ayru ~eyin hem var olmasmm ve hem lukla yol a~bg1 donti~timler dizisinden
de var olmamasmm, ya da belirli bir ~ey ibaret bulundugunu; insarun ~evresini,
hem olup hem de olmamasmm mtim- kendisini deg~tiren eylemle donti~ttir
ktin oldugunu savunan diyalektik man- dugunti; kendi emegi ve eylemi, ka111-
hga gore, ~eli~ki btittin geli~menin itici la~hg1 diren~ ve yol a~hg1 ~eli~kiler yo-
gtictinti ve kaynagm1 olu~h1mr. luyla geli~tigini dile getiren dah.
248 diyalog

diyalog [ing. dialogue; Fr. dialogue; AI. dia- en ~a~trt1c1ve en acunas1z sarunlanyla
log). iki ya da daha fazla ki~i arastnda ya~am1n kabul edilmesi, en yuce yara-
ge~en felsefi tartl~ma. Felsefi tez ve ta- tllannt feda ederek ttikenmek bilmez
vlrlan, yazann du~ gucunun uri.inti a- do~urganh~mdan haz duyan ya~ama
lan kanu~malar aracllt~lyla kar~l kar- iradesi olarak tarumlad1g1 anlay1~a Di-
~1ya getiren, kurgusu ozel alarak alu~ yonisosfUluk derunektedir.
turulmu~ anlatlm tarz1. diyorizm [ing. diarism; Fr. diorisnre]. Pla-
Bir yaztm bic;imi olarak diyalag tarzt- tan'da tbolme, t Aristoteles'te aytnm,
nln felsefe alarundaki yarahctst, felsefe- tan1m anlanuna gelen, gi.ini.imi.izde ise,
sinin ana ilkelerini, felsefi tez ve du~un matematikte, bir problemin ~ozi.imi.i ic;in
celerini, tarll~maya temel olu~turan gerekli ~artlar1n ortaya kanu~uyla ilgili
dramatik bir dununun ve karakterlerin alan terim.
onem kazandtgl kar~lhkh tarh~ma dizi [lng. series; Fr. serie; AI. reihe, seri e). 1
~eklinde ifade eden ve diyalagu ayn1 Matematikte, birbirlerini belli bir kurala
zamanda ba~1ms1z bir edebiyat ya da gore izleyen, belli bir ol~te gore birbir-
sanat yarahs1 di.izeyine yukselten ld~i, lerinin ard1ndan gelen ~eylerin meyda-
i.inli.i Yunan di.i~i.ini.iri.i Platan olmu~ na getirdigi bi.iti.in.
tur. Onun, yalruzca bir felsefe ba~yap1t1 2 Felsefede veya tSartre'tn varolu~~u
oJarak deg:il, fakat bir edebiyat yap1h lugunda, bireylerin zamansal ve raslan-
olarak da de~erlendirilmek durumunda hsal yapilar i9ndeki toplam, tecrit edil-
olan yirmi dort diyalogu vard1r. Pla- mi~ bireylerden meydana gelen ~ok.Juk.
tan'un soz konusu diyaloglan, gen~lik Critique de Ia RJlison dialectique (Diyalek-
diyaloglan, olgunluk ~a~ diyaloglan ve tik Akhn Eleftirisi] adh eserinde, farkb
ya~hhk donemi diyaloglan olarak ii~e kalabahk ya da topluluk ti.irlerini dizi
aynhr. diye betimleyen Sartre, diziyi bu bag-
Diyonisos ruh u [tng. Dionysian spirit). Ni- lamda grupla kar~lla~hnr. Buna gore,
etzsd\e'nin Die Geburt dJ:r TragodU! (Tm- dizilerin, diziye ozgu ili~kilerin, birey-
gedyarun dogu~u] adh eserinde uyum, leri birbirlerine, omegin otobi.is dura
di.izen ve ol)iiniin ifadesi Apollonca olan- ~1nda oldugu gibi, yabanclla~rru~ ey-
la kar~ttla~tuarak. insan varbk.Jannda va- lemlerle ~eyler olarak baglad1g1; radyo
roldugunu sayledigi y~ istegi ve gu- yayuun1n pasif ve yahtlanm1~ dinleyi
ci.ini.in dinamik ve tutkulu d1~avwumu cilerini dolayh bir birlikteli~e zorlad1~1;
olarak tantmlad1~ hil, insarun kendisini pasaj ya da ~ar~1 pazann bir arada ah~
esrime ye da sarh~luk hall i.;inde i~tepi veri~ yapmakta olanlan alabildigine
ve jtblunlarma barakmas1 durumu. zaytf bir irtibat iQJ1e soktugu yerde,
t Nietzsche, yine, oznel olan he"eyin, grup i9ndeki birey ler kar~lltkhbk ve
eksiksiz bir kendinden ge91te i~inde i~birligi ili~kileri baglamtnda, daya-
kayboldugu esrime deneyimine, evren- ru~maya ve kollektif eyleme muktedir
sel ahengi bir an i~in de olsa kavrama- hile gelirler.
mlzt saglayan deneyime Diyonisos dene- docta ignorantia. lnsarun yarabostna
yimi adm1 verir. Ote yandan., Nietzsche veya Tannya i~kin bilgisini ifade
aynca, Bah insan1run bi.iyi.isi.ine kapdd!- etmek i9n kullarulan Latince terim: Ca-
gr Hristiyan ahlaki ki.ilti.iriine, bu di.in- hilin bilgisi y a da alimce bilgisizlik.
yaya ait duyumsal insan v.arolu~unun Terim, Tann'yt gori.ini.i~lerin di.inyastn-
yerilmesine dayanan Hristiyanbk dini- dan goren insanlann ka~tn.Llmaz olarak
ne, kar~1 geli~tirdigi kendi felsefesine olumsuz bir oge i~eren, Tannya ili~kin
Dionysos felsefesi aduu verir. bilgileri i~in kullandmt~br. Tann hak-
Bu ba~lamda, onun Der Will zur MACht klndaki bilgUnizi yalnlZCa olumsuz bir
[Gti~ lstemi] adh eserinde, ya~mdaki yoldan, Tannnn ne olmad1~ bilmek
do~urganhk.Ja bollugun benimsenmesi, suretiyle kazandt~miZl soyleyen Aqui-
dogmalizm 249

nah ~Thomas da, her balwndan stntrh 2 Dogmatik sozci.iti.i, epistemoloji ac;t-
bir varhk olarak insantn, yetkin ve son- stndan, bilginin imkinstz oldutunu
suz bir varbk olarak Tann'yt anQk st- iddia eden ku~kucu bakt~ ac;tst kar~tstn
rurh bir ~er~eve i9nde, eksikli olarak bi- da, bilginin kaynatt tarb~mastna hie; gir-
lebilecetini s6yler. meden, bilginin kesinlikle mumk iin ol-
dogma [Yun. dogma; Os. nass; lng. dognza; dutuna inanan ki~iyi gosterir. 3 Terim,
Fr. dogme; Al. dogma]. 1 En genel olarak, daha ozel olarak da, Alman filozofu
s1k1 stkiya, biiyiik bir giic;le inarulan, Kan t'tn, evrenin, deneyime ve gozleme
otoriteye dayandtktan ba~ka, olgular- hie; ba~vunnadan, birkac; apac;tk ilke-
dan ve diter deneysel desteklerden ba- den yaptlan c;tkanmlarla bilinebileceti-
ttmstz olarak kabul edilen ~eyler ic;in ni; insan varh.klaruun teaiibeyi a~abile
kullarulan terim. Dini bir c;erc;eve i~inde, <:egini ve ~ylerin gerc;ek dotasJyla ilgili
tannsal bir otoriteye dayanan ve inkir dotrulara, duyu-deneyinden bag-.mslZ
etmenin sapklnhkla e~anlamh oldutu
olarak ula~bilecetini savunan metafi-
deti~tirilemez ve sorgulanmadan be-
zik~ ya da filozoflar i~n, biraz d a pejora-
nimsenen temel inanc;lar, temel i~lev leri
tif bir bi-;imde kulland1g-. nitelemeye kar-
Tanrt'ntn kendisini insana gosterditi ve
~thk gelir.
bildirditi vahyin anlarruru kavramsal
terimlerle ac;tklamak olan dini 6tretiler. dogmatizm [Os. ikWln'iyye; ing. dogmatism;
Dini otorite taraftndan tantmlanan ve en Fr. dogmatisme; AI. dogmatismus). 1 Genel
temel dini kurum taraftndan destekle- olarak, kimi otretilere en kiic;iik bir el~
nen doktrinler. tiri ye izin vermeden, rasyonel ve man-
2 Dogma, saz konusu anlamdan hareket- tLksal katutlar yerine, salt d uygulara
le, biiyilk bir dii~iiniiriin otoritesine daya- veya ki~isel etilimlere dayanarak korii
rularak kabul edilen ilke, onenne olarak kori.ine inaruna, onlan sorgusuz siialsiz
da tarumlarur. Buna gare, bir felsefe oku bir bic;imde benimseme. Bir dii~iince,
lunda, dotrulutu smanmadan kabul edil- bir iddia ya da bir teoriye ili~kin bir in-
mi~ olarak, dotru diye one siiriilen, dot- celemeyi reddetme ve d i.i~unce, iddia y a
rulugundan asla ku~kularulmayan gorii~ da teorinin, her tiir el~tiri ve sorgula-
ya d a 6tretilere de dognza adt verilir. 3 madan batmstz olarak, otorite temeli
Antik felsefede, goreli detil de, mutlak ve iizerinde dotru oldutunu ileri siinne
. nihar bir dotruluk iddias1nda olan aksi- tavnna ka~dtk gelen dogmatizmin en
yom, maksim, ilke de, dogma olarak ta- belirgin omeklerine, dini otorite ve
rumlaruru~ttr. inane; taraftndan yaratdmt~ olan sistem-
dogmatik [Os. ikaani; lng. dognzati st; Fr. lere batlanma tavrmda rastlarur. Haki-
dogmatique; AI. dogmatisch). 1 Genel ola- kati verditi ileri siirulen vahiyle ilgili
rak, belli birtak1m ilkeleri, tezleri, d ii- olarak da soru~turma a~lamaz. Genel
~iince, teori ve ideolo jileri m u tlak ola-
olarak ku~l kitaplar ve metinler, teo-
rak dotru ve her zaman gec;erli diye loglar tarahndan geli~tirilmi~ olan dog-
kabul eden, gorii~lerini kesin ve tarb~
malar da sonJ~turulamaz.
maya yer vermez bir bi-;imde one siiren
2 Epistemolojide, ku~kurulutun tam
kimsenin tutumu i9n kullandan stfat.
kar~th olan ve insan zihninin varhtm
Dogmatik buna gore, bir goru~ ya da
otreliyi, mutlak bir kendine giiven ve kendisinin ve varb~ ilk nedenleri.Nn
otoriteyle one siiren, en kiic;iik bir ku~ nesnel bilgisine sahip olabileaii iddias-
kuya yer btrakmazken, ba~ka insanla- ru, her tiirlii el~tirel dii~iinceden once
nn gorii~lerine en kiic;uk bir deter ver- kabul etti~ ilkelerin bir gereti olarak be-
meyen insan anlam1na gelir. Buna gore, nimseyen yakla~uru ifade eden gorii~.
dogmatik ki~i, ho~gorusi.i.z, dar kafah, Bu anlamda dogmatizm, varhtin bizzat
ele~tiri ve ku~kuya tahammiilsuz olan kendisini bildigimizi, cismin birindl nite-
ki~iyi gosterir. liklerini ger-;ekte oldutu ~ekliyle alglla-
250 doAa

dagutuz1_. temel i1kelerin, zorunlu dogru- doga [Yun. plrysis; Os. tabiat; ing. nature;
lann yalnlZca zihin ve du~uncenin degil, Fr. nature; AI. natur ). 1 Bir organizma
fakat varhgm da yasas1 oldugunu kabul ntn dogu~tan getirdigi ya da miras aldt
eder. Abnan filozofu Kant, ~te bu bag. . g1 varsaytlan ozellik ya da karakteristik-
lamda, dogmatizmi, 'bilgiye sahip old u- lerinin btitunti. 2 Doga ikinci olarak, bir
gunu one stiren, ancak bu iddiasJnm da- insan1n ya da bireyin, karakteristik da v-
yand1g1 yontem ve ilkelerin el~tirel bir raru~ tarzlanru, temel nitelik ve tutum-
incelemesini yap1nayan bak19 a~151' ola- larrnr if ade eder. Buradan hareketle, bir
rak tannnlanu~tu. ~eyin, onu her ne ise o ~ey yapan ozti-
tKu~kuculukla dogmatizm arastndaki ne, ozsel ozellik1erine de, o ~eyin doga-
bu kar~Ithg1n, bilgi iddialan btittintinti st denir.
eskiyen par~a ve bolgelerinin de~i~tiril 3 Doga, ti~ncti olarak maddi evreni
mesi ve tamir edilmesi suretiyle ytizdti- gosterir. Buna gore, doga, zaman ve
rtilen bir gemiye benzeten yandabilirci- mekan i~inde bulunan ~ylerin olu~tur
likle bilgi iddialan btittintinti saglam du~u sisteme; olaylann, gti~lerin ve fe-
temellere ihtiya~ duyan bir yapaya ben nomenlcrin, bilebildigimiz evreni mey-
zeten tteinelcilik aras1ndaki kar~thgt dana getiren, kompleksine doga adt
ifade ettigi soylenir. verilir. t~te bu ~er~eve i~inde, doga, in
3 Bilirn ya da bilim felsefesinde, bilim- sandan ayn ve insan1n etkisinden ba-
sel ara~hrma Sirasinda ger~ekle~tirilen gimSIZ olarak varolaru, sanata kar~lt
ke~iflerin, tiretilen teorilerin, kullandan
olan1, oznel olana kar~1t olarak nesnel
olan ger~ekligi ifade eder. Doga, orne-
yontemlerin sonu~ta elde edilen bilgile-
gin, Aristoteles'te, insan tarafmdan mey-
rin baglamlanndan soyutlanarak, sor
dana getirilmi~ ~eyleri gosteren teklr-
gusuz stialsizce evrensel ge~erlilige sa
ne'den farkh olarak physis'le gosterilen
hip hakikatlar olarak algalanmas1 ya da
ve insan tarahndan varbga getirilmemi~
bi1imin mutlakla~hnlmasi tavn.
varhklardan olu~an btittinti, kendisin-
4 Metafizikte, akhn mutlak ve degi~
deJd hi~bir ~eyin ama,..SlZ olmad1gJ, ev-
lnez bir degeri oldugu, varhga dair rensel bir d uzen ya da am a~ sergileyen
kesin hakikatlere eri~ebilecegi kabuluy- teleolojik sistemi ifade eder.
le, birtaklm a priori ilkelerden, apat;lk ol- do~a bilimleri [Os. tabii ilimler; ing. natu-
duklanna inandan bazt temel ve degi~ ral sciences; Fr. sciences naturelles]. Orga-
mez inan~lardan hareketle ve spekiilatif nize ve sistemli bilginin, varhgJn mad-
yontemleri ku1lanarak, varluda ilgili di boyutunu konu alan dah. MekJn ya
geneI sonu~lar ~karma tavn. da maddi evren i~indeki varhklan, olay
S Dogmati:zm terimi, yine metafizikte, ve olgulan konu alan ve dogal olayla-
tFichte ve tSchopenhauer gibi diger nn yasalann1 ya da yasahhklann1 ara~
Kant-sonras1 filozoflar tarafmdan ger- bran bilimler.
~ekligin bilin~ten bagunslZ oldugu ve Nedensellik ilkesine, yani ayru ko~ul
deneyimin, tealibenin temelini meyda- lar albnda hep ayn1 sonu~larm ortaya
na getirdigi ilkesini tarumlamak i9n kul ~tka~aAt ilkesine da yanan doga bilimleri
land.rru~hr. Bu gorii~e gore, bilgi, ger- deneysel yontemi temele ahr. Doga kav
9!1<1ik, pasif ve ahcr insan zihni tizerine ran:u olduk~a geni~ kapsamb ve degi~
etki yaph~J zaman olu~ur. Fichte bu an- ken bir kavram oldu~u ve her zaman
lamda dogma tizmi, ahlild deger ve ide- birtakun metafizik kabullere bagh bu-
allerimiu temel saglayan biridk go~ lundugu i~in, doga bilimlerinin kapsamt
olarak, ger~eklijpn, tecriibenin temeli i~inde hangi bilimlerin yer aldigi, zaman
o1an etkin ve bilin~li .ego oldu~ gorti~ti zaman tarh~ma konusu olmu~tur.
ne tekabtil eden transendental idealizm- Buna gore, doga tlk~ag ile Orta~ag bo-
le kar~a kar~1ya getirir. yunca geleneksel olarak teolojinin do-
doga felsefesi 251

gaustii alan1yla kar~1 kar~1ya getiril~ li~tin ni~lerdir. Bun a kar~1n, Yeni Pia-
mi~tir. Bununla birlikte, Yak1nc;ag'da toncular, bu alanda tiimiiyle soyut dii-
ve c;agda~ dii~iincede doga bilimleriyle ~iinceler ileri siirmii~lerdir. Ortac;ag'da,
sosyal bilimler arastnda bir a yu1m ya- dogarun bilimsel ac;1dan incelcnmesi bii-
pdm1~hr. En one1nli dog a bilimleri ara- yiik olc;iide ilunal edilrni~tir. Bu c;ag1n
s1nda fizik, kimya, biyoloji, astronomi felsefesi, Aristotelesc;iligin, Platonculu-
ve jeoloji saydabilir. ~ ve Hristiyan metafiziginin bir kan-
dogac1hk [Os. tabiatperestlik mezhebi; ing. ~lmlndan ibarettir.
naturism; Fr. naturisme; AI. naturismus]. 2 Ronesans doneminde ve doga biJim ..
Davran1~, beslenme ve ya~am bic;imin- lerinin bir sure sonra kaydedecegi h1zh
de tek yol gosterici olarak dogay1 kabul geli~menin hemen oncesinde, Telesio,
etme egilimi. tCampanella ve tBruno gibi dii~iiniirle
Dogay1 a~an, yaraha bir nedenin var- rin, dogay1, tabiat alan1nl Tann'dan ba-
hglnl inkcir eden, dogan1n kendinden gut\SLZ bir bi-;imde, kendi ic;inde kapah
varoldugunu one siiriip, dogay1 temel bir sistem olarak gormii~ ve boylelikle
alan, dogay1 kutsayan ve her tiir olc;iiyii de felsefeleriyle modem bilimin teorik
dogada bulan ogretilerin genel adl. ve ontolojik te1nellerini hazirlami~lar
doga felsefesi [Os. tabiat felsefesi; ing. phi- du. Zaman zaman panteist bir anlay1~1
losophy of nature; Fr. philosophie de Ia na- on plana c;lkartan bu doga felsefelerin-
ture; AI. philosophie der natur, naturephi- den bir si..ire sonra Francis tBacon, insan
losophie]. Tarihsel bir c;erc;eve ic;inde, 1 bilgisinin ve eyleminin dogaya dayan-
oncelikle Antikc;agda veya Hellenik do- masi ve doga iizerinde temellenmesi ge-
nemde, M. 0. 6. ve 5. yiizylllann salt do-- rektigini belirtmi~tir. Bacon, bu konuda
gayl konu alan felsefesi., sonra da Yunan ~unlan soylemi~tir: 'Dogan1n hizmet-
ve Hristi yan Avrupa' da, genel metafizik kan ve yorwncusu olan insanoAiu, de-
sistem!erin dogaya ili~kin ac;aklamadan ney ve dii~iinme yoluyla doga diizeni-
aneydana gelen dallan. Buna gore, felse- nin s1rlann1 anlad1A1 olc;iide, eylemde
fe ba~lang1c;ta bir doga felsefesi niteligi bulunabilir ve bilgi edinebilir.' 'Dogaya
ta~uru~hr. Soz konusu doga felsefesi, egemen olmarun ko~ulu, ona boyun eg-
lyonya'da duyumcu, Yu-nan yanmada- mektir.'
Slnda akdc1 bir ozellik kazanm1~hr. 3 Doga felsefesi, yine tRomantizmin
tSokrates, insanm bu diinyadaki ya~a pozitivist bilim ele~tirisinin dogan1n
ml ac;rs1ndan c;ok biiyiik bir onem ta~1- modern bilimin ya banc1 kald1g1 feno~
mad1g1 gerekc;esiyle, bu doga felsefesine menlerini konu alan spekiilatif teorile~
kar~1 c;1karak, felsefenin merkezine insa tirme etkinligini tan1mlar. En dnemli
n1 gec;irmi~tir. Bundan dolay1, Sokra- temsilcileri tSchelling ve tGoethe olan
tes'in ogrencilerinden birc;ogu da, hpkl bu felsefe, modern bilime hikim olan
Sokrates gibi, 6ziki bilimlerin alarunda mekanist doga tasanm1na, dogay1 an-
felsefe yapmaktan kac;uutu~lard1r. Pia- lamdan yoksun canSIZ bir madde a(emi
ton da dog a felsefesiy le ilgilenmi~ ol- olarak goren anlay1~a ~iddetle kar~1 c;l-
Inakla birlikte, onun doga felsefesi biitii- karken, dogay1 ~iirle bezenmi~ anlamh
niiyle metafizik bir nitelik arzed er. bir varhk alan1 olarak gormii~ ve onda-
t Aristoteles ise, aklldan yard1m goren ki anlamh buldugu unsurlan bulup c;l-
gozlemlere dayanan bag1mSlZ bir fizik kartma c;abas1 vermi~lerdir. Soz konu-
bilimi kurmaya c;ah~m1~hr. su doga felsefesi konsepsiyon una gore,
Daha sonra, Hellen.istik done1nde, tEpi- do gal fenomenler bizim, arz u ettigimiz
kiiros tDemokritos'un atomcu mekanist takdirde anlayabilece~Jmiz birtakun
gorii~iinii, tStoacdar ise tHerakleitos'un mesajlar aktaran bir dil meydana geti-
dina1nik doga anlay1~1ru canland1np ge- rir. Bu dili anlamak, dogarun fenomen-
252 dcga filozoflan

lerine niifuz ehnek, gozle1n ve deney 16. yi.izyllill ilk yans1nda, yeni Iota ve
yoluyla detil, fakat sezgiyle mi.imki.in topraklann ke~fiyle, deniz ticareti ve Re-
olur. Zira dotarun fenomenleri insana formasyon hareketinin bir sonucu ola-
yabanc1 fenomenler olmay1p, hayatla rak, A vrupada dotaya kar~1 yo gun bir
dotrudan bir ili~kisi olan fenomenler, ilgi uyarun1~tJr. Bu donemde, dini telnel-
zihnin dt~avurumlandar. t~te bu an- l~ri olan Orta~at takdcllttma ve Aristo-
lamda doga felsefesi, dotantn bilimin .feles otoritesine kar~1 tav1r ahnm1~ ve
kavrayanadt i~in yabanc1 kald1t1 un- fenomenJeri gozlem ve deney yoluyla
surlartnl, yonlerini ac;ta c;1karan teori- ara~hrtnarun onemine detinilmi~tir.
ler geli~tirme faaliyetini ifade eder. Dogaya yonelik bu ilgi once astronomi-
4 Doga felsefesi terimi, yine, fakat bu de, Kopemik, Galile ve Kepler'in onemli
kez sistematik olarak, genel ve teorik bulgulanyla semeresini vermi~tir. Bu-
bir ~er~eve i~inde, bir ger~eklik olarak nunla birlikte, soz konusu bilim adamla-
dotan1n temel yon ve boyutlanna ili~ nrun temsil ettiti bilimsel gozlem ve
kin ara~hrmadan meydana gelen ve ara~hrma ruhu, heni.iz yeterince olgun-
kendi i~inde .fizik felsefesi ve biyoloji felse- la~madan, zaman zaman felseff speki.i-
fesi olarak ikiye ayuan felsefe dahna te- Iasyonla kan~nu~hr. i~te dota filozofla-
kabi.il eder. n terimi, soz konusu donemin dotaya
Dotal ger~eklitin en temel ve en yonelmi~ olan bilim adarru-filozoflanru
onemli yonlerini ele alan bu disiplinden gostermektedir. Bu filozofbilim adamla-
hareketle, bir bi.iti.in olarak ger~eklitin n arasmda en onemli i.i~ tanesi, Bernardi-
kendisi, insanm di.inya gori.i~i.i, antro- no Telesio, Giordano Bruno ve Tomaso
polojisi ve ahlik1yla ilgili sonu~lar ~ka Ca1npanella'dtr.
raldit i~in, dota felsefesi, yalruz ku- dot a hali [Os. tabiat h4li; ing. st.Dte of natu-
ramsal ya da felsefi a~tdan detil, faka re; Fr. ~tat de nature; AI. naturezstand].
pratik bak1mdan da bi.iyi.ik 6nemi olan Modem sivil topluma ili~kin gori.i~lerin
bir disiplindir. temelinde yer alan ve ~otunluk sivil
Ba~ka bir deyi~le, bir ger~eklik olarak toplumu temellendirmek i~in kullanllan
dotanm akti.iel yon ya da boyutlartyla ve insarun, hic;bir siyasi orgi.it ya da yo-
ilgili ara~t1rmalardan meydana gelen netimin olmad1t1 zamanki durumunu
felsefe ti.iri.i olarak dota felsefesi, fizik dile getiren ya da insarun toplum dl~ln
felsefesiyle biyoloji felsefesinden mey- da, bozulmam1~ bir halde olma duru-
dana gelmektedir. Dota felsefesi bu muna i~aret eden fikir.
batlamda, insan1n dotal kurulu~uyla Dota hali kavranu, on yedinci ve onse-
c;evresine ili~kin satlam bir kavray1~1n kizinci yi.izyll filozoflan taraflndan,
onun inan~ ve tav1rlanru 6nemli ol~i.ide sivil toplum anlay1~1n1n kar~1t1 olan
ko~ullad1t1 inanctyla, dotaya ili~kin bir kavram olarak gori.ilmi.i~ ve insarun
ara~hrmalardan, zaman zaman belli bir devlet ya da siyasi bir di.izen olmada~
metafizik, art1 bir di.inya gori.i~i.i, antro- zaman durwnunun ne olabilecetini,
poloji ve etik i~in, ka~1nllmaz olan kimi soz konusu dota halinin uygarhk tara-
sonu~lar ~1kartmaya ~ah~1r. fandan ne ol~i.ide det~tirilditi ya d a
dota filozoflarl [ing. nature philosophers; bozuldutunu at;~klama si.irecinde, bir
Fr. philosophes de nature]. Felsefi ara~br olc;i.it ya da temel olarak ahnml~hr.
ma ya da speki.ilasyonlara..run konusu Ba~ka bir deyi~le, toplumlar yaratll-
dota olan Sokrates-oncesi filozof ya da mudan once varolmu~ olan bir hali,
fizyologlar la, fiziksel olgulara ve si.ire~ toplumsalla~ma oncesi ya~anan bir du-
lere ili~kin ara~tumalart yeniden can- rwnu betimleyen dota hili di.i~i.incesi,
landtran Ronesans filozoflan i~in kulla- dotal di.izeni toplumsal di.izenle, dotal
rulan deyim. ya da fiziki insaru toplumsal insanla
doga hili 253

kar~1tla~hnnak ve insan toplumlann1n anar~i ve kaos halinden daha beter ve


do~aslnl ya da ozunu toplulnlann biz- a~a~1hk bir hal ohnad1~1 i~iil, bu du-
zat kendilerinin i~leyi~i taraflndan sa~ nnndan her ne pahas1na olursa olsun
!anan olc;utlerden ba~UnSIZ olarak ac;1k kurtu1mak istediklerini one surmu~tur.
lay1p yorumlamak amac1yla tarihsel bir Bununla birlikte, do~a halinde c;atl~
delil veya analitik bir arac; olarak kulla- mantn kac;nllmaz oldu~u goru~une,
ntlmJ~ttr. onun tiitnuyle yanh~ bir insan do~as1
i~te bu ~erc;eve i~inde, do~al duzen c;o- konsepsiyonuna dayand1~1 gerekc;esiyle
~unluk Tann taraf1ndan yarahlrru~ bir itiraz edilmi~lir. Bireylerin do~al bencil..
di1zen olarak goruhnu~ ve dolay1s1yla li~iyle ac;gozlulu~unu varsayan Hobbes,
onun insan taraflndan kurulmu~ olan yalruzca m\ltlaka yalon giic;lerle donan-
duzenlerden ~ok daha me~rQ oldu~una lnl~ bir hLiku1ndann duzen getirebilece-
inan1hru~hr. Do~a hili du~uncesiyle ~i ve herkesin ba~ka herkesle olan sava-
ifade edilen do~al duzenin Tann tara- ~n onleyebilece~i sonucunu c;tkarhr ve
flndan yarahlm1~ oldu~u yerde, top- politik otoriteyi, biricik altematifi kaos
lum, belirli do~al ihtiyac;, istek ve arzu- oldu~u ic;in me~rula~hnr. Oysa, kimi
lan olan bireyler taraftndan yarahlm~ du~unurlere gore, do~al ya da vah~i in-
olan bir duzene ka~thk gelir. Do~a hili san tasvir ederken, Hobbes toplum i~n
du~uncesi, i~te bu temel uzerinde, insa- deki ins an betimler~ H1rs, kibir, ac;goz-
nln, ahlak ya da siyaset a!arundaki, tilm luluk do~al insarun niteliklerinden
toplwnsal c;aba ve giri~imlerinin kendi- ziyade, toplumun urunudur.
siyle olc;i.ildu~u bir standart meydana ge- Bundan dolay1, insan1n do~as1n1n ozu
tirdikten ba~ka, bize toplumlann nas1l itibariyle iyi ve yardtmsever olup, i~
varh~a geldikleri, devletlerin nasd ku- birli~ine ac;1k durumda bulundu~unu
rulduklarl sorulann1 yan1tla1narun en savlayan Jean Jacques tRousseau gibi
onemli yollar1ndan birini sa~lar. Bun a du~unurler, do~a halini kaybedilmi~
gore, do~a hili du~uncesi, insan varb- bir cennet, geride kalm1~ bir alhn c;a~
~lNn do~al haklan olan e~itlik ve ozgur- ve 'soylu vah~i'nin, uygarhk taraftn-
lu~u temellendiren tarihsel bir delil ola.. dan bozulmam1~ dunyas1 olarak gor-
rak kullarulabildi~i gibi, devletle devletin mu~lerdir. Nitekim tPufendorf, do~a
tu1n toplu1 nsal ili~kileri denetleme hak- d urum unda ya~adtklan stsylenen in-
k.Jrun zorunlulu~unu gosteren bir karut sanlann, birbirlerinin boyunduru~unda
olarak da kullarulm1~hr. olmad1klan gibi, ortak bir efendiye de
Filozoflann benilnsedikleri insan do~a ba~h olmayan ve birbirlerine kotuluk
Sl imgelerine ba~h olara~ do~a halini de iyilik de etmeyen insanlar olduklart-
f arkh ~ekillerde betimleyen goru~ler or- nt soylemi~tir. Pufendorfa gore, insan-
taya ;1km1~hr. Orne~in, insanm ins a run lar, do~a halinde, ozleri gere~i, e~it ve
kurdu oldu~unu stsylerken, onun ozu ozgurdurler.
itibariyle kendi c;1kan pe~inde ko~an Her~eye ra~men, do~a halinin niteli~i
bencil bir varhk oldu~unu iddia eden konusunda farkhhk gosteren tum go-
Thomas tHobbes, bireyler arasmdaki ru~lerin ortak paydas1, insan varhklan-
c;1kar ve guc; 1nucadelesini vurgularken, run do~al e~itli~ine duyulan inanc;t1r.
do~a halinj herkesin herkesle sava~ ic;in- i~te bu inane;, sivil toplum goru~leriyle
de bulundu~ bir hal olarak tarumla- tum liberal o~retilerin temelinde yer
ml~hr. Ba~ka bir deyi~le, do~a duru- ahr. Buna gore, tum insanlar, ayru
lnunun, herkesin herkesle sava~ ic;inde insani s1fat ya da ozellildere sahip ol-
bulundu~u bir duruma, tam bir anar~i mak, ayn1 fiziki c;evreyle kar~1 kar~tya
ve genel sa va~ hi line kar~1hk geldi~ini bulunmak, ayru kendi varh~aru koru-
soyleycn Thomas Hobbes, insanlarm, bu yup surdurme ic;gudusunu sergilemek,
254 doga]

ko~ul1ann1 iyile~tinne diiri:usiine sahip dugunu savun1nu~lardu. Bu iki di.i~ii


olmak baknn1ndan, ayn insan dogasi- niire gore, dinin temel inanc;lann1 bize
n payla~Iyorlarsa eger, bu takdirde akd gosterir, t;iinkii bu inant;lar bizim
toplumun da dogal bir temeli vardar dogam1zda, akhm1zda yerle~iktirler.
demektir ve tum toplumsal diizenleme- Bu temel inanc;lar ve dogrular ~unlar
ler arkaplandaki dogal yasa ve diizene d1r: Bir Tann vardu; ona inanmak,
uygun hale getirilmelidir. sayg1 gostermek ve tap1nmak gerekir.
dogal [Os. tabii; ing. nah1ral; Fr. naturel; Al. Tann'ya kar~1 bu sayg1 davran1~1, er-
naturliclt]. 1 Dogaustii olana kar~lt olarak demli olmay1 saglar.
bu diinyaya, dogaya ait ve 6zgii olan; 2 IV Ote yandan, bizza t ins an dogasin-
Mistik olana, dogaustii kaynaklara veya dan kaynaklanan, dogu~tan getirilen ve
vahye dayanarun tersine, insan akluun bir insan varhg1 ohna olgusu taraf1ndan
eseri olan; 3 lnsan elinden .;tkm1~, insan ongoriilen haklar ve ozgiirlill<Jer ise,
taraflndan yarahlnu~ olarun tersine, dogal haklar diye tan1mlanu. Bu haklar,
dogrudan dogn tya dogadan gelen, ken- zaman ve mekana bagh olmadan, her
diliginden olu~an; 4 U zla~una kar~1t zaman i~n varve ge.;erli olan haklardrr.
olarak, dogu~tan ya da dogadan getiri- Dogal haklar, baz1 donemlerde, pozitif
len; 5 Sivil ya da sosyal ve politik olarak, hukukun etkisi albnda ikinci planda
insarun kendisine, fiziki yap1s1na ait ve kald1ysalar da, lkinci Di.inya Sava~1 Sl
ozgii olan; 6 Zihinsel olana kar~It olarak, ras1nda ve sava~tan sonra, bask1C1 re-
insan1n d1~1ndaki fiziki doga1un bir par- jimlerin insan ki~iligini ortadan kaldir-
QiSI olani 7 Ar1zi olarun tersine, bir ~eyin ma ve yok etme t;abalan kar~1S1nda
oziini.in aynlmaz bir par.;asi olan i~n yeniden bi.iyi.ik onem kazannu~lardtr.
kullandan stfat. Bu t;ert;eve it;inde, dogal haklar, devre-
i~te bu genel ~en;eve ic;inde, yapay an- dilmesi ve vaz~esi mi.imki.in olma
laJnhhk d1~1nda kalan anlam ti.irlerine, yan temel hak ve ozgiirliikler olarak })e.
hayvansal ileti~hn ve dogal i~aretlerde lirir. Soz konusu temel hak ve ozgi.ir
ki anlamhhga I dogal anlamltltk adt ve- liiklerin, dogal haklann en belli ba~hla
rilir. II FormeI ya da yapma dillerden n, ya~m, ozgiirli.ik, ~itlik, mutlu ol-
farkh olan, bir cemaat ya da toplum ta- ma, t;ah~ma, m iilkiyet, hrsat e~itligi,
rafmdan fiilen kullarulan dil, tarihsel yasa kar~1S1nda e~it muameleye tabi
dil an!am1nda, dogal dil diye tanimla- olma haklandtr.
nu. III Tann'yla kurulan dogrudan ya V Manhkta, 1934 yd1nda Alman man-
da dolayh ileti~ime bath olan vahiy tJkt;ISI Gerhard Getzenin aksiyomlara
dini veya dogaustii teolojiye kar~1t ola- ba~vunnad.an, salt t;Ikanm kurallanna
rak, akd yoluyla olu~turulabilen veya dayanarak olu~turdu~u mant1ksal t;I
insanda dogu~tan varoldugu dii~i.ini.i kanm yontemine ise do gal tiiretim meto-
len inant;lar biitiini.ine dogal din; ve bu du ada verilmektedir. Formel manhk
nunla ayn1 anlama gelmek i.izere, insa- sistemleri olan dogal tiiretim sistemleri
nln salt kendi akbna dayanarak ve Hilbert, Peano ve tRussell gibi manhk
makul olasihklarm meydana getirdigi t;dar taraflndan geli~tirilen, az say1da
genel bir t;ert;eveden harek~tle, kendi aksiyoma ve birtak1m -;:akanm kuralla-
Tann's1n1 ve evren teorisini olu~turabi nna sahip aksiyomatik sistemlerden,
lecegi onciili.ine dayanan teolojiye de aksiyomlara ihtiyat; duymamak bakl-
dogal teoloji ad1 verilmektedir. Bu ti.ir mtndan farkhhk gosterirler.
bir din ani a Yl~lnln en i.inli.i temsilcileri VI Ote yandan, duyusal diinyaya ait
olan Jean tBodin ve Herbert, nitekim olan, deneyimlenen dunyan1n bir par
akh dogal bir 1~1k olarak gonni.i~ ve t;as1 veya i.iyesi olan nesneye dogal
dinin, vahyin degil de, aklln iiriinii ol~ nesne, ozellige de dogal ozellik ad1 veri-
doAal bir kurum olarah devlet 255

lir. VII Buna kar~m, ye~il gibi dogal yavru verdigi halde, tiirlerin ~~nda
bir ger~ekligi ohnayan, nesneler gibi birey sayasi a~aga yukan sabittir. Bu, bi-
da~ diinyada varolmayan, Tann tara- reylerin ~ogunun embriyondan yeti~
fmdan verilmi~ olma anlammda doga- kin duruma gelinceye kadar, ya~amm
iistii olmayan ozellik ise dogal olmayan bir a~amasmda yok olup gittikleri anla
ozellik diye tanunlamr. Boyle bir ozellik, mana gelir. Llyleyse, i~inde bulundugu
duyum ya da i~ebak1~ yoluyla veya varolu~ ~artlannda, ya~adaga ~evresel
ba~ka bili~se! yetilerle bilinemez, yal- ko~ullara en iyi ~ekilde uyum saglayan
mzca sezgi aracahgayla kavranabilir. bireyler daha uzun ya~ar, daha ~ok ve
Sezgici bir ahlak anlaya~am benimseyen daha saghkh doller verir. Ana babalan-
filozoflann soziinii ettigi bu tiir dogal nm kahtsal ozenikleriyle donahlma~
ohnayan sezgisel ozellikler dogrudan, olan gelecek ku~akJar da, kendilerinden
aracasaz, betimlenemez ozellikler olup, onceki ku~agm uyum yetenegini korur
ba~ka ozelliklerle birle~tirilir. ya da geli~tirir.
VIII Epistemolojide ise, da~ diinyamn dogal bir kurum olarak devlet [ing. state
ger~ek varolu~uyla ilgili olarak ku~ku as a n.atural instution; Fr. etat co11une Ult
duyulamaz bir bilgi ve kamt elde ehne organisme]. Devleti biiyiik ol~ekli bir
soz konusu oldugunda, duyum ve alga- insan ya da organizma olarak goren
ya kesinlikle giivenilebilecegini savu- tPiaton'un, devleti insan dogasma da
nan anlaya~, dognl realizm olarak bilin- yandaran gorii~ii.
mektedir. llk kez olarak T. tReid tara- Bu anlaya~a gore, devlet bireyin doga-
hndan formiile edilen ve ger~ekligin zi- smdan tiirer, zira birey, mantlksal ola-
hinden bagamsaz olmadagma one siiren rak devletten once gelir. Ve bu baglam-
toznel idealizme ~iddetle kar~a ~akan da, devlet insan dogasmm yapasma
bu anlaya~, sagduyu felsefesi diye de yansathga i~n, dogal bir kurumdur. Pla-
tammlanmaktadar. ton'a gore, devletin kokeninde insamn
dotal ayaklanma [Os. IStlfO.i tabii; 1ng. na- ekonomik ihtiya~lan vardar. 1nsanlann
tural selection; Fr. serection naturelle; AI. bir~ok ihtiyaca oldugu ve hi~bir insan
naturauswahij Ya~ama sava~mda, daha kendine yeter olmadaga i~in, Platon'un
az uyum saglayan, daha az yetenekli bi- ideal devletindeki birinci snuf, bir i~ bO
reylerin elenerek, daha iyi uyum sagla- liimiiyle, insanlann ihtiya~ duyduklan
yanlann, daha yetenekli olanlann hayat ~e~itli iiri.inleri iireten sanatUrlar, iireti-
ta kalmasa durumu. Evrimi dogadaki ciler ya da tiiccarliu sarubdar.
ko~ullara daha iyi uyum saglayabilme- Bu suufta bulunan insanlar, daha ~ok
nin sonucu olarak goren ve akraba tur- maddeye dii~kiinliik gosteren, bedensel
lerde bulunmayan ozel uyum mekaniz- tatminlerin ve e~yamn pe~inden ko~an
malanyla donahlma~ tiirlerin ~evre insanlardar. Bu insanlann erdemi ol~u
ko~ullanna daha iyi uyum saglayacaga- liiliiktiir. tdeal devletteki ikinci saruf,
m, ve dolaytsayla ya~amlarlJ'U siirdiirme devletin smarlanru dii~manlardan ko
~ansmm daha yiiksek olacagma savunan ruyan askerlerle, i~ giivenligi saglayan
tDarwin'in, dogada hiikiim siiren ve ya bek~ilerden olu~ur. Askerler ve bek~i
~ama sava~mda en ba~anh olanlarm, ler, kendilerinde cesaret ogesi agar
varolu~ ko~ullanna en iyi ~ekilde uyum basan insanlardar. Bu insanlann erdemi
saglayanlann ayakta kalmasuu saglayan ise, Platon'a gore, cesaret olmak duru
siirece verdigi ad. mundadar. Buna kar~m, ideal devletteki
Darwinizmin temelini olu~turan dogal ii~iincii samf, ~ok uzun siireli ve olduk-
ayaklanma ~u temel ilkeye dayamr: ~a aynnhh bir egitimden ge~mi~ olan
Canhlann biiyiik bir boliimii ~ok fazla yoneticilerden meydana gelir. Bunlar
say1da dol, yumurta, tohum ya da kendilerinde manevi hazlara dii~kiinlii-
256 dogalc1hk

~tin, ak.Jl gtid.intin, merak ve anlama is- do~al oldu~unu, varolan her~eyin do-
te~inin on plAna filktl~l bilgelerdir filo-
I ~anin bir par-;as1n1 meydana getirdi~ini
zofJardu. SOz konusu yoneticilerin er- savunan anlay1~.
deini ise, bilgeliktir. 1 Bilimsel a-;Iklaman1n kapsam1 di~In
Platon'un bu ti-; S1n1fb toplum anlayi~I, da kalan baz1 varhk ya da olaylann va-
onun ti-; par-;ah ruh gorii~tine dayan- roldu~u gorii~tine kar~1 e;~kan ak1m
maktadll. Buna gore, ruhun en alttaki olarak do~alahk, bilinebilen tum evre-
par-;as1 i~tihadu. Bu par-;a, ruhu bedene, nin, do~al nesnelerden, yani do~al ne-
bedensel arzulara yonelten par~d1r. denlerin eylemiyle varl1~a gelen ve yok
ideal devletteki tiretidler, tticcarlar ve ze- olup giden nesnelerden olu~tu~unu,
naatkarlar smd.ma kal'fillk gelen bu par- her do~al nesnenjn, mekin ve zaman
-;anin erdemi, temel i~levi a~1nya ka-;- i-;inde, do~al nedenlerin son ucu olarak
mama, ol~lti olmad1r. ikinci par-;a ise, varoldu~unu one surer.
can ya da cesarettir. Ruhun, devletteki Evrenin, doital nesnelere ek olarak,
bek~ ve askerler s1n1hna kal'fihk gelen do~al olmayan bir nesne tiirii de i-;erebi-
bu par-;asuun gorevi i~tihan1n a~1n arzu lece~ini, fakat, do~al nesnelerin gozlem-
ve isteklerine direnmek, cesaret gester- lenebilir davran1~lan tizerinde do~ru
mek ve i~tiha ile akll arasmda -;Ibbile- dan etkisi olmadik-;a, do~al olmayan
cek -;an~malarda aklln soztinti dinle- nesnelerin varolu~unu kabul etmeme-
mektir. Buna kal'fut, ruhun en tistteki miz gerekti~ini belirten do~alalt~a
par-;as1, devletteki filozof-yonetidler suu- gore, do~al bir nede~ ba~ka bir do~al
fina kar~1hk gelen akdd1r. Akhn gorevi nesnede bir de~i~meye yol a-;an do~al
bilmekt anlamak, ruhun di~er par-;alan- bir nesne olup, her nesne do~al nedenle-
na yol g&termektir. Ruhun bu par-;asi- rin etkisiyle varb~a gelir, varh~n1 siir-
run erdemi ise, bilgeliktir.
dtirlir ve daha sonra yok olup gider.
Platon'a gore, ruhun par-;alan arasin-
Do~al dtizen ya da do~~ yalruzca
da bir uyum oldu~u, hi-;bir par-;a
ba~ka bir par-;an1n gorevine, i~levine
rum do~al nesnelerin bir toplanu olarak
dti~tin tilmesi, do~arun, do~al nesnelere
kan~maytp, kendi gorevini gere~i gibi
yerine getirdi~i zaman, boyle bir ruh ek olarak, do~al siire-;leri de kapsayan
dengeli ve sonu-;ta ortaya -;1kan insan bir sistem olarak gorlilmesi serekti~ini
da sa~bkh ve adil bir insan olur. Platon soyleyen do~alchk, do~arun, ilke ola-
bu gorii~tinti aynen devlete yans1hr. rak her bir par-;as1yla anla~llabilir olan
Buna gore, her Sinlhn, ba~ka suuflann bir sistem meydana getirdi~i, ama bir
i~ine miidahale etmek yerine, kendi go- btittin olarak a~klanmas1run imkans1z
revini Iayikiyla yerine getirdi~i bir dev- oldu~unu soyler. .
let adil bir devlettir. Boyle bir devlet, Ba~ka bir deyi~le, do~aya ili~kin bti-
hpk1 bireyde yol gosteren gii-; akd ol- tti.nsel bir a~amanm, do~al bir nedene
du~u zaman, bireyin iyi ve esenlikli ol- i~aret etmeyi gerektirdi~ini, oysa bir
masi gibi, devlet de ozellikle felsefenin btittin olarak ele alman do~anm d1~1nda
gticti hissedildi~i, bilge yoneticiler top- do~al bir neden bulunmad1~ savunan
lum ic;in uygun ve yararh projeler tire- do~alc1h~a gore, do~a bilimsel ya da
tip uygulamaya soktuklan, gcnelin re- do~al yontemle ara~hnlmahdu. Do~al
fahinl sa~lad1klan zaman, ideal, yetkin ya da bilimsel yontem ise, a) do~al siire-;-
ve adil bir devlet olur. leri, soz konusu stire-;lerden sorumJu
do~alc:1hk [Os. tamiyyQn mezhebi; ing. na- olan do~al nedenleri belirlemek suretiyle
turalism; Fr. naturalisme; AI. naturismus ]. a-;Ildamayi ve b) bir a-;udamay1, soz ko-
Varolan ya da olup biten hel'feyin, nusu ac;lklaman1n do~ru olmas1 duru-
do~a bilimlerinde omeklenen yontem- munda ge-;erli olacak olan sonu-;larla test
ler tarafmdan a-;1klanabilme anlaminda, ebneyi i-;erir.
doA~Ic1hk 257

Dogan&n anla~llabilir oldugunu, dogal +Husser] gibi dii~iiniirlerin anti-psiko-


siire~lerin diizgun ve diizenli sure~ler ol- lojizmine kar~1t olan bu anlay1~a gore,
dugWlu savunan dogalcdaga gore, insan bilgi teorisi zihnin bir par~as1 haline
varhklan da, t1pk1 dogal nesneler gibi, gelen duyusal verilerle ortaya ~tkan bi-
doga yasalanna tibi olduklarmdan, in- li~sel iiriinler aras1ndaki ili~kiyi konu
sanlarm zihinsel ve toplu1nsal ya~anuru alan deneysel bir ara~tarmadar. Dogalca-
n1eydana gebren dogal sure~Jer de dogal hk, yine epistemolojide, ama biraz daha
yontemle ara~hnlmahdar. Bilim ada1nla- genel bir ~er~eve i~inde, bir ucu ak.Jlcl-
n ve filozoflann, her zaman dogal ya da hkta, diger uru da tpozitivizmde olan
bilunsel yontemi kullarup, dogal a~lkla bir dogru boyunca dizilen, ve ortak bir
malar geli~tirmeleri, dogal olmayan tiim bichnde bilgiyi dogal nesne, olay ve su-
a~1.klamalan, ilke olarak doga1 ar;~klama re~lerin bilgisiyle s1rurlayan bilgi gorii~
larla degi~tinneleri gerektigini savunan lerini tanunlamaya yarar.
dogalct.hga gore, ak.ll dogaJ yontemin 4 Zihin felsefesinde ise, dogalcah~
surekli bir bi;imde uygulanmas1 olup, t fizikalizmle ozde~le~tirme k m urn k iin-
doga bilimleri akbn en iyi ifadesidir. diir. Bu baglamda dogalahk, bir tiir
Belli bir anda dunyaya ili~kin olarak tmaddeciligi ifade ederken, zihne dair
sahip olunan bi1ginjn, bilimin bize o soylemin, zihin halleriyle ilgili onerme-
anda diinya hakkutda soylediklerinin lerin zihinsel terimler ihtiva etmeyen
toplam1 oldugunu savunan dogala an- onennelere indirgenmesi gerek tigi go-
laya.'a gore, bilim d1~mda ba~ka bir ru~iinden olu~ur.
bilgi kaynagln\lZ oJmadagliU sOylemek, 5 Dogalahg1n, ahlak alanmda, ahlaki
insan varhklarnun yalruzca bilimi teme- eylem ve degerler soz konusu oldugun-
le alarak dogayla temas i;inde olmalan da ge~erU olan turune ise ahlliki dotalcd1k
gerektigini soylemek anlanuna gelmez, ada verilir. Dunya haklondaki olgularla,
~unkii dunyaya ya da dogaya tecriibe et insanlann bu dunyada nasd davranma-
anenin farlda yollan vardar. lan gerek ngiyle ilgili deger yargalan ara-
Evrenin ahlaki bir boyutu, ahlaki bir smda kesin ve mutlak bir suur t;izgisi bu-
karakteri olmadag1n1, insan1n da, doga- lunmad.J~lru savunan ahlaki dogalc1hk,
run aynlmaz bir par~as1 olup, dogal bi- ahlaki yarga ya da deger bi4jtnelerin
limlerin yontemleriyle a~aklanabilecegi dogal fenomenlerle ilgili olgulan i~erdi
ni savunan dogalcahgan kapsama i~ine gini one surer. Ahlakm empirik bir disip-
bir~ok ogreti girer. Dogalct o~retilerin lin ya da dogal veya toplumsal bir bilim
ortak yonii, metafizik bak.Jmdan her oldugWlu, ahlili kavram ve terimlerin
zaman tek bir toz one surmeleri ve doga doga bilimlerinin kavram ve terimlerine
sistemi i~inde teleolojik ogelere yer ver- indirgenebilecegini savunan dogalahga
memeleridir. gore, bir eylemin dotru1u~unu ya da
2 Dogalc1hk manhkta, psikolojizme yanb~hg1n1 belirlemek i~in, soz konusu
ozde~ olan bir o~retidir. Bu baglamda eylem tarahndan haz elde edilip edilme-
dogalahk ya da tpsikolojizm, manbk digi, hedeflenen ama~lara ula~1hp ula-
yasalannan a priori olmadtga, bu yasala- ~almadl~l, eylemin birlik ve uyuma yol
nn ge~erliliginin zihnine ili~kin empirik a~a p a~mad1ga olgulanru he saba kahnak
ya da tecriibi olgulara dayand1~1n1 one gere~ vardar.
surer. 3 Epistemolojide ise dogalctbk, a) 6 Ote yandan, nonnatif ahlakta hangi
bilgiyi dogal nesne, olay ve sure~lerin davraru~m ahlaken dogru oldugunu be-
bilgisiyle sanarlayan, b) bilgi teorisinin a lirlemenin tek yolWlWl insan, toplwn ve
priori bir disiplin olmay1p, deneysel bili- biyoloji benzeri bilimlerdeki empirik
min bir par~asa old ugun u one suren go- ara~hrmadan ge~tigini savunan dogalcl-
ru~e kar~ahk gelir. +Kant, +Frege ve hk, tmetaetikte, ahlaki yargllann,
25A dogalct yanh~

Hu1ne'dan beri bilinen olgu/deger ayln- dogalc1 yanh~ [ing. naturalistic fallacy;
rruna rag1nen, olgusal dogru ya da oner- Fr. erreur naturalistiqe]. 1 Ahlaki ya da
melerden liiretilebilecegini iddia eden, ahlak alan1na giren tumceleri olgusal
ahlill ka vr amlann dogal olgu ya da liimcelere, yani dogal olaylarla ilgili
ozelliklere indirgenmek suretiyle analiz h..imcelere indirgeme yanh~1na; ahlak
edilebilecegini one suren goru~e tekabi.i 1 ala1una giren, ahlakla ilgili olan tumce-
eder. leri ahlakla ilgileri olmayan liimceler-
7 Dogalcthk toplum bilimleri alan1nda den -;1karsa1na ya da ti.iretme hatas1.
ise, sosyolojinin bir bilim oldu~nu 2 Dogalc1 yanh~, daha ozel olarak da,
veya olabilecegini, ancak bun un sosyo- ahlaki terilnleri ahlaki olmayan terilnler-
loglann dog a bilimlerinin deney, liime- le, olgusal terimlerle tarumlama yanh~l
vanm, ondeyi, istatistiksel analiz gibi na kar~thk gelir. Ahlaki bir deger ola-
yontemlerinl kullarunas1 yla tnumki.in rak iyiyi, yani dogal olmayan bir ~eyi,
hale gelebilecegini dile getiren anlay1~1 dogal bir ~ey or neg in haz ya da insan1n
1

ifade eder. 8 Dogalc1hk din felsefesinde kendi kendisini ger-;ekle~tirmesi arac1h-


de, vahye dayah dini ve mucizeleri red- g1yla tan1mlama ~eklinde ortaya -;1kan
dederek, akhn eseri olan bir dini savun- yanh~, dogal yanh~a bir ornek olarak
ma, dini akla ve insan dogas1na dayan~ verilebilir.
dsrma tavn olarak dogal din anlay1~1na Bur ada yanll~ olan ~ey, iyi, hazla ya da
tekabul etmektedir. Bu baglamda, do- ld~inin kendi kendisini ger-;ekJe~tirmesi
galcl bir Tanr1 anlay1~1 geli~tiren gorii- olarak tan1mlad1ktan sonra, haz ya da
~e teolojik dogalchk ad1 verilir. Teolo;ik ki~inin kendi kendisini ger-;ek.l~tirme
dogalcthk, a) neyin gen;ekten varoldu- sinin ni-;in iyi oldugu sorusunu sorma-
gunu bilmenin biricik yonterninin doga nln hala anlamh olmas1d1r. Bu nedenle,
bilimleri taraf1ndan geli~tirilen metod iyiyi hazla tarumlamak ya da t\zde~le~
lar oldugu, ve b) bu yontemlerin uygu- tirmek, dongiisel bir tan1m yapmak ya
lanmasl durumunda, ger-;ekligin bile- da iyiyi hi-; tarumlamamak demektir,
~enlerinin fizild bir yap1da veya fizikf -;unku bOyle bir tarum, karutlamaya -;a-
~eylere bagamh oldugunun ortaya -;1ka h~hgt ~eyi, yani yalruzca hazzm i yi ol-
cagtndan hareketle, Tanrt'run tinsel dugunu degil, fakat iyinin haz oldugu-
veya fiziki ~eylerden bagams1z oldugu- nu da varsayar.
nu dile getiren dogaustucillugun redde- dogal haklar ogretisi [ing. doctrine of na-
dilmesi gerektigini veya Tanr1 kavranu- tural rights; Fr. doctrine des droits natu-
nln dogalc1hk.Ja tutarh bir bi-;imde yeni rels]. 17. ve 18. yuzyallarda, in giltere,
ba~tan in~a edilmesi gerektigini savu- Fransa ve Amerikada, ozellikle de gil-;
nur. Tann, buna gore, dogal dunyadaki Iii bir orta s1ruf1n dogu~u ve geli~mesi
bir sure-; veya insan imgeleminin mah- nin bir sonuru olarak ortaya -;1kan, ve
sulu olan ideal ama-;larm bir birligi ola- bireysel insan varhklann1n, ya~ama,
bilir. ibadet, du~unce, konu~ma, yayan oz-
9 Estetik alan1nda ise, dogalahk, sana- gurlugu, yasa kar~lSlnda e~itlik, m ul-
tin ger-;ek konusunun doga oldugunu, kiyet, mutlu olma hakk1 turunden birta-
sanat-;aya ilgilendiren tek ~eyin fiziksel klm vazge-;ilemez, degi~tirilemez, orta-
-;evrenin ozellik.Jerini ve davranl~lnl dan kaldlrllamaz, bir ba~kas1na devre-
gozlemlemek ve kaydetmekten ibaret diJemez temel haklara sahip oldugunu
bulundugunu savunan gorii~e kar~ahk savunan ogreti
gelir. 10 Dogalahk, nihayet hukuk felse- dogal hukuk [Os. hukuku tabiiye; lng. na-
f~inde, hukuki pozitivizme kar~at bir tura/law; Fr. droit nDturel; AI. naturrecht].
bi-;imde, dogal hukuk teorisini ve st\z Huku~ bir butun olarak hakb kdan ve
konusu teoriye baglaruna tavnn1 tarum- her tiir hukuk sisteminden once gelen a
lar. priori oge, her tur hukugun ideal kayna-
doAanin duzenlili~i ilkesi 259

~t ve bu idealden ti.ireyen pozitif hukl:- i~inde ahlaken geli~mesine ve daha iyi


~u Slnama ol~ tu, degi~en kurallar ve bir insan haline gelmesine itnkan veren
yasalar kar~1s1ndaki degi~mez hukuk davran1~ tarz1n1 buyurur. Bu do~al
kurallan butunu olarak, insan ya da top- hukuk teorisi, Ortat;a~ Hristiyan du-
lumun ozsel, temel, asli dogaslnda te- ~uncesinde, dogann ama~h yap1s1n1
Inellenen, ve uzla~undan, toplu1n tara- tanr1sal iradenin bir ifadesi ve tezahuru
flndan sonradan koyulan yasalar ve olarak goren, Tann'n1n davran1~1m1Z1n
ba~ka kurumsal de~er lerden bag1ms1z do~aya uygun olmas1n1 buyurdu~unu
olan hukuk. dile getiren teolojik bir goru~le birle~ir.
Filozoflar ve hukuk~ular tarafmdan, 2 ikinci do~al hukuk kurcun1 tiiri.i, kuru-
tu1n insanlara ya da insanh~a ortak ol- cu babalan tGrotius ve t Pufendorf olan
du~u soylenen genel adalet sistemi, modem goru~rur. Bu gori.i~un te-1nel
do~ru ve adil davran1~1n genel olarak tezlerinin ba~1nda tLocke'un 1690'da,
kabul gormu~ ilkelerinden meydana tRousseau'nun ise 1762'de formule etti~i,
gelen siste1n olarak do~al hukuk, pozip tum insanlann dogu~tan etit ve ozgur
tif huku~un kar~1s1nda, daha do~rusu olduklan kabulu yer ahr. Bu goru~te,
te1nelinde yer ahr. Kurallann1n dogal hpkl uluslararas1 hukukta, uluslann ba-
olduguna ve yaln1zca akll taraf1ndan ~unslZ ve egemen devletler olarak goriil-
ke~fedildigine inan1lan hukuk sistemi meleri ve buna uygun bir 1nuameleye
olarak dogal hukugu on plana c;lkartan t!bi tutulmalan gibi, bireyler de do~alan
ogretilere ilk kez oJ arak ilkc;ag Yunan itibariyle mustakil ve ba~unslZ varhklar
felsefesinde rastlanmakla birlikte, bu olarak gorulilr, onlarm butunluklerine ve
ogretiler Ronesans'tan ba~lay arak, libe- ozgurliikJerine sayg1 gosterilmesi istenir.
ral siyaset anlay1~1n1 destekleyen kan1t Buna gore, bir ey lem insarun do~u~tan
olarak kullan1h n1~lardu. getirdi~i kendi bireysel alan1na ve kaza-
Huku~un, her toplumun kendi koydu- niiml~ haklanna sayg1 gosterdigi takdir-
~u yasalardan farkll olarak evrensel bir de do~rudur. Burada do~al hukuk,. once-
ge~erlili~i oldugunu, uzla~1ma, orf ve likle tek tek her insarun bu tiinlu~iine,
Adetlere dayanmad1~ one suren mustakil varh~1na ve ozgurlugune sayg1
do~al hukuk anlay1~1n1n, biri klasik di- gosterilmesini ister.
~eri de modem olmak uzere, iki ayn dogarun diizenliligi ilkesi [ing. principle
turii ya da versiyonu vard1r. Bunlardan of the unformity of nature; Fr. principe
1 ayn1 zamanda teleolojik bir do~al d' un~formite de Ia nature). Tu1nevarurun
hukuk anlay1~1 olarak tarumlanan birin- temelinde yer alan ve dolay1slyla, tume-
cisi t Aristoteles'e kadar geri gider. Bu vanmin ge~erliligi ve bilimin i~ley i~i
anlay~ doga/uzla~1m kar~1thg1na da- i9n ohnazsa olmaz olan temel ilke, gele-
yanrken, doga yasas1 ya da do~al hu- ce~in de ge~mi~ gibi olaca~1n1 dile geti-
kutun belli bir canh varhk turiine ozgu ren prens1p.
ama~ ya da hedefleri koydu~unu belir Tekil gozlem onennelerinden tu1nel
tir. Bu ama~lar, sez konusu klasik do~al onennelere giden tumevanmsal akdyu-
hukuk goru~une gore, ahenkli bir sis- rutme ya da yontemin onculleri en azln-
tern meydana getirir' oy le ki ins an ey- dan zamansal olarak, sadece ge~mi~ ve
lemleri, insan tarahndan getirilmi~ olan ~imdiyi kapsad1~1 i~in, s1nuhd1r. Oysa,
uzla~1m ve yasalar, ancak dogan1n tumevanm1n sonucu, S1nulanmam1~
ama~lanna uygun du~tii~u takdirde bir genelleme olarak, oncilllerin kapsa-
dogru ve adil olabilirler. insan loplum- mlru a~ar ve g~mi~le ~imdinin yanin-
sal bir hayvan olduguna gore, do~an1n da, gelecegi de ihtiva eder. Dolaylstyla,
yasas1 ve do~al hukuk toplumsal hayab tumevarurun onculleri sonucu ~ok muh-
mumkun kllan ve bireyin bu ya~am temel kdmakla birlikte, onu kesinle~ti ..
260 do~austii

remez, manbksal olarak ge~erli ve mut- 1n1 it;ine girmedigine dikkat edilmelidir.
lak hale getiremez. Tiimevarunm ge~er :;iinkii canhcthkta, kendisini dogal nes~
li olabilmesi, bu nedenle, gelecegin de nelerin i-;inde gosteren biiyiilii gu~lere
ge~mi~ gibi olacag1 inancuu, dogarun ya da ruhlara duyulan inan~ soz konu-
diizenliligi ilkesini gerekllrir. sudur.
BWlunla birlikte, ilk kez olarak iinlii tn- Ote yandan, dogaustiiciilugun yalm bir
giliz empirist dii~iiniirii tHwne'un da bi~imde tteizmle ya da bir Tanr1 ya da
i~aret ettigi gibi, gelecegin de ge~mi~ tannlara inanma ile ~anlamh olan bir
gibi olacag1 inana, gelecegi heniiz ya~a SOZCiik olarak da kullanihnamaSI gere~
mami~ old ugumuz i-;]n, deneyimde te- ldr. c;unkii Tann sozcugu zaman zaman
mellendirilemez. Bu ise, tiimevarurun dogaustiicii olmayan bir anlamda da
rasyonel olarak temellendirilemeyece~ kullarulm1~br. Yine, dogaustiiciiliik dini
anlam1na gelir. Nite kim, ~agda~ bilim fi- fikirleri aklm siizgecinden ge~iren akll-
lozofu tPopper soz konusu inanan lman Clhga ya da deizme kar~1t olarak, vahiy
kapsam1 it;ine girdigini one siirerek, tu- ger-;egini kabul eder ve aklm, vahiy yo-
mevarunin temellendirilemeyecegi ger- luyla desteklendi~ takdirde, geli~ip yet-
~eginden hareketle, tyanl1~lamaa bilim kinl~ecegine inan1r.
gorii~iinii benimsemi~llr. dogantn ve tarihin diyalektigi [ing. dia-
dogaiistii [Os. ferJkattabia; ing. supernatu- lectics of nDture and histor-y; Fr. dialectique
ral; Fr. surnaturel; AI. ubematurlich]. Ev de Ia nature et l'histoire]. Diyalektik mad-
renden gii~, deger ve ger~eklik bak1- deci gorii~ taraf1ndan, Slrasiyla, insani
m1ndan ~ok daha iistun olduguna, ohnayan diizendeki, doga ya da maddi
evrenin iistiinde ve otesinde bulundu- var hk alan1ndaki ~eli~kilerin geli~imini
guna, evrenin etkin gii-;lerini ve yasala- ifade eden diyalektikle, zaman i~inde
nru a~hg1na, evreni belli bir ~ekilde ve insani ili~kilerdeki ~eli~kilerin geli~i
belli ol~iiler i~inde denetledigine ve ni- me kar~Il1k gelen diyalektigin birligi.
ha yet evreni hi~ten yaratm1~ old uguna Maddeci dii~iiniirler aras1ndaki en
inanllan varhk, ya da varhk alan1 i~in onemli tarh~ma, her iki diyalektigin de
kullan1f an stfat. ayn1 tarzda geli~ip geli~medigi tarh~p
dogaiistiic:iiliik [Os. nrtifrukattabiiye; ing. masidir. Bu dii~iiniirlerin onemli bir bo-
supen1aturalism; Fr. supentaturalismus; AJ. ltimii, tarihin diyalekti~nin, soz konusu
supranaturalismus]. Maddi ya da dogal diyalekllk bir ~ekilde insan bilincini
varhk alarurun iistiinde ve otesinde olan it;erdi~ it;in, dogan1n diyalektiginden
bir varhk ya da varhk alanma ya da niteliksel olarak farkh oldugunu savu-
a~kln bir Tanr1'ya, ba~ka bir diinyada nur.
varolan ve evrenden biituniiyle fark.J1 doga yasalar1 [Os. kanunu tabii; tng. laws
olan bir dogaustii giice duyulan inan~; of nature; Fr. lois naturelles]. Dogada,
evrenin otesinde, evrendeki olaylara mii- fiziki diinyada, fenomenler aras1nda
dahale eden, evrendeki olaylann seyrini soz konusu olan diizenlilikleri ve belli
degi~tiren gii~ler bulundugu inane; en bir zorunlulugu Hade eden ilkeler.
geni~ anlam1 i~de, doga dedigimiz Buna gore, doga yasalan olaylar, feno-
~eyden herhangi bir bak1mdan daha menler arastndaki zorunlu bag1ntdan
ustiin ya da daha yiice bir varhgtn (ya ifade eder, oyle ki bu baglnhlar olaylarl,
da varhklarm) bulundugunu kabul eden fenomenleri ka~uulmazcastna birbirine
gorii~. bagla yan ve onlan, ba~ka ~ekilde degil
Dogaustuciiliigu bu ~ekilde tarumladi- de, olduklar1 gibi olmak durumunda bi-
gmuz zaman, daha ~ok ilkel topluluklar rakan bagintllardir. Dogal olaylar ve fe-
tarafmdan kabul edilen bir gorii~ olarak nomenler aras1nda hiikiim siiren ve
tcanhcthg1n, dogaustiiciilugun kapsa- doga yasalan taraf1ndan betimlenen bu
hir bir fizilci zorunluluk, btittin bir d~a bir ttimce ya da onermeyi, dogrulugu-
alammn indirgenemez ve temel bir bo- nu tahkik etmek amaayla, bilimsel ola-
yutudur. rak test ebne, smama i~lemi.
do~rudan bilgi [ing. direct knowledge; Fr. Biri dogrudan, digeri dolayh olmak tizere,
connaissance directe]. Nesnelerin, d1~ oo ttir dogrulamadan s6z edebiliriz:
dtinyada varolan ~eylerin, imge ya da Buna gore, bir onerme dogrudan den~
dti~tincelerin aracd1~1 olmadan bilindi- yim yoluyla algdanabilen bir ~eye kar-
~i, bilginin d1~ dtinyadaki bir nesneyle ~ihk geliyorsa, dogrudan ve dolays1z
ba~lay1p, yine o nesneyle bitti~i bilgi olarak dogrulamr. Fakat bilimsel bilgi-
tilrtine verilen ad. miz, zaman zaman deney yoluyla goz-
Ki~inin do~rudan ve araciSIZ olarak, lemlenemeyen ~eylerle de ilgili olabilir.
kendi zihin hallerini, bilin~ i~eriklerini Bu, ozellikle insan tarafmdan algllana-
de~il de, nesnelerin, varhklann bizzati- mayan elektromanyetik dalgalar, elekt-
hi kendilerini bildi~i bilgi ttirii olarak ron ve protonlarla ilgili olan fizik teroi!e-
tammlanan do~rudan bilgi gorti~ti her ri i<;in g~erlidir.
ttirden tasanmc1 bilgi anlay1~1mn tam i~te burada soz konusu olan dolayh
kar~Ismda yer ahr. dogrulamada, teori birtalom gozlem ve-
do~rudan ~1kar.un [lng. immediate infe- rilerine, temel onermelere indirgenerek
rence; Fr. inference immediate]. Bir sonu- yeni ba~tan do~ulanJr. Buna gore,
cun tek bir onctilden ~lkt1~1, tek bir on- elektrik ak1rmrun bir dogru boyunca ak-
ctilden sonuca ge~ilen, yani biri onctil, llj\lm one stiren onerme, algdanamaz
di~eri sonu~ olmak tizere, yalmzca oo olan elektronlann tel boyunca akmakta
onermeden olu~an ~lkanm ttirti. olu~lanm gerektirecek ~ekilde anla~ll
Kllisik mannk<;dar, do~rudan ~lkanm mamahdrr. Bu onerme daha temel birta-
lan ikiye aymrlar: 1 Kar~rolum flkarrm- kun onermelere, dogrudan gozlem veri-
larr. Soz konusu <;lkanmlar, bir onerme- lerine indirgenebilir. Bu takdirde, aym
nin do~rulu~u ya da yanh~h~1m, aym onerme telin uygun ko~ullardaki duru-
ozne ve ytikleme sahip olan ba~ka bir mundan dolay1, belirli ozgtil ve alg~lana
onermenin do~ruluk ya da yanh~h~m bilir fenomenlerin ortaya 9kt1guu dile
dan ~1kartu. Kar~10lum ~1kanmlan, a) getirir ve onerme bu fenomenler araah-
kar~rthk frkarrmlanm, b) altrklrk flkarrm- gyla dogrulanabilir. Yani, onerme, or-
larrm ve c) feli~ki pkarrmlanm kapsar. negin telin u~laruun bir ampermetreye
2 Bir onermeyi, oznesi ya da ytiklemi baglanmas1 durumunda, ampermetre-
ya da her ikisi birden farkh, ancak ona nin ibresinin yer degi~tirecegini, telin
e~de~er olan ba~ka bir onermeden ~~ u~lannm bir elektroliz ~ozeltisine batl-
karsayan ~lkanm ttirii olarak e~degerlik nlmas durumunda, elektrolizle ilgili fe-
pkarrmlarr. Bunlar ise, a) I!Virme, bl .;e- nomenlerin ortaya 9-kaca~, suyun 151-
virme ve c) di!Virme pkanmlarrru kapsar. suu ol~memiz durumunda ise, ISIJIIJI
do~ru davran1~ yasaSI. Budizmin kuru- ytikseldigini gorecegimizi one surer.
cusu Buda'run do~ru ve erdemli bir ya- do~rulamaCLhk [lng. verificationism; Fr.
~ama ve kurtulu~a gottirecek tek yol vtrificationisme]. tViyana <;:evresi dti~ti
olarak gordtigti davram~ tarzuu belirle- ntirleri tarahndan ileri stiriilen, temelin-
yen 'Oldtirme!', 'Verilmeyeni alma!', de dogrulanabilirlik ilkesi bulundugu
'Yalan soyleme!', 'i~ki i~e!' ve 'Beline ve felsefi problemleri anlamla ilgili
hakim ol!' gibi be~ yasak. problemler olarak degerlendirip, felse-
do~rulama [Os. tahkik; 1ng. verification; fenin temel amac1run felsefeden kurtul-
Fr. verification; AI. bestiitigung]. Bir ttim- mak oldugunu savunan gorti~, tav1r ya
cenin ya da onermenin dogrulugunu da alam. Bir anlam gorti~ti, anlarm be-
deneysel yontemlerle belirleme i~lemi; lirleyen unsur ya da unsurlara dair bir
262 dogrulanabilirlik ilkesi

teori olarak, bir ci.imle ya da onermenin mayan metafizigin olanaks1z oldugunu


anlammm onun dogrulanma yontem kamtlar. Soz konusu filozoflar buradan
ya da yontemlerinden meydana geldigi hareketle, di.inya hakkmda dogru bilgi-
gori.i~i.i. ye, yalmzca deneysel bilimlerle sahip
Fiziki nesnelerle ilgili onermelerin tek olabilecegimiz sonucuna varml~lard1r.
dayanag1 ve dogrularuna kaynaguun, ilkenin iki farkl1 uygulamas1 ya da ver-
deneyle ilgili ba~ka ti.imce ya da oner- siyonu vard1r. Bunlardan 1 gu~lii dogru-
melerin dogrulugu, yani fiziki nesnelerle lama olarak bilinen birincisi, bir hlm.ce-
ilgili onermelerimle anlatmak istedigim nin ancak ve ancak deneysel olarak
~ey oldugunu one si.iren dogrulamacl- dogrulanabildigi takdirde, anlamh oldu-
bk, bu ~er~eve i~inde 'fiziki nesnenin gunu soyler. Buna kar~m, 2 zayzf dogru-
kendisi' deneyimin otesindeki varhk'
1 I lama olarak bilinen ikincisi, bir ti.imcenin
gibi deyimlerin anlams1z oldu~nu be- ilke olarak, deneysel bir bi~imde dogru-
lirtir. Aym zamanda davraru~~ ve indir- lanabilmesi durumunda anlamh oldu-
gemeci bir tav1r sergileyen dogrulamaa- gunu ifade eder.
hga gore, bu tiir deyimler, dili kendi dogrulugun goreliligi [ing. relativity of
mant1gma uygun olarak kullandlglmlZ truth; Fr. relativite de Ia veritt] tSofistler,
takdirde anlams1zhgt ortaya ~1kacak, ozellikle de tProtogoras tarafmdan sa-
yok olup gidecek felseff icad ya da uy- vunulan ve nesnel dogrulann olmadl-
durmalardlr. Bu anlay1~a gore, felsefe gml, ti.im dogrulann ozne ya da ki~ile
kendi problemlerini kendisi yarabr; bu re goreli oldugunu dile getiren ilke.
problemler, onlann hi~bir ~ekilde prob- Sofistlerin bu gored anlayi~ma gore, bir
lem olmad1gl gosterildigi zaman ~ozi.i kimseye dogru gori.inen, bir kimse iQn
li.ir. dogru oldugu soylenen ~ey, 0 kimse iQn
dogrulanabilirlik ilkesi [ing. principle of ger~ekten do~dur ve hi~ kimsenin kal-
venfiability; Fr. principe de verifiabilite]. klp, 0 kimsenin yamldlgml soyleyeme
Mant1k~1 pozitivistlerin, bir ti.imcenin hakk1 yoktur. Daha sonra tPlaton'un da
anlamh olabilmesi i~in, ya analitik ol- gosterditi gibi, dogruJugun goreliligi an-
masl ya da deneysel olarak dogrulana- layi~uun en onemli sonucu, onun herke-
bilir olmas1 gerektigini savunan i.inJi.i si kendi bilgeliginin ol~i.isi.i yaplp, Sofis-
ilke ya da ogretisi. tin ogretmenlik iddiasmi temelsiz
tlkeye gore, bir ti.imcenin, bili~sel, ol- kdmas1du.
gusal ya da betimsel bir anlama sahip dogruluk [ing. truth; Fr. vtritt; AI. rictig-
olabihnesi i~in, onun en azmdan ilke keit]. Bir onerme, inan~, di.i~i.ince ya da
olarak deneyim yoluyla, empirik goz- kanaatinybazl temellere ya da ol~i.itlere
lemlere referansla dogru ya da yanb~ gore veya bagh olarak sahip oldugu
oldugu gosterilebilen bir ti.imce olmas1 dogru olma ozelligi.
gerekir. Manhkfi:J pozitivistler i~te bu Dogruluk. farkh alanlarda ve farkh an-
~er~eve i~inde, geleneksel felsefeflin layi~lara bagh olarak, farkh ~ekillerde
onerme ya da tezlerinden bi.iyi.ik bir ~o tammlanm1~hr. Bu ~er~eve i~inde, belli
gunlugunun, dogrulanabilirlik ilkesine ba~h dogruluk anlay1~lan ~oyle suala-
gore, bili~sel olarak anlams1z olmas1 ge- nabilir:
rektigini belirtmi~lerdir. Geleneksel fel- lTekabilliyetle belirlenen dogruluk anlayr-
sefenin tezlerinden bi.iyi.ik bir ~ogunlu ~ r: En fazla kabul goren bu dogruluk
~. tWittgenstein'a gore, yanh~ degil, anlay1~ma gore, bir di.i~i.incenin, oner-
fakat anlams1z tii~celerdir. Bundan do- menin ya da iddiarun dogrulugu, onun
layl, dogrulanabilirlik ilkesi, mantlk~ ger~eklikle uyu~masmdan, betimlediti
pozitivistlere gore, onermeleri deney yo- ger~eklige tekabi.il etmesinden meydana
luyla dogrulanamad1gl gibi, yanh~lana- gelir. Buna gore, bir onerme, onun i~a-
dogurucu evrim 263

ret etti~i,
kendisine kar~1hk geldi~! ~y lerde anla~Ilmt~hr. Ome~in, Descartes
varoldu~u takdirde, do~rudur. Orne~in, apa<;1kh~t, bir iddiantn ilgili oldu~u
'Ahmet .;ab~1 na odamda oturuyorJ tiim- durum ve olgulann Ja-;1k ve se~ik' bir
cesi, Ahmet'in odamda oturmast gozlem- bi<;hnde sunulu~una indirgemi~tir.
lenrni~ olgusuna kar~tbk geldi~i takdir- Buna kar~m, Yeni-Kant<;l Baden Okulu-
de do~rudur. Bu do~ruluk anlay1~1, nun temsilcisi Alman filozofu Rickert, bir
te1nelde. olgusal bilirnlerde soz konusu iddiarun bize apa<;tk goriindii~ii zaman,
olan do~ruluk anlayt~tdtr. onun kendisini bize, bir yiikiimliiliik ola-
2 Tutarlrlzk olarak dotruluk: SOz konusu rak hissetti~imiz bir zorunlulukla kabul
do~ruluk anlay1~1 ise, do~rulu~u, dii- ettirdi~ine i~aret etmi~tir. Buna gore, bir
~iincelerin ve iddialann, ger.;eklikle degil iddia onu kabul etmemiz gerekti~i duy-
de, kendi aralanndaki uyu~mas1 olarak gusuna kap1ld1guruz zaman, apa~kbr
tan1mlar. Buna gore, bir iddianm do~ru ve dolay1styla do~rudur.
lu~unu, onun kabul edilmesi ya da redde- 5 Tumel uyr.Lnza olarak dotruluk. Bu an-
dilmesi gerekti~ini belirleyen ol~iit, soz layl~a gore ise, bir inan<;, bir yarg1 ya
konusu iddiarun daha once kabul edil- da onerme ilgili herkes onun do~rulu
mi~ olan ba~ka iddialarla uyu~mas&dtr. ~u iizerinde uyu~uyorsa e~er, onenne
U yu~ma da, bir iddiantn di~er iddialarla ile ilgili gene) bir mutabakata vartyorsa
~el~memesinden ve sistemin geri kala- e~er, do~rudur.
ruyla uyumlu olrnas1ndan meydana gel- dogruluk ~izelgesi [ing. truth table; Fr.
mektedir. tableau de vmtl]. Bil~ik bir onennenin,
3 Pragmatizmin dotruluk anlayz~r: Bura- kendisini meydana getiren bile~ensel
daki do~ruluk anlaYJ~mda, bir iddiarun onermelerin miimkiin tiim do~ruluk
ya onermenjn do~rulu~u, onun yararhb- de~crlerine kar~ll1k aldt~l do~ruluk
~tyla ozd~le~tirilir. Yiizylluruzda iinlii de~erini gosteren tablo.
Amerikan filozofu William tJames tara- DoAu psikolojisi [ing. oriental psychology;
flndan geli~tirilen pragmatizme gore, Fr. psycltologie orientale]. Do~uda, yani
entellektiiel fonksiyonlanmrz, orne~in Hindistan (Budizm), c;in (Taoizm) ve Ja-
kanaatlerimiz pratik faaliyetlerimizden ponya'da (Zen Budizm) bulunan <;~itli
ba~1mS1Z olmaytp, kanaatlerimiz eylemi- tinsel ve gizemci geleneklerin kavrayt~
m.izi etkiler, ona yon verir, eylemi ger<;ek ve tekniklerini <;a~da~ psikolojinin kendi
le~tiren ki~iye, onu dii~iindii~ii amactna mekanizmastyla diline donii~tiinne yo-
ula~htacak yollan ve ara~lart gosterir. niindekj giri~imlere, Do~unun insanla
Kanaatlerimizin eylemlerimiz iizerindeki ilgili bilgeli~ini BatJ psikolojisinin kav-
bu etkisi, eylemi ba~ar1l1 ve etkili bir ramsal .;er.;evesi i<;inde ifade etme ~ba
eylem haline getiriyorsa, yani bize dii- lanna verilen gene) ad.
~iindii~iimiiz ama.;lara ula~ma olana~t dogurucu evrim [ing. em~gent rnolution;
veriyorsa, kanaat dogrudur. Fr. evolution bnergente]. Yeryuziindeki
4 Apafrkhk olarak dotruluk. +Descartes ya~am bic;imlerinin evrimini konu alan,
ba~ta olmak iizere, bir grup filozof da, evrendeki evrim siirecinin genel c;izgile-
do~rulu~un ol~utiinii apac;tk.hkta bul- rini ifade etmeyi ve evrimin, kendisini
mu~tur. Buna gore, apa~1khk bir iddia- meydana getiren o~elerde bulunmayan
yt bizim ir;in kend is in den ku~ku d u yu- yeni ozelliklerin ortaya ~lkt~tyla olu~tu
lamaz bir iddia yapmakla kalmaz, fakat ~unu one siiren evrim teorisi.
ayru zamanda bizi, onu anlayan herke- Yeni realist dii~iiniirler Lloyd Morgan
sin iddiay kabul ebnek zorunda kalaca- ve Samuel t Alexander taraf tndan one
~ hususunda temin eder. Bundan dola- siiriilen do~urucu evrim teorisi, C. Dar-
yt, bir iddia apa~ksa e~er, do~rudur. win taraltndan geli~tirilmi~ olan evrim
Bununla birlikte apa~tkllk, farkb ~ekil- teorisinden siireksizlik, diizey, yenilik
ve yarat1c1 ilerJe1nC': benzeri temel ka v- temel kavram, ilk do~ru veya ilkelerin
ram ve kategorileriyle farkbhk gosterir. zihinde, ya tam ve eksiksiz bir bi~mde
Buna gore, do~rucu evrimin siireksizli- olu~1nu~ olarak ya da giin 1~1~1na
~i, ya~am fonnlan aras1ndaki de~i~im~ ~1k1p form iile edile bilmeleri i~n, dene-
lerin siireklili~ini vurgulayan Darnlind yimin katk.ts1na gerek duyacak ~ekilde,
evrilnin tedrici olarak, a~ama a~ama do~u~tan oldu~unu savunan felsefe te-
ger~ekle~me tizelli~inden mutlak olarak orisi olarak anla~1lmak durumundadn.
farkltdlr. Evrimin sonucu olan olaylar, Do~u~tancalara gore, idelerimizden,
bu anlay1~a gore, daha onceki olaylarla kavram, inan~ ve ilkelerimizden bazda-
bir slireklilik i~inde degildir. ilk kez ola- n, zihinlerhnizin, duyularlmLZln ve i~e
rak orta ya ~1kan yenilik, evrimin sonucu baki~ln sa~lad1~1 malzemeden ba~Im
olan yeni bir form, aniden varb~a gelir. SlZ olarak, ba~ka hi~bir ideye de~il de,
Daha onceki diizeylerden do~mu~ bir- yaln1zca bu idelere, ba~ka hi~bir inanca
taktm varhk diizeyleri oldu~unu tine de~il de, yalruzca bu inan~lara, v .b.g.,
siiren do~urucu evrim gorii~ii, bir yan- ula~mak zorunda olacak ~ekilde k urul-
dan da evrim siirecinin daha once hi~bir mu~ olmalan anlam1nda, do~u~tandu.
~ekilde varolmarru~ olan yeni var llklar Soz konusu anlay1~a gore, duyulann
do~urdu~unu belirtir. Evrim siirecinin ya da duyu-deneyinin, dii~iincelerimi
bu yeni varhklar1 ya da varh~1n yeni zin, kavram, inan~ ve ilkelerimizin en
do~mu~ olan bu boyutlan, do~urucu az1ndan bazllann1n i~erigine hi~bir kat-
evrim anlayl~lna gtire, bile~ensel o~ele ktlari yoktur. Duyulann ya da duyu
rine indirgenemedi~i gibi, tingori.ilemez deneyinin rolii, insan zihninin organi-
de. Ya~am, zihin, bilin~, duyum tiiriin- zasyonunda potansiyel olarak i~erilen
den yenilikler yaraho bir ilerlemenin bi- belirli du~iince ve kavramlann serbest
rikimsel yonleridir. b1rakllmas1 ya da gun 1~1A1na ~kanl
Her yeni nitelik, par~alar1n1n toplanu maslyla s1n1rhdlr.
olarak goriilrnemeli, biitiinsel olarak ele Do~u~tanc1h~a kar~1 ~1kan en onemli
ahnmahd1r, zira do~urucu evrim gtirii- dii~iiniir, 1ngiliz deneyci filozof tLocke
~iine gore, sonu~ta, nedende i~erilenden olm u~tur. Ona gtire, do~u~tancllar en
her zaman daha fazla bir ~eyler vard1r. az1ndan tizde~lik, ~eli~mezlik ve iit;Un-
Her varhk diizeyinde kii~uk birikimsel di hAlin olanaks1zh~1 gibi mantlksal il-
ilerlemeler olmakla birlikte, her~eyi ku kelerin ve bu arada ahl~ksal prensiple-
~atan yetkin bir biitiine do~ru olan rin do~u~tan olduk1anru savunurlar.
geneI bir evrimden soz edilebilir. Do~u~tancllann bu ilkelerin do~u~tan
do~u~tanc1hk [Os. fatriye; Ing. innatism; olduklanru savunma gerek~eleri ise,
Fr. inneisme; AI. nativismus]. 1 Genel ola- hem manbksal ve hem de ahlaksal ilke-
rak, belirli insanr ozelliklerin sonradan lerin tiim insanlar tarafmdan onaylarup,
kazanllm1~ olmay1p, do~u~tan getiril- onlann herkes i~in apa~1k olmalar1d1r.
di~ini one siiren anlay1~. 2 Daha tizel Locke'a gtire, bu ilkelerin do~u~tan ol-
olarak da epistemolojide, bilgimizin en du~unu gtisteren en kii~iik bir karut
aZindan bir boliimiiniin ya da bilgi i~ yoktur ve bu manhksal ilkelerin herkes
temel olu~turan kav ram, ilke ve fikirle i~ apa~1k olduklar1n1 dii~iinmek sa~
rin do~u~tan oldu~unu, insan zihninin madlr. Bu ilkeler, ome~jn ~ocuklar ve
d1~ diinyaya ili~kin deneyim ve gtiz- budalalar i~n hi~bir ~ekilde a~1k de~il
lemden elde edilemeyecek, soyutlama dirler. AhUlki ilkelerin do~u~tan olduk ..
yoluyla kazanllamayacak ilke, kavram lann1 savunman1n ise hi~bir temeli yok-
ve dii~iincelerle diinyaya geldi~ini sa- tur, zira insanhk tarihine k1sa bir bak1~,
vunan ti~reti. bu ilke ve kurallann do~u~tan olmay1p,
Buna gtire, do~u~tancll1k ide ya da uzla~1m yoluyla sonradan kazanlld1~1-
dolayh 265

m ve yalmz ~a~dan ~a~a ve toplumda.. deneyini a~an nesnelerin a priori bilgisi-


topluma de~il, ki~iden ki~iye de de~i~ ne dayamr. Do~u~tan du~unce ya da
ti~ini gosterecektir. idelere inananlar, i~te insarun bu nesne
Locke, tPlaton ve tDescartes gibi do- ve ilkelere ili~kin kavray1~ ve bilgisini
~u~tanalann, bizim do~u~tan do~rula a~1klayabilmek i~in, onlann do~u~tan
ra bu do~rulann farkmda, bilindn.de ol- oldu~u tezini one surerler.
madan sahip oldu~u.muzu dile getiren doktrin [Os. akide; lng. doctrine; Fr. doctri-
goru~lerinin de temelsiz oldu~unu savu- ne; AI. lehre]. O~reti. Savunulan ve o~
nur. Do~u~tan alan, fakat bizim kendile- retilen bir o~retim ya da ilke; dini, fel-
rinin bilincinde olmad1~1Z bu do~rula seff ya da siyasf bir sistem veya o~re
nn bizim entellektuel ya~ammuza hi~bir timdeki inan~ ve kavramlann biitunu;
katk1s1 olamaz. Ohnad1~1 i~in de, onla- bir konu ile ilgili fikirler toplam1; bir
nn do~u~tan olduklarm1 soylemekle, du~unur ya da filozofun du~unceleri
sonradan kazamlm1~ olduklanm soyle- nin biitunu.
mek arasmda hi~bir fark yoktur. Buna gore, doktrin, otorite temeli uze-
3 Noam tChomsky tarafmdan one su- rinde one suriilen, empirik deste~i, ka-
riilen ve insan varhklannm birtak1m rutlamasi oldu~u soylenmekle birlikte,
temel dilsel yap1lan do~~tan getirdi~i ~o~unluk halihaz1rdaki verilerin otesi-
ni one suren goru~. 4 Birtak1m entellek- ne ge~en, ve dolayisiyla sa~lam deney-
tuel e~ilim veya davram~ yonelimleri- sel dayanaklan olmayabilen fikirler bu-
nin genetik olarak miras almd1klanru ve tununu ifade eder.
dolay1s1yla da do~u~tan olduklanm dolayh [Os. bilvas.ta; lng. indirect; Fr. in-
iddia eden o~reti. direct; AI. indirekt]. AraclSJZ degil de,
dogu~tan dii~iinceler [ing. innate ideas; aracl11 alan, nesnesine, konusuna ~o
Fr. idles innles]. Deneyimden, duyu- ~unlukla bir arac1yla ula~an ~ey i.;:in
deneyinden hi~bir ~ekilde elde edile- kullarulan s1fat.
meyen, faka t zihinde daha onceden beri Diyalektik bir sure~ i~inde veya bir
varolan, insan ruhunda yerle~ik olarak ak1lyuriitmede, iki oge arasmda bir ba~
bulunan ide, bilgi, kavram ve inan~lar. kurulmas1 sonucunu veren sure~ dola-
Bilgiye temel alan kimi genel ilkelerin, yim olarak tammland1~mda, bir du-
zihinde, apa~1k do~rular olarak, do- ~unce, ger~eklik ya da unsuru bir u~un
~u~tan bulunmas1. Zihinde potansiyel cu ~ey araCJh~1yla bir ba~ka du~unce,
olarak do~u~tan varolan ve belirli ko- ger~eklik ya da unsura gohiren i~lem
~ullar altmda bilin~ yiizeyine ~1kan du- ya da sure~ dolayunh bir sure~ olarak
~unce, kavram ve ilkeler. Zihinde belli tammlamr.
bir ~ekilde du~unme e~ilimi ya da yat- i~te bu ba~lamda, d1~ dunyaya ili~
kmh~l olarak varolan ideler, du~unce kin bir bilginin imkans1z oldu~unu sa-
ve fikirler. vunan ku,kuculann argumanlanndan
Omegin, t Descartes 'do~u~tan ideler'- ~1kan bir tez olarak, insanm d1~ dunya-
le, insanm birtak1m du~iinceleri diinya- Yl do~rudan ve aracJSlZ olarak algilaya-
ya haz1r bir bi~imde getinni~ oldu~unu mayaca~ml, algimizm i~eri~inin d1~
anlatmak istemez; Descartes, bunim ye- dunyamn kendisi olamayaca~tnl, insa-
rine, insanda, bu gibi du~unceleri, fikir mn d1~ dunyay1 bir goruntusu aracih-
ve inan~lan geli~tirmek i~in, do~u~tan ~~yla dolay1mh olarak kavrayabilece~i
bir yatkmhk bulundu~unu anlatmak ni dile getiren alg1 anlayi~ma dolayl
ister. Tiim farkh versiyonlan i~inde do- alg ad1 verilir.
~u~tan du~unceler anlayi~l, son ~o Yine, bir sonucun iki ya da daha fazla
zumlemede, ya ger~ekli~in temelinde onenneden ~1ktl~l, iki ya da daha fazla
bulunan tiimel ilkelerin, ya da duyu- onciil ile bir sonu~tan olu~an ~1kanm-
266 dolorizm

!ar dolay;t pkarmz diye tanunlan1r. Do- donemle~tirme [ing. peiodisation; Fr. pe-
layh ~1kanm lcategorik tasrm ve kategorik iodisation). Tarihsel ve sosyolojik ara~
olmaymt tasrm olarak ikiye aynhr. Kate- tlnnalann, ya da daha do~ru bir deyi~
gorik ohnayan tas1m ise, suas1yla hipo- le, bu alanlarda ~ah~an ve dii~iinen
tetik tasun, aynk bnciillu tnsun ve ikilem ara~hnnact ya da dii~unurlerin olay di~
olarak u~e aynbr. zi1erini, ~ unluk bir ol~iite day anarak,
bte yandan, ge~erli bir ~1kanmda, on- ard1~1k donem ya da evrelere ayumala-
cullerle sonucun tutarh bir butun olu~ n i~lem veya s1n1tlama faaliyetleri.
turdu~u; bir ~lkanmda, oncullerle sonu- Ome~in, Claude tSaint-Shnon'a gore,
CUl'\ tutarh olmas1 durwnunda, aynt insan toplumunun tarihi, kendilerine
onciillerle sonurun de~illerunesinin tu- ayn du~iince tarzlann1n kar~1hk geldi-
tarslz, yani ~eli~ik plmas1 gerekti~i dii- ~i ii~ ayn evreden meydana gehnekte-
~iincesinden hareketle, A gibi bir oner- dir: <;oktannc1hk ve kolelik; teiz1n ve
meyi, A'n1n de~illemesinin, kabul ediJ- feodaliz1n; ve nihayet, tpozitivizm ve
mi~ 81, 8 2, ... Bn onermeleriyle birlikte, bir tendustriyalizm. Pozitivizmin kurucu-
'reli~kiye yol a~h~1n1 gostererek kanltla- su olan tComte'a gore ise, insanhk tari-
yan argumana, dolaylr ispat ad1 verilir. hi, her birine ayn bir toplumsal yap1n1n
dolorizm [lng. dolorisnz; Fr. dolorisme]. Ya- kar~1hk geldi~i u~ ayn evreden ge~e
~amdaki, hazza kar~1t olumsuz duyu1n rek ilerlemektedir: Teolojik, metafizik
ya da o~e olarak acl ya da elemin insa- ve nihayet pozitif evre.
na fiziki ve 1nanevi bakundan bir gii~ Buna kar~1n, tMarks'1n tarihsel mad-
ve diren~ kazand1rd1~1 gibi, insan varh- decilik gorii~iinde ifadesini bulan tarih
~lnl anndud1~1nt ve zenginle~tirdi~ini
tcorisi, insanhk tarihini koleci toplum,
sa vunan gorii~. feodalizm, tkapitalizm, tsosyalizm ve
domuz felsefesi [lng. pig pihilosophy; Fr. tkomiinizm gibi be~ ayn doneme ayu-
plzilosoplzie de pore]. Ahllk felsefesinde, ml~hr. Soz konusu tarih teorisi tarafln-
insanln bedensel yanlnl on plana ~lkar dan benimsenen donemJe~tinnenin ol-
tan hazel felsefeler, ozellikle de nicelik-
~iiru, hakim iiretim tarz1ndaki de~i~
sel ya da egoist thazahk i~in kullan1lan melerdir.
deyim.
Guniimiizde, sosyologlar, elektronik i-
Deyim, hazz1 ya~am1n tek amac1 yap-
leti~imin geli~iminin toplumda devriJn ..
h~l, mutlulu~un duyumsal keyifler-
den, ~u anhk hazlardan meydana gel- sel bir de~i~ime, yani postendiistriyel
di~ini soyledi~i, bu durumun da tinsel
topluma do~ru bir ge~~e yol a~h~1n1
savunurken, tarih filozoflan da, insanhk
ya da entellektiiel de~erleri, kiiltiirel
bak1mdan rafine ohnay1 hi~ dikkate aJ .. tarihinin bir amaa, do~ltusu ya da
mama sonuruna yol a~h~t i~in, hazc1h- anJam1 olup olmad1~1 konusunda hi~bir
uzla~ma bulunmad1~1 i~in, bizim bu-
~1n insan varh~1n1 hayvanla ya da do-
muzla bir tuttu~unu ima eden deyim. giin tarih sonras1 bir donemde bulundu-
doxa. tPlatonda, nesneleri idealar olan ~u1nuzu one siirmii~lerdir.
epistenre ya da bilgiyle kiyaslandi~Ulda, dongiisellik [lng. circularity; Fr. circula-
daha a~a~1 bir bili~ turiine kar~1hk gelen rite]. Bir du~unce ya da tanurun kendi
saru y a da kanaat. kendisini tekrarlamas1 veya ba~lad1~1
Doxa'n1n nesneleri, be~ duyu yoluyla yere geri doniip gelmesi, bir akllyunlt-
algilanabilir olan, de~i~en bireysel var- menin kan1tlarunak durumunda olan so-
hklardu. Platona gore, de~i~en bir ~ey nucu onceden do~ru kabul ehnesi, karut
bilinemeyece~i ve bilgi de her zaman olarak one siiriilenin ger~ekte temellen-
tiimelin bilgisi olmak durumunda oldu- dirilmeden varsay11mas1 durumu.
~u it;in, de~i~ken, duyusal varbklan Bu ba~lamda, yanh~ ya da yan1lhc1
konu alan doxa gen;ek anlamda bir bil~i bir tan1m tiirii olarak, tarumlanan bir
olamaz. terimi ya da ozne konumundaki bir
dort neden ogrE!tisi 267

sozcugu, tarwnlayan konumunda bulu- dugunu a-;!klayan dort temel nedenle il-
nan ifadeler arasmda g~en ve aym anla- gili ogretisine, i.inli.i nedensellik anlay1~1.
ma gelen ba~ka sozci.ik ya da sozctiklerle Aristoteles'in ogretisinde ifade edilen
tarumlayan tanuna; e~anlamh terimlerle nedenler ~unlard1r: 1 Maddi neden. Bir
yap1lan tarife; tanunlayanla tammlana- ~eyin kendisinden varhga geldigi mad-
mn kar~1hkh olarak yer degi~tirebildigi. de ya da dayanak, kendisinde degi~me
tammlanan i-;in ayru anlam ya da anlam- ya da degi~melerin ortaya -;1khg1 toz. 2
lann getirildigi tarum tilrilne dongiisel Forme[ neden. Bir ~eyin degi~me si.ireci
tanrm denir. sonunda ald1g1 ~ekil, kazand1g1 form.
Buna kar~m, bir tilmce, onerme ya da Olu~ stirecinde sergilenen oz, bir ~eyin
tezi, kendisi soz konusu tilmce, onerme ozsel ozelligi.
ya da tezle desteklenen ba~ka bir tez ya 3 Fail neden. Bir ~eyde degi~meyi ba~la
da tilmceyle temellendirmekten olu~an tan, degi~meyi ortaya -;1karan hareket
yanh~a; sonucu, ge-;erliligi aym sonuca ya da degi~me kaynag1. 4 Ereksel neden.
bagh olan bir kabule dayanan bo~ akll- Bir varhktaki degi~menin kendisi i-;in ol-
yilriltme tilrilne dongusel akrl yurii tme dugu ~ey, degi~menin yoneldigi hedef
yanlz~r ad1 verilir. ya da ama-;. Bu dort neden, Aristoteles'e
donii~tiirme [ing. transformation; Fr. trans- gore, bir ~eyin, bir varhgm, ba~ka her-
fomJation; AI. transformation; umvand- hangi bir ~ey olmak yerine, nic;in ve
lung]. Klasik manhkta, dort standart nas1l oldugu gibi oldugunu a9kJar.
form kategorik onerme formunda degi- Dort neden, birlikte deterlendirildigin-
~iklik yapma, bu dort onermeden her bi-
de, Aristoteles'te s.Oz konusu olan teleolo-
rinin oznesinin ya da yi.ikleminin yerini
jik nedenselligi meydana gelirir. Aristote-
veya onennenin niteligini degi~tirerek
les'e gore, biz bir ~eyi, onunla ilgili dort
yeni bir onerme elde etme i~lemi.
hususu, a) onun kendisinden yapdd1g1
Soz konusu doni.i~ti.irme i~lemi Slra-
~eyi (maddi neden), b) onun ~eklini ya
smda, onermenin ilk hili ile degi~tiril
mi~ hali arasmda bir e~degerlik olmas1
da ozi.ini.i (forme! neden), c) onu mey-
zorunlulugu vard1r. Evirme, -;evirme dana getiren ya da yaratan ~eyi (fail
ve devirme olmak i.izere, i.i-; ti.ir doni.i~ neden) ve d) onun nihai halini bildigi-
ti.irme i~leminden soz edilebilir. miz z.aman, anlar ve biliriz. SOz konusu
donii~iimciiliik [Os. lstih4liye; tng. trans- dort neden, Aristoteles'e gore, ayru ~ekil
formism; Fr. transformisme; AI. transfor- de hem dogada (physis'te, yani insanlar
mismzs]. Biyolojik ti.irlerin sabit ve de- tarafmdan yarahlmam1~ olan dogal var-
gi~mez olmad1gm1, fakat yava~ yava~ bklarda) ve hem de sanatta (tekhne'de,
kaybolan daha onceki ti.irlerden .;rkhgl- yani insan tarafmdan yaratllm1~ olan
m, bitki ve hayvanlann bulunduklan ~eylerde) ortaya 9kar.
ortama uyarak degi~tiklerini savunan Buna gore, bir heykeltra~m bir Zeus
gori.i~. Canh varhklarll\ bir doni.i~i.ime heykeli yaphg1m di.i~iinelim. Heykelin
ugrad1klanm, bu donii~i.imlerin ti.iri.in kendisinden yap1lm1~ oldugu mermer
yava~ yava~ geli~mesinin ya da genler ya da tun~ onun maddi nedenidir. Mer-
ve kromozomlarda ortaya -;1kan ani mer ya da tunca ~ekil veren Zeus fonnu
deg~inimlerlerin sonucu oldugunu one ise, heykelin forme) nedenidir; bu fonn,
si.iren ogreti. mermer ya da tunca yi.iklenen ide ola-
dort neden ogretisi [Os. ileli erbaa; ing. rak, once heykeltra~m zihninde varolur.
doctrint! of four causes; Fr. doctrine des quat- Ote yandan, fail neden, sanatkar tarafm-
res CllUSes]. Bilimsel bilginin nedenlerin dan belirli bir sure boyunca kullarulan
bilgisi oldugunu savunan i.inli.i ilk-;ag -;ekic; ve keskidir. Ereksel neden ise, so-
Yunan fi.lozofu t Aristoteles'in, varhkla- nuc;t~ ortaya c;1kan, tamamlaruru~ i.iri.in-
qn ya da bir ~eyin nic;in oldu~ gibi ol- dilr.
268 dort oge

insart elinden ~1klna nesnelerde, s~~at teli.k arzeden ve ruelainn khole'yle phleg-
sal yaratmada, Aristoteles'in dort nedeni, ma diye adlandudan kara safra ve irinli
a~k.Jn bir teleolojik a~J.klama saglar. iltihap ya da balgamd1r.
Ba~ka bir deyi~le, sanatkar yaratb~I ve dort turlu yan1t yontemi. Budist ogreti
kendisine ~ekil verdig-i tirtintin d1~1nda ~er~evesi i~inde, M. 5. 2. yuzy1lda Na-
olduktan ba~ka, sanatkar taraf1ndan nes- garjuna tarahndan geli~tirilen degille-
neye verilen form, nesneden ayn olarak, me mant1A1n1n bir par~as1n1 o]u~turan
nesneye a~kJn bir bi~imde, once sa- yonte1n.
natkann zihninde varolur. Sanatkar zih- I Yonteme gore, 'evet' ya da 'hay1r' yanl-
nindeki bir plan ya da du~tinceye, h bekleyen bir soruya ya tam bir 'evet' I

uygun bir fiziksel ortamda, nesnel ger- ya tam bir 'hay1r', ya ko~ullara baglana-
~eklik kazand1r1r. Dog-al varhklarda ise, rak duruma gore, 'bu ~ekildeyse evet,
dort neden, i-;kin bir teleolojik a-;Uclama ~u ~artla hay1r' ya da son olarak ~ne
saglar. c;unkti, geli~tirilen ya da ger~ek evet ne hayu' yarutlanndan birinin vep
l~tirllen fonn, maddcye aynlmazcasma rilmesi gerekir. Yarutlaran en yuce gerp
baghd1r. Ba~ka bir deyi~le, dogada ~ek at;Jslndan hep 'ne evet ne hay1r'
1naddeyle form birbirinden aynlmaz. ~eklinde olmas1 gerektigini savunan
Aristoteles'in soz konusu dort nedeni, Nagarjuna'ya gore, bu, temel ger~ekligin
dogada, 1 tUm fenomenler aras1nda bir her ttirlu niteleme ve kavrayl~ln otesin-
stireklilik ve kar~thkl1 bag1mhhk ili~ki de oldugu anlarruna gelir.
siyle, 2 maddeden ba~layap, bitkilere, Duhem, Pierre Maurice Marie. 1861-1916
hayvanlara ve nihayet insanlara uzanan ylllar1 aras1nda ya~am1~ alan FranSiz
hiyerar~ik bir yapdanma ve -snalanma matematik9, fizik~ ve felsefeci. Temel
bulundugunu varsayar. eseri: Syst~nre du Monde, Histoire des
dort oge [Os. anaslrl erbaa; ing. four ele- Doctrines Cosmologiques de Platona Coper-
ments; Fr. quatres elbnents), Yunan filo- nic [Dunya Sistemi, Platon'dan Koper-
zoflarl taraflndan evrenin temel bile- nik'e Kozmolojik Doktrinler Tarihi].
~enleri ya da maddeleri olarak gorulen Evrimci metafizik teorilerine dayah
toprak, hava, su ve ate~. modern bir bilim tarihi anlay1~1 one
Soz konusu dort basit temel ogeden stiren Duhem, teorinln bilimdeki rolu-
her biri, iki nitelige sahiptir. Buna gore, nun yeni olgularl a~lklamaktan ~ok, ba-
toprak soguk ve kuru, hava s1cak ve Alnhlarl sistemle~tirmek oldugunu sa-
aslak, ate~ s1cak ve kuru, su soguk ve vunmu~tur. Ba~ka bir deyi~le, formel
1slakhr. Yunanh filozoflara gore, ortak bir bilimsel teori anlay1~1 geli~tirmi~
nitelikleri alan ogeler birbirlerine donu- alan Duhem, bilimsel bir teorinin, bize
~ebilir. Orne~in, her ikisi de sogukluk deneyimin gelecekteki seyrini onceden
niteligine sahip oldugu i~in, su topraga kestinne olanag1 veren yararh bir kal-
donu~ebilir. Dort oge ogretisi, fiziki ktil oldugunu, fakat ogelerinin dl~
dunyan1n ili~kin a~1klanmada, yakla~ dunyada hi~bir ~eye kar~dtk gelmedi-
~1k olarak onyedinci yuzyda kadar kul- Aini ya da hi~bir ~eye gonderimde bu-
lanllml~hr. lunmadiAlnl iddia etmi~tir.
dort s1 v1 teorisi [ing. theory of four humtr Temel amac, fizikle metafizik arasm-
urs; Fr. tlreorie des quatres hun1eurs]. Unlti daki teorik ayr1hA1 a~1k ve anla~llu kd-
Yunanh hp bilgini Galenos'un, insan sag- mak alan Duhem'e gore, metafizi.kt;i
hgtru aralarmdaki dengeye baglad1A1 a~lklamayla ilgilenir, varhAt a~lklama
dort VUCUt SIVISlnl temele alan teorisi. ~abas1 verir. Buna gore, metafizik~i ~lp
Bu dort vucut SJVISlndan ikisi, kan ve lak ger~ekligin kendisini gorebilmek
safra gibi ger~ekten varolan iki SIVI, i~in, ger~ekligi, onu ku~atan gorunu~
buna kar~1n ikisi de, varsay~.msal bir ni- lerden soymaya ~ab~1r. Duyusal golii-
duygu 269

nti~lerin gerisinde, onlardan a}'n bir baknn1ndan farkhhk gosteren antiteoM


gerc;ekli~in olup olmad1~1 sorusunu yal- rik ahlak; ahlaki bir problemin dogru
ruzca metafizik sorar. c;ozt.imtinun, genel bir ahlak yasasrn1n
Fizik soz konusu oldu~unda, Duheme buyruklanntn uygularunas1na degil de,
gore, fenomenler, fenomenal goriinii~ ic;inde bulunulan duruma bagh oldugu
ler varola~l helleyi meydana getirir. gorii~ii diye tanamlanabilecek olan
Bundan dolay1, bir fizik teorisi a~1kla durum ahlak1, genel ilkelerin varhganl
may1 ama~lamaz. 0 az say1daki birka~ yads1yarak, her ahlaki problem ve du-
ilkeden ti.iretilmi~ olup, yahn bir bi~im rumu, ortaya ~lktag1 zaman ve durum
de, tam olarak ve deneysel yasalar ~ek i~inde, di~er durumlardan yahtlannu~
linde temsil etmeyi ama~layan ve mate- olarak ele alman1n onemi iizerinde
matiksel onermelerden meydana gelen durur.
bir sistemdir. Bir fizik teorisi, bundan duyarhk [Os. kuvuei hissiye; lng. sensibility;
ba~ka deneysel yasalar1 :r;uuflamaya Fr. sensibilite; AI. sensibilitaet]. 1 insan1n
yarar. , d uyusal izlenimJer, d uywnlar alma ka-
0, bu ~er~eve i~inde bildigimiz ~eyin pasitesi. 2 Zihnin duygusal faaliyet ve
fenomenler aras1ndaki ili~kiler oldu~u fonksiyonuyla ilgili olan yonii, duygu-
konusunda 1srarh olmu~tur. Bununla lanma ve heyecanlanmayla ilgili olan bo-
birlikte, ona gore, bizim, gozlemlenmi~ yutu. 3 Duyu organlanrun, izlenimleri
ili~kilerin, bizdeki duyusal goriinii~ler kaydellne giicii ya da yetisi.
den ayn olarak, nesnel bir temeli oldu- lzlenimler biz insanlann ya baZl ~eyle
gu, ~eylerdeki bir ~eye kar~1hk geldi~i ri idrak etmemize neden ol ur ya da haz
duygusundan kurtulabilmemiz olanak- veya a a verir, ya da her ikisini bird en
b de~ildir. Fakat bu, do~al inan~la ilgili dogurur. Duyarllk bu ~er~eve i~inde, sr-
bir konu olup, fizigin kendi i~inde ka- raslyla duyumlan, egilim, duygu ve
nitlanabilecek olan bir ~ey degildir. tutkulan, haz ve aay1 i~erir. Duyarhk
durum [Os. hal; ing. state; Fr. etat; AI. zus- tKantta, insana duyumlar alabilme ola-
tand]. 1 Genel olarak, bir ~eyin i~inde nagl veren gii~ ya da yeti anlam1na
bulundugu hal, belli bir varhg1 belirle- gelir. Soz konusu gii~ etkin olan ve yap1
yen ko~ullar. lnsanrn toplum i')indeki kazanduan an lama yetisi y a da aktldan
yeri. 2 Daha ozel olarak da, varolu~~u farkla olarak pasiftir ya da ahc1du.
felsefede insan varb~LJUJ\ yeryiiziindeki duygu [Os. his; lng. senbmmt; Fr. smtirnent;
ilk halini, yani herhangi bir bilgi, reflek- Al. gefohl). Duydu~umuz, duyumsad1~1~
siyon ve bilin~li dii~iinmeden oncek..i nuz her~ey; ozellikle de tiim tutkulanmi-
halini gosteren terim. Ki~inin takind1~1 Zln, hafif veya ortalama ~iddetteki heye-
tutuma kar~1t olan hal. canlanmwn, a~k, sevgi gibi genel
Bu baglamda, insaru i~inde bulunulan, hallerimizin, genel ve i~giidiisel e~limle
her an i~in kar~da~dan d urwnlann be- rimizin genel ad1. Haz ve elem duyma
lirledi~ini one siiren gorii~e durumculuk halleriyle ili~kili olma durumu ic;lnse,
ad1 verilir. Dwumculugun ahlak felsefe- duygusal safah kullarur.
sindek..i kar~1h~1 bir insarun eylemleri- Bu ~er~eve i~inde, erdernlerin belli bir
nin, ahlikuun, genel ge~er ve de~i~mez motife uygun olarak eyleme e~ilimlerine
kurallar tarahndan degil de, i~inde bu- kar~IIIk geldigini one siiren Aristoteles,
lunulan durum ve ko~ullar taraf1ndan erdemin kazandma yolunun duygular1n
belirlendigini savunan ahlak anlayt~l egitiminden ge~tigini one siirmii~tiir. 0,
olarak durum ahlaladu. Eylem yararo- erdemin kazandmas1run ayru zamanda
b~ma benzemekle birlikte, ondan insan duygulann egitimiyle ilgili bir konu ol-
davran1~1na yol gosterecek hi~ olmazsa d u~unu, bizim korku, k1zgrnbk gibi
birka~ ahlald ilke old ugunu yadsunak duygulardan kurtulmaya ~ah~mak yeri-
ne, kendimizi do~ru ki~iye, uygun du siste1n i~inde.,
birtak1m -;1kanmlarla ka-
nunda, hakh nedenle uygun miktarda natlanamayaca~an ve d) deney ve goz-
ktzganltk duyanak bakunandan e~tme lem gibi yollarla enpirik olarak test edi
miz gerekti~ini soylemi~tir. leaneyece~ini one siiren bir tavtr olarak
Yine duygu ba~lamanda, apriorizmin duygucu anlayt~, ahlAki sozciik ve tiim-
yaln1zca bilgiyle ilgili bir teriln olarak celerin 1 ba~kalanntn eylemlerini etkile-
kullanalmasana, deneyimden ba~amslZ nek, 2 duygu, his ve tav1rlan ifade et~
dii~iinme yontemi olarak goriilmesine mek ve 3 benzer duygulan uyandumak
kar~1 ~1kan iinlii Ahnan dii~iiniirii Max i~levini yerine getirdi~ini iddia eder.
Scheler'in de~erleri duyugusal sezgi yo- Soz konusu anlayt~a gore, ahlalon kap-
luyla bilmeyi temele alan gorii~iine sama i~ine giren biitiin ttimce ve oner~
duygu nprioriznJi ada verilir. Scheler'i, meler, ozii itibariyle tiitnceyi kuran ki~i
Kant'an akJl apriorizminden uzakla~h nin, ba~kalann1 kendi tavnn1 payla~ma
rarak Husserl'in fenomenolojisine yak- konusunda ikna etme giri~ilnlerinden
la~tuan bu gorii~e gore, a priori yalnlz- ba~ka hi~bir ~ey de~ildir. Buna gore, or-
ca akla ozgo bir ~ey ohnay1p, bizim ne~in, 'Kiirtaj kotii ya da ahlaksazca bir-
duygusal ya~ant1m1z, yani sevme, nef- ~eydir' derken, yalruzca kiirtaj kar~lsan
ret ehne tiiriinden her tiir duygulanma da duydu~umuz rahatsazhk ve tiksintiyi
yetene~miz i-;in de ge~erlidir . tScheler, ifade etmiyoruz, fakat ba~kalaruu da
soz konusu apriorizmi, ahlik alan1nda bizim kiirtaj kar~1s1ndaki tavnm1z1 pay-
sergiler. Ba~ka bir deyi~le, Pascal'1n, la~malan i-;in ikna etmeye -;ah~1yoruz.
'yiire~in, zihnin bihnedi~i kendi neden- Boyle bir ahlak anlay1~ma yoneltilen
leri vardar' deyi~ini ahlak alanana uygu- en onemli ele~tiri, onun akl1 ve manhk-
layan filozof, yiire~in, t1pk1 akhn kendi- sal dii~iinceyi ahlak alan1n1n d1~ma at-
ne ait bir alana, saf bilgi ve manbk alaru maslndan ve ahlaksal argiimanlan pro-
olmas1 gjbi, kendine ait bir ahlaki de~er pagandadan ayracak hi-;bir ol-;iite
ler alan1 oldu~unu savunmu~tur. Nasll sahip olmamasandan meydana gelir.
ki, akll bilimsel ya da mantaksal ilkeleri duygudathk [Os. tecAzup, inciz8p; fng.
biliyorsa, yiirek te, anant1ksal de~erleri, syntphaty; Fr. sympathie; AI. mitgefiihl]
alold1~1 bir yoldan, zihnin katk1s1 olma- iki insana, iki ki~iyi birbirine -;eken, bir-
dan, duygusal sezgi yoluyla bilir. birine ba~layan do~al e~ilim, iki ki~i
duygucu ahlik anlay [Os. ahlakr ilzti arasandaki do~al uyum ve kayna~ma
sasiye; ing. en1otive theo,y of etltics; Fr. i~in kullanllan terim.
sentinzentalisnre]. Ahl!k1n akla dayan- Ba~kasanan halinden anlama, ba~kasa
madl~lnl, ahlAki ilke ya da onermele- nln duygularma, sevin-; ve ozellikle de
rin, onlan ortaya koyan insanlann bir iiziintiilerine kablma durumu. <;ok de-
ki~i ya da varh~a kar~a olan be~eni, il- rinli~ine bilinmeyen, aynntth olarak ta-
gisizlik ya da nefretini if a de etti~ini ve narunayan bir ki~iye kar~1 duyulan ve
ba~ka insanlarda da ayna duygulan do manhksal a-;1ldamas1 olmayan do~al
~unnak fonksiyonWlu yerine getirdi~i yak1nhk. Bir ba~kas1 i-;in, hpkl kendi-
ni savunan ahlak gorii~ii. miz i-;in oldu~u ~ekilde davranmak du-
Ahlaki bilginin olgusal, kavramsal, rumu.
tnanhksal ya da bilimsel bilgiden kesin- Bu ba~lamda, ahlaki de~erler cetveli-
likJe farkh oldu~unu; iyi ve kotii, do~ru nin varh~an1, duyguda~hk fikri iizerine
ve yanh~ gibi de~er bildiren sozciikle- kuran, yani ahlaki de~erlerin Slralaru~l
rin, ,-meli'; ,-mek gerekir' gibi odev bil- na her bireyin kendi benzerine kar~l
diren deyimlerin, a) ~eylerin nitelikle- hissetti~i i-;giidiisel duyguda~hk iize-
riyle ilgili olmad1~1Ill, b) do~ru ya da rinde temellendirmeye -;ah~an Max
yanh~ olamayaca~tnl, c) manhksal bir tScheler'in, eylemlerin ahlakili~ini ba~-
duyum 271

ka insanlarda uyandud1gl duyguda~hk ~1n, zaman1 alg1Iamam1z.a veya sezinle-


derecesine baglayan tHtune ve Adam Jnetnize imkan saglayan duyu tilril ya
tSmith'in ahlak goril~ilne duyguda~hk da duyarhk fonksiyonuna yine Kant'ta
ahlak1 denmektedir. i~ duyu ad1 verilmi~tir.
duygulantm [Os. teesi.lriyet; ing. affection; Ote yandan, Aristoteles ve Orta-;ag filo
Fr. affoction; AI. affektion]. Her tilrden te- zoflannda, ayn ayn duyulardan gelen
esurr duyarhk ya da duygusalhk hali. izlen.imleri bagda~tuan, farkh duyula-
Duygulanun, gilnlilk dilde, ak1l ya da nn alg1lanna ortak olan ogeleri algila-
bilin-; alan1na giren ~eylere kar~1t ola- yan duyuya; ruhun ozel duyulann veri-
rak, gonill alan1na giren her~eyi, belli lerini ay1rma ve birbirleriyle kar~lla~
bir edilginlik niteligi sergileyen duygu- hrma gilcilne bagh bulunan, hareket,
lan gosterir. Duygulan1m, basit ve kar- say1, ~ekil ve bilyilklilk tilrilnden ozel
ma~lk duygulan1m olarak ikiye aynhr. duyularca alg1lanamayan ortak duyulur
Bunlardan basil duygulanlm, ho~lanma veya duyusallan algllayabilen par-;as1na
ya da ho~lanmama hallerinden meyda- ortak duyu ad1 verilmi~tir.
na gelir. Kamra~zk duygulanrm ise, dil- Bir duyuyla ilgili duyum, veri ya da iz-
zenleyici bir rol oynayan duygulardan, lenimleri algdayan organa duyu-organr
dilzen bozucu bir yap1s1 olan heyecan denmektedir. Yine, bu baglamda, duyu
lardan ve tutkulardan olu~ur. organlaruun fonksiyonlanna bagh olan,
duyu [Os. hasse; ing. sense; Fr. sms; AI. ricl1 duyu organlann1n faaliyetleriyle ili~kili
tug, seite]. Germe, i~itme, dokunma, tat olan analiz edilemez zihin hali ya da
ve koku alma yetilerine ya da organlan edimine duyu algrsr ad1 verilir. Yine,
na veya bir insan organizmas1n1n kendi- duyu organlan ilzerinde ger-;ekle~en,
sinin d1~mda, zaman ve mekan i-;inde d1~ dilnya kaynakh etkilenimlerin i-;eri-
bulunan fizil<j ya da kimyasal nitelikli gine; alg1ya temel olan malzeme ya da
ogelere ili~kin bilgi edinmesini saglayan veriye duyu-deneyi denmektedir.
psiko-fizyolojik fonksiyonlar biltilnil; bir duyu-alglsanan goreliligi [ing. relativihJ of
canh ya da insan varhg1nm d1~ dilnya- sense-perception]. Duyu alg1s1run nesnel
daki fizikf veya kimyasal nitelikli ogeleri degil de, oznel olup; 1 ayn1 ~eyin zaman
ve degi~imleri, i-; dilnyadaki olu~umla zaanan ayn1 ki~iye farkh gorilrunesin-
n, ozelle~mi~ birtakun yap1lann uyanl- den, 2 ayn1 ~eyin zaman zaman farkh
masl yoluyla alg1la1nas1. ki~ilere farkb goriirunesinden, 3 renk,
Filozoflar, t Aristoteles' ten ba~layarak, ses, koku gibi duyumlanan n.iteliklerin,
duyulan.n ozel ya da kendilerine ozgil algllad1g1mlz nesnelerde varolmaya de-
nesneleri bulundugunu savurunu~lar vam eden silrekli ve kahc1 nitelikler ol-
du. Buna gore, gorme duyusunun nes- maylp, duyu organlarnn1z1n yap1lanna
nesi renkler, koku alma duyusunun goreli olan nitelikler ya da gorilnil~ler
nesnesi seslerdir, v. b. g. Ote yandan bir olmasmdan dolay1, 4 alg1n1n ortaya -;1kt-
duyu, nesnesini duyumlarken, hi-;bir ~~ i-;in belli bir zamarun ge-;mesinden,
zaman yarulmaz. Yine, bir duyu nesne~ ve bu sure i-;inde de alg1lananan nesne
sini yorumlayarak ya da -;1karsama yo- nin degi~mesinden ve bundan otilril de,
lu y la bilmez, fa kat dogrudan algllar. algllad1g1mlz ~eyin algllad1g1mtz nes-
Filozoflar, aynca duyuyu, duyu organ- neye benzer olmamas1ndan dolay1, ki~i
lannln uyanld1g1 dilnyay1 temele ala- nin i-;inde bulundugu ko~ullara ve ki~i
rak ya da daha ziyade zaman ve mekan lere bagh ohnas1.
baglam1nda ikiye ayum15lardu. Orne- duyum [Os. i/zsas, hissiyatr cismaniye; lng.
gin, tKant'ta, insan varhg1n1n mekan sensah"on; Fr. sensation; AI. empfindung].
i~indeki nesneleri tasarlamas1na imkan Du yu organlann1 harekete ge-;iren bir
veren duyu tilril ya da duyarhk fonksi- d1~ uyaran1n sinirler yoluyla sinir lner-
yonuna dr~ duyu ad1 verilir. Buna kar- kezine iletilmesi sonucunda meydana
272 duyumculuk

gelen dolaytmsJz zihinsel i.iriin. Bir du- molojide, bilginin kaynagmda duyu-
yu orgammn, duyu siniri veya beyinde- mun bulundugunu, tiim bilgilerimizin
k.i bir duyu bolgesinin uyanlmasmdan duyumlara indirgenip, son ~oziimleme
kaynaklanan somut, bilin~li deneyimi. de duyumlardan tiiretilebilecegini, d1~
D1~ diinyay1 idrak etme yolu olan diinyay1 betimlemek amact giiden tiim-
duyum, insanda oldugu gibi, hayvanda celerin, duyumlar arasmdaki ili~kilerle
da bulunur. Sinir sisteminin genel ku- ilgili tiimcelere aynlarak analiz edilebi-
rallanna ve sinirlerin ozel giiciine gore lecegini, ve bilginin yalmzca duyumlara
olu~ur. Duyumla genellikle duyumla- gidilerek dogrulanabilecegini savunan
ma siireci kadar, duyumlanan nesne de ak1m olarak modern duyumculugun
anlahlmak istenir. Ozellikle empirist ya kurucusu, ingiliz dii~iiniirii Thomas
da duyumcu dii~iiniirler, duyumlann, tHobbes'tur. Frans1z dii~iiniirii tCon-
fakat esas zihinsel hayat:Jmtzl kuran dillac ise, ak1man iyi bir temsildsi olarak
temel duyumlann gayri iradi, yargadan goriiliir.
bagamslZ, yorumdan muaf, yanh~ ya 3 tnsan zihnini, biitiin i~eri~ duyu-
da yanh~a a~ak olmayan miistakil veya lardan tiireten, edilgin bir aho olarak
atomik birimler olduklann1 one siirer- goren duyumculuk, psikolojide, tiim
ler. zihin i~eriklerini birlikli duyumlara in-
duyumculuk [Os. hassiye me:z.hebi; lng. sen- dirgemeye ~ah~an, duyumla gelen mal-
sationalism; Fr. sensualism; Al. sensualis- zemeden tiireyen bilgiyi ~agn~1m yasa-
mus]. 1 Genel olarak. tiim bilgilerimizin lanyla a~1klayan t~agn~unc&hkla birle-
~ir. Duyumculuk ger~eklige ili~kin bir
duyumlardan tiiredigini; bir ba~ka ~eye
ogreti olarak degerlendirildigi zaman
ind irgenemezcesine, ger~ekten ve en
da, tfenomenalizm olarak kar~1m1za
yiiksek bir bi~imde varolan, ba~ka her- ~1kar ve duyulanm&za goriinen da~mda
~eyin kendisine indirgenebildigi tek
hi~bir ~eyin bilinemeyecegini one su-
~eyin duyum oldugunu savunan gorii~.
rer.
Biitiin zihin h~llerinin, tiim bilin~ i~erik Duyumculukta, insanm ~ diinyayla
lerinin, birle~im ya da ~agn~1m yoluyla olan bilgi ili~kisi, yalruzca uyaranm
duyumdan tiiredigini, duyumlanm1zm ahnmas1 ve uyaranlara duyularla veri-
inan~larmuzm biricik kaynag1 ve daya-
len yarutlardan olu~ur. Duyumculuk,
nag& oldugunu, diinya ile ilgili biitiin insarun soyutlay&o ve imgelemle ilgili
onermelerin hi~bir anlam kayb o]ma- yeteneklerinin katk1slru hi~bir ~kilde
dan duyumlarla ilgili onermelere indir dikkate almaz. Burada bilgi, bize d&~art
genebilecegini savunan ogreti. dan gelen ~eylerin edilgin bir bi~mde
Olgusal bilginin algmm sonucu oldu- ahnmasmdan ibarettir ve her tiirlii zi-
gu kabulii ve yalmzca duyumlarm ya hinsel faaliyet, onem bak1m1ndan ikici
da duyu-izlenimlerinin alg&land&gl tezi plana ahhr ve yalnlZca duyumlan dii-
iizerinde, duyumlar d1~mda ba~ka hi~ zenleme arac1 olur. Zaten dii~iinme de
bir ~eyin varoldugunun soylenemeye- bir tiir duyum olarak degerlendirilir.
cegini one siiren ogreti olarak duyum 4 Duyumculuk, ahlili ve estetik anlam-
culuk, bilginin yalmzca d1~ deneyden da, ya~arrun nihai ve en yiiksek amaciy-
tiiredigini savunarak, i~ deneyi tiimiiy- la, giizelligin oziiniin hazdan ve son ~o
le yads1r. ziimlemede, duyulann saglad1g1 haz-
2 Duyumculuk, duyumlar nesnel bir dan ibaret oldugunu dile getiren ogreti-
ger~ekligin yansunalan olarak goriildii- ye kar~1hk gelir.
gu zaman, tmaddecilikle, buna kar~m duyusal [tng. sensible; Fr. sensible; Al.
temellerinde ne oldugu bilinmeyen zi- sinnlic.h, empfindlich, gefohlvoll]. Bir du-
hin halleri olarak degerlendirildiginde yuyla algllanabilen, duyuya ~arpan, al-
de, toznel idealizmle sonu~lanar. Epist~ gmm nesnesi olan her~ey. Akll yoluyla
duyu-verisi teorisi 273

anla~llabilir olara ide, ilke ya da ti.imel- algllanabilir formu potansiyel olarak ala
lerden farkh olarak, yalnazca duyularla bilir durumda buiWtan goz, 'bu beyaz
algllanabilen nitelikler. Bilincin olgula- rengi' ahr ve algllanabilir olan form ile
nna, zihin hallerine kar~1t olarak, da~ alg1layan organ, alg1 eylemi s1rasmda bir
di.inyada gozlemlenen fenomenler i-;in olup .;"~kar.
k ullanalan s1fat. duyu-verisi [tng. sense-datunr]. Duyumla-
Duyusal s1fatuun soz konusu anlam1 nn ozel, dogrudan, degi~tirilemez, di.i-
i~inde, tKant'ta, duyular1m1za sunul- zeltilemez ve ba~ka bir ~eye indirgene-
mu~ olan duyusal, fakat yap1dan yok- mez olan i~erigi. Alg1run dogrudan ve
sun ham malzemeye; z.ihnin, a priori aracas1z nesnesi olan ozel izlenim ya da
kavramlan arachgayla, algalar ~eklinde gori.in i.i~ .
di.izenleyip yapa kazandardaga izlenim- Epistemolojide, duyu-verisi terimi, fel~
ler bi.iti.ini.ine; deneyin, zihin tara&ndan sefede eskidenberi kullarulan ide, izle-
di.izenlenmezden once, ayra ve baglanh- nim, tasanm, duyum gibi terimlerim
SIZ birimler olarak gori.ilen veri ve d u- genel bir ka~1hga olarak di.i~i.ini.ilmi.i~
yumsal bile~enlerine; sesler, renkler, tat ve bu terimlere, notr oldugu gerek~esiyle
ya da kokular ti.iri.inden duyu verilerine tercih edilmi~tir. Buradan da anla~daca
duyusal rokluk ada verilmi~tir. ga i.izere, alg1 soz konusu oldugunda, fel-
Yine ayn1 anlam it;inde, tPlatonun iki sefede duyu-verisiyle maddi nesne ara-
di.inyah metafizi~nde, hem varhktan, smda bir ayanm yapthr. 1 Oncelikle,
yani idealardan ve hem de yokluktan masalar, kitaplar, ta~lar ve a~a~lar ti.i-
pay ald1g1 i~, hem varve hem de yok ri.inden fiziksel nesne ya da tozler ve bit-
olan, degi~en, varhga gelen, daha son.ra kiler, hayvanlar .ve insanlar gibi canh or-
yok olup giden ve duyularla algllanan ganizmalar vardiJ'. 8W1Iar i~in kullanllan
bireylerin ya da '~u~ diye gosterdigimiz ortak terim, maddi nesne terimidir.
2 Maddf nesnelere ek olarak, renkler,
somut varhklarm duyu yoluyla algtla-
sesler ve kokular gibi, bize alg1da dog-
nan di.inyas1, Kanfta duyu deneyine
rudan ve arac1s1z bir bi~imde verilen
konu olan di.inya, fenomenler diinyas1
duyu-verileri vard1r. Bu ay1~m temeli
duyusal dunya diye kategorize edilir.
i.izerinde, maddi nesnelerin insan1n d1-
Cte yandan, Aristoteles ve izleyicileri
~1nda, fiziksel mekan i~inde bir yerde
taraflndan Yunanca aistlzete terimiyle
bulunduklar1 ve ayn1 anda farkb ki~iler
gosterilen ve duyularla aytrd edilebilen,
tarafandan gozlemlenebilir oldu~u yer-
duyulann konusu olan form duyusal de, duyu .. verilerinin ki~isel olup, d1~
form olarak bilinir. Duyuma ili~kin ac;U<- di.inyada fiziki bir varolu~a sahip bu-
lamaslnda, madde ve form ayruru lunmad1g1 soylenmelidir.
yapan ve duyumu alg1lanan nesnenin, Duyu-verilerinin daha ~ok ki~isel olup,
madde olmadan fonnunu, ilgili duyu or- maddf nesnelerden ayn oldu~u kabul
garuyla ahnak olarak tarumlayan Aristo edildi~i takdirde, alg1 konusunda gi.in-
teles, bunu, bir yi.izi.igun, yi.izi.igun ken- deme gelen en eski ve en temel problem,
disinden yapllm1~ oldugu alhn ya da duyu-verileriyle maddi nesneler arasln-
gi.imi.i~i.i degil de, bask1s1n1 ya da ~ekJi
daki ili~kiyi a~aklama gi.i~luguyle, dog-
ni, formunu alan bir mum omegiyle rudan ve arac1s1z olarak yalntzca d uyu-
a~akJam1~hr . Bun a gore, bir ~ey gord i.i- verilerini algllad1g1mlz i~in, maddf nes-
~i.imi.iz zaman, goz nesnenin, maddesini neleri nasll olup da bilebildigimizi a~lk
de~l de, algalanabilir olan fonnunu ahr. lama problemidir.
Aristoteles'in bu anlay1~1na gore, duyu- duyu-verisi teorlsi [ing. sense-datun the-
mun birincil nesneleri, renkler, sesler, ory]. Duyu-verisiyle ger~ek nesneyi bir-
kokular ve benzerleridir. Her duyunun birinden ay1ran bir ikicilik temeli i.ize-
kendisine kar~lllk gelen nesneleri var- rinde yi.ikselen ve insan1n, alg1da dog-
dlr. Beyaz bir ~ey gordi.igiimi.iz zaman, rudan ve arac1s1z olarak tecri.ibe ettigi
274 diinya gorii~ii

~eylerin, nesnelerin bizatihi kendileri one stiren gorti~ttir.


degil de, duyu-verileri oldugunu one diinya gorii~ii [ing. world-view; Fr. vision
siiren gorti~. du monde]. Bir bireyin, ya da bir grup in-
Dogrudan ve araastz olarak goriilen sanm evren, Tann, insanl1k, gelecek, ve
nesnelerin, varolan duyu-verileri oldu- benzeri konularda sahip oldugu inan~
gunu, soz konusu duyu-verilerinin de, lar, dii~iinceler, tav1rlar ve degerler bti-
fiziki diinyadaki gerr;ek nesnelerden ay- tiiniine; bizi ~evreleyen diinya ve i~inde
nlmak durumunda oldugunu one siiten ya~ad1glmlz toplumla ilgili felsefi, sos-
bu gorii~e gore, insamn gordugu ay, yopolitik, estetik, bilimsel gorii~lerin
gen;ek aydan en azmdan biiyiikliik ola- toplamma verilen genel ad.
rak farkh, fakat bir yandan da onunla Ki~inin, ya~nu ve evreni konu alan, ve
ili~kilidir. Bu ikisi arasmda nasd bir kendisine ili~kilerini ve faaliyetlerini dii-
ili~kinin bulundugu, duyu-verilerinin zenleme ve at;tklama olanag1 veren ku~a
kamusal nesneler olmay1p, oznel ogeler ttcl ve geni~ kapsamh bak1~ a~1st olarak
oldugu dikkate ahmrsa, oznel duyu- diinya gorii~ii, bir toplumsal smu, grup,
verilerinden hareketle nesnel ger~eklik ku~ak ya da dini topluluga ozgii olup,
hakkmda bir bilgi elde edilip edileme- ona diinyaya belli bir a~1dan bakma ola-
yecegi, duyu-verisi teorisinin en onemli nagt veren inan~lar biiti.inii olmak duru-
gii~liiklerini meydana getirir. mundadu.
Ba~ka bir deyi~le, maddi nesneler do-
Bir diinya gorii~ii ~inin bilin~li ~aba
layimh bir bir;imde algdarurlar, yani on- lanntn, ~ah~ma ve ara~bnnalanmn so-
lara ili~kin alg1, bilince dogrudan bir bi- nucu olarak berumsenebildigi gibi, bir
~imde verilen duyu-verilerini konu alan
ko~ullanma siirednin sonucunda da olu-
bir yorumdan yaptlacak ~Ikarnmay1 ~abilir. i~te bu baglamda diinya gorii~ii,
i~erir. Maddi nesnelerle, duyu-verileri
ki~inin diinyaya bakh~ ve diinyayt yo-
kesinlik bak1mmdan kar~da~tmldlgm
rumladlgt genel pencereye, genel pe~
da, ki~inin duyu-verilerinin kesinlikle
pektife ka111hk gelmektedir.
bilincinde oldugu, fakat maddi nesne-
diinya i~indeki varhk [ing. being in the
lerle ilgili olarak hi~bii zaman bir kesin-
lige 'ula~amayacag1 kabul edilir. Orne- world; Fr. itre dans le rnonde]. Varolu~~u
felsefede~ insarun a) biyolojik ve fiziki,
gin, tHume gibi bazt filozoflar, duyu-
verilerinden maddi nesneleri ~1karsama b) insani ve toplwnsal, ve nihayet c) ki-
~isel ogeler i~eren varolu~u, insanm
yoniindeki bir giri~im soz konusu oldu-
gunda, ku~kucu bir tavu ahrken, Locke arun ger~ekligini meydana getiren dog-
gibi filozoflar, duyu-verilerinin nedenle- rudan ve kaljllulmaz fenomenler tarafm-
ri olarak inaddi nesnelerin varolu~unu dan ortaya konan biitiinlugu i~in kulla-
~1karsamanm makul oldugunu dii~iin rulan terim.
mii~, tBerkeley gibi fenomenalist dii~ii Diinyadaki varhk terimi, varolu~~u fel-
niirler ise, maddi nesnelerin, aktiiel ya sefede, nesneler alemi olarak diinyadan
da miimkiin duyu-verilerinden meyda- kopuk, diinya ile sadece arac;sal bir
na geldigini iddia ebni~lerdir. bilme ili~kisi i9Jlde buh1nan modem
Giiniimiizde, soz konusu duyu-verisi Kartezyen ozne kavramma bir altematif
teorilerinin tam ka!llSmda, iinlii ingiliz olarak getirilmi~tir. 1nsam diinyarun
filozofu G. Ryle'tn duyu-verisi diye bir Kartezyen bene benzer ayn ve tecrit
~eyin olmad1gtn1 one siiren gorii~ii yer edilmi~ bir gozlemcisi, tecriibenin ayn
almaktad1r. Ryle'm gorii~iinden daha az ve soyut bir ta~IYICISI ve diizenleyidsi
radikal olan ba~ka bir gorii~ ise, duyu- olarak dii~iinmenin imkanstz oldugunu
verilerinin var oldu~u kabul etmekle one siiren varolu~u gelenekte, insan
birlikte, onlann dogrudan ve araciSIZ diinya i~inde konumlaruru~ olan, diin-
olarak algdad1gunlz tek ~ey olmad1gm1 yadan aymlmaz varhkhr.
dunyevile,me 275

dunyantn olesindeki varhk [ing. being zerini yaratabilir. Evrendeki ~eyler bir
bt!Yond the world]. Varolu~-;u felsefede, duzen sergilemekte olup, ya~am ve biJ-
insa1un, varolu~un un s1n1rb ve anhk ger- giye sahiptirler. Oyleyse, evrendeki var-
-;ekliklerinin olesine gec;me olana~1 ve hklara ya~aJn ve duzen veren, evrene
dolay1s1yla, sorumlulu~u bulundu~unu it;kin bir Dunya Ruhu vardJI.
ifade eden fikir. Bu imkanlan gert;ekl~li diinyevile~me [ing. secularisation; Fr.
rememe, varolu~t;ulu~a gore, su-;luluk secularisation, lai'cisation]. Dini inan-;larla
duygusuna yol a-;ar. uygulamalan, yaln1z ki~isel de~il, fakat
dunya ruhu [Os. alem ruhu; lng. world soul; toplumsal karar alma ve eylemde yol
Fr. ame du ruonde]. Varolan her~eydeki gostericiler olarak de~erlendirmeme
ya~am ve duzenden sorumlu oldu~u tavn ya da sureci; dini du~unce, uygula-
varsay1lan, evrene i-;kin neden. Bireysel ma, inan-; ve kurallann toplumsal anlam
insan ruhuyla analoji kurularak, bireysel ve onemini yitirmesi sureci; kentli top-
insan ruhunun beden uzerindeki etkile- lum yap1s1yla endustri toplumunun ger-
yici, dtizenleyid, denelleyici guciinden -;ekle~me surecinde orlaya -;tkan lop-
ve ya~am kayna~1 olmastndan hareket- lumsal de~i~melerin sonucu olan genel
le varh~1 one suri.ilen elkin tinsel gu-;. durum.
tPialon'da, Plutarkhostla, Stoa felsefesi Toplumun modernizasyonunun do~ur
ve YeniPlalonculukla orlaya -;1kan soz du~u bir sure-; ya da hal olarak dun-
konusu Dun ya Ruhu, gozle goruleme- yevile~me, her~eyden once, dinin, lop-
yen, cisimsel oJmayan tannsal bir var- Jumsal anlam ve oneminin -;ok buytik
hkbr. Duyu yoluyla alg1lanan fenomen- ~1-;ekli oldu~u, bir lalhn -;a~1'run ge-;-
ler ya da goriinu~ler dunyas1yla, bu mi~le ya~and1~1n1 kabul eder; fakat bir
dunyanm ustunde ve olesindeki akllla yandan da, bu -;a~1n artJk geride kald1
anla~1labilir idealar dunyas1 arasmda guu one suriip, modern loplumda, ras-
bir koprii g~revi g~ren Dunya Ruhu, or- yonel, laik ve ki~isel inanc1n karakter ve
ne~in YeniPialonculukla, ayru zaman- onemini vurgular.
da insan ruhunun kendisinden -;akh~l Dunyevile~me, siyasi ve felsefi lemel-
kaynak olma i~levini ger-;ekle~lirir. leri olmakla birlikte, insana, belli bir
Ayru Dun ya Ruhu, Orla Platonculu~un ya~am bi-;imi ve eylem anlay1~1 suruna-
onemli du~unuru Plularkhosla koluluk Y' amat;ladl~l ic;in, ozu itibariyle ahlaki,
problemini a-;1klayacak bir ilke olarak fakal sundu~u ya~am tarz1 ve eylem
one surulmu~ltir. Buna gore, Tanr1y1, anlay1~1nda, Tann du~uncesine, olum-
bu dunyadaki koltilu~un yarabos1 ola- suzluk fikrine ya da ole dunya kavraml-
rak gonnek istemeyen Plularkhos, ikici na ba~vurmadt~l, dini hi-;bir ~ekilde
bir anlay1~1n sonucu olarak, Dunya Ru- i~e kan~brmad1~1 it;in, dinden ba~un
hunu, Tannntn kar~1s1na, dtinyadaki SlZ olmak durwnunda olan bir hareketi
kottilu~un sorumlusu olan neden ya da ifade eder.
ilke olarak gelirmi~tir. Genel bir harekel ya da du~unce ola-
tPiularkhostun goru~u bir kenara blra- rak dunyevile~me, insarun her baktm-
kJiacak olursa, Dunya Ruhunun varolu- dan geli~ip iyile~mesinin ko~ullann1,
~u i-;in di~er filozoflar tarahndan one yakJn ve kolayhkla elde edilebilir oldu-
surulen argumanuun ana t;izgileri ~oyle ~u i-;in, maddi ara-;larda bulurken, ki~i
ozetlenebilir: Ruh yaJruzca ya~aman ye her alanda yol g~slerecek bilgi luru
de~il, fakat duzen ve bilginin de kayna- olarak lecrubi bilgiye de~er verir, ve do-
~ldrr. Ya~am, duzen ve bilgiden yoksun laylsayla, deneyim yoluyla bilinebilir ol-
olan bir ~eyin, ya~am, duzen ve bilgiye madl~l i-;in, ote dunya fikrine kar~l ka-
sa hip olan bir ~eyi yaraltl~l d u~un ule- YltSlZ kahr.
mez, -;unku bir ~ey ancak ve ancak ben Dunyevile~me du~uncesi, harekel ya
276 dii~

da siireci, ~u hal de, deneyim yolu yla ka- Dii~tincenin kendisi soz konusu oldu-
rutlanabilir tav1rlar olmad!l<lan io;in, tte- t;unda, farkh dii~iince tiirlerinden siiz
izmden de tateizmden de uzak durduk- edilebilir. Buna giire, 1 yalruzca i~el
tan ba~ka, dini i~e hi~ kan~tumadan, uyaranlann etkisiyle belirlenen, sozciik
yalmzca akla dayanarak saglam, tutarh iincesi bir sure> olarak dii~iince. Soz konu-
ve insaru mutluluga gottirecek bir ahlak su dii~iince tiiriiniin en onemli ozelligi
geli~iirilebilecegini kabul eder, ki~ilerin onun ~ogunluk bilin~li olmamas!d!r. Bu
ahlaka ve din! konulara ili~kin inan~ ve tiir bir dii~iince sozciiklere dokiilmemi~
ara~t1rmalannda, en az bilimsel ara~tu ve simgeselle~memi~tir. Ornegin, belli
mada olduklan kadar ozgiir olmalan bir istegin insam bdsk1 altmda b!rakma-
gerektij\ini savunur. 51 sozciii<lere dokiilemez. Soz konusu
Din ve diinya i~lerinin birbirinden ay- dii~iince tiiriinde, kar~1tlar bir arada
rilmas! anlammda diin yevile~menin, bulunabilir; yani, boyle bir dii~iince
politik ya da siyasi alandaki ozel haii, la- mantlk kurallanna uymaz, zaman ve
iklik olarak bilinir. Laiklik ~te bu ~er~e yer tarumaz, neden sonu~ bagmtlsl ta~l
ve i~inde, si yasetle dinin, devletle kilise maz ve gero;eklikle bagmtlh olmayan bir
ya da diyanetin birbirinden aynlmas1, bi~imde geli~ebilir.
siyast otoritenin yonettigi insanlann i- 2 Yine aym baglamda, ~ogunluk ki~i
nancma miidahale etmemesi anlamma nin istek ve fantazilerine bagh olarak,
gelir. d1~ ko~ullar ya da yer, zaman, neden-
dii~ [Os. riiya, haylll; lng. dream; Fr. reve; sellik bagmhlan dikkate ahnmadan ge-
AI. traum]. Uyku suasmda cilu~an, bi- li~en dii~iinceye ise, 'i>e yiinelik dii~iin
lincin ve iradenin denetiminden biitii- ce' ad1 verilir. Bu tiir bir dii~iincenin en
niiyle baglmSIZ bir bi~imde olu~an ruh- tipik omegi, uyaranlara herhangi bir
sal hayaller. denetim uygulanmadan, dii~iincelerin
lmgelemin en pasif yoniinii ortaya k<r anstzm kendilendiginden ammsand1g1,
yan dii~te, her tiir imge, bir orgamn et- serbest ~agn~1mdu. Fantezi suasmda
kisiyle meydana gelen bir algmm ~evre ki~i ger~eklikle bag1ru koparabilir.
sinde birle~ir. Dii~te, imgelerin birbiri 3 Oysa, ger~lilc ilkesine baglr olarak geli-
ard!sua geli~i, birle~tirme yasalanna ~en dii~ilnce tiirii, d1~ nesnelerin ger~ek
baghdu. Dii~ konusu, bilin~albrun anali- ligini dikkate abr, soze dokiiliir ve dilin
zine biiyiik bir onem veren psikanalizde kurallanyla manbk kurallanna uyar.
on plana ~1kar. Psikanaliz bu baglamda, Olagan yaam ko~ullan alhnda uyum
dii~lerin, insanlara ~ogu zaman sat;:ma saglamaya yonelik bir i~levi vardu. 4
ve anlamstz gelen goriinii~teki i~rigiy Ote yandan, manhksal ilkelere uygun
le, bilin~albndaki gerek~yi dile getiren olmayan dii~iince tarzma manhk iinre;i
gizli i~erigini birbirinden aymr. dii~iince ad1 verilir.
dii~iince [Os. jikir; ing. thought; Fr. pen- 5 Manhksal dii~iince, ya~anan tecriibele-
see; AI. gedanke, denken]. lnsana ozgii rin sonu~lan arasmda bag kurmay1
olan dii~iinme faaliyetinin, i~ ya da d1~ ama~layan alulyiiriitmenin yonlendiril-
uyaranlara yamt olarak geli~en dii~iin mi~ ve yap!landmlm1~ bi~imidir. Boyle
me ediminin iiriiniine; insanm zihinsel bir dii~iince nesnel olup, dt~a yonelik-
faaliyetleri ile d1~ uyaranlar arasmda tir. 6 Realist dii~ilnce ise, dii~iincelerin
kurdugu ba~lanbnm sonucu olan ~ey. bir ama~ dogrultusunda bir araya geti-
Ki~inin bir konu iizerindeki yarg1s1, rilmesi ve diizenlenmesine yonelik man-
bir nesnenin fikirlerle olu~turulmu~ bkh dii~iincedir. Nesneler, kavramlar
soyut tasanm1; bilin~li insan varhgmm ya da bilgi kaynaklan arasmda bag
kavramlan birbirine baglamasm1 ve kunna, degerlendirme, yargllama, prob-
yeni bilgilcre ula~mas1m mii.mkiin kl- lem zme, yeni ziimler bulma gibi
lan i~lemler, siire~ler biitiinii. degi~ik ~ekiller alabilir.
diizeltilemez 277

dii~iince dene)i [ing. t/zought experinrent). miimkun diinyalar i~, varolsun )'a da
Laboratuvarda, pratikte degil de, salt olmasm, her nesne i~in dogru alan
dii~iince diizeyinde ger~ekle~en, ara~ onermeler olduklan dii~iiniilmii~tiir.
hnnaa ya gorii~te veya teoride ufak dii~iinme [lng. thinking; Fr. pmser]. Ki~i
tefek degi~ikler yaphga takdirde, ortaya nin ogrenme siireci i~inde kazandlgt
c;1kabilecek miimkiin sonu~lan gonne kavramlar, kulland1ga imgeler, dii~iin
olanag1 saglayan spekiilatif deney. Bir ce ve hareketler, sozciik ve terimler gibi
hipotezi; hayalr bir durum tasarlamak simgeler arac1hgyla ger~ekle~tirilen zi
ve bu d urumda ona ne olacaglJU ol~up hinsel faaliyet; ~1karsama, alulyiiriitme,
bi~mek suretiyle test etme teknigi. anamsama, ku~ku duyma, isteme, his ..
dii~iince yasalara [ing. laws of thought; Fr. setme, anlama, kavrama gibi, bilin~li
lois de r esprit; Al. denkgesetze). Gelenek- bir bi~imde ger~ekle~tirdigimiz zihin-
sel olarak, ozde~lik, ~eli~mezlik ve sel faaliyetlerin herhangi biri; kar~lla~
ii~iinciiniin olanaksizhg1 yasalanru kap- hrmalar yapma, analiz, sentez, baglanti
sayan genel ~emsiye terim .. kunna ve kavram gibi i~lemlerden olu-
Soz konusu ii ~ dii~iince yasas1, felsefe ~an zihinsel sure~.
tarihinde farkl1 ~ekillerde ya da farkl1 Soz konusu zihinsel faaliyet, iki degi-
yakla~Imlarla yorumlanm1~hr. Bunlar- ~ik tarzda ve ama~la ortaya ~1kar. a)
dan birincisi, 1 betimlemesel (tasviri) lnsan varhklan var olarun, vak1a olan1n,
yakla~u:n ya da metafiziksel yorumdur. var olmak durumunda olarun bilgisine
Buna gore, dii~iince yasalara a) varhg1n ula~mak amacryla oldugu kadar, b) ne
varhk olmak bak1m1ndan dogasuu, b) yap1p ne yapmayacag1 konusunda bir
Him bilimlere ortak olan konu ya da ilk karara vannak amac1yla da dii~iinebilir.
ilkeleri, c) dii~iinme ya da akdyiiriitme Bu ilU du~iinme tarz1ndan birincisine
faaliyetini betimleyen yasalardar. Ba~ka bilimsel tema~a, ilc:incisine ise du~unup
bir deyi~le, dii~iince yasalar1, ger~ekli tartnuJ ad1 verilir. Birincisi bir sonu~la ta-
gin temel yonlerini betimlemeleri anla- mamlarur ve kendisini daha ~ok bilim-
manda ontolojik bak1mdan ger~ek olan sel bilgide gasterir, bun a kaf\iln ikincisi-
yasalard1r. Soz konusu metafizik yoru- ni bir karar izler ve o, kendisini eylemle
mun en onemli temsildsi, hi~ ku~ku ifade eder. Yine, birinci tiirden dii~iin
yok ki ilk~ag Yunan dii~iincesinin en mede S()z konusu olan akLiytiriitme k u-
biiyiik dii~iiniirii olan t Aristotelestir. ramsal, buna kar~m ikincisinde soz ko-
2 Buna kar~m, ikinci yakla~un, du~un nusu olan alulyiiriitme pratik bir nitelik
ce yasalanru diizenleyici y a da kural ko- arzeder.
yucu yasalar olarak goriir. DLizenleyici diizanlam [trig. derrotlltion; Fr. denotation;
yasalar olarak dii~iince yasalan, dogru AI. denotation). 1 Bir terimin kendilerine
dii~iinme ya da akdyiiriitmenin mutlak yiiklenebildiAi ozneler toplanu; bir kav-
ya da uzla~unsal standartlanru itade raman kaplam1, gosterenin belirttigi nes-
eden kurallar olarak anla~tlrru~hr. Buna neler s1ruf1.
gore, dii~iince yasalan, kendileri olma- 2 Bir gastergenin, bir terim ya da kav-
dan tutarh bir dii~Unme faaliyetinin soz ranun, y ananlanuna kar~lt olarak, ilk
konusu olamamas1 anlammda, bilipel anlanu; bir dilsel birimin manllksal, bi-
olarak zorunlu olan ve ~ olma- li~sel ve nesnel anlama. Bundan dolay1,
yan bir bilgi olmak durumundadtr. yananlamln edebi soyleme egemen ol-
3 Ve nihayet, du~iince yasalan, formel dugu yerde, duzanlam bilimsel soyle-
a~adan yorumlanm1~lardar. Buna gore, me hildm olan anlam tiiriidiir.
fonnel yasalar olarak dii~iince yasalara- diizeltilemez [ing. incorrgible; Fr. incorri-
nln, i~eriklerinden bagamsJz olarak ve gible]. Diizelti.lmeye elveri~li olmayan,
fonnlanndan dolay1 dogru olan, tiim dogrulugu kesin ve degi~mez olan, ken
278 diizen

disini yanh~layacak bir kamtm bulun- d1~ ger~eklikteki diizenlilikleri betimle-


madlj';l ~ey ya da i:inerme tiirii. Mutlak yen bilimsel yasalarm, ger~eklikteki di.i-
ve kesin bir bi~imde doj';ru olan, ba~ka zen ya da diizenlilikleri 1 olaylarm bir-
bir smama gerektirmeyen ve doj';rudan likte varolu~uyla, 2 olaylann ard arda
doj';ruya ve kesin sonu~lu bir bi~imde geli~i veya bir dizi i~indeki ardl~lkh
doj';rulanan yarg1 ya da i:inerme. l';lyla ve 3 olaylar arasmdaki (neden-
Bu gene! ~er~eve i~inde, yalmzca mev- sonu~ baj';lanhsl) dej';i~mez baj';lanhlar-
cut bilin~ i~eriklerini betimleyen, ki~i la a~lkladlj';lru savunan bilimsel yasa
nin kendi i~ diinyas1yla ilgili olan, gi:irii~ii.
kendi ya~anhlanm tasvir eden i:inerme- diizen ve ama~ kan1h [ing. teleogical ar-
lerin diizeltilemez olduj';u si:iylenebilir. gument for the existence of God; Fr. tMolo-
diizen [Os. nizam; Ing. order; Fr. ordre; AI. gical argument pour /'existence de Dieu].
ordnung, befehl]. Bir~ok i:il';e arasmda, ~e Din felsefesinde, diizen verici bir yetk.in
~itli a~!lardan (zaman, mek4n, manhk, varhk olarak Tann'run varolu~unu ev-
estetik, ahlak, varhk, v.b.g., ba!amm- rendeki diizenden yola ~1kmak suretiy-
dan) kurulan ahenkli baj';lanh; belirli le gi:isteren empirik kamt.
bir metodolojik ya da mant1ksal plan Kamta gi:ire, doj';a, yalmzca bir raslan-
gerektiren sistemden farkh olarak, bir hsal olaylar biitiinii, salt bir raslanhlar
~eye ili~kin forme! ya da diizgiin dii- toplam1 dej';ildir, diizenli bir varhk ala-
zenleme; bir ~eyin bir hiyerar~i ya da mdlr. Gezeger!ler yi:iriingelerinde, dii-
dizi io;indek.i yeri. zenli bir bio;imde hareket etmektedir.
Y~am, olanakl1 olduj';u her yerde, hay-
Topraj';a ek.ilen bitldler diizenli bir bi-
vanlann ah~kanlr.klannda, insan toplu- ~imde geli~mekte ve karma~lk yap1lara
munun geleneklerinde, uzla~1m ve yasa- di:inii~mektedirler. Doj';ada her~ey bir
lannda gi:iriilebilecej';i iizere, belli i:il~iiler
i:imej';e uyar, yasa tarahndan yonetilir.
i~inde diizen yaratmak durumundadrr.
Ba~ka bir deyi~le, kamta gi:ire, bu dev
Doj';al fenomenler si:iz konusu oldug;un-
doj';a diizeni, si:iz konusu ahenk ve dii-
da, insan diizen yaratmamakla birlikte,
zenlilil';i kendi kendisine kazanrn1~ ola-
diizeni arayabilir ve diizeni k~fetmeye
maz. Bu diizen salt bir raslanhmn sonu-
~ah~abilir. Bilimin temelinde, insanm bu
~abas1 ve aray1~1 vard1r.
cu olarak da meydana gelmi~ olamaz.
Ya~amm bir yardlmCISI olarak diizene
Doj';adaki diizen, varhj';1run nedeni olan
duyulan ihtiya~, insan1 her yerde diizen bir zekay1 gerektirmektedir. Bir model
aramaya yi:ineltmi~tir. lnsan bu ~abasm ya da bir yap1run varhg1, amac1 bu ya-
da ba~anh olursa, her~ey iyi ve ho~ P'Y' meydana getirmek olan bir ressam,
olup, yolunda gider. Fakat insan olgular mirnar ya da sanatkAnn varhj';m1 kabul
arasmda diizen bulrnay1 ba~aramazsa, etmemizi zorunlu hale getirir.
beklentisini dej';i~tirir ya da ondan tii- Diizen ve ama~ karutl, yine ~evremize,
miiyle vazge~er ve dikkati, orada diizen i~inde ya~adil';muz diinyaya bakh1';1
bulmak umuduyla, ba~ka olgulara ~evi nuz takdirde, heJleyin kendi fonksiyo-
rir. Ger~ekten de, yetk.in olmayan bir nunu yerine getirecek ~kilde, en ince
diinyarun diizensizlil';i kar~1smda, yet- aynntlsma kadar diizenlenmi~ ve ayar-
kin bir diizen ihtiyao i:iylesine derinden lanrru~ olduj';unu gi:irecej';imizi bildirir.
hissedilmi~tir ki, tPiaton gibi filozoflar Varolan her~ey kendisinin bir amaca
ve ba~ka idealist dii~iiniirler, io;inde ya- gi:ire diizenlenmi~ olduj';unu doj';rular.
~ad!j';lrnlz d iin yanm iistiinde ve i:itesin- l~te bu durum, bir Yarahomn varolu-
de olan ideal ve a~km bir diinya tasarla- ~unu karutlar.
ml~lardu. Bu karull i:ine siirenler, doj';aya ve do-
diizenlilikler olarak yasalar [ing. scienti- j';adak.i ~ylere ili~kin en iistiinki:irii bir
fic laws as reJ~ularities]. Fiziki diinyay1, incelemenin bile, her varhl';m belli bir
diizsoz edimi 279

i~levi yerine getirdi~ini gostermek i-;in kurulan analojinin zay1f bir analoji oldu-
fazlas1yla yeterli oldu~unu belirtirler. ~unu savunmu~lard1r. Onlar, ikinci ola-
Canb ya da cans1z her ~eyin, ve do~a rak, do~adaki diizenin, do~ada bulunan
nin biitiiniiniin de belli bir amac1 vardu. bitki ve hayvanlann ,.evrelerine uyum
Fakat evrendeki her varh~1n, bilin-;li ola- sa~layarak, belli bir i~levi yerine getire-
rak kendi kendisine gerc;ekle~tirece~i bir cek ~ekilde diizen kazanmalar1n1n, alul-
i~levi se-;mi~ oldu~unu varsaymak, ina- h ve giicii her~eye yeten bir Yarahc1 ye-
nllmaz bir ~eydir. Bundan dolay1, var- rine, Darwin'in evrim gorii~iiyle ac;akla-
hklann yerine getirecekleri i~levin, on Ia- nabilecetini one siirerler.
n yaratan yiice bir varhk taraf1ndan Tarafsaz bir gozle de~erlendirilditinde,
tasarlan1p onlara verildi~ini varsaymak Darwin'in evrim teorisinin Tanr1'n1n va-
gerekir. rolu~unu r;iiriittii~i.inii soylemek, elbet-
Karuta gore, ornetin insan1n goziinii te ki, olanaks1zdar. -Bununla birlikte,
inceleyecek olursak ~er, ondaki -;ok Darwin'in evrim teorisinin, ayn1 sonucu,
kii-;i.ik par-;aciklann, gozi.in gonne i~le yani do~adaki diizen ve ama,.hbgi,
vini yerine getirebilmesi- i,.in, nasil bir diizen kan1hna gore bu sonucun nedeni
araya getirilmi~ ve diizenlenmi~ oldu- olan Tann'dan hi-; soz etmeden at;lkla-
~unu gorebiliriz. Bu kan1b one siirenler, yabildi~i ic;in, kan1hn gi.ici.inii ve g~erli
goz gibi do~al nesnelerin kanna~1kh~1 li~ini azalth~I one siiriilmii~tiir.
ve en yiiksek derecedeki yeterliliginin, Nihayet, di.izen karutuun temelde
tiim varbklann Taru1 taraf1ndan yarabl- kabul edilse bile, olduk-;a san1rh oldu~u
Iru~ ve diizenlenmi~ olmasma bir karut na i~aret cdilmi~tir. Buna gore, kan1t
oldutunu belirtirler. c;unkii, hi-;bir do~ do~adaki di.izenin sorumlusu olarak tek
al nesne kendisine diizen veremez. bir Tannnm varoldutunu kanitlaya-
Diizen, her zaman akllli bir dUz.en veri- maz, d~nmi~tir. Bu di.izenden, diizenin
cinin varolu~unu gerektirir. <;elik par-;a- d1~1ndaki yarahc1 bir gii,. sorumlu olsa
lanru geli~gi.izel olarak bir araya getire- bile, bu, manb.ksal olarak tek bir
lim. Bu part;alar asia, zamaru gasterme Tann'run varoJu~unu gerektirmez. Do-
amacma hizmet edecek ~ekilde, kendi ~adaki diizenin sorumlusu olan birden
ba~ma bir saat hiline gelemez. Kum, fazla saytda Tannrdan, karutl ele~tiren
tu~la, demir ve -;imentoyu rastgele bir lere gore, s0z edilebilir.
araya getirelim. Onlar hi~ir zaman Vine, karut Tannrun giictiniin her~eye
kendi ba~lanna bir ev h~line gelemez. yetti~ zorunlulukla karutlayamaz,
Kum, tu~la, demir ve c;imentoyu, insanla- denmi~tir. <;unkii, gozdeki diizen ve
rm barmma ihtiyacuu kar~tlamak, belli goziin i~levinden sorwnlu olan bir
bir amaca hizmet i.izere, ancak bir m ii- Tann'nan varoldutu kabul edilse de,
hendis di.izenli bir ~kilde bir araya geti- -;ok say1da insanda rastlanan gorme bo-
rebilir. Onlara dUzeni, yalruzca ablb bir zukluk ve oziirleri, ileriki ya~larda orta-
insan varht verebilir. Ayru ~ekilde, ev- ya -;1kan katarakt benzeri goz hastahkla-
rendeki di.izen ve evrendeld her nesnenin n, Tanr1'run giici.inii sm1rlar. Diizen
bir amac1 yerine getirecek ~ekilde diizen- kanltuu ele~tirenler, son olarak, do~ada
lenmesi, bir saat imalat9s1ndan, bir mii- ya da diinyada varolan koti.ili.iklerin, fe-
hendisten -;ok daha alolh bir diizen verid laketle~ diinyadaki diizenin sorumlu-
olarak Taru1'n1n varolu~unu karutlar. su olan Tanr1'n1n iyili~ine de golge dii-
Diizen kan1hna kar~1 -;1kanlar, kan1 hn ~ iird ii~iin ii belirtmi~lerdir.
dayand1~1 analojinin, yani do~al nesne- diizsoz edimi [lng. locutionary act]. Onlii
ler ile, bir amaca gore di.izenlenmif ya tngiliz dil felsefecisi t Austin'in Slnlfla-
da imal edilmi~ saat ya da ev benzeri masanda yer alan ve at1zdan anlamh
insan elinden ;lkma nesneler aras1nda sozler 9kannaktan olu~an edim; belli bir
I
280 dynamis

anlams ve da~ kar~ahg1 olan bir h1mce seslendinne, dillendirnJe ve anlmnlandrnua


olu~turmak suretiyle gen;ekle~tirilen fiil. edimleridir.
Austinte gore, bir ~ey soylemek, bir dynamis. llk~ag Yunan felsefesinde, de-
d iizsoz edimi gen;ekle~tirmekle a yn1 gi~meye neden olma, bir degi~meyi
~eydir; ba~ka bir deyi~le, bir diizsoz ba~latma gii~, kuvvet ya da enerjisi; bir
edimi ger~ekl~tinneksizin bir soylemek ~eyin belli bir degi~ime yol a~ma, oldu
miimkiin degildir. Ote yandan bir diiz- gun dan ba~ka bir ~ey olma potansiyeli;
soz edimi, ii~ all edimin bir birlikteiitin- bir ~eyin faaliyetini ba~ka bir ~eye ak-
den meydana gelir. Bunlar da suastyla, tanna kudreti.
edimsel 281

danm c;ah~malanyla yeni hir anlam ve


hakl~ a<;lSl kazanml~hr. Felsefi soylemi
ha~at soy lem olarak gormenin hiiyiik
hir yan1lg1 oldu~unu soyleyen Derri-
daya gore, hiitun metinler, filozoflarm
metinleri kadar, ~air ve romanc1lann

E metinleri de edehi hir forma sahiptir ve


onlann i~erikleri, anlahm ara~lan tara-
flndan helirlenir. Bundan dolay1, 'ede-
hiyatta felsefe' kadar, 'felsefede de ede
hiyat' vardu.
edehiyat felsefesi [ing. philosophy of litera- edim psikolojisi [tng. psychology of act;
ture; Fr. philosophie de Ia literature]. Edehi- Fr. psyclrologie de I' acte). Franz Brentano
yab konu alan, hir soy lem hi9mi olarak taraf1ndan kurulmu~ olan ve hir zihin-
edehi soy lemin mahi yetini ortaya ~lkar sel edimin karakteriyle i~eri~i araslnda-
maya ~al~n, felsefeyle edehiyat ili~ki ki ay1runa hiiyiik hir onem atfeden fel-
lerini ara~tnan felsefe disiplini. sefi ve psikolojik sistem.
Edehiyat felsefesinin onciileri hi~ ku~ku tBrentano'nun, psikolojinin konusunun
yok ld, diyaloglan ayn1 zamanda hirer zihnin hilin~li i~rigi oldu~unu one
sanat yapth olan, felsefi dii~iincelerini siiren tWundt psikolojisinin tam kar~1
edehi hir dille aktannay1 se<;en Platon'la, s1nda yer alan psikolojisi, empirik verile-
Poetika ad1n1 ta~1 yan eserinde, edehiya- rin temel kayna~1 olarak zihnin edimleri
hn ontolojik temellerini ve genel felsefi
ya da z.ihinsel siire~ler iizerinde yo~un
sistem i~indeki yerini tarh~an A.ristote-
la~ml~hr.
Jestir. Bununla hirlikte, felseff eserlerin-
edimsel [Os. bilfiil; lng. aclual; Fr. actuel;
de edehiyata yer vennek i~in miicadele
AI. Aktuell). Aktiiel. Ger~ekd1~1 olana
ebni~ olan Kierkegaard, Schopenhauer,
kar~1t olarak, ger~ek ya da olgusal
Nietzsche, Heidegger ve Sartre gihi filo-
zoflarla, edehiyah di~er sanatlarla hirlik- olan. Miimkiin ya da gizil olana kar~1t
te felsefenin temeline yerle~tiren Roman- olarak, olanaklaruu, imkanlarm1, gizil-
tikler edehiyat felsefesinin en onemli giiciinii ger~ekl~tirmi~ hir ~eyin du-
isimleri olarak ge~er. rumu. Eylem i~inde, fiil hAiinde olarun,
.Edehiyat felsefe ili~kileri soz konusu ger~ekle~mekte hulunarun ozelli~i.
oldu~unda, her~eyden once felsefe ve Ayn1 ha~lamda, y alruzca form kazan-
edehiyat ayn ve tizil itihariyle hirhirle-- rna, ~ekil alahilme giiciine sahip olma-
rinden ha~1ms1z olan ozerk disiplinler ya kar~1t olarak, form kazanrru~, hi~im
olarak goriilmii~tiir. Edehiyat felsefesi, lenmi~, ger~ekl~mi~ olma durumuna,
i~te h u ha~lamda, felsefeyi edehiyattan maddeye kar~1t olarak fonna; varolu~
ayuan ol~iitler iizerinde yogunla~uken, ya da ger~kli~e; olgusal olaylar hiitiinii-
hazen ikisinin hirhirinden konulariyla, ne e~imsellik ad1 verilir. Edimsellik, Hus-
hazen yontemleri halwn1ndan, zaman serl'de, saf imkina kar~1t olarak, zaman
zaman da iirettikleri sonu~larl~ farkbhk ve mekaft i9ndeki hireysel varb~1 tanun-
gosterdi~i soylenmi~tir. Yine, edehiya t lar.
felsefesi, edehi melinlerde felsefi d_e~eri Yine, hir ~eyin ger~ekle~mesi, kendi-
olan unsurlan, felsefi i~erikli fikirleri sinde varolan potansiyeli hayata ge~ir
te~his edip ortaya 9kannaya, hu dii- mesi, fonn kazanmas1 siirecine edimsel-
~iincelerin a~1mlanmas1nda kullanllan le~me denmektedir.Edimsellik, hir ~eyin
anlatlm ara~lanru helirlemeye ~ah~1r. gizil giiciiniin, kuvvesinin zaman i~inde
Edehiyat felsefesi yakm zamanlarda, hayata ge9rilmesi sonunda, o ~eyin
ozellikle Franstz filozofu I acques Derri- kendisinde gizil hi~hir o~e i~enneyip ta-
282 edimselcilik

mamlaiUnl~, Himuyle ger~ekle~mi~ ol- mitle~tirerek uzerinde c;ok durdugunu


masl durwnudur. Teoloji ve metafizikte, soyledigi 'evetleme'nin kar~lSlna koy-
Mutlak Varhk ya da Tanr1, bu ~er~eve dugu sozce, sozcelem turu.
i~inde, kendisinde ger~ekle~ecek potan- A us tin, kendi ~ozumlemelerinde evet ..
siyel hi~bir oge i~ermeyen, tiimuyle, le1n e terimini kullanmaktan ka91\Mak
tam olarak ve yet kin bir bic;imde ger~ek amae1yla, bir olgu durumunu betimle-
le~mi~ saf form, aktuel varhk olarak ta- yen soylenim ya da sozcelemlere goz-
nlmlanu. lemleyici sozcelemler ad1n1 vermi~tir.
edimsekilik [ing. actualism; Fr. actualis- i~te edimsel sozcelemler, gozlemleyici-
me]. 1 Aktuel, edilnsel olan1n, fiilen va- lerin aksine, dogru ya da yanh~ olma-
rolanln ger~ekten varoldugunu, fakat yan s<>zcelemlerdir. Dogrulama ilkesine
salt mumkun, olumsal olan1n hi~bir ~e kayltslZ kalan bu sozcelemlere omek
kilde varolmad1g1nt one suren lnetafi- olarak,. 'Seninle yann saat ikide bulu~
zik ogreti. 2 Bir eylemin ahlAki dogru- maya soz veriyorum' tumcesi verilebilir.
luguna karar verirken dikkate ahnacak Konu~an bu sozcelemiyle mutlak olarak
hi~bir ol~utun, eylemin muhtemel, bek- kesin bir saptama yapmamakta, fakat
lenen sonu~lan degil de, fiili sonu~lan ba~anh ya da ba~ans1z bir fiil ger~ek
oldugunu one suren ahUik goru~u. le~tinnektedir.
edimsel dil [ing. perfonnative langauge; Fr. edimsoz edi.mi [ing. illocutionary act; Fr.
langue performative]. 'SOz veriyorum', acte illocutionaire]. SOyleyerek, konu~ma
'davranl~lmdan dolayl ozur diliyorum'
eyleminde bulunurken yap1labilecek o-
turtinden anlam1n1 aglZdan ~lkarbld1g1 lan eylem ya da faaliyet; dupeduz bir
anda, soylenme ediminden alan; yapl ba-
~ey soy)emek d1~1nda, bir ~ey soy)erken
klllllndan bir bildirime benzemek)e bir-
ger~ekle~tirilmi~ olan edim ya da fiil.
likte, olgulan, d1~ dunyada olup bitenle-
Buna gore, konu~n, tiimce kuran, soy-
ri betimlemeyen; dolayasyla, dogru ya
leyen birey konu~may1, s<>yleme edimi-
da yanh~ degil de, ba~anh ya da ba~arJ
ni, bu edimin kendisini a~an bir ama~la
SlZ olabilen eylemsel nitelikli dil.
yap1yorsa, soz konusu konu~ma ya da
edimsel/potansiyel sonsuzluk (ing. actu-
al/potential infinite]. Sonsuzca bOiunebi- soyleme edimiyle birlikte, soyleyerek ya
len, say1 baktmtndan ya d a kaplad1~ pdan bir edim de ger~ekle~tirilebilir. Or-
yer itibariyle sonsuz olan fizild bir nesne negin, 'Bu oda tozlu ve havaslZ' gibi bir
bulunmad1g1n1 savunan, bir dog run un onenneyle, beiJi bir soyleme edimine ek
sonsuz say1da bolunemez birime bolu- olarak ashmll bir ki~i uyanlmak istenir-
nebilmesini kabul etmeyen Aristote- se, ger~ekl~tirilen edim, edims<>z edimi,
les'in yaphg1 ayu1m. yani s<>yleyerek yapdm1~ bir edim ola-
Buna gore, bir dogru sonsuz say1da hi- cakhr. 8ununla birlikte, soyleme edirnini
rime, edimsel ya da akti.iel olarak degil a~an amaan, dinleyende korku ya da
de, yalruzca teorik ya da potansiyel ola- U.ziintii turiinden olumsuz bir sonu~ ya-
rak, yani dii~uncede bolunebilir. Aktu- rabnamasJ, soyleyerek yapllan edimin
el olarak sonsuz olan bir suuf yoktur; varolan uzla~1mlar -;er~evesinde yapLI-
uyeleri son.c;uzca ~ogalan, fakat tamam- masl ve soyleme edimini a~an amaan
larunl~ bir butunluge hi~bir zaman ula- din ley en taraf1ndan tarurunas1 ya d a bi-
~amayan s1ruflardan soz edilebilir. Bir linmesi zorunlulugu vard1r.
s1n1f, bu anlamda, yani potansiyel ola- Edimsoz ~ terimine anlam felsefe-
rak sonsuzdur, fakat aktuel olarak asia sinde yer veren Austin, bu tii.r edimler-
sonsuz olamaz. den olan soylenim ya da soz,:elem)erin
edimsel soz(e)em [ing. performative utte- belirli bir edimsoz gucu ta~1d1~n1 soy-
rance; Fr. enonce perfomrative]. Onlu dil lemi~tir. Ornegin, 'bu tutumunuzu kml-
filozofu J. tAus tin 'in klasik felsefenin yorwn' sozceleminin edimsoz gucu 'k.J-
egilim 283

nama'du. Kanu~an boyle derken, ayru efendi-kole diyalektiAi [lng. master-slate


anda bir k1nama fiilinde bulunur. Aus- dialecti~]. Alman filazafu tHegel'in 19.
tin, edimsoz edimlerini be~ ba~hk alhn- yiizyll ahlak.Jyla siyasi dii~iincesini ~ak
da taplarm~hr; bunlar Slras1yla, 'karar derinden etkileyen gorii~ii.
belirticiler', 'kullantm belirticiler', 'yiik- Saf ozne kavranun.dan hareket eden, saf
leyiciler', 'davran1~ belirtidler' ve 'se- oznenin kendi dt~ma i~tiha ya da arzuy-
rimleyiciler' dir. la c;tkhguu, ben bilinci kazand1ktan
edimsoz gucii [lng. illocutionary force; Fr. sanra, ba~kas1yla 'oliim kahm miicadele-
force illocutionaire). Onlii ~a~da~ dil fila- si' ic;ine girdi~ini soyleyen Hegel'e gore,
zaflan J. tAustin ve J. tSearle'in o~retiJe taraflardan biri, bu ~erc;eve i~de di~erini
rinde, belli bir ileti~im artam1nda, edim- kolel~tirir ve di~erinin eme~ini gaspe-
soz veya soyleyerek yapma fiilini der. Bu emek, i~giicii sayesinde efendi,
belirleyen n.iyet ya da bu fiilin yapdabil- arzularuu, i~tihay1 tahnin eder; bununla
me de~erine; bir soy lerLim ya da sozcele- birlikte, ba~ zaman iradeyi korletir,
lnin anlam1ndan ve gondergesinden ayn diinya ozneye ka"1 kayan bir nesne ol-
alarak ta~1d1~1 ii~iincii bir de~ere veri- maktan 9kar ve ba~ zaman aylakh~a dD-
len ad. nii~iir. Hegel'e gore, boyle bir durumda,
ingilizcede binlerce edimsOz giicti ta~l efendinin kendine bak1~1 zarar gorur; o,
yan fiil bulundu~unu belirten Austin, hi~bir de~er iiretemezken, kolesine bir
bir ~ey soylerken ayru anda bir ~ey ger- ara~ alarak yak.Ja~u.
~ekle~tirdi~imiz tum saylenim y a da Diyalektik ili~kiye, bir de kole tarafln-
sozcelemlerin boylesi bir gii~ ile soylen- dan bakan Hegel, kolenin iradesinin
di~ini one siirer. Edimsoz glicii alan fiil- zincire vurulmu~ bile alsa, artadan kal-
lere omek alarak uyarmak, k.Jnamak, dlnlamadJ~lnl, kolenin efendinin ay-
bildirrnek, bahse girrnek, soz vermek_ lakll~l aran1nda ozgiirliik kazand1~1.ru
vaat ehnek, sahk vennek, ithaf ehnek, beJirtir. C';ah~ma, ili~kinin diyalekti~i,
oziir dilemek, vazgec;mek gibi fiiller ve- her iki taraf ta, Hegel'e gore, biribirini
rilebilir. i~te tumcenin ta~1d1~1 edimsoz bir ara~ alarak de~il de, bir ama~ alarak
giiciinii gosteren bu ifade ya da fiillere, gormeye ba~lad1~1nda, her iki taraf ta
edimsoz fiilleri ad1 verilir. di~erinin iradesinin gerc;ekli~ini, di~e
efendi ahlikL Alman filazafu Friedrich rinin ozerkli~ini, tantytp kabul etti~in
Nietzsche'nin kole ahlakJyla birlikte va- de ~ozuliir.
raldu~unu soylediti ve tercihini kendi- egoist hazc1hk [lng. egoistic hedonism; Fr.
sinden yana kulland1~1 gu~ ya da gii~lii hedonisme egoistique]. Her insarun, ozge-
niin ahlila. ci e~ilimlerini, sarumluluklanru bir ya-
SOz kanusu iki ahlak1n tarihteki en a~k na buakarak, yalnJzca kendi ki~isel haz-
iki orne~i, tNietzsche'nin efendi alarak lanyla ilgilenmesi, kendini tiimiiyle du-
gordii~ii Ramahrun ahlilayla, kole diye yumsal keyiflere b1rakmas1 gerekti~ini
gordii~ii Yahudinin ahlakldtr. Efendi savunan gorii~.
ahlak1, gii~liinun, aristakrabn ahlak1du. Boyle bir gorii~, tarihsel alarak Kirene-
Burada, aristakrat kendisini de~erleri be- li ateist filazaf Theadaros taraf1ndan sa-
lirleyen, de~erleri yaratan ki~i alarak vunulmu~hlr.
goriir. Ger~ekte, efendi ahlak.J bir ahlak egilim [lng. disposition; Fr. inclina~ion; AI.
bile degildir, zira efendinin, Nietz.sche'ye disposition]. Bir ~eyde, bir nesnede po-
gore, kendisine tabi alaca~1, bayun e~e tansiyel alarak buhman nitelik. Bir cismi
ce~i hi~bir yasa, ilke ya da kural yaktnr. herhangi bir nesneye da~ru harekete ge-
Gii~ hakk1 belirledi~i ic;in, ahlak, efendi- ~ren gii~ ya da etki.
ye de~il de, ita at etmek durum unda alan insarun etkinli~ini, ~atun}uk haz sa~la
koleye yak1~1r. yan ama~lara da~ru yonelten gii~. Vara-
284 eAitim

lan bir ~eyde, o ~eyin durumunu degi~.. ~eve it;inde e~itim tarihinde on plana
tirmeye yonelik potansiyel. 1nsan var- ;1kan belli ba~h egitim teorileri ~oyle
hglnda, ger\ekle~mesi ic;in kimi ~artla sualanabilir:
nn varolu~unWl zorunlu oldugu, belli 1 tPlatonun, siyaset ve toplum anlay1 ..
bir davraru~ta buluruna potansiyeli, yo- ~1na temel yapt1g1 ve gorunu~lerin bil ..
nelilni. Insanlan belli davran1~lara yo- gisi.ne, ogretmen taraflndan aktanlan
nelten duygu ve gu~. Baz1 ~eylere, baz1 malumatlar degil de, ezeli-ebedf tdeala-
kimselere duyulan yakmhk rm bilgisine dayarup, duyusal dunya-
egitim [Os. terbiye; 1ng. education; Fr. educa.. dan aktlla anla~dabilir ger~ekliklerin
tion; AI. erziehung]. 1 Bir toplumwt kultu dunyasma yukseli~le belirlenen egitim
rtinun, yani deger yargllar1 ile bilgi ve anlay1~1. Hiyera~ik toplum yap1s1nda
beceri biri.kiminin yeni ku~aklara akta- yonetim gorevini egitim sured i~inde en
nlmasl siired; bu surecin oku 1 benzeri ba~arl11 olup, tdealann bilgisine yukse-
k urumlarda ger~ekle~tirilmesi faaliyeti. lenlere veren filozof~ egitim surednde
2 Ki~inin kendisini bir burun olarak ger- en az ba~ard1 olanlai'Ul toplumdaki en
~ekle~tinnesine, insan varhg1nm butun du~uk ve en a~ag1 i~leri ustlenmesi ge-
gizil gu~lerini hayata get;innesine imkAn rektigini savunurken, tak.llcdag1 temele
veren sure~. Ki~inin, insanbg1n ozellikle alm1~ ve, toplumdaki degi~ik s1n1f ya
tinsel miraslru ozilinsernesi yoluyla, top- da gruplan birbirlerinden ay1np diizen-
lum degerlerine ve kabul gonnu~ ya~m leme i~ini egitime yuklemi~tir.
tarzlarma sagbkh bir bi~mde intibaloru 2 OrtaQ~gm, en iyi ifadesini 13. yuzyllda
temin eden sur~. Aquinash tThomasda bulan ve inan~ ile
3 Daha ozel olarak da, ki~inin belli bir akh uzla~hran egitim anlay1~1. Akd ile
alanda iyi yeti~mesini veya onun belli inane bagda~hran, rasyonel du~\ince
bir yetisi ya da melekesin.in birtalom nin ahlaki erdem ve yetkinlik arayl'lyla
ara~ ya da yontemlerle geli~mesini sag... disiplin altma almmas1 gerektigini dile
layan etkinlik. getiren bu egitim anlay1~1, zihinsel disip
egitim felsefesi [lng. philosophy of educati- linle ki~inin bagunstzhguu koruyarak,
on; Fr. philosophie de /'education]. Felsefe- ogrenmede kendi yolunu bulabilmesinin
nin, egitimin imkiru, dogas1, ama~lan onemini vurgulam1~hr.
ve yontemleri ile ilgili problemleri, fel- 3 17. yuzydda, 1ngiliz empirist du~iinu
sefeye ozgu yontemlerle konu alan dah. ru Locke tarahndan ifade edilen modem
Egitimin olanakh olup olmad1gl, egiti- egitim anlay1~1. Locke'un lngilizlerin ge-
min bir ideoloji ya da ogreti aktannak- leneksel egitilmi~ insan ya da beyefendi
tan baguns1z olup olmad1g1, egitimde idealine, yukselen burjuvazi.n..in benim-
bir ogretmene gerek duyulup duyulma- seyebilecegi bir bi~im kazand1nnaktan
dlgl, egitimde temel amac1n bilgi aktar- olu~an bu egitim anlay1~1, egitimde de-
mak m1, yoksa bilgilenme yetenegi ka.. neyiln ve algalann ag1rbgan1 vurgula
zand1rmak m1 old ugu, egitimin olgulan yan bir anlay1~br. Bu tutum ise, a~1kllr
m1 konu almas1 gerekligi, bilgiyi ama~ ki, giderek gu~Jenen ku~kucu, pratige
layan egitimin eyleme yonelen egitim- donuk, yeni burjuva suufl ile yeni hili-
den farkhhk gosterip gostermedigi ben- min egilimlerini yansttmaktadU".
zeri sorular1 yan1tlamaya ~ah~an felsefe 4 fAydanlanmarun, 18. yuzydda en iyi
dah. bir bi~imde t Ansiklopedistlerde ifade-
Felsefi yontemlerin egitim problemi ya sini bulan alola, nesnel, bilimd ya da
da konusuna uygulanmas1n1n sonucu bilimsel akl1 ya~aman rum alanlanna
olup, egitim alananda ge~en kavramla- uygulamaya haz1r, yontem bakurundan
nn el~tirel analizinden meydana gelen dogmatist egitim anlay1~1 olduk~a etki-
egitim felsefesi, egitim tarihiyle yalon- li olmakla birlikte, yogun da bir tepki
dan ili~kili alan bir disiplindir. Bu ~er toplam1~t1r.
egitim sosyoloj"isi 285

5 Yine, 18. ytizyllcia, ro1naniik do~alclh e~itiln anlay1~1n1n kar~1s1nda ise, varo-
~~n, Ayd1nlaruna1un ak1lc1 ve nesnelci lu~~u e~itim anlay1~1 yer almaktad1r.
tavnna bir tepki olarak geli~n ve Rous- insan1 nesnel yontemlerle incelenip Sl-
seau tarahndan ifade edilen e~itim anla- ruflandanlacak, belirli kategorilere yer-
Yl~l. AydUllarunayla birlikte temel ve Je~tirilecek bir nesne gibi goren yakla-
egemen de~erler ha.Jine gelen akllc1hk, bi- ~lmlara kar~1 ~1kan varolu~~u gorii~,
lin~li dii~iinme, kendini denetleme, kar- insana, ya~am1n1 varolu~sal kararlarla
ma~akhk ve nesnelli~in kar~1s1nda ro- ~ekillendirme, de~erlerini somut bir bi-
lnantizmin sezgisel kendili~indenligini, ~imde yaratma ve sorumluluk alma ala-
ve bu arada ozg\irliik, yahnhk ve oznelli- na~~ verecek bir e~itiln verilmesi gerek-
~i savunan Rousseau, soz konusu e~itim ti~ini savunur.
anlay1~1nda, ~oc\J~un uygarb~n getirdi- e~itim psikolojisi [tng. psycltology of edu-
~i yozla~malardan korunmas1, onun hep cntio,t; Fr. psychologie de reducation]. 1
sa~hkh alan do~al diirtiilerinin beslen- Genel olarak, uygulamah psikoloji.nin
lnesi gerekti~ini soylemi~tir. o~renmeye ili~kin ~ah~malarla, prob-
6 tMarks taraf1ndan ifade edilen ve in- lem ~ozme, ol~me gibi konularla ilgili
sanln geli~iminde esas alan o~enin ger- alan dah; ~ocuklann e~itimi, geli~imi
~ek toplumsalhk oldu~1r1nu one siiren ve yeti~mesinde rol oynayan o~renme
e~itim anlay1~1. Bireysel ozgiirlii~iin siire~lerinl ve bu siire~te kar~1la~dan
toplumsal otoriteyi gerek tirdi~ini sa vu- psikolojik sorunlan inceleyen disiplin.
nan Marks'1n bu anlay1~1n1n e~itilmi~ 2 Da ha ozel olarak da, o~renme ve o~
insan ideali, sorumsuz birey olmay1p, retme siire~lerini anlamay1 ama~layan
tkapitalizmin yarath~l yabancda~may1 akademik psikolojiyle, ki~inin o~enme
a~arak toplumsal ili~kiler araclll~lyla yetene~i.ni tam olarak ger~ekle~tirmesi
ozgiirle~mi~ insandlr. ni engelleyen handikaplan tethis edip
7 Yirminci yiizyllda daha ~ok Ameri- ortadan kald1rmay1 ama~layan uygula-
kada geli~en ve William James'la John mah psikolojinin bir sentezini yapan
Dewey taraf1ndan savunulan pragma- psikolo ji tiirii.
tist e~itim anlay1~1. Dii~iinen insarun e~itim sosyolojisi (ing. sociology of eduaz-
inan~ ve davran1~lannm gelenek ve go- tio,t; Fr. sociologie de I'education]. E~itim
renekler tarafmdan de~il de, problemleri kurumlann1 ve okulla~mayla modern
~ozmenin tek yol u alan bilimsel yOntem endiistri toplumlannda okulla~ma sis-
tara mdan belirlenmesi gerekti~ini savu- temlerini, okul ile toplumsal yap1 ara-
nan bu e~itim anlay1~ma gore, e~itimde Slndaki ili~kilcri kon u alan, e~itim k u-
konular ~ocu~un toplumsal tecriibeleri rumunun toplumun di~er biiyiik ku-
iizerinde dii~iinmesine katkada buluna- rumsal diizenleriyle, yani iktisat, politi-
cak faaliyetleri i~eren konular olmahd1r. ka, din, v. b. g., ile alan ili~kilerini sos-
8 20. yiizyllda etkili alan ba~ka bit e~i yolojinin yontemleri ve bak1~ a~1s1yla
tim anlay1~1 ise, tdavran1~~~~~~1n e~itim ele alan sosyolo ji dah.
gorii~iidiir. Soz konusu e~itim anlay1~1, E~tim sosyolojisinin giiniimiizdeki
insaru ozgiir bir ozne olarak goren, gele- ara~bnnalan, e~itimin oncelikle, yeni-
neksel e~itim anlay1~lanna kar~1 ~ka den iiretilecek bir kiiltiirii, bir bilgi ve be-
rak, onceden planlanm1~, toplumsal he- ceriyi aktannak, sonra da ekonomik ve
deflere en kii~iik bir sapma gastenneden top Iumsa I kalkuunaya katk1da bulun-
ula~acak ~ekilde programlanm1~ bir mak gibi ild ayn ve birbiriyle ~eli~en i~
insan y1ratmak amaoyla, insan davraru- levi oldu~unu ortaya koyar. Son zaman-
~run bilimsel bilgi yoluyla yonJendiril- larda, ozellikle egitimin sOZ konusu iki
mesi idealini ortaya atrru~tlr. i~levi ba~lam1nda yapdan ele~tirel ~ah~
9 Davranl~~h~an sOz konusu bilimsel malann temel tezi, okul e~timinin ege-
286 egretileme

rnen s1ru.flar taraflndan saptanm1~ olan eidola. tDemokritos ve tEpikuros tarafn-


toplu1nsal ve kulturel ko~ullann yeniden dan savunulan atomcu do~a anlayl~m
uretihnesine yard1mc1 oldu~u, ve yine da, iiziki nesnelerden akan ve bilginin
e~itimin hakhn kulturun kurumsalla~ kayna~1nda bulunan duyumlar ve algi-
masma ve toplumsal tabakala~man1n pe- Ian olu~turacak ~ekilde duyu organlan-
ki~lnesinde onemli bir rol oynad1~1du. nl uyaran ve harekele ge~iren par~actk
egretileme [Os. mecaz; in g. ntetap11or; Fr. obekleri. Sanatta, aktuel olarak varolan
metapltore; AI. metaphor]. IBir yerden bir ~eylerin insan tarahndan yarahlm1~
yere la~1ma' anlam1na gelen Yunanca olan suretleri, bir heykelde oldu~u gibi,
metapherein' den e~retileme, ozellikle bir ~eyin ozelliklerinden bir~o~unu yan-
~iir dilinin temelini meydana getiren Sltan ya d a taklit eden bir kopya.
soz sanatm1 tan1mlar. Buna gore, e~re eidos. Platon'un, gorunu~ler dunyas1n1n
tileine, nilelikleri ya da anlam1 belli bir ustunde ayn bir dunya meydana geti-
ger~eklik d uzeyinden bir ba~kas1na ta ren akdla anla~llabilir idealar ya da
~1mak, bilineni bilinmeyene aktannak Formlar i~in kulland1~1 Yunanca terim.
sureliyle ger.;ekle~en; bir benzerli~e eigenwelt. Almancada benin kendi dun-
i~aret etmekten ba~lay1p bir ~a~n~un yas anlam1na gelen, fakat varolu~~u
lar yuma~1 meydana getirmeye kadar felsefede benin, her ki~inin kendi ken-
geni~leyebilen soz sanahd1r. disiyle olan ili~kisini tarumlamak i~in
ehrimen. Zerdu~t~ulu~un ifade etti~i kullanalan terim.
mutlak ikicilikte, iyilik ilkesi ya da Tan- Kendi ba~1na, ayru ba~lamda ge.;en
nsa olan Ahuramazda ile surekli bir mu- di~er terimlerden yahtlanm1~ olarak ele
cadele ya da sava~ hali i~inde bulunan ahnd1~1nda pek bir anlam ta~1mayan ei-
kotuluk ilkesi ya da Tanrs. genwelt terimi, ki~inin ba~ka ki~ilerle,
ehli siinnet. tnanan esaslann1, lslarni-yetin .;a~da~lanyla olan ili~kilerini gosteren
ilk ve temel kaynags olan Kuran1n ve Mitwelt, ve ki~inin .;evresiyle olan ili~
sonra da Peygamberin soyledigi ve yapb- kisini g6steren Umwelt'le birlikte kulla-
~~ ~eylerin ruhuna ve anlarruna sadak ka- nlldl~l zaman, varolu~.;u felsefenin
Jarak ilade eden frk1h ve kelAm akrmlanru lemel u.;lulerinden birinin ogesi olarak
nitelemek i-;in kullarulan terim. an lam ve de~er kazarur.
E~riye, Maturidiye ve Selefiye gibi Einstein, Albert. 1879-1955 ydlan arasJn-
mezheplerden meydana gelen ehl-i sun- da ya~am1~ olan Alman asllh A.B.D:li
net, bir yandan Kuranla sunnetin hu- fizik.;i.
kumlerini, bu kaynaklann ruhuna ve us- Yirminci yuzyahn ba~laranda geli~tir
lubuna ters du~en yollarla de~i~tirerek di~i kuramlanyla ilk kez olarak kutle
yorumlamaktan ka.;nm1~hr. Ehl-i sun- ile enerjinin e~de~erli~ini kan1tlama~
net bilginleri di~er yandan da, Yunan olan Einstein, zaman, mekin ve ki.itle-
felsefesini ya da rasyonalizmini temele .;ekimi uzerine tumuyle yeni du~unme
alarak tslam1n akidelerine ikinci derece- tarzlan onermi~tir. Einstein, ozel ve
de onem veren, evrenin yaratd1~1, Yara- genel rolativite kuramlanyla, yahuzca
taonn slfatlan, ruhun olumsuzlu~u Newton fizi~inden de~il, fakat Euklei- .
gibi konularda tslam inanona aykur go- des geometrisinden de kopu~u simge-
ru~ler one suren filozoflan, kaderi ve leyen buyuk bir bilim adamrd1r.
~efaati kabul ebneyen Mutezile'yi ele,ti- ekberiye. tslAm du~iinurii Muhyiddin
rip, onlan ehl-i sunnetin d!~1nda (thl-i tbn Arabinin tasavvuf felsefesine, vah-
bidat) sa ym1~lardar. det-i vucud anlay1~1na verilen ad.
eidetik. Bir ~eyin belirleyid ozelli~ini ya Bir tiir idealist pantei.zmi ya da panen-
da ozunu ifade eden du~unce ya da teizmi savunmu~ olan Arabi, varh~1n
imge i~in k ullarulan s1f at. birli~ini one surer. Ona gore, varolan
eksik 287

her~ey Allah"1n birliginden ibarettir. ekonomizm [ing. economism; Fr. econo-


Evren, sonsuz olan tannsal imkanlarm misme]. Toplum ve siyasi tarihe ili~Jcin
bir zuhuru ya da ortaya -;lkl$mdan a-;1klamadat diger faktor(eri biiyiik ol-;u-
ba~ka bir ~ey degildir. Ba~ka bir deyi~ de goz ard1 ederek, tum iiyle ekonomik
le, evren ile Allah'1n birligini savurunak geli~meleri vurgulama, on pl&na -;Jkar
yerine, ger-;ek varhgm yalntzca sonsuz ma anlay1~1. Her tiir toplumsa), siyasi ve
bir imkanlar alaru oldugunu, Allahn kiiltiirel faaliyeti ekonomik temel yoluy-
varhglndan ibaret bulundugunu one la a~klayan, ustyap1n1n kendisinin ba-
siiren Arabi'ye gore, evren Allah1n orta- g1ms1z bir anlarru olabilmesini kabul et
ya -;1k1~l ve tecellisi olarak varolur. Bun- 1neyen indirgemeci gorii~.
dan dola}n, gozle goriilen ve dii~iiniilen Genelde, tMarks'1n tarihsel maddecili-
biitiin varhklann kokii olan gi.zli varhk gini ifade ebnek i-;in kullarulan ekono-
ne akd, ne de duyular yoluyla bilinebi- mizm terimi, ideolojik miicadelenin
lir. Evren, ger-;ek varhg1n ge-;ici bir gol- onemini vurgulayan Marks, tEngels ve
gesidir. lnsan, ~u h~lde varhg1 bilemez, tGramsci tarahndan, i~-;ilerin, siyasi
ancak ve ancak kendisini, nefsini bilebi- miicadeleyi siyasi partilere b1rakarak,
lir; Allah' ise, yaln1zca kendisini bildigi yaln1zca dogrudan ekonomik -;1kar Ian
i-;in bilebilir. i-;in .mucadele etmeleri gerektigi ~eklin
eklem [Os. mantrki ameliye; ing. connective; deki sendika anlaya~lnl, sosyalizmin
Fr. connecteur; AI. junktor]. Belli say1da yalniZca ekonomik egilim ve yonelimle-
dn geli~imi.ne bagh olarak neredeyse
onenneden yeni bir onerme kunnaya
kendiliginden ortaya -;1kan bir evrilnin
yarayan deyim. Bir ya da daha fazla de-
sonucu olacagll\1 savwtan hareketi ifade
gi~mez ya da formdan, yeni bir de~~
ehnek i-;in kullanllma~tu.
mez ya da form meydana getirmek i-;in
eksik [ing. incomplete; Fr. incomplet; AI. un-
kullanllan sembol. vollstandig]. Bir boliimii, unsuru, par-;as1
Soz konusu degi~mez ya da formlar, olmayan, tamamlanmam1~; bir ~eyden
onermesel degi~mezler ya da onerme yoksun bulunan i-;in kullandan s1fat.
formlan old ugu zaman, eklem, onerme Bu baglamda, olduk-;a s1ntrh say1da
eklemi diye ge-;er. Onenne eklemlerine gozlemden hareketle, nedensel bir ili~
omek olarak degilleme, tiimel evetleme, kiyi ifade eden tiimel bir onenneye
tikel evetleme, ko~ul ve kall1hkh ko~ul ula~ma i~lemine eksik tiimevanm ad1
eklemleri verilebilir. verilir. Tiimevarun konusunu ilk kez
eklemleme [ing. articulation; Fr. articulati- olarak, metodolojisinde ele alan Aristo-
on; AI. artikulation]. 1 Dilde, akcigerler- teles, birka-; duruln ya da omekten ha~
den gelen havarun belli birtalom ko- reketle tiimel bir sonuca ula~an eksik
numlara sokularak, ses yoiWlun kimi tiimt!vavanm1n daha -;ok hatip tarafm-
bolgelerde daralmas1 ya da kapanmas1 dan kullanlldlglnl one siirmii~tiir.
yoluyla sesler meydana getirip ag1zdan Alman manhk ve matematik felselecisi
-;karma. 2 Daha ozel olarak da, iki fank- tFrege tarahndan ortaya konan deyim
b oge ya da unsurun belirli ozgiil ko~ul tiirune, kendilerinin dogrudan bir gon-
lar alhnda birbirleri.ne baglanmasna, dergesi ya da bir referaMI olmamakla
birbirleriyle temas kurmasma ilnl<An birlikte, i~nde yer aldakJan tiimceye bir
veren ili~ki tiirii ya da tarz1. anlam, ve anlam1 araahg1y la da bir refe-
Bu anlamda eklemlemenjn en onemli rans kazandumaya katk1da bulunan de-
ozelligi, onun yasa benzeri zorunlu, yimlere eksik deyimler denir. Bu deyim-
ebedi ve degi~mez bir ili~ki ya da bag lerin eksik olmalanrun nedeni, onlann
olmay1p, belirli birtakun siire-;lerle des- dogrudangonderimleri bulwunamasdr.
tenmesi ve silrekli olarak yenilerunesi Eksik deyimlere omek olarak 'iyidir', 'ko-
gereken bir bag olmas1du. tiidiir' benzeri yuklemler verilebilir.
288 eksik iinermeli tasrm

bte yandan, bilim felsefesinde, ne ka- ket ve si.ireci betimleyecek bir dilin ozi.i
rutlanabilir ne de ~i.iri.iti.ilebilir bir for- itibariyle ~eli~ik oldutunu ortaya koyan
mi.il i~eren teorinin Ierne! ozelli~in.in paradokslanyla savunmu~tur.
eksiklilik oldu~u soylenir. elenkhos. ilk~a~ Yunan felsefesinde, iti-
eksik iinermeli tastm [ing. enthymeme; raz edilen bir onermenin ~eli~i~ini orta-
Fr. enllrymeme; AI. enthymem]. Onci.ille- ya koyan tasun veya ~i.iri.itme; daha
rinden biri ya da sonucu sakh tutula- ozel olarak da, tSokrates'in kar~tsmda
rak, yani onci.illerinden biri ya da di~eri ki tarh~mactlara uyguladt~l ~i.iri.itme
dile getirilmeden yaprlan tas1m ti.irii. yontemi.
Eksik onermeli tasrm, i.i~ ayn gruba Ki~inin kendi ~abastyla kazarunadt~l,
aynhr. Buna gore, tasrmm ilk onci.ili.i kendisine mi!ll etmedi~i bir bilginin
sakh tutuldu~unda, buna birinci srradan bilgi olmadt~ma inanan Sokrates, in-
eksik onermeli tasmr, buna kar~m tast- sanlara, sa~dan soldan derledikleri
mm ikinci onct.ili.i sakh h.rtuldu~unda, malwnatlarla yetinmek yerine, bir ~eyi
buna ikinci srradan eksik linenneli tasrm, ger~ekten o~renmek i.izere, bir bilgi
ve nihayet tastmm sonucu sakh tutul- ara~hrmasma giri~meleri i~, ger~ekte
du~unda, buna da ii'iincii srradan eksik bilgisiz olduklanru gostermeye ~ah~
onermeli tasrm adt verilir. mt~hr. Sokrates, bu ama~la tarh~mala
ekzoterik [Dt~an anlamma gelen Yunan- nnda, hi~bir yen.i gorii~ ve o~reti ileri
ca 'eksoterikos'tan; ing. exoteric; Fr. exotl- si.irmeyip, kar~tsmdaki ki~inin gorii~le
rique; AI. e:toterisch]. Ezoterik de~il de, rini ahm~ ve uygun sorularla bu yarut
herkese ao;tk olan. Gizli olup, yalruzca ve gorii~lerin i~erdi~i ~eli~kilere i~aret
se~kin ve iisti.in yetenekli birka~ ki~iye ederek, onun yarul)aruu ~i.iri.itmi.i~ ve
aynlmt~ olmak yerine, halk tarafmdan, ona bilgisizli~ini !lostermi~lir.
herkes~e anla~tlabilir olan. eletlirel aktlcthk [Ing. critiCJll rationalism;
Di.i~i.incelerin, inan~ ve o~retilerin uz- Fr. rationalisme critique]. 1. Bir rasyona-
man olmayan stradan insanlann anlaya- list olmakla birlikte, tSpinoza, tOes-
ca~r ~ekilde sunulu~uyla ilgili olan. cartes ve tleibniz'in felsefede matema-
t Aristoteles'in okulun dt~mdaki insan- tiksel yontemleri benimseyen,. insan zih-
lar i~in yaztlmr~, kolayca anla~tlacak ninin ger~ekli~i rasyonel analiz yoluyla
eser lerine i~aret eden stfat. bilebilece~ini savunan klasik aktlah~t
Elea Okulu [ing. Elealics; Fr. Ecole t!Uat- na kar~1 ~tkan Alman filozofu tKant'm
ique]. ilk~a~ Yunan felsefesinde, tParme- aktlcth~t.
nides tarafmdan, Gi.iney italya'da bulu- Felsefenin matematiksel yontemi kulla-
nan Elea kentinde kurulmu~ olan okul, nabilece~ini savunan filozofun yarul-
ya da varh~m birli~ini ve de~i~mezli~i makta oldu~unu dile getiren Kant, once
ni savunan Pannenides'le, izleyicilerinin aklm gi.i~lerini analiz ederek, onun neyi
gorii~lerine veri! en ad. bilip neyi bilemeyece~in.i ara~ttrml~ ve
Elea Okulunun gorii~i.i mutlak bir bir- insan zihninin ger~ekli~i oldu~u ~ekliy
dlikle belirlenir. Var olan birdir, hare- le de~il de, kendisine goriindi.i~ ~ek
ketsizdir, yarahlmamt~hr, yok edilemez liyle bilebilece~i sonucuna vannt~hr.
ve de~i~mezdir. Hi~ten hi~bir ~ey do~ 2 Ele~tirel aktlcthk deyimi, aym za-
mayaca~ma gore, o varh~a gelmi~ de- manda tPopper'm bilimsel bilginin
~ildir. Bir olan de~i~mez de, zira onun do~rulatna yoluyla ve birikerek de~il
de~i~mesi, var olanm var olmayan de, smama yarulma ve dolaytstyla ele~
haline gelmesi demektir. Bundan dola- tiriye dayanan bir yanh~lama yoluyla
yt, evrende, gori.ini.i~teki ~oklu~a kar- ilerledi~ini savunan ve k!Asik pozitiviz-
~m. ger~ekte biiti.inU kaplayan tek bir min aktlcth~tm ve do~rulamacth~mt
maddt varhk vardtr. tZenon hocastrun dogmatik bulan bakt~ a~tst ve yakla~t
soz konusu bircili~ini, de~i~meyi, hare- nu i~in kullaruhr. Ttpkt Kant'ta oldu~u
elettirel metafi:tik 289

gibi, burada da ele~tirel akllcthk, empi- nesnelerin zihnin kahplanna uydu~unu


rizmden ziyade, dogmatik bir akdcab~a ve dolayasayla insanan ancak ve ancak
kar~attu. Popper'an soz konusu ele~tirel kendi yarattaga fenomenleri bilebilece~i
akllcah~ana gore, bilgiye yonelik ara~br ni savunan Kanfan bilgi teorisine, o fel-
ma mtimkun olmakla birlikte, yontemi sefesine once ele~tirel bir analizle, insap
itibariyle farkbhk gosterir. Bilimsel bil- 1un neyi bilip neyi bilemeyece~ine
ginin yolu, hipotez i~levi gorecek cesur ili~kin bir ara~hnnayla ba~lada~1 i~in
tahminler yapmaktan ve daha sonra bu bu ad verilir.
tahminleri ddd1 ve sak1 bir sanamaya ele~tirel metafizik [ing. critical metaph-
tabi tutmaktan J;e~er. ysics; Fr. metaphysique critique]. tngiliz fi-
ele~ tirel bircilik [ing. critical Pnonisnz; Fr. lozofu tHwne'la unlu Alman du~unurii
nronisme critique; Al. kritisch monismus]. tKant'm geleneksel metafizi~e ~iddetle
1 Ontolojide, ger~ekli~ sayaca bir oldu- kar~ ~akan, spekulatif metafizik kar~a
~unu ve birli~in gorunu~teki c;oklu~u sanda el~tirel bir tavar tak1nan anla-
a~ta~ana ve kucaklada~tni savunan ger- ya~lan i9n kullarulan deyim.
~eklik goru~u. insantn ger~ekli~e ili~ Buna gore, Kant metafizik~inin gunde-
kin deneyilnlerinde i~erilen ~ok sayada lik tecrubeye uygulanan veya gundelik
o~eye kar~ln, ger~ekli~in ozu itibariyle deneyimden turetilmi~ kavraanlar kul-
bir oldu~unu savunan metafiziksel anla- landa~ru, ve metafizik yaparken soz ko-
ya~. nusu kavramlann tecrubi temellerini
2 Ele~tirel bircilik, epistemolojik bir ~er adeta unuttu~unu one surer. Ona gore,
~eve i9nde ve bilgi ili~kisi soz konusu klasik anetafizi~in yapta~a ~ey, yani bil-
oldu~unda, ozne ya da algalayan bire- gimizi, deneyim alaru i~in ge~erli olaru
yin, nesnel olarak varolan ve algalanan deneyimle hi~bir ili~kisi bulunma yan
nesneyle bir oldugunu, oznenin nesneye bir alana ta~amak suretiyle, arttanna yo-
onda bulunmayan niteli.kler katta~ana sa- nunde bir giri~im me~ru olmada~a gibi,
vunan goru~u ifade eder. sonu~uz ve anlamsaz olmak durumun-
ele~tirel do~alcahk [tng. critical naturn- dadar. Kanftn el~tirel metafizi~inin
lism; Fr. naturalis1ne critique; AI. kritisch soz konusu olumsuz boyutu geleneksel
nnlurnlismus]. Do~alca baka~ at;~sana ko- metafizi~in olanaksaz oldu~unu, dene-
runakla birlikte, himuyle mekanik ya yim o~esinden yoksun olan kendinde
da anaddeci bir ger~eklik yorumu nun ~eyin bilinemeyece~ini ortaya koymak-
yetersiz oldu~unu, ger~ekli~in zihin, tan meydana gelir.
ya~aan ve de~er turunden yuksek du- Bununla birlikte, onun metafizi~inin
zeylerinin yalruzca hareket halindeki bir de olumlu tarafa vardar; ~unku, o
maddeyle a<;lklarup yorumlanamayaca- ahlaka metafiziksel bir temel sa~lamak
~ana savunan ve daha yuksek urun ve isterken, bilinemez oldugunu soyledi~i
de~erlere ili~kin sa~lam bir a~Jklama ve nihai ve en yuksek ger~eklik olarak
yorum ic;in evrim fikrine dayanan do- kendinde ~eye olwnlu bir rol verir:
~alcahk anlaya~ma verilen ad. Ahlakan buyruklannan otoriter kayna~
elettirel idealizm [ing. critical idealism; olma rolu.
Fr. idealistue critique; AI. lcritische idealis- A ynr ~y, tarihsel olarak Kant' tan once
lnu.s]. Epistemoloji veya bilgi konusun- gelen Hume i-;in de g~rlidir. Locke ve
da, em pirizmle akllcah~an bir sentezini Berkeleyden miras ald1~1 empirist anla-
yapan unlu Alman filozofu tKant'an yr~an sonucunda, bizim zihinden ba-
kendi bilgi teorisine, bu bilgi teorisinin ~amslZ nesneleri de~il de, zihindeki idep
fenomenal d uzeyde sergiledi~i idealiz- leri, duyum ve duygulann ge9ci izle-
me verdigi ad. nimlerini bilebilecegimizi goren Hume,
Bilgi anlaya~anda ozneden yola ~II<an, bu temel uzerinde surekli olarak varolan
oznenin nesneleri yansatb~ana de~il de, ve birbirlerini kar~ahkla olarak etkileyen
:290 elettirel pozitivizm

maddi ~eylerle insanlardan meydana rak.J giderme amac1 ta~1yan teorik bir et-
gelen d1~ dunya resmimizin rasyonel kinlik olmay1p, en az eylem ilkesini ha-
olarak temellendirilip hakh kdmamaya- yata ge~iren ve organizmarun ~evresine
ca~nu one sunnu~tur. Ruhun, Tann'mn daha iyi bir bi~imde uyum sa~lamas1ru
varolu~u kamtlanamad1~1 gibi, d1~ dun- ama~layan bir etkinliktir.
yaJUn varolu~unu da karutlamak mum- ele~tirel realizm [Os. lzakikiyei tenkidiye;
kiin de~ildir; bu da, Hume'un el~tircl 1ng. critical realism; Fr. rtalisme critique;
metafizi~inin, geleneksel a priori metafizi- AI. kritische realismus]. 1nsan zihninden,
~e tav1r alan olumsuz boyutudur. Fakat, insarun alg1 ya da kavray&~mdan ba-
o da burada kalmaz, imgeleme olumlu ~nnslZ olan nesnel bir dunyamn varol-
bir rol yukleyerek, bizim onun sayesinde du~unu kabul eden, fakat bilme ili~ki
d1~ dunyanm varolu~una inandl~lmiZI sinde he~eyin nesnel oldu~unu one
savunur. surmenin onemli birtak1m gu~lUkler
ele~tirel positivizm [ing. critical positi- i~erdi~ini vurgulayarak, naif bir rea-
vism; Fr. positivisme critique; AI. kritische lizmden aynlan bilgi goru~u.
pozitivismus]. 19. yuzydm sonlanna Sa~duyunun, zihinden ba~ImSIZ fiziki
do~ru E. tMach ve R. tAvenarius tarafm- ~eyler dunyasma duydu~u inanc1 ko-
dan one surUlmu~ ve daha sonra unlu ruyan, fakat fizikf nesne ya da ~eylerin
Rus devrimcisi tLenin tarahndan idealiz- bize, alg1sal durumlarda do~rudan
me yol a~b~l gerek~esiyle ~iddetle ele~ti do~ruya ve homojen olarak sunulmadi-
rilmi~ olan pozitivizm turu.
~ml dile getiren goru~ olarak ele~tirel
Di~er pozitivistler i~in oldu~u gibi,
realizm, tarihsel bak1mdan tidealizmin
Mach gibi ele~tirel pozitivistler i-;in de, ardmdan gelir. Buna gore, el~tirel rea-
tek ger~ekli~i meydana getiren olgular,
lizm idealizmin, bir ~eyin algilandl~l
birbirlerine ba~h olan ve birbiriyle belli
z.aman, zihnin bir nesnesi ya da zihin
ili~kiler i-;inde bulunan, goreli olarak
i~in bir nesne halirie geldi~i goru~unu
dura~an duyum obekleridir. Daha do~
kabul etmekle birlikte, buradan, bir
ru bir deyi~le, duyumlar, hem fizi.ki ci-
~eyin algllanma d1~mda, zihinden ba-
simlerin ve hem de algdann ya da benin
~unsiZ bir varolu~a sahip olmad1~1 so-
kurulu~unda veya olu~umunda i~e ka-
n~an temel ve basit o~elerdir. Ele~tirel
nucunun ~lkmadi~Inl dile getirir.
pozitivistlere gore, sOZ konusu O~eler, eleti.rel sosyoloji [1ng. critical sociologit;
fizild ya da psi~ik olmamalan anlamtn- Fr. sociologie critique]. <;ok buyuk ol~ude
da, notr olan o~elerdir. Ele~tirel poziti- Frankfurt Okulu'ndan esinlenmi~ olan
vizmde, i~te bundan dolay1, fiziki olanla ~a~da~ sosyoloji anlay1~1.
psi~ik olan arastnda tozsel bir farkhhk tFonksiyonalizm ve be.nzeri geleneksel
kalmaz, zira bir ~y, bu bak1~ apsmdan sosyoloji teoiilerini, bunlann kapitalist
bir duyumlar ya da tikel tecrubeler o~ toplumlardaki kurumlann ve uygulama-
~inden ba~ka hi~bir ~ey de~ildir ve o lann savunulmasU\a hizmet etmekten
~eye ili~kin du~unce de, soz konusu ba~ka bir ~ey yapmad1~1 gerek~esiyle
duyumlar obe~inin algdanmasmdan kar~1 ~1kan el~tirel sosyoloji, kendi i~le
ibarettir. vini, ~a~da~ kurwnlann forme! de~erle
Ele~tirel pozitivizmin gozunde bilim ve ri ve hedefleriyle aktiiel uygulamalar
genel olarak bilgi, yalruzca organizma- arasmdaki uyu~mazh~1 gozler online
run, sonsuz bir duyumlar kUtlesiyle sermek olarak tarumlam1~hr.
ba~ ~1kmak, bu kutleyi anlamlandir- ele~tirel teori [tng. critical theory; Fr.
mak ve bu duyumlann 1~1~mda, kendi theorie c:ritique; AI. kritische theorie] Yir-
varh~m1 koruyup surdurecek ~kilde minci yuzyd du~uncesinde, tFrankfurt
eylemek i~in kulland1~1 bir ara-;hr. Okuluyla birle~tirilen toplumsal analiz
Bilim, bu bak1~ a~1smdan tema~a ve me- tarz1.
Tilin kapah sistemleri ele~tiri yoluyla birinci kar~1th~1n da te1nelinde bulun-
~oz1neyi ya da y1kl nay1 ama~layan cle~ maktadir, araclll~Iyla ifade edilebilir.
tirel teori, ele~tirinin daha ~ok tHe- Buna gore, pozitivizmin bilginin duyu-
gel'deki versiyonundan yola ~1krru~ ve deneyinin sonucu oldu~unu dile getiren
dolay1s1yla da, ele~tirinin oncelikle oze- tempirizminin tersine, ele~tirel teori
le~tiri ~eklinde ger~ekle~mesi gerekti~i belli bir akllcih~1n ifadesi olmak duru-
inanc1n1 hayata gec;irmeye ~ah~m1~hr. mundadir. Ele~tirel teorisyenler, bilgi-
Ele~tirel teorinin +Adorno, tHorkhei- mizin ve ortak insanh~unlZLll kayna-
mer, tMarcuse, tHabermas gibi sahiple- ~lnda, her birimizin rasyonel varhklar
ri, insan1n toplumsal ele~tiri yo1uyla, olma1n12 olgusunun bulundu~unu one
baskllardan kurtulup ozgtirle~mesine siirerler. Hegel ger~ek olan1n rasyonel
katk1da bulunan her felsefi gorii~ s1cak oldu~unu soylemi~ti. Ele~tirel teoriyi
bak1nakla birlikte, daha ~ok Marksist bir benimseyen Frankfurt Okulu dii~iiniile
~er~eve i~inde kalm1~lard1r. SOz konusu ri ise, ger~ek olarun rasyonel obnas1 ge-
ele~tirel dii~iiniirler, oncelikle toplum- rektigini one surer. Rasyonalite ise,
sal ~1karlann, ~ah~ma ve ~eli~kilerin ele~tirel teorinin bak1~ a9s1ndan, for-
dii~iincede nasd ifade edildi~i ve bask1 mel manhktan ziyade, te2 ve antitezle-
sistemlerinde nasd iiretildigi yle ilgilen- rin oziimlenip, ~eli~kilerin yeni sentez-
mi~lerdir. lere donii~tii~ti diyalektik bir dii~tilune
Bask1c sistemlere ili~kin incelemenin siirecini ifade eder.
tahakkiim ve bask1run kokleri konusun- Boyle bir rasyonalite anlaya~1n1, savu-
da uyan1~a yol a~aca~1n1, ideolojileri ge- nucularllUil ~ok de~er bulduklan bir
riletip bilin~lenmeyi luzland1raca~ru iitopik dii~iince tarz1yla bir araya geti-
one siiren ele~tirel teorisyenler, kapita- ren el~tirel teori, buradan rasyonel bir
lizmin oldukr;a luzh ve temelli bir bi~ toplum idealine veya iitopyastna yonel-
de de~i~mesinden dolay1, Marks1n on- mi~tir. Madem ki bizler, insan varhklan
dokuzuncu yuzyll kapitalizmiyle ilgili olmam1z hasebiyle, rasyonel dii~iinme
ele~tirisinin meydana getirdi~ genel yetene~ine sahip bulunmaktayaz, oyley-
~er~eve i~nde kahnarun imkanslZ oldu- se rasyonel bir toplu1n, tiim iiyelerinin
~unu savunmu~lard1r. Bundan dolay1, ~evrelerini yaratmak ve donii~iime u~
Marksizmin ~a~da~ ko~ullann 1~1~1 al- ratmak i~in varolduklan, soz konusu ya-
bnda yenilerunesinin ya da yeniden k u ratma ve donti~tiirme siirecine fiilen ve
rulnlas1run gereklili~ini savunan Frank- bir biitiin olarak kabld1klan bir toplum
furt Okulu dii~iiniirleri, felsefenin yeri- olmahd1r. i~te bu yakla~1m, ele~tirel te-
ne bilimi ve devrimci prati~i ge~iren or- oriyi benimseyenlere, varolan Bahh ka-
todoks Mar ksizmden ~ok temelli bir bi- pitalist toplumlann ele~tirisinde kulla-
c;imde aynlarak, felsefeyi on plAna ~~ nilacak temel ol~tU sa~lar: Batth mo-
kartm1~lar ve Lukacst1n, Markst1n kendi dem kapitalist toplum, ldmi toplumsal
el~tirel yonteminin, on un o~retisinin kesimleri ekonomik ve politik kablurun
i~eri~inden ~ok daha biiyiik bir onem d1~1nda b1rakan, veya birtak1m toplum-
ta~1d1~1 gorii~iinii benimseyerek, K. sal gruplan sistematik bir tarzda tahak-
Marks'1n ele~tirel yontemini 'ele~tirel kiim albna ahp gii~siizle~tiren irrasyo-
kuram' ~eklinde yorumlay1p uygula- nel bir toplumdur. SOz konusu standart,
ml~lardu. el~tirel teorinin en onemli savW\ucula-
El~tirel teori, en iyi bir bi~mde, orto- nndan biri olan Jiirgen Habermasta
doks Marksizmle olan soz konusu fark- farkh bir modelle donii~ii1ne u~rar.
hh~1na ek olarak, zaman zaman negatif Rasyonel dti~iinme yetisine sahip var-
felsefe diye nitelendirilen tpozitivizmin hklar olmamtz olgusW\dan de~il de, h~
ilkeleriyle olan kar~1thk, ki bu kar~1tll.k pimizin semboUer veya bir dili k ullan-
292 elettirel trori

1namiz olgusundan yola :;1kan fi!ozofun du~i.inur!erine gore, el~tirel teor!l Ay-
utopyasl ise, nitekim hi~ kimsenin soy- dnlanma biliminin veya pozitivizmin
letn da~ana itihnedigi, tum bireylerin tek yanh akdcd1~1run sanarh kaynakla-
ger~ek bilgiye eri~ipl kamusal tarh~ma nndan daha fazlasma ihtiya~ duyar; sa-
ya etkin bir bi~imde katdabildikleri bir nata, utopik du~unceye, fantazi ve iange-
ideal konu~ma durumudur. leme i~te bunun i~inl e~deyi~le insan1n
Ele~tirel teorinin akllclla~1 ile poziti- bashnlnu~ gii~lerinin, varolan toplum-
vizmin empirizani aras1ndaki kar~athkl sal d'lizen taraflndan iJunal edihni~ po-
ayn1 zamanda bir ele~tirel teori I ge- tansiyellerinin su yuzune ;U<.anlmas1 i~in
leneksel teori karIth~l olarak da ifade ihtiya~ vardLr.
edilebilir. Geleneksel teoriyi, a) empirist Ele~tirel teori, utopik du~un.ce gelene-
bir bilin1 anlay1~1n1 uygun, yeterli ve ginden koparak, pozitiviz1nin olumsuz
do~ru bir bilim goru~u olarak goren ve etkisi albnda kalan ortodoks Marksiz1ni
b) her tur bilginin doga bilhnleriylel de, yani Marksn du~uncelerinin poziti-
ozde ayn1 bili~sel yapaya sahip olmas~ vist bir yakla~amla fosille~tirilmesi veya
ve dolaysyla da, doga bilhnlcrinin dondurulmasa i~leanini de ~iddetle
yonteminin insan ve toplum bilimlerine ele~tirir. Buna gore, ele~tirel teorisyen-
de uygulanmasa gerekti~ini savunan bir lerl determinist bir toplum biliminin ka-
teori olarak tannnlayan ele~tirel kuram, pitalizmin te1nel yasalann1 saptayaca~1
bu teoriye kar~1 toplumsal alanla insa- ve onun gelecekteki ~oku~unu tahmin
nln d 'lin yas1nda, do~ a alananda old u~u edebilece~i anlayt~an1n, Dogudaki Sta-
gibi, ezeli-ebedi ve degi~mez hakikat- linizlnin ve Bah'da da Stalinizme sadak
ler i~in verili bir temel olmada~na one komunist partilerin buyuk yanh~lan
surer. Rasyonel bir topulumun veya ras- nln en onemli kayna~1 oldu~u ~eklin
yonel bir toplu1nsal varolu~un henuz deki sert ve a~1r ele~tiriyi ~ekinmeden
varolmad1~1na savunan ele~tirel teoris- dile getirmi~lerdir. Ba~ka bir deyi~le,
yenler boyle bir toplumu ele~tirel teori- Frankfurt Okulunun ele~tirel kura1n1
nin amac1 yaparken, eri~ilmesi gereken benimseyen mensuplanna gore, tarihsel
hedefi gosterirler. Buna uygun olarak, maddecili~in bilimsel stati.isu, ya da po-
geleneksel teorinin sozde ~lkar gozet- zitivizm kaynakh bilimsellik iddias1,
medi~il do~ru bilgiye ula~mak d1~1nda parti liderleriyle entellektuellerini el~
bir ama~ ta~1mad~ yerdel ele~tirel tiriden korumu~tur. Teorinin sozde bi-
teori once geleneksel teorinin olumsuz limselli~i~ ahlaki ya da siyasi konulan
sonucunu gosterir yani do~ a bilimleri-
I teorik ya da tcknik uzmanhkla ilgili ko-
nin yonteminin insana ve insanla dog- nulara donu~turmek suretiyle, Bol~evik
rudan do~ruya ilgili olan konulara uy- partinin demokratik merkeziyet~ili~ini
gulanmasarun insarun potansiyel gu~le hakh kdm1~hr. Kararlar, suadan i~~iler
riyle ozgurhi~unun yadsanmaslndan ya da koyluler tarafanda~ de~il de,
ba~ka bir ~ey olmadl~lni ortaya koyar Marksist teori ~ok aynnbh olarak ve de-
ve sonra da, kendi en temel ilgisini dile rinlemesine bilenler taranndan ahrunah-
getirir: insanln ozgiirl~imi. du. ~u haldel Sovyet Marksizanindeki
Bundan dolay~ el~tirel teoril yuldendi- burokratik otoriteryanizmi do~uran ~ey I

~i varolan yapdan ele~tirme gorevine Franldurt Okulu du~iini.irlerine gl5rc 1

ek olarak, insarun ozgiirl~imi ic;:in radi- Marks'1n kendisinden ziyadel pozitiviz-


kal bir toplumsal de~i~1neyi ba~latma min kendisidir.
aanaa gilder. Buna gore, ele~tirel teoril Ortodoks Marksizmin geleneksel eko-
insarunl varolan toplumsal duzenin ih- nomik a~aklama modellerinden veya
anal ctti~i potansiyellerini ortaya ~lkar ekonoanik detenninizminden uzakla-
nak durumundadar. Frankfurt Okulu ~an ele~tirel teori, bir yandan bir ideo-
loji ve siyaset ele~tirisi geli~tirirken, bir degeriendirirken, bir yandan da metafi-
yandan ara~sal aktlcthkla modem Bah zik~ilerin tdogmatizmine, varhkla ilgili
toplumlannda gti~lenen totaliter haki- temelsiz spektilasyonlanna kar~1 ~Ik
Iniyet tarz1n1 analiz ehni~tir. Aydinlan- mt~hr. Bundan dolay1, onun felsefesine
tna ve pozitivizmle 1nodemlige ili~kin ele~tirel felsefe adt verilir, ~i.inkti bu fel-
degerlendirme ve ele~tirilerinde ~ok sefe oncelikle insan akhn1n gti~lerine,
btiyi.ik ol~tidel tinlti sosyolog Weber'in belli ba~h yetilerine ili~kin bir analiz-
toplu1nun rasyonalizasyonuyla ilgili go den olu~ur.
rti~lerine dayanan ele~tirel teorisyenler, Kendisinden onceki metafizik~ilerin en
bu bagla1 nda btirokrasi ve kapitalizmin yuksek varhg1n dogas1yla ba~ka varhk-
tek yanh bir akllr.1hgt, ara-;sal akllcihg1 lar hakklnda, kendilerini dogrudan ve
te1nsil cttigini one stirmti~lerdir. Ele~ti araasaz tecriibenin otesine gottiren tar
rel teorisyenlere gore, btirokrasi ve ka- h~malara girdikleri yerde, Kant, bu ~er
pitalizm toplumu, saptannu~ olan belir- ~eve i~inde, oncelikle insan akhntn ken-
li ama~lara en iyi ve saglam bir bi~imde disine bu ttirden tarb~ma)ara girme
ula~ma olanag1 verecek ara~lann se~i olanag1 verecek yetilere sahip olup ol-
miyle ilgilenen formel akilc1hk a~tstn madtgl ~eklindeki ele~tirel soruyu ya
dan rasyonalize eder. Ve toplumun bu n1tlamaya ~ah~m1~hr. Kant'1n da tespit
a~1dan rasyonalizasyonu, ele~tirel teori- etmi~ old ugu gibi, geleneksel anlamda
nin savunuculanna gore, birtakun irras- 1netafizik, ~eylerin, yani dunyan1n,
yonel sonu~lann ortaya ~~kl~Inl engel- Tannrun ve ruhun ger~ek dogalan, ev-
leyemez. Dahas1 ara~sal akll dtinyay1 ve renin ba~1 sonu konusunda, yaln1zca
ba~ka insanlan konu ahr ve degerlendi- akla kullanarak bir bilgi elde etmeye ~a
rirken, onlan nasll somtirebilecegimiz h~an te1nel felsefi disiplin olarak deger-
sorusunu temele koyar. Olgu/ deger ay- lendirilmi~tir.
nnuni benimserken, degerlere bilgi ve Metafizikte boyle bir bilgiye yahuzca
ya~amda son derece onemsiz bir rol akll yoluyla ula~Ilmaya ~ah~1hr, ~tinkti
verir. Modem toplumlara ozgti soz ko- duyulann tan1khg1na dayanan empirik
nusu dti~tinme tarz1, totaliter yoneti1n bilgi hem, ger~ek anlamda bHginin en
tarzt ve tahakktim arzusuyla yak1ndan onemli ozelligi olan, kesinlikten yoksun-
ili~kilidir. d ur ve hem de bize, ~eylerin kendileri-
Bu a~1dan ele ahnd1g1nda, ele~tirel te- nin te1nel dogalanna, bunlar duyular ta-
orinin esas hedefinin ara-;sal akllcalak, raflndan algtlanamayan konular olduk-
ve ozellikle de doga bilimlerinin ger~ek lan i~in, ntifuz ehne olanag1 vennez.
bilginin tek ge~erli ttiri.i olma iddias1 Bundan dolayr, Kant kendi ele~tirel
du. Bundan dolay1, ele~tirel teori, son bakl~ a~ISindan, metafizik~ilerin, insa-
~oztimlemede bililnin ve kapitalizrnin run, kendisine duyu-deneyinde verihne-
te1nellerine ili~kin bir ele~tiri ve analiz yen bir ~eyi yaln1zca akbyla bilip bile-
olmak durumundadu. meyecegini ara~hnnazdan once, Ristem
ele~tiricilik [Os. tenkidiyye mezllebi; ing. kurmaya kalkl~malann1 son derece te-
criticism; Fr. criticisme; AI. kritizisnzus]. melsiz ve aptalca bir ~ey olarak gortir.
Alman dti~tin tirti Kant'1n felsefesinde, Bu kavray1~1n bir sonucu olarak, o felse-
akhn ve bilginin dogas1n1 konu alan fesinde, akh.mlzin bilgi edirunek i~in gi-
ara~hrmaya ve insan1n bilgi yetisini ri~tigi ~abay1, deneylerimizin nereden
sorgulama tavnna verilen ad. geldigini, neleri bibnemizin olanakh ol 6

Hem ku~kuculuktan ve hem de dog dugunu te1nel problemler olarak ele


1natizmden sak1nmak isteyen tKant, bir ahr.
yandan tHume'un bir~ok gorti~tinti ~u halde, Kant'1n felsefesi oncelikle bil-
payla~makla birlikte, onun ku~kuculu ginin incelerunesi ve ele~tirisiyle ba~lar.
gunu kabul edilemez bir tavu olarak Buna gore., ele~tirel felsefe, insan akh-
n1n giic;lerine ve bilgiye ili~kin bir ana- eie~tiri yiinelimli bili~er [ing. critically
lizden ve insan1n neyi bilip neyi bileme- oriented sciences]. Frankfurt Okulu dii~ii
yeceginin belirlenmesinden olu~ur. niirlerinden Jiirgen tHabermasln empi-
ele~tiri ~ag1 [lng. age of critique; Fr. age de rik-ana litik bilimlerle tarihsel-hermeneu
Ia dritique]. 1 llkt;ag Yunan felsefesinde, tik bilimlerden ayn ve bagtmSIZ olarak
iki yiizydllk bir doga felsefesinin ardln- varolu~Iann1 saptad1g1 veya ayn bir
dan, insan felsefesine gec;i~le birlikte, bilim kategoz:isi olarak vazget;ilmez ol-
tSofistlerin, o za1nana dek hi~bir ~kilde duklaruu dii~i.indugu bililnler.
sorgulanmam1~ olan kurumlara, toplu- Bilimleri iit; farkh kategoriye a yuan Ha-
mun siyasi ve hukuksal temellerine ve bermas'a gore, birinci bilgi tiiru dogal bi-
dine yonelttikleri el~tiriyle belirlenen Iimsel bilgidir. Onun emek ve ileti~im
donem; insan feJsefesinin ardtndan ba~ kategorizasyonu bagla.m.Jnda anla~ll
Iayan ve tPlaton'la Aristotelesin daha mak durumunda olan bu bilgi tiirii, e-
onceki doga ve insan felsefelerini sorgu- megin pragmatik diizleminde ortaya c;t-
layan ele~tirici felsefelerinden olu~an kar. Ayd1nlanmarun araosal akllc1hgtnl
sistematik donem it;in kullantlan terim. cisimle~tiren bu bilgi tiirii, amat;h rasyo-
Felsefi du~iincenin M. 0. dordiincii nel eyle1nde temellenir. Empirik-analitik
yiizydda ula~tlgr di.izeyde, Platon ve bilimler ~eklinde geli~en soz konusu bi-
t Aristoteles insanan bilgiye ula~trken limsel bilgi, nesnel olup dt~ gert;ekJigin
kulland1gl yetilerin gi.ivenilirliklerini ve kontroliinu amac;layan bir teknik ilgi/
yeterliliklerini sorgulamaya ba~lamt~ t;akarla diizenlenir ve bilimin teknoloji
Iardar. Bilgilniz ger~ekte neye dayan- ~eklindeki uygulamas1n1 ihtiva eder. Bu
maktadrr? Bilgimizin temelinde d uyular bilimler gert;ekligi bizatihi gert;eklik ola-
rm, yoksa akd .m.1 vardu? Duyulanml- rak degil de, temelde kontrol amat;h bir
ztn bizi gerc;eklikle ili~kiye sokabilece- bili~sel t;rkar a~1s1ndan betimler.
ginden emin olabilir miyiz? Zihinsel Habermas'a gore, ikind bilgi ya da hi-
i~lem ve faaliyetlerimiz saglam ve giive- lim ti.irii tarihsel-hermeneutik bilimler-
nilir mi? Platon ve Aristoteles'in felsefe- dir. Nesnelliklerinin temelini pragmatik
leri i~e oncelikle bu sorulan yan1tlaya- ileti~im baglanunda bulan bu bilimler
rak ba~lar. metinlerin, ifade ve bildirimlerin ya da
2 El~tiri t;aga, daha ozel olarak da mo- anlaml1 sembollerin yorumuyla ilgile-
dem felsefede, 17. yiizydda lngiliz em- nirler. Tarih, edebiyat ele~tirisi gibi bi-
piristi tLockela ba~Iayan ve 18. yiizyal- limlerden meydana gelen bu bilimler,
da tKant'a dek uzanan doneme kar~1hk eylem yonelimini ortak gelenekler i~
gelir. Bu donemde yer alan filozoflardan de mi.imkiin kllan yorumlar saglamak
ozellikle tHume ve Kant, geleneksel me-- suretiyle, anlama ya da daha ziyade in-
tafizige ku~kuyla bakarak, insanm bilgi sanlann birbirlerini kar~1hkh olarak an-
giit;lerini analiz etmeye ve insanm neyi lamalan amac1na doniik bir ilgi/ t;1kara
bilip neyi bilemeyecegini belirlemeye t;a- hizmet eder. Bu bilimler, empirik-ana-
b~ma~lardu. Omegin, Hwne felsefenin litik bilimlerin tam ter.;ine, nesnelerle
en onemli i~levinin, insarun kavray~ arat;sal bir ili~kiyi degil de, ozneler ara
giiciinii a~an konularla ilgili bo~ ve an- s1nda kar~1hkh bir anlama ili~kisini
lamstz spekiilasyonlara son vermek ol- gi.indeme getirir.
dugunu dii~iinmii~tiir. Felsefenin onun Birinci bilgi tiiriiniin olwnsuz sonut;la-
goziinde olumsuz bir i~levi vardu ve nna, ikincisinin de eksiklerine dikkat
bu i~lev de, t;ok biiyiik ol~i.ide metafi- t;eken Habermas, iit;i.incii bilgi tiiriinii,
zikt;ilerin iddialannl ele~tiri siizgecin- yani ele~tiri yonelimli bilimleri soz ko-
den gec;irmekten ve insan bilgisinin sa- nusu olumsuzluk ve eksikligin yarath
nulannt gostermektetrolu~ur. g1 bo~Iugun bir sonucu olarak one siir-
Empedokles 295

mti~ttir. Ozgi.lrle~tirmeye dontik bir ntiyle set;kinle~irken, Menedemos ,.ok


ilgi /.;1kara hizmet eden bu bilimlere, o btiytik ol.;tide ahlakla ilgile1uni~ ve er
tikel bildirimlerin nedensel baglanuyla demle bilgeligin birligini savunmu~tur.
ilgilerune, soylemi tahrif eden ideolojik EI-Kindi, Ebu Yusuf Yak'ub bin lshak.
formlan a.;1ga .;1karma gorevi verir. 801-872 y1llan arasmda ya~am&~ ve fel-
Ele~tiri yonelimli bilimlere model ola sefesinde, Platon, Aristoteles ve Ploti-
rak psikanalizi veren Habermas, ideol~ nosun gorii~lerinin bir sentezini yap-
jiyi belirli toplumsal gruplann .;Lkarla- ml~ olan islam filozofu.
nna hizmet eden ve diger gruplara, Felsefenin yonteminin karutlama, ka-
kendilerinin aleyhine dahi olsa, dayab- mtlamamn hedefinin de maddeye bi.;im
lan dti~tince ve deger sistemleri olarak kazand&ran ozleri bilmek, felsefenin
tammlar. l~te ele~tiri yonelimli bilimle- amacllUJl. ise Tann'ya eri~mek oldugu-
rin gorevi, ona gore, bu ideolojileri ve nu one stiren EI-Kindrye gore, felsefi
onlann koruyup stirdtirdtikleri hakimi- bilginin ilk basamag1 akdytiri..itmedir.
yet ili~kilerinj a.;1ga .;1karmak, onlan lnsamn akdytiri.itme yoluy Ia ad 1m a dun
bu konuda bilin.;lendirmektir. basitten bile~ige ve en yetkjn olana
eleyici [tng. eliminative; Fr. tliminatoire]. dogru ytikseldigini one stiren filozof,
Bir kategori ya da bir varltk ttirtinti yok varhga aklla bir a.;&dan yakla~hg1 i.;in,
sayan, ba~ka bir kategori ya da varhk Tann'mn oztine ait Sifatlan inkar etmi~
ttirtine indirgeyen ak1m, yakla~m veya tir. TafUl'JUn s1fatlanmn ancak olumsuz
disiplin i.;in kullarulan s1fat. bir bi.;imde bilinebilecegini savunan EI-
Bu baglamda, yads1ylc1 maddecilik Kindrye gore, Tann mutlak Bir'dir.
olarak da bilinen, ve Tann kavranuyla Mutlak varhk olmas1 nedeniyle, Mutlak
ruh kavram1 tiirtinden maddi olmayan Bir'in ~ekli, niteligi, niceligi, maddesi
~eylerin kavramlarltn, bunlarm bir an- yoktur ve 0 goreli bir varhk degildir.
lam olmad1gm1 veya d1~ dtinyada bir empati [tng. emphaty; Fr. emplzatie]. Ki~i
kar~lhgl bulunmad.gml soyleyerek, nin ba~ka bir ki~inin istek ve duygulan-
sistemden elemeye ya da ttimtiyle yad- ru anlayabilmesi, ba~ka bir kjmsenin
sunaya c;ah~an maddeci tavua eleyici halini kavrayabilmesi durumu. Ki~inin
maddecilik ad1 verilir. kendisini ba~ka bir bilincin yerine koya-
Aym baglam.da, bir onerme ya da hipo rak, soz konusu bilincin duygulanm, is-
tezin dogmlugunu, ona rakjp onerme teklerini ve dti~tincelerini, onun bu ya-
ya da hipotezlerin yanh~hgtru gostere ~antllanru o anda tecri.ibe etmeksizin,
rek gti.;lendirme ya da destekleme i~le anlayabilmesi yetenegi. Ki~inin, kendi
mine eleyici ttimevarun derunektedir. zihninde ya da i.;inde, ba~ka bir ki~inin
Elis-Eretriya Okulu [lng. Sc/zool of Elis- roltinti kabul edip, benimsemesi hali.
Eretria; Fr. Ecole d'Eiis-Eretria]. M. 0. 4. Empedokles. Sokrates oncesi doga Ielse-
yuzy1lda, tSokrates'in ogrencisi Elis'li fesinin son donem filozoflarmdan.
Phaidon tarafmdan kurulmu~ ve daha Evrende ger.;ekte yalmzca toprak, su,
sonra Menedemos tarafmdan Eretri- hava ve ate~ gibi dort ogenin varoldu-
ya'ya ta~mm1~ olan Okul. gunu, bu ogelerin ezeli ve ebedi oldu-
Eserlerinden hi.;biri gtintimtize ula~ma gunu savunan Empedokles'e gore, geri
lm~ olan Okulla ilgili bilgileri, daha .;ok kalan her~ey, evrendeki tum 4iger var-
Diogenes'le Cicero'nun eserlerinden der- hklar, bu dort ogenin degi~en oranlar-
lemekteyiz. Okulun, Sokrate$'in izleyici- daki birle~mesinden meydana gelir.
si olan temsildleri, daha .;ok ahlllia ilgi- Empedokles'in yeniligi, bu dort oge-
li problemler tizerinde durmu~lardu. nin d1~mda olup, onlann hareketlerin-
tEiis-Eretriya Okulu dti~tintirlerinden den sorumlu olan a~k ve nefret gibi iki
Phaidon daha ziyade diyalektikr;:i yo- gti.; one stirmti~ olmas1d1r. A~k ve nef-
296 emperyalizm

reti fiziki ~ekme ve itme etkileri uygula- da politik nedenlerle analiz eder. Bl~
)'an dogal gii~ler olarak one siinnii~ yakJa~nna gore, emperyalizm, politik
olan filozofa gore, nefret, etkisiyle her baktmdan haki~p devlet ya da devletle-
ogenin kendisini, diger ogelerden aytr- rin gii~siizleri, biiyiik ~ogunlugu ikti-
maya ~ah~hgt; a~k ise, bile~ik yarahk- sadi oJmayan nedenJerle ve farkh me-
lar meydana getirmek i~in, bir ogeyi kanizmalarla siyasi hiikimiyeti altma
diger ogeyle kan~ttran gii~tiir. almaya ~ah~hklart tarihsel bir feno-
emperyalizm [lng. imperialisnz; Fr. mendir.
imperialism; Al. impelialismus]. Geli~mi~ empirik [Yunanca 'enrpeirikos'tan; Os. tec-
iilkelerin zaytf ya da az geli~mi~ iilke- riibi; ing. empirical; Fr. empirique; AI. em-
leri ekonomik, politik ve kiiltiirel ba- pirisch]. Deneyimsel. 1 Deneye, gozle-
knndan bask1 altmda tutmast, onlan me, olgulara ve duyuma dayanan,
hakimiyeti altma almast siireci ya da i~ somut durumlarla, ger~ek olaylarla ilgi-
lemi. li olan; 2 rasyonel olmama, salt ak.Jlla il-
Napolyon'un siyasi ve askeri ozlemleri- gili bulunamn dt~mda kalma; 3 tecrii-
ni ifade etmek iizere kullamlmaya ba~ beyle, hem genel deney, ve hem de
layan etnperyalizm terimi, Avrupa'mn ki~isel deneyimle ilgili olma hali; 4
1870'li ytllarda ba~layan yaynlmacth- Kimi i~lemlerin bir teoriden bagtmstz
gtyla daha anlamh hSle gelmi~tir. Em- olarak, herhangi bir teori dikkate alm-
peryalizmi ya da emperyalist siireci madan ger~ekle~tirilmesi durumu i~in
a~lklayan ii~ farkh teori vardtr. Bunlar- kullamlan stfat.
dan birinci ve en eskisi, emperyalizmi Bu ~er~eve i~inde, ahlakta amacm, ni-
iktisadi terimlerle Marksist gorii~tiir. hai ve en yiiksek hedefin, insarun ken-
Emperyalizmi kapitalizmin en yiiksek disi ya da daha ~ok akh ve iradesi tara-
a~amast olarak goren ve onun temeline hndan degil de, arzu, istek, haz ve duy-
iktisadi somiiriiyii koyan soz konusu gulanyla belirlenip, dt~ ko~ullara bagh
Marksist gorii~e gore, emperyalizmde, oldugunu savunan ve mutlulugu, ahla-
1 iiretimin artmast ve sermayenin yo- kf eylemin sonsal, en yiiksek hedefi ola-
gunla~mast, 2 banka sermSyesi ile sana- rak goren ahl~k sistemleri empirik ah-
yi sermayesinin kayna~mast ve bu mali lak kategorisi i~ine girer. Buna gore, bii-
sermaye temeli iizerinde mali bir oligar- tiin hazc1 ve mutluluk~u ahlak anlayt~
~inin meydana gelmesi, 3 mal ihracah lan, enrpirik ahlak kategorisi i~e girer.
yerine, serm~ye ihracabmn ozel bir Buna kar~m, insan zihninden bagtm-
onem kazanmast, 4 diinyayt payla~an stz bir ger~eklik bulundugunu, bu ger-
kapitalist birliklerin onem kazarunast ve ~ekJigin, ldea ya da kavram cinsinden
5 diinya topraklaruun biiyiik kapitalist varhklardan degil de, duyu-deneyi yo-
devletler tarahndan payla~uru soz ko- luyla bilinen, ve ~u' diye gosterilen bi-
nusu olur. reysel varhklardan olu~tugunu savu-
Emperyalizmi liberal gorii~ten hare- nan gorii~e ise empirik realizm ad1 veril-
ketle a~tklayan yakla~tm ise, onu em- mektedir. Empirik realizm, ger~ekten
peryalist toplumlardaki kapitalizm ve varolanlann teaiibe yoluyla bilinen
endiistrile~me oncesi bir sosyal tabaka- varhklar, yani tikeller, bireysel ~eyler
mn varolu~uyla a~tklar. Topraga bagh olduklanm, cinslerle, tiirlerin soyutla-
ve askeri bir aristokrasiyle ozde~le~tiri malardan ba~ka hi~bir ~ey olmadtklan-
bilecek olan bu tabakarun, atalara ozgii m one surer.
idealleri ve toplumsal konumudur ki, empiriyo-kritisizm [ing. empirio-criticism;
toplumu modern kapitalist toplumun Fr. empirio-aiticisme]. Epistemoloji ala-
~tkanna olmayan bir ~eye zorlar. O~un mnda soz konusu olan empirik ve pozi-
rii gorii~ ise emperyalizmi, stratejik ya tivist yakla~tm.
empirizm 297

Empiriyo-krii:isizm, Richard A venarius daha sonra bellekte birtak1m tasarunla-


ve Ernst +Mach tarafmdan geli~tirilmi~, nn turetildigini ve tiiretilen bu tasanm-
fakat daha sonra V.I. +Lenin tarafmdan lann ~e~itli ~ekillerde birle~tirilmeleri
sert bir bi~imde ele~tirilmi~tir. tAve- ve i~lenmelerinin kompleks du~uncele
narius'un geli~tirdigi bu sistem yalmzca re goturdugunu, klsacas1 zihinde daha
saf deneyimden meydana gelir. Sistem- once duyularda bulunmam1~ olan hi~
den her turlu metafizik ek ve kahnhlan bir ~ey bulunmad1gm1 savunan goru~
ay1klayan Avenarius'a gore, bilimsel bil- olarak empirizm, bilginin ya da en azm-
gi yalmzca ozel ve bagmt1h bir bilgi dan varolanlara ili~kin bilginin veya
olup, bilimsel teoriler kullannn degeri salt kavramlar arasmdaki manhksal ili~
olan ara~lardan ba~ka hi~bir ~ey degil- kilerle ilgili bilgi d1~mda kalan bilgile-
.
dir. Avenarius'un aoriorizrrun her turu- rin a priori olamayacagm1, tumel ve zo-
ne kar~1 olan deneyime dayah sistemi, runlu dogrulann, yalmz ge~mi~ ve
fiziksel olanla psi~ik olan, nesneyle oz- ~imdi i~in degil, fakat gelecek i~in de
ne ve varhkla bilin~ arasmda bir aymm ge~erli olan tumel bir bilginin soz konu-
ve farkhhk bulunmad1gm1 one surer. su olmad1gm1, bilginin dogu~tan geti-
empirizm [Os tecrubiye; ing. empiricism; rilmedigini, dogrulu~n lil~utunun apa-
Fr. empirisme; AJ. empirismus ]. Ozellikle, ~Ikhk olamayacagm1 ve rum bilgiler i~in
deneysel bilimin onalhnc1 yuzy1ldan iti- zorunlu olan birtak1m onkabuller bu-
baren kazand1g1 onem ve kaydettigi ba- lunmad1gm1 kabul eder.
~anlann bir sonucu olarak, F. +Bacon, T. Empirizm, yine idelerin, kavramlann
+Hobbes, J. +Locke, G. tBerkeley ve D. ya da tumellerin kaynag1 konusunda,
tHume gibi 1ngiliz du~unurleri tarafm- onlarm temelde ve oncelikle deneyim-
dan savunulan, tiim bilgilerin deneyime, den turetildigini savunan goru~u dile
duyu alg1sma dayand1g1 goru~u. getirir. Bir kavramm ge~erli bir kavram
t Akllc1hga, tdogu~tanc1hga ve aprio- olarak gorulmek durumundaysa eger,
rizme kar~1t bir goru~ olan empirizm, deneysel kokenini a~1ga vurmak duru-
hem bir teori ve hem de bir yontem ola- munda oldugunu one suren empirizm,
rak kar~umza ~1kar. Bir teori olarak em- tumellerin ya da kavramlann anlamla-
pirizm, bilginin kaynagmm deneyim ol- nyla ilgili olarak, onlann anlamlanmn
dugunu one surerken, yontem olarak deney i~erigine yap1lan gonderimler-
empirizm, bilgiye ula~mak istiyorsak den olu~tugunu one surer.
eger, deneyimi kullanmarun, deneysel Empirizm, bilginin s1mrlan konusun-
ara~brmanm onemini vurgular, dene- da, insana alg1da ba~ka hi~bir ~eyin
yim yoluyla veri toplayarak. verileri de- degil de, yalruzca izlenimlerinin ve
gerlendirmenin, gozlemden ba~layan kendi duyu deneylerinin verildigini, in-
rumevanmsal akdyuriitmenin gereklili- samn bilgide kendi i~kin kuresini a~a
gine i~aret eder. rak, nesnelerin bizzat kendilerine ula~a
Buna gore, bir teori olarak empirizm, mayacaguu, ikincil niteliklerin otesine
bilginin kaynag1 probleminde, bilginin ge~erek, nesnelerin birincil nitelik.lerine
olanakh tek kayna~mn deneyim oldu- eri~emeyecegini savunur. Empirizm, bu
gunu, deneyimden bagunslZ bir bilgi- ~er~eve i~nde, insamn kendi zihin kure-
nin soz konusu olamayacagm1 savunan sinin d1~mdakileri bilebilse de, bu bilgi-
aloma kar~1hk gelir. Bu ~er~eve i~inde, nin daima kesinlikten yoksun olacagm1
insan zihninin, dogu~ta uzerine kendi iddia eder. Empirizm, nihayet yontem
i~aretlerini yazd1g1 bo~ bir levha oldu- bakumndan, analiz ya da salt du~un
gunu, zihin uzerine yapdan i~retlerin meyi bir kenara b1rakarak, dogrudan
ba~langt~ta birer izlenimden ba~ka hi~ gozlem ya da dolaysiZ deneyime daya-
bir ~ey olmad1gm1, bu izlenimlerden rur; diskursif, rumdengelimsel, spekula-
298 endiistri devrimi

tif, transendental ya da diyalektik i~le1n rilmi~tir. c;iinkii ahlaki ilkelerin, alulcl-


ya da yontetnlerin yerine, deneyim yon- lann sa vund ul<lan gibi, a pac;:~k olma-
telnini ya da siste1nli tl.ilnevarunl kulla- dlklanna inand1klan i~in, ahlakln mut-
nan yakla~nn1 benimser. luluk iirehne guciiyle hakh klhnd1~1n1
E1npirizrn soz konusu bilgi ve yontem one siirmek, empiristler i~in do~al bir
anlay1~1 d1~1nda, bir anlam teorisiyle durumdur.
belli bir var hk ve bilim gorti~iin ii i~erir. endiistri devrimi [ing. industrial r~oluti
Empirizrnin anlarn teorisine gore, soz- on; Fr. revolution industrielle]. Bah uy-
ciikler, ornegin toz sozc\igii, bu sozc:UkJe- garh~lnda, kabaca 1780 ve 1820 ytllan
rin kulla1UC1lan taraflndan tecriibe ettik~ aras1nda kalan tarihsel doneme ve bir
leri ya da algtladLklan ~eylere (ornegin, dizi teknik bulu~un, buhar makinesi ve
tahta par~alanna) ba~land1~1 zaman an- lokomotifin icad1run iiretim siirecinde,
la~tlabilir. Ote yandan empirizme gore, insan giicii ve emeginin yerini mekanik
diinya aralannda yalnlZca raslanbsal ba~ enerjinin almastna olanak veren siired
bulunan zorunluluklann de~il, diizenli- ba~hithg1 doneme verilen ad.
liklerin bir arada tuttu~u, fakat a~kln bir endustri toplumu [lng. industrial society;
nedenle ili~kileri bulunmayan nesneler- Fr. societe industrielle]. Endiistri devrimi
den ve durumlardan meydana gelen bir sonras1nda ortaya ~1kan endiistrile~me
biitiindiir. Yine empirizme gore, bilim, nin yarath~t to plum mode li.
salt olgular aras1ndaki ba~nblan incele- Boyle bir toplum tiiriiniin temel ozel-
yip, gozlemlenmi~ diizenliliklere daya- likleri ~oyle sualanabilir: 1 Ortak bir dil
narak ondeyide bulunur. ve kiiltiir birli~ini ya~ayan ulus devlet-
Em pirizm, bu gene I felsefi ya da episte- lerinin do~u~u; 2 gec;im ekonomisinin
molojik anJamJna ek olarak, ozel bilim- ortadan kalki~lyla birlikte, iiretimin ti-
lerde biraz daha farkh bir anlam ta~1r. carile~mesi; 3 makine iiretiminin hi-
Ome~in, sosyolojide empirizm, test edil- kim iiretim ~ekli olmas1 ve iiretimin,
memi~ teorik spekiilasyondan sak1nan, kii~iik i~letmelerde de~il de, fabrikada
teori yerine niceliksel ve deneysel verile- gerc;ekle~mesi; 4 tanmla u~ra~an insan
re one1n veren yakla~uru Hade eder. Bu- say1sln1n, niifus i~indeki orarurun dii~
nunla birlikte, bu anlay1~, bir yandan te- mesi; 5 toplumun kentle~mesi; 6 kitle
orinin onemini kii~iimsedi~i, ote yandan kiiltiin1niin yukseli~i; 7 siyasetin kitle
sa~lam ve giivenilir veriler topla1nan1n partileri etraflnda orgiitleni~i ve niha-
i~erdigi teknik ve kuramsal gii~liikleri yet, 8 bilimin ya~am1n tiim alanlanna
goz ard1 etti~i i~in ele~tirihni~tir. ve ozellikle de iiretim siirecine uygulan-
Ote yandan, empirizmin ahlak alarun- masl, toplumsal ya~a1n1n a~amah ve
daki yanslmaslnln once ahlak duyusu siirekli olarak rasyonalizasyon u.
o~retisi, sonra da yararahk oldu~unu <;o~nluk ya da her zaman kitle toplu-
soyleyebiliriz. Ba~ka bir deyi~le, empi- tnuyla ozde~le~tirilen ya da birle~tirilen
rik bilgi gorii~lerine uyan bir ahlak o~ endiistri toplwnuna Batt'da kapitalizm,
retisi geli~tinne ~abas1 i~ine giren em pi- Dogu'da ise sosyalizm omek verilmi:jtir.
ristler, ahlaki idelerin i~el deneyi~den Ba~ka bir deyi~le, toplwn bilimciler
turetildi~ini one sunnu~lerdir. 6me- hem kapitalizm ve hem de sosyalizmi
~in, Hume'a gore, bir eylemin yanh~h endiistri toplumu olarak de~erlendirir
~tnt gozlemlemek yerine, hissederiz. Bu ken, Marksistler, endustii toplumunu
bak1~ a~1s1, onseldzinci yuzyll empiriz- kapitalizme ozgii bir toplum modeli ola-
minde, insan varh~lnlJl tek odevinin rak gormii~lerdir.
kendisi ve eyleminden etkilecek herkes Ote yandan, endiistri toplumu, top-
i~in olabildi~ince ~ok 1nutluluk iiretmek lumdaki temel, merkezf ilkenin teorik
oldugunu savunan yararclltkla birle~ti- bilgi oldugu, ekonomide hizmet sekto-
Engels, Friedrich 2~

runun ag1r bast1g1, toplumsal yap1da olma kapasitesi. Tum fenomenlerin va-
ise, teknik i~lerle ugra~an profesyonel- rolu~lan i,.in kendisine bagh olduklan
lerle entellektuellerin yeni bir s1mf temel fiziksel ger,.eklik.
meydana getirip, on plana ,.lkt1g1 pos- enerjizm [Os. kudret nazariyesi; ing. ener-
tendustriyel toplumla kar~1 kar~1ya ge- gism; Fr. energetisme]. 119. yuzydm son-
tirilmi~tir. lannda, Ostwald ve Mach gibi bazt
endiistriyalizm [tng. industrialism; Fr. ill- doga bilimcileri ve du~unurler tarafm-
dustrialisme; AI. industrialismus]. i 1nsa- dan savunulan, yalruzca fenomenlerin
run bilgisinde ve doga uzerinde ege- varoldugunu, toz ve madde gibi terim-
menlik kurma surecinde, makine uretim lerin, enerji ah~veri~i a,.tsmdan hi,.bir
sanatlanmn ya da tekniginin kaza1ul- anlam ta~1mad1gm1 dile getirerek, tum
mas1 ve mekanik gu,. kullammmm og- dogal fenomenleri, maddi yonu bulun-
renilmesiyle belirlenen evre; 2 maddi mayan enerjideki degi~melerle a,.lkla-
ilerlemedeki belli bir a~ama; ekonomik yan goru~.
geli~me ve toplumsal kalkmmamn en- 2 Enerjizm, ahlak alamnda ise, niyet ye-
dustril~me yoluyla olacaguu savuna- rine eylemi on plana ,.1karan ve dogru
caguu one suren goru~. eylemin, ki~inin kendi normal yeti ve
Buna gore, cansiZ gu,. kaynakJarmm, kapasitelerini tam olarak hayata ge,.ir-
uretimi mekanikl~tirmek amaayla, lire- mesinden olu~tugunu, ahlaki eylemin
tim surecine uygulanmasUlU\ ardmdan amacmm, mutluluk ya da haz degil de,
ortaya 'Y!kan ekonomik buyumeye en- ki~inin kendisini tam olarak ger,.ekle~
dustrile~me ad1 verilir. Bu sure,., en- tinn.esi oldugunu, en yuksek iyinin faa-
dustrile~me oncesi toplum yap1sma Hyet oldugunu savunan ahlak anlayl~l
gore, i~ bolumunu, kapitalistle i~,.i ara- ru ifade eder.
Sindaki yeni uretim i likilerini, kentle- enformasyon toplumu [1ng. i~formation
meyle endustrinin cografi olarak mer- society; Fr. societe de l'infonnation]. Bilgi-
kezile~mesini, v. b. g., 'i,.erir. Ba~lang1,.ta nin en temel urt:in, en degerli kaynak ol-
kapitalist toplumlarda gozlenen bir geli~ dugu, i~gucun(in onemli bir bolumu-
me olarak ortaya ,.1kan endustrile~me su- nun enfonnasyon endustrisinde ,.ah-
reci, gunumuzde tek bir ekonomik siste- ~anlardan meydana geldigi toplum mo-
min suurlanm a~m1~ durumdadu. deli.
energeia. Aristoteles'in felsefesinde, kendi Yuzy1hm1zm son on y1hnda kendini
ozune, edimselligine, entelekyasma tam iyice gosteren enformasyon toplumu-
olarak sahip olan bir ~eyin varolu~ tarz1, nun u,. geli~me evresinden ge,.tigi soy-
potansiyel olaru aktuel olana donu~tu lenrnektedir. Birinci evre ondokuzuncu
ren gu,.. Saf edim. Potansiyaliteden, gizil yuzy1hn ortalannda ba~lam1~ ve ileti~i
gu,.ten tumuyle yoksun bulunan varhk. min elektrilikasyonuyla karakterize ol-
Buna gore, evrenin ezeli oldugunu one mu~tur. lkinci evre ise, yuzy1hn ortala-
suren Aristoteles, kendisinde potansiyel nnda enformasyonun toplumun mer-
hi,.bir yon bulunmayan, kendisi degi~ kezinde bulundugu kabuluyle ifade edi-
meden degi~meye neden olan bir hk Ha- lir. o,.uncu evre ise, enfonn.asyon sis-
reket Ett;irid olmas1 gerekti~ savun- temler:inin birbirleriyle, ulusal snurlan
mu~tur. I~te bu Varhk, saf aktualite, saf a~an sistemlerle ve diger toplumsal diz-
edim, energeiadu, ve saf edim oldu~ i9,n gelerle but(inJe~mesini anlatlr.
de, maddi olmayan bir varhkhr, ,.unku Engels, Friedrich. 1820--1895 ydlan ara-
madde, potansiyaliteye, degi~tirilmeye, smda ya~am_1~ ve hayatl J?oyunca Karl
eyleme maruz kalmaya i~aret eder. Marks'm ,.ah~ma arkada~1 olmu~ olan
enerji [Os. lcuuve; 1ng. energy; Fr. energie; du~unur. Marksist ogretiye onemli ol,.u-
AI. energie]. Bir degi~me meydana geti- de katk1 yapm1~ ve ortak ogretilerinde,
rebilme, hareket etme ve eyleme neden doga bilimi, milletler sorunu, askerlik ve
300 en iyi ilkesi

uluslararas1 ili~kileri uzmanhk konulan ~1n yaln1zca bilgisizlikten kaynaklandJ-


olarak iistlenmi~ olan Engels'in temel ~~, dii~iincesinden hareketle olu~tur
eserleri, Marks'la birlikte yaznu~ oldu~u du~u, ve varolan her~eyin, kendisi i~in
Die Heiligt Familit [Kutsal Aile],Die De- en iyi olan1 gert;ekle~tirecek ~ekilde ey-
utsclae ldeologie [Alman ideolojisi], Mnui- ledi~ini, kendi iyisine ula~ma yoniinde
fe<;t der Koumaunistischen Partei [Komii- i~sel bir e~ilime sahip bulundu~unu,
nist Manifesto], ve kendi ba~1na kale1ne evrendeki her~eyin, rasyonel bir plana
ald1~1 AntiDiihring, Ludwig Feuerbach gore, hem kendisi ve hem de biitiin i9n
und der Ausgang der Klassischen Deuts- en iyi olacak ~ekilde diizenlendi~ini
dren PIJilosoplrie [Ludwig Feuerbach ve dile getiren ilkesi.
Klasik Alman felsefesinin sonul ve Dia- enkrasia. tPlaton ve t Aristoteles'in,
lektik der Nalur [Do~an1n Diyalekti- iradenin akJld1~1 e~ilimlere kar~1 koya-
~i)'dur. rak, do~ru ya da iyi olan1 set;ebilme,
Engels, Ludwig Feuerbach adb kitabJn- hayata get;irebilme giirii it;in kullandJk-
da, filozoflan idealistler ve maddeciler lan Yunanca terim.
diye ikiye ayum1~, bun1ardan ideaHst- ens. 1 Felsefede, terimin en genel anlanu
lerin madde ka~asanda zihnin, madde- it;inde varbk; olabildi~ince az ozelli~i
cilerin ise zihin kar~1s1nda maddenin olan, en az belirleme alm1~ olan varhk;
onceli~ini savunduklanna belirtmi~tir. yani, varhk olmak bakun1ndan varhk. 2
Buna kar~1n, Doganzn Diyalektigi'nde, Telojide, ozii ve varolu~u ozde~ olan
bilimsel di.i~iincenin diyalektik bir yapl- Tann.
da oldu~unu, bilirnin daha once felsefe- Buna gore, Ortat;a~da, varolu~u ba~ka
nin kapsam1 it;inde kalan birt;ok konuyu bir eye ba~h olan, ba~ka bir ~eyin ne-
kendi kapsam1na dahil etti~ini savunan densel faaliyetinin eseri olup, ba~ka bir
Engels, gert;ekli~in do~as1yla ilgili spe- ~ey taraflndan belir Ienmi~, ko~ullan
ki.i1asyon anlanunda felsefenin, Hegel'le ml~ ya da yarahlm1~ olan, varolu~u zo~
birlikte sona erdi~ini ve yalruzca dii- runlu de~il de, olumsal olan varh~a ens
~iince ve dii~iincenin yasalanyla ilgili ab alio; buna kar~1n, bizzatihi varh~a,
bir teori anlarrunda felsefeye yer kaldl- kendinden ve kendi ba~1na varl1~a, va-
~lnl one siirmii~tiir. rolu~u ba~ka bir ~eye ba~h olmayan,
Marks'm oliliniinden sonra, ondan ozii varolu~unu it;eren zorunlu varh~a,
biraz aynlarak, hukuk ve ideoloji gibi yani Tann'ya ens a se ad1 verilmi~tir.
iistyaplsal o~elerin ekonolnik temel kar. . Kendi kudretinden dolay1, kendinden
~1s1nda belli bir ba~JmSlZh~l oldu~Unu ve kendi ba~1na varolan, kahc1 olup var-
ve zaman zaman temeli belirledi~ini h~l ba~ka bir ka ynaktan tiiretile1neyen
soyleyen Engels, diyalektik maddecilik nihar ve en yiiksek varhk olarak en a
olarak tarunan o~retiyi geli~tinni~ olan senin ozii varolmakhr ve onun varolu~u
ki~idir. tMarksizmi do~al bir bilirnsel da oziidiir. Ayru varl1~a, Descartes 'en
temel iizerinde geli~tirmeye t;ah~ml~ yetkin varhk' anlanuna ens perfectissum
olan Engels, tDarwin'den t;ak etkilen- ad1n1 vermi~tir.
mi~ ve toplumsal geli~menin evrim il- Ortat;a~'da Tann it;in, zihinden ba~lm
kelerine uygun bir tarzda geli~ti~ini sa- SlZ, gert;ek varhk anla1nmda ens reate de-
vurunu~tur. yilni de kullarulml~tlr. Kant ise, Tann'y1,
en iyi ilkesi [ing. principle of the best; Fr. en gert;ek varbk, rum gert;ekliklerin ve
principe du nreilleur ]. tPlaton'un, Sokra- biitiin yetkinlik ozelliklerinin mutlak sa-
tes'in 'tiim insanlarm her za1nan iyi ya hibi olan var hk anlam1nda ens realissun1
da iyi olaru set;tikleri' (kotii oldu~unu diye tan1mlamJ~hr.
dii~iindiikJeri bir ~eyin pe~inden asia Yine, Ortat;a~da, tlkc;a~ do~a felsefesi-
gitmedikleri) ve 'kotiiliik ya da yanb- nin onemli dii~iiniirlerinden olan Elea
entellektiiel 301

okulunun kurucusu Pannenides'in ezeli- tur.u one suren felsefe anla y1~1; ins an
ebedi, deti~mez, yaratllmam1~ ve yok zihninin daha soyut ve daha kavratnsal
edilemez varhtana, bir olan ger-;ekliti- bir duzeyde ger-;ekle~en bili~sel yeti ya
ne erzs Pannenideum denmi~tir. Yine bu da par-;aslru her alanda temele alan, on
felsefede, 'akdh varhk' anlarrunda ins an plana -;karan yakla~1m; varolan her~e
i-;in ens rationis ad1 kullandm1~hr. Ens yin, en az1ndan ilke olarak fildrlere,
rationis, aynca, insan zihni taraf1ndan yani zihinsel ger-;eklere indirgenebile-
yaratJ.Im1~ olan bir nesne ya da entite, cetini savunan anlayt~; tum psikolojik
lu-;gen daire' ornetinde oldutu gibi, olaylan fikir, du~unce ve yargllara bat-
insan zihni taraf1ndan du~unulup olu~ layan felsefe gorti~ti.
turulmakJa birlikte, d1~ ger-;eklikte te- 2 Epistemolojide, bilgiyi tumuyle saf
lneli olmayan, ger-;ekle~mesi olanaks1z aklldan tureten otretiyi ifade eden ve
bir ~eyi veya insan zihni tarahndan, d1~ dolaylstyla, aklclhkla bu -;er-;eve i-;inde
ger-;eklikteki temeline dayan1larak olu~ ozde~ olan entellektualizm, akhn bilgi-
turuhnu~ manbksal bir nesneyi tanlm nin tek ya da biricik kaynat oldutunu,
lamak i-;in kullanllm1~hr. akla da yanan bilginin di~ dun yadan
entelekya. Aristoteles'in felsefesinde, ozu d u yular aracht yla ahnan izlenimler-
tam olarak ger-;ekle~mi~ olan bir ~eyin den batmsz oldutunu one surdutu
varhk tarzl, formu ya da ozu; potansi- i-;in, duyumculutun tam kar~1s1nda yer
yaliteye kar~1t olarak edimsellik. alan bir goru~tur.
Henuz tamamlanmam1~, fakat ger-;ek- 3 Entellektualiz1r., psikolojide ise, psi-
le~me yol unda olan edime energeia kolojik olay ve durumlarda yaln1zca ta-
aduu verirken, yetldnlik ya da olgunlu- sanm bulan yakla~tma kar~d1k gelir. 4
ta u la~1n1~ edime entelekya ad1ru veren Buna kar~tn, ahlak alan1nda, entellek-
t Aristoteles ruhu, organik bir dsim ya tiializm, ilk kez olarak Sokrates taraftn-
da vucudun ilk entelekyas1 olarak tarum- dan savunulan ve iradeyi, duygu, arzu
lairu~, bununla da, bedenin aktif oldu- ve etilimleri hi-; dikkate almadan, bilgi-
tu, etkin ya da hareketli oldutu zaman nin kendi ba~1na eylemi belirlemek i-;in
yapabilditi ~eyleri anlatmak istemi~tir. yeterli old utun u iddia eden otreti yi
Ildnci entelelcya ise, butun bu ~eyleri ak- anlat1r.
tuel olarak yapmaktan olu~ur. Bununla 5 Teoloji alarunda ise, entellektualiztn,
birlikte, entelekyan1n Aristoteles'te, genel din in ka ynat ve dotas yla ilgili prob-
mi yoksa tikel mi old utu, yani canh her lemlerde, ir4deyi, d uygulan, arz ulan
hayvan ya da bireyin kendi en telekyas1na tumuyle goz ard1 ederek, yalniZCa d U
m1, yoksa yalnlZCa turun un entelelo;asl ~ unceyi on plana -;tkartan yakla~nnln
na m1 sahip oldutu pek a-;1k detildir. ad1 olmak duru1nundadu.
Monad lard a yetkinlik bul und utun u, entellektiiel [Os. munevver; ing. intellectu-
eylemlerinin ka ynat olan bir yeter liHk al; Fr. intellectuel; AI. intellektueli]. Gele-
bulundutunu dile getiren Leibniz'in m- neksel anlam1 it;inde, du~unsel du~un
telekyayl monadlara uyguladt yerde, sel veya zihinsel etkinlite yonelmi~,
dirhnselciler entelekya ya da entele~i ile bilgili, deterlendirme ve ele~tiri guru
dirimsel gucu, ya~am kaynat ya da yuksek, topluma onculuk etme misyo-
canhhk ilkesini anlamt~lardu. nu yuklenmi~ ayd1n, ~atda~ varolu~~u
entellekliializm [Os. zihniye; tng. intellec- filozof tCamus'nun deyimiyle 'zihni
tualism; Fr. intellectualisme; AI. intellektu- kendi kendisini gozleyen ki~i'.
alismus]. 1 Genel olarak, zihni, bilginin Ronesanstan itibaren, yalda~1k 19. yuz-
ve eylemin tek ger~ek ilkesi olarak goren ylla kadar A vrupa'da entellektueller,
otreti, zihinsel fenomenlerin duygular aralannda ba~ta filozof ve bilim adam-
ve irade kar~1sanda once ve ustun oldu Ian olmak uzere, yuksek kultur urunle-
302 entellelduel yukseli

rini ve deterlerini yaratan insaniar ola- deyi~le, Plotinos, ruha, ahlAki geli~me
rak gorulmii~tiir. Bu done1n boyunca, ve yiikseli~i yak1n, kaynat1 olan Tan-
goreli bir batlmslzhta sahip olan ve n'yla birle~meyi de nihai ve en yiiksek
toplum i~inde ~ok onemli ve sayg1deter hedef olarak gosterir. SOz konusu yiikse-
bir konum i~gal eden entellektiieller, ge- li~ siirecinde, ahlaki ote ya da praksis,
lenete bath toplumlara yeni fikirler ve hpk1 Aristoteleste oldutu gjbi, teorik
yeni bilgiler sokJnak suretiyle, tarihin ya da entellektiiel oteye veya theoriaya
ak1~1n1 de~i~tiren iistun insanlar olarak tabidir.
deterlendirilmi~tir. Fakat ozellikle 19. Plotinos'un savundu~na gore, ruhun
yiizyll1n ikinci yansmdan itibaren, en- entellektuel yiikseli~inin birinci evresi,
tellektiieller Bah'da itibar ve popiilarite Eros'un etkisi albnda ger~ekle~en hzthar-
kayb1na utram1~lard1r. Bu itibar ve po- sis'ten, safla~ma ya da annma siiredn-
pularite kayb1n1n en one1nli nedeni de, den meydana gelir. Burada ruh, bedenin
hi~ ku~ku yok ki demokrasi, .kitle kiiltU- egemenlitinden ve duyulann etkisinden
riiniin yiikseli~i ve biirokratizasyon sii- s1ynlmaya, en onemlisi phronesis olan
r~lcridir. temel erdemleri ger~ekl~tirmeye ~ah
Once diinya tarihinin ak1~1n1 deti~tir ~u. ikinci evrede ise, ruh duyu algtSUW'l
me, sonra da yiiksek kiiltiir yaratma iistune yiikselir; Nousa dotru donerek,
gticiinii yitiren entellektueller, 20. yiiz- bilinl ve felsefeyle me~gul olur.
Yllla birlikte, yava~ yava~ hakim ideo- Buna kar~1n, ii~iincii evrede, bireysel
lojileri ele~tirme yeteneklerini de yitir- ruh, diskiirsif bilgiyi a~arakf Nousla bir-
nl.eye ba~layarak, ya onemli ol~iide le~me durumuna gelir. Ruh, bu son ev-
marjinalle~mi~ler veya ka~1n1lmaz ola- rede bile, ben-bilincini korudutundan,
rak, batuns1zhklann1 yitirip, kamusal biitiin bu evreler, nihai ve en yiiksek
alan1n veya yonetim kuru1nlaruun ma- evre olan Tann'yla birlE1me ya da dot-
a~h ditnyas1na dahil olmak durwnun- rudan temas i~in bir ha21rhktan ba~ka
da kahn1~lardu. bir ~ey detildir ve Tann'ya yukseli~in
entellektiiel yiikseli~ [lng. intellectual as- ka~1rulmaz adunlanru meydana getirir.
cent; Fr. ascension intellectuelle]. Yeni- e-onermesi [lng. e-proposition]. I<lasik
Platoncu felsefede, bireysel insan ruhu mantlkta, turnel olumsuz kategorik oner-
it;in gosterilen Tann'yla birle~me ama- meye verilen ad. Ornetin, ~Hi~bir insan
Clna temel olu~turan, bilgisel ya da en- dort ayakh de~lctir.'
tellektiiel geli~me siireci. epifenomen [lng. epiplzenomenon; Fr.
Bireysel insan ruhunun, Tann'dan lure- ephiphtnonzene; AI. begleiterscheinung].
yen Diinya ya da Evren ruhundan zuhur Bir siirece e~lik eden, ayru siirecin daha
ettitini ve dolay1slyla, t1pk1 Diinya sonraki geli~iminde hi~bir rolii bulun-
Ruhu gibi, bir yoniiy le a~at1ya, yani mayan, siirece ozsel hi~bir katk1s1 olma-
maddeye, bir yoniiyle de yukanya, yani yan ikincil ote ya da yan iirun; ba~ka
en yiiksek ger~eklik olan Tann'ya yonel- bir olayla birlikte varolsa, ba~ka bir sii-
ditini soyleyen Plotinos'a gore, ruh, u~ rece e~lik etse de, o olay1n ortaya ~lkl
par~adan meydana gelir. Bu ii~tinden en ~lnda veya o siirecin olu~umunda hi~
yiiksetini meydana getiren par~ada bir katkrs1 bulunmayan olay.
maddenin izi bulurunad1t1 i~i~ o insan- Epifenomene en i yi ornek, yalnlZCa,
daki tannsal par~ad1r. uyku s1ras1nda soz konusu olan biyo-
Bununla birlikte, o bile~ik insan varh- kimyasal ve norolojik olaylara e~Jik
tinl meydana getirmek iizere, bir beden eden dii~lerdir. Ayn1 ~er~eve i~inde,
i~ine hapsoldu~ndan, madde tarafln- epifenomenin, bilinci diin yafWl maddi
dan kirletihni~ durumdad1r. t~te, ann- i~eritinin pasif bir yansunas1 olarak
rna (katharsis) ihtiyaa, bu dun1mun bir a~lklama i~inde kullanlldltlnl soy1eye-
sonucu olarak ortaya ~1kar. Ba~k~ bir biliriz.
Epiktetostun iki temel kurah 303

epifenomenalizm [tng. epr.pltenamenalism; Epikieios. 55-135 y1llan aras1nda ya~a


Fr. epiphcnomenalisnte]. Zihin-beden ili~ ml~ Stoah filozof ve ahlak-;1.
kisi konusunda, 19. yuzy1hn sonlanna Azad edilmi~ bir kole olan Epikte-
do~ru, kar~ll1kh etkile~im ve parale- tos'un tStoac1h~1n1n temelinde, ozgi.ir-
lizm o~retilerine alternatif olarak one luk, tanr1sal kayra, insanl1k ve ahlak du-
surulen teori; bilinci, beyindeki molekul ~uncesi bulunur. Kendisine bilge k.i~i
hareket)erinin bir epifenomeni ya da oiarak tSokrates'le tDiogenes'i ornek
yan urunu olarak goren ve tum zihinsel alm1~ olan Epiktetos, temelde ahlak ile
olaylann 6ziksel olaylarUl sonu-;lan ol- ilgilenmi~ ve ger-;ek e~itimin, butun uy-
duklannl, dolay1s1yla fiziksel olaylara le bireye ait olan tek ~eyin bireyin
da ba~ka zihinsel olaylara da neden ola- iradesi ya da amaa oldu~unu kavra-
mayacaklannl savunan o~reti. maktan ba~ka bir ~ey olmad1~1n1 iddia
Epifenomenalizm, fiziki sure-;lerin, be- etmi~tir. 1nsan, ona gore, iradeden ba-
densel olaylarUl zihinsel olay ve sure-;le- ~unslZ olan i yi ya da kotu hi-;bir ~ey b u-
re yol a-;1nakla birlikte, zihinsel olaylann lunmadl~lJU o~renmeli ve olaylan on-
ne ba~ka zihinsel sure-;lere, ne de fiziki gormeye ya da yonlendinneye kalkJ~
olaylara neden oldugt.nu, zihnin bedeni maylp, yaln1zca onlan anlama -;abas1
herhangi bir ~ekilde etkileyemedi~ini gostermelidir.
savunur. Fizyolojik fenomenlerin zihin- insan1n kendisinin d1~1ndaki ~eylere
sel fenomenleri etk.iledi~ini, zihinsel fe- du~kunluk gostenne, yani kolelikle,
nomenlerin kendi aralannda birbirlerine ahlaki amac1ru hayata ge-;inne, e~deyi~
nedensel ili~k.ilerle ba~b olrnad1~1n1 ve le ozgurluk arasmda bir tercihte bulun-
zihinsel fenomenlerin yalruzca fizyolojik masl gerekti~ini savunan Epiktetos'a
fenomenlerin yan urunleri, donuk yansl- gore, bir insana ba~ka bir insan zarar
malarl oldu~unu ileri suren gorii~ ola- vermez, ona yalruzca kendisi zarar vere-
rak epifenomenalizm, elimi hareket et~ bilir. Akademik tarb~ma ve teoriyi hor
tirmezden once, elimi hareket ettirme goren Epiktetos'un mesaj1, Stoahlann
iste~i ya da du~uncesinin soz konusu bir-;o~u gibi, entellektuellere, yonetici st-
olmad1~1ru, bu tur bir istek ya da du- rufa de~il de, ortalama insana yonelmi~
~uncenin bir yandsama oldu~unu, eli- tir.
min hareketinin fiziki bir eylemden Siyaset alarunda, Epiktetos, insaru,
ba~ka hi-;bir ~ey olmad1~1ru, ve dolayl- Tann'dan ba~ka insanlan da i-;eren
Slyla tum zihinsel sure~erin fiziki olay- buyuk bir sistemin uyesi olarak gor-
lann sonucu oldu~unu iddia eder. mu~tur. Ona gore, her insan oncelikle,
Zihin-beden ili~kisiyle ilgili olarak, epi- kendi toplumunun bir yurtta~1d1r. Ama
fenomenalist goru~ -;er-;evesi i-;inde, ~u o, bir yandan da, tannlann ve tum in-
analojiler omek olarak verilebilir: T1pkl sanlann olu~turd u~u daha buyuk bir
cismin, kendi golgesinin nedeni olmas1 toplulu~un uyesidir. Kent devleti b u
ve golgenin ne cisim uzerinde ne de toplulu~un yalnJzca kotu bir kopyasl-
ba~ka golgeler uzerinde nedensel hi-;bir du. insanlar akllh yanlanyla, Tann'run
etkisinin bulunmamas1 gibi, bilince -;ocukland1rlar ve kendilerinde tannsal
neden olan da beyindir ve bilincin beyin o~eler ta~ular. Bundan dolay1, insanlar,
uzerinde hi-;bir etk.isi yoktur. Lokomoti- Epiktetos'a gore, kentlerini ve ya~amla
fin buhar meydana getinnesi, fakat bu- nnl Tann'n1n iradesine gore yonetmeye
hann lokomotife neden olamamas1 gibi, -;ah~mahd1r.
beden de, kayna~1yla nedensel bir ba~ Epiktetos'un iki temel kurah [lng. Epic-
lanb i~inde bulunmayan bilind do~u tetus' twa basic Mlles; Fr. deur regles bases
rur. Goru~un en onemli gu-;lu~u, iride d'Epictete]. Stoac1 Epiktetos'un ahlak fel-
ozgurlu~unu olanaks1z hale getirmesi- sefesinin temelinde bulunan iki kural:
dir. 'iradenin d1~1nda, iyi ya da kotu olan
304 Epikiiros

hi-;bir ~ey bulunmadtgtnl kabul etrne- Epikiiros. M. 0. 341-270 ylllan aras1nda


tniz gerelcir' ve 'Olaylan ongorti p yon- ya~am1~ ve felsefesi, Hellenistik done-
lendirmeye -;ah~mak yerine, onlan yal- tnin diger ogretilerj gibi, daha -;ok ahlak
nizca bilgelikle kabul etmeliyiz'. ag~rhkh bir sistem kurmu~ olan Yunan-
Epiktetos'a gore, insan if;in iyi olan tek h dti~tintir.
~ey iradedir ve en onemli erdem bilge- Epiktiros, varhk gorti~tinde Milattan
liktir. Bilgelik ise, insan1n kendisini do- once be~inci ytizydda tDemokritos ve
gantn aynlmaz bir par-;as1 olarak gorme- tLeukkipos taraftndan kurulmu~ olan
siyle ve doganm seyrine ayak uydur- atomcu ogretiyi benimsemi~tir. Ona
masiyla elde edilir. insan kendisini dtin- gore, ger-;ekten var olan her~ey, son -;o-
yantn gidi~inden s1y1np ayuamad1gtna zurnlemede iki ve yalniZca iki ttirden
gore, yapdacak en iyi i~ dunyan1n gidi- ~eye indirgenebilir: Atom)ar ve bo~luk.
~mi oldugu gibi benimsemektir. lnsan 0, var olan dsimlerin iki ttirden oldugu-
dotal dtizene boyun eger.;e, dunyan1n n u one surer. BunlarI bile~ik cisimler ve
gidi~ini oldu~ gibi benimserse, kendi- soz konusu bile~ik cisimlerin kendilerin-
sini gereksiz s1klnh ve tedirginlilderden den meydana geldigi birimler olarak
kurtanr. atomlardu. Epiktiros, i~te bu -;er-;eve
Epiktetosun bu anlay1~1na gore, insan i-;inde, bile~ik olmayan cisimlerin, yani
bir dramdaki aktore benzer. Dtinya ve atomlann, bile~ik dsimler dagddtgl
dtinyarun tarihiyle ilgili bu dramda, zaman yok olarak hi-;lige gitmemek ve
insan yalntzca bir oyuncudur. Oyuncu tam tersine varolmaya devam etmek du-
oynayacag1 rolti s~emez, dekora, oyu- rumundaysa eger, boltinemez ve degi~
nun kendisine etkide bulunamaz. Tann mez olmas1 gerektigini iddia etmi~tir.
ya da akll ilkesidir ki, her insan1n bu Bundan ba~ka atomlar dogalar1 itiba-
tarih i-;inde ne olacag1n1 belirler. Dtinya riyle kah ve boltinemez olmahd1r. ~u
sahnesinde bir tiyatro eserindeki oyun- halde, Epikiiros'a gore, evrenin temelin-
cuya benzeyen ins an, hi-;bir etkide bul u- de bOltinemez olan atomlar vardu. 0,
namayacagl ~eyler kar~ISinda kay1tsiZ aynca, evrenin kendisi snurlanmam1~
kalmak durumundadu. Onun kontrol oldugundan, evrendeki atomlann say1s1
edebilecegi tek bir ~ey vardu: Kendi ve bo~ mekanm kendisinin de sm1rs1Z
tavn ve tutkulan. oldugunu soylemi~tir. Yine, boltinemez
0, bir ba~kasma daha iyi bir rol verildi- olma atomlann temel bir ozeUigidir. Bir
~i i-;in k1skan-;hk duymamah, makyaj1 a tom varhga gelrni~ olamayacag1 gibi,
yapan bumunu -;irkin gosterdigi i-;in, yok olup gibnez de. 0 degi~mez, nice-
kendisini a~agdan.m1~ hissetmemelidir. lik bakJmmdan artmaz ve azalmaz.
Yani, insan kendisine ne verilrni~se Atom homojen bir birimdir. Atomlann
onunla yetiruneli, eri~emeyecegi, sahip bundan ba~ka btiyiikltik, ~ekH ve aglr-
olamayacag1 ~eyler i-;in, a-;hk, kJskan-;- hk gibi ozellikleri de vardu. Epiktiros,
hk duymamahdu. Btitiin bu duygular atomlann btiyiikltik ve ~ekil bakimln-
onu mutsuz kllar. Oyleyse, yapdmas1 dan birbirlerinden farkb olabilmelerine
gereken ~ey, akla uygun olmayan duy- kar~1 -;1kar, -;iinkti atomlann farkh bti-
gular, tutkular kar~1smda, ki~inin gti-;lti ytikl tik ve ~ekillere sa hip olabilrneleri,
olmas1, ba~nnsizhg1n1 kazanmas1du. onlan sonsuzca k ti~ ve algllanamaz
Bu baguns1zbga giden yol ise, bilgelik- olan birimler olmaktan -;lkanr.
ten ge-;er. lnsan kendisini bu olumsuz Bununla birlikte, Epiktirosa gore,
duygulardan kurtarabilirse, yani duygu- atomlar birbirlerinden ag1rbk bakurun-
suzluk haline ula~abilirse, bilge insana dan farklda~1rlar. 0, atomlann bo~luk
ozgti olan huzur ve mutluluga kavu~a ta a~a~ya dogru dti~meleri ve yukan-
bilir. Zira, yalruzca bilge insan roltiniin ya dogru ytikselmeye diren-; goster-
ne oldugunu bilebilir. melerinin, ancak ag1rbk ozelligiyle a-;1k-
Epikiiros 305

lanabi lecegini savunmu~tur. Ba~ka bir sonucu olarak ortaya ~1kar. Buna gore,
deyi~le, aguhg1 olmayan bir cisim hare- ato1nlann belli bir andaki konumlan,
ket etmeyeceginden, evrendeki degi~ h1zlan ve onlann hangi yonde hareket
me ve bile~ik cisimlerin hareket etme ol- ettigi bilinirse, gelecekte neierin olacag1
gusunu a~1klayabilmek i~in, Epikurosa tam bir kesinlik ve dakiklikle bilinebilir.
gore, aguhg1 atomlann ba~ka bir zo Epikiiros ise, bu goru~e kar~1, atomla-
runlu ozelligi olarak kabul ebnek gerek nn yaln1zca a~ag1ya dogru hareket etti
mektedir. gini de gil, faka t ayn1 zamanda normal
Buradan da anla~dacag1 gibi, Epiku- yollanndan kuc;iik bir sapma gostererek
rosun metafiziginin atomlar ve bo~luk hareket ettigini sayler. Boyle bir sap1na
tan sonraki u~uncu temel kategorisi, ha- ortaya ~1ktlg1 zaman ise, tum atomlann
reket ya da degi~medir. Atomlar her yonleri degi~ir ve dolayistyla her ~ey
zaman a~ag1ya dogru hareket etmi~tir belirlenmi~ olamaz. Bununla birlikte,
ve gelecekte de a~ag1ya dogru hareket sapman1n bir nedeni yoktur, bundan do-
edecektir. Bununla birlikte, Epikurosun layi gelecekteki olaylann seyri onceden
atomlann hareketine ili~kin a~Iklamas1, bilinemez.
atomcu goru~un kurucusu olan Demok.. ~u halde, Epikuros'un evren goru~un
ritos'un a~1klamasmdan farkhhk goste- de raslantaya da yer vard1r. 0, evrenin
rir. Bunun da nedeni, Hellenistik felsefe- m utlak anlamda belirlenmi~ bir evren
de pratik felsefenin, diri kayg1lann ve olmad1guu one sunnekle birlikte, evren
ahlakln on plana ~Ilanas1du. Epikuros, deki her~eyin maddi bir yap1da oldugu
insanda irade ve se~me ozgurlugune konusunda Demokritosla uyu~ur. Buna
a~1k kap1 b1rakmak i~in, Demokritos'un gore, ruh ve Tanr1 da dahil olmak uzere,
1nutlak anJamda determinist bir evren evrendeki her~ey 1naddi bir yap1dad1r.
goru~unden belli ol~uler i~inde uzak Cisimler gibi ruhlar ya da ziliinler de,
dunnu~tur. madd[ nesnelerden ba~ka hi~bir ~ey de-
Demokritos'un goru~unde, atomlar gildir. Zihin cisimden, ruh atomu ad1
bo~lukta yukandan a~ag1ya dogru verilen ozel bir tiirden atomlardan mey
farkl1 h1zla hareket eder. Atortdarm hiz- dana gelmi~ olmasa bakmundan farkh
lanndaki farkhh.k ise, onlar1n farkh agu- hk gosterir. Ruh atomlan maddi cishnle-
hklara sahip olmalanndan kaynaklarur. ri olu~turan suadan atomlardan, daha
Atomlar bo~lukta farkh luzlarla hareket ince ve kfrresel olmak bak1m1ndan farkh
ettiklerinden, birbirleriyle ~arp1~1r. Bu olan atomlardu. Epikuros'un goru~un
~arp1~malar ise, hpk1 bilardo toplannm de, du~unce h.iliinden zihinsel olaylar
birbirleriyle ~arp1~malanna benzer. Bu da ruh atomlanrun ~arp1~malanyla
~arp1~malar sonucunda atomlar birbir- a~klanu.
lerinin yonlerini degi~tirirler. Her .,-ar- Atomlann bir ~arp1~mas1 d uyu orgaru-
pl~ma evrende yeni bir duzenlemeye ve nl harekete ge~irdigi zaman, bu d urum
yen..i bile~ik cisimlerin dogu~una yol ruh alomlann1 hareket ettirir vc du~un
a~ar. Evrende duyularuruz aracditiyla ce bu durumun sonucunda ortaya ~1kar.
tecriibe euigimiz tum degi~me ve olu Epikuros'a gore, canh bir varhk ile can
~umlar atomlann soz konusu ~arp1~ma sa bir cisim aras1ndaki tek farklahk can-
Iann1n ve bu ~arp1~malara gosterilen SIZ varhklarda ruh atomlann1n bulun-
zindrleme tepkilerin sonucwtda ortaya mad1g1 yerde, canh varhklann ruh
~1kar. atomlanna sahip olmas1du. Canl1 bir
Demokritos'un evren goru~u, mutlak varhk, bir insan oldugu zaman, ruh
anlamda determinist bir evren goru~u atomlan, atomlann soz konusu canhy1
dur. Ba~ka bir deyi~le, onun goru~une meydana getiren duzeninden aynhp
gore, evrenin belli bir andaki hali evre- gider ve geride yalnJZca cisimsel atom
nin bundan bir onceki halinin zorunlu lar kahr.
306 Epikiiros~u Okul

Epikiiros~u Okul (ing. Epicurean School; kar~tlayabilecek olan insandtr. Bu ihti-


Fr. Ecole d'Epicur]. Hellenistik felsefenin ya-;lan kar~llandtgl zaman, on un ruh
en onemli dii~iiniirlerinden biri olan hali dengededir. Boyle biri ruhsal sii-
Epik iiros taraftndan M. S. 306 ythnda kunete ula~ml~hr. Bilge insantn ekmek
Atina'da kurulmu~ felsefe okulu. ve sudan olu~an ogunii, ona btr ah-;1n1n
Bilgi teroisi bak1m1ndan duyumcu, var- -;ok lezzetli yemeklerinden daha -;ok
hk gorii~ii balamtndan da atomcu ya da m utluluk verir. Zira bilge insan, yaln1z
1naddeci bir bak1~ a-;1s1 benimsemi~ ca az tiiketmeyi degil, daha onemlisi, az
olan Epikiiros-;u okul, ahlak konusunda ~eyle yetinmeyi ogrenmi~tir. ~u halde,
ise hazel bir gorii~ geli~tirmi~tir. Ba~ka insan dogastnm arad1g1 en yiiksek haz,
bir deyi~le, Hellenistik donemin diger ruhsal denge, ruhsal siikunettir. Bu hale
okullar1 gibi, ahlak1 on plana ~kartm1~ ise, Epikiiros-;uluga gore, korkulardan
Epikiiros-;u gorii~ ya da Okula gore, ve aalardan kurtuldugu1nuz, hazlar
insan ya~am1n1n amaa mutluluk olup, arastnda onem derecelerine gore bir on
1nutlu bir ya~am1n ba~langtcl da sonu celik s1rast belirledigimiz ve merak ile
da hazd1r. ogrerune isteklerimizi tatmin etmeye ~
Mutlulugu hazza e~itleyen Epikiiros h~nglnuz zaman ula~1r1Z. Demek ki,
-;uluga gore, haz her~eyden once actrun onemli olan anlamak, ogrenmek ve bil-
yokluguyla belirlenir; ote yandan, tiim mektir, yani insan1n ruhsal ihtiya-;lanru
hazlar ayn1 degerde de~ildir. Epikiiros, kar~tlamastdar.
hazlan doguran ii-; tiir arzu bulundugu- episteme. 1 lJk-;ag Yunan felsefesinde,
nu sayler. Baz1 arzular, yiyecek ve i-;e- san1, kanaat ya da inan-; anlam1na gelen
cek orneginde oldugu gibi, hem dogal doksadan farkh olarak, dogru bilgi 1 bi-
ve hem de zorunludur, buna kar~m, di- limseJ ya da sistematik bilgi, ilk ilkeler-
gerleri, baz1 .cinsel arzularda oldugu den hareketle kanatlanabilir olan zaruri
gibi, dogald1r ancak zorunlu degildir. bilgi i-;in kullanllan terim. Episteme or-
U -;i.incG tiirden arzular ise, zenginlik ya negin tPlatonda, empirik bilgiden fark-
da lliks istegi gibi, ne dogal ne de zo- 11 olarak, kendi i~nde diskiirsif bilgiyle
runlu olan hazlard1r. Bunlar bedensel (dianonia) idealara i!i~kin dogrudan
hazlara yol a-;arlar. Epikiiros, bedensel kavrayt~l (nous) i-;eren, deneyimden ba-
keyifleri kii-;iimsememek ya da yok say- gunslz, dogru, ezeli-ebedi ve zorunlu a
mamakla birlikte, bu tiirden hazlara priori bilgiye kar~thk gelir.
d ii~k un_liik gostermenin dogal ve dogru 2 Epistenle aynca Michel tFoucault ta-
olmadtgtnt ve ki~iyi mutsuzluk ve rafmdan old uk-;a farkb bir anlamla, be..
aoya gotiirecegini savunur. lirli bir toplumsal ve entellektiiel ortam
Beden~el hazlar, ona gore, hi-;bir ya da baglamda dii~iiniilebilecek veya
zaman tam olarak tatmin edilemez; be- soylenebilecek olaru belirleyen tarihsel
dense} hazlann pe~inde ko~an insanlar, dii~iince yaptlan i~in kullanllm1~tu.
bu yiizden hep doyumsuz kahr ve sii- Diger bir deyi~le, bir ep~steme zamana
rekJi olarak aa ~kerler. Buna gore, bir ve kiiltiire bagh olan bir soylem -;er-;eve-
insan hep daha -;ok ~ey isterse, boyle si meydana getirir. Foucaulfya gore, bu
biri halihaz1rdaki durumundan ho~nut baglamda Ronesans doneminde episteme
suzluk duyup, huzursuz olur. lnsan1 benzerlik aray1~1ndan olu~uyordu. On-
1nutlu k1lan, makul ve sade ah~kanhk yedinci yiizyllda ise, aranan ~ey farkh-
lardlr, pe~inden ko~acagamtz ve sakt- hk ve kar~1thklar olmu~tur. Foucault
nacaguntz ~eyleri ol-;ebilen aluld1r. daha sorua evrim teorisinin hak.im epis-
Oyleyse, Epikiiros-;ulukta, temel erdetn teme haline geldigtni sayler. Modem
bilgeliktir, -;iinkii bilge insan, kendi do- episteme ise, bir insani ozne kavramlnln
gastntn ihtiya-; duydu~ en aza belirle- ve insan bilimlerinin dogu~una yol a-;-
yebilecek ve bu ihliya-;lan kolayhkla ml~tlr.
epistemolojik 307

epistemik genellik [lng. epistenric publi- iki farkh yorumu oldu~unu goruyoruz.
city]. ifirekJi~e, yani ki~iye ozgii olup, insan varh~mm, bilen oznenin bilgi sii-
ba~kalanna aktardamayan bilgiye kar- recinde, yalmzca kendi oznel duyu-
~lt olarak, genel ve herkese afilk olan, verilerini bilebilece~ini, kendi zihninin,
yani aktanlabilen, payla~dabilen, test kendi i'tkin kiiresinin d1~ma filkamaya-
edilebilen, birfiok insan tarafmdan do~ ca~ml kabul eden yakJa~rm olan i~kin
rulanabilen bilginin, birfiok insan tara- epistemolojik idealizmle, bilen oznenin
fmdan do~rudan ve araas1z olarak bili- bilme faaliyetinde, kendi ifikin kiiresinin
nen nesnelere ili~kin bilginin ozelli~i. otesine gefiip, nesnenin bizzat kendisine
epislemoloji [ing. f!Pistemology; Fr. epis- ula~abilece~ini savunan i~kin epistemolo-
temologie; AI. wissenschaftslehre]. Felsefe- jik realizm, bilginin s1mrlanyla ilgili
nin, bili~sel siirefilerin olu~umlanndan problemin birinci yorumu ifiinde kahr.
ziyade, bilgiyi genel olarak ele alan, bil- Buna kar~m, problemin, gerfiekten va-
giyle ilgili problemleri ara~hran, bilgi- rolan nesnelerin bilginin kendilerine
nin kayna~m1, do~as1m, do~rulu~unu, niifuz edebilece~i nesneler olup olmadl-
smulanru inceleyen dah. tJ ya da bilginin yalmzca dii~iincenin
Epistemolojinin kapsanu i.;inde kalan gerfiekte varohnayan konstriiksiyonla-
klasik problemler dort temel ba~hk al- nyla ilgili olup olamayaca~1 konusu
hnda toplanabilir: 1Bilginin imkanr prob- iizerinde duran ikjnci yorwnunda ise,
lemi. Bu problem ifiinde, bilgin.in hi'fbir gerfiekten varolan nesnelerin bilginin
~ekilde miimkiin olmadl~JJ\1 savunan kenuilerine niifuz edemeyecegi ya da
ku~kucu yakla~un ile bilginin kesinlik- ula~amayaca~1 nesneler oldu~unu ve
le olanakh oldu~unu savunan yakJa- bilginin yalruzca fenomenlerle, dii~iin
~lm yer ahr. cenin kendi konstriiksiyonlanyla ilgili
2 Bilginin dogrutugu problemi. Bilgi.nin oldu~unu savunan yakla~1ma transen-
do~rulu~unun, dii~iince ya da oner- dental epistemolojik idealizm, buna kar~m
meyJe gerfieklik arasmdaki bir tekabiili- bilgirUn gerfiekten varolan nesnelere,
yetten olu~tu~unu savunan do~ruluk gerfiekli~in kendisine ula~abi!ece~ini sa-
anlay1~1; bilginin do~rulu~unun dii- vunan yakla~1ma ise, epistemolojik rea-
~iinceler ya da bilgiler aras1ndaki tutar- lizm ad1 verilir.
hhktan olu~tu~unu savunan dotruluk epistemolojik [ing. epistemologic; Fr.
anlay1~1; bilginin do~rulu~unun bilgi- tpistemplogique]. 1 Bilgiye ili~kin, bilgi
nin apafilkh~mdan meydana geldi~ini teorisi ya da bilgi felsefesiyle ilgili olan;
savunan anlay1~ ve bilginin do~rulu~u 2 Olgunun, nesnenin, varh~m, d1~ diin-
nun yararhh~1yla, belli bir amaca hiz- yarun kendisiyle de~il de, varh~m bilgi-
met etmesiyle belirlendi~ini savunan sine dair olan; 3 varh~lll bilinme tarzJ,
do~luk anlay1~1 bu fierfieve ifiinde de- d1~ diinyarun bilgisi, alg1s1 iizerine olan
~erlendirilir. ifiin kullamlan s1fat.
3 Bilginin kayttalr problemi. Bilginin Bu ba~lamda, bilinen ya da tecriibe
kayna~mda yalruzca akhn bulundu~u edilen, duyumlanan, alguanan, kavra-
nu savunan, yetkin bilgi ome~i olarak nan nesne ya da ~eye; bilgiden batJmslz
matemati~i goren takdahkla, bilginin olarak varolan gerfiek ve ontolojik nes-
kaynagtnda yalmzca algmm, deneyi- neye kar~1t olarak, ister dogn.t, ister ya-
m.in bulundu~unu savunan ve bilgi or- rulhcl olsun, her liir bilgiye konu olan
ne~i olarak da do~a bilimlerini goren nesneye epistemolojik nesne ad1 verilir.
tempirizm, bu fierfieve ifiinde de~erlen Yine, insan bilgisinin bilen insan ziluli-
dirilmek durumunda olan temel gori.i~ ne, insan viicudunun ve duyu organlarl-
lerdir. mn ifiinde bulundu~u ko~ullara goreli
Ote yandan, 4 bilginin srnrrlan problemi. oldu~unu, ba~h bulundu~u one sii-
soz konusu oldu~unda, bu problemin ren anlay1~a, bilen insan zihninden ba-
308 epistemolojik engel

~nns1z ger~eklik1erin nesnel bilgisi diye epistemolojik engeHerin en onemli kay-


bir ~eyin soz konusu olmadaganl one naga sagduyudur. Epistemolojik engel,
siiren ve ~ogunluk oznelci bir bilgi teo- du~unceyi sta tikle~tirerek degi~aneyi
riyle birlc~en gorti~e cpistemolojik goreci- ve yeniligi onler.
lik denmektedir. Onun epistemolojik engel kavranun
Ote yandan, bilgide insan zihninden kendisiyle dengeledigi kavram, episte-
bagamsaz bir ger~ekligin varolu~unu molojik hareket ya da edimdir. Buna
yads1yan, nesnelerin varolu~unu onla- gore, epistemolojik engel ya da engelle-
nn insan taraflndan alg1huunalanna ya rin, eski du~tincelerin, kohne1ni~ dti-
da bilinmelerine indirgeyen go~~; nes- ~unce kahplaruun eotkisi yoluyla bilim-
nenin, bir ozne olmadan varolamayaca- sel geli~menin online ge~tigi yerde,
gana savunan felsefi ak1m ise epistentalo- epistemolojik engelleri ortadan kaldu-
jik idealizm olarak bilinir. ma te~ebbusleri olarak epistemolojik
Zihnin kendisi, zihin halleri ve i~erikle edimler, bilim adammm dehasuun, bi-
ri da~anda, hi~bir ~eyin bilinemeyecegi- linlsel geli~menin seyrine beklenmedik
ni, bilgi surecinde insann kendi zihnini, ~ekilde ivme kazandaran, atahm ya da
i~kin kuresini a~amayacagana, zihne sa~ra1nalaruu ifade eder.
ili~kin bilginin, ba~ka herhangi bir ~eye epistemolojik kopma [ing. epistemological
ili~kin bilginin kurulu~u ya da ortaya break; Fr. coupure epistimologique). c;ag-
~k~ i~in tek kaynak oldugunu, her tur da~ Frans1z bilian tarih~isi ve filozofu
bilginin bir zihin i~erigi olarak varold u- Bachelardan, bilimsel bilginin sagduyu-
gunu ve nesnenin bir ozne olmadan va- dan aynh~ayla, farkh bilimsel kavram-
rolamayacaglnl savunan ak1m olarak salla~hrmalara kar~ahk gelen bilimsel
epistemolojik idealizm, zihin d1~1 tiim teorilerin mukayese edilemezligini dile
varhklann yaln1zca noetik nesneler ol- getirmek i~in k ullandags terun. Bache-
duklanna, bir zihin tarahndan algilan- lard, bilimsel bilginin, ayn bir bili~l
lnl~ ya da du~unulmu~ olma ili~kisi alan meydana getlren bilimin sagduyu
d1~1nda hir;bir varolu~lan olmadagana duzeyinden aynhp, yeni bir duzeyde
one surer. ortaya Q.ktagLJU ve hatta sagduyunun
epistemolo jik engel [ing. epistemologic tecrube ve inan~lanyla ~eli~tigini say-
obstacle; Fr. obstacle q,istentologique ]. c;ag- ler. Baka bir deyi~le, bilim sagduyu-
da~ Frans1z filozofu tBachelard'an epis- dan ya da gundelik deneyden, onun
temolojik kopma tezinin temeline yer- nesnelerini, onlaran gundelik deneyde
le~tirdigi ve epistemolojik kopmay1 gorulemeyen ozellik ve ili~kilerini a~aga
engelleyen ogelere i~aret etmek amac1 y- ~lkaran yeni kategoriler i~ine yerle~tir
la kulland1g1 terim. mek suretiyle kopar.
Bachelard'a gore, epistemolojik engel~ Epistemolojik kopma, ikinci olarak, iki
bir teoriden digerine ge~i~i, ilerlemeyi bilimsel teori ya da bilimsel teorile~tir
engelleyen bilimsel bir kavram, goru~ me arasmda ortaya ~tkar. Bachelard'tn
ya da yontemdir. 0, episteanolojik en .. bu konuda verdigi omeklerin ba~1nda
ge llerin gec;mi~ ya da daha onceki d ii- gorelilikle kuantum teorileri gelmekte-
~unce tarzlannan, ara~brma ya da ge- dir. On a gore, epistemolojik bir kopma-
li~menin yolunu hkayan kahnhlan ya yol a~ an teoriler, yalnazca yeni dog a
oldugunu sayler. Ornegin, Aristoteles9 kavraya~lannan dogu~una degil, fakat
bilimin atomcu teorilerin onsekizinci kokten bir bi~imde farkbhk gosteren
yuzyaldaki geli~mesinin onunde, ilkel yeni bilimsel yontem anlaya~lannan or-
sagduyunun canbahgLJUn da mekanist taya ~1k1~1na i~aret eder. ~u hlde, bi-
fizigin ortaya ~aka~anda bir engel olu~ limsel kopma ya da kopu~, bilimsel bil-
turdugunu one suren Bachelard'a gore, ginin sagd uyunun inan~ ve tecrtibe-
epistemoloji olaralt metafizik 309

lerinden aynlmasa, ve iki farkh kavram- 1nmda, sentetikiirler. Buna ek olarak,


salla~tlrma ya da algllama tarza dogdu- metafiziksel ilkeler 3 mate1natiksel olma-
gu zaman soz konusu olur. yan ilkelerdir. Kant, tLeibniz ve lojisist-
epistemoloji olarak metafizik [ing. me- lerin tersine, 1nate1natigin onermeleri-
tapl,ysics as epistemology; Fr. metaphysjque nin, matematiksel aksiyo1n ve teorem-
comme epistemologie]. Ahnan filozofu lerin sentetik a priori onermeler old ukla-
tKanfm varhg1 varhk olmak bakn1un~ nna dii~iinur. Bununla birlikte, o, t1pk1
dan degil de, bilinebilir ohnak, insan bil- Aristotelesin yaphga gibi, 1netafiziksel
gisinin nesnesi olmak bakunandan ele onermeleri, 1nate1natigin onermelerin-
alan metafizik anlay1~1na verilen ad. den ayarmak ister. Bundan dolay1, Kant-
t Aristotelesten once ya da sonra gelen a gore, metafizigin temel gorevi, a) rna
bin;ok buyiik dii~iiniir, onun 'insan var- tematiksel sentetik a priori onermelerle
hglnln, varhg1n bizzat kendisine niifuz 1nate1natiksel ohnayan sentetik a priori
edebilecegi' kabiiliinii payla~1nakla bir- onermeleri ortaya -;akararak, bunlan bir
likte, zaman zaman varhkla dii~iince ya birlerinden ayarmak ve b) bilgi i-;in ka-;a-
da alga arasandaki ili~kinin olduk~a rulmaz olan sentetik a priori onermelerin
proble1nli olan bir ili~ki oldugu dii~ii zorunlulugunu gostermektir.
niihnu~tiir. Gen;ekten de, varhkla dii- t~te, Aristoteleste soz konusu olan 'on-
~iince aras1ndaki bu ili~kinin dogasan1n toloji olarak metafizik'i episte1noloji ola..
ne oldugu proble1nL epistemolojinin rak metafizige donii~tiiren yakla~am,
ontolojinin online ge~tigi modern felse .. Kanfan sentetik a priori onermelerle ilgi-
fenin en onemli problemlerinden biri li bu yakla~nnadu. Kant bu -;er-;eve i-;in-
haline gelmi~tir. i~te Kant, soz konusu de, A 'sezginin nesnelerin dogas1na uy-
problemi -;ozme giri~iminin bir par~asa masl durumunda, insanan nesne hak-
olarak, varhk ohnak bakunmdan varhk klnda a priori bir bilgiye sahip olu~u ol-
iizerine olan dogrulan degil de, bilinen gusunun a~lklanamayacagtna, bu a-;ak-
ya da bilinebilir olmak bakuntndan var- lamarun ancak ve ancak d uyumun nes-
hk hakk1ndaki m utlak dogrulan ortaya nesinin insandaki sezgi yetisine uydugu
koyacak yeni bir metafizik anla y1~1na kabul edildigi takdirde olanakh' oldu-
ula~ma~tu. gunu iddia eder.
Kant, metafizigin ilkelerinin tiim bilim- Yine, B 'insan, bilgide, soz konusu sez-
ler i-;in ortak old ugu ve onlarm ozel bi- giler bilgi duzeyine yukselmek duru-
lhnlerin ilkelerinden ozii itibariyle fark)a munda oldugundan, sezgilerle yetine-
oldugu konusunda, Aristoteles'le ayna meyecegi, fakat onlan, tasarunlann
fikri payla~1r. Ona gore, metafizigin il- nesnesi olan bir ~eye baglamak duru-
keleri, 1 her tur deneyimden ve hatta munda oldugu i-;in, burada da iki alter-
duyulann izlenilnlerinden bile bagunslZ natif soz konusu olur: Ya kendilerivle
olma anlamanda a prioridir. Kant, neden- nesneleri belirledigimiz kavramlar nes-
sellik kavramuun herhangi bir duyu- nelere uyacaktar (ki bu durumda da, in-
izlenimini betimlemedigi konusunda, sanan a priori bir bilgiye sahip olabilme-
tHutnela uyu~ur. Buna gore, bir duyu- si hususu a-;1klanamaz) ya da nesne-
izlenilnini betimleyen hi~bir onerme lerin kavramlanm1za uyduklan kabul
mantlksal olarak nedensellik ilkesini ge- edilecektir .'
rektirmez. Nedensellik ilkesi, bu bag- A Kanfm 1natematik felsefesinin temel
lamda a prioridir. tezini meydana getirir. Buna gore, geo-
2 Metafiziksel onermeler, ~eli~mezlik metri ve aritmetigin aksiyomlanrun sen-
yasas1nm ya da manbk yasalannEn sdz tetik a priori karakteri, bu aksiyomlann,
konusu ilkelerin do~rulugunu belirle- alg1lann, duyumsal i-;eri~ini degil de,
mek bakamandan yeterli olmamasa anla fonnel yaptsuu betimledi~i teziyle
310 epokhe

ac;1klana. Kant, bu yap1y1, Euklidesc;i kategorilerin nesnellik kazanduma i~le


tnekana ve Newtoncu zamana ili~kin saf vini ifade eden metafiziksel ilkeleri de
sezgiyle ozde~le~tirir. B ise, A ile birlik- ortaya koydu~unu savurunu~tt.tr. Ona
te, Kant'1n bilinen ya da bilinebilir olmak gore, bu metafiziksel ilkeler, t1pk1 Euk-
bakunmdan varh~m temel alg1sal ve leides geometrisiyle aritmeti~in aksi-
kavramsal yap1s1n1n bilimi olarak, epis- yomlanrun nesnel deneyin a priori algl
temolojik metafizik anlay1~arun temel sal, mekansal ve zamansal yap1s1ru
dii~tincesini 1neydana getirir. belirlemesi gibi, nesnel deneyimin kav-
Buna gore, Kant'1n deyi~iyle 'izleniin- ramsal yap1s1ru belirler. Matematiksel
ier ~oklu~u'na kavramlan uygula1nak, onermelerle, matematiksel olmayan sen-
onu kavramlann olu~turdu~u c;erc;eve tetik a priori onenneler, boylelikle bili-
ic;ine oturtmak ya bu c;oklu~u betimle~ nen ya da bilinebilir bir ~ey olarak varh
1nek ya da onu yonunlamak ve diizenle- ~1n formel yap1sln1 olu~turmaktad1r.
Inek anlaanma gelir. izlenimler c;oklu~u epokhe. Antik Yunan felsefesinde, ku~
nu kavramsal bir ~erc;eve i~ine oturbnak, kucular tarafmdan savunulan, hi~bir ko-
izlenimleri nesneler ~eklinde diizenle- nuda nihai ve kesin bir yargt beyan et-
mek oldu~una gore, kavramlar nesnele- meyip, bir yandan ara~hrmaya devam
re de~il de, nesneler kavramlara uymak ederken, bir yandan da yarg1y1 ask1ya
durumundadu. insan zihninin kendile- alma, hiikiim vermeme tavn.
rini kullanarak izlenimler -;oklugunu Epokhe, daha genel olarak da, insan var-
nesneler ~eklinde diizenledi~i bu kav- h~tnln goriinii~lerin otesine ge-;erek,
ramlara Kant a priori kavramlar ad1ru ger~ekli~in kendisine ula~amayaca~tru
verir. Bu kavramlann kullandmasa, basil one siinnek suretiyle, ruh dinginli~ne
izlenimler c;oklu~unu nesneler haline ve kesinli~e ula~mak amacman bir par-
getirir, salt oznel olan bir deneyimi, nes- ~asl olarak, bilgiyi biitiiniiyle reddebne
nel bir tecrtibeye donii~tiiriir. tavnru Hade eder.
0, bu n priori kavramlann, kendisinin Erasmus, Diderius. 1466-1536 yallan ara-
kategoriler aduu verdi~i on iki temel Slnda ya~am1~ olan, Kuzey Avrupa Ro-
ka vramdan tiiretilebildi~ini sa vun ur. nesanslnln onemli ustas1 ve klasik ede-
Her kategori, izlenimler -;okluguna uy- biyat ara~tumaclsl, humanist bilgin ve
gulandl~l zaman oznel bir tecriibeyi ilahiyatc;1.
nesnel bir deneyim haline getiren a pri Dogmatik bir skolastisizme kar~1 cep-
ori bir kavramdar. Buna gore, do~ru bir he alan ve Hristiyanh~1, yalruzca bir
metafiziksel onenne ileri siirmek mate- kurtulu~ dini olarak de~il de, insan ak-
matiksel olmayan, sentetik a priori bir hna giiven duymaya dayanan bir goniil
onerme ileri siinnektir ve bir kategori- dini olarak gormek isteyen Erasmus, bir
nin oznel bir tecriibeye uygulanabilir yandan Refonncularm dogmatik teoloji-
oldu~unu iddia etmek ise, onun oznel sine kar~1 c;akarken, bir yandan da eser-
izlenimler ~oklugu nun nesnel bir ~ey leriyle, zihinleri Reformasyonun dii-
olabiln1esi i9n gerek ve yeter bir k~ul ~iince lerine haz1r lamt~llr.
oldu~unu belirtmekten ba~ka bir ~ey Erastus~uk. Laik otoritenin kilise kar-
de~ildir. ~1s1nda her konuda iistiinlii~ii ve once-
Bu ba~lamda, do~ru bir metafiziksel li~i old u~u inanc1. Vatanda~lan aynt
ilke, yani sentetik a priori bir onerme, dine ba~h toplumlarda, dini ya da diin-
onun yahuzca oznel bir teai.ibe olarun yevi tiim su-;lan cezaland1nna hakkl ve
nesnel bir deneyime donii~tiiriilmesi gorevinin devlette olmas1 gerekti~i tezi.
i-;in zorunlu bir ko~ul oldu~unu belirt- erdem [Os. Jazilet; ing. virtue; Fr. vertu; AI.
mek suretiyle hakh k~hnabilir. Kant, eigmschaft, vennogen]. Ahlaki bakundan
yaln1zca kategorilerin tiiketici bir listesi- her zaman ve siirekli olarak iyi olma
ni yap1nakla yetiruneyip, soz konusu e~ilimi, iyi ve do~ru eylemlerde bulun-
erdem ahlaka 311

1naya yatkln alma durumu. insan varh- dianoetik ya da entellekti.iel erde1nler


g1na en zengin, en gerekli ve dolgun en yi.iksek erdemlerdir, ~i.inku, 1 insa-
anlanun1 veren ahlaki niteliklerin topla- Iun en yi.iksek yetisi olan akla ve akhn
ml. insan iradesinin gerektigi takdirde da en yi.iksek faaliyeti alan tefekki.ir ya
bi.iyi.ik ozverilerde bulurunak ve ciddi da kuramsal tema~aya dayanular.
engelleri a~mak pahas1na, ahlald iyiligi 2 Yine, bu tur bir etkinlik, herhangi bir
ama~lama, iyilik ugruna hareket etme bedensel faaliyetten ~ok dah(l uzun
gi.ici.i. surer. 3 Ote yandan, filozof, kendisine
Erdem terim ini felsefeye sokan, her en fazla yeten ki~idir. Dolay1styla, onun
varhg1n kendine ozgu fonksiyonunu en entellekti.iel faaliyeti ve erdemleri her-
iyi bir bir;imde yerine getinne anlanuna ~eyden once gelir. Ve nihayet, 4 bu ti.ir
gelen Yunanca arete sozcugi.ini.i insan ve etkinlik ve erdemler, ba~ka bir a1 na~
insanm etkinlikleri i~n kullanan tSok- i~in degil, bizatihi kendileri i~in istenir-
rates olmu~tur. Bu baglamda Sokrates'e ler.
gore, erdem insana kendisine ozgi.i ve +Modern felsefede de, erdem, ilk~ag
uygun olan1 ger~ekle~tirme ve kendisi- felsefesinin mey dana getirdigi soz ko-
ni ger~ekle~tirme imkan1 veren y~tkin nusu genel ~er~eve i~inde, insani bir
liktir. Sokrates'in ogrencisi tPlaton da, ozellik~ insana ozgi.i yetkinlik olarak an-
ruhu i.i~ par~aya boldi.ikten sonra, erde- la~dnu~br. Ornegin, tSpinoza'ya gore,
mi, her bir par~an1n kendi i~levini en insanla ilgili bir nitelik olarak erdem,
iyi bir bi~imde yerine getinnesi haline salt insantn kendi dogaslna ozgi.i yasa-
e~itlemi~tir. 0~ par~antn ayn ayn er- larla anla~1hp bilinebilecek birtaknn
demleri bilgelik, cesaret ve ol~uli.ili.ik ~eyleri hayata ge~irme gi.ici.ine sahip in-
oJup, bunlar ger~ekle~tikten sonra, i.i~ sanln ozi.i ya da dogas1d1r. Erdem
par~adan meydana gelen biiti.ini.in ahUik1na kar~rt bir todev ahlak1nm sa-
ahenk i~inde olmas1 hali de, adalet er- vunucusu olan tKant ise, erdemi insa-
delnine tekabi.il eder. SOz konusu dort run i~inde bulunabilecegi her tur ahlaki
erde1n, Yunan ki.ilti.iri.ini.in brdinal ~ durum, ~e~itli ahlaki durumlar i~inde
demleri olarak bilinir. mi.icadele veren ahlaki niyet olarak ta-
Erdem ahlakm1n di.i~i.ince tarihindeki n1mlam1~hr.
en onemli temsilcisi olan t Aristoteles ise, erdem ahlika [ing. virtue ethics; Fr. tthique
erdemleri ahlaki ve djanoetik erdemler de la vertu]. Erdem kavramrnm, iyi ka-
olarak ikiye ay1nru~br. Bunlardan ada- rakterin merkezi bir rol oynad1g1 ahlak
let, cesaret, ol~uli.ili.ik, comertl~ dostluk anlay1~1 ya da gori.i~i.i.
gibi ahlaki erdemler iki a~1n u~ aras1ndaki tnsana ozgi.i yetkinlik .. ahlaki bakJm-
dogru ortayt bulmaktan meydana gelen dan iyi olan bir karakteri ~ekillendiren
erdemlerdir. Buna ka~1n, bilgelik ben- ahlaki nitelik olarak erdem kavrarmru
zeri diarwtik erdemler entellektuel faaliye- temele alan erdem etigi ya da ahlak1,
te bagh olan ve ~eylerin ni~in old uklan ahlaki kural ya da yasalan temele alan,_
gibi olduklanru anlamak ve ke~fetmekle odeve dayah ahlak teorilerinin tam kar-
belirlenen erdemlerdir. ~lh olan bir ahlak anlay1~1dtr. Felsefe-
Hu erdemler, teorik bilgelik ya da sop- de en az1ndan t Aristoteles'ten beri va-
hia ile belirlenen erdemler olup, konu rolan soz konusu kar~1thgm ad1; ahlak
olarak en yi.iksek nesnelere yonelmi~ felsefesinde 1970'lerden iHbaren kon-
lerdir. Metafizigin konulanru ele alan, mu~tur. Bu tarihten ba~layarak. :ahlak
doga bilimleri ve matematikle ugra~ terimi odevi, niyeti, ahlak yasasinJ te-
manJn sonucu olan bu erdemler, Aris- mele alan ahlak anlay1~lan i~in k ullanl-
toteles'e gore, ahlili erdemlerden daha brken, erdemi ve ahlaki bakundan }yi
i.istiindi.irler, ~i.inki.i ger~ek mutlulu~ olan karakteri temele alan ahlAk teorile-
meydana getirirler. Ba~ka bir deyi~le, ri i~in etik terilni kullandmaya ba~lan-
312 ereksel nedenler ogretisi

m1~t1r. Erdem ahlakmm en onemli tem- ca en u,. noktalara kadar ta~mm1~tar.


silcisi Aristoteles, buna kar~1t odevci Bu ,.er,.eve i,.inde, Sofistlerin, daha iyi
ahl~k anlay1~1mn en onemli temsilcisi olarun kotti, daha kotii olarun iyi goriin-
de tKant'tar. mesini, kottiniin iyi ve yanb~m dogru
ereksel nedenler ogretisi (tng. doctrine of kar~1smda baskm ,.lkmas1ru saglayacak
final causes; Fr. doctrine des caz.ses finales]. tiirden akdyiiriihne ya da tartt~ma tek-
t Aristoteles ve tLeibniz tarafmdan sa- niklerine manttk tarihinde eristik diya-
vunulan, diinyadaki ~eylerin ve olayla- lektik ad1 verilmi~tir.
nn en iyi bir bi,.imde, ancak kendisine erkekmerkezcilik [ing. androcentrism; Fr.
yonelinen bir ama,., erek ya da ereksel androcentrisme]. Erkekmerkezli, erkegi
nedene ba~vurmak suretiyle a,.Iklana- temele alan, erkegin ilgilerini, ,.lkarlan-
bilecegi gorii~ti .. m ve bak1~ a,.1s1m on plana ,.1kartan
Erigena, Johannes Scottus. Dii~iince ve anlay1~, felsefe.
eserleriyle Yunan felsefesini ve Yeni Erkekrnerkezcilik terimi, ozellikle gti-
Platoncu felsefeyi Hristiyan inanoyla ntimtizde one ,.1kan feminist felsefede
bagda~tumaya ,.ah~ml' olan Orta,.ag onem kazanmt~tir. Nitekim, Doeuff,
d i.i~iin iirti. 1rigaray ve Kristeva gibi feminist dti~ii
Erigena, temel eseri olan 'Dogamn Bo- ntirler modern Ban'mn felsefe ve bili-
IUmleri Uzerine' adh eseriyle varolanlan, minin eril bir felsefe, erkekmerkezci bir
1 Yaratan ve yarablmamt~ olan (yani, bilim olarak tammlarlar. Kad1ru erke-
varolan her~eyin kaynag1 olarak Tann), gin yoklugu ya da eksik ve a~ag1 oteki-
2 Yarat1lm1~ ve yaratan (yani, tannsal si olarak, erkege gore tarumlayan soz
ideler), 3 Yaratmayan ve yarat1lm1~ konusu feminist filozoflardan Le Doe-
olan (yani, Tann d1~mdaki tiim varhk- uff'e gore, omegin, Bacon'un modem
lar), 4 yaratmayan ve yarahlmam1~ olan bilim projesi amir bilim ve kadms1
diye Slmflaml~tlr. Birinci ve dordiincti doga arasmdaki ili~ki yoluyla tammla-
ozellikler ve varhklar, ba~lang1,. ve son mr.
olarak Tann'da toplarum~ iken, ii,.iin- eros. 1 Yunan mitolojisinde, a~k tanns1.
ctisii yarat1lm1~ varhklann varolu~ bi,.i- 2 tlk kaostan dogan yaratta tannlardan
mini yans1tir. Yarabklann Tann'ya do- ve diinyamn temel ogelerinden birine,
nii~ti, Erigena'ya gore, giin!h i~lemek tSokrates ve tPlaton'da, ne tann ne de
ten ka,.mak ve kurtuhnakl.a ve ohimden insan olup, tannlarla insan arasmda bu-
sonraki dii~yaya giri~l~ ba~lar. lunan, aradaki mekaru doldurup, btitii-
eristik [Yun. eristike; Ing. eristic; Fr. nti kendisinde birle~tiren ve insanlarm
eristique; AI. eristik). Tart1~may1, belli onun sayesindc bir tiir tannsalhktan ve
bir konuda dogru sonu,.lara veya bilgi- o(timstiz)tikten pay a(dlklan yaratiCI
ye ula~mamn arac1 olarak degil de, gtice verilen ad.
kendi i,.inde bir ama,. olarak goren ar- 3 Yunan felsefesinde, eros ayru zaman-
giiman; karutlama bi,.imi ve ozel tartl~ da, gtizellige duyulan a~k; duyumsal
ma teknikleriyle, tartl~mak i,.in tarta~ ve cinsel cazibe; fiziksel a~k i~in kulla-
ma amac1 gtiden dti~tince ah~ veri~i; mlml~tlr.
kurnazhga dayanan ustahkh, ama aida- erotetik [ing. erotetik; Fr. hoth~tique]. So-
tiel akllyiiriitme bi,.imi. ru yamt yoluyla tarti~ma anlammda
SOz konusu karutlamalarda, form ola- baz1 diyalektik ttirleri iliin kullarulan,
rak diyalektik bir akdyiirtibne uygulan- sorularla, sorgulamayla, soru sorrnayla
makla birlikte, kullarulan dolayh ,.Uriit- ilgili olmay1 dile getiren terim. Sorulara
me teknikleriyle, felsefi tartl~malar ili~kin manhksal analizle, sorulardan
retorik egzersizlerine indirgenir. Sofist- yararlanarak karut toplama ya da otre-
ler tarah.ndan kullarulan eristik, daha tim yontemiyle baglanbh olarak kulla-
sonra Megara Okuluna bagh filozoflar- mlan deyim.
esse est pereipi 313

esir [lng. aitlter; Fr. ether). ilk~ag doga bili- de, varohnak ya alg!larum~ olmak ya
minde, toprak, hava, su ve atee ek ola- da alg1layan bir k.imse olmakt1r. Berke-
rak var hj!;l kabul edilen be~inci ogeye, ley'in gtirii~iine gore, ger~eklik yalmzca
yakla~1k yiiz y1l tincesine kadar, mekam idelerden degil, fakat bu ideleri alglla-
doldurdugu varsay!lan esnek madde ya yan tinsel var hklardan meydana gelir.
da ortam. Berkeley'i d1~ diinyadaki varhklarm
Buna gore, 19. yiizyllm neredeyse varolu~unu insan zihnindeki idelere in-
sonlarma kadar, fizik~iler havamn ses dirgemeye ve bu tiir bir maddesizcilige
dalgalanm iletmesine benzer bir bi~im gtitiiren en tinemli adtm, onun birincil
de, esirin de elektromanyetik dalgalan niteliklere ili~kin idelere farkh, ikincil
ilettigine inanm1~lardl. Esirin aguhg1 niteliklere ili~kin idelere ise daha farkl1
olmayan, saydam, siirtiinmesiz, kimya- bir ac;J.klama getirilmesine kar~1 <;lkma-
sal ya da fiziksel olarak varhg1 saptana- smdan olu~ur. Berkeley, bundan sonra
mayan ve tiim maddeleri ge~iren bir bir adun daha atarak, zihnimizdeki ide-
ortam oldugu kabul edilmekteydi. Mo- Jere kar~1hk gelen ve zihinlerimizden
dern fizikte, 1~1gm ve maddenin yap1s1 bag~ms1Z olarak varolan bir ~ey bulun-
daha iyi anla~tlmca, esir kavrammm dugunu kabul etmek i~in hi~bir neden
yerini, mekanik bir ortama indirgene- bulunmadtguu iddia eder. Buna gore, o
meyen maddi alan kavram1 almt~br. tLocke'un birincil niteliklerle ikincil ni-
eskatoloji [ing. eschatology; Fr. eschatolo- telikler arasmda yaphg1 aymma kar~1
gie; AI. esciJatologie]. Teolojinin, tiliimii, ~1karak, birincil niteliklerin nesnenin
insarun !iliimden soruaki yazgtsi!U, cen- kendisinde, buna kar~m ikincil nitelik-
net ve cehennemi, tarihin son ani!U ve lerin tiznenin kendisinde var olmalan-
diinyarun sonunu konu alan dah. insa- mn stiz konusu olmadtgtru stiyler.
mn akibetine, tiliimden sonrak.i hayatma Locke renk, tat gibi ikincil nitelikler stiz
ve diinyanm nihai akibetine ili~kin dini konusu nitelikleri algt!ayan ~ du-
kuram. Ornegin, ilmi ahiret olarak bili- rumuna ya da i~inde bulundugu ko~ul
nen 1sl&m eskatolojisi, insanlara ahirette lara bagh olarak degi~tigi i~in, ikincil
olup bitenleri, ahirette g~en olaylan og- niteliklerin bizde var oldugunu tine siir-
retir. mii~, buna kar~m ~ek.il, kiitle, hareket
esse. Varhktan, varb.k durumundan farkh ve yer kaplama gibi birincil niteliklerin,
olarak, var olma eylemi, bir tiziin aktif insandan bagtmslz olarak ~eylerin ken-
ifadesi i~in kullarulan Latince terim. dilerinde varoldugunu savurunu~tu.
esse est percipi. tBerkeley'in, ~eyler ya Berkeley ise, ilsindl nitelikler i~n stiz
da nesneler i~in 'varolmarun algtlaruru~ konusu olan ~eyin birincil nitelikler i~in
olmak' anlamma geldigini, nesne ya da de ge~erli oldugunu belirtir; time~n, al-
~eylerin yalmzca, onlan algt!ayan tinsel gtlanan ~ekiller, biz onlann ~evresinde
varhklann zihinlerinde basil idelerden hareket ettik~e degi~tigi gibi, hareket
meydana gelen kompleksler olarak va- eden cisimlerin htzlanyla ilgili yargllan-
rolduklanm tine siiren idealist tezi. nuz da, hareket eden dsimlere olan
Berkeley'in stiz konusu gtirii~iinii an- uzakhg1m1za gore, degi~ir.
latmak i~in, yalmz ba~ma tidealizm te- Ote yandan, Berkeley'e gore, bizim bi-
rimi, insan zihnindeki idelerden ba~ka rincil niteliklere, timegin yer kaplama-
hi~bir ~eyin varolmad!gml dile getirdi- ya, ~ekle, hareket ve siikilnete ili~kin
gi i~in, yamlhctdu. Zira, onun gtirii~iin idelerimiz, hplo ikincil niteliklere, renk-
de, algt siirecinde algtlanan idelere ek lere, seslere ve kokulara ili~kin ideleri-
olarak, stiz konusu ideleri algLlayan var- miz gibi ve onlardan daha az olmamak
hklann var olmas1 gerekir. Oyleyse, 'va- iizere, birer idedir. ~u halde, Locke'un
rolmak algtlanmt~ olmakhr' (esse est savundugu gibi, bizim dolayurunz ola-
percipi) tezi, tam olarak ifade edildigin- rak yalruzca kendi idelerimizi tecriibe
314 essentia

ettigimiz dogruysa, her ikj durumda deyi~le, onlar ~eylere ili~kin bilgimizin
da, yani birincil nitelikler soz konusu ol- ~eylerin ideleriyle s1mrlaruru~ oldugu-
dugu zaman da, ikjncil nitelikler gi.inde- nu kabul ederler, fakat ~eylerde onlara
me geldiginde de, bizim, bu niteliklere ili~kin olarak sahip oldugumuz ideler-
ili~kjn idelerimizin zihinlerimizden ba- den daha fazla birtak1m niteliklerin bu-
gtmSlZ olarak varolan ~eylerin aktiiel lunup bulunmad1g1, zihnimizdeki ide-
niteliklerine kar~lltk geldigini dii~i.in lerin kaynagmm ne oldugu konusunda
mek i~in getjerli bir nedenimiz yoktur. sessiz kahrlar.
Locke'w1 birincil niteliklerle ikjncil ni- Berkeley ise bu noktada kalmay1p,
telikler arasmdaki bu aynm1 ge-rersiz bizim dogrudan ve araets1z olarak yal-
hcile gelince, Berkeley insan zihninden ruzca kendi idelerimizi algiladlgJmtz,
baguns1z bir maddenin varolu~u i-;in bilgimizin bu idelerin bilgisi oldu~u
art1k hi-;bir neden kalmad1guu soyler. epistemolojik tezinden, yalmzca idele-
Buna gore, biz dogrudan ve aracislz rin ve bu ideleri algdayan zihinlerin ve
olarak yalmzca kendi idelerimizi algda- tinsel varhklarm varoldugu, maddecile-
nz. Bize, aktiiel algtda duyulanm1zla rin mutlak bir bi-;imde ve insandan ba-
evleri, aga-;lan, nehirleri ve kuzulan al- glmstz olarak varoldugunu savunduk-
gdadlglmlZ s6ylense de, biz duyulan- lan maddenin varolmad1g1 ontolojik
mizla kendi idelerimiz ya da duyumla- sonucunu t;~karbr. <;iinkii Berkeley'e
rumz d1~mda ba~ka hi-;bir ~eyi gore, biz maddeyi ya da maddi tozii
algdamay1z. idelerimiz ya da duyumla- hi-;bir zaman dogrudan ve araas1z ola-
runlz ise zihinlerimiz d1~mda ba~ka rak algdam1yoruz; maddenin varolu~u,
hi-;bir yerde varolamaz. Buradan -;1kan bizim dogrudan ve araas1z olarak algi-
sonu-; da evlerin, aga-;lann, nehirlerin ladlglmlz herhangi bir ~eyde mant1ksal
ve kuzulann zihinlerimizde bulunduk- olarak i\erilmedigine, ya da dogrudan
lan ve yalmzca zihinlerimizde varol- ve araciSIZ olarak algdad1g1mtz herhan-
d ukland1r. gi bir ~ey taraflndan manbksal olarak
Ashnda ula~hg1 ontolojik sonu-; bir kJ~ gerektirilmedigine gore, maddenin ve
y1ya birak1lacak olursa, Berkeley'in bu- dolay1s1yla d1~ diinyadaki varhklarm
radakj onci.illeri, ki bu onciiller ~emelde insan zihninden bagllllslz bir bi-;imde,
epistemolojik bir niteligi olan onciiller~ kendi ba~ma varoldu~unu kabul etmek
dir, modern filozoflann hemen hemen i-;in hi-;bir nedenimiz yoktur.
-;ogu tarafmdan kabul edilir. Ba~ka bir essentia. Varolu~ anlamma gelen existen-
deyi~le, bir-;ok modem filozof Berke- tia terimine kar~1t olarak oz ya da mahi-
ley'in tLocke'a kar~1 olan itirazmda yet, bir ~eyi her ne ise o ~ey yapan ~y
hakh oldugunu dii~iiniir; Locke'un soy- ozellik anlamma gelen Latince terim.
ledigi gibi, biz kendi idelerimiz ya da estetik. [Os. bediiyat; lng. aesthetics; Fr.
duyumlanm1z d1~mda ba~ka hi-;bir estlzetique; Al. aesthetik]. Sanat ya da gii-
~eyi tecriibe edemiyorsak, bu takdirde zellik alanmda soz konusu olan degerle-
tecriibemizde, idelerimizin ya da du- ri konu alan felseff disiplin; felsefenin
yumlamruzm insan zihninden baglm- gi.izeli ya da giizelligi konu alan, iyi, -;ir-
SlZ olarak varolan maddi ~eylerin du- kin, ho~, yiice, trajik gibi giizellikle ya-
yulanmlz iizerindeki eyleminin sonucu kmdan ili~kili olan kavramlan ara~tl
oldugu kabiiliinii hakh kllacak hi-;bir ran, dogal nesne ya da insan yarabs1
~~y bulunmad1g1 kabul edilmelidir. olan iirunlerde sergilenen giizelliklerle
Modem filozoflar bununla birlikte, bu ilgili yarg1 ve ya~anhlanmtzda soz ko-
noktada dururlar ve idelerimiz ve zihin- nusu olan degerleri, tav1rlan, haz ve
lerimiz d1~mda ba~ka hi-;bir ~eyin va- tadlan analiz eden dah; estetik nesnele-
rolmad1gm1 one siirmezler. Ba~ka bir re, estetik tecriibenin nesnelerine yone-""
estetik 315

len tema~ada soz konusu olan probleln- rektigi hususudur. <;unkti sanat eseri ya-
lerin ~oziimi.i ve kavramlann analiziyle ratmak ya da sanat eserlerinden estetik
ilgili olan felsefi disiplin. haz almak, deneysel bir estetik bilimi ya
Yunanca'da ilk,. temel duyum anlaml- da estetige yonelik felsefi bir yakla~nn
na gelen aisthesis'le, varolan ~yler kar- olu~turabilmek i~in, kesinlikle yeterli de-
~lstnda, duyumlan, duygulan ve sezgi- gildir. Ote yandan, estetik yahuzca sanat
leri yoluyla duyarh olan ki~i anlam1na eserlerinde yarahlan giizellik yerine, gii-
gelen aisthetikostan ti.ireyen ve felsefe zelligi bir bi.itiin olarak ele ahr.
nin, manbk, metafizik, bilgi teorisi ve Estetik alanmda, estetik deneyimin ma-
ahUik gibi dallanrun yanmda ba~ka bir hiyeti, gi.izel sanatlar ve gi.izelligin ken-
te1nel bir disiplini olan estetik, ayn ve disi soz konusu oldugunda, farkl1 yakla-
baguns&z bir disiplin ve ara~brma alan1 ~Jmlardan soz edilebilir. Bu farkb yak-
olarak A . G. Baumgarten tarabndan k u la~lmlann ba~1nda ise, haze aJtlayz~ gel-
rulmu~tur. Estetigin giizellige yoneldi- mektedir. Estetik deneyimi ayn bir haz
gini soyleyen Baumgarten'den sonra, es- ya da duyum ti.irii olarak goren, estetik
tetik daha d a geli~mi~ ve giizelligin degerin, kimi temel ozellikleriyle, ba~ka
felsefesi olarak ortaya ~1km1~br. Esteti- degerlerden aynld1gtn1 savunup, estetik
gin geli~iminde ~ok etkili olmu~ olan degeri, bir ~eyi, bir amacan araa olarak
ba~ka bir di.i~iiniir de, iinlii Alman filo- degil de, bizzat kendisinden dolaya be-
zofu I. Kant'tu. 0, estetik bilincini, genel genme olarak taruanlayan ve estetik de-
olarak insan deneyimindeki anlamh ve gerlerin pratik degederden, dogrudan
birlikli bir oge olarak degerlendinni~tir. ve aracsaz olmak bak1m1ndan fark.hhk
Ona gore, estetik yarg1, doganuzm teo- gosterdigini iddia eden haza anlay~,
rik ve pratik yonlerini birbirine bagla- kendi i~inde bilimsel yakIa~ znz ve bilimsel
yan, doga di.inyaslyla ozgiirliik di.inyas- olmayan hazer yaJcla,1nrlar olarak ikiye ay-
ru uzla~tuan temeli meydana getirir. nhr. Bunlardan temelde psikoloji bilimi-
Estetikte soz konusu olan belli ba~b so- ne dayand1~ ic;in, bilimsel diye nitele-
rular ~unlardu: Giizellik ne anlama nen hazc1 anlay1~ i~ine, Santayana'run
gelir? Giizel diye niteledigimiz bir ~eyi estetik kuraunyla, katharsis anlayr~1 ve
gi.izel kllan etmenler nelerdir ve bu et- Gestalt'zlzgu1 estetik goru~u girer.
men.ler, oznede mi yoksa nesnede mi Bilimsel olmayan hazc1 estetik anlay1~1
bulunur? Birta.kJm estetik standartlar ise, Kant'm estetik teorisinde ifadesini
var m1du? Estetik diye nitelenen mi.ista- bulmaktad1r. Estetik degerin bir tiir
kil bir tecriibe ti.iri.inden soz edilebilir hazda tezahiir ettigini, bu hazz1n ise
mi? Sanat eserlerinin dogayla ili~kisi ozel bir haz ti.irii oldu~unu one siiren
nedir? Sanata kar~1 olan estetik tepki ile Kant'a gore, giizellige eri~cbilmek i~in,
dogaya kar~1 olan estetik tepki aras1nda hazz1n 1 ~1kar gozetmeyen, 2 evrensel,
ne fark vard1r? Gi.izell.ik, iyilik, dogru- 3 belli bir tarz ya da bi~imde zorunlu
luk gibi degerlerde, hangi ortak ve fark- olup, son olarak da 4 ama~hhk etkisi ya
b ozelliklerden soz edilebilir? Bir nesne da fikri yaratmak durumunda alan bir
ya da esere gi.izel diye deger bi~erken, haz olmas1 gerekir.
bizi etkileyen ol~iitler bilin~li mi, yoksa Estetikte, hazla kendisinden haz abnan
bilin~ dl~l olc;i.itler midir? duywnsal malzeme ya da estetik nesne
But tin bu belirlemeler d1~1nda, estetikle arasmda bir ay1run yap1ld1~a gore,
ilgili olarak soylerunes'i gereken ba~ka ~imdiye kadar sozii edilen haza yakJa-
bir husus da, felsefi ya da bilimsel bir di- ~unlann haz ogesi iizerinde yogunla~h
siplin olarak estetigin, her ne kadar sa- gt yerde, diger yakla~unlar kendisinden
natlan da konu alsa bile, sana t ya da estetik bir haz alman malzeme veya
sanat felsefesiyle kan~ttnhnamas1 ge.. sanat eseri iizerinde yogunla~u. Bu yak-
316 estetik birlik

la~amlann ba~mda, bag lamer yakla~ rm esteHk birlik [lng. aesthetic unity; Fr. unite
gelmektedir. Kendisinden haz ahnan esthetique; Al. aestlretisdz einlzeit]. Estetik
malzemenin niteli~inin, sezgi yoluyla de~eri olan bir nesnenin ozneye du-
kavranan niteli~in onemini vurgulayan yumsal bir tarzda sunulu~unun hemen
ba~lamca yakla~nmn en onemli temsil- ardmdan, oznede yarath~l etkinin biri-
cileri Henri +Bergson ve B. t Croce'dir. cikli~i.
Aym -;er~eve i-;inde de~erlendirilebile estetikc;ilik [lng. aestheticism; Fr. estheti-
cek olan di~er bir yakla~un ise, Ameri- cisme] 1 Felsefi temelleri, lB. ytizy!lda
kan filozofu J. tDewey'in organizmacr es- estetik ol-;titlerin, ahlAk ya da yararhhk
tetik goru~ildiir. Soz konusu anlaya~a kar~tsmda mutlak bir ozerkli~e sahip
gore, estetik obje ya da sanat eseri orga- oldu~unu savunan tinlti Alman filozofu
nik bir btittin i~indeki her o~e ya da ay- Kant tarafmdan attlan, ve estetik dene-
nntmm ba~ka ayrmhlara aynlmazcasma yiminin, gtizellik ya~anhsamn insamn
ba~landt~l bir yapa olmak durumunda- sahip olabilece~i en ytiksek deneyim
dtr. DolaylSayla, organik bir bi-;imde formu ve ya~anb oldu~unu, tum di~er
yapa kazanm1~ olan sanat eserlerinde, deneyimlerin estetik deneyim it;in yal-
her aynntt kendi i~levini, btittine katla nazca bir ara~ olaca~ma, ahlakm ~u ya
yapacak bir bi-;imde ger~ekle~tirir. da bu ~ekilde sanat.m kolesi oldu~unu,
Bu ba~lamda ele ahnabilecek olan bir ahlaki davran1~1n de~il de, estetik ya-
di~er estetik yakla~am, kokleri tPiaton ~antmm, insan ya~ammdaki en ytiksek
ve tAristoteles'te bulunan formcu yakla- iyi oldu~unu savunan gorti~.
~mdr. Soz konusu filozoflardan, ome- 2 San at i;in san at (L' Art pour I' art) gorti-
~in Aristoteles'e gore, sanat-;a bireysel ~tinde ifadesini bulan ve sanabn temel,
varhklan, fiziki tikelleri de~il de, bu asli bir de~ere sahip bulundu~unu ve
nesnelerin kendisinden pay ald1gt tti- ba~ka ama~ ve i~Jevlere gore de~il de,
mel form ya da ozti taklit etmelidir. bizatihi kendi ir;inde ve kendi ba~ma de-
Oyle ki, bu sayede sanat, tarihin statti- ~erlendirilmesi gerekti~ini one stiren
stine de~il de, bilimin stattistine e~de sanat gorti~ti. Sanat eserlerinin yalruzca
~er bir konuma ytikselir. estetik ol~tilerle de~erlendirilmesi ve
Kendisinden haz ahnan duyumsal mal- yargtlarunasa gerekti~, sanat eserleri-
zeme tizerinde yo~unla~n estetik ku- nin de~eriyle ahlaki, siyasi ya da dini
ramlar i~inde, aynca R. Collingwood- de~er arasmda hi~bir ili~ki bulunmad-
'un, sanatl i~ten duygu ve ya~antdann ~ml iddia eden, ya~amda estetik de~er
cisimle~mesi ve dolay1s1yla, bilimlerle lerin ba~ka her de~erden once geldi~ini
pratik ya~amm kavramsal ve 50zel ileti- savunan goru~ olarak estetik-;ilik. este-
~imiyle ayru dtizeyde bulunan bir duy- tik nesnelerle hazlann kendine yeten
gusal ileti~im ortarru olarak goren da~a alaJU i~ine kaparup, estetik olmayan nes-
vurumcu anlaya~ yer almaktadar. nelerin ger~ek dtinyasmdan kopma tav-
tPlotinos, tSchopenhauer ve tBradley nru ifade eder. Estetik nesne ve hazlar-
tarahndan temsil edilen ve estetik dene- dan olu~an ayn ve ozerk bir estetik alan
yimde, gijzelli~in do~ada ve sanat eser- bulundu~unu one siiren tav1r olarak es-
lerinde bulundu~u hissedilen ban~ ve tetik-;ilik, sanatt on plana .;akarbrken,
birlik sembollerinde oldu~unu dile ge- onun fizyoloji ve psikolojiye indirgene-
tiren gizemci teori de, ikinci kategori i~i meyece~ini savunur.
ne dahil edilebilirken, tanalitik felsefe 3 Daha ozel olarak da, olgusal alandan
geleneginin daha ~ok gtizellik kavram ayn ve ba~1ms1z bir alan olarak esteti-
tizerinde duran dilsel yakla~rrtnru, ttim ~in kendi dtinyasma kapanmak yerine,
yakla~amlann d1~mda ve ti!;ttinde tut- esteti~i ger~ekli~in ttimtinti kapsayacak
mak gerekmektedir. ~ekilde geni~letme tavn. Burada, sanat
estetik tavar 317

ba~ta oln1ak tizere, dil ya da metin veya Ba~ka bir deyi~!e, estetik nesne, madd!
soylem, insani tecrubenin ilk ve esas ola- nesne ve ereksel nesne olarak ikiye ay-
rak ortaya r;1kt1~1 alan haline getirilip, nlmak suretiyle ~ozumlenebilir. Bunlar-
sanata ya da dile, ger~ekli~i yansatmak dan maddi nesnenin insan zihninden ti.i-
}'erine, onu yeni ba~tan kunnak ya da muyle ba~Jmsaz oldu~u yerde, ereksel
yaratmak gorevi verilir. Ome~in, varh- nesne zihnin i~inde olup, estetik ozne ya
~~n ve dunyan1n yaln1zca estetik bir fe- da ahmlay1cuun nesneye yukledi~i an-
nomen olar-ak hakh k1hnabilece~ini soy- lamdu.
leyen unlu Alman du~unuru Friedrich estetik ozne [tng. aesthetic subject; Fr. sujet
tNietzsche'ye gore, ~eyler ve olgular esthetique; AI. crestltetisch subjekt). Nesne-
Orpheos'a benzemek durumunda olan nin ta~ay1casa oldu~u guzellik de~erini
yoruancu tarafandan yarahhr. Yine, sa- algalayan, ondan etkileruneden ge~eane
natln ontolojik bak1mdan yarahca potan- yen, belli bir guzellik duyusuna, estetik
siyelini vurgulayan unlu varolu~~u du- be~eniye sahip olan bilin~li insan varh
~unur Martin tHeidegger'e gore, sanat, ~ Estetik tema~a zevki almak, sanat
dunyalan varh~a getiren gu~ti.ir. Nite- yap1t1 uretmek ve k1ymet takdir etmek,
kian, Heidegger kariyerinin daha ilerild guzel ve ~irkin gibi be~eni yargdannda
yallannda, soz konusu dunya yaratma bulurunak, ancak belirli varhklara ozgu
gucunu, sanattan ba~ka dili de tanamla- bir yeti oldu~una gore, sanat eserinden
yacak ~ekilde geniletmi~tir. veya do~al bir manzara ya da guzellik-
Ayna estetik~i tavn sergileyen ~a~da~ ten estetik tat alan bilin~li insan varh~a.
Fransaz filozofu M. tFoucault'ya gore, Bu ~ekilde tanunlanan estetik oznenin
dil ve soylem de, hpkl sanabn ve sanat en onemli ozelli~i, estetik nesneden
eserinin kendisi gibi, kendi ger~ekli~ini daima ayn olmasadu. Estetik ozne ken-
yarabr. Ve nihayet, J. tDerrida'ya g6re disini, izledi~i ya da dinledigi ~eyden
de, herey metin olup, onun da~anda ay1nr ve onunla kendisi arasana daima
hi~bir ,ey var de~ildir. bir mesafe b1raku.
estelik nesne [ing. aesthetic object; Fr. objet estetik tavar [tng. aesthetic attitude; Fr. atti-
esthltique; AI. aesthetisch objekt]. Guzellik tude esthetique; AI. aesthetisch standpunkt).
de~erinin ta~a yac1sa olan, ve estetik bir tnsan1n, belli bir estetik de~ere sahip
be~eniye sahip bulunan insarun kendi nesne ya da sanat eserlerine, sanatm bi-
sine yoneldi~i nesne. zatihi kendisine, onun asli de~er ve algi-
Bun unla birlikte, bu nesne, estetik oz- sal niteliklerine laymet takdir edecek ve
nenin dikkatine, fiziki bir nesne olarak sonu~ta estetik bir ya~antl i~inde olacak
de~il de, fenomenal bi.r nesne olarak ~eldlde yakla~ma imkana veren, duru~
konu olur. Buna gore, bir resim boyalar- ya da zihin hili.
dan, bir muzik par~asa seslerden, bir Estetik tavnn belirleyici birtak1m ozel-
heykel bronzdan, ~iir de s6zcuklerden liklerinin ba~anda 1 hi~ ku~ku yok ki,
meydana gelir ve bu saydaklaruruzdan ~akars1z olu~ gelir. Soz konusu ~Jkarsaz
hepsi de, en az1ndan bir yonuyle fiziki hk unsuru, estetik tavn hem ahl~k ve
nesnelerdir. Fakat, oznenin estetik yone- hem de bilimden ayarm.aya yarar. Buna
liminin, estetik dikkatinin konusu olan gore, ahJAid eylemlerde pratik bir ~lkar
nesne, fiz.ild bir ~ey degil de, fizikr bir ogesi soz konusu olup, evrensel sayllan
~eymi~ gibi gorunen fenomenal nesne- bir eylem ol~usu herkese benimsetilmek
nin anlam1, onun ifade etti~i ~eydir. istenir. Bilim ise, nesneleri denetim alh-
Buna gore, bir resimde yoneldi~imiz na almak.. onlan insanan hizmetine ko~
~ey, renk kimyasa olmayap, renklerin mak ister. Oysa estetik tavar veya ya-
birle~imi, senfonide ise, dikkatimize ~anhda estetik ozne ya da ahmlay1ca,
konu olan ~ey, ses fizi~i olmayap, sesle- estetik nesneyi ba~ka bir amaca hizmet
rin uyumudur. edecek bir ara~ olarak gonnez.
318 estetik yarg1

2 Ote yandan estetik taVtrda, fenome- t;imde aynlm1~ olan anlamlar ya da e~


nal diinyaya yonelik bir ilgi soz konusu- seslili~e imkan veren yalan anlamlar
d ur. Ba~ka bir deyi~le, estetik nesne olabilir.
duyular araah~tyla deneyimlenir; yani e~anlamh (ing. sy11onyuzous; Fr. syno.ayme;
o, duyusal olup, goriiliir, i~itilir veya zi- Al. synonyJn]. Anlamlan tiimiiyle ayn1,
hindc duyusal ~ekliyle canland1nhr; ve ya da birbirlerine t;ok yak1n olan sozciik
insana duyusal ozellik ya da nitelikle- ya da terimler; iki ya da daha fazla say-
riyle haz verir. 3 Estetik tavuda, aynca da gostergenin aytu anlama gelme, ayn
bir anlam aray1~1 vardu. Yani, estetik gosterenlerin ayru gos terileri belirtl ne
nesne bir yandan da dii~iiniilen, tema~a ozelli~ it;in kullarulan stfat.
edilen bir objedir. 0 insan1 sadece duyu- e ~arilik. Ebu'l Hasan Ali bin ismail ei-
lara ho~ geldi~i i~ de~il, bir anlam E~ ari taraftndan sisteml~tirilmi~ olan
it;erdi~i, bir de~er ta~1d1~1 it;in ilgilendi- ve Si1nniler aras1nda yayg1n olan iit;
.
nr. mezhebten birine verilen ad .
4 Yine, estetik tavu gayri-bili~sel bir l<ayna~1nda kelam bulunan E~arilik,
tutu1n olup, ahmlayict estetik nesneye Mutezile ve Selefiye gibi iki ka~lt mez-
bilgilenmek, varolan bilgilerini artbr- hep aras1nda yer ahr. Mutezile"de oldu-
tnak it;in de~il, fakat estetik bir tema~a ~ gibi, akh m utlak bir ol~t olarak
zevki elde ehnek it;in yonelir. 5 Ote kabul ebneyen, Selefilerin de I<uran'tn
yandan, ki~isel olmayan bir tavtr ola- lafziyla yaz1 ve i~aretlerini birbirinden
rak estetik ya~antlda, bir tekrar unsuru ay1rmadklaruu savunan E~an1ik Inez-
vardu. ilgi ve yonelimlerimizden birt;o- hebine gore, ins an akh stnlrhdu, duyu-
~unun, tatmin edildikten sonra unutul- lar ise yandttodu. insan gert;ekli~in
du~u yerde, estetik ilgi ozii itibariyle oziine, hakikate kesinlikten yoksun olan
doyurulamaz bir ilgi oldu~u it;in, onda bu arac;larla ula~amaz. 1nsan akhru
tekrar soz konusu olur. a~an tanr1sal hakikat, akd yoluyla hit;bir
estetik yarg1 [ing. aesthetic judgement; Fr. zatnan t;ozumlene1nez, bilinemez.
esthetique jugenrent; AI. aesthetisch urteil]. Bundan dolay1, geriye kalan tek yol
Estetik bir nesneye estetik bir tavula imandtr, zira iman, kayna~1n1 vahiyden
yakla~an, belli bir estetik be~eniye, bir alan ve en kiit;iik bir ku~kuya yer buak-
giizellik duyusuna sahip oznenin, soz mayan, kesin ve ~a~maz bir iJkedir. Bu
konusu nesneye bit;ti~i de~erin ifadesi nedenle, iman her~eyi at;1~a t;1kartan
olan, bu nesnenin giizel ya da ho~ ol- yuce ve ~a~maz 1~1khr. Aktl ise, ancak
d u~u yon iindeki yarg1. iman1n yard1mClSI olabilir, im.aru des-
esthesis. Yunancada, kavramsal, yarg1sal tek]emeye yarayabilir. E~arili~e gore,
ve yorumsal o~eler it;enneyen saf duygu Allah mutlak faildir; varolan her~eyin,
ya da duyum; duyumsal diizeyde, saf her olayu1 yarahclsldu. Bu nedenle,
duyu verisinden olu~an malzeme. hay1r da ~er de, iyilik ve kotiiliik de
e~adh (ing. homonynrous; Fr. honronynze; Allah tandu.
AI. lzonronyrn]. Ba~ka bir adla ayn1 form Bununla birlikte, E~arilik, insan ozgiir-
ya da sese sahip olan, fakat anlam bala- lii~i.ine yer vererek, insan1n yaptp ettik-
mtndan farkbhk gosteren, gosterilenleri lerinden sorumlu oldu~unu savunur.
a yn, am a gosterenleri ozde~ olan soz- Mutezile insarun iyiyi ve koti.iyii set;ebi-
ciikler; ayn1 ~ekilde telaffuz edilen ya lece~ini savunur, Cebri)er de her~eye
da okunan fakat farkh ~timolojileri ve takdiri ilahiye ba~larken, E~arilik'te,
dolaytstyla farkl1 anlarnlan olan ifade- ciizf irade sahibi insan ozgiir ve yapbk-
ler it;in k ullanlan stfat. lanndan, eylemlerinden sorwnlu olan
E~adhhk ba~la1n1nda get;en soz konu- bir varhk olarak ortaya t;1kar. Bununla
su farkh anlamlar, ya ~ok belirgin bir bi- birlikte, insan1n eylemini yaratan, E~a-
e~itlik 319

rilige gore, insamn kendisi degil de, e~degerlik pkanmlan [ing. eductions; Fr.
ktilli irade sahibi Allah'ttr. E~arilik mez- eductions]. Klasik manhkta, dort standart
hebinin en kuvvetli temsi1cileri arasm- form kategorik onerme kahbmda yapi-
da, ~arrden soroa, imam Bakillani, i- lan baz1 degi~ikliklerin sonucu olarak,
mam Ctiveyni ve imam Gazali sayilabi- onennenin ilk hali ile degi~tirilmi~ hali
lir. arasmda soz konusu olan e~degerlige
e~bi~imlilik [lng. isomorphism; Fr. iso- bagh bulunan dogrudan pkanmlar.
morphisme; AI. isomorplzie]. Bi-;im, form, E~degerlik -;1kanmlan, evirme, c;evir-
model vc diizen bak1mmdan aym du- me ve devirme -;1kanmlan olarak tic;e
rumda olan ya da yap1sal bir benzerlik aynhr.
sergileyen iki ~ey i-;in kullarulan terim. e~itlik [Os. mustiudt; ing. equlllity; Fr.
Bir ~eyin yapisiyla ba~ka bir ~eyin ya- egaliU; AI. gleichheit, gleichung]. Ahlaki
plSI arasmda, tam bir benzerlik, hatta ve toplumsal bir ideal olarak, insanlann
bire bir kar~Ihkhhgm bulurunas1 duru- birbirleriyle, ayru insan dogasma sahip
mu. Matematik ve manhkta, ogeleri olmak bakunmdan, aym konum ve de-
arasmda bire bir tekabiiliyetin bulun- gerde olmalan hali. insanlann birbirle-
dugu, ve aralannda, birinin ogeleri i-;in riyle e~degerde oldugunu, bundan do-
ge-;erli olan bir bagmbrun, digerinin layi insanlar arasmda aymm gozetil-
kar~1hk gelen ogeleri i-;in de ge-;erli ol- memesi gerektigini dile getiren ilke.
maSI anlammda, bagmn ozde~ligi bu- E~itlik, Ilkc;ag Yunan felsefesinde, Yu-
lunan iki sistem arasmdaki ili~kiye ve- nanh-barbar, ozgtir yurtta~-kole ayn-
rilen ad. rnma kar~m, bir akla sahip olmamn in-
e~degerlik [ing. equivalence; Fr. equina-
sam d1~ diinyadan ayird1g1, bundan
lence; AI. iiquivalenz]. iki onermenin
dolay1 bir insamn akll yurtiten par-;asi-
dogruluk degerlerinin ayiU olmas1 du-
mn ba~ka bir insamn akll yurtiten par-
rumu; ayru dogruluk degerine sahip
-;asiyla ayru oldugu ve insanlann, hay-
olan ya da manhksal olarak birbirlerini
vanlar olarak degil de, insanlar olarak
i-;eren i.ki ttimce ya da onerme arasmda
soz konusu olan ili~ki. bir ve ayru oldugu dti~iincesini ifade
Buna gore, birbirleriyle olan ili~kileri, eder. Orta-;agda ise, ~itlik dtinyadaki
~itsizligin Tann'mn varolan ~eyler
birinin ancak ve ancak digerinin dogru
olmas1 durumunda dogru olu~uyla be- i-;in tasarlad1g1 dtizenin bir par-;as1 ol-
lirlenen iki onerme; yani aym dogruluk dugu, kadm ya da erkek, kole ya da
degerine sahip olan, yani biri dogruysa, ozgtir, tiim insanlann, maddi ya da
digeri de dogru, biri yanh~sa, digeri de fiziki baklmdan fark11 olabilseler de,
yanh~ olan i.ki onerme e~defer onenue- tinsel bak1mdan e~it, yi.ice Tann kar~I
ler olarak tarumlarur. smda bir ve ayru olduklan dii~tincesiy
Bu ozellikleri olan onermelerin, maddi le belirlenir.
baklmdan e~deger olduklan soylenir. Modem ljagda, i-;eri~ biraz daha zen-
Ote yandan, ~deger terimi birbirlerini ginle~en bir kavram haline gelen e~itlik,
kar~1hkh olarak i-;eren onermeler i-;in Siras1yla, tiim insanlann farkh yetenek
kullamhr. Buna gore, birbirlerini i-;eren ve kapasitelerle dtinyaya geldi~, bun-
onermeler e~deger ve anlamca ozde~tir dan dolay1 her insana kendinde olaru
ler. Ve nihayet, farkh dogruluk degerle- tam olarak gun 1~1gma -;Ikartmas1, ken-
rine sahip olabilmeleri olanaks1z olan disini tam anlamtyla ger-;ekle~tirmesi
iki onermenin birbirlerine kar~1 olan i.;in imkan tarunmas1 gerektigini dile ge-
durumu dile getirilirken de, ~deger te- tiren ftrsat e~itligi dti~tincesini; temelin-
rimi kullaruhr. Soz konusu durumda de, insan varhgmm yuceligine duyulan
olan onennelerin manhksal olarak e~ saygmm, insan varhklaruun her zaman,
deger olduklan soylenir. bir ara-; olarak degil de, bir ama-; olarak
goriihneleti gerektigini ifade eden alddki Soz konusu ozellik ya da yeti, n1h, akd,
ilke bulunan, tum insanlann yasa kar~l ao ~ekme, ahlak duygusu ya da ayn1
Slnda e~it olmas1 gerektigi du~uncesini; Tann taraf1ndan yarablm1~ olma ozelli-
'bir insan, bir oy' ilkesiyle belirlenen, ve gi olabilir. Hukukta ve siyasette, haklan
insanlar her ne kadar politik bilgi ya da ya da imkanlan bak1m1ndan insanlar
bilgelik bak1m1ndan farkhhk gosterebil- aras1nda ay1run gozetilmemesini, var
seler bile, insan olma olgusunda, insana olan ayJrunlarm giderilmesini ongoren
yonetimde sesinin olmas1 hakk1n1 veren ilke olarak e~itlik~ilik, her bireyin i~inde
1nutlak bir ~eyler bulundu~, ya da bulundugu maddi ko~ullardan baglm-
kendisi i~in neyin iyi oldugunu en iyi in- SIZ olarak, ayn1 degeri ta~Jdlg-tnl varsa-
sanln kendisi bilse de, bir se-;imde ~o yar, fakat dogu~tan ya da sonradan ka-
~nlugun, se~ilecek en bilgece politikay1 zanllml~ farkh bireysel yetenek ve
tespit edebilecegi du~uncesiyle ~kille nitelikleri birbirleriyle e~ tutmaz.
nen, siyasi e~itlik Ukesini; toplwnu mey- e~seslilik [ing. homophony; Fr. ho,nophonie;
dana getiren bireyler ve tabakalar arasln- AI. homophonie). Bir dilde, yazah~lar1 ya
da bir ay1rml gozetilmemesi gerekti~ da okunu~lan ayn1 olup da, anlamlan
belirten ve ekonomik e~itlik d u~unce farkl1 olan s6zdiklerin sergiledigi ozel-
siyle desteklenen toplumsal e~ithk du- lik.
~uncesini; tum 1rklann ayn1 degerde ol-
e~zamanhhk [ing. synchronycity; Fr.
dugunu, bir lrkm digerinden ustiin synclaronisme). Bir ~eyin ya da olgunun,
tutu lmamas1 gerektigini savunan, rrk zaman i~erisindeki deg-i~iminden ba-
gLmslz olarak, belli bir noktadaki duru-
e~itliti ilkesini; kad1n ve erkekJerin, in-
muyla ele ahnmas1 hali. Daha ozel ola-
sana ozgu tum faaliyetleri ger~ekl~tir
rak da, dilin kendine ozgii orijinal yap-
mek balwrundan ayn1 duzeyde bulun-
Slrun belirli bir donemde, onun zaman
dugunu ve dolay1s1yla kad1nlara da
i~inde ge~irmi~ oldugu evrimden ba-
sanat, edebiyat, i~ ve yonetim alanlann-
glmSIZ bir bi~imde ele ahnd1g-t dil du-
da erkeklerle ayn1 f1rsatlann tanuunas1 rumu.
gerektigini one suren kadJn-erkek e~itliti Buna gore, zaman i~inde suurlan belir-
du~uncesini ve nihayet, yoksullugun en
leruni~ bir dil durumunu ele alan incele-
aza indirgenerek, tum insanlara maddt me ya da ara~hrmaya e~zamanlz inceleme
refahtan, yetenek ve ihtiya~lanna gore ya da yakJa~1m ad1 verilir. E~zamanh
pay verilmesi gerektigini dile getiren hk veya e~zamanh yakla~1m, bu terimi
ekonomik ~itlik ilkesini ifade eder. dilbilime kazandlrnu~ olan tsvi~reli un-
E~itlik manhk alan1nda ise, iki kavram lu dilbilimci Ferdinand de +Saussure'e
ya da s1nlfm tam tam1na ayn1 kaplama gore, dilde veya anlamlar sistemindeki
sahip olmas1 durumunu gosterir. evrim ya da degi~meleri inceleyen tart-
e~itlik~ilik [ing. equalitarianism; Fr. lgali- zmanll yakla~r11zdan farkl1hk gosterir;
tari anism~ ]. GeneI olarak, tiim insanla- hatta ild yakla~1m ya da bakJ~ a~1s1 ara-
nn e~it olduklan ve ozgurlukleri, hak- Slndaki farkl1hk mutlak, mukayese veya
lan, degerleri ve elde edecekleri hrsat- uzla~ma kabul etmez bir farkhllkhr.
lar bak1m1ndan e~it muamele ve kabul Dahas1, e~zamanh veya betimsel yak-
gormeleri gerektigini savunan goru~. la~un zorunlu olarak artzamanh veya
Tu1n insanlann toplumsal ve siyasal (ve tarihsel yakla~1mdan zamansal ve man-
bazen ekonomik) olarak e~it olduklan bksal olarak once gelir, zira e~zamanh
inanc1. Butun insanlarda bulunan ortak sistemler olmadan artzamanh geli~me
bir ozeiJigin ya da yetinin, insanlar ara.. lerden soz ebnek hi~bir ~kilde mum-
s1nda bir ay1nm gozetilmemesini, in .. kiin olmaz. Ger~ekten de, her artzaman-
sanlarm ayru muameleye tabi tutulma- h.hk olgusu, birbiri ard1sua gelen e~za
lannl gerektirdigi goru~u. manhhklar ~eklinde ele ahnabilir.
eudaimonia 321

6te yandan e~ zamanh bir incelE!menin ci.ikler ~1kararak gert;ekle~tirilen edim-


onemli bir yap1sal ilkeyi ihtiva ettigini ler. Soyleme ediminin, anlamh ti.imceler
unutmamak gerek!r. Bu ilke ise ~udur: kurmakla gert;ekle~tirilen fiilin dinleyen
E~zamanh bir yakla~1mla incelenen dil, ki~i i.izerinde olu~turdugu etkiyi, 50zi.i
ti.im unsurlan birbirlerine gore tanlrn- soyleyen, konu~an ki~iye baglayan ey-
landlgl it;in, i~leyi~i tarihsel faktor ya lem; konu~an kimsenin bir ti.imce kurar-
da dild1~1 gozlemlere ba~vurulmadan, ken, bilerek ya da bilmeyerek kar~ISlll
bizatihi kendi i~inde ve kendi ba~ma daki ki~inin duygu ve di.i~i.incelerinde
a~1klanabilen yapd1 bir sistemdir. meydana getirdigi etk.i
etkile~imcilik [1ng. interactionism; Fr. in- Buna gore, sozleriyle kendisini dinle-
teractionisme]. Zihin ve bedenin, birbi- yen ki~ide i.izi.inti.i, sevint;, gi.ilme, klZ-
rinden ti.imi.iyle farkl1, birbirine hit;bir gmhk ti.iri.inden etkilere yol at;an ki~i,
~ ekilde indirgenemez iki ayn toz oldu- kendisini dinleyen ki~iyi i.izmek, sevin-
gunu; tozlerden her birinin, yani hem dirmek, gi.ildi.irmek, k!Zdlrmak gibi soy-
zihnin ve hem de bedenin, digerini ne- lemenin sonucu olarak yapdan edim ya
densel olarak olarak etkiledigin.i; zihin- da eylemleri gert;ekle~tinni~tir.
sel ve bedensel, tinsel ve fizikf olaylar etnometodoloji [halk, insanlar anlamma
arasmda nedensel bir etkile~im bulun- gelen Yunanca ethnos ile metodoloji te-
dugunu savunan gorii~. rimlerinin birle~imden; fng. ethnometho-
Buna gore, heyecan, endi~e, korku, ge- dology; Fr. ethnomethodologie]. tnsanla-
rilim ti.iri.inden zihin hlillerinin i.ilser, nn, gi.indelik hayatlan it;inde, tam
kalp ah~mm hizlanmas1, vi.icut ISismm olarak bilincine varmadan kendilikle-
artmas1 ti.iri.inden bedensel durumlara rinden kulland1klan yontemlerin ya da
yol at;masl omeklerinde oldugu gibi, eylem kurallanmn bilimi, sosyal Slmf-
hem zlhnin bedeni ve, viicuttaki bir larm, toplumsal ki.imelerin i.iyeleri ola-
yara ya da kafaya inen bir darbenin ba- rak biz insanlann sosyal gert;ekligi
~agnsi ya da bilint; kaybma yol at;masi nasd anlamlandud1klanrun bilgisi.
orneklerinde oldugu gibi, hem de bede- Etnometodoloji, bilimsel metodoloji-
nin zihni dogrudan etkiledigini one den, rasyonel yontem kurallanndan zi-
si.iren ogreti olarak etkile~imcilik, flk ve yade, insanlann gi.indelik hayabna yon
Ortat;ag felsefesinde birlikli bir toz ola- veren kurallan vurgulamak bakmundan
rak gori.ilen insan varhgm1 birbirine in- farklahk gosterir. Bilim de dahil olmak
dirgenemez toze ayuan Descartes tara- i.izere, hemen her~eyde onemli olan yal-
fmdan geli~tirilmi~tir. ruzca soyut rasyonel yontemler ya da
etkileyici tamm [1ng. persu.R.Sive definition; kurallar degil, bilimadamlarJ.JUn ve in-
Fr. definition persuasroe]. Retorige ozgi.i sanlann giindelik hayatlarma, ara~hnna
tarum olarak da bilinen ve amaa, bilgi faaliyetlerine yon veren kurallard1r. Et-
vennek, at;1klamak, aydmhga kavu~tur nometodoloji, sosyal bilimlere, toplum-
mak degil de, dogrudan do~uya insan- dak.i s1radan insanlann pratigini oldugu
lan etkilemek olan; bir sozrugun anla- kadar, bilim adamlan pratigini de at;lk-
mmi, ba~kalanmn tutumlanm, duygu- lamayi deneyen bir teorik ljert;eve sun-
lanm ve tavulanru etkilemek it;in, duy- mak at;~smdan onemli bir anlay:~~ ya da
gusal bir tarzda, duygu yi.iki.i oldukt;a ekol meydana getirir.
ag1r basan sozci.iklerle ifade edelt tarum eudaimonia. Mutluluk. tlkt;ag Yonan fel-
ti.i rii. sefesinde, her~eyin insamn ki~isel dQi-
etkisoz edimi [tng. perl.ot:utionary act; Fr. mon'uyla, yani yazg1s1 ya da dogas1yla
acte perlocutionnaire]. il<na etmek, soz uyum it;inde oldugu, ki~inin ahnyaziSI
vermek ti.irunden 50z edimleri; bir ~y ya da dogasmm iyi di.izenlenmi~, yapa
ler soyleyerek, aglzdan birtak.Jm soz- ve dengesinin de olmas1 gerektigi gibi
322 Eukleides geometrisi
.
oldujlu, ki~inin dojlas1 gerejli ohnak zo- 1 Aym ~eye e~it clan ~eyler, birbirleri-
nmda oldujlu gibi olmu~ oldujlu haL ne de e~ittir. 2 E~il ~eylere e~it ~eyler
Gene! olarak, iyi-olma hali. ~inin ihli- eklenirse, olu~an biitiinler birbirlerine
ya~lanm kar~damasmm, dojlasm1 ger- e~ittir. 3 E~it ~eylerden e~it ~eyler ~
~ekle~tirmesinin dojlal bir sonucu ola- kanhrsa, kalanlar da birbirine e~ittir. 4
rak orlaya ~1kan durum. insamn nihai Birbirleriyle ~akJ~an ~eyler, birbirlerine
ve en yiiksek hedefi clan kendini tam e~iltir. 5 Biitiin par~adan daha biiyiik-
olarak ger~ekle~tirme ve mutluluk hali. ttir.
Yunan felsefesinde bu mulluluk haline Eukleides, eserinde aksiyomlardan
nasd ula~Ilabilecejli konusunda farkh sonra da, postiilalaruu verir. Postiila,
gorii~ler one siirtilmii~liir. tSokra tes'le Eu.kleides geometrisinde, ispat edilmek-
ba~lay1p, tPlaton vet Aristoteles boyun- sizin dojlru kabul edilen ve bir bilim da-
ca geli~en birinci ~izgi, bir tiir enlellek- hna ozgii clan onermeyi tammlar. Onun
liializmle belirlenip, mutlul ujla, ki~inin posttilalan ~unlardn: 1 iki nokta arasm1
kendisine ve varhjla il~kin bilgisine birle~tiren en kJsa yo! dojlrudur. 2 Do-
bajlh clan bilgelik ve benzeri erdemlerle jlru, dojlru olarak sonsuza kadar uzah-
er~ilebilecejlini savunurken, tDemokri- labilir. 3 Bir noklaya e~it uzakhkla bulu-
tos'la ba~lay1p tSofistler ve t Aristip- nan noklalann geomelrik yeri, ~ember
pos'la birlikle, tEpikiiros'a uzanan ikind dir. 4 Biiliin dik a~dar birbirlerine
~izgi, mutlulujla hazla ula~dabilecejlini e~ittir 5 lki dojlru bir ii~iincii dojlru la-
savunmu~tur. rafmdan kesilir.;e, bu iki dojlru, i~le
Eukleides geomelrisi [ing. Euclidean _geo- meydana gelen a~darm toplammm 180
metry; Fr. geometrie Euc/ideenne ]. M 0. 4. dereceden kii~iik oldujlu larafta, kesi-
yiizydda ya~am1~ clan iinlii Yunanl1 ~ir. Biitiin bu aksiyom ve posliilalarm
matematik~i Eukleides'in Elemanlnr adh lemelinde ise, Eukleides'in a~1k~a ifade
eserinde ortaya koymu~ oldujlu aksi- elmedijli ~u ii~ kabul bulunmakladn: I
yom ve gene! kabullere dayanan geomel- mekan ii~ boyutludur. II Mekan sonsuz-
n. dur ve Ill Mekan homojendir.
Bu geomelrinin biiyiik onemi, geometri Eukleides'in 'paralel posliilas1' adJ ile
konusundaki i~erijlinden ~ok, Euklei- Ianman be~inci posliilas1 matematik ta-
des'in bu geometriyi geli~ti<irken kul- rihinde onemli bir yer tular. Bu posliila
landijll yonlemden kaynaklanmakladn. daha sonraki matematik~iler larafmdan
Aksiyomatik tiimdengelimsel yonlem anla~damam~ ve bir leorem gibi ispal-
olarak adlandmlan bu yonlem, mate- lanmaya ~ah~Ilmi~Iu. 19. yiizyda ka-
matijlin liim dijler dallanndaki ara~hr dar, bu postiilamn ispal:l ya da daha ba-
malarda, uzun yiizydlar boyunca vazge- sil ba~ka bir posliila ile dejli~lirilmesi
~ilmez bir model olarak goriilmii~tiir. i~in pek ~ok matematikc;i ~aba harca-
Bun a gore, Eukleides Eleman/ar adh ese- mi~hr. Paralel posliilas1 is pal edilmeye
rinin ba~mda lammlar, aksiyomlar ve ~ah~1hrken, onun yerine ba~ka ifade
postiilalar vermi~ ve daha sonra bunla- larzlanna dayanmakla birlikte, paralel
ra dayanarak, yiizlcrce leorem ispatla- posliilasmm e~dejleri clan ba~ka poslii-
mJ~hr. Kilapla yer alan lammlar, nokla, lalar ge~irilmeye ~ah~dm1~ ve bu du-
~izgi, yiizey, dojlru, ve a~1 gibi geomel- rum Eukleides~i-olmayan geometrilerin
rik kavramlann larumlandn (ornejlin, dojlu~unu haznlami~hr.
nokla, par~as1 olmayan nesne; ~izgi, ge- Eukleides~i-olmayan geomelriler [lng.
ni~lijli olmayan uzunluk; dojlru, iize- non-Euclidean geometries; Fr. geometries
rindeki noklalara gore diizgiin yaydm1~ non-Euc/ideennes]. Eukleides'in paralel
~izgi ~eklinde lammlamr). Eukleides, la- posliilas1 yerine ba~ka posliila ya da
nnnlardan sonra, be~ aksiyomunu sna- aksiyomlarm ge~irilmesiyle olu~an ge-
lar. Eukleides'in aksiyomlan ~unlardn: omelrilere verilen ad.
evrenselcilik 323

Buna gore, soz konusu posLiila1un yeri- evirme [Yun. antistroplre; Lat. cortversio;
ne, 'bir noktadan, verilen bir dogruya en ing. conversio1; Fr. coJtversio1; AI. umkefz-
az iki paralel c;izilebilir' aksiyomu nun rung). Klas_ik manbkta, belli bir onerme-
gec;irilmesiyle, Nicolai I. Labotchevski den, soz konusu onermeni.n niteligini
tarafmdan kurulmu~ olan geometriye ve niceligini bozmaks1Z1n, oznesi ilk
ayn1 zamanda hiperbolik geometri ad1 ve- onennenin yi.iklemi, yi.iklemi de ilk
rilir. Buna kar~m, bir noktadan, verilen onermenin oznesi olan ba~ka bir oner-
bir dogruya hic;bir paralel ~izilemeyece me elde etmekten olu~an dogrudan c;~
gini kabul eden, yani paralellik kavra- karun liirii.
mindan vazgec;en ve Eukleides'in ikinci Evirme i~lemi ya da c;1karun1, yalruzca
posti.ilas1 olan 'sonlu bir dogru istenildi- ilk ya da orijinal onerme bir E ya I oner-
gi kadar uzahla bilir' postiilas1n1 da dog- Inesi oldugu zaman ~deger bir onerme
runun sonlu bir uzunlugu oldugu, verir. Klasik manhkc;1lar, A onermesinin,
ba~ka bir deyi~le dogrunun bir ti.ir ka- evirme i~lemi, ilk onermenin niceligin-
pah egri oldugu bic;iminde degi~tiren de tiimelden tikele dogru ger~kle~en
ve Bernhard Riemann tarahndan kurul- bir doni.i~iimle tamarnland1g1 takdirde,
mu~ olan geometriye ise, eliptik geometri e~deger bir onerme verdi~ni savunur-
ad1 verilir. lar. Buna kar~1n, 0 onermesinin evrigi
Eukleidesc;i geometri ile Eukleidesc;i olmaz; yani, evirme c;lkanrrunda SoP ka-
olmayan hiperbolik ve eliptik geometri- hbl gec;ersizdir.
lerden hangisinin gerc;ek diinyay1 mate- evren [Os. lllem, kllinat; lng. universe; Fr.
matiksel olarak en dogru bir bic;imde uniTJers; AI. weltall, universun1]. Varolmu~
betilnledigini saptamak olanaks1z oldu- olan, varolan ve varolacak olan heJley.
gu gibi, boyle bir soruyu sormak da c;ok Biiti.in bir dogal diinya. Gozlemlenen ya
anlaml1 sayalmaz. Bundan dolay1, mate- da varoldu~na inarulan madde ve ener-
. matikc;iler tek dogru geometri kavra- jinin ttimi.ini.i birden i~eren fizikj sistem.
mlndan vazge9Jlek ve ayn1 derecede YlldlZian, gezegenleri, yeryiiziinii, gaz
gec;erli ve tutarh olan degi~ik geometri- ve bulutlar1, v.b.g. kapsayan, maddeyle
lerin varolabilecegi gorii~i.ini.i kabullen- dolu 1nekarun biiti.ini.i. 'itkellerden ve tii-
mek zorunda kalm1~lard1r. Yine, Eukle- mellerden meydana gelen biili.in. Kendi-
idesc;i olmayan geometrilerin ortaya sine a~kln olan Tann d1~1nda, varolan
c;1kl~1 baglam1nda, matematiksel sis- her~eyi kapsayan sistem.
temlerin, ke~fedilmeyi bekleyen dogal evrensel [Os. kulli; lng. universal; Fr. uni-
olgulardan ibaret olmad1gr, bu sistem- versel; AI. allgemein, universal]. Evrensel
lerin, tutarh bir aksiyom ve posti.ilalar diizen, evrensel zon1nluluk deyimlerin-
kiimesi sec;ilip, bunlardan tiiretilebile- de olciugu gibi, evrenin bi.iti.ini.ine yayl-
cek teoremlerin incelerunesiyle yarahla- lan, evrenin biiti.inii ve evrendeki her-
bilecegi anla~1hn1~hr. ~ey ic;in gec;erli olan. Hic;bir istisna ka-
Evhemeros~uluk [lng. Euhemerism; Fr. bul etmeyen.
Evhemerisme; AI. Evhemerisntus]. Mitolo- Buna gore, bir dii~i.ince, ilgili ti.im in-
jik varl1klar ve olaylar ic;in gerc;ek bir ta- sanlann, onun dogrulu~unu teslim et-
rihsel dayanak arama gelenegini yerle~ mesi anlamrnda evrenseldir.
tirmi~ olan Yunanh 1nitoloji yazar1 Eu- evrenselcilik [Os. killliye; lng. universa-
emerosun tavr1n1n genelle~tirilmesin lism; Fr. universalisme; AI. universalis-
den olu~an ve Tann'lann, insanlarm ya- mus]. 1 Genel olarak, gec;erliligin ve
rahsl oldu~unu, insanlann biiyiik ki~i dogrulugun ol~iiti.i olarak tiim insanla-
lere duyduklan sayg1y1 giderek Tannhk nn onay1ru temele alan, tiim insanlann
kabna c;1kard1klanru ve c;e~itli Tannlar onay1 d1~1nda hic;bir otorite kabul etme-
yarathklannl one siiren anlayl~. yen gori.i~.
124 evrensellettirilebilirlik

2 Ahlaki a~tdan, hazzm asli ve ~ok te- sonra benim aleyhime dogurabilecegi
melli bir degere sahip oldugu, ve hazza sonuc;Iara katlanma zorlugu bir yana,
sahip olan ki~iden ki~iye degi~medigi kitabt ~aldtgtm zaman, bundan ba~ka
ilkesini temele alarak, her bireyin rum lan kesinlikle zarar gorecektir. Bu ey-
insanlarm iyilik, mutluluk ve refahuu lem ba~kalarma zarar vermeye e k ola-
ama~lamast gerektigini one stiren ahlaki rak, herkes ihtiyao olam ~almaya kalkJ-
ogreti. 3 Teolojide, hi~bir ulus, halk ya ~trsa, toplumsal ya~am alttist olur.
da trkm, Tonn'mn koruma ve kayrasma Buna kar~m, kti~tiklere, ~ocuklara i~-
mazhar ohnak bakimmdan, ayncahgt kence yapmamak gerektigini ifade
olmadtgmt, Tann'nm ttim halklann ba- eden bir ilke, kesinlikle evrenselle~tiri
bast oldugunu, kurtulua ermek bakJ- lebilir olan bir ilkedir. <;:tinkti bu ilkeyi
mmdan ttim insanlann ayru ve e~it ol- hayata ge~irmek, herkes i~in hem ola-
dugunu one stiren gorti~. Tektannh nakh hem de arzu edilir bir ~eydir.
din.leri.n cehennemin ebediligi gorti~tine Bundan dolayt, kti~tik ~ocuklara i~ken
kar~t, herkesin Tann'mn inayetine maz- ce edenler, ahlakstzca eyleyen insanlar
har olacagmt ve btittin insanlann iyilik- olacaklardtr. Kant evrensell~tirilebil
sever Tann tarafmdan kurtanlacagmt me ilkesinin bu ~er~eve i~inde, bir~ok
savunan akJm. insanda varolan, neyin dogru ve neyin
evrenselle~tirilebilirlik [ing. principle of yanh~ olduguyla ilgili sezgileri anla~t
universalizabilihj; Fr. principe de l'univer- hr hale getirip temellendirdigini dti-
sa/isation]. tKant'm felsefesinde, ahlak- ~tinmti~ttir.
hhgm, ahlakh olmamn temel ilkesi. Bununla birlikte, eylemlerin maksimle-
Aym zamanda ko~ulsuz buyruk olarak rini evrenselle~tirmenin ahlaki eylemle-
da ge~en evrenselle~tirilebilirlik ilkesi, ri ahlakslZ eylemlerden aytrma irnkam
'Ba~kalanmn sana yapmalanm istedigi vermedigine i~aret edilerek, soz konu-
~eyleri yapmahsm!' diyen alt.m kurahn su evrenselle~tirilebilirlik ilkesi, ba~ta
Kant'taki versi yonudur: 'Yalruzca, aynt tHegel olmak tizere bir~ok filozof tara-
zamanda evrensel bir yasa haline gel- fmdan ele~tirihni~tir. Buna gore, ev-
mesini isteyebilecegin maksime gore renselle~tirilebilirlik ilkesi kendi i~inde
eyle!' tutarh, ama ahlaken kotti bir fail olana-
llkeyi olumsuz bir ol~tit olarak kulla- g.mt dt~ta btrakmaz. <;:tinkti her eylem,
nan Kant, bu ilkeyi hayata ge~iremeyen hatta en ahlakslZ eylem bile, maksimi
bir eylemin ahlaki baktmdan iyi ve ~eli~kiye dti~tilmeden evrenselle~tirile
dogru bir eylem olmadtgmt one stir- cek tarzda tammlanabilir.
mti~ttir. Ba~ka bir deyi~le, Kant bir ey- evrensizcilik (Yunanca olumsuzluk bil-
lemin ahlaki bir eylem olabilmesi i~in, diren a oneki ve evren anlamma gelen
soz konusu eylemin gerisinde yatan cosmos'tan ttiremi~ terim, ing. acosmism;
maksim ya da ilkenin herkes i<;in ge~erli Fr. acosmisme; AI. akosmismus] Varhk ve
olan evrensel bir ilke olmast gerektigini ger~ekligin nihai ve en ytiksek dogast y-
belirtir. lnsan burada kendisini bir istis- la ilgili bir ogreti olarak, deneyim yo-
na olarak gormemeli, ba~kalanna ve luyla bilinen ~ekliyle, evrenin yalmzca
kendisine tarafstz bir gozle bakabilmeli- bir gortinti~ ya da bir yamlsama oldu-
dir. gunu savunan aktm; fiziki bir dt~ dtin-
Omegin, bir kitaba ihtiyaom var, fakat yamn varolmadtgm,, insan tarafmdan
kitabt alacak param yok. Varsayahm ki, deneyimlendigi ve bilindigi ~ekliyle
kitabt ya yarumdaki arkada~tmdan ya evrenin, kendi i~inde hi~bir ger~ekligi
da kitap9dan 91lmaya karar veriyorum. olmadtgmt, fakat evrenin gerisinde
Bu eylemin kendisine dayandtgt mak- yatan ger~ek bir varhga bagh oldut;u-
sim ya da ilke, evrenselle~tirilebilir olan nu, bu varhgm bir tezahtirti ya da go-
bir ilke degildir. <;:tinkti ilkenin daha rtinti~ti oldut;unu one stiren gorti~.
evrimcilik 325

Evren5izcilik terimi, fel5efe tarihinde ri.ni ortaya koymak olan yonteme evrim
iHegel tarahndan tek toz Tann'yla do- yontemi ad! verilmektedir.
gay! ozde~le~tiren tSpinoza fel5efe5ini Duzen, dej';i~me ve ilerlemeyi i~eren
tammlamak i~in kullamlml~hr. Hegel, evrim kavram1 canl1 organizma i~in kul-
Spinoza'nm birey5el ~eylerin varolu~u lamld!j';mda, muta5yon ve doj';al ayik-
nu yad5!dlj';llll ve varolan her~eyin lanma yoluyla ger~ekle~en dej';i~imi
Tann'dan ibaret olduj';unu iddia ettil';i- ifade eder. We buradan hareketle, bir
ni du~unduj';u i~in, bu terimi kullan- organizmamn geli~imiyle in5an toplu-
ml~hr, ama Hegel'in bu Spinoza yoru- munun geli~imi ara5mda bir analoji ku-
mu epeyce tarh~mahd1r. rulmu~ ve ba~ta; tSaint-Simon, tComte,
evrim [05. tekdmiil; ing. evolution; Fr. tSpencer ve tMark5 gibi du~unurler bir
lvolution; AI. evolution, entwickelung]. Bir toplum5al evrimden 5oz ebni~lerdir.
~eyin, bir dej';i~im ve geli~imler dizisi, evrimci [ing. evolutionary; Fr. tvolution-
derece derece ger~ekle~en bir dej';i~me niste]. Evrim oj';reti5ini benim5emi~, 505-
5ured i~inde, daha kompleks, daha fark- yal yap1larda ve 5iya5l rejimlerde tedricl
h bir organizma ya da organiza5yona ve J!unJI dej';i~iklik ya da reform tarafta-
doj';ru geli~mesi, donu~me5i. Bir eyin rt olan ki~i, di5iplin ve yakla~Imlan ta-
potan5iyelinin belli bir 5onu~, hedef ya rumlayan 5Ifat.
da ama~ yonunde geli~mesi. Dej';i~me Bu ~er~eve i~inde, ahliik duyu5unu
ya da olu~ turlerinden biri olarak, ai';Jr a<;~ldamada, Ierne! ahliild 5tandart ve ol-
aj';Ir, yava~ yava~, farkma bile vanlma- ~tleri belirlemede, evrim ot;reti5inin
dan ger~ekle~en dej';i~irn. buyuk bir rol oynad!j';l ahl:ik anlay1~ma
Biyolojide, canh varbklarm yeryuzu- evrimd ahliik ad1 verilir. C. tDarwin, H.
nun tarihi boyunca ge~irdikleri donu- tSpencer ve F.tNietzsche tarafmdan one
~umlerin tumu. Canh varhk.lar ve doj';al 5uriilen bu tiir bir ahliik gorii~u, evrim
~evreleri 5oz konu5u olduj';unda, canb- ot;reti5ine dayarur, ahliikl ilkeleri in5a-
lara ve kahnhlanna ili~kin empirik goz- run fizikj doj';a5ma ve mekanij';in ya5ala-
lemden <;~kan bir 5onu~ olarak, ba5itten nna dayanduarak a<;lklamay1 dener.
karma~Ij';a, homojenlikten heterojenlil';e evrimcilik [05. tekdmiiliye; lng. evolutio-
ge~i~ 5ureci. nism; Fr. tvolutionisme; AI. evolutionis-
i~te bu baj';lamda, biyolojide ~e~itli mus]. <;:ogu zaman ilerlemeye duyulan
hayvan ve bitki turlerinin daha onceki inan~la birlikte ortaya ~1kan ve evrimin,
zamanlarda ya~am1~ hayvan ve bitki evrendeki en Ierne! dej';i~me tarz1 oldu-
tiirlerinden turediklerini ve bu turler j';unu savunan goru~. Evrim du~uncesi,
ara5mdaki farkhhklarm ku~klar bo- yani tum tezahurleri ve goriinu~leri
~unca ve uzun bir zaman dilimi i<;inde, i9nde evrenin ve ya~amm, tum boyutla-
a~ama a~ama ge~irilen dej';i~iklik.lerden nyla doj';anm, bir geli~me 5urecinin
kaynaklandij';mi one 5uren teoriye, tiim uriinu olduj';u du~uncesi uzerine kuru-
hayvan ve bitki turlerinin birbirlerinden Ian 5i5tem; tannsal duzen ve yaratlh~
turediklerini ve bundan dolay1, canblar du~uncesinden farkh olarak, tiirlerin ~e
dunya5mda bir ke5inti ya da kopukluk ~itlilil';ini, evrende hukum 5uren degi-
olmad!j';lm 5avunan kurama rorim teorisi ~im, donu~um, ~evre ko~ullarma u-
denmektedir. yum 5aj';lama ve geli~menin 5onucu ola-
Buna mukabil, yalruzca bir geli~me 5U- rak goren ot;reti, ~e~itli hayvan turleri-
rednin uriinleri olarak gorulen olgu 51- nin evrim yoluyla donu~ume uj';rad!lda-
ruflarma ili~kin ara~tmnada kullamlan nm one 5uren kuram.
ve e5aS i~levi, 1 geli~me 5Urecinin temel Evrimcilik du~uncesi, samldij';mm ak-
adun ya da evrelerini go5terrnek ve 2 ge- 5ine, Ilk~!'; felsefe5ine dek geri gider.
li~me 5urecinde yer alan evreleri meyda- Dun yanm geli~me5ini canb bir varhl';m
na getiren ~e~itli dej';i~melerin nedenle- geli~me5ine benzeten Yunanhlar, _Ya~a-
326 evrimci pozitivizm

nan ve varh~m kokiinii suda bulart ratmasa (creatio ex nilrilo) inancana kar-
tThales orne~inde oldu~u gibi, biitiin ~lt olarak, hit;ten hit;bir ~eyin t;akmaya-
varhk tiirlerinin ya tek bir varh.ktan, ya ca~a goru~u.
da su, hava veya tEmpedokJes'in dort Goril~iin ilkve en set;kin orneklerine,
ogesi gibi, sayaca san1rh varbklardan til~ tSokrates oncesi do~a filozoflannda
remi~ oldu~unu dii~Unmii~lerdir. Ev- rastlanu. Bu filozoflar, hit;ten hi~bir
rende turlerin siireklili~i ilkesini benim~ ~eyin t;akmayaca~l gorii~iinii bir onka~
seyen Yunan dii~iincesinde, tAristote- bul olarak temele almak suretiyle, ilk
les'in sistemi de, varhldarda salt madde- maddelerinin, yaratalmama~, ezeli-ebedr
den dii~iince yet:kinli~ine get;i~i ifade olarak varolan bir toz oldu~unu savun-
etmek isteyen bir tiir evrimcilik olarak Inu~lardar.
ortaya t;Ikar. experimentia est optima rerum megist-
evrimci pozitivizm [lng. evolutionary po- ra. tBacon'dan ba~layarak geli~en ve
sitivism; Fr. positivisnze tvalutioniste]. Po- Claude Bemard'da en yiiksek diizeye
zitivizinin, bilginin deneyime dayandl- ula~an ve otorite yontemine, gert;eklikte
~1, olgulan konu alda~a ve ozel bilimler hit;bir temeli olmayan akla dayah spekii-
tarahndan tiiketildi~i tezlerini koru- lasyonlara kar~a t;akan, ara~tarmada a
makla birlikte, sosyal pozitivizmde ol- priori olarak akllyuriitane yerine, do~aya
du~u gibi, topluma ya da tarihe de~il gidip deney yapanay1 oneren deneysel
de, fizik ve biyolojiye yonelen ya dada- yontemin Latince ifadesi: Deney, en iyi
yanan poziti vist anla y1~. o~reticidir.
Herbert tSpencer tarahndan savunulan experimentum crucis. Birden fazla hipo-
bu tiir bir pozitivizm, bir ilk nebuladan tez arasandan hangisinin do~ru oldu-
ba~lay1p, uygarh~an en yuksek iiriinJe- ~unu kesin sonut;lu olarak gosteren
rine dek uzanan siirekli ve do~rusal bir deney it;in Francis tBacon tarahndan
ilerleme olarak evrensel bir evrim dii- kullanalan Latince terim.
~iincesine dayanll". Spencer bu tiir bir eylem [Os. fiil, amel; lng. Fr. action; AI. tat,
evrim siirecinin gert;ekli~in tum alanla- handlung, wirkung). Bir ~ey yapma, bir
nnda hiikiim siirdug-unu ve bu farkb i~lemi gert;ekl~tinne, bir etkinlikte bu-
evrimlerin temel ozelliklerini ortaya t;l- lunma, bir i~levi yerine getinne. Bir ~ey
karacak ayn bilimlet bulundu~unu sa- iizerine etkide bulunma. Bir i~, davra-
vurunu~tur. Bu bak1~ at;lsmdan felsefe, ru~ ya da olayla sonut;lanan, gilt; ya da
evrim siirecine ili~kin en genel bilgiyi enerji uygulama durumu.
sa~layan disiplindir. Zaman zaman cans1z varhklar it;in de
Evrimci pozitivizm, ttinselcilikten ol- kullanalmakla birlikte, eyJem sozcii~ii,
du~u kadar, tmaddecilikten de uzak hareket ve davrana~tan ay1rd edilerek,
olan bir felsefedir. Buna gore, Spencer, temelde ve oncelikle bilint;li ve amat;ll
evrim siirecinin hem madde ve hareket, oznelerin yapap ebneleri it;in kullanllma-
hem de tinsellik ve bilint; at;asmdan yo- hdar. Aristoteles eylemi, yani bir insarun
rumlanabilece~ini one siirmii~tiir. yapt1~1, gert;ekle~ tirdi~i ~eyi (poiesis),
ex falso quodlibet. Yanh~tan, mantlksal on un ba~ana gelen ~eyden, alda~1 etki-
olarak t;eli~ik olan bir onenneden her den (yani, pathos'tan) ayarmJ~br.
tiirlii sonucun t;lkh~uu ya da t;akabildi- Eylemle ilgili olarak, felsefenin kapsa-
~i mannksal ilkesinin Latince ifadesi. ma it;ine giren tit; temel problemden soz
exclusi tertii principium. Ortat;a~da, edilebilir: 1 Eylemin nasd tarumlanabile-
manhksal dii~iirunenin temel ilkelerin- cegi problemi; bu problem, irade ozgur-
den olan iit;iinciin tin olanaks1zh~1 ilke- lii~ii problemi kapsamana girer. 2 Eyle-
sine verilen Latince ad. me de~er bit; me problemi, ki soruml u-
ex nihilo nihil fit. Ozellikle dinlerde soz luk konusu it;ine girer ve nihayet 3 Eyle-
konusu olan Tann'n1n varll~1 hit;ten ya- min nasal afjdclanabilece~i problemi.
eylem yararc1liAt 327

eylemcilik [ing. aclivism; Fr. activisme; AI. bi felsefeler i~in kullarulan terim.
activisntus). Genel olarak, ger~ek dogru- 2 Eylem felsefesi daha ozel olarak da,
lara ve yap1c1 bir toplumsal degi~meye Fransaz filozofu tBiondel'in, du~unce
goturen tek yolun, spekulasyon ya da nin eylemle ili~kisi soz konusu oldu-
ger~eklikten kopuk teoriler uretmek de- gunda, tentellektualizm ve pragmatizm
gil de, eylem oldugunu savunan inan~. kar~tt u~lann1 birbirine yakJa~hrmaya
Daha ozel olarak da, etkinligin (degi~ ~ah~an idealist ve iradeci felsefesini ifa-
me, sure~ ve eylemin) ger~ekJigin ozsel de eder. insanoglunun iradi eylemiyle
ve zorunlu bir par~as1 oldu~unu one olaylan a~hg1n1 savunan Blondel'e go-
stiren metafizik ogreti, ya da etkinligi, re, eylem ya da aksiyonda, biz insan
ozellikle de tinsel etkinligi, ger~ekligin varhklann1 etkileyen, ve kendi kendi-
ozu olarak goren felsefi teori. mizle tutarh ka~mam1z ko~uluyla, ken-
eylem deontolojizmi [lng. act deontological disini bize zorla kabul ettirip, dini inan-
theories; Fr. deontologisnte de l' acte]. Ey- ca kadar goturebilecek bir varhgm ilkesi
Jemlerin ya da insanlann ahlaki olup ol- vardu.
madudanna karar verme surecinin, eyle- Buna gore, eylem felsefesini oznenin
min sonu~lanndan tiimuyle bagimsiz dinamizminin diyalektigine ili~kin sis-
oldugunu, eylemlerin yalruzca ah~l4ld tematik bir ara~hrma olarak tanamla-
baktmdan dogru olup olmamalarma, ki- yan, eylemi insantn kendi kendini a~am
~ilerin ise yahuzca iyi olup olmamalan- Ia yan dinamizminin bir tezahurii olarak
na bakllarak yargllarunast gerektigini goren Blondel'e gore, insanan tum etkin-
savunan gene) deontolojist ahlak anlayi- likleri yalnazca mutlak bir Varhga, a~
~Irun, gene) ahlald kurallar ya da ilkeler ktn bir Tann"ya dogru olan yonelim sa-
bulunmadaguu, faka t yalruzca, kendile- yesinde anla~dabilir. Buradan da anla-
riyle ilgili olarak genellemelere gideme- ~alacaga uzere, eylem felsefesini bir ken-
yecegimiz, tikel eylemler, durwnlar ve dini a~ma felsefesi olarak kuran ve o-
insanJar bulundugunu, ki~inin her ayn nun i~erdigi manevi degere buyuk bir
durwna, eylemin sonu~lanru hi~ dikka onem atfeden Blondel, bu felsefeyi Tan-
te almadan, bireysel olarak yakla~mas1 n'ya goturecek bir yol, determjnizm ile
ve soz konusu ko~ul ya da durumda, ozgurluk aras1nda bir uygunluk ve son-
hangi eylemi, hangi davrant~ tarzuu suzlukta bir birlik bulmarun araa olarak
se9Jlenin ahlaki bak1mdan dogru olaca- gormu~tur.
g1na karar vererek eylemesi gerektigini eylem yararc1hg1 [lng. act utilitarianisnz;
savunan turu. Fr. utilitarianisme de I'acte). Herkesin,
Eylem deontolojizmi, ahlaki oznenin, eylemden etkilenecek tum insanlara en
evrensel bir ahlak yasasan1n yoklugun- yuksek iyiligi saglayacak eylemi ger-
da neyin dogru oldu~una, eylem Slra- ~ekle~tirmesi gerektigini one suren ya-
sanda bireysel olarak karar vennesi ge- rarca ahlak anlay1~1.
rek tigini ve bireyin, hangi eylemin Bu anlaya~, ahl8ki ey1emin ortaya ~akh
ahlaki balamdan dogru olacagiyla ilgili gl durumlarla, bireylerin her seferinde
karann1n, onun tecrtibelerine, duygula- farkhhk gostennesinden dolay1, herkes
nna ve ozellikle de sezgilerine dayand1 .. i-;in g~erli olabilece k evrensel bir ahlak
g1n1 soyledigi i~in, ~ogunluk ahlttki sezgi yasas1 kabul ehnez ve dolayisiyla, ey-
cilikle bile~ir. lem i~in ahlaki kurallar olu~tunnarun
eylem felsefesi [Os. hareket felsefesi; tng. gerekJiligine inanmaz. Buna gore, her
philosophy cf action; Fr. philosophie de I'ac- birey i~de bulundu~u durwnu iyi
tion). 1 Gene) olara~ spekulasyonu, du- ol~up bi~meli ve yalruzca kendisi . i.;in
~unceyi ve teoriyi degil de, eylemi degil, eyleminden etkilenecek herkes
temel alan, eylemin onemini vurgulayan ic;in, en iyi, en yarar h sonu~lan uretecek
+pragmatizm, taletc;ilik. thiimanizm gi- eylemi ger~ekle~tinnelidir.
328 ezeli-ebedi

Eylet!l yararcthgmi savunanlara gore, naks1z hale getirdigi ele~tirisidir.


ahlaki ozne, iljinde bulundugu durwnu ezeli-ebedi [1ng. etenwl; Fr. eternite]. Zama-
ol~jiip bi~jerken, belli bir durumda ve nm bitirnsiz ohnas1, sonunun gebnemesi
belli bir zamanda, omegin yalan soyle- durumu. Biitiiniiyle zamand1~1 olma
memenin ya da ger~jekleri oldugu gibi hali. Zamam iljerme, fakat zamaru, bir
ifade ehnenin dogru bir ~ey olup olma- anlamda a~ma durumu. Ezeli-ebedilik
dlgma karar vermelidir. Bu anlayJ~a zamarun kar~1smda olup, ezeli-ebedi
gore, insanlann lfOk biiyiik bir 1fogunlu- olan, zaman iljinde olmayant. zaman i.;in-
~un, dogruyu soylemenin kesinlikle de ba~langtet ve sonu olmayam gasterir.
iyi ve ahlaki oldu~na inanmalaruun Varhga gelen her,eyin, her tiirlii sonlu
pek bir onemi yoktur; bundan dolay1, varhgtn zaman itde varoldugu yerde,
eylem yararcthgmda, adam oldiinneye, ezeli-ebedi varhk, varhga gelmeyen, ya-
yalan soylemeye ya da htrstzhga kar~l rablmamt~ ve yok edilemez olan, once
olan hi~jbir degi~mez, mutlak kural yok- ve sonra kabul ebneyen, bir biitiin olarak
tur, ljiinkii eylem yararethgl eylemin zamamn dt~mda olan varhkbr.
ger~jekJe~tigi durumlar kadar, eylemi Ezeli-ebedi kavr.lJl\1 ilk kez olarak
ger~jekle~tiren bireylerin de farklt oldu- Yunan felsefesinde ortaya ~jlkmt~hr. Bu
gWla inarur. Bu nedenle, genelde ahJ.ild felsefeye gore, Kronos ya da zaman yara-
olmad1g1 dii~iiniilen tiim ahliki eylem- hlml~ degildir, zamamn ba~langJCl ve
ler, ey lem yararasma gore, pekala ah- sonu yoktur. Varolan h~y zaman i.;in-
laki olabilir. de, ezelde:n ebede dogru alap gider.
Eylem yararCJhgma yoneli:Hen en Ezeli ve ebedi olana yabanet olan insan
onemli itiraz, hangi sonu~jlann ba~kala varhgt, ancak bu ezel ile ebed arasmda
n iljin iyi olac:agm1 belirlemenin olduk~ja kalan zaman siiresinin anlanm bilebilir.
giilj, hatta neredeyse olanaks1z olmast- ezoterik [lng. esoteric; Fr. esotirique; Al.
dlr. Zira bir kimse iljin iyi olabilen bir esoterisch]. Kamuya aljlk olmayan, herke-
sonulj, bir ba~kas1 iljin iyi olmayabilir. sin anlamas1 iljin yaz1lmanu~, yalmzca
Eylem yararc1hgma yBneltilen daha bir kurum ya da bir okulda, bir mezhep-
onemli bir ele~tiri ise,. teorinin, eylem st- te veya belli bir alanda, olduk~ ileri bir
rasmd~ dikkate almacak ya da uyula- diizeye ula~ml~ ki~iler iljin saklanm1~,
cak hi~jbir kural birakmad1g1 i.;jn, insan- yalmzca onlar tarahndan anla~tlabilir
lann ve ozellikle de genii insanlann olan gizli inanlj, ideoloji ya da o~etiler
ahlakf balumdan egitilebilmelerini ola- iljin kullarulan terim.
Farabi 329

etld ya da guc;leri ifade eder. Buna gore,


fail nedenle a~udama, aAacin, ~evredeki
.;e~itli ~eyler, omeAin, onun dokusuna
niifuz eden ~e~itli maddeler ya da top
rak, v. b. g., d1~andan onu belirli ~ekil
lerde siirdiiAii ya da ittiAi i-;in, biiyiidii-

F Aii ~ekilde buyuduAunu soyler.


Farabi. 870-950 y1llan aras1nda ya~am1~
alan lslam dii~iiniirii.
Sistemi Aristoteles mantiAuta dayanan
ak1lc1 bir metafizikten olu~an, Aristote-
fabyanizm [Os. Fabyen cemiyeti; tng. Fabi- les'in sistemini Plotinos'un gorii~leri
anism; Fr. Fabianistne; AI. Fabianismus). yardlmiyla, islam inanc1 ile uzla~hrma
Bir grup ingiliz sosyalisti tarafmdan ge- ya ~ah~an Farabi, Tann'nm varolu~unu
li~tirilen ve kapitalizm i~inde b~~lay1p kan1tlarken, Aristoteles'in akuyuriitme
tsosyalizme dek siiren geli~menin sii~ ~izgisini takip etmi~tir. Ona gore, bu
rekliliAini savunan oAreti. diinyadaki nesneler hareket ebnekte,
Fabyaniz1n, tMarksizmin sosyalizmin deAi~mektedirler. Dun yadaki nesneler
doAu~unu, i~~i s1nd1run giderek artan hareketlerini bir ilk Hareket Et tiriciden
sefaletiyle temellenen bir devrime baAla- almak durumundadu. Bu ilk Hareket
digl yerde, i~-;ilerin 19. yilzyllda, yoksul- Ettirid ise, Tann'du.
la~madlklanru, tam tersine ekonomik Farabi, varhk anlay1~1nda, miimkiin ya
d urumlanrun iyile~tiAini ve gelecekte da olumsal varhklar aduu verdiAi nes-
daha da iyile~eceAini savunmu~ ve 19. neler ile Tann arasmdaki farkhhk ve ay-
yuzyll1n toplumsal reformlanru sosyaliz- nhAl, miimkiin varhklann Tarm'dan,
min, kapitalist toplum ~er~evesi i;indeki ilk varhktan sudur ettiklerini soyleyerek
ba~lang1cl olarak deAerlendirmi~tir. Bu- ac;rklamaya ve temellendinneye ~ah~1r.
radan da anla~dacaAt iizere, Fabyanizm, Faribrye gore, ilk varhk, Tann, varhk
devrim yoluyla de~il de, a~amah olarak ta~km1 yoluyla evrendeki biittin varhk
ger~ekl~ bir sosyalizmin savunuru- diizenini 'doAal bir zorunlulukla' mey-
su olmu~tur. dana getirir. Evren Tann'run deAerine
fail [tng. agmcy; Fr. agent; AI. tatigkeit] hi~bir ~y kabnaz. Yetkin bir varhk alan
Belli bir otorite ya da iktidara, eylemde Tannrun hi~bir ~eye ihtiyao yoktur.
bulunma giiciine ya da nedensel etkiye, Tann'yla evren aras1ndaki ili~kiyi, evre-
toplumsal ili~kiler sistemi iizerinde ey- nin Tann'dan sudQr, tUrtim yoluyla ve
lemde bulunma kudretine sahip alan zorunlulukla ;tkb~uu soyleyerek a~lk
kimse, birey. layan Fartbrye gore, evren ayn1 zaman-
Fail terimi felsefe ve sosyolojide, yap1ya da Taru1'run sonsuz comertliAinin bir
kar~1t ve eylemle de ~anlamh olarak, sonucudur. Tann, Faribrnin sisteminde
yapasala teorilerin determinizminin ter- her~ydir. Tann seven, sevilen ve sevgi-
sine, insan oziiniin belirlenmemi~ oziinii dir. 0 bilen,. bilinen ve bilgidir.
vurgulamak iizere kullarulu. Tann her~ey olduALina ve hi~bir ~eye
fail nedenle a~Ildama [tng. erplanation ihtiya~ duymad1A1na gore, Farabf bu
with effirimt CAuses; Fr. expllznDbon avec ca- noktada, miimkiin varhklann varolu~
uses effidents]. Aristoteles'in maddi at;xk- lan i.;in, Tann'run yahuzca kendisini
lamaya, formel ve teleolojik a~1klamaya konu alan bilme faaliyetine ba~vurur.
ek olarak getirdiAi dordiincii at;xklama Buna gore, yarabklar, Tann'ya en yak1n
tiirii. 'aklllar' halinde Tanndan .;llap varhAa
Bu tiir bir a~1klama, bir ~eyin do~u gelirler. Onun sudiir, tiirum anlay1~ma
~una ya da varhA1na katk1 yapan d1~ gore, Tann"1un kendi toziinii bilmesin-
330 farkhhk metafizili

den birinci akll dogar; bu akhn Tann'y1 i~te, bu, insan i-;in oltimsuzlukle ean-
bilmesinden ise, ikinci akll hirer. Boyle- hunhdlr. Bu yol Tann'ya yoneli~, Tann'ya
likle, ortaya S1ras1yla 10 ak1l -;1kar; onun- var1~ yoludur. Bu ise, insarun tadabilece-
cu akd, etkin akdd1r (akh faal). Birinci ~ en yuksek mutluluktur.
akl1n varhg1, Tann dolay1slyla zorunlu, Farabi'ye gore, etkin akrl'a yonehnek
ama kendi ozunde mumkundur; ilk akd, durumunda olan ~ansh insanlar filozof-
kendini bu niteligiyle bildigi i-;in, onun lar, bilim adamlan, peygamber ya da
1naddesinden birinci gok kah, formun- ger-;ek yonetici ve sanat-;Ilardu. De1nek
dan da (suretinden de) o gok kah.run ru- ki, dogrulara ula~an filozof ve bilim
hu sudQr eder. Boylelikle on aklldan her adanu, iyilikler meydana getiren ger-;ek
birinin kar~1hg1 olarak bir gok katl yonetici, guzellikler yaratan sanat-;1, ona
turer. Madde de Tann'dan sudQr etm.i~ gore, birbirlerinden -;ok farkh olmayan
tir. Belirsizlik demek olan madde, Tan- insanlard1r. Filozof ve bilim ada1n1 ger-
n'ya en uzak olan varhkt1r. -;egi ve dogruyu, bilimsel yontemle
Etkin Akll insan ruhunun da nedenidir. tarur. Yani, o etkin ak1l'a kendi yolun-
insan anlayi~lllda, Farlbi insan1n rub ve dan giderek vanr. Peygamber ve ger-;ek
bedenden meydana geldigini sayler. Be- yonetici ger-;egi ve dogruyu, vahiy yo-
denin yetkinligi ruhtan, ruhun yetkinligi luyla bilir. Yani, o da etkin ak1l'a kendi
ise aklldan kaynaklanmaktad1r. Ruhun yolundan giderek ula~u. Farbf'nin bu
ba~hca gorevleri eylem, anlama ve algl-
du~uncesine gore, bilim, din ve felsefe,
lamadlr. Ona gore, bitkisel, hayvani ve birbirlerini ortadan kald1nnak yerine,
insani ohnak uzere, ii-; tur ruh vard1r. birbirlerini tamamlayan disiplinlerdir.
Bitkisel ruhun gorevi, bireyin yetiqme ve
Onlar yaln1zca ayru ger-;ege ve dogruya,
geli~mesi ile soyun siirdiirulmesi, hay-
etkin akd'a ula~manm farkh yollandr-
vansal ruhun gorevi iyinin ahn1p kotu-
lar.
den uzak durulmas1, il'lsanf ruhun gore-
farkhhk metafiziAi [tng. metaphysics of
vi ise gtizelin ve yararhrun se-;ilmesidir.
d~fference; Fr. nretaphysique du difference].
Farabi ahlak anlay1~1nda, insan1n akd
yoluyla iyi ve koruyu aytrt edebilecegi- Kimi postyap1salc1 Frans1z du~unurle
ni savunur. insan i~ ama-; mutluluk, rinin Bah'run yuzlerce yllhk ozde~lik
en buyiik erdem de bilgeliktir. Farlbrye ya da mevcudiyet metafizigine yerine
gore, en yuksek iyi olan mutluluk, etkin ikame etme te~ebbusu ic;inde olduklan,
akd ile birle~mek yoluyla ger-;ekle~ir. 'farkhhg1 temel varbk kategorisi olarak
Zira, insan kendisini anlamak it;in evre- goren,' metafizik anlay1~1.
ni anlamak, evreni anlamak i-;in de ev- Ozde~lik m~tafizigini, kendi kendile
renin amaCJru kavramak durumunda- riyle bir ve ayn1 kalan, ezeli-ebedi, de-
du. Evrenin esas ve en yi.lksek amacrn1 gi~mez idealan en temel ger-;eklik ya
anlamak, insan ic;in ger-;ek mutluluk- parken, empirik ger-;ekligi nihai ve en
tur. lnsan1n kendisini ve evrenin amac&- yuksek ger-;eklik olarak ldealardan olan
n anlamaya kalki~mas1 ise, bilim ve fel- farkhhklanyla tan1mlayan tPlaton'la
sefe yapmakla ilgili bir ~ydir. In san ba~latan tDeleuze ve tDerrida gibi dii-
akhn1n en yuksek duzeyde yetkinle~ ~i.lnurler, +Nietzsche, tHeidegger ve
le~mesi, insan akhn1 Etkin Aklla yak- Freuddan hareketle, ozde~lik ve aynih-
la~hnr. g., birincil degil de, ikincil ve luretimsel
Etkin akll insan akluun yonelebilecegi kllan bir farkhhk metafizigi geli~tirmi~
en yuksek hedeftir. Etkin akll'a ula~ lerdir. Soz kon usu metafizigin ilk ve
mak, bu dunyada Ger-;ek, Dogru, lyi ve temel terimi farkhhkhr. Derrida, bu
Guzeli ortaya t;Lkaran felsefe, bilim ve baglamda farkhlrklan yaratan hareketi
sanatla ugra~mak yoluyla olur. Boyle- tarumlalnak uzere differance terimini bul-
likle, insan ruhunu temizler, safla~t1nr. mu~tur.
farkhhk politikast [ing. politics of diffe- benzer olmakla birlikte, b;rinde (pozitif
rence; Fr. politique de Ia difference]. Oteki- durum) belirli onciil ve aym zamanda
nin varhgmt ve ozgiilliigiinii reddeden, sonu~ var iken, digerinde (negatif
kadtm erkegin yoklugu ve eksikli oteki- durum) her ikisi de yoksa, buradan ha-
si olarak olumsuz bir bi<;imde tanunlar- reketle soz konusu onciille sonucun bir-
ken, Babh olmayan boylan yoksayan birlerine neden ve sonu~ olarak bagla-
veya onlann farklthklanm tammaytp, nacagt, aym sonucun her zaman aym
diger kiiltiirleri Bab uygarhgmm adi nedeni izleyecegi neticesi ~tkartthr.
yanstmalart diye degersizle~tiren Avru- Bunu sembolik olarak ~oyle gosterebili-
pa veya erkekmerkezci yakla~tma kar- nz:
~1, postmodernizm ve feminizm taraftn-
dan geli~tirilen ve oteki'nin farkhhguu, a, b, C, d,...... a, b, C ..... oyleyse, d
ozgiin liik ve ozgiilliil\iinii olumlamaya w,x,y~z, w,x,y, z
dayanan yakla~un ya da strateji.
Boyle bir strateji, her~eyden once Bab fa~izm [ing. fascism; Fr. fascisme; Al. fascis-
dii~iincesinin ozd~lige, neredeyse fark- mus]. 1 Birinci diinya sava~tru izleyen
hhgt yoksaymak pahasma, imtiyazh bir ytllardaki toplumsal ve ekonomik krizle-
yer verdigini one siirer. Bu tavnn Ierne- rin sonucu olan milliyet<;i ve otoriter po-
linde ise, ayru Batt dii~iincesinde Pla- litik harekete, saldtrgan bir ulus~ulugu,
ton'dan beri hiikim olan bir 'mevcudiyet tutkulu bir demokrasi kar~ttltgtyla bir-
metafizigi' yer almaktadtr. Fakat farkh- le~tiren ve iistiin gii~leri olan bir liderle
hgt kutsayan bu yeni ve postrnodernist se~kin bir grubun yonetimde bulwunast-
yakla~tma gore, fazlastyla problematik ru isteyen siyasi yonetim modeli.
olan ~ey, bulunu~ metafizigi ve dolayt- tFichte'nin milliyet~iligine, Carlyle'm
styla da, llzde~lik lehinde bir terc:ihin, se~kinciligi ve Nietzsche'nin iistiin insan
ka~tndmaz olarak birtakt.m toplumsal dii~iincesiyle George Sorel'in gorii~leri
ve pratik boyutlan olmastdtr. 0 cinsel ne dayandtl\t i~in, bir teoriden ziyade
ya da trksal farkhhklan goremez. Gore- bir inanca kar~thk gelen fa~izm, milli-
medigi gibi, kendisiyle bir ve ayru ol- yet~ilik, komiinizmden duyulan nefret,
mayaru, kendisinden farklt olam dogal- demokratik siyasete kar~t gilvensizlik-
hkla ya yoksayar, ya da kendisine ten ba~ka, tek partili bir devlete duyu-
benzetir veya kendisine tlibi kdtp baski lan baghhkla karizmatik liderlere duyu-
altmda tutar. lan inane i~erir.
farkhhktaki aymhk ilkesi [ing. principle Fa~izmin iki temel ogesi vardtr: Bun-
of identity in d!fforence; Fr. principe de lardan birind unsur, milletin en yiiksek
/'identitt! dans Ia difference]. ~ylerin birbir- deger oldugu inancmdan olu~ur. Mille-
leriyle olan tiim farkhhklanna ka~m, tin giicii, refah ve mutlulugunun, onu
evrendeki bir ~eyin ba~ka bir ~eyle en meydana getiren bireylerin istek ve ihti-
azmdan bir bakundan (omegin, varol- ya~lan kar~tsmda, mutlak bir onceligi
ma, meklinda bir yer i~gal etme, zaman vardtr. Millete hizmet etrnek, ve gerekti-
i~inde varolma bakunmdan) ozd~ oldu- gi zaman, onun i<;in olmek, bireyin en
gunu, hi~ir iki ~yin her yonden farklt biiyiik odevidir. ikind olarak, etkili ve
olarnayacaguu dile getiren ilke. gii~lii bir millet, bireylerin irlidelerinin,
farkhhk yonlemi [ing. method of differen- iistiin bir liderde cisimle~n, somutla-
ce; Fr. methode de Ia dijftrence ]. ingiliz fi- ---- birligidir. Liderin, inan~lanndan ve
~an
lozofu J. S. Mill'in onerdigi deneysel ya kararlanndan uzakla~tp, aynlmarun
da tiimevarunsal yontemin bir ad1m1. olanakstz oldugu partisi, toplumsal ya-
Buna gore, iki ayn olaylar ya da feno- ~arrun tiim boyutlanm kontrol altmda
menler obegi birbirlerine her bakimdan tutmahdtr.
332 felapton

2 Ote yandan, fa~izm, ekonomik bir ve yureklerine sokulan en yuce de~erdir.


a,_1dan ve Marksist terminoloji i,_inde, Sanayide de otorite, emekle sennaye ara-
siyasi iktidar yolunu i~,_i s1mfma kapa- smdaki serbest pazarh~m yerini ahr.
tan burjuvazinin diktatoryast olarak da Otoritenin onemini vurgulayan fa~izm,
tammlanabilir. yalruzca emretrnek isteyenleri de~il,
Fa~izm, bir yonetim bi,.imi ya da mo- fakat itaat etmek ozlemi duyanlan da
deli oldu~u kadar, aym zamanda bir cezbeder. Her toplumda, kendi ba~ma
ya~am tarz1, daha do~rusu bir miza,_ du~iinup, karar ve sorumluluk almak
ya da bak1~ a,_lsldu. Buna gore, fa~ist yerine, birinin p~inden gitmek ve ona
bak1~ ac;1smm en belirgin ozelli~i irras- boyun egmek isteyenler vard1r ve fa~iz
yonalizmdir. Bah'run rasyonel gelene~i min yayllmasmdaki ba~llca psikolojik
ne ~iddetle muhalefet eden fa~izmin psi- ko~ullardan biri ozgurlukten kac;l~tlr.
kolojisinde, ku~kucu, ele~tirel du~unce Uluslararas1 alanda ise, nk,.lhk ve em-
yerine, fanatizm egemen olur. Bunyesin- peryalizm e~itsizlik ve ~iddetin iki
de banndtrdl~ bu irrasyonalizm nede- temel fa~ist ilkesini ifade eder. Tlpk1
niyle, fa~izmin (trk, parti dogmas1, lide- millet ic;inde lider ya da elitin geri kalan-
rin karizmas1 veya ki~ili~ benzeri) tabu lara ustun olrnas1 ve iradesini onlara
konulan vard1r. ~iddet yoluyla kabul ettirebihnesi gibi,
Fa~izm yine insanlann e~it oldu~u fik- elit ulusun di~erlerine ustun oldu~u
rini reddeder ve e~itsizli~i bir olgu ola- kabul edilerek, onlan yonetme yetkisine
rak kabul etmekle kalrnaytp, bir ideal sahip bulundu~u du~unulur. Fa~izm,
haline getirir. Ote yandan, fa~ist yakla- bu ba~lamda, uluslar arasmda e~itlik
~~m ya da davram~m yasasmm ~iddet oldu~u ilkesine dayanan uluslaras1 te~
oldu~u aklldan Q,kanlmamahdtr. lrras- kilatlara ve bu arada dunya ban~ma
yonalizmi ve davraru~1n evrensel ola- kar~1d1r.
rak kabul gonnu~ standartlanm reddet- felapton. Klasik manbkta, buyuk oner-
mesi nedeniyle, fa~izm amaca giden mesi turnel olumsuz, ku,_Uk onermesi
yolda her araa mubah sayar. Yine, ayru tumel olumlu, sonuru ise tikel olumsuz
nedenle, fa~izm bireyi devlete kurban olan, ve ba~mdaki f harfinin de goster-
eder. Ba~ka bir deyi~le, fa~ist anlay1~ta di~i gibi, birinci ~ekilden frrio'ya indir-
devlet ama,_, birey de ara,.br. Buradan genebilen u,.uncu ~ekilden tas1m kah-
da anla~llaca~1 uzere, fa~ist devlet bt. Hi,.bir M P degildir. Tum M'ler S'-
kendi d1~mda hi,.bir de~erler butiinu ya dir. 0 h4lde, hi,.bir S P de~ildir.
da toplurnsal birlik tarumayacak derece- felek. Eskiden, dokuz tabakadan olu~tu
de totaliterdir. ~u, ve her kat:mda hirer gezegen bu-
E~itsizlik ve ~iddetin fa~izan kabulu, lundu~ kabul edilen gokyuzu katla-
do~al olarak yonetimin hem teorik ve rmdan her biri.
hem de pratik olarak bir elitin elinde ola- felsefe [lng. philosophy; Fr. philosophie; AI.
ca~l sonucunu do~urur. Fa~ist anlay1~a philosophie]. Yunanca 'seviyorurn, p~in
gore, baz1 insanlar yonetm.ek, di~erleri den ko~uyorum, anyorum' anlamma
de itaat etmek i-;in dogmu~lardu. Fa- gelen pltileo ve 'bilgi, bilgelik' anlamma
~izm, sadece bir sistem, bir yonetim gelen sophia sozciiklerinden tiireyen te-
tarz1 olmakla kalmay1p, aym zamanda rimin i~aret etti~i entellekttiel faaliyet
bir ya~ama tarz1 oldu~u i,_in, toplumsal ve disiplin.
etkinli~in hemen tum alanlannda, tarh~ Buna gore, felsefe Yunanhlar i-;in, 'bil-
madan ziyade, otoriteyi kullarur. Fa~izm gelik sevgisi' ya da 'hikmet aray1~1' an-
bu ba~lamda anti-feministtir ve aile i,_in- larruna gelmi~tir. Ba~langt~aki bu oz-
de gu,.Ju bir baba otoritesini destekler, gun anlama gore, her tiirden bilirnsel
Okullarda disiplin, ,_ocuklann kafalanna ara~tumactya filozof ad1 verilmi~tir. ilk
felse"fe 333

zat nanlarda, tUm bilim ve disi plinleri sorular hakk1nda belirli bir tiirden dii-
i~eren felsefe, daha sonra kendisinden ~iinme faaliyetidir. Felsefeyi rum diger
ayrJ.lan tiim diger bililn ve disiplinler~ disiplinlerden ayuan en onemli ozelligi,
den, konusu ve yontemiyle aynhr. Buna felsefenin bu tiirden sorular iizerinde
gore, felsefenin konusu 'nihai ve en d ii~iin iir ken, manhksal argiiman ya da
yiikse k ~eyler', genel olarak var hk, bir aktlyiiriitmeye dayarunas1du. Buna
biitiin olarak evrenin kendisini ya da in- gore, filozoflar, bu manllksal aktlyiiri.it-
santn eylemlerini, ya~amtnl ve yazgtst- meleri ya kendileri yaratular ya da ba~
n 1 en temelli bir bi~unde etkileyen ~ey kalanntn aktlyiiriitmelerini ele~tirirler.
lerdir. Varhg1 bir yoniiyle ya da belli bir Filozoflar, aynt zatnanda bu akdyiiriit-
bakundan ele alan bilimlerden farkh ola- melerin temelinde bulunan kavra1nlan
rak, felsefe, varhg1 bir biitiin o)arak ele analiz eder ve ac;tkhga kavu~tururlar.
ald1g1, varhgt varhk olmak baklmtndan Filozoflar, in san ya~am1n1 ilgilendiren
inceledigi, olaru betimleyen bilimlerden her~ey hakkJnda akll yiiriitebilir, her~e
farkh olarak olmast gerekene yoneldigi yi felsefi bir problem konusu yapabilir~
i~in, konulanna uygun dii~en yontem ler. Filozoflar, ornegin bizim apa~1k ve
ya da yontemleri kullarur. dogru olduklarma inandtguntz inan~la
Buna gore, felsefenin konulan arasmda nmlZl sorguya ~ekerler. Ya~amtn anla-
yer alan ~eyler, duyulartn ya da duyu- muu tneydana getirdigini soyledigimiz
sal kavrayt~ln ~ok otesinde kaldt3J i~in, temel surular iizerinde dururlar. Dinle,
felsefe duyulan kullarunaktan ozenle Tann'ntn varolu~uyla, dogru ve yanh~
ka~uur. Felsefe saf dii~iinceye, refleksi-
la, dt~diinyarun varolu~uyla, bilginin
yona dayarur ve a priori bir ara~brma kaynag1 ve suurlanyla, bilimle, sanatla
dtr. Buna gore, felsefe bir kavram anali- ve daha bir~ok konuyla ilgili sorular
zinden olu~ur ya da kavramsal analiz iizerinde akll yiiriirup, bu sorulara ge-
temeli iizerinde yiikselir. L>te yandan,
neI ge~er ve nesnel yarutlar getirmeye
felsefe ula~hgt sonu~lan karutlamak
~ah~ular.
i~in, belirli ve kesin birtak1m i~lem ya
insanlann ~ogu, temel inan~lanru sor-
da y~ntemler kullanmaz.
gulamaz. L>megin, insan oldiirmenin
L>te yandan, bilim diinyada yer alan
ni~in yanh~ oldugu, insanJann ni9n
~yleri betimlerken, felsefe onlan siruf-
lar. Bilim bilgi verirken, felsefe bilginin vergi venneleri gerektigi, ortalama insan
ne oldugunu, neyi ve nasJ.l bilebile~ tarahndan iizerinde pek fazla dii~iiniil
memi~ olan sorulardu. Kim ve ne kadar
mizi ara~bnr. L>yleyse, felsefe varolan
~eylerle ilgili olarak akla dayab bir a9k- vergi Odemelidir? Vergi odemenin amaa
lama saglar; bilimlerin ayn ayn ele aldJ~ nedir? Bunlardan her biri felseli bir soru-
olgu Slntflanrun tiimiinii birden a-;tkla- dur ve bizi hemen adaletin ne oldugu
yacak en genel ilkelere ula~maya ~ah~rr. konusuna gotiiriir. Ayru ~kilde, 'insan
Bu anlamda felsefe, varhgm ilk ilkeleri- oldiirmek ni9n yanh~b.r?', 'insan oldiir-
nin bilimidir. L>zel bilimlerden kazaru- mek her durumda ve her ko~ul alhnda
lan tum bilgilerin elqtirisini ve siste- yanb~ nudtr?' sorulan da, felsefi soru-
matizasyonun u ger~ekle~tiren en genel lardir. Felsefe, i~te bu tiirden sorular
bilim, bilimlerin bilimidir. V c nihayet, iizerinde dii~iinmenin sonucu olan bil-
felsefe insan1n ya~am1ru, degerlerini ve gelik ya da disiplindir.
amac;lanru sorgulayan, bu alanda insan felsefede geometrik yontem [ing. geo-
y~m ve eylemlerinin kendilerine metrical method in philosophy; Fr. methode
dayanaca~ genel ilkelerin bilgisidir. geometrique dtlns la philosCJPhie]. Felsefele-
Felsefe bir faaliyet, bir dii~iince faaliye- rin, felsefi ogretilerin ifade edilip a~lk
tidir. insarun soru sorabilme yetenegine lanmast suasmda kullantlan aksiyoma-
dayarur ve bu baglamda, o belirli tiirden tik yontem.
334 felsefenin degeri

Felsefede geo1netrik yontetni kullanan maktan, ger~ekli~i tema~a etmekten


filozof, Eukleides geometrisini, nesnel ve haz ahr. Bu hazza yabanc1 olan insanlar
rasyonel bir ara~t1nnan1n ger~ek modeli bile, on un nitelik yon iinden bir~ok haz-
ya da yetkin orne~i olarak goren Spinoza dan ~ok daha iistiin old u~un u teslim et-
ohnu~tur. Zorunlu olarak dogru oldu~u mekten geri kahnam1~lardu. Demek ki,
bilinen aksiyomlardan ve aksiyomlarda felsefe her~eyden once insana haz verir.
kullanllan kavramlann anlamlaruu at;~k insan varh~mm bir beden kadar bil"
layan tarumlardan hareket etti~ine ve bir !"uha da sahip oldu~unu, insan1n ger~ek
dizi 1nanbksal adunla, kendilerinden tii- amacma yalruzca bedensel isteklerini
retilmi~ old u~u aksiyomlar kadar kesin kar~Ilamakla kalmay1p, ruhsal ihtiya~
ve do~ru olan teoremlere do~ru ilerledi- lannl da giderdi~i zaman ula~abilece~i ...
~ine inand1~l geometrik yontemi Etica ni unutmazsak, bu durum daha a~
[Ahlak] adh eserinde uygulayan Spino- hale gelir. lnsarun ruhsal ihtiya~lann1n
za, gerc;ekli~in tasvirinde kullandmak en ba~1nda ise, merak1n1 giderme, o~
durumunda olan temel kavramlarm tani- rentne, evreni ve kendisini anlama, ~u
rrundan hareketle, yalnuca iddiah bir d iin yada ge~en ya~am1n1 anlamlandu-
metafizi~in onerrnelerini de~il, fakat in- ma iste~i vardu. Bu iste~i ise, yaln1zca
saJun ahlaki davraru~1yla ilgili kural ve felsefe kar~llayabilir.
ilkeleri de kan1tlamaya ~ah~m1~hr. .... Felsefe, ~u halde, bireysel diizlemde,
Geometrik yonte1ne de~er veren ba~ka bireyin ya~amlnda onemli birtaklm i~
bir dii~iiniir ise, geometrik aksiyomla- levler ger~ekle~tirir. <;iinkii, felsefe her-
nn a~1k ve se9kli~ini, biitiin bilgilerin ~eyden once insan olarak varolu~umu
do~rulu~unun ol~iitii hfiline getiren zun anlam1yla ilgili baz1 temel sorulan
tDescartes olmu~tur. ele ahr. insanlar, ya~amlannda zaman
felsefenin degeri [lng. v'Jlue of philosophy; zaman 'Nit;in bu diinyadaYJm?', 'Ya~a
Fr. valeur de la philosophie]. Felsefenin ~ok mtmlZin bir amao var m1?', 'Bir ~eyi
~e~itli fonksiyonlann1n bir sonucu ola- do~ru ya da yanh~ kdan nedir?', 'Zihin
rak onem kazan1p de~erli olmas1 duru- bedenden farkb m1du?', 'Oliimden
mu. sonra insana ne olur?' tiiriinden felsefi
Felsefe sozcii~iinii i~itir i~itmez bir~ok sorular sorarlar. t~imizden her birinin
insarun ilk tepkisi, biraz da alayo bir bu felsefi sorular iizerinde dii~iinme
dille felsefenin hi~bir i~e yaramadt~1n1 sinde, varolu~umuzu anlamlandunak
s6ylemek olur. Felsefeden maddi de~er ac;Is1ndan biiyiik yarar vardu. Nitekim
lerin ve zenginliklerin meydana getiril- Sokrates incelenmemi~, sorguya ~ekil
lnesine, maddi anlamda refahm olu~tu memi~ bir ya~am1n ya~anmaya de~er
rulmasma do~udan dogruya katklda olmad1~IU soylemi~tir.
bulunmas1, elbette beklenemez. Fakat, lnsan, vah~ilerden farkh olarak akdh
maddi zenginlik ve refahm insan tarafin- bir varhkhr ve bu ozelli~i dolayisiyla
dan bir de~er cetvelinin en tepesine yer- ya~am1n1 birtaklm ilkelere, temel ka-
le~tirilen bir ~ey olmad1~1 unutulmama- bullere dayandtnr. Ya~amrn kendisine
hdrr. Zira, insanlar maddi baJomdan dayand1~1 ilkeleri, temel kabulleri hi~
refah1 ve maddi de~erleri bizatihi kend i- sorgulamadan ger~ekle~tirilen bir varo
leri i~in de~il de, mutlulu~a goruren lu~ suadan ve temelsiz bir varolu~tur
yolda hirer ara~ olduklan i~ isterler. ve boyle bir ya~am siirmek, hi~ servis-
Bu ba~lamda, felsefe de, mutluluk ten ge~irilmemi~ bir arabay1 kullanma-
amaa i~in bir ara~ olabilir. Nitelcim, her ya benzer. Araban1n ~imdiye kadar
ins an maddi zenginliklere sahip olmak- freni hi~ bozulmam1~, tekeri patlama-
tan haz duymaz, bazdan da dii~iinmek ml~, ya~1 bitmemi~ ve de motoru sa~
ten, insan ya~am1n1n anlam1n1 ara~tu- lam olabilir. Fakat bu, onun gelecekte
felsefenin disipli.nleri 335

de her bak1mdan iyi ve sa~lam olaca~1 da bir yonetiln bi9mi olarak detnokrasi-
anlam1na gelmez. Benzer ~elcilde, insa- nin geli~mesine ve i~leyi~ine onemli
nln ya~am1n1 kendilerine dayandud1~1 katk1lar yap.ar. Zira, demokrasi en iyi bir
ilke ve kabuller gerc;ekten de sa~lam ve bic;imde, insanlar ele~tirel bir bak1~ ac;l-
do~ru olabilir, bununla birlikte, bu ilke sma sahip olduklan, iyiyle kotuyu, ger-
ve kabullerin sa~lam ve do~ru oldukla- c;ek ve sa~la1n akllyurutmeyle demagoji-
n, ancak ve ancak bu kabuller felsefe yi birbirinden a yuabildikleri zaman;
yardlmlyla bir ele~tiri suzgecinden ge- tiim iddialar i~n deli! ve dayanaklar
c;irildikten, enine boyuna irdelendikten aramayt, olan biteni farkb yonlerden go-
sonra bilinebilir. rebihneyi, daha iyi ve do~n olmak ic;in
Felsefe, bundan dolay1 bu dunyadaki kendilerini ve ba~kalanru sorgulayabil-
ya~amnn1zda, yolumuzu kaybehneme- tneyi o~rendiklerinde; ve ba~naz olma-
mizi sa~layan, bizi geregi gibi yonlen- ytp, onyarg1s1z ve ho~goriilu olabildik-
diren en onemli arac;tu. Unlu c;a~da~ fi- leri zaman, yuriir. insanlara bu te1nel
lozof Ludwig tWittgenstein insarun bu ah~kanbklar1 ve erdemleri kazandua-
dunyadaki durumunu bir ~i~e ic;indeki cak ve onlan geli~tirecek olan da yalruz-
sine~in duru1nuna benzettni~tir. Witt- ca felsefedir, felsefi bir bak1~ ac;1stdu.
genstein'a gore, ~i~enin ic;ine stkt~m~~ Yine toplumsal duzlemde, felsefenin
olan sinek ~i~eden d1~an c;1kmak ister, onun ad1n1 hie; i~itm.emi~ olanlann ya ..
fakat bunu nas1l ba~arabilece~ini bil- ~amlan uzerinde bile do~rudan bir etki
lnez. i~te, felsefenin i~levi ve amac1 si- yaph~t unutulmamahdu. Felsefe, do-
ne~e ~i~eden nas1l c;1kaca~1n1 goster- layh yoldan yaz1h eserler, medya ve
mektir. Wittgenstein'in yapm1~ oldu~u sozlu gelenek aracth~tyla diinyaya ili~
benzebneye gore, biz insan varhklan kin bakl~ a~l~lZl etkiler. Ome~in, Hris-
bu dunyadaki ya~am1m1z s1rastnda, tiyanh~ln ve Islimiyetin bir din olarak
zaman zaman kendimizi kapana losb- bi-;i1nlenmesinde felsefenin c;ok buyuk
nhnl~ hisseder ve yolumuzu bulmakta bir rolu olmu~tur. Ayn1 ~ekilde, siyaset
guc;luk ~keriz. i~te felsefe, biz insan alarunda felsefi kavram ve fikirlerin et-
varhklannm kapana k1shnlm.J~hk duy- kisinin buyuk oldu~unu soylemek gere-
gusundan kurtulmamlZl sa~lamak su- kir. Ometifl, Amerikan Anayasas1 c;ok
retiyle, yoniimiizii bulmamlZa yardtm buyuk oh;ude lngiliz filozofu John
eder. tLocke'un siyaset konusundaki fikirleri-
Felsefe, bundan ba~ka, insana birc;ok nin sonucudur ve Jean Jacques Rousse-
kon uda do~ru ve ac;lk sec;ik d u~unebil au'nun du~unceleri de Frans1z Devrimi-
meyi o~retir. Felsefi du~uncenin yon- nin do~u~unda kii'til msenmeyecek bir
temleri, insana hemen her konuda akll rol oynam1~tJr. Yine, Karl +Marx ve Fri-
yurutebilmesi i~in gerekli temelleri ha- edrich tEngels'in du~iinceleri dunyada
Zlrlar. Boyle bir du~unce turu, insarun son elli altm1~ y1l ic;inde kurulmu~ olan
bir probleme bir~ok yonden bakabilme- sosyalist yonetim bi-;imlerinin gerekli
sini, sorunlara onyarg1s1z yakla~abil fikri temellerini sa~lam1~hr.
mesini, hic;bir ~eyi m utlakla~hnnay1p, felsefenin disiplinleri [ing. branches of
her~eyi ele~tiri suzgecinden ge~irebil philosophy; Fr. branches de Ia plrilosophie].
mesini sa~lar. Felsefeyi meydana getiren, felsefeyi be-
Felsefe, gene! bir duzJemde veya top- lirleyen temel disiplinler, felsefenin alt
lumsal platformda da c;ok onemli hiz- dallan.
metler sa~lar. Gunumuzde, kimi eksik- insan ya~am1nda birc;ok i~i ve i~levi
lerine kar~1n, demokrasinin en iyi birden gerc;elde~tiren felsefenin soz ko-
yonetim bi,.-imi old ugu hemen herkesc;e nusu c;ok i~levlili~ne dikkat c;ekmek
kabul edilmektedir. Felsefe, bu ba~lam- ic;in, tWittgenstein felsefeyi bir alet ku-
336 felsefe tarihi

tusuna benzetmi~tir.T1pkl farkh aletler 4 Dordiincti olarak, zaman zaman yeni


i~eren bir alet kutusunu bir~ok farkh kavray1~lar kazand1~1mlz, neyi bilip
i~te kullanmam1z gibi, felsefe de, aym neyi bilmedi~imiz, neye do~ru dedi~i
anda bir-;ok i~levi yerine getirir. miz ve neleri bilip neleri bilemeyece~i
1 Felsefenin bir~ok farkh i~ ve i~levi miz iizerinde dii~iindii~iimiiz olur. Bu
ger~ekle~tirmesi, insamn ve insan ya~a konularda ise, bize bilgi felsefesi ya da
tmrun zenginli~inin, onw1 gundeli.k ya- epistemoloji yardun eder.
~ammm do~urdu~u problemlerin ve 5 Son olarak, ger-;ekten var ve birincil
tecriibelerin karma~1kh~mm bir sonu- olanm ne oldu~u, varhk bak1mmdan
cudur. Bundan dolay1, felsefenin birinci neyin ge~id, neyin kahc1 oldu~u konu-
i~i, bize nasll eylememiz gerekti~i ko- sunda meraka dii~tii~iimiiz olur. Bu
nusunda yard1m etmektir. Biz insanlar konuda ise, varlk felsefesinin yardJmm-
kendi ki~isel ya~amlanm1zda do~ruyu dan faydalarunz. l~te sozlinii etti~imiz
yanh~tan, iyiyi kotiiden, ahlaksal olam bu be~ temel alan felsefenin konulanm
ahlald olmayandan ay1rmak ve yapma- meydana getirir ve felsefeye bir girl~
mtz gereken ~ey ile yapmamamtz gere- sa~lar: Varhk, bilgi, din, toplum ve
ken ~ey arasmda mutlak bir aytrun or- de~er.
taya koymak isteriz. Ayru ~ekilde, en Mant1k ise, saz konusu disiplinleri
iyi ve en mutlu bir ya~amm neden mey- meydana -;tkaran dii~iince tarzmm ku
dana geldi~ini merak eder, mutlulu~a rallanru koymak bakLmmdan tum fel-
eri~mek i~in ~abalanz. t~te, bize konu- sefe disiplinlerinin temelinde yer alan
da yardun edecek olan felsefe disiplini, disiplin olarak ortaya ~1kar.
alllak felsefosidir. felsefe tarihi [Os. tmih-ifelsefe; ing. history
2 Ote yandan, zorunlu olarak bir top- of philosophy; Fr. histoire de Ia philosophie;
lum i~inde ya~ad1~1mtza ve ba~ka in- AI. geschichte der philosophie]. Ge~mi~te
sanlarla ili~ki i~inde bulundu~umuza ya~am1~ olan filozoflann dii~iincelerini
gore, hayahm1zm niteli~i kac;mllmaz ya da g~~in felsefi sistemlerini incele-
bir ~ekilde ba~kalanrun davram~larm yen tarih ya da daha z:iyade felsefe dah.
dan etkilenir. Bu ba~lamda, belli bir yo- Felsefe tarihi, gene] bir anlay1~ ~er~e
netim bi~iminin olu~turdu~u temel iize- vesi i~inde, ilk ve Orta-;a~ felsefesi, mo-
rinde, bireyleri ban~ ve i~birli~i i~inde dem felsefe ve ~a~da~ felsefe olarak
olan bir toplum i.;:in birtak.un kural ve dorde aynhr. Bu ba~lamda, her ~a~m
gene] yasalarm gerekli oldu~unu farke felsefesini ~ok derinden etkilemi~ olan
deriz. Bize bu konuda yardun eden fel- bir temel etkenin oldu~u soylenmelidir.
sefe ise, siyaset felsefesidir. Soz konusu Bu etken, ome~in Orta~a~ felsefesi soz
felsefe tiirii, farkh yonetim l:arzlanm, konusu oldu~unda din, modern felsefe
hangi yonetim bi~iminin di~erlerinden sbz konusu oldugunda ise bilimdir.
daha iyi oldu~unu ve yasalann temelle- Hi~bir filozof bo~lukta dii~iinmedi~i
rini ara~tmr. ve bir filozofun gorii~leri, 1 daha once-
3 Nihayet, dii~iincemiz geni~leyip, ki felsefelerin, 2 filozofun i-;inde bulun-
kendimizin ve i~inde ya~ad1~1mlz top- du~u tarihsel ve toplumsal ko~ullann
lumun smulanm a~h~1m1zda, bu kez v~ nihayet 3 filozofun mizacuun ve ki
evreni, bu diinyadaki ya~amumz1, bu ~ili~inin belirledigi etkilerin bir sentezi
ya~amdan sonrasm1, evreni ve bu diin- oldu~u ifi:in, felsefe tarihi yazunmda, a)
yadaki varolu~umuzun bir Tann'yla manhksal, b) toplumsal ve c) bireysel
olan il~kisini ele ahr ve din felscfesin- etmenler aym ol-;iide dikkate ahnmah-
den yard1m isteriz. Felsefenin bu dah, du. Buna gore, felsefe tarih~isi, bir filo
buradan da anla~IIaca~l gibi, Tann'mn zofun kendisinden once ya~arm~ olan
varolu~u, insamn bu evrendeki yazg1s1 filozoflann gorii~lerinden ne ol~de et-
gibi konulan ele ahr. kilendi~ini anlamaya ve anlatmaya ~-
felsefi antropolo;i 337

h~mahd1r. ikinci olarak, filozofun go- ve etki alam i~inde kald1~1 kabuliiyle,
rii~lerinin toplumsal ve kiiltiirel ko~ul insana ili~kin ara~tmnalara bir anlam
lardan ne ol~iide etkilendigini bilmeli- ve diizen kazandmnanm miicadelesini
dir. Felsefe tarih~isi, ii~iincii olarak, venr.
felsefi gorii~lertn olagandl~l bazl ozgiir i~te bu ~er~eve i~inde, felsefi antropolo-
kafalar tarahndan yarahld1gm1 ve yara- ji, fenomenolojik yontemden de yararlan-
hCllanmn ki~iliklerinin izlerini ta~1d1g1- mak Sllretiyle, insanm ozsel niteliklerine
m hi~ aklldan ~1kannaks1zm, bir felsefi ve potansiyel gii~lerine ili~kin olarak
gorii~ ya da ogretinin ele ahnan filozo- yeni ve saglam bir. kavray1~a ula~maya
fun ki~iligini ne ol~i.ide yans1tbgm1 an- ~ah~an, insamn kendisini anlama ve oz-
lamaya ~ah~mahd1r. giirl~tirme ~abasmJ temele alan bili.msel
felsefi antropoloji [tng. philosopltical ant- bir disiplin olu~tunnay1 ama~layan bir
hropology; Fr. atrtltropologie pltilosophique]. felsefe ttirii olmak durwnundad1r.
insamn oziiyle ilgili problemleri konu Felsefi antropolojinin temeJ ozellik ve
alan felsefi bilim, somut ya~arru ve ger- tezleri ~oyle s1ralanabilir: 1 Biraz da on-
~kJikteki yeri itibariyle, insarun ozii ve dokuzuncu yuzy1lda ortaya ~1kan epis-
ozi.iniin kurulu~uyla ilgili ogreti. temolojik anar~iyi, insana ili~kin bir
Felsefi antropoloji, bilimlerin saglad1g1 kavray1~a ula~mada, degerlerin onceli-
bilgileri, birlikli bir insan idesinde bir- gini vurgulamak suretiyle ortadan kal-
le~tirmeye, insan bilimleri ile doga bi- duma amac1 giihnii~ olan felsefi antro-
hmleri arasanda bir bag kurmaya ~ah poloji, bilimin ve bilimsel faaliyetin
~lr; bilimlerden elde ettigi bilgilerden ka~uulmaz oldugunu one siirmekJe bir-
de yararlanarak, kendi felseff analiz ve likte, felsefi refleksiyonun bilimden hem
a~1klamalanyla, insan varhgmm oziinii once ve hem de sonra gelmesi gerektigi-
kavramaya ve insan varhgmm anlamuu ni belirtir: 0, bilimlerden elde edilen so-
metafizik a~1dan yorwnlamaya ~ah~1r. nu~lar biitiiniinii, insarun ger~ek oziine
Yuzy1hn ba~lannda, daha dogrusu uyduracak ~ekilde diizenlemelidir.
1920'lerde Almanya'da ortaya ~1k1m~ 2 Felsefi antropoloji a~1smdan insan bir
olan ve bilimlerin insamn dogas1 ve du- biiti..in olup hi~bir ~ekilde par~alanamaz;
rumuyla ilgili bulgulanm felsefi olarak dolaylSlyla, felsefi antropoloji, insam
yorumlayan felsefe anlay1~1, ve insam dogal bir varhk, evrim siirecinin iiriinii
her ne ise o yapan ve onu tum diger olan bir varhk olarak degll, fakat sosyo-
varhklardan ay1ran temel nitelikler iize- kiiltiirel bir varhk. kiiltiiriin iiriinii ve
rinde yogunla~an disiplin olarak felsefi kiiltiir yaratan bir varllk olarak deger-
antropoloji, insamn dogal imkan ve Sl- lendirir. 3 Felsefi antropoloji, insana ken-
mrlamalanm ele alan fizyolojik antro- disinin insanllg1n1 ortadan kald1ran,
polojiyle, insamn gii~lerint ve ne yapa- onun insanhgmm tarunmas1 siirecinde
bilecegini ele alan pragmatik fizyolojiyi bir engel olu~turan gii~lere baskm ~lka
birle~tirir ve insam hem bir yarabk ve bilmesi i~in yard1mo olur. 0, bu bag-
hem de kiiltiirel degerlerin yarahos1 lamda, 20. yuzyllm totaliter sistemleri-
olan bir varhk olarak degerlendirir. ne, bireyin ki~isel karakterini yok eden
Ba~ka bir deyi~le, antropolojinin onse- ftalyan fa~izmine, Sovyetler'deki Stali-
kizinct yuzy1lda, fiziki ve kiiltiirel antr~ nizme ve Almanya'daki Nazizme kar~1
poloji olarak dallara ayralmasmm sonu- bir tepki olarak geli~mi~tir.
cu olan par~alarun1~hg1 gidermek ama- 4 Felsefi antropoloji, tema~ay1 temele
Clyla ortaya t;tkan felsefi antropoloji, in- alan spekiilatif bir tavnn ifadesi olmad1-
sana ili~kin ara~hrmaya bir diizen ve g1 i9Jl, onun somut insamn ger~ekligini
anlam yukJenmedigi zaman, insan bi- vurgulamas1 insarun salt refleksif bilin~
limlerinin insamn oziinii ya da insanh- le tammlanamayacag1 anlamma gelir.
gml unutup, doga bilimlerinin denetimi insamn somut ger~ekligi, bu baglamda
338 felsefi diitiince

onun bedensel varolu~una oldugu felsefi dii~iince [ing. philosop/lical thought;


kadar, ba~ka bireylerle olan dayaru~ma Fr. pens~e ph;losoplzique]. En genel anla1n1
Slna da i~aret eder. 5 Felsefi antropoloji- i~inde, soru sormanan sonucu olan ve
de, bireysel insan varhga ayna zamanda, insanla, insan ya~am1yla ilgili problem-
te1nel degerlerin oznesi olarak goriiltir. Jere kar~1 ilginin geli~mesiyle ba~layan
0, bu degerleri yaratmaz, fa kat on Ian~ dti~tince ttirti.
i~iode ya~ad1g1 d tin yadaki ~e~itli etkile- Buna gore, felsefe zor ve ~oztileaneyen
rin bir sonucu olarak, ahr. Bu degerlerin ya~a1n problemleriyle kar~ala~maktan,
insan tizerinde, insan varhg1 onlara bag- bu problemlerle ugra~maktan korkana-
landlga ol~tide, otoritesi vardu. yan bir yakla~nn, dti~tinsel bir tavar
6 Felsefi antropoloji, ontolojik ozlerden olmak durumundadar. FeJsefe insan ya-
hi~ soz etmeden, somut insan1n canh ~amanan anlam1yla, varhk, bilgi ve de-
deneyiminin felsefesi olmay1 ama~lad1- gerle iJgili sorulara bir yan1t getinneye,
g1, insanan insani diinyadaki varolu~u bu konularda ortaya ~akan problemleri
i~inde anla~d1nas1 gerektigini vurgula- ~oziimlemeye ~ah~arken, i~e s1fardan
daga, insanan kti~tik ol~ekli ya da yeryti- ba~lamayap, belli bir bilgi birikianine
ztine dti~mti~ bir Tann olmadagana sa- sahip olundugunu varsayarak ~oztim
vundugu i~in, ak1lc1 bir tontolojiye, bir getirmeye ~ah~ar. c;unkit insanlann ya-
varhk felsefesine kar~a ~akar. ~amlannda neyin onemli oldugunu de-
7 Felsefi antropoloji, insan benini ~arpa gerlendirebilmeleri i~in, hayatla ilgili
tan, onun i~in bir tehdit olu~turan tiim baza deneyimlere sahip olmalan gere-
indirgemeci teorilere kar~a da tav1r alU'. kir. Demek ki, felsefe insan ya~am1n1n
Bu baglamda, tMarksizme ve psikanali- anlam1yla ilgili sorulara yarut verirken,
ze oldugu kadar, yapasalcahga da kar~a ba~ka bilgi ttirleri taraflndan saglanan
~tkan felsefi an~opoloji, son ~ozi.imleme bilgilerden yararlanarak, genel, btittin-
de her insan varhg1nan kendi varolu~u ctil ve ku~abca yarutlar getinneye ~ah
nun sorumlulugunu tistletunesi gerekti- ~ar.
gini sayler. +Yabancala~ma yontinde, Bununla birlikte, felsefeyi felsefe yapan
insarun ki~isel tarihini degi~tirebilecek ~ey, insan ya~amuun anlarruyla ilgili so-
tehlikeler soz konusu olsa bile, bWllar rulara yarut vennekten ~ok, sorular sor-
insan1 bir btittin olarak belirleyemezler. lnak, proble1n gorebilm.ektir. Zira, insan
8 Benin kendini arama ve bulmayla il- ir;in onemli olan, yalniZca felsefe okumak
gili ozgtir, metafiziksel tercihinin onceli- ve felsefeyi bilmek de~ildir, felsefe yap-
gine i~aret eden felsefi antropolo ji, ki~i maktu, felsefi davranabibnektir. Felsefe
sel ya~am1r:t ba~ka bir ~eye indirgene- yapmak ise, felsefi hissetmeyi ve felseff
mez gizemi tizerinde durur. 9 Bu ~er~e dti~tiruneyi gerektirir. Felsefe yapmak
ve i~inde, humanist dti~tincenin, hem varhg1 ve bilgiyi bir btitiin, insan ya~a
radikal bir akllcahgan a~1r1hklanna ve nuyla ilgili olay ve problemleri ~ok bo-
hem de doga bilimleriyle insan bilimle- yutlu olarak gonnek ve her yontiyle kav-
rirtin insan ki~iligini tehdit eden deter- ramaya ~ah~mak anlam1na gelir.
minist egilimlerine kar~a ~1kan, modem Felsefi dti~tince, ara~tumaya ve ele~ti
versiyonu ~eklinde degerlendirilebile- rel bir tavara dayanan bir dti~tincedir.
cek olan felsefi antropoloji, bir dti~tince Yani, felsefi d ti~tince, kendisine veri
okulu meydana getirmez, fakat ~agda~ olarak aldaga her ttir malzemeyi akhn
dti~tincedeki ~e~itli egilimlere ortak ele~tirici stizgecinden ge~irir. Her~eyi
olan ve, ornegin t Husserl, +Scheler, Hei- old ugu gibi kabul eden, merak etmeyen
degger, +Jaspers, tMarcel, tBerdyayev, ve kendisine sunulanla yetinen bir insan
+James gibi dti~tintirlerin sergiledigi bir i~in felsefe soz konusu olamaz. Felsefi
yonelime kar~ahk gelir. d ti~ tince, ~ey lerin ni~in old uklan gibi
f elsefi yontemler 339

olduldaruu 1nerak eden, hayat1 biitt.in felsefi manhk [lng. pllilosophical logic; Fr.
boyutlanyla gonneyi, ya~am1n btiti.in logic philosophique]. Fonnel manhkta
boyutlannl goz oni.lnde bulundurmayl kullan1lan kavramlan inceleyen, t;e~itli
bilen, at;lk ve sorgulayan bir zihnin tirti- mant.Jk siste1nlerinin mekani~iyle me~
rctidi.ir. gu! ohnak yerine, genel olarak get;erli
Felsefi dti~tince, aktl temelli soru~tur akdytirtitmeyi konu alan, akllyi.irtitme
tna ve refleksif bir di.l~tinme yontemi- ttirleri, get;erlilik ve 1nant1ksal zorunlu-
nin sonucu olan bir dti~tincedir. Felsefe- luk tizerinde t;ah~an mant1k.
de soz konusu olan dti~i.ince, kendi felsefi psikoloji [ing. plilosophical psycho
i.izerine donmi.i~ olan ve kendisini konu logy; Fr. psyc/olog;e philosophique). De-
alan bir dti~i.incedir. Buna gore, felsefe- neysel ya da bilimsel psikolojiden farkl1
ci do~rudan dogruya do~a, tarih, top- olarak, zihin ve bilint;le ilgili ohnakla
ltnn i.lzerinde ele~tirici bir bak1~ a-;1s1y- birlikte, goreli olarak epistemolojik ve
la dti~tinebilece~i gibi, t;e~itli bilimler metafiziksel bir temeli bulunan ve daha
taraflndan sa~lanan malzeme tizerine spektilatif ve tarb~maya a-;1k bir nitelik
de dti~tinebilir. Vine, o bir problemi yal- arzeden konulan ele alan psikoloji dah.
ntzca bir bak1~ at;1smdan, bir bak1mdan Felsefi psikolojinin ele ald1~1 belli ba~h
ele alan diger disiplinlerin, bilgi ttirleri- konular ~unlardu: 1 Zihinle bilint; ara-
nin tersine, bir problemi bi.ittin yonleriy- Slndaki ili~ki, 2 genel olarak zihnin ya-
le ele ahnay1 it;erir. plSI, 3 egonWl ya da benin do~as1, 4
Felsefi di.i~tince, aynca t;oztimleyici ve zihin beden ili~kisi, 5 irade ozgtirlti~ti,
kurucu bir dti~tincedir. Yani, felsefi dti- 6 psikolojinin kullanaca~1 yontemler.
~i.incenin analiz ve sentez gibi i~levleri felsefi yontemler [tng. philosophical met~
soz konusudur. Analiz soz konusu ol- hods; Fr. netlodes philosophiques]. Felsefi
dugunda, filozof, kendisinin de i~inde di.i~tinen, di.i~tinme -;abas1 i-;inde olan
bulundu~u ve bir part;asru te~kil etti~i bireyler taraflndan kullan1lan yontem-
dunyay1 anlamak ve kavramak ic;in ken- ler.
disine sunulan her ttirlti bilgi, deney, Her bireyin bir felsefesi, ya da daha -;ok
alg1 ve sezgi sonut;lanndan olu~an d ti- belirli felsefi konularla ilgili olan inant;la-
~tinceyi analiz eder, a9kb~a kavu~tu n vardu. Ome~in, hemen herkes, a~kla,
rur. Fakat filozof, bununla yetinmez, iyi bir ya~am1n ne oldu~uyla, paran1n
yani di.inyay1 par-;alanm1~ bir hilde bl- de~eriyle, ki~inin ailesine ve tilkesine
rakmaz; analize ko~ut olan ba~ka bir kar~1 olan sorumluluklanyla, bir yone~
dti~tinme tarz1 ile, tizerinde dti~tintil timin temel gorevleriyle ilgili olarak
mti~, t;oztimlenmi~, ayd1nh~a kavu~tu birtak1m inant;lara sahiptir. Bu inan-;lar
rulmu~ 1nalzemeden hareketle dunyay1 ya t;ok basit ya da sofistike, de~i~ken
yeniden in~a eder, bir birlik ve btittinlti- ya da de~i~mez olabilir. i~te, ki~inin
~e kavu~turur. soz konusu inan-;lan olu~tururken kuJ~
Nihayet, felsefi dti~tince evrenseldir, land1~1 yontemlere, benimsedi~i yak.Ja-
-;unkti insan ya~ant1s1na giren her~ey ~lmlara genel olarak felsefi yontemler
felsefeye konu olu~turabilir. En basit bir ad1 verilir.
algi o~esinden (orne~in, dokundu~um Geleneksel bak1~ a-;1s1na gore, ki~inin
masarun sertli~i) en karma~1k bir du- felsefi problemlerle kar~1 kar~1ya kal-
~tin1ne sistemine (ome~in, Einstein'1n dl~l zaman, kulland1~1 yontem, sergile-
genel rolativite teorisi) kadar her~ fel- di~i yakla~1m, o ki~inin inant;lannl,
scfeye inceleme konusu olabilir. Ote yan- probleme verdigi yan1tlan -;ok btiytik
dan, felsefede soz konusu olan insan ya- ol-;tide belirler.
~anhsl, ~u ya da bu insarun de~il, gene) Ome~in, tinlti Amerikan filozofu Peir-
olarak insan1n ya~nhs1d1r. ce'a gore, felsefi problemler soz konusu
340 feminist

oldu~unda, ~u dart te!nel yakla~!m ya tesisine hizmet ettikler1 i-;in reddedUme-


da yon~em benimsenebilir: 1 Baglamna leri gerektitini savunan yeni bilgi teorisi
yontemi: Bu yakla~una gore, ki~i din, feminist epistemoloji diye tarumlanar.
politika, ark, ekonomi, cinsellik, aile Toplumu anla1nak ve onunla ilgili
gibi konularda, temel inan-;lann1 -;evre~ dotru teorilere ve satlam analizlere
sine ya da ki~isel ili~kilerine dayanarak ula~anak i-;in, topluma kad1n1n bak1~
beJirler. 2 Otorite yontemi: l<i~i burada, ac;asandan, di~ilin perspekhfinden yone-
inanr;lann1 bir otoriteye dayanarak, bir linlnesi gerekntini, zira di~inin bilenle
ki~i, bir kurum ya da bir devlete gore bilinen, benle oteki, zihinle beden, oz-
olu~turur. Bu yakla~tmda ki~i, otorite neyle nesne ara.s1nda daha az ay1run
olarak belirlediti ki~i ya da kurumun yaphg1n1, ve dolayas1yla, bashnhna~ ve
ifade ettiti ~eylerin kesinlikle dotru ol- tabi kduun1~ bir grup olarak kadtnlann,
dutuna inanar. sosyal ger-;ekligin dotru bir yonunu ve
t Peirce'a gore, felsefede soz konusu tetnsiline eri~mek ac;asandan, kontrol
olan u-;uncu yontem, 3. a priori yontem aanacarun gozlerini kor ettigi erkeklerden
ya da sezgi yontemidir. Bu yontemi kul- daha i yi bir konumda bul und uklanru
lananlar temel felsefi inan-;lanna duyu- one suren yontem teorisine ise feminist
deneyinden batunsaz olarak, yani sezgi metodoloji ada verihnektedir.
yoluyla ula~u. Peirce, bir yontem ola- Ote yandan, rasyonaliteyi erillite, duy-
rak, sozunu ettitimiz u-; yontemi de gusalhtl ise di~illite e~itleditine, kadl-
reddetmi~tir. Buna kar~an, unlu Fran- nl erketin yoklutu, eksik otekisi olarak
saz filozofu tBergson, kendimize ya da tanamlad1tana inan1lan butun bir Bah
benimize ili~kin bilgiye yalruzca sezgi felsefesi gelenetine ~iddetle kar~1 ko-
yoluyla sahip olabilecetimizi savunur. yarken, ontolojik tikicilitin her turunu
Ona gore, ger-;eklite ili~kin bilgiyi de, reddeden; kadtnlann ni-;in bashraldtkla-
bize yaln1zca sezgi satlar. nru ac;aklarken, hakiki anlama ve ar;kla-
Peirce'1n kendisi, felsefenin temel yon~ manan basttnlanan, tahaldd.1m alttna ah-
temi olarak, 4 bilimsel yontemi benimse- nanan sesine kulak vennekle mumkun
ani~tir. Cohen ve Nagel tarafandan da olacataru savunan; k1sacas kadm1n
savunulan bu yontem, felsefi problem- ilgi/ -;akarlan1u, ki1nlitini, konu ve du-
lerin -;ozumu ve olgulann a-;aklarunasa yarhb.klanru dddi ye alan, kadana ozgu
i-;in, hipotezler olu~turmay1, hipotezle- varhk, du~urune ve eyleme tarzlannan
ri gozlem ve deney yoluyla test etmeyi, deterini ve onemini vurgulayan felsefe
al ternatif hipotezler arasnda dotru se- ruru feminist felsefe diye tanunlanu.
c;imlerde bulunabilmek h;in birtakam ol- feminizm [lng. feminisrn; Fr. f~minisme;
c;utlere sahip olmaya i-;erir. AI. feminismus]. Kokleri 19. yuzyalda bu-
feminist [lng. feminist; Fr. foministe; AI. fe- lunmakla birlikte, daha ziyade 196(rh
ruinist ]. 1 Bir otreti olarak feminizmi ydlarda geli~en, ve kadanlar i-;in erkek-
benimseyen ki~i; 2 Feminizmi meydana lerle ~it sosyal ve politik haklar talep
getiren tezlerin onemli bir bolumunu eden hareket veya ogreti. Feminizm, er-
kabul eden veya somutla~tuan etkinlik keklerin kadmlar uzerindeki, bir i~bolu
veya yakla~un i-;in kullarulan niteleme. muyle sonu-;lanan cinsel farkJLltklardan
Bu batlamda, 1980'1i yallarda, ozellikle kaynaklaruN$, tahakkum ve somur(1su-
Fransada feminist du~unurler tarafan- nun olduk~ uzun bir tarihl old utun u
dan geli~tirilen epistemoloji turu; bir one surerken, en lllmh duzeyde dnsel
teori ya da bilgi iddiasanan ge-;erliliginin ayanmahtan son bulmasaru ister, hrsat
onun kimin tarahndan one suruldugu- e~itliti talebinde bulunur.
ne bath old utun u,. geleneksel hak.ikat, Feminizm, ozellikle ik.inci ku~atayla
nesnellik ve deterden ba~msazhk kav- birlikte daha felsefi unsurlar kazandak-
ram ve ideallerinin erkek egemenl itinin -;a, kadanlar tarafandan algllanan sosyal
fenomenalizm 341

e~itsizlikJeri sorg1.1lamadan daha fazla bir lemlenmeye, deney yoluyla biliruneye


~eyler yapmaya, gitgide daha yogun bir elveri~li olan. Gortinu~, yani gori.inen
teorik ~er~eve kazan1naya ba~lam1~hr. ~ey; yani, gozleme a~1k olan algtlanabi~
Bu ~erc;eve i~inde fe1ninizm, kadtnlan lir degi~iln ya da olu~um. Ktsacast,
erkeklerle ili~ki i.;inde, kac;arulmaz ola- insan varhkJanna gorundugu, onlar ta-
rak olduk.;a dezavantajh bir konuma raftndan algtlandtgl ~ekli yle nitelik,
yerle~tiren hayli derinlere kok salm1~ ili~ki, durum, olayl v. b. g.
ideolojik yapllara yonelir. Ornegin, Ba Fenomenleri bihne, tecri.ibe etn\e faali-
t1n1n politik kurumlann1 hakhlandir- yetine deneyim ad1 verildigi ve dene-
mada olduk~a onemli bir yer i~gal eden yiln de, d1~ deneyhn ya da duyutnlama
toplumsal' sozle~me ogretisi bu ti.ir ide- ve i~ deneyim ya da bilin~, i~ebak1~ ola-
olojik yaptlardan biridir. Bu di.izlemde, rak ikiye aynld1g1 i~in, duyusal feno-
bilinc; ya da benin oznelligin merkezi menlerden ve bilin~li fenomenlerden
olmadtgtnl gosteren Lac an' c1 psikanali- soz edilebilir. Buna gore, duyusal feno-
zin vukuflanndan ilham alan femi- men fiziki bir olu~um, bir olgu, varhg1
nizm, dil, felsefe ve hukuktaki toplum- sa pta nan olayd~r. Bilin~li frnornen ise, ki
sal cinsiyet egilhn ve yonelimlerini ~inin ay1rd1nda oldugu i.;sel deneydir.
sorgular. Dolayastyla feminizm bu a~a Fenomen, llk~ag Yunan felsefesinde,
mada, femin izmin sosyal e~itlik tale- akll taraflndan kavranan ger.;ek nesne-
biyle ortaya ~1kan ilk di.izeyinden farkh nin tcrsine, duyularla idrak edilen ya da
olarak, kadanlann sadece erkekler gibi kavranan nesne, duyusal gori.ini.i~ anla-
olmay1 ama~lamamalan gerektigini mtna gelir. Kanfta ise, fenomen, miim-
one surer. Kadtnlan bekleyen gorev, ki.in deneyimin stnarlan d1~1nda kalan
ozi.i itibariyle di~i1 olan yeni bir dil, ve bundan dolay1 da teorik olarak bili-
hukuk ve felsefe geli~tirme mi.icadelesi nemez olan nunzenin tersine, fonn ve
i~inde olmakhr. Kad1n1 sozde erkegin di.izeni duyarhg1n sentetik fonnlanna
eksik ve a~ag1 otekisi olarak tanimla- ve anlama yetisinin a priori kategorileri
yan bir di.i~i.ince gelenegine tneydan ne bagll olup, varolu~u ozneden ba-
ok uyan feminizm, o halde daha radikal gtmstz olmayan, dolayiStyla ozne tara-
bir di.izeyde, dil, toplum ve ki.ilti.iri.in er- find an belirlenen varhk, ozne tarafln
kegin perspektifinden, eril ~1kar ve ar- dan kurulan nesneyi ifade eder.
zulann evrenselle~tirilmesi temeli i.ize- fenomenalizm [lng. phenomenalism; Fr.
rinde in~a edildigine ve kad1n1n tam ve phenomenalism; Ahn. phiinomenalismus].
ger~ek temsile yeni bir toplumsal in~a Bilginin fenomenlerin bilgisiyle stntrb
tern eli i.izerinde ula~llabilecegine in an old ugun u; fenomenlerin, nesnelere ili~
d1g1 i~in, toplumsal dokunun yeni ba~ kin duyu verilerinden hareketle kuru
tan di.izenlerunesini ister. Ian manhksal yaptlardan ba~ka hi~bir
Feminizm, son ~ozi.imlemede en azm- ~ey olmadJklannt; yaln1zca, bilin.;te or-
dan kurumla~ml~ bir iktidar ili~kisi taya ~1khg1 ~ekliyle duyu ..deneylerinin,
olarak gord ugu ~eye sald1rdtgl i.;in, bilince goriindi.ikleri ~ekliyle fenomen-
genel yonelimi itibariyle bir sol hareket lerin bilinebilecegirti; ger~ekligin kendi
olarak tan1mlan1r. sinin, bilin~ten bag1mstz olan varhg1n,
fenomen [Yunanca 'gori.ini.ili' anlam1na kendinde ~eylerin hi~bir ~ekilde biline-
gelen phainomenondan; lng. phenomenon; meyecegini; da~ di.inya hakklnda bilebi ..
Fr. phlnomene; AI. phiinomen]. Genel ola- lecegimiz hel'eyin bize duyu-deneyi ile
rak, alguun nesnesi, algJianan ya da bi- aktanlan verilerden ibaret . oldugunu
lince gori.inen ~ey, gozlemlenebilir olan one si.iren empirist bilgi gorii~i.i.
olay ya da olgu. lnsan varhklanna, dog- Bilgi ve anlama yetisinin goriini.i~lerle,
rudan ve araciSlZ deneyde, tecriibede yani nesne ve olaylann algllanma tarzla-
goriinen ~ey. Gozlemlenebilir olan, goz- nyla SlntrlanmJ~ oldugunu savunan fe-
342 fenomt!nler dunyas1

nomenalizm, gorunu~lerin usrunde ya ~ey ya da varhklardan me,dana gelen


da otesindeki bir gen;ek.Jigin bilineane- duyusal dunya.
yecegini one surer. Ba~ka bir deyi~le, tPlaton'da ak1l yoluyla bilinebilir olan
fenomenalizm, ins an varhkJan kadar, fi- tldealar dunyasandan farkh olarak,
ziki nesnelerin de, gozlemlenebilir ozel- duyu yoluyla algalanabilir olan ve su-
liklerinin toplamandan daha fazla hi-;bir rekli bir degi~me i-;erisinde bulunan go-
~ey olmadaklann1, bildigimiz ~eylerin, ri1nu~ler dunyasan1 tan1mlayan feno-
bilincin faaliyetine bagh bulunduklan- lnenler dunyas1, tKant'ta bilinemez olan
nl, bilincin da~andaki fiziki bir nesnenin ken din de ~eyden, ger-;ekte old ugu ~ek
ger-;ekliginin, onun bir insan tarafandan liyle dunyadan farkh olarak, gorunu~ler
algtlan1na~ olmas1na dayand1gana iddia dun yasana, ins an taraf1ndan bilindigi
eder. ~ekliyle dunyaya kar~1hk gelir.
Buna gore, fenomenalizan, epistemoloji- fenomenoloji [ing. pltenome,rolo~J; Fr.
de, bilginin, fiziki fenomenler veya alga- pltenombrowgie; AI. pl1a~nomenologie]. Genel
IUn nesneleriyle, i-;ebak1~1n nesnelerinin olarak fenomenlerin bilimi, ozel olarak
bilgisi oldugunu, bilgin.in, d1~ dunyaya, da -;agda~ Alman filozofu Edmund H us-
ve i~ebak1~ yoluyla zihin hallerimize ve serl tarafandan k urulm u~ olan, bilincin
zihinsel faaliyetlerimize ili~kin olarak c;ok -;~itli fonnlanyla, dini, estetik, ..
algllanabilen ~eylerle s1rurlanma~ bu- ahlill ve duyusal her tur dogrudan de-
lundugunu savunarak, buradan, ger~ek neyilnini analiz edip betimleyen felsefe
li~in, mumkun deneyimlerin toplaman- anlay1~1 ya da yakla~ama.
dan ba~ka bir ~ey olmadaga, maddenin 1 Felsefe tarihinde ilk kez olarak
duyumu olanakh kllan ~ey oldugu, Alman du~unuru J. Lambert tarahn-
maddi nesnelerin aktuel ya da mu1nkun dan, onun Neues Organon adh eserinde
duyu-verisi obeklerine kar~ahk geldigi kullarulan fenomenoloji teruni, ba~lan
ve bundan dolaya, fiziki dunyarun aktu- gi-;ta bir gorunu~ler kura1n1, bir feno-
el ya da miimkiin duyu verilerinden ba- menler teorisi anla1n1na gelmi~tir. Kita-
gnnslZ olarak varoldugunun soylene- blrun diger u~ bolurnunde suas1yla
meyecegi ontolojik sonucunu -;akarhr. du~unce yasalanna ele ahp, bir dogru-
Fiziki dunyanan, algalayan lci~inin ola- luk kuram1yla bir anlam teorisi geh~ti
nakh ya da aktuel duyu-verilerinden ren Lambert dorduncu bolu1nde, feno-
ayn olarak varolamayacaguu ileri suren lnenolojiyi duyusal tecrubeye ili~kin
feno1nenalizme gore, fiziki nesneler alga ara~tarma anla1nanda kullanarken, ~ey
ya da daha ziyade duyu-verilerine daya- lerin bize nas1l gorunduklerine dair bir
nan manbksal yapalardar. Maddi nesne~ teori geli~tirmi~tir.
lere ili~kin onermeler, ger-;ek ya da ola- 2 Fenomenoloji, ~ok k1sa bir sure sonra
nakh duyumlara, duyu-verilerine ve t Kant'ta tasanmlar arasandaki ili~kiye
fenomenlere ili~kin onermelere indirge- dair bir incelemeye tekabul ederken,
nebilir. Daha dogrusu, fenomenalizme tHegel'de ise tinin bireysel duyuandan
gore, biz her ne kadar dolay1mS12 mutlak bilgiye dek olan yukseli~inin
d u yu-verilerinin da~lnda veya otesin- resmeden etkinligi tan1mlaan1~tar.
de, maddi nesneler benzeri ~eylerin va- 3 Fenomenolojinin Husserl'deki anla-
roldugunu varsayma egiliminde olsak mlna gidcn yoldaki en one1nli ugrag1
bile, anaddi varhklarla ilgili inan~ ve meydana getiren Brentano'da da terim,
onermeleritniz, sadece ve sadece duyu- fenomenlere dair bir analiz ya da be-
verileriyle ilgili inan-; ya ?a yargllara in- timleineyi ifade eder. Nitekim, o feno-
dirgenebildigi takdird~, anlamh olur. menolojiyi, tecrubemizde dolayunsaz
fenomenler diinyas1 (irig. pltenonlenal olarak verilenin otesine giden ara~tu~
world; Fr. monde phtnomenal]. Genel ola- rna turuyle kar~1 kar~1ya getirmi~tir.
.. rak, duyu yoluyla gozle1nlenebilir olan +Brentano'da Husser} fenomenolojisine
fcnomenolojik yanh~ 343

ge~i~i engelleyen en onemH husus, yaln1zca ozlerin ornekleri ya da bzelle-


onun 'yonehni~lik' proble1natigini salt melerini konu alan bilimsel ara~tlnna
psikolo jik bir diizle1nde ele alln1~ olma- ve deneyim taraflndan ke~fedilemez.
S1dn. Oysa, Husserl yonclmi~lik sorun- Bu ozler, yaln1zca onlan sezgi yoluyla
sahn1 once epistemolojik, sonra da tran- kavrayabilen bilin-; taraflndan a~1ga -;1-
sendental bir diizlemde ele ahr ve onu kanlabilir.
cogito'nun yoneldigi feno1nenal diinya- Fakat, Husserl'e gore, insan zihni birta-
Y1 ke~fetmek i-;in kullanar. k1m anzi ve raslantlsal ogelerle, ya da
4 Giiniimiizde bilinen felsefe anlaya~1 olumsal olana ili~kin inan-;larla dolu-
ve yontemi olarak fenomenoloji, H us- dur. Oyleyse, bu ozlere, olwnsal olanla
serl'in ara~hnna ve eserlerinden -;Lkar. ilgili bu inan-;lan paranteze alarak yak-
i~te burada feno1nenoloji, deneyim ya la~abilir ve soz konusu paranteze alma
da tecriibemizi, kokenlerinden ve geli~i siirecinden sonra, saf bilin-;te kalanlan
rninden ayn, ve tarih-;i, sosyolog ya da ara~hrabiliriz. Buna gore, fenomenoloji
psikologlaran sundugu nedensel a-;1kla- anlarru, esas konusu olarak one surer.
1nalardan baguns1z olarak, ger-;ekte ol- BununJa birlikte, bu anlam, dilde yatan
dugu ~ekliyle ve dolay1ms1z bir Larzda anlam degil, fakat daha -;ok ya~am1n
betimleme te~ebbiisiine kar~1hk gelir. anlamadar. Ote yandan, soz konusu fe-
Felsefenin olgusal bir bilim olmadag1n1, nomenoloji.k yakla~am, fenomenolojik
tnanhk ve matematigin formel sistemle- indirgeme teknigiyle ger-;ekle~ir.
riyle, doga bilimlerinin yontemlerinden 5 Yirminci yiizytlda varolu~-;u filozof-
farklt yontem ve bulgulara sahip bulun- lardan bir-;ogu da, sozgelimi Sartre ve
duAunu, empirik bilimlerin onkabulle- Merleau-Ponty de fenomenolojiyi Husp
rinden bagams1z oldugunu savunan ve serl'deki anlam1yla alma~ ve onu ayn1
feno1nenolojinin, 'goriinii~lerin bilimi do~ultuda ele ahp geli~tirmi~tir. Orne-
1

~eklindeki lafzi anlamandan yola -;Lkan gin, ilk doneminde Husserl"in dii~iince
Hus~erl, goriindiigii ~ekliyle diinyay1 sini kendi tarz1nda siirdiiren Sartre fe
anlamarun felsefi faaliyetin -;ok onemli nomenoloji yi, transendental bilin-; yapa-
bir par-;as1 oldugunu, zira ya~amda larma ili~kin, bu yapllartn ozlerinin sez-
deger ta~ayan bir-;ok ~eyin, orne gin i yi- gisine dayanan, bir betimleme olarak tap
ligin, giizelligin ve a~kJn fenomen ya da n1mlanu~tar. Merleau-Ponty'ye gore ise,
goriinii~lere dayand1gana, fakat gorii- fenomenoloji bizi diinyaya baglayan
nii~ler, kendilerini gozle1nleyen bir oz- ili~kinin bilincine varma ve diinyanan
neye bagh olduklan i-;in, felsefenin ilk ger-;ekligini kavraman1n biricik araca-
ve esas konusunun goriinii~ler olmit- d1r: 'Fenomenolojinin en one1nli ba~an
yap, bilincin kendisi oldugunu savun- S1, a~ua oznellik ile a~1r1 nesnelligi,
mu~ ve felsefenin te1nel amactntn bilin- diinya ya da rasyonalite kavram1 i-;inde
cin, oznenin bak1~ a-;1sandan goriilen, birle~tirmi~ olmas1d1r. Hakiki felsefe,
i-;eriklerine ili~kin bir ara~llrmaya haya- diinyay1 yeni ba~tan gormeyi ogren-
ta ge-;irmek oldugunu belirtmi~tir. 1nektir; fenomenolojinin gorevi, diinya-
Felsefe bilince ili~kin bir ara~llrmayla run gize1niyle bilincin gizini a-;1ga ~karp
ba~lasa da, Husserl'e gore, bu ara~ttr 1naktan ba~ka bir ~ey degildir.'
mayla son bulmaz. Tam tersine, felsefe- fenomenolojik yanh~ [ing. phenomenolo-
nin ~eylerin ozlerini anlamak, kavra- gical phallaa;; Fr. erreur plt~nomlnologique].
mak gibi -;ok daha onemli bir amaca ~eylerin nasLI goriindugunii, koktu~u
vardar. Ona gore, biz diinyaya, her kav- nu tasvir ettigimiz za1nan, tasvir etti~
ram bir ozii sundugu ya da ifade etti~ miz ~eyin, nesne ya da olaylaran, i-;i-
ve biz de diinyay1 kavramlanmtzan a)- mizde bulunan sinemadaki aktiiel nite-
lana yerl~tirebildigimiz i-;in, anlayabil- likleri oldu~unu kabul etmekten olu-
mekteyiz. Bununla birlikte, bu ozler, ~an yanh~ tiirii.
344 fenomenolojinin evreleri

fenomenolojinin evreleri [ing. pllnses of kabul etmekle birlikte, dili i~inde insan
phenomenology; Fr. phases de Ia phirzome- varhgmm olu~turuldugu ya da kurul-
nologie]. lnsan zihninin koklerlni gorunu- dugu en temel ve en onemli ortam ola-
~\1n yap1smda, anlama ediminin ozunu rak gorur.
deneye ili~kin duzenlemede ke~fetmeye feodalizm [lng. feudalism; Fr. frodalisnre;
~ah~an felsefi disiplin olarak fenomeno- AI. feudalismus]. Bah Avrupa'da ortaya
lojinin tarihsel geli~imi i~inde ortaya ~1k1p Orta~ag boyunca egemen olmu~
c;1kan evreler. olan tanma dayah ureti..m tarz1yla belir-
Bu ~ekilde, daha ~k zihne ya da bilin- lenen ekonomik sistem ve toplum ti.irii.
ce ili~kin bir ara~tuma olarak tammla- Marksist terminolojide, kolelige daya-
nan fcnomenoloji, ~agda~ felsefedeki iki nan ekonomik sistemi izleyip, kapita-
temel akundan, tanalitik felsefeyle yap1- lizmden once gelen ve derebeylerin ege-
salc1hktan ~ok bclirgin bir anlam i9nde menligi ve serflik duzeniyle belirlenen
farkhhk gC>sterir. Buna gore, fenomeno- ekonomik ve toplumsal sistem.
loji, felsefi problemlerin ~ozumune Soz konusu sistemde, merkez[ iktidar
giden yolu dille kavramlara ili~kin ~o ya da devlet gucu olduk~a zay1f olup,
zumlemede, dilin manbksal yap1smda hukumdann gucu soylulann yerel gucu
bulan analitik felsefeden ve bilginin olu- tarahndan s1rurlanml~tlr.' Aym ~ekilde
~umuyla duzenlenmesinde ba~at rolu merkezi bir pazar ekonomisinden de
bilin~li deneyimden once gelen bilim;siz yoksun olan feodal toplumda, toplum-
ilkelere veren yap1salohktan, onceligi sal birlik ve uyum, kan bag1 ya da eko-
anlama ve anlam verme edi.minin bizzat nominin kurallanna degil de, ki~isel
kendisine vermek bakmundan aynhr. ili~kiler sistemine dayarur.
insan zihninin anlam1 kavrama, k~fet ferio. Klasik man_bkta, buyuk onermesi
me kapasitesinin form.el manbktan da tumel olumsuz, ku~uk onermesi tikel
bilgiyi duzenleyen yapllardan da ~ok olumlu, sonucu tikel olumsuz olan bi-
daha temel oldugunu one suren feno- rinci ~ekilden tas1m kahb1. Hi~bir M P
menoloji Alman filozofu Edmund Hus- degildir. Tum S'ler M'dir. 0 halde, baz1
serl tarafmdan kurulmu~ olup, S1ras1yla S'ler P degildir.
transendental fenomenoloji, varolu~~u ferison. Klasik manhkta, buyuk onermesi
fenomenoloji ve hermeneutik fenomeno- tumel olumsuz, ku~uk onermesi tikel
loji olmak uzere, u~ ayn a~ama ya da olumlu, sonucu tikel olumsuz olan u~un
evreden ge~mi~tir. Bunlardan transen- cu ~ekilden tasun kahb1. Soz konusu
dental fenomenoloji, fenomenolojinin, tasun kahb1, terimin ba~mdaki fhar finin
bilginin deneyim ya da tecrubedeki de i~aret ettigi gibi, birinci ~ekilden
ozsel temellerine ili~kin bir ara~hrma ferio'ya indirgenir. S harfinin de gosterdi-
dan meydana gelen ilk evresidir. Bura- ~ tizere, indirgeme ku~uk onenneyi
da dogal tavrm gundelik dunyas1 pa- konu alan basit evinne yoluyla ger~ekle
ranteze ahrur ve zihnin ozsel temeline ~ir: Hi~bir M P degildir. Baz1 M'ler S'dir.
don til Hr. 0 halde, baz1 S'ler P degildir.
Buna kar~m, hem Husserl'in ikinci do- fesapo. Klasik mantakta, buyuk onermesi
neminde ve hem de omegin Heidegger tiimel olumsuz, ku~uk onermesi tumel
ve tSartre'da orneklenen varolu~sal fe- olumlu, sonucu ise, tikel olumsuz olan
nomenoloji, tLebenswelt'e yonelir, Le- dorduncu ~ekilden tas1m kahb1: Hi~bir
benswelt ya da gundelik dunya i~inde PM degildir. Tum M'ler S'dir. 0 halde,
ortaya ~1kan varhgm dogas1 uzerinde baz1 S'ler P degildir.
durur. Buna kar~nn, tGadamer ve tRi- festino. Klasik manhkta, buyuk onermesi
ccrur tarahndan orneklenen henneneu- tumel olumsuz, ku~uk onermesi tikel
tik fenomenoloji, varhgm onceligini olumsuz, sonucu ise tikel olumsuz olan
Feuerbach, ludwig 345

ik.inci ~ekilden tasnn kahb1. F harfi tas1- sandan bag1ms1z bir varhg1 oldugu go-
m1n birinci ~ekilden ferio'ya indirgendi- rii~iiniin, bu ~er~eve i~inde, vahiy ve
gini, s harfi ise indirgemenin biiyiik kutsal nesnelere inanmaya yol a~hgutl
onennenin evriginin ahnmas1 suretiyle one siiren Feuerbach, teolojiyi antropo
ger~ekl~tirildigini gostennektedir. Hi~ lojiye indirgemi~tir. Ona gore, insan
bir PM degildir. Baz1 S'ler M'dir. 0 hal- kendisinde gonnek istedigi, bununla
de, S P degildir. birlikte gor1neyi ba~aramad1g1 nitelikle-
feti~izm [tng. fetichism; Fr. fetichisme; AI. ri, hayali bir varhga yans1tmakta, bunu
fetischismus]. 1 Genel olarak, dogaustii yapt1g1 i-;in de, kendisini soz konusu
bir gticii ve etkisi, biiyiilii ya da a~kln varhk kar~1s1nda kii~l terek, oz benli-
gii~leri old uguna inan1lan tapmma ob- ginden sogwnakta ve kendisine yaban-
jesine tapan dini uygulamalarm biitii- Clla~maktadu.
n u. 2 Daha ozel olarak da, ins an elinden Feuerbach'm din konusundaki bu go-
~1krna iiriinlerin, insan1n yaratdanntn rii~leri, bir~ok bakl1ndan onemli olup,
bag1mS1Z bir varolu~a sahipmi~ gibi t Ayd1nlanma dii~iiniirlerinin bir~o
goriiniip yarat1c1 iizerinde, bilin~li ya gundan daha ileridedir. Dinin yanh~
da bilin~siz olarak, belli bir bask! uygu olsa bile, bunun dinin degersiz oldugu-
lamas1 duru1nu. 3 Psikanaliz a~Ismdan, nu gostermedigini savunan Feuerbach,
belirli nesnelerden gorme ya da dokun- onun kokiinde insarun ihtiya~ ve arzu-
ma duyusu yoluyla doyum elde etrneye lanrun bulundugunu soylemi~tir. Di-
~ah~maktan olu~an cinsel sap1kbk. nin bu a~1dan ~oziimlenip, ondaki mis-
Feuerbach, Ludwig. 18041872 ydlan tik ogelerin aylklanmaslnln, insana ya-
aras1nda ya~am1~ ve Marks iizerindeki bancda~ml~ yetilerini yeniden kazan-
etkisiyle iin kazanm1~ olan Ahnan d1racagm1 ve ona ihtiya~lann1, ya-
maddeci filozofu. 19. yuzyd Alman ma- nllsamayla de~ de, ger~ek bir bi(jimde
teryalizminin ilk dii~iiniirii olan Feuer kar~damaSI.lllll yollannl ogretecegini
bach'n temel eserleri Kritik der hegelisc- savunan Feuerbach, Gelecegin Felsefesi
JJen Philosophie [Hegel Felsefesinin E- adh eserinde, felsefenin de, soz konusu
le~tirisi), Grundziitze der Philosophie der dini ele~tiri sayesinde geli~ebilecegini
Zukunft (Gelecegin Felsefesinin llkele- one siinnii~tiir.
ri), Das Wesen des Christentums [Hristi- Ba~ka bir deyi~le, ~ag1n1n spekiilatif
yanhgln Ozu)'tur. felsefesini, felsefenin bilimle olan dogal
Felsefesi, bir thii1nanizm ve dogaic1hk ittifak1ru bozup, onu dinin etldsi alhn
~eklinde geli~en, dine ili~kin ele~tirisi, da sokmas1ndan dolay1 ~iddetle ele~ti .
insanhkla ilgili dogrulann bilin~izce ren Feuerbach, Hegel'in felsefeyle dini
yans1tdmasln1 ifade eden Feurbach, fel uzla~hnnasn1n, felsefeyi teolojiye do-
sefeye once tHegel'in nesnel idealizmi- nii~tiirdugunii soylemi~tir. Teoloji, ne
ni benimseyerek ba~lam1~, fakat daha din ne de felsefe olup, ona gore, din
sonra ttinselcilik/ maddecilik kar~th kar~1smda tercih edilebilir de degildir.
tinda, tmaddeciligin taraf1nda olmu~ Din, insan ve insanhkla ilgili ~arp1hl
tur. m~ dogrulan i~eren ger~ek oz ya da
Dinin ger~ek ya da antropolojik oziinii i~erik iken, teoloji yanh~ oz ya da dinin
~oztimleme ~abas1 i-;ine giren Feuer- yanh~ ~eklidir ve dine k1yasla, insan
bach, Tann'n1n, insarun i~edoniik doga- a~151ndan ~ok daha biiyiik bir yabana-
Slnln d1~adoniik kar~ht1 ya da yansl- la~mayl i~erir.
masl oldugunu iddia etmi~tir. 0, Bundan dolay1, felsefe, evreni soyut
Tann'ya yiiklenen ~e~itli s1fatlan tarb- kavram ve fik.irlerden hareketle yeni
~arak, bu niteliklerin, insan dogasuun ba~tan, sistematik bir bi~imde kurma
farkh ihtiya~lanrun kar~Il1g1 ve ifadesi ~abasmda, dine oykiinmemeli, bunun
oldugunu savunmu~tur. Tanr1'n1n in- yerine ele~tirel olup, maddeci bir bak1~
~ Feyerabend, Pau'

a-;Is1n: sonuttla~hnnahdu. C::unki.t ide- bend, bilimleri, "tek insan1n mutlulu-


alizan, Fcucrbach'a gore, soyut kavram gu'nu, ya da Jgeli~imi'ni ol-;ut alarak
ve evrcnsel fikirleriyle, dine -;ok yakla- incelemek gerektigini soylemi~ ve bu
~u. 0, bu a~adan, hpka eanpiristler gibi, -;er-;eve i-;inde iki temel soru sonnu~
fe1sefenin ba~langac1nan sonlu, belirli tur: Bilim nedir?, bililni bu denli us tun
vc akHicJ olanda olduguna inanm1~t1r. ve yuce kllan ~ey nedir?
Bununla birlikte, Feuerbach, kendisin- Birinci soru soz konusu oldugunda, bi-
den onceki deneycilerin, tekyanhhgana lilnin ilerle1ne tarzana, ula~taga sonu-;lan
dii~me1ne .;abas1 vermi~tir. elc alan Feyerabend, bilimi ba~ka disip-
Buna gore, in~an izlenimlerinin pasif linlerden ayiran ol-;iitleri tartl~tr. 0 bu
bir aliCISI degildir, ta1n tersine deneyin baglamda, klasik bilim gorii~i.inii, dev-
kurulu~una etkin. ve iiretici bir bi-;imde rimci bilim anlayi~lnl, PopperIn yanh~
kahhr. Bu kahhm ise, tKanfta oldugu lainaca bilim anlayi~lnl ~iddetli bir bi-
~ibi, transendental bir egonun etkinli- -;imde ele~tirmi~, degi~mez yontem ve
ginden -;ok, ki~inin bir biitiin olarak bilimsel rasyonalite iizerinde JSrar eden,
kcndisidir; bilgide soz konusu olan, ki- kendi yanh~lann1 ortaya koyup, bunla-
~inin, anlaya~ ve akh oldugu kadar, -;a- rm kabul gormesi i-;in sava~an Neopo-
karlara, tutkulan, umut ve korkulara da zitivistlerin akdlannm k.J t oldugunu
i-;eren pratik faaliyetidir. Bilginin du- soylemi~tir.
yumsal, fiziki bir varhgan bilgisi oldu- Temel disiplinler bakurundan, bilimi
gunu, ba~ka insanlarla olan ili~kileri dengeleyecek, tbilimcili~ onleyecek, bir
i-;erdigini, tarih i-rinde bir yere yerle~ -;ogu lculuktan ba~ka, teorik bir pliira-
llli~ topltnn ve kiilttirlerce ta~an1p akta- lizmle anetodolojik bir -;ogulculugun sa-
nld1garu, pratik vc sosyal oldugunu dile vunuculugunu yapan Feyerabend, ikinci
gethen Feuerbach, insanhgan ancak ve soru soz konusu oldugunda, bilimin ge-r-
ancak dini ve spekiilatif felsefeyi a~tag1 mi~te otoriteye, babl itikatlara kar~1 ve-
zatnan, proble1nlerini, yanalsa1na i-;inde rilen sava~1n on saflannda yer ald1~, in-
degil de, ciddi ve ger-;ek-;i bir bi-;imde sanhgtn kohnemi~ ve kah dii~iince
ele alabilecegini one siinnii~tiir. bifjimlerinden kurtulu~lann1 bilime bor-;-
Bu ise, liberal bir siyaset anlaj'l.~ayla lt:J oldugu yanahnl vermi~tir.
doga bilianlerinin kapsa1nh bir bi-;imde Insanlar, ona gore, dini inan-;lar kar~l
uygtdani~ana birle~tirmek suretiyle olur. Slnda kazarun1~ olduklarl entellektiiel
Buna gore, insan doga bilitnleri yoluyla ozgiirliiklerini bilime bor-;lu olduklara,
teknolojisini geli~tirecek, hastahklarla, ve bilim 17. ve 18. yuzydda bir kurtu-
dogal felaketlerle daha iyi bir bi-;iand~ lu~ arac1 oldu~ i-rin, modern toplum-
1niicadele edip fiziki varolu~unu giiven- larda bilime -;ok yersiz bir bi-;imde yuk-
ce alttna ahrken, liberal bir siyaset ise, sek bir statu bah~edilmi~tir. Bilimin
A vrupa devletlerinin kurwnlaruu mo- modern insan iizerinde, Hristiyanhg1n
den'lize edecek, ve demokratik refonnlan Orta-;ag insan1 iizerinde kurdugu niifu-
saglay acakt1r. za benzer bir s tatii kazand1gana savu-
Feyerabend, Paul. Bilim alarundaki epis- nan Feyerabend, putla~tullan bilimin
temolojik anar~iz1n gorii~i.tyle bi.tyiik insarun goziindeki yuksek statusiinii
tin kazan1n1~ olan -;agda~ ya d a post- kurumla~ma~ bir bask! sayesinde koru~
n1odern bililn felsefecisi. Temel eserleri~ dugunu belirtir.
Aga;nsf Metltod [Yonte1ne Hayarl, Scien- Bilimin dogasanda ozel bir ~eyler bu-
ce in a Free Society [Ozgur bir Toplu1nda lundugu dii~iincesini ve bilimde, nes-
Bilim], Farewell to Reason [Akla Veda] nel bir yontemin bulundugu tezini red-
ve Pf1;/osoph ical Papers [Felsefe Yazalan]. deden Feyerabend, b u -;er-;eve i-;inde
Anar~ist bilian gorii9ii olarak bilinen metodolojik bir -;ogulculugu benimse-
bi liln kura1n1na geli~tirmi~ olan Feyera- Ini~tir. 0, soz konusu metodolojik -;o-
hchte, johann 347

Suicuiugu, 'ti.im ko~ullar alt1nda, vc in- salil1i m'i.irsiil c, scclcfi zcra yi, istishab
samn geli~iminin t'i.im a~amalannda, gibi ikincil kaynaklara da yonclir. Bun-
savunulabilccck alan tek bir ilke vard1r; !ardan icwa, lslam bilginlerinin bir ko-
bu ilke ise, her~eyin n1i.imkiin oldugu nudaki gor'i.i~ birligi; k1ycrs ise, bir
ilkesidir' gor\.i~\.iyle ifadc eden ideolojik hi.ikm'i.i, benzerli~i doiayJstyla ba~ka bir
bir (jOgulculukla desteklemi~ ve dolayJ- konuya uygulama anlamma gelir. fstil-
sJyla, bilime yi.iksek bir epistemoloiik sau a~1k k1yas1 bJrak1p, ~izli k1yasa ba~
statu y\.iklenme~ini kabul etmemi~tir. vunna oiarak ortaya ~1karkcn, 111esalilti
Buna gore, Feyerabend, bilimin dcger miirscle a~1k bir hiiluni.in bulunmad1g1
ve stnt\.is\.in\.in ancak ve ancak bilim konularda, toph.tm yaranm gozetmek
ciddi rakiplerle kar~1 kar~1yn kald1gt ~eklinde anla~l11r. Ote yand an, sedd 'i ze-
zaman, elc~tirel bir gozle dcgcrlcndiri- rrryi ktiti.ih.i~e giden yollan kapatmak;
lebilece~iru savunur. Bu is~. ona gore, istisi111b ise, bir ~cyin de~i~mi~ oldu~u
yalmzca bilimi degil de, dini, dinin dc- nu ortaya koyan bir kamt sunultmcaya
gi~ik kolla nm, gizemciligi, bi.iyi.iyi.i og- kadar, eski durumun ge(jerli oldu~unu
reten bir egitim sistcminin kurultnasty- kabul etmek anlanuna gebnektedir.
la olanakl1 olabilir. Feyerabend, bu t\.ir ~a~da~ hukuktan fiOk daha aynnhh
bir egitim sisteminin, bireye, benimsr=- olan, dunyevi i~ler yamnda, ahiretl~ il-
yecegi ideo]ojiyi ozg\.irce Se(jme o)ana- gili i~leri de di.izenleyip ahlakla ilgili
gml saglayacagm1 one s\.irer. Ote yan- konuJ;m da ele alan flk1h, yedi ana dala
dan, bu durum, Feyerabend'a gore, aynhr: tbadete ili~kin konulan dtizenle-
bilimin de lehine olacakhr, ~\.ink\.i bilim yen ilmdaf; ortakhk, m\.il}<jyct, bor(jlar ve
adamlan, kendi disiplinlerine itibar miras gibi konulan ele alan muamelat;
gosterihnesini beklemek yerine, bilimi evlcnme, bo~anma ve aile haklanyla il-
cazip kllmak i(jin daha fiOk (jah~mak ve gili problemleri konu alan al1vali ~nl1siye;
mucadele etmek durumunda kalacak- kamu hukukundan olu~an, birey-devlet
lardJr. ili~kilerini di.izenlcyen siyaseti ~eri!JC!
feyz. islam felsefesinde, evrenin Tann'- ceza gerektiren sw;lan konu alan ukubflt;
dan, derece derece ve si.irekli olarak (jl- islam devletinin ba~ka devletlerlc olan
kl~ma, t\.ireyi~ine verilcn ad. ili~ki lerini di.izenleyen siyer ve ahlak ve
islam di.i~\.incesine Yeni-Platoncu felse- gorgti kurallanm ele alan adab.
feden ge(jen feyz inancma gore, Tann va- hrsat~ahk (ing. opportunism; Fr. opportrt-
rolan her~eyin tek kaynag1 olup, feyz llisme]. Davram~ ya da eylemin, birta-
soz konusu yuce varhk olan Tann'dan knn degi~mez ilkeler tarahndan degil
ba~layarak en a~ag1daki varhga kadar de, i(jinde bulunulan ko~ullar tarafm-
uzanan s\.irekli bir olu~, yarat1h~hr. dan bi~imlenmesine ya da belirlenmesi-
Tann'mn oziinun yaraha oldugunu, ne izin verme tavn; olan ile olmas1 gere-
Tann'run oz\.in\.i her~eyi ku~att1g1m dile ken, olguyla deger arasmdaki aymm1
getiren feyz inancma gore, Tann'mn oz\.i hifi dikkate almadan ya da olmas1 gere-
s1fatlan ile belirir. Soz konusu beliri~, keni bilin(jli bir bi(jimde goz ard1 ederek,
varhk haline gelen bir olu~tur; buna uygun hrsatlardan, ki~isel filkar sagla-
gore, feyz evrenin butiin\.inde gerfiekle~ ma amac1yla, yararlanmaya (jah~ma egi-
meye kar~1hk gelir. limi ya da kesin ve degi~mez ilkeleri a)-
flklh. Temel kaynaklan Kur'an ve s\.in- mayan, hal ve ko~ullara gore, kendisine
net olan lslam hukukuna verilen ad. ~n elveri~li gorunen fikirleri ve kararlan
F1k1hm amac1, yasa koymaktan fiOk, benimseyen ki~inin tutumu.
ana kaynaklara, yani Kur'an ve sunnete Fichte, Johann. 1762-1814 y1llan arasmda
uygun hukmu ara~t1r1nakhr. F1k1h, ana ya~am1~ olan unlu Alman du~unuru.
kaynakJara dayanarak uygun hi.ikmu Temel eserleri: Wisse11scha ftslelrre [Bilim
olu~tururken, icma, kJyas, istihsan, me- Teorisi], Versuclr iibr!r die Tl'tmscente1rdal
348 Fichte, Johann

Philosopltie [Transendental Felsefe Ozeri- nz. Odevin ozgurluge ula~ma buyrugu


ne Deneme], Dns System de,. Sittenlehre gerc;ekJe~tirilebilir olmasayd1 eger, di.in-
[Ahlak O~retisi Sistemi] Grundlage des yanln hi~bir anlam1 olmazd1.
Naturrec11ts [Do~al Huku~un Temeli]. l~te bu, Fichtenin ahlaki ideaJizmidir,
Fichte'nin felsefedeki en onemJi kavra- yani ahJaki inanca dayanan di.inya gori.i-
yt~l, temel ~kl~ noktasl kendi ozgi.ir- ~i.idi.ir. Ona gore, teorik akla dayanarak
H.ik anlay1~1dtr. Ona gore, irade ya da ozgi.ir ve kendisini belirleyen bir varh-
ben, temel ger~eklik olup, ozgi.irdi.ir, ~n birinc.illi~ini kan1tlayamay1z, fakat
kendi kendisini belirleyen faaliyettir. boyle bir varhk, ahlaki do~am1z1n ge-
Ben ya da irade d1~1nda her~ey oli.i ve reklerini yerine getirdi~i ve ya~am1m1za
pasif bir varolu~u gosterir; yaln1zca anlam, de~er kazandard1g1 i~in, onu
kendi kendisini belirleyen tinsel bir faa- nihai ve en yi.iksek ilke olarak kabul ede-
liyet ger~ektir. lradenin kendisi, ya~am riz. Ahlaki bir karar felsefe i~in temeldir
ve akll, bilgi ve eylem ilkesidir, her ti.ir ve birinin felsefedeki 5e\imi, onun ne ti.ir
ilerleme ve uygarh~tn harekete ge.;irici bir insan oldu~una ba~hdu. Ahlaki ide-
gi.ici.id i.ir; bilginin dayand1~1 temel, teo- ali olmayan insan, kendisini do~adak.i
rik di.i~i.incenin birle~tirici ilkesidir. Su makine di.izeninden kurtaramayan in-
halde, felsefede yaptlacak ilk i~, boyle sandlr. 0 tecrilbe etmedi~i bir ~eyi -bir
bir faaliyetin niteli~ine, hem teorik ve ki~i olma ozgi.irli.i~uni.i- bilmeyen ve
hem de pratik akhn ko~ullanna, ilke ve on a bir de~er vermeyen bir insand1r.
onkabullerine ili~kin olarak aynnhh Fichte tum ger~ekli~i bene dayand1nr.
bir a~1klama sunmakhr. Ben her~y, temel ger~eklik old u~una
Fichte, Kant'm ahlllk felsefesinden esin- gore, onun d.J~1nda hi~bir ~ey yoktur;
lenmi~tir. 0, an lama yetisinin yetersiz zihin d1~1 bir nesne olmak anlanunda,
oldu~u konusunda, Kanfla ayru fikri bir kendinde ~eyden soz edilemez. idea-
payla~1r. Canh ger~ekli~i, diski.irsif di.i- lizm prob)emi oyleyse, yalnJZCa ozne)
~i.incen.in zamansal, mekansal ve neden- gibi g6ri.inen bir ~eye bizim nasd olup ta
sel di.i~i.inme kahplar1yla kavrayamaytz. nesnel bir ger~eklik yi.ikleyebildigimiz
Bu bize, ancak yuzeyi verir. Ger~ekli~e problemidir. Fichte'ye gore, kendi kendi-
yabuzca sezgi yoluyla varabiliriz. Bu en- sini faaliyete gec;iren aktif ilkenin do~a
tellekti.iel sezgi sayesinde, evrensel bir Slnda, kendi kendisini s1n1r lamak vardtr;
amac1n bilincine vanr, nedensellik zinci- o, varolurken kendi kendisini s1rurlar.
rinin d1~1na ~1kanz. Bu suurlamayt, omegin k1rm1z1, tath,
Ahlak yasas1run ve ozgi.irli.i~i.in kabu- soguk duyumlannda ya~anm. Duyusal
li.i, ki iradeyi gerektirir, bizim ya~nu nitelikler kendilerini bana zorla kabul et-
nuza de~er kazand1nr. Bizim di.inyay1 tirir ve boylelikle beni slJUllar.
evrensel bir amaan, ozgi.irli.i~i.i ger~ek Dogmatistler bu ti.irden duyumlan, bir
le~tinne amac1n1n bir aract olarak g6r- ~eyin, zihin d1~1 ba~1ms1z bir kendinde
memizi ve boylelikle kendimizi bu ama- ~eyin etkileri olarak a~1klamaktad1r.
Cln kor ara~lan olmaktan ~lkanp, bu Fichte duyumun zihne a~lon olan bir
amaan bilin~li yard1malan haline gel- nesne kavram1yla a~tklanabilmesine
memizi sa~lar. Duyu alg1s1 yoluyla ka- kar~1 ~1kar. Nesnel dilnya, 'ben' tara-
zanllan bilgi ise, ozgi.irli.i~e ula~mak flndan, kendisi i~in meydana getirilir.
i~in pratik bir ara~tan ba~ka bir ~ey de- Ba~ka bir deyi~le, zihin bilincin saf bir
~ildir. Bu bilgi, bizi iradenin ger~ekle~e bi~imde oznel olan etk.ilerini ve de~i
bilmesi i~in gerekli olan diren~le kar~l ~imlerini mekana yansthr. Fenomenal
la~hnr. Biz ~aba gostermeden ozgi.ir di.inya, duyumlar ve benin zorunlu
olamay1z, dolay1s1yla kendisiyle ~arpl edimleri i~in varolmasayd1 e~er, Fich-
~acak, sava~acak ve kendisinin i.istesin- te'ye gore, biz onu hi~bir zaman meyda-
den gelecek bir di.inyaya ihtiya~ duya- na getiremezdik. Bizim duyumlanmiZa
Fichte, Johann 349

nesnel olarak nelerin yol a~gmx biz sin, o her bireysel bilinfjte hukum suren
bilmiyoruz. Bununla birlikte, bu feno- evrensel bir rasyonelite ya da akddtr.
menal dunyaya ili~kin bilgimizin nes Benim ki~isel benim d1~mda, fenome-
nel bir ge~erliligi olmad1g1 anlamma nal dunyaya kar~I hpkl benim gibi tepki
gelmez. Duyusal dunya, bir yaxulsama veren ve Mutlak Egoyu temsil eden
olmak yerine, gerc;ekten vardxr. Bu dun- ba~ka rasyonel varhklar vardu. Ayru
yaya oldugu gibi kabul etmek, onu an- evrensel akll ilkesi tum benlerde aktif
lamaya c;ah~mak ve ona kar~I ve onun durumdad1r. $u halde, evrensel ben,
iizerinde eylemde bulunmak... Fich- Mutlak Ego, bireysel benlerin kendisinin
te'ye gore, temel ilke budur. Bildigimiz urunleri ya d.a tezahurleri oldugu, tek
her~ey benin kendisini one surdi.lgu ve gen;ekliktir.
kendisini benolmayanla sxmrladxgxdu. Fakat Fichte soz konusu evrensel ilkeyi,
Ona gore, iyi tammlanmx~ suurlanyla maddi ya da tinsel bak1mdan. statik bir
bilgi alarwun, ~eylerin ahlaki duzenin- toz olarak du~unmez. 0, kendisini bi-
de ger~ekle~tirrnek durumunda oldugu reysel benlerde ifade eden canh akddtr
belli bir ilke vard1r. Akll yoluyla kavra- ve kendi kendisini belirleyen tinsel bir
dtglmlz her~eyin bir gen;ekligi vardu sure~tir. Bu evrensel ak1l ilkesi, zorunlu
ve bizi ilgilendiren tek gerc;eklik budur. du~unce yasalaruun oldugu kadar, bi-
Bu, bizim ic;:in varolan tek ger~ekliktir. reylerin duywnsal ya da fenomenal ya-
Dunya odevlerimizin, ideallerimizin mal- ~amlannm da ortak temelidir. Bizde ya-
zemesidir. Dfinya ahlaki ideallerimizi ~ayan, du~unen ve eyleyen, i~te bu
gerfjekle~tirmek ifjin bir arafjhr; bizirn evrensel ya~am ve akddar. Fichte zihin
ahlakf ideallerimiz i~in bir ara~f olup, bir d1~1 dunyanm varolu~unu yads1maz,
temel meydana getirdigine gore, onun fjUnku onun mutlak idealizmi bir tur
ger~ek ya da gorunu~ olmas1. bizim i~in trealizmle tamamlarur. Bununla birlik-
bir ~ey degi~tinnez. Kendi kendisini ha- te, gerfjek dunya zamansal-mek4nsal-
rekete ge~iren akti bir gu~ olarak ben, nedensel bir butiin ifjinde duzen kazan-
kendisine ka~1 duracag1, kendisiyle mi~ ~eylerden olu~an bir dunya degil-
mucadele edecegi, i~de kendi varh~ dir. Bu mekansal-zamansal duzen mut-
run ve ozgiirlugunun bilincine varacaga lak ilkenin insan bilincinde a9ga
bir dunyaya ihtiya~ duyar. vurulmasmdan ba~ka bir ~y de~ldir
Buraya kadar soylenenler, bir tur oznel ve once bireysel bilin~ sonra da Mutlak
tidealizmi ifade eder. Fakat Fichte, ego Ego i9n varolur. Biz evrensel doga ya da
ya da ben ile, bireysel beni degil de, saf akll tarafmdan yarahlm1~ olan varhkla-
egoyu, saf aktivite ya da faaliyeti, ev- nz. Evrensel rasyonellik ilkesi, bizde du-
rensel akh kabul ettigi ifjin, onun idea- ~unur ve bilin~f yuzeyine ~flkar.
lizmi nesnel idealizmdir. Mutlak Ego Bundan dolay1, doga tGeist olmahdar.
ya da Ben ile bireysellik onun gozunde Bu evrensel ve sirurlanmamJ~ ya~am il-
farkh kavramlardar. Saf Ben ki~isel ben- kesi sonsuz saytdaki bireysel bende
den manhksal olarak once gelir. Saf farkhla~1r, yeniden ortaya lflkar. 0, son
Ego, bireysel benin ko~ulu, manhksal suz oldugundan, kendi bilincine sonlu
temelidir. Fakat Fichte manhksal once- bir bifjimde, yani ba~ka sonlu benlerle
likle yetinmez. Mutlak Ben, tiim ki~ile olan kar~xthgx tarafmdan sxrurlannu~
rin ya da bireyin uzerindeki ger~eklik olan bireysel bende vanr. Evrensel alai
tir. 0 tum ki~ilerde ortak olan evrensel ve ya~am ilkesi sonsuz oldugundan,
aktif akddu. Bir.eysel ben onu, isterse kendisini sonlu bireysel benlerde tukete-
eger, kavrayabilir. mez. Bundan dolay1, o benleri sonsuzca
Bu Mutlak Ben, Fichte'de Tann olarak yaratmak durumundadu; i~te o, kendi
da tarumlarur. Bu evrensel ilkeye ister bilincine bu bireyl~me sureci ifjinde
Mutlak Ben ya da ister Tann ad1 veri!- vanr. Mutlak ben, bireysel benleri bilinfj-
_,,-o rrcino, Marsilio

siz otarak y~rat1r, benier ist! yaratJh~la bir t..:~rcihtc buh.. mm;, Ozglirllif;ii vardu.
nndan habersizdirlcr. Evrcnsel amacm s1radan arcu;lan olmay1
Evrenscl ya~ama siireci ya da sal faali- ya da bu amacm bilincinde olarak, iyi-
yeti, Fichte'ye ~ore, ama~1z bir faaliyet nin hizmetindeki goniillii ama.,Lar ohna-
olarak gormck hi.,bir ~ekilde soz konu- y se.,ebiliriz.
su olamaz. 0 ahlaki bir hedefe yonelmc- Bu baglamda ozgiirliik, irildenin ani bir
mi~se eger, anlams17. olacakt1r. Fich- Sl"ray1~1. ozgiir ve a.,1klanamaz bir ter-
Lc'ye gore, kcndisini insanda ve dogada, cihtir. Fichte, insanlann iyi ya da kotii
bendc ve ben ohnayanda ifade eden olabildikleri somrcuna var1r. iyi olam,
avm Mutlak Bendir. Dogal diinyadaki vani cvrensel ahlaki amacm goniillii
olaylar vc bi rcy,el benlerin eylemleri, en ara.,lan olmay se.;mi~lerse iyidirler,
yiiksek ahlaki amacm gozle goriiliir ifa- buna ka~m duyu di.inyasmdaki maki-
delcridir. llununla birliktc. bireysel ben- nanrn bir di~lisi ohnay1 se.,mi~lerse, ko-
lcr inidenin cvlcmleriylc, kendilerini tlldiirlcr vc ona gOre~ yalmzca iyi olan
gozle goriiliir olan diizenin iistiine yiik- oliimsiizliige hak kazanabiliL Fichte
scltip, duyusal ohnayamn bilgisinc ula- kar~1 koyma ve ahlaki .,at1~manm hi"-
~rlar ve bovlclikle de kendilerini evren- bir zaman tam olarak ortadan kaldmla-
scl ahlaki ama.,la ozde~le~tirirler. Mut- mayacagma inan1r. Ahlaki ama" hi.,bir
lak ben, Fichte'ye gore, bireysel varhk zaman tam olarak ger.,ekle~tirilemez.
ya da bcnde, eyleme yondten bir gii\, Ahlaki ya~am kendisine hi.,bir zaman
ahlaki bir ama" ve odev bilinci olarak tam olarak eri~ilemeyecek olan bir iyiye
vard1r, bireysel varhga, duyu diinyasl- dogru &iirekli bir ilerlemedir. Ahlaki iyi,
nm kar~1thgmm iistesinden gehnesini, bir defada eri~ilecek olan statik bir ama"
ozgiirliik idealini ~u ya da bu ~ekilde degildir.
ger.,ekle~tirmesini buyurur. Ficino, Marsilio. 1433-1499 ylilan arasm-
Biz bireysel benler olarak, kendimizde- da ya~am1~ olan ltalyan Yeni Platoncu
ki saf faaliyetin bilincine vardlglmlZ, dii~iiniir.
ahlaki amacnmz1 ger.,ekle~tirmeye .,a- Platonculugu, 15. yiizy1hn din kar~1t1
h~tlgnmz zaman, evrenin anlamm1 ha- Aristoteles.,iliginden korunmamn bir
yata ge\inneye, Mutlak Egonun amac1m yolu, tPlaton'un dii~iincesini de ruhun
ger.,ekle~tirme)'e \ah~1yoruz demektir. en soylu ifadesi olarak goren Ficino, Pla-
Ba~ka bir deyi~le, Fich te"ye gore, birey- ton'un felsefesine Ronesans'm bakl~ a.,,_
sel benin kendisinde bilincine vard1g1 snu katm1~ olan bir dii~iiniirdiir. Ru-
ama.,, mutlak benin sesi, aym mutlak hun oliimsiizliigii iizerine bir dizi kamt
benin kendisini ~eylerin diinyasmda One siiren Ficino, insamn evrenin merke
ifade etme amac1d1r. Biz dogam1zm, bizi zinde oldugunu savunmu~ ve in san ya-
yapmaya, ger.,ekle~tinneye yonelttigi ~amm da, ruhun Tann'ya dogru bir
~eyi ger.,ekle~tirebiliriz, "iinkii aym ev- yiikseli~i olarak yorumlaml~tlr. 0, Pla-
rensel ben ya da bilin" bir yandan bizi ton'un ve Hristiyanhgm sevgi anlay~la
eyleme yoneltirkcn, bir yandan da d1~ rmm benzer oldugumr iddia ederek,
diinyadaki uygun degi~meleri haz1rlar. insan sevgisinin ve dostlugunun en yiik-
Boyle bir "er.,eve i"inde, bireysel ben sek bi"iminin, ruhun Tann'ya olan sev-
i"in ozgiirliikten soz edilebilir mi? gisi iizerine kurulu bir payla~ma duy-
Bireysel ben, Fichte'ye gore, teorik a.,,_ gusundan kaynaklandgm1 belirtmi~tir.
dan duyu algsmn ve dii~iincenin yasa- fideizm [Os. imiiniyye; lng. fideism; Fr.
lanyla, pratik a.;1dan ise evrensel ama.,la fidt!isnre; AI. glaubmspl1ilosopl1ie]. lnancl-
smrlamm~tlr. Bununla birlikte, insan hk. Temel dini dogma ve ogretilerin ak1l
i"in di.i~iinme ya da dii~iinmeme ara- yoluyla kamtlanamayacagm1, fakat yal-
smda bir se.,im yapma, evrensel amac1 mzca inan.,, iman yoluyla kabul edilebi-
kendi amac1 yap1p yapmama arasmda lecegini savunan anlay1~. Dini hakika-
frlozofkra] ?.51

tin, akJa ya da ak1lyiiriitmeye dE!gil de, filoloji [ing.pliilolo gy; Fr. plrilo:asi&:; A l. plzi~
inanca dayand1g1n1 savunan gorii~. Bir lologie 1. 1 Esk.i ki.Uhirleri bu kiil tiirlerden
bilgi kaynag1 olarak inanc1n, akll ya da kalan yaziiL belgelere dayanarak incelc-
bilimden iistiin oldugunu iddia eden, yen bilim. 2 Eski z.aanan ya da kiilhirler-
akhn ve bili1nin degerini yads1yan, yad- den kalan yaztna eserlerir~ kritik edisyo-
S1mad1g1 zaman ise, inanca tabi ohnas1 nunu yap1na sanah veya yonte1ni. 3 Dil
ve inanc1 desteklemesi gerektigini savu- ve edebiyat incelemelerinden olu~an
nan ogreti. bilim dah; bir dili, o dildeki yaz1h tnetin-
Fideizmin iki tiiri.i vardu: 1 Dinin ozii- lerin ele~tirel analizine dayanarak ince~
ni.in, temel ogretisinin felsefi ve rasyonel leyen disiplin.
ol;iitler a;1s1ndan ~ok fazla anlamh ol- Dilbilimle edebiyat tarihi aras1ndaki Sl-
mad1g1ndan ve.~sa;ma oJdugu i;in, ina- rurda veya orta noktada yer alan filoloji-
niyorum' tezinden hareketle, dini haki- nin konusu, her ii; anlaanda da yaz1h Ine-
katlerin akla dayanan dogrulara kar~1t tinlerdir. Ronesans donemi hii1nanistleri
oldugunu, bu ti.ir dogrulara rasyonel fa- tarahndan kurulan filoloji, ozellikle 18 ve
aliyetlerle ula~IIainayacaginl savunan 19. yiizy1llardaki ;ah~malarla geli~1ni~
gorii~ olarak a~rn fideizm birinci tiirii ve onun konusu 2LJ. yiizyahn hemen ba~
1neydana getirir. Fideizmin, dini dogru- lannda, hem Slnirlanml~ ve he1n de be-
lann bilgisine ancak inan; ya da daha lirleme kazarun1~hr. Buna gore, filoloji
;ok 1nistik bir tecriibeyle eri~ilebilecegi yaz1h metnin tarihinin belirlenmesi, met-
ni savunan bu a~1n versiyonu, zaman run ;OZiilnlenmesi, i; el~tirisi ve yonnn-
zaman ku~kucu argii1nanlardan da ya- larunasl faaliyetlerinden olu~an bir disip-
rarlanarak, akhn kesin hi;bir dogruya lin olmak duru1nwtdadar.
eri~e1neyecegini belirtir, Kierkegaardda
filozof [Os. Feyla.of, ing. Philosopher; Fr.
old ugu gibi, ger;ekte sa;ma ya da akla
Pltilosopl1e; Al. Pltilosoplz]. Eserlerinin 13.
aykJn olan ogretilerin inan; yoluyla
yiizy1dan ba~layarak, Arap;a ve Yu-
kabul edilmesini ister. nancadan Latinceye terciime edilme-
2 Olrulu fideizm ise, kesinligin, akla de~il
siyle birlikte, Orta;ag Hristiyan diinya-
de, inanca dayand1g1nl savunmak yerine,
Sinda tan1n1naya ba~layan Aristoteles'e
belli d:ini dogrulann if adesi ve kabulii
Orta~ag Avrupas1nda, ara~t1nnac1 ve
a;ISindan, inancm temel olup, aklldan
dii~iiniirler taraflndan verilen ad.
once geldigini, fakat akllyiiriitme ve de-
filozof-kral (ing. philosoplrer-kitg; Fr. p/ailo-
neyse1 ara~t1rman1n biisbiitiin degersiz
olmay1p, soz konusu dini halcikatlerin
sop/1e-roi]. Ya~ad1g1 donemin, hocas1
anla~lmas1 ve a;Jklanmas1nda onemli
tSokrates'i hakSIZ yere ohilne gotiiren
bir rol oynad1guu one surer. Buna gore, siyasi diizeninin bozulup yozla~hg1n1
Tannrun varolu~uyla ilgili rasyonel ka- savunan tPiatonun, toplumlar i;in kur-
tulu~un, ancak ve ancak filozoflann kral
tutlar, inanca dayarularak kabul edilmi~
olaru yorwnlayan metafizik sistemler, ya da krallann filozof olmas1yla miiln-
dinin dogas1 ve inananlar iizerindeki et- kiin oldugu inanc1n1 dile getiren deyim.
kisiyle ilgili tarihsel ve psikolojik ara~tn Onun bit se;kinler aristokrasisi olarak
malar, daha once inan; yoluyla kabul betimlenebilecek olan siyasi sisteminde,
edilmi~ olan ~eyleri dogrulamak ve yonetid sm1fln iiyesi olan bilge ki~i.
hakh kllmak i;in kullandabilir. Ba~ka Bireyle devlet aras1nda bir analoji
bir deyi~le, fideizmin, t Aziz Augusti- kuran ve i.i; par;ah ruh anlay~n
n us ya da tPascal'da rastlanan bu llunh aynen devlete yans1tan Platon, tlpkl bi-
versiyonu, inan;la akh kar~1 kar~1ya ge- reyde, erdemi bilgelik olan akhn ege-
tirmez ve akla, inan; yoluyla kabul edii- Inen ve yonlendirici gii; ohnas1 gibi,
Inek durumunda olaru formiile ebne, devlette de otorite ya da yonetici s1nifan
a;1khga kavu~tunna ya da ayd1nlabna bilgelerden, filozoflardan olu~1nas1 ge-
gore vi yiikler. rektigini one siirmii~tiir. Ba~ka bir de-
352 finalizm

yi~le, Platon bir yandan yoneticilerin kanizmin kar~lSmda yer alan finalizm,
kendi ki~isel c;1karlanndan c;ok, halk1n dunyarun bir amaca gore duzenlendi~ini
iyili~ini ve refah1n1 du~unmeleri ic;in, iddia eder. Finalizmin, biri d1~, di~eri ic;
onlara 1nulkiyet edinme yasa~ koyar, olmak uzere iki tiirii vardu.
yani yonetim kademesinde siyasi guc;le Bunlardan, 1 dt~ finaliznre gore, butun
ekonomik gucu birbirinden ayliiiken, bir varhk ve olaylar, evrende, gene) bir
yandan da, yine genelin iyili~i ic;in, bil- plan, duzen ve uyumu gerc;ekle~tirmek
geli~in gucunii siyasi giic;le birle~tinne amanyla varh~a gelir. 21~ finJJlizme gore
ye c;ah~m1~hr. ise, canh varbklarda her orgarun belirli
Ona gore, otoriten.in ve yol gosteridlik bir amac1, belirli bir do~rultuya yonel-
hakk1run yalruzca bilgi ve uzmanhkta ni~ bir hedefi vard1r ve organlar arasJn-
olmas1 son derece do~al bir ~eydir. Bu da tam ve kusursuz bir uyum bulunur.
ba~lamda, dev let in yoncticisi, gen;ek bir fizik [tng. physics; Fr. physique]. Antik
otorite olabilmek, gerekli yol gostericili- Yunan felsefesinde ve ozellikle de Stoah-
~i yapabilmek i'iin, gerekli yeti ve bilgi- larda, manbk ve ahlAkla birlikte, felsefe-
lere sahip olmahdu. Platon'a gore, birey- nin uc; dallJU meydana getiren disiplin-
de d uzensizlik, olc;iisuzhik ve kanna~a lerden biri. Descartes'ta koku metafizik
yaratan ~ey, ruhun daha a~a~1 pan;ala- olan bilgi a~acuun govdesi. Gunumuz-
nnm isteklerinin belirleyid olmas1, soz de gozlemlenebilir evrenin temel bile-
~enleri aras1ndaki etkil~imleri ve mad-
konusu istek, i~tiha gibi o~elerin akhn
denin yap1sma ili~kin temel problemleri
kontrolu d1~1nda kalmalandu.
konu alan bilim. Mikroskopik ya da
Ay1u ~ey, bir devlette, yonetim bilgisi,
makroskopik dsimlerin hareketleriyle il-
gene) amac;lara il i~kin bir bilgisi olma-
gili fenomen)erin olc;iilmesi, hesaplan-
yan ve c;ok daha onemlisi bilgelikten
maSI ve onceden do~ tahmin edilme-
yoksun olup, maddeye du~kunliik gos-
siyle u~ra~an disiplin.
teren insanlarm, yonetilecek yerde yo- fizikalizm [Os. tabiiyat,drk; lng. physica-
netmeye kalkl~bklan, devletteki akll lisrl1; Fr. physicalisme; AI. physicalismus ].
gucunun denetim.ine ginneye direnc; 1 Bilim felsefesinde, manakc;1 pozitivist-
gosterdikleri zaman, dev let ic;in de soz ler, kimi Viyana c;evresi du~unurleri,
konusu olur. I<Jsacasl, hem devlette hem ama ozellikle de terirrti 1931 y&lmda fel-
de bireyde, akll yonetid olmabd1r. Dev sefi terminolojiye anna~an eden Otto
letteki bu akd o~esi, filozof-krald1r. Filo- Neurath tarihndan savunulan, bilimin
zof-kral, uygun yetilere sahip olan, buna dilinin maddi, fiziki nesnelere gonde-
ek olarak matematiksel bilimlerde ve fel- rimde bulunan ve tiim temel yuklemleri
sefe alarunda yakla~1k elli ya~1na kadar fiziki bir nitelik arzeden bir dil oldu~u
suren uzun bir e~itimden ge-;mi~ olan goru~u. Bilim dilinde yer alan her be-
ideal yoneticidir. timleyici terimin ~eylerin gozlemlenebi-
finalizm [Os. mezhebi gaiyyun; ing. fina- lir ozelliklerini gosteren terimlerle ba~
lism; Fr. finalisme; AI. finalisntus]. Erek- lanhh oldugunu one suren goru~ o)arak
selcilik. Fiziki dunyadaki tum olaylarda fizikalizm, herhangi bir bilimin dilinin,
bir amac1n bulundu~unu, do~ada h.ic;- yalruzca olaylann deneysel olarak goz
bir ~eyin bo~una olmay1p, her varhk )em)enebiJir ve Slnanabi)ir ozelJik)erini
ve olaym bir amaca gore meydana gel- gosteren terimleri ve kavramlan ic;eren
di~ini, do~ada bir amac;hhk, ereklilik bir dile donu~turulebilir oldugunu ya
bulundu~unu savunan ak1m. da donu~tiirulmesi gerekti~ini, tum bi-
Dun yadaki tum fenomenlerin ak1~1n1n limsel onennelerin fizik biliminin ya da
bir mekanizm ir;inde ortaya c;&ktt~lru, ve fizik.i bilimlerin terminolojisiyle ifade
dolayJs1yla amac;b bir dii~uncenin ya da edilmek durumunda oldu~unu savunan
plan1n sonucu olmadJgtni savunan me- teoriye tekabul eder.
fiziki 353

indirgemeci bir goru~ olarak fizikalizm, Bu deyhnlerin anlamlan fark.h bile olsa,
tMach, tSchilick ve tAyer gibi mantlkfil onlar tam olarak aym ~eyi ya da olayt
pozitivistler tarafmdan benimsenen ve tasvir ederler. Biz jnsanlardan fiogu, bu
temel yuklemlerle onermelerin salt ~eyi gostermek ifiin, 'masa du~uncesi'
duyu-verileriyle ilgili onenneler oldugu- deyimini kullansak bile, tiir ozde~ligi te-
nu one suren tfenomenalizmden farkh- orisine gore, bir bilim adam1, en az1Jldan
hk gosterir. ilke olarak, beyrun bu du~unceden
2 Metafizikte, klasik tmaddeciligin mo- ba~ka bir ~ey olmayan haline ili~kin bir
dem ya da fiagda~ versiyonu olarak, va- analiz gerfiekle~tirecektir. Dahas1, bu te-
rolan her~eyin fizik bilimlerinin temel oriyi savunanlara gore, bu turden tiim
sayd1g1 ~ey ya da nesnelerden meydana du~unceler, gerfiekte, beynin aym tur-
geldigi ve temel fiziki unsur ya da nes- den halleridir.
nelerin davram~m1 yoneten yasa ve du- 2 Ornek ozde~ligi teorisi. Bu teori de,
zenlilikler dt~mda ve onlardan baglm- tlpkl ti.ir ozde~ligi teorisi gibi, t(im di.i-
Slz hifibir yasa olmadtgl goru~u. ~uncelerin beynin halleriyle ozde~ ol-
3 Zihin felsefesinde, zihinsel ozellikle- dugunu one surer. Bununla birlikte,
rin fiziki ozellikler tarahndan belirlen- ornek ozde~ligi teorisi, aym turden du-
digi goru~unu ifade eden fizikalizm, ~uncelerin tumunun birden beynin
zihin-beden ili~kisi konusunda ise, zi- aym turden halleriyle ozde~ olmasmm
hinsel olaylann tam olarak fiziki olay- gerekmedigini belirtir. Teori, ornegi
lar, fiogu zaman da beyindeki olay ve turun bireysel uyesi olarak tammlar-
surefiler aracthgtyla afilklanabilecegini ken, belirli bir du~unce turunun birey-
savunan goru~e kar~1hk gelir. Fizika- sel uyelerinin zorunlulukla aym ti.irden
lizm, birbirine indirgenemez iki ayn tD- fiziki hailer olmadtgmt soyler.
zun varoldugunu savunan zihin-beden fizik~iler [tng. physicians; Fr. physicien-
ikiciliginden farkh olarak, bird bir og- nes]. M. 0. 6. yiizydda, Thales tarafm-
retidir; yalruzca tek bir tozun, fiziki bir dan kurulmu~ olan Milet Okulu filozof-
yap1 arzeden tozun, yani beynin varol- lanna verilen ad.
dugunu one surer. Zihinsel bir olaym Soz konusu filozoflara bu ad, onlar do-
fiziki bir dille tasvir edilebilecegini be- gayt, yani physisi konu ald1klan, doga-
lirtir ve bilim adamlannm fiah~malan ya ili~kin ara~tumalannda akd yarunda
m bu alana yoneltmeye fiah~u. gozlemi kullandtklan ve physisi afitkla-
Fizikalizmin iki ayn turu vardu: a) Tiir- mak ifiin, ortak olarak her~eyin kendi-
sel ozde~lik kuramr. Bu tur bir tizilc.aliz.m, sinden 9kt1g1 maddi bir varhk olarak
zihinsel olaylann fiziki olaylarla ozde~ arkhe aradtklan ifiin verilmi~tir. Bununla
oldugunu one surer. Buna gore, omegin birlikte, ara~hnnalannda uygun teknik
'masa'yla ilgili bir du~unce, yaln1zca yontemlerden ve bilimsel malzemeden
beynin belli bir hilidir. Beyinin bu hali yoksun olmalan ncdeniyle, saz konusu
saz konusu dogu zaman, bunu masayla fizikfiilerin bilim ya da felsefeleri, tah-
ilgili bir du~iinceye sahip olmak olarak minf vc oldukfia spekulatif bir yap1 ser-
betimleyebiliriz. Su halde, belirli bir rur- gilemi~tir.
den tiim fiziki haller, ayru zamanda be- fizi~ [tng. physical; Fr. physique; AI. na-
lirli bir turden zihin halleridir. Ttpkl'su' turphysisch, physikalisr:h]. Dogamn ya da
ve 'H 20'nun ayru maddeyi gostermesi, evrenin bir parfiaSI olan bir varhk ya da
birinin halk arasmda, buna kar~m dige- nesneyi; maddi bir ~eyi; zaman ve
rinin bilimsel fievrelerde kullandmas1, mekan ifiinde ortaya fitkan bir ~ey olarak
birincisinin aym maddenin tslakhgm1, analiz edilebilen ve insan zilminden ba-
oysa digerinin kimyasal bil~imini ifade gtmSlZ bir bifiimde varolan bir ~ey ya da
etmesi gibi, 'masayla ilgili du~unce' ile nesneyi gosteren sua t.
'beyinin belli bir hali' tam olarak ayru Buna gore, fiziki stfatl, oncelikJe mad-
~eyi g~sterir. denin, enerjinin, v. b. g., ozellikleriyle il-
354 fiziki idealiz1n

gili olarul burndan te~1nil ya da anla1n ge- fizyokratlar [ing. pltysiocr(lls; Fr. pllysioc-
ni~le1nesi yoluyla do~arun maddi yonle r(ltes]. 18. yiizyllda ortaya c;1kan1 ve
rini ve nihayet insan bedenini gosterir. zenginli~in t~k ve en btiyiik kayna~l
Bu ba~lamda, fiziki olgu ve olaylar ara- nln toprak ve tanm oldu~unu savunan
Slnda varolan nedensel ili~kiye, insan iktisadi O~retiye Velilen ad.
zihninden ba~tms1z olarak varolan fiziki Frans1z iktisat~1s1 F. Quesnay taranndan
nesneler aras1nda soz konusu olan ne- kurulan Fizyokratlar Okulu, Tann'n1n
densellik ili~kisi fiziki nedcnsellik ad1 veri~ iradesini yansltan do~al dtiz.~ne onem
lir. Fiziki bir ~eydel ya da fiziki nesneler venni~tir. Bu diizende zenginli~in tek
aras1nda ortaya c;kan de~i~me, hareket kayna~1 tanm olilrak belirlenir c;unkii
I

ya da faaliyete ise.fizikf olay derunek tedir. biittin bir iilke halk1n1n ya~am1n1 bor~1u
Buna mukabil, hareket edebilen, de~i~e oldu~u temel maddeleri tireten yaln1zca
bilen, hareket ettirilebilen, de~i~tirilebi tanmdu; oysa, sanayi ve ticaretin yaph-
len tic; boyutlu nesne ya da varhk fizik7 ~~ ~ey tanm taraf1ndan tiretilen bu
I

~ey diye tanunlan1r. 1naddeleri donti~ttirrr.ek ve bir yerden


fiziki idealizm [lng. pltysic(l{ ide(l{ism; Fr. bir yere ta~1makhr.
idcalis11Je physique). Rus dti~tintir ve li- fizyolojik idealizm [Ing. physiologic idea
deri tLenin'inl 20. yuzyddaki bilimsel lism; Fr. idealisme pl1ysiologiqe; AI. p!Jysio-
geli~meler ve gorelilik teorisiyle birliktel logisch idealisntusl 19. yuzythn ortalann-
fizi~in baz1 nesnelerinin incelenmesinde da1 baz1 biyolog ve hekimler tara-hndan
gorse( o~elerin ve gozlem guciintin gi- kurulan ve duyumlan ger~ek dunyarun
derek azahnas1ndan dolay1, bu bilim da- yans1malan ya da suretleri olarak de~il
hnda nesnelerin soyutl matematiksel te- de, yaln1zca bir sembo1ti olarak goren,
rilnler kullarularak tasvir edildi~i~ renk tayf1n1n, sesin k1vanun1n1 koku ve
geriye yalruzca 1natematiksel denklem- tadla ilgili ay1nmlann yalruzca duyu or-
lerin kald1~1 ve modern fizi~in dunyay11 ganJannJn yaplsal ozellikleri taraflndan
ger~ekli~i a priori matemati~in yard- belirlendi~ini dile getiren aklm.
nuyla betimleyen oznenin ozellikleriyle fi.zyolojik okul [lng. Physiologic School;
a~1klamaya ~ah~h~l inanc1na ba~h ola- Fr. Ecole physiologique). Temsilcili~ini H.
rak, c;a~da~ fizi~i nitelemek i~in kullan- von Helmholtzla F. A. Lange'in yaph~l
d~ terim. Yeni-Kantc;1 Okul.
fiziko-teoloji [lng. physico-theology; Fr. BunJardan Abnan bili.m adarru Helm-
pltysico-thiologie ]. Onyedinci ve onseki- holtz, bilimsel ~ab~malanndan hareketle,
zinci yuzydlardal do~an1n a~ikar ama~ duyu-organlanm1z1 etkileyen bilinmez
hh~mdan soz eden gorti~ler i~in kulla- nesnelerin i~aretleri olarak de~erlendir
rulan genel tanunJama. di~i duyusal niteliklerin oznelli~iyle ilgili
Bu ba~lamdal tKant, Tann'run varolu- bir teori geli~tirmi~ ve bu o~retiyi,
~una ili~kin delilleri konu alan smfla- mekArun kendisinin dahi bedensel kuru-
maslnl olu~turan karutlama ttirlerinden lu~wnuza ba~h oldu~u tezini de ic;ere-
birine; yalruzca, bir evrenin varoldu~u cek ~ekilde geni~letmi~tir.
olgusundan ya da salt Tann kavrarrun- Alternatif mekanlar ve geometriler ol-
dan yola c;tkan kanatlardan farkh bir bi- du~unul bu geo1netrilerden hic;birinin
~imde, Tann'n1n varolu~unul onctil ola- dunyan1n ger~ek yaplSinl yanstmad-
rak ald1~1, evrenle ilgili olgulardan ~n savunan Helmholtz, Kant'1n Eukle-
{ome~in, evrende soz konusu olan dti- ides geometrisinin biricikli~iyle ilgili gO-
zenden) ve empirik gozlemden hareketle rii~tinden vazge9Ttekle birliktel kendi
ispatlamaya ~ab~an kanltlama ruriine fi- mekan teorisinin Kant'm o~retisine ve
ziko-teleolojik karutlama adm1 venni~ matematikl fizik ve fizyolojideki mo-
tir. dern geli~melere uygun dti~tti~tinti be-
fonksiyCJnalizm 355

lirtmi~tir. Helrnholtz, bilinc;siz ~tkanm ~in.i one siirerken, maddf oJn1ayan diinya
larla ilgili gorii~iinde ise, Kant'1n algt- ve oziin otesindeki varhk o~retisinden
nan yarg1 yt ic;erdi~i gorii~iinii benimse- dolaya, Platon'u ovmeye devam etmi~tir.
mi~tir. Ona gore, bilin~sizce yapalan Justinus, aynca Platon'un fail nedeni
~akaramlann temelinde a priori neden- olan Demiurgostu ayna adla kullaruna~,
sellik ilkesi vardtr, ki bu ilke bize du oliimden sonraki odiil ve ceza soz konu-
yumlanmaz i~in biliruneyen nedenler su oldu~unda, Hristiyanlakla Platon'un
gosterme olanag1 verir. o~retisi arasmdaki benz.erliklere i~aret et-
Gorii~lerini, Helmholtz gibi, insan fiz- mi~tir. Bununla yetinJneyip, Sokrates'le "
yolojisine dayandaran Lange ise, duyu- Hz. lsa'run durutnu arasmda bir ko~ut
sal diinyarun insan organizmas1 ile bilin- luk kuran Aziz Justinus'a gore, nasll ki
aneyen bir ger~eklik arasandaki kar- insanlan do~ru yola getinneye ~ah~an
~thkh etkile~imin bir iiriinu oldu~unu Sokrates'e, dinsizlik su~latnast yoneltil-
savunmu~tur. Deneyim dunyas1 bu kar- diyse, lsa da, ateizm su~lamasma nuha
~thkh etkile~im tarafandan belirlenir, tap olmu~tur.
organizmarun kendisi ise, psikoloji ve fobi [lng. pltobia; Fr. plzobie; AJ. phobie ]. Belir-
fizyoloji yoluyla anla~almahdtr. Lan- li nesne, dunun ya da kimseler kar~asm
ge'a gore, nedensellik, bizimkisi gibi ku- da d uyulan, yersiz, temelsiz, man.t:akd1~1,
rulmu~ bir zihin i~in ge~erli olan temel ancak onlenemez korkuya verilen ad.
dii~iince tarz1d1r, ve dii~iincenin i~lem tonem. [lng. phonenze; Fr. phoneme; AJ. plu:r
leri ve ilkelerinin fizyolojik bir temeli nenz]. Sesbirim. Bir do~al dilde, bir dizi
vardtr. Ger~ekJikle ilgili olarak, madded ayu1c1 ozellikle belirlenen en kii~iik,
bir bak1~ a~1s1 benimseyen Lange, soz miistakil, kesintili age. Fonem, bir dilde
konusu kah gerc;eklik anlaya~uun, insa- anlama de~i~ik iki bildirimi ayart etmep
nln kendi yaratas1 olan ideal bir dunya ye yarayan ses unsurlan bulundugu go-
ile tatnamlanmasa gerekti~ini one siir- rii~uniin sonucu olan, kendi ba~ma an-
mii~tiir. lamdan yoksun unsuru gosterir.
flatus vocis. Orta~agan iinlii ttiimeller kav- fonksiyon [ing. function; Fr. fonction; AJ.
gasmda, tkavram realizm.ine oldu~u funktion]. l~lev. Bir nesnenin, bir ~eyin ya
kadar, kavramcah~a da kar~a ~1kan nomi- da bir ki~inin ait oldu~ biitiin ya da bir
nalistlerin, tiimellerin. gene) kavramlann sistem ic;indeki kendine ozgii faaliyeti.
ger~ekli~i olmada~a, onlann 'yalntzca Bir ~eyin, ait oldu~u s1nafa ozgii olan
a~tz.dan c;1kan bir ses' oldukJanru dile ge- tarzda eylemde bulunma yetisi ya da
tirirken kullandtklan Latince terim. giicii. Bir orgarun, par-;alan birbirine ba-
Flavius Justinus. 100-164 ytlllan arasanda ~amh bir biitiin i~inde oynada~a kendisi
ya~a1n1~ Hristiyan Apolojisti. Felsefenin, ne ozgi.i ve belirleyici, karakteristik rol.
Tann 'I'W'l insana sundu~u, onu Tann yo- Bir ~eyin kendisine ozgii do~al eylemi.
luna sokan, en de~erli arma~an oldu~u Aralartnda ba~unWak ya da kar~ahkhhk
nu savunan Aziz ]ustinus, felsefede, ili~kisi bulunan diizenJi nesne kiimeleri
tPiaton'un 1naddi olmayan ger~eklikJer arasandaki ili~kileri ifade eden ka vram.
olarak ttdealar o~retisinden ~ok etkilen- Matemati~in temel kavramlanndan
mi~, bu ~er~eve i~inde Tann'ya, iyi ldea- olan fonksiyon, Frege'nin kavramlarla
sma ili~kin a~1k bir goriiye ula~maya fonksiyonlar arasmdaki benzerlikle ilgi-
beklerken, birden Yunan felsefesinin ye- li asrarlanndan sonra, manhkta da uy-
tersizli~i nedeniyle Hristi yanh~a don- gulaana alan1 bulmu~tur.
mii~tiir ...c\ziz Justinus, bu donii~tin ar fonksiyonalizm [tng. functionatisnz; Fr.
dmdan, Tann'ya ili~kin sa~lam, kesin ve fonctionnalisme]. t~levselcilik. 1 Genel
em in bilgiye, do~ru felsefeye, ancak vah- olarak, bilim.sel a~1klama ve yorumun
yin kabul edilmesi suretiyle uia~alabilece- temel araca olarak, yapa yerine i~lev ya
356 fonksiyonel

da tonksiyonu 6n plana c;1kartan; bilim- ni dile getiren anlayt~. 7 Milnari ve ta-


sel dii~iinceyi zamansal bir perspektif sanmda, form un her zaman bir fonksi-
ic;ine oturtan; terim ve tozlerin yerine, yonu yans1hnas gerektigini, tasanm1n
bag1nh ve etkinlikleri, siirekli bir fonn salt, tasanmlanan nesne ya da yaptrun
yerine, donti~iimti ge;iren; aslt ve de- fonksiyonunu dikkate alrnas1 gerektigi-
gi~Inez oze kar~1, olu~ ve geli~menin, ni one stiren yakla~nn.
statik bir diizene kar~1, dinamik bir fonksiyonel [in g. fuJ1ctional; Fr. fon ction-
Inod elin, degi~Inez ogelerin fennel bir nel; Al. funktional). Fonksiyonla ilgili
bite~imine kar~1 da, ;atl~ma ve btittin- alan, i~levi on plana ;lkaranki~i, disip ya
lexune siire;lerinin onemini vurgulayan da yakla~1m i;in kullantlan S!iat.
yakla~un. Bun a gore, bir ~eye dair fonksi yonel
2 Sosyal bililnlerde, bir toplwnsal a~1klama, o ~eyin istikrarma ve siirekJili-
kurum ya da pratige dair a;lklamada, gine katk1da bulundugu bir btitiin ya da
onun kokenini de~l de, yerine getirdigi yap1nm bir par;as1, aynlmaz bir bile~e
i~levini, o kurum ya da pratigin, bir par~ ni oldugunu gostermekten olu~ur.
;as1 oldugu daha biiyiik bir sosyal biitii- Yine, bir ~eyi, ozellikle de canh bir var-
niin i~leyi~ine, geli~imine ya da bekasl- hgt ger;ekl~tirdigi i~lev ya da fonksi-
na yaphgt katk1y1 te1nele alan ogreti. yonlarla, yerine getirmek durumunda
3 Psikolojide, tutwn ve davraru~lann oldugu gorevlerle tan1mlayan tan1m tii-
oncelikle yerine getirdikleri fonksiyonla riine fonksiyonel tannn ad1 verir. c;unkii
belirlendigini, zihne ve davraru~a ili~kin fonskiyonel tan1m, hakem gibi, ba~kan
analizin temelinde, i;erik yerine, fonksi- gibi, ogrenci gibi, filozof ya da yonetici
yon veya yararm bulwunas1 gerektigini gibi, beUi bir fonksiyonu yerine getinnek
savunan anlay1~; davrani~larla zihinsel durumunda olan iruanlar ic;in saz konu-
fenomenlerin yaln1zca organizmanm bi- su olan ve onlan kendilerine ozgii ozel-
likleriyle degil de, fonksiyon ya da go-
yolojik ya da toplumsal ;evreye uyarlan-
revleriyle ve ba~ka ~ey ya da insanlarla
ma stratejileri olarak ac;lklanabilecegini
olan ili~kileriyle tarumlar.
one siiren o~eti. 4 Zihin felsefesinde, bir
Yine, ki~inin, diinyaya ili~kin bilgisi-
zihin halini her ne ise o (bir aa deneyimi,
nin, ana daha onceden bilinmeyen ~ey
yeme i-;me arzusu) yapan ~eyin sergiledi
lerle ilgili olarak ge;erli bir sonuca
gi fonk.siyonel rol old ugWlu one stiren,
ula~ma olana~1 veren tiimdengelimsel
zihin hallerini fonk.siyonel durumlar ola- argiiman akilyuriitme tiirtine fonksiyonel
rak goren ogreti.
a~1lyurutme ad1 verilir.
5 Sosyolojide, toplwn un her ogesinin Ote yandan, kendi kendisini yonlendi-
belli bir fonksiyonunun bulundugunu, ren, diizenleyen ve koruyan birim ya
toplwnu meydana getiren bu ogelerin da sistem; aralannda kar~ll1kh bir etJd . .
kar~dtkh bir etkile~im ve ba~lantl i;in-
le~im bulunan par;alann, sistetne fonk . .
de oldu~unu savunan, bpkl kalbin fonk siyonunu ger;ekle~tirmesi i-;in katks
siyon ya da i~levinin kan dola~tminl yapti~l, onun diizenli bir sistem olarak
saglamak olmas1 gibi, bir organizma faaliyetini siirdiirmesini saglad1~1 orga-
olan toplumda, kurumlann biitiin it;in nik ya da birlikli biitiin fonksiyonel birlik
ve biitiin ad1na ger;ekle~tirecek i~lev ya olarak tarumlanu. Teleolojik birlik anla-
da fonksiyonlan oldu~nu one stiren an- mlna da gelen fonksiyonel birlik, bir
layJ~; toplwnu, dengesi ;ok ;e~itli bil~ biitiin ya da yapmm, oge ya da par;ala-
~enlerinin biitiinle~mesine bath bir sis- ruun geli~igiizel bir bi-;imde bir araya
tern olarak goren yakla~un. geli~inden de~il de, soz konusu par;a-
6 Dilbilimde, tum dilsel ogelerin, ken- laran son -;oziimlemede biitiinii ya da
disi de yerine getirdigi ileti~im fonksi- yap1y1 meydana getirecek ~ekilde i~le
yonuyla varolan bir dil sistemi i-;indeki melerinden, fonksiyonda bulunmala-
fonksiyonlanyla anla~dmasa gerekti~i- nndan olu~an birlik anlam1na gelir.
forme! 357

fonksiyonel psikoloji [ing.jimclional psydJO- insan zilull mitolojik a.,J.k.lamalara ba~


/oglJ, Fr. psychologie fonctionelle; AI. funktio- vunnak durumunda kahm~t1r. Oysa
nal psychologie]. lsteme, du~unme, algla- modem dunyada pozitif bilgi .,ok artt1~1
ma ya da duyumla1na tiirunden bilin" i"in, bilimsel a.,udama mitolojik a,kla-
halleri ya da faaliyetlerinin, fiziki bir marun yerini alrru~hr.
~evre ile etkile~im i"inde bulunan bir or- fordizm [ing.fordism; Fr.fordisme]. 1 Ame-
ganizmarun faaliyet ya da i~lemleri ol- rikan otomobil ureticisi Henry Ford tara-
du~unu; canb organizmaya, .,evresine fmdan geli~tirilen ve i~in verimini mal-
uyum sa~lama, .,evresini bilme, kontrol lann standartla~tmlmas1 ve yeni bir i~
alhna alma ve varb~1ru surdunne olana- organizasyonuyla arthrmay ama.,la-
~ veren bu i~lem ve faaliyetlere tozsel yan smai orgiitlemne ve faaliyet tarz1.
bir varolu~ yuklenmemesi gerekti~ini Bu ba~lamda, Fordizm i"in uretimde
savunan psikoloji anJay1~1. onemli olan ~ey, olabildi~ince ,ok par-
Bilinci meydana getiren ~ey, soz konu- ,arun standartla~tmlarak, buyuk seri-
su psikoloji anlaY'~ma gore, bir ruh, ler halinde uretilmesini sa~lamakhr.
zihin ya da yetiler olmay1p, .,evresiyle i~in, ard1~1k i~lemlerle buyuk uretim
etkile~im i"inde bulunan fiziki ve biyo- birimleri tarzmda duzenlenmesi ve bu
lojik bir varbk olarak du~unUien insan i~lemlerin de en yuksek derecede stan-
varh~mm .,e~itli fonksiyonland1r.
dartla~tmlmas gerekir.
Fontenelle, Bernard le Bovier de. Frans1z 2 Fordizm, terimi daha gene! olarak da,
Aydmlanmasuun 1657-1757 y1llan ara- modem topluma ozg(i kutlesel uretim,
smda ya~am1~ olan unlu du~unuru. yukselen tuketim standartlan, artan d1~
Kartezyen fizi~i benirnseyen Fontenel- ticaret, refah dev leti gibi fenomenleri
le, buyuk ununu bilimsel du~unceleri kapsayan bir deyim olarak kullamhr.
popiilerle~tirip geni~ halk kitlelerine
form [Os. ~ekil, sure I; in g. fonu; Fr. forme;
sunma ,abasmdan kazanm1~hr. Bilgi go-
AI. form]. 1 Bir ~eyin ~ekli ya da yap1s1.
ru~u bakurundan empirist olan, turn du-
2 Bundan biraz daha ozel ve felsefi bir
~uncelerimizin son 1;ozumlemede duyu-
anlam i"inde, bir ~eyin ozu, bir ~eyi her
verilerine indirgenebilece~ini savunan
Fontenelle, bilimsel du~unceleri yay- ne ise o ~ey yapan ~ey. 3 Ve nihayet es-
mamn d1~mda, din! hakikatlerle ilgili tetikte, i"eri~e kar~1t olan ~ey, bir este-
konularda ku~kuculu~un geli~ip pe- tik nesnenin duyularla alglanan goru-
ki~mesine da katk1da bulurunu~tur.
nu~ ~ekli.
Buna gore, Fontenelle, Histoires des Orac- Formu gozle gorUiebilir ~ekil, do~a ya
les [Muc:izelerin Tarihi] ve De I'Origine da tur olarak tarumlayan unlu llk,a~
des Fables [Masallann Kokeni] adh kitap- du~unuru tPiaton'da form, nesnelerden
lannda, soylence ya da masallarm insan ayn ve ba~ImsiZdir. Forma aym zaman-
imgeleminin eseri ve oyunu oldu~ go- da Idea da diyen Platon'a gore, F formu-
ru~une kar~ "'km1~ ve onlann, feno- nu bilmek, Fnin do~asm1 anlamakhr.
men.leri a<;~k.larna arzusunun sonucu, Bu ba~Iamda, Adalet Formunu bilen
insan zekas1run eseri oldu~unu soyle- ki~i, yalruzca hangi eylemlerin adil ol-
mi~tir. ilk"a~lardaki insan zihniyle mo- duklaruu de~il, fakat onlann ni"in adil
dem insanm ak.lmm ozde fark.l1 olmad- olduk.lanm da bilir. t Aristoteles'te ise,
~ru savunan filozof, hem ilkel ve hem form oz, maddede bulunup da, onu her
de modem insarun fenomenleri a.,Ikla- ne ise o ~ey yapan ~ey, ona ~ekil veren
maya, bilinmeyeni bilinene indirgemeye yap1, bir ~eyi an.la~IIu hale getiren ve
,ah~h~Im soylemi~tir. Onlann arasm- alol tarafmdan kavranan ilke olarak ta-
daki farkbhk Fontenelle'e gore, ~undan rumlamr.
meydana gelmektedir: Eski .,a~larda po- Platon'un tum Formlann nesnelerden
zitif bilgiden pek soz edilemeyece~i i"in, ayn oldu~u ve ba~ImSIZ bir varolu~a
358 form

sahip bulundugu gorii~une kar~1 ~1kan ~kli olan belli bir tiirden 1nadde par~a
Aristoteles'e gore, ba~1ms1Z bir bi~ilnde SI olarak et tanun1, akllh hayvan olarak
varolanlar yalruzca tozlerdir ve tozler de insan tan1m1 aktlla anla~tlabilir olan
madde ve formdan meydana gelir. Bu forma, akl1n nesnelerine ornektir.
iki tozden yaln1zca fonn, nesnelerdeki Ote yandan, 2 maddesiz forma basit
bilinebilir O~eye kar~1bk gelmektedir. form ad1 verilir. 3 Bir ~eyin, varolu~u
Maddenin insan zihni tarafndan aytrt i~in ozsel olmayan; onu her ne ise o
edilemeyen, yap1dan ve belirlemeden yapan oze, ozsel forma kJyasla ikincil ve
yoksun bile~en oldu~u yerde, Aristot- dolay1s1yla bagtmh olan forma ilineksel
les'e gore, form insan ziluli tarafndan fonlt denir. Buna gore, bir insarun ozsel
bilinebilen, yani tasvir edilebilen, tarum formu, ozu aktl, aktlhhkhr. Fakat onun
lanabilen, stn1flanabilen yon ya da bile- bir komedyen de~il de, muhendis olma-
~endir. Bu ~er~eve i~inde form, belirsiz Sl ilineksel, anzi formudur. Bu fonn, her
olan tnaddeyi belirleyerek, onu belirli ne kadar ikincil olsa da, muhendis ola-
bir nesne haline getiren, soz konusu nes bilmek i~in, oncelikJe aktlh olma, akll
neyi, ba~ka bir ~y de~il de, her ne ise o sahibi olma zorunlulu~u bul und u~un
~ey yapan belir Ierne i&kesidir ozdur'
I dan, ozsel forma ba~hdtr. 4 Kendinden
ozelliktir. var ve kaha olan, maddeden ayn olarak
Buna kar~1n, unlu Alman filozofu 1m- varolabilen fonn; hi~bir ~ekilde cisimsel
manuel t Kant'ta form, zihne, ins an var- ya da maddi olmayan form; maddeden,
bfPna duyu-deneyinde duyumsal sez ve dolayas1yla eylemde bulunmak ve
giyle verilen ham duyumu, duyusal varolmak i~in, maddeyle bir ~ekilde
~oklu~u, anlamh algtlar ve yargllar ~k ili~kili olma zorunlulu~undan ba~1~1k
linde birlikJi hAle getirme ve kategorize olan, bireyle~imi olmayan form ise keu-
etme olana~1 sa~layan a priori o~e ola- dinden kaim fonn diye tantmlarur.
rak ortaya ~1kar. Bir ~ey, zihin tarann 5 Buna kar~1n, maddesiz bir bi~imde
dan sa~lanan form ya da yap1 olmadl- varolamayan, varolabilmek ve bir form
~tnda, anlams1zdu. Kant'1n .deyi~iyle, olarak aktif olabilmek i~in, maddeye ih-
i~eriksiz olan form bo~ ve formsuz i~e tiya~ duyan forma ise, maddl fonn denir.
rik de kordur. 6 Ote yandan, matematiksel bilginin ko
c;e~itli fonn tiirleri soz konusu oldu- nusu, matematiksel soyutlamanm sonu-
~unda, 1 yaln1zca akd taraftndan, rasyo- cu olanfonna matematiksel fonn ad1 ve-
nel du~unce kavranan forma, akrlla anla- rilmektedir. 1 Felsefi anla1nda fonn; bir
~rlabilir (intelligible) fonn ad1 verilir. tozu ya da toz turiinti tneydana geliren
Aktlla anla~tlabilir formu, bir ~eyin akdla anla~1labilir yap1, temel ozellik,
ozu, o ~ey i~in soz konusu ~ey olmarun metafiziksel form olarak tarumlarur.
ne anlama geldi~ini belirleyen o~e ya da 8 Maddeden soyutlaruru~ ya da yaht-
onun tanmu olarak belirleyen Aristote- lannu~, maddeden tumuyle ba~1msLZ
les'in bu konuda verdi~i omek ettir. olan form, yine nretafiziksel fonn diye kav-
Duyum etin s1cakhk, so~ukJuk, katlhk, ramsalla~tlnhr. 9 Butun bir ture ortak
yumu~akhk turunden alg1lanabilir olan olan, h.Jriin tiim uyelerince payla~tlan
niteliklerini aytrt etmekle birlikte, et o)- forma ortak form denmektedir. 10 Ote
mantn ne oldu~una biz ba~ka bir yetiy- yandan, bir ~eyin her ne ise o olarak va-
le, yani akllla hukiim veririz. Ba~ka bir rolmasml, o ~eyin ba~ka bir ~y de~il
deyi~le, biz duyu yoluyla etin algllana- de, her ne ise o olmasuu sa~layan, bir su-
bilir olan duyusal formunu ahr, nitelik- rece, olu~ sured iQn.deki yaplSlnl, mode-
lerini algtlariz, buna kar~tn akd sayesin- lini kazanduan fonna; belirsiz olan mad-
de, etin tanurunl verir, ozunu ifade deye, ama~1z olan de~i~meye, belli bir
ederi.z. Sesler, renk&er nesnelerin algtla- turden faaliyet, duzen ve a~na~ kazandt
nabilir olan formlanysalar e~er, belli bir ran fonna; bir ~eyin, bize, ait oldu~u s1-
fo[JJlel 359

1ufl, turi.i ya da aileyi belirle1ne ve onu ne uygun bir eyle~n olup ohnad1g1n1 be-
ba~ka ~eylerden ay1rd etme olanaga !irleyen ~yin, oznenin iradesinin, i.;erigi
veren yoni.ine, ozelligine ise ozsel fonn degil de, fonnu oldugunu one si.iren
ad1 verihnektedir. 11 Bir ~eye sonra- ahlak ogretisi. 7 Sosyolojide, toplumsal
dan, sanat yoluyla kazandanlma~ form ya~aman (ornegin, ailelerden, egitim, si-
ise yapay fonu diye tanunlanar. yaset, sanayi, v. b. g.den meydana ge-
formalizm [Os. suriye. ~ekl.iye; ing. forrua- len) i;erigini, toplumsal ya~aana ~ekil
lisTJJ; Fr. fonnalisme; Al. formalisurus]. 1 lendiren, onun teme)ini olu~turan ';atl~
Gene) olarak, a;aklama ya da deger bi;- Ina' benzeri formlardan veya yap1larda11
anenin anla1 nh ya da nihaf temeli olarak ayaran ve boylelikle de toplu1nsal ili~ki
formun (ilkelerin, yasalann) onemini lerin te1nel bi;imlerini yakalayarak top-
vurgulayan, form fikrine anadde fikrin(n tumsal ya~a1n1n bir geometrisini lneyda-
;ok daha i.isti.inde bir yer veren, i;erik- na getinneye ;ah~an sosyoloji anla ya~1.
ten ;ok, di.izenleme, tutarhhk ve fonnel 8 Edebiyatta, eseri, felseft toplu1nsal
ilkelerin geli~imi i.izerlnde duran sistean veya psikolojik yap1lara eri~1neyi sagla-
ya da anlaya~. yacak bir ara; olarak gormek yerine, bi-
2 Metafizikte, dogan1n anla~llabilirligi zatihi kendi ba~1na bir deger olarak de-
ni forma veya di.i~i.ince yasalarana bag- gerlendirip, onu i;kin olarak yoruin-
layan ogreti. 3 Sanat alarunda, formu layan, edebi form ve i.isluplara, edebiya-
i;erikten yahtlayarak sanat eserlerinde hn salt kendisine ozgi.i olana dair incele-
formun ozerklik, bagunsazhk ve onceli- meyi on plana ;1kartan yakla~1m. 9 Ede-
gini vurgulayan ak.Jm, i;erigi degil de, biyat ele~tirisinde, Roman Jakobsan'dan
formun onemini vurgulayan anlay1~. esinlenen ve oznel yorumdan saklrur-
Buna gore, sanatta formalizm, sanatln ken, anlan teknikleri, metnin fonetik ve
toplwnsal di.i~i.i ncelerle, ihtiya;larla hi~ semantik boyut1ar1 arastndaki ili~kiler
bir ilgisinin bulunmad1garu, yalruzca bi- ve onwt ;~itli yap1sal ozellikleri i\ze-
;imle ilgili oldugunu one si.iren sanat rinde odakla~an metinse) analiz ve ele~
gori.i~i.in i.i if a de eder. tiri yontemi.
4 Bilirnsel hakikatin, her ti.irle deneyim- for1nel [Os. suri, ~ekli; lng. formal; Fr. for-
d en bagtmsaz olarak, bir yorumlama sis~ mel; Al. formal]. 1 Ozel konu ya da i;e-
teminin yasalanna ve kurallanna bagh rikten bagamslZ olarak ge;erli olan, y al-
oldugunu one si.iren gori.i~. 5 Matema- Juzca manhksal bir anlaan1 bulwtan; 2
tikte, D. Hilbert'in onci.ili.ik ettigi, mate- maddeyi ya da somut ger;ekligi soyut-
matik i;in gerekli olan tek ~eyin, mate- layarak, ger;ekligin yalruzca fonnunu
Jnatigin fonnelle~tirilmesi ve meydana ya da yaplSinl goz online alan yakJa ..
getirilen sistemin tutarh oldugunun ka- ~1m; 3 salt fonnla ilgili olan; 4 olgulan,
rutlanmasa oldugu gori.i~i.i. Soz konusu maddf ger;ekleri dikkate almayan tavu;
formalist anlay1~, matematigin, sayllar 5 ama;larla, nihar hedeflerle degil de,
ya d a suuflar benzeri soyut nesneler salt ara;larla ve si.ire;lerle ilgili olan yak-
haklanda degil de, ogeleri, kendileriyle la~lm i;in kullarulan s1fat.
birtak.Jm degi~mez kurallara gore i~lem Bwta gore, t Aristoteles'in maddi a;lkla-
yapdacak semboller ya da anlams1z te- maya alteanatif olarak getirdigi ar;U<Jama
rimler olan, fonnel sistemlerden olu~tu tarz1na, bir ~eyi formuyla, on u her ne ise
gunu savunan gorii~e; matematigin o ~ey ya pan oz ya da forme( nedenle
temel problemlerini, formel aksiyomatik a;lklama ~ekline fonnel afklama ad1 veri-
konstruksiyonlarla ;ozmeye ;ah~an ma- Hr. Soz konusu at;tklama, ornegin aga-
tematik ak1mana kar~d1k gelmektedir. can, kendi fonnwtdan dolaya, o filanca
6 AhiAk felsefesinde, bir eylemin ah- tarzda yap1lanm1~ oldugu i;in, bi.iyi.idi.i-
likln gereklerine, ahl!khhg1n talepleri- gu ~ekilde, bi.iyi.iduguni.i sayler.
::\60 fonnel ahlak

Bu bag-lamda, ele ahnan Slruf1n, tan1m- d1r. Matematik ve manhg-ln formel bi-
lanan kavramln tiiln uye ya da ornekle- limler olarak goriilmesinin ikinci nede-
rinin, ortak olarak payla~llklan, ve o ni, bu bililnlerin i~erikJe ilgili olmama-
s1n1f ya da kavram1 ba~ka s1nlf ya da landu. Bize d1~ diinyadaki varhklarla il-
kavramlardan aylrmaya yarayan ozni- gili bilgi vermeyen matematikt;i ve man-
t~lik ya da karakteristik.lerinin belirle- llkt;1n1n gorevi, kendisine herhangi bir
nip Hade edihnesinden olu~an tan1m onerme verildig-inde, bu onenneden
tiirtine fonnel tamm denir. hangi zorunlu sonut;larm ~1khg-1n1 ara~
Ote yandan, pazar ve iktisadr eyleme hrmakhr. Zira, fonnel bilintler belli ~ey
dair a~lldamas1nda, Max Weber tarahn- lerin (tarwnlann, aksiyomlarln) dog-ru
dan ki~isel olmayan niceliksel kalkiiliin kabul edilmesi durumunda, belli sonut;-
kapsam1yla ilgili olan, daha sonra da lann, onlardan zorunlu olarak fjlkllg-1
ba~kalan tarahndan, amat;lan hesaba dediiktif sistemlerdir.
katmadan, ara~lann ve siiret;lerin he- formel bir sistemin yap1s1 [lng. structure
saplanmaslnda soz konusu olan akdcl- of a fonual system; Fr. structure d'un
hk tiiriine forrnel rasyonalife ad! veril- systeme forme I). Fonnel bir sistemin, 1 te-
mi~tir. rimler aras1nda ili~ki kurma s1ras1nda
formel ahlak [lng. formal etlzics; Fr. ethiqtce ba~vurulan bir i~lem olarak tanunlama
formelle; AI. formlich etlzik]. Evrensel ve 2 onerme ya da fonniiller arasmdaki
ahlak kurallann1n, tum insanlar1n, ey- manhksal ili~kileri belirtik hAle getir-
lemlerinin doguracag-1 sonut;lan hit; dik- mek, aksiyomlann dog-ru kabul edilme-
kate almadan, uymakla yiikiimlii olduk- si durumunda, ba~ka hangi onenne ya
lan kurallar oldug-unu; dog-ru ahlaki da fonniilleri daha dog-ru kabul etme-
set;im ve eylemlerin temelinde her ne miz gerektig-ini gostennek it;in ba~vuru
kadar iyilik, yard1mseverlik, a~k, dost- lan i~lem olarak 9kanm ya da kaJutla-
luk ve uzgorii gibi motif ve standartlar ma gibi iki temel i~lemden, 3 sistemin
olsa da, en yiiksek motif ve standarbn, vokabiilerini olu~turan, a) sisteme ta-
bir odev duygusu, evrensel ahlSk kura- rumlanmadan dahil edilen ilkel terim-
hna ya da yasas1na uyma yiikiimliilug-u Jerle, b) ilkel terimlere dayarularak be-
oldug-unu savunan ahlak anlay1~1. lirtik bir bit;imde tarum.lanan tiiretilmi~
Buna gore, formel ahlak bir eylemin terimlerden, 4 a) sistemde ispatlanmak~
deg-eri ya da dog-rulug-unun, eylemin s1z1n kabul edilen onenneler olarak ak-
sonut;lanna degil de, on un ne li..ir bir siyom ya da postiilalarla, b) sisteme is-
eylem oldug-una bag-h oldug-unu ileri patlanarak dahil edilen teoremlerden,
siiren anlay1~a kar~1hk gelir. Soz konu- ve nihayet 5 sistemi meydana getiren
su ahlak, Kant Jn ahlak1 tiiriinden, in san onenne ya da formiillerin, rastgele
varhg-lrun odevlerini belirlemede soz terim dizilerinden ibaret olmay1p, sen-
konusu olan temel ilkelerin tiimiiyle for- taks yoniinden kurallara uygun tamde-
lnel oldug-u ahlak kuramuu belirtir. yimler oldug-unu belirlemek ya da de-
formel bilimler [ing. for111el sciences; Fr. netlemek it;in kendilerine ba~vurulan
sciences formelles; AI.. formlich wissens- kurallardan olu~an yap1s1.
chaften). Matematik ve manllk gibi, ko- formel dil [ing. formal language; Fr. langue
nulan gert;ekte varolmayan ideal ya da formelle; AI. formlich sprache). Bilimselte-
tasanmsal varhklardan olu~an bilimler. orileri ve yasalan, ve manhk ve mate-
Buna gore, fonnel bilimlerden olan matig-in dili benzeri dilleri semboll~tir
. manhg-1n konusu kavramlann, onenne- mek iizere, ozel birtalam kavramsal
lerin ve akllyiiriitmelerin yap1 ve ozel- kurallarla mantlk kurallarma gore olu~
liklerinden meydana gelirken, matema- turulan ve belirli bir amaa tam olarak,
tig-in konusu, tasarunsal ya da ideal kesin ve tutarh bir bit;imde gert;ekle~tir
~eyler olan say1lar ve ~ekiller diinyasJ- mek it;in kullarulan dil.
formel orterme 361

Fonnel bir dilin kurucu ogeler! ~unlar~ n olarak fonnel olmayan yanh~lar ii,_
d1r: a) Sembolizm, b) soz konusu sem~ ba~hk altmda smlflanabilir: 1 Bunlar-
bollerin birbirlerine nasd baglanacagm1 dan birindsi alan maddi yanh~lar ,_Ikan-
belirleyen sentaktik kurallar ya da in~a ITUn i,_erigiyle, ~nmm gonderimde
teknikleri, c) dilin terimlerine yiiklenen bulundugu olgularla ilgili alan yanlJ.$-
anlamlan saptama ve yorumlama olana- lardir. SOz konusu yanh~ ti.irii, kendi
gl veren semantik kurallar, d) tiimden- i,_inde, ula~hg1 sonu,.lar i,_in, gerekli ol-
gelimsel ama,_h t;~kanm kurallan tiiriin- gusal destegi, veri ya da kamb saglaya~
den manhksal kurallar. Ve nihayet, e) mayan ,_1kanmlarda saz konusu alan
degi~kenleri, degi~mezleri ve noktala- yanh~lar olarak kanrtlama yanlr~lan ve
ma ipretlerini, v. b. g., de i,_eren terim~ vanlan sonu,.la ilgisi olmayan ve bun~
ler. dan dolayt, sonucun dogrulugunu gos-
forme) manhk [ing. fornUJl logic; Fr. logi~ teremeyen ,_1kanmla~ i-;:in ge,.erli alan
que formelle; AI . .formlich logik]. Mant1gm yanh~lar olarak ilgisizlik yanlr~larr diye
esas konusu alan tutarhhk ve ge,.erlili~ iki alt kategoriye aynhr.
gin, manhksal olmayan deyimlerin i,_e- 2 ikinci yanh~ tiirii, ,_lkan.mlarda, bir
rigine degil de, yalmzca fonnuna bagh sozciigiin birden fazla anlamda kulla~
oldugunu vurgulamak iizere, manbga mlmasmdan, anlam belirsizligi ya da
verilen bir ad. bularukhgmdan, a,_1khk yoksunlugun-
Buna gore, formel manbk onennelerin dan, dilsel tutarstzhk ya da dongiisellik-
ve tiimdengelimsel a.lalyiiriitmenin ya~ lerden kaynaklanan yanh~lar olarak dil~
p1smi, incelenen onermelerin i,_eriklerini sel yanlr~lardan meydana gelir. 3
bir kly1ya b1raklp, onlan yalruzca fonn nuncu formel olmayan yanh~ tiirii ise,
bakumndan, bi,.imsel a,_1dan degerlen- duygulara yonelmekten dofan yanlr~lardan
diren bir yontemle ara~hran mant1k tii~ meydana gelir. Bu yanl1~ tiirii, ki~ilerin
riinii ifade eder. onyargilanna, duygusal egilimlerine da-
yanan, insanlann korkularma, su,.luluk
Buna kar~m, 1 manb.ksal bir forma tam
duygularma yonelen, bir akllyiiri.itme-
olarak uymayan, uysa bile dogrulugu
nin sonucu i,_in gerekli tasdiki almak
bu forma bagh olmayan, 2 akdyiiriitrne~
iizere, korkutan ya da iknaya ba~vuran
de kullarulan fonnlann ge,.erliliginden
~1kanmlarda soz konusu alan yanh~lar
,.ak, terimlerin anlamlanna dayanan ve
du.
3 formdan ,_ok ba~ka degerlendinnele~ forme) onerme [ing. formal proposition;
re, ornegin deneysel verilere bagh ola- Fr. proposition forme lie]. Onermeler epis~
rak dogru ya da yanl1~ olabilen ,_1ka~ temolojik degerleri yoniinden sm1flan~
runlan konu alan mannga ise .formel dtgmda, kar~Itl olgusal ya da i,_eriksel
olmayan manhk ad1 verilmektedir. onermelerle birlikte bir ~ift . olu~turan
forme) olmayan yanh' [tng. infomaal phal- onerme tiiriine verilen ad.
lacy; Fr. erreur infonnelle] Mani:Jksal ya da Buna gore, formel bir onerme dogruluk
fonnel veya tiimdengelimsel 9kanmdan degerini gozlem, deney gibi yol ve yon-
,.ak tiimevanmsal akdyiiriitmede saz ko- temlere ba~vurmadan, yani onermenin
nusu alan yanh~ tiirii. bildirdigi ~eyi empirik olarak denetle-
Buna gore, fonnel olmayan yanh~, so- meden, yalruzca formuna bakarak anla~
nucu geregi gibi desteklenmt!yen y a da yabilecegimiz onermedir. Ornegin, 'Ki~
dogrulanmayan bir argiiman ya da ._I- tap kitaphr' onennesinin dogrulu~, bu
karsanan sonuca zorunlulukla gotiir~ onerme bir ~eyin kendi kendisiyle oz~
meyen akdyiiriitmede soz konusu alan de~ligini ifade ettigi i,_in, mantlksal ola~
yanh~1, herhangi bir akdyiiriitmede ge- rak onermenin formundan .;lkanlabilir.
,_erlilik kurallarma uymama durumunu Yani, bu onenne, ozd~lik onennesi for-
ifade eder. Bi,.im ya da formla deg:il de, munda bir onenne oldugu it;in, ~runlu
i,_erikle ilgili alan ak1ly\iriitme yanh~la~ olarak dogrudur.
J62 forme! soylem

Buna kar;;u1, 'Kitap kitap de~ildir' Buna gore, formel yanh~ sonucun on-
onennesi, c;eli~1nezlik ilkesi gere~i bir ciillerden zorunlulukla c;Ikmadi~I argii-
~ey hetn kendisi ve hem de ba~ka bir manlarda orta ya -;1kan yanh~a, ge-;ersiz
~ey ola1nayaca~lndan, zorunlu olarak -;1karuna tekabiil eder. Ba~ka bir deyi~
yanh~hr. Forme( onennelere ayn1 za- le, forme( yanh~, do~ru bir -;kantn ku-
manda, 1nanhksal onenneler, empirik rahna uyar goriinmekle birlikte, ome~in
ohnayan onermeler, a priori onermeler, hipotetik bir onermede, sonucu olum
analitik onermeler ve totolojiler ad1 ve- suzla1nak ic;in, ko~ulun ya da onbile~e
rilir. nin de~illen1nesinde oldu~u gibi, do~ru
formel soylem [ing. formal mode; Fr. mode bir -;1kanm kurahna uymayan, yanh~
formeiJ. 'San bir nitelik sozcii~iidur ya kuruhnu~ bir ~1kanma, bir -;1karun ku-
da 'San bir s1fattn' orneklerinde oldu- rahnl ya da bir mant1k yasas1n1 ihlal et
~u gibi, nesneler de~il de, nesneleri 1nekten olu~an manhksal fonn yanh~I
gosteren sozciikler hakktnda alan ko- na kar~1hk gelir.
nu~ma tarz1na verilen ad.
forme( yanh~ tiirleri [ing. types of fonnal
Buna kar~m, 'San bir niteliktir' tiiriin- phallaClJ; Fr. ge11res de l'erreur fon1relle].
den, nesnelerin bizzat kendileri hakkm- Manbk kurallanna uymamanm sonucu
da, nesnelerin nitelikleri iizerine olan alan belli ba~h forme( yanl~ tiirleri
~oyle sualanabilir: 1 Tiimel olumlu oner
tumceler ise, maddi soylemi meydana ge-
meyle (SaP) rumel olumsuz onermenin
tirirler. Fonnel soylemi on plana -;kar
(SoP) evri~ olmamas1na, bu onennelerin
tan filozoflar metafizi~e kar~1 -;lklp, toz,
evrikleri ahnd1~1nda sonucun yanh~ ~Ik
nitelik tiirunden metafizik kavramlar-
masma ra~men, SaP'm evri~ini alarak,
dan ve dolay1siyla metafizi~in kendisin-
onu PaS'a, SoPun evri~ini alarak, onu
den, bu turden terimleri ic;eren tiimcele-
PoS'a donii~tiinnekten olu~an kuraldrir
ri dil hakk1nda olan tiimcelere donii~
roirme yanlr~r.
tiirdii~umiiz, yani fonnel bir sayleme
2 0-; teriml i bir tasam goriintiisii ver-
ge-;ti~imiz takdirde kurtulabilece~i.mizi
mekJe birlikte, bu durumun yalruzca go-
savunmu~lard1r.
riinii~te kald1~1 bir tasunda, -;okanlaml1
formel ve maddi birlik [ing. fonnal and bir orta terim kullarunan1n sonucu alan,
material unity; Fr. unite formelle et nrater- dort terim kullanma yanlr~r. 3 Orta teri
ielle ). Bir bireye bia~ey olmak bakimtn- 1nin . da~Ittlmami~ oldu~u bir tasun
dan ait alan ve bireyden, dii~iincede meydana getirmekten olu~an dagr trlma-
bile soyutlanamayan birlik tiirii. nn~ orta terim yanlr~r.
Soz konusu birlik, bireyin maddi birli 4 Bir tasunda, biiyiik terim biiyiik onciil-
~ine kar~Il1k gelir. Buna gore, Platon'un de da~Ihlmad1gt zaman, tiimel bir sonu-;
1naddi birli~i, onu Platon olarak meyda- c;Ikannaktan ve dolayJsiyla biiyiik terimi
na getiren, filozofun bireyselli&ni olu~ da~ltmaktan olu~an kuraldr~r buyak terim
turan ~eydir. Buna kar~1n, forme( bir- yanh~r. 5 Bir tasunda, kii-;iik lerim kii-;iik
lik, bir bireye, onun bireyselli~inden onciilde da~Ihlmad1t9 zaman, tiimel bir
ay1rd edilebilecek ~ekilde ait olan birlik- sonu-; -;1kannaktan ve dolay1s1yla kii-;iik
tir. Bu -;er-;eve i-;inde, PlatonW\ ins~nh terimi da~ltmaktan olu~an kurald1~1
~1, ondan ayn o!arak dii~iiniilebildi~i kuruk terim yanlr~r.
i-;in, Platon'un fonnel birli~ni meydana 6 Hipotetik tasunda biiyiik onciiliin
getirir. ardbile~eninin evetlenmesi, on bile~e
forme I yanh~ [ing. formal phallacy; Fr. er- nin evetlenmesini zorunlu kdmada~1,
reur formelle). Tiimevanmsal de~il de, evetlenenin ko~ul d~~l de, ko~ula ba~h
salt tumdengelimsel c;1kanmlarda soz olan onerme oldugu halde, ardbil*ni
konusu alan yanh~ tiirii, yani ge-;ersiz evetlemekten olu~an ardbil~eni roetleme
bir akdyiiriitme. yanlr~r.
Foucault, Michel 363

Foucault, Michel. 1926-1984 ytllan arasm- h!zmet eder. Ba~ka bir deyi~le, i~inde
da ya~am1~, ve yaptsalc!hkla tarihsel bulunulan an ve konjonktiir tarihsel ola-
siireklilik dii~iincesine kar~1 ~1karak, in- rak ara~tmlacak konulan ve problemle
sanm sonu dii~iincesini savurunu~ olan ri dikte eder.
~agda~ Franstz dii~iiniirii. Felsefesi, Ni- :;iimdi tarih<;inin konulanm, ilgi alanla-
etzsche'nin gii~ istemi kavratruyla Hei- nm belirliyorsa eger, Foucault'ya gore,
degger'in dile agtrhk veren felsefesinin buradan ge~mi~in ka~uuhnaz bir bi~im
izlerini ta~tyan Foucault"nun temel eser- de bir sonu~ olarak bugun ya da ~imdi
leri Les Mots et les Cltoses [Sozciikler ve ye getiren bir neden oldugu ortaya ~i.kar.
:;ieyler], Ard11!ologie du Snvoir [Bilginin Idealist bir tarih anlay1~1 ve kesintililikle-
Arkeolojisi], Histoire de Ia Folie il /'age ri gozden kaybettiren bir siirekliligin
classique, Folie eJ Derniso11 [Klasik <;:agda baskm pkmas1, durumu daha da agn-
Deliligin Hikayesi, Delilik ve Bilin~ Bo la~tmr. Sonu~, ge~mi~in ~imdinin ilgi
zuklugu], /..a Nnissn11ce de In Clinique, 1me ve ~1karlanna bagh olarak tahrif edilme-
Ardliologie du Regard nu!dical [Kiinigin sidir. Foucault"ya gore, ~imdinin siirekli
Dogu~u: Ttbbi Bak1~m bir Arkeolojisi], bir donii~iim i~inde bulundugu dikkate
Surueiller e/ Punir; Naissance de In Prison alm1rsa, yap1lmas1 gereken ge~mi~i sii-
[Gozaltmda tubna ve Cezalandmna; ha- rekli olarak yeni ba~tan ele ahp deger-
pishanenin Dogu~u] ve Histoire dele Se- lendirmektir. Ge~mi~in tarihini yazmak,
xualiU [Cinselligin Tarihi]. onu yeniden ba~ka bir 1~1k altmda de-
Yorumcular, geleneksel kategori ve gerlendirmektir. K1sacas1, ge~mi~ yeni
kavramsalla~tmmlan r~ddederek, tari- olgulann ve verilerin 1~1gmda yeni an-
he anlam izafe etmenin nafile bir ~aba ve lamlar kazamr. Foucault bu durumun,
hakl1landmlamayacak bir ~ey oldugunu ge~mi~le ~imdi arasmdaki basit bir ne-
soyleyen Foucault'nun dii~iincesinin ii~ densellik ili~kisini imkans1z hale getirdi-
ayn doneme aynldti\tnt one siirerler: 1 gini dii~iiniir.
1960'h ytllann bilgi sistemleri iizerinde Tarih bir anlamda hep ~imdinin tarihi
yogunla~an arkcolojik bak1~h donemi. 2 olduguna gore, ge~mi~ asia kendi terim-
lktidar t:ipleri iizerinde yogunla~an ve leriyle anla~1lamaz. Onun soz konusu
soykiitiii\ii yontemiyle belirlenen 70'li ~imdi konsepsiyonu ve ge~mi~in siirek-
donem. 3 1980'li y1llann tbenlik teknolo- li olarak yeniden degerlendirilmesi ge-
jileri, etik ve ozgiirliik iizerinde odakla- rektigi gorii~ii, arkeolojik yontemi ve
~an donemi. soykiiliii\ii anlay1~1yla yakmdan ili~ki
Kendi i~inde ilgileri ve konulan bakl- lidir. Soykiitiii\iinii mevcut ilgi ve ~1kar
mmdan farkl1h.k gosterseler dahi, bu ii~ lann 1~1gmda yaz1lm1~ tarih olarak ta-
doneme ve bu arada Foucault'nun tiim mmlayan Foucault, modem disipliner
eserlerine damgasm1 vuran birbirleriyle ve nonnalle~tirici pratiklerin dogu~u
ili~kili birtak1m temel kavramlar vard1r. nu teorile~tirebilmek i~in, soykiitiii\iiy-
Bunlann en ba~mda da arkeoloji, soy- le, kiiltiirel ve giindelik hayatm biitiin
kiitiii\ii, epistemoloji, kesint:ilili.k, tekno- cephelerini politize etmi~tir. Nietzcheci
lojik ve ~imdi gibi kavramlar yer ahr. soykiitiiklerin izinden giden filozof, bi-
Tarihte kendi i~de ozsel bir oneme linmeyen, unutulmu~, d1~lanm1~ ve
haiz hi~bir alan ya da problem bulunma- marjinal soylemlerin tarihlerini yazma-
d11\Jnt, sadece maddl ~1kar, alan ya da ya ~ah~m1~, oyun d1~1 bnak1lm1~ soy-
bolgeler bulundugunu one siiren Fouca- lemlerin canlandmlmas1 ~agnsmda bu-
ult'ya gore, tarih~i objesine, ~imdinin lunmu~tur.
perspektifinden, ~u amn konjonktiiriin- Tarihsel ara~tnma yontemine 'arkeolo-
den yakla~1r. Tarih, ~u hillde her zaman ji' ad1m vermi~ olan Foucault, degi~
~irndinin bakl~ a~tsmdan yaz1hr; o ~im mez yap1lan yakalamak yerine, yabuzca
dinin ihtiya~larma, ilgi ve ~arlanna aktiiel durumlan ve anlamm ge~irdigi
364 Franl<furt Ol<ulu

don ii~u1nleri betimlemekle yetinmek son u~lan bakn nandan degil, ~ok daha
gerektigini bildinni~tir. insan bilimle- onemlisi, bilgi yi gii; ili~kileri da~anda
rindeki par~alanana~hga dikkat ~eken, dii~iinmek olanaksaz oldugu i;in gii~
ve daha ilk eserlerinden ba~layarak ku- tiir.
~aha ve kapsay1a bir insanhk kavrama- Dna gore, tarih, ~ab~mayla kavgantn
nan imkaruyla ilgili ku~kulanna ifade tarihidir; ba~ka bir deyi~le, toplwn, var-
eden Foucault, evrensel ve degi~mez bguu ancak ~ah~ana ve kavga temelinde
anlamlar1 tasvir etme yoniindeki gele- siirdiiriir. Foucault'ya gore, i~te bundan
neksel ~abalann sonu~suz kald1g1 bir in- dolayad1r ki, toplwnsal ya da insani
sanhk durumunu anlatmaya ~ah~ma~ eylem taktik ve stratejik olmak duru
br. Foucaulfya gore, akal ve delilik mundad1r. Doganan b~luktan nefret et-
arasandaki ayanm bile siirekli bir ayarun tigi genel kurahnm toplumsal diinya
olman1n ~ok uzagandadar ve toplumda- i9n de ge~erli oldugunu sbyleyen filo-
ki gii~ ili~kileriyle ~ok yak1ndan ili~kili zof, bilgiyle giiciin bir araya geldigi
dir. yerin soylem oldugunu soyler. Toplum
Foucault bu ~en;eve i;inde, ba~ka fil<r bir soylemler evrenidir. Toplumda, soy-
zof ve .sosyologlann, toplumun yerl~ik lemlerin iiretimi, ayna anda hem kontrol
kurumlanru incelemek suretiyle, rasyo albnda tutulur ve hem de belli say1da
nalite ve siireklilik yan1lsamas1n1 koru- iiretici arasandaki bir rol dag1bnu yla
maya ~ah~t1klan yerde, insanf faaliye- ger~ekl~ir. Soylem veya soylemlere ha-
tin son ~oziimlemedeki anlams1zhgana yatiyet kazanduan ~y, hakika t istegi,
a;1ga vuran ama;saz ve degi~ken davra- dogruluk tutkusudur. Foucault'ya gore,
na~ ve pratigi incelemeye ~ah~ma~hr. hakikat istegi, ya~ama tarud1ktan ba~ka,
Ciddi anlam dii~iincesini reddetmekle, kontrol albnda tutan bir bilgi fonnudur.
anlamlara, ilerlemeye kar~r ~Jkmakla Hakikat isteginin, ideal hakikat goriinii-
birlikte, tarihe inanan Foucault, insanh- mii alhnda yeniden ortaya ~tkmak
gan teknolojiden dolaya biiyiik bir tehli- iizere, kendisini tafrif ettigini soyleyen
ke i;inde oldugunu savunmu~t~r. Foucaulfya gore, soylem, son ~oziimle
Bir yandan da, sosyal bilimlerin do~ mede bir gizleme, ortbas etme formun-
~uyla sosyal bilimlerin toplumdaki konu- dan ba~ka bir ~y degildir.
munu afilklama ~abas1 i-;inde olmu~ alan Frankfurt Okulu [tng. Frankfurt School; Fr.
Foucaulfya gore, sosyal bilimler toplwna Ecole de Frankfurt; AJ. Frankfurter Schule].
yon venne ve toplumu kontrol altma 1923 yLimda, Frankfw-kt'ta kurulan; 1933
alma ihtiyaana cevap olarak ortaya filk ywnda Almanyadan siirgiin edildikten
m1~lardar. Foucault i~te bu ~er~eve i~in sonra. Amerika'ya yerl~n, fakat daha
de; sosyal bilimleri yonetim teknolojileri sonra, 19SO,Ii yLIIann ba~1nda, Frank-
olarak gonnii~ ve toplumun matemati- furt'ta yeniden kurulan Sosyal Ara~br
zasyonunu ama~layan ve istatistigi temele ma Ensititiisii ~evresinde toplanan kimi
alan bu bilimlerin teknolojik manbguun onemli dii~iiniirlerin meydana getirdigi
egemenlik kunna manb~dan ba~ka bir ~agda~ aklm ya da harekete verilen ad.
~y olmad1gm1 savunmU$tur. Okulun onemli iiyeleri aras1nda, iinlii
Gaston Bachelard'1n yaratnu~ oldugu bir filozof, sosyolog ve sosyal psikolog
bir bilim tarihi ve felsefesi geleneginden alan Max tHorkheimer, iinlii bir filo-
gelen Foucault, bu baglamda bilgi gii~ zof, sosyolog ve miizikolog alan Thea-
ili~kisi iizerinde d urm u~ ve Kartezyen dar t Adamo, bir psikanalist ve sosyal
dii~iince geleneginin ge~erli bilginin psikolog alan Erich +Fromm, biiyiik bir
gii~ten ba~slZ old ugu ve olmas1 ge- dii~iiniir alan Herbert tMarcuse, tarun-
rektigi gorii~iine biiyiik bir darbe indir- ml~ bir siyaset bilimcisi alan Franz Ne-
mi~tir. Bilgi gii~tiir; faka t bilgi, yaln1zca uman, bir denemeci ve edebiyat ele~tir-
Frankfurt Okulu 365

1neni olan Walter tBenjamin ve n1hayet bilecegini ileri siirmii~lerdir. Frankfurt


onemli bir sosyolog ve filozof olan Jiir~ Okulu dii~iiniirleri, bundan ba~ka,
gen tHabermas bulunmaktad1r. <;a~ Marksistlerin kar~1 kar~1ya kald1klan
da~ Mar ksist hareketlerin en onemlile- problemlerin -;oziimiinde, Weber ve
riJtin ba~1nda gelen Frankfurt Okulu- Freud gibi dii~iiniirlerin dii~iince ve te
nun gorii~leri, Ele~tirel Teori ba~h~Iy orilerinin ~ok onemli ipu;lan sa~ladt~l
la ifade edilir. nl dii~iinmii~ ve Marksist toplum teori-
Frankfurt Okulunun ortaya -;1kl~lnda, Slnl tvarolu~-;uluk ve tpsikanalizle
Ban Avrupadaki sol i~-;i s1n1ft hareket tamamJama yoluna gibni~lerdir.
lerinin, Birind Dunya Sava~1n1 takip Frankfurt Okulu mensuplan aynca,
eden ydlardaki a~1r yenilgisi, A vru- tkiiltiir ve tmodernizmle ilgili problem-
pa'daki sol hareketlerin Moskova'run ler iizerinde yo~unla~m1~lar ve bu ba~
denetimi alhna giren hareketler ~eklin lamda, kapitalist toplumun temel ilkesi
de geli~mesi, Rus Devriminin Staliniz- olan arat;sal akllcll1~a kar~1 tavu al
me donii~mesi, ve njhayet fa~izm ve na- m1~lardu. Modern toplumda, btirokra-
zizmin yiil<seli~i olduk-;a etkili olmu~tur. sinin ve orgiitliilii~iin yayllmas1 sonu-
Bu -;er-;eve i-;inde de~erlendirildiSinde, cu, ara;sal akhn, e~de 1 i~le toplumsal
tMarksizmden etkilenen, Marksrn idea- ya~am1n, ara-;lan, onceden belirlenmi~
list yan1yla, Hegelci diyalekti~i on plana hedefler do~rultusunda verimli olarak
;tkartmaya -;ah~an Frankfurt Okulu, kullanrnaya yonelik ilginin yaydmas1
sosyalizmin, tarihin plarun1n y a da ge- suretiyle daha -;ok rasyonell~ti~ini dile
li~me seyrinin zorunlu ve ka-;1nllmaz getiren Ele~tirel Teori savunuculan,
bir par-;ass oldu~u goru~iiyle, do~ru ekonominin de~il de, kiilturiin onemini
toplurnsal eylemin, yalruzca dogru parti vurgulam1~ ve miizik, edebiyat, ve este-
~izgisinde olmas1 gerekti~i gorii~iinun tik alarunda onemli -;ah~malar yapmJ~
yanh~h~1run sosyolojik ve felsefi diiz- Iardlr.
lemdeki ifadesi olarak de~erlendirilebi Frankfurt Okulu, tum bu dii~iinceleri
lir. nedeniyle, yani klAsik Marksizmi, eko-
Buna gore, Frankfurt Okuluna mensup nolnik determinizmini ele~tinnek sure-
olan dii~iiniirler, her~eyden once kla- tiyle, donii~iime u~rath~l, Marksist te-
sik Marksizmdeki ekonomik detenni- orideki kimi bo~luklar1, sosyoloji ve
nizmi, ekonomizm ve kaba maddeciligi psikolojiden odun-; aldl~l birtaktm o~e
~iddetle ele~tinni~lerdir. Ba~ka bir de- lerle kapatt1~1 ve nihayet kapitalist top-
yi~le, Frankfurt Okulu dii~iiniirleri, lumda, i~-;i Slnlbrun miicadelesi yoluy-
Marks'tn ekonomi politi~e yaptl~l kat la ger-;ekle~ecek devrirnsel bir de~i~im
k1y1 onemsemekle birlikte, soz konusu olana~1n1 yads1d1~1 ic;in, revizyonist bir
gorii~ ve katk1run giiniimiiz toplumu- hareket olarak goruliir.
nu anlamak bak1m1ndan yetersiz kaldl- FranslZ maddeciligi [ing. French mQteria-
~lnl savunmu~lard1r. lism; Fr. nJaterialisme fran,ais; AI. franzo-
Yine, gunu1niiziin ileri kapitalizmini sisch materialismus ]. Fransada 18. yuzyll-
analiz edi p el~tiri siizgecinden ge-;iren da, tl..amettrie, tDiderot, td'AJember1,
Frankfurt Okulu dii~iiniirleri, gene) go tHelvetius, 1lWy ve tCabanis gibi dii-
rii~lerine uygun bir epistemoloji geli~ti ~iiniirler taranndan savunulan madded
rerek, bir yandan bilginin tarihsel olarak varhk anlayt~l i-;in kullarulan deyim..
ko~ulland1~1 ya da belirlendi~i gorii~ii Soz konusu varhk anlay1~1, maddenin
nii korurken, di~er yandan da bu biJgiye tek ger~ekJik old u~unu one siirerek,
ili~kin do~ruluk iddialaruun toplumsal ruhla Tanr1'n1n varolu~unu yads1m1~
veya s1rufsal ;lkarlardan ba~ms1z ola- ve mekanik ve determine bir diinya
rak rasyonel bir bi-;imde degerlendirile- resmi -;izmi~tir.
366 Frcg~, Gotllob

Frege, Gottloh. Manhk ve natcJnatik a ritmetik, Frege'yc gore, analiti k bir di~
alanandaki f:;Ok oneanli ve ~~~u a~aca c;a- siplindir.
h~ana(anyla tananan l1nh.i Alman anan- Frege'nin dil l_eorisi [in g. Frege' s tleonJ of
takc;asa ve 1nantak felsefecisi. 1848-192.5 language; Fr. tlteorie de Ia langue de Frege].
yallan arasanda ya~a1 na~ olan Frege'nin 0 niH Alman manhkc;a ve matematikc;isi
teanel eserleri: Grundlagen der Aritlrmetik Frege'nin, 1 anlaanm iki boyuh. oldu~u
[Aritmeti~in Temelleri], Qber Sinn und nu, bir terimle terirnlerin anJaanh her bir-
Bedeutung [Anlaan ve Kaplaan Ostune]. le~ianinin he1n bir anlaana ve hem de gon-
Onun 1nantlk alaaundaki en biiyiik kat- deaiani, referansa bulundu~unu; anlam1n
losJ, bir nicelik teorisi icad etmekten, referansa belirledi~ini, 2 tekil bir terinl.in
yani ge~erlili~i, 't utn' ya da 'baza' gibi de- gonderi1ninin bir nesne, buna kar~an bir
yianlerc ba~h olan c;akaramlan sembol- hi1ncenin referansanU'\ belli bir do~ntluk
le~tinne ve ifade etmeyle ilgili bir kuram de~eri oldu~unu, 3 bir tiimcenin anlarru-
geli~tinnekten olu~ur. Ba~ka bir deyi~ nln h.imceyle ifade edilen dii~iince olup,
le, bir niceleme manh~l geli~tinnek su- 4 ger~ek anla1 n birintinin ti.imce oldu~
retiyle anodern manh~l kunnu~ olan nu; bir tcrianin anlaan1 ve gonderiminin
Frege, ayna zaananda ananbk felsefesi yalruzca tumce ba~larrunda gerc;ekl~ ti-
diye bilinen modem felsefi disiplinin de ~ini, 5 h.imcelerin, ayru zaananda kendile-
kurucusu olarak tarurur. rini 1neydana getiren teri.Jnlerden kurul-
Buna gore, manh~a psikolojik bir yak- du~unu, her terilnin ti.imcenin do~ruluk
la~amla ele alan empirist gelenekten ve d~~erine somut bir katk.Jda bulundu~u
onu zaanan zaman epistemolojinin bir nu dile getiren dil kurama.
par~asa olarak de~erlendiren Descartes- fresison. Klasik manhkta, biiyiik onerme-
c;a gelenekten ba~amsaz olarak, ananh~t si tiimel olwnsuz, kiir;ii k onennesi tikel
felseff bir tarzda ele alan disiplini kuran olumlu ve sonucu da tikel olumsuz olan
Frege, isiJn, tiimce ve yiiklem gibi kav- dordiincii ~ekilden tas1m kahba. Soz ko-
ram(an bliyiik bir dikkat ve titizlikle nusu tasama kahb&, basil evirme yoluyla
ara~tlrma~ ve fonksiyonla kanatlama tfi.- birinci ~ekilden ferio'ya indirgenir: Hi~bir
runden matematiksel kavramlan giin- P M de~ildir. Baza M'ler S'dir. 0 halde,
delik dilin geleneksel ozne ve yiiklem baza S'ler P de~ildir.
deyimlerine uygulama~hr. Freud, Sigmund. 1856-1939 yallan arasan-
Matematik felsefesi alan&nda da -;ok da ya~ama~ ve iinlii psikanaliz o~retisi
onemJi ~ah~malar yapma~ olan Frege, ni geli~tinni~ olan tanuuna~ A vusturya-
bu alanda her~eyden once kendisinden h helcim ve psikolog. Temel eserleri: Zur
onceki dii~iiniirlerin ve ~a~da~lannan Psyclwpatlologie des Alltagslebens [Giinde-
sayalann ve matematiksel do~rulann lik Yaoamln Psikopatolojisi), Die Traunr-
do~as1yla ilgili goru~lerine hiicum et- deutuflg [Riiyalar ve Yorumlan], Qber
mi~tir. Buna gore, t Kant matemati~in Psychoanalyse [Psikanaliz Ozerine Be~
do~rulann&n sentetik a priori olduklan- Ders], Totem und Tabu [Totem ve Tabu],
ru, bu dogrularan bilgisinin, analiz ya da Zur Einftillrung des Narzissmus [Narsisiz-
deneye de~il de, sezgiye ba~h oldu~u min tncelenanesine Giri~ ], Unbehagen in
nu one siirmii~tiir. Bunun tam tersi bir der Kultur [Uygarh~an Huzursuzlu~u),
gorii~ geli~tiren +Mill' e gore ise, mate- J~it.s des Lustprinzips [Haz ilkesinin
matiksel do~rular a posteriori, empirik Otesinde), DerMan Moses und die monot-
genellemelerdir. Her iki gorii~e de kar~1 lteistische Religion [Musa ve Tektannca-
~&kan Frege, aritmeti~in dogrularanan hk).
hi~bir ~ekilde sentetik olmadaklanna, a Oncelikle hipnoz iizerinde ~ah~m&~
priori olmadaktan ba~ka, a posteriori de olan Freud, daha sonra hastaya uygun
ohnadaklarana one siirmii~tiir. A priori yollarla tedavi etrnenin yollanru arama~
sezgiye dayanan geoanetrinin tersine, ve boylelikle de, serbest ~a~n~am yonte-
Freud, Siginund 367

miyle hastamn aklmdan ger;en hcr~eyi alarak analiz eder. insan varhg1, ona
eksiksizce anlatmas1 ilkesine dayanan gore, bir ~randan sevmek ve i~birligi
psikanalizi geli~tirmi~tir. Ba~ka bir de- yapmak, yard1mla~mak, diger yandan
yi~le, psikoloji teorileri daha once kafa- da sald1rmak ve yakmak itkisine sahip-
smda bulunan dli~lincelerden ziyade, tir. 0 bunlardan birincisine Eros ad1m
norolo_jist ve pskiyatr olarak ya~ad1g1 verirken, bunun da~avunununun sevgi
deneyimlere dayanan Freud'un ~agar yoluyla oldugunu soyler. Erotik dlirtli
at;aa katk1s1, insan zihnindeki bilin~altt nlin amac1 bir ~eyi bir ~eye baglamak,
mn slire~leri ve mekanizmas1m k~fet daha bliylik blitlinlere ula~makhr. Oysa
mesiyle ilgilidir. Nitekim, bilin~alttnu1 ikinci dlirtli, yani ollim i~glidlisli saldar-
gozler online scrilmesine dayanan bir mak, ~ozmck, y1kmak ister ve ollim ar-
teknik ve genel bir psikoloji teorisi olarak zusuyla doludur. Freud, i~te bu bag-
geli~en psikanaliz, bilincimizden uzak- lamda, uygarhgm kendi varhg1m bir
la~ml~ olan, bilin~ ylizeyinde olmayan kimsenin ailesi i~in besledigi sevgiyi
i~eriklerin birtaklm yo liar ]a, orne gin rli- ba~kalan, toplum ve son ~ozlimlemede
yalarla, glinllik ya~antadaki onemsiz ey- de devlet i~in duydugu daha geni~ dost-
lemlere ortaya t;lkabilecegi var.;ayamma luk ve sadakate yoneltmesine bor~lu ol-
dayaru naktadar. dugunu gosterir. Demek ki, uygarhgm
Freud klinik ~ah~malannda nevrozlula- geli~imi ve ilerlemesi, insamn i~indeki

nn baska ve ~ah~malaruu incelerken, bu yard1mla~ma ve saldargan dlirtlile~in


~ah~malarm nevrotiklere ozgli olmadl-
slirekli c;ah~masmm bir sonucudur. ln-
garu, bunlann aym zamanda normal, samn tatminsizlik ve ~ah~malanmn ise,
saghkh ve iyi uyumlu ki~ilerin de bir kendine ve ba~kalanna yonelik saldar-
karakteristigi oldugunu ve nevrozlann gan tav1rlara donli~tliglinli unutmamak
sozcli~n geleneksel anlamlyla patolo-
gerekir.
jik de gil, fakat psikolojik stres ve gergin- Freud'a gore, buradan c;akan sonu~
a~1ktar: Uygarhk ozli itibariyle insarun
liklerin etkisiz ve ~arpahlm1~ al yollan
i~glidlilerini uysalla~hrma ve evcille~
oldugunu ke~fetmi~tir. 0, dil kaymala
tinne slireci olup, bu slirecin gelecekteki
nmn, bildik isim ve olaylan unutmarun,
evresinin nasal olacaga bilirunemektedir.
glinllik ya~amda normal insanlann
c;:agmm akllc1hgmm ve iyimserliginin
ba~kaca ah~llmadak davram~lanmn
son derece zay1f temellere dayandagnu
bir hata eseri olmad1garu gozler online
gosteren Freud'a gore rasyonalizm, in-
sermi~tir. Blitlin bunlar, Freud'a gore,
sarun bilin~altmda pusuya yatm1~ bir
bireyin onlan gizleme ve bast1rma ~aba irrasyonalizmin mahiyeti yeterince bi-
lanna kar~m ylizeye ~akan dli~lincele liruneyen kudreti tarahndan tehdit edil-
rin emareleridir. mektedir. Nitekim, o bir yandan uygar
Bilin~altmm vc bu arada cinsel dlirtli-
toplum insamn insana olan dli~manh
lerin etkisini saptayan Freud, inandag1 gmdan dogan ~ozlilme tarafmdan sli-
psikolojik nedensellik ilkesi uyannca, rekli olarak tehdit edihnektedir' derken,
yeti~kinlerdeki nevrotik ~ah~malann
bir yandan da ki~isel ve toplu saldar-
kaynag1ru ~ocukluk deneyimlerinde ara- ganhgm, ozel mlilkiyetin kaldmlmasiy-
ml~hr. 0 bu ~ah~malann l~agmda, nev- la birlikte, yok olup gidecegi ~eklindeki
rotiklerle ~uklann ve bu arada ilkel in- komlinist teze ~iddetle kar~a ~akml~hr.
sanlarm zihinsel slirer;lerinde birtakun 0, daha 1930 y1hnda, Sovyetler Birli
benzerlikler saptama~ ve buradan hare- gi'nde ozel mlilkiyetin ilgas1yla birlikte
ketle kimi genellemelere ve modem uy- bir sevgi ve yard1mla~ma ~agmm a~al
garhkla ilgili birtak1m sonu~lara ula~ mayacagru; tam tersine, burjuva smlh-
ma~tu. mn ortadan kalda nlmasmm ardmdan
Freud modern uygarhga insamn i~gti zulmlin sona ermeyecegini, Ruslann
dlisel hayattndaki iki temel tipi temele sald1rgan egilimlerini da~ dlinyaya yo-
368 freud~u Marksizm

neltecek.Jerini soylani~tir. Yine, Freud'a d1~mda, Marcuse hie; ku~ku yok ki biraz
gore, insan varhklan do~a gti~lerine oy- daha ~anshdu. Gorti~leri 1960'h ydlarm
lesine boyun e~dirmi~lerdir ki, btittin o~renci olaylannda, gerek Almanya'da
insan ukmm yok olu~u ba~h ba~ma bir ve gerekse Amerika Birl~ik Devletlerin-
ihtimal haline gelmi~tir. de sempatiyle kar~rlanm1~ olan Marcu-
Freud~u Marksizm [lng. Freudian Mar.rism; se, dtirttilerin bastmlmasuun uygarhg:tn
Fr. Marrisnre Freudien]. Batt Marksizmi zorunlu bir ko~ulu oldu~unu, fakat gti-
gelene~i i~nde, psikanaliz ile Marksiz- ntimtizde bu basturnarun kendine ozgti
minde bir sentezini yapan, ya da ziyade tekniklerinden dolayt daha hafif bir ma-
Marksist toplum teorisini Freud~ dti- hiyet kazand1~1n1 50ylemi~tir.
~linceye dayandrran gorti~. fiiturizm [lng. futurism; Fr. futurisme; AI.
Soz konusu gorti~ ya da yakla~uru tem- JUturismus]. Oncelikle estetik bir anlam1
sil eden en onemli iki dti~tintir Wilhelm olmakla birlikte, ayru zamanda ahlaki ve
Reich ve Herbert tMarcuse'ttir. Bunlar- siyasi bir anlam da ta~ryan ve eski for-
dan Oedipus kompleksinin evrenselli~i mtillere, ahlaka, kitaphklara ve tutucula-
ni reddeden Reich, nevrozlann do~ nn iyi ve gtizel buldu~u her~eye sut ~e
~unda kapitalizmin roltinti ara~tmru~ virerek, kuvvetin, hJZI11, gelece~e do~ru
ve psikanalizin kapitalist toplumun bas- alllurun, endtistriy~l geli~menin onemi-
. k1c1 ideolojisinin bir ele~tirisi oldugtmu ne i~aret eden; sava~m, tehlikenin, ma-
gostenneye ~ah~mi~tlr. Soz konusu go- kinenin, ba~kaldm ve ~iddetin ttirktisti-
rii~leri nedeniyle sadece Komtinist Parti- nti ~a~1nnamn hem bireyler ve hem de
si'nden de~il, Uluslararas1 Psikanaliz halklar i~in gerekli oldu~unu savunan
Deme~'nden de attlan Reich'la lay asian- ak.Jm.
Gadamer, Hans-Georg 369

yalru2.ca tarih, estetik deger b!-;meyle,


hukuki yorum gibi faaliyet ve disiplinle-
rin degil, fakat ayn1 zamanda ve daha
~ok, bilincin ve dunya1ruz oiarnk dunya-
run ya da varhg1n kategorileridir.
Yontemli bilimlerin ya da doga bilim-

G lerinin sarurhhg1n1 gostenneyi ama-;la-


yan Gadamer, yontem dii~iincesinin
fizik ve kimya gibi bilimlerde onemli
bir rol oynad1g1ni, fakat onun insan bi-
limlerindeki anlama ya da yorwn faali-
Gada mer, Hans~Georg. Temelde dil ve yetini hi-;bir ~ekilde a-;1klaya1 nayacagJ-
yorum konusunu ele ainu~, doga bilim- ru, yontemsel olmayan bu bilimlerin
lerinin metodolojisine kar~1, henneneu- hakikate, yahuzca yontemsel nesnellik
tik iizerinde 1srar etmi~ olan ~agda~ Al- iddialartndan vazge-;ip, insan1n anlama
man filozofu. Temel eserleri: Hegels Dia- yetisine dayanmak suretiyle eri~ebile
lektik [Hegel'in Diyalekti~i], Die Begriff- ceklerini one surmii~tiir. 0, i~te bu ~er
sgee.schichte und die Sprache der Philosaphie ~eve i-;inde, yontemli do~a bilimlerinin
[Kavramlann Tarihi ve Felsefenin Dili], temelinin de, insandaki bu anlama ka-
Wahrheit und Methode (Iiakikat ve Yon- pasitesinde bulundugunu savunurken,
tern].
yontem dogmatizmine kar~1 ~1km1~br.
tDilthey'm anlama temeli iizerinde <;oziim, henneneutikte, anlarrun oznel
yukselen epistemolojik henneneu tigin-
ve tarihsel temelinde aranmahdu.
den aynlarakt ontolojik bir henneneutik
Hermeneutik bagJam1nda, do~ruluk
geli~tirmi~ olan Gadamer, anlamay1, in-
problemini ele alan Gadamer, bu konu-
sarun bir nesnenin ya da konunun iis-
da t Kant'tan beri iki temel yakla~unan
tiindc ve kar~1s1ndaki oznel bir faaliye-
ortaya ~1kb~1n1 gormii~tiir. Bunlardan
tinden ~o~ bir varhk tarz1 olarak de~
erlendinni~tir. Ba~ka bir deyi~le, o, Dilt-
birincisi, Kant, tHusserl ve tFrege gibi
dii~iiniirler tarahndan savunulan, pers-
hey'ln yapb~ gibi, insan bilimlerinin
kendine ozgii metodolojisi olarak herme- pektiflerden bagunslZ nesnel ve zaman-
dl~l bir hakikatin varoldugu gorii~iidiir.
neutikten QJkt insanm ya da tarihsel va-
rolu~un do~as1ru a-;1mlayacak anahtar Bunun kar~asmda ise, Gadamer'e gore,
olarak hermeneutikle ilgilenmi~tir. Zira, tNietzscheru~ tarih boyunca, kiilturden
ona gore, insan bilimlerinde soz konusu kiilture deti~en do~lar ~oklu~, pers-
olan anlama ve yorum, biz insan varbk- pektifler bulundu~ fakat mutlak ve de-
lannm hep i-;inde oldu~muz bir faali- gi~mez bir do~nun bulunmad1~ go-
yetin en a~k ifadesidir. ri.i~ii yer almaktadu. Bu gorii~lerden
Ba~ka bir deyi~le, anlama, tarihsel bir nesnelci bir bak1~ a.;tsuu yans1tan birin
~er~eve i~inde varolan_bilin~li insanlarm cisini dogmatik, goreli bir do~ruluk anla-
kendilerini dun yay a ba~lamalann en Yl~aru yansatan ikincisini de sorumsuz
temel yolu, dunyayla kurduklan ili~ki ve keyfi bir goru~ olarak de~erlendiren
nin en a~1k ifadesidir. Buna gore, anla- Gadamer, soz konusu gorii~lerin eksikle-
manm, epistemolojik bir anlamdan ~ok, rini giderecek yeni bir ogreti ortaya key-
ontolojik bir anlam1 vardu. Buradan da maya ~ah~nu~hr.
anla~llacag1 iizere, Gadamer do~al bi- 0, bu ~er~eve i-;inde ozne ve nesneyi
limsel akbn evrensel ge~rlilik iddialarl- birbirinden ay1nnarun gu~liiklere yol a~
na, daha az evrensel olmayan ontolojik h~ma, ki~inin kendisini, zamand1~1
bir henneneutikle yan1t venni~tir. <;iin- do~rulara ula~ma goruntiisii albnda, ta-
kii ona gore, henneneuti~n kategorileri, rihsellikten kopanna gayretinin bir ya-
370 Galilei, Galileo

ndsa1nadan ba~ka bir ~ey olmad1g1na dogal yerine ula~1na egiluniyle a~lkla
i~aret ehni~ ve insan olarak durumumu- nabilecegi varsayimlnl reddeden Gali-
zun ozu itibariyle tarihsel oldu~nu be-- leil bunun yerine matematiksel varsa-
lirtmi~tir. 1-;inde bulundugumuz bag- yimlanni test ehnek i-;in gozlemlemi~,
lamdan kurtulamaylZ; bununla birlikte, tartm1~, ol-;mu~ ve hesaplam1~hr. Ma..
bu d tlTum birbirlerine indirgenemez ve tematigin evrenin yapiSlnl ve yasalan-
birbirleriyle uyu~maz bir yorumlar -;ok- nl ortaya -;Ikard1g1na inanan Galilei,
luguna yol a~maz. Biz insanlar tarihsel matematigin evreni anlamak ic;in temel
bir durumu, bir dunyay1 payla~1yoruz; anahtar oldugunu iddia etmi~Hr .
Gadamer, bizim bu tarihsel baglamda, Gassendi, Pierre. 1592-1655 ydlan arasul-
-;e~itli yorumlaruntzl kar~1la~hnp Zlt- da ya~am1~ olan Frans1z du~unur, ma-
la~hrarak, onlanl tum farkbbklanna kar- tematikc;i ve bilim adam1. Kendisinden
~U'\, bir pot ada eritebilecegh nizi sayler. sonraki felsefi ve bilimsel spekulasyonla
Ona gore, hermeneutigin nihai ve en tavu i.1zerinde olduk-;a etkili olmu~ olan
yuksek a1nac1, kendisini yava~ yava~ Gassendi, eski ilk-;ag atotnculugunu
insanhk olarak gormeye ba~layan bir canland1nn1~hr. Temel eserleri: Exercita-
insan toplulugunda dayan1~ma bilinci- tiones paradoxiacae adversus Ari stotelaeos
ni yeniden uyandumakhr. De1nek ki, [Aristoteles-;ilere Kar~1 Paradoksal Tez-
insan ya~am1n1n pralik boyutlann1 vur- ler], Syntagnra Plzilo$ophiae Epicuri [Epi-
gulayan, yaln1zca soyut ve bilimsel olan1 kuros Felsefesinin Ozeti].
reddedenl geleneksel yontemlere ve oto- Felsefeyi, Hellenistik donemde Epiku-
riteye kar~1 c;1kan Gadamer, tarih bilin- ros'un yapng1 gibil mantJk, fizik ve ahlak
cinin ve toplumsal baglam1n ka-;tnll- felsefesi olarak uc;e aynan Gassendi,
mazhgl vurgula1n1~; nesnelciligin kabul once Descartes-;1 dogu~tan du~unceler
edile1nez oldugunu soylerkenl gijrecili- anlay1~1na kar~1 ~1km1~ ve bilginin esas
gin tek altematif ohnad1gtn1 belirtmeye kaynag1run duyular ve tumevanm oldu-
ozen gostermi~ ve evrensel bir konsen- gunu one surerek, empirist bir bak1~
susun olanakh oldugunu gostermeye -;a- a-;1s1 benimsemi~tir. Matematik-;iliginin
h~ml~tlr. de etkisiyle, tumdengelilnden hi-; vaz-
Galilei, Galileo. 1564-1642 y1llan aras1n~ ge-;tnemi~ olan Gassendi, felsefi atomcu-
da ya~am1~ olan unlu italyan matema- lugu geleneksel maddi yorumundan Sl-
tik-;i, astronom ve fizik-;i. yuml~ ve onu, matematikle mekani gin
Deneysel yontemin kurucusu olarak bi- kendisine uygulanabilece~ bir ~ekle bu-
linen Galilei, kutle-;ekimi ve hareket ko- ri.indunnu~ttir.
nusundaki oncu -;ah~malan ve deneyle Bundan dolay1, onun ruhun ve Tan-
matematiksel analizi birl~tirmesi nede- n'nn varolu~unu one suriip, ruhun
niyle, ayru zamanda deneysel fizigin ve o(umsuzlugunu karutlamaSI bir tutarSlZ
modem n1ekanigin de kurucusu olarak hk meydana getirmez. Nitekim, doganm
kabul edilir. Galilefnin en onemli ba~a ve ruhla beyin aras1ndaki kar~d1kh etki-
nsl, t Aristoteles'in manhksal, sozel, ne- l~imin mekanik bir tarzda afjlklaninasi
denleri bulmay1 ama-;layan niteliksel gerektigini iddia eden Gassendi, te leolo--
yakla~nn1na kar~1, matematiksel akllci- jik karutm belli. bir versiyonunu one su-
hgl ve niceliksel yakla~1m1 yerle~tirmi~ rerken, dogadaki uyumun Tann'run var-
olmas1dlr. Galilefnin temel ilkesi ol-;- hguun bir kanlll oldugunu soylemi~tir.
mek ve niceliksel olarak belirlemek ol- 0, ahlak felsefesi alan1nda da -;ok etkili
mu~tur . olmu~ ve bu baglamda, en yuksek iyi~
Aristoteles'in evrende her ds1nin ~ey nin, bpk1 Epikuros'un iddia ettigi gibi,
lerin dogal duzeni i-;inde belli bir yeri ruh sukunel:inde ararunas1 gerektigini
oldugu ve hareketin, her dsmin kendi soylemi~tir. Ona gore, ruhun esenligi ve
ge~erlilik 371

bedensel aomn yok1ugunu ifade eden run, Gazali'ye gore, bizi Tann'run mutlak
mutluluga, insan, diinyada ancak bir ol- ve suurs1z bilgisini ve nihayet Tann'y1
-;ude ula~abilir. in.kara gol:iiri.ir. Tann'y1 akllla a-;klama-
Gazali. Ele~tirel bak1~ a~1s1 ve ku~ku ya -;ah~mamn sonucu, Tann'y1 inkar et-
yontemi ile felsefe ve din arasmda kesin mektir. Neden-sonu-; ara~t1rmas1 da
ve mutlak bir aynm. yaparak. felsefeye Tann'run iradesini inkar etme sonucu ve-
kar~1 9km1~ olan iinlii tslam filozofu. rebiUr; ona gore, Tann'run iradesi dl~m
Yirmi ya~mdan ba~layarak, ger-;ek bil- da, doga yasalarmdan soz edilemez.
giye ula~mak i-;in -;ok -;aba harcayan Felsefeye kar~1 ~1kan Gazali, tasavvufa
Gazali, biitiin dini ve felsefi ogretileri in- yonelir, mutlak ve ger-;ek kesinligi bura-
celedikten sonra, her tiirlii insan bilgisin- da bulur. Ba~ka bir deyi~le, Gazalfnin
den ku~ku duyma noktasma gelmi~tir. bilimlere ve felsefeye kar~1 ~lkl~I, ona
0 daha sonra, tku~kuculugu a~arak ta- yalmzca tasavvuf yolunu a-;lk b1rak-
savvuf, Tann'ya sevgi, a~k ile ula~ma m1~t1r. Bununla birlikte, Gazali'nin fel-
yoluna yonelmi~tir. sefeye yonelttigi ele~tirilerle, ak1l ve
Onun bilim ve felsefe el~tirisi, duyu- inan-; arasmda mutlak bir ayn.hk bulun-
larm ki~iyi aldatabilecegi tespitiyle dugunu soylemesi filozofun onemini
ba~lar. Bununla birlikte, Gazali yalmz artbnr. 0 akla dayah bir metafizik kur-
duyulardan degil, zihinden de ku~kula mamn olanaks1z oldugunu gC>sterdigi
mr. 0, buna gore, insaru -;eli~ik yarglla- it;in, tslam filozoflanrun en moderni ve
ra gotiiren zihinden, kendisine giiven BatJ.ya en yakln filozof haline gelmi~tir.
venneyen aklldan ~iiphe eder. Ger-;ek Gazali Orta-;agm ir&dedleri ve nomina-
oldugunu sand1g1m1z uyamkhk hali listleri gibi, bilim ve felsefeye yonelttigi
dahi, ona gore, ashnda bir dii~ten fark- el~tirilerin sonunda, mistik bir felsefe-
SlZ olmayabilir. GazAli'nin analizinden ye ula~ml~hr.
matematik, manllk ve doga bilimleri de Gazali'ye gore, ruhun Tann'yla birligi-
paym1 ahr. Matematik -;ok basit ve a~1k ne giden yolda en onemli hazuhk ah-
yontemlerle kamtlamaya yoneldigi i~in, laktlr. Ruhun Tann'yla birle~mesi ise,
dogamn karma~1khgm1 ve ak1lla a-;1k- dinin en yiice klsm1d1r. Gazali bir-;ok
lanmas1 imkans1z yonlerini inkar etmek eserinde, biri d1~ diinyaya -;evrilmi~
zorundad1r. olan normal 'fiziki goz', digeri ise rna-
Gazali, TahafUt ul-folasife [Filozoflarm nevi i~lere -;evrilmi~ olan 'manevi goz'
Tutars1zhg1] adh eserinde, filozollara da (kalp gozii) olmak iizere, i.ki goz, iki tiir
en az yirmi kadar konuda hiicum etmi~ ak1l kabul eder. Buna gore, o inancm te-
tir. Orne~, filozoflar evrenin yoktan va- meli olarak, bilimleri ve felsefeyi kuran
rolu~unu inkaretmektedirler; onlar, ayn- aklldan tiimiiyle farkh olan ikinci bir
ca ruhWl oliimiinden sonra bedenle akll kabul etmektedir.
yeniden birl*bilecegini kabul etm.ezler. Bu akJ..I insam evrenin ger-;ek nedenine,
Bu, Gazalrye gore, dinin temel inan-;la- yani Tann'ya gatiiren kalp goziidiir. Ev-
nyla hi-;bir ~kilde uzla~tmlamaz. Yine, ren, ona gore, Tann tarahndan yoktan var
filozollann evrenin bir yarallas1 ve nede- edilmi~tir; bu yaradd1~, Tann'run ozgiir
ni oldugunu karutlamak i~ ileri siirdiik- iradesi ile olmu~tur. Evrenin Tann'run
leri kamtlar, fizild bir nitelik arzeder. Bu ozgiir iradesi ile yara~ oldu~ ger-
ilkelerden yola 9kJlll'sa, ister istemez ~egi, ancak bu ikinci ala.l, yani insarun
inan~IZhga vanhr. ikinci olarak, filozof- 'manevi gozii'yle bilinebilir. Gaza\i'ye
lann sistemlerinde Tann'run yalruzca gore, insan, temelde Tann'y bildigi it;in,
cinsleri ve tiirleri, doga yasalaruu bildigi, tiim diger yarallklarm iistiindedir.
buna kar~m somut olaylan, bireysel ~y ge~erlilik [Os. mer'iyet; lng. validity; Fr.
leri bilmedigi kabul edilir. Boyle bir ay1- validiti; AI. gultiglceit]. Bir akll.yiiriibne-
372 ge~itli

de, SOllUCUll OnCW ya da onciillerdeii ZO Bu ba~lamda, zamantn, heniiz olma-


runluluk.Ja ~tkmas1 durumu; bir ~aka mt~, fakat olacak, ortaya ~akacakr ger-
runda, onctilleri do~ru kdan biitiin yo- ~ekl~ecek olan tiim olaylan kapsayan
rumlarda, sonurun da do~ru olmasa par~ast; i~inde bulundu~umuz ~u an-
hali. Buna gore, ge~erlilik, bir akllyiiriit- dan, ~imdiden sonra ortaya ~akacak
tnede, akJ.lyiiri.itmenin onciillerinin do~ olan zaman, heniiz gelmemi~, ya~an
ru, sonurunun yanh~ ya da onciillerinin mama~ zaman dilimi de gelecek olarak
yanh~, sonurunun do~ru olamamast, ifade edilir.
onciiller do~ru oldu~u takdirde, sonu- geist. Alman felsefesinde, nihaf ger~ekli ..
run da zorunlulukla do~ru olmasa du- ~e ve varolan her~eyin kayna~1 olan
rum unu ifade eder tinsel ilkeye verilen ad. Do~ada ve insa-
Manhk a~tsandan, ge~erlilikle do~ru run diinyasmda, kendi potansiyel gii~
luk arasanda hi~bir ili~ki yoktur. Zira lerini aktiielle~tinnek ve kendi bilin~ ve
do~rulu~un onermelerin i~eri~iyle ilgi ozgiirlii~iine ula~mak iizere, diyalektik
li oldu~u yerde, ge~edilik, akllyiiriit- bir yiiriiyii~ ger~ekle~tiren tinsel gii~,
anenin formuna ait, akllyiiri.itmenin for- yaratla ilke, ruh ya da tin.
nuyla ilgili bir Ozelliktir. Ote yandan, tHegel'e gore, kendisini do~ada ve
bir aktlyuri.itmede, onciil ya da onciille- insan akhnda ifade eden Geist, diinya ta-
rin sonucu zorunlu kllamamastna ge~r rihi boyunca bir evrim sUred ic;inde ol-
sizlik adt verilir. mu~tur. 0 bu evrim siirecinin sonunda,
i~te bu ba~lamda, sonucun onciillerden a~kln, kend.i kendisine yeten, kendi ken-
kesinlikle ~1kt1~1 bir argiitnan, ~lkanm disinin mutlak olarak bilincinde olan,
ya da aktlyuriibne i~in ge~erli nitelemesi tam anlarruyla ba~uns1z bir varhk olma-
kullaruhrken, sonucu oncWlerden zorun- ya ~ah~maktadu. SOz konusu evrim sii-
lu ve kesin olarak ~akmayan, onciiUeri red, Geist'm tam olarak rasyonel ve anla-
sonuru kesin bir bic;imde, inkar edileme- ~lhr bir varhk haline gelme ~abasmdan
mecesine destekleyemeyen veya do~ru ba~ka bir ~ey de~ildir.
layamayan, sonurunun olumsuzlanmast- geisteswissenschaften. Tin bilimleri; Al-
run bir ~eli~ki yaratmada~t ~1kanm ya mancada, tarih, psikoloji, sosyoloji, ant-
argiimana ge~ersiz ~akanm denir. ropoloji, si yaset bilimi ve ekonomi gibi,
ge~i~li [ing. transitive; Fr. transitif; AI. lran- insana, toplumu ve tarihi ara~tlran di-
sitiv]. 1 Matematik ve mantakta, X ile Y siplinlere; do~a bilimlerinin yontemle-
arasanda ge~erli olan bir ba~1nhnan, Y ile rinden kokten bir bic;imde farkhhk gos~
Z arasmda da ge~erli olmast durumunda teren yontemleri kullanan disiplinler
ol u~an genel ba~anh yt tarumlamak i~in olarak insan bilimlerine veri len ad.
kulanan niteleme. Gec;i~li ba~nbrun en Buna gore, saz\i edilen insan bilimleriyle
bilinen omekleri aras1nda, aritmetiksel sosyal bilimlerde, onsekizinci yiizytlda
~itlik, biiyiikliik, kii~iikliik, onermeler kaydedilen biiyi.ik geli~meler, yansJmas
aras1ndaki mantlksal i~ern\e ve ~de~er ru, Hegel'in insan1n do~asliUn, toplumsal
lik ba~anblan saydabilir. kurumlann ve sanat, din, felsefe tiiri.in-
2 Dilbilgisinde, belirtili ya da belirtisiz den yUksek killtiir Uriinlerinin, maddi
nesneler alan fiilin ozelli~i. diinyarun iiswnde olan ozerk bir diinya
ge~mit [Os. mazi; lng. ptlSt; Fr. passe]. Geri- olu~turdu~nu ifade eden Tin felsefesin-
de kalan, ~u arun oncesinde buiWlan, de bulmu~, yi.izydm sonunda ise, do~a
olmu~ bitmi~ olaylann yer ald1~1 zaman ve tin alanlanJUI\ birbirlerinden tiimiiyle
dilimi. lc;inde bul un ulan zaman kesitin- farkh olan alanlar olduklan ve farkh
den once ger~ekle~mi~, bitmi~, ya~an yontemleri zorunlu klldakJan hemen her
ml~ tiim olaylan i~eren donem. Tarihi kes laraflndan kabul edilmi~ti. i~te
olu~turan olaylar, olgular biitiinii. bOyle bir geli~menin sonucu olan anla-
gelenel<~ilik 373

y1~, tarih, psikoloj i ve sosyoloji gibi Tin progranl, yontenl, ol~e, ogrenci-og-
bilimlerinin ki~ilerin, kurumlann ve retmen ili~kileri a-;1s1ndan t;agda~ egiti-
olaylann biricikligini ve bireyselligini me te~ dii~n, o~encinin degil de ogret-
anlama olanag1 veren anlama yontemi- menin etldn oldu~ egitim anlaYJ~l gele-
ni gerektirdigini ifade eder. neksel egitim olarak tarumlarur.
gelenek [Os. anane; lng. tradition; Fr. tradi- gelenek~ilik. [0. ananeviyye; lng. traditio
tion; Al. uberliefern, iiberliefrn4ng]. Gert;ek nalism; Fr. traditionalismc; AI. traditionalis-
ya da hayali bir get;mi~le olan siireklili- mus ]. 1 Genel olarak, gelenege dayanan
tin onemini ima ederken, belirli eylem inant; sistemine, gelenekler yoluyla akta-
normlanru kutsayan ve ogreten pratik nlan adet ve dii~iince tarzlartna . bagh-
veya uygulamalar butunu. Bir toplulu- hkla belirlenen tavu; geleneksel ve yer-
gun, mevcut toplumsal yaplslnl ve )e~ik veya kurumsalla~ml~ olan1 yeni
deger sistemini t;ok buytik sars1ntdar ya- ve modern olana terdh etme tutumu; ge-
~amadan koruyup devam ettirmek ama- leneksel degerlerin korunup ya~attlmas1
ayla, kendinden onceki ku~ardan gerektitn'U savunan yakla~rm.
devrald1~ belli bir donii~ume ugratank 2 Ozellikle Alman dii~iiniirii Hans
sonraki nesiJlere aktard1g1, ba~ta inant;- Georg tGadamer'de doruk noktastna
lar, du~unii~ler ve lwnunlar olmak t;lkan henneneutik yakla~unda, her tiir
iizere, her tiir sosyal pratik. anlama ediminin ozsel ve aynJmaz bile-
Bu t;ert;eve it;inde, bir toplumun gele- ~eni olarak gelenegin onemini vurgula-
nekleriyle ilgili olaru; gelenege eski ah~ ma tavn. Buna gore, Gadamer kendi her-
kanbklara dayanan ~yi; modem dunya- meneutik gorii~iinde, gec;mi~le bugun
ya degil de, kadim diinyaya ait olan1 arasmda aras1nda siiregeJen bir diyalog
tanunlamak it;in gelmeksel nitelemesi kul-
ya da ge~~ ve ~imdi arasmdaki diya-
landtr. Buna gore, kentli, kapitalist, mo-
lektik olarak gelenegin onemini buyill<
dern endustri toplumunun tam ZJdd1
bir giit;le vurgular. c;unku, on a gore,
olan toplum ruriine geleneksel toplum adl
eserleri veya metinleri anlama denilen
verihnektedir. Bir toplumun aktiiel varo-
~ey, bugtinun ufkuyla ge-;mi~in ya da
lu~unun temelinde oldugu kadar, gele-
ceginin in~asmda da hareket noktas1 gelenegin ufku arasmdaki bir diyalektik
kabul edilen ge~~ ya~anb, tecriibe ve tarz1nda geli~ir. Bu ili~ki diyalektik bir
ah~kanhklann meydana getirdigi nor-
ili,kidir, zira gelenek sadece hermeneu-
matif Wlsurlara gelenr.ksel deger denmek- tik siiredn edilgen bir nesnesi olmaytp,
tedir. Ote yandan, iktidarm me~ruiyeti daha ziyade bir diyalog, bugun u anla-
nin, elde edili~ tarz1 ve degi~iminin maya imkin veren bir yardunc1d1r.
get;mi~teki uygulamalara bagh kdmd1A1
3 Biraz daha ozel bir t;ert;eve ic;inde, Hris-
otorite tarz1 geleneksel otarite diye tarum- tiyan teolojisinde, insarun vahiy d1~1nda
larur. bir yolla, Tann')'l tarumasma ve Tanrl'n1n
Buna kar~1n, tFrege, tRussell gibi t;ag- varolu~unu kan1tlamas1na imkin bulun-
da~ manhk ve matematik9ler tarafin- mad.J~ ifade eden o~eti.
dan kuntlan modern manttktan onceki 4 19. yuzyll Fransaz felsefesinde, oncelik-
t Aristoteles manhgma; ayn1 zamanda le Joseph de Maistre taraf1ndan savunu-
klasik mantJk olarak d a bilinen katego- lan, hakikatin ozellikle de dinf hakikat-
rik tas1m ya da Sinlflar manbg1na; ozne lerin bii' birey taraftndan asia ke~
ve yuklemden olupn kategorik oner- fedilmeyip, sadece gelenek i~de bulun-
melerden, sonut;lann hangi kural ya da dugu gorii~ii. Hakikatin, tarihin ak1~1
i~lemlere gore kesinlik ve zorunlulukla it;inde yava~ yava~ geli~tigi ve dilde ci-
9-khg1n1 ara~ttran formel mantlga ise, siml~tigi it;in, bireyustii olup, gelenegin-
geleneksel manhk ad1 verilmi~tir. Yine den kopmu~ bireyler taraf1ndan k~fedi
ayru anlam it;inde, stiz gelimi egitimde, lemeyecegi, kavranamayacag1 anlay1~1.
374 geleneksel teori

geleneksel teori [in g. traditional theory; gemeinsch ..ft ve gesellschaft. Onlti sos-
Fr. Uzeorie traditionelle]. 1 Gene I olarak, yolog Ferdinar1d Tonniesin Almancada
kadim bir diinya goril~iiniin, eski bir cemaat ve cemi yet anlam1na gelen
evren anlayi~1n1n, diinyay1 a~1klamak, temel toplum birimleri ic;in kuiland1~1
anla~1hr kdmak ic;in kullanllan, geni~ terimler.
kapsamh ve ku~ahc1 teorisi. Ome~in, Do~al irade ve rasyonel irade ay1nm1-
Platon ve Aristoteles'le ba~lay1p, biitiin na day an an soz konusu cemaatcemiyet
Orta~a~ boyunca hakim olan teleolojik ayu1mmda, cemaate hakiln olan unsur-
diinya gorii~ii veya a~1klama tarz1, mo- lar kan ba~1, kom~uluk, arkada~hk, ak-
dern bilhnin maddi ve mekanik diinya tabahkhr. Ba~ka bir deyi~le, aile, akra-
konsepsiyonuyla k1yasland1~mda, gele- bahk sistemleri, kJanlar ve dini ce-
neksel bir teori olarak goriiliir .. maatlerin kendisine ornek ola rak verile-
2 Geleneksel teori, daha ozel olarak da, bilece~i gemeinschaft ya da cemaatte,
modern do~a bilimlerinin, modem bilim diirtiileri, bilin~d1~1 giid iileri, d uygusal
ve felsefede pozitivizm/empirizm ~ek istekleri ve duygulann kendili~inden
linde ifade edilen a~lk ya da ortiik diinya d1~avurumunu kapsam1na alan do~al
goril~iinii ifade eder. Do~a bilimlerinin irade ~ok etkilidir. Burada ili,kiler senli
yontemlerini insan ve toplum bilimlerine benli, yiizyiize, i~ten ve siireklidir; ce-
de t~mil eden soz konusu diinya gorii- maate hakim olan ozellik birlik ve da-
~ii, a) etkin insan varh~ma mekanik bir yaru~ma olup, onda bireylerin siyasi,
determinizm ~emas1 i~erisinde, 9plak ticari ama~ara hizmet etmeyen rolleri
olgu ve nesne olarak yakla~u. b) Diinya- duygusal a~uhkhd1r.
}'1 yalruzca deneyimde dolayunslZ ola- Buna kar~1n, cemiyet, rasyonel ir~de
rak verilen ~ekliyle idrak etti~ i~n, t>z nin eseri olup, kendisi i-;in de~il de, bir
ve gorunii~ aras1nda bir aymm yapmaz ama~ i-;in varolur. Kentle~me, endiistri-
ve nihayet, c) olgu ve de~er arasmda yel hayat, toplumsal hareketlilik, ayn-
mutlak bir ay1run yaparak, bilgiyi insaru dnstenlik gibi unsur ve ozelliklerle ka-
ihtiya~ ve taleplerden aymr. rakterize olan gesellschaft, gayri~ahsi
Geleneksel teorinin kar~1smda, onu yu- ili~kilerin, kifisel ~lkarlann on planda
kandaki terimlerle ele~tiren ve insan1, oldugu toplumsal birimdir. Gesellschnft
toplumu ozgurle~tirici bir ilgiyle hare- tipi ili~kilere ornek olarak, modem yo-
ket eden 'ele~tirel teori' bulunmaktadlr. netimlerin biirokrasisi, ordular ve en-
gelifimbilim [lng. science of development; diistri orgiitleri verilebilir.
Fr. science du diveloppernent]. Modern Tonnies'in Avrupa'run modeml~tiril
diinyadald geli~me siirecini h.LZlandi- mesiyle ilgili tezine gore, birincisinden
ran ve kolayla~hran teknikf bilimsel, ik- ikincisine do~ru ge~i~ bir rasyonalizas-
tisadi ve toplumsal nedenlerle, bu ne- yon siireciyle olur.
denlerin yol a~b~1 etkileri konu alan, genel [Os. umumi; tng. general; Fr. gmeral;
olandan hareketle, gelecekle ilgUi ola- AI. allgemein]. 1 ~eyler veya varhklar
rak biitiinsel bir gorii~ elde etmeye ~ah biituniine uygulanabilen; 2 herhangi bir
~an pr atik bilim. ~eyler biitiiniiniin tiim o~elerini ilgilen-
geli,im psikolojisi [tng. psychology of de diren; 3 olgulann, nesnelerin ya da bi-
velopment; Fr. psychologie du dhJeloppe- reylerin biiyiik bir ~ogunlu~una uygu-
ment]. insan1n ya~a gore de~i~en davra- lanan; 4 istisnalar ya da ozel durumlan
ru~lannl, davranl~ta ya~am boyu, ozel- hesaba katmadan biitiiniiyle ele ahnan
likle de ~ocukluk, ergenJik ve gen~lik ~ey i~n kullandan s1fat.
doneminde ortaya ~1kan de~i,meleri ve Buna gore, tek olup, ayr1 duran varhk-
bunfann nedenlerini ara~tuan, ya~am lann ortak ozelllklerinden hareketle
boyu siiren de~i~me siireci ile ilgili olan olu~turulan kavrama genel kavram ad1
psikoloji dah. verilir. Dii~iinebildi~imiz her~eyin, on-
geneliride 375

ce bir tek halinde tasarlanabildi~i, elim- lerin ya da birey)erden meydana gelen


deki ~u kitaban bir teklik gosterdi~i, gruplann eylemlerini ba~latan, yonlen-
onun kendisi da~andaki her~eyden ayra diren ve eylem tarzlarayla ilgili kararlan
d urd u~u ve onlar la ozde~ olmada~1 veren, ozerk ve egemen ki~ilik ya d a
dikkate ahnda~anda, kendi kendisiyle guc;. Her bir insan1n iradesini yansatrnak
ozde~ olup, ba~ka her~eyden ayra olan ya da ifade ebnekle birlikte, insanlaran
varhklara gosteren kavram tekil kavram- iradelerine a~k.Jn olan ve butunun iyili-
du. Buna kar~1n, tek olanlar arasanda ~ini gozeten siyasi bilinc;. Bir toplumu
ortak ozellikleri baklmandan bir ozde~ meydana getiren insanlar arasanda soz
lik kurdu~umuz, ome~in kitaplan bir konusu olan, ahlaki, siyasi, toplumsal ve
grup ya da manhktaki adlanyla bir cins ekonomik de~er ve ama~larla ilgili
ya da stnaf alhnda topladt~1m1z ve ayn1 gorti~ birli~i. Topluandaki insanlar ara-
ozellikleri payla~an kitaplan, ozellik.Jeri sanda varolan ve siyasi ve ahlaki karar~
baktmandan ozde~ sayda~amtzda, elde lann temelini olu~turan gene) ve nesnel
edilen kavrama genel kavram olarak ta- uzla~am.
rumlantr. Yine, ayru anlam ic;inde bir- Genel irade terimini felsefe ya da poli-
den fazla bireye uygulanabilir olan bir tik felsefe lileraturune anna~an eden
terilne genel terim ad1 verilir. unlu Fransaz du~unuru Jean Jacques Ro-
Bu ba~lamda, ilke olarak tek tek her usseau olmu~tur. Devletin varolu~unun
birey ic;in ic;in ge~erli olacak en gene) bil tanrasal hak veya gelenek yoluyla hakla
gileri ortaya koymaya amac;layan psiko- kthrunasana oldu~u kadar, +Hobbes ve
loji turune gene! psikolo ji ada verilir. Ote tlocke tarahndan savunuldu~u ~ekliy
yandan, ~e~itli dillerin ortak ozellikleri- le, devletin bir ayg1t ya da aiel oldu~u
. ni, i~leyi~ ve geli~me ko~ullanna ara~ nu one suren mekanistik devlet anlaya-
hran, dilsel olu~wnlann genel goru- ~ana da fiddetle kar~ 9kan Rousseau,
numlerini inceleyen dilbilim dah genel Platoncu d u~unceye uygun organizma-
dilbilim olarak gec;er. Genel dilbilim teri- Cl ya da organik devlet teorisini benim-
mi, ozel dillerin c;e~itlilik ve farkhhklan- semi~ ve gene) irade kavramayla devleti
nt a~arak, dili bizatihi kendi ic;inde ve ahlaki bir temele oturtmaya ~ah~ma~hr.
kendisi ic;in inceleyip, onun yasalanru 0 i~te bu ba~lamda genel iradeyi yurt-
ortaya ~akarmas1 gereken bir disipline ta~laran kalbindeki ahlaki tutum olarak
duyulan ihtiyac1 vurgulayan Ferdinand tanunlama~ ve yonetimin bekasanda
de tSaussure taraflndan yaratalmt~hr. ahlakm yerini tutacak hic;bir ~ey bulun~
Aynt ba~lamda, XVII ve XVIII. yuzyd- mad1~1N one sunnu~tur.
larda tPort-Royal teorisyenlerinin ba~ Onda gene) iradenin nitelik ya da ma-
lath~l~ tUm dillerde ge~erli olan ilkeleri hiyetini belirleyen iki temel o~e vardu.
ortaya koymaya yonelik harekete genel Bunlardan biTincisi 1 kulli iradenin ge-
dilbilgisi ada verilir. DU~unceyi yansatan nelin c;tkaruu ve iyili~ini amac;lamasa-
dilin yargllan dile getirdi~i ve ~e~itli dlr. Gene! iradenin kon u ya da amacma
dillerdeki farkh ger~ekle~melerin evren- gtinderimde bulunan birinci o~eden ba-
sel manhk ~malarana uygun oldu~u il- ~lmSlZ olan 2 ikinci unsur, onun kaynak
kesini kendilerine ~1k1~ noktasa yapan y a da ktikenine atllta bulunken, geneI
Port-Royalalar, genel dilbilgisinde bu- irAdenin herkesten gelmesi ve herkese
tun dillere ortak olan ilke ya da tu1ne lle- uygulanmasa gerekti~ini bildirir.
ri incelemeyi ama~lanu~lardtr. Buradan da anla~alaca~a uzere, Rousse-
genel irade [Os. ir8dei wnumiyye; ing. ge- au genel iradeyi herkesin iridesinden
neral will; Fr. volonte gen~rale). Halk1n (volonte de tous) ayarmaya dikkat eder.
iradesi; genelin, c;o~unlu~un c;lkanru Ba~ka bir deyifle, gene) iradenin herke-
gdzeten egemen guc;. Toplwn ya da dev- sin iradesiyle kar~hralmamasa gerekti-
letin sahip oldu~u, o toplumdaki birey- ~ini soyleyen Ona gore, genel irade sa-
376 genelleme

dece genelin iyiligini, kamunun ~1kanm genetisch). 1 Bi.r ~eyin dogu~uyla, olu-
hesaba katar, oysa herkesin i.radesi ozel ~umuyla ilgili olan; 2 bir ~eyin kokeni
~1kan dikkate ahr ve ciizf ya da tikel ve geli~imiyle ilgilenen; 3 genler veya
iradelerin bir toplammdan ba~ka hi~bir kaht1m kapsam1 i~inde kalan ile ilgili
~ey degildir. Bireylerin ya da yurtta~m olarak kullarulan s1fat.
like! iradelerinden oziimsenen gene! Bu baglamda, bir geli~me siirecinin
iradenin yamlmaz oldugu yerde, herke- soz konusu oldugu alanlarda kullamlan
sin iradesi yamlabilir. iradenin genelligi~ ve temel i~levi, zamam ol~iit alarak, fe-
nin insamn i~ nitelikleri ve iyilikleri tii- nomenler arasmdaki bagmtllarl sapta-
riinden salt bir say meselesi olmadlgnu mak ve daha a~ag1 formlardan daha
belirten Rousseau'ya g()re, halk iyiyi yiik5ek formlara ge~~i incelemek olan
irade edebilir, ama neyin iyi oldugunu yonteme genetik yontem ad1 verilir. Ge-
her zaman anlamayabilir. Ozellikle bo- netik yontem, buna gore, geli~imin ba~
liinmeler bag1ms1z yurtta~1, ortak iyiyi lang~ ~artlanm, geli~menin ba~hca
te~histe zorluklar i<;inde b1rakabi!ir. a~ama ya da evrelerini ve geli~menin
genelleme [Latince snuf, dns anlamma temel egilirn ya da ~zgi5ini belirleme
gelen 'genus' tan; Os. tamim, istikra; ing. ~aba51 go5teren bir yontem tiiriidiir.
ge>zeralization; Fr. generalisation; AI. verall- Genetik yontem, manhk ve matema-
ge>neirung]. 1 Gene! olarak, nesnelerin, tikte, ak5iyomatik yontemin tam kar~1h
olaylarm ya da fenomenlerin biitiin bir olan yontemi ifade eder. Ba~ta Hilbert
s1mfl i~in ge~erli olan bir yarg1 olu~tur olmak iizere, bir~ok manhk ve matema-
ma ya da karar verme i~lemi. tik~inin on plana 9kardll bu yontem 1
2 Daha ozel olarak da, ~ok say1da nes- saytsl kavrammdan ba~layarak, 5aya
nede varolan ortak karakter ya da ozel- 5aya 2, 3, 4... gibi tam, ra5yonel ve pozi-
liklerden hareketle, bu karakteristikleri tif 5ayJiara vanr; ba~ka bir deyi~le, bu
tek bir kavram altmda toplama imkaru yontemde, gene! say kavramt, basit bir
veren manhksal i~lem. 3 Sm1rh sayda kavram olan 1 5ay151 kavrammm ard1-
bireyde gozlemlenmi~ olam soz konusu ~1k geni~letilmelerinden dogar.
bireylerin de i~nde yer a!dJklan biitiin Buna kar~m, yeti~kinleri n zihin5el ya-
bir s1rufa yayma siireci, onun snuhn pt!anm a~1klayabilmek amaoyla ~ocu
tiim iiyeleri i~in ge~erli oldugunu one gun zihin5el geli~me5ini inceleyen p5i-
siirme tavn. koloji tiiriine genetik psikoloji ad1
4 Bir s1mfa, ba~ka bir s1mf i~in ge~erli verilmektedir. Yine ayru ~ero;eve i~inde,
oldugu gozlemlenen ~eyi, iki suuf ara- iinlii Fran5IZ p5ikologu Jean tPiaget ve
smdaki kirni benzerliklere dayanarak izleyicileri tarafmdan geli~tirilen, ve ~o
yayma, te~mil etme i~lemi. 5 Bu tiir i~ cuklarm kavramlan, bilgiyle birtakJm
lemlerin, yani ba~a tiimevarunsal ol- zihinse! yetenekleri na5tl kazandtklanru
mak iizere, analoji, v.b.g., tiiriinden.akd- ara~tuan ve bundan dolayt, felsefeden
yiiriitmelerin sonucu olan gene! kav" ~k, p5ikolojinin kapsarm i~nde kalan
ram, fikir veya kavrayJ~. epistemoloji tiiri.i genetik episte>noloji diye
6 Olaylann veya olgularm sergiledigi tarum.larur. Piaget'nin soz konu5u epi5te-
diizenlilik ya da ili~kileri ortaya koyan moloji5i, bilginin giderek artan olo;Ude
tiimel, kiilli onerme. Boyle bir onerme, diizenlenme ve ki~inin ~evresine uygu-
ili~ki ya da diizenliligin ilgili olaylar st- lanma anlammda geli~tigini; bu geli~
mfmm tum iiyeleri i~in ge~erli oldugu- me 5iirecinin, dogu~tan dii~iincelere
nu one siirdugunden, aym zamanda sz- dayanmay1p, bireyin aktif katii11ruru ve
nzrlanmamli genel/eme olarak bi!inir. kurgulama5Ull gerektirdigini; ve bunun
genetik [Yunanca dogurmak anlamma da kar~1Ia~dan ~eli~kileri a~ma ~aba51-
gelen 'genan' dan gelen s1fat; Os. tekev- nm bir 5onucu olarak ortaya ~lkhguu
viini, kevn~ ing. genetic; Fr. g~netique; AI. dile getirir.
ger~eklerime 377

Yiile epistemoloji alanmda, yani bilgi- niin, ondan tiir bak1mmdan farkhhk
nin kaynag1, ya da olu~umpyla ilgili gosteren ba~ka ~eylere de ait olan, par~
olarak, tPlaton, +Descartes ve tLeibniz c;asma; 2 bir ve ayru karaktere sahip
gibi dii~iiniirler tarafmdan savunul- olan ve iki ya da daha fazla say1da alt
mu~ olan, gerc;ek bilginin dogu~tan ol- s1mf veya tiirden meydana gelen nesne~
dugu gorii~iine genetik akllcrilk ad1 veri- ler s1mfma verilen ad.
lir. Genetik akdc1hk, kavramlanm1zm, Genusun 2. anlam1 soz konusu oldugun-
yargdanm1zm ve dii~iincelerimizin zi- da, sllllflayicl bir ~emamn, en yiiksek
hinde nasll olu~tugu problemi soz ko- cinsine, kendisinden daha yiiksek bir cin~
nusu oldugunda, zihinde dogu~tan dii- sin iiyesi ya da tiirii, ba~ka bir suufm alt
~iincelerin varhgma, insan varhgmm s1mfl olmayan, en geni~ kaplamh cinse
temel kavram ve ilkeleri dogu~tan ge- summum genus denmektedir. Omegin,
tirdigine inanan; duyulann, dii~iincele varhk kendi ic;inde canh, cans1z, nesne,
rimizin ve inahc;larumzm en azmdan cisirn, bitki, organizma, hayvan, v.b.g.,
bazllanmn i~Werigi iizerinde hi~Wbir kat- smlflar1n1 i~Weren en yiiksek cinstir.
klsl olmad1gm1, duyularm roliiniin in- Aym tenninoloji ic;inde, yakm cinse
san zihninde ortiik olarak bulunan kav- genus proximum ad1 verilir. Buna gore,
ram, ilke ve dii~iincelerin ammsanma- varhk ya da canll cinsi insarun uzak
sma, bilinfW yiizeyine c;kartdmasma ara- cinsi iken, hayvan, bir tiir olarak insaru
cihk etmekle s1mrh oldugunu savunan ve diger hayvan tiirlerini ic;eren dns ola-
gorii~ diye bilinir. rak, onun yakm cinsidir.
Buna kar~m, soz konusu genetik ak.Il~ ger~ek [Os. fiili, vdki; tng. real; Fr. reel; Al.
c1hgm kar~1h olan gorii~, insan zihni~ real, wirklich]. 1 tdeal, ko~ullu, potansi-
nin dogu~tan hic;bir ~ey getirmedigini, yel ya da olanakh olana kar~1t olarak,
zihnin dogu~ta bo~ bir levha oldugu~ aktiiel, somut,. olgusal ve zihinden ba-
nu, her~eyin duyular, izlenimler tara~ glmSIZ bir varolu~a sahip olan; 2 kur~
fmdan saglanan malzemeden tiiredigini gusal, yanllhc1, gerc;ek olmayan, yapay,
savunan bilgi ogretisi genetik empirizm fantazi ya da imgesel olana kar~1t ola~
olarak gec;er. Locke, Berkeley ve Hume rak, alg1dan ya da zihinden bag1mSIZ
gibi dii~iiniirler tarafmdan savunulan bir bic;imde varolan, 3 tozsel ya da nes-
bu gorii~e gore, insan zihni, iizerine nel bir varolu~a sahip olan, 4 gec;mi~
kendi i~aretlerini yazd1g1 bo~ bir levha~ ya da gelecekte, veya teorik bir yap1m
d1r; ba~lang1c;ta birer izlenimden ba~ka olarak degil de, ~imdi aktiiel olarak va~
hic;bir ~ey olmayan bu i~aretlerden, rolan ic;in kullamlan niteleme.
daha sonra bellekte, onlann tasarunlan Bu baglamda, dogada, tarumlaruruzdan
tiiretilir, bu tasanmlarm c;e~itli ~ekiller~ bag1ms1Z olarak nesnel bir bic;imde var
de birle~tirilmeleri ve incelikle i~lenme ya da verilmi~ olan bir kavnmlar ya da
lerinden ise, kompleks dii~iinceler mey- tiimeller obegine, bir nesnenin sahip ol-
dana gelir. dugu onsuz olunamaz niteliklerin nede-
Bun a mukabil, bir ~yin kokeninin ya da nini ortaya koyan yap1ya ger,ek az denir.
kaynagmm, o kokenden tiireyen ~eyle ger~eklenme [Ing. confirmation; Fr. confir-
ozd.~ oldugunu dii~iinmekten ve dola- mation; AI. konfirmation]. Bir hipoteze, il-
ysyla, btr ~eyin kayna~ bilinmedigi ya gili veriler tarafmdan saglanan somut
da ku~kulu oldugu i9n, reddedilmesi ge- destek. Tam, mutlak ve kesin bir dogru-
rektigini iddia etmekten olu~an yanh~ tii- lama degil de, k1smen dogrulama.
riine genetik yanil~ ad1 verilmektedir. Bilinen her X'in Y oldugu olgusu, tiim
genus. ilkc;ag Yunan felsefesinde, ya da X'lerin Y oldugu hipotezinin dogru olma
daha dogru bir deyi~le, t Aristoteles'in olasd1~u giic;lendirir, fakat onu, heniiz
mant1gmda, cinse, yani 1 bir ~eyin ozii- gozlemlenmemi~ olan bir X'in Y olma-
378 ger~jeklik

mas1, ve dolaytslyla d2 sm1rlarunam1~ bir par~asm1 olu~turdu~unu dii~iindii


genellemenin yanh~ olmas1 olanakh ol- ~ii Tanr1, ruh ve ideal nesneleri de i-;e-
du~ i9n, kesin sonu~lu olarak do~rula recek ~ekilde kullamlmaktad1r.
maz. BWla gore, ger~ekleiUne, ya1mz ger~jekiistuciiliik [Os. mafrokalhakikiye; ing.
gec;mi~ ve ~imdiyi de~il, fakat heniiz surrealism; Fr. surrealisme ]. i:k.i diinya sa-
gozlemlenmemi~ olan bir gelece~i de va~l arasmda ortaya <;1km1~ olan ve nor-
kapsayan 'Tum ku~lar beyazdu' ruriin- mal bilince sunulmu~ s1radan nesnelerin
den smrlanmanu~ genellemeleri tam ve yapay diinyasmm gerisinde ger~ek bir
kesin sonu~lu bir bi9mde dogrulamak diinyarun varoldu~unu savunarak, bu
olanaks1z oldu~ i,.m, bu tiirden Himel ger~ek diinyaya ula~maya ~ah~an sanat
onermelerin, bilimsel yasa, hipotez ve hareketi.
kavramlarm yalmzca belli olc;iiler i~inde, Genellikle bilinc;d1~1 otomatizme daya-
k.lsmen do~rulanabilmesi durumunu nan teknikleri benimseyerek, yerle~mi~
ifade eder. de~erlerle ba~1m koparan, manhksal,
Bu ba~lamda, tiimel onermelerin, bi- ahlaki ve toplumsal her tiir kahpla~ma
limsel yasa ve hipotezlerin deney tara- ve diizene kar~1 ~1kan, riiyamn, i~giidii
fmdan kesin olarak ~iiriitiilemeyece~i niin, arzunun ve ba~kaldmrun iistiin bir
gibi, do~rulanamayaca~m1 da dii~iinen gii~ oldu~nu savunarak, geleneksel de-
mantlkt;~ pozitivizm tarafmdan one sii- ~erleri y1kmaya ya da a~maya ~ah~an
riilen ve s1mrlanmami~ genellemelerin sanat hareketi.
yalruzca k1smf olarak do~rulanabilec~ gerek ko~ul [ing. necessary condition; Fr.
~ dile getiren genellemelerin, bilimsel condition neussaire]. Yoklu~unda belli
hipotez ya da teorilerin deney yoluyla bir olaym ort_aya ~1kamayaca~1 ya da
az ya da ~ok ger~eklenebilec~ini, onlar- beUi bir ~eyin varolamayaca~1 ko~ul.
dan ~1karsanan sonu~lann dogru olrnas1 Buna gore, A ko~ulu, olmad1~1 zaman,
durumunda, ger~eklenme oranlanrun B'nin olamayaca~, ortaya ~1kamayaca~1
artaca~1ru one siiren anlay1~a ger~ek bir ko~ul ise e~er, bu takdirde A B'nin
lerune ilkesi ad! verilir. gerek ko~uludur. Ba~ka bir deyi~le, va-
ger~eklik [Os. ayam mrocudat; ing. realitt;; rolmadl~l takdirde, belli bir olaym orta-
Fr. r~alite; AI. realitaet]. 1 En genel aruam1 ya ~1kamayaca~1 ko~ulu ifade eden
i~inde, d1~ diinyada nesnel bir varolu~a gerek ko~ul teriminin kullarurru, oner-
sahip olan varhk, varolanlann tiimii, va- meler arasmda varolan manbksal ili~ki
rolan ~eylerin biitiinii; bilin~ten, bilen leri de i~erecek ~ekilde geni~letildi~in
insan zilminden ba~LmSIZ olarak varo- de, A gibi bir onermenin do~ulu~unun,
1an her~ey. B gibi ba~ka bir onermenin do~rulu~u
2 Daha dar ve ozel bir anlam i9nde, nun, B A'y1 i~erdi~ takdirde, gerek ko-
ger~eklik fiziki evrenin do~rudan ya da ~ulu oldu~u stsylenebilir.
dolayh olarak oJ~iimlenebilir olan yon- Buna mukabil, A'mn ancak ve ancak B
lenni ifade eder. Bu anlamda ger~eklik ortaya ~1kt1~ zaman ortaya ~1kh~,
nesnel olup, kamusal ve giivenilir bir B'nin de yine ancak ve ancak A varol-
bi~im~e analiz edilebilenle smlrlanmJ~ du~u zaman varolaca~I ko~ula gerek. ve
tlr. 3 Ger~eklik, anlam geni~lemesi yo- yeter ko~ul denir.
luyla, aynca, yer~ekimi, do~al aylklan- gerektirme [ing. entailment]. Biri di~erin
ma ve ki_~ilik tiiriinden, manttksal den tiiretilebilir olan iki onerme arasm-
tiimevamn ya da teorik analiz yoluyla da soz konusu olan ili~ki.
olu~turabilir yap1mlan da kapsayacak gestalt. Diizenli, organize biitiin, form
bi~imde kullamhr. 4 Ve nihayet, ger~ek anlamma gelen Almanca terim. Metafi-
lik terimi, bireyin ger~kten varoldu~u zikte, organizma tiirilnden, diizenli et-
na inand1~ ve ger~ek varhgm aynlmaz kinlik i~inde bulunan par~alan olan,
Geulincx, Arnold 379

fakat pan;alanmn yahn bir toplarrun- ter1i ohnadtgmm, bilgiyi mumki.in k.Jian
dan daha fazla bir ~ey olup, par~alan bu i.i~ ko~ulun (dogruluk, inamna ve
na dogrudan etki edebilen ve par~alan inanc1 hakh k1lma ko~u llannm) gerekli
mn kar~ll1kh etkile~im ve etkinliginin olsa bile, yeterli olamayacagmm kar~1t
ustunde ve otesinde tozsel bir varolu~a omeklerle gosterilmesinden meydana
sahip bulunan birlikli butun. Metafizik- gelmektedir.
sel olmayan bir anlam i~inde, bir alg- Geulincx, Arnold. 1625-1669 y1llan ara-
mn sergiledigi butunluk duygusu. smda ya~am1~ olup, tokkasyonalizmin
Bu baglamda, ~evremizin, temel, ayn tMalebranche'le birlikte kuruculugunu
ve ba~ka bir ~eye indirgenemez izle- yapan unlu Descartes~ ve Frans1z du-
nimlerden kurulmak yerine, bile~ensel ~unur.
par~alanna aynlabilen duzenli bu tun- Descartes'm burun bir varhk al;muu
lerden olu~tugunu, bilincimizin de ay- madde ve ruh, beden ve zihin olarak
ru yap1y1 sergiledigini savunan felsefe kesin -;izgilerle ikiye ayumasmdan, bir-
anlay1~ma gestalt felsefesi ad1 verilir. likli, burunluklu tek bir toz olan insan-
gestalt psikolojisi [ing. gestalt psychology; dan, aralarutda ortak hi~bir nokta bulun-
Fr. gestal(isme; AI. gestalttheorie]. Alman- mayan iki toz \lkarllp, iki toz arasLnda
ya'da 1910'lu y1llarda kurulan ve du- manbksal baktmdan imkinslZ olan ili~
yumcu ve ~agn~unc1 bir psikoloji anla- k.iyi, biraz da yapay bir bi-;imde etkile-
Yl~ma, tum ya~anm1~ tecrubeleri atom- ~imcilikle a~1klamasmdan sonra, Des-
cu bir yakla~1mla, piU'~alar halinde ele cartes~ filozo1 ar i~n iki altematif soz
alarak ~ozumleme egilimi sergileyen konusu olmu~tu: 1 Etkile~im olgusunu
~agn~lmCI ve yap1salc1 okullara kar~1 kabul etmek ve daha sonra da, Descar-
~1k1p, ~agn~1m fikri yerine gestalt ya da tes' bu etkile~imin nas1l ortaya ~1kt1guu
organize, diizenli butun kavrauuru ge~i a~1kJama gu~Jugu i~inde barakan teorile-
ren psikoloji anlay1~1. Par~alarut bii.tun- ri, kozalaks1 bez anlay1~1ru yeniden ele
den once varolmad1l?Iu ve niteliklerini almak ve 2 Descartes'm dualist bak1~
biitiinun yap1smdan aldl~J\1 savunan a~as1n1 benimsemekle birlikte, etkile~imi
psikoloji goru~u. yads1mak.
Gettier problemi [ing. Gettier problem; Fr. Bunlardan ikind altematifi se~en Geu-
Gettier probleme]. <;agda~ epistemoloji, lincx, bu baglamda, her tur faaliyet ya
ve analitik felsefe gelenegi i~inde, gele- da ger~ek nedensellikte, eylemi ba~la
neksel bilgi anlay1~mm yetersizligiyle tan, eyleme neden olan gii~ ya da ozne-
ilgili olarak E. L. Gettier tarahndan or- nin, eylemde bulundugunu ve nas1l ey-
taya konan problem. ledigini bilmek zorunda old ugu tezini,
Buna gore, bilgi konuswtda, klasik an- kendisine oncUl yaprru~hr. Ona gore,
lay~, bilen ozne O'nun, P gibi bir oner- i~te bu onculden, maddi bir ~eyin ne
meyi bilebilmesi ic;in, u~ ko~ula, Slrasy- ba~ka bir ~ey, ne de tinsel bir toz uze-
la do~ruluk, inanma ve inancm hakh rinde etkide bulunan, eylem ba~latan
k1hnmas1 ko~ullaruun saglanmasma ih- bir gil~ olamayacag1 sonucu c;U<.ar.
liya~ vard1r. Bunlardan birinci ko~ula, <;unku, maddi bir nesne bilin~ten yok-
dogruluk ko~uluna gore, P onermesinin sun oldugu i~. eylemde bulundugunu
dogru olmas1 gerekir. Sonra, ozne, oner- ve nasll eyledigini bilemez. Buradan tin-
menin dogruluguna inanacak, yani sel bir toz olarak benim de, ne ba~ka be-
. onermenin dile getirdigi deneysel olgu- denier, ne de kendi benim uzerinde etki-
yu iQSell~tirecek ve nihayet, u~uncu de, eylemde bulunamayacagun s~nucu
olarak inanam temellendirecektir. -;:akar. <;unku, ona gore, ben bu sonu~la
i~te Gettier problemi, u~ adunh stan- nn nasll meydana geldigini bilmiyo-
dart bilgi analizinin bilgi konusunda ye- rum. Ba~ka bir deyi~le, ben, bedenim-
380 girilmezlik

deki de~i~me ve hareketlerin meydana sizlik bulu tun u koymas1.


geli~i s1rasmda, neden ya da aktor degil Buna gore, yalruzca duyusal varhklan
de, seyirciyim. Aytu ~ekilde, bilin~ ala- bilecek bir yap1da olan, dahas1 soz ko..
ntm i~inde ortaya ~1kan sonu~larm, yani nusu duyusal ve maddi varhldann tu-
duyum ve algdarm bilindndeyim, fakat muyle ger~ek olmay1p, yalntzca maddi
bu sonu~lan do~uran, bedenim ya da olmayan bir ger~ekli~in simge ya da go-
berum d1~1mda olan ba~ka bir ~ey de- runu~leri oldu~unu goren ruh, tam bir
~ildir. gerilim hili i9nde kahr. Ruhu, tannsal
Bununla birlikte, kar~thkh etkile~im kayna~1na ~ekimlerken, maddi varhk-
yadstndt~J zaman, iridi veya zihinsel lardan uzakla~tuan bu gerilim ruhta
olaylarm bedendeki hareketler taraftn- bir umutsuzlu~un do~u~una yol a~ar,
dan, bedendeki de~i~melerin de bilin~ Tann'run bir karanlJk bulutuyla ~evre
teki algt ve duyumlar taraflndan za- lenmesine neden olur. SOz konusu ka-
mansal olarak izlendi~ini nasd a~tk~ ranh~ln nedeni ise, do~al olarak Tan..
lanz? Geulincx, bunun a-;U<lamastntn, nnln veya tannsal ozun a~lanh~l ve
benim iridi eylemimin bir ara neden, sonsuzlu~u, insarun S1n~.rhh~1 ve bilme
Tann'n1n benim bedenimde bir de~i~ gucunun stntrhh~tdtr.
me meydana getinnesi i9n bir vesile, bir gizemcilik [Os. mezhebi bdtmiyye; in g.
ara~ olmas1 oldu~nu soyler. Ayn ~e mysticism; Fr. mystidsrne; Al. mystizis-
kilde, bedenimdeki fiziki bir olay, mus). Yalruzca du~uncede verilmi~ ola-
Tann'run bilincimdeki psi~ik bir olayt ru, do~rudan ve araasaz sezgi yoluyla
yaratmas1 i~in bir ara neden ya da vesi- ger~ek ktlma ~abas, ~deyi~le alai te-
ledir. Geulincx'e gore, beden ve ruh, hi~- meli olmayan mu~lak ve belirsiz speku-
. biri di~eri uzerinde eylemde bulunama- lasyonlar ortaya koyma tavn. Nihai ve
yan, fakat, Tann hareketlerini siirekli en yijksek ger~ekliAe ili,kin bilginin,
olarak ayarlad1~1 i~in, tam zaman1 gos- normal duyumsal ya da bili~sel stire~le
teren, iki saate benzer. rin d1~mda kalan yollarla kazanlld1~1ru
girilmezlik [ing. inpenetrability ]. Cisimsel one suren, ~deyi~le, ger~ekli~in do~ast
bir varh~1 olan varllklann, maddi nes- run nonnal deneysel ya da rasyonel yol-
nelerin temel ve belirleyici ozelliklerin- larla teaiibe edilemez, anla~uamaz ve
den biri olarak, mekirida bir nesnenin ifade edilemez olduAunu, bundan dolay1
i~gal etti~i yere ba~ka bir nesnenin gire ger~eklikle ilgili kesin bilgi ve nihai' haki-
memesi, iki ayn nesnenin, mekin i~inde kate, deneyim ya da alai yoluyla de~il
ayru yerde olamamas1 durumu. Bir nes- de, yalruzca mistik, gizemli bir tecrube
nenin ba~ka bir nesnenin gozeneklerine ya da akdd1~1 bir mistik sezgi yoluyla
girebilmek ya da bo~luklanna nufuz ula~Ilabilece~ini one suren anlayt~.
edebilmek, onu par~alara aytrabilmekle Do~ru bilgiye alai, akilyuriitme yoluyla
birlikte, o nesnenin bulundu~u yerde de~il de, sezgi yoluyla ula~dabilece~ini
olamamas1 hili. savunan goru~.
gizemcili~in doAu'u [ing. lrirth of mysti- Tann'dan bir par~a olan ya da kendi-
cism; Fr. genese du mystidsime]. lnsan zih- sinde tannsal bir ate~ ya da k1vtlc1m
ninin yalntzca maddi ve duyusal varhk- i~eren insan ruhunun, uzun bir sure bo-
lan bilebilece~ini, tinsel bir ger~eklik yunca ~ile ~ektikten ve hazuhk yaphk-
olarak Tann'n1n bilgisine hi~bir ~ekilde tan sonra, bir, ezelf-ebedi, de~i~mez ve
eri~emeyece~ini savunan bala~ a~tst varolan her~eyin yarahciSI olan tinsel
run, insan1 fevkindeki irrasyonel bir bir gti~ olarak Tann'yla do~rudan bir
bili~ tarzuun ya da gizemciliAin temeli- temas i~ine girebilece~ini, mistik bir
ne, bu durumu, yani ruhun i~ine dti~tii.. birlik hili i~inde Tanrt'ya eri~ebilece~i
~ti karanhk hilini, i~inde kald1~1 bilgi- ni savunan o~reti.
gizleme y~nhl 381

gizemli tecriibe [ing. mystical experience; bic;imde dinle yapt1~1 ittifaktn eseri
Fr. aperience mystique). insarun, Pla- olan spekiilatif tidealizme uygulad1~1
tonun ldealar dunyas1 benzeri daha gizemsizle~tirmedir. Tann"n1n ger~ekte
yuksek bir ger~ek1ik alaruyla, veya Tan- varobnad1~1n1, tannsa] varh~1n birey-
n'yla, uzun bir haz1rhk ve -rile ~ekme dO- sel insan1n SlniThhklanndan anndudan
neminin ard1ndan, ~ok kiSa bir sure ic;in, nesnelle~tirilmi~ insan do~as1 oldu~u
do~rudan ve araos1z bir temas ie;inde nu soyleyen Feuerbach, insarun yaban-
olma ya da birle~me ya~anbs1. Benin va- cla~ml~ yetilerini kendine yeniden tam
rolan hereyle ozde~l~mesi durwnu. olarak yaln1zca Tanra kavram1n1n gi-
Gizemli, mistik tecriibe mutlak bir gerA zemsizle~tirilrnesi suretiyle mal edebile-
c;eklik veya Tarut'yla, temapya daya~ ce~ine, onun ihtiya~lanrun ger~ek bir
nan do~rudan ve araastz bir temas ya tatminine sadece dinin ger~ek oziinii or-
da birl~me olabilece~i gibi, Tannntn, taya koyacak bir. gizemsizle~tinne yo-
nustik tecriibeyi ya~ayan insarun varb- luyla kavu~abilece~ini soylemi~tir.
gtna bir bi.itiin olarak niifuz etmesi duy- Soz konusu anlam1 i~inde gizemsizl~
gusundan da olu~abilir. Bununla birlik- tirme, tNietzsche ve postmodemistlerin
te, gizemli tecriibenin en onemli ozelli~i, soykiitii~ii yontemi ba~lammda da or-
onun ki~iye ozel, ya~anan, fakat anlab- taya ~1kar. Felsefeyi ele~tirel bir faaliyet
lamayan, yo~un ve biricik olan bir tecrii- olarak de~erlendiren postmodemistler,
be olmas1d1T. Mistik tecriibe, onu ya~a nitekim, Nietzschenin izini siirerek, ta
yan ki~iyi aydmlatan, ona kurtulu~unu bulan y1kar, modem oznellik teorisinin
sa~layan, ki~inin tiimiiyle pasif oldu .. olu~turdu~u gizem bulutlann1 da~1hr.
~u, ki~inin ba~1na her an her yerde ge- Ome~in, felsefenin en olumlu an1nda
lebilecek, onun de~erlerini, ya~anhs1n1, ele~tiri oldu~unu one siiren tDeleuze,
biitiin bir bak1~ tarz1n1 de~i~tirecek bir on un gizemi bozma yoniinde bir te:;;eb-
tecriibedir. biisten ba~ka bir ~ey olmadl~lnl soyle-
K1smi ya da m utlak bir l~me ~ekl in de mittir.
ger~ekle~en iki ayn mistik tecriibeden 2 Gizemsi:zl~tirme ikind ve daha ozel
soz edilebilir. M utlak bir bir le~me soz olarak da, Protestan teologu Rudolph
konusu olduAunda, insan ruhu mutlak Bultmann (1884-1976) tarafmdan benim..
ve yuksek bir ger~eklilde, varolan her- senmi~ olan, Kitab1 Mukaddesin ihtiva
~eyle ya da Tannyla birle~ir ve tam etti~i mitolojik unsurlardan anndlnla-
olarak ozde~le~ir; burada, benle ben- rak yorumlarunas1 yontemini tanJmlar.
olmayan, kul ile Tann ayanm1 ortadan Soylence ya da mitosu 'a~kmh~1n insan
kalkar. Buna kar~1n, k.Jsmi birle~mede, hayabna giri~i' olarak yorumlayan ve
1nistik tecriibeyi ya~ayan ki~i, varolan imanm oziiniin gelenek-;el dogmarun
her:;;eyle ya da Tann'yla do~rudan ve rasyonel olarak oziimsenebilir olmayan
aracs1z bir temas i~inde olur, onunla unsurlarJndan tiimiiyle ba~uns1z oldu-
ancak k1smen birle~ir ki, burada ozne ~unu one siiren Bultmann, mitolojinin
nesne, ben ben-olmayan, kulTann ay- dolayunslZ bildirimlerin yeten;iz kald1~1
nmlan varolmaya devam eder. donemlerde bir anlatun tekni~i olarak
gizemsizle~tirme [lng. denzythologi2e; Fr. kullanlld1~1nl, dolayisiyla insana dii~en
dbnythologiser]. 1 Genel olarak, din ya gorevin nutolojik soylemler i~erisinde
da siyasi bir o~retiyi, tarihsel bir gonl- vurgulanmaya ~ah~1lan mesajlann orta-
~ii, bir di~iplini i~erdi~i mistik ogeler- ya ~kanlmasl oldu~tnu saylemi~tir.
den annd1rarak, yeni ba~tan yorumla.. gizleme yanh~1 [lng. phallacy of red her-
rna. Bu tiir bir gizemsizle~tirmeye en i yi ring]. Bir argiiman, kan1tlama ya da
omek 19. yuzyd Alman dii~iiniirii L. teze ili~kin ele~tiriyi, dikkatleri ba~ka
tFeuerbach'1n Tann kavram1na veya bir konuya ~evirerek goz ard1 etmekten
dine, ve, ona gore, felsefenin yanb~ bir olu~an gayn fennel yanh~ tiirii.
382 gnoseoloji

gnoseoloji (Os. mepltas1 mlirifei; lng. gnose- gnostikler [Yun. gnostikoi; Os. irfaniyyun;
olOglj; Fr. gnoseologie; Al. gnoseologie]. Bil- tng. Gnostics; Fr. Gnostiques; Al. Gnosti-
giyi, ins an v arh~trun bili~el fa ali yetle- ker). Hristiyanb~tn ilk donemJerinde soz
rini, genel olarak konu alan disiplin. konusu olan, ve ozu itibariyle, kad1n ve
Antik Yunanlda, epistemoloji terimiyle erkeklerin kendilerinde tannsal bir ktvu ..
e~ anlamh bir bic;imde kullarulan gn~ cun ta~Jdiklarinl, fakat kaderin, do~um
loii terimi, bilginin kayna~1, stn1rlan, do.. ve olumun hukum surdu~u bir dunyaya
~as1 ve gec;erlili~iyle iJgili olan ve ozel bi.. du~mu~ olduklann1, insanlardaki bu kt-
limlerin kabullerini, temel kavramlaruu vJJcunn ezoterik bir bilgi sayesinde ye-
ve yontemlerini konu alan metodolojiden niden canlandinlaca~lJU ve boylelikJe de
farklllLk g6steren bilgi teorisini tarumlar. insarun Tannlya yeniden ula~aca~tru sa..
gnosis. Antik Yunan'da, genel olarak bilgi vunan tarikatlann uyelerine verilen ad.
anlamma gelen, fakat Milattan sonra bi.. Buna gore, Hristiyan o~retiyi, esld
linci ve ikind yuzydda, belli bir mezhep Do~u dinleriyle tYeni-Platonculuk ve
ya da tarikatta oldukc;a ileri bir duzeye tPhytagorasc;Iltkla kayna~ttran felsefi-
gelmi~ sec;kin m uminlerin onemli dini dini okulun uyelerine Gnostikler adt ve-
ve felsefi do~rulara ili~ldn bahni bilgisi .. ril~tir. Gnostikler, turumu on plana ~~
ni gosteren terim. karttp, dunya ile Tann aras1nda mutlak
gnostisizm [ing. gnostisicism; Fr. gnosticis .. bir ikilik kurarken, maddeyi ve insan be
me; AI. gnosisticisrnu.s]. Bir din ~er~evesi denini kotulerler. Dolayts1yla, ahlak ala-
i~inde, ozellikle de Hristiyanhkta ortaya nJnda, ya a~1n bir c;ileciU~i ya da tam bir
~kan ve inan~ yerine bilgiyi (gnosis) ge- ahlaks1zh~ savunurlar.
c;iren o~reti lnan~ yerine ge~irdi~ bilgi- gnothi seauton. 'Kendini bil!' anlanuna
de, ara~hrmaya dayah bir bilgelik yeri- gelen Yunanca soz.
ne, hakikate yonelik dolay1ms1z bir Delphoi tap1naAutda yazth olan bu
gorliyle ~ekillenen bir bilgeli~in savu- sozu, tSokrates ahlik anla}'1~uun temeli-
nucusu olan, Tann'n1n, ki~iye Tann'yla ne yerle~tinni~tir. Bir yandan, tam bir ol-
birle~me ve Tanr1'n1n do~as1n1, ozunu ~uluJu~ savW\an Sokrates, bu ~er~ve
kavra1na olana~1 veren gizetnli bir ay- i~inde ki~inin ahlaki bak.lmdan geli~ebil
dJnlanmanm sonucu olarak, tam anJa- mesi ve kendisini ger~ekletirmesi i9n,
myla bilinebilece~ini savunan, ve dola- once kendisini tarumast, kendisine kar~l
ysyla Kilise'den aynlarak ki~isel ve durust ohnast gerekti~ini belirtmi~ ve
gizemli bir bilgiyi resmi dinin dogmala- bu tur bir bilgiyi, ~i.nin kendisine, dun-
nndan ustun sayan anlay1~. yaya, toplum ve de~erlere yonelik bilge-
Hristiyanhkta, sapk.ln bir o~reti olarak li~inin temeline yerle~tirmi~tir.
ortaya c;1kan gnostisizm, Hristiyan inan .. Gorgias. M. 0. 5. yuzyllda ya~amt~ olan
c1yla ilgili o~eleri, Yunan felsefesinin te- onemli Sofist du~unur. Yokluk Dstune ve
olojiyle ilgili goru~lerini ve Do~u'dan Helen' e Ovga adh eserlerin sahibi olan
gelen unsurlarla birle~tirerek, bir Tann, Gorgias, kendisini bir gorecilikle strurla-
yaradlll~ ve kotuluk o~retisi geli~tir .. mayarak, ger~ek bir hi~~ili~in savW\ucu-
mi~tir. T1pk1 Mani~eizmde oldu~u gibi, s u olm u~tur.
bir ucu Tann'da, di~er ucu maddede Hi-;bir de~erin varolmad1~uu, insanla-
olan ikici bir goru~un savunucusu olan ra ikna yoluyla her~eyin kabul ettirilebi-
Cnostisizm, ikisi arasmdaki bo~lu~u bir leceAiJU, zira insanlann bilgiden yoksun
dizi turumle veya Tann'yla madde ara- olduklariJ\1 soyleyen Gorgias, ikna sana-
smda yer alan ara varhklarla kapatmaya lana, sozun terbiye edilip geli~tirilmesi
~ah~nu~tu. Gnostisizmde, turum sure .. ne buyuk bir on em vermi~tir. Ona gore,
cini, Tannya kurtulu~ yoluyla donu~ ikna sanah, konu~ma, inan~ ve du~un
tamamlar. Kurh.Jlu~u sa~layan en 0- ceyle ilgili olan tum di~er sanatlann
nemli ~y ise, t;ileciliktir. kendisine dayand1~1 temel sanattu. In-
gorecilik 383

sanlar bilgisiz olduklan i~in, Gorgias, al- reli oldu~unu one suren rolativizm tu-
danmayJa do~ruluk arastnda buyuk bir ri.ine 3 a/zl8ki gorecilik ada verilir. Ahlaki
fark olmada~tnt belirtmi~tir. Olmadt~l gorecili~in bir ttiru, tum ahlak ilkeleri
i~in de, ona gore, do~ru s6z ya da akll- nin bir ki.iltur ya da toplumun uzla~m
yuriitmeyle yanh~ soz ya da akllyuri.it- lan ba~lamanda ge~erlilik kazandt~tnl
me aras1nda de~il, fakat yalnJzca ba~a~ one suren 3-a) uzla~mrctlrkttr. Buna kar-
nh, doyurucu, ikna edici akllyi.irutme ~ln, ahlaki gorecili~in bir di~er versiyo-
ve tarta~mayla k1s1r soz ve tarh~ana ata- nu olan 3-b) oznelcilik, ahlaki bir ilkenin
sanda aytnm yapabiliriz. Logosun, sozi.in ge(jerlili~ini belirleyen ~eyin bireysel
buyi.ik bir gur.u oldu~unu one suren tercihler oldu~unu savunur.
Gorgias, bir yandan da sozi.in bu gi.ici.i- Soz konusu ahlaki gorecilik, s1rastyla
nun, aydtnlatan ve bilgi veren bir gu~ I ahlaken do~ru ve yanh~ oldu~u dti
olmaytp, dalgalanduan ve etkileyen bir ~unulen ~eyin toplumdan topluma de-
gu~ oldu~unu soylemi~tir. ~i~ti~ini ve dolaytstyla, tum toplutn!ar
goniil. Tasavvufta, tinsel de~erlerin bu- taraflndan kabul edilen tek bir ahlaki
lundu~u yere, Tann'run, ge~ici varhkla- ilke bulunmadt~ana dile getiren ~e~itli
nn etkilerinden st ynlmt~, ge~ici a~klar lik tezine ve II rum ahlald ilkelerin ge-
dan uzakla~arak ger~ek a~ka eri~mi~ ~erliliklerini gordukleri ki.iltiirel kabul-
kilnselere gorUndi.i~i.i makama, gen;ek den aldaklanna dile getiren bagunlrhk
sevgilinin kendisine yur~ edindi~i son- tezine dayantr.
suzluk ulkesine verilen ad. 4 Epistemolojik ya da bili~sel gorecilik
gorecilik [tng. relativism; Fr. relativisme; ise, evrensel bilgi ya da hakik at ol(ji.itle-
AI. relativismus]. Ki~iden ki~iye de~i~ ri olmada~uu, do~ru olan ya da kabul
meyen nesnel bir hakikat, herkes i~in edilenin yerel ki.ilti.irlere, tarihsel veya
get;erli olan mutlak do~lar buluruna 6
sosyo-politik ilgilere i-;sel ve dolayJsly
da~tnJ, hakikatin ya da do~rulann bi Ia goreli olan ol(ji.itlerin bir fonksiyonu
reylere, ~a~lara ve toplumlara goreli ol- oldugunu iddia eder. Ba~ka bir deyi~
du~unu savunan anlaya~; ki~iden ki~i le, epistemolojik gorecilik bilim felsefe-
ye, ~a~dan ~a~a, toplumdan topluma sinde, bir teori ya da em pirik inan(jlar
de~i~meyen birtak1m do~rular, evren~ ki.imesinin di~erinden daha iyi ya da
sel hakikatler bulundu~unu reddeden dogru oldugu yargtsana varma imkan1
tav1r. Mutlak veya de~i~mez ya da ev verecek, evrensel ge(jerliligi olan bilim
rensel standart ya da ol(jiitlerin bulun- sel bir metodolojinin olmad1~aru one
mada~Inl one si.iren yakla~1m; bir teori surer.
nin, kendisinin da~Jnda ve kendisinden Niteldm, tKuhn ve tFeyerabend gibi
bag1mS1Z olan do~ruluk ol(ji.itleri sa~la~ goreciler, bilimsel teorilerin birbirleriyle
yamamasa durumu. mukayese edilemez olduklann1 savu-
Bir kimsenin gorii~i.ini.in ba~ka bir nurlar. Soz konusu filozoflardan Kuhn,
k.imsenin gori.i~i.i kadar iyi ya da do~ru The Structure of Scient~fic Revolutions [Bi~
oldu~unu one si.iren gorecilik. bireyler limsel Devrimlerin Yapsa) adh eserin-
aras1ndaki farkhhklarla ilgili bir ogreti de, bilimsel di.i~i.incenin her zaman, tar-
oldugu zaman, 1 bireyci gorecilik; top- h~manln terimlerini tanmlada~l i(jin,
lumlar arasandaki farklahk1arla ilgili bir hakh kdanamayan, temellendirileme-
ogreti oldugu zaman, 2 sosyal gorecilik yen teorik bir paradigmarun benimsen
ad1n1 ahr. Bununla birlikte, biri ahlaki, mesini i~erdi~ni s6yler. Bir teoriden di-
di~eri de epislemolojik olmak i.izere, te 6
~erine do~ru olan de~i~menin, . ozi.i
melde iki ayn gorecilik tiiri.i vardu. itibariyle rasyonel olmayan bir de~i~
Bunlardan evrensel olarak ge(jerli ahlaki me oldu~unu one si.iren Kuhn, bilimsel
ilkeler bulunmada~Jna, ti.im ahlaki ilke- paradigmalann birinden di~erine ge~i
lerin ki.ilti.irlere ve bireysel tercihlere gO- ~in, a(jtklanabilmekle birlikte, metodo-
384 goreli

lojik yonden hakh k.Jhmp temellendiri- Ll.san zihninden ya da ozneden ba~Jm


lemeyece~ini savunur. SlZ olarak varolan nesnenin ko~ullara
goreli [Yunanca pros ti; Os. iZJlji; ing. relati- gore de~i~en algdanabilirli~i. Nesnenin
ve; Fr. relatif; AI. relativ, bezuglidz]. Bir ili~ tumuyle perspektif yasalanna gore belir-
ki i-;inde varolan, ba~ka ~eylere ba~h lenen ~ekli. Goruntu anlammda, ger-;ek-
olan, sadece bir ba~mh sayesinde varola- li~in, tasanmlar, ideler, duyu-deney-leri
bilen ~eyler i-;in kullarulan s1fat. BWlunla ve alg1 i-;erikJerinden olu~an, zihindeki
birlikte, varolan her~eyin ili~kileri, bir- yansiSI. Ger-;ekligin, algllayan oznenin
takim ba~mhlar sayesinde varoldu~u durumuna, it;inde bulundu~u ko~ullara
dikkate ahmrsa, bunun biricik istisnas1, gore, kayna~m1 zihinde daha iyi ya da
ko~ullu olmayan, ba~ka her~eyden ba- daha kohi ifade edebilen yansiSI. Kendi-
~JmSIZ olarak varolan, ba~ka hi-;bir sinden 'ilkb~l ger-;ekli~e az ya da -;ok
~eyle ili~ki i-;inde bulunmayan mutlak benzedi~i du~uniilen duyu i-;eri~i.
varhk olarak Tann'du. goriinu~-ger-;eklik aynama [tng. distincti-
Goreli teriminin 'varolu~lan ba~ka ~ey on between appearence and reality; Fr. dis-
lere ba~h ya da ba~ka ~eylerle ilgili olan tinction entre l'apparence et realite]. ~yle
~eyler' it;in kullamld1~ml soyleyen Aris- rin, tilin ili~kilerinden ba~ImSIZ olarak,
toteles'e gore, ome~in 'en buyuk, ba~ka kendilerinde ve kendi ba~larma sergile-
~eylerden daha buyuk oldu~u i-;in, var<r dikleri varhk tarz1 (ger-;eklik) ile bilen,
lu~u bir ba~ka ~ey hakkmda soylenene
algdayan ya da gozlemleyen ozneye go-
dayanan bir ~ydir'. Modem felsefenin runme tarz1 arasmda yap1lan ayrun.
kurucusu Descartes ve panteizmi Dcs- Aymm, gorunu~lerine ili~kin bilgi-
cartes'm toz tammmdan ~kan tSpinoza mizden ba~lmSIZ olarak varolan baz1
ise, kendi kavramlarmda ba~ka kavram-
~eyler (belli bir ger-;eklik) bulundu~u
lan ihtiva eden ~eylerin goreli olduklan-
du~uncesiyle, bu ~eylerin kendilerinde
ru one sunnu~lerdir.
ne oldu~unu (ger-;ekli~in bizzat kendi-
gorunmez el [tng. invisible hand; Fr. main
invisible]. Adam Smith'in The Wealth of sini) hi-;bir zaman bilemeyece~imiz ve-
Nations [Uluslann Zenginli~i) adh kita- ya ancak akll yoluyla kavrayabilece~i
bmdan -;1kan ve bireylerin iktisadi ha- miz ya da ~eylerin kendileri hakkmda
(ger-;ekli~in kendisiyle ilgili olarak) yal-
yatta ekonomik kazan-; amac1yla kendi
-;1karlan i-;in mucadele verirken, eylem- mzca pek az bir ~ey bilebilece~imiz go-
lerinin bir gu-; sayesinde, toplumun ru~unden olu~ur.
genel -;1karma, refaluna bulunacak ~e Salt felsefe ya da metafizi~e ozgii bir
kilde ger-;ekle~ti~i ve geli~ti~i olgusu- aymm olmay1p, bilim tarahndan da kul-
na gonderimde bulunan deyim. larulan gorunu~-ger-;eklik aymmmda, fi-
Buna gore, toplumu meydana getiren lozoflar taraf1 ndan her~yden once, go-
bireylerin iktisadi eylemleri, onJar salt riinu~un aldahc1, yamlbo oldu~u yerde,
kendi ki~isel -;lkarlarlm du~undukleri ger-;ekli~in asll, hakikf oldu~u savunul-
zaman dahi, devletin engellemesi ve mu~tur. tkinci olarak, ger-;ekJik, filozof-
mudahalesiyle kar~Jla~J(madl~l sure lara gore, gorUnu~lerin turetilmi~ olduk-
ce, toplumun yaranna, genelin refah ve lan, ba~ka bir ~eye bulundukJan yerde,
zenginli~i i-;in -;ah~u. temeldir, kendi kendisine ba~h olup,
gorunu~ [Os. zahir; Al. appearmce; Fr. appa- kendi kendisine yetendir. 09fficti olarak
rence; Al. schein]. Goriilen ~y ya da ken- gorunu~lerin, kendi ba~lanna ahmp,
disini bilince do~rudan ve araasJz bir bi- kendi i-;inde de~erlendirildiklerinde an-
-;imde sunan duyu i-;erigi. Ger-;eklikte, lamdan yoksun ve butunuyle aldabc1 ol-
d1~ dunyada varolan nesnenin farkh duklan yerde, ger-;eklik tumuyle anJa~I
nesnel ko~ullara gore de~i~mekle birlik- hr olma ve gorunu~lere anlam venne
te, yine nesnel olan de~i~ik goriinu~leri. ozelli~i ta~u.
gosterge 385

Ayunn1n tarihi felsefenin tarihi kadar Gorunu~-gen;eklik ay1run1, Marksis t


eski ohnakla, ay1r1m en azmdan antik felsefede, kapitalist toplumun goriinu
Yunan filozoflan tParmenides ve tHe ~unun gerisindeki, bu gorunu~un teme
rakleitos'a kadar geri gitmekle birlikte, linde bulunan gerc;ekli~e ula~man1n
onunla ilgili en sa~lam kari1tlardan biri yontemi olarak kullandm1~tlr. Bu yonte
si, modem felsefenin kuruc:usu tOes me gore, goriinu~ ger~ekli~i gizlemekte
cartes'1n balmumu kanJhd1r. Descartes'a olup, gizledi~i o gen;eklik tarafmdan
gore, balmu1nunWl ~ekli, rengi, hacmi ac;Lklarur. Bununla birlikte, gorunu~, bir-
ve kokusu, yani duyu yoluyla algllana- .;ok bakundan tatmin ve i.kna edici oldu-
bilir alan nitelikleri vard1r. Bununla bir- ~u i~in, bir anlamda ger~ektir de.
likte, mumu ate~e yakla~t1rd1~1mlz gosteren [ing. sign~~er; Fr. signifiant; AI.
zaman, onun her yonden de~i~ti~ini, signifikant]. Gosterilenle birlikte bir gos-
mumun, tum bu de~i~melere kar~1n, terge meydana getiren ses ya da sesler
yine de var olmaya devam etti~ini goru butunu, gostergenin maddi boyuhmu
ruz. olu~turan imge. Hep maddi bir varbk,
Descartes, buradan hareketle, duyusal yani duyu-organlanyla alg1Janabilir bir
niteliklerin varolanlann do~asnm bir ~ey alan gosteren unlu dilbilimci Saus-
par~as1 olmad1klann1, ancak yaln1zca sure'tin ifadesiyle, sadece sure i9nde
goriinu~ kategorisini olu~turduklar1n1 ger~ekle~ti~i, ozelliklerini sureden aldl-
soyler. Duyusal nitelikler I tozun aynl ~~ v.e yayll1m gosterdi~i i~, ~izgiseldir.
toz olarak kabp, kendileri bakmundan gostererek yap1lan tan1m [tng. ostensive
de~i~ti~i ozsel olmayan ozellikler, ya defition; Fr. definition ostensi'De]. Herhan-
da arazlard1r. Fiziki nesnelerin ozu, yani gi bir kavram ya d a terimi, onun alglla
goriinu~un gerisindeki ger~eklik ise, nabilir bir ome~ini gostererek tarumla
mekanda yer kaplamadtr. Ba~ka bir de- yan tan1m turii.
yi~le, maddi toz ozu itibariyle yer kap- Buna gore, alg.sal kokenli temel kav-
lar v~ onun yay1hmlan ~qitli de~i~ik ramlan dilsel yoldan tan.unlamak kolay
lil<Jer sergiler. Bu, yer kaplamarun fizild ya da olanakl1 olmad1~1 i~in, bir rengi,
ger~ekli~i meydana getirdi~i anlam1na ome~in sanyl obur renklerden ayuarak
gelir ve geometri bilimi de bu sonucu tan1mlayabilme, san renkli bir ~eyi gos-
do~rular. termeyi gerektirir. Soz konusu tanJm
Descartes'1n S.Oz konusu argumaru, turii, tam dilsel de~il de, yan-dilsel
tLocke'un birincil ve ikincil nitelikler ara- alan bir tarum turu olarak ortaya ~1kar.
smdaki ay1nm1yla goriinii~le ger~eklik goslerge [ing. sign; Fr. signe; Alm. zeic-
arasa.ndaki aytnml ortaya koyan ba~ka hen ]. 1 Genel olarak, kendi d1~1ndaki bir
akllct yakla~1mlar i-;in temel olu~tur ~eyi gosteren, kendisinden ba~1ms1z bir
mu~hlr. Rasyonalist, alg~n1n gorelili~ini, ger~kli~i yans1tan her tOr varhk, nesne,
de~i~kenli~ini ve tutars1Zh~1ru gosteren olay, olgu. Bir faaliyeti, bir olu~um ya
kan1tlar kullanarak, ger~ekli~e yalruzca da anlanu onu anJayan birine g6steren,
aklm eri~ebilecegini g6sterir. Nitekim bir ba~1nhn1n yerine duran ~ey.
tLeibniz, ayru ~er~ve it;inde, monadlar Buna gore, bir gosterge hpk1 klrmlZI
dan meydana gelen ger~k dunyarun, renginin, trafik dilinde 'dur' anlamma
zaman ve mekan i9nde olmadlgDll, goz gelmesi gibi, be IIi bir ~yi gosterecek,
lemledi~ turden nedensel ili~kiler belli bir anlarru ifade edecek ekilde d u
sergilemedi~ini ortaya koymu~tur. Ona zenlendigi ya da ayarland1~1 z.aman,
gore, goriinu~, yani zaman ve mekan buna uz~unsal g05terge ad1 verilir. Ba~ka
i-;inde yer alan gozle goriiniir dunya, bir deyi~le, bir g6sterge insanlarm ayn
monadlardan olu~n ger~ek dunyayla, anlam, du~unce ya da nesneyi g6stennek
yani gorunu~un gerisindeki ger~eklikle iizere, ba~ka bir i~areti kullanabilme ola-
a9kJanabilir. na~lna sahip olmalan anlam1nda uzla-
386 gosterilen

~nnsaldu. Gostergeyle, g05terge tarafm- ~osterilen [ing. signr:~ed; Fr. sign~(re; AI.
dan gosterilen, i~aretin yeiine durdugu ~g1~fikat ).
Gosterenle birlikte, gosterge-
~ey aras1ndaki ili~kinin, insan taraflndan yi olu~turan i~erik; gostergenin maddi
uzla~1ma dayah olarak kuruhnu~ yapay degil de, kavran1sal boyutu; gostereni
bir ili~ki ol.tnaytp, (bulutlann yagmurun, anlama ya da yorumlama faaliyetinde
du1naiun yanguun, viirud ate~inin de kullan1lan kavram, gostergenin gonde-
hastahg1n e1naresi ohnas1 gibi) gozlemle- rimde bulundugu zihinsel i~erik.
nebi1en do~al ya da nedensel bir diizen.i Goltingen Okulu [ing. Gottingeu School;
ortaya koyan bir tasvir olmas1 durumun- t.cole de Gottingen). tKant'1n felsefesin-
da, soz konusu i~arete dogal gostcrge ad1 den yola ~1kan Leonard Nelson tarahn-
verilir. dan kurulan Yeni-Kant~I felsefe okulu.
Ote yandan, bir gosterge gosterdigi Deneyi.Jnin, tecriibenin tetneJ ilkelerini
~eye benziyorsa, gosterdigi ~eyle a~1k ke~fehneye c;ah~an Nelson, tpsikolo-
bir benzerlik sergiliyorsa, bu gosterge- jizmden ve tku~kuculuktan ka~nlabil
ye temsili gosterge, buna kar~u1, anlatnl, mek i~in, psikolojik i~ebak1~ yonte1nini
gostergeyi kullananln ozelliklerine ve kullaimu~ ve bu ilkelerin, psikolojik
gostergenin kullandd1g1 baglama gore~ degil de, Kantc;1 anla1nda metafizik.sel il-
li, bagh olan gostergeye ise, durumsal ke1er oldugunu one siinnii~tiir.
gosterge ad1 verilir. gozden ge~irici metafizil< [ing. revisionanJ
2 Daha ozel olarak da, dilsel bir goste- metaphysics; AI. n1etaphysique rtvisioriste].
renle gosterilenin birle~iminden dogan c;agda~ ingiliz manhk9s1 P. F. Straw
biriln. Dili bir gostergeler sistemi olarak son'un, Descartes, Leibniz ve Berkeley
dii~iind utumuzde, anlamln temel biri gibi filozoflarm eserlerinde omeklendiRi-
mi olan ~ey, im, i~aret. ne inand1~ metafizik tllriine verdigi ad.
Gosterge terimi zorunlulukla bir bagin- Bu tur bir metafizik, ona gore, dunya
hyl giindeme getirdigi i~n, dilsel gaster ile ilgili dii~tincelerimizin akttiel yapl-
genin 1nahiyeti en iyi, onu emare ya da suu tasvir etmenin otesine ge~meyen
dogal gostergeden ve sembolden ayir- tbetimleyici metafizikten fazla olarak,
mak, onun k~ndisini meydana getiren daha iyi bir yap1 ortaya koymaya ~ah
bag1nhn1n ozgiillugunii ortaya koymak ~an bir m~tafizik tiiriidtir.
suretiyle a~1klanabilir. Buna gore, dilsel gozlem [Os. mu~ahade, rasat; ing. observati-
gosterge, ornegin yagmurun emaresi on; Fr. observation; AI. beobachtung]. Nes-
olan bulut veya ate~i gosteren duman neleri ve olaylan, onlann niteliklerini ve
olarak dogal gostergeden v~ya bar1~1n somut ili~kilerini saptama, kendi zihin-
simgesi olan giivercin olarak sembolden sel deneyimlerimizin, i~ ya~antalanm1
farkhhk gosterir, ~tinkii dogal gosterge- z1n dogrudan bir bi~imde bilincinde
nin i~leyi~i ard1~1kllk, semboltin i~leyi olma edimi, olgu top lama i~lemi Bilim-
~i de benzerlik bagintlsina dayan1rken, de, doga ko~ullanna mtidahalenin soz
dilsel gostergeyi meydana getiren bagmh konusu oldugu deneyden once gelen
uzla~Imsald1r. Kullarum1 bir bildiri~im evre i~in kullarulan terim.
amaana bagh olan gestergeyi, isvi~reli GOzlemde, iki ogeyi, yani alg1 verileriy
iinlii dilbilimci Ferdinand de tSaussure, le, yorumlama faaliyetini birbirinden
birbirinden ayn.lmas1 imkanslZ olan iki ay1rt etmek gerekir. Yorumlamay1 belir
ytizti, bir i~itsel i.Jnge (gosteren) ve bir leyen temel ko~ullar ise, ge.;tni~ ya~an
kavram (gosterilen) ihtiva eden bir ~y hm1z1 olu~turan kavramlar, bak1~ a~da
olarak tarumlar. Yine dilsel gaster~, dil n, inan~lar, bilgi ve varsayunlard1r.
sisteminin diger gestergeleriyle olan Bundan dolaya, kavramsal dti~tinceden,
ili~kilerinden bag1msz olarak ele ahna- oznel ogelerden tiimtiyle annau~, yal-
maz; bu anlamda gosterge, diger gester- ruzca duyu verilerini kapsayan yahn bir
gelerin olmad1g1 ~eydir. gozle1nden soz ebnek olduk~a gii~tiir.
Gramsci, Antonio 387

9u -;err;eve i-;inde, gozlemin bilimsel s1rurlamnami~ genellemeler, ttimel oner-


de~erini belirleyen iki temel ol-;ut, gu- meler ir;in temel olu~turan onermelere
venilirlik ve ge-;erliliktir. Buna gore, gozlem onermeleri ad1 verilir.
gozlemde en onemli noktalarm ba~m gozlemleyici sozcelem [lng. constative ut-
da, gozlemcinin olgulara yak.la~1rken terance; Fr. ~nonce constatif]. Onlti -;a~da~
birtakun ki~isel saplanh, gizli ya da dil filozofu ]. t Austin'e gore, bir ~ey du-
iistii ortuk, onyargl ya da inan-;lann et- rumu'nu betimleyen, olgular tizerine bir
kisinde kalmamas1d1r. Guvenilirli~in bili~i veya mahlmahn dile getirilmesi
ba~ka bir ol-;utti de, gozlemin tekrarla- olan sozcelem ya da soylenimler. Bunlar
nabilir olmas1 ve tekrarland1~1 zaman, do~ruluk de~eri alan, yani do~ru ya da
tutarh kalmas1dtr. Buna gore, guvenilir yanh~ de~eri alan sozcelemlerdir.
bir gozlem a~a~1 yukan aym ko~ullar gozlemsizlik yanh~J [ing. phallacy of in-
altmda daima aym sonu-;lar1 veren bir sufficient observation; Fr. erTeur de I' obser-
gozlemdir. Gozlemin guvcnilirli~ini be- vation insuffisante]. Ara~tmlan konuyla
lirleyen ba~ka bir ol~t ise, gozlemin do~rudan ilgisi bulunan, ve ara~tnma
fazla hata pay1 i-;ermemesidir. run sonucunu do~dan etkileyecek
Buna kar~m gozlemin ge-;erlili~i, goz- olan bir olguyu gonnemekten ya da he-
lemin belli bir amaca yonelik olmas1yla, saba kahnamaktan oluC!n onemli bir
bir sorunun yarutlarunasma, bir preble- formel olmayan yanh~ ttiru.
min -;oztimtine ya da bir hipotezin test Gramsci, Antonio. 1891-1937 ydlan ara-
edilmesine hizmet etmesi olgusuyla be- smda ya~am111 olan tinlti italyan dti~ti
lirlenir. Geli~iguzel yap1lan, belli bir niir. Temel eserleri: il Milterialismo storico
amaca yonelik olmayan gozlemler, gu- e Ia Filosofia di Brnedetto Croce [Tarihsel
venilir olsalar bile, ge-;erli olmaktan Maddecilik ve Bendetto Croce'nin Felse-
uzak olan gozlemlerdir. fesi], Gli intellettuali e l'OrganiZZJZzione
Ote yandan, fenomenlerin, gozlemci ta- della Cullura [Entellekttieller ve Kultti-
rafmdan denetlenemeyen, kontrol otesi riin OrganizasyonuL Note sui Machiavel-
ko~ullarda ger-;ekl~tirilen gozlemi pp- li, solla politica e solla stato modmzo [Mac-
lak gi:izlem olarak bilinir. Buna ka11m, fe- hiavelli, Politika ve Modem Devlet
nomenler, ara~b.rmaarun denetleyebildi- Ozerine Deneme] ve hapishanede kale-
~i ya da mudahale edebildi~ ko~ullarda me alm1~ oldu~u Quademi del Carcere
gozlemlendi~i zaman, bw1a gozlem de~il [Hapishane Defterleri].
de, deney ad1 verilir. <::1plak gozlem, teles- Bab Marsizmi gelene~i i-;inde yer alan
kop, mikroskop ttiriinden bilimsel ara-;la- Gramsci, Marksizmi bir siyaset ya da
nn kullarulmasa, gozlem i.;in uygun yer praksis felsefesi olarak yeni ba~tan in~a
ve zamamn ~esi suretiyle geli~tirile ebne -;abas1 i-;inde olmu~tur. 0, bu ba~
bilir; bununla birlikte, kullam.lan hi-;bir lamda, Marks'm ekonomik detenniniz-
bilimsel ara-;, ara~brLian fenomenin goz- mini reddetti~ i-;in, tarihsel maddecili~in
lemi ir;in r;ekilen zahmetler, gozlemlenen belirledi~ bir Marksizm anlay1~mdan bi-
fenomen ve fenomenin ortaya 9k.J~ kcr limsel bir ekonomi ve toplum felsefesi
~ullan akttiel olarak etkilenmedigi, de- olarak Marksizme yone~tir.
~i~tirilmedi~i ve kontrol edilmedi~i sti- Klasik Marksist felsefeyi tCroce'den
rece, gozlemi temel karakter itibariyle o~endi~i tHegelcilik ve ttarihselcilikle
deney haline getiremez. zenginle~tiren Gramsci'ye gore, felsefe,
Bu ba~lamda, dunyarun durumuyla, toplumsal bir etkinlik olup, ktiltiirel
dunyadaki olay, olgu ve fenomenlerle il- normlar ve de~erler evreninden, sa~du
gili olan, onyargJSIZ bir gozlemcinin d~ yu olarak herkes tarafmdan payla~1lan
rudan do~ruya duyu-organlaruu kuUan- dunya gorti~tinden ba~ka bir ~ey de-
masyla elde edilen, ve do~rulanabilen ~ildir. Bundan dolay1, ona gore, tum
388 Gregorius

felsefeler somut olup, bir yer, bir zaman sayddar eger, Hristiyanhkla Yunan fel-
ve bir halka aittir. Gramsci felsefeyi bu sefesi arasmda hi~bir fark olmayacagm1
~ekilde kavray1p tasarlarken, Marksiz- one siiren Aziz Gregorius'a gore, yine
min toplumun siyasi ve kiiltiirel iistya- de inancm akdla hi~bir ili~kisi bulun-
psm belirleyen Ierne! ya da altyap1 ola- madg dii~iiniilmemelidir, ~iinkii inan-
rak ekonomi anlay~ma kar~1 ~1km1~hr. cm rasyonel bir temeli vardu. lnancm
Onun goziinde, sagduyunun donii~ii iistiinlugu kabul edilirken, felsefenin
mii ve yeni felsefi perspektiflerin gun- yard1m ve hizmetinden asia vazge~il
deme geli~i olarak siyaset, tarihsel de- memesi gerektigini belirten Aziz Grego-
gi~mede bagunSlZ bir ogeyi gosterir. rius'a gore, ahlal<., doga felsefesi, manhk
Gramsci'nin, bununla birlikte esas kat- ve malematik, hakikat tapmagmm sus-
kJSI hegemonya kavram1yla ilgili ~oziim Jeri olmakla kalmay1p, erdem ve bilgeli-
lemesinde yatar. tHegemonya kavraml- ge onemli katkJda bulunur.
m, belli bir grubun bir birlik olu~turma, Onun 'insan' sozcuguniin oncelikle
diger gruplar iizerinde tahakkiim kurma tiimel, ikinci olarak da bireysel insana
sava~1 olarak tammlayan filozof, yoneti- uygulanmak durumunda oldugunu
ci smlflann tahakkiimiiniin zor kullan- ifade eden ogretisi de bu baglamda, Gre-
ma ya da dogrudan kontrol d1~mda, ve gorius'un inancm gizlerini daha anla~Jlu
bunlardan ~ok daha etkili bir bi~imde, klima ~abasmm bir par~as1 olarak deger-
bagnnh kiimelerin nzas1yla saglandg- lendirilmelidir. Ba~ka bir deyi~le, tiimel-
m one siirmii~hir. 0 ilgili nzay sagla- ler konusunda, hpk1 Platen gibi, realist,
yan aygtlara hegemonik aygttlar adm1
hatta hiperrealist bir gorii~ benimseyen
vermi~ve bu aygtlar yoluyla hakim ide-
Aziz Gregorius'a gore, biri goksel, ideal,
olojinin ge~erli ve dogal bir soylem hale
ya da tiimel clan insan, digeri ise tikel
geldigini belirtmi~tir.
ve duyu-deneyinin konusu clan insan
Buradan hareketle, bir proletarya hege-
olmak iizere, iki ayn insam birbirinden
mony as anlay1~1 geli~tiren Gramsci'ye
gore, proletaryamn iktidanru uygulaya- ayumak gerekir.
Bunlardan ideal clan birindsi, Tan-
bilmesi i~in en elveri~li ko~ullar, bu Sl
mfm aym zamanda hem yonetici ve n'run zihninde, dnsel belirlemeden yak-
hem de hakim s1mf olmasyla ger~ekle sun, ve tidea olarak varolan insan ya da
~ebilir. Bunun i~inse entellektiiel ve etik insan varhgldlr; buna kar~m, duyu yo-
yonetimin devlet egemenliginden once luyla algdanan ikindsi, ideal insarun,
gelmesi gerekmektedir. Gramsci, prole- cinsel belirleme alm1~ bir ifadesi, tiimel
taryamn soz konusu amac1 ger~ekle~ti insarun tek tek bir~ok insanda kismen
rebilmek i~in sJruf!ararasJ bir ittifak kur- ger~ekle~en tezahiir ya da ifadesidir.
mas gerektigine inamr. Hem iktisadi, Bunlardan ger~kten var clan birindsi
hem de entellektiiel bir diizlemde olu~ olup, ikinci birincisinin bir tezahiir, suret
turulacak bu tarihsel blokun temelinde, ya da yansunas1 olarak varolur.
ona gore, komiinist parti yer almah ve Grolius, Hugo. 1583-1645 ydlau arasm-
onciiliik etrnelidir. da ya~anu~ ve do gal hukuk ogretisiyle
Gregorius. 3:35 ve 395 ydlan arasmda ya- iin kazanm1~ clan iinlii Hollandah dii-
~amJ~ve inancm onceligini ve iistiinlii- ~iiniir.
gunii teslim etmekle birlikte, bir yandan Hukuk alanmda, tDescartes metafizigi
da inancm rasyonel bir temeli oldugu- ve epistemolojisiyle modem dii~iince
nu, akdla temellendirilmesi ve destek- a~1smdan ne kadar onemliyse, o kadar
lenmesi gerektigini belirhni~ clan Hris- onemli clan Grotius, Descartes'm bilgi
tiyan dii~iiniir. alamnda ger~ekle~tirdigi ~eyi, hukuk
lnancm gizlerinin, felsefi y a da bilimsel alamnda yapml~hr. Ba~ka bir deyi~le,
sonu~lar olmadlgml, zaten olmu~ ol- nasd ki modern felsefenin kurucusu
Guattari, Felix 389

olan Descartes, ku~ku yoluyla bi1giyi te- grup [1ng. group; Fr. groupe; Ai. gruppe].
olojik-skolastik tasalluttan kurtararak Birkalf ya da birlfok benzer nesneden
ozneden yola 1flkt1ysa, ayru ~ekilde Gro- olu~an bir toplam.
tius da huku~u, Tann iradesi kar~lsm Buna gore, say1sal lfOkluk ya da nice-
da ba~lmSIZ ve nesnel bir kurum olarak lik, bir grubun ozsel, belirleyici bir yo-
one siinnii~tiir. niidiir. Grubu bu 1fer1feve ilfinde, suuf
Buna gore, do~al hukuk yanhs1 bir dii- ya da tiirden ay1nnak biiyiik bir onem
~iiniir olarak Grotius, hukuku insan do- ta~u. Bilimsel anlam1 ilfinde, bir sm1f
~asuun bir iiriinii olarak gormii~tiir. ya da tiir, onu ba~ka nesne ti,irlerinden
Laik do~al hukuk anlay1~uun kurucusu ay1ran belirli niteliklere ya da karakte-
olan filozof, Ortalfa~m teolojik renkli ristiklere sahip oldugu ilfin, sm1f ya da
do~al hukuk konsepsiyonundan oldu~u tiir diye adlandmhr. Tiirler soz konusu
kadar, Ilklfa~m do~aJ hukuk gori.i~iin oldu~unda, yalmzca say1 ya da nicelik
den de aynhm~ ve do~al hukuku, insan pek dikkate ahnmaz. Bir s1mf ya da tiir
do~asmdan lflksa bile, ayru zamanda hakkmda one siiriilmii~ olan bir iddia,
belli bir uygarhk diizeyine eri~en ulus- niteliklerin soz konusu birle~imi ve do-
lar tarafmdan kabul edilmi~ kurallar laylslyla, bu niteliklere sahip olan her
olarak ele alm1~tu. bir ~ey hakkmda one siiriilmii~tiir.
Ba~ka bir deyi~le, Grotius'un felsefeye Guattari, Feli)(. <;a~da~ iinlii FranslZ psi-
olan en biiyiik katlas1, yurtta~lar ve yo- kanalist, Freudlfu-Marksist dii~iiniir. l...JJ
neticiler i'lin oldu~u kadar, Tann ilfin Revolution mo/eculaire [Molekiiler Dev-
de ba~lay1clh~l olan, akd yoluyla belir- rim] L'Inconscimt Machinique [Makine
lenip ortaya konabilir kurallar obe~i Bilinlfdl~l] gibi eserlerin yazan olan Qu-
olarak do~al huku~un savunuculu~u attari, esas tDeleuze'le birlikte yapt1~1
nu yapmaktan meydana gelir. Bundan ortak ara~tumalarla ve onun1a beraber
dolay1, onun hukuku dinden ba~1mstz kaleme alm1~ oldu~u Anti-Oedipe, Rhizir
k1hp, insan do~asma ili~kin do~ru ve me [Koksap] ve Mille Plateaux [Bin Yayla]
sa~lam bir kavray1~la belirlenen bir te- adh eserlerle arulmaktad1r.
mele oturtma lfabas1 vermi~ oldu~u Genelde postyap1salc1 ve posbnodem
soylenebilir. bir gelenek ilfinde yer almakJa birlikte,
Ona gore, do~al hukuk, do~ru aklm, bir varolan yap1, halihaz1rdaki statiiko kar-
eylemin, insanm rasyonel oziine, ak1lh ~lsmda her tiirden teslimiyetin ve uz-
do~asma uygun olup olmamasma gore, la~maoh~m paradigmas1 olarak gordii-
ahlakr bakundan a~a~1 ya da zorunlu bir ~ bir postmodem durum dii~iincesine
eylem oldu~una i~aret eden buyrukla- ~iddetle muhalefet eden biridir, Guatta-
nndan meydana gelir. Eylem, Tann ta- ri. 0 modemli~i her ne kadar ele~tirse,
rafmdan salt bu nedenden dolay1, yani belli bir ilerleme fikrinin iflas etti~i k~
insarun akllh oziine uygun dii~iip dii~ nusunda di~er postmodemistlerle hem-
memesine ba~h olarak emredilir ya da fikir olsa da, modem politik de~erleri
yasaklarur. Bu tiirden bir eylem, bizzat onaylamaktan geri durmaz ve demokra-
Tann onu buyurdu~u iljin, ahlaki baklm- sinin yeniden icade edilmesi 1fa~nsmda
dan ger1fekl~tirmekJe yukiimlii oldu~u bulunur.
muz bir eylem degildir; tam tersine, o Ba~ka bir deyi~le, modernite ele~tiri
ahllli balamdan ger1fekle~tirmekle yu- sinin merkezinde bir bilgi ve rasyonali-
kiimlii oldu~umuz bir eylem oldu~ te ele~tirisinden ziyade, kapitalist top-
muz ilfin Tann tarafmdan emredilmi~tir. lumun el~tirisi bulunan Guattari, bu
Yani Grotius'a gt\re, iki am ikinin dort et- ba~lamda, biiyiik Ollfiide Marksizme ve
memesini, ozii Hibariyle koti.i olan bir Freud'un gorii~lerine yaslannu~tu. 0
davram~m kotii olmamasuu, Tann bile rasyonel, kurucu ozne dii~iincesini red-
sa~layamaz. detmi~ ve dinamik bir bilinlfdl~llehine,
390 gii~ ahlakl

bilin~li beni ya da benligi tahrip etme ~a gerelQr' diyen Nietzsche, bummla evre-
basl il)inde olmu~tur. Bu baglamda, psi- nin mekanik diizeninde bulunan ve bu
kanaliz teorisi, psi~ik bastlrma kavram1, diizen ortadan kaldmlmadan yok edile-
ve aile ile fa~izmin analizi iizerinde meyecek olan temelli bir ozelligi kastet-
odakla~an Guattari, Deleuze'le birlikte, tigini soylemi~tir. Evrende gii~lii olma
arzunun iiretkenligini vurgulayan, arzu- isteginin hiikiim siirdiigiinii, gii~ istemi
yu gii~siizle~tirerek hareketsiz kdma ~a ilkesinin evrenin her yerinde i~ ba~mda
basl i-;indeki toplumsal gii~leri mahkum oldugunu one siiren filozof, aym ilkeyi
eden bir arzu felsefesi geli~tirmi~tir. insana da uygulam1~ ve gi.i~ istemini
BwlUnla birlikte, Guattari, soz konusu ikinci olarak, insan eylemlerinin kendisi-
arzu felsefesinden once, psikanalizin post- ne tabi veya bagh kdmdJgl itki olarak
modern muadili olarak dii~iiniilen bir ~i tammla1 m~hr.
zoanalizle, modem dii~iincenin ozne I Nietzsche'ye gore, insan varhgmdaki
nesne, ger~eklik/ fantezi, dirimseldlik/ temel ilke, insanlann daha fazla gii~ elde
mekanizm benz_eri geleneksel ikili ka~d etmek i~in ya~amlanru zaman zaman
hklanru yap1bozuma ugratnu~tn. Bu tehlikeye atmalan olgusunun da ifade et-
~er~eve i-;inde akdc1 temsil ve yorum ~ tigi gibi, ya~ma isteginden ~ok, gii~ iste-
malanru, arzuyu sabitleyen ve yarabc1 midir. Sava~ta zafer kazanrna, rekAbette
enerjinin online set ~eken tahakkiimru iistiin olma, ba~kalanru etkileme, sanat-
veya basbnnaa dayabnalar olarak yo- sal yaratun, fllozofun evreni entellektiiel
rumladlktan sonra modem temsil ve oz- bakundan fethetmesi, soz konusu gii~
nellik teorilerinden kopan Guattari, arzu- istemini gozler online seren birka~ or-
nun biitiin sosyal ve tarihsel gen;ekliti nektir. in.sanlar, Niet:zsche'ye gore, daha
yaratngmJ ve toplumsal altyapunn en gii~lii olmak il)in, bilerek ve isteyerek
~nemli par~as1 oldu~nu dile getiren bir birtakam hazlardan ka~p, birtaklm ao-
arzu felsefesi iizerinde ~ah~ml~tlr. lara katlarurlar. ifadesini yarabc1 faali-
gii~ ahlik1 [ing. ethics of power; Fr. ethique yette bulan gii~, tum insanlann pe~in
de pouvoir]. Alman filozofu Friedrid1 den ko~tuklan en yiiksek mutlulugu
+Nietzsche'nin, iistiinlugu, gii~ ve yara~ saglar. Mutluluk haz dolu saatlerin yo-
hc1hg1 temele alan, iistinsana gotiirmeyi gunlugundan degil de, ger~ek bir giice
ama~layan evrimci ahh1kl. Bah kiiltiirii- sahip olmaktan ve bu giicii yarahc1 bir
nii Yahudi-Hristiyan geleneginin ahllli bi~imde hayata gec;irmekten olu~ur.
i~eriginden kopartan Nietzsche'nin, in- giindelik dil [ing. ordintny language; Fr.
samn yiiceligini bireycilikte bulan, gii~, langue rourante]. Belli bir alaru ya da di-
gii~ istemi ve yaraha ahlakm oziine yer- siplini helirleyen ve ogrenilmesi i~in belli
le~tiren ahlak anlay1~1, tefendi ahlakJ bir uzmanbg1 gerektiren bilim diline ya
i~in kullarulan alternatif deyim. da tekruk bir dile, bir okul ya da tarikabn
gii~ istemi [ing. will to power; Fr. vouloir iiyeleri ic;in anlam1 olan ezoterik bir dile
de pouvoir; Al. wille zur macht]. Onlii kar~tt olarak, herkes tarafmdan anla~l
Alman dii~iiniirii tNietzsche'nin felse- lan, insanlann gi.1nliik ya~anhlannda
fesinin fizik baglammda kullamlan gii~ duygulanru, dii~iincelerini, ihtiya~lamu
kavrammm metafiziksel muadili olan ifade etmek il)in kullandlklan, d1~ ger-
temel kavram1. ~eklige uygun dii~en dil.
Der Wille Zur Macht [Gii~ istemi) adh giindelik dil felsefesi [lng. ordina1y langu-
eserinde 'Fizik~ilerimizin Tann ve evre- age philosophy). Felsefenin ancak ve ancak
ni yaratmada kulland1klan bu gii~ kav- gi.indelik dilde g~en st>zriilderin anlam-
raml, ba~ka bir ~eyle daha tamamlan- lanrun, yap1 ve kokenlerinin analiz edil-
mak durumundadu; yani ona, benim mesi suretiyle geli~bilecegini. felsefenin
gii~ istemi diyecegim ~eyi de eklemek anlams1z ve sonu..-suz spekiilasyonlar-
guzel sanatlar 391

dan, yalmzca gi.indelik dilin felsefi ~er(je giivensizlik yanh~a [in g. fallacy of lu ,Juo-
vesinin ve gerfieklikle ilgili onkabiilleri- que ]. Bir insamn eylE>mlerinin savundu-
nin ara~tmhnasa yoluyla kurtanlarak, gu dii~iincel.erle tutarh olmadtgma gos-
problemlerinin fiOZiilebilecegini savunan teren deliller bulmaktan, bir ki~inin
felsefe an lay1~1. gori.i~lerinin daha onceki inan(jlanyla
Geleneksel felsefe anlaya~ma ve metafi- (jeli~tigim ve bundan dolaya, o l<i~iye
zige kar~1 filkarak, giindelik dilin felsefi giivenihnemesi ya da onun gori..i~uniin
ama(jlar i~n fazlasayla uygun oldugunu, reddedilmesi gerektigini iddia etmek-
bu dilin ozii itibariyle dogru olan bir ten olu~an yanh~ tiirii.
gerfieklik goaii~tine dayandagam, fiOZii- giizellik [ing. benuty; Fr. beaute; Al. scllon-
lemez felsefi problemlerin, giindelik dil- heit]. Bir nesnenin, oznede haz ya da es-
den uzakla~ap, temeli olmayan metafi- tetik begeni duygusuna yol a~an temel
ziksel bir dil yarahnaktan, giindelik bir ozelligi. Gonne ve i~itme duyulan
dilde ge(jen sozciikleri yanh~ kullarup, aracahgayla begenilen, ho~a giden ve
anlamlanm (jarpatmaktan kaynaklanda- hayranhk uyandaran bi(jim ve ol(jiilerin
guu savunan gorii~. meydana getirdigi uyumlu ve di.izenli
giindelik ya~amm estetizasyonu [ing. biiti.in. Oranta, yetkinlik, basitlik, birlik
ae.stlreticization of everyday life; Fr. aestheti- ve olfiii yoluyla, duyulann ya da zihnin
ho~una giden, insanda estetik bir bege-
cisation de Ia vie ordinaire]. Postmodern.Ji-
~ belirleyen bir durum ya da daha fiOk
ni duygusu yaratan ~ey.
tez olarak, sanatla giindelik ya~am ara- insan elinden filkma i.iriinlerde oldugu
smdaki aynm ya da boliirunenin yok kadar, dogada da varolan bir nitelik ola-
rak giizelligin ne oldugu, filozoflar ara-
olup gittigini, sanatla giinliik ya~am ara-
smda fiOkfia tarta~llan bir konu olmu~
smdaki duvann yakddaguu dile getiren
tur. Antik fiagda Yunanh du~iiniirler,
tez.
giizelligin tammlanabilecegini savunup,
Tez iki anlama gelmekte, veya iki fark-
onu diizen, birlik, uyum, oran, olljii ve
b duruma i~a.ret etmektedir: 1 Sanat(jl- iyilik gibi niteliklerin bir birle~imine in-
lar giindelik ya~antmm saradan nesne- dirgerken, baza modern dii~iiniirler gu-
lerine yonelip, onlan sanatm konusu zelligin tammlanamayacagn'ia savun-
yapmaktadarlar. 2 insanlar, kahk kiya- mu~dar.
fet, goruniim ve ev do~emelerinde tu- ilk ve Orta(jag dii~iincesi, guzelligi
tarh bir stil ya da bit;imi hedeflemek su- nesnel bir nitelik olarak degerlendirir ve
retiyle, giindelik ya~amlanm genel bir guzelligi de, diger nitelikleri nasal algah-
estetik projenin temel pan;as1 haline ge- yorsak, o ~ekilde algtladagamaza savu-
tirmektedir ler. nurken, modem felsefede giizellik daha
giine~ merkezli kuram [lng. heliocentric (jok oznel bir a(jldan degerlendirilmi~
tlteOnJ; Fr. tlreorie htliocertrique]. Antik- tir. Buna gore, giizellik, mutlak degil de,
(jagda, A.ristarkhos tarafmdan ortaya goreli bir kavramd1r; giizellik, ~eylere
koJUnu~ olmakla birlikte, temelde Po- belli bir bi(jimde bak1~ tarzamazm sonu-
lonyah iinlii astronom Kopernik tarabn- cu olup, ki~inin du)'gulanylil, ozellikle
dan geli~tirilen ve diinyamn evrenin de begeni duygusuyla ilgili bir konu-
merkezinde oldugunu ve hem kendi ek- dur. Bu (jer(jeve i-;lnde, giizellik bilincin
seni ve hem de giine~in fievresinde don- tasanmsal bir i(jerigine yonelik, filkar
dugunii dile getiren astronomi teorisi. giitmeyen ve bir begeni duygusu ya da
Bununla birlikte, Kopemik'in sistemi te- hazla tamamlanan tema~adan ba~ka bir
mele ahnarak yapalan daha sonraki (ja- ~ ~ey degildir.
h~malarla, giine~in biitiin evrenin degil giizel sanatlar [tng. fine arts; Fr. beaux
de, yalruzca giine~ sisteminin merkezi arts]. tlk ve temel i~levleri, iktisadi ya
oldugu kamtlanm1~t1r. da pratik degeri hi(j dikkate almadan,
392 giiul sanatlar

salt est~tik bir tecrube, 9kar gozetme- ir;eren sanatlardJr. brne~in, opera, ayru
yen bir giizellik deneyimi meydana ge- anda miizikten, sozcuklerden ve gorsel
tir~ek, izleyicide estetik tepkiler uret- oAelerden olu~an bir sanatnr.
mek olan sanatlar. Guzel sanatlann kar~1s1nda yer alan
Giizel sanatlar, 1 giirsel sanDtlar, 2 i~i tsel sanatlar, mekanik sanatlardar. Mekanik
sanatlar, 3 sernbolik sanatlar ve 4 karma sa- sanatlar taraflndan uretilen nesnelerin
natlar olarak struflarur. Bunlardan gorsel tumu (omeAin, belli bir markasJ olan
sanatlar, goze hitap eden, gorse] algtlarla bir araba), ikincil bir i~levi yerine getir-
belirlenen sanatlardu. Bunlar resim, hey- me a~lSlndan, estetik bir tarzda gortile-
keltra~hk, mimari gibi sanatlardu. i~it bUmekle birlikte, oncelikle insan ya~a
sel sanatlar ise, ses sanatlarmdan meyda- mmda soz konusu olan belli bir amaca
na gelir. Buna kar~1n, sembolik sanatlar, hizmet eder. Yani, mekanik sanatlann
iir ve roman gibi sanatlard1r. Karma sa- iirunleri, estetik olmayan bir ilev yeri-
natlar ise, ayru anda farkb sanat turlerinj ne getirirler.
Habermas, Jurgen 393

s1 i~inde olmu~ o1an Habermas, tarihse!


maddeciligin yeni ba~tan in~a edilebil ..
mesi imk.an1 iizerinde de durmu~, faka t
onun hem pozitivizmini, hem de ekono-
mik determinizmini ~iddetle ele~tir
Ini~lir. Jurgen Habermas da, +Frankfurt
Okulu'nun di~er uyelei'inin, omegin

H Theodor t Adorno ve Herbert Marcu-


se'iin yaph~l gibi, modem endiistri top-
lumlarmda, arac;sal akhn hakimiyeti ko-
nusuyla ilgilenmi~tir. Bilindi~i iizere,
arac;sal akJI ara~larla ama~lar aras1ndaki
Habermas, Jiirgen. Hermeneutik alanin- ili~kiye ele ahr, bununla birlikte, ama~
daki gorii~ ve tarh~malanyla tarunan lann belirlenmesi konusunu kapsam1
~a~da~ Alman dii~iiniirii. tFrankfurt d1~1nda btraku. Habermas'a gore, bir-
Okulunun onemli temsilcilerinden biri ~ok filozof i~in, aklm tek tiirii budur.
olan Habennas'1n temel eserleri arasm- Hemen hepsi, ama~lardan ~ok ara~lann
da Theorie und Praxis [Teori ve Pratik], rasyonelligi iizerinde d urm u~tur. Bu tiir
gorii~ler, siyasetin bilimselle~tirilme
1
Tekhnik und Wissenschaft als ideologie
[ideoloji Olarak Teknik ve Bilim], Kultur si'ni te~vik etmi~ ve siyasi problemler
und Kritik [Kiiltiir ve Ele~tiri], Struktur- teknik denetimle ilgili problemlere in-
wandel der Offontichkeit: Untersuchtrngen dirgen.irken, toplumsal hedeflere ili~kin
zu einer Kategorie der burgerlichen Gesells- kam usal tarh~ma v e gorii~me alan1
chaft [Kamusal Alan1n Yap1sal Donii~ii tiimden unutulmu~tur. Babnln toplum
mii: Burjuva Toplumunun Bir Kategori- teorilerini, indirgemecilikten kurtulama-
si Ozerine Ara~hrmalar], Erlcmntis und dtgl ve ge~erli bir ileti~im ve rasyonalite
interesse [Bilgi ve insani c;1kar /ilgiler ], gorii~ii geli~tiremedi~i i~in ~iddetle
Zur Logik der Sozialwissenscha ften [Sosyal ele~tiren Habermas, bu ba~lamda dik-
Bilimlerin Manh~l Ozerine], Legitimati- katleri ozne-nesne arastndaki ili~kiden
ons Probleme im Spiitkapitalismus [Ge~ uzakla~tlnp, oznelerarasl ile~im sure-
Kapitaliz.mde Me~ruiyet Problemi], The- cine ~evirmi~tir. Bun dan dolay1, onun
orie des Komunikativen Handeins [lleti- epistemoloji alarundaki en onemJi katkl-
~imsel Eylem Teorisi] gibi kitaplar bu- SI, toplumun varolu~unun, iki davran1~
lwunaktadli. tarZlna, emekle (ara~al davran1~la) top-
Hegel ve Marks1n sad1k bir izleyidsi 1umsal etkil~ime (ileti~imsel eyleme)
olan Habermas, felsefede yalnlZca teo- ba~h oldu~unu one surmesinden mey-
rik konulann ele ahnmasma ~iddetle dana gelir.
kar~1 ~1km1~ ve bunun yerine insani Bunlar, Habermas'a gore, ayn insani
praksisi, insan ya~aman1n pratik yonle- ~karlarm temelini olu~rurur, oyle ki bu
rini ge~irmeye ~ah~mt~hr. 0, hermene- ~Jkarlar d a kategorik bir bi~imde farkh-
uti~in ba~ka iinlii bir savunucusu olan hk g6steren bilgi tiirlerinin meydaria ge-
tGadamer gibi, ya~amda ortaya ~1kan li~ini haz1rlar. Yani, ara~al ya da strate-
~e~itli anlamlan serimlemekle yetinme- jik davraru~tan farkh olarak ileti~imsel
yip, yorumun ele~tirel fonksiyonu iize- bir eylemin, insanlann ba~ka insanlara,
rinde durmu~; belli anlamJan ve ku- olan ya da olmasa gereken konusunda
, rwnlan reddedip,_ di~erlerini savunacak a~1klamalar yapt1~1 yerde giindeme gel-
temel bir dayanak noktast bulma ~abas1 di~ini s6yleyen Habermas'a gore, ba~
vermi~tir. kalarina anlamaya .ve bilin~d~ itkileri
Ba~ka bir deyi~le, Marksist gelene~i gozler online senneye yonelen herme-
ele~tirel bir tarzda degerlendinne ~aba- neutlk ve benzeri ele~tirel ara~brma
194 hadis

tarzlan, ileti~ilnsel eylemden dogar ve Haeckel, Ernst. 1834-1919 ylllan arasln-


ara-;sal eylemin sonucu olup, nesnel sii- da ya~am1~ alan Alman bilgin ve dii-
re-;lerin denetimiyle, onlara ili~kin on- ~iiniirii.
deyiyi a1na-;layan empirik-analitik ara~ tDarwin'in evrim kuram1ndan etkilen-
hn naya indirgenemez. mi~ alan Haeckel, dogal ay1klanmarun,
Bununla birlikte, Habermas gozler dogan1n karutlanmaya ihtiya-; duyma-
oniine serilmek durumunda alan an- yan matematiksel bir zorunlulugu oldu-
lamlan -;arp1tan ve gizleyen -;e~itli top- gunu dile getirmi~tir. Olgularla spekti
lumsal ve pratik etkenler iizerinde dur- lasyon, bililn ile felsefe arastnda keskin
d ugu i-;in, Gadamer'in hermeneutigin bir aynnn yap1lmas1na kar~1 -;1kan Ha-
evrenselHgiyle ilgili -iddialann1 za1nan eckel, ger-;ek bilimin, doga felsefesinden
zaman ku~kuyla kar~1lamak durumun~ ba~ka bir ~ey olmad1g1n1 one siirmii~
da kalm1~hr. Ona gore, diinya1n1zda tiir. Bu rur bir felsefe, ana gore, bird bir
ileti~im ve yorum sistematik bir ~ekilde felsefe olmak durumundad1r, zira gok-
-;arp1t1Jmaktadu. Bu -;arp1tman1n biiyiik sel cisimlerden bitkilere ve insan bilinci-
bir bolihnii ise, onWl 'bilimcilik' olarak ne kadar her~ey madde ve ayn1 neden-
goriip ele~tirdigi, bilim ve teknolojiye sellik yasasty1a a-;1klanabilir.
abarhh bir onem atfetme tavnndan kay Maddeci bir bak1~ a-;1s1 benimseyen
naklanmaktad1r. Habermas, bundan do- Haeckel'e gore, varolan her~eyin teme-
layl zamarurun -;ok biiyiik bir boliimii- linde tek bir toz vardu; bu tek toziin de
nii bu -;arplhCl etkiyi te~his edip madde ve gii-; ya da ene~i gibi iki ozsel
ele~tirme ve bize diinyadaki varolu~u ozelligi bulunmaktad1r. Haeckel, soz ko-
muzu daha saglam ve doyurucu bir bi- nusu tmaddeciligine kar~1n, Tann'dan
-;hnde anla1na olanag1 verecek yorum vazge-;mcmi~ ve panteist bir bak1~ ac;1s1
ve ileti~im tarzlann1 dile getirme i~ine benimseyerek, Tanr1'1un evrene i-;kin ve
ay1rm1~hr. evrenle bir oldu~nu one siirmii~tiir.
hadis. Hz. Muhammed'in degi~ik olay- hak [Ing. right; Fr. droit; AI. recht]. lnsan
lar ve problemler kar~1s1nda inananlan varbgma, bir kimseye varolan yasalarla,
ayd1nlatmak, Kuran'1n baz1 Ayetlerini evrensel beyanna1neler ya da en azln-
daha a-;1k bir dille ifade etmek i-;in soy- dan sozlii bir gelenekle tanlnan belli ~e
ledigi sozler biitiin ii. killerde hareket etme ozgiirlii~ii, yetkisi
Diru bir bilim olarak hadis, bu -;er-;eve ya da olana~1. insana Tann, kral, yasa,
i-;inde, Peygamberin sozleri ile davra- toplumsal bilin-; ya da gelenek gibi bir
nl~lannl, eylemlerini aktaran bilgileri otorite kayna~1 taraflndan verilen, des-
derleyen, bu bilgileri yazd1 bir bi-;imde teklenen, kutsanan yetki, ozgiirl iik ya
diizenleyip Sln1fland1rarak inceleyen da ayncahk. Bireylere toplumsal ili~ki
bililn dahna kar~ll1k gelir. Zira, Ku ler ve ahiAki bakun1ndan tarunan davra-
ran'da Hz. Muhammed'in ki~iligi miis- n1~ ozgiirlugu.
liimanlara omek olarak giisterildigi i-;in, Hak biraz daha ozel olarak da, top-
onun yolunu izle1nek, Allah'm sevgi ve lumsal bir -;er-;eve i-;inde, hukukf diize-
bag-t~lnl kazanmanln onko~ulu sayll- nin, insan a-;1s1ndan korunmaya deger
Jnl~ ve bu durum miisliimanlar arasln- -;1karlar1 koruyabilmek amaayla insan-
da inan-;, ahlak, ibadet gibi konularda lara tarud1g1 yetki ~eklinde tanlmlana-
Kuran'dan soma hadisleri ikinct kaynak bilir.
olarak benhnsemelerine yol a-;m1~hr. Hak kavram1ru a-;1klayan ii-; ayn o8re-
Buna gore, hadis Hz. Muhammed'in tiden soz edilebilir. Bunlardan 1 birinci-
sozlerini toplar, Slnlflandlnr ve Peygam- si alan ir8de teorisine gore, hak, hukuki
here atfedildigi halde, ger-;ekte ana ait diizenin insana tarud1g1 irade giiciidiir.
olmayan hadisleri belirlemenin yontemi- ilc:inctsi alan 2 pkar teorisine gore ise,
ni geli~tirir. hak hukukf diizenin korudu~u -;1kar-
hakikat refimi 395

dan ba~ka bir ~ey degildir. Bu iki teori- Haklara, son olarak, k.i~inin belirli
nin eksiklerini gidererek bir sentezini ya~am alanlanmn gizli tutulmast amact-
yapmt~ olan 3 karma teori a~tsmdan ise na hizmet eden ve onun maddr ve
hak, hukuki diizenin ki~iye, sahip oldu- manevi varhgyla ilgili olup, bu varhgm
gu ~tkan korumast i~in tamdtgt irade geli~tirihnesini hedefleyen ki~isel haklan
giiciidiir. ornek verebiliriz. Bu haklarm belli ba~b
Haklar ~~itli ~ekillerde stmflanabilir. lan arastnda konut dokunulmazbgt. ha-
Her tiir struflamamn ba~mda gelecek berle~me ozgiirliigii, ozel ya~amm gizli-
hak tiirii, dogal hakla belirlenir. Buna ligi, yerle~me ve seyahat ozgiirliigii, din
gore, dogrudan dogruya insan dogasm- ve vicdan, dii~iince ve ifade, bilim ve
dan ~tkan ve bir insan varltgt olma olgu- sanat ozgiirliigii verilebilir.
su tarahndan ongoriilen hak ve ozgiir- hakikat [lng. trut/1; Fr. verite; AI. waflrfle-
liiklere dogal haklar adt verilir. Bunlar, it]. 1 En gene! anlamt i~inde, dini, bilim-
her zaman ve her yerde ge~erli olan hak- sel, ahlaki, v. b. g., hakikatler baglamm-
lardtr. Dogal haklar, bir ba~kasuia dev- da, bir bilgi alam ya da disiplinin konu
redilemeyecek ve hi~bir ~ekilde vazge~i aldtgt varhk alamyla ilgili temel dogru-
lemeyecek hak ve ozgiirliikler olarak lar biitiinii.
anla~thr. Bu haklann en belli ba~hlan, 2 Ozel olarak, zaman zarnan ger~klik,
ya~am, ozgiirliik, e~itlik, mullu olma, zaman zarnan da dogruluk anla.mtnda
~ah~ma gibi haklardtr." kullarulmakla birlikte, ger~kte bir ~eyin
Ote yandan, kabul edilmi~ standartlara kendi ozii i<;inde ortiisiinii a~arak vukua
uydugu, Tann"mn isteklerine uygun gelmesi ve insamn bunun farkmda olma-
dii~tiigii, ideallerimizi somutla~ttrdtgt;
st durwnu.Varltgm gizinden ~tkarak ola-
ba~kalaruun ~karlanna zarar vermedi-
gelrnesi ve insarun bunun bilincinde ol-
ti; ve nihayet, kendilerinin ahlaki deger- masthali.
leriyle ilgili saglam karutlar bulundugu 3 Hakikat daha ozel olarak da, tasavvuf-
i<;in, belli eylem ya da faaliyetleri ger~ek ta, dort makamdan ii~iinciisiine kar~lltk
le~tirme hakkma, ahlllki hak adt verilir.
gelir ve hakilalt ehli ad1 alhnda, Tann'run
D~iincii olarak, ki~inin siyasi iktidann
ger~k oziinii bilenleri, ger~kten varola-
kullarumma kahlma amaana yonelik
run yalmzm Tann olduguna inanarak,
SeQ.ne, se9Jme, siyasi parti kurma, ve kendini Tann yoluna verenleri, Tann'ntn
partilere girme, siyasi iktidan el~tirme,
strrtna erenleri gosterir.
sansiire ya da kovu~turrnaya ugrama-
ma gibi haklanna, siyasi haklflT adt veri- hakikat rejimi [lng. truth regime; Fr.
lir. Buna kar~m. bir toplumun yurtta~ regime du vente]. FranSIZ dii~iiniirii Fou-
lanna, o toplwnun hukuld. ya da yasa- cault'nun her toplumW\ hakikatle ilgili
koyucu gii~leriyle verilen haklara, vatan- bir gene! politikast, yani dogru diye
da~bk haklar1 adt verilmektedir. Ote yan- kabul edip fonksiyonel hale getirdigi
dan, iyi bir etitirn, saghk, meslek sahibi soylem tipleri, insana dogruyla yanh~
olma, uygWl bir ya~am standardma onerrneleri birbirinden aytrrna olanagt
ula~ma, bask.t altmda tutulmama, hrsat saglayan mekanizmalan ve omekleri,
e~itligi gibi, bireylere toplum tarahndan degerleri hakikate ula~ma hedefine gore
saglanan Ierne! hak ya da ideallere insan ayarlanmt~ teknik ve prosediirleri oldu-
haklar. adt verilmek durumundadtr. gu, her toplurnda dogru saytlan ~eyi
Yine, hukuki sistemi, itharnlara kar~t soylemekle yiikiimlii olanlara belli bir
savunma, ba~kalanru su~lama, ba~ka statii verildigi gorii~iinii ifade ederken
lan kar~Jstnda korunma, yasalan de- kullandtgl terirn.
gi~tirrne gibi i~lerde kullanma, biittin Bilginin bu hakikat rejirni a<;15mdan ele
bu konularda yasa kar~tsmda e~it mua- altnrnak durwnunda oldugunu, hakika-
meleye tabi olma tiiriinden haklara ise tin iktidann hi~bir ~ekilde dt~mda ol-
hukuki hak/ar adtm verrnemiz gerekir. madtgtm one siiren Michel Foucault'ya
396 hakhland1rma

gore, hakikatin bir ekonomi politigi var- bilgi anlayt~uun en ter.nel kavram1d1r.
dtr. Soz konusu ekonomi politigi belirle- Zira soz konusu gelenege mensup olan
yen be~ temel ozellik bulunmaktadtr. bilgi teorisyenJeri, bilgiyi, birlikte sag-
Bu ozelliklerin ba~mda, hakikatin bi- lanmak durumunda olan ii~ gerek ve
limsel soylem formunda ifade edilip, yeter ko~ulla tarumlarlar ki, bunlardan
onu iireten kurumlarda merkezile~tigi birisi, dogruluk ve inanma ko~uluna ek
ger~egi gelmektedir. Yine hakikat, sii- olarak, hakhlandtrma, hakh klima ko-
rekli bir ekonomik ve politik te~vike ~uludur.
konu olduktan ba~ka, smus1z bir yayll- Soz konusu bilgi anlay1~ma gore, bili-
ma egilimi sergiler ve tiiketim objesi nen ~ey, bir onerme, olgularla ilgili de-
olur. Ve yine hakikat, Foucault'ya gore, neysel bir onerme olup, 0 oznesinin P
egemen birka~ biiyiik ekonomik ve poli- onermesini bilebilmesi it;]n, oncelikle
tik aygtbn, ornegin iiniversite, ordu ve onermenin dogru olmas1, ikincileyin oz-
medyamn politik tartl~ma ve topl umsal nenin P'ye inanmas1 ve son olarak da, 0
planda kar~1 kar~ya gelmeleriyle ilgili oznesinin P onermesine olan inanc&IU
bir sorun ya da konudur. hakblandumast, temellendirmesi, gerek-
Bu baglamda, bilginin iiretildigi toplu- ~elendirmesi, P'ye ili~kin psikolojik du-
mun bir gii~ ili~kileri evreni oldugunu rumuna epistemik bir nitelik yiiklemesi
one siiren ve dolaytsayla, giicii episte- gerekir.
mik strateji olarak tammlayan Foucault, Hakhlanduma teorileri, yani bilen oz-
giiciin soylenmesi, yapllmasl gereken nenin dogru onermeye olan inancmJ na-
~eyi engelledigini ve soylenebilecek
sll ve ne ~ekilde gerek~elendirdigi ya
~eyi se~tigini one siirmii~tiir. Ba~ka bir
da temellendirdigiyle ilgili olan teoriler,
temelde i,.-selci ve da~salc1 teoriler ola-
deyi~le, bilgi gii~ ili~kisi diizenleyici
rak ikiye aynhrlar; bunlardan ifSelci teo-
tilrden bir ili~ki olup, pratikte gorillebi-
lir. Ona gore, bilgi, gii~ kullarunu olma-
rilere gore, oznenin inancuun hakldan-
dmlmast, herhangi bir d1~ yard1m ol-
dan, tammlanmamt~, belirsiz ve form-
madan salt oznenin kendi ic;sel, zihinsel
suz bir ~eydir. Bilgi, politik ekonomi,
siire~leri, bilin~ halleri ile olur.
soylem formasyonu ve politik teknoloji
Buna ka~an, dz~lcz teoriler, bilen ozne-
olup, bilrnek de yargtda bulunma ve ege-
nin do~ olan onermeye olan inanet,
menlik albna alma giiciinii kullanmakbr.
salt oznenin kendi i.;sel mekanizmalany-
Bundan dolayt, Foucault'ya gore; gii~ ol- la hakhlandtnlamayacagml ifade ederler.
madan bilgi, bilgi olmadan da g~ ola- <;iinkii, inancm hakldandanlmasanda,
maz. Bilgi gii~. gii~ te bilgidir. vazge-;i)mez bir onemi ve i~levi olan oge-
hakhlandarma [Ing. justification, 'Pindicati- ler, bilen oznenin dt~mdan gelir. Bu oge
on; Fr. justification; Al. rechtfertigung]. 1 ya da faktorler ise, om.egin inan~ olu~tur
Genel olarak, hakl1 kllma, temellendir- ma siire~lerinin giivenilirligi, kendisine
me. Bir iddiaya, bir sonucu, bir onermeyi inarulan onermenin sahip oldugu dogru-
ya da belli bir davraru~ tarz1m, yeterli luk degeridir. Giivenifulik ve olasthk gibi
nedenler, tatmin edici deliller ve saglam faktorler ise, a~kbr ki, dt~sal ogeler
dayanaklar gastererek savunma, destek- olup, inane hakh ~1kanc1 ve temellendi-
leme. rici bir i~levi ger~ekle~tirirler.
2 Manllkta, bir ~1kanm ya da akllyii- hareket [lng. motion; Fr. mouvernent; AI. be-
riitmenin onciillerinin sonu~ i~in man- wegung, gemutsbewtgung]. Genel olarak,
tlksal bir karut meydana getirdigini gas- bir cismin mekln i~inde yer degi~tirme
terme i~lemi, kamtlama. si. Cisimlerin me~~n it;indeki, birbirleri-
3 Hakhlandtnna, ozellikl~ ~agda~ epis- ne goreli olan konum ya da durumlan-
temolojinin en onemli problemlerinden run degi~mesi. SiikQnete, hareketsizlige
biri olarak ortaya ~1kar. Buna gore, hak- kar~1t olarak, nesnelerin yerlerinin de-
hlandnma, omegin analitik felsefenin gi~mesi siireci.
harekel etmeyen hareket ettirici 397

Buradan yola ~1k1larak, her ti.ir de~i~ geli~me si.ireci yoluyla, Hareket etme-
meye hareket ad1 verilmi~ti r. Bun a gore, yen hareket ettirici.nin de~i~mezli~ine
hareket nicelik, nitelik, bi~im, artma, ve yetkinli~ine yakla~maya ~ah~u. Ev-
azalma bak1m1ndan de~i~meden ba~ka rendeki her~ey Hareket etmeyen hare-
bir ~ey de~ildir. Hareket, oncelikle, ken- ket Ettirici i-;in soz konusu olan yetkin
dilrJinden harela!t ve dr~ bir guciln eseri saf fonn olma halini sever ve bu saf
olmt hareket olarak ikiye aynhr. Bunlar- fonn haline ula~maya ~ah~u.
dan birincisi, hareket kayna~1n1n, hare- Aristotelese gore, di.inyann hi~ sonu
ket eden ~eyin, d1~1nda de~il de, kendi gelmeyen bir de~i~me ve hareketler di-
i~inde olmas1n1, buna kar~m ikincisi, bir zisi i~inde ak1p gibnesini ve old u~u
~eyin, kend i dJ~tndaki bir gii~ ya da et- gibi olmas1ru sa~layan ~ey, bu sevgi ya
ldnin sonucu olarak hareket etmesini da a~khr. Yetkin bir varhk olan Hare-
ifade eder. Ote yandan, kendisinin d- ket etmeyen hareket ettirici di.inyadaki
~mdaki bir hareket arac1h~yla, ba~ka soz konusu olu~umun ger~ekle~mesi
bir harekete gonderimle anla~dan hare- i~in hi~bir ~ey yapmaz. 0, yaln1zca va-
kc~e ise, goreli hareket ad1 verilir. rolmak suretiyle, ba~ka her~eyi, kendi-
Hareket, sosyal bilimlerde, belli bir sinde soz konusu olan yetkinlik ve de-
alanda belli bir de~i~ikli~in yapllmasl- ~i~mezli~e ula~maya ~ah~mas1 i~in
ru isteyen bireylerin ya kendi ba~lanna yonlendirir ve harekete ge~irir.
ya da belli ki~ilerin onderli~iyle ger- De~i~menin potansiyel olan maddeden
~ekle~tirdikleti toplu gi>steriye, belli bir aktiiel bir ~ey olarak bir forma do~ru ol-
sonuca eri~mek isteyenlerin orgiitlii du~unu dii~iinen t Aristoteles, ayru za-
toplulu~una kar~lllk gelir. manda akti.iel olarun potansiyel olandan
hareket etmeyen hareket ettirici [Os. once geldigini ve potansiyel olandan ak-

muharriki gayri nrilteharrik; tng. unmoved ti.iel bir ~eyin varh~a gelebilmesi ic;i.n,
mover; Fr. tnoteur immobile]. Aristote- her~eyden i>nce akti.iel olan bir ~eyin
lesin do~a ya da evrene a~k1n olan yet- var olmas1 gerekti~ini one surer. Bun-
kin Tann's1na, varolan her~eyin ereksel dan dolay1, her~eyin de~i~me siireci
nedenine verilen ad. it;inde yer ald1~1 ve dolay1sJyla de~i~
Aristotelesin Hareket etmeyen hareket mek ve geli~mek i~in potansiyel gii~lere
ettirici ad1n1 verdi~i varhk, saf fonndan sahip oldu~u bir di.inyada, Aristoteles
meydana gelir ve her tiir degi~menin potansiyel ~eylerden olu~an bir diinya-
amaa ya da ereksel nedenidir. 0 saf run varolu~unu a~1klayabilmek i~in, po-
fonndur ve onun mad eli hic;bir yonii yok- tansiyel ya da yok olup giden ~eylerin
tur. Hareket etmeyen hareket ettiricide iistiinde olan aktiiel bir ~eyin varolu~u
madde soz konusu olsa, o belli birtakun nu kabul etmenin zorWllu oldu~u sonu-
potansiyeJ gi.i~lere sahip olan ve dolay1- cuna varm1~tu.l~te bu akti.iel varhk Ha-
s1yla en az1ndan bir bakmdan de~i~cbi reket etmeyen hareket ettiricidir.
lecek olan bir varllk olacakhr. Hareketin kendisi, hareketin ba~lad1~1
onda maddi bir yon bulunmadl~l ve bir zamana geri gorurulebilse de, Hare-
0 bi.iti.iniiyle aktiiel olan bir varhk oldu- ket etmeyen hareket ettirici, Aristoteles
~u i~in, hareket ebnez ve de~~mez. Bu- i~in bir ilk hareket ettirici anlam1na gel-
nunla birlikte, o ba~ka her~eyin kendisi mez. Soz konusu aktiiel ve yetkin var-
gibi olmay1, kendisine benzemeyi istedi- llk, saf form olarak Hareket etmeyen
~i varbk oldu~u i~in, Hareket etmeyen hareket ettirici, Orta~a~'n teolojisinde
hareket ettirici evrendeki rum di~er nes- ortaya ~1kan yarahc1 Tann anlamJna da
nelerin ereksel nedenidir. ~i.inkii ta~lar gelmez. Aristoteles potansiyel olanla
dan, bitkilerden, hayvanlardan ve in- akti.iel olan aras1ndaki ayrun1na daya
sanlardan gok cisimlerine kadar, evren- narak, hareket ya da de~i~meyi a~kla
deki her~ey kendi do~al de~i~me ve yabilmenin tek yolunun akti.iel olan bir
398 Harivannan

~eyin potansiyel olan bir ~eyden man- ~menin yolunu de~illeme manb~1nda
hksal olarak once geldi~ini kabul etmek- bulmu~tur. Ona gore, ne benlik ya da
ten ge.;ti~ini dii~iirunii~tiir. De~i~me ruhlar, ne yarahlm1~ nesneler ve ne .de
olgusu, ona gore, aktiiel bir ~eyin, ken- bwtlarla ilgili kavramlar gert;ektir. Bwl-
disinde maddi ve potansiyel hit;bir ~ey lann tiimii birden, bir hit;ten ba~ka bir
bulun1nayacak ~ekilde, kah~1ks1z ola- ~ey de~ildir.
rak akttiel olan bir ~eyin varolu~unu zo- Hartmann, Nicolai. 188::~1950 ydlan a-
runlu kllar. raslnda ya~am1~ olan iinlii Alman spe-
Ote yandan, bu Hareket etmeyen hare- kiilatif 1netafizikt;isi. Temel eserleri: Die
ket ettirici, bir gi.it; uygula1na ya da bir Philosopllie des deutschen idealismus [AI
hade sergilemek anlammda bir fail man ldealizminin Felsefesi], Neue Wege
ned en de~ildir. C::iinkii gii~ uygulamak der OntologJe (Ontolojinin Yeni DallanL
ya da iradi bir eylemde bulunmak po- Grundzuge einer Metapysik der Erkmntnis
tansiyel olan yonlere i~aret eder. Hare- [Bir Bilgi Metafizi~inin Temelleri], Phi-
ket etmeyen hareket ettirici evrende losophie der N atur [Do~a Felsefesi], Ethik
olup biten her~ey kar~1s1nda de~i~me [Etik].
den ayn1 kahr. 0, evrendeki olaylardan T emeller: Bilgi ve var hk o~retisi d1~1nda,
etlcilenmez, evrene miidahale ehnez. 0, insan ve insani de~erleri on plana ~kar
evrende olup bitenlere etki etse, do~asl tan ahlak anlay1~1yla da, 20. yuzyll felse-
na ayk1n olarak, hareket eden ve de~i fesinin en onemli dii~iiniirlerinden biri
~en bir varhk haline gelecektir. 0, yal- olan Hartmann Bab felsefesi gelene~inin,
nlzca kendi kendisini dii~iinen saf Descartes'tan beri, dii~iinen ozneden ha-
formdur. Hareket ebneyen hareket etti- reket etti~ini ve bunun da biiyiik bir .yan-
ricL harekete fiziki temas ya da eylem h~ oldu~unu savunmu~tur. Ona gore,
yoluyla neden olmaz. 0 ~eyleri, bir ide- bagtmslZ bir ger~ekli~e ili~kin bir kavra
alin insan varhklanru harekete ge.;:irdi~i y1~, bene ili~kin kavray1~ kadar do~ru
tarzda hareket ettirir. Bu varhk, her tiir dan ve araas1zdu. Hartmann, bu ba~
de~~meden ba~nns1z olarak varolur. lamda tum felsefi problemlerin ontolojik
Aristoteles'in Tann anlay1~1, Ortat;a~ nitelikte problemler oldu~unu soylemi~~
Hristiyan felsefesi yle islam felsefesinin tir; onlar, bi.ze verilen varhk tiiriinii anl~
~ekillenmesinde oldukt;a etkili olmu~ ma yoniindeki giri~imlerdir.
tur. Kendisi hareket etmeyen bu ilk ha- Bilgi Goru~leri: Hartrnann'a gore, bilgi,
reket ettirici, Aristoteles'in Tann's1d1r. 0 her zaman bir nesnenin kavranmas1du~
yetkindir, ezeli-ebedidir, de~mezdir Bu kavraya~ da nesnelerin kendili~in
ve potansiyel olmak de~~meye ac;:tk den bizim bilincimize du~mesiyle de~il
olmak anlam1na gelditi i.;:in, tiimiiyle de, tam tersine dii~iinen varhk olarak
aktiiel bir varhkhr. Akd, bir ki~i ya da oznenin kendisini a~1 p nesneleri kavra-
insan olmanm ozii oldu~u i.;:in, 0 ayru mas1yla ger~ekle~ir. Bu ise, bir tasanm
zamanda bir ki~idir, bununla birlikte, yoluyla olur. Bilgi, nesnenin bilin~teki
O'nun dii~iincesi, dii~iincenin kendisi- yans1mas1 olan tasanmlar yoluyla ger-
ne ili~kin bir dii~iincedir. Tann, varo- t;ekle~ir. Harbnann'a gore, tasanm her
lan her~eye ili~kin yetkin bilgisiyle, en ne kadar bilginin nesnesi ile var olsa
yiiksek olt;iide 1nutludur. Aristoteles'in da, nesnenin kendisi, bilgi soz kon usu
Tann's1, evrendeki harekete, fiziki bir olmad1~1 z~man bile var olmaya devam
anlamda de~il de, evrenin ereksel nede- eder. Bundan dolay1, Hartmann ontolo-
ni olmak bakmundan neden olur. jinin bilgi teorisine de~il, fakat bilgi ku-
Harivarman. M. S. 250-350 yallan arasln- ramlnln ontolojiye dayand1~1n1 savun-
da ya~am1~ olan Hintli Budist dii~ii mu~tur. C::iinkii ona gore, nesnenin bil-
niir. 'Hit;lik o~retisi'ni geli~tinni~ olan gisinin soz kon usu olabilmesi it;in, once
Harivarman sisteminde Nirvana'ya eri- nesnenin var ohnas1 gerekir.
Harhnann, Nic'olai 399

HartmaM'a gore, bilgiden ba~ka, dot- Hartmann'a gore, bu dort varhk tabaka-
rudan ya~anm1~ hallerimiz, karar ver- st birbirlerinden kopuk olmad1klan gibi,
mek, ~ab~1nak gibi faaliyetlerimiz ve ge- birbirleri i~ine ge-;tni~ de degildir. Taba-
lece~e yonelik ~abalaruruz da bizden kalar aras1ndaki ili~ki zantan, mekan,
ba~tmslz bir ger~ekli~ var olduAunu niteli~ nicelik, biiyume, geli~1ne, yaratt-
ortaya koyar. Tu1n bu hallerde, faaliyet- Clhk ve ozgi.irluk gibi kategoriler aracrb-
lerde ve ~abalarda ortak olan yon, bir ~1yla kurulur. tlk varhk tabakastnda yal-
~eyin, ozneden ba~Ims1z bir varh~m bir ruzca za1nan ve tnekan gibi kategoriler
ozneye kar~1 koyu~udur. Bundan dola- soz konusu olu rken, ikinci tabakada ayn-
yt, nesneleri taJudl~lmlZ zaman, onlan ca bilyilme ve geli~me etkili olur. Her
tam olarak tatud1~1nuzt ve bildi~imizi varhk tabakas1nda bir onceki tabakaya
dii~tin1neineliyiz. Duyu-algLlan bize yal- yeni kategori ve ozellik1er ek1endi~i
ruzca nesnelerin on yi.iziinu g05terir ve i~in, ii~und.1 varbk tabakas1nda ikind
bilinenle biliruneyen arasmda bir kar~l tabakadaki kategorilere yarahcdtk ek1e-
koyma strun kallr. Bu durwn, yahuzca nir. Buna kar~m, dordiincii tabakada,
bir nesneler alaruru aydtnlabp, ti.im geri biiyii1ne, geli~me ve yarahch~a ek ola-
kalanlar1 karanhkta btrakan bir lambaya rak ozgurli.ik vardtr. Harbnann'a gore,
benzetilebilir. 1nanevi' varhk tabakas1 en ozgiir, ama en
Bilgide amacunlZ, bu slJUn a~arak, nes- gil~silz olan varhklardan meydana gelir.
neyi tam olarak tarumaktu. Bununla bir- Tabakalar aras1nda birinciden dordiincii-
Jikte, Harbnann insarun bu slJUn hi~bir ye do~ru bir ozgiirle~me, dordiincii ta-
za1nan a~a1nayacag1JU savWlur. Bu bilme bakadan birind tabakaya do~ru da bir
~banuzda, hemen son bir bilinebilirlik
g~lenme ili~kisi vardtr.
Slntnna ula~lrlZj bu Slrunn otesinde bili- Ote yandan, bir varhk kendi it;inde bir-
nemez ve aklld1~1 olan ba~lar. ~u halde, ~ok varh.k tabakastru birle~tirebilir. Or-
her bilgi ~abasi.JU kat;1rulmaz olarak dur- ne~int insan kendisinde dort tabakay1
duran aklld1~1 bir kahnb dahna kalacak- bir araya getirir. Buna gore, insanda ilk
tlr. Raslanb, almyaztst gibi aklld1~1 olan iki tabakaya e.k olarak, bilin~li varhk ve
o~eler, Harbnann'a gore, kaldtnhp abla
manevi varhk tabakalan bir araya gelir.
maz. Bu varhk tabakalan birbirleri iizerine
Ontolojisi:Harbnann'm ontolojisine gore,
bir evin katlar1 gibi sualaruru~lardtr.
ger~ek varhk ve ideal varhk oltnak iizere,
Zemin kahn iist kala ihtiyao yoktur,
iki ayn varbk alaru vardtr. Ger~ek varhk
ama zemin kat olmadan iist katlar ola-
alaru ise, ii~ a yn varhk tabakas1 y a da
maz. ~u halde, a~ag1 katlar tek ba~lan
katmarundan olu~ur: lnorganik tabaka,
na var olabilirler, anc;ltk iist katlar a~a~1
~rganik tabaka ve ruhlu varhk tabakas1.
Jnorganik tabakada canslZ maddeler yer katlar olmadan var olamazlar. Her var-
ahr ve bu alan genellikle fizigin konusu- hk tabakasuun kendisine gore bir yasas1
na girer. vardar, her tabaka kendisine gore bir ye;
Organik tabakada ise, canh varbklar nilik getirmi~tir. Her varhk tabakas1,
bulunur ve bu alan biyolojinin konusu- dayand1g. tabakaya gore, yeni bir ~ey
nu meydana getirir. Psikolojinin alaruna ortaya koymu~tur. Bir iist tabaka bir alt-
giren u~iincii tabakada ise, bilin~li var- taki tabakaya ba~hd1r, ama onun tara-
hklar ve onlann iiriinleri, insan1n yarat- ftndan belirlenmi~ de~ildir. Bir iist ta-
tl~l tiim eserler, insarun tum somut ba- bakatun getirdi~i yeni o~e ile bir al t
~anlan yer ahr. Buna kar~1n ideal tabaka iizerinde bir giicii vardu. Yiiksek
varh.k alantnda, tek bir varhk tabakast tabaka kendisine temel olan a~a~1 taba
vardtr. Bu varhk tabakas1 da tinsel var- kaya gore ozgiirdiir.
hk tabakastdn. Felsefenin konusu olan Etik: Demek ki, varh~tn inorganik, or-
bu tabakay1 olu~turan varhklar, insan ganik, psi~ik ve tinsel diye farkhhk
ve de~erleridir. gosteren dort ana ta bakaslJUn hepsinde
400 hassa

birdcn ge\erli alan yasa ve kategariler hatah nedensellik yanh~1 [ing. fallacy of
yamnda, yalmzca baz1 tabakalar i~in post lzoc ergo propter hoc]. Zaman i~inde
ge~erli alup di~erleri iliin ge~erli alma~ ardJ~1kh~1 ger~ek nedensellik alarak
yan yasa ve kategariler de vard1r. Orne~ gormekten, bir ~eyin, salt zaman i~inde
~in zaman kategarisi tiim tabakalar i~in andan once geldi~i i~in, ba~ka bir ~eyin
ge~erli iken, nedensellik yasas1 tinsel ta- nedeni aldu~unu dii~iinmekten alu~an
bakada ge~erli de~ildir. Nitekim, tin ta~ gayri fannel yanh~ tiirii.
bakasmda, da~adaki nedenselli~e ben- Yine aym ba~lamda, bir nedenin, belli
zemeyen ba~ka bir belirlenim vard1r; bir sonucun, ger~ekte almad1~1 halde,
buradaki nedensellik, insan burada de- nedeni aldu~una inanmaktan alu~an
~erlere gore eyledi~i i~in, ereksel bir yanh~ hatah neden venne yanh~1 ala-
nedense lliktir. rak tammlamr.
De~erlerin ba~ka bir varhk alamna ait hayali dii~man yanh~1 [ing. fallacy of
aldu~unu sayleyen Hartmann'a gore, in- staw man]. Bir kar~1hn dii~iincesini ya
sam ahlaki varhk yapan ~ey de, bu erek- da bak1~ a~sm1, kalayca ~iiriitiilebilme
sel nedenselliktir. Ona gore, insan ancak si i~in, aldu~undan zay1f gostermekten
bu sayede, da~al ya da taplumsaJ diize- ya da hatta ~arp1tmaktan alu~an gayn
ne, smuh da alsa bir yon verebilir. insan formel yanh~.
bu alana~1 kulland1~1 siirece, da~al ne- hayvan ruhu [lng. animal saul; Fr. lime ani-
densellikten ereksel belirlenime g~ip oz- male]. Hayvanlarda varoldu~una ve insan
giirle~ir. Onda ozgiirliik bir imkan, insa- ruhuna benzer aldu~una i.rwuJan ruh.
mn ger~eklf1tirmesi gereken bir ~ey Yalruzca insanlann ruhu aldu~unu sa-
alup, salt akd varh~uun bir ozelli~i de- vunan Descartes~ gorii~ bir tepki ala-
~ildir. Ozgiirlii~iin bir biitiin alarak insa- rak geli~en hayvan ruhu o~retisi, hay-
nn de~erler alamnda ger~eklf1tirdi~i bir van davram~mm fiziki terimlerle a~k
lanamayaca~mJ, hayvan davraru~uun
~ey aldu~unu one siiren Harbnann'a
gore, insan de~erler kar~1smda bir 5e9t'e ancak insan ruhuna benzer bir ruhun va-
ralu~uyla a~1klanabilir aldu~unu one
ve karar venne alana~ma ~ahip aldu~u
siirmii~ti.ir.
gibi, bu imkAru kullarup kullanmamak
Hayyatiye. 9. yiizyllm i.k.inci yansmda
bakmundan da serbesttir. lnsan bu ala-
Ebu'l~HUseyin Abdurrahman el-Hay-
na~J kullanmadJ~mda, da~al varhk ala-
yat'm sistemle~tirdi~i Mutezile o~retisi.
rak kahrken, karar verip se~meye, de~e
Hayyatiye gorii~iine gore, Tann var
ri ger~ekle~tirmeye ba~lad1~1 anda alan bir ~ey almakla birlikte, anun ozii
ozgiir alur. De~eri yeryiizii ger~Jekli~i bilinemez. Varhklan yaratllmalanndiJSn
i~e ~kebilen ve anlan bu diinyada ger-
once de bilen Tann'mn giicii bilgisiyle
~ekle~tir(!bilen insan, Harbnann'a gore,
aym ol~iidedir. Liitufta bulunmak za-
ezelf-ebedi, de~i~mez de~erleri bu diin- runda almayan yiice Tann'mn, bunun-
yaya sakan bir kap1dU', diinyaya anlam la birlikte kullan yiikiimlii kllmas1
veren varhk almak durumundad1r. liitfu gerekli hlle getirmi~tir.
hassa. Bir ti.ire ait alan ve zarunlu alarak haz [Yun. hedone; Os. keyf, ing. pleasure; Fr.
aymma ba~h bulunup, aymrm meyda- plaisir; Al. vergniigen]. Ha~a giden bir
na getiren ozelliklerden ~1kars anabilir ~eyin yarath~, uyandtrdJ~I duygu. AcJ-
alan ozsel ozellik. Hassa, Parphyras'a run kar~Jsmda yer alan ve psikalajik bir
gore, 1 Tiirlin baZJ bireylerine ait alan algu alarak, ha~umuza giden ve bizi
hassa, 2 tiiriin biitiin bireylerine ait alan ~eken bir ~eye sahip almaktan da~an
hassa, 3 tiiriin bireylerine belli bir anda tatll ve keyif verici duyum. Bir arzunun,
ait alan hassa, 4 tiiriin tiim bireylerine ait iste~in tatmin edilmesinin ya da ihtiyaCU'I
almakla birlikte daimi almayan hassa kar~1lanmasmm sanucu alan duygu.
almak iizere, dort ayn hassa ~eklinde ar- iradi bir tercihin hayata ge~rilmesinden
taya ljlkar. kaynaklanan ha~nutluk duygusu.
haz kalkulu 401

hazel (ing. lzedonist; Fr. lz~doniste]. Hayatta konusu mutluluk amaana aadan kat;I-
pe~ine di.i~i.ilecek biricik iyinin haz ol- nlp haz elde etmekle ula~abilece~imizi,
d u~unu savunan, bu ilkeyi benimseyen, bundan dolay1 hazzan ya~amdaki en
hazz1, ama ozellikle duyumsal hazz1 en yi.iksek iyi oldu~unu, her eylemin hazza
yi.iksek de~er yapan bak1~ at;lSl, disip- yonelmesi gerekti~ini, insan eylemleri-
lin ya da yakla~Im i~n kullarulan s1fat. nin ahlaki de~erinin hazza yol at;lp at;-
Bu ba~lamda, gi.izelli~i, gonne ve i~it malnalanyla belirlendi~ini savunur.
me duyusuyla elde edilen hazza, oyun- Ahlakf hazcdlk, tiim eyle1nlerin, ba~ka
dan ahnan hazza, k1sacas1 duyumsal insanlarm hazlan ya da d urumlan tehli-
hazza indirgeyen estetik anlay1~a lzazcr keye di.i~e bile, ki~inin aadan ka'jlrup,
estetik ad1 verilir. kendini haZZllU sa~lama alma arzusuyla
Buna kar~1n, ya~amda pe~inden gidi- giidiilenmesi gerekti~ini savw1du~unda,
lecek tek ~eyin haz oldu~unu, fakat egoist hazcrlk adi.Jll abr; buna kar~m, bi-
hazcd1gm nihar ve en yi.iksek amaarun reyin, kendi hazzuu oldu~u kadar, gene-
gert;ekle~tirilemez bir amat; oldu~urtu, lin, t;o~unlu~un hazzU'U, refah ve iyili~i
insanlann bi.iyill<. t;o~unlu~unwl hazla ni gozetmesi gerekti~ini one si.irdi.igu
dolu bir ya~am get;iremedi~ini, refah ve zaman, yararczlrk olarak anla~1hr.
zenginli~in insatu aadan ba~1~1k tuta-
Cte yandan, haza bir o~reti, Aristip-
madl~, dolaylsiyla, amac1n ve nihai pos ome~inde oldu~u gibi, hazlar ara-
hedefin, hazdan zi yarle, aadan uzak snda bir aynm yapmaz, belli bir haz ti.i-
olmak oldu~unu one si.iren ahlak anlay- riini.i ba~ka bir haz ti.iri.inden i.istun
~~ haze akbtumserlik diye tarumlarur. BOyle
tutmaz ve onemli olan tek ~eyin olabil-
di~ince t;ok haz elde etmek oldu~unu
bir ahlak gori.i~u, tarihsel olarak I<irene
Okulunun son i.iyelerinden biri olan He- vurgularsa, bu tiir bir hazah~a niceliksel
hazczlzk ad1 verilir; buna kar~1n, hazc1
gesias taraf1ndan savunulmu~tur.
o~reti, Epikiiros orne~inde old u~u gibi,
hazc1hk [Os. lezzetiye, zevkperestlik; lng.
hazlar aras1nda bir ay1nm yaparak, or-
hedonism; Fr. hedonisme; AI. hedonismus].
negin okuma, o~renme ve anlamayla il
Ya~amda gert;ekten ve bizzat kendisi
gili olan manevi hazlar1n maddi ya da
it;in istenen tek ~eyin, ahlAk alan1ndaki
bedensel hazlardan daha onemli old u-
en yi.iksek de~er, nihai ve en yi.iksek ~unu savunursa, bu ti.ir bir hazc1hk da,
iyinin haz oldu~unu savunan o~reti.
niteliksel hazcrlrk olarak tatumlanlr.
Hazcdlk- ahlaki hazahk ve psikolojik haz kalkulu (lng. hedonistic calcul; Fr. cat..
hazc1bk olmak i.izere ikiye aynhr. Bun- cul hedonistique].Hazc1 ahlak anlaya~1
lardan, 1 olmas1 gerekeni de~il de, olaru tarafsndan geli~tirilmi~ olan ve bir ey-
betimleme iddiasmda olan psikolojik haz lemle ilgili tercihte, eylemin sa~layaca
cdzk, tilin insan eylemlerinin haz elde ~ haz miktannlll olt;i.i ahnmasl gerekti-
etme arzusuyla gi.idi.ilendi~ini, insanla- ~ini one si.iren ilke.
nn do~al olarak ac1dan kaftlp hazza yo- Haz kalki.ili.i di.i~i.incesi ilk kez olarak,
neldiklerini belirterek, her insarun yal- t Aristippos'un tniceliksel hazCl.l1gma
ruzca kendi hazz1 ya da mutlulu~unu kar~1, niteliksel bir hazcd1~1 benimsemi~
gozetti~ini, herkesin elde etti~i haz mik olan tEpiki.iros taraf1ndan savunulmu~
tann1 en yi.iksek di.izeye t;lkannak istedi- tur. lnsarun kendisini kar~ISlna t;lkan ilk
~ini savunur. haz.za teslim etmemesi gerekti~ini dile
2 t Aristippos, tEpiki.iros, tlocke, Hob- getiren Epiki.irosa gore, hazla dolu mutlu
bes, tHume, +Bentham ve tMill gibi di.i- bir ya~am bir summetresis uygulama.sll\1,
~i.ini.irler taraflndan savunulmu~ olan yani bir hesap ve olt;me sanati.Jll gerekti-
allaki hazcrbk ise, mutlulu~u ya~am.Jn rir. tnsan gert;ek mutlulu~a ula~abilmek
ve ahlak.Jn nihai ve en . yi.iksek amac1 i~n, ~imdiki hazlarla gelecekteki aalar
yaph~l it;in, empirik bir ahlak gorii~i.i aras1nda bir denge kurmab, ti.irli.i tiirli.i
olarak ortaya f;lkar. Ahlaki hazC'lhk. soz haz ve aa.larla ilgili bir hesap yapmahdu.
402 haz uzman1

Haz kalkiiliinii daha geli~mi~ bir .;er.;e- Niteliksel hazahtl uyannca, hazlann
ve ic;inde ifade eden yarara Bentham'a birbirlerinden yalruzca nicelik balamln-
gore ise, her birey aadan kac;uup, haz dan detil, nitelik balonundan da farkh-
elde ebneyi a1na.;lar. Bununla birlikte, hk gosterditini, daha az miktarda fa kat
hazlar ve aclar birbirlerinden mutlak bir daha deterli bir hazz1n, .;ok biiyiik mik-
bi.;imde farkJahk gosterdiklerinden, fark- tarda detersiz ya da daha a~at1 deter-
h deterlere sahiptirler. tBentham bu .;er- de bir hazza tercih edilmesi gerektitini
-;eve i9nde, matematiksel bir dakiklite savunan Mill'e gore, bu tercihin ol.;iitii,
eri~mek amactyla, haz ya da ac1 birimle- her iki hazla da, yani hem duyumsal ve
rinden soz etmi~ ve boylelikle, eylemde hem de enteUektiiel hazlarla tanl~ml~o
bulunmazdan once, bu birimlerin deter- lan varhk, e~deyi~le hem duyumsal ve
lerini hEStplayabilecetimizi dile getir- hem de entellektiiel boyutu olan insan
mi~tir. Soz konusu haz birimlerinin de varhtl olmahd1r. Su halde, haz konu-
teri, kendi ba~larma deterlendirilditi sunda olc;iit, domuz detil de, insan var-
zaman, Bentham'a gore, bunlar az ya da htl, bilge insan ya da Sokrates olacak-
.;ok, ha~ztn yotunlutuna, siiresine, ke- tlr, .;ltnkii o, haz konusunda uzmandrr
sinlitine ve yalonllttna bath olaGlk.lar- ve o tatmin olmu~, tam doyuma ula~
du. Bundan sonra, hazz1 kendi ba~ma ml~ bir domuz olmaktansa, ac1 .;eken,
detil de, sonu.;lan a-;1s1ndan ele aldltl- mutsuz, fakat dii~iinen, ol.;iip bi.;en bir
lnlZ za1nan, bu kez hazzJn verimlili~, insan olmay1 tercih edecektir.
yani ayru tiirden ba~ka duyumlarca, ~ hedonik [ing. hedonics ]. Ahlftlon, odevin
deyi~le yeni hazlarca izlenme ~ans1, ve hazla olan ili~kisini konu alan dah ya
hazz1n safhtl, yani onu acJnln detil de, da tiirii.
hazz1n takip etmesi olas1ht1 ti..iriinden Hegel, Georg Wilhelm Friedrich. Biiyiik
ba~ka etkenler hesaba katdmahdtr. Haz bir siste1n kurarak, Kant'm irnkinslZ ol-
kalkiiliinde hesaba kabl.mas1 gereken ye- dutunu soylediti ~eyi ger.;ekle~tirmi~,
dinci ve sonuncu ote, Bentham'a gore, yani rasyonel bir metafizik kunnu~ olan
hazzm kapsam1d1r, yani onun etkilediti iinlii Alman filozofu. 1770-1831 y11lan
insan say1s1d1r. aras1nda ya~am1~ olan Hege I' in temel
Bentham, bu son noktadan hareketle eserleri: Phtinonrenologie des Geistes [Tinin
en yiil<sek sayada insan i.;in en yuksek Fenomenolojisi], Wissenschaft der Logik
m utluluk ilkesine ula~ml~hr. Ba~ka bir [Manhk Bilimi), Enzyklopiidie der Philo-
deyi~le, bir eylem en yiiksek say1da sophischen Wissenschaften im Grundrisse
insan i.;in en yiil<sek miktarda haz sath- [Felsefi Bilimler Ansiklopedisi], Grundfi ..
yorsa, bu eyle1n, Bentham'a gore, ahllli nU!n der Philosophie des Rechts [Hukuk
bakundan iyi olan bir eylemdir. Soz ko- Felsefesinin ilkeleri].
nusu haz kalkiilunden de anla~aldatJ Metafizigi: Alman idealizminin kurucu-
gibi, Bentham temelde, hazzm nitelitini su olan t Kant, akhn kendisinin a priori
detil de, niceliksel yoniinii dikkate al- kategorileri ve bilginin formlann1, ka-
ml~hr. Ona gore, ayru miktarda hazza hplannl satladltl i.;in, bilginin miim-
yol ac;an tiim eylemler aynl ol.;iide iyi kiin oldutunu soylemi~ti. 0 bilginin,
ve deter lidir. bu a priori kahplanrun insandan, i.;eri-
haz uzman1 [lng. hedonic expert; Fr. spe- tinin ise d1~ diinyadan, insan1n dl~ln
cialiste on hedonisme]. Bentham'1n nice- daki ger.;el<likten gelditini savunmu~
liksel hazcaht1na kar~1 .;1kan, bu tiir bir tu. Buna gore, insan zihni, bilgiye a
hazc1h~1n insan varhtlnl domuzla ay- priori, deneyden batunslz olan fonnlan,
ru diizeye getirditini belirten Mill'in l<ategorileri satlar, bu formlann malze-
entellektiiel yetileri, kiiltiirel de~erleri mesi, i.;eri~i ise insandan batJmsazdlr,
olan insan varht1n1 haz olfW\lti..i yapbtl- d1~andan gelir. Hegel, i~te bu noktada
nl gosteren deyim. bilginin formlan kadar i.;eritinin de zih-
Hegel, Georg Wilhelm Frie.drkh 403

nin eseri, urunu olmas1 gerektigini sa- onun tdiyalektik adm,;. verdigi u~lu
vunur. Demek ki, bilginin tum ogeleri adunlardan olu~an hareketlerle degi~ir
zihnin eseridir. ve geli~ir. i~te dunya, varhk, kultur ve
Hegel'e gore, insan, bilgide kendisinin uygarhk dedigim!z her~ey, Mutlak Zih-
dt~mda olan, kendisinin yaratmad1g1 nin u~lu adunlardan olu~an diyalektik
ve insandan bag1msLZ olan bir diinyayt hareketlerinden meydana gelir. Evren,
tE.'Crube etmektedir. Bu dogal dunya bu- kendisinde mutlak Akhn ama~lan ya da
tilnuyle zihnin eseridir, fakat biz insan- hedeflerininin ger~ekle~tigi bir evrim
lann zihinlerinin eseri degildir; bilgimi- siirecidir.
zin nesneleri bizim zihinlerimiz tarahn- Hegel'in bu anlayt~l, teleolojik ya da
dan yarahlmamt~hr. Bundan Hegel'e organik bir anlayt~hr. Evrimde en
gore, ~u sonu~ ~tkar: Bu dunya, bu dun- onemli ~ey, ba~langt~ta varolandan zi-
yayt meydana getire.ll_ye b.ilgimizin ko- yade, sonu~ta ortaya ~tkandu. Hakikat
nusu olan nesnele~ sonlu bireyin, insa- biitundedir, am a biitun yalmzca evrim
mn zihninden ba~ka bir zihnin eseri siireci tamamlandtgmda ger~ekle~ir.
olmahdtr. Bilginin nesneleri ve dolayt- Mutlak olan ozu itibariyle bir sonu~, bir
styla butun bir evren mutlak bir ozne- tamam]anmadtr. Felsefe, buna gore, so-
nin, mutlak bir Zihin, Akd ya da Tinin nu~larla ilgilenir; o, bir evrenin ba~ka
urunudur. Hegel'in Tin, Geist, lde, Mut- bir evreden nastl zorunlu olarak ~tkhga
lak, Mutlak Zihin admt verdigi bu tinsel m gostennek durumundadtr. Bu hare-
varhk, tum bireysel, sonlu insan ruhlan- ket dogada ve hatta tarihte bilint;SiZ ola-
nm dt~mdaki nesnel bir varhk olup, rak ger~ekle~ir. Hegel'e gore, du~unur
Tann'dan ba~ka bir ~ey degildir. Hegel, bu surecin bilincinde olabilir; o bu sure-
Mutlak Zihnin, Geist'in ozune, insan c:i betimleyebilir. Du~unur evrenin anla-
akh tarafmdan nufuz edildigine inarur, tmm bildigi, evrensel dinamik aklm ka-
~iinkii Mutlak Zihin, insan akhnm i~le tegorilerini, i~lemJerini yakaladtga za-
yi~inde oldugu kadar, dogada da a~tga man, en yuksek bilgi duzeyine yiikseJir.
~1kar. Filozofun zihnindeki kavramlann diya-
Yani, Geist kendisini Hegel'e gore, do- lektik evrimi, dunyarun nesnel evrimiy-
gada ve insan akhnda ifade eder. Ona le ~akl~1r; oznel dii~iincenin evrimi ve
gore, ger~ekli~n tumii yalmzca bir ide, kategorileri, evrenin kategorileriyle bir
Mutlak ya da Nesnel Akll, bir Mutlak ve aymdtr. Du~unce ve varhk ozde~tir.
Tin aracthgtyla anla~tlabilir. Bu Mutlak Yontem: Mutlak varhgm bilgi ya da
Aktl, dunya tarihi boyunca bir evrim dii~unce siireciyle dogal sureci kapsa-
siireci i~inde olmu~tur. Mutlak Akd a~ yan geli~me silreci, Hegel'e gore, diya-
km, kendi kendisine yeten, kendi kendi- lektik yoluyla ger~ekJe~ir. Diyalektik,
sinin mutlak olarak bilincinde olan, tam hem dii~unmenin hem de biitun varh-
olarak bagtmstz bir varhk olmaya ~ah~ gm geJi~me bi~imidir. Dii~unme de
maktadu. S6z konusu evrim siireci, mut- varhk da hep kar~ttlann i~inden ge~e
lak Akhn tam olarak rasyonel ve anla~t rek, kar~1tlan uzla~hrarak geli~ir. Fel-
hr bir varhk h&line gelme ~abastdll". sefenin gorevi ~eylerin dogasm1 anla-
Du~unce ile varhgm, manhk ile meta- mak, ~eylerin dogasmm, varolu~unun,
fizigin bir ve ayru ger~ekligin iki farkh ozuniin ve amacmm ne oldugunu bil-
yiizii oldugunu soyleyen Hegel'de Mut- dirmek ise eger, felsefenin yontemi bu
lak Zihin statik bir varhk degil, fakat di- amaca uygun bir yontem olmak duru-
namik bir siire~tir. Bu Mutlak Zihin, mundadtr. Yontem, evrendeki rasyonel
dunyadan ayn bir varhk degil, fakat siireci yeniden yarattp ifade etmelidir.
ozel bir bakl~ a~tsmdan goriildugunde, Bu amaca ise, Hegel'e gore, gizemli bir
dunyadtr. Hegel'in dinamik bir sure~ bi~hnde, dahinin sezgileriyle veya daha
olarak betimledigi bu mutlak varhk, ozel bir yolla ula~tlamaz.
404 HegeL Georg Wilhelm Friedrich

Hegel felsefenin, tKant'an da be1irtmi~ izin vennektir. Bu sure~ tam olarak ve


oldugu gibi, kavramsal bilgi oldugunu geregi gibi ger~ekle~tirildiginde, dun-
one surer. Fakat biz ger~ekligi soyut yadaki sure~le bir ve ayna alan bir su-
kavramlarla tuketemeyiz; zira ger~ekli~ re~tir. Hegel'e gore, Mutlak'an, Geist'in
soyut kavramlann geregi gibi yansata- diyalektik hareketinin birinci adxmanda
tnayacaga, hareket halindeki dinaanik 0, kendisindedir. Burada Geist, henuz
bir sure~tir. c;unku ger~eklik olumsuzla bir imkanlar u1kesidir. 0, kuvve halinde
analarla, ~eli~kilerle ve kar~athklarla do- alan gikunu henuz ger~ekle~tirmemi~
lud ur. Bir ~eyi ger~ekte oldugu ~ekliyle tir (Tez). Bununla birlikte, onun kendisi-
anlatabihnek it;in, Hegel'e gore, onun ni bilmesi, tanunasa i,..tn, G~ist'in kendi-
hak.J<Indaki tuJn dogrulan ifade etme- sine bir ger~eklik kazandannasa gerekir.
Iniz, onun tiim ~eli~kilerini belirtmemiz Geist, Mutlak Zihin bu ama~la kendisi-
ve bu ~eli~kilerin nasal uzla~hnldagana ni ilk olarak dogada ger~ekle~tirir (Anti-
gostermemiz gerekir. Bu ise, diyalektik tez). Doga, dunya dedigimiz ~ey, He
yonteanle olur. gel'e gore, kar~atla~ma~, farkhla~ma~
Buna gore, du~unce diyalektik olarak hale gelen mutlak varhkhr. Soyut ve
ilerlediginde, en basit, en soyut ve i~erik farkbla~mam1~ halde bulunan Ide'nin
baklmandan en bo~ alan kavramlardan tek tek varhklar haline gelerek kendi da-
daha kompleks, daha somut ve daha ~mda bir varhk haline donu~mesidir.
zengin kavramlara dogru ilerler. He- 0, ~imdi kendisinden ba~ka bir ~ey
gel'in diyalektik yontem ad1n1 verdigi olmu~, ozune aykan du~mu~tur. Geist,
bu yonteme gore, biz i~e soyut ve tumel Mutlak Zihin dogada kendisine yaban-
bir kavramla ba~lanz (ta); bu kavram cda~ma~, kendi ozu ile ~eli~ik bir duru-
bir ~eli~ki ye yol a~ar (antita)i birbirleri- ma du~mu~tur. Bu ~eli~ki, diyalektik
ne ~eli~ik alan bu iki fikir, ilk iki kavra- surecin u~uncu basamaganda, k ultiir
man bir birligini ifade eden u~uncu bir dunyas1nda ortadan kalkar (Smtn). Bu-
kavraanda uzla~hnhr (sentez). Yeni kav- nunla da, Geist yeniden kendini bulur,
raan da yeni birtakam problem ve ~eli~ kendine doner, ancak o, bu kez bilincine
kilere yol a~ar' oyle ki bunlann da ba~ tam olarak varma~, ozgurluge kavu~
ka kavra1nlarda ~ozumlenmesi gerekir. mu~ durumdadar. c;unku, Geist'in yasa
Diyalektik sure~, bundan dolaya kendi- sa, dogal dunyada zorunluluk, buna
sinde tu1n kar~athklann hem barandaga kar~ln kultiir dunyasanda ozgurluktur.
ve hem de ~ozuldugu, nihai ve en yuk- Kultur felsefesi: Geist, kendisini kultur
sek kavrama ula~ahncaya kadar surer. dunyasmda diyalektigin u~lu hareketi
Bununla birlikte, tek bir kavraan, en geregince, Subjektif Geist (Dznel Rult),
yuksek kavram bile olsa, butun bir ger- Objektif Geist (N esnel rult) ve Mutlak
~ekligi gostermez. Tuan kavramlar yal- Geist (Mutlak Rult) olarak a~ar. Buna gei-
ruzca kasmi dogrulardar. Bilgi butun bir re, subjektif Geist en alt duzeyinden en
kavramlar sisteminden meydana gelir. ust duzeyine kadar insan ruhunu mey
Dogruluk ve bilgi, tapkl rasyonel ger- dana getirir. Geist, kendisine yonelmi~
~ekligin kend isi gibi, canh bir mantaksal ozgur bir varhk, kendisini bilip tan1yan
sure~tir. Buna gore, bir du~unce zorun- bagunsaz bir ger~eklik haline gelmek
lu olarak ba~ka bir du~unceden ~akar; i~in, dogadan yava~ yava~ sayrahr. 0,
bir du~unce, ba~ka bir du~unce meyda henuz geli~memi~ bir ruh halindedir ve
na getirmek uzere kendisiyle birl~ece bu haliyle antropoloji biliminin ara~tlr
gi du~unccde, bir ~eli~kiye yol a~ar. Di- ma ve inceleme konusu olur. Ruhun
yalektik hareket du~uncenin ananhksal henuz dogadan tumuyle saynlamadaga
olarak kendi kendisi a~masad1r. bu a~amada, ona kar~ahk gelen kavra
Hegel'e gore, filozofun yapmasa gere- yt~ bi~imi duyumdur. Ruh, daha sonra-
ken ~ey, du~uncenin tan1mlanan ~ekil ki a~amada 'duygu' ya ya da hissetme-
de kendi manl:lksal ak1~1ru izlemesine ye ge~er. Hissetmenin en geli~mi~ ve
Heidegger, Martin 405

tamamlamm~ ~ekli 'kendini hisset- Hegelcilik ii~ ana ba~ltk altmda ifade
me' dir ve bu, bilince giden bir ara basa- edilebilir: 1 Rozenkranz, Fischer ve Zel-
makt1r. Bilin~, boylelikle duyum, alg1 ve ler tarahndan temsil edilen birinci al<1m,
anlay1~ a~amalanndan ge~erek kendini yani ortodoks Hegeldlik, Hegelci gorii-
ozgtir bir Ben (Ruh, Zihin) olarak tamr. ~ii hi~bir degi~iklige ugratmadan ay-
0, bundan sonra ba~ka benleri de tarur nen siirdi.iriir.
ve kabul eder. Boylelikle, Geist kendisini 2 Yeni-Hegelcilik olarak bilinen ve bir
Nesnel Ruh olarak ger~kie~tirir ve orta- yandan Hegel'in idealizmini siirdiiriir-
ya ahlakbbk ve Devlet ~1kar. Bu durum ken, bir yandan da devleli en yiice ama~
benin kendi i~inde l<almaktan kurtularak olarak goren Croce: Kroner ve Liebert'in
gene! kurallara ve oznellikten nesnellige temsil ettigi yakla~un. 3 Hegel'in diya-
yiikselmesi demektir. Boylece, herkes lektik yontemini ve olu~ kavramm1 be-
i<;in ge~erli clan, herkesi kavrayan nesnel nimserken, idealizmini yads1yan, Feuer-
Ruh ortaya ~1km1~ olur. Tarih dedigi- bach ve Marks'm yapttg1 gibi dini,
miz ~ey, Hegel'e gore, halklarda beliren Stirner'm yapbg1 gibi yerle~ik kurumla-
Ruhun geli~mesinden ba~ka bir ~ey de- n el~tiren sol Hegelcilik.
gildir. Tarihin belli bir arunda, belli bir hegemonya [lng. hegemony; Fr. hegemonie;
halk, Ruhun geli~mesini iizerine abr. AI. hegenzonie]. Bir toplumda hal<im s1mf
Ruhun hukuk, devlet, ahl~k ve tarih ala- ya da yonetici swfm iktidamu dogal ve
nmdaki bu nenelle~mesi boyunca ken- me~ru gostermesi, kendi suufsal ~karla
dine donmesi, kendini tammas1, mutlak rm1 evrensel ~1karlar olarak ifade elmesi
Ruhun bilincine vannas1 soz konusudur. durumu.
Ozel isteklerin, tutkulann ve egilimlerin Marks'm tarihsel maddeciliginde ortaya
alarunda, herkes i~in ge~erli nesnel ilke- ~tkan hegemonya kavranu esas Antonio
.leri ortaya koyarak, onlan hukuk, ahlak, Gramsci'nin ~ah~malanyla daha biiyiik
devlet ~eklindc kabul eden Ruh, biitiin bir onem ve anlam kazanm1~t1r. Burjuva
ko~ullardan s1ynlarak kendini taruma- hegemonyasmm en onernli aracmm sivil
ya, kendi oziinii farketmeye ba~lar. Boy- toplum oldugunu one siiren Gramsct'ye
lelikle, Mutlak Ruh haline gelir. gore, hakim s1ruflann tahakkiimii, gii~
Mutlak Ruh da ~ adunh bir hareketle kullarunu ya da dogrudan kontrolden
ger~l<l~ir. Onun birind a~amas1 sanat ziyade, bagunh sm1f ya da kiimelerin n-
(tez), ikinci a~amas1 ise dindir (antitez). zas1yla saglann. Hakim s1mf altematif
Buna kar,un, onun ii~iincii a~amas1 fel- bak1~lar1, farkh soylemleri d1~lar ya da
sefedir (sentez). Felsefe, Hegel'e gore, marjinelle~tirirken, belli dii~iince ve ba-
hem sanatm hem de dinin a~tlmas1 ve k1~lar iiretip, onlan yerle~ik hale getirir.
onlann i~lerinde ta~1d1klan hakikatin Heidegger, Martin. 1889-1976 yt!lan ara-
daha iist bir diizeyde kavrarunas1dtr. Fel- smda ya~am1~ ve tvarolu~<;~.~luk, post-
sefe, Geist'1, mutlak varbk olarak kavrar yap1salabk, tpostmodemizm, +Frank-
ve onu hem maddt olmayan bir dii~iin furt Okulu ve yap1bozumculuk iizerinde
ce, hem de elle tutulup gozle goriilebilen ~ok kahc1 etkiler btraktm~ clan iinlii
biitiin varhklarm birligi olarak kavrar. Alman dii~iiniirii, Bir~ok baktmdan ~ok
Hegelcilik [lng. Hegelianism; Fr. Hegelia- etkili bir dii~iintir olan Heidegger'in
nisme ]. Hegel'in ve ogrencilerinin geli~ Ierne! eserleri: Oberden Humanismus [!n-
tirdigi ogreti. Hegelci dii~iince gelene- sanbk Dzerine], Eir.fohrung in die Metaph-
ginin, filozofun bak1~ a~1s1, metafizik ysik [Metafizige Giri~], Was ist das, die
gorii~ii ve diyalektik anlay1~mm, meta- Philosophie? [Felsefe Nedir?L identitiitund
fizik, estetik, siyaset, toplum teorisi, te<r Differenz [Ozd~lik ve Farkhh1c], Zeit.und
loji ve din felsefesi <tlamnda, Hegel'den Sein [Varbk ve Zaman].
sonra ya~am1~ clan ~e~itli dii~iiniir ve Bab felsefesinde varbk konusunun Pia-
ara~ttrmaa tarafmdan benimsenmesi ton' dan beri unutulmu~ oldugunu, oysa
sureliyle siirdiiriilmesi. varhgm birincil ve temel konu olup,
406 Heidegger, Martin

epis tenolojinin ikincil oldugunu savWlan g1ms1z nesnelerin nedensel ili~kilerin


Heidegger, bu ~en;eve ic;inde, felsefenin den soz ehnek anlamhd1r. Bu bilimsel
temel probleminin varhk problemi degil ontolojinin ayncabkh bir yere oturmasa,
de, bilgi proble1ni oldu~tnu, teaiibe edi Heideggere gore, Bau kiiltiiriiniin tek
len ~yle, ona yuki edigimiz onem ya da gert;ek bilgi tiirii olarak bili1ne ve dolaya-
de~er arasmda 1nu tlak bir ay1nm yaplla- siyla bilimsel yonteme itibar etmesi so
bilecegini savWlan Yeni-Kant~hkla lngiliz nucunu dogurmu~tur. Oyleyse, bilhnsel
eanpirizminin yaruld1guu one siinnii~tiir. akhn egemenligine kar~a ~akabilmek
0, Hegel ve Sartre'da get;en, nesnelerin i~, oncelikle Bab 1netafizi~nin temel
kendinde-varhgana ve bilint;li oznenin kabullerini ydonak gerekmektedir.
kendisi it;in varhgana, diinya i9ndeki 0, bilimsel akl1n ontolojisiyle yak1ndan
varhk, oliiJn kar~as1ndaki varhk, ba~ka ilgili bir problemin de, oznenin konwnu
lar1yla ili~ki i~indc varhk kategorilerini problemi oldugunu savurunu~tur. Bu
cldeani~tir. Ba~ka bir deyi~le, kendisini problem, Heidegger'e gore, ontoteolojik
belirleyen temel konunun, insan konusu toz anlaya~a it;inde hep giindeme gelmi~
degil de, varhk meselesi old u~n u dile olsa da, en at;ak ve belirgin bir bit;imde
getiren Heidegger,varhk konusuna, yani Descartes'm zihin beden ikiciliginde or
Sein'a, insani gert;eklik at;aslndan, yani taya ~akar. Yer kaplayan anaddi cisimle
Dasein bakam1ndan yakla~ma~ ve insan rin mekanik diinyasayla, yer kaplama-
Ia ilgili tiim t;oziimlemelerin, varhk hak- yan, fakat dii~iinen zihin arasanda nasal
kJnda bilgi edinebilmemizi sagladaguu olup da ili~ki kurulabilecegi bir prob..
belirtmi~tir. lean olarak ka"uruza t;akarken, birinci
Epistemolojinin degil de, ontolojinin alan i9n ge~erli olan bilimsel yontem,
temel oldugunu one siiren Heidegger, ondan tiimiiyle ayn bir alan olan zihne,
bilunsel akd ve teknolojinin Bata kiiltii- insana uygulanamaz. Bununla birlikte,
riine t;ok zarar veren yogun etkisinden, insan biJimlerinin hermeneutik metodo-
Bat1 1netafiziksel di.i~iincesinin sorumlu lojisi de, Heideggere gore, degerler alaru
oldugunu dii~iirunii~tiir. Soz konusu i9n doyururu bir temel saglayamaz. Ta-
1netafizigin temelinde ise, onun ontoteo- lihselcilik, Husserl'in de gostermi~ old u-
lojik toz dedigi ~eyle belirlenen bir var- gu gibi, ku~kuculuga ve hi~9lige, bilian
hk anlay1~a bulun1naktadar. Heidegger'e cilikten daha iyi kar~a koyamaz.
g6re, Bah metafiziginin temelinde, tiim Heidegger'e gore, tKierkegaard'1n oz..
diger varhklann nedensel olarak kendi nel hakikati ve ttarihselciligi on plana~~
sine bagh oldugu, tum degerlerin teme- kartan yakla~unlarl onem ta~amakla bir
linde bulunan, ve dolayas1yla hem at;Lk likte, yeterli degildir. Bu kez, geregin-
lay1ca ve hem de hakh k1hca bir anlam den fazla onem kazanan, pozitivizmin
i~inde ilk olan varhk ya da varhklarJn ya da bilimsel akhn nesne lciligine
var olmas1 gerektigi kanaatidir. Filozof- kar~1, toznelciliktir. Bilimsel akhn kav
lar, i~te bu kanaatle, 1nutlak bir bit;imde rayt~tnl ve toz kategorisini y1kmak i~in,
ko~ulsuz olan varhk ya da varhklar ara- nesnelligin kar~asma ya da yaruna oz-
lnl~lardu. nelligi oturhnak. oznelligin onemini vur-
Heidegger, Bah kiilturiiniin onun ken- gulamak yebnez. Zira, Heidegger'e gore,
disine kar~1 tavtr aldaga bilimsel akh nesnelcilik kadar oznelcilik de, Ball dii
nan, biitiin bu giri~imlerin ba~anslzh ~iincesindeki ~arp1kbk ya da hastahgl-
ganan bir sonucu olarak ortaya t;aktagana nan emarelerindendir. Dolay1sayla, daha
soylemi~tir. Bununla birlikte, ona gore, geriye, genel olarak Varhgan ne oldugu
bilimsel akd da soz konusu temel meta sorusuna gitmek gerek1nektedir.
fiziksel inanc1 korur: Mutlak ya da ko Heidegger, Varhk problemine bir yarut
~ulsuz bir bit;imde gert;ek olan ~eylerin getirmeye t;ah~uken, ontik olanla tarih
nedensel temellerinden, zihinden ba sel olan1, nesnel ya da olgusal olanla
Heidegger, Martin 407

tiznel clam uzla~hrmaya ~ah~1r. Ona Varlrk ve Zaman adh eserinde, her~ey
gore, ya~ama ili~kin dogru ve saglam den once bir sal ~eyler teorisi gel~tiren
bir kavrayt~, ontik olana ili~kin, bilim Heidegger, modern felsefenin ki~iyle
tincesi giindelik bilgiyle doga bilimleri- ~ey arasmdak.i aymmm1 benimsemi~
nin sagladtgl bilgiyi i~eren olgusal bilgi- tir. Buna gore, ~eyler kullandmaya haz1r
nuze ek yapmaktan olu~maz. Ya~ama durumdadtr; biz insan varhklan, diin-
ili~k.in saglam bir kavray1~, ya~am1 an- yayt bu ~er~eve i<;inde, dii~iinen tizneler
lama, ancak ontik olanla tarihsel olaru bir olarak kar~ISmda durdugumuz fiziki
ilk ve temel birlikte bir araya getirmek bir nesne olarak gtirmeyiz. Ozne bilen
suretiyle elde edilebilir. Martin Heideg- ve dii~iinen bir tizne olmaktan ~k, tin-
ger, i~te bu amaca ula~mak i<;in, bir celikle diinyadak.i kullamhnaya haz1r
~eyin var olmastrun ne anlama geldigirri ~eyleri aletler olarak kullanan varhkt1r.
belirleme ~abas1 i~inde olmu~tur. f~te, Aym eserinde, bir ki~iler ve ki~isel ili~
bu soruya o, Varbk sorusu adtru vermi~ k.iler kuram1 geli~tiren Heidegger'de, bi-
tir. Bu soru, ona varbga ili~k.in ara~br lin~li tizneye tizgii varhk tarzm1 gtiste-
manm ontik ve tarihsel boyutlaruu ren Dasein, nesnelerle clan ili~kisi dt-
uygun bir bi~imde birbirine baglama ola- ~mda, kendi tiiriinden ba~ka varhklann
nagt verdigi i<;in biiyiik bir tinem ta~l varolu~unu tasdik eder. Dasein, ona
maktadtr. Zira varhk dii~iincesi, ona gore, tiim diger varhklardan farkltd!r.
gore hem ontik olaru ve hem de tarihsel Kendisini seyirci gtiziiyle izleyemez,
olaru kucaklar. kendisini yahn bir ~ey olarak gtiremez.
0, bu baglamda, 'var olmamn ne anla- Dasein kendisini dii~iiniir, kendi kendi-
ma geldigi' sorusunu yarutlarken, Varhk siyle ilgili sorular sorar; o, diinyadak.i
sorusunun en iyi bir bi<;imde, insan var- varolu~unun mahiyetiyle ilgilenir. 0,
hklanrun bak1~ a~tsmdan sorulmas1 ge- saf faaliyettir. Onun temel sorulan, 'Var-
rektigini sayler. Zira insan varhg1 yalmz- hk nedir?', 'Ben neyim?' sorulandtr.
ca var olmaz; o, ne olduguna ili~kin bir Heidegger'e gore, Dasein kendisi ola-
kavrayt~a sahlptir. Onun insan varolu~u bildigi, sahici olabildigi kadar, kendisi-
i<;in kullandtgt terim, Daseindtr. Ayru ne yabancda~abilir de. Onun sahici,
noktaya, yani Varhgm, insan varolu~un yani kendisi olmas1, i~ten ve kendisine
dan hareketle a~unlanmas1 stratejisine kar~1 diiriist olmas1, ya~amla ve kendi-
ba~ka bir perspektiften daha hareket siyle ilgili se~imleri tizgiirce, tutkuyla,
edildigi zaman da ula~dabilir. ~tiyle ki; herhangi bir rasyonelle~tirme etkinligi
Heidegger'e gore, varhk problemi las- olmadan yapmas1 anlamma gelir. Dase-
men, diinyada bir ao;tkJama olmadan asd1 in'm yabanctla~mast, i~ten ve diiriist ol-
duran ~eylerin btrakllrm~hgtndan kay- mayan bir tarzda ya~amas1 ise, ki~inin
naklamr. Diinyamn dt~mda zorunlu bir kalabahklar i~inde ya~amas1, kendi ka-
varhgm olmadtgtni, diinyadak.i olumsal- rarlanru kendisinin verememesi ve var-
hgt ortadan kaldtracak bir Tann'dan stiz hkla ilgili sorular soramamastdtr.
edilemeyecegini, her birimizin stiz konu- Ba~kalanyla clan ili~kiler de, otantik
su olumsalhkla ba~etmeyi ogrenmemiz olabildigi gibi, olmaya da bilir. Buna
gerektigini belirten Heidegger, anlarm, gtlre, bu ili~kiler, ba~ka insanlan varhk
olwnsalhgm kendisinde bulmak duru- problemini gizlemek ve dolaytstyla, ne
munda oldugumuzu sayler. Varhk prob- oldugwnu belirlemekle ilgili sorumlu-
lemi, Heidegger'e gtlre, bizirn i~in ancak luktan ka~mmak i~in kullandtgun za-
bundan sonra yarutlanrm~ olacakhr. ~u man, sahici olmayan ili~kiler ~eklinde
Mlde, varhk problemi bizim diinyadaki ortaya ~1kar. Aym ~ey, Heidegger'e
varhk tarziJTUZla ilgili clan bir problem- gtlre, ba~kalanmn bizim ya~amtmlZI
dir; biz, varhk problemini yalmzca belli ytinlendirmelerine izin verdigimiz za-
bir bi~imde var olmakla ~tizebiliriz. man da stiz konusu olur.
408 Heidelberg Okulu

Dasein'1 ilgilendiren en onemli ~ey, ~u Heidelberg Okulu [ing. Heidelberg Scho-


haidc kendi kimli~i, kendisinin ne oldu- ol; Fr. Ecole d'Heidelberg]. Alman dti~ti
~udur. Bu, Dasein'm ontolojik karakteri- ntirleri tWindelband ve tRickert tara-
dir. Ote yandan, Dasein'la ilgili olarak fmdan kurulmu~ olan ve aym zaman~
ii'l ayn varolu~sal yap1dan soz edilebi- da Baden Okulu olarak da bilinen Yeni-
lir: Existans, olgusalhk ve dti~mti~ltik. Kantfil felsefe okulu.
Existans eylemle, ki~inin kendisini one Ad1 get;en filozoflardan, zamarurun en
stirmesiyle, temelli bir sefi]mle ger.,ekle- se.,kin tarih felsefecilerinden biri olan
~ir. Yani, ki~inin kendisini one stirebil- Windelband, epistemolojik nitelikli bir
mesi, set;imler yapabilmesi durumuna, problemin ger.,ekte de~er felsefesiyle il-
Heidegger Dasein'm Exisf:JmSJ adm1 ve- gili bir problem oldu~unu iddia eden
rir. 0, burada, ya~am1 boyunca akmhya o~retisiyle tin kazanm1~hr. Ona gore,
kap1hp giden insanJann s()zde varolu- bir yargt, bir nesneye, bir kendinde ~ye
~una kar~1, ger.,ekten varolmak i'lin bi- kar~dtk geldi~i zaman de~il de, onu
reysel se.,imin onemini vurgulayan Ki- kabul etmemiz gerekti~i hissine kaplldi-
erkegaard'dan yararlanmaktad1r. ~rruz, ona inanmamn bir ytiktimltiltik
Buna kar~m, ki~inin gtindelik rutin oldu~unu dti~tindti~iimtiz zaman do~
i'linde kaybolmas1 e~ilimine, Heidegger rudur.
'dti~mti~ltik' adm1 verir. Bu, ki~inin Rickert ise, dort ayn varhk alaru arasm~
kendisini gtindelik kaygdar, dti~tincenin da yapm1~ oldu~u aymmla tin kazan-
hili soz konusu olmad1~1 s1radan me~ga ml~hr. Bu ayu1ma gore, her~eyden
leler i'linde kaybehnesi halidir. Buna once bilginin nesneleri, bilimin duyusal
gore, biz insanJar kendim.izi se.,imleri- dtinyas1 vard1r. ildnci olarak, alg1 yoluy-
rn.izle tammlasak bile, her istedi~mizi la de~il de, anlama yetisi yoluyla bildi-
se.,emeyiz. Bu, bizim Dasein'm, Heideg- ~z, duyumsal olmayan nesnelerin
ger'in olgusalhk adm1 verdi~, ba~ka bir akdla anla~1labilir dtinyas1 gelir. Bu
varolu~sal yap1s1 tarafmdan smrrlandl- dtinya, tarih, sanat, ahlik ve kurumlar
gtmiZ anlanuna gelir; buna gore, insan ttiriinden kiiltiirel nesnelerden meydana
varh.klan, kendileri i~n daha onceden gelir. Rickert'e gore, hem ktiltiirel nesne-
birtaklm odevlerin belirlendi~i bir dun~ ler ve hem de do~a, nesnele~tirilemeyen
yada ya~amaktad1rlar. bir ozneyi gerektirir.l~te bu ii'liincti var-
Heidegger'de, soz konusu ii'l yap1ya - hk alam~, o 'fizik oncesi olan' diye ta-
zamamn ii'l boyutu kar~1hk gelir. Buna mmlar ki, bu alan Kant'm transendental
gore, Existans gelece~i, olgusalhk ge'l- benine ve Hegel'in oznel tinine karwk
mi~i, dti~mti~ltik ise ~imdiyi gosterir. gelmektedir. Dordtincti alan ise, inancm
Zaman onem kazarunca, zorunlu olarak nesnesini meydana getiren metafiziksel
oltim gtindeme gelir. Demek ki, varhk alandu,
somsunu ortaya atmak, varh~m anla~ Hellenik felsefe [lng. Hellenic philosophy;
m1m kavramak i'lin, insan olmamn lie Fr. philosophie helltnique]. M.O. altmo
~itli tarzlanm, yapayh~1, birakdmi~h ytizydm ba~lanndan, M. 0. 323 ydma
~1, dtinya i'lindeki varh~1 ve tarihselli~i dek stirmti~ olan Yunan felsefesine veri-
'iOZtimlemek anlamma gelir. len ad.
Heidegger, i~te varolu~wt bu temel b- Felsefe, felsefenin do~u~u i~n, ytiksek
tegorilerini, Husserl'den ald1~1 fenome- bir refah diizeyiyle merak olmak \izere,
nolojik yontemi kullanarak, en~, tasa, iki ko~ul arayan Aristoteles'in yorumu-
bo~untu ve oltim korkusu t:iiriinden duy- na uygun olarak, 'lqitli yollarm kesi~ti
gularda belirdi~i ~ekliyle in~ler. Ona ~ bir kav~akta bulunan ve ozellikle ti-
gtire, ozellikle i'l sdonhs1, bunalun ya da caret yoluyla zenginl~mi~ olan Milet
bo~untu, ifi]nde btittin ~ylerin hi.,li~ kentinde ba~lam1~hr. Ki~inin merak
ortaya lilkh~I bir varolma tarz1du. duymas1, kendisine sunulanJa yetinme-
Hellenik felsefe 409

yip, ~eylerin ni~in olduklan gibi olduk- II l;1san Dzerine Felsefe. Yunan felsefe-
lanm anlamaya ~ah~mas1 gerekti~ini sinde, M. 0. V. yiizy1hn ortalanyla bir-
soyleyen ikinci ko~ul da Miletli filozof- likte, do~a felsefesinin yerini, pratik fel-
larda varolmu~tur. Miletliler Dogu dii- sefe olarak da tarumlanan, insan iizerine
~iincesinden etkilenmi~ olsalar da, Yu- felsefe ahm~t1r. Bu donemde filozoflar,
nan mitolojisinin swtdu~u afjlklamayla dti~tincelerini insamn kendisiyle ya~a
yetinmemi~, varhklann ni~in olduklan mma yonel tmi~lerdir. Bun dan dolay1,
gibi olmalan gerekti~ini anlamaya ve bu ttir bir felsefe, insanm kendisiyle, do-
a~1klamaya ~ah~m1~lard1r. ~asl, de~erleri ve yetileriyle, onun do-
Bundan dolayidir ki, felsefe, felsefi dii- ~adaki yeriyle ilgili olan, insarun ba~ka
~iinii~ oncesindeki insanm yaph~I gibi, insanlarla olan ili~kilerini konu alan bir
gormek ya da inarunakla ilgili bir konu felsefedir. insan iizerine olan bu felsefe-
de~ildir. Felsefe merak etmekle, dii~iin nin temelinde yer alan motif, do~a felse-
mekle, klsacas1 ak1l ile ilgili bir konu, fesinde oldu~u gibi, saf merak olmay1p,
gozle goriilen varhklann meydana ge- insan ya~amuun ve insamn eylemleri-
tirdi~i ~oklu~un gerisinde gizli olan bir- nin nasd iyile~tirilip, geli~tirilebilece~i
li~i, goriinii~iin arkasmdaki ger~ekli~i ni bulma ~eklinde ortaya ~1kan pratik
aramakla ilgili bir faaliyet olarak ortaya bir motiftir.
~1k1p geli~mi~tir. Daha onceki dii~iin Hellenik felsefedeki bu de~i~imin top-
cenin dini dii~i.inceyle ve pratik ihliya~ lumsal, siyasi ve felsefi nedenleri vard1r.
larla kar1~h~' yerde, Hellen.ik felsefe Buna gore, bu ~~da felsefenin merkezi
daha ~ok dinf ya da mitolojik di.i~i.ince olan Atina'run toplumsal yap1s1 bozul-
den kopu~un sonucunda, yalmzca in- mu~, kent, goz kama~tlrlCI bir refah do-
san akhna dayanan ba~lmSIZ bir di.i- neminin ardmdan, M. 0. 431 ydmda,
~i.ince faaliyeti olarak ba~laml~hr. otuz yd sonraki y1klh~m1 hazulayan,
Hellenik felsefe, i.i~ doneme ayrdabilir. uzun ve zorlu bir sava~a girmi~tir. Sa-
1 Doga Felsefesi. Bu donemde yer alan fi- va~ yenilgisinin ardmdan, Atina, bir de
lozoflar, felsefenin u~ temel konusu olan veba salgmm tum deh~etini ya~aml~
varl~ bilgi ve de~erden birindsini, yani tlr. Bundan dolay1, Atina arhk yi.iksek
varhk konusunu ele alnu~lar, varhktaki bir refah diizeyi olan bir kent olmaktan
de~i~meyi, varhfPn nedenlerini, do~a ~akarak, insan ya~arruyla ilgili problem-
daki ~oklu~un kendisinden ti.iredi~ bir- lerin kendilerini ~ok daha derinden his-
li~, yani tarkhe konusunu ara~tmn1~lar settirdi~i bir kent olup ~1km1~tlr.
d1r. Do~a felsefesi dort okul ya da Ote yandan, Yunan felsefesinde, felse-
problem ~r~vesi i9nde ele ahnabilir: a) fenin merkezi olan Alina aym zamanda,
tThales, t Anaksimandros ve Anaksime- yurtta~lann yoneticilerini se~mekle kal-
nes'ten olu~n maddeci, birci Milet maylp, kendilerinin de siyasal ya~ma
Okulu. b) Matemaliksel ~ah~malanyla elkin bir bi~de kablabilecekleri kii~k
se~kinl~en ve felsefede, fonnu, yap1 ve bir demokrasiydi. l~te bu durum, siya-
i~levi on plana ~kartan Phytagoras~1 sal ya~amm gerisinde yatan ilkeler ve
Okul. c) Daha ~ok birlikten ~oklu~a ge9~ ki~inin siyasal ya~amda ba~anh olma-
ve dolaylslyla, de~me problemi i.izerin- suu sa~layacak sanatlar haklanda daha
de durmu~ olan Herakleitos ve Parme- ~ok ~y o~renme arzusunu gu~lendir
nides. d) Di.inyadaki apa~1k de~i~me mi~tir. Yine, do~a felsefesinin, ortalama
olgusunu Pannenides'in varhkla ilgili insamn bak1~ afi1smdan iflas etmi~ ol-
gori.i~leriyle uzla~tmnaya ~ab~ml~ ve du~unu soylemek gerekir. Ba~ka bir de-
bu ~er~eve i~inde, varh~m temeline bir- yi~le, ortalama aydmm bak1~ a~&sm
den ~ok arkh yerl~tirmi~ olan ~ok~u fi- dan, do~a filozoflanrun ayru konuda
lozoflar. Empedokles, Anaksagoras ve kar~1t g6rii~lere ula~malarmdan dola-
t Atomcular. yl, do~a felsefesi hepten anlams1z ve ge-
410 Hellenistik felsefe

reksiz hale gehni~tir. Bu tiir bir felsefe- den varhk gorii~iiyle Epikiiros felsefesi,
nin iki temsilcisi vardu: tSofistler ve daha agn basan ve doneme ~ok biiyiik
tSokrates. ol~iide damgas1n1 vuran felsefe olm u~
lll Sistematik Donem. Hellenik felsefe- tur. Ama~h bir evren anlay1~tyla en
nin son donetni, ele~liric.i bir felsefeden yiiksek insani iyi olarak, aklan dogru ve
olu~an sistematik donemdir. Yunan fel- yerinde faaliyetine duyulan inan~ ise, en
sefi dit~iincesinin ula~t1g1 bu diizeyde, gii~lii ifadesini Stoacalarda bulmu~tur.
tPlaton ve t Aristoteles, insanan bilgiye Stoac1lar1n goru~lerinde soanutla~an bu
ula~Jiken kullandag1 gii~ ve yetilerin gii- ama~h evren gorii~ii, son ~oziimlemede
venilirlik ve yeterliliklerini sorgulamaya tSokrates'ten miras ahnan bir gorii~ ola-
ba~larru~llr. Bilgimiz, ger~ekte neye da- rak, Epikiiros'wl mekanist varhk gorii-
yanmaktadlr? Bilgilerimiz duyulanmaza ~iine taban tab ana z1ttar.
1n1, yoksa akhmaza ma dayanmaktadar? Bu donemde ortaya ~akan ba~ka bir fel-
Duyularun1zan bizi ger~eklikle ili~kiye sefe okulu da, dogmatik olduklan ge-
sokabileceginden emin olabilir miyiz? rek~esiyle rum felsefelere ve ozellikle de
Zihinsel faaliyet ve i~lemlerimiz giiveni- Stoao felsefeye gosterilen tepkiyle s~
lir mi? kinle~en, ku~kuculuk olmu~tur. Niha-
Bu donemin ild biiyiik filozofu alan yet donemin sonlanna dogru, Poseidoi-
Platon ve Aristoteles, felsefelerinde, ken- nos, Panaetios ve Antiokhos, Stoa fel-
dilerine da~d iin ya haklonda d ii~iinme sefesini Platon ve Aristote)es~i ogretiler-
ve spekiilasyonda bulunma izni vennez- le birle~tirmeye ~ah~ml.{jtar.
den once, yetilerimiz, zihinsel faaliyetle Hellenistik felsefenin en onentli ozelli-
rimiz ve i~lemlerimizi ~oziianlemek ve gi, bu felsefenin konulanru mantak, fizik
sanamadan ge~irmek gerektigi inancay- ve ahlak ~ekJinde diizenlemesidir. Man-
la, i~e bu sorulan sorarak ba~lama~lar bk, Aristoteles' ten miras alman bir tavu-
dar. Yine, ayna donemde, Yunan felsefe- la, bilgi teorisini de kapsayacak ~ekilde,
sinin ilk iki doneminde, doga ve insan dogru bilgiye ula~man1n yontemi ve fel-
konulannda elde edilen bilgiden de ya- sefenin vazge~ilmez araca olarak goriil-
rarlanan Platon ve Aristoteles, tarihin ta- mii~tiir. Nitekim, bu anlay1~1n bir sonu-
n1d1ga ilk ve en biiyiik felsefe sistemleri- cu olarak, ozellikle Stoaolar mantak
ni kurmu~lardu. Bu donem, ruhayet, alaruna ~ok onemli katlolar yapml~lar
bilimsel ara~tumayla felsefe faaliyeti- dar. Ayru ~ekilde, fizik de arka planda
nin, egitim ve ogretimin kurumsal bir kahp, yalruzca ahlak ic;in bir temel ve
nitelik kazandag1 donem olmu~tur. Bu hazarhk alma fonksiyonunu yerine getir-
~agda, egitim ve ara~tlrma faaliyeti i~in, mi~tir. Bundan dolaya, bu donemde fi-
Platon Akademi'yi, Aristoteles de Lise'yi lozoflar, fizik ya da varhk alan1nda
kurmu~ ve faaliyetlerini burada siirdiir- yeni teoriler geli~tirmek yerine, Sokra-
m ii~lerdir. tes oncesi doga filozoflar1nm gorii~leri
Hellenistik felsefe (tng. Hellmistic philo- ni aynen benimsemi~lerdir. Bu baglam-
sophy; Fr. philosop/Jie hellenistique ]. Kent da, Stoahlann tHerakleitos'un fizigini,
devletinin sana erdigi M. 0. 323 yahyla Epikiiros'un ise tDemokritos 'Wl atomcu
Hellenistik ~agan son biiyiik imparator- gorii~iinii pek biiyiik bir degi~iklik yap-
lugunun Roma'nan bir par~ast oldugu madan benimsedi~ soylemekte yarar
M.O. 30 yah arasandaki donemin felse- vardar.
fesine verilen ad. Hellenistik felsefede on plana ~1kan ~a
Bu donemde yer alan dort biiyiik felse- h~ma alan1 ya da disiplin, ahlak olmu~
fe okulu s1ras1yla, t Akademi, Peripate- tur. Bunun nedeni, bireyin amacma
tik okul, +Epikiiros~u ve +Stoaa okul- ula~tag1, iyi bir ya~am siirdugu, kendi-
d ur. Bu dort okuldan, hazc1 ahlilo ve sini her balwndan evinde gibi hissettigi
Tann'nan evrene miidahalesini redde- kent devletinin yakalmasa, kent devleti-
Herakleitos 411

nin yerini alan imparatorl ukla birlikte, gunu one siiren Helv~tius'a gore, bu de-
bilinen diinyan1n stn1rlann1n geni~le gerler temel istek olan haz sevgisi veya
mesi ve bireylerin ka~1ndmaz bir bi~hn arzusunun donii~iimleri olmak duru-
de diinyaya, topluma ve kendilerine ya- mundadJr.
banola~masJ, yalntz ve ba~1bo~ kalma- YararCI ahlak anlayi~nun ilk biiyiik on-
sJdu. ciisii olan Helv~tius, egitim gorii~leriyle
Boylesi bir toplum diizeninde, felsefe- ~ok etkili olmu~tur. 0 egitime biiyiik bir
den beklenebilecek tek ~y, ilgisini birey one1n vermi~ ve bizi, her ne isek o yapa-
iizerinde yogunla~tlrmast, bireyin felse- nln egithn oldugunu soylemi~tir. Bu-
feden bekledigi yol gostericilik gorevini nunla birlikte, iyi bir egitimin oniinde
yerine getinnesidir. Bu donetnde, felsefe- ciddi engeller vardu. Bu engellerin ba-
nin herkes~e kabul gormii~ amac1, insan1 ~Jnda ise, din ve baht inan~lar gelmekte-
m utlu bir ya~ama ula~tlrmak, bireye dir. Ger-;ekten varolantn yalruzca maddi
giiven ve bilgelik kaz.and1rarak, onun ya- nesneler oldugunu, bilginin d1~ diinya-
~adtgl yabanc1la~ma ve yolunu kaybet- daki 1naddi nesnelerin duyularnnwn
mi~lik duygusunu a~mas1ru saglamakhr. iizerindeki etkisinin bir sonucu olarak
i~te bw\dan dolay1, Hellenistik donemin duywnlardan meydana geldi~ni savu-
en biiyiik ve en onemli iki sistemi olan nan Helv~tius, Tann'n1n varolu~u konu-
Epikiiros-;ulukla Stoac1hk ki~isel bir sunda tateizmi benimsemi~tir.
ahlak iizerinde yogunla~;ru~lar, siyasi ya hen. Antik Yunan felsefesinde, omegin
da toplumsal diizenle ilgili problemlere +Parmenides'te Bir olana; her~yi i~eren,
pek az onem venni~lerdir. Bir tinsel ba- faka t kendisi ba~ka bir ~eyde i~erilme
gunslZhk ve kendi kendine yetme ideali .. yen; varhg1n, degi~menin kaynagt olan,
ni On plina ~Ikartan i.ki alwntn da ahlalo, her~eyden baguns1z ilk varhk, nihai ve
fiziklerinin katktstz tmaddeciligini yan- en yiiksek ger~eklige; duyulann goster-
sttacak ~ekilde dogalc1 ve 'bu diinyaa', digi goriinii~lerin gerisindeki, alul yo-
yani i~inde ya~ad1gun1Z diinyayla, bu luyla bilinen, varhga gelmemi~ ve yok
diinyadaki ya~am ve degeri temele alan edilemez olan, ezeli-ebedi degi~mez rea-
bir ahlak anlay1~1du. liteye verilen Yunanca ad.
Helvetius, Claude Ad.rien. Aydtnlanma- Herakleitos. Pannenides'in duragan ve
run onemli dii~iiniirlerinden biri olup, degi~mez varhg1na kar~1, niteliksel de-
t Ansiklopedinin hazulanmasma katk1 gi~me olarak olu~un ger~ekligini one
yap1n1~ olan Frans1z filozofu. stiren Yunan filozofu.
Helv~tius, insan zihninin tUm entellek- Bilgi bakurundan, e1npirik ya da duyu-
tiiel gii~lerini, Condillac'tnkine benzer bir sal bilgiye hi~ deger vermeyen Heraklei-
indirgeyici analizle, duyum ya da duyu- tos, gozlerin ve kulaklann kotii tantklar
alg~sJna indirgeme t~bbiisiiyle iin ka- oldugunu one siirerek, rasyonalizmin
z.anrru~hr. Ba~ka bir deyi~le, insan1n savunuculugunu yap1ru~t1r. ~ok ~ey
d uyu dfizeyini a~an yetilere sahip old u- bilmeye, ansiklopedik bir bilgiye kar~1
gu gorii~iinii yanh~ bir teori olarak nite- ~1kan filozof, ~ok ~ey bilmenin ak1lh ol~
leyen Helv~tius'a gore, omegin yargyt rna y1 ogretmedigini soylemi~tir. Siyasi
ele alahm. Yargtlamak, bireysel ideler alanda, demokrasi kar~1h egilinuerini,
aras1ndaki benzerlikleri ve farkllhklan al- ~ogunluk geni~ halk y1g1nlanna kar~1
gilamaktan ba~ka hi~bir ~ey degild.ir. duydugu nefretle birle~tiren ve 'bir ki-
Ayru indirgeyici analizi ahlik alaruna da ~inin, yet kin biriyse eger, kendisi i~n,
uygulayan filozofa gore, insan davraru~l on bin ki~iden daha degerli oldu~nu'
nn evrensel temelini ben-sevgisi meyda- soyleyen Herakleitos'un metafiziginin
na getinnekte olup, ben sevgisi haz elde en one1nli tezi, hi~ ku~ku yok ki, ~ah~
etme amaona yonelmi~tir. Tum degerle- ma ve sava~1n her~eyin babas1 oldugu
~ hatta gii~ arzusunun bile ikincil oldu- dii~iincesidir. Ona gore, kar~1tlann sa-
412 Herder

va~1, varhk ya da olu~un tek ve en mu~tiir. Nehir alop gitti~i ic;:in, o aym
onemli ko~uludur. Zira bu sava~ olma- nehre iki kez giremeyece~imizi belirtir.
saydi, hil;bir ~ey varolmayacakh. Bun- Evrende hi-;bir nesne, nesnelerin hi-;bir
dan dolayt, varhklann do~u~ ya da var- ozelli~i yoktur k.i, de~i~meden aym kal-
h~a geli~i, birbirlerine kar~1t alan ve sm. Her~ey bir ba~ka ~eyin yikiml ve
dolaytstyla birbirlerini varhkta tutan olumti sayesinde varh~a gehnekte ve
kar~ttlann -;att~masma ba~hdtr. daha sonra yak olup gitmektedir. Ev-
Onun varhk o~retisinin ikinci tezi ise, rendeki tum o~eler arasmda surekli bir
her~eyin birli~ni ortaya koyar. Birlik, -;ah~ma ve sava~ hali vardu ve de~i~
t1pk1 lyonyah di.i~iinurlerde oldu~u meyen tek ~ey, bu de~i~me halinin so-
gibi, evrenin ilk maddesinden, evrende- nucu alan kozmik denge durumudur.
ki her~eyin kendisinden do~du~u mad- Herder, D. G. Ger-;ek bir tarih felsefesinin
di tozden meydana gelir. Bu birli~i ate~ bir anlamda kurucusu saytlabilecek
te bulan Herakleitos'a gore, ate~, ome- alan 19. yuzyd Alman du~unuru. Temel
~in yo~unla~h~l zaman, nemli hale eserleri: ldeen zur Philosophie der Gesc-
gelir ve basm; altmda suya donu~ur. Su hichte des ensc1Jeit [lnsanh~m Tarihinin
dondu~u zaman ise, toprak olup ;1kar. Felsefesi Uzerine Du~unceler] ve Brieft
Onun ilk madde olarak ate~i se-;mesi, zur Be forderung der Humanitiit [insanh-
daha -;ok ondaki olu~u, de~i~me ve bir- ~m llerlemesi Dzerine Mektuplar].
likten -;oklu~a g~i~ suredni en iyi, ya- Tarihte, belirleyici o~enin genel olarak
karak ve y1karak ya~ayan ate~ ifade et- insan de~il de, ~u ya da bu turden insa-
ti~i i-;in onem ta~tr. run genel ozellikleri oldugunu savunan
Herakleitos birli~in oldu~u kadar, -;ok- ve bu iddiastyla da, ayru zamanda antro-
lu~un da hakkuu veren bir filozoftur. polojinin babas1 olarak gori.ilen Herder,
Ba~ka bir deyi~le, o monist bir filozof ol- organik bir do~al evrim gorii~u geli~tir
dugu kadar, ayiU zamanda bir -;okluk fi- m.i~tir. Bu anlay~ gore, do~a da tarih
lozofudur. Onun IJOkluk filozofu olmast- de, surekli olarak donu~en, yani olu~
rn mumkun kdan ~ey ise, olu~u on hali i-;inde alan varhk alanlandll'. Tarih,
plana 9kartnu~ olmas1dtr. Herakleitos'a do~arun bir alan1 olrnakla birlikte, tarih-
gore, -;okluk ya da kar~ttlar olmakslZlll, sel olaylar, do~al olaylar gibi, kesin bir
varhk ya da olu~ olamaz. 0, bir yandan yasahhk ve nedensellik ta~1maz. Zira, ta-
da -;oklu~un birli~e dayandl~lnl soyle- rihl belirleyen on onemli o~e, genellik
m~tir. Bundan dolayJ, -;okluk olmadan de~) de, bireyselliktir. Tarihte yasalar
birlik, birlik olmadan da -;okluk olamaz. aramaktan vazge-;ilmelidir, nkU her ta-
Evren, ayru zamanda hem bir ve hem de rihsel olay bir kez ortaya ;1kan bir ger-
-;oktur; bu da, olu~la ifade edilir. t;eldik olmak durumundadu.
Herakleitos, birlikten -;okJu~a ge-;i~ ve Herder'in bu tarih goru~unun gerisin-
olu~ surecini, ate~le ve dolayisiyla ak1~ de, onun insanl1gunwn ozsel arao ol-
du~uncesivle ifade etmi~tir. Bu onun dugunu savundu~u dile ili~kin gorii~u
varhk goru~unun u-;uncu temel tezini yer ahr. Bellek, du~unce ve bilincin te-
meydana getirm.ektedir. ~eylerin surekli melinde bulunan dil, insarun, hayvarun
ak1~1, her~eyin akmakta olu~u, evrenle i-;gi.iduleriyle kJyaslandi~mda, ortaya
ilgili en onemli do~rudur. Ona gore, ev- ;1kan gu~zlfi~finu telafi eder. Hayva-
rende kahahk ve dura~anhk yoktur; run i-;gudusel tepkilerinin kesinligi ve
her~ey de~~mekte, yakarak, y1karak de~i~mezli~inin yerine, insana daha
ya~amaktadu. buyuk bir ozgiirluk ve ba~kalanyla i~
Herakleitos kendisinden onceki filozof- birli~ yapma olana~1 verir. lnsan du-
lann bo~u bo~una evrende kahc1hk ve ~uncesinin ve bilincinin temel araa
sureklilik arad1klanru, oysa evrende ka- alan dilin, bu ~r-;eve i-;inde, du~unceyi
hcliik bulunmay1p, mutlak bir de~i~ mumkun kdan ve du~unceden hi-;bir
menin soz konusu oldu~unu one sur- ~ekilde aynlmaz alan ~ey oldugu soy-
hermeneutik 413

lenebilir. felsefi bir anlam kazandmm~ ve hecme-


Herder'e gdre, farkh diller farkli dii- neutigin tinsel bilimlerin yontemi oldu-
~iinme ve hissetme tarzlanna, farkb dii- gunu savun""u~tur.
~iince ve duygulara kar~1hk gelir. Dilin, Tinsel bilin ueri ya da in san bilimlerini
Herder'de oynadigi, insan dii~iincesini ya~ama kavrammdan hareket eden
ve kiiltiiriiyle ilgili kurucu rol, Aydm- anlam bilimleri olarak tannnlayan Dill-
lanmamn hiimanizmine ve insamn, ~ag hey, bu bilimlerin, yazd1 metinleri once
dan ~aga ve toplumdan topluma degi~ filolojik bir anlam ele~tirisinden ge~ir
meyen evrensel bir ozii oldugu tezine mek, daha sonra da sozciiklerin belli bir
ters dii~er. Aydmlanma dii~iincesinin donem ya da ~agda soz konusu olan an-
~iddetli birka~ ele~tirmeninden biri lamlanm ortaya ~tkarmak durumunda
olan Herder, ayn halklann ozgiil tarih- oldugunu one siirmii~tiir. <;iinkii, belli
lerinin onemini vurgulam1~ ve Aydm- bir donemi ve kiiltiirii anlamak i~in ya-
lanmamn tevrenselciliginc kar~I, ondo- Zih yap1tlann lalzi ya da goriinii~teki
kuzuncu yiizydm en onemli giicii ha- anlamtm ortaya ~tkarmak, yeterli ol-
li.ne gelecek milliyet~iligi esinlemi~tir. maz;aynca, sozciiklerin belli bir donem
hermeneutil< [ing. hermeneutics; Fr. ller- ya da ~agm sahip oldugu tinsel ya~am
meneutique; AI. !Jenneneutik]. G~el ola- altmda kazandtklan anlamt da giin t~I
rak insarun eylemlerinin, sozlerinin, ya- gma ~1kartmak gerekir; Dilthey'a gore,
rathgt iiriinlenri ve lruril'iTUann anlanillU__ _ bu yapdd1g1 zaman ancak, soz konusu
kavrain!i.. ve yonmdama saiiab-:-tg. yiiz' anlamlar saycsinde o donem ya da ~aga
ydda, pozitiv~.g~ij.~fY([ri!em. art!ayi- egemen olan tinsellik kavranabilir. Bu
~ ve doga bilimlerinin yontemini anlamlan a~tga ~LI<aracak olan yontem
msiiii bilunlennde de kullanma tavrma de, bir tiir anlama ve yorumlama sanah
kar~1, tarih i':_e_.S05yo~oJCSibi insan bilim- olarak, hermeneutiktir.
leriniri konusu olan msan varbguun Dogaya ili~kin ara~hrma ile insan ey-
temcl ozelli~den dolay1, larkb bir yon- lemine ili~kin ara~hrma arasmda ~ok
tell}e ihtiya~ .d\l}tdugu anlayi~Irun sonu- temelli bir larklihk bulundugunu, insan
cu olan yorwn teorisi. eyleminin ozel bir ana liz yontemine ihti-
Teolojik bir kokeiU, uzun bir tarihi olan ya~ duydugunu savunan Dilthey, bu
ve lelseleye tDilthey taraftndan kazandi-
~er~eve i~inde, iki ayn yontem ortaya
nlan henneneutik terimi ilk kez olarak
koymu~tur. Bunlardan birindsinde, bir
Yunan'da kullamlmi~hr. Buna g6re,
Antik Yunan'da, tannlarm s6zleri ve me- eylemin, kitabm ya da bir tablonun ya-
sajlan insanlara, tannlarm haberdsi olan rahcistmn yorumcuyla olan ili~kisi iize-
Hennes tarafmdan iletildigi ve Hermes rinde yogunla~thr. Buna gore, izleyici
taralmdan aktanlan bu sozlerde tannlar, ya da yorumcu, kendisini yarahcnun
insan ya~arru hakkmda, insanlann gore- yerine koyarak anlar. Anlama, gerek ya-
medikleri ~eyleri de 'stiz kabbt' i~inde rahci gerekse yorumcu ya da izleyicinin
aktardlklan, I aka t bu sozlerin yalruzca ortak bir insanbg1 payla~masmdan
lafzi anlamlanyla diimdiiz anla~Limayip, veya her ikisinin de aym Tinin tezahiir-
a~tklanmalan ve yorwnlanmalan gerek- leri olmasmdan dolay1, miimkiindiir.
tigi i~in, ta.nr!lann.~O.<:~.rini-JLOwm]ama Dilthey'm onerdigi ikinci yontemde ise,
laa!iJ<etine.hermeo.eytik ad!.-veri)mj~tir bireylerin ki~isel ozellikleri ya da karak-
Hermeneutik teriminin soz konusu teo- teristikleri bir kenara b1rakthr. Bunun
lojik anlarru Orta~agda da korunmu~ yerine hermeneutik, insan eylemini, ona
ve terim, Hristiyan teolojisinin kutsal anlam veren daha geni~ bir biitiirue
kitaptaki tinsel hakikati anlaytp yorum- ili~ki i~inde anlar. Buna gore, ornegin
lama i~iyle me~gul olan losmt i~in kul- bir tablo, o tablonun i~inde iiretildigi
lamlmi~hr. Bundan sonra, Dilthey, F. toplumun diinya gorii~ii dikkate alma-
tSchleiermacher'in de etkisiyle, terime rak anla~Ihr.
4l 4 hermer.eutik dongii

Dilthey'den sonra, H. G. tGadaaner de, rin veya S1n1fsal -;akarlann yans1tunJan


insan1n kendine ozgu bir oyun mekAn1, olabileceklerini gozler online sermekten
bir anlatnlar dunyas1 i~inde ya~ad1g1 ve meydana gelen ku~ku hernreneutigidir.
bu mekantn da yalnLZca refleksiyonlu bir Soykiitugu yakla~am1yla ozde~le~tirile
anlama yoluyla bilinebilecegi ve ~agla bilecek olan bu tiir bir hermeneutigin
nn, kulturlerin, suuflann ve toplumlann, temsilcileri +Nietzsche, +Freud ve tFou-
ancak bir ~agm ya da toplumun dildeki cault'dur.
sozlere verdigi ortak anlamlarla ~ekille O~uncu hermeneutik hirii ise, 3 Frank-
nen ya~am bi~imleri aracahg1yla anJa~I furt Okulu du~unurlerinden Jiirgen Ha-
labilece~i kabuUeriyle, felsefi henneneu- bermas'In temsilciligini yaphga eleitirel
tigi soz konusu ya~a1n bi~imlerinin hermeneuti ktir. Kokii onsekizinci yuzylla
butunlugune ve b\1 biirunJugu saglayan kadar uzanan bir tideoloji ele~tirisi ge-
~eylere ula~may1 ama~layan anlama ve lenegini devam ettiren soz konusu her-
yonnnlama yontemi olarak tanamlanu~ meneutik turii, varolan toplumsal, poli-
tlr. tik ve kiilturel ko~ullan, bir tiir gizem-
Henneneu tik, doga bilimlerinin yonte- sizle~tirme etkinligine e~deger olan yo-
minin kullanmm1 insan bilimlerini de rumlarla ele~tinneyi ama~lar.
kapsayacak ~ekilde yaymaya ~ah~an, Ote yandan, henneneutik ayna zaman-
sosyal bilitnlerde insan eylemine ~e~itli da 4 bir tur ontolojiye veya ontolo jik
turden topluansal yapllann neden oldu- ara~tanna tarzana tekabiil eder. Bu an-
gunu dile getiren pozitivizme yonelik lamda, ozellikle Heidegger felsefesini
genel ele~tirinin bir par~asuu meydana karakterize etmeye fazla uygun dii~en
getirir. Ba~ka bir deyi~le, hermeneutik hermeneutik terimi, anlamJara niifuz et-
1 bilhnsel yontemin ilke olarak, bilgi Ineye yetili olan, kcndileri i~in diinyarun,
amaca giiden biitiin ara~brma alanlaran- duyu-algllannm bir toplam1 olmaktan
da kullarulabilecegi, daha dogrusu kul- ziyade, oncelikle ve temelde aralamaya
laniiinasa gerektigini, 2 doga bilimlerin konu olan bir varhk alaru oldugu varhk-
yonte1ninin, metod konusunda ger~ek lara ozgii varolu~ tiiriinii a~ga ~lkarma
bir paradigma olu~turdugunu veya YI ama~layan bir teoriyi, bir varhk gorii-
ideal bilimsel yonteme tekabiil ettigini, ~i.inii ifade eder.
3 olgulann nedensel olarak aliJklanmasi Hermeneutik veya hermeneutik anali-
gerektigini ve nedensel a~1klamanan da zin en onemJi gii~lugu, hermeneutik
bireysel olgu ve durumlan genel yasala- yontem uygulanda~ zaman elde edilen
nn alhna yerle~tirmekten meydana gel- yorumlann nasal ge~erli kdanacaga prob-
digini one siiren pozitivist yakla~ama lemi olmu~tur, 8Wta gore, bir metnin ya
kar~1 olu~an bir tepkinin iiriiniidur. da eylemin anlamana ili~kin bir yorum,
ikisi hermeneutik gelenegin onemli en azrndan digeri kadar i yi olmahd1r. Bu
ishnlerinden biri olan Paul tRicCEur, di- gij~lugun ~ozumii, bir butunle biitiin tin
geri de I<.-0. +Apel'le J. tHabermas ta- par~alan aras1ndaki kar~ahklr ili~kide
rafandan a~amlanan ii~ tiir hermeneutik- arannu~hr. Boyle bir ~oziimiin en onde
ten soz edilebilir. 1 Bunlardan birincisi, gelen savunucusu, henneneuti~ par~a
yuzeyde olanan gerisine gizlenani~ Hr~ YI biitiin, biitiinii de par~a aracll.Jgryla
tuk mesaja nufuz etmek amactyla, iletil- anlamak durumunda oldugWlu soyle-
mi~ olana kulak vermekten, ona baglan- yen Gadamerdir.
maktan meydana gelen gelenek hermene- hermeneutik dongii [ing. hernreneutical
utitidir. Bu hir bir hermeneutigin bili- circle; Fr. cercle ltinneneutique ). Herme-
nen en i yi temsilcisi Gadamer' dir. 2 tkin- neutik yorum ya da anlama yonteminin
cisi ise, iletilmi~ olana ku~kuyla bak .. kapsama i~inde ortaya ~ ve biitiinii
1naktan, metinlerin ve insani eylemlerin anlamadan, biitiinu meydana getiren
gorundi.ikleri kadar masum olmadikla- bile~enlerin, b ile~enlere _iii~ kin saglam
nna, onlann gizli itkilerin, sakla diirtiile bir kavray1~a ula~madan da biitiiniin
heyecan 415

anla~llamayacagmt dile getirip, }'Ont- stfat. Tann'mn her~eyle temelli bir ili~
mu olanakstz ktlan tinli.i dongi.i. ki i~inde bulundugunu ve varolan her-
Aym sozci.ik ya da hatta ayrn ti.imcelerin ~eyin fail nedeni olarak ortaya ~tkhgmt
farkh baglamlarda farkh anlamlar ta~t dile getiren stfah.
dtklanru, dolaytstyla bu sazci.ik ya da heterojen [tng. heterogeneous; Fr. hetero-
ti.imcelerin anlamlanrun, ifjinde ge1<Jeri gene; AI. /reterogen, ungleidzartig]. 1 Bir
baglama ya da yer aldtklan bi.iti.ine ili~ ~eyin birbirine benzemez par~a ya da
kin bir kavray1~a ula~madan bilinemeye- niteliklere sahip olmast, ayn ti.irden oge-
ceklerini, bi.ittinlerin ya da metinlerin ise, lerden olu~mast durumu. 2 Manhkta,
::.ncak ve ancak onu meydana getiren bile- birbirleriyle cins-ti.ir, i~lem-kaplam ili~
~enler anla~tldtgl zaman kavranabilece- k.isi i~inde olmayan kavramlann ozelli-
gini ve dolaytsyla bi.iti.inle par~alann gi.
kar~thklt bir bag1mhhk i~inde oldugunu Bu ~er~eve i~inde, ~eylerin, birbirleri-
dile getiren hermeneutik dongti, daha zi- ne ne kadar benzer olursa olsun, kendi-
yade koti.imser bir bakt~ a~tst ifjinde ge- lerinde ayn ti.irden, farkh par~a ya da
~erli olup, nesnel olarak ge~erli yorumla- niteliklere sahip oldugunu one si.iren
nn olanaks1zhgmt dile getirir. bir ogretiye, heterojenite anlayz~z adt ve-
Bu konuda daha iyimser olanlardan rilir.
tDilthey, tam ve yetkjn bir yoruma ula- heterolojik [tng. heterological]. Kendi ken-
~tlamasa bile, dongi.ini.in a~tlarak, her disine uygulanamayan, kendi kendisi
seferinde biraz daha geli~en ve di.izelen ifjin ge;erli olmayan, kendi kendisini ta-
yorumlara, daha saglam kavrayt~lara nnnlamayan anlamma gelen st.fat. Orne-
ula~mamn mi.imki.in oldugunu savun- gin, Yunanlt sozrugu, Yunanca bir isim
mu~tur. Onun soz konusu inancmm te- olmadt~, 'tek heceli' stfah kendi ifjinde
melinde ise, degi~en dil, ki.ilti.ir ve ki~i ~ok heceli oldugu i9It, heterolojik terim-
liklerin gerisinde, ortak bir insanhgm Jer olmak durwnundadtr.
bulundu~ kabuli.i vardtr. Buna kar~m, kendi kendisine uygula-
hermeneutik fenomenoloji [lng. hermeneu- nabilen, kendi kendisini tarumlayan,
tical phenomenoloji; Fr. phenomenologie kendi kendisi i~in ge~erli olana lwmolojik
ltenneneut"ique]. tHusserl tarafmdan ku- denir. Omegin, ~ok heceli terimi, kendisi
rulmu~ olan tfenomenolojinin, transen- de ~ok heceli bir terim oldugu iljin, h<r
dental fenomenolojiyle varolu~sal feno- molojik bir terim olmak durumundad1r.
menolojiden sonra ortaya ~tkan ve Al- hexis. Bir ~eyin davram~mt, bir insan
manya'da Gadamer'le, Fransa'da ise Paul varhgmm, faaliyet ve eylemlerini dog-
tRiaEur tara&ndan temsil edilen i.i~i.inci.i rudan etk.ileyen ve degi~tirilmesi kolay
ti.iri.i ya da evresi. olmayan egilim ve ah~kanhklan i~in
Henneneutik fenomenoloji, bilindn one- kullamlan Yunanca sozci.ik.
mini vurgulamak ve varhgm onceligi di.i- heyecan [Os. teesur, infial; lng. emotion; Fr.
~i.incesini korumakla birlikte, insan varh- emotion; AI. a.ffekt, gemiJtsbewegung]. Bi-
gmm ir;inde kuruldugu ya da lincin analiz. edilemeyen, ba~ka bir ~eye
olu~turuldugu temel ve en onemli ortam indirgenemeyen, yalmzca ya~anmak su-
olarak dili on plana ~tkarbr. Bu anJayt~ retiyle bilinebilen bir niteligi olarak, i~
gore, ozneler arast ge,.erliligi olan dil, bi- ve d1~ uyaranlann etkisiyle ortaya ~tkan
reyin bilincinin temel ko~ulu oldu~ ir;in, gi.i~li.i duygusal tepki. lnsamn duygula-
onun bilincinden once gelmek durumun- rmda meydana gelen ~iddetleiUne .
dadu. Organizmada i~ten ya da dt~andan
her yerde olma [lng. omnipresence; Fr. om- gelen ani degi~ikliklerle birlikte ortaya
nipresence; AI. allgegenwart]. Tann'mn ~tkan, ho~ ya da tatstz bilin~ hali. Heye-
her zaman her yerde, her ~eyde ti.imi.iy- cana yol a~an degi~ikligin ani ve bek-
le mevcut oldugunu, ve etkisinin her- Jenmedik olmast durumunda, sarsmh-
~eyde hissedildigini dile getiren ilahi Jara yol a~abilen duygu. Organizmamn,
416 hiHilik

sm1r sistemmm bekJerunedik degi~hn aynhr. a) Edilgin /rip;ilik, hi~bir degerin


ve uyaranlara,darnarlarda geni~leme ve varohnad,gml kabul etmekten, degerle-
btiztilme, kalp atr~mlil h1zlanmasr, agrz rin yokluguyla ve varhgm amao;szh-
kurulugu gibi yollarla tepki vermesi du- gyla yiiz ytize gelmekten meydana
rum u. lrAdi olmayan, faka t her ko~ulda gelir. b) Elkin hi"ilik ise, kendilerine
bilinebilen gti~lti duygu. arnk daha fazla inamlmayan degerlerin
hi~~ilik (ing. nihilism; Fr. nihilisme; AI. nihi- ttimden ykllmas1 yontinde bir giri~im
lismus]. 1 Gene! olarak, Tanrr'nrn varolu- de bulunmaktan meydana gelir.
~unu, ruhun oltimstizltigunti, ir;idenin 5 Buna ka~m, siyaset alarunda hi~~i
ozerkligini, aklm otoritesini, degerlerin lik, her ttir toplumsal dtizenin kotti o-
nesnelligini, bilginin imkiinrru, tarihin lup, ykdmas1 gerektigini one stiren,
rnutlu sonunu yadsuna tiirtinden bir red- egemen bireyin ozgtirlugu adma, otori-
diye d1~rnda, bir de umutsuzluk, d~ kl- tenin zorbahgma ka~1 ~1kan tav1rda
nkhg duygusu ihtiva eden gorti~. Gene! ifadesini bulur.
bir psikolojik ya da felsefi hal olarak hi~<;i hi~lik [ing. nothingness; Fr. nianl; AI. nichts,
lik, tiim ahlaki, dini, siyasi ve toplumsal nichtseiendes]. Gene! olarak, degersiz
degerden yoksun olma, varhk/ yokluk, olma, varolmama, yokluktan <;ll<ma. Hi~
ger~eklik/ ger~ekd1~1hk, dogru/yanh~, lik daha ozel olarak da varolu~~ felsefe-
bilgi/kanaat ttirtinden tiim aymmlar1 de, ozellikle de Jean Paul Sartre'da kendi-
yadsuna dwumu ve tavrml ifade eder. si i~in varhg1, kendinde varhktan a}'lran
2 Epistemolojide, ger~ek ve nesnel bir Ierne! ozelligi tarumlar.
dogru olamayacag1, bilinebilir olan hi~ Bilince, bilindn temel problemi dtinya-
bir ~ey bulunmad1gl, bilginin bir yaml- Y' bilmekten ziyade, kendisi olmasm-
samadan ba~ka hi~bir ~y olmadg1, dan dolay1, kendisi i<;in varhk ad1ru ve-
her tiir bilginin degersiz, goreli ve an- ren tsartre'a gore, temel problem bilin-
lamsz oldugu, hi~bir ~eyin bilinemeye- cin hi~likten meydana gelmesidir. Bi-
cegi, bilginin olanaks12 oldugu inane. lino;, Descartes'ta oldugu gibi, bir toz de-
3 Metafizik anlamda ise, hi~~ilik, bir ttir gildir; Kant'ta oldugu ~ekilde, belli bir
tanntarurnazhkla birlikte, bazr ~evreler transendental faaliyete de kar~1hk gel-
de Tanr1 inancmm ~okti~tintin bir sonu- mez. Bilincin hi~bir ~ey oldugu yerde,
cu olarak, evrenin anlams12 ve ama.,srz
Sartre'a gore, dtinya zengindir, ~eylerle
oldugu, insan ya~arrurun ve insamn faa-
doludur. Bilin~ en ytiksek ol~tide bo~tur
liyetlerinin hi~bir degeri ya da anlarru ol-
rnad1g1, kendisi i~in ya~amaya deger ve onun hi~bir i~erigi yoktur. 0 herhan-
hi~bir ~ey bulurunad1g1 gorti~tinti ifade
gi bir ttirden nesne degildir, dolayiSlyla
fizikf yasalara da tbi degildir.
eder.
~u halde, bilin~ kendinde varhktan
4 Hi~~ilik, ahlAk alarunda da, gelenek-
hi~lige sahip olu~uyla aynhr. insanog-
sel ahlakm ilke ve ytiktirnltiliiklerini
yads1yarak, her ttirlti gene! ilke ve dege- lu, varhgm hi~le~tirilmesinden ba~ka
ri sorgulayan, ahlili norm ya da deger bir ~ey degildir; varhk-olmayana ka-
ol~tilerinin rasyonel olarak hakh kdma- rl~ml~ olan bilincin nitelikleri birtak1m
mayacagml, ahlAki degerlerin alai yo- olumsuzluklarla belirlenir. Bilin~li bir
luyla da, sezgiyle de, yasanm otoritesiy- varhk olarak insan 'ne degilse odur, ne
le de temellendirilemeyecegini, degerle- ise o degildir.' Onun ozgtirlugu de i~te
rin anlams1z ve aklldl~l olup, ya keyfi bu olumsuzlu~a dayamr.
davraru~larm ya da akla dayarunayan hileli tanm [Ing. loaded definition; Fr.
duygularm ve toplumsal ko~ullanmala definition chargee]. Ytiklti tarum olarak da
rlil ifadeleri oldugunu one stiren anlay- bilinen ve bir kavram, terim ya da sozcti-
~a kar~1hk gelir. gan anlanuru onyargd1 ve tarafh bir bi-
Metafiziksel veya ahlaki anlamda hi~~i <;imde, genellikle propaganda amacryla
lik, etldn ve edilgin hi~<;ilik olarak ikiye ifade eden tanrrn tiirti.
----------c-----

hiper-ger~eklik 417

hilomorfizm [lng. hylemorphism; Fr. hyM- farkhhklara, tannlarm ~e~itlili~ine ra~


morpllisme; Al. hylemorphismus]. Evrenin, men, dharma kavrarru iizerinde bir birlik
evrendeki her bireysel nesnenin, her sa~lam1~hr.
yerde birlikte varolan, biri di~erinden Hint felsefesinin ya da Hint dini ve tel-
kesinlikle aynlmayan madde ve form- sell geleneklerinin olu~turdugu bi.itiinii
dan meydana geldi~ini savunan metafi- tarumlayan Hinduizmin temel literatii-
zik o~reti. rii M. 0. 1500-800 yllar1 arasmda ail
Aristoteles'in savunuculu~unu yap'lt~, olan Vedalarla daha sonraki donemler-
ve maddenin varoldu~u yerde formun, de derlenen Brahmanalar, Upani~adlar
formun varoldu~u yerde de maddenin ve ~e~itli destanlardan meydana gelir.
olaca~m1 bir gorii~ olarak hilomorfizm, lnan~ sistemi veya Tanr1 dii~iincesi de,
maddenin fonndan, formun da madde- ateizmden ba~lay1p, teizm ve panteiz-
den, ger~eklikte de~il de, ancak soyutla- me, monoteizm ve politeizme kadar
ma yoluyla aynlabilece~ini savunur ve uzanu.
yonlendirid, diizenleyici, harekete ge9- hiper- [ing. hyper; Fr. hyper]. Bah dillerin-
rici ve ~ekil verici ilke olarak fonnun, de en iistiin, en yiiksek, en iistte olmak-
maddeye yap kazandud1~m1 belirtir. hk bildiren on ek.
Ba~ka bir deyi~le, hilomorfizm, tikel Buna gore, klasik mekan anlay~run
varhklarda, bireysel tozlerde, maddenin ge~ersizli~ini, bugiin yeni bir mekan ta-
de~i~en bile~en oldu~unu, form alma- sarummn soz konusu oldu~unu dile ge-
dan tozsel ya da bireysel bir varolu~a tirin terim hiper-mekandtr. Nitekim,
sahip olunamayaca~uu, fonnun ise de- postmodemizm, modem donemde ge-
~i~me boyunca aym kalan o~e olarak, li~tirilen mekan kavramlanmn anlams1z
varolu~taki siireklili~i sa~lad1~1n1 ileri oldu~unu ortaya koymak iizere, hiper-
siiren metafizik anlay1~a kar~1hk gelir. mekan terimini kullarur. Modem varsa-
hiloteizm [lng. hyletheism; Fr. hyWhiisme; yunlara dayanan mekarun var olmadl~l
AI. hyletheismus]. Maddeyle Tann'y oz- m veya eylemedi~ini ifade eden hiper-
de~le~tirdi~i ya da Tanil'yla maddeyi mekan terirnine gore, mekan!a birlikte,
birle~tirdi~i i~in, tpanteizm ya da mad- mekansal engeller de kalkrru~ olup, her-
decilikle e~anlamh olarak kullamlan ~ey co~raf! bir aki~ i~indedir.
terim. Ote yandan, sozciiklerden ba~ka soz-
hinayana. Buda 'mn ger~ek o~retisine ol- leri, goriintii, klip ve bilgisayar prog-
duk~a yakm olan ve Buda'y biiyiik bir ram ve gasterilerini de ihtiva eden gii-
o~retmen ve din kurucusu olarak tant- niimiiziin yeni ve en iistiin metnine
yan, ancak onu Tann kabna yiikseltme- hiper-metin ad1 verilir.
yen Budist o~reti tiiriine verilmi~ olan hiper-ger~eklik [ing. hyper-reality; Fr.
ve 'kii~iik ta~1t' anlamma gelen ad. hyper-rialill!]. On!ii Franstz dii~iiniirii
Hint felsefesi [ing. Indian philosophy; Fr. Baudrillard'm ger~kli~in ~oktii~iinii ve
philosophie indienne]. Milattan once 2000 ge~ekli~in bugiin sadece, en iist ger~ek
y1hnda ba~lay1p, Hint maddecili~i, Bu- lik olarak, yamlsama, taklit ya da simu-
dizm ve Caynac1hk gibi heteredoks sis- lasyondan ibaret oldu~unu dile getiren
temler d1~ta buakild1~mda, esas Veda- kavramsalla~bnrru. Hiper-ger~eklik kav-
Cihk ve Brahmanizm gibi gelene~e ranu modelin, temsil etti~i varsay1lan
ba~h sistemlerle temsil edilen dii~iince ger~eklikten ~ok daha ger~ek oldu~unu
sisterni. ifade eder. Ba~ka bir deyi~le, burada
1 Bi~imleyici, 2 ger~ek~i ve dogalc1, 3 kullamlan hi per- oneki ger~e&n bir mo-
birci ve gizemci, ve nihayet 4 tektannc1 dele gore iiretilmesiyle ortaya ~1kan
diye srullanabilecek dort ayn donem- yeni ger~ekli~in. ger~eklikten daha ger-
den ge~en Hint dii~iince gelene~i, tarih ~ek oldu~unu dile getir, modellerin ger-
boyunca okullarm etkisiyle ortaya ~1kan ~ekli~in yerini almas1 halini anlat1r. Ba-
-------------

418 hipotetik ikicilik

udrillard'a gore, hiper-ger~eklik bir du-


rum, ktikeni, kaynag1 veya ger~ekligi ol-
mayan bir ger~egin modelidir; hiper-
tnekintn yaln!zca
u un , e sefenin
den eri, neder!le. som.u;liv ~rsa-
-
v i~aiartm1ar ol-
ne-

ger~ek de, ger~eklikten bag1ms1z olarak ina laaliyetinP i<?l';thk id\Ltifltene-


yeniden tiretihni~ olan bir ~eydir. Ba~ suren Hobbes, ya~adg sure i~inde,
ka bir deyi~le, onun televizyonu biricik biri entellekttiel, digeri siyasf olan iki
ontolojik ger~eklik haline getiren soz ko- devrime tarukhk etmi~tir. Bu devrim-
nusu kavramsalla~bnm1, gtintimtizde, lerden siyasi olam, yani mutlak monar-
ger~ek ile dti~sel/imgeselin, somut ya ~inin parlamenter demokrasinin temsili
da ger~ekten var olan ile sanahn birbiri- kurumlanyla S1mrlanmas1 soz konusu
ne kan~hgm1 ve estetik btiytilenimin oldugunda, Hobbes tam bir kar~t dev-
her yerde htiktim stirdugunti ortaya rimcidir. Buna kar~m entellekttiel dev-
koyar. rim, yani Orta~agm tannmerkezli ve
hipotetik ikicilik [ing. hypothetical dua- Aristoteles~i dtinya gorti~tiniin buakt-
lism; Fr. dualisme hypothetique]. 1 ikicili- larak, yeni doga bilhnleriyle, mekanik
gin, zihin ve d1~ dtinya ikiciliginden a~tklamarun ve deneysel yontemin be-
olu~an ttirti. 2 Epistemolojide, d1~ dtin- nimsenmesi soz konusu oldugunda, o
yanm yalmzca ~1kanm yoluyla bilindi- tam bir devrimcidir.
gini savunan gorti~. n ve erekli politik kurumlann
hipotez [Yun. hupothesis; ing. hypothesis; insan dogas1y a 1 g1 1 ger~e ya da olgu-
Fr. hypothese; AI. /typot/tese]. 1 Genel ola- lardan, insan dogas1yla ilgilil;u olgula-
rak, bir ilke, kabul, tahmin, ko~ul ve on- rm da evrerun aagas,yla iljli s'sular
ctile, yol gosterici dti~tince. 2 Manhkta, "CCan ~lkarsanacag1 birlikli bir hilirn
ko~ullu bir tinermenin ko~u( k1sm1, tin goru~ti gelitirmeyi ama~liR'II~ elan
bile~eni. H"ones da fel~fesinde, ttplg bir rasyo-
3 Bilim ya da metodolojide, gozlemle- nalist gibi, geometrinin yontemini be-
nen olgularla ve olgular arasmdaki ili~ nimsemistir, zira geometri, ona gOre,
kilerle ilgili a~1klama taslag1 ya da be- kesin, a priori birka~ ilkeden .,.karsana-
lirli olgulara ili~kin ge\ici bir a~1klama bilir olup, bilgi veren sonu~lardan, oner-
i~levi goren onerrne ya da kabul. Olgu- melerden meydana gelmektedir. Felse-
lan a~1klama gtictine sahip goriinen ve feyle bilim arasmda bi r aymm yapma-
deney yoluyla smanmaya elveri~li bir yan, felsefesi, bilimsel yontemin kapsa-
yap1da olup, ilgili olgular ya da veriler mlru ki~ilere iii~ kin ara~ttrrnayla si ya-
tarafmdan desteklenebildigi gibi, red seti de i~ine alacak ~ekilde geni~letmek
de edilen onerme. ten meydana gelen Hobbes, her prob-
6 Aynca, te~mil yoluyla da, bir proble- lemin ilke olarak doga bilimlerinin yon-
mi ~tizmek i~in benimsenen strateji. temleriyle ~tiztilebilecegine inand1~
Hobbes, Thomas. 1588-1679 y1llan arasm- doga bilimlerinin yontem ve ara~tuma
da ya~amt~ ve daha ~k siyaset felsefesi lannm ki~ileri ve si yaseti a~udamak
alanmdaki gorti~leriyle tin kazanm1~ i~in de kullarulabilecegini savundugu
olan lngiliz dti~iintir. Temel eserleri: De i~in pozitivist bir dti~tintir olmak duru-
Corpore Politico [Politik Toplum Ozerine], mundadJr.
De Civc [Yurtta~hk Ozerine], De Corpore ta zi i: Hobbes, zihin konusunda
[Cisimler OzerineL De Homine [lnsanlar deneyci ve madded bir tavn benirnse-
Ozerine], Elementa Philosophiae [Felsefe- mi~tir. Zihindeki dti~tincelerin duyuma
nin Unsurlan] ve Leviathan. bagh oldugunu, duyum olmad1gtnda
Ieme!J&r: Bilt;inin_k,!y_Q~j!;l ve sonu~lan ti~tincenin de olamayacagm1 savunan
itibariyle deneysel oldygynu, tum bilgi- ilozofa gore, ide ya da dti~tinceler,
lerhnizin ~~Iinde duyumlann':' dyyu-. anhksal olarak fiziki nesnelere de ba-
deneyifitn bulundugunu, zaman V.f 1mhd1r. Ba~ka bir deyi~le, ide ya da
Hobbes, Thoma 4I 9

dti~tinceyle nesne arasmdaki nedensel kullanm<J.\<1~.!'-~~vJ:


alma gibi dorL ell
il~kiye duyumlar arac1hk eder. Nesne- amac1 vard1r. Dilae ISimlerin, ozellikle
> duyum -> dti~tince arasmdaki ili~ki de cins isimlerin Ierne! oldugunu one
ge~i~li bir ili~ki oldugu i~in, nesne ya sliren Hobbes, .tiimeller problemi soz
da maddenin dti~tinceye neden oldugu- konusu oldugunda, nominalist bir tavu
nu one stiren Hobbes'a gore, bu durum, alm1~hr.
var olan_ha~ay mad.de n_.,sinden oldu- Tiimeller problemini, genelligin neden
gu i~in, bir beden-zjhjn jkiciljgine yo! meydana geldigi, cins ve tiir denilen
a~maz~ Ba~ka bir deyi~le, o, .ontolojik ~eylerin varolup olmad!gl problemi
anlamda, zihnin duyumlann ve idele- olarak goren filozofa gore, cins isimler
rin; dufu!!l- ve idelerin ise barel<et d1~mda ve otesinde, zihinden baglmSIZ
halindeki madrleniA iistiiftd&-ve otesin- olarak varolan bir genellikten soz edile-
de hi~blrTeY--;)lmadJgml one stirmti~ mez. Ba~ka bir deyi~le, dild!~l ger.;ek-
ttir. lil;.te varolan bir genellikten, tiir ve cins-
Buradan hareketle, metafiziginde, ger- lerden sozedilemeyecegini iine siiren
~ekten var olarun, yalmzca hareket Hobbes'a- .gore, gercekten var ala~
halindeki madde ya da cisim oldugunu, yalruzca bireyler, tek tek nesnelerdjr .
mekan i~inde, ger~ek bir cisimler dtin- Gei'ielligi nesneler arasmda benzerlikler
yasmm varoldugunu, cisimsel olmayan bulunmas1 olgusuna baglayan ve dola-
toz dti~tincesinin kendi i~inde ~el~ik YISIYia bizim bu ger~ek benzerliklerden
olup, bu ttirden toz ya da tozlerin hi~bir dolay1, bir nesne kiimesini ortak bir
~ekilde varolmad!gml one stiren Hob- adla adland!rdJgunlZI savunan filozofa
bes'a gore, cisim yer kaplama ve ~ekil gore, dort tiir anlamh isim ve dolaylSly-
ozellikieri olmadan varolamaz. Ona la dil vard1r: 1 D1~ diinyadaki bir nes-
gore, hareket, renk, kahhk ttirtinden neye kar~1hk gelip, onun ne oldugunu
tum diger nitelikler stirekli olarak kay- anlamam1z da bulunacak madde
bolur ve sonra yeniden ortaya ~1kar. Bu- isimleri ( dili . 2 Ornegin, uzunluk
nunla birlikte, hareketin nas1l baslad!~l isminde o ugu gibi, isim ~eklinde or-
sorusunun felsefe ve filozoflar tarafm- taya 9k1p, maddenin bir ozelliginden
dan yamtlanamayac~J.nl, bu soryy;t t;~karhlacak clan soyut isimler <liiklCll,l
au~ak, 1 anca dafiOJ. ;;larak, TantJ jn: djli) 3 Renk ya da i~itme orneginde ol-
luyla hi yamt verilehilecegini savunan dugt.J gibi, bedenlerin fonksiyon ya da
H<:_bbes'a gore, T~m:m kendisi de, ci- ozelliklerini dile getirecek olan_duyum
simsel bir yarhk1!4 _ c;!ili. 4 Ornegin tiimel ya da ozel gibi,
Dil felsefe!if: Oil konusunda ise, Hobbes, dUde ge~en bir ismin ismi clan isimler
dilin, d!$ nesnelerin hareketiyle bala- Jiist dil).
Y!!." nedensel zindrir ..so.Jl balk 51 oldu- Tum aniamh sozlerin bu dort kategori-
~u; dt nesnelerj;dUjlUma. duyum- den birine girmek durwnunda oldugu-
lann ~jjnceye neden oldufi;uny ye , nu soyleyen Hobbes, felsefi bir jargon
dti~tincelerin de dilde Hade edildij!ini , yaratan dii~iiniirlere ~iddetle kar~1 ~lk
one siirmti,ttir. lnsan varhklannda, dti- ml~ ve tammlanamaya fiziki nesnelerc
~tinceyi degi~tirebildigini savundugu ili~kin alg1ya indirgenemeyen bir sozcii-
dilin, y_az, ve konyma..olarak iki ~ekil gun anlamh olmad!gml one siirerken,
de varoldugunu belirten Hobbes, bun- yirminci yiizy1l pozitivizmini oncele-
lardan dti~tinceyi kaydetmeyi yara~an mi~tir. 0, alalyiiriitmenin top lama ve
yaz1da bellegin genilemesinin soz o- ~1karmadan ibaret oldugunu ve dolayi-
nusu oldugunu soylemi~tif: iletiime siyla aritmetik madeline gore anla~d
yarayan konu~marun, ana gore. neden- masJ gerektigini soylemi~tir. Manllk~l
sel Jl!~kileri kaydetme, bilgi aktarmq, mn, bir olumlamada bulunmak iizere,
arzu ve istekleri bildirme, .@zctikleri iki ismi birle~tirdigini, bir tas1m i~in iki
20 Holbarh, Baron Henri d'

olumlamay, bir karullama i~in de, bir- Je yarathklan bu yapay insan, bu ejder-
~k lasum bir araya gelirdigini one ha, onlan lemsil edip, yoneteceklir.
siiren Hobbes'a gore, man11k, isimleri 0, bu ytice egemen gtictin, soz konusu
farkh birle~imler i~inde, 1oplay1p <;~kar ejderhamn, insanlann yaphklan sozl~
maklan ibarellir. meyle baglannu~ olmad!lm soylemi~
.Bilgi Goriis/eri:.Empjrist bir bilgi gorii- tir. Toplum'!_kan;t bi~bir yiikiimliilti~
~tin,!_ ~a hip clan Hobbes.. felsefenin ne- o,ill\J!yan _ejderha ya da cJ&y(etin cok ~
denlerden harekelle sonu~lan, sonu~lar geni yetki(eri va<e;lu. Cerek _bukuk,
daR harekgtle ci& nedeRleFi '=dtarbp bil-..:. g~k din, gerel<se mtilkiyet. k1sacas1
ek anlamma geldigini one stirmti Iii he~ey s1mrs1z y!!tkilerle bi>zenmi~ by
Bil~ u yu- neym en ilkelere (ana- tisttin gilce bagh olmak dyrumundad1r. _
liz) ya O:a Uk il:tcele1 den, eu genel onet- Hobbes'a gOre. huknknR tek bir kayna~J .
Ineler en sonu ara sen ez o 1 er- v.ardtr, bu kaynak da, egemen ye iistiin
Ie tiren filozo giiciin iradesidjr. Mtilkiyet de, egPD!..en
sonu~lann ve olgularm birbirlerine clan gtictin verdigi !?ir OdiiREien ba~ka hjr
baghhgmm bilgisi oldugunu soylemi~ _ey degildir. Buna gore, sozle~meden
tir. Btiytik bir boliimtiyle, nedensel ili~ once, herkesin her~ey tizerinde hakk
kilerin bilgisinden meydana gelen bi!im, vard1, ama gticti gtictine yeleneydi. isle
ona gore, ayru anda hem liimevanmsal mtilkiyet giivenligini getiren devlel, ge-
ve hem de tiimdengelimsel yonlemleri rel(tigi zaman, mtilkiyeti dnedg ~gb
kullamr. diiz;enleyebilir. O!:!_a gore, devlet alma-
Politik Felse[esi: Siy~l felsefesinde, dan, miilkixetin anlam1 yoktur.
kar~l devrhnci bjr taytJ hpnjmse!ien, Ayru durum, din i~in de ge~erlidir. In-
yeni yeni orlaya ckl~ btit,tik bir h1z)a s~~"' ayru_ anda iki efendiye birden
geli~en buruvaz iUaflnt tutmayan li1zmet edemeyece~iDI soylegn fiijb-
_ u alandaki btiytik tiniinti sdz- - - bes, i~ ban~1 iiirdtirebilmenjn tek yolu-
le~meci devlel anla 1 1 Ia mull 'k - n:n":n:vlet ba~karunm aym zamanda
dan sa lam 1r lemele oturtmasmdan \s!!i'!f'nin de baskam ofirias1, dlb! de de-
aTm1~hr. Ba ka bir deyile, Hobbes'la netimi alhnda tutmas1 oldugunu soyle-
mul a iklid allann Ta ' al- mijtir.
diklan yelkiye de~ de, dogrudan dog- Holbach, Paul-Henri Baron d'. Yeni ve
ruya blteylerin ~ rlanna dayandml- ozgtin bir dti~tince geli~tirmemi~ ol-
rnl~tlr. makla birlikle, Lamettrie tarafmdan ku-
Hcf.'ihes'ra devlet insanlaRA keri:IF.:JRa-:- ruhnu~ clan Frans1z tmaddeciligini da-
'
far!. i~in sozle~meyle meydana geliril- ha ayrmhh ve kesin bir sislem haline.
mi~ xapay bir yarattk olup. onun sixa-- gelirmeye ~ah~m1~ clan filozof. 1723-
sel felsefesindeki ~Ia nok1as1 dogal 1789 y1llan arasmda ya~am1~ clan Hol-
insandu. lnsanlann dogal ya~ama hll- bach'm temel eseri System de In Nature
lindeyken, allm ~agda ya~amay1p, ce- [Doga Sislemi]'dir.
hennem hayab i~inde olduklanm savu- Holbacb, ger~eklen varolarun canl1, ha-
nan, bu donemde e~it ve ozgiir clan in- rekel hlllindeki madde oldugunu, mad-
sanlann birbirleriyle stirekli bir sava~ deyle rubun bir ve aym ~eye kar~1hk
i~inde olduklanm one siiren filozof, geldigini one stirmti~ttir. Madde ve ha-
boyle bir durumds geli~me ve uygarh- rekel, evrenin lemelini meydana getirir.
gm ilerlemesinin beklenemeyecegini Maddi doga, ona gore, canslZ ve hare-
soylemi~lir. Buradan clasm lek yolu, kelsiz bir ~ey olsayd1, bu lakdirde Tann
insanlann bir sozlemeyle kendi s1mr- gibi, rub gibi manevi tozlere ba~vurmak
. sz Ozgiir)illderine $D vermeleri, Slr ka~1rulmaz olurdu. Fakal doga klmlida-
ii~iincii lehjne haklanndan vaz~melc-~ madan duran, cans1z ve harekelsiz bir
r.;dir Hobbes'a gore, onlann sozle~mey- ~ey degildir; harekel maddenin en
holizm 421

temel niteli~idir. Madde ve hareket ev- le1in analizi yoluyla anla~da1nayaca~uu


renin temelidir. ins an da d uymak, d ii sa vunan ani ay1~, yakla~1m ve o~reti.
~iinmek ve eylemde bulunmak oziine Soz konusu gene! anlarru ic;inde, holizm,
sahip olan maddeden 1neydana gelmi~ tatomculu~a, tbireycili~e ve tindirge
tir. Evrende 1nutlak ve de~i~mez yasa- mecili~e kar~1t bir gorii~ olmak duru-
lar hiikiim surer; bundan dolay1, do~a mundadlr.
daki her varbk ve olay, belti do~al 2 Metafizikte, tmekanizme ve materya
nedenJerin sonucu olarak ortaya 9kar. lizme kar~1t bir bic;imde, do~al biitiinle-
Holbacha gore, insan bilgisizli~inden rin, evrendeki maddi ohnayan biitiinle-
ve gii~siizlii~iinden dolay1, do~al nede- yici bir dinamik ilkenin eyleminden ve
ni bulamad1~1 her seferinde, i~in i~ine ya etkisinden dolay1, pan;alanrun veya
Tann ve ruhu kan~hrm1~hr. Ba~ka bir bile~enlerinin yahn toplam1ndan daha
deyi~le, insanlar, ba~lanna gelen ve ne- fazla bir ~y oldu~unu savunan o~reti.
denlerini bilip anJayamadddan feiA- 3 Bilim fe lsefesinde, kabul y a da red
ketleri tannsal bir varh~a ba~lam1~, edilenin, do~rulanan veya c;iiriitiilenin,
bunlar1 Tannnln yaph~1na inannu~hr. tek tek hipotezler de~il de, biitiin bir
Bu da, Holbacha gore, ilkel insarun teori oldu~unu one siiren gorii~ veya
do~al olaylan, cinler ve periler yoluyla yakla~un. 4 Biyolojide veya biyoloji fel-
ac;Lk.lamas1ndan miras kalm1~ olan bir sefesinde, tmekanizm ve tdirimselci-
~eydir. Ruhla ilgili olarak, onun beynin li~e kar~1t bir gorii~ olarak, ya~am1n
bir niteli~i olmas1ndan ba~ka hi~bir ~ey organizmarun dinamik sisteminden
bilmiyoruz. Ona gore, beyin bu niteligi- meydana geldi~ini one siiren o~reti.
ni canh varhklara ozgii olan bir diizen- Buna gore, biyolojide holizm, canJ1 do-
leme sayesinde kazanm.J~tlr. ~ayla ilgiJj olarak, o~eleri ya da ele-
Bu diizenleme sayesinde, canh varh~a mentleri yoneten yasalann bilgisinin,
abnan cans1z, duygusuz madde, cans1z bu elementlerden meydana gelen bii-
olmaktan c;1kar ve duyum niteli~i kaza- tiinleri yoneten yasalan ~1karsamak ic;in
rur. insan organizmas1na aJuup oziiptle- yeterli olmadi~Inl, kompleks biitiinleri
nen su, siit ve ekmekte de, bu hep boyle anlamak ic;in, biiti.inlerin ele1nentleriyle
olur. Dii~iince ona gore, bir molekiil ha- ilgili yasalara indirgenemeyen ozel ya-
reketidir ve hpk1 beslenmeye, biiyiime- salara ba~vurmak gerekti~ini, dahas1
ye temel olan hareketler tiirtindendir. bu ozel yasalara ili~kin bilgiye, yahuz
Ruh, kendisini etkileyip hareket ettiren biitiinii a9klamak ic;in de~il de, ele-
maddi nedenlerden dolay1 de~i~ir. mentlerin davran1~1n1 a~1klamak i~in
holizm [Biitiin anlamma gelen Yunanca de gerek duyuldu~unu iddia eden anla-
holostan; lng. holism; Fr. holisme]. 1 Bii- YI~a kar~1hk gelir.
tiinciiliik. Genel olarak, canhyla cans1z, 5 Gene! olarak sosyal bilimlerde, bu bi-
organikle inorganik faaliyet aras1nda limlerin gerc;ek konusW\un bireysel oz
gerc;ek, temel ve indirgenemez bir fark- nelere indirgenmesi miimkiin olmayan
hhk bulundu~unu; canis, organik bii sistemler ve yapuar oldu~unu saVW'lan
Nnleri meydana getiren par~alann bii- yakla~1m. insan bireylerinden meydana
tiin it;inde, biitiiniin d1~mda oldu~un gelen topluluk ve toplumsal gruplan da
dan daha farkll bir bit;imde fonksiyon biitiinler olarak goren, bu gruplann
gosterdiklerini; bir fenomeni anlamak davran1~1n1n bireysel organizmalan yo
i9n, onu biitiinlii~ii i9nde, yani onwt neten yasalara indirgenemez yasalara
bir parc;as1 old u~u biitiinii anlamak ge- gore ortaya 9kb~m1 savunan sosyal ho-
rekti~ini; ve dolay1s1yla biitiiniin her lizm~ 50z konusu gruplarda, bireylerin
zaman o~clerinin yahn toplam.Jndan ya da organizmalann toplammdan da-
daha fazla bir ~ey olup, kanna~1k bir fe- ha fazla bir ~ey bulur ve gruplarda, san
nomenin, salt onu meydana getiren o~e- ki kendi ozel ya~amlanna ve yasalanna
422 homeomeri

sahip olan daha ytiksek dtizeyden birey- homeomeri. t Anaksagoras'ta, evrenin


ler gortir. kendisinden meydana geldigi, sortsuz-
6 Daha ozel olarak da, sosyolojide, top- ca boltinebilen, fakat yine de aynt tur-
lumsal grup ve kurumlann veya bizzat den olmaya devam eden temel ogelere,
toplumun kendisinin ayn ve kendisine evrenin yapt ta~lartna verilen ad.
ozgti bir btitunselligi oldugunu ve onun Btittin ve parc;anrn ayn1 turden oldu-
salt bireysel bile~enlerinin incelen1nesi gunu savunan Anaksagoras'a gore, do-
suretiyle anla~llamayaca~n1 one stiren gada varolan organ.ik ya da inorganik
gorti~. Toplumsal bir ara~hrman1n ko- maddeleri boltip ayn~tud1gun1z za-
nusunun, bireysel eylemler degil de, bti- man, kendileriyle kar~tla~acagun1z
ttinler olmas1 gerektigini savunan ve ~eyler, kendilerinden hareket ettigimiz
tComte, tDurkheim ve tlevy-Strauss btitiinlerden farkb ~ey ler degil de, on-
gibi dti~tintirler tarahndan benjmsenen larla a yn1 tiirden ~eyler ya da pare; alar
yakla~1m, toplumlarrn btittinl~r olarak olacakhr. Yani, etin, kan1n, suyun, ta~m
gorulmesi gerektigini, zira birer btitiin en son par~alan yine et, kan, su ve ta~
olarak toplumlann, bireylerin ozellik ya olacakhr. Varolan ~eylerin hem sayt ba-
da karakteristiklerinden tilretilemeyen ktmtndan, ve hem de ktic;iikltik baki-
ozellik.Jere sahip oldugunu ve dolayJSty- rrundan sonsuz oldugunu, herhangi bir
~eyde, btitun diger ~eyler bulunduktan
la analizin, bireylerin davran1~lanndan
ba~ka, bu ~eyin her bir parc;astnda, son-
degil de, btiyuk olc;ek.Ji kurwnlarla bu
suz ktic;uk parc;asmda da diger biitiin
kurumlar arastndaki ili~kilerden ba~la
~eylerin bulundugunu savunan Anak-
lnast gerektigini sayler.
sagoras, bunu 'Her~eyde her~eyden bir
7 Psikolojide, ogeler iizerinde degil de,
parc;a vardtr' s6ztiyle ifade eder ve bu
btitiinler ya da Gestalt iizerinde yogun-
pare;alar a homeomeri adlJU verir. H omeo-
la~an psikoloji anlay1~. 8 Siyaset felsefe-
meri, t Aristoteles'te ise, bir btitiiniin,
sinde, tbireyciligin kar~1smda yer alan
parc;alara aynld1g1 zaman, diger parc;a-
kollektivizmle e~anlamh olan yakla~1m lara benzemeye devam eden parc;alan
ve gorti~. 9 Oil felsefesinde, +Quine, Da- anlamana gelir.
vidson ve Putnam gibi dti~tintirler tara- hominizm [1ng. hominism; Fr. hominisme;
hndan benimsenen, bir terim ya da cilin~ Al. hominisnaus]. Alman dti~tintirleri ta-
lenin anlamlJUn dildeki diger terim ya raftndan pratik htimanizm ya da psiko-
da tiimcelere bagh oldugu goru~ti. Ni- lojizm aktmtna verilen ad.
tekim, temsil baglammda, bir semboltin homo. Latincede insan anlam1na gelen
anlamtnm, onu ic;eren btitiin bir temsil- terim. Canh varhklann bilimsel ya da
ler sistemine bagh oldugunu; bir dilsel biyolojik snuflamas1nda gunumtiz insa-
ifadenin sadece bir dil baglammda an- ntntn tiyesi old ugu cinsin adt.
lam ta~tyabilecegini, bir hipotezin sade- 1nsarun mahiyetini, farkh yonleriyle
ce bir teori ic;inde veya baglarrunda an- yeteneklerini tan1mlamak tizere, homo
lamb olabilecegini one stiren gfiru~e se- teriminin yer a1d1g1 birtaktm tamlama-
mantik holizm ad1 verilmektedir. lar olu~turulmu~tur. Buna gore, homo
10 c;evre etiginde, btitiln bir ekosiste cinsinin gec;irdigi evrim tic; ardt~tk tiire
min gerc;ek bir birlik meydana getirdi- aynldtgtnda, gtincel insan1n, bilen insa-
gini, onun tiim parc;alaruun birbirlerine nm yer ald1g1 ttire homo sapiens adt veri-
bag1mh oldugunu ve dolaytstyla, insa- Hr. Buna kar~1n, alet yapan insana homo
nm kendisini bu birligin tistune c;akar- faber ad1 verilirken, toplum sozle~mesi
mastnln yanh~ olup, btittin ic;in zararh yapmam1~ dogal insan homo naturalis
sonuc;lara yol ac;tagtnt, insarun kendi- diye tantmlarur.
siyle c;akarlanntn ayncahklt bir yeri ola- Yine, elindeki imkanlardan en yuksek
yacagtnl one stiren gorti~ . tatmini sag!amaya c;ah~an, yani iktisad-
hukugun t~levi 423

hi dti~tinen insana fzomo economicus, bir Hsiin Tse. M. 0. 395 ve 288 ytllan arastn-
toplum il;inde ya~an, sosyalle~mi~ in- da ya~am1~ ve insamn dogas1 konu-
sana fzomo socius ad1 verilir. sunda, ~agda~1 Mensiytis'tin tam tersi
homo homini lupus est. tlk kez olarak gorti~ler ileri stirmti~ olan ~inli dti~ti
Romah ozan Plautus tarafmdan kulla- ntir.
mlmz~ ohnakla birlikte, ingiliz filozofu insanm dogu~tan kotti oldugunu, iyi-
tHobbes tarafmdan, insanlann hakla- liginin bir yapmactktan ba~ka bir ~ey
nndan bir kJsmm1 toplumsal bir sozle~ olmad1g1m savunan Hstin Tse, diger
meyle egemen bir yoneticiye devrebne- <";inli dti~tintirlerin dogaya pek onem
lerinden ve devletin kurulmasmdan vermeyip, tiim dikkatleri insamn kendi
onceki dunzmlamu, insanlarm kendi ~ i-;ine yoneltme tavzr ve kendi i~ doga-
karlanru hayata ge~innek i~in her yola mizl dinleme Ol)erilerine kar~1t olarak,
ba~vunna tavulanm ifade etmek tizere dogaya egemen olmamn onemine i~a
yeniden ortaya ~1kanlan ve insamn, in- ret etmi~, dogarun kendi ama~lanmtz
samn kurdu oldugu anlamma gelen La- i~in somtirtilmesini istemi~tir.
tince deyim. hudiis. Islam felsefesinde, evrenin ve
homojen[ing. homogeneous; Fr. JJomogene]. i~inde yer alan tiim varhklann, ezeli ol-
1 Genel olarak, bir ~eyin kendi i~inde mayip, sonradan yarat1lm1~ oldugunu
benzer par~a ya da niteliklere, ttir baki- dile getiren gorti~ i-;in kullamlan terim.
mmdan ozde~ ogelere sahip olmas1 du- Buna gore, ezeli olmama ve sonradan
rumu. 2 Manhkta, aralannda bir cins- yaratalm1~ olma durumuna hudus; hu-
ttir, i~lem-kaplam ili~kisi bulunan kav- dus sonucu ortaya ~tkan varhga da hii-
ramlann ozelligi. dis ad1 verilir. Yine aym ~er~eve i~inde,
Bu ~er~eve i~inde, ~eylerin, kendi i~le evren hadis, Tann da kadimdir.
rinde, birbirlerine ne kadar benzemez hudiis kamh. Tann'mn varolu~uyla ilgi-
gortintirse gortinstin, benzer nitelikleri li kozmolojik karuhn, yani evrenin va-
olan, aym ttirden part;alardan olu~tu rolu~undan Tann'ya giden kamhn
gunu savunan gorti~e homojenite anlayz- lsl~m di.inyasmdaki, Gazali' tarafmdan
~ 1 adt verilir. one stiriilmti~ olan, versiyonu.
homo mensura leorisi [ing. lzomo nzensura Kamt, ~u ~ekilde ifade edilmi~tir: 1
theonJ]. tProtagoras'tn 'Ins an her~eyin, Her hidisin, yani yok iken var olan bir
varolan ~eylerin varolduklanrun, varol- ~eyin hudtls bulmas1, e~deyi~le sonra-
mayan ~eylerin de varolmadudanrun, dan varhga gelmi~ olmas1 i~in bir ne-
olt;tistidi.ir' soztinde ifadesini bulan ol~ti dene ihtiya~ vardzr. 2 Evren hadistir,
insan gorti~ti. insam varhgm, bilginin ve yani yok iken varolmu~tur. 3 Bu neden-
degerin olr;Usti yapan gored ve oznelci le, onun varhga geli~inin bir nedeni ol-
anlay1~. masi gerekir, ki bu neden de Tann'dtr.
homoteizm [Ing. fzonzotheism; Fr. ho hukuAun i"Jevi [Ing. function of law; Fr.
moth~isnze]. Tann'yla insan arasmda bag fonction du droit]. Hukuk~u ve hukuk
kuran, Tann tasannuna insan varhgm- felsefecilerine gore, hukugun ger~ek
dan yola ~tkarak ula~an antropomor- le~tirmek durumunda oldugu ii~ i~lev
fizmle e~anlamh olan terim. vardzr: 1 Egemen gi.ici.in istedigi ve be-
ho~gorii [Os. musamaha; ing. tolerance; Fr. lirledigi nihai bir durum ya da hedefe
toMrance; Al. toleration]. Ba~kalanrun ula~mak. Omegin, sosyalist hukuk sis-
kendimizden farkh olan dti~tirune tarzi temlerinde, hukuk ~ogunluk sosyalist
m ve ya~am bi~imini anlay1~la kar~Ila toplum amac1 i~in bir ara~tan ba~ka bir
ma tavn; kar~Imizdakilere, payla~ma ~ey degildir.
dtgtmiz gorti~, fikir ve duygulan 2 Hukugun ikinci i~levi, insanlar ara-
ozgiirce dile getinne olanaga tarumaya smda bir ~ah~ma oldugu her yerde,
dayanan anlay1~. adalet dag1tmakt1r. 3 Hukugun ti~tincti
424 hukuk felsefesi

ve sonuncu i~levi, insanlar1n yurtta~la goren ttotalitaryanizm yer ahr. Buna


rtyla ilgili beklenti lerine makul stntrlar kar~1n, hukugun dogas1 soz konusu ol-
koyarak,toplumsal ~ab~malan ~ozmek dugunda, biri dogal hukuk, digeri pozi-
tir. tif hukuk olmak iizere, iki ayn hukugun
hukuk felsefesi [Os. felsefo:i hukuk; ing. giindeme geldigi hukuk felsefesinde, en
philosophy of law; Fr. philosophU! de droit; aZindan ii~ farkh yakla~1mdan soz edi-
Ahn. rechtsphilosophie J. Hukugun ve lebilir.
h uk uk sistemlerinin dogasuu ana liz BWllardan birindsi, 1 analitik hukuk Jel-
eden, hukuld otoritenin temelini ara~h sifesidir. Buna gore, hukuk felsefesi,
ran, hukuki kararlan belirleyen ahliki hukuld bir sistemin aksiyomlan1u goz-
ol~iiye deger bi~en, insan ili~kilerinin ler oniine serer, terimlerini tarumlar ve
day~nd1g1 temelleri kar~lltklt haklar ve nihayet, hukuki bir sistemi kendi i~inde
yiikiimliiliikler a~s1ndan ele alan felsefe tutarll bir sistem olarak gorme olanag1
dah. Temel kavranu, bireylerin birbirle- veren yontemleri ifade eder. Hak, odev,
riyle ve devletle olan ili~kilerini diizen- h uk ugun kaynaklan gibi terimleri ana-
leyen hukuk sistemlerini belirleyen hak liz edip a~tklayan analitik yakla~1m,
kavram1 olan felsefi disiplin. Adil bir Batt felsefesinde iinlii ingiliz dii~iiniirii
hukuk sisteminin nasll ohnas1 gerektigi Jeremy tBentham'la ba~lam1~ ve John
sorusuna doyurucu bir yarut getinneye t Austinle devam eb:ni~tir. Analitik
~ah~an felsefi disiplin; hukugun oziinii, hukuk felsefesi ~ogunluk hukuld poziti-
otoritesini, toplumdaki rol ve i~levini vizmle, yani h uk ukla ahlak arasmda, zo-
anlamaya katk1da bulunacak kavram ve runlu degil de, yalntzca tarihsel bir bag
teorilerin ol u~turulmasuu ama~layan bulundugunu savunan ogretiyle birle~
felsefe tiirii. tirilir.
Hukuk alaru, hukuki sistemler iizerine 2 Hukuk felsefesindeki ildnci yaklatun,
in~a edilen bir fist disiplin olarak hukuk bir hukuld sistemi dogal hukuga uygun-
felsefesi, etik ya da siyaset felsefesi gibi lugu at;~Smdan degerlendiren ele~tirel
disi plinlerin katkllanndan ya da sonu~ yakla~rmd1r. Buna gore, ahlaki ve hukuki
lanndan yararland1g1 i~in, epistemoloji, nonnlann toplumdan toplwna, ~agdan
metafizik, bilim felsefesi ya da manbk ~aga degi~mesi olgusu, hukuk filozofla-
gibi ayn ve bag1ms1z bir felsefe disiplini nru, bu nonnlan yargllamak i~ gerekli
olarak goriilmez. Tek tek hukuki sistem- olan, evrensel olarak ge~erli degi~mez
lere ili~kin bilginin kendilerini yarutla- normlar aramak durumunda blrakmt~
mak ic;in hi~bir ~ekilde yeterli olmad1gl hr. Bu normla~, bilindigi iizere, insan
sorulan ele ahp tarh~an ve yarutlayan dogas1nda, yani dogal hukukta bulun-
h uk uk felsefesinin belli ba~h sorulan mu~tur.
~unlard1r: 'Hukuk nedir?', 'Hukuk ah- Ba~ka bir deyi~le, Skolastik dii~iiniir
lak ve adaletten nasll farkhbk goste- ler.. ozellikle de Aquinash tThomas tara-
rir?', 'Hukukla ahlak arasmda nasll bir hndan, t Aristoteles'in metafi.zi.gine ve
ili~ki vardu?', 'Toplwnsal ve ekonomik Hristiyan teolojisine dayarularak geli~ti
ko~ullar hukuku nasll etkiler ve hukuk rilen dogal h ukuk o~etisi, hukuk felse-
taraftndan nastl etkilenir?', 'Yasalara iyi fesi alanmdaki el~tirel yakla~urun te-
ya da kotii diye deger bi~me olanag1 melini meydana getirir. Bu anlayt~
veren degi~mez ilkeler var mtd1r?' gore, insan davranJ~Uli yonlendirmekle
Hukuk felsefesi it;inde, birey ve hukuk birlikte, insan tarafmdan yaratllmamJ~
ili~kisi soz konusu oldugunda, bir u~ta olup, alai yoluyla belirlenebilir veya .
bireye agtrhk veren ve hi~bir hukuld aytrd edilebilir olan sabit ilkeler vardtr
diizenleme tarumayan tanar~izm, diger ve bu ilkeler, insan elinden ~1kma tiim
u~ta ise, bireyin varolan h uk uk sistemi- hukuklar1 ~endisiyle yargllayacaguruz
ne mutlak bir bit;imde boyun egi~ini on- bir dogal hukuk sistemi meydana geti-
Huu>e, David 425

rir. i~te ele~tirel yakla~1m ~er~evesi ingiliz empiriziT'inin temel tezlerini ko-
i~inde, baz1 di.i~i.ini.ir ya da teorisyenler rudugu i~in son ~ozi.imlemede ku~ku
dogal hukuga uyamama ya da uygun culuga di.i~mekten kurtulamamr~trr.
olamamamn bir hukuk sistemini ge~er Bi';?mGiir.ii~IPri: Bizim yaimzca, kendi
siz kdd!gm1 savunurken, digerleri dog- zih mizde ogrudan ve araasrz olarak
a! hukugu, bir hukuki ge~erlilik ol~i.i tecri.ibe ettigimizi ideleri, duyum ve iz-
ti.inden ~k, yalmzca bir ele~tiri stan- lenimleri bilebilecegimizi, bilgide kendi
darb olarak gori.irler. zihnimizin otesine ge~emedigimizi ve
Hukuk felsefesi i~inde gi.indeme gelen bundan dolayr herhangi bir ~eyin insan
bir diger yakla~un ya da ara~hrma tarZI zihninden bagunslZ olarak varoldugu-
da, 3 sosyolojik yakl~mrdu. Burada bir nu soyleyemeyecegimizi belirten Hume,
yandan hukugun tutum ve davra~lar, insan zihnini bilgi bakmrndan analiz et-
~evre ve iktidar i.izerindeki etkisi, diger tigi Uman, msan zihiiinm tum$!nkle-
yandan da toplumsal fenomenlerle eko- rinin bize du lar ve dene tarafmdan
nomik gi.i<;lerin hukuga yapbi';J etki sa anan rna zeme e indir nebilecegi-
ara~tmhr. Hukuk felsefesinin kapsamr nrgormi.i~ti.ir; bu rna zem
i~ine giren sosyolojik ara~hrmalarda, dan ba~ka ~ 1r ~y det;il<!_ir.
normatif degil de, daha ~ok betimsel bir Ont1 gore, zihriin algrlan iki ~ekilde,
y.akla~un sdz konusu olur; bu alandaki yani izlenirnler ya da gi.i~li.i al~lar ve
en onemli ot;reti, hukugun toplwnsal ve ide lef ya da zayi1 algilar ~kline orta-
ekonomik gi.i~ler tarafmdan belirlendigi- )'3 ikllr. Bu ~eyi gordi.igiimiiz, hissetti-
ni one si.iren Maksist ogretidir. ~imiz_, sevdiAHRiz, iiiilti~btriz ya da
huliil. islam di.i~i.incesinde, l!zellikle de arzu ~ttieimiz z~~~ltga gibi, b9:9-
tasavvufta, Tann'nm insan bi~irninde langr~ki ozgiinalgL b~:enimdir.
ortaya o;rkmasr i~in kullamlan terirn. :;12len.imler, o~~=tu-

fi:du~;~ :n~:k~~~:
Hulill anlayr~ma gore, evrenin biricik
yaratrcrsr olan Tanrr, gi.ici.ini.in srnrrsrz-
hgr dolayrsryla, bi.iti.in bir varhk alamm

fa zan:nn!araU;~de-
iimiiz
ku~atlr ve kendisini mutlak iradesinin ere sa p oluruz ve bu ideler oz -
i.iri.ini.i olan her varhk ti.iri.inde gosterir. y , a az canh ve so-
Ba~ka bir deyi~le, Tann'mn iradesi her 1$.turlar0flwne'a gore, idelerimizin bir--
gori.indi.igi.i ve varhk ti.irleri it;inde en buleriyle belirli ili~kiler it;inde olmasr,
yi.ice varhk insan oldugu it;in, Tannin- birbirlerine belirli ~killerde baglanma-
sand~ ortaya ~rkar, dile gelir. lan bir raslanh degildir. 0, idelerimizi
Hume, David. 1711-1776 yrllan arasmda belirli bazr bak1mlardan bjrhiderine
yapnu~ olan i.inli.i lngiliz filozofu. Te- baglayan birtakun birleytirici baP;lar bu-
mel eserleri: A Treatise of Human Nature Iu11auP;unu s9yler, ,Buna gore, idelerde
[lnsan Dogasr Ozerine Bir Deneme1 An belirli baZI n.iteliklt:r bulundugu zaman,
Enquiry amceming Human Understanding bu jdeler bjdljderine bagianula!. Bu ni-
[lnsanm Anlama Yetisi Ozerine Bir
ru~turma), Political Discourses [Politik
telikler, Hume'a Em" benzerlik, zama'1
ya da mekiin ba mdan \urek)ilik ve
Konu~malar), The Natural History Religi- neden-sonu~ olmak i.izere i.i~ tanedir.
on [Dinin Dogal Tarihi), An Enqu.inJ Con- Klaslk Ingrlli empmzminin i.i~i.inci.i ve
cerning the Principles of Morals [Ahlakm sonuncu di.i~i.ini.iri.i olan Hume, bunlar-
llkeleri Ozerine Ara~tuma). dan baglanbsmm
,.Ii?neller lnsan zihninde olup bitenlere
Newton'un deneysel yontemini uygula-
yarak, yeni bir insan bilimi kurmayr ve
geli~tirmeyi oneren Hume, ti.irn iyi n.i-
yetine ve yi.iksek ama~larrna ragmen,
426 Hume, David

olu~turur. Nedensellik idesine kar~1hk iki tizelligL degi{;mezlik ve hJtarhhkhr.


gelen bir izleniln bulunmad!jlml, ~ Buna gore, pencereyi a~1p d1~an bakh-
mzca tiznel ah kanhklanm1 anan gun zaman, gtizlerimin tini.indeki man-
nedenselli-""'n t -ini zarap meydana getiren varhklarda, bir
savuna Hume, bu durumun insamn stireklilik ve dep;i~mezlik vardn. Orne-
kendi zihninin d1~mda kalan ~eylerle ( gin, d1~anda, evler, arabalar ve ap;a~lar
ilgili bilgisinin ge~erlilijlini ortadan kal- gtiri.iyorU!n. Daha sonra, odaya dtini.ip
d!rd!jllm, insamn kendi zihninin d!~m ) bir si.ire oturuyorum. Bunun ardmdan
da kalan bir ~eyi bilemeyecep;i sonucu- yeniden camdan d1~anya bakhjl~rnda,
nu teyid ettijlini savurunu~tur. yine aym manzaray1 gtiri.iri.im. i~te, izle-
Nedensellik ele~tirisi, Hume'u aym za- \ nimlerimin i~eriklerindeki bu si.ireklilik
manda, cisimlerin ya da nesnelerin in- , vf/ dejli~mezlik, evlerin, arabalann ve
san zihninin d1~mda, insandan bajlim- ~a~larm, ben onlan di.i~i.ineyim ya da
SIZ ve si.irekli bir varolu~a sahip oldu- ~ii~i.inmeyeyim, varoldup;u sonucuna
gunu stiylemenin hakh ve makill bir te- gtihiri.ir. Aym ~ekilde, odadan ~Ikma
meli bulunmad!jl! di.i~i.incesini savun- dan once, sobaya bir odun atay1m, biraz
maya gtiti.iri.ir. Buna gtire, deneyim ve sonra odaya yeniden dtindi.ijli.im za-
gi.indelik ya~anhlanmiz, bizim d!~I man, odunun neredeyse ki.il oldup;unu
mizda bizden bagtms1z ~eylerin, nesne- gtiri.iri.im. Ate~te ~ok bi.iyi.ik bir dep;i~ik
lerin varoldup;unu ortaya koyar. Bi.mun- lik ohnu~ elsa da, ben benzer ko~ullar
la birlikte, Hume'a gore, idelerimizin altmda, daima bu ti.irden bir degi~mey
izlenimlerin cansiZ ve soluk kopyalan le kar~!la~maya ah~ml~lmdu. Hume'a
oldup;u tezi ciddiye ahmp kabul edilir- gore, bizim di~lmlzdaki nesnelerin de-
se, bu takdirde buradan .;U<an sonu~, jli~melerinde stiz konusu clan tutarhhk,
bildigimiz her~eyin kendi izlenimleri- izlenimlerimizin i~erijlini meydana geti-
mizden ibaret oldup;u sonucudur. izle- ren varhklarm dep;i~mezligi ve si.irekli-
ni.mler ise, bizim i~imizdeki tiznel hiiller lip;i, bizi nesnelerin bizim di~lm!Zda ve
olup, bizim d1~muzdaki bir ger~eklijlin bizden bagtms1z bir varolu~a sahip ol-
varolu~unu hi~bir ~ekilde kamtlamaz. maya devam ettigini inanmaya sevke-
Ote yandan, bir ~eyi alg!lad!jllm!Z der. Bununla birlikte~ume'a gOre,
zaman da, zihn.imizde yalmzca bir izle- l'asyonel bir karutlama olrnaY'P yalmz-
nim vardn ve bu izlen.im kendisinin bir ca bir inan;hr.
izlenimi oldup;u nesneden ilke olarak 0~ di.i:::ytda maddenin varolu-
farkl!d!r. Dolayisiyla, bizim alg1da ya ~unun ras ' " kamtlamaya dayan-
da bilgide izlenimlerin ya da bu izle- dmlamayacajluu dile getiren Hume,
nimlerden dop;mu~ clan idelerin titesine aym ~eyin ruhya da ben u;m de ge~erli
ge~rek, nesnelerin bizzat kendilerine oldup;unu savunur. Kendi zihJline dti-
ula~ma olanajl!m!Z yoktur. Nesnelerin ni.ip bakbgt zaman, bir~ok izlenim, ide
bizzat kendilerine ula~mad!jllmlz i~in ve zihnin bu ideleri birbirlerinc bap;la-
de, onlann varolu~lanyla ilgili olarak yan i~lemleriyle kar~da~an filozof, va-
hi~bir ~ey stiyleyemeyiz. rolu~u her ti.ir di.i~i.inme faaliyetinde
Hume'a gore,~:: :i:.:da, hizden tasdik edilen bir bene ili~kin bir izlenim
bagimsiz clan seyJPrin. nesnelerin va- ya da ide bulunmad!!;m sayler. Kendi-
roldup;u inanaL akla dayanan hir kao!t- sine ne oldup;unu sordup;u zaman, bu
ramanm dep;il de. yalmzca i>Rgele>Rimi- soruya verilecek tek uygun yarut, Hu-
zrn bu eseridir. Ba~ka bir deyi~le, imge- me'a gore, kendisinin, izlenimlerinin ve
lelfiimiz izlenimlerimizin iki temel i!zel- idelerinin toplammdan meydana geldi-
lip;inin 15ihncu1evar~!l bizi d1~ di.in- jli ~eklinde olmahdu.
yadallirlakiiri vailikhi'rm bulundujluna Boyle bir gtiri.i~, George tBerkeley'in
inarunaya si.i~kler. izleni~ maddi ttiz kavram1yla ilgili olarak Ida-
Hume'cu duyguda~hk 427

sik lngiliz empinzmmm ilk dii~iiniini birinin di~erinden zamansal bak1mdan


clan tLocke'a yoneltti~i ve Hume'un da once olu~unu ya da iki ~eyin aym za-
onaylad1~1 itirazlann, tinsel ya da zihin- manda ortaya ~~h~m1 gosteren ~ok sa-
sel clam da kapsayacak ~ekilde geni~le y1daki gozlemden ~Jkard1~un1Z do~
tilmesinin bir sonucu olarak ortaya ruysa, evreni, evrenin nedeni oldu~u
<;~kar. Zihinsel ya da tinsel toziin yoklu- dii~iiniilen bir ~eyle clan ili~kisi i~inde
~unda, Hume ic;in, izlenimler ya da ide- hi~bir zaman tecriibe etmedi~imize go-
ler ya da bynlardan oly~an toplam d!- re, evrene nas!l olur da kendisini hi~bir
~mda, ki~inin kimligini belirleyecek._ ~ekilde tecriibe edemedi~imiz bir ne-
on~ kendisiyle ozdeletirilecegi hi[. den atfedebiliriz? Burada bir analoji ku-
~ey yoktu~, Ben i~in, kimli~ini zaman ruhnasl problemin ~oziimii i<;in bir kat-
i~rnde koruyan siirekli bir varolu~ soz kl olu~turmaz, ~iinkii Hume gore, ku-
konusu olamaz. Dayjd H''J:Ail'ut=t g9zH:n .. sursuz i~leyen bir saat ile evren arasm-
de zihin, cesitli alg1larm ya da izlenim- da kurulan analoji tam ve do~ru bir ana-
lerin ard arda ortaya ~1kt1~1 bir tiyatro- loji de~ildir. Evren akillJ bir diizen
dur, fakat bu izlenim ya da !dele~ vericinin eseri olmak yerine, peUia can-
dayanak clan bir toz degilctir, yani SIZ siire~lerin, kor gii~lerin iiriinii clan
bizim oyunun oynand1g1 satlrie hakkm- bir ~y olarak dii~iiniilebilir.
da en kii~iik bir Hkrinuz clam. Ben ile Ote yandan, evrenin nedeni, insan zih-
anlat1rmak istenen ~ey, belli b1r toz tiirii nine benzer clan diizen verici bir zihin
ise, ona gore, bu toz duyumun sonucu ya da tinsel bir varhk elsa bile, boyle
clan izler\imlerden tii ti emez. bir varb~a birtak1m ahlald ozellikler
Toz 1 es1 ize duyularuruzla aktanhyor- yiiklenmesinin, Humea gore, hi~ geregi
sa e~er, duyulanm!Zdan hangisiyle ve ne yol<tur. Hume, Tann'ntn varolu~u ko-
~ekilde aktar!lmaktad!r? 0, Hume'a nusunu bu ~ekilde ele abp analiz ede-
gore, gozlerimiz tarafmdan alg!lamyor- rek, bur ada da kesin sonu~lu bir bilgiye
sa e~er, bu takdirde bir ttlz ya da bir da- ula~manm soz konusu olamayaca~tnl
yanak de~il de, bir renk olmak zorun- gosterir. Ona _gore, evrenin varolusu
dadu; fakat kulaklanm1z tarafmdan ernpiri.k bir algndnr ye bu olgudap,
alg!lamyorsa, bu durumda da bir ses ol- duyu deneyi yoluyla tecriibe edilmeye
mahdu. Bundan dolay1, tozden de~il hi~bir ~ekilde elveri~li olmayan bir var-
de, yalmzca niteliklerin bir toplamm- hk olarak Tann'mn varolu~u hi~bir ~e
dan soz edilebilir. kilc,!e @arhlamaz, . '
Hume'un insanm bilgide dyyy deneyj- Humecu d uyguda~hk [Ing. Humean
Q!rl otesine gec;errleyece~ ye l<endj zih- symphaty]. On!ii Ingiliz filozofu David
nie,rkkilerin d!smda bjr ~eyi bilemeye- Hume'un, ahlakm, ahlakf eylemin te-
ce i eklindeki tezi onu do alhkla melinde rasyonel bir motivasyonun bu-
Tan_!l'run varolusuyla ilgili olarak a lundu~u gorii~iine kar~1, ahlakf moti-
ku~kucu bir tavua siiriikler. Ona gore, vasyonun temelinde duyguda~hk bu-
Tann'run varolu~unu karutlama yoniin- lundu~unu one siiren gorii~iinii tamm-
deki ~abalann ~ogu, nedery_:;ellik dii~iin lamak i~in kullamlan deyim.
cesine_dayanmakta olyp, Tann'run evre:- Bir duygu ya da tutkunun nesnesini ta-
ni bir ama~ gozeterek yarath!\lm dile rumlayabilen akJI ve ak!lyiiriitmenin
getirir ve Tann'mn bu evrendeki diize- ahlak ic;in gerekli motivasyonu sa~laya
nin nedeni y~ da kayna~ oldutynu or- mad!gml savunan Hume'a gore, insaru
taya koyar. l~te, bu noktada Hume'un yalruzca duygulan, tutkulan harekete
nedensellikle ilgili eletirisj bjr kez daha ge~irebilir. Buna gore, ahlAkf ya~amm
onegtli hit.[!ll oy!)llr. merkezinde, akli degil de, duygular,
Ona gore, bizim neden idesini iki ~ey tutkular vard1r. Ahlak io;in gerekli moti-
arasmdaki siirekliligi, ya da iki ~eyden vasyonu sa~layan tutkulann, ki~isel ~-
428 Hume ~atah

kara ve duyguda~hga dayanan tutkular dan olu~ur, oyle ki bunlann dogruluk-


olarak ikiye aynld1g1n soyleyen Hume'a lannl belirleyebilmek i~in d1~ dunyaya
gore~ bu duygulardan gu~lti olanlar, hi~ gitmemiz gerekmez, zaten bunlar salt
ku~ku yok ki, birincilerdir. Biz insan ideler arasmdaki bagmt1larla SlNrhdu.
varhklan amaClmlZl ger~ekle~tirmeye, Buna kar~m, ikincisi, yani olgusal bilgi
~1karlanm1Z1 hayata ge~irmeye ~ah~u, soz konusu old ugunda, bu alandaki
bize engel olanlarla mucadele ederiz. dogrular1 bize pozitif bilhnler saglar. Bu
Bununla birlikte, Hume'a gore, insan iki kategoriden biri ya da digerine gir-
yttreginin ti.im i~erigi bundan ibaret ola- meyen her,ey, geleneksel felsefe ya da
maz, oldugu takdirde, geriye yalnlZca metafizik, ahlik ve din de dahil olmak
insan i~in ger~ek bir zavalhhk kahr. tizere, Hume'a gore, sa~ma ya da anlam~
insanm dunyas1na ~1kar gozetmeyen SJZdlr ve bir ~ekilde ~ope ahlmahd1r.
bir merakla bakhg1m1zda, bir tarih kita- Hume'un soz konusu tezi, daha sonra,
bl ya da bir trajed'i okudugu1nuz za- ozellikJe pozitivizm ve yeni pozitivizm-
Jnan, ki~isel ~1kara dayanan tutkular, de, metafizi~in, anlams1z oldugu, safsa-
ortak dogarruzda temellenen d uygu- tadan ba~ka bir ~ey i~ennedi~ gerek~e
da~hga dayanan tutkularla dengelenir, siyle, bir disiplin olarak bir kJytya
insan bencilligi a~arak, ozgecilige ula- ahlmas1nda kullanllm1~br. <;unkii, me-
~Jr. $u hllde, Hume'da ahllkm temeli tafizigin onermeleri, ne fiz.ik ve kimya
duyguda~hktan, ki~isel ~1karlan a~a ttiriinden pozitif bilimlerde oldu~u gibi,
rak, ba~ka insanlan anlamaktan, insan olgularla ilgilidir, ne manhk ve matema-
toplumuna tarafs1z gozle bakabilmekten tik gibi, ideler arasmdaki ba~1nhlarla il-
olu~ur. gilidir. Yine, Hume'un bu tezi modem
H~~me -~atal~{tng. Hume's forki Fr. forche analitik felsefede, felsefenin gorevinin
de H ume ]. Dnlii tngiliz empirist filozofu sarurlanmasa sonucunu do~rmu,tur.
Hume'un, zihindeki idelerin, dii~iince Buna gore, felsefenin gorevi analitik bir
lerin kokenini ara~hnrken, idelerin iki gorev olup, felsefeye dii~en kavramlar1
ba~hk altLnda SJnlfland1nlmalan gerekti- ciddi ve dikkatli bir ~i~mde analiz et-
giyle ilgili tezini ifade eden deyim. mektir.
Buna gore, David Hume, bir ide ya da Husserl, Edmund. <;agun1zda fenomeno-
daha ~ok ideler biitiinii soz konusu ol- loji olarak bilinen .;agda~ felsefe okulu-
dugunda, soz konusu biitiine ele~tirel nun kurucusu olan iinlii Alman filozof.
6ir gozle bakbg1m1z zaman, iki temel 1859 y1lmda, Moravya'da diinyaya gel-
soru sormamlZ gerektigini soylemi~tir. mi~ olan Husserl, once matematik tahsil
Birinci soru, bu idelerin olgularla m1 il- etmi~ ve daha yirmi ii~ ya~1ndayken,
gili oldugu sorusudur, ki bu durumda iinlii bir maternal~ asistaru olmu~
onlar gozlem ve deneyime dayanacak- tur. 0, daha sonra psikoloji alan1na da
b.r. ik.inci soru ise, 'onlann, matematik yonelmi~, bu alandaki ~ah~malarm1n
ya da mantlkta oldu~u gibi, ideler ara- da etkisiyle, yeni ve orijinal bir ogreti
sandaki bag1nhlarla m1 ilgili oldu~u"' meydana . getirmi~tir. Temel eserleri:
sorusudur. Her iki soruya da olumsuz Logische Untersuchungen [Manhk Ara~
bir yan1t verilmesi durumunda, Hume brmalan], Philosophie der Arithmetik
bizden bu ideleri, safsata ve yarulsama- [Aritmetik Felsefesi], Cartesianische Me-
dan ba~ka bir ~ey i~ermedikleri gerek- ditationen [I<artezyen Dii~iinceler ], For-
~esiyle, ate~e atmanuz1 st;yler. male und Trarzzsendentale Logik [Fonnel
Ba~ka bir deyi~le, Hume'a gore, insan ve Transendental ManllkL I<risis der
akhrun konu ald1~1 her~ey, ideler ara- Europiiisdu!n wisSDlSdlaftm und die Tranz-
SJndaki bagmtuarla olgusal ara~hnnala sendentale Phiinomenologie [Avrupa Bilim-
ra indirgenebilir. Bunlardan birincisi, lerinin I<rizi ve Transendental Fenome-
matemati~n ve manh~1n do~rular1n- noloji).
Husser(, Edmund 429

Temeller: Bilimsei akhr,, pozitivist du~u linen i~eri~in nesnelli~i aras1ndaki ili~
nu~un, ahlaki ve kulturel de~er alaruiu kiyi ara~t1rrru~tlr. Bununla birlikte, bi-
da kapsayan yaydmacth~lna, pozitivizm lin~ten ya da ozneden yola ~lkarken
ve do~alcd1~1n do~a bilimlerinden hare- Husserl, psikolojizm bata~1na dii~mek
ketle olu~turdu~u bir de~er ve ya~ama ten de 1srarla sak1nml~hr. 0, aritmeti-
felsefesine kar~1 ~~~ olan Husserl, ~in do~rulann1n psikolojik sayma su-
'tin'in do~al dunyan1n nesneleriyle ayn1 re~leri ya da i~lemleriyle ilgili empirik
tiir ya da duzeyden bir varbk olmadJ~J genellemeler olmadl~lna, oldu~u tak-
ru ve dolayunyla, do~a bilimlerinde ge- dirde, bu sure~lerin do~alhkla ki~iden
t;erli olan ay1u a~1klama kategorilerine ki~iye, toplumdan topluma ve ~a~dan
tibi turulamayaca~uu savwunu~tur. ~a~a farkhhk gosterece~ine inan1r. Zo-
Husserl'in do~aloh~a bu kadar ~id runlu do~rulan bilin~teki ~a~n~1mlara,
detle kar~1 t;danas1na neden olan ~ey, empirik genellemelere indirgemek ola-
tdo~alcd1~1n i~erdi~i tku~kuculuk ve nakh de~ildir; bOyle bir ~ey yap1hrsa,
goreciliktir. Bu ba~lamda Hegel ve Dilt- her~eyden vazge~erek, psikoloji ve ant-
hey'In ba~arlSIZ oldu~unu one SUren fi- ropolojiyle yetinmek gerekir.
lozof, gorecilikle ba~ etmenin tek yolu- Husserl buna gore, tlpkl Descartes ve.
nun ku~kurulu~u (paranteze almay1) Kant'1n yaph~l gibi, inan~lanm1zdan
veya Ayd1nlanma akllcdl~Jnln ele~tirel bazllanrun bilgi ad1ru almaya hak kaza-
tavruu benilnsemek oldu~unu soyle- nabilmesi i.;in, yalruzca do~ru olmakla
1ni~tir. kalmay1p, di~erlerine temel olacak ~
Ba~ka bir deyi~le, kesin ve dakik bir kilde zorunlu olmast gerekti~ine inan-
felsefenin her tiirlu onkabulden ba~l~lk Inl~hr. Bundan dolay1, bilincin d1~1na
olmas1 ve hpk1 Descartes'la Kant'1n yap- ~1kmamak gerekir. Bilincin d1~ma ~~k
tl~ gibi, ozne ya da bilin~ten hareket et- mak, kendinde ~eylerle deneyimin nes-
mesi gerekti~ini belirten Husserl'e gore, neleri aras1nda bir ayanm yapmak, ku~
mutlak, bilin~te olmak durumundad1r. kuculu~u davet etmektir. L>te yandan,
Felsefede tKant ve Fichte'nin miras~ISl, bilince, psikolojinin yaph~l gibi, ~a~n
+Descartes'1n izleyicisi olmak durumun- ~lmCI bir bak1~ a~1s1ndan yonelmek de
da olan Husser!, mutlaklann felsefe sah- +psikolojizme yol a~makhr. Oyleyse, ya-
nesinden uzakla~maslnln, yalruz felsefe pdmasl gereken ~ey, deneyime ili~kin
i1. de~il, fakat uygarhk i~in de ger~ek yeni ve nesnenin bilincin d1~mda ger-
bir kriz do~urdu~u inanctndad1r. Hus- ~ekten varolup varolmad1~1na bakmak-
serl'e gore, ku~kuculuk, i~te bu duru~ SlZU\ ge~erli olacak bir tasvir sunmakhr.
mun bir sonucudur. Nietz.sche'nin gore- Husser!, bu ~er~eve i~inde bilincin apa-
cili~i ve Dilthey'1n tarihselcili~idir 4 bu ~1kh~1na dayarur. Onun kurdu~u feno-
ku~kuculu~u ortadan kald1ramadaktan menoloji, nesnel do~ruya ula~mak
ba~ka, onun peki~mesine hizmet etmi~ amac1yla, oznelli~e donu~ten meydana
lerdir. Felsefenin bilim adamlan ve em- gelir. Hakikat bilin~te, bende bulunmak
piristler taraf1ndan reddedilmesi de, a- durumundad1r, ba~ka hi~bir yerde de-
~lk bir ba~anslZhk itiraflndan ba~ka bir ~ I. Buna gore, fenomenoloji, deneyi-
~ey de~ildir. Bundan dolay1, Husser! fe- min, tecriibenin zorunlu ve tiimel do~
nomenolojisiyle, felsefeye bilimsellik sta- rulanni ~1karsamak ve tasvir etmek
tiisu kazandirmay1, Avrupa du~uncesini amac1yla, bilincin ozsel yapdanrun in-
akd yoluna sokmaya ama~lar. celenm.esinden olu~ur. Fenomenolojik
Fenomenoloji: Buna gore, transendental tasvirin amao, deneyimde verilen ozle-
bir filozof olarak Husserl, her tiir bilgi- re ya da idealara ula~mak, deneyimin
nin nesne kuran oznelli~in ba~anlann ~e~itli olgular1n1n ve teorilerinin goreli-
da temellendi~ini one sunnu~ ve ya~a li~inin otesine ge~erekt do~rudan ve
ml boyunca, bilmenin oznelli~i ile bi- arac1saz sezgide verilen yonlerini yaka-
430 Husserl, Edmund

lcunakhr. Husser(, Kant ve tHegel'den turdugu bir ba~ka di.inya daha vardu.
fark.J1 olarak, dedt1ksiyon ya da diyalek- l~te, idealar, ~ylerin ozleri bu di.inyayl
tige degtl de, apa-;ll<hga; duyulann a- olu~turur.
~1k.J1g1na degil de, bilincin dogrudan ve Onun ~eylerin ozleri deyimiyle dile ge-
arac1S1z olarak sezilen apa~1khg1na yo- tirdigi ideal varhklar, hemen hemen Pla-
nelir. ton'un ldealarma kar~ll1k gelir. Belirli
Ba~ka bir deyi~le, ona gore, nesne bir ti.iri.in omegi olarak belli bir ~eyin
kuran oznellik olarak bilincin dogaslnl ozi.i, tam olarak bu ti.iri.in kendisidir.
anlamak i~in, bize di.inyay1 ozsel yonle- Buna gore, yaz1 yazarken ~imdi par-
riyle bilme imkan1 verecek olan saf ya maklannun aras1nda tuttugum bir nes-
da transendental bilin~ alaruna ginne- nenin, yani kalemin ozi.i 'kalem' ti.iri.i-
miz gerekmektedir. Bilinci fenomenolo- di.ir. Masam1 kaplayan k1nn1ZI orti.iye
jik bir bi~imde ya da saf fenomen olarak bakttg1m zaman, duyulanmla bu somut
veya gorundugu ~ekliyle incelemek du- ~yi algdanm, ancak ayru zamanda zih-
rutnunda oldugwnuzu soyleyen Hus- nim de k.Jnn1Zlhg1n ozi.iniin neden mey-
serl'e gore, fenomenoloji, gozlemden ~ok, dana geldi~n bilincine vanr. Edmwtd
alg1y1 i~ermekte olup, bilin~ ak1~1n1n bi .. Husserl'e gore, insan zihni burada klr-
reysel bile~enlerini gozle1nez, fakat zi- mlzlhgm ozi.ini.in bilincine vanrken,
hinsel fenomenlerin ozi.ini.i sezgi yoluy- yine deneyim saz konusudur. Bununla
la kavrar. birlikte, bu deneyim be duyu arach-
Husserl i~te, bu ~er~eve i~inde, sozci.ik- g1yla ger~ekle~en duyu deneyi degildir.
lerin anlam1n1 a~ddayan sozel ve anaJi- Burada saz konusu olan deney z.ihinsel
tik nitelikteki bir bilgiden daha fazla bir bir deneyimdir.
~ey olan her ti.ir bilginin deneyime, tec- Yani, insan zihni k1nntz1hgan ozi.ini.in
riibeye dayanmak zorwtda oldugunu bilincine vararken, bu ozi.i dogt-udan ve
savunmu~tur. Bwta gore, sozel ve anali- aracJSIZ olarak kavrar. Bu deneyim ti.i-
ti.k bir bilgi, kavramlann analizine da.. ri.inde, ~eylerin ozleri, bize hpkl duyu
yand1g1 ve deneyime dayanmad1g1 i~in, deneyindeki dogal cisimler gibi, dotN-
bize yeni bir bilgi vennez. Bundan dola- dan ve araastz olarak verilir. Husser(,
yi, soz konusu analitik niteliktek.i bilgi- ~eylerin ozlerini tecriibe ettigimiz bu
nin d1~1nda kalan her ti.ir bilgi deneyi- deneyim li.iriine ozlere ili~kin sezgi adl-
me dayanmahdu. Bununla birlikte, o, nl verir. Ona gore, biz ozlere ili~kin bu
deneyimi empiristlerden biraz daha ge- sezgi arachg1yla, kesin ve ku~ku duyu-
ni~ bir ~er~eve i~inde anlar. Deneyim- lamaz onennelere, sonu~lara ula~1nz.
den soz ettikleri zaman, empiristler ya Husserl'e gore, matematigin nesneleri,
fiziksel nesnelerin tecriibe edildigi duyu aksiyomlara da ayru ~ekilde bilin.ir. Ma
deneyini ya da zihinsel fenomenlerin tematigin aksiyomlan, yalruzca saytlar
tecri.ibe edildigi i~ebak1~1 di.i~i.ini.irler. ve diger matematiksel nesneler haklon-
Husser) ise, ba~ka bir deneyim tiirii da, sezgiler arach~yla kazandma~ bil-
daha oldugunu savwtur. Bu deneyim ginin dilsel ifadeleridir. 'Dogal say1',
ti.iri.inde, fiziksel di.inyarun da, zihinsel 'nokta', 'dogru ~izgi', 'di.izlem' gibi ifa-
di.inyan1n da kapsanu i~nde yer alma- deler, duyu deneyiyle tecriibe edilebilir
yan belirli varhklar, bize dogrudan ve olan ger~ek nesnelerin adlan degildir.
araclSlZ bir bi~imde verilir. Duyu dene- Bu ifadeler, bize Hussertin ozlere ili~
yindeki dogal nesnelerle, i~ebak.J~ta soz kin sezgi ad1n1 verdigi soz konusu de-
konusu olan zihinsel fenomenler, birlik- neyim bi.;imi it;inde dogrudan ve araa-
te, zaman it;inde var olan ger~ek varllk- SIZ olarak verilen ideal nesnelerin
lann di.inyas1n1 meydana getirir. Hus- adlandarlar. Husserte gore, ozlere ili~
serl'e gore, bu ger~ek di.inyadan ba~ka, kin bu sezgi araahg1yla, biz matemati-
ezeli-ebedi olan ideal varhklarm olu~- gin kendisine konu aldag1 ideal varbkla-
hiimanizm 431

rln belirli ozellikler!ni, ili~kilerini, v. b. cu aktlclhktan kurtarabilmek ic;in, zo-


g., bilme durumuna geliriz. runlulukla vermesi gereken bir odiin-
Oze ili~kin sezgi, Husserl'in paranteze diir.
alma ad1n1 verditi bir dizi fenomenolojik Ote yandan, varolu~-;ulutun ateizme
teknitin ard1ndan gelir. Ona gore, ideal dayandarllan ttiriine veya ateist dii~ii
ozler alaru duyularla algdanan tUm nes- niirler tarafrndan geli~tirilmi~ olan ve
nelerin otesinde bulunur. Bununla birlik- evrenin kendi i-;inde anla~llmaz oldu-
te, onlar asia havada, bo~lukta kalan tunu, manhksal bir diizen ya da plana
:jeyler degillerdir. ideal ozler de duyusal uymadtru, gilcil her~eye yeten, iyilik-
ya~anhlara dayanu. Ancak bu ya~anh sever bir Tann ya da yaratlc tarahndan
lar, bir-;ok raslanhlar ve anzi niteliklerle varhta getirilmeditini ya da diizenlen-
yiiklii olduklarmdan, ozlere yukselebil- meditini, hi-;bir ~eyde bir zorunluluk
lnek i-;in, onlan bir yana btrakmak ya da bulunmadtn1, evrendeki her~eyin
'parantez i-;ine almak zorundaytz. 1nil1nkiin ya da olumsal oldutunu, ger-
Husserl'e gore, felsefe bir bilimdir. Fel- c;eklitin bir anlam1, diizeni ve a-;1klama..
sefe zihne verihni~ olan ozlerin tasvir s1 olmadtnr, her ttir diizen, anlam ve
edihnesinin bilimidir. $u halde, Hus- ac;klamantn insan bilincinin eseri oldu-
serl'in felsefesinde en onemli nokta, zih- tunu, gerc;eklitin, anla~llmaz oldutu
ne verilmi~ olan varhttn ozilnil algla i-;in, bir sisteme indirgenemeyecegini,
makhr. Bunun i-;in de feno1nenolojik
~hlaki deterlerin insan bilinci d1~1nda
yontem kullanllarak, varhtn ozilnil varolmad1tlru, nesnel bir ahlak diizeni
1neydana getirmeyen somut ozellikler
bulunmad1t1nt, ahlak1n ve deterlerin
ay1klanu. Varhtm somut ozellikleri pa
insarun yarabsr oldutunu savunan ot-
rantez i-;ine ahnmak suretiyle aytklanan
retiye humanist varolu~-;uluk denir.
ca, onun bireysel yan1 ortadan kaldlnl-
hiimanizrn [lng. bf.$triyete ibadet mezhebi;
lnl~ olur. Bu ise onun ozi.ine vanlmas1
anlam1na gelir. lng. humanism; Fr. hmnanisme; AJ. huma-
humanist [Ing. ltumanist; Fr. humaniste). nismus]. Genel olarak, alolh insan varh-
Hiimanizmi benimsemi~, dolaysyla guu tek ve en yuksek deter kaynat ola ..
insan1, insani ilgi ve -;1kar Jan temele rak goren, bireyin yarabc1 ve ahliki
geli~iminin, rasyonel ve anlamh bir bi-
alan ki~i, disiplin ya da yakla~un i-;in
kullan1lan s1fat. -;imde, dotaustii alana hi-; ba~vurma
Bu batlamda, A. Maslow, C. Rogers, A. dan, dotal yoldan ger-;ekle~tirilebilece-
Adler gibi psikologlar taraf1ndan, psib- 9ni belirten, ve bu -;er-;eve i-;inde,
nalizle tdavran~-;htn mekanik a-;Jkla- insarun dotalhtnl, ozgi.irlutunil ve et-
1nas1na bir altematif olarak geli~tirilen kinlitini on plana -;akartan felsefi aklm.
ve psikolojiyi, kendini geli~tinne, bilgi, lnsan1n kendisinin ve ilgi/ .;Ikar Iann -;ok
anlay1~, estetik gibi daha yiiksek motif- temel bir oneme haiz oJdutunu savunan
Jere yonelen bir bilim olarak goren yak- yakla~am.
la~Ima humanist psikoloji denir. Oztinde, tateizme ya da tagnostisizme
Buna mukabil, inan-;la akb, inane akd dayanan ve dini ya da dini inanc1 d1~la
i-;in kabul edilebilir hale getirerek, bir- yan bir ahlak1 savunan ya~am goril~il
birleriyle uyumlu kllmaya, u.zla~hrma olarak hiimanizm, insan varhklannm
ya -;ah~an teoloji tilrtine humanist teolo ji kendi i-;inde bir deter ta~ldlklannl, in-
ada verilir. Bu anlaya~a gore, inan-;, akla sanla ilgili tum diter hak ve deterlerin
sa-;ma gelditi ic;in, ozgiln ~ekli i-;inde temelinde, insarun insan olarak deteri-
korunamyorsa, ozgiln haliyle akll ol-;ii- ne duyulan saygnn bulundutunu one
lerine Sltdinlamiyorsa, ak)a aykJn ote- silren; 1 insandan umudunu kesen, in-
Jerinden annd1nlmas1, dogmatik dinin san ya~am1na herhangi bir anlam yi.ik-
kendisini ku~kuculuktan ya da ku~ku- lemeyen, insaru yalnlZca Tann'n1n ina-
432 hyle

yeliyle kurtulabilecek de~ersiz ve stra- humanizmlere omek olarak verilebilir.


dan bir varhk olar~ goren, 2 insan bi- Bununla birlikte, yine i-;inde bulundu-
linciyle ilgili goru~unde, determinist ya ~umuz yuzydda, 1970'1erden ba~laya
da indirgemeci olan her du~unce siste- rak, yap1salc11ann ve yaptbozumculann
mine ~iddetle kar~1 ;tkan anlay1~1 veya eserlerinde gu-;lu bir humanizm ele~t:iri
tavn ifade etmek durumundadtr. si felsefenin gundeme gelmeye ba~]a
Kokenleri antik Yunan du~uncesine, in- ml~tu. Kendi kendiru belirlemeye, se-
sant felsefi du~uncenin merkezi ge~ren ;imleriyle toplum uzerinde veya tarihin
Sokrales'e, 'insan her~eyin ol-;usudur' ak1~1nda ciddi de~i~im veya farkhhklar
diyen Protagorasa kadar geri giden, ama yaliltabilmeye muktedir ozerk insan var-
esas Ronesans doneminde, Tanndan ~~~~ konsepsiyonuyla belirlenen huma-
uzakla~n dikkatin insana yonelmesiyle nizm, Levi-Strauss, Althusser ve Fouca-
ortaya -;oop, ilerlemed Ayd111lanma ve ult gibi du~unurlerin eserleriyle, bu
modernist hareketle geli~en hum~ donemde a~u bir yara alrru~t1r. Zira bu
20. yuzydda ise, ingilizce konu~an dun- du~unurler toplumsal, ekonomik ve psi-
yada, ateizm ya da laik bir akdahkla kolojik yapLlar1n etkileri uzerinde dur
e~anlamh bir terim haline gelmi~tir. m u~ ve bu etkilerin bireylerin eylemJeri-
Buna kar~1n, kJta Avrupas1nda huma- ni nasd etkileyip belirlediklerini gozler
nizln, insanla do~aJun geri kalan1 arasm- online sermi~tir. Bilin-; nedensel ya da
daki ontolojik farkhll~ temele alan ve yapasal olarak belirlenmi~ olup, bireyin
topluma, tarihe, kulture ili~ldn a-;lkJama- kendi kendisini belirlemesi bir yandsa-
da, onceli~i insana veren felsefeleri gos- madan ba~ka bir ~ey de~ildir. Birey bir
terir. oyuncu de~il, ya~am ada verilen oyun-
Humanistler, bu -;er-;eve i-;inde, insan da bir piyondur. l~te yap1salc1 ve post-
varb.klanna ozgu, onlann urunlerini, bu yaptsalct du~unurlerin, bireyleri ekono-
urun ister tarihsel bir olay, ister ekono- mik yaptlara, uretim ta!'ZU\a ya da
mik sistem ya da ister edebi bir eser bilin;d1~1na tabi kdan ya da her tur sliy-
olsun, standart bilimsel attklamayla bir- lem ve kulturel sistemden once gelen
le~tirilen nesnel ve indirgemeci analizler 'insarun anlam1' fikrini yap1bozuma u~
tarahndan a-;tklanabilmesini imkan-stz ratan bu goru~leri, anti hum ani zm olarak
k1lan, birtakun nitelik ve yetiler bulun- stntflanmaktadu.
du~unu savunmu~lardtr. l~te a) varo- hyle. Bir ~eyin kendisinden yaptldt~l
luirulugun, insanl ve insan biJincini on madde, dayanak i-;in kullarulan Yunan-
plana -;tkartan ve insan1n evreni, ya da ca terim. Aristoteles'te, varolan ~eylerin
insan1n oznelli~inin meydana getirdi~i ortak maddesi. Kendisine fonn verilin-
evren d1~1nda ba~ka bir evren bulun- ceye, kendisinde varolan form aktuelle-
madt~Ull iddia eden felsefeleriyle; b) in- ~inceye kadar, ay1nct hi-;bir ozelli~i bu-
sanJn ezeli-ebedi do~rulan tema~a etme lunmayan madde ya da dayanak.
ve a~k1n bir ger-;eklikJe do~rudan bir hypokeimenon. Aristoteles'te, hyle teri-
ili~ki i-;ine girebilme gucune sahip ol- miyle e~anlatnh olarak kullarulan ve
du~una inanan personalizm; c) insan1 bir ~eyin kendisinden yaplld1~1, kendi-
her~eyin ol-;usu yapan insan merkezli sinden meydana geldi~i madde ya da
goru~unden dolayt, pragnJatiznr; d) Lu- dayana~a kar~l11k gelen terim. De~i~
kacsz'lll genel yabancda~ma ve ~eyle~ menin ilk ve temel ko~ulu olup, surekli
tirme surecini, insanh~1n yitiriJmesi ola- bir varolu~u bulunan ve bireysel tozler-
rak de~erlendiren gliru~u; yabancda~ma de formdan aynlmaz olan madde. Man-
uzerinde odakla~an gen-; Marks'la irti- hkta, ba~ka bir ~ey taraftndan varsayt-
batlandlnlan Marksist humanizm, -;a~da~ lan ~ey anlam1na gelen terim.
1rk~1hk 433

Alna, llu..lh empirizme gore, fonnel


kavramlar, sozciiklerle ~eylerin ili~kileri
-;er-;evesi i-;jnde tanunlanan semantik
kavramlar olmayap, sadece ide ya da dii-
~iinceler aras1ndaki ili~kilerle ilgili olan
salt tarumlayl(l nitelikte kavramlard1r.
Buradan t;1kan bir sonu-; ise, manhksal

I ve matematiksel onermelerin dogruluk-


lannm, deneyimden once ortaya konan
anlamlar arasmdaki ili~kiler tarafmdan
belirlendigi sonucudur. Bize diinya hak-
klnda bilgi veren ti.im onennelerin tec-
ahmh apriorizm [ing. moderate apn'orism; riibf olduklar1, deneyime dayandtklan
Fr. aprorisme moden!]. Bilgide akhn katka- yerde, rJunh empiristlere gore, manbk
Slnl temele almakla, bilgideki en onemli ve matematikte varolan forme! kavram-
ogenin akhn deneyden bagamSIZ faali- larla, onlardan meydana gelen onerme-
yeti oldugunu one siinnekle birlikte, de- ler diinya hakkanda bir ~y 50ylemedi-
neyimin roliinii de yadsunayan gorii~. gi, salt deneyimden ba~mslZ olarak
Deney yoluyla temellenmeyen, deneye belirlenen anlamlar aras1ndaki ili~kilere
bagb olarak hakh kabnamayan sentetik dayand1k-lan i~n, a priori ve zorunlu-
a priori onennelerin varoldugunu ve ger- durlar.
-;ek bilginin bu tiir onennelerden olu~ lhmh empirizme gore, a priori onerme-
tugunu savunan bilgi anlay~. leri, manhk ve matematigin onermeleri
1hmh empirizm [ing. moderate empiricism; tiiketir. SOz konusu formeJ bilimler d1-
Fr. emprisme modere). Bilginin kaynagm- ~1nda kalan olgusal bilimler ya da ger-
~ek anlatnda bilim, tiimiiyle deneysel
da deneyimin old ugun u one siinnekle
birlikte, matematigin aksiyomlann1n bir mahiyet arzeder. Buna kar~1n, meta-
bile deneyime dayanan iddialar oldugu- fizik ve ahlak1n onermeleri ya gizli toto-
nu savunan radikal empirizmden, ken- lojiler ya da sozde onennelerdir.
dilerine manttk ve matematikte bir yer u k~ahk [in g. racism; Fr. racisnte]. Bir hal-
kln, bir grup insanm diger halk ya da in-
bulan a priori, yani deneyime dayanma-
sanlardan farkh olmakla kaJmay1p, ayru
yan kavram, sav, iddia ve onennelerin
zamanda digerlerinden 6zikseJ, entellek-
varolduguna inanmak bakanundan fark-
tiiel ya da ahlW bakundan daha iyi, daha
hhk gosteren empirizm tiirii. gii-;lii, daha yiiksek ya da daha yaraba ol-
Radikal empiristlerin fonnel kavramla- dugunu, bu iistiinliigiin atalardan miras
n deneysel olarak yorumlama -;abalan- allrun1~ olan biyolojik far khhklardan
nan beyhudeligini goren ahmh empi- kaynakland1g1n1 savunan anlay1~. Bir-
rizm, ozellikle matematikteki fonnel birlerinden aynlan -;e~itli insan 1rklan
kavramlarm a priori kavramlar oldugu- bulundugunu, bu 1rklar aras1nda e~it
nu, Eakat Tann, toz, neden gibi kavram- lik bulunmadagana, iistiin uklann a~ag1
lann a priori olamayacaguu one siirer. lr klara hiikmetmesi gerektigini one
Ba~ka bir deyi~le, matematigin dene- .. .
suren 1nan~.
yimden gelecek destege gerek duyma- Buna gore, daha yiiksek ll'k ya da halkJa-
yan a priori bir disiplin oldugunu belir rm daha a~ag1 U'k ya da halklar iizerinde
tirler. Saf matematik, terimleri empirik egemenlik kurma, hatta onlan koleletir-
bir anlama sahip olmad1~ it;in, iddiala- me hakkma sahip oldugunu, bundan do-
nmn bir zaman gelip de deney tarann- layJ rrklann ya da halldarm birbirleriyle
dan ~iiriitiileceginden -;ekinmesi gerek- kan~mamas1 gerektigini, ark ya da halk-
meyen, rasyonel bir disiplindir. lar arasmda saz konusu olabilecek tinsel
434 1slah edici adalet

ili~kive evli1ik1erin daha listiin ve yUksek kar~uruza -;1kar.


Irk ya da halklann bozulmasma yol a91ca- aslah edici adalet [tng. rehabaative theory
glN savunan gorii~ olarak 1rk9bk, zaman of punishntet1t; Fr. theorie de Ia punition
zaman ba~ka arklardan insanlann daha rehabilitative]. Cezan1n, ceza vermi~ ola
a~ag1 duzeyden dogasayla ilgili tutum mak i-;in degil de, benzer eylem ve su-;-
ve inan-;larla belirlenen onyarga, zaman lann yeniden ortaya -;lkmamas1 i-;in,
za..nan da, ld$ilere 1rkJanna bakllarak, su-; i~lemi~ olan ki~inin karakterini ve
ekonomik, toplumsat hukuld ve egitimsel bu arada -;evresin.i degi~tinnek amac1y-
a~dan farkh muamele edilmesi gerektigi la verilmesi gerektigini savunan adalet
ni savunan sosyal ve siyast ogreti ~eklinde anlay1~1.
lbni Haldun 435

lemek ic;in, insan topltununa etki eden


olgularm nedenlerini aramak gerekti~i
ni belirtmi~tir. Temel ve a-;aklay1c1 ilke-
yi insan toplumunun ~ekil de~i~tirmep
sinde arayan ibni Haldun, insan top-
lumunun oz oldugunu ve bu ozun ili-

I neklerinin turlu toplum kategorilerini


meydana getirdigini one surmu~tur.
ibni Haldun'a gore, 1 bilirnler ve sanat-
lar insana hayvanlardan ayaran en temel
ozelliklerdir. 2 tnsanlann tek ba~larana
varolamama ve dolayastyla birlikte ya~a
ibda. islam felsefesinde, mutlak hi-;lik ya ma ihtiya-;larmdan, devlet ve hukumdar-
da yokluktan yaratma eylemi i-;in kulla- hk dogmu~tur. 3 Mekanik sanatlar, gtda-
nalan terim. ibda, hepsi de nedenin ~ ya bolme zorunluJugunun sonucudur. 4
nut; kar~as1ndaki zamansal onceligini Topluma bagh.hktan i~birligi zorunJulu-
varsayan halk, tekvin ve ihdas terimlerin- gu dogmu~tur. Toplumsal ya~am, i~te
den a)'lrd edilmelidir. Buna gore, ibda'- bu durumun bir sonurudur.
da, nedenin sonuca onceligi yoktur, insan, ibni HaJduna gore, ya~daga top-
fakat yalruzca oz bakunmdan bir once- lwn ic;inde bir-;ok ah~kanlak kazanar.
lik vardar. Bunlar, onun gene) nitelikJerini yarabr.
Cte yandan, ibda ister zaman, iste:r ister Ba~ka bir deyi~le, insanan ozii, kazandag1
hareket ya da ister madde ac;..sandan ah~kMiliklara bagh o)arak bic;im)enir.
olsun, bir ara gu-; ya da varbk olmadan ibni HaJdunun., sosyoloji alarunda dene-
varolu~ vermeyi gosterdigi ic;in, o di- yime dayanaf\ insan dogasuun sonradan
gerlerinden daha ust duzeyde bir yarat- kazaru~ oldugunu dile getiren bu go-
Inaya kar~llak gelir. Yine, ornegin halk'- rti~u du~iince tarihinde olduk-;a ozgun
m dogal varhklar1n yarahh~a i-;in kulla- sayllabilecek bir goru~tur. 0, toplumun
nlldlgl yerde, ibda aklllann yarad ah~a y- teme)inde o)dugunu soyJedi~ dayanl~
la sanarh olmak durumundad1r. mayl u~ aymr. Buna gore, g~belerde
lbni Haldun. 1~32-1406 yLllan arasanda birligi saglayan temel ilke o)an kan ba~,
ya~ama~ unlu Islam tarihc;isi ve du~u kentlerde toplumsaJ bagbhk ~de or-
nuru. Temel eseri Mukaddime olan ibni taya ~kar. Buna kar~1n insanJar arasanda,
Haldun, bir tarih-;i olarak, deneyime, daha c;ok duygulara dayanan geQd ve
gozleme dayanan, konusu kultur varbk- koksiiz bir dayaru~ma vardu. Dayaru~
lan ve toplumsal ya~am olan, toplumun rr.arun en geli~mi~ ~, topJumu devle-
g~itnini, kultur a~malann1, i-; yapisa- te dayab bir organizasyona gotiiriil.
na, ge-;irdigi degi~im ve donemleri in- DevJetle topJum arasandaki bag, ona
celeyen bilim olarak tanamladaga tarih gore, mad dey le form arasandaki ili~kiye
biliminde, onemli bir kilometre ta~l benzer. Nasal ki madde fonndan, form
olu~turur. d a madded en ayn o)arak varolamazsa,
lnsan1n ah~kanbklannan, dogu~tan ayna ~ekilde devlet ve toplumdan biri-
getinneyip, sonradan kazandakJanrun nin olmad1ga yerde, digeri de olamaz.
iladesi oldugunu, ayna ~ekilde toplum- Bundan dolaya, toplumda ba~layan da-
lann ve kavimlerin bir karakteri varsa, galma dev)ete, devletteki datJlma toplu-
bu karakterin de onlaran ah~kanbklan ma yayahr. Devlet, yap1s1 geregi bir or-
ve kazandaklanrun eseri oldugunu ve ganizmaya benzer; ku-;uk birimJerin bir
dolayasayla, geleneklerin, adetlerin in- araya geJi~iyJe dogar, ilk -;ocukluk ve
san dogasana degi~tirdi~ni savunan gen-;Jik -;aglarma ya~adaktan sonra, o)-
ibni Haldun, toplumu ve uygarhtJ ince- gunluk donemine eri~ir. Devletin en
436 1bni Rii~t

gii~lii donemini gosteren bu ~a~dan m Adstoteles felsefesine ~erhler, yo-


sonra gelen ya~bllk doneminde, ka~uul rumlar yazarak ge~irmi~ olan iinlii
maz olarak ~oziilme ve da~dma ba~lar. Islam filozofu.
lbni Haldun, kokiinii tarih, co~ fya, ik- 0 felsefesinde hem ibni Sina'nm Aristo-
tisat ve psikolojiden alan bu determinist teles91i~ini devam ettirmi~ ve hem de,
devlet ve tarih gorii~iinii, tavtrlar ya da bir yandan onu lslamf akidelerle u-
a~amalar teorisiyle ifade etmi~tir. yumlu hale getirme te~ebbiislerine kar~t
Devleti do~u~tan ~okii~e gotiiren bu koyarken, bir yandan da ibni Sina'run
a~amalar, ona gore be~e aynlmak duru- Aristoteles~ili~ini Platonik o~elerden
mundadu: 1 Toplumsal dayam~madan anndtrmaya ~ah~mt~llr.
do~an zafer tavn. 2 Yonetimin tek elde Felsefenin temel konusunun varhk ol-
toplanmast ve dolaytstyla bask1yla belir- du~unu, felsefenin var olaru, genel bir
lenen istibdat tavn. 3 Toplumun bart~ biitiinliik i~inde insana verileni incele-
ve mutluluk i~inde ya~amas1yla belirle- meye, a~tklamaya ~ah~ll~tnt savunan
nen fera~ tavn. 4 Devlet yonetimini elin- lbni Rii~t, biitiin varhk tiirlerinin en te-
de bulunduranlarda, kurumlar ve ailede pesinde bulunan yiice bir varhk olarak
~oziilmenin ba~ladt~t, ~okii~ a~amast. 5 Tanrt'ya yalruzca var olandan, be~ duyu
lsraf a~amast. ile algdarup alul ilkeleri ile a~tklanan
ibni Meymun. 1135-1204 ytllart arasmda varhklardan yola ~tkarak gidebilecegi-
ya~amt~ Musevi dii~iiniir. mizi belirtmi~tir. Felsefe, varhk kavranu
Musevili~i Aristoteles felsefesiyle u-
altmda toplanan biitiin nesneleri konu
yumlu hale getirmeye ~ab~mt~ olan lbni edinen disiplindir. Felsefe teolojiden bu
Meymun, metafizi~in en yiiksek insani nedenle once gelir. Bununla birlikte, fel-
faaliyet tiirii oldu~unu, fakat onun her- sefe ve teolojiden her birinin kendisine
. kese a~tk olmadt~tnt soylemi~tir. ozgii bir fonksiyonu vardu.
Tanrt'run ve diinyarun do~asma ili~kin lbni Rll'e gore, Tann evveni yoneten
sa~lam ve ger~ek bir kavrayt~a, yalruzca
engin gii~tiir. 0, strurstz bir iradedir. Bii-
felsefenin eri~ebilecegini. one sllren lbni tiinii diizenleyen gti~, O'ndan ~lkar.
Meymun, Tann'run varolu~unu tiimiiyle Tanr1 zorunlu varhkbr. Evrenin ba~lan
Aristoteles'in koydu~u ilkelere dayana- gta olan Tann, evrendeki tiim varhkla-
rak karutlamt~hr.
nn kendisinden sudiir etti~i yiice kay-
Dii~iincesinin temelinde Aristoteles~i
nakbr. Bununla birlikte, Tann, ancak 'ilk
felsefe olsa da, lbni Meymun Tann kav-
rayt~mda Aristoteles'ten aynhr. Zira
ak.tl' araoh~tylaevreni yonetir ve evren,
mutlak birlik ve yetkinlik olarak Tanrt Tanrt'dan sudiir eden, tiireyen b u ilk
dii~iincesi, O'nu olumlu terimlerle be-
alul aracth~tyla Tanrt ile birl~ir. Bu ilk
timlemeyi olanakstz hAle getirir. Tann, alul, evrenin yaratd~1 konusunda ilk ve
ona gare, yalruzca olumsuz terimlerle, tek araodtr. 1lk alai, ytldtzlan yoneten
gii~lerin do~du~u kaynakhr. Birer canh
yani yetkinli~in yadstnmast suretiyle ta-
rumlanabilir. Buna gore, insan akhna varhk olan ytldiZiar, ilk aklm yonetimi
biiyiik bir inan~ besleyen lbni Meymun altmda beiii dairelerde donerler. YtldiZ-
bir yandan da aklm smtrhh~mtn bilin- Iarm dondiigii bu dairelerin de ayn ayn
cinde olmu~tur. Ayru ~ekilde, evrende- ak.tllan vardu. Birbirleri ardtstra gelen
ki her~eyin bilim yoluyla ke~fedilebile bu aklllar birbirlerine ba~larurlar. Her
cek bir amact oldu~unu one siiren lbni ak.tl, kendisinden bir onceki akddan
Meymun, bir yandan da diinyantn ama- sudur etmi~tir, ~hr. Biitiin ak.tllar
arun belirlenemeyecegini belirtmi~tir. basamak basamak ilk ak.tldan do~du~u
ibni Rii~t. Endiiliis'te Kurtuba kentinde i~in, ilk akd evrende olup biten her~eyi
c;lo~mu~ ve gen~li~inde felsefe, mate- bilir. Buna kar~m, ilk ya da elkin alai
matik, flluh, hp ve keiAm ~ah~tp, uzun Tann'ya en yakm varhk oldu~u, onun-
ytllar hekimlik yapllktan sonra, zamaru- la birl~mi~ durumda bulundu~u i~in,
lbni Sina 437

Tann onun araah~tyla ancak genel ters dti~n konularda tbni Rti~t'ti ve do-
ge-;er olan ttimelleri bilir. laytstyla Aristoteles'i izlemeleri duru-
tbni Rti~d, btittin insan alallanrun oz mu.
bal<urundan bir ve ayru oldu~.mu st>yler, tbni Rti~t-;tilti~tin en onemli o~retisi,
~kti tiim akillar ayru kaynaktan, yani tiim insanlarda tek bir rasyonel ruhun
ilk akddan sudur e~lerdir. 0, psikolo- bulundu~u gorti~tidtir. Bu gorti~e gore,
jisinde, ilk akhn, btittin insan alallanru yalruza etkin ak1l de~il, fakat edilgin
ku~atan genel bir akd niteli~i ta~ada~am akJJ da tUm tnsanlarda bir ve ayJUdar. Bu
soyler. Bu yiizden, tiim insanh~an akh ol- anJaya~m manttksal sonuru ise, ruhun
du~u soylenebilecek genel bir akhn varh- oltimstizlti~tintin yadsmmastdtr. tbni
~andan st>z edilmelidir. Evrende sonsuz Rti~t-;iilu~ti belirleyen ikinci o~reti, dtin-
ve oltimstiz olan bir 'ebedi alai' vardu. yamn hi-;ten yarabldt~ soyleyen Hris-
Btittin insanh~1 kapsayan bir 'ebedi akd' tiyan inancna kar~1, dtinyanm ezeli ol-
olduguna gore, insanhk da ebedidir, du~ tezidir. tbni Rti~t-;tiluk, u-;uncti
oltimsUzdtir. tbin Rti~ ~u halde, insarun olarak, determinist bir anlay1~ be~
bilgisini lek bir akla, ebedi olan Elkin yip, Tann'nm evrene mtidahalesine kar111
Akll'a yerle~tirmi~ ve ruhun oltimstizlti- filkar.
~iine kesin olarak kar~1 -;~hr. lnsan ibni Sina. islam dtinyasuun 98~1037 yal-
oldtikten sonra, bedenle ilgili btittin lan arasanda ya11am1~ olan tinlti, bilgin
a~a~1 varhklar yok olup gider, yalruzca ve filozofu.
tUm insanlarda ortak olan Etkin Akd Gen-;li~inde geometri, manllk, ftlah,
kahr. Etkin Akd tek oldu~u i-;in ezeli- fizik, kel!m ve hp alanlannda -;ah~ml~,
ebedidir, oltimstizdtir. daha onalh ya~mda uzman hekim dti-
Ahlak anlayt~mda, insarun kendi ozti zeyine yukselmi~tir. <;ok sayada eser
gere~i ba3Jmstz oldu~.mu soyleyen, in- yazm1~ olan ibni Sina'mn en onemli
sarun bu baktmdan kesin bir ozgtirlti~ti eserleri arasmda, hp konusunda Kanun
bulundu~nu savunan tbni Rti~t, bir fi' t trb; fehefe alanmda Kittibu '~ ~ifa; fel-
yandan da insamn, d1~ olaylar ve kendi- sefe sistemi iiurlnde sonradan yaph~J
sinin da~mdaki olu~umlar dikkate alm- de~i~ikliklerden st>z eden Kitcfbu'l i~arat
dt~mda, ba~rrnlt oldu~unu, birtakam vet'tenbihat; psikolojiyle ilgili olan Kitcfb
ko~ullarm etkisi albnda kald1~ belirt- un-nefis bulun,ur. Eserleri bir-;ok kez La-
mi~tir. lnsan kendi i-; varh~1 balwrun- tinceye -;evrilmi~ olan tbni Sina'run fel-
dan ozgtir, kendisinin da~mdaki geli~ sefesi, Yunan filozoflan Aristoteles ve
meler bak.Jmmdan ozgtir de~dir, do~al Plotinos'un etkilerinin yaru Sll'a, kendi
ve tanrasal yasalann yonetirni alhnda- ozgtin ve onernli katkllanm gozler
dtr. Buradan, insanm iki ayn suur ara- ontine serer.
smda kald1~1 sonucu -;tkar. 0, bir 'ir8.de tbni Sinill'run Bgretileri arasmda, yarah-
varh~t' olarak kendi eylemlerinden so- 1~ o~retisi ozellikle onem ta~ar. 0, bu
rumludur, kendi tercihi albnda ger-;ek- konuda, ozellikle 13. yiizyllda -;okQI tar-
le~tirdi~i tiim eylemlerinden dolaya so- tl~dml~ olan ~u teoriyi ileri stinnti~ttir:
rumluluk duygusu ta~tr. Kendi elinde Varh~a gelen her~yin bir nedeni olma-
olmayan, dt~tan gelen etkilerden dolayt, Sl gerekir. Varh~a gelmek i-;in bir nede-
sorumlu de~ildir. ne gerek duyan varhklara, o mumkun
ibni Rii,t~tiltik [ing. Averroism; Fr. Aver- varl11dar adaru verir. Kendisi de mtim-
roisme]. Esas etkisi tslam dtinyasanda kiin bir varhk olan bir nedene, ondan
de~il de, Avrupa'da olan lbni Rti~t'in once gelen bir neden yol ac;rru~ olmah-
Aristoteles yorumunun Hristiyan Orta- dll. Bununla birlikte, bu nedenler dizisi
-;a~ felsefesinde, onti-;tincti yuzyalda -;ok sonsuz bir dizi meydana getirmez. Bun-
etkili olmasmm bir sonuru olarak, birta- dan dolayt, varh~ mtimktin de~il de,
klm dti~iintirlerin ruhun oltimstizlti~u. zorunlu olan, var olu~unu bir nedenden
evrenin ezelfli~i gibi, Hristiyan inanona de~il de, kendisinden alan bir ilk neden
138 i~ bagmlllar ogretisi

var olmahdtr. Bu ilk neden, vacibu 'I iomatik olarak ger~ekle~mez. Yani, in-
viicud, yani zorunlu varhk olan Tan- satun var olmastyla var olmamast e~il
n'dtr. Tann'run zaman i~inde bir ba~ derecede mumkundur. Onun ozu ger-
langtct yoktur; 0, ezeli-ebedidir. Tann ~ekle~ebilir de ger~ekle~meyebilir de.
tam ve ger~ek varhguu her zaman ser- Ona varolu~ veren, onun ozunun ger-
giler. 0, her zaman fiil halinde oldugu ~ekl~mesini saglayan varltk Tann'dtr.
i~in. hep yaratm1~t1r. Yaralllt~, ibni Si- Insan zihninin ozu bilmeklir, ancak
nA'ya gore, hem zorunlu ve hem de insan her zaman biliyor degildir. insan
ezeli-ebedidir. aklt, bilebilmeye yelilidir, fakal insanm
Tann, Ibni Sina'y gore, mullak olarak bilme larzt yalmzca mumkundur. insan
birdir. Hir olandan ise yalmzca bir ~tkar. zihni ger~ekle herhangi bir bilgi olma-
Bu durumda evrendeki varhklan a~tk dan, ancak bilebilme gucuyle bezenmi~
lamak nastl mumkun olabilir? ibni SinA, olarak yaralllmt~br. lbni Sina bilgi an-
burada Plolinos'un sudur, ltirum ogreli- layt~mda, insan zihninde bilginin varo-
sinden yararlanarak, Tann'dan ~tkan ilk lu~u i~in iki ogenin zorunlu oldugunu
birligin, ilk Aktl oldugunu soyler. Ttpkt belirlir: 1 Duyusal nesneleri algtlama-
Plolinos gibi, onun gozunde de du~un mtzt saglayan duyular ve 2 algtladtgt-
mek ile yaratmak bir ve aym ~ydir. mtz bu nesnelerin surel ya da imgeleri-
Onun sisleminde Tann'dan ba~layan ni bellekle saklama gucu ve soyullama
sudur ya da lurum surecinde, yukan yoluyla ncsnelerdeki ozu ya da lumel
diizeyden varhklann du~untilmesi da- ogeyi yakalama yelisi. Fakal bu soyul-
ha a~ag1 duzeyden varhklarm yaralll- lama, ibni Sina'ya gore insan zihni lara-
mast anlamma gelir. Buna gore, lum fmdan ger~ekle~lirilmeyip, Elkin.Aklm
varhklann en lepesinde bulunan Tann'- bir eseridir. Etkin Aktl bilgi sahibi ola-
nm kendi kendisini du~unmesi, Tann'- bilmesi i~in, insan zihnini aydmlallr. 0,
dan Ilk Aktl'm sudilr etmesine yo! a~ar. bundan dolayt insarun yarallast ve
Ilk Aktl'm kendi nedenini, yani Tann'yt buna ek olarak, insan bilgisindeki aklif
du~unmesi Ilk Aktl'dan sonra gelen gu~tur. Demek ki, rum insanlarda hep-
Aktl'm dogu~una neden olur. sinin birden pay aldtgt tek bir Etkin
Buna kar~m, Ilk Aktl'm kendi kendisi- Aktl vardtr.
ni du~unmesi hem ikinci nefs'e ve hem i~ bagtnltlar iigretisi [lng. doctrine of in-
de o nefs'in canlandtrdtgt bir kurenin ternal relations; Fr. doctrine des relations
(jelegin) sudilruna yo! a~ar. Bu sudilr su- internes]. Bir ~eyin ba~ka ~eylerle olan
reci on aktl ve dokuz nefs ile dokuz fele- bagmltlarmdan dolayt, her ne ise o ol-
gin dogu~una kadar devam eder. Son dugunu; evrendeki tum olaylann geri
aktl Elkin Aktl'dtr. Elkin Aktl bu dunya- kalan tum diger olaylarla nedensel bir
daki varhklann maddi ogelerini ve in- bag i<;inde bulundugunu; bundan dola-
sanlarm ruhlanru yaralan varhkllr. El- yt, evrendeki bir olaya ili~kin olarak
kin Aktl ayru zamanda insanlann ruhla- dogru bilgi elde edebilmek i~in, onun
rma ya da zihinlerine bilgi i<;in gerekli uzerinde etkide bulunan tum nedenle-
olan form ve kategorileri aklanr. rin bilgisine sahip olmak gerekligini sa-
ibni Sina, bir insarun z.ihninin bir ba~ vunan goru~.
langtct oldugu io;in, insarun mumkun i~ebakt~ [lng. introspection; Fr. ifllrospecti-
bir varltk oldugunu s<iyler. insan, ayru on; AI. selbstbeobachtung]. Zihnin kendi
zamanda mumkun olan bir akla sahip- i<;ine donmesi, benin kendi kendisinin
lir. Ibni Sina, yarallklarda iki farkh oge bilincinde olmaSJ. Bilincin kendi uzerine
bulundugunu soyleyerek.. burada ozle donerek, kendi hallerini ve edimlerini
varolu~ arasmda bir aymm yapar. lnsa- gozlemesi, kendi kendini gozleme tabi
ntn ozu varolu~undan ayndtr; bundan tutmast. Benin, zihnin dikkalini kendi
dolayt, insarun ozu kendiliginden ve o- i~ine, zihinsel sure~lere ve zihin halleri-
i~kin 439

ne yoneltrnesi ve onlan, d1~ olgu ve Buna gore, i-;e gor;me, anlamm medya-
olaylardan, zihin diye ay1nnas1. Bilin-; da, medya ve toplwnsahn da kitlelerde
hAilerini ve ger-;ek1e~tikleri anda, zihin- kaybolmas1, biiti.in suurlann yok olup
sel i~lemleri do~rudan do~ruya gozle- gitmesi ve boylelikle de her~eyin de~er
mek veya tahkik etmekten olu~an goz- sizle~ip anlamstzla~masl siirecini tanlm-
lem tiirii. lnsan1n kendi eylemlerini ve lar. Medyada siirekli bir mesaj bombar-
onlann benle olan ba~anhs1n1 takip et- dlmanJna tbi tutulan, e~lence, reklam
mesi; bu hAI1er ister d1~ uyaranlar1n srr ve politika ak1~1 i-;inde ~a~k1na -;evrilen,
nucu ya da ister zihnin kendi ba~1ms1z siirekli olarak tiiketrneye davet edilen
faaliyetleri olsun, kendi zihin hallerinin kitleler, her~eye kayttslz hAle gelirken,
goz1cmcisi olmas1. biitiin anlamlann, ima ve k1~k1rtmalann
lnsan1n entellektiiel ve ahiAki geli~imi infUak edip i-;e go-;tii~ii sessiz bir y1~1na
nin en onemli o~esi ve do~ada yaln1zca donii~iirler. Bundan sonra arbk ne sos~
insana ozgii bir gii-; ve ah~kanhk olan yolojiy ne de politi.kaya yer vardu.
i-;ebak1~ olmasayd1 e~er, insan, kendi i-;giidii [Os. insiytik; ing. instinct; Fr. ins-
geli~me siirecinde aktif bir rol oynaya- tinct; Al. instinkt]. Canh organizmanm
mayan, fa kat yalntzca, kendi d1~1ndaki be lir li d1~ etkenlere kar~1 gosterdi~i tep-
olaylt\nn pasif bir izleyicisi, ve -;evresi- kiler biitiiniine, canh varh~1n d1~ uya-
nin rasl.antJ.sal ve geli~igiizel bir iiriinii ranlar kar~1smda sergiledi~i do~al dav-
ranl~ tarz1. Bireysel ihtiya-;lara ya da
olan bir varhk olurdu. i~te bu -;ert;eve
tiiriin amaana uygun olarak diizenlen-
i-;inde, i-;ebak1~, insan1n -;evresi kar~l
mi~ hareketleri otomatik olarak gert;ek-
Slndaki k1smi ba~lmS1Zh~1n1 ve kendi
le~tirmeyi sa~layan do~al diirtii.
dii~iinceleriyle ilgilerini kontrol etme
O~renilmi~ ya da sonradan kazanll-
giiciinii gosterir.
mt~ olmay1p, doAu~tan getirilen ya da
Bu ba~lamda, psikolojide kullanLian, ve
miras ahruru~ olan, ah~Liagelmi~, do~al
tdavraru~-;111~111 .nesnel yontemine kar-
davran1~ tarz1. Uygun i-; veda~ uyaran-
~lt olarak, biiyiik ol-;iide i-;ebakl~al goz-
lar soz konusu oldu~unda, canh orga~
leme dayanan, yani benin kendisini, nizmarun, belirli bir tanda eyleme yo-
zihin hallerini ve zihinsel faaliyetleri niindeki, iradf olmayan, akhn siizgecin-
konu alan gozle1ni kullanan yonteme ife- den get;irilmemi~ e~ilimi.
baki yontemi ad1 verilir. i~kin [Os. milndemi'; 1ng. immanent; Fr.
Ayn1 anlam i-;inde, i-;ebak1~Jn psikoloji irnmanent; AI. immanent]. A~k1n olana,
i-;in mutlak bir bi-;imde zorunlu olan bir dl~anda ya da otede olmaya kar~lt ola-
yontem oldu~unu ve hatta psikolojinin rak, it;te ya da it;eride olan; bir varhAln
yalntzca ve tiimiiyle i-;ebak1~ yontemini yap!Slnda bulunan; bir d1~ etkenden
kul1anmas1 gerekti~ini savunan yakla- de~il de, bu varh~m kendi do~asmdan
~lm; dikkatli ve sistematik bir tarzda kaynaklanan; ge'iici olanan tersine, bir
gerc;ekle~tirilecek i-;ebak1~ yontemine ~eyde ger-;ekten, fiilen var olan it;in ku1-
dayanan psikoloji an1ayt~l i'ebaka~,rlrk lanllan safat.
diye karakterize edilir. 1 Bu ba~lamda, geleneksel teizmin,
i~e go~me [tng. implosion; Fr. implosion]. Tannya a~k1n bir varhk olarak gordii-
Postmodern dii~iiniir tBaudrillardln ~ii, yani onu diinyanm bir par-;as1 ola-
postJnodem diinyada t;ok -;~itli olgula- rak ele almad1~1 yerde, panteizm Tann-
nn ilgili olduklan diizlemlerde, nicesel Yl evrene i~ bir varhk olarak dii~ii
yeginlik kazand1ktan sonra infilak etmek niir, onun diinyaya it;kin oldutunu one
suretiyle, hem kendilerini ve hem de in- surer. Niteldm, tdeizmin evreni yaratan
sanlann onlarla ilgili dii~Lince ve varsa- a~kan ve yabanCJ bir Tann fikrine kar~1
yunlaruu yok etme durumlan ve e~ilim -;1karak" Tann ile evrenin, yaraha ile ya-
leri i-;in kulland1~ terim. ratLim~ olan do~an1n bir ve ayru oldu
440 i~ldn epistemolojik idealizm

gunu savunan pan~eizme ayn1 zamanda na c;1kamayrp, kendisine a~km olan bir
i~kincilik ad1 verilmektedir. 2 Tann'run, gerc;ekli~i bilemeyece~ini1 kendi zihin-
1nevcudiyet ve faaliyetiyle~ diinyaya sel deneyi olmayan bir ~eyi bilmeye ye-
ic;kin, fakat ozil itibariyle, dilnyaya a~ tili olmadt~lnl, bilinen nesnenin 'bilinc;
kln oldu~unu one silren teist goril~e ic;eri~i' haline gelmek suretiyle bilindi-
ise, i'kin teizm denir. 3 Ayn1 ~ekilde di ~ini savunan ve dolay1slyla, nesnelerin,
namizm de, ic;kinci bir o~reti olarak, guc; varhklarm varolu~unu bir insan tarafln-
ya da kuvvetin varh~a ic;kin oldu~unu dan alg1larun1~ olmalanna indirgeyen
belirtir; varh~l kuvvetle ozde~le~tiren goril~. Goril~iin klasik temsilcileri ingi-
bir goril~tilr. liz e1npirist filozoflar1 G. +Berkeley ve
4 Ote yandan, bir ~eyi etkileyen, bir D. +Hume'dur.
~eydeki de~i~meyi ba~latan d1~ ko~ul Buna gore, bizim duyumsal alg1 silre-
lardan farkh olarak, bir ~eydeki de~i~ cinde zihind1~1 nesnelerle, yani ic;kin o1-
meyi do~uran ic;sel ko~ullara, bir biih.in mayan, zihne a~lan nesnelerle tanl~h
olalf!k i'kin neden ad1 verilmektedir. Bu- ~lmlz kabulilnil ele~tirel bir bic;imde
na gore, maddi ve formel nedenler var- analiz eden, d1~ dilnyadaki cisimlerin
h~ln ic;kin nedenleridir. Ayn1 ~ekilde, zihinden ba~1mS1Z olmad1klanru, du-
insan varh~1ndaki, onun eylemlerinin yumsal alg1n1n tek nesnesinin, ki~inin
nedeni olan irAde de, bu tiirden bir ic;- kendi izlenim.i, belli bir deney, belli bir
kin neden olarak tan1mlan1r. ic;kin iiriin oldu~unu one siiren Berke-
5 Nesnelerde onlar1n ozii olarak varo- ley'e gore, cisimler bilen oznenin izle-
lan tiimele ise, i'kin tumel ad1 verilir. nimlerinden y a da izlenim kompleksle-
Tiimel olan olanm, zihinden ba~1mS1Z rinden daha fazla hi~bir ~ey de~ildir.
olduktan ba~ka, bireylerden de ayn ol- lzlenimler de tozsel olarak varolan ~ey
ler obnad1~1, bir izlenim, bilen oznenin
du~unu one siiren radikal kavram rea-
lizmine ya da tPlaton'un a~k1n tiimel deneyimi, zihin hili oldu~u ve ancak
bir ozneyle ili~ki i9nde varolabildi~i
anlay1~1na kar~1, Aristoteles taraf1ndan
ic;in, zihinden ba~&mSlZ cisimlerin varo-
one siirillen ve tiimellerin, tikellerden
lu~undan soz edilemez.
ayr1 olarak de~il de, tikellerde1 onlann
Cisimler yani a~ac;lar, evler mas alar,
I I
ozil olarak varoldu~unu dile getiren
v. b. g., yaln12ca izlenim kompleksleri
tilmel gorii~ii i~kin tumel anlayr~l olarak
oldu~undan, Berkeley'in felsefesinde,
bilinm.ektedir. Ba~ka bir deyi~le, kendi-
onlarm varolu~u bir kimsenin onlan
si ic;in nesnel bir tiimelin soz konusu ol- tecrlibe etmesi olgusuna indirgerur. Ci-
madl~UU1 fakat zihindeki oznel kavram
simler tozler .de~il, ancak zihin hAlleri,
ic;in varolan ~eylerde nesnel bir temelin izlenimler ya da izlenim kompleksleri-
soz konusu oldu~unu savunan t Aris- dir. Yani, onlarm varolu~u, ozneye
toteles'in bu gorii~ilne gore, tilmel ~at' ba~h olup, oznenin onlan algdamasma
oznel bir kavramd1r1 fakat onun, tikel irca edilir. Berkeley'in bu idealizmi, belli
atlara ~ekil veren tozsel formlarda nes- bir bilgi anlay1~1na, yani insarun yaln1z
nel bir temeli vardu. ve yalruzca kendi zihin hillerini, bilinc;
6 Cte yandan bilim felsefe:sinde, bir te- ic;eriklerini, ide, izlenim ya da tasanmla-
oriyi kendi kabullerine dayanarak ele~ nnl bilebilece~i kabuhine dayand1~
tirme veya de~erlendinne tavrma da ic;in, epistemolojik bir idealizm diye ta
i'kin ele~tiri denmektedir. nunlanu.
i~kin epistemolojik idealizm [lng. imma- i~kinlik [Os. indimic; lng. imtnQnence; Fr.
nent epistemological idealism; Fr. idealisme immanence; Al. immanenz].l~kin, var, ka-
q,ist~nologique immanent). BiJgi sez ko- ha ya da siirekli olma durumu; amac;la-
nusu oldu~nda, bilen oznenin kendi nn, hedeflerin oznenin kendi ic;inde bu-
suurlanrun otesine ge~emeyece~ini, in- lunmas hali; parc;as1 iizerine etki yapan
sarun bilgide kendi ic;kin kilresinin d1~1- bir nedenin niteli~i.
i~lem ve kapl;o"ll.m ters oranhhhg1 kurah 441

1 i9Qnlik. Al..."'Tlan dti~tintirii tKant'ta ozelliklerden meydana geldi~!, bu oz.sel


tecrtibi oJmayan ya da a~km oJana kar~1 t ozellikleri sozti edilen terim ya da kav-
oJarak deneyimsel olaru, duyu organlan ramm tammmda s1ralayan uzmanlar
ile tecrtibe edilebilir olam ifade eder. 2 arasmdaki bir uzla~ma ya da fikir birli-
Modem metafizik ve teolojide ise, i,_kin- ~iyle ilgili bir konudur. i~te, bir terim
lik, Tann'run dtinyada olmas1, evrenden ya da kavramm tarurrunda ge,.en ozsel
ayn olmamas1 anlanuna gelir. ozellikler btiti.ini.ine uzla~mrsal it;lem ad1
3 Ote yandan, 19. yuzydda Almanya'da, verilir.
felsefesinde ingiliz empirizmi, Kant ve Bununla birlikte, bir terim, o terimin
tFichte'nin felsefelerinin bir sentezini uzla~1msal i.;lemini meydana getiren
yapm1~, ve varolan her~eyin yalmzca ozelliklerle tam olarak ,.akl~mayan ozel-
dti~tincenin nesnesi oldu~nu, varola- likleri hahrlatlyorsa, bu sonuncu ozellik-
run bilince il;kiri bulundu~unu, nesnenin lerin terimin terimin bznel i~lemini mey-
ozneyle aynlmazcasma ili~kili oldu~unu dana getirdi~i saylenir. Ote yandan, bir
one stinnti~ olan Wilhelm Schuppe'nin nesneler s1ruhmn akttiel olarak sahi p ol-
felsefesine it;kinlik felsefosi ad1 verilir. Bi- du~u, fakat bizirn bazllann1 bilmedi~i
lin,.ten yoksun bir kendinde-~ey fikrini miz ti.im ozellikleri gtindeme geldi~in
reddeden Schuppe, ger,.ek olaru Ben ve de, bu kez kuUanrnamlZ gereken terim
benin nesnelerinin aynlmaz birli~i ola- nesnel it;lemdir.
rak dti~tintilen bilin,.le ozde~le~tirmi~ Yine aym ba~larnda, mant1ksal bak.un-
tir. dan 'A B'dir' fonnunda olan, tanunlanan
4 Ote yandan, dilbilimde, ara~t1rmac1- ~eyin, terim ya da kavramm ozellik ya
nm dilin i~leyi~ini ve geli~imini, tari- da ozelliklerini ifade eden ve daima cins-
he, filolojiye, psikolojiye, v. b. g., ba~ ti.ir ili~kisi gozetilerek yapllan tarum tti-
vurmadan, kendi i,_inde incelemesi ge- ri.ine it;lemsel tanrm ad1 verilir.
rekti~ini soyleyen yakla~1m veya ara~ i~lem ve kaplamm ters orant1hh~1 ku
hrma ilkesine it;kinlik ilkesi ad1 veril- rah [ing. law of int~erse variation; Fr. /oi
mektedir. de Ia variation inverse]. Bir kavram ya da
i~lem [Os. tazammun; ing. intension; Fr. terimin kaplarru ,_o~ahnca i9eminin, i,_.
intension, comprehension; Al. intension]. lemi ,_o~abnca da kaplamuun azaldl~l
Bir terimin i~aret etti~i, hahrlattl~l m dile getiren kural.
ortak ozellikler terimin ya da kavramJn
1 6megm. 'ti~gen' kavram1, ti.irn ti~gen
anlam1. Bir sozctik ya da kavranun kap- ttirlerini kapsar; bununJa birlikte, 'u,.gen'
laml i,_ine giren tiirn ~eylere ya da nes- kavramma '~kenar' belirlemesini ya da
nelere ortak olan ozelliklerin, nitelikle- ozelligini eklersek, bu takdirde, dik u,_.
rin toplam1. genleri, ikizkenar u,.genleri, v. b. g., dJ~ta
Buna gore, bir kavramm, bu kavramda bJrakb.~l i-;in, kaplam1 her ne kadar
bulunan ya da bulunabilecek ozelli.kler- 'u,.gen' kavrammdan daha dar olsa da,
den ba~ka bir ~ey olmayan i,_lemini be- bildirdigi ozellik bak1mmdan daha zen-
lirlemek demek, soz konusu kavrarrun gin olan '~kenar u,.gen' kavranuru elde
anlamuu belirlemek demektir. Bir nes- ederiz.
neler sm1hmn sahip oldu~u ozellik ya Fakat, daha fazla say1da ozellik degil de,
da niteliklcrden bazdan, o snu.fm ozti- daha _fa~la saylda u,.gen g6steren bir
nti meydana getiren, soz konusu s1ruf terim elde etmek istersek,. bu durumda
i~ ozsel olan ozellikler olarak goriiltir, ilk kavrammuza bir belirleme getirme i~
oyle ki bu ozelliklerin herhangi birin- lemimWien vazge911eliyiz. Buna g~re,
den yoksun olma bir nesnenjn ilgili Slru- tiim ii,_ kenarb ~ekillere i~aret etmek isti-
hn tiyesi olmamasma, bu SlniDn dl~ln yorsak eter, '~kenar' niteli~ini ~eker ve
da kalmasma neden olur. Bu ozsel kaplarru daha geni~ olan 'ti~gen' kavra-
ozelliklerin tam olarak ne oldu~u, hangi 11\llU elde ederiz. Aym ~ekilde, 'varhk'
442 i~reklik

kavram1, canhy1, hayvam, insam vein- lindigi takdirde, sez konusu epistemalo-
samn alt-tiirlerini kapsad1~ i~in, kapla- jik anlam ir;:inde i~rek olmak duru-
ml en geni~ olan kavramd1r. i~te, var- mundadu. Buna gore, tlim dii~iinceleri
hk, canh, hayvan, insan ve insarun alt- miz, bu dii~iincelerin ger~ekte ne oldu-
tiirlerinden meydana gelen bu hiyerar~i ~ ba~kalan tarafmdan, soyledigimiz
de, nasd ki yukan dogru ~1khk~a, kap- ~eylerden ~Lkarsanabilmekle birlikte, i~
lain geni~liyor, fakat i~lem yoksulla~l rektir.
yorsa, a~ag1ya dogru indik~e de, kaplam i~selcilik [Os. dahiliyye; lng. internalism;
darahr, fakat i~lem, yani kavram1n gos- Fr. intenzalisme]. 1 Metafizikte, bagmh-
terdigi ozellikler biitiinii zenginle~ir. lann, ~eyleri, benzerlikleri bir ~ekilde
Buna gore, kaplam1 en zengin kavram her birinin dogasmm, oziiniin bir par-
olan 'varhk' kavram1, aym zamanda i~ ~aSl olacak ~ekilde birle~tirdigini savu-
lemi en yoksul olan kavramdu. 'lnsan' nan gorii~. Soz kanusu i~selciligin, a~m
kavram1 ise, hem kendl ozelliklerine ve ve 1hmh i~selcilik olmak iizere, iki ayn
hem de hayvan, canh ve varhk olmanm tiirii vard1r. Bunlardan 1-a) aiiTI ifselcili-
ozelliklerine sahip oldugu i~in, her ne ge gore, birbirlerine baglanan ~eyler bir-
kadar kaplam bak1mmdan yoksul olsa birlerine benzer ya da birbirleriyle oz-
da, i~lem baklmmdan en zengin olan de~tirler. Bunlar, tek bir biitiin olan
kavramd1r. evrenin par~alan olup, ondan aynlmaz-
Bununla birlikte, i~lemle kaplamm ters lar. Bagmtllarm ~eyleri birl~tirdigini
oranhhhg1 kurahmn ge~erliligini za- savunan bu anlay1~a gore, iki ~ey birbi-
man zaman ortadan kaldtran istisnai rine bagland1g1 zaman, onlar ayru ba-
durumlar vard1r. Ornegin, 'e~kenar ii~ gmtlyl payla~1rlar. Gorii~e gore, orne-
gen' kavramma 'e~it ac;:J.h' olma ozelli- gin bir ki~i ve bir masan, goriinii~te
gini ya da belirlemesirti eklersek eger, farkh olsalar bile, ~nlarda tezahiir eden,
terimin i~lemi zenginle~se bile, kaplanu kendisini onlar arachg1yla ifade eden
aym kahr. evrenin temel par~alan olmak duru-
i~reklik [ing. privacy; Fr. intimite; AI. zu- mundadlrlar. Onlar, salt evreni farkb
ruckgezogmheit, privateleben]. Epistemo- ~ekillerde ifade ettikleri ya da goster-
lojide, ba~ka hi~ kimse tarafmdan bili- dikleri i9n, farkl1 goriiniirler.
nemeyip, yalmzca tek bir ki~i tarahn- Ote yandan, 1-b) dmdz i~elcilik, birbir-
dan bilinme ya da bilinebilir olma duru- lerine baglanan ~eylerin, birbirlerinden
munu ifade eden terim. Birden ~ok ki~i farkb olmaktan ~k, birbirlerine benzer
nin deneyine, gozlemine a~ olmama olduklanm ifade eder. Buna gore, ~ey
durumu. Ki~iye ozel bilgi. Bilincin ki~i ler arasmdaki bagmb.lar, onlan aylr-
ye ozel olan i~erigi, ba~kalan tarahn- maktan ~ok birle~tirir ya da ayn rut-
dan bilinemeyen, fakat yalmzca soz ko- maktan ~k bir araya getirir.
nusu i~erigin i~ebak1~ yoluyla bilincin- 2 Metodolojide, bir konuyu batuns1z
de olan ki~i tarafmdan bilinen bilin~ ve ozerk bir alan olarak goriip, ona dl~
i~erigi, zihin hali. Bir ki~irtin kendi haz- sal olan faktorleri hi~ hesaba katrnadan,
lan, ac1lan, duygu ve dii~iinceleriyle il- kendi i~ dinamikleri ve temel ozellikle-
gili, ba~ka insanlara a~1k olmayan, dog- riyle a~1klama tavn. Omegin bilim fel-
rudan ve aracs1z bilgisi. sefesinde ~ok ge~erli olan boyle bir yak-
Buna gore, bir ki~inin bilin~ akl~mm la~lm, bilimin rasyonel yamru vurgular;
bir par~as1 olan, ve yalmzca o ki~i tara- ifselci yaklailm olarak bilinen bu tav1r,
fmdan i~ebak1~sal olarak farkma van- bir yandan bilimin rasyonel bir faaliyet
ian ya da bilinen dii~iince ve duygular oldugunu OJ'}e siirerken, bir yandan da
i~rektir. Bir ~ey, ~u halde, yalmzca tek bilimi, tiim diger disiplin ya da faaliyet-
bir ki~i tarahndan, bir ~1karsama yapd- lerden aymr ve onu toplumun diger
madan, dogrudan ve arac1S1z olarak bi- sektorlerinden ozerk bir alan olarak go-
ide 44.3

riir. auna gore, i~selci yakla~un. bilim ona sahip olmak i-;in ge~erli gerek~e ya
felsefesinde, bilimsel geli~meleri ekono- da nedenleri oldugu bir inan~hr.
mik, toplumsal, siyasi ya da dinsel ko- 5 Zlhin felsefesinde, bir zihin halinin
~ullara baglamak yerine, bir bilimin mahiyetine salt bireyin kendisiyle veya
kendi i~ manhg1 iizerinde yogunla~tr; zihniyle ilgili, e~deyi~le i~sel miilahaza-
bilimsel geli~meyle ilgili h.im veri ya da lardan hareketle karar verilebilecegini
olgulan, bilimin dogastyla ilgili genelle- soyleyen gorii~. Boyle bir goril~iin en iyi
melere deger bi~mek i~in kullamr. omegi, tDescartes'm zihin gorii~iidiir.
Ba~ka bir deyi~le, bilimi i-;inde geli~ti Bu gorii~e gore, ben ~imdi sahip oldu-
gi ve etkisi altmda kald1g1 kiiltiirel bag- gwn zihin hallerinin ayrulanna, inan~la
lam i~inde ele alan dJisalcr yaklaitmn nma, algslaruna tekabiil edecek bir d1~
tam kar~1smda yer alan bu yakla~1m, diinya olmasa da, sahip olabilirim.
bilimi, kendi i~ mekanizmalarayla, e~de 6 Ve nihayet, ahlak felsefesinde, ki~i
yi~le bilimin bizzat kendisiyle a;~klar. nin neyin ahlaken do~u ve neyin yan-
Buradan da anla~1lacag1 iizere, bu yak- h~ olduguna dair gorii~ii veya inancly-
la~lm tiiriiniin kullandtgl malzeme, bi- la kendi giidiilenmesi arasmda i-;sel bir
limin inceleme altmdaki doneminde baglanh bulundugunu savunan ogreti.
kullamlan ders kitaplan, bilimsel metin- ide [ing. idea; Fr. idte; AI. vorstellung]. 1
ler ve bilim dergileridir. Bu yakla~urun Modem felsefede, tiimiiyle zihinsel ya
en iinlii temsilcilerinin ba~mda, yanh~ da oznel bir ilke olarak, insan zihninin
lamacl bilim gorii~iiniin savunucusu ya da bilincinin i-;erikleri ya da i-;erikle-
~agda~ bilim felsefecisi Karl R. +Popper rinden baz1lan 2 Bir duyu verisi s6z ko-
gelmektedir. nusu oldugu z.arnan, deneyim ya da
3 Buna ek olarak, yine metodolojide; duyguda, kendini zihne dogrudan ve
diin yarun zihinden bag1ms1Z nesneler- araos1z olarak sunan bilin-; ic;erigi. Du-
den meydana geldigini ve dogrulugun yu deneyi ya da alg1run, alg1lama faali-
soz konusu nesnelere ili~kin olarak dii- yetinin, bir zihin ya da ruha bagh olan
~iindiikleri.ani:z ve soyledikleri.mizle nes- i-;erigi. Duyu izlenimleri, duyu-verileri,
neler arasmdaki tekabiiliyetten meyda- dogrudan deneyi meydana getiren te-
na geldigini one siiren metafizik.sel mel ogeler. 3 Bir bilin-; i-;erigi olan her-
realizmin tersine, dogruluk standartlan- ~ey, bir ~eyin sureti, zihinsel imgesi ya
nm bir ara~tuma alammn kapsam1 i-;in- da zihindeki resmi. Bir ~eyin zihindeki
de anlamh ve ge-;erli oldugunu belirten tasanm1. Bir ~eye ili~kin zihinsel imge
gorii~. H. Putnam tarahndan savunulan ya da resim. Bir sozciigiin dogurdugu
bu gorii~e gore, diinya ve diinyadaki oznel ~agn~1mlar.
varhklarla ilgili sorular, sadece ve sade- 4 Genel bir fi.kir, dii~iince, zihinsel izle-
ce, bir tcori ya da betimlemenin meyda- nim ya da kavram. Dii~iince, kavram ya
na getirdigi genel -;er-;eve i-;inde anlamh da deney yoluyla tecriibe edilemeyen
olabilir. Dolaytstyla, dogruluk tekabiili- bir ~eyin tasanm1. 5 Savunulan bir ka-
yetten ziyade, inan-;lanmtzla tecrlibele- naat, kabul ya da inan-;. 6 Refleksiyonda
rimizin, kendi inan-;lanmazla da ba~ka bulundugu zaman, zihinde olan,. zihnin
lanmn inan~lanrun birbirleri.yle tutarh ~e~itli faaliyetlerinden sonra korudugu,
olmasma dayamr. kendi i~de buldugu ya da daha basit
4 Epistemolojide, bir ki~inin inancm1 idelerden hareketle kurdugu ~ey. 7 Dii-
hakhlanduan ya da temellendiren ~e ~iince ya da anlarrun en kii~iik birimi,
yin tiimiiyle i~el hailer oldugunu, bir inan~ ya da iddialarm temel bile~eni.
inanca temellendiren ve do~ulayan ~e i~te bu -;er-;eve it;inde, tDescartes'ta bil-
yin omegin bir alga veya dii~iince oldu- ginin dogrudan ve araasaz nesnesi ola-
gunu one siiren ogreti. Bu anlaya~a rak duyum i~erigi, kavram ve dii~iince,
gore, hakh kllmm1~ bir inan-;, ki~inin insan zihninin oznel, manhksal kavram-
-------------------------------------------------- -------------------
444 idea

Ian anlanuna gelen ide, ingiliz empirist- ili~kilerin idealan ve nihayet iyilik, gii-
lerinden +Hobbes 'ta, insan zihninden ba- zellik gibi de-gerlerin idealan yer ahr.
g1ms1z nesnelerin duyu-organlan iizerin- Platon'da ldealar, zaman ve mekan
deki etkisinin sonucunda, beyinde ortaya i<;inde bulunan somut, tikel nesnelerden
~1kan goriinii~ ya da suret anlam1 ta~ ayn olarak, kendilerine ail bir soyut var-
m~llr. hklar evreninde var olurlar. Yani, onlar
ide, yine, tLocke'ta, zihnin bilincinde zamanm ve mekilnm d1~mda olup, ayn
oldugu, iize;nde yogunla~t1g1, bir tasa- bir idealar evreni meydana getirirler.
nm olarak sahip bulundugu zihinsel idealar, ger<;eklik ve deger derecesi ba-
oge ya da i<;erigi, tasarun, alg ya da kmrndan, tikel varhklann <;ok yiikse-
duyum i<;erigini; tBerkeley'de, duyu- gindedirler; bir ba~ka deyi~le, ldealar
deneyinin ya da alglama eyleminin i<;e- somut varhklarrn, tikel nesnelerin ken-
rigini, varolu~u bir zihne bagh bulunan dilerinin yalruzca goriinii~leri oldugu
zihin i<;eriklerini, zihne bagnnh bir var- mutlak ger<;ekliklerdir. Bir Idea, somut
hk tarzma sahip olan algdan; Hume'da varhgrn, tikel nesnenin kendisinin bir
ise, duyu-izlenimlerinin bellekte sakla- kopyas1 oldugu model ya da ilk omek-
nan daha az canh ve daha az yogun tir.
kopya ya da suretini g05terir. ldealar bilen insanrn zihninden bagun-
+Condillac'ta d1~ diinyadaki bir nesne- SlZ olarak var olan ger<;ekliklerdir. On-
ye baglanan duyum, tHolbach'ta bir Jar, Platon'a gore, Tann'nm zihninde
duyum ya da algya neden olan bir nes- var olan dii~iinceler degildirler. ldealar
nenin zihindeki imgesi olarak tanunla- mekilrun d1~rnda oldugu kadar, zama-
nan ide, tKant'ta ise aklrn, kendisine run da dJ~rnda olan varhklar olduklan
kar~1hk gelen bir nesnenin gosterileme- i<;in, ayru zamanda yarablma~, yok
yecegi, zorunlu, fonnel ve diizenleyici edilemez, degl~mez ve ezeli-ebecli olan
bir fikir ya da kavram1 olarak kar~lml ger~erdir. ldealar birbirleriyle man-
za <;1kar. Ide, modern psikolojide de, hksal bir ili~ki i<;inde olup, en yiiksek
ide, gerisinde bir beyin halinin bulun- ldeadan a~ag1ya dogru bOiiinemez tiirle-
dugu, bir ~ekilde deneyden tiiretilen re dek inen bir hiyera~i meydana geti-
zihinsel olay ya da tasanm1 ifade eder. rirler. Bu hiyerar~inin en tepesinde ise
Idea. Antik Yunan felsefesinde, ve ozel- lyi ldeas1 vard1r.
likle de Platon'da, ezeli-edebi doga, ya Platon'dan sonra, Hellenistik felsefe
da oz, dogru ve kesin bilginin nesnesi, donemi i<;inde daha farkh bir anlam ka-
Tann'nm zihnindeki i<;erik; duyulan- zanan Idea, tStoahlarda insan zihninde-
mlzla algladlglmlz ~eylerin, nesnele- ki Slruf kavram)anyJa ozde~Je~tiri)ir
rin yetkin ilk ornegi anlamrna gelen ken, tYeni-Piatoncular'da, ~eylerin koz-
terim. mik Zihin'de varoldugu dii~iiniilen ilk
Platon oncesi Yunan felsefesinde, form, omeklerinin ad1 olmu~tur. Idea, Orta-
~ekil, doga, s1mf ya da tiir anlam1 ta~ <;ag felsefesinde ise, Tann'run zihninde
yan idea, Platon'la birlikte yeni bir ezeli ebedi olarak varolan kaim ilk-
anlam kazanm1~hr. ldeay ezeli-ebedi omek anlamma gelmi~tir.
doga ya da oz, dogru ve kesin bilginin ideal [Os. mejkUre; lng. ideJJl; Fr. idEal; AI.
degi~mez nesnesi, duyulanm1zla algda- ideal). 1 Yalruzca dii~iincede mevcut
dlglmlz ~eylerin yetkin ilk omegi ola- olup, ge~klikte bulunmayan ~Y 2 Tii-
rak tarumlayan Plat on' da, ide alar gene! riiniin yetkin omegl olan ~ey, kopya
ve soyut kavramlara kar~Lhk gelen nes- edilecek, kendisine oykiinii.lecek model.
nel varbklard1r. Bu idealar arasmda in- 3 Aktiiel olanrn kendisine gore yargtla-
san, ev, aga<; gibi ~eylerin s1ruflanrun nacag standart. Aktiiel olarun, kendisi-
idealan, ye~illik, yuvarlakhk gibi nite- ni hayata ge<;irdigl, ger<;ekle~tirdigi ol-
liklerin ldealan, ~itlik, benzerlik gibi <;iide anlam ve deger kazand1~ stan-
idealist pozitivizm 445

dart, norm. 4 Arzu ya da istemenin he- ya ya da sureileri olmak durumunday-


defi olan yetkin nesne. Karakter ve ey- salar eger, hareketsiz olmalan gerekir;
lem bak1mmdan, olana kar~1 olmas1 ge- oysa onlar hareket halindedirler. Peki,
rekeni gosteren ol~tit. 5 Degerler alanm- onlar hareketlerini nereden almaktadu-
da, diiriistliik, adalet ideali tiiriinden, lar?
mutlak yetkinligi i~inde dii~iiniilen ve Platon'un en iyi ogrencisi Aristoteles'e
soz konusu degere kar~1 duyarh olan gore, ldealar teorisi imkansJZ bir teoridir;
herkesi kendine ~eken ~ey. buna gore, ldealar duyusal nesnelerin
Bu baglamda, filozof ya da dii~iiniirle oziinii ve temel ger~kligini meydana ge-
rin, varolan diizen kar~1smdaki ho~nut tirmektedir. Fakat, duyusal nesnelerden
suzluklanmn bir sonucu olarak tasarla- ayn olarak var olan bu nesneler, yani !de-
dJklan diizene; olmas1 gerekene yone- alar nasll olup da duyusal varbklann oz-
len teorisyenlerin, birtak1m ilkeleri te- lerini i~erir. Onlarm arasmdaki ili~ki tam
mele alarak, insanlarm tam olarak geli- olarak nedir? Platon'un saz konusu ili~ki
~ebileceklerini, ger~ek bir refah ve mut- i~in kulland1g1 'pay alma' ya da 'oykun-
luluga ula~abileceklerini dii~iindiikleri me' gibi meGlzlar, Aristoteles'e gore, bo~
toplum diizenine, ger~eklikte degil de, sozlerden ba~ka hi~bir ~ey degildir.
sadece dii~iincede varolan diizen anla- idealist [Os. rilejkureci; lng. idealist; Fr.
mmda, ideal diizen ad1 verilir. Nitekim, idealiste). 1 En yahn bir bi~imde bagla-
dii~iiniir ler boyle bir to plum diizenini nacak ideal ya da idealleri olan ki~i, 2
belirleyen ol~iitler olarak ozgurliik, e~it idealizmin ~uya da bu tiiriinii benimse-
lik ve adalet ilkelerini, birtak1m idealleri yen yakla~un, akJm ya da ki~i i~in kul-
temele alm1~lardlr lamlan niteleme.
ldealar leorisinin ele~tirisi [lng. critique Buna gore, toplumsal geli~menin be-
of t!Jt. theory of Ideas; Fr. critique de Ia theorie lirleyici ve itici giicii olarak, fikirleri,
des Idees]. Platon'un varhg1 ve bilgiyi idealleri, mutlak bir Zihin ya Akl1, in-
a~1klamak i~in one siirdugii, insan zih- sanlarm bilincini, soyut bir ideyi goren,
ninden baguns1z ve bireysel varWdar ya toplumlann ve tarihin geli~imini ya
da a~km tiimel ger~eklikler olarak !dea- mutlak bir ide veya evrensel akll ile ya
larla ilgili teorisine, a~km tiimel anlay- da se~kin ki~iliklerin faaliyetiyle a~Lkla
~ma kar~1 ~1k1p, i~kin tiimel anlay1~ma yan tarih anlay1~1na idealist tarih anlay-
ge~n ogrendsi Aristoteles tarafmdan ~ r ad1 verilir.
yoneltilen ele~liri. idealist pozitivizm [lng. idealistic positi-
Aristoteles, hocas1 Platon'un !dealar te- vism; Fr. positivisme idea/isle]. Bilginin
orisini, temelde yarars1z ve imknsJZ bir ozii itibariyle tecriibi oldugunu, felsefe-
kuram oldugu gerek~siyle ele~tirmi~ ye dii~enin, fenomenal goriinii~lerin
tir. Buna gore, !dealar a~1klamada tasar- gerisinde gizli ozler aramak degil de,
ruf saglamak bir yana, varolanlan hi~bir deneyim dunyasmdaki diizenlilikleri ve
~ekilde a~1klamazlar. Onlar, yalnJZca yasahhklan bulmak oldugunu soyleyen
varolanlann say1s1ru gereksizce arttmr- pozilivizmin, deneyin, algmm nesnele-
lar. !dealar, varolan ~eylerin bilgisini rinin dogas1yla ilgili tarb~mada ortaya
a~JklamadJ!dan gibi, ~eylerin hareketini ~1kan bir tiirii.
a~1klamada da bir i~e yaramazlar. Buna Bu tiir bir pozitivist anlayt~a gore, algi-
gore, ~eylerin !dealardan dolay1 varol- run nesneleri, insan zihninden baglmSIZ
duklarl kabul edilse bile, !dealar ~eyle nesneler degil de, yalruzca oznel izle-
rin hareketlerini ve varhga geli~leriyle nimlerimizin i~erikleri, ba~ka bir deyi~
yok olu~lanm nasll a~1klayabilirler? le kendi zihin hallerimizdir. Bu tiirden
ldealarm kendileri degi~mez ve hare- bir pozitivizm i9fl, bilgi, izlenimlerimi-
ketsiz oldugu i~n Aristoteles'e gore, bu zin ve kendi zihin hllerimizin meydana
dunyadaki nesnelerin de, ldealarm kop- getirdigi dunyanm bilgisidir.
ol46 idealist realizm

idealist realizm [lng. idealistic realism; Fr. den ayn ve bag1ms1z bir varolu~a sahip
realisme idealistique]. ldealizmle realiz- olmad1gm1 savunan ve dolay1s1yla, rea-
mi, biri insan zihninden bag1ms1z bir lizmin tam kar~1smda yer alan bir akun
gen;ekligin varolu~unu kabul etmedi- olarak epistemolojik idealizm, ilk kez onse-
gi, digeri ise kabul ettigl i.;in bir araya kizinci ytizyllda, tinlti lngiliz empirist
getirmek ilk bak1~ta bir .;eli~ki gibi go- dti~tintirti George tBerkeley tarafmdan
rtinebilmekle birlikte, insan zihn.inden Hade edilmi~tir.
bag1ms1z bir ger.;ekligin varoldugunu Fiziki nesnelerin varolu~lanm onlann
kabul eden, bilginin konusu ya da obje- algdanm1~ olmalanna e~itleyen ya da
sinin, biz insan varhklanmn d1~mda nesnelerin yalmzca ideler olarak varol-
f?ldugunu savunan, fakat bu ger.;ekligi dugunu one stiren George Berkeley bu
Idea .va da kavram cinsinden tammla- tezinde, fiziki nesnelerin, onlann kendi-
yan, ya da cni, boyu, derinligi olmayan lerine izafe ettigimiz niteliklere ili~kin
tinsel bir gti.; ya da ilkeyle ozde~le~ti duyu deneyimizden ayn ve bag1mstz
ren tav1r i.;in kullandan deyim. olarak varoldugunu soyleyemeyecegi-
idealizm [1ng. idealism; Fr. idialisme; AI. miz, tecrtibe edemedigimiz ya da alg1la-
idealismus]. 1 En genel ve gtindelik anla- yamad1guruz fiziki nesneleri bilemeye-
ml i.;inde, ytiksek ahlakf ama.;lara bag- cegimiz onctil ya da karutlanru kullan-
laruna, zihnin tasarun, ide ve ideallerini m~hr. l.;kin epistemolojik idealizm ola-
maddi, tecrtibi ger.;ekligin tam kar~lSl rak da tarumlanan goru~tinde, zihinden
na ge.;inne ve onlara, insarun degerler bag1ms1z nesnelerin onlan alg1Jayacak
cetvelinde ba~at bir rol ve konum ytik- hi.; kimse bulunmad1g1 zaman da, varo-
leme tavn; ideallerin, maddi ve dene- lur gortinmeleriyle ilgili gti .. lugu ise, 1n-
yimsel ger~ekJigin suurlama, eksik ve giliz filozofu Berkeley onlann Tann ta-
kusurlanndan bag1msLZ olduktan ba~ rafmdan algdand1g1ru, Tann'mn zih-
ka, yetkin ve mutlak olam hedefleyen ninde varoldugunu soyleyerek a~maya
yonelimler olmalanndan dolay1, yetkin .;ah~ml~tlr.
olamn onceligini ve tisttinJugunti vur- D~ ger..ekJigi bir anlamda oznenin
gulama yakla~um.
zihnine tabi kild1~ i.;in, ayru zamandan
2 idealizm, daha ozel ve teknik bir
oznel idealizm olarak da ge.;en epistemo-
anlam i~inde, insarun ger.;eklige ya da
lojik idealizmin onemli bir diger savu-
deneyime ili~kin yorumunda ideal ya da
nucusu da tinlti Alman filozofu lnuna-
tinsel olana oncelik veren, dtinya ya da
nuel tKant olmu~tur. Kant'm idealizmi
ger.;ekligin ozti itibariyle lin olarak va-
roldugunu, soyutlama ve yasalann du- de, bilgi kuramma dayarur. Buna gore,
yumsal ~eylerden daha temel ve ger.;ek zamansal ya da mekansal olan her~eyin
oldugunu, ger.;ekJi~n zihinden baglm- yalruzca gortinti~ oldugunu savunan
su olmad1gm1 savunan ogretiye kar~l Kant, ~eylere ili~kin a priori bilgimizi,
hk gelir. tKu~kurulu~.m. tpozitivizm ancak ve ancak zihnimizin onlara uya-
ve tateizmin tam ka~1smda yer alan bir caklan bir yap1 kazand1nnas1 suretiyle
ogreti olarak idealizm, ger.;ekten varola- a.;1klayabilecegimizi belirtmi~tir. Zihni-
run zihin ve zihindeki ideler olup, ger- miz, kendi i.;inde bir yap1s1 olan ger~ek
.;ekligin bilen insan zihninden bag1ms1z ligin kendisine degil de, yap1dan yok-
olmad1gm1 one stiren epistemolojik idea- sun olan gortinti~lere dtizen ve yap1
lizm ve ger.;ekligin tin ya ide cinsinden kazandnabilir. Kant'a gore, bu gorti-
oldugunu one stiren metafiziksel idea- nti~ler, yalruzca akttiel ya da mtimktin
lizm olarak ikiye aynhr. deneyimin nesneleri olarak varolabilir;
2-a) Bunlardan, varhgm zihinden ba- aksi takdirde bize hi.;bir ~ekilde gortine-
g1ms1z olmad1~m1, bireysel varhkJann meyecekleri, tecrtibenin nesnesi olama-
ya da fizik.r nesnelerin, onJan algllayan yacaklan i.;in, onlarm zihnin ko~ullan
ya da onlarm bilincinde olan bir zihin- na uymalan gerekir.
ideal realizm 447

Kan t'an gorunu~ ya da fenomenlerin, ohnak yerine, her~eyi kucaklayan tecrti-


insan zihninden bagams1z olmadagan1, besiyle Mutlak'a bagll oldugu dti~unii
bir anlamda insan zihni tarahndan yara- lur. Evren bundan dolay1, birlikli ve ras-
hldlgana one suren bu idealizmi, ona yonel bir buti.indur.
gore, bilime hit;bir ~ekilde zarar ver- Once Fichte, Schelling, ve Hegel, daha
mez. Tam tersine, bilimi ku~kuculuktan sonra da, tBradley, Me Taggart ve Joyce
kurtarabilmenin tek yolu budur. Bilim gibi du~unurler tarahndan savunulan
bize, elbette hakikati verir, fakat bu yal- ve tnaddeciligin tam kar~asanda yer alan
ruzca gorunu~ ya da fenomenlerle ilgili metafiziksel idealizm, srasayla, somut
halcikattir. Bilimin i~levinin gert;eklikJe tu1nel ad1 altmda, bireysellikle tumelli-
ilgili tum hakikati vermek oldugunu 50y- gin birle~i1nini, ~imdi olanla ezeli-ebedi
lersek eger, kesinlikle yamlg1ya du~eriz, olantn kar~athg1n1, dogruluk kura1n1
alduruz antinomiler it;inde suriiklertir. bakammdan tutarhhg1, diyalektik yonte-
Go run ti~lerin gerisindeki gert;eklikle ya mi, zihnin bilgi ve varhk alanmdaki
da kendinde ~eylerle ilgili hakikatlerin merkeziJigini vurgular.
bilimi olarak metafizigin imkansaz oldu- 3 Ote yandan, ahlaki realizmin kar~l
gun u soyleyen ve bu at;adan kendisini smda olan ve, ahliki ilkelerin varolu~u
deneyci bir realist, fakat transendental nu, .Ya da eylem kurallanyla, bir deger-
bir idealist olarak tanmlayan Kant bu- ler cetvelinin varhg1n1 kabul eden, til-
nunla, yakla~ak olaral(, baz1 yirminci mel ya da evrensel olan1n tikel ya da
yuzyal du~unurlerinin, fiziki nesnelerle somut durum, tinsel ya da zihinsel ola-
ilgili onennelerin dogru olmakJa birlikte, nin da salt duyumsal ya da maddi olan
duyu-verilerimiz araohgayla analiz edil- kar~lSinda deger bak1m1ndan bir once-
mek durumunda olduklanru 50yledikle Jigi oldugunu one suren bak1~ at;1s1na
ri zaman anlabnak istedikleri ~eyi kastet- ahlaki idealizm ada verilir. J\hHUd idea-
mi~tir. lizm psikolojik ya da dogal zorunluluk
Berkeley ve Kant'tn 18. yuzylldaki kar~1s1nda ahlAki ozgurlugun onemine
oznel idealizmlerini, 19. yuzyl11n ilk ya- deginir, opportunist ya da gert;ekt;i ola-
rasanda, 2-b) Kant'tan etkilenen Johann na degil de, doktriner olana, pratik ola-
tFichte, Friedrich tSchelling ve Georg na degil de, utopik olana, bencillige
Wilhelm tHegel'in metafiziksel idealizm- degil de, ozgecilige deger verir
leri izlemi~tir. Kant'an felsefesinde, red- 4 Estetikte, guzel sanatlann nihai ve en
dedilecek ilk ~eyin bilinemez oldugu yuksek amacanan, ldealaran, ezeli-ebedi
soylenen t;eli~ik kendinde ~ey kavra- Ozlerin yetkinligini cisimle~tinnek, ha-
mlndan meydana geldigini one suren yata get;innek ya da yansatmak oldugu-
soz konusu Alman idealistleri, kendin- nu savunan goru~. Kaba olgunun aynen
de ~ey kavramandan vazget;ince, dog- yansatllmasa ya da ifade edilmesine
lnatik ve nesnel bir idealizm it;ine du~ kar~1 t;akan estetik idealizm, duygunun
lnu~lerdir. Fichte, Schelling ve Hegel'in ve idealizasyonun; soyut duyguyu, ilkel
i~te bu ;ert;eve ic;inde geli~en mutlak sezgiyi, yapa ya da salt rengi on plina
idealizmteri, ger;ekJ igin son t;ozumleme- t;akaran sanat anlaya~tndan farkh olarak
de ve en yuksek ol;ude tinsel oldugu da, sanatta bili~sel it;erigin onemini vur-
nun bili nebilecegini, faka t tinin kendisi gular.
ni yalnazca nesnel, maddi bir ogeyle ideal realizm [ing. ideal realisrn; Fr. real-
ili~ki it;inde gert;ekle~tirebilecegini, ve isrne ideal). 1 Epistemolojik baklmdan
maddenin salt bundan dolay1 varoldu- idealizmi savunan, yani gert;ek olana
gunu one surer. Nesne ozneyi, metafi- ide cinsinden bilint; it;eriklerine indirge-
ziksel bak.Jmdan once olan ozne de nes~ yen, metafizik bakamdan da, gert;ek ola-
neyi gerektirir. Bu goru~te ger;ekJigin, nan, ideal olan1n cisimle~mesi oldugu~
sonlu zihinlerden ayn bir zihne bagh nu one suren goru~.
448 ideal yararc1hk

2 Daha ozel olarak da, realizmle, ~ey da toplumsal bir Slmfa ozgii inanr;lar
lerin varolu~ tarzmm mekanik ko~ul biitiinii; bir toplumsal durumu yansl-
lar tarafmdan belirlenmesini, idealizm- tan dii~iinceler dizgesi; insanlann ken-
le ise, ~eylerin bir plana gore, ideal bir di varolu~ ko~ullan ve ili~kilerinden
ama~t ya da diizeni ger~tekle~tirmek i~tin do~an ya~am tarzlanyla ilgili tasarun-
ortaya r;1k1~mt anlayan 19. yiizytl Al- larm tiimii.
man dii~iiniirii R. H. Lotze'nin felsefesi 1 Ba~lang1r;ta, bir ideler ve fikirler bili-
i~tin kullanalan tammlama. Lotze'ye go- mi, idelerin kokenleriyle aralanndaki
re, evrendeki mekanizmin tiim yasala- ili~kilere dair empirik bir ara~hrma ola-
n, evrensel ruhun iradesinin bir ifade- rak tarumlanm1~ olan ideoloji, 18. yiizyl-
sinden, Tann'nm gerr;ekle~me ko~ulla lm son]annda, Destutt de Tracy tarafm-
nndan ba~ka hir;bir ~ey de~ildir. dan, kimi ideologlann dii~iinceleriyle
ideal yararc:ahk [ing. ideal utilitarianism; bu dii~iincelerin kayna~m1 incelemeyi
Fr. utilitarisme ideal}. Yararcrh~m hazc1 amar;layan felsefe sistemi anlamma ge-
kokenine kar~1 r;kan H. Rashdall'm, yine lecek ~ekilde yorumlamm~hr. Bu an-
teleolojik bir karakter ta~1yan yarara o~ lamda, yani idelerin ve fi..kirlerin bilimi,
retisi. dii~iincelerin kayna~ma, dildeki ifade-
Ahlak konusunda dii~iinen filozofu lerine ve alalyiiriitmede bir araya geli~
bekleyen en onemli gorevin, bir eylemin lerine ili~kin inceleme ve ara~tmna an-
ahlaki mi yoksa ahlaks1z rru oldu~unu lammda ideoloji, oznel ve nesnel ideoloji
belirleyecek ah]aki bir ol~tii t bulmak ol- olarak ikiye aynlnu~tu. Bunlardan nes-
du~unu savunan Rashdall ir;in, do~ru nel ideoloji, duyumsal varhk olarak in-
eylem en iyi sonur;lan iireten bir eylem- sanla d1~ diinyadaki ~eyler arasmda bir
dir. Ote yandan, iyi, haz ya da mutluluk- ba~ kuran, ve insan dii~iincesinin kay-
tan aynlmaz olmakla birlikte, bir biitiin na~ml da~ diinyadaki nesnelerde bulan
olarak alman sonu~tlarla olc;i.ilebilir. Bu anlay1~hr. Buna kar~m, aznel ideoloji,
sonur;lar ise, haz kalkiiliiyle de~il de, s<>- dii~iinen oznenin kendi i~ne kapanan
nu~tlan bir biitiin olarak hesaba katan, bilind iizerinde yo~unla~1r.
sonu~tlara dair kalkiille ol~tiilebilir. 2 ideoloji kavramr, 19. yiizylldan itiba-
Buna gore, eylemler, yalmz eylemin ren soz konusu bilimsellik statiisiinii yi-
sahibi i~n de~il, fakat ba~ka insanlar tirerek, rasyonel dii~iince ve a~tlk se~k
ve insanhk i~tin iiretti~i iyiye ve getirdi- algmm oniindeki, ba~kalaruun, ozellil<-
~i ideale ba~h olarak iyi ya da kotii ola- le de politik hasamlann dii~iincelerini
bilirler. Burada, do~ru eylemi belirle- olumsuz etkiledi~i ve r;arp1th~1 dii~ii
yen ~ey, iyinin kendisidir. Benzer bir niilen bir tiir engel olarak yorum.lanma-
gorii~, G. E. tMoore tarafmdan da sa- ya ba~lanm1~tlr. Burada ideoloji, etkisi
vunulmu~tur. altma ald1~1 insanlann dii~iincelerinde
idem per idem. Fonnel olarak yetkin ol- siirekli olarak ve sistematik bir tanda
makla birlikte, bir ~eyin kendisi oldu- hatah bak1~ ve yorumlara yol a~tan tah-
~unu bildiren ozde~lik bilgisi dl~mda rif edici faktorii gosterir. SOz konusu
yeni bir bilgi vermeyen e~sozler, 'kitap anlama ir;inde ideoloji, yanh~ ya da tah-
kitapttr', 'kare karedir' tiiriinden totolo- rif edilmi~ fikirler, inanr;lar biitiiniine;
jiler ir;in ger;erli olan, bir ~eyi yine ken- bir toplumda hakim suufm fikirler diin-
disiyle tanunlama tavn ir;in kullarulan yasanda yarath~a, somut ger~teklikten
Latince deyim. kopuk olup, toplumdaki egemen smafa
ideoloji fOs. fikriyyat; lng. ideology; Fr. ezilen s1ruf iizerindeki iktisadi egemen-
ideologie; AI. ideologie]. Genel olarak si- li~ini peki~tinne imldina veren fikirler
yasi ya da toplumsal bir o~reti meyda- toplamma tekabiil eder. Hakim ideoloji
na getiren ve siyasi ve toplumsal eylemi olarak da bilinen bu ideolojinin yapb~a
yonlendiren dii~iince, inan~t ve gorii~ olumsuz etkiyi Marks, 'insanlann ve in-
ler sistemi; bir topluma, bir doneme ya sanlar arasmdaki ili~kilerin bir canrera
idio-psikolojik ilhlik 449

obscura'daki (karanhk odadaki) gibi ba- de~i~imlerin bir sonucu olarak onem
~a~a~I goriinmesine yol a-;an' olumsuz ve de~erlerini, insanlan harekete ge-;i-
bir etki diye tammlam1~hr. rebilme kapasitelerini yitirdiklerini one
3 ideoloji, nihayet ve ozde, kollektif bir siiren tez.
davram~ tarzmm temeli olarak, muha- Soz konusu teze gore, eski sa~ ve sol
fazakarhk, liberalizm, sosyalizm benze- gorii~ ya da ideolojiler, ideolojilerin so-
ri, ayn politik bak1~ a-;llanyla birle~en nununu imleyen bir de~er a~unma veya
ve siyasi bir o~retiyi meydana getiren kaybma u~ram1~lardJr, -;iinkii 1 her~ey
gene) fikirler sistemini ifade eder. den once bu ideolojilerin sava~J, ekono-
ideoloji .;ag [ing. age of ideology; Fr. age mik depresyonu, politik baskJya onleye-
de l'ideologie]. Felsefe tarihinde 19. yiiz- bilme giiciine ve kapasitesine sahip
yda verilen ad. olmad1klan ortaya -;1kma~nr. 2 ldeoloji-
ideoloji -;a~J deyiminin tam olarak, ne ler, refah devleti terimiyle ozetlenebile-
anlama geldi~ini ifade edebilmek i-;in, cek olan de~i~imlerin kapitalist toplum-
ideolojiyi fenomenlerle, ozellikle de larda yaratb~a de~i~imlerin bir sonucu
toplumsal ya~amm fenomenleriyle ilgi- olarak, ome~in siyaset alamnda i~-;i sa-
li bir dii~iince sistemi olarak ya da bir mfrun demokratik kahhmmdan, ekono-
suuf veya bir bireye ozgii dii~iinme mik alanda refah diizeyinin art1~1 ve
tarz1 diye tammlayabiliriz. Tarumm bi- daha adil bir bolii~iimden dolaya da,
rinci boliimii fenomenler, ozellikle de anlamma yitinni~lerdir. Bundan boyle,
toplumsal fenomenler iizerine olan te- ideolojilerc, biiyiik ol-;ekli de~i~imlere
ori ya da teorilere i~aret eder. l~te, en- ihtiya-; kalmama~hr, ihtiya-; duyulan
diistri -;a~mda, toplumu ve toplumsal ~ey sadece, demokratik bir diizen i.;inde
diizeni reformdan ge-;irmek amac1 ger-;ekle~ecek kii~iik ol-;ekli de~i~me
giiden tSaint-Simon'un ve tComte'un lerdir.
teorileri bu -;er-;eve i-;inde de~erlendiri ideolojistler [lng. ideologist; Fr. ideolo-
lebilir. gistes]. 19. yiizydda, dii~iincelerin kay-
Ote yandan, tarunun ikind bOliimii, bir na~ma, dildeki ifadelerine ve akllyiiriit-
teoriden ziyade, bir birey ya da toplum- medeki birle~imlerine ili~kin bir ara~
sal katmana ozgii dii~iinme talZl ya da hrma ger-;ekle~tiren Destutt de Tracy,
tav1rlar sistemini dile getirir. K. Marx'm, Cabanis ve Comte de Volney gibi dii-
F. Nietzsche'nin ve nihayet W. James'in ~iiniirlere verilen ortak ad.
felsefeleri, bu baka~ a-;1smdan ele alma- idiopsikolojik ahlak [lng. idiopsyclwlogi-
bilir. t~te, bu tiirden geni~ kapsamh ve cal ethics; Fr. ethique idio-psychologique].
eyleme yonelik toplum anlay1~lan, en- Sezgici bir dii~iiniir olan J. Martine-
diistri alanmdaki geli~melerin bir sonu- au'nun, ahlaki sezgicili~ini, kendine ait
cu olarak, ozellikle bu -;a~da yaygmla~ bir ger-;ekli~i oldu~una inand1~1 ahJciki
ma~ oldu~u i-;indir ki, 19. yiizyala bilince dayandaran kendi ahJak anlayt~l
ideoloji -;a~a ad1 verilir. SOziinii etti~imiz na verdi~i ad. Deyim, ahlakm bir bireyin
bu gorii~ler, do~ru ya da yanla~ onerme- kendisine ozgii psikolojik ya da tinsel ki-
leri de~il de, bir birey ya da grubun ger- ~ilik ozellikleriyle ilgili bir konu oldu-
-;ekli~e bakJ~ tarzma ortaya koyan oznel ~unu ifade etmektedir. Ona gore, ahl!ki
gorii~ ya da yorumlardar. bak1mdan do~ru ya da yanh~ olan, so-
ideolojinin sonu tezi [in g. end of ideology nu-;lardan bagunsu olarak, ahliki bilin-;
thesis; Fr. these de fin de l'ideologie]. Dani- yetisiyle sezilir.
el Bell ve Seymour M. Lipset gibi Ameri Ahl!km, ozii itibariyle, eylemlerden
kah sosyologlar tarahndan geli~tirilen, -;ok, bir insarun iyi yonelimleri, do~as1
geleneksel sa~ ve sol ideolojilerin, ondo- ve motifleriyle ilgili oldu~unu one siiren
kuzuncu yiizyahn liberalizm v~ sosya- Martineau, ahlakm yalruzca insanlar i-;in
lizm gibi biiyiik politik ideolojilerinin, anlamh oldu~ onC'Uliinden yola -;Ik-
ekonomik ve siyasi alandaki vak1a ve ma~br. Do~ru ve yanl1~, iyi ve kotii, yal-
450 idoller

nazca insanlarda ve insanlar i~in varolur; Buna gore, bir bili~ tiirii olarak idrak1
~eyler degil de, salt insanlar ahlakhdar. belirleyen en onemli ozellik, onun nesne-
Kendi i~inde ahlakh olan, ~u ya da bu sinin bireysel bir varhk olduktan ba~ka,
eylemin ger~ekle~tirilmesi degil, fakat ya da~ duyunun, duyu organlaruun
soz konusu eylemi ba~latan ki~idii. Ey- (idrak el-his) ya da i~ duyunun (hayal) so
lemlerin ahlakmdan soz ebnek miimkiin nucu olmasadu.
degildir, yalruzca ki~ilerin ahlakmdan ignoramus et ignorabimus. insamn bilgi-
soz edilebilir. Ahlakm ozii, ~u halde, ey- sizligine, insan bilgisinin smarhhgana,
lemde ya da yapmada degil de, olmada mutlak bir bilgi ve kesinlige ula~mamn
bulunmaktadar. insan i9n iJnkan;;azhgma i~aret eden
idoller [ing. idols; Fr. idoles]. Onlii lngiliz Latince deyim. Alman fizyologu Du
filozofu Francis tBacon'un, bilimsel bil- Bois-Raymond tarafmdan kullarulan ve
ginin tek ger~ek yontemi olarak gordii- insan varb..k.lan olarak, ~imdi oldugu
gu tiimevanm yonteminin geregi gibi gibi, gelecekte de bilemeyece~ feno-
kullanllmasma engelleyen, bilimsel a- menler bulundugunu, evrenin, insan ta-
ra~tumaya imkanslZ kllan onyargllara, rafandan ne ~imdi ne de gelecekte niifuz
temelsiz kanaat ve sanllara ya da putla- edilebilecek olan gizleri oldugunu dile
ra; bilim ve felsefedeki yanh~lann teme getiren ifade: Bilmiyoruz ve bilmeyece
li, kaynaga olarak goriilen onyargalarla giz.
kuruntulara verdigi ad. ihvanii's-Sata. 11. yiizyllda, Zeyd b.
Bu idoller dort ba~hk altmda toplana- Rufi'a tarahndan, miisliimanlar arasm-
bilir: 1 Soy idolleri: Bunlar insan doga- da doga bilimlerine dayanan bir felsefe
smda yerle~ik olan onyargllardar. Bu anlaya~1 olu~turarak, bilimsel bir zihni-
idollerden dolay1, biz nesneleri kendi- yetin yaygmla~masam saglamak, ve
mize benzetir, kendi korku ve tedirgin- boylelikle de dini ho~goriisiizliik ve
liklerimizi dogaya aktarmz. Dolayasay- bagnazhga onlemek amacayla kurul-
la da, dogay1 ger.,;ekte oldugu gibi kav- mu~ olan, dW, siyasi ve felsefi cemiye-
rayamayaz. te verilen ad.
2 Magara idolleri: Bu idolleri doguran Yanh~ inan~larla, sapkm inan~larla bo-
~ey, insan soyu degil de, tek tek insa- zulmu~ olduguna inandlklan ~eriah,
nin kendi yapasadar. Her insamn kendi- doga felsefesi ve bilimsel bir zihniyetle
sine gore yetenekleri, yeti~mesi ve ~ev temizleyerek, ~eriahn ve bu arada dinin
resi vardar. Kimileri nesnelerin aynhk- ger~ek oziinii a~aga ~lkannaya ama~la
lan, kimileri benzerlikleri iizerinde du- yan bu cemiyetin iiyeleri ayru zamanda,
rur, kimileri eskiyi, kimileri yeniyi Islam ansiklopedistleri olarak da bilinir.
sever. Zamanlanrun biitiin bilimleriyle dinle-
3 c;ari idolleri: Bu idoller sozlerin dii- rini ve felsefi gorii~lerini 51 risalede top-
~iincelerimiz iizerindeki etkilerinden lay an ihvanii's Safa okulu, kendi sistem-
dogar. <;iinkii ge~mi~ ~aglarm gorii~le lerinde iinlii t Aristoteles'in manbgan1,
ri dilde kahpla~m1~ olup, bu dil kahp- tPythagoras~J.lann matematigini, Pla-
lan bi~im ifiin birer onyarga olmu~tur. ton'la tPlotirlos'un met~fizigini, Sokra-
4 Tiyatro idolleri: Bunlar eski kuramlara, tes'in ahlakuu ve tFarabi'nin din felsefe-
otoritelere inanmaktan dogan onyarga sini bir araya getirdikleri i~in, 5e9Jl.eci
Jar, kuruntulardar. Bu idoller yiiziinden bir bak1~ a~asma ifade eder. Varhk gorii-
eski iinliilerin yamlgllan yayllarak, her- ~iinde, bir tiir sudOr ya da tiiriim anlaya-
kes i~in ortak yamlgalar haline gelir. ~ma dayanan thvanii's Safa, biitiin var-
idrak. lslam felsefesinde, bireysel ya da hklann tek bir varllkfan, yani Tann'dan
tikel nesnele[e ili~kin bireysel deneyim, ~aktag1n1; varhgm her tabakasarun, en
tecriibe ya da kavraya~ i~n kullamlan a~aga dereresine kadar, nurunu O'ndan
terim. aida~; evrenin giizelligiyle diizeninin,
ikidlik 451

varalan her~eyin kaynag1 alan ZaWllu karunsal almayan bili~ ttirlerinde, bil-
Varhk'an varalu~unun kan1tt aldugunu me faaliyetinin, bilen zihinde bulunan
savunur. i<;erik ya da veriyle (d uyu-verisi, bellek
iki basamakh kavrayt~. l<Jasik Vedanta imgesi, v. b. g.,) bilinen ger~ek nesne (al-
sisteminin kurucusu alan ~ankara'ntn gllanan ya da a1umsanan ~ey) gibi, bir-
soztinti ettigi ettigi farkh kavrayt~ tarz1 birlerine hi<;bir ~ekilde indirgenemeyen
ya da madellerine verilen ad. iki ayn oge i~erdigini savunan gorti~e
Kavray1~1n bir a~agtya dagru, bir de ka~ll1k gelir.
yukar1 dagru alan iki tarz1 aldugunu Evrende birbirlerine indirgenemez ve
belirten ~ankara'ya gore, bu kavra}'l~ dagalan itibariyle farkh alan iki ayn
lardan duyusal bilgiye dayah alan birin- ~ey bulundugunu savunan ogreti ala-
cisinde, varhk ve Tann farkh ~killerde, rak ikiciligin, ~ halde farkll ttirlerin-
binbir bi~im alttnda goriiltir. <;akluga den soz edilebilir: 2 tPlatan'un bir ya-
gottiren ve yalruzca gortinii~ti veren bu ruyla bilginin nesnesi alan ezelf-ebedi
ttir bir kavrayl$ asbnda dagal bir kavra- tldealardan, diger yaruyla da varhga
YI~ t1r. Bununla birlikte, baz1 insanlar, gelen, degi~en ve yak alup giden ve
bu kavray1~1 bir ~ekilde a~arak, yukan- kendileriyle ilgili alarak yalruzca birta-
ya, varhgan ger~ek oztine dagru ytikse- klm san tiara sahip alabilecegi miz birey-
lebilir. Bu yalda ki~i, aldahct 1maya' go- sel varhklardan, gortinti~lerden alu~an;
ri.inli.istintin ardtnda hi-;bir nitelemeye Kanttn bir yaruyla numenler, diger ya-
stgmayan, akalla kavranamayan tBrah- ruyla da fenamenler dtinyasmdan mey-
man'm bulundugunu sezer. Ger~ek dana gelen veya Leibniz'in akttiel dtinya
bilge, tum gori.inti~lerin gerisindeki ve ile mtimktin dtinyayt kapsayan ogretile-
otesindeki birli~ sezerek ger<;ege s1g1n1r ri meta fiziksel ikicilik kapsatnl1\a girer.
ve ger-;e~n sezgisel bilgisine ula~tr. 3 Zihin felsefesinde, ruh ve maddeyi,
ikicilik [Os. sundiye; ing. dualism; Fr. dua- daha dagru bir deyi~le, zihin ve bedeni
lisme; AI. dualismus). 1 Gene) alarak, her- iki ayn ger~eklik ya da toz alarak goren
hangi bir alanda birbirinden bagunstz, gorti~ zihin-bedetr ikiciligi ya da psiko-
birbirine indirgenemez ild toz ya da ilke fiziksel ikicilik diye bilinir. Zihin ve bede-
kabul ebne tavn; metafizikte, ger~ekli nin ayn, fakat aralartnda etkile~im bu
gin, ornegin dagaustti bir varhkla dagal lunan tozler alarak gortilmesi duru-
varhk, Tann ve evren, ruh ve madde, munda, buna etkile~imci ikicilik; zihin ve
gozle goriiltir dtinya ile alalia anla~lla bedenin, aralarmda dagrudan bir i!i~ki
bilir dtinya, dti~i.inen toz ve maddi toz, bulunmayan, farkll tezahtirler alarak
akli.iel ger~eldik ve miimktin ger~ gortilmesi dunununda ise, bu ikicilige
fenamenel ger~eklikle numenal ger~ek paralel ikicilik adt verilmektedir.
lik ti.iri.inden, bagunstz ve birbirine in- 4 Olguyla deger, algusal onermelerle
dirgenemez iki ayn toz ya da alandan deger yargdan arasmda mutlak bir
meydana geldigini savunan gorii~ ya da farkhhk bulundugunu, birinin digerine
alum. indirgenemeyecegi ve digerinden ttire-
Zihinlerin bedenlerden ayn ve bagtmp tilemeyecegini one stiren ahlak gori.i~ti
SlZ alduklanru, insan varh.ldartrun yal- ahlalcF ikicilik alarak ge<;er. Ahlaki ikici-
ruzca maddi par<;acaklartn bir taplam.1np lik, haz ya da Tann veya mutluluk gibi
dan alu~madtguu, zihin ve bedenin, tek bir iyi veya en yi.iksek iyi aldugunu
ozsel nitelikleri birbirinden her bakun- one stiren birci ahlAktan, ve omegin haz
dan farkh alan iki ayn, bagtmstz ve bir- d1~1nda, bilgi, gtizellik, a~k ve dastluk
birine indirgenemez toz aldugunu savu gibi bir~ak iyi bulundu~nu savunan
nan ve zihin-beden ikiciligi alarak bilinen ahl&ld ~agulruluktan farkb alarak, me-
ogretiyi tarumlayan ikicilik, bilgi felsefe- sela iyilik ve dagruluk gibi iki temel iyi
sinde ise, algt ve arumsama ttirtinden ~~- aldugunu, ya da kottiyle birlikte varalan
452 iki ger~ek ogretisi

bir iy! bulundugunu, iyinin kotiiden ay- me olan tasun tiirii .


nlmaz oldugunu iddia eder. 5 Algt, bel- ikilem, kii,.iik onciiliin, biiyiik onciiliin
lek tiiriinden ~1kanmsal olmayan bili~ hipotetik onermelerinin onbile~enlerini
tarzlannda, zihnin dogrudan ve aractsl2 evetlemesi durumunda yaprcr; buna
olarak bildigi duyu verisi, bellek imgesi kar~m, kii,.iik onciiliin, biiyiik onciiliin
tiiriinden bilin,. i,.erigiyle, bilinen ger,.ek hipotetik onermelerinin ardbile~enleri
nesne, algdanan ya da arumsanan ~ey ni degillemesi durumunda y1krc ikilem
gibi, iki ayn ogenin varhgma i~aret olarak ortaya ~Ikar.
eden, yani algmm dolaytmstz nesnesiy- Cte yandan, yapta ikilemler (biiyiik
le, ,.Jkarsama yoluyla bilinen maddf nes- onciiliin onbile~en!erinin farkh, ardbile-
neler arasmda bir aymm yapan ikicilige ~enlerinin ayru oldugu) basit yap1c1 iki-
ibe epistemolojik ikicilik adt verilir. lemler ve (biiyiik onciiliin hipotetik oner-
6 Buna kar~m, evrende iki biiyiik ve melerinin hem onbil~enlerinin ve hem
kar~It Tann, iyi ve kotii gibi birbirne in- de ardbile~enlerinin farkh oldugu) kar-
dirgenemez kar~It ilke, dogum Ve oliim ma~k yaprcr ikilemler olarak ikiye ayn-
gibi iki evre bulundutunu one siiren og- hr. YtklCI ikilemler ise, (biiyiik onciiliin
retiye dini ikicilik denmektedir. ardbile~enlerinin farklt, onbil~enleri
iki ger~ek ogretisi. Budizmde one siirii- nin aym oldutu) basit ykrc1 ikilemler ve
len degilleme manhgm.ut onemli bir bO- (biiyiik onciiliin hipotetik onermelerinin
Iiimiinii ifade eden ve M. S. 2. yiizyllda hem on ve hem de ardbile~enlerinin
Nagarjuna tarahndan geli~tirilmi~ olan farkh oldutu) karma~rk yrkrcr ikilemler
ogretiye verilen ad. olarak ikiye ayn.hr.
Bu anlayt~a gore, bir tez inceden ince- 2 Manhk alam dt~mda ise, ikilem, ki-
ye gozden ge,.irilmemi~se, ilk bak1~ta ~inin birbirleriyle hi,.bir ~ekilde uyu~
dogruymu~ gibi gtsriinebilir, ancak mayan, hatta bi~irlerini zorunlu olarak
daha yiiksek bir a,.tdan ele ahndtgmda, dt~ta btrakan, dolaytstyla birini ya da
bunun dogru olmadtgi anla~thr. Aym digerini se,.menin hi,.bir ~ekilde tabnin
tezin iki farkh diizeyden ele ahnmast, edici olmad1g1 eylem alma~tklanyla
boylelikle A :... a~ag1 dogru ve B = yiik- kar~t kar~tya kalmast durumunu ya da
sek dogru ~eklinde iki bakt~ a,.tsma olgusunu ifade eder. Bu ,.er,.eve i,.inde
yol a,.ar. Degilleme manttgma gore, biri alrlaki ikilem, birini se~menin belli bir
digerini degilleyen bu iki bak1~ a~st ahlaki kurallar obegini, obiiriinii se~me
AB ~eklinde birle~tirilerek bir senteze nin ise diger kurallar obegini ihHil
ugrar; bir biitiin, daha yiiksek bir etmek anlarruna geldigi altematif eylem
dogru olarak ele ahmrsa ve buna, bu tarzlan kar~tsmda kalmastdtr. Crnegin.
kez daha da yiiksek bir a,.tdan balala- kendisinden iyile~me olanagt olmayan
cak olursa, dogru oldugu samlan bu ve siirekli act ,.eken hastasJJUJ\ daha
yeni dii~iincenin de tiimiiyle dogru ol- fazla ao ,.ekmeyip hi,. obnazsa huzur
madtgt ortaya ,.tkar. Bu durum AB = i9nde ohnesi il;in, ona aktif ()tanazi uy
A~ag1 dogru, C = yiiksek dogru; ABC = gulamas1 istenen hekim, ahlaki bir iki-
a~agt dogru, D = yiiksek dogru ~eklin lem i,.ine dii~mii~ ki~idir. Taplumsal iki-
de ifade edilir. Boylelikle, degilleme lem ise, ki~inin kendi ki~isel ~tkan ile,
manttgt temele ahnarak, a~ama a~ama, iiyesi oldugu toplumun genel ,.tkan
gittik~e daha yiiksek ve daha temel arasmda bir denge kuramamast duru-
dogrulara ve nihayet nihai ve en yiik- munu ifade eder.
sek hakikate ula~thr. ikili [Yun. duodilws; Os. zulcanibeyn; tng.
ikilem [Os. kryasr mukassim; tng. dilemru~; dyadic; Fr. dyadique; AI. dyadisch]. Bir bii-
Fr. dilemme; AI. dilemna]. 1 Mani:Jkta, tiiniin ogeleri olan iki birimi bir arada
biiyiik onciilii iki hipotetik onermenin dii~iiiune, birbirini kar~tltkh olarak
birlikte evetlenmesinden olu~an bile~ik dt~layan iki par,.ayt bir araya getirme
bir onerme, kiit;Uk onciilii ise aynk oner- tavn i,.in kullarolan stfat.
ikincil 453

Buna gore, ger~ek!ig!n hem bir ve hem Buna gore, birind dereceden tozti, or-
de ~ok, hem degi~ken ve hem de de- n~in bireysel insan Sokrates'i i~eren
~i~mez, hem dinamik ve hem de statik, insan tiirti ve hayvan dnsi, ikinci derece-
hem aym ve hem de farkl1 oldu~unu den tozlerdir. !;iu hlllde, bireysel ~eyle
one stirmek, ikili dti~tince tarz1 i~in iyi rin kendilerinin tiyeleri olduklan ikinci
bir ornektir. dereceden Iozier, kendilerine ytiklendik-
ikili kar~1thk [ing. binan; opposition; Fr. leri birinci dereceden Iozier olmadan va-
opposilon binaire] Yap1salohk ve postya- rolamamalan, manllksal ve ontolojik ba-
psalchgm, klasik dti~tincedeki kar~lt klmdan birinci dereceden tozlere ba~h
lan, yani mevcudiyet/ yokluk, eril I olmalan anlammda ikincildirler.
di~il, zorunl u/ m timktin, soz I dil, gos- ikinci dereceden Iozier, birind derece-
teren/ gosterilen, mekan/zaman, ozne/ den tozlere mantlksal ve ontolojik ba-
nesne, do~ru I yanh~, i~sel I d1~sal, all- klmdan ba~1mh olmakla birlikte, Aris-
yap/ tistyap1 gibi birbirlerine bir ~ekil toteles'te bilimin konusu, de~i~en bi-
de Zit olan unsurlardan meydana gelen reysel varhklar de~:il de, ttirler oldu~u
kavram ~iftlerini tammlamak i~in kul- io;in, epistemolojik bak1mdan once ol-
landl~l kategori. mak durumundad1r.
Yap1salc1hk a~1smdan ikili kar~1th~m ikincil [Os. l<ili; ing. secondary; Fr. secondaire;
onemi, aklmm anlamm ikili kar~1thkla El. sekundiir]. Belli bir alanda ilk ya da ol-
belirlendi~ini one stirmesinden meyda- mayan, fakat epistemolojik, ontolojik
na gelir. Nitekim, tSaussure'e gore, gos- veya manhksal bak1mdan sonra gelen,
terge ya da sozctiklerin anlanu onlann ilk olana tabi olan ~ey ya da ~eyler ic;in
di~er sozctiklerle olan kar~1th~yla be- kullamlan s1fat.
lirlenir. Olabilecek olan en a~m anlam Bu ba~lamda, 1Ik Neden olarak bilinen
farkhh~m1 ifade eden ikili kar~1thklar, Tann'mn d1~mda kalan ve evrende or-
anlamland1rma sisternlerinin tirtinleri taya ~1kan nedenlere ikinci/ nedenler ad1
olduklan i~in, do~al de~il, kiilttirel oge- verilmi~tir. Buna gore, ikincil nedenler
lerdir. onaltmc1 ytizyhn sonlanndan ba~laya
ikili kar~1th~m, postyap1salchk a~l rak, laik dti~tintirlerin, evrenin do~ru
smdan onemi ise, onun bir de analiz ka- dan do~ruya Tann'run eseri olmakla
tegorisi olmasmdan kaynaklamr. Orne- birlikte, bu durumun evrende ortaya
~in, tDerrida'ya gore, biz, Bah metafi- ~1kan tikel olaylann nedenlerini arama-
zi~inin dti~tincemizde devam ettiren mza engel olmad1~1, ikincil nedenlere
bu kar~1thklarla dti~tinmeye ah~mi ili~kin ara~llrmarun tannsal nedensel-
~IZdlr. Dahas1, bir ikili kar~1thkta bir li~e zarar vermeyece~i, tam tersine
terimin orttik olarak ya da bilin~altmda Tann'mn eserinin daha iyi anla~lmas
di~erinden tisttin oldu~u, ona hakim na olanak verece~i dti~tincesiyle onemi
oldu~u kabul edilir. Filozofa dti~en, artan, lin plana o;1kan nedenler olmak
soz konusu kar~1t terimlerden her biri- durumundad1rlar.
nin sadece di~eriyle birlikte, di~eri ile Yine, ayru anlam io;inde, do~rudan ve
ili~ki i~inde varolabilece~ini gostermek arac1S1Z bir bi~imde gozlemlenemeyen
ve boylelikle de bu hiyerar~ik yap1lar1 elektron benzeri nesnelerle ilgili olduk-
ve hllkimiyet ili~kilerini ortaya koyup, lan i~in, kendilerine basil ttimevanmla
yap1bozuma u~rahnakhr. ula~damayan ya dado~rulanama)/'anhi
ikinci dereceden tilz [lng. secondury sub- potezlere gottiren ~evanma; basit tii-
lance; Fr. substance secondaire]. Ba~ka bir mevanrrun sonucu olmayan hipotezleri
~eyden dolay1 var olan, var olmak i~in d~rulayan ttimevanm ttirtiyle, kendi
birinci dereceden tozlere ihtiya~ duyan, onctilleri de ttimevanmsal bir aklytirtit-
birer ttir ve cins olarak birinci dereceden menin sonucu olan tiimevanm tiiril.ne
tozleri i~eren tozlere verilen ad. ikinci/ tilmeuanm ad1 verilir.
454 iki yanh~m bir dogru ettigini dii~iinme yanh~1

iki yanh~IIlbir do~ru etti~ini dii~iinme kullamm1yla ilgilidir. Bu ba~lamda,


yanh~1 [ing, phallaC1J of two wrongs make klasik iktidar analizi toplumsal ya~amm
a rigftt]. lki yanh~1
raslanhsal olarak bir ozelliklerine karar vermenin kim tara-
do~runun izledi~i durumlara i~aret et- fmdan ve hangi ama~larla saptanabile-
mekten olu~an yanh~ tiirii. ce~ini saptamak am.aoyla ilkeler diize-
iktidar [Os. kudret, idare; ing. puwer; Fr. po- yinde geli~mi~ ve iktidann me~ru[yeti
uvoir; AI. vermogen, fi'ihigkeit, recht, vermo- problemi ele aluurken, sorun ~1kar soru-
gen]. 1 Gene! olarak, eylemde bulunma, nu olarak vazedilmi~tir. Bu durumda
bir ~eyler yapabihne do~al giicii ya da iktidar, gene! ~1kar1 sa~lamak i~in siyasi
yetene~i. 2 Etkide ya da eylemde bu- olarak kurulan organlan tarumlar. Soz
lunma imkam veren hukuki, siyasi ya konusu yakla~1m, hukukf, siyasi ve
da ahlald gii~. Forme! olarak, A'run temsille ilgilenen bir yakla~m olup, ik-
B'yi, B'nin yapmay1 tercih etmedi~i bir tidan yasaklar ve ~1karlar ~er~evesinde
~eyi yapmaya zorlama giicii ya da kud- ele ahrken, iktidann bashno fonksiyo-
reti. 3 Devlet yonetimini elinde bulun- nunu one ~1kar1r.
duranlarm, bir toplumu yonetenlerin Buna kar~m, ikinci diizey analizini ik-
siyasi, hukuki ve fiili giicii. 4 Yoneten.le- tidann fonksiyonel niteli~i iizerinde yo-
rin, yonetme yetkisini elinde bulundu- ~unla~tmr, bir sosyo-ekonomik yap1da
ranlann kendileri, hUkiimet. bireyleri toplumla biitiinJ~tirmeye ve
Bir toplumun varoldu~u her yerde, programlamaya yarayan iktidar uygu-
yonetici bir giicUn, siyasf bir iktidarm lama yontemleri iizerinde yo~unla~1r.
varolu~u do~al ve anla~du bir ~eydir. SOz konusu diizey, yakla~1m ya da ana-
lnsanhk bu durumu ya da olay1, siyasf liz tiirii iktidann ~o~ulcu goriiniimiine
me~ruiyet veya egemenlik teorileri yo- a~1rhk verirken, iktidan belirli kurum-
luyla her zaman hakhland1rmaya ve larla smulanm1~ bir ~ey olarak de~il
do~al h~linden toplum sozle~mesi yo- de, aile, okul, ordu, v. b. g., sosyal bi-
luyla toplum haline ge~i~le a~klamaya rimleri meydana getiren hiyerar~ik ili~
~ah~m1~ veya Marksizmin yaph~l gibi, kilerin her a~amasmda uygulanan yay-
bunu bir s1mhn iktisad[ egemenli~inin gm bir ~ey olarak goriir. Hal boyle
bir yansimasi olarak de~erlendirmi~tir. olunca da, iktidan ~1kar, yasak ve bask.l
Ote yandan, iktidarm tarih i~inde ~ok ~er~evesi i~inde kavramak yerine, onu
biiyiik bir donem boyunca monar~ik iktidar mekanizmalanru yaratabilecek-
bir yap1 arzetti~, tek elde toplanm1~ ol- leri olumlu etkiler dizisi i9ne yerle~tir
du~u bilinir. Modern donemde, mutla- mek suretiyle anlamak gerekir. Bu ikin-
kiyet~ili~e kar~1 verilen uzun siireli ci yakla~1mm giiniimiizdeki en onemli
miicadelelerin ardmdan, iktidarm ~ok temsilcisi iinlii Frans1z dii~iiniirii Mic-
~e~itli i~levleri, onun kotiiye kullarul- hel +Foucault'dur.
masuu onlemek maksadiyla, birbirinden iktidar/bilgi [tng. power/knowledge; Fr. po-
aynlm1~hr. Kuvvetler ayrltl olarak bili- uvoir/connaisance]. +Pozitivizmin yansiZ
nen bu ilkeye gore, yasama kuvveti ya- ve nesnel bilgi anlay1~ma oldu~u ka-
salan yapar, yiiriitme orgam (hiiki..imet) dar, tMarksizmin ozgiirle~tirici bilgi
yasalan uygular, yarg1 da yasalarm uy- konsepsiyonuna da kar~1 9-kan Michel
gulanmasmdann kaynaklanan anla~ Foucault'nun bilginin iktidar rejimlerin-
mazh.klan ~ozer. den aynbnaz oldu~u dile getiren kav-
Siyasi dii~iincenin tarihi, bugiin iktidar raml.
ger~e~inin birbirlerini tam.amlayan iki Foucault'nun modem alalla onun adl-
farkh diizeyde ele almabilece~ini ortaya na geli~tirilmi~ olan ozgiirle~im ~ema
koymaktadll. Bunlardan birincisi, farkh larmdan duyulan postmodern ku~ku
sosyal gii~ler arasmda goreli bir denge nun bir tezahiirii olan iktidar/bilgi kav-
sa~layan onlemlerin tiimii, yetkilerin raml, Nietzscheci bir kavram olup, ik-
ilerleme.cillk 455

tidad3 bilginin aynlmaz ya da bir ve rak ayn1 zamanda yurtta~hk haklanyla


ayn1 ~ey oldugunu dile getirir. Ba~ka insan haklaruun gur;lenip geli~mesi so-
bir deyi~le, Foucault da, hpkl Nietzs- nucun u doguracag1, egitim ba.k.Jmdan
che gibi, bilgi ya da hakikat isteginin geli~meye yoi a,.acag1 savunulmu~tur.
,.ok daha temelde bulunan bir gii._ iste- Biitiin bunlar ,.ogunluk ger,.ekle~mek
minin tezahiirii oldugunu dii~iinmii~ .. le birlikte, yinninci yiizy1lda ortaya
ti.ir. Dolayls1yla, onun soz konusu kav- ._1kan diinya sava~Iar1, fa~ist ve totali-
ranu, bilginin her zaman belli bir ter yonetimler ilerlemeye duyulan inan-
iktidar ya da gii._ ili~kileri ~ebekesinin ca onemli ol,.iide zarar vermi~tir. Bu-
goreli ve sorgulanabilir ifadesi oldugu- giin ilerlemeye inananJann, ilerlemeyi
nu ortaya koyar. Bilgi, iktidar ili~kileri temele alan teorilerin yan1tlamak duru-
nin bir iiriiniidiir. lnunda oldugu temel sorular ~unlardu:
Dahas1, iktidar /bilgi kavramma gore, 1 ilerle1neden hangi toplumsal gruplar
gii._ kullan1m1 bilgiyi gerektirir, gii._ kul- yararla1unaktadu?, 2 Neyin ilerleme ol-
lanlmlna bilgi ayg1tlanrun iiretimi e~lik duguna kim karar verecektir?, ve niha-
eder. Bilgi, Foucault'ya gore, kendi var- yet 3 ilerleme ad1na nelerden vazge,.ile
hk ya da imkan ko~ullann1n iktidar cektir?
ili~kilerilli i._ermesi anlam1nda, politik- ilerlemecilik [Os. terakkiperverlik; ing. prog-
tir. ressivism; Fr. progr~ssivisme]. 1 Genel ola
iktidar se~kinleri [ing. puwer elite; Fr. elite rak, evrenin ana ger,.eginin devamhbk
de pouvoir ]. OnJii Amerikah sosyolog ve kahc1hk degil de, degi~me oldugu
Wright Mills'in modem Amerikan top- inanc1yla, her~eyde bir geli~me ve ilerle-
lumunda iktidan elinde bulunduran, me aramak egHimi. Siyasi ve toplumsal
siyasi liderler, endiistri patronlan ve a,.1dan ilerlemeyi.. toplumsal k~ullan
askeri liderleri tarumlamak i~in kullan- iyil~tinneyi ve soz konusu iyile~tinne
dlgl terim. Bu ii._lii kiime, iktidarlannm nin ger,.ek bir toplumsal adalete yol a,.a-
temeli saisadi olmad1g1 i._in. yonetici ca~ru savunan gorii~.
suuf olmaktan ziyade, bir iktidar se~kin 2 Daha dar bir ,.er,.eve i~inde ise, ilerle-
leri kiimesi olu~turur. mecilik, iyimser bir felsefenin ifadesi
ilahiyat. Islam dii~iincesinde, din ve iltili olarak, ilerlemeye inanan, insanhg1n gi-
varhg1, yani Allah'm varhg1ru ve Slfat- derek daha fazla ve yetkin bir billgiye
larJ.ru konu alan disipline verilen ad. Al- ve mutluluga ula~acag1n1 savunan go-
lah'ln Slfatlannl, varolu~unu, Allah ile ril~ii ifade eder.
diger varhklann ili~kilerini konu edi- tBacon'la ba~layan, tDescartes, tKant
nen lslSrrii bilim. ve tVoltaire'le siiriip, tComte, tDarwin
ilerleme [Os. terakki; ing. progress; Fr. ve tMarks'ta en yUksek diizeye eri~en
progres; AI. fortschritt). Onsekizinci ytiz- bir tav1r olarak ilerleme~ insan bilgi-
ydda, ama daha ~ok ve ozel olarak on- sinin giderek geli~cegini, insarun do-
dokuzuncu yiizydda tarumlanan, ve gaya egemen olup, evrenin giz~erine
aklm, bilimsel bilgiyle teknolojinin top- niifuz edebilecegini dile getirir. Ilerle-
lum alan1ndaki tezahiir ya da yansima- meci bak1~ a,.1s1ru, giice dayanan ili~ki
Sinl ifade eden terim. lerin yerini hukuki ili~kilerin alacag1 ve
BWla gore, ilerleme ondokuzunru yiiz- bu durumun uluslararas1 bir ban~l do-
ylldan itibaren endiistrile~meye e~itlen guracagl dii~iincesiyle ifade eden
mi~tir. Bu donemde, teknolojik geli~ tKant'tan sonra, Comte ii~ evre yasasiy-
menin maddi refah a._1smdan onemli la, insanbgm, teolojik ve metafizik evre-
geli~meler saglayacag1, saghk standart- nin ard1ndan, pozitif evrede endiistriyel
lanrun yiikseli~ine yol a,.1p, insan ya~a bir toplum diizenine kavu~tugunu soy-
mlnl uzatacag1 dii~iiniilmii~tiir. Yine lemi~ ve bilgiyle kiiltiiriln insanhga ay-
endiistrile~me ve ilerlemenin hakh ola- dlnhk getirdigini savunmu~rur. Marks'-
456 iletiim

m insan toplumlanrun koleci, feodal_ ~anlar 'kimin kime, neyi, hangi ara~ ve
kapitalist, sosyalist ve komunist donem- sonu~larla aktardt;?' sorusu tizerinde
lerden ge~erek ilerledit;ini one stiren go- dururlar. Farkh yer ya da dtizeylerdt!,
rti~tintin yam s1ra, Darwin de biyolojik ornegin bireyler, toplumsal gruplar ara-
bir ilerleme yasas1 ortaya atm1~hr. smda, veya bir toplum i~inde, ya da
3 llerlemecilik egitim felsefesinde ise, toplumlar arasmda ortaya ~1kan ileti~i
daimiciligin kar~1smda yer alan ve egi- min farkh dtizeylerdeki ~e~itli yonleri-
timin, ezeli ebedr dogrulann aktardma- ni farkl1 disiplinler ele ahr. Omegin
Sl stireci olarak degil de, deneyimin sti- sosyoloji, ileti~im stirecini daha ytiksek
rekli bir yeniden in~as1 olarak anla~ll ve karma~lk bir dtizeyde ele ahr ve ile-
masJ gerektit;ini savunan akuna kar~l ti~imi anlam dola~Jml olarak degerlen-
hk gelmektedir. Egitimin ya~amm ken- dirir.
disi olup, ~ocugun yeti~kin hayatmda Soz konusu anlam dola~Jml ya da sir-
kar~da~mas1 muhtemel deneyimlere ktilasyonunu anlayabilmenin bir yolu
dogru yoneltilmesi gerektit;ini savunan semiyotiktir, yani i~aret ya da goster-
bu et;itim anlay~ma gore, ogrenme ~o gelerin anlam kazanma bi!ilmlerine ili~
cugun ilgileriyle ili~kili glmahd1r. Ba~ kin ara~t1rmad1r. Yine sosyoloji, mo-
ka bir deyi1le, ~ocuk merkezli okul kav- dem toplumlarda ileti~imin kurumlar
ramJru savunan, problem ~ozme yoluy- tarafmdan dtizenlendigi ger~egine dik-
la ogrenmenin onemini vurgulayan ile- kat ~ekerek, ozellikle kitle ileti~im ara~
rici et;itim anlayJ~ma gore, anlamh lan sayesinde, ileti~imin birka~ ki~iden
bilgi, kendisiyle bir ~ey yapdabilen bilgi ~ok say1da insana dogru oldugunu say-
oldugundan, onun deneyimle birle~ti ler ve aktanlan mesajlann dogas1, bag-
rilmesi gerekir. laml, i~sel yap1s1 ve degeri tizerinde
iletiim [lng. communication; Fr. commu- durur.
nication; AI. kommunikation]. Zihinler ya Yalruzca insan varhklarma ozgti olan,
da benler arasmda kurulan ve dti~tin hayvanlar arasmda oldugu gibi, kendili-
ce, mesaj, niyet ve anlamlann bir zihin- t;inden ya da otomatik olarak degil de,
den digerine aktardmasm1 saglayan et- niyetli olan, rasyonel bir temeli bulunan
.kile~hn; belirli bir dti~tince, mesaj ya ve uzla~1ma dayanan ileti~im ttirtine
da bilin~ i~erit;inin, siiz, konu~ma ya insani ileti~im ad1 verilir.
da soylenimler ttirtinden fiziki ara~lar l~te bu baglamda, belli bir dtizeni olan
la, bir insandan, ki~i ya da zihinden bir ileti~im ak1~1 i~inde birbirlerine bagla-
ba~kasma aktanlmas1 stireci. nan bireyler ktimesine ileti~im ~ebekesi;
lleti~im, niyetli ya da niyetsiz olduk- i~inde ileti~imin ger~ekle~tigi fiziki,
tan ba~ka uzla~Jmsal ya da uzla~Jmdl sosyal, psikolojik ve zamansal ~evreye
~ olabilir. Yine, konu~ma, yaz1, mimik ileli~im baglam1; ileti~imi ki~isel bakJm-
ve bedensel tav1r yoluyla ger~ekle~en dan etkili, sosyal a~1dan da uygun bir
ve duyulann araahk yapt1t;1 normal bi~imde ger~ekle~tirebilme yetenegine
ileti~ime ek olarak, zihinler arasmda te- ileti~im ehliyeti ya da yeterliligi; bireyin
lepati yoluyla kurulan dogrudan temas ki~iler aras1 ili~kilerde kullandt; ileti-
anlammda ileti~imden de soz edilebilir. ~im bi~imine ileti~im tarz1 ad1 verilir.
ileti~imin ti~tincti ttirti ise, elektronik l~te ileti~imle ilgili btittin bu olgulan
ara~larla, kitle ileti~im ara~lanyla ger- ele alan, ileti~imi olgusal bir dtizeyde
~ekle~tirilen ileti~im ~eklidir. inceleyen bilim de ileti~im bilimi olarak
Dti~tince i~eriklerinin sozle, ~e~itli ile- tammlamr.
ti~im ara~lanyla ki~iden ba~ka ki~ile ileti~im teorisi [ing. communication theory;
rin zihinlerine aktanlmas1, mesajlann Fr. tMorie de Ia communication; AI. kom-
bir taraftan digerine iletilmesi olarak ta- munikaiton theorie]. lleti~imi analiz edip
mmladt;mz ileti~im konusunda ~ah- a~1klayan; ileti~ime, olgusal bir dtizey-
ileti~imsel eylem 457

den ziyade, olmas1 gereken a-;tsmdan ileti~imsel eylem ring. communicative ac-
yakla~an teori tarz1. tion; Fr. actioH commuHicative; A 1. com-
Bu ttir bir ileti~im teorisinin gtiniimiiz- munikative action]. Habermasln eylem
de bilinen en iyi orne~i, hi-; ku~ku yok kategorizasyonunda, i~ ya da emekten
.ki Frankfurt Okulu teorisyenlerinden sonra gelen te1nel insani etkinlik tiirti.
Jiirgen Habennasm ileti~im teorisidir. 0-; ayn diinyay1, yani do~al bir nesne-
Okul'un ele~tirel teorisini yeniden can- ler ve olaylar diinyas1yla, ozneler arasln
landinnaya, onu ontolojik ve epistem~ da me~ru ki~isel beklentilerden olu~an
lojik olarak temellendirmeye kallo~an bir sosyal diinyay1 ve kendi arzulan, is-
Habennas ele~tiriyi, ileti~im insan top- tekleri, inan-; ve niyetlerinin meydana
lumunun zorunlu bir ko~ulu oldu~u getirdi~i oznel diinyayl birbirinden
i-;in, bir ileti~im teorisinde temellendir- ayud edebilme yetene~ine sahip insan1n
mi~tir. lleti~im teorisiyle Ayd1nlanma eylemlerini iki temel ba~hk albnda top-
ve pozitivizmin arac;sal akdcl11~1nm -;ok layan Jiirgen Habermas, bunlardan bi-
-;e~itli tezahiirlerinden a~ikar bir bi9m- rincisini, ozde ba~h oldu~u Marksist
de farkh olan ileti~imsel bir rasyonalite anlay1~a uygun olarak, biitiin ama-;h-
anlay1~1 geli~tiren; dil arac1na yaslan- rasyonel eylem ~ekillerini kapsayacak
mayan, para ve iktidar gibi ara-;lar1 zor- binde emek diye ifade etmi~tir. Buna
layJo ve bashnc1 bir tarzda kullanan ve gore, insarun birind diinyayla ili~ki kur-
dolay1styla, ya~ama diinyas1n1 tahak- masJnl, onu kendi diinyas1yla sosyal
kiimii altlnda tutan kapitalist ekonomik diinyarun ilgi/ ~karlanna uygun bir bi-
diizenin ileti~im modeline kar~l, ozne- c;imde donii~tiirmesini sa~layan eylem
lerarasl bir ya~ama diinyaslnln ozgiirle- tiirii emektir. Tanunlanm1~ ama-;lan be-
~imi i-;in dile, ileti~ime ve ideal soz du-
lirli ko~ullar alhnda ger-;ekJe~tirme ola-
rumunu yaratacak bir ozsel ak.Ila1I~a rak emek ya da ama-;b-rasyonel eylem,
donii~iin gereklili~ini vurgulayan Ha-
kendi i~inde ara~al eylem ve stratejik
bermas'a gore, her ileti~im eylemi ztm- eylem olarak ikiye ayr1hr. Bunlardan
nen dart ayn ge-;erlilik iddias1nda bu-
ara-;sal eylem, d1~ ger-;ekli~in, nesneler
lunmayi ihtiva eder. Bu ge-;erlilik iddia-
ve olaylar diinyasuun etkin bir bi-;Unde
lan, anla~1hr olmas1 gereken dilin, ahla-
denetlerunesi ol-;iitiine gore uygun diye
ki ili~kileri i-;eren bir oznelerarasl alan-
nitelenen ara-;lan diizenleyen eylemdir.
Ia, d1~ ger-;eklik ve konu~macm1n ken-
Stratejik eylem ise, miimkiin alternatif
di duygulan, inan-;lan ve niyetlerinin i-;
se-;imleri do~ru de~erlendirmeye ba~h
do~as1yla ilgilenir.
Buna gore, 1 ara~al eylemde, ya da olup, hesaplamarun sonucudur. Burada,
empirik soylem ba~lam1nda verimlilik soz konusu olan rasyonalite tiirii, Ha-
iddias1nda bulunulur. 2 Betimleyici soz bermasa gore, do~a bilimleri ve tekno-
ediminde, ve teorik bir diizlemde, do~ lojide somutla~an hesaplayicl, klasik
ruluk iddiasmda bulunmak s6z konusu rasyonalitedir.
olur. Bili~sel bir boyut i-;inde konumla- Habennas'a gore, insan ikinci olarak, bir
nan bu ilk iki iddia tiirti, daha ziyade yaf8ma diinyasmda, i-;inde kendisinin
A yd1nlanmarun ara-;sal alalclll~lru ka- ba~ka insan]aila birlikte yapmak duru-
rakterize eder. Habermasm ay~nct kat- munda oldu~u bi1 ozneleraras alanda
kislnl ifade eden 3 diizeyde, ifade edici eylerpde bulunur. SOz konusu eyme], ile-
bir -;er-;eve i-;inde, duygusal ve estetik ti~imsel eylem olup, etkiletim kategorisi
a~1kJamalar giindeme gelir. Burada it;inde or.taya ~kar. Eme~in bir nesneler
temel de~er, do~ruluk de~il, fakat sahi- diinyas1 ilzerindeki ara~l kontrol ili~ki
cilik ve i~tenliktir. 4 Ahliki bir diizey- sini i~erdi~ yerde, o iletl~imsel eylemi
de, pratik bir soylem it;inde, normlar ve omeler aras1ndaki kar~wkh anlama ol-
de~er ler 1~1~1nda, hakh.hk iddias1nda ~li.ine gore tan1mJar. Eme~in teknik ku-
bulunulur. raiJann nesneler di!nyas1na uygulanma-
458 ilgisiz sonu~ y anh''

s1ndan meydana geldigi yerde, ileti~i. m- masa da, varolu~u s1ras1nda sahip olabi-
sel eylem ahlaki nonnlara ba~h o)mak lece~i ya da olmayabilecegi bir niteligi-
durumundadu. 0, davrant~ ba~lamm ni; 0 ~eyin ozunu ya da dogaslnl boz-
da, kar~1hkh bekJentileri tarumla yan, ve lnadan, ozsel, zorunlu diye tan1mlanan
eylemde bulunan asgari iki ozne tarahn- ozelliklerine zarar vermeksizin ortadan
dan anla~Llmast ve kabul edilmesi gere kaldtnlabilecek ya da soyutlanabilecek
ken baglay1c1 anutabakat normlan tara bir niteli~ini ifade eder.
ftndan yonetilir. De~er ve normlann ilk [Os. mebde, mebad'i; Lat. arclteus; lng.
sahas1nda ortaya -;kan ileti~ilnsel eylem arche, fitst; Fr. archee, premier; AI. archae-
alant, HabermasIn A ydtnlanman1n for- us]. 1 Zamansal olarak, belli bir zaman
1nel rasyonalitesine altematif olarak ge- dizisinde en eski olan, kendisinden once
tirdi~i ilet~imsel ya da ozsel rasyonalite- gelen hic;bir ~ey bulunmayan~ey; 2
yi tantmlar. manhksal ac;1dan, ba~ka terimler arao-
ilgisiz sonu~ yanhtl [lng. fallacy of irrele- hgayla tanlmlanntayan, ba~ka onenne-
vant conclusion; Fr. erreur de Ia conclusion lerden tiiretilmemi~ olan, ba~ka ilkele
/tors de propos]. Karutlanmak durumun- rin sonucu olmayan, bir -;tkarurun ba-
da olan husus ya da tezi degil de, ~tna yerle~tirilen genel onerme; 3 de~er
ba~ka bir tezi kan1tlayan, kanttlanacak a-;tsmdan turunun yetkjn orne~i olan
tezi ne kanttla yan ne de -;uruten akilyu- ~ey; 4 epistemolojik bakJmdan temel ve
rutmeyle belirlenen ve igtraratio elenchii apafilk olan dogru i~in kullandan terim.
olarak bilinen gayrt formel yanh~ turii. Ilk stfah, buna gore, bir analizde, bir
ilinek [Yun. sumbebekos; Os. araz; Ing. ac- onerme ya da sonu~tan hareketle geriye
cident; Fr. accident; AI. accidens, akzidens]. dogru giden bir -;oziimlemede, kendisi-
1 Gene) olarak, ba~xmstz ya da kendin- ne en son ula~dan onenne ya da do~ru
den kaim bir varolu~u olmayan, ancak yu; bilgi duzeninde ise, tum bilgilerimi-
ve ancak bir tozde varolabilen ozellik zin temelinde bulunan, do~l ugu ve
ya da nitelik. 2 Aristoteles manh~tnda, a~tkh~tyla kendisini zihne, hi-;bir ku~
bir toze yuklenen, fakat o toziin varolu- kuya yer btrakmayacak ~ekilde zorla
~u i~n, zorunlu, ozsel olmayan ozellik, kabul ettiren ve kendisinden turetilen
stfat, araz, ilinti. 3 Zorunlu ya da surek- ba~ka onennelerin do~rulugunun temi-
li olmaksaztn ortaya -;tkabilen ozellik; nah olan do~ru ya da ilkeyi gosterir.
~eyde ortaya -;akan, fakat ne tantm, ne 5 Varhk a~tsmdan ise, ilk deyimi, ken-
tursel aytnm ne de dns olan ve ~eyin dinde ba~ka varhk ya da ger~ekliklerin
diger nitelik ya da stlatlartyla zorunlu varhk nedenini i-;eren, ya da ba~ka var-
bir ili~kisi bulunmayan nitelik; bir ve hklartn fail ya da ereksel nedeni olan
ayru bireyde, bulunabilen ya da bulun- varhk i~n kullanahr.
mayabilen ozellik; oznede, oznenin yo- Bu ba~lamda, nesneleri, olaylan veya
kolu~u ya da ortadan kalkt~l sonucunu ki~ileri kategorize etmeye veya santfla-
do~urmakstztn, mevcut ya da yok ola- maya yarayan, ki~i, nesne ya da olaylar
bilen nitelik. kumesinin en iyi ome~ine ilkornek adt
Bu ba~lamda, ilinek ayn zamanda, bir verilir. Ote yandan, eklemleme ve fark
~ eyin ger~ek do~ast i-;in o:zsel olmayan, hJa~ma pratikleri tiirunden tum dilsel
o ~eyin her ne ise o olmast it;in k.e ndisi- i~lemlerin modeli olan yazt. turiine,
ne ihtiya~ duymadt~l, kendi o:zsel doga- hem yaZJb ve hem de sozlu dili temel-
stndan ~karsanamayan nitelik olarak ili- lendiren imkAna illcyazt denmektedir.
neksel ozellik diye tanamlantr. Buna gore, illq~ag idealizmi (lng. ancient greek idea-
ilineksel ozellik, bir ~eyin, onun belli bir lism; Fr. id~alisme antique; AI. klassiker ide
Slnlfln uyesi olmas1 i~in zarurf o(mayan alismus ]. ldealist du~unce gelene~inin
herhangi bir ozelli~ini, bir ~eyin, soz ko- ba~lahost olan antik Yunan du~unurii
nusu ~eyin oziiniin, do~asman zorunlu tPlatonun metafizi~iyle belirlenen idea-
olarak d1~1nda kalmak durumunda ol- lizm tiirii.
ilke 459

Platon felsefesine ozgu idealizm, unlu ~eyi at;lklayan, ~ey lerin ozsel ozellikle-
Yunan filozofunun idealara insan :r.ih rini, karakteristiklerini veren temele il-
n.inden ayn ve bagunsJz bir gerr;eklik ke denir.
yuklemesinden, ve bu tidealan, duyu- Buna kar~m, 2 ilke, manhkta, her ttir
larla algllanan empirik dunyadan ayn, ak1lyurtitmenin kendisine dayanmak,
akdla anla~1labilir bir dunyada toplama- kendisine uygun olmak durumunda ol-
smdan olu~ur. Bu tdealar, insan zihni- dugu dti~tince yasas1m; kendisinden
nin tirtinti olmayan, du~iinen oznelerin ba~ka onermelerin t;1karsand1g1 genel
degi~me ve yanh~lanndan baguruilz onenneyi; bir c;1kanmda, t;lkanmm ba-
olan, fakat d1~ dunyada varolan ~eyler ~ma yerle~tirilen ve kendisi ba~ka oner-
den ve insanlardan once gelen, d1~ dun- melerden t;1karsanmam1~ olan onerme-
yada varolan ~ylerin kendilerine gore yi ifade eder. ilke, 3 bilimde, bir bilimi
~killendigi yetkin ve degi~mez model yonlendirici ve organize edici bir i~levi
ler, ilkomekler, ozlerdir. Platon'Wt btitun olan ve soz konusu bilimdeki ara~tlrma
bir llkt;ag ve Orta-;ag idealizmini etkile- ve geli~menin kendisine tabi ve bagh ol-
yen idealizmi, ~u halde, nesnel ve a~km dugu onerme ya da dogruya; fenomen-
bir idealizm olmak durumundadJ.r. leri alflklama faaliyetinde, vazgec;ilmez
Platon'un siyaset ve toplum felsefesi bir temel olarak ortaya ~kan genel oner-
de, soz konusu ozcti ve idealist gert;ek- me, yasa, kural ya da do~uya; 4 ahlak
lik anlay1~1yla birle~ir. Ba~ka bir deyi~ alamnda ise, eylemde temele ahnan pra-
le, !dealan ttimel ve a~km ozler olarak tik kural, eylemi belirleyen, eylemin
goren Platoncu idealizm, ideal devlete, kendisinin sonucu oldugu norma kar~ll
bireylerin degi~ken, gelip gei;ici ve fark- hk gelir.
h r;1karlanmn tisttinde, a~km ve yetkin Bir ilke, manhksal anlamda kendisin-
bir varolu~ yukleyen siyaset felsefesiyle den ba~ka onermelerin t;lktlgl genel bir
tamamlarur. Bu idealist anlay1~, toplwn onerme, eylemin kendisinden ttiredigi
ve devletin varhgmda, bireysel degerle- ahl~k kural ya da norm olarak, daha
ri tarumaz, bireyin haklarmdan pek soz genel ilkelerin bir sonucu ya da bir dizi
etmez, t;tinkti ttimel, yetk.in, a~km ve tarb~ma ya da teorik ak1lyurutmenin
ideal olan, bireyden once gelir. nihai ifadesi olabilir. t~te bu t;ert;eve
Soz konusu idealizm, ~u h~lde, zihin- it;inde, kendisi ba~ka ilke ya da akllyfi-
den bag1mS1z bir varhk olmad1gm1, var- rtitmelerin bir sonucu olmayan ilkeye,
hgm zihne tabi oldugunu soyleyen ve ilk ilke ad1 verilir. Buna gore, il ilkeler
devleti degil de, bireyi on plana r;lkartan bir sistemin temelinde bulunan ve siste-
tmodem idealizmden, zihinden bagun- min varhg1 ve tutarhhgmm kendisine
SlZ bir ger~ekJik kabul etmek. fakat bu ba~h oldugu apat;lk yasa, neden ve ku-
gert;ekligi, Idea ya da kavram cinsinden rallan; ~eylerin, her ne ise o olmasuu
tarumlamak ve devleti on plana ~kari:Jp, saglayan temel yasalan; varhgm, onto
bireyi devlete tibi kdmak bak1mmdan lojinin kategorileri ya da postiilalanru,
farkhhk gosterir. her tiir bilginin temelinde bulunan ev-
ilke [Os. umde, esds, kaidei esasiye; ing. prin- rensel dogrulan tammlar. Ote yandan,
ciple; Fr. principe; AI. prinzip]. Zamansal, davram~1m1za y<cda ara~brmam1za
mantlksal, epistemolojik ya da ontolojik yon vermek, diizen kazand1rrnak ic;in
dtizende ilk olan. kuUarulan bir ilkeye ise, yonlendirici ilke
Buna gore, 1 ontolojik anlamda bir ~e denilmektedir.
yin kokeni ya da kaynag1, niha ve en Bilimden, bilimsel ara~hrmadaki belir-
yuksek nedeni olan ~eye; bir bile~ik leyici bir ilke olarak nedensellik ilkesi-
cismi meydana getiren, mutlak ya da ni, ahl~k alanmdan da, ahlaki ya~am1
goreli olarak basit olan oge, birtak1m belirleyen ko~ulsuz buyrugu kendisine
sonut;lan ya da etkileri olan guce; bir omek olarak verebilecegimiz duzenleyici
460 ilkelcilik

ilke, aktuel olarak dogru kabul edilen, erdem bak1mmdan geli~meye ~ah~ma
kamtlanamamakla birlikte, pratik ya da odevi gibi odevler yer ahr.
kuramsal bak1mdan deger ta~1yan bir ilk felsefe [Yun. prote philosophia; Os. felse-
ideal olarak olarak degerlendirilmeli~ fi ula; ing. first philosoplry; Fr. philosoplzie
dir. Yine, fennel manhgm ilkelerine, premiere]. t Aristoteles'in, varhk olmak
tum ak1lyurutmelerin kendilerine da~ baklmmdan varhgm kendisini, varhgm
yand1g1 apa.;1k, temel dogrulara da ras~ nedenlerini, ilk ilkelerini ve o:z.sel ozel-
yonel ilkeler ad1 verilir. liklerini, her liir varolu~un gene) ve kah-
ilkelcilik [Os iptid6iyye; lng. primitivism; Cl ozelliklerini konu alan, degi~mez ve
Fr. primitivisme; AI. primitivismus]. llkel a~km varhg1 ara~t1ran ve gunumuzun
ya~am ve toplum bi.;imine yuksek bir metafizik ve ontoloji anlayi~lyla, teoloji-
deger bi.;en ve uygarhgm katkllanru sine yakm olan disipline verdigi ad.
goz ard1 ederek, ilkel ya~am tarzm1 ve ilk hareket ettirici [lng. prime mover; Fr.
insandaki ilkel safhk ve basitligi ozleyen premier nroteur]. Aristoteles metafizigin-
anlay1~; uygarhk tarihini ba~lang~.;taki de, evrendeki tiim hareketin, kendisi
sa ve kusursuz bir durumun bozulmas1 hareket etmeyen kaynagma, ereksel ne-
olarak goren, kurtulu~un ancak saf, den olmak anlammda, evrendeki hare-
basit ve ilkel bir ya~ama geri donulme~ keti ba~latan dogaustu guce verilen ad.
siyle soz konusu olabilecegini savunan Evrendeki hareketin ba~latlCISI olduk~
goru~. tan ba~ka, soz konusu hareketin koru-
llkelcilik bu r;er.;eve i.;inde, kronolojik yucu ya da idame ettiricisi clan, kendisi
ilkelcilik ve kulturel ilkelcilik olarak olmad1gmda evrende hi.;bir hareket ya
ikiye aynhr. Bunlardan 1 kronolojik ilkel~ da de~~menin olamayacag1 hareket
cilik tarihin en iyi doneminin, ilk ve en k_aynag1.
eski donem oldugu inanc1yla belirlenir~ Ilk kez olarak Aristoteles tarahndan
ken, 2 kulturel ilkelcilik, uygarhgm kaza- ortaya atllm1~, tektannh tum dinlerin
mm ve ba~arllarmm kotu oldugu ve filozof ve ilahiyat~lan tarahndan geli~~
insanhga kotiiluk ve mutsuz getirdigi tirilmi~ olan ilk Hareket Ettirici du~un~
inancmdan oluur. cesi, Aquinah tThomas'm ~ yolunda~
ilk elden odevler [lng. prima facie duties; ki birinci kamta kar~1hk gelmektedir.
Fr. devoirs a premiere vue]. lngiliz du~u ilk madde [Os. heyuldyr ula; lng. prime mat-
nuru David tRoss'un, Kant'm odev ah- fer; Fr. premiere mat~re ]. Tiimuyle gizil
lkmdan ve ko~ulsuz buyruk anlay1- bir bi~mde,_ potansiyel olarak varolan,
~mdan hareketle geli~tirdigi ahHUd o- her tur ozellikten yoksun bulunan daya-
devler butiinu. nak. Tiim fizild nesnelerde ayn1 olan ve
Buna gore, ahlMd bakundan apa~k aktif gi.i.; ya da ilkeler tarafindan ~eldlle
clan, kabul etme zorunlulugu duydugu- nen madde. Hi.;bir yerde tek ba~ma va-
muz, mutlak Odevler olma e~limi sergi- rolmayan, bundan dolay1, bir soyutlama-
leyer:t ve kendileriyle .;ah~an ba~ka bir nm sonucu olan ve ancak madde ve
ilk elden Odev olmad1g1 takdirde, mut- fonndan meydana gelen bireysel ~yle
lak Odevler olarak gorulmek durumun- rin dogasmdaki bir oge olarak varolan
da olan odevlere, ilk elden odevler adl dayanak.
verilir. Ross'un ilk elden Odevleri arasm- ilk neden [Os. illeti Ql6; lng. first cause; Fr.
da, verilen sozu tutma, ozur dileme ya cause premiere]. Evrenin varolu~unu ken~
da yapllan bir yanh~1 tclfi etme, ba~ disine bor.;lu oldugu, evrenin d1~mda
kalanmn ~jahsmuza yonelik iyilikleri olan fail neden. Sonucun dogu~una ger-
kar~1smda ~ukran duyma, ba~kalanna .;ekten katk1da bulunmakla birlikte, so-
kotiiluk yapmaktan her durumda ka- nucun d1~mda, sonuca a~km olan, ken~
.;1nma, adil olup, herl<ese hakettigi dege- disi evrenin nedeni olmakla birlikte,
ri venne ve yetenek, iyilik, karakter ve kendisinin nedeni bulunmayan neden.
ilk neden kanatl 461

Evrenin varolu~unun telnel ve ba~lang1c; olup biten her olay1 nedenini gostere-
nedeni olmakla birlikte, kendisi bir nede- rek a~aklamaya ~ah~ayorsak, ayn1 ~ekil
nin sonucu olmayan ilk varllk. Evren va- de bir biitiin olarak do~anul kendisini
rolmadi~l zaman, nedensel faaliyetiyle de ac;akJaanamlZ gerekir, ~unkii varh~a
evreni yaratma~ olan, ya da evren statik gelen her~eyin bir nedeni vard11 ve hi~
bir bi<;imde, hi~bir neden sonu~ ili~kisi bir ~ey nedensiz de~ildir. Bir ~ey, belli
soz konusu olmadan varoldu~unda, ev- bir sonu~, ancak ve ancak kendisinden
rendeki nedenselli~i ba~latan Tann. 1nant1ksal ve kavramsal bak1mdan once
ilk nedenin aktif bir giice, SlnirSlZ bir otan bir nedenle adanabilece~ine go-
kudrete sahip old'u~u kabul edilir; buna re, do~a da ancak ontolojik olarak ken-
gore, ilk neden eseri olan evrenden ba- disinden once olan 'do~aiistii bir var-
~1ms1z olup, ondan do~asa baklm1ndan hk'la, yani Tanrl'yla a~1klanabilir.
da once gelir. Buradaki nedensellik, za- Yine, ayru ~er~eve i~inde, her olayan bir
man i~inde ard1~1khktan farkh bir ne nedeni olmas1 gerekti~ini ve herhangi
densellik olarak ortaya ~1kar, ~iinkii ge bir ~eyin kendi kendine varh~a geldi~i
leneksel felsefede ilk nedenin eserinden, ni soylemenin bir ~eli~kiden ba~ka hi~
zamansal olarak de~il de, manhksal ola- bir ~ey olmad1~1ru belirbnemiz gerekir.
rak once oldu~u kabul edilir. Her neden daha onceki bir nederun so-
Evrende soz konusu olan ve bilim tara- nucudur ve bu, her bir onceki nedenle
findan ara~tullan tiim ikincil nedenler- ilgili olarak, bu ~ekilde geriye do~ru
den ~ok daha derin ve temelli bir anlam gitmek zorundadu. Fakat bu nedenler
i<;inde neden olan saz konusu ilk neden, dizisi sonsuzca geriye gidemeyece~n
Tann olarak tanunlanu. ilk neden ola- den, nedenler dizisinin bir ba~langiorun
rak Tanr1, evrende ortaya ~akan tiim ol!nas1 gerekir. Dyleyse, olaylar dizisinin
varhk ve ikincil nedenlerin temeli oldu- ba~latlciSl olan, ancak kendisi bir neden
~undan, O'nun var olmadl~Inl dii~iin tarabndan meydana getirilmemi~ olan
mek olanakh de~ildir. Ilk neden kendin- bir ilk nedenin var olmas1 gerekir. Karu-
den var ve kahc1 olan Varhk'ttr, ~iinkii ta gore, bu nedenler dizisi do~aya, ilk
ilk neden'in kendisine neden oldu~unu neden de Tann'ya kar~d1k gelir.
soylemek do~ru ve uygun bir konu~ma llk neden kan1h, her~eyden once ~eli
tarz1 de~ildir; 0, kendi kendisinin yeter ~ik oldu~u gerek~esiyle ele~tirilmi~tir.
nedenidir. Ele~tiriye gore, kan1t her~eye ba~ka bir
ilk neden kanlh [ing.jirst cause argument; ~ey tarahndan neden olundu~u kabu-
Fr. argument de cause premiere]. Tann'nm liiyle ba~lamakta, fakat daha sonra,
varolu~unu, evrenin varoldu~u olgu Tann'n1n ilk neden, nedeni olmayan
sundan ve nedensellik ilkesinden hare- neden oldu~unu one siirerek kendi ken-
ketle kan1tlamaya ~ah~an kan1ta veri- disiyl~ ~eli~mektedir. Buna gore, karut
len ad. ayru anda hem, kendisine neden olun-
Kozmolojik kan1t olarak da adlandn- maml~ bir neden olamayaca~1n1 ve
lan bu kan1t, diinyaya ili~kin do~rudan hem de Tann gibi, bir neden taraf1ndan
gozleme dayanan ve bundan dolaya em- meydana getirilemeyen bir ilk neden bu-
pirik bir karut olarak adlandlnlan 'Oil- lundu~unu one siirmektedir. Ba~ka bir
zen ve ama~ kan1t1'ndan farkl1 olarak, deyi~le, kan1t her nedenden once ba~ka
yaln1zca evrenin varoldu~u empirik ol bir nedenin gelmesinin zorunlu oldu~u
gusuna dayan1r. nu sayledi~i halde, ilk nedeni ni~in bu
Ilk neden kan1hna gore, do~anm i~in kurahn d1~1nda tuttu~unun yeterli bir
de ortaya ~1kan fizyolojik, biyolojik, v. a~1klamas1ru verememektedir. Bu kura-
b. g., olaylara ek olarak, do~arun kendi- hn yalnazca do~al olaylar i~in ge~erli ol-
si de bir a~1klamaya gerek duyar. Yani, du~unu soylemek ise, problemi ~ozme
nasll ki do~adaki her varh~1, do~ada den brrakmak demektir.
462 amge

ikinci olarak, karutm sonu.;lar ve ne- yim ya da tecrubeleri nesnelle~tinne


denler dizisinin sonsuzca geriye gitme- yetene~i.
sinin mumkiln olmadl~Inl, nedenler di- Daha onceki algdan zihinde canlandir-
zisinin bir ba~lang1c1 olmas1 gerekti~ini maktan olu~an yineleyia imgelem, temel
varsayd1~1, yani bir varsayama dayandl- ya da ozgiln imgeleri ya da imge i.;erik-
~~ i.;in, bir kanlt olmadl~l soylenmi~tir. lerini yeni birl~imler ~eklinde bir araya
Ba~ka bir deyi~le soz konusu itiraz, bir getirme faaliyetine kafllhk gelen yarah-
nedenler dizisinin bir ba~langlci olma- c inrgelenzden farkhhk gosterir. YaratJc1
Sinin hi<; de zorunlu olmad1~1nl dile ge- imgelem de yine, zihinde kendi kendine
tirir. Nitekim, matematik ilk terimi oi- ve kontrolsilzce fantazi olu~turma gilcu
Inayan bir dizi kavram1n1n, hi.; olmazsa ve bilim ya da felsefe alarunda, bir plana
tutarh bir ~ey oldu~unu gostermi~tir. gore, kontrollil bir ~ekilde ger.;ekl*n
O<;iincii olarak, kan1tln hef1eye ra~men imgeleme yetisi olarak ikiye aynhr.
kabul edilmesi durumunda, onun her~e imkan kanah [tng. proof from necessary
ye gucii yeten bir Tann'nm varolu~una versus possible being). Tannnan varolu-
i~aret etmekle birlikte, Tannnan her~eyi ~unu kan1tlayan kozmolojik kan1hn ya
bilme ya da mutlak olarak iyi olma gibi da tlk Neden kanJhnln bir turu.
ozellikleri hakklnda hi.;bir ~y soyleme- Kanata gore, evrendeki varhklar, varol-
di~i belirtilmi~tir. malan kadar, varolmamalan da mum-
imge (Os. suret, sureti akliyye; ing. image; kiln olan varhklardar. Bu rurden varhk-
Fr. image; AI. vorstellung). Da~ dilnyada- lar, varolmalan kadar yok olmalar1 da
ld nesnelerin zthinsel resim, kopya ya da imkin dahilinde olan, yokluklanru dil-
tasanm1; ger.;ek ya da ger.;ekda~a bir ~unmenin bir .;eli~ki yaratmadl~l mum-
~ey ya da olgunun zihindeki tasannu; kiln ya da olumsal varhklard1r, zira onlar
varolan ~eylerin, zihinde olu~an sureti; her zaman var de~ildirler, varh~a gelir
resimsel niteli~i olan tasanm; zihnin, du- ve yokolup giderler. Buna gore, mum-
yusal bir niteligi, ya da d1~ diinyada va- kiln varhk ya kendi kendisinin nedenidir
rolan bir ~eyin kopyaslJU, duyusal uya- ya da onu varh~a getiren ba~ka nedenler
ranlann yoklu~unda meydana getirmesi vard1r. Fakat, karuta gore, miimkiin var-
surednin uriinil olan zihinsel nesne. h~m kendi kendisine neden oldu~u soy
Zihinde bir imgenin olu~mas1, algi so- lenemez, .;iinkil bOyle bir durumda, o va-
nucunda olabilece~i gibi, daha soma bir robnak bakmundan kendi kendisinin
algay1 du~unmek, .;a~n~tlrmak, bir ~eyi nedeni olacakbr ki, bu kesinlikle sa.;ma-
imgelemde kurmak yoluyla da olabilir. dlr. Bundan dolay1, mumkun varhk va-
imgenin soz konusu anlama i.;inde, du- rolmak i.;in, kendisinin d1~mda bir nede-
yusal imgelerde somutla~mayan, imge- ne ihtiya.; duyar.
lere dayanmayan ve tilmuyle soyut tmkan karutma gore, mumkun varh~a
olan du~ilnce tarz1na ya da kavramsal neden olan varh~1n kendisi ise, ya yine
anlamlara imgesiz du~unme ad1 verilir. mumkun bir varllk ya da zorunlu bir
imgelem [Os. muhayyile; lng. inzagination; varhk olmak durumundad1r. Neden olan
Fr. inragination; AI. einbildungskraft]. Ha .. varhgm mumkun bir varhk olmas1 duru-
yalgilcu, muhayyile. Zihinde, imge ya munda, onun da ba~ka m\imkun varlak-
da suretler olu~turma, alg1sal obnayan lara ihtiyao olur. Bununla birlikte, karuta
imge i.;eriklerini kurma yetisi, bu imge, gore, bu zindr sonsuza degin silrilp gide-
suret ya da tasanmlar1, d1~ dunyadaki mez. Bu nedenle, varhk veren nederun
kar~lllklar1ndan ba~lmSlZ olarak, yeni zorunlu bir neden olmas1 gerekir. Karuta
birle~imler halinde, bir araya getirme gore, bu, varolan her~eyin sadece m urn-
gucu. Algdan imgeler, tasar1mlar ~ek kiln varhklardan meydana gelmedi~i
linde canlanduma, de~i~tirme ve yeni anlam1na gelir. Milmkun varhklann d1-
yapllar i.;inde duzenleme yetisi. Dene- ~1nda, bir de zorun.lu varhk olmahdar.
inan-; 463

Zorunlu varhk, varolmamas1 mJmkur. O,. ti.ir inan~tan soz edilebilir: !Bildi-
ohnayan varhkt1r ve bu Zorunlu Varhk girtden ~a~mama olarak inan~: tnantlan
ta, Tann'du. ~eyin kar~ltl hakkmda kamtlar oldugu
Kamt ilk kez, varolanlan mtimktin var- halde, aym ~eye inanmaya devam et-
hk ve Zorunlu Varhk diye ikiye ay1ran mekten olu~ur. Buna gore, insamn daha
ve Zorunlu Varhg1, ozu varolu~unu i~e onceden kazanm1~ oldugu goru~lerine
ren Varhk olarak tamrnlayan tFarabi ta- baglantnayt surdurmesi, duygusal a~t
rafmdan one surulmu~, daha sonra da dan ku~kularla rahahnm ka~masmdan
ttbni Sina tarafmdan geli~tirilmi~tir. ya da sahip oldugu goru~lerin dogru
Bah'da ise, kamt Aquinah +Thomas ta- olmadtgm gosteren yeni verilerin 1~1-
rahndan ortaya konmu~tur. gmda du~unme ah~kanhklanm yeni-
imsak. i~lamda, kotu davraru~lardan sa- den gozden ge~irme ihtiyact ile kar~1
kmma; Kur'an ve hadislerde ge~en ~o kar~1ya gelmesine k1yasla, daha btiytik
kanlamh sozleri yorumlamaktan ka~m bir rahathk saglar. Bu nedenle, boyle bir
ma tavrma verilen ad. tav1r sergileyen insan, yeni kanltlara
inan~ [Os. itikat, iman; ing. belief, faith; Fr. tam bir ku~kuyla ve hatta du~manca
croyance; Al. glauben]. 1 Genel olarak, bakarak, yalruzca daha onceden kazan-
m1~ oldugu gorti~leriyle uyu~an go-
bir ~eyin ya da kimsenin varhgma, bir
rti~leri kabul eder. Yeni veri ve kanttlar-
iddiamn dogrutuguna inanma, biri i~in
gtiven besleme durumu. 2 Dini bir ~er la kar~tla~mca, onlan oldugu gibi
yorumlamayt reddeder. lnand1g1 ~eyin
~eve i~inde, evreni yaratan ve yasalan-
aleyhinde karutlar oldugu halde inan-
m koyan bir Tann'mn varolu~unu ve
ma, bundan dolayt, karutlardan ka9f1a
vahyi tarh~llmaz kabul etme tavn 3
ile birlikte ytirur.
lnan~, felsefedeki ozel anlarru i~inde
II inanma istegi olarak inan~: Bir gorti~ti
ise, dogruluguyla ilgili olarak kesin so-
benimsemeye kalkl~hguruz zaman, ge-
nu~lu kan1tlann, saglam verilerin bu-
nellikte ortada ti~ alternatif vardtr. Go-
lunmad1g1, fakat yine de dogrulugu le- rti~ti destekleyen kanttlar varsa, ona
hinde belirli dayanaklann soz konusu inanmamtz gerekir. Eldeki kamtlar go-
oldugu o gibi bir onennenin dogru ol- rti~tin dogru olmad1gm1 gosteriyorsa
dugunu dti~tirune ya da savunmaya, eger, bu kez gorti~ten vazge~rnemiz soz
kesin bilgiden daha zay1f olmakla bir- konusu olur. Nihayet, ortada gorti~u ne
likte, temelsiz san1dan ~ok daha gti~lti destekleyen ne de yalanlayan kantt yok-
olan bilgi par~asma kar~dtk gelir. sa, bu kez ele~tirel bir tavu taklnmam1z
Buna gore, o onermesini bilmenin, o ve ku~ku durumunda kalmamtz iyi
onermesinin dogrulugunu gerektirdigi, olur. i~te burada soz konusu olan inan~,
yani yanh~ bilgiden soz edilemeyecegi kamtlara ragmen degil de, ti~tincti ~Ikta
yerde, o onennesine inanma ile ooner- soz konusu olan bir se~im olarak, yani
~esinin akti.iel olarak yanh~ olmas1 bir ortada kamtlar olmad1g1 i~in, inanma
tutars1zhk yaratmaz, yani inan~ yanh~ arzusuna bagh olarak inanmadtr.
da olabilir. inan~, yargmm oznel tarafl ~tinkti insanlar ku~ku durumundan
olarak da tan1mlanabilir. lnan~, dogru- ho~lanmazlar. Bu ~er~eve i~inde Arneri-
lugu i~in saglam dayanaklarm, rasyo- kan filozofu tlames, ozellikle din ve
nel temellerin pek soz konusu olmad1g1 ahlak alanmda, Tann'nm varolup olma-
bir onenneyi dogru kabul etme tavn- dtg1, insan ruhunun oltirnstiz olup ol-
du. Bu ~er~eve i9nde, ilk ilkelere ya da madtgl konusunda ne leyhte ne de
aksi yomlara inand1~m1z yerde, bu ilk aleyhte hi~bir bilirnsel karut olmadtgt
ilkelerden ya da aksiyomlardan man- i~in, insanlarm Tann'run varolduguna
hksal olarak ~1karsanm1~ olan onerme- ve ruhun oltirnstiz olduguna inanma ar-
leri bildi~miz saylenebilir. zusu ve haklan oldugunu soylemi~tir.
464 inan~ felsefesi

Sonunru inane; turu ise, Ill dette1Jime da- l<Inda ~u y2 da bu yolla hi~bir ~ey bil-
yalJ beklenti olarak inanfltr. Burada ise, medikJeri kon ulara iii~ kin bir kanaati
inan~ karuta dayanarak inaruna anlanuna sec;tiklerinde, bu kanaatin, onlann diru
gelir. Bu ti.ir bir inan~, gec;mi~te do~ru ol ve ahlaki arzulan ile uyu~an bir niteJik-
d u~u gori.ilen ~eyin gelecekte de kan1tlar te olaca~uu one si.irmi.i~ti.ir. Ona gore,
taraf1ndan desteklenmeye deva1n edece- inaruna haklwu inanma arzusu belirler.
~i umut ve bekJentisini ic;erir. Tann'run varolup olmad1~1, insan ruhu.-
inan~ felsefesi [Os. felsefei itikat; ing. Jai tit nun oli.imsi.iz olup olmadl~l konusunda,
philosoplty; Fr. pltilosophie de foi]. Ahlak ne leyhte ne de aleyhte hic;bir bilimsel
ve dinin postula ya da dogmalaruu guc;- karut yoktur. Bununla birlikte, insanlar
lendinneyi arnac;layan, temel hakikat ya bir Tann'n1n varoldu~una ve insan ru-
da do~rulu~u do~rudan ve araos1z kav- hunun oliimsi.iz oldu~una inanma hak-
rayi~a dayand1ran; felsefenin gorevinin klna sahiptir, zira bu inan~lar, insarun en
dini inanc1 ac;1klayip anlamland1nnak ol- temel ve en derin arzulanna kar~1hk ge-
du~unu one si.iren; ve dolayisiyla, abl- lir ler. Onlar olmasa, ahJW ol,.utlerimiz,
dan ~ok inanca dayanan felsefe t:tirii. umutlaru.n12 ve arz.ularmuz ~oker. Bun-
Daha ~ok gizemcilikle e~anlamh olarak dan dolay1, insan do~asuun bu temel ih-
kullanllan inan~ felsefesi, akla gi.iven- tiyac; ve arzusW\a kesinlikle sayg1 goster-
Ineyen, akJ) kar~lSlnda inanca oncelik mek gerekir.
veren, kesinli~e giden yolda arac; olarak ina yet [Yun. pronoia; ing. providence; Fr. pro-
insan ruhunun ba~ka fonksiyonlanna vidence; Al. vorsehung]. Tann'nm, a~kla
de~er veren, hakikatin kayna~rrun sez- ba~land1~1 di.inyada olup biten hereyi
gide, duyguda veya belli bir mistik go- onceden bilmesi ve yonetmesi; insanlan
rude old u~un u one si.iren bir felsefedir. kurtulu~a ya da selamete eri~tinnek i,_in,
inan~ manh~l [tng. logic of faith; Fr. logi- onlara yapm1~ oldu~u yardun, gosterdi-
que de la joi]. Ortac;a~ felsefesinde, kimi ~ li.ituf.
di.i~i.ini.irler taraflndan one si.iri.ilen ve lnsarun ic;mi ayd1nlatan, onu kukudan
inanc1n, do~al ya da klasik manhktan kurtaran ve insanlara do~ru yolu goste-
i.isti.in alan, kendisine ozgi.i bir mant1~1 ren tanr1sal lIk olarak inayet, Tanr1 ta-
oldu~unu savunan gori.i~. rahndan insanlara yapdan manevi yar-
Teizmin Tanr1 kanitlanrun ispatlay1o dundJr. Buna gore, insan Tanr1'run izni,
bir gi.ici.i olmad1~UU dile getiren, yal- iste~i olmadan, hi,.bir ~ey yapamaz;
ruzca analitik onermelerin mutlak bir Tann'run izni olmadan, yine evrende
bi.;imde kesin oldu~unu one si.iren; ve yer alan hi,.bir varhk klp1rdayamaz. Su
dolayisiyla, geleneksel Tanrr karutlann- hAlde, varhk kavranun1n kapsam1na
da kullan.Lian nedensellik ilkesinin anali- giren her~ey T anr1 buyru~una ba~hd1r,
tik bir onenne olmamas1 nedeniyle, Tanr1'n1n iznine tibidir.
Tann kan1tlanrun olasll1 argi.imanlar ol- Bu ,_er~eve i~inde, Tann insanlar ara
maktan oteye gidemedi~ni savlayan bu s1nda kendine yalun bulduklanna baz1
manbk anlayiIna gore, felsefeden ~ok tannsal ihsanlarda bulunur. ite, inayet,
daha i.isti.in alan dogmatik teoloji alarun- insanm gonli.ine uyar1c1 bir ~k olarak
da kullarulan inan,_ manh~l, klasik man- do~an bu ihsanlar, insaru kurtulu~a er-
h~ln ozde~lik ilkesini a~ar. diren soz konusu tarmsal yardun ya da
inanma arzusu [lng. will to believe). Ame- li.i tfu tarwnlar.
rikan filozofu William tJames'1n, insan- indirgeme [Geri goti.inne anlanuna gelen
larda varoldu~unu belirtti~i en derin Latince reducere'den gelen fiil; Os. irca;
arzu ti.iri.i. ing. reduction; Fr. r~uction; Al. reduktion).
insanlar1n ku~ku durumundan ho~lan 1 Genel olarak, bir ~yi, kendisine ozel
madiklaruu, bir ~eye inanmay tercih et- ya da ayncahkh bir konum atfedilen
liklerin.i belirten James, insanlann hak- ba~ka bir eye geri goti.inne y a da o
indirgemecilik 465

~eye araclhjlyla al'klama. Buna gore, g veya onkabul olmadan, bizatihi ol-
ama~ A'lan a~lklamak oldugunda, A'la- duklarl gibi gorebihne imkiin1 veren i~
rm, kendilerine, ornegin onlolojik, veya leme ya da yonlemekar~1hk gelir. Soz
manllksal ya da onlolojik bir ilncelikleri konusu indirgeme oziin bizalihi kendin-
oldugu i~in imliyazh bir ya da slalii ve- de ve kendi ba~ma sezilmesine imklin
rilen B'lerden ba~ka bir ~ey o!madljll veren eidetik indir geme ve olgulardan
soylenir. lransendenlal oznellij~in bizalihi kendi-
Bu ~er~eve i~inde, a) nesneler nesnele- sine goliiren lransendental indirgeme ola-
re, olaylar olaylara veya ozellikler ozel- rak ikiye aynlmaklad1r.
liklere indirgenebilir. lndirgemenin bu- indirgemecilik [lng. reductionism; Fr. re-
radaki kar~1hjl iizde~le~lirmedir. b) in- ductionisme) 1 Genel olarak, karma~1k
dirgemenin ikinci anlam1, bir leorinin fenomenlerin en iyi bir bi~ilnde, bu fe-
ba~ka bir lcori araclhjllyla a~lklanmasl nomenleri lemel, ilkel ogelerine ay1ran
m, anla~1hr hale gelirilmesini ifade bir bile~en analiziyle anla~llabilecegi
eder. Soz konusu anlanu i~nde indirge- ni; dogaya ili~kin daha derin bir kavra-
menin ger~ekle~ebilmesi i~in, a~1klanan Y~a, ancak ve ancak belli bir diizeyde
leorinin kendisine indirgendijli leorinin ger~ekle~lirilen her analizin daha derin
dijlerine k1yasla, epislemolojik bakJm- ve ileri bir diizeye goliiriilmesi duru-
dan daha Ierne( ya da basil, konu aldljll munda ula~labileoegini one siiren ve
nesnelerin de onlolojik bak.Jmdan daha dolaysyla, a~1klanmak islenen feno-
ilksel olmas1 gerekir. Bu liir bir indirge- men ya da fenomenleri ilkel ogelerine
meye leorik indirgeme ad1 verilmekle- irca eden laV1r; daha karma~1k ve yiik-
dir. c) Ole yandan, bir grup veya belli sek diizeyden fenomenleri daha basil
bir alanla ilgili onermenin ba~ka bir ve a~ag1 diizeyden fenomenler araclh-
grup onermeye indirgenmesine an/am- llyla a~lklayan bir ogrelinin yakla~lml;
sal indirgeme denir. Bu tiir bir indirge- ~ok farkl1 ve ~e~itli fenomenleri ilk ya
me, omegin loplumsal olgularla ilgili da lemel bir a~1klayc ilkeye geri goliir-
onermeler bireylere dair onermelere me slralejisi.
veya zihin hiilleriyle ilgili onermeler Bu ~er~eve i~inde, karma~1k ve anla~ll
davram~a dair onermelere indirgendi- masl gii~ clan bir ~eyi daha az karma-
gi zaman ger~ekle~ir. d) Nihayel, belli ~lk olana indirgeyerek a~1klama lavnm
bir rengin belli bir dalga boyundaki ifade eden indirgemecilik, aynca, bir
~ga indirgenmesi orneginde oldugu hukuk sislemini, bu sislemin larurnladl-
gibi, indirgenen ile onun kendisine in- ll hak ve odevleri hi~ dikkale almadan
dirgendijli ~ey arasmda nedensel bir salt gii~ ili~kilerine indirgeyerek a~lkla
ili~ki kuruldugunda, bu liir bir indirge- mada, cinselligi, ili~kiye girenlerin
meye nedensel indirgeme ad1 verilir. duygu ve dii~iincelerini hi~ hesaba kal-
2 lndirgeme ikinci olarak ve biraz madan, biyolojik bir forlksiyon olarak
daha leknik, manllksal anlam i~inde, lammlamada oldugu gibi, ' ... den ba~ka
t Arisloleles'in las1m manhjlmda, ikinci hi~bir ~y dej~ildir' ifadesiyle som utla-
ve ii~iincii ~ekilden lasunlarm kaml- ~an, diinyay bir onyarguun, onceden
lanmasmda kullamlan i~lem ya da yon- vanlm1~ bir sonucun bak1~ a~1smdan
lemi ifade eder. Buna gore, ikinci ve basitle~lirme arzusunu yans11an, fakal
ii~iincii ~ekilden las1mlar, ge~erli ol- felsefi olmayan lav1r, a~Jklama liirii i~in
duklan daha ba~lan varsay1lan birinci kullamhr.
~ekilden las1mlara indirgenmek sure- 2 Melafizikle, her~eyin, nihaf, en yiik-
liyle karutlamr. lndirgeme burada, dog- sek, zorunlu ve en ger~ek diye lammla-
rudan ya da dolayh olabilir. 3 tFeno- nan lek bir ~eye (omegin, belli bir loze,
menolojinin kurucusu tHusserl'de ise olu~a, maddeye, Tanr1'ya, ruha ya da
indirgeme, ~eyleri, herhangi bir onyar- ldeaya) indirgenebilecegi inanc1 ya da
466 indirgeme yanh~1

tavnna metafiziksel indirgemecilik dP.nir. 3 tarumlamr. 7 indirgemecilik, sosyolojide


Ote yandan, genel olarak insan davram- ise, grup, smlf ya da topltunsal bi.iti.inlere
~lm, kendi davram~lan da cans1z mad- ahf yapan, gonderimde bulunan ti.im
denin davram~1m yoneten fizik yasala- kavrarn ya da terimlerin ilke olarak bi-
n arachg1yla a-;1klanabilen daha a~ag1 reysel aktorlerin davram~lanna ili~kin
ti.irden hayvanlann davraru~laruta in- betimleme ya da tasvirlerle ifade edilebi-
dirgeme tavnna, veya insan bilimlerin- lecegini savunan ve metodolojik bireycilik
de toplumsal ya da ki.ilti.irel fenomenleri olarak tanunlanan gori.i~ ~eklinde kar~l
biyolojik terimlere indirgeme veya grup mlza -;1kar.
davram~lannda gozlemlenen farkhhk- indirgeme yanh~1. Kanna~1k bir bi.iti.ini.in
lan biyolojik ozelliklere irca ehne yakla- par-;alanndan ya da kendisini doguran
~unma biyolojik indirgemecilik ad1 verilir. nedenlerden ba~ka hi-;bir ~ey olmadlgl-
Bu tur bir indirgemedligin en iyi orne- na, soz konusu par-;a ya da nedenlerle
gin sosyal tDarwinizmdir. ozd~ olduguna, kanna~lk bir biitiini.in,
4 Bilimde, belli bir bilimi, ornegin psi- par-;alanna ya da nedenlerine ili~kin bir
kolojiyi, ba~ka bir bilime, omegin fizyo- betim ya da tasvirle tam olarak a-;lklana-
lojiye indirgeme ve soz konusu ik.inci bilecegine inanma; bir fenomeni a-;1kla-
bilime dayandmp, onunla a-;1klamaya, d1ktan sonra, fenomene ili~kin a-;kla-
bilim felsefesinde ise, bi.iti.in bilim dalla- marun, fenomenin kendisinden daha
nrun tek bir metodolojiye, ti.im feno- ger-;ek oldugunu di.i~i.i nme yanh~ma
menlere uygulanabilir olan ilkeleri i-;e- verilen ad.
ren tek bir bilime indirgenebilecegi go- indirgeyici analiz [ing. reductive analysis;
ri.i~i.ine ise manhksal indirgemecilik ad1
Fr. analyse reductive]. Felsefede, bir ~eyi,
verilir. Soz konusu indirgemecilige go-
6megin bilgiyi veya insamn kendisini
re, birbirleriyle dogrudan bir ili~kileri
a~aklarken, onu, olu~umunun temelinde
yokmu~ gibi gori.inen ayn ve farkb bi-
yer alan ilk ogelere indirgeyerek a-;Jkla-
limlerin bile, birbirleriyle belli bir ili~ki
ma tarz1.
si vard1r. Bundan dolay1, tiim bilimler
birbirlerine ve son ~oziimlemede de fizi- Bu ti.ir bir analize en iyi ornek, FransJz
ge indirgenebilir. filozofu tCondillac'm, insam he~eyiyle,
Daha yi.izeysel veya ikindl bir bilimin duyumlara indirgeyen, onun tiim zihin-
yasalanm daha temel bir bilimin yasa- sel ve iradi ya~ant1s1ru duyumlardan ti.i-
lanna indirgemekten olu~an manhksal reten, yani i.nsarun ti.im psi~ik ya~anhsl
indirgemeciligin en onemli ornegi bi.i- ru d1~ di.inyadaki nesnelerin neden
ti.in bilimlerin yasalanrun ilke olarak fi- oldugu duyumlara irca eden ve insamn
zigin ya da mikrofizigin yasalanna -1n- tii.m zihinsel faaliyetlerini bu temel i.ize-
dirgenebilecegini ya-da fizigin yasalan nne yeniden kuran analizidir.
yoluyla ifade edilebilecegini dile geti- inclirgeyici maddecilik [ing. reductive ma-
ren ogreti olarakfizikf indirgemeciliktir. 5 terialism; Fr. mJlterialisme rlductij]. Bilin-;
tndirgemecilik, zihin felsefesinde ise, ve insan zihni de dahil olmak i.izere, ev-
kar~nmza ozde~lik tezi ya da merkezi hdl rendeki he~eyin maddeye indirgenebi-
kuramz olarak bilinen ve zihinsel tiim lece~ ve hareket halindeki maddeyle
yetilerin beyindeki olaylar ya da beyin a-;klanabilecegini one si.iren gori.i~.
hAlleri aracthg1yla a-;1klanabilecegini ~ozi.imleyici maddecilik olarak da bili-
one si.iren zihin ogretisi olarak -;U<ar. nen bu gorii~, maddf olmayan ~eylerle
6 Buna kar~m, ekonomik ili~kiler bi.iti.i- ilgili kavramlar1 madde kavram1yla -;o-
ni.in toplumsal ve politik ya~ bir zi.imlemeyi ama~lar.
bi.itiin olarak belirledigini savunan klA.sik in esse. Varhk halinde, akti.iel olarak va-
Marksizmin i.istyaplyt temele indirgeme rolan, varolu~ halinde bulunan ~ey i-;in
stratejisi ekonomik inclirgemecilik olarak kullarulan Latince terim.
----------------- -------------c------------

insanmerkezci hiimaniz:m 467.

in facto. Olmu~, bitmi~, tamamlanmi~, in~am dii~iincesinde, en


ka.niJ. Tasavvuf
tiimiiyle aktiielle~mi~ ya da ger~ekle~ yiice basama~a eri~mi~, kemale ermi~,
mi~, somut bir iiriin olarak ortaya ~Ik tinsel bak1mdan olgunluk kahna ula~
mi~, zihinde de~il de, d1~ ger~eklikte mi~; btitiin bir var hk alanmm kendisin-
olan ~ey i~in kullamlan Latince terim. de dile geldi~ini kavrayan; kendi ge~ici
in fieri. Olu~ siireci i~inde bulunan, ta- varh~mdan siyrilarak Tann'da sonsuz-
mamlandi~, tiimiiyle ger~ekle~ti~i za- lu~a varan kimse.
man, olaca~1 ~ey do~rultusunda -geli- Tasavvuf inancmda, kamil insan ~ok
~en varl!k i~in kullamlan Latince terim ~e~itli Sifatlarla tammlamr. Buna gore,
in intellectu. D1~ diinyada, zihinden ba- o Allah'm sftreti, Allah da onun ruhu
~unsiz olarak varolabilme olasiii~I da gibidir. Ote yandan, o evrenin ruhu, ev-
bulunmakla birlikte, temelde ve oncelik- ren de onun suretidir. Bundan dolayi-
le zihinde, bir dii~iince ya da kavram dir ki, tasavvufta, alem insan-i kiibrcl de-
olarak varolan ~ey i~in kulla1ulan Latin- nilmi~tir. Allah'm yeryiiziindeki halife-
ce terim. si ohnas1 itibariyle, O'nun btitiin isim
tngiliz empiristleri [lng.British empricists; ve Sifatlanna mazhar olan ve varh~m
Fr. empristes anglais]. Bilgi bakimmdan esas mertebelerini kendinde toplayan
deneyci bir gorii~ii benimseyen ve var- insan olarak kamil insan, goz bebe~ine
h~I insamn alg1sma ba~II k!lan Locke, benzer, kendisi d1~mda her~eyi goriir.
Berkeley ve Hume'la, onlarm gene! ba- Allah'm zat, s1fat ve isimlerinin aynas1
ki~ a~Ilanm payla~an Mill, Ayer, Rus-
olan kamil insanm huyu, suyu, bilgisi
sell gibi daha sonraki tngiliz dii~iiniirle de iyidir.
ri io;in kullarulan geleneksel terim. insanm yetkinle~ebilirligi inanc1 [lng.
insan dogas1 [ir:'g. human nature; Fr. natu- belief in the perfectibility of of man; Fr. cro-
re humaine)_ 1 Insamn, kazarulrru~ de~il yance en perfectionnabilite de /'honnne].
de, i~giidiisel olan, do~u~tan getirdi~i lnsan varh~mm sonsuzca geli~ebilece
yapiSI, insan varh~run ozgiin kurulu- ~ine, onun ahlaki ve toplumsal duyarh-
~ u. 2 Fiziki, ama daha ~ok sosyal gii~le
h~Iyla davram~lanm smirSIZCa geli~ti
re kar~1t olarak, algi, yarg1, bellek, arzu
rebilece~ine, bireysel ve toplumsal po-
gibi gii~lerle tarwnlanan, kendi io;inde
tansiyel gii~lerini tam olarak ger~ekle!i
bo~ ve formdan yoksun olup, d1~ etkj-
tirebilece~ine, soz konusu geli~me ve
lerle bio;imlenebilen, fakat son ~oziimle
ilerleme siirecinin ileriye ya da yukanya
mede yaratt1~1 biiyiik kurumsal iiriin ve
do~ru olan siirekli bir evrim siirecinden
de~erlerle, yani dil, din, hukuk, devlet,
sanat, bilim ve felsefe gibi eserlerle an- meydana geldigine duyulan inan~.
lamlandmlmak durumunda olan yap1. insanmerkezci hiimanizm [ing. anthropo-
insan eylemi ve bilincinin temelinde centric humanism; Fr. humanisme anthrop&-
yer aldi~l varsay!lan temel ve belirleyici centrique; AI. anthropocentrisch humanis-
ozellikler btitiinii olarak insan do~as1ru mus]. <;:a~da~ Frans1z dii~iiniirii Jacques
meydana getiren temel ozellik ya da un- Maritain'in (1882-1973) 'tanrunerkezci
surlann ne oldu~u, hep bir tarh~ma ko- hiimanizm' olarak bilinen kendi gorii-
nusu olu~turmu~tur. Nitekim, tHob- ~iiyle kar~1 ~lkti~l modern ve laik hiima-
bes, tDarwin ve tFreud gibi dii~iiniirler nizme verdi~i ad.
insan do~as1run bencil ve ~1karc1 unsur- Bu hiimanizm, Descartes, Locke ve Ro-
lan iizerinde yo~unla~uken, tComte, usseau'nun ortaya koydu~u insan anla-
tRousseau ve tMarks gibi filozoflar in- YI~ma dayarur. Buna gore, insan giinah-
san do~asm1 belirleyen ba~at ozellikle- SIZ, do~al dinin iiriinii oldu~u i~in,
rin i~birli~i ve di~erkimhk oldu~unu Tann'run inayetine, vahiy ve mucizelere
iddia etmi~lerdir Buna kar~m, postya- ihtiya~ duymayan bir insandir. Marita-
pisala ve postmodemistler insan do~a in'e gore, Locke ve Rousseau gibi dii~ii
SI fikrini reddederler. niirlerle do~al din hareketinden ba~ka,
468 insanmerkezcilil'

laikle~me siirecinden de etkilenen ve ins an ya~am1n1n ii~ diizeyi [i ng. three le-
Tannyr yok say1p, yerine dogayt gec;iren vels of the life of life of nzan; Fr. trois nivea-
insanmerkezci hiimanizm, tmaddecilik ux de la vie de I' hoPnme]. 19. yu.zyll Fran-
ve tpozitivizmin bir iirilnii olrnak duru- SIZ filozofu Maine de tBiran ile insan
mundadlr. 0, mutlak do~rulann olma- it;in, estetik, ahlaki ve dini varol u~ olmak
dt~lnJ savunurken, insa1u tannla~tU' iizere iit; ayn varolu~un soz konusu ol-
tnl~, kotiilii~ evrim siirecindelci get;ici dugunu one siiren Danimarkab filozof
bir evre olarak degerlendirn\iitir. SOren +Kierkagaard'Jn, insan varhgr ac;t-
lnsanmerkezd hiimanizmin laik insaru, smdan iic; ayn ya~am tarz1 arastnda bir
Maritaine gore, ya~amtn kendisine son- sesme yapma olana~l bulundu~untt
suz bir deger verip, ona adeta tap1n1~ ifade eden gorii~leri it;in kullarulan genel
L1r; ozgiirlii~e inanmakJa birlikte, ozgiir terim.
iradeyi temele alamam1~; makineye kole- Bu filozofl ardan, ome~in ins an aldt ve
lik ic;inde e,itlige inarurken, adaleti unut- iradesin.in ba~ka bir kaynaktan yardtm
mu~, karde~ sevgisinden yoksun olarak gormediginde, yetersiz ve stnarh o1du-
demokrasinin pe~ine dii~mii~tiir. Bu tiir gunu savunan Maine de Biran'a gore,
bir h(imanizmin, -;a~da~ diin yadaki so- insan varh~1 it;in birinci ya~am diizeyL
nucu, Maritaine gore, Marksizm ve bir hayvan ya da duyutnsal bir varhk
Alman nasyonalizmidir. Bundan dolayt, olarak ya~amayla belirlenir. Bu diizey-
onun geli~iminde aynca Marx, Darwin, de, insan tiimiiyle edilgen olup, kendisi-
Freud ve Nietzscherun biiyfik katlos1 ol- ni hayvani dogastna, etin istek ve tutku-
mu~rur.
lartna teslim etmi~ durumdadtr.
insanmerkezcilik [Os. lilbfriyye; lng. ant-
tkinci ya~am diizeyinde ise, insan bi-
ltropocentrism; Fr. anthropoanlrisme; AI. lincin ya~amtru, dil~iinen ve ozgiir bit
anthropocentrismus ]. lnsarU merkeze alan;
bit;imde eyleyen bilint;li ozneninhayatJ-
insanb~1 evrenin merkezine yerle~tiren,
nt surer. Burada, ki~isel ve kendine
in san var hklanrun ilgi ve -;Jkarlanna ozel
yeter bir varolu~ stiz konusudur. Buna
bi r on em a tfeden goril~ ya da yakla~1m.
kar~1n, ii~Lincii ya~am diizeyinde, insan
1nsaru diinyarun merkezi, biitiin yaradt-
l~m n.ihai hedefi yap1p, her~eyin kendi-
kendisini Tann'ya teslim eder, mutlak
sine tabi oldugu nihai ve en yiiksek amar; bir edilgenlik hali it;inde, Tannnn etki-
olarak goren, ornegin, giine{'in insanm si albnda, Tanr1 a~kyla tinsel bir ya~a
aydnlanmas1 ve tsuunas1, bitki ve hay- mt ger~ekl~tirir.
vanlann da insarun beslenmesi i.;in va- in se. Orta.;agda, Tann'yla ili$kili olarak
roldu~nu savunan anlay1~1 ifade eden kullandan ve "kendinde' anlanuna ge-len
bir terim olarak insanmerkezdlik, Yunan- latince terim. Buna gore, Tann, her~yin
ca insan anlanuna gelen anthropos ve kendinde oldugu, kendinde bulundugu,
merkez anlanuna gelen kmtron s6zcillde- ezeli ebedi, nihaf ve en yfiksek, kaim var-
rinden tiiretilmi~tir. Buna gore, insan- hkbr.
merkezrilik. insarun deterlerinin evrenin in~acahk [ing. constructi'oism; Fr. constnlc ..
i~leyi~i ic;in gerekli temeli olu~turdugu tivis~; Al. construktivismus ]. 1 Episte-
nu ve evrenin de bu degerleri destekle- molojide, bilginin elde ettigim.iz, kazan-
digini one siirerek, ger~ekligin, yalnlZ- dtgtmtz bir ~ey degil de, iirettigimiz bir
ca oznel insan tecrii besinin formlanrun ~ey oldugu; bilgide veya herhangi bir
olu~turdugu temel iizerinde a-;Jklanabi- disiplinde ara~t1rma konusu olan nes-
lecetini belidir. nelerin, d1~ diinyada insan zilminden
Geleneksel felsefi ya d a dint gorii~lerle bagtmstz olarak varolan ve k~fedilme
tlk~aglann biliminde rastlanan bu go- yi bekleyen nesneler detil de, yapunlar,
rii~, Ronesansla birlikte yok olup git- insan zihni taraftndan meydana getiri-
mi~tir. len konstriiksiyonlar oldugu gorii~ii.
iride 469

2 Mate1natikte, rrLatematigin konusunu ~v:renin biitiiniinti ku~atan, olan1, ola-


Jneydana getiren nesnelere, ancak ve cati, varhk kavram1 i~ine giren her~eyi
ancak onlan ideal bir tarzda in~a ehne bilen s1nus1z ve yarahlmam1~ Tann
veya kurma olanat1 verecek etkin ve ve- iradesine kiilli irade ad1 verilir. Kulli
rimli bir yontem bulundutu takdirde irade, kendi oziinden ba~ka bir varht1
niifuz edilebilecetini one siiren otreti. gerektirmeyen, yalruz kendi kendiyle
3 Sosyolojide, sosyal ya~amm toplumsal varolan iradeye kar~1bk gelir. Yine ayn1
olarak yaralllm1~ veya in~a edilmi~ batlamda, Tanr1'run buyrutunu ya da
oziinii on plana ~lkartan, toplumun insan iradesini ifade eden buyruk ya da
varl&klan tara.hndan etkin ve yarahcl bir iradeye ise, irdde-i.ilahiye ad1 verilir.
bi~i1nde olu~turuldugunu, sosyal diinya- irade farkh filozoflarda a~at1 yukar1
run, verili bir ~ey olmay1p, bireyler ve aynl genel ~er~eve i~inde, ozgiirliitun
toplumsal gruplar taranndan ~ edildi- temelini meydana getiren isteme yetisi
tini savunan gorO~. 4 Psikolojide, diin- olarak tarumla~hr. iradeyi ruhun
yaya dair bilgimizi ~ekillendirip olu~ bir ~eyin dogru ya da yanh~ oldutunu
turan bili~sel yapllann ~evre ile ozne tasdik ya da inkir etme, olumlama ya
aras1ndaki kar~1hkll etkil~im yoluyla da yadsuna yetisi diye tan-unlayan tspi-
geli~ti~i iddia eden gorii~. nozatdan sonra, ometin tKanfa gore,
i-Onermesi (lng. i-proposition]. KHisik irade, nitekim pratik kavram ve kuralla-
manhkta, dort tiir kategorik onenneden ra gore eyleyen isteme yetisidir. +Hegel
tikel olumlu onermeye verilen ad. de isteme yetisi olarak ozgiir iradeyi
'Baz1 insanlar oliimliidiir' onermesi, hukuk alan1n1n temeline yerle~tinni~,
50z konusu i onermesine, tikel olumlu +Nietzsche ise iradeyi insana iki ya~am
onermeye omek olarak verilebilir. tarz1 ve ahlak anlay1~1 aras1nda se~im
ipse dixit. Once Phytagoras~1lar ya da yapma imkan1 veren en onemli gO~ ola-
Phytagoras'1n ard1llar1 taraf1ndan, bir rak tarumlam1~tlr.
tarh~mada, bir fikir ya da gorii~ii, daha Ote yandan, iradenin anlama yetisi ve
~ok bir sayg1run ifadesi ve kesinligin ya bilgiyle nas1l bir ili~kisi bulundutu ko-
da dotrul u~n glivencesi olarak hocala- nusu da, filozoflan ~ok~a me~gul etmi~
rma izafe etmek iizere k ullanllan ve olan bir konudur. Ometin, Descartes'a
'odedi' anlarruna gelen Latince deyim. gore, anlama yetisiyle irade arasmda,
Deyiln daha sonra, bir otori teye korii anlama yetisinin tsncelitiyle belirlenen
korilile inanma ya da riayet etm.e tavrtni bir ili~ki vard1r. Anlama yetisi ki~iye
gostermek i~ kullan1lml~tlr. se~ebilecegi altematifleri gosterir; irade
irade [ing. will; Fr. t~olonte; AI. wille, willkiir, ise, anlama yetisinin gosterditi alterna-
willenslaaft]. Eylemlerimizi, arzu, niyet tifleri olumlar ya da olumsuzlar, tasdik
ve ama~larun1za gore, kontrol albnda tu- ya da inkar eder. Buna kar~1n, ikisi ara-
tabilme ve belirleme gucii; ki~inin belli smda bir ayuun yapmam1~ olan Spino-
eylem ya da eylemleri ger~ekle~ tirmede za, anlama yetisinin a~1k se~ik bir dii-
sergilediti kararhhk; belli bir durum ~iinceye sahip olmas1 durumunda, ira-
kar~1S1nda, ger~ekl~tirilecek olan eyle- denin bunu kabul etmemesinin olanak-
mi, herhangi bir d1~ zorlama ya da zo- Slz oldugunu belirtmi~tir.
runluluk olmaks12JJ\, kararla~tuma ve insan ir:idesinin anlama yetisiyle detil
uygulama giicii; eyleme neden olan, ey- de, insan varhg1run duygusal boyutuy-
lemi ba~latabilen yeti la olan- ili~kisi soz konusu oldugunda,
islam dii~iincesinde, Tanr1 tarahndan iradenin kendisinden beklenen disiplin
yarahlm1~ olan insanan Slnlrh, sonlu ve kararhh~ sergileyememesi d urum u
iradesine ciizi irdde ad1 verilir. SOz ko- ircfde zayzflata olarak tarumlan1r. Bu b~g
nusu irade, insanla Tanr1 aras1nda bag lamda, irade' zay1fhg1 insarun, birtak1m
kuran tanr1sal bir ozdiir. Buna kar~1n, yiiksek ahlild ve manevi degerlere ula~-
470 iradeci lik

na yolunda, fiziki arzulanru kontrol cihi olamayacag1ru, fakat insan bilinci-


edeme1nesini; bedensel isteklerini, birta- nin, ozu itibariyle yonelilnsel ve yarahCJ
klm ahlaki ve rasyonel ilkelere dayana oldugu i~in, dunyaya bir kez geldikten
rak denetleyememesini; iyiye, dogruya sonra, ozunu ve ozgu rlu~iinu kurabile-
ve ohnasx gerekene ili~kin bilgiyle diz- cegini savunur.
ginleruneyen, kontrol alhna ahnamayan iradecilik [Os. iradiyye mezhebi; !ng. volon
istek ve arzular aras1nda bir ~ab~ma ol torism; Fr. volontorisme; AI. volontoris-
dugu zaman, kotti olaru isteme ve se~ rnus]. 1 Gene) olarak, dogc.y1 ve ins an
mesini ifade eder. tecrubesinin t;~itli yonlerini, akh bir kl-
Yine, ayn1 baglamda, insan iradesinin, Y'Ya barakarak, tiimuyle irade kavrarru
un, ~an, ~eref, haz ve mutluluk gibi nm 1~1g1nda yoru1nlayan goru~ ya da
~eyler tarahndan. hi~ etkilenmeyip, ah felsefi ak1m; entellektiiel ya~a1nda, du
lakin rasyonel ve evrensel ilkeleri, yasa ~unme ve bilgilerune surecinde ya 'da
Jan ve odevlerine uyma yiikumlulugiiy davraru~la ilgili kararlarda iradenin one
le belirlenmesi durumu; iradenin d1~ mini vurgulayan tavu. insan iradesinin
k~u llar tarahndan belirlenmeyip, ken- ak1ldan ustun oldugunu ve dolayis1yla
di yasas1n1 kendisinin koymas1 hili de toplumsal, psikolojik, v. b. g., s1ntrlama
iradenin ozcrkligi diye tanunlan1r. Orne- ve ko~ullamalar1 a~abilecegini one
gin Kanfa gore, insan ozerkli~ini, ancak suren gorii~ olarak iradecilik, hem teorik
akla uygun hareket etmek suretiyle, ira ve hem de pratik hayatta, bilgilenme su-
denin kendi kendisi it;in koydugu yasa- recinde veya eylemle ilgili kararlara
ya itaat etmesiyle kazanabilir. ula~mada iradeyi temele ahr, iradeyi
Ayru ko~ullar soz konusu oldugunda, temel yeti ya da meleke olarak on plana
insanlann, diledikleri takdirde, eyledik- ~1karhr.
lerinden ba~ka turlu eyleyebileceklerini 2 Ahlak alarunda, ahlaki kararlara
dile getiren ogretiye; insan varhklan- ula~mada ve ahlaki degerleri olu~tur
nln, tiimuyle belirlenmi~ olmay1p, i~in mada tek ve belirleyici ogenin irade ol-
de bulunduklan maddi, ekonomik, bi- dugunu, insan iradesinin, bilint;, akd ve
yolojik, fiziki ve tarihsel ko~ullan a~a sezgi gibi deger kaynaklan ve olt;utler-
bileceklerini savunan, insan i~in ko~ul den kesinlikle ustiin oldugunu ve insan-
lanml~hgl ve belirleruni~ligi kabul et daki diger giit; ve yetileri yonetmesi ve
meyen gorii~e; ahlaki oznenin, d1~ uya yonlendirmesi gerektigini iddia eden
ranlar tarahndan belirlenmeyip, kendi- ogreti. Boyle bir gorii~ aiJiaki iradecilik
sini bilin~ ya~anhlanyla anlay1~1na; i- olarak tan1mlarunaktad1r.
radenin ba~ka bir ~ey veya d1~ ko~ul 3 Neyin ahlaken iyi ya da kotu oldugu
lar tarahndan belirlenmeyip, kendi ken- nu belirleyen biricik ~eyin Tann'nm
disini belirlemesi anlam1nda ozgur ol- iradesi ya da istemi oldugunu soyleyen
dugunu ileri suren yakla~1ma irade goru~. Ayn1 zamanda teolojik aliltiki pozi
bzgtirliigii teorisi ad1 verilir. tivizm diye tan1mlanan bu goru~, teolojik
insan iradesinin fizyolojik, norolojik, ahlaki iradecilik olarak ge~er.
psikolojik, biyolojik, ekonomik ve tarih 4 insan akh ya da diyalekti~in teolojik
sel ko~ullann ustiinde oldugunu, kendi konularda yetersiz ve degersiz oldu~u
kendisini ozgurce belirleyebilecegini nu, manhk yasalanrun, ancak Tann'run
iddia eden goru~ olarak irade ozgurlu iradesinin i~e kan~mas1ndan dolay1 ge-
~ii teorisi, evrende, insan1n dun yas1nda t;erli hale geldi~, dini inanc1n yalruzca
s1n1rh bir belirlenmi~lik oldugunu, bir iradi bir eylem olan inanan kendisiyle
insan1n dunyaya gelmi~se, gelmemezlik hakh klllnabilecegi.n.i, dinin kayna~1nda
yapamayacag1ru, insarun nas1l, hangi iradenin bulundugunu savunan anlay1~.
donemde ve hangi anne babarun ~ocugu Teolojik irtidecilik olarak tarumlanan bu
olarak dunyaya gelece~iyle ilgili bir ter- goru~, ahlak1n nihai ve en yuksek kay-
irade ozgiirliiAii problemi 471

na~mm, insan akh ya da tannsal akll insamn karan, insandan ba~1rns12. ne-
de~il de, Tann'mn ir~desi oldu~unu, be- denlerin ve ko~ullarm ilrilnilyse e~er,
lirli eylemlerin Tann tarafmdan yasak- bu durumun, insanlarm ayru ko~ullar
lanml~ oldu~u i-;in giln~h, belirli ey- soz konusu oldu~unda, pek~la ba~ka
lemlerin Tanr1 tarafmdan buyurulmu~ tiirlil davranabilecekleri inanc1yla nas1l
oldu~u i-;in sevap ve de~erli oldu~unu ba~da~tmlabilece~i problemi olarak ta-
one surer. mmlanan ir~de ozgilrlil~il problemi, di-
5 Metafizikte, ir~denin yalruzca insan ni bir -;er-;eve i..inde, her~eye kadir olan
davram~Ull ve a~kl anlamak i-;in de~il, ve gelecek de dahil olmak ilzere her~eyi
fakat ger-;eklik bakurundan da ilk ve bilen bir Tann'run varolmas1, insanlann
temel oldu~nu, nihai ve en yuksek ger- yap1p edecekleri her~eyi ahnlarma yaz-
-;ekli~in ir~deden ba~ka bir ~ey olmad1~1p ml~ olmas1 durumunda, bunun, nas1l
ru, biltiln bir fenomenler dunyaslnll\ yal- olup da insamn ozgilrlil~il ve sorumlu-
ruzca ir~denin bir tezahilrii ya da ifadesi lu~uyla, giln~h dti~ilncesiyle uzla~tm
oldu~unu savunan o~reti. Metafizik labilece~i, insanlarm nas1l olup da oz-
irtidecilik olarak bilinen bu gorti~, ir~denin gilr olduklannm soylenebilece~i proble-
insan tecrti.besindeki ve evrende hilkilm mi olarak kar~1m1za ..1kar.
silren tiim de~~melerdeki ilk ve en belir- Ormi~in, isl~m dti~ilncesinde, insarun
leyici gil.. oldu~unu, bir gil-; olarak tasar- Tann kar~1smda rilzg~ra tutulmu~ bir
lanan ir~denin de~~melerin kayna~1 ol- yapraktan ba~ka hi..bir ~ey olmad1~1n1,
du~unu, soz konusu ir~denin amar;s1z, insan ir~desinin ozgilrlilkten yoksun
kendili~inden, varolan he~eye i-;kin olan bulundu~unu savunan Cebriye adh yaz-
kor bir gil-; oldu~unu iddia eder. gla mezhepten sonra, Mutezile mezhebi,
6 Hukuk felsefesinde, bir ki~i i-;irl insan ir~desinin ozgilr, insanlarln da
ahl~ki ve hukuld yilkilmliililklerin sa kendi eylemJerinin mutlak faili ya da
dece ir~di bir kararla, ki~i tarafmdan yarahc1s1 olduklaruu one silrmil~tilr.
verilmi~ ir~di bir sozle ba~layabilece~i Bu goril~e gore, insan ozgilr bir varhk-
goril~il. 7 Yine hukuk ve siyaset felsefe- hr, ..ilnkil e~er kotiililkte tannsal ir~
sinde, hukuki pozitivizm olarak da bili- denin etkisi soz konusu olsayd1, bu tak-
nen ve devletin yasalanrun egemen gil-; dirde ya Tann'mn insanlan eylemlerin-
ya da yasakoyucunun ir~desini yansl- den sorumlu tutmamas1 ya da Tann'nm
hp, ba~lay1c1 gii-;lerini bu kaynaktan al- haks1zhk yaph~mm, insana kar~1 ada-
dl~ml savunan o~reti. letsiz davrand1~mm kabul edilmesi ge-
irade ozgiirliigii problemi [ing. problem of rekecekti. 1ki altematif te kabul edile-
free will; Fr. probl~me de Ia volont~ libre]. mez oldu~undan, insanlann eylemlerini
Flzild, biyolojik, tarihsel, ekonomik, co~ kendi ozgilr irAdeleriyle se ..tiklerini soy-
rafi ve metafizik detecminizrnin ge..erlili- lemek gerekir. Tann kusursuz adaleti
~ kabul edildi~inde, insamn tum ey- gere~i, insanlan se-;mekte ozgilr blrakh-
lemlerinin kendisinin etkileyemedi~i ve ~~ eylemlerinden sorumlu tutar.
de~i~tiremedi~i ko~ullar tarafmdan be- Soz konusu iki u-; arasmda kalan ve
lirlenmi~ olmas1 durumunda, gilnlilk ya- ehli sunnet diye bilinen 1hmh mezhep
~amda -;ok s1k sozil edilen sorumluluk, ise, ayru anda hem killli veya tannsal
su.., kendi kendini belirleme, ideallerirl ir~denin varh~ml ve hem de insanm
pe~inden gitrne ve ozgilrliik ruriinden kendi eylemlerini se-;mede ozgilr oldu-
kavramlann nasu anlamlandmlabilece- ~unu kabul etmi~tir. Ehli silnnet it;inde
~iyle ilgili olan problem; insarun her ey- yer alan iki mezhepten gerek E~ari
lemi, insandan baguns1z bir nedenselli- ye'nin kurucusu el-E~ari ve gerekse Ma
~in eseriyse e~er, bu durum.un insandaki turidiye'nin kurucusu el-Maturidi, insap
ozgilrlilk duygusu ve bilindyle nasu uz- ni eylemleri zorunlu davraru~lar ve ihti-
la~tmlabilece~ problemi. yari eylemler diye ikiye aymrken, birin-
472 iradi

cilerin iradf olmaddclanru, oysa ikinctle- hi~ten yaratm1~hr. Dahast, Tanr1 diin-
rin iradi olduklaruu vurgular. Refleks, yayl zorunlulukla degil de, ozgiirce ya-
titreme benzeri zorunlu davranJ~Iann ratml~ttr; evren, iyiden ve iyilik ama-
tiilniiyle irade d1~1 olmas1na kar~1hk, cayla ~1krn~t1r.
deger yargllarma konu alan eylemler irfan. tslam felsefesi ya da dii~iincesinde,
iradi se~imin sonucu olan eylemlerdir. Tann'y1 ve Tann'JW\ s1fatlaruu bilmeye
insan i~in ozgiirliik daha zi yade, bu iki yarayan tUm yollar i~in kullandan terim.
eylem liirii aras1ndaki farkhl1g1n bilin- Bu yo liar, iki ba~hk altmda toplanu: 1
cinde olmaktan meydana gelir. Bilim adamlanna, bilginlere ozgii olan
iradi [lng. voluntary; Fr. volontaire]. 1 Ge- ve sonu~tan nedene, eylemden s1fata ve
nel alarak iradeyle ilgili olan; 2 zorla- Slfattan oze ge~meye yarayan istidl&l ya
lnanln eseri olmay1p, iradeye bagh bu- da ~1kan.m yolu. 2 Evliyaya ozgii olan,
lunan, istemli olan, isteyerek yapdan i- ve goniilii temizlemekten ve goniilden
~in kullan1lan niteleme. madde ve diinya sevgisini abnaktan
Bu baglamda, omegin iradeden kay- olu~an i~ temizligi yolu. irfan, tasavvuf
nakJanan, iradenin sonucu olan eylem geleneginde, aynca ki~inin 'kendisini
tarz1nai oznenin ger~ek arzu, istek ve ni- bilmesi' olarak tarumlan1r.
yetlerine aykan bir bi~hnde ger~ekle~en irfaniye. Bat1 ya da Hristiyan dii~iince ge-
ve d1~tan gelen bir zorlamanm eseri lenegindeki gnostisizmin islam diinya-
alan eylem tarzmdan farkl1 olarak.. arzu, Slndaki versi yonu; ki~inin tannsal d iin-
istek, dii~iince ya da motif tiiriinden yarun tiim gizleri hakk1nda tam ve
i~l bir olay ya da belli bir bilin~ hAiinin ger~ek bir bilgiye sahip alabilecegini one
yol a~t1g1, niyetli, ama~h ve kendi kendi- siiren din gorii~ii.
sini belirleyen eyleme irddi try~lem ad1 ve- irrasyonalim [ing. irrationalism; Fr. irrati-
rilir. Bilerek isteyerek yapllan ve ba~ka onalisme; AI. irrationalismus]. Aydlnlan-
ttirlii de ger~eklqtirilebilecegi halde, ma ve 19. yiizyd takllc1hganln, diinya-
eylemi ger~ekle~tiren ki~inin se~mi~ ol-. run rasyonel ya da uyumlu bir biitiin
dugu tarzda yapdan ve lci~iye sorumlu- oldugu, insan akluun bu uyumlu biitii-
luk yiikleyen iradi eylem her zaman bir nii kavramaya yetili oldugu, diinyarun
yarg1, bir karar taraf1ndan ba~lat:J.hr. yap1 ve i~leyi~ini a~1ga ~1karacak olan,
lreneos. 126 y1hnda dogup, 202 yllmda ba~kalanna aktardabilir ve ogretilebilir
din ~ehitligi mertebesine yiikselmi~ o- olan yontemler bul und ugu, ins an top-
lan Hristiyan apolojisti. lumunun geli~mesinde, bu yontemlerle
Gnostikler it;in kaleme ald1g1 Sapkmlara kazandan bilgiden yararlanllabilecegi,
Kar~r adh eserinde, varolan he~yi ya- insarun ozii itibariyle makOI ve ilerle-
rat~ olan tek bir Tann'nm var oldu~ meye a~1k bir varhk oldugl.l ve insan1n
nu, gokyiizii ve yeryiiziiniin tek bir Yarn- potansiyel gii~lerinin, bilgisizliginin or-
bclstnm bulundugunu one siiren Aziz tadan kald1rdmas1 ve adalet ilkelerine
ireneos, Tann'n1n varolu~unu karutlar- dayanan kurwnlann yaratdmas1 ~ure
ken, diizen ve ama~ karubndan ba~ka, tiyle hayata ge~irilebilecegi gorii~lerine
ortak onay karubndan yararlanm1~br. kar~1 ~Jkan felsefi tavar.
Orta~ag felsefesini meydana getiren Dii~iince tarihinde ortaya Qkma~ olan
kimi konulan ilk kez olarak ortaya ko- ii~ a yn irrasyonalizmden soz edilebilir:
yan Aziz ireneos, yarabna konusunu ele Bunlardan birincisi olan 1 ontolojilc irras
alan ilk Kilise babas1d1r. Buna gore, yonalizm ozellikle iinlii Alman filozofu
Tanra, diinyaya, tgnostiklerin t Anaksa- tSchopenhauer taraf1ndan one siiriil-
goras, tEmpedokles, tPiaton ve t Aristo- m ii~tiir. Bun a gore, soz konusu ontolo-
teles gibi Yunan dii~iiniirlerinden hare- jik irrasyonalizm, diinyarun bir anlam
ketle iddia ettikleri gibi, ezeli olan mad- ya da ama~tan yoksun oldugunu, diin-
deye ~ekil ver1nek suretiyle degil de, yanln iyi bir teleolojik ilke taraf1ndan
lsko~ Aydmlaninas1 473

yonetilmedi~ini, belirli rasyonel katego- durumunun safimah~rna i~aret eden Ki-


rilerin cisimle~mesi olmad1~1nl, diinya- erkegaard ve hifi ku~ku yok ki, Nietzs-
mn merkezinde akla ve de~ere kar~1t che'dir.
olan, bilinfidt~l kor bir giicun, yani ira- iiTealizm [ing. irrealism; Fr. irrealisme]. 1
denin bulundu~unu savunur. Nesnel bir gerfieklik, zihinden ba~1ms1z
2 Epistemolojik irrasyonalizm ise, gerfiek- bir varhk dii~iincesini reddeden ak1m
li~in anlamdan yoksun oldu~u tezine veya tav1r. Nesnel gerfieklik dii~iincesi
ko~ut olarak, do~anm bilimsel yontem- ni yads1yan ..ok say1da akun olmakla
lerle kavranamayaca~ml, gerfiekli~e an- birlikte, irrealizm teriminin bu anlamda
cak ve ancak sezgi yoluyla niifuz edile- kullamm1 oldukfia yeni olmak duru-
bilece~ini dile getirir. Akd yoluyla kaza- mundadu.
mlan bilginin ~ematik, soyut ve yetersiz 2 Belli bir nesne ya da ozellik tiiriintin
oldu~unu, nesnelerle do~rudan ve ya- gerfiek oldu~unu, gerfiekten varoldu~u
km bir temas kuramad1~nu, gerfiekli~in nu one siiren gorii~ii yads1yan teori. Bu
oziinii veremedi~ini savunan epistemo- ba~lamda, ahltiki irrealiznr ahlak1 ozellik
lojik irrasyonalizm, rasyonel bilginin ye- ya da niteliklerin varolu~unu veya ger-
rine tam ve kesin oldu~una inand1~1 ve ~ekli~ini yads1r.
akd da~mdaki ba~ka yollardan kazand- isbatii'l bari. islam felsefesinde Tann ya
ml~ bir bilgiyi gefiirmeye fiah~u. da Yarat1c1run varolu~unu karutlama fa-
Sonuncu irrasyonalizm tiirii ise, 3 ahlr2ki aliyeti ifiin kullarulan deyim.
irrasyonalizmdir. Bu gorii~, kendilerini islam dii~iiniirleri bu konuda, e~deyi~
yabanc1 ve anlamdan yoksun bir diinya- le Tann'run varolu~unu ispatlama soz
da bulan insan varhklanrun, ~u aru ya konusu oldu~unda, Bab'daki dii~iiniir
da ~imdiyi ya~amalan, ifigudii ya da tut lerle tam bir uyum ifiinde Ufi ayn Tann
kulai'Ula uygun bir hayat sii.rdi.inneleri, karubru, yani kozmolojik karub, teleolo-
gerekti~inde anar~ik davraru~lara kal- jik kamh ve ontolojik kamt1 kullaruru~
kl~malan, filkar gozetmeyen bir sanat fa- lardlr. Bununla birlikte, islam filozoflan,
aliyeti i,.mde olmalan gerekti~ini, k1sa- daha f~Ok kozmolojik karuh kullamp, bu
cas1 aklld1~1 ve anlamdan yoksun bir karulln farkl1 versiyonlanru one siir-
dunyaya verilecek en ak1lhca tepkinin, m ii~lerdir.
akdd1~1 bir bit;imde eylemek oldu~unu lskenderiye Okulu [ing. Alaandrian Scho-
iddia eder. insan davram~arun alai tara- ol; Fr. Ecole d' Ala.tmdrie]. Milattan son.ra
fmdan yonlendirihnedi~ini ya da yon- ufiuncii yuzydm ba~lannda kurulup,
lendirilmemek durumunda oldu~unu kentin Araplann eline g~gi 642 ydma
savunan ahlakl irrasyonalizmin, insan dek olan donemde, iskenderiye'de orta-
davram~arun, akhn yonetimi ve yolgos- ya ~ ve 5e9'Jleci, gizemd egilimler
teric:ili~i alb.nda olmadJ~aru one siiren sergileyen felsefe okulu.
~ekline, 3-a) betimkyici irrasyonalizm ad1 Plotinos'un hocas1 olan Ammonyas
verilir. Bu tiir bir anlay1~a en iyi omek, Sakkas tarahndan kurulmu~ olan okula
insanm inancm1, dii~iincesini ve eyle- datla f~Ok Yeni-Platoncu felsefe egemen
mini belir Jeyen etmenlerin bilinr;siz ve olmu~t1,1r.
akdd1~1 etmenler oldu~unu one siiren lsko~ Aydanlanmasa [ing. Scottish enligh-
Freud'dur. tenment]. Avrupa'da 18; yuzydda ya~a
Buna kar~m, insan davram~1run ak1l nan genel t Aydmlaruna hareketinin, is-
tarahndan yonlendirilmemesi gerekti~i~ kofiya'da, biraz da bu iilkede 1707 ve
ni savunan ahliiki irrasyonalizm tiirii 1830 ydlan arasmda gerfiek.le~en ekono-
ise, 3-b) normatif irrasyonalizm olarak bi- mik geli~menin sonucu olarak ortaya
linir. Bu tur bir anlay1~m en iinlii tem- filkan yansimas1. SOz konusu Aydinlan-
silcileri ise, duygu ve do~al ifigudiintin ma hareketinin en onemli iki temsilcisi,
onemini vurgulayan tRousseau, insarun David tHwne ve Adam tSmith'tir. Ku~-
474 islam felsefesi

kucu bir empiriznti benimseyen bu ha- (Tann'n1n birligi), Tann'ntn s1fatlan, ka-
reket, teleolojik bir goru~ten vazgec;e- za ve kader, ahiret, ruhun olumsuzlu~1,
rek, Descartes9 doga anlay1~1nln man olumden sonra dirili~ gibi konu lara i~le
hksal sonuc;lann1 c;1karsam1~hr. mi~tir.lslam goru~lerini savunmay1 ana
Bun a gore, lskoc; A ydinlarunas1, dini ilke edinen kelam, Kuran'1n ayetlerine
vahiy ve felsefi spekulasyon kar~rs1nda anlam vennek, Kuran'1 anlamak, temel-
gozlem ve deneyimin onemini vurgula- lendirmek, her turlu lslam d1~1 inane; Ia
ml~, ahlak1n geli~imiyle goreciligin ya- m ucadele ehnek ve lslainla ilgili anJa~
rathgl guc;luklerin ustesinden gelmede mazhklan c;ozmek amac1 gutmu~tur.
toplu1nsal degi~1nenin ve toplumsal or lslam felsefesirtin dogu~unda, aynca
ganizasyonun kac;uulmazhgna i~aret lslamiyetin ~am ve Bagdat'ta, putperest-
ehni~tir. Endustrile~me surecinin toplu- lik ve Hristiyanhkla yuzyuze geli~i ve
ma maddi bir yarar saglad1guu savu bu durumun yol ac;hg1 gerginlik, Tann'-
nan hareket, bununla birlikte toplumsal nm evrendeki mutlak kudreti ve bunun,
ilerlemenin bireyin 1nutluluguna zorun insarun eylemlerinden sorumlu olu~uyla
lulukla katk.J yaphg1 du~uncesinden sa- olan ilgisirtin ortaya c;lkardtgt ahlild
ktnml~hr. problemler ve nihayet, lslam y~ go-
lslam felsefesi [ing. islamic philosophy; Fr. ru~unun birligini koruma zorunlulugu
plrilosopftie islamique; AI. Islamisch pltilo- problemi etkili olmu~tur. Bu karma~1k
soplrie]. Kaynaklann1 Hint, !ran ve Yu- problemlere ili~kin tartl~ma, lslam1n
nan U ygarhklanndan alan ve lslam U y- kendi s1rurlan ic;inde yedinci yuzyll1n
garhglna mensup olan ulkelerdel ozellik- ortalannda ba~lam1~hr. Bu problemle-
le 8. ve 12. yuzylllar aras1nda gerc;ekle~ rin c;ozumu, tart1~malarm bir sonuca
tirilmi~ olan her turlu felsefi faaliyete baglarunas1 ic;in, Kuran, Hadis, Kelam ve
verilen ortak ad. Tefsire ek olarak, felseff kavram ve yon-
lslam felsefesi, llkc;ag Yunan felsefesiyle temlere gerek duyulmu~tur. Soz konusu
Hristiyan Ortac;ag ve ozellikle de mo- kavram ve yontemleri ise, lslam felselesi-
dem A vrupa felsefesi arasmda bir kop- ne, ilkc;ag Yunan felsefesi sagla.rru~br.
ru olma i~levi yerine getinni~tir. Birc;ok lslam filozoflan llkc;ag felsefesini, once
du~unurun katk1 yapng1 !slam felsefesi- tek elden, M.S. Ul. yuzyllda lskenderi-
rtin dogu~unda, her~eyden once mus- ye'de do~u~ ve sonradan Bahya goc;-
lumanlann bu dunyadaki ya~amlar1n1 mu~ olan Yeni-Platoncu tPlotinos'un e-
duzenleyen ve kurala baglayan, ahiret serlerinden ogreruni~lerdir. tslam filo-
alemi ic;in de rehber olan Kuran'm indi- zoflan, Plotinos araohg1yla, Yunan ve
rilmi~ ohnas1 etk.ili olmu~tur. Kuran'1n Latin felsefelerini tarum1~lardu. Daha
bu niteligi, Kuran'1n yazllmas1, okwuna sonra da, o zamanlar bilinen butun llk-
s1, anla~Ihnas1, yabanc1 dilleri, dinleri ve c;ag filozoflann1 kendi dillerinde oku-
uluslan ara~hnna, Tann ve evren uzeri mak ic;in, Yunanca ogrenmi~ler ve Yu-
ne bilgi edinme sonucunu dogunnu~ nanh filozoflaran eserlerini Ar ap~aya
tur. c;evirmi~lerdir.
Yine, Kuran'1 okumak ve anlamaktan Buna gore, islam felsefesinin ilk kayna-
dogan du~unce ayr1hklanna s1msrka g. Yunan filozoflandtr. lslam felsefesi-
bagh olan kelamtn kaynag1nda da K u- nin ikinci buyilk kaynag1 ise, Hint, iran,
ran, ve Hz. Muhammed'in degi~ik olay- ezopotamya ve M1s1r'du. lran ve
lar ve problemler kar~1s1nda inananlan Hint'ten gelen dinle kan~1k felsefi eser-
aydlllla tmak, Kuran'm baz1 ayetlerini ler, Hint'ten gelen Brahman ve Buda
daha a~ bir dille anJatmak i.;in soyledi- dinleri, Rig-veda, Kelile ve Dimne gibi
gi sozler butunu olu~turan hadisler var- dini-ahlaki eserler, lran'dan gelen Zer-
dlr. Hicretin ilk yuzy1luun sonJarma du~t ve Mazdaizm dinleri ile Zend-
dogru ortaya 9kan kelam, itikat, tevhid Avesta gibi yan dini yan ahlaki eserler,
Islam felsefesi 475

lvlezopotamya'dan astronomi ve mate- !angc vardtr ve o er ge~ yok olacakhr.


matik, M1s1r'dan zamamn t1pla ilgili Tann'dan turemi~tir, yani evren Tan-
kultur urunleri yeni geli~mekte clan n'run sonsuz bir 'zuhur' alarudtr. Evre-
Islam du~uncesi i~in onemli bir kaynak nin yetkinli~i Tann'run yuceli~ini, yara-
olmu~tur. hCI gucunun enginli~ini gasterir. Tanr1
Islam felsefesi, genel nitelikleri itibariy- 'kadim' oldu~undan yarahlan evren
le kavrama bir nitelik arzeder ve dene- 'hadis'tir, yani sonradan varolmu~tur.
yimden ~k du~unceye, duyu verileri Tann'nm ilahi iradesi gere~i, yarah~ ey-
yerine akll ilkeleriyle manhk kurallanna lemi, ka~mllmaz bir zorunluluk olarak
dayamr ve i~inde ya~amlan dunya yeri- ortaya ~kar. Ba~ka bir deyi~le, Tan-
ne, olumden sonraki dunya ile ilgilenir. n'mn varb~1 yaratmay1, ve dolaysyla
i~ledij!i konulan Kuran'dan, hadisler- evreni gerekli k1lar.
den, fslam dininin ortaya koydu~u te- islam felsefesi, evrenin yarahb~yla il-
mel inan~lardan se~en islam felsefesinin gili olarak, u~ ayn goru~ one surer: 1
ger~ek amac1 felsefeyle, ozellikle Platen, Yaratma eylemi bir kez olmu~tur. Tann
Aristoteles ve Plotinos'un felsefeleriyle her clay yeniden yaratmaz. 2 Evren, su-
dinin ilkelerini uzla~tumak, dinle felse- rekli bir yarahlma eylemi i~indedir, her
olu~, sonradan ortaya c;kan her clay,
fe arasmda i~ten bir ba~lanll kunnak,
dinin konulanm felsefe goru~leriyle yeni ba~tan ve Tann tarafmdan yarahl-
uzla~hrmak olmu~tur. islam felsefesi maktadlr. Yaratma bir kez olup biten bir
~ey olmayp, sureklidir. 3 Evren kadim-
inanca dayanan bir felsefe olup, onun
birle~tirici, inan~la ak1l arasmdaki ayn-
dir, yarahlmam1~hr, dolaysyla Tann
~~~1, dinin lehine olacak ~ekilde giderici
ile e~ zamanhd1r. Tann ile bir olu~
bir niteli~i vard1r. lnsam da konu edin- akum i~indedir. Evrenin kendi yasalan,
kendi kurallan vardtr. Her clay kendi
mekle birlikte, etkilendi~i Platen felsefe-
ozu geregi, ba~ms1z bir kurala gore or-
sine uygun olarak, insaru maddi yamn-
taya <;~kar.
dan SIYirlr ve insamn ger~ek bile~eni
Islam felsefesi genel olarak ruhu"' in-
olarak, yalniZca ruhu gorur.
sandan once yarahlm1~ oldu~unu, ve
islam felsefesinin belli ba~b konulan bedene sonradan girdi~ini savunur.
arasmda, her~eyden once Tann vardtr. Ruh, bedende ba~unsiZ bir toz olarak
Ba~ka bir deyi~le, Islam felsefesinin ko-
varolur. lnsan oldu~u zaman olmez. 6-
nulan, en ytice vubk clan Tann'dan ba~ ltim, yalruzca ruhun bedenden aynlma-
layarak, insana ve maddeye kadar inen Sl, geldi~i tannsal kayna~a geri donme-
bir varbklar dizisinden olu~ur. Varbk sidir. insan varb~1, ruhun ozunu bile-
ttirlerinin en yiiksek noktasrnda Tann mez, yalruzca ruhun d1~a vuran ey-
vardu. Tann, ozu bakurundan butiin ola- lemlerini du~unur ve yorumlar. Ruhun
rak bilinemez clan varbkhr; Tann'run maadeyle en ku~uk bir ilgisi yoktur. ln-
'zat'1 akbn. bilgi gucunun, anlama yetisi- sanda bilmeyi, du~unmeyi, canbh~1,
nin Slrurlanm kesinlikle a~ar. Tann'mn insan ofarak eylemde bulunmay sa~la
'zat'1 bilinemese de, nitelikleri ara~tlr yan ruhtur. lnsan varh~mm ikinci bile-
ma konusu olabilir. Buna gore, Tanr1 ~eni, ruhtan sonra yarahlm1~ ve gec;ici
'kadim' dir, tiim varbk turlerinden once- clan, yok olup giden bedendir. Islam fel-
dir. Onun ba~langc ve sonu yoktur; sefesinin rum du~unurlerine gore, bede-
Tannen olgun, en yetkin varbkllr. Yara- nin duyular ad1 verilen de~i~ik nitelikte
had.!r, ezeli ve ebedidir. Tann heJleyi yetenekleri vardtr. Bununla birlikte, du-
bilir, hefleyi gorur ve her~eyi duyar. yular yalmzca ruhun yardmyla i~ go-
O'nun bUt tin bu nitelikleri, ilahl s1fatlan rebilir. Bedene canhbk veren ruh, duyu-
ancak, akll yoluyla anla~labilir. lann ~ah~mas1m, alg guctinun geli~
Evren, Islam felsefesine gore, Tann'run mesini sa~lar. lnsanda, Tann'run ona
eseridir, yarahlm1~tu. Evrenin bir ba~- verdigi bir ctizi irade vardtr.
476 islami bilimler

Akd ve irade gibi yetiler, insana tsia1n felsefesinin ba~hca ak1n1lan ~un
Tann'n1n birer armagaru olup, tannsal lardir: I Platon ve Aristoteies'ten etkilen-
bir yap1 sergilerler. tnsan akhn1n u-; ayn rni~ olan akllcdar ya da El-Kindr, Farabr
ba~ans1 vard1r: 1 inanmak, 2 bilmek ve ve ibni Sina'dan olu~an Me~~ailer. II
3 du~unmek. insan ta~Id1g1 bu gu-;ler ibni Bacce ve ibni Ru~d'den olu~an ve
yuziinden inanan, inanmay1 bilen bir Me~~ai felsefesinin Endulus'teki deva-
varllkbr. insan ~ozgur irade'nin ta~Iyia rru olarak nitelenebilecek aktm. III Mu-
SI oldugundan, eylemlerinden dolay1, tezile filozoflan, Nasiruddin Tusi, $erif
Tann kar~1S1nda sorumludur. Tan.r1, ev- Curcani gibi filozoflardan olu~an akllc1
reni yarathktan sonra, insan1 tiim ey- din felsefesi. IV Maddiyun ya da dehri-
lemlerinde bag1ms1z b1raknu~tu. Eylem yun veya e:ski Anadolu'nun dogao ve
bag1mS1Z bir 'irade'nin yonetimi albnda atomcu filozoflanna dayanan, onlann
ortaya -;1kttg1 i.;in, ger-;ek fail olan in- yolundan giden, dunyarun ya da mad-
sanda sorunuuluk vard1r. Bu nedenle, denin ger-;ek oldugunu, varhk kavrarru
insan Tann katmda, "yaphklannm hesa- albnda toplanan her~eyin maddeden
biru vennek' zorundad1r. tiiredi~ni, evrenin yarattlmad1gtru ileri
islam felsefesinde, fi1ozof1ar bu konuda suren, maddenin d1~1nda kalan her~eyi
ikiye aynlmaktadular. Bir grup filozofa reddeden madded ve deneyciler.
gore, her 'fiilin mutlak faili Tann oldu- V Ttim dogrulann ancak sezgi yoluyla
gundan', insan yapbklanndan ya da ey- bilinebilecetini, sezginin akJt, deneyi,
lemlerinden sorum.lu degildir. c;=unku, d uyu verilerini her zaman a~hguu sa-
~her~ey Tanndan gelir', insatun 'irade'si vunan i~rakiyun. Sahabettin Suhreverdi
kendi elinde degildir, ve insan bagunslZ ve ibni Tufeyl gibi filozoflarca temsil
bir varhk olmad1g1 i-;in, sorumlulutu edilen bu ak1m, daha ~ok Yeni-Platon-
da yoktur. Buna kar~In1 ikinci grup filo- cu1uk, mazdeizm ve Platon'un o zaman-
zofa gore, insan tum davran1~ ve eylem- lar bilinen eserlerinin etkisinde kalnu~
lerinde 'bagi.II\sJz'dir. Tann her~eyi bil- ve felsefeyle tasavvuf aras1nda bir orta
diti i-;in, 'batimstz' bir 'irade'si olan yol bulmaya ~ah~mt~hr. VI A~k1, ilahi
iilsarun ne yapacag1n1 da onceden bilir. sevgiyi her ~eyin ustunde goren, haki-
'Takdir', yapdacak olanlann 'onceden' kate ancak a~k ile ula~1labilecetini sa-
bilinmesi yuzundendir. Tanr1 'takdir et- vunan tasavvuf felsefesi. VII Me~~ai
titi i-;in, ins an eylemde bulunmaz', insa- felsefesiyle Kelamm -;att~masll\1 temsil
nin nasd eylemde bulunup davranacag1 eden Gazalf ve VIII tbni Haldun gibi ba-
'onceden' Tann tarahndan bilinditi i-;in, ~mSIZ filozoflar.
'takdir' edilmi~tir. 'Takdir', ger-;ekle~ti islami bilimler [ing. islamic scienC25; Fr.
rilecek olan davraru~m strurland1nhnas1 scienrLS islamiques]. Bilimleri diinyevi bi-
degil, bilinmesi sonucudur. Bu bakun limler ve dini bilimler diye ikiye ay1ran,
dan insan tum eylem.Jerinden sorumlu- dunyevi bilimlerin yeryuzunu, yeryu-
dur. zunde ya~ayan canh ve cans1z varhklan,
islam felsefesine gore, bu dunya g~d dogal olaylan, gok dsimlerini ve gokteki
dir. Ruh, geldigi yerde donecektir, onun olaylan her yonuyle konu ald1~uu dile
i-;in sonsuz ya~am imkaru vardu. Her getiren islamiyette, dini bilimler.
insarun, dun yadaki ey1emlerine gore, ote Soz konusu dini bilimler tefsir, hadis,
dunyada goreceti bir kafldlk vard1r. ftlah ve kelamd1r. Bunlardan tefsir,
iyilik yapanlar, hay1r i~leyenler mutlu- Kuranln metnini ele alarak gizli anlam-
luk, kotuluk yapanlar da ceza gorecektir- lan ortaya ~nnaya ~al~1r. Hadis ise,
ler. Tann adil oldu~u i-;in, her i~in, her Peygamberin sozleri ile eylemlerin ak-
eylemin kar~Ihtiru verecektir. insan, taran bilgileri derleyen ve suuflandu-a-
ozgur iradesi i1e 'hayr' ve '~r' den birini rak inceleyen bilime kar~d1k gelirken,
se-;mek zorundadu. ftluh Kuran ve hadislerdeki yasal hu-
i~lemsel kurallar olarak yasa goru~ii 4n

kuanleri temele alan islam hukukudur. a~m ih tisasla~may1 ifade etmek 1~n
Buna kar~il1k, kelam [slam inancmm il- kullanrn1~hr. 0, her bir i~fiinin i~in bir
kelerini akll teaneline oturtmay1, afilkla- bollimlinli aym anda yaph~l i~bollimli
anayl amafilayan bilimdir. nli eme~in verimlili~ini arthrd1~1, aym
ispat [ing. proof; Fr. preuve; AI. beweis, basit i~i sonsuzca tekrarlayacak olan i~
probe]. Hem mant1ksal ili~kiye dayanan fiinin maharet ve becerisini ylikseltece~i,
kamtlama ve hem da nedensel ili~kiye v. b. g., gerekfiesiyle savunmu~tur.
daya1lan tamtlama ifiin kullamlan genel i~bollimline, toplumsal fiah~maya yol
bir terim olaralc, bir dogrunun do~rulu afih~l, sm1fsal e~itsizlik, ozel miilkiyet
~unu gosterme ya da bir olgunun belli ve yabanc1la~manm kayna~1 oldu~u ve
bir nedensel ili~kinin ifadesi, genel bir insani yarahc1h~1 yok etti~i gerekfiesiyle
yasamn ozel h!li oldu~unu ortaya ba~lang1fita kar~1 filkan tMarks, daha
koyana i~lemi. , sonra s1mf ve i~bollimlinlin ayn feno-
istiare [tng. allegory; Fr. alMgorie; A I. alle- menler oldu~nu soyleyerek, i~bollimli
gorie]. Somut sembolizm. 1 Benzetmede, nlin endlistri toplurnunun bir gere~i ol-
benzetaneyi meydana getiren iki o~eden, dugunu ve sosyalist toplwnda da devam
benzeyen ve benzetilenden birinin soy- edece~ini soylemi~tir.
lenmemesi ile yap1lan e~retileme turii. 2 t~bollimlinlin ikinci tlirli, 2 toplumsal
Gorunu~teki anlamma ek olarak, bir de
i~bollimli olup, bir blitun olarak toplum-
ahla.kr, politik veya manevl bir mesaj ak- daki farkhla~n1ay1 gosterir. Sosyolojinin
tarma amaa guden oyku, anlah. kurucusu olarak goriilen tComte, i~te bu
istidlal. islam du~uncesinde genel olarak
fierfieve ifiinde, ~boliimlinlin, bireyler
akllyurutmeye, fakat daha ozel olarak
arasmdaki kar~1hk ba~unhhk ili~kilerini
da somut olgu ya da sonufilardan onla-
arthrmak suretiyle toplumsal dayam~
rm nedenlerin.i filkarsayan alalyurutrne
mayl arthnrken, bir yandan da toplurn-
tarz1.
da bOliiruneye yol afiabilece~ni soyle-
Bu ba~lamda, aym islam manh~ ya da
mi~tir. ibollimiinlin lifilincli tlirli ise, 3
du~uncesinde tumevanma, yani tikel
i~in kadm ve erkek cinsine gore bOllim-
dunun ya da omeklere ili~kin gozlem
yoluyla genel ya da turnel bir sonuc:a lenmesinden, rollerle faaliyetlerin kadm
ula~ma i~leminc istikra ad1 verilir. Aym
ve erkeklere gore farkhla~hnlmasmdan
gelenekte, gerfiek ya da bilimsel tiirneva- olu~ur.
nm ifiin gerekli olan ko~ullan sa~lama ililemsel tamm [tng. operational definition;
yan eksik tiimevanrna ise, istikra 'iin nakzs Fr. d~finition op~rationnel]. Bir terim ya da
ad1 veribni~tir. 50zdi~ii, o terim ya da sozcli~iin sem-
i~ boliimii [Os. taksimi amdl; tng. division bolik olarak ifierdi~i ve yerine getirildi-
of labor; Fr. di"Dision du travail; AI. arbeits- ~inde, onun anlam1 olma i~levi goren
teilung]. Oretirnin, emek ya da i~in tek- i~lemler, faaliyetler ya da eylemler ara-
nik, toplumsal ve cinsel bir fierfieve ifiin- clh~yla tammlayan, tammlanan ~eyi
de bollimlerunesi ya da farkhla~mas1 meydana getiren i~lemleri temele alan
durumu. tamm tlirli.
Buna gore, i~ bollimli deyimi lifi farkh i~lemsel kurallar olarak yasa gorii~ii [lng.
~ekilde kullamlrn1~hr. Bunlardan birin- laws as procedural rules]. Fizikidlinyada-
cisi, 1 i~in teknik bir fierfieve ifiinde bo- ki dlizenlilikleri betimledi~ine inamlan
llinmesi olup, do~rudan do~ruya lire- bilimsel yasalann, birtalwn olaylardan
tim slirecine i~aret eder. Onsekizinci ba~ka olaylan, ya da olaylarla ilgili oner-
ylizy1l iktisatfilSl A. tSmith terimi, lire- melerden di~er olaylarla ilgili onermeleri
tim slirecindeki uzmanla~may1, i~i ayn filkarsamayl olanakh kllan kurallardan
i~fiiler tarafmdan gerfiekle~tirilen smuh ba~ka hifibir ~ey olmad1~1nl savunan bi-
i~lemlere bolme tavnmn sonucu olan limsel yasa gorli~li.
478 i~lerlik

i~ledik [ing. pelfonnativity; Fr. perfonnati- teme1 istek ya da arzularla ilgili olan
vite]. Tum yargdann sonuca, pragmatik par~ast.

i~leyi~e, verimlilige, etkinlige, ba~an ittihad. islam felsefesinde birlik, birle~


ve kapasiteye bakdarak verilmesi gerek- me il;in kullarulan terim.
tigini soyleyen modern ol~ut. Buna gore, bir ~iftin terirn ya da par~a
Bu baglamda, en az girdiyle en yuksek lanyla diger ~iftin terim ya da _par~alan
~tkttyt saglama, en az emek ya da mali- arasmdaki oran ayruysa, buna Islam fel-
yetle mumkun en yuksek fayday1, etkin- sefesinde bagmb yoluyla birlik anJam&-
ligi saglama ve boylelik.Je de hakikati et- na gelecek ~ekilde, ittil1ad fi'l izafe ad1
kinlige e~itleme ilkesine i~lerlik ilkesi adt verilmi~tir. Buna kar~m, at ve insanm
verilir. aym hayvan cinsinin uyesi olmast orne-
i~~akiye. 12. yuzyilda ya~amt~ olan ginde oldugu gibi, iki ya da daha fazla
Islam du~unurii ~habettin Siihreverdi ~eyin aym cinsin iiyesi olmas& duru-
tarafmdan kurulmu~ olan ve temel og- munda, buna da cins yoluyla birlik anla-
retileri a~tsmdan se~meci bir nitelik ar- tmnda ittihadji'l cins ad& verilmi~tir.
zeden felsefe sistemi. Yine iki ya da daha fazla ~eyin ortak
Kaynagmt Aristoteles'ten alan, insaru bir ozellige sahip olmalan durumunda,
bir akll varhgt olarak goriip, mantlksal olu~an birlige, islam felsefesinde, ozel-
akllyii.riihne yoluyla ger~ekligin oziine lik yoluyla birlik anlammda ittihad ji'l
nufuz edebilecegini, duyularla gelen hassa, iki ya da daha fazla ~eyin ayru
malzemenin akhn kurallanna gore bi- miktardan olmas& durumunda, ortaya
~imlendigi zaman, gene} ge~erliligi olan ~&kan birlige nicelik baklmmdan birlik
bir bilgiye eri~ebilecegini savunan M~ anlammda ittihad fi'l kemm ad& veril-
~ai Okuluna kar~1 ~tkan i~rakiye, akhn mi~tir. Buna mukabil, iki ~ey aym nite-
insam belli bir strura kadar gotiirdugu- lige sahip olursa eger, ortaya c;~kan bir-
nu, akbn yalmzca bir ol~ii olup, kavra- lik ittihad ji' l keyf, bun a kar~m iki ya da
ma giicuniin suurh oldugunu, gene} ge- daha fazla ~eyin ayru tiiriin iiyesi olma-
~erligi olan dogrulann akhn otesinde Sl durumunda olu~an birlik ise, tiir yo-
kaldtguu savunarak, onun yerine sezgi- luyla birlik anlammda ittihad fi'l n~
yi ge~rir. Buna gore, ger~ekligin oziine adm& alm&~tlr. Nihayet, iki ya da daha
ula~mamn, ilahi hakikatleri kavramarun fazla yiiklemin bir onermede ayru ozne-
tek yolu sezgidir. ye yiiklenmesi durumunda meydana
Evrende yer alan tiim varhklann aydm- gelen birlige, islim felsefesinde ittihad
hk ve karanhk gibi iki ayn nitelik ta~tdt fi' l m~zuu ad1 verilmi~tir.
gmt, evrendeki bu 1~1k ve aydmhg.n itld [ing. drive; Fr. bt$0in, instinct]. Kaho
kaynaguun Tann oldugunu savunan 1~ organik giidiilenmelere, insan davraru-
rakiye anlay1~ma gore, Taru1 nurUI envar- ~m& hareket ge~iren, diizenleyen ko~ul
d&r, yani nurlann nurudur. Varhk ya da lara, insam hi~bir bilin~li ~aha gerektir-
varolu~ Tann'dan,. nurlann nurundan meden eyleme iten gii~lere verilen ad.
a~ag& dogru ger~ekleen bir tiiriimiin so- Omek olarak yeme, i~me, uywna, yo-
nucu olarak ortaya \lkar. Varhk a~m rulunca dinlenme, dinlenince faaliyete
dan, zorunlu olan tek varhk. TaNl'du; g~eyi verebilecegimiz itkiler metabo-
yalmzca 0, kendi kendisiyle vardu. Geri lizmarun i~inde bulundugu ko~ullara
kalan he11ey Tann'ya i~aret etmekte bagh oldugundan, tum toplumlardaki
olup, O'nu gerektirir. i:nsan. soz konusu insanlara ve bu arada bir~ok hayvana
bu nuru, sezgi yoluyla kavrar. . ortakhr.
i~tiha [tng. appetite; Fr. a~tit]. lnsan ru- iyi [tng. good; Fr. bien; AI. gut]. Arzunun,
hunun, insanm bir biitiin olarak varhgi- degerin nesnesi olan, rasyonel iradenin
ru siirdiirebilmesi i~n ~u ya da bu ol~ii degerli buldut;u, irade tarafmdan iste-
ler i~inde tatmin etmek durumunda nen, arzu edilen ~ey. 1nsan iradesinin
oldugu, yeme, i9Jle, cinsellik tiiriinden akla dayah bir ~im sonucunda deger
. iyi 479

verdigi, ihtiyac;lanmlZl kar~alayan, oz- Bununla birlikte, iyi, zorunJu oJarak, in-
lemlerimize uygun dii~en ~ey. Kendi- sanlann ihtiya-; duyduklann1 ve dolay1
mizi bir insan varhg1 olarak tam anla- s1 yla da arzu ettikJerini d ii~iind iikleri
1n1yla ger-;ekle~tirme1nize hizmet eden, ~ey degildir. lnsanlar, Sokrates'e gore,
ait oldugumuz topluluk i-;in yararh ve ger-;ek ihtiya-;lannm neler oldugu konu-
degerli olan ~ey. sunda yantlg1ya dii~ebilirler ve ger..ekte
Farkh iyi tiirlerinden soz edilebilir: 1 eksikligini duymad1klan bir ~eyin, ken-
Buna gore, bir ~ey, kendisindeki temel dileri ic;in notr ya da hatta zararh olan
bir ozelHkten, onu degerli ya da arzu bir ~eyin pe~inden ko~abilirler. iyi, in-
edilir bir ~ey olarak gormemize imkan sanlann kendisine ihtiya-; duyduklarm1
veren ozsel bir nitelikten dolay1 iyi oldu- d ii~iind iikleri ~ey olmay1p, biJ incinde
gunda, asli olarak bizzat kendi ba~1na olsunlar ya da olmas1nlar, dogalan gere-
iyidir. Bu anla1nda iyi, kendinde ve ken- . gi, ger-;ekten ihtiya-; duydukJan, insan-
disi ic;in arzu edilen ya da deger verilen lara dogal olarak ait olan ve kendisine
~eydir, bizzat k4tndisinden dolay1 ama-;- sahip olduklan takdirde, insanlan ta-
lanan hedefbr (asli iyi). mamlayacak olan bir ~eydir.
2 ikinci olarak, bir ~ey, kendisi ic;in ve Su halde, Sokrates it;in iyiyi belirleyen
kendisinden dolay1 degil de, dogurdu- ~ey, uzla~1m degil de, ins an dogas1d1r.
gu yararh sonuc;lardan dolay1 iyidir. 0 Buna gore, iyi, insan1n dogas&ru ger-;ek-
ba~ka bir ~ey i-;in arzu edilir, on a ba~ka le~tirip, onu tamamlayan ~eydir ve
bir ~ey ad1na deger verilir (ar1zi iyi). 3 insan dogas1n1n tamamlanmas1, insan1n
Yine, bir ~ey, ba~ka bir iyinin elde edil- kendisine ozgii potansiyelin ger-;ekle~
mesine vesile oldugu i-;in iyidir (ara~al mesi, ona gore, insan ya~am1n1n dogal
iyi).__
hedefidir. Bu hedef ise, mutluluktur. Bu
4 Ote yandan, ger-;ek anlamda iyi olan -;er-;eve i-;inde iyi, yararh, hay1rh, ki~i
bir biitiin ya da faaliyette oynad1g1 rol~ nin oz -;1kanna u ygun olan, insan1n do-
den, arzu edilen bir ~eye dogru geli~en gaslnl tamamlay1p ger-;ekle~tirerek, in-
bir siirec;teki roliinden dolay1 iyi olan
sanl mutlu kdan ~eydir.
~eylerden soz edilebilir (katkr yapan iyi).
t Aristoteles ise, iyiyi, bir ~eyin yerine
5 Ve niha yet, bir ~ey hem asli olarak ve
getirmek durwnunda oldugu kendi
hem de anzi olarak iyi olabilir, yani
ozel i~leviyle tanunlam1~hr. Buna gore,
hem kendisi i..in ve hem de ba~ka bir
bir ..eki-;, -;eki-;lerden beklenen i~i tam
~ey ad1na, dogurdugu yararh sonu-;lar-
dan dolay1 istenir. olarak yerine getiriyorsa eger, iyi bir c;e-
Felsefe tarihinde tSokrates, iyiyi mutlu- ki-;tir. Iyi bir marangoz, marangoz ola-
lukla ozde~le~tirmi~tir. 0, iyiyi yararh rak fonksi yonunu, i~ini en i yi bir bi-;im-
olanla ozde~l~tirdikten sonra, yararh de yapan sanatkard1r. BununJa birlikte,
olaru insarun ihtiya-; duydutu, eksikligi- insan1n i~i ya da meslegiylc, bir insan
ni ya~ad1g1, insanm bir par-;as1 olan ve olarak etkinligi, insan olmak bakurun-
~imdiye de k tatmin olmad1g1 yonlerde
dan sahip olmak durumunda bulundu-
ve eksikli ve ihtiya-; iQnde oldutu alan- gu fonksiyon aras1nda bir ay1nm yap-
larda, insaru tamamla yan ve ger-;ekl~ti mak gerekir.
ren ~y olarak tarumlar. Sokrates'e gore, Bundan dolay1, Aristoteles i..in iyi bir
bir kimsenin ihtiya-; duymad1g1 bir ~ey, hekim olmakla, i yi bir ins an olmak ayru
onun i-;in iyi degildir. lnsandaki ihtiya-;- ~ey degildir. Bir insan iyi bir hekim ola-
lar, istekler ve arzular olmasayd1, dunya- bilir, fakat iyi bir insan olmayabilir ya da
daki hi-;bir ~ey insan it;in iyi olamayacak- iyi bir ins an olabilir, ama iyi bir hekjm
b. Bundan dolay1, Sokrates'te iyi eksiklik olmayabilir. Burada iki ayn i~lev, yani
ve yoksunlugun kar~1t kutbuna kar~1hk onun bir hekim olarak i~levi ya da etkin-
gelir. Buna gore, iyi arzu edilen, eksikli~ ligi yle bir ins an olarak i~levi ve etkinligi
duyulan ~eydir. soz konusudur.
480 lyi ldeas1

Aristoteles'e gor~, insarun yonelmek du- kotulii~e baskin ~1kt1~1 y a da t;lkaca~J


rumunda oldugu iyiyi belirlemek ir;in, goru~u. Varolan her~eyi en iyi, en olun-
insan do~as1n1n ay1nc1 i~levi ya da faali- lu, en umut verid perspektiften gorme,
yetini belirletnek gerekir. Ona gore, iyi de~erlendirme tavn; dunyatn1z1n miitn-
insan, bir insan olarak i~levini yerine ge- kun dunyalann en iyisi oldu~unu, en
tiren insand1r. Bu i~lev de, insan ruhu- iyisi olmasa bile, t;ok yuksek duzeyde iyi
nun faaliyetidir, insanm ozunu tam ola- ve iyilik it;erdi~ini, dunyarun gelecekte
rak gert;ekl~tinnesi, akli yetilerini en daha iyi olaca~1n1, ya~am1n iyi ve insa-
yuksek olfji.ide geli~tirmesidir. iyi, insa- nln gelece~inin parlak oldu~unu, insan-
nln arzu, istek ve soz konusu arzulann larln kendilerinde ve toplumda soz ko
tabnin edilmesinin sonucu olan hazlarla nusu olan kotulugu denetleyip engel
ilgili bir ~ey de~ildir, r;i.inku arzular insa- olabilecetini savunan du~unce tarz1.
nin akdh, ozsel do~asina dayarunazlar. Ounyadaki kotulerle kotuluklerin va-
iyi ldeas1 [ing. Idea of Good; Fr. Id~e du rolu~unu yadsunamakla birlikte, dun
Bien]. +Platon'un tum ldealann ustunde yanln t;ok kotu ya da mumkun dunya-
olan, idealann varhk ve gert;e kli~inden larln en kotusu olmadl~Ini ya da dun-
sorumlu olan tdeaya verdi~i ad. yamzm mumkun dunyalann en iyisi ol
Platon'un Gun~le, Gune~in bu dunya- du~unu, insanm gelece~inin karanbk ol-
daki varhklar ic;in oynad1~ rolle analoji madl~lnt, yatanun kendisinin iyi olup,
kurarak anlabnaya t;ah~b~ iyi ideasa, her haliyle ya~anmaya de~er oldu~unu
ayru zamanda bilginin de otesinde oldu savunan bakl~ at;ISI.
~u it;in, ak1l yoluyla, kavramsal bilgiyle izlenim [ing. impression; Fr. impression;
bilinemez; uzun bir felsefe faaliyetinin ar AI. eindruck). 01~ dunyan1n, gert;ekli~in
d1ndan, bilimlerde ve diyalektikte uz. duyu organlaruruz uzerindeki etkisirtin,
manla~hk tan sonra, bir ti.ir sezgiyle bili- zihindeki yans1s1.
nebilinebilir. Yorumlanmanu~, do~rudan ve araci-
iyiligi buyurma, kotiiliigii iinleme ilkesi. SIZ olan bilint; verisi. D1~ gert;ekli~in,
Mutezile'nin te1nel ilkelerinden biri. d1~ dunyadaki bir duru1n ya da olay1n
Buna gore, inananlar, miiminler ahlaki insanda b1rakt1~1 etki. Bilinc;te ortaya
bir tarzda eyleyerek, gudi yetti~ince ko- 9kan ve ~arun ya da yorumun sonucu
tulu~u onJemeye, ahllk ilkelerine uy- olmayan duyu-verisi. 01~ dunyaya ili~
gun bir duzenin yarat1as1 ve koruyucu- kin bilgimizin temelinde bulunan do~ru
su olmaya t;ah~mahd1rlar. dan, ba~ka bir ~eye indirgenemez ilkel
iyilik ilkesi [ing. principle of goodt1ess]. deneyim.
AhlAki s1fa h her~eyden once iyi ya da izlenimcilik [ing. impressionism; Fr. imp-
do~ru anlamma geldigi ic;in, her ahlak sis ressionisme; AI. inrpressionismus]. Sanat
teminin ilk ve temel ilkesi olan ve biz in- alanmda, varhklarm ve nesnelerin sta-
sanlardan ideal olarak, iyili~i artbnnarru- tik ve kavramsal yan1n1 de~il de, insan
Zl ya da gu.;lendinnemizi, hit;bir kotulu~e zihninde yaratt1~1 get;ici izlenimleri,
neden olmamanuZI ve k6ruliiklerin orta- olaylar1n de~i~kenli~ini yakalamay1 a-
ya ~1k1~1na engel olmanuz.1 isteyen ilke. mat;layan genel e~ilim. Bir du~unce ya
iyimserlik [tng. optimisnr; Fr. optinrisnre; da gorunti.inun insanda uyandardt~l iz-
AI. optimisnrusJ iyirtin ve iyili~in bir lenimleri yans1tmay1 amat;layan sanat
butun olarak ve uzun vadede koru ve ak1m1.
james, William 481

run ya~am1n1 ~imdi ve yak1n ge!ecekte


dotrudan etkileyen gtif;' ve eyle1ne
onem vermi~tir. Ona gore, dunyan1n
bitip tamamlanm1~ clan hif;'bir ya1u yok-
hlr; dunya, onun varhk anlay1~1na gore,
hif;'bir tiir ir;ennez ve surekli bir olu~um
if;'indedir. Dunya biricik bir var hktan

J detil, bireylerden, bireysel varhklardan


olu~ur.
James'a gore, tpragtnatiztn yalruzca bir
yontemdir. Bir yontem olarak pragma-
tizm, insan ya~am1n1n bir amac1 oldu-
tunu one surer. Dunya ve insan i.izerine
James, William. 1842 y1hnda New York'- yeni bilgi ve yorum gebnne iddias1nda
ta dotmu~ clan unli.i Amerikah filozof. clan birbirlerine rakip teoriler, yalruzca
Temel eserleri: Pragmatism [Pragma- insan ya~am1run amae1na gore deter-
tizm], The Meaning of Trutlt [Hakikatin lendirilmelidir. Ona gore, diinya i.izerine
Anlam1), The Varieties of Religous Experi- clan bir teori, insan ya~anuyla ilgili bir-
ence (Dini Deneyimin c;e~itleri]. f;'Ok konuyu gozardl ederek kesin sonuf;'-
Pragmatizmi: Amerika'daki ilk psikoloji lu yan1tlara ula~1yorsa eter, reddedil-
laboratuvar1n1 olu~turmu~ clan James, melidir. BOyle bir teori katmWnaz olarak
dotrulutu ve gen;ekliti tek yanh ola- dogmatik bir otretidir. Pragmatizmin,
rak yalruzca eylemlerin sonufilarl ile de- James'a gore, hif;'bir dogmas1, mutlak hif;'-
terlendiren pragmatizm ak1m1n1n k u-
bir otretisi yoktur. 0, y~ kesin ve
rucusudur. Bu akuna gore, gerfieklik ve
kanltlanml~ olgulanru on plana f;'lkara-
dotruluk insarun bak1~ afilSlndan, zi-
rak, yalruzca ya~ml ol~ ahr.
hinsel kanaatlerinden ve dolay1s1yla ey-
Bilgi Teorisi: Mutlak ve deti~mez bir
lemlerinden batuns1z detildir. Bundan
dolaya, gerfieklik eylemlerin sonufilarl, sonufi one si.irmeyen James, di.i~i.incede
ba~arllarl ve yararhhklar~yla deterlen-
kendisine hareket noktas1 olarak sonucu
dirilme lidir. ahr. James' a gore, bilimde, felsefede, teo-
James bir du~uncenin nereden ve nasll 1ojide hif;'bir tanun ya da fonni.il kesin,
turediAini ya da onun onci.illerinin neler nihar ve deti~mez detildir. tnsan ve
oldutunu sonnak yerine, bu di.i~i.ince di.inyay1 konu alan teorilerin anJamlan,
nin sonufilar1n1 incelemi~tir. Onun go- sadece onlann problemleri fiOZme kapa-
zunde pragmatizm, ilk nesnelerden, il- sitesinde aranmahd1r. Eter, bir teori ya
kelerden, kategorilerden oteye, son da fonni.il bir problem fiOZemiyor, pratik
nesnelere, i.iri.inlere, sonufilara ve olayla- ya~am if;'in ~oyle ya da boyle, ~u ya da
ra yonelmektir. James'a g~re, kendisin- bu ~ekilde bir farkhhk yaratm1 yorsa, o
den onceki klasik felsefe 'nesne nedir?' teori ya da fonnulden vazgef;'ilmelidir.
diye soruyor ve kendisini onemsiz ~ey James'a gore, di.i~uncenin, teorinin an-
lerde kaybediyord u. Danvin'in evrim te- larru soz konusu teori ya da du~uncenin
orisi, 'varhtrn kaynat1 nedir?l diye so- i~e yararhht1yla belirlenir. 0, yararhkla
ruyor ve kendisini y1ld1zlar y1tm1nda da, yaln1zca bireyin maddi ihti yaf;'lan-
yitiriyordu. nln kar~llanmas1n1 detil, ayn1 zamanda
Oysa, pragmatizm, lsonufilar nelerdir?' insarun ve toplumun geli~mesine katkl-
diye sormakta ve di.i~uncenin yi.izi.ini.i, da bulunan her~eyi anlatinak ister. Bu
eylem ve gelecete yonelbnektedir. Ni- anlamda din, James'a gore, ti.imi.iyle
tekim James, ya~am1 dotrudan ilgilen- dotrudur ve din konusunda, dinin s.:r
diren somtit olgulara, eylemlere, insa- nufilanna bakarak yarg1da bulurunak
482 Jameson, Frederic

gerekir. 0, dinin tnetafizik bir de~ere ifadesi de tmoderruzmdir. Metala~ma


sahip olup olmad1~uu bihnedigini soy dinamiklerini sosyal ve ki~isel hayahn
ler. Fakat din, Jamesa gore, her durum- tum alanlanna yayan, -;ok uluslu kapita-
da yararh bir varsay1md1r. lizmin buti.in enformasyon ve bilgilerin
0, bilgi teorisi bakammdan empiristtir; bilin-;d1~1 kurelerine SIZ.ml~ oldu~u ge~
yani bilginin kayna~nda duyu deneyi- kapitalizmin kiilturel ifadesi ise postmo-
nin bulWldu~unu one surer. Ona gore, demizmdir.
bilgi, duyu alglSuun akll yoluyla i~len Jaspers, Km. 188J..1969 y1llan arasmda ya-
mesinden ba~ka hi-;bir ~ey de~ildir ve ~m~~ olan varolu~-;u Alman filozofu.
soz konusu i~leme faaliyeti i-;in kar~I Felsefeye hp alarundan, psikopatoloji
Ia~ttnna ve ayudetm.e yetilerinden faz- yoluyla ge-;mi~ olan Jaspers, bilimsel bir
lasma gerek duyulmaz. E~yayt, nesnele- disiplinde yeti~memi~ ya da bilimsel
ri anlamak, onlann ne olduklann1 merak ve ilgilerini canh tubnay1 ba~ara
bilmek demektir. BW\u ise, ruhun cisim- mayan bir filozofun kat;trulmaz olarak
lerle, ger-;eklikle ilk ve dolayslZ temasa birtaklm yanh~lara dii~ece~ini one siir-
olan canh deneyim, tecrube sa~lar. Saf mii~tur. Ona gore, yanh~lann en buyu-
olarak bilgi denilen iirun sonradan gelir ~u, ya tDescartes'm yaph~l gibi, bilim
ve bu canh temas uzerine kurulur. Bilgi, ve felsefen.in ozde~ oldu~unu du~un
ruhun deneyim iizerine, be~ duyu yo- mek ya da tHusserl'in yaptt~1 gibi, fel-
luyla sa~lanan verilere gore yaptt~1 bir scfen.in bilime donii~ebilece~ini du~un
-;ah~manm urunudur. mektir. 0, bilim kisvesi albnda belli bir
] ameson, Frederic. Marksizm veya Mark- dunya gorii~ii one surdiikleri gerek-;e-
sist ele~tiriyle postmodemizm arasmda siyle tMarks ve tFreud'a da ~iddetle
ba~ kuran, tpostmodernizm ve postya- kar~1 ~tkm1~hr. tDarwin'e de nesnel bir
pisalcah~an kat k1lar1 y Ia zenginle~tiril bi-;imde ve ho~goriiyle yakla~amayan
mi~ bir Marksist kiiltiir teorisi geli~ti Jaspers'e gore, felsefe tek tek bilimlerin
ren -;a~da~ du~iiniir. Temel eserleri: bir toplama de~ildir. <;unku bilimlerin
Marxism and Form [Marksizm ve Bi-;im], nesnel oldu~u yerde, felsefe oznel ve ki-
The Prison House of Langage [Oil Hapis'" ~iseldir. Yine bililnlerin nesnelere yonel-
hanesi), The Political Unconscious [Poli- di~i, zorunlu ola1un bilgisinin pe~ine
tik Bilin-;d1~1]. dii~tii~u yerde, felsefe insana ve insarun
Postmodem bir -;a~1 belirleyen en eylemlerinin kayna~1na yonelir ve zo-
onemli de~i~imleri, yuksek kiilturle runlulu~u a~1p ozgiirlii~e goturiir. Ote
a~a~1 kiiltur arasmdak.i kah aynm1n yandan bilim bilgiyi korurken, felsefe
-;okmesi, modernist eserlerin ele~tirel yeni hakikatlere ula~mak i-;in, bilimin
boyutlann1 yitirmeleri, kultiiriin nere- do~rularmt kuar. Felsefeyi sanattan da
deyse biitiinuyle metala~mas1, hem ta- ayuan Jaspers'e gore, sanat insana duy-
rihsel bir ge-;mi~ ve hem de farkh bir gusal bir evren SW\ar, insan1n bu dunya-
gelecek duygusunu silen bir mevcudi- ya daha iyi katlanmasa i-;in, dunyaya
yet-;ili~in varolu~u olarak te~his eden yen.i ~ekiller verir. Felsefe ise, bu diinya-
Jameson, poslmodemi kapitalist toplu- ya tum kotuluk ve c;irkinlikleriyle insana
mun geli~imindeki bir a~ama, postmo- sunmaya -;ah~1r.
demizmi ge-; kapitalizmin hikim kultu- tNietzsche'den ve tKierkegaard'111 psi-
rel manhf;1 olarak yorumlamt~hr. kolojisinden esinlenen Jaspers, insarun
Ba~ka bir deyi~le, Jameson'a gore, kapi- diinya kar~lStndaki mumkun tutumlan-
talizmin her a~amas1na kar1abk gelen ru, bireyin olum, sava~, de~i~me ve su-;
bir kiiltiirel fonn vard1r. Piyasa kapitaliz- gibi durumlar kar~1s1nda vennek duru-
minin hikim kiilturel ifadesi sanatsal munda oldu~u karc~rlan analiz eden, eg-
realizm, tekelci kapitalizmin kulturel zistans ya da varolu~ problemini akd
Jaspers, Karl 483

aracth~tyla ~ozumleyecek bir varolu~ Jaspers'in sezunu etti~iolilm, cisimse!


felsefesi geli~tirmi~tir. Varolu~la, insa olum olmaytp, insanln kendisini ger~ek
ntn ya~ad1~1 ve dolaytstyla nesnelle~ti le~tirme strastnda hi~bir olana~tn kal-
rilemeyen act ~ekme, su~luluk ve olum madl~tnt gordu~u zaman ya~adt~t 'va-
gibi durumlarla stnJrlanan ve a~t~a vu- rolu~sal olii1n'dur. Ote yandan, ger~ek
rulan insanhk halini anlayan Jaspers'e bir varolu~ duzeyine yukse1meye ~ah
gore, bu nihai durumlar bilimsel du~un ~an, egzr'stans ohnaya ba~layan insan ac1
cede gozden ka~1nhr, ya da birtaklm pa- ~eken insandu. Normal insarun, Dase-
radoks ve antinomilerle ifade edilir. in'daki insarun aadan kac;1p kitleye st~ln
Oysa bu tecrubeler, empirik bene ili~kin dl~l yerde, egzistans olmaya ba~layan in
bilgitnizin e~retili~ini ve dunyasal varo- santn ~ekti~i act, ya~amtna kendisi i~n
lu~umuzun guvenilmezli~ini gosterir. bir i~erik kazandtrma ~abasuun sonucu
Bir toplum i~inde ya~ayan insarun, bu olan bir ac1d1r. Dahast, egzistans olmaya
haliyle yerine ba~kalann1 ikame edebi- ba~layan insan i~in, ba~kalann1n da
lece~i bir atom durumuna du~tu~unu aynt ~eyi yapmastnt ~nlemek bir su~ ol-
savunan Jaspers, toplumda ba~kalanyla du~u gibi, onlarm egzistans olmalan i~in
ayru durwnda bulunan insanm ~zgur hi~bir ~ey yapmamak da bir su~tur. Oy-
olmadt~uu soyler. Gerek kilise, gerekse leyse, ger~ek bir varolu~ duzeyine yuk-
partinin insanlan ozgiir de~il de, e~it selmek, egzistans olabilmek sorumlu ol-
yapmaya ~ah~b~uu so:;leyen filozof, ger- maktan ge~er.
~ek varolu~unu ya~ayamayan insarun Egzistans olabilmek, butun bu gu~luklere
ba~kalan taraflndan kurulmu~ olan bu ra~men mumkun mudur? insant SlnJr)a-
~adlJ'dan ~1kabilmesi, kabugunu yutabil- yan ba~kalan hep oldu~u it;in, o tek ba-
mesi i~in u~ zorunlu ko~ul bulundu~unu ~tna egzistans olamaz. Bir inan~ ahlak1
soyler. Bunlar da StrasJyla, yalruzhl<:_ cesa- geli~tiren Jaspers, insanm varolu~unu
ret ve sava~hr. Kitlesel duyguda~hk i~in ger~ekl~tirebilmesi i~in, bilimi a~rak
de sevgiyi kaybeden insan, yalnlZ olabil 'mutlak', ya da ~Tann~ya gitmesi gerekti-
melidir. Bu yalntzi.Lk, on a gore, sonunda gini s~ylemi~tir. Varolu~unu bu yolla
bizi yeniden ba~kalarma ozlem duymaya kuran insan, ona gore, ahlaksal bakun-
gotilrebilecektir. Bununla birlikte, once dan do~ru olaru da bulmu~ olux. Bunun-
yalnlzhk ve ba~kalanru ozleme paradok- la birlikte, bu do~runun, nesnel olmaytp,
sunu cesaretle ya~ama zorunlulu~u bu- yalruzca ona ait oldu~u unutulmamah-
lunmaktadtr. Bu iki ko~ulu ger~ekle~ti dtr. Dolaytstyla varolu~sal ya~am, tarih-
ren insarun sava~aca~1 u~ ~ey vardtr: sel bir olu~um olup, onun belli anlara
Olum, a a ~ekme ve su~. ba~b olan do~rulan olabilir.
484 Kabala

Buna gore, kac;mdmazhk, mantlksal ka-


~amlmazllk ve olumsal ka~mrlmazlJk ola-
rak ikiye aynhr. Mant:J.ksal zorunluluk
anlamma gelen manhksal ka~mdmaz
hkta, b'nin a'dan ka~mdmaz olarak ~1kt1-
~~ soylenirse, bu, b'nin a' dan zorunluluk-

K la tiiredi~i, b'nin a'mn zorunlu sonucu


oldu~u anlamma gelir. Olumsal ka~md
mazhk ise, bilimsel determinizm ya da
metafizik veya dini yazgicihk anlarrun-
da, bir olaym, bir durumun, onu onleye-
cek, ortaya ~lki~uu engelleyecek tum
kabala. Genel olarak, gizemci Yahudi ge ~aba ve giri~imlere kar~m ortaya c;Ikl~l
lene~ine, daha ozel olarak da ezoterik na i~aret eder.
Tann ve evren o~retisine verilen ad. kaderiye. Her hareketin, her eylemin once-
Buna gore, kokleri eski ~a~lara daya- den Tann tarafmdan yarahldi~mi, takdir
nan Yahudi gjzemcili~i, pratik bir yonii edildigini ileri siiren Cebriye anlayi~ma
de olmakla birlikte, temelde kozmogoni kar~1 ~n ve insamn yaph~ i~lerin ya-
ve Tann'mn do~as1yla ilgili olmu~tur. rabciSt oldu~u, ozgiir bir iradeye .sahip
Orta~a~'da ise, spekiilatif Kabala ile fel- oldu~u gorii~iinii benimseyen Islam

sefe arasmda, orne~in tbni Cabir'de mezhebi.


a~klkla goriilen S1k1 bir ba~lanh var-
Bu mezhebe gore, Tann insana ak1l ile
dir. Kabalistler i~n Tann ozii itibariyle birlikte bir yapabilme giicii (kader) ver-
mi~ ve onu ozgiir buakm1~tlr; bundan
bilinemezdir; O'na yahn bir bi~mde
'Sonsuzluk' ad1 verilir. Kabala anlayi dolay1, kul her eyleminden sorumludur.
~mda, Sonsuz olanla sonlu diinya ara-
Kaderiye mezhebine gore, Tann yalmz-
smdaki biiyiik u~urum bir dizi tiiriimle ca iyi yarahn1~ olup, kotii .i~s~n ya d_a
~eytarun eseridir. fnsan bu lkismden ba-
kapatdu; o, ancak bu sayede belli ol~ii
rini se~mede biitiiniiyle ozgiirdiir. Bu-
ler i~inde bilinir hile gelir. Buna gore,
nunla birlikte, bu durum Tann'-run insa-
Tann diinyadaki eylemi yoluyla biline-
mn her davram~m1 onceden bilmedi~i
bilir. anlarruna gelmez.
kabul (ing. assumption; Fr. assomption; AI.
kakos. Yunancada, ~rkin, kotii, de~ersiz,
vorassetzung, annahme]. Do~ru oldu~u zavalh ve talihsiz anlamma gelen s1fat.
na, herkes i~in apac;~k oldu~una inam- Kakos'un kar~1h ise da~ goriinii~ ya da
lan genel fikir, ilke ya da saymhlar. bi~im, ~ekil bak1mmdan giizel olmay1,
Kabullerin ~e~itli tiirleri vard1r: Bun- ahlakh, erdemli ve yetkin olmay1 ifade
lardan orne~in aksiyom, ne kamtlanan eden kalos Slfatldlr.
ne de ~iiriitiilebilen, fakat herkes tara- kahc1 [ing. permanent; Fr. permanent].
fmdan apa~1k ve do~ru oldu~una ina- Gec;ip giden ve siireksiz olmaya kar~1t
mlan bir kabuldiir. Buna kar~m postii- olarak, hep var ve siirekli olanm duru
la, herkes taranndan apa~;~k bir ilke ve mu. Ger~ekli~in hi~ ortadan kalkmaya-
do~ru olarak goriilmese bile, belli bir cak, hep varolacak olan bir boyutu,
teorinin suurlan i~inde, do~rudan do~ yonii ya da par~as1 i~in kullamlan ~1fat.
ruya smanabilir bir sonuca gotiirdii~ii Cme~in, mekan, Orta~a~ felsefesmde,
i~in benimsenen bir kabuldiir. bu anlamda kahc1 bir ~ey ya da nitelik
ka~anllmazhk [ing. inevitability; Fr. in~i olarak de~er lendiri.lmi~tir. .
tabilite]. Bir onerq.enin ba~ka bir oner- kahnhlar yontemi [Ing. method of resJdu-
meden zorunlu olarak ~~ ya da bir es; Fr. methode des residus]. J. 5. tMill ta-
olaym, durumun belli bir geli~menin so- rafmdan onerilen deneysel yontemin
nucu olarakortaya c;~kmas1 durumu. bir ad1m1.
kal venizm 485

Buna gore, kompleks bir sonucun bir leri i~eren bir sistem saglad1gmdan,
par~as1, sonucun olu~masmda etkili boyle bir kalktil geli~tirildikten sonra,
olmu~ oldugu bilinen, ve sonUI;Iarmm 50z konusu i.;eriksiz yap1y1, belli bir i~e
dogas1 daha onceki ara~tumalar saye- rige uygulamak ve saydar evrenindeki
sinde anla~IIan belirli onctillerle a.;Ikla- ili~kileri denetlemek mtimktin hale gel-
nabildigi takdirde, kompleks sonurun mi~tir.
kalan k.Jsm1, etkili olan ned en ya d a ne- Soz konusu kalktil dti~tincesi daha
denlerin geri kalanuun bir sonucu ol- sonra en onemli ifadesini manbk alanm-
mahdu. Bunu sembolik olarak ~oyle da bulmu~tur. Bu ttirden bir i~lem sis-
gosterebiliriz: temi ya da kalktiltin manbk i~inde ve
manhksal ili~kiler i.;in de olu~turulabi
a, b, c, d,..... a, b, c, oyleyse, d lecegi fikrinden hareket eden mantlk~jl
w,x, y,z, w,x,y, z lar, sayllar evreninde degil de, onenne-
ler evreninde kullarulacak bir i~aret,
kahhm-~evre kar~1tbga [ing. heredity sembol ve kurallar btittinti olarak man-
environment controversy; Fr. conhoverse tlksal bir kalkiil geli~tirmi~lerdir. Bun a
de l'h~redit~-environment]. Dogu~tancl gore, manbk alaruru bir onenneler evre-
hk ve empirizm arasmdaki kar~1thkla ni olarak degerlendiren ve onermeleri
e~anlamh olan ve bir organizmamn, i.;erilderi ile degil de, birer gosterge ya
ozellikle de insan organizmasUlUI olu- da harfle, ba~ka bir deyi~le sembollerle
~umunda deneyimin, .;evrenin, ogren- gosteren man~ar, onenneler arasm-
menin katk1s1yla kahhmm, doganm, daki ili~kiJeri, sembollerle g05terilen baZI
dogu~tan getirilen ya da mir~s ahnan gosterge ve kurallara gore, bir yapma dil
genetik yapmm katkisuun ne olduguy- i.;erisinde fonntill~tinni~lerdir. Manhk-
la ilgili tart1~ma. fillar tarahndan gel~lirilen mantlksal kal-
kalkUI [ing. calculation; Fr. calcul]. Hesap- ktil, onenneler arasmdaki fonnel ili~kile
lamada ba~vurulan i~aret ve kurallar rin bilincine vannarruza iml<An veren bir
sistemi; manhksal problemleri ~jozmek hesap cetveli, bir i~lem ~izelgesi goriinti-
i.;in geli~tirilen formel sistem. Bir konu- mti alm1~t1r. Manbksal kalktil, ~u halde,
daki akllytirtitmeyi yoneten iJkeler btitti- onermeler arasmdaki ili~kileri gostenne-
nti i')in kullamlan deyim. c;1kanm kural- mize, karutlamarruza ve soz konusu for-
lanna ve manhksal i~lem yontemlerine mel ili~kileri denetlememize imkan sag-
gore, semboller kullamlarak filkanm layan, i.;erikten yoksun, fonnel bir i~aret,
yapllan formel i~lem. sembol ve kurallar toplulugudur.
Buna gore, cebirsel kalkiil, aritmetiksel kalvenizm. 1509-1564 ylllan arasmda ya-
i~l~mleri kendisine temele almak ve ~aml~ olan J. Calvin tarafmdan kuru-
onu bir model olarak kuJianmak sure- lan ve Katolik mezhebinden, kutsal ki-
tiyle geli~tirdigimiz bir soyut semboller tabl Hristiyanhgm tek kaynag1 ve ilkesi
toplulugu ve bir yapma dildir. Burada, olarak gordugu i~in farkhhk gosteren
ornegin 3 ile 2'nin toplamlannm karesi- dini ogreti.
nin 25 edecegini gostennek i')in, (a+b?= Calvin'in ogretisinde, Tann varolan ve
a 2 +2ab+bl gibi bir cebir kurahm ve for- olup biten her~eyin merkezi olup,
mtiltinti uygulamak fazlas1yla yeterli- Tann'nm iradesi her~eye yayllm1~tu.
dir. Bu fonntil, yalruz 3 ve 2 sayLlan i.;in lns.arun kendisine mutlak ve kesin bir
degil, fakat herhangi iki saymm toplam- bi.;imde bagunh oldugu tannsal doga-
laruun kareleri i.;in, ve dolayisiyla sayi- nm her yerde mevcud oldugunu savu-
lardan ba~ms1z olarak ge~erlidir. Ce- nan Calvin, kullanmn Tann'ya stirekli
birsel kalkiil, i.;erikten ya da sayllardan olarak ifade etmek durumunda oldukla-
baguns1z olarak tiim sayLlar evreni i.;in n bir sayg1 ve minnet bor~lan oldugunu
ba~vunnarruz gereken i~aretleri ve harf- belirtir.
186 kamusal

kamusal [lng. public; Fr. publique; AI. Aristoteles'in de olumlu oldugunu dile
staiitlicll). Ozel, ki~isel ya da mahrem getirrnek, karutlamaya bir omek olarak
olana kar~tt olarak kamuyla, meslekler verilebilir.
veya siyasi alanla ilgili olan i~in kulla- Karutlama ayru ~er~eve i~inde, bir oner-
mlan niteleme. menin dogrulugunu, onun ba~ka bir
Bu baglamda, bir btitun olarak toplu- ooerrnenin zorunlu sonuru oldugunu, ya
mun ~tkanm, bireylerin ya da gruplann da daha once dogru oldugu kabul edilen
bencil ~tkarlarmdan aytrd etmek i~in kll- onerrneler obeginin manbksal vargtst ol-
musal pkar deyimi kullamhr. Buna gore, dugunu gosterrne i~lemine kar~thk
bir toplumun tum uyelerinin, statuye, gelir. Kamtlama, tumdengelimsel man-
zenginlige veya konuma bakmakstzm bkta her zaman bir zorunlulugu ifade
payla~ttklan ortak bir hedef, politika ya eder, zira karutlamada onculler dogru ol-
da amaca kamusal ''kllr adt verilir. duktan sonra, sonucun dogru olmast bir
Yine, liberal politik duzenin feodal du- zorunluluktur. Ote yandan, mantt.ksal
zenin yerini aldtgt Strada olu~mu~ olan, bir ili~kiye dayanan kamtlama, neden-
yurtta~ ya da bireylerin toplulukla ilgili sel ili~kiye dayanan ve bundan dolayt
sorunlart ve kon ular uzerinde tartt~ma, zorunluluktan ~ok olumsalhk ta~tyan
fikir beyan etme imk4m bulduklart, ttarutlamadan farkhhk gosterir.
sosyo-politik sorunlann ~ozulmesinde kanon [ing. canon; Fr. canon; AI. kanon ).
ki~ilerin degerler, erek ve norrnlar iize- Manb.ksal ve bilimsel yontemlerin ken-
rinde mutabakata varrna ve katkt yapma disine tabi olmak durumunda oldu~
~ansma sahip olduklart estetik/ ebedi temel ve onemli bir kural, ilke ya da
ele~thi veya politik muhalefet alan! k~> ol~ut. Belli bir alanda ge~erliligi olan
musal alan olarak tanunlatur. Sivil top- kural ve il.keler toplarm.
lumla devlet arasmdaki bir alan olarak Normatif bilimlerde, temele konacak,
kamusal alan, burjuva toplumunun ihti- ol~u ahnacak nonn, izlenecek model ya
ya~lanru devlete ileten ilerici, ele~tirel ve da prati.k kural. Ote yandan, belli bir
kultur tarb~an bir alan bi~iminde geli~ sistem ortaya koymaya yarayan kural-
mi~tir. lar btitunune ise kllnonik adt verilir.
kana at [ing. opinion; Fr. opinion). 1 Rasyo- Kant, Immanuel. 1724-1804 ytllart ara-
nel bir temeli olmakla birlikte, kendisin- smda ya~amt~ olan unlu Alman filozo-
den ku~ku duymamn mumkun oldugu fu. Temel eserleri: Kritik der Reinen Ver-
bir onerme ya da hipotez. Ki~isel go- nunft [Saf Akhn Ele~tirisi), Kritik der
ru~lere dayanan inan~. 2 Bir uzman ta- Pratischen Vernunft [Pratik Akltn Ele~ti
rafmdan verilen hukum ya da yargt. 3 risi) ve Kritik der Urteilkraft [Yargt Gu-
Saglam delil ya da dayanaklart olmayan cunun Ele~tirisi).
fikir, goru~, sam. 4 Degi~en fenomenle- Temeller. Modern felsefenin geli~im
rin kesinlikten yoksun duyusal bilgisi. seyrine uygun olarak epistemolojiyi on
Sam. Ki~inin dogru olup olmadtgmdan plana ~tkartl'll'~ alan Kant, oncclikle
emin olmadan benimsedigi gorii~ tarzt. tHume'dan etkilenmi~tir. _Kendi dey:
5 Otoriteye ve guvene dayah olarak be- ~i)!k Hume onu dogmatik uykusundan
nimsenmi~ du~unce. uyandtran, spekilla tif felsefe alarundakf
kamtlama. [1ng. argumentation; Fr. argu- ara~bnnalarma yeni bir yon veren filo-
mentation). Yalruzca manbga ve ozellikle zof olm~tur. Ote yandan, o Descar-
de salt mannga ail bir deyim olarak, en tes'm akilch\mm da sirt~klm olumJu
az bir ortak terime sahip olan iki oner- yo_nler i~erdi~jni saptam~ ve zihnimi-
me arasmda, bu terimlerin i~lemleri ve zin, matematikle ugra It 1 zamanki i~le
kaplamlart yonunden kurulan manhk- yi arzt ]l~mda adeta euyuleruni~
sal ili~kiye verilen ad. Buna gilre, tum tir. Kant, bundan ba~ka as1l, onyedinci
insanlarm oltimlu olmalarmdan dolayt, ve onsekizinci yuzy1llarda goz kama~h-
Kant, Immanuel 487

nc1 geli~meler kaydeden bilimden, .ii_zel- Ba~~.Jm.. deyi~le,.


o felsef~~ki ilk ve
likle de fizikten etkilenrni~tir. Kant'm teinel misyonun.Yn _bilirni temeileruhr-
goztiiidebilim, onciilleri kesin alan ve mek, daha sonra da ahlakm ve dinin ras-
yontemleri, ancak Hume'unki ~bi felsefi y.onelligini savUP.IUak oldu~a inan-
bir ku~kuculuk benimsendigl zaman, m~hr. Bununia birlikte, bu hi~ te kolay
sorg111aniibilen eyrensel bir disiplindir. bir i~ degildir, <;i\Dldi bilim ye din yiiz-_
Bir bilim adam1, Kant'a gore, bir yandan yllard1r birbirlerine kar~1 aman&IZ hi,r
kendisinden onceki bilim adamlannm miicadele i~iii.de-olmu~lar ve bilim, dinilt
ula~hg sonu~lan kabul eder; yine, bir Qtoritesi kaQJStoda mut]ak bit zafer ka-
bilim adam kabul ettigi bu sonu~lara zanma yo luna girmi~til'- _Bu zafer, Kant:a
ek olarak, yeni ara~hrmalara giri~tigi gore, bilimin halo a ,smdan i 1 ve
zaman, deneysel yontemler kullaiUr. olu u olmakla birlikte a v
Bilim yans1zd1r ve nesneldir. b a~1sm an tam bir felakettir._
Ole yandan bilimin, ozellikle de New- B1hmin ilinin miidaJlaleleri kar~1smda
ton tarafmdan geli~tirilen modern fizi- ozerl<ligm kazanmas1 hi~ ku~ku yok ki
gin ~ok ba~anh sonu~lar dogurmu~ iyi bir ~eydir, fa kat bu, bilimsel ohnayan
alan yontemi, Kant' a gore, rasyonalizmi ttim.....i.D.an'ilann, din ve ahiAkm temelsiz- .
de empirizmi de a~arak geli~mi~tir. lgmesi ve anlams1z)asmas! anlamma
Ba~ka bir deyi~le, fizik bilimi, rasyona- geJjyorsa. bilimin zaferi, insanhk aQSm-
liz ula~hg1 s<ii'tu Jan da. empinz- dan, dinin bak.Is agsndan ger,ek bjr fe-
min ula~_tl 1 sonu Jan da yanh~layarak - lattir. Kapt. iiyleyse, ya!ruzca din,
geli~imini siirdilrme t II. una gore, bilim ve ahlaki temellendirmek duru-
kendisine en saglam bilgi modeli olarak InUlid"a kalmamJ~), fakat rasyoneJ bir
dii~iiniilen matematigi omek alan ras-
varlik ohnarun ne anlama gelditini gos-
yonalizm, ~eylerin bizatihi kendilerine "'terme durumunda kalm1~hr. 0, ile bu
yonelmeden, ~eylerin kendileriyle bir amac1 &er~kle7tjlihilmek iQn hem
temas kunnadan, yalmzca dii~iinceleri tDescartes'm rasyooalizmjnden ve hem
birbirlerine baglamakla yetinip, ~eylerin de Hume'un em irizminden onemli or-
kendileriyle ilgili olarak a priori sonu~la u " o eleri trai!Sen I iste-
ra ula~II. Oysa fizik, matematigi de kul-
'1,!0 ojik idealizm diye bilinen kendi bilgi
lanarak ~eylerin bizzatihi kendilerine
kuram!!]J geli~tirmi. yiikselen bilimin
yonelmekte, ~eylerin kendileriyle, ras-
yonalizm tarafmdan kurulamayan te- felsef! temellerini gtisterdikten sonra, oz-
masl, ba~anh bir bi~imde kurmaktad1r. giirliik ve Odev dii~ilncesine dayanarak'
Kant'a gOre. lngiliz fjlozafu Hume'un 'ttristiyan _a;hHikllU savunrna cabas ver-
mi,lir, _
empitizmi, belirli bir nede~de~ : : : :
aym sonucun ,,t<acagim ru,b, Bilgi GoriJ~leri: Dii~iincesinde rasyona-
list felsefeyle empirist felsefenin bir sen-
kesin olarak bilemeye~~!: ~vun-
mak ::5:~1e v=Pilgmntarak
tezini yapan brunanuel K,ant, bilgide
ku~kJ 4la em1~hr. Oysa,
hem deneyimin ve hem de akhn katk!-
~ok ba~anh sonudar elde etmi~ alan sirun kacirulmaz oldupjunu One sjjrmij5
fizik bilimi hemen tiimiiyle n~<~llik t:Qr. 0, ilk olara en basil bir deneyimin,
duyu izlenimlerinin bile a

=-
ilkeUne dayanrnaktdar. Kanih1d)ag-
lam a, kendisine dilen i~in, rasyona- , n r e
lizm tarafmdan da, temr,!rizm yi ra an ve miirnkiin kilan bir ogeyi
dan cfa a~1klarup temeliendirile;;;e;en i~erdigini gi!stermi~tir. Soz konusu a pri-
bilimi, ozellikle de fizik bil~ni temel- ori ogelere kar~11ik gelen zaman ve
lenilirmek, bifunsel bjr bi~imde dii~iin mekina, deneyin transendental ko~ulla-
diigii zaman, msan zihninin naSif ile- n ad1ru veren Kant, boylelikle Hume'un
..
tur. -
digini b~;~lmak oldugunu diiiinmii~- matematiksel bilimlerin tilmii yle anali-
tik bir yap1da oldugu gorii~iine kar~1,
488 Kant, Immanuel

matematigin mekan ve say:yla ilgili yar- dunyaya ili~kinyorumumuzun temel


gtlaruun sentetik dogasuu ortaya koya- bile~enlerini meydana getirir. Deneyim-
bilme imkfuu bulabilmi~tir. de soz kon~ olan <;akluk, Kant'a ~ore,
zihnin bizim taraJZdan nicelik, niteljk_ ba
gmh, toz gibi belirli de i mez formlar
ya a a~amlar aracd1 Ia e
dirilir ya da yargtlantr. negin, mcelik-
le ilgili bir yargt siizl<onusu oldugunda,
zihnimizde bir ya da <;ok olan vardtr.
Nitelikle ilgili bir yarg1 one surdugu-
muz zaman, ya olumlu ya da olumsuz
bir onenne ortaya koyariZ. Bagmttyla il-
mn ve gili bir yargtda bulundugumuz zaman
rnek3ndtr Buna gOre, ise, ya neden ile sonucu ya da ozne ile
lulukla zaman ve mekan olan yuklem bagmllstm du~unuruz.
~eyler olarak algdanz. birlikte, BUtun bu du~unme tarzlan, Kant'a
zaman ve mekan duyu-deneyinden tiire- gore, zihnin duyu-deneyinden gelen
tilmi~ ideler, izlenirnler ya da kavramlar malzemeyi birle~tinne, bu malzemeyi
degildider. Zaman ve mekanla, Kant'a sentezden ge<;inne ya da soz konusu
gore, _9.Q~rudan ve araastZ olarak sez&!_- malzemeye bir birlik kazand1nna faali-
dep~rla~thr Bunlar sezginin a prior1, yetinin temel bil~eridir. Ve biz bu
yani her turlu deneyirnden once gelen ve sentez faaliyetiyle de duyu izlenimleri-
her tur deneyin onsuz olunarnaz k!?ulla- nin <;oklugundan, yani sonsui say1daki
n olan kalkiiandlilar,. Yani, bunlar duyu- darmadagm1k izlenimden, tek bir tutar-
deneyinde nesneleri her zaman kendi- h dunya resmi elde ederiz.
leri arach!'ltyla algtlamakta oldugumuz Kant'a gore, duyu deneyinin kapsam1
gozluklerdir. 0 zaman ye meMnJa ilgili i9Jte giren her nesne, bu kategorilerden
bu ogretisine transendental estetjk aduu birine ya da digerine uymak durumun-
verdikten sonra; transendental analitige, dadtr. Zira anlama yetisi, insan zihni bu
kategoriler ogretisine ge.;mi~ ve hpk1, kategorilere uymayan bir ~eyi hi<;bir ~e
duyarhk ya da deneyimin a priori algt kilde konu alamaz, alsa bile anlayamaz.
formlart i<;ermesi gibi, dogaya ili~kin Gorunu~lerin, fenomenlerin bir ~ekilde
ara~tmna ve bilginin de bag.ntt, toz ve anla~dabilmeleri i<;in, onlara anlama ye-
nedensellik tiin:inden a priori ilkeleri i<;er- tisinin kategorileri araahgyla bir yapt
digini gosterrni~tir. kazandmlmast gerekmektedir. Anlama
En stradan du~uncede bile, sistematik yetisinin kategorilerine uymayan bir ~ey
olmayan bir tarzda varolan bu kategori- insan zihni tarafmdan bilinemez. Kant'a
ler, matematiksel~mekanik bir doga bili- gore, duyu-deneyimiz belirli bir yap1 ve
minin temel ogeleri olarak ortaya <;1kar bir birlik sergilemektedir. i~tc duyu-
ve rasyonel bir doga kavrayt~tm mum- deneyinin sergiledigi bu yapt ve birlik,
kiln hAle getirir. Ba~ka bir deyi~le, dii: ancak ve ancak gon:inu~leri kendi kate-
~uncenin ya da insan zihninin duyu- gorilerine gore duzenleyen anlama yeti-
deneyiriden ge1en malzemeye brr bitllk: sinin faaliyetiyle a<;lklanabilir.
kazandtrmasl veya soz konusu malze- Bununla birlikte, kategoriler du~unce
meyi bir sentezden ge9nnesiyle i!gili" nin ya da bilginin oznel ko~ullan olduk-
-ulau bellrll iialegorilerin bulundu'"nl,J lanndan, burada bunlann nastl olup da
ifade eden Kant'a gori, zil'lk siiz konu- nesnel bir ge<;erlilige sahip olabildigi,
su sentez ya da birle~tirme faaliyetini yani nesnelere ili~kin bilgirnizi mumkiin
<;e~itli yargtlar ortaya koymak suretiyle kdan ko~ullan saglayabildikleri sorusu
ger<;ekle~tirir, oyle ki bu yargllar bizim ortaya <;tkar. Kant'a gore, a priori kav-
Kant, lmm~nuel 489

ramlar olarak kategorilerin nesnel ge~er Bu, bizden ba~ImSIZ olarak var olan,
lili~i, insamn nesnelere ili~kin duyu- ancak bizim kendisini yalmzca bize go-
deneyinin yalruzca bu kategoriler saye- rundu~u ve bizim tarafumzdan duzen-
sinde miimkun olabilmesi olgusuna da- lendi~i ~ekliyle bilebildi~imiz bir d1~
yamr. Duyu-deneyinin bir nesnesi, yal- ger~ekli~in varoldu~u anlamrna gelir.
mzca bu kategorilerle du~unulebilir Bir Boyle bir ger~klik bizim bilgimizi arttu-
nesneyle ilgili bir du~unce, onunla ilgili maz, fakat bize bilgirnizin s1mr lanm gos-
tum yargdar ve dolayisiyla ona ili~kin terir.
bilgi, yalmzca kategorilerin sa~JadJ~I Immanuel Kant bu o~retisiyle bilimsel
kavramsal ~er~eve i~inde olanakhdu. bilginin olanakh oldu~unu gostererek,
insan zihninin yalmzca, kategorileri Newton fizi~i temellendirir, fakat var-
aracdi~Iyla kendilerine bir yap1 kazan- h~m gene! ilkeleri, Tann'nm varolu~u,
dudJ~I fenomenleri bilebilece~ini, ruhun olumsuzlu~u gibi konulan ele
bunun otesine giderek ~eylerin bizatihi alan geleneksel metafizi~i olanaksiZ
kendilerini bilemeyece~ini, duyu dene- hale getirir. <;:unku, metafizik alamnda,
yindeki nesnelerin insan zihninin i~le ruh, Tann, evren kavramlanm du~un
yi~ine uydu~u i~in bilinebildiklerini du~umuz zaman, burada duyu-deneyi
soyleyen ve tum empirik yasalan insan tarahndan sa~lanan malzeme bulunmaz.
zihninin yasalanna indirgeyen Kant'm Bilginin ilti Ierne! o~esinden biri olan
bu bilgi anlayi~Inm en onemli sonu~la deney, tecriibe o~esi metafizik alarunda
n, mutlak bir determinizm, bil nin SI- soz konusu olmad1~ i~in, akd burada
mrhh ve me a 1zi in imkan antinornilere du~er. Oyleyse, metafizik
ilgili sonu~lardu. Bilgirniz i bak1mdan alarunda bilimsel bilgi olanakli degildir.
SINihdir. Bilgi, her~eyden once dutu- A&!~ Bununla birlikte, Kant goru-
deueyinin diinyastyla smulanffilstlr1 nu~-gerseklik ya da fenomen-n\llf\en
Bilgirniz ikinci olarak, algtlama ve du- aymmmi insan varh~ma uygulayarak,
furune yetilerimizin deneyimin ham ahlak imkiiruru kurtanr. Zira, ona gore,
malzemesini isleme ve duzenleme tarz:' insamn bir fenomen. bir de numen tara-
lanxla smularuni~hr. Kant elbette ki, & vard1r. Yani, insamn biri duyusat di-
bize gorunen dunyamn nihai ve en yuk- ~er! akdla anlastlabilir o(an iki farkh
sek ger~eklik olmadi~mdan ku~ku boyutu vardu. Duyusal yonuyle ele
duymaz. Nitekim, o Jenomenal ger,eklik- ahnd1~mda, insan do~adaki mekaniz-
le, yani bizim duyular araqhtJyla tee- manw...bir par~as1d1r. Ba~ka bir deyi~le,
rube etti~imjz dunya jje numenal gerfek- insan fiziki e~ilimleriyle, i~giidiileriyle
li( yani d~sal olmayag ye akdla fenomen:ier dunyasmm bir ogesidir.
anla~tlabilir olan djjn;ya arasmda IUr Buna kar~m, insan kendisini hayvandan
aynm vapmistlr.Bir ~ey algtlanmadi~I a)l.Ltan alclqda, fenamenler dYnyasm1n iis-
zaiiian nedir? $eyin bizzatihi kendisi ne tiine yiilc!?Plir. ak4 sayesinde, nedenselli-
anlama gelir? giq, dogaJ zgnmlnh~m hi.ikiim siirdji~i
Meta(izjgi: Biz algdamadJ~Imiz ~eyleri .dunyanm l!tesine ~gp llzg;!it olur. B~ka
elbette ki bilemeyiz. Bizim bildi~imiz bir de~i~le, metafizigin ancak pratik ahl
~eyler numenler, ~eylerin kendileri alanm a, ahlaki iradenjn kesin kanaatle-_
degil de, fenomenlerdir, ~eylerin goru- riyle milmkiiti 6labilecegini savunan ve
nu~leridir. Bizim biidi~irniz nesneler du- dene)'irr!deki a priori_o~eyi \lkarsama
yular aractiJ~Iyla algdanan nesnelerdir. yonternini. ahlak alanmda ahlaki yargda-
Biz buna ek olarak, duyusal dunyarun ra da uygulayan Kant, once ahllli yargi-
bizim zihnimiz tarafmdan yarablmadJ~I lan psikolojik bir a~1dan de~erlendirmi~
m biliyoruz. Zihin, bu dunyay1 yarat- ve sonra kategorik buyrukla, yani forme!
mak yerine, ~eylerin kendilerinden tu- olarak k~ulsuz olma ozeUigiyle, ahlak
retilmi~ olan ideleri ona yuklemektedir. alanmdaki a priori o~eyi yakalami~hr.
490 Kant~ idealizm

Ona gore, kategorik buyrugun, yani kaydedemeyen Kopemik, ytldtzlann


ins~ jnsa., olduj!;n i~in belli seyleri yerlerinde sabit durduklanm ve giiz-
yap te en ahlak yasasmm, iyi lemcinin onlann ~evresinde diindugu-
ira den n1nmas1, 1nsanm u nu kabul ettigi zaman ba~anh olabilece-
ger~ek kisiligini ve insan varhklanm gi inancma kapllmt~ ve bu kabuluyle
ki~iler olarak birbirlerine ba~layan hal- giikteki cisimlerin hareketlerini a~tkla
kay Olu~turur.:'_Prahk ve ahliil<f temeller ma ~abasmda ger~ekten de ba~anh ol-
uzerinde geli~en bir metafizik one suren mu~tur. Kopernik'in durumuyla kendi
Kant',!!J felsefesinde, bu ikinci alan, teo- problemi arasmda bir analoji kuran
rik ak.bn zorunlulukla belirlenen duyu- Kant, ~imdiye kadar tum bilgilerimizin
sal dunyasmdan sonra, pratik akhn iiz- konu aldtgt nesnelere uyduklanmn var-
gurlukle belirlenen akllla anla~llabilir saylldtgmt sayler.
dunyast olarak ortaya ~tkar. Akllla anla- Bununla birlikte, nesnelere ili~kin bilgi-
~llabilir iizgurluk dunyasmm fiziki ve mizi, nesneler hakkmda yeni birtaktm
dogal dunyayla clan ili~kisinin ne oldu- ~eyleri a priori bir bi~mde ortaya koy-
gu sorusu ise, Kant't her iki dunyayt da mak suretiyle artttrrna yonundeki ~aba
uyumlu kllan bir tannsal diizen postula- lanmtz, ona gore, siiz konusu varsaytm
styla, iilumsuzluk postulasma giitiirur temele ahndtgt i~in, ~imdiye kadar hep
ki, bu postulalar da ifadesini Tann du- ba~anstzhkla sonu~lanrru~hr. Bundan
~uncesinde bubnaktadtr. dolayt, Kant'a gore, ~imdi yeni bir dene-
Kanlp idealizm [lng. Kantian idealism; Fr. me yapmarun, ve bilginin nesnelere
idt!alisme Kantien]. tKant'm, bir yandan de~il de, nesnelerin bilgiye uyduklartm
dunyayt idelerden hareket ederek ku- one surmenin tam zamarudtr. c;:unku
rarken, yani zihnin pasif ahct olmaytp, bilgide sezginin nesnelere uymak zorun-
duzenini dogaya yukledigini one surer- da oldugu kabul edilitlle, nesneler hak-
ken, bir yandan da ayru dunyarun ger- kmda a priori bir bilgiye sahip olrnarruz
~ek ve iyi oldugunu suren idealizmi. olgusu a~tldanamaz. Nesneler hakkm-
Kant'm Kopernik devrimi [lng. Kant's C()- daki bilgirnizi a~IIdamak i~n, Kant'a
pernical revolution]. Bilimsel bilginin, sen- gore, nesnelerin insandaki sezgi yetisine
tetik a priori iinerrnelerin realist bir tavtr uyduklaruu kabul etrne zorunlulugu
ve zihnin nesnelerine uydugu varsayt- vardtr.
mtyla hi~bir ~ekilde a~tklanamayacagtru Bununla Kant hi~ ku~ku yok ki, insan
du~unen ve a priori, yani tumel clan, yal- zihnirun bilgide konu aldtgt nesneleri ge-
mzca ge~rni~ ve ~imdi i~in degil, gele- li~igiizel yarabnal<ta oldugunu siiylemek
cek i~n de ge~erli clan bilgiyi a<;tkJamak istemez; o, bununla zihnin dogu~tan du-
uzere, zihinle nesneleri arasmdaki ili~ki ~uncelere sahip oldugunu da anlabnak
i~in yeni bir varsaytm bulmak zorunda arzusunda degildir. Onun felsefe alanm-
kalan Kant'm, unlu astronom Koper- da gen;ekle~tirdi~ devrim, daha ~ok
nik'ten etkilenerek ger~ekle~tirdigi, nes- insan zihninin tecriibe ettigi, algtladtgt
nelerin zihne ve zihnin i~lemlerine ya da nesnelere bir ~ey katbgtru siiylemekten
faaliyetlerine uydugu teziyle belirlenen olu~ur. Kant bilgimizin deneyden ba~la
devrime verilen ad. dtgt konusunda David Hume'la lam bir
Kant, bu turden bir ~iiziime uzun dene- uyu~ma i~dedir, fakat o, Hume'un tam
melerin ardmdan ve Kopernik'in bilim- tersine, insan zihninin tecrube ettigi nes-
sel ~ah~malanndan kendisi i~in bir ders nelere bir ~y katan, duyu yoluyla gelen
~tkartarak varmt~hr. Kant' a gore, giikte- malzemeye bir form. bir ~er~eve kazandt-
ki cisimlerin hareketlerini, bu cisimlerin ran aktif bir gu~J)Idugunu one surer.
onlan giizlemleyen ki~inin ~evresinde insan zihni, ona gore, oyle yapllan-
diindukleri varsaytmtm temel.e alarak mt~hr ki, kendi hili~ tarzmt nesnelere
a.;tklama ~abasmda yeterince ilerleme aktanr, nesnelerin kendi hili~ tarzma
kapitalizm 491

uymasm1 saglar. insan zihni dogasa ge- viren kapah ahlak top'lum tarafmdan
regi, deneyimlerimizi aktif bir bi~imde uygulanan bir basklya dayamr. SOz ko-
duzenler. Ba~ka bir deyi~le, du~unme nusu ahlakta, bireyin kesin ve mutlak
faaliyeti yalmzca, duyular aracahgayla bir ozgurlugu olmayap, o eylemlerini
birtak.Im izlenimler almaya degil, fa.kat otomatik bir bi~imde ve i~gudusel ola-
ayiu zamanda tecrube ettigimiz ~eyler rak ger~ekle~tirir. Ba~ka bir deyi~le, ka-
hakkmda yargalar olu~turmaya i~erir. pah ahlakta birey, toplumun bekasam
Tapk1 renkli gozlukler takan bir kimse- saglamak, toplumsal uyumu saglamak
nin her~eyi gozluklerinin rengiyle gor- i~in geli~tirihni~ olan gelenek ve gore-
mesi gibi, du~unce yetisine sahip olan neklere, odev ve kurallara kayatsaz ko-
her insan varhg1, ~eyleri ka~andmaz bir ~ulsuz itaat eder.
bic;imde kendi zihninin dogal yapasma Ki~id1~1 olan bu ahlak, u~ balwndan
gore du~unur. kapah olan bir ahlakhr: Bir, toplumsal
kaos [Yun. khaos; ing. chaos; Fr. chaos; AI. ah~kanh.klan korumaya ama~lar; iki,
chaos]. llk maddenin, evrendeki duzen- bireysel olanla toplumsal olam bagda~
den once soz konusu olan, duzensiz, hrmaya hedefler, ve nihayet u~, o her
kannakan~ak, ~ekilden yoksun ve aya- zaman bir toplumun ahliik1d1r. Tum in-
nmla~mama~ hili. Dunyanm yaradah- sanhk it;in ge~erli olmayan bu ahlakm
~mdan once, butun maddr ogelerin i~in evrensel bir yonu yoktur.
de bulundugu kan~akh.k, karga~ah.k. Kapah ahl&kln dogal muttefigi, soy-
Evrendeki egemen gucun yasa ve diizen lcnce yaratma gucuyle sapmalan onle-
degil de, raslanb oldugu durwn. yen, bize olumiin ka~arulmazhgma gos-
Yunan felsefesinde, evrenin, butun bir tererek, toplumun haklanru korumaya
evrene yasahhk ve duzen getiren rasyo- ve desteklemeye yarayan statik dindir ..
nel ilkelerin varolmadag1 bir zamandakj kapitalizm [ing. capitalism; Fr. capitalisme;
durumu. Tum ogelerin, duzenleyici bir AI. capitalism us). En gene) anlarru ifiinde,
gu~ tarahndan, bir duzenin temel par~a
sermayenin, en temel uretim araca oldu-
~ ekonomik sistem veya uretim tarz1
lan haline getirilmezden onceki, i~i~e
~t;in k ullandan geneI terim.
ge~mi~ ve karmakan~ak olma hAli. An-
Bir uretim tarz1 ya da ekonomik sistem
la~llamayan, kontrol edilemeyen h41,
olarak kapitalizmi belirleyen en temel
durum, olu~um.
ozellikler ~oyle sualanabilir: 1 Oretim
kapah ahlik [ing. closed morality; Fr. mo-
arac;lanmn ozel mulkiyeti ve denetimi.
rale fermee]. <;agda~ Fransaz filozofu H. 2 Ekonomik faaliyetin kiir elde etmek
Bergson'un Les Deux Sources de la Morale amacayla yapdmasa veya ozel k~nn te-
et de la Religion [Ahliik ve Dinin tki Kay- ~ebbus faaliyetinde ba~hca saik olmasa.
naga] adh eserinde sozunu ettigi, kata 3 Soz konusu ekonomik faaliyeti duzen-
toplumsal tabulara dayanan ahl&k anla- leyen bir pazann varhga.
ya~l.
4 Karm, sermaye sahiplerine ait olmasa.
Metafizik goru~unde, zamanla mekan, 5 Oretic:ilerin, kullanmak amacayla degil
sureyle madde arasmda bir aymm yap- de, satmak amaayla uretmek durwnun-
tl.ktan sonra, bu ayaruru bilgi teorisinde da olmalan. 6 OegJ~im biriminin belli bir
sezgi ve analiz, din felsefesinde stati.k zaman kar~ahga par~~~ ucret olmasa. 7
din dinamik din aymrru olara.k koruyan Sistemdeki temel degi~im. araarun para
Bergson, onu ahlik goru~unde a~ak olup, 8 uretim surecinin uretim ara~lan
ahlAk ve kapah ahlak arasmdaki bir aya- na sahip bulunan kapitalist ya da onun
nm ~eklinde ifade etmi~tir. adana yonetic:isi tarahndan denetlenmesi.
Surenin, yarahca giicun kendisini ahlak 9 Sermaye bUilciminde bor~lkredi kulla-
alanmda a~ ahlak ~eklinde ifade etti- nahrken, mali kararlar uzerinde tam bir
gini soyleyen Bergson'a gore, ya~amm denetimin bulunmasa, ve nihayet, 10 ser-
hemen tiim gene) fenomenlerine yuz ~e- mayedarlar arasmda reUbet.
492 kaplam

Kt:ikeni, feodalizm i~inde tiiccar serma- Ote yandan, 'insan ba~b at' tiiriinden,
yenin ve d~ ticarelin biiyiimesi olgusu- anlam1 clan, fakal herhangi bir ~eye
na geri gt:itiiriilen kapitalizmin birinci delalet etmeyen, gero;ekte varolan her-
evresi, onbe~inci yiizyll ile onsekizinci hangi bir ~eyi gt:istenneyen st:izciiklerin
yiizytl arasmda kalan Jjsgri senmzye evr_- ya da terimlerin kaplamma bo~ kaplam
si olarak bilinir. Buna kar~m. ikinci evre adt verilir.
ola~st.riyel gp.r.~. Sanayi Devrimi adt kaplamsal [ing. extensional; Fr. extension-
ile bilinen, ve enerji kullanan makinala- net]. Bir problem st:iz konusu oldu~un
rtn ortaya o;li<I~l ve geli~imiyle ba~la da, dikkati t:inermelerin anlam1 iizerinde
yan evredir. Kapitalizmin geli~iminde de~il de, do~ruluk fonksiyonu iizerinde
bundan sonra gelen evre, tekelci kapita-. yo~unla~ttran yakla~tm io;in kullamlan
lizm olup, bu evrenin ba~langt~ tarihi, stf at.
ikinci saM~Li devriminiR ger~k!e~~ Bu ba~lamda, her t:inermenin ya stra-
-~~~~r~~la~k~:~~~~ ~nu~ir.:~a;t!;~J~~ "(
dan bir olgusal t:inerme, yani manbksal
baktmdan basil bir t:inerrne ya da bu tiir-
-npltalizm ayru zaman a, belli bir top- den t:inerrnelerin do~ruluk fonksiyonu
lumsal adalel t:i~retisiyle bireysel haklar oldu~unu tine siiren t:i~etiye; io;lemsel
anlayi~lm io;eren bir ideolofi olarak gt:i- her t:inermenin kaplamsal bir t:inermeye
riilmii~tiir. Buna gore, kapitalizm ideolo- dt:inii~tiiriilebilece~ini y a da io;lemselli-
jisi, gelir ve refah diizeyiyle ilgili ~itsiz ~in kaplamsallt~a indirgenebilece~ini
Hklerin, bireylerin ekonomik faaliyetlere savunan teoriyc kaplamsall!k tezi adt ve-
yapbklan farkb katkilann toplumsal ba- rilir.
kliildan adil clan kar~lllldan oldu~unu Buna mukabil, tammlayamn ya da
savunur. St:iz konusu ideolofi, kapitalist yiiklemin, tanlmlanan ya da t:izne konu-
toplumun varolu~u ve sa~llkh geli~imi mundaki kavramm kaplamm1 ifade et-
ic;in, belli birtakun hak ve t:iz .. liiklerin ti~i, ortaya koydu~ tarum tiiriine kap-
gerekli oldu~unu iddia eder. una ilre, lamsal tamm denmektedir.
omegin bireyler devletin key tida- karakter [Os. seciye; lng. character; Fr. ca-
nndan korunup, aym dev racter; AI. charakta). 1 iJncelikle, bir ~eyi
el<onoml
- ve Iicari r- ba~ka bir ~eyden ayuan t:izellik. ananite-
lik 2 Genelleme yoluyla da, bir insarun,
.. inal altma almak suretiyle, ko-
bir ki~inin, davram~, al~kanhk, giio; ve
kaplam [Os. ~iimul; Lat. extensio; lng. ex- beceriler, de~er ve dii~iince tarz1 tiiriin-
tension; AI. umfang). Bir st:izcii~iin uygu- den temel t:i~elerden meydana gelen t:izel-
landt~l ~eyler toplam1, bir deyimin dile
liklerinin, onu ba~ka insanlardan farklt-
la~bran biitiinii.
getirdi~i nesne ya da nesneler kiimesi,
bir kavramm kapsad1~1, io;ine aldtgt, be- Bireyleri birbirlerinden aytran psi~ik
lirttitl, gt:isterdi~i konu ve nesneler top- t:izellikler toplam1, ki~inin st:iz konusu
lamt. t:izellikleri yaratan, gt:ireli olarak de~i~
Ornetin, 'adam' cins isminln kaplanu, mez yap1s1 ya da mizac1 olarak karak-
iki ayakh olmak, akdh olmak, erkeklitl ter, bir bireyin ki~ili~ini meydana geti-
olmak, v. b. g., t:izelliklere sahip clan ren; davram~ tarzlanm, tepkilerini be-
biiliin insanlardtr. Kaplam, d nyaya lirleyen kaha duygusal niteliklerin top-
bak1~ tarztmtza, diinyaya yiikledi~imiz lamtru, bir ki~inin )"a da toplulu~un
anlama i~arct eden ve niteliklerle, t:izel- psikolojik ya da tinsel aymct t:izellikle-
liklerle, karakteristiklerle ilgili clan io;- rinin meydana getirdi~i biitiinii dile ge-
lemden farkh olarak, nesnel diinyaya lirir.
~aret eder ve struflaIa ilgilidir. Ote Bu ba~"Iamda, farkh karakter tiplerinin
yandan, kaplamla io;lem arasmda ters stmflanmastyla u~ra~an, farkh karak-
bir ili~ki vardtr. terlerin ortak t:izelliklerini ifade eden,
karakter tiplerinin bilgisini saglayan ve 6te yandan, (inlu Fransaz dli~iini.lri1 Fo..
karakter egitiminin temelinde yer alan ucault'nun bak1~ a~tsandan ve tUrn soy
bilime karakteroloji ada verilmi~tir. <;e 1emlerin iktidar lar tarafandan liretildigi
~itli karakterlerin ~ozlimlerunesi ve tas- tezi temele ahndaganda, en az1ndan
viriyle ugra~an La Bruyere ve La Roc- hakim soylemin etkilerini bertaraf ede-
hefoucauld gibi alolca filozoflaran ~a cek, onu etkisizle~tirme amaca gliden
b~malarana dayanan karakterolojiye bu soyleme kar~zsoylem derunektedir. Ba~ka
ad, onu ki~isel karakterleri ve bunlaran bir deyi~le, kar~asoylem, ge~mi~in bask1
olu~wnuyla ilgili psikolojik belirle1nele~ altrnda tutma ve mlicadele bi~imlerinin
ri konu alan bilim olarak tanamlayan popiiler belle~ne sahip ~akarak politik
Wilhelm tWundt tarahndan verilmi~tir. direni~ i~in bir manivela, ihtiya~larla ta-
karar manh~a [ing. logic of decision; Fr. lo- leplerin ifadesi i~in yeni bir ara~ sagla-
gique de d~cision]. Konusu, belirli tercih- yan soylean tliriidlir.
leri, ki~ilerin belli zamanlarda, belli du- kar~a kiiltlir [ing. counter-culture; Fr. cont-
rumlarda se~ecekleri en uygun ve en re-culture). Geleneksel davrana~ tarzana,
elveri~li davrana~ bi~imlerini belirle- geleneksel degerlere, k1sacas1 varolan
yen kurallar olan mantak dah. yerle~ik kliltlire kar~a ~akrp, ona bir al-
Karneades. Yeni Akademi'nin kurucusu ternatif olu~turan yeni, fakat yeterli
olan Yunanla filozof. topluinsal temelden yoksun olan kliltlir
M. 0. 214-129 ylllan arasanda ya~ama~ ti.irli.
olan Kameades, bilginin olanakslZ oldu- Kar~a kliltlir deyi.mi, radikal ogrenciler,
gunu ve hi~bir dogruluk ol~litli bulun- hippiler ve kimi entellektlieller, 1960'1J
madtgmL dile getirirken ku~kucu bir yallaran sonlarma dogru, siyaset, i~ ve
bak1~ a~asa benimsemi~tir. Hi~bir ~ey aile ya~amt konusunda, uzla~amsal bir
bilemeyecegimizi, her kanatlama, kendi- ~er~eve i~inde kabul gormli~ degerlerle
leri karutlarunak durumunda olan onka- davraru~ kahplarana ters dli~en gorli~
bullere dayandaga i~in, hi~bir ~eyi karut- ya da teoriler geli~tirdikJeri zaman popli-
layamayacaglmaza one sliren filozof, ler hale gelmi~tir. Kar~a kliltlir her~ey
tStoac1 felsefeyi ve onlann Tann'nan va- den once geleneksel ve uzla~unsal aile
rolu~uyla ilgili kanatlannt ~iddetle ya~amanan engelleyici ve bastanct yonle
ele~tirmi~tir. 0, mutlak bir ku~kuculu rine kar~a ~1k1~1, insanlara kendi hayatla-
gu benim.semenin, yargtya tiimliyle as- rrna ya~amalanna izin venne konusunda
klya almarun olanaksaz oldugunu bildi- asrarh olmaya, ~ok ~~itli tlirden uyu~tu
gi i~in bir olasahk kurama geli~tinni~tir. ruruyla tan~akhk i~nde olmaya ve cin-
kar~ 1 [ing. counter; Fr. contre) Online gel- sel ozglirlli~iin erdemlerinin savunucu-
digi sozcliklerin anlamana, i~erdigi kav- !ugunu yapmaya i~erir.
rama zad olan, ona kar~a ~akan an lam- kar~da~hrmah felsefe [Os. mukayeseli
larda bile~ik sozciikler meydana getiren felsefe; lng.comparative philosophy; Fr. phi-
onek. losophie comparative; AI. vergleichend phi-
Bu baglamda, ornegin bir ihtilale kar~a losophie]. Yalruzca bliylik uygarhk.Jaran
koyan koyan, bir devrimin sonu~laruu felsefelerini degil, fakat ayru zamanda
ortadan kaldannayt ama~layan siyasi ve bu felseeler arasUldaki benzerlikleri,
sosyal harekete kar~devnnr ada verilmek- ortak noktalarr ve fark.Jahklan konu alan
tedir. Yine ayru ~er~eve i-;inde, modern felsefe tlirii.
bilin~li oznenin yarahrru olan disiplinlere Kar~lla~tarmalL felsefe, Bata Felsefesi,
kar~t, oznenin tahttndan indirilmesinin <;in felsefesi, Hint felsefesi, islam fe)se-
ardandan ve dill arzuyla bilin~da~arun bir fesi, Afrika felsefesi gibi farkh felsefele-
etkisi olarak yorumlayan bak1~ a~asln ri konu ahp, bunlar arasandaki benzer-
dan, arkeoloji ya da soyklitt.i~li, psikana- likleri oldugu kadar, farkh kavraya~lara
liz ve dilbilim kar~adisiplinler olarak ka- da gozler online seren felsefeye kar~ahk
tegorize edilir. gelir.
494 kar~ala~tuma yontemi

kar~lla~tuma y5ntemi [Os. mrtkayt>.se tikel olumlu ve 0 ('Bazi S'ler P de~ildir')


usulU; !ng. comparative metl1od; Fr. 7nlt- da tikel olumsuz onermeyi ifade eder.
IJOde comporative ]. Kar~lla~tlrmah filolo- Buna gore, kareni n sol tist ko~esinde
ji, kar~1la~tumah psikoloji, kar~lla~tlr bulunan A ile sa~ list ko~esinde bulu-
mah anatomi, kar~1la~hrmah fizyoloji, nan E ust kar~1tlar olarak tarumlarur. Ka-
kar~lla~tlrmah din gibi disiplinlerin renin sol alt ko~esinde bulunan i ile sa~
yontemine; yalruzca biyolojik fenomen- alt ko~esinde bulunan 0 da alt kar~1tlar
lerin de~il, fakat kiiltiirel fenomenlerin olarak bilinir. Ost kar~atlardan her ikisi
de incelenmesi ve a-;1klarunasmda kul- birden do~ru olamaz, fakat ikisi ayru
lamlan, ve fenomenler arasmdaki ben- anda yanh~ olabilir. Alt kar~1tlardan,
zerliklerle aynhklan inceleyerek genet yani i ve O'dan ikisi birden do~ru olabi-
sonu-;lara ula~maya -;ah~an yonteme lir, fakat ikisi ayna anda yanh~ olamaz.
verilen ad. Kar~lla~tlrma yontemi, pozi- A ve 0, E ile i karede, -;eli~ik onermeler
tivizmin kurucusu A. Comte ve Alman olarak ge-;er. Buna gore, A ve O'dan, E
ktiltiir tarih-;isi W. von Humbolt tarafm- ve i'den her ikisi birden ayru anda
dan geli~tirilmi~tir. do~ru olamaz; biri do~ru olursa, di~eri
Bu -;er-;eve i-;inde psikolojinin, arala- zorunlu olarak yanh~tlr.
nnda insan da olmak tizere, hayvan Ayru karede, A ile l veE ile 0 da alt1k
ttirleri arasmdaki benzerlikleri ve fark- onmneler olarak tarulnlaiur. Altlkhk ili~
hhklan konu alan ve s6z konusu ben- kisi, A ile i ve E ile 0 arasmda oldu~u
zerlik ve farkhhklan tiiriin biyolojisi ve zaman, buna list i-;erme, i ile A ve 0 ile
ya~am bi-;imi a-;1smdan inceleyen dah- E arasmda oldu~u zaman da, buna alt
na kar~Jla~tJrmall psikoloji ad1 verilir. i-;enne ad1 ad1 verilir. Ost i-;ennede,
kar~ahkh ko~ul eklemi [lng. biconditio- A'run do~ru oldu~u bilindi~i zaman, i,
ncd; Fr. implicateur reciproque; AI. koimpli- E'nin do~ru oldugu bilindi~i zaman ise,
kator ]. 'Ancak ve ancak ... ise' diye oku- 0 zorunlu olarak do~rudur. Buna kar-
nan ve ana bile~enlerinin aym do~ruluk ~m, A'run ya da E'nin yanh~ oldu~u bi-
de~erini ta~nnas1 durumunda do~ru linirse, i ve O'dan her biri do~ru ya da
olan bile~ik onenneyi meydana getiren yanh~ olabilir. Alt i-;ennede ise, i'nin ve
onerme eklemi. O'nun do~ru oldu~u bilinin;e, A ile
kar~llakh ozgecilik [ing. mutual altru- E'den her biri do~ru ya da yanh~ olabi-
ism; Fr. altruisme mutuel]. Hemen tum lir. Buna kar~m, fnin ve O'nun yanh~
ktilttirlerde goriilen alhn kurah, yani oldu~u bilinirse, A ve E zorunlu olarak
'ba~kalanrun sana yapmasm1 isteyece- yanh~tlr.
~in ~eyleri yap!' kurahm tammlamak kar~aomek yontemi [lng. method of coun- '
i-;in kullamlan deyim. teraample; Fr. methode de contreexemple].
kar~1olum karesi [Ing. square of opposition; Bir ~yi, bir tezi, bir onenneyi. onu yalan-
Fr. carri d'opposition]. t~istoteles manb- layan, yanh~layan ya da ona bir ~kilde
gmm dort standart kategorik onennesini kar~1t olan bir omek bularak c;Uri.itme
birbirleriyle manbksal ili~ki i9rle sokan yontemine, orne~ 'Tiirn kugular beyaz-
kareye verilen ad. dlr' onenne.sini, siyah olan yalruzca tek
Soz konusu dort standart onerme, La- bir ku~u bularak yanh~lama faaliyeti.
tince 'tasdik ediyorum', 'onayhyorum' Yontem, mantlk alarunda, belli bir akd-
anlamma gelen Latince AffinnO'dan li.i- yiiriitme formunun ge-;erli olmad1~m1
retilen A ve 0, 'ink~r ediyorum', 'onay- gostermek i~n kullaruhr. Buna gore, bir
lamlyorum' anlarruna gelen nEgatlo'dan akdytiriitme formunun ge-;erli oldu~u
tiiretilen E ve i harfleriyle gosterilen nu soylemek, soz konusu fonnun, onciil-
onennelerdir. Bunlardan A ('Tiirn S'ler leri do~ru olan tum omeklerinin, sonu-;-
P'dir) tiimel olumlu, E ('Hi-;bir S P de~il lanrun da do~ oldu~unu ifade etmek
dir') tiimel olumsuz, i ('Baz1 S'ler P'dir') anlamma gelir. i~te, soz konusu ak1lyii-
kat~gori 495

ruhne fonnund~n, onc(H!er! dogru fakat ve zihin, a~k ve nefret, ;ekim ve itim gibi
sonucu yanh~ olan tek bir omek bul- gii;lere, birbirlerinin tam kar~astnda yer
mak, kar~1ornek yonteminin manhk ala- alan, birbirlerinden lur bakurundan fark-
rundaki uygulatnas1n1 olu~turur. hh.k gosteren, butiinuyle z1t nitelikler
kar~1t [Os. zrt, nakiz; Yun. enantios; Lat. sergileyen, aralarmda kar~dtkh bir ili~
contrarius; ing. contrary; Fr. contraire; Al. kinin olmadl~l o~e ya da gii;lere kar~t
konlrtir). 1 Nicelik bak.Jm1ndan ayn1 ol- lar ad1 verilir.
makla birlikte, nitelik bakun1ndan fark- Buna kar~1n, felsefi psikolojide, s1cak
h olan, yani biri olumlu iken, di~eri ve so~uk, ayd1nhk ve karanhk, yiiksek
olumsuz olan ve her ikisi birden do~ru ve al;ak gibi, farkh ve kar~1 t niteliklerin
olarQay an, fa kat her ikisi bird en y anh~ bilin;te birbirini ;a~n~tudi~lnl, kar~lt
olabilen onermeler i;in kullarulan stfat. lardan birinin kendi kar~1 hru gundeme
2 Terimler soz konusu oldu~unda ise, getirdi~ini dile getiren yasa kar~1tbk
kar~1thk, t Aristoteles'in kavramlar ara- yasast olarak tanunlanu.
smda varoldu~unu 50yledi~i dort tiir kategorematik lerimler [ing. categorema-
kar~1olumdan birine kar~d1k gelir. Buna tic terrns; Fr. termes categorepnatiques]. Or-
gore, kar~1t terilnler, ayn1 cins iQnde bir- ta;a~In unlu nominalist du~unuru Willi-
birlerinden en yuksek farklWkla ay1nlan . am'm tarumlayarak sinkategoremati.k
terimlerdir. Kar~ll terirn Qftleri, ~u terimlerin ka~1S1na koydu~u dilsel bi- .
halde, ayn1 cins ya da kar~1t alt-cinsler rimier; kategorik onermede yer alan te-
i;inde yer ahrlar ya da kendileri kar~1t rimler. Bunlar, yaln1z ba~1na ahnd1klan
altcinslerdir. Fakat toz kategorisi, toz zaman da anlam ta~1yan terim.lerdir.
kar~1tlann oznesi oldu~undan, kar~1t kategori ['Tasdik etmek' anlarruna gelen
kabul ebnez; ayn1 ~ekilde, nirelik kate- Yunanca 'lallegorein'den; Lat. przdJca-
gorisine giren terimler goreli oldu~un mentum; ing. aJtego,y; Fr. catigorie; Al. ka-
dan, nicelik kategorisinde de ka~Itlar tegorie). 1 Bir yiikleme rurii, bir yiiklemin
dan soz edilemez. ozneye izafe edilme taJZI. Bu anlamda
Ote yandan, iyi-kotii, ak-kara, ka~1t kategori, insan d u~uncesinin nihai ve en
terirn ;ifti omek1erinde oldu~u gibi, ara- temel bOlme ya da rurlerini gosterir. 2
lannda bir orta kavrama izin veren kar- Ayn1 zamanda, varhk tiirleri. Kategori-
~It terimler de vard1r. ~u halde, kar~1t ler, bu anlamda varh~1n nihai ve bOiu-
iki kavram, bir di~erinin olumsuzu olan nemez liirlerini ifade ederler. 3 ilk iki ta-
iki kavramdu. Kar~1t kavramlar, her- rumm bir sentezi olarak, kavramsal
hangi bir konu ya da nesne hakk.Jnda analiz ya da suuflama baknlWldan, va-
ayn1 zamanda tasdik edilemeyen, evet- rolan ~eyler arasanda ayanm yapma
lenemeyen kavramlar olarak kar~1m1za imkaru veren san1f, bolme ya da cins.
;1kar. Bun a gore, ak ile kara kar~1tt1r, Ayru cinslen verilerin, ortak ozellikler
ama ;eli~ik de~ildir. c;unku bif ~eyin ak ta~IdtkJan iQn, obeklenrnesine imkan
de~ilse, kara, kara de~ilse, ak olmas1 zo- veren Slntflama tarz1. 4 Bir felsefe siste-
runlu de~ildir. Kar~1t kavramlar, bu ne- minin temelinde bulunan ana ilke, ide,
denle aralannda hep bir orta kavrama fikir ya da kavram.
izin verirler. Ornegin, ak ve kara gibi iki Buna gore, kategori, bilgiyi mumkiin
kar~1t kavram aras1nda 'gri' gibi bir orta kllan ve a) ba~ka struf, form ya da kate-
kavram bulunur. gorilerle birli.kte bul WlSa bile, onlarla
3 Metafizikte alan1nda ise, evrende i~ ortak hi;bir ~eye sahip olmad1~l i;in,
ba~1nda olup, de~i~mek y a da de~i~me ba~ka bir s1ruf, form ya da kategoriye
ye neden olmak suretiyle ger;ek1igini ka- indirgenememek, b) daha yUksek bir Sl-
rutlayan hareket ve siikunet, varhk ve nifin uyesi olarak goriilememek, c) bilgi-
yokluk, kuru ve 1slak, s1cak ve so~uk, mizin i;eri~ine form ya da yap1 kazan-
ate~ ve su, karanhk ve ayd1nhk, madde diimak ve d) anlamh ileti~imin temeli
496 kategori

olmak aniarrunda biricik olan, nihai ve ~ekliklerin gorilnii~lerini, ya da feno-


en ytiksek kavram olmak durumunda~ lnenleri bilebilece~imizi savunan Al-
du. l nan filozofu Kant'ta, nihai ve indirge-
Kategori konusunu ilk kez olarak ele nemez yuklem ttirleri olarak kategori-
alan ve kategoriyi nihai ve en ytiksek ler, 'varhk tarzlan'n1 de~il de, yalnJzca
yukle1n tilrii olarak tann nlayan Aristote- nihai ve en yuksek 'kavraya~ tarzlan-
les'te kategori, varolanlann kendilerine lU', gerc;ekli~i idrak etme, kavrama bi-
ytiklenen veya izafe edilen slfat ya -da ~imlerimizi ifade eder. Bu kategoriler,
ozelliklerle Siruflanabilece~i inanc1n1n anlama yetisine, deneyimde verilmi~
bir sonucu olan genel kavrama kar~1hk olaru alg1lay1p, kavramas1 i~in gerekli
gelir. 'Tti1n', 'baz1', 'de~ildir', 'veya' tti- yap1y1 sa~layan a priori kavram ve kate-
rtinden 1nanhksal deyimler d1~1nda gorilerdir. Onda kategoriler, ~u halde,
kalan ve ba~ka bir deyime ba~lanma anlama yetisinin temel kavramJanna
ml~ tum deyimlerin on ayn s1n1fa aynl- kar~1hk gelmektedir.
dl~lnl one stiren t Aristoteles, i~te bu Kategorilerin, numenler dtinyasuu hi~
genel ~er~eve i~inde tez, nitelik, nicelikf bir zaman bilemedi~i.Jniz i~in, ger~ekli
ili~ki, yer, zaman, konum, durum, etki ~in kendisini beth nlemedi~ini ya da ta-
ve edilgi ba~hklanyla on kategoriden nlmlamadl~lnl, f akat kategorilerin de-
olu~an bir liste ortaya koymu~tur. neyimin zorunlu ko~ullar1 oldu~unu,
Yunan filozofu bu kategorileri, nihai ve bilgi ve deneyimin kategorileri ongordti-
en ytiksek kavray1~ tarzlar1 olarak gor- ~i.inti, onlarm deneyimden elde edilme-
mti~ ve kategorilerin nihai varhk tarzla- yip, deneyde sa~lanan kaba malzemeye
nnl ifade etti~ini savurunu~tur. yuklendi~ini, deneyimi a~an kategorile-
Soz konusu varhk tarzlan ~eylerle ka- rin a priori oldu~unu savunan tKant, ka-
n~bnhnamahdlr; c;tinkti Aristoteleste, tegorileri, dti~tince her zaman onerme-
bir ~ey ya da toz olmak yalruzca bir var- lerle ifade edildi~i ve bundan dolay1
hk tarz1d1r ve ti..iln di~er varhk tarzlar1 temel onerme ttirleri kategorilere kar~l
ancak ve ancak bir tozde varolabilir. Or- hk gelmek durumunda oldu~u i~in,
ne~n, Sokrates hakkmda, onun M. C. 5. onerme formlarlndan ~lkatsaml~hr.
yuzyalda (Zaman), Atina'da (Yer) ya~a Ba~ka bir deyi~le, A.ristotelesten sonra
ma~, felsefe o~retmi~ (Etki), yeni Tann- yeni bir kategori anlay1~1 geli~tiren
lar icat etmekle su~la~ (Edilgi), bir~ok Alman filozofu Kant, kategori konusu-
dostu olan (ili~ki) bir adam {TO%) oldu~u nun birl~ik ohnayan deyimler ba~la
soylenebilir. Bu 10 kategori, Aristoteles nunda de~il de, yargalardan hareketle
taraf1ndan, ba~ka bir kategoriye indirge- ele ahnmas1 gerekti~ini one stirmti~ttir.
nemez olma anlam1nda, nihai ve en yuk- Buna gore, yarg1 ya da onermelerin nice-
sek olan kavramlar olarak de~erlendiril lik ba~lam1nda ttimel, tikel, tekil; nitelik
mi~tir. Buna gore, 'mavi' bir renk, renk ba~lam1nda olumlu, olumsuz, sonsuz;
de bir 'nitelik' olarak ifade edilebilir, ba~1nh soz konusu old u~unda, katego-
fakat 'nitelik' ba~ka bir terim araah~tyla rik, hipotetik, aynk; kiplik bakunmdan
ifa de edilem~z ya da a~1klanamaz. ise problematik, assertorik ve apodeiktik
Aristotelesin soz konusu kategori an- olmak tizere on iki ayr1 ttirden oldu~u
layl~mln en onemli ba~ar1s1, onun toz- nu dile getiren Alman dti~tintirti, bu on
ler, yani de~i~me boyunca say1sal ola- iki yarg1 li..irtine on iki kategorinin kar~l
rak bir ve ayn1 kalan ~eylerle ilinekleri; hk geldi~ini savunmu~tur.
ozsel ytiklemeyle ilineksel ytiklemeyi Aristoteles'in stiz konusu kategori an-
birbirinden ay1rm1~ olmas1d1r. layl~lyla Kanf1n kategori anlay1~1, ara-
Biz insanlann ger~ekli~in bizzat ken~ daki rum farkhhklara ra~men, ~u iki
disine, numenlere ili~kin bir bilgimiz noktada uyu~ur: I Kategoriler dtinya
olamayaca~Inl, bizian yaln1zca bu ger- hakkJnda olan bili~sel soylemin, i~eri-
kategorik onermelerin niccfigi 497

gini de gil de, form unu tcrrun eder; n mi gondcrme yap1ldtg1 hususunu dik-
Kategoriler, Aristott!les manhgnun te- knte almazsak), bu takdirde kategorik
melinde bulu nan toz.-ilinek a ..m:mm oncrmelerin gene) yapiSl, S'nin oznenin,
'
(ozne-yuklcm manh~tm) varsayar. P'nin ise yuklemin yerini tutmasl ko?u-
Kategori kor.usu Kant'tan soma doni.!- luyla, s P'dir', ve 'S P degildir' formUI-
~ume ugraytp, ozellikle Hcgd'den bn~ Ieriyle ifctde edilebilir.
layarak, bir felsefe sistcmindeki temel kategoril( onermelerin niceligi [tng. qu-
kavram ya da ilke anlamma gelmi~tir. antity of cntegorical proposition; Fr. quan-
Kategori kavram1 omegin, an<~litik fd- titr de Ia propositon cat~gorique]. Katego-
sefcde, daha ziyade ft!lsefi ~JUri.i tmt::, rik onenncnin tumel ya da tikel olmas1
yanh~lama ama~h argi.imanlarda kull~. dnrumu ic;in kullarulan deyim.
mlmt~ttr. Soz konusu kategcri anl<.y~ Buna gore, kategorik onermeler birbir-
~ma gore, '7 bir c;if saytd!r' onermesi, 7 lcrinden yalruzca yuklcmin ozne hak-
say1s1 yanh~ stmfa sokuldugu ic;in, sa- bnda tasdik edilme ~ekli bakumndan
dece yanl1~ olan bir oncrmedir. Oysa '7 de~il, fakat aym zamanda yuklemin
say1s1 yeildir' onermesi, snd~ce j'anh~ hakkmda tasdik edildigi oznenin kapla-
olmakla kalmaz, fakat bir de kategori mt baknnmdan da birbirlerinden ayn-
yanh~1m ifade eder. hrlar. Orncgin, 'Dunya bir gezegendir'
kategorik [ing. categoric; Fr. c:atrigoriqur:; oncrmesinde, ozne tek bir nesnedir; bu-
AI. kategorisch]. 1 Hipotetik ohnay;m, na kar~thk, 'Tum gezegenler eliptik yo-
ko~ulsuz olan; 2 smulamas1 olmayan, rungelerde hareket ederler' ya da 'Hie;~
istisnas1 bulunmayan; 3 zorunlu c1lan, bir gezegen hareketsiz degildir' oner-
bir yukum!Uiuk getiren, istege bagh b~.t melerinde, ozne bir smifya da tiirdiir ve
lwunayan i~in kullarulan stfat. onermedeki iddia, onun herhangi bir ve
kategorik onerme [1ng. caiegoricol proposi- her bir uyesi i\in gc\erlidir. 'Bazt ytldlz-
tion; Fr. propositioJt cnte,~orique; AI. kotego- lar parlakhr (ya da parlak degildir)'
risclt proposition]. En iyi bilil~en, en basil onermesindc, ozne belin;izdir, yani en
onerme turi.i olarak, bir yuklemi.n basic azmdan bir nesne hakkmda iddiada bu-
bir bic;imde, bir ozne hakkmda olumlan- lunuimu' olabilecegi gibi, iddia birkac;
dtgl, tasdik edildigi, ya da ollunsuzlan- .va da bircok
. nesne hakkmda olabilir. Bu
dtgl, inkar edildigi onenne turi.i; 'basit farkhhklar niceliksel farkhhklar olup,
bir bic;imde' ifadesi, ko~ulsu2 bir bi~hn yukandaki onermclcrden birincisi gibi
de, }'a da herhangi bir kaytt olmadan, olan oncrmelerin trkil, ikincisi ve U\Un-
veya oncnncnin terimleri arasmdaki zo- cusii gibi olan onermelerin genet, buna
runlu bir bagmttyt gerektirmeksizin ari- kar~m sonuncusu gibi olan onermelerin
lamma geldiginc gore, basit bir bi.;i"llde tikr.l oncrmeler olduklan sovlenir.
'
ozne, yuklcm ve kopuladan meydana Kategorik onermelerin niceligi soz ko-
gelen onerme turu. nusu oldugunda, ~u hususlara dikkat
'DLinya bir gezcgendir', 'Oiinya duz de- etmek biiyiik onem ta,tr: Kendisi hak-
~ildir', 'Tiim gezegenler eliptik bir yo- kmda iddiada bulunulan ozne, tek bir
runge uzerinde hareket ederler', 'Hic;bir nesneden degil, faka t bir gruptan olu~tu
gezegen hareketsiz de~ildir', 'Ba?J yll- gu zaman bile, grup bir grup olarak, yani
dtzlar parlaktu', 'Bazl gezegenler parlak kompl~ks bir nesne olarak ele almdtgt
degildir' onermeleri kategorik onermeye slireCi~, cnerme tekil bir onenne olarak
ornek olarak verilebilir. 13u onerme:leri, kalmayc:. devam eder. 6megin, 'SU!ey-
terimlerin ozel karakterlerinden \'e oznt! maniyc Kiituphanesi binlerce kitap veri-
nin nicelil?nden soyutlan;ak (yani, 3zm~ saleden olu~ur' onermesi tekil bir oner-
konumunda bulunan kavranun kapla- medir, c;iinkii, her ne kadar ozne ~ok
muu meydana getiren ncsnelerden biri- fazla saytda kitaptan meydana gelse de,
ne mi, baztsma rru yoksa tiimunc birdcn ozneyi meydana getiren parc;a ya da ka-
498 kategorik onermelerin niteligi

lemlerden hepsi, bir grup ya da bir top- zegenler parlak dej';ildir', 'Hi~bir geze-
lam meydana getirecek ~kilde goriil- gen hareketsiz degildir' onermeleri de,
mii~tiir. Aym durum, 'Biitiin biiyiik ge- olumsuz onermelerdir.
zegenler sa y1ca sekiz tanedir' onermesi kategorik tastm [lng. categorical syllogism;
io;in de g~rlidir. Burada da, ozne bir Fr. syllogisme cat~gorique; AI. kategorisch
grup olarak goriiliir ve yiiklem, ayn syllogismus]. Kategorik onermelerle ifade
ayn gezegenlerden her biri hakkmda edilen; biri biiyiik, biri kii~k iki onciille
dej';il de, bir grup olmak balommdan bir sonu~tan meydana gelen; kii~iik,
grup haklonda tasdik edilir. biiyiik ve orta terim diye adlandmlan,
Tekil ve gene) onermeler, tikel onerme- ii~ terim i~eren; bu ii~ ter.mden, orta
lerin tam tersine, belirli ya da belirlen- terim olarak bilinen birisinin yabuzca
mi~ onermelerdir. Tikel onenne ise, ka- onci.illerde, buna kar~m dij';er ikisinin
~m!lmaz olarak belirsiz ya da belir- sonu~ onermesinde yer ald1j';t; birlikte
lenmemi~tir. Ornej';in, varsayahm ki, ahnan onciillerinin sonucu i~erdij';i ya da
'Baz1 y!ld!zlar parlakhr' onermesinin zorunlu klldtj\1 g~rli tiimdengelimsel
doj';ru olduj';unu biliyorum; ben yalmz- ~tkanm.
ca buradan kalkarak, gorecej';im ya da Klasik manhkta, 256 miimkiin tastm
haklonda bir ~eyler duyacaj\1m bun- form una tas1m kurallanrun u ygulanma-
dan sonraki ilk y1ld!Zm parlak olup ol- 51 sonucunda 24 adet ge~erli tas1m
mayacaj\ml bilemem. l~te bu, tikel formu elde edilmi~tir. Bu 24 adet ge~erli
onermelerde soz konusu clan belirsizlik tasnn formundan 9'una zay1f , lS'ine ise
ve kesinsizlik oj';esidir. Fakat hem gene) kuvvetli tas1m ad1 verilmi~tir. Buna
onermeler, hem de tekil onermeler, bu gore, ayru sonucun, tiimel bir onerme
clan onciilllerden biri albj\1yla dej';i~ti
belirsizlik ve kesinsizlik oj';esinden ba-
rildij';i zaman bile elde edildigi bir tas1m
j\l~Jkhrlar. Bundan dolayt, onlar genel-
likle tilmel onermeler olarak Slmflanu-
kuvvetli tas1m, oysa onciilleri tiimel bir
onermeye i~aret eden, fakat sonucu soz
lar --onlar iddia ettikleri ~eyi, ozne-
konusu tiimel onermenin alhj';t clan bir
lerinin, belirsiz bir par~as1 i~in dej';il de,
tas1m za!l'f tasm1 olarak bilinir. Tas1m
(bu ozne ister tekil, ister say!lamaz
konusunu ilk kez olarak ele ahp sistem-
olsun) tiim kaplam1 i~in iddia ederler. le~tiren tAristoteles, 15 kuvvetli tasum
kategorik iinermelerin niteliAi [lng. qua-
da kendi i~inde yetkin tas1m ve yetkin
lity of categorical proposition; Fr. qualiM de olmayan ttas1m olarak ikiye ayum1~hr.
Ia propositon all~ gorique]. Kategorik oner- kategori yanh~t [lng. category mistake; Fr.
menin olumlu ya da olumsuz ohnas1 du- erreur de caMgorie]. Farkh kategorilere
rumu. girdikleri i~in, anlamlan arasmda hi~bir
Buna gore, kategorik onermelerde, yiik- baj';mhmn bulurunad!j\1 sozciikleri, sen-
lem baz1 d urumlarda ozne haklunda taks ya da sazdizimi kurallanna uygun
olumlandlj';ma, buna ~m dij';erlerin- dii~se bile, bir anlam ifade ebneyen,
de olumsuzlandlj';ma gore, soz konusu hatta sa~a clan bir tiimcede bir araya
olumlama ile olumsuzlama ya da oner- . getirmekten olu~an yanh~; bir kategori-
menin olumlu ya da olumsuz olmas1 du- nin kapsam1 i~nde kalan olgulan, ba~ka
rumu, onermenin niteligini meydana ge- bir kategoriye ozgii deyirnlerle ifade
tirir. Yiiklemin ozne haklunda tasdik etrnetavn.
edilmesine ya da inkar edilmesine gore, katharsis. Annma, bo~hm. ~inin estetik
her onerme ya olumludur ya da olwn- deneyim ve ya~anhlar yoluyla olumsuz
suzdur. Buna gore, 'Diinya bir gezegen- duygulanndan, ozellikle de ytloo tutku-
dir', 'Baz1 y!ld!zlar parlakhr', 'Tum ge- lanndan kurtulmas! durumu; sanatu\ oz-
zegenler eliptik yoriingeler iizerinde nede uyandud1j\1 acnna ve korku duygu-
hareket ederler' onermeleri, olumlu; buna lanyla, ruhu tutkulardan temizlernesi
kar~1hk, 'Dun ya diiz dej';ildir', 'Baz1 ge- stired il;in kullamlan Yunanca terim.
kavram 499

SanatJn amacuwt ayru zamanda ahllli va~tan bi.- zeka sava~1na donu~turme
bir ama~ oldu~unu one siiren Aristote- yontemidir. DemoY.rasi, daha ytiksek
lese gore, sanat, estetik bir ho~lanma bir yapm tarz1n1n kendisiyle ger~ek
duygusundan ~ok, iiretti~i ahlald deger- le~tirilebilece~i tek ve yegane yontem-
le belirlenir; bu ahllli de~er ise, laJthmsis- dir ve sosyalizmin ilan etti~i ~ey mede-
te, yani annmada nesnelleir. Buna gore, nile~mi~ insanlar1n haklar1d1r.' Onun
sanabn gorevi, insanda estetik bir haz ya- sosyalizme, ve sosyalizm hedefine var-
ratmak de~il de, ahlaki bir haz do~ur mak i.;in demokrasiye olan inanc1n1 pe..
lnaktu. Bu ahllli haz da, ruhwnuzun ki~tiren ba~ka bir etken de, Nazi dene-
olumsuz duygu ve tutkulardan anruna- yimi olmu~tur. Kautsy nazizm benzeri
smdan, ruhwnuzun temizlenmesinden rejimleri ykmak i~in ihtilald yontemle-
ald1~LTTUZ keyiften meydana gelir. rin kullandabilece~ni kabul etmekle
kathenoteizm [1ng. bthenotheism). Varo- birlikte, anayasal yonetimin bir kez ku-
lu~una inan1lan birc;ok tanr1dan her bi- rulmaslndan sonra, sosyalizm yolunda
rine yll i~inde belli bir donem boyunca yalruzca ve tamamen demokratik ara~
tapdmas1 durumu; her tannn1n, temel lann kuiJandaca~1na inantr.
ve karma~1k bir ger~ekli~in say1s1z yon Kautsky, komiinizme yonelik ele~tirisi
ya da boyutlanndan birini simgeledi~i soz konusu oldu~unda, komiinist parti-
inana. leri, siyasi de~il de, askerr te~kilatlara
kavimcilik [tng. ethnocentricism; Fr. ethno- benzetir. Bu tiir partiler kendi liderleri-
centrisme]. 1 Genel olarak, bir h~ ka- ni ve sloganlann1 se~mez, bunun yerine
vim ya da bir grup insarun, kendi halk liderlerini iistlerinden ahrlar. Komiiniz-
ya da kavimlerinin, kendi de~er, din, mi yalan ve aldabnacaya dayah bir
trk, kiiltiir ya da dillerinin di~erlerinden 'kale ekonomisi' sistemi olarak gortir-
daha iistiin oldu~ inanct; 2 biraz daha ken, komunist diktatorlii~iin, varoldu-
ozel olarak da, teknik ve bilimsel bakm- ~u siirece, modern i~-;i s1rufma..n kurtu-
dan gu~lu ve samurgeci olup, 1rk9 on- lu~ mucadelesi i~in ciddi bir tehdit ve
yargdarla korle~mi~ Bah Uygarhgsn1n buyuk bir tahribat olu~turd u~unu sa-
kendi iistiinlii~iine inan1rken, di~er uy- vunur.
garhklarl kii~iimsemesi ve kendi iistiin-
kavram [Os. mejhum; lng. concept; Fr. con-
liik iddias1n1 gu~lendirecek malzemeler
cept; AI. begnlf]. Bir ~eyin, bir nesnenin
bulmaya ~ah~mas1 tavn.
zihindeki ve zihne ait tasannu; soyut dii-
Boyle bir tavra antropoloji i-;inde, Levi~ .
~iinme faaliyetinde kullarulan ve belli bir
Straus, bilim felsefesi ve kiiltiirel prob-
lemler ba~lammda ise, Paul Feyerabend somutluk ya da soyutluk derecesi sergi..
taraf1ndan ~iddetle kar~1 ~dalm1~ttr. leyen bir dii~iince, fildr ya da ide.
Kautsky, Karl. 1854-1938 yulan aras1nda Soyutlama yoluyla elde edilen zihinsel
ya~am1~ olan iinlii A vusturyah de-
tasavvur olarak kavram, ortak ozellikle-
mokratik sosyalist teorisyen. ri payla~an bir nesneler kompleksinin
Sosyalizm yolunda demokrasiye sun- veya soz konusu nesnelerin payla~h~J
Slkl sanlan Kautsky, ihtilalci komiiniz- ortak ozellik ya da niteliklerin psikolo-
me yonelik ~iddetli ele~tirileriyle fin jik ya da zihinsel tasanm1na kar~1hk
kazarunt~hr. Ona gore, demokrasi bur- gelir. Ba~ka bir deyi~le, bir terimin an-
juva egemenli~i ve hegemonyasma..n bir lamt ve dolaylSIYla dii~iincenin, bir te-
~ekli de~ildir. Burjuvazi ashnda miilki- rimin konu~ma ya da soylemin en
yet ko~uluna ba~h s1n1rh bir oy hakkl- kii~iik birimi olmas1 gibi, en kii~iik ve
na inand1~1 i~in, evrensel oy haldnn1n en temel birimi olan kavram, bir Slnlfln
uygulan1r hale gelmesi, Kautsky'nin go- uyeleri ya da Slnlftn kendisi i~in kulla-
zi.inde, i~~i Slnlflnln ba~ans1dtr. On un ntlan isim; betimleyid bir ozellik ya da
goziinde 'demokrasi evrensel oy hak- ba~1nt1ya gonderimde bulunan bir
kJyla, s1n1f mucadelesini sille tokat sa- terim olmak durumundad1r.
500 kavrama

T1pla ttimce olu~turmak i~in terimlerin lan1!an kavramlardan meydana geldi~i


bir araya getirilmesi gibi, kavramlar da, ic;in, teorinin c;ok temelli bir par~as1n1
onermeler olu~turmak ya da tam ve ek- olu~turur.
siksiz du~unceler meydana getinnek kavrama [ing. conaive; Fr. ronaooir]. Zihin
i~in bii araya getirilir. Bir kavram kazan- yoluyla idrak etme faaliyeti, anla1na,
mak, onu ifade eden terirnin anlanuru pUinlama; soyutlamalan resimsel hic;bir
ogrt:nmektir. Buna gore, kavram du~u ~ey kullanmadan anlama sured; bir
nulebilen, ve zihne bir ~eyi ba~ka bir ~eyin anlamm1 c;ozme, onu dogrudan ve
~eyden ay1nnaya olanak veren ~ey ya araclSlZ olarak alg1lama i~lemi.
da tasanm1, nesnelerin ya da olaylann kavramcthk [Os mcflrunriyye; ing. concep-
ortak ozelliklerini kapsayan ve ortak bir tualism; Fr. ccmceptualisme; AI. Konzeptu-
ad alhnda toplayan genel tasavvuru, alism us]. Konseptualizm. Tumellerin,
kendisini gosteren terimle anlahlmak is- genel soyut kavramlann tikel ~eylerde
tenen genel fikri, kimi sozcuklerle dile onlann ozleri olarak varold ugun u, asia
getirilen ve deneyim kokenli oldugu one onlardan ayn olarak varolmad1glnt,
surulen, ~e~itli soyutluk diizeylerindeki fakat zihnin ozleri, tumeUeri tikel ~ey
zihinsel i~erikleri ifade etmektedir. lerden soyutladlglnl, onlar i~in isimler
Kavram, bir ~eyin tekil izlenirnine, o ve semboHer yarathg1n1 savunan k.av-
~eyin imgesine degil de, o ~eyin tasan- ram goru~ti.
mlnl gosteren ~eye kar~d1k gelir. Buna Varolan her~eyin bireysel oldugunu
gore, insan bir ~eyin tekligini, onu ba~ka iddia eden kavramc1bk, genelligin hem
he~eyden ay1ran biricikligini tasarlaya- deneyimin ve hem de dilin c;ok temel
bildikten ba~ka, tek ve biricik olanJara bir yonu oldugunu vurgulayarak, kav-
ortak olan ozellikler yardun1yla, ay1u tek ramlann zihin tarafmdan nas1l olu~tu
ve biricik olanlar i~in ~rli olan bir ge- ruldu~u ve deneyimin tikel verilerin-
nellik de tasarlayabilir. Kavram denilince den hareketle olu~turulan kavramlar1n
de anla~1lmas1 gereken i~te b u ikinci ta- nas1l olup da genel olabildigi sorusunu
sanmdlr. Kavram, bir sozd.ige yiiklen- yarutlamaya ~ah~m1~hr. Buna gore, tu-
mi~, bir sozciikte toplanml~ bir bilgiyi meller, tikellere, bireysel nesnelere ili~
ifade eder. Buna gore, epistemolojik ac;l- kin duyu-deneyi sonucunda, bireysel
dan kavram, i~aret ettigi ~ey ya da nesne varhkJar tarahndan payla~llan ortak
hakk1ndaki bilgirniz arthk~a, hacmi dur- niteli~in zihin tarnf1ndan soyutlanmas1
lnadan geni~leyen bir depo niteliginde- suretiyle olu~turulan kavramlar, ideler-
dir. Bu bakunndan kavram, dilde hic;bir dir. Tumeller, bir dile, bireysel nesnele-
zaman tam olarak ifadesini bulamayan re ili~kin duyu deneyinden sonra dahil
bir potansiyaliteye sahiptii. edilen kavramlar olarak varolur ve tii-
L>te yandan, kavram, tek ba~ma oldu- mellerin bilgisine, kavramsalla~ttnlan
~u, yani bir onenne ic;erisinde ozne ve bir deneyimden once, asla sahip oluna-
yuklem olarak yer almad1gt surece, maz.
dogru ya da ~-anll~, olumlu ya da olum- Kavramcrhg1n felsefe tarihindeki ilk ve
suz olamaz. Buna gore, dogruluk ve en onemli temsilcisi t Aristoteles ti r. Rea-
yanll~hk, kavramlann degil de, oner- list bir bak1~ a~LStna sahip olmakla bir-
melerin bir ozelligidir. Kavramtn tek ba- likte, t Platon'u tiimelleri, hem bireysel
~lna yerint! getirecegi hh;bir i~levi yok- tozler ve hem de ozellikJer olarak gor-
tur; onun i~levi, ancak ve ancak onerme dugu i~in ele~tiren Aristoteles'e gore,
ic;erisinde belli olur. tumeller insan zihninden bagunslZ bir
L>te yandan, bilimlerde kavram, bir te- varolu~a sahiptir. Bu realist bak1~ ac;l-
oriden daha a~ag1 bir soyutlama duze- Slnda~ tiimeller, onlan bilecek insan
yinde bulunmakla birlikte, teoriler kul- zihninin varohnamas1 durumunda da,
kavray1~ 501

varoiur. BwlUnla birlikte, tiimeller, ge- nm ger~klil';in yaptst oldut;um.i, ger~ek


neller dt~ diinyadaki ~eylerden, birey- lil';i anlamanm dii~iinceyi ya da kavram-
sel ve somut nesnelerden ayn olarak va- lart anlamak olduj';unu belirtmi~tir.
rolmaz. Yani, tiimeller tikellerden ayn kavram realizmi [ing. realism; Fr. r.Miisme;
olarak varolan tozler det;illerdir. Tiimel- Fr. realism us]. Tiimellerin, gene! kavram-
ler, bireysel nesnelerde, tikellerde varo- lann insan zihninden ve insamn bilgi-
lur. sinden baj';lmstz bir bi~imde varolduj';u-
Bu durumun istisnalan, madde, Tann nu, tiimellerin, onlann bilincine vara-
ve insanm en tannsal par~ast olan aktl- cak, bilgisine sahip olacak zihinlerin hi~
dtr. Bir tiimel, somut ve bireysel toziin, varolmamas1 durumw1da bile varola-
bir tikelin, dij';er bireysel tozlerle, tikel- caklanm savunan gorii~ii.
lerle payla~ttl'; yonii ya da ozellij';idir. Bu gorii~iin en biiyiik ve en iinlii tem-
T tiimeli, tiim l'lere ortak olan ozelliktir. silcisi, iinlii Yunan filozofu tPiaton'dur.
Zihin tiimellerin bilgisine, Aristoteles'e Platon'a gore, tiimeller insan zihninden
gore, somut ve bireysel tozlerdeki ortak baj';unstz bir varolu~a sahiptir. ideal,
ozellit;in kavramtm, deneyim ya da tec- ezeli-i!bedi ve yetkin varhklar olarak tii-
riibedeki nesne ya da ~eylerden soyut- meller ya da ldealar somut ve bireysel
lamak suretiyle elde eder. Aristoteles, ~eylerden olu~an duyusal diinyadan
i~te bu soyutlama siirecine, sezgisel tu- ayn bir bi<;imde varolur. SOz konusu tii-
mevarnn admt vermi~tir. meller veya idealar, yalruzca ayn ve ba-
kavram formasyonu [in g. cancept fonnati- j';lmSlZ tozler det;il, fakat aym zamanda
on; Fr. concept formation]. Ba~ka ozellikle- yetkin ve ideal modeller, ilkomeklerdir.
ri bak.tmmdan farkhhk gostermekle, on- Buna gore, tiimeller, duyusal diinya-
tolojik bak.tmdan kendi kendileriyle aym daki bireysel ~eyler tarahndan hi~bir
olup ba~ka her~eyden farkh olmakla bir- zaman tam olarak kopya ya da taklit
likte, manttksal baktmdan ozde~ olan, edilemeyen, tam anlamtyla omeklene-
yani ortak bir nitelil';i payla~an nesne ve meyen ideal varhklardu. Platon'a gore,
olay kiimeleriyle dolu olan diinyanuzda, ger~ekten varolan tiimellerle kyaslan-
nesne ve olay kiimelerinin soz konusu dlj';mda, tikeller, ancak tiimellerden
ortak nitelil';ini bulup ~karma, yakalaytp pay almak suretiyle. varhl';a gelir.
soyutlama i~lemi. kavramsal ~er~eve [Ing. conceptual sche-
kavram olarak varhk anlay1~1 [lng. lite- me; Fr. sch~me conceptuel]. Bir toplum ya
On) ~f being as concept; Fr. thiorie de /'itre da topluluj';un inan~larmm, kabulleri-
comme concept]. Aym yasalara gore geli- nin, bilim ve ahlak.tnm, gelenekleri ve
~en dii~iinceyle ger~eklik arasmda bir diinyaya bak1~ tarzmm bir ~ekilde bir
aymm gozetmeyen iinlii Alman idelist araya geli~iyle genel ve ku~atlct bir
filozofu tHegel tarafmdan geli~tirilen teori gibi ortaya ~1kan ve o topluluktaki
varhk anlay~ bireylere empirik ve ahlaki deneyimle-
Hegel bir tutarhhk kuraml benimsemi~. rini a~tklama ve yorumlama olanag,
dii~iinceyle dii~iince olmayan bir ~eyi veren biitiln.
kar~tla~tlrmamn olanaks1z olduj';unu kavrayt [lng. conception; Fr. conception].
dile getirirken, kavramlanmlZI kendi- Oyelerini dej';il de, suuhn bizzat kendisi-
mizden baj';lmSlZ bir ger~klikle kar~ ni, par~alanru dej';il de, par~alann olu~
la~tlrmarun soz konusu olamayacag.m turduj';u biitiinii, tikel goriin~leri yeri-
ifade etmi~tir. Bunun yerine, kavramlan- ne, bireyin bizzat kendisini bilmede soz
rruzm kendilerini a~Imladl';uu ve bu su- konusu olan, dej';i~me ortammdaki ay-
retle kavramlarla betimlenen ger~lil';i ruhl'; yakalayan ve belli bir genellerne
meydana getirdigini savunan Hegel, var- ve soyutlamay1 i~eren bili~ tiirii.
hk gorii~iinde, ger~eklil';in kavramlar ta- Bir ~eyin anlarruru yakalama, ne oldu-
rafmdan belirlendil';ini, diinyanm yap1s1- j';unu bilme; ozel ve tikel durumlan
502 kayg1

genel ve soyut a~1klamalara ya da suuf- m1~ olduklanm, bilin~li insan varhgl-


lara baglama, genel ve soyut ilkeleri mn da aym dununda bulundugunu
ozel durumlara uygulama ve goreli ola- dile getiren tHeidegger it;in, en onemli
rak daha az bilineni daha iyi bilinenle problem, olumsal varhk probiemidir. 0,
kar~1la~hrma faaliyetinin sonuru olan olumsal varhk problemini ~ozmek i~in,
bilme etkinligi olarak tarumlanmak du- zorunlu varbk ya da Tann dii~iincesine
rumunda olan kavray1~, bir soziin ya miiracaat etmek yerine, bizim olumsalb-
da akllyiiriitmenin anlanum, bir ~eyin gm kendisinde bir anlam bulmamu. ge-
neligini, neden-sonu~ ya da ama~-ara~ rektigini, varhk probleminin ancak bun-
ili~kilerini zihin araahg1yla yakalamay1 dan sonra ~oziilmii~ olacagm1 soyler.
ifade eder. Ba~ka bir deyi~le, Heidegger'e gore,
kayg1 [tng. aru:iety; Fr. aru:iete; AI. sorge ]. varhk problemi varolu~la ilgili bir prob-
Endi~eyle kan~1k tasa; bir istegin ama- lem olup, problemi, yalruzca belli bir bi-
ana ula~mayacak gibi goriindiigii du- ~imde var olmakla ~ozebiliriz. Varhgm
rumlarda ortaya ~1kan tedirginlik hali. anlamuu, birtak1m karut ya da teoriler-
Kaygmm korkudan en onemli farkhh- de degil de, varolma tarzmda bulacag1-
g ., korkuda her zaman kendisinden rruz1 soyleyen Heidegger'in varhk gorii-
korkulan bir nesnenin, ki~i ya da ola- ~ii ~u ogelerden olu~ur:
ym varoldugu yerde, kaygmm ~ogun 1 $eyler teorisi. Ki~iyle nesne ya da ~ey
luk bir nesnesi olmamas1, kendisine yol arasmdaki geleneksel ayuuru kullanan
a~an somut bir nesne ya da durumun Heidegger, onceli.kle ~eylerle ki~i ara-
bulunmamasJdu. smdaki ili~kinin bir bilgi ili~kisi degil
Varolu~~u felsefede ise, kayg1, i~inde de, pratik bir ili~ki oldugunu belirtmi~
ya~ad1glmlz diinyamn anlams1zhguun, ve bu ~er~eve i~inde, ~eylerin en onem-
tamamlanmam1~hgmm, kaotik, diizen li ozelliklerinin kullamlmaya hazu ol-
ve ama~tan yoksunlugunun farkma var- makbk oldugunu one siirerek, ~ylerin
mamn sonucu olan duyguyu ifade eder. kendilerine goriindiigii insanlar tarafm-
Bununla birlikte, ornegin Heidegger'de dan nasll anla~Jid1gml betimleyen fe-
kayguun son derece onemli bir anlam1 nOmenolojik bir ogreti ortaya koymu~
vard1r. Kayg1, onda Daseina potansiyeli- tur. 2 Onun varhk ogretisinin ikinci
ni tam olarak killanmad1gml arumsata- ad1m1, bir ki~iler teorisidir. Buna gore,
nan bir barometre gorevi goriir. Bu kt; ki~i, kendi tiiriinden ba~ka varhklan
nuda o ~unlan soyler. 'KaygJ, Dasein'1 tamyan ve onlar1 ba~ka ~eylerden ayi-
diinyamn i~indeki sindirilw~lik duru- ran bilin~li varhkbr. 3 Benim varhk
mundan geri getirir. Kayg1 bireysell~ti problemini gizlemek ve ne oldugumla
rir. Bu bireysell~me Dasein'1 kendine ge- ilgili sorumluluklardan kac;mmak i~in,
tirir ve ona yapmaakhgut ve sahiciligin ba~ka ki~ileri kullandlglm, ba~kalan
kendi varbk imldnlan oldugunu soyler. mn beni yonlendirmesine izin verdigim
Vicdanm bu ~agnsJ, Dasein'1, Varh~ per zaman ortaya ~kan sahici olmayan ili~
tansiyel bir kendi-olmaya davet eder bir kileri temele alan ki~isel ili~kiler teorisi. 4
yakan~ niteligindedir.' Olumsalhgm ve diinyadan aynh~1mm
kaygtya dayah varhk anlayt~l [lng. an- bilincine varmamn sonucu olan kayg1
xious theory of being]. Onlii Alman filozo- teorisi. Ve nihayet, 5 kaygmm nas1l a~l
fu Heidegger'in insandan hareket eden, lacagml ortaya koyan bir teori.
insarun ya~d1g1 kaygy1, korkulu kay- kazan1lm1~ [lng. acquis; Fr. acquis]. Do-
giyl, endi~e ve i~ daralmasm1 temele gu~tan, i~giidiisel ya da kahtsal olana
alan varhk gorii~ii i~n kullarulan ta- kar~1t olarak, sonradan elde edilmi~,
rumlama ya da deyim. bir ~aba ya da elkinligin sonucu olarak
Diinyadaki ~eylerin, varolanlarm, hi~ saglaru:ru~ ~eyler, nitelikler ya da ba~a
bir a~1klama olmadan, diinyaya f1rlabl- nlar i~in kullandan s1fat.
kendi 503

kaziiistik (ing. causistry]. Gene! ilkelerin Hicretin ilk yiizyllmm sonlar:na dog'ru
varhgm1 yads1yarak her durumun ken- ortaya ~ keliim, itikat, tevhid,
di i~inde degerlendirilmesi gerektigini Tanrl'mn s1fatlan, kaza ve kader, ahiret,
savunan durum ahlakmdan farkh ola- ruhun iiliimsiizlugu, iiliimden sonra di-
rak, ahlaki ilkelerin iizel durumlara uy- rili~ gibi konulan i~lemi~tir. Zamanla
gulanmasmdan olu~an ahlak tiirii. islam giirii~lerini savurunay1 ana ilke
Dogru ya da yanh~ davram~la ilgili edinen kel.m, Kuran'm ayetlerine an-
problemleri konu alan sanat ya da ogreti lam vermek, O'nu anlamak, temellendir-
olarak tanunlanan kaziiistik, belli bir mek, her tiirlii Islam d1~1 inan~la miica-
davram~ tarz1 i~inde ~~itli ahlak kural- dele etmek ve lslamla ilgili anla~mazhk
larmm ~all~mas1 durumunda, nasll lan ~iizmek amac1 giitrnii~tiir. Yara-
davramlmas1 gerektigini belirleme ihti- t:llam yarataru giistermesi bakurundan
yacl ve zorunlulugundan dogmu~ olup, ele alan kelfun, Tann'run iiziinii ve nite-
gene! ahlaki ilkeleri iizel durumlara uy- liklerini, yaratan-yaratdan ili~k.isini de
gulamak suretiyle geli~tirmeye ~ah~an inceler.
bir ara~tuma olarak ortaya ~1kar. Ba~ka kendi [ing. self; Fr. sPi; AI. selbsl]. Ozneyi
bir deyi~le, amac1 tarll~mah, sorgulana- peki~tirmede kullamlan, bir eylemin
bilir faaliyetleri hakh kllmak clan kazii- kendisine clan giinderimini dile getiren
istik, gene] davraru~ kurallanna ger~ek s1fat.
ve saglam istisnalar bularak geli~en Buna gore, iizne siiz konusu oldugun-
ahlak anlay1~1 olmak durumundadu. da, kendi deyimi, kendisini nesne, yani
kef. isl.mda, iizellikle de Selefiye mez- ben olarak ortaya koyup ifade ettikten
hebinde Kur'an. ve hadislerde ge~en ~o sonra, bu ifadeden hareketle yine kendi
kanlamh siizlerin anlamm1 dii~iinmek kendisine diinen ve bu ~ekilde som ut
ten ka~1nma tavrma verilen ad. bir ger~eklik kazanan iizneyi ifade eder.
ketam. Birtak1m kamtlara ba~vurarak, Terim tNiet:zsche'de, organizmay dii-
temel dini hiikiimleri a~1klayan, sistem- zenleye':'!-!Jir.f!}'.i!l._!takild_i?~l!~_ru ta:O::
le~tiren ve savunan; islam inancuun il- -nunliimaktad1r. Bu baglamda, bir ozne-
kelerini alai temeline oturtmay1, a~lkla nin ve-g:e11er olaiak_rva_;hgn,.O:b.!iEa
may ama~layan disiplin. bir~y degil de, ken~isi olmas1m sag-
Dinde ge~en temel kavramlan konu . tayan hal, durum veya nitelige kendilik
alan, islam mezheplerinin kuruculanru adl verilmektedir.
ve dogmalaruu, felsefi okullann giirii~ Ote yandan, ahl.k alarunda, keyfilige,
lerini, paganizmi ve metafizik problem- geli~igiizellik ve yasas12hga irnk.n veren
Jeri inceleyen disiplin olarak kelam, belirlenirnsizcilikle, he~eyin mutlak bir
Allah'm iiziinden ve s1fatlanndan, pey- bi~de belirleruni~ oldugunu savunan
gamberlikle ilgili konulardan, varhkla- determini.zm arasmda kalan bir altematif
nn hallerinden, ba~lang~ ve sonlann- olarak, ~inin, ozgur iridesiyle kendi se-
dan siiz eder. Kesin birtaklm kamtlar ~imlerini yapabilmesi, d1~ ko,.ul, etki ve
ortaya koyarak ve bu arada kaqat gll- nedenleri a~arak. hedeflerini ozgiirce be-
rii~tek.ilelin itiraz ve ku~kulanm gide- lirleyebilmesi dwumuna, k.i~inin, kendi-
rerek, dini inan~lan temellendirmeye ve sini ba~ka tiirlii davrarunaya zorlayan i~
kamtlamaya ~ah~1r. ve d1~ gii~ere kar~1t olarak, ozgiir se-
Maddeci giirii~ler, Hristiyanbk ve Is- <;imlerde bulunabilmesi ya da tercihlerini
lam inan~lanndan birini ya da hepsini ozgiirce kontrol edebilmesi haline kendi
birden reddeden giirii~ler kar~1smda, kendini belirleme denmektedir. ~nin ey-
islamiyetin savunmasuu yapma amao- lemlerinin, kendi d1~mdaki gii~ler, ki~i
nm bir par~as1 olarak ortaya ~ nin denetleyemedigi a~km nedenlerin
olan dini -felsefi d.isiplin olarak kelaaun degil de, kendi ozgiir iradesinin sonuru
kaynagmda Kuran ve hadisler vard1r. olmas1 durumu olarak tarurnlanan kendi
504 kendili~indenlik

keadiai belr'rleme ilkesi, siyaset alarunda, ba~ka her~eyin varolu~u ic;in kendisine
bir ulusun kendi proble1nlerini kendi ihtiyac; duydugu, dogas1n1, ozsel olma-
iradesiyle ~ozebilmesi, kend.i kaderini, yan karakteristiklerini sergilemeden tam
d1~ miidahalelere 1naruz kalmadan be- olarak ifade eden ~eyin d urum u. Kendi-
lirleyebilmesi halini anlatlr. ligindenlik terimi bu ~er~eve i~inde, ge-
Yine, ayru baglamda, insarun ahlak ala- leneksel olarak Tann i~in kullarulm1~br.
ronda, kendi potansiyel giic;lerini tam 2 Bir neden, bir etki, zorlama ya da
olarak ger~ekle~tirmekten olu~an en baskl olmadan, iradenin kontrolii dl~ln
yiiksek hedefe giden yolda, her eylemiy- da ger~ekle~en eylem, davraru~ ya da
le kendisini a~c.rak hedefe biraz daha olu~um i~in kullanllan s1fat.
yakla~1nas1 duru1nuna kendini a~ma ad1 Bu baglamda, Bakunin ve Rosa Luxem-
verihnektedir. K~ndini a~ma, epistemo- burg gibi sosyalist teorisyenler taraf1n
lojide, benin, ya da dti~iince, bilin~ ve dan geli~tirilmi~ olan, devrim hareketin
zihnin, dogrudan ve araCISlZ zihin halle kendi orgiitlenme ve geli~me bic;imleri-
ri, eylemleri ya da i~lemlerinin otesine ni, geleneksel i~t;i OrgOtlerinin katklSl
ge~mesi anlam1nda, kendi bilincinde ol- olmadan da, kendi i~elligi ve diyalekti-
maslnl ifade eder. gi i~inde, kendi ba~1na bulabilecegini
Buna ek olarak, yine ozne soz konusu savunan gorii~e de kendiligindenlik ad1
oldugunda, bir ve ayru ki~inin birbirle- verilmektedir.
riyle ~eli~en iki onermenin ikisini birden kendinde/ kendi.si i~in [tng. in itself/for it-
olumlamas1na, buna kar~m yargdama self; Fr. en soi/pour soi; Al. an sich/for
eylemi veya onenne s<lz konusu oldu- sich).Felsefede, bir ~eyin kendi ba~1na,
gunda, kendi kendisiyle ~eli~en tiimce kendi i-;inde, yani bilin~ten bag1ms1z ola-
ya da kavrama, temel anlarruru hem rak ne olduguyla, bir bilin~le il~kisi i~in
olumlayan ve hem de degilleyen onenne- de ne oldu~u aras1ndaki kar~1lh~ ifade
ye kendi kendisiyle f.tli~me denmeldedir. eden onemli bir ayanm.
Buna gore, bile~enlerinden ya da iddiasa- Ay1nm kendinde ~eyle bizim i~in olan,
nm yap1s1ndan dolayt, kendi bndisini bizim tarahm1zdan belirlenen ~ey ara-
yanh~layan, kendisine dogru ya da ge- Slndaki bir ay1run olarak, ilk kez tKant
~erli olma olanag1 b1rakmayan onerme tarahndan ortaya konmu~tur. Buna
tiiriine kendisini ~iiriiten onerme denir. gore, kendinde ~eyin Almanca kar~lll
L>megin Yalanc1 Paradoksunda, tiim Gi- gl olan ding an sich, Kant'ta miimkiin
ritlilerin yalanCl oldugunu soyleyen Gi- deneyimin otesinde kalan, bilindn ken-
ritlinin onermesi kendi kendisinj ~tirii disine eri~emedigi ve dolay1s1yla da bi-
ten bir onermedir, ~iinkfi dogru old ugu linemez olan varhga gosterir. insan ta-
kabul edildigi zaman bile, yanb~ oldu- raf1ndan bilinemeyen, a~kln ve insan
~ ortaya 9kar. zihninden bag1mstz ger~eklik olarak
Nihayet, fenomenoloji gelenegi i~inde, kendinde varhk, goreli veya bilince
ozellikle de Alexis Meinong taraf1ndan, gore degil de, mutlak ve bag1msaz var-
tiim zihin hallerinin ortak ozelligi ola- h~ tantmlar. Kendinde varhg1n kar~l
rak gosterilen, bir zihin halinin dii~iin ll, bilincin bir fonksiyonu olan, zihin ta-
cemizde dolay1mstz bir tarzda mevcut raftndan belirlenen, yani bizim ic;in var
olabilme niteligine kendi kendini sunma olan, e~deyi~le algtland1g1 ve bilindigi
oze Iligi ad1 verilir. ~ekliyle varhktlr, fenomendir.
kendiligindenlik [1ng. aseity; Fr. aseite]. 1 Kendinde /kendisi i-;in ayuuru, kendin-
Kendinden, kendi ba~1na ve kendisi i~in de terilnini tez anlarrunda ve bilin-;siz
varolma durumu. Ba~ka her~eyden tam olaru, buna kar~1n kendisi ic;ini de anti-
olarak ve m utlak bir bi~imde bagllllSlZ tez anlam1nda ve bilin~li olan1 veya bi-
olan, varolmak it;in kendisinden ba~ka linci olan1 ifade etmek i~in kullanan
hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan, fakat Hegel tarahndan geli~tirilmi~tir. Te-
kendinde~varhk 505

rilnlerin t Hegel' deki anlammdan yola Bununla birlikte, onun arad1~1, ula~
~tkan tMarks ise, ayrum varhk ve bilin~ maya ~ah~t1~1 varhk yalmzca, bilin~ten
ten, kendi felse.fesinin temel ontolojik yoksun olan kendinde varbk degildir. 0
ger~ekli~ine tekabiil eden stmfa ta~lmt~ kendisini, yani kendisi i~in varh~1 koru-
lu. Buna gore, Marksist gorii~te, ekono- mak ister. Bundan dolayt, insanm, var-
mik fonksiyonuna gore tammlanan suu- hk ve bilincin birle~ti~i bir varhk olarak
fa, ayru konum, ~lkar ve statti ye sahip kendinde-kendisi i~in varhk olma ideal
insanlann belli bir iiretim ve mii1kiyet projesini ger~ekle~tirmeye ~ah~t1~1m
sistemi i9,ndeki yerine kendinde smif ad1 soyleyebiliriz. Kendinde-kendisi i~in
verilirken, insanJarm kendi veya stmfsal varbk ise, Tann'ya kar~1hk geldi~i i~in,
konumlanru algtlama tarzlanna ya da insanda en temel arzu olarak, Tanrt ol-
smd bilin~lerine kendisi i~in smf derunek- ma arzusu vardtr.
tedir. Fakat, Tann dii~iincesi, tSartre a~tsm
Kant'tan ziyade Hegelci ve Marks'i'l bu dan ~eli~ik bir dii~iincedir, zira bilin~
teme Iden etkilenen 20. yiizytl felsefesi tam tamma varh~m olumsuzlarunasl-
kendinde/kendisi it;in ayuumm, do~as1 du. Sartre, buradan kotiimser bir sonu~
gere~i veya ozii itibariyle kendisi i~in ol- ~tkarsar ve insamn biitiin ~abasmm
du~u soylenen, nedensellik yasasma tabi beyhude oldu~unu soyler. Onun u~u
olmay1p ozgiir olan bilin~le, sadece ken- ~u, ideal projenin ger~ekJe~tirilmesiyle
dinde ve salt dt~sal belirlenime, do~al dc~il de, oliimle son bulur.
nedensellik yasasma tabi olan nesne ola- kendinde varhk (ing. being in itself; Fr.
rak bir ~ey arasmdaki kar~tth~1 ifade itre en soi]. Varolu~~u felsefenin kurucu-
etmek i-;in kullanmt~tlr. Ome~in, Merle- su Sartre'm, d~ diinyada varolan cansLZ
au-Ponty kendindeyi, kendisi i~in diye ~eyler, nastlsa oyle olan somut varhklar
tammlanan insanh~m tersine, do~ay1 ve bu arada, llpkl cansLZ nesneler gibi,
dile getiren genel bir kategori olarak kul- pasif olup etkinlikten ka~man, sorumJu-
lantr. Kendinde /kendisi i~jn aymmt, luk yii.klenmeyen insan varhklan i.;in
tHeidegger ve tSartre'da soz konusu kullandt~t terim.
nesne bilin~ kar~1th~ma ek olarak. oz- Buna gore, kendinde varhk, farkhla~
nenin ozgiirlii~iinii yads1yan kotii niye- mamt~, hi~bir ozelli~i olmayan, kaba
tini ve sahici olmamakh~nu ifade etmik varolu~tur. 0, zamandt~l olup, de~i~
i~in kullamlmt~tlr. mezdir; ne edilgenJik, ne de etkinliktir.
kendindekendisi i~in varhk [ing. being Ne zorunlu ne de miimkiin olan, hem
in itself-for itself, Fr. etre en soi-pour soi]. olumsuzlamamn ve hem de olumlama-
Onlii Franstz dii~iiniirii ateist jean Paul run aym derecede otesinde olan ken-
Sartre'm varolu~~u felsefesinde, bilin- dinde varhk. saf olumsalhkttr.
cin ve varh~m birle~ti~i Tann'yt goste- Kendinde-varhk deyimi, Sarbe'm var<r
ren terim. lu~~u felsefesinde ikinci olarak insarun,
Kcndisi i~jn varhkla bilind, kendinde her ey lemde ozgiir sec;imin, ozgiir bir
varhkla da bilin~ten yoksun, her ne ise o iraden.in iiri.inii olan kararlann soz konu-
olan olumsal varh~t tarumlayan Sartre, su oldu~unu gonnezden gelerek, bir
daha sonra bu iki kavrama kendinde- nesne, varolan Sl..fadan bir ~ey gibi dav-
kendisi i~in varh~1 eklerken, kendisi i~in ranmast durumu i~in kullamhr. Buna
varh~m, yani bilin~li insan varb~n gore, ki~i, kendisine ve ba~kalarma kar~t
ge~mi~ten gelece~e, olmu~ oldu~u var- olan sorumlulu~undan ve dolaylStyla
hktan imkanJara, olaca~t varh~a dogru bezginlikten, bo~untudan,. stklnll ve i~
bir u~u~ oldu~unu 50ylemi~tir. Su halde, daralmasmdan ka~ak i9-fl, kendisini
kendisi i~jn varhk olarak insan varhklan aldatarak. diinyadaki herhangi bir ~ey,
varh~a do~ru bir u~u~ olmak durumun- cansLZ bir nesne gibi oldu~ zaman, ken-
dadu. dinde varhk haline gelir.
506 kendini aldatma

kendini aldatma [ing. self-deceptiOit] Va- Soz konusu ahlak anlayx~ma gore, ger-
rolu~~u Sartre'm felsefesinde, ki~inin, ~ek ben, aktiielle~me, ger-;ekle~me ihti-
oznenin se~me ozgiirlugune sahip ol- yaanda olan ideal bir bendir. Birey ya
dugunu kabul etmemesi ya da kendisi- da ben, yetkinlige ancak potansiyel gii~
ne se~me ~anst, tercihte bulunma hakk1 lerinin ger~ekle~mesi yoluyla ula~abilir;
tammamas1 ve boylelikle de karar ver- o, yalmzca bu sayede, ger~ek ki~iligini
menin, set;menin kendisine yiikJedigi i~ kazanabilir. Birey i~in en yiiksek iyinin,
stkmtlsmdan, boguntudan ka~mmast ahlak alanmdaki nihai hedefin rum po-
durumuna verilen ad. tansiyel gii~lerin, duygusal ve entellek-
Kendini aldatmayt, ki~inin, kendi ken- tiiel biitiin imkanlarm tam anlamtyla
disini one siirememesi, kendisi hakkm- geli~mesi ve ger~ekJe~mesi oldugunu
da dogru olam kabul etmemesi ve boy- dile getiren bu ahlak anlayt~ma gore,
lelikle kendisine kar~I diiriist olama- insan soz konusu hedefe yalmzca, ki~ili
mast hali olarak taiUmJayan varolu~~u gini meydana getiren ~~itli yonlerin bir
lugun kurucusu Sartre, kendini aldatan biitiin olarak ve akbn 1~1gmda diizen-
ki~inin kendisine gereken degeri vere- lenmesi suretiyle ve ba~kalanyla ili~ki
medigini, kendisine giivenenemedigini, i~inde ula~alabilir.
varolu~una deger ve anlam yiikleyeme- kendisi i~in varhk [lng. being for itself,
digi i~in, varolan ~eyler arasmda her- Fr. etre pour soil. <;agda~ varolu~~u dii-
hangi bir ~ey olup ~1kttgm1 one surer. ~iiniir tSartre'm, oncelikle bilin~ i~in
Belli bir durum kar~tsmda neyi se~ece kullandtgl deyim.
gimize ancak bizim karar verdigimizi, Buna gore, bilinci ruh ya da zihin ya da
hi-;bir ~ey yapmamayx se-;menin de as- transendental ben olarak ~yle~tiren,
hnda yine bir se~im oldugunu soyleyen diinyadaki bir ~ey ~kJinde giisteren gO-
Sartre'a gore, ki~i yaph~I se~imin hesa- rii~lere, bilincin yonelimselligini hi~ dik-
bmt vermek zorundadu. Se~erken, ki~i kate almayan anlayt~hua kar~1, bilincin
yalmzca kendi ya~amm1 belirlemi~ yonelimselligini vurgulayan Sartre, bi-
ohnaz. Fakat aym zamanda bu se-;imi- lincin yalmzca kendisine goriindiigunii,
nin temelini olu~turan ilkeleri ve deger- yalmzca kendisine konu oldugunu dile
leri de belirlemi~, ileri si.irmii~ olur. g~tir~tir.
Sartre'a gore, ahlald ideal ve degerler, Kendisi i~in-varbk, oyleyse, toze, ger-
yalmzca ki~inin ozgiirlugu iizerinde te- ~ek varhga kar~tltk gelen kendinde var-
mellenebilir. lnsarun ozglirluge mah- hktan, fenomene kar~tltk gelen ba~kas1
kCtm olu~unu ve sorumlulugunu farke- i~n varhktan farkb olarak, kendi ya~a
di~i, 'bo~ntu'ya, bir 'i~ daralmast'na mtna yon verme, kendi ya~anbsma
yol a~ar. Soz konusu 'i~ Slkintlst' Sartre'a diizen ve anJam kazandmna siirecinde,
gore, insan varhguun en temel duygula- ozgiirce se~imde bulunan ve eylemleri-
nndan biridir. nin hem kendisi ve hem de ba~kalan
kendini ger~ekJe~tirme ah.lakt [ing. ethics i~in ortaya ~akaraca~ sonu~lan sorum-
of self realization; Fr tthique de la realisation de lulukJa hesaba katan ki~i, bilin~li, so-
soi]. t Platon, t Aristoteles, T. H. tGreen, rumlu ve ozgiir birey it;in st)z konusu
F. tBradley gibi filozoflar tarafmdan sa- olan varolu~ tarzm1 ifade eder.
vunulan ve bir birey i~in en yiiksek iyi Sartre'm varolu~-;u felsefesine gore, in-
ya da ah1akl idealin, dogu~tan getirilen sanlar, varhk tarzlan kendinde varbk-
potansiyeller ve, ozel kapasite ve yete- tan olu~an ~eylerden farkh olarak etldn
neklerle birlikte, ger~ek doga ya da be- ve yarabctdxrlar. ~yler, her ne ise odur,
ninin aktiielle~mesi, ger~ekle~mesi ol- oysa insan her zaman oldugundan
dugunu dile getiren sonu~~u ahlak ba~ka tiirlii olabilir. Kendisi i~n varhk
anlayx~I. olarak nitelenen insan onceden belirlen-
kesintililik 507

mi~ degildir; o, onceden belirlenmi~ bir Yine, iki tiir 6nermenin, yani ak1l dog-
oze gore ya~amak yerine, eyledik~e rulanm ifade eden onermelerle, dogru-
oztinti kendi yarahr. lnsan, kendisi i'>in dan ve arac!SIZ deneyi betimleyen oner-
varhkhr, ozgiirdtir ve sorumludur. Da- melerin kesin oldugu soylenebilir. Ote
has!, insan kendisiyle ~eyler arasmdaki yandan, kesin olan ~eyler Slnlfl, bilinen
kar~lthgm, ba~ka insanlarla olan ili~ki ~eylerin bir all s1ruh ve bilgi de zorun-
. lerinin, se~me ve oldugundan ba~ka lu olarak dogru olmak durumunda ol-
ttirlli olabilme gliciiniin bilincindedir. dugu i~in, dogruluk bilgi ve ozellikle
kesinlik [lng. certaillhJ; Fr. certitude; AI. de kesinlik i~in temel bir ol~tittiir.
gewiss/Jei t]. Bir onerme ya da inancm kesinsizlik ilkesi [ing. principle of uncer-
dogruluguna sars1lmaz bir inan~ besle- tainh;; Fr. principe de I' incertitude]. Unlli
me durumu; mutlak, kesin ve zorunlu Alman fizik~i Werner Heisenberg tara-
bir dogruya ula~!ld1gmda, bir onerme hndan ortaya at1hm~ olan, bir cismin
saglam ve ge~erli nedenlere dayamla- belirli bir andaki konumu ile momentu-
rak tasdik edildigi zaman soz konusu munun (yani, ktitlesiyle luzmm ~arpl
olan zihin hali. muun) aym anda ve kesin degerlerle bi-
Bir zih.in hali ya da onermelerin bagmn- linemeyecegini 6ne stiren ilke.
sal bir ozelligi olarak kesinlik, bir inan~, Bu ilkeye gare, elektron gibi kii~iik par-
~ac!klann, ayru anda hem yerini ve hem
dogru ya da onennenin k~ku gottirmez
olu~unu gosterir. Ba~ka bir deyi~le, kar-
de h!Zuu belirlemek olanakh degildir.
~111 bilgisizlik degil de, k~ku olan ke-
Soz konusu belirsizlik, deney ara~lanmn
sinlik, bir dogruyu hi~bir ka}'lt, ko~ul ya yeterince duyarh olmamasmdan kaynak-
da suurlama olmadan olumlama veya larunamaktadu. Elektronu gormek i~in,
tasdik etmeyle belirlenir. Kesinlik bir k1sa dalga boylu 1~1nlar kullaruhr, fakat
enerjisi yiiksek olan bu 1~mlar, elektrona
zihin hali oldugu i~in, son ~oziimlemede
~arpmca onun luzuu de~~tirir ve boyle-
zorunlu olarak oznel olmak birlikte, oz-
likli elektronun yeri saptarurken, 1-u.zi be-
nenin, ttim insanlar i~in g~erli olan ne-
lirlenemez. D~tik ene1jili uzun dalga
denlere dayanduamad1~ ve dolay!s!yla
boylan kullamld!gmda ise, elektronun
ba~kalarma aktaramad1g1 kesinlige iiznel
1-u.zi etkilenmez, ancak bu kez de, onun
kesinlik adi verilir.
yeri tam olarak saptanamaz.
Aym zamanda psikolojik kesinlik olarak Heisenberg tarafmdan ortaya konan
da bilinen bu kesinligin kar~1smda, hi~ bu ilkenin, doga bilimlerinin temelinde
bir ki~isel degerlendirme ya da ko~ula yer alan determinizmin reddini gerek-
bagh olmayan, kendisini aym nedenler- tirdigi one stiriilmti~ttir.
den dolay1 herkese kabul ettiren bir ke- kesintililik [lng. discontinuity; Fr. discon-
sinlik ttirti olarak nesnel kesinlik yer ahr. tinuite]. ~eylerin, bir tarihsel ~agdan di-
Buna kar~m, onermenin ya da dogru- gerine ge~i~te, art1k aym tarzda algl-
nun tartl~llmaz, mutlak ve ku~ku go- larunamasl, tasvir edihnemesi, ifade
liirmez olu~uyla belirlenen bu kesinli- edilmemesi, nitelcndirilmemesi, sm!l-
ge aym zamanda manllksal kesinlik ad1 landmhnas! ve aym tarzda bilinmeme-
verilir. Bu il<inci tiir kesinligin kar~1h, si olgusunu anlatan terim.
ku~kudan ~ok, olas!l1ktu. Terimi esas kullanan ki~i olarak Fou-
Ote yandan, bir dti~tince, bir onerme, cault, kesintililigin mutlak bir degi~im
bir ilke dogrudan ve araas!Z bir bi.;im- degil, onceden varolan episteme ya da
de apa~1k bir ~ey, mutlak ve zorunlu bir bilginin yeniden dag!lmu, bu episteme-
dogru olarak kavrand1~ zaman, buna nin ogelerinin yeniden ~ekillenimi ol-
s~zgisel kesinlik, fakat ba~ka dti~tince ya dugunu sayler.
da onermeler araclhglyla kavrand1g1 Khrysippos. Stoa Okulunun, M. 0. 280-
zaman, buna da diskursifkesinlik ad1 veri- 207 y1llan arasmda ya~a1ru~ olan ti<;tin-
Hr. cti ba~kam. tArkesilaos ba~kanl1gmda-
508 K1ta Avrupas1 felsefesi

k.i ku~kucu t Akademi'den Stoacd1~a genel bir dunya goru~ti duzeyine yuk-
doJunu~ olan Khrysippos, Stoac1 o~reti selmi~tir. Ay1u pozitivist gelenek, 20.
yi buyuk bir gu~ ve ~evkle i~leyip sa- yuzy1hn ba~lannda, Frege ve Russel1'1n
vurunasJyia tin kazan1n1~hr. manhk alan1ndaki ~~~lr a~1c1 ~ah~mala
Ktta Avrupas1 felsefesi [lng. continental n y Ia analitik felsefe gelene~ini do~ur
philosoplzy; Fr. philosop/1ie continentale]. 1 mu~tur. Buttin bu gelene~in bilim ve
En gene) anlarru i9nde, Avrupa felsefesiy- manh~l, bilim ve dil felsefesini on plana
le e~anla1nh bir terim olarak, YunanJa ~1kard1klan ve metafizi~e ve ahlaka
ba~lay1p, Fransa merkezli Orta~a~ felsefe- kar~1 olumsuz bir tav1r takJnd1klan
si arac1h~1yla gunumuze dek ula~an, ve yerde, K1ta Avrupas1 filozoflan poziti-
Do~ felsefesinin d1~1nda kalan felsefeye viz1n, Aydmlanma ve modernlik dti-
verilen ad. ~uncesi kar~1s1nda ku~kucu bir tavu ta-
2 K1ta Avrupas1 felsefesi, ikinci olarak~ kJnml~ ve metafizikle ahlaka buyuk bir
modem felsefede, Descartes'la ba~lay1p, onem vermi~lerdir.
Spinoza ve Leibniz'le suren ve, Hobbes, Kierkegaard, Soren. 1813-1855 y1llan
Bacon, Locke, Berkeley ve Hume'la tem- aras1nda ya~am1~ olup, varolu~~u fel-
sil edilen empirist felsefenin kar~1smda sefenin onctisti olarak tan1nan Dani-
yer alan rasyonalist felsefeyi gosterir. Bu markah filozof. Temel eserleri: Enten-
felsefe, Ada Avrupa's1nda, yani lngiltere Eller [Ya/Ya Da], Forforens Dagbog [Ba~
ve lsko~ya'da geli~en empirist felsefeden tan <;1kanc1nln Guncesi], Fnjgt og Bae-
farkll olarak, ba~ta Fransa ve Almanya ven [Korku ve Titreme], Sygdommen Til
olmak uzere, ksta Avrupa'smda geli~ Doden [Umutsuzluk Ozerine lnceleme).
mi~tir. Ayd1nlan~run geli~tirdi~i do~a bilim-
3 K1ta Avrupas1 felsefesi ti~tincii ve ~ok lerini omek alan bilgi ve akllc1hk anlayl-
daha ozel anlaJTU i.;inde, once Ada Av- ~lna ~iddetle kar~1 -;1kan Kierkegaard,
rupasl ve daha sonra da, Amerika'da ge- Ayd1nlanmarun nesnelli~i vurgularken,
li~en empirizm ve pozitivizm a~uhkh geleneksel din ve ahlaksn hakikatlerine
analitik felsefe gelene~inin kar~1smda kar~1 ald1~1 dti~manca tavudan rahats1z
yer ahp, Ayd1nlaruna dti~tincesine kar- olarak, oznel hakikatin onemini vurgula-
~lthkla belirlenen felsefe gelene~ini gos- ml~hr. Hegel gibi, inan~ ve akb, htilna-
terir. Soz konusu felsefe gelenegi i~inde, nist bir teolojiyle daha yiiksek bir dtiz-
Hegel, Marks, Kierkegaard, Nietzsche, lemde uzla~tarmaya .;ab~mak yerine,
Husserl, Heidegger, Sarlre, Gadamer, inan.;la akhn uzla~maz oldu~unu savu-
Habennas, Derr'ida, Foucault, L yotard nan ve inan~la akJI aras1ndaki yan~1
ve Baudrillard gibi dti~tintirlerle, bu dti- daha da geni~leten Kierkegaard, fideizm
~tintirler tarahndan temsil edilen idea- yoluna girmi~tir.
lizm, Marksizm, ele~tirel kuram, varo- Ba~ka bir deyi~le, rasyonalist bilgi go-
lu~~uluk, hermeneutik, fenomenoloji, rii~tine kar~1 ~1kan, nesnel bilgi ideali-
yap1saic1hk, postmodemizm, postyapa- nin i~el ya~ama, bireyin oznel deneyi-
salclllk gibi ak.Jm ve kuramlar yer al- mine kor oldu~unu savunan, onun in-
maktadu. san ya~am1n1 anlamaya hi~bir katk1s1
Bun a gore, K1ta A vrupas1 felsefesinin olmadt~lnl soyleyen Kierkegaard'a go-
yukanda soztinti etti~imiz ikinci anla- re, rasyonalist sistemler ger~ekli~in tii-
ml co~rafi bir temele dayansrken, u~un mtinti bir dti~tince sistemi i~ine Slkl~h
cti anlam1 felsefi tavu ve altematiflere nr, her~eyi akla indirger; akd d1~1ndaki
dayanu. Nitekim, Bacon'la ba~layan o~eleri ve hepsinden onemlisi varolu~u
empirist ve bilgiyi bir gu.; olarak goren unutur. Varolu~ terimini Kierkegaard
pozitivist felsefe, Hume'la lngiltere'de, insan i~ kullarur, zira var olmak belirli
Comte'la Fransa'da doruk noktas1na bir birey olmak, ~abalayan, altematifleri
ula~m1~ ve Ayd1nlanma felsefesiyle hesaba katan, se~en, karar veren bir
l<ierkegaard, Soren 509

birey olmak anlamma gelir. Akb, toplu- bir rasyonel kanlt olmad1g1nl savunan
mu, v.b. g., on plana ~tkartan bir felsefe Kierkegaard, dini ya da ahlaki dogrular-
kj~iselligi, ki~isellik ilkesi olan varalu~u, la ilgili kesinligin, insan varhklannda
ins an In varolu~un u meydana getiren soz konusu olan kesinsizlik ogesini orta-
ogeleri hit; dikkate almaz. Oysa gerc;ek dan kaldtnrken, ozgurlugu de yok ede-
felsefe ancak varolu~ felsefesi olabilir, cegini one surer. Ote yandan, rasyonel
yani felsefe derinden derine ki~isel bir kan1t, bize dogru ya~a1nakta oldugu-
ozellik ta~nnahdtr. Felsefe genel olana muzu entellekttiel olarak gosterse bile,
degil, ozel olana, nesnel degil de oznel bizi hi~bir za1nan oznel olarak ikna ede-
olana yonelmelidir. mez. Bundan dolayt, onun gozunde ke-
Kierkegaarda gore, insan ya~a1n1~ so- sinsizlik ya da belirsizlik, oznel hakikat
yut du~unceye gore ~ok daha onemli- ac;1s1ndan bir kusur olmak bir yana,
dir. Dahast, genel felsefr problemlerin, onun ozunu meydana getirir. Kesinsiz~
soyut du~un~elerin insantn en onemli lik, insan ya~am1 ac;tstndan en onemli
anlarmda hi~bir yardun1 o!maz. Ona olan ~eyin, se~me ozgurlugumuzun
gore, insan ya~amtntn en onemli anlan, dogal bir sonucudur.
bireyin bir ozne olarak kendisinin bilin- Kierkegaarda gore, kesinsizlik ozgur-
cine vard1g1 ki~isel anlardtr. Bu ki~isel lugu i~erir. Bizim, teorik kesinlige ula-
ve oznel ogeler, yalruzca nesnel ogeleri, ~amasak bile, hakikati ara1na gibi bir so-
tum insanlarda ortak olan nitelikleri ruJnlulugumuz vardtr. 0, insarun, ~u
dikkate alan rasyonel du~unce tarafln 4
ya da bu bir;imde ya~amak, ve sec;imi-
dan a~1klanamaz. Oysa, her insarun, her nin sonu~lanyla birlikte ya~amak duru-
ki~inin biricik varolu~unu meydana ge- munda oldu~u i*;in, sec;imde bulurunak-
tiren bu oznelliktir. Tarunmaya ve a~lk tan ba~ka bir altematifi bulunmad1glnl
lanmaya muhta~ olan budur. soyler. Bir se~imde bulunmamak da,
insan i~in onetnli olan1n ki~iligin geli~ daha az bilin~li bir se-;Un olsa bile, bir
tirilmesi oldugunu savunurken, Kierke- tercihtir. Ona gore, biz, ozgiirlugumu-
gaard insan varolu~unu, varolu~ halini zun fark1ndan olmad1gumz zaman bile,
betimleyip, insan1n ne olduguyla ne ol- sorumluyuz. i~te, insandaki endi~e ve
mast gerekti~ arasmda bir aynm yapar. tasan1n, korku ve yllg1nhgm kaynagm-
Ona gore, insatun ya~am1nda insarun da bu durum, yani ozgurluk ve sorwn-
ozunden varolu~una dogru bir hareket lulugumuz vardtr.
vardu. Hristiyan dininde bu harekete Kierkegaardda aralannda ~ok yak1n
ili~kin geleneksel a~1klama gunah kav- bir ili~ki bulunan korku ve ozgurluk
ramtndan olu~ur. Kierkegaarda gore kavramlan, i.kici bir metafizigi yans1t1r.
de, insarun ozu Tannyla, sonsuz olan Ba~ka bir deyi~le, onda insan varhkla-
yuce varhkla ili~kiyi gerektirir. lnsarun n, hayvansal olanla tanr1sal olan1n, son-
varolu~ hali, onun ozunden uzakla~ma luyla sonsuzun bir kan~munt ifade
Slrun, yani Tannya yabanala~masuun eder. Buna gore, insan varhg1 zamansal
bir sonucudur. Bundan dolay1, insarun bu olanla ebedi olarun, sonluyla sonsuzun,
dunyadaki ya~am1, 'korku'yla, 'ytlgln- tinle maddenin, ozgtirlukle zorunlulu-
hk1la ve insanm sonlulugundan duydu~u ~un bir sentezidir. Ozgurluk imkaru tin-
1Slklnh'yla doludur. Bir insanm eylemleri, sel dogam1za baghdtr. Fakat insan var-
onu Tann'dan daha da uzak.Ja~hnrsa, hklannln bir de hayvani dogalan var-
onun yabanala~mast ve umutsuzlugu dtr. Bu nedenle, insan ozgurlti~u,
daha da arur. hep bir ~atl~ma ve korku olarak ya~ar.
Akll yoluyla karutlanabilecek ahliki bir i~te insan varhganJn en temel se~mi,
sistem ya da din olamayaca~m1, ahlAk ozgurlu~unu benimseyip, hayata ge~ir
ya da din i~inde, bize belli bir bi~de me ya da ozgurlukten ka~~hr. Kierke-
ya~amam1z gerektigini gosterecek, hi~- gaard, ozgtir lukten kat;~~ I, 19. yuzyll
510 Kinikler

toplumunun, burjuva ahlaklnm en Ierne] ~mdan, inam;lanndan ne pahasma olur-


ozelligi olarak ifade eder. insanlar uzla- sa olsun odun vermeyi~inden, Antisthe-
~Imsal davram~ tarzlarma uymakta, or- nes'in hocalanndan olan Gorgias'm ElF
talama olana sgmmaktadirlar. Olumun aa eristik manllgmdan, Hippias ve Eu-
ka~milmazhg1 ger~egiyle yiizyiize gel- ripides'in 'dogaya donuf du~uncesin
mek yerine, gelip ge~ici hazlann sagladi- den etkilenmi~lerdir.
~ tatminle yetinip, unutmay ve yilgmh- Bununla birlikte, Sokrates'in karakter
g. se~mektedirler. bagimsizhgmm, dunya nimetlerinden
Kierkegaard, bu durumu ve ~~ yo- ve insanlarln ovgiilerinden uzak duru-
lunu, estetik varolu~ tarz1, ahlaki varcr ~unun, yalmzca ger~ek bilgeligin ~ok
lu~ evresi ve nihayet dini varolu~ tar- daha yuksek iyiligine ula~mak i~in ol
zmdan meydana gelen u~ ayn varolu~ dugu ger~egini goremeyen Kinikler, ka-
evresiyle giistermeye ~ah~m~llr. Ona rakter bagimsizhgi, dunya nimetlerin-
gore, her insan ger~ekl~tirmek duru- den uzak durma tavr1 ve kendine yeter
munda oldugu bir oze sahiptir. Bu oz olmay en yuksek ideal olarak deger
ise, insamn Tann'yla ili~ki i~inde olma- lendinni~lerdir. Kiniklere gore erdem,
SI olgusu tarafmdan belirlenir. lnsan bu dunya nimetleri ve hazlan kar~Ismda
dunyadaki ya~am1 s~rasmda, u~ varo- bagimSIZ olmakllr. Bu ise, Sokrates'in
lu~ tarzmdan her birinde olabilir. ya~arrurun, vazge9T1e ve kendi kendine
Fakat insamrun ya~ad1g1 yabancila~ yetmeden olu~an olumsuz yonunun
rna, umutsuzluk ve su~ duygusu, insana olumlu bir ama~ ya da ideal hliline geti-
bu varolu~ tarzlanrun niteligini ve bun- rilmesinden olu~ur.
Jar arasmdaki farkhhklan ogretir. Kier- Yine, Sokrates'in ahlaki bilginin onernini
kegaard'a gore, insarun ya~ad1g1 bu vurgulamasiru, Antisthenes ve diger Ki-
olumsuz duygular, ona baz1 varolu~ nikler ba~ka her tiir bilgiyi ku~seye
tarzlarmm digerlerinden daha saglam ve cek, hatta yoksayacak kadar abartrru~
ger~ek oldugunu gosterir. Saglam ve ger- lardir. Kiniklere gore, mutluluk amaa
~ek bir varolu~ tarzma ula~mak ise, akil- i~in, erdem kendi ba~ma fazlasyla ye-
la degil de, inan~la ilgili bir konudur. terlidir ve ba~ka hi~ bir ~eye gerek yok-
kinesis.Yunanhlann ba~ta mekansal, za- tur. Erdem arzunun yoklugu, istekler-
mansal, niteliksel ve biyolojik degi~me den bagimsiZhkllr. Erdem, insana uyan
olmak iizere, her tur hareket ve degi~ ve dunyada olup bitenlerin degi~mele
me i~in kullandtklar1 Yunanca terim. rinden bagimSIZ kalan biricik ~ey oldu-
Aristoteles bu baglamda, niteliksel de- gundan, yalmzca en yuksek degil, fakat
gi~me, niceliksel degi~me ve yer de biricik degerdir, mutluluga goturecek
gi~tirme hareketi olarak u~ farkh de- tek yoldur. tAntisthenes ve diger Kinik-
gi~meden soz etmi~tir. ler, erdemin d~mda, insanlann deger
Kinikler [Os. kelbjyyrin; ft~g Cynics: Fr .. verdikleri hi~bir ~eye sayg beslememc-
Cyniques ]. llk~ag Yunan felsefesinde, mi~lerdir. Onlara gore, erdemden ba~ka
tSokrates'in ogrencilerinden olup yeni iyi olmadg gibi, erdernsizlikten ba~ka
bir ahJak goru~u y a da ya~am bi~imi kotii de yoktur.
geli~tiren Antisthenes ve Diogenes gibi lnsam mutlu kdan erdemi, bilgelikte
du~unurlerin meydana getirdi~i okul bulan Kinikler, erdemin ogrenilebilir ol-
ya da felsefe topluluguna verile!!.~c:L _r dugunu soylerken de, bununla bilimsel
Bilimsel bilg! ve kiilture pek bir d~er ara~llrmadan ~ok, ahlaki ~ah~ma ve
v!!nne~Q,_]J_il~ni a:nra~<a 'ID>f 101aii Ki~ ah~IIrmayi, egzersiz yapmay anlami~
ni_~er, .. bilimsel a'ia~11rlitilfann.~nleme. lardir. Antisthenes'in gozunde, felsefe-
ula~m..'!..YI:ttinde .. )t'!~_~mzca bir ara~ ol- nin i~i, 'mutlu olmak i~in, dogaya uy-
dugunu savl!ll!'!\lill<t.rd.ir. "Jtlllal<o~eH: gun olan ~abalan se~mek'ten ba~ka hi~
lerinde, Sokrates 'in karakter bagunsiZh- bir ~ey degildir. Kinikler, bilgelikte bul-
kipler manngt 511

duldan erdemi!'l ketldi ken dine yeten bir yardnn teklifini geri t;evinni~tir. Bu
deger oldugunu soylemi~, ya~amln davranl~tyla da, o insanlar aras1nda,
te1nel ihtiya<; ve hazlan kar~1s1nda ka- yaln1zca erde1nli olmakla kohi olma1un
yltSLZ kalmakla yetin1neyip, aJnat;lanna one1n ta~1d1gln1, geri kalan tum ayrnm-
ancak hazdan ka~1nmakla eri~ebilecek~ larln one1nsiz ve anlams1z oldugunu an-
lerini d ti~iinmti~lerdir. latmak istemi~tir. D1~ duru1nlann pek
Kendi gii~lerinin d1~anda kalan hi~bir bir onemi yoktur; bilge ki~i, kolelik i~in
~ey kar~1s1nda kaygilanma1nay1, hi~bir de bile ozgiirdiir.
~eye ald1r1~ etmemeyi ilke edinmi~ olan kip (Os. luil, tav1r; Lat. modus; lng. mode;
Kinikler i~in, ihtiya~s1zhk, dunyadan Fr. mode; AI. 1nodtsJ. Tarz, tav1r, varhk
yuz ~evirmek anla1nana gelmi~tir. Yok- duru1nu. Bir ~eyin varolma, ortaya
suHuk i~inde ya~ayan Diogenes, insa1un t;ak1na ya da sunulma tarzr. Bir ~eyin
eti pi~ir1neden yiyebilecegini, ate~ten zorunlu, aktiiel ya da olanakh olmas1
bile vazge~ebilecegini gostermeye ~ah~ dunamu. Bir ~yin belli bir andaki var-
lnl~tlr. hk duruanu. Bir ~eyin varolu~ halinde
Buna gore, Kinik ok ulun temel ilkesi, kendini gosteren diizenleni~ bi~iln i. Saf
dogaya uygun ya~a1nak, yapay olan varhg1 tikelle~tiren ya da bireyle~tiren
tiim ihtiya~ ve degerleri ortadan kaldlr- varolu~ formu. Niteliklerin birle~tirilme
mak, en te1nel ve basit ihtiya~lan kar~l tarz1. Bir ~eyin anla~1lma, bilinme ~ekli.
lamakla yetinip, ihtiya-;szhga bort;lu Bir ~eyin, onu o ~ey, ve ba~ka ~eyler
olunan mutluluk ve bag1mslzhg1 ya~a den ayn bir ~ey olarak tarumam1za ola-
mak olmu~tur. Kinikler, buna ah~mak nak veren formu. Bir ~eyin bir nitelik,
i~in de, ki~inin kendisini maddi ve sdat ya da ozellige sahip olma ~ekli ya
manevi bak.Jmdan stklntlya sokmas1 ge- da tarz1.
rekti~ine inanm1~lardrr. Ki~i, onlara kipler manhgr [ing. uzodallogic; Fr. logi-
gore, dii~manlanrun yapt1g1 kotiiliikle que modale; AI. modalitaetenlogik]. Oner-
re bile boyun egmelidir, zira du~marun meler arasmda, kipliklerinin sonucu
yapt1g1 ~ey, insan1n kendisini tanunasl- olan t;~karlmsal ili~kileri konu alan man-
na hizmet eder. tlk dah. Konusu1iiantlksal kipler olmak-
Kinikler ba~ka insanlarm ahlaki ba- la birlikte, her zaman manbksal kiplerle
kJmdan iyi diye degerlendirdikleri ve s1nrrlanmayan, onciillerinden en az biri
odev olarak gordiikleri ~eylere de pek kipsel bir onerme olan -;rkarunlan konu
ald1n~ etmemi~lerdir. Bilge ki~inin, alan mantlk tiirii olarak kipler manbg1,
her tiir baghhk kar~lSlnda ozgiir kala- zorunluluk ve imkin ttiriinden kavram-
bilmesi it;in, onlara gore, ba~kalanyla lan konu ahp, bir ~eyin zorunlu m u,
hi~bir baglantl kurmamas1 gerekir; hi~ yoksa miimkiin mii oldugunu dile geti-
kimseye baglanmamak i~in, ki~i kendi ren kipsel onermeler aras1ndaki ili~kile
ruhsal ihtiyat;lan bak1m1ndan da kendi ri ara~tu1r.
kendine yetebilmelidir. Kiniklere gore, Soz konusu manhk tiirii, zorunluluk,
ki~inin kendi mutluluguna, kendi gii- ilnkan ve imkans1zhk tiiriinden kavram-
ciiniin d1~1nda hit;bir ~ey etki yapma- lan tutarh bir sembolik sistem i9nde
mahdlr. Bilge ki~i it;in, aile kadar, yurt- formelle~tiren ve tetnel ilkeleri aras1nda
ta~hk da kay1tsJz kahnacak bir ~eydir. 'Bir ~ey zorunluysa eger, miimkiin de
Hatta tDiogenes kolelige bile pek ald- olmahd1r', 'Bir ~ey zorunluysa, imkan-
rl~ etmemi~tir. SlZ degildir', 'Bir ~ey imkanstzsa eger,
Dna gore, ger-;ekten ozgiir olan insan bu takdirde zorunlu olarak yanh~tlr',
kole, ger~kten kole olan da ozgiir ola- 'Bir ~ey zorunlu olarak yanh~sa, bu tak-
maz. Kinik Diogenes, kendisinin kole dirde imkanslzd1r', 'Bir ~ey, zorunlu
olarak satlld1g1 bir s1rada, onu kolelik- olarak dogru olan bir ~eyin manbksal
ten kurtarmay1 isteyen bir dostunun sonucu olmas1 durumunda, zorunlu ola
512 kiplik

rak dogrudur', 'Zorunlu olan bir ~ey, kipsel onermeler [ing. modal sentence; Fr.
hem aktiiel ve hem de miimkiindiir' il- proposition modale; AI. modal aussage ]. Ka-
kelerinin yer ald1g1 bir manbk olarak tegorik onermelerden farkl1 olarak, yal-
kar~1m1za ~1kar. uzca yiiklem (P) ile o:z:ne (S) arasmdaki
kiplik [ing. modality; Fr. modalite; AI. mo- belli bir ili~kiyi dile getirmekle kalma-
dalitiit]. Modalite. Bir ifade ya da tiimce- Y'P ozneyle yiiklem arasmdaki soz ko-
nin, ili~kili ba~ka bir tiimce ya da oner- nusu ili~kiyle ilgili iddiarun niteligi, da-
menin ne ~ekilde, nas!l ya da ne tarzda yanagl konusunda da bilgi veren oner-
dogru oldugunu belirtmesi durumu. me tiirii.
!Gplik, duyusal, manllksal, zamansal, Apodeiktik, assertorik ve problematik
deontik ve epistemik kiplik olmak iizere olmak iizere, ii~ ayn kipsel onermeden
be~e aynhr. Bunlardan 1 duy145al kiplik, soz edilebilir. Bunlardan apodeiktik iiner-
d1~ diinyadaki nesneleri alg!lama, yani me, S'nin P olmas1 gerektigini, ya da
gorme, i~itme tarzlanm1zdan olu~ur. S'nin P olamayacagm1 ifade eden oner-
2 Mant1ksal kiplik ise, bir ~eyin dogru medir. Apodeiktik onerme, buna gore, S
olma zorunlulugu, olumsalhgl, imkan ve P terimleri arasmdaki zorunlu bagm-
ya da imkans1zhgma kar~1hk gelir. bya duyulan sars!lmaz inana ifade
Buna gore, ii gibi bir onermenin, manllk- eder. 'E~kenar ii~genler e~it a~l11 ii~gen
sal bak1mdan zorunlu olarak dogru ol- ler olmak durumundad1r' ya da 'Dik
dugu ya da onun dogrulugunun miim- ii~gen e~it a~l11 ii~gen olamaz' onerme-
kiin ya da olumsal oldugu veya ii oner- leri, apodeiktik onermeye omek olarak
mesinin dogru olmasuun manbksal ola- verilebilir. SOz konusu onerme tiirii,
rak imkans!Z oldugu soylendigi takdir- onermeyi kuran ki~i S'nin P oldugunu
de, bu, ii onermesine manbksal bir kip- kamtlayabilecegi duygusuna kap!ld!gl
lik yiiklendi~i anlamma gelir. zaman kullaruhr.
3 Ote yandan, bir onermenin ge~mi~te Buna kar~m, problematik iinerme, S P
ya da ~imdi dogru oldugwtu ya da ili~kisiyle ilgili olarak, birtaklm verilerin
onun gelecekte veya hep dogru olacagl- oldugu, fakat eldeki bu verilerin yeterli
m soylemek, o onermenin zamansal kipli- say!lamayacag1, dolaylSIYla bir kesinsiz-
gini dile getirir. Buna kar~m, 4 bir eyle- lik ogesinin soz konusu oldugu durum-
min ahlaki bak1mdan yapmakla yiikiim- larda kullamhr. 'Yarm, yagmur yagabi-
lii oldugumuz bir eylem mi, yoksa yal- lir' ya da 'Ahmet i~ini kaybedebilir'
mzca me~rii veya yasaklanm1~ bir onermeleri, soz konusu onerme tiiriine
eylem mi oldugunu ifade eden, dolayl- omek olarak verilebilir.
Slyla yiikiimlii olmay1, me~riiluk ya da Assertorik iinerme ise, ilk bakl~ta tiirniiy-
izin verilmi~ligi, veya yasag1, yasakhh- le kategorik onermeye benzer, faka t nor-
g, dile getiren terimler, Odevle ilgili malde, iizerinde pek dii~iiniilmeden
olma anlarrunda deontik kipligi meydana ifade edilrni~ kategorik onermenin, belli
getirir. bir itiraz ya da meydan okuma ka~lsm
o Epistemik kiplik ise, bir onermenin da yeniden one siiriilmesinden olu~ur.
dogru oldugunu bilmeyi, bilmemeyi ya 'Astrologlar gelecekteki olaylan ~ogu
da dogru ohnad1gm1 bilmeyi dile geti- zaman onceden d~ tahmin ediyorlar'
ren bir kiplik olarak ortaya ~tkar. onermesi ilk bakJ~ta Sliadan bir katego-
Bu baglamda, kiplik bildiren onermele- rik onennedir. Bu onermeyi ifade eden
re, yani zorunluluk, olumsalhk. imkiin- birine, 'Onlar bunu nas1l yap1yorlar?'
slZhk, yiikiimliiliik, me~riiluk ya da ya- diye bir soru yoneltilirse, ve aym ki~i
sakhllgl ifade eden 'zorunlu', 'yiikiimlii', 'Bilrniyorum, fakat onlar bunu aktiiel
'-meli', '-mah', 'gerekir' tiiriinden ifade olarak, ya da hep yap1yorlar' derse, oner-
ya da terimlere kipselterimlerdenir. me assertorik bir onermeye donii~iir.
kiti 51::\

Kirene hazcahg1 [1ng. cyrenaic hedonisuz; yalruzca bunun ir;in de~erlidir. Buna
Fr. IJedonisme cyrenaique]. I<irene Okul u- gore, bilgi ya~a1 n1n nimetlerini bize
nwt hazz1n tek iyi oldu~unu, fakat haz- do~ru bir bi~imde kullanmayl o~retti~in
lar arasmda bir ay1n1n yapmay1p, anhk den, bizi onyarg ve kuruntulardan kur-
hazlara yonelen haza gorii~iinii, di~er tardl~ndan; bizi gelece~i istemekten ve
hazel gori.i~lerden, orne~in Epikiirosun ge~mi~e ba~lanmaktan korudu~u ve
niteliksel hazc1h~1ndan ay1rd ebnek i~in bizde kendi kendimiz.in bilincine varma
kullanllan deyim. ozgiirlii~i.i yarattl~lndan dolayl, bilgelik,
Kireneliler [Os. kayrevdniyye mezhebi; ing. haz i-;inde g~k uyumlu bir ya~ama
Cyrenaics; Fr. Cyrenaiques]. M.O. 4. yuz- varmak i-;in en onemli ara~tu. Kirenelile-
Ylhn ba~lannda, Yunanistanln Kuzey re gore, bilgi insanda aynea bir guven
Afrikadaki somiirgelerinden olan Kire- duygusu yarabr. Insa1un ~ di.inyayla
nede kurulan ve bireyin hazz1n1 ahl4kf olan ba~lan ne kadar gu~lii olursa olsun,
eylemin biridk ol~iitii yapan okulun bilge ~i biitiin bu durumlarda mutlu-
kurucusu Aristipposla, temsilcileri He- luk ic;inde ya~ar. c;unkii bilginin, bilgisi
gesias, Annikeris ve Theodoros'un mey- olan ki~iye, bilgeye kazand1rd1~1 guven,
dana getirdi~i topluluk, okul. onu d1~ dunyaya kapllmaktan kurtarir
Kirenelilerin hazel ahlak anlay1~1, muh- ve ona hem ~e~ine ve hem de i(jinde
temelen tProtagorasrtan alm1~ oldukla- bulundu~u k~ullarca egemen olma yete-
n, bireyin kendi duyumlanrun bilgisiyle ne~i kazand1n.r.
s1narlanm1~ oldu~u genel gorii~uyle ya- I<inikler gibi, Kireneliler de, insarun
klndan ili~kilidir. Buna gore, bir insan d tin ya kar~lsmda ozgi.ir kalabilmesini
~eylerin, kendilerinde ne oldu~unu ya amar;lam1~lard1r. Bununla birlikte, Ki-
da ba~kalar1na nas11 gori.indii~iinii niklerin, soz konusu ba~uns1zbk ve i~sel
de~il de, yalruzea kendisine nasal goriin- ozgi.irliik halini, insarun dunya nimetle-
dii~iinii bilebilir. i~te bu anlay1~, Kire- rine yuz ~evirmesinde buld ukiah yerde,
nelilere hazlar aras1nda niteliksel yon- Kireneliler bu durwna dunya nimetle-
den bir ay1r1m yapma olana~1 rinden alolhea pay abndl~Jnda eri~ile
buak1nam1~hr. Onlara gore, birieik ya- ee~ini dii~iinmii~lerdir. Buna gore,
~ama bilgeli~i, i~inde bulunulan anda Aristippos'la onun izinden yuruyenlarin
tad alma sanabndan meydana gelir. Ki- ideali, her zaman ya~amdan tad almasl-
reneliler, hazz1n nereden geldi~i, haZZl ru bilen bilge ki~i, her~eyi en iyi yon tin-
do~uran ~eyin ne oldu~u konusunun den ele alan, her~eyden yararlanmay
hi~bir onemi olmad1~nJ soylerler. Her bilen, fakal kendini hi~bir zaman zevk
haz, haz olmak bakmundan iyidir ve ~e i~inde kaybebneyen, hltkulanna ege-
~itli haz rurleri arasmda bu ballamdan men olmasana bilip, olmaza elde etmeye
hi~bir f ark yoktur; kendi ba~Jna almda- asia kalkl~mayan ki~i olmu~tur.
~lnda her haz di~erine e~ittir; her haz, ki~i [Os. ~ahrs; ing. person; Fr. personne;
ba~ka herhangi bir haz kadar iyidir. AI. person]. Kad1n ya da erkek farkl go-
Hatta, Kireneli filozoflar hazz1 ~imdiki zetilmeksizin, somut birey; kendisine
ana ba~lad1klan i~in, maddi hazlara hem bedensel karakteristikler ve hem
manevi hazlardan daha fazla de~er ver- de zihinsel ozellikler yuklenebilen o~e
mek durumunda kalm1~lard1r, ~i.inkii ya da yapJya; bedensel ve zihinsel ey-
manevi hazlarda i~e ge~mi~ ve geleeek- lemlerin, faaliyet saras1ndaki birli~ine,
le ilgili ogeler karl~lrken, maddi hazlan bir insan varh~1n1n viieut ~ekline, d1~
do~uran duyumlar, ~u arun duyumla- go run ii~une, insanln ger~ek, temel,
nyla s1n1rlanml~lardar. ozsel benine verilen ad.
KireneWere gore, insan mutlulu~a aneak Bu ba~lamda, benin, zihnin, bilinein,
bilginin yardmuyla ula~abilir. Bilgi, i~te belli bir zaman dilimi boyunea, kendi
514 ki~ilik

kendisiyle ayn! olmas1 durumuna; de- lirleyen fizyolojik yap1 ya da bunye ol-
~i~en ko~ullar, ya~am siiresince de~i du~u soylenebilir.
~en bedensel ve zihinsel nitelikJer ve bi- Belli ba~h ki~ilik kuramlan, kokii Hip-
rikimlerin yan1 sua, surekli ve kahc1 bir pokratese'e kadar geri giden ve bireyin
ki~iJi~in, ben ya da ki~inin kendi ken- kendisini lneydana getiren temel o~ele
disiyle ayn1 olu~una ki~inin ozde~ligi te- rin belli bir dengesini yans1th~Inl savu-
orisi ad1 verilir. nan tip teorisi; ki~ili~in karakteristik dii-
Ki~iyi o ki~i, beni her kim ise o yapan ~iirune, davran.ma, hissetme, tepki ver
ve onu ba~ka ki~i ya da benlerden ayi- me, v. b. g., tarzlanrun bir toplam1 ya
ran ozellik ya da ozellikler butiiniiyle da ozeti oldu~unu dile getir~il iz teorisi;
belirlenen ki~iscl ozde~likte en oneinli ki~ili~in zaman i'linde geli~ip, bireyde-
prob letn, ki~inin kendisiyle ayn1 kah~l ki biitiinlii~ii yansith~1n1 savunan psi-
nin ko~ullann1 bulma problemi olarak kanalitik teori; ki~ili~in uyaranlara belli
ortaya t;Ikar. Bu -;er-;eve i-;inde, filozof- bi'limlerde verilen tepkilerin sonucu ol-
lar ki~inin ozde~li~inin temel ko~ulu du~unu one siiren toplunr.sal ogrenme te-
nu bellekte bulmu~lardu. orisi; ki~ili~in, bireyin ozelliklerinden
Ote yandan, d1~ dun yay a, nesnel ger- -;ok, ic;inde bulunulan durumlann ozel-
-;ekli~e, ozellikle de cans1z diinyaya ki-
liklerini yans1th~lnl savunan durumcu
~isel nitelikler atfetme; 'soyut bir sozciik teori olarak sualanabilir.
ile -;e~itli somut goriintiiler aras1nda bir kitiliksizletme [ing. depersonalization; Fr.
benzetme yapma e~ilimine; mitolojide de personalisa ti on]. Varolu~-;u felsefede,
oldu~u gibi, cans1z nesnelere ki~isel
benlik yitimini y a da ki~isel kimli~i
ozellikler yiikleme tavnna ki~ile~tirme kaybetme durumunu; ki~inin boyle bir
denir. durwnu tam olarak hissedi~ini; insan1n
ya~ad1~1, biiyiik bir bilgi bankas1ndaki
ki~ilik [Os. ~ahsiyet; ing. personality; Fr.
kii-;iik ve onemSiz bir harf, bir say1; ma-
personalite; AI. personlichkeit]. 1 Gozlemin
kinadaki herhangi bir vida, insanh~11U
di~er nesnelerinden ayn bir ~ey olarak,
kaybetmi~ sosyal bir makine haline ge-
bene ili~kin oznel bilin-;lilik; kendi beni-
li~ine ili~kin, duyguyu; ki~inin d1~
nin bilincinde olan ki~inin psikolojik ba-
ger-;eklikle olan ba~uu ve temas1ru kay-
klmdan soz konusu olan bireyselli~. 2 betti~i hissini tantmlamak i-;in kullaJu-
Bir ki~inin temel ve genel davraru~ tarz1; lan terim.
bireyin davraru~1nm, bireye bir toplum kitisel idealizm [ing. ptrsonal idealism;
i'linde anlam. veren, de~er kazandrran ve Fr. idealisme personnel]. Her tiir yararc1
onu toplumdaki di~er bireylerden farkl1 ya da mut-;u gorii~ ve de~erlendirmele
la~tuan yonlerinin toplanu. 3 Bireysel
ri Odeve ya da belli bir kiiltiirun nesnel
insan organizmas1run davraru~uun, onu ideallerine tabi ktlan ve zihnin, deter-
di~er organizmalardan farkhla~tuan
minizm ve maddecilik kar~1smda mut-
yonlerinin biitiinii. Fizyolojik ve psikolo- Iak bir iistiinlii~ii ve onceli~i oldu~unu
jik tepki sistemlerinin beUi bir andaki bii- vurgulayan ya~am gorii~ii; so1nut ger-
tiinlii~ii olarak anla~llan insan varh~1. -;ekli~i ki~isel benlikle, ben bilincine
Buna gore, ki~ilik kavram1, insan var- sahip olan bilin-;li varhkla ozde~le~ti
h~Inln davraru~lann1 at;Iklamak it;in ren anlay1~.
geli~tirilmi~ teorik bir yap1du. lnsan kitisel realizm [ing. personal realism; Fr.
varh~1n1n ya da bir~yin gozlemlenen r~alisme personnel]. Ger-;ekten varolan1n
tavulanndan ve yeteneklerinden tiireti- ki~ilik oldugunu, ki~ili~in varolan her-
len ki~ili~in, belirleyici ogeleri yetenek- ~eyin varolu~u ve siireklili~i i-;in ger-
ler ve zekidu. Mizac1n ise, ki~ili~in bi- -;ek bir temel olu~turdu~unu savunan,
yolojik -;er-;evesini olu~turan, biiyiik ki~ili~in tecriibe edilen bir olgu olarak
ol-;iide kahtlmla ge-;ip, bireyin somut analiz edilemez ve ger-;ekr;i karakterini
bir durum kar~1s1ndaki tepkilerini be- vurgulayan gori.i~.
klisik 515

Buna 1nukabil, i-nesnel ideaHz1n olc:.rak +Horkhehner'i.n goztinde kitle topJu1nu,


da bihnen ve ontolojik gen;ekligi, oztin- insanlann edilgen, ilgisiz, ato1nize var
de, bilin~li olmayan tinsel bir ilkeyle, bi- hklar hi line geldikleri, geleneksel bagla-
lin~siz bir psi~ik gu~le, saf Egoyla, bi- nndan, dinsel kimliklerinden kopanl
lin~dl~I irideyle, ki~isel olmayan man- d1klan, kitle ileti~im ara~laruun tek
hksal bir varhk ya da saf bilin~le ozde~ yonlti bask1s1 alhnda yalruzla~hklan, te-
Je~tiren varhk gorti~tine ki~isel olma peden tahaklctime imkan veren bir top
yan realizm ad1 verilir. Bu gorti~, birin- lum bi~imidir.
cisinden, ger~ekten varolarun bireysel I<itle toplumu, kapitalizmin bir tiriinti
ki~ilik degil de, nesnel bir 1nanevi ilke olup, sanayile~me, kentle~1ne ve mo-
oldugunu soylemek baklmindan farkh- demle~me stire~leriyle ortaya ~IkmJ~
hk gosterir. tlr. Btiti.in bu stire~ler, bireyler arasln-
kitiye yonelen eylem [ing. agent directer daki farkhhklann ortadan kalkmas1na,
action]. Bir bireyin ak1lh bir varhk ola- bireylerin ozgtirltiklerini yitirmelerine,
rak gordugu ba~ka bir bireyde belli bir onlann birbirlerinden yahtlanmalanna,
etki yaratmay1 ama<;layan eyle1ni. bireylerin birbirlerine daha benzer hale
kitle toplumu [ing. mass society; Fr. masse- gelmelerine neden olmu~tur.
societe] Bab tipi toplumlan, ozellikle de I<itle toplumunun ktiltiirel alandaki ifa
ABD'yi tarumlamak i~in kullanllan terim. desi ise, kitle kUlturudur. Ba~ka bir de-
I<itle toplumu kavraml, oncelikle bti- yi~le, kitle toplumunda kitleyi olu~tu
yuk ol~ekli sanayile~meyi, buyuk kent- ran bireylerin hemen hemen tamam1
le~me hareketlerini ve i~boltimtinde okuryazar olsa da, on Jar klisik egitim-
yuksek dtizeyde uzmanla~mayla yone den yoksun kald1klan i~in, s1radan veya
timi bir btittin olarak btirokratikle~mi~ dti~tik dtizeyde, ve hi~bir zaman se-;ici
bir toplumsaJ ortam1 ifade eder. olmayan begenilere sahip olurlar. Kitle
Kitle toplumu terimini kulJanan yazar toplumunda, yiiksek ktilttirle a~ag1 ktil-
ve dti~tintirler, ~ogunluk bireyin toplu- tiir aras1ndaki s1rur 9zgisi yok ol ur
muyla alan ili~kisi tizerinde yogunla~Ir veya daha dogru bir deyi~le, yuksek
ken, bireyin 1nodern toplumda sahip ol ktilttirtin yerine, hem yuksek ktilttirti ve
dugu ozgtirltik derecesini, bireyin hem de geleneksel toplumlann halk ktil-
toplwnsal ~evresini nas1l algdaytp, ona tiirtinti yok eden ve aleladiligi, uyumlu-
ne ~ekilde deger bi~tigini incelerler. Bu lugu, edilgenligi ve ka~1~1 te~vik eden
baglamda, biri insandaki ozgtirltik kay- bir kitle ktilrurii geli~ir.
bina, artan vasatilik ve yandsamayla bir- klisik [lng. classic; Fr. classique; AI. klas
likte yabancda~maya dikkat ~eken, dige- sische]. 1 Latincede, toplumun en yuksek
ri ise geleneksel baglann ortadan katman1ru meydana getiren zengin, ~
kalkJ~lniJ\ insana yeni avantajlar sagla- kin ve soylu ldmseler i9Jl kullanaJan clas-
dtglru dile getiren iki a yn ve karIt sicus terimi, t~mil yoluyla ba~ka alanla-
gorii~ varolmakla birlikte, gene) kanaat Ia da uyguland1gmda, en gencl anlanu
kitle toplumunu ele~tirel bir gozle de i~inde, yuksek ve kalic1 bir degere sahip
gerlendirir. Sozgelimi, Gasset ve Heideg olan yap1t, tarz, yakla~1m, gorti~, bilim
ger gibi, terimi ilk kez olarak kullanan i~in kullarulan s1fat. 2 Klasik sdab, her
dti~iintirlere gore, kitle toplwnu, ozgtir ne kadar a~llnu~ olsa da, otoriter bir ni
ltiklerini ~ok buyuk ol~tide yitinni~, ge- telik ta1yan, siirekli bir degere sahip
leneksel ktilttirtin uygarla~bnc1 etkisiyle tiriin, ba~an veya kazanun1n mahiyetini
ayd1nlanmami~, basmakahp degerleri ifade ebnek i~in kullaruhr.
benimsemek zorunda kalan yabancda~ 3 0, yine, antik Yunan ve Latin ktiltii-
~~ ilkel, ktiltiirstiz, ale lAde insanlardan rtine ait olan, Yunan ve Latin ktilttirti-
olu~an bir ytg1ndu. Frankfurt Okulu du- ntin aynlmaz bir par~as1n1 meydana
~tintirlerinden Theodor tAdorno ve getiren deger, eser veya yakla~mu ta-
516 kliisik aktlctbk

mmiamaya yarar. 4 Klasik stfaiJ, aynca klasik do~ruluk gori.i9i.i [lng. classic.:zltlte-
modern Avrupa ki.ilti.iri.inde, onbe~ ve ory of truth; Fr. thiorie clasique de vbiti].
onyedinci. yi.izy1llar arasmda, gi.izel sa- Do~rulu~u, di.i~i.incemizin ger~eklikle
natlarm, sana t~1lann ve onlann, bu uyu~masJ, di.i~i.incemize bir d1~ ger~ek
~a~m on plana ~lkard1~1 estetik nitelik- li~in tekabi.il eimesi ya da kar~Jllk gel-
leri ta~1yan ve Yunan-Roma donemi es- mesi olarak tanunlayan ve sa~duyunun
teti~inin tercihlerini yans1tan eserleri do~ruluk anlayJ~Jna ~ok yakm di.i~en
i~in, barok ve romantik terimine kar~Jt do~ruluk gori.i~i.i.
olarak, kullamlan bir deyimdir. Realist bir bak1~ a~JSJru gerektiren ve
5 Klasik sJfah, bundan ba~ka ikinci de- ayru zamanda tekdbi.iliyet teorisi olarak
recede bir onem ta~1yan yeni, modern da bilinen soz konusu do~ruluk anlay-
bir ~eyin tersine, kokli.i bir gelene~i ~1, bununla birlikte, birtaktm el~tirilere
olan yapdar, i.iri.inler i9n kullamhr. 6 maruz kalrru~hr. Ele~tiriler temelde kav-
Yine, bir ki.ilti.ir ya da uygarhgm sanat rarnlarla nesneler, onermelerle olgular,
bakmundan olan evriminde, teknik ka- gori.i~lerle olaylar, di.i~i.inceyle ger~ek
lite, takdc1hk ve ahengi bir araya geti- lik arasmdaki 'uyu~ma' ya da 'tekabi.ili-
ren tarihsel donem de klasik s1fahyla yet'le tam olarak ne anlab.lm3k istendigi
tammlamr. 7 Klasik nitelemesi, nihayet, sorusuna ba~hd1r. Kl&sik tekabi.iliyct te-
kendi ti.iri.inde temele ahnarak, kaynak orisini savunanlara gore, di.i~i.incenin
gosterilebilecek kadar onemli, i.inli.i, de-
ger~eklikle uyu~masJ, hi~ ku~ku yok ki,
~erli olan yakla~un, yazar veya eser
di.i~i.incenin kendisinin, betimledi~i ger-
i~in kullamhr.
~klikle ozde~ ohnas1 anlarruna gelmez.
k!asik akdc1hk [lng. classiazl rationalism;
Onlara gore, di.i~i.incenin ger~eklikle
Fr. rationalisme classique; AI. klassisch rati-
uyu~masJ, ger~ekli~e tekabi.il etmesi, di.i-
onalismus). 1 Modem felsefede, tKant
~i.incenin ger~ek bir ~eyin bir benzeri,
oncesi tak1lahk; klasik felsefede, Pia-
ger~ekli~in bir yansunasJ olmasmdan
ton, t Aristoteles, Aquinash Thomas gibi
meydana gelir.
di.i~i.ini.irlerle 17. yi.izyl akdcJh~mm i.i~
Ierne! di.i~i.ini.iri.i olan tDescartes, Spino- Fakat tekabi.iliyet kuramma kar~J ~
kan filozoflara, 'di.i~i.incenin ger~eklikle
za ve tLeibniz'in akdcdJ~J.
uyu~masl' ~eklindeki bu do~ruluk yo-
Bu filozoflarm ya da klasik akdah~m
en onemli tezi, insan zihninin d1~ ger- rumu, sa~ma bir fikir olarak gori.inmi.i~
~ekli!S;i rasyonel analiz yoluyla bilebile- ti.ir. Klasik do~ruluk anlay~ma kar~
ce~i di.i~i.incesidir. Klasik akJlcJh~a ~1kan filozoflar, di.i~i.incenin kendisin-

gore, insan aklt ile bilginin konusu olan den olduk~a farkh olan bir ~eyin benze-
ger~eklik arasmda tam bir uytun vard1r. ri olabilmesinin anla~1hr ohnadJ~JnJ
Klbik akdcJhk, bilgiyi d1~ ko~ullardan savunmu~lar, dolayJsJyla, zamandan
ba~kalanndan tecrit edilmi~ oznede, ba~ka hi~bir boyutu ohnayan di.i~i.ince
insan akhnda temellendirir ve dolaysy- nin aym zamanda mekansal olan bir
la ozneye ve yardun gormemi~ insan ~eyin benzeri olamayaca~m soylemi~
aklma bi.iyi.ik bir inan~ besler. Yine, bu lerdir. Buna gore, 'di.i~i.ince bir masaya
gori.i~e gore, ger~ekli~in bilgisinde tec- nasd benzeyebilir?' Ote yandan, yalmz-
ri.ibenin hi~bir roli.i yoktur. Ote yandan, ca zaman boyutu dikkate ahnd1~1nda
klasik akdahk, insarun ger~kli~in bilgi- bile, bir di.i~i.incenin do~ru olmas1 i~in,
sine hi~ ko~ulsuz olarak rasyonel analiz onun kendisiyle ilgili oldu~u ger~ekli~e
yoluyla ula~abilece~ine bi.iyi.ik bir gi.i~le benzer olmas1 gerekmez. Bir di.i~i.ince
inand1~1 i~in, dogmatiktir. Bu nedenle ger~ekli~e benzemese bile, yine de
k!Asik alolcJhk, bu ti.ir bir rasyonalizrni do~ru bir di.i~i.ince olabilir.
dogmatik bulan Kant'm ele~tirel akJlcdJ- Klasik do~ruluk anlay~uu savunanlar,
~~run kar~Jsmda yer ahr. bu el~tiriler kar~1smda, ger~ekli~e ben-
klasik hiimanizm 517

zemekdurumW'lda olan!n, dii~ilnce i~le idealist filozoflar, klasik do~ruluk a.il.la-


mi ya da faaliyetinin kendisi olmay1p, YI~Ina i~te tam olarak bu noktada kar~1
dii~iincenin i~eri~i oldu~unu belirtmi~ ~1karlar. Onlar kitab1, tiim ili~kilerinden
lerdir. Fakat onlar1 ele~tirenleri, bu dii- yahtlanmJ~ bir nesne olarak kavrayi~J
zeltme bile, tatmin ehnemi~tir. Klasik miZin yetersiz, k1smi ve hatta yanb~ y a
do~ruluk anlay1~1na kar~1 ~1kanlar, ben- da yanllhcl bir kavrayl~ oldu~unu one
zerlik kavram1n1n hi~bir ~ekilde a~1k bir siirerler. idealist filozoflara gore, kitap
kavram ohnad1~1ru belirtirler. Benzerlik ili~kilerinden yah tlanamaz; o her~ey
te.nel ozellikJerin klsmt ozde~li~inden den ayn ve ba~ImSIZ bir bi~imde varo-
olu~uyorsa e~er, iki ayr1 ~eyi benzer lan bir ~ey olarak goriilemez. Kitap va-
~eyler olarak niteleyebilmek i~n, bunla rolu~u i~in, i~lerinden bazllann1 bilme-
r1n ozelliklerinden acaba ne kadarlnln di~miz ba~ka nesnelerle olan ili~kileri
ortak olmas1 gerekir? ne ba~h ise, ve bu durumun bir sonucu
Bununla birlikte, ozellikle idealist filo- olarak, kitab1n kendisini tam ve kesin
zoflann kJasik do~ruluk anJay1~1nl b1ra olarak, ger~ekte oldu~u bi~imiyle bilmi-
k1p, yeni bir do~ruluk anlay1~1na ula~ yorsak, yargunwn kendisine tekabiil et
malanna yol a~an ~ok daha temel bir ti~i ya da kar~1hk geldi~ olguyu da
neden vard1r. Bun a gore, 'Masanun iize- tam olarak bilemeyiz. idealist filozoflar,
i~te bu sonuncu gerek~eden hareketle,
rinde siyah bir kitap vard1r' onennesini
ifade etti~imde, herkes benim, oniimde, klisik do~ruluk anlay1~mdan vazge~
mi~ler ve bunun yerine ba~ka do~ruluk
masan1n iizerinde bir nesne, yani bir
gorii~leri ge li~tirmi~lerdir.
kitap bulundu~unu, ve bu nesnenin
siyah renkte oldu~unu one siinnek iste klisik fizik [ing. classical physics; Fr. phy
di~imi kabul edecek ve yine herkes
sique classique]. Fizi~in, goreliHk ve ku
onennenin, oniimde soz konusu oner- antum mekani~iyle ilgili ~a~da~ geli~
melerden once belirlenmi~ olan alan1.
menin ileri siirdii~ii gibi bir nesne bu-
Buna gore, klasik fizik. Newton meka-
Junmasi ko~ulu albnda, do~ru olaca~1
ni~i, elektromanyetizm, tennodinamik
konusunda da fikir birli~i i~inde olacak-
ve istatistiksel mekanikten olu~ur.
hr. Bir yarg1, dii~iince ya da onennenin
Klasik fizik saz konusu oldu~unda, iki
do~rulu~unun, onun ger~eklikle uyu~
noktanm alt:uun ~izilmesinde biiyiik
masindan olu~tugunu soyleyen gorii~, yarar vardu: 1 Klasik fizi~i olu~turan
~u halde, insandaki algllara insan zih-
bu dort biiyiik teori, modem bulgular
ninden ba~ImSIZ nesnelerin neden old u- taralindan yanli~Ianmam1~ tlr; tam ter-
~unu dile getiren realist bir alg1 teorisini
sine, bu teorilerin a~1k se~ik olarak ve
gerektirir. iyi bir bi~imde tan1mlanm1~ l<o~ullar al-
Yine bu gorii~, kitap tiiriinden nesne- bnda yakla~1k olarak ge~erli olduklan
lerin var olmalann1, onlann siyah ol- ortaya ~1kml~tlr. 2 Hem kavramsal te-
duklan soylendi~i zaman, anlamh bir mellerine ili~kin ~ab~malar ve hem de
bi~imde betimlenebilmelerini ve benim uygulamalanyla ilgili geli~meler a~lSln
bu kitaplan duyularunla do~rudan ve dan, klasik fizik canh ve geli~en bir alan
araclSIZ olarak kavrayabilmemi gerekti- olarak varh~1n1 siirdiirmektedir.
rir. Soz konusu do~ruluk anlay1~1, ayn- klisik humanizm [1ng. classiCDI huma-
ca kitabm oncelikle benim onu kavrama nisnz; Fr. humanisme classique]. Ronesans-
faaliyetimden ba~JmSIZ olarak ve bun- la birlikte ortaya ~Lkan ve Yunan kiiltii-
dan sonra da, evrendeki rum di~er ~ey riinii temele ahp, insanda, insanh~1 ve
lerle ve evrenin kendisiyle olan ili~kile insani hasletleri geli~tinnenin, ona sa~
rinden ayn olarak, her ne ise o lam bir formasyon kazand1rmanm en
oldu~unu kabul eder. Yani, tekabiiliyet iyi yolunun Latin ve Yunan antik ~a~1na
teorisi, i~ ya da aslf ba~1nhlar aksiyo- ait edebi eserlerin incelenmesi oldu~u
munu reddeder. n u ileri siiren gorii~.
518 kl.isik tanlm ogretisi

klasik tamm ogretisi [ing. classical tlleory bir yetkinlige ve uyum, di.izen, oranb ve
of defiJJition; Fr. th~orie classique de ol~i.ili.ili.ik ic;in duyulan yogun bir arzu-
definiton]. +Platon ve +Aristoteles gibi fi. ya dayanan bir mizac1 yans1tan tavu.
lozoflar tarafmdan one si.iri.ilen ve ozcti 2 Daha ozel olarak da, dogruluk ve do-
bir gori.i~e dayanan tamm anlay1~1. galhk kayg1s1yla, olagani.isti.i olandan
Bu tamm gori.i~i.ine gore, tek tek somut ve dolay1s1yla ki~isel lirizmden duyu-
nesneler birtak1m dogal ti.irlere aynhr- lan nefretle, hemen yalmzca ahlki ince-
lar, oyle ki her bir nesnenin ait oldugu lemeye yonelmeyle, imgelem ve duygu-
tt.ir ya da s1ruf, belirli ve kesin ~izgilerle, lulugun akd yoluyla di.izene sokulmas1,
oteki nesne ti.irlerinden ay1rd edilebilir. ~e~itli ti.irlere egemen olan kurallara uy-
Ba~ka bir deyi~le her nesneyi, her ne ise ma ve a~1khk, uyum pe~inden ko~ma
o nesne, ve belli bir nesne ti.iri.ini.in i.iyesi tavnyla se~kinle~en edebiyat ak1m1.
yapan bir oz vard1r. Tamm, i~te bu ozi.i Klement. Ger~ek ad1 Titus Flavius Kle-
ortaya koyar. mens olup, 150-219 y1llan arasmda ya-
Bu tamm anlay1~ma gore, tammlar ~aml~ Hmstiyan dii~i.ini.iri.i.
dogru ya da yanh~, tam ya da eksik Akh inanca, felsefeyi dine tabi kllan,
olabilir. Nesnelerin ozi.ini.i oldugu gibi ve daha sonra St. Augustinus ve St. An-
yansltabilen ya da kavramlar arasmda- selmus'ta on plana ~1kacak olan credo,
ki ozde~lik baglanhlanm eksiksiz bir ut intelligam tavnmn ilk omegini gozler
bi~imde dile getirebilen tammlar dog- online seren Klement'i daha onceki Kili-
rudur. Soz konusu tarum anlay1~ma se Babalanndan ay1ran en onemli hu-
gore, tarumlar bize, kavramlann bilgisi- sus, onun Yunan felsefesine duydugu
ni verir. Bu bilgi ~u ya da bu ~ekilde, sevgi ve hayranhkhr. Ona gore, felsefe,
her insanm zihninin derinliklerinde giz- ti.imi.iyle tannsal bir i.iri.in olup, bilgeligi
lidir; her insarun zihninde orti.ik olarak ti.im kavim ve uluslar i~in parlayan
bulunan bu bilgiyi, yalmzca kendilerine Tann'nm inayetinin bir iyiligidir. Kle-
filozof ad1ru verdigimiz, ozel bir di.i- ment, felsefe ile ilgili tUm bu olumlu
~i.irune yetenegi olan insanlar belirtik
degerlendirmelerine kar~m, Yunan fel-
hale getirebilirler. l~te bu bilgi, ti.im bil- sefesini Hristiyanhk i~in bir haz1rhk,
gilerimizin temelini olu~huur. Yunan di.inyas1run vahye dayah din
SOz konusu klasik tamm anlay1~mm en
i~in egitilmesi olarak gormi.i~ti.ir. Felse-
onemli gi.i~li.igi.i, birtak1m nesnelerin bu
fe, onun gozi.inde, yalruzca Hmstiyan-
yolla tammlanamamasmdan olu~ur. Cr-
negin, 'mavi', 'sert', 's1cak', 'a a' gibi basit hk i~in bir haz1rhk degil, fakat Hmsti-
ya da ~ozi.imlenemez nitelikleri gosteren yanhgm anla~1lmasma katktda buluna-
terimler bu yoldan tammlanamaz. Aym cak bir yard1mc1d1r.
~ekilde, modem bilimde bi.iyi.ik bir yer
0, ote yandan, negatif teolojinin, via
tutan fonksiyon ve bag.nh terimlerini de negativamn ilk oinegini vermi~tir. Ba~
bu ~ekilde tarumlamak olanakh degildir. ka bir deyi~le, Klement'e gore, biz
Klasik tamm yontemiyle tarumlanmas1 Tann'nm ne oldugunu hi~bir zaman bi-
olanakll olmayan ba~ka bir sozdik ki.i- lemeyiz, fakat yalmzca onun ne oldu-
mesi de, manbksal degi~mezler denilen gunu bilebiliriz.
've', 'veya', 'ise', 'degil', 'bazl' ti.iri.inden klinik psikoloji [tng. clinical psychology;
sozci.iklerdir. Klasik manbk~dar, dil-d1~1 Fr. psychologie clinique]. Normalden sap-
bir nesneyi gostermeyen ve dolay1s1yla ml~, ya da anormal insan davram~1ru,
terim karakterinde olmayan s6zci.ikleri, te~his, suuflama, tedavi, onleme ve
tarumlamarun ti.imi.iyle d1~mda buak- ara~tlrma baglammda, daha ~ok tlbbi
ml~lardu .. bir temel i.izerinde ele alan psikoloji
klasisizm [ing. classicism; Fr. classicisme]. dab. Davraru~ ya da zihinsel bozukluk-
1 Genel olarak, duygularm akhn rehber lan olan insanlara, ~evrelerine uyum
ligi alhnda tutulmas1run sonucu olan saglamalan ve kendilerini geregi gibi
komiinizm 519

ifadE etmeleri i~in, yardrmc1 olmaya ya- si, o~renci, memur) farklr birey lerin, be-
rayan bilgi biitiinii, psikoloji tiirii. lirli bir ama~, bir i~lev (el!;itim) ~er~evesi
kodlama [lng. coding; Fr. mise en code, co- i~inde bir araya gelerek olu~turduklan
dification]. 1 Gene! olarak, ger~ekli~in bir grup ya da kiime olmayr ifade eder.
~ok farkh unsurlanm, gene) bir anla~r Gruba ya da kiimeye gore anlam kaza-
hrhk saglamak, ger~ekli~i dii~iincede nan, grup ya da kiime i~inde yer alan
yansrtmak veya tahrif ehnek amaCiyla, bireylerin ozelliklerini grup ya da kii-
belli bir adla tasnif etme, gene! bir ~ema meye gore belirten kavramlara ise, iile~
i~inde bir yerlere yerle~tirme. 2 Daha tirirnsel kavramlar ad verilir. Omel!;in,
ozel olarak da, alan ara~llrmasmda, 'asker' kavramr, ancak 'ordu mensubu'
gozlemleri, ol~me kolayh~r sa~lamak, olmakla anlam kazanan, boyle bir kav-
niceliksel analize imkan vermek ama- ramdrr.
Ciyla, onlara birer sembol ya da sayr kollektivizm [ing. collectivism; Fr. collecti-
yiikleyerek, kavram ve ka tegorilere do- visme; AI. kolleklivismus]. Bireycili~in
nii~tiirme i~lemi. tam kar~rsmda yer alan, ve 19. yiizyrl
Bu ba~lamda, kodlananlan, etiket ya da liberalizminden uzakla~arak, gene! bir
kategorilerinden azad etme, onlann, sosyal geli~me ~izgisi, ekonomik bir re-
kendilerini kavramsalla~trran yabancr form programr, insanhk i~in iiiopik bir
anlam yiiklerinden ba~rmsrz, ger~ek an- diizen ve, sosyalizm, komiinizm, sendi-
larnlanm ortaya ~rkarma i~lemine ise /a}. kalizm ve bol~evizmde oldu~u gibi,
da'""' adr verilir. otoriteye dayah bir toplumsal denetim
koinai einai. Platon'da ve Stoa felsefesin- mekanizmasr gelj~tiren ortakla~aohk
de, tiim insanlara ortak olan fikirler; iyi- dii~iinc.esiii.e; iiretirii- ara~lanrun bolge-
lik, kotiiliik, giizellik tiiriinden, tiim in- sel, ulusal ya da evrensel diizeyde or-
sanlara ortak olan, do~u~tan getirilen, takla~a kullarulmasmr ama~layan ikti-
do~al olan ya da bireye sonradan !op- sat sistemine verilen ad.
Ium tarahndan-aktanlan ortak kavram komiinizm [Os. i~tirakiyye; ing. commu~
ya da fikirler i~in kullamlan terim. nisnr; Fr. communisnre; AI. konrmunis-
kollektif [lng. collective; Fr. collectif; AI. mus ). Srrasryla, iitopik, akrlcr ve pasifist
kollektiv, gesanrmt]. Belirsiz sayrda bireye bir o~reti olarak do~a hali ogretisine,
ortak olam; bir smrhn, obek ya da kii- insanhk tarihini iyi ve kotii, ruh ve
menin iiyelerini tek bir birim olarak madde, aydmhk ve karanhk arasmdaki
gorme tavnmn sonucu olan, ve son!u bir sava~ olarak yorumlayrp, ozel miil-
sayrda bireye ortak olup, grubun bir kiyetin insanr bu diinyaya ~ekti~ini ve
ozcllil!;i olan ~eyi gostermek iizere kul- tmaddecili~e yoneltti~ini savunan, al-
lamlan srfat. Genelin e~anlamhsr olma- tematif olarak da her~eyden el etek
yrp, bireysel olana ka~rt olam tammla- ~ekmeyi ve ~leciligi oneren Mani~eiz
yan terim. me, smrf sava~m1 uygarh~m itici giicii
Buna gore, bir smtf olu~turmayan bir olarak goren tMarksizme, ya da iiretim
grup ya da kiimeyi, di~er grup ya da kii- gii~lerinin yiikseli~i ve geli~mesiyle il-
meden ayumaya yarayan kavrarnlara gili ekonomi anlayr~ma ve dolayrsryla,
kollektif lalvramlar adl verilir. Orne~, ortak!a~a miilkiyet dii~iincesine ve sr-
iiniversite, meclis, ordu, aile gibi kavram- rufsrz toplum idealine dayanan toplum
lar bir kollektiflik bildirirler. Kollektif madeline, bu dii~iince ve idealle ba~
kavramlar, farkl1 ozelliklere sahip tekil lanbh ideoloji.
~eylerin kiimeye ait bir ozelli~i payla~ Dretim ara~lannm toplumsal ortak!r~a
malan dikkate almarak olu~turulan kav- dayah oldu~u ve ozel miilkiyetin varol-
ramlardrr. Ome~in, 'iiniversite', ki~isel madt~l boyle bir toplum, Marksist ter-
ozellikleri, konum ve statiileri (dekan, minolojide, proletarya diktatorlii~iiyle
rektor, o~retim iiyesi, ara~trrma gorevli- belirlenen bir ge~i~ doneminin ardm-
520 konformizm

dan ve sosyaliz1nin haz1rbk evresinden kim, Taoizmin tdo~alc1h~ln1n nihilist


sonra ortaya c;1kar. Marksist anlay1~a bir yap1 sergiledi~i yerde, Konfiic;yus,
gore, tam anlam1yla komiinist bir top- bir yandan tanrdara ve ruhlara tapmaya
lumda, devlet ortadan kalkarak, el e- devam ederken, bir yandan da agnostik
me~i yle entellekttiel fa ali yet, kent ya~a bir tavu ic;inde olm u~tur.
miyla kusal ya~am arasmdaki tum fark- Lao Tzu'nun her tiir yonetim modelini
hhlclar yok olacak, insan1n yabancda~ mahkQm etti~i yerde, Konfiic;yus yal-
tnasl son bulacak, onun yarat1c1-iiretici nizca kotii yonetimin kar~1S1nda olmu~
giiciiniin geli~imine s1n1r c;ekilmeyecek ve yonetim sanahnm temel ve do~ru il-
ve toplumsal ili~kiler 'herkese yetene~i kelerini belirlemeye koyulmu~tur. Yi-
neve eme~ine gore' prensibiyle diizenle- ne, Lao Tzu, birtak1m kotiiliiklere yol
necektir. ac;tt~1 gerekc;esiyle, uygarhk ve bilgiden
O~reti diizeyi d1~1nda Cjlklhp, uygula- vazgec;erken, Konfuc;yus yaln1zca soyut
ma soz konusu konusu oldu~unda, bu dii~iinceye kar~l c;rkml~, fakat o~ren
ideallerin modem toplumlarda gerc;ek- me ve e~itimin onemini vurgulam1~tu.
le~tirilip gerc;ekl~tirilemedi~i hususu, Ote yandan, Lao Tzu'nun oldukc;a bi-
hep biiyiik bir tarh~ma konusu olmu~ reyci olmas1na kar~1n, Konfiic;yus ahlak
hlr. Zira komunist iilkelerin c;o~unda, felsefesini insan ili~kileri -baba o~ul,
~u ya da bu olc;iide ozel miilkiyet ol- karl ve koca, ya~hlarla genc;ler, dostlar
mu~, biirokrasinin ayncahklanyla belir- ve hiikiimdarla uyrukJan arasmdaki
lenen Sinifsal bir sistem ortaya ~ ili~kiler- iizerine kurmu~tur.
br. Do~u Avrupa'yla Sovyetler Birli~n Ona gore, gerc;ekten erdemli olan ki~i,
deki komiinist yonetimlerin dramatik diinyaya tiimiiyle sut c;evinni~ c;ileci
bir tarzda c;okii~ii ise, ekonomik bor- bir ayd1n de~il de, ayd1n, bilgili, insan
cun, halk deste~inden yoksun olmarun, Jan ve dunyay1 tan1yan, her zaman
siyasr ve ekonomik refonnlann yapda- 'Alhn Orta' da dunnasm1 bilen bir bil-
mamasuun, ve nihayet ordunun deste- gedir. Eski <;in'in tarihi, k urumlan ve
~ini c;ekmesinin bir sonucu olmu~tur. gelenekleri ile ilgili beige ve kay1tlann
konformizm [tng. confonnism; Fr. confor- korunarak, bunlar iizerinde c;ah~marun
nzisme]. like olarak ya da uygulamada, onemine i~aret etti~i ic;in, <;in tarihinin
c;evresinde kabul gormii~ veya egemen babasr saydan Konfiic;yus resmi bir din
d urwnda olan davran1~ modellerine, kurmam1~, fakat evlatlann anne baba-
dii~iince tarzlanna uyan kimsenin ha- lanna ve atalarma duyaca~1 sayg1yla
reket tarz1. Toplumun de~er yargllan- belirlenen bir din anlay1~1run temelleri-
na, geleneklerine saygl d uyma, onlara ni atm1~hr.
kar~1 c;1k-mama, onlarla ban~1k olarak Kopemikus, Nikolaos. 1473-1543 y11lan
ya~ama tavn ya da e~ilimi. aras1nda ya~am1~ olan, modern astro-
Konfiigus~luk. M. 0. 551-479 )'lllan nominin kururusu iinlii Polonya'h ast-
aras1nda ya~am1~, ve insan davraru- ronom.
~1yla ilgili bir dizi kural" geli~tirmeye Batlamyus'un yer merkezli sistemine
c;ah~m1~ olan <;in bilgesi Konliic;yus ve kar~1 t;lkan Kopemikus, Eukleides'in
izleyicilerinin o~retilerine verilen ad. c;a~da~1 Aristarkos tarafmdan geli~tiril
insana ve giinliik y~a doniik bir fel- mi~ olan giine~ merkezli sistemi canlan-
sefe olan ve insanlann bolluk i~nde iyi dlnnl~ ve boylelikle de, bilimsel dii~iin
bir ya~am siinnelerini sa~lamay1 amac;- cenin do~u~u ve geli~mesinde gerc;ek
layan Konfii~lukta, tutarh ve genel bir doniim noktas1 olu~turmu~tur. Diin-
gec;er bir metafizik ve manbk ortaya yanln kiiresel oldu~u ve diizgiin bir
konmam1~hr. Ote yandan, Konhic; hareketle giin~in c;evresinde dondii~ii
yus'un dii~iincesi, <;in'de Taoist dii~iin nii matematiksel olarak kan1tlamak ama-
ce gelene~inden kopu~u simgeler. Nite- ayla Phytagoras'1n sisteminden yarar-
ko~ullu 521

lan1n1~olan Kopernikus, ke~finin i~erdi 1n1 yer ahr; genel si yasi kon ular onun
~j, yeryiizuniin ve dolay1s1yla insan1n i~in fazlas1yla karma~1k oldugu hAide,
evrenin merkezinde ohnad1~1 sonucun- o kendi i~i ve mesle~iyle ilgili konulan
dan dolayl, ozellikle dinsel ~evrelerden iyi bilir.
gelen yo~un bir muhalefetle kar~lla~ kosmos. Canh, iyi ve duzenJi bir biirun
m1~hr. olarak evren. Diizen, tamhk ve giizellik
kopula [ing. copula; Fr. copule; AI. kopula). fikirlerini birle~tiren ve ayn1 zamanda
Klasik manbkta, kategorik bir onerme- evren anlam1na gelen Yunanca terim.
nin oznesiyle yiiklemini birbirine bagla- Evrenin diizeni. Tek, birlikli bir biitiin
yan terim. ya da sistem olarak evrenin kendisi.
Kopulan1n i~levinin ne oldugu konu- Evrenle insan arasmda bir analoji
su, tPannenides'ten ba~Iayarak, yalnlz- kuran Yunanh filozof Phytagoras' a go-
ca manbk tarihini degil, fakat felsefe ta- re, hpk1 evrenin diizenli bir biitiin olma-
rihini de kaplam1~ olan tarb~malara Sl gibi, biz insanlar da, kii~iik ~a pta hirer
neden olmu~tur. Buna gore, 'Sandalye kosmosuz. Biz insanlar evrenin, makro-
vard1r' onermesinde oldugu gibi, kopu kosmoswt yap1sal ilkelerini kendilerin-
Ian1n, he,~eyden once bir ~eyin va- de yineleyen organ.izmal anz. Bundan
roldugunu ifade eden ontolojik bir i~le dolay1, bilim yaphg1m1z ya da evrenin
vi vard1r. Bu ~er~eve i~nde kopula, ger- yap1sal ilkeleri iizerinde ~ah~bAunz
t;ekten varolanlara oldugu kadar, yal- zaman, kendimizdeki bi~m ve diizen il-
nJzca dii~iiniilmii~ ya da hayal edilmi~ kelerini geli~tirir ve daha olumlu ve dii-
olan varhklara da gonderimde buluna- zenli varhklar haline geliriz.
bilir. Kopulan1n manbk a~s1ndan i~levi ko~ul eklemi [Os. tazammun; ing. conditi ..
ise, bir onermede kendi ba~lanna ayn onal, implication; Fr. implicnteur; Al. kondi-
duran iki terim arasmda bir bag kur- tionalaussage ]. YalnlZCa onbile~eni dog-
mak, ozne ve yiiklem aras1ndaki bir ba- ru, ardbil~eni yanh~ oldugu za-man
Alntlyl bildirmektir. yanl1~ olup, tiim diger altematiflerde
korporatizm [ing. co,porahsm; Fr. corpora- do~ru olan bile~ik onermeyi olu~turan
tisme; Al. ko,poratisntus]. Gerek bireycili- ve 'ise' terimiyle ifade edilip, --> i~are
ge ve gerekse kollektivizme kar~1 olan, tiyle gosterilen onerme eklemi.
toplumu ilgilendiren onemli i.ktisadi ve ko~ullu [lng.hypolhetical; Fr. hypotlzltique;
siyasi kararlann ahnmas1nda, yalruzca AI. hpothetischJ. Mutlak, ko~ulsuz, ba-
devlet kontroliindeki kurum ve orgiitle- g1msaz degil de, varolu~u, olu~umu,
rin etkili oldugu, bireylerin karar alma dogrulu~u veya ge~erliligi i~in bir ko-
siirecine sadece bu orgiitler aracthg1yla ~ula bagh olan i~in kullandan s1fat.
ve S1n1rh bir oranda kahlabildigi top- Buna gore, belirli bir amaca ula~mak
lumsal orgiitlenme tarzl. i~in ne yapllmasl gerektigini soyleyen
Korporatif sistemde, ekonomi ya da ik- buyruk tiiriine ko~ullu buyruk ad1 veri
tisadi hay at, devlet kontroliindeki emek lir. Hep bir ko~ula bagh olan, bir amaca
ve serrnaye birlikleriyle orgiitlenir. ula~mak i~in yerine getirilmesi gercken
Gerek emek ve gerekse sermaye dikta- ko~ullan gosteren, fakat soz konusu
toryal tek parti devletinin yardun ve lo- amaca ula~mak istemeyenleri ilgilendir-
lavuzlu~unda ortak ~1karlar adtna meyebilecegi i~in, tiimel ve zorunlu ol-
ahenk i~inde ~ah~1rlar. Korporatizmin mayan emir ~~idi olarak ko~ullu buy-
temelinde, iktidardaki elit d1~1nda, in- ruk, '~oyle bir sonuca vannak istersen,
sanm bir yurtta~ yeterliligi i~inde, ken- ~u ~ekilde davranmahs1n!' der.
disini siyasi baklmdan d1~a vunnamast Buna kar~1n, tUiimsiizlugun insan do-
gerektigi, fakat kendisini siyaseten top- gasmda bulunmaylp, insarun oziiniin
lumsal ya da ekonomik bir grubun bir par~as1 olmad1~, fakat bireyin bu
iiyesi olarak ifade edebilecegi varsay1- diinyadaki ya~am1na ve gayretlerine
522 kotullu tasam

bagh oldugunu savunan inan~, anlay1p mak istersen, ~u ~ek.ilde davranmah-


~a ko~ullu oliimsiizliik ad1 verilir. Ko~ul sm!' diyen, fakat soz konusu sonuca
lu oltimstizltik, insamn oltimstizluge varmak istemeyenleri ilgilendinneyece-
aday oldugunu, oltimstizltik sayesinde gi i~in, ko~ullu alan ve her zaman bir
Tann'yla birle~tigini, ama bu oli.imstiz- sonucu gozeten ko~ullu buyruktan fark-
ltiRtin dogal olmay1p, iyi ve erdemli bir hhk gosterir. Ko~ulsuz buyruk terimini
ya~ay1~a bagh oldugunu bildirir. ahUik felsefesine ka:zand1ran Kant'a
Buna kar~m, ana eklemi -> (ise) olan gore, ko~ulsuz buyrugun hep aym anla-
bile~ik onermeye, bir ko~ul bildiren ve ma gelen ti~ farkh ifadesi vard1r: 1
bu ko~ulun yerine gelmesi durumunda 'Genel bir yasa olmasm1 isteyecegin bir
ge~erli olacak bir durumu betimleyen kurala gore davran!', 2 Oyle davran ki,
onermeye ko~ullu onerme denir. senin iraden kendisini, herkes i~in ge-
ko~ullu tas1m [Os. ~arth ktyas; lng. hypo- ~erli olacak kurallar getiren bir yasa ko-
tftetical syllogism; Fr. syllogisme hypothe- yucu gibi gorebilsin!', 3 'Her zaman
tique; AI. hypthotisch syllogismus]. Buyuk insan onuruna sayg1 gosterecek ve in-
oncitlti hipotetik onerme ya da ko~ul sanhgl kendinde ve ba~kalannda bir
onermesi olup, ikind onci.ilti btiyuk ara~ olarak degil de, bir ama~ olarak go-
onctil durumundaki ko~ul onennesinin recek ~ekilde davran!'
onbile~enini ya da ardbile~enini evetle- kozalaks1 bez [ing. pineal gland; Fr. glande
yen ya da degilleyen tasun ti1rti. pin~le}. Onlti Yunan hekimi Galenos ve
Btiyi.ik onci.ildeki ko~ul onermesinin 1 tmodem felsefenin kurucusu tinlti Rem~
onbile~eninin evetlenmesinden, 2 onbi- +Descartes'ta ge~en ve beyindeki, zihinle
le~eninin degillenmesinden, 3 ardbile- beden arasmdaki ili~kinin ortaya fjlkb.g1
~eninin evetlenmesinden ve nihayet 4 yer olarak tasarlanan bOige.
ardbile~eninin degillenmesinden mey- Buna gore, Galenos beynin merkezine
dana gelen, dort ayn ko~ullu taslll\ for- ~ok yakm olan bir bolgeye _kozalaks1
mu vard1r. bez adm1 vermi~ ve onun i~levinin dti-
ko~ulsuz buyruk [lng. categoric imperati- ~tincelerin ak1~1m dtizenlemek oJdu-
-oe; Fr. imperatif hypothetique; AI. katego- gunu savunmu~tu. insamn, bir beden
rischer imperativ]. Kant'm ahiAk anlayi- ve bir ruhtan meydana gelmekle birlik-
~mda, d1~ etkiler ve ko~ullar tarahn- te, birlikli ve btittinltiklti tek bir toz ol-
dan belirlenmek yerine, kendi kendileri- dugunu dile getiren btittin bir llk~ag ile
ni belirleyen akl.lh varbklann nihaf ve Orta~ag dti~tincesinden sonra, modem
en yuksek ahlak yasas1; ti.im ahlakr ey- felsefenin kurucusu olan Descartes, es-
lemlerin nihai, rasyonel temeli, dayana- kiden tek bir toz olan insaru adeta par-
g~ olduguna inamlan mutlak ve zorunlu ~alami~ ve ondan beden ve zihin gibi
yasa. iki ayn toz ~Lkarm1~hr. Soz konusu iki
Ko~ula bagh olmayan, istisna kabul et- tozden her birini ortak hi~bir yonti bu-
meyen ve tum insanlar i~in ge~erli olan lunmayan ozlerle ifade eden Descartes,
ahl~ki buyruk, yasa olarak ko~ulsuz bununla birlikte tetkile~imcili~ benim-
buyruk, insanlaru:t arzulanna, istekleri- semi~ ve iki toz arasmdaki ili~kinin ko-
ne bagh olmayan, eylemin muhtemel zalaksi bezde ger~ekle~tigini iddia et-
sonu~lanm hi~ dikkate almadan emre mi~tir.
den, insanlardan, salt akdh ve yuce var- kozmogoni [Os. kiytiniyet; lng. cosmogony;
hklar olduklan i~in, belli ~eyleri yapma- Fr. cosmogonie; AI. kosmogonie]. Gok ci-
lanm isteyen ve insanlarm eylemlerine simlerinin ve bu cisimlerin olu~turdugu
bir zorunluluk karakteri yiikleyen sistemlerin kokenini ve geli~imini ince-
ahlaki buyruk ~eklinde ortaya ~akar. leyen astronomi dah. Evrenin kokeniyle
Ko~ulsuz buy~ mutlak bir ge~erlili ilgili olan ve soylence ~eklinde veya
gi bulunmayan, ~oyle bir sonuca ula~- spektilatif ya da bilimsel bir tarzda ifade
kozmopolitaniz:.m 523

edilen teori, evrenin kaynagma ili~kin olgu oldugunu ve yalruzca Tann'mn va-
ara~hrma dah. Goksel cisimlerin ve rolu~uyla a-;1klanabilecegini one siire-
gokyiizii sistemlerinin kokenini ve ge- rek, evrenin varoldugu olgusundan
li~mesini ele alan astronomi dah. Tann'mn varoldugu sonucunu -;1karsa-
Kozmogoninin temel ilkeleri, astrono- yan karut.
minin diger dallanyla, fizi.k ve jeoloji kozmop olitanizm [Os. ci/uinilik, ci/Jangirt-
gibi bilim dallarmm saglad1g1 veriler- lik; ing. cosmopolitanism; Fr. kosmopolitis-
den r;1kar. me; Al. kosmopolitismus]. Siyasi anlam-
kozmoloji [Os. k~niyat; ing. cosmology; da, Yunan kent devletinden sonra,
Fr. cosmologie; AI. kosmologie). Evrenbi- Biiyiik iskender'in Asya'ya uzanan fe-
lim. Bir fenomenler toplam1 olarak go- tihleriyle ve Roma imparatorlugunun
riilen evreni, bilimsel verilerle metafi- tarih sahnesine -;lkl~Iyla belirlenen Hel-
ziksel spekiilasyonu bir araya getirerek lenistik donemde soz konusu olan bir
konu alan felsefe dah. anlay1~ olarak, bireyin anayurduna
Buna gore, kozmoloji Alman filozofu duydu~u baghhk ve muhabbetin yeri-
Christian tWolff'tan itibaren metafizigin ne, daha biiyiik ve daha yiice bir yurt
bir dah olarak olarak ele ahnm~; ve me- olarak dii~iiniilen biitiin bir d iinyaya
tafizigin, evrenin ba~1 ve sonu, zaman duyulan baghhk ve muhabbeti ge-;ir-
ve I'!lek~n, zorunluluk ve olumsalhk, sii- mesi gerektigi anlay1~1.
reklilik ve de~~me tiiri.inden ge~el kav- Kendilerini belli bir iilkenin yurtta~1
ram ve konulan inceleyen dah olarak olarak degil de, diinya yurtta~1 olarak
goriilmii~tiir. Hatta bu anlamda kozmo- goren Stoahlann ahliik anlay1~1m belir-
loji zaman zaman spekiilatif felsefeyle leyen bir gorii~ olarak kozmopolita-
ozde~le~tirilmi~tir. Kozmoloji ikinci nizm, insanlarm birligi ve e~itligi
olarak, fiziki evrenin yaplslm, kayna~l adma, onlan yurtseverlik duygulanm
m, ozelliklerini ve geli~imini, evreni yo- ve ulusal kiilturii reddetmeye davet
neten genel yasalan, gozlem yoluyla ve eder. Vatan tarumamaktan, insanlann
bilimsel metodolojiyi kullanarak ara~b ayn uluslara boliinmesinin insanlarm
ran astronomi dahna kar~tllk gelir. Bu- karde~li~i dii~iincesine aykm oldugu-
rada gozlem temeli iizerinde ara~brma nu savunmaktan olu~an gorii~ olarak
yapan astronomla teorik fizik-;i, bir kozmopolitanizm, diinya vatanda~hg1
biitiin olarak fiziki' evrenin temel ozellik- d ii~iincesini on plana -;1karbr.
leri hakkmda kuramlar ve a9kJ.amalar Kozmopolitanizmi ilk kez olarak savu-
geli~tirir. Bunlardan birincisine rasyonel nan tStoacdara gore, her insan dogal
kozmoloji ad1 verilirken, ikincisine bilim- olarak toplumsal bir varbk olup, bir top-
sel kozmolo ji ad1 verilmektedir. ikincisini lum i-;inde ya~mak akhn bir buyrugu-
birincisinden aytran en onemli husus, dur. Bununla birlikte, akd tiim insanlar-
astronom ve teorik fizik.;inin gozlem yo- daki, onlan birbirlerine baglayan ortak
luyla saglanan bulgular tarafmdan one- ozsel ogedir. Bu nedenle, tiim insanlar
rilen ve test edilen evren modelleri in~a i-;in ge-;erli olan tek bir yasa vard1r ve
etme -;abas1d1r. insanhgm devletlere boliinmesi kadar
kozmolojik kan1t [ing. /cosmological argu- sa-;ma bir ~ey olamaz. Bilge insan, ~u
ment; Fr. argument cosmologique]. ilk ya da bu devletin de~il de, diinyarun
neden kamh olarak da bi.linen ve evre- vatanda~1du.
njn herhangi bir yonii ya da genel bir Zaman zaman entemasyonalizm ve
karakteristiginden degil de, bir evrenin tevrenselcilikle birle~en kozmopolita-
varoldugu olgusundan yola -;1kan, bu nizm, Marksist terminolojide, diinya i~
olgunun, kendisiyle ba~ka ~eylerin r;ilerinin birli~ini, ekonomide ise ulusla-
a-;Jklanabilecegi nihaf bir a-;1klama kay- rasl finans ve ticaretin, ulusal ekono-
nagl olmay1p, a-;klanmaya muhta-; bir miye kar~1, paramn vatam olmad1g1 te-
524 kozmoteizm

zini ve diinya devletleri arasmdaki eko- lannm. ezilenlerin, zavf ve kolelerin,


nomik bag1mhhk dii~iincesini ifade kendilerinden hi~bir zaman emin ala-
eder. mayan suadan insanlann ahlakdr. Boy
kozmoteizm [ing. cosmolheism; Fr. cos- le bir ahlak sisteminde, 'iyi' s1fab, duy-
motheisme). tPanteizm i~in kullamlan guda~hk, el uzatma, s1cak kalplilik,
diger bir terim. Tann'y doganm d~m sab1r, gayret, al~akgoniilliiliik ve dost-
daki tinsel bir varhk, dogaiistii bir gii~ luk tiiriinden ac1 ~ekenleri rahatlatma
olarak degil de, dogaya i~kin bir varbk ve yah~hrma i~levi goren nitelikler i~in
olarak goren, ba~ka bir deyi~le, Tanr'y kullamlan bir semboldiir. Ba~ka bir de-
kosmosla, yani maddi diinya ya da ev- yi~le, kole ahlak1, Nietzsche'ye gore,
renle ozde~le~tiren aklm. iyiyi, zay1f ve gii-;siizlere yararh olanla
koksap bilgisi [ing. rhizomatic thought; ozde~le~tiren yarar ahlakdr.
Fr. penst!e rhizomatique]. Gilles tDeleuze kotii [ing. bad; Fr. mauvais; AI. schlecht]. 1
ve Felix tQuattari'nin Bab dii~iincesinin Amaca uygun olmayan, kusurlu ve ye-
ikili kar~1thk mant1grn1 yap1bozuma tersiz olan, korku ve endi~e verici olan;
ugratmak amac1yla geli~tirdikleri, fel- zarar, ac1 ve rahats1zhk veren ~ey, 2 za-
sefi aga~lan ve bunlann ilk ilkelerini kO- rarb etkide bulunan; 3 ahlaki bakm-
kiinden sokiip alan dii~iince tarz1. dan, iyinin kar~1smda yer ahp, yanh~
Aga~ benzeri dii~iinceye altematif bir ya da kabul edilemez olan ~ey; 4 mut-
dii~iince tarz1 olarak tasarunlanan soz luluga, ideallere, ama~lara ula~may
konusu dii~iince koklerin ve temellerin engelleyen durum veya olu~um i9n
kokiinii kaz1yan, birlikleri bozan ve iki- kullamlan niteleme.
likleri ala~a~ eden, kokleri ve dallan Bu baglamda dogadan gelen, ya da bi-
dag1tmaya ~ab~an, ~ogulla~tumay de- lin~li insan eyleminin sonucu olan ve
neyen bir dii~iince tarz1d1r. Bu dii~iince insan varhgma bu diinyadaki ya~amm
Bab felsefesinin d~ladg ilkeleri onay- da biiyiik zarar veren durum, olu~um
lar, ger~ekligi dinamik ve heterojen bir ya da ~eye ise daha gene] bir ~er~eve
varhk a lam olarak goriir. i~inde kiitiiliik ad1 verilir.
Bu tiir bir dii~iince hem teori ve hem Bu ~er~eve i9Itde ii~ ayn kotiiliikten
de pratikte miicadele etmeye yarar. 0, soz edilebilir: lnsamn eseri olmayan, in-
teoride Babrun Iota ll~tirici felsefe bi- sanm bu diinyadaki ya~am1 s1rasmda
9mlerini yap1bozuma ugrahr. Pratikte kar~la~hg1, deprem, sel, toprak kay-
ise, aga~i~li bir kurum olarak, niifus, mas, salgm hastahk ve a~hk tiiriinden
sermaye, meta akl~1 benzeri her tiirden insan ya~amma son ya da biiyiik bir
ak1~1 kontrol altma almaya ~ah~an dev- zarar veren dogal ya da metafiziksel kii-
lete, her hareketi disipline etme ugra~1 talak. Soz konusu kotiiliik, volkan pat-
i~inde olan polis ve biirokratik orgutlere lamas gibi, oliime, hatta kitlesel oliime
muhalefet edebilmek i~in gerekli destegi yol a~an, fakat, nedeni insan olan ahliki
saglar. kotiiliikten farkll olarak, dogadan kay-
kole ahlik1 [Ing. slave morality; Fr. morale naklanan, dogal olu~umlann sonucu
de I'esclave). tNietzsche'nin, ezilen ve olan kotiiliik olarak ortaya ~kar.
sindirilenleri denetleyen, ve onlan, ken- Ahl6k1 kiitiJIUk olarak bilinen ve soyk-
dilerini ezen ve sindirenlerden. ger~ekte run, i~kence, cinayet tiiriinden, bilin~li
daha iistiin olduklan konusunda ikna insan eyleminin sonucu olan, insarun in-
eden, insanlarda degi~meye kar~1 bir saru oldiirmesinin sonucu olan, yani in-
korku yarahp, odevi, e~itligi, itaat etme- sanm ahlAkf odevlerine ka~ gelmesin-
yi ve gelenekselligi putla~hran ahlAk den dogan kotiiliik, ikinci kotiiliik
sistemine verdigi ad. tiiriidiir. O~iincii kotii ya da kotiiliik
Boyle bir ahlak, Nietzsche'ye gore, top- tiirli ise, ac1yla belirlenen jiziki lrotiiliJk-
lumun goreli olarak daha a~ag1 unsur- tiir.
kotUluk problemiyle ilgili fjozurriler 525

fkicili~in, kar~asma iyili~i yerle~tirdi s1m istemez. Buna gore, her~eyi bilen,
~i kotiiliik soz konusu oldu~unda, giicii her~eye yeten ve nutlak olarak
iyimser, ilerlemeci ve evrimci gorii~ler iyi olan bir Tann'run varolu~uyla bu
kotiilii~ii, daha az kotiiye ya da iyili~e diinyadaki kotiiliikler hi~bir ~ekilde
giden yolda zorunlu bir evre olarak ba~da~tmlamaz.
goriir ve kotiilii~iin yava~ yava~ orta- Nitekim, iinlii ingiliz filozofu David
dan kalkaca~ma one siirerken, kotiim- tHume, bu uyu~mazh~1 ~u ~ekilde,
ser gori.i~ler kotiilii~iin ebedi oldu~unu tam bir ac;1kllkla ifade etmi~tir: a) Tann
ve iyilik kar~asmda kesinlikle a~ar bas- kotiilii~ii onlemek istiyor da, giicii mii
h~am one si.irer. yetmiyor? Oyleyse, Tanra, her~eye giicii
kotiiliik problemi [ing. problem of evil; Fr. yeten bir varhk de~il de, gii.;siiz bir var-
probleme du mauvaisJ. Tann tarafmdan hkhr. b) Yoksa, Tann'mn bu kotiiliikleri
yaratalm1~ oldu~u kabul edilen diinya- engellemeye giicii yetiyor da, onlemek
mazda varoldu~u ve Tann'mn varolu- mi istemiyor? 0 halde, Tann, mutlak
~una ya da en azmdan temel ozellikleri- olarak iyi olan bir varhk de~il de, kotii
ne zarar verdi~i veya golge dii~iirdii~ii niyetli bir varhkhr. c) Fakat, Tann hem
dii~iiniilen kotiiliiklerle ilgili problem. gii~lii ve hem de kotiilii~ii ortadan kal-
Buna gore, i~inde ya~ada~1maz bu diin- dmnak niyetinde olan yetkin bir varhk
yada kotii olan baz1 ~eylerin ve kotiiliik- ise, nasd oluyor da bunca kotiiliik varo-
lerin varoldu~u herhalde pek yadsma- labiliyor?
maz. Nazilerin yapma~ oldu~u soy- kotiiliik problemiyle ilgili ~oziimler
klrun, Bosna'daki katliam, buna en giizel [ing. attempted solutions of tlte problem of
iki omektir. Bu diinyada, insan varhklan evil]. Daha ~ok tateizm tarafmdan Tan
~e~itli nedenlerle ba~ka insanlara kotii- n'run varolu~unun aleyhine bir kamt
liik etmekte, onlara i~kence yapmakta, olarak one siiriilen kotiiliik problemi
aca vermekte ve hatta ya~amlanm sona kar~asmda, diinyada varolan kotiilii~iin
erdirmektedirler. Bu bilin~li bir kotiiliik- Tann'run varolu~una ve safatlanna gol
tiir ve kar~muza ahlaki bir problem ola- ge dii~iirmeyecek ~ekilde a~aklanrnasa
rak c;akar. m ama~layan ~oziirnler.
Bir de do~al felaketler dedi~irniz ve Bu ~er~eve it;inde, ii~ ayn ~oziimden
yine kotii diye niteledi~irniz ~eyler var- soz edilmi~tir. Bu ~oziimlerden birinci-
dlr; depremler, salgm hastahklar ve a~bk si, 1 azizlerin ve iyiligin varol u~unu teme-
da, ~oyle ya da bOyle insanlann y~ le ahr. SOz konusu ~oziime gore, bu
larma son verebilen ve bundan dolaya diinyada kotiilii~iin varolu~u, daha
kotii diye nitelenen do~al olu~umlard1r. yiiksek ve olwnlu ahlaki de~erlere yol
SOz konusu do~al kotiiliikleri do~al ne- a~tt~a i~in hakh kdmabilir. Kotiiliik, hi~
denlerle a9klamaya kalk1~k bile, bu ku~ku yok ki,. iyi bir ~ey de~ildir.
kadar kotiilii~iin kar~asmda, insamn Fakat, kotiiliik, iyili~e katk1 yapan bir
nas1l olup da mutlak olarak iyi olan bir ~ey olarak goriilebilir. Buna gore, yok-
Tann'nm varolu~una ciddi ciddi inanabi- sulluk hi~ varolmasa, insanlann yoksul-
lece~i yamt bekleyen bir soru olarak lara yard1rn etme gibi ahlaki bak.mtdan
kahr. iyi olan eylemleri temelsiz kahr. Birta-
Ateistler bu durwnu Tann'mn varol- kun yiice insanlann, kendilerine adeta
mada~amn bir kamh olarak gormii~ler bo~ vererek, yoksullann ve gii~siizlerin
dir. Zira, her~eyi bilen bir Tann, bu yardamma ko~malan ve boylelikle yiice
diinyada birtak1m kotiiliiklerin varol- ve yetkin insanlar haline gelrneleri,
du~unu da bilir; her~eye giicii yeten bir ancak yoksullann ve gii.;siizlerin varh
Tann, bu kotiiliiklerin ortaya 9kmasma S~yla anlam kazamr. Kotiilerin ve kotii
engel olabilir ve mutlak olarak iyi olan liiklerin olmad1~1 yerde, iyilerin ve iyi
bir Tann, bu kotiiliiklerin ortaya ~akma liklerin varolu~u hi~bir anlam ifade
526 koti.imserlik

ehnez. Evet, di1nyam1zda sava~lar, i~ sahip olmasaydlk eger, bizim makina-


kence ve toplu lay1mlar vard1r, ama lardan, robotlardan hi~bir farkun1z ol-
kahramanlar ve azizler, ancak bunlar- mayacakh. $u halde, bizim kotu olan1
dan dolay1 ortaya ~tkabilir. Bundan do- se-;memiz ve yapmam1z, dunyada ko-
Jayl, kotulutiin varolu~u, Tann'n1n tulugun ortaya ~~kl~l, insanlann ozgur
yoklugunu kan1tlayan bir arguman ol .. iradeye sahip olmalann1n zorunlu bir
1naktan ~ok, iyili~i temellendiren ve iyi- sonucudur. Aksi takdirde, ozgur irade-
lige katk1 yapan bir ~ey olarak anla~ll den soz edilemez.
mahdu. Bu yakla~1m1 benimseyenler, i~ndeki
ikinci ~ozum denemesi ise, 2 sanatsal insanlann, kendilerini zaman zaman
analoji du~uncesine dayan1r. Ba~ka bir kotu olana yonelten ozgur bir iradeye
deyi~le, soz konusu ~ozum, dunya ile sahip olduklan bir dunyan1n, insan ey-
sanat eseri arasmda bir analoji kurar. leminin onceden belir]endi~i, insanla-
Nas1l ki, bir muzik eseri, uyumlu bir nn yaln1zca iyi eylemleri yapacak ~e
butiin olu~tunnakla birlikte, arada, da- kilde progratnlandl~l bir dunyaya
ha sonra uyuml u hale getirilen u- tercih edilmesi gerektigini belirtirler.
yu1nsuz notalar i~erirse, nas1J ki giizel Ger~ekten de, tum eylemlerimiz once-
bir res1nin kendi i~inde golgeler ve den belirlenmi~ olsa, bizim eylemleri-
zaman zaman karanhk bolgeler bulu- lnizi ahlaki bakl1ndan iyi olan eylemler
nursa, ayn1 ~ekilde dunya da, i~indeki olarak niteleme imkan1maz kalmaz,
birtakun kotuluklere ra~men, bir biitun ~unku ahlkf iyilik, yalruzca irade oz-
olarak uyu1nlu, duzenli, guzel ve iyi bir gurluguyle olanakhdu.
dunyadu. kiiliimserlik [ing. bedbinlik; lng. pessimism;
Bu diinyadaki kotulukler, dunyan1n Fr. pessimisme; AI. pessinrismus). 1 Gene)
iyili~ine ve guzelli~ine golge du~ur olarak, yalruzca kotuyu ve kotulugii
lnez, tam tersine dunyarun buti.inunde- goren, her~eyde kotulu~un baskm ~h
ki iyilige ve guzellige katkl yapar. ~tnl savunan, varolan her~eyi acuna,
Alman filozofu tLeibniz'in 'dunyamlZln uzunti.i, umutsuzluk duygulanyla, an-
mumkun dunyalar i~indeki, en iyi ve en lamslzhk, sa-;mahk, ac1 ve olum du~un
yetkin dunya oldugu' ~eklindeki goru- celeriyle de~erlendiren bak1~ a~1s1; dun-
~u de, bu ~er~eve i~inde de~erlendiril yarun bir amaca gore duzenlenmedi~ini,
lnelidir. Bu dunyadaki kotiilukler, onun yani onWl ~u ya da bu iyinin ve iyili~in
en yetkin dunya olmasma zarar vennez. ger~elde~mesine engel olacak bir yap1da
Zaten, tumuyle yetkin ve iyi bir dunya oldugunu iddia eden, sa~mar\11\ anlam-
hi~bir ~ekilde saz konusu olamaz. Tu- SlZh~an, umutsuzlu~un, act ve oliimun
lnuyle yctkin ve iyi bir dun}a beldemek ya~am1n temel ve vazge-;ilmez o~eleri
an]amh bir ~y de~ildir, ~nku bu, oldu~nu savunan du~unce tarz1.
Tannnln sonsuz iyili~ini ve yetkinli~ini 2 l<otumserlik, antropolojik ya da psi-
tekrarlamas1, yani kendisine ~ ko~ma kolojik bir anlam i~inde, insan1n ki~isel
Sl anlam1na gelir. Fakat boyle bir ~ey tecriibesinde ya d a gene I olarak ins ani
soz konusu olamaz, ~iinku Tann mutlak tecrubede; fiziki bir bakl~ a~1s1ndan da,
olarak birdir ve sonsuzca yetkin ve iyi- fizikf diinyada; evrensel bir anlamda
dir. ise, bir butun olarak evrende, iyinin ve
U~uncu ~ozum ise, 3 iizgiir irade fikrini iyiJi~in de~il de, kotunun ve kotulu~un
temele ahr. Bu u.;iincu yakla~una gore, egemen o)du~WlU one SUren tav1rdan
Tann insan varhklarma ozgurliik ver- olu~ur. dte yandan, kotiimserlik tarih-
mi~tir. Yani, insanlarda, onlara ne yap- sel bir a-;tdan da, kultiirel donemlerin
malan gerekti~iyle ilgili olarak tercihte ya da tarihi belirleyen gii~ ve kurumla-
bulunma imkana veren bir irade vardu. nn kotu oldu~unu one suren bakl~ a~
Biz insan varhklan ozgur bir iradeye sanl ifade eder.
kotii v~ duzensiz a~k 527

3 Kotiilnserlik, ahlak alan1nda, ~eyleri tast dogtnu~ olmaktu. insan ya~aml


kara ve olu1nsuz gorme tavnna ek ola- buyuk bir hatadu.
rak, ya~am1n, degi~tirilemez ve diizelti- Ayn1 ~ey, iJ1san1n dogas1n1 meydana
lemezcesine kohi oldugu, insaru, insanm getiren ozgurlugu sa<;maya, bulantlya,
i-;inde bulundugu ko~ullan ve diin yay1 anla1nS1Za indirgeyen Sartre'1n felsefesi
i~;ile~tinneye yonelik tum eylem ve faali- i~in de ge<;erlidir. Ona gore, insan yaln1z
yetlerjn, varolan kotulugu kahc1 hale ge- ve ozgurdur. Fakat bu ozgurluk, olume
tirmekten ve arttlrmaktan ba~ka hi~bir benzer. Zira, ozgurluk bir insan1 baglar
i~e yaralnadlguu, insarun gen;ek odevi- ve ozgurluge baglarun1~, 1nahkum bir
nin, insanhgin her gec;en gun yokolu~u insan, belirlen1ni~ bir insandu; ba~ka
nu gormeye tahammul etmek, dayanma- bir deyi~le, se<;1 nekten ba~ka bir se~imj
ya <;ah~mak oldugunu savunan ahlik ya da alternatifi yoktur. 0 se<;1nek, se
ogretisine kar~Jbk gelir. <;hnde bulurun'ak zorundadu. Ser;mek
4 Metafiziksel bir a~tdan ele ahnd1g1n- insan i<;in, bir zorunluluktur; bu ise, in-
da, kotu1nserlik, Platon ve Aristoteleste sanln ozgurl_~gunun kolesi oldugu anla-
rastlanan, insanm geli~ip yetkinle~ebi nuna gelir. Ozgurlugun kendjsi bir sa~
lecegine duyulan inan<;la, evrende bir mahktu.
duzen ve ama~hhk, bir varhk ve iyilik kiitii ve diizensiz a~k [ing. bad and mau-
hiyerar~isi bulma tavnna kar~1t olarak, vais love]. insarun Tann d1~1ndaki var-
tSchopenhauer'in omekJedigi dunyarun hklan, ozellikJe de 1naddeyi sevmesi,
ve ya~amm kotu oldugu inancJru ifade Tann'y1 unutarak ba~ka insanlara kah-
eder. Bu <;er~eve i<;inde, kotiimserhk, Cl bir baghhkla a~1k olmas1 durumu.
Orta~ag Hristiyan du~tinuru Azjz Au-
yoklugun varhga gore, daha iyi ve ter-
cih edilebilir oldugunu, ya~am1n ac1 ve gustinusa gore, ka~az bir bi<;imde
tamamlarunak, belli ihtiya<;lanru kar~l
umutsuzlukla e~deger olup, ya~amdaki
lamak ve bu nedenle sevtnek durumun-
tilin durumlann mutsuzluk, ac1 ve ya-
da olan insan1n a~k1n1n belli nesneleri
nllsamayla dolu oldugunu, yarulsama,
vard1r. insan1n a~k1na konu olan bu
kesinsizlik, ac1, umutsuzluk ve oliimun
varhklar arasmda, yalruzca 1 madde ve
ya~amm aynlmaz bir par<;as1n1 meyda-
fiziki nesneler, 2 ba~ka insanlar ve ~
na getirdigini, dun yamlZtn mumkun
kendisi degil, fakat ayn1 zamanda ve
dunyalann en kotusu olup, dunyada
hepsinden <;ok 4 Tann vard1r. Bu varhk-
kotu hi<;bir ~ey bulurunad1g1ru, dunya-
lardan her biri, a~k1 suas1nda insan1n
dan daha kotu hi<;bir ~eyin yarahlama- jhtiya<;lannin belli bir bolumunii kar~l
yacaglnl, dunyatnlzln aklld1~1 kor bir lar ve insana belli bir doyum ve mutlu-
irftdenin ifadesi oldugunu savunur. luk saglar. Bununla birlikte, a~k1n bu
kiitiimserlik felsefesi [Os. bedbinlik felse- objelerinden hi~biri digerinin yerine ge-
fesi; in g. philosophy of pessimism; Fr. philo- <;emez ve asia kendisinden beklenenden
sophie de pessimisme). Evrenin sa~ma, an- daha fazlasrn1 saglayamaz. Ornegin,
lamsz ve alold1~1 oldugunu, kor bir hi~bir maddf zenginlik, insana duyulan
gucun etkisi alhnda bulundugunu one sevginin ve bir insanla kurulan saglam
suren Arthur Schopenhauer, Jean Paul bir dostlugun yerini tutamaz. Aziz tAu-
tSartre ve Albert +Camus gibi du~u gustinusa gore, sonlu _bir varhk olan in-
nurlerin felsefesine verilen ad. sanln dogas1 o ~ekildedir ki, ona en
Ornegin, Schopenhauera gore, jnsan yuksek ve ger~ek doyum ve mutlulugu
derin istek ve arzuyla yetersiz doyum yaln1zca sonsuz varhk olan Tann sagla-
aras1nda surekli olarak gelip gider. Su- yabilir. Tanny1 sevmek, insanJn mutlu-
rekli olarak isteyen, arzu eden insan, hi<;- Iugu i<;in vazge~ilemez bir ~eydir,
bir zaman tam olarak doyuma ula~maz. ~nku insana azgu bir ihtiya~ olan son-
Bundan dolay1, ac1 surekli olup, haz ge- suzluk ihtiyacrru yaln1zca sonsuz bir
<;icidir. Ona gore, insan1n en buyuk ha- varhk olarak Tann kar~1layabilir.
528 Ksenophanes

A~kln farkh, ancak me~ru objeleri bir- dos'un, ~nsanlar arasmda ne kadar ayt}J
birlerinin yerini alamaz, biri digerinden ve kusur varsa, hepsini tanrdara yiikle-
bek.Jeneni saglayamaz; buna gore, sonlu mi~ olduklanm', 'insanlann, tanrllann
bir nesne ya da insan, sonsuz bir varllk kendileri gibi dogmu~ olduklanm ve
olarak Tann'run yerine ge~irilemez. onlann kendilerininkine benzeyen elbi-
Maddf varhklar, ba~ka insanlar ve kendi- seleri, sesleri ve ~ekilleri oldugunu dii-
si, insarun a~kuun me~ru objeleri olabil- ~iindiiklerini' soyler.
mekle birlikte, insarun bunlardan birine Buradan da anla~llacag1 iizere, ~
duydugu a~k. insan bu varbklan ger~ek nophanes Yunan mitolojisinde, Home-
ve nihai bir mutluluga eri~mek amacJyla ros ve Hesiodos'ta rastlanan antrop(T
sevdigi zaman, Aziz Augustinus'a gore, morfizme kar~1 ~1kmt~t1r. insanlann
kotti ve diizensiz bir ~k haline gelir. ~u tanrdan kendi imgelerine gore dii~iin
halde, diizensiz a~k, a~km Tann dt~m meleri, kendi imgelerini nesnelle~tirme
daki nesnelerini n herhangi birinden, leri, tannsal ger~ekligin ~arplhlmasJyla
onun ger~ekte verebileceginden ya da sonu~lanrru~hr. Ksenophanes'in bu go-
saglayabileceginden daha fazlasuu timid rii~iiniin gerisinde, farkh toplum ya da
etmekten olu~ur. halklann farkh Tann anlayt~ma sahip
Duzensiz a~k kotii bir ~ey olup, insan oldugu gozlemi bulunmaktad1r.
davram~mda birtaklm bozukluklara Popiiler ya da mitolojik Tann anlayJ~I
neden olur, insanda kibire yol a~ar.Aziz m, antropomorfik bir Tann gorii~iinii,
Augustinus'un gorii~iine gore, biitiin ~oktanrJclhSJ. ~iddetle ele~tirdikten
bu bozukluk ve diizensizlilderin teme- sonra, pozitif bir Tann ogretisi ileri
linde ise, insamn kendi kendisine yeter siiren Ksenophanes, bu ~er~eve i~inde,
oldugu inana vardtr. Oysa, ona gore, 'Tannlar ve insanlar arasmda en biiyiik
insan eksikli bir varhk olup, ne fiziki ba- olan, insanlara ne ~ekil, ne de biiyiikliik
kundan, ne duygusal bak1mdan, ne de bak1mandan benzeyen, tek bir Tann'dan
tinsel olarak kendisinden yeten biridir. soz etmi~tir. Buna gore, tannsal ger~ek
Ksenophanes. M. 0. 570-475 y1llan ar- lik. saruld1g1 gibi, ~ok degil de, tektir.
smda ya~am1~ olan Yunanh filozof. Ksenophanes Tann'run birligini, O'nun
Ksenophanes, daha ~ok tElea Okulu- en biiyiik, yani en yetkin vari.Jk olu~u
nun ~oklugu inkar edip, birligi savunan nun manhksal bir sonucu olarak gor-
metafizigini, din felsefesi alanma uygu- mii~tiir. Tann'mn en biiyiik varhk olu-
layJ~Iyla, ~oktannc1 bir din anlay1~ma ~u ya da yetkinligi, yine O'nun hareket-
ve antropomorfik bir Tann anlay1~ma siz ya da degi~mez olmas1ru gerektirir.
kar~1 ~1karak one siirdiigii ki~isel ol- Tann yaratdmam1~ ve yok edilemez
mayan, tek bir Tann anlayJ~Iyla iin ka- olan Varhk'tlr; 0, ezeli ve ebedidir. Tan-
zanml~hr. n, aynca her~eyi bilen, her~eyi goren
ilgisi doga felsefesine, kozmolojik me- Varhk'br.
selelere degil de, insan ve to plum sorun- Kuhn, Thomas. Klasik, pozitivist bilim
lanna yonelen, i~inde ya~ad1g1 Yunan gorii~iipe ~iddetle kar~1 ~1kan Ameri-
toplumuyla kiiltiiriiniin temel kavram- kah ~agda~ bilim felsefecisi. Temel eser-
lanm ve degerlerini ele~tiren Ksenop- leri: Tire Structure Of Scientific Revoluti-
hanes'in Tann konusundaki spekiilas- ons [Bilimsel Devrimlerin YaplSl], The
yonu, kendi i~inde iki evreyi i~erir. Copernicean Revolution [Kopemik Devri-
Birinci evrede, onun Homeros ve Hesio- mi) ve Essential Tension [Temel Gerilim].
dos~u antropomorfik ~oktannc1hga yo- Geleneksel bilim yorumunun tarihsel
nelttigi el~tiriler yer ahr. Bu evre, onun temelleri olmadJgm1 savunan Kuhn, bi-
Tann konusundaki olumsuz ele~tirile limsel ilerlemenin ihtilalci yaplSJru vur-
rinden meydana gelmektedir. Buna gulayan, bilimsel devrimin belli bir ku
gore, Ksenophanes 'Homeros ve Hesio- ramsal yapuun terkedilerek, yerine yeni
kumarbaz argi.im.anl 529

bir yapmm yerle~tirilmesinden olu~tu lemleri c;ozebilme yetenegi, basitlik, v.


gunu, bilimsel ilerlemede bilim iireten b. g.,dir. Bir paradigmanm mevcut
bilimsel toplulugun sosyolojik ozellikle- diger paradigma kar~tsmda iistiinliigii-
rinin onemli bir rol oynadtgmt savunan nii gosterecek manhksal bir kamtm bu-
yeni bir gorii~ ortaya atmt~hr. 0 soz ko- lunamamastnm ikinci nedeni, rakip pa
nusu bilim ve bilimsel ilerleme gorii~ii radigmalann savunucularmm farkh
nii, bilimin ilerleme tarzt konulu tablo standart metafizik ilke ve kabullere
sunda a~tklamt~hr. Bu tablo, bilim bagh olmalandu. Rakip paradigmala-
oncesi dtinem, olagan bilim, bunalunlar, rm adamlan, diinyayt farkh ~ekillerde
devrim, yeni olagan bilim, yeni buna- goriirler, diinyayt farkh dillerle tamm-
hmlar gibi Ierne! ogelerden olu~ur. larlar.
Bun a gore, her bilim dah, kendi tarihin Kuhn, bilimsel bir teorinin ya da para-
de, bir bilim oncesi donem ya~ar. Sonra digmamn digerinden daha iyi oldugunu
bilim adamlanndan birinin teorisi ken- siiylememize olanak saglayacak nesnel
disini kabul ettirir. Kuhn, i~te bu teori, hi~bir ol~iitiin bulunmadtgmt, rakip pa-
yontem ya da varsayuna paradigma radigmalar arasmda yaptlan bir tercihin,
adtm verir. Paradigmaya bagh olarak birbirlerine kar~tt ya~am tarzl'!n arasm-
~ah~anlar, Kuhn'un olagan bilim dedigi daki bir tercih oldugw\U, ilgili bilim top-
~eyi icra ederler. Ona gore, olagan bilim lulu~un ~smdan di\)la yiiksek bir
doneminde, paradigma tarafmdan ~ozii ol~iitiin buh.utiiiadt~m siiyleyen gored
lemeyen b_irtaktm anomaliler, problem- bak1~ a~tsma, bilirnin ger~ekligin oziinii
ler ortaya ~tkar ve bilim bir bunahin do- ifade ettigi, birbiri ard1stra gelen para-
. nemi ic;ine girer_ .Bu bunalun donemi digmalar tarahndan diinyaya atfedilen
i~inde, gen~ bir bilim adarru, ortaya yeni mahiyet ve niteliklerin, ger~ekte diinya-
bir teori, daha dogrusu bir paradigma da varolan ~eylere ka~thk geldigi dii
atarak, bilimsel devrimi ba~latu. ~iincesini reddebne egiliiT!ine kar~m, bi
Onun ortaya koydugu yeni paradigma, limde ilerleme oldugunu, bilimdeki bu
Kuhn'a giire, eskl paradigmadan ~k geli~menin ani sto;rama ve ahlunlarla
farkh ve eski paradigmayla kar~tla~tm ger~ekl~tigini savunur. ilerlemenin ol-
lamaz bir paradigmadtr. Bu bakt~ ao;tsm- ~iitii ise, terdh edilen paradigmanm
dan iki paradigma-arasmda bir. tiir farkh problem ~ozme yetenegidir.
hgt soz konusudur. Yine, .farkh tiirden kumarbaz argiimam [1ng. gambler's argu
paradigmalar, farkh sorulan m~ru sa- ment; Fr. argument du joueur]. Franstz fi.
yarlar. Kuhn, bu baglamda, rakip para- lozofu tPascal'm, teistlerin Tann'mn va-
digmalan savunanlann, farkh diinya- rolu~unu ispata ~ah~an karutlanyla,
larda ya~adtklan gibi bir duyguya ateistlerin Tann'run varolmadtgmt gos-
kaptldtklanm soyler. Kuhn, bilim adam- termeye ~ah~an kamtlarmdan farkh ola-
lannm baghhklarmm bir paradigmadan, rak, Tann'mn varolu~unun da yoklugu-
ondan farkh olan altematif bir paradig- nun da kamtlanamayacagmt one siiren,
ma lehinde degi~mesini, din degi~tirme fakat bu durum kar~tsmda benimsene-
ye benzetm.i~tir. Zira bir paradigmanm bilecek en iyi ~oziimiin, llpkt iyi bir ku-
digeri kar~tsmda iistiinliigiinii karutla marbazm kendisine en fazla kazandtra-
yacak ve boylelikle rasyonel bilim ada- cak ~eye oynamast gibi, Tann'mn varol-
mmt degi~meye zorlayacak salt manllk- duguna inanmak oldugunu belirten go-
sal bir kamt yoktur. rii~ii ve akilyiiriitmesine verilen ad.
Kamhn bulunmamastnm nedeni, bir Buna gore, Pascal, agnostigin tavnrun
bilim adamtnm, bir bilimsel teorinin de- temelsiz ve agnostigin kendisine yarar
geriyle ilgili yargtsmm ~ok ~e~itli fak- saglamayan bir tavtr oldugunu ve Tan-
torleri i~ermesidir. Bu faktorler ise, etkili rt'run varolu~u konusunda, ir1sarun, akii-
toplumsal ihtiya~lar, belirli tiirden prob- h bir kumarbazm rule! masast kar~tstn
530 kumarbaz yanh'1

daki tavnna benzer bir tav1r takuunas1 likli olmasr gereken bir konuda, onu sa-
gerek tigini sayler. Pascal burada bir bili- mimiyetsiz ve yaln1zca kendi ~1kann1
nemezcinin bak1~ a~1S1ndan hareket et- gozeten bir varhk haline getirdigi soy-
mektedir. Bilinemezci, Tann'n1n varolma lenerek itira:i edilmi~tir.
olas1hgln1n bulunduguna inanmakla bir- kumarbaz yanh~1 [ing. fallacy of ga1nbler;
likte, elimizdeki karutlar, ona gore, bu Fr. erreur du joueur ). Olaslhk teorisinde,
konuda kesin bir karara varmak ic;in ye- her olay ya da olu~umun bir oncekin-
terli degildir. den baguns1z oldugu kabuh..nu redde-
On un kar~1s1nda yer alan ateist ise, derek, omegin maden[ bir paran1n on
Tann'n1n varohnad1g1nr gosteren kesin kez tura geldikten sonra, onbirincide
sonu~lu kanltlar bulundugunu one su- yaz1 gelecegiru iddia etmekten olu~an
rer. Pascal' a gore, insan Tann'run. varo~ yanh~ turu.
1up olmad1g1n1 kesin olarak bilemiyor- k ural deontolojizmi [ing. rule deontologi-
sa, iyi bir kumarbaz gibi hareket etmeli cal theories]. Eylenuerin ya da insanlann
ve Tani"1'n1n varolu~u konusunda, kay- ahlaki olup olmadlklarma karar verir-
hi olabildigince az tutarakt mumkun en ken, eylemlerin sonu~lanna hi~ baklma-
buyuk kazanc1 elde etmeye ~ah~mah mas gerektigini, eylemlerin ve ki~ilerin
du. Pascai'a gore, bu, Tann'run varoldu- sonu~tan bagunslZ olao daha yuksek bir
guna inanmakla mumkun olur. ahlili olr;iite gore degerlendirilmek du 6

Tannnln varolu~u ve bizim bu durum rumunda olduklanru ve eylemlerin, yal-


kar~1smdaki s~zle ilgili olarak ruzca ahlili bak1mdan dogru olup olma-
dort altematif soz konusudur. Alterna- dJglna, ki~ilerin ise, ahlAJd bak1mdan iyi
tifler ~oyledir: 1 Tann'run varolduguna olup olmad1klanna bakdarak yargllan-
karar verir ve kazanm;ak, (yani, Tann masJ gerektigini one suren deontolojik
gerc;ekten de var ise eger), insan ba~ka ahlak anlay1~1run, ahlald eylemde uyula-
hi~bir ~eyle klyaslanamayacak bir odul cak birtak1m ahlaki k urallar bul und u-
eder. Bu adul ise, ebedi ya~amd1r. 2 gunu, soz konusu kurallar butununun
Tarm'run varolduguna karar verir, fakat ahUlk1n tek temeli oldugunu savunan
Tarm'n1n varolmad1g1 ortaya ~karsa, tiirii.
bu takdirde kaybetmi~iz demektir; bu- Kural deontolojizmi, eylem suastnda
nunla birlikte, kaybun1z, ebed[ ya~am uyulacak genel ge~er kurallar olmad-
oduluyle kyaslandJgrnda, ~ok buyuk glnl, dolaysyla neyin dogru oldugu-
olmaz. Kayb1nuz, birtak1m dunyev[ haz- na, eylem S1ras1nda ahlAki ozne tarahn-
lardan uzak kalmakla, baz1 degerli saat- dan karar verilecegini ve eylemin bu
leri ibadet i~in ge~irmekle s1n1rh kahr. karara gore gerc;ekle~tirilecegini savu-
3 Tann'run varohnad1g1na karar ver- nan teylem deontolojizminden farkh
mi~sek ve kazarun1~sak (yani, Tann'nm olarak, dogru ahlAki buyruklara kar~
gerc;ekten de varolmad1gl ortaya c;~kmJ~ hk gelen kurallar bulundugwtu one
sa), bu takdirde, ya~anhnuz1 bir yanllsa- surer. Buna gore, ahlaki olan, bireyin
ma olmadan surdurecegiz demektir. 4 ahlakr eyleminde, sonucun ne olacagt-
Tann'run varolmad1gtna karar vermi~ na hi~ bakmadan, bu kurallara uymas1,
sek ve kaybe~k (yani, Tarm'run ger- eylemleriyle ahlakr kurallan hayata ge-
~ekte varoldugu ortaya ~rsa), ebed[ ~irmesidir.
ya~am odulunu kaybetti~z gibi, belki Kural deontolojizmi ~er~evesi i~inde,
Tann tarahndan cezaland1nlma tehlike- ahlAJd eylemde uyulacak, hayata ge~iri
siyle de kar~1 kar~1ya kalabiliriz. lecek bu kurallann nas1l koyuldugu ya
Pascal'1n bu argumaruna, insarun inan- da olu~turulduguna bagh olarak, iki
maya karar veremeyecegi, inanmarun ahlak teorisi yer ahr. Bunlardan birinci-
rasyonel bir temel iizerine oturtulama- si, Bah Hristiyan geleneginde ortaya
yacagl, bu arguman1n, insanm en i~ten- ~lkan ildhi buyruk teorisi ya da tum tek-
---------------------------------------------

kural yararcthgt 531

tannh dinlerde soz konusu olan dini kural yararcthj\t [ing. ntle-utilitarinnis111;
a/ddktu. Bu tur ahlaklarda, eylemlerde Fr. regle-utilitarisme). K~ullar ve birey-
uyulacak kurallan Allah veya Tann ya ler her seferinde dej\i~tij\i i~in. evrensel
da doj\atistu bir varhk koyar ve bu ku- bir ahlak yasast ya da ahlaki ilke kabul
rallar insanlara Tanrl'mn el~ileri aracth- etmeyip, ahlilioznen.in eylemden etkile-
j\tyla bildirilir. necek herkese en yuksek yarar ya da iyi-
lkincisi ise, unlU Alman filozofu lij\i saj\layacak ~ekilde eylemesi gerek-
Kant'm todev ahlakl olarak bilinen kura- tij\ini savunan eylem yararcthj\mm
mtdtr. Burada ise, ahlaki kurallar, doj\a- doj\urduj\u problemlere bir ~ozum ola-
ustu bir varhj\a ya da empirik verilere rak onerilen, ve her insarun, ilgili herkese
dayarularak dej\il de, manllk ve mate- en ytiksek iyilik ya da yaran saj\layacak
matikte soz konusu olan manllksal aktl- ahlili ilke ve kurallara uymast gerektij\i-
yuriitme yoluyla ortaya konur. tKant'a ni one suren yararcthk anlayt~l.
gore, bu llir bir mutlak ahlak kurah her- Kural yararctltj\1., insanlann ortak dene-
~eyden once, manllksal baktmdan tutar- yimlerinden hareketle ve insan eylemle-
h olmah, yani kendi kendisiyle ~eli~me riyle ahlak uzerine en.ine boyuna du~un
meli ve ikinci olarak evrenselle~ti men.in bir sonucu olarak. kendilerine
rilebilmeli, yani herkes ya da ak1lh tiim uyuldugu, hayata ge~irildikleri zaman,
insan varhklan i~n ge~erli olmahdtr. tiim insanlara en yuksek iyiligi saj\laya-
kuralkoyuculuk [lng. prescriptivism; Fr. cak birtalwn ahlaki kurallar olu~turmaya
prescriptivis111e). 1 Ahlaki yargtlann oz- ~ah~m1~br. Kural yararctlan, omej\in,
de eyleme yo! gosterici bir vasft oldu- ahlaki ozneler ve eylemin ger~ekl~tlj\i
j\unu one suren goru~. durumlar her seferinde farkhhk gOsterdi-
Goru~un savunucusu olan ~aj\da~ du- j\i i.,:jn, insan oldurup oldurmemek ge-
~unur R. M. Hare'a gore, kurdu~umuz rektigine, her eylemde, her farklt durum-
onerme ya da tumceler, biri betimleyici, da yen.i ba~tan karar verip, oyle eylemek
dij\eri de dej\er bi~ici olmak uzere, iki gerektigini savunan eylem yararcthgm-
ayn ve farkh anlam turune sahiptirler. .dan farkh olarak, 'Me~ru mudafaa dt~m
Deger bi~ici ya da laymet takdir edici da, hi~ kimseyi oldurme!' kuraluu geli~
yargt ya da onermeler, kuralkoyucu go- tirmi~lerdir. Kural yararalart, bu kurah
ru~e gore, ahlaki eyleme yo! a~a, eyle- ortaya koyarken, m~ru mudafaa dt~m
me rehberlik etme ozellij\i sergiler. Bu da adam oldunnen.in, eylemden etkilene-
yargt ya da onermeler, eyleme yo! a~a cek tiim insanlar i~in. hem lasa ve hem
gudine sahip dij\er yargt ve onermeler- de uzun vadede, kotu sonu~lar getirece-
den, ayru zamanda evrensell~tirilebilir j\ini kabul etmi~lerdir.
olmak bakurundan farkhltk gosterirler. Kural yararolan, kural tarumayan ve
Buna gore, belli bir konu haklanda ahlaki oznen.in i~inde bulunduj\u duru-
ahlaki bir hOkum verdij\im zaman, ayru mu ol~up bi~erek oyle eylemesi gerekti-
yargtnm benzer tiim durumlar i.,:in de j\ini savunan eylem yararolanmn tersi-
ge~erli olduj\u sonucuna vannm. ne, tiim insan varhklan ve tiim durum-
2 Kural koyuculuk, bilim felsefesi ala- lar i~in ge~erli olacak ahlaki kurallar
nmda ise, betimleyici doj\a yasast anla- koymayt haklt ktlan yeterince benzer
yt~mdan farkh olarak, doj\a yasalanm, motifler, eylem ve durumlar bulundu-
cisimlerin davraru~mt yoneten, cisimle- j\unu du~unurler. Kural yararosma go-
ri olduklan gibi olmaya zorlayan, cisim- re, ahlaki oznelere yo! gosterecek kural-
lerin davram~1 i~in kural koyan, cisim- lar olu~turmadan ve bOylelikle, toplum-
lerin kendilerine uymak durumunda da ahlaki bir dOzen kurmaya kalkJ~ma
olduj\u ilkeler, cisimle~mi~ gu~ler ola- dan, ahlaki eylemleri bireylere ve onla-
rak yorumlayan goru~e kar~dtk gel- rm kararlarma buakmak, aptalca oldu-
mektedir. gu kadar tehlikeli bir ~eydir.
532 kurguc:uluk

Kural ya;;arclltgma yoneltilen en o- smdan ve kendi bilgisel t;~karlan a~tsm


nemli ele~tiri, insan varhklanmn ken- dan in~a edip smtflayan; toplum soz-
dilerinin, onlann ilgi, ~1kar ve ama~lan le~mesi ile toplumu ya da sivil toplum
mn ve ahlaki eylemin ger~ekle~tigi du- alamm kuran; degerleri, olgu I deger
rumlann olanca farkhhg1 dikkate alm- aytruru temeli iizerinde, onlarm nesnel
dtgmda, biiti.in bu farkhhklan kucakla- diinyada bir temeli ohnadtgml soyleye-
yacak ve en biiyiik saytda insarun en rek, yine kendisinden hareketle yaratan
yi.iksek mutlulugunu her zaman ve ger- ozne.
t;ekten saglayacak kur11llar olu~turma Oznenin ademi merkezile~mesi siireci
mn oldukc;a gii~ olduguna i~aret eder. i.;inde, kurucu ozne anlayt~ma, onun
Kural yararctlan bu gii~liikten hare- bir soylence oldugu gerek~esiyle, kar~l
ketle, hit;bir ~ekilde ihl81 edilemez olan ~1kan ~k saytda dii~iiniir olmakla bir-
birinci dereceden kurallarla, goreli ola- likte, ona esas, kuran degil de, tam tersi-
rak daha az onemli olan ikinci derece- ne kurulan ozneden eden Michel Fouca-
den kurallar arasmda bir aymm yap- ult tavtr alm1~t1r. Verili, tiim toplumsal
maya ~ah~m1~lardu. Bununla birlikte, ili~ki ve i~lemlerden once gelen degi~
bu geli~me de sozii edilen gii~liigii ber- mez bir insan ozii dii~iincesini redde-
taraf etmeye yetmez. Ornegin, en temel den Foucault, kurucu oznenin tahrip
ahlaki kural olan 'Me~ru miidafaa dt- edilmesi ~agnsmda bulunurken, kurucu
~mda, hi~bir zaman adam oldiirme!' ozneden vazget;menin ve oznenin bi:z:zat
kurah bile, tiim insan ve tiim durumlar kendisinden kwtulmarun bir zorunlu-
i~in get;erli olabilecek evrensel bir kural luk oldugunu soylemi~tir. Oznenin ku-
olabilir mi? Boyle bir kural, kiirtaj ya da rulu~unu tarihsel bir ~r~eve i.;inde
otanazi i.;in de ge~erli olabilir mi? at;Jklayabilen bir analize ula~marun ge-
kurguculuk [ing- ftctionalism; Fr . .fictiona- re~ini vurgulayan Foucault'ya gore, ku-
lisme]. 1 Pragmatizm ya da alet~iligin rucu ozne dii~iincesi, oznelerin iktidar
a~m bir versiyonu olan, ve doga bilim- ili~kileri i~erisinde iiretildikleri veya
lerindeki, matematik, felsefe, ahlak ve in~a edildikleri ~ok ~~itli kurumsal bol-
dindeki kavram, ilke ve hatta teorilerin, gelerin ele~tirel bir incelemeden ge~iril
nesnel bir dogruluk ve ge~erlilikleri ol- mesini engelleyen humanist bir tiir gi-
mamakla birlikte, eylem baklmU'\dan zemlile~tirmeden ba~ka hi~bir ~ey
yararh olan saf kurgular, basit fiksiyon- degildir. Ona gore, arbk yaptlmasa gere-
lar oldugunu savunan gorii~. ken ~ey, ozneyi yaratto roliinden soy-
2 Daha ozel olarak da, ~agda~ Alman mak ve onu soylemin karma~ak ve de-
dii~iiniirti Vaihinger'in degerlerin, ideal- gi~ken bir fonksiyonu olarak analiz
lerin, bilimsel kavram ve teorilerin kendi etmektir.
kendileriyle tutarh ve dolaytstyla, kendi ku~ku [Fr. ruphe; ing. doubt; Fr. doute;
i~lerinde dogru olup, nesnel bir temelden AI. zweifeil]. inancm olumsuzlarunas1,
yoksun olsalar da, yararll ve hatta ka.;I- bir onermenin lehinde ya da aleyhinde
mlmaz kurgular oldugunu one siiren go- olumlu bir sonuca ula~mam1~ olma du-
rii~ii. 3 Kipler manh~mda, miimkiin rumu. Bir ~eyin dogrulu~uyla ilgili ola-
dtinyalardan soz eden bir soylemin, ger- rak tereddiit i~inde olma, kesin karar
~ekten varolan bir diinyalar ~okluguna verememe durumu. Bir iddiarun dogru-
gonderimde bulunan bir soylem olarak lu~una inanmama egilimi. c;eli~ik oner-
de~il, fakat salt yararh bir kurgu olarak meler arasmda duraksama durumu.
goriilmesi gerekti~i gorii~ii. tkna olmama ve dola}'lstyla hiikiim ver-
kurucu ozne [ing. constitutive subject; Fr. meme, yargry1 ask1ya alma hali.
sujet constitut~f). Modem donemde, salt Ku~ku, teorik ku~ku ve degerlerle il-
kendi bilindnden hareketle bilgiyi kuran.; gili ku~ku olarak ikiye ayrlldtgmdan,
nesneler alemini kendi oznel bakr~ a~1- ku~kunun konusu, duyu verilerinin ta-
kukucufuk 533

mkhjl1 ve teorilerin doj~ruluj~uyla, este- ikinci ku~kuculuk tilril ise, 2 ahldki ku~
tik ve ahlliki dejlerlerle ilgili yargilan- kuculuktur. Bu tilr bir ku~kuculuk, ger-
mlzm ge~rliligi olabilir. ~eklijlin dojlasyla ilgili felsefi ogretiler
ku~kuculuk [lng. scepticism; Fr. scepticis- i~in soz konusu ol~ ta vn ahlak alanma
m<; AI. skeptizismus].lnsanzihninin bilgi- da yans1br ve tilm ahllild ilkelerin gore-
de kesin ve pozitif dojlrulara ul~ya lilij~inden hareketle olaslllj~m, ihtimali-
caj~U\1, kesin ve dogru bilginin milmkiln yetin ya~amdaki en bil yilk yolgosterici
olmadijll!u ve insamn gorilnil~lerin ate- oldugu sonucuna ula~1r. Ahlliki ku~ku
sine ge~erek ger~eklijlin kendisine ula- culuk, bundan dolay1, en Ierne! ilke ola-
mayacajlm one silren goril~, bilgi rak ho~gorilyil benimser. Sonuncu ku~
imkammiZm sm1rh oldugunu savunan kuculuk tilrilne kar~11lk gelen 3 dini
ojlreti. Daha gene! olarak da, belli bir ku~kuculuk ise, aklm dinin dojlrularma,
dojlruya ula~madan once, ku~ku duy- tanr1sal dojlru!ara ula~mak baklmm-
marun zorunlu ve ka~mlmaz olduj~unu dan \(lk yetersiz olduj~unu savunur ve
savunan anlay1~. dinde vahyi ve kalp gozilnil on plana fil
tDogmatizmin tam kar~tsmda yer alan karbr.
bir ogreti olarak ku~kuculuk, bir ~ekliy Bu ~er~ve i~inde, tPhyrhon, tTimon,
le ilkece bilinemez clan ~eyler ya da tAenesidemos, Sextus tEmprikos gibi
a~m ku~kucular d1~mda kalmakla bir-
nesneler bulundugunu one silrer, ba~ka
bir ~ekliyle de, baz1 ~eylerin bilgisine likte, dil~ilncelerinin bir yonilyle belli
bir ku~kuculugu ifade eden dil~ilnilr
ancak belli birtak1m gil~lilklerle ve kimi
ler arasmdan ~~~ omekler se~ilebilir:
tedbirlerin sonucu olarak ula~abilecegi
llk~ag Yunan filozoflarmdan tGorgias,
mizi savlar. Bundan dolayt, ku~kuculu
zaman zaman 'hi~c;ilik' olarak da adlan-
gun ~e~itli ~ekilleri birbirlerinden, ya
dmlan bir ku~kuculutun savunucusu
g(ivenilirlikleri sorgulanan ara~hrma olmu~tur. 0, bir yandan hi~bir ~eyin
yontemleri, ya da bilinebilirlikleri ku~ varoldutunun soylenemeyecegini one
kulu clan nesne tilrlerine gondenne ya- silrerken, bir yandan da bilginin imk.in-
piidjl zaman, aynhr. SIZ oldugunu ifade etrni~tir. Buna gore,
Bir de, yontem ya da bilinen nesne ba- 1 hi~bir ~ey var dej~ildir, 2 bir ~ey va-
klmmdan dejlil de, ilgili alan bakunm- rolsa bile, bilinemez, 3 bir ~ey varolsa
dan farkhl!k gosteren ku~kuculuk tilrle- ve bilinebilse bile, bu bilgi ba~kalanna
ri vard1r. Buna gore, farkh farkh aktanlamaz. Bir dinleyicinin, konu~ma
alanlarda ortaya ~1kan en az il~ ayr1 CIIUn agzmdan ~tkan sozleri i~ibnek su-
ku~kuculuktan soz edilebilir: 1 Bunlar- retiyle, konu~macmm dil~iindiljlil aym
dan birincisi, folsefi ku~kuculuktur. lnsa- ~eyl.,ri dil~ilnebilmesi olanakl! dej~il
run du yularU\Jn ve akhnm yetersizlijlin- dir, zira Gorgias'a giire, aym ~ey ayru
den dol ay1, ger~eklijlin bilgisine eri- anda farkl! yerlerde, yani farkh insan-
~emeyecejlini savunan bir goril~ clan larda olamaz, olabilse bile, onlara fark11
felsefi ku~kuculuk, dogmatik sisternlere insanlar olduklan i9n, farkh gorilnilr.
bir tepki olarak ortaya <;tkmi~hr. Ku~ Bwtdan dolay1, yalruzca bilgi degil, ko-
kuculuk bu ~er~eve i~de, dogmatik fel- nu~ma ve ileti~im de imklns!Zdlr.
sefe okullanrun &nciillerini, Ierne! tezle- Ger~ek!ijle ili~kin bilgiden soz edile-
rini ve yontemlerini ele~tirmi~ ve bu meyecejlini, her~eyin silrekli bir ak1~ ve
okullann birbirlerine kar~II goril~ler dejli~me i~inde bulunmasmdan dolay1,
geli~tirdijlini gostermi~tir. Ku~kuculuk varolanlarla ilgili olarak belli bir anda
bu bajllamda, insanm ger~eklijlin dojla- ortaya konan bir onerme ya da betimle-
siyla ilgili spekillasyonlardan vazge~e menin klsa bir silre sonra, dogru olmak-
rek, yarg1y1 asktya almas1 gerektijlini tan ~tkacaguu savunan tKratylos da
savunur. aym ~ekilde, yalruz dt~ dilnyay1 mey-
534 ku~kuculuk

dana getiren varhklar1n degil, fakat 1nuhtemel inan~lann temele ahrunas1


bilgi aktarmak i~in kullandan dilin, bu gerektigini savunmu~tur.
arada konu~mac1n1n, anlam ve du~iin Aslmda mutlak bir ku~kucu olmayan,
celerin de degi~tigini ve bu durumun ku~kuyu bir ara~ olarak kullarunak sure-
yalruz bilgiyi degil, fakat konu~may1 da tiyle, birtakun te1nel dogrulara ula~mak
olanaks1z hile getirdigini belirhni~tir. isteyen +Descartes, kendisine neyi a~k
tHerakleitos'un degi~meyle ilgili go- ve se~ik olarak bilebilecegi, neyi her
rti~lerini benimsemi~ olan Kratylos, bu turlil ku~kunun otesinde, mutlak olarak .
durumun bir sonucu olarak konu~mak ve kesin bir bi~ilnde bilebilecegi ve mut-
tan tumuyle vazge~mi~ ve varolan ~ey lak bir dogruya ula~11g1 zaman, bu kesin
!ere i~aret etmekle yetiruni~tir. bilgiden, ba~ka hangi bilgilerin tiiretile
Hi~bir ~ekilde ku~kucu olmayan, fel- bilece~i sorularuu sormu~hlr. Mutlak ve
sefi gorii~lerini ve faaliyetini, Sofistlerin kesin bir bilgiye ula~mak, bilgi i~in sag-
tgoreciligine ve ku~kuculuguna kar~1 lam bir temel bulabilmek amac1yla, Des-
tav1r alarak ~ekillendirmi~ olan Sokra- cartes ku~ku yontemini tam bir titizlikle
tes, yine de, felsefi tarta~malannda kul- uygulam1~hr. 0, bu ~er~eve i~inde, a~k
landlgl ~uriltme yontemi ve IBildigim ve se~ik bir dogruya ula~1ncaya dek,
bir ~ey var, o da hi~ bir ~ey bilmedigim- tum bilgi ve inan~lararu ku~kuyla kar~l
dir' teziyle, belli bir ku~ku culugu ifade lam~ ve kendilerinden ku~ku duymak
etmi~tir. Ku~kuculuga en fazla kar~1 i~in, uzak ya da yak1n, potansiyel ya da
~1km1~ olan filozoflann ba~1nda gelen aktuel bir nedenin bulundugu tiim inan~
tPiaton ise, iki dunyah metafizigi ve ve bilgilerini bir kenara atrru~hr. Buna
inan~ ile bilgi aras1nda yapt1g1 ayruruy- gore, duyu-deneyi ile ilgili problemler,
la, bir yandan dogru bilgiye yaln12ca butun ya~anhm1z1n bir du~, bildipmiz
akll yoluyla ula~1labilecegini savunur- her~eyin bir d U~Un bir par~aSI olabiJme-
ken, bir yandan da deg~en bir ~eyin, Si olas1hg1 ve nihayet onu aldatabilecek
yani duyusal dunyan1n bilgisi olamaya- kotu ve gti~lu bir cinin varl1gt, Descar-
caglnl, insan varhg1run duyu-alg1s1 yo- tes'tn ti1m bilgi ve inan~1armdan vazge~
luyla ula~hg1 tek bir dogru bile bulun- mesine neden olmu~tur.
mad1g1n1 one surmu~tiir. Bununla birlikte, o 50z konusu ku~ku
ilk~ag1n, Pironistler d.l~1nda kalan en sureci yoluyla temel bir do~ruya ula~
onemli ku~kuculartnUl ba~anda gelen, ml~tlr. Ba~ka bir deyi~le, Descartes her-
ger~eklikle ilgili inan~, iddia ve goro~ ~eyden ku~ku duymaya ~ah~arken,
lerden hangilerinin dogru, hangilerinin temel ve kendisinden ku~ku duyulamaz
yanh~ oldugunun bilinemeyecegini, d1~ bir dogruya, sisteminin temel do~rusu
dunyaya ili~kin olarak yalruzca imge, na, 'du~unuyorwn, o halde varun' sonu-
suret, izlenim ya da t.asanmlara sahip cuna ula~ml~tlr. 0, daha soma ula~ttg1
olabilece~mizi, fakat bu tasarunlardan bu do~ruyu kesin ve ku~ku d uyulamaz
hangisinin do~t ya da ashna uygun ol- hale geliren ozelliklerin, dogru bilginin
dugunu bilemeyecegimizi savunan Kar- o)~utlerinin neler oldugunu belirlemek
neades'e gore de, mutlak dogrulardan suretiyle de, ku~ku )'Oiuyla ula~hg1
soz edilemez; yalruzca olasdaklardan, kendi varolu~una ili~kin bilgiden, ba~ka
dogru olma olas1hg yuksek olan inan~ a~k ve se~ik bilgilere, Tann'nm varolu-
lardan 50z edilmelidir. Zaten ya~mda ~una, d1~ dunyaya ve ba~ka insanlaran
da bireyin, anlamak ve eylemek i~in, zihinlerine ili~kin bilgiye ge~ebilmi~tir.
m utlak hakikatlere degil de, yalruzca Empirizmin tLocke tarafmdan one su-
olasl11 olana ihtiyac vard1r. Baz1 inan~ rulen, insarun dogrudan ve araoslZ ola-
lann, yo~unluklan ve dogrudanhklan rak yaln1zca kendi idelerini, izlenim ve
ile, digerlerinden daha olas1h olduklan- tasanmlarnu bilebilecegi tezinden hare-
nl savunan tKameades, eylemde bu tur ketle, bu izlenim ve tasanmlann gerisin-
kutuplar 535

deki bit ~eye, ornegin dt~ dtinyadaki nunla birlikte, bu zorunlu ka~ullar,
varhklara ve Tann'ya ili~kin alarak hi~ Kant"a gore, duyu deneyini a~an varbk-
bir bilgimizi olamayacag1n1 savunan lar i~in ge~erli degildir. Dalay1styla,
tHume, btiytik bir iyimserlikle ba~lad1- Tann ve ruh gibi varhklar bilinemez. Bu
g1 felsefesini mutlak bir ku~kuculukla ise, melafiziksel bilginin, a priori spekti-
bitirmi~tir. Dna gore, d1~ dtinya ya da lasyonlar ortaya koyan geleneksel meta-
ger~eklik hakkmda, ne tiimev a run ne de fizigin imkans1z oldugu anlarruna gelir.
ttimdengelim yaluyla, olgusal bir dagru- Varalu~~u felsefenin onemli temsilcile-
ya ula~nlak oJanakh degildir. Ti.imeva- rinden biri olan A. tCamus ise, Sisyphos
runsal akllytirtibne, dagada bir dtizen $oleni adh eserinde, insan1n ozti itibari y-
bulundugu, gelecegin de ge~mi~ gibi le sac;ma olan evrenin dagas1n1 ve anla-
olacag1 hakh kumamaz kabi.iUerine da- rruru, rasyonel ve bilimsel yontemlerle
yanmaktada..r. Onermeler, yarg1lar ara- a~1ga ~1karma gayretinin sanu~uzlugu
Slndaki zorunlu bag1nhlan kanu alan ve bo~lu~unu anlatlr. ti<.iergaard'In, in-
tiimdengelimsel akllyi.iriitme ise, bu tiir sanln di.inyay anlamaya yonelik rasyo-
bir zarunluhigun, yaJn1zca algusalhg1n nel ~abalannJn ~eli~ik dogasuu artaya
htiktim stirdugu olgular dunyas1nda da koyan, ku~kucu argumanlarnu benim-
ge~erli old ugun u gosteremez. Neden- seyen Camus, bu durum kaJllSinda, fi-
sellige, ttimevaruna, d1~ dunyan1n, lozafun inanca dayanan ~ozi.im iini.i
Tanr1'run hatta bir benil'l varolu~una du- kabul elmek yerine, Nietzschenin dtin-
yulan inan~, hi~bir ~kilde haklt kilina- yarun 'Tanrnm oli.imi.inden' kaynakla-
mayaca~l it;in, Humea gore, her tur bil- nan anlams1zhg tezini payla~m~tJr.
giden vazge~meliyiz; ah~kanhklanm1za insanm geleneksel anlamda bir bilgiye
dayanarak~ sanki d1~ di.inya ger~ekten sahip olamayacaguu savunan Camus'ye
de vann1~ gibi eylemeliyiz. gore, insarun anla~1lmaz ve anlamdan
Bilgide biri deneysel, digeri de rasyo- yaksun bir di.inyay1 anlamaya ve boyle
_nel almak tizere, iki temel oge bulundu- bir di.inyada anlam bulmaya ~ah~mas1
. gunu savunan tKant'm ku~kuculugu, sa~ma bir ~abad1r. Camus'ni.in soz ko-
ayru zamanda deney-d~~ bilgiye ili~kin nusu ku~kuculugu, Ayd1nlanmayla on-
ku~kuculuk olarak bilinir. 0, insan bilgi- dakuzuncu yuzylln iyimserlitiffin bir
sinin s1n1rh old ugun u iddia etmi~tir. yan1lsamadan ba~ka bir ~ey olmad1g1n1
insan zihninin, nesneleri ve ala ylan ger- ifade etmekte, insan1n ban~, ilerleme ve
~ekte olduklan ~ekliyle bilemeyecegini, mutlulukla ilgili umutlanNn, 20. yuz-
nesnelerin, insan taraf1ndan yalntzca ylldaki felaketlerin ard1ndan kti~i.ini.i
zihnin imkanlanna, yap1s1na ve farmla- yans1tmaktad1r.
nna gore bilinebilecegini savWtan Kant, kutuplar [in g. polarities; Fr. polarites ]. Fel-
dagmatizmle mutlak ku~kuculuk ara-:- sefede, u~lan gosteren kar~1t ya da z1t
Sinda art a bir yal ben.imsemi~tir. On a terim veya ogeler; iyi/koti.i, a~k/ nef-
gore, bilgi mumki.in oldugundan, mut ret, dogru /yanh~, aydnhk/karanl1k,
lak bir ku~kuculuk savunulamaz. Ba~ s1cak/ soguk, ahlaki/ ahlaks1z, gi.izel/
ka bir deyi~le, Hume'un ele~tirilerine ~irkin gibi birbirlerinin tam kar~1S1nda
ragmen, ti.imel ve zarunlu bir bilginin yer alan nitelik ya da degerler.
mi.imkun oldugunu gosterebilmek i~in, Kutuplar, ontalajik bak1mdan varolu-
Kant bilgjnin deneyimle ba~lad1guu, ~u kar~1hna bagh alan, kar~1 kutbu va-
fakat deneyimden ibaret olmad1g1ru be- raldugu takdirde varalan oge, nitelik
lirtmi~, zaman ve mekan1n duyu dene- ya da degerlerdir. Buna gore, ayd1nl1k,
yinin zarunl u formlan ve kategarilerin karanhk almadan varalamaz; iyi varol-
de d1~ dtinyaya ili~kin bilginin temel m~zsa kotu de almaz ya da kotti olma-
ko~ullan oldugunu one si.irmti~ttir. Bu d1g1nda, i yin in anlam1 olmaz.
536 kuvvet

kuvvet [ing. force; Fr. force; AI. lrrafl]. mayan Uri.inler butuni.i, sembolik ve o~
Ba~ka bir ~eyi, bir ~eyin ozelliklerini, renilmi~ urtinler ya da ozellikler topla-
niteliklerini, hareketini ve mekansal ili~ ml.
kilerini etkileyen eylem, faaliyet ya da Latinceden gelen k ultur terimini gunu-
enerji. De~i~menin, hareketin, eylemin, muzdeki anlamma yakm bir bi-;imde
faaliyetin nedeni alan ~ey. Eylemi yara- ilk kez olarak 17. yuzyllda do~al hukuk
tan, hareketi, olu~u, yokolu~u sa~layan du~unuri.i Samuel von tPufendorf kul-
gu-;, kudret. Meydana getirdi~i de~i~ik lanrm~tu. Ona gore, kultur do~aya kar-
likle ol-;ulen hareket ettirici gi.i-;. ~lt alan ve belli bir toplumsal ba~lam
Felsefe taril'linde, kuvvet sozcu~unu ilk i-;inde ortaya -;1kan tum insan eserleri-
kez olarak kullamp, ona felsefi bir anlam dir. 18. yi.izy1hn sonlarmda iinlu Alman
yi.ikleyen filozof t Aristoteles olmu~tur. filozofu +Kant da ki.ilturil aym anlamda
Ona gore, her varhk ti.iri.ini.in ozunde, insamn kendi rasyonel ve manhkl1
kendisini hareket ettirecek ol~de bir ozunden dolayl ozgurce hayata ge-;ire-
kuvvet vard1r. Kuvvet, bu -;er-;eve ic;inde bilece~i ama-;lann, ideallerin tumu ola-
hareket guci.i, olu~ ve de~i~menin kay- rak tammlanm1~t1r, '
na~l, hareketsiz durum ya da kuvveden Bununla birlikte, esas Ayd111.lanma <;a-
fiile ge-;i~tir. Atomcu anlay1~a gore ise, ~mda olu~an ti.iltur kavramJ..run ger-;ek
madde birikmi~ bir kuvvetler butuni.i . yarahc1s1 i.inlu Alman filozofu tHer-
olup, do~amn d1~mda hareket ettirid bir der'dir. Ona gore, ki.iltur bir ulusun, bir
gu-; aramaya gerek yoktur, zira hareket halk ya da toplulu~un ya~am tarz1d1r.
ettirici gu-; maddenin ozunde vard1r. Bu Herder'in soz konusu kulti.ir kavray1~1,
atomcu anlay1~1n kar~1smda ise, kuvve- kulture tarihsel bir boyut kazanduu-
ti yalmzca Tann'da ya da ruhta bulan ken, gunumuz kultur gorii~une -;1kan
goru~ yer ahr. Ome~in, lslam felsefesi- yoldaki en onemli kilometre ta~m1 mey-
ne gore, ger-;ek kuvvet salt Tann'ya dana getirir. Nitekim, antropolog E. B.
ozgu olup, varolan he~ey her bakun- Taylor 1871 y1bnda kulturii, bilgileri,
dan Tann'run gucune, iradesme ve mut- inanc;lan, sanab, ahlak1, yasalan, gele-
lak kudretine ba~hdu. tLeibniz de, mo- nekleri, ve bir toplurnun uyesi olarak in-
nadoloji goru~iinde, meta&zigini kuvvet
sanm edindi~i butiin oteki e~ilirn ve
fikrine dayandmru~br. Onun metafizi-
ah~kanhklan i-;eren kompleks butun
ginde, dunya basit ve tinsel kuvvetlerin,
olarak tamamlam1~hr.
yani monadlarm bir birle~imden ba~ka
iktisadi iiretim ve mubadele sistemini,
bir ~ey de~ildir.
kii~iik onciil [ing. minor premiss; Fr.
akrabahk ve aile orgutlenmesi dizgesini,
prbnisse mineure; AI. untersatz]. Katego- siyasi ve dini orgutlenmeyi, giin)iik
rik bir tas1mda, ku~uk terimin yer aldl- ya;;.arn kurallanru, ahUik ve adalet siste-
~~ oncul, ku-;uk ve orta terimle kurulan
mini, dili ve efsane, sanat,. felsefe, ve
onerme. hatta bilirn uretirnini ihtiva eden bir ~ey
Buna gore, 'Tum insanlar olumliidi.ir', olarak. butun tarihsel ve evrensel boyu-
'Sokrates insand1r', '0 hal de, Sokrates tuyla kultiir tarurm, bununla birlikte
olumludur' tas1mmda, 'Sokrates insan- kulturu uygarhktan aymnaya yebne-
du' onermesi, ku~uk onculdur. yen. olduk-;a genel bir kultur kavrayl~l
kii~iik terim [ing. minor term; Fr. terme na tekabi.il eder. Anglo-Sakson dunyada
mineure; AI. untertenn]. Kategorik bir ta- -;ok yaygm alan soz konusu kultur/
Slmda, sonucun oznesi alan ve S harfiy- uygarhk ozde~li~i, Alman du~uncesin
le gosterilen teri. de Kultur ve Zivilisation aymm1yla daha
kiiltiir [lng. culture; Fr. culture; Aim. lod- sa~hkll bir bi-;imde kar~1larur. Buna
tur]. lnsan toplumunun, biyolojik ola- gore, kultiir veya tinsel kultilr semboller
rak de~il de, sosyal olarak ku~aktan ve de~erleri ifade ederken, uygarhk ya
ku~a~a aktard1~1 maddi ve maddi ol- da maddi kultiir teknolojiyi, iktisat ve
kiittiirel 537

toplwnsal hayau kuran rum fa~liyetleri kiiltiirel [ing. cultural; Fr. culture/; AI. kul-
tarumlar. ~u halde, ki..iltiir genel bir bi- turell]. 1 Kiiltiirle ilgili; 2 Tinsel ya da
-;ilnde ve uygarhkla e~anlamh olarak, manevi kiiltiire, bir toplulugun hayat
insan ti..iri..ini..in hayatlm, ya~m tarzuu tarzma ili~kin olan; 3 Dogu~tan getiri-
ti..im diger ya~am tarzlanndan ay1ran un~ len veya biyolojik olarak miras almana
surlar bi..itiinu diye ve daha ozel olarak kar~1t olarak, sosyal bir bi-;imde aktan-
da, bir uygarhg1 meydana getiren deger~ lan veya i-;inde ya~arulan toplumsal du-
ler toplanu ~eklinde tammlanabilir. rumdan kaynaklanan; 4 Varolan kiiltii-
Bu baglamda, farkh deger ya da kiil- rii geli~tirmeyi, yaygmla~hrmay1 ama-;-
tiirlere sahip toplumsal veya etnik layan ~ey ya da ~eyler i~in kullamlan
gruplar arasmdaki dogrudan ve surekli s1fat.
temasm sonucunda, gruplardan biri Buna gore, kiiltiir iiretimiyle ugra~an
veya digerinin ya da her ikisinin birden veya sanatsal, dii~iinsel ve bilimsel -;a-
diger grubun kiilturunu, kiilturel ozel- h~malarm siirdiiriildugu, himaye edi-
liklerini toptan veya k1smen benimse- lip desteklendigi veya geli~tirildigi or-
mesi surecine kiiltiirlenme ad1 verilir. gut ve ortamla ilgili unsurlara, veya
Ote yandan, bir toplwnun kendi kiiltu- kiiltiiriin toplumsal ~evreye sunulmasl-
runu, kiilturel deger ya da ozelliklerini na veya yay1lmasma imk:ln veren ara-;-
lar ya da a.Ietler sistemine kiiltiirel aygrt
uyelerine aktanna surecine, toplumu
ad1 verilmektedir. Yine aym baglamda
meydana getiren bireylerin, toplwnun
ve Frans1z dii~iiniirii tBaudrillard tara-
istek ve beklentilerine uygun olarak et-
fmdan betimlenen postmodem diinya-
kilenmesi ve degi~tirilmesi i~lemine
da, dinleyici ve ahct kitle i-;in toplumsal
kiiltiirleme denmektedir.
anlamlar ile kiiltiirel fonnlann kaynag1
Aym baglamda ve yakla~Ik olarak oldugu one siirtilen televizyon kiiltiirel
aym anlam i-;inde, bir toplumsal gruba
forum diye tammlarur.
ait olan bilginin, yerle~ik soylemlerle Yine aym genel -;er-;eve i~inde, birbir-
sembolller duzeninin diger ku~aklara leriyle rekabet h:ilindeki toplumsal ~
iletilmesi sureci kiiltiir aktanm1 diye ta- karlarm anlamlar baglammda sergile-
nunlamr. Yine, ozellikle kiilturlenme soz nen miicadelesinin vuku buldugu or-
konusu oldugunda, bir kiilti..irel grubun tam ya da arenaya kiiltiirel alan ad1 ve-
uyelerinin ba~ka bir kulturle temas i-;ine rilmektedir. Buna kar~m, soz konusu
girdikleri zaman kencU kiilti..irlerini ya da ' kiiltiirel alan i~inde kendilerine bir yer
geleneksel kultur degerlerini tumden ya bulan kiiltiirel unsur, deger, fikir ve
da bir bolumuyle yitirmelerine kiiltiirsiiz~ fonnlarm siireklilik kazanmalan duru-
le~me veya kiiltii.r yitimi denir. Ayni ~e mu ise kiiltiirel yeniden iiretim diye ta-
kilde, bir insarun kendi kiilturilile ya- nlmlanmaktadlr.
banci bir kiiltiir, tiimden farkh bir Ote yandan, kiiltiir unsurlanru, kiiltii-
degerler ve nonnlar sistemi i-;ine girdigi rel degerleri veya belli kiiltiir fonnlanm
zaman, ya~ad1g1 yolunu kaybetmi~lik, ahmlayabilme kapasitesine, ~u ya da bu
~a~kmhk veya yonsiizliik duygusuna kiiltiirel ifadeye eri~ebilmek i-;in gerekli
kiiltilr ~oku ad1 verilmektir. maddi, ama daha ziyade tinsel altyapi
Ote yandan, modem toplumlarda, ya sahip olma durwnuna kiiltiirel yeterli-
farkll, hatta -;ogunluk rekabet h:ilindeki lik denirken, soz konusu unsur, deger
kiiltiirler ve altkiiltiirlerin varhg1 dikka- ve formlan ahmlayacak durwnda alma-
te ahnd1gmda, kendi kiiltiir degerlerini, maya, e~tim sisteminde arzu edilen ba-
davraru~ veya ya~am tarzmJ ve dilini, ~anyl saglayacak gerekli dil formlanna
sahip oldugu siyasi ve iktisadi gil-; sa- ve bilgi tiirlerine sahip olamama h:iline
yesinde, diger kiiltiirlere empoze ede"i kiiltiirel yoksunluk adl verilmektedir.
len kiiltiir htikim ~iiltiir diye t;Jp1mlan1r. Yine aym baglamda, mevcut statiiniin,
538 kiilturel bircilik

hAlihaz1rdaki siyasi iktidann varolu~u 2 Daha ozel olarak ve de dilden hare-


nu ve surekliligini me~rula~llran -;ok ketle, kavramlann; neyin bilgi ve ahlaki
-;e~itli dilsel ve kultiirel yeterlilikler bu- bakJmdan do~ru olduguna, bilginin ve
tunti, bilgi, fikir ya da ortuk kabuller hatta ger-;ekJigin bizzat kendisinin
toplatnl ise, tinsel zenginlik veya servet neden meydana geldigine dair fikirle-
anla1n1nda, kiUtiirel sermaye olarak ta- rin toplumsal olarak kuruldu~u veya
nJmlantnaktadn. Buna kar~1n, topluan.. in~a edildi~i gorii~u.
da, kendilerine yuksek bir deger izafe Ger-;ekli~e yukledi~imiz anlamm, ger-
edilen hedef, ideal ya da amafilan ku- fieklik duyumuzw1, topJumuny-. ..:urlUk
c;umseme, onlar1 bir tiir hi benimseyeme- teki hakim soylemine dayanan sosyal
tne durumuna da kultilrel yabancrla~,na bir yapam oldugW\u savunan kultiirel
denir. goreciligin en onemli esin kayna~a, dilin
Yine, kultur unsur lannda, kultiirun dunyaya in~a ettigini, ve dolay1styla
maddi ve tinsel bile~enlerinde meydana gcr-;ekli~in dilden ve zihinden ba~amslZ
gelen degi~imlere kiilturel degi~nze ada olmaytp, dilsel ve kultiirel kategoriler
verilirken, teknolojideki, kultiirun mad- tarafmdan ~ekillendigini one suren
df unsurlanndaki degi~menin, tinsel y a Ludwig tWittgenstein gibi dilci filozo-
da ananevr unsurlardaki de~i~meden lardtr. Iki kulti.iri.in, duny~ gorii~leri ol-
c;ok daha hazh olup, ikisi arasmda bir duk-;a arkl1 dillere ve onciillere dayan-
bo~lugun ortaya ~asa durumu kultil-
dagt i9n, mukayese edilemez oldu~unu
rel gecikme olarak tanamlanar. savunan kulturel goreci bakJ~ a.;u;uu en
kulturel bircilik [ing. cultural monism; Fr. iyi bir bi-;imde temsil eden ki~i, Bab kul-
nzonisme culture/). Farkl1 bir arktan olan tiiriinden, kendilerine dliandan bakan-
azanhklaran, etnik ve din[ azanhklann lar tarafandan kavraruJamayacak kadar
hakim kultur i-;inde eritilmesi ya da farkll kultiirler bulundu~nu soyleyen
Paul tFeyerabendtir.
hakim kultiire assimile edilmesi gerek-
tigini, zira birci ve butunsel bir sistem kulturel muUak~hk [ing. cultural absolu-
tism; Fr. absolu tisnre culturel). Nihai ve en
i-;inde, -;ata~ma ve sava~ olasahgman,
yuksek ahlaki ilkelerin bir kiilti.irden di
-;ogulcu bir sisteme k1yasla daha azalda-
gerine farkhlJk gostermeyip, o:zUnde
~aru, one suren toplum elseesi goru-
ayna oldugunu savunan anlaya~. Tii1n
~ u. kultiirlerin aynt ahJaki kural ve standart-
kulturel gorecilik.[ing. cultural relativity;
lara sahip oldugunu degil de, degi~en
Fr. relativitt culturelle]. 1 Genel olarak, tUm kural ve standartlann gerisindeki
ilkel ve modem kul turlere ili~kin ara~ temel ilkelerin bir ve ayru old u~u sa-
hrmalardan, e~deyi~le antropolojiden vunan goru~.
hareketle, a) geleneklerin, ya~am bifiim- Kulturel mutlakfithk, ahlakl ilke ve de-
lerinin, tabulann, dinlerin, degerlerin, gerlerin kulttirden kultiire de~i~tnedi
ahlaklann, gundelik ah~kanhk ve ta- gi tezini desteklemek iizere, ~u olgulan
vtrlarln bir kulturden digerine farkhhk temele ahr: 1 Tum toplumlar, om~~in
gosterdiklerini, b) insan varhklannan insan ya~amtyla, cinsel tutumlarla,
ahl4kf inan-;, tavar ve degerleriru temel- anne-baba ve -;ocuk arastndaki ili~kiler
de kultur -;evrelerinden kazandaklanna, le ilgili olarak benzer ahlaki ilkelere sa-
insanlann kendi kulturlerinde toplum- hiptirler. 2 Farkh kul turlerde ya~ayan
sal olarak kabul goren ya da kutsanan tUm insanlar, yeme, i91le, uyu1na ve
de~erleri i~selle~tirdiklerini, ve c) farkh cinsellik bak1m1ndan benzer istek ve ih-
kulturlerdeki insanlann, yalnazca tek tiya-;lar sergilerler. 3 Tum kulturlerde,
bir ahlikan varoldu~na degil, fakat ili~kiler ve insan eylemlerinin ortaya
ayau zamanda tek do~ru ahlakan kendi filktl~l durumlar a-;asandan biiyuk ben-
ahlaklan olduguna inandaklanru savu- zerlikler vardar. 4 insanlann duygulan,
nan anlaya~. tavarlan soz konusu old u~u, kul tiirler
kiiltiir felsefesi 539

arasmda buyuk benzerlikler oldugu or- muzigi meydana getiren tiim faaliyet ve
taya t;tkar. duzenlemelerle, kulti..irel organizasyon-
kii.ltiirel-tarihsel yakla~1m [lng. cultural- lart ve bu arada kulturtin standartla~
historical approach; Fr. approche historico- masuu dile getirmek it;in k ullantlan
culturelle]. Tarihte salt bireyselle~tirici genel terim.
rakla~tmlann kullantlmasma kar~l <;1- Kultur endustrisi terimi, bu tur endust-
kan ve sosyolojik t;ozumleme yoluyla, rilerin kapitalizmin egemenligini peki~
rum kulti.ir tarihi it;in get;erli olabilen tirip gtit;lendinnek it;in kullanddtgtnt sa-
genel sonut;lar t;tkaracak bir kulti.ir ta- vunan Frankfurt Okulu du~unurlerinde
riht;iligine yonelinmesi gerektigini savu- buyuk bir onem kazanma~ttr. Buna gore,
nan Alman tariht;isi K. Lamprecht tara- +Frankfurt Okulu du~unurleri, kultur
hndan geli~tirihni~ olan yontem ya da endustrisinin oncelikli aanacuun, bireyin
yakla~tm. kapitalizmi benimsemesini kolayla~tu
Tarihin konusunun insarun psikolojik mak oldugunu one surerler. Yine, kultur
ya~anhlanntn get;mi~i oldugunu, bir endustrisinin olumlayta kulturu, gtin-
kitle psikolojisinin, toplu halde ya~ayan luk ya~amm sorumlulugundan, agtr ve
insanlann yaygm ve ortak eylem tipleri- sdoa i~lerinden t;ok az bir Q!ba ile g~ici
ni, payla~hklan amat;lan, degerleri ve bir ka9~ saglayara~ oyalanma ve zihin-
kulturel arat;lan, tarihsel geli~imleri it;in- sel uzakla~ma yarahr
de incelemek suretiyle, kulti.ir tarihini Kulti..ir endustrisi, bu amaca ula~mak
anlamanuza yardun edece~ni savunan it;in, birtahm. standardizasyon teknikleri
Lamprecht'e gore, sosyoloji ve sosyal psi- kullarur, s1radan tepki mekanizmalan
koloji ile destekJeiuni~ bir tarih, genel geli~tirir, sozde bir bireysellik it; in uygun
yasalara ula~mak suretiyle, gene lle~tiri yollar ortaya koyar. Bununla birlikte,
d bir bilim olarak, bilimler sistemi it;in-
Frankfurt Okulu mensuplarma gore, kul-
deki yerini alabilir. tur endustrisinin sundugu kat;t~ gert;ek
kulturel vizyonu olan du~unur [tng. bir kat;t~ degildir, zira onun sagladtgt
thinker having a cultural vision]. Bah du-
kat;t~ ve dinlenme, insanlan yalruzca ya-
~uncesinde, kulturun genel durumunu,
~amlarmdaki temel baslalardan uzak-
akl~tyla sonuc;lannt derinlemesine go-
la~hrmaya ve t;ah~ma azimlerini yeni-
rebilen du~unur it;in kullantlan deyim.
den yarahnaya hizmet eder.
Kulturun genel ak1~1 ic;inde gundem
Ote yandan, kulti..ir endustrisi milyon-
belirleyen bu tur du~unurler, a~k.Jn ve
larca insanl hedef ahrken, omegin
baglaytci bir kulturel bakl~ ortaya ko-
yarlar. Bu bakt~ a~klndtr, t;tinku daha t Adorno'ya gore, onlan bir hesap kitap
onceki du~unceyle olan tum baglartnt nesnesine, kulturel makinan1n snadan
kopanr. Baglaytctdir, zira du~unur ken- bir di~li ya da eklentisine indirger.
disinden sonra gelen du~unurleri kendi Buna gore, kultur endustrisinde mu~te
bak1~1na baglanmak durumunda bua-
ri kral ya da velinimet degildir; mu~te
k.Jr. Kendisini izleyecek du~unurler it;in riler kultur endustrisinin oznesi degil,
entellekti.iel baklmdan neyin oncelik ta- fakat nesnesidirler. Yine, kultur endust-
~tdtglnt gosteren, yeni bir ~eyler yara- risinde, pazar it;in uretim kulti..ir urunle-
tabilmek umuduyla strur durumlarda rini standardize eder ve estetik formlart
ya~amay1 set;en kulti..irel vizyon sahibi asgari bir mu~terege indirger.
du~unurlerin ba~tnda, hit; ku~ku yok kullur felsefesi [tng. philosophy of culture;
ki unlu Alman filozofu F. +Nietzsche Fr. philosopltie de culture; AI. kultu,-plzilo-
gelmektedir. . soplzie]. Kulturun dogastnl, yaptstnt, ge-
kiiltiir endustrisi [tng. culture industry; Fr. li~Inesini, t;e~itli tezahur ya da goru-
industrie de culture; AI. kulturindustrie] numlerini, kultur alanlartyla olaylannl,
Populer kulti.iru, yani radyo, televizyon, felsefi yontemlerle ele ahp analiz eden
kitap, magazin ve gazeteleri, populer felsefe turune verilen ad.
540 l<iime

Tinsel ve ahliiki ya~am, dini, ahliiki, Kureselle~me ya da global kultur,


teknik, estetik ve bilimsel nitelikteki biitun dunyay1 ku~atan ~ok geni~ kap-
olaylar butunu olarak kultiir, tumuyle samh bir enformasyon sisteminin varo-
ve tam olarak tarih i~inde ortaya ~1klig1 lu~u, kuresel tuketim modellerinin do-
i~in, ~ogu zaman tarih felsefesiyle Ciz- gu~u, kozmopolit ya~am tarzlanmn
de~le~tirilen kultur felsefesi, 18. yuzyd- geli~imi, Olimpiyat Oyunlan ve Dunya
da, daha ~ok italya'da tVico, Alman- Futbol $ampiyonalan benzeri global
ya'da tHerder ve tDilthey, Fransa'da spor etkinliklerinin varhg1, dunya turiz-
tRousseau ve tVoltaire'in ~ah~malary minin yayll~, ulus devletinin egemen-
la ve daha ~ok bir kultur el~tirisi ~ek liginin zayflamas1, butun bir gezegeni
linde ortaya ~lkml~hr. tehdit eden ekolojik krizin farkma vanl-
kiime [Os. ciim/e; Ing. set; Fr. ensemble; AI. masl, s1mr tammayan ekonomik ve
menge]. Eleman aduu verdigimiz canh Iicari etkile~imin hlzlanmasl, Avrupa
veya cans1z varhklardan, ~ekil veya
Uluslar Toplulugu ve Birle~mi~ Millet-
simgelerden, soyut kavramlardan mey-
ler gibi t~kilatlann ve tum dunyay et-
dana gelen topluluga verilen ad.
kiireselletme [Ing. globalisation; Fr. globa- kileyen politik sistemlerin dogu~u,
lisation ). Modemizasyon surecinin bir Marksizm veya liberalizin benzeri glo-
par~as1 olarak, i:izellikle 20. yuzy1hn son
bal politik hareketlerin geli~imi, insan
~eyreginde ve Dogu Blokunun ykdma-
haklan kavramuun sm1r tarumayan ya-
smdan sonra, tek kutuplu bir dunyada yiilml, kulturler arasmdaki kar~1hkh
>;uhur eden kiilturel sistemine, dunya- ili~kilerin butun dunyay1 etkileyen bo-
run somut bir bi~imde tek bir butun ola- yutlara vannasmm sonuru olan bir
rak yap1la~mas1 surecine verilen ad. sure~ ya da olgu olarak tammlamr.
lachelier, Julius 541

leri aralannda birbirlerine gore, ta~1-


d1klan kar~1thklar yoluyla tammlaya-
rak oznelligin temelini kuran ben-sen
diyalektigidir.
Lachelier, Julius. 1832-1918 ydlan ara-
smda ya~am1~ ve tiimevanm preble-
mine getirdigi ,.oziim yoluyla tinselci

L bir felsefeye ula~ml~ olan Frans1z filo-


zofu.
Temel eserleri Du Fondement de l'lnduc-
tion [Tiimevannun Temelleri Ozerine]
ve La Psychologie et le Metaphysique
Lacan, Jacques. 1901-1981 ylllan arasm- ]Psikoloji ve Metafizik) adh kitaplar
da ya~am1~, ve psikanatizin kurucusu olan Lachelier, tiimevanm konusuna,
tFreud'dan ,.ok etkilenmi~ olan iinlii hpk1 +Kant gibi, diinya ili~kin tecriibe-
Frans1z psikanalisti. mizin zorunlu k~ullanru ara~hrarak
Ya~arrunm biiyiik bir boliimiinde girmi~tir. Deneyimin bize yalmzca, fe.
Freud'a donii~iin gerekliligini vurgula- nomenler arasmdaki pratik baglanblarla
yan Lacan, tpsikanalizin kurucusuna ilgili sm1rh saytda gozlem saglad1gml,
itibanm yeniden kazand1rmaya ,.ah~ fakat bu fenomenlerin ni.;in birbirlerine
ml~hr. 0, Fransa'da Kojeve'in Hegel baglandlklanru soylemedigini, bizim
iizerine derslerini izlemi~, Heidegger'i ise, tiimevanmsal ak1lyiiriitmede, s1mrh
okuyarak yeniden yorumlarru~ ve psi- say1daki gozlemlerden, gelecekteki goz-
kanalizi felsefi kavramlarla zenginle~ti lemlenmemi~ baglantdan da i,.eren
rerek daha anla~d1r h~le getirmenin tiimel bir sonw; ,.1kardlglltUZI dile geti-
miicadelesini vermi~tir. ren Lachelier, tiimevannun bilimsel
Bununla birlikte, dilbilim ve yaplsalcl- pratik a,.1smdan gerekJi olmakla birlik-
hk, onu tHegel ve tHeidegger'e gore te, felsefi diizlemde ancak fail ve meka-
,.ok daha yogun bir bi,.imde etkilemi~ nik bir nedensellige ek olarak ereksel
tir. Ozellikle dil iizerinde duran ve psi- ya da final bir nedensellik yoluyla te-
~ik yapuun incelenmesinde simgesel mellendirilebilecegini savunmu~tur.
olana biiyiik bir onem veren Jacques Ba~ka bir deyi~le, Lachalier'ye gore,
Lacan, bu sayede Freud'un ogretisini tiimevanm, ayn fenomenlerin mekanik
yeniden diizenlemi~ ve yap1salcl bir olarak birbirlerine baglarum~ dizilerin-
~er~eve i,.inde yeni bir ozne teorisi ge- den ba~ka, btitiinler ya da birlikler ola-
li~tirmi~tir. rak fonksiyon goren kompleks fenomen
Lacan'm psikanaliz kurarru, bir bolii- obeklerini van;ayar. l:;e~itli diizeylerde
miiyle yap1salcl antropolojinin, bir bo- varolan bu biitiin ya da birlikleri, ancak
liimiiyle de dilbilimin ke~iflerine daya- diizenleyici i,.kin ereksellik dii~iincesiy
rur. Bilin,.dl~mm da dilinkine benzeyen le a(,'lklayabilecegimizi savunan filozof,
gizli bir yaplSI oldu~.mu soyleyen bu nedenle, her fenomeni, bir amaca yo-
Lacan, diinyanm, ba~kalannm ve ben- nelmi~ kendiliginden bir e~ilimi ifade
lit;in bilgisinin dil tarafmdan belirl~ndi eden bir giiciin tezahiirii olarak gor-
gi iddiasmda olmu~tur. Dil, bir kimse- mii~tiir. Ona gore, i~te bu gii,. dii~iin
nin ayn bir varhk olarak kendisinin cesidir ki, duyumlaruruzm keskinlit;ini
ay1rdma varmasmm zorunlu onko~u ve yo~nlugunu a,.J.k.Jay1p, diinyamn
ludur. Dilin, i,.erisinde toplum tarafm- oznel duyumlanrruza indirgenemez ol-
dan verilen ~eylerin, yani kiiltiiriin, ya- dugu kanaatimizin temelinde yer ahr.
saklann ve yasalann ta~md1g1 bir ara,. Buna gore, diinyanu.zm diizenli, anla~l
oldugunu savunan Lacan'a gore, ozne- labilir ve dii~iinceyle niifliz edilebilir
542 Laclau, Ernesto

oldugu kabulune dayanan h1Jnevarnn, teli Diogenes'in buyuk onemi, Se~kin Fi-
soz konusu d uzenlili~i temellendirecek lozojlann Ya~antlan, Ogretileri ve Deyi~le
ereksel nedenselli~e ihtiyac; duymakta- ri adh eserinin, antik Yunan felsefesiyle
dtr. ilgili ikinci elden bilgi kaynaklann1n bi-
Laclau, Emesto. Arjantin do~umlu c;a~ rincisi ve en onemlisi olmasmdan kay-
da~ politika teorisyeni. Temel eserleri: naklanmaktadlr.
Nt:""'-'J Refleet ions on the R~olution of our lafzi [tng. verbal; Fr. verbal) Ba~kalar1yla
Time [ZamanamlZln Devrimi Ozerine anla~ma ve ileti~im ic;ine girme aract
Yeni Du~unceler], Politics and Ideology it olarak soz anlamana gelen lahzdan lure-
Marxist Tlzeon; [Marksist Teoridc ideolo- yen ve lafza ili~kin olant gosteren s1fat.
ji ve Pratik], C. Mouffe'yle birlikte yaz- Buna gore, lafzi s1fan 1 zihinden, dil-
lnl~ old u~u Hegemony and Socialist Stra- den ba~uns1z olgularla de~il de, salt
tegy [Hegemonya ve Sosyalist Strateji]. sozcuklerle, sozlerle ili~kili ohna; yaz1h
Laclou, Marksizmin kriz ic;inde oldu~u olmay1p. sesli olan soz ve sozcuklerle il-
nu ve toplumu konu alan teoriletirme- gili olma durumunu tan1mlar. 2 Lafzi
lerde pek buyuk bir anlam ta~1mad1~1n1 terimi, bu kez olumsuz ve pejoratif bir
one suren sol e~ilimli du~unurler ara- anlam i-;inde ve a~a~1lay1c1 bir nuans
smda yer ahr. Tarihin ozunu ve albnda la, salt sozcuklerden ibaret olan1, keli-
yatan anlama kavrama iste~i sergiled i~i melere indirgeruni~ bulunan1 nitele-
ni soyledi~i, Marksizm, Laclou'yu gore, mek ic;in kullaruhr.
detenninizmi benimsemi~ ozcu bir 0~ Bu ba~lamda, sozci.iklerde kalan, keli-
retidir. 0 sadece ekonomiye ayncahk ta- melerden veya sozriik oyunlarmdan
nnnakla kalmaz, fakat kendisine ontolo- oteye ge-rmeyen bilgi IJlfzi bir bilgi diye
jik bir statu yukledi~i i~c;i s1n1fuu taiutnlarur. Ote yandan, dt~ dunyada
kapitalizmdeki de~i~menin kayna~1 yer alan gerc;ek olay, olgu ve nesnelerle
olarak gorur. ilgili olan ve tarb~an ki~ilerden birinin
Laclou i~c;ilerin onculuk etti~i s1n1fs1Z gerc;ek olgularla ilgili yanh~ bir inancl-
bir toplum yaratmay1 amac;layan 'i~c;i'ci na dayanan olgusal tarh~ma ve anla~
sosyalizm anlay1~1n1 reddeder. 0, bu- mazhklardan farkh olarak, yalruzca soz-
rokrasiye ve bireyin bashnlmasma yol cuklerle ilgili olan, sozcuklerin ya da
ac;an tum devletc;i sosyalizm bir;imlerini kullarulan kavramlann anlamlanndan
de ~iddetli bir bic;imde ele~tirerek radi- kaynaklanan tarh~ma ya da anla~maz
kal politikanan ozgurlukc;u boyutlanna h~a lafz'i tartr~rna denir. Buna gore, sen-
ag1rhk venni~tir. Onun gozunde ger- taktik ya da semantik c;ok anlamhh~1n
c;ek sosyalizm, butun hiyerar~ilerle yol ac;h~l tarh~ma olarak lafzi tarh~
e~itsizli~in, e~itlik ve ozerklik lehine, ma, ayna dili kullandaklann1 sanan iki
kokten sokulup yok edilmesinden ve ki~inin, bu dilde gec;en belli bir sozcu-
burjuvazinin ba~lath~t demokratik dev- ~iin anlarru ya da uygulama kurah uze-
rimin varolu~un tum boyutlanna ge- rinde uzla~amamalarmm sonucu olan
ni~letilmesinden meydana gelir. Lac bir anla~mazh~1 ifade eder.
lou'nun sosyalizm goru~u, Marksizmle i~te bu c;erc;eve ir;inde, du~uncelerini
olan koprulerin ahhnasma ve liberal il- ya da fikrini ac;tkc;a dile getirecek yerde,
kelerle uzla~almasana dayantr. Ernesto anlama iyi anla~1lmam1~ sozcukleri ard
Laclouya gore, solun gorevi, liberal- arda sualamakla yetinmekten veya ge-
demokratik ideolojiyi terkebnekten zi- re~inden c;ok sozcuk kullanmaktan olu-
yade, onu c;otulcu ve radikal demokra- ~an entellektuel kusura lafzilik denmek-
si do~rultusunda derinl~tirmektir. tedir.
Laerle'li Diogenes. Eski Yunan felsefesi- laissez-faire. Her turlu devlet mudahale-
nin tarihini aktaran kitab1yla un kaz.an- sine kar~1 c;1kan, bireyin kendisine en
ml~ olan Yunanh felsefe tarih-;isi. Laer- fazla ozgurluk tanlnmasa gereken ikti-
Lakat09, lmre 543

sad! karar birimL te1nel ~1nil olciu~unu hayal klnkhg1 yaratml~hr. Laissez-Jniree
one siiren iktisadi tliberahzln veya bi~ d u yulan geneI inanc1 y1kan bir diger
reyciligin te1nel diisturu olan 'Brak1n1z etmen ise i~sizlik olmu~tur. Milyonlar
yapstnlar, b1rak1ruz ge-;sinler'in ktsaltll- uzun y1llar boyunca i~siz kahnca, insan-
ml~ Frans1zca ifadesi. lar kendi yasalanyla ahengine b1rak1lan
Ozellikle, onsekizinci yuzy1lda geli~en ekonominin en yiiksek genel fayday1 ve
ve o zamanlar ilerici bir karakter ta~l refah1 sagladtg dii~ii ncesine ku~ku ile
yan laissez-fairein en te1nel varsaytmla- bakmaya ba~lam1~lardu.
nndan biri ahenk ve dengedir. Varsay- Lakatos, lmre. Bilimsel geli~meye ili~kin
ma gore, eger bireyler kendi c;1karlan ara~tuana prograrnlanyla tin kazanm1~
pe~inde ko~arlarsa, sonu-;ta genel -;1ka- olan -;agda~ bilitn felsefecisi. 19221974
n da arthnn1~ olurlar. Rekabetin sonu- ytllan arastnda ya~a1n1~ olan Lakatos,
cu olan iktisadi ahenk hipotezi sonrala- ayn za1nanda klasik bilim anlay1~1na
n birtak1m genellemeler sonucunda, yonelik itirazlanyla tan1nm1~hr .
ozellikle Darwin ve Spencer taraftndan Pozitivist bilim ideali ve anlay1~1n1n
halka ve biitiin topluma mal edilmi~tir. ele~tirisini yapan Lakatosa gore, bilim-
Buna gore, biitiin evren en uygun ola- de nihai dogrulama ve nihai yanh~la
nln ya~a1nda kahnas1 yasas1yla yonetil- ma yoktur. Bilim yan1labilir, hataya dii-
mekte olup, dogal aytkJanma yalntzca ~ebilir. Bilimde kesin dogrularla, kesin
bir evrim kuram1 degil, ilerlemenin de
yanh~lann olamayacag1n1 soyleyen La-
teorisidir. Omegin Spencer i-;in, kurum-
katosa gore~ bilimde hakikati garanti
lann ya da devletin bireylerin iktisadi
edecck, dogrulugu teminat al hna ala-
faaliyetlerine miidahalesi, ahlAk ve iler-
cak~ genel-ge-;er, evrensel ve rasyonel
leme i-;in bir engel meydana getirir.
yontemler yoktur. Bilimin kesin ve de-
LA issez-faire'i ifade eden bu varsay1m1n
gi~mez bir yontemi olamaz.
gerisinde iki toplumsal ko~ul bulun-
maktadtr. Bunlardan birincisi refah ve Bilim alan1nda geli~meyi saglaytcl ve
geli~meyi engelleyici ara~hrma prog-
gelirin dag1hm1yla ilgilidir. Bu da~h
mtn, e~it olmasa bile, adaletsizligin ramlan bulundugunu one siiren Laka-
bask1n -;tkhgl duygusunu yaygtnla~tlr tos, bu dii~iincesiyle bilimde hedefle-
mayacak ve peki~tirmeyecek ol-;iide nen i~ tiiriiniin bir yorumunu vermeyi
hakkaniyet i-;inde oldugu kabul edilir. ama-;lam1~hr. lnsan, Lakatos'un bilim
lkincisi, iktisadi yaptrun ~iddetli buna- yorumu temele ahnd1gmda, bir ara~hr
hm ve -;okii~lerden bag1~1k oldugu var- ma programtrun rakip ara~hr rna prog-
saythr. Bu iki ko~ul soz konusu oldugu rarrundan daha iyi oldu8tJnu hi-;bir
siirece, laissez-faire ogretisi sagla . l bir zaman one siiretnez, ~iinkii Lakatos tu-
zemin iizerine oturur. tarh bir ara~hrma program1nm reddi ya
Bununla birlikte, ozellikle ondokuzun- da rakip ara~hrma programlanyla ilgili
cu yuzythn sonlanyla yinninci yuzytlda bir tercih i-;in gerekli bir olc;iit olmadtgl-
bu iki ko~ulun bir rurlii ger-;ekle~me ru soyler.
mesi, laissez-faire ogretisinin ya da eski Dahas1 onun bilim anlay1~1na gore, bi-
liberalizmin yerini yeni liberalizme b1- limsel faaliyet s1ras1nda ablacak dogru
rakmas1na neden olmu~tur. Refah1n ve adtmlan belirlemenin kurallann1 orta-
gelirin hakkaniyet i-;inde dag1hm1 bekle- ya koyacak tiirden bir bilim metodoloji-
nirken, sermayenin yogunla~mas1 ve i~ sinin olanaks1z oldu8tJnu kabul ehne
hayatuun birileri tarahndan denetlen- zorwtJulugu vardu. Biitiin bunlardan
mesi soz konusu olmu~tur. Monopoller, dolay1, Lakatos~u bilim anlay1~1 klasik
trostler ve uluslararas1 ~irketler, yeni ve rasyonel bilim yorumundan olduk-;a
efendilere tabi k1hnan milyonJar arasln- farkl1 bir bilim anlay1~1 olarak ortaya
da yogun bir ta tminsizlik ve gii-;lii bir -;tkar.
544 Lamark~1hk

Lamark~thk [ing. Lamarckism; Fr. Lamarc- ca gorevleri aras1nda bir gorevdir ve


kisme]. Frans1z bilim adam1 Lamarck'1n bu gorevin organ1 da beyindir. 0, insa-
1809 ythnda Philosophie zoologique [Zoo- run dii~iinebilmesinin insana hayvan-
loji felsefesi] adh eserinde ortaya koydu- lar kar~lstnda bir iisliinliik sa~lad1~1na
~u, tiirlerin de~i~mez olmay1p, de~i~i inan1r. Ama insan ruhWlun bu yiiksek
me u~rad1~1nt, ayn ayn yaratdmaytp geli~mesi, insanda beynin klvrtmlan-
birbirinden tiiredi~ini dile getiren otre- ntn ~ok ince olmastndan dolay1d1r.
ti. Organizman111 i~inde bulundu~u or- Ba~ka bir deyi~le, ruh, ancak bedenin
tamn organizmayt etkiledi~, ve kaza- dii~iinen k1sm1 olarak ele ahnabilir;
nllml~ karakterlerin soydan soya ge~tigi ruh sozru~iiniin, bunun dJ~lnda bir an-
temel fikirlerine dayanan bu o~reti, tiir- lamt yoktur. Beynimiz, bilgi edinmemi-
lerin yava~ bir de~i~im get;irerek ~evre zi ve dii~iinmemizi sa~lar. Beden da~l
ye uydu~unu one siirer. hp ortadan kalk1nca, onun bir par~as1
Lametbie, Julian Offray de. Franstz olan ruh ta yok olup gider.
maddecili~inin kurucusu olarak iin ka- Lange, Friedrich AlberL 1828-1875 ydlan
zanml~ olan hekimfilozof. Temel eser- arastnda ya~amt~ ve esas 1866 y1hnda
leri~ Histmre Naturelle de I' tfnze (Ruhun yaytnlarru~ oldu~u Geschichte des Mate-
Do~al Tarihi] ve I'Honmre-Machine [Ma- ritzlisnrus [Materya!izm.in Tarihi] adh
kine lnsan]. eseriyle iin kazanm1~ olan t Yeni-Kant~1
1709-1751 ydlan aras1nda ya~am1~ Alman filozofu.
olan Lamettrie, materyalist felsefesinde, Madded felsefeyi Yeni-Kant~l bir bak1~
maddeden ba~1ms1z bir ruhu dii~iin a.;~stndan el~tirel bir ana!ize tabi tutan
menin sa~ma bir ~y oldu~unu one sii- Lange, tmaddeci!i~in do~a bilimlerinde
rerek, ger~ekten varolan1n yalruzca metodolojik bir ilke olarak benimsen-
madde oldu~unu gostermeye ~ah~ml~ mesi durumunda kesinlil<le tasdik edil-
hr. Yetkinle~mi~ bir hayvan olan insa- mesi gerekti~ini one siirmii~tiir. Ome-
ntn, ne gokten dii~tii~iinii, ne de tam ~in, fizik~i ara~brmalannda, diinyada
olarak topra~tn ba~nndan ~lkh~m1 one yaln1zca maddi ~eyler varm1~ gibi dii-
siiren Lamettrie'ye gore, insan ola~a ~iinmelidir. Ona gore, Kant'1n kendisi
niistii bir yaratanm eseri, bir fikrin ger- de boyle dii~iinmii~tiir. Dolay1s1yla, fi-
~ekle~mesi de~ildir~ lnsan varh~lnt, en zik~i tinsel ger~eklikle hi~bir ~ekilde il-
ilkel organizmalardan derece derece ge- gilenmemelidir.
li~en daha yiiksek organizmalar ~tka Do~a bilimlerinde metodolojik bir ilke
ran do~a! bir evrime bor~ludur. Ona olarak goriildii~ zaman tasdik edi1mek
gore, ba~ka hayvan tiirleri gibi, insan d wumunda olan maddecilik, genel bir
tiirii de birdenbire varh~a ge!memi~, diinya gorii~ii ya da felsefeye veya bir
fakat bugiln gordii~iimiiz durumuna, metafizi~e donii~liiriildii~ii zaman,
hayvanltktan yava~ yava' ~tkarak, de- Lange'e gore, kesinJilde reddedilmelid.ir.
rece derece t;~karak ula~ml~hr. Bu ~er~eve it;inde konu~uldu~unda, em
Lamettrie bu maddeci varhk gorii~ii pirik psikoloji kapsam1 i9nde psi~ik sii-
nii, empirist bir bilgi anlayt~tyla ta- re~leri fizyo!ojik yoldan a9kJamak milm
mamlamt~hr. On a gore, bilgilerimizin kiin ve do~rudur. Fakat bilincin yalruzca
kayna~anda duyumlar vard1r. Duyular, maddeci bir yoruma elveri~li oldu~unu
bize cans1z, hareketsiz bir maddeyi dii~iinmek ise, ayru ol~iide yanh~ ve saf-
de~il de, canh, hareket hAlinde bulu- dillik olur. c;unkii biz cisimler, sinirler
nan, belirli formlan olan bir maddeyi vc fizyolojik siir~ler ilgili her~yi yalruz-
tanthr. Organik ya~am da, mekanik bir ca bi!in~ mArifetiyle biliyoruz.
yap1dadtr ve duyumlayan, dii~iinen, Lange'e gore, maddeciler, madde,
isteyen ruh, maddenin bir par~as1d1r. atom, gii~ ya da enerjiyi kendinde ~ey
Lamettrie'ye gore, ruh, bedenin ba~ka- ler veya ger~ekl i~in nihaf bile~enleri
Leibniz., Gottfried Wilhelm von 545

olarak gordtikleri zaman yanh~a d u~ de Metapltysiqtle [Metafizik Ozerine Ko-


mektedirler. Zira bun1ar, zihnin diinyayt nu~ma], Nouveaux Essnis sur l' Entende-
anlama ;aba veya giri~irninin bir par;ast ment humaine [insan Zihni Ozerine Bir
olarak olu~turdugu yararh kavramlar- Soru~tun na] Essais de Tlteodicee [Teod i~
dan ba~ka hi;bir ~ey degildirler. se Denemeleli].
lebenswelt. Fenomenolojinin kurucusu T emeller: Leibniz, modern felsefenin
iinlii Alman filozofu Edmund Hus- diger etkili dii~iiniirleri gibi, deneysel,
serl'in felsefesinin en temel kavramla- tiimevanmsal ve matematiko-mekaniks
nndan biri: Ya~ama diinyast. Giindelik doga bilimlerinden ve ozellikle de fizik
ya~anmt~ deneyimlerin, en yiiksek de- bilitninden yola -;Jkm1~hr. Dogantn
recede teorik ve soyut olan bilimsel sonsuz kii;iikliikteki unsurlardan mey-
kavramlartmtztn bile nihar ve en yiik- dana geldigi ogretisini benimseyerek,
sek temelini meydana getiren, bilim on- cisimlerin kar~tltkh eylem ve diizenli
cesi diinyast. etkile~imlerini a;lklayabilmek i~in, var-
Husserl'e gore, ya~ama diinyas1n1n iki saytlmasJ gereken bir ~ey olarak gii;
temel ozelligi vardar. Bu diinya, her dii~iincesine ula~an Leibniz, bu giicii,
~eyden once, var olan her ger;ekligi dsimsel olmayan bir ~ey olarak tasarla-
somut bir bi;hnde i;ermek anlamtnda, mt~ ve onu ayru zamanda dii~iinen, al-
tamdtr. Ya~ama diinyas1, ikinci olarak, gtlayan, ve maddf olmayan bir ger;eklik
her tiir anlam ve dogrulugun nihai ve olarak tantmlamt~tlr. Boylelikle, mad-
en yiiksek kaynagt olmak anlamtnda ded ve mekanik bir gorii~ten, tinsel ve
temeldir. Husserl'e gore, geri kalan her- dinamik bir dii~iince tarztna ge;en Le-
~ey, ba~ta bilim olmak iizere, tamhk- ibniz, bu gii; birimine monad adtnt ver-
tan yoksun olup, ya~ama diinyastyla mi~ ve monadm faaliyetlerinin ideler ve
ili~kili olarak ele ahndt~da, ikincil ya algtlar olarak ortaya ~kacag1n1 soyle
da tiiretimseldir. Bu, omegin bilim ya- mi~tir. Buna gore, evren ger;eklikte yan
~ama diinyasnun yalntzca bazt yonleri yana varolan bir monadlar ~oklugun
ni (;ogunluk matematiksel analize elve- dan meydana gelmektedir.
ri~li yonlerini) se;tigi ve kendi anlam Metafiziti: Ayru sonuca ba~ka bir nok-
ve hakikat diinyas1ru, se-;ilen yonleri tadan daha hareket ederek varan, ve
yahtlamak ve idealize etmek suretiyle diinya ile birey, makrokosmos ile mikro-
yarathgt i~in, boyledir. kosmos arastndaki ili~ki problemini en
Cte yandan, somut ya~am diizeyinde a;tk bir bi-;imde ifade etmeyi ve proble-
ger~eklik, Husserl'e gore, algtlayan ozne mi yeni yontemlerle ~ozmeyi deneyen
ve algtlanan nesne olarak ikiye boltin- Leibnize gore, birey ve evren bitbiriyle,
memi~ durumdad1r. Ayn ozne ve nesne niceliksel deAi] de, niteli.ksel bir ili~ki
kavramlan, Descartes'tn dii~iinen tozle i.;indedir. Evren yalruzca bireyselligin
yer kaplayan tozleri, canh ger;eklikten, bak1~ a~151ndan anla~tlabilir; birey ise,
ya~am diinyas1ndan yapdm1~ soyutla- yalruzca evrenle ilifki i;inde belirlenebi-
malar oldugu i~, temel ger~eklik <izne lir ve tarumlanabilir. Leibniz'in sistemi-
ve nesnenin birligidir, yani diinyadaki- nin hareket noktastnl olu~turan bu fikre
varhkhr. gore, her bireysel 'ben', her monad evre-
Leibni.z, Gottfried Wilhelm von. 17. nin biitiiniinii, onu aktiiel olarak kapsa-
yiizytl akllc1hgtntn, Descartes ve Spi- ma anlamtnda degil de, ideal bir bi~im
noza'dan sonra gelen son biiyiik dii~ii de tasarunlama anlam1nda i;erir.
niirii. 164&-1716 yulan arastnda ya~a Leibniz'in tmonadoloji olarak bilinen
mt~ olan Leibniz'in en onemli kitabt, bu anlayt~tna gore, duyulanmtzla goz-
metafizigini ortaya koydugu LA Mona- lemledigimiz dsimJer daha k ii;iik par-
dologie [Monadoloji] adh eserdir. Diger ;alara boliinebilir olup, varolan her~ey
eserleri: De Arte CombiM toria, Discours bil~ik cisimlerden meydana gelmekte-
546 Leibniz, Gottfried Wilhelm von

dir. Bundan dolay1, varolan ti.hn nesne- aras1nda hi~bir iii~ki yoktur. Ona gore,
ler, bas it tozlerden ya da ger~eklikler monadlar birbirlerinden mutlak olarak
den meydana gelmelidir. Maddenin ilk bagunstz oldugu i1, onlann birbirleri-
ve ger~ek varhk olmas1 du~uncesine ne a~tlan pencereleri yoktur. Hepsi de
kar~1 ~Ikan Leibniz, ger~ekten basil ve kendi am aetna uygun bir bi~imde da v-
bolunemez olan tozlerin, soziinu ettigi- ranan bu penceresiz monadlar duzenli
miz bi.reysel benlerin monadlar oldugu- bir evren olu~turur.
nu one surer. Monadlar hpk1 atomlar Monadlann ayr1 ama~lan bu yuk bir
gibi, varhg1 meydana getiren temel, uyuma yol a~ar. Bu, hepsi ~ok iyi ayar-
basil bile~enlerdir. Bununla birlikte, mo- lantnl~ oldugu i~in, birbirlerinden fark-
nadlar atotnlardan fark]Ihk gosterir. h bir~ok saatin tam olarak ayn1 za1 naru
Monadlarla atomlar arastnda ~u fark gostermesine benzer. ~u halde, her
vard1r: Atomlar yer kaplayan maddi monad ayn bir dunyadu, ancak monad-
par~aaklardu, oysa monadlar, Leibniz lann tum faaliyetleri birbirleriyle u-
taraf1ndan, gil~ ya da enerji olarak ta- yumludur. Leibniz'e gore, monadlann J
rumlantrlar. Atomlar da monadlar da, bu uyumu Tann'ntn yarahc1 faaliyetinin
d1~ kuvvetlerden bagJmsJzdtr ve d1~ bir sonurudur. Tann bu uyumu once-
bir gu~le ortadan kald1nlatnaz; bununla den kurmu~, her~eyi ayarlam1~hr. Le-
birlikte, atomlann birbirlerine benzedik- ibniz, birbirleriyle nedensel ili~kileri ol-
leri, yani onlann aralannda nitelik baki- mayan monadlann sergiledigi uyumun
mindan bir fark.bhk olmad1gi yerde, Tann'run varolu~u i~in yeni bir karut
monadlar birbirlerinden tumuyle farkll- olu~turduguna i~aret eder. Tann, var
hk gljsterir. olan her~eyin fail nedenidir; 0, varolu-
Basil tozlerin, monadlann eyleme yetili ~u zorunlu olan, varolu~u ba~ka bir ne-
olduktan ba~ka, canh ve duyarllk sahibi deni gerektirmeyen varbktJ..r. Tann, ozu
varhklar oldugunu one suren Leibniz'e varolu~unu i~eren zorunlu varhktlr.
gore, evrenin her ko~esinde, tek tek var- Ahllik gOrii~leri: Her~eyin Tann tarafm-
hklann canhhgyla ka~da~maktaylZ. dan onceden kurulmu~ bir uyuma
Monadlar yer kaplamaz, onlarm buyiik- bagh oldugu bu duzende ozgurluge
lukleri ya da ~ekilleri yokhlr. Her monad yer yok gibi gorunmektedir. leibniz"e
digerinden bagunstzdtr ve monadlar bir- gore, bu evrende her~ey mekanik bir
birleriyle nedensel bir ili~ki i~inde de- zorunluluga tabidir. lnsan da bu duze-
gildirler. leibniz, monadlann maddi nin aynlmaz bir par~as1d1r. Onun me-
varhk.Jardan manhksal bak1mdan once kanist doga anlay~nda, insan ba~lan
geldiklerini s6yler. Ote yandan, monad- g~ta ayarlannu~ bir ya~am1n kendini
lar kendi eylem ilkelerini, kendi faaliyet- a~1ga vurmas1ndan ba~ka bir ~ey degil-
lerinin kayna~uu yine kendilerinde bu- dir. Oyleyse, ins an ya~am1ndaki her~ey
lurlar. Her monad, kendi i.;inde butun onceden belirlenmi~tir. Determinist bir
ot~ki varh..klar1 yans1br; her monad evre- ahlak gori.i~u benimseyen leibniz i~in
nin tiimunun bir aynas1 gibidir. Monad- ozgurlu~ insanm bu durumun, yani
lann kendileri ve oteki var ltklann tiimu s6z konusu zorunlulugun bilincinde ol-
hakk1nda, pek a~1k olmasa da, surekli masmdan meydana gelir.
olarak, algtlan vard1r. Ote yandan, Leibnize gore, insan i~in
Monadlar I dun ya Y tasavvur edi~leri, ger~ek hayat akla dayanan, entellektuel
algdanrun a-;tk se~ik olu~u bakurundan faaliyetle belirlenen bir hayatt1r. lnsan
derecelenirler. En alt duzeyde madde, i~in geli~me, bulan1k ve belirsiz du~un
en ust duzeyde de Tann bulunur. Leib- celerden dogru du~uncelere yukselme,
niz, her monadu~ kendi yarahh~ amac- potansiyel gu~leri ger~ekle~tinne anla-
na gore davrand1guu sljyler. Monadlar mtna ge lir. In san gu~lerini ger~ekle~tir-
Levi-Strauss, Claude 547

digi zaman, varh.k1ann ger,.-ekte ni,.-in ol~ meydan okuyan filozofun ozgiinlugu,
duk1an gibi oldukJamu anlar. lnsan yap~ bteki'ni on plana ,.-ll<anrken ahlakm on~
~g1 ~eyi ni9n yapmakta oldugunu bilir. celigini vurgulamas1du.
Insan i,.-in ozg(irliigiin anlarru budur; oz- 0, ba~ka bir deyi~le, a~kmhg1 Bah fel~
giirliik irade, se,.-me ozgiirliigii olrnay1p, sefesindeki anlammdan fark1 bir anlam
insamn geli~mesi ve boylelik1e kendi~ i<;inde Oteki'ne gotiiren yol olarak kul~
sindeki ve evrendeki zorunlulugun tam lanrn1~, ve aym felsefenin nesnele~tir~
olarak bilincinde olmas1d1r. Temel me ve evrenselle~tirme egilimiyle Ayru
erdem de bilgeliktir. olana indirgedigi Oteki'ni kucaklama ve
Leninizm [ing. Leninism; Fr. Uninisme; AI. ifade etme egilimi i,.-inde olmu~tur. 'Ay-
uninismus]. Sovyet dii~iiniir ve eylem mhgm ya da ozde~ligin hakimiyetinin
adam1 V. i. Lenin'in diyalektik maddeci- evrenseli dii~iincenin nihai ve en yiik-
Hkle, tarihsel maddecilikten meydana sek hedefi haline getirdigini, evrensel .
gelen Marksizme yapt1g1 katk1lan ifade olamn da, tarum geregi, somut ko~ul
eden deyim. lardan baguns1zhk ve dolayis1yla da ci-
Lenin'in Marksizme yapt1g1 en onemli simle~memi~ olma anlam1 ta~1d1guu
katkl, emperyalizme ili~kin analizden belirten Levinas, hpk.J Heidegger gibi,
meydana gelir. Buna gore, ileri ve sana~ dii~iinceyle somut ko~ullar veya cisim~
yil~mi~ iilkelerin, Marks'm soyledigi le~me, Varhk ve varolu~ arasmdaki ta-
gibi, devrim krizine yakla~t1g1, devri- ng& kapamaya ,.-ah~ml~hr.
min kapitalist bir toplumda ger,.-ek1e~e 0, dii~iinen ozneye degil de, otekilige
cegi dogru degildir. Proletarya, ileri sii~ ontoloji.k oncelik vermi~ ve 50ziinii etti-
riildiigii iizere, giderek yoksulla~makta gi Oteki'nin, Bat1 dii~iincesinin ihtiya,.-
degildir. Lenin i~te bu dururnu emper- duydugu kavramsal bir ~kil i,.-ine so-
yalizmle, buyiik kapitalist toplwnlann kulmayi ve evrenselle~tirilmeyi bekle-
bazt topraklan somiirgele~tirmesi, ken- yen bir oteki, Bah dii~uncesinin, ayru
disine ucuz hanunadde yaratmas1, yeni olamn farkh bir versiyonu olacak otekisi
pazar meydana getirmesiyle a~lam1~~ olmad1gnu vurgulamaya ozen goster-
hr. mi~tir. Levinas'm soziinii ettigi Oteki,
leviathan. Onlii ingiliz dii~iiniirii Tho- Ayrwun diizenine.yabancl o.lan mutlak,
mas Hobbes'un 1651 yllmda yay1rnlad1~ indirgenemez bir Otekidir. Oteki ba~ka~
g1 eserinin ad1. Leviathan, yani Ejderha, lanyla ili~ki i,.-inde ortaya ,.-akar ve bu,
toplum sozle~mesinden sonra ortaya ili~ki e~siz bir sorumluluk ili~kisidir.
,.-1kacak .devletin birey kar~1smda gii,.-lii Dolaystyla, ozne ya da ben de, ona
olrnas1 gerektigini gostermek amactyla, gore, kendisi i,.-in olmarun ilkliginden
+Hobbes tarafmdan bilin,.-li olarak se91- evvel, once otekisi i-;in vardu. Ozne var~
mi~ bir terimdir. hga, sadece hep otekinden sorumlu ola-
Buna gtsre, devleti, Fenike mitolojisin- rak gelir. Ona gore, ben kendimi bir
de bir su canavar1 anlamma gelen Levi- ozne olarak in~a ederken, sorumlu hale
athan'a benzeten ve tUm yasalan ya.rat~ gelirim. Sorumlu olmak, kendimin bir
mak ve kald1rmak giicii ya da iktidan ozne olarak kurulu~udur.
olarak tarumlayan Hobbes, devletle ilgi- Levi-Strauss, Claude. Descartes ve Sart-
li olarak madded ve mutlakiyet~ bir g~ re'a ~iddetle kar~1 pkan yap1salahgm
rii~ii benimsemi~tir. ku.rucw;u iinlii Frans1z antropologu.
Levinas, Emmanuel. 1906 dogumlu ,.-ag- Temel eserleri: Sociologie et .:tnthropolo-
da~ dii~iiniir. Bir,.-ok Frans1z dii~iiniirii gie [Sosyoloji ve Anthropologie], Les
gibi 3H'den, Hegel, Husserl ve Heideg- Structures Etementaires de lD Parente [Ak~
ger'den etkilenmi~tir. -Genetik fenome~ rabahga Temel Yapdan], Anthropologie
nolojisi ve diyalektigiyle, Bah dii~iince structurelle [Yapasal Antropoloji] lA
sinin ozde~lik mant1g1yla oznelciligine Pensee Sauvage [Yaban Du~iince].
548 Uberalizm

tSartre'1 kendi burjuva ozgiirlii~iiniin mel 1niidahalesini ortadan kaldumay1


evrensel oldugtJnu kabul etti~i ve insan ongoren siyasi bir o~retidir. Liberalizm,
zihninin evrensel yapllannt inkir etti~i s1ruflar yerine, bireylerden olu~an bir
i-rin ~iddetle ele~tiren Levi-Strauss, to plum gorii~ii benimser, ve bireylerin
tDescartes'1n oznel ben dii~iincesinden ozgurliigtinii en yiiksek ama-r olarak be-
de vazge~erek, soz konusu gorii~ yeri- lirleyip, bu ozgiirlii~ii de dii~iince ve
ne, dile dayanan evrensel bir yapllar te- yarabna ozgiirlii~u, serbest te~ebbiis ve
orisi ge~irmi~tir. Evrensellik ve nesnel rekabet ozgiirlii~ii ve inan-r ve ibadet
lik iddias1n1 ger-rekle~tirmek iizere, ben ozgiirlii~ii olarak tanlmlar.
ve oznellikten vazge-ren LeviStrauss Buna gore, insar..m tinsel ozgiirlii~iine
kiiltiirel farkhhkJara gere~i gibi de~er sonsuz oir inan-r besleyen, insan ya~aml
bi~menin onemini vurgulama~hr. On a ve eyleminin do~alc1 ya da detenninist
gore, kendi kiiltiir ~evremizden ve i~in bir tarzda yorumlanmas1na ~iddetle
de bulundu~umuz kavramsal ba~lam ka~l ~lkarak, bireyin kendisini ozgiirce
ya da c;er-reveden ka~abilmemiz miim- ger~ekle~tinne ve ifade etme kapasitesi-
k iin de~ildir. Kendimizle ilgili onemli ni on plana t;~kartan ve bu yolda tilin en
do~rulann bilin~te bulunmad1~1n1 sa gellerin ortadan kald1nlmas1ni ama~la
vunan Claude L~vi . .Strauss bu do~rula yan liberalizm, devletin miidahalesinin
nn, diinyada, ifadelerimizde ve yarab- en aza indirgenmesini, devlet politikasl-
larunlzda, dilimizde ve kiilturiimiizde, run bireylerin ve gruplann ozgiirliikleri-
edebiyat ve oykiilerimizde, klsacasl ni hayata get;irmede bir ara~ olarak kul-
iiretti~imiz ~eylerde bulunmak d uru- larulmasuu ister.
munda oldu~unu soylemi~tir. 1 iktisadi liberaliz1nin ana tezi, ekono-
Levi-Strauss'a gore, biz oncelikle bilin~ mik alanda kendilitinden olu~an do~al
de~il de1 dilin, kiiltiiriin ve e~itimin bir diizenin varoldu~u iddias1na dayan-
iiriinii olan toplumsal yarahklanz. Fel- maktadlr. Bireylere dii~en gorev, ikti-
sefeyi ~ok~a me~gul eden ozne-nesne sadr d iizeni dengeye gotiiren ekonomik
ayrurn iizerinde hi~ dunnayan Levi- yasalar1 ke~fehnektir. Bunlar insantn
Strauss, yap1salcdt~1n bir bilim oldu~u do~as1na, onun yaradl11~1na uygun ya-
nu soyler. Buna gore, tyap1salc1hk i~e, salardu. iktisaden liberal insan, homo oe-
insan etkinli~inin temel o~elerini, ey- conomicos, yani 'en az zahmetle en .;ok
lemleri ve sozleri S1n1flayarak ba~lar ve kazan~ sa~lamaktan ba~ka bir ama~ go-
daha sonra bu o~elerin nasll birle~ ti~ini zetmeyen rasyonel varhkhr.' insan bu
inceler; yap1salahk, bundan dolay1 her ~ekilde ozgiir davrandl~lnda, do~al ik-
tiir in san etkinli~iy le ilgili nesnel yasala- tisadi diizenin ger~ekle~mesini sa~lar.
ra ula~may1 ama~layan bilimsel bir Bireysel -rtkarlarla toplumun genel -rllca-
ara~tumadu. n ~ak1~1r ve genel bir ahenge ula~lltr.
liberalizm [lng. liberalism; Fr. libbalism; lktisadi liberalizme gore, insan, kendisi-
Al.liberalismus). Kokleri Ronesans ve Re- ne en fa.zla ozgiirliik tan1nmaS1 gereken
formasyona dayanmakla birlikte, daha iktisadr karar birimidir. Devlet ve ozel
.;ok onsekizinci yiizydda sa~lam temel- gruplar, birtakun miidahalelerle, birey-
lere oturan felsefi ak1m. ler aras1nda varolan rekabetin serbest-re ,
Bireye, bireyin hak ve ozgiirliiklerine, i~lemesini engellemekten ka-r1nm ahdu-
ve, kamu yaranna, genelin .;lkanna so- lar. lktisadi liberalizmin bu ba~lamda
nu-rlanaca~l it;in, bireysel faaliyetlerde ana kurah, 'Buakmaz yaps1nlar, blrakl-
ozgiirlii~e imtiyaz taruyan iktisadr o~re ruz ge-rsinler' dir.
ti olarak liberalizm, ayn1 zamanda dev- 2 Buna kar~1n, onsekizind yiizyllda
letin bireysel ozgiirliikler kar~lsmdaki monar~ik mutlakiyet~ili~e kar~1 veri-
yetkilerini snurlamay1, bireysel haklarla len miicadelede ~ekillenen siyasi libera-
te~ebbiis ozgiirlu~iine yonelik muhte lizm, siyasi iktidarm miidahalesinin bi-
Locke, John 549

reysel faaliyetlerin diizenlenmesi ve ko- nna uygun olarak, lelselesinde oncelikle


runmasma yonelik gorevlerle smuh bilgi konusunu ele almt~ltr. 0 insan bil-
kalmast, ozel le~ebbiisii ktsttlayacak gisinin smularma ve kapsamrna ili~kin
her tiirlii miidahalecilikten kao;mmast ara~ltrrnasmda, insan zihninde idelerin
gerekti~i ilkesine dayarur. Bu ilke, dev- nastl ortaya <;tklt~tru ara~tmr. idelerle
let diizeyinde ii<; ayrt sonucu ihtiva de Locke, algt io;eriklerini, izlenimleri,
eder. Bunlardan birincisine gore, devlet tasanmlan, dii~iinceleri, ktsacast bilin-
kuvvetler aynh~t ilkesi uyannca orgiil- cin tiim io;eriklerini, insarun kendisiyle
lenmelidir. lkinci olarak demokrasi, tem- ilgili olarak bilin<;li oldu~u her~eyi
sili ve parlamenler demokrasi olmahdu. anlar. Ona gore,_insan bilgi sahibi clan
Zira, sadece lemsili ve parlamenter de- bir varhktu, Ba~ka bir deyisle, o insan
mokraside, se<;imler bir siizge.; i~i gor- bilgisjni agklaomak durumunda olma;
dii~ii ve halk o;o~unlu~unun diktastru yan, apapk bir olgu olarak a hr.
onledi~i io;in, esasen halka ail clan ikti- Bilmek _ise, zihinde birtaktrn idelere
dar hakkt, pratikle se.;kinler tarabndan sahip ohnaktan baka bjr ey detildir.
kullaruhr. Ve nihayet Uf, devlel, bireyin . Dogi~lancth!; ka~t ctkan Locke insa-
vazgeo;ilmez hak ve ozgiirliiklerini, ozel- c:ffiri bilgjye tfiTTieJ Oknwalzemeyi ~nntar
likle de miilkiyel hakk.tru resmen gii- dan deneyirn yoluyla kazandtjQru sCiy-
vence altma alan hukuka labi kthmr. ler. Onun deyirniyle karanltk bir oda
liberal sanatlar [lng. liberal arts; Fr. arts li- alan ifi'San zjbnjne 1~1k getiren tek ~
beraux]. Orlao;a~ iiniversilelerinde, ser- cere, deneyimdir, Bilginin kayna~t ko-
best mesleklere bir on haztrhk olarak nusunda empirisl ola Locke biri dt~
okululan ve 'usia sanatldlr' diplomast dene ri de ic deneyim olmak ,
almaya imkan veren sanatlar io;in kulla- iizere, iki tiir tecriibe huh mdngunn sti-
mlan ifade. ler. Bunlardan birincisinde, yani dl$ de-
Yeni-Phylagoraso;t Marcianus Capella neyimde, insan bes duyu yoluy@ dt~
larafmdan belirlenen bu sanal ya da di- diinyadaki ~yieri lecriibe eder; insan
siplinler gramer, manhk, relorik, aritme- z.ihni. Locke'a gore, burada tiimiiyle
tik, geomelri, aslronomi ve miizik gibi aha olup. pasif durumdadtr. ildru:Wt>-
disiplinlerden olu~maktadtr. tTeoloji, de, y.i"ni refleksiyon veya ;,ebakta is~,
biitiin disiplinlerin lemeli oldu~u, fizik insan varhS!, kendi zihninde, kendi_ ic
le malemalikle birle~tirildi~i it;in, bu lis- diinyasrnda olup bilenleri lecriibe edet;.
tede yer almaz. Ote yandan, lislede yer lnsan zihllindeki tiim ideler, i~le bu iki
alan bilimlerden astronomi biitiin bir kayna~tn ~tudeo ya da_di~erinden
opti~i, miizik le biitiin bir akustik alaru- gelir. .
m io;ennekledir. tnsan zihnindeki tiim ideler, lngiliz em-
Locke, John. lngiliz empirizminin kuru- pirizminin kurucusu clan Locke'a gore,
cusu clan iinlii filozof. 1632-1704 ytllan basit jdeler ue kompleks ideler olmak
arasmda ya~amt~ clan Locke'un Ierne! iizere, ikl ba~ltk alllnda toplanabilir. Bu
eserleri, An Essay concerning Human Un- ayrrun, Locke'a zihnin liimiiyle pasif ol-
derstanding [lnsan Zihni Dzerine Bir De- du~u durumlarla aktif oldu~u durumla-
neme] ve Two Treatises of Government n birbirlerinden aytrma imkaru verdi~i
[Yonetim iizerine lki Deneme]'dir. it;in, onemli bir aytrundu. Basil ideler,
Bilgi gorii~leri: Empirist bir bilgi teori~i dl$ diinyadaki cisimlerin ve onlann ni-
nin Ierne! ojtreti!enni ~~=~e d: leliklerinin duyu-organlaruruz iizerin-
~a~tan dii~iinceler buiUildUillnu ; deki elkisi sonucunda, duyularuruz ara-
bifgtrun deneyl.md~n iiretilditi ilkelerlxti ah~tyla kazamlmt~ clan idelerdir.
mekanlk bir gero;eklik gorii~iiyle birlq- lnsan zihni bu basil ideleri birbirleriyle
tiren Jaftl\: Locke modem felsefenin tav- ~e~illi ~ekillerde birle~lirdi~i zaman
550 Locke, John

kompleks idelere sahip olur. Locke'a nin (ome~in, a~a~, masa, beyaz, kare,
gore, insan zihni basil ideleri biriktirdik- ii~gen, v.b.g., idelerinin) tam olarak neyi
len sonra, onlan birbirlerinden ayirl io;erdi~inin ve onun farkhhklanmn (or-
eder, birbiriyle kar~Ila~lmr ve birbiriyle ne~in, beyazm siyah olmadi~mm, bir
~e~itli ~ekillerde birle~lirir. Locke, in- karenin daire olmadi~Irun) bilgisidir.
sanda yeni bir ide icad etme giicii olma- Buna kar~m, ili~kiden soz ederken
sa bile, insan zihninin kompleks ideleri Locke, idelerimizden bazilaruun di~er
meydana getirirken liimiiyle aktif du- idelerle bazi baklmlardan ili~kili oldu-
rumda bulundu~unu sayler. Ona gore, ~u olgusuna dikkat ~eker. Buna gore,
basil ideler kompleks idelerden hem beyaz ve klrmiZI arasmda, ii~genlerle
psikolojik ve hem de manlo.ksal bakun- yapraklar arasmda soz konusu olmayan
dan once gelmek durumundadir. bir ili~ki vardir; yine, bir a~a~la bir san-
in_an zihni, Locke' a gore, belli ~ekiller dalye arasmda, bir do~ruyla bir bulut
de faalil'el goslerir.insan Zihiililiii bu fa- arasmda soz konusu olmayan bir ili~ki
aliyetleri ise, Sltasiyla algi, bellek, al'Ird vardu.
etme ve kar~Ila~brma yetisi, birle;;linne Birlikte varolu~ ya da zorunlu ba~mll
ve sgyutlamadu. Bu yetilerden en onem- dan soz etti~i zaman da, Locke komp-
lilerinden olan birle~tirme yelisi soz ko- leks bir idenin, ome~in bir sandalye ide-
nusu oldu~unda, insan zihni sahip oldu- sinin, bir sandalyeyi dii~iindii~iimiiz
~u basil ideleri bir araya getirir ve b"u zaman birlikte dii~iindii~iimiiz ~ok sa-
ideleri birle~lirerek kompleks ideler yida basil idenin birle~iminden olu~tu
meydana gelirir. Soyutlamada ise, ins an ~u olgusuna dikkat ~eker. Burada saz
zihni gene! kavramlan gasleren gene! konusu olan bilgi, belli bir kompleks ide
sozciiklere yiikselir. Varolan her~ey, giindcme geldi~i zaman, hangi basil
Locke'a gore, bireyseldir. Bununla birlik- idelerin soz konusu kompleks idenin
le, insan varh~I ~ocukluklan yava~ aynlmaz par~alan oldu~unun bilgisidir.
yava~ ~lkarken, insanlarda ve ~eylerde Locke dordiincii kategoriye, yani ger~ek
ki orlak nilelikleri gozlemler. varolu~a geldi~i zaman, idelerin birbir-
Locke, bilginin soz konusu yelilerin leriyle olan ba~mlllanndan ~ok, di~
algi yoluyla kazamlan basil ideleri i~le diinyadaki bir ~eyle olan ba~mhlannm
mesinin sonucunda orlaya ~Ikb~mi sa- bilgisinden soz eder. $imdiye dek olan
,vunur. Ve bilgi. idelerin birbirleriyle bilgi tiirleri yalruzca kavramsaldi, ilk
olan ba~lanhsma ve uyu~masma ya da kez bu dordiincii bilgi tiiriiyle varolu~
birbirleriyle uyu~mayip, birbirlerini la ilgili olan bir bilgiye ula~IIIr. Ba~ka
kabul elmemelerine ili~kin algidan bir deyi~le, burada soz konusu olan
ba~ka bir ~ey de~ildir. Locke'a gore, bilgi, bir ideyle uyu~an ger~ek bir varh-
ideler aras1nda dOrt tijr baf1u::~.b vardu gm bilgisidir.
ya da ideler birbirleriyle dort baknndan_ Locke bu dort bilgi tiiriine ek olarak,
uyu~ur. I Ozdelik, 2 iliki, 3 Birlik~ insan i~in bu
varalu5 ya da zorunlu batmh ve 4 Ger-
~ek varolu.
Locke, ozd~likten soz etti~i zaman, ~dri:~kapsami
bir idenin ne oldu~unun ve onun ba~ka konusu oldu~unda, Locke ger~ek bilgi-
idelerden olan farkhh~mm bilincinde ye sezgi ya da kamtlama yoluyla ula~Il
olmayi anlar. Burada soz konusu cilan di~ma inandi~I ve kamtlama ya da sez-
bilgi, her idenin kendi kendisiyle ayru ginin kendilerine dayandi~I idelere
oldu~unu, her ne ise o olup, tiim di~er birtaknn Simrlamalar getirdigi io;jn, bil-
idelerden farkh oldu~unu bilmekten girnizin kapsaffilnln olduk~a smrrh ol-
olu~ur. Bu bilgi, idelerirnizden her biri- du~unu savumnak durumunda kahru~-
'
locke,"}ohn 551

ur. Ozde~lik ya da farkhhk bagmt1s1 birbirlerine ba~lad1klan ic;in, gerc;ek an-


soz konusu oldugunda, Locke'a gore, lamda genel bir bilgi olmamn c;ok uza-
bizim tiim ac;tk idelerimizin kendi ken~ gmda kahr. Zira, bu bilimlerin birbirine
dileriyle aym ve ba~ka idelerden farkh baglad1g1 ideler arasmda zorunlu bir
olduklanna ili~kin olarak sezgisel bilgi~ bagmtmm olup olmad1g1, sezgi yoluyla
miz vard1r. da kamtlama yoluyla da kavranamaz.
ili~ki soz konusu oldugunda ise, bura- Gerc;ek varolu~ soz konusu oldugunda,
Sl bilgimizin c;ok bi.iyi.ik bir parc;asm1 bilgimizin kapsam1 daha da darahr.
meydana getirmekle birlikte, bu bilgi de Locke'a gore, biz sezgi yoluyla kesin ola-
idelerin birbirleriyle olan ili~kileriyle il- rak yalruzca kendimizin varoldugunu bi- ~.

gili kamtlamalarla suurlanmt~hr. ldeler liriz. Kamtlama yoluyla ise, Tann'run


arasmdaki kar~thkh bagmttlara ve ic;er~ gerc;ek varolu~unu kamtlanz. Bir de du-
me ili~kilerine dayanan bu bilgi, yalmz~ yusal bilgiyle, duyulanmlZa sunulmu~
ca kavramsal bir bilgidir. Bu alandaki olan nesnelerin varoldugunu bi1iriz. Bu-
dogrular matematigin dogrulanyla, gi.i~ nunla birlikte, kesin olmayan duyusal
ni.imi.izde analitik olarak dogru oldugu- bilgi, bize gerc;ek bix bilgi veremez,
nu soyledigimiz onennelerden olu~ur. c;iinki.i bu bilgi her~eyden once ~imdi
Ancak bu dogrular, yalruzca idelerimiz duyulanm1Za sunulmu~ olan nesnelerle
arasmdaki ili~kilerle ilgili olan dogrular .smJrla~ olup, ~imdi ve burada
oldugu ic;in, bize hic;bir zaman ideleri- mevciJ t olan tikel nesnelerin Otesine ge-
mizden bag1ms1z olarak varolan bir c;emez. ikinci olarak, duyusal bilgi yoluy-
~eyin bilgisini veremezler. la, bizim d1~1m1Zdaki nesnelerin varol-
ldelerimizin birlikte varolu~u ya da dugunu bilsek bile, Locke'a gore, bu
idelerimiz arasmdaki zorunlu bagmllya nesnelerin gerc;ek dogalarma ili~kin ola-
gelince, Locke bilgimizin kapsamLnUl rak pek fazla bir bilgimiz olamaz.
burada daha da daraldtguu savunur. Demek ki, Locke 1 dolayunstz olara~
Biz, birc;ok basit idenin birlikte ortaya bilincinde oldugumuz ~eylerin, nesne-
c;Jkt1gm1, belirli bir tiirden olan komp- lerin bizatihi kendileri degil de, zihinle-
leks bir ~eye ili~kin idemizin belirli rimizdeki ideler oldugunu, 2 idelerimi-
basit idelerden olu~an bir toplam.1 ic;er- zin tecri.ibeden tiiretilmek durumunda
digini gozlemleyebiliriz, fakat bu idele- oldugunu, aksi takdirde anlamh bir ic;e-
rin zorunlu olarak birbirlerine baglarup rikten yoksun olacaguu ve 3 genel bii
baglanmad1gm1 bilemeyiz.Locke'a gore, onermenin sezgisel bak1mdan ya da ka-
ikincil bir nitelikle saz konusu niteligin rutlama yoluyla kesin olmadJkc;a, ger-
kendilerine bagh oldugu birincil nitelik- c;ek anlamda bir bilgi olamayacaguu
ler arasmda, insan tarabndan keffedile- kabul ettigi ic;in, bilgimizin kapsamtm
bilir olan zorunlu bir baglant1 yoktur. oldukc;a daraltu. 0, bir empiristtir ve
Biz bir nesnenin ~eklinden ve ebatlann~ dolayJstyla bilgide deneyime onem
dan yola c;tkarak, onun beUi bir renge ya verip, empirik olmayan ilkelerden ti.ire-
da tada sahip oldugunu hi~ir zaman tilmi~ manhksal bir sistemin bize ger-
soyleyemeyiz. c;ekligin resmini hic;bir ~ekilde vereme-
ldelerimizin birlikte varolu~u ya da yecegini kabul eder.
idelerimiz arasmdaki zorunlu baglantt~ Locke, bundan ba~ka zihnimizde olan
ya ili~kin bilgimiz deneyimin kapsamt- ~eylerin, nesnelerin kendileri degil de,
na bagh oldugundan, idelerimiz arasm- nesnelerle olan gerc;ek ili~kilerini hic;bir
daki zorunlu baglanhlan saptarken, zaman bilemeyecegimiz ideler oldugu-
sezgi yoluyla da kamt1ama yoluyla da nu savundugu ve neyin bilgi say1hp
pek ilerilere gidemeyiz. Ve doga bilim~ neyin bilgi sayllamayacag1 konusunda,
lerinin genel onermeleri farklt ideleri hayli yi.iksek bir kesinlik olc;uti.i one si.i-
552 logoi spermatil<oi

rerek, yalruzca sezgi ya da karutlama avantajlardan yoksun olarak birlikte ya-


yoluyla elde edilen bilgiyi kesin bilgi ~adtklan hipotetik bir doga hali dii~iin
olarak gordiigii i~in, empirik ve bilimsel cesinden yola ~km~ttr. Boyle bir doga
bilginin ger~ek anlamda bilgi olamaya- halinin dezavantajlan, insanlarm huku-
cagtru dile getirir. gun ve devletin yonetimi albna girmele-
Dine dair Giirii~/eri: Dinle baglammda, ri i~in bileyerek veisleyerek bir spzle-
Locke Hristi yanhgm ahlkf boyutunu me yapmalanru fazlastyla haldt ktlar.
vurgulamsy Ozel bir QRtHI atfeder ve- Toplwnsal s~-~~lll.~_nm amac1, diizeni
kutsal kitapta bulunan ahlk kwallan- ve yasayt jbdas etmek, Mga bii(jnjn be~
nl,!l akhn ke~fettigi kurallarla tam bir" litsizliklerini ortadan kaldumak ve bire-
aherik i~inde oldugunu belirtir. Alalia yin haklarm1 koruyacak kurumlart va-
inan~ arasmdaki ili~kiler iizerinde de ratmakbr. - ~
-
duran filozof, he1n aktl ve hem de vahiy logoi spennalikoi. tStoahlarda, kendile-
yolu yla ke~fedilen h~kikatler bitlundu- rini doganm fenomenlerinde gosteren,
gunu one siirerken, alqlla ~eli~en haki- evrenin biitiiniine yayt!an ve olu~, ge-
katler sljz konusu oldygunda, bu dog- li~me ve degi~menin nedeni alan to-
rulann, onlann kaynagmda vahyin humlara verilen ad.
bl.\lunduty soyle"lill bile, Ai~ito tl<.ilde Buna gore, logoi spermatikoi, kozmik sii-
kabul edilmemesi gerektigini savunur. recin, bu siireci rasyonel ve ahlaki bir
Buna kar~m, aktlla ne ortii~en ne de ~a-" amaca yonelten organik ilkesi olarak
k.J~an hakjkatlere gelince, Locke bunla- Tanrt'da i~erilen, var olmak durwnun-
rm ger~ek dinin oziinii meydana getir- da alan hereyin aktif formlart olarak
digini one surer. Fakat Locke aklm ortaya 'ilkar. Bu aktif fonnlar, kendileri-
bwada bile vazge.,:jlmez bir rol oynadt- ni bireysel ~eylerin fonnlannda goste-
gmt vurgular:-Akll bir ~yin vahiy olup ren ve a~mlayan tohumlardtr.
olmad!J\ma karar vermeh ve vaJiyl Ayru logoi spennatikoi, Yeni Platonculuk-
ifade eden sozciik(erin anlam!anru inse- ta da ortaya ~tkar. Goriiniiler diinyast-
letRalidir. Ona gore, aktl her konuda _ run ger~ekligini Nous'ta bulunan ldealar-
nihar yaxg.~ ve yol&sterici oJ!p.ahdu. 0 dan pay almaya boro;Ju oldugtlnu, fakat
Hristiyanhgm oziinde pek az temel ve ldealann goriiniiler diinyastyla hi.;bir
onsuz olunamaz inan~ par~ast bulundu- ili~kisi bulwunadtguu s6yleyen Ploti-
gunu soylerken, mezhepler arasmdaki nos'ta logoi spennDiikoi, varolan her'eyin
~att~malara siddetle karl ~tkmt~ ve tohumlan olarak, idealarm Diinya Ru-
din! ho~go'tilif engelleyecek hi~bir ~ey hundaki yanstmalanna ~tltk gelir.
bulunmadi_I belirtmi~tir. Bu baglam- logos. Antik Yunan dii~iincesinde, soz,
da, ona gore, dinin gorevi insan ruhunu konu~ma, dii~iince, akd, anlam, a~tkla
giinahtan, kotiiliiklerden: hiikiimetin ma; bir eyin her ne ise o olmasmt sag-
gorevi..ise bireyin_yA<IDL ozgiirliik ve layan nedenler; belli bir disiplinde, feno-
miilkiyet-hai<Janm kommakttr_ - menleri a~klamak amactyla kullarulan
Siyaset Felsefrsi: Locke siyaset felsefesi yontem ve ilkeler; bir eyi bizirn i9n an-
alanmdaki gorii~leri baklrrundan da la~t!u k.Jlan Ierne!, dayanak anlanuna
onemli bir filozoftur. 0, mutlakiyeto;ili- gelen sozciik. Yunan dininde, bir Tann
ge ~iddetle kar~t ~tkbgt ve gii~ler ayn- ya da Tannlann, insanlara tinsel esin,
hg_!!!!_l!araretle savundutu iQr!, Jibe@:__ bilgelik ve yolgostericilik saglayan soz-
lizmin kurucusu olarak goriilmektedir. leri.
Mgruti bir monaryiden yana alan ve Logos kavrarru felsefi bir ~er~ve i~inde
toplumun bir sozl~me temeline dayan- ilk kez iinlii doga filozofu Heraklei-
mast gerektijtin.i savunan Locke, insan- tos'ta ortaya ~Ikmt~hr. Dii~iincesi, Mi-
lann hukugun veyalktidarm sagladtgt letli filozoflann tmaddeciligine ka~t
-loji 553

mistik bir tepkiyi temsil eden Heraket- logos, evrendeki rasyonel diizenin ve ras-
leitos'a gore, gozle goriilen diinya, ger- yonel bir bi.;imde diizenlenmi~ faaliye-
.;ekli~i k1smen a.;1~a vurur, k1smen de tin yarahCISI olan kozmik akd ilkesidir.
gizler. Ger.;eklik diinyarun, biitiin bir Herakleitos gibi, Stoahlar da, panteist
ya~am1 sonsuz bir do~um ve oliim, bir anlay1~la, logosu maddi bir gii.;le, va-
olu~ ve yenilenme .;arkmda sergilenen, rolan her~eye yaydm1~ olan ate~le oz-
tannsal ruhudur. +Herakleitos, i~te bu de~le~tirmi~lerdir. Logos, ayru zamanda
tannsal ruha, akla logos adm1 verir. insanda varolan ve insana evrendeki dii-
Diinyada homojen olan tek bir logos ol- zeni ve amaa anlama, ya~amm1 do~aya
du~unu soyleyen, soz konusu tannsal uygun bir biljimde diizenlemenin yolu-
ruha aym zamanda Do~a adm1 veren ve nu ve evrendeki zorunlulu~u anlama
onu kozmik siire-;le ozde~l~tiren pan- olana~1 veren bireysel akdd1r.
teist Herakleitos'a gore, logos bir yandan Yine logos, her~eyi, kendi iyisine do~ru
da, ya~am ilkesi olan ruhtur, tannsal ya- yonelecek ve evrende varolan diizen ve
sadJr, Tann'run iradesidir. Hep varolan 'uyuma katklda bulunacak ~ekilde dii-
ve diinyamn i.;kin nedeni olan logos, yil- zenleyen gii.;tiir. Logos, ayru zamanda
dJzlan yoriingelerinde tutan gii.;, her~e tiim ahlaki de~erlerin kayna~1d1r. Buna
yin kendisine uydu~u yasad1r. Varhkta- gore, tiim insanlar, fiziki ve kiiltiirel
ki .;ah~ma, uyumsuzluk ve sava~m farkhhklanna kar~m, oliince kendisine
gerisindeki uyum ilkesidir. kan~caklan ezeli-ebedr logostan bir
Gorgias'ta ise, logos kar~1 konulmaz bir par.;aya sahip olduklan i,.ID, ayru insan-
giicii olan soz anlarruna gelir. Olanaks1z h~m e~if iiyeleridirler. Stoahlara gore,
oldu~unu soyledi~i bilgi yerine saruy1, insanlann ruhlan (logoslan) bundan do-
hakikat yerine de aldatmay1 ge.;iren ve layl oliimsiizdiir.
bundan dolay1 bir bilim dahnda de~il logos orthos. Sofistlerin mantlk ve reto-
de, ikna ve giizel konu~ma sanah iize- rikle ilgili -;ah~malarmda; uygun filka-
rinde yo~unla~an tGorgias'ta, soz, nmlarda, ve bir gorii~ ya da bak1~ i9n
giizel konu~ma anlamma gelen logos, en elveri~li durumu yaratmak i.;in kul-
biiyiik bir gii.;tiir. Logos, korkuyu sana larulacak olan manhksal ilke, tez ve go-
erdirebilir, iiziintiiyii uzakla~brabilir, rii~lere verdikleri ad.
keyif yaratabilir ve merhameti arthrabi- Yunan dii~iincesinde, genel olarak
lir. Logos, ona gore, akh de~il de, duygu do~ru ve yerinde tarh~ma, gii.;lii akll-
ve tutkulan etkiler. Gorgias'm logos an- yiiriitme olarak tarumlanan logos orthos,
layl~l, soziin, insaru e~itmek ve aydm- Platon'da, bilgiye donii~tiiriilebilmek
latmak yerine, insaru ho~nut eden, ona i.;in, nedenlere ili~kin a.;lklama y a da ta-
haz ve i.;inde bulundu~u durumdan rumla tamamlanmak durumunda olan
kurtulma olana~1 veren yontine i~aret do~ru inanca kar~1hk gelir.
eder. insan, Gorgias'a gore, daha iyi biri -loji. Bir bilim ya da disiplini tarumlayan
haline getirileme~, fakat insarun ya~am1 bile~ik sozciiklerde, konuyu veya ara~
iyile~tirilebilir ve s~zler de, i~te tam ta- hrma alaruru de~il de, ortak olan unsu-
mma bunu yapar. Trajedide ve komedi- ru, teoriyi ya da disiplini gCisteren, teori,
de oldu~u gibi, sozler ruhu e~ibnek ye- bilim ya da disiplin anlamma gelen
rine, onu etkiler, yonlendirir, .;ekimler mii~terek terim.
ve ruhun Slkmtdanru hafifletirler. Onun Buna gore, metodoloji yontem teorisine,
goztinde logos, ila.;lara benzer bir bi.;im- ontoloji varhk kuram1na, antropoloji in-
f:ie, s1kmhh bir durumdan ka.;1~ sa~la sam konu alan bilime, sosyoloji toplum-
yan bir gii.;tiir. la ilgili olan disipline tekabiil ederken,
Herakleitos'un varhk gorii~iinii yeni soz konusu dort terimde de ortak olan
den canJandll'ml~ olan tStoah.larda ise loji, bilim ya da teori anlam1 ta~Jr.
~~--------

554 lojisizm

lojisizm [ing. logicism; Fr. logicisme; AI. /o- Estetikte, Marksist bir ger~ek~ilik kura-
gizismus]. 1 Matematigin manllgm kav- mt geli~tiren Lukacs, felsefede ise, irras-
ramlanyla tiimdengelimsel ~anmlann yonalizm, mekanik tmaddecilik, ve
dan tiiretilebilecegini, matematigin son tdogmatizmin ~~itli ~ekillerine kar~1,
~oziimlemede manllga indirgenebilece- diyalektigin savunuculugunu yapmt~
gini, tiim matematiksel karutlamalann tlr. Buna gore, Lukacs, toplumsal strufla
liimdengelimsel aktlyiiriitmenin farklt edebiyat formu ya da tarz1 arasmda
formlarmdan ba~ka hi~bir ~ey olmadt- dogrudan bir ili~ki oldugunu savunur-
g,ru savunan anlayt~ ya da yakla~tm. ken, romanm 19. yiizytlda ger~ek~i ol-
'lki art1 iki dart eder' demekle, 'A A'du' dugunu; burjuvazi, bu donemde kesin
demek arasmda forme] a~tdan bir farkh- bir zafer kazand1g1 i~in, insamn tecriibe-
hk bulunmamasmdan, hem manhgm ve sini bir biitiin olarak yansttllgmt; buna
hem de matematigin ad tammlarma da- kar~m. 20. yiizytlda, devrimci olan i~~i
yah tiimdengelimsel/karutlaytct birer smtfmm yiikseli~inden dolayt, moder-
yaptya, hatta ayru yaptya sahip olmasm- nist oldugunu iddia etmi~tir.
dan hareketle, manbkla matematik ara- Felsefede tHegel ve tMarks'tan ~ok
smda tam bir ozd~lik ili~kisi kuran ve yogun bir bi9mde etkilenen Lukarn, di-
matematigi manllga indirgeyen tavu. yalektigi, modem felsefeyi belirleyen
Russell, Frege ve Dedekind gibi filozof diializmleri, ozne nesne, ozgiirliik :ur
ve matematik9ler tarafmdan savunulan runluluk, teori pratik ikiciliklerini a~an,
bu gorii~, matematigin temel kavramla- tarihsel ve kategorik bir dii~iirune tarzt
nmn manllgm kavramlan aracthgtyla olarak dii~iinmii~tiir. 0, ~eyle~me teo-
tanunlanabilecegini, matematigin temel risinin kapitalist toplumun analizi a9-
yasalanmn, matematiksel aksiyomlann smdan biiyiik bir onem ta~tdtgmt dile
manllk yasalanndan, manhk ilkelerin- getirirken, ~eyle~me dii~iincesini, Karl
den ~tkarsanabilecegini belirtir. Buna Marks'm metafeti~izminin kiiltiirel bir
gore, yaptlmast gereken ~ey, saytlan, genellemesi olarak ortaya koymu~tur.
manllksal terimlerle ifade etmek, saytlar Bu genellemenin Marksizmin bir iktisat
arasmdaki ili~kileri kaplamsal yoldan teorisinden bir praksis felsefesine donii~
kiimeler arast ili~kiler olarak kunnakhr. mesini gerektirdigini savunan Lukacs
Bu ger~ekle~tirildiginde, matematik ala- i~in, modern felsefenin problemleri, fel-
rundaki kesinlik, llpkt manttksal kesin- sefenin kategorileri ger~ekte tarihsel ve
lik gibi totolojik bir karakter kazanacak toplumsal kategoriler oldugu i~in, tarih-
ve tiim matematiksel onermeler analitik sel ve toplumsal problemlerdir.
onermeler olacakhr. Lukretius. M. 0. 94-51 ytllan arasmda ya-
2 AhlAk alanmda ise, manbgt ahlak ala- ~amt~ olan Romah atomcu dii~iiniir.
mna ta~una, ahlAk alarurun kendisine Alii kitaptan olu~an ve 1-2. kitaplan
ozgii bir manhgt oldugunu one siirme atomcu teoriyi, 3. kitabt ruhun oliimsiiz-
tavn, dogru ahlAksal yargtlann, ~i bu liigiinii, 4. kitabt duyum ve dii~iin~eyi,
yargtlan kendi kendisiyle ~eli~kiye dii~ 5. kitabt diinyanm kokeni ve geli~imini,
meden inkAr edemedigi i~in. zorunluluk- 6. kitabt ise ~e~itli dogal fenomenleri
la dogru oldugunu savunan gorii~. konu alan De Rerum Natura adh eseri
Lukacs, Georg. 1885-1971 ytllan arasm- yazmt~ olan Lukretius, 1 hi~ten hi~bir
da ya~am1~ olan Macar Marksist dii~ii ~eyin ~tkmayacag1 ve 2 hi~bir ~eyin or-
niirii ve estetik~isi. Temel eserlerr ara- tadan kaldmlamayacag1 ilkelerine da-
smda Roman Kuranu, Estetik Kultiir, yanarak, maddi cismin ve bo~lug1!n va-
Tarihi Roman, Tarih ve Stmf Bi/inci adh roldugt!nu one siirmii~tiir. Lukretius'a
kitaplar bulunan Lukacs, Yeni-Kant~l gore, geri kalan her~ey, zamamn kendi-
Georg Simmel'in ogrencisi, Ernst Bloch, si de dahil olmak iizere, soz konusu iki
Karl Mannheim ve Marx Weber'in arka- ger~eklik tiiriiniin niteliklerinden ba~ka
da~t olmu~tur. bir ~ey degildir.
Lyotard, Jean Fra11~ois 555

Lukretius, daha sonra cismi de, bile~ik tendigi ve iiretHdigi anlahs1 yla, bilginin
ve basit diye, ikiye ayum1~hr. Bunlar- insantn ozgiir]e~imi ic;in meydana geti-
dan bile~ik cisimler nesnelere, ~eylere rildigi iistanlat1S1du.
kar~1hk gelirler; huna kar~1n, basit ci- Posbnodernlik, Lyotard'a gore, bilgiyle
simler atomlardu. Atomun varolu~unu ilgili bu hedeflerin t;ok tarh~mah olduk-
one siirdugu it;in, maddenin sonsuzca lannr ve amat;larla ilgili bu tarh~may1
boliinebilirligine kar~1 t;lkan Lukretius, bir karara baglamarun saglam bir yolu
bir yandan da atomlann ~ekil ve aglr- ve nihai bir karub olmad1guu gozler
hklan oldugunu, fakat renk, ses, koku online serer. Dahas1, sava~lar ve sava~
ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olma- teknikleri, dikka ti eylemin amat;lanndan
d1klann1 iddia etmi~tir. ziyade arat;lara t;ekmi~tir. Birle~tirici iis-
Lyotard, Jean Fran~ois. 1924 dogumlu tan.latuun formu ister spekiilatif, ya da
t;agda~ Frans1z dii~iiniirii. Postmoder- ister ozgiirl~tirici olsun, bilginin m~~
nizmin en onemli teorisyenlerinden biri rula~bnlmasr bundan boyle bir biiyiik
olan Lyotard'1n temel eseri La Condition anlahya, bir iistanlatlya dayand1nla1naz.
Postmoderne [Postmodern Durum]'dur. i~te postmodem durum, Lyotard'a gore,
Postmodemligi endiistri sonras1 toplu- toplum ve kiilttirdeki geli~melerle en-
mun it;inde bulundugumuz ~u anki ev- diistri sonras1 toplumun bir sonuru ola-
resine kar~dlk gelen bir durum ya da rak, iistanlablara duyulan inancm eroz-
ko~ul olarak tan1mlarken, modernligi yona ugramas1yla ifadesini bulur.
de, bilim ve devleti me~rula~tumak Endiistri sonras1 toplwn ise, bilgi ve en-
amac1yla kullanllan ustanlatllann oyna- formasyon teknolojisinin t;ok biiyiik bir
d1g1 rol ile at;1klayan Lyotard, Postmo- rol oynad1g1 bir iiretim tarztna dayan~
dena Durum adh eserinde, ileri kapitalist maktadu. Bu toplumsal yapmm kiilturel
toplwnlarda bilgi, bilim ve teknolojiyi ve ~ntellektiiel kar~1hg1 iistanlablar kar-
inceler. 0, burada, ulusal kimlikte oldu- ~ISindaki inanc;sazhkla belirlenen post-
gu gibi, bir birlik ~ekli olarak toplum modem bir kiilti.irdiir. Soz konusu kiil-
fikrinin anlam1nl ve inaruhrhgtnl yitir- Hir tiim tarih felsefelerine, tarihin sonsal
digini one surer. Ba~ka bir deyi~le, Lyo- amacuu, kat;Inllmaz sonunu bilme ya da
tard, ister Durkheim'daki anlam1 ic;inde ongorme iddialanna, bu amaca goti.irme
organik bir biitiin, ister fonksiyonalist vaadiyle ortaya ;lkan tiim politik ideolo-
bir bak1~ at;rs1ndan fonksiyonel bir sis- jilere ku~kuyla bakar.
tern, ya da ister Marksist ac;tdan, temel- Postmodemligi karakterize eden bir
de iki S1n1fa boliinmii~ bir biitiin ~ek diger ozellik de mukayese edilemezlik-
linde dii~iiniilsiin, bir birlik olarak tir. SOz konusu mukayese edilemezlik
toplum un anlarruru ve degerini yitirdi- ise, ona gore, farkh adalet ve hakikat
gini iddia eder. Her toplumun iiyeleri- konsepsiyonlan it;in nesnel bir temel
nin iyiligi, mutluluk ve refalu i9n varol- olma fonksiyonu gorecek bi.r mutabaka-
dugu, biitiiniin part;alan birle~tirdigi ta eri~menin imkans12 oldugu anlami-
tiirtinden iistanlahlar, on a gore, hem na gelmektedir. Ba~ka bir deyi~le, Lyo-
sosyal bag1 ve hem de bilgi ve bilimin tard'Jn ifade ettigi postmodemizmde,
toplum it;indeki roliinii me~rula~bran belli bir tarihsel gelecegi iyi ya da kotii
bir teleoloji sag1ar. Bir iistanlab, oyleyse diye tan1mlayan degerlerin evrensel ge-
eylem, bilim ve toplum i9n, inaruhrbg1 t;erliligi ile ilgili olarak bile, mutlak bir
olan bir hedef koyar, amat; saglar. Daha ku~kuculuk soz konusudur. Ona gore,
. teknik bir diizeyde, bir bilim kendi ku Tann'run Nietzsche tara&ndan ilan edi-
rallann1 bir iistanlahya ba~vuruyla len oliimiiniin hemen arkasmdan tari-
me~rula~ttnyorsa eger, o tiimiiyle mo- hin ve ilerlemenin ohimii gelmektedir.
demdir. Bu i.istanlatrlardan en etkili iki Batt 'run ara~al akdahgt istisna, her-
tanesi, bilginin bizatihi kendisi it;in is- ~eyde tam bir inant; yitimi soz konusu-
556 Lyotard, Jean Fran~ois

dur. Bu inan; yitimi ise, Lyotard'a gore, WittgensteinC1 dil oyt tnlanrun 1neydana
Aydnlanman1n do~ruluk ve otorite id- getirece~i heterojen ve ;oksesli yap1d1r.
dialannl rasyonel olarak hakh kdma ta- Lyotard'a gore, mutlak bir mutabakat
lebinin sonucudur. de~il de, zamansal ve yerel konsensusler
0, postmodemizlnin siyasi ifadesinin, aranmah, gec;ici sozle~melerin pe~ine
totalitaryanizme kar~1 ;lkl~ ya da tav1r du~ulmelidir. Ba~ka bir deyi~le, goru~
ah~ oldu~unu one surer. Ba~ka bir de- lerinin ifade etti~i kokten ku~kuculu~a
yi~lel postmodemli~n hemen her konu- kar~1n, Lyotard ahlald ya da siyasr hi;;i-
daki ku~kucu tavn, modem devlet ve li~e du~memi~tir. Adaletin ne modas1
ideolojilerin belirgin bir yonunu olu~tu ge;mi~, ne de ku~kulu bir de~er oldu~u
ran buyuk projelerle ihtirash politik prog- nu one suren Lyotard, modemli~ de-
ramlara da yarunr. Yirminci yuzyl buyuk mokratik potansiyelinin yenilenmesi ve
dunya sava~lanna, burokratik olarak or- derinle~tirilmesi, onun demokratik gti;
ganize edihni fa~ist ve Stalinist soykinm- ve itkilerinin di yalektik bir bi;imde yo
lara tarukllk etmi~tir. Lyotard'm gozun- ~unla~hnlrnas1 gerekti~ini belirtm~tir.
de, totalitaryanizm ise, modemizmin Dil oyunlanrun indirgenemez ;oklu~unu
birlik ve duzen arayt~trun siyasi ifadesi- ve t;e~itlili~nj ben..imseyen filozof, bak1~
dir. aanrun ;e~itliti~iyle seslendirilme hak-
Butun bunlar kar~Is1nda, onun ;ozumu kuun yllmaz bir savunucusu olmu~tur.
Mach, mst 557

zigin bo ve temelsiz spekiilasycnlan


aras1ndaki s1rur t;izgisini a~ar. Atomlar-
la birlikte, mutlak mekan ve mutlak
zaman dii~iincesinden de vazge~ilmesi
gerektigini one siiren Mach, bu d uru-
mun nedensellik it;in de ge-;erli oldugu-

M nu, dogada ne neden, ne de sonucun


bulundugunu one siirmii~tl.ir.
Temel amac1 bilimdelci tecriibf olma-
yan metafiziksel ogeleri ayl.ldayacak bir
bilim yorumu ortaya koyarken, temel
Mach, Emst. 1836-1919 ysllan aras1nda bilim olan mekanigi yeni ba~tan in~a
ya~am1~ A vusturyah fizikt;i ve filozof. etmek olan Ernst Mach'a gore, bize bi-
Empirist bir felsefe anlay1~1 geli~tiren limsel olgulan dogrudan ve arans1z
Mach, mantlkt; tpozitivizmin babas1 olarak veren tek bir kaynak vard1r: Du-
olarak bilinir. Zihnin duyumlanrun Ote- yular. Bilim i~te, d uyulann verdigi bu
sinde kalan bir ~eyi bilme giiciine sahip olgular iizerine yeni ba~tan in~a edil-
olmad1~n1, bilimsel bir teorinin du- melidir. Bununla birlikte, bize duyumla-
yumlann diInda kalan ger-;ek ~eylerle runlz tarahndan verilen ~eyler, on a
ilgili bir bulgu olmay1p, yalruzca tecril- gore, cisimler, atomlar, v. b. g .., olma-
benin ak1~1 yla ilgili bir ondeyi old u~ ylp, renkler, sesler, koku ve tatlard1r. Bu
n u one siiren Mach, bilimin -;ok farkll nedenle bilim son -;oziimlemede d u-
bir dizi deneyirni tek bir formiille betirn- yu1nlanm1zla ilgili olmahd1r.
lemek suretiyle, tasarruf saglad1g1n1 ve Mach'a gore, deneyim bize siirekJi ola-
bizi hi-; ah~dmad1k bir d urumla kar~1 rak degi~en, baglanttslz duyumlar -;ok-
kar~1ya kalma riskinden kurtard1g1n1 lugu saglamaktad1r; bununJa birlikte
sayler. Bilim bize, tUmiiyle yabanc1 ve bu, mekan i~nde hareket hAiinde olan
ah~drnadlk olarun, deneyimler arasln- cisimlere ili~kin kavramlarunLZln diin-
daki tarudlk bir baglnhrun ozel bir go- yada nesnel bir temelinin bulWtdugu
riiniimii oldugunu gt>stermekr ah~llma anJam1na gelmez. Doga yasalanrun salt
ml~ ve bildik olmayaru ah~dm1~ olana kendimizi dogada, yabanc1 hissetmeme
indirgemek suretiyle, ya~amak i-;in ge- ihtiyaan1n iirunii olup, duyumu a~an
rekli olan her~eyi saglar. turn kavramlann, ancak ve ancak -;evre-
Pelseff a-;1dan radikal bir pozitivist mizi anlamarruza, denetim al hna alma-
olan Mach, tKant'1n eski meta.fizigin rruza ve -;evrentizle ilgili olarak ondeyi-
degersiz fikirlerini -;ope atm1~ bile olsa, de bulunmam1za katk.Ida bulunduklan
baz1 meta6ziksel kavram ve fikirlerin, i~n ve siirece anlamh olduklanru savu-
bilirn felsefesinde ve hatta bilirnde -;ok nan Mach'a gore, farkb kiiltiirlerde, bu
etkili oldugunu savunmu~tur. Gelenek- ama-;la ayru ol-;ude i~e yarayan farkh
sel meta6zige bu noktadan ba~layarak kavramsal-;er-;evelerin kullarulma olasl-
~iddetli ele~tiriler yoneltmi~ olan pozi- hgl hep vard1r.
tivist Mach atomlardan ya da elektrik Mach, buradan hareketle, iki farkb kav-
ak.Intdanndan S.Oz ederek, tecriibenin ramsal yap1 aras1nda bir se~m yapma
otesine ge-;en bir mekanigin i~ini, ken- imkanimlZ olmad1g1 sonucuna vannaz.
disine d iien gorevi yerine getiremedi- Ona gore, bir kavramsal sistem, basit ve
gini one siirmii~tiir. geni~ kapsamh olup, it;sel -;eli~kilerden
Zira Mach'a gore, bilim adarru elde etti- bag1~1k oldugu takdirde, digerinden
gi ba~anlarla atomlann ger-;ekten varol- daha iyi olmak durumundad1r. Bununla
du~nu kabul ebne durumuna gelirse, birlikte, Mach'a gore, bizim buradan ha-
bilimin verirnli -;ab~ma alaru yla metafi- reketle, doganm kendisinin de basit ol-
SSS Machiavelli, Niccol6

dugu, bir kavramsal sistemin di~erin En temel ozellikleri yer kapla1na, giril-
den daha do~ru oldu~u sonuruna var- meztik olan maddenin aynca do~as1 iti-
mamamiZ gerekir. Ama bir anda kar~1 bariyle pan;ac1k ya da atomlardan olu~
uca ge.;ip, bilimsel yasalarla onlara ili~ tu~u, bilinemez oldu~u, fiziki etkinlik
kin se.;imlerimizin ti.imuyle keyfi ve uz- ya da de~i~me potansiyeline sahip bu-
la~lmsal oldu~unu da du~unmemeli lundu~u, kutlesi oldu~u soylenir.
yiz. Kavramlar sisteminin olgulara bir Madde, bu ~er.;eve i.;inde, ti.im gerc;ekli-
~ekild~ uyduntlmasl gerekti~ini soyle- ~in ~ekil almam1~, belirsiz temeli; varh-
yen Mach'a gore, do~a yasalan dunya- ~m, stirekli olarak de~i~en sonsuz sayl-
ya ili~kin tasvirlerdir. daki fenomenle sergilenen dayana~1 ve
Machiavelli, Niccol6. Siyasi ama.;lara deneyhnin temel nedeni olmak duru-
ula~1nada ara.;lann ahlakr olup olma- mundadu. Madde, yine bir ~eyin fizik1
masl konusuna butunuyle kay1ts1z ya da maddi bile~eni, bir varh~1n ken
kalma tavn~ ve amac1n btitun ara.;lan disinden meydana geldi~i ~ey anlam1na
me~rCtla~hrdl~l inanc1yla tin kazarun1~ gelir.
olan italyan dti~unurti. Te1nel eserleri; Madde, farkh filozoflar tarahndan .;ok
ll Principe [Hiikiiindar], Dell'arte della gu farkh ~ekillerde tan1mlanm1~hr. Orne~
erra [Sava~ Sanat1 Ozerine Konu~ma]. ~in, maddi varhklan, hpk1 Empedokles
Yeni.;a~1n milli devlet du~tincesinin ilk gibi, toprak, hava, su ve ate~ten meyda-
ve en onemli temsilcisidir. Kan~1khklar na gelen nesneler olarak s1n1flayan Pia-
i~inde olan yurdunun kurtulu~unu ton, dort ayn ti:irden maddenin kar~1t
onun gu.;lu ve birlikli bir ulusal devlet ozelliklerini ac;Jkla yabilmek i.;in, yeni
olarak ortaya .;tkl~tnda goren Machia- bir matematiksel teori geli~tirmi~tir.
vellfye gore, bir devlet bir ulusa dayanl- Buna gore, her nesne hirii ayn bir geo-
yorsa e~e~, on un yeter bir gucu var de- metrik ~ekli olan atomlardan meydana
mektir. Devlet btittin gticunu bu kokten gelmi~tir; bu geometrik ~ekiller ise,
almah, Kilise onun kar~as1nda ve ustun- kub, tetrahedron, v. b. g. turunden alh
de olmamahdu. yuz!u, sekiz yuzlu, onyuzlu ~ekillerdir.
Machiavell~ huku~un da ldliseye ba~h Maddeyi, matemati~in yarduruyla ve
olmaktan kurtanhp, do~rudan do~ruya atomcu bir anlay1~la a9klayan tPiaton,
devletin ozunden turetilmesi gerekti~i organizmalann asli ozelliklerini maddi
ni sayler. 0, devleti yoneten ki~inin tek terimlerle de~l de, fonksiyon a9s1ndan
amaruun, devleti ya~alrnak ve gurunu, a.;tklamaya .;ah~m1~, bir organ1, orga-
iktidaruu arttmnaktlr; devlet adamuun nizmanm ya~am1 boyunca ger.;ekle~
daha yill<sek bir Odevi veya gorevi bulu- tinnek durumunda oldu~u i~lev ya da
namaz. Devlet ad amuun bu amaca ula~ rolle tan1mlamaya koyulmu~tur.
mak i-;in kullanacaAl her ara.; mf1rudur. Bir nesnenin kendisinden meydana gel-
Machiavelli'ye gore, din, ahlak ve h~ di~i maddi tozle, ona yuklenen form
devlete ba~h olup, gerekti~inde prens ta- aras1nda bir ay1nm yap an t Aristoteles
raftndan birer ara.; olarak kullanllabilinir. ise, bir toziin ya da cismin temel ozellik-
madde [Lat. materia; ing. mlltter; Fr. matiere; lerinin nasll a~klanabilece~i, maddr
AI. materie, soff]. Duyusal evrenin kendi- ger.;ekli~n atomlarla nu, yoksa geomet-
sinden meydana geldi~, meydana gelir rik terimler araoh~1yla m1 a.;lkJanmas1
gorundu~u, tinsel/ruhsal olmayan, gerekti~i konusu lizerinde dunnu~tur.
fiziki, do~al, kaho, cisimsel, tumuyle Bireysel bir nesnenin davrant~tnt ve
ya da goreli olarak belirsiz olan toz. ozelliklerini a9klamak i-;in, onu her-
Mekanda bir yer i~gAl ede~ .;o~unluk ~eyden once belli bir nesne turii olarak
elle tutulabilir ve deneyimsel olarak goz- gonnek gerekti~ini one suren Aristote-
lemlenebilir olup, gu.; kullanmak suretiy- les, do~ada varolan her nesne turiinun,
le iizerinde eylemde bulun ulabilen ~. OZU ya da kendi ozel fonnu taraflndan
madde 559

belirlenen ozelliklere sahip o1dugunu za1nan i~inde bir andan diger ana kadar
belirtmi~tir. Onda, tozlerL bireysel var- olan slire boyunca varohnaya devam
hklarl birbirinden ayard etme proble1ni, eden bir ~ey olarak dii~lirunek anlamana
L1icelikseJ ve fiziko-kim yasal bir prob- gelir. Zaman ise, bu si.irenin ol~hnesin
lem den ~ok, niteliksel bir s1rufla1na den ba~ka hi~bir ~ey degildir. Maddi toz
probleani olarak ortaya ~akar. Ag1rhk, kavray1~un1Z da, Descartes'a gore, t1pk1
i~te bu niteliklerden birisidir. 0 nesne- 'ben'e ve Tann'ya i1i~kin bilgintiz gibi,
leri toprak, su, hava ve ate~ gibi dort duyulardan tliretihni~ olmay1p, akhn
ogeden 1neydana gelen ayalh evrenle, a~rk ve se~ik dli~i.incelerinin bir i1ri.ini.i-
degi~1ne ve bozulmadan bag1~1k olan di.ir.
ayi.isti.i evren arasanda bir ayanm yap- Descartes sonras1 modern felsefe ve bi-
lna~hr. lilnde, lnadde teolisi, ~ok bliyi.ik ol~i.ide
Aristoteles di.i~i.incesinden yogun bir bi- Lavoisier ve Dalton'un, fizik ve kirnyaya
~imde etkileruni~ olan isla1ni di.i~i.ince konu olan fenomenlerin, 1naddi tozlerin
gelenegi i~inde, madde, belli bir formu kiitleleri oldugu ve par~ac1k ya da atom-
olmayan, yalruzca gi.i~ olarak varolan, lardan 1neydana geldigi kabuli.iyle a~lk
ger~ek bir varhktan yoksun bulunan toz, lanabilecegi tezlerinin son ucunda orta ya
mekanda yer kaplayan, zamanla san1rh ~1km1~hr. Ki.itlenin degi~lnezligini ve
ve yaratdma~ varhk olarak tanamlanma~ dolayas1yla maddenin ortadan kaldanla-
hr. islam felsefesinde, olu~un ger~ekle~ maz oldugunu kaautlayan Lavoisier'nin
mesi ir;in, basamak basamak yi.ikselen ~ah~malanndan sonra, madde ve ki.itle
bir geli~meye gerek duyuldugu i~in, e~anlamh hale gelmi~ ve 'madde' Cour-
varhk basamaklannda, a~agadan yuka- not taraf1ndan, cisimlerin degi~mesin
nya dogru ~lklldtk~a, alttaki her kat, i.ist- den ya da tahrip olup gihnesinden sonra
teki i~in, form ya da ~ekil alina kapasite- geriye kalan ~ey olarak tanunlanma~tu.
sine sahip olan madde gorevi gori.ir. Boylelikle llk~ag felsefesinin atomculu-
islam felsefesi di.i~i.ini.irleri, bu ~er~eve gu, modem bilimde yeni bir g()ri.ini.i~
i-;inde d()rt ayn madde hiri.inden soz et- alhnda ortaya ~1kma~, cisimlerin mole-
mi~lerdir; 1 Tannsal varhgan dogrudan klillerden, moleki.illerin de ato1nlardan
dogruya g()ri.ini.i~i.i, tecellisi olan ilk meydana geldigi a~~a ortaya korunu~
madde. Soz konusu madde, ruh, nefs ve tur. Maddenin boliliunesi, bununla bir-
doga gibi i.i~ ayn varhk kahnan sonun- likte burada son bulmaz, t;i.inki.i atom ne~
cusudur. 2 G()k katlann1n ()zi.ini.i kuran, gatif elektronlardan meydana gelir ve
genel olarak evreni meydana getiren, i.i~ soz konusu elektronlar da, protonlarla
boyutlu, ~ekil alan madde. 3 Toprak, su, notronlardan kurulu bir ~ekirdek ~evre
hava ve ate~ gibi dort ogeyi olu~turan sinde doner. Maddenin son ve nihai oge-
madde. 4 Belli bir formu olmakla birlik- lerini, i~te bu par~ac1klar olu~h.Jrur.
te, insanan amaana bagh olarak, yine Soz konusu madde anlay1~1, modern
belli formlara sokulabilen madde. fizikle birlikte birtak1m degi~ikli klere
Maddeyi ozi.i yer kaplama olan toz ugrama~tu. Buna gore, Lavoisier'nin
olarak tanamlayan ve bundan dolaya buldugu ilkeler yalnlZCa gi.inli.ik ol~i.ile
bo~lugu ve atomcu madde gori.i~i.ini.i re gore dogrudur. Ki.itle; hazla birlikte
reddeden tDescartes, maddenin rum de~~anektedir; ote yandan, madde or-
ozellikJerirun, yer kaplama ya da uzarrun, tadan kaldnalamaz olma ()zelligini de
varolan maddl bir nesne ya da dsim kav- yitirmi~ ve deney, maddenin yok edile
raya~amlZln zorunlu bir par~as1 olan ni- bilecegini, maddenin a~uuma doni.i~e
celiksel gori.ini.imleri oldugunu savun- bilecegini, a~an1m1n da cisimle~erek
anu~tur. Yer kaplamanan s()z konusu madde haline girebilecegini gostermi~
gori\ni.imleri ise, si.ire ve zamandtr. Buna tir. Yine maddenin enerjiye, enerjinin de
gore, maddi bir ~eyi di.i~i.irunek, onu, maddeye d()ni.i~mesi olanakhdar.
560 maddecilik

maddecilik [Os. fel~efti maddiye; ing. ma- ger~eklik olarak Tanr1n1n hi.;bir ~ekilde
terialisrn; Fr. materialisme; AI. materialis- varolmad1~1ru savunan bak1~ a-;tslnl
Pnus]. 1 Yalruzca maddenin gen;ek oldu- ifade eden maddecilik, daha ozel olarak
~nu, madde ve maddenin de~i~imleri da, 2 de~erler ala1unda, maddi zengin
d1~1nda hic;bir ~eyin varolmad1~1n1, lik ve refah1n, bedensel tabninlerin ve
varh~1n madde cinsinden oldu~unu one d uyumsal hazlann insarun elde etmesi
siiren gorii~; yer kaplayan, girilmez, ya- ya d a ula~mas1 gereken en lemel de~er
ra hlmatnl~ ve yok edilemez, kendinden ler oldu~unu savunur. SOz konusu po-
kaim olan, harekete yetili maddenin, ev- puler anlanu i~inde maddecilik, insan
renin biricik ya da temel bile~eni oldu- varh~1nda, kendisini hazeL bir ki~isel
~unu savunan varbk anlay1~1. ~1kar ve madde duygusuyla harekete
Evrendeki tek toziin madde oldu~nu, ge~iren do~u~lan bir psikolo jik meka-
varh~rn fiziki bir nitelik ta~td1~1ru ve ev- nizmarun bulundu~unu ifade eder.
rende tinsel bir tozun bulwunad1~ one 3 Maddecjlik, zihin-beden ili~kisi ko-
siiren gorii~, ve indirgemeci bir o~reti nusunda ise, genel olarak zihinsel ya da
olarak maddedlik yaln1zca maddeye var- tinsel olan her~eyin, ge~erli bir felsefi
bk yukler, zil1in ya da ruha ba~1 bir analizle maddeye indirgenebilece~i go-
ger-;eklik ya da ikinci dereceden bir var- rii~iine kar~l11k gelir. Bu ~er~eve i~in
hk verir veya ruhun lli.;bir ~ekilde varol- de, u.; tiir maddecilikten stlz edilebilir:
madl~lnl one surer. Ger~ek dunyarun, Bunlardan birincisi, 3-a) zihni madde
halleri ve ili~kileri itibariyle de~i~en nin bir s1fat~ niteli~i yapan Slfatsal mad-
maddi ~eylerden meydana geldi~ini ~a decilik; 3-b) ikincisi, zihni ve zihinsel
vunan madde~ maddf bir ~ey ya da olan1 maddenin ve maddi olarun bir et-
nesneyi ise, sadece mekan ve zaman i9fl- kisi ya da sonucu olarak yorumlayan
de olma, ~ekil, biiyiikluk, kutle, kat:J..hk, nedensel maddecilik ve u~iinciisii de, 3-<)
s1cakhk turiinden fiziki ozellikler sergile- zihinsel siire~lerle olaylan, ozu itibariy-
yen bir ~ey olarak tarumlar. le maddf sure~ ve olaylar olarak goren
Maddecilik, buna gore, fiziki bilimlerin e~itleyici maddeciliktir.
belli fenomen obeklerini yalruzca fiziki Felsefe tarihindeki fark.J1 madded felse-
ko~ullara yonelerek a-;1klama .;abasmda felere oncelikle atamculuk omek verilebi-
olan madded metodolojisinden de ya- lir. Buna gore, llk~a~ felsefesinde Slra-
rarlanarak, realist bir bak1~ a~1s1yla, siyla Leukippos, Demokritos, Epikuros
insan varhklanna duyu deneyinde su- ve Lukretius taraf1ndan savunulmu~
nulan diinyarun, rasyonel bir bili~ tarz- olan atomculuk., evrenin bile~ik cisim-
nln kendilerine eri~emedi~i ~eyleri giz- lerden, bu bile~ik cisimlerin ise, mad
leyen fenomenal bir fantezi olmay1p, denin en ku~uk bolunemez par.;as1na
temel ger~ek.Jik oldu~nu savunan, do- kar~1hk gelen a tom lard an olu~tu~unu,
~adan ayn bir kendinde ~eyler dunya- her~eyin atomlann bo~luk i.;indeki ha-
Sirun, do~arun otesinde, dinin, onsezile- reketleri sonucunda ortaya .;1kh~lru one
ruruze ve d uygularuruza m uracaat suren, evrende m utlak bir nedenselli~in
eden, ama ak1ldan destek bulmayan ge- hiikiim siirdu~unii kabul eden, insan
leneksel babl inan~lara ba~vurmak su- ruhunun ince atomlardan meydana gel-
retiyle varb~ll\1 bildirdi~i tUrden do~a di~ini, tannlann bile cisimsel old uk.Jan-
iistu bir dunyanm varolmad1~1n1 one n soyleyen maddeci bir goru~tiir.
siiren gorii~e kar~1hk gelir. A tomculu~ 17. yuzy1lda yeniden can-
Vahye ve vahye dayanan dine, gele- landiran ve bilimsel bir teori olarak one
neksel olarak kutsanan bab.J inan~lara, siiren Gassendi, atomlann, Demokritos
ciddi ara~hrma ve argumanlardan ~ok gibi, biiyiikluk ve ~ekilleri, Epikiiros
an ulann sonucu olan kanaatlere kar~1 gibi de, a~uhklan olduklartnt savun-
olumsuz bir tav1r tak1nan ve tinsel bir mu~ ve buna ek olarak atomlann kah
maddefonn 561

hk ozelligine sahip bulunduklaruu soy- yularla ba~lar ve duyulann sonucudur.


lelni~tir. Gen;ekligin maddi bir yap1da 4 Tinsel varhklann ya da maddi ohnap
oldugunu one si.iren Gassendi, bir yan- yan varhklann varolu~undan soz edile-
dan da, atomlann ezeli olmay1p, Tann lnez. 5 idea ya da ideallerin varolu~un
taraf1ndan yaratdm1~ olduklann1 iddia dan soz edilemeyecegi gibi, bunlann
etmi~tir. Atomlar bir kez yaratdd1ktan insanhk tarihinde belirleyici bir rolleri
sonra, dunyay1 meydana getirecek ~e de yoktur.
kilde hareket ic;inde olmu~lardxr. Diger bir madded Alman filozofu olan
Yalnxzca mekanik degil, fakat aynJ za- L. +Buchner, maddesiz gtic;, ve gu-;ten
lnanda detenninist bir maddeciligin sa- yoksun 1nadde ola1nayacaglnJ iddia et-
vunucusu olan ingiliz filozofu Thomas Ini~tir. Enerjinin 1naddenin aynlmaz,
tHobbesun 1naddeciliginin temel kate- ozsel bir ozelligi oldugunu one suren ve
gorileri zaman, mekan, hareket, neden- boylelikle elektromanyetik madde teori-
sellik, cisim, nicelik, guc; ve eylemdir. siiun dogu~una katkl yapan Buchner,
Maddenin atoanlardan olu~tugunu one maddenin yaratdamaz ve yok edilemez
suren Hobbes, 1 yeryuzu ve y1ld1zlar oldugunu savunmu~tur. Madde, gec;ir-
nirunden gozle gorulebilir cisimler, 2 digi tum degi~imlere kar~1n, Buchnere
yeryuzu ile ydd1zlar aras1ndaki butun gore, ayn1 kahr. Madde, zaman ve
mekana yayllan kuc;uk atomlar rurun- mek~n bak1m1ndan SJnarsiZdir; onun
den gozle gori.ilemez cisimler ve 3 evre- ba~1 ve sonu yoktur. Ote yandan, bir bi-
nin geri kalan1n1 dolduran ve hit; bo~ yolog-filozof olan E. tHaeckerin bird ya
mekan bxrakmayan ak1~kan eter turun- da dogala maddedliginin temel katego-
den cisim olmak uzere, u-; tur cisim ol- rileri de toz, madde v e gut; ya da enerji-
dugunu belirtmi~tir. dir. Bunlardan toz ilk.. madde de ikincil
Soz konusu ingiliz maddedligine kar~1, kategoridir. Buna gore, yer kaplayan
FranslZ maddedliginin en onemli temsil- mad.de ile hareket ettirid gut; olan enerji,
cisi olan P. B. Henri dHolbachn madde- bir ve ayna tozun iki aynlmaz s1fahdar.
d sisteminin temel kategorileri ise, 1 maddeci realizm [ing. materialist realisnr;
madde, 2 hareket ve 3 nedenselliktir. Va- Fr. realisme materialiste). insan zihnin-
rolan her~eyin hareket halindeki madde- den bagJmSIZ bir ger~ekligin varoldu-
d en meydana geldigini belirten Holbach, gunu kabul edip, bu nesnel ger~ekligi
maddenin ozunun hareket ve eylem ol- madde cinsinden bir varhk olarak ta-
dugunu one su.rmu~tur. Maddenin su- nimlayan gorii~. AlgamlZln, bilgilerune
rekli hareketini a~klayabilmek it;in de, faaliyetimizin konusunun, biz insan
filozof, Yunanhlann eski dort oge gorii- varhklann1n d1~Jnda, insandan, insan
~unu canlandxrm1~hr. Cisimsel olmayan zihninden bagunsaz bir ger-;eklik oldu-
bir varbk du~uncesi tHolbach'a gore an- gunu savunan, bu ger-;ekligi, tinsel ola-
lamSIZ oldugundan, ruhun ve Tannnln rak degil de, eni, boyu, derinligi olan.,
varolu~undan 50z edilemez. zaman ve mekan it;inde yer kaplayan
Alman maddecilerine gelince .. . Diya- maddi ya da fiziki bir var hk olarak yo . .
lektik maddeciligi -;ok yogun bir bi~ rumlayan varhk anlay1~1.
de etkilemi~ ve epistemolojik idealizme madde-form [1ng.matter-fornr; Fr. mati~re
mutlak bir bit;imde kar~1 t;Ikarak mad- fornre]. Onlu Yunan filozofu Aristoteles'te
ded bir ger-;eklik anlay1~1 benimsemi~ varolan ~eylerin statik bir a~dan, yani
olan L.A. tFeuerbach1n mekanik mad- degi~mezlik a-;Jsmdan ele ahnmalannan
deciliginin temel tezleri ~unlard1r: 1 sonucu olan temel ontolojik ay1nm.
Bilginin nesneleri, bilen insan varhtJn- Tozun, yani belirli bir dogas1 olan bir
dan bagamsz bir varolu~a sahiptir. 2 ~eyin, bir yandan niteliklerin, ote yan-
Ger-;ekten varolan, buna gore, yaln1zca dan da bu niteliklerin gerisinde bulunan
hareket halindeki maddedir. 3 Bilgi du- bir dayanag1n birle~iminden, bir madde
562 madde-form anallzi

ve bir formdan meydana geldigini soy- Buna gore, omegin bir sanatkar tarabn-
leyen Aristoteles, her ne kadar maddey- dan yapdm1~ olan giimii~ten bir tabag1
le formu birbirinden ay1rsa bile, dogada ele alahm. Soz konusu giimii~ tabakta
bizim hi~bir zaman maddeden yoksun da, ba~ka her~eyde oldugu gibi, madde
bir formla da, formdan yoksun bir mad- ve form olm.ak iizere i.ki oge birbirinden
deyle de kar~nla~madlglmlZI belirtme- ay1rd edilir. Giimii~ taba~n maddesi,
ye ozen gosterir. tabagm kendisinden yapdm1~ oldugu
tPlaton'dan ~ok temelli bir bi~imde ay- giimii~tiir, buna kar~m tabagm formu
nlan Aristoteles'e gore, varolan her~ey da, tabag1 yapan sanatkar tarahndan gii-
somut bir birey olarak varolur ve her- mii~e verilmi~ olan yap1dn, ciiizenleme
~ey maddeyle formun bir birligi olarak ya da ~ekildir. Bununla birlikte, aym
ortaya ~1kar. Bundan dolay1, onun me- aynrn, Aristoteles'e gore, yalmz insan
tafiziginde, ger~ekten varolan ilk ve tek eliyle yapdm1~ nesneler i~in degil, fakat
var hk olarak toz, form ve madded en dogal nesneler, omegin sanatkar tarafm-
meydana gelen bile~ik bir varhkhr. Bu dan heniiz i~lenmemi~ olan giimii~
nedenle, tAristoteles'te, Platon'da oldu- part;asl i.;:in de soz konusudur.
gu gibi, ayn formlardan, duyusal diin- Buna gore, giimii~tin, kendisine benzer
yamn d1~mda olan bir tidealar diinya- olan bir alhn ya da bak1r par~asmdan
smdan soz etmek olanakh degildir. farkh olan, gozlemlenebilir bir yap1s1,
Form, ayn bir yerde degil de, bu duyu- niteligi vardu. i~te bu, onun formudur.
sal diinyada ve toziin bile~enlerinden Buna kar~m, giimii~iin maddesi, son
biri olarak varolur. ~oziimlemede giimii~iin kendisinden
Aristoteles, madde ve form aynnuyla meydana geldigi, toprak, hava, su ve
ilgili olarak, ~eylerdeki ~e~itlilik ve bi- at~ gibi dort ogeden olu~ur. Elbette ld,
reyselli~in kayna~mn madde oldugu- giimii~ii meydana getiren ogelerin oran-
nu sayler. Ayn1 tiir i~e giren i.ki ya da lan, giimii~iin formunun bir par~as1ru
daha fazla ~eyin formu bir ve ayruysa, meydana getirir. <;iinkii Aristoteles, gii-
bunlar birbirlerinden yalruzca maddele- mii~le ba~ka metaller ya da maddeler
riyle aynhrlar. Varhgm madde ve form arasmdaki farkhbg1, ogelerin oranlann-
gibi iki ogeden meydana geldigini sa- daki farkhhga baglar.
vunan Aristoteles'e gore, bireysel bir Ogelerin kendilerine, yani toprak, hava,
neshe kendi tikel niteliklerinin topla- su ve at~in kendisine gelince, Aristote
mmdan her zaman daha fazla bir ~ey les onlann da madde ve formdan olu~
dir. Ba~ka bir deyi~le, niteliklerin geri- tuklanru sayler. Buna gore, bu ogeler
sinde, niteli.klere temel olan, nitelikler s1cak ve soguk, 1slak ve kuru gibi kar~at
i1 bir dayanak olma i~levi goren bir niteli.klerden olu~an c;iftler araahgayla
~ey vard1r. a~1klamrlar. Omegin, ate~in fo~u
Maddeyi form alma, bi~im kazanabil- s1cak ve kurudur, buna ka~m topragm
me kapasitesi; degi~en, form bakimm- formu soguk ve 1slakhr. Onlann madde-
dan degi~mekte olan bir ~eyde soz ko- leri ise, Aristoteles'in ilk madde ad1ru
nusu olan kahc1 ve siirekli oge olarak, verdigi, biitiiniiyle belirsiz ve yap1s1Z
formu ise, degi~mekte olan ~eylerde or- olan bir madde tiiriidiir.
taya ~1kan yenilik, biriciklik olarak ta- madde-form analizi [tng. form and matter
rumlayan, maddenin belirsiz ve biline- analysis; Fr. analysis de Ia matihe-fonne].
mez oldu~unu ve form tarafmdan tlk kez Yunan filozofu Aristoteles tara-
belirlenip, form sayesinde bilindigini fmdan varhk felsefesinde, daha sonra
soyleyen Aristoteles'e gore, madde ve da tKant tarafmdan epistemolojide kul-
form aynnu dogada varolan her~eye larulan ve bir ~eyi hem maddesi, ham
uygulanmak durumunda olan bir ay- malzemesi ve hem de bi~imi, ozii ya da
nmdlr. yap1s1 at;Ismdan ele alan analiz tiiru.
maddesizcilik 563

lviadde-fonn analizi, t Aristoteles'ten Berkele)''in yalruzca idelerin ve ruhun


sonra, ba~ta tepistemoloji ve testetik varoldugunu, fakat maddenin hi~bir ~e
o]mak uzere, ~ok ~e~itli alanlara uygu- kilde varolmadtgtnt, zihinden ba~ImSIZ
lanmt~hr. Ornegin, ayu1m1 deneyime bir madde dii~iinmenin ~eli~ik oldugu-
ve dolay1s1yla bilgiye uygulayan Alman n u dile getiren idea1ist o~retisine verilen
filozofu Kant' a gore, fonn deneyimde ve ad.
bilgide, yap1sal ve bag-tnnsal olan her- Sozcuklerin yaln1zca kendilerine kar~t
~eyi kapsar; madde ise, formun genel hk gelen idelerle, ozgiin deneyimlerle
~er~evesi i~ine yerle~ tirilen maizeme- baglanh i~inde kullandd1klan zaman
den, duyusal niteliklerden olu~ur. Bun- anlamh oldugunu, kulland1guntz soz-
lardan formun birlik, buna kar~1n mad- ciiklere idelerin kar~1hk gelmemesi du~
denin ~okluk ilkesi oldu~unu one siiren rumunda, anlamstz konu~tugumuzu,
Kant, deneyimin bir nesnesinin veya idelerin de yalruzca duyusal niteliklerin
on a iii~ kin bir bilginin ii~ bile~eni old u- ideleri olduklan i~in, tikel bir duyu-
~unu sayler: 1 Be~ duyu yoluyla ahnan algisina, bir deneye benzer bir ~eye kar-
izlenimler, duyusal nitelikler; 2 izlertim- ~lhk gelmeyen bir terimin anlamh ol-
leri bir kahba sokan zaman ve mekan madt~lru soyleyen Berkeley, bu durum
gibi sezgi formlan ve nihayet, 3 saf kav- i~in bir istisna olu~turan terimlerin, tin,
ram ya da kategoriler. l~te bunlardan ruh ya da zihin terimiyle Tanr1 terimi ol~
birincisi deneyimin ve bilginin maddi du~unu iddia eder. 0, madde ya da
bile~enlerini olu~ tururken, ikinci ve 1naddesel toziin de, kendisine tikel ve
ii~iinciiler tecriibenin forme I bile~enleri belirli bir idenin, bir deney ya da duyu-
ni meydana getirir. alglslntn kar~ll1k gelmedigi bir terimin
maddele~me [ing. materialisation; Fr. anlams1z o)du~u tezi i~n, bir istisna ola-
ntat~rialisation). 1Ik~a~ Yunan felsefesin- bilmesini kabul etmez ve dolaytsiyla
de, a1na ozellikle de Aristotelestte, ilk maddenin varolmad1g1n1 savun ur.
maddenin, hi~bir nite)i~ olmayan, her Berkeley maddesizcili~nin, maddeyi
tiir ozellikten yoksun bulunan madde hem tLocke'un yapt1g1 gibi, yalruzca,
ya da dayana~an form kazanarak, ~ekil insan taraf1ndan algdanamayan ~ekil,
alarak cisiml~mesi, bir cisim olmas1. yer kaplama, hareket ve siikQnet gibi bi-
ilk maddenin '~u' aga~, '~u' kitap, '~u' rincil niteliklere sahip olan bir varhk
insan ~eklinde aktiielle~mesi, bireyle~ olarak gordiigiimiiz, ve hem de onu
mesi, tikelle~mesi ya da somutla~mas1, tPlaton ve t Aristoteles'in yapm1~ ol-
duyularla algdanabilir durwna gelmesi. duklan gibi, sadece potansiyel olarak
maddenin sak1n1m1 yasas1 [tng. principle varolan tiimiiyle belirsiz ve olumsuz bir
of conseroation of tnatter; Fr. principe du varhk olarak tan1mladag1m1z zaman,
conservation de la matiere). Hi~ten hi~bir ge~erli oldugunu belirtir. Buna gore, bi-
~eyin dogmayacag1 dii~iincesine daya~ rind altematif soz konusu oldugunda,
nan, ve evrenin ezelf~di oldu~nu, maddenin hem insan zihninden ba~m
evrendeki enerjinin yarablm~ ve yok SlZ oldu~na inanmak ve hem de yer
edilemez oldugunu, evrendeki madde kaplama, ~ekil, hareket ve siikunet gi bi
miktanrun gi.zil ya da edimsel madde niteliklere sahip oldugunu soylemek bir
~eklinde, niceliksel olarak ayru kald1g1ru ~eli~ki i~erir. Zira ~ekil, yer kap!ama,
dile getiren temel ilke. Evrenin geri kala hareket ve siikimet terimleri bpkl renk,
rundan yahtlanm1~ kapah bir sistemde, ses, koku ve tat terimleri gibi duyusal
madde ve enerjinin toplanurun ayru kal- nitelikler i9n olan terimlerdir.
dl~lnl ifade eden ilke. Ba~ka bir deyi~le, yer kaplama, ~ekil,
maddesizcil ik [Os. lamaddiyye; 1ng. imma- hareket ve siikimet gibi birincil nitelik-
terialism; Fr. inrnratmalisme; Al. immateri- ler renk_ ses, koku ve tat gibi ikinci) nite-
alismus]. ingiliz empirist filozofu George liklerden duyusal nitelik olmak bala-
564 maddi a~rklama

mmdan farkllhk gostennezler. Duyusal -;aknu~tar. Ona gore, maddi a-;aklama


nitelikler olduklan i-;in de, bunlar doga~ yararh ve ilgin-; olmakla birlikte, hi-;bir
Ian geregi insan zihninden bag1msaz zaman yeterli olamaz, zira bu ti.ir bir
olarak varolamayan idelerdir. Ve bir a-;1klama bize bir ~eyin ger-;ekte ne o 1-
~eyi hem, duyusal nitelik ya da ide ol- dugunu hi-;bir zaman soyleyemez.
dugu i-;in, insan zihninden bagamstz Ba~ka bir deyi~le, maddelerin bir listesi,
olarak varolamayan bir ~ey olarak ve kendi ba~ma, bize bi.iyi.imesini ar;akla-
hem de insan zihninden bag1ms1z ola~ maya -;ah~tagamaz ~eyin ne oldugunu,
rak varolan bir ~ey olarak di.i~i.inmek bu maddelerin hangi yapaya meydana
bir -;eli~kidir. getirecegini ortaya koyamaz. DolaylSly-
<;;eli~kiden kurtulmamn tek yolu, Ber- la, maddi a-;akJama, formel ve teleolojik
keley' e gore, maddeye deneyianizdeki bir a-;aklamayla taanamlanrnahdar.
duyusal niteliklere kar~ahk gelen hi-;bir Maddi a-;aklama, sosyal bilimler alarun-
nitelik atfetmemekten ge-;er. Bu yapalda- da ya da daha r;ok sosyolojide, toplum-
~ zaman da, ikind altematifte oldugu sal fenomenlerin nedenleri olarak, ba~ka
gibi, maddenin teorik bak1mdan da pra- hi-;bir ~eyi degil de, salt ekonomik ili~
tik bak1mdan da hi.;bir onemi kalmaz, kileri goren a-;1klamaya ifade eder. Bu
yani madde a~ama gi.ici.ini.i kaybe- ti.ir bir a-;1klama ise, toplumsal ili~kilerin
der. Ba~ka bir deyi~le, madde kendisin- temel nedenini fikirlerde bulan idealist
de hi.;bir niteligi olmayan bir varhk ola- a.;1klamarun tam kar~asmda yer ahr.
rak, tiimi.iyle olumsuz ve belirsiz maddi nesne [ing. material object; Fr. objet
bi-;imde tanunlandaga zaman, o a~lda materiel]. Madde olarak varolan, maddi
ana i~levi bulunmayan, fakat kendisi ve fiziki nitelikler ta~ayan varhk.
a-;akJanmaya muhta-; olan bir varhk du- Bir birlik olarak gori.ilen ve ~ekil, bi.i-
rumuna du~er. Maddeye bu durumda yukluk. zaman ve mei<An i~nde varo-
deneysel bir olguyu a~klamak i-;in lu~. ki.itle, hareket gibi fiziki ozellikleri
gerek duyulmaz ve o, deneysel bir olgu- ve renk, kahhk, tathhk, agarhk, yumu-
yu a-;aklamak soz konusu oldugunda, ~akhk gibi duyumlanan ikincil nitelik-
maddeyi bi.iti.ini.iyle yok sayan l;>ir anla- leri olan, insamn algasmdan bagamsaz
ya~m saglayacaga bir a-;1klamadim daha olarak varolan, fiziki degi~mcye ugra-
basit ve kolay bir aciama getiremez. yan ve ba~ka varhklarla nedensel bir
maddi a-;aklama [fng. matmal explanati- ili~ki i~inde bulunan ~ey, varhk, dsim.
on; Fr. expliCJJtion mattrielle]. Bir ~eyi magara benzetmesi [ing. allegory of the
kendisini olu~turan maddesiyle a-;akla- cave; Fr. allegorie de la caverne]. Platon'un
ma tarza; bir ~eyin, yalmzca maddesi y- Deulet adh diyalogunda ortaya koydu-
le a-;Iklanabilecegini dile getiren a-;akla- gu genel bilgi ve egitim anlaya~ma
ma ti.iri.i. mecazf bir dille ifade edip, somutla~tar
Maddi ar;klamamn, ozellikle Aristote- mak i.;in kulland1g1 istiare; onun kendi
les'in felsefesi ya da metafiziginde aym bilgi ve egitim anlay1~1m ifade eder-
zamanda maddi neden olarak anla~d ken, zamanmm egitim anlaya~am ele~
masa gerekir. Maddi a-;1klamay1 dort tinnek, insanhk halini ifade etmek
a.;aklama ti.iri.inden bhi olarak dile geti- i.izere kulland1g1 i.inli.i egretileme.
ren Aristoteles, omegin agacm, o filan Benzetmeye gore, 1~1ga a-;1lan uzun
maddelerden meydana geldigi ifiin, bi.i- bir giri~i olan bir yeralh magarasmm
yudi.igi.i ~kilde bi.iyi.idi.i~ini.i soyleye- en dibinde, insanlar. -;orukluklanndan
cektir. beri, ayaklarmdan ve boyunlanndan
Madded yakla~amda on plana ~kan zindre vurulmu~ olarak hareketsiz bir
bu a~aklama ti.iri.ine, anti-madded bir ~ekilde otunnakta ve yalmzca onlerini
filozof olan t Aristoteles ~iddetle kar~a gorebilmektedirler. Onlann arkasmda,
Maine de Biran 565

yiiksekte bir yerde bir ate~ yaunakta gerisindeki ger~ekli~e hi~bir zaman
ve ate~le bu insanlar ya da mahkumlar niifuz edemeyen ortalama insanm hali,
C\ras1ndaki yolda, kii~iik bir duvar ya ma~ararun dibinde zincirlere vurulmu~
da perde bulunmaktadu. Duvar ya da olarak ya~ayan mahkumlann haline
perdenin arkas1nda ise, konu~arak ya benzemektedir. Ba~ka bir deyi~le, ayru
da sessizce, ellerinde tiirlii tiirlii ara~lar, durum az ya da ~ok insanlann ~o~u ic;in
ta~tan ya da tahtadan yapdm1~ insana, soz konusu oldu~undan, insanlar kend i
hayvana ve daha ba~ka ~eylere benzer ma~aralann i9nde mahkum durumda,
kuklalar ta~1yan insanlar ge-;rnektedir. goriinii~ler arasmda, ger~ekJi~in epeyce
Ma~aran1n, Platon'un anlatmuna gore, uza~mda y a~ amaktadu lar.
en dibinde oturan mahkumlar, yalnlZca, mahluk. Islam dininde, halk olunmu~,
ate~in aydutb~Iyla perdeden duvara yaratdm1~ varh~a verilen ad.
vuran golgeleri gorebilmektedirler. Elle- Buna gore, varh~1, 1 ger~ olup, ezeli
rinden, ayaklartndan ve boyunlanndan ve ebedi bir nitelik t.a~1yan, ozii gere~i
zincire vurulmu~, hi~bir ~ekilde k1md- varolan, kendisinden ba~ka bir nedene
da1nayan bu mahkumlar ma~ararun dayanmayan tannsal varllk dunyas1 ve 2
duvanndaki golgeleri, duvara golgesi Tann'run varh~n d1~1nda kalan varhk-
vuran nesnelerle kan~bnnakta, perdenin lardan meydana gelen duyusal dunya
arkas1ndan yanlolanan se;lerin duvarda- diye ikiye ayuan Islam dii~uncesinde
ki do~rudan do~ruya golgelerden geldi- ikinci kategoriye giren, yani Tann dt-
gine inarunaktad1rlar. Bu mahkUmlann ~Inda kalan tum varltklar mahiUktur.
sahip oldu.klan bilgi, onlann gozleriyle MahlUk, Islam felsefesinde, cans12lar, bit-
ve kulaklan yla kazand1klan d uyusal bil- kiler ve canWar olarak ii~e aynbr. Canh-
gidir ve bu gorsel bilgi d uvardaki golge- lar kategorisinin en tepesinde ise insan
lerin, yani g6riinu~lerin bilgisidir. bulunur.
Ma~aranm en dibinde, her yerlerinden mahsusal. Tasavvuf inancmda, insan1n
zincirlere vurulmu~ olarak ya~ayan bu be~ duyu yoluyla algdad1~1 de~i~en
mahkWnlardan biri, zincirlerinden bir varhk alan1ru tan1mlamak i~in kullant-
~ekilde kurtanhp aya~a kaldu1lsa ve lan terim.
once, yiizii duvarda golgelerini gordup Buna gore, gokler, yeryiizu ve biitiin bir
~ii nesnelerin kendilerine ve 1~1k kay- algllanabilir varhk dtinyas1, mahsusat
na~lna ~evirilse ve o nihayet ma~ararun kavrcmuyla dile getirilir. SOz konusu du-
d1~1na ~1karhlsa, onun bu donu~iimii yusal dunya, duyulara dayand1~1 i~in,
hi~ ku~ku yok ki ~k sanc1h olacakhr. zaman ve mekanla sinulanmt~hr; ole
tnsan i~in yandgdardan kurtulmak, eski yandan, mahsusat, yara~ olup, ge9-
ah~kanhklan terketmek ~ok gii~ oldu- cidir; onun bir sonu vard1r ve mahsusat,
~undan, o muhtemelen yeni duruma gorelili~e dayarup, mutlak hi~bir ~ey
ah~amayacak ve daha once gonnii~ ol- i~ennez. Terim, Platon'un duyusal dunya
du~u ~eyler, ona daha ger~ek gorunme- ve aloHa anla~1labilir ldealar dunyas1 ara-
ye devatn edebilecektir. Slndaki aynrruna dayanmaktadlt.
Benzehne bilgi a~1S1ndan yorumlana- Maine de Biran. 1766--1824 ytllan arasin-
cak olursa, ma~arann i~inin ve burada da ya~am1~ olan Frans1z filozofu.
soz konusu olan bilgi tarzlnJn, Platon'un Temel eserleri aras1nda, Influence de
gerc;ek bilgi olarak gormeyip kiit;Umse- I' Habitude sur Ia Faculte de Penser [Ah~
di~i duyusal bilgiye kar~1hk geldi~i kanh~ln Dii~iinme Yetisi Ozerindeki
soylenebilir. Buna gore, duyusal dunya- Etkisi}, Le Decomposition de Ia Pensee (Du-
nln de~i~en nesnelerini konu alan, ~uncenin Olu~umu Ozerine], Appercep-
~ok~a televizyon seyredip ikinci elden hon immediate [Dolayuns1z Tamalg1] ve
malumatlarla yetinen ve gorunu~leri n Rapports du Pysique et du Moral [Maddi
566 makam

olania Tinsel olarw\ lii~kilerine dair) ri, onlarm varolu~lar1run nedeni alan
gibi kitaplar bulunan Maine de Biran, Mutlak ya da Tannnm lezahi.irii olarak
insan di.i~i.incelerinin kaynag1yla dilde- gonne di.i~i.incesine ge~mez.
ki ifadesini ve akllyi.iri.ibnedeki birJe.. makam. Tasavvufta, Tann ile insan ara~
~imlerini ara~bran Fransa ideolojislleri s1nda, zaman i~inde a~dmak durumun-
ve nihayet, Frans1z tinselcileri aras1nda da olan birtaklm manevr basamaklar
yer ahr. bulundugunu one si.iren Yeni Platonru
Toplu1nsal sozle~me gorii~i.ini.in savu- gizemcilikten ge~en bir anlay1~ olarak,
nucusu Rousseau'dan de~il de, Confessi- insan1n sahip oldugu bilgi ve kazand1-
ons [ltiraflar ]'in yazan Rousseau'dan g1 irfan1n sonucu olarak elde ettigi
c;ok etkilenen De Biran1 onunla birlikte, onem ve degere gore bul und ugu tinsel
insarun hayvanlardan, ozgi.ir bir ozne 1nevkiye verilen ad.
olmak baklm1ndan farkhhk gosterdigi- Makam, Tasavvufla, aynca en a~ag1da
ni one si.irmi.i~tiir. Bwta gore, Maine de bulunan varhk kahndan en olgun deni-
Biran, tDescartes'1n Cogito ergo sum'unu, len varhk kahna yukselmek i~in a~d
Volo ergo sunt (lrade ediyorum, o halde masl gereken manevi basa1naklan gos-
varun) ~eklinde yeniden di.izenlemi~tir. lerir.
Bu ~er~eve i~inde, bilincin fenomonoloji- makinedeki hayalet [lng. ghost it~ the
si olarak lanunlayabilecegimiz bir machit~e; Fr. fan tome da11s Ia machine).
gori.i~ geli~tiren Maine de Biran'a gore, <;agda~ lngiliz filozofu Gilbert Ryle'1n
bilin~, tCondillac'tn yapbg1 gibi, yalnJZ- Descartes'1n zihin-beden ikiciligini, ra-
ca doni.i~i.ime ugram1~ dt~ kaynakh du- dikal di.ializmini ifade elmek i~in kul.:-
yu1nlar araohg1yla a~klanamaz. 1nsan landtgl deyim.
bilinci, islemli ~abaya, insarun diren~le Buna gore, insan bedeni olduk~a kar-
kar~da~an etkinligine baglanmahdlr. ma~lk ve ayr1nbh bir makine iken, yal-
Melafizigin 1 diren~le kar~da~an islemli nJzca cisimsel olmayan bir ruhla birle~
~abayla ili~ki i~inde, elkin ben olarak tigi zaman bir ki~i haline gelmekledir.
oznenin varolu~unu ortaya koydugunu makine insan [lng. man of machi,ze; Fr.
one si.iren Maine de Biran'a gore, ozne homme machine]. Frans1z duyumcu ve
kendisini, bir neden, etkin bir gu~ olarak 1naddeci filozofu tLametlrie'nin di.i~i.in
algllar. Ba~ka bir deyi~le, elkin bir ben cenin belli bir bi~imde di.izenlenmi~
olarak oznenin varolu~u, insana sezgide maddede bulunan hareketin sonucu ol-
verilir. Bu ben fenomenal bir ben oldu- dugunu, hayvanla insan aras1ndaki
gundan, Maine de Biran bu noklada kal- farkhh~, niteliksel degil de, niceliksel
maz. 0, bilincin sezgide verilen, istemli oldugunu, insarun, yalntzca ~arklann1n
~abayla ortaya ~1kan bu benin, numenal karma~1khg1ndan dolay1 farkl1 ve ge-
ve lozsel bir ruhun ya da mutlak1n feno- li~mi~ gori.indi.igi.inu ifade eden 1748
menal tpzahi.iri.i ya da ifadesi oldugunu larihli kilab1n1n ba~hg1.
sayler. Bununla birlikte, soz konusu nu- Felsefesinde, ger~eklen varolarun yaJ ..
menal benin varolu~u, bilgi degil de, ruzca madde oldugunu gostermeye ~ah
inan~ ]a ilgili bir kon ud ur. ~an Lamettrie'ye gore, hayvan, bir ruhu
Ya~amiJ"W\ son donemlerine dogru, olmayan, yalruzca sinir sislemi ve beyni
daha ~ok dini nilelikli bir felsefeye dogru sayesinde duyumlayan, algllayan, hatta
kayan Maine de Biran, yine ~e, insan1n yargdayan bir varhkbr. Hayvan, ruhtan
i~sel ya~anhs1run filozofu olarak kallr ve yoksun bir varhk olarak duyumluyorsa
lemkinH davranarak, insarun sezgi ya da eger, Lameltrieye gore, insaru bir de
tamalg1da verilen fenomenal beninin, ruhla donalmak it;in hi~bir neden yok-
mutlak ya da tozsel ruhun bir tezahi.irii tur. <;unki.i insarun duyarhg1, iradesi,
oldugu di.i~i.incesinden tum fenomenle- zekas1, hayvan1n buna kar~1hk gelen
Malebranche, Nicolas 567

fonksi yonlanndan biraz daha yuksek h varhklann iradeleri i.;in ge~erli olan
olan fonksiyonlardan ba~ka hi.;bir ~ey yasa olarak gorulur. Kant'a gore, ahlak
de~ildir. ayru zamanda iradenin oznel maksimi
Condillac insanm evrensel do~a duze- haline gelen nesnel yasala!dan olu~ur.
ni i.;inde bir istisna, ayn ve ayncahkb Bundan dolay~ o ahliksal buyru~unu
bir tur olmadl~lnl sayler. Do~arun ya- 'Maksimin herkes i9n ge~rli bir evren-
salan tum varhklar i~in ayrud1r. Bu ba- sel yasa olacak ~ekilde eyle!' diyerek
k.Jmdan insanla hayvan, bitkiyle cansLZ ifade etmi~tir.
varhk arasmda hi~bir fark yoktur. insan makulaL islam du~uncesinde, varh~an
da ruhsuz bir makinad1r, am a yalruzca genel ilkelerine, Aristoteles"in kategori
hayvandan daha karma~1k olan bir ma- lerine verilen ad.
kinadr. Makulab, e~ya ya da varhk i.;in genel
makrokosmos [ing. macrocosm; Fr. macro ge~erlili~ olan kesin ve de~i~mez ilke-
cosme; AI. macrocosmus). Aktif, yap ka~ ler olarak yorumlayan islim du~uncesi,
zanm1~ bir butun olarak du~unulen zaman zaman Aristotoles etkisi altmda
evren. Mikrokosmos diye adland1nlan kahrken, tum kategorileri toz (cevher),
insanla kar~Itla~tudan, insana bir~ok ilinek (araz) ve hayyiz (mekanda yer
baknndan benzer oldu~u varsayllmak kaplama)'e indirgeme tavnnda oldu~u
Ia birlikte~ insandan .;ok daha buyuk gibi, zaman zaman da Stoacalann ve
olan kompleks butun. Ku~ukevren ola- Plo~nos'un etkisi alhnda kalrru~hr.
rak gorulen insan1n kendisi gibi, akla, Makyavelizm [ing. Machiavelism; Fr. Mac-
akd ilkelerine gore duzenlendi~i, insan hiavelisme]. 14.69-1527 ylllan aras1nda ya-
gibi canh ve bilinc;li oldu~u du~unulen ~amJ~ olan italyan du~unuru Machie-
kompleks yap1, do~as1 insan varh~1na velli'nin~ devletin ya da devlet adaJIUIUI\,
, tam olarak yans1yan tanr1sal bir varh~a ozellikle d1~ ili~kiler silz konusu oldu~
kar~1hk geldi~i varsayllan butun. ~unda, ulkesinin yaranna olabilecek her
T1pk1 rasyonel du~uncenin insan varh eylem ve hareket tarz1n1n m~ru oldu-
~mdaki denetleyici ve yol gosterici gu~ ~unu, amac1n arac1 me~rilla~llrd1~UU
olmas1 gibi, evrenin de tek bir tinsel ilke dile getiren politik ilkesine ya da her
tarafmdan duzenlenmi~ oldu~u fikri, turlu ahlik ilkesini hi~ sayan siyasi go-
dii~unce tarihinde, bir yandan dunya- rii~une verilen genel ad.
nin in san taraf1ndan anla~Ilabilir old u- Ulusal devlet du~uncesinin ilk buyuk
gu ve bilimsel ara~trrma i-;in uygun bir temsilcisi olan Makyavelli, devleti dini
yap1da bulundu~u inanana, bir yandan temellerinden kopamu~ ve devletin
da bu ruh ya da tinsel ilkeyle mistik bir herhangi bir ama~ ya da idealin arac1
birli~e ula~mak i~in ~ah~ma arzusWta olmadliJru soylemi~tir. Devletin kendi
yo I a~m1~hr. i-;inde bir ama~ oldu~unu, devletin ege-
maksim [!ng. Jntttim; Fr. marime; Al. ma- menlik.i~in varoldu~unu one suren filo-
xime ). Gene I olara~ bir bireyin benim- zof, her ~eyin, egemenlik amac1n1 ger-
seyebilece~i, ya da bireye, eylemlerinde ~ekl~tirmek i~in bir ara~ oldu~unu,
iyi bir yol gtisterici olarak kabul etmesi insanla nn de~erli buld u~u her~eyin,
tavsiye ediler:t davran1~ kurah. Mantak- bu amaca hizmet etti~i ol-;ude iyi ve de-
tak.i, genel bir kabul goren iddia ya da ~erli olup ~1ktl~m1, yoneticinin, devle-
kural. Kant'1n ahlik felsefesinde, ahlaki tin egemenli~ini tesis edebihnek i~in
ozne i~in ge~erli old u~u gorulen pratik her yola ba~vurabilece~ini belirtmi~tir.
bir ilke. Malebranche1 Nicholas. 1638-1715 y1llan
SOz konusu anlam1 ifjinde, maksim pra- aras1nda ya~am1~ olan Frans1z filozo-
tik bir yasadan farkhhk gosterir, ~unku fu. Temel eserleri: Recherche de la Vlritl
pratik yasa nesnel olarak ya da tiim akd- [Hakikatin Ara~tullmasa], Traite de Ia
568 Mal thus~uluk

Nature ef de la Grace [Do~a ve Tann'ntn ettirece~hnizi kesinlikle bilemiyoruz.


1nayeti Dzerine] ve Entretiens su Ia Ger~ek nedensel guciin eylemde bulun-
Metaphysique et Ia religion [Metafizik ve du~unu ve nasd eyledi~ini bilen varbk
Din Dzerine Gorii~1neler 1- olmas1 gerekti~ini dii~iinen Malebranc-
Malebranche, ger~ek Hristiyan felsefesi he'a gore, benjm kolumun hareketinin
olarak gordti~u Descartes felsefesine ger~ek nedeni olma1n fikri c;eli~ik bir fi-
ba~l arun1~ ve tGeulincx gibi, zihin- kirdir. Zira, ger~ek bir neden, zihnin
beden ili~kisi iizerinde dunnu~tur. 0, kendisiyle sonucu aras1ndalci zorunlu
iki farkh ozle tan1mland1~1 i~in, arala- ba~lanhy1 ke~fetti~i bir nedendir.
nnda ortak hi~bir nokta bulunmayan ve Ger~ek bir neden olman1n yarahc1 bir
bu nedenle birbirine ba~lanamayan iki nedensel gi.i~ olmak old u~un u soyleyen
toz, yani zihin beden ili~kisi konusun- Malebranche'a gore, hi~bir i~an yarati-
da, Tann'nun ruha, bedensel siire~leri Cl ola1naz. Dahas1, Tann yarahna gucii-
birer vesile ya da araneden olarak kul- nu insana aktarm1~ da de~ildir. Cyley-
larunak suretiyle ideler koydugunu, zi- se, tek ve ger~ek bir neden vard1r ve o
hinle beden aras1ndaki gozle goriiliir da Tann'du. Fiziki nesneler aras1ndaki
ba~1n Tann'run miidahalesiyle kuruldu- ili~ki ic;inse, Malebranche, iki dsim ~ar
~unu savunan okkasyonalist gorii~ii ge- pl~h~l zaman, ikisi aras1nda nedensel
li~tirmi~tir. bir ili~ki bulurunad1~1 i~n, birinin hare-
Buna gore, tDescartes1n etkil~imcili ketinin di~erinin hareketini etkileme gu-
~inden farkh olarak, ild tozden hi~biri ciine sahip olmadi~lnl iddia etmi~tir.
nin di~eri iizerinde eylemde bulunama- Onun tHume'un gori.i~iine ~ok benze-
yaca~ml dii~iinen Malebrancahe'a gore, yen nedenseUik gorii~iiniin manhksal
zihinle beden arasmda bir kar~Il1khhkt sonucu, 'bizim her~eyi Tann'da gordii-
bir tekabiiliyet vardu. Zihin dii~iiniir, ~iimiiz' sonucudur, zira d1~ diinyadak.i
fakat tam ve gere~i gibi konu~uldu~un nesneler bizde, bir ide ya da dii~iince
da, bedeni hareket etti remez. Beden ise, meydana getiremeyece~i i~in, tii m ide
Malebranche'a gore, ruh tarahndan ken- lerimiz Tann'dan ~Lkar.
disine ~ekil verilmi~ olan bir ~ey olma- Malebranche i~te, bu o~retiyi Slntrh
Ylp, ruha Tann tarahndan uydurulan, varhklar olarak bizim ezeir-ebedi ve zo-
ayarlanan bir makinedir. runlu do~rulara nasll sahip olabildi~i
Etlcile~imcili~i reddeden Malebr~che, miz olgusunu a~1klamak i~n kullan-
tokkasyonalizmiyle psiko-fiziksel para- mi~hr. Ba~ka bir deyi~le, bizim bir ~eyi
lelizme ~ok yakla~m1~t1r. 0, bu ~er~eve bildi~imiz zaman, Tann'n1n zihnindeki
i~inde, tinsel varhklarm iradesinin, diin- ideleri bildi~imizi soyleyen Malebranc-
yadaki en kii~uk bir varh~1 bile hareket he'a gore, bizi ayd1nlahnak suretiyle, bir
ettire1neyece~ini soylemi~tir. Zira, Ma- ~eyi bilme olana~1 veren Tann'du.
lebranche'a gore, bizim, ome~in kolu- MaJthus~uluk [ing. Malthusianism; Fr.
muzu hareket ettirme iste~imizle, kolu- Malthusianisnze]. 1766-1834 ylllan ara-
muzun hareketi arasmda, zorunlu hi~bir sinda ya~am1~ olan ingiliz iktisat~1s1 T.
ba~lanh yoktur. Kolumuzun biz istedi- R. Malthus tarahndan savunulan ve
~imiz zaman hareket ettigi ve bizlerin do~umlann ktsitlanmasi gerekti~i o~
kolumuzun hareketinin do~al nedeni ol- retisine verilen ad.
du~unlUZ do~rudur. Fakat ona gore, Diinyadaki niifusun g1da kaynakJanna
do~al nedenler gerc;ek nedenler degil- ktyasla ~ok daha h1zh arth~1n1, diinya-
dirler. da, g1dan1n yalruzca aritmetik bir tar.z-
~u halde, bizim istek ya da irademiz, da artb~l yerde, niifusun geometrik
Malebranche'a gore, bir vesile ya da ras- olarak arth~1n1, diinyadaki niifus arh-
lanhsal bir nedenden ba~ka bir ~ey ola- ~Inln biiyiik boyutlara ula~aca~Inl,
maz, ~iinkii biz, kolumuzu nasd hareket kaynaklann herkes i~in yeterli olmaya-
manhgtn itlevi 569

cag1n1, nilfus arh~1n1n yoksull uk, a~hk manhAn i~levi [ing. fin1ction of logic; Fr.
gibi toplumsal problemlerin en biiyilk fonction de Ia logique]. Ge~erli akllyiirilt-
nedeni oldu~unu savunan Malthus~u Ineyi, diizgiln dii~ilruneyi konu alan
lu~a gore, h1zh nilfus art1~1 yoksul top- bilim ya da disiplin olarak 1nant1~1n ye-
lumlarda ger~ekle~ir. Bu problemle ba~ rine getirdi~i i~lev ya da sa~lad1~1 ya-
edebilmek il;in, do~um kontrol progra- rarlara, mantlk biliminin ger~ekle~tirdi
nna ihtiya~ vardu. ~i fonksiyonlara i~aret eden terim.
maneviyat. Platoncu ve Yeni-Platoncu fel- Mant1~1n i~levlerinin ne olduAu konu-
sefenin etkisini hisseden islam felsefesi- sunda farkh gorii~ler one silrillmil~ ol-
nin varbk alarunda benimsedi~i ikici go- makla birlikte, mant1~1n esas i~levi,
ril~iln sonucu olan aynnun bir ucunu daha do~ru bir bi9mde akll yilriitmeyi
meydana getiren, ve maddiyat kapsam1 ya da tarh~mayi o~retmek olmaylp, ge-
i~indc olup, zamanla mekan i9nde bulu- ~erli ~1karurun genel do~asuu ya da ya-
nan varhk tilrlerinin kar~1smda yer alan psn anla~l11r hale getinnek ya da
varhk tilrlerinin 1neydana getirdi~i var- a~1klamaktu. Buna gore, bililnin temel
hk alan1. amaa, ~eyleri meydana getinnek ya da
Bun a gore, mana kavram1 ile dile geti- yaratmak de~il de, insanlann ~ey Jeri
rilen ve zamanla 1nek~n tilriinden Slnlr- anlamas1n1 sa~lamaktu.
layc yap1lar1n otesinde olan ruh, can, Astronomi hi~bir zaman, yld1zlan ya
zeka, zihin, ya~am, bilgi, anlam, kav- da y1ldaz sistemlerini meydana getir-
ram ve ideal nesne tiiriinden tiim var- Inek veya ydd1zlara izleyecekleri yoriln-
llklar maneviya tm kapsam1 i~ine girer. geleri o~rebnek iddiasmda olamaz;
Mani1eizm (ing. Manichaeism; Fr. Ma- onun amac1 ylldizlan ve ylld1zlann ha-
niclteisnre; AI. Manicha"isn1us). M. 5. 3. reketlerini betimlemek ve afl}klamakhr.
yuzy1lda iranda Mani taraflndan ku- insanlar fizyolojiden, kendilerine yeme-
rulmu~ olan ikici dinsel hareket. yi ve i~meyi, yilrilmeyi ve ko~ma y1, v.
Zerdii~t inan~lanyla eski Mezapotam b. g., o~retmesini beklemez)er. insanlar
ya dinlerinin bir sentezinden meydana bunlan, fizyolojinin yardun1 olmadan
gelen ildci bir din olarak Mani~eizm, yapamasayddar e~er, fizyolojinin ken-
hem evrenin kendisini ve hem de insan disi hi~bir zaman ortaya ~akamazd1.
varh~uu, iyilikle kotiilil~un, hay1rla Ayn1 ~ekilde, insanlar manh~1n yardl-
~errin sava~ alaru olarak gorilr. Bu ild ml olmadan do~ru bir bi~imde akd yii
temel ve kar~1t gii~ten iyilik 1~1k, aydn- riltebilirler ve ger~ekte yilriitmektedir-
hk ve ruh, kotiiliik ise karanhk, beden Jer de; insanlar bunu yapamasayd1lar
ve madde olarak ortaya ~Lkar. Bir beden e~er, mant1~1n kendisi varolmazd1.
ve bir de ruhtan milrekkep olan insan Insarun do~as1nda varolan akdhhkhr
varhg1n1n mutlulu~u, soz konusu iki ki, mant1~1n kendisini olanakh hale ge-
kar~1t gil~ aras1ndald dengeye ba~hd1r. tirmi~tir. Manh~1n temel amac1, insan-
Buna gore, insan, iyilikle kotiilugun kay- lara do~ru bir bi~imde akd yilriltmeyi
na~mas ve son ~oziimlemede iyili~in o~retmek de~il de, onlar do~ru bir bi-
zaferi olarak gorillen mutluluk haline, ~imde akd yilrilttiikleri zaman, ne olup
bir yandan bilgi ve sezgi yoluyla, bir bitti~ini, ve baz1 akdyilriltlnelerin ni~in
yandan da ahlaki erdemlerle, yani bir yanh~ olduklann1 a~1klamakhr. T1pk1,
tilr ~ilecilik ve ba~ka insanlar1 sevmek boylesi bir yararhhk her ne kadar bililn-
suretiyle ula~abilir. Maddenin ve bede- lerin temel amac1 olmasa da, bilimlere
nin kotiiliiklerine kar~1 din yardun1yla ili~kin bilginin ~u ya da bu ~ekilde ya-
ayakta kalabilen ruh, oliince Adil Yarg1~ rarb olmasa gibi, manh~a ili~ldn bilgi
taraf1ndan yarglandlktan sonra ya cen- de, ayn1 zamanda, insan1n ula~bg1 so-
nete gider ya d a maddeye donil~erek nu~lan kontrol etmesinde ona yard1mo
silrekli bir mutsuzlukla belirlenir. olabilir.
570 manhk

manhk (Yun. logike; ing. logic; Fr. logique; manhk~a empirizm [lng. logical empin'cism;
AI. logike]. 1 Geni~ anlam1 ic;inde, onci.il Fr. enrpirisnre logique; AI. logischer enJpris-
ya da onci.illerden bir sonuca giden akll- urus]. Viyana <;evresinin onde gelen baz1
yi.iri.itmenin yap1s1yla ilkelerini konu filozoflannan, ome~in ba~ta Rudolph
alan bilim dah. Di.izgi.in di.i~i.inme, Camap'1n, Hitlerin Almanya'da iktidan
do~nt di.i~i.inme kurallaruun ve fonnla- ele ge9rmesiyle birlikte, Amerika'ya g~
nnln bilgisi. Bir ~eyin ba~ka bir ~eyden etmelerinden sonra, ozellikle A. B. o:de
c;1kh~1 ya da ba~ka bir ~eyin son ucu ol- mantlk~1 pozitivizmin yerini alan, Viya-
du~u ba~1ntllar1 inceleyen formel disip~ na <;evresinin mantakc;1 pozitivlzmini
lin. si.irdunnekle birlikte, onda baz1 de~i~ik
Soz konusu olan, konu ahnan akllyi.i- likJere giden felsefe akuru.
ri.ihne ti.iriine gore, farkl1 manhklardan Bu akam, felsefi ve bilimsel problemle-
soz edilebilir. Buna gore, ti.imdengelim- rin ~ozumi.inde, modem manbksal ana-
sel akllyi.iri.itmeyi konu alan manh~a lizlerden yararlanmak gerekti~ini; zira
dediiktifi ti.imevanmsal akalyi.irutmeyi felsefenin geleneksel problemlerinin, bi-
konu alan manh~a tUmevarrmsal, pratik limin konu ald1~1 olgusal problemler ve
akdyi.iri.itmeye dayanan manta~a ise de- felsefenin ele ald1~ ka vram analizi ve
ontik mantrk ad1 verilir. metodolojiyle ilgili problemler olarak
2 Manhk daha dar bir ~er~eve i9nde, iki ba~hk albnda toplanabilece~ini; bu
~akanm ya da dedi.iktif akllyi.iri.itmenin Slnlflamanm d1~1nda kalan ti.im prob-
ilkelerini ya da kan1tlama yontemlerini lemlerin anlamsaz olduklanru; formel
ara~tuan formel disipline kar~1hk gelir. manbk sistemlerinin ilkeleriyle ti.imeva-
Ba~ka bir deyi~le, ge~erli akllyi.iri.ibneyi nansal akllyi.iri.itmeyi deneyim yoluyla
konu alan, ge~erli akt.lyi.iri.itmenin sis- kan1tlamak imkins1z oldu~undan, em-
temle~tirilmesini ama~layan mantlk, ko- pirizmin de bir s1nan bulundu~unu,
nusunun i~eri~i de~il de, formu iizerin- (manhksal do~rular d1~mda kalan) ti.iJn
de yo~unla~h~l i~in forrnel mantrk ve onermelerin duyu verileriyle ilgili temel
felsefi mant'k olarak ikiye aynh.r. onennelere indirgenebilir oldu~unu sa-
Formel mant1~1n en onemli i~levi, ~e vunur.
~itli konulan aksiyomatize etmek, ge- mant1k~1 pozitivizm [tng. logical positi-
~erli ~1kanm kahblan i~inde suufla visnr; Fr. positivisme logique; AI. logischer
maktlr. Soz konusu formel manh~ 've', positit~isnrus]. Klisik tpozitiviz.min, bi-
'ya da', 'ise' gibi eklemlerle birle~tirilen limsel empiri.zm ya da bilimsel poziti~
onermeleri konu alan onermeler manb- vizm olarak da bilinen, 20. yi.izylldaki
~lyla, farkl1 onenne ti.irleri aras1nda bir devamma veri len ad. Temsilci~ini Her-
ay1nm yapan yi.iklemler manh~1ndan bert Feigl, Philipp Frank, Moritz Schi-
olu~urken, felsefi mantak forme} man- lick, Rudolph Camap ve A. J. Ayer gibi
hkta gec;en kavramlan analiz eder. filozoflann yaptt~1 mantak~1 pozitiviz-
Ote yandan, manh~m do~as1 ve kapsa- min belli ba~h tav1r, tez ve gori.i~leri
mlnl ele alan felsefe dahna mantrk felsefe- ~tsyle s1ralanabilir:
si ad1 verilir. Buna gore, manhk felsefesi Bir ti.imce ya da onermenin bili~sel ya
1nanb~1n mahiyetini, onun bilgiyle olan da bilgisel bir anlama sahip olup olma-
ili~kisini, manhk ile da~ di.inya arasln- dl~lnl belirlemede temel olc;i.it olarak
daki ili~kiyi ara~hr1r. Manh~1n akdyi.i- tdo~rulanabilirlik ilkesi benimsenmeli
ri.itmeleri konu ald1~1 kabul edildi~in dir. Buna gore, bir tUmce ya da onenne
de, argi.imanlann unsurlanru tarh~an, nin bili~sel anlam1, o ti.imce ya da tsner-
akalyi.iri.itmede onci.illerin sonucu des- menin do~rulanabilir olmasma ba~hd1r . .
tekledi~ne kimin karar verdi~i proble- Bir ti.imce ya da onenne, en azandan ilke
mi i.izerinde duran manhk felsefesi, yine olarak empirik yoldan do~rulanabilirse
manh~ln semantikten nas1l farkhla~ta~ e~er, anlamh, aksi takdirde anlamslz-
~1n1 ortaya koyar. dar.
manhk~r pozirivizm 571

Maten1atik ve manngm tum onermele- p1ld1gmda, geleneksel felsefenin prob-


ri, tannn geregi dogru olan analitik finer- lemlerinin, anlams1z problemler olmak-
meier ya da totolojilerdir. BwlW11a birlik- tan ~ok, olduk.;a kotu bir bi.;i..mde for-
te, matematik ve manb.gm onermeleri, mule edihni~ olan sozde problemler
bilgi bakmundan anlamh ve dogru olan olduklan anla~1lacakt1r.
onermeleri duzenleyip organize etmede Mant1k~1 pozitivizme gore, dil bir he-
son derece yararh olan onermelerdir. Bu saplama sanatl, ger.;ek bir kalkuldur ve
onennelerde ge~en kavramlar, ger.;ekli- formelle~tirilerek, a) felseff problemleri
gin incelenmesi suretiyle ke~fedilen, ~ozme ya da onlann kotu bir bi.;imde
dogrulanan kavramlar olmay1p, uzla- formule edilmi~ olan sozde problemler
~un yoluyla, i.;k.in ad tarumlanyla elde olduklanm gosterme ve b) bilimin te-
edilen kavramlard1r. Deyimlerinin an- mellerini ortaya .;1kanp, gozler onune
lamlanrun a.;1khga kavu~turulmasm serme i~inde, bir ara.; olarak kullaml-
dan olu~mayan ve dolay1s1yla analitik mahdlr. Ger.;ekten de, manhk.;1 poziti-
onermelerde ifade edilmeyen her tilr vistler, fizik benzeri olgusal bilimlerde
bilgi deneyime dayarunak durumunda- soz konusu olan a.;1khk, tamhk ve da-
du. i~te bu baglamda, sentetik onenne- kiklige felsefede de sahip olmak ama-
lerin, deneyim tarafmdan dogrulanamaz clyla, yapay, ve formel bak.Jmdan yet-
ya da .;urutulemezlerse eger, temelsiz ve kin olan diller olu~turmak i9n .;aba
anlams1z olduklan savunulur. gostermi~ ve bu alanda ger.;ekten de
Ger.;eklik uzerine olan dogru bilginin ba~anh olmu~lardu.
olanakh tek arac1, bilimsel yontemdir. Metafizi~n onenneleri anlams1z oner-
Manttk~1 pozitivist filozoflar, i~te bu melerdir. Metafizigin onermeleri, deney-
.;er.;eve ifjinde, mant1ksal-matematiksel sel olarak dogrulanamadlklan i.;in, bo~
ve deneysel bir metodoloji geli~tirerek, ve anlams1z konu~marun vazge.;ilmez
tum bilimleri, birlikli bir sistem i.;inde ogeleri olarak ortaya .;lkarlar. Onlar, ve-
toplamaya ~ah~m1~lardu. rimli totolojiler de degildirler. Metafizi-
Ger.;eklige ili~kin bilgiyi, fizik, jeoloji, gin onermelerinin do~luk ya da yan-
astronomi ve tarih gibi empirik bili.mler h~hklarma deneyimden yararlanarak
saglar. Bu bilimler tarafmdan saglanan karar verme olanaga bulurunad1gma
bilgi d1~mda, ger.;ekligin, metafizigin gore, bu onenneler her zaman ve her
sahip olma iddiasmda bulundugu tur- yerde b~ ve anlams1z kalacak onenne-
den bir bilgisi asia soz konusu olamaz. lerdir.
Kural koyucu bir ahlakla metafizigi, fel- Mant1k.;1 pozitivizm, insan zihninden
sefenin mutlak bir bi.;imde ba~ans1z ol- bag1ms1z olan bir d1~ dunyamn ve
dugu alanJar olarak degerlendiren man- ba~ka zihinlerin varolu~uyla ilgili oner-
b.k.;l pozitivizm bilgi teorisini, felsefenin meleri de, zaman zaman, empirik yol-
ciddi ara~tlnnalar yap1p katk1da bulu- larla dogrulanamad1~ i.;in, anlamsaz
nabilecegi tek alan olarak gonnu~lerdir. onermeler olarak gonnu~tur. Manuk.;1
Mantlkc;I pozitivistlere gore, bilimsel bir pozitivistlerden bazllara, bu baglamda
bilgi teorisi ~agda~ ~ekli i.;ind~ki man- bilginin uygun ve ger.;ek nesnelerinin
tlkla ozde~tir. Bundan dolaya, mantlk, fiziki objeler, yani cisimler oldugunu
mant1k.;1 pozitivizmin buyuk bir ba~an one suren fizikalist goru~u benimse-
kazand1g1 ve onemli katkllar yapt1g1 bir mi~lerdir.
alan olmu~tur. Mantlkc;I pozitivizm, ahlak alarunda
Felsefe, bundan ba~ka, manhk ve bilim- .;ogunlukla duygucu bir ahlak anlaya~a
sel yontemden de yararlanarak, anlam m savurunu~tur. Buna gore, degerler
analizi i~iyle ugra~mah v~ kavramla- insandan bagunsaz olarak varolmazlar.
rm anlamlanru a~1khga kavu~turmah Degerler mutlak olmadaklan gibi, dun-
dlr. Manbk.;1 pozitivizme gore, bu ya- yadaki suadan nesneler de degildir. De-
572 manhksal atomculuk

~eder ya da de~erierJe ilgili o Ian ahl3ki kanna~1k onermelerin, atomik onerme-


yargdar, empirik onermeler de~ildirler. lerin birbirlerine 1nant1ksal ba~la-;larla
1\hlaki yargdar, olgulan ya da bilimsel ba~lanmas1 sonucunda ortaya -;Ikll~Inl
bilgiyi ifade eden yargdar olman1n da dile getiren mantlksal atomculu~a gore,
t;ok uza~1ndadu. Manllkt;I pozitivizme dil, analiz yoluyla soz konusu nihaf,
gore, ahlaki de~er ve yargtlar, yaln1zca atomik onermelere aynlabilir. Bu ato-
belirli eylemler kar~1S1ndaki tavulan- mik onermeler basit nesnelerden olu
miZl, tercthlerimizi, duygularnntzl, be~ ~an atomik olgulan betimledikleri, yani
lirli ~eyler it;in soz konusu olan takdir dil ile dunya aras1nda tam bir ktekabu-
ya da nefret gibi hisleri ifade eden ~ey liyet ili~kisi bulundu~u i-;in, dilsel ana-
lerdir. liz yoluyla, dunya ile ilgili temel do~ru
manhksal atomculuk [ing. logical ato- lura ula~dabilir.
1nisn1; Fr. atomisme logiqr.e; AI. logischer Russell ve Wittgenstein'In bu o~retisi,
atomismus]. Onlli -;a~da~ ingiliz du~u her~eyden once klasik ingiliz empirist
nurli Bertrand tRussell ve A vusturyah gelenegine dayarur. Zira dilin ve dun-
filozof Ludwig tWittgenstein taraf1ndan yanin bile~ensel ya da atomik o~elerine
geli~tirilen ve dille du~lincenin atomik ay1nlmast du~uncesi, gerek +Locke,
onermeler ad1 verilen ve da~ gert;eklik- gerek tBerkeley ve gerekse tHume'un
teki a tomik olgulara kar~1hk gelen bolu- en belirleyici ozelligi olmu~tur. Manllk-
nemez ve ayn1 bile~enlere aynlarak sal atomculuk, ote yandan resilnsel bir
analiz edilebilece~ini ifade eden o~reti.
dil teorisine, dilin dun yay1 resmetti~i ya
Manb~1n, bir ozne ve bir yiikletnden
da aynen yansittl~l kabulune dayarur.
meydana gelen ve olgulara tekabul etti~i
Mantaksal atomculuk, her~eye kar~1n,
takdirde do~ru olan atomik onermeleri,
da~ ger~ekl i~in ya da dun yan1n nasd oJ-
aktuel bilgi sistemleri i~inde bir araya ge-
du~uyla ilgili bir ~eyler soyledi~i i~in,
tirdi~ini one suren mantJksal atomculuk,
bir sembolle sembolun gosterdi~i olgu metafiziksel bir o~eti olmak durumun-
aras1nda yap1sal bir ozde~lik bulundu- dadir.
~unu, sembolun karma~Ikh~lnln, onun
manhksal form (lng. logical form; Fr. forme
logiq~ee]. Manllkta, bir onerme, argiiman
tarahndan se1nbolize edilen olgularm
kanna~1kh~1na tekabul etti~ini, fonnel
ya da akllyiirutme surednin, i~eri~ine,
ve ideal bir dilin yap1s1yla dunyarun ger- konusuna ya da anlamJna kar~1t olarak,
t;ek yaplSl arastnda slk1 bir benzerlik bu- yap1s1 veya modeli; bir argiiman1n, -;t-
lundu~unu savunw-. kantnm, sembolik bir dille ifade edilen,
Ba~ka bir deyi~le, sembolik mant1~1n ve yaplSindan, benimsenen alalyurullne
sa~lad1~1 ideal yap1n1n yardimiyla ger- i~leminin niteli~inin a-;1khkhkla ortaya
t;ekJ~tirilecek analizin, dilin nasd ge- -;tkll~l form.
li~ti~i ve i~levini nasd yerine getirdi~i Bir argiiman ya da -;kanm1n, kullarulan
ni goz1er onune serece~ini, bunun ise, akJiyurutme tiiriine ya da yontemine
dilin kendisini betimlemek i-;in kulla- gore fonnel olarak ge-;erli olup olmad1~1,
nddi~l temel )apt ya da ger-;eklikle il- i~te bu fonna bakdarak be1irlenir. Oner-
gili do~rulan at;t~a -;Ikaraca~InJ savu- meler arasmda, onennelerin anlamlann-
nan manllksal atomculu~a gore, dil dan ba~tms1z olarak soz konusu olan -;I-
d uzeyinde atomlar, dun y a ile ilgili en kanmsal ili~kilere de i~te buradan
basil tumccler, atomik onennelerdir. hareketle manbksal fonn adt verilir.
Buna kar~1n, konu dilin kendisini be- manhksal i~erme [tng. logical implication;
timledi~i gert;eklik a~1S1ndan ele ahndi- Fr. implication logiqiU!; AI. logische impli-
~Inda, atomlar, atomik onennelerle btion]. Biri di~erinden tiiretilebilir olan
ifade edilen atomik olgulardu. Moleku- iki onenne aras1nda soz konusu olan
ler onermeler olarak tan1mlanan daha ili~ki.
Marburg Okulu 573

Bir tincnneniP. ba~ka bir onerme ya da le~tirilen ~1g1r ac;1c1 ~ah~malann belir-
onermelerden, me~ru olarak yalmzca ledigi devrim.
diger onerme ya da onermeler onu if~di Buna gore, manttg1 kuran Aristote-
li zaman ~1karsanabildigi ya da turetile- les'in, ge~erli tas1mlan smtflamasmdan,
bildigi i~in, ic;enne ve manb.ksal c;lkarsa- dogruluk ve c;1kanmla ilgili gorti~tin
nabilirlik ya da tiiretilebilirlik ger~ekte den sonra, manhkta bu temel tizerine
baghla~tk terimlerdir, zira belirli sonu~ uzun ytllar boyunca hemen hi~bir ~ey
lann, belirli onctillerden c;tkarsanabilir, eklenmemi~; 17. yiizy1lda tleibniz'in
ya da ttiretilebilir oldugunu soylemek, kaydettigi suurh ilerlemeyle, ondoku-
bu onctillerin bu sonu~lan i~erdigini soy- zuncu yuzy1lda tHegel'in yazdtgt, for-
lemekle e~degerdir. mel olarak gec;ersiz olan argtimanlardan
Ote yandan manttksal i~erme anlam olu~an Manhk kitabtyla, daha sonra da
konusuyla da ~ok yakmdan ili~kilidir. J. S. tMill'in mant1ga yonelik empirist
Buna gore, dilin gtindelik, normal kul- bir yakla~umyla belirlenen smah katkl-
lammt i~inde, anlamla ic;enne arasmda- lann ardmdan, 19. ytizytlm sonunda,
ki aytnm bir kavranun a~tk anlamtyla tFrege ve tRussell'm matematiksel dti-
daha az a~tk anlamt arasmda yaptlan ~tincenin temellerine ili~kin ~ah~mala
ayrnma kar~tltk gelir. Bu, her durum- nyla birlikte, belli bir devrim donemine
da, bir insanm soyledigi ~eyle, onun girilmi~; filozoflann, onemli olamn gon-
anlatmak istedigi ya da ima ettigi ~ey derim, referans oldugunu gormelerinin,
arasmda bir aymm yapma tarz1m1za manttgm dti~unceler arasmdaki ili~ki
kar~tltk gelmektedir. Anlamla i~enne leri degil de, dille dtinya arasmdaki il~~
arasmdaki farkhhk, yalmzca bir derece kiyi betimledigini anlamalanrun sonucu
farkhhgtdtr, ve bir ttimcenin (dogru- olarak, mant1k alamnda ger~ek bir dev-
dan) anlammm tam olarak hangi nokta- rim ya~anmt~hr.
da bitip, onun (dolayh olarak) anlatmak Maoizm [ing. Maoism; Fr. Maoisme].
istedigi ~eyin nerede ba~ladtgmt tam ~in'in eski komtinist diktatorti Mao Ze-
olarak belirlemek, her zaman kolay de- dung'un dti~tince ve uygulamalann-
gildir. Manhksal problem amac1 a~tsm dan meydana gelen siyasi ogreti.
dan aymm, ~ok btiytik bir onem ta~l Maoizm, temelde Marks'm, Lenin ve
maz, ve i~enne terimi, hem ttimcelerin Trotsky'nin dti~tincelerinden derlen-
daha a~1k, dogrudan anlamlanm, hem mi~ fikirlerin ~in'e ozgti ko~ullara uy-
de daha az a~1k, dolayh anlamlanm gulanmasmm sonucu olan Marksist bir
kapsayacak ~ekilde, ku~attct ve geni~ gorti~ttir. Bu ogretinin baglmSIZ felsefi
kapsamh bir bi~imde kullamhr. bir degeri olmadtktan ba~ka, Marksist
manbksal paradoks [lng. logical paradox; ogretiye yapbgl ciddi bir katkl da yok-
Fr. paradore logique). Her ikisi de saglam tur. Gtintimtizde arhk ~in'in resmi
karutlara dayamr gortinen iki kar~1 t ya siyasi ideolojisi olmaktan ~tkan Mao-
da ~eli~ik onenneden meydana gelen izm, Fransa'da, kimi Latin :Amerika til-
paradoksa; iki makul aktlytirtitmenin keleri ve Kambo~ya'da bazt azmhk gl)-
kar~tt ya da ~eli~ik gortinen sonu~lara ~ist gruplann baglandtgt bir ideoloji
gottinnesi durwnwta; manhk kurallan- olarak varhgmt stirdtirmektedir.
ru yanh~ bir bi~imde kullanmanm ya da Marburg Okulu [ing. Marbourg School;
uygulamamn, mant1k kurallaruu ihlal ing. Ecole de Marbourg]. Kant'tn felsefe-
etmenin sonucu olan, manhk kurallan- sinden yola c;tkan ve Alman dti~tintirti
ntn belli bir d uruma uygulanamamasm- H. Cohen tarafmdan kurulup, P. Na-
dan kaynaklanan paradoksa verilen ad. torp ve E. tCassirer tarafmdan destek-
manhkta devrim [Fr. revolution in the lenen, geli~tirilen felsefe okulu.
logic; Fr. revolution en logique). Manhk Adt ge~en her ti~ dti~tintir de, kesin
alamnda 19. ytizytlm !'onunda ger~ek- bilgideki a priori ve manhksal ogenin
574 Marcel, Gabriel

one1nini vurgula1 n1~tu. Ozellikle Cohen ierle bagda~hnla bilecegini one sur-
ve Natorp, tpsikolojizme kesin olarak mi.i~ti.ir. 0, ya~am1n ger-;ek amac1run
kar~1 -;1km1~ ve Kanfla Platon felsefesi- bir yandan insanlar, ote yandan da in-
nin olu~turdugu temel uzerinde, saf du- sanla Tann arasmdaki i-;tenlikli ileti~im
~unceye dayanan bir sistem kurmaya oldugunu iddia etmi~, fakat bu ileti~i
-;ah~1n1~lard1r. Buna gore, Marburg min bireylerin biricikligine dayarup, on-
Oku1u filozoflan, estelik. ahlak, bilgi ve lann ozgurlugunu korumas1 gerektigini
hukuk alan1nda, manhksal ve a priori savunmu~tur.
ogeyi, bu alanlann temeli olarak gor- Marcuse, Herberl 1898-1970 ydlan ara-
mii~lerdir. Sinda ya~arru~ olan Alman asalh unli.i
Okulun ozgun bir goru~i.i, tarih konu- Amerikan du~unur.
sunda ortaya -;1kar. Buna gore, Marbo- Frankfurt Okulu mensuplanndan biri
urg Okulu tarih konusuna ahlaki bir olan Marcuse, Marksist teoriyi 1920.den
a-;1dan yakla~arak, kendisine ozgu bir ba~layarak degi~en tarihsel ko~ullarla
sosyaliz1n goru~u geli~tirmi~tir. Tarih uyumlu hale getirmenin mi.icadelesini
kavra1ruru, akhn insanhk idesini ger- vermi~tir. Bu ama-;la, ele~tirel Marksiz-
-;ekle~tirmekten olu~an goreviyle ta- min kendi versiyonunu one suren ve
rumlayan Marbourg Okuluna gore, sos 1960'h ydlardan ba~layarak uluslarara-
yalizm, tarihi zorunlu yasalar alhnda Sl bir un kazanan Marcuse, Amerika
ve kendiliginden ger-;ekle~ecek ama-;la Birle~ik Devletleriyle Avrupa'daki yeni
ra yonelmi~ bir sure-; olarak degil de, sol hareketin destek-;isi ve savun ucusu
ozgi.irluge ve e~itlik-;i bir di.izene ula~ olmu~tur.
ma -;abalan olarak anla~lmahd1r. Bu 0, 1928 ydmda yayunlanan ilk makale-
nedenJe, tarihin ozu i.iretim ve gu-; iii~ sinde, fenomenoloji, varolu~-;uluk ve
kileri degil de, ozgiir insan akhnul Marksizmin bir sentezini yapm1~br.
urunleri olan ahlaki ilkelerdir. 1933 y1lmda, Marks'm Okonomischephilo-
Marcel, Gabriel. 1889-1973 ylllan arasln- sophJsche Manuskriple [Ekonomi ve Felse-
da ya~am1~ olan varolu~~ Frans1z filo- fe Yaz1lan] adh kitabm1 tan1tan Marcu-
zof. Temel eserleri: Existence et Objecti- se, boylelikle Marksizmin gen-; Marks1n
vit~ [Varolu~ ve Nesnellik], E.tre et Avoir du~unceleri ve eserlerinin bak1~ a-;sy-
[Varve Sahip Olmak], Du Refus a l'lnvo- la yeniden yorumlanmas1 yolun u a-;-
cation [Yads1madan Yakan~a], La ml~tlr.
Mltaphysique de Royce [Royce'un Metafi- 1934 ylmda, Nazi zulmilnden ka-;arak,
zigi]. Amerika Birle~ik Devletlerfne go-; eden
Ger-;ek olaru rasyonel olanla, yani oz Marcuse, burada ilk buyi.ik eseri olan
lerle ya da degerlerle ozde~le~tirdigine, Reason and Revolution [AkLl ve Dev-
~eyleri saf nesnelere doni.i~turdugune rim ]'u yazrru~ ve modem to plum kura-
inand1g1 ve varolu~u, -;eli~ik old ugu mlnin dogu~unu incelemi~tir. 1955 y-
gerek-;esiyle, inkar etti~ne inand1~ ide- hnda yay1nlanan E.ros and Civilisation
alizme kar~ -;1kan Marcel, inane1n one- [Eros ve Uygarhk] adb eserinde, o,
mini vurgulam1~ ve tHeidegger gibi, +Marks ve tFreud'un bir sentezini yap-
insanf tecrubenin ontolojik ag1rhg1n1 ar- rna~ ve bask1a olmayan bir toplumun
taya c;karmaya -;ah~ml~hr. anahatlanru -;i.zmeye -;ah~m1~t1r. 1958
Ayn varolu~-;u gelenek i-;inde yer y1hnda yay1nlanan Soviet Marxism [Sov-
alan tSartre'n ahlak goru~uyle insan yet Marksizmi] adh eseriyle, 1964 yhn-
ruhunun dunyada yalruz oldugu inan- da yay1nlanan Otle Dimensional Man
Cinl ele~tiren Marcel, varolu~-;ulugun [Tek Boyutlu lnsan] adh eserinde, hem
Tann di.i~uncesiyle uyu~maz olmad1- Bah kapitalizmini ya da ileri kapital:ist
g1n1, tvarolu~-;ulugun Hristiyan Hgreti- toplumlan ve hem de komunist tot-lum-
Marks, Karl 575

ian yogun bir bi~imde ele~tinni~tir. ili~kilere yonelik dii~iinceleriyle tam-


Ba~ka bir deyi~le, yoksulla~mamn gi- mr. Bu baglamda ekonomik determinist
derek artacagm1 ve somiiriilen s1mfm bir bak1~ afiiSim benimseyen Marks, te-
bilinfilenmesinin devrime yol afjacagml melde smlflara boliinmii~ toplumlarm
savunan Mark.s'1 ele~tiren Marcuse, sa- analizi i~iyle m~gul olmu~tur.
nayile~mi~ refah toplumlarmm i~lji Sl- Tum bunlara kar~m, ozellikle diyalek-
mhm kendi iljinde erittigini, bu siiredn tik konusundaki gorti~leri ve kapitaliz-
tiiketim ozlemi, yiiksek iicretler ve me ili~kin ele~tirileriyle tin kazannu~
medya yoluyla sagland1gm1 soylemi~ olan Marks'a gore, gerfiekten varolan
tir. 0, geleneksel toplumlardaki fonksi- her~ey maddenin tdiyalektik hareketi
yonel baskmm, iiretimin biiyiik bir sonucunda ortaya fiikmi~hr. Bu neden-
hiZla artt1g1 giiniimiiz refah toplumun- le, diyalektik yalmzca dii~iinceler ifjin
da fonksiyonel olmaktan filkhgml ve bir gefjerli olan bir yasa degil, fakat dogada
list bask1ya donii~tugi.inii one siirmii~ da gerfiekle~en aktiiel bir siirefjtir.
tiir. Oretimin tek amafi oldugu, giinii- 0, devletlcrin varhga geli~ ve yikdi~
miiziin totaliter, sanayi toplumunda, lanmn bile, soz konusu diyalektik siire-
fiOk boyutlu bir varhk olan insanoglu ce gore gerfiekle~tigini savunur. Dev]et-
Marcuse'e gore, tekboyutluluga indir- ler de, diyalektik bir geli~me siirecine
genmi~ ve kendisine yabancda~ml~hr.
tabidirler. Fakat bu geli~menin harekete
0, soz konusu ele~tirin.in ardmdan, es- geljirici giicii, tHegel'de oldugu gibi, bir
tetik ve biyolojik degerlerin yiiceltildigi ulusun ruhu degil de, uluslann iljindeki
bir toplum diizeni aray1~ma girmi~tir. saruflard1r. Bununla birlikte, toplumdaki
Gelecegin toplumuna ili~kin gorii~le s1ruflar da, maddi faktorlerin iiriiniidiir-
riyle ozgiirliikljii bir anar~ist olarak ni-
ler ve soz konusu faktorler ise, bir toplu-
telenen Marcuse, ozgiir, giizel, aydm-
mun iiretim tarz1 tarahndan belirlenir.
hk, cinsel iljgiidiilerin bastmlmadtgl,
<:;iinkii bir toplumun sahip oldugu tire-
herkesin yetenegine gore ozgiirce ljah~
tim teknolojisinin tiirti, bu toplum iljin-
tlgl, fiah~mamn bir oyun haline getiril-
digi, devletin bask1c1 gorevine gerek de, soz konusu teknolojiye kar~d..1k
duyuhnayan bir toplum diizenini ozle- gelen bir s1mf yap1smm ortaya filki~ma
mi~tir.
yo! afjar. Buna gore, hakim olan iiretim
Marks, Karl. 1818-1883 y1llan arasmda teknolojisi, el degirmenlerinin kullaml-
ya~am1~ ve dii~iinceleriyle oldukfia et-
masiyla belirlenen bir teknolojiyse eger,
kili olmu~ olan Alman dii~iiniirii. ortaya feodalizm ad1 verilen sm1f siste-
La Misere de Ia Pltilosophie [Felsefenin mi filkar. Fakat el de~rmenlerinin yerini
Sefaleti], Das Kapital [Kapital], Zur I<.ri- buhar makineleri ald1g1 zaman, bu kez
tik der Hegelschen Rechtsphilosophit. tkapitalizm feodali.zm.in yerini ahr.
[Hegel'in Hukuk Felsefesinin Ele~tirisi Marks soz konusu ogretisini, diyalek-
ne Kiltkl], Die Heilige Familie [Kutsal tik ve degi~meyle ilgili gorii~lerine ek
Aile), Die Deutsclr ideologie [Alman ldeo- olarak, belli bir ekonomi anlay1~ma ve
lojisi), Marrifest der I<.ommunistischen Par- ozellik.Je de kapitalizme ili~kin bir anali-
lei [Komiinist Parti Manifestosu), Die ze dayandum1~hr. Onun kapitalizme
I<.lassenkiimpfe in Frarrkreich [Frans,a'da ili~kin analizi ve afitkJamasa ~oyledir:
Smaf Miicadeleleri] ve Gnmdrisse gibi Kapitalistleri harekete ge4jlren, giidiile-
eserlerin yazan olan Marks, bir toplum yen en onemli ~ey, onJarm olabildigince
teorisyeni ve dii~iiniirii olarak, kariyeri- fiOk 9kar ve kazanfi elde edebiJme arzu-
nin ilk doneminde yabancda~ma kavra- landu. Kapitalistler, bu amaca ula~mak
ml iizerinde yogunla~nu~ olmakla bir- ic;in, ya yeni teknikler icad etmek ya da
likte, esas olarak ekonomik ya~amla elde olanlar1 geli~tirmek suretiyle, tire-
diger toplumsal kurumlar arasmdaki tim arafi ve teknolojilerini geli~tirirler.
576 Marks, Karl

Bu gel~menin toplum iizerinde, 1 eski- letarya). ~~~iler bu dummun bilincine


ye crania <;ek daha fazla mal iiretilmesi vard1k~a, yani i~~ide s1mf bilinci olu~
ve boylelikle, de tiretim miktanmn sii- luk~a, ayaklamrlar ve Marks'a gore,
rekli olarak artmas1 ve 2 teknolojik geli~ proleterya diktatorliilliinii kurarlar.
meni.n benzer meslekleri ya da i~leri icra Marks, bu ~ekilde a<;~kladll kapitaliz-
eden insan say1s1mn siirekli olarak azal- min yll<>lmasJ gerektigini, ve kapitaliz-
masma neden olmas1 yoluyla, yogun bir min ykiii~Inln yalmzca devrim, yani
etkisi olur. Soz konusu geli~meler, ~iddet yoluyla olacagm1 sayler. Kapita-
Marks'a gore, i~~inin yaranndan ~ok za- lizmden tsosyalizme ge~i~in ban~ yo-
rannadJr. Buna gore, iiretim ve iiretken- luyla ger~ekle~ememesinin nedenini
lik artllk~a, kapitalistin kan daha da Marks, devletin, toplumun zenginli!lini
artar, ~nkii daha fazla miktarda iiretim kontrol altmda bulunduran egemen
daha ucuza mal olur ve makineler i~~i srruf tarafmdan kullarulan bir ara~ oldu-
nin yerini aldk~a, emegin iicreti dii~er. gu gorii~iiyle a~1klar. Egemen s1mf bu
$u halde, teknolojik geli~meden dolay1, ara~ ya da ayg1h, kitleleri somiirmek
iiretim arthk<;a, tiretimin maliyeti azahr amaayla kullarur. Devletin tiim oge ve
ve i~adammm kan artar. Kardaki bu birimleri, Marks'a gore, statiikoyu koru-
aru~, bununla birlikte i~~iler arasu'ida mak i~in diizenleruni~, yani egemen Sl-
i~sizligin arll~ma y_ol a~ar. rufm iktidamu siirdiirebilmesi i9n ayar-
Dretim arll~mm sonucunda ortaya lanml~br. Mahkemeler, polis ve hatta
~1kan bu iki kar~1t egilim, yani uzun hiikiirnel, Marks'a gore, yonetici s1ruhn
vadede kapitalistin kannm arh~yla i~ ~1ki>rlanm korumak i~in vardu. Bunlar,
sizligin ~ogalmas1, rekabetten dolay1, bir ba~kaldmyla kar~da~ddJill takdir-
daha da yogun bir bi~imde soz konusu de, hemen bastmrlar. Bundan dolay1,
olur. Daha fazla mal satmak ve boylelik- proletaryanm devrim d1~mda bir yolla
le daha ~ok kar etmek isteyen i~ adam1 egemen olabilmesi miimkiin degildir.
rakiplerini a~mak, all etmek durumun- Kapitalizmi konu alan analizinde,
dadu. 0, bunun i~in fiyat k1rar. Ayru Marks da, hpk1 diger ekonomistler gibi,
iiretim teknolojisinden rakipleri de fay- ekonomik bir deger teorisi benimsemi~
dalimacagli~ll.'.!...kapitalistin maliyeti d~ tir. Bu teoriye gore, bir ~eyin degeri, o
~iirebihnesinin tek yolu, Marks'a g9re, ~eyin belirli ko~ullar altmdaki iiretimi
cmegin paymm, i~~iye odenen iicretin suasmda soz konusu clan emegin fiyab
dii~iiriihnesidk, Makinele~meden dela- ya da degeriyle ozde~tir. Marks, bu
Y zaten artan bir i~sizlik soz konusuy- noktada ozgiin olmarun uzagmdadu.
ken, i~~iler, bu yeni durum kar~1smda, Fakat o, buna ek olarak, bir de arh
varolan i~ler i~in kendi aralarmda kya- deger teorisi geli~tirmi~tir. Bu teori, ka-
sya bir rekabete girer ve daha az iicretle pitalist ekonomide, i~ adarmnm kannm
~ah~may1 kabul ederler. Marks'a gore, kaynaguu a9klar. Buna gore, s1radan
i~~inin aldll iicret azald1k~a, ~ adaml- i~~i ya da i~9ler, fabrika alacak, endiist-
mn kan ve onun ba~ka i~letmelerle, ka- ri kuracak kapitalden yoksundurlar. 1~
pitalistlerle rekab.;!t etme ~ans1 daha da ~inin sahip oldugu ve ekonomik deger
artar. ta~1yan tek ~ey emegi, ~ah~ma giicii ve
Marks, bu baglamda, kapitalizm geli~ kapasitesidir. ~~~i emegini kapitaliste
tik~e, zenginin daha da zenginle~tillini, satar; kapitalist ise, i~~iye, emeginin
yoksulun ise daha fazla yoksulla~hllm kar~hll olarak belli bir iicret Cider. Bu-
one siirer. Bu geli~me siireci i~inde, orta nunla birlikte, i~~iye Odenen iicret,
s1mf yok olup gider ve toplum iki s1rufa onun iiretti~i mahn degerinden <;ek
aynhr: Dretim ara~lanna sahip clan, daha azdu. l~te, i~~inin iirettilli mahn
kii<;tik ama zengin bir s1mf (bur juvazi), degeriyle, aldll iicret arasmdaki farka,
say1ca biiyiik, fakat yoksul bir suuf (pro- Marks arh deger adm1 verir.
Marksizm sn

Ona gore, ~~iyle i~~inin aras1ndaki ~a klllla~tltmak yerine, onlan birbirlerin-


tl~tnanin nedeni de, bu arh deterdir. den uzakla~hnr. lnsan toplu1nu insan1n
Bu dun.un, i~~ide kapitaliste kar~a nef- kendisi i~in da yaruhnaz hale getinni~
ret ve dii~manhk uyanduu. <;unkii, tir. Burada ahlak yoktur. Ahlak, Marks'a
Marks'a gore, zenginliti yaratan i~~idir, gore, kapitalist toplumun y1kth~1ndan
fakat i~~i iirettiti zenginlikle oranhh bir sonra ancak, yeniden kurulacaktar.
kar~ll1k alatnamakta, onun iirettiti arh Marksist sosyoloji [ing. Marxist sociology;
deter kar olarak patronun cebine git- Fr. sociologie Ultlr xiste]. Marks'm oluaniin-
Inektedir. Marks"a gore, i~te bundan do- den sonra, 20. yiizydda ortaya ~tkan ve
layi, bu geli~me siirecinde, i~~i ve i~ve Marks'm toplum teorisini koruyarak onu
rende kar~at ~1karlar soz konusu olur. giiniimiiz ko~ullanna uyarlayan sosyolo-
Kapitalist olabilditince ~ok arb deter ji anlayr~1.
iirehnek, iiriinlerini olabilditince paha- Buna gore, Marksist toplum teorisyen-
hya satmak ve emete odediti iicreti de leri, kapitalizmin ~okii~ii veya s1ruf sa-
olabilditince dii~iirmek ister. Buna kar- va~uun keskinl~mesiyle ilgili hi~bir
~In i~~i de, olabilditince ~ok iicret elde gosterge bulunmad1t1 i~in, bir yandan
ebnek.. maHan da ucuza almak ister. Marks'm ~emas1n1n ya da temel tezleri-
Karl Marks, kapitalizme ili~kin bu ana- nin gozden ge~irilmesi gerektitini sa vu-
lizinde, kapitalist sistemi yalnizca somii- nurken, bir yandan da sermaye ile emek
riiden dolay1 detil, fakat ba~ka ahlaki arasrndaki ~all~ma dii~iincesini ~atda~
gerek~elerle de mahkiim eder. Ona gore, kapitalizmin ko~ullarma uyarlamaya ~a
kapitalizm sadece kotii ve ~ yarama- h~mi~lardu. Politik analizlerinde, dev-
yan iktisadi bir sistem olmakla kalmaz, letin egemen s1n1f1n araa oldutu gorii-
fakat o insanlar aras1nda ahlaks1zca ili~ ~iinden belli ol~iiler i~inde vazge~en
kilerin dotu~una yol a~ar. Bunun nede- Marksist sosyologlar, ekonomi alanmda,
ni ise, ~1kar sava~1, kar miicadelesidir. Marks'an kendisinden farkh olarak, kapi-
lnsanlar, Marks'a gore, zengin olmak talizmin tekelci evresi iizerinde yotun-
i~in, birbirlerini ezer ve adeta yerler. la~mi~lardu.
Toplum bir orman haline gelir ve i~te bu genel ~er~eve i~inde, Marksist
rekabet en belirleyici ote olup ~akar. felsefeyle tMarksizmin yonteminden
Bu durum, Marks'a gore, trajik bir so- yararlanmay1 siirdiiren Marksist sosyo-
nucun varht1na i~aret etmektedir. So- loji, tideoloji terlmini analiz etme i~ine
nucun trajik olmas1run nedeni, kapita- ~ok biiyiik bir za1nan ve enerji ayum1~
lizmin insanm ya~am1n1 geli~tirebilme ve kapitalizmin varhtaru siirdiirmesi
gil~ ve yetenetine sahip olmas1d1r. Bu- nin, biiyiik o(~iide egemen Slrufln ideo-
nunla birlikte, o teknolojiyi kottiye kul- Jojik kontroliiniin sonucu oldutunu one
lanlr, ~ocuklan ~ah~hru ve k.Jsacas1 siirmii~tiir.
mutsuzluk iiretir. Marks, modem kapi- Marksizm [ing. Marxism; Fr. Marxisme;
talist toplumun yalruzca teknolojiye Alrn. Marxisnrus]. Alman dii~iiniiri.i Karl
deter vennekle kalmayrp, teknoloji ta- Marks ve onun Friedrich Engels Karl Ka-
raf 1ndan iiretilen nesnelere taplltuu da ustky, Vladimir ilyi~ Lenir\ Rosa Luxem-
soyler. Modern kapitalist toplumda, in- burg, Gyorgy L~cz, Karl Kosch, Anto-
sanlara gosterihnesi gereken sayga, ve- nio Gramsci ve Louis Althusser gibi 20.
rilmesi gereken deter, teknolojiye ve yiizyudaki sad1k izleyicileri taraf1ndan
teknoloji tarahndan iiretilen nesnelere geli~tirilmi~ olan ekonomik, siyasi teo-
verilir. Bu ise, ger~ek bir feti~izmdir. in- riyle toplum kuramma verilen ad.
sanlar birbirlerini deteri olmayan maki- Marksizm her~eyden once, varolan ve
na ya da ara~lar olarak gori.irler. Buna ge~mi~te varolmu~ olan toplumlara
kar~1n, makinalar da tannla~hnhr. Ka- ili~kin bir analiz ve a~1klamadan, ozel-
pitalist toplum, insanlan birbirlerine ya- likle de kapitalist topluma yonelik bir
578 Marksizmin ele~tirisi

ele~t:iriden meydana gelir; Marksizmin yontemin yasarun yonetimme ve de-


soz konusu analiz ve a~Lklamasa, top- mokrasiye kar~1 oldu~unu, ~iddetin bir
lumsal de~i~me ve geli~meyi a~aklar kez ba~lada rna, sonunun hi~ gelmeyece-
ken, varolan tum etkenler arasmda, ekcr ~ini belirtir. En azmdan, kapitalizmden
nomi etkenine ozel bir onem ve a~uhk sosyalizme ge~i~, ~iddet ve devrim ye-
verir. Determinist bir o~eti olan Mark- rine, ban~~a yontemlerle, a~ama a~ama
sizm, somtirtiye dayanan ve smaflara olmahdar. Bu itiraza kar~a Marks, ban;;-
aynlma~ bir toplum dtizenine altematif rya yontemlerden yararlamnamn, devle-
olarak smafsaz bir toplum modeli oneri- tin mahiyetinden dolaya imk~nsaz oldu-
sinde bulunur. Marksizm bu ~er~eve ~unu belirtmi~tir. Dahasa, Marks'a gore,
i~inde, nihayet toplumlara ili~kin bir demokrasiyi savunanlar bile, mutlak bir
analizden olu~up, smafsaz bir toplum otorite sergileyen baskaa yonetimlerin
dtizenine ge~i~in yollawu gosteren bir i~ ba~mdan ba~ka yontemlerle uzak-
o~reti olarak ortaya 9kar. la~tmlamadaklan zaman, ba~kaldmmn
Marksizmin ele~tirisi [lng. criticism of hakh kahnabilir oldu~unu dii~iiniirler.
Marxism; Fr. critique du Marxisme]. Marks bu ~er~eve i~inde, kapitalistlerin
Marks'm tarihsel maddedli~ine, kapita- bu tiirden zorbalar olduklanna one
lizmle ilgili gorti~lerine ve bir btittin ola- surer. Ba~kald~n yalmzca zorunlu
rak yoneltilen el~tiriler btittinti ic;in kul- de~il, fakat hakh kJlmabilir bir ~eydir.
lanuan genel deyim. Ger~ek bir demokrasi, ancak ekonomik
Buna gore, Marksizme yonelik ele~tiri bir e~itli~e dayanabilir.
iki ba~llk altmda toplanabilir. Bunlar- Marks'm soz konusu o~etisi, aynca di-
dan birincisi, ayru Marksist gelenek i~ yalekti~e dayanda~1 gerek~esiyle ele~ti
de yer alan Frankfurt Okulu mensuplan rilmi~tir. Bu el~tiriye gore, diyalektik,
benzeri dii~iiniirlerin ele~tirileridir. Bu metafizik ve a priori bir kavram oldu~u
dii~iiniirler, Marksizmi ozde do~ru bir i-;in, deneysel olarak do~rulanamaz.
o~reti ya da yakla~am olarak goriirken, Ele~tiri sahiplerine gore, tarih ger~ekte
onun Marks'tan sonra ozellikle Engels bu tiir'bir diyalektik modele gore gel~
eliyle popiilerle~tirilip, Komiinist Parti- memektedir. Yine, Marks'm diyalektik
lerin resmi ideolojisi hiline getirilmesi- iizerindeki 1sraruun, samflarm yok ola-
ne kar~a ~akarlar. Teorinin bu ~ekilde ca~a inancayla tutarhhk i~inde olmada-
pozitivist bir baka~ a~asayla bilimselle~ti ~ma i~aret edilmi~tir. Ote yandan, Karl
rilmesinin onu tiimden dogmati.kJe~tire Marks'm kapitalizmin ahlkma ili~kin
rek bir inan~ par~as1 hiline getinni~ ve gorii~lerine, yalruzca kapitalizmin geli-
parti entellektiiellerini ele~tiriden koru- ~imindeki ba~langa~ evrelerini betimle-
yan bir kalkana donii~tiirmii~tiir. Buna di~i gerek~esiyle itiraz edilmi~tir.
gore, teorinin geli~imi ortaya ~akl~ ama- Yine, ciddi bir ele~tiri olarak, kapita-
cna tiimiiyle ters bir yonde olmu~ ve li.zm. aldag, birtaklm onlem ve ger-;ek-
teori ozgiirle~tinne amaana hizmet l~tirdi~i birtak1m geli~melerle, ~ah~an
etmek yerine, basklrun altematif ada ol- lara belli bir refah ve mutluluk sa~lad1~1
mu~tur. i9n, onun kapitalizmin geli~mesiyle bir-
Marksizmi el~tirenlerin esas biiyiik Jikte, yabancala~mamn artaca~a ondeyi-
boliimii, ona bir boliimiiyle de~il de, sinin ger~ekJe~medi~i belirtilmi~tir.
tiimden kar~a ~akanlardan olu~ur. l~te Marks'1 el~tirenlere gore, kapitalizm
bu ba~lamda, Marksizmi ele~tirenler, yiizylllardan beri h.akim ekonomik
oncelikle Marks'm kapitalizmden sosya- model olmu~tur ve olmaya da devam
lizme ge~~ i9n ongordii~ii yonteme etmektedir. Bundan dolara, Marks'1.11 ka-
kar~a ~akma~lardar. ~iddet ve devrime pitalizmil't yakdaca~a ve bunun Avru-
kar~a yoneltilen bu itiraz, soz konusu pa'mn sanayile~mi~ toplumlannda ola-
matematik felsefesi 579

ca~1 kehaneti de gerc;ekle~1ne1ni~tir. 1~ ti~in onermelerinin bilgisine nasd ve ne


~iler, sosyoekonomik bak1mdan daha ~ekilde ula~t.t~1m1z soruJanna doyuru-
da gerilemek yerine, giderek daha i yi cu bir yan1t getinneye c;ah~an felsefe
durLnna gelmektedirler. ~ah~ma saatle- dah.
ri azahnakta ve sosyal guvenlik sistemle- Matematik, filozoflar ic;in, hem kendi
ri geli~n1ektedir. Bu nedenle, Karl ba~1na ve hem de insan zihninin, goz-
I\tlarks'1n kapitalizme ili~kin analizi ye- lem ya da deneyime ba~vurmadan elde
terli ve doyurucu olmaktan uzakhr. edebilece~i bilginin do~as1 ve kapsa1 n1
Kapitalizmde i~sizlik ve enflasyon soz probleaniyle ilgili olarak, her zaman
konusu olsa bile, bunlar klsa siirelidir. biiyiik onem ta~1m1~hr. Ozellikle ras-
Marks'1 el~tirenlere gore, kapitalist sis- yonalistlerin goziinde, matematik bilgi-
tern kendi gii~liiklerini kendisi ~ozebii nin yetkin ome~i olarak goriilmii~, ve
Inektedir. Kapitalizm, modem finans her tiir bilginin deneyime dayand1~1n1
tekniklerinin kullarulmas1, faiz oranla- dile getiren empirist tezin kesin sonu~lu
nna miidahale edilmesi yoluyla, tekel- olarak ~iiriitiilmesine imkan veren bir
leri engelleyen yasalanyla, sendikalan, omek meydana getirmi~tir.
emeklilik ve sosyal giivenlik planlany- Biitiin bunlar bir yana, matematik fel-
la, kendi gii~liiklerini a~abilmekte ve sefe a~as1ndan, matemati k felsefesinin
i~~inin sistemden yarar sa~layabilmesi
do~u~una katklda bulunan onemli
ne olanak vermektedir. problemler yaratm1~hr. t~te bu a~1dan
matematik [Yun. rrwthematikos; Lat. mathe- bakdd1~1nda hemen akla gelen soru
ma, mathernaticus; Os. riyaziye; lng. mat- ~ud ur: Matemati~in ne hakkmda old u-
hematics; Fr. mathematiques; AI. mathema-
~ soylenebilir? iki say1S1 nedir, ve ikiy-
tik]. Aritmetik., cebir ve geometri gibi le ikiyi toplamak ne anlama gelir? tki
dallan olan, ve saydann, ~killerin ve
kesinlikle fiziki bir ~ey, toplama da iki
benzeri soyut var hklann ozelli.kleriyle
elmayla iki elmayt bir araya getinnek
aralanndaki i1i~kileri konu alan, soyut
de~ildir. Bu gii~liikler dikkate. ahnd1-
ya da tasanmsal varhklann ozellikJerini
~1nda, 1 ilk biiyiik matematik filozofu
ve bunlar aras1nda kurulan ba~1ntdan,
tii1ndengelimsel bir sistem ic;inde ve salt olan YunanJ1 filozof Platon'un say1 ve
~ekilleri ve bunlar aras1ndaki ili~kileri
ak1lyiiriitme yoluyla inceleyen bilim
dah. ele ahp inceleyen, say1 ve ~killerin
Bu ba~lamda, matemati~i yetkin bilgi- ozelliklerini ve aralanndaki ili~kileri or-
nin orne~i olarak on plana ~lkarma tav- taya koyup ispatlamak isteyen matema-
rlna, matemati~in butiin bir varhk ala- ti~in do~rulan ve matematiksel nesne-
nlnln oziinii, mahiyetini kavray1p, lerin varolu~uyla ilgili olarak realist bir
a~lklad1~ln1 savunan o~retiye, ozellikle gorii~ benimsemi~ olmas1 ~a~uhca de-
Pythagoras, Platon, Descartes gibi ras- ~ildir.
yonalist filozoflann matemati~in sadece Bun a gore, Platoncular ya da realistler,
bilginin de~il fakat varh~1n da anahtan say1lann soyut varhk.lar olduklann1,
old u~u ~eklindeki gorii~lerine matema- matematiksel do~rulann matematil<c;ile-
tikfilik ad1 verilir. rin ara~bnnalanndan ba~1msaz olarak
matematik felsefesi [tng. Jt!lsefei riyaziye; varoldu~unu savunmu~lardu. Ba~ka
lng. philosuphy of 1nathmuztics; Fr. philosup bir deyi~le, o matemati~i, akllla anla~l
hie des math~natiques; AI. philosophie der labilir ger~ekliklerden meydana gelen
mathematik]. Matematik biliminde g~en diinyaya i~kin bilginin yetkin bir or-
kavram ve sistemleri konu alan.. mate- ne~i olarak gormii~ ve matemati~in
matiksel ilkelerin temellendirilmesini nesnelerini, zihinden ba~lmSIZ, soyut
ama~layan, matemati~in onennelerinin varhklar olarak i~te bu diinyaya yer-
ne haklanda oldu~u sorusuyla materna- le~tirmi~tir.
580 matematik felsefesi

2 Kariyerinin ba~lannda ttnh:i ingiliz programm birinci boliimiiniin manhk


matematik~isi ve filozofu tRussell tara- dilinin, biitiin matematiksel ifadelerin
fmdan da benimsenen bu gorii~e ilk ve manhk terimleriyle tanunlanabilmesine
onemli alternatif iinlii Alman filozofu imkan verecek kadar zengin olmasuu
Immanuel tKant tarafmdan sunulmu~ gerektirdi~ini soylemek gerekir. AyiU
tur. Matemati~in onennelerinin, daha prograrrun ikinci boliimii ise, do~ru her
do~ru bir deyi~le, saf matematik alamn- matematiksel onennenin, aksiyomatik
daki tUm sistemlerin aksiyom ve teo- bir manhk teorisinin aksiyomlanndan
remlerinin sentetik a priori yarg1lar ol- saf mantlksal akdyiiriitme yoluyla tiire-
du~unu one siiren Kant, daha sonra bu tilip kamtlanarak ifade edilebilece~inin
tiir yarg1larm, d1~ duyu formu olan gosterilmesini zorunlu kdar.
mekanla, i~ duyu formu olan zamanm a 4 Frege ve Russell'm lojisist gorii~iiniin
priori ve tikel olmasmdan dolay1 mum- kar~Ismda ise, L. E. J. Brouewer'in, ma-
kiln hale geldi~ini one siirmii~tiir. temati~i mant1~a indirgeme yoniindeki
Kant'm yapll~I ~ey, matemati~in Pla- bir giri~imin, ~ok temelli bir yanh~ an-
ton'daki metafiziksel guciinii ortadan lamaya dayand1~m1 savunan sezgicili~i
kaldumaktan ba~ka bir ~ey de~ildir. yer almaktadn. Brouewer'in, sezgicili-
Buna gore, matematiksel do~runun a ~in ozel bir versiyonu olan konstriikti-
priori karakterini, aklm ayn ve ezeli- vizmine gore, matematik miimkiin tum
ebedi bir matematiksel nesneler diinya- diinyalar i~in ge~erli de~ildir; matemati-
sma gizemli yiikseli~inden hi~ soz et- ~n kendine ozgii konusu, matematikc;i-
meden a~1klamaya ~ah~m1~tu. Kant'a nin zihninde ya da sezgisinde meydana
gore, biz insanlara matematiksel nesne- getirilen matematiksel yapun ya da
lere ula~ma olana~1 veren ~ey, duyum- konstriiksiyonlardu. Buna gore, mate-
sal varhklar olarak bizzat kendi do~a mati~in nesneleriyle matematiksel dog-
mlzdu. rularm insan zihni ve kavray1~mdan
3 Kant'm bu gorii~iinden sonra, bu ba~uns1z olarak var ve do~ru oldu~u
yuzy1hn ba~lannda, Almanya'da Gott- nu savunan realist bir o~retinin kar~I
lob tFrege, ingiltere'de de Bertrand Rus- smda yer alan konstriiktivizm, matema-
sell lojistik kuram1 geli~tinni~tir. Mate- tiksel nesnelerin varolu~undan ancak
matiksel nesnelerin mant1ksal terimlerle ve ancak onlann kurulabilmeleri, yani
ve s1ruflar araciii~lyla tarum.lanabilece- varolduklannm sezgisel olarak gosteri-
~ini, matematiksel karutlamalann man- lebilmesi durumunda soz edebilcce~i
llksal karutlamalara indirgenebiJece~ini mizi one siiren bir matematik anlayi~I
ve matematiksel do~rulara ili~kin bilgi- du.
mizin manhksal do~rulara ili~kin bilgi- 5 Alternatif bir di~er matematik felse-
miz kadar kesin oldu~unu one siiren fesi gorii~ii olan Hilbert~i formalizm
soz konusu lojisistler, tarihsel olarak Le- ise, matemati~in mant1~a indirgeneme-
ibniz'in matemati~in mant1k oldu~u te- yece~i konusunda sezgici gorii~le uyu-
zinden yola ~1km1~lardu. ~ur. Matematik, bu anlay1~a gore, aksi-
Frege ve Russell i~te bu onemli lojisist yomlan sa~layan ~eyler olma d1~mda
tezin do~rulu~unu kamtlamak amaoy- kendilerine hi~bir yorumun yiikleneme-
la, I biitiin matematiksel onermelerin yece~i terim ve sayllann soyut bir kal-
bir biittin olarak mann~m terminoloji- kiilii olmak durumundadu.
siyle ifade edilebilece~ini, II tum dogru 6 Biitiin bu gorii~lerin d1~mda, mate-
matematiksel onermelerin ge~erli man- matik felsefesi ba~lammda son olarak,
bksal ifadeler ol~u~unu gostenne ~aba matematiksel onennelerin yalmzca uz-
Sl i~ine ginni~lerdir. f~te bu ~abamn la~una ba~h oldu~unu belirten uzla-
bir par~as1 olarak de~erlendirildi~inde, ~1mc1lardan soz edilebilir.
matemafiksel 581

maiemaliksel [Os. riyazi; ing. matlzemati- Maupertius, Pierre Louis. Franstz Ay-
cal; Fr. malh~matique; AI. matematische] 1 dmlanmasmm 1698-1759 ytllan arasm-
Materna tikle, ol~me ve hesapla ilgili da ya~am1~ olan iinlii dii~iiniirii.
olan, 2 matemati~in nesnelerinin ozel- S1k1 bir bilimci olup, bilime ve ilerleme
likledne haiz bulunan, ve 3 soyut ve filcrine yo~un bir ba~hhk sergileyen
ideal olan, 4 nihayet, hpkt matematiksel Maupertius, Newton biliminin, ozellikle
bilgi gibi, kesin, sa~lam, pekin, ku~ku de yer~ekimi yasastrun savunuculu~u
gotiirmez olan i~in kullarulan stfat. nu yapmt~tlr. Bilgi alamndaki gori.i~leri
Nitekim, antik Yunan felsefesinde, bak1mmdan empirist, hatta pozitivist
maddi bir bak1~ a~ISI sergileyen i yonya bir gorii~i.i benimseyen filozof, bizim
filozoflarmdan sonra, formu on plana~~ fizik biliminde fenomenler alanmda kal-
kartan Phytagoras.;llann, saymm varbk- dt~lmiZI soylemi~tir. Ona gore, mekani-
lann arkesi oldu~unu dile getiren ve va- ~in temel kavramJan duyum yoluyla
rolan her~eyi bir saytsmdan, birimden a~klanabilir. Nitekim, Maupertius, ma-
tiireten kozmolojilerine, bu ba~lamda tematiksel ve mekanik ilkelerde saz ko-
matematiksel atomculuk adt verilmi~tir. nusu olan zorun1u ba~lanttrun bile, salt
Buna mukabil, sembolik manhk, mate- .;a~n~1m ve ah~kanhk aracth~tyla at;Jk-
mati~e ili~kin manttksal analiz mate-
lanabilecegini one si.inni.i~tiir.
matiksel manbk diye tarumlamr. Bilimci ve deneyci bir bak1~ a~ISI be-
materia prima. Orta.;a~ Skolastik filozof- nimseyen Maupertius, bununla birlikte,
lanmn, t Aristoteles'in, her ti.irli.i form- kah bir tmaddecilikten uzak durmu~
dan ayn olarak, kendi ba~ma varolama- ve do~aya ili~kin olarak teleolojik bir
yan. formdan ancak manhksal olarak
anlayt~m savunuculu~unu yapmt~hr.
aytrd edilebilen, ve bir soyutlama olan
0, bu .;er.;eve i.;inde, do~ada ortaya
ilk maddesine veridikleri ad.
~1kan teleolojik sistemin bilgisi mutlak
mathesis universalis. Evrensel matema-
olan bir Tann'run eseri oldu~unu a.;tk-
tik teorisi. Biiyi.ik bir a.;tklama gi.iciine
sahip oldu~una inamlan genel manhk- hkla gosterdi~ini soylemi~tir.
sal-matematiksel teori tasaruru. Ba~ta mauetike. O'nJi.i Yunan filozofu Sokra-
tLeibniz olmak iizere, bir.;ok 17. yi.izyll tes'in ilk bakl~ta olumsuz bir o~retim
yontemiymi~ gibi gori.inen do~urtma
filozofu, sonu~suz tart1~ma ve metafi-
ziksel speki.ilasyonu ortadan kalduaca- ya da o~retim yontemi.
~ma inandtklan bu ti.ir bir teorinin ge-
Ger.;ek o~retim faaliyetinirt, sanki bilgi
li~tirilebilece~ine inanmt~tl. temas yoluyla dolu bir kaptan bo~ bir
Maturidilik. 852-944 ytllan arasmda ya- kaba damla damla akttdabilen bir ~ey
~amt~ olan lmam Maturidr tarahndan mi~ gibi, bilginin 6~retmenin ~abastyla
kurulmu~ olan itikadi mezheb. bir ba~kasmm ruhuna damla damla
imamn lslamm temeli oldu~unu ve akltmak, o~rendnin zihninde yoktan
aktldan once geldi~ini, evrende bulunan varehnek olmadt~tru savunan Sokrates,
bi.iti.in varhk ti.irlerinin Tann tarahndan felsefi tarh~malannda, bpkt bir ebe
yarahldt~ml savunan Maturidilik, bu- gibi, o~renciye kendinden bir bilgi ak-
nunla birlikte dinin gere~i gibi anla~lla tarmaml~, yalmzca o~rencide zaten va-
bilmesi i~in, Kur'an ve si.innete ek o!arak, rolam gi.in 1~1~ma .;tkarrnaya .;ah~m1~,
aklm da gerekli oldu~unu dile getirir. o~rencilerin kendilerine gebe kaldt~l
Buna gore, Maturidilik, insanlara Pey- di.i~iinceleri do~urmas1 i~in yardtm et-
gamberin hi~ gonderilmemi~ olmas1 mi~tir.
durumunda bile, bizim Tann'yt aktl yo- C~retmenin bilgiyi veren kimse, ya da
luyla bulabilece~imizi, iyiyi koti.iden bilginin nedeni olmadt~ma, yalmzca
aytrabilece~im.izi one si.innek bakmun- bilginin do~u~u i~in bir ara.; oldu~una,
dan tE~arilikten farkbhk gosterir. e~itim ve o~retimin, o~retmen tarafm-
582 mauvaise foi

dan birtakun 1nahln1at ve bilgilerin o~ maya. Ger~ek varh~1 tBrahmanla ozde~


renciye aktanlmas1 olmadi~U\a inanan le~tiren ve Brahman1n da bizim i~imiz
+Sokrates, do~urtma yontemiyle, once deki Atman oldug"unu savunan, evrenin
o~rencinin bilgiye duydu~u ihtiyaan anlamlrun, oziiniin kendi oziimiiziin
far k1na vannas1n1 sa~lam1~, onu ara~ derinliklerinde olup, bu anlama oziiJnii-
hnnaya sevkebni~; o~renciye, kendisi- ze dalarak ula~abildi~ilnizi, d1~ ger~ek
ne ait bir bilgiye ula~mas1 i~in, uygun li~in bilinmesinin pek bir onemi olma-
sorular Ia yardun ehni~ ve ortaya ~lkan dl~uu savunan Brahmanizmin, nesneler
bilgiyi O~rencinin kendisine 1nal edebil- dunyas1, ve bu dtinyan1n yanllho bilgi-
mesi ic;in de, yine sorulanyla, o~renci si i~in kulland1~1 terim.
nin bilgisinin hesab1n1 vennesine, on u Hintli bilgeye gore, mekan ve zaman
argiimanla savunabilir hale gelmesine i~indeki nesneler dunyas1 yan1ltlc1 bir
yard1mc1 olmu~tur. goriintiidiir, dii~tiir, mayad1r; d1~ ger-
mauvaise foi [1ng. ba!l faith]. Sartre'1n va- ~ekli~e ili~kin bilgi de ger~ek bir bilgi
rolu~~u felsefesinin en temel kavramla- olmay1p, yandtlc bir bilgidir. Buna
nndan biri olarak kotii ni yet. I<i~inin gore, varh~m pek ~ok bi~imlerde goriil-
kendisini, de~i~meyece~i d ii~iin iilen mesi mayad1r.
kendi ki~isel karakteri, ama ozellikle de mazotizm [tng. masochism; Fr. mosaschis-
kendi d1~1ndaki ko~ullar taraflndan be- nte; AI. masochism us]. I<i~inin cinsel do-
lirlenmi~ ve dolay1siyla da ozgiirliikten yuma, salt 1shrap ~ekerek, kendisine
yoksun biri olarak gormesi durumu. eziyet ederek veya kendisini onur k1no
Varolu~umuzun, bizim hayatlaruntzt bir k1nC1 duruma dii~iirmek suretiyle
ve de~erlerimizi yaratmada ozgur olma- ula~abilmesinden olu~an sapk1nhk.
rruz anlam1nda, oziimiizii belirledi~ini Mazo~izm biraz daha gene) olarak, ki
savunan Sartre, ki~in.in kendisinin gele- ~inin kendisini iizmekten, hlrpalamak-
nekler, ba~ka insanlann dii~iinceleri ya tan veya hupalanmas1na izin vermekten
da ilahi irade taraflndan kurulmas1na haz ahna durumunu ifade etmek i~in
ya da belirlenmesine izin vererek, oz- kullaruhr.
giirlii~iinii inkar etmesinin, ozgiirlii- Me Taggart, J. E. 1866-1925 y11lan aras1n
g"iinden vazgec;mesinin, ki~inin kendisi- da ya~am1~ ve Hegel'in etkisi alhnda
ne yalan soylemesinden, kendisiyle ilgili kalm1~ ingiliz idealist dii~iiniirii.
ger~ekJeri bizzat kendisinden nafile bir l~giidiisel olarak inand1~1rruz ~yler
~abayla gizle1nesinden ba~ka hi~bir ~ey i~in sa~lam ve ge~erli nedenler bulmak
olmadi~~~, bunun ki~inin sorumluluk- gerekti~ini, inan~lan metaiWksel akdyii-
tan, insan olma sorumlulu~undan vaz- riitmeyle desteklemek durumunda oldu-
ge~mesiyle e:$anlamh oldu~unu sayler. ~umuzu one siiren Me Taggart'e gore,
Czgiirliig"iin, sahip olunacak bir ~ey geleneksel teoloji felsefi ele~tiriye kaldi-
den ~ok, m~akkat ve zorlukla hayata ramaz; insan dini tavnnda hakh ka.hna-
ge~irilecek bir ~ey oldu~nu, insan1n maz.
katlanmak durumunda oldu~u bu du- Bundan dolay1, dini tavn, bizimle
rumun, onda tasa ve endi~e yarath~1n1 evren aras1nda bir uyum bulundu~u
soyleyen Sartre'a gore, bu durum insan- inanc1n1 hakh k1lacak bir metafizik ge-
lan, eylemlerinin, ozgiirce ve bilin~li li~tirmeye ~ah~an Me Taggart'a gore,
olarak se~ilmi~ eylemler de~il de, ken- evren tinden meydana gelmelidir; ikin-
dilerinin d1~mdaki nedenlerin sonucu ci olarak, tin oliimsiiz olmah ve temel
olup, belirlenmi~ oldu~unu soylemeye, bile~eni olarak, a~k.I i~ermelidir. Ve ni-
onlann sorumluluk almaktan ka9JUI1a- hayet, evren bir biitiin olarak iyi olmah
lanna yol a~ar. Sartre'a gore, kotii niyet ya da yetkin bir iyilik haline do~ru ge-
tken~ini aldatmaya i~ermektedir. li~me lidir.
medinetii'l cilhile 583

medinetii'l cahile. Devlet anlay1~mda, in- kap ya da hazne olarak yorumlayan go-
sanlann, dogal ihtiyat;lanrun etkisiyle, rti~e gore, mekan, it;ine bir ~eyler yer
iyi ya da kotii bir insarun ba~kanhgt al- le~tirilinceye kadar bo~ olan bir kap
tlnda bir araya gelerek ~ehirleri ya da olarak varolur. 0, iPne bir ~ey konsun
devletleri olu~turduklarmt soyleyen ya da konmasm, varolan bir ~eydir. Bu
Farabfnin, ideal degil de, gerc;ek devleti- t;ert;eve it;inde, bazt dti~tintirler, kap ya
ne, erdemsiz toplumuna verilen ad. da hazne olarak mekarun sonsuz oldu-
Boyle bir toplum, ba~mdaki htikiim gunu, yani dt~ smulan bulunmadtgmt
darm kotti bir yonetici oldugu, istibdat, soylerken, diger baz1lan mekarun sonlu
sefahat ve tutkunun htiktim stirdugu, oldugunu savunmu~lardtr.
erdemi hit; tammayan bir toplumdur. b) Bagmttsal mekan gorti~ti ise,
Farabi'ye gore, o onceden iyi iken, son- mekarun. yalruzca, birlikte varolan ~eyler
radan bozulmu~ bir toplum olabilir. arasmdaki, dt~al bir bagmn oldugunu
Ote yandan, tFarabi'de medinetii 'I cahi- soyler. Buna gore, mekan, aralannda hit;-
le'nin ztddt olan erdemli topluma, yo- bir ~ey olmad1g1 zaman, varolanlar ara-
neticisi bilge ve iyi, yurtta~lart erdemli smdaki ~eydir. $eyler varoldugu zaman,
olan topluma medinetu 'I fa.z.la ad1 veri mekan da onlar arasmda varolur, fakat
lir. Onun siyaset felsefesinde, gerc;ek ~eyler varolmadtgl zaman, aralanndaki
mutluluk, bir ttir aydmlar aristokrasisi mekandan da 50z edilemez.
tarafmdan yonetilen soz konusu ideal c) Oc;unru ve sonuncu mekan gorti~ti,
toplumda gert;ekle~ir. mekaru On plaru ..tkartan, 'kap olarak
Megara Okulu [ing. Megaric School; Fr. mekan' gorii~tiyle, ~eyleri on plana t;t-
Ecole dt Megare]. Sokrates'in ilk ogrenci- kartan 'bagmtJsal mekan' gorti~tintin
lerinden biri olan Megarah Eukleides'in bir sentezini yaparak, mekan ve ~eylerin
kurmu~ oldugu felsefe okulu. birbirlerini tamamladtguu one stiren
Sokrates'ten once tPannenides'in felse- 't;ok yonlti mekan' ~orti~tidtir.
fesiyle de tam~mt~ olan Eukleides, Elea Dti~iince tarihinde soz konusu olan
Okulu'nun gorti~leriyle, tSokrates'in mek!n teorileri, bu struflama t~tgmda
ahlak anlayt~mm bir sentezini yapma- ~oyle sxralanabilir: 1 'Varllk vard1r, yok-
ya t;ah~ml~hr. 0, erdemin bir oldugu- luk var degildir' deyi~iyle tin kazanan
nu savunmu~ ve dolu, stirekli, cisimsel, tParmenides'e gore, mekan varolmayan
ezeli-ebedi bir btitiin olarak tasarlanan bir ~ey, mutlak bir yokluktur. 2 Elea
Biri iyiye e~itlemi~tir. Okulunun bo~lugu inkar etmesinin ar-
Okulun felsefesi daha sonra, Eubili- dmdan, temel gert;eklik olarak atomlart
des'in etkisi alhnda, bir gorii~ ya da one stiren atomculara gore, mekan,
tezi sat;maya indirgeme yoluyla .. tirtit- atomlar arasmda varohir ve it;inde atom-
mek tizere tasarlarum~ akdytiriitme ya larm hareket ettigi bo~lukla ozd~tir.
da argtimanlara dayanan bir ttir eristi- 3 Mekan kavramuu dokunma ve gorme
ge bagh kalarak geli~mi~tir. Okulun duyusu aracthg1yla kazandtgtnuzl soy-
diger dti~tintirleri Diodoros Kronos'la, leyen tLocke ise empirist bir mekan go-
Megarah Stilpon'dur. rii~ti geli~tirmi~tir. 4 Onun empirist
mekan [ing. space; Fr. espaa; Al. raum]. Va- gorti~tintin kar~tsmda, mekan kavra-
rolanlann it;inde yer ald1g1, tum suurh mma rasyonel bir analizle ula~an Des-
btiytikltikleri it;ine. alan u~uz bucaksiZ cartes'm mekan gorti~ti bulunur. 0
biiytikltik. Bo~luk,'hit;lik durumu. Strur- mekam maddeyle ozde~le~tirirken, bir
SIZ ortam, sonsuz btiytik kap ya da mekirun gerc;ekte, o mekam i~gal eden
hazne. Ot; boyuh1, yani eni, boyu ve de- cisimden aynlmadtgml soylemi~tir.
rinligi olan hacim. Yer kaplama. Ba~ka bir deyi~le, bo~ mekanm varol
Mekan konusunda tit; temel yakla~tm mad1guu savunan tDescartes'a gore,
dan soz edilebilir. Bunlardan a) mekam mekan maddi tozden ya da maddeden
384 mekanik

ba~ka bir ~ey degildir. <::unkti mekan nematik ve hareketin nedenlerini kuv-
i~gal eden bir ~ey yer kaplayan maddi vetler, nesneler arasandaki kar~ahkl1 et-
bir ~eydir; yer kaplama ise, tnekandtr. kile~imler aracdagayla at;aklayan dina-
5 Newton ise, 1nekaru yaln1zca bir kap mikdiye ikiye aynhr.
degil, fa kat m utlak bir kap olarak gor- mekanik maddecilik. [tng. mechanical
lnti~ttir. Mutlak mekan, ona gore, kendi rnaterialisnz; Fr. 1nateri.alisrue mecaniqe; AI.
dogasJ it;inde, da~sal herhangi bir ~yle mechanisclz n1aterialismus]. Evrenin, ale-
ili~kisi ohnaksaZln, ayru ve hareketsiz min btiyuk bir makine oldugunu ve
kahr. Mekarun it;eriginden bag1ms1z ola- part;alaruun birbirleri tizerindeki meka-
rak, zorunlu ve sonsuz oldugunu ifade nik etkileriy]e at;Jklanabilecegini savu-
eden Newton'a gore, mekan tilin diger nan, tum fenomenlerin maddenin Jneka-
vadaklann ko~ulu olan zorunlu yap1d1r. nik hareketlerinin sonucu olduklanru,
6 Newton'un mut]ak mekan anlay1~1na maddi nesnelerin birbirlerini yalruzca
ta1n kar~1t bir gorti~ olarak, baganhsal dogrudan bir mekanik etki ya da temas
1nekan anlaya~Jnl geli~tiren ve mekarun yoluyla etkileycbilecegini, uzaktan etki
bir oznel bir de nesnel yaru. bir psikolo-- olmadag.n1, evrende bir amat; ya da bir-
jik, bir de ontolojik tarah oldugunu soy- takun ereksel nedenler bulunmad1g1ru
leyen tLeibniz ise, yalruzca monadlann one stiren madded gorii~.
gert;ek bir varolu~a sahip oldugu siste- Tek tozun madde oldugunu, tinsel
minde, mekarun hit;bir ~ekilde gert;ek tozun hit;bir ~ekilde varolmad1gan1 one
olmay1p manhksal bir yapun oldugunu suren goru~ olarak mekanik maddeci-
dile getirmi~tir. Dna gore, mekan ba- li.k, zihinsel fenomenlerin, yani du~un
gantdardan meydana gelen, salt goreli celerin, du ygularm bile fiziki stiret;ler
bir ~eydir. Mekan1n kendisinin manhk- oldugunu iddia eder, zihinsel fenoanen-
sal bir yapam, ideal bir ~y oldugunu leri ya beyinde ortaya t;akan belirli fiz-
one stiren filozof, bir idealist olarak, bu yolojik suret;lerle ozde~le~tirir ya da
ttirden ideallere kar~ahk gelen gert;ek onlan beyin tarahndan saklanan cisim-
bir mekana ihtiyat; olmadJgutl savun- ler olarak degerlendirir.
mu~tur. mekanizm [Os. ,zihan ikiyye; ing. nteca-
7 Felsefesinde Newton fizigini teme( .. nism; Fr. nzecanisme; AI. mechanismus,
lendinneyi ama~layan, ~eylerin kendile- mechanistische weltanschaung]. Dogal, bi-
rinin, kendinde ~eylerin bilinemeyece- yolojik ve psikolojik tum fenomenlerin,
gini, bizim ~eyleri, mekanan, algamazan son t;oztimlemede fiziki fenomenlerden
zorunlu bir formu olmasandan dolaya, ba~ka hit;bir ~ey olmad1guu ve buttin
mek4n it;indeki ~eyler olarak alglladaga- fenomenlerin yalnazca maddi degi~me
mJZI savunan tKant'1n oznel mekan an- ler ya da hareket halindeki madde ara-
laya~lna gore, mekln duyarhgan a priori cahgayla at;aklanabilecegini savunan ve
bir formudur. canh dogayla cansaz doga arasanda hit;-
8 tngiliz idealist dti~tinurti F. +Bradley bir ay&nm gozetmeyen goru~. Fiziki,
ise, mekan1n ne gert;ekligi old ugun u, kimyasal, biyolojik, ruhsal ve toplumsal
ne de gert;ekJigjn bir part;asa oldugunu tum olaylan mekanigin yasalanyla at;ak-
belirtmi~tir. Ona gore, mekan yalnazca layan, hareketlerin degiiminin hangi
bir bag an h, s all bir gortin u~ttir. tiirden olursa olsun, her olaya at;aklamak
mekanik [Os. ilmi mi/Janik; ing. nzechanics; it;in yeterli oldugunu dile getiren ve son
Fr. nzea1nique; AI. mechanik]. Fizigin, mad- t;ozumlemede tmaddecilikle birle~en
denin hareketini konu alan dah. Kuvvet anlaya~.
ve hareketi konu alan bilim. Mekani.k, Butun fenomenlerin, bir amaca, tinsel
h12, ivme, konum, yorungenin, v. b. g., guce, zihin ya da akla ba~vurmaks1Z1n,
geometrik terimlerle tam ve dakik bir mekanik sistemleri aQ.klayan ilkelerle
bit;imde tantmlanmas1ndan olu~an ki- at;lklanabilecegini savunan anlaya~ ola-
melyorizm 585

rak 1nekaniz1n, bir biitun ya da siste~~ !an ~eyler olarak degerlendirir. Ba~ka
i~indeki ogelerin kar~lhkh etkile~imi bir deyi~le, 1nutlak, ger.;ek ve degi~mez
nin a1na~h faaliyet ya da fonksiyonlar bir ~ey olarak 1nekan, sonsuz ya da
urettigini, fakat butiinun ontalojik ala- u~suz bucaks1z bir kaphr, haznedir;
rak par~alardan once gelmedigi gibi, ayn1 ~ekilde, dagal alaylann ard1~1kh
ogeler iizerinde nedensel bir etki de g1n1 i~eren zaman da, insandan bagun-
yapmad1g1nl, butiinun -par~alanrun top- SIZ alarak varolan sonsuz bir suredir.
lammdan daha fazla hi~bir ~ey olmadl- i~te hareket, bu anutlak ve degi~mez
guu beiirtir. tDirimselctlige kar~1t bir yapllara gonderilnle a~1klanabilir.
goru~ alan 1nekanizm, canh varhklann, Bu tur bir mutlak goru~un kar~151nda,
her ne olurlarsa olsunlar, kesinlikle fizi- zaman ve mekarun mutlak degil de, go-
ka-kimyasal yasalara tabi alduklanru, reli aldugunu, nesnel degil de, oznel al-
bu durumun biyolaji ve fizyoloji tarihi dugunu ifade eden gorii~ yer ahr. Orne-
tarahndan karutland1ganl, ~unku biyo- gin, ger~ekli~n temeline, yer kaplayan,
loji ve fizyoloji tarihinin, bu alanlarda mekanda bir yer i~gal eden maddeyi
ancak fizik ve kimyan1n yontemlerinin degil de, tinsel gu~ ya da enerji birimleri
uygularunasyla h1Zh bir ilerleme kay- olarak manadlan yerl~tiren Leibruzde,
dedildigini a~1khkla gosterdigini ileri mutlak . mekan ortadan kalkar. Buna
stirer. gore, zaman ve mekan zihinden bagm-
mekan-zaman [tng. spacl'-time; Fr. espace- SIZ olarak varolan tozler, ger~ek varhklat
tenrps]. Mekan1n en, boy ve derinlikten d~ de, deneye dayanan ba~hlan
olu~an u~ boyutuyla, zaman boyutun-
ifade eden mantJ.ksal yapun ya da oznel
dan meydana gelen yap1ya, mekan ve
kurgulard1r. Ayru ;.ekilde, tKant da,
zamarun birligi. tlk kez H. Minkawski
zaman ve mekan1n, d1~ dunyada nesnel
tarabndan ortaya atllan kavram, daha
bir ge~gi olan yapllar, d1~ diinyadan
sonra tEinstein taraf1ndan kendi goreli-
sayutlama yoluyla turetilen kavramlar
lik teorisiyle birle~tirilmi~tir.
degil de, a prior-i yorum formlan, oznel
Bunlardan Minkowski'ye gore, tum
fizikf ya da maddi nesneler dort bayu t- sezgiler aldugunu one surmu~tiir.
melyorizm [lng. meliorism; Fr. meliorisme;
lu yap1run bir par~as1 olarak varalur.
Fizikr hi~bir ~ey, mekan-zamandan ayn AI. nreliorismus]. Genel olarak, daha iyi-
olarak varalamaz ya da du~unulemez, cilik. Dunyan1n daha iyi alma yaluna
zira her nesnenin yalruzca eni, bayu ve girip, giderek daha uyumlu, daha yet-
derinligi degil, fakat zaman i~inde bir kin hle geldigini; en azmdan, dunyada
suresi vard1r. Bundan dolay1, bir nesne- kotuluk olsa bile, iyiligin daha ag1r bas-
ye ili~kin tam bir a.;1klama ya da betim- hglnl; varalan evriln surecinin dunyay1
leme, tam dort koordinat verilerek orta- daha iyiye dogru goturdugunu; insana
ya kanur. du~enin, iyilik i~in ~ah~arak, bu surece
mekan-zaman felsefesi [lng. philosophy of katk1 yapmak oldugunu savunan goru~.
spacetime; Fr. philosophie de l'espace-temps]. bmegin, evrim teorisini benimseyen H.
Mekan ve zaman konusunu ele alan, tSpencer tarahndan benimsenen bu an-
mekan ya da zaman uzerine felsefr yon- lay~ suurh bir iyimserligi temsil eder.
tenlerle spekulasyonda bulunan, goru~ Spencera gore, dogru eylem, her ge~en
bildiren, zaman ve mekarun fizild temel- gun daha iyiye dogru giden bir dunya-
lerini ortaya koyan felsefe dah. da, ya~anmaya deger alan bir ya~ama
Mekan ve zaman felsefesinde temel katklda bulunan eylemdir. Bununla bir-
kar~1thk mutlak tearilerle bag1nhsal }'a likte, tek ama~, ayakta kalma mucadele-
da oznel teariler arasll\dad1r. Bunlardan si olmamah, ya~am1, sure ve derinlik
mutlak goru~, tNewton'da oldugu gibi, bak1mdan zenginle~tirmenin yallann1
tmek~n ya da tzaman1 ger~ekten vara- aramahy1z.
586 Mensiyiis

Mensiyiis. M. 0. 371-289 rllan arasmda merkezicilik [ing. centralism; Fr. cmtralis-


ya~amt~, ve insan do~ast ve siyaset mus]. 1 Psikoloji ya da davram~~tltkta,
iizerine olan gorii~leriyle Konliisyus~u davram~m yalmzca beyinsel siire~lerle
lu~u temellendirmeye ve gii~lendirme beynin i~levine ba~vurularak ao;tklana-
ye ~ah~mt~ olan <;:inli dii~iiniir. bilece~ini a~tklanabilece~ini one siiren
Meng Tse ya da Mensiyiis, insarun do- o~reti.
~u~tan iyi oldu~unu, insamn e~ilimi 2 Daha ozel olarak da, belli bir de~erler
nin iyili~e do~ru oldu~unu, do~ru sistemini temsil eden merkezin, toplwn-
yolu bulmak i9n, vicdanuntzm sesine, sal sistemde refalun, odiil ve rollerin da-
bizde do~u~tan varolan do~al bilgiye ~thmtm me~rula~hran bir otorite kayna-
dayanmarruz gerekti~ini, uywn i~inde gt oldu~wm, perifeti ya da ~evrede
ya~amamtzm anahtanmn kendi i~imiz ba~ka toplumsal gruplann bulundu~u
de oldu~unu ve bizim uyumlu ya~adt yerde, merkezde elitlerin oldu~unu savu-
~nntz takdirde, toplum diizenin de, nan gorii~; ya da aym ba~lamda, veya
kendili~inden en iyi bir bi~imde kuru- gene! emperyalizm o~retisinin olu~lur
laca~tru soylemi~tir. insanlarm, i~lerin du~u ~er~eve i<;inde, merkezin geli~mi~
deki do~al e~ilime uygun dii~meyen ve endiistril~mi~ oldu~u yerde, ona ba-
kotiiliikler yapmalan durumunda, Men- ~tmh periferinin geli~memi~ ve endiisl-
siyiis'e gore, bunun nedeninin dt~anda, rile~memi~ oldu~unu iddia eden o~reti
yanh~ uygulamalarda, hakstzhklarda, de merkezicilik olarak tarurnlarur.
diizen bozuklu~unun ki~iyi itti~i batak- Merleau-Ponty, Maurice. 1908-1961 ytlla-
hkta ve yoneticilerin yetersizli~inde ara- n arasmda ya~amt~ olan ~a~da~ varo-
mak gerekir. lu~~u dii~iiniir. Bilin~ ve ahlakla ilgili
Siyaset alamnda, sava~a, gosteri~ ve problemler iizerinde duran Merleau-
savurganlt~a kar~t ~tkan, yonetim bi~i Ponty, bilin\le diinya arasmdaki ili~kiyi
mi olarak monar~iyi demokrasiye ye~ ele almt~ttr. Temel eserleri: La Structure
tutan Mensiyiis'a gore, bir demokraside du Comportement [Davram~m Yaptst],
herkesin iyi e~itilmi~ olmast gerekir, Phbtomerwlogie de In Perception [Alguun
fakat monar~ide bir hiikiimdann do~ru Fenomenolojisi], Humanisrne el Terreur
yola sokulmastyla belli bir toplum dii- [Hiimanizm ve Deh~et). L'Oeil et !'Esp-
zeni kurulabilir. Bununla birlikte, Men- rit [Goz ve Zihin), Le Visible et l'Invisible
siyiis'a gore, onemli olan halkhr, halktn [Goriinen ve Gorunmez Olan].
iyili~i i~in ~ah~makhr. Nitekim, o, bu Bilgimizin lemelinde duyurnlann bu-
~er~eve i~inde, halkm iyili~i i~in ~ah~ lundu~unu one siiren geleneksel empi-
mayan, gorevini yapmayan bir hiikiim- rizme, duyumlann, deneyimin nesnele-
dart tahttan indirmenin halkm hakkt, ri de~il de, bilimsel soyutlamalar
hatta gorevi oldu~unu soylemi~tir. oldu~unu one siirerek kar~t ~tkan Mer-
merkanlilizm [ing. mercantalism; Fr. mer- leau-Ponty'ye gore, algt alarwruz, du-
cantalisme). A. tSmith taraftndan, Batl yumlardan olu~maz, fakal aralanndaki
Avrupa iilkeleriyle ingiltere'de 16. yiiz- mekanlarla birlikte, ~eylerden meydana
ytlla 18. yiizytl arasmda soz konusu gelir. Algtladt~tmiz ~eyler, ona gore,
olan iktisal politikasmt lanunlamak empiristlerin soyledi~i gibi, ~a~n~unct
iizere kullamlan lerill)( Ba~ka bir deyi~ mekanizmalann yardtmtyla, duyumlar-
le, Amerika'da altm ve giimiis rtiliiD!rF dan hareketle kurulmu~ ~yler de~ildir.
lei'mm bulunmasmm ardmdan, devlet- Empirizrnle entellektiializme, oznelci-
-~erin esas veya asd zenginliklerinin likle realizme, ve nihayet Sarlre'm mul-
degerlimaden)erden me)'dana geldi~i lak ozgiirlii~iiyle determinizme ~iddet
ni savunan ve korumact bir politikadan le kar~t ~lkan Merleau-Ponty, 'beden-
yana olan iktisadi o~reti. ozne' kavramtyla bu kar~tl aktmlar ara-
--------------
-------
meta 587

smda bir orta yol bulmaya ~ah~mt~tlr. Rasyonalite krizi ise, devletin ~at1~an
Beden-ozneyle diinya arasmda diyalek- talepleri ve kar~ttla~an ~tkarlan uzla~
tik bir ili~ki kuran Merleau-Ponty'ye tlramadt~I i~in me~ruiyetini yitinnesini
gore, beden-ozne i~inde ya~ad1~1 diin- ifade eden bir me~ruiyet krizine neden
yayla ne yalmzca kar~tla~tr, ne de onu olur. Bununla birlikte, devlet farkh ~~
in~a eder veya yarahr. Beden-ozne, bir- karlan uzla~tumada ba~anya ula~usa,
taktm anlarnlar yiikletuni~ ya da kendi- bu kez i~ ahlak1 ve rekabet diirtiisii,
sinde birtak1m anlamlann somutla~m1~ toplumsal biitiinlii~ii iehlikeye sokan
oldu~u bir diinyayla kar~da~tr, fakat bir giidiilenme bunahmma yol a~acak ~e
ona kendisi de birtaktm anlamlar yiik- kilde zaytflar.
ler, kar~tla~tl~l ~eyleri anlamh kdmaya Me~~ailik. islam dii~iincesi ya da felse-
~ah~tr. fesinde, Aristoteles~ili~e, Aristocu felse-
me~ruiyet [ing. legitimation]. Siyaset bili- feye verilen ad.
minde, politik bir sisteme, devlete veya En onemli temsilcileri arasmda El-
hiikiimete itaat edilip edilmemek gerek- Kindi, ibni Sina, Farabi, ibni Rii~d ve
ti~ini belirleyen durum. Siyasi iktidann lbni Bacce gibi filozoflann yer ald1~1
sadece kurumsalla~masma de~il, fakat Me~~ailik, temel meselelerde lslamm
ayru zamanda ahlaki bak1mdan temel- kendisine dayarurken, yontem olarak
lendirilmesine imkan veren sure~. t Aristoteles manh~1ru ya da felsefesini
Politik sistemlerle ilgili struflamalann alnu~br. tPlaton'dan ve ozellikle de
~e~itli siyasi m~ruiyet tiirlerine ba~h tPlotinos'tan etkileruni~, onun sudur ya
tipolojilere dayand1~1 dikkate ahrursa, da tiiriim o~retisine sistemlerinde ~0-
tek tek her politik sistemi kurumsalla~ ~unluk yer vermi~ olan Me~~ai dii~ii
tlran ve temellendiren birtak1m ilke niirler, biitiin bu etkilere kar~m, ozgiin
veya siire~lerin olmast anla~dtr bir ~ey bir felsefe ortaya 9kannay1, tutarh ve
dir. Orne~in, demokrasiler me~ruiyet sa~lam bir akdct goru~ geli~tirmeyi ba-
lerini kendilerine oy verenlerin do~ru ~armt~ ve Batt felsefesini bir~ok bakim-
dan taleplerini yerine getinnekten dan etkilemi~lerdir.
ahrlar. Sosyalist devletler i~~ilerin ~~ meta. Bah dillerinde, a~mayt, daha iist
karlan iizerinde yo~unla~uken, sa~c1 diizeyde ele almay1 ifade eden terim.
cuntalar geleneksel bir ulusal kimlik Bir ismin, belli bir disiplinin online gel-
iizerinde odakla~ular. di~i zaman, o disiplinin temel ozellikle-
Bu ba~lamda, politik otoritenin deste- rini ve problemlerini ara~hrmayt, ince-
~ini yitirmesi, kendisini ahl8ken temel- lemeyi ve ~ozmeyi ifade eden onek.
lendirememesi, haklt kllamamast ve bir- Buna gore, meta oneki bir disiplinin
taklm sorunlan ~ozmek isterken bir online geldi~inde, olu~an iist disiplin
bunahma yol a'imast durumuna me~rui konu ald1~1 disiplinin temellerini analiz
yet bunalmu adt verilir. Me~ruiyet krizi eder, onun oziinii ve kabullerini daha
iizerinde ~ok~a ~ah~ITU~ olan Frankfurt bir iist kavramsal diizeyde gozler online
Okulu teorisyeni Jiirgen tHabennas, ka- serer. Ba~ka bir deyi~le, ~a~da~ dil~iin
pitalist toplumda me~ru~yet bunahmt- cede meta oneki bir ~ey, bir teori, bir di-
na esas ekonomik bunahmm yol a~h~l siplin hakkmda olmakh~1, bir disiplin
ru iddia etrni~tir. Buna gore, kapitalist ya da ara~ttnna alarum bir iist dil veya
toplum ekonomik problemlerle ba~a diizeyde ele almakh~1 ifade eder. Bu
~tkmak amactyla, istikrarstz ve de~i~ ba~lamda, 1 Tiirk~e, lngilizce veya
ken bir pazar ekonomisi iizerine istik- Franstzca gibi tarihsel bir dil veya oner-
rarh bir sosyal diizen in~a etrnenin meler manb~I benzeri formel bir dil
imkanstzh~utU1 sonucu olan bir ~ey hakkmda olan, bu dillerden biri ya da
olarak, rasyonaliu bunalrmma yol a~ar. di~erini konu alan iist dile, metadil ad1
588 metabilim

ad1 verilir. 2 Buna kar~1n, konusu for- teles, 'felsefe' terilnini ba~langu;tald
mel Jnanhk sistemleri olan ara~hrma tii- ozgi.in anlam1 ic;inde kullanm1~ ve felse-
ri.ine, manhksal bir siste1nin tutarhhg1 feyi bilim teritnine e~deger olan bir
ve ta1n h~1 ile ilgili olan manttk ustu teriln olarak du~unmu~tur. Bu duru-
ara~tumaya nretamautzk denmektedir. mun bir sonucu olarak da, biz nas1l ki
3 Formel bir 1nate1natik sistemini konu bugiin farkh bilimlerden soz ediyorsak,
alan, bir mate1na tik teorisinin onermele- aynen o ~ekilde farkh felsefelerden soz
rinin ti1retile bilir li gini, ...karsanabiliiii- etmi~tir. t Aristoteles, i~te bundan dola-
gini, v. b. g., konu alan ara~tlrma tiiri.ine y, .. e~itli felsefeler arasmdan bir felsefe-
ise metm11ntematik ad1 verilmektedir. 4 yi tum felsefelerin temeli olan felsefe
Felscfenin dogas1na, 1nahiyetine ili~kin olarak ayanru~ ve bu felsefeye ilk fdsefe
ara~hrma, felsefedeki etkinlik turunu ad1n1 vermi~tir.
ve onun kabullerini konu alan disi plin Filozofun bak1~ a.. lSuldan, bu ilk felse
ise, mctafelsefe diye tan1mlanu. Bununla fenin gorevi her~eyin, varolan her ne ise,
birlikte, yakln za1nanlarda baz1 Frans1z onun ilk ilkelerini ara~hrmaktan meyda-
du~unurleri metafelsefe terimini biraz na gelir. Buna gore, ilk felsefe, varhg1
daha farkh bir anlamda kullanmaya varhk olmak bak1m1ndan ara~tlran fel-
ba~la1nt~lard1r. Felsefenin sonunun gel- sefedir. Ote yandan, Aristoteles ikinci
digini veya felsefenin olmek uzere oldu- bilim ya da ikinci felsefe olarak doga bili
gunu one suren bu du~unurler, felsefe- mini du~unmu~ ve bu konuya da genel
nin vefahndan sonra mumkun ya da fizik ba~hg1 altlnda bir dizi yap1tlnl
zorunlu hale gelen teorik ya da pratik ay1rrru~tu. Aristoteles'in olumunden
etkinlige metafelsefe adtru verirler. sonra, ogrencileri ondan kalan kitaplan
5 Konusu belli bir konuya dair ara~tlr dUz.enleyip tasnif ederken, filozofun
ma, belli bir konuyla ilgili teori olan sozii edilen ilk felsefe konusWta aynl-
ustdisipline, teorilerin bilim adamlan ml~ olan kitaplann1, onun doga hakkln-
taraflndan nas1l olu~turulduguyla ilgili da olan kitab1run arkas1na, yani fizi~n
olan ikinci duzey ara~tlnnaya da, meta- sonras1na yerle~tinni~lerdir.
teori denmektedir. Metateoriye bir ornek l~te bu durutnun bir sonucu olarak,
olarak, pozitif bilimlerde teorilerin nas1l Aristoteles'in ilk felsefe hakk1nda olan
olu~turuldugunu ele alan, teorilerde kitaplanna 'dogayla ilgili olan kitaplan
esas olan1n, dogrulama degil de, yan izleyen kitaplar' (ta meta ta physika) ad1
h~lama oldugunu one suren yanh~la verilmi~tir. Bununla birlikte, Yunanca-
maclhk verilebilir. 6 Yine, Freud, bilin.. - da meta terimi ayn1 zamanda 'otesi' an-
dt~l yla ilgili kendi psikanaliz teorisine, lamina geldigi ve Aristoteles 'varhgtn
kendi zaman1n1n psikoloji anlay1~1n1n ilk ilkeleri'ni konu alan kitaplannda,
standart konusunu a~ng1, yani bilin.. ba~kaca ~eyler yanlnda, doganln ote-
veya bilin ..li zihnin otesine gittigi ic;in sinde ya da ustunde olan bir varhk ola-
metapsikoloji ad1n1 vermi~tir. rak Tann'y ele ald1g1 i..in, mctafizik
Bu durumun tek istisnas1 metafizik te- daha sonra fizild dogan1n ya da gord u-
rimidir. Ba~ka bir deyi~le, 1netafizik gumuz ~eylerin otesindeki bir ger..ek-
fizik biliminin problemlerini daha list likle ilgili olan, duyusal olan1n ustunde
duzeyde ele alan bir disiplin degildir. ve otesinde olanJ ara~tuan bir disiplin
Metafizik, ad1n1 tum uyle raslant1sal bir- olarak gorulmeye ba~lanmi~tlr.
takun durum ve ko~ullara bor..ludur. metabilim [lng. meta-science; Fr. lntta-
Terim, Aristoteles'in eserlerini, filozofu- science]. Bililni konu alan, bilimi a;lkla-
nun olum linden sonra tasnif eden og- yap anla~abr kdmay ama..layan bilim
rencileri taraflndan bulunmu~tur. ustu disipline, bilim hakkanda, bilim
Milattan once dorduncu yuzy1lda ya- uzerine olan bilime verilen ad.
~am~ olan unlu Yunanh filozof Aristo- 'Dogay bilimle a..1klanz, fakat bilimin
metaetik teoriler 589

kcndisini ne ile ao;rldayaca~rmrz' soru- dile getiren nonnatif ahhlktan farkh ola-
sunun motive etti~i ya da do~urdu~u rak, ahlakm ne yapll~t ve ne i~e yaradr-
disiplinler biitiinii olarak metabilim, ~ konusunu ele ahp, ahlakf sistemlerin
tbilim felsefesi, bilim antropolojisi ve temellendirilmesi, mantrksal yaprsr ve
tbilim sosyolojisi gibi dallardan meyda- ahlak sistemlerinde kullarulan dil ile il-
na gelir. gilenen ahlak tlir(i olarak ortaya .,rkar.
Metabilimin en temel sorulanmn ba- <;:a~rmrzda, orne~in Toulmin, Steven-
~mda hi~ ku~ku yok ki, bilimin kendi- son, Urmson ve Ayer gibi dii~iiniirler
siyle mi, yoksa bilim dr~r unsurlarla mr tarafmdan benimsenen bu yakla~rma
a~rklanaca~r sorusu gelir. Burada ii~ gore, felsefenin ilk ve temel i~i, dile ili~
yakla~rm soz konusudur. 1 Bunlardan kin bir analiz oldu~undan, ahlak alarun-
birincisi olan ve pozitivizme ba~lanabi da soz konusu olabilecek bir felsefeye
lecek olan i~se/ci ynkla~nn, bilimin kendi dii~en, ahlaki kavramlan ya da ahlaki
i~ prosediirlerine gore, orne~in bilimsel kavramlann mant1~1m analiz etmektir.
yontemler temele ahnarak a~ddarunasr 6rn~in, Ayer'a gore, bir ahlak kuramr,
gerekti~ini tine siirer. Bilimin kendi i~ insanlara hangi ahlaki yargdan ortaya
manll~r oldu~unu one siiren bu yakla- koyacaklanyla ilgili bir dizi telkinden
~rmm savunuculan rasyonalist dii~ii meydana gelmez, tam tersine insanlann
niirler olmak durumundad1r. ahlaki yargdarda bulunduklan zaman,
2 lkinci yakla~un olan dr~salcr yak/a~rnr ne yapmakta olduklaruu gostenneye ~a
ise, bilimin bilim dr~r unsurlarla, hili- h~rr.
min i~inde yer aldr~r tarihsel ve top- metaetik teoriler [Ing. meta-ethical theories;
lumsal ba~lama dayamlarak a~rklaruna Fr. theories du rm!ta-etlrique]. Ahlak felse-
sr gerekti~ini savunur. Bu yakla~rnun fesinin ahlaki kavramlarla yargdann
romantik ve irrasyonalist gelenek i~inde manllksal statiisiinii ara~tuan, ahlaki
yer alan savunuculanna gore, bilim ve kavramlann oziinii ve anlarrum analiz
bilim adamr toplumdan ve tarihten so- eden, ahlaki yargdan temellendirmede,
yu tlanamaz. 3 U~iincii yakla~rm ise, so- hakh kilmada kullarulan yontemlerin
ziinii etti~imiz bu iki yakla~rmm, bir- de~erini ve yaprsmr a~rklayan dah olan
birlerini dr~layan e~ilimler de~il de, metaetik ya da analitik ahlak biinyesi
birbirlerini tamamlayan yakla~rmlar ol- i.,inde one siiriilmii~ olan teoriler.
du~unu savunur. Buna gore, bilim hem Bu teoriler, ~ok kabaca bili~filik ve bi-
kendi i~ manll~ryla ve hem de i~inde li~sizcilik diye ikiye aynhr. Bunlardan 1
yer aldr~t toplumsal-tarihsel ba~lam te- bili~~ilik, ahlaki terhnlerin diinyada va-
mele ahnarak anla~rhnahd1r. rolan nitelikleri imleyip gosterdi~ini ve
metaetik [lng. meta-ethics; Fr. meta-it/rique]. ahllli yargrlarm belli bir bilgi tiirii
Ahlak alammn iizerine ~rkarak, ahlakm meydana getirdi~ini one surer.
bizatihi kendisi hakkmda konu~an, Bili~~ilik, ~a~da~ ahlak felsefesinde,
ahlakm do~asrm, ahlakm temel karak- sezgicilik ve do~alcrhk olarak ikiye ay-
teristiklerini, ahlak dilini ~oziimleyen nlmaktadrr. Bunlardan 1-a) sezgicili~e
ahlakf disiplin. gore, ahlaki terimlerin imledi~i nesne-
Buna gore, metaetik, ahlaki kararla bil- lerle, ahlaki yargrlann meydana getirdi-
giye ula~ma siirecinde soz konusu olan ~i bilgi biricik ve kendine ozgii olup,
yontemleri, akrlyiiriitmeyi ve manllksal do~a bilimlerinin nesnelerine ve bu bi-
yapryr analiz eden, ahlaki yargrlann limlerde soz konusu olan bilgiye hi~bir
kayna~rm ve anlamrm, ahlaki ara~llr ~ekilde indirgenemez. Sezgici bili~~ilik,
mamn yaprsrru inceleyen; thazcrhk, ya- yiizydunrzda G. E. +Moore, H. A. Pric-
rarohk tiiriinden ahlak anlayr~larmdan hard ve W. D. +Ross tarahndan temsil
meydana gelen ahlaktan, yani ki~inin edilmektedir. Bu ii~ filozoftan Moore ak-
ne yapmasr, nasrl ya~amasr gerekti~ini siyolojik bir sezgicili~i, Prichard ve Ross
590 meta feti~izmi

deontolojik bir sezgiciligi benimserken, lay1, ait olan bir nitelik oldugunu savu-
yani te1nel ahlaki kavramm gosterdigi nur; oysa 1.. b)n oznel dogalcrlrga gore,
~ey konusunda birbirlerinden aynhr- iyilik ~eylere, onlann doga ya da ili~ki
larken, -;ok temel bir ahlaki terim bu- lerinin bir sonucu olarak degil de, ozne
lundugu ve bu terimin ~eylerin dogal taraftndaki bir -;akar, ilgi ve arzunun bir
ohnayan, tanunlanamayan bir niteli~ sonucu olarak ail olan bir niteliktir.
ne i~aret ettigi hususunda birl~mi~ler Tum bu bili~;i metaetik ogretilerin kar-
dir. Nitekim, her uc;ii de, terimin belirli ~asJnda ise, 1930'lu yallardan itibaren,
bir nesnel ozelligi gostermekten meyda- Hare, Stevenson gibi du~unurler tara
na gelen anlamarun sezgi yoluyla kav- hndan savunulmu~ olan 2 biliisizdlik
randagna one surer. yer almaktadJr. SOz konusu metaetik te-
Bili~-;ilik kapsam1 i~inde yer almakla oriye gore, ahliki terimlerin tasviri, be-
bir likte, sezgicilige kar~1 olan metaetik timsel bir an lama yok tur. Bili~si:zcilik,
ogreti dogalca bili~;iliktir. Sezgiciligin ahlaki yargdann dunyayla ilgili olgulan
dogurdugu gu-;lukleri a~ma -;abasanan ortaya koyan onermeler olmadaklanru,
bir sonucu olan 1-b) dogalcr bili~filik, akll ya da ba~ka bir fakultenin ahlaki
ahlaki sozcuk ya da kavramlann dtin- bit ilkeyi karutlayamayacag1ru ya da
yadaki ger-;ek niteliklere i~aret ettigi, hakh kdamayacag1ru one surer. Bili~siz
ahlAki yargalann dun yan1n kendisi i;in cilige gore, ahlaki terim ve yargalann
ge~erli olup, belli bir bilgi ruril meyda- betimsel olmayan bir anlamlan vardar
na getirdigi konusunda sezgici bili~-;i ve onlar istek ve duygulan ifade etme
likle uyu~ur. Bununla birlikte, dogalcl- ye, bir etki yaratmaya yararlar, tercihleri
lar, ahlAki safat ya da nitelikleri empirik yonlendirip buyruklarla sonu~larurlar.
niteliklerle ozde~le~tirerek, sezgicilerin meta feti~izmi [ing. commodity fetis-
deneyimsel bir tarafa olmayan sezgiler- hism; Fr. fltichisme de la marchandise; AI.
le dogal olmayan niteliklere dogru olan warenfetishismus]. Kapitalizmin iktisadi
yonelimlerirUn yol a~taga belirsizlik, ka- bi~lerinin, bunJann albnda yatan
ranJik ve doginatizmden sak1nmaya -;a- toplwnsal ili~ldleri gizlemesinin genel
h~Ina~la rd ar. bir orne~ olarak, insanlarm toplumsal
J. Dewey, G. +Santayana ve R. B. Perry ili~kilerini, sanki onlar dogal ~ey ya da
gibi du~unurler tarafandan savunulan e~yayma~ gibi du~unmelerine, onlan,
dogalc1 bili~-;ilige gore, ahlAki nitelikle- hirer insan olarak kendi aralanndaki
rin bulundugu ayn bir ontolojik alan ili~kiler ~eklinde degil de, emek uriin-
dan soz edilemeyecegi gibi, .bu nitelik- leri veya e~yalar arasanda kurulan ili~
leri kavrayacak, sezgi benzeri ozel bili~ kiler olarak gormelerine yol a~an surece
turlerinden de soz edilemez. Tam tersi- verilen ad.
ne, ahlAki yargalar, hpkl bilimsel Oner- Meta feti~izmiyle ilgili soz konusu
me ve yargalar gibi, doga bilimlerinin Marksist ogreti, Marks'1n, bir ;;eyin salt
yontemleriyle dogrulanabilir olan de- ki~inin kendi kullanarnl i~ uretilme-
neysel yargllardar. Dogalca bili~.;Jlige siyle, bir ~eyin yalnazca degi~tirilmek
gore, ahlAki bilgi, sezgicilerin savundu- ya da mubadale edilmek amaoyla ure-
gu gibi, doga bilimlerinden ayn bir tilmesi arasanda yaptaga ay1runa dayan-
bilgi turu olmay1p, doga bilimlerinin maktadu. Marks'a gore, uretidler birbir-
bir par~as1ru meydana getirir. leriyle, uriinlerini degi~tirinceye kadar,
Dogalc1 bili~~ilik le, kendi i~nde temas ir;ine girmediklerinden, onlarm,
oznel ve nesnel dogalcahk olarak ikiye nesnelerin deg~tirilmesi eylemi d!fln-
ayralmaktadar. Bunlardan 1-bh nesnel da, toplumsal hi~bir ili~kileri olamaz.
dogale~hk, iyiligin, nesnelere, salt onla- Bu nedenle, bu nesne ya da ~yalar top-
nn kendi doga ya da ili~kilerinden do- lumsal ili~kilerin yerini hltar. Marks,
metafizik 591

bu baglamda, insanlann emegin fiziki 4 Ba~ka bir deyi~le, metafizik kendin-


uriinleriyle, onlann degi~tirilmelerine de ve kendi ba~tna varolan ger.;ekJigi,
ili~k.in inan.;lann1n toplumsal ili~kileri her~eyin varolu~u i.;in kendisine bagh
maskeledigini soylemi~tir. oldugu, bagtmstz ve kendi kendisini be-
metafizik [Os. ilrni maforJiazttabii; lng. me- lirleyen varhgt; her tur varolu~un kay-
taphysics; Fr. rnetaphysique; AI. metaph- nagt ya da nedeni olan a~k1n bir ger.;ek-
ysik). Felsefenin, amact varolanlann li~i ele alan disiplindir. Dogas1 geregi
ger.;ek dogasmt belirlemek, varolanla- varolmak zorunda olant ve oldugundan
nn anJamtnt, yaptstnt ve ilkelerini orta- ba~ka turlu olamayan1 konu alan disip-
ya koymak olan te1nel disiplini line kar~1hk gelen 1netafizik, tinsel ya
Metafizikle ilgili olarak soylenebilecek da dogausti.i olan ve bilimin yonte.nle-
bir.;ok ~ey ~u ~ekilde stralanabilir: 1 riyle a-;1klana1nayan varhk ya da varhk-
Metafizik, varolana ili~kin bir ara~tu lan ara~hnr.
madtr; 'neyin varoldugu' sorusunun 5 Metafizik bir butun olarak diin yay a
kendisinin temel sorusu oldugu metafi~ ili~kin bir bilitndir. Buna gore, biliJnle-
~ik, varolana ili~kin genel gorii~ii tah- rin varhg1 ya da diinyay belirli yonle-
kik ederken, neyin ger.;ekten var oldu- riyle, par.;alayarak ele ald1kJan yerde,
gunu gostermeyi a1na.;lar. 'Neyin 1netafizik diinyay1, varhg1 bir biitun ola-
ger.;ek oldugu' ya da 'neyin ger.;ekten rak ve varhk ohnak baktmtndan ele ahr.
var oldugu' anlamma da gelen 'neyin Metafi?.ik, i~te bu .;er.;eve i.;inde, gerek-
varoldugu' sorusunu yarutlamarun en tigi zaman ozel bilimlerin verilerinden
onemli yolu, birHk ile .;okJuk ya da go- de yararlanarak, diinya iizerine geni~
run u~ ile ger.;ek.lik arastndaki ili~ki yi kapsamh, ku~at1c1 bir bakJ~ ve yorum
doyurucu bir bi.;imde ifade edebilmek- saglar. Metafizigin varbga ya da diin-
ten ge-;er. 2 Metafizik varhga ili~kin yaya ili~kin olarak olu~turdugu goru,,
genel bir ara~hrmad1r. Ozel bilimlerin genel, tutarh ve kapsaytct bir gor~ ya
yapttg1 gibi, varhgt ~u ya da bu a.;tdan da disiplin olmak durumundadtr.
degil de, varhk olmak baklm1ndan ele 6 Metafizik ilk ilkeleri konu alan bir
ahr, varhga varhk olmak baknn1ndan bilim ya da disiplindir. Ba~ka bir deyi~
ait olan tszniteliklerin neler olduguyla il- le, metafizik, yalruz varhk bak1m1ndan
gilenir. de~, bilgi ve a~1klama baklmtndan da
3 Metafizik nih a ve en yuksek ger.;ekli- ilk olant ele ahr. Ozel bilimlerin, dogru
gin bilimi olup, yalruzca go run u~te ve apa.;tk kabul ederek kendilerinden
olana kar~tt olarak en yuksek ol.;Ude ba~ka dogrulan turettikleri ilkeleri ince-
ger.;ek olatu tanunlamayt ama.;lar. Buna leyip, ele~tiri surecinden ge.;irir. Buna
gore, ~eylerin ger.;ek dogas1n1 belirle- gore, bilimlerin nihai ve en yuksek
meyi ama.;layan metafizik, bu .;er.;eve kabul ya da onsaytntdannt hakh kdtp,
i.;inde, varolu~ ve ger.;eklik gibi kav- kendisinde hakh k1hnmamJ~, temellen-
ramlarla me,gul olur. Metafizi.k~nin bu dirilmemi~ hi.;bir ~ey btrakmamak me-
kavramlara yonelmesinde, ~eylerin go- tafizigin en temel ozelligidir. ~u halde,
run ii~lerinin .;ogu zaman onlan yanh~ ozel bilimlerin ara~brmalaruu hi.;bir
gosterdigi, bundan dolayt goriinu~un zaman sorgulamadtklan belirli kabul ve
gerisindeki ger.;ekligin ne oldugu belir- ondayanaklar alhnda ger.;ekle~tirdikle
lemenin zorunlu old ugu dii~uncesi ve ri yerde, metafizik, ele~tirel bir disiplin
zihinlerin ya da saytlann baguns1z bir olarak, bilimlerin kabullerini ve ondaya-
bi.;imde varolan varhklar olup obnadtgt naklartru sorgular.
konusunu ele ald1gmnz zaman, dunya- 7 Metafizik, tum disiplin ya da ara~hr
da varolan farkh ~ey turlerinin ne oldu- ma alanlart i.;inde en temel, en geni~
g-unu belirlemenin ka.;mdmaz oldugu kapsamh olan ara~hrma alantdtr. Te-
inanc1 etkili olmu~tur. meldir, .;iinku diger ara~tuma tiirlerine
592 metafizik

konu o}an ~eylerin nihal ve en ytiksek t;ekligin bir tasviri, gortind iikleri ~ekli y-
dogalanru ele ahr. Buna gore, matema- le degil de, ger-;ekte olduklan ~ekliyle
tigin ara~tlrmalanrun sonu-;lanyla ilgili ~eylerin bir resmi diye sundugu unutul-
olarak bir karara varabilmek i-;in, mate- mamahdlr.
matiksel nesnelerin ontolojik statusu- 12 Metafizik, farkh -;ag ve filozoflarda
nun ne oldugunu belirlemek gerekir ki, farkb anlamlara gelmi~tir. Buna gore,
bu da lnetafizik-;inin i~idir. En geni~ metafizik ilk-;agda ontolojiyle ayru anla-
kapsamhd1r, -;unkti metafizik-;inin ele lna gelirken, Orta-;ag'da a~ag1 yukan te-
ald1g1 sorular olarak, varolu~ ve ger-;ek- olojiyle birle~mi~tir. Modern felsefede,
jikle, akttiel ve potansiyel varhkla ve ni- bilimin yukseli~inden etkilenen metafi-
hayet nedensellik.Je ilgili sorular, ozel bi- z.i~ -;agda~ felsefede de, dil ve ahlaka
limlerin S1nulann1 a~an ve ti.im alanlar bagh olmu~tur. Ba~ka bir deyi~le,
ve konular i-;in ge~rli olan sorular ve t 1\ristoteleste ilk felsefeyi ifade eden,
problemlerdir. onda tontoloji olarak metafizik ~eklinde
8 Metafizigin onenneleri, kendilerine kar~uruza t;Ikan metafizik, Kant'ta, epis-
ozgi.i bir kesinlige sahiptirler. Metafizi- telnoloji olarak metafizik ~eklinde anla-
gin onenneleri kesinliklerini, kend ileri- ~dml~hr. Ba~ka bir deyi~le, Aristoteles
nin akhn, soz konusu yeti en ozgi.ir ve metafiziginde, varh~1 varhk olmak bakJ~
en ta1n bir bi-;imde i~ledigi zaman, orta- nundan e le alm1~ken, Kant varhg1 bili-
ya -;1kan tirtinleri olmalanndan almak- n~bilirlik a-;1s1ndan degerlendinni~tir.
tadu. Metafizik, sonu-;lanna yahuzca Metafizik tarihinin belli ba~h og-retile~
akhn -;aba[anyla ula~an, ba~ka hi-;bir ri aras111da, tPiaton'un gorunu~ler dun-
~eye degil de, akla dayanan bir disiplin- yaslyla ideal ger-;ekliklerin dunyas1n1
dir. Bu anlamda, metafizik a priori bir birbirinden ay1ran ve asll var olan1n
biJhn olarak ~annnlanm1~hr. 9 Buradan ideal ger-;eklikler oldugunu one si.iren
da anla~Ilacag1 uzere, metafizigin yon- a~k1n metafizigi, Aristoteles'in fonnel
te1ni, tecrtibi degil de, a priori bir yon- ya da ideal ger-;eklikleri bu dunyaya in-
temdir. Ba~ka bir deyi~le, gozleme diren i-;kin metafizigi, +Aquinash Tho-
konu alan tek tek nesneleri degil de, masln Aristotelesin sisteminin Hristi-
genel olarak varh~, aeneyime a~kln yanhgln ama-;lanna uyarlanmas1ndan
ger-;ekligi konu alan, varhk olmak bakl- meydana gelen metafizi~i, +Descartes
mlndan varhg1n anlamnu ara~t1ran me- ve modem bilimin dunyay1 ozne-nesne,
tafizik, deneyi degil de, akl1 kullanu. 10 zihin ... mad de olarak ikiye bolen ikid
Daha ozel olarak ifade edildiginde, me- metafizigi ve onun ard1ndan zihin-
tafizigin konulan aras1nda, Formlar ya madde dikotomisinin bir taraflnl on
da idealar, kategoriler ve tumeller, tikel- plana ~artan farkh idealizm ve mad-
ler, Tannn1n varolu~u, ruh-beden veya decilikler verilebilir.
zihin-beden ili~kisi, maddi ~eylerin ger- metafiziksel [ing. metaphysical; Fr.
-;ekligi, zaman ve mekan, ve tin k.avra- metaphysique; AI. nretaphysisch]. 1 Genel
mi yer ahr. olarak metafizilcle ilgili olan; 2 gozlemle-
11 Metafizik, dunya uzerine du~unur nebilir ~eyleri, tecri.ibe edilebilir olan var-
ken kulland1g1mLZ temel fikirlerde bir hk alarum a~an ve 3 genel bilgilerle, sen-
revizyon, kavramsal -;er-;evemizde bir lez haklanda olan i9Jt kullan1lan s1f at.
degi~me, yeni bir konu~ma tarzl onerir. Bu baglamda, omegin, ahlak1 metafizi-
Bun un)a birlikte, metafizik, k.avramsal gin bir dah olarak goren, ahlaki ilkelerin
bir revizyon, dunyaya yeni bir bi9mde metafiziksel ilkelerden turetildiklerini,
bak1naya davet olarak anla~lld1g1 ahlaki kavramlann metafiziksel kav-
zaman, filozofun sistemini bir oneri ola- ramlar la tarwnland1g1nl savunan ahlak
rak de gil de, gori.inu~e kar~1t olarak ger- gori.i~une metajiziksel ahlak ad1 verilir.
metin 593

Yine aynt ~en;eve i~inde, nant1k~1 po- ~eye ger~ek bir varolu~ yukledi~ini ve
zitivistler, deneysel olarak da~rulana bu kavram1n Kant'1n bilgi teorisi i~in
madl~l i~in, bo~ ve anlams1z konu~ma ~ak buyuk bir onem ta~1d1~1nl savun-
nln. bir unsuru ya da par~as1 gordukleri tnu~tur. 0, Kant'1n, kendinde ~eylerin
kendilerince anlams1z onenneye meta fi- duyu alg1s1nda da~rudan ve araciSIZ
zik ya da metafiziksel onerme ad1n1 ver- alarak bilinmedi~ini de~il de, yalnLZca
mi~lerdir. Da~ruluk ya da yanh~h~1na sal ak1l tarahndan bilinemeyece~ini ka-
, deneyimden yararlanarak karar verme n1tlad1~uu one surer. Buna gore, fena-
imkan1m1Z1n almad1~1 bir onerme turu, menler yaln1zca kendinde ~eylerin go-
manhk~1 pazitiviste gore, her zaman ve runu~ tarzlandlr.
her yerde bo~ ve anlams1z olmak duru- methexis. Platon'un, iki dunyah metafizi-
munda alan bir onennedir. Boyle bir ~inde, ak1lla anla~llabilir dunyaya mey-
onerme, manhk ve matemati~in farmel dana getiren ezelt-ebedt ve de~~mez
ve analitik onermeleriyle olgusal bilim- idealarla, duyusal dunyay1 meydana
lerin dr~ dun ya ile ilgili olan ve dene- getiren bireyler, somut ve de~i~en nes-
yim yoluyla test edile bilir alan i~erikli neler arasandaki ili~ki yi a~lklamak i~in
onennelerinden farkhhk gosterir. kulland1g1 ve 'pay alma' anlam1na
metafiziksel yeni-Kant~1hk [ing. metap/r.. gelen Yunanca terim.
ysical Neo-Kantianism; Fr. Neo-Kantisme Zaman ve mekan ic;indeki maddi nes
m~taphysique]. Alman du~unurleri Lieb- nelerle, bu nesnelerin ilk ornekleri, asal
mann ve Riehrin, Kant'm felsefesinden ya da modelleri olan, ezeli--ebecii, degi~
yala ~1kan metafizik o~etilerine verilen mez ve kavram cinsinden varh.klar ara-
ad. Slndaki ili~ki kolayllkla a~ll<lanabilir bir
Bunlardan Liemanna gore, Kantln en ili~ki olmad1~1ndan, Platon daha ~ok
onemli yanh~1, kendinde ~eyin, nume- bir mecaza ba~vurarak, maddi, bireysel,
nin varolu~una inanmak olmu~tur. Bu- de~i~en, somut varhklann asdlan olan
nunla birlikte, btt inan~, Kant'1n sistemi- ldealardan pay aldl~lnl soylemi~tir.
nin ozsel bir par~as1 almay1p, sistemin metin [tng. te:rt; Fr. terte; AL tat]. Genel
geri kalan1na zarar vermeksizin orta- olarak, bir yazll1 eseri meydana getiren
dan kaldullabilecek olan dagmatik bir terimler, tumceler butunu; ki~isel birta-
kahnbdu. Ona gore, Fichte, Schelling, klm mativasyonlara olan bir yazar tara-
Hegel, Herbart ve Schopenhauer gibi hndan, belli bir toplumsal, psikolojik,
du~unurler, ya bir kendinde ~eyin va- iktisadi ve siyast arta1n i~inde, akurlar-
roldu~u inanc1n1 bir yanh~ olarak gor- dan meydana gelen bir kumeye birta-
memi~ler ya da bu yanh~1 duzeltme klm mesajlan aktarmak amac1yla kale-
~abalannda, benzer ba~ka yanh~lara rna ahnm1~ yaz1h eser.
du~mu~lerdir. Liebmann, bu filozofla- Buna gore, yaz1h ileti~im olarak goru-
nn sistemlerinin, Kant'm istemeyerek len ve belli bir mesaj1 akurlar kumesine
kabul etti~ bir kavrama ba~h kald1klan nakletme ~abas1 alarak tan1mlanan met-
i-;in, onemli ol~ude gu-;suz ve yanh~ al- nin, ba~lms1z bir varh~1 aldugu du~u
duklannl belirtir. Bun dan dolay1, felse- nulur. i~te bu ba~lamda, bir metili,
fede yapllacak i~, bu filozoflan izlemek ozellikle de edebi yat metnini, ~ogunluk
yerine, kendinde ~ey yanh~1n1 ortadan onun kendi i~indeJd konu, anlahm, ve
kald1rarak, soz konusu sistemlerin dil ogelerine dayanarak, zaman zaman
mu~terek kayna~lna, yani Kanfa don- da metnin yazanna, metnin ait aldu~u
mektir. turun ozellil<Jerine, edebiyat gelene~ine
Ayn1 ~er~eve i~inde de~erlendirilmek ait bilgilerden yararlanarak aQklama et-
durumunda olan Riehl ise, Liebmannn kinli~ine metin ~ozumlemesi ad1 veril-
tam tersi bir tavula, Kant'1n kendinde mektedir.
594 metinlerarasahk

Metin, yazann otoritesini tiimden sar- dugunu; birbirleriyle ili~ki i.;inde ko-
san yap1salahk, ama ozellikJe de post- numlanan metinlerin geni~ bir anlam
modemizmde biiyiik bir onem kazan- ag1 meydana getirdigini dile getiren
mi~hr. Metni yazarla okur arasmda kavram.
ileti~im kurma .;abas1 olarak goren mo- Her metnin aymo bir bi.;imde diger
dem anlay1~1 reddeden tyapisalcihkta, metinlerle ili~kili olup, onlan yeniden
metnin gizli olsa dahi, belli bir nesnel diizenledigini ve dolayisiyla hi.;bir me-
i.;erigi vard1r. Bununla birlikte, yapisai- tinde anJamm donmad1gm1, tam tersine
CI gorii~e gore, yazdd1ktan sonra ba- gii.;lii bir dinamizm it;inde yeni ba~tan
glmSIZ addedilen metnin kokenlerinde, olu~tugunu ima eden metinleraras1hk
yazann soyledikJerinde anlam ve a.;lk- tezi ya da teorisine gore, metinler her
lamalar bulmaya .;ah~mak bo~unadu. zaman ba~ka metinler tarafmdan hare-
Metin ve metnin anlam1 bahsinde, ya- kete ge~rildigi kadar, ba~ka metinlere
pisalcihktan daha da ileri giden post- gonderimde bulunur. Bu ise, hi.;bir met-
modernizm metne her tiirlii nesnel i.;e- nin benzersizlik veya biriciklik iddiasiy-
rikten kurtulmu~ bir ~ey olarak bakar. la ortaya .;lkamayacag1, hi.;bir metnin
Metin-merkezli bir gorii~ olarak taxum- kendi anlamuu dayatamayacag1 anla-.
lanan tpostmodemizmin bak1~ a.;Ism- mma gelir. Metinleraras1bk tezi, ikinci
dan, metin her~ey olup, sonsuz say1da olarak, hi.;bir ~eyin m utlak ve ozgiin ol-
yoruma imkan verir. Postmodernistler madiguu, her~eyin ba~ka her~eyle bag-
i~te bu baglamda, tutarhhk ve birlige lanhh oldugunu dile getirir.
direnen, .;eli~kiyle dolu olup, her oku- metodoloji [Os. usuliyiit; lng. methodo-
mada yeniden yazdan ve yorumlanan logy; Fr. mithodologie; Al. methodenlehre].
metin tiiriine yazrlabilir metin adm1 ve- 1 Ara~hnna, dogrulama, ogretme, v. b.
rirler. Yazllabilir metnin bir diger ozelli- g., yontemlerini ele ahp inceleyen ve on
gi de, onun okuyucuyu etkin olmaya lara teknik anlamda deger bi~en disiplin
sevkebnesi, okuyucuyu tiiketiciden zi- veya yontem teorisi. 2 Sosyal bilimler
yade bir iiretidye donii~tiinnesidir. Ya- veya doga bilimleri metodolojisi anla-
Zllabilir metin aym zamanda a~k metin mmda, soz konusu genel disiplin kapsa-
olarak da tarumlanabilir. Buna gore, al- mi i.;inde yer alan bir yontem ya da
tematif yorumlara elveri~li olan, farkh teori.
anlamlan te~vik eden ve zengin, farkh Bilimin ama.;lanm, temel kavramlan-
ve kanna~1k okumalara imkan tamyan m, bu ama.;lara ula~mada kullamlan
metne apk metin ad1 verilmektedir. yontemleri, .;~itli bilim dallanru ve bu
Bu aQdan yazdabilir veya a.;lk metnin dallar arasmdaki ili~kileri konu ahp in-
kar~1b, pasif okuyucu i.;in yazdrm~ celeyen disiplin olarak metodoloji, bi-
olan, salt belli bir mesaj almak iizere limsel ara~hnnay1 yonlendiren ve bir
okunmas1 gereken, teki1 ve degi~mez bir sonuca gotiiren rasyonel ve deneysel
anJam1 ozendiren ve dolaylSiyla okur ta- ilke, sure.; ve i~lemleri sistematik bir
rafmdan yeniden yazdmaya ka111 tarzda analiz eder. Ba~ka bir deyi~le,
koyan metin olarak okunabilir rnttindir. epistemoloji ya da bilgi teorisinin bir
Okuyucu, okuma siired boyunca belirli dah olan metodoloji, bilimlerde eldeki
bir yol iizerinde yiiriibueyi ama.;layan, verileri diizenleyip afj:lklama ve dolayi-
altematif yorumlara, farkb okumalara siyla bilgi elde etme siirecinde kullam-
pek imkhan tarumayan metinlere aym lan tekniklere, ara~hnna teknikJeriyle
zamanda kapalr metin ad1 verilir. yontemlerine felsefi a9dan yakla~1p
metinlerarasdtk [lng. intertutuality; Fr. deger bi.;er. Metodolojinin kapsam1 i\-
intertextuaUU]. Postmodemizmde, her de kalan bilimsel yontemler, yani tiim
metnin tiim diger metinlerle ili~kili ol- bilimlere ortak olan manhksal yontem-
Mile! Okulu 595

ler degil de, farkh ve ayn bilimlere Aym zamanda ozde~lik metafizigi ola-
ozgli olan teknik yontemler anlammda rak da bilinen bu gorti~e gore, ger~ek
bilimsel yontemler, ~u ~ekilde stmfla- ten var olan birdir, kendi kendisiyle
nabilir: Birtaktm ilkel terim ve aksiyom ozde~ ve degi~mezdir. Ornegin Pla-
se~iminden, tamm ve kamtlamalann ton'un tidealan bu ttirden ger~eklikler
formelle~tirilmesinden, olu~turulmu~ iken, empirik alan idealardan farkh ol-
teorinin tutarhhg1 ve tamhgtyla, yoru- dugu i~in, ger~ekten varolmayan bir
mundan olu~an ve ozellikle de materna- alandtr. Derrida'nm, Batt'mn bir ba~ka
tiksel bilimlerde kullamlan aksiyomatik onyargtsl olarak gordugu sozmerkezci-
ya da hipoleliko-dediiklif yiintem. likle irtibatlandtrdtgl mevcudiyet meta-
Deneysel bilimlerde kullarulan, feno- fizigi hem temsili mtimktin kthp kolay-
menler arasmdaki ili~kileri, yasahhk ve la~tmr ve hem de oznenin varhga
dtizenlilikleri ke~fetmeyi ama~layan ve ntifuzunu saglar. <;:unkti mevcudiyet
strastyla gozlem ve analitik bir suufla- metafiziginde birlik olarak ger~eklik.
madan; benzerliklerin saptanmasmdan; insan zihninde dolaym'tstz olarak varo-
neden ya da yasay ifade eden bir hipo- lur, gostergelere ba~vurmas1 gerekme-
tezin one stirtilmesinden; hipotezin de- yen saf bir sezgi ediminde kavramr.
neysel yollarla smanmasmdan ya da mikrokosmos [lng. microcosm; Fr. micro-
dogrulanmasmdan; ttimdengelim, tarut- cosme; AI. microcosm us]. Kti~tikevren.
lama ve a~1klamadan; sonu~lann sis- Genclde, bir kompleks ya da btittintin
temli bir ~ekilde dtizenlenmesinden ve kti~tik bir par~asma, karma~1k btittine
yasalan ilade eden uygun bir kuram benzcr olan par~a ya da oge.
onermekten olu~an nomolojik ya da lii- Ornegin, Yunan felsefesinde, evrenin
meuanmsal yon/em. Hem doga bilimleri
dtizenli bir btittin anlammda kosmos ol-
ve hem de sosyal bilimler tarahndan
dugunu dile getiren Phytagoras;Jlar,
kullamlan ve gozlem, stmflama ve ista-
tistiksel i~lemler yoluyla elde edilen ve- insan varhgmm ~ok kti~tik ~a pta bir kos-
IIIOS oldugunu one stirmu~lerdir. Phyta-
rilerin yorumlanmasmdan olu~an /asvir
goras~tlara gore, biz insanlar, evrenin,
ya da betimleme yonlemi.
Ge~mi~i konu alan bilimlerde kullam-
makrokosmosun yaptsal ilkelerini,
lan ve ge~mi~le ilgili beige, kaytt ve ar- kendi varhklannda yineleyen organiz-
~ivlerle arkeolojik olgu ve bulgulann
malanz. Evrenin yaptsal ilkeleri tizerin-
se~ilerek suuflanmasmdan, degerlendi- de ~ah~mak suretiyle, kendimizdeki
rilerek yorumlanmasmdan olu~antarilt bi~im ve dtizen ogelerini geli~tirir ve
sel yon/em. Ins an davram~tru ve insamn kendi ruhunda daha dtizenli varhklar
geli~imini konu alan bilimlerde kulla- Mline geliriz.
mlan ve i~ebak1~sal analizi oldugu Mile! Okulu [ing. Miksian School; Fr.
kadar, deneysel ara~hrma yontemlerini Ecole de Mile/e). llk~ag Yunan felsefesi-
de kullanan psikolojik yon/em. nin tThales, t Anaksimandros ve Anak-
mevcudiyet metafizigi [lng. metaphysics simenes gibi ti~ dti~tintirden meydana
of presence; Fr. metaphysique du prsena]. gelen ilk okulu.
On!ti postyaptsalct dti~tintir Jacques M. 0. 6. ytizytlda Thales tarafmdan
Derrida'mn deger a~muna ugratmay1 kurulmu~ olan bu okul, 'hi~ten hi~bir
denedigi ya da ytkmaya ~ah~t1g1 Ball ~eyin o;:tkmayacagma' inand1g1 i~in,
metafiziginin temelinde bulundugunu maddenin ezeli-ebedi oldugunu savun-
one stirdtigii, 'nihai ger~ekligin bir bir- mu~ ve evrendeki varhklann kendisin-
lik oldugu, farkhhklann, degi~n ve den dogdugu ilk maddeyi, arklteyi ara-
farkhla~anlarm hi~bir ~ekilde ger~ek ol- mt~hr. Doga felsefesinin ilk okulunu
madtgt' kabultinti ifade etmek i~n kul- olu~turan Milet okulu filozoflan, bir go-
landtgl deyim. rtinti~ ve ger~eklik aymm1 yaparak,
596 milliyet~ilik

gozle goriinen bireysel varllklann ve de- [Ekonomi Politi~in llkeleri], On LiberhJ


~i~melerin meydana getirdi~i kaosun, [Ozgiirliik Osttine], Utilitarianism (Yarar-
-;oklu~un gerisinde aktlla anla~dabilir 1 chk].
kahc ve siirekli bir ger~ekJi~in bulun- Manbk alarunda, yalntzca tiimdenge~
d u~una inaruru~lar ve varolan he~eyin lhnsel manllkJa ilgili -;ah~malar yapma-
kendisinden -;1kh~1 bu birli~i 'Evren YIP 1 tiimevanmsal manh~l da formiile
neden meydana gelmi~tir?', 'Evrenin ederek geli~tirmi~ olan Mill, mantlksal
arkhesi nedir?' sorulanru yan1tlayara~ ilkeleri sosyal alana, siyaset ve ahlak
maddi terimlerle tanJmlamJ~lardu. alan1na uygulamas1yla iin kazanm1~tlr.
Thales, kendi hareketini yine kendisi- Psikoloji alan1nda, t-;a~n~Ir,tclh~ul ba-
nin a-;1klayabilece~i bir ~ekilde canh basl olarak kabul edilen filozof 1 psiko-
olacak bu ilk maddeyi suda bulurken, lojiyi 'zihin kjmyas1' olarak tan1mla-
Anaksimandros, apeiron"un, evrendeki m1~hr. 0, ~a~n~amc1 psikolojisini bilgi
her~eyin kendisinden do~d u~u arklte konusuna da ta~1m1~ ve bu alanda, Ber-
oldu~wtu iddia etmi~tir. Milet okulu~ keley'den esinlendi~i besbelli olan psi-
nun ti-;iincti ve sonuncu dii~iiniirii olan kolojik bir tidealizm geli~tinni~tir. Mill,
t Anaksimenes ise, tarlcM olarak hava, bununla birlikte, psikolojik idealizmin-
bu~ ya da sis anlam1na gelen aer'i one
de, tmaddesizcili~i se-;en Berkeley'den
aynlm1~ ve d1~ ger-;ekli~in varolu~unu
siirmti~ttir. Aer, Anaksimenes'e gore,
e~it olarak da~1hm gosterdi~i haliyle,
kabul ederek, soz konusu nesnel ger-;ek-
li~i 'duyumlan miimktin k.Jian, kahc1
goriinmez atmosfer olup, yo~unla~a
dayanak' olarak tanunlarru~tlr.
rak bu~u ve suya, daha sonra da toprak
Ahlak alarunda yararciii~l savunan
ve ta~ benzeri kah maddelere donti~tir.
Mill, hazz1 ya da mutlulu~u insan ey-
Daha az yo~un oldu~u zamanlarda ise,
lemlerinin en biiyiik amac1 ve mutlak
daha su:ak hAle gelip, ate, olur. Anaksi~
olc;\isti yapml~ Ve yararC1h~1nda, gene~
menes, d1~ diinyadaki -;oklu~un varh- lin iyili~ini ve refahan1 temele alm1~hr.
~a geli~ini, buna gore, havadaki yo-
Siyaset alan1nda ise, ahlik alan1ndaki
~unla~ma ve seyrekle~me olgusuyla
gorti~lerine ko~ut olarak, tliberalizmi,
a-;1klamaya -;ah~m1~hr. tbireycili~i ve az1nhk haklanru savu-
milliyet~ilik [1ng. nationalism; Fr. nationa- nan filozof, bireyin ozgtirlti~tinii Slnlr-
lisme; AI. nationalismus]. Oil, tarih ve layan ko~ullan en aza indirgemenin
kiilttir birli~ine dayah ulusun ve devle- onemini vurgulayarak, bireyin ve top~
tin mutlak ve temel bir de~er oldu~unu lumun, devletin mtidahalesi azald1~1
kabul eden anlay1~. ol-;iide geli~ebilece~ini ifade etmi~tir.
Bireylerin devletin btiyiikliigiinii sa~la mimansa. Hint dii~iincesinin gelene~e
yacak ve koruyacak ~ekilde, devletin ih- ba~h olan sistemleri aras1nda yer alan,
tiya~lanna uygun olarak davranmas1 ge- ve daha -;ok tVedalar -;a~1n1n sonunda
rekti~ini, davraru~lanru bu amaca gore ortaya -;1kan sapk1n ak1mlan, ozellikle
ayarlamas1 gerekti~ini one si.ilen akun de Sankhya felsefesini ele~tirip, kutsal
olarak milliyet-;ilik1 ulus olgusunu, o metinlere donmeyi, bu metinlere ba~h
ulusu meydana getiren bireylere, hukuki kalmayt ~nererek, dinin gereklerini ye-
bir yap1 olan devlete donti~ttirme olana- rine getinneye btiytik bir onem veren
~1 sa~lam1~hr. dti~tince ak1m1.
Mill, J.
Stuart. 1806-1873 yillar1 arasmda mimetik sanat anlaytl [ing. mintetic
ya~arru~ olan yararah~ kurucusu in- view of art]. Antik Ywtan felsefesinde,
giliz dti~untirii. Temel eserleri: A System tAristoteles ve ozellilde de tPiaton'da
of l.Dgic, Raciocitive and Inductive [Tiim- soz konusu olan sanat anlayi~I, duyusal
dengelimsel ve Ttimevanmsal Mantlk dtinyadaki nesneleri taklit eden sanata,
Sistemi], Principles of Politiwl Economy nesne ile sanat arasandaki ili~kinin
mneomonik terimler 597

kopya, benzebne ya da taklit ili~kisi ol- gore, saptad1~1 ik.i ~ey vardtr. Bunlar s1~
du~unu ifade eden sanat gorii~ii; sana~ ras1yla, insarun bir evren i-;inde olmas1
tln do~ay1 taklit etmeyi ama-;lad1~1nl, ve ba~kalanyla birlikte olmas1dar. Hei-
sanat1n oziiniin talditte bulundu~unu, degger'e gore, d1~ diinya denen bil' ~ey
sanatta, ger-;ek diinyarun bir taklidi olan yoktur, fakat insarun kendi kendisini bu
dii~sel ya da imgesel bir diinya yarahl- diinyada buJmas1, 'bu diinyada olmak'
dl~lnl savunan sanat gori.i~ii. diye bir ~ey vard1r. insan bu diinyada
Sana bn bize ger-;ekli~i de~l de, gorii- oldu~unu da, bilgi ile de~il, fakat ey-
nii~ii verdi~ini, sanatta soz konusu ola- lemle, i~ yaparak, onunJa kaygll1 bir ilgi
run goriinti.iler oldu~unu savunan Pla- kurarak an Jar.
ton'a gore, gerr;ek varJ1k ala1u idealar insan, ikinci olarak kendisini otekileriy-
diinyas1ndan olu~tu~u i-;in, sanat eseri le bir(jkte, bir ba~kalan ortammda bulur.
kopyarun kopyas1 oh nak durum unda- tHeidegger'e gore, bu alan her~eyi kap-
du. Ba~ka bir deyi~le, sanatln konusu lar ve herkesi s1radan insan yapar. So-
olan nesne ya c!a fenomenJer, ger-;ekJi~i rumsuz olan bu alanda hi-; kimse yoktur;
ohnayan kopyalard1r, zira ger-;ekten var i~te bu alan, anonim olup, halkbr, y1~1n~
olan yalruzca idealard1r. d1r, kamuoyudur. Dolay1s1yla, insan bu
Sanatm taklit etti~ nesneler, idealarm alanda, ild ~yden birini se-;ebilir: Sua~
birer kopyas1ndan ba~ka bir ~ey de~il~ dan bir ki~i olabildi~i gibi, kendisi de
dir. Sanattn yoneldi~i ~yler, yani mi~ olabilir, sahid ya da i-;ten bir varolu~u
metik nesneler ger-;ek varh~1n kopyala.. se-;ebil]r. Bir ba~kalan ortam1nda, kendi-
nndan ba~ka bir ~ey olmad1~1ndan, sinden ka91\ayan, fakat kendi iistiine
sanat eseri, ger-;ek bir varb~1n de~l de, giden insan, Heidegger'e gore, kendisini
kopyarun kopyas1 olarak ortaya -;1kar. yarahna, kurabilme imkiruna sahip olur.
Sanahn insanlan, ger-;ekJi~e yoneltmek Bununla birlikte, di~er alan da insarun
yerine, ger-;eklikten uzakla~brd1~nu it;ine sinmi~ oldu~u it;in, ondan sonuna
one siiren Platon, sanat~llan bundan do- kadar ka-;uunak olanaksazdrr. Bundan
layl ideal devletinden atmaya -;ah~rru~ dolay1, varolu~sal ya~am, bir, kendi i-;in-
hr. de kendini kurarak ya~amak~ ve iki, ken-
mimelizm [ing. mimetism; Fr. mimltisme; dinin olmayan bir diinyada ya~amak an-
AI. taachahrnung, mimikry]. TakHt-;ilik. lammda ~ft yiizlii bir ya~am olmak
Baz1 hayvanJann i~nde bulunduklan durumundadu.
ortam1n ozelliklerini alabilmelerinden mnemonik terimler [lng. mnmrcmic terms;
hareketle, olumlu anJamda k.i~inin ic;in- Fr. tem1es mrrimoniqu.es]. Orta-;a~ man-
de yer ald1~1 her insani durum ya da or~ hk-;llanrun ge-;erli tasamlar i-;in kullan-
tam1n ozelliklerini, duygu ve fikirlerini dlklan terimler.
benimseme tavi.I' ya da tutumu, olum- Bu terimler saras1yla, Barbara, Baroco,
suz anlamda olan biteni pasif bir bit;im- Bocardo, Bramantip, Camanes, Camastres,
de taklit ehne durumu ic;in kullan1Jan Celarent, Cesare, Darapti, Darii, Datisi,
terim. Dimaris, Disamis, Felllpton, Feria, Ferison,
milsein. Varolu~-;u felsefede, ozellikJe de Fesapo, Festino, Fresison'dur. Bu terimler~
Heidegger'de ge-;en ve 'otekileriyle bir- de, yalruzca r, t, I, ve n harfleriyle, te..
likte olma' anlam1na geJen Almanca rimlerin ilk harfi olrnayan b ve d terim~
terim. leri bir anlam ta~unaz. Terimlerde
Varhk hakk1nda soru sorabilen insan1 ge-;en sesliler, yani A, E, i ve 0 harfleri,
'varh~1n -;oban1' yapan Martin Heideg~ tasurun ii-; bile~enini, kategorik tas1m-
ger, onun kendisi hakk1ndaki sorulanna da ge-;en iki onciil ve bir sonucun niteli-
verdi~i yanltlarla kendi varolu~unu bi~ ~ini ve niceli~ini gosterir. Sessiz harfler
-;hnledi~ini sayler. Ger-;ek bir varolu~, ise, tas1m ~ekilleriyle, ikinci, ii-;iincii ve
egzistans olar~k insan1n, Heidegger'e dordiincii tas1m ~eklinden olan tasLm-
598 modalizm

lann yetkin tas1m ~ekli olan birinci Kopemik, Newton ve Galile gibi bilim
~ekle ind irgen1ne tarz1 ve i~lemini gos~ adamlan taraf1ndan k urulan ve ilk~ag
terir. Ornegin, s basit evirmeyi, p evir- ile Orta~ag'1n eski kozmolojisinin yerini
neye ek olarak, onermenin niceliginin alan yeni kozmolojiye uygun dii~en
ttime Iden tike le donti~tiiriilmesini, m bilim.
onctillerin yer degi~ti rmesini, k ise ard- Modern bilim, buna gore, Tann tarafin-
~evirmeyi ~osterir. dan yaratilm1~ bir evrendeki olgulan ni-
modalizm [Ing. modalisnr; Fr. modalisn1e]. teliksel at;~dan ele alan ereksel bir at;~kla
Tavtrcihk. M. S. 2. ve 3. ytizylllarda Hris- ma tarz1ndan meydana gelmez. Ba~ka
tiyan Babda ortaya fllkan ve Tanrt'da, toz bir deyi~le, 1nodern bilim, Tannyla
ve ki~iligin bir oldugunu; Ogul ve Kut- insan varhklar1n1n tu1niiyle d1~1nda
sal Ruh'un, Baba Tann'run tezahurleri, kabp, zaman ve mekan il;inde her yere
tavtr ya da varh.k tarzlan oldugunu one yayllan maddeyi, veya dogal varhk ala-
siiren ogreti. rum, kendi d1~1ndaki gii~lerle degil de,
modern [Lat. modernus, modo; ing. mo- salt kendi terimleriyle ve niceliksel yon-
denz; Fr. moderne; AI. neuer, modern]. Dti- den a~layan bir bilim olmak dunnnun
~tincedeki afllkhk, ozgiirltik, otoriteler- dadu.
den bagimsizllk, ve en yeni ve en son Buna giire, modern bilimde, dogal bir
dile getirilmi~ dii~iinceler iizerine bilgi fenomeni anlamak, onun ereksel nedeni-
anlam1na gelen s1f at. ni, ona TaJU1 taraftndan yiikleruni~
1 Orta~ag ve Skolastigin kar~1t1 olan ama~ ve i~levi bilmeyi degil de, onun
modem, Skolaslik bilim ve felsefe anJa- fail neden.ini, yani fizikl evrende o feno
yt~ma kar~1t bilim ve felsefe anlayi~lnl, meni doguran ko~uJlarla ebnenlerin bil-
tBacon ve tDescartesJa ba~layan yerti gisini gerektirir. Yani, modern bililnde
felsefe, Galile ile ba~layan yeni bilim an- ereksel ac;IkJamarun yerini mekanik af;lk-
layt~Inl niteler. Bu ~er~eve i-;inde, yeni lama ahr. Cgeleri aras1nda niteliksel
bilim anlayt~lnl modern kdan oge, farkhhklar bulunan canb evren gorti~ii
onun yontemi, yani tdeneysel yontem; niin. yerini, cans12 ve insana yabano
2 Descartes'la ba~layan yeni felsefeyi maddeden meydana gelen bir kozmoloji
modern kllan oge ise, felsefede nesne ya almca, modem bilim aynca, niteliksel
da varhktan degil de, ozneden hareket a~Iklamay1 niceliksel yakla~unla degi~
eden, Tanny1 degil de, insan1 merkeze tirir. Bu ise, modem bilimde evrene ili~
alan, bilimlerdeki geli~meyi temellen- kin bilginir\ ol~iime, maddenin ic;inde
dirmeyi ama~layan bir bakl~ a~tstdlr. yaytld1g1 mekan ve zamanla ilgili ol~ti.le
3 Modem sozciigii aynca, Ayd1nlaruna re, zaman ve mekan kavramlaruun
gelenegini, akhn iiriinii olan rasyonel imkan tarudl~ niceliksel ol~titlere da-
bilim anlay1~1 ve yonteminin her alana yandlgl anlanuna gelir.
uygulanmas1 tavnru; 4 uzmanla~m1~ Cyleyse bir yaruyla gozlem ve deneye
kiiltiirun bilim yoluyla kazand1g1 birild- ya da deneysel ara~ttrmaya, diger ya
min giinliik ya~ay1~m zenginle~tirilme n1yla da mantlksal analiz ya da mate-
si ve rasyonel orgiitleni~i i~in kullanll- matiksel yontemlere dayanan modem
masi gerektigini savunan yalda~nru; 5 bilimin ~ok onemli sonu~lan olmu~tur.
tel<nolojinin yiikseli~iyle ekonomik or- Modem bilimin, i~te bu genel ~er~eve
giitlerin yeni bir bic;im kazarunas1 siire- i-;inde, her~eyden once, liberalizm, de-
cini; 6 soyut devletten burjuva devletine mokrasi ve a~1k toplumun dogal miitte-
donii~tim siirecini tanunlamak i~in kul- figi haline gelmi~ oldugunu soyleme-
lanllml~hr. miz gereldr. Ba~ka bit deyi~le, sivil
modem bilim [lng. modem science; Fr. sci- toplum ve mtibadele ekonomisin.in d~
ence modeme]. Kabaca ve gene) olarak, gu~uyla bilimsel ara~hrman1n geli~imi
Battda onalhnc1 yiizylldan ba~layarak, arasmda, kapitalizm geli~tik~e daha be-
modem bilimin ele,tirisi 599

lirgin hale gelen, c;ok s1kl bir baglant1 yiiziintin meyvalanndan olabildigince
vardtr. <;iinkii iiretim ko~ullanyla ara~ c;ok yararlarunas1n1 ister.
lannln geli~tirilmesi ve refah aray1~1- Modem bilimin bir diger onemli sonu-
n1n peki~mesi, hem deneysel ve hem de cu da, onun maddi diinyaya ili~kin bi-
rasyonel olup yararh sonu~lar veren bir limsel a~klamada Tann'y1 gereksiz
bilgi tiiriinii gerekli kdar. hale getirmesi ve dolaylSIYla, din kar~
Nitekim, yeni bir kozmoloji temeli iize- Slnda verdigi sava~ta kesin bir zafer
rindc yiikselip, deney ve manhksal ana- kazanmas1du. Buna gore, modem bili-
liz yontemlerine dayanan modem bilim, min yiikseli~iyle birlikte, bilim ve din
ondokuzuncu yiizyddan ba~layarak, birbirlerinden tiimiiyle aynlarak, ba-
eski toplwnsal ve siyasi ili~kileri ydana glmSIZ disiplinler haline gelmi~lerdir.
y1 a1na~layan toplumsal gii~lerin dogal Ba~ka bir deyi~le, modern bilimin koz-
ve zorunlu miittefi~i durumuna gelmi~ molojisi dini inanca en kii~iik bir destek
tir. Giiniimiizde dahi, bilim modemiz- saglamazken, dini inancan da boyle bir
min ozii olarak anla~ll1r. Eski yonetim destege ihtiyac1 olmad1g1 dii~iiniilme
ya da rejimleri y1karken modem.Je~me ye ba~lanm1~hr.
ya da ~agda~la~ma programlanyla or- ~u halde, dint inanca bir anlamda zarar
taya c;1kan ulusal devrimlerin, her sefe veren modem bilim, teizmi ylkarken,
rinde bilimsel egitim ve ara~hrmay1 thiimanizmi do~urmu~tur. Ba~ka bir
te~vik etme, bilimsel yakla~lmlarla tek- deyi~le, dint inan~ yerine bilimciligin
nikleri kullanmayl ozendirme giri~i ikame edilmesine neden olan modem
minde bulunduklann1 unutmamak ge- bilim yeni bir inan~ yaratm1~; dogarun
rekir. yeni teknolojilerle Slnlr&IZCa SOmiirtilme-
Czgiir tarh~maya, deneysel ara~hrma sini ve toplwnsal/ siyasi hiikumlerle pra
nln sonu~lanru test etmeye, ol~iim ve tik konularda rasyonel soylemin ol~iit
ele~tiriye dayanan modem bilim, top olarak kullandmasuu me~rula~hrmak
lumlarda varolan, geleneksel otoriteye suretiyle, insan ve insan aklana duyulan
dayah tiim diger bilgi tiirlerinin giiciinii yo~un inanca yol a~hr. Bu ise, mo-
y1kmt~t1r. Kendi otoritesi d1~1nda kalan dem b~ yiizyilinuzda epeydir iize-
tiim otoriteleri ku~kucu, ele~tirel ve rinde durulan Faust~u karakterini giin-
sorgulay1c tavnna tAbi kllan, yanh~ deme getirmi~tir.
dii~iincelerin ilaarun rasyonel el~tiri modern bilimin ele1tirisi [tng. aiticism
de bulundugunu gosteren modem bili of modern sicena; Fr. critique de Ia science
min yarathgt bilgi turii, ayru zamanda moderne ]. Modem bilime Kit a A vrupas1
pratik ama~h bir bilgidir. Ba~ka bir de- gelene~i i~inde, ozellikle t Kierkegaard,
yi~le, bilgiyi bizzat bilmek ic;in isteyen, +Nietzsche, tHeidegger, tFoucault ve
bilginin acdan arttlnp, mutsuzlugu yez- postmodemistler taraflndan yoneltilen
le~ik hale getirdigi eski bilgi anlay~1na itham ve su~lamalar biitiinii.
kar~1t olarak, modem bilim ~er~evesi Bwta gore, modem bilim ttemelciligi,
i~inde, bilginin gii~ oldu~u dii~iiniiliir tpozitivizmi, empirist, rasyonel man-
ve dogay1 bilim/ teknoloji yoluyla dene- hksal bilim modeli ve cisimle~tirdigi
tim albna ahp, somiirme amac1 giidii- tara~al rasyonalizmi nedeniyle ele~ti
liir. Buna gore, modem bilimin dogu~u rilmi~tir. Yine, modem bilim .s oz konu-
modem akdclllgln do~u~uyla, hakikat su bilim paradigmas1 toplum bilimlerin-
ve bilgi iddialaruu insan akhna dayan- de de merkezi bir rol oynad1g1 ic;in,
dtrma yakla~un1 ve ilerleme dii~iince Banrun oteki'ni basbrmas1, d~lamas1,
siyle yak1ndan ili~kilidir. Modem bilim, tahakkiim altma almas1yla sonu~and1g1
bu baglamda, Orta~agda din taraftndan i~in ve nihayet teknoloji yoluyla dogada
onerilen c;ilecilige ve hazdan vazge~il yaphgt tahribattan dolay1 ele~tirilmi~
mesi tavnna kar~1 olup, insanhg1n yer- tir.
600 modem felsefe

Bu e!e~tirinin en one1nli ad1mlan manevi olanla ilgili olarak soyleyecek


~oyle saralanabilir: 1 Her~eyden once, hi~bir ~eyi olmachgt gibi, o, insan i~in
modern bilimin en co~kulu taraftarlan- buyuk onemi olan bu alan uzerine ko-
run vaal etti~i sonu~lann bir turlu orta- nu~mayl sa~ma bir ~ey gibi gorur. 6
ya ~akamay1~1ndan duyulan sabarsazhk Yine, buna ko~ut olarak, modern hili-
giderek artnu~ ve bu, gerek pozitif bi min nonnatif ve etik olan hakk1nda, bi-
limlerde ve gerekse toplum bilinuerin- limsel olsun ya da olmastn hizmet ede-
de yo~un bir kinizme yol a~ma~br. Zira ce~ ve etmek durumunda oldu~u
modem bilhn uzun vadede kendini du- ama~lar hakk1nda soyleyecek en ku~uk
zelten bir sure~ olsa da, on un haiti kat bir ~eyi olmad1~1 ortaya ~aknu~hr.
diye takdim edilen kimi ktsa vadeli ha- Ba~ka bir deyi~le, modern bilim salt
talara baz1 durumlarda trajik sonu~lar ara~sal rasyonalizmi cisimle~tinnekte
do~urmu~tur. 2 ikinci olarak, tum dik- olup, insan varh~ant esas ilgilendirmesi
katler modem bilimin suistimalleri ve gereken ama~larla ilgili ozsel rasyonali-
verdi~i zararlar uzerinde odaklanma~ teye tumuyle yabanadar. Modem bilim
hr. Khni durum ve yerlerde, modem bi- daha gene} bir bi~imde soylendi~inde,
limin Batarun kendi terdhlerini m~ru i~te bu ~er~eve i~inde, ya~anan ger~ekli
la~hrda~l, 'bilimsel hakikatleri' ortaya ~in bize bilim derslerinde o~retilen ger-
koymak bir yana, salt tercihten ibaret ~ekli~e uymad1gt, bilimsel dunya gorii-
normatif kon umlara hakhlandtrdt~l or- ~unun ya~am1 idame ettinnek veya bir
taya konmu~tur. Buna gore, modem toplumu yonetmek i9n yeterli bir kda
bilim demokratik toplumlarda, huku- vuz olmad1~1 gerek~esiyle el~tirilmi~
metlerin yaph~a usulsuzluklerin iizeri- tir.
ni ortmekle ve totaliter yonetimlere pa-
modem felsefe [tng. modem philosophie;
yanda olmakla itham edilmi~tir.
3 O~uncu olarak, Kuhn, Feyerabend ve
Fr. philosophie 1noderne]. Avrupa'da, on
be~inci yuzylldan ba~layap, 20. yuzyala
Toulmin gibi bilim filozoflanrun ara~hr
dek olan felsefe. Modern.lik, bir ~a~an
malanrun sonucunda, modem bilimin
temel ozellikJerini, kendisinden onceki
teoride nasll i~ledi~yle ilgili varsayun
~a~ ile kar~a kar~1ya getirerek, ortaya
Jar ve on un ger~ek i~leyi~ tarza arasand a
bir uyu~mazhk oldu~u tespit edilmi~ koymay1 ifade etti~inden, modem fel-
tir. Buna gore, modem bilim kendi for- sefenin temel ozellikleri, Orta~a~ felse-
mel standartlarana bizatihi kendisi de fesinin ozellikleriyle kar~l kar~lya geti-
uygulamamaktad1r. 4 Ayraca, bilimin rilerek ~oyle ortaya konabilir:
butun problemleri ~ozebilece~ine du 1 Modern felsefe, her~eyden once ol-
yulan inan~, yirminci ytizyalda onemli duk~a farkh bir siyasi ve toplumsal ya-
ol~ude erozyona u~rama~tar. Bu ba~ puun felsefesidir. ~unku, Orta~a~an
lamda, modem bilimle ilgili olarak ~u birlik.Ji feodal toplum yap1s1, yerini ~ok
sorular sakhkla sorulmaya ba~lanml~ ulu~lu bir yap1ya, ba~amsaz devletler
ttr: "Niikleer silahlar ve zehirli kimyasal toplulu~una, ummet~ilik.Je, mutlakiyet-
ahklaran yol a~h~l tehdit kar~asanda ~ilik ve kollektivizm de yava~ yava~
bilim ne yapabilir7', 'A-;bk, yoksulluk, yerlerin i ulus~uluk, bireycilik ve du-
~evre kirlenmesi kar~ts1nda, acaba hili- ~unce, duygu ve eylemde ozgurlu~e
min soyleyecek bir ~eyi var madlt' b1rak1r. 2 Orta-;a~ felsefesinin eser
5 Nihayet, modem bilim insan varolu- verme tarz1, belli du~unurlerin, ozellik-
~unun, hi~bir ~ekilde bilimsel olmayan, le de t Ari$lotelesin belli eserleri uzeri-
mistik ve metafizik boyutlarLJU hi~ dik- ne standart ~erhler yazmaktan olu~ur
kate almad1~1 gerek~esiyle ele~tirilmi~ ken, modem felsefede, filozoflar hi~bir
tir. Ba~ka bir deyi~le, salt maddi olan ~ekilde ~erh yazmayap, ozgun deneme-
uzerinde yo~unla~an modern bilimin, ler kaleane alma~lardar.
modem felsefe 601

3 Orta~ag felsefesi kurumsalla~m1~ bir lay1~i on plana <;1kar. B\ma gare, mo-
felsefe olup, tiim onemli filozoflar, iini- dern felsef~de, doga, mekanik nedenle-
versitede ders verme i~iyle me~gul ol- rin etkisiyle geli~en, toplam enerji ya da
mu~lard~r. Oysa, modern donemde, hareket miktarmtn sabit oldugu, kendi
onemli filozoflardan hemen hi~biri, en i~ine kapah bir sistem haline gelir.
azmdan ondokuzuncu yiizy1la kadar, Ba~ka bir deyi~le, Orta~agm dogaiistii-
iiniversitede ~ah~mamt~llr. cii vari.J.k anlayt~t, modern felsefede ye-
4 Yine, Orta~agda felsefe, dar bir ~er~e tini tdogalalcthga btrak~r.
vede, kilise etrafmda ve iiniversite i<;in- 10 Bu durum, modem felsefede, ahlak
de ger~ekle~tirilen akademik bir ugra~ felsefesi a~tsmdan da bir degi~ime yo!
iken olup, teknik bir felsefedir. Halk kit- a~mt~hr. Orta~agm ahlak anlayt~l,
leleri bu bak1mdan cahil addedilmi~tir. Tanrt a~k1yla, ebedi bir saadetle belirle-
Buna kar~m, modem donemde, felsefe, nen bir ahlak anlayt~tyken, modem fel-
matbaanm da etkisiyle, geni~ kitlelere sefede, kendi i~ine kapah bir sistemde,
ula~tmhnaya ~ah~1lm1~ bir felsefedir. insanm ozgiirliigiinii kurtarma ve yeni
Filozoflann hemen tiirniinde, halk.! ay- bir ahliik anlayt~l, dinf ya da teleolojik
dmlatma, bilin~lendirme gibi bir ~aba ahlaktan bag1mstz, ozerk bir ahlak ge-
soz konusu olmu~tur. 5 Orta~agda fel- li~tirme soz konusu olur. 11 Modern fel-
sefenin geleneksel bir yaptst varken, sefede, felsefenin, Orta~ag felsefesinin
modem felsefe, gelenegi tiimiiyle y1kan tersine, insan merkezli olmasma ko~ut
bir felsefedir. olarak, insan psikolojisi de geli~ir. Bu
6 Orta~ag felsefesinin dogmaya, kilise- durum hemen tiirn modem filozoflar,
ye tabi oldugu yerde, modern felsefe, ama ozellikle de Ada Avrupas1 empirist
salt akhn iiriinii olmak anlammda, filozoflan io;in ge~rlidir. tLocke, Berke-
ozerk olan bir felsefedir. Ba~ka bir de- ley ve tHume gibi deneyci dii~iiniirler,
yurtta~lan Newton'un fiziki alem io;in
yi~le, Orta~ag felsefesi, teolojiye bagh,
teolojinin hizmetinde olan bir felsefe yapbgtru, ruhsal veya zihinsel alem i~in
iken, modern felsefe teolojiden tiimiiyle yapmaya ~ah~mt~lard1r.
12 Modem felsefe i~in, herhalde en be-
bag1mstz olmu~tur. lirleyici ozellik, biraz da bilimsel devri-
7 Orta~ag felsefesi.rtin Tanrunerkezli ol-
min etkisiyle, epistemolojinin dii~iince
dugu yerde, modern felsefe insanmer-
tarihinde ilk kez ontolojinin oniine ge~
kezlidir. Nitekim, ozellikle Ronesans ve mesi, ve dolaytstyla varhk merkezli bir
tAydmlanma felsefesine damgasmt dii~iince tarzmdan ben merkezli bir dii-
vuran ak1m thiimanizmdir. 8 Yine, Or- ~iince tarzma ge~i~tir. Buna gore, Orta-
ta~ag felsefesinde, doga hi~bir zaman
~ag felseiesinde, hpkt ilk~ag felsefesin-
ayn bir ara~hrma konusu olmam1~ken, de oldugu gibi, ontoloji once gelir ve
modern felsefede, doga, ozellikle geli- dii~iiniirler, hi~bir istisna olmadan, rea-
~en bilimin etkisiyle, felsefenin en
list bir tavula, zihinden bag1ms\Z bir
onemli ara~t~rma konusu hiline gelir. ger~ekligin varoldugunu one siirerken,
Ba~ka bir deyi~le, Orta~ag felsefesinde, nesneden ozneye ge~i~te, dt~ ger~ekli
doga temel ger~kligin uzak bir golgesi gin zihin tarafmdan bilinmesi siirecinde
olarak goriiliirken, modem felsefe doga- problematik bir ~ey ohnadtgmt dii~ii
run, diinyamn niceliksel olarak belirle- niirler. Oysa, modern felsefede, filozof-
nebilir olan i~kin yaptstyla ve dinamik lar, zihinden ya da ozneden hareket
siireciyle ilgilenir. ederler, ve zihinden maddeye ge~i~te,
9 Orta~ag felsefesinde, doga tannsal oznenin varh~m bilgisine ula~masmda
varhk alanmm bir uzanhst ya da tezahii- birtak1m gii~liikler bulundugunu teslim
rii olarak goriildiigii i<;in, teleolojik bir ederler. Bu tavnn doruk noktast, ele~ti
doga anlayt~t hikim olmu~tur. Oysa, rel felsefesi ve insan bilgisinin stmrhh-
modem felsefede, mekanik bir doga an- gma ili~kin gorii~leriyle tKant'hr.
602 modern idealizm

13 Orta~a~da, tek ge~erli varhk gorii~ii idealizmde, eski idealizmin ontolojik ve


olan bircili~in yamnda, ikicilik me~rO teolojik niteli~inin yerini, oncelikle epis-
olmayan, yasak bir o~retiyken, modem temolojik bir anlanu olan yeni bir idea-
felsefede, on plana ~akan anJaya~ diia- lizmin almasayla birlikte, ideleri insan
lizmdir. Ba~ka bir deyi~le, madde-form, zihninin faaliyetleri ve iiriinleri, nesnel
beden-ruh analizine tabi tutulabilmekle ve do~al diinyaya da, bireyin, tinsel oz-
birlikte, gerek tlk~a~ ve gerekse Orta~a~ nenin bilinc; i~eri~i olarak gorme e~ilimi
felsefesinde, birlikli, biitiinliiklii ve dii- on plana t;akar. lde, Platon'un a~km !de-
zenli tek bir toz olan insandan, modem alar diinyasmdan yeryiiziine inmekle
felsefede iki ayra toz ortaya ~akanlma~ birlikte, artak empirik tasanan anlamma
tar. Bu ise, biiti.in bir modem kiiltiire geldi~i it;in, ger~eklik insan z.ihnine tabi
damgasana vuran ikicili~i giindeme geti- olur.
rirken, zihin felsefesinin, ayra bir felsefe tBerkeley, i~te bu ~er~eve it;inde, nes-
dah olarak do~u~una i~aret eder. nel diinyaya bilin~teki tasanmlann bir
14 Orta~a~ felsefesinin goksel devlet kompleksi olarak goriir. Onun temsil et-
yeryiizii devleti arasanda kurdu~u kar- ti~i empirik gelene~in tam ka~asmda
~athktan, ve kiliseyle devlet ili~kisinde, yer alan Desc.1rtes'la birlikte, rasyonalist
k.iliseyi temele alan, siyasete en kii~iik e~ilim dii~iinen ozneyi varh~m temeli
bir de~er vermeyen yakla~ammdan yapar. tKant'm idealizminde ise, ideler,
sonra, modem felsefede, de~i~en siyasf zihnin, duyular yoluyla gelen deneysel
ve toplumsal yapayla birlikte, siyaset fel- malzemeye ~ekil veren, yapa ve diizen
sefesi de onean kazanma~hr. 15 Orta~a~ kazandaran formlara olur. Madde ve for-
felsefesinde, dii~iiniirler tarafmdan ge- mun, her zaman de~i~ken ve diizensiz
li~tirilen o~retiler ba~lamanda da, tam olan duyusal malzemeyle, akhn fenome-
bir monizm soz konusu olup, resmf go- nal diinyaya yasa ve diizen kazanduan '
rii~e uygun olmayan o~retilere hi~bir kavram ve kategorilerini kapsayan bu
~ekilde izin verilmezken, modem felse- sentezine, onda deney ada verilir.
fede bir sistemler ~oklu~u soz konusu- tFichte, +Schelling ve tHegel'den olu-
dur. ~an Kant-sonrasa t Alman idealizmi ise,
16 Modem felsefe, yontem a~asandan Kant'm, fenomenlerin gerisindeki bili-
da temelli bir de~i~ime taruk olmu~tur. nemez dayanak olarak gordii~ii a~km
Buna gore, Orta~a~mdan tiimdengelim- kalantaya ortadan kaldmna ve dii~iince
sel tasam manta~andan, Skolastik yonte- yi, evrenin temeli, tek dayana~a yapma
minden sonra, modem felsefenin, yalruz u~ra~a verir. SOz konusu ii~ filozof, zi-
tiimdengelim.den de~il, fakat ayna za- hinsel faaliyetin yarabca niteli~ini dile
manda tumevanmdan meydana gelen getirip, zihinsel diizlemdeki ~e~itli ev-
yeni yontemi bir senteze i~aret eder. relerin, varh~m ya da evrenin olu~u
Modem felsefede yontemin tiimevanm- mundaki evrelere kaflahk geldi~ini
sal o~esi Ada Avrupasa dii~iiniirleri ta- gosteraneye ~ah~ar.
rahndan savunulurken, tiimdengelimsel tdeal diinyarun merkezini, Platon'un
o~esi daha ~k, Ktta A vrupasa rasyona- idealizminden farkh olarak, bireyin bi-
listleri tarafmdan temsil edilmi~tir. lincine yerle~tiren modern tidealizm,
modem ideali:zm [ing. modern i1iealism; siyasi alanda da, teolojik ve a~km bir
Fr. idealisme modem]. Modem felsefenin varhk olarak devletten ~ok insanla, son-
bireyi, insaru, insan zihnini ve idelerini suz bir de~er ta~ayan ozerk bireyle ilgi-
o~ plana ~akartan idealizmi. lenir. Modem idealizm, bu ilginin bir
Ilk~a~ ve Orta~a~ idealizminin ideal sonucu olarak, dinf, ekonomik, siyasal
ger~ekli~i a~km bir ger~eklik, ldealara ve~heleri olan bir bireysel ozgiirliik an-
da insan zihninden ba~unsaz, nesnel layi~l ve do~al haklar o~retisi geli~tirir.
ozler olarak gordii~ii yer~e, modem Platon'un idealizminde, once devletin
modemle~me 603

geldigi yerde, modern idealizmde once Yerle~ik uzla~1mlara, modem toplu-


birey gelir. Devlet, ancak bireylerin var- mun vasatilik ve bayag.hgma isyan
hgmda, bireylerin tizgiirliiklerinin ve eden modernist sanat, yani ~iir, roman,
dogal haklanmn bir par~asmdan, ortak resim ya da beste i~in estetik form ya da
ya~amm bir geregi olarak vazge~mele iislup, zihinden bagunslZ bir ger~ekligi,
rinin sonucunda, ikincil ve bireye tabi insamn d1~mdaki toplumsal diinyay1
bir varolu~a sahip olur. Temel ve son- yalm bir bi~imde, problematik olmayan
suz bir degere sahip olan, devlet degil bir tarzda yans1tmak anlamma gelmez.
de, birey oldugu i~in, bireyin him ku- i~te bundan dolaydr ki, Joyce, Proust
rumlan, bu arada devleti de kurabilece- ve Kalka gibi modernist yazarlar, diya-
gi, degi~tirebilecegi, relormdan ge~ire log ve anlall tarzm1 reddederek, onun
bileccgi dii~iiniiliir. yerine bilin~ ala~m1 ge~irmi~, Stra-
ntbd@ffitzm [ing. modernism; Fr. modernis~ vinsky ve Schoenberg gibi besteciler ato-
- me; AI. modernisn"'s]. 1 Genel olarak, ge- nalizme yonelmi~, Cesanne, Picasso ve
leneksel olam yeni olana tabi k1lma tavn, Matisse gibi ressamlar resimde soyutla-
yerle~ik ve ah~ilm1~ olam yeni ortaya may ke~fetmi~lerdir.
~kana uydurma egilimi veya dii~iince Kendisinde dilin, ger~ekligi yans1tan
tarz1. bir ara~tan ziyade, kendi ba~ma bir
2 Bir inan~ sistemi ya da ogreti biitiinii- deger, kendinde bir nesne olarak gtiriil-
nii degi~en ko~ullara uyarlama egilimi diigii modemizm, tincelikle idealist bir
ya da hareketi. Ozel olarak da, BatJ.da 19. tav1r benimseyerek geleneksel yanslt-
yiizyllm sonlanna dogru ortaya ~an- mac epistemolojiyi bir kenara atll!ll ge-
ve Kilisenin teolojik ogretisiyle toplum rek~esiyle, sonra da formalizminden do-
teorisini kentle~me ve endiistrile~me lay, faka t tizellikle de realizmin toplum
nin, geleneksel otoritenin ~tikii~ii ve li- i~indeki insam ortaya koyan saghkh
beral/ demokratik dii~iincelerin yiikse- insan portresi kar~1smda ki~isel psiko-
li~inin ve nihayet modern bilimin yu ve yogun i~ deneyimi putla~tlrdlgl,
etkisiyle diinya gtirii~iinde vuku bulan yani birlikli ki~ilik yerine, Freud~u par-
degi~melerin sonucu olan yeni toplurn- ~alarum~ tizneyi ge~irdigi, elsaneyi tari-
sal ve politik ko~ullara uyarlamay. he tercih ettigi i~in ~iddetle ele~tiril
ama~layan tav1r, hareket.. mi~tir.
3 Sanat alamnda, 19. yiizyllm ikinci ya- 4 Modernizm terimi ayru zamanda ve
nsmda ba~lay.p, 20. yiizy.lm ilk otuz daha geni~ bir felself ~er~eve i~inde, ~o
y.h boyunca siiren, ve klasisizme bilin~ gunluk tAydmlanma'yla irtibatlandm-
li olarak kar~1 ~1kh!l i~in, Avrupa rea- lan ideal ve kabuller i~in kullaruhr.
list geleneginden estetik kopu~u temsil Ba~ka bir deyi~le, modernizm Aydm-
eden sanat hareketi. Sanahn ilade ya da lanmayla birlikte ger~ekle~en entellek-
temsil ettigi varsayLian ger~ek bir diin- tiiel dtinii~iimiin ortaya ~kardll
yamn varoldugu inanc1yla belirlenen diinya gtirii~iinii, hiimanizm, diinyevi-
geleneksel dii~iince kabplarm1 ykan le~me ve demokrasi temeli iizerine yiik-
stiz konusu modernist sanat hareketinin selen tbilimd, ak1lci, tilerlemeci ve in-
iki aymcr tizelligi vardu. Bunlardan bi- sanmerkezci ideolojiyi ilade eder.
rincisi, ~eylerin gtiriindiikleri gibi ol- modemle~me [ing. modemiz1ltion; Fr. mo-
madklanm ortaya koymakhr. Bu bag- dernisation]. Eski ve geleneksel toplum-
lamda tNiet:z.sche'nin, tFreud'un ve lann modem olmalanna, moderniteye
Proust'un eserleri, gtiriinii~iin gerisin- ula~malanna imkan veren siire~ler i<;in
deki larkh bir ger~eklige niiluz etme kullamlan genel terim. Smulan geni~le
giri~iminin yetkin timekleridir. ikinci yen kapital~! ..diinya-pazanrun- fuzlaD.;:::
tizellik ise, geleneksel iishlp ve teoriyi d!rtligi"&l]in:tsel.ye teknoloi* k~iflerle .
reddebnekten meydana gelmektedir. yeniliklerin, sanayideki ilerle~elerin,
604 modernlik

niirus hareketlerinin, ulus devletleri ve ru, idari rasyonaliteyi ve ~opl_!:!rnsal diin-


kitlesel hareketlerin do(\u~uyla birlikte yaiun . aynmla$rnaSi~ya~ .?..!~ull
ortaya ~1kan sosyo-ekonornik de(\i~irn de(\erden, ahlaksal olarun . kururnsal
lerin birli(\i. alanlardan aynlma'Siiu--~' a eae;:----
if de .~.............
Buna g(iie,)siyasi bak1rndan rnod~:
' '

Yine de, tiirn bu ol~tlerin gerisinde


l~rne, katlluncl -Karar' verme s1r~ci1Ji sakh bulunan ternel ol~t ya da kar~lt
destekleyip gii~lendiren ana!l~j-J<urum hk, episternolojik bir ol~Ut, episternolo-
lann, ome(\in siyasi partilerin, parla- jik bir kar~1thkhr. Buna gore, kendisin-
rnentolann, v. b. g., geli~irnini i~erir. den onceki donernin batll itikadlar,
Buna kar~m, 2 kiiltiirel a~1dan rnodem- kohnerni~ dii~iince kahplan ve biiyiiyle
le~me, laikle~rne ve ulus~u ideolojilere belirlendi(\i yerde, modem diinya ay-
ba(\hhkla belirlenir. 3 _Ekonornik a~1dan dmlanrm~ bir diinyad1r, bilirnle, bilirnin
modernle~rne -is,"'i~b0liirnii ve uzrnanc yonternleriyle bilinen, belirlenen bir
la~rnamn arh~1m, yonetirn teknikleriyl~. diinyad1r. Bu nedenle, rnodemli(\in
ileri teknolojinin kullanum ve aynca ti- rnerkezinde, akil ve biJiinin kapsarn1 ve
caret kolayhg.yla belirlenen Ierne! eko- smdarlyla ilgili felsefi tarh~rnalar bu-
nornik de(\i~irnleri ifade etrnektedir. lunrnaktadlr.
Ote yandal}-"4 !oplumsal a~dal"l __ .l!'e>- Modemite ya da rnodemli(\in ne zarnan
- de~~~m~/gelen~k~el o!pr:ilenin_geril~ ba~ladf\yla ilgili olarak farkh tarihler
rnesiyle
. okury-.azarh(\m
'
ve ~~-ntl~me.
. ... _ ___,_.,.... onerilegelrni~tir. __Ba~>!_~~~-~ore~--~?.~ __
nj!l arh~1na kar~1hk gelrnektedir. demli!< ~~pitalizrnin ortaya .;t_ !!It}'!:_
/'Moder_I}!~l~.~:\~ fikrit..~!ll:!~_go:I!_!Jl_e,_, yh~1na kar~hk-gelen ondordiincU
( yeCiayand1gl, dolaysyla u!g bir ge- -ym:ylda; ba~kalanna- gore jse;'ruyolla:-
)!i:iti'emodeli oldi.igtC"ve}i!'1Jihli.:ar:.... . Iipsyon __ i~in gerekli _jerneli _S_!i(\layan
.LBanh olmayart bo}' }Ia d~-~~9Pilll'l'!!~c:l~ dini de(\i~irnlerin ger~ekle~ti(\i oribe-
/ tazgeli~rni~lik ve biigIibga J:.9!..a~t. ~inci yiizyllda ba~lar. Ote yandan, bir-
i (\i i~in ele~li'rihriiFlit ~ ~ ~ok ara~tmnac, rnodemli(\in ba~langiCi
modemlik [tng. modernity; Fr. modernit~J olilrak, endiistril~rne~-~ltefyJe befwe.:
!;)irndiki zaman m ya da halihazrda_.Pla- nen onsekizind yuzyt.hn __son ~eyregi yl~
nm ternel" 6ieiiiklerini, kendine _l!zgii- ondokuzuncu y\izylll, 4i(\erleri ise, rno-
liik ya da yenili(\ini, onu kendisind~n dernizrnle ozde~lee.~ kiiltiirel doriii-
onceki ~a(\ ile kar~1tla~turnak sur~_tiY.le ~iirnlerin ger~ekle~ti(\i yirrninci yiizyllm
kavrarna fikrini ifade eden, modem ilk otU z yllml verrni~tir. .
toplurnlann ternel ve olrnazsa olrnaz Felsefe a~1smdan ise, rnodemlik, episte-
l!zelliklerini betirnlerne tavn i~in kulla- rnolojik bakundan yo(\un bir iyimserli-
-
nJ.lan
......... terirn.
_......
Modernli(\i belirleyen, bir ~eyi modern
(\in ya~and1(\1 anlan gosterir. Ome(\in,
ondordiincii yiiz)'llda Ockharnh Willi-
kdan o(\elerle ilgili ~rak farkh ol~iitler am ve ~evresindekilerirUn nom alizrni,
one siiriilrnii~tiir;Bu ol~iitler arasmda daha onceki yiizyllann kavram realiz
tbilirne, ticarete"; tkapitalizrne, polise, iniyle belirlenen via antiquas1yla kar~t
ucuz seyahate, tateizrne, biirokratik ras- la~tmld(\mda, via nwdemay1, yani mo-
yonaliteye, hepsinin otesinde, 'yabancl- dern goriiii ternsil eder. Ba~ka bir
la~rnaya bir yer verilebilir. Ome(\in; deyi~le, ondordiincii yuzylda, onii~Un
modem toplurnlar endiistriyel, kapita-i cii yiizyll dii~iiniirlerinin goru~lerini
list ekonornilere, dernokratik bir siyas~ ben.irnseyenlerin tavn via anti qua olarak
yap1ya, sosyal s1mflara boliinrnii~ bir) tarurnlanuken, Ockharnll'run yolunu iz-
toplurnsal yap1ya sahip tophunlard1r.l leyenlerin tavn via moderna olarak ta-
Ba~ka bir deyi~le, rnodemlik toplurnsal mrnlanml~tu. Yine, aktlclll(\mdan, rna-
a~1dan, ilerlerneci bir ekonorni anlayll ternatikle do(\a bilirnlerine duydugi.l
---------------------------------------

modus tollens 605

biiyiik giivenden dolayt, Descartes, on- mn ka r~lanmast bajllammda ba~ka bi-


sekizinci yiizyt.ldan ba~layarak, modem reylerin mal ve hizmetlerine en yiiksek
felsefenin kurucusu ya da babast olarak ol~iide bajltmhdtrlar.
goriilmii~tiir. Modem toplumda, ikinci olarak yeni
Bununla birlikte, a~ajlt yukan ayru do- teknolojik ke~iflerin ve yenilik arzusu-
nemde, tRousseau, akhn, insanhjltn bir nun sbir sonucu olarak, dejli~menin sii-
ziynetinden, insanhjla sunulmu~ e~siz rekli ve giderek artan ol~iilerde htzh ol-
bir annajlandan c;ok, insanhk i~in bir dugu bir toplmndur. Modem toplum
hastahk, ya da stkmh olarak goriildiigii nihayet, kendi ~tkarlannm pe~inden
bir tepkinin ba~lahctst ohnu~tur. Onlii ko~maya ve kazammlanm en yiiksek
Alman dii~iiniirii tHegel de, cinsekizin- diizeyde tutmaya ozendirildikleri, te~
ci yiizytl t Aydmlanmasmm rasyonalist vik edildikleri toplum tiiriinii tammlar.
tekyanhhjltm her baktmdan a~hjltnt We bu durum, modern toplumda bi-
varsaydtjlt daha iistiin bir bilgi liiriin- reyleri uzmanla~maya ve kendilerinin
den, diyalektik ya da spekiilatif akddan en fazla ~tkartna clan dejli~im ya da
soz ederek, Rousseau'nun ba~lathjlt bu miibadelelerinde bulunmaya sevkeder.
tepkiyi peki~tirmi~tir. Bu bajllamda, ihtiya~lann ve ~karlann
t~te bu ~er~eve i~inde, modemlijlin yol kar~tltkh bajltmhhjlt arlltk~a, modern
a~hjl1 felaketlerden, ve ozellikle de Fran- toplmn, ki~isel olmaytp giderek artan
stz Devriminin a~mhklanndan, Aydm- ol~iilerde
lamnayt sorwnlu tutmak adet olmu~tur. modus essendi. Hristiyan Orta~ag felsefe-
Aym lema, tMarks'm ideoloji teorisinde sinde, varhk tarzt i~ kullamlan terim.
de ortaya 9karken, kendisini bu baktm- Buna gore, Orta~ag dii~iiniirleri ~o
dan tHeidegger ve tDerrida'nm izledijli jlunluk iki, zaman zaman da ii~ varhk
tNietzsche de, tSokra tes'ten sonraki Bah tarzm1 birbirinden aynlnu~ltr. Bunlar-
felsefesini tiimiiyle mahk!im ebne tavn- dan birincisi, var olmak i~in kendisin-
na Ierne! olmu~tur. ,9Je .randan, felsefe- den ba~ka bir ~eye ihtiya~ duymayan
deki m~deri:tlijlin e~J<i.!9dia ve tutkula- toziin varhk tarzt, ikincisi kendi ba~ma
~l,ltn, yirminci_ yiizpl fe~fesinde, var olamayan, ancak ve ancak bir tozde
./!!antrk~~ . f~zthvtz~: ve .. /fid_y_~le~lt~ var clan, tozle kaim clan ilinejlin, yani
maddectlik . tarahndan surduruldujlu nicelik ya da nitelijlin varhk tarztdtr.
unutul~'mahd_tr, -~ '---------"""' Bu iki varhk tarztna kimi dii~iiniirlerde
modern !opium [ing. modem society; Fr. eklenen ii~iincii varhk tarzt, bir ~eyin
socieU moderne]. Bah uygarhjltnda en- ba~ka bir ~eye clan yonelimi ~eklinde
diistri devrimi ya da tkapitalizmin do- tammlanan ili~kinin varlik tarztdtr.
gu~u ve teknolojinin geli~imiyle birlikte modus ponendo tollens. 'Ya A ya da B;
ortaya ~1k1p, bir aktlcthk ve bireycilik A; o hAlde, dejlil-B' formunda clan ~~
felsefesine dayanan; ve ozii itibariyle du- kanma verilen ad. Evetlemek yoluyla
-i<!!l!l_n v~mtthafaza_)<ar olup, kapitalizm dejlillemek.
oncesi iirelim tarzlanna bajlh clan gele- modus ponens. 'A ise B; A; o h4lde, B'
ru?I<Sel lopJumun kar~IStnda yer alan formunda clan ~tkanm tiiriiniin Latin-
toplum tiirii. ce ifadesi: Onbile~enin evetlerunesi.
Modern toplutn oncelikle bireyci olup, modus lollendo ponens. 'Ya A, ya da B;
bireyler arast bajltmhhjltn en yiiksek dejlilA; o halde, B' formunda clan ~tka
diizeyde oldujlu toplumdur. Bu toplum nm tiirii. Dejlillemek yoluyla evetle-
modelinde bireylerin ~ok saytda ozgiir- mek. '
liijlii ve mt!Slek, dejler, e~ya ve etkinlik modus tollens. 'A ise B; dejlil-B; o halde,
bakimtndan ger~ek bir se<;me ~anst var- dejlil-A' formunda clan ~1kanma veri-
dtr; yine, modem toplumda, ihtiya~lan- len ad. Artbile~enin dejlillerunesi.
606 Mohizm

Mohizm. <::in' de, M. 0. 500-396 y11lar1 ara- lak bir tbilimcili~in keskin sa vunuculu-
Slnda ya~aiJU~ olan Mo Tse tarahndan ~unu yapm1~1lr. tFeuerbachan evrene
kuruhnu~ olan ve her~eyden once yara- yonelik antropolojik ya da teleolo jik
n temele aJan, yararh olmay1 ama-;laya- yakla~lmin oni.ini.i kesmekle bi.iyi.ik bir
rak, uygulamaya yonelen felsefe akUTU. i~ ba~ard1~1n1 dile getiren Moleschott'a
Her teori ve uygulaman1n, bollu~u, bi.i- gore, Feuerbach'1n ba~lath~l bu bi.iyi.ik
yi.imcyi ve nlifusun r;ogalmas1n1 sa~la i~i tamamlamak modern bilime d i.i~
YIP saglamadtgt a-;1s1ndan de~erlendi mektedir. Do~a bilimleriyle sosyal bi-
rilmesi gerekti~ini dile getiren Mohizme lilnleri birbirlerinden ay1nnarun do~ru
gore, her teoride, sa~lam bir dayanak, olmad1~1n1 one si..iren filozofa gore,
ele~tirilere dayan1khhk ve uygulanabi- bilil n ayn1 ar;1klama ilkelerini hem do~a
lirlik gibi i.i-; temel nitelik olmahdu. Ev- ve hem de sosyal bilimlerde kullanma-
rensel bir a,k ilkesini ya~ama ge-;irmeyi hdu.
a1nac;layan Mohizm, 'herkesin, ba~ka monad [Yun. monas; lng. n10nade; Fr. Pno-
i.ilkelere kendi i.ilkesiymi~ gibi, ba~ka nade; AI. monade]. 0 nli.i Alman filozofu
ailelere kendi ailesiymi~, ba~ka insanla- Gottfried Wilhelm von Leibniz.in meta-
ra da kendisiymi~ gibi, bakmas1' duru- fizi~inde basit, ba~ka bir ~eye indirge-
munda, her yerde ban~ ve zenginli~in nemez ve yokedilemez birim; evrenin
olaca~nu belirtmi~tir. ve evrendeki bile~i.k ~eylerin kendisin-
Eski <;in dinine kar~1 olumlu bir tavu den meydana geldi~i en ki.it;Uk birlik,
alan Mohizm, <;in dini ve do~ai.isti..i gi..ic;- kendi ic;inde, maddi tozlerden farkh ola-
ler kar~1s1nda, Lao Tsenin kay1ts1z kal- rak, gi.i-;ler i-;eren psi~ik etkinlik merke-
dl~l, Konfu-;yus'un Orta yolu se-;ti~i zi ya da etldn toz.
yerde, savunucu bir tutwn sergilemi~ Bir monad, aynca, boli.inemez, kendisi-
tir. Mohiz1n, buna gore, 'herkesin tann- ne n i.ifuz edilemez, teleolojik bir yone]i ..
larm ve ruhlann iyilikleri oldi.irme ve mi olan, kendi kendine yeten, kendi ken-
koti.ili.ikleri cezaland1rma gi.ici.i oldu~u dine yon veren, maddi olmayan, yer
na inanmas1 durwnunda' di.izenin hi-;- kaplamayan, bireysel bir gi.i-; ve eylem
bir ~ekilde bozulmayaca~1n1 belirtmi~ merkezi, par-;alan olmayan, basit ve
tir. ezellebedi tinsel tliz olarak tarumlanabi-
Moleschott, Jacob. 1822-1893 y1llan ara~ lir. Leibniz'e gore, yer kaplamayan mo-
s1nda ya~am1~ olan Alman maddeci nadlann, ~ekil ya da bi.iyi..ikli..ik.Jeri yok-
di.i~i.in i.iri.i. tur. Bu nedenle, monad, matematiksel ya
19. yi.izyll t Alman maddeciligi kapsa- da fiziksel bir nokta de~il de, metafizik-
ml i-;inde ele ahnmak durumunda olan sel olarak varola.n bir noktadu.
Moleschott bir hekim olup, 1naddeci ve Her monad, geri kalan ti..im di~er mo-
pozitivist bakl~ a-;1s1 ile i.in kazanml~ nadlardan mutlak olarak ba~uns1Zd1r;
hr. 0 varolan her~eyin, veya evrenin ba~ka bir deyi~le, monadlar aras1nda
bi.iti.in bir tarihinin, gi.i-; ya da enerjinin nedensel bir il~ld yoktur. Leibniz mo-
kendisinin temel ya da ozsel ozelli~i ol- nadlann cisimlerin formlan ya da ~ekil
du~u bir ilk madde arac1h~1yla a~a lerinden manhksal olarak once oldugu-
nabilece~ini one si.irmi.i~ti.ir. Moiese-: nu soylemi~tir. Ger-;ek tozler, ger-;ekten
hotfun diyalektik olmayan maddeci varolan tozler monadlardu ve Leibniz
olmayan bak1~ a-;1s1na gore, gi.i-;ten yok- monadlann maddi olmayan bir do~ada
sun maddeden oldu~u kadar, madde- ya da yaptda olduklaruu vurgulamak
den yoksun gi.i-;ten de soz edHemez. i91l, onlara ayn1 zamanda ruhlar ad1n1
0, ya~am dedi~imiz ~eyin, maddenin vermi~tir. Her monad, ba~ka her mo-
kendisinin belli bir halinden ba~ka hi-;- naddan farkhdu ve her monad kendi
bir ~ey ohnad1~1n1 one si.irerken, mut- eylem ilkesine sahiptir. Monadlar yal-
Montesquieu, Charles Louis de Secondat 607

n1zca birbirlerinden farkh ve baguns1z probleminin a9k bir ~oziimii o1mad1g1-


olmakla kalmay1p, kendi i~lerinde kendi n1 savunmu~tur. Akhn yetersiz oldugu-
eylem ilkelerini bannd1nr. nu gostererek, kesin bilgi imkantndan
Leibniz, evrende dort ~e~it monad ol- ku~ku duyan Montaigne'e gore, ge1~ek
dugunu soylemi~lir: 1 Birinci tiirden bilgelik ya~am1 oldugu gibi kabul et-
monadlar inorganik diinyada yer alan, mektir. De,1emeler adh eseriyle tantnan
fr\kat bilin~li algtlan olmayan monadlar- Montaigne, insan dogas1n1n zaylfhg1n1
dtr. 2 Hayvanlar dunyas1n1n monadlan. gormii~ ve eserinde, tecriibelerini oku-
3 Kendilerini yoneten yasalann bili.ncin- yucusuna kabul ettinnek yerine, insan-
de olan sonlu zihinler ya da ruhlar. 4 lann soru1nluluklann1 bilecek kadar bi-
Monadlann monad1 olan Tann. lin~li olmalann1 saglatnaya ~ah~m1~tlr.
Leibnjz, evrenin geri kalanuun, bir Ba~ka bir deyi~le, duyu-algts1n1n gore-
monadtn davran1~1n1 etkilemedigini Hiigi, akhn boyle bir goreliligi a~ma ~a
gostennek iizere, monadlann pencere- balanlun ba~ans1zhg1 iizerinde duran
leri olmadtglnl soylemi~tir. tvfonadlar Montaigne, insan1n hayvan kar~1s1ndaki
arastnda hi~bir ili~ki bulunmad1g1n1 iistiinl iik iddiastrun temelsizligini gozler
soyleyen filozof, evreni 1neydana getiren online serdikten sonra, insana dii~en tek
monadlann diizenli eylcmlerini a~kla ~eyin, kendisini tannsal vahye tesliln
yabilmek i~in, soz konusu monadoloji- etrnek oldugunu soylemi~tir. Ayn1 za~
njn kozmik bir uyum teorisini gerektir- manda doga dii~iincesi iizerinde duran
digi dii~iincesinden hareketle, onceden Montaigne, dogan1n her insana belli ve
kurulmu~ uyum fikrine ba~vurmu~tur. degi~mez bir karakter verdigini, egit:i-
monar1i [lng. monarchy; Fr. monarchie; tnin bu karaktere, belli bir oz ya da mo
AI. monar klti e]. En yiiksek gii~ ya da ik- deli temele alarak Skolastik yontemlerle
tidartn tek bir ki~ide toplandtgl yone- ~ekil vennek yerine, onun ozgiinlugunii
tiln tarz1, devlet modeli. ve yarahcahg1n1 a~1ga ~1kannas1 gerekti-
lktidann, tum yonetim yetkilerinin gini one siinnii~tur.
kendisinde topland1g1 bu ki~i, yani mo- Monte Karlo yanht (ing. Monte Carlo
nark iktidan fetih, se~im, hile yoluyla phallacy; Fr. erreur de Monte Carlo]. Bir
ya da babadan miris alm1~ olabilir. ~eyin ge~mi~te beklendiginden daha
Monarkln iktidan, Avrupa feodaliz- az ortaya ~kbgl i~in, yak1n bir gelecek
minde oldugu gibi, yerel soylulann gii- te ortaya ~1kma ~ans1n1n ~ok yiiksek ol-
ciiyle stn1rlanm1~ ya da dengelenmi~ dugunu kabul etmekten olu~an fonnel
olabilirken, 15, ve lB. yuzy1llar ingiltere olmayan yanh~ tiirii.
ve Fransa'smda oldugu gibi, mutlak da Montesquieu, Charles Louis de Secon-
olabilir. dat. 1689-1755 ylllan aras1nda ya~am1~
Montaigne Michel de. 15331592 y1llari iinlii Frans1z filozofu.
arastnda ya~am1~ olan iinlii Ronesans Bir siyaset sosyolojisi geli~tiren Mon-
dii~iiniirii. Genel bir septisizmin savu- tesquieu, esas iiniinii toplum, hukuk ve
nuculugunu yapan Montaigne, once yonetim tarzl konusunda ger~ekle~tir
kendisi sonra da bir biitiin olarak insan- digi kar~1la~tumah ara~hrmadan al-
hk iizerine ger~ekle~tirdigi ho~gorii ve ml~tlr. Siyaset ve hukuk konusunda tii-
sagduyuya dayanan bir ara~hrmayla mevanmsal ve deneysel bir yakla~1m1
tan1n1r. benimseyen filozof, olgulan kaydetmek
Tum ya~am1n1 kendisine '"Ne bilebili- yerine anlamay1, fenomenleri konu alan
rim ?' sorusunu sorarak ge~irmi~ olan kar~tla~hrmah bir soru~turmayt, tarih-
Montaigne bir~ok problemin, ornegin sel geli~menin ilkelerine ili~kin siste-
varhklann ger~ek dogas1n1n ne oldugu matik bir ara~tumarun temeli yapmay1
probleminin a~1k bir ~oziimii olmad1g1- ittni~tir. Siyaset konusuna, ~u halde bir
608 Moore, George Edward

tarih fHozofu oiarak yakla~an Montes- riyle maddf nesneler aras1ndaki ili~kiyi
quieu, farkh politik toplumlardaki fark- a~1klamakta zaman zaman zorlaiunakla
h pozitif hukuk sistemlerinin c;ok ~~itli birlikte, sagduyunun savunuculugunu
faktorlere, ornegin, halkJn karakterine, yapm1~ ve ortalama insan1n d1~ di.inya
ekono1nik ko~ullarla iklime, v. b. g., go- ile ilgili go1ii~unun dogru oldugunu
reli oldugunu soylemi~tir. 0, i~te one si.irmu~tur. Ba~ka bir deyi~le, sag-
butun bu temel ko~uUara, 'yasalann duyunun dunyarun dogas1yla ilgili go-
ruhu' ad1n1 vermi~tir. ri.i~lerini ku~kucu ya da metafiziksel
Montesq uieu bu baglamda, uc; tur yo- gori.i~ler kar~1s1nda savunan Moore,
netim tarz1n1 birbirinden aytrml~ ve b u felseff problem ya da gi.i~lukler soz ko-
devletlere uygun dli~en yonetici ilke, nusu oldutunda benimsenecek dogru
iklim ve topraktan soz etmi~tir. Buna yakla~1mm, problemi ~ozmeye kalki~
gore, despotizm buyuk devletlere, s1cak mazdan once, gu~li.i~i.i doguran ~eyin
iklimlere uygun du~er ve korkuya da- ne oldugu sorusunu sormaktan meyda-
yarur. Britanya orneginde oldugu gibi, na gelmesi gerek tigini iddia etmi~tir.
ne soguk ve ne de s1cak olan bir ikJimin c;agda~I Russelldan farkh olarak for-
hlikum sl.irdl.igli, orta bi.iyuklukteki Inel manugan felsefi problemlerin ~ozi.i
dcvletlere uygun dl.i~en yonetim bic;imi, mune hi~bir katkiSI olmad1gln1 di.i~u
rnonar~idir; soz konusu yonetim bic;imi, nen Moore, modern idealizme yonelik
~an ve ~erefe dayanu. Buna kar~1n, ele~tirisinde, ideali.zmin temel onermesi
soguk iklimlere ve ki.i~i.ik devletlere olan 'var olmak algllanm1~ olmakhr' te-
uygun du~en rejim, demokrasidir; de- zine yonelmi~ ve bu onermenin yanll~
mokrasinin yonetici ilkesin.in erdem ol- hgintn gosterilmesi durumunda, idea-
dugunu one si.iren Montesquieu, tum lizmin de ~i.iriiti.ilm i.i~ olacagan1 iddia
insanlar i~n ge~er li olan tek bir dog a etmi~tir. Onun yorumuna gore, x gibi
yasas1 ve evrensel bir insan dogas1 oldu- bir ~eyin varoldugu bilinirse, bundan
gunu kabul eden akllc1hga ~iddetle ~kan sonu~, xin algilandlgl sonucudur.
kar~1 ~1km1~ ve kuvvetler aynhg1 pren- Bu ~ekilde anla~Ild1gmda, 'var olmak
sibini ortaya atm1~hr. algdanmi~ olmakllr' onermesi bir oz..
Moore, George Edward. 1873-1958 ydJa- de~ligi ifade etmez: Algdarun1~ olmak
n aras1nda ya~am1~ olup, idealizme sonucu var olmaktan ~1k1yorsa eger, bu
yonelik ~iddetli ele~tirileriy le i.in kaza- ikisi ozde~ olamaz.
nan ~agda~ lngiliz di.i~i.ini.iri.i. Bu ise, Moore'a gore, idealistlerin san
Ahiak ve bilgi konusundaki gori.i~i.iyle olmakJa, san duyumunu birbirine ka-
tan1nan Moore, ahlakln temel kavrarru n~hrdiklan anlam1na ge lir. 0 edimle
olan iyinin, daha basit ba~ka bir ~ey nesne aras1nda bir farkhhk oldutunu;
aracahg1yla tanunlanamayan, analiz edi- bir mavi duyumu He bir k1rm1Z1 duyu-
lemeyen, fakat belirli ~ylerin ya da du- mu aras1nda bir ortakl1k bulundugunu;
rumlann, ahlaki bir sezgiyle bilinebile- bu ortakh~n bilin~ten meydana geldi-
cek dogal olmayan bir niteligi oldugunu gini, fakat bunun, bu duywnlann nes-
one si.irmi.i~ti.ir. Dogruluk, odev gibi nesiyle kan~hnlmamas1 gerektigini be-
diger ahlaki kavramlar ise, soz konusu lirtmi~tir.
iyilik niteli~ni yaratabilen ve koruyabi- more geometrico. Geometri tarz1nda, ge-
len faaliyetJer ya da eylemler yoluyla ta- ometrinin yontemine uygun olarak,
nltnlanabilir. tEukleides'in Elemanlar adh kitabxnda
Bilgi alan1nda empirist bir bak1~ a~lSI geometriyi serimledigi tarzda anlam1na
benimseyen Moore, ~ogu zaman empi- gelen Latince terim. Bu yontem veya
rizinden -;,1kartdan ku~kucu sonu~lar serim tarz1, felsefede tSpinozarun Etika
d an sak1nm1~ ve idealizme ~iddetli bir adh eserinde mi.ikemmel bir bi~imde
bi~imde kar~1 ~lkm1~ttr. 0, duyu verile- omeklenir.
mukayese edilemezlik 609

mucize [1ng. miracle; Fr. illiracle; AI. wwt- iki entellektiiel egilim bulunmaktad1r.
de,.]. Doga yasasma aykm dii~en, doga- Bunlardan birincisi, Orta~agm iyilikse-
iistii bir giici.in eyleminin sonucu clan, ver efendi ile hiirmetkar serf arasmdaki
dogal kavramlarla a~1klanamayan ve haklar ve yiikiimliiliikler ag1 i~inde ge-
insanm kavrayl~lnl a~an clay y a da li~en, aristokratik bir paternalizrnin
olu~um. hiikiim siirdiigii istikrarh bir toplumsal
Mucize, buna gore, Tann'nm dogai hiyerar~i ile belirlenen iglpah .Y.~reLce
olaylann ak.i~ma miidahalesi anlamma maat idealidir. ikincisi ise, onsekizinci
gelip, dini inanca gore, dogal nedenlere yiizyil ingiliz siyaset teorisyeni Burke ta-
baglanamayan ve tannsal bir miidahale rafmdan savunulmu~ clan, devlet mii-
ile a~1klanan; insan akhmn ol~iilerini dahalesinin en aza indirgendigi bir libe-
a~an, doga yasalanmn d1~ma ~1kan ve ral ekonomi Vj! kapitalizmdir.
dii~iince ilkelerine degil de, dini inanca 2 Bilim felsefesinde, nretodolojik rnuhafa-
dayanan bir olu~tur. zakarlrk anlammda, bilim toplulugunda
muhafazakarhk [ing. conservatism; Fr. con- hangi teorinin kabul edilecegine karar
servatisme; AI. conservatisnrus]. 1 Reform- verilirken, eski teorinin talep ettigi bi-
culann olanca iyi niyetlerine ragmen, limsel inan~larda miimkiin en az degi-
betdt!nmedik sonu~lara yol"a~abilen re- ~ikliklige yol a~an verilerle bagda~an
formlara iyi gozle bakmayan, hele teorinin benimsenmesi gerekti~ni one
biiyiik ol~ekli toplumsal dl!nii~iimlere siiren yakla~1m.
~iddetle kar~1 ~1karken, bir toplumun mukayese edilemezlik [lng. incommensu-
geleneklerine biiyiik bir deger atfeden rability; Fr. inconrmensurabilite]. Ortak
toplum ve siyaset gorii~ii; gelenege bir ol~iiye sahip olmama, ortak bir ol-
bagh tarihsel tecn'ibe birikimine deger ~iitle k1yaslanamama veya kar~ila~tm
veren, yava~ ve tedric! degi~meye ina- lamama durumu.
nan ideol0ji;;'1<apitalizmi, ozel te~ebbiis llk kez Yunanhlarda ve matematik ala-
ve serbest giri~imciligi co~kuyla savu- nmda, ke~fedilen irrasyonel sayilar
'
nan;~ime dayah bir toplumsal diizenin baglammda kullarulan mukayese edile-
ve,..ahlald disiplinin onemini v1,1rguJayan mezlik terimi, ~agda~ bilim felsefesin-
statiiJ.<.o% var clan diizeni koruma yo- de, omegin tKuhn ve tFeyerabend gibi
niinde b~ egilim sergileyen siyasi dii- dii~iiniirler taraflndan, fark11 bilimsel
. . . .,
~i!~.~ teoriler arasmda bir tercihte bulunma-
'Felsefede, insan dogasmm yetkinlikten mn miimkiin olmad!gllll, yap1lacak ter-
yoksun ve eksikli oldugunu, bundan do- cihin ~ogunlukla bilim d1~1 faktorlere
laY' gelenegin yolgostericiligine ve bagh olacak ~ekilde keyff oldugunu
gti~lii bir otoritenin yonetimine ihtiya~ ifade etmek i9n kullarulmi~hr. Kuhn ve
duydugunu savunan, degi~meye kar,n Feyerabend'in gored bak1~ a~!sma gore,
tavu ahp, gelenegin, yasa ve yerle~ik bilimsel kuramlar, onlan birbirleriyle
diizenin onemine i;;aret eden ve radikal- mukayese ve tasnif eden geleneksel ol-
lerin ozledikleri, ger~ekle~mesini iimit ~iitlere dayaruld1gmda, iki teoriden hi~
ettikleri iitopyalara benzer bir ~eye birinin digerinden daha iyi ve dogru ol-
eri~menin imklinstz oldugunu savunan duguna karar verilememesi anlammda
muhazakarlarla kar~1tlan arasmdaki mukayese edilemezdir. Mukayese edile-
z1thgm, bununla birlikte zenginlerle mezlik ogretisi, bilimin daha iyi ve
yoksullar, sag ile sol, kapitalizm ile sos- dogru bir teori ortaya ~lkttgt zaman,
yalizm arasmdaki bir kar~1thk olmas1 eski teoriyi terketmek suretiyle ilerledi-
gerekmez. gini savunan klasik gorii~e agtr bir
Muhafazakiirhgm soykiitiigiinde, bir- darbe indirdigi i-'n, yogun bir tarh~ma
biriyle pek de uyu~ur gibi goriinmeyen ve ele~tiriye konu olmu~tur.
610 mundus intelligibilis

mundus intelligibiiis. Ak!l yoluyla anla- mesi, potansiyel gil\ ve yeteneklerini


~Jiabilir diinyamn, tPiaton'un idealar tam olarak hayata ge~irmesi oldugunu
diinyas1 veya tKant'm numenler alaru- savunan ahlak gorii~ii.
nm Latince ifadesi. Hakiki ger~eklik ala- Omegin, biitiin bir Antik ~ag Yunan
mm meydana getiren ve ak1l yetisiyle ahlakl mut~u bir ahl.k olarak goriilebi-
ula~abilen diinyay1 gosteren mundus in- lir. tDemokritos'tan ba~la yarak, Stoah-
telligibilis'in ZJdd1, duyu yoluyla bilinen lar da dahil olmak iizere, llk~ag felsefe-
duyusal diinya veya fenomenler diinya- sinde tiim ahlak anlay~lan. mut<;u bir
Sl, insanm duyulanyla alg!lanabilen ve karakter ta~Jml~hr. 18. yiizy!l Aydm-
eni, boyu ve derinligi olan ~eylerden, lanmasmda da ortaya ~1kan mut<;uluk,
nesnelerden olu~an maddi diinya ola- ahlak felsefesinde, eylemin ahlaki dege-
rak n1undus sensibilis'tir. rini, ilkede degil de, sonu<;ta bulan bir
mutabakatp bilim goriiJii. Bilimsel bil- ahlak gorii~iidiir.
ginin bilim adamlan topluluj~u tarafm- Eudaimonist ya da mut~u gorii~leri bir-
dan kabul edilen teorilerin bilgisinden birinden ay1ran nokta, mutluluga nas!l
olu~tugunu, bilim adamlarmm inan~la ula~Jiabilecegi konusudur. 6rnegin,
nmn bilimsel toplulugunun inan~larl thazahga gore, mutluluga hazla ula~J
na t3bi oldugunu savunan yakla~Jm. Ilr. Sokrates ise, mutluluk nihai amacma,
Bu anlay1~a gore, bir teori bilim adam- ki~inin kendisini tam olarak ger~ekle~
lanndan olu~an topluluk tarafmdan tirmesi yoluyla ve saghkh, esenlik i~inde
kabul edildigi zaman, bilimsel bilgi dii- olan bir ruh sayesinde ula~IIabilecegini
zeyine yiikselir, buna kar,;m toplulu- savunmu~tur. Stoa felsefesinde ise, haz-
gun gene] onaym1 kazanamad1g1 tak- cJhk ortadan kalkar ve mutluluk erdem-
dirde, bilimsel bilgi olamaz. Soz konusu le ozde~l~tirilir. Haz bir tiir duygula-
bilim yakla~umna gore, bilimsel toplu- nundir, duygularumlar ise insanda
luk, onerilen teorilerin degerlerin.i belir- a~ag1 olan, insaru kolel~tiren, yenihnesi
lemenin standartlarml, topluluga gire- gereken ~eylerdir. Oyleyse, mutluluk bir
cek iiyelerin tamamlamak durum unda tiir bilgelik, ki~inin kendi kendisine ege-
olduklan kah ve aynnbh bir egitim ve men olmasJdJr.
ogretim program aracJ!Jglyla koyar ve Yeni~agda ise, mut~uluk soz konusu
korur. BunWlla birlikte, soz konusu an- bireyci karakterini yitirir. Modem toplu-
lay~ gored bir bak1~ a~JSJ sergiler. Zira mun, modern devlet ve hukuk anlay~
standartlar mutlak ve degi~mez degil- laruWl ortaya ~k~yla birlikte, yeni bir
dir, yalruzca belirli bir toplulugun stan- mutluluk ideali ortaya Qkar. Arllk soz
dartlan vardJI. konusu olan, Lek tek ki~ilerin degil de,
mutasavv1f. Tasavvuf inanc1m benimse- toplumWl mutlulugu, toplumsal bir
yerek, Tasavvuf inancm1 yaymaya ~ah' mutluluktur. Bu donemde, bend temel-
~an, diinyadan bir ~ekilde el etek ~eke lere degil de, ozged temellere dayanan
rek, kendisini biitiiniiyle Tann'ya bir ya~ama ideali ortaya ~lkar.
adayan ki~i. isllim diinyasmda mutasav- Mutezile. Kaderin, yazguun varhguu
vJflar, Kur'an, hadis ve hlaha dayanan inkar ederek, insanm ozgiir irade sahibi
siinni mutasavvlflar ve dogn.tdan dog- oldugunu savunan, akla biiyiik bir onem
ruya ~ia inan~larma baglanan ~ii muta- verirken, Tann'mn slfatlanyla ilgili ola-
savvJflar olarak ikiye aynhr. rak ehli-siinnetten aynlan Vas1l bin Ala
mul~uluk [Yunanca 'eudaimonismos'tan; ve Amr bin Ubeyd tarafmdan kurulan
lng. eudaimonism; Fr. eudimonisme; AI. itikad mezhebi ve felsefe gorii~ii.
eudiimcnismus]. Mutluluk ahlakl. Ahlaki Mutezile, ozellikle Tann'nm zah ya da
eyleminin nihai hedefinin mutluluk, O:zii ve nitelikleri ya da Stfatlan konu-
dogru eylemin en yiiksek amacmm ki- SWlda islam inanayla, ozellikle de
~inin kendisini tam olarak ger~ekle~tir- Kur'an'la hi~bir ~kilde bagda~mayan
mutlak 611

gorii~ler one si.irmesi yle tarurur. Mu tezi- lere ihtiya~ duymayan ~eyi; baz1 filozof-
le, islam inancma kader konusWlda da lar tarafmdan hem bir ve yetkin varhg1,
kar91 ~1km1~t1r. Buna gore, insan1n hi~ ve he1n de ~oklugun kaynagt olarak go-
bir ~ekilde degi~tirilemez olan bir ahn- riilen nihai ve en ytiksek ger~ekligi;. ni-
yazssl var ise, o, Tann tarafmdan belirti- telik bakunu1dan tam ve yetkin olan,
len eylemleri yapmakla gorevliyse, kiilli kendisinden ku~kulantlmayan, suurla-
irade ad1 verilen yiice iradeye tabiyse, ma ya da istisnalarla s1n1rlanmayan var-
insan Tann'ya kar~1 hi~bir eyleminden hgt gosterir.
sorumlu tutulamaz, su~lu saydamaz. Buna gore, metafizikte, tamhk, biitiin-
. Zira, hi~bir eylemi onun elinde degildir; liik, her~eyi i~enne, yetkinlik, bagim-
bu durumda, insan1 cezaland1nnak Slzhk, nesnel ger~eklik, tiiretilmemi~
dogru olmaz, yalntzca bir hakstzbk ve ko~ulsuz olma, degi~mezlik, safhk,
olur; eli.nde olmayan, sorumlu tutalama- basitlik, rumellik gibi slfa tlarla nitelenen,
yaca~J bir eylemden dolay1 insaru ceza- yani her ttirlii miimkiin yilkle1nenin az-
landlnnak Tanrt'run adaletine uygun nesi olan, fakat kendisi kesinJikle yiiklem
dii~mez. Bundan dolay1, Mutezile kade- olamayan varhg1, ger~ekligin tiimiinii
ri tarumaz, yazg1run varhg1ru kabul gosteren mutlak kavram1, varolu~un, et-
etmez. insa1un ozgiir bir iradesi vard1r, kinligin, birlik ve ~oklugun kaynag1
her eylem, yapp ettigi her~ey insann olan, temel, nihai ve en yiiksek ger-;eklik,
eseri olup, insan yapbg1 her~eyden so- kozmik ilke i~in kuiJaruhr.
rumlu tutulabiJir. MuteziJe, cenneti, ce- 6 Mutlak ayru zamanda, zorunlu variJk
hennemi ve vahyi de kabul etmez; her- anlam1nda, varolu~u ve etkinligi i~in,
~eye akdo bir a~1dan yakla~1r. ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan,
mutlak [Lat. absolutus; ing. absolute; Fr. ab- fakat tiim diger varhklarm varolu~ ve
solu; AI. absolut]. 1 Varhg1, giizelli~i, etlcinlikleri i~, kendisine bagh olduk-
iyili~ niteleyen bir s1fat olarak, Slnlrla- lan ve bir anlamda kendisine indirgene-
malardan bag1mstz olma hali; goreli ol- bildikleri varhk i~in, aktiielle~me siireci
mama, kesinlikle bag1ms1z olma duru- i~inde, tum sonJu varhklan, goriinii~le
m u. Betimlenenin otesinde kalan ya da ri ve ge~ici varolu~u meydana getiren
tarumlanan ~eyin anlanuru s1rurlayan ger~eklik, bizdeki go run ii~iinden far kh
bir ~eyle pozitif ili~ki i~inde olmama olarak; kendi i~indeki ger~eklik, kendin-
hali; kesin ohna, keyff ya da gorel.i olma- de varhk it;in kullanwr. Buna gore, mut-
ma durumu. Kendi kendisiyle ~eli~me lak bize goriinii~lerde ya da fenomenJer
yen ve kesinlikle dogru olan yarg1, diin yasmda verilmeyen bir, yet kin, ezeli
onennenin, ba~ka veri, ola y ya d a m ii- ve ebedf, nedeni olmayan, her~eyi ku-
lahazalardan bag1ms1Z bir degere ya da caklayan, bundan dolay1 insan varhkla-
anlama sahip olan bir ~eyin niteli~. n tarafmdan tam olarak bilinildi~ d ii-
2 Ahlakta tam ve evrensel olarak ge~er ~iiniilmeyen varhg1 ifade eder.
li ve baglay1c1 olan kural, deger, ilke. 3 Soz konusu tozsel anlam1 i~nde, mut-
Estetikte nesnel olarak gen;ek olan ~ey, lak terimini felsefe literatiiriine sokan
varhk. 4 Bilgi alarunda ise, nihai dogru 1440 yJ11nda Cusa'h Nikholas olmu~ ve
lugu, en yiiksek hakika ti meydana geti- Mutlak kavram1 tSpinoza'run panteiz-
ren genel ogelerin ve farkh bilgi tiirle.. mjnde de on plana ~1km1~hr. Bununla
rinde i~erildikten ba~ka, bu bilgi birlikte, terimi felseli temrlnolojiye yer
tiirlerini miimkiin kdan temel ilkelerin l~tiren esas Alman filozofu +Schelling
sistematik ifadesi olmu~tur. 0, Mutlak'1n, entellekh.iel sez
5 Felsefede s1fatsal anlarru d1~1nda, toz- ginin bilen ile bilinenin ozde~ligi olarak
sel bir anlamda da kullarulan mutlak te- gordugu ~eye kar~1hk geldigini sayler.
rimi genelde varolu~u ya da anlam1 i~n Mutlak'1 her~eyin kendisinden tiiredigi
kendisini tamamlay1c1 olgu ya da etken- nihar ve en yiiksek ger~ekJik olarak ta-
.12 mutlak~thk

sanmlayan Alman filozof.. Mutlak'~n ve ozellikle de Fransa ve ingiltere'de or-


yaln1zca do~ ada de~il, faka t insanhk taya ~kan, merkezi gi.ictin bir monark
tarihinde de tezahi.ir etti~ini one si.ir- ya da hi.iki.imdann elinde topland1~1 yo-
mii~ti.ir. ~u farkla ki, kendi bilincine netim modeli. Feodalizmden kapitaliz-
vanna si.irednde bir evrim ge~iren Mut- me ge~i~ si.irecinde, iktidann, merkezi
lak, do~ ada bilinQtiZ bir bi9mde cisimle- bir yonetim ayg1tma sahip bulunan bir
~irken~ Slnat eserinde bilin~li olarak so- monark.Jn ki~ili~inde topJand1~1 yone-
. nutla~u. tim bi~imi .
Ayru ~izgide felsefe yapan tHegel ise, Feodal donemin ~ok bi.iyi.ik bir boli.i-
Mutlak'1, t1pk1 tParmenides gibi, Varhk mi.inde, monark ya da hi.iki.imdann
olarak tan1mlamt~ ve onun kendi ken- giici.i, iktidart soylulann yerel gi.ici.iyle
disiyle ozde~ oldugunu soylemi~tir. bi.iyi.ik ol~i.ide Slrur(aruru~ken, feodaliz-
Nesnel idealist felsef~sinde, Mutlak'1 tnin son donemlerine do~ru yi.ikselen
ayn1 zamanda zihin olarak tarumlayan burjuvazi mutlak 1nonar~iyi, soylulann
Hegel, onun toplum. olarak insanhk ta- ekonomi i.izerindeki egemenli~ini zaylf-
rihinde farkh ozgi.irli.ik di.izeylerinden lahnak a1nactyla desteklemi~tir. Tarih~i
ge~erek ilerledi~ini ve filozofta kendi ler bund3n dolayt mutlakiyet~i yonetim
bilincine tam olarak vard1~1n1 iddia et- tarztna, kapitalizmle olan ili~kisi ba~la
mi~tir. mlnda olumlu bir de~er bi~erler. Mut-
nutlak-;1hk [lng. absolutism; Fr. absolutis lakiyetc;ili~e bWldan dolayt, zaman
me; AI. absolutism us]. 1 Gene Ide, do~ru zaman ayd1nlanmri despotizm de denir.
lu~un, de~erin, gi.izelli~in ya da ger~ek mutlak idealizm [ing. absolute idealism;
li~in nesnel olarak ger~ek, de~i~mez ve Fr. id~alisnre absolue). Bir Zihin, Ben, Tin,
ezeli-ebedi oldu~u gorii~i.i. 2 Gen;ekli- ya da Ruh olarak Mutlak1n, evrendeki
~in de~i~mez ve dogru tek bir a~tkla temel ve en yi.iksek ger-;eklik oldugu go-
masl oldu~u inanct. ri.i~i.i. Soz konusu Mullak Varh~1n, va-
3 Mutlak~ltk, bilgide, yalruzca goreli rolu~u i~in ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~
de~il de, nesnel ya da de~i~mez olan duymayan, fakat her~eyin varolu~unu
do~rulann varoldu~u inancma kar~thk kendisine f,or~lu oldu~u, varolan her~e
gelir. 4 Mutlak~thk de~erler alarunda yin rasy()nel olarak kendisinden ti.iredi-
ise, ahlaki ya da estetik de~erlerin ya da ~i, di.i~i.incesinin akl~ ve geli~me seyri
de~er ol~i.ilerinin, ki~iden ki~i ye, ~a~ i~inde, tum varhkJann kendisinden ~k
dan ~a~a ve toplumdan topluma de~i~ tl~l, her~eyin kendisinde bir di.i~i.ince
meyip, nesnel ve ezeli-ebedf oldu~u te- olarak varoldu~u ger~ekli~e kar~1hk
zine, belirli ahlAki kurallann hi~bir geldi~i tezi.
istisnas1 olmad1~1 gori.i~i.ine kar~thk mutluluk [Os. saadet; lng. flappiness; Fr.
gelir. Buna gore, mutlak~1 ahlak, ahlak1n bonheur, Al. glildc, gliickseligkeit ]. Genel
goreli deAiJ de, mutlak oldu~unu, uy- ~er~evesi, forme(- anlam1 i~nde, insan
marruz, kesinl~e hayata ge~emiz eylemlerinin ve ytbalann1n nihai ve en
gereken, mutlak ahlaki dogrular bulun- yi.iksek amaa olan hal, ya~amdald en
du~unu, bu mutlak do~rulann tikel yi.iksek de~er ya da hedefe ula~ma du-
durum., ko~ul, yer ve bireylerden etki- rumu. Ac1n1n yoklu~u ya da haz hali,
lenmedi~ini savunur. bi.ittin bir insan varh~1n1n uyumlu ol-
5 Si yaset felsefesinde, nt utlak.iyet~ilik mast durumu; insan1n kendi potansiyel
anlamtnda, yonetene m utlak ve stntrstz gi.i~lerini ger~ekle~tirmesinin, odevleri-
bir gi.i~ ve yetki veren, yoneticinin ne n i yapmas1run, erdemli olu~unun, do~ a
do~a yasalanyla, ne de ahlakf ya da yasalarma uygun ya~amastnln, ol~i.ili.i
hukukf hi~ bir ~eyle snulanmamast ge- bir ya~am si.innesinin, kendi yazg1s1n1
rekti~ini savunan anlaYJ~ 15. ve 18. ozgi.irce belirlemesinin sonucu olan yet-
yi.izyillar aras1nda, A vrupa i.ilkelerinde kinlik hali.
miidahalecilik 613

Fonnel olarak, insan i~i.n pratik anlamda rinin kendisine ozgti i~!evi yerine getir-
en ytUcsek iyi diye tarumlanan mutluluk- mesinin, dit;er par~amn i~levine mtida-
la ilgili olarak, t Aristoteles, tUm insanla- hale etmemesinin sonucu olan uvum
nn mutlulut;u iyiyle ozde~le~tirdiklerini, hli olarak tammlamr~hr. Buna gore,
lakat mutlulut;u tam olarak neyin mey- akil ldealarm ve lyi ldeasmm bilgisi.ne,
dana getirdit;i konusunda larkh dti~tin insan ya~ammrn amacma, v. b. g., ili~
dtiklerini sayler. Bu ~r~ve i~inde, mut- kin bilgiye sahip olup, btittine yol gos-
lulut;u meydana geti.ren ti~ bil~ensel terdit;i, i~tiha istek ve arzularmda ol~ti
ot;eden soz edilebilir: 1 Hazzrn varlrgr ve lti oldut;u, can da i~tihamn a~m
acrnrn yokluguyla belirlenen gene! bir iyilik isteklerine diren~ gosterip, akhn sesini
hdli. Burada mutluluk, doyurn sat;layan dinledit;i zaman, insan, kendi oztinti
nesnelerin dot;asnu dikkate almadan, ni- ger~ekl~tirme, amacma ve dot;al iyisi-
tetiksel olarak ayru olan arzularm tatmin ne uygun ya~ama anlammda mutlu
edilmesi sonucunda olu~n duyguyla be- olur.
lirlenir. Ahlki hayan entellekttiel hayata tbi
2 Bir btittin olarak benin, insan varht;r- k1lan t Aristoteles'te ise, mutlaluk, t.,grik
nm sistemli laaliyeti sonucunda ortaya bilgelikten olUUr, Rm'la g9Fe, birey iQn
~rkan duygu, kendini gm;eklqtirme duy- mutlaluktan, rasyonel ve entellelctiiel fa-
gusu olarak mutluluk. Burada ise, mutlu- aliyetle ge~ek bir ya~m olu_tul!u, bi-
luk hazlarm toplamrndan ~ok, hazlann reym potansiyel giideri tam nJar;;k. g~
uyumuna, insanm belli bir boyutuyla li~tit;i ve insan varht;r ~e~itli olanak ve
det;il de, bir btittin olarak ve tam anla- kapasitelerini ger~ekle~tirdit;i zaman,
mryla ger~ek!e~mesi hline kar~rhk soz edilebilir.
gelir. 3 Genel bir geli~me, yetkinle~me tKant'ta, hi~bir zaman ger~ekle~meye
hli, uyumlu, dtizenli ve birlikli bir ya- cek2 olan bi.r ideal olarak ortaya "'kan
~amm bizzat kendisi olarak mutluluk. mutluluk, ti~ ot;eden olu~ur: a) Ki~inin
Mutluluk, ~~itli lilozoflar tarahndan kendi kendisine yetmesi, b) benirun
larklr ~ekillerde tammlanrru~trr. Orne- u urnu, c) ki~i.ni.n kendi kendisini heli;
gin, ahlAk lelselesinin kurucusu sayrlan lemesi mutla rr e o r ti . Haza
tSokrates, mutlulut;u, insan dot;asrmn ve yararcr bir ahla anlayr~r geli~tiren
tam olarak ger~ekle~ip tamamlanmr~ ol- tMill's!e ise, mutluluk, benin aadan
masr, insarun kendisine ozgti potansiye- uzak olup, olabildit;ince ~ok haz alma
lininin tam olarak ger~ekl~mesi hline; sryla belirlenen genel uyum hli olarak
i~inde her~eyin insamn ki~isel daimo- tammlarur.
nuyla, yazg~ ve dot;asryla uyum i~inde miicessime. Islam dtinyasmda kelmm
oldut;u, k~inin btittinsel yaprsmm iyi, dot;u~undan sonra ortaya ~rkmr~ bir
dtizenlenmi~ ve olmasr gerektit;i gibi ol- gor~ ya da mezhebe verilen ad.
dut;u, k~inin ozti geret;i olmak zorunda Bir ttir antropomorlizm benimseyen
oldut;u gibi oldugtr duruma; insarun ih- mticessime, Tann'run insan ~eklinde
tiya~lanm kar~rlamasmrn, dot;asrru ger- ortaya ~rktrt;nu one stirmti~hir. Tann,
~ekl~timesinin ve insan olarak i~levini btittin tarinsal ozelliklerini btinyesinde
ger~ekle~tirmesinin dot;al bir sonucu toplayarak, gortinti~ler dtinyasmda
olarak ortaya ,.rkan hle, genel iyi-olma insan ~eklinde ortaya ~rkar.
hline e~itlemi~tir. miidahalecilik [ing. interventionalism].
Sokrates'in ot;rencisi olan tPlaton ise, Devletin, ekonominin yasalannr kendi
mutlulut;u bir ruh ve bir bedenden olu- i~leyi~ine brrakrnayrp, iktisadi hayata
~an insan varht;mm ruhun yolgosterici- belli ol~tiler i~inde mtidahale ehnesi ge-
lit;i alhnda uyumlu bir btittin olmasr du- rektit;ini savunan; varolan iktisadi ve
rumu; ozellikle de, ruhun ti~ par~asr, toplumsal yaprda koklti bir det;i~iklik
yani ak1l, can ve i~tiha arasrnda, her bi- yapmayr ama~lamadrt;r i~in, liberaliz-
14 miimkiin

me oldugu kadar, devleh;ilige da kar~l tLeibniz kazandumt~hr. Ona gore,


olan ekonomik gon:i~e verilen ad. giicii her~eye yeten Tann, se~tigi m tim~
'iimkiin [tng. possible; Fr. possiblel. ~o kiin diinyalardan herhangi birisini yara-
gunlukla, ah~llm1~ bir bi~imde ortaya tabilirdi. Bununla birlikte, sonsuz iyiligi
~1kan, fakat kendi i~inde bir zorunluluk O'nu soz konusu miimkiin diinyalann
arzetmeyen. Ortaya ;~kl~l, dogu~u, var- en iyisini yaratmaya sevketti. Bundan
hga geli~i zorunluluk arzetmeyen. dolay1d1r ki, i~nde ya~adlglmlz dtinya,
Bu anlamda miimkiin olan, hem zorun- ttim miimkiin dunyalar1n en iyisidir.
lu olana ve hem de imkans1z olana kar- ~agda~ felsefede ise, miimkiin diinya-
~lthr. Miimkiin olan1n manbksal ya da lar terimi, 'zorunluluk' ve 'olumsalhk'
fiziki bakJmdan mtimkiin olu~undan kavramlaruu a~amak i~in kullanll-
soz edilebilir. Buna gore, manhksal ba- maktadlr. Buna gore, 'zorunlu dogru'
klmdan miimkiin olan, asli, temel ya da miimktin her diinyada, buna kar~1n
ozsel bir ~eli~ki i~ermeyendir. lolumsal dogru' miimkiin dtinyalann en
Fizild balwndan mtimktin olma ise, az1ndari birinde ge~erli olan dogru ola-
manhksal imkan varsayd1ktan ba~ka, rak tarumlan1r.
gerekli tum d1~ ko~ullann varolu~unu miimkiinii'l viicud. tslam felsefesinde, zo-
zorunlu lalar. Mantlksal. olarak miim- runlu olarak varolmayan, varolmas1
kiin olarun ger~ek olmas1 gerekmez, kadar, varolmamas1 da miimkiin olan,
fakat fizild baklmdan n1.iimkiin olan ger- olumsal varhklar, nesneler diizeni ir;in
~ektir, zira ger~ek olmayanda gerek~ kullarulan terim.
tum ko~ullar ger~ekl~memi~ demektir . miircie. tslamiyette, eyleme pek onem
. 1iimkiindiinyalar [tng. possible worlds]. vermeyen, inancm her bak1mdan yeterli
Olaylan, durumlan, olgulan tutars1zhk oldugunu savunan gorii~.
sergilemedigi i~in varolan ya da varola- miitekeUim. tslim dininin temel ilkeleri-
bilen bir diinya. ne dayanan, akllc1 bir felsefe ~gtn mey-
Terimi felsefeye, diinyam1z1n mtimkiin dana getirmi~ olan kelamcllara verilen
diinyalann en iyisi oldugunu savunan ad.
naif 615

edebildi~ini savunan dogrudan reau~ ..


min en bas it tiiru olarak, bizim ~evremi
ze bakt1~1m1Z ~man, maddi nesnelerin
yuzeyleri oldu~unu kabul etti~imiz, ~e
~itli renk ve ~ekillerdeki satlhlan bir-
birlerinden aytrd edebildi~imizi, maddf
nesnelerden geldi~ini kabul etti~imiz

N c;e~itli sesler duyabildi~imizi, soz konu-


su kabullerimizin hakh ve tiimiiyle
do~ru olan kabuller oldu~unu, yani ~e
killenn, renklerin ve seslerin her zaman
maddf nesnelerin temel ozellikleri oldu-
Nagarjuna. M. S. 2. yiizyllda ya~am1~ ve ~unu iddia eden gorii~e; ba~ka bir de-
de~illeme manh~l y Ia i.in kazaruru~ olan yi~le, goriinii~le gerc;eklik aras1nda bir
iinlii Budist dii~iiniir. Diinyay1 anlama, aylllm yapmayan, duyu deneyinin d1~
yoru.mlama ve varh~u1 gizini ~ozme gi- dtinya hakklnda do~ru bilgi verdi~ini
ri~imlerinin zorunlu olarak suur larla
belirterek, maddi ya da d1~ diinyanUl
kar~lla~aca~1n1, ve e~yan1n bo~ oldu- hpkl goriindii~ii gibi oldu~unu dile ge-
~unu one siiren Nagarjuna, yalniZCa
tiren yakla~1ma bon ya da naif realizm
bilge ki~inin, varhkla ilgili olarak var denir.
m1 yok mu sorusuna takdmadan, 'ne Buna kar~m, bilimin gozlemle ba~la
var, ne yok' diyece~ini, her~eye tepeden
dl~lill ve tumevar1m yoluyla ger~ek
bakaca~1n1 ve tarh~madan susaca~uu
le~ti~ini; gozlemcinin, olgulan duyu
savunmu~tur.
organlarl yoluyla onyarglSlZ, tarafSIZ
Nagel, Ernest. 1901-1985 y1llan aras1nda
bir bit;imd@ gozlemledi~i zaman elde
ya~am1~ olan <;ek asdh Amerikan filo~
etti~i tekil gozlem onermelerinden, be-
zof. Temel eserleri: An Introduction to
Logic and Scientific Method [Manb~a ve lirli tiirden tum olaylara ahfta bulunan
Bilimsel Yonteme Giri~], Stn~cture of tiimel onermelere, Slrurlanmaml~ ge-
Science [Bilimin Yap1s1j. nellemelere yukselebilece~ni one siiren
anla}'l~a, yani tiimevanm problemi
Manbk, matemati~n temelleri ve olasl-
W<. teorisi ile ilgUenen Nagel, bilim felse- diye bir problemin varolmad1~1na ina-
fesinde positivist bir yakla~urun savunu- nan bilimci gorii~e naif tumevanmc1hk
culu~unu yapml~br. 0 bilgi teorisinde ad1 verilir.
1hmh bir empi.rizmi benimserken, bilimin Buna gore, naif tiimevanmcdak a) bir
hipotetiko-ded iiklif yontemJe geli~tigini genelleme i9n temel olu~turan gozlem
one siirmii~tiir. Nagel biyoloji felsefesin- onermelerinin say1sm1n ~ok olmas1, b)
de, teori ve kavramlara teolojinin kac;uul- gozlemlerin farkJ1 ko~ullar alllnda tek-
maz olarak etki yaphgutl soyler. Bu du- rarlanmasl ve c) kabul edilen gozlem
nunun empirizm ac;mndan bir gti~liik onermelerinin hi~birinin, bu onermeler-
yaratb~1n1 savunan Nagele gore, ayru den elde edilen yasa yla ~eli~memesi
gti~liik de~er yarg~smdan bagtmsaz ala- ko~uluyla, tekil gozlem onermelerin-
mayan sosyal bilimler it;in de g~lidir. den tiimel onermelere, Slnarlanmaml~
naif [lng. naive; Fr. naif; Al. naiv]. 1 Ele~ti genellemelere yukseli~in me~ru oldu-
rel olmayan, ~ok yonlii bakmayan; 2 ~unu; ba~ka bir deyi~le, soz konusu
do~al ve yapmacks1z olan; 3 kolay ina- ko~ullann yerine getirilmesi durumun-
nan ki~i ve yakla~1m i~in kullandan ni- da, sonlu gozlem onermeleri dizisinden
teleme. yalnaz ge~mi~ ve ~imdiyi de~il, gelece-
Bu ba~lamda, aJg~da, insan zihninin ~i de kapsayan sJnulanmama~ bir ge-
kendisinden ba~1ms1Z nesnelere niifuz nelleme elde etmenin, s1n1rh say1daki
616 narsisizm

gozlem dnermeleri obe~inden evrensel natura naturata. Yarat1c1 varb~a, yani


bir yasaya ula~nnan1n mtimktin ve Tann'ya kar~1t olarak, do~adaki yaratll-
me~ru oldu~unu one surer. ml~ varhklar; Skolastik felsefede, Tann
narsisizm [ing. narcissism; Fr. narcissisme] tarahndan yarat1lm1~ do~a, biittin bir
1 Genel olarak, ki~inin kendi ruhsal ve do~al varhk alan1 i~in kullanllan Latin-
bedensel benli~ine ya da kimli~ine a~1n ce terim. tSpinoza'n1n felsefesinde, tek
bir ba~hhk ve be~eni d uymas1. Ozne- toziin, yani Tanr1'run ya da s1fatlannin
nin kendi kendisini be~enmesi, kendi tav1rlanndan meydana gelen goreli dtin-
kendisine hayran olmas1. 2 Cinsel geli- yaya verilen ad.
~imin 3 ila 5 ya~lan araszndaki gii.;lti Buna gore, natura naturata tBruno ya
bencillik donemi. 3 Daha ozel olarak da, da tSpinoza'runki gibi panteist bir sis-
oznenin kendi bedeni iizerinde yo~un temde, do~ada tezahtir etti~i ~ekliyle
la~an bir aktivite arac1h~1yla cinsel tat Tann'ya kar~llzk gelir ve do~adan ba-
min sa~lamaya ~ah~1nas1 durumu. ~lmSIZ Tann'yl de~il de, do~ayla oz-
Nastikas. Hint dti~iincesinde Veda gele- de~le~en Tann'yz ifade eder.
ne~ini, Vedalann otoritesini tarumadlk- natura non facit saltus. tAristoteles' ten
lan, onlan Tann'dan gelen bilgiler ola- ba~lay1p modem donemde de kul1anl-
rak gonnedikleri i.;in 'Hay1r diyenler' lan, en az1ndan tleibniz ve Linneus'a
diye adland1nlan, gelene~e kar~1 ya da kadar uzanan ilke, do~an1n s1-;rama
ortodoks obnayan felsefe sistemlerine yapmayaca~1 fikiini ifade eden Latince
verilen ad. deyim.
Gelene~e hayu diyen pek .;ok dii~iin
naturwissenchaften. Almancada 20. yiiz-
ce sistemi olmakla birlikte, bunlar ara- yihn ba~lannda do~a bilimleri i.;in kul-
Slndan sivrilen ii.; sistem Caynacd1k,
larulan terim.
~arvakalann maddeci sistemi ve Bu-
Almanya'da Birinci Dunya Sava-
dizm olmu~tur.
~~ndan once, metodolojiyle ilgili sorun*
nasyonal sosyalizm [ing. national socia-
lism; Fr. socialisme national]. Almanya'da lar ba~lammda akademik diinyaya
Hitler taraf1ndan kurulan ve temelde hakim olan tartl~malarda Naturwissens-
cha ften terimi, kiiltiir ya da tarih bilimle-
1rk.;llk, sosyalizm, milliyet~lik, halk ve
iistiin lider fikirlerine dayanan fa~ist ri anlanuna gelen GeistemJissenschaften
gorii~ ve yonetim sistemi.
terimiyle tam bir kar~1thk i~inde kulla-
Halk kavramuun mistik bir nitelik ka- ndmi~tlr. Soz kon usu bilimlerin kar~lt
zandJ~I, lider ile halk aras1ndaki ili~ki hglnl ozellikle vurgulayan filozof, ger-
nin, akla de~l de, aklld1~1 birtakJm fi- ~ekli~in hOI tirunez old u~u onciiliinden
kirlere dayand1~1, liderin m..illetin tiim hareketle doga bilimleriyle sosyal bilim-
isteklerini benli~nde duydugunun one ler arasmda, yontem farkbll~ma daya-
siiriildugu bu gorii~te, devletin yiiceli~i nan a priori bir manhksal ay1nm yapma
ve iistiin zrk dii~iincesi on plana .;1kar. onerisinde bulunan Yeni-Kant~1 Wil-
natura naturans. Do~ada, belli bir anda helm tWindelband olmu~tur. Windel-
tezahiir eden, kendisini gosteren etkin band'a gore, do~a bilimleri yasalar veya
yarahc1 siire.;lere; Skolastik felsefede, yasa benzeri genel ili~ki ve ozellikleri
yarahlm1~ varh~a kar~1t olarak, yara- ke~fetmeye .;ah~hklan i.;in, nomotetik
hlmaml~ ve yarat1c1 varbk olan Tann ya da genelle~tirici bir yontem kullarur-
i~in kullandan Latince terim. lar; oysa sosyal bilimler veya kiiltiir bi-
Natura naturans deyimi, +Bruno ya da limleri bir daha tekrarlanmayan olaylar-
tSpinoza'n1nki gibi panteist bir sistem- la ve bir fenomenin tikel yonleri veya
de, Tann'y1, fakat do~adaki tezahiir ya biricik olan ve.;helerini konu ald1klan
da goriiniimlerinden ayn ve ba~1mS1Z i.;in, idiografik veya bireysell~tirici bir
olarak Tann'n1n kendisini gosterir. yontemi benimserler.
neden 617

Bir diger onemli Alman dii~iiniirii Hmin dogu~uyla birlikte, ereksel neden
Wilhelm +Dilthey ise, Naturwissenschaf- de dog a bilimlerinin, ozellikle de fizigi-
ten Geisteswissenschaften kar~1thg1n1, ne d1~1na a t1lm1~tu. Ba~ka bir deyi~le,
yontem farkhhg1 bakun1ndan degil de, Aristotelesc;i dii~iince tarz1n1n reddedil-
konu. farkhhg1 baglam1nda ifade eder. mesi ve niteliksel yak.Ja~un ve ereksel
Bu baglamda, Dilthey'in olc;iitii, gerc;ek- ac;lkla1nan1n yerini niceliksel yakla~un
ligin ayr1 ve bagunstz alanlara boliine- ve mekanist ac;1kJamarun almas1 y Ia bir-
bilece~ini onciiliine dayanlnaktadlr. likte, k1sacas1 1nodern bilimin dogu~u
ned en lOs. alet; Lat. causa; ing. cause; Fr. nun ard1ndan, giiniitniizde nedenden
cause; AI. ursache J. Bir ~eyi degi~tirme hemen tiimiiyle fail neden anla~llmak
ye, bir fenomen ya da olay1 meydana tadu.
getirmeye yetili olan ~ey ya da ko~ul, Ortac;ag dii~iin.cesi veya Skolastikler,
yarat1c1 etken; bir ~eyi ortaya c;1kartan, bir ~eyin hakikatinin sebe bi ya da teme-
kendisi olmadan o ~eyin kesinlikle var.. lini ifade eden nedene causa cognoscendi,
hga gelemeyecegi ~ey. buna kar~1n bir ~eyin varolu~unun ne-
Bir olay1n ortaya c;1kl~1, varhga geli~i, denine causa fiendi ad1n1 vermi~lerdir.
dogu~u ic;in zorunlu ve yeterli olan, ve 19. yuzy1l ingiliz dii~iiniirii J. S. +Mill
o olaydan zamansal olarak once gelen ise, iradi eylenue sonuc;lanan nedensel-
~ey; bir olay1n ortaya c;1k1~1nln yeter ko- lik ic;in fail neden kavram1n1 kullarur-
~ulu; sonucunun kendisinden zorunlu ken, cans1z nesneler diinyas1nda hiikiim
olarak c;1kt1g1 ~ey, durum, olay ya da fe .. siiren nedensellik i9n fizild nesneler te-
nomen. rimini kullanm1~tlr.
Nedeni, en genel anlam1 ic;inde bir ~ey Ote yandan, bizzat kendisinde, kendi
meydana getiren ve 1neydana getirdi~i ic;inde bir degi~meyi ba~latan nedene
~eyin kendisi arac1hg1yla a~klanabildi i'kin neden ad1 verilirken, kendinde
gi yaratlcl etken olarak tarumlad1g1m1Z de~il de, ba~ka bir varhk ya da ~eyde
takdirde, kendisine neden olunan ~ey, bir degi~meye yol ac;an nedene ise
ya yeni bir madde veya toz, ya da eski- a~krn neden ad1 verilir. Yine, bir ~eyin
den beri varolan bir ~eydeki bir degi~ oziinii, formunu, dogas1n1 veren ~ey
medir. Bununla birlikte, teleolojik yakla- olarak neden yak1n neden ve uzak
~lm bir k1y1ya ahlacak olursa, bilimsel neden olarak ikiye ayr1hr. Bunlardan
ya da felsefr hic;bir gorii~, bir ~ey, yakrn neden, kendisiyle sonucu aras1nda
Jnadde ya d a toziin bir neden taraf1ndan ba~ka bir ara terimin, ba~ka bir nede-
yoktan meydana getirilebilmesini kabul nin bulunmad1g1 nedendir. Uzak neden
etmedigi ic;in, nedenin yaratt1~1 ~ey, es- ise, kendisiyle sonucu aras1nda, kendi-
kiden beri varolan bir ~ey ya da madde- sinden onceki ~ey ya da fenomenin SO
de gerc;ekle~en bir degi~medir. n ucu, kendisinden sonraki ~ey ya da fe-
Neden dii~iincesinin tarihine bakt1g1- nomenin nedeni ohna i~levi goren bir
m1zda, tAristoteles oncesi felsefede, or- dizi ara terimin bulundugu nedendir.
nc:!gin Miletlilerin maddi neden, Empe- Bu baglamda, fenomenleri doguran
dokles'in fail neden, tPlaton'un da daha neden tiirlerine ya da bir ~eyin neden-
c;ok formel neden iizerinde yo~unla~ lerine ili~kin ara~tlrmaya, bir ~eyin ne ..
ml~ oldugunu goriiyoruz. Aristoteles'in denini belirleme faaliyetine, dogada soz
kendisi ise nedenleri, maddi, fail, formel konusu olan nedenlere ili~kin genel te-
ve ereksel neden olmak iizere dort ba~ .. oriye nedenbilinr ad1 veriJir.
hk altmda toplam1~t1r. Nedenin soz konusu anlanu i9nde,
Bu dort nedenden maddi ve formel.ne- biitiln bir evrenin nedeni olan, alemi ya-
denler, giiniimiizde estetik alaru dl~Ul ratan ezeli-ebedi bir Tann ya da ozgi.ir
da pek kullan1lmamaktadu. Modern bi-.. bir irideye nedeni olmayan neden ad1 ve-
618 nedensel

rilmi~tir. Nedeni olmayan neden tanmu Ote yandan, alg1da, do~rudan ve ara-
ba~ka ~eylere, olay, nesne ve eylemJere CISIZ olarak yaln1zca goriinii~lerle,
neden olmakla birlikte, kendisi nedensel kendi oznel zihin h&llerimizle tan1~sak
bir faaliyetin iiriinii olmayan, nedensel- bile, d1~ dunyada ozneden ba~lmSIZ
lik dizisinin d1~1nda bulunan nedeni olarak varolan maddi nesnelerin, duyu
dile getirirken, buna ka"1t olan gorii- verilerinin temeli oldu~unu one siiren
~iin ilkesine, nedeni olmayan neden bilgi anlay1~1; alginln, insan zihninin
kavramuun c;eli~ik oldu~unu dile geti- d1~1nda varolan nesnelerin algisl oldu-
ren ilkeye nedenler dizisinde sonsuzca geri- ~unu ve alg1ya, insan1n duyu organla-
ye gidi~ ilkesi ad1 verilmektedir. Evrende nni harekete gec;iren, insan zihninden
mutlak bir nedenselli~in hiikiim siirdii- ba~LmSlZ nesneler tarafmdan neden
~iinii, olaylann meydana getirdi~i ne- olundu~unu, duyu verilerine algdanan
densellik dizisinin zaman ic;inde bir ba~ fiziki varhklann neden oldu~unu ileri
langiCI olmad1~uu, nedensel zincirde siiren alg1 anlay1~1 nedensel alg teorisi
sonsuzca geriye gidilebilece~ini, neden- olarak tan1mlanLr.
sellik dizisinin d1~1nda kalan hic;bir olay Yine, insan1n do~al c;evresini neden, in-
ya da varhk bulunmadi~Inl one siiren sandaki bilgiyi de bir sonuc; olarak de-
ilke, kendisine neden olunmanu~ bir nk ~erlendiren bilgi anla y1~lan; her tiir
nedenin saz konusu olamayaca~lnl, insan bilgisini, insarun do~al ya da top-
boyle bir nk nedenden soz etmenin ne- lumsal c;evresinin zihindeki bir yansi-
densellik ilkesinden vazgec;mekle e~an masa olarak goren, d iizenli, refleksif bil-
lamh oldu~unu ifade eder. ginin kendisine ozgii, bir ic; manti~1
Ote yandan, ayru sonuca farkh neden- olabilmesini kabul etineyen, do~a ya da
ler tarahndan yol ac;dabilmi~ oldu~unu
toplumun bilginin nedeni, bilginin ken-
dile getiren ilkeye, ya da ayru nedenin
disinin pasif bir urun oldugunu savu-
farkh zamanlarda farkh sonuc;lara yol
nan do~ala ve sosyolojist gorii~ler;
ac;abilece~i ilkesine nedenlerin c;okJu~u
duygu ve dii~iincelerin kendi yasalan
ilkesi ad1 verilmektedir.
nedensel [lng. causal; Fr. ozusal; AI. ursach- olabilmesi.ni kabul etmezken, aralarmda
lich]. Nedenselli~i kabul eden, nedensel forme) manhk ta ohnak iizere, tinsel ya
eylemlerin varh~1na inanan, nedenetki da zihinsel faaliyetin tum iiriinlerini,
dizisinin sonuru olan olu~um, ~ey, yak- maddi iiretim ili~kilerinin yahn bir yan..
la~Im ya da ilke it;in kullarulan s1fat.
sunas1 olarak goren maddeci anlay1~lar
Bu c;erc;eve ic;inde, nedensellik ilkesinin nedensel bilgi teorileri diye kategorile~tiri
evrensel gec;erlili~ini kabul eden, her~e lir.
yin nedensel yasalara gore ortaya t;Ikh- nedensellik (Os. il1iyet; lng. causality, cau-
~llll, 'her~eyin bir nedeni oldu~unu', sation; Fr. cav.salite; AI. causalitiit). Zaman
'yeryiiziinde hic;bir ~eyin nedensiz ol- dizisi ic;inde, bin olmadan di~erinin de
nadi~uu, 'hic;bir ~eyin bir neden olma- . ortaya ~kamayaca~1 iki olay, fenomen,
dan varo)alnayaca~Iru' one siiren O~re.. ya da siirec; aras1ndaki iJi~ki.
tiye nedtnsel determinizm ilkesi denir. Ned en olarak tcuumJanan olay, feno-
Yine ayn1 ba~lamda, ayn1 nedenlerin men, siirec; ya da olgudan sonucunun
ayn1 sonuc;lan do~uraca~1n1, ayn1 so- zorunlulukJa c;Lkmas1 durumu; ayn1 ko-
nuc;lann nedenlerinin de ayn1 olaca~1ru ~ullar alhnda, neden ad1 verilen birinci-
dile getiren ilkeye, neden sonuc; ili~kile si ortaya c;Jkll~Inda, sonuc; ad1 verilen
rinin, gelece~in de aynen gec;mi~ gibi ikincisinin de ka~ruhnaz olarak birinci-
olaca~1n1 varsayan gene) yasalar ~ek sini izledi~i iki olay, olgu, siirec; ya da
linde ifade edilebilece~ini savunan dii- fenomen arasmdaki ili~ki olarak neden-
~iinceye nedensel diJzmlilik ilkesi ad1 ve- sellik, bir olay, siirec;, bir fenomen orta-
rilmektedir. ya t;Ikti~I zaman, onun varolu~unu
nedensclligin ele~tirisi 619

a~1klayan ba~ka bir olay, fenomen, ya selli~in akhn bir ilkesi, olgusaJ bir i~eri
da si.irecin bulurunas1 durumunu, nede- ~i olrnakla birlikte, be~ duyu yardimiy-
nin sonucundan zamansal olarak once la karutlanamayan bir onenne oldu~u
olmas1 hilini, nedenle sonucu aras1nda nu savunmu~tur. Ti.imtiyle oznel bir
en az1ndan di.izenli bir ard1~1khk, birlik- fenomen, salt zihinsel bir yapun olarak
telik olmas1 durumunu taiumlar. Bu ~er nedensellik anlay1~1, tLocke'tan sonra
~eve i~inde, nedensellik, 1 s1rasyla olay- +Berkeley ve tHwne tarafmdan da sa-
lar arasmdaki nedensel ba~a kar~ll1k vunuhnu~tur.
gelen bir kntegoriyi, 2 genel nedensellik Rasyonalist gori.i~egore, nedensellik
yasas1 olarak bir ilkeyi ve nihayet, 3 ne dti~i.incenin bir zorunlulu~u, a prior; bir
densellik ilkesinjn evrensel get;erlili~i:n.i dtizenleyici ilke ve dolay1s1yla da bili-
savunan bir ogretiyi Hade eder. min, bir sonucu de~il de, onkabuli.idi.ir.
Nedensellik, empirik nedensellik ve tleibniz'in bu t;er~eve i~inde de~erlen
1netafiziksel nedensellik olarak iki ba~ dirilmek duruanunda oJan gori.i~i.ine
hk altlnda toplanabilir. I Hit;bir ~eyin gore, nedensellik, yeter neden ilkesinin
nedensiz olmad1~1ru, her olay1n, her si.i- belli bir ~ekline kar~1hk gelir. Kant ta
recin ve her olu~umun bir nedeni bu- ayn1 gorti~i.i savunmu~tur: Dna gore,
lundu~unu, her~eyin kendisini i.ireten nedensel ba~ ya da nedensellik, dene-
ko~ullar taraftndan belirlendi~ini orta- yimde do~rulanabilir olma, fakat dene-
ya koyan empirik ya da deneysel neden- yimden ti.iretilmeme, analiz edilememe
sellik, zorunlulukla belirlenir ve bu zo- anlam1nda sentetik bir ilkedir. Mtimktin
runlulu~n, fenomenler di.inyasmdaki bir deneyiln tarahndan ~i.iriiti.ilemeyen
ad1 detenninizmdir. Empirik nedensellik- nedensellik, bir ~eyi anlamtn1n, d1~
te, neden, kendisi olmadan sonucwl, di.inyaya ili~kin bilginin zorunlu bir on~
yani ba~ka bir fenomenin hi~bir zaman ko~u1udur.
ortaya ~1kainayaca~1 bir fenomendir. Bu gori.i~i.in kar~1S1nda ise, nedenselli-
II Metajiziksel nedensellikte ise, . JTann ~in ideler aras1ndaki bir ili~ki de~il de,
di.inyarun nedenidir' ya da 'irade eylern- olgusal di.inyarun akti.iel bir ozelli~ine
lerinin nedenidir' orneklerinde oldu~u kar~dJk gelen bir ba~1nt1 ve belirlenim
gibi, neden bir olay ya da fenomen kategorisi oldu~u, dolayJsiyla onto)ojik
deti), fakat aktif bir toz, ya da gi.i~ti.ir. bir stati.iye sahip bulundu~unu savu-
Empirik nedenseUi~in hit;bir keyfili~e, nan anlay1~ yer almaktadu.
ozgi.irli.i~e yer birakmadl~l yerde, meta- nedenselli~in ele1tirisi [ing. criticism of
fiziksel nedenselhkte, belli o)~i.i)er i~inde aJusation; Fr. critique tU Ia causalite]. Ne-
bir ozgi.irli.ikten soz edilebilir. Burada densellik konusw1u felsefe tarihinde ilk
bir gi.ic\in, bir "toztin, tlk Nedenin sonu- kez sistematik ve ele~tirel bir bit;irnde
. cunu ozgi.irce, kendilitinden, keyf ola- ele alan i.inli.i ingiliz empirist filozofu
rak yaratabilmesi anla~Jlu bir ~eydir. David Humeun nedenselli~i epistemo-
Nedenselli~in yabuzca epistemolojik lojik bir di.izlemde analize t~bi tutan
bir kategori mi oldu~u, yoksa onun bir e lqtirisiy Je romantiklerin nedenselli~i
de ontolojik bir statuye sahip olup olma- daha ~ok ontolojik bir duzlentde de~er
di~l, t;okt;a tart1~drnJ~ bir konudur. Bu lendiren elqtirileri.
konudaki tar~ma, ku~kucu ve empirist Nedensellik konusuna bizdeki neden-
ele~tiriyle ba~lam1~tlr. Modem empiriz- sellik di.i~i.incesinin kayna~1run ne oldu-
me gore, nedensellik yalruzca epistemo- ~u sorusunu sorarak yaklaan ve di.i-
lojik bir kategoridir, yani nedensellik, ~i.incelerin, idelerin izlenimlerin cansiZ
~eylerin kendilerinin bir ozelli~i olma- ve soluk kopyalan oldu~unu savunan
yip, yaln1zca onlara ili~kin alg1 ve bilgi- empirist Hume, bize nedensellik di.i~i.in
mizle ilgilidir. Bun a gare, Locke neden- cesinj veren, bizdeki nedensellik idesine
620 nedenselligin eletirisi

kar~1hk gelen izlenimin hangi izlenim nu bir ba~ka nesnenin varolu~undan


oldugunu sonnu~tur. Ona gore, neden- yaln1zca deneyim yoluyla ~lkarsayabili
sellik idesine kar~ll1k gelen bir izleni1n riz. Deneyim soz konusu oldugunda ise,
yoktur. Hume'a gore, bizde yalnlZCa sureklilik,
Bu d ununda, nedensellik du~tincesi zaman bak1m1ndan oncelik ve ayru za-
bizhn zihnimizde nasd ortaya ~1kar? manda ortaya ~1k1na ile ilgili izleni1nler
rlume'a gore, nedensellik idesi bizhn vard1r ve biz zorunlu bag1nblarla ilgili
zihnhnizde, biz nesneler arasmdaki belli bir izlenime hi~bir zaman sahip olama-
ili~kileri gozlemled igimiz ya da tecrube YlZ. Hu1ne burada nedenselligin goz-
ettigi.rniz zaman ortaya ~1kar. Buna gore, teJnledigimiz nesnelerdeki bir nitelik ol-
ned en ve son u~tan soz ettigimiz zaman, mad1g1, onun A ve Btnin kapsam1 i~ine
omegin A'n1n B'ye neden oldugunu soy- giren omeklerin tekrarlanmas1 sonucun-
leriz. Bu durum, A ile B aras1nda nasll da zihinde ortaya ~1kan bir ah~kanbk
bir ili~ki bulundu~nu gosterir? Dene- oldugu sonucuna vanr.
yim bize, d1~ dunyadaki nesneler soz Oyleyse, biz nasll oluyor da nedensel-
konusu oldugunda, u~ tur ili~kinin var- lik ilkesine ilkesine ili~kin olarak bir bil-
hglnl bildirir. gimiz oldugunu du~unuyoruz? Ayn1 B
Bunlardan birincisine gore, A ile B ara- olay1n1n ayn1 A olay1n1 izledigini bir~ok
Slnda bir sureklilik ili~kisi bulunabilir, kez gorunce, Humea gore, bizde bir
yani A ile B birbirlerine ~ok yakJn olabi- ah~kanhk duygusu meydana gelir. Ve
lir. ikincisine gore ise, A, yani ned en biz yaln1zca ah~kanhg1n son ucu olan
B'den, e~deyi~le sonu~tan zaman bakl- bir du~unceyi, A ve 8 olaylan aras1nda
mmdan once gelir. Ve nihayet, u~uncu~ varolduguna inand1g1mlz zorunlu bir
sune gore de, A ile B birlikte varolur, ili~kiye mal ederiz. Pa~ka bir deyi~le,
yani surekli olarak ayl)l zamanda ortaya oznel olan bir ~eyi nesnelle~tiririz. Bu
~1kar. Faka t Hwneta gore~ gerek surekJi- iki olay her zaman birbirlerini izledilcleri
lik, gerek zaman bak1m 1ndan oncelik ve ya da her zaman birlikte ortaya filkbkJa-
gerekse ayn1 zamanda ortaya ~1kma, n i~in, onlar arasmda bir nedensellik
nesneler aras1nda zorunlu bir ili~ki bu- ili~kisi bulunduguna inantrLZ; oysa,
lundugunu gostermez. Ba~ka bir deyi~ Hume'a gore, bu kesin bir bilgi degil, bir
le, A 'run sye ned en old ugu soylendigi inan~, bir ah~kanhkhr. Dahas1, David
zamanJ biz A ile B aras1nda ya surekli- Hume nedensellik ilkesinin her tiir bilgi-
lik, ya zaman bak1mmdan oncelik ya da nin, d1~ dunyaya ili~kin i~erigi olan bil-
ayru zamanda ortaya ~1kma ili~kisi goz- ginin te1nelinde bulundugunu savundu-
lemleyebiliriz, fakat bu iki nesne arasln- gu i~in, onun nedensellik ilkesiyle ilgili
da bir nedensellik bag1nhs1 bulamayaz. ele~tirisi, insantn kendi zihninin dt~ln
tHumea gore, nesneleri ayn ayn ve bi- da kalan ~eylerle ilgili bilgisinin ge~erli
reysel olarak du~undugumuz zaman, ligini ortadan kald1nr; insarun kendi
varolu~u bir ba~ka nesnenin varolu~u zihninin d1~mda kalan bir ~eyi bileme-
nu gerektiren hi~bir nesne bulamaYJZ. yecegi sonucunu teyid eder.
Oksijeni ne kadar ~ok gozlemlersek goz- Humeun nedenselligi epistemolojik bir
lemleyelim, bu gozlemlerden kalkarak, a~1dan ele~tirdigi yerde, tSchellingten
onun hidrojenle kan~hnlacag1 zaman, t}ames ve tBergson'a dek, romantikler
bize suyu verecegi sonucunu hi~bir veya irrasyonalist du~unurler nedensel-
zaman ~1kartamay1z. OksijenJe hidroje- ligi ontolojik bir a~1dan ele~tirmi~ler
nin kan~1m1n1n bize suyu verdigini, dir. Hume'un nedensellik du~Oncesinin
ancak ikisini birlikte gordukten ve onJa abartllmastna kar~1 ~1kt1g1 yerde, ro-
n birbirine kan~hrd1ktan sonra, bilebili- mantikler, nedenselligin bir degi~me te-
riz. $u hilde, biz bir nesnenin varolu~u- orisi olarak olduk~a yoksul bir kuram
nesne 621

oldugunu one siirmii~lerdir. Romantik- tmda tutuhnas1 gereken bir i~ eP;ilim


lerin bu el~tirisinde 19. yiizyll bilimi- olarak tammlamrken, zaman zaman da,
nin, geli~n yeni dallanyla, nedensel ol- insamn Tann ile birle~tiP;i yer, goniil
mayan, daha zengin baP;tnll tiirlerini, ve dii~iince giicii olarak tammlanml~
ozellikle de kar~1hkh eylem ve organik tlr.
baP;mhlan gozler oniine sermesinin nelik [Os. mahiyet; Lat. quidditas; lng. qu-
biiyiik etkisi olmu~tur. Dogantn ~e~itli iddity; Fr. quidditt!; AI. quidditiit, washeit].
liP;ini, onun farkh oge, birey, iiye ve yon- Bir ~eyin '0 nedir?' sorusu i~in yamt
leri arasmdaki kar~ll1kh baP;nnhhP; on olan, ozii, mahiyeti; bir ~eyin ay1rd
plana ~Lkaran romantizm, nedenselliP;in edici, ozsel ozelliP;i; bir tammda betim-
salt nedenden sonuca giden tek yonlii lenen ozii.
bir ili~ki oldugunu ve dolaysyla da, Tiimel bir kavramm, zihin d1~mdaki
kar~1hkh baP;1mhhk ili~kileri dikkate bireylerinin deP;il de, yalmzca zihindeki
almd1P;mda yapay hale gelen bir soyut- bireylerinin dikkate ahnan yap1s1, anla-
lama ve yetersiz bir kavram olduP;unu mr olarak tammlanmak durumunda
one siirmii~tiir. olan nelik dii~iincesine gore, omeP;in
nedensel varhk anlayf [ing. causal tire- insan kavrammm hem neliP;i ve hem de
OM) of being; fr. tllt!orie causale de /'eire]. ger~ekliP;i vard1r. Zira insan denildiP;i
tHerakleitos, t Aristoteles ve tLeibniz zaman, zihinde onu kar~llayacak bir ta-
gibi filozoflar tarahndan benimsenmi~ sanma ek olarak, insan kavrammm zih-
olan, yeter neden ilkesine dayah dina- nin d1~mda delalet ettiP;i bireyler de var-
mik varhk anlay1~1. dir. Oysa, masallarda ge~en anka ku~u
Soz konusu varhk anlay1~1, deP;i~meyi kavrammm neliP;i olmakla birlikte, ger-
apa~1k bir olgu olarak goriip, onu, orta- ~ekliP;i yoktur. Zira zihinde onu kar~lla
ya ~1kan, olup biten her~eyin bir nedeni yacak bir anlam ohnakla birlikte, zihin
olmas1 gerektiP;ini one siiren yeter d1~mda anka ku~unun delalet edeceP;i
neden ilkesiyle a~1klamaya ~ah~1r. Dog- bir nesne yoktur.
matik oldugu kabul edilen ttozsel var- neolojist [lng. neologist; Fr. neologiste]. 1
hk anlay~mm tersine, ele~tirel bir yak- Gene I olarak, neolo jizm yapan, yani bir
la~= olan nedensel varhk gorii~ii, dile yeni bir sozciik, yeni bir kavram ka-
varhP;m salt varolu~unun hi~bir ~eyi zandlran ya da dildeki bir kavrama yeni
a~Lklamad1P;1m, diinyada soz konusu bir anlam yiikleyen, bir bilim dah ya da
olan eylem ve deP;i~menin hesabm1 ve- disipline yeni bir terim getiren ki~i. 2
remediP;ini belirtir. Soz konusu yakla~ Daha ozel olarak da, teoloji ya da ilahi-
ma gore, bir ~eyin, 'Altm alhndr' ome- yatta, istenen ve kabul edilmi~ olan og-
P;inde oldugu gibi, her ne ise o ve kendi reti ve inan~lara kar~1t olan yeni bir og-
kendisiyle ayru oldugunu soyleyen oz- reti, dogma ya da inan~ getiren kimse
de~lik ilkesi tinemli ve deP;erli olmakla io;:in kullarulan terim.
birlikte, tozle, yani altmla ~~itli nitelik- nesne [Os. e~bah, e~ya; lng. object; Fr. objet;
leri arasmda bir bag kurabilmek i~n, bu EL objekt]. 1 Genel olarak. modem felse-
ilkenin yeter neden ilkesiyle tamamlan- fenin tam ortadan ikiye bolmii~ oldugu
masl gerekir. diinyada, ozne kutbunun ka~1smda bu-
nefis. Islam felsefesinde, insan varhP;mm lunan varhk. '
bedensel y a da daha ~ok biyolojik ihti- 2 Duyulardan biri ya da birka~1yla al-
ya~lan biitiiniine birden verilen ad. gllanabilir olan, elle tutulabilen, gozle
Nefis Tasavvufta zaman zaman, insam goriilen, yani zaman ve mekan i~inde
diinyadaki ge~ici varhklara, gosteri~e, varolan ~ey. Kendisinden soz edilebi-
maddeye, tutkulara yonelten, bundan len, kendisine isim verilen, d1~ diinya-
dolay1 her zaman irlldenin kontrolii al- da tozsel bir varolu~u olan ~ey olarak
622 nesne dili

nesne, belirli bir haCini olan, yer kapla- lo ji ic;inde ise, nesne1 s1fah, zihinden ba-
yan her ti.irli.i cans1z varht1 gosterir. 3 timSlZ bir varolu~a sahip olmaks1zm,
Bilince sun ulm u~ olan, bilincin bilditi, zihinde bir tasanm ya da ide olarak va-
tanldttt ~ey; bilme edimi ile bilinen ha- rolan ~ey i~in kullan1lm1~hr. Buna gore,
kikat aras1ndaki bir dolay1m. tDescartes'1n felsefesinde nesnel olarak
nesne dili [Fr. object language; Fr. langage varolmak, zihinsel bir tasanm olarak va
d' objet]. Ba~ka dillerden, dilsel nesneler- rolmakhr; formeI olarak varolmak ise,
den detiJ de, dilsel olmayan nesneler- ba~tmstz bir ger~eklite sahip bulun-
den, varolan ~eylerden soz etmek i~in makhr. Nesnel sozctitiiniin zihinde bir
kullan1lan dil. tasarun olarak varolan ~ey i~in kullan1l
Buna gore, bir onermenin ancak ve mas1ndan, zihinden batimSIZ olarak va-
ancak dilsel bir ifade hakklnda olmama- rolan ~ey i~in k ullandmas1na get;i~,
Sl durumunda, nesne dilinde oldutu Alman filozofu tBaumgartenle olmu~
soylenebilir. Nesne diline, ifade ya da tur. Nitekim, tKant'ta nesnel varolu~ ya
deyimleri ba~ka bir dilin inceleme k~ da ger~eklik, dii~iince d1~1ndaki, zihin-
nusu olan, ba~ka bir dil taraf1ndan sozii den batunstz olan varolu~ ya da ger-
edilen dil anlammda, 5Dzedilen dil ad1 da c;eklik anlamma gelir.
verilir. Buna gore, oznel varolu~ ya da ger~ek
nesnel [Os, aynT, vdkrT; lng. objective; Fr. litin, oznel yargdanrruz, p~in hiikiim
objectif; AI. objektiv]. 1 Genel olarak, ve etilirnlerimiz 1~1~da bilinen bir
bilen zih.inden batimSlZ olarak varolan ~eyin varolu~unun tersine, d1~ diinya-
ger~ek bir nesne; ba~ka bir deyi~le, ger- da, kendisine ili~kin alg1m1zdan, bilgi ve
~ek, tanJtlanabilir ya da fiziki olan ve kavray1~1nuzdan bat1ms1z olarak varo-
dolaylstyla, durum, fonksiyon ya da lan, bilinen ya da bilinebilen bir ~yin
konumu, i~el tecriibeye, zihinsel ya- varolu~na; herkes taraftndan gozlemle-
~antiya, oznel deneyime bath olmay1p, nebilir olup, onu teaiibe eden herkes
herkes taraf1ndan gozlemlenebilir ve i~in ayru olan bir ~eyin varolu~une nes-
dotrulanabilir bir ~ey olarak nesne; do- nel varolu~ ad1 verilir.
tasl fiziki ol~iim yoluyla belirlenebilen nesnelcili.k [Os. ~fokiyye; lng. objectivism;
bir ~ey i~in k ullan1lan s1f at. Fr. objectivisme; AI. objektiuismus ). 1 GeneI
2 i nsan1n bak1~1ndan, zihinsel tasar1m- olarak, varhSJn, ger~eklitin bilen ozne
lar1ndan, diinya gorii~iinden batunsaz den batuns1z oldugunu dile getiren
olma durumunu; varhtJn, bilginin, de- gorii~. 2 Metafizikte, nesnel idealizm an-
terin algllayan ozneden, bilen zihinden, larrunda kullarulan nesnelcilik, bilginin
deter bi~en insandan batlmSlZ olmas1, hem oznesi ve hem de nesnesinin ayru
her ne ise o olmas1 halini; bilincin dl~ln ol~iide ger~ek oldugunu ve mutlak bir
da varolma, bilin~te tasarunla~ ol- varht1n tezahiir ya da i.fadesi oldutunu
lnaya ihtiya-; duymama, ozneden kesin savunan akuna kar~1hk gelir.
ve mutlak bir bi~imde baSJmSJZ olma 3 Nesnelcilik bilgi felsefesinde ise, bir
durumunu; 3 saru ya da oznellite kar~lt d1~ diinyan1n kendisine ili~kin bilgi-
olarak, bir duruma, olaya, varbta, duy- mizden batmslz olarak, kendi ba~1na
gulardan, onyargllardan etkilenmeksi- varoldu~nu, bu diinyan1n oznel bak1~
zin deter bi~e yetenegini; bir dii~iin a-;1m1z Ve onyargllanm1zdan batJmSIZ
ce, bilgi, yarg., karar ya da tezi, aktiiel olarak bildigimiz bir diinya oldugunu
olaylara dayanan veri ve kan1tlarla des- savunan gorii~ii ifade eder. Bilginin, bi-
tekleme tavnru g5stennek i~in kullaru- limin nesnel yontemleri ve akllyiiriitme
lan s1fat. yoluyla elde edilen bilimsel verilere da-
4 Duns tScottus'la ba~lay1p, 17. ve 18. yanditlnl ve ~eyleri ger-;ekte oldutu
yiizy1Ia deksiiren skolastik bir termino- ~ekliyle tasvir ettitini ileri siiren gorii~
nesnel ger~eklik 623

olarak nesnelcilik, epistemolojik tckben- dugunu savunur. Buna gore, ahl~ki nes-
ciligin tam kar~1t1 olan ve dogru bilgi- nelcilik dogrulann, insanlann tav1r, yak-
nin duyu-deneyinden ti.iretilen ve yal- la~Im, uygulama ve inan~lanndan ba-
mzca duyu-deneyiyle dogrulanan bilgi glmSIZ olarak varoldngunu, omegin
oldugunu savunan bir ogretidir. 'Hi~ kimse bir ba~kasma, onun ~ekecegi
4 Bilim felsefesinde ise, nesnelcilik, bi- ac1dan zevk almak amaayla, ao ~ektir
limsel bilgiyi, bilim adammm ozel ti.ir- memelidir!' ilkesinin, hpkt 2+2'nin her
den inan~lan olarak gormeyen ve dola- yerde, hatta say1 saymay1 bilmeyen bir
ysyla bilimsel faaliyetin oznesiz bir toplumda bile dogru olmas1 gibi, her
si.ire~ oldugunu one si.iren bilim gori.i~i.i yerde dogru oldugunu one si.irer.
ni.i tammlar. Bilimsel teorilerin, dogu~ 7 Estetikte, estetik degerin, ona sahip
ve geli~me si.ire~leri boyunca bilim olan nesnenin, hpkl yuvarlakhk, ~ekil
adamlar1nm katdunlanm zorunlu ktl- ve ag1rhk gibi, nesnel bir degeri oldu-
makla birlikte, birey ve bilim adamlan gunu one si.iren nesnelci deger teorisi.
arasmdakj mutabakat fikrinden bagun- nesnel ger~eklik [Os. viicudu harici; afak'i
SIZ ozerk bir varolu~a sahip oldugunu laakikat; lng. objective reality; Fr. realite ob-
one si.iren nesneld bilim yorumuna jective; AI. ob jektive realitiit] 1 Gene) bir
~er~eve ic;:inde, kullandlglmlz dilin, alg1
gore, bilimsel teoriler aralarmda soz ko-
nusu olan belirli ili~kilere ve uygun ka- ve di.i~i.incelerimizin gonderimde bu-
mtlara dayan1r; belli sonu~lan varsay1p, lundugu d1~ ger~eklik; ger~ek varhk ya
tutarhhk ya da tutars1zhk sergiler. da varolu~a ait olan ger~eklik ti.iri.i; ak-
Bi.iti.in bunlar bir yana, bilimsel teoriler, ti.iel varolu~a sahip olan, akti.iel olarak,
ger~ekten varolan bir ~ey i~in soz konu-
bilim adamlanyla bilim adamlan toplu-
su olan ger~eklik tar21.
lugunun ozelliklerinden bag1mSIZ ozel-
2 Nesnel ger~eklik daha ozel bir ~er~e
liklere sahiptir.
ve i~inde ise, akti.iel olarak varolan ~ey
Nesneld.lik, 5 mantlk alanmda, di.i~i.in ler i~in oldugu kadar, ideler, dii~i.inceler
ce yasalan ve 9karun faaliyetinin, insan i~in de soz konusu olan ve bir ~eyin
psikolojisine indirgenemeyen bir yap1s1 ozi.iyle ilgili olup, akti.iel olarak varolan
ve i~leyi~i oldugunu ve ti.im insanlar ya da di.i~i.incede tasanmlanan bir ~eyin
i~in evrensel bir ge~erlilik ta~Id1gmi one
yetkinligini ifade eden ger~eklik ti.iri.ini.i
si.irerken, psikolojizmin tam kar~1smda ifade eder. Ornegin, bir melek di.i~i.ince
bulunur. 6 Nesnelcilik, ahl4k felsefesin- siyle, insan ba~h at di.i~i.incesini kar~l
de, degerlerin, d1~ di.inyada, onlara ili~ la~brahm. Bunlardan ikisinin de varol-
kin kavraya~nmzdan ayn ve baguns1z madlgl, ikisinin de akti.iel bir varolu~a
olarak varoldukJanru, d1~ di.inyada va- sahip olmad1g1 soylenebilir. Bw\Unla
rolan bu degerlerin insan tarafmdan bi- birlikte, bir melek di.i~i.incesi insan ba~h
linebileceklerini, degerlerin insanlann at di.i~i.incesinden daha bi.iyi.ik bir nes-
ahlaki yargdan ve eylemlerini belirleyen nel ger~eklige sahiptir, ~i.inki.i bir melek
ilkeler olarak kullarulmak durumunda di.i~i.il'lcesi, ins an ba~h at d i.i~i.incesine
olduklanm, ve nesnelerle eylemlerin, gore daha yetkin bir varhgm di.i~i.incesi
kendilerinde insandan bag1ms1z olarak dir.
varolan bir nitelikten dolay1, iyi ya da nesnel goredlik [tng. objective relativism;
degerli olduklanru savunur. Ahlik ala- Fr. relativisme objectif; AI. objektive relati-
nmda, oznelciligin kar~1smda olan nes- vismus ]. Algmm nesnesinin, farkh pers-
nelcilik; ahJ~kJa ilgiJi bir yargt ya da pektiflerin i.iri.ini.i olan ti.im gori.ini.i~le
onerme tarahndan iddia edilen ~eyin rine ger~ek bir nesnellik yi.ikleyen
dogrulugunun, onermeyi kuran ya da epistemolojik ogreti.
kullanan ki~iden, onun onermeyi kul- Bu ~er~eve i~inde, ayn1 zamanda pers-
landlgl zaman ve yerden bag1ms12 ol- pektif trealizmi olarak da tarumlanan
624 nesnel idealizm

nesnel gorecilik, nesnenin algdayan bi- NesneUigin doga bilimlerinin olmazsa


reylerin farkhhklanna, bak1~ ac;llanna olmaz bir ozelligi oldu~ yerde, onun
bagh olan farkh gorunu~lerinin ayn1 sosyal bilimlerde, ozellikle de sosyoloji-
ol~ude ger~ek old u~nu, nesnel bir te- de eri~ilmez bir hedef oldugu belirtil-
rn eli bulundugunu dile getirir. mi~tir. Buna gore, sosyolojide, 1 tum
nesnel idealizm [ing. cbjective idealism; yarguar, aktorlerin kendi deneyimleriyle
Fr. idealisme object~{; AI. objektive idealis- renklenen oznel degerlendirmeler old u-
"ulS]. +Kant sonras1 Alman idealist filo- gu veya en az1ndan oznel m iilahazalar
zoflan tarah.ndan savun ulan varhk gO- i~erdigi; 2 onermeler anlam bakimtndan
ru~u; gerc;ekten varolan1n tGeist ya da dil baglamlanyla snurland1g1; 3 sosyo-
mutlak bir Zihin oldugunu, d1~ dunya- lojik teoriler topl urn teorileri tarahndan
da varolan her~eyin bu nesnel varhg1n yarattld1g1; 4 gozlemler zorunlulukla
tezahurunden, evrimindeki ad1mlardan teori yuklu olduklan; 5 toplumun tum
meydana geldigini dile getiren metafi~ uyeleri farkh degerlere sahip bulundu-
zik ogreti. gu ve dolay1s1 yla sosyologlann goru~
Dogan1n, yalntzca, dogruluk ol~utunu ve argumanlan bu degerlerden etkilen-
yerine getiren ideal yargllarda one sii- digi i~in, nesnellikten soz edebilmek
rulen yonelimsel nesnelerin bir toplam1 mumkun degildir.
oldugunu, soz konusu yonelimsel nes- nesnel iiliimsiizluk [ing. objective immorta-
nelerin tam bir ger~eklige sahip olmad1- lity; Fr. immortal itt objective). Ruhun
g1n1 savunan; ba~ka bir deyi~le, ruhsal olulnsuzlugunun ki~ilik problemine yol
varhklar, z.ihinsel ozneler de aralartnda a~masl nedeniyle; bedenli olumsuzlu-
olmak uzere, hem maddi dunyay1 mey- gun ise, insanda, bir bedenle dirilecek
dana getiren nesneleri ve hem de zihin- olarun kendisi olup olamayacag1 ku~
sel diinyantn nesnelerini salt fenomen- kusunu dogurdugu gerek-;esiyle, ger..
ler olarak goren, ruhlann kendinde ~ek anlamda olumsuzlugiin yalniZCa
~eyler, gerc;ekten varolan varhklar ol- Tanr1'ya ozgu oldugu tezinden hareket
madtg11U, tek ger~ekligin, ger~ekten va- edilerek geli~tirilen ve insan it;in olum-
rolan ~eyin nesnel linin kendisi, mutlak suzlugun, oldukten sonra sonsuza kadar
Zihin oldugunu one suren nesnel idea- ya~yacak olan, biz insanlarm ne oldu-
lizm, butun bir doga dunyasuu yalnz- gunu, ne du~undugiimuzu en iyi bir bi-
ca, ba~lang1c;ta potansiyel olarak her~y ~imde bilen Tann"nn zihninde ya~a~
olan, fakat aktuel olarak hi~bir ~ey ol~ maktan, biz insanlarla ilgili her~yi
mayan M utlak Varhk "1n kendini tan1ma, belleginde tutan Tann'nm belleginde va-
gerc;ekle~tinne ve aktuelle~me sureci rolmaktan olu~tu~u savunan olum-
olarak gorur. suzluk goru~u.
nesnellik [Os. dfriyyet; ing. objectcPity; Fr. nesne tan1m1 [ing. real definition, thing deft
cbjectivite; AI. objeklivitiit). 1 Nesneleri, ni ton; Fr. difinition de chose; AI. real dtjini-
zihinden bag1ms12 varhklar olarak konu ticm ]. 6z tarurru olarak da bilinen ve bir
alma niteligi. 2 Olaylara ki~isel oge ve ~eyin ne oldu~nu belirleyen, bir ~eyin
ehnenlerden etkilenmeden, oznel egi- ozsel ozelligini, ozunu, dogaslru, formu-
limlerden baglmSIZ olarak ve onyargda- nu ve yap1Suu ifade eden tarum tiirti.
rlll olumsuz etkisini i~e kan~hnnadan Bir nesne tazunu yapmarun en basit
yakla~ma durumu. 3 Bilimsel ara~tu yolu, larumlanan ~ey )'a da ~eylerin yer
mada genelge~erliligi olarlt herkes i~in ald1g1 alt-s1n1fl kapsayan daha geni~ ilk
baglay1c1 evrensel sonu~lara ula~abil s1rufla, tantmlanan ~eyin yer ald1g1 alt-
mek i~in, oznel ogeleri i~e kan~bnna Slruft, ayru s1rul it;indeki diger alt-
dan, olay ve olgulara oldugu ~ekliyle struflardan ayran temel ozelligi ifade
yakla~ma tavn. ebnektir. Alt-s1ruflardan olu~an daha
niceliksel 625

geni~ stn1fa soz konusu alt-s1n1flann l1~ma ve ara~hrmalar1 yla, nevrozun


cinsi, alt-suuflara soz konusu dnsin tur- nedenlerine dair ara~tumalar1n sonucu
leri ve nihayet bir ti.iri.i ayn1 cins i~inde olan psikanalizle a~ikar hale gelmi~tir.
ki diger ti.irlerden ay1ran ozellige de tur- Bilin~d1~1 ~ah~malara ve bunalbya
sel ayuun ad1 verildiginden, nesne kar~1 olu~turulan savunmalar1 simge-
tanun1na ayn1 zamanda, yak1n dns ve leyen nevrozlarda, yine bozuklugun,
tursel ay1r1m gozetilerek yap1lan tan1m bilin~ ve k.i~ilik alanlar1nda ohnay1p,
ad1 verilir. duygusal alanda ortaya ~1kttg1 anla~ll
Buna gore, ome~n 'dikdortgen'i tarum- ml~hr.
lad1guruz1 varsayahm. Bir ti.ir olarak niceleyjci [ing. quant~fier; Fr. quantificate-
dikdortgeni de i.;eren yakm cins 'para- ur; AI. quantifikatar]. Manhkta, bir ya da
lelogram', dikdortgeni ba~ka paralelog- daha fazla say1da degi~keni bir nicelige
ramlardan ay1ran tiirsel ay1nm da, dik- baglayan ve giindelik dilde 'ti.im, bi.iti.in,
dortgenin dik a-;1h olmas1d1r. Bu hi~bir, baz1, her ...' gibi sozci.iklerle kar-
durwnda, 'dikdortgen'in tarunu, 'dik ~llanan terim.
a~ll1 paralelogram' olacakhr. Yakm cins Bu baglamda a~1k bir onermeyi, degi~
ve tilrsel ay1r1m kurallna tam olarak uy- kenin alabilecegi ti.im degerleri kullana-
mayan bir nesne tanun1, ya yanh~ ya da rak bir ti.imel onermeye donii~tilrmek
yarulhca olur. Ornegin, 'kare'yi '~it ke- i9n kullantlan 'Her x' gibi sembollere
narb paralelogram' olarak tarumlamak tilnrel niceleyici; a9k bir onermeyi degi~
yanh~br, ~i.inki.i tanun, yak1n cins (dik- kenin alabilece~ baz1 degerleri kullana-
dortgen) yerine, uzak cinsi (paralelog- rak tikel bir onenneye doni.i~rurmek
ram) verdigi ipn, kareden ba~ka ~ekille i~in ba~vurulan 'Baz1 yler' gibi sembol-
ri de kapsar. lere tikel niceleyici ad1 verilir.
Yine, 'e$kenar i.i~gen'in, 'rum kenarlan Ote yandan, dogruluk fonksiyonu
ve a~llan e~it olan i.i~gen' ~eklindeki ta- manng1ndaki baz1 yetersizliklerin gide-
nimma, yan1lhc1 bir tarum oldugu ge- rilmesi a1nac1yla olu~turuhnu~ alan
rek~esiyle itiraz edilebilir, zira daha manllga, niceleyicileri kapsayan temel
once hi~ e~kenar i.i~gen gormemi~ olan manhk boli.imi.ine niceleme manttt1 ad1
biri, i.i~genlerin, e~it a~llara sahip olma- verilir. Niceleme manhg1n1n en onemli
dan da, e~kenar oh1bilecegini di.i~unebi ozeiJigi, onWl basit onenneleri nicelik-
lir. Bir nesneler suufuun bir ozelliginin leri balom1ndan ele almas1du.
(i.i~genlerin e~kenarhhk ozelliginin e~it nicelik [Os. kemmiyet; l~tg. quantity; Fr.
a~ya sahip olma ozelli~ni i~ermesinde quantit~; AI. quantitiH). 1 Dii~iincenin
old u~u gibi) ba~ka bir ozelligi de i~er temel ka tegorilerinden biri olarak, ol~i.i
mesi durumunda, tan1m yararh olmak len ya da ol~i.ilebilir olan bi.iyi.ikli.ik. 01
yerine yanllhcl olabilecegi i9Jt, tanunda ~i.ilebilen ya da say1labilen, artabilen ya
iki ozelli~ birden vermek gerekmez. da azalabilen bir ~eyin ozelligi. Homo
nevroz (ing. neurosis; Fr. nlurose; AI. neu- jen, yani bir cinsten olan, ya da par~ala
rose]. Davrana~ bozukluklanna ~oy a~ n arasmda benzerlik bulunan ,eylerin,
makla birlikte, ki~iligin bir bi.iti.in olarak ger~eklikte ya da di.i~i.incede, homojen
yakllmastna neden olmayan akd hastah- par~alara boli.inebilmesinin ya da bu
ga, ki~iye ruhsal olarak hasta old ugunu par~alaran bir araya geli~inin nesneye
bildiren i~ ~atl~malarla belirginle~en kazand1rd1ga belirlenim.
sinir hastah~. 2 Manbkta kategorik bir onermenin
Belli ba~h tipleri aras1nda histerinin, ti.imel ya da tikel olmas1 durumu.
nevrasteni ve psikasteninin buJW\dugu niceliksel [Os. kmlmi; ing. quantitative; Fr.
nevrozun, sanlldlgtntn aksine, ruhsal quatrtitative; AI. quantitative]. Mahiyet ya
kokenli oldugu ozellikle Freud un ~a- da nitelikle de~l de, ol~i.imle, saylyla il-
626 niceliksel hazcJhk

gili olan bir ~ey ya da disiplin; rakamsal Jenseits von Giit und Buse [iyi ve Kotu-
verilerin toplanmasz ve analizine yone- niin Otesinde], Zur Genealogie der Moral
len yakla~1m ya da yontem i~in kullaru- [Ahlakm Soykiitug-u Ostiine}, Der Wille
lan niteleme. zur Macht [Gii~ lstemi].
Bu ba~lamda, orne~in sosyolojide, an- tAydmlanma akllc1h~1, thiimanizm ve
lamlan vurgulayan, anlamaya dayanan tdeizminin manhksal sonuc;lanru ~1kar
yorumcu ya da henneneutik sosyolojinjn sam1~ olan Nietzsche, tKierkegaard'm
tam kar~1smda yer alan sosyoloji anlay1- yapt1~1 gibi, ne tfideizm yoluna girmi~,
~ma, say1sal verilerin toplanmasmdan ne de tHegel gibi, inan~ ve akJ1 daha
meydana gelen, pozitivist epistemolojiy- yiiksek bir diizlemde uzla~unnaya ~a
le ili~kili yal<Ja~nna niceliksel metodoloji h~m1~hr. Ba~ka bir deyi~le, Aydmlan-
ad1 verilir. Yine dilbilimde, dilsel olgula- ma dii~iincesinin mantlksal sonu~lanru
n nicelik a~1smdan inceleyen disiplin ni- ~1kartlrken, Ayd1hlarunamn silah1 olan
celiksel dilbilim olarak tarumlarur. ak11 en keskin bir bi~imde kullanrru~
niceliksel hazc1hk [ing. quantitative hedcr olan Nietzsche, 'Tann'mn oldii~iinii'
nism; Fr. h~donisme quantitat~f]. Kireneci iddia etmi~tir. Tann'mn oliimii kar~t
thazahkta veya tBentham'm hazah- smda, hiimanizmin de anlam1 olmad1g-1-
~mda omeklenen, ya~amda ger~ekten ru, zira Tann'run yoklu~unda, insamn
de~erli olan tek ~eyin haz oldu~u gorii- metafiziksel baklmdan ilk ve temel olma
~iiyle birlikte, hazlar arasmda niteliksel iddiasuun bir temeli bulunmad1~lnl one
bakmundan bir ayuun yapmayan, dola- siiren Nietzsche, hiimani.zme ka~1 9k1-
y1s1yla amaon, nicelik bakmundan ola- ~mda, insam tannJa~hran, ona hayvanf
bildi~ince ~ok haz elde etmek oldu~unu varolu~u a~ma olana~1 veren ba~arda
one siiren haze anlay1~. rm temelinde, hakikatin de~il de, yanh~
Haz.zm tek bir tiirden oldu~u ve bu ve yarulsamarun bulundu~unu gooter-
hazzm nitelik bakmundan farkhhk gos- meye ~ah~mJ~tlr.
termeyip, yahuzca nicelik bakmundan Ba~ka bir deyi~le, Yunan felsefe ve sa-
farkhhk gosterdi~i gorii~ii diye tarumla- natma ili~kin ara~hnnasmda, sanahn
nabilecek olan niceliksel hazct.ltk, onemli uyum ve diizenle birle~tirilen Apollon'a
olarun yalruzca olabildi~ince ~ok haz dayanmad1~uu, Dionysos'un kaotik ve
elde etmek oldu~unu, dolay1s1yla .bu y1k1c1 giiciiniin bir ifadesi oldug-unu one
haz.zm okuyup anlamaktan, l<Jasik Turk siiren Nietzsche, diizenli bir goriinii~ler
ya da Ban miizi~i dinlemekten mi, yoksa diinyas1 fikrinin, uyumlu ve birlikli bir
~arap i~ekten mi geldi~i hususunun ger~eklik inanonm koca bir yalan oldu-
hi~bir onemi olmad1~m1 dile getirir. ~unu, Bah metafizi~inin, en azmdan
Hazohk, ama daha ~ok niceliksel haz- Sokrates'ten beri ger~~kli~i ~arp1th~1m,
c&hk, ilk kez olarak, ya~aJJ\liUJ\ tek ama- metafizi~in insanh~ temel yanl&~lan
CliWl haz elde etmek oldu~nu dile geti- ru, sanki temel halcikatlermi~ gibi ifade
ren bir insaru, bir~ok deli~i olan bir eden sazde bir bilim oldu~unu one siir-
f19-ya benzeten, delikleri oldu~u i\, h- mii~tiir. Akhn da duyulann tamkh~1m
c;uun hi~bir zaman doldurulamayacagt- ~arp1tmak i~in kullanlld1~ln1 soyleyen
ru one siiren tPlaton, ve daha sonra da, filozof, goriinii~lerin fenomenal diinya-
niceliksel hazcll&~l domuz folsefesi olarak 51 d1~mda hi~bir ~eyin olmad1~m1 sa-
tarumlayan T. Carlyle adh ingiliz dii~ii vunmu~tur.
niirii tarafmdan ~iddetle ele~tirilmi~tir. Bu ~erc;eve ic;inde, gorii~lerini daha ~ok
Nietzsche, -Friechich. 1844-1900 ylllan ahlak alaru iizerinde yo~unla~tuan Ni-
arasmda ya~am1~ olan iinlii Alman dii- etzsche ondokuzuncu yuzy1lm di~er dii-
~iiniirii. Temel eserleri: Die Frochliche ~iiniirlerinden birka~ noktada farkhbk
Wissenschaft [Ne~eli Bilim], Also Sprach gosterir: Ba~kalan, 19. yiizytb gii~ ve
Zarathustra [Zerdii~t Boyle Buyurdu], giivenlik ~a~1 olarak goriirken, Nietzs-
Nietzsche, Friedrich 627

che modern insamn benimsedigi deger- muz tiim degerler, insanlan diinyamn
lerin geleneksel dayanaklanrun ~oktti ger~ek dogasrru gormemizi engelllemek
giinii dii~iinmii~tiir. Prusya ordusu amacryla geli~tirilmi~ ara~lardan ba~ka
gii~lenir ve teknik ilerlemeler, insanhgtn hi~bir ~ey degildirler. in~an ona gore,
gelecegiyle ilgili olarak biiyiik bir iyim- gorene~en gerisindeki ~rplak ger~egi
serligin dogu~una yol a~arken, Nietzs- gonnekten ve diinyamn ama~srz, an-
che insanhgr gelecekte korkun~ sava~la lamsrz oldugunu te~his etmekten ka~m
nn bekledigini sezmi~tir. 0, modem drgr i~in, yiizeyde kalmayr, rahathk
insaru tam bir thi~!iiligin bekledigini sa- veren dii~iincelere srgmmayr, ortalama
vunmu~tur. Modem insan i~in, Alman degerlerle ya~mayr yegler.
orduswtun gii~lerunesi, bilimsel geli~ Tann'nut oldiigiinii soyleyen Nietzs-
meler pek onemli degildir. Asd onemli che, soz konusu gorii~ii ve ebedi donti~
olan, Hristiyanhgm Tann'sma duyulan ogretisiyle, i~te bunu yrkmaya kalkl~lr.
inancm sarsdrm~, Hristiyan ahlk.tmn Buna gore, Tann'mn oldiigiinii soyle-
dayanaguu yitirmi~ olmasrdrr. mek, insanlann evrende bir diizen bu-
Nietzsche'ye gore, Hristiyanhga duyu- lunduguna arllk daha fazla inanamaya-
lan inan~ ~okerken, insanlar Darwin'in caklanru soylemek anlamma gelir.
evri.m fikrine giderek daha ~ok inarur Nesnel bir diizen gibi goziiken ~ey, ona
olmu~lardrr. ~ok tehlikeli olan bu ge- gore, insanrn evrende bir ama~ ve
li~me, ona gore, insan ve hayvan ara- anlam bulunduguna inanma ihtiyacr-
smdaki aynm1 ortadan kaldrrmr~ll r. nm, kaosa yansrtdmasmdan ba~ka hi~
Nietzsche'ye gore, Tann inancrrun ~ok bir ~ey degildir. i~te, evrende olup
tiigii yerde, insanlardan Darwin'in og<e- biten her~eyin yeni ba~tan bir~ok defa
tisine inanmalan bekleniyorsa, gelecekte yeniden ortaya ~rkacagmr dile getiren
vah~i ve korkun~ sava~lann ortaya ~k.t ebedi donii~ ogretisi, insanm ama~ ve
~ hi~ kimseyi ~a~ubnamahdrr. anlamdan yoksun olan bu diinyaya bir-
Nietzsche'ye gore, insan ozii itibariyle ~ok kez gelecegini vurgulayarak duru-
iyi ve yetkin bir varhk degil de, bir kap- mu biraz daha agrrla~tmr. Tann var de-
larun srrtrna atlamaya can alan ta- gilse eger, Friedrich Nietzsche'ye gore,
mallir, merhametsiz, tabninsiz ve k6- insamn ~aba ve miicadelelerini, bo~una
liiciil bir varhkltr. Bunwtla birlikte, olmaktan kurtanp, temellendirecek bir
insanlar yiizyrllardan beri bu dog<u bil- ~ey de yoktur ve ilerleme dedigimiz
giyi, insarun iyi ve yetkin bir Tann tara- ~ey bir 111m bir yamlsamayr ifade eder.
ftndan ozel olarak yaralllmr~ e~siz bir Friedrich Nietzsche, i~te bu durumu
tiiriin iiyesi oldugu ve Tanrr'nrn insaru insanrn bu diinyadaki durumunu, Pla-
yerle~tirmi~ oldugu evrenin teleolojik ton'un iinlii tMagara Benzetmesinde
bir sistem meydana getirdigi kurgusu ge~en insan ya da mahkumlarm duru-
ya da hipoteziyle basllrrm~hr. Nietzs- muna benzetir. Nietzsche'ye gore, ondo-
che'ye gore, bilim bu kurgu ya da rasyo- kuzuncu yiizyrhn, fabrikalarda ~ah~an
nalizasyonlan~ yanh~ veya temelsiz ol- kole insaru bir magararun dibinde zinci-
dugunu gostermi~tir. lnsarun Tann re vurulmu~ olarak ve duvardaki golge-
taraflndan yaralllm1~ ozel bir varhk ol- leri ger~ek sanarak ya~maktadrr. Ni-
dugu veya evrende bir diizen bulundu- etzsche de, llpk1 tPlaton ve Kierkegaard
gu fikrinin bir masaldan ba~ka hi~bir gibi, zincirlerden kurtulmamn miimkiin
~ey olmadrgr bilgisi, insanlann kar~1 olduguna inamr. 6megin, Platon'a
koyu~una ve ondan habersiz olma arzu- gore, az sayrdaki birka~ insan, bu i~ ne
lanna ragmen, bilincimize adeta zorla kadar zahmelli olursa olsun, zincirlerin-
ginnektedir. den kurtulup, magaramn dr~uta, idea-
Friedrich Nietzsche'ye gore, biitiin uz- Jar diinyasma yiikselebilir. Bunu da in-
la~rmsalhgtmlz, geli~tirmi~ oldugu- sanlar, herhangi bir dogaiistii giiciin
628 Nietzsche, Friedrich

yard1m1yla degil d~, kendi dogal.gi..h;le- si obnaktan kurtulup, efendi hAiine gel
ri veya a1<Jllanyla ba~arabilirler. I~te bu mi~ olan insandu. 0 st insan varhgm
nokta, Kierkegaard ve Nietzsche'nin, dogaslnl, varolu~un ozunii tema~a et-
Platon'dan aynld1klan yerdir. Kierkega- tik-;e, bulanh duyan, fakat bu bulanllyt
ard da, elbette magaran1n d1~1nda giizel a~a~acak kadar gii-;lii olan insandxr.
ve aydmhk bir diinya bulundugundan D st insana omek olarak, Biiyiik isken-
emindir. Fakat onda, kurtulu~ ve maga- der'i, Sezar'1, Napolyon'u ve Leonar-
ranln d1~1ndaki giine~li diinyaya yuk- do'yla Michelangelo'yu veren Friedrich
seli~, dogal yollarla degil de, dogaustii Nietz.sche'ye gore, egilip biikiihneyecek
bir yoldan, yani inancm su;ray1~la, insa- derecede gii-;lii ve kah, geleneksel
nln kendisini Tann'ya teslim ehnesi su- kurum ve degerleri y1kabilecek kadar
retiyle olduguna inan1r. cesur, bulamad1g1 diizeni meydana geti-
NieW;che'ye gore, yalruz Platon degil, recek kadar yarabc1 ve kotiimserligi
Kierkegaard da kendi. kendisi aldabnak- olumlamaya donii~ti1recek kadar se-;kin
tadu, zira magaran1n d1~1nda ba~ka bir olan biri olmak durumundad1r. Ost in-
diinya yoktur. Zincirlerden kurtulu~ sam belirleyen en onemli ozellik olarak
tan, magaran1n ag1z1na dogru hrmanl~ yarahahk iizerinde duran Nietzsche,
tan soz etmek miimkiin olmakla birlik- bu yarabohkla da daha -;ok sanatsal ya-
te, magaradan -;1k1~tan s.Oz edebilmek rahc1hg1 anlalmak ister. Yarat1ahg1 ise
miimkiin degildir. ~te magaran1n ka- gii-; istemine baglayan filozof, dogalan
ranhgt i-;inde, zindrlerden kurtulup, bu farkll olsa da, tum insanlarda ortak olan
brmaru~1, onun anlamsLZ oldugunu bile bir oge bulundugunu sayler: Gii-; isteti,
bile, tekrarlayan, bu aamasLZ hakikati ya da -;evreye egemen olma diirtusii.
kabul edebilecek kadar gu-;lii olup giile- Ona gore, biitLin varhgm temelinde,
bilmeyi beceren insan, Nietzsche'nin daha gii-;lii olmaya yonelmi~ bir istek,
iistiin insaru.du. bir irlde vardu. Nietzsche canb olanm,
Nietzsche'nin iistiin insaru, demek ki, ya~ayan1n bulundu~ her yerde gu-;lu
belli bir evrim siirecinin ardandan, in olma isteginin kokle~mi~ oldugunu
sanlar aras1ndan -;oop, biitiin insanhg1 sayler. Ya~amtn temel nedeni, gii-;lii
yonetecek, tum insanlara tahakkiim ede oJma istegidir. insanoglu yaln1zca ken-
cek bir diktator degildir. 0, her ne kadar dini korumak ve ya~amak istemez; insa-
ondokuzuncu yuzyllda kapitalizmin ya- noglunun asal istedigi daha gu-;lii ol
ratbgt fabrika kolelerine, kapitalizmin makbr. Bu evren gii-;lii olma isteginin
Hristiyanbktan miras ahp korudugu hiikiim siirdugu bir evrendir.
kBle ahUiktna, burjuva demokrasisiyle Gii-; istemi, gii-;lii olma arzusu, kendisi-
onun e~itlik idealine kar~1 -;karken, bu ni hi-;bir san1r tanunadan her yone flrla-
diizenin veya Avrupa'daki demokratik- mak, her tarafa saldarmak ~klinde g&-
le~menin bir yandan da zorbah.k, aci- terir. Fakat bu, hayvanf ve vah~r olan
masLZ bir diktatoliin ortaya t;~kl~l i-;in bir ~eydir. Oysa insaru insan yapan ~ey,
gerekli altyaplyl haZJrladlglru soylemi~ kendisindeki gu-; istemini koruyup yon-
olmakla birlikte, onun iistlin insaru, sa lendirebilme yetenegidir. lnsan1n ken
ruld1gtn1n tersine, Hitler detildir. Ni disini, ideal bir diizen yaratma ad1na,
etschenin iistiin insaru varolu~un bo~ kaosa diizen yiikleme amac1yla bu ~e
lugunu ve anlamsLZhguu gorebilen, kilde disipline etmesi, Nietzsche'ye
magaradaki karanhk i-;in her~eye rag- gore, gu-; isteminin en yiikSek ifadesidir.
men hnnanmay1 se-;en az say1daki bi- U stinsan, ba~kalanndan -;ok, kendisini
reydir. Ost insan, kendisi, tutkulan, a~abilen; ba~kalann1n degil de, kendi
gu-;lu yanlan ve zay1Haldan iizerinde kendisinin efend.isi olabilen insandu.
egemenlik kurarak, ba~kalann1n ya da 0 st insaru insanm kendi kendisini ger-
kendi tutku veya gii~ii21iiklerinin kole- -;ekle~tirebilmesinin bir modeli olarak
nifelik 629

goren Nietzsche, bu baglamda sanatsal soylemi~tir. Nietzsche acuna ve sevgi


yarahe1hg1 insam Tann'ya en fazla ben- ahlalaru, giit;lii insaru yolundan t;eviren,
zeten ozellik olarak degerlendirmi~tir. onu gii~siiz insanlar diizeyine indiren
Tanr1'nm yoklugunun sonucu olan ve kiit;iilten bir tuzak ve bir ti.ir ikiyiizlii-
diizen yoksunlugt.nda, yarahc1 ya da liik olarak gormii~tiir. 0, zamarurun bu
iist insan, kendi i.;indeki kaostan minya- ahlak1ru bir kole ahlak1 olarak nitelemi~
tiir diizen yarahp, bunu d1~ diinyadaki ve Hristiyanhgm tiim degerlerine kar~1
kaosa aktarabilen ki~idir. t;tkml~hr. insanbgt bu kole ahlakmdan
Ba~ka bir deyi~le, insan it;in mutlulu- kurtanna t;abasl veren Nietzsche, bunun
gun, hazda degil de, giit;lii olmakta yat- yerine efendi ahlaklru onenni~ ve boyle-
hguu soyleyen, Nietzsche'ye gore, boyle likle insanlara yeni amat;lar, yeni deger-
bir mutluluga vannak, sert bir disiplini ler getinneye t;ah~nu~hr.
gerektirir; t;iinki.i hayvani it;giidiilere, nihil est in intellectu quoc,l non prius fu-
basit hazlara kapdd1g1 siirece, insan ger- eril in sensu. Bilginin kaynagmda yal-
t;ek ve iistiin giit;ten yoksun kahr. Duy- nlZca deneyirnin bulundugunu, deney-
gularml, egilimlerini yiicelten insan, den baguns1z bir bilgjnjn soz konusu
hayvanJarm it;inde bulundugu durum- olamayacagtru; her~eyin duyumlann
dan s1ynlarak yiikselir ve gert;ek insan izlenimlerinden tiiredigini, izlenimler-
varhgma ula~1r. [~te bu ideal insan, Ni- den daha sonra bellekte, onlann tasa-
etzsche'nin iistlin insarud1r. Ona gore, runlarmm iiretildigini, bu tasanmlann
t;e~itli ~ekillerde birle~tirilmeleri ve i~
iistiin insan, insanoglunun amaad1r.
Nietzsche insarun yenilmesi, a~1lmas1 lerunelerinin soyut dii~iincelere gotiir-
gereken bir varhk oldugunu soyler. Her dugunii savunan empirizmin temel tezi-
varhk kendisinden iistiin bir ~ey yarat- ni ifade eden Latince deyim:'Zihinde,
m~hr; bundan dolay1, insarun da ken-
daha once duyularda olmanu~ olan hit;-
disini a~1nas1 gerekir. Maymun insarun bir ~ey yokhlr .'
nirvana. Budiml.de, her tiirlii tutkudan
goziinde ne ise, insan da iistlin insarun
annm1~ ve dogu~ t;arkmm d1~ma !ilk-
goziinde o olmahd1r. Nietzsche, yeryii-
ml~ olan ki~inin eri~tigi mertebe, mut-
ziiniin anJam ve amacmm iistiin insan
lak dinginJik hali. Aorun ve bilgisizli~n
oldugunu soyler, t;iinkii insan dogasma
ortadan kalkl~1 durumu, ki~inin diinya-
yara~an, gii,.lii, korkusuz ve ac1mas1Z
ya yonelik ilgilerden, kendisiyle ilgili ta-
olmakbr; yarat1ohga ve ileriye yonel-
salardan kwtulmas1, arzu ve isteklerden
mektir. Nietzsche insamn ahlakf deger- vazget;mesi, gert;ek bit bilgelige, mutlak
leri oldugu gibi benimsemek yerine, bir bag1ms1zhga ula~mas1 durumu.
yeni degerler yaratm.as1 gerektigini sa- Ya~anun acllar it;inde get;en sonsuz ve
vunur. lnsan degerleri haz1r bulamaz, klsll' bir dongii oldugunu, bu dongiiniin
t;iinkii degerleri ona aktaracak hi,. kimse nedeninin tutkular, tutkularm nederti-
yoktur. tnsanogluna, iyinin ve kotiiniin nin ise bilgisizlik oldugunu savunan Bu-
ne oldugunu anlatacak, at;lklayacak ve dizme gore, insanlar, tiim tutkulardan,
kabul ettirecek iistiin otoriteler bulun- klZgmhk ve isteklerden armarak, nesne-
mamaktadlr. insan yapayabuzd1r ve ha- lerin t;ekiciligine kap1lmasalar, ya~am
yatmm anlamm1, baglanacaAt degerleri tekerlegini t;eviren gert;ek nedeni gor~
yeni ba~tan ozgiirliik i~de kendisi ya- mek suretiyle enni~, bilge bir ki~i ola-
ratm.ak zorundad1r. rak, sonsuz donii~iin d1~ma ~k1p, ba-.
Nietzsche'ye gore, ya~anun temelinde guns1zla~abHir ve kurtulabilirler. I~te
giit;lii ol.ma istegi var ise, ~itlik, top- bu kurtulu~un ad1, Nirvanad1r.
lumsal bar1~ ve ~arlarda uyum soz ko- nilelik [Os. keyfiyet; lng. quality; Fr. qua-
nusu olamaz. 0, Hristiyanbgm ve genel lite; AI. qualittit]. 1 Bir nesnenin alg~lana
olarak idealizmin ahlak an1aYJ~U1ln, bir bilir, gozlemlenebilir ozelligi. Bir ~yin
sahtekarhk ve yarultmaca oldugt.nu sahip oldugu ve o ~eyi tamnabilir, bili-
630 niteliksel bilim anlayl'l

ne bilir ve ba~ka varhk ti.irlerinden taraflndan savunulmu~tur. Ornetin,


ay1rd edilebilir lalan ozellik. 2 Bir nesne- tM:t!e gore, tBentha1n1n tek iyinin haz
nin, ba~ka bir nesne olarak detil, fakat oldu~u~ hazz1n da~ nitelik bak1m1ndan
o nesne olarak ba~ka nesnelerden ayrl- detil, fakat nicelik bakimlndan ol.;iilebi-
masuu satlayan karakteristik. Buna len bir deter oldutu onciilii kabul edil
gore~ ornetin ek~ilik limonun bir niteli- rlil;inde~ duyu1nlayan, haz elde eden
gi, ikincil nitelik anlam1nda, fiziki uya- varht1n bir hayvan m1 yoksa bir insan
ranlarln meydana getirditi, d1~ nesne- m1 oldu~ sorusu sorulamaz, boyle bir
lerle birle~tirilen bilin.; i.;eritidir. sorunun hi.;bir onemi kalmaz. Niceliksel
3 Nitelik~ estetikte ise, bir sanat eseri- hazc1ht1n insan1 zorunlu olarak hay-
nin kontrast, harmoni, tra jik, komik vanla bir tuttutunu dile getiren Mill'e
gibi terimlerle ifade edilen temel ozelli- gore, duyumlayan ya da haz elde eden
tini gosterir. varhtJn~ haz elditi siirece, kim oldutu
niteliksel bilim anlayll [ing. qualitative nun hi.;bir one1ni yoktur.
view of science; Fr. theorie qualitative de Ia Mutlu bir hayvan olmaktansa1 ac1
sicence]. Yunanh filozof tAristoteles'ten .;eken mutsuz bir insan olmay1 tercih
ba~layarak~ ozellikle Orta.;at Skolastik ettitini bildiren John Stuart Mill'e gore,
bililn anlay1~1nda on pl1na .;lkan, evre- hazlar yaln1zca nicelik detil, f akat nite-
ne ili~kin ger.;ek ve satlam bir kavray1 lik bakun1ndan da farkhhk gosteririr-
~1n niteliksel terimlerle ifade edilmesi ler. Onun niteliksel hazc1ht1na gore,
gerektitini dile getiren bilim anlay1~1. kii.;iik miktarda yiiksek nitelikli bir
Soz konusu bilim anlay1~m1n betimle- haz, .;ok biiyiik miktarda a~at1 tiirden
meye, a.;tklamaya .;ah~t1g1 diinya, sat- bir hazza tercih edilmelidir.
duyunun be~ duyu yoluyla tarunan niyet [ing. intention; Fr. intention; AI. ab-
dunyas1d1r. Dotadaki fenomenlere ili~ sicht]. Belli bir amaca yonelme dii~iince
ldn a-;1kl am alar~ nesnelerde mevcut ol- ve istegi, belli bir sonucu ger.;ekl~tir
dutuna inanllan atuhk~ hafiflik, kuru me arzusu. Planh bir faaliyetin, bir ~eyi
luk ve 1slakhk gibi ger.;ek nitelikler elde etme, bir hedefe ula~ma amaoyla
yoluyla ifade edilir. Oysa~ soz konusu tasarlanmas1 d urum u. Bir ~eyi deti~
bilim anlay1~1ntn kar~1s1nda yer alan tirmek amac1yla eyleme tasans1. Bir
ve ozellikle onyedinci yuzy1lda ortaya amaca ula~mak iizere, belli bir bi.;imde
.;1kan niceliksel bilim anlay1~ma gore, davranma yonelimi.
bir nesnenin ger.;ek 'at1rhk' nitelitin- Niyet kavram1na ozel bir onem atfe-
den dolay1 dti~tutu kabul edilirse~ den Kant, iyi niyeti, ki~inin, her .;e~it
bilim bir nebze olsun geli~mez. dotal arzu ve istetin, giidti ve dtirru
niteliksel hazc1hk [ing. qualitative hedo.. ni.in d1~1nda, evrensel odev yasas1n1n
nism; Fr. lwdonisme qualitatif; AI. qualitati- etkisi alhnda i~leyen iradesi olarak ta-
ve hedonism us]. Hazz1n hayahn tek n1mla1 n1~t 1r.
amac1, mutlulugun biricik ol~tii oldu- Bu batlamda, ama.;h, iradi eyleme; is-
~nu savuntnakla birlikte, tiim hazlann temeyerek ger.;ekle~tirilmi~ ya da zorla
ayru deterde oln1ad1tnu~ hazlar arastn- yapllm1~ da vraru~lara, bilin.;sizce ve
da nitelik bakmundan bir farkhhk bu- kendiliginden ger.;ekle,en faaliyetlere
lundutunu dile getiren ve dolayls1yla, kar~1t olarak, isteyerek yapllm~, bir
zihinsel ya da entellektiiel hazlarla du .. ama.; gozetilerek ve bilin.;li olarak ger-
yumsal hazlar arasmda bir ay1run .;ekle~tirilmi~ eyleme niyetli eylmr ad1
ya pan hazc1 gorti~. verilir.
Haz konusunda, nicelikten .;ok niteli .. niyet ahlik1 [ing. ethics of intention; Fr.
tin onemli oldugtmu dile getiren bu ttir ethique de l'intentionj. Ahlakta~ ahlaki ey
bir hazc1hk, tKirenelilerin niceliksel haz- lemde, sonu.;tan .;ok niyetin one1nli ol-
Clhtma kar~1 .;1kan tEpiktiros'la, Bent- dutunu, sonucun insan1n etki alan1 d1-
ham '1n hazc1ht1na kar~1 .;1kan J. S. Mil! ~1nda kalabilirken, niyetin belirleyici
nominalizm 631

oldu~unu one siiren vc dolayts1yla so- noetik. Duyumsal-empirik olmayan, de-


nUI;.;u ya da teleolojik bir anlayt~m kar- neyime dayanmayan saf dii~iincenin
~lsmda yer alan ahlak gorii~ii. Deonto- iiriinii ya da nousun, saf aklm faaliyeti-
lojik ahlak anlayt~l olarak da bilinen nin eseri olan kavramlar; yalmzca aktl
niyet ahlakmm en iinlii temsilcisi ve zihinle ili~kili olan; akhn faaliyetinin
Alman filozofu immanuel Kant olmakla eseri olan, ya da bili~sel yetilerimizin
birlikte, soz konusu anlayt~ ilk kez ola- do~u~tan i.;eri~ine kar~thk gelen, du-
rak Stoaolar tarafmdan savunulmu~tur. yumdan ba~tmSlZ olan bilgi tiirii, ger-
Stoactlara gore, hi.;bir eylem kendinde .;ekli~in yalruzca akhn faaliyetiyle ka-
ve kendi ba~ma kotii de~ildir; eylemi zarulan bilgisi i.;in kullandan Yunanca
kotii bir eylem yapan, eylemi ger.;ekle~ - terim, stfat.
tiren oznenin niyeti, ahlAki durumu, ey- nominalist gizemcilik [ing. nominalist
lemle ula~mak istedi~i sonu.;tur. mysticism; Fr. mysticisme nominaliste].
noesis. Yunan felsefesinde, nousun faali- Genel kavramlan yalruzca birer addan
yetinin iiriinii, insan varh~mdaki akhn, ibaret goren Orta.;a~ Aristoteles.;iligine
zihnin, entellektiiel yetinin eseri olan ya da XIV. yuzyllda Durand, 10ckham
bilgiye verilen ad. Nous ya da akhn faa- gibi dii~iiniirler tarahndan savunulan
liyeti, sezgisel kavrayt~ ve sezgisel bilgi o~retiye verilen ad.
i.;in kullarulan Yunanca terim. Soz konusu Aristoteles.;i dii~iiniirlere
Orne~in, duyusal nesnelerin bilgisine gore, genel kavramlar birer addan
sam, kanaat anlammda doksa, matema- ba~ka hi.;bir ~ey de~ildirler, onlann
tiksel nesnelerin refleksif bilgisine diano- ger.;eklikleri yoktur. insanlar ancak bi-
ia aduu veren Platon, ezeli-ebedi, degi,- reysel ger.;eklikleri bilebilirler, genel bir
mez, tiimel ger.;ekliklerin akla dayah kavram olan Tann bilinemez ve onun
olarak, diyalektik yoluyla kazarulan bil- varhgt karutlanamaz. insan iman veya
gisine noesis adm1 verir. inan.;la yetinmeli, kilise diinya i~lerine
noesis noeseos. Aristoteles'in, TanJ'l'yt, kan~mamahd1r.
Hareket Etmeyen Hareket Ettiriciyi ta- nominalizm [Os. ismryye; ing. nomina-
mmlama tarz1: 'Dii~iincenin dii~iince lism; Fr. nominalisme; AI. nominalismus].
si'. Aristoteles'e gore, energeia, saf edim Ad.;thk. Kavram realizminin tam kar~t
olan, kendisinde maddi ya da potansi- h ola, ve tiimellerin ger.;ek bir varolu~u
yel hi.;bir ~ey bulurunayan Ilk Hareket olmad1~1ru one siiren gorii~. $eylerin
Ettiricinin eyleminin cisimsel bir y~nii ozlerinin bulunmad1~tnl savunan teori.
olamaz; O'nun faaliyeti tiimiiyle tinsel Tammlann ve genel olarak da dillerin,
ve dolaytstyla entellektiiel olmahdtr. ~eylere i~aret etmekten .;ok, bizim ~ey
Ba~ka bir deyi~le, ilk Hareket Ettirici- lere verdi~imiz isimlerle (terimlerle) il-
nin faaliyeti bir dii~iince faaliyetidir. gili olduklanru ileri siiren g~rii~.
Bununla birlikte, Tann ya da ilk Hare- Genel kavramlann nesnel bir ger.;ekli-
ket Ettiricinin dii~iincesinin nesnesi, ~i olmadt~uu, ve dolay1s1yla bilimsel
miimkiin tiim nesnelerin en iyisi olmak ara~ttrmaya konu olamayacaklanru;
durumundadtr. Buna gore, Tann'mn ger.;ekli~in yalmzca nesnel, bireysel
kendisi dt~mda bir konusu ve amao. somut varhklardan meydana geldi~ini,
olamaz; 0, ba~ka bir ~eyi de~il de, yal- zihin, toplum, ki~ilik gibi genel ka.vram-
mzca kendisini bilebilir. Onun dii~iin lann bilimsel bir de~eri olmadt~mt sa-
cesinin nesnesi ya da konusu yalruzca vunan nominalizm, tempirizmin a~m
kendisidir. 0, kendisini ezeli-ebedf bir ya da radikal bir versiyonuna kar~lltk
sezgi eylemiyle bilir; bundan dolayt, gelmektedir. Ba~ka bir deyi~le, cins-tlir
tinsel bir gii.; ya da dii~iince olarak bili- aymmla:nru gosteren tum terimlerin,
nen Tann Dii~iincenin dii~iincesi diye yalruzca isimler, yapay ve keyfi simge-
tanunlanabilir. ler olup, onlara kar~1hk gelen ~eylerin
632 nominalizm

nesnel ve ger~ek bir varolu~tan yoksun bir yan1t verilemez.


oldugunu one siiren gorii~ olarak nomi- Buna kar~1n, 2 1lrmh nominalizm, tiimel-
nalizm, yalruzca tikellerin, ~u' diye lerin yalruzca ag1zdan ~1kan sesler, 50z-
gosterdigimiz bireysel varhkJann varol- cukler oldu~ goru~unii korumakla bir-
duklanru, soyutlamalann, tumellerin, likte, sazciiklerin kullanunJnl, bireysel
idea1ann~ ozlerln, dilimizin ve ger~ekli ~yler aras1ndaki benzerlikJere dayan-
gi anlama tarz1nuzm yarattl~l iirunler- dlnnak suretiyle, radikal nominalizmde
den ba~ka bir ~ey olmadklarlnl, soz soz konusu olan bir toznelcilikten ka~In
konusu genel kavramlann bize ger~ekli maya ~ah~1r.
gjn nasll oldugunu hi~bir zaman bildi- Nomina]izm felsefe tarihinde ilk kez,
relneyecegini belirtir. Hellenistik donemde, Platon ve Aristo-
Buna gore, nominalizm 'insan' turun- telesin trealizmine bir tepki olarak,
den genel kavram ve soyutlamalann, 1 Yunan ku~kurulanyla tStoacdarda or-
yaln1zca, bireysel bir varhktan daha faz- taya ~km1~ olmak]a birlikte, ciddi bir
lasma gonderimde bulunmak i~in kulla- ontolojik ve teolojik goru~ duzeyine,
niabilecek o1an isimler olup, 2 'insan' ya ger~ekten varolanlarm yalruzca bireyle-
da 'insanhk' ~eklindeki bir varhk ola- rin varolduklaruu, tannsal oziin bir
rak, tek tek insanlar tarafmdan payla~l olup, irade ve Sln1rs1z kudret gibi tann-
labilen nesnel bir varolu~u olmad1g1ru sal yuklemlerin sadece birer addan iba-
ve 3 hatta, soyut bir 'insan' ya da 'insan- ret bulundugunu soyleyen unJu Skolas-
hk' dii~uncesi ya da kavrarru olarak, tik dii~iiniir Ockhamh tWilliamda
insan bilincinde bile varo]madlglru
yukselmi~tir. Yine de, nominalizm geli-
iddia eder.
~imini esas empirizme ve bilimsel ge-
Tiimellerin ger~ekten varolan nesneler
li~meye bor~ludur. Nitekim~ butiin em-
olmad1klannl, onlann tikel nesnelerde
pirist, bilimci ve analitik di.iii.ini.irler,
de, ayn bir dunyada da varolmadiklarl-
bir ontolojik tasanuf tasanuf ilkesi ge-
nl, tumellerin yalruzca agtzdan ~Lkan
sesten ibaret olduklann1 savunan nomi- regince d fin yarun e~yas1ru azal tmay1
ama~larlar. 6m~n, Russell'a gore, filo-
nalizmin, radikal ve dunh versiyonla-
nndan soz edilebilir zof ve bilim adam1anrun en temel gore-
I Radikal nominalizme gore, ayn1 adla vi, mumkiin olan her yerde, varolu~u
adland1ralan bireysel ~eyler Sln1f1na, felsefi spekulasyonla ~arsanmt~ soyut
aynt adla adland1nlma d1~1nda, ortak varhklann yerine, mant1ksal tyapunlan
olan hi~bir ~y yoktur. N ominalizmin koyarak, ontolojik balwndan tasarruf
soz konusu radikal versiyonu dddi ola- saglamakhr.
rak savunulabilir bir ogreti degildir, Buradan da anla~dacag-t iizere, nomi-
~nku, ayn1 adla (ornegin, kitap ad1yla) nalizm geleneksel olarak deneyime gu-
adland1nlan tiim bireyler, ayru adla ad- veruni~ ve felseff soylem ve spekulasyo-
landinlma ozelligi d1~mda, ortak hi~bir na ku~kuyla bakm1~br. Deneyim ya da
~eye sahip degilseler eger, bu takdirde tecrubenin verilerinin a~damaz old ugu
ru~in bu adm, ba~ka ~eylere degil de, du~uncesi, nominalizmin en temel ilke-
yaln1zca kitaplara verildigini at;tklaya- sidir. Nominalizm, yirminci yuzyLida,
cak, bir nesnenin bu suufa dahil mi edi- kar~1m1za ~o~un]uk ya, bilimin gorevi-
lecegini, yoksa bu stnlfan d1~1nda m1 ba- nin ger~eklige ili~ldn deneyimlerimizi
rakllacaglnl belir leyecek bir neden uygun ve sisternli bir bic;imde duzenle-
verilemez. Onlar, yaln1zca kendilerine mek oldugunu one suren alet~ilik ya da
kitap ad1 verilmi~ old ugu i~in, kitaplar- fizik bilimindeki her onennenin du-
du. Bu ~er~eve i~inde kalmd1g1nda, yumlar kompleksiyle ilgili bir onenneye
ni~in ba~ka nesnelere degil de, bu nes- indirgerunesi gerekti~ni ileri suren
nelere ldtap ad1n1n verildigi sorusuna t fenomenalizm ~eklinde ~tkar.
normatif 633

nominal oz [ing. nominal essence; Fr. es- drg1 ilke, model; 3 Bir sosyal grubun
sence nominate]. Bir kavramr tantmla- kendisi i-;in ilke edindigi ve gntp ityele
mak i9,n kullandan terimler obegine rinin eylemlerini yonlendiren davranr~
verilen ad. Ornegin tLocke'ta, nominal kurallan butunu.
oz, bir nesnenin, i9,nde bulundugu tur 4 Ahlak alanrnda dogru eylemi belirle-
bakunrndan onsuz olunamaz niteJikle- yen kural, uygun davran1~ i-;in stan-
rinin toplamtna kar~1hk gelir. dart, eylemde temele ahnan davrant~
nomos. 1 Yunan felsefesinde, temeli do- ilkesi. Degeri yargdamak ya da deger
gada olan yasaya, dogal ozelliklere da- bi-;mek i-;in kullandan oJ-;u. 5 Estetikte,
yanan yasahhga kar~rt o)arak, sonra- guzelligi ya da sanat eserini yargdamak
dan insan tarafrndan uzla~rma dayah i-;in gerekli olan standart. Sanat ele~tiri
olarak konan yasalar, olu~turulan gele- si i-;in temele ahnan ol-;u. 6 Manhkta,
nekler i-;in kullantlan terim. ge-;erli -;rkanm kurah.
N onros terimi daha ozel olarak da, 2 normatif [ing. normative; Fr. nonnat~f, AI.
ahlak alarunda, insarun kendi dogal normativ, normgebend). 1 insan davranl-
ozelliklerine uygun olarak degil de, ge- ~lnl bir ideal, norm, ya da standarda
Jenek ve goreneklere, sonradan belirlen- gore duzenlerne, bir standart olu~tur
mi~ ahlaki kurallara ya da toplumun ya- ma, olmas1 gerekeni gosterme tavn; 2
salanna uygun olarak ger-;ekl~tirilmi~ ahlak, estetik, siyaset gibi degerlerle iJ-
eylemler i-;in; 3 epistemolojide ise, ~eyle gili olan, normlar ya da davraru~ kural-
rin kendilerinde bulunan ~ekil, bi~ lan getiren bilimlere, betimleyici ya da
gibi niteliklere, nesnenin physis ya dado- a-;rklay1c1 olmayrp, kural koyma egili-
gastna kar~rt olarak, dt~ dunyada varol- mi gosteren disiplinler i9n kullanllan
mayan, yalruzca insan zihninde gorti- niteleme.
nu~ler olarak varoJan koku, tat, renk i~te bu ba~lamda, insan varllklanna,
gibi ikindl nitelikler i-;in kullanrhr. neyin dogru ve neyin yanll~, neyin iyi
non sequitur. Akla dayah bir baglanh ve neyin kotu olduguyla, belirli durum-
ortaya koyma iddias1nda olmakla bir- larda, ne yaptp ne yapmamalan gerekti
likte, boyle bir baglanbdan uzak olan giyle, ya~amda hangi nihai ve en yuksek
kavram ya da ifadeler; ge-;erli bir -;tka- amaon p~inden gitmek durwnunda ol-
nm goruntusunden bile yoksun oJup, duklanyla, ya~amlanru nasd surdurme-
sonucu oncullerinden manbksal kural- leri ve ba~kalarma kar~1 nasd davran-
lara gore -;1kmayan -;rkanm i-;in kulla- malan gerektigiyle ilgili bilgi veren,
rulan Latince terim. insanlarm ahlaki eylemleri i-;in nonn ve
nooloji. Bazr du~unurler, ozellikle de duzenleyici ilkeler getiren ahlak turiine
kimi 17. yuzyd filozoflan tarafUldan, normatif ahlalc adr verilir. Buna gore, nor-
Yunanca zihin anlamma gelen nous, ve ma til ahlak, betimlemesel ahlak1 varsa-
bilim anlanuna gelen logos s6zciiklerin- yan, fakat, ornegin psikologun yapml~
den turetilerek olu~turulmu~ olan ve oldugu tasvir ya da betimlemelerin ve
zihni ya da zihnin noetik fonksiyonlan ula~ht sonu-;lann otesine ge-;erek, in-
ru, bilginin ilk ilkelerini, dotu~tan du- sanlann nasd davranmalart gerektigiy-
~unceleri, entellektiiel sezgi ya d a saf le ilgili olarak kural koyan, insanlara
aklm fonksiyonunu ve i-;erigini konu nasd davranacaklann1 buyuran ahlak
alan ve manhkla psikoloji arasrnda ara- sistemidir. Ba~ka bir deyi~le, normatif
cthk eden biJim anlam1na gelen terim. ahlak, insanlara ya~amlan s1rasmda bir
norm [Yun. khromon; Lat. nonna; Os. kai- rehber olarak kullanacaklan normlan
dei ala; ing. nonne; Fr. norme; AI. nonn]. 1 saglar. Bundan dolayr, soz konusu yak-
Genel olarak, duzgu; ol-;u ifiin kullaru- la~unr benimseyen ara~hrmacr ve filo-
lan standart birim. 2 Her tur yargtrun zoflar, insanlara ne yapmalar1 ya da
zrmnen ya da a-;k-;a kendisine dayan- neden ka-;rnmalan gerektigini gostP.re
634 nous

rek, yuki.imli.i1iiklerini ve sorusnlulukla- no us. On tolo jik a~1dan, baz1 feJsefelerde,


nru anunsatan nesneJ ahHiki dogrular tiimel akll, kozmik zihin ya da diinya
oldugunu savunurlar. ruhu olarak Tann,yi gostermek i~in
Ayn1 baglamda, norm bildiren ya da kullandan terim.
ortaya koyan yarg1lara normatif yargdar Nous, tSokrates oncesi doga filozofla-
derid. insan eylemini bir ideal, norm ya nndan t Anaksagoras,In felsefesinde, ev-
da standarta gore diizenleyen kural ko- rene rasyonel bir diizen getiren getiren,
yucu yargl!ar, hisse dayanan tavulan, anla~rlmaz ve kaotik bir evrene anla~a
degerleri, egilin1leri ifade eden tercihle labilir bir diizen kazanduan Zihin it;in
ilgili yargllar' bir buyruk ya da odevi kullandm1~hr. Nous epistemolojik ac;t-
bildiren yargllar, ki~inin sorumlu bu- dan ise, zihnin en yuksek par~as1, entel-
1undugu ya da yerine getirmek duru- lektiiel kavray1~ ve sezgisel dii~iince
1nunda old ugu i~in yapmas1 gereken yetisini ifade eder. Buna gore, nous, dis-
~eylere gonderimde bulunan yargdar kiirsif dii~iinceden ayn olarak, bilimin
olarak normatif yargdar, kendi i~inde I ilk ilkelerini, idea ya da Formlan, ezeli-
ahliiki yarg1lar ve II ahlaki olmayan nor- ebedf ve akdla anla~Ilabilir tozleri kav-
mali{ yarg1lar olarak ikiye aynhr. rayan zihinsel yetiyi gosterir.
AhUiki yargdar, eylemlerle, ki~ilerle ve Nous Aristoteleste, insan zihninin ger-
eylemlerin temelinde bulunan motifler ~ek1igin temel ogelerine, ger~eklikle il
le ilgili olan, bunlara bir deger bi~en gili temel dogrulara ili~kin sezgisel, en-
yargllardu. Soz konusu ahUiki yargdar tellekliiel kavraylqla belirlenen akllh
ya da ahUiki normatif yargLiar, 1-a) deon- par~asma kar~Lhk gclir. 0, bu ~er~eve
tik yargdar ya da odev yargllarl ve 1-b) it;inde nousu, rwus pathetikos ve nous po
ahlakF deger yarg1lar olarak iki ba~hk al- ietikos olarak ikiye ayarm1~hr. Bunlar
hnda toplanabilir. Buna gore, deontik dan nous pathetikos, zihnin, pasif akd
yargtlar, belirli bir eylemin ya da eylem olarak, duyu deneyinde verilen malze-
tiiriiniin ahHiki bak1mdan dogru, yan meyi anlayan, anlamh hale getiren par-
h~, iyi, kotii, v. b.g., oldugunu belirten ~asina kar~1hk gelir. Buna kar~1n, nous
yargllardu. AhHiki deger yargllan ise, poietif<Ds, zihnin gelip ge9ci fenomenleri
eylemlerden ya da eylem tiirlerinden konu almay1p, varolanlann ezeli-ebedi
degil de, ki~ilerden, motiflerden, karak- ilk ilkelerini, akdla anla~Ilabilir tozleri
ter ozelliklerinden soz eden ve onlarm ya da formlan kavrayan par~as1na,
ahlaki baktmdan i yi, kotii, erdemli, er- pasif akla kar~at olarak faal ya da etkin
demsiz, sorumlu, sorumsuz, degerli, de- akla kar~Il1k gelir.
gersiz olduklanru bildiren yargdard1r. nouveau philosophes. 1976 yllmdan ba~
Buna kar~1n, ahlikf olmayan nonnatif layarak, sava~ sonras1 Fransa's1na entel
yargdar, cylemlere, ki~ilere, motillere lektiiel ya~am1na hakim olan solculuga
degil de, ba~ka her~eye, arabalara, tablo- . ve solcu dii~iinceye yonelik sert ele~ti
lara, yonetim bit;imlerine, v. b.g., deger rileri ve gu~lii sald1nlanyla tarunan
bi~tigimiz yargalardtr. Bu ~er~ve if;inde, FranstZ entellektiieller obegine verilen
arabalann, tablolann, yonetim bi~imleri ad: Yeni Filozoflar.
nin, v. b. g., iyi ya da kotii, arzu edi1ir ya Marksist teoriyle Sovyetlerdeki uygu-
da arzu edilmez old uklann1 soyleriz, lama aras1nda yak1n bir ili~ki bulan soz
fakat onlann ahUiki bak.Jmdan iyi ya da konusu yeni filozoflann en onemli
kotii, degerli ya da degersiz old uklanru isimleri arasanda Andre Glucksmann ve
anlatmak istemeyiz, zira, arabalar, tablo Bernard-Henry L~vy bulunmaktadu.
lar, yonetimler, genel olarak saylendigin- notr pozitivizm [tng. neutral positivism;
de, ahJaki baktmdan iyi ya da koru olabi- Fr. positivisme neutre; AI. neutral positi-
lecek ~eyler degildirler. Ahlaki olmayan vismus]. Felsefenin, ozleri, rurleri i~e hi~
normatif yargllara ili~kin inceleme, ahlak kan~hrmaks1ztn, dogrudan ve araciSIZ
felsefesinin bir par~asi degildir. alg1n1n olgu ve nesnelerine yonelip ol-
nyaya 635

g\tlar aras1nda varolan ili~kileri, dene- numen. Genel o!arak, akhn, tum fenomen-
yirn diinyas1ndaki diizenlilikleri, dene- lerin nedeni, temeli, dayanag1 olarak va-
yimin d1~1na ~1kmadan ara~hrmas1 ge- rolu~unu ongordugu, ger~ek fakat kendi
rektigini, bilginin deneysel bir bilgi i~inde bilinemez olan toz, fenomenin
oldugunu savwtan pozitivizmin, dene- kendisinin tezahiirii, ifadesi oldugu ger-
yimin, alg1n1n nesneleriyle ilgili tartl~ ~eklik. Dii~iincenin d1~1nda kalan, hi~
lnada ortaya ~1kan bir tiirii. bir bilgi tiiriine konu olamayan, ne du-
Notr pozitivizm, alg1da kendi zihin yusal ne de entellektiiel sezgi tarahndan
hallerimizi algladtglmlzl one siiren bilinebilen, duyularla kavrand1g1 takdir-
tidealist pozitiviz1nden ve alg1da, insan de, n umen olmaktan ~1karak, fenomen
zihninden bag1mS1z nesneleri algladlgl- haline gelecek olan te1nel, toz.
lnlZI One siiren trealist pozitivizmden Akhn, bilim ve felsefenin ba~lang~
farkh olarak, bizim alg1da nesne komp- noktas1 olarak varolu~unu ongordugu,
lekslerini algladlglmlZI one surer; varoldugunu bi]digi, fakat neye benze-
ba~ka bir deyi~le, bize deneyilnde veri- digini, ne oldugunu bilmedigi ger~eklik
len cisilnler kompleks varhklard1r. Bu~ olarak numen, t Kanfta, fenomene kar-
n unla birlikte, bu kompleks biitiinler, zi- ~lt bir bir;imde, ger~ekligin kendisi i~in
hinsel ya da fiziksel olmayp, notr olan kullanlm1~hr. Buna gore, numen, em~
biitiinlerdir ve bu nesne kompleksleri- pirik, tecriibi ve rasyonel bir bilginin
nin alglarunamalan durwnunda bile konusu olamayan, deneyimi a~an, de-
varolabilen, renkler, sesler, kokular ve neyime a~k1n olan, varolu~u teorik ola-
tatlar tiiriinden belirli ogelerden meyda- rak problemli olmakla birlikte, pratik
na gelirler. akll taraf1ndan varsay1lan nesne ya da
19. yuzy1hn sonlanyla 20. yuzy1hn ba~ gil~ anlam1na gelir.
lannda ya~am1~ olan Avusturyah bilim nur. lslAm felsefesinde kutsal bir gii~ten
adanu Ernest tMach taraf1ndan savu- dogdugtJna, ~1ktrg1na inanllan 1~1k, ay-
nulan bu pozitivizm tiirilne gore, soz dinhk. Insan1n gonliinii ayd1nlatan, an-
konusu renkler, kokular, sesler ve tatlar, lamay, bilmeyi saglayan 1~1k.
benin ya da ruhun kendisinden meyda.. nyaya. KanJt ya da kural anlam1na gelen
na geldigi komplekslerin bile~enleri ola Nyaya admdan tiireyen ortodoks bir
rak dii~iiniilmeleri durumunda, onlann Hint felsefesi sistemi.
kendilerine izlenimler ad1 verilir, buna Daha ~ok mant1k ve diyalektikle ilgilen-
kar~1n cisimler diye ~ag1nlan kompleks- mi~, akllyiiriitmenin, manhkh sonu~lar
lerin bile~enleri olarak dii~iiniilmeleri ~1karman1n kurallanru ifade etmeye ~a
durwnunda ise, onlar, bu cisimlerin h~ml~ olan bu dii~iince sistemi, evre-
ozellil<leri olan ogelerdir. Bilin~ ak1~1ru nin, biitiin nesnelerin temelinde yer alan
meydana getiren anllardan, duygular- atomlann bir birle~iminden ve sonsuz
dan, arzulardan oldugu kadar, cisimleri say1da ruhtan meydana geldigini savun-
meydana getiren komplekslerden de so- mu~, zihinden bag1msz nesnel bir ger
yutlama i~inde dii~iiniilen bu ogeler, ~kligin nesnel ve mantlksal bilgisine
yani renkler, sesler, tatlar ve kokularm rasyonel yollarla, yani alg1, ~1karun ve
kendileri ne zihinsel, ne de fizikseldir. kar~1la~hnna yoluyla eri~menin onemi-
Onlar, soyutla1na i~inde ele ahnd1klan ni vurgulanu~tll'. Teist bir Tann anlay-
zaman, ayru ol~iide zihinsel ya da fizik- ~ benimseyen bu sistem, daha sonra
sel diye nitelenen notr ogelerd ir. Vaysesika sistemiyle kayna~m1~hr.
636 obscurum per obscurius

telik olarak ikiye indirgeyen Ockhamh,


varhk anlay1~mda ger~ekten var olarun
bireyler one stirdugu i~in, empirist bir
bilgi anlay1~1mn savunucusu ohnu~tur.
Ona gore, ozel, bireysel varh.kJarla,
olaylarm varolu~unu yalmz deneyime,
duyulara dayanan bilgi ile bilebiliriz.

0 Her tiirlti bilginin kaynagmda deneyim,


tecrube vardtr.
Bilginin temeline deneyimi yerle~tiren
Ockhaml..t, onenneleri deneysel olarak
test edilemeyen rasyonel bir teolojinin
soz konusu olamayacag1m savunur.
obscurum per obscurius.~ Karanhk olam Aym ~ey, nesnesi gozlenemeyen bir
aydmlatmak, onu a~ak olan bir ~eyle ta- psikoloji i~in de ge~erlidir. Boyle bir psi-
rumlamak yenne, daha. da karanhk koloji ruhun oltimstizlugunti kanttlama-
olan bir ~eyle a~1klamaktan olu~an ya kalk1~maz. Bundan dolayt, Ockham-
yanh~a verilen Latince ad. h'ya gore Tanrt'run birligi, sonsuzlugu,
Ockhamh William. Orta~ag felsefesinin, hatta varolu~u akd yoluyla kesinlikle
1285-1347 yallan arasmda ya~am1~ karutlanamaz. Bunlar yalruzca imarun,
olan tinlti dti~tintirti. inancm konusu olabilirler. Ttim insan-
Ttimeller konusunda nominalist bir larda ortak olan gene) ilkeleri ara~tuan
gorti~ benimseyen, tumellerin ger~ek metafizik bo~ ve temelsizdir, ~tinkti akll
bir varolu~a sahip olmad1klanru, yal- dogmalan, ele~tirilmeden one stirtil-
ruzca ag1zdan ~tkan bir sesten ibaret ol mti~ temel inan~lart hi~bir zaman karut-
duklarm1 savunan Ockhamh'ya gore, layamaz.
ttimeller teorik bak1mdan gereksiz olan Ockhamh William'a gore, vahye daya-
ogelerdir; ttiimeller, ~okluga, ortak nan hakikatler aklm smmm a~ar. Willi-
degil de, ytiklenebilir olan isimlerdir. am, bu iki alam birbirinden kesin ~izgi
Ockhamh William, filozoflann bo~una lerle aytnr. Bu anlayt~ta felsefe, eskiden
bir bireyle~im ilkesi aradtklaram, oysa, oldugu gibi, arhk teolojinin, dinin hiz-
~eylerin ilk ba~tan beri birey olarak va- metinde degildir. Felsefe, onda ba~m
roldugu i~in, bireyle~meye ihtiya~ duy- saz olmaya, kendi dtinyastru bulmaya
madaklaruu, soyler. Oyleyse, a~an ba~lar. Ockhamh ahliik konusunda
mak durumunda olan husus ~udur: Bir idded bir tavu sergiler, yani, akla ve.
birey ya da bireysel bir varhlda ba~ka bilmeye d~il de, ir~dcye tisttinltik
bir birey arasmda ortak hi~bir ~yin bu- tarur. Ona gore, btil:iin ahliik kurallan-
lunmadtgl dikkate al!rur.>a, zihin nastl run temelinde Tanr1'run ozgtir ir~desi
olup da ayru anda bir~ok bireye uygu varda.r. Bu ozgtir ir~de, ahliik kurallanm
lanan ttimel ya da genel kavramlan istedigi gibi degi~tirebilir.
olu~turabilmektedir7 William, insan varhgmm, Tann'ya ba-
Ba~ka bir deyi~le, metafiziksel bir bi- gimh olan yarablmJ~ ve ozgtir bir var-
reyle~im ilkesine degil de, epistemol_, hk olarak, ahl~ki baktmdan ir~desini
jik bir ttimell~me ilkesine ihtiya~ du- tannsal i.rideye uydunnast ve Tanrt ta-
yuldugunu soyleyen William, ilginin rafmdan konmu~ ahliik yasasma uyma-
metafizikten uzakla~tp epistemoloj(ye st gerektigini s<>ylemi~tir: Rasyonel bir
kaymasma, felsefenin odak noktasma varhk olarak insan, bu yasaya uymast
bilgi konusunun ge~esine onciiltik et- gerektit;ini bilmekle birlikte, bu yasarun
mi~tir. Manbk konusunda yazan ve i~erigini, Tann'run buyruklanm bilme-
t Aristoteles'in on kategorisini, toz ve ni- yebilir. i~te bu d urumda insana dti~en,
okkasyonalizm 637

Tann'n1n buyruklanna uygun dii~tiigii kun1labile~~i veya ar;!k1an~ bilecegi


ne inand1~1 ~eyleri yapmahdu. Aksi problemini a.;udamak iizere, Hollandai.J
takdirde hareket etmek, ahlAki bakun- filozof Arnold tGeulincx ve Frans1z filo-
dan yan.h~, dini bak1mdan giinah olur. zof Nicolas tMalebranthe taraf1ndan ge-
Ockhamh'nan usturas1 [ing. Ockham 's li~tirilmi~ olan ve zihinle beden arasJn-
razor; Fr. rasoir d'Ockltam]. Tiimellerin daki her tiir ili~ki ve etkile~in1in Tann
insan zihninden bag1mslz, nesnel bir arac1hg1yla ger.;ekle~tigini savunan
varolu~a sahip olmad1klann1 savunan ak1m.
Ockhamh Will ian1 taraflndan one suru- Buna gore, okkasyonalizm, zihinle
len, ve varolanlann say1suun, tumelle- beden aras1nda bir ba~ bulurunadlglnl,
rin varoldugu one siiriilerek arthrllma- zihinsel siire.;lerle bedensel sure.;ler ara-
Inasl, varo}an}ara ili~k.in ogretilerde Slnda bir ba~ ve etkile~im olmad1gana
kullan1lacak kavram ve a-;1klamalar soz savunan, psi~ik olaylarla bedensel olay-
konusu oldu~unda, en basit a~1klamaya lann ayn, fakat birbirlerine paralel di:zi-
yoneli1unesi gerektigini ifade eden on- ler halinde varolduklaruu iddia eden
tolojik ve metodolojik tasarruf ilkes i. tparalelizmden far kh olarak, ziliinle
Orne~in bir baba ile .;ocu~una ek ola- be den aras1nda bir bag old u~un u ve bu
rak, babay1 ~ocu~a ba~layan bir babahk bag1n Tann'run mudahalesiyle kuruldu-
ili~kisinden ve dolay1s1yla ii~iincu bir gun u one surer.
varhktan soz etmeme orne~inde oldugu Ba~ka bir deyi~le, Descartes ruhla be-
g;bi, varolanlann say1suu gereksizce art- deni farkll ozlere sahip olan mutlak bir
hrmamak gerekti~ini dile getiren ilkede, bi~imde ayn ve ba~1ms1z tozler olarak
Ockhamh'n1n usturas1 ifadesi, nomina- dii~undii~ii i.;in, bu iki ayn tozun nasal
list dii~iiniir Ockha1nh William'1n, feno- olup da birbirlerine etki edebildikleri
menleri a~1klamak uzere one siiriilen sorusun u yarutla yamama gii.;lu~iiyle
birden fazla a-;1.klama soz konusu oldu- kar~1 kar~1ya kalm1~h. Zira iki ayra toz,
~unda, a~klarunak d urumunda olaru en tiimuyle farkh olan ozelliklerle tarum-
az sayada a.;lklay1o ilke ve kabulle a.;tk- landl~l, ruh ozu du~urune, mad de y a
layan, ve olabildi~ince .;ok olguyu a-;1k- da beden de ozii yer kaplaina olan bir
lamay1 ba~aran a~1klamarun se.;ilmesi ~ey olarak gosterildi~i i~in, mekan i.;in-
gerekti~ini, en bas it a~klamanm ger.;ek- de yer almayan bir toziin yer kaplayan
li~i oldu~u ~ekliyle betimlemesi en bir toze etki edebilmesi olanaks1z hale
muhtemel a-;1klama oldu~unu savunan gelir.
goru~u i.;in kullarulmak durumunda Descartes, bir yandan bu ikisi arasmda
olan deyi.mdir. yan-tozsel bir birle~me bulunmas1 ge~
Ockhamh William 'a gore, varolanlann rekti~ini savunurken, bir yandan da be-
say1s1, zorunluluk olmad1k~a arthnlma- yinsel sure.;lerin ruhun d uyum ya da
mahdtr. Ba~ka bir deyi~le, tecriibemizi idelere sahip olmas1nda bir araneden ol-
a-;1klayabilrnek i.;in, yaln1zca varolu~u dugunu soyler. i~te, Descartes'm bu du-
nu varsayma ihtiyao duydu~umuz ~ey ~uncesini ben.imseyen baz1 izleyicileri,
lerin varoldu~unu kabul etmeliyiz, buna ruhla beden aras1ndaki a~ikar ya da
kar~an, kendilerine ihtiya.; duyulmayan gozle goriilur ba~1, Tanr1run ruha, be..
~eyler, diinya goru~iimiiziin d1~1nda densel siire~leri hirer vesile ya da arane-
tutulmah ya da ba~ka gerekli ~eylere in- den olarak kullanmak suretiyle ideler
dirgerunelidir. koydu~unu soyleyerek a~lklamaya ~a
okkasyonalizm [Ing. OcalSionalism; Fr. Oc- h~ml~lardlr.
casicmJllis~; AI. OkkssionJJlismus). Alane- Soz konusu aklm ya da genel tezin
dendlik. Descartes'1n metafizi~inin do- temel kabulleri ~unlard1r: 1 Zihin ve
gurdu~u ~ok onemli bir problemi, yani beden, birbirlerinden tur baklm1ndan
zihinle beden arasmdaki ili~kinin nasll farkb olan iki ayn ger.;ekli~e karahk
638 okul

gelir oyle ki onlar hi.;bir ~ekilde birbir


1 de~il de, isim olarak almd1~1nda, do~
lerini etkileyemez ve onlann aras1nda rudan do~ruya yorum.
kar~1hkh bir etkile~im soz konusu ola- Okuma eylemini ger.;ekle~tiren ki~iye,
anaz. 2 ikinci olarak, zihin ve bedenden belli bir yorurn iireten kirnseye ise okur
her biri kendi yasalanna gore i~ler ve ad1 verilir. Modern d ii~iincenin eser
i~levlerini yerine getirir. yazan, mesaj aktaran yazara biiyiik bir
Ve nihayet, 3 okkasyonalizme gore, onem verdi~i yerde, postmodem dii
zihin ve bedeni birbirine Tann ba~lar ~iince okuma ya da yoruma ve dolayi-
ve Tann onlann faaliyetlerini birbirleri- siyla okura biiyiik bir a~1rhk verir.
ne uyumlu hale getirir. Zihin ve beden Buna gore, an]am iireten yazar de~il de,
aras1nda var gibi goriinen do~rudan et- okurdur. Zira, o okurna eylemi sltasm-
kile~imi, bedeni, zihnin istemesi iizeri- da bo~luklan doldurmada ozgiir olup,
ne harekete ge.;iren ve bedenin oteki belirsizlikleri giderir.
maddi nesnelerle kar~1 kar~tya gelmesi olan/olmas1 gereken aymma [ing. is/ought
iizerine, zihne dii~iinceleri yerle~tiren dichotomy] Olguyla de~ern olanla ol-
Tann sa~lar. masi gerekcnin iki farkb, ba~da~maz
Orne~in, eline bir portakal almak iste~ ve birbirine indirgenemez alan meyda-
yen ki~i, bu iste~ini ger.;ekle~tirirken, na getirdi~ini, bundan dolaya, olgulara
onun zihninin bedeni iizerinde do~ru ili~kin tasvir ya da betimlemelerden,
dan bir etkisi yoktur; onun bu eylemi is- ahliki kanaat ve de~er yargtlarana,
temesi, Tann'nm o ki~iye kolunu uzat- olandan olrnas1 gerekene, olgudan ideal
hnnasi i.;in bir aranedendir; eli portakab olana ge9Jlenin, olgulan konu alan bir
kavrad1~mda da, portakahn zihin iize- gozlemden ahliki kural ve ilkeler ~
rinde do~rudan etkisi olamaz. Bu do- kartmarun imkinSIZ o)du~unu, orne-
kunrna, Tann'ntn portakahn yumu~ak ~in, insanlann sozlerini tuttuklan (ya
h~Iru ve serinli~ini ona iletmesi i.;i n bir da tutmad1klan) gozleminden, 'insan-
aranedendir. lar her ko~ulda, sozlerini tubnahdu!'
1

okul [Latince 'bo~ zaman' anlamtna ilkesinin .;1karsanamayaca~uu dile geti-


gelen schole'den; Os. mektep; lng. school; ren ay1nm.
Fr. er.ole; AI. schule]. 1 Gen.; insanlann Olanla olmas1 gereken arastndaki ayi-
toplu olarak o~renitn gormelerini sa~ nm, modem felsefenin epistemolojiyi
layacak ~el<ilde diizenlenmi~ olan, e~i on plAna .;tkartan tavnnm bir sonucu
timsel formasyon ama.;h kurum. olmak durumundadn. Bu .;er.;eve i.;in-
2 Fe1sefede, Aquinah Thomas'tan de, ahlala bilgi teorisinden a yumak i.;in
sonra, temel ilke ve kategorilerini Aris- .;aba gosteren modem dii~iincede, bilgi
toteles'ten alan okul ve iiniversitelerin olana ba~lan1rken, ahlik olrnas1 gere-
felsefi ve teolojik o~retilerini nitelemek ken ile ilgili bir alaru meydana getirir.
i.;in kullandan terim. 3 Felsefi konu ve Buna gore, iyi, kotii, d~er ozgiirliik,
I

problemlere bak1~ ve yakla~trn ar;1s1nda odev, sorumluluk v. b. g., ahlild kav-


a.;1s1nda, gorii~leri aras1nda benzerlik ramlarla olgu kavramlart aras1na mo-
bulunan filozoflann olu~turdu~u birlik. dern dii~iincenin koydu~u olan/ olmas1
okuma [1ng. reading; Fr. lecture]. 1 Bir gereken kar~1th~, en azandan iki yiiz-
metni, ozellikle i.;eri~ini de~erlendir yddan beri ah14km yerini belirlemede
lnek, aktannak istedi~i mesaj1 an]amak ba~hca ol.;iit hiline gelmi~tir.
i.;in gozden ge.;irme, inceleme eylemi. 2 Bu, felsefede, nk.;a~ ve Orta.;a~ dii~iin
Bir metnin .;oziirnlenmesi, ne anlama ge~ cesinden tiliniiyle farkhbk gasteren bir
lebildi~inin belirlerunesi amac1yla yo- durum yaratnu~tu. Soz konusu kUisik
rumlanmasl. 3 Bir ara~tumac1 yada dii- donemlerde, olgudan ahlik, ahliktan da
~iiniiriin eser ya da eserler kiilliyattna olgu .;lkar. Varh~1n de~erle do~du~u
belli bir anlam yiiklenmesi. 4 Fiil olarak llk ve Orta.;a~ insan1 i.;in, olan/ olmas1
olasll1k 639

gereken ayrun1 soz konusu olamaz. yaln1zca dogru olma olasahg1 digerle-
Oysa, modern du~unce a~1smdan bu rinden daha yuksek olan olasda goru~
ay1nmm yap1lmamas1, kan~1khk, spe- ler bulundugunu one suren, lnutlak
kulasyon ve 1netafizige yol a~ar. Olguya dogruluk idealinden vazge~er~k, olas1h
deger yuklemek, bi1giye inan~ kabnak, goru~lere baglanan, manhg1n gorevi-
evreni Tann'ya baglamak, bilgi duzeyin- nin dogruyu yanh~tan ay1nnak degil
de kahnd1g1 surece imkins12du. Zira de, dii~uncelerin dogru olma ~ans ya
bilgi dedigi.ttliz ~ey, duyu verileriyle da olasahklanna ol~mek oldugunu belir-
akhn sentezinin bir uriinudur; duyu ve- ten anla y1~.
rileri ise, bize ne genel ge~er bir deger, Olaylara ili~kin olarak, tecrubi ve ras-
ne de dogaustu bir giicti verir. Oyleyse, yonel a~ldan, ondeyide bulunu labilece-
teoloji, ahlak ya da metafizik, bilgiye gini, fakat boyle bir ondeyide, mutlak
teanel yap1lamaz. kesinligin degil de, yalntzca olas1hg1n
Btmunla birlikte, insanm bir de ahlaki soz konusu oldugunu savunan felsefi
ya~amt oldugu unutulmamahdar. Dola- gori.i~ olarak olasJc1hk, kesinlik yerine
yasayla, bu ya~a1ru anlayap telnellendir- olas1hgan, incelenmekte olan fenomen-
me ka<;arulmaz bir zorunluluk olarak or- lerin karma~1khg1n1n ve insanhg1n
taya ~1kar. Modem insan ya da du~ilnce halihaz1rdaki yetersiz bilgi duzeyinin
a~1smdan, ahlald ya~am Yunanhlarda sonucu oldugunu ifade eder.
oldugu gibi, dogal duzenin; Orta~ag du- 2 Olasahcahk, soz konusu teanelden ha-
~uncesinde oldugu gibi, tam1sal duze- reketle ve anlam geni~lemesi yoluyla,
nin bir uzantlsa olarak gorillemez. lnsan gerc;ekligin kendisi butunuyle rasyonel
ahlak alan1nda nedenselligin hukum bir sistem olmadag1, akla uygun bir
surdugu dogada rastlanmayan kendine duzen sergilemedigi i~in, gerc;eklik hak-
ozgu bir ya~ama bi~imi olu~lurur; ken- kJnda m utlak bir kesinlige ula~man1n
disine ama~lar, hedefler koyar, se~imler imkans1.2. oldu~nu, ~eylere ve insan
de bulunup kararlar ahr. Dolayaslyla, davraru~1na ili~kin olarak yaln1zca ola-
insanan ahlaki ya~ama bi~imi, ahlak ol- sah bir bilgiye sahip olabilecegimizi,
gusunun bizzatihi kendisi dogal bir ol- makiil bir insana du~enin de olasll1 bir
guymu~casma ele ahnamaz. Ahlik ala- bilgiyle yetinmek oldugunu one suren
ronda insan ya~ama, o)andan bag1msaz goru~u de ifade eder.
olarak bir oJmasa gerekene gore anla~Lia 3 Olasalaahk, ahlak felsefesinde ise, bir
bilir. Olmas1 gereken, oyleyse, olandaf\. eylemin ahlakr dogruluguna karar vcrir-
olgulardan bagamsaz olarak, insanlann ken, eylemin aktuel sonu~lannm degil
ve toplumlann inarup bagland1klan, de- de, muhtemel sonu~lanrun dikkate aim-
gi~en degerlerde, ideallerde, ahlakr buy- mas gerektigini one suren ogretiye kar-
ruk ve yasalarda bulunmak durwnunda- ~ahk gelir.
du. olas1hk (Os. illlimaliyet; ing. probability;
olandan olmas1 gerekene ge~me yanht Fr. probabiliU; AI. probabiliitJ. 1 ihtimali-
[lng. phaiiJtcy of is to ought]. Betimleyici, yet, raslanhsal ya da olumsal olma,
tasvir edict onennelerden kuralkoyucu mumkun ya da ihtimal dahilinde bulW\-
bir sonuca, olgulardan nonnlara ge~en, ma durumu. Bir ~eyin olabilme, ger~ek
olandan olmas1 gerekeni ~akarsayan for- l~bilme durumu, olabilirligi; ger9!k
mel olmayan yanh~ turu. le~me ihtimali. 2 Daha ozel olarak da,
olasic1hk [Os. ihtimaliyye; ing. probabi- matematikte, bir olay1n gerc;eklqme
lism; Fr. probabilisme; AI. probabilismus ]. 1 ~ansaru hesaplama i~lemine, bir olay i~in
Epistemolojide, olahsahk kavramll\U\ln elveri~li durumlann olas1 butun durwn-
merkezi bir rol oynadag1 bilgi goru~leri lara orana. Buna gore, olaylann ger~ek
ni ya da bilimsel yontem anlaya~lanru Je~me ~anslannan yuzdesini bulmaya
larumlamak i~in kullanalan terim. Mut- hizmet eden kurallan ele alan matematik
lak dogruluk ve kesinlik olmad1garu, dalma, olasrlklar he5Qbr ads veriJir.
640 olay

O!as:hgtn ozi1nU ortaya koymak, doga- Bu baglamda olgularla, dogal olu~um


SlnJ ifade etmek iizere -;e~i tli teoriler larla ilgHi olma durumu olgusal s1fattyla
one siirulmti~tiir. Buna gore, I klasik ola- ifade edilir. Nttekim, onermeler episte~
srlrk teorisi, bir olay1n ortaya -;1kma ~an molojik degerleri bak1m1ndan smtflan-
$lnln, ger-;ekl~me alternatifinin olanak- dlklannda, forme) ya da manhksal oner-
h ti 1m diger altern a tiflere oran1ndan melerin kar~1s1nda yer alan onerme
1neydana geldigini dile getirir. II Man- tiiri1ne olgusal onenne denmektedir. i-;e-
hksal bagmtr teorisi, olas1hg1, veri ve ka- riksel onenne olarak da bilinen olgusal
nltlarla sonu-; aras1ndaki manhksal bir onerme, dogruluk degeri deneyim ya da
bagtntl haline getirirken, olas1hga oznel gozlem yoluyla saptanabilen, bize d1~
bir bak1~ a-;1s1ndan yakJa~an teori, ola- diinya hak.kmda bir ~eyler soyleyen
s1hg1 inan-; dereceleri aracthg1yla analiz onennedir. Olgusal bir onennenjn dog-
eder. A priori ya da teorik olasrbk olarak ruluk ya da yanh~hg1 zorunluluk ta~l
da bilinen soz konusu olas1hk gorii~ii maz, -;iinkii soz konusu onermenjn dog-
niin kar~lSlnda, Ill tiimevanmsal ya da ruluk ve yanh~hg1 yeni olgu ya da
enrpirik olasrlrk olarak da bilinen nesnel verilerle her zaman degi~ebiHr. Olgusal
olas1hk gorii~ii, bir ola y1n ger-;ekle~me onennelere ayn1 zamanda empirik oner-
~ans1n1 belirlerken matematiksel yon-
meler, a posterioi onermeler, sentetik
onermeler ve totolojik olmayan onerme-
telnleri uygular. Bu -;er-;eve i-;inde, IV
ler ad1 verilmi~tir
frekans teorisi, olas1hg1, bir ~eyin ortaya
Yine ayn1 anlam i-;inde, olgularla ilgili
-;tkhgt dururrilann ortaya -;1kabilecegi
olu1nsal hakikatlere, olgusal dogru ad1
dun1mlara oraruyla tarumlar.
verilir. ilk kez tLeibnizin yapt1g1 ayn-
olay [Os hadise; 1ng. ~ent; Fr. evenement;
ma gore, deneyim, tecriibe yoluyla bili-
AI. ereignis]. Ortaya -;1kan, olup biten
nen ve bir neden olmadan hi-;bir ~eyin
~ey ya da dunun; dikkati -;eken ya da
ortaya ~lkamayacag1n1 belirten yeter
-;ekebilecek olan her tiirlii olu~um.
neden ilkesine dayanan do~u olarak
Bir degi~1ne ortaya koymakJa birlikte, olgusal do~, zorunlu degil de olum-
zaman ic;inde uzun sure boyunca devam
sal olan, yani kar~1t1n1 du~iinmenin
etmeyen hal olarak olay, bir ~eyin nite- miimkiin oldugu, d1~ diinyayla ilgili a
liklerinde, s1fatlannda, bag1ntllannda posteriori do~ruyu tan1mlar.
soz konusu olan degi~imi; varolan ~ey olgu/deger ay1r1m1 [ing. fact/value distinc-
ler aras1nda ortaya -;1kan bir de~i~me, tion; Fr. distinction entre le fait et Ia vale-
etkinlik ya da siire-;i; ba~ka ~eylerle ne- ur]. Ilk kez lngiliz empirist filozofu
densel ili~kiler i-;inde bulunan nesnele- David t Hume taraf1ndan one siiriilen
rin yol a-;ttg1 olu~umu tan1mlar. ve akla dayanan, rasyonel bir ahlikln
olgu [Lat. factum; Os. vakra; lng. fact; Fr. temellerini ylkan ay1nm. Olgusal ve
fait; AJ. tatsache]. 1 Aktiiel olarak ortaya ahJiki ya da i-;eriksel ve deger bi-;ici
-;1kan, gen;ekle~en olay, nitelik, bag1ntt olmak iizere, iki slnJf iddia, onenne ara-
ya da durum, tartt~1lmaz, yadsmmaz Slnda bir ay1nm yaparak, soz konusu
olarak, tartl~llmazcas1na, i.nkar edile- s1n1flardan birinin onciilleri ya da so-
mezcesine kabul edilen ~ey. 2 Dilden, nu-;lanrun diger s1nann onciil ya da so-
dii~iinceden bag1ms1z olarak ortaya nu-;lannl gerektinnedigi gibi, diger suu-
-;1kan olu~um; dogru bir tiimce ya da hn onciil ya da sonu~lanna i-;ermedi~ni,
onermeye d1~ diinyada kar~1hk gelen birinden digerine ge~enin 1ntimldin ol-
~ey. 3 Tespit edilmi~, bilimsel incele- madlglJU savunan ay1r1m ve gorii~.
meye elveri~li ve bir deney konusu ya- Deger yarg1s1 i-;eren, deger bi-;ici oner-
pllabilecek dogal olay. 4 Olu~um siireci melerin olgusal onermelerden biitiiniiy-
i-;inde veya ba~ka bir ~eyin emaresi le bagamstz oldukJanna ve dolay1s1yla,
olarak gozlemlenmi~ olay. biitiin olgular velilmi~ veya bilirunekte
olumlu 641

olsa dahi, belli bir hal ya da duruma nimladlgl biitiin insanlann bir gun ole-
nas1l deger bi~ilecegi sorusunun yarut- celderi olgusunu ihtiva eder.
SlZ kalacag1n1 soyleyen gorii~, ayn1 za Olgusalhk, ~u halde, varolu~~u felsefe
manda olgu/deger ikicilili diye bilinir. a~1S1ndan, biitiin insani eyle1nler i~in
olgu kar~1t1 [ing. counterfactual]. Onbile- kendisinden ka~1n1hnaz olan zorunlu
~eni yanh~ olan, yanh~ oldugu bilinen temele, vazge~ilmez zemine kar~1hk
ko~ul onermesini, ge~mi~ zamanda ku- gelmektedir. Nitekim, Sartre'a gore, ol-
rulan ko~ullu onenneyi nitelemek i~in gusalhk insan1n varolmay1 se~meksizin
kullandan s1fat. diinyaya gelmesine ve suurh olmas1na
Gec;mi~ zaman1n par~as1 old ugu ifade yol a~an insanlJk duru1nunu ve biz in-
edilen bir ko~ulun yerine gelmemi~ ol- sanlann sadece bizim eserilniz ohnayan
maslndan ve ge~mi~ zamana yollanan d urumlar i~inde ozgiir olabilecegimiz
ko~ullann arhk ger~ekl~me, yani olgu- ger~egini ifade eder. Eylem ozgiirlugu-
sal olan1n bir parc;as1 olabihne duru- miizii, ko~ullanmlZl a~abilme gii~ ve
mundan yoksun bulunmastndan dolay1, yetenegimizi, her zaman bir olgusalhk
bu tiir onermeler olgu kar~lh bir duru zemini iizerinde, se~medigimiz bir de-
mu dile getirir. Tarihsel balwndan olgu gerler sistemi ve kimlik yoluyla hayata
kar~th olan soz konusu onermeye ek ge~irebiliriz.
olarak .. bir de dogrulugu olgusal, deney- olumlu [ing. musbet; ing. positive; Fr. posi-
sel bir SU\all\a ve degerlendinneye konu t~t AI. positiv). 1 Genel olarak, olumsu-
olamayan olgu kar~1h ko~ullu onenne- zun kar~1h olan, bir niteligin varhg1yla
lerden soz edilebilir. Omegin, 'Giine~in belirlenen; 2 amaca, istek ve beklentile-
enerjisi 10% ol~iisiinde azalblsayd1, re uygun olan; 3 yap1c1 olan ve 4 tasdik
diinyada ya~am olamazd1' gibi olgu eden it;in kullandan s1fat, niteleme.
kar~ltl bir onerme, teknolojinin otesinde Buna gore, olumlu bir terim ya da kav-
kalan bir onermedir. ram -li, -h ekiyle kurulan ve bir niteli-
olgusalhk [ing. facticit1J; Fr. facticite). Bir gin varolu~unu ifade eden (bilgili) bir
olgu olmay1 veya temelde, insarun terim ya da kavram iken, olumsuz bir
ozgiir se~in line bagh olma yan olgusal kavram -siz, -sLZ ekiyle kurulan, bu ~e
ko~ullan tanimlayan ozellik. kilde kurulmasa bile, bir niteligin yok~
Olgusali.Jk terimi varolu~~u felsefede, Iugunu bildiren bir kavramd1r (cahill
ozellikle de tHeidegger ve tSartretda bilgisiz). Baz1 dii~iiniirler, sonlu ya da
biiyiik onemi olan bir terimdir. Bu bag- s1nuh kavram1n1, &Jnlr dii~iincesi bir
lamda olgusalhk, insan varolu~unun, olumsuzlamay1 ifade ettigi i~in, olum
onun i~inde bulundugu durumlar, go- suz bir kavram olarak gormii~lerdir.
guslemek durumunda oldugu degi~ Buna kar~1n, sonsuz kavram1 da, s1n1
mesi imkans1z olgular ya da ko~ullar nn, sonlulugun bir olumsuzlamas1 ol-
taraf1ndan tan1mlanan, belirlenen boyu- dugundan, olumlu bir kavramd1r.
tunu ortaya koyar. Buna gore, olgusal- 5 Yine olumlu ya da pozitif olan, dogal
hk her~eyden once ki~inin se~imine olana, do~~tan getirilene kar~1t olan-
bagh olmayan, onun iizerinde hi~bir dlr. Buna gore, pozitif hukuk, dogal hu-
etki ya da kontroliiniin bulunmad1gl, kuga, insanlann iradelerinden bag1mslz
dogum yeri ve tarihi, annc-babasuun olan ve insanlann dogalannda temelle
kimligi, temel ozellik, yetenek ve yeter .. nen dogal yasalara kar~1t olarak, sonra
sizlikleri benzeri olgusal aynntdar1 ihti- dan haz11larun1~ olan yazth hukuktur.
va eder. Olgusalhk i.kinci olarak, bir 6 Ve olumlu, nihayet, tarh~ma gotiir-
ki~i ya da ki~iler yerine, genel olarak mez bir tarzda kurulmu~, ifade edilmi~
bir ins an olmakhg1n oziinde varolan olan, ge~erliligi herkes~e kabul edilen an-
vak1a ve Slnlrlan, omegin Heidegger'in lamina gelir. Buna gore, az ya da ~ok
'oliim kar~1s1ndaki varhk' olarak ta- keyff olan, herkes~e kabul edilmeyen
642 olumsalhk

hipotezler iljeren metafizik sistemlerine nun zarunlu almamast, btitiin bir yara-
kar~1t alarak, pazitif bili~ler, her zaman dih~m Tann'nm ozgtir iradesine ba~h
da~rulanabilir, onermeleri herkes iljin almas1 durwnunu gosterir. Otinyanm
geljerli ve test edilebilir alan bilgi obekle- alumsalh~1, tealajide, Tann'nm varalu-
ridir. ~u iljin bir kamt alarak kullamlm1~hr.
alumsalhk [Lat. contingentia; lng. contin- Kamta gore, dtinya varolmayabilirdi
gency; Fr. contingence, eventualite; AI. kon- ya da aldu~undan ba~ka ttirlti alabilir-
tingenz, zufaeligkeit]. 1 Metafizikte, vara- di. Kendinde, kendi varhk nedenini ba-
lu~u zarunlu almayan, varalu~u soz rmdirmayan, bundan dalay1 varolu~u,
kanusu ve hatta ljak muhtemel alm.akla zarunlu de~il de, alumsal alan dtinya-
birlikte, zarunlulukla varalmayan varh- mn nedenini ba~ka bir yerde aramak
~m, gerljekle~mesi zarunlu almayan gerekmektedir. Olumsal alan, zarunlu
alaym ozelli~i. Zarunlu ve imkans1z al- alam varsayd1~1, aksi takdirde sansuz-
mayan her~ey. ca geriye gidi~ prablemiyle kar~Ila~Ila
Ortaya ..1kabilen, fakat artaya lflkl~l ca~l iljin, dtinyanm nedeni, varalu~u
kesin ve zarunlu alma}an, gerljekte va- zarunlu alan, yani kendisinin dt~mda
ralmayabilen ya da aldu~undan ba~ka bir nedene ba~h almayan varhk alarak
tiirlti alabilen, bir da~a yasas1 tarafm- Tann'du.
dan gerektirilmeyen, varalu~u ba~ka Ote yandan, alumsalhk, mant1ksal
bir ~eye ba~h alan ~eyin czelli~i alarak alumsalhk ve fiziki alumsalhk alarak
alumsalhk, bir alay ya da algunun, ken- ikiye aynhr. Bunlardan manhksal olum-
dileri de zarunlu almayan ba~ka algu- salllk, manhk yasalan, fiziki olumsallrk
lara zamansal ya da nedensel alarak ba- ise; da~a yasalan baklmmdan alumsal
~unll almas1 durumunu tammlar. alma, zarunlu almama anlamma gelir.
2 Manllkta, bir onermenin zarunlu ala- Yine ayn1 ba~lamda, akild1~1 alanla
rak da~ru almamas1, yani, kanusunun rasyanel alan, aktiiel alanla mant1ksal
onennenin kendisine d1~sal alan etken- alan ve yarad1h~la da diinyamn ezeli
lere ba~h almasmdan dalay1, onenne- ebedili~i ve zarunlulu~u arasanda nasil
nin inkanmn bir 1feli~ki yaratmamas1 ve bir ili~ki bulundu~unu a~ama :ve bi-
dalay1s1yla manllksal alarak miimkiin rincileri ikincilere ba~layarak alumsalh-
almas1 durumunu ifade eden alumsal- ~~ a~ma prablemine alumsalhk prable-
llk, da~ru alabildi~i gibi, yanh~ da ala- mi ad1 verilmi~tir.
bilen, da~ruluk ya da yanh~h~1, dii~iin olumsal varhk [ing. contingent being; Fr.
ce yasalanna ya da onermenin kendisine etre contingent]. Da~adaki varll:klar iljin,
detil de, onermeye d1~sal alan etkenlere varalmalan kadar varalmamalan da
ba~h alan onermenin ozellitidir. Buna alanakh alan nesneler ya da ~eyler iljin
gore, '1fantamm i9nde dort kitabm bu- kullarulan terim.
lundu~unu' bildiren onenne alumsal bir Bu tiir varhklar, varalu~lan zarunlu al-
onenne iken, 'ljantamm iljinde, iki ~ ki- madi~I: her zaman varalmay1p, yaratll-
taptan dort kitap aldu~u' onennesi, za- mi~ alduklan, yak alup gittikleri iljin
runlu bir onennedir. alumsal varhklard1r. Aquinah Thamas'a
3 Olum.salhk, epistemalajide, d1~ diin- gore, ome~in, bir a~acm varalmad1~1
yaya ili~kin alan ve dalayisiyla mantlk- bir zaman vard1; a, ~imdi var almakta-
sal yallarla de~il de, deneyimsel yallar- du ve bir gun varhktan lflkacaktu. A~a'i
la kazandan ve bu nedenle kesin alarak i9n varalmama, iki anJamda dii~tiniil
de~il de, yaln1zca muhtemelen da~ru melidir. Birincisi, anun hilj varl1~a gel-
alan bilginin ozelli~ini ifade eder. 4 Te- memi~ almas1 mi.imktindi.ir; ikincisi ise,
alaji alaruna girdi~imizde, alumsalhk a bir kez varalunca, aljikhr ki, belirli bir
varalan her ki~i ya da ~eyin varalu~u- sure sanra yak alup gidecektir.
Onikinci yuzyd rone.SanSI 643

Oiumsal varhk kavram1, bu ._en;eve tiirlii olmas1 siireci.


i._inde Zorunlu bir Varhk olarak Olu~ kavramm1 felsefeye sokan He-
Tann'mn varolu~unu kamtlamada kul- rak.Jeitos olmu~tur. Ona gore, varhklar
landrru~tu. Buna gore, eger ger,.eklikte- dogar ve yok olur; ~eyler siirekli bir ha-
ki her~ey yalmzca olwnsal varhklardan reket, arahks1z bir 'olu~ i._indedir. Bu
olu~uyorsa, hi,.bir ~eyin var olmadtgl olu~, dogum ve oliim, soguk ve steak,
bir zamandan soz edebiliriz. Oyleyse, biiyiik ve kii,.iik gibi kar~1tlann ,.ah~
var olan her~ey olwnsal varhklardan masmdan dogar.
meydana gelmez. Olumsal varhklann tPlaton'un felsefesinde ise, olu~, ezeli-
dt~mda, bir de zorunlu varhk olmahdu. ebedi, degi~mez, mutlak, kahc1 ideala-
Zorunlu varhk var olmamas1 miimklin rm olu~turdugu varhk alarumn kar~l
olmayan varhkhr ve bu zorunlu varhk smda yer alan, ve degi~meyle belirlenen
da Tann'du. Olumsal varh.k1ara neden giindelik duyu deneyi diinyasma veri-
olan, onlara varolu~ veren varhk. i~te len addtr. Modem felsefede ise, tHegel
bu zorunlu varhkhr, yani Tann'du. ve daha sonra da tMarks, olu~ iizerine
olumsuzculuk [ing. negativism; Fr. diyalektik bir kavray1~ geli~tirmi~ler
nigativisme; Al. negativismus]. Genel ola- dir. Buna gore, kar~1tlann ,.ah~mas1,
rak, ome~n bilgininimkans1z oldugunu olu~un anlan olan tez, antitez ve sentez-
savunan tku~kuculuk, Tann'run varo- le adamr. Yine, evrimci teoriler de
lup olmadtguun bilinemeyecegini one olu~ fikri iizerinde temellenir
siiren tbilinemezcilik ya da evrende iyi onikinci yiizyll Ronesansa [ing. Twelfth
olan hi,.bir ~ey bulurunadtgllu one century Retraissance; Fr. Retraissance de
siiren tkotiimserlik tiiriinden, olumsuz dou:zieme siicle]. Ronesans Avrupa'da 15.
bir ilkeye dayanan, ve dolaytstyla olum- yiizytlda ya~anan, ve hiimanizm akmu-
suzlu~ benimseyen felsefe tiirii. na ek olarak, felsefe, bilim, edebiyat ve
2 Daha ozel olarak da, ba~kalanrun sanat baktmmdan kl:isik -;aga, antik Yu-
ogiit ve 6nerilerini kabl.tl etmeme, onla- nana donii~le belirlenen tarihi bir
ra kar~1 ._1kma (edilgen olumsuzculuk), donem olmakla birbkte, 12. yiizyd O~ta
ba~kalanrun onerilerine ayk.m bir bi- ._agmda, daha sonraki Ronesans1 belli
._imde eyleme (etkin olumsuzculuk) ol.. iiler i.. inde haztrlayan ve islam diin-
tavn, inat,.thk. yasmdan Latinceye yaptlan ,.evirilerle
olumsuz leoloji [Os. menji ilahiyat; lng. belirlenen doneme verilen ad.
negative theology; Fr. thiologie negative; Bu donemde, Arap,.adan Latinceye ya-
AI. negativ theologie ]. Sonsuz ve yiice bir ptlan ,.eviriler Bah'daki tefekkiir faaliye-
gii._, tinsel varhk olarak Tann'mn sonlu tini canlandum1~hr. Bu ,.eviriler zaman
bir varhk olan insaru her baktmdan ._ok zaman Sicilya'da, zaman zaman lstan-
a~hgm1 ve dolaytstyla, insan tarafmdan bul'da, fakat sistematik ve kurumsal ola-
anla~tlamayacagml, Tann'run temel rak lspanya'da, Toledo'da ger,.ekle~tiril
ozellik ve stfatlaruun hi,.bir ~ekilde bili- mi~tir. Daha ._ok matematik, bp ve
nemeyecegini, Tann'run ne oldugunu, felsefe alaruru kapsayan bu ,.eviriler yo-
ancak O'nun ne olmadt~ru bilmek su- luyla, Bah diinyas1, Yunan biHm ve fel-
retiyle bilebilece~mizi 6ne siiren teoloji, sefesini ve bu arada islAm felsefesi.rli
ilMllyat tiirii. tiim aynnblanyla taruma olanag1 bul-
olut [Os. tekeuviln, ti!Jroin; Lat. fim; lng. mu~, ._eviriler Ban A vrupa'da ger,.ek
becoming; Fr. devenir; Al. werden]. Bir va- bir ~ok dalgasl yaratml~, kiiltiir ve og-
rolu~ formu ya da diizeninden ba~ka rerunenin yalmzca belli bir gelene~ ko-
bir varolu~ formu ya da diizenine g~i~. rumakla ilgili bir konu olmaytp, yeni ve
Bir ~eyin gizil gticiinii, imkin.lannt ger- bilinmeyen dii~iinceleri ele ahp deger-
-;ekle~tirmesi, dogal amacma, hedefine lendirmekle ilgili bir konu oldugu anla-
ula~mas1 durumu, oldugundan ba~ka ~tlmt~hr.
644 ontoloji

ontoloji [ing. ontolog~;; Fr. ontologie; AI. on- Ontolojiyi epistemolojiye tbi kllan
tologie). lllk felsefe olarak da bilinen ve tKant ise, varhj\1 olduj\u gibi inceleme
teolojiyle benzerlikleri olan, zaman dti~tincesine kar~1 ~1krn1~ ve varhk so-
zaman metafizik anlamma gelecek ~ekil rununun bilginin ko~ullanrun incelen-
de anla~1hp, bazen de metafizij\in bir mesine baj\h olduj\unu soylemi~tir. l!i~
dah olarak goriilen felsefi disiplin. Meta- kiyi tersine ~eviren tHeidegger'e gore
fizigin, tek tek nesne ve olaylarla dej\il ise, ontoloji Ierne! olup bilgiyi temellen-
de, genel olarak varhk problemiyle ilgili dirir. tHusserl de ontolojiyi ayru gene!
olan dah; varhl\J varhk olarak, varhk ~er~eve i~inde ele ahp ikiye ay1rm1~11r.
olmak bakmundan ele alan bilim; varo- Bunlardan varhj\m belli bir kesimine yo-
lan tikel ~eyleri dej\il de, varhj\m kendi- nelen ve bu kesimin ozlerinin maddi, ak-
sini, varhj\m temel ozelliklerini konu ttiel olu~umlaruu goz ontine alan onto-
alan, somut varhj\1 ara~llrmak yerine, lojiye maddi ontoloji ad1 verilir. Buna
varhj\1 soyut bir bi~de ara~hran ve kar~m, mtimktin tum ontolojileri i~inde
'varhj\m varhk olmak bakmundan doj\a- bannd1ran ve maddi ontolojilere, hepsi
smm ne olduj\u', 'varhj\m kendi ba~ma i9fl ge~erli forme! yasalar btittinti saj\la-
ne olduj\u' sorulanru soran felsefe dah. yan ontoloji, Husser! tarahndan fonnel
Ger~eklij\in yap1suu ve doj\asm1 var- ontoloji diye tanunlarum~t1r.
hk, olu~, dej\i~me, zaman, mekan, oz, Analitik. felsefe a~1smdan ise, ontoloji
zorunluluk, yokluk, edimsellik gibi ka- neyin varolduj\uyla ilgili olan genel bir
tegorileri kullanarak, olabildij\ince kap- teoriden ba~ka hi~bir ~ey dej\ildir.
saylcl bir tarzda a~lklamaya ~ah~an fel- 2 Ontoloji, biraz daha ozgtil bir anlarn
sefe ltirti olarak ontoloji, varhj\m temel i~inde, varllk ttirleriyle bu varllk ttirleri-
ilkelerini konu ahp, bir kategoriler oj\re- nin birbirleriyle olan ili~kisinin tiiketici
tisi ortaya koyar ve nihai ve en ytiksek bir listesini ifade eder. Dilnyay1 ve dtin-
ger~eklij\in, Mutlak Varhgut, Bir olamn,
yamn belli bir bolgesini ya da alaruru
Idealarm doj\as1ru ifade etmeye, ~ anlayabilmenin yolu, o alanda varolan
dtinyada varolan ~eylerin varolu~lan ya da varolabilen ~ey ttirleri, onlann
i9n, nasll soz konusu ger~eklij\e baj\h
varhk ko~ullar1, birbirleriyle olan ba-
oldugunu gostermeye ~ah~1r. Buna
j\unhhk ili~kileri tizerine a~lk veya
gore, ontoloji var olmarun ne oldugunu,
orttik birtakun kabullerde bulurunaktan
var olmarun ne anlarna geldigini konu
ge~lij\ine gore, buradan hareketle her bi-
ahr ve ~e~itli ~eylerin, omej\in dti~tin
celerin, matematiksel nesnelerin, ttimel- limin kendine a it ve ozgti bir ontolojisi
lerin, alguun nesnelerinin hangi anlarn oldugu soylenebilir. OUlegin, sosyoloji-
i~inde varolduj\unun siiylenebilecegini
nin ontolojisi ki~ileri; kururnlan, yapl-
ara~tmr.
lar, normlan, ili~kileri, v. b. g., kapsar.
Ontoloji terimi ilk kez olarak, 17. ytiz- ontolojik gorelilik [lng. ontological relati-
yllda, 'metafizik' teriminin muj\lakhk vity; Fr. relativitt ontologique; AI. ontolo-
veya anlam belin;izlij\inden sakmmak gisch relativitiit). <;aj\da~ mantlk~1 pozi-
amac1yla kullandrru~tu. Terimi ilk kez tivist tQuine tarahndan one stirtilmti~
olarak kullananlardan biri tleibniz'dir. olan ve varolanlarm benimsenen dile
Christian tWolff ise, ontolojiyi varhk ya da teoriye goreli olduklanru, neyin
olmak bak1mmdan varhj\m genel bilimi varolduj\unun, ancak bir leori baj\la-
olarak tan1mlarken, onun kavrarnsal mmda soylenebilecej\ini, varolanlann
~er~evesini ~izmi~, konulanru belirle- belirleyicisinin teorik ya da kavramsal
mi~tir. Buna gore, ontolojinin ti~ ana ~er~eve olduj\unu savunan gorelilik an-
k.Jsm1 ya da dah, S1ras1yla diinya teorisi layJ~I i~in kullamlan terim.
olarak genel kozmoloji, ruh goril~ti ola- Ote yandan, teorik ya da kavramsal ~er
rak rasyonel psikoloji ve Tann'ya dair ~eveye baj\1rnl1 ya da goreli olan varhj\a;
bir teori olarak da doj\al teolojidir. veya bilginin konusunu olu~turan, bili-
ontoloji olarak meta.fizik 645

nen, tasarunlanan, imgelenen, algLI.anan da, mutlak olarak yetkin olan, fakat va-
epistemolojik nesneden farkh olarak, rolmayan bir varhk kavramtrun kendi
dt~ diinyada gen;ekten varolan nesneye; i.;inde .;eli~ik bir kavram oldu~unu soy-
epistemolojik nesnenin dt~ diinyadaki leyebiliriz.
kar~tlt~ma; varolu~u oznenin bilgisine, <;unkii varolmamak, 'mutlak olarak
bilme faaliyetine ba~h olmayan nesneye yetkin olmamak' demektir. Bu durum-
ontolojik nesne adt verilir. da, yalmzca zihinsel bir kurgu ya da fik-
ontolojik kamt [ing. ontological argument; siyondan ibaret bir ~ey olacak olan mut-
Fr. preuve ontologique]. Tann'nm varolu- lak olarak yetkin bir varhk, yetkinlik ya
~unun en yiiksek ya da en yetkin varhk da tamhk kavrammm temel bir ogesin-
olarak Tann tammmdan zorunlulukla den yoksun olacaktlr. Karuta gore,
.;tkt1~1m gosteren kamt ya da delil. ba~ka bir kavramt, bu kavramm goster-
Di~er Tanr1 kamtlanndan, hi.;bir tec- di~i ~eyin varoldu~unu dii~iinmeden
ri.ibi veriye dayanmamak, ba~ka Tann tasarlamak olanakhdtr. Fakat 'mutlak
karutlarmm diinyanm ve dti.nyadaki olarak yetkin varhk' kavrammm tamm1,
nesnelerin ve organizmalarm do~asma zorunlu olarak yetkin bir varh~m varo-
ili~kin gozlemlere dayand1~ yerde, goz- lu~unu gerektirir.
leme hi.; yer vermeyip, tiimiiyle akla da- Ontolojik karuta yoneltilen ele~tirilerin
yarunak bakurundan farkhhk gosteren en onemlisi, karubn varolu~u, her~eyi
ontolojik karutta, Tann'mn varoldu~u bilme ve giicii her~ye yetme gibi ozel-
sonucu, gozlemden once, gozlemden ba- likler tiiriinden bir ozellik olarak gorme
yanb~ma dii~tii~iinii iaret ederir. Buna
~1msi2. bir biQ.mde, yetkin bir varhk ola-
rak Tann tan1mmdan .;1karsand1~1 i.;in, gore, varolu~, Tann'nm di~er ozellikleri
bu kamta aym zamanda a priori karut gibi, O'nun yetkinli~ini meydana geti-
ad1 verilir. ren ozelliklerden biri de~ildir, fakat soz
konusu ozelliklerin varolu~u i.;in zorun-
Yani, bu kamtta Tann'run varoldu~u
sonucu, yetkin bir varhk olarak Tann lu bir ko~uldur. Yine, kotliliik problemi-
nin, yani diinyada birtakun kotiilliklerin
tammmdan, bir u.;genin i.; a.;tlanmn
varolu~unun, ontolojik kamta ya da ka-
toplanunm 180 derece oldu~u sonucu,
rubn temelinde bulunan yetkin bir var-
u.;gen tarunundan nasLI. deneyimden ba- hk olarak Tanrt tanuruna zarar verdi~i
~tmslZ bir bi.;imde, a priori olarak ve zo-
belirtihni~tir.
runlulukla ~yorsa, oyle 9kar. Karut ontolojik tasarruf ilkesi [ing. principle of
ilk kez, Aziz t Anselm us tara&ndan one ontological economy; Fr. principe de
siiriilmii~, karuhn farkh bir versiyonu
l'economie ontologique]. Yalruzca bireysel
ise, daha sonra tDescartes t~rafmdan or- ~ eylerin ve olaylann varoldu~unu, genel
taya konmu~tur. kavramlann ger.;ekli~i olmadt~ soyle-
Kamt, 'Tann' yerine, mutlak olarak yet- yen 14. yiizy1l Orta.;a~ dii~iiniirii Ock-
kin olan bir varhktan soz edebilece~imi hamlt William'm varolanlarm Sa}'lsuun,
zi sayler, .;unku Tanr1'run yetkin bir var- zorunluluk olmadtk.;a .;o~alblmamast
hk oldu~u inanct, tektannc1 -dinlerin ilk gerektigini dile getiren ilkesi: Entia non
ve en temel ilkesidir. Bundan sonra, sunt multiplicanda praeter necessitatem.
'mutlak olarak yetkin varhk' kavrami- ontoloji olarak metalizik [ing. metaph-
run ele ahrup incelenm.esi durumunda, ysics as ontology; Fr. metaphysique comme
kavramll'l abi yapt1~1, i~aret etti~i ~eyin ontologie). Onlii Yunan filzofu Aristote-
varolmasmm zorunlu oldu~unun kolay- les'in varhk olmak bakmundan varh~a
hkla anla~llaca~1 belirtilir. Zira, 'mutlak ili~kin ara~t.Jrmadan olu~an metafizik
olarak yetkin bir varhk'la, tam ya da anlay1~ma verilen ad.
miimkiin tum niteliklere sahip bir varhk Buna gore, bu metafizik 1 evrende varo-
anlahlmak istenir. Bu nitelik ya da ozel- lan tikel varltklara ili~kin ara~hnnadan
liklerden biri de, varolu~tur. Bu ba~lam- farkh olarak, varlik olmak bakurundan
646 ontolojizm

varhga, varh~1n bizzat kendisine ili~kin bag vardtr.


bir ara~ttnnadu. Aristoteles'e gore, me- Bundan dolay1, 7 metafizik, farkh bilgi
tafizik, varh~1 par~alayan ve onu belli turleri arasmdaki ili~kilere, bu bilgi tiir-
yonlerden ele alan ozel bilimJerden fark- lerinde kullan1lan kavramlarm varolan-
b olarak, varh~1 bir biitiin olarak ele abr lar i9Jt nastl kullaruJabildi~ne ve onlann
ve varh~1n ilk ilkelerini ve en yuksek ontolojik ve manttksal statusiine ili~kin
ntdenlerini ara~hnr. Aristoteles'in bu bir ara~b.nnadu. Buna gore, metafizik
metafizik anlay1~ma gore, ilk ve temel ttumellerin mantJksal ve ontolojik statii-
anlam1 i.;inde varhk, varh~1n tum di~er lerini, tikeJie tiimel ve tumelle tikel ara-
anlamlaiUlll'\ kendisine ba~h oldu~u sandaki ili~kileri, birlik, ene1ji, de~i~me,
tozlerin varh~1du. fonn, matematiksel nokta, geometrik
0, bu ba~lamda, tbirindl tozlerle ikincil fonn, v.b.g., kavramlan ele ahr.
tozler aras1nda bir ayuun yaprru~tlr Aristoteles'in soz konusu metafizik an-
Bunlardan birincil tozler, bir madde ve layi~uun temelinde yer alan kabuller
fonndan meydana gelen, ve ~~u' diye ise ~unlardu: a) Boyle bir metafizigin
gosterdi~imiz bireysel, somut varhklar-
ortaya koydu~u tezler mutlak ve de-
du. Buna ka~m, tikincil tozler, 'bir ozne ~i~mezdir. b) lnsan varhklan varh~1n
haklanda tasdik edilen, fakat bir oznede bizzat kendisini anlayabilir, varh~1n
mevcut olmayan' turler ve cinslerdir. ~u kendisine nufuz edebilir.
halde, t J\ristoteJesin saz konusu meta.6- ontolojizm [tng. ontologism; Fr. ontologis-
zik anlay1~uun en onemli sorulan, 'Var- me; Al. onlolDgismus ]. 1 Manhkla varh-
hk nedir?', 'Toz nedir?' ve 'Ger~eklik
~In ozde~ligini ifade eden, mantlksal
nedir?' tiirunden sorulard1r.
kategorilerden dolay1ms1Z olarak ger-
2 Aristotelesin soz konusu metafizigi,
~ekl i~in bizatihi kendisine giden felsefi
bir ~eye ili~kin olarak, onun varoldu~u
nu soylemenin ve varolmarun ne anla- yontem; manbk ile varhAt uygunluk
it;inde goren, mantlk ilkelerinin ay1u za-
ma geldi~ini ara~bnr. Metafizik, bir
~eyin de~i~me boyunca ayna kalan kim-
manda varhk yasalan oldu~unu dile ge-
li~ini korumak ir;in hangi ozelliklere
tiren tavu, ve en genel olarak da, felsefe-
sahip olmas1na gerekti~ine ili~kin ara~ nin yontem ve ilkelerinin, oznede degil
hrmadu. 3 Ontoloji olarak metafizik de, nesnede aranmasi gerekti~ini savu-
ezeli -ebedi ilk ilkeleri konu alan bir di- nan o~reti. t Aristoteles'le ba~layan ve
siplindir. 4 Metafizik. ayn, degi~mez ve zihnimizin yapas1 ile varh~1n yap1s1
ezeli -ebedi bir varh~a il~kin ara~bnna arasanda bir ozde~lik bulan bu tav1r,
du. Bu anlamda, Aristotoles'in ontoloji Yeni91~'da. lngiliz empiristleri ve ozel-
olarak metafizik anlay1~1, dini bir o~reti likle de tKant tarahndan ele~tirilmi~
den ba~Jmstz olarak geli~tirilmi~ olan ve daha sonra, Aristoteles'ten beri felse-
bir teolojidir. feye egemen olan mantak-varhk ozdet-
5 Metafizik_ duyusal tozleri konu alan li~i di.i~iincesinden vazge~ilmi~tir. On-
ozel bilimlerden farkl1 olarak, duyusal tolojizme kar~1 ~1kan bu anlay1~a gore,
olmayan, duyum yoluyla algdanama- manhk ilkeleri varhk }'asalan de~il de,
yan tozlere ili~kin bir ara~hnnadrr. 6 oznenin fenomenleri bilme kahplandu.
Aristoteles'in soz konusu metafizik an- 2 19. yuzyt!da, rasyonalist ve panteist
laya~ana gore, ne kadar toz ya d a toz e~ilimleri agu basan bir dini-felseff ot;re-
tiiri.i varsa, felsefenin o kadar dab var- ti. ltalyada, Fransa'da ve hatta ABD'de
du '!e metafizikte do~ru olan1n, felsefe- gori.ilen ve rasyonel bir ger-;ekli~i
nin di~er dallannda yanh~ olabilmesi Tannyla ozde~l~tiren ogrelinin, ger-;ek
soz konusu de~ildir. Yine ayn1 anlay1~a olarun rasyoneL rasyonel olarunsa ger-
gore, bizim bugun bilim aduu verdi~i ~ek oldugunu one siiren Hegeld felse-
miz disiplinler arasmda mantlksal bir feyle onemJi bir yak1nh~1 vardu.
operasyonalizm 647

""toteolojik toz [lng. ontotheological subs- durumunda oldugu gor!i~iinii benim-


tance; Fr. substance ontotheologique]. On!ii semi~tir. Gero;ek olan, nesnelerin olo;ii-
Alman filozofu Martin tHeidegger'in, lebilen niceliksel yonleridir.
mutlak bir bio;imde ko~ulsuz olan. varo- 17. yiizytl akJlc1hguun soz konusu ni-
lu~u io;in kendisinden ba~ka hio;bir ~eye celiksel varhk gorii~iine ula~masmda
ihtiyao; duymayan, ve dolaytstyla hem modern matematiksel fizik o;ok etkili ol-
varh.k. hem de deger baktmmdan ilk mu~tur. ~iinkii, Ronesans sonlannda
olan toze ya da varhga verdigi ad. htzla ilerleyen modem fizi.k, dogamn
Ona gore, Bah metafizigini yakla~t.k iki yaptsmt matematik kavramlarla kavra-
bin yd boyunca yonlendiren temel inano; yabilecegimizi gostermi~tir. Bu anlayt~
ya da kanaat, hem ao;t.klayta ve hem de la oyle doga yasalarma vanhm~tlr ki.
hakh kthct ya da normatif bir anlam bunlar kesin kavramlara dayarurlar; bu
io;inde, temel ya da tiimiiyle gero;ek olan kavramlar da zihinden tiiretilmi~lerdir,
baz1 varhk ya da varhklann var olmast dogadan o;tkanlmamt~lardtr. Demek ki,
gerektigi inanctdtr. Buna gore, tum doga ile akd, nesne ile zihin arasmda
diger varhk tiir Jia da diizeyleri neden- bir uygunlu.k vardtr. Bu uygunluk da,
sel olarak bu temel varhga baghdtr; tiim onyedinci yiizyd dii~iiniirlerine gore,
normlar ve degerlerin temeli de bu var- Tann'run hem insan zihnine ve hem de
hk ya da varh.klardadtr. Heidegger'e dogaya ayru ilkeleri yerle~tirmi~ olma-
gore, Ball dii{iiincesi ya da metafizigi bu smdan kaynaklanmaktadtr.
tiirden temel varhklar1 bulma, belirleme Onyedinc:i yiizyll aklahgt, bilginin
o;abasmdan meydana gelmektedir; Pla- mii.kemmel omegi olara.k matematigi
ton'un ldealan, Aristoteles'in Hareket goriir. Bu donemin iio; biiyiik filozofun-
Etmeyen Hareket Ettiricisi, Ortao;ag'm dan en az ikisinin, yani Descartes ve Le-
Tann'st, Hegel'in Geist' hep bu kapsam ibniz'in ya.l.tuzca bir filozof olmaytp,
io;inde degerlendirilmelidir. aym zamanda biiyiik birer matemati.ko;i
onyedinci yiizyd akdcthg [lng. sevente- olmalan rastlantt detildir. Bu filozoflar
enth century rationalism; Fr. rationalisme matematigi iyi temellenrni~. ao;tk seo;i.k
de dix-septieme siecle]. 17. yiizyll Klta Av- ve biitiinsel bir bilgi sisteminin gero;ek
rupa'smda, Descartes, Spinoza ve Leib- ornegi olarak gormii~lerdir. insamn
niz gibi filozoflann ogretilerini, gene! fel- rasyonelligine, dogu~tan getirdigi akd
sefe anlayt~lanru betimlemek io;in giiciine biiyiik bir inano; besleyen Alai
kullarulan terim. c;:agt dii~iiniirleri, varolan her~eyi. dini
Bu tiir bir akllahg. belirleyen inano;lar, bile alai siizgecinden geo;irmi~lerdir.
strastyla a) varhga, varolana ili~kin bil- o-onermesi [lng. a-proposition]. Klasik
giyi yalruzca akll yoluy Ia elde etmenin mantt.kta, tikel olumsuz onerme.
olanaklt oldugu inana. b) bilginin tek 'Bazt insanlar oliirrdii degildir' oner-
bir sistem meydana getirditi inane, cl mesi, soz konusu onerme tiirii io;in bir
bu sistemin tiimdengelimsel bir sistem Omek meydana getirir.
olu~turdugu inanct, ve nihayet d) her~e operasyonalizm [lng. operationalism; Fr.
yin ao;Lklanabilir oldugu, her~eyin ilke operationalisme; AI. operationalismus ]. i~
olarak s& konusu tiimdengelimsel sis- lemcilik Bir kavramm anlarrurun bir dizi
tern io;ine dahil edilebilece~ inanadtr. i~lemle belirlenditini; bilimsel bir fikir,
Onyedinci yiizytl takllc1hgmm en . kavram, terim ya da semboliin anlarru-
onemli ozelligi, onun tAristoteles'ten run, onu anlarnak io;in gero;ekle~tirilen bir
beri siiregelen doga anlayt~mdan vaz- dizi faaliyetle ozde~ oldugunu; ornegil),
geo;mesidir. Rasyonalizm bu donemde, uzunlugun yalruzca olo;ii birirnleri ya da
dogal siireo;lerin niteliksel detil de, ni- olo;iim tekni.kleriyle tarumlanabilmesinde
celiksel terirrderle ifade edilmek duru- oldugu gibi, kavramlarm, uygulanmalan
munda olan dogalartyla ao;tklanma.k ya da kullamlmalan strasmda gero;ek-
648 ordo cognoscendi

le~tiriJen i~lemler
araahg1yla tanunlana- goru~. Hayvansal ya~amm fonksiyon
bilecegini savunan gorii~. ve faaliyetlerinde, ruhu i~e kan~hrma
OnenneJeri fonnel ve empirik onenne- d1g1 gibi, dirimsel bir ilke de kabul et-
ler olarak ikiye ayuan operasyonalizm, meyen gorii~, baz1 ya da tiim kompleks
manttkta ve matematikte g~en ve dilin biitiinlerin, organizmaJara ozgii siste-
sozdizimi, sentaks kuralJanna uygun ola- matik birJige sahip olduklaruu savunan
rak kurulan fonneJ onenneJerin belli bir anJaya~.
i~Jem temelinden yoksun bulundugunu, Organizmamn, k~ndisini meydana ge
oysa empirik onenneJerin dilin s6zdizimi tiren part;aJann biitiin it;indeki yerlerine
kurallanna uyduktan ba~ka, dogruluk bagh oJan varoJu~ ve dogaJanndan d<r
ya da yanh~hklanmn bir dizi i~Jemle be- Jay1, herhangi bir mekanizma ya da par-
lirJendigini savunur ve bu bak.undan r;alann toplammdan farkh ya da daha
tmanhk~ pozitivizme t;ok yakJa~u. fazJa bir ~ey oJdugunu savunan bu go-
ordo cognoscendi. BiJgi diizeni ya da Sl- rii~e gore, ya~am ya da canhhk, orga-
rasl anlamma gelen Yunanca terim. nizmarun diizeninden veya sisteminden
Ordo cognoscendi varhk diizenini ya da meydana geJir. Mekanizme ve dirimsel-
s1rasm1 ifade eden ordo essendtden fark- cilige ka~1t bir gorii~ olan organizma-
hhk gosterir. Bunu, omegin tDescartes ahk gorii~ii, bir biitiin olarak evrene ve
felsefesinden bir ornekle at;lkJayacak bu arada toplumsal kurumlara uygulan-
olursak, onda bilgi diizeni balwrundan ml~hr.
once benin geldigini goriiyoruz, t;iinkii 2 SosyoJojide, topJumu organik, biyo-
o, ku~ku yontemiyJe once kendi ViJrolu- lojik bir sistem oJarak goren ve topJu-
~unun biJgisine ula~m1~, daha sonra, mun birim ve ogeJeriyle biyoJojik organ
suas1yla Tann'mn ve d1~ diinya ya da arasmda bir ko~utluk kuran yakla~1m.
maddenin varolu~unu karutlamaya get;- hk kez olarak lngiliz dii~iiniirii Herbert
mi~tir. Spencer'm ortaya atb~, Alman sosyolo-
Varhk diizeni bakurundan ise, once gu Schaffe ve t;agda~ Amerikan sosyolo-
Tann gelir, zira ruh ve bedenden her iki- gu Parsons tarafmdan da savunulan bu
sinin de yarablm1~ tozler olduklan gorii~e gore, bir toplumdaki degi~ik
yerde, Tann yaratdmam1~ bir tozdiir. toplumsal gruplar, insan viicudunun
Yani, Tanrl'tun bag1mS1Z bir varolu~a farkh organlarma benzer. Organik anaJo-
sahip oldugu yerde, Tanr1 tarafmdan ji oJarak da nitelenen bu yakJa~un, top-
yarattlm1~ olan ruh ve beden bag1mh lumun yapasa ve i~Jevinin ancak ve
bir varoJu~a sahiptir. Bundan dolay1, ancak canh organizmalann dogas1yJa
varhk dtizeni Tanr1, ruh ve madde sua- kuruJacak anaJoji yoJuyJct. anla~dabilece
Slru izler. gini one surer. Buna gore, dogadaki bir
organik birJik [lng. organic unity; Fr. organizma gibi dii~iiniilmek durumun-
unite organique]. Part;aJanrun fonksiyon- da oJan topJum, topJumsaJ yapas1run ev-
larl, biittin iljindeki diger part;alarm rimsel degi~me yoluyla farkhJa~masa
fonksiyonJanyJa iJi~kiJi oJan; hit;bir par- suretiyle, daha kanna~lk hAle gelir.
t;asl diger part;alardan bagLmslz oJarak Soz konusu topJum teorisinin kar~Ism
faaliyet gosteremeyen; bir part;asmdaki da, mekanist yakJa~am bulunmaktad1r.
bir degi~menin biitiinii ve diger part;a- Buna gore, organizmac1 yakJa~nrun
lann fonksiyonJar1ru etkiJedi~ bir bii- toplumu insani planlamadan bag1ms1z
tiiniin birJigi. olarak varoJan dogaJ bir fen omen olarak
organizmac1hk [ing. organicism; Fr. orga- degerJendirdigi yerde, mekanist toplum
nicisnre; AJ. organizisrnus]. 1 Metafizjkte, gorii~ii topJumu, planJamaya dayah
evreni canh organizmayla analoji kura- insan yaratasa bir makine oJarak goriir.
rak at;1kJama tarzl; evreni, part;aJannm Ote yandan, organizmaa topJum anla~
faaliyetlerine rieden oJup, diizen getiren Yl~liUJ\, toplumun siyasi miidahaJe yo-
bir biitiiniin fonksiyonuyla at;ddayan JuyJa degi~tirilemeyecegine inand1~
Orta~a~ felsefesi 649

1~111,tutuculukla bir!e~tirildigi yerde, gun olumlu bir ~ey olmaytp iyiligin yok-
mekanist yakla~un toplumsal duzende sunlugu oldugunu, dolaytstyla Tann'run
yaptlacak bilin~li degi~imleri ongoren bundan sorumlu tutulamayacagml one
toplum miihendisligi anlayt~tyla oz- siiren Origenes, Tann'run tum ruhlan ni-
de~le~ir. telik bakurundan aynt yaratttguu, fakat
organon. Aristoteles'in manhksal dene- varhga gelmezden onceki gunahm onla-
melerinden olu~an diziye verilen ad. rm beden i._;nde gizlenmeleri sonucunu
Ara~ anlamma gelen Organon terimi, dogurdugunu ve ruhlar arasmdaki nite-
manllkla ilgili kitaplanna, Aristoteles'in liksel farkhhgm onlann bu diinyaya gir-
olumunden sonra Peripatetikler tarafm- mezden onceki davrant~lanndan kay-
dan verilmi~tir ve bu adla da, manhgm naklandtgm. savunan ogretisiyle de
kendi ba~ma bir bilim, kendi i~inde bir ortodoks goru~ten aynlmt~br.
ama~, felsefenin bir par~ast olmadtgt, Ona gore, ruhlar bu dunyada ir&de oz-
fakat felsefl ve bilimsel ara~ttrma i~in gurlugune sahiptirler, fakat onlarm ey-
bir ara~ oldugu anlahlmak istenmj~tir. lemleri ozgur seo;imlerinin yamnda,
ingiliz du~unurii F. Bacon ise, kendi em- Tann'run, ruhlann bir beden i~ine gir-
pirik ara~ttrma araet ya da yonteminin, mezden onceki davram~lanyla oranhh
tiimevarun goru~unun, Aristoteles'in olan inayetine bal';hdtr.
tumdengelimsel yontemi ya da manh- Orta~ag felsefesi [1ng. medieval philosup-
gmdan ustun oldugunu Hade ebnek hie; Fr. philosuphie du moyen age]. Klasik
uzere, kitabma Novum Organum admt ~ag ile modem ~ag arasmda kalan ta-
vermi~tir. rihsel donemde soz konusu olan felsefe
Origenes. 186-232 ytllan arasmda ya~a faaliyetine verilen ad.
mt~ ve Hristiyanhgm kutsal u~leme, Orta~ag felsefesi, bir~ok bakunda n
isa'nm insanlan kurtarmak uzere ken- yanlt~ anla~tlmt~ ve yorumlanmt~hr.
dini feda etmesi, inayet ve cisimle~me Orta~a~ yeni matematiksel ve bilimsel
gibi dogmalarmt, felsefl bir goru~le ve du~uncelerden yoksun oldugu, ktstr
hem akd ve hem de iman 1~1gt alt.mda tarh~malarla bo~ ve temelsiz spekulas-
sistemli bir ~ekilde a~tklamamn zorun- yonlardan olu~tugu gerek~esiyle, 'ka-
luluguna ve onemine i~aret etmi~ olan ranltk bir ~ag' olarak nitelenmi~tir. Bu
du~unur. bakt~ a~tsmm bazt baktmlardan yanh~
Felsefesinde, Hristiyanhgt Yunan fel- oldugu ortaya ~tkmt~hr, ~unku bilim
sefesiyle kayna~hrma ~abast veren Ori- tarih<;ileri, Ronesans'm bilimsel du~un
genes, en buyuk saygtyt, kendisinde celerinden bazdarmm Orta~ag du~u
kutsal u~lemeyi gordugu Platon'a duy- nurleri tarafmdan ele ahndtguu goster-
mu~tur. Nitekim, o, Baba, Ogul ve Kut- mi~lerdir. Yine, manhk tarih<;ileri,
sal Ruh u~lemesini, Platoncu ve Yeni- Orta~ag filozoflanrun manttk teorileri-
Platoncu du~uncenin etkisi altmda, tu- nin, modem kuramlart lasmen oncele-
rumcu ogretiyle yorumlamt~br. digini karutlamt~lardtr. Bundan dolayt,
Yine, yaraddt,m, Tann'run ezeli olan modem du~unce ve felsefenin, Orta~ag
maddeye bi~im vermesinden meydana felsefesinin tiimuyle reddedilmesinden
geldigini one suren Platon'dan ve diger sonra ba~ladtgt goru~u, en azmdan ya-
Yunan filozoflanndan farkh olarak, Ori- mlhct olmak durumundadtr.
.genes, bir yandan Tann'nm maddenin de Orta~ag felsefesi, ilk~ag felsefesiyle
yarabast, tam ve ger~ek anlamda bir Ya- modem felsefenin tersine, dini ogretileri
rabct oldugunu, diger yandan da, biri di- temellendirme ~a bast sergileyen, dinle il-
gerinin ardmdan gelen, ve hepsi birbirin- gili olan, dinden etkilenmi~ olan bir fel-
den farkltltk g05teren sonsuz sa}'lda sefedir. Bu donemde din, giinumuzde bi-
dunya bulundu~u one siirmu~tur. limin oynad1g1 rolu, o;aguruzda bilirnin
Dunyada kotiilerle kotiilugun varoldu- yerine getirdigi i~levi yerine getinni~tir.
gunu kabul ebnekle birlikte, bu kotiilu- Ttpla gtinumuzde, bir filozofun du~un-
650 ortak onay kanoh

celerini olu~tururken zorunlu clarak el- dini, putperestli!';in ve gnoslisizmin sal-


deki bilimsel bilgileri dikkate almas1, ula- dmlan kar~1smda korumaya ve anlam-
~dan bilimsel bilgi diizeyinin filozofun landrrmaya ~ah~mt~hr. Skolastik felse-
dii~iinceleri iizerinde onemli ve belirle- fe, daha ~ok Hristiyan kilisesinin Ierne!
yici bir etkisi olmas1 gibi, Orta~al';'da da dogmalar1m, Aristoteles'in bilim ve fel-
filozof, felsefi dii~iincelerini dini dogma- sefesine dayanarak temellendirme ~aba
larla uzla~hrma ~abas1 i~inde olmu~tur. smdan olu~ur.
Bununla birlikte, Orta~aj';'da felsefeyle ortak onay kamh [lng. common consent ar-
din arasmda soz konusu clan bu ili~ki, gument for God's eristence]. Bir inancm,
tek yanh bir ili~ki olmaktan uzaktu. Fel- daha doj';rusu Tann inanc1run varhl';m-
sefi dii~iince dinden, dinin dogmalann- dan ve evrensellij';inden sdz konusu
dan etkilendil';i gibi, din de felseff dii~iin inancm doj';ruluj';una ~n Tann kamt
ceden yoj';un bir bio;imde etkilenmi~tir. ya da delilttirii.
Buna gore, felsefe dine teorik bir ~~eve, Tann'mn varolu~unu, tiim ~aj';larda,
felseff bir Ierne! saj';laml~tlr. tiim kiiltiirlerde evrensel bir Tann inan-
Orta~al'; felsefesi dini anlamlanduma cuun varhj';ma ba~vurarak karutlama
ve temellendirme ~abasmda, ana dii- tavn olarak ortaya ~1kan ortak onay ka-
~iincelerinde, problemlerinde ve bu mh, insan varhklannda, her tiirlii el';i-
problemlere getirdil';i ~oziimlerde, ~oj';u timden once gelen, doj';u~tan ve hatta
zaman Yunan felsefesine bal';h kalml~ i~giidiisel bir Tann inancmm varoldu-
hr. Bu felsefede yap1lan i~, daha ~ok j';unu, insan varhklannui Tann'y ozle-
Antik Yunan'm dii~iince diinyasm1 be- diklerini savunarak, bu evrensel Tann
nimsemek ve Yunan felsefesinin Ierne! inancmdan Tann'run varolu~unu ~lkar-
kavratnlanm i~leyerek, inane temel- samaya ~ah~1r.
lendirmek olmu~tur. Ote yandan, Orta- orta Stoa [lng. middle Stoa]. Stoaahj';m,
~al'; felsefesi benimsedil';i ve kendisine Platoncu ve Aristoteles~i etkiler altmda,
gore bi~imlendirdil';i felsefeyi, genellik- Rorna diinyasyla temasm sonucunda
le olmu~ bitmi~, yetkin bir sistem ola- ortaya ~kan ve M. 0. ikinci yiizyldan
rak gonnii~tiir. Buna gore, antik Yunan itibaren Rodoslu Panaethius ve Posei-
felsefesinin dinamik bir yap sergiledil';i donos tarafmdan temsil edilen yeni ver-
yerde, Orta~al'; felsefesi mutlak doj';rula- syonu.
rl bulmu~ olduguna inanan statik bir orta terim [ing. middle tenn; Fr. terme
felsefedir. moyen; AI. mittelterm]. Kategorik bir ta-
Orta~al'; felsefesinin iki Ierne! konusu Slmda, her iki onciilde de yer ahp, so-
ya da problemi olup, bu felsefe iki done- nu~ta yer almayan ve sonucu.n nedenini
me aynhr. Buna gore, Orta~al'; felsefesi, veren, sonu~ta belirtilen ili~kinin kurul-
1 nesnel ger~eklikler olarak tumeller masm saj';layan terime verilen ad.
problemiyle, 2 Tann'run varolu~unu orta yo! iigrelisi [lng. theory of mean; Fr.
mantlksal delillerle karutlama konusu theorie du moyen]. Aristoteles'in dillnoetik
etrafmda doner. Bundan delay, Orta- erdemlerin kar~1s1na ge~irdil';i ahllli er-
~al'; felsefesi ayru zamanda 'Tann mer- demleri belirlemek iizere onerdil';i yola
kezli felsefe' olarak da betimlenir. ve bu yol.la ilgili ot;retiye verilen ad.
Donemleri ise, a) Hristiyanhl';m doj';u- Buna gore, Aristoteles'in erdemli eyle-
~undan VIII. yiizyla kadar clan Patris min, iki ~m u~ arasmdaki bir orta
tik felsefeyle, b) VTII. yiizyddan XV. nokta olduj';unu, ah.Iaki erdemin, hem if-
yiizyda kadar clan tSkolastik felsefedir. rattan ve hem de tefritten ka~p, farkh
Bunlardan tPatristik felsefe donemi, diirtiilerin altedi.Imesine baj';h olarak ka-
putperestlige ka~1 Hristiyan inancm1 zarulan bir davraru~ larzma ka~1hk gel-
savunmu~, ve daha sonra benimsedil';i di!';ini, omel';in cesaretin goziipeklikle
Platoncu ve Yeni-Platoncu felsefeyle odleklik, comertlil';in cimrilikle miisrif-
ortodoks Marksi"zm 651

lik, oi~iiiiilugun, sefihlikJe duyarslZW' Ortodoks Marksizmin ortaya .;tka~mda


arasmdaki orta yola tekabiil ettigini sa- iki faktoriin fiOk biiyiik rolii olmu~tur: 1
vunan gorii~ii orta yol ogretisi olarak bi- Marks'm 1883 yahndaki oliimiinden
linir. sonra, onun gorii~lerini yorumlamak,
Ortega y Gasset, Jose. Avrupa akllcahga- popularize edip yaymlamak dostu, ara~
m belirleyen temel onkabullere ~iddetle tmna arkada~1 ve malf destekfiisi En-
kar~1 filkan fiagda~ varolu~fiu filozof. gels'e kahru~t1r. 2 Engels'in yaptaga bu
Kiiltiirel ve siyasi afiadan muhafazakar i~, Marks'm siyasi bir kiitle hareketinin
biri olan Gasset, hpka diger varolu~fiu resmi ogretisi haline gelmeye ba~layan
dii~iiniirler gibi, insan soz konusu oldu- gorii~lerinin politik etkisinin artmasayla
gllnda, oziin varolu~tan once geldigini e~zamanh olmu~tur.
soyler. Ona gore, ta~a bir varolu~ veril- Soz konusu iki faktor, dikkatlerin
mi~tir, onun oldugu ~ey olmasa ifiin Marks'm kendi yazalarmdaki karma~ak,
fiarpa~masa, miicadele etmesi gerekmez; dagmak ve hatta fieli~ik, fakat ~ok bo-
oysa, insan, ifiinde bulundugu her anda, yutlu bir bifiimde geli~tirihneye elveri~
varolu~unu yeniden yaratmak, oziinii li ogelerin, tar:ihsel maddecilik ya da bi-
belirlemek durumundadar. limsel sosyalizm ada alhnda, sistematik,
ilk ve temel olarun, dii~iince degil de, fakat tek boyutlu bir bifiimde geli~tiril
ya~am oldugunu one siiren Ortega y mesine yol afirru~ttr. i~te bu Marksizm,
Gasset, aklm ya~amm kar~at kutbunda Marks'm gorii~lerinin Engels'in kendi
bulundugunu soylemi~tir. Bu ikjsi, yine bilimsel ve felsefi ilgilerine ko~ut olarak
de diyalektik bir kar~athk ifiinde olma- geli~tirilmi~, basit, fakat kata, positivist
yap, zorunlu olarak birlikte varolur. Ote ve detenninist versiyonudur.
yandan, ya~am1 belirleyen varhk degil Lenin, Tr~ki, Stalin ve Mao gibi komii-
de, olu~tur, gerfiekle~me, bir dogrultu- nist lider ya da dii~iiniirler tarafmdan
ya yonelme, birtakam amafilara ula~ma, geli~tirilmi~ olan Ortodoks Marksist ge-
degerleri hayata gefiirmedir. Bundan lenek diger Marksist geleneklerden, ~u
dolaya, onun felsefesinde bir zaman bo- halde, Marks'r degil de, Engels'i ve ana
yutu olarak gelecek ozel bir onem kaza- metin olarak da onun Anti-Duhring'iyle
mr. Lenin'in Materyalizm ve Ampiriyokriti-
orlodoks [ing. orthodox; Fr. orthodoxe]. si2m adh eserlerini temele almak baka-
Genel gorii~ ya da uzla~ama uygun mmdan farkldak gosterir. Bilgi teorisi
olan, geleneksel inanfilara aykm dii~ bakmundan naif bir tasanmahga be-
meyen inanfilar; sapkanbk sergileyen, nimseyen Ortodoks gorii~e gore, kafa-
olu~turulmu~ gelenek ya da fierfievenin laramtZm i~ndeki kavramlar gerfiek
da~ma .;tkan gorii~ veya ogretiye kar~lt ~eylerin imgeleri, yansama veya kopya-
olarak, bir kurum ya da insan obegi ta- landar. Marksizmin soz konusu versiyo-
rafmdan do~ bulunan ve kabul edil- nu, metafizik alarunda mutlak bir mad-
mesi istenen ogreti ya da gorii~ ic;in kul- deciligin savunuculug'Wlu yapm1~ olsa
lamlan safat. da, kiAsik maddecilikten, ~eylerin geli~i
ortodoks Marksizm [ing. orthodox Mar- minde, mekanizme kar~at olarak, diya-
xism; Fr. Marxisme orthodoxe]. Marks'an lektik siirecin roliinii vurgulamak bakl-
hiimanizm agarhkh, ve daha fiOk yaban- mmdan farkhhk gosterir. Tek ger.;eklik
cala~mayla kapitalizm ele~tirisi iizerin- olan maddenin, mekanik degil de, ne-
de yogunla~an verimli ve fiOk fie~itli go-' densel ve determinist yasalara t4bi oldu-
rii~lerinin, onun oliimiinden sonra, gunu one siiren ortodoks Marksizrre
sistematik bir ogreti haline getirilmesi- gore, madde, niceliksel degi~imlerin bi-
nin ve hatta dogmala~hnlmasanm so- rikiminin yaratuga niteliksel degi~imler
nucu olan statik Marksist ogretiye veri- yoluyla donii~iime ut;rar. Zihnin, bilinfi-
len ad. te maddenin yansamalarlJU iireten bir
652 otomatizm

ep!fenomen oldugunu one siiren orto- Sosyologlarla sosyal psikologlann SI-


doks Marksizme gore, madde zihni, mflamasma gore, farkh otorite tiirlerin-
dogrudan degil de, dolayh olarak, top- den soz edilebilir. Bu otorite tiirlerinden
lum yoluyla belirler. Marksizmin bu biri olan karizmatik olorite, bir bireyin
versiyonu, toplumun da, kendi i~ ~eli~ olaganiistii ya da d1~1 ozelliklerinin so-
kilerine son veren devrim niteligindeki nucu olan ve yasal kurumlardan bagun-
Sl~ramalar yoluyla diyalektik olarak ge- SIZ olarak kazamlan bir otorite ~eklinde
li~tigini soylerken, insan i.;in ozgiirlii- tammlanabilir. Geleneksel otorite ise,
~n, toplumsal siirecin zorunlulugunun me~rulugu ve giiciinii toplumsal ve
bilincinde olmaktan meydana geldigini kiiltiirel geleneklerden alan bir otorite
soylemi~tir. tiiriidiir. Me~ru otoriteye gelince, bu,
Olumsuz ve adaletsiz ko~ullann eseri toplumsal fonksiyonlan diizenlemel< ve
olduguna inand1g1 dini mahkum eden denetlemek amac1yla yasa ya da hukuk
Ortodoks gorii~, ahlak ve estetigin, her tarafmdan kurulmu~ olan otoritedir.
ikisinde de tarihsel olmayan, ezeli- Buna kar~m, me~ra olmayan, yasal bir
ebedi yasalar bulunmad1g1 i~in, toplum temeli bulunmayan otorite, gii~ ve cebir
degi~tikt;e evrim get;irdigini iddia et- yoluyla kazamlan ve odiil ve ceza siste-
mi~tir. miyle siirdiiriilen bir otoritedir. Niha-
otomatizm [lng. automatism; Fr. automa- yet, belli bir alandan, bir bireyin uz-
tisme]. Canh bir organizmarun yalmzca manhk bilgisine, sahip oldugu ozel
bir makina olarak goriilmesi gerektigi- yeteneklerine, olagand1~1 kavray1~ma
ni, hayvani ve insani organizmalann bagh olan bir otorite tiirii olarak rasyonel
fizik, kimya ve fizyoloji gibi bilimlerin otoriteden soz edilebilir. Rasyonel otori-
yasalanna gore i~leyen makinalar oldu- te, olumlu bir anlam i~inde, ba~ka bir
gunu savunan gorii~. Descartes tarafm- yer ya da kaynaktan saglanamayacak
dan daha a~ag1 tiirden hayvanlar it;in bilgi, yarar ve t;Ikarlan elde etmek i~in
one siiriilen ve daha sonra More'la La- kendisine ba~vurulan kaynak, olumsuz
mettrie tarafmdan benimsenen bu bir anlam i~inde ise, giicii ve ag1rh~yla
gorii~, 19. yiizy1lda epifenomenalizmle insan iizerinde etki yapan, insan1ann
birle~mi~tir. Hodgson ve Huxley gibi bag1mstz ara~hrmadan vazge~melerine
dii~iiniirler tarahndan one siiriilen ve neden olan temel olarak ortaya ~1kar.
insarun, zihin ya da bilincinin kendisine otoriteryanizm [ing. autoritarianism; Fr.
fazladan eklenen bir makina oldugunu autlwritarisme; Al. authoritarismus]. Yo-
savunan otomatizm tiiriine, bu ~er~eve netilenlerin yonetid ya da yoneticiler
i~inde bilinfli otomatizm ad1 verilir. kar~1smda hi~bir hakk1 bulurunad1gm1
otokrasi [ben, kendi anlamma gelen Yu- ya da onem.siz birka~ hakkl bulundugu-
nanca auto + gii~, iktidar anJamma gelen nu ve yoneticilerin gii~ ve otoritesinin
laatia, lng. autocracy; Fr. autocratie]. 1 ~ok biiyii.k oldugunu ve olmas1 gerekti-
Anayasal smulamalan olmayan monar- gini one siiren yonetim teorisi ve tan1;
~ik yonetim tam; Stalinist otokrasi or- bireyin haklanrun devletle onderlerinin
neginde oldugu gibi, iktidarm sadece otoritesine t~bi olmas1 olmas1 gerektigi
tek bir bireyde topland1g1 rejim bit;imi inancma dayanan sosyo-politik sistem.
2 Kimi filozoflarda, omegin Kant'ta, in- Bu tiirden otoriter yonetim teorileri
sarun kendi kendine egemen olmas1 du- arasmda Platon'un devlet anlay1~1 ve
rumu, i.nsanm dogal egilimlerini kont- Burke'nin, Frans1z Devrimi'n~n insan
rol altmda tutabilmesi yetenegi haklan anlay1~1 kar~1sm~, gelenegi
otorite [tng. authority; Fr. autorite; Al. aut- savunan gorii~ii yer ahr. Sosyo-politik
lwritiit]. Toplumsal bir sistem i~de orta- bir sistem ya da anlay1~ olarak .otoriter-
ya ~1kan kurumsalla~m1~ ve me~ru gii~; yanizm, uzla~unsal, orta s1ruf degerle-
bu tiirden bir giice sah'ip olan birey. rine baglanma, bir ki~i ya da grubun
Oxford Universitesi 653

idealize edilrni~ ahlaki otoritesini be- Buna kar~m, Orta~ag felsefesinde, ya-
nimseme, geleneksel ve uzla~tmsal de- rattlmt~ oze, bireysel insan ruhuna, be-
gerlere zarar verenleri mahkum edip dene can veren, bedensel ara~lar varol-
~iddetle cezalandtrma, oznel ve ilnge- maya devam ettigi siirece, duyusal
sel dii~iinmeyle yarahcthga ku~kuyla nesneleri algtlama giiciine sahip olan en-
bakma, bireyin kaderini belirlemede tellektiiel oze, bedenden oliimiinden
birtak1m mistik ogelerin etkili oldugu- sonra ya~amaya devam edecegine ina-
na inanma, kah ve degi~mez kategori- mlan tinsel toze ousia genrzete denmi~tir.
ler i~inde dii~iinme, giicii ve otoriteyi Oxford deontolojistleri [tng. Oxfrrd deon-
putla~ t1rma, gii~lii-zaytf onder-izleyici
1 tologists; Fr. deontologistes d'Orford]. Camb-
fikrini temele alma, insani olana kar~1 ridge Platonculanyla ba~lay1p, Kant'm
kayttstz kalma ve diinyada bir ~eylerin odev ahlak.Jyla geli~en deontolojik ahlik
kotii gittigine inanma egilim ve tavtrla- anlayt~tmn, yani ahHlkta, eylemlerin so-
nm 1~enr. nu~lanndan (j(lk. niyetin, motiflerin, ilke-
Otorit~ryanizm, aynca bir onermenin lerin onem.Ji oldu~unu savunan ahHlk
dogrulugunun, soz konusu onermenin gorii~iiniin 20. yiizyddaki bir grup tem-
belli bir otorite, yiiksek bir degeri olan silcisine verilen ad.
bir birey ya da bireyler obegi tarafmdan Oxford kokenli olup, ozellikle Cook
one siiri.ilmii~ olmas1 olgusuyla belirlen- Wilson'dan etkilenen bu ahlak~dann en
digini savunan gorii~e, bireysel, ozgiir on~mli1eri, H. A. Prichard ve David
ara~l:mna ruhuna kar~1t olarak, bir oto- tRoss'tur. SOz konusu dii~iiniirler,
riteye sorgusuz siialsizce baglanmarun klasik deontolojistlerden, kural de~il de,
ge~erli tek bilgi kayna~1 oldugunu savu- bir eylem deontolojizmi savunmak, yani
nan anlay1~a kar~1hk gelir. dogru ve yanJ1~ olamn, ahlaki ilkeler-
ousia. Antik Yunan felsefesinde, ozellikle den ~ok, oncelikle eylemlerde sezildi~i
de t Aristoteles'te hem ttoz ve hem de ni, ahlak yasalanrun mutlak yasalar ol-
toz anlamma gelen Yunanca terim. mayap, dogruluga yonelen kurallar
Buna gore, ousia oncelikle, 1 toz, de~~ oldugunu one siinnek bakmundan fark-
mez varhk, kahc1 ger~eldik; somut ger- hhk gosterirler.
~eklikte soz konusu olan her tiir de~~ Oxford Oniversitesi [tng. University of
menin, dogadaki siire~lerin gerisindeki Oxford; Fr. Universite d'Oxford]. Orta~ag
dayanak; 2 manbkta, tiim kategorilerin Avrupa kiiltiiriine yaph~t onemli katkt
temelinde bulunan toz kategorisi; birinci lan bugiin de siirdiiren iinlii egitim ve
dereceden toz anlamma gelecek ~ekilde ara~hrma merkezi.
kullamhr. Onii~iincii yiizyddan itibaren geli~en
Ousia, ii~iinru olarak 3 oz, bir ~eyin Oxford Oniversitesi, bu donemde Avru-
ozsel dogas1, bir ~eyi her ne ise o ~ey pa'nm e~itim, bilgi ve kiiltur merkezi
yapan oz; bir liiriin iiyesi olan ~eyin Fransa oldugu it;in, Paris Oniversitesi-
ger~ek dogas1; birinci dereceden tozii nin biraz golgesinde kalmt~hr. En iinlii
~u ya da bu tiiriin iiyesi kdan oz ya da hoca ve ara~hrmacdarmm ba~mda Ro-
form; tumel kavrama kar~1hk gelen for- bert Grosseteste, Roger Bacon ve Duns
mel oge ya da tiirsel oz anlamma gele- Scottus'un bulundu~u Oxford Oniversi-
cek ~ek.ilde ifade edilir. tesinde, Paris Oniven;itesine Aristote-
Bu baglamda, varolu~u duyulara da- les~iligin damgastru vurdu~u yerde,
yarularak bilinen birind dereceden toze, Augustinus felsefesinin olu~turdugu
~u diyerek gosterdigimiz bireysel varh- gelenelde empirizmin bir sentezi etkili
ga ousia aisthetete ada verilir. olmu~tur.
654 iidev ahl.ik1

dan ~k, eylerrtin temelindeki ilke ve


odevin onem]j nldugunu savunan, msa-
nm~ alqlh ye sorumlu bir varhk ola~.k,
yerine getirmek durumunda oldug_u r-
takun odevleri dii iincesmden
hareketle, a - .. ev1 er
ee tiren a ak anlayw.

0 Dii~iince tarihinde deontolojik bir ahlak


anlay~ benimseyen biiyiik filozoflann
ilki, iinlii Alman Iilozofu Immanuel
tKant'br. 0, ahlakta temel olanm, eyle-
min sonucund::; ~OJ(. ilh!Ak yasasma
iidev [!ng. duty; Fr. drooir; AI. rniissen, sol- s<rygJ, Odev duygusu ve insandaki aJqlh
len]. Miimkiin ile zorunlu olamn, olmas1 Ozg bjtap eden OdwleFi gel'~8kJe~
gerekenin olan, ideal olanm aktiiel olan, oldu~nnu OJle..-8una ~tire. ahllli bir
akhn da dogal olan io;ine yerle~tirilme eyiemin gerisinde bit ilkenjn bulnmaSt,
sirtin bir sonucu olan, birlikteligi. Sire- onun hir :~ve d?,."myor o]masi, eyle-
yin egilimleriyle, bu egilimlerin kendisi- ;e
miil"ken~nden sonuc;lanndan ~ok
ne tabi olmak durumunda oldugu, daha tinemlidir. -
otorite degeri ta~1yan nesnel bir stan- Kant'm sonu~lar yerine ilkelerle ilgilen-
dart ya da norm arnsmdaki kar~1thkta, mesinin, ahlakm temeline odevi ve odev
soz konusu nesnel kontrol ya da stan- duygusunu yerl~tirmesinin en onemli
darhn, bireyden, arzu, duygu ve egilim- nedeni, on'!fl tiim insanlarm ah!Ak]~la
bilec~ konnsundakj S3t$i'I:Ataa; inaRCJ.:
lerinden bagunsiz olarak yapmasm1,
ger~ekle~tirmesini istedigi eylem ya da
-a:li:Ona gore, insanlar yalmzca etkj Me-_
bildikleri, kendi denetimleri altmda
eylemler biitiinii.
lfadesirti vicdnda bulan ahlak yasasmm,
yapmanuz1 ya da yapmamarnm buy_u~
fe~~ug;srl~;=:e:; :~:.~;!~a;$-
ziffian insaolar~ ~~netleyebileceklen
dugu ~ey. Ki~inin insanl gina, yiicehg-
ne, sorumluluguna bak1larak ge~kl~tir
alan~.' d~nd4 k3hT: BUndan doiay1,
ahlak! eylemin sonu~lar tipemlj ye Ozs.el
mesi (ya da ger~kle~tinnemesi) istenen
degildir. Cmegin, deniz kenarmdayun
ve beklenen eylem ya da eylemler kiimesi. -ve bir ~ocugun bogulmak iizere oldugu-
Ki~inin yapmas1 gereken, yapma yiikiim-
u farkediyorum. Burada, benirn tide-
liiliigii duydugu ~ey. Ki~inin arzular~ vim, Kant'a gore, suya atlayp ~ocugu
isteklerirtin sonucunda yapma egilim.i
kurtarmaya ~ah~makbr. Suya ke_ndi~
duydugtl ~eyden Iarkh olarnk, ahlak! ba- i~in soz konusu olan bogulma teh!Jkes-
kundan yapma zorunlulugu hissettigi ni dii~iinmeden athyorum, ~ocugu kur-
~ey. Bu ~r~ve io;inde, ge~ekl~tirilmek
tarmak i~in elimden gelen liim gayreti
durumunda olan eylem ya da eylemlere gosteri yorum. Buna ragmen, ~ocuk,
iidroin i~erig;, buna kar~n bireyin bilind- daha once ~ok su yuttugu io;in kurtula-
rtin eyleme kazandiidlg pratik zorunlu- myor ve boguluyor. Bu duru~ benim
luk karakterine ise iidevin furmu ad1 veri- eylemimin ahlak! degerine hi~bn ~ekll
Hr. de golge dii~iinnez. Eyle= ahlaki
odev ah!ala. [tng. dui1J based ethics; Fr.
ethique de drooir). ~ill bir eylemin
dogrulul!;u ya da yanh~h~mm. eylemin
tidev duygusupa dayodJg>~. !~~
bir eylemdir. Kant insanm, d~
tutkulan iizerinde de tam hjr deneli!Jl
sonuc;larmdan haj9l:llS.IZ...CII.IJ'!s- birt11k!m - saglayamayacagmJ dii~iiniir. Bundan
crldilki Odev ya da~ j(,,raJJanT\1 dolayi, duygusal tepkiler de. ablak i'W,
yertne getipptinnemesi ~rafmpan be- bir temel olu~turamaz. Tiim insanlar
lirlendi~ini, Akt'L.!}'Iemm sonucun- i~in ahlAkh ola n;;ekten soz edilecekse,
iil~iit 655

al)!.ak ir~eyoe,... dab a ozel olarak da, in-. riilmii~tiir. Buna gore, Allah'm iyilik
sandaki Odev duy~:usuna dayanroahdtr. yapan insanlan odiillendirecet;ini, kotii-
Immanuel Kant, ahl~ki bir eylemin ge- liik ya panlan ise cezalandnacal';mt on-
risinde yatan niyet ya da motifleri, mak- ceden bildirmi~ olmast, insamn iyilil';e
sim ya da ilke olarak tarumlar. Ba~ka de, kotiiliil';e de kendi ozgiir iradesiyle
bir deyi~le, maksim, eylemin gerisinde neden oldut;unun ve Allah'm adaletinin
yatan, eyleme karar verdirten ilkedir. Bu ger~ek bir kamhdtr.
ilkeler, insandaki iidev duygusunun ogedlik [Os. unsur nazariyesi; ing. elemen-
iiriinii olan ilkeler olmahdtrlar. 0, ak1lh tarism; Fr. tlbuentarisme]. Kompleks, kar-
insan varhklan olarak, bizim birtak1m ma~tk fenomen ya da olu~umlann,
odevlerimiz oldut;una inarur. Soz konu- ancak ve ancak kendilerini meydana geti-
su odevler ise, 'Her zaman dot;ruyu ren en temel ot;elere, basil ve ilkel parc;a-
soylemelisin!', 'Hi~ kimseyi oldiirmeme- lara indirgerunek suretiyle anla~tlabilece
lisin!' liiriinden kategorik alan odevler- ~ni dile getiren felsefi bak1~ a~ost i~in
dir. Yani, bunlar insana, aktlh ve yiice kullarulan terim.
bir varhk oldut;u i~in, mutlak bir bi~im Holizme, Gestalt felsefesine tiimiiyle
de ve ko~ulsuz olarak yapmak zorunda kar~tt alan bu yakla~om indirgemecilik,
oldut;u ~eyleri soyleyen buyruklardtr. atomculuk ve bireycilik tarahndan tem-
Bu buyruklar, onlan yerine getirince, sil edilir.
hangi sonu~lann dot;acal';mt dikkate al- ogrenme paradoksu [lng.learning paradox;
madan yerine getirilen buyruklardtr. Fr. paradoxe de I'apprentissage ]. Platon'un
Onlar, insanlara belirli ~ekillerde eyle- Menon adh diyalogunda one siirtilen, ve
melerini soyleyen buyruklardn. insamn, (onu zaten bilmekte oldut;u i~in,
Nitekim, K;!nt ablakt kategorik buyryk- ara~hrmaya gerek bulurunadtl';mdan)
lardan olu~n bjr sistem olarak golj!r. 0, bildi~ bir ~eyi de, (neyi arayacat;m1 bil-
ko~ulsuz buyruklan, ko~ullu buyruklar- medi~ ve ara~brma strasmda aradtl';I
la kar~tla~hnr. Hipotetik buyru.k mnt)ak ~eyi tesadiifen bulursa, onu tamyamaya-
bir bic;imde gecerli olrn~yan t:n~! cal';t i~in) bihnedil';i bir ~eyi de ara~bnp
6met;in, 1Upotetik buyruk ._s;;;; ~ ot;renemeyecet;ini iddia eden paradoks.
duyulmastru istiyorsan. yalan siiyleme- tPlaton'un zmek i~n, insarun bilgiye
melisin!'" diyerek, belirli bir amaca ula- ili~kin ara~hrmada, bilgilenrne siirecinde
maJC u;m ne ya~tfiriast ~:erekti5m siiyler. i~e sthrdan ba~lamadtl';tm, bilginin do-
Dalia yahn birl~mde ifade edil';inde, t;u~tan getirilen dot;ru inan~ ve fikirlerin
hipotetik buyruk, ornel';in ~oyle bir so- bilin~ yiizeyine '>1karhlrnasmdan ba~ka
nuca varmak istersen, ~u ~ekilde eyle- bir ~ey olmadtl';uu ortaya koydut;u til';-
melisin!' der. Btiyle bir buyruk, soz ko- rerune paradoksu, Orta~al';'da Tann'ya
nusu sonuca ula:;;mak istemeyenleri ili~kin bilgi i~in kullarulnu~br.
ilgilendirmeyecet;inden, Kant'a gore,_ ojenik [lng. eugenics; Fr. eugtnique]. Kok-
herk~ ic;in g~rh btr buyriik olamaz. leri Platon'a kadar geri giden, fakat esas
Oysa, ko~Ulsuz buynlk tiiiri msarilar Francis Galton'un ~ah~malanyla ortaya
icjn buyurur. rum insar\lardan, insan ol- ~tkan, insandaki kahtsal tizellikleri iyi-
duklan i~in gen;eklf6m\ek dHrumunda le~tirme ya da geli~tirme uygulamast;
olduklan odevleri yerine getirmelerini insan tiiriiniin genetik potansiyellerini
ister. korumayt ya da iyile~tirineyi ama~la
odiillendirme ve cezaland1rma. islam fel- yan uygulamah bilim.
sefesinin, tizellikle de bir ~ii itika t mez- ol~iit [Yun. kriterion; Os. mosdak, miyar;
hebi alan Mutezile'nin temel ilkelerin- lng. criterion; Fr. criterium, criter; AI. /cri-
den biri. Soz konusu ilke, insamn ir~de terium, merkmal]. Herhangi bir yargt or-
ozgiirliil';ii, ya phklanndan sorumlu ol- taya koymak, det;er bi~mek ya da ayi-
mast, ahl~km varolu~u ve Allah'tn ada- runda bulunrnak i~in kullamlan ilke;
letini temellendiren bir inan~ olarak go- ki~iye, bir ~eyin varolup olmadol';om,
olUm korkusu

bir s6zctigtin dogru kullamhp ku!laml- kurtulabilecegini soyler. Modem felsefe


madiguu, bir tiimcenin dogru mu, yan- ise, oltim korkusu soz konusu oldugun-
h~ m1, analitik mi yoksa sentetik mi ol- da daha iyimser bir bak1~ ortaya ,_1kar.
dugunu kesin sonw;lu bir bi~mde Ozgur insamn bilgeliginin, oliim uzeri-
bilme i.mkaru verecek ilke ya da kural; ne degil de, ya~am tizerine dti~tinmek
bir ~eyi t>I~me standartl ya da kurah, bir te tezahtir ettigi.ni soyleyen ve oltim kor-
~eyi yargllama yontemi. kusundan, oltim dti~tincesini zihinden
Buna gore, ornegin ahlakm en onemli atmak suretiyle kolayca kurtulunabile-
ama~larmdan biri, bize eylemleri iyi ya cegini savunan tSpinoza gibi, Leonardo
da kotti, dogru ya da yanh~, ahlaki ya da Vinci de, hpk1 iyi geljirilmi~ bir gOnti
da ahlaks1z diye s1mflama olanag1 ve- keyifli bir uykunun izlemesi gibi iyi ya-
recek oi,.ut ya da oi,.titler bulmaktu. ~anml~ bir hayatm ardmdan mutlu bir
oliim korkusu [ing. fear of death; Fr. tana- oltimtin geldi~ soylerken, oltim kor-
tophobie]. insan varhklanmn, bu dtinya- kusunun sefalet ve mutsuzlugun eseri
daki varolu~larmm son bulacag1 ger,.e- oldugunu iddia etmi~tir. Aydmlanma
gi kar~1smda duyduklan korku. dti~tintirleri, Bertrand tRussell ve prag-
8W1a gore, projelerimizin son bulacag1, matistler tarafmdan da payla~llan bu
sahip oldugumuz deger ve zenginlikleri gorti~, oltim korkusunu ortadan kaldlr-
yitirecegimiz. ontolojik bir gtivensizlik mak i,_in, insana mutluluk saglayacak
ya~ay1p, mutlak bir belirsizlik i,_ine gire- ko~ullarm yaratllmas1 gerektigini ifade
cegimiz gerek,.esiyle, oltimden korkma- eder.
run rasyonel bir korku oldugunu savu- Ytizyduruzda Epikiiros,_u goru~ti yine-
nan filozoflara kar~1, itk,.ag'da Platon leyen tWittgenstein'a gore de, oltim, ya-
felsefe yapmarun olmeyi ogrenmek, ol- ~ bir paJ"QlSl degil, fakat s1rundll.
meye haZilhk yapmak oldugunu soyle- Oltim suasmda ya~amak diye bir ~ey
mi~tir. Hellenistik donem dti~tintirlerin
sOZ konUSU olmad!gi, oltim hayat i~nde
den Lukretius ve Epiktiros ise, madded ya~anan bir tecriibe olmad1gr ve geri
dtinya gorti~tiyle oltimden korkmarun dontip oliime bakmaktan sOZ edilemeye-
anlamsizhgliU ifade etmi~lerdir. Nite-
C~i i.;in, ona gore, oliim korlcusu rasyo-
kim, bu filozoflar, oltimden sonra, hi~ir
nel bir korlcu degildir. Wittgenstein'm bu.
~ oldugumuz, veya oltim varken biz,
gorii~tintin ka~lsmda ise, bireyin olti-
biz varken de oltim olmacilgr i,.ut, oltim-
mtintin sac;ma ya da anlams1z oldugunu
de korkulacak bir ~ey olmadlgiiU soyle-
dile getiren varolu~~ ya da Schopen-
mi~lerdir.
Hellenistik donemin diger bir okulunu hauero gorti~ yer almaktadu. Bunlar-
meydana getiren tStoac1hk, oltim kor- dan tSchopenhauer'a gore, oltim kor-
kusunun tistesinden ancak ve ancak kusu kar~1smda yapllacak tek ~ey, bir
oltimti siirekli olarak dti~tinmek sure- ir.idesizlik veya mutlak bir kay1tszhk
tiyle gelinebilece~i one stirmti~ttir. haline ula~maktlr. Varolu~,_ulara gore
6Iumti geregi gibi ve stirekli dti~tinmek ise, oltim kor~, anc:ak ya~ma anlam
ise, omegin Seneca'ya gore, bi.zim doga- katmaya, bu yonde bir 91ba i~nde olma-
run aynlmaz bir par,.ast oldu~uzu ya yarar. Dahas1, Heidegger'e gt;re, oliim
ve bize verilen rolti i~enlikle oynama- ger~ bilincinde olmak ki~inin bi-
IDIZ gerektigini ammsamakla ~deger reysell~mesine, bireyselligine anlam
dir. katlnasma yardllT\Cl olur. 0, herkesin
Orta,.ag dti~tincesi, oliim korkusunun kendi ba~ma olmek durumunda oldugu-
tistesinden gelinebilecegini soyleyen nu, ki~inin oliimtinlin, bir ba~kaSI tara-
Hellenistik donem dti~tintirlerinin ter- fmdan ger,.ekl~tirilemeyecek yegane
sine, oltimtin insarun i~ledigi gtinahm ~y oldugunu soylerken, bu ger,.ege goz-
cezas1 oldugunu, insamn oltim korku- leri kapamarun bireyselligi inkar ebnekle
sundan yalmzca Tann'mn inayetiyle ~amh oldugunu one sti.rer.
oncelik 657

oli.imli.ici.i [ing. nwf.alism}. l\1addeci bir dile getirmi~lerdir.


bakl~ tarz1n1n son ucu olarak, insan var- Ruhun oliimsiizli.i~ii i~in getirilen ahlaki
h~l oldii~ii zaman, onun varolu~unun kan1tlar ise, diinyada iyi ve koti.i insanla-
ti.imiiyle ve gerc;ekten sona erdi~ine, rm bulundu~unu; diiriist davranmak,
oli.imle birlikte, insan i~in her~eyin bitti- adil olmak ic;in her tiirli.i zorlu~u, stkJn-
~ine inanan, bedenin ya da vi.icudun tlyl goze alan ahhikh insanlar yarunda,
o)iimiinden sonra ba~layacak bir varo- de~er bilincinden yoksun koti.i insanla-
lu~ dii~iincesine, ruhun oliimsiizlii~ii nn da varoldu~unu; oli.imle her~eyin
inanc1na ~iddetle kar~1 ~lkan ki~i. 1nutlak bir sona ula~Inasa durumunda,
oli.imsiizli.ik [Os. layemutluk; ing. immorta- adaletli ile adaletsiz aras1nda hi~bir fark
lity of tl1e soul; Fr. immortalite de I' ame; kalmayaca~lnl; bundan dolayl, oli.im-
AI. unsterblic:hkeit dn- seele]. Ya~am1n hi~ si.izli.i~iin iyi ve ahlakh bir ya~am1n
sona enneyen si.irekli varolu~u, oliimden odi.ili.i olarak soz konusu oldu~unu
sonra soz konusu olan ki~isel hayat. Ha- ifade eder.
yahn oliimden sonra da devam etmesi Oliimsi.izliikle ilgili enrpirik ya da bilirnsel
durwnu, oli.imden sonra da varolacagt- kanrtlar ise, teJepati, ruh -;a~1nna, i~e
I'JUZ.a duyulan inan~ olarak oliimsiizli.ik, do~a, gozle goruliir bir kaynak olma-
oliimiin biz insanlar i~in son durak olma maslna ra~men sesler duyma, gele~kten
dt~l, fakat yeni bir seyahatin ba~lang1a haber venne ve parapsikoloji ile ilgili ve-
oldu~u gori.i~iini.i, ruhun ya da insan ki- rilerden hareket eder. Bununla birlikte,
~ili~ oli.imden sonra, belli bir bi~im son zamanlarda hem bedenli bir oli.im-
de varoldu~n u, varolmaya devam etti- slizliik o~retisine, hem de bireysel ruhun
gini one si.iren o~retiyi tarumlar. oliimsiizli.i~i.i o~retisine kar~l ~lkliml~
Beden ve ruh gibi iki ogeden meydana ve oliimsiizlii~iin yalruzca Tarmya ozgi.i
insan varh~1n1n ozsel bil~eninin ruh ol- oldu~u one siiriilmi.i~ti.ir.
dugtlnu, ohim geldi~inde, olenin yalruz- onbile1en [Os. mukaddern; lng. anteudent;
ca beden oldu~unu one siiren bir inan~ Fr. anMcedent; AI. antezedent]. Ko~ullu ya
ya da anlay1~ c;er~evesi i~inde ifadesini da hipotetik bir onennenin kOul bildi-
bulan oli.imsi.izli.ik, ikiye aynl1r. Bunlar- ren ilk boli.imi.ine, sonucun ya da ardbile-
dan birincisi 1 ruhun, beden oldiikten ~enin ger-;ekle~mesinin kendisine ba~h
sorua, varolmaya devam etmesinden olu- oldu~u ko~ulu dile getiren ilk ti.imce;i.
~an zamansal olumsuzlukti.ir. Buna kar~m onceden kurulmu~ uyum [ing.preestablis-
ikincisi, 2 ruhun, bedenin oliimi.inden hed hannony; Fr. harmonie preetablie]. Zi-
sonra, zamand1~1 bir varhk stati.isi.i kaza- hinle beden aras1nda nedense) bir ili~ki
rup, daha yi.iksek bir diizeyde varolma- bulunmad1~1ru one si.iren tLeibnizin zi-
Slndan olu~an ebediyete go~u~tiir. hinle be"den, ruhla madde aras1ndaki
01i.imslizli.i~i.i temellendinnek i-;in, me- ili~kiyi a~1klamak i.izere geli~tirdi~
tafizik, ahllli ve bilimsel ya da empirik metafiziksel teori.
kan1tlar geli~tirilmi~tir. Btfnlardan meta- Buna gore, yetkin bir bilgisi ve mutlak
fizik kan1tlar, Cili.imsi.izli.igi.in ruhun kendi bir kudreti olan Tann zihinle beden ara-
yap1smdan, yani onun ~asitliginden, be- Slndaki, nedenselli~e dayantn~yan yet-
denden ba~1ms1zh~ndan, ~ozi.ili.ip da- kin uyumu, bplo saatc;inin bir dizi saati
~dmazh~1ndan ileri geldi~ini dile geti- onceden, ayn1 zaman1 gosterecek, ayn1
rir. A yna ~er~eve ic;inde, ruhun ezeli anda vuracak ~ekilde ayarlam~ olmas1
ebedf do~rulara ili~kin bilgisinin, onun gibi, onceden hazarlaml~, kurmu~tur.
oli.imsi.izli.i~i.i i~in bir kanat olu~turdu oncelik [Os. tekaddum; lng. anteriority, pri-
~una i~aret edilmi~tir. Birtaklm filozof- ority; Fr. priorite; AI. prioritiit ]. Bir ~eyin
lar ise, ruh un be den den bagtmstz, ken- ba~ka bir ~eyden, zamansal ya da man-
dinden-kaim bir toz oldu~unu, onun taksal olarak once olmasa, once gelmesi
ozi.ini.i yarabadan aldl~lnl ve ruhun durwnunu; zaman di.izeninde eski ola-
basit, yi.ice, yetkin ve oli.imsi.iz oldu~unu nan, daha geriden gelenin; bilgi ya da
658 ondil

snuflama di.izeninde, sualamada, ne- desini de~il, fakat aym zamanda bir
denler dizisinde, ya da ayncahk baki- oneri ya da bir kabul veya yalmzca po-
mmdan ilk ya da geride olarun ontolo- tansiyel bir yarg1run sozel ifadesini gos-
jik, epistemoloji veya mantlksal halini terir.
gosteren deyim. Oneriler ve kabuller, di.i~i.inceli ve
Buna gore, zaman di.izeninde ilk ola- ele~tirel di.i~i.inen insanlar arasmda,
mn ya da once gelenin, di~er ~eyler salt birer oneri ve kabul olmak bakumn-
kar~1smda zamansal onceli~i, ba~ka ~an onemli bir rol oynar. Yalmzca ele~
bir terim ya da onermenin kendisine tirel di.i~i.inmeyen, kibirli bir insan, ka-
ba~h oldu~u, kendisinden ;1kh~1 terim fasirun i~indeki her~eyi, tannsal bir
ya da onermenin ise mantaksal onceli~i ilham olarak de~ilse bile, tarh~Limaz bir
vard1r. tlkeler ya da onci.iller, bu ~er~e sezgi par~as1 olarak gori.ir. Buna kar~m,
ve i~inde, sonu~lardan manhksal olarak bir bilim adanwun temel ozelliklerine
once gelir. sahip olan ele~tirel di.i~i.inim ki~i, bu
onci.il [Os. mukaddem; ing. premiss; Fr. ti.irden di.i~i.inceleri zihninde evirir ~evi
premiss; AI. vordersatz, premisse]. Do~ru rir, onlan yalmzca oneriler, ya da kabul-
olan ya da do~ru oldu~u kabul edi- ler ya da 'onermeler' olarak de~erlendi
len, ve belli bir sonuca ula~an bir akd- rir ve onlan, eldeki verilerin 1~1~mda
yi.iri.itmenin hareket noktasm1 olu~tu tedbirle tahkik eder. Bi.iti.in bu oneriler,
ran onerme; bir ~1kanm i~in temel dilde ifade edildiklerinde, ayru zaman-
i~levi goren onerme. Bir akilyi.iri.itme- da onermeler olarak adlandmhrlar. Da-
nin sonu~ d1~mdaki di~er temel bile- hasi, bir insarun sllu s1k1ya ba~lamp
~eni ya da o~esi. inand1~1 bir ~eye, bir ba~kasmm hi~
Bir akdytiri.itmede, sonucun kendisin- inanmamas1, buna kar~m bir i.i~i.inci.i ki-
den manbk kurallanna uygun olarak ~inih de onu incelenmeye de~er bir
~1kt1~1, sonu~ i9-Jl kamt ya da dayanak oneri olarak gormemesi, ~ok bilinen bir
i~levi goren, sonucu temellendiren oner- olgudur.
me olarak onci.il, ger~ekten do~ olan $u halde, inarulan ya da inarulmayan,
ya da bir akllyi.iri.ib:nede beUi bir sonuca ya da yalmzca anla~dan ve de~erlendi
ula~mak i~in do~ru oldu~u kabul edi- rilen bir di.i~i.incenin dilde ifade edilmi~
len, ve sonu~ ir;in gerek~e haline gelen olan i~eri~i i~in onerme terimini kullan-
onermeyi ifade eder. mak uygun ve yerinde ol.ur. Ba~ka bir
onerme [Lat. prapositio; Os. kaziye; ing. pro- deyi~le, onerme terimimiz inanma o~e
position, statement; Fr. praposition; AI. aus- sinden ya da arundan soyutlarur ve
sage, satz). Manbkta, dilin sozdizimi ku- do~ru ya da yanh~ olabilen bir ti.imce-
rallanna uygun olarak ve haber kipinde ye, ona ister inamlsm isterse inarulma-
ifade edilmi~ ti.imce, dilde ifade edilmi~ sm, veya yalruzca incelenme durumun-
yarg1 ya da inan~. da olsun ya da olmasm, onerme ad1
Ki~isel di.i~i.incelerimiz, yani belli bir verilir.
si.ire boyunca ba~kalarma iletmedi~i Belli ba~h onerme ti.irleri ~u ~ekilde sr-
miz yargtlar bile, kendisini iyi ifade ede- ralanabilir: 1'A A'd1r', 'Ti.im i.i~genler i.i~
meyen bir dil ortanunda ortaya ;1kar. a~wdu' ya da 'Ti.im dortgenler dort ke-
Fakat, yargllarm ba~kalanna a~Jklana narlldu' ti.iriinden, do~rulu~unu inkar
bilmesi ya da ba~kalanyla tarh~dabil etmenin ki~inin kendi kendisiyle ~eli~
mesi, ancak onermelerin olu~turdu~u kiye di.i~mesiyle e~anlamh oldu~u, soz-
ortam ic;inde olur. Bununla birlikte, ci.iklerinin tarumlan ve bir bi.itlin olarak
onerme terimi, manhktaki anlammdan anlamlan verildi~inde zorunlu olarak
biraz daha geni~ bir anlam i~inde kulla- do~ru olan analitik onemzeler.
ruhr. Buna gore, onerme terimi, yalruzca 2 'Ba~1m a~nyor', 'Kendimi koti.i his-
akti.iel bir yargt ya da inanan sozel ifa- sediyorum', 'Korkuyorum' ti.iri.inden,
onkabul 659

insan varbkiann1n kendi i~ duyumlan, ikjsini birbirine ba~layan bir ba~la~ ya


ya da ozel ya~anu ve halleriyle (duygu- da kopuladan aneydana gelir. Orne~in,
lan, arzulan, aalar1, sevin~leri, ki~isel 'Ahmet dazlaktu' onermesinde,
inan~lan, v.b.g.,) ilgili olan, kendi zihin 'Ahmet' oznedir, ozelliklerin kendisine
halleri ya da i~ ya~anhlanm1z1 yalnazca yiiklendi~i tozii gosterir, buna kar~1n
kendimiz bildi~imiz i~in, (onermeyi ku- Idazlak' onermenin, Ahmet' e bir ozellik
rilntn diiri.ist olmast ko~uluyla) her yiikleyen yiiklemi ve nihayet dtr' da 1

zaman do~ru olan i' duyu onermeleri. ozne ve yiiklemi birbirine ba~layan ko-
3 tlk iki onerme tiiriinden, dt~ diinya .. piiladJr. Ahmet vard1r' gibi varhk bil-
I

y1, dt~ diinyada olup biten bir ~eyi be- diren onermelerle, IGelrneniz gerekir'
timlemek, ve dokunma, gorme, i~itme tiiriinden kipsel onermeleri bu yaptya
tiiriinden duyulann ya da akdyiiriitme- uydunnak olduk~a gii~ olmakla birlik-
nin sonucu olmak baktmtndan farkhhk te, soz konusu yapl, tozlerle ozellikleri
gosteren empirik onenneler; bunlar, do~ arasanda onemli bir metafiziksel bolme-
ruluk ya da yanb~hklarl zorunlu olma- yi ifade etti~i i~in, t Aristoteles lelsefesi-
yan onermelerdir. ne ~ok uygun dii~mii~tiir.
4 Sonuncu onerme tiirii ise, ahldki oner~ Manbk alantnda, pek ilerleme ohnadan
me ya da ahlaki bir anla1n1, bir de~er ge~en uzun ylllann ard1ndan, ger~ek bir
yargtst ortaya koyan olan onermelerdir. devrim ger.;ekl~tiren Fregenin ~ah~ma
1
'lnsan asia insan oldiirmemelidir', Ki.ir- lan, o.nennenin yaptstyla ilgili yeni bir
taj koti.id iir', 'Sokrates iyi bir insand1r' go~ yol a~tnl~br. Ozneyi yiikleme
ba~layan kopiilayla (dlr) varolu~al dlr'
1
onermelerini kendilerine omek olarak
verebilecegimjz ahlild onenneler, di~er aras1nda bir ili~ki bulunmad1~1 i~in,
onenne tii.rlerinden, insan eylemlerinin ozne ve yiiklemden olu~an onenneleri
ya d a insanlann karakterlerinin ahllli yla varhk bildiren onennelerden aytnnam.l2.
ilgili deger yarg1lar1 ve i yi, koru, do~ru, gerekti~ini, dile geti.ren bu yeni gorii~,
yanh~ tiiriinden ahlaki terimleri i~er ozne-yiiklem formundaki onermeleri, ii ~
par~aya de~il de, 'Ahmet' ve dazlakt1r'
1
mek bak1m1ndan farkhhk gosterirler.
onerme edimi [tng. propositional acte; Fr. gibi iki par~aya aymr. Onenne, 'Alunet' e
acte propositionel]. <:;a~da~ dil filozofla- dazlakhk yiikler.
nndan J. tSearlein teorisinde yer ver- Varhk bildiren onermeye gelince, bu,
di~i dort soz ediminden biri. ozne-yiiklem formunda ifade edilemez.
Buna gore, tAustinin diizsoz edimi Bunun i~in matemati.kteki de~i~ken fik-
i~inde inceledi~i gonderimde bulunma, rine ihtiya~ duyar1z. Ahmet vardu'
1

attf yapma ve yiikleme edimlerini Sear.. onermesi bize, ad1 Ahmet olan bir ~ey
le onerme edimi ba~h~1 alttnda incele- bulundu~unu sayler.
. mi~tir. t~te bu ba~lamda, konu~antn onkabul [ing.presuppositon;Fr.pr~upposition;
sozii, soylenim veya sozcelemiyle belir- AI. voraussetzung ]. Arzu edilen, i~tenen
li bir ~eye gonderme yaparak, ona be- sonuca ula~mak it;in varsayllmas1, do~ru
lirli bir anlam i~eri~i yiiklemesini sa~ kabul edilmesi gereken onenne; ~anm
layan edime onerme edimi denir. siirecinde belli bir sonuca ula~ma niye-
onermenin yapasa [lng. structure of the tiyle ger~ekl~tirilen kabul. Bir durumun,
proposition; Fr. structure de Ia proposition}. bir olaytn, bir faaliyeti.n ger~ekl~ebilme
Manhkta, onennenin iki ya da ii~ o~e si, bir o~reti, teori ya da tezin ge~erli ola-
den olu~mastyla belirlenen yap1s1 i~in bilmesi ic;in yerine getirilmesi, sa~laruna
kullanllan deyim. st gereken manbksal olarak zorunlu
Antik Yunanda filozoflar, ozellikle de ko~ul.
Aristotelcs, ozne-yiiklem fonnundaki Buna gore, tUmevarunsal akllyi.iriitme-
onenneyi ii~ o~eye ayum&~hr. Buna nin ge~erlili~i, do~anm diizenlili~, diin-
gore, onerme bir ozne, bir yiiklem ve bu yantn gelecekte de, ~imdi ve ge~mi~te
----------------------------------------

660 onsoz paradoksu

oldu~u gibi duzenli olaca~1 onkabuliine de okuyucunun dikkatini buraya ~eke


ba~hdtr; ayru ~ekilde, varolan ~eyleri rei<, bu yanlt~lann sorumlulu~unu iistle-
tiirlere gore suuflayabilmemiz tumelle- nir. Bu durum ise, bir paradoksa yol
rin ger~ekten varoldu~u onkabuliine a~ar; ~iinkii onsozde olas1 yanh~hklarm
ba~h bulunmaktadtr. Bellek de, ge~mi~e sorumlulu~unu iistlenir, fa kat bir yin-
ili~kin bilgi ve kavrayt~uruzm zorunlu dan da, kitabmda tine siirdii~ii her iddia-
ko~uludur.Ayru ~er~ve i~inde, t Kant'm run do~ oldu~una inanmaya devam
bilgi ve anlama yetisinin sentetik a priori eder, zaten do~ru oldu~una inanmasa
ilkeleriyle ilgili o~retisinin Newton fizi- eger, onlan one siirmez.
ginin onkabullerini a~tklama ve temel- Oyleyse, paradoksa gore, yazar, ayru
lendirme, odev ahliHanm da protestan anda, hem iddialamun tiimiiniin bir-
ahlkmm onkabullerini hakh ktlma ~a den do~ru oldu~una, hem de tiimtiniin
basmdan ba~ka hi~bir ~ey olmad1~1 birden do~ru olmadt~IJla, hakh neden-
soylenmi~tir. lerle inanmaktadtr. Paradoksun ortaya
Ote yandan, insani ili~kiler soz konusu koydu~u biiyiik gii~liik, yazann hem P
oldu~unda, ki~inin kar~1smdaki hire- gibi bir onermeye ve hem de P"nin ~eli
yin de alalh oldugunu ve kendisinin ~i~ine inanmasmda hakh kthnnu~ ol-
akla dayanan beceri ve faaliyetlerinden mast, yani mantlksal bir ~eli~kiye ina-
pek ~o~unun onda da bulundu~unu rurken, sa~lam gerek~eleri olmastdtr.
varsaymas1 ve bu durumu kuraca~1 ili~ iinyargt [Os. pe~in hiikum; ing. prejudiC;
kiye temel yapmasma, rasyonel/ik iinka- Fr. prejuge; Al. voreingenommenheit, vo-
bulu denir. rurleil] Bir ki~i. bir gorii~. ya da bir ~ey
iinsiiz paradoksu [ing. paradox of the prefa- hakkmda, belirli birtak1m ko~ullara,
ce; Fr. paradoxe du pniface]. Hakhlandtr- olay, durum ve goriintiilere dayanarak
ma, gerek~elendirme ya da temellendir- onceden edinilmi~ ya da olu~turulmu~
me problemi ba~lammda ortaya ~1kan olumlu ya da olumsuz fikir.
bir paradoks tiirii. ~ genellikle ~evresinden, i~inde
Paradoksa gore bir yazar, akademik ni- bulundu~u ortamdan edindi~i, dii~iin
telikte bir kitap kaleme almaktad.tr. 0, ki- ceyi engelleyen oznel hiikiim olarak on-
tabmda bir~ok iddia one siirrnekte ve yargt. incelenme gere~ duyulmadan be-
sa~lam gerek~elere dayand1~1 i9n, hakh nimsenen ve ~inin zihnine ~o~ kez
olarak, one siirdii~ii bu iddialann do~ru ald1~1 formasyon, etitim ve ~evre tara-
oldu~una inanmaktadu. Fakat ayru fmdan yerl~tirilen dii~iince ve saruyt,
ya.zar, bir yandan da, kitabmdaki iddia- belli bir ~ey, ~i. olay, dii~iince, v. b. g.,
lann tiimiiniin birden. birlikte do~ru ol- hakkmda, yeterli bilgi ya da malfunat sa-
madt~ma inanmaktadrr. Onu, siiz konu- hibi olmadan olu~turulan tavnn iiriinii
su inancmda hakh kllan gerek~ ise, olan, olumlu ya da olumsuz kanaah
daha once yazm1~ oldu~u kitaplarla ilgi- ifade eder.
li teoiibeleridir. Bu ba~lamda, bir teze duygusal olarak
Buna gore, o, kitabmm her iddiasm1, ba~lanmaktan, onciilleri, nesnel bir bi-
do~rulu~unu temellendirdi~ine inana- ~imde de~il de, on yargt.h olarak de~er
rak yazm1~ olmasma kaJlm, sonradan, lendirmekten olu~an forme! olmayan
bu iddialanndan baztlanmn do~ru ol- yanh~a iinyargr yanlr~r ad1 verilir.
madt~lru gormii~tiir; ya da baz1 iddia- iimek~ik [Os. mistiliyye; ing. exemplarism;
lanmn yanh~ oldu~unu, ona ba~kalan Fr.exemplarisme]. 1 Gene! ve en bilinen
gostermi~tir. Bundan dolayt, o, sorum- anlamt i9nde, varolanlan, kendilerinin
lu bir yazar tavnyla, ~imdi yazmakta ilk omekleri olan ezeli-ebedi ger~eklikl~r
oldu~u kitabmda da, onceden fark ede- le a9kJama anlayt~l. Orne~, Platon'un
medi~ini dii~iindii~ii yanh~lann var idealar teorisi omek~ilik anlay~ru ~k
oldu~una inarur ve kitabU"Un onsoziin- iyi bir bi9mde ifade eder. Bu anlayt~ta,
oteki i~in varhk 661

idealar, duyusal dtinyada gordii~iimti.z miizde otanaz.inin yasalla~masl ic;in -;ah-


tilin nesne snlllannm, ahlaki niteliklerin, ~ar, otanazinin temel insan hakJaruun
ba~1nhlann v b.g ., ilk ve yetkin omekleri aynlmaz bir par-;as oldu~unu savun-
olarak varohular. Duyusal nesneler, bi- makla birlikte, otanazinin ir&di obnas1,
reysel davran1~lar, v.b.g., asdlaruun, ilk yani hastarun ~nin sonucu olmas1
omek ya da arketiplerinin kopyalan ola- gerekti~inde 1srar etmektedirler.
rak, onlardan pay almak suretiyle, her ne oteki [ing. the other; l'autrui; AI. ander] 1
ise o olurlar. Konu~an, belli bir durumda bulunan
2 Ornekt;ilik, ayru zamanda sonlu var- ki~iyle ayn1 nitelikte ya da do~ada ol-
bklarm, Tanrt'run zihninde varolan asll- du~u dii~iiniilen ki~i; 2 fenomenoloji-
lann omekleri oldu~unu one siiren teo- de, ki~inin kendi goriintusiinii olu~tu
lojik o~reti olarak ortaya t;lkar. rur, resmini ~izerken soz konusu olan
orneklerle tanam [ing. denotative definiti- belirleyici etmen it;in kullan1lan terim. 3
on; Fr. definition dbzotative]. Tarwnlanan Erke~in otekisi kad1n veya Bah'ntn ote-
terim ya da sozrii~iin kullanddl~l dunun lcisi olarak Do~u ornekJerinde oldu~u
ya da omekleri veren ya da sualayan gibt belli bir konum ya da varh~tn kar-
tarum tiirii. ~lh olan, onun tam kar~1 kutbunda bu-
ortiik tan1m [ing. implicit definition; Fr. lunan konwn ya da varhk.
definition implicite ]. Fonnel dillerde, ome- tHusserl ve tMerleau-Ponty'de oteki,
~in manhk ve matematikte, 'anlam pos- bilint;li ozneye kendi diinya resmini ve
tiila'lanyla yap1lan tan1m tiirii. bu resimdeki kendi yerini tarumlarken
Buna gore, manbk ve matematik soz yarduna olan, ona giit; veren, bilin-;li ve
konusu oldu~unda, belirtik olarak ta anlam aktaran varhkhr. tSartre'da ise,
rumlanama yan terimlere, formelle~tiril oteki, diinya gorii~iimiizii, yakla~lml
mi~ bir dilin ilkel sembolleri ad1 verilir. InlZl buland11an ve bizi bir nesne haline
Her terimin bir anlam old u~una, daha- getiren bir bak1~ ~eklinde ortaya c;Jkar.
SI bu anlam1 belirtmenin bir yontemi ol Eserlerinde, bilin-;li, sorumlu ve ozgiir
mas1 gerekti ~ine gore, ilkel terimlerin ozneye ozgii varhk tarn olan kendisi
de tarumlanabilir olmalan gerekir. For- it;in varh~1n oteki ile olan ili~kilerini in-
mel dillerde bu i~i, o dilin aksiyom ve celeyen Sartre, bu ili~kilerin temelinde
postiilalan yapar. Buna gore, aksiyom utan-; ve a~k ili~kisiyle, ozgurliikler ara-
ve postiilalar, formel dillerde ge-;en ilkel Slndaki ili~kinin bulundu~unu belirtir
sembollerin ortiik tanunlandlr. oteki i~in varhk [ing. being for the other;
otanazi (ing. euthanasia; Fr. euthanasie]. Bir r
Fr. etre pour l' autrui]. Varolu~-;u felse-
ki~inin ya~am1, be lir li ko~ullar albnda, fenin temel varhk kategorilerinden biri
a~u ya da oliimciil bir hastah~ln ya da olarak, kendisi it;in varh~1n, ba~ka in-
rahats1zb~m sonucu olarak, tiim de~eri sanlarla olan ili~kilerinde, onlar1n ba-
ni yitirdi~i, ya~an1r olmaktan ~t1~1, ya- kl~lannin bir sonucu olarak, onlar i-;in
~amak ki~i i~n a~1r bir yiik olup, daya- nesnele~mesi durumu.
rulmaz acllar verdi~i zaman, acr -;eken Ome~in, Sartre'a gore, bilin~li ozne ya
hastarun, ya kendisi ya da hekimler tara- da kendisi it;in varbk, Oteldnin bala~ma
hndan, ao vermeden oldiiriilebilece~ini tibi oldu~u zaman, onun ozgiirlii#Uniin
soyleyen o~reti ya da teori. nesnesi haline gelir. Onu ozne olarak al-
Yunanca 'iyi oliim' anlam1na gelen gdarken, kendisi bir nesne haline gelir.
terim, giiniimiizde, a~lr ve oliimciil bir Bundan dolay1, Sartre'da, ba~kalanyla
hastah~a yakalanm1~ bir kimsenin daya- olan ili~kiler, ozne ile nesnenin, ozgiir-
rulmaz, tahammiil edilemez buld u~u bir liik ile ~eylerin, kendisi ic;in varhkla
durumdan ka-;1~ ya da kurtulu~ yolu kendinde varh~1n kar~1hkl1 ba~lmhh
olarak 'kolay olum' f ac1 -;ekmeden
I ~ bir sonucu olarak, kat;uulmaz bir
oliim' anlamlyla Slillrlanml~tlr. Giinii- bi~mde -;all~mayla sonu-;lan1r.
662 oz

iiz [Lat. essentia; Os mailiyei, niive; lng. es- savunur. Ortega y Gasset insam ta~la,
sence; Fr. essence; AI. wesen]. 1 Bir ~eyi, Heidegger Dasein ya da insam kullaml-
her ne ise o yapan, kendisi olmadan, o maya haz1r varhkla, Sartre ise onu bJ-
~eyin var olamayacaj';l ~y. bir ~eyi, ~akla kar~1la~tmrken, bu ~er~eve i~in
ba~ka bir ~y dej';il de, her ne ise o ~ey de, insan d1~mdaki tiim bu nesnelerde
yapan ~ey. Bu ~er~eve i'>inde, oz, bir var- oziin varolu~tan once olduj';u, yalmzca
hk, nesne ya da ~yin a) ozsel ve zorun- insanda varolu~un ozden once geldij';i,
lu, tanunlayJa Cizellij';ini, b) bir ~eyin, insarun kendisini nasll yapar ya da ku-
temel, ilk ve nihai giiciinii, ya da d bir rarsa oyle olduj';u, onun oziinii kendisi-
~eyin zorunlu i~ baj';mbsl ya da fonksi- nin belirledigi one siiriiliir.
yonunu tammlar. Z Manhkta, bir ~yin ozbelirleme [fng. ident~fication; Fr . .identi-
cins ve tiirsel aymm1 gozetilerek yap1lan fication; AI. identifizienmg]. Bir ~eyin,
tanurunda giindeme gelen oz, 3 episte- bir nesnenin, ozde~lik ilkesi gerej';ince,
molojide, belirsiz bir yiiklernin kendisi belli bir mekiin ya da zaman kesiti i~in
hakkmda olumlandlj';l, varolu~unu tas- de, kendi kendisiyle ozde~ olduj';unun
dik ettij';i ~eyi tammlayan, ak11la anla~l belirlerunesi. Bir bireyin, bireysel bir
hr karakteri ifade eder. varhj';m, tikel bir nesnenin iiyesi oldu-
Oz, felsefe tarihinde, varolu~la kar~l j';u suuf i~ine yerl~tirilmesi ya da be-
kar~1ya getirilmi~tir. Buna gore, ozellik- lirli bir kategori ya da kavrarrun kapla-
le tlk ve Orta~al'; felsefesinin bak1~ a9-- mma sokulmas1, tikel bir nesneyi bir
smdan, bir ozii olmayan bir ~ey varola- kavramla belirleme, o kavramm ger~ek
maz. Bu ~~ve i~inde, bir ~eyin ozii, o lerunesi olarak gorme.
~eyin varolu~undan bal';lmslz olarak ozciiliik tng. essentialism; Fr. essentialis-
dii~iiniilen doj';as1d1r. Hristiyan Orta~al'; me]. 1 Metafizikte, oze bir ger~eklik
felsefesinde, oz ve varolu~ konusunu, yiikleyen, oziin varolu~ kar~1smda on-
Aristoteles~i ~izgide ele alan iinlii Aqui- tolojik bir oncelij';e sahip olduj';unu one
nash Thomas'a gore, cisimsel bir varh- siiren gorii~. Tek tek somut nesnelerin
l';ln ozii, madde ve forrndan meydana kendiliklerinden birtakJm doj';al tiirlere
gelen tozdiir; maddf ya da cisirnsel bir aynld1klanm, her nesnenin iiyesi oldu-
tozii ger~ek bir varhk Mline getiren j';u tiirii ya da smlf1 kesin ve belirli '>iz-
~ey ise, varolu~tur. Ozii varolu~undan gilerle dij';er nesne tiirlerinden ay1rd et-
ayn clan, varolu~u oziinii aktiielle~ti menin miimkiin olduj';unu, her varhj';1
ren veya ger~ekle~tiren sonlu hi~bir ya da nesneyi belirli bir nesne tiiruniin
varbk zorunlu olarak varolmaz. Aqui- iiyesi yapan bir oz bulunduj';unu savu-
nash Thomas, oz ile varolu~un birbirini nan tij';reti. Z Manhkta, baz1 ozellilderin
belirledij';ini sayler. Buna gore, varolu~ bulunduklan bireylerde zorunlulukla
ozii, kendisi sayesinde oziin varhj';a gel- varolduj';unu one siiren anlay1~.
dij';i edim olma anlanunda; oz de varolu- 3 ilk ikisinin bir sentezi olarak, manhk
~u, ~u veya bu tiirden varolu~ olma an- ve metafizikte, ozellikle Platen ve Aris-
lammda belirler. toteles tarafmdan benirnsenen, ve bir
Oziin Varhk ve kavram arasmda yer varhj';m ya da nesnenin oziinii, o nesne-
ald1j';m1 ve onlann orta terimini mey- yi ba~ka bir nesne del';il de, her ne ise o
dana getirdij';ini one siiren Hegel'den nesne yapan, ba~ka bir nesne s1mfmm
sonra, Husser! ozii, bir nesnenin kendi- dej';il de, ait olduj';u suufm iiyesi yapan
sini her ne ise o yapan, ve bu nesnenin ~ey olarak tanunlayan goru~- Buna
herhangi bir ozellij';inden once, bu ozel- gore, insaru insan yapan oz; onun ak1lh
lij';i miimkiin ve anla~du kdan zorunlu bir hayvan olu~udur. insaru oteki hay-
yaplSl olarak tarumlam1~hr. Oysa, va- van tiirlerinden ayud eden ba~ka ozel-
rolu~~u felsefe, insan soz konusu oldu- likleri elsa da, insarun tammlay1a ozel-
j';unda, varolu~un ozden once geldij';ini lij';i, tizsel ozellil';i akdh olu~udur.
ozdetlik 663

4 Epistemoiojide, tammlann varolan dan S1mrlamas1, kendi uzerinde mutlak


~eylerin ozsel ozelliklerini ortaya koyan bir egemenlik kurmas1, kendisini her
onennelere tekabul ettikJerini, bu oner- turlu etkiden bag1mS1Z olarak yonetip
melerle dile getirilen tammlarm geli~tiri yonlendirmesi durumu. Ahlakta, hire-
Jebilecek.Jerini, soz konusu tarumlann yin, akddt~l tutku ve bedensel arzulan-
kavramlann bilgisini verdi.lderini, ve m akhn denetimi altma sokmas1 hali.
kavramsal bilgimizin ttim diger bilgile- ozde~ [Os. aym; ing. identical; Fr. identi-
rin temelinde yer aldtgmt savunan ogre- que; AI. identisch]. Birbirleriyle tam ola-
ti. 5 Bilim felsefesinde, bilim ada.mlanrun rak aym ozellikJeri payla~an, biri hak-
bir fenomenin gerisindeki oz ya da ger- k.J.nda soylenebilen her~eyin eksiksizce
~ekJigi k~ fetmek, ~eylerin dogasma digeri i~n de aynen ge~erli oldugu iki
entellektuel sezgi yoluyla nufuz ebnek nesneden her biri i~in kullarulan stfat.
suretiyle, doAru bilimsel a~tklamalara Buna gore, birbirleriyle ozde~ olan tum
eri~ebileceklerini, ve dolaytstyla bilimin nesneler, ve yine, birbirleriyle ozde~
ozlerle ve bu ozlerin dogru tarumtyla il- olan stmflar, bir ve ayru suufm uyesidir.
gili bir etkinlik oldugunu one suren Ote yandan, a ve b'nin ozde~ olmast du-
g~rti~. <;agda~ bilim filozofu Popper'm rumunda, a'run, b'nin sahip oldugu tum
siyasf, ahl~ki ve bilimsel ilerlemeye engel ozelliklere, b'nin de, a'rurt tiim ozellikle-
oldugunu soyleyerek, kendisine ~iddetle rine sahip oldugunu dile getiren ilkeye
tavtr aldtgl ozctilugun kar~tsmda meter ozde~lerin aynd edilemezligi ilkesi ad1
dolojik nominalizm yer almaktadU". Soz- verilir.
cuklere ve sozcillclerin anal..izine onem . ozdetlik [Os. ayniyet; tng. identity; Fr. iden-
vermek yerine, sozcillcleri arat;: olarak tite; Al. identitiit]. Ayrullk, birlik, kendi
kullanan metodolojik nominaUzm, entel-
kendisiyle aym olma durumu. On.celikle
lektiiel faaliyetin amaCl1U1\, bir nesnenin
ve temelde, bir ~eyin, ba~ka he.,eyden
ozunu ortaya r;U<armak de~il de, davra-
farkh, fakat kendi kendisiyle ayru olma-
ruttmt betimlemek oldugunu one siirer.
SI durumu. Tam olarak, tumuyle ayru,
Ozctilugun 'madde nedir?' ya da 'enerji
ozd~ olma durumu. tki ~ey arasmdaki
nedir?' sorusunu sordugu yerde, 'giin~
enerjisinden yararlanmak nastl mum- tam ve mutlak ayruhk hali ya da benur-
ktindur?' sorusunu sorar. lik ili~kisi.
6 Felsefi antropolojide, varoluKuluga Ozde~lik, bunun dt~mda iki nesnenin
veya varolu~ felsefesine kar~tt olarak, ayru oJmas1 olarak da anla~dtr ve bu
insamn degi~mez bir ozu oldugunu, bir ~er~eve it;:inde nitelilcsel ~e~lilc ve say-
asli, temel insan dogasmm bulundugu- sal ozdeilik olarak ikiye aynhr. Bunlar-
nu one suren goru~. 7 Egitim alanmda, dan niteliksel ozde~lik, iki nesnenin ni-
disiplinin onemi uzerinde lSrarll olan. teliklerinin tam anlamtyla ortak ya da
ogrendnin uzun vadeli ama~lara yon- ozd~ olmasuu ifade eder. Buna gore,
lendirilmesini isteyen, ogrenme sureci- ayn olmalanna ve zamanla mek~nda
nin oztintin, belirli bir i~erigin ozumlen- ~yn yerler kaplamalanna kar~m, nite-
mesinden meydana geldi~ni savunan likJeri tam olarak ~akt~an ve birbirleri-
anlayt~. ne her baktmdan benzeyen nesneler, ni-
8 Feminist felsefede, di~illigin, sadece teliksel olarak ozd~tir. Ote yandan,
degi~en toplumsal orf, Adet ve uzla- niteliksel ozde~lige ek olarak, mek&n
~tmlann urunu olmaytp, bazt temel ba- ve zamanda kaplanan yer de ozde~se,
ktmlardan doga tarafmdan beJirlendigi- niteliksel olarak ozde~ pldugu soyle-
ni one suren goru~. nen nesneler, saytsal olarak da ozde~,
ozdenetim [tng. continma, se~f-control; Fr. yani tek bir nesne olur. Buna gore, sayt-
conrinmce]. Ki~inin kendisini gu~lu tut- sal ozde~lik, bir ~eyin kendi kendisiyle
kular kar~tsmda ve cinsellik bakmun- aym olmas1 anlamma gelir.
664 ozdeflik felsefesi

ozde~lik felsefesi (Os ayniyet felsefesi; varhgm, her nesnenin, ba~ka bir varhk
ing. plzilosophy of identity; Fr. philosophie ya da ~eyden en azmdan bir balamdan,
de l'identite; AI. identitiitsphilosophie]. 1 omegin mekanda farkh yerlerde bulun-
Genel olarak. birciligin bir ttirti olan, ve mak, farkh zamanlarda varolmak a-;I-
ruhla madde, ozneyle nesne arasmda smdan farkh oldugunu, hi-;bir iki ~eyin,
bir aymm yapmay1p, bunlan farkhla~ her bak1mdan aym olamayacag1ru, aksi
mami~ bir birligin ozde~ ogeleri olarak takdirde iki ~ey olmalarmm imkans1z
degerlendiren felsefi ogreti. olacagml dile getiren ilkeye ozde~likteki
2 Daha ozel olarak da, ogretisi Spino- farklzllk ilkesi derunektedir.
za'run felsefesine -;ok benzeyen Alman ozde~lik teorisi [Os. ayniyet nazariyesi;
dti~i.intiril F. W. tSchelling'in metalizik ing. theory of identity; Fr. thlorie de l'iden-
sistemi. Tin ve dogamn ozti itibariyle bir ti te]. Zihin felsefesi kapsammda, -;agda~
ve aym oldugunu savunan Schelling, ne bir madded anlay1~ tarafmdan one stirti-
benin ne de ben olmayarun, varhgm en len ve her zihinsel olay ya da halin, mer-
ytiksek ilkesi oldugunu, bunlardan her kezi' sinir sistemindeki fiziki-kimyasal-
ikisinin birden mutlak bir ~eyde i-;erilen elektriksel bir olay ya da olguyla ozd~
goreli kavramlar old uklaruu belirtmi~ oldugunu dile getiren, bilincin empirik
tir. olarak beyinsel bir stire;le ozde~ oldu-
ideal olanla gen;ek olarun mutlak oz- gunu one stiren gorti~.
de~ligini dile getiren bu felsefeye gore, FWkali:z.min ozel bir versiyonu olarak,
biz, her~eyin nihai ve en ytiksek temeli zihinsel her olaym ya da her zihin hilinin
olarak Mutlak'a, akdytiriitme yoluyla . beynin belli bir haliyle, ilke olarak sapta-
degil de, dogrudan ve arac1~1Z bir en- nabilen fizyolojik. yani fiziksel bir olayla
tellekti.iel sezgiyle ula~abiliriz. ozd~ oldugunu; iki ki~i ziliinsel olan bir
ozdelik ilkesi [Os. ayniyet prensibi; tng. ~eyi payla~hgl, omegin gtine~in SICak
principle of identity; Fr. principe d'iden- olduguna inand1g1, her ikisi de felsefe
tiU]. Iki ~ey arasmdaki bir ili~kiyi degil o~enmek istedi~ zaman, ortak olarak
de, bir ~eyin kendisi olmaslJU dile geti- ayru beyin hallerine ya da fiziki hallere
ren temel dti~tince yasas1, mant1k ilke- sahip oldugunu savunan ogreti.
si. Sozel olarak 'bir ~y her ne ise odur' ozel [Os. hususi; tng. special; Fr. splcial; AJ.
diye, mantlksal olarak da 'A A' du' ~ek special, speciell]. 1 Ki~iye ozgti olan; bir
lindeki bir onermeyle ifade edilen, ldmsenin kendisini ilgilendiren~y; 2
diger mantlk ilkelerinin kendisinin bir yalruzo bir ttire ait olan, ttirle ilgili olan;
ttirevi oldugu manhk ilkesi. 3 belli bir ozeUigiyle ayut edilen, kendi-
Varolan bir ~eyin kendi kendisiyle oz- ne ozgti birtaklm ozellikleri bulunan; 4
de~ligini, ya da dti~tintilebilen her~e genele kar~1t olarak, belirlenmi~, kesin-
yin kendi kendisiyle aym oldugunu dile lik kazanm1~ olan; 5 belli bir kategoriye
getiren, dti~tintilebilen bir ~eyin, nesne ozgti, belirli bir amaca yonelik olan; 6
ka~1hg1 olsun ya da olmasm, du~tinti ortak olmayan, ol-;tilerin d1~ma -;1kan
lebilen diger ~eylerden ayn ve bagim- ~ey i-;in kullamlan s1fat.
SIZ oldugunu ifade eden yasa. Buna gore, ozel terim, bir cinsi ifade
Buradan hareketle, manbk dilinde 'A eden terimden farkh olarak, bir ttirti
A'd1r' onermesine, A'nm. yani varolan ya ifade eden terimdir.
da dti~tintilebilen bir ~yin, kendi ken- ozel dil [tng. private language; Fr. langue
disiyle aym, ve kendisi d1~mda kalan privle ]. tWittgenstein'm, yalruzca kulla-
hefleyden farkh oldugunu ortaya koyan naru i-;in anla~1hr olan dile verdigi ad.
onenn.eye ozdqlik orumTIJ!Si ad1 verilir. Deyimleri, soz konusu deyimleri kulla-
Yine ayru baglamda, dtinyadaki nesne nanm ozel duyumlarma, ya~anblanna,
ve varhklann birbirlerine ne kadar ben- psi~ik hallerine gonderimde bulunan,
zer olurlarsa olsunlar, evrendeki her bundan dolay1 ba~kalan tarafmdan an-
ozerklik 665

la~1lamaz olup, yalruzca deyimleri kul- nenne. 2 Ahlakta, ki~inin, kendi kendisi-
lanan i~in bir anlam1 olan dil. ni belirlemesinden, yonlendinnesinden,
Wittgenstein, felsefesinde ozel dil teri- yonetmesinden olu~an ve her tur da~
nini, her~eyden once birtakJm kurallar baskJ ve zorlamadan ba~uns1zhkla be-
taraftndan belirlenen ve yonetilen dilin lirlenen hall; bir insarun kendi kendisini
ozii itibariyle ortak oldu~nu, ortak bir belirleme guru; kendisini tabi oldu~
dili kullananlann mah oldu~unu, bun- bir ahlak yasas1run koyucusu olarak go-
dan dolay1 ozel bir dilin oJamayaca~liU rebi lmesi yetene~i.
vurgulamak i~in, ikinci olarak da, klasik Ozerklik kavranu, tKanf1n ahlak felse-
ingiliz em pirist gelene~inden gel en ve fesi nin en temel kavramlanrun ba~1nda
bir insan1n do~rudan ve araciSIZ olarak gelir. Ozerklik, ona gore, ki~i, ahlili
yaln1zca kendi ide ve duyumlanyla ta- ozne d~ etkilerden ba~1ms1Z olarak, bir
nl~h~lnt, dolay1slyla ki~inin bildi~i ahlak yasasma duyulan saygyla, ahllli
~eylerin, ozii itibari yle, fizikr nesnelerin bir tarzda eylemeye karar verdigi zaman
kendileri de~il de, ba~kalan i~in giril- soz konusu olur. Kant ozerklik kavranu-
mez olan ki~isel ~eyler oldu~u goru~u ru, Rousseaunun halla hem egemen ve
niin yol a~h~l fizikr dunyay1 nasd olup hem de uyruk olarak goren, insanlarm
da bilebilece~imiz problemine i~aret sadece bizatihi kendilerinin koyduklan
etmek i~in ortaya atrru~tu. yasalara tabi olacakJaruu ifade eden si-
ozellik [Os. hususiyet; Ing. property; Fr. yaset teorisinden ainu~ ve insarun nasd
propriete; AI. eigenschaft, eigentum]. Bir olup da ayu anda bir ahlak yasasma
~eyin sahip oldu~u s1fat, yon, v~he ~bi olur, ahlakhh~1n gereklerini yerine
veya karakteristik. Bir ~eyin salt kendisi- getirirken, bir yandan da ozgUrlu~unu,
ne ozgii ohnay1p, takat kendisiyle ayru insan olma onuru ve yuceli~ini koruya-
suuf i'rinde yer alan di~er uyelere ek ola- bilece~ini gostermek it;in kullanm1~hr.
rak, ba~ka suuflann mensuplanyla da Kantln ahlak ani a y~nda, ozerkli~in
payla~abilece~i nitelik. kar~1h yaderklikliktir. Yaderklik ise, ld~i
Ozelliklerin ontolojil< statuleri soz ko- nin ahlak yasasarun koyurusu olmama-
n usu oldu~unda, tnominalizm sadece Sl, kendisine yabanc1 bir maksim ya da
tikellerin varolduklaruu, ozelliklerin ya yasa veya kendi d1~1ndaki gut;ler tara-
varolmada.k.Janru ya da tikel toplamlan- fandan belirlenmesi, kendisine d1~sal
na indirgenebilir olduklanru one surer. olan bir ~eyle ilgili duygulan, beklentisi
Buna kar~1n, tkavramc1hk ozelliklerin ya da korkusu taraflndan harekete get;i-
farkh olduklanru, fakat zihne ba~unh rilmesini ifade eder.
olduklanru, trealizm ise ozelliklerin zi- 3 Ozerklik, aynca bir disiplinin hit;bir
hinden ba~1ms12 olarak varolduklanru ~eldlde ba~ka bir disipline indirgene-
iddia eder. memesi, diger alan ya da disiplinler kar-
ozel mazaret yanhl [ing. phallacy of spe- ~ISinda mantJksal veya. kavramsal bir
cial pleading]. Gundelik ya~amda, felsefi ba~unslZh~a sahip olmas1 durumunu
tarh~mada, ki~inin, bir ele~tiri ya da ilade eder. Omegin, ahlakm, metafizi-
du~unceyi kar~1tl it;in kabul edip, ken- ~in de, do~a bilimlerinin de, sosyal bi-
disi it;in reddetmesinden, ya da karIh limlerin de bir part;asi o]mada~l, ahlakln
i~in reddedip, kendisi i~in kabul etme- butiin bu disiplinlerden hi~bir ~ekilde
sinden olu~an forme) olmayan yanh~ turetilmeyip, ayn ve ba~unslZ bir di-
turu. siplin oldu~u anlay1~1, ahlak.Jn ozerkli-
ozerklik [Yunanca ben, kendim anJanuna ~ini ortaya koyar. Genellikle analitik
gelen autos + yasa anlam1 ta~1 yan ahlakt;llar ve sezgiciler tarafmdan savu-
nomos'un birle~iminden; lng. autonomy; nulan bu goru~ ahlak1n kendisine ait bir
Fr. autonomie; Al. autonomie ]. 1 Politik an- alaru oldu~unu, metafizikten ba~ka,
lamda, ba~uns1zhk; kendi kendini yO- fizik benzeri do~a bilimleri, psikoloji ve
666 Ozgeci egoizm

sosyoloji gibi insan bi!imleri kar~1smda bir toplum diizeni it;in gerekli olup,
da kavramsal bir bagnns1zhga sahip bu- ahlaki bir diizeni korumarun bizim yara-
ltmdugunu dile getirir. nmlza oldugunu savunarak, ki~isel ~~
4 Ve nihayet, ozerklik sosyolojide ise, kanmlza baglayan ahlaki egoizme kar~1
~u ya da bu determinizm tiiriine tabi ol- ~1kan ozgecilik, ahlaka ili~kin bir ar;lkla-
mayp, kendi ama~lan, ilgi ve ~karlan rnanm ben sevgisine indirgenemeyecegi-
ru ifade ederkcn, kendi kendisini belirle- ni, ba~ka insanlara bizatihi kendilerin-
yen rasyonel toplumsal aktor i~in den, kendi degerleri i~in ilgi ve iyi niyet
kullamlmaktadu. gostermenin ahlakm onko~ulu oldugu-
ozgeci egoizm [lng. altruistic egoism; Fr. nu one siirmii~ ve ba~kalanna kar~lh
tgoisme a/truistique]. +Egoizmle ozgedli- gmda hi~bir ~ey beklemeksizin yararh
gin zorunlu olarak ~eli~ik olmad1guu; alma, ba~kalan i~in kendi ~1karlanndan
tam tersine, ki~inin kendi ~1kanm ve ozveride bulu1una egilimi ve tavnm on
iyiligini gozeten bir bakl~ a~1s1 ve eylem plana ~kartJm~hr. 6zgeciligin temelin-
tarz1yla, ba~kalamun ~1kanm ve iyiligi- de, insanlara ve topluma kar~1 duyulan
ni gozeten bir bak1~ a~1s1 ve eylem tarz- Odev duygusu ya da ki~inin bencilligi-
run birbiriyle uyu~up, birbirini destekle- nin ve bencil arzulanmn iistesinden
digini; ba~kalan i~in ~ba gosterir ve gelip, ahlaki bak1mdan geli~me ve arm-
~al1~uken, kendi ~kanmiZI da hayata rna arzusu bulunabilir.
get;irdi&mizi; ba~ka insanlarm mutlulu- ozgeci yararc1hk [ing. altruistic utilitaria-
gu it;in r;ah~marun bize mutluluk verdi- nism; Fr. utilitarisme altruistique]. Yarara-
gini; ba~kalannm mutsuzlugunun bizim bgm kurucusu Bentharn'm egoist haza-
mutlulugumuza golge dii~iirdugunii sa- bgma kar~1 ~lkan ve onun egoizmini
vunan anlay~ ozgeci lalmaya ~ah~an ingiliz du~iiniirii
ozgecilik [Os. digergdmlrk; ing. altruism; T. Carlyle'm ahl~k gorii~iine verilen ad.
Fr. altruisme; Al. altruismus]. insanhg1, Benthama gorii~ii bir tiir domuz felse-
insanlan ~lkar gozetmeden sevme, ki~i fesi olarak niteleyen Carlyle, onun 'en
yiiksek mutluluk' ilkesini, bizden ideal-
nin kendisini ba~ka insanlann ve toplu-
lerimiz it;in kahramanlara yonelmernizi
m un refahma, gene! iyiligine adamas1
ve mutlulugumuzu iirettigimiz deger-
tavn; ba~kalanmn iyiligini temele alan,
de, yapllglmlz i~te aramamJZI isteyen
diger insanlara kar~1 iyiliksever, iyi ni-
'en yiiksek soyluluk' ilkesiyle tamamla-
yetli, ho~goriilii ve yardunsever olmay
maya ~ah~m1~hr. Zihninsel ya da entel-
bir tavu olarak on pl~na ~kartan, 'ba~ lektiiel hazlarm midenin hazlanndan,
kas ir;in ya~mak' formuliine gore dav- kiiltiiriin hazlaruun da duyumsal haz-
ramnay oneren ahlak anlay~; bendli- lardan ~k daha onemli ve degerli oldu-
gin ve tbireyctligin kar~1smda yer alan gunu savunan dii~iiniire gore, Bent-
bir gorii~ olarak, ~inin kendisini hi~ ham'm egoist hazchg1 ahlaki bozulma
bir ~1kar gozetmeden, ba~kalanrun ihti- ve ~iiriimeyi hizlandJrm~, hapishanele-
ya~ ve ~1karlanna adamas1 gerektigini ri acunas1z katillerle doldurmu~tur.
dile getiren ogreti. ozgiir dii~iince [ing. hur fikir; ing. free tho-
Ozgedlik i~tc bu ~er~eve it;inde, Fran- ught; Fr. pensie libre]. Dini inan~lardan,
SIZ filozofu Auguste tComte'ta, ki~nin batil itikadlardan ba~ms1z alan ve otori-
ba~kas1m ba~kas1 i~in sevmesi, ve bu te ya da otoritelere giivenmeyip, yalruz-
arada tyararc1hkta, ki~inin ba~kas1n1, ca bireysel ara~llrmarun sonucu alan dii-
kendisi i~in. kendi iyiligi it;in sevmesi ~iince tiirii; dini ilkelerden bagunsJZ
diye tammlanml~hr. olup, dinin dogmalanyla suurlarunayan,
Ki~isel ~1kan temele alan, ahlak1 bile, manllk kurallan, biUmsel metodoloji ve
~isel ..,karlanmlZUl ancak ve ancak epistemolojiye uygun olarak geli~irken,
diizenli ve istikrarh bir toplumda ger- ilerlemesi it;in hi~bir sm1r tanunayan dii-
~ekl~ebilecegini, ahlaki kurallann boyle ~iince, ara~hrma, bilim ve felsefe.
ozgiirliikfiiiliik 667

ozgiirliik [Os. l1iirriye!; ing. freedom, liberty; fakat ahlaki odev ve yiikiimliiluge ili~kin
Fr. liberte; Al. freilteitJ. Ki~inin kendi ken- tecriibemizden dolayr, ozgiirlugun vaJSa-
disini belirlemesi, denetlemesi, yonlendir- ydmasl gereken bir ide oldugunu soyle-
mesi ve di.izenlemesi durumu. Bireyin mi~tir. Ona gore, odevin ifade ettigi 'ge-
kendisini, d1~ bask1, etki ya da zorlama- reklilik'ten dolay1, insan iradesinin ozgiir
lardan baglmSIZ olarak, kendi arzu edilir oldugu varsayllmahdu-: 'Yapmam gerek-
ideallerine, motiflerine ve isteklerine gore tigine gore, yapabilirim.' Ba~ka bir de-
yonlendirmesi. Ki~inin, ba~kalannm yi~le, irademizin ozgiir oldugunu karut-
buyruk ve isteklerine gore de~ de, kendi layamasak bile, iradenin ozgiir oldugunu
isteklerine gore davranabilmesi guru. kabul etme zorunlulugumuz vard1r, zira
Ahlaki oznenin, kendi tercihlerine, akla ozgiirliik ve ahlak oylesine aynlmazcasl-
dayah kararlarma, iradesinin buyruklan- na birl~mi~lerdir ki, ozgiirliik. iradenin,
na gore eyleyebihnesi dununu. Varolan ahlak yasas1 d1~mda, ba~ka her~eyden
altematif eylem tarzlan arasmda bir bag1mSlZ olmas1 diye tanunlanabilir.
se9m yapabilme ve yapllan Sefiimin gere- Buna gore, bir insan, odevini gerfiekle~
gini yerine getirebilme guci.i. l(j~inin, d1~ tirme ya da ahlald bir buyrugu yerine ge-
ko~ullan, psikolojik ve biyolojik yaplSl- tirip getirmeme ozgiirlugunden yoksun-
mn belirledigi ~artlan a~may1, a~abilm~ sa, nasd olup da sorwnlu ya da birtakun
yi ba~ararak, kendi ideallerine, istekleri- odevleri olan bir insan olabilir?
ne ve hedeflerine uygun davranabilmesi ozgiirliik~iiliik [Os. hilrriyet~ilik; ing. li-
durumu. bertarianism; Fr. libertisme; AI. libertis-
Bu fierfieve ifiinde, ki~inin, ahlaki ozne- mus }. 1 Zorunlulukfiulugun kar~1smda
nin, ya ahJald karar anmda, ya da geriye yer alan ve insarun iradesine mutlak .bir
baklp dii~iindugunde, karanmn ozgiir- ozgiirliik taruyan, bilinfili insan eylemi-
ce verilmi~ bir karar oldugtlnu, ayru ko- nin basit nedensel terimlerle a9kJanama-
~ullar soz konusu oldugunda, pekala yacaguu one siiren ogreti. iradenin, ki~i
ba~ka tiirlii davranabilmesinin miimkiin nin ic;inde bulundugu psikolojik ve
oldugunu gormesine, hissetmesine bagh fizyolojik ko~ullar tarafmdan belirlenme-
olan oznel duyguya ozgiirlilk duygusu ad1 digini, insamn karakteriyle, onu eyleme
verilir. Ki~inin, zorlamarun, baslarun so- yonelten giidiiler ve insarun iflinde bu-
nucu olmayan sec;imlerde bulundugu lundugu k~ullar arasmda zorunlu bir
zaman, ya~ad1g1 duygu olarak ozgiirliik ili~ki bulunmad1gma, insan iradesinin
hissi, ayru ko~ullar soz konusu oldugun- fie~itli eylem altematifleri kar~1smda
da, ba~ka tiirlii davranabilmenin miim- se9"e pnsma sah.ip bulundugunu, da~
kiin oldugunu bilmenin yarathgl ozgur- baska ko~ullar ve zorlamalardan baglm-
liik sevincini, oniimde her zaman saz olup, kendi kendisini belirledi~ one
altematif eylem tarzlanrun mevcut oldu- siiren anlaya~.
gunu, gelecegin, benim d1~1mda, benden 2 Liberalizmin ilkelerini en Ufi noktaya
bagunslZ olarak belirlenemeyecegini bil- ta~ayan devlet kar~ltl siyasi-iktisadi og-
menin yo! afitlgl duyguyu ifade eder. reti. Kokleri, bireyin ya~am, ozgiirliik
Bu baglamda, Kant'm, ozgiirliik duygu- ve miilkiyet haklaruun onemi ve onceli-
suna yalan bir anlam iflinde, iridenin ti iizerinde biiyiik bir giifile duran ingi-
ozgiir old ugun un karutlari an 1ayacagaru, liz filozofu John tLocke'a kadar geri
fakat ahlak yalruzca ozgiirliikle miim- giden, ve devletin etki ve eylemine smu
kiin olabildigi ifiin, ozgiirlugu bir postii- getirirken, ihtiyafilann en iyi pazar me-
la olarak one siirmek gerektigini ifade kanizmalanyla kar~lland1grm ve fiatl~
eden yakla~amma ozgurlilk postillasz ada malann en iyi pazarda fiOZiimlendigini
verilmi~tir. one siiren a~an liberal gorii~. Gorii~ gii-
!luna gore, Kant, insan iridesinin ozgiir niimiizde R. Nozick ve F. A. Hayek gibi
oldugunu karutlamaya dii~iinmemi~, filozoflar tarafmdan savunulmaktadll'.
668 ozne

ozne {Yunanca 'dayanak', ltemel' anlaml- tir. Kendine ozgii acayip yanlan olma-
na hypokainreuonun Latincedeki muadili yan ozne gelecegi planlar, haz almayt
subjectunr'dan; Os. fail, Zllt, nefis; ing. erteler, siyasi projelere baglanabilir ve
subject; Fr. sujet; Aim. subjekt). 1 Manhk ideolojik nitelikli amac;lar i~in c;ah~abi
alan1nda, bir ~eyin, yani bir nitelik, lir.
ozelllik, karakteristik, yuklem ya da ba Modern ozne, irade ozgurlugune ve ki-
g1ntmm kendisi hakkanda tasdik ya da ~isel ozerklige inanmakla birlikte, c;o-
inkar edildigi, evetlendigi ya da degil- gunlugun goru~une sayg gostermesini
lendigi ~ey. Buna gore, bir onennede, bilir. 0 genelin kolektif iyiligi ad1na ki-
yuklemin bir ozellik ya da rtiteligi gos- ~isel c;karlann1 ikinci plana atmaya ha-
terdigi yerde, ozne bir ozellik ya da nite- zlrdu. Zira o, rasyoneJ kurallara, genel
ligin ta~JYlClSlnl, o ozellige sahip alan iradeye, toplumsal uzla~1mlara, adil go-
~eyi gosterir. runen standartlara sayg1 gosterir ve haki-
2 Metafizikte, tlk ya da Ortac;ag felsefe- kat aray1~1run bo~una olmad1gmdan
sinde, "orada' zihinden bag1ms1z olarak emindir. Bu ~eldlde tarurnlanan oznenin,
ve fiilen varolan ~ey. Anlam1 toze ol- kunnaca bir ~y oldugunu one surerken,
dukc;a yak1n alan ozne terimi, bu ikibin oznenin olumunu yuksek sesle ilan et-
yllhk sure boyunca, dayanagl, dl~ ger- mekten geri d unnayan posbnoderniz.me
c;ekligi ifade ederken, kendisinde nitelik- gore, ozne bir maske, bir kurban, mo-
lerin bulundugunun soylendigi varhk demligin kahnhs1, liberal humanizmin
icadJ, ozne-nesne ikiliginin kaynagldlr.
olarak tantmlanm1~hr. Bu baglamda,
0 eylemin, yaz1n1n ve ifade fonnlanrun
bir ev, bir agac;, v. b. g., ozelliklere daya-
kokeni olmak bir yana, dildeki bir
nak alan ba~ms1z bir ttoz veya ozne-
konum, bir soylem etkisinden ibaret alan
dir. Felsefede tDescartes'a kadar hlkim
bir ~eydir.
alan ve hatta onda dahi kullandan bu
oznel [Os. tufsi, fahsi; ing. subjective; Fr.
terminoloji, oznenin bagllla~Jglnt, salt subject~f; AI. subjektiv). 1 Genel olarak,
bir zihinsel ic;erik olarak evi de nesne ben ve ben olmayan ay1nm1yla birlikte,
diye tanmlar. ozne-nesne ikiliginin bir son ucu olarak,
3 Ozne ve nesne terimlerinin anlanu oznenin d1~1ndaki ~eyler ve durumlar-
1nodem felsefenin ba~lang1c1ndan itiba- la degil de, ozneyle ilgili alan ~ey, oz-
ren kokten bir degi~iklige ugrar. Buna nenin kendisine, kendi zihin hallerine
gore, ozne arbk alg1, tasanm, izlenim, ili~kin dolayimSIZ deneyimi ic;in kulla-
du~unce ve duyulara dayanak alan, du- ndan s1fat.
~iinen, hisseden, bir ~eylerin bilincinde 2 Bir ben veya zihin olarak tasanmla-
alan ~ey olarak ben ya da zihin anlami- nan ozneye ait alan; 3 da~ dunyadan,
na gelir. Nesne ise, soz konusu anlam nesnel temel veya kaynaklardan degil
ic;inde oznenin, yani bireysel bir zihin de, benden, zihinden, ki~isel algdardan
veya zihni alan bireyin d1~1ndaki ya da tureyen, kj~isel yargllannuz1n sonucu
otesindeki varhkllr. alan; 4 salt bilinc; ya da zihinde varolan,
Bu modern ozne, bilginin temeli alan fakat d1~ d tin yada nesnel bir temeli
rasyonel ve irldi varhktl.r. Ozellilcle veya dogrulamas1 olmayan; 5 bilen ki-
postmodemist bak1~ ac;asma gore, doga ~inin kendi bireysel deneyimlerine,
ile arac;sal bir kontrol ili~kisi ic;ine gir- duyum ve algdanna, ki~isel tepkilerjy-
mi~ durumda bulunan ozne akla, rasyo- le tarihine goreli alan; 6 dogruluk ya da
nalite ve bilime guvenir. insanhgm gele- gec;erlilikten yoksun ve keyfr alan, kj~i
ce~ne ve ilerleme imkan1na iyimser sel bir tercih ya da begenjyle ilgili bulu-
bakan modem ozne, akb duygulann nan; 7 kamusal degil de, ozel ve ki~isel
online koyar. Dahas1, modem ozne c;a- alan ~ey ya da ~eyler ic;in kullarulan ni-
h~kan, disiplinli ve sorumlu bir ki~ilik- teleme.
oznelcilik 669

Bu bagiatnda, zihin hallerine, bilint;tc Oznelci bilim anlayt~l olarak da ta-


yer alan veya olup biten ~eylere oznel fe ntmlanan bu yakJa~tma gore, bilimsel
nomenler, pozitif bilimin nesnel, kamuya bilgi, bireyin, bilim adamtntn birtaktm
ve tarh~maya a-;tk nesnel dogrulanna ara-;larla dogrulayabildigi ozel nitelikp
kar~tt dogrulara, oznel varolu~ alantyla teki inan-;lar tak1m1ndan ba~ka hi-;bir
ilgili hakikatlere ise aznel hakikatler adt ~ey olmaytp, bilimsel teoriler de bilim
verilir. Buna kar~tn, ki~i ya da oznenin adamtntn miilkiyetindedir, yani bireyin
kendi kendisinin bilincinde olan pers zihninde varolur.
pektif ya da bak1~ a-;tsl, insantn algtla- 4 On tolojide, nihar ger-;ekJigin ozne, e~
nnm daha ziyade onun algtlan ve ihti- deyi~le bilin-;li zihin oldugu gorti~u. in-
ya-;lartyla, algtlayantn beklentileri ve giliz idealist du~uniiru George Berkeley
ondeyileriyle belirlendigini dile getiren taraftndan benimsenen bu gorii~, mad-
algllama ilkesi aznellik diye tan1mlanu. denin, maddr dunyan1n varolmadtglnt
Nesnellikle ka~1 kar~tya getirilen ve one surer. Veya ger-;ekten varolarun bi-
ozellikle de pozitivist bir metodoloji ta- lin-;li zihln oldugunu one surdukten
raftndan ciddi bir el~tiri unsuru olarak sonra, maddr dunyantn varolu~unu, va-
degerlendirilen oznellik, varolu~-;uluk rolmantn algdarunt~ olmak oldugun u
ve henneneutikte olumlu bir deger ka- savunarak, ozneye tabi kllar.
zanmt~tu. 5 Ahlakta ise, amacn haz ya da mutlu-
oznelcilik [Os. enfiisiyye, nefsaniyye; ing. luk gibi, oznel duyum ve hallere ula~
subjectivism; Fr. sub jectivisnte; Al. subjek- mak oldugunu savunan anlay1~. Oznel-
tivisutus]. 1 GeneI olarak, bir onermenin, cilik burada, insan olmadtgtnda, ahlaki
ya da bir onermeler SJnJltntn dogru)u- eylemlere yiikJenen stfatlann da soz ko-
gunun, bu onermeyi kuran l<.i~i ya da n usu olamayacagt dii~uncesinden ha-
ki~ilerin zihin halleri ya da tepkilerine reketle, insanlar ve insanlarUl eylemle-
bagh oldugunu one suren goru~. riyle ilgili ahlaki yargtlann, insan
2 Epistemolojide, nesnel, yani ki~iden bireyinin onlar kar~tstndaki tepkileriy-
ki~iye degi~meyen genel ge-;er bilgi le, yani onlart algtlama bi-;imi ya da du-
imkantn1 yadstyan, zihnin faaliyetini yumsama tarztyla veya onlar hakktnda
zihin hallerinin bilincinde ohnayla stnu- ne dii~unduguyle ilgili degi~ken ki~i
landtran tavtr olarak oznelcilik, her tur sel yargtlar oldugunu one surer. Nes-
bilginin kaynagtnda bilen ki~inin oznel nelciligin kar~tstnda yer alan bir goru~
zihin hallerinin bulundu~nu ve dt~ olarak oznelcilik, ahllkr degerlerin, in-
dunyaya ya da nesnel, zihin-dt~t bir santn duygu, tavtr, tepki ve duygulan-
~eye ili~kin bilginin soz konusu zihin ntn, arzu ve isteklerinin bir ifadesinden
hallerinden yapllacak bir ;tkanma da- ba~ka bir ~ey olmadtgtnt, dolaytstyla
yandtgtnt savun ur. dt~ dtinyada nesnel bir temeli, zihin-
Oznelcilik, yine bilgi fe lsefesinde, den bagtmslZ bir ger-;ekligi bulunmadt-
buna ek olarak, algt formlanyla anlama gtnl savunur. Ahlakf oznelcilik, buna
yetisinin kategorilerinin oznel ve a priori gore, ahlakf bir probletn ya da -;att~ma
oldugunu vurgulayan tKanfta oldugu yt -;ozmenin, ahllkr yargt ya da deger-
gibi, deneyimin ya da tecrubenin olu~u leri olu~turmarun rasyonel ya da nes-
munda, oznel etmenlere biiyuk bir nel bir yolunun bulunmadtgtru iddia
one1n veren anlayt~t ifade eder. Bu go- eder.
ru~e gore, bilinen ~ey, bUen oznenin 6 Estetikte, sanat eserinde estetik dege-
yapt kazandtrdtgt ve dolaytstyla yarat- rin kendisinden meydana geldigi nes-
hgt bir urunden ba~ka bir ~ey degildir. nel bir nitelik bulundugunu yadstyan
3 Bilim felsefesinde, bilimsel bilginin, ve bir nesnenin estetik degerinin nesne
bilim adamlan taraflndan kabul ve tas- ile estetik ozne veya ahmla ytct arastn-
dik edilen ozel turden bir inant;lar siste- daki bir ili~kiden olu~tugunu soyleyen
ni oldugunu savunan yakla~tm. goru~.
670 oznelerarasahk

ozneleraraslltk [ing. ;ntersubjectivity; Fr. 2 Ontoloji ya da metafizikte, ger~ekten


intersubjectivite; AI. intersubjektivitiit]. 1 varolarun sadece ideler ve idelerin ta~t
Genel olarak, toplumsal ili~kilerin kar .. y&ctsl zihinler oldugunu, ideler ve zihin-
~thklt olarak kurulabilmesi; insanlann ler d1~mda hi~bir ~eyin varolmad1g1
bilgi ya da ya~ama dunyalannda dene- goru~u. Oznel idealizmin yukanda 1.
yilnledikleriyle ilgili olarak, mutlak bir ~alda g~en epistemolojik anlam1n1n on-
nesnellik iddias1nda bul~namasalar bile, toloji alan1ndaki manhksal sonucu olan
mutabata eri~ebilmeleri durumu. bu goru~e gore, yahuzca dolay&ms&z
2 Biraz daha ozel olarak da, salt oznel olarak algdanan ideler ve bu idelerin da-
olmak, tek ki~iye ozgu bulunmak yeri- yanagt olan bireysel zihinler ger~ekten
ne, ~ok say1da ozneye ortak olma, bir~ok varolur. Dunyarun duyulanm1z arac&h-
ozne taraftndan dogru)aruna durumu; g.yla algdanan niteliklerinin algdayan
bir onennenin, hipotezin dogruluguyla ozne ya da zihne bagh oldu~nu one
ilgili olarak genel bir uzla~man1n soz suren oznel idealizm, d1~ dunyadaki
konusu olmast. nesnelere ili~kin dogru bir analizin, ya
Buna gore, ba~ka insanlara mecazlar Berkeley omeginde oldugu gibi, maddi
ve analojiler olmadan, harfi harfine ve bir nesnenin ya da cismin, Tann'run ya
gerc;ekten anla~tlan sozcUklerle iletilen da Tann taraftndan yarahlm1~ insan
du~unce i~erigi olarak bilhnsel bilgi, zihninin idelerinden ba~ka hi~bir ~ey
dogruluk ve yanh~l!g1na, kendisini olmadtgtru ortaya ~tkardtgtnl savunur,
uygun ko~ullar i~inde bulan herkesin e~deyi~le maddi dsimleri oznedeki izle-
karar verebilecegi iddialardan olu~tu nim komplekslerine indirger veya Kant
gu i~in, ozel ya da oznel bir bilgi degil orneginde oldugu gibi, maddi dunyada-
de, ozneler arast ge.;erli bir bilgi olmak ki cisimlerin zihin tarafmdan kurulan
durumundadu. fenomenJer, zihinlerimizin beHi bir tiir-
oznel idealizm [Os. tasavvuriyei enfusiY'Je; den yapJm ya da konstriiksiyonlan ol
tng. subjective idealism; Fr. id~alisme sub- duklanru one surer.
ject~f, Al. subjektif idealisttrus]. 1 Epistemo--
oznenin ademimerkeziJe~mesi [tng. de-
lojide, bir oznenin sadece ve dolayuns&z centralization of subject;Fr. decentralisation
olarak kendi idelerini, kendi zihin
du sujet). Oznenin, t'~ noktas1 ola-
hallerini bilebilecegini savunan goru~.
rak oznellik'i benimseyen, insan ak!Jrun
llk kez olarak tngiliz empirist filozofu kendi inan~lan; degerleri ve kararlann-
John tLocke taraflndan one stirulen bu
dan sorumlu oldugunu dile getirirken,
go~, esas George tBerkeley taraf1ndan
bilin~li ozneyi bilgi, varhk, ahlik ve si-
ge1i~tiri1mi~ ve sonu~ta, tum empirist
bilgi goru~lerinin en temel ilkesi haline yaset felsefesinin merkezine yerl~tiren
gelmi~tir. Bu goru~e gore, bildigimiz
modern felsefenin yakla~tk olarak 200
her~ey son ~ozumlemede ideler adt veri~
ytlhk bir egemenliginin ardmdan, 19.
len kendi zihin i~eriklerimiz olup, bilgi yuzydtn ikinci yansmdan itibaren, mer-
insan zihninden bagrmstz bir d1~ dunya kezdeki konumundan uzakla~t1rdmas1
run degil de, insarun kendi zihin hilleri, sureci.
i~eri v~ zihinsel sure~lerinin bilgisi- tDescartes'm bilen ozneyi bilginin ve
dir. varhgm temeli yapmas1ndan, tKant'm
Ayru goru~un Ahnan filozofu Immanu- bilen ozneyi en yuksek derecede onemli
el Kant'taki versiyonu, bildigimiz ~yin, bir yere oturtmasmdan, onu hem ger~ek
ger~ekligin bizatihi kendisi degil de, li~n ozsel yapasmdan ve hem de ahlik
zihin bilgide kendi i~kin kuresinin d1~1 yasasmdan sorumlu tutmasmdan ve
na 9kabildigi it;in, ozneye bagh feno- uzun ydlar boyunca hakim olan ahlW
menler, zihin taraf&ndan in~a edilmi~ ya tbireycil.ik ve siyasf liberalizmden sonra,
da kurulmu~ olan ~eyler oldugunu one modem ozneyi merkezdeki konum.un-
suren ogretiye tekabul eder. dan uzakla~hran antihumanist hareketin
ozne-yiiklem 671

en one1nli ugraklan ~oyle Slralanabilir: 1 varoJan bir gostergeler sistemiyle ilgili ol-
I<ant'lll oznesini kollektifl~tiren, ozne- gulara dayandagtna belirten Ferdinand
nin elindeki otoriteyi ondan ahp, Geist'a, de fSaussure. 9 Toplumsal ili~kilerden
Mutlak'a veren tHegel. 2 Hegelci idealiz bag1ms1Z bir fail oldu~u varsayalan ano-
min tarihsell~~ oznesini maddi bir dem oznenin topluansal ili~kileri koruma
zernin uzerine oturtan, tkapitalizmin ya- ya da de~i~tirmeye donuk bir ki~isel ka-
raba ve mute~ebbis oznesinin imtiyazla- pasiteden yoksun oldugunu one suren
ruu ondan ahp, kollektif bir tarihsel oz- tAlthusser.
neye, kapitalist uretim tarza ic;indeki 10 Oznenin kay1p ki~i oldu~unu ima
konumu nedeniyle kapitalizmi y1kma ve ederken, esas a1nac1n1n, insan1 yeni
dogru bilince eri~me amac1na yonelen ba~tan kurmaktan ziyade, onu tu1nden
proletaryaya aktaran Marks. 3 'Sabit toz- ~ozundurmek oldugunu soyleyen Levi-
sel bir ben' du~iincesinin ta1n bir kurgu Strauss. 11 Huananist ozne konsepsiyo ..
ve yanllsama oldugunu soylerken, mo- nun undan bir daha geri don i.Umezcesi-
dem ozneyi sorgulayan, oznenjn bilin~ ne kopma zorunlulugu bulundu~unu,
ten yoksun, soz dinleanez, kindar ve gu~ ozneye d uyulan humanist inancan ano-
isteyen biri olup, bashnlma~ bir gu~ isle- dernligin politik bakamdan ku~kulu bir
mini da~a vurdugunu one suren Nietzs- tezahuru oldu~unu savunun<en, insan
che. 4 Bilin~d1~1 kavram1ru geli~tirirken, varhklartrun Bah kulturunde ozneler
bilincin zihinsel hayatun1za ili~kin olarak haline getirili~inin farkh yollanrun tari-
sadece lusmi ve ~arp1talnu~ bir goru~ hini yazmaya koyulan tFoucault. 12 Ve
sagladlglnl one suren ve dolayisiyla, oz- nihayet, oznenin modemli~in bir icad1
nenin butunuyle ~ffaf olan bir bilince old ugun u, ozne uzerinde odakla~ma
e~it oldu~u I<artezyen ilkesini ~okerten run ka~1rulmaz olarak humanist bir fel-
Freud. sefeyi gundeme getirdi~ini ve oznenin
S Epistemolojide ozneye ayncahkh bir kendili~inden bir nesneyi gerektirirken,
yer ve onem verilmesinin metafizikte bir ozne-nesne ikili~ine yol a~tlgnu one
dunyanm indirgeyici bir tarzda nesnele~ suren bilumum postmodemist du~ii
tiri)mesine tekabul etti~ saylerken, nurler.
nesnele~tinneyle ara~sal dii~iinme ve ozne-yiiklem [ing. subject and predicate; Fr.
teknolojinin yooc1 hakimiyeti arasmda sujet et predic:At; Al. subjekt und priidikat). 1
bir ba~ kuran ve dolayasayla, epistemolo- Dilbilgisinde tiimrenin, s6zcuk ya da s6z-
jiden vazgec;ip, ontolojiyi temele koyan; ciik obeklerinden olu~n ve biri isimle,
~eylerin de~erini bir ozne tarafmdan de- di~eri ise 6ille gt>sterilen par~. 2 Epis-
~erli bulunma statusune indirgeyen bir temoloji a'WJSindan, bir tiimcenin neyin
degerler felsefesine ~iddetle kar~1 ~tkan tarb~1hnakta oldu~unu saptamaya yara-
tHeidegger. 6 Oznenin ontolojik bakun- yan par~as1yla, uzerinde konu~an y a
dan ikincil oldugunu one siirerken, onun da tarb~alan ~eyi karakterize eden ya da
anlama veya dilin ku~atlca ortamandan betimleyen par~sa.
~ok daha az onemli oldugunu belirten ve 3 Manbk bakmundan da, ozne, bir nite-
dolaylsayla, oznenin, an]ama ve di)in oz- lik, bir ba~Jnb, bir ozellik ya da karakte-
nelerarasa ortam1nda varoldugunu stiyle- risti~in kendisi hakkanda tasdik ya da
mek suretiyle, dikkati oznenin kendisin- inkar edildi~i ~eye, yuklem ise, ozne
den oznelerarasahga kaydaran Gadamer. hakkmda tasdik ya da inkar edilen ozel-
1 Cznenin varh~a sadece otekinden so- lik, nitelik, karakteristik y a da bag1nttya
rumlu bir varbk olarak gelebildi~ini soy- kar~1hk ge )ir.
lerken.. anodem oznenin tahbna otekini Dilbilgisi, epistemoloji ve mantlk ala-
oh.Jrtan tLevinas. 8 Anlanun oznenin bi- nmda yap1lan soz konusu ozne-yiiklem
lin9i anlamland1rma edimlerine ba~lana aytnma, metafizik alarunda farkh ogreti-
mayaca~Jnl, dilin anlam ve i~leyi~inin lere yol a-;rna~hr. Bir ozne i~in farkh
672 oznitelik

yiiklemler k ullarunarun oznede bir de- oz tan1m1 [Os. tdrifi zati; ing. essential defi-
~~meyi gerektirdi~ini, oysa ayn1 yiikle- tion; Fr. dqiniti on essettielle]. Czsel tarum
mi farkh ozneler i-;in kullanmarun yiik- ya da nesne tan1m1 olarak da bilinen ve
lemde bir de~i~meyi gerektinnedi~ini bir ~eyin oziinii ifade eden tarum. Bir
dii~iinen ve soz konusu de~i~mezli~i ~eyin sahip oldu~u ozellikler aras1nda,
ger~ekli~in en onemli ol~iitii yapan Pia- a) o ~eyin en onemli, ve b) ba~ka ozel-
ton, idealar teorisiyle onceligi ve iistiin liklerin varol u~lan bak1mmdan kendisi-
lii~il yiiklemlere ve dolay1s1 yla kavram- ne bagh oldu~u biricik ozelli~ini veren
lara ve tiimellere venni~tir. tarum tiiru.
Platondan fark11 olarak, ozneye ontolo- Bu tarum tiiriine gore, insan 'alalh hay-
jik bir statu yukleyen t Aristoteles, once van' olarak tarumlanmahdu, -;iinkii insa-
ilk tozii, hi-;bir zaman yuklem olama- run gulme, aJet yapma , semboller ve dil
yan, fakat yaln12.ca ozne olan, ve ba~ka yaratma ve kullanma, yeme~ini pi~irip
hi-;bir ~eyde var ya da mevcut olmayan haZJrlama gibi onemli ozellikleri varolu~
~ey olarak tanunlamJ~tlr. llk tozlerin bi lan bakurundan 'ablh olma', 'aklJ kullan~
reyler, ikincil tozlerin ise turler ve cinsler ma' ozelli~ine ba~hd1rlar. Su halde, oz
oldu~unu savunan Aristoteles'e gore, tanmu bir ~eyin biridk olan ve nesnel
biz bireyler ve turler iizerinde konu~u olarak varolan ozunii ortaya koyan ta-
ruz; bundan dolay1, onun felsefesinde, nundJr.
yalruzca bireyler de~il, f~kat tiirler de oz ve goriiniij [ing. essence and t~ppearence;
manttksal ozneler olarak ortaya ~1kar. Fr. essence et apparance]. Diyalektik mad-
oznitelik [ing. attribute; Fr. attnout; AI. att- deci anlay1~, ya da maddeci bilim gorii
ribut]. Bir varh~1n ya da toziin temel, ~ii tarahndan ger~klikle soz konusu
ozsel, belirleyici, karakteristik ozelli~. ger~ekli~in tecriibe edilme ya da gorun-
Toziin vazg~ilemez, onsuz olunamaz me tarz1 arasmda yapdan ayuun.
niteli~i; toze zorunlu olarak ba~h olan, Bu ikisi aras1ndaki biiyuk farkhhk,
onun o:ztinii meydana getiren ilk ozellik. ayn ve farkh diizeyden analizlere ve bu
Tinsel ya da maddi bir toz i-;in, ka~ul arada bilime duyulan ihtiyac1 a~~a
maz olan, bir ~eyin do~asuu ifade eden, vurur. Maddeci biJim gorii~une gore,
kendisi olmadan bir ~eyin, asia dii~iinii ozle goriinu~ aras1nda bir farkhbk bu-
lemeyece~i nitelik olarak oznitelik.. ayn1 lunmasaydl e~er.. ozlerini ke~febnek
zamanda Tannrun, bilgelik tilrunden iizere, goriinii~lere niifuz edecek.. goru-
ozsel ozellik ya da s1labru ifade eder. nii~lerin otesine ge-;ecek bilime ihtiya~
Dilbilgisinde s1fatla ifade edilen oznite- duyulmayacakt1. Buna gore, goriinii~,
lik, mant1kta, bir onermenin oznesi hak- ozii taraflndan belirlenen ya da etkile-
kinda tasdik ya d a inkar edilen yuki em nen empirik ger-;eklik dilzeyi veya ozun
olarak kar~1m1za ~1kar. ifadesi, tezahiiriidiir.
panenteizm 673

;.nahkumlarm fiziki ko~ullaruu geli~tir


mek ac;Islndan oldutta kadar, maruz kal-
dtldan muameleyi iyile~tirmek baklmln-
dan da devrimci bir proje olmas1na
kar~1n, o Michel Foucau1fnun postmo-
demist bak1~ a~1s1ndan modem disipli-

p ner iktidarm 'mimari bir e~etilemesi'ni


ifade eder. Ba~ka bir deyi~le, eserlerinde
zaman zaman modem donemde, ozne-
nin disipliner pratiklerle nesnele~tirici
disiplinlerin bir nesnesi olarak kurulu~u
siirecini ana liz eden Foucaulfya gore, pa-
paideia. Klasik egitim. Antik Yunan'da, naptikon, uyrulclarda, iktidarm otomatik
ozgiir sitenin aristokrat idealini belirle- olarak i~lemesini saglayan, onlarda sii-
yen yiiksek diizeyden egitim. Belli bir rekli bir izlenebilirlik hali yaratan, sadece
teknik bilgi, tekhne ogretmeyi degil de, ve sadece bireylerin verimlilik arb~1yla
matematik, astronomi, gramer ve felsefe ilgilenen okul, hastahane, fabrika, k1~la
gibi yiiksek bilgiler vermeyi ama~layan, benzeri kurumlarm miikemmel bir tem-
maddeye, duyusal olana bagh uygula- silidir. Modem olan bu kurumlar, daha
mah bilgilere kar~It olarak, entellektiiel aydmlanm1~, ileri ve rasyonel bir ~ag1n
bak1mdan egitmeyi ama~layan egitim insani Uriinlerinden ziyade, yayLlan bir
tiilii. iktidarm etkin ve bireyi tedirgin eden
SOz konusu yi.iksek egitimm teme li Pia . . arac;landu.
ton ve isokrates tarafmdan ablnu~tar. panenteizm [ing. panentheisnr; Fr. pa-
isokrates'in paideiil ya da yfiksek egitimin nentheisme; AJ. panentlreismus]. 'Her ~ey
temeline edebiyah, giizel ve etkili konu~ Tann'dll"' diyen panteizmden farkh ola-
ma sanatuu yerle~tirdigi yerde, Platon rak, 'her~ey Tann'dad1r' diyen ve Tann
matematik ve felsefeyi yerl~tirmi~tir. iJe evreni bir saymayan Tann gori.i~i.i.
Panaetios. Orta Stoa'JWl M. 0. 185-109 yd- Siiref teizmi olarak da bilinen bu gorii~,
lan arasmda ya~am1~ etkili dii~iini.irii. tdei:zmin ve bu arada, tteizmin a~k1nhk
tStoac11lg1n idealist oziinden belli ol- anlay1~1 ve tpanteizmin i~kinlik gorii-
ler i~inde vazge~en, ruhsal dinginlik ve ~iiniin bir ~e~it indirgemecilik oldugu
aldumazhk idealini reddederken, ger- nu, Tann-evren ili~kisininin ortaya ~~
~ekten bilge olan insanlann varolu~unu kard1g1 problemleri ~ozmeye ~ah~uken,
yads1yan Panaetios, ahlak alaru i~inde birinin her~eyi a~k1nhg1, digerinin de
nihai ve en yi.iksek amac1n bi.reyin ozii- i~kinlige indirgemek suretiyle, kolayc
ni.in olabildigince geli~tirilip yetkinl~ bir a~1klamaya yoneldigini savunur ve
tirilmesi oldugunu one siinnii~tiir. bunun yerine, Tann'nm hem degi~me
panaplikon [ing. panapticon]. lngiliz yarar- yen ve hem de degi~en, hem mutlak
Cl 6lozofu Jeremy +Bentham taraf1ndan hem goreli, hem zamarun d1~1nda ve
tasarlaruru~ olan iinlii modem hapisha- hem de ic;inde, hem suurslZ ve hem de
ne pro jesi. Kendi ~a~n1n lngiltere'sinde, suurh oldugunu one surer.
varolan kurumlarda bir refonn yapmaya Ayru zamanda fift kutuplu tanrr anlayz-
kalk1~an Bentham'm omek hapishanesi, ~ r olarak ge~en panenteizme gore,
bir daire ~eklinde, hapishane miidiirii- deizm Tann'y1 ilk Mutlak Neden olarak
niin merkeze yerl~ip her mahkfunu kabul eder, fakat O'nu her tiir etkilen-
gozlemek ve yonetmek imkiruna sahip meden uzak tutar; Tanr1'n1n evrenle her
bulundugu bir yap1du. ti.irli.i ilgi ve ili~kiden uzak bulundugu-
Panaptikon'un, Jeremy Bentham'1n mo- nu savunur. Soz konusu Tann anlay1~1,
dernist ve yararc bak1~ a~1smdan, panteizmin de Tann'y1 tiimiiyle evre-
674 pankozmizm

nin io;ine getirdi~ini,suadan neden ve 'ger~ek olamn rasyonel, rasyonel olanm


sonu~lann bile, tannsal do~amn aynl- da ger~ek oldu~unu; du~iince ile varh-
maz bir par~ast haline geldi~ini, boyle- ~m, manhk ile metafizi~in bir ve aym
likle de Tann'run, ilk ve ger~ek Neden ger~ekli~in iki farkh yuzunden ba~ka
olmaktan ~tldt~tnl belirtir. Panenteizm bir ~ey olmadt~mt' one suren Alman
bu ~er~eve i~inde, Tann'yt soyut, mut- du~unuru t Hegel'in sisteminde bulur.
lak ve de~i~mez gibi yonleriyle evrenin panpsi~izm [ing. panpsychisnr; Fr. panps-
ustiinde, somut, goreli ve de~i~en yon- ychisme; AI. panpsychismus]. Do~amn
leriyle de evrenin i~inde goriir. canh oldu~nu, evrendeki her~eyin bir
pankozmi.zm [ing. pancosnrisin; Fr. patrros- bilince, belli bir duzeyi olan bir bilin~li
misme]. Evrenin, duyular tarafmdan algt- li~e, zihinsel ya~am, ruh ya da tine
lanabilen, imgelenen varltklardan mey- sahip bulundu~unu iddia eden; dunya-
dana geldi~i; evrenin, sonlu bir zihin ya run, i~indeki her nesnenin bir zihin ya
da anlayt~ taraftndan bilinebilir olan da ruha sahip oldu~u kabuluyle daha
fiziki ve psi~ik varhklar dt~mda hi~bir anla~thr hle gelece~ini belirten goru~;
eY i~ermedi~i goru~ii. Butun bir varhk varolan hereyin ruhsal bir ozu oldu-
alarurun ya da tum ger~ekli&n zaman ~unu savunan anlayt~.
ve mekn i~nde varolan fiziki evrenden Maddecili~in tam kar~th bir o~reti olan
ibaret oldu~unu one siiren goru~. ve tarihsel olarak, tDescartes sonrast,
Tann 'y Ia evreni ozde~l e~tiren, evrende- 'do~ada yalruzca insamn mt ruha sahip
ki tum fenomenlerin mutlak tozden, oldu~' sorusuna yarut arayan tarb~ma
Tann'dan aldtklan pay ol.,Usiinde ger- lardan do~an panpsi~i.zm, en iyi bir bi-
~k oldu~nu, fakat evrendeki fenomen- ~imde tleibniz ve tschopenhauer'in fel-
lerin yalruzca mutlak toziin ge9ci form- sefelerinde omeklenir. Buna gore,
Ian ya da gl:lriinu~leri oldu~unu one panpsi~izm, varolan her~eyin ozu itiba-
suren panteizmle kan~tmlan pankoz- riyle ruh ya da tin oldu~unu, evrenin,
mizm, pantei.zmden, metafizik problem- dunyayt tasanmlama gucune, de~i~me
led tumuyle dt~larnak, evrende i~kin ya olana~ma, degi~meye kar~t koyma ya
da a~km bir Tann'ya yer vermemek ve da geliebilme gucune sahip ayn birey-
do~ada, varh~t, aktl yoluyla saptanabilir sel ruhlardan meydana geldi~ini, madd!
bir arnacm varoldu~unu kabul ebnemek gibi goriinen her~eyin, ger~ekte bir ruh
bakurun.dan farkhhk gosterir. oldu~unu, evrende, basitten karma~t~a
panloji.zrn [ing. panlogism; Fr, ptmlogisme; d*u, tasartm guru, duygu ve ~aba yo-
Al panlogismus]. Evrenin logos adt veri- ~nlu~u giderek artan bir ruhlar hiye-
len nesnel bir akhn, ezeli -ebedi bir evren- rar~isi bulundu~unu savunan goru~e
sel zihnin ifadesi ya da tezahiiru oldu~u kar~tltk gelir.
nu, boyle bir zihnin aktuell~mesinden panseksiializm [ing. pansexualism; Fr. pan-
ba~ka bir ~ey olmadt~mt, logos ya da sexualisme; AI. pansexualismus]. Freud'un,
akhn varolan her~eye ve evrendeki her insarun butiin bir psi~ik yaptstrun, ruh-
faaliyete yaytlnu~ oldu~unu one suren sal durumunun, kssacast tum davram~
goru~. Varhk ve du~uncenin C!zde~li~i lanrun cinsellikle, cinsel i~gudu ile a~
ni savunan, do~a ve toplumdaki geli~ lanabilece~ini one suren l:l~etisi i~in,
menin evrensel mutlak Ide ya da aklm soz konusu o~retiye kar~t ~tkan Freud-
manttksal faaliyetinin eseri oldu~unu, kar~t tlan i~in ele~tirel bir ~er~eve i~inde
do~ada manbk bulundu~unu, manttk kullamlan terim.
yasalanyla madd! dunyarun yasalanrun panteist [ing. pantheist; Fr. panthtiste].
bir ve aym oldu~unu one suren o~eti. Tanrt'yt evrenin i~ine yer!e~tiren,
Panlojizm, en iyi ifadesini do~a, zihin Tann'yla evrenin bir ve ayru o!du~unu,
ya da akhn bir ve ayru oldu~unu savu- Tann'mn maddi varhk alaruna a~km
nan, hatta do~ayt akla tbi hle getiren, de~il de, i~ oldu~unu one suren o~-
paradigtna 675

reti olarak panteiztni beni.tnseyen k.i~i Panteizmi eJ~tirenler, s.Qz konusu Tann
ya da yakla~1m i.. in kullanllan stfat. anlayt~uun a~klnhk fikrirti reddetmek
Bu ba~lamda, birci idealizm olarak da suretiyle, ateizme yard1ma oldu~nu
bilinen ve him sonlu zihinlerin Mutlak soylerni~lerdir. Yine, panteizm 'Tanrt,
Du~unce'nin, Tann'run, Zihnin, Tinin her~eydedir' demek suretiyle, varbk de-
ya da Ruhun aynlmaz pan;alan (yonle- receleri arasmdaki ayaruru ortadan kal-
ri, stfatlan ya da tezahiirleri) oldu~unu, dtrdr~, ome~in ta~la insaru bir ruttu~u
Mutlak Dii~unceden yaln1zca soyutla- gerekc;esiyle ele~ti~tir. Panteizmin,
ma ic;inde ayinlabilece~ini savunan go- aynca sonlu olanla sonsuz arasmdaki
ba~lanhy1 sa~lam bir temele oturtamadt-
ru~e panteist idealizm ad1 verilir.
Yine a yru anlam ic;inde, gerc;ekli~in en gt ve belli bir birli~e ula~mada ba~anh
olamadl~ soyleruni~tir.
yiice ve en yuksek bir Ki~ilik olarak
Ve nihayet, panteizmin tkotuluk prob
Tanrt'dan meydana geldi~irti, yeryiizun-
lemini de daha karm.a~k hale getirdi~i
deki ki~ilerin bu Ki~ilik 'in pare; alan ol- ifade edilmi~tir. Buna gore, panteizm ya
du~unu ve Tannsal Ki~ili~in yarahlml~
kotiilugu kokten yadsunakta, ya da kotu
olandan ayn bir varolu~a sahip oldu~u ile iyinin fark1n1 en aza indirgemektedir.
nu savunan o~reti panteist personalizm Bundan dolay da, onun gunaru, ahJaki
olarak gec;er. sorwnlulu~u ve kotulukle mucadelenin
panteizm [Os. vahdeti vucut mezhebi; ing. gere~ini a .. tklayamadl~l soylenrni~tir.
pantheisrn; Fr. pantheisnze; AI. pantheis- paradigma [lng. paradigm; Fr. paradigme).
nrus ). Geni~ bir c;erc;eve ic;inde ele ahnd1 1 Genel olarak, ideal bir durum ya da
~1nda, Tann'run dunya ile olan olumlu ornek, bir ~eye bakl~ tarzl; yargdama
ve organik ili~kisi bak1m1ndan, deizmi olc;utu sa~layan her turlu ideal tip ya da
a~an ve Tanr1'n1n diinyaya a~kln de~il model. 2 Daha ozel olarak da, bilimde
de, ic;kin oldu~unu one siiren Tann an- biHm adam1n1n dunyaya balo~uu belir-
layt~l ya da goru~u. leyen, ona fenomenleri ac;tklama olana~1
Panteizm, Tanrt'run diinyayla ve insan veren model, kavramsal c;erc;eve ya da
Ia mekanik ve d1~sal bir i1i~ki i~de ol ideal teori. y onlendirdigi bilun dahnda,
du~unu one suren deizme donu~me e~i ara~bnnanJn kurallann1 ve standartlan
limi gosterdi~ine inand1~1 tteizme kar~1 n1 koyan, bu alanda c;ah~an bilirn adam
felsefi ve diru bir tepki olarak geli~mi~ lanrun problem c;ozme c;abasuu koordi
tir. Buna gore, teizm sonsuzla sonlu olan ne eden ve yoneten teori, teorik c;erc;eve.
arastndaki ili~kiyi dt~sal ve anzi bir ili~ Terime soz konusu teknik anlanuna ve-
kiye donu~tiirdu~u, sonluyu ba~unstz, rerek, on u bililn felsefesine arm.a~an
sonsuzu ise SlJUrh hale getirdi~i, ve insan eden ki~i, unlu bilim felsefecisi Thomas
ruhuyla Tann arasmda ger..e~ derin ve . tKuhn olmu~tur. Hipotez ya da teorile
ic;ten bir ili~ki ve temasa yer btrakmadtt;J rin deneyin sonucu oldugu, teorinin
duyu deneyinden hareket eden tumeva-
i~n, pan teizm, sonluyla sonsuz arasmda
runin basil urunleri oldu~u goru~une
yak1n ve ezc;el bir temas kurmak ve insa
kar~1 t;~kan Kuhn, gorsel ve entellektuel
ru Tann'ya yakmla~brmak amaClyla, va alg1yla ilgili olarak holistik bir yakla~l
rolan her~eyin bir birlik meydana getir- mi benimsemi~ ve teorilerin ger..ekli~e
digini ve her~eyi kapsayan bu birli~in ili~kin geni~ kapsamll duzenlemeler-
tanrtsal bir yap1da oldugunu iddia eder. den ba~ka hic;bir ~ey olmad1~1ru savun
Ba~ka bir deyi~le, panteizm, Tanrt'yla mu~tur. Teoriler ya da paradigmalar ol-
evrenin bir ve ayn1 oldu~u one surer~ gulardan c;tkmaytp, olgulara an lam
sonlu ve strurll dunyarun ezeli~bedr, s1 veren buHinlerdir. Kuhn'a gore, bilimsel
rurslZ ve n\uUak Varltk'n bir parc;as1, go- du~unce ve faaliyet kavramsal c;erc;eve-
runu~ii ya da tezahurii oldu~unu savu- ler taranndan belirlenir, paradigmalara
nur. gore gerc;ekle~ir.
676 paradoks

Bu ~en;eve i~inde, paradigma, genel te- dilde ortaya ~lkan ve belli ba~h ornekle
orik varsay1m ve yasalarla, bu yasalann ri aras1nda a) Berry paradoksu, b) Epi-
uygulanmalar1 i~in, belirli bir bilim top- menides paradoksu, c) Grelling-Nelson
lulugunun uyeleri taraflndan benimse- paradoksu, d) Yalano paradoksu ve e)
nen yontem ve tekniklerden meydana Richard paradoksu bulunan semantik pa-
gelir. Ba~ka bir deyi~le, paradigm a, radokslar ve 3 ah~1lm1~ manhksal ve
bililn adam1n1n d1~ diinyaya bak1~1n1 kiimekuramsal sembolleri kulland1g1
belirleyen, yonlendirdigi bilim dahnda- i~in, nesne dilinde ortaya ~Lkan ve belli
ki ara~brma faaliyetinin standartlann1 ba~h omekleri aras1nda a) Cantor para-
koyan bir teoridir. Bu paradigma, New- doksu, b) Russell oaradoksu

ve c) Bura-
ton mekanigi, dalga optigi, analitik li-Forti pa.radoksu bulunan kiirrre lcura-
kim ya, klasik elektromanyetizm, Ko- mzyla ilgili paradokslard1r.
pemik'in giine~ merkezli sistemi ya da paralelizm [Os. muvazcih ruhiye nazariyesi;
ba~ka herhangi bir teori olabilir. ing. parallelism; Fr. parallelisme; Al. paral-
paradoks [Y un, paradoksos; lng. paradox; lelismus ]. 1 Genel olarak, iki ya da daha
Fr. paradoxe; AJ. paradoxe]. Genel inan~la fazla olay dizisinin birbirlerine paralel
ra ayk1n dii~en onerme; sezgisel olarak oldugunu, dizilerden birinde ortaya
kabul edilmi~ olan onciillerden yola ~~ ~1kan bir degi~ikligin aynen diger dizi
karak, bu onciillerden tiimdengelimsel ya da dizilerde de ortaya ~lkt1g1n1 savu-
ak1lyiiriitme ile, ya bir ~eli~ki, yani nan gorii~.
dogru olamayan, ya da temel inan~lara iki dizi arasmda nedcnsellik bag1nt1s1-
ayk1n olan bir sonu~ ~Jkarma durumu. na dayanan bir paralellik kuran goru~e
Kabul edilmi~ gorii~lere ya da sagdu- dogmatik paralelizm ad1 verilirken, ne-
yu olarak tanunlanan genel inan~lar bii- densellik ili~kisini reddedip, paraleliz-
tiiniine kar~1t olsa, ayk1n dii~se de, mi koruyan anlay1~ psilco-fizyolojik para-
dogru olabilen bir tiimce; ilk bak1~ta lelizm diye bilinir.
sa~ma, hatta kendi kendisiyle ~eli~ik 2 Paralelizm biraz daha ozel olarak da,
gibi goriinmekle birlikte, dogru olan ya zihin-beden problemi konusunda, zihin
da olabilen bir gorii~ ya da tez olarak beden ili~kisini a~1klayan bir gorii~ ola-
paradoks, dogru kabul edildigi zaman rak ortaya ~1kar. Psiko-fiziksel paralelizm
yanl1~, yanh~ diye goriildiigii zaman ad1 verilen bu gorii~e gore, her psi~ik
ise, dogru oldugu ortaya ~ tiimce ya olaya belirli bir fizi.ld olay kar~ahk gelir.
da onermeyi tarumlar. BW1a gore, para- +Maddecilikle tidealizm aras1nda kalan
doks, kabul edilebilir gibi goriinen, fakat felsefi bir ikiciligi ifade eden bu sonun-
kabul edilemez ya da ~eli~ik sonu~lan cu ogreti, sinirsel ya da fiziki olgularla
olan tiimce ya da onermeyi, dogru kabul psikolojik olgulaTUl birbirine paralel i.ki
edilen onciillerden rasyonel yontemlere, dizi meydana getirdigini one surer.
manbksal kurallara uygun olarak bir ~e paralojizm [Yun. paralogismos; Os. safsata;
li~ki ~1kartan akdyiiriitmeyi gosterir. tng. paralogism; Fr. paralogisme; AI. para-
ilk omekJeri olarak, Eleal1 tZenon'un logismus, fehlschlus ]. Form bakurundan
sagduyunun dunya gorii~iinden ciddi ya da biQmsel olarak yanb~ olan akllyfi-
~eli~kiler tiireten paradokslann1 verebi- riibne ya da genel olarak alai yiiriibnede
lecegim.iz paradokslann belli ba~h tiir- soz konusu olan herhangi bir yanh~ .
lcri, 1 sonsuzluk kavrarru ~evresinde Buna gore, paralojizm yanh~ olan ta
donen, ve sonsuz bir dizinin (omegin, sunsal akuyiiriitmeyi veya manhk ya-
1+1/2+1/4+1/8+... ) nasd olup da sonlu salann ve kurallar1nt kasat giitmeden
bir toplam (omegin, 2 say1s1) meydana ihlal eden akllyiiriibne tarz1n1; manhk ..
getirebilece~ problemi Uzerinde duran sal balwndan ge~erli olmayan, fakat so--
sonsuzlukla ilgili parlldDkslar, 2 Semantik fizmden farkl1 olarak iyi niyetle yiiriitii-
kavramlar i~erdikleri i~ yaln1zca iist- len akllyiiriibneyi gosterir.
Parmen:ides 677

paranleze alma [ing. bracketing; Fr. pa- ve gene! ge~r bir bilirnin temelini olu~
rentMtisation ].Fenomenolojide, bize ideal tururlar, bu yolla felsefe de kesin bir
varhklann belirli ozelliklerini, ili~kileri bilim olur.
ni, v. b. g., bilme imkam veren oze ili~ parapsikoloji. Psikolojinin, normal fiziki
kin sezginin soz konusu olabilmesi i~in, ve fizyolojik a~1klamarun kapsam1 d-
uygularunak durumunda olan fenome- ~mda kalan, doga yasalanyla, alg1,
nolojik teknik. duyum ve akJiyurutme yoluyla a~lkla
Fenomenoloji varbklann ozlerine ula~ namayan olaylan, normal d1~1 insan
may ve soz konusu ozleri tasvir ebneyi yeteneklerini konu alan, az ya da ~ok
ama~layan bir felsefe oldugu, fenomeno- kabul gormu~ dah. Ah~1lm~ ya da
lojinin kurucusu +Husserl'e gore, saf bi- normal olamn d1~mda kalan, yani bili
lince ve bilin~ tarafmdan dolayuns1z bir nen yasa ve ilkelerin kullamlmas1yla
bi~imde tecrube edilen ozlere ula~mak a~1klanamayan fenomenlerle ilgili olan
buyuk bir onem ta~dg i~in, bilindn psikoloji turii.
ozlere ula~abilmesi amac1yla, duyulann Paris Oniversilesi [ing. University of
saglad1g1 tiim verilerden, hatta d1~ dun- Paris; Fr. UniversiM de Paris]. Kurulu~u
yamn varhgmdan bile vazge~ilir. forme! olarak 13. yuzy1lda tamamlan-
Paranteze alma duyulannuzla farlana m~ olmakla birlikte, teolojik ve felsefi
vard1gumz nesnelerin ozlerine, mahiyet- ara~hrmalar merkezi olarak, Orta~ag
lerine ula~may saglayan bir yontem Avrupa kulturune buyuk katk1 yapan
olup, u~ a~amahdn: 1 Tarihle ilgili paran- unlu Universite.
teze alma. Gunluk ya~am, toplumsal Orta~agda, ltalyarun Papahg1, Alman-
~evre, bilim, din, v. b. g., yolu ile nesne- ya'mn imparatorlugu, Fransa'run da bil-
ler uzerine edindigimiz butun goru~leri, gisi oldugu deyi~ine uygun olarak,
kanaatleri bir yana abnak. Burada nesne- Fransa ve Paris, onikind y\izyddan ba~
lerin ozune ail olmayan ozellikler, bizim layarak Avrupa'daki teolojik, felsefi ve
nesnelerle ilgili subjekti.f goru~lerimiz bilimsel ara~brmayla egitimin merkezi
paranteze ahmr. Bu subjektif gor~ler
olmu~tur. lngiltere, ltalya ve Alman-
ahld1gmda, yonelinen nesnenin ozune ya'dan ogrendler Paris'e ve Paris Oni-
ula~lln.
versitesine gehni~ler ve egiti.mlerini ta-
2 Varolu~la ilgili paranteze alma. lncele-
mamlayarak, kendi iilkelerinde dini ve
nen nesnelerin ger~ekten var olup olma-
felsefi kiiltiire katlada bulunurken, Ox-
dgm da bir yana buakmak. 3 Ideallerle
ford ya da Bologna gibi, Paris Oniversi-
ilgili paranteze alma. Husser!' de ide, sez-
gide verilmi~ olan oz anlamma geldi- tesinin nisbeten golgesinde kalan uni-
ginden, mckan ve zamanla ilgili belirle- versitelerde hocahk yapm1~lardn.
nimler bak1mrndan nesnede bulunan Oniversitenin ununun ve etkisinin
her~eyi parantez i~ine almam1z gerekir.
doruk noktasmda ula~ttg1 onii~uncu
Daha sonra ger~ek diinyayt, bu dunya- yuzyilda, ~u isimler, Paris Oniversitesi-
mn raslanhlaruu ve son olarak da yara- nin hoca ve ogrencileri olmu~lardn:
hcl benin kendisini, onun gelip ge~id Aziz Bonaventura, Albertus Magnus,
eylemlerini parantez i~ine almahy1z. Aquinash Thomas, Roger Bacon, Rama-
Bu paranteze alma sured sonunda, ge- h Giles, Brabantb Siger, .Gentli Henry,
riye yalruzca 'mutlak ben ya da 'tran- Duns Scottus. Ote yandan, omegin Ox-
sendental bilin~' kalacakbr. Husserl'e ford Oniversitesinin daha ~ok Augusti-
gore, fenomenoloji bundan sonra bu nus ~gisinde ilerledigi yerde, Paris
anrum~ bilin~te, 'oze ili~kin sezgi' ile Oniversitesine Aristoteles~ilik damgas-
buldugu her~eyi ara~tnacakhr. Bu ~e m vurmu~tur.
kilde bulunmu~ olan ideal ozler, arbk Parmenides. Degi~meyi ve olu~u yads-
zaman ve mekandan bag1msz olmu~ ve yan goru~u, birtak1m a~1lamaz gu~luk
mutlak hale gelmi~lerdir. Bu ozler, kesin lere yol a~nu~ olan unlu doga filozofu.
678 parousia

Parmenides'e gore, evrende degi~en pa!"ousia. 1 Yunan felsefesinde, 'bulunu~,


hi~jbir ~ey yoktur. Gen;eklik mutlak an- mevcudiyet' anlamma gelen terirn. Para-
lamda birdir, kahctdtr, siireklidir, yara- usia Platon felsefesinde, bir Form ya da
hlmamt~hr, yok edilemez; o ezeli ve idearw1 bir nesnedeki mevcudiyetini ta-
ebedidir; onda hareket ve degi~me yok- mmlar.
tur. Parmenides bu sonucu ~oyle bir 2 Ortaljag Hristiyan teolojisinde ise, pa-
ak.J!yi.irtitme 'iizgisiyle elde etmi~tir: Var rousia isa'mn oltimltileri yargliamak ve
olan her~eyi ger~jeklik, Varhk olarak ni- akttiel dtizene son vermek amacyla
teleyelim. Varhk varhga nereden gel- dtinyaya ikinci kez gelecegi anlammda
mi~tir? Burada iki alternatif vardtr: Var- kullamlmt~hr.
hk varhga ya varhktan (yani, varolan Pascal, Blaise. 1623-1662 yulan arasmda
bir ~eyden) ya da yokluktan (yani, var ya~am1~ Frans1z dti~tintirii. Aym za-
olmayan bir ~eyden) gelmi~ olabilir. manda btiyiik bir matematiklji olan, Tor-
ikjnci altematif, rum Yunanh filozoflar ricelli deneyi iizerine eserler yazan ve bir
gibi, Parmenides iljin de kabul edilemez hesap makinesi icad etrni~ olan Pascal'm
olan bir altematiftir, ~jiinkti Yunanhlara temel eseri, oltimtinden sonra yayunlan-
gore, hi~jten hi~jbir ~ey 'ilkmaz. Birinci ml~ olan Pensees [Dti~tinceler]'dir.
altematif soz konusu oldugunda ise, 0, 16.54 yahnda diru bir tecrtibe yata-
Varhgm yarahlmam1~ oldugu sonucu mt~, hayahmn bundan sonraki donemi-
~kar, ~jtinkti 0 varhga kendisinden gel- ne, bilimsel ~jah~malanndan fiOk, din ve
mi~tir. Yani kendi kendisiyle aymdtr. Tann konusundaki gorti~ ve tarh~ma
Varhgm, Parmenides'e gore, parljalan Ian damgasm1 vurmu~tur. Ba~ka bir
da yoktur. Ote yandan, Varhgm hare- deyi~le, Pascal deist bir htimanizmin,
ketsiz oldugu da soylenmelidir. Oyley- rasyonel bir ku~kuculugun ve ozgtir
se, Varhk hakkmda, O'nun var oldugu dti~tincenin egemen oldugu bir ljagda
dt~mda hi~jbir ~ey si:iylenemez. Varhk
ve toplumda, Tann'mn ve tannsal kay-
hareket edemez, degi~mez, fiOk olamaz, ramn ~rekliligini ve guctinti gastenne
zira hareket eder, degi~ir ve fiOk olursa, ljabas1 iljinde olmu~tur.
var olmayan bir ~ey, yani yokluk haline Descartes'1 hem kabul eden ve hem de
gelir. Varhgm var olmak da~mda hi~jbir el~tiren, tDescartes'm matematiksel
ozelligi yoktur. Nitekim Pannenides,
yontemin kullamm alanm1 geni~letmek
ozd~lik ilkesine dayanarak, yalruzca
istedigi yerde, matematiksel yontemin
'Varhk vardar, yokluk ya da var olma-
ba~ka alanlara uygulanabilirligi ve yara-
yan var degildir' demi~tir.
n konusunda ku~kucu bir tavlr takman
Parmenides Varhkla ilgili degi~mezlik
ogretisinin bir sonucu olarak, ic;inde ya- Pascal, bu yontemin teolojiyle de, meta-
~adagumz dtinyamn ger'iek olmadagaru,
fizik1e de bir ili~kisi olmadlgml soyle-
mi~tir. Ornegin, Tanra konusunu ele ala-
ger~jekten var olmaytp, yalruzca bir gorii-
nti~ oldugunu one surer. 0, Varhgm bir
lun. Pascal'a gore, biz, sonlu olarun
varolu~unu ve oziinti biliyoruz, ~jtinkti
parfjasa ohnad1g1 iljin, var degildir ve yal-
ruzca bir gortinti~ ya da aldahc1 bir onw1 gibi, biz de sonlu olup, yer kaph
dtinyadar. Pannenides'in ger~jeklik ve yoruz. Sonsuz olarun varolu~unu bili-
gortinti~ten olu~an ontolojik nitelikli yor, fakat dogas1ru bilemiyoruz, ~jtinkti
ayruruna, akd ve duyulardan olu~an bizim gibi yer kaplasa da, onWl s1mrlan .
epistemolojik nitelikli ayrum kar~ll1k gel- yok. Fakat Tann'ya gelince, onun neva-
mektedir. Ona gore, duyulann tamkhgl- rolu~unu, ne de oztinti bilebiliyoruz.
na guvenmek, bizi goriinti~ler dtinyasl- Pascal'a gore, bir Tann var ise eger, 0
na, degi~menin ger~jek oldugu sonucuna sonsuz derecede kavranamaz bir varhk-
gottiriir. Oysa, akhn sesini dinlemek br. ParljaSl ve s1rurlan olmayan bir var-
bizim ger~jek Varhga yonelmemizi, ger- hk olarak, O'nun bizimle hi'll?ir ili~kisi
~ek Varhg1 tema~a etmemizi saglar. yoktur. Oyleyse, O'nun var olup olmadt
pasifi.zm 679

gm1, varsa eger, dogasmm ne oldugunu yen bir mutluluk arzusu vard1r, bununla
hi.;bir ~ekilde bilemeyiz. birlikte bu mutluluk arzusu, ayru zaman-
Soyut, analitik ve tumdengelimsel dti- da mutsuzlugun da kayna~d1r. Mutlu-
~tinen akd, Pascal'a gore, Tann'run varo- lukJa mutsuzluk aras~ndaki btiytik u.;u-
lu~unu kamtlayamaz. Deizme de, dogal rum, Pascal'a gore, ancak son.c;uz ve
dine de ka~1 .;1kan Pascal, felsefenin de~~mez bir varhk tarafmdan ortadan
Tann'mn varolu~unu kamtlayamad1g1 kaldmlabilir. i~te burada da, insarun za-
i.;in, insana ger.;ek mutlulugunun nere- valhgt ve gunahkarhg1, onun btiytiklti-
de oldugunu gosteremeyecegini soyler. gunti, Tann'ya olan yonelimini ortaya 9-
Ona gore, Stoahlar insana 'Kendinize kanr.
gelin, kendi i~ize dentin ve mutlulugu On a gore, bu kar~1thklar, bLi kar~1tlann
kendinizde bulun!', digerleri ise 'Kendi- birlikte varolu~udur ki, ger.;ek bir prob-
nizin d1~ma 9km. Mutlulugu d1~anda lem meydana getirir. Fakat bu problem,
araym!' diyorlard1. Bunlarc;J.an ikisi de, filozoflar tarahndan .;oztilemez, zira
dogru degildir. Mutluluk, ona gore, ne ku~kucular insaru tam bir hi~tlige indir-
iljimizde, ne de d1~muzdadu; mutluluk, gerlerken, digerleri onu tannla~hr~
Tann'dadU". lardtr. <;oztim, inan~tta, yiliekte, dini bir
Hakikati bilmenin, mutlak dogruluga ya~mdadu, .;unkti yall\lZCa burada,
ula~mamn tek yolunun akd, matematik- inanan insan Tann'ya ili~kin a~k dolu
sel ya da bilimsel yontem olmad1g1ru; bir kavraya~a ula~1r. insarun kurtulu~u,
matematiksel ve bilirnsel dogrulann, sarnimi mtiminde saz konusu olan adeta
insan i~tin bilinmesi gereken en onemli i.;gtidtisel, dogrudan, araCSIZ ve akla
hakikatlere kM~Jbk gelmedigini gaste- bagh olmayan, akU stizgecinden ge,.me-
ren Pascal'a gore, kurtulu~ inan.; ya da mi~ bir kavraYJ~la, Tann'ya teslim olma-
yurektedir. Aksi takdirde, zavalh, sefil dadU".
bir durumda olan insan, hep oyle kala- pasif empirizm [ing. passive empiricism;
cakhr. Ona gore, insan evrenle, sonsuz Fr. empirisme passif; AI. passiv empiris-
olanla kar~1la~tanld1gmda hi.;bir ~ey, mus]. insan zihninin dogu~ta bo~ bir
hi.;likle kar~aJa~tmld1gmda ise, her~ey levha oldugunu, zihinde, daha once du-
dir. 0, ~u halde, hi.;likle her~ey arasmda yularda olmamt~ olan hi.;bir ~ey bu-
ortalarda bir yerdedir. insan, Pascal'a lunmadtguu, bilginin deneyim yoluyla
gore, her iki ucu da bilemez, zira onun geldigini, bilginin kaynagmda duyu
entellekttiel kapasitesi s1mrhd1r; aynca, deneyinin bulundugunu savunan, fakat
duyular ve imgelem tarafmdan da yarul- bilgide zihnin gorevini en az indirge-
tahr. Dahas1, insan ah~kanhg1 doga ya- yen, bilgilenme stirecinde zihni pasif
sasl olarak gortir; toplumsal ya~amda, bir ahc1 olarak goren empirist anlay1~.
gu.;le adaleti birbirine kan~tmr. Yine, pasilizm [Os. sulhc:Uliik; ing. pacifism; Fr.
onda ben sevgisi ya da bencillik hakim- pacifisme; Al. padfismus]. Hangi ama.;la
dir; ki~isel .;d<ara olan egilimi, gozlerini olursa olsun, sava~m her ttirtine kar~u
ger.;ek adalet kar~1smda korle~tirir. K1- .;lkan, sava~lann emperyalist uluslann
sacas1, insan .;eli~kilerle dolu bir varhk ekonomik ftlkarlanna hizmet etti~ ~ek
olup, kendisi i~tin bile, bir muanunadar. lindelO sosyalist dti~tincenin de etldsiy-
0, bedbaht, zavalh ve sefilken, ayru za- le, &ava~m me~nilugu dti~tincesine
manda btiytikttir. lnsarun btiyliklugu, kar~1 tavu alan, sava~m yol a.;tag1 kmm
Pascal' a gore, onun gunahk~rhgmdan fi! ve vah~etin insani degerlere ayku1 ol-
ka.rsanabilir, ~ttinkti dogada hayvanlar dugunu savunan anlayt~.
i.;in dogal olan, onda gunahkarhg1 yara- Ban~ ve ban~.;1hga savunan, bireysel
br. Fakat o, gtinahk~r oldugunun bilin- ve toplumsal ama.;lara ula~mak i.;in ki-
cinde olan bir varhktar. <;eli~kilerle dolu ~isel ~iddet kullarumma, militarizme
bir varllk olan insanda, hi.; sonu gelme- kar~1 ~tlkan; sava~m anla~mazhklan or-
680 Patristik felsefe

tadan kald1rmamn bir yolu olarak go- nf'TJri. Yeni ve ozgtin bir ~Jabanm, dii~iin
riilmesini kabul etmeyen; bireyler ara- cenin soz konusu olmad1~1 bu donem,
smdaki i~birli~i ve yard1mla~may1 gii~ yalmzca daha once ifade edilmi~ do~
lendirmeyi ama~layan, fakat bu tiir rularm ele aluup i~lenmesi ve sistemati-
ili~kilere zarar veren rekabet ve yan~ ze edilmesi yonlindeki ~abalardan mey-
maclh~l ho~ kar~llamayan; uluslararas1 dana gelir..
problemleri, siyasi anla~mazhklan gi- Peirce, Charles Sanders. 1839-1914 y1llan
dermenin tek yolunun diplomasi, uzla~ arasmda ya~aml Amerikah pragmatist
ma ve herkeste varolan insanh~a miira- filozof. Temel eseri Hcrw to Make Our
caat etmek oldu~unu savunan tav1r. Ideas Clear? [Dii~iincelerimizi Nasd Ber-
Patristik felsefe (Os. AM-1 H1ristiyaniye rakla~hrabiliriz?] olan Peirce'm tiim c;a-
felsefesi; ing. patristic philosaphy; Fr. philo- h~malan Collected Papers [Toplu Eserle-
saphie patri.stique]. Orta~a~ felsefesinin ri] adh kiilliyatta toplannu~hr.
Hristiyanh~a kar~1 yoneltilen saldmla- Bir~ok konuda eser vermi~ olan Peirce,
n, tPlaton ve tPlotinos'un gorii~lerin yalmzca felsefeye de~il, fakat modern
den yararlanarak kar~llamaya ~ah~m1~ matematik ve manb~a da ~ok onemli
olan birinci donemi. katkllar yapm~ ve boylelikle iilkesinin
vm. yiizyda kadar olan bu donem bo- en ozgiin ve yarabc kafalanndan biri
yunca Patristik felsefe Hristiyan ogreti- olmu~tur. Peirce, oncelikle pragmatizm
sini felsefenin kavramsal aTa~lamu kul- ak1mmm isim babas1 olmu~, daha sonra
lanarak temellendirmeyi ama~lam1~hr. da onun yonteminin ana hatlanru ~iz
Soz konusu felsefe, Skolastik felsefeyle mi~tir. Frege'yle birlikte, niceleyiciler
modem felsefeden, akla dayandarak manh~1run kurucusu saytlan filozof,
elde edilen sonu~larla vahyin do~rulan aym zamanda semiyotik ara~I:J.rmalan
arasmda bir ay1nm yapmamak bakl- run da ger~ek bir onc:Usiidiir. Nitekim, o
mmdan farkhhk glisterir. Buna gore, fel- gostergenin nesneyle ili~ldsinin benzer-
sefe, teoloji ve d..inin do~rulan, bir biitii- li.k, biti~iklik ya da uzla~1m ili~kisi olma-
niin aymlmaz o~eleri ya da par~alan sma ba~h olarak, gostergeleri ikonlar,
olarak de~erlendirilir. i~aretler ve semboller olarak suuflandlr-
Patristik felsefe kendi iljinde ii~ done- ml~hr.
me aynhr: 1 Hristiyanlrgm dogu~undan 0, felsefede i~e bilgi konusundan ba~
200 yrhna dek olan donem. Bu donem dii- lanu~ ve burada, Aristoteles'in diizeni
~iiniirleri Hristiyanh~m 'ger~ek felsefe' do~ada bulan nesnel yakla~1m1 ile
oldugtlnu savunmu~lar ve Hristiyanh- Kant'm bilgideki diizenin zihnin eseri
~r, ya putperestlerin saldmlanna ya da oldu~unu dile getiren oznel yakla~unl
Gnostisizmin dinsel spekiilasyonlanna run bir sentezini yapm1~ttr. Kavram,
kar~1 koyarak, savunmaya, yanh~ anla- fildr ve teorilerimizin do~ruluklanru,
malan onlemeye ~ah~m1~lard1r. 2 200- onlann yararhhklanyla ozde~le~tiren
450 ylllan ara.srndaki altrn donem. Bu Peirce'a gore, yontem oncelikle diiiin-
donem Yeni-Platoncu iskenderiye Oku- celerimizi a9k ve se~ik hale getirmekten
lunun ve ozellikle de Clement ve Origen olu~ur, oyle ki bu yontemle felsefe bir
gibi dii~iiniirlerin etkisiyle, Hellenistik bilime donii~ecektir. Peirce'm manhk
felsefeyle Hristiyan dini arasmdaki etki- alarunda ve ozellikle de ba~mhlarla ilgi-
le~im ve uzla~1m donemidir. Bu donem, li ~ah~malan, sine~izm olarak tarumla-
Hristiyanh~m dogmalanru Yunan dii- nan evrimci bir kozmolojiyle sonu~lan
~iincesinin terminoloji ve kavramsal ~r ml~llr. Peirce'm, evrende siireklilik ve
~evesiyle ifade etrne donemidir. SOz ko- ~irli~e do~ru giden genet bir e~ilim ol-
nusu Altm <;a~, Aziz Augustinus't.m dugtlnu ortaya koyan soz konusu anla-
felsefesiyle en iist diizeye ula~1r. 3 450 Yl~l, ge~mi~le ~imdi, duyguyla eylem
ylmdan vm. yuzylla dek olan gerileme dO- arasmda birtak1m temel ba~lantdar ol-
pelagiani%m 681

du~unu, evrenjn bir kaos duru~nundan sinde yurtiyerek, tarh~arak yapt1~1 i~in
yasahh~a ve dtizene do~ru geli~ti~ini Aristoteles'in felsefesini tan1mlamada
ifade eder. kullantlan safat. Peripatetik felsefe, ilk~ a~
pelagianizm [ing. pelagianism]. insan1n gu- Yunan felsefesinin~ Akademi felsefesi,
nahkar oldu~unu ve dolaysyla kurtu .. Stoaahk ve Epiktiros~ulukla birlikte~
lu~ i-;.in Tann'run rahmetine veya inaye- dort btiytik ve temel okulundan biri
tine muhta~ bulundu~nu one stiren olarak bilinir.
ortodoks Hristiyan teolojisinden farkll Ote yandan, felsefe tarihinde, Aristote-
olarak, insan1n kendi ~abas1yla da kurtu- les'in izleyicilerine de Peripatetik~r ad1
lu~a, ahl:ikl yetkinlik ya da kemale eri~e verilir. Peripatetikler ti~ ayn donem i~in
bilece~ini savunan o~reti. Klasik anlay- de ele ahrurlar: 1 M.O. 320 yhndan Stra-
~tn insant yazgch~a ve kayttslzh~a to'nun oltim tarihi olan 270 yhna kadar
itti~ini one stiren Pelagius (354-425) tara- olan ilk Peripatetikler donemi, 2 M. 0. 270
fndan geH~tirilmi~ olan gorti~, amaca ydmdan M. 0. 70 ythna kadar olan Gtri-
ula~mak ic;in ~ilecili~i benimsemi~tir. lrnre donemi, 3 M. 0. 70 ydandan M. S.
per accidens. Bir ~eyin do~as1 i~in zo- 230 yhna kadar olan son donem Peripate-
runlu olmayan, 0 ~eyin oztintin bir par- tikler.
~aslnl olu~turmayan ozelliklerin varo- Bu ti~ donemden yaln1zca, Aristoteles
lu~u; zorunlulukla varolmayan bir ruhu ve etkisinin ~ok yo~un bir bi~im
~eyin varolu~ tarzt; bir nesnenin ya da de hissedildi~i ilk Peripatetikler done-
~eyin, ama~h bir faaliyetin eseri ya da o mi verimli olm u~tur. Bu doneme de
~eyin ozsel do~as1n1n sonucu olmay1p~ Aristoteles'in empirik trea lizmi damga
raslantlsal bir bi~imde kazantlan bir ni s1n1 vurmu~tur. Buna gore~ ger~ekten
teli~i; bir varh~1n, tarurunast, belirlen- varolanlar tikeller, bireysel ~eyler olup~
mesi ya da stn1flanmas ba~lam1nda ge- cinsler~ ttirler ikincil tozlerden ba~ka
rekli olmayan nitelik ya da faaliyetleri; bir ~ey de~ildirler. Bilgi yaln1zca, duyu
ve nihayet, bir onermenin oznesine, oz- aractl&~ayla mtimkundtir; ger~ekten va-
nenin ilintilerinden, ilineksel ozellikle- rolanlar somut tikeller olmakla birlikte,
rinden birini izafe eden yukleme faali- bilginin nesnesi ttimellerdir.
yeti i~n kullandan Latince terim. Bu nedenle, olgulann gerisindeki yasa-
peras. Suur, ~ekil, form anlam1na gelen lara ve nedenlere gibneliyiz, hareketten
Yunanca sozctik. tPhy tagoras~1lar ve zorunlulukla bir ilk Hareket Ettiricinin
tPiaton'un belirsiz ya da SllllrSlZ olana ve do~al dtinyadan da ezeli-ebedi ya~a
~ekil veren~ yap& kazand1ran ilke, yasa m kendi kendisini dti~tinen dti~tince
ya da gti~; insan davran1~1n1 rasyonel olan a~k1n bir Tann'n1n varh~1n1 ~Jkar
bir bi~imde dtizenleyen ahlaki ilke i~in samahylZ. t~te~ Eudemos, Teophrastos,
kullandikJan terim. Aristeksenos ve Strate gibi ilk donem
Orne~in~ Phytagoras~1lara gore, evren Peripatetikleri anahatlan ~izilen bu sis-
varolu~unu, sarunn, onu s&rurlannu~ tern ~er~evesi i.;inde bilim ve felsefe yap-
kalmak i~in, Slrur51Z olana baskan ~lkma- rru~lar, mantLk ve felsefcye onemli kat-
51 ilkesine bor~ludur. Bu ilkeyi, evrenin kllarda bulurunu~lardu.
ve evrenin i~erdi~i her~eyin varl&~a ge~ Buna kar~1n Gerileme Doneminin
li~ini aQ.klamak i~in kullanan Phytago- Lyko, Aristo, Diodoros, Erimneos, An-
ras~dar, onu sarunn iyi, Slnllstztn kotti tisthenes ve Sotion gibi . dti~tintirleri~
oldu~unu orta ya koyan ahlaki ve estetik bilim ya da felsefeyle u~ra~may1p, reto..
sonu.;la birle~tirmi~lerdir. rigi geli~tirme u~ra~1 gostererek, kendi-
peripaletik [Yunanca yurtimek anlam1na lerini tarihsel, dilsel ve edebi .;ah~mala
gelen 'peripatein' fiilinden; lng. peripate- ra vermi~lerdir. Buna kar~1n~ son
tic; Fr. peripatetique ]. Gezimd. Derslerini donemin Boethos~ lskendcriyeli Aristo,
o~renci leriyle birlikte, Lise'nin bah~e- Nikolaos~ Aspasius, AristokJes gibi Peri-
682 per se

patetikleri, temelde, Rodoslu Androni- personalizm. mutlak,.Ih~m panteist so-


kos'un nezareti alhnda, Aristoteles'in nu,.Ian ve empirizmin mekan.ik deter-
eserlerini bulup ,..karma, yeniden yaym- minizminden ka,.uunak amaayla, ki~i
lama ve yorumlama ,.abas1 i9nde ol- ve ki~ili~in sahip oldu~u ozellikJerin
lnu~lardu. evreni ve evrendeki he~eyi anJamada
per se. Bir ~eyin sahip oldu~u ozsel ve ba~vumlacak tek anahtar oldu~unu one
asli ozellikler; bir nesnenin do~as1; toz- surer. Personalizm bu ,.er,.eve i,.inde,
sel bir varolu~a sahip olan varhk; bir biitun bir varhk alarurun evrensel bir ki-
ozu olan toz; bir onermenin ozn~ne ~isel bilincin ifadesi oldu~unu, ve insan
onun ozsel ozelliklerinden birini izafe ki~ili~inin ,.e~itli formlan aracdl~lyla
eden yukleme faaliyeti i,.in kullaJUlan bilinebilece~ini ve anla~Ilabilece~ini, ki-
Latince terim ad. ~ilerin biitun bir varhk alarurun ba~ka
Daha ozel olarak da, mutlak, tumuyle bir ~eye indirgenemez ve ba~ka bir ~ey
ba~ImSIZ bir bi,.imde varolan Tann'nm araah~1yla a,.1klanamaz o~eleri olduk-
varolu~ tarz1, Tann'nm ba~ka hi,.bir lanm, ger,.ekli~in ki~ilerden, ki~ilikler
~ey tara.fmdan .etkilenememe durumu den ve benlerden olu~an bir sistem ol-
ve bizim mutlak varhk olarak Tann'y1, du~unu, evrende ki~iden ve ki~ilikten
ona yabanc1 kavramlar kullanmadan daha yuksek bir de~er bulunmadi~uu
bilme tar.z:uruz i,.in kullam.lan deyim. savunur.
personalizm [Os. ~ahsiyye; ing. persona- 3 Frans1z du~unuru E. Mounier tarafm-
lism; Fr. personnalisme; AI. personalismus]. dan geli~tirilen felsefe, ama daha ziyade
1 Genel olarak, ki~inin ve ki~iselli~in ahlak goru~u. Personalizmi, ki~io~lu
onemini vurgulayan goru~. Ki~iyi fiziki nun maddi zorunluluklar ve onun tinsel
sure,.Iere indirgeyen do~alc1 goru~lere geli~imini engelleyen kollektif aygtlar
oldu~u kadar, onu Mutlakm gelip ge,.ici kaqiiSUldaki onceli~ini kabul eden O~re
bir tezahuru olarak goren idealist anla- ti diye t:arumlayan Mounier'ye gore, mo-
Y~a da kar~1 ,.1kan personalizm, ki~iyi dern ,.a~m yeni hilinanizm..i birey /ki~i
en yuksek ve nihai de~er olarak tarum- kar~1th~ma dayanmak durumundad1r.
larken, ger,.ek olan her~eyin ki~i ya da Maddi baskdar ve madded bir hayat tar-
ki~inin deneyimindeki bir o~e oldu~u zmm kokle~tirdi~ insana yabanc1 ve ay-
nu savunur. kln kimi teoriler kar~1smda ki~iyi ve ki-
2 20. yuzydm ba~lannda C. Renouvier, ~ili~i one ,.1karan Mounier'ye gore,
H. Lotze ve J. Joyce gibi du~unurler ta- bireycili~in bireyi kendi benli~ini temel
rafmdan geli~tirilen ve tum sonlu zi- almaya yoneltti~ yerde, personalizm ki-
hinlerin ki~ili~e ve ki~ilere a~km olan ~iyi benli~inden uzakla~hnnay1 ama,.-
Mutlak Ruh'ta eriyip gitti~ini savunan lar. Benlikten uzakla~ma ya da d1~a
akun. do~ru at;llma, Mounier'ye gore, hep ote-
Ger,.ekli~in madde cinsinden oldu~u kine dogrudur. Nitekim, o 'sen ve onun
nu iddia etti~ i,.in, zihinsel sure,.Ieri varh~nda biz, benden once gelir' de-
yoksaY.dl~l ya da a,.1klayamad1~1 gerek- mi~tir.
,.esiyle tmaddecili~e, dunyadaki koti.i- 4 Personalizm, psikoloji alarunda isc,
hik probl~mini a,.1klayamad1~1 gerek~ bireysel ki~ili~in geri kalan her~eyin
siyle de saf tidealizme ka~1 ,.1kan ve kendisine gore de~erlendirilmesi gerek-
varh~m fenomenlerin gerisindeki soyut ti~ini savunan yakla~1ma kar~1hk gelir.
idea ya da bilinemeyen bir toz olmadl- perspektif [ing. perspective; Fr. perspective].
~uu, varolan her~eyin, daha a~a~1 akll 1 Nesnelerin uzaktan gorunu~ tar.z:1. 2
ya da bilin,.Ierin ve nesnelerin dunyas- Bir ~eye yonelik bak1~ a,.1s1, bir nesne-
ru yaratan en yuksek, etkin, ve ama,.h nin, bir ~yin goriilme tarzt. 3 Belli bir
bir bilin,. ya da akbn sonu~u ya da teza- sonuca ula~1rken, bir analizi ger,.ekle~
huru oldu~unu one ~uren goru~ olarak tirirken bilin,.li olarak ya da bilin.;sizce
phantasia 683

varsaydan veya do~ru kabul edilen on- bir perspektiften bakabilir. Metafiz.ik
kabuller. 4 Estetikte, derinlik ve uzakhk a1an1nda kendinde ~eylerin varolu~unu
duyusu. reddeden, her~eyin salt gori..ini..i~lerden
perspektif realizmi [ing. perspective rea- ibaret oldu~nu, evrende si..irekli bir
lism]. insanla insan1n d1~Indalci nesne olu~un hi..iki..im si..irdug-uni..i iddia eden
aras1nda kurulan temas1n alg1 yoluyla Nietzsche, ~e~it1i zihin hallerinin, iradi
oldug-unu, insan varhg-1n1n alg1da kendi faaliyetlerin gerisinde bir toz olarak ben-
zihninden bag-unsLZ nesnelere ni..ifuz den de soz edilemeyeceg-ini one surer.
edebileceg-ini savunan dog-rudan realiz- i~te bu bag-Iarnda bililn, ona gore, olu~
Lnin, ona gore daha geli~mi~ olan, ti.irle- halindeki di..izenden yoksun di..inyaya
rinden biri. teori yoluyla di..izen kazanduma yoni..in-
Bw1a gore, perspektif realizmi dog-ru- de bir te~ebbi..ise tekabi..il eder. Fakat, Ni-
dan realiz1n gori..i~i..i i.;inde yer almakla etzsche'run gozi..inde, bilim tek t~ebbi..is,
birlikte, yeni-realiz.min masan1n buradan yani biricik yorum, mi..imki..in tek pers-
yuvarlak, oradan elips ~eklinde oldug-u- pektif deg-ildir.
nu, dag-1n gi..in 1~1g-1nda ye~il, ayi~Ig-In 0 di..inyaya ve kendirnize tek perspek-
da rna vi oldug-unu sayleyen ve nesneleri tiften bakmamam1z gerektig-ini, ~iJndi
.;eli~ik ozelliklere sahipmi~ gibi gosteren bu pencereden, sonra dig-erlerinden bak-
tutumuna ~1, ~ekillerin, renklerin ve marun ka.;1ndmaz bir zorunluluk oldu-
dig-er niteliklerin nesnenin aslf ve temel g-unu soylerken, bir yorum ya da pers-
nitelikleri olmay1p, goreli ozellikler ol- pektifin dig-erlerinden daha dog-ru
duklaruu savunur. Nesnelerin duyusal olmasa bile, baz1 perspektHlerin dig-erle-
niteliklere mutlak ve kesin bir bi~de rinden daha a~ag-1 ve deg-ersiz olabilece~
sahip olmadtklanru, duyusal niteliklerin g-ini kabul eder.
her zaman bir bak1~ at;~stna goreli oldu- Peygamber. Bir dinde Tannrun mesajlan-
gunu iddia eden anlay1~ olarak perspek- ru ve buyruklaruu insanlara ileten el.;i.
tii realizmi, bizim duyusal nitelikleri her lsiAm inanc1 a.;1smdan, peygamberlerle
zaman belli bir perspektiften, bala~ a.;1- dig-er insanlar aras1nda maddi ya~ay1~
s1ndan alglladlgnniZl iddia eder. baklmmdan bir aynhk, insan olmak ba-
perspektivizm [Ing. perspectivism; Fr. pers- kmundan bir farkhhk yoktur. Peygam-
pectivisme; AI. perspektivismus]. 1 Genel beri dig-er insanlardan ay1ran ~ey,
olarak, kavram, ilke ve kabullerden olu- 1nasum olmak ve gi..inah i~lememek, gi..i-
~up, insanlara d1~ di..inyay1 yorumlama venilir olmak, dog-ru sozli..i ve anlay1~h
olanag-1 veren, birbirlerine e~deg-er ol- olrnak ve mesajlan iletmek gibi ozellik-
makla birlikte, aralarmdan birini tercih lere sahip olmak bakmundan Tann tara-
etmenin bir yolunun bulwunadag-1 alter- ftndan se.;ilmi~ olma durumu ve vahiy-
natif sistemlerin varoldug-W\u savunan dir.
og-reti. Tum bilgilerimizin genel di..inya phanlasia. Yunan di..i~i..incesinde, imge ve
gori..i~i..imi..izle ili~k.ili olup, ihtiya.;lan- tasanrn1, imgesel ve resimsel unsurlan
mJZa uygun geldig-ini, fakat bu arada i.;- olan deneyimi; gori..ini..i~lere dayanan
teki derin ve bireysel ger~kleri ti..imi..iyle veya aldanan zihin h~lini tanunlayan
go:z.nrd1 ettig-ini one si..iren tav1r. terim.
2 Daha ozel olarak da, Nietzsche'nin Phan.taisa Platon'da, duyum ve inanan
deneyim ve bilginin k1smf smtrlamala- bir kan~amana tekabi..il ederken, Aristo-
nndan ka.;1nmanm ve dolayisiyla varh- teles'te dog-ruluk ve yanh~hg-1 mi..imki..in
g-m bizatihi kendisine, mutlak hak.ikate kllan mi..istakil yetiyi ifade eder. Bilgi te-
eri~menin imkans1z oldug-u gori..i~i..i. orilerinde, empirist, hatt~ duyumcu ve
Olgulann varohnad1g-Iru, sadece yo- nominalist bir bala~ at;~Sl benimseyen
rumlann olabileceg-ini one si..iren Nietzs- Stoahlar ise, dog-ruluk ol.;i..itii olarak be-
che'ye gore, her yorurn diinyaya sadece nimsedikleri, a.;1k alg1 ya da kavray1c1
phili.ii

tasaruna phantasia kataleptike adm1 ver- zamlan ve insana arzulanm kontrol


mi~lerdir. Bu tiir bir alg1 at;Jk olup, Sto- etme ve rasyonel bir tarzda eyleme ola-
acl dii~iinceye gore, ruhu nesnesiyle il- nagl veren pratik bilgeligi tammlar.
gili olarak onay venneye zorlar. Phyrrhon. M. 0. 365-275 ylllan arasmda
philia. Antik Yunan felsefesinde, cinsel ya~aJm~ olan, tku~kuculugun kurucu-
bir boyu tu olan a~k it;in kullamlan eros su iinlii Yunanh dii~iiniir. tnsanm bilgi-
ve ahlaki ya da tinsel a~k it;in kullam- ye ula~masamn, goriinii~leri a~1p, ger-
lan agape teriminden farkh olarak, insa- t;eklige eri~mesinin imknslz oldugunu
nm hemcinsine duydugu, cinsel bir savunan Phyrrhon, her gorii~ it;in leyhte
yonii olmayan a~k, baghhk, iki insan ve aleyhte aym derecede giit;lii olan ka-
arasmdaki dostluk ili~kisi; kendisine rutlar bulundugunu, bundan dolay1 ya-
kar~l ozel bir yakmhk duygusu besle- pllmasl gereken en iyi ~eyin hit;bir tara-
digimiz ve kendisi de buna aym duygu fa meyletmemek, bilgisizlik itirafmda
ile yamt veren ki~iyle olan ili~kimiz; bulunmak, hit;bir ~ey soylememek, yar-
iki insan arasmdaki, kar~1hkh sempati gayl asklya almak oldugunu soylemi~
ve sevgi duygusu ic;in kullamlan terim. tir.
philosophe. Frans1zcada 'filozof' anlaml- Bir aldmnazclllk ya da kayats1zhk
na gelen sozciik. Sozciik tarihsel olarak ahlak1 geli~tiren Phyrrhon'a gore, bilge
Frans1z t Aydmlanmasmm etkili ve ki~i, tek bir istek bile duymayan, yalmz-
moda dii~iiniirleri, Buffon, tCondorcet, ca kay1ts1z de~il, fakat aym zamanda
tCondillac, tDiderot, tMontesquieu ve duyarslz olan biridir.
tVoltaire gibi, 18. yiizyll Fransa'smda, physis. Yunan felsefesinde, uzla~1mla ilgi-
farkh gorii~leri savunrnakla birlikte, li olan, insan tarafmdan sonradan konan
aklm iistUnlugune ve giiciine duyduk- yasa, gelenek anlamma gelen nomosa
lan inant;la bir araya gelen bilim adam1 kar~1t olarak, do~a ic;in kullarulan terim.
ve dii~iiniirleri tammlamak it;in kulla- insamn d1~mdaki varllk alarunda kulla-
mlml~tlr. ndd1g1 zaman, dogal nesne, fiziki bir
philosophia perennis. insanhgm ortak ~eyin bile~enleri, ~ylerin gert;ek, ozsel
dii~iinsel mirasm1 tammlamak iizere ve rtihai dogas1 anlamuta gelen physis,
kullamlan Latince deyim. Farkh hatta insan varhklanyla ilgili olarak kullaml-
t;eli~ik g~rii~lere sahip olsalar dahi digmda, insarun dogasma, dogal nitelik-
biiyiik filozoflann eserlerinde ortaya lerine, ki~inin dogal yeti ve giit;lerine
r;tkan hakikatler biitiinii, felsefenin yiiz- i~aret eder.
lerce yilllk get;mi~inden bugiine siizii- Physis sozciigiinii, ~eylerin ozsel ger-
liip gelen evrensel dogrular toplamt. t;eklikJerine, dogalanna, ezeliebedi ve
phronesis. Antik Yunan felsefesinde, bi- yetkin idealann diinyasma i~aret ebnek
limsel ya da teorik bilgiyle, teknik bilgi- ic;in kullanan tPlaton'dan sonra, Aristo-
den farkh olarak, naslla, neyi, ne ~ckil teles physis terimini, insan tarahndan ya-
de yapmak gerektigine ili~kin bilgi. ratllml~ ~eyleri ifade eden tekhne teri-
Belirli ko~ullar s~z konu~u oldugunda, mine kar~1t olarak, nesnelerin dogal
uygun, makUl, kabul edilebilir ya da diizeninin bir part;asl olan her~e}'e kar-
rasyonel bir bit;imde eylemenin temelle- ~Ihk gelecek ~ekilde kullanm1~tlr. Ote
riyle ilgili olan bilgi. yandan, pl1ysis Aristoteles'te, oldugun-
Ya~amda pe~inden gidilecek, yoneli- dan ba~ka bir ~ey olma yoluna girmi~
necek amat;lara, rasyonel insan davraru- olan bir ~eyin oziinii Uade eder. -
~mm nihai ve en yu.ksek hedeflerine, Piaget, Jean. 1896-1980 ydlan arasmda
neyin gert;ekten degerli olduguna ve bu ya~am1~ olan 1svit;reli iinlii psikolog.
amat;lara ula~marun yollarma ili~kin Temel eserleri: Le Langage et Ia Pensee
bilgi olarak phronesis, ya~\ilmdan, ya~an chez l'Enfant [c;ocukta Oil ve Dii~iince],
tllardan tecriibe ve ogrenme yoluyla ka- La Repr~sentation du Monde chez l'Enfant
Pironi.Zm 685

[c;ocukta Di.inya Tasanrn1], lntrodHction Pironizm btiti.in bunlann, biz insanla-


izl'Epistemologie genetique [Genetik Epis- nn hi~bir ~eyden emin olamayacaglml-
temolojiye Giri~] velA Naissance de l' In- Zl, ve hi~bir konuda kesinlige ula~ama
telligence [Zekan1n Dogu~u]. yacagu n1z1 gosterdiklerini, bu nedenle,
Genetik epistemoloji ve bili~sel geli~ bilge ki~iye du~en ~eyin varhgan idea-
ane alan1nda ~1gu a~1c1 ~ah~malar yap- lardan ya da madde ve formdan aneyda-
ml~ olan Piaget ~ocukta dti~i.ince ve dil na geldigini soylemek yerine, bu tiirden
geli~ianinin bir si.ireklilik i~inde degil anlamsaz spektilasyonlardan vazge~mek
de, evrelerden ge~erek olu~tugunu ve ve hi~bir konuda hi.ikum vermeyerek,
birey ~evre ili~kilerinde etkin bir ~ekil yarg1y1 ask.Jya abnak oldugunu belirtir.
de yap1landag1n1 ortaya koymu~tur. Bilge ki~i, hi~bir ~ey hakklnda, onun be-
D1~ dtinyadan yaln1zca izlenimler aJ- lirli bir ~eyden oldugunu soylelnemeli,
Inakl a kahnay1p zekas1n1 etkin bir tarz- o boyledir' de1nek y~rine, 'ban a boyle
da yapdanduan ~ocukta bili~sel yap1, gorlin1nektedir' ya da ~boyle olabilir' de-
Piaget'ye gore, dort evrede ger~ekle~ir: melidir. Soz konusu yarg1ya asklya ahna
1 ilk onsekiz ayh.k duyu devimsel dorumt. tavruun Pironizme gore, yaln1zca teorik
2 18 aydan 6 ya~ana kadar olan oni~lenz degil, fakat pratik bir anlam1 vardar.
sel donem. 3 7 ve ve 12 ya~ arasandak.i Epokhe, ayn1 zamanda her tiirlti deger
somut i~lemler donemi ve nih a yet 4 formel bi~meden ka~1nmak ve dolayas1yla nes-
i~lemler donemi. nelerin kendisine yonelmi~ her ttirlti
Piaget aynca, ~ocuk zihniyetinin yeti~ istek ve arzudan uzak durmak demektir.
kinin zihniyetiyle hi~bir ili~kisi olmadl- Pironizm ayna ku~kuculuk ve yarg1y1
glnl one surmi.i~ti.ir. <;ocugun manhga ask1ya alma tavnn1, degerler alanma da
kendine ozgi.i oldugu gibi, ona gore, yans1tar. Pironizme gore, hi~bir ~ey
di.i~i.incesi de benmerkezlidir. 0 kendi- kendi i~inde gi.izel ya da fiirkin, dogru
si i~in geli~ir, kendi tarz1nda eglenir; ya da egri degildir, en azandan bizim
akhn kavramsal bilgileriyle ilgisi yok- onun gi.izel ya da (irkin oldugundan
tur, ~eli~ki bilmez. <;ocuk ancak ba~ka emin olma imk&namaz yoktur. Dl~amaz
lannln di.i~i.incesiyle temasa ge~tigi daki ~eyler bizim a~amazdan en ki.i~i.ik
zaman manttkh olmaya ba~lar. bir farkhhk yaratmaz. Bilge ki~i, i~te
Pironizm [Os. PirTon iyye; ing. PyTThonis111; bu durum kar~asanda yalnazca ruh
Fr. Pyrrhonisme; AI. Pyrrhonismus]. Dnli.i si.ikunetine ula~maya, ve bu ruh halini
di.i~i.ini.ir Pyrrhon tarafmdan kurulmu~ daima korumaya ~ah~c:akbr. Bilge
obtn ilk~ag tku~kuculugu. insan da, herkes gibi belli bir bi~iande ey-
tDemokritostun duyusal niteliklerle il- leme ihtiyacmdadu ve o da, en azmdan
gili gori.i~i.inden, tSofistlerin goreciligin- temel ihtiya~lanru kar~alamak amaayla,
den ve tKirenelilerin epistemolojisinden pratik ya~ama kallhr. 0, bu ~er~eve i~in
etldlenmi~ olan Pironizm insan akhn1n de, insanan mutlak dogrulara ula~masl
~eylerin ozi.ine, goriini.i~lerin gerisinde- nan olanakslZ oldugunu bilerek, herkes
ld ger~eklige ni.ifuz edemeyecegini, ~ey gibi davrarur, geleneklerin, orf ve adetle-
lerin bizim i~in kavrarulamaz oldugunu rin, dogru ~akmasa muhtemel gori.i~lerin
one surer. insanlann yalnazca ~eylerin sadak izleyicisi olur.
kendilerine nasal gorundi.ikle1ini bilebi- Pironizme gore, ger~ekligin bizzat
leceklerini, ayna ~eylerin farkla insanlara kendisinden vazge-;ti~imiz zaman, bize
farkh gori.indi.iklerini ve bizim bu gori.i- gori.ini.i~ler kahr. Bizi eylemlerimizde
ni.i~lerden hangisinin dogru oldugunu, yonlendirecek olan ~ey de, i~te bu go-
hangi insanln hakh oldugunu soyleye- riini.i~lerdir. Pironizm, ku~kucu felsefe-
meyeceg&mW savunan Pironizme gore nin insana mutluluga goturebilecegini,
her iddia i~in, birbirlerine ~eli~ik olan zira bu felsefenin lnsana, varhgan bilgisi-
iki karut ya da di.i~i.ince ileri si.iriilebilir. nin olamayacagaru gostermekle, bu liir
686 Platon

bir bilgiyi, varhk iizerine spekiilatif tar- sergilemi~tir. Ona gore, degi~en hi~bir
h~mayi anlamstz hale getirdigini, bilgi- ~kilde bilinemeyecegi i~in, insan zih-
nin imkanslZ oldu~nu gosterirken, in- ninden bag&mSlZ olan, degi~mez bir
sam bo~ kuruntulardan kurtard1gm1 varhk olmahdtr. Mutlak ve kesin bir bil-
savunur. Pironizme gore, oliimiin ne ol- giye eri~mek ve bu bilgiyi ba~kalanna
dugunu bilmedigimize ve aym ~ekilde aktarmak durumundaysak eger, Pla-
oliirriden sonraki ya~am hakkmda da ton'a gore, diinyada sabit, kahct ve d~
bir bilgimiz olamayacagma gore, oliim- gi~mez olan birtak1m varhklar olmah-
den hi~ korkmamam1z gerekir. <;unkii dtr. 0 bu degi~mez, sabit ve kahct
insan bilmedigi ve bilemeyecegi ~eyler varhklara idealar adtm verir. Oyleyse,
le ilgili olarak korku ve tedirginlik i~in Platon'a gore, bilgi tikel olamn ve degi-
de olamaz. Bilgi miimkiin olmadtgl i~n, ~enin be~ duyu yoluyla kazamlm1~
insan bilgilenmek amactyla ara~hnna empirik bilgisi degil de, degi~mez ve
vapmaz ve kendisini zahmete sokmaz. tiimel olamn aktl yoluyla kazarulan
lnsan i~in her baklllldan rahatlaho ve ezeli-ebedi bilgisidir.
huzur verici olan bu duruma, Pyrrhon, Metafizigi: idealar yalmzca bilginin
ruhsal huzur ve siikilnet anlamma nesneleri olmakla kalmazlar, onlar ayru
gelen, ataraxia aduu vermi~tir. zamanda ger~ekligi olu~turan varhk
pistis. Yunancada inan~ anlamma gelen kategorisini meydana getiren temel var-
terim. Pistis Platon'da tahmin anlamma hklardtr. Ba~ka bir deyi~le, Platon,
gelen eikasiayla birlikte, fenomenlerin 'Ger~ekligin ne oldugu', 'Neyin ger~ek
bilgisine tekabiil eden ve sam ya da ka- ten var oldugu' ~eklindeki temel meta-
naat anlamma gelen doxayt olu~turur. fiziksel soruya, ger~ekligin madde ya
piyetizm [Os. ziihdiyye; ing. pietism; Fr. da da~ diinyada degil de, dt~ diinyada-
piitisme; AI. pietismus]. inancthk. Hristi- ki ~eylerin idealannda oldugu yamhm
yanhkta soz konusu olan forrnel ve uzla- venni~tir. Bizim algtladagtm.IZ duyusal
~tmsal ogelere bir tepki olarak geli~en, ~eyler siirekli olarak degi~mektedir.
bir yandan inancl dogru dini ogt-etiyi Ona gore, duyusal nesneler, degi~me
tasdik etmeye e~itleyen entellektiializ- den mutlak olarak bagt~tk olan bir ger-
me, diger yandan da Hristiyanhgt kuru- ~ekligin varolu~unu zorunlu kilacak ~
lu geleneklere uygunlukla ozde~le~tiren kilde, siirekli bir degi~meye maruz
tavra kar~1 ,.tkan ve dinde tecriibenin, kahrlar. Duyusal nesneler varhga geli~
ki~isel ya~antmm, duygu ve ki~isel ka- ve yokolu~, biiyiime ve ~iiriimeden .
hlurun onemini vurgulayan ak.Jm. ba~ka, yer degi~tirir, niteliksel ve nic~
Dinde bili~sel ogeden vazge,.erek, ki~i liksel degi~meye ugt-arlar. Bundan dola-
nin kendisini one surmesine, vakfetme- yi, duyusal nesnelere yiiklenebilecek
sine onem veren, her~eyi bir k1y1ya ata- rum nitelikler, yiikleme faaliyeti suasm-
rak, i~el tecriibe ve ya~anbya on plana da, algJSal yarg~ ya da onermenin za-
~tkartan tavu. Ruhun kurtulu~u baki mansal bir niceleyici ya da belirlemeyle
mmdan, duyguyu ve ahlaksal ya~ama tamamlanmasll\1 gerektiri.r. Buna gore,
onem veren anlayt~. ayru ~ey farkh zamanlarda farkh ozellik-
Platon. M. 0. 427-347 YJIIan arasmda ya- lere sahip olur. 0 belirli k~ullar alttnda
~ am&~ olan ve dii~iince tarihinin tam- biiyiik, ba~kaca durumlarda kii,..uk g~
dt~ ilk ve en biiyiik sistemin kurucusu riiniir. Birine gore biiyiik, bir ba~kasma
olan iinlii Yunan filozofu. gore ise kii~Uktiir. Belli bir zamanda mat
Temeller. Sisteminde, Sofistlerin Yunan ve karanhk, buna ka11m ba~ka bir za-
toplumu iizerindeki olumsuz etkileriyle manda parlak ve aydml1k goriiniir.
sava~maya ~ah~m1~ olan Platon, i~e Demek ki, bireysel nesnelerden olu~an
oncelikle bilgi konusuyla ba~lam1~ ve ve bizim duyularumzla alg~ladtgllllaz
mutlak ve kesin bir bilginin var oldugu duyusal diinyayt inceledigimizde, onda
konusunda tiimiiyle dogmatist bir tavu mutlak, kahct, duragan ve tutarh hi~bir
Platon 687

yon bulmunad1~mt, ondaki her~eyin le, ldealara anla~IIabilirlik kazandmr.


de~i~ken ve goreli oldu~unu goriiyo- iyi ideas1, bundan ba~ka akiila anla~I
ruz. Platon'a gore, boyle bir diinya ger- labilir nesnelerin varhk ve ger~eklikle
~ de~ildir, ger~ekten var olamaz; o rinden sorumludur.
duyusal diinyamn yalruzca goriinii~ler iyi ideas1 ger~ek varii~m otesindedir.
den meydana gelen bir diinya oldu~u Platon'a gore, insan uzun y1llar mate-
nu savunur. Bu duyusal diinya, ~u matiksel bilimlerle ve diyalektikle u~
masa, ~u heykel, ~u kitap gibi, ~u di- ra~tlktan sonra, varii~m ve ger~ekli~in
yerek gosterdi~imiz bireysel nesneler- kayna~I olan iyi ideas1ru mistik bir tec-
den meydana gelmektedir. Bu diinya- riibeyle, ozel bir sezgiyle tamr. <;:iinkii
daki nesneler, de~i~en, kendilerinde Iyi ldeas1 varh~m otesinde olduktan
kar~It yiiklemleri bannd1racak ~ekilde, ba~ka, insamn kavray1~ giiciiniin Simr-
eksikli, goreli, ba~unh ve bile~ik olan lanmn da otesindedir. iyi ideasmm
~cylerdir. Be~ duyu yoluyla alg1lanan kendisi tanunlanamaz, soze dokiilemez
bu bireysel nesneler, Platon'a gore, ger- ve a~Iklanamaz, fakat ba~ka her~eyi
~ekten var de~ildir. Onlar de~i~meyen, a~1klar. lnsan bu tlir bir mistik tecriibe-
mutlak ve kahc1 bir ger~ekli~in yalruzca yi ya~ad1ktan sonra, idealann iyi ldea-
goriinii~leridirler. Bu bireysel nesneler smdan pay almak suretiyle varii~a gel-
aym anda hem ger~eklikten ve hem de diklerini ve olduklan gibi olduklanm
yokluktan pay aiirlar; bandan dolayidir anlar. ~u halde, Platon'un metafizi~in
ki, Platon'a gore, onlar hem var ve hem de idealar varhklanm, ya da sahip ol-
de yokturlar ya da bugiin var yann yok- duklan temel ozellikleri iyi ideasma
turlar. Onlar varh~a gelir, ~e~itli de~~ bor~ludurlar.
melere maruz kahr ve oliip giderler. Pla- Ayru ili~ki idealardan meydana gelen
ton'a gare, ger~ekten varolan ~eyler gen;ek ve akllla anla~Ilabilir diinya ile
idealard1r ve ldealar duyusal diinyada i~inde ya~ad1~umz duyusal diinya ara-
soz konusu olan goreli bir dura~anl1~m smda vard1r. l~inde ya~adi~Imiz duyu-
ve anla~1hrh~m temel nedenidirler. ide- sal diinyadaki ~eyler her bakundan de-
alar duyusal diinyada hiikiim siiren de- ~i~seler bile, bu diinyarun yine belli
~i~melerden etkilenmedi~i i~in, onlann ol~iiler i~inde ger~ek ve kahct olan yon-
i~inde ya~ad1~urnz goriinii~ler diinya- Jeri vard1r. Her baklmdan de~i~meye
smdan ayn ve ba~ImsiZ bir varolu~a u~rayan bu diinyada, en azmdan birta-
sahip ohnalan gerekir. kim matematiksel ozellikler de~i~lfle
Bizim kendilerini duyu-deneyi yoluyla den ayru kahr. Orne~in, bir masa ~ekli
de~il de, dii~iince ve akii yoluyla bildi- zamanm ak1~1 i~inde de~i~se de, onun
~imiz bu ldealar, kendilerine ait ayn sergiledi~i 'dikdortgen' olma temel
bir diinyada varolurlar. Platon'a gore, ozelli~i de~i~meden ayu kahr. Yine, bir
ldealar sahip olduklan ozellikleri hep- kutunun ~ekli zaman i~ind" de~i~ir, bu-
sinin iistiinde ve otesinde bulunan Iyi nunla birlikte onun sergiledi~i 'kare' ya
ldeasmdan ahrlar. Dev/et'te yer alan da 'kiip' olma ozelli~i de~i~meden aym
ilnlii Giine~ Benzetmesinde, o duyusal kahr. l~te duyusal diinyadaki ~eyler,
diinya ile akllla anla~IIabilir diinya, do- Platon'a gore, idealardan pay ald1klan
layisiyla da Giine~le lyi ldeasr arasmda ya da ldealan taklit ettikleri i~in varo-
bir analoji yapar ve mecazi bir anlat1m lurlar ve duyusal diinyadaki ger~ek ya
i~inde, iyi ideas1m Giine~e benzetir. da ka1Ic1 ve de~i~mez yonler, bu pay
Buna gore, nas1l ki duyusal diinyada alma ili~kisi sayesinde soz konusu olur.
giine~ ~~yla gozle goriilen nesneleri Platon, ldealardan meydana gelen akll-
aydmlat1yorsa, aym ~ekilde lyi ldeas1 la anla~IIabilir diinya ile duyusal diinya
da ak11la anla~Ilabilir diinyada ldealan arasmdaki bu ili~kiyi Pannenides adh
do~rulukla aydmlat1r, ba~ka bir deyi~- diyaloguyla Timaeos adh diyalogunda
688 Platon

a~ildamaya ~ah~1r. Buna gore, pay tiimiiyle belirsiz olup, ~ekilden, form-
alma, ideadan bjr par~aya sahip olma dan yoksundur. Zaten belirli olsa ve bir
anlarruna gehnez. Bir Idea, bu diinyada- ~ekli bulunsa, bu, ldeamn onda zaten
ki duyusal ~eylerden her biri ondan bir bulundugu anlamma gelecektir. Madde
par~aya sahip olacak ~ekilde, par~alan tammlanamaz. Bununla birlikte, tiimiiy
olan bir ~ey degildir. Bir Idea boliine- le diizensiz olan madde form kazanma-
mez bir varhkhr. Yine, duyusal ~eyler ya, ~ekil almaya uygun bir yap1dad11.
idealardan bu ~ekilde pay ahyor olsay- I~te, hem akilla anla~ilabilir diinyanm
d!lar, ldealar aktiiel diinyada ~eylerin ve maddi diinyarun d1~mda olan bir
par~alan olarak varolacak ve dolay!sly Tanr1 olarak Demiurgos, maddeye idea-
Ia bu diinyaya i~kin olan varhklar hali- Jar diinyasmm ozelliklerini, ak1lla anla-
ne geleceklerdi. Oysa, onlar bu diinyaya ~ilabilir diinyarun formlanm yiiklemek
a~km olup, ayn bir idealar diinyasmda suretiyle, diizenden yoksun, belirsiz
varolurlar. $u halde, duyusal nesneler maddeye diizen ve form kazandmr. De-
ldealan, ger~ekte idealann kendileri ol- miurgos'un bu faaliyeb, sonu~ta duyusal
makslzm, ldealardan bir par~aya sahip diinyada idealarm golgelerinin ortaya
olmadan, omeklerler. ~lk1~1na yol a~ar.
Bununla birlikte, ldealarla duyusal nes- Kare, ii~gen, ag1rhk, beyazhk, v. b. g.,
neler tiimiiyle fark11hk gosteren iki ayn idealann maddi diinyada ortaya r;tkan
kategoriden varhklar olduklan i~in ikisi goriintiileridir, soluk kopyaland1r ve
arasmdaki ili~ki ancak, pay alma ili~kisi onlar maddi diinyaya sahip oldugu
gibi ger~ek niteligi hi~bir zaman tam diizen ve belirliligi kazanduan temel
olarak anla~ilamayan mecazi terimlerle ogelerdir. $u halde, maddi diinya sahip
ifade edilebilir. <;iinkii idealar ezeli- oldugu diizen ve belirliligi her~eyden
ebedi olan, yani yarablmaml~ ve yok once ldealar diinyasma ve idealar diin
edilemez olan, zamarun ve mekanm d!- yas1run yap!SUll ve formlanm maddeye
~mdaki degi~mez kavramsal varhklar- aktaran Demiurgos'un faaliyetine bor~lu
dir. Oysa bu diinyadaki duyusal nesne- dur. Biz duyusal diinyada ~~itli zaman
ler zaman ve mekanm i~inde olup, ve yerlerde var olan ~eyleri, Demiurgos
degi~meye ugrayan varhklard11. idealar formlan maddeye yerle~tirdigi i~in sap-
degi~mez olduklanna gore, herhangi bir hyor ve tammlayabiliyoruz.
~ey yapamaz ve dolay!Siyla duyusal Bununla birlikte, maddi diinya kendisi-
diinyadaki degi~meyi ba~latamaz ya da ne aktanlan formlan koruyabilmek ba-
bu degi~meye neden olamazlar. Bundan kunmdan yetersiz olup, mutlak bir de-
dolay1, Platon'un metafiziginde, alalia gi~me i~indedir. Maddi diinya forrnlan
anla~!labilir diinya ile duyusal diinya yalruzca belir li zaman dilimleri io;inde
arasmdaki ili~kiyi saglayacak. i~inde ya- koruyabilir. 0 siirekli bir aki~ hali i~in
~ad!glmlz diinyaya ldealar diinyaslnlr\ de bulunduguna gore, formlan ahr ve
belirli yonlerini aktaracak aktif bir giice daha sonra yitirir. $u halde, maddi diin-
ihtiya~ duyulur. <;:iinkii duyusal diinya yanm ger~ek ldealar diinyas1run ezeli-
daki nesnelerle idealar tiimiiyle ayr1 ka- ebedi yonlerini Demiurgos'un faaliyeb
tegoriden varhklar olduklan io;in, birbir sayesinde kazand1g1 ve bu yonleri son-
leriyle kendi ba~lanna ili~ki kuramazlar. suz bir hareketler dizisi ve dolay!s!yla
Platon'un metafiziginde i~te duyusal degi~me siireci i~inde kaybettigi dikka-
diinyaya ldealar diinyas1run belirli yon- te ahnd1gmda, o ezeli-ebedi bir ger~ek
lerini aktaran bu aktif d1~ gii~, idealann, ligin zaman i~inde hareket eden ve de-
saf formun deg~mez diinyas1yla mad- gi~en golgesi ya da kopyas1 olarak
denin biitiiniiyle belirsiz olan diinyas1 goriibnek durumundadtr. Oyleyse, ger-
arasmdaki s1rur ~izgide bulunan Demi- ~ekten var olan degi~mez ldealar diin-
urgos'tur. Ona gore, maddenin kendisi yas!dl1.
Platoncqluk 689

Demek ki, Platon gerc;ek varhgt aym yt tema~a etmek amac1m ger,.ekl~tir
~ekilde tannnlamt~ olan ve bu varltgm meye c;ah~makttr. Bu ise, insamn her ne
akll yoluyla bilinebilecegini soyleyerek, kadar maddi ko~ullar i,_inde ya~ayan,
duyulann bize gosterdigi bireysel nes- birtaklm fiziksel ihtiya,.lan olan bir var-
nelerden olu~an duyusal diinyarun hi,.- hk olsa da, bu maddi ko~ullara bagtmh
bir ~ekilde var olmadtgmt, bu diinya- olamayacagt, yalruzca fiziksel ihtiya,.la-
nm bir yamlsamadan ba~ka bir ~ey n tarafmdan belirlenemeyecegi anlaml-
ohnadtguu one siiren Parmenides'in ter- na gelir.
sine, bir yandan ger,.ekten var olamn Platonculuk [Os. Eflaluniyye; tng. Plato-
degi~mez, ezeli-ebedi olan ve ak1l yo- r1ism; Fr. Plalonisme; AI. Plalonismus]. 1
luyla bilinebilen idealar diinyast oldu- c;agda~ felsefede, salt somut bireylerin
gunu kabul ederken, bir yandan da i,_in- varolu~unu kabul eden nominalizmin
de ya~adtgtmtz duyusal diinyarun belli kar~1smda yer alan realizm kar~rhgt ola-
~killer i,_inde var oldugunu soylemek- rak kullarulan, sayt, ozellik benzeri soyut
te ve goriinli9leri 1dealar aracthgtyla nesnelerin varoldugu; bu nesnelerin (kav-
a,_tklamakta ve temellendirmektedir. ramcthga kar~1) dii~ilncemizden ve (no-
PJaton'un bu metafizigi, 'Neyin ger,.ek- minalizme kar~t da) konu~marruzdan ba-
ten var oldugu' sorusunu yatutladtktan ~mstz olarak varoldugu gorii~ii.
ba~ka, insarun i,_inde ya~ad1gun1z bu 2 Felsefe tarihinde s1khkJa kar~tla~1lan
diinyadaki yeri ve ger,.ekten var olan bir tavtr olarak, Platon'un etkisiyle du-
idealar diinyastyla olan ili~kisi konusu- yusal diinyadaki bireylerden, tikeller-
na da bir a9khk getirir. den ayn ve zihinden bagtmslz bir ger-
insan felsefesi: Platon'un iki diinyah me- ,.ekJigin, akll yoluyla kavranabilen ayn
tafizigi, insanda her biri dikkatini soz ko- bir varhk alarunm varhgm1 kabul etme
nusu bu diinyalardan birine yoneltmi~ tavn.
olan iki temel bile~enin bulundugunu SOz konusu tavtr, akllo ve ruht;u Plato-
ortaya koyar. lnsarun duyusal diinyaya nizm olarak ikiye aynhr. Buna gore, or-
negin Plotinos'ta Aziz tAugustinus'ta,
yonelmi~, duyusal diinyaya ait olan par-
tMalebranche'ta rastlad1gmuz spiritua-
QJSl bedenidir; yine ayru benzerin be~
list Platonculuk, bilgide tinsel faaliyetin
rini bilebilecegi, ancak ayru dnsten olan-
oynad1g1 rol, ruhun kavramsal ger,.ek-
lar arasmda bir ili~ki bulunabilecegi
likleri arumsamas1, Tann tarafmdan ay-
ilkesine gore, insarun bir de ger,.ek varh- dinlahlmasl iizerinde durur ve bilgi ya
gm diinyasma yonelmi~ olup, bu bag- da felsefi dii~iinceyi ruhun Bir olana ya
lamda ldealar diinyasmm bir par,.ast da Tann'ya dogru olan yiikseli~i olarak
olan ruhu vard1r. insan ruhu, Platon'a degerlendirir. Buna kar~m, tLeibniz'in
gore, insandald maddi olmayan, oliim- tavnnda, tHegel'in nesnel idealizminde
siiz par,.adtr. ve tHusserl'in fenomenolojisinde gor-
Bunlardan beden soz konusu oldu~.m dugumiiz akllc1 Platonculuk, her tiir
da, insan duyulan aracthgtyla duyusal bilgide kavramlann nesnelligi iizerinde
diinyayla ilgili olarak giivenilmez durup, felsefeyi ruhun kurtulu~unun
maliimatlar elde etmeye ,_ah~lr, madde- bir yolu olarak degil de, mutlak bir bilgi
nin pe~inden ko~arak birta.ksm fiziki ar- tiirii olarak degerlendirir.
zulan ger,.ekle~tirmek ve tatmin sagla- 3 Daha ozel olarak da, Ronesanstan iti-
mak ister. Buna kar~m, ruhu ait oldugu baren, kimi filozof ya da dii~iiniir grup-
diinyaya yonelmek, ezeli-ebedi gerc;ek- lanrun felsefelerin Platon'un izini daha
likleri tema~a etmek arzusu i,_indedir. yogun bir bi,.imde siirmeleri, kendi dii-
Oyleyse, ruha dii~en kendisini duyusal ~iincelerini onun temel o~etilerinden
diinyanm snurlamalanndan, bedeninin baztlarma, ya~adtklan ,_agm ilgilerine
ve duyusal diinyamn olu~turdugu ha- ko~ut bir bi,.imde tabi lolmalan duru-
pishaneden kurtannak ve ger~ek diinya- mu.
690 Plekhanov, Georg Valentinovich

Ronesans sonras1 donemde, bu ~ekilde yorumlaTUldan bag1ms1z olarak, kendi


dort ayn Platonculuktan soz etmek ba~ma ve kendi metinler:yk: ele alma
mi.imki.indi.ir: a) 15. yi.izydda, Platon'un tavnyla se~kinl~irken, onu felsefenin
eserlerinin isl~m di.inyasl ve Bizans'~an ti.im probletT'IIcrin.m kaynag1 olarak m~
Avrupa'ya intikalinin ardmdan, Floran- dem Plaiolicu:uk. SOz konusu Platoncu-
sa'da Marsilio tFicino ve tPico della Mi- luk, bi.irun bir felsefe tarihinin, ama ozel-
randela tarafmdan geli~tirilen dint bir likle de Ronesans soruas1 di.i~i.incenin
felsefe olarak Platonruluk. Bir 17reologia tarihinin Platon'a di.i~i.ibni.i~ dipnotlar-
Platonial ~eklini alan soz konusu Rene- dan ibaret oldugunu one si.iren ~agda~
sans Platonculugu Platon felsefesinden di.i~i.ini.ir Alfred North tWhitehead'te en
kimi ogeleri, tPlotinos v~ tProklos'un yi.iksek noktaya ula~1r.
di.i~i.inceleri ve Musevi Philon'dan gelen platonik [Yun. platonikos; Lat. platonikus;
unsurlarla birle~tirmi~tir. b) 16. yi.izyd- ing. platonic; Fr. platonique].1 Cinselligi
da ingiliz di.i~i.ini.irler John Colet ve olmayan, cinsellikten bi.iti.ini.iyle annm1~
Thomas More tarafmdan ortaya konan bir tutku, nesnesini yetkin bir varhk ola-
Hristiyan Platonculu~u. Antik Yunan'da rak goren ideal a~k; 2 Dnli.i Yunan filo-
+Pythagoras ve Platon tarafmdan temsil zofu Platon'a, Platon'un felsefesine ozgi.i
edilen matematikt;i yakla~uru kimi gi- olan ir;in kullamlan s1fat.
zemci ve dint goril~lerle birle~tiren soz i~te bu baglamda, ii\San zihninden ba-
konusu Platonruluk, duyumsal nitelikle- gunsi7. bir ger~eklik kabul ettigi i~in rea-.
re dayanan ve biyolojiyi on plana ~Ikar list olmakla birlikte, bu ger~ekligi idea
tan Aristoteles.;i bilim anlay~lllln tersi- ya da kavram cinsinden tammlayan ve
ne, evrenin dilinin matematiksel bir dil, bilginin konusu olan yetkin, de~~mez,
ve Tann'run da en bi.iyiik matematik~i z.amand1~1 ve bag1ms1z idealara mutlak
oldugu teziyle Kepler ve Galileo'da ger~eklik yi.ikleyen Platon'un, modem
doruk noktasma ula~an, bilimfr dili ola- epistemolojik idealizmden farkbhk glis-
rak matematik konsepsiyonunun teme- teren, idealist anlay1~1.na Platonik idea-
linde yer ahr. lizm ad1 verilmektedir.
c) Onyedinci yi.izyllda, ahlak ve teoloji Buna kar~m, Platon'un, ti.imellerin,
alamnda Platoncu di.i~i.inceyi canlandi- formlann, idealann, ozlerin, gene) kav-
ran R. Cudworth, Henri More ve R. ramlann zihinden bag1ms1z ve d1~
Cumberland gibi filozof ve ilahiyat~Ila di.inyadaki tikellerden ayn olarak va-
nn lngil tere'de olu~turduklan Canrbrid- rolduklanm, degi~mez ve ezeli-ebedi
ge Platonculu~u. Hemen ti.imi.i Cambrid- olduklarJJU, ger~ekten varolanm, tikeller,
ge Dniversitesiyle belli bir baglanti bireysel, duyusal varhk.lar degil de, ti.i-
i~inde olmu~ olan bu di.i~i.ini.irler, Hob- meller oldugunu, tikellerin ti.imellerden
bes felsefesinin tdogalc1hgma, empiriz- pay abnak suretiyle varhga geldiklerini
mine ve ateizmine kar~1 ~1km1~ ve go- ve bilginin tiilnellerin, idealann bilgi.<Ji
ri.i~leri, ozellikJe de ahlak alanmdaki oldugunu dile getiren gori.i~i.ine Platonik
gori.i~leri i~in arad1klan metafiziksel te- realizm denmektedir.
meli Platoncu idealizmle Kartezyen do- Plekhanov, Georg Valentinovich. 1856-
gu~tan di.i~i.inceler ogretisinde bulmu~ 1918 ydlan arasmda ya~am1~ olan Rus
lardlr. Cambridge Platonculugu hpkl sosyal demokrat di.i~i.ini.ir.
Platon gibi, ahlak yasastrun ezelt-ebedt, tMarksi.zmin Rusya'ya giri~inde olduk-
degi~mez, Tann'dan r;1kan mutlak bir ~a etkili olmu~ olan Plekhanov'a gore,
yasa oldugunu one si.irerken, insanlann, madde gori.ini.i~ten ibarettir. 0 hukuk,
bu yasay1, neyin iyi ve dogru oldu~nu adalet, siyaset ve huku~n belli bir do-
sezgisel olarak bildigini dile getirir. nemin i.iretim ili~ki ve yontemlerinin ge-
d) Ve nihayet, 18. yi.izydm sonlartna li~mesine bagh oldugunu soylemi~tir.
dogru geli~en ve Platon'u ti.im Platon Bireylerin, devletlerin, uluslann ve n.iha-
Pliitarkhos 691

yet tum insanh~m kurulu~u ve geli~i yolu, rasyonel aklyuriitmeden ya da du-


minin iktisadi ko~ullara ba~h oldu~unu yusal bir tecrtibeden, deneyden ba~m
iddia eden Plekhanov. Bernstein'm re- SIZ olan mistik bir vecd hali i~ine girmek-
vizyonizmine, tLenin'in bol~evizmine tir.
~iddetle kar~1 ~lkm~tlr. Tann'nm btihinuyle saf ve basil oldu-
0, bununla birlikte, kultur analizinde ~unu, Tann'da kompleks hi~bir ~ey bu-
kaba bir materyalizmden uzak durma- lunmadJ~tnl belirtmek, Tann'nm Mut-
ya tizen gtisterrni~tir. lak Birlik oldu~una i~aret etmek i~in,
pleroma. Yunancada taml1k, doluluk an- Plotinos Tann'dan Bir diye stiz eder. Bir
lamma gelen terim. Terim, gnostik koz- olan Varhk olarak Tann tammt,
molojilerde ve tYeni-Piatonculukta, hi~ Tann'nm de~i~medi~ini ve dolaysyla
bir ~eyden yoksun bulunmayan tannsal O'nun yaralllmam~ ve btilunemez ol-
ya da tinsel alemi tarumlamak i~in kulla- du~unu gtisterir. Zira Tanr1 de~i~se, bti-
mlml~hr. lunebilse ya da yarahlm~ olsa, birlijl;ini
Plotinos. Milattan sonra 205-270 y1llan kaybeder. Plotinos'a gore, Tanr1 bir ol-
arasmda ya~am1~ ve Platon'un metafi- du~u i~in, i~inde ya~adt~1m1z duyusal
zi~ini, biraz daha farkh bir versiyon dunyadaki ~eyleri yarabnt~ olamaz.
i~inde yeniden tine suren, ve ti~retisi sa- <;:Unku yarabna bir eylemdix ve her
yesinde, Platon'tm, Hellenistik ~a~da ve eylem bix de~i~me halini zorunlu kdar.
bu arada Orta~a~da, hem Hristiyan fel- Bundan dolay1, Tanr1 a~kmd1r, 0 her
sefesinde ve hem de islam felsefesinde turlu du~unce ve varh~m titesindedir.
etkili olmaya devam etti~i, unlu Yunan O'na ne tiz, ne varhk, ne de ya~am yuk-
filozofu. lenebilir. <;:unku butun bu aymmya da
Felsefesinde, tPiaton'un Drolet'te yer yuklemler bir ik.ili~e yol a~arlar. Oyley-
alan lyi ldeasyla ilgili gtiru~lerinden se, Tanr1 hakkmda, yalmzca O'nun bir,
yola <;lkan Plotinos, Platon'un iyi ideasJ- btilunemez, degi~mez, ezeli ve ebedi ol-
ru tannla~hrrm~ ve varolan her~eyi du~unu, var h~m titesinde bulundu~u
Tann'dan ba~layan bir turum ya da nu, kendi kendisiyle hep ayru kaldl~tnl,
sudiir sureciyle a~klam~hr. 0 da, llpk O'nun i~in ge~mi~ ya da gelecekten stiz
Platon gibi, maddi dunyarun, surekli ola- edilemeyece~ini stiyleyebiliriz. Plotinos,
rak de~i~ti~i i~in, ger~ek olamayaca~tnJ i~te bu durumda dunyanm yaradth~m
du~unur.Yalmzca de~i~meyen bir ~ey ve varolu~unu a~1klamak i~in, felsefe ta-
ger~kten var olabilir. Bundan dolay1, bu rihinin ilk turum ti~retisini geli~tirmi~
de~~meyen ger~eklik, Platon'un da gtis- tir.
termi~ oldu~u gibi, maddi dunyadan Pliitarkhos. Orta Platonculu~un, M. 6.
farkh ve ayn olmahd1r. Bu varhk ise, 45-20 yllar1 arasmda ya~am1~ olan
Plotinos'a gore, Tann'drr. tinemli du~unuru, ahlak~ ve tarih~isi.
0 Tann hakk.Jnda, Tann'run bu dunya- Tarihle ilgili ~ah~malar1 yaxunda, Pla-
daki her~eyi a~h~mt stiylemek dt~mda, ton'un eserleri uzerine ~erh ya da yo-
hi~bir ~ey stiylenemeyece~ini iddia eder. rumlar yaz~ olan filozofun du~unce
Tann bu dun yay a~h~t, maddi dunya- si, tizu itibariyle eklektik bir nitelik ta~u.
run titesinde bulundujl;u io;in, maddi, Buna gtire, yalmzca Platon'dan de~il,
sonlu ve nihayet btilunebilir olan bir var- fakat Peripatetiklerden, Stoahlardan ve
hk de~ildir. Madde, ruh ve zihinden her tizellikle de Yeni-Pythagoras~dardan et-
biri de~i~ti~i i~in, o ne madde, ne ruh, kile~ olan Plutarkhos, Orta ve Yeni
ne de zihindir. Plotinos'a gtire, Tann, Akademilerin k~kuculu~unun bir so-
insan zihninin du~unceleriyle smrrlana- nucu olarak, kuramsal spekulasyonun
mayaca~mdan, insarun diliyle ifade edi- imkaru ya da yaran stiz konusu oldu-
lemez. Duyulanrruz da ona ula~amaz. ~unda ku~kucu bir tav1r alm1~, ve
Plotinos io;in Tann'ya ula~manm tek a~km olanla salt sezgiye dayanan bir
692 Poin~are, Henri

dog-n1dan temas iizerinde 1srarh olarak Ba~ka bir deyi~le, Poincare bilimsel ya-
Yeni-Platoncu felsefeye c;1kan yolda salaran, bir oyunun istendig-i gibi, uzla-
onemli bir adJm olu~turmu~tur. ~un yoluyla deg-i~tirilecek kurallan ol-
Poincare, Henri. 1854-1912 ylllan arasln- madlg-Jnl soyletni~tir. Zira bir oyunun
da ya~am1~ olan iinlii Frans1z matema- kurallaruun dog-rulanabilmesinden ya
tikc;isi, tniihendis ve filozofu. Temel da yanh~lanabilmesinden soz edilemez.
eserleri: La Science et Hypothese [Bilim ve Oysa bilirnin kurallan, ondeyi giiciine
Varsay1m), La Valeur de la Science [Bili- sahip olduklan, ondeyide bulwtduklan
min Degen] ve Science et M~thode (Bilim siirece ve olc;iide eylem kurallan haline
ve Yontem]. gelirler, ve ondeyilerin yanJJ~!anabilme
Bergson ve James'la ayn1 zihniyeti ye ac;1k olduklan unutulmamahdu.
payla~an ve bilimin, ilke olarak birta- Yani, deneysel hipotezler yalruzca uzla-
klm sonu~lann aksiyomlardan c;tkarttl- ~unlar olmay1p, onlann bili~sel ve pra-
masl suretiyle mekanik_bir tarzda kuru- tik bir deg-eri vard1r.
labileceg-i dii~iincesine kar~1 ~1kan Empirik bir genelleme, ilke olarak hep
Poincare, dii~Linceyi mekanilcle~tirme yeniden gozden gec;irilebilir oldug-u i~in,
giri~imlerine kar~1 c;dop, sezgi, yaratJ.a bilimde mutlak kesinlig-e ula~mak
d ii~iince ve kendilig-indenlig-in onemini miimkiin olmasa bile, Poincare'ye gore,
vurgulam1~t1r. 0, bu c;er~eve ic;inde, uz- en az1ndan birc;ok duru1nda yuksek bir
la~uncJ bir gorii~ benimsemi~ ve meka~ olas1hk derecesine ula~ahr. 0 matema-
nig-in yasalann1n uzla~1mlardan ba~ka tiksel fizikte uzla~Jmlann onemli bir rol
bir ~ey olmadJg-JnJ dile getirirken, bir oynadtkJarJnJ, ba~lang1c;ta deneysel bir
'uzla~Jm'ln insan ruhunun ozgfir bir ya- genelleme olan bir onermenJn daha
rahSI oldugtanu savunmu~h.lr. Bir yasa, sonra yanb~lanmaya ac;1k olmayan bir
pozitivistlerin one siirdug-u gibi, deney- uzla~1m hAlini alabildig-ini soyler. Bu-
lerin bir ozeti olursa, bilirn adanurun nunla birlikte, bilim ~eyler arasmdaki
rolii gozlemlerini kaydetmek ve ozelle- ili~kilerin bilgisine ula~maya ~ah~1p,
mekle slnJrlanmJ~ olur; o, Poinare'ye ondeyide bulwtur, onun baz1 ondeyileri
gore, bu durumda duyarh bir makine- yanll~lan1rken, bazdan kesin sonu~lu
den ba~ka bir ~ey olamaz. Fakat yasalar bir bi9mde olmasa da dog-rulatur. Bili-
birer uzla~1m, par~aaklann hareketle- min, oyleyse, tiimiiyle uzla~unlardan
rinden soz etmek i-;in kurdug-umuz bir meydana geldig-i, i-;sel h.ltarbhk sag-lan-
dil olursa, bilim adam1, bir makine deg-il dJg-Jnda, her sistemin en az dig-eri kadar
de, ger~ek bir yarallc1 olur. i~ goreceg-i, Poincare'ye gore, hic;bir ~e
Bilimin nesnellig-ine ilk bak1~ta zarar kilde iddia edilemez.
verir, bilimi ~iirin bir lllrii h!line getirir Ona gore, dog-a bilimleri bilgimizi arth-
gibi goriinen bu og-retiyi tsg-rencilerin- rabilir ve bu art1~ deneysel genellemele-
den bazdann1n idealist bir dog-rulruda rin test edilmesi yoluyla sag-larur. Bilim,
geli~tirmi~ olmalanndan yak1nan Poin .. bilgideki bu arb~ sayesinde, dog-a ya da
care, bilim gorii~iinde uzla~lmClhg-ln fizild diinya hakk1nda hakikate, birta-
ve empirizmin bir sentezini yapmaya kun dog-rulara ula~may amac;lar. Yine
~ah~ml~ ve uzla~Jmln, ozgiir bir yarah bilim., en onemlileri dog-arun birlig-i ve
olsa bile, keyff olmadJg-uu gostermeye basitli~ kabulleri olan birtalwn kabulle-
~ah~m1~br. 0, deneyin bilim adam1na re dayarur. Buna gore, evrenin par~alan
yol gostermek suretiyle, uzla~un1n se~i aras1nda, canh bir bedenin par~alan ara-
minde belirleyici bir rol oynad1g-uu dile sndaki kar~d1kh ili~kiye benzer bir
getirmi~ ve nesnellig-in, bilim adamlan- kar~ll1kb ili~ki oldug-u onceden varsa-
n1n olu~turulan uzla~1m1n iistiinlug-u- ydJr. Dog-arun basitlig-inin varsayllmas1
ne duyduklan inanan sonucu oldug-u- ise, iki ya da daha fazla genellemenin
nu soylemi~tir. stsz konusu olmas1 d urum unda, bwtlar
Popper, Karl Raimund 693

arasmda bir se~im yapllabilece~i ve se- fmdan tekrarlanabilecek olan deney ve


~timdeki yol gosterici o~enin ise, basitlik gozlemlere dayand1g1 yaygm gori.i~i.ini.i
olaca~1 anlamma gelir. onaylamilkla birlikte, bunun, bilimin
Bilim, Poincar~'ye gore, bize kesinlikle yalruzca ~ok ki.i~uk bir boli.imi.ini.i te~kil
~eylerinin ozi.ini.in bilgisini vermez. ettigini savunan Polanyi'ye gore, bilimi
Ona gore, bilimsel bir teori bize 1s1run, salt deneylerinin tekrarlanabilirligiyle
elektri~in ya da ya~amm ne oldu~unu a~1klamak yanh~ olur. Bilim, ona gore,
soyleme iddiasmda bulundu~u zaman, bi.iyi..ik ol~i.ide bilirn adamlanmn egitim-
verebilece~i her~ey kaba ya da yakla- leri Slrasmda i~selle~tirdikJeri zunnf bil-
~lk bir resimdir. Bilim yoluyla elde etti- giye dayarur.
~imiz bilgi, ~eyler arasmdaki ba~lantl Bilim adam1 bu zunni bilgiyi, bagh bu-
lann bilgisidir. lundugu ara~t1rma geleneginin ustala-
poiesis. Yunanca i..iretim, meydana getir- nndan ogrenir. Ke~if yapmak, Polan-
me; i.;sel de~il de, harici bir hedefe, d1~sal yi'ye gore, o konuda k~ifte bulunmaya
bir amaca yonelmi~ davram~ tarz1 anla- kanalize edilmi~ olmay1 gerektirir. Bilim
nuna gelen terim. t Aristoteles'te, phronesi- deneylerinin tekrarlanabilirligine daya-
se oldugu kadar, praxise de z1t olan, ve rur, fakat bu durum ke~ifler i~in ge~erli
amaa bir ~ey meydana getinnekten degildir, zira k~if tekrarlanamaz bir
ba~ka bir ~ey olmayan davram~ ti.iri.i. ~eydir. Tekrarlanamayan bir ~ey olarak
Polanyi, Michael. tDescartes'la ba~lay1p, k~if, rasyonel kurallara indirgenemez.
tViyana <;cvresi di.i~i..ini.irlerine kadar Yalruzca di.izel\lilik gosteren, tekrarlana-
uzanan tarihsel sure~ it;inde savunuJmu~ bilen bir ~yin kurallaruun olabilecegini,
olan 'nesnel ve kesin bilgi ideali'ne ~id dolay1s1yla biricik olarun bir yonteminin
detle kar~1 ~1kan ~agda~ bilim felsefecisi. olamayacagm1 soyleyen Polanyi'ye gore,
Bilimin kendisine baghhk duydugu- i~erigi ke~iflerde aranmak durumunda
muz bir inan~lar sisteminden ba~ka hi~ olan bilimin kesin ve degi~mez bir yon-
bir ~ey olmad1g1ru one si.iren Polanyi, temi olamaz.
bilimin a~anmas1 soz konusu oldu- Popper, Karl Raimund. Bilim ve siyaset
gunda, d1~salc1 bir yakla~1m1 benimse- felsefesiyle ugra~m1~ olan, 20. yuzy1hn
mi~tir. Ba~ka bir deyi~le, bilimin kendi en onemli di.i~i.ini.irlerinden biri. Temel
i~ manng1yla degil de, i~inde yer ald1gt eserleri: The Logic of Scientific Discovay
-tarihsel ve toplumsal baglama dayandi- [Bilimsel Ke~fin Manbg1], Conjectures
nlarak a~tlklanmak durumunda oldugu- and Refutations [Smama ve Yarulmalar],
nu one si.iren M. Polanyi'ye gore, bilim Objective Knowledge (Nesnel Bilgi], The
adam1 toplumsal bir varhk oldugu it;in, Poverty of Historicism [Tarihsidligin Se-
bilimin bir sosyolojisi olmak gerekir. faleli] ve The Open Society and its Enemi-
Ote yandan, Polanyi'ye gore, ti..im bilgi es [A~1k Toplum ve Di.i~manlan].
ti.irleri gibi, bilimsel bilginin de, akli ve Bilim Felso/.si: Popper'm felsefeye yaph.-
ak1ld1~1 ogeleri vardu. Ba~ka bir deyi~ gt ilk bi.iyiik ve onemli katla, bilime bir
le, bilim dedigimiz bilgi ki.imesi, akli, smn ~ekme problemine getirdigi yeni
dile getirilebilir, fonni.ile edilebilir olup, ~ozi.imden olu~ur. Onun zamaruna dek
bilimsel metinlerden ve ders kitaplann- kabul edilmi~ olan goru~e gore, bilim
dan ogrenilen at;~k bilgiyle ustadan veya ti..imevanm yontemiyle se~kinl~ir, yani
hocadan ogrenilirken, metinlerde yer al- bilim sonu~lanna, manllksal analiz yeri-
maylp, dile getirilemeyen z1mni bilgiden ne, gozlem ve deney yontemiyle ula~sr.
meydana gelir. Bunlardan a~ bilgi bir Buradaki bi.iyi.ik gi.i~li.ik ise, ~udur: Ne
~eyin ne oldugunun bilgisidir, buna kar- kadar ~ok ve uzun si.ireli gozlem yap1l-
~m zunni bilgi, bir ~yin nasd yapdaca- m1~ olursa olsun, eldeki veriler sirur-
gmm, nas1l icra edile~ bilgisidir. lanmaml~ bir genellemenin, tiimel bir
Bilimin istendigi 7.aman her insan tara- onennenin dogrulugunu saptamak i~in
694 Popper, Karl Raimund

hijjbir zaman yeterli olmayacakhr. Orne- Siyaset Felsefesi: Popper, toplum ve siya-
gin, Tum kargalar siyahhr' ~eklindeki set felsefesi alamnda ttarihsicilige ve
suurlanmam1~ bir genellemenin dogru- tholizme yonelik sert ele~tirileriyle tin
lugu, bu dtinyada ~imdi varolan ve ge- kazanm1~hr. Tarihsel geli~menin yasa-
lecekte varolacak olan tum kargalan hi(j- lan ya da ilkeleri bulundu~unu, bu yasa
bir zaman gozlemleyemeyeceguniz i(jin, ya da ilkeleri bildigimiz takdirde, insan-
kamtlanamaz. Bu ise, bizi ~u endi~e ve- hk tarihinde gelecekte olup bitecek olay-
rici, kajjuulmaz sonuca gottirtir: Bilim, lan, hpk1 bir astronomun ay ya da
yalruzca dogamn dtizenliligine duydu- gtine~ tutulmas1ru onceden dogru tah-
gumuz inan(jla varolabilir ki, bunu da min etrnesi gibi, onceden do~u tahmin
tammlamak ve kamtlamak, goriinti~te edebilecegimizi savunan gorii~ olarak
olanaks1zd 1r. tarihsicilige ~iddetle kar~1 filkan Pop-
Popper, i~te bu durumun bir sonucu per'a gore, insan toplumunu olu~turan
olarak, Slrurlanmarru~ genellemelerin, sistemde ondeyiye yer yoktur; (jiinkti,
deneye dayanan ttimel onermelerin burada geli~meyi belirleyen temel et-
dogrulanamayacaklarnu savunur, ancak kenlerin ba~mda, jjevremize ve i(jinde
bir yandan da bunlann yanh~lanabile bulundugumuz ko~ullara nasii kar~lltk
cegine i~aret eder. 'Tum kargalar siyah- verecegimizle ilgili kararlar gelir. Buna
hr' genellemesi hijjbir zaman dogrulana- gore, omegin teknolojinin (jagda~ top-
masa bile, beyaz tek bir karga, onu lwn tizerinde bu kadar btiytik bir etki
yapacak gti(j haline gelebilecegi, bir ytiz-
yanh~lamaya yeter. Popper'a gore, bi-
yll once hijjbir ~ekilde tahmin edilemez-
limde belirleyici olan yanh~lamad1r.
di. Popper i(jin, se9m ve sorumluluk bi-
0, bilimin, belirli tlzel ko~ullar altmda
reylerindir, bundan dolay1, '0yeleri ister
gozlem1enen ya da gozlemlenecek olan
istesin, ister istemesin, toplum bu ~ekil
a~asandan, her zaman tehlike i~nde ol-
de gel~mek zorundadar' demek i(jin ye-
du~unu savunur. Bilimsel teoriler, Pop-
terli dayanag1m1z asia olamaz.
per'a gore, gozlemler beklentilerle uyu~ Siyaset felsefesi)!le toplum goru~leri,
madl~l takdirde, terkedilmeye ya da
bilimin dogasma ili~kin ara~tiJ'malanna
degi~tirilmeye mahkumdur. Buradan,
slkl slk1ya bagh olan ve ozellikle Apk
hijjbir bilimsel teorinin, ne kadar fiOk test Toplum ve Dii~nranlarr adh eserinin ikin-
ve smamadan ba~anyla ge(jmi~ olursa ci cildinde tMarks'1 yogun bir bi(jimde
olsun, asla kesin sonujjlu olarak dogru- el~tiren Popper'a gore, Marks'm go-
lanamayacagl sonucu jjLkar. Bu sonut;, rti~leri bilimin dogas1yla ilgili yanh~
Popper'a gore, bilim tarihi tarahndan da bir kabul ya da onyargiya dayanmakta-
dogrulanmaktad1r: Newton fizigi gibi, dtr. Marks kendisini, toplumu konu
dogrulugu test edilmi~ ve geni~ bir bi- alan bir bilim adam1, topluma, onun
(jimde kabul gormti~ olan bir teori bile, nasal i~ledigini ve geli~tigini anlamak
revizyondan kurtulamarru~hr. Bilim, amac1yla, yansiZ ve onyarg1s1z olarak
hi(j ku~ku yok k.i, teorilerini gel~tirebi yakla~an bir ara~tmnac1 olarak gor-
lir, onlan tum testlerden ba~anyla ge(j- mti~tti. Marks'a gore, toplumlar de~~
mi~ olan yeni kuramlarla degi~tirebilir. mez, statik varhklar degildirler; toplum-
Ancak bilim, hijjbir zaman dogayla ilgili lar degi~mektedir ve toplumlardaki bu
olarak kesin, degi~mez ve mutlalt dog- degi~me, yasas1z olmay1p, degi~menin
rulara ula~m1~ oldu~unu iddia edemez. yava~ olan h1zmdan dolaya, tarihe ili~
Karl Popper'a gore, bilimsel bilgilerimiz, kin ara~brmalarla ortaya filkanlabilecek
tarihte ~imdiye kadar, yanh~lamaya yo- yasalara uygun olarak gerjjekle~ir. Bu
nelik tum sistematik gjri~imlere kar~m (jer(jeve i9nde, Marks, tarihi konu alan
ayakta kalabilmi~ teoriler y1gamndan ara~tumalar sayesinde, tfeodalizmin
ibarettir. nasal kapitalizmi do~urdugunu, insan-
Popper, Kar1 Raimund 695

hk tarihindeki bir evre olarak kapitaliz~ tez olu~tunna faaliyetini i~erir. Oysa,
min nas1l geli~ip, daha sonra }'lkllacagl- Marks'1n, tarihsel degi~meyle ilgili de-
n anlayabilecegimizi savunur. BWla gi~mez diyalektik yasalann ke~fine da-
gore, bilimsel sosyalizmJe tarihsel yon yanan iddialan, yanh~lanabilir olma-
tern ortu~me ktedir. Popper i~te bu
I dlkJan i~in, bilimsel de~ldir. Ve Karl
noktada, Mark.s'1n bilimin nihai ve de- Popper, bu baglamda, bilimin kesin ol-
gi~mez dogrulan ke~fettigine, bilimin madlgJIU ve olamayacag1n1, yeni veri-
dogrulann1n zorunlu ve ka~1rulmaz ol- ler 1~1g1nda surekli olarak revizyona
duguna buyuk bir gu~le ina1un1~ oldu- tabi oldugunu belirtir.
gunu belirtir. Karl Marksan ikinci yanh~1, bilimin
Popper i~in boyle bir analiz, kendi i~ toplumun butunline uygulanabilecegi-
de iki temel yanh~a banndarmaktadar. ni, butun bir sistemle ilgili olan yasalar
Ona gore, bilimsel bilginin arh~l ve ge- bulundugunu du~unmesinden olu~ur.
li~mesinin insanJ1k tarihinde ~ok gu~lu Popper, buna holistik goru~ ya da ut~
bir etkisi oldugu, ve bilgideki buyuk bi- pik bir toplumsal planlama aduu verir.
rikim ve ilerleme, Newton ve Einstein Ona gore, ka~1ndmaz ve zorunlu olup,
gibi dahilerin kavray1~ ve yaratu:1hg1na toplumun butiinune uygulanan tarihsel
bagh oldu~ i~in, ne bilgideki arh~ ve yasalara d uyulan inan~, to plum un butii-
ilerleme, ne de bu geli~menin tarih i~in nunun belirli bir plana gore yeruden bi-
deki sonu~lan onceden kestirilebilir. \]mlendirilmesi ya da yapllandu11mas
Ba~ka bir deyi~le, bilimsel bilgideki bi- gerektigi goru~une goturiir. Biitunu goz
rikim ve iler Ierne insanhk tarihinin ak- online ald.ganda, insan faktoriinu zo-
~ru buyuk bir gii~le etkilediginden, runlu olarak gozden ka.;u-an bu yakla-
fakat bilimsel bilginin gelecekteki d uru ~lm, toplumun yeni ba~tan kurulmas1
mu ya da geli~me seyri, manhk.sal ya ve yapllandtnlmaslnin mumkun ve zo-
da bilimsel yontemlerle onceden kestiri- run]u olduguna onceden karar verir ve
lemeyeceginden dolay1, insanhk tarihi- toplumun varolan yapas1n.1 kokten bir
nin gelecekte nasd bir geli~me seyri bi~imde degi~tirir. Karl Poppera gore,
i~inde olacagma ili~kin olarak ondeyide Marks'm ikinci yanh~1 da bundan, yani
bulun1nak olanakJ1 degildir. Bu ise, teo- onun bilimin deneme ve yarulma yonte-
rik bir tarih, yani kuramsal fizige kar~ mine dayand1g1n1 bir turlu goreineme-
hk gelen ya da e~deger olan tarihsel bir sinden kaynaklanmaktad1r. 0, bunun
topl urn bilimi imkanuun yads1nmas1 tam tersine, ozel problem]er i~in ozel
anlam1na gelmektedir. i~te bu, Poppera yakla~1mlann soz konusu oldugunu be-
gore, Marks '1n bilimsel ara~tlrman1n lirtir, kurumlann kotu yonetici tehJikesi
dogas1ru yanh~ anlamaktan olu~an bi- ni en aza indirgeyecek ~ekilde duzeltil-
rinci yanh~1d1r. mesi ve geli~tirilmesini ister.
Marks gibi, Popper da bilimsel yonte- Popper ya~amay her~eyden once ve
I

min toplumu konu alan ara~hrmalara her~eyin ustunde bir sorun~ozme faali-
uygulanabileceginj du~unur. Bununla yeti olarak gordugu i~in, sorunt;ozmeye
birlikte, onun yontemi ve bilim anlay- elveri~li olan toplumlar ister. Sorunt;oz . .
~1, Marx'm savunuculugunu yaphg1 me ise, ~ozum denemelerinjn cesaretle
bilim ve yontem anlay1~1ndan farkhhk ortaya ab.lmaslni, sonra da bunlarm
gosterir. Tarihsel ara~hrmayla bilimsel ele~tiriye ve hatta eleme i~lemine tabi
sosyalizmi ozde~le~tiren Marxtan fark- tutulmas1n1 gerektirdigi ic;in, Popper
1 olarak, Poppern gozunde bilim, ta- kar~1 onerilerin engellenmeden ortaya
rihsel ara~hrmayla, hatta tumevanmsal atdmasma, bunlann ele~tirilmesine,
sure~lerle bile ayru degildir. Bilim, im- sonra da ele~tirilerin 1~tg1nda, bunlarda
gelemin, ilke olarak yanh~lanabilir ol- ger~ek degi~iklikler yap1lmas1na izin
mas durumunda, 'bilimsel' olan hi~ veren toplum bi~imleri istemektedir.
696 Poppercl

Popper, her ;e~it ahlak dli~lincesi bir Esas amac1 t!glendinnek, ho~~a vakit
yana, bu gibi c;jzgiler boyunca orgiitlen- ge~irtmek olan, modern ya~am1n yor-
m~ bir toplumun, ba~ka tiirlli orglitlen- d ugu, kapitalist liretim ili~kilerinin de-
lni~ bir topluma oranla, sorunlann1 ~oz moralize edip korle~tirdit;i insanlardan
mekte daha etkili ve dolay1s1yla daha pek az bir ~aba ve konstrasyon isteyen
ba~anh olduguna inan1r. Popper'a gore, bu kliltlir tlirli, olumlayc bir kliltiir
teorik konularda oldugu gibi, pratik olup, ger~eklikten ka~~ sa~lar.
alanda da dogru yan1tlara sahip olabile popiilizm [ing. populism; Fr. populisme; AI.
cegimizden asla emin olamaylZ. Bundan populism us]. 1 20. ylizy1hn ba~lannda
dolay1 da, o, yonetim bi~mi olarak de- ortaya -;tkm1~ ve burjuva psikolojisine,
lnokrasiyi, a~1k toplumu savunur, i~siz bir toplum olu~turan ayd1nlann
~linkii ele~tinne ve tecri.ibe etme ozgi.ir- ozenli tavnna kar~l, kli~limsenen i~lerle
lli~ii en fazla demokraside vard1r. Onun ugrapn Slruflarl tiim ozellikleriyle yan-
anlad1g! bi~imiyle demolaasi, yonetici- Sitmayl ama~layan, halkta iyi ve olumlu
lerin toplum problemlerine onerdikleri ne varsa gozler online sermeyi ama~la
~ozlimlin umut verir gibi gorlinmedigi yan edebi okul. 2 Siyaset alarunda,
zaman, degi~tirildikleri bir sistemdir. planlan toplwnun alt ve orta tabakalan-
Popper'm gozlinde, iktidann kimlerin ru temele alarak yapma, bu s1nlflara hiz-
elinde oldugundan ~ok, iktidarm ki~i meti ama~lama, halkl zaman zaman halk
sel ~1kar ic;in oldugu kadar, toplumsal davuklugu yapacak ,ekilde on plAna c;.-
kalma tavn.
ya da siyasal dogmalar ad1na kotiiye
kullanllmaslnln online ge~ilmesi biiylik Sosyal bilimcilerin bir hareket mi,
yoksa bir ideoloji mi old u~u konusun-
onem ta~lr.
da ~ok~a tartl~hklan poplilizm, erdem-
Popperca [ing. Popperian; Fr. Popperien].
le siyasr me~ru.iyeti halkta bulan ve se~
~a~da~ di.i~i.ini.ir Karl R. Popper'm, 1
kinlere ve se~kincili~e ~iddetle kar~1
bilim felsefesiyle ilgili goru,leri, yani
c;.karken, siyasf hedeflere en iyi bir bi-
on un geleneksel tiimevanmc1 bilim an-
c;imde, politik kurumlann aracd1~1 ol-
lay1~1na kar~1 geli~tirdigi yanh~lama
makstzln, yonetimlerle halk aras1nda
a bilim anlay1~1 ve 2 toplumsal refor
kun.dacak doArudan bir ili~ki yoluyla
m un felsefi temelleri yle ilgili gori.i~leri, ula,alabilece~ini savunan siyasi retorik
yani holistik gorli~lere kar~1 geli~tirdi ya da soylemi ifade eder.
~i, ti.im kollektif fenomenleri bireylerin
Bu ~er~eve ic;inde, yak1n zamanlarda li~
eylemlerine, ama~lanna, dii~iincelerine, ayn poplilizm arasmda bir ayJimt ya-
urn ut ve kar~dlkh etkile~imlerine ve bu p1lm1~t1r. Bunlardan 1 birindsi olan
arada insanlar tarahndan yarahlrru$ ve kilfilk Adam papulizmi, esnaf, zenaatkar
slirdliriilmli~ geleneklere ba~layan yon- ve ~ft-;i gibi kli~tik lireticiler aras1ndaki
temsel bireycili~i ic;in kullarulan s1fat. i~birli~i ve ozel mlilki yeti desteklerken,
popliler kfilllir [ing. papular culture; Fr. bliylik i~letrne ve yonetimlere kar~1
culture populaire; AI. populaerste kultur]. c;tkar ve ister kentle~me, ister endlistri-
I<llsik musildyi, ciddi ve a~r romanla- l~me ya da tekelci kapitalizm ~eklinde
rl, ~iir, dans ve bale gibi nispeten az sa- ortaya ~ks1n, ahlill ~6klintliye yol a~tl
ydaki e~itimli insan taraf1ndan anla~l ~lnl dli~lindligu ilerlemeye cephe ala-
hp estetik degeri takdir edilen liriinleri rak, ge~mi~ zamarun erdemlerine donli-
ihtiva eden yliksek kliltlirfin tam kar~l ~li savunur.
tl olan kliltiir; herkes, ozellikle de geni~ 2 Otoriter populizm ise, halka gider ve
y1~nlar taraf1ndan kolayhkla ahmla- halktn tepkileriylc duygulanna daya-
nan vasati ki.iltlir lirUillerinden meyda- nlrken, ku rumlan ve siyasf se~kinleri
na gelen sanatsal d~eri, estetik niteli~i atlay1p, karizmatik liderlere giivenir.
dli~lik kliltlir. Buna kar~1n, 3 devrimci populizm, halkla
post-endustriyel toplum 697

onun kollektif geleneginin, se~kinciligi boler. Bu ~ekilde boh.inme si.irec:inde, en


ve ilerleme dii~iincesini reddeden en- altta boliinemez tiir olarak insan varhgt-
tellektiieller tarafmdan idealize edilme- na eri~ilir. Buna gore, insan varhgt, aga-
sinden meydana gelir. cm a~agtya dogru uzanan sol dallan a It
Porphyrios. M. S. 234-305 ytllan arasmda alta birbirine eklendiklerinde, oliimlii,
ya~am1~ olan Yeni-Platoncu dii~iiniir. akdh, duygulu, canh ve cisimsel varhk
tPlotinos'un eserlerine yorumlar yaz- ya da toz olarak tammlanabilir.
~ olan Porphyrios'un en onemli eseri, Poseidonius. Orta Stoa'mn, M. b. 135-51
tiimeller konusunu ele aldtgt isagojr'dir. ytllan arasmda ya~ama~ olan etkili dii-
Porpyrhios, bu eserinde, be~ tiimel ko- ~iiniirii. Gorti~lerinde takdcahkla, gi-
nusunu, cins, tiir, aymm, tiirsel aytrun zemciligin bir sentezini yapmt~ olan Po-
ve ilinek kavramlanm sistematik bir seidonus, Stoact tbirciligi siirdiiriirken,
tarzda incelemi~, fakat cins ve tiirlerin bir yandan da bir Varhk dereceleri anla-
ger~ek varhklar rru yoksa salt zihinsel yt~l geli~tirmi~tir.
yapunlar mt oldugu, onlann ger~ekseler post-. --den sonra anlamma gelen Latince
eger, cisimsel mi yoksa cisimsel olma- onek. Buna gore, post oneki, bile~ik bir
yan bir yaptda mt oldugu ve nihayet, terim meydana getirmek iizere, bir d u-
on1ann duyusal varhklardan ayn olarak rumu, yaptyi veya olu~umu, ikinci ola-
mt, yoksa duyusal varhklarda mt varol- rak da bir ak1m1, yakla~tmt tammlayan
dugu sorulanru ele almayacaguu belir- bir sozciigiin online gelebilir. Her iki
terek, Orta~tagm iinlii tnimeller kavgast- durumda da, eski yaptdan veya bir on-
na giden yolu a~tmt~ttr. ceki akundan birtaktm unsurlar i~erse
Porphyries, pratik ve din! ogelere, Plo- de, ~ok biiyiik ol~iide yeni ve farkh bir
tinos'a k1yasla lfOk daha onem venni~ olu~um ya da yakla~tmt tammlar.
olan bir dii~iiniirdiir. Felsefenin nihai ve postooendiistriyel toplum [1ng. postindust-
en yiiksek amacmm ruhun kurtulu~u rial society; Fr. socitte postindustrielle).
oldugunu soyleyen filozofa gore, ruh, Temel ilgi, en ba~at m~gale/hedef ve
dikkatini a~ag1 olandan daha yiiksek en ge~erli deger olarak bilginin miilkiye-
olana dogru ~evirmek suretiyle annma- tin yerini aldtgt ve toplumsal dinamizm
nm yollanm aramahdtr. Bu ~er~eve i~tin ve giiciin ilk ve temel kaynagt haline
de, annmamn yolu, ~ilecilik ve Tann'ya geldigi toplum tiirii.
ili~kin bilgidir. Unlii sosyolog Daniel Bell'in 1973 ydm-
Porphyrios agaca [Os. ~cerei Porfiryus; da yaytmlanan The Coming of Post-
l.ng. tree of Porphyry; Fr. arbre de Porph- industrial Society [Postendiistriyel Toplu-
yre; AJ. baum des Porphyrius]. Aristote- mun Zuhuru] adh eseriyle giindeme
l.es'in mantlk kitaplanna giri~ olarak gelen, modern toplumlann enfonnasyon
lsagoji admda bir kitap yazmt~ olan toplumlan olarak goriilmeleri gerektigi-
Porphyrios'un, ger~ekligin ve kavram- ni imleyen terimin tammladtgt posten-
lann diizenini veya onlann nastl diizen diistriyel toplumun ozellikleri, veya en-
kazandtklanm gostermek iizere tasarla- diistri toplumundan endiistri sonrast
ml~ oldugu aygtt; en yiiksek cinsten, topluma ge~ildigini g5steren en onemli
tiirsel ayuunlarla boliinemez tii.re ula- emareler ~unlardtr: 1 Toplum en fazla
~an ve bu arada be~ tiimeli i:irnekleyen ve tiimiiyle bilgi ve yeni bilgi iiretimi
ve a~tklayan ~ema. iizerinde odaklamr. 2 Bilgi toplumda ye-
Aristoteles'in kategorilerinin mantlksal niligin biricik anahtan ve orgiitlerunenin
ve metafizil<.sel i~erimlerinin sonucu modeli ya da temelidir. 3 Tanm ve
olan soz konusu yapt ya da ~mada, iki imalat sektoriindeki iiretim toplumdaki
yana dal veren bir aga~ en yiiksek cins- i~giiciiniin biiyiik bir boliimiinii kendi-
ten yola 9kar ve bu cinsi (Cisimsel ve ci- ne ~ez, ama hizmet sektorii (egitim,
simsel olmayan toz diye) iki alt cinse sagW<. kamu hizmeti) hakjm hale gelir.
698 post-Marksizm

4 Ycpyeni bir i~bolumiinde tnerkezi yer 1nanlar ic;in gec;erli evrensel kategori,
teknisyen ve profesyonel kadrolar tara- iJke ve aynmlara, tnodem bilimi, Bah
hndan i~gal edilir. Ba~ka bir deyi~le, akhnt me~rula~hran iistanlatLlara ku~
bilgiye dayanan meslek kii1neleri suuf kuyla bakan; sozde tarafstz akhn tahak~
yaptlan ic;inde egemenli~i ele ge~irir. 5 kiitniine kar~l koyan; ozerk ozneyi c;o-
Teori toplum uzerinde daha dolayuns12 ziind iiren anti-te1nelci, anti-ozcii ve
bir bi~mde, aJabildi~ine etkili hale gelir. anti-realist felsefeyi tantmlar.
6 Teknolojik degi~tne ve soz konusu de- postmodemist Marksizm [lng. postmo-
gi~tnenin toplumsal etkisi c;ok belirgin- dernist Marxism; Fr. postMarxisme post-
le~ir. 7 Karar venne siire~lerinde, ahlili ruoderniste]. Avrupada bindokuz yiiz
ya da kiilturel geleneklere dayah sezgi- seksenli ylllarda geli~tirilen, ve postmo-
sel yontemlerin yerini bilimsel yontem- demli~i, Bah toplu_mundaki bir evre ola-
ler ahr. rak de~erlendiren Marksist anlayt~.
post-Marksizm [lng. post-Marxism; Fr. Postmodernizm.i ileri kapitalizmin k iil-
post-Marxisme]. Ozde Marksist bir duru- tiirel manh~t olarak goren bu anlayt~,
~u benimsemekle birlikte, klasik ya da kapitalizmin geli~me siirecinde, her biri
ortodoks Marksizmi ~ok oneanli ol~iide belli bir teknoloji tiiruniin hakimiyetiyle
reddeden Bah Marksizmi veya felseli belirlenen ii~ evre saptar. Bu evrelerden
ogeleri daha gii~lii Marksizm. Sadece Marks tarafmdan analiz edilmi~ olan bi-
Marksizme de~il, fakat tarihteki de~i~ rinci evre, piyasa kapitalizmi olup, o
meleri ayncabkb bir fail ya da ozgiil bir buhar tnakinalarllW'\ belirledi~i bir tek-
struf yoluyla a~1klayan her politik hare- nolojiye dayan1r; bu evrenin kiiltiirel kar-
kete kar~l tavlr alan, sozde bilimselle~ ~&bg&, poshnodernist Marksizme gore,
tirilmi~ bir o~reti olarak Marksismin sanatsal realizmdir.
indirgemeci ve antidemokratik oziinii Kapitalizmin geli~mesindeki ikinci
s~rgulayan post-Marksh:m, Markstm go- evre, Lenin ve Luxemburg tarahndan
rii~lerinden ilham almakla birlikte, eko- analiz edilmi~ olan tekelci ya d a emper-
nomik tdeterminizmi ve proletaryayt yalist kapitalizmdir. Teknoloji a-;1s1ndan
evrensel ozgiirle~tirici sm1f olarak goren elektrik giiciiyle karakterize olan bu ev-
yakla~1m1 reddeder. renin kiiltiirel mant1~1, sanatsal moder-
Hannah +Arendt, Theodor +Adorno, nizmdir. Kapitalizmin teknolojik a~tdan
Jiirgen tHabennas, Ernest tLadou, Alai- I950li, kiiltiirel a9dan ise I960.h ylllar-
ne Touraine gibi dii~iiniirler tarafmdan da ortaya 9kan ii-;iincii evresinin hakim
temsil edilen post-Marksizm bugiin ra- teknolojisi, elektronikle niikleer giice da-
dikal demokrasinin savunuculu~unu yarur. SOz konusu tiiketim kapitalizmi-
yapmaktad1r. nin veya ~okuluslu kapitalizmin kiiltii-
postmodem [tng. post-modem; Fr. postmo- rel kar~d1~1 ise, posbnodemizmdir.
derne). 1 Kiiltiir diinyastrun, modem Posbnodernist Marksizme gore, ileri
diinya ile ilgili yayg1n bir kotiimserlik kapitalizmin soz konusu kiiltiirel manb-
ve televizyon, popiiler kiiltiir ve seyahat ~lrun oo temel yonii vardtr. Buna gore,
tiiriinden dikkati, insan ya~mlntn ~im postmodernizm her~eyden once, yiik-
disi, ~u aru d1~1nda kalan tiim donemle- sek kiiltiirle ticari kiiltiir ya da pop kiil-
rinden uzakla~tlran ara~lann yo~unlu tiirii aras1ndaki geleneksel s1n1rlan orta-
guyla belirlenen donii~iimii sonucunda dan kaldtnr. Bu done1nin insanlannda,
ortaya ~1kan kiilturel ko~ullan betimle- tarihsel bir ~er~eve i~inde dii~iinme ye-
mek i~in kullantlan s1fat. tene~i giderek azabr ve te~el soylem ya
2 Post-modern Slfah, yine transenden- da iistanlablar kaybolur. lnsanlar tarih-
tal karutlara, transendenlal bir bak1~ a~l lerinden giderek soyutlarurken, tarihi,
stna kar~1 ~xkan; dakik ve sorunsuz tem- siyas hareket ya da ideolojilerin projele-
sil olarak dil gorii~iinii, tekabiiliyet~i riyle de~il de, televizyondaki a-;k otu-
do~ruluk anlay1~1ru reddeden; tiim za- rumlarla algllarlar.
postmodernizm 699

Postmodemist Marksizme gore, ileri rak tyazann otorite ve iktidanna mey-


kapitalizmin kiiltiirel manhgmm ikinci dan okur. Ba~ka bir deyi~le, poshnoder-
bir yonii, kiiltiirle toplum arasmdaki nizmde tmetnin kendisi yazardan,
ili~kide ortaya ~tkar. Ba~ka bir deyi~le, yazar bireyden daha iist bir konuma
bu donemde postmodern kiiltiir toplu- yerle~tirildigi i~, yazarm amact veya
mu istila eder. Buna gore, tiiketim kiil- niyetinin ne oldugunu bilmenin hi~bir
tiirel terimlerle tammlamrken, kiiltiiriin onemi kalmaz.
kendisi de hi~ olmadtgt ol~iide e~ya Biraz daha ozel bir anlam i~inde ise,
la~tmhr. Sanat eserleri piyasa gii~leri postmodernizm 8 modernlige yonelik
ne tabi olurken, meta ya da e~yalann ~iddetli bir ele~tiri ve saldmyla karak-
reklarru da, onlann birer sanat eseri ol- terize olur. Bilindigi iizere, modernlik
d ugu soylenerek yapthr. tarihe insanhgt bilgisizlikten, batt! itikat
post-modernizm [ing. postmodemism; Fr. ve irrasyonalizmden kurtarmayt vaad
postmodernisme]. Kapitalist kiiltiirde, ya eden ilerici bir gii~ olarak girmi~tir.
da daha gene! olarak Batt diinyasmda, Oysa, yirminci yiizYJIIIl ikinci yansmda,
yhminci yiizy.hn son ~eyreginde, resim, modernligin sicili iki diinya sava~t. Na-
edebiyat, mimari, v. b. g., giizel sanatlar zizmin yiikseli~i. gerek Dogu ve gerekse
alanmda ve bu arada ozellikle de felsefe Batt'daki toplama kamplan, soykmm,
ve sosyolojide belirgin hale gelen hare- diinya ~apmda bunahm, yerel sava~lar,
ket, aktm, durum veya yakla~un. v.b.g. ile olaganiistii bozulmu~tur.
Postmodemizm teriminin oncelikle Biitiin bunlar modemizmin ifade etligi
sanat alanmda ortaya ~tkttgt dikkate ilerleme fikrine duyulan inane a~mdiT
ahndtgmda, onun Ierne! ve belir Jeyici mt~ttr. Postmodernizm, i~te bu baglam-
ozellikleri arasmda, bu konuda her ne da modernligin yarathgt her~eyi ele~ti
kadar tam bir uzla~tm olmasa da, ~u rir: Bah Uygarltgt'run yarathgt deneyim
unsurlar yer ahr: 1 Bi~im i~erik tartl~ma birikirni, sanayil~me, kentle~me, ileri
st soz konusu oldugunda, postmoder- teknoloji, modem ulus devleti. Posbno-
nizm vurguyu i~erikten bi~im ya da demizm, yine aym ~er~eve i~inde,
iisluba kaydmr. 2 Pasti~e. kokten bir bi- biitiin modem onceliklere, kariyer, bi-
~imde farkhhk gosteren baglam ve tarih- reysel sorumluluk, biirokrasi, liberal de-
sel donemlerden se.;ilen iislup ogeleri- mokrasi, ho~gorii, hiimanizm, e~itlik~i
nin bir araya getirilmesine onem atfeden lik, yanstz i~lem ve siire~ler, gayrf ~ahsi
postmodernizm, buna uygun olarak dii- kurallara kar~t ~tkar.
zenliligi, manhk ve simetriyi yads1r; <;e- 9 Postmodemizm modemligin ahlaki
li~ki ve kan~tkltklan ho~lamr. iddialanna, modem oznede temellenen
3 Bir ironi duygusuyla birlikte, ben bi- evrensel bir ahlak dii~iincesine, ozellik-
lincinin yogunla~masmt temsil eden le de tyararctltk ve tbireycilik diye ifade
postmodemizm, 4 sanatla giindelik edilen etik anlayt~lara ~iddetle ka~t
ya~am arasmdaki strurlan silme, elit ve ~tkip, bir 'oteki etigi'nin savunuculugu-
popiiler kiiltiirle, farklt sanat bi~imleri nu yapar. 10 Postmodemizm siyasi, dini
arasmdaki geleneksel aymmlan a~ma veya toplumsal nitelikli biitiin kiiresel,
arzusuyla se~kinle~ir. 5 Postmodemizm her~eyi kucaklayto diinya gorii~lerine
sanatsal iiretimin ozgiinliigt;ne ~iddetle itiraz eder. 0 tMarksizmi, Hristiyanh-
kar~t ~tkarken, ger~ek sanat eserinin da- ~ tfa~izmi, Stalinizmi, tliberalizmi,
hilerin iiriinii oldugu tezini ytkar ve sa- fslAmiyeti ve tmodem bilimi, v. b. g.,
nahn salt yinelemeye dayah bir faaliyet bunlann hepsini birden aym kefeye
olabilecegini vurgular. 6 Buna bagh ola- sokar ve biitiin bunlarm sozmerkezci,
rak, eklektizme, aktararak soylemeye, a~kin ve biitiinsell~tirici iistanlattlar
yapmlt ve raslanhsalhga onem veren olduklannt s6yleyerek, hepsini elinin
postmodemizm, 7 metnin yaraltctst ola- tersiyle iter. Ba~ka bir deyi~le, postmo-
700 postmodemizm ~e~itleri

demizm 11 1nodern ~ag1n tum me~ru modem oncesinden iistiin oldugu dii-
la~un Cl soyle1 nlerine, tis tanlatdanna ~iincesine kar~1 ~1kar. Koy liin un k1r ha-
kar~1 ~1k1~1, bilginin ge~1ni~te temellen- yati yerine entellektiielin karma~1k,
dirildigi bttyiik oykiilerden ku~ku duy~ kentli ha yat tarzLru tercih etmeyi red de~
may1 ifade eder. Ornegin, evrensel akl1n der. 17 Doga bilimleri, insan bilimleri,
kohnemi~ dii~iince kahplan, bihl iti~ toplum bilimleri, sanat ve edebiyat ara-
katlar iizerindeki ilerici zaferiyle Aydn- Slnda bir s1n1r Qzgisi ~ekilemeyeceg:ini
lanma ve bu arada evrensel devrimci savunan postmodemizm, bir yandan
s1n1f olarak proietarya gorii~iiyle Mark- klisik dii~iincenin yaphg1 goriinu~
sizm, postmodernizmin kendilerine gen;eklik aynmnu reddederken, akade-
kar~t en iyi durumda ele~tirel bir tavu mik disiplinlerin geleneksel kala tanimla-
taland1g1 biiyuk anlahlardu. nrun ve kategorizasyonlannn modemli-
Buna gore, postmodernizm i~in Mark- gin bir kahntlSI oldugunu one surer Ve
sizm, 1nodemligin bask1c1 projesinin so- disiplinlerarasdag1n onemini vurgular.
nucu olan bir esareti ifade eder. LA Con- 18 Posbnodemizm tarihe dii~uk bir
dition postmoderne [Poshnodem Durum] statu atfederken, g~1ni~i bilme ve tem-
adh eserinde, bilgi ye kar~1 postmodem sil etmeyle ilgili ara~hnnalara ku~kuyla
tavnn bir ozetini ortaya koymayl dene bakar ve tarihin bildik, tarud1k fonnlan
yen Frans1z dii~iiniirii Lyotard, i~te bu yerine mikroanlatdan ge~irir. Yerel ve
bagla1nda postmodern durumu dogu- bolgeseJ mekinlara oncelik verir. 19
ran iki biiyuk geli~menin srasyla, A v- Postmodemizm teori ve hakikat kav
rupa toplumlann1n t Ayd1nlanmadan ramlanna da ~iipheyle bakar. Postmo-
beri kendilerini temellendirmek ve hakb dem di.i~uncede teori, belli bir mesafeyi
kllmak i~in kullandlldan ti.im me~rula~ korumak anlamtnda masum de~ildir;
tlncl soylemlerin ~oku~u ve ge~ersizle~ hakikat ise, tarafs1zhk ve nesnellik bag-
mesiyle birlikte, geleneksel kiiltiirun ye- lamnda naif bir ~ey olmarun -;ok uza-
rini alan enfonnasyon teknolojisinin, gandadu. 20 Posbnodernizm temsili bir
yeni bir uzmanl1k turiiyle birlikte yiikse- sahtekirhk olarak goriirken, demokrasi-
li~i oldugunu one surmii~tiir. ye de buna bagh olarak ~upheyle bakar.
Poslmodemizmi karakterize eden, bu- Buna gore, posbnodemizm bir~ok yeni
nunla ilintili bir diger ozellik de, 12 fel~ siyasi ve toplumsal hareketi destekler,
sefenin, insanhgan bilim araahg1yla partizanca ve dogmatik tav1rdan ziyade
ger~ekl~k ilerici ozgurle~imini ve -;ogulculugu ve ho~goruyu savunur.
evrensel olarak ge~erli insan bilgisini post-modemizm ~e~itleri [lng. varifties of
ogretebilmek i-;in ihtiya~ duyulan birli- postmodernism; Fr. van.ltis du postmoder-
gi insana temin edebilecegi du~uncesi- nisnre ]. Sanatsal, kulti.irel, toplwnsal, fel-
ne yoneltilen ~iddetli salduadu. Post- sefi postmodemizmlerden saz etmek
modemizm, 13 tevrenselcilige ka~1 dogru ve mWnkun olsa da, tum bunlann
9~, genel ge~er, evrensel bir bilgiye son -;oziimlemede iki ayn postmodemiz-
ve ttemelcilige yonelik ~iddetli bir ele~ me indirgenebilmesinin sonuru olan
tiriden ba~ka, 14 tek, degi~mez, evren- postmodemiz.m saruflamasL
sel bir akd yerine, ~itli akdlann var~ Bu snuflamaya go~, postmodernizler-
lu~undan soz ebneyi, ve 15 bilginin den birincisi, modemlik ve Aydinlan-
goreliligini ve baglama bag1mhhgm1 maya ili~kin felsefi el~tiriden meydana
vurgulay1p, akd, hakikat ya da burun- gelen postmodemizm, ikincisi ise sanat
luk yerine, Wittgensteina tdil oyunla- ve kulturdeki postmodem egilimlerle
nndan soz etmeyi ihtiva eder. -;agda~, postmodem toplumlar arasmda
16 Yine,poshnodemizm, tilerleme du- bir bag kuran, postmodemligi Bah top-
~uncesine kar~1 ~tk1~1IUn bir sonucu . lumundaki bir evre olarnk goren post~
olarak, bugiinun ~ten, modemin modemizmdir.
postmodemi2:min dogu~u 701

Ba~ka bir deyi~le, bu iki postmoder- me kar~t sergiledikleri antihiimanizmle,


nizrnden felsefi postmodemizm olarak modern dii~iincenin ozneden hareket
tarumlayabilecegimiz birincisi, moder- eden epistemolojisine ve ozne-nesne di-
nizmin entellektiiel evrenine ili~kin ra- kotomisine kar~a geli~tirdikleri ozneye
dikal ve ku~kucu bir felsefi ele~tiriden yonelik ele~tiri belirleyici bir rol oyna-
meydana gelmektedir. Aydmlaruna pro- ma~hr.
jesini hedef alan bu postmodemizm tiim 2 Postmodemizmin dogu~unda ikinci
tarih felsefelerini reddedip, Bah felsefe- olarak, A vrupa'run yirm.inci yiizyaldaki
si ve metafiziginin temel kategorilerine siyasi tarihi r;ok etkili olmu~tur. Bu tarih,
meydan okur. her~eyden once iki biiyiik diinya sava~a
Toplum ve kiiltiir teorisi a.;::Jsmdan na, fa~izmin Almanya, italya ve lspan-
postmodemizme kar~ahk gelen ikincisi ya'daki yiikseli~ine, Avrupa kaynakh
ise, postmodernizmi Batt toplumundaki somiirgeciligin gerisindeki modern ve
bir evre olarak goriir ve postmodem kiil- aydanlannu~ A vrupahlann A vrupah ol-
rur ve toplumsal ili~kilerin, burjuva ide- mayan boylara ya da barbar kom~ulan
olojisi ve degerlerinin ondokuzuncu yiiz- na uygarhk gotiirme giri~imlerine, so-
ytl liberal kapitalizminin hakim fikirleri miirgelerin sozde uygar devletlere kar~a
olu~una benzer ~ekilde, r;agda~ kapita- verdikleri kurtulu~ sava~lanna ve hep-
lizme kar~ahk geldigini one siirer. sinden onemlisi, ba~ta Yahudiler olmak
post-modemizmin dogu~u [ing. birth of iizere, alb anilyon insarun sistemli bir bi-
postmodemisnr; Fr. naissance du posmoder- r;imde ve bilimsel usullere uygun olarak
nisme]. Batman yinninci yiizyalda fela- soykm.m.dan ger;irilmesine taruklt.k et-
ketler getiren tarihine bir tepki olarak mi~tir. Biitiin bu olumsuz ve beklenme-
geli~en ve tAydanlanrna sonrasanm tiim dik geli~meler, Batman tilerlemeciligine,
iistanlahlanndan kopu~u simgelerken, iyimserligine ve kendisinin barbarhgm
tfenomenolojiyle tvarolu~r;ulu~u ozne- antitezi oldu~ inancma golge dii~iiliip,
ye ili~kin nostaljik felsefeler olarak modemizmin sorgulamnasma neden
mahkum eden postmodernizmin dogu- olarak, postmodernizmin dogu~unda et-
~unda dort neden ya da olu~umun r;ok kili olmu~tur.
etkili oldugu soylenebilir. 3 Postmodemizmin dogu~unda onemli
Bunlardan birincisi, 1 hir; ku~ku yok ki, bir rol oynayan iir;iincii bir etken de, bu
t Aydmlanmaya hemen ti.im y6nleriyle kez hem tarihsel ve hem de entellektiiel
kar~a r;akan postmodemizmin Aydmlan- bir faktor olarak, Marksizmin kaderidir.
madan kopu~unun, Nietzsche, Heideg- Postmodernizmin baka~ ar;asmdan mo-
ger, tyapasalcahk ve postyapasalcahgm demizmin aynlmaz bir parr;asam olu~
tantihtimanizm.i ve ozneye yonelik ele~ turan Marksizm, teoriden pratige dogru
tirisi tarafmdan hazulam~ana i~aret olan evrimini yirminci yiizyalda tamam-
eder. Bilindigi iizere, postmodemizm lanu~ ve sosyalist rejimlerin resmi ogre-
Aydmlarunamn temel tez ve kabullerine tisi hiline gelmi~tir. Bununla birlikte, bu
ka~a ele~tirel bir tavar ahr ve, doga bi- evrim, insam ozgiirle~lirme, insamn ya-
limlerinin evrensel ger;erlilik iddialanyla bancala~masma son verme ve insanhga
bu bilimlerin somutla~tardaga arar;sal, kurtanna iddiasayla ortaya r;akan Mark-
nesnelle~tirici ve indirgeyici akdcahga sizmin baslaa, totaliter re;imlerin temel,
kar~a r;akarak, Aydanlanrna akalcahgamn doktriner dayanaga oldugunu goster-
uygarl_a~hnca misyonunu ku~kuyla kar- mi~tir. Bunun karuta ise, partiden ahlan
~aJar. l~te postmodernizmle onun soz entellektiieller, ar;dan toplama kamplan,
konusu ku~kucu ve el~tirel tavnrun or- Stalin donemi katliamlan, Macaristan'm
taya r;aka~mda, +Nietzsche ve Heidegger 1956, <;ekoslavakya'nm da 1968 yabrida
gibi filozoflarla yapasalcahk ve postyapa- Sovyetler Birligi tarahndan i~gali, <;in'de
salcahk gibi akamlarm, Aydmlanrnaya kiiltiir devrimi ada altmda gerr;ekle~tiri
belirleyen en temel oge olarak hiimaniz- len zorbahk ve a~mhklardar.
702 poslmodemizmin ele,tirisi

Buti.in bu geli~tne1er posttnodernist Buna gore, postmodernizm her~eyden


di.i~i.ini.irlere, Dogu'nun Bah'dan daha once sadece ele~tiriyi ve ba~kaJd1ny1
masu1n olmadlglnl, daha dogrusu Dogu kutsad1g1, salt olumsuz bir tavu sergile-
ve Bab'run modemligin iki ayn yi.izi.i ol- digi i.;:in ele~tirilmi~tir. Normatif bir
dugunu, ~u farkla ki Ball kapitalizminin ~er~eveden, saglam bir ilkeden, hakild
ekono1nik rasyonalizasyonunun yerini bir adalet yorumundan yoksun ele~tiri,
Do~u'da bi.irokratik rasyonalizasyonun postmodemizme yonelik hi.icuma gore,
ald1g1n1 gosterdigi i~in, postmoderniz- bi.itiin ay1nmlan ortadan kalduu, ezen~
min dogu~unda bir kilometre ta~1 mey- le ezilen, tahakki.im edenle edilen ara-
dana getirir. Ba~ka bir deyi~le, Marksiz- Slnda hi~bir lark gozetemez. Boyle bir il-
min en az1ndan uygulamadaki apat;1k kenin yoklugunda, postmodemizm.in
ba~ans1zhg1, postmodernizmin ~iddetle
sergiledigi ko~ulsuz farkJd1k politikas1
kar~1 t;lkhgl Ayd1nlanma projesiyle mo-
birtak.Jm gi.i~li.iklerle kar~1 kar~1ya kahr.
demizmin iflaslJUil kesin ve nihai bir ka-
ruh oldugu it;in, postmodemizmi hazu-
Tenkide gore, sadece evrenselligin reddi
layan en onemli etken ya da evrelerden veya farkhhga sayg1dan tutarh bir poli-
biri olmak durumundad1r. tika ti.iretmek mi.imki.in degildir.
Bir tavu ya da ak1m olarak postmoder- Buradan da anla~llacag1 i.izere, post-
nizmin dogu~unda, dordunci.i olarak, modemizm pozitif bir siyaset goru~i.i ol-
sanat alan1yla sanat teorisindeki geli~ mad1g1, on un politik gi.indemi belirsiz
meler olduk~a onemli bir rol oynaml~ kald1g1 gerek~esiyle ele~tirilmi~tir. Bu
hr. Bilindigi i.izere, modemizm genelde, baglamda, o salt y1k1C1 old ugu ve her-
A vrupa tarihinin Ronesans 'tan itibaren hangi bir sosyal, politik ve etik sistemi
olan donemine kar~1hk gelmekle birlik- mi.idafaa edebilmek i-;in hi~bir temel
te, sanat alan1nda modemizm yirminci saglayamad1g1 ve dolay1s1yla sosyal de-
yii2yd1n ilk yans1nda ortaya t;lkan ve gi~meye ciddi bir takb getiremedigi
daha ~ok forme) yenilik ve anlallmlann i~in ele~tirilmi~tir. Belli bir politikaya
pe~inde ko~an Ki.ibizm, Fi.iturizm, DI- baglanmay1 kendisine yasaklayan post-
~avurumculuk, Dadaizm, Gert;eki.isti.i- modemizm, bu tavnyla varolan gi.ice
ci.ili.ik gibi ak1mlarla Sinulanml~lU'. Bu dayah bask1c1 rejimlerin muhaliflerini
~erc;eve it;inde modemizm, ornegin ede- silahs1z b1rakt1g1 i~in tenkid edilmi~tir.
biyat alan1nda Marcel Proust ve James Bu gori.i~ a~1S1ndan bir siyasete bag Jan~
Joyce, 1niizik alan1nda Arnold Schoen- mak veya elkin bir polilik angajman i~in
berg, mimaride ise Le Corbusier gibi ge~erli ru~ir neden bulamamak, sati.iko-
ishnlerin eserlerinde ifadesini bulur. nun kabuli.ine ve hatta me~rula~tlnhna
i~te bir a~1dan modernizme kar~1 bir Sina goruri.ir. Dahas1, postmodemizm,
tavn ifade eden postmodemizmin do- ku~kuculuguyla kaba kuvvet ve adalet
gu~unda, sanatsaltnodernizmin bir an-
aras1ndaki ayanm1 bulanikla~hrd1g1 ve
lamda ba~ans1zhg1, formel ya da sanat-
fa~izme entellektuel teselli ve destek
sal yeniliklerin yarat1c1 ya da sanatsal
anlamdan yoksun yenilikler olarak kah- saglad1g1 i~in ele~tirilir.
~~ ve onun siyasr arlamda kurulu di.i-
Ve nihayet, posbnodemizm enlellektu-
zenle bi.itiinle~mesi etkili olmu~tur. ellerin imtiyazll konumlaruu korumaya
postmodernizmin ele~tirisi [tng. cn"ti- yonelik bir son savunma ~abas1 olarak
cism of postmodernism; Fr. critique du post- degerlendirilmi~lir. Buna gore, o, ki.ilti.i-
rnodemisrne). Yirmind yi.izydm son .;eyre-- rel arenadaki geleneksel temellerini ve
ginde sosyal bilimlerde ve ozellikle de imtiyazh konumlanru koruma tela~1na
felsefede oldukt;a etkili olan postmoder- di.i~en entellekti.iellerin son ve umutsuz
nizmin sadece ele~tirdigi, ylkbg1, ku~ bir manevras1ndan, he~eyi kendileriyle
kuculug ve yunt~a nedir bilmez birlikte ate~e alma t~ebbi.islerinden
olumsuz tavn nedeniyle tenkid edilmesi. ba~ka hi~bir ~ey degildir.
postmodemlik 703

post-modemizmin soykiitugii [ing. gene diinya gorii~lerini reddetme tavnm


ology of postnrodemism; Fr. geneologie du miras ahr. 5 Postmodemizmin empi-
postmodernisme]. Yakla~ak olarak 1970'1i rizm, evrenseld bilim, rasyonalite ve
yallarda zuhur eden kiiltiirel bir hare mekanik nedensellige yonelik el~tirisi
ket, felsefi bir akun olarak postmoder- nin temelinde ise, hi; ku~ku yok ki,
nizmin onciilerini belirtmek i;in kulla- thermeneu tik yer ahr. 6 Postmodemiz-
mlan terim. rnin soykii tiigiinde yeri olan bir ba~ka
Biiyiik ol;iide yeni ve yenilik;i olan hareket de, romantik harekettir. Buna
pek ;ok yakla~am gibi, postmodernizm gore, postmodemistlerin fanteziye, duy
de biitiiniiyle yeni bir hareket, yepyeni gulara, co~kulara, metafizik, kutsal, eg-
bir dii~iince akum olarak goriilemez. zotik, ilkel ve sarad1~1 ~eylere yonelik
Postmodernizm bu baglamda ;ok fark- yogun ilgilerinin temelinde, onlann gii-
h, hatta birbirlcriyle ;att~an egilimler- zellik, iyilik ve hakikat baglammda ev-
den, miistakil filozoflardan miras ahnan rensel hi;bir ol;iit bulunmadagma one
kimi unsurlann bir bile~imi, bu unsur- siiren Romantiklerden aldLklan ilham
lann daha iist diizeydeki bir sentezi ola- yer almaktadar.
rak goriilebilir. 7 Ote yandan, postmodemizm oznenin
Buna gore, postmodemistler I Bah ademi merkezile~mesinde onemli bir
Marksizmi'nin tHorkheimer, t Adorno ugrak olan tvarolu~;uluktan, antihli-
ve Marcuse gibi etkili temsilcilerinden rnanizmi miras alar. 8 Yine, postmoder
modern bili min bir mit ve t Aydmlanma nizm otoritenin ve sistematik bir balo~
dii~iincesinin de totaliter ve tahakkiim- a.;asmm sorgularunasa, farkb, hatta ;eli
cii oldugu dii~iincesini ahrlar. Postmo ~ik perspektiflere ho~goriiyle bakalmasa
dernizm, yine aym ;er;eve i.;inde, tavnm, tanar~izmle payla~ar. 9 Posbno
+Frankfurt Okulu'nun ele~tirel teorisiyle demizm, nihayet, kendiligindenligi, ev-
birlikte, bizi ara;sal aloldan, modern tek- rensel olana ka~1 yereli vurgulama, kit-
nolojiden ve medyamn tiiketim toplu- lelerle ldtlelerin gosterdigi ki~isel, ozel
munda oynadaga rolden ku~ku duyma- direni~i idealizmi etme egilimi bakumn-
ya ;agmr. 2 Postmodemizm, ikinci dan da, popiilizmden etkilenmi~tir.
olarak, Frans1z tyapasalcdagmdan hii- postmodemlik [ing. postnwdernity; Fr.
manizm el~tirisini, ozne ve yazardan postmodemite!). ~agda~ ve ileri endiistri
ku~ku duyma tavnm miras ahr. Yapa- toplumlarmm ula~m1~ olduklanna ina-
salcalann ba~lathga, ozneden sonra, ya- ndan yeni durum, ;ag ya da ko~ullara
zann da oliimiinii co~kuyla ilan etme i~aret etmek amacayla kullamlan genel
hareketinin siirdiiriiciisii olur. 3 Postmo terim. Posbnodemligi belirleyen ;ok sa-
demizmin nescp ;izgisinde, +Nietzsche yada ozellik, temelde dort ana ba~hk al-
ve tHeidegger onemli bir yer i~gal eder. unda toplanabilir.
Postmodemistler de, bpkt Nietzsche ve Bu ba~hklardan birincisi, 1 toplumsal
Heidegger gibi, evrensel bir hakikat ve a.;adan postmodemizmi ifade eder. Bi-
akbn, evrensel ahlaki deger ve ol;iitlerin lindigi iizere, endiistril~meyle, kapita-
imkamndan ku~ku duyarlar; iyi ve kotii lizmin ekonomik sistemi, toplumsal sa-
gibi temel ahlaki terimlerin yeten;iz, mflar sistemini dogurmu~tu. Bu, her ne
hatta gereksiz olduklaruu, insanlarm kadar toplumsal yapmm ve toplumsal
'anlama' baglammda, oznel ve birbirle- farkhla~mamn en onemli ogelerinden
riyle .;ah~an yorumlar geli~tirmekten biri olsa da, posbnodem toplumlarda
oteye gidemeyeceklerini vurgularlar. pek biiyiik bir onem ta~amaz. Toplum-
4 Postmodemizm, tHusserl ve fenome sal at;~dan posbnodemizmde, toplumsal
nolojiden de, ki~isel bilgiyi yeniden ele yapa daha fazla par.;alanma~ olup, fark-
alma, ge;mi~ten giiniimiize gel en 'ders- hla~mada, smaflara ek olarak, cinsiyet,
ler'den ku~ku duyma ve sozmerkezci ya~ ve etnik ozellikler etkili olur.
704 postmodem topluan

2 Ote yandan, poshnodern1igi ki.iltl.1rel tim kaygllanrun e~itlik ilkesinin on i.ine


a~1dan degerlendirdigunizde, bir~ok go- ge~tigi bu topltunda, ti.iketim doruk
rti~l.1n en oneulli rolii, ki.ilti.irel faktorlere noktas1na ula~m1~tlr. Ote yandan, post ..
verdigini gorti yoruz. Buna gore, postmo- 1nodern toplu1nun tercihlerinde Bah soz
. demligi ki.ilttirel at;:~dan belirleyen oge- sahibi olup, yonlendirici gi.i~ medya ve
ler, ki.ilti.ir endtistrilerinin giderek artan ileti~i1n ag1d1r.
onemi, gtindelik ya~anun estetizasyonu, postiila [Yun. aitema; Lat. postulaturtr; Os.
ki1nligin gelenekJer yoluyla degil de, bi- mukaddmre, kaziyei rnuselleme; ing. postu-
reysel set;]m ve tercihler yoluyla kurulu- late; Fr. postulat; AI. postulat). Belli bir
~u, v. b. g.dir. disiplinin temel ilkeleri.
Buna kar~1n, poshnodernligi, 3 ekono- Posti.ila, tiim disiplinlere ortak olan,
mik a~1dan karakterize eden ~ey, bilgi- manhk yasalan tiiri.inden temel ilkelere
sayarla~m1~ bilginin i.iretilnin temel kar~1hk gelen taksiyomlardan, belli bir
giici.i durumuna gelmesidir. Buna gore, disipline ozgi.i olan ilkeler olmak bak1-
bilgisayarla~m~ bilginin geli~mi~ top- m1ndan farkhhk gosterir. Bu baglamda,
luinlardaki i~gi.iru kompozisyonu i.ize- posti.ila, formel bir manhksal ya da ma-
rinde yogun bir etkisi vardu. Ba~ka bir tematiksel sistemde, kendisine temel bir
deyi~le, fabrika ve tanm i~~ilerinin sa- kabul olarak ihtiya~ duyulan, kan1tlan-
YlSl d i.i~erken, profesyonel, tekn.ik ve 1nadan ve apat;:~k bir ~ey olarak kabul
beyazyakah i~~i say1smda bir arh~ goz- edilen onerme anlam1na gelir. Su halde,
lenir. Yine, poshnodern toplumlarda, manbksal bir karutlama olmadan dogru
lizellikle ~ok uluslu ~irketler soz konusu kabul edilen, fakat kendisinden, tutarh
oldugunda, yahnm kararlan ulus dev- hir manhksal sistem olu~turan ba~ka
letinin denethninden ~1kar. onermelerin tiiretildigi onermeye, so-
Siyasi a~1dan postmodernlik ise, 4 ki~i nu~lanyla dogrulanan hipoteze, bir
sel giri~im, pazar egilimi, rekabet ve ara~tuma ya da ~ah~man1n sistemli bir
kendine gi.iven gibi erdemlerin geli~ti tarzda ger~ekle~tirilebilmesi i~in one si.i-
rilmesine dayanu. Yine, postrnodernlik ri.ilen ya da dogru kabul edilen varsayi-
basklc1 btittinci.ili.ik ve bask1c1 bir siya- ma posti.ila ad1 verilir.
set anlay1~1 yerine, ~ogulru ve a~1k bir post-yap1salc1hk [ing. post-structuralism;
demokrasi i.izerinde durur. Fr. post-structuralisme ). 1960h yallarda
Ve, postmode1nlik, nihayet, Aydinlan- Fransada ortaya ~kan ve i.inli.i lsvi~reli
mayla birlikte di.i~i.ini.ilen ilerleme di.i- yap1salc1 di.i~i.ini.ir Ferdinand de Saus-
~iincesinin yerine g~en olumsalhk ve sureun, bir temsil pratigi olarak dilden
~okanlamhhk bilinciyle ifade edilebilir. ziyade, anlamh ve anlam veren bir fe-
postmodern toplum [ing. postmodern so- nomen olarak dil gori.i~i.ini.in analitik
ciety; Fr. societe postmodeme]. Bilgisayar, i.mkanlann1 geli~tirmeyi ama~layan fel-
enformasyon, bilimsel bilgi, ileri tekno- sefi ak1m, entellekti.iel hareket.
loji ve benzeri ogelerle belirlenen top- tSaussureun, dilin, kendine yeter ol-
lum ti.iri.i. He~eyden once, teknolojinin masa da, kendinden-kailn bir sosyal ger
yarattag1 imajlann ve bilgi ~ag1n1n top- ~eklik, gostergelerin iki boyutunun, d1~
lumu, kontroli.i bilgisayarlarda olan ve diinyadaki bir ~eye gonderim yerine,
teknokratlar taraflndan yonlendirilen birbirine baglanabilen bir ~ey oldugu;
toplum. sozci.iklerin, dild1~1 di.inyadaki bir ~eye
ihtiya~lann da teknokratlar tarahndan gonderimde bulurunadan bir ~yler an-
yarahld1g1 bu toplumda, bireyler kamu latabildigi tezinden yola ~ postyapl-
gi.ici.in i.in etkisi yle etkisizle~tirilmi~ler salcllar, bi.iti.in dillerin ve dilden dog an
dir. Ote yandan, postmodem toplumda, felsefe, ideoloji, bilim benzeri fenomen-
belirleyici ogeler, ki~isel ho~gori.i, arzu lerin, diger toplumsal fenomenler kar~l
ve ti.iketici bir kitlenin varhgadn. Ti.ike- Slnda saruld1g1ndan daha bi.iyi.ik bir
potansiyalite 705

ozerklige sahip bulundugu ke~fi kar~l iddiastnl sorgulayan postyap1salc1hk,


Slnda heyecana kap1lm1~lard1r. Bununla anlamdan ba~ka felsefeyi de ~iddetle
birlikte, yap1salc1 gelenegin veya ayru ele~tirir. 0, dogrulugu, metnin arkasln-
anlama gelmek iizere, bilimsel Saussure da veya i~lnde goren ya p1salc1hktan
okwna veya yorumlanrun soz konusu farkb olarak, okuyucunun katk.lSlnl vur-
onemli sonu~lar1n anlam1n1 gozden ka- gular ve okuyucuyla metin aras1ndaki
~lrd1g1n1 ifade eden postyap1salc1hk, kar~1hkh etkile~imi iiretkenlik olarak
tbilitncilige ka~1 koymak amac1yla ge- degerlendirir.
lenek d1~1 filozoflara, omegin Nietzsche Bir iiriiniin pasif bir bi~i.tnde tiiketilme-
ve tHeidegger gibi dii~iiniirlere ba~vur si olarak dii~iiniilen okuma eyleminin
mu~tur. Nitekim, tNietzschenin Fouca- degerini kaybettigini savunan yakla-
ulfya, Heideggerin tDerridaya sagladl- ~lm, bunun yerine okuyucunun perfor-
S' ciddi destek, dilin ve dilden dogan mansuu ge~irir ve dolay1s1yla dogrulu-
bilumum fenomenlerin ozerkligini orta- ga giden yeni ya da sapa bir yol onerir.
ya koyan sonucu teyid ettikten ba~ka, Postyaplsalclhk i~te bu ~er~eve i~inde,
yeni sonu~lara gotiirmti~tiir. Buna gore, ozne/ yazann, bilinci a~lga ~lkardlktan
bireysel sozdikler ba~ka sozciik ve me- ba~ka, dogrulugun da tek otoritesi ol-
tinlerden izler ta~1r; bilin~d1~1n1n etkisi- dugunu dile getiren, klasik Descartes~1
ni gozler oniine serer; soylemde ge~en boliinmez ozne anlay1~1na daha bir ~id
bir unsur olarak iktidan yans1hr. Soz- detle kar~l ~lkar. insan oznesinin bii-
ciiklerin dild1~1 diinyarun ~e~itli ve~he tiinciil bir bilince sahip olmad1g1n1 ve
lerini dii~iinceye ta~1d1klan arhk dii~ii temelde dil yoluyla yap1landlgln1 savu-
niilemez. nan postyapssalc1hk, nedensellik, ozde~
Michel tFoucaull, Jacques +Derrida, lik, ikicilik ve dogruluk gibi kavramlan
Giles tDeleuze ve Felix tGuattari gibi da s1kl bir ele~tiri siizgecinden getjlrir.
dii~iiniirlerin temsil ettigi postyap1salc1- potansiyel [Os. kuvve; lng. potential; Fr.
bk, ~u halde, her~eyden once, insan oz- potentiel, virtuel; AI. potenzial]. 1 Kapasi-
nesine ili~kin bir ele~tiriyi it;erir. lnsan te, s1ga. Gii~ ya da k uvveye sahip olma;
bilimlerinin temel amac1n1n, insan1 olu~ gii~ uygulama ya da eylemde bulunma-
turmak olmay1p, onu ~oziindiinnek ol- ya yetili olma; be IIi bir turd en bir ~y
dugunu one siiren ve son otuz yala olabilme kapasitesinde, gizil olma; bir
kadar insaru anlamaya katkada bulunan imkan olarak varolma durumu. 2 Kendi
baz1 temel kavramlan yap1bozuma ug- asli dogas1ru, form ya de. oziinii aktuel-
ratmak isteyen postyaptsalahk, tarih- le~tirme, ger~ekle~tirme i~sel egilimine
selciligi ele~tirip, tarih it;inde, bir ut;tan ya da kapasitesine sahip bulunan, ~kil
digerine uzanan belli bir orgti ve rasyo-- alabilmeye yetili olan ~y it;in kullaru-
nalite oldugu gorii~iine kar~1 ~akar. En lan s&fat.
onde gelen postyapasalcr dii~iiniirlerden potansiyalite [ing. potentiality; Fr. potentia-
olan Foucault tarih soz konusu oldugun- lite]. Yalruzca bir giit; olarak, kuvve ola-
da, ilerleme tikrinden kesin olarak uzak rak varolma d urum u. Daha once aktu-
d ururken, Derrida tarihte son bil' nokta elle~mi~ olan ve dolayts1yla bir neden
olamayacag1 gorii~iinii benimser. olarak eylemde bulunan bir ~ey taraf&n~
O~iincii olarak, bir anlam ele~tirisiyle dan aktuell~tirilen, gert;ekle~tirilen
ortaya ~tkan postyap1salchk, onenneler- ~eyin durumu, varhk tarz1.
le gert;eklik aras1nda bir tekabiiliyet ili~ Potansiyalite kavram1, Aristoteles tara-
kisi bulundugu g6rti~iine kar~l ~1k1p, flndan degi~meyi a~1klamak amac1yla,
gosteren ya da g05tergelere biiyiik onem aktiialite kavram1 yla birlikte one siiriiJ..
verir.Yap1 kavranuna kar~1 ~1kan, bili- mii~tiir. Degi~menin onceden beri, tam
r11in statiisii ile birlikte, betimleyici ya da tam1na ~ekil alm1~ belirli bir cisim ola-
t;oziilnleyici herhangi bir dilin nesnellik rak degil de, ba~ka bir cisim hiline gele-
706 pozitif

bilmeye yetili bir cisim olarak varolan yonel bilginin tam tersine, empirik veya
bir cismin varolu~unu gerektirdi~ini deneysel bilgi de puzitif bilgi olarak ta-
soyleyen t Aristoteles'e gore, de~i~me n1mlan1r.
~u halde, bir potansiyel ya da potansi- Yine, pozitivizm ad1 verilen felsefi o~
yalitenin aktuelle~mesidir. retinin kurucusu olan tComteun bak~
Potansiyalite, etkin ve edilgin potansiya- a\ISJndan~ metafiziksel ve spekulatif
lite olarak ikiye aynhr. Do~al de~i~me sozde a~1klamalann tersine, olgulara
olarak da tarumlanabilen etkin potansi- ili~kin bilimsel a-;JkJama ve betimleme
yalitede, nesnenin geli~me do~rultusu pozit~f a~rklama diye tan1mlarur. Bu tiir
nu belirleyen, d1~ bir neden de~il de, a~lklan1alardan tneydana gelen ve sad~
nesnenin kendi i\sel kapasitesi ya da ce insana tecrubede verilmi~ olatu, yani
egilunidir. Bu tur bir potansiyalitede, ~1plak olgulan ya da fenomenleri konu
nesne, akti.iel olarak, olma potansiyeline alan felsefeye pozit~f felsefe derunektedir.
sahip oldu~u ~y olabilmesi i~in, kendi Deger yarguarmdan ba~unslZ olan, ol-
do~al e~ilim ve yetenekleri aracih~1yla masi gerekeni de~il de, olaru, mevcut
ger~ekle~ir. Buna kar~1n, edilgin potan- durum ve ili~kileri ortaya koymay1
siyalitede, nesnenin potansiyalitesi, bir ama~layan analiz ise, pozit~f analiz diye
d1~ gu-; taraf1ndan, kendi do~al tur"tine bilinir. Yine, yalnlZca belirli bir donein-
ozgu olmayan bir tarzda ger-;ekle~mek, de bilim adamlan tarafrndan bilim diye
olaca~1ndan farkh bir ~ey olmak uzere nitelenen bilginin ozellikJerini ortaya
harekete ge.;irilir. koyan disipline veya metodoloji rurune
pozitif [Os. muspet; ing. pozitive; Fr. posit~f, beti.msel metodoloji anlam1nda, poz.itif
AI. pozitive). 1 Rasyonel. veya spekulatif metodoloji ad1 verilmektedir.
olanm tersine, deneysel veya deneyimsel Din s6z konusu oldu~unda, pozitif Sl-
olan; 2 ozlerle, ideallerle de~il de, filplak fatl iki farkh, hatta kar~1t anlam i.;inde
olgularla ilgili olan; 3 olmas1 gereken- k u lla ndm1~llr. Bunlardan birincisinde,
den ziyade, olaru konu alan; 4 do~u~ Comte tara&ndan, pozitif evrede veya
tan veya do~adan gelen yerine sonradan bilim -;a~mda kendisine artik gerek kal-
konan; S vahye dayanan veya mistik madl~l du~unulen Hristiyan dinine al-
olan yerine, toplumsal veya ahlald ola~ tematif olarak kurulm~~ olan pozitif din
6 zaman zaman da rasyonel olan yerine, bir insanbk dinini ifade eder. A~k1n bir
vahye dayanan; 7 olumsuz olana ka~1t varll~a ve vahye dayanmayan, Tannrun
olarak, olumlu olan i-;in kullarulan sdat. tahbna insarun oturtuld u~u bu dinde, in-
Buna gore, do~al yasa veya do~al hu- sanh~a tapdtr. Ahlikm on plana filkh~l
ku~a ka~1t olarak, insani bir yasama pozitif dinde, mutlak bir ozgecilik soz ko-
eylemi veya karann eseri, hukiimran ik- nusu olup, 'ba~kas1 i-;in ya~amak' tek ve
tidann emirlerinin toplarru olan yasalar temel ilke haline ~tir. Pozitif terimi
butunune, insani karar ve uzla~1mlar ta- din ba~lam1nda, ikind olarak, akJa daya-
rafmdan yarablan hukuk sistemine pozi- nan rasyonel din ya da teolpjinin tersine,
tifhukuk ad1 verilmektedir. Yine, do~u~ son -;oziimlemede vahye dayanan ya da
ta.n getirilen, insan olmakJJ~U1 ozunde dunyevi bir otorite taraf1ndan destekle-
varolan do~al haklarm tersine, insanlara
nen bir dini tanunl amak i9fl kullanll-
pozitif hukuk tara&ndan bah~edilen
ml~hr.
haklar pozitif haklar olarak tarumlanu.
Nihayet, ahlak alan1nda, d1~ nedenler,
Ote yandan, konusu ideal veya tasa-
ya bana gu~ler tarafmdan de~il de, ki-
nmsal varbklar, ozler, ereksel nedenler
~inin iradi eylemle kendi kendisini be-
de~il de, zihinden ba~1mslZ olgular,
lirlemesine, ozerklik anlam1nda, pozit~f
do~al fenomenler olan bilime pozi tif
ozgurluk ad verilir.
bilim ad1 verilirken, speku Iatif ya da ras-
pozitivizm 707

pozitif felsefe [Os. miispet felsefe; ing. posi- iaLzlan ya da o1mlan oJarak goren
tive philosaphie; Fr. pltilosapf1ie positive]. dunya goru~u.
tComte ve tMach gibi pozitivist du~i..i 2 Bilim felsefesinde, dogrudan dogru-
nurlerle, tKierkegaard ve tSartre gibi ya empirik gelenek ic;inde yer alan, ve
varolu~c;u filozo.flar taraflndan savunu- gozlem ve deneye dayanan pozitif bilgi
lan felsefe tliru. lehine metafizigi, metafiziksel speku-
Sozu edilen du~iinurlerin ortak yonu, lasyonu reddeden anla)'l~, ogreti.
en iyi bir bic;imde Alman filozofu Hegel Saint-Simon ve ozellik]e de Comte tara-
taranndan omeklenen spekulatif ya da fmdan kurulan bir ogreti olarak poziti-
daha c;ok n2gatiffelsefrye kar~ c;Ikmalan- vizm, ingiliz tempirizminin d1~ dunyayt
dll. Buna gore, negatif felsefe ide ya da sadece deneyim yoluyla bilebiJece~imiz,
kavramlann a-lanmda hareket eden ve her ti..ir bilginin son c;ozumlemede duyu-
kavramlarm ya da ozlerin t;~karsaruna deneyine dayarunak durumunda oldu-
Slyla ilgilenen bir felsefedir. Bu felsefe ~u tezini kabul eder. Bun unla birlikte,
aktuel varolu~ alarum a~arak, gorunu- da~ dunyan1n bilgisinin deneyime da-
~un gerisindeki gerc;eklige, aktuel varo- yanmak dunnunda oldu~u tezini, bilgi-
lu~un otesindeki ozler alanlna ula~maya nin tecrubede verilmemi~ olan bir ~ye
c;ah~1r. Oysa pozitif felsefe kendisini ~k ili~kin olabilece~ goru~unu de kapsa-
tuel varolu~ alan1yla SlnJrlayan, bu alaru yacak ~ekiJde geni~leten pozitivizm, in~
duzenlemeye, onun yaratb~l problem- sanm duyusal alarun ustunde ve otesin-
lerle ba~etmeye c;ah~an bir felsefed ir. deki bir dunyayla ilgili tum bilgi
Comtec;u anlamda pozitif felsefe, bilim iddialann1n kar~us1nda yer ahr. 0 fark-
temeli uzerinde yukselen bir felsefe olup, h bilgi ti..irleri olamayaca~lnl, gerc;ek
ara~hrman1n empirik olgulann tasvi-
bilimlerle bir likte, nesnelli~ gozetir ve
aktuel varolu~ alarundan, fenomenler rinden ve ac;1klarunas1ndan meydana
geldi~ini one surerken, bilimin yontem-
duzeyinden oteye gec;menin me~ru bir
lerinin bize fenomenlerin duzenli ard1-
gec;i~ olmad1~1 one surerek, kendisine
~1khg1n1n ya da birlikte varolu~unun
bilimlerin ula~hg1 sonuc;lan sistematize
yasalann1 verdigini, ama pozitif yon-
ehne ve bilimsel bir dqnya goru~u olu~
temlerin ~eylerin ic;sel ozlerine ya da
turma gorevi yukler. Pozitif felsefenin dogalanna hic;bir zaman n ufuz edeme-
i~i, bilimin kavramlann1 a-;tklay1p te-
digini ifade eder.
mellendirmek ve bilimin yontemini ana- Doga bilimlerinin yontemlerini, yani
liz etmektir. pozitif ya da deneysel yontemleri kulla-
Buna kar~1n, Kierkegaardc;1 ya da va- narak ve bu bilimlerin ula~hg1 son uc;lar-
rolu~c;u anlam1 ic;inde pozitif felsefe, ak-
dan yararlanarak, fiziki ve insani' feno-
tuel varolu~un, nesnel degil de, oznel menleri ic;ine alan, butiin bir fenomenler
yan1yla ilgilenir. Bilimlerin ula~h~l so- dunyas1nm birlik.Ji bir resmine ula~ma
nuc;lan yoksaymamakla birlikte, insaru ya c;ah~an, geleneksel felsefenin metafi-
ilgilendirenin esas bu olmad1guu dile ziksel soyutlamalanna ve ilkc;a~ ile Orta-
getiren varolu~-;u pozitif felsefe, aktuel c;a~ metodolojisinin empirik gerc;ekligin
varolu~un daha c;ok oznel ve bireysel d1~1na c;1karak, fenomena) go run U~)erin
boyutu ilzerinde durur ve oznel haki- gerisinde gizli ozler, ~eylerin arkaslnda
katleri vurgulayan bir kavramaaUa~hr fail ya da ereksel nedenler arama ve ide-
maya gider. Jere, turlere, kavram]ara gerc;eklik yukle-
pozitivi.zm [Os. felsefei ilmiye; ing. positi- me e~ilimine kar~1 c;1kan bir akun olarak
vism; Fr. positivisme; AI. positivismus]. 1 pozitivizm, dolayuns1z alguun olgu ve
Genel olarak, +modern bilimi temele nesnelerine yonelip, olgular aras1nda va-
alan, ona uygun du~en ve bah) inanc;la- rolan ili~kileri, deneyim dun yas1ndaki
n, metafizik ve dini, insanhg1n ilerleme- duzenlilik.Jeri, tecrtibenin d1~1na c;1kma-
sini engelleyen bilim oncesi du~unce dan ke~fetmenin onemini vurgular.
708 pozitivizmin elettirisi

Bu anlayt~a gore, insarun ~oplumsal bir1erinden kesin olarak aymhnalan ge


diinyasma uygulandtgmda, pozitif yon- rektigi ve bu yaplld1gmda, sosyal bilim-
tern ya da yontemler bilginin her dahnm lerin de, doga bilimlerinde ke~fedilen
ve bu arada toplumlann kendilerinden yasalara veya yasa benzeri diizenlilikle-
ge~mek durumunda olduklan ard1~1k re ko~ut toplum yasalanna eri~ebilecegi
evrelerin bir yasas1ru verir: Bu evreler anlamma gelir.
ise, Sirastyla teolojik, metafizik ve pozitif 3 Pozitivizm, hukuk alamnda veya
ya da bili.msel evredir. Metafizik genel- hukuk felsefesinde de, bir devletin hu-
likle duyusal olanm iistiinde ve otesin- kugunun hiikiimran iktidann iradesine
deki bir diinyayt konu alan disiplin, ger- dayand1gm1 one siiren gorii~e tekabiil
c;eklik ya da varhgm bir biitiin olarak eder. ingiltere'de tBentham ve tAustin,
tutarh ve geni~ kapsamh bir resmini Fransa'da Leon Duguit, Almanya da Sa-
sunmaya -;ab~an felsefe dah olarak anla- vigny tarafmdan benimsenen bu hukuk
~tldtgt i-;in, pozitivizm ele~tirilerini on- anlay1~1, bir yandan toplum sozle~me
celikle bu ~ekilde anla~llan metafizige si, dogal hukuk teorileriyle orf v~ adet
yoneltmi~tir. Pozitivizme gore, ger-;ek- hukukuna ait gelenekJeri bir kenara bt-
likle ilgili olarak bilebilecegimiz her~ey, rakman&n, hukugu tum spekiilatif veya
bilim, yani doga bilimleri tarafmdan tii- metafizik uns~rlardan anndmna1un ge-
ketilir. Diinya hakkmda, doga bilimleri rekliligini vurgularken, diger yandan
tarafmdan saglanan bilgi d~mda, hi~bir da, hukugu hiikiimran iradenin belirtti-
bilgimiz olamaz. insan bilgisi bilimin, gi emir ya da buyruklarm tiimii, idari,
yani fenomenlere ili~k.in sistematik ara~ yargiSal ve askerl nitelikJi emirlerin top-
hrmamn strurlanru hi-;bir ~ek.ilde a~a lama olarak tarumlar.
maz. 4 Pozitivizm, ahlak alanmda da,
Felsefeye dii~en bu bilimlerin iistiine Tann'run nedensiz buyruklanrw1 belirli
-;ll<mak ve ger~eklige ili~k.in olarak, eylemleri ahlaken dogru, diger bazllan-
doga bilimlerinin saglad1g1 bilgilerden m yanh~ eylemler yapttgm1 dile getiren
daha derin ve mutlak bir bilgi aramak ve ayru zamanda teolojik ir6decilik veya
degil, bilimin ula~hg1 sonu-;lann sente- tannsal takdir ya da buyruk ogretisi ola-
zini yapmak ve bu sonu~lan sistemle~ rak bilinen gon:i~ii tan1mlar. Varolan
tirmektir. Felsefe, bundan ba~ka bilimsel ahlak standardmm bir toplumda fiilen
ke~iflerin gerisinde yatan genel ilkelere yiiriirliikte olan standard! tarumlamas1
i~aret etmek ve bilimin insan ya~amma ko~uluyla, varolan ahlaki standart dJ-
olan katlolanm gostermek suretiyle, hili- ~anda hi~bir normun olmadtgi gorii~ii
min kapsaml!U ve yontemlerini ac;Jkla- ne ise sosyolojik ahliiki pozitivizm adt veril-
yarak yararh bir i~lev yerine getirebilir. mektedir.
Bununla birlikte, felsefe bilim i-;in soz pozitivizmin ele~tirisi [ing. criticism ofpo-
konusu olmayan bir bilgiye ula~ma iddi- sitiuism; Fr. critique du posivitivisme].
asmdan vazge-;melidir. Pozitif yontem- Bilim felsefesinde bir aktm olup, bilimin
ler tarafmdan yarutlanamayan sorular yalruzca deneyim yoluyla dogrudan
yaruts1z btrakdmahdu. gozlemlenebilir varhklan konu alabile-
i~te bu ~er-;eve i-;inde, giiniimiizde po- cegini iddia eden, bilimin gorevinin fe-
zitivizm, bilim konusunda empirist bir nomenler arasandaki ili~kileri ifade eden
gorii~e baghhg1, toplumsal ya~ama em- genel yasa ya da teoriler olu~turmak ol-
pirist bilgi modeli iizerinde bilimsel bir dugunu one stiren pozitivizm aktmt ve
yakla~tml tan1mlar. Sosyal bilimler bag- terimi, sosyoloji alaruna, bilindigi iizere,
lanunda ise, bu, insan ve toplum bilim- Fransaz dii~iiniirii Auguste tComte tara-
lerinin yontemlerinin doga bilimlerinin fmdan sokulmu~tur. Buna gore, sosyo-
yontemlerine gore ~ekillenmesi veya lojide Comte tarafmdan ifade edilmi~
olu~turulmast; _olgularla degerlerin bir- olan pozitivizm, sosyolojinin, hpkt fizik
pragmatik 709

gibi olmast gerekhginL olt;iim ve nicele- toplumu denetleme arzusunun bir yan-
meyi on plana ljlkanp, fizik olt;iisiinde Slmasmdan ba~ka bir ~ey olmad1~1JU
bilimsel olabilece~ini, bunun it;in de, soy 1emi~lerdir.
insani yonelim ve motifleri bir tarafa bl- pozitivizm tarh~masJ [1ng. positivism dis-
rnkarak, yap1sal at;1klamalara yonelmesi pute; Fr. discussion positiviste]. Alman-
gerekti.~ini iddia eder. ya'da, 1960'h y1llarda vuku bulan, sos-
l~te bu iddialarla ortaya filkan poziti- yal bilimlerin mahiyeti veya do~as1 ile
vizm, hem bilim felsefesi ve hem de sos- ilgili tarh~ma. Pozitivistler ve ozellikle
yoloji iljinde ~iddetle ele~tirilmi~tir. Bu de tPopper'in ele~tirel rasyonalizmiyle
ele~tiriler kabaca iit; ba~hk altmda top- tHorkheimer, tAdomo ve Habermas'm
lanabilir. Bunlardan birindsi, 1 bilim fel- tele~tirel teorisi arasmda ortaya t;akan,
sefesi iljinden realist tavnn ifadesi olan insan ve toplum bilimlerinin nesnelli~i
itirazdll". Buna gore, realistler, pozitiviz- ve de~erden ba~amsazh~1, yontemleri
min yalmzca gozlemlenebilir fenomen- ve bir sosyal bilimin toplumsal ve poli-
lerin analiz edilebilece~i ve bilimsel tik rolii ile ilgili biiyiik ihtilM.
a9klamamn, fenomenlerin gene! diizen- Kavga, fiOk daha onemlisi, modem
liliklerin ozelleme ya da ornekleri oldu- do~a bilimlerinin diinya gorii~ii olarak
~unu gostermekten olu~tu~u konusun-
pozitivizmin, do~a bilimlerinin yonlen-
daki asranna kar~1 filkarken, nedensel dirmesini takip etmeye ljah~an veya zo-
aljiklamarun, fenomenlerin gerisindeki, runda b1rakdan insan ve toplum bilim-
onlan birbirine ba~lamakla birlikte, goz- lerindeki yayalumyla ilgili bir biiyiik
lemlenebilir olmayan mekanizmalan or- tarh~madar.
taya ljlkannas1 gerekti~ini savunur.
pragmatik [Yunanca ~, eylem' anlanuna
Realistler pozitivist bilim anlaya~m1
gelen pragma'dan; ing. pragnzatiG; Fr. prag-
reddederlerken, birljok sosyolog ve dii-
matique; Aim. pttJgmatisch ]. 1 Gene! olarak,
~iiniir, bu reddiyeyle birlikte, sosyoloji-
sembol ya da i~aretlere, dilsel gosterge-
nin bir bilim olamayaca~a tezini dile ge-
tirir. Bun a gore, sosyolojinin amaa, lere ili~kin ara~tmna. Pragmatik, dilsel
fizikte ya da do~a bilimlerinde oldu~u gostergelerin birle~imlerini, salt onlann
gibi, at;d<lama de~il de, anlamakhr. birbirleriyle olan ili~kilerini konu alan
I~te, pozitivizme yonelik ele~tiri, 2 bu
sentaks veya sozdiziminden, ve dilsel
t;erfieve i~inde, toplumsal varhklar ola- gostergelerin gosterilenle olan ili~kileri
rak insanlann niyet, yonelim ve motif- ni ara~tuan semantik veya anlam bilgi-
lerini hesaba katmasa gerekti~ini; soz sinden farkJa olarak sadece gostergelerle,
konusu niyet ve yonelimler ise, toplum- yani sozciikler, deyim ya da ifadelerle
sal diinya ve oznellik alamna ozgii onlann kullanalma tarzlan arasmdaki
olup, do~al diinyay1 karakterize etme- ili~kileri ara~tmr, sembolleri konu~ma
di~i ic;:in, do~a bilimlerinin yontemleri- Cl ve dinleyiciler le olan ili~kileri it;inde
nin sosyal bilimlere uygulanamayaca~a ele ahr.
m dile getirir. 2 Pragmatik, daha ozel olarak da, 1950
Oljiincii ele~tiri ise, 3 yine sosyoloji ve 1960'h ydlarda, t Austin ve +Searle ta-
i~den gelen bir el~tiri oh.p, sosyal bi- rafmdan geli~ti.rilen ve sozel semboller-
limlerdeki pozitivizmin, teknik akllah- le formlann kullarum ve etkilerinin fel-
~m bir orne~i olcgunu ifade eder. seff, lingustik, sosyolojik ve psikolojik
Ba~ka bir deyi~le, +Frankfurt Okulu dii- yonlerini konu alan ara~hrma tiiriine te-
~iiniirleri daha fiOk Amerikan sosyoloji- kabiil etmektedir.
sinde gordiikleri pozitivizme kar~a filk- 3 Stfatsal anlama iljinde ise, pragmatik
ma~, sosyolojik yorumla hit;bir ili~kisi oncelikle insani eylemle, insanm ilgi ve
ol~ayan, salt olgularla ve alan ara~tar filkarlanyla, sonra da sembol ve goster-
malanyla yetinen bu tiir bir sosyolojinin, gelerle ilgili olmakl1~1 tammlar.
710 pragmatist doAruluk yanh~1

Praganatik terilninin soz konusu s1fatsal nun, onun sahip oldugu arzular ve ger
anla1 n1 i~inde, ~agda~ Alman dii~iiniirii ~ekle~linneyi u1ndugu ama~lar tarafan-
Karl tOtto-Apel'in ki~inin kendi kendi- dan bir ol~iiye kadar etkilenebilse de,
siyle -;eli~mesini 1nanttksal ~eli~kiden teanelde o insanlll psikolojisinden ve ki-
ayannak amac1yla, aynt zamanda prag- ~isel ogelerden ba~lmSIZ ohnak duru-
matik -;eli~ki adana verdigi paradoks munda oldu~nu savunan dii~iiniirler
tiirii pragnratik paradoks olarak bilinir. ~ok temelli bir bi~de yandmaktadLrlar.
Buna gore, pragmatik paradoks kendi Zira pragmatizme gore, modern psikolojr
kendisiyle tutarh olmakla birlikte, daha arzulanm1zan ve isteklerimizin, k.Jsacast
kurulurken yanlt~ oldugu ortaya -;akan ki~isel ve duygusal faktorlerin, inan~lan
'Hi-;bir ~ey hahrlamayorum', 'Kafamtn mlzt belirlemede biiyiik bir etki yapb~l
i~i bombo~' benzeri onerme tiiriiyle or- na gostermi~ tir.
taya -;lkar. i~te bu dii~ii . ceden yo Ia ~1kan prag-
Yine aynt anlam i~inde, insan zihnin- matistler, insanlann duygusal baklm-
den bagunsLZ bir ger~ekligin varoldugu dan tatrnin edici olan inan~lann dogru
nu one siirdiikten ba~ka, zihnin de bu inan-;lar oldugunu dii~iindiiklerini soy-
ger~ekligin bir par~ast haline geldigini lerler. Ve daha sonra, bu gorii~lerini ge-
savunan anlay1~a; zihnin doga alan1 da- nelle~tirerek, dogru bir inan-; ya da dii-
~lnda olmadtgllU, deney ya da tecriibe ~iincenin duygusal baklmdan tatmin
sarasanda, organizmayla dlinyanm bir edici bir inan~ ya da dii~iince oldugu-
olup c;akhguu, bilginin eylem yoluyla, ey- nu, ya da ayru anlama gelmek iizere,
lemin sonucu olarak ortaya ~tkhgaru, bil- dogru bir inan~ ya da dii~iincenin i~e
menin ba~nh eylemle sonu-;lanan ya da yarayan bir inan-; ya da dii~iince oldu-
pratik gii-;liikleri ~zen hipotezlere gore, gunu belirtirler.
ya da varsayunlarla hareket ebnek oldu- Pragmatizme gore, bir inan~la ilgili ola-
~nu, dii~iincelerle bilginin, eylemin, et- rak, onun dogru mu yoksa yanh~ ma ol-
kili ve saghkh faaliyetin ara~lanndan du~u soruldu~ zaman, soruyu inanan
ba~ka bir ~ey olmadtgaru savunan gorii- bu soruya neden olan amaan ger-;ekle~
~e pragmatik realizm ada verilir. mesine katkJda bulunup bulunmadl~ll\a
Buna mukabil, bir ~eyin insanlar iize- bakarak yarutlanz. Ba~ka bir deyi~le,
rindeki olumlu pratik etkilerinden dola~ do~ru ve yanh~ sazciiklerinin anlanu,
y1 do~u oldu~unu one siirmekten mey- bir inanClll, onun do~ru mu yoksa yan-
dana gelen lormel olmayan yanh~. h~ mt oldu~u sorusunu doguran amaa
pragmatik yanl~ denmektedir. ger-;ekl~tirip ger-;ekl~tirmemesiyle, ya
pragmatist do~luk anlay1~1 [lng. prag- da bu amacll\ ger-;ekl~mesine katk1da
matical theory of truth; Fr. theorie pragmati- bulunup bulunmamasayla belirlenir.
que de verite]. Ondokuzuncu yuzyal1n Pragmatiste gore, entellektiiel faaliyet-
sonlanyla yirminci yuzyahn ba~lannda, lerimiz ve dolayasayla inan.;lannuz,
bu donemde egemen olan idealist felse- duygusal faktorlerden de pratik faali-
felere bir tepki olarak geli~tirilmi~ olan yetlerimizden de bagams1z de~ildir.
ba~amstz bir felsefi akun olarak prag~ lnan~aruruz eylemimizi dogrudan ve
matizanin dogrulugu yararhhkla ozde~ araaslZ olarak etkiler, ona yon verir, ey-
le~tiren dogruluk gorii~ii. lemi ger~ekle~tiren ki~iye, onu dii~iin
Pragmatizme gore, ~isel faktorler her d ugu amacma ula~bracak ~tkili yollan
tiir bilmeyi etkiler, dolay15ayla, manbk ve ve ara~an gosterir. inan-;larliiUZlJl ey-
hatta metafizil< bile, psikolojiye ba~lldtr. lemlerimiz iizerindeki bu etkisi, eylemi
Bu nedenle, bilgi gorii~lerinde, insarun ba~nh ve etkili bir eylem haline getiri-
bihne yetisinin onun diger yetilerinden yorsa, ba~ka bir deyi~le bize dii~iindii
ayn ve bagunsaz olarak ele ahnabilece~i ~iimiiz ama~lara ula~ma imk.ru veri~
ni ve bir insarun evrene ili~kin gorii~ii- yorsa, inan-; dogrudur.
pragmatizm 711

Bir inancm dii~iiniilen amaan ger-;ek- Pragmatist gorii~e, 'dogru inan-;lann i~


le~mesine katlo yaptp yapmadtgt, yal- goren, uygulamada i~ yarayan inan-;lar
mzca tecriibe, deneyim tarafmdan be- olduklanru kabul etsek bile, bir inan-; i~
lirlenir. Bundan dolayt, bir inancm dog- gordugu i,.:in dogru olan bir inan-; ol-
rulugu -;ogu durumda hemen ve maktan -;ok, dogru oldugu i,.:in i~ goren
dogrudan dogruya saptanamaz. Buna bir inan-; olmak durumundadar' den.ile-
gore, bir inanan dogru oldugunu kabul rek itiraz edilmi~tir.
ediyorsak, ve bu kabiiliimiiz inancm be- pragmatizm [1ng. pragmatism; Fr. pragma-
nimsendigi andan itibaren uygulamada- tisme; Al. pragrnatismus ]. Amerikan filozo-
ki sonu-;lar tarafmdan siirekli olarak fu W. t}ames tarafmdan geli~tirilen ve
destekleniyorsa, k1sacas1 inan-; uygula- he~yden once, ba~ta entellektiiel prob-
mada bir i~e yanyorsa, o giderek artan lemler olmak iizere, -;~itli problemleri
ol-;iilerde dogru bir inan-; haline gelir. -;<izmek i,.:in ortaya konan bir yontem-
Oyle ki, omegin -;ekim yasas1 gibi bir den; insan tarafmdan kazamlan -;e~itli
inan-;, deneyin smamasmdan -;ok uzun bilgi tiirlerine ili~kin bir teoriden ve ni-
bir zaman dilimi boyunca ba~anyla ge-;- hayet, evrenle ilgili belli bir metafizik go-
nti~se, soz konusu inan-;, pragmatiste rii~ten olu~an ogreti.
gore, tiim prati~ ama-;lar bakunmdan 1 Pragmatizmin en belirleyid ozelligi,
dogrulugu kamtlanm1~ bir inan-; diize- onun -;lkar gozetmeyen hakikat aray~
yine yiiksehni~tir. diye bir ~y ohnad1gam, her tiir dii~iin
Bununla birlikte, gelecegi heniiz tecrii- me etkinliginin salt problem -;ozmeyle il-
be etmedigimiz i,.:jn, tUm deneyimler sa- gili bir konu oldugunu, inan-;lann ger-
mrh olmak zorundadar. Bundan dolaya, -;eklige ili~kin tasarunlar olmayap,
hi-;bir inan-; tam ve mutlak olarak dogru sadece eylem ah~kanhklanna tekabiil et-
olamaz. Zaten, pragmatiste gore, mutlak tikJerini, kJ.isik felsefenin geleneksel
dogruluktan soz edilemez. Mutlak dog- problemlerinden bir~ogunun bilumum
ruluk, mantak-;alann yarattJga bir yarul- ikidlilderle ikili ~emalann dogmatik ka-
samadan ba~ka hi-;bir ~ey degildir. Oy- buliinden kaynakland1gam <ine siiren bir
leyse, bir inan-;, hi-;bir zaman mutlak yakla~un ve ogreti olmasad1r. Buna gore,
olarak dogru olamayacak olmakla bir- pragmatik yontem dii~iinceleri ve teori-
likte, dogru olma iddiasmda bulunan leri, deneyim ve uygulamadaki i~levleri
bir ~eydir. ve uygulamalan bakurundan ele almak-
Demek ki, bir inanca benimsedi~iz tan olu~ur. Pragmatizm, dii~iincelerin,
zaman, ona gore eyler ve eylemlerimizle fikir ve <igretilerin anlamlanru miimkiin
soz konusu inane smanz. Bu inanan sonu-;lan ile ortaya koyma yonteminin,
benimsenmesi sonucunda ortaya 9kan bilim adamlan ve ortalama insan tarabn-
eylemlerin sonu-;lan iyiyse, inancmuz dan kullamlan yontemle ayru oldugunu
bize dii~iindugumiiz amaca ula~ma savunur. Ote yandan, pragmatizme gore,
imkam veriyorsa ve dolayastyla, ya~a bir-;ok entellektUel problem ve tartJ~ma
rrunuz iizerindc olumlu bir etki yapa- a~1k olmayan kavramlar i-;erir.
yorsa, inanclfiUztn dogruluk iddiasa ge- 2 Pragmatizmin metafiziksel evren g<i-
-;erli bir iddia haline gelir. $u halde, biz, rii~iine gelince, bu gorii~iin -;ogulcu bir
pragmatiste gore, tapk1 kendi ger-;ekligi- evren anlaya~ma sahip oldugunu soyle-
mizi kendimiz i-;in meydana getirme- mek gerekir. Evren, tek ya da birka-; t<iz-
miz gibi, kendi inanrumzm dogrulugu- den degil de, sesler ve kokular gibi nite-
nu da oznel olarak kendimiz yarabnz; liklerden ve bu nitelikler arasmdaki
sahip oldugumuz inan-;larumzm dog- ili~kilerden meydana gelir.
rulugu da, hpk1 alglladagumz nesnele- lnan-;lan, g<irii~, tez ve teorileri sonu-;-
rin ger-;ekligi gibi, bizim ama~lanrruza lanyla, i~e yararhhgJ a-;asandan deger-
gorelidir. lendiren felsefi bir akun olan metafizik
712 prakriti ve purua

pragmatizme ek olarak, bilimsel, a_l,laki prntik akzl ad1 verilir. Niiekim pratik ak!l
ve dinf pragmatizmden stiz edilebilir. t Aristoteles tarahndan, biz insan varhk-
Buna gore, 3 bilimse/ pragmatizm bilimsel lanna beUi bir amaca ula~mak i~in,
bir teori ya da yasamn doj';ruluj';una yal- hangi yollan ya da ara~lan kullanabile-
mzca, pratik dej';erine, uygulamadaki cel';imizi bilme, bu yollardan hangisinin
sonu~lanna, ba~an ya da ba~anslZhj\1- daha uygun ve etkili olduj';unu ot;ren-
na bakarak karar veren anlay1~tlr. 4 Dini me ve doj';ru kararlara ula~ma olanaj\1
pragnzatizm ise, dini inan~ ve dogmalan, veren yeti, nl" yap1p ne yapmayacaj\1-
insan ya~amma katk1 yapmas1, olumlu mlz konusunda bilin~li dii~iinmeye
bir amaca hizmet etmesi, ahlaki ya~ama kar~1hk gelen gii~ olarak tammlanml~
yon vermesi baklmmdan dej';erlendirir. br. tKant'ta ise pratik akd, dini duygu
5 Buna kar~m, ahlllkipragmatizm, meta- ve sezgilerin kaynaj\1 olup, ahlliki ey-
fizik gorii~, farkl1 ilke ve yasalarla dini lemle ilgili bilgiyi saj';layan akla kar~1hk
inan~lan, ahlak a~1smdan yararh olma- gelir.
51, vicdamn gereklerini yerine getirmesi Yine bilgiyle dej';il de, eylemle ilgili
a~1smdan ele ahr, ahlaka hizmet ettil';i olan tasrma; nedenleri del';il de, ne yap-
ol~iide doj';ru ve det;erli bulur. mak gerektil';ini ortaya koyan tasm tii-
prakriti ve puru~a. Gelenet;e bal';h bir riine pratik tasmz ad1 verilmi~tir. Ne yap-
Hint felsefesi sistemi olan Sankhya'run mak gerektil';iyle ilgili ak!lyiiriitmenin
ikici ger~eklik gorii~iiniin temelinde ahllli oznenin inan~ ve arzulanrun ifa-
bulunan iki ilke. desi olan onciillerden hareket ettil';ini,
Bw1lardan Prakriti, zihinden baj\ln1SIZ arzunun ahlaki eylem it;in temel motif
bir ger~eklik ilkesine, kendi kendine y~ olduj';unu soyleyen Aristoteles'e gore,
terti bir ilke olan doj';a ger~el';ine kar~l pratik tas1m arzunun se~ime donii~tii
hk gelir. Puru~a ise, cans1z doj';amn riilmesine kar~1hk gelir.
kar~!Smdaki ve otesindeki canhhk ya da Ote yandan, geleneksel ya da klasik fel-
ruhtur. Canh ve bilin~li olma ozellij';iyle sefenin insan davram~uu konu alan bii-
Puru~a, maddf olaylardan derin ve a~!l tiiniine pratik felsefe ad1 verilmektedir.
maz bir u~urumla aynlrru~ durumda- Buna gore, pratik felsefe insan davram-
d~r. Puru~a, oziinii, bozulmam!~hl';nu ~uun temelinde bulunan ilkeleri, eyle-
ve sonsuz safhl';uu koruyarak, maddeye min yoneldil';i ama~lan konu alan, bilgi-
kan~madan, bula~madan, olan bitenin yi bizatihi kendisi it;in dej';il de, insani
otesinde durur. Bir ~ekilde madde ve eylem it;in arayan felsefe tiirii olarak or-
ruha benzetilebilecek ohm Prakriti ve taya ~ikar.
Puru~a, canWarda birbirlerine soo bir Kokleri Aristoteles'e kadar geri giden
bag ile baj';lanml~ durumdad1r. teorik/ pratik felsefe kar~lthj\1 soz konu-
pratik [Yunanca 'eylemle ilgili olan' anla- su olduj';unda, pratik felsefe kapsanu
mma gelen praktikos'tan; lng. practical; it;inde ahlak, iktisat ve siyaset gibi disip-
Fr. pratique; Aim. pratisch). Genet olarak, linler yer ahr. Teorik/pratik felsefe ay!-
davraru~1 belirleyen, eylemle ilgili olan, rrmm temelinde ba~lang1~ta, eylem/
yap!lmas1 gerekeni buyuran; eyleme, teorik dii~iince veya tema~a kar~lthj\1
~. uygulamaya doniik olan; yalruzca bulunurken, Alman dii~iiniirii Christian
hakikati, ger~eklikle ilgili doj';ru bilgiyi tWolff'tan itibaren aymmm temeline
ama~layan, teoriye ve teorik olana kar- olgu I dej';er kar~lthj\1 ge')irilmi~tir.
~lt olarak, yalruzca eylemi dikkate alan, Ote yandan, pratik alanda, beni, bireyi,
iyilil';e yonelen; olgularla dej';il de, de- ki~inin ~1karlanm ba~ka her~eyi goz
t;erle ilgili olan it;in kullamlan s1fat. ard1 etmek pahasma on plana ~1kartan
Bu baj';lamda, irlidi karar ve eylemle il- yakla~1ma ise, pratik sozciil';iiniiniin stiz
gili olan. ahlak! ilgilendiren problemleri konusu anlanu i~inde, pratik egoizm den-
konu alan ak!l ya da refleksif dii~iinceye mektedir. Pratik egoizm, manhksal, es-
pta:ds 713

tetik ve ahlaki egoizm clarak uc;e ayn- Buna gore, ahlakln temel poshHast, oz-
hr. Bunlardan uautJksal egoizm, ki~inin gurh'.iktiir, c;unku ozg\lr ola1nazsak eger,
kendi yargis1n1, ba~ka insanlann ele~ eylemle1imizden sorutnlu tu h.tlamay1z.
tirel degerlendirme ve S1namas1na tabi Bununla birlikte, ozgtirluk, Kant'tn fiziki
tutmas1n1n gerekli olmad1gln1 savunan dunyan1n temelinde bulundugunu gos-
tavra kar~1hk gelir. Estetik egoiznt, ki~i terdigi nedensel zorunlulukla uzla~tu1l-
nin kendi begenisiyle tam ve mutlak bir 1nahdar. Kant, bu uzla~may1, nuinen-
doyum sagladiglni one surerken, al1ltiki fenomen ay1runuu insan1n kendisine uy-
egoiz11r ki~inin c;Ikarlannl temele alarak, gulayarak ger~ekle~tirir.
ki~inin kendisini tum faaliyetlerinin
praxis (Yunancada eylem, yap1p ehne an-
nihai ve en yuksek amac yapar. lamina gelen sozcuk]. ilkc;ag Yunan fel-
sefesinde, ahlaki vc siyasi davra~ ve fa-
pralik akhn postiilalan [tng. postulates of
aliyeti de ic;ine alacak ~ekilde, insan
practical reason; Fr. postulats de Ia raison
davraru~1 ve eylemi ic;in kullarulan teriln.
pratique]. Kant felsefesinde, ahlak ic;in Buna gore, Aristoteles praxisi, poiesis ve
gerekli olan, faka t karutlanamayan on- ll1eoria'ya kar~lt bir bi9mde, insani eytem
kabuller; tecrubi temelleri oln1amakla ve etkinlik ic;in kul1antr.
birlikte, ahUik1n varolu~u ic;in ka~and tModem felsefede ise diyalektik ve ta-
maz olan ideler. rihsel maddeciligin kurucusu olan
Ahlakh olmam1z, ahlaki odevlerimizi +Marks, daha once d u~unce ve teorid en
yerine getirmemiz ic;in inanmak duru- ayn ve bag1msiz olan praxise yeni bir
munda oldugumuz kanltlanamaz, ya anlam kazand1nn1~ ve onu teoriyle eyle-
da kanltlanmadan kabul edilmek duru- min birligi olarak tanimla~tlr. Onda
munda olan pratik ya da ahlaki hipo- praxis, salt emekten farkh olarak, insana
tezler. Kant'a gore, bu hipotezler 1 has ozgur ve bilinc;li yarahct faaliyeti ta-
Tanrl'n1n varolu~unu, 2 ruhun oliim rumlar. Boyle bir etkinlik, bilgi temeli
suzlugunu ve 3 iradenin ozgiir oldugu- uzerinde yeni ve daha iyi bir duzen ku-
nu dile getiren hipotezlerdir. rabihneye 1nuktedir olan bir eylem turii-
pralik deneyimin lransendanlal ko~ulla dur.
n [ing. transcendental conditions of practi- Marks'a gore, du~unce ya da teori
cal experience; Fr. conditions transcendente- soyut bir standart, eyle1nden kopuk, uy-
aux de I' experience pratique]. Onlu Alman gulamayla ili~kisi olmayan bir ideal ola-
filozofulmmanuel Kant'ta, insan varolu- rak degerlendirilmemelidir. Du~unce ya
~unun bir olgusu olarak ahlak.J mum- da teori eyletnin, pratigin sonucudur, ey-
kiln k.Jlan, ahlaki yarg1ya nesnellik ka- lemden dogar, eylem tarahndan geli~ti
zandiran ko~ullar. rilir ve donli~tiirulur. Bundan dolay1,
I<ritik d~ Reinen Vernunft [Saf Akhn ideal olanla gerc;eklik aras1ndaki yank,
Marks'a gore, ancak pra.xisle, dunyay1 an-
Ele~tirisi] adh birinci kitab1nda, teorik
lamak kadar, dunyayJ kuram-eylem bag-
deneyi ya da bilgiyi olanakh kllan ko~ul
la1n1nda degi~tirme projesiyle, ger~ek
lan ortaya koyan, bizim, numenleri degil
dtinyay1 don(i~tunneyi amac;layan top-
de, ancak duyarhk ve anlama yetisinin lumsal s1ruflar aras1nda teorik bir bilinc;
apriori kavram ve kategorileri ic;ine yer- geli~tirmek suretiyle kapatdabilir.
le~tirebildigimiz fenomenleri, bir an- Marksist gelenegin 20. yuZ}'lldaki
lamda kendi kurdugumuz nesneleri bi- onemli uyelerinden biri olan Frankfurt
lebildigimizi soyleyen Kant, I<ritik der filozofu tHabermas ise, praxis terimini
Praktischm Vernenft [Pratik Akhn Ele~ insanlar aras1ndaki ileti~imsel eylem
tirisi] ad1n1 ta~1yan ikinci kitabmda, ic;in kullanu. Ahl~ki nonnlar tarafandan
ahlak1 mumkun kllan ko~ullan, ahliki yonetilen praxis, onda teknik kurallann
deneyim ve yarguun zorunlu postiilala- belirledigi ara~sal eylemin, yani e~ya
ruu ortaya koymu~tur. uretiminin tam kar~1S1nda yer ahr.
714 pre

pre. Bah dillerinde once anlamma gelen problem [Os. mesele; ing. problem; Fr.
onek. Buna gore, pre-refleksif bilin~ ref- problhne; AI. <Z</gabe]. Kendisine verilecek
leksiyon oncesi, kendi ilzerine donme- haz1r, ah~drru~ ya da otomatik bir yarut
mi~ clan bilinci tammlar. Yine preteorik, veya ka~1bk bulunmayan ve bundan
teori oncesi, teoriden ba~ms1z clan, delay, rasyonel i~lemleri ve belli bir akd-
do~rulu~u veya makuliyeti i~in teorik yilriltme silrecini gerektiren teorik veya
analize veya kuramsal miltalaalara ihti- pratik gil~lilk. Belirli rasyonel ~lemlerle
ya~ duymayan ~eyi, teori oncesi kesin- ~ozillmesi, yamtlanmas1 gereken soru.
likleri tarumlar. <;:ozilmil i~in belli bir bilgi bi-rikimini, ve
presokratik felsefe [lng. presocratic philo- aynca, sezgiyle belli bir akJ.lyilriltme i~le
sophy; Fr. pltilosophie presocratique]. Hel- minden olu~an zihin jirnnasti~ni gerekti-
lenik felsefenin ilk ve Sokrates oncesin- ren soru, gil~lilk.
deki donemi. Bw1a mukabil, belli bir ozel durumdan
Dort Okulu ve srrasyla Thales, Anaksi- kaynaklanan veya bir bilgi alaruyla ilgili
mandros, Anaksimenes, Pythagoras, Par- problemlerin tilmilne problematik ad1 veri-
menides, Zenon, Mefissos, Herakleitos, hr. Problematik, ayru zamanda kesin ol-
Ksenophanes, Anaksagoras, Empedokles mayan, ku~kulu, milmkiln ya da muhte-
ve Dernokritos gibi filozoflan kapsayan mel clan i9n kullarulan bir slfat olmak
Presokratikfelsefenin belli ba~b ozellikle- durumundad1r.
ri ~unlard1r: 1 Bu felsefe, Yunan mitoloji- Proklos. 410-485 yJ.llan arasmda ya~arru~
sinin sundu~u a<;~klama tarzuu reddet- clan ilnlil Yeni-Piatoncu dil~ilnilr. Prok-
mek suretiyle ve do~al olaylarm yine los iki temel kitabmda, Teolojinin Ogeleri
do~al nedenlerle a<;lklanmas1 gerekti~ ve Platon"un Teolojisi adb eserlerinde, hem
inancyla ba~lam1~hr. 2 Bu felsefe bir go- Plotinos'un ve hem de kendisinin goril~
rilnil~-ger~eklik aymm1 yaparak, gtirti- lerini aynnllh olarak a~ama 91basyla
nii~iln gerisindeki ger~ekli~e, ~oklu~un tin kazanm~hr.
ardmdaki birli~e niliuz etme ~abas1 i~ Varbklann bir nedeni olmas1 gerekti~i
de olmu~tur. 3 Bu felsefe bir do~a ya da ni, nedenin hi~bir zaman sonu~la ayru
varhk felsefesidir, yani ger~kten varola- olamayaca~m, bu noktada sonsuzca ge-
run ne oldu~una dair bir ara~brmadu. 4 riye gidi~in kabul edilemeyecegini savu-
Presokratik felsefe ger~kten voralana, nan Proklos'a gore, varhklann, bpkl dal-
~oklu~un gerisindeki bir li~e arkhe aduu lann kokten ya da govdeden ~kb~l
verdi~i i~in, ayru zamanda arkheye ili~kin ~ekilde kendisinden tilreyece~i bir ilk
bir soru~turmad1r. Nedenin var olmas1 gerekir. T1pk1 Ploti-
prima facie. 'ilk bak1~ta', 'dikkatli ve nos gibi, bunk Neden ya da llkenin varh-
titiz inceleme ya da miltalaadan once' gm otesinde olduttJnu, Birlik, Neden ve
anlamma gelen Latince terim. fyi tilriinden sLfat y a da yilklemleri a~b
primium principium. nk ilke; tilm ilkele- ~ml one silren Proklos, ~u hlilde, nihai
re, tilm do~rulara temel olu~turan ilke. ve en yilksek ilke hakkmda olumlu hi~bir
Ilk ilke deyimi, Hristiyan Orta91~ felse- ~ey soyleyemeyece~, yalmzca onun,
fesinde, varolu~unu, kendisinin d~m her tilrlil diskilrsif dil~ilncenin otesinde
daki bir ~eye de~il de, salt kendisine kald1~utl farkederek, ne olmad1~ dile
bor~lu clan, ozil varolu~unu i~eren, va- getirebilece~imizi ifade etmi~tir. Ona
rolmamas dil~ilnillemeyen ilk ve temel gore, varolan her~y, h1riim yoluyla, bu
varbk, yani Tann i~in kullandm1~hr. ilk ilkeden, akJ.l yoluyla kavranamaz clan
principium individuationis. Bireyle~im Bir ya da Tann'dan tilremi~tir.
ilkesinin, varolan bir ~eydeki, o ~eyin proletarya [ing. proletariat; Fr. proletariat].
bireyselli~ini sa~layan temel, ozsel ve Marksist goril~e gore, kapitalist top-
ger~ek etmenin Latince ifadesi. lumda burjuvazi tarafmdan somilriilen,
proton pseudos 715

emeginden ba~ka satacak hi,.bir ~eyi engel vard1r' demi~tir.


olmayan emek,_i suuf. Kendisini somu- Protagoras~1 gorecilik [ing. Protagorean
ren miilkiyet dtizenini y1kacagma ve relativism; Fr. relativisme de Protagoras ].
yalruzca kendisini degil, fakat tum in- Protagoras'm 'insanm, varolan ~eylerin
sanhgl kurtaracagma inarulan evrensel varolduklannm, varolmayan ~eylerin
ihtilalci s1mf. varolmad1klannm oh;usti oldugu' ~ek
Bu baglamda, kapitalizm i,_inde, orta lindekj deyi~inde ifadesini bulan goreli-
s1mhn yokolup, i~,_i s1mfmm bir par,.a- lik anlay1~ma verilen ad.
51 haline gelme stirecine proleterle~me; Protagoras'm goreciliginin temel inan,_-
ortodoks Marksizmin iddiasma gore, lan ~u ~ekilde s1ralanabilir: 1 ~eyler, in-
proletaryamn, kapitalist devleti }'lkhk- sanlara gorundugu, insanlar tarafmdan
tan sonra, sosyalizme ge,_i~i h1zland1r- alg1land1g1 gibidirler. 2 ~eylerin kendile-
mak ve uretim ara,.lanm sosyalle~tir rine farkh gorundugu i..kj insandan hi,.-
mek amac1yla kuracag1 rejime proletarya biri, digerini, ona yarulmakta oldugunu
diktatorliigii ad1 verilir. soyleyerek, ikna edemez. 3 c;unkti ~ey
propaiE!deutik. Yunancada, ozellikle de ler, bir insana belirli bir bi,.imde gorunti-
tAristoteles'in bilim teorisinde, bir hili- yorlarsa eger, bu, ~eylerin, her ne kadar
me ili~kin ara~tumaya ba~lamazdan; onun kom~usu i,_in farkh olabilse bile,
bir varhk alanmm bilgisine yonelmez- soz konusu ki~i i,_in varolma tarz1du. 4
den once, kazarulmas1 gereken bilgiler Dogruluk alg1lananla ozd~ olup, aJgi-
btittintine veya bilim ttirune verilen ad. layarun fiziki durumuna ya da ko~ulla
Bu tur bir bilimin, dti~tince tarihinde nna gorelidir.
en iyi bilinen omegi, manhkhr. 5 Farkh duyu organlan ve k~ullar stiz
Protagoras. M. 0. 485-420 y1llan arasmda konusu oldugunda, alg1lanan ve dogru
ya~am1~ ve 'ins an he~eyin, varolan ~ey gibi goriinen ~y de farklt olacakbr. 6
lerin varolduklaruun ve varolmayan ~y Dogruluk tumuyle gorelidir. 7 Dogruluk
lerin varolmad1klaniun, olt;(istidtir' 56- algdayan ki~iden bagut\SIZ degildir. 8
zuyle tin kazaruru~ olan Sofist du~uniir. Varolan ~eyler sanhg1 olan birinin gozti-
Ele~tirel bir zihniyete sahip bir ki~i ola- ne san goriinuyorlarsa eger, ger,.ekten de
rak Protagoras, insan akluu sorguya ,_ek- sand1r ve hi,_ kimsenin ona ~ylerin san
mi~, bir yandan soyut spekiilasyonun olmad1guu soyleme hakkt yoktur. 9 Alg1
online ge,.erken, bir yandan da insan ak- ve bilgi ir;in ge~rli olan bu durum, de-
lmm kendi uzerine dti~unme gucunu gerler i,_in de ge,.erlidir; bw1a gore, bir
gozler online sermi~tir. Pratik bir bilgeli insan h1rS1Zbk yapmamn iyi olduguna
ge sahip bir ki~i olarak da, insana b~, ger~ekten inaruyorsa eger, bu onerme,
sonu,.suz ara~t1rmalardan, kendisine ayru insan onun dogru olduguna inand1-
donme ~agns1 yaprru~ ve insaru dunya- g1 stirece dogrudur.
suun merkezine yerle~tirmi~tir. Bilgi, protai ousai. t Aristoteles'te, var olmak
do~ruluk ve degeri tumuyle goreli kdan, i,_in kendisinden ba~ka hi,.bir ~eye ihti-
~eylerin insanlara gorundugu gibi oldu- ya,_ duymayan birinci dereceden tozle-
gunu savunan Protagoras, Tann konu- re verilen Yunanca ad.
sunda agnostik bir tav1r alrm~tn. Ba~ka prote philosophia. ilk felsefe anlamma
bir deyi~le, tannlann varolu~u ve ozel- gelen ve ilk,_ag ile Orta,.ag felsefesinde,
likleriyle ilgili bilgi olanaguu yads1yan modern felsefenin tersine, epistemoloji-
Protagoras, 'Tannlarla iJgili olarak, ne den once gelen ontoloji ya da metafizigi
onlarm varolup olmad1klaruu, ne de ne tammJayan Latince terim.
~ekilde olduklaruu bilebilirim, ,_unkti proton pseudos. Yunancada ilk yanh~;
ontimde, konunun karanhk olu~u ve hatamn kokeni, yanh~ ilk adun anlami-
insan ya~ammm k1sahg1 gibi b~ok na gelen terim.
716 Proudhon, Pierre-joseph

Pro01dhon, Pie,ne-Joseph. 1809-1965 y!lla- 3 insarun faaliyetlerinin samld1~mdan


rt arasmda y3~aml~ clan Frans1z sosya- ~k daha fazla amaca yonelmi~ faaliyet-
list dii~iiniir. Temel eserleri: Qu'est-ce lerden olu~tu~unu savunan ve insan
que Ia pi'Opl'icte? [Miilkiyet nedir?]. dii~iincesiyle davram~mm motivasyo-
Systeme des Contradictions economiques ou nuna biiyiik onem veren bir amaca yo-
Plrilosophie de Ia Misere [lktisadi <;:eli~ki nelmi~lik o~retisi. 4 Bireyin yeti~kinli~e
lcr Sistemi ya da Sefaletin Felsefesi]. do~ru clan geli~im siirecinde, ~orukluk
Daha ziyade 'Tann ~erdir' vc 'Miilkiyet donemi ya~ant!lannm, ilk tecriibelerin
hrrs1zhkllr' gibi slogan sozlerle arwnsa- biiyiik bir onem ta~!d!~ml ifade eden
nan Proudhon, tanar~izmin kumcusu bir geli~im psikolojisi. 5 Psikoterapi ve
olarak bilinir. 0 miilkiycti kendi kendini psikiyatrinin kabul gonnii~ yontemleri-
yok eden bir katil olarak gonnii~. onun ni kullanan bir ruhsal tedavi anlay1~1.
toplumu kemirdi~ini ve adaletin kurul- insan davram~ma ili~kin bir teoriye,
masma engel oldu~unu soylemi~tir. insan davram~mm gerisindeki moti-
Proudhon'a gore, insanlann birbirleri vasyonlan ortaya ~1karan bir dizi tekni-
kar~1smda hi~bir iistiinliikleri olamaz, ~e kar~1hk gelen psikanalizin yaral!c!Sl
dolayisiyla onlann zor:ba ve kale, hiil<me- tFreud, soz konusu psikoloji anlayi~l
den ve hiikmedilen olarak ikiye boliin- mn bireysel ki~iliklerin derinliklerine
melerinin anla~1hr hi~bir gerek~esi yok- ili~kin olarak sa~lam bir kavray1~ sa~
tur. 0 diinyada mutlak bir ozgiirliik ve lad!~ml, psikanalizin tedavi teknikleri-
e~itlik tesis edildi~i zaman, hi~bir yone- ni uygulayan hekimin ustaca miidaha-
tim ve hiikiimete gerek kabnayacaguu lelerle zihinsel bozukluklan ortadan
iddia eder. kald!rdi~ml ve boylelikle, psikanalizin
Tiim orgiit ve kurumlara kar~1 ~kan, mutsuzluklann yerine gene) bir mutlu-
komiinizmden nefret etti~ini belirten luluk getirdi~ni one silnnii~tiir.
Proudhon do~alhkla Tann'ya da dii~ Yine Freud'a gore, psikanaliz, bilin~li
man olmu~tur. Ekonomi politi~in e~ya ben ya da benli~in kendi diinyasnun bile
diizenini me~rula~tmnak sureyile sefla- efendisi obnad!~lru karutlad!~l i~in, bi-
ti ovmekten ba~ka hi~bir ~ey yapmad1-
limsel ilerlemenin aynlmaz bir par~as1
~~m savunan filozofa Marks The Poverty
clan, ve insanoglunun kendisinin biridk-
of Philosophy [Felsefenin Sefaleti] adh
li~i ve onemiyle ilgili sars1lmaz inanana,
eseriyle kar~!l1k vermi~tir.
psikanaliz [lng. psycl!analysis; Fr. psycha- Kopernik'in yeryiiziiniin evrenin merkezi
olmadi~mi gosteren giine~merkezli siste-
rudyse; AI. psychanalyse]. Ozel olarak,
Freud'un dii~iince, ~ah~ma ve eserleriy- minden ve ii~iincii ve sonuncu darbeyi
le birle~tirilen psikoloji ve ruhsal tedavi indixen, bir teoridir.
anlay1~1, daha gene) olarak da Breuer ve
Freud'un soz konusu psikoloji anlay1~1,
Freud'un 1880 ve 1890'h y!llardaki ara~ felsefede farkl! tepkilere konu olmu~tur.
l!rma vc dii~iincelerinden ~1kan psiko- Tepkilerden birincisi, tWittgenstein'm te-
loji aknnr. oriyi olumlu de~erlendiren yakla~un!dir.
Soz konusu psikoloji anlay1~1 ya da Wittgenstein, bu ~r~ve io;inde, felsefeyle
okulunu belirleyen en onemli o~eler psikanaliz arasmda bir ili~ki kunnu~, fel-
~unlard1r: 1 Hi~bir insan davram~mm sefenin gorevinin, hpkl psikanalizin, psi-
geli~igiizel, rastgele olmad!~lm, tiim ~ik bozukluklart ortadan kald!m\as! gibi,
davram~larm bireyin psi~ik ya~anl!s! kafa kan~lkii~ma ve ~oziilemez prob-
tarafmdan belirlenmi~ oldu~unu one lcmlere yol a~an kavramsal bozukluklan
siiren psi~ik bir determinizm anlay1~1. gidermek oldu~unu dii~iinmii~tiir. Yine,
2 Bilin~ alamnm d1~mda kalan, fakat ~~da~ dii~iiniirlerden tGadamer'e gore,
bireyin ya~ammda ve bireyin davra- tFreud hermeneutik olarak bilinen yonte-
m~lanm a~1klamada ~ok onemli bir rol min fikir babas1 olup, felsefeye, goriinii~
oynayan bilin~d!~l o~retisi. teki anlamm gerisine gitmeyi o~re~-
psikoloji 717

tir. t~farcuse'e gore se, psikanalizin bas- Zihni konu alan, zihinsel ya~a1n1r. bili-
hrma ve bilin;d1~1 ile ilgiii fikirleri, ana- mi veya davran1~ bilimi olarak tanunla-
dem kapitalist burokl"asilerde soz konusu nan psikoloji, yakla~1k yiizytlhk bir
olan sefalet ve yabancda~man1n adeta bililn olup, felsefeden ve hptan yogun
sagla1n bir tasvirinden ba~ka hi-;bir ~ey olarak etkilenmi~tir. Buna gore, felsefe-
degildir. den zihin, irade ve bilgi ile ilgili probletn-
tDerrida ve tFoucault gibi du~unurler l~ri mjras alan psikoloji, hptan gerc;ek-
ise, Freud't1, yalruzca bilincin ve benin le~tirilene, di.i~uniUen ve hissedilene
yan1lg1 ve ald an1~lannt ortaya -;kard1g1 ili~kin a-;lklamanlll, biyoloji ve fizyoloji-
i-;in degil, fakat Bah felsefesi geleneghun nin terimleriyle ifade edilmesi gerektigi
ten1elinde yer alan 'akJJ' ve 'gerc;ek' di.i- gorii~unii a1mt~hr .
~i1nlerin.in anlams1zhgn gosterdigi i;in Alg1, ogren1ne, gild ulenme, zeka, ve kj-
de olutnlu kar~datnt~lar, ama bir yan- ~ilik gibi konular uzerinde yogunla~an
dan da di.i~iincelerini daha ileriye, nihai psikoloji, ba~lang1c;ta genel yoneliln iti-
tnanhksal sonucuna kadar goti.irrnedigi bariyle pozitivist bir karakteristik ta~1
i-;in ele~tinnekten geri durma1ru~lardtr. tnl~ ve daha ziyade, insan davran1~1n1n
Psikanaliz baglamtnda ikinci tepki, a-;klarunaslnda ic;sel faktorlerin onemi-
lnanhk;l pozitivistlerin ya da ornegin ni reddedip, -;evrenin etkisini vurgula
tPopper'1n teori kar~1s1ndaki oltunsuz yan davraru~;thk genel paradig1nas1na
tavndu. Nitekim Popper'a gore, psika- bagh olare1k deneysel bir nitelik arzet-
naliz sozde bir kuram olup, bilimsel ni~ tir.
olarak test edilebilir bir teori degildir. 0 1960'h ylllardan itibaren yava~ yava~
ne dogrulanabildigi, ne de yanh~lana bili~sel yakla~unlara da yer vermeye ve
bildigi i-;in, bilimsel ilerlemeye engel i-;sel kapasitelerin onemini kabul ebneye
olan, gorunu~te bilimsel, ger-;ekte ise ba~layan psikolojide, ozellikle de Anglo-
bilimsel olmayan bir gori.i~ti.ir. Atnerikan psikoloji anlayl~lnda deney-
psikodram [ing. psycl10dram; Fr. psyclrodra- sel ve pozitivist egilimler hala hakim d u-
Jne]. Psikolojide soz konusu olan ve psi rumdadlr. Gi.inumi.izde aynnhh ve -;ok
kolojik bozukluklan olan oznelerin, yonlii olduktan ba~ka birbirleriyle kar-
kendilerinde varolduguna inandan bo- ~hkh bir ili~ki i~nde bulunan psikoloji
zukluklarla ilgili bir temayt, tiyatroya konularuu farkh bak.t~ a~larayla ele alan
ozgi.i bir ah~hnna ~klinde salmede oy- belli ba~h yakla~1m ya da psikoloji okul-
naytp ifade etmelerini ve boylellkle de, lan ~unlard1r: Bilincin temel ogelerini ve
kendi benlilderini bulmalaruu ve komp- i-;eriklerini sistema tik bir tarzda i-;eba-
lekslerinden kurh.llmalann saglayan bir k~ yoluyla ara~tuan yaprsalcrlrk, :z.ihnin
teknik. Ger-;egin oyun ~kl inde gosteril- temel faaliyetleriyle ilgili olan Jonksiyona-
mesi suretiyle, oynay'arun bo~lun1n1, bi- liznr, ayn ve birbirlerinden yahtlannu~
reyin dogalhg1n1 maskeleyen ogreni1mi~ psikolojik ogeleri kar~1hkh baglanhlaCI
rollerden kurh.Jhnastru ama-;layan psik~ i-;inde incelemek isteyen ,agn~rnrct Irk,
lojik tedavi teknigi. bi.iti.ini.i ve bi.itiinle ilgili ozelliklerin on-
psikoloji [Os. rultiyat, iltni ruh; lng. psy~ celigini vurgulayan ve bi.iruni.in hi;bir
logy; Fr. psychologie; Al psyciJologie]. 1 Ruh ~ekjJde ogelerine par-;alanamayacaglnl
bililni. Psi~ik olaylann, ruh ya da zihinle iddia eden Gestalt psikolojisi, oznel dene-
ilgili fenomen ve olaylann bilimi. Zilinin yimin degil de, yaln1zca nesnel davraru-
yaplSlnl, i~levlerini konu alan ara~tuma ~n incelenmesi gerektigini savunan dav-
dah. Ayrtca, 2 bir birey ya da k.i~iyi ya ranr~~rlrk, ve bilin-;li, bilin-;siz tiim ruhsal
da belli kategoriden insan varhklaruu fenomenleri yoneten, belirleyen gi.i-;leri,
ba~kalanndan ayran karakter ozellikle- motifleri ara~tuma amac1 giiden psilazna-
rinin ya da psi~ik olaylann bi.iti.ini.i. liz.
718 psiko1ojik

psikolojik i Os. ilmulrulzi; 1ng. psyclrologi- kavram ve problemlerin, a) i~ebak1~ ya


cal; Fr. psychologique; AI. psycltologische]. da b) gozlemden olu~an psikolojik ana-
1 Ba~amsaz bir disiplin olarak psikoloji- liz yontemiyle ele ahnabilece~ini, felse-
nin kapsam1 i~ine giren konu ve yakla- fenin tiim dallanrun psikolojik ilkelere
~unlar; 2 insan psikolojisiyle ilgili olan dayamlarak a~aldanabilece~ini, ahlak
~ey ve durumlar i~in kullamlan safat. gibi disiplinlerin uygulamah bir psiko-
Bu ba~lamda, bilincin mevcut i~eri~i lojiden ba~ka hi~bir ~ey olmadt~Im sa-
nin, yap1 ve karakterinin, organizmanm vunan o~reti ya da goru~.
ge~mi~ ve ~imdiki deneyimlerine gore- Buna g6re, psikolojizm, psikolojiyi temel
li oldu~unu ve soz konu deneyimler ta- bilim olarak gorur, ve do~al dunyarun
rafmdan etkilendi~ini savunan psikolo- olaylanru psikolojinin pen;pektilinden ele
jik ilkeye psikolojik gorecilik ada verilir. almayt teklif ederken, felsefi problemleri,
Yine, idelerin, yargdann ya da fikirlerin psikoloji tarafmdan yarutlanmak duru-
yalmzca onemsiz sonu~lar ya da epife- munda olan olgusal sorular olarak yo-
nomenler olmayap, ba~kaca du~unce ve rumlar. Felsefi kavram ve problemleri
davram~lann nedenleri oldu~unu one psikolojik analize indirgemek, felsefi
suren goru~ psi'kolojik ide.alizm olarak bili- problemlerin psikolojik analiz yoluyla -
nir. zulebilece~ kabul etmek anlanunda
psikolojik egoizm [i.ng. psyclrological ego- psikolojizmin, bir du~unrne faaliyetinde,
ism; Fr. egoisme psychologique; AI. psychcr bilgimizin kokeni ve kaynagt konusunu
logisch egoismus]. Egoizm konusunu fel- psikolojik yoldan ele almakla, saz konusu
sefi ve kural koyucu bir yalda~amla ele bilginin i~eri~n psikolojik olmayan ya-
alan ahlaki egoizmden farkb olarak, ego- pasma, niteli~ini ve do~lugunu birbirin-
izm konusunu bilimsel ve betimleyid bir den ayaramama yanh~ma dayand1~1 gos-
yakla~amla ele alan goru~; insan varhk~ terilmi~tir.
lanmn ozleri ya da do~alan itibariyle, 2 Daha ozel olarak da, manbkta, manh-
kurulu~lan ya da yaptlan gere~i kendi ~~ insamn duyusal tarafma, psikolojiye
~lkarlanm gozeterek eylediklerini savu- indirgeme, manhksal onermeleri psiko-
nan o~reti. lojik onermelerle ozde~le~tirme tavn.
Psikolojik egoizmin, biri kah ve radi- Soz konusu ozel anlarru i~nde psikolo-
kal, di~eri de thmh olmak uzere, iki ver- jizm, mantlk ilkelerinin kayna~Iru insa-
siyonu vardu. 1 Radikal versiyonu i~in nm psi~ik ya~ammda bulma ~abasmm
de, psikolojik egoizm, insanlarm do~alan bir sonucu ortaya ~aknu~t::lr. Ome~in,
gere~i ya da psikolojik kurulu~lanmn tHusserl kariyerinin ba~langacmda bu
bir sonucu olarak, her zaman kendi ki~i tur bir psikolojizmi savunmu~tur. Hus-
sel ~lkarlanm gozetecek ~ekilde eyle- serl'e gore, du~unme yasalarmm nor-
diklerini iddia eder. Buna kar~m, 2 zhm- matif bilimi olarak manhk salt, kesin ve
h bir psikolojik egoizm ise, insanlann her fonnel bir disiplindir ve manhk ilkeleri
zaman olmasa bile ~o~ zaman, kendi de bu bakamdan a priori ve transenden-
ki~isel ~1karlaruu temele alarak eyledik- taldar. Bununla birlikte, o manh~m da
lerini one surer. Psikolojik egoizmle ilgi- duyusal bir kokeni oldugunu ve bu ko-
li en onemli gu~luk, bu teorinin ahlaki kenin insan psikolojisinde aranmasi ge-
egoizm i~in bir temel saglamak bir yana, rekti~ini one surmu~tur.
ozellikle radikal versiyonu i~inde, ahlak1 Husser! bu psikolojist tezini daha
ortadan kaldtrmasadar. sonra terketmi~ ve psikolojizme ~iddet
psikolojizm [lng. psychologism; Fr. psyc/rQ- le kar~1 ~~hr. <;unku, psikoloji gibi
logisme; AI. psychologismus]. 1 Genel ola- empirik bir bilimin, bilim olmas1 dolayt-
rak, bir disiplinin kavram ve kabulleri- sayla, bize ancak her bilim gibi olasthk
ni psikolojik kavram ve a~lklamalara de~eri olan, tumevarunsal yoldan elde
indirgeme taVTI; felsefede, tum felsefi edilmi~ bir bilgi verebilecegi, olasdd1 bir
Pythagoras~dar ?19

bilg1 iiretebilen bir bilimin, 1nant1~1n tenin olmadt~l, herkesin ozgur ve


kesin, zorunlu ve genelge~er ilkelerini te- ba~ka herkes kar~1s1nda e~it oldu~u
mellendiremeyece~i a~1k~a anla~1lm1~~ bu do~a durumunda hayat, bununla
t1r. Yine ayn1 anlama gelmek uzere, ke- birlikte tehlikeli ve zordur. i~te bu
sinlik, zorunluluk ve genelge~erlik durum, ona gore, bir toplum sozle~me
yalnlZca manhk alarunda kar~lla~llabi sindeki can ahc1 noktay1, bir toplumsal-
ien ~eyler old u~u ve psikoloji de, her la~tna ilkesi kabul ettnek i~in gerekJi
bilim gibi, mantJksal yontem ve ara~larla olan rasyonel temeli sa~lar. Buna gore,
~ah~mak durumunda bulundu~u i~in, do~u~tan birtak1m haklara sahip olan
ba~vurulan yonte.tn ya da ara~ta bulu- insanlar, bir toplum olu~turmak i~in,
nan bir niteli~i (kesinlik ve zontnlulu- yani haklar1n1 korumak, ban~ ve gii-
~u), soz konusu yontem ya da ara~la ~a venlik i~inde ya~amak iizere kendi ara-
h~an bir bilim i~erisinde gostermek, bir lannda bir sozle~me yaparlar.
k1s1r dongiiden ba~ka hi~bir ~ey de~il Pythagoras~alar [Os. Fisagorcular; ing.
dir. Pyt11agoreans; Fr. Pythagoriciennes]. 1lk-
psikovitalizm [ing. psychovitalism; Fr. ~a~ Yunan felsefeslnin ikinci okulunu
psychovitalisnre; Al. psychovitalismus ]. Le- olu~turan ve dini, bilimsel ve felsefi go-
ibniz'in monadlarla ilgili o~retisini ve ru~leriyle se~kinle~mi~ olan filozoflara
Fechner'i.n biitiin bir evreni ve evrenin verilen ad.
bile~enlerini ruhlarla donanm1~ varhk- Milattan once alhnc1 yuzy1hn ikinci ya-
lar ~eklinde goren felsefesini yans1tan r1s1nda Giiney ltalya'da, Kroton'd a
bir anlay1~ olarak, biitiin bir canh do~a Pythagoras taraf1ndan kurulmu~ olan
ntn, do~arun hiicrelerinden her birinin, Okulda ama~, anlamak ya da o~enmek
her organizman1n geli~meyi, ya~am1n ten ~ok, armmak, bilgi yoluyla safla~a
korurunas1ru ama~layan bir ruha sahip rak, evren ruhuyla birl~mektir. Phyta-
bulundu~unu, fakat ruhun bu amaca, goras~l filozoflarda, madde yerine fonn,
bilin~li olarak de~il de, bilin-;sizce sahip nitelik yerine nicelik, fizik yerine de ma-
old u~un u one siiren gorti~. tematik on plana ~~~hr. Buna gtlre,
psykhe. Yunan felsefesinde, ruh, zihin, Phytagoras~llar matematiksel ilkeleri te-
soluk, nefes, tin ve ya~am anlam1na mele alm1~ ve bir ~eyin yap1s1, on un ye-
gelen terim. Buna gore, terim ba~langi~ rine getinnek durumunda oldu~u i~lev,
ta canld1~, canl1 olma hAlini ve daha yoneldi~i ama~ ortaya kondu~u zaman,
sonra da ya~am ilkesini, ~eylerdeki can- o ~eyin a-;aklanm1~ olaca~1n1 kabul et-
hhgm kayna~1 olan giicii gosterm.i~tir. mi~lerdir.
Bununla birlikte, psykl1e t)zellikle Sokra- Bir ruh go~ii anlay1~1 benimseyen
tes'ten ba~layarak, bilindn ve ahllli ki- Phyta.goras~llar insan ruhunun ba~ka
~ili~in bulundu~u yere kar~t.hk gelir. insanlann bedenlerine old u~u kadar,
Pufendorf, Samuel. 1632-1694 ylllan ara- hayvanlann bedenlerine de girdiklerini
Slnda ya~aml~, toplum sozle~mesiyle dile getirmi~ ve bu ~er~eve i~inde, hay-
iinlii Alman dii~iiniirii. van eli yemeyi y asakl~lardrr. Pytha-
Temel eseri olan De Jure naturae et gen- goras~dar, aynca bilim ve ozellikJe de
ti u'n adh eserinde, fiziki ve zihinsel var- 1natematik alan1ndaki ~ah~malar1yla iin
h~a ek olarak tinsel varhklardan da soz kaz.annu~lard1r. Yunan diinyasmda ma-
eden Pufendor fa gore, Tanr1, bu tinsel temati~in kurucusu olarak bilinen
varhklarln yardlmlyla, insan ozgiirlii- Pythagoras, arihnetikle, oncelikle miizi-
~iiniin nas1l kullanllaca~uu belirleyip, ~e yonelik ilginin bir sonucu olarak ilgi-
onun stnlrlanru ~izer. Onun tGrotius'la lenmi~tir. Muzik alan1nda bir uywn
tHobbes'tan ahnm1~ kimi unsurlar1 bir bulan Pythagora5t;~lar, buradan hareket-
araya getiren ttoplum sozle~mesi bir le bir yandan miizikteki uyumun evren-
do~a hali kabuliinii dayantr. Sivil otori- deki genel ve yetkin uyumun kii~iik bir
720 Pythagoras~rhk

orne~i oldu~u goru~iine, di~er yandan Slnlnn SllllrSlZa UStiin gelmesinin SOnu-
da matemati~in ilkelerinin varolan her~e cunda ortaya c;~kar. Uyumun temelinde
yin ilkeleri oldu~u, evrenin ilkesi, arkiJe bulunan kar~1t o~eleri, Pythagorasc;tlar
ya da tozitnitn say1 oldu~u fikrine ve ni- dualist bir anlay1~la, iki ayn sutun al-
hayet, varhklar arasmdaki rutelik farkh- tinda on c;ift olarak S1ralamJ~lard1r. Bu
llklannln niceliksel farkbhk)ara indirge- kar~1thklar, Slras1yla suur ve SlnlrSlZ,
nebilece~i sonucuna ula~m1~lard1r. tek ve c;ift, bir ve c;ok, sa~ ve sol, erkek
Pythagorasc;IJann biHmsel c;ah~malan ve di~i, sukunet ve hareket, do~ru ve
aras1nda, geo1netri alarunda, Yunanlmnl e~ri, ayd1nhk ve karanhk, iyi ve kotii,
genele, yasaya ula~1nadaki dehas1ru, ya kare ve dikdortgen kar~1thklanndan
da UStiin ba~arlSlnl e~siz bir bir;ilnde or- meydana gelmektedir.
nekleyen tinhJ Pythagoras teoremi de yer Pythagoras~1hk [ing. Pythagoreanr-snr]. M.
ahr. Teore1n, Pythagorasp]ann salt arit- 0 . 525 ylltnda Pythagoras ve arkada~la
Jnetiksel ve geo1nehik olgttlan a~m1~ n taraflndan kurulan felsefe okulu ve
olup, bu olgulan tiimdengelimsel bir sis- dini cemaatln temel fikir, o~reti ya da
teln ic;inde oziimled ik)erini gosteren c;ok akideleri ic;in kullarulan terim.
giizel bir ornektir. Metafizik alanmda Buna gore, Pythagorasc;1hk her~eyden
Anakshnan drostan etkilenen Pythagop once, 1 bir say1 n 1etafizigi ve, gerc;ekli-
rasc;1lar, ondaki Belirsiz ya da SU'Urs1z fik- ~in ozii itibariyle matematiksel oldugu-
rini, S1rursLZ olana ~ekil veren ve ondan nu ifade eden bir gerc;eklik anlay1~uu, 2
bir uyum yaratan SLrur fikriyle birle~tir felsefeyi tinsel annma i-;in bir arac; olarak
Jni~lerdir. Buna gore, sayllann tek ve c;ift gorme tavnn1, 3 radikal bir ruh beden
diye ikiye aynld1~1nt one suren Pythago- ikicili~i ic;inde, ruhWl goksel yazg~sana
rasc;r anlay1~a gore, bunlardan Tek alan dikkat c;ekme ve onun tannsal olanla bir
snurh iken, c;ift alan suursJzdu. Bir ise, le~me ~ans1n1 vurgulama goru~unii i-;e-
ayn1 anda hem tek ve hem de c;ift oldu~u rir. Ote yandan, Pythagorast;~hk, 4 belirU
ic;in, bu ildsinden meydana gelir. Ba~ka sembollere, ozellikle de tetrakljs turiinden
bir deyi~le, bir, suunn, onu s1n1rh kllmak mistik se1nbollere ba~vurma tavnyla 5
ic;in, Sln1rs1z.a baskln -;:rkmas1run son u- Pythagoras teoreminde, belirgin hile
cunda ortaya c;tkar. Say1 ya da say1lar ise, gelen matematikse) c;ah~malan ihtiva
birden do~ar. ederken, 6 okul ya da tarikat mensuplan-
Pythagorasc;1larda uyum, kar~1t o~eler nln sadakat ve ba~hhklanna buyiik bir
aras1ndaki ili~kinin bir sonucu olarak, onem verir.
Quine, Willard von Orman 721

dogmast olarak gordiigii ~eyi, yani ana-


litik I sentetik ayuuruyla anlamh tiim
onennelerin dolayuns1z deneyimlere dair
rumcelere indirgenmesi gerekti~i anlayi-
~~ru reddetmi~tir. 0 giderek daha mad-
deci ve nominalist bir gorii~e yonelmi~

Q ve bilgiyle dii~iinme siirecindeki kav-


ramsalla~tumarun onemi iizeri nde dur-
mu~tur. Algasal benzerlik yoluyla goz
lem onennelerine yiikseldi~, gozlem
onennelerini bir araya getirmek suretiy-
quadrivium. Orta'ra~da iiniversiter e~iti le de de nasd genel yasa ya da hipotez-
min daha ileri a~amas1n1, daha yiiksek ler olu~turdu~umuzu ara~hran Quine,
bolmesini meydana getiren dort mate- manbk alantnda daha ziyade Russell ve
matiksel disiplin. Whitehead tarabndan geli~tirilmi~ olan
Astronomi, geometri, aritmeti.k ve mii- matematiksel manbBa sad1k kalma~br.
zikten meydana gelen dort matematiksel Bununla birlikte, o Ingiliz filozo.Oanrun
disiplin ya da sanatl gosteren quadriviu manhgm ontolojik bakundan yanslZ ol-
mun bir onceki a~amas1 triviumdur. Qu- du~u gorii~tine ka~1t bir tavu geli~tir
adriviumu meydana getiren bilim ya da mi~ ve hatta, varh~1n manb~a, ama
disiplinlerden once okurulan bu disiplin- daha ziyade dile ba~h ve goreli oldu~u
ler, suas1yla gramer, retorik ve manbk- nu one si.irmii~tl.ir.
hr. Quadrivium ve triviumu meydana ge- Bir manbk teorisinin kabulliniin ortaya
tiren bu yedi sanata birlikte, ozgiir ~lkard1~1 ontolojik sonu~lar iizerinde
adamm sanatlan anlammda liberal sanat- duran Quine, dili sa~lam tahminler orta-
lar ad1 verilmi~tir. ya koym~ ge~erli ondeyilerde bulun-
Quine, Willard Von Orman. Manhgm te- mak suretiyle tecriibemizi diizenlemeyi
melleri ve ozellikle de semantik yonleriy . ama~layan bir tiir teori olarak gonnek
le ilgili bir teori geli~tirmi~ olan Amerika- gerekti~ini belirtir. 0 bu ba~lamda, bir
b manbkftl ve filozof. Temel eserleri: dilden ba~ka bir dile terciime yapmanan
Word and Object [Soz ve Nesne], Methods iml<Ans1Z oldu~unu iddia ederek, anlam
of l.ogic [Manbk Yontem.leri], From a Logi- efsanesini bir ~ekilde yikmi~hr. Bilhn
cal Point of View [Manbksal Bakl~ A'r'ISUl- felsefesi alarunda ise, Quine, Duhemi iz-
dan], Philosophy of Logic [Manbk Felsefe-- leyerek, bilim adaman1n deneyin sina-
si], TJ1e Roots of Reforana [GOnderimin masina, di~er onermelerden yahtlanm1~
KokenleriL Pursuit of Tntth [Hakikat Ara- bir onermeyi de~l de, bir dizi onermeyi
YI~I] ve 'Two Dogmas of Empricism'. t4bi tuttu~unu ~vunur. Zira onun gorii-
Felsefi ara~hrmalaranda do~alc1 ve em- ~iine gore, bir onenne sadece deneyim
pirist diinya gorii~iine uygun bir yakla- lerin yahn bir ozeti de~l, fakat bilimsel
~un benimseyen Quine, empirizmin iki bir sistemin temel bir bile~enidir.
/22 radlkaJ

radil<al apriorizm [ing. radical apriorisnz;


Fr. apriorisme radicale]. insana ger~ekli
~in bilgisini, deneyimin de~il de, yal-
nl2ca akhn sa~ladi~Inl, insan zihninde
do~u~tan dii~iinceler bulundu~unu ve
deneyimden ba~tmslZ ger~ek bir bilgi-

R nin miimkiin oldu~unu, tecriibenin bil-


giye hi~bir katkiSI olmadi~Inl savunan
gorii~.
Deneyimin gert;ddi~in bilgisi i~in bir
de~er ta~1d1~1 dii~iincesine ~iddetle
radikal [ing. radical; Fr. radical; Al. radikal]. kar~a ~1km1~, deneyime dayanan empi-
1 Temel, mutlak, topyekiin ya da kesin rik bilginin bizi ger~ekli~in kendisiyle
alan bir ~eyi tanunlamak i~in kullandan de~il. de, yalntzca goriinii~iiyle tanl~hr
s1fat. 2 Politik sistemde geni~ kapsamh dl~lrLl savunmu~ alan radikal aprio-
ve temel bir donii~iimiin gereklili~ini rizm, daha c;ok ilk~a~ Yunan felsefesiyle
savunan ki~iyi; siyasr yelpazede a~1n suurlarun1~ alan bir gorii~tiir. Radikal
u~larda, ama ozellikle de solda yer alan apriorizmde, duyu ya1ulsamalan, farkl1
birini tanunlamak i~ kullanilan politik insanlann ayn1 nesneye ili~kin algllann-
niteleme. da kimi oznel farklihklann bulundu~u
Bu ba~lamda, sosyal ve politik alanda ke~finin sonucunda ortaya ~n bir
biiyiik de~i~imlerin, kokten donii~iim giiven eksikli~i ve de~i~mez olarun bi
lerin savunuculu~unu yapan teori ve linemeyece~i inano ~ok etkili olmu~
hareketler de radikal sifattyla kategori- tur. Radikal bir apriorizmi savunan
le~tirilir. Gelenekle, kurumla~m1~ ve tParmenides ve t Platon gibi filozoflar,
yerle~ik ge~mi~le alan tum ili~kileri ko- de~i~enin belli bir zamanda belli bir tiir-
parmak ve yeni bir sayfa a91\ak isteyen den oldu~u, buna ka~1n daha sonraki
lerin gorii~ii, ayru zamanda radilaJlizm bir zamanda soz konusu tiirden olmadi-
olarak tarumlanu. Bu anlamda radika- ~~ i~if\ bir ~eli~ki i~erdi~ini savunmu~
lizm Fransada, liberalizm, cumhuriyet9- lar ve kendinde ~eli~ik olarun, her ne
lik ve seki.ilarizm i-;in genel bir terim ola- ise, varolamayaca~tru belirtmi~lerdir.
rak kullan1hrken, lngilterede felsefi Ba~ka bir deyi~le, ontolojik bak1mdan
radikalizm anlammda, Jeremy tBentham bir goriinii~ ve ger~eklik ayanma yapan
ve John Stuart tMiJIin temel W\Surlan bu filozoflar, soz konusu ayuuru empi-
iktisadi liberalizm, alalohk, yararabk ve rik bilgi ve rasyonel bilgi arasmdaJO
bireycilik alan felselesini tarumlamak epistemolojik nitelikli ay1nmla destekle-
i~in kullandm1~br. mi~ler, duyulann bize yalnazca de~i~en
Yine ayn1 ~er~eve ifiinde, 1960.h yalla- goriinii~leri verdi~i yerde, akhn de~i~
nn sonlannda, Anglc>-Sakson diinyada, mez bir ger~ekli~in, kesin, m utlak ve
ozellikle de ingilterede, hllim burjuva ezelf-ebedi bilgisini sundu~unu savun-
kiiltiiriiniin aynlmaz bir par,.as1 oldu~ mu~lardar.
gerek~esiyle, analitik felsefenin iiniversi- radikal empirizm [ing. radical empiricism;
telerdeki egemenli~ine kar~1 Qkan ve Fr. emprisime radical; AI. radikal enrpiris-
sola, prarise atJrhk verecek bir felsefenin mus]. D1' diinyada tikeller kadar, ba~In
savunuculu~unu yapan dii~iince yoneli tdann da varoldu~unu, her rur bilginin
mine radikDI folsefe ada ve~tir. Radi tek kayna~1n1n do~rudan ve araas1z
kal felsefe deyimi, 1980.li yillardan itiba- deneyim oldu~unu, hakl1 k1hnan her
ren de, erkekmerkezli felsefeye kar'1 iddianan do~rudan ya da dolayh ola-
~akan tfenUnist felsefe i9n k ullarulmJi- rak, deneyime dayarunas1 gerekti~ini,
hr. tecriibeyle en az ili~ldli gibi goriinen
rasyonalite 723

onennelerin, hatta matemati~in aksi- Raslanbrun soz konusu anlam1 i~inde,


yomlanyla mant1~1n ilk ilkelerinin bile evrende raslantuun veya raslanttsalh~ln
deneysel iddialar oldu~unu savunan ve hukum surdu~unu, ya da evrende ras~
~o~unluk tduyumrulukla birle~en bilgi lanbya ~ ya da bu olc;uler ic;inde bir yer
anlayt~I. bulundu~unu, evrendeki tUm ya da baZJ
radikal hiimanizm [ing. radical humanism; olaylarm oldu~u gibi olmayabilecegirti
Fr. humanisme radical; AI. radikal humanis- one suren anlay1~a; raslantlnJn nesnel
m us]. lnsan varb~tnl yahuzca insan ya da olarak ger~ek oldu~unu savunan metafi-
davran1~ bilimlerinin suurlan ic;inde yo- zik o~retiye, dunyadaki bazl olaylann
rumlayan, insan1 tek ve en yuksek ger- belirlenmemi~ oldu~unu ya da her ola-
c;ekJik addeden anlayt~. ym bir nedeni olsa bile, bazt olaylann on-
Geleneksel tateizmin yi.rminci yiizytlda- gorulemeyece~ini, bazt olaylann ozunde
ki versiyonu olarak gorulen radikal hu- ongorulemez oldu~unu iddia eden gorii-
manizmde, insanm tnetafiz.iksel babm- ~ e raslant15alcrlrk denmektedir.
dan iJk ve en yuksek ger~ oJdu~u ve Goru~un Hellenistik felsefede, Epiku-

dolaylStyla, Tann'run varolmadJ~l kabul rosc;ular tarahndan savunulan ve ev-


edilir. Freud, Camap, Schilick, Jaspers, rende her~eyin varolu~unu temel bir
Sartre ve Camus gibi du~uni.irler, soz ko- raslanttya bor~lu oldu~unu, dolaytstyla
her~eyin raslanttlar sonucu olu~tu~u
nusu radikal thumaniz.m ~er~evesi ic;inde
de~erlendirilebilir. Nitekim, 'varoluKulu
nu, her olay ve her nesnenin bir raslan-
hnm eseri oldu~unu one suren versiyo-
~un bir hilinanizm' oldu~unu soyleyen
nu raslantrcrlrk olarak gec;er.
Sartre ve di~er varolu~-;u.Iar, insan varbk-
rasyonalite [Os. aldilik; lng. rationality; Fr. ra-
lanrun, kar~ISmda bi~are oyuncaklar ya
tioTflllite; AI. rationalitiit, veruunftmiissigkeit].
da dama ta~lan olarak gortildu~u her
Normatif, ve akl1n insan1 di~er canh
guce ~iddetle kar~t ~1kmt~lar. Buna gore,
varhklardan ayuan yeti oldu~unu dile
Sartre Tann kavramaru ~eli~ik bir kavram
getirdi~i i~in, betimleyici bir kategori
olarak tanunlarken, Camus Tann'n1n va~
olarak, insarun sa~lam ve ge~erli al<.Jl-
rolu~unun tasdik edilmesinin, insan akb-
yurutme ya da kanlllamalan, iyi temel-
nin inkannt gerektirdi~ini soy lemi~tir. lendirilmi~, apa~lk inan~lan kabul et-
raslanh [Os. tesadiif, ing. chance, accident; mesi ya da benimsemeye hazll, gonullu
Fr. hasard; AI. zufall, zufaelligkeit]. Ortaya olmast durumu i~in kullantlan terim.
~oo~ltla hi~ gerek duyulmayan, kendi Buna gore, ~eli~ik de~il de, tutarh olan
i~inde bir amac1 olmayan, hi~ beklenilme- ve deneyimle uyu~an inan~lar, akli veya
yen bir olaym ortaya ~1k1~1; Yunan felse- rasyonel inan~lardu. i~te, yanh~, ~eli~ik
fesinde, evrende, do~a ve insani ama~hb ve tutarslZ old u~u bilinen inan~lan be-
~ n yan1 ba~tnda varolan ii9lncu gu~. nimseyip savunmak akddt~l, irrasyonel
Ger~ekle~mesi zorunlu olmayan, hi~ bek- bir davraru~ iken, tutarh ve do~ru oldu-
lenmeden ortaya ~kan ~ey, bir olayt do- ~u bilinen inan~lara ba~lanmak aktla
~uran nedenlere ili~kin bilgisizli~in so- ya da rasyonel bir davraru~tu. Bu ~er~e
nucu olara~ nedeni biliruneyen olay. ve i~inde, onermeleri deney, gozlem ve
Ongorulemeyen, bir plarun ya da tasan- manhksal akilyurutme yoluyla stnarup,
run sonucu olmayan bir geli~me, yasaya do~rulanan bilimin rasyonalitenin ger-
uygun du~meyen, hi~bir yasayla a~llda- ~k bir orne~i oldu~u ifade edilmi~lir .
. namayan, nedenler di.zisinin onceden inan~larla ilgili olan soz konusu teorik
tahmin edilemeyen, beklenmeyen, ve rasyoruJliteye ek olara~ eylemlerle ilgili
ama~h olmayan bir tarzda bir araya geJi .. olan rasyonalite turune pratik rasyonalite
~inin sonucu olan olay; yalruzca olasutk- adt verilir. Ara~al aktlcthk olarak da hi-
lara ba~b oldu~u du~unulen olaylann linen bu rasyonalite turu ise, ama~lanna
ba~u nedeni. ula~mada en yiiksek derecede verimli
724 rasyonalizasyon

veya etki)i olan yol!ar! kuUanmaya dik- ki~isel sorumluluk ve/insiy~tifin ge~iril
kat eden insan1n tavnna tekabiil eder. mesini; hukuk alan1nda, keyfi yasako-
rasyonalizasyon [ing. rationalization; Fr. yuculugun ortadan kald1nhp, evrensel
rationalisation]. 1 Genel olarak, olaylara yasalann meydana getirdigi temel iize-
akli bir pe~pektiften yo rum ya da a~kla rinde, tiimdengelimsel bir hukuki akll-
rna getirme. Kan~~ anlam baknrundan yiiriitme anlaya~1nan benimsenmesini;
belirsiz, karanJJk ve anla~almaz olaru be- siyaset alarunda, geleneksel me~ruiyet
lirli, dakik, a-;1k ve anla~aJJI hAle getirme tarzlannan siyasi partiye dayah karizma-
imkaru veren i~lem ve siire-;. tik bir liderlikle degi~tirilmesini; ahlak
2 lnsan davranJ~Jna dair s6zde a~a alarunda, ahl:tki disiplin ve egitimin
ma. Eylemleri hakh kdmak veya anla~alu biiyiik bir gii-;le vurgulanmasuu; bilim
hale getinnek ic;in sahte ya da diizmece alan1nda da, bireysel yarahcahktan ~ok,
ac;lldamalar iiretme, ozellikJe psikolo~de ara~hnna ekipleriyle, ~giidiimlii bir
ki~inin eylem, dii~iince ve duygulanrun deneysel ara~tuma plarun1n, ve bilim
gerisindeki ger-;ek motifleri gizlemeye ya politikalaruun devlet denetimi ve yone-
rayan i~lemler, geli~tirilen savunma ane- timi altanda geli~tirilmesini ifade eder.
kanizmalan. rasyonel [Os. aklf; ing. rational; Fr. rationnel;
3 Sosyolojide, iktisat ve siyasette, belir- Al. rational, vemiin ftig ). 1 Akla ve dii~iin
li ama-;lara ula~mak i-;in elkin ara-;lann ce yasalanna uygun olan; 2 akal i-;eren,
yarat:Ilmasl veya orgiitlenmesi siireci. akhn varlaSJ ya da faaliyetiyle belirlenen
Bireyleri ozgiirl~tirmek bir yana, on- ~y; 3 akdb, akllca bir bi-;imde ger-;ekl~
lara modem kurum~ orgii t ve etkinlikle- meye veya fon.ksiyon gostenneye, rasyo-
rin demir kafesi i~ine mahk1l.m eden nel bir ara~bnnaya kablmaya yetili olma
rasyonalizyon siire-;lerinin oziinde, sos- durwnu; 4 anla~almaya uygun, elveri~li
yal faillerin, ~evrelerindeki diinya iize- bir yapada olma hAli; 5 ak1m ilkelerine
rinde daha bi.iyiik bir kontrol elde uygun diifen, anla~alabilir olan; tutarh-
etmek i~in, ki~isel olmayan ili~kilerde, hk, basitlik, tamJJk, diizen ve manbksal
bilgiyi giderek daha yogtm bir bi-;imde yap asergileyen disiplin i-;in kullaruJan ni-
kullanma yonelimleri vard1r. Ba~ka bir teleme.
deyi~le, tWeber'de, insan eyleminin Bu baglamda, ahlAkta nihai ve en yiik-
her boyu tunu oh;iim ve kontrole elve- sek amacm, da~ ko~ul ve etkilerden, in-
ri~li hale getiren siire-;leri tarumlayan sarun duyusal boyutundan bagamsaz
rasyonalizasyon, geleneksel uygulama- olarak, insanm kendisi, insan akh tara-
Jaran reformdan ge-;irilmesine ve bu uy- fandan belirlendigini savunan ve mutlu-
gulamalarla ozde~le~mi~ ama-;lara daha lugu degil de, insarun ahlald geli~me ve
iyi ve etkili bir bifiimde ula~xna olanaga yetkinJi~ en yiiksek ama-; olarak
verecek siire-;lerin ortaya c;tlo~ana, ku- goren ahW< sistemleri rasyonel ahlak kate
rumlann belli ama-;lann ger-;ekle~tirile gorisi i-;ine girer.
bilmesi i-;in, daha etldli ve yeterli ara-;lar Ote yandan, geleneksel meta6zigin ii-;
hlline getirilmesine i~ret eder. ana dalmdan birini meydana getiren ruh
Buna gore, Weberci anlanu i9Itde ras- ya da zihin teorisine; deneysel psikoloji-
yonalizasyon, ekonomi alarunda, fabrika nin tam kar~asanda yer alan, zihne dair a
ve iiretimin biirokratik yollardan diizen- priori ara~hrmaya rasyonel psikDloji ad1 ve-
lenmesiyle, kann geli~mi~ muhasebe rilir. Sadece akla dayanan, aklJ yoluyla
teknikleri kullanllarak hesaplanmasuu; bulunmu~ bir Tannya iman eden din
din alarunda, ilahiyabn, vahiy temeli rasyonel din; d.ini inanan konusunu ve
iizerinde degil de, entellektiiel bir temel temel WlSurlanna, vah.iyden ba~sJz
iizerindeki geli~imi sayesinde, biiyiiniin olarak ara~hran ilahiyat ise rasyonel teoloji
ortadan kaldanhp, dinf Ayinlerin yerine olarak wumlanar.
rationes seminales 725

Yine ayru .;er.;eve ic;inde, speki.ilatif di- kullarulmz~ olan ve pozitif bilimlerin
siplinlerde, felsefede ve teolojide kullarul- yontemlerini, felsefeye uygulamaktan
ma~ olan, ve deneysel o~elere pek yer olu~an tpazitivist yontem.
venneyerek, ya!Juzca saf akhn faaliyeti ve 11 Apafilk olan tek bir olgusal dogru
katkisiyla belirlenen metodlar rasyonel yokken, i-;sel algdan betimleyen ti.im yar
yontemler diye karakterize edilir. Felse- gdarm apat;~k oldu~u, bu apa.;ak do~
fede farkh filozoflar tarafmdan benim- rulara ula~ yolunun, yorumdan
senmi~ olan soz konusu rasyonel yon- kaynaklanan yabana o~eleri i~e hi.; ka-
temlerin belli ba~hlan, tarihsel bir s1ra n~tumakSIZIJ\, i~el algdaruruza ili~kin
i.;erisinde ~u ~ekilde sm1flanabilir: 1 tam ve daldk tasvirlere ula~mak oldugu-
tSokrates tarafmdan kullamlm1~ olan ve nu savunan tHusserl tarahndan onerilen,
sorgulama yoluyla analizden meydana ve ki~inin oze dair sezgileriyle ilgili rapor
gelen Sokratik tartr~ma yontemi. 2 Ara~h ya da tasvirlerde mutlak bir kesinlik ve
rrlan oze ula~ilincaya kadar, ti.irlen topla- salhk elde edebilmek i.;in kullarulan feno-
maktan ve en yi.iksek dnsi alt ti.irlerine TTZDWIDjik yantnn. 12 Bergson tarafmdan
bOlmekten olu~an Platonik toplama ve kullarulan ve ger.;ekli~n do~dan ve
bOime yontemi. 3 t Aristoteles ve Orta~~ araasaz alg1smdan olu~n sagi yiintemi.
di.i~i.ini.irleri tarafmdan kullandan ve di.i-
13lnsaru Tann'ya goti.irecek i~n ger.;ek-
~i.inceyle varhk arasmdaki nedensel ili~
lik ve de~erlerin geli~imini ama.;layan
kiyi kamtlamah olarak gtistenneyi ama.;- metafiziksel bir i.;ebakl~la belirlenen ref-
layan smtetilc yontenr. leksif yontem. 14 Kavramsal kan~lkhkla
4 t Plotinos, t Augustin us ve mistikler nn, dil konusundaki y~ ve sahte ka-
tarafindan onerilen ve zihnin bir bi.iti.in
bullerin, diinyayla ilgili di.i~celerimizi
olarak aydmlarunas1 hedefine goti.iren saptumasJm onlemek i.izere, neden, sayt
bir si.ire.; olarak, ahlaki ve entellekti.iel
ya da varoJ~ gjbi genel kavramlart ~b
annma ve safla~mayla belirlenen 'ile
zilinleyen, bunlann gerfiek anlamlaruu
yor1temi. 5 tCicero tarafmdan kullaml-
gi.in 1~1~ma .;lkaran bir yontem olarak
mi~ olan ve do~rulu~a ula~ma yolunda,
onerilenfelseji analiz yontemi.
farkh o~eleri farkh yer ve o~retilerden
ama.;h bir bi.;imde se.;ip almaktan olu- ratio sapiantiae. Orta.;ag felsefesinin
~ an se~meci ya da eklektik yontem.
onemli di.i~i.ini.irlerinin ba~mda gelen
6 Franstz filozofu tDescartes tarafmdan Aziz Augustinus\m Tann'ya goti.iren bil-
kullarulan, ve akhn sezgi gi.ici.ini.i kulla- gelik ti.iriine verdi~i ad.
narak, alilk ve set;ik olan, ve bundan do- tnanan akJ..lla tam.amlarunasa ve temel-
layi kendisinden hi.;bir ~ekilde ku~ku lenmesi gerekti~ini savunan Aziz Augus-
duyulamayan mutlak bir do~ruya ula~ tinus'a gore, inan.; arar, akll da bulur. Bu
mak i.;in, ku~kunun bir ara.; olarak be- araya~m i.irtini.i bilgelik olmak durumun-
nimserunesinden olu~an tku~ku yontemi. dadn. Onun sozi.ini.i etti~ bilgi ya da bil
7 tngiliz empiristleri taranndan kuBaN- gelik ikiye aynlmaktadii. Bunlardan bi
Ian ve idelerin, di.i~i.incelerin kokenine rincisi olan ratio scimtiaede, insan da~a
ili~kin bir ara~hrmadan, i.;ebak1~sal doner, kendisine verilmi~ olam analiz
analizden olu~an psilcolojik yontem. 8 elrnek suretiyle, do~arun ilkelerinin veya
tKant tarafmdan kullamhru~ olan ve o~elerinin bilgisine ula~Ir. Buna kar~m,
bilginin olana~yla ko~ullan ve Sirurlan- ratio sap ian tiaede, insan ifie doner ve kendi
na ili~kin bir analizden olu~an transen- i-;jnde ruhu ve Tann'ya bularak, en yUk-
dental yontem. 9tHegel ve tMarks tara- sek bilgeli~e ula~II.
fmdan kullamlm1~ olan ve di.i~i.inceyle rationes seminales. Maddede potansiyel
varh~m tez, antitez ve sentezden ge.;e- olarak varolan fizild gi.i.;ler, e~limler
rek geli~ti~ini ifade eden tdiyalektik yon- ya da tohumlar i.;in kullarulan Latince
tent 10 tComte ve tSpencer tarafmdan deyim.
726 i.svendiye

Tohu1nlann kendilerinde, ta1n olarak t1~mada, deneyimin ya da alg1nm nesne-


buyuyup geli~mi~ bir bitld haline gele lerinin algllayan oznenin zihninden ba-
bilme potansiyeline sahip olmasndan ~msiz olup, nesnel bir varolu~a sahip
hareket eden gorii~, maddenin de, at1l bulundu~nu one suren turu reulist pozi-
ya da gizil durumdayken, tam ve eksik~ tivizm olarak tarumlarur. Bu tur bir pozi
sizce geli~ebilmek i~in uygun ko~ullara ti vizm, alg1da, da~ dunyadaki nesneleri
uyabilece~ini, elveri~li formu alabilece- detil de, kendi zihin hallerimizi algdadl-
tini dile getirir. ~ soyleyen idealist pozitivizmden,.
ravendiye. Bilginin kaynatJnda duyularJn alguun nesnelerine insan zlhninden ba-
oldutunu, insan akbyla batda~mayan timsxz bir varolu~ yuklemek baklmln-
hi~bir inan-; ve goru~un kabul edilmeme- dan aynhr.
si gerektitini one suren ve bundan dolay1 realizm [Os. lulkildyye; ing. realisnt; Fr.
islam dini tara&ndan one suriilen inan~ rbJlis.me; AJ. realismus]. 1 Genel olarak, ol-
ve ilkelere kar~1 ~Lld1~1 i.;in, dinsizlilcle gulan, ne kadar ayk1n gorunurlerse go-
su~lanan maddeci islam du~tinuru Ra- riinsunler, oldul<Jan gibi, ~eyleri ger~ekte
vendinin otre tisi. olduklan ~ekliyle nesnel olarak ve du-
Hakikati kavraman1n akJI d1~1nda riist~e kabul etme tavn veya belli bir ka-
ba~ka bir yolu olmadltlnJ t>ne suren bu tegoriye giren varhk ya da nesnelerin zi-
otretiye gore, iman ve dolaytslyla din hinden ba~mSIZ olduk)anru One suren
bir yanllg1 olup, butunuyle aklldl~ldir. otreti.
realist [lng. realist; Fr. rlaliste; AI. realist]. Belli bir kategori ya da turden ~ey ya da
1 Ger~eklitin insan zihninden bat1ms1z nesnelerin zihinden ya da du~tincemiz
oldutunu soyleyen genel o~etinin ~u den batunstz oldutunu, ve dolayJs1yla
ya da bu versiyonunu benimsemi~ olan bu nesne turlerinin ke~fedilebileceklerini
ki~i ya da yakla~1m; 2 ger-;ekc;i bir tavtr veya bilinebileceklerini one siiren genel
tak1nan, gorunu~lerin kendisini yoldan realizm otretisinin daha 5zel omekleri
saptuamad1t1, yarulsamalara kapdma nin ba~mda, hi-; ku~ku yok ki, 2 ontoloj~
yan, kendini duygulanna kapbrmayan realizm gelmektedir. Ontolojik realiz1ne
ki~i; 3 ger~eklitin alelade ve basit yon- gore, biz insan varbklan, bizden tumuyle
lerini, suadan gorunumlerini betimle- ba~JmSIZ olarak varolan bir dunyada ya-
yen eser i~in kullarulan niteleme. ~amaktay1z. Bu dunyanm bizden batun-
Bu batlamda, idealist realizm olarak da SlZ olan olgular1n1n buyuk bir bt>lumunu
bilinen ve ideal olmayan varhk turlerinin bilebilsek dahi, henuz bilgisine eri~me
varolu~unu kabul etmekle birlikte, onla- di~imiz, bizim kavrayt~1m1z d1~1nda
n, sahip olduklan varh~n, ger-;eklitin kalan olgular vardu.
ya da guctin niteliti bakmundan, ideal 3 Tumellerin ba~1mS1Z bir bit;imde va-
bir varllk ya da varhklara t4bi kllan ya rolduklaruu, onlaran varolu~lanru ken-
da ideal olmayan bu varhklara ideal var- dilerinin nitelikleri old uklan bireylere
hk kar~Jsmda ikinci dereceden bir var- bor-;lu olmadiklaruu one suren t~am
bk, ger~eklik ya da statu yUkleyen goru- realizmi ba~ka bir realizm turu olarak or-
~ e realist idealizm ad1 verilir. taya ~Jkar. Tumellerin at1zdan ~kan bir
Ote yandan, felsefenin gorevinin, meta- sesten ba~ka bir ~ey olmaditlnl savu-
fizikten uzak durup, dota bilimlerinin nan tnominalizmin kar~1s1nda yer alan
yontemlerini kullanarak, butun bir feno- manbksal ve metafiziksel bir otreti ola-
menler dunyaslnln birlikli bir resmini rak kavram realizmi, ilk kez, Sofistlerin
sunmak oldutunu, d1~ dunyaya ili~kin toznelcili~ini a~mak uzere, bilginin nes-
bilgiye yaln1zca deneyim yoluyla ula~a nesinin tumel olan oldu~unu one suren
bilece~imizi savunan pozitivizmin rea tSokrates tarafmdan dile getirilmi~ ve
list versiyonu; pozitivizmin deneysel ger~ekten var olan1n insan zihninden ba-
bilginin nesnelerinin dotas1yla ilgili tar- timSJZ, nesnel bir varolu~a sahip olan
realizm 72.7

tiime1 oldutunu iddia eden tPlaton ve Jan yaratmak yerine, k~feden zi~Wtden
+Aristoteles taraflndan geli~tirilmi~tir. batunsl.Z olarak varoldugunu savunan
4 Realizm modem felsefede ise, zihni- gorti~e kar~ll1k gelmektedir (matmratik-
mizden ya da kendilerine ili~kin duyu- sel realizm). 6 Buna kar~1n, bilimsel rea-
deneyi ya da bilgimizden batUT\SlZ ola- lizm, bilimsel teorilerin zihinden batlm-
rak varolan hi-;bir maddi nesne bulunma- SIZ bir d1~ ger~ekliti betimledilderini,
dlguu, biittin bir evrenin zihnimize bath gozlemlenemeyen varhklarla ilgili bi-
oldutunu, ya da zihinsel bir yap1da oldu- limsel teorilerin, gozlemlenemese bile,
tunu one stiren idealizmin, ve maddi teoriden ya da zihinden bat1ms1z olan
nesnelerin, yauuzca miimktin ya da aktti- bir d~ ger-;ekliti betimleme yontindeki
el duyum ya da zihin hali obekJeri olarak giri~imler olarak deterlendirilmeleri ge-
varold uklann1 one stiren fenomenaltzmin rektigini one stiren gorti~ti ifade eder.
ka~1s1nda yer alan epistemolojik ve me-- AynJ bilimsel realizm, hakiki bir bilim-
ta6ziksel bir ogreti olarak,. genelde ger- sel teorinin gozlemlenebilir fenomenler
c;eklitin insan zihniriden batunsiZ oldu- aras1ndaki ili~kileri a~1klamak tizere on
tunu, bilgide zihne sunulu~undan ayn gordtigi.i veya varsayd1t1, elektron veya
ve bat11ns1z bir bi9mde varoldutunu, quark benzeri teoretik ~ey ya da yapJm-
maddi nesnelerin birim d1~uruzda ve lann ger~ek, batlmSIZ olarak varolan
duyu deneyinden bat1ms1Z olarak varol- ~eyler olduklannJ one surer. l~lemcilite
duklanru iddia eden anlay1~1 ifade eder. ve alet~ilite kar~1t bir gorti~ olan bilim
Epistenrolojik realizm olarak bilinen bu rea- sel realizm, daha geni~ bir -;en;eve i;in-
liZin, insan zihni ile maddi nesne arasm- de, bilimsel bir dtinya goru~tiyle uyum
daki ili~kide, araya tasanrnlann girip gir- i;inde olan btitiin realizmJeri kapsaya-
memelerine bath olarak, dolayb ya da cak genel bir ~emsiye terim olarak kul-
dogtudan realizm adlnl ahr. lanllmaktadu.
Buna gore, 4-a) insan varht1yla, onun 7 Ote yandan, dtinyada kipsel olgular,
d1~1ndaki maddi nesne aras1ndaki te- yani ' .. zmunlu olarak y'dir' veya ' .. nin y
masm alg1 yoluyla oldutunu, insan1n olmas1 mtimk\indtir' benzeri onermelerle
alg1da, kendi zihninden bat1ms1z nes- betimlenen, dilimizden ve dii~tincerniz
nelere ntifuz edebilditini savunan rea- den batllt\SlZ olgular bulundutu gorii-
lizme, dogrudan realizm ad1 verilir. Dot ~tine ise, manhksal veya kipsel realizm ad1
rudan realizmin, yan1lsamalar ve haltis- verilir. 8 Buna kar~tbk, siyaset alaNJ'UI\
nasyonlara ili~kin a-;1klamas1n1n sonu- veya politika biliminin kapsanu i9fle
cu olan, farkb ttirleri vardu. giren ara~brmalarda empirik ve deter
4b) Nedensel ve psikolojik stire~lere den bat1ms1Z bir yakla~urun savunucu-
ili~kin ara~tumalann bir sonucu ola- lu~nu yapan ya da ahlaki mtilahaza
rak, dotrudan realizmi reddeden, alg. veya degerlendinnelerin politik kararlarla
da zihinle nesne aras1nda kurulan iJi~ .. hic;bir ili~kisi bulurunad1tuu, onemli olan
kinin sanlld1t1 gibi basit ve dolayuns1z tek ~yin iktidar ve ki~isel ~1kar oldutu
olmadt1n1 savunan ve alguun nedenle- nu one stiren goru~ ise politik reDlizm ola-
ri ve nihai nesneleri olarak maddi nes- rak tarumlarur. 9 Hukuk dti~iincesini po-
nelerle, bu nesnelerin duyu~rganlan litik ve dini ideolojilerden ay1klayan ve
tizerindeki eylemine bath olan beyinsel yasakoyuculukla adli kararlarda satlam
stire-;lerin zihinsel sonu-;lan olan ki~isel bir temel olu~turacak bir hukuk teorisi
duyumlan birbirlerinden ay1ran realiz- ge1i~tinnek i-;in -;ah~an yakla~1ma d a
me ise, dolayh realiz.m ad1 verilir. hukuki realizm adt verilmektedir.
Ote yandan, 5. realizm matematik ala- 10 Ahlak alarunda ise, realizm, ahlaki
runda ise, ozel olarak sayllann, genel idealizme kar~1t bir gorti~ olarak, ilihr
olarak da matematitin nesnele~ on- irade veya yasakoyuculann iradesinden
728 reductio ad absurdum

ba~unstz olan ahlili olgular bulundu- refleksif psikoloji olarak metafizik [ing.
~unu; ahlaki yargdarm, bpkl di~er yar- metaphysics as reflexive psychology; Fr.
gdar gibi ger.;ekli~i betimledi~ini, be- nretaphysiquc comme psychologie reflexive].
timlenen bu ger.;ekli~n ahlaki ger.;eklik 19. yiizyd Franstz filozofu Maine de
oldu~unu, diinyamn iyilik, kotiiliik ve Biran'm, De Ia Decomposition du Pensee
de~eri, do~ru ve yanh~1, birtak1m zo- [Dii~iincenin Olu~umu iizerine] ve
runluluk ve yasaklan i.;erdi~ini ve Essai sur les Fondements de Ia Psychologie
ahlak dilinin amacmm biitiin bu o~e ve [Psikolojinin Temelleri Dzerine bir De-
de~erleri a.;Iklamak ve onlar hakkmda neme] adh eserinde ifade edilen, ve me-
akd yiiriitmek oldu~unu savunan anla- tafizi~i refleksif psikolojiyle ozd~l~ti
YI~l ifade eder. ren, metafizik gorii~iine .verilen ad.
Realizm, 11 estetikte de, a) genel tip ya Buna gore, hpk1 tKant gibi, bilin.;teki
da tiiriin onemini vurgulayan idealizme gorunii~lerinden ayn olarak kendinde
kar~It olarak, bireyselli~i on plana filka- ~eylere, yani numenlere ili~kin bir ara~
ran gorii~e, b) uyum ve uywnlu olaru hrma ~eklinde anla~dacak bir metafizi-
arayan idealizmden farkl1 olarak, ya~am ~in olanakstz oldu~unu savunan Maine
ya da ger.;ekli~in gii~lii, keskin ve hatta de Binm'a gore, tmetafizik, 'i~el feno-
~rkin yonlerini ortaya koymaya ozen
menler'in, 'i.; duyu'nun ilkel verilerinin
gosteren anlay1~a, d sanat.;mm estetik bilimidir. Bu anlamda, yani, diren.;le
kar~lla~an istemli .;aba ba~lammda,
ilgilerine ba~h olarak, ger~eklikte de~i
~iklikler ve bu arada s.eQmler yapmaya
etkin ben olarak oznenin varolu~unu or-
dikkat eden idealizmin tersine, ger.;ekli- taya koyan disiplin anlarrunda metafi-
zik, bir ilkeler bilimi olup, sezginin ilkel
~i, hi.;bir se.;im ya da aymm yapmadan,
olgulannda ya da temel verilerinde ser-
ger.;ekte oldu~u gibi, tiim aynnhlanyla
gilenen ilkeleri ortaya ~.
yans1tmaya dikkat eden tavtra kar~1hk
refleksivite [inf. reflexivity; Fr. rljleziDiU].
gelir. Nihayet, 12 piyasmm kendi yasa-
1 Genel olarak, donii~iirliik veya dii~ii
lanna gore i~lemesi ve devletin her
niimsellik diye kar~danabilen ve dilin,
tiirlii miidahalesinden baSJ,~1k tutulma- dii~iincenin, zihnin veya bir disiplinin
SI gerekti~ni one siiren tavra da, ~
kendi iizerine donme giiciinii veya ye-
mik realizm ad1 verilir. tene~ini anlatan terim.
reductio ad absurdum. Salj;ll\aya indirge- 2 Donii~iirliik anlammda, dilin kendi
me. Bir onermenin do~lu~nu, de~il kendi.sine gonderme yapmak if!ln de kul-
lemesi ya da yanl1~hguurt sa.;ma, kabul larulabilece~ini, yani soylem ya da ko-
edilemez veya .;eli~ik sonu~lara gotiir- nu~mamiZin bizatihi kendisi hakkmda
dii~iinii gostererek kamtlama yontemi. konu~abilece~imizi ve bir iistdil yarata-
Bu tiir bir karutlama, tiimdengelimsel ~ bilece~izi dile getiren temel dilse 1
kanmda, belli bir ~nnun sonucunu ozellik. 3 Sanatta, sanabn kendi kurulu~
olumsuzlamaktan, bu olumsuz sonucu ilkelerini a~ayabilmesi durumu. 4 Fel-
.;kanmm do~ru oldu~u kabul edilen on- sefede ve psikolojide, dii~iiniimsellik
ctillerine eklemekten, olumsuz sonucu anlanunda, zihnin kendi iizerine donme-
i~eren bu onctillerden bir .;eli~ki tiiret- si, kendisinin hem oznesi ve hem de nes-
mekten, bir ~eli~kinin .;lkmas1 durumun- nesi olabilme kapasitesi, bilincin kendi
da, ba~taki ~karmun do~ru oldu~u ozbiJindne sahip olmasl durumu.
kabul etmekten meydana gelir. 5 Biraz daha ozel olarak da, bir bilgi dab
reductio ad impossibik imkansLZa indir- ya da disiplinin, bir teori veya bir ideoloji-
geme. Bir tiimce ya da onermenin do~ nin ara~hrma konusu ya da dii~iinme
rulu~unu, olwnsuzunun olanakslZ ve nesnesi ba~lammda benimsedi~ bak1~
kabul edilemez sonu.;lara gotiirdii~nii a~s1, yontem veya stratejileri, s3z konusu
gostererek karutlama yontemi. bakl~ at;151, yontem ya da stratejilerle,
Reichenbach, Hans 729

bunlan kullanarak ula~tl~ dii~iince _ya Reich, Wilhelm. 1897-1957 yJilan arasmda
da teorilere de uygulamas1 durumu. Or- ya~am1~ clan Avusturyah hekim ve Fre
ne~, tviyana <;:evresi d~iiniirleri tara- udien Marksizmin kurucusu clan iinlii
fmdan benimsenen dogrulama ilkesinin psikanalist. Temel eserleri: Die Funktion
refleksif olmaki.Ig1 ilkenin kendisinin de des Organismus [Bedensel Bo~almamn 1~
dogrulanabilir olmakbgm1 gerektirir. Bu levi), Dialektischer Materialismus und
~er~eve i9tlde, refleksivite bir tizele~tiri ve Psychoanalyse [Diyalektik Maddedlik ve
degerlendirme siirecini tarumlar. Psikanaliz), Die Massen Psyclwlogie des
Bu baglamda, kendi kendisini konu Fasc/usnrus (Fa~izmin Kitle Ruhu AnlayJ-
edinen, kendi iizerine dtinen bilince ref- ~~1 ve Die Sexuelle Revolution [Cinsel Dev-
leksif ya da dii~iiniimsel bilin~ ad1 verilir. rim].
Bununla birlikte, ben iizerine dii~iinii Kimi dii~iinceleriyle, tizellikle de kitle
me bagh olmayan, tizne ve nesne ikile- toplumuna dair fikirleriyle +Frankfurt
minin stiz konusu olmadJ!\1, kendi ken- Okulu'nun tele~tirel teorisini bir~ok
dinin bilincinden once gelen bilince pre- yonden tincelemi~ clan Reich, bedenin
refleksifbilin~ ad1 verilir. tinemini, bedensel bo~almarun i~levle
Ote yandan, zihnin kendi kendisini ya rini biiyiik bir gii~le vurgulamJ~tlr.
da ge~mi~ini daha iyi bilmek ve anla- Reich'in tizgiinliigii, Marksizmdeki bir
mak amac1yla, kendisine, kendi iizerine gedi!\i psikanalizle kapatma ya da daha
dtinme edirni, kendine dtiniik dii~iince ziyade psikanalize Marksist bir dtinii-
refleksiyon diye tarumlarur. Zihnin, zihin- ~iim kazand1rma ~abasmdan meydana
sel faaliyetin kendiliginden geli~mesini gelir. 0, psikanalizi Marksistlerin go-
engelleyerek, dii~iincenin belli bir nesne- ziinde aklamak i~in ~ok ~ah~m1~ ve bu
si ya da bir problem iizerinde yogunla~ baglamda ruhsal bozukluklann ortaya
masJ durumu olarak refleksiyon, belli bir ~~kl~mda sosyo-ekonomik etmenlerin
~aba ile elde edilen bir dikkat yogunlugu- paym1 vurgulayan ilk psikanalist alma
nu ve rasyonel dii~iince faaliyetini ge- onurunu kazanm1~hr.
rektiren dii~iinii~ tarzm1 ifade eder. Reichenbach, Hans. Nazi Almanya'smdan
Refleksiyon, buradan hareketle, aym za- ka~arak sJ!\mdJ!\1 iilkemizde de hocahk
manda insarun tiim d~iincelerini bir yapm1~ clan ~agda~ neopozitivist dii~ii
problem iizerinde yogunla~brmasJ, ki~i niir. Temel eserleri: ExptritJIC and Predic-
nin bir ~eyi aynithyla, etrafbca dii~iin tion [Deneyim ve Ondeyi), Probability and
mesi, tema~ etmesi anlamma da gelir. Induction (Olas1hk ve Tiimevanm).
reformizm (Os. rslahatplrk; lng. refonnism; Bir bilim dahndan gelen, yeni fizikten,
Fr. refonnisme; AI. reJonnismus]. Varolan Einstein'm gorelilik fizi~nden etkilenen
diizcnden h~nut olmayla, ve varolan Reichenbach, bilimin tiimiiyle rasyonel
siyasi ve toplu=oal dilzenin tizii itibariyle bir faaliyet olmakla birlikte, burada mut-
saghkb oldugu, dolayJsJyla belirli baz1 lak dogruluk dii~iincesinden vazge~il
kurum. deger, faaliyet ya da ko~ullarda mesi gerektigini tine siirmii~tiir. 0 fizik
birtaklm degi~iklikler ger~kl~tirildi ve geometrideki geli~melerin tKant'm
ginde, varolan diizenin iyile~tirilebilece sentetik a priori tinermelerle ilgili gorii-
gi, geii~tirilebilecegi ya da kurtardabile- ~iinii ge~ersiz klldi!\Im dii~iinmii~ ve
cegi inanoyla belirlenen tavu. Birtakun Viyana <;:evresinin tmantlk~1 pozitiviz-
siyasi, ekonomik ve toplumsal reformlar1, mmi benimserken, tfenomenalizme
mevcut yap1 i9rlde kalarak ger~ekl~tir kar~1 ~Lk1p, bilimsel realizmin savunucu-
meyi ama~lama. Marksist terrninolojide, lugunu yaprru~hr. Yalmzca olasilLktan
devlim ya da devrimci dtinii~iimler yeri- stiz edebilecegimizi soyleyen ve bir tavu
ne, birtaklm reformlati g~irme ya da olarak olasiah!\I benimseyen filozof, ola-
ger~ekle~tirme egilimi i~in kullamlan sicih!\m temele almmas1 durumunda,
terim. pozitivist gelene~n iinlii dogtulanabilir-
'/30 Reid, Thomas

lik ilkesinin de de~i~tirilmesi gerektigini er'nin te1nel eserleri Philosophie analyti-


soylemi~tir. que de I' Histoire [Analitik Tarih Felsefe-
Do~rulanabilirlik konusunda ozgiin si], Les Dilemrnes de Ia M~taphysique pure
katk1larda bulunan Reichenbach, dort [Saf Metafizi~in <;tkmazlan], Histoire et
ti.ir dogrulanabilirligi birbirinden aytr- Solution des ProbleJPres Metaphysiqu~ [Me-
mt~hr. Bunlar suastyla, teknigin geli~ tafizik Problemlerin Tarihi ve <;oziimii],
me diizeyiyle oranhh olarak gtindeme le Personalisme [Personaliz1n)'dir.
gelen teknik do~rulanabilirlik, doga ya- Varolan ~eylerin bilgi bakimtndan fe-
salanyla ~eli~memeyi ifade eden fiziki nolnenler olduklann1 one si1ren Renou
dogrulanabilirlik ve ~eli~kiden ba~1~1k vier, her tiir Jnetafizigi reddetmekle bir~
olmay1 ifaden mantJksal doty-ulanabilir- likte, tpozitivizmden de uzak durmayt
lik ve deneysel dogrulanabilirliktir. An- bihni~tir. 0 ~eylerin varolu~lan i~in oz~
lamt tanunlamak soz konusu oldugun- neye ba~h olduklan sonucuna da var
da, soz konusu dort dogrulanabilirlikten 1na1n1~, ama Frans1z ttinselcili~inin ge-
hangisinin se~ileceginin uzla~unJa ilgili li~imine onemli katlalar yapacak
bir konu oldugunu belirten Reichen ~eldlde, benin ozgiirlii~iinii biiyiik bir
bach'tn kendisi, bilim i~in en yararh ola~ gii;le vurgulam1~ttr. ~eylerin indirgene-
run fiziki dogrulanabilirlikle 1nanbksal mez ~oklu~u ve bireyselli~i tezi ile, on-
do~rulanabilirlik aras1ndaki orta yol ol- dokuzuncu yuzythn sonlannda giderek
du~unu iddia etmi~tir. daha belirgin hale gelen mutlak idealiz-
Reid, Thomas. 1710-1796 y1llan aras1nda me kar~t koymaya ~ah~an Renouvier,
y a~ m1~ olan tsko~ filozofu. insarun bireyselli~ini belirlenimsizcilik
Sa~duyu felsefesine ~ok onemli katkllar ve ozgiirluk ile irtibatlandtrmt~ttr. Buna
yapm1~ olan Reid, felsefede i~e, t1pk1 gore, ahUUd ozne ya da failler ba~ka
tl<ant gibi, tHume'u okuyarak ba~la ~eyler tarahndan belirlenmeyip, kendi
m1~br. 0 da Hume gibi, in san zihninin kendilerini belirledikleri. ol~iide biricik
d ii~iincede ve alg1daki do~rudan ve ve ozgiir hale gelen bireylerdir.
aracstz nesnelerinin ideler oldu~u so- Renouvier. siyaset felsefesi ve din ala-
nucuna vanrken, soz konusu ide anlayJ- ntnda da, bireysel ozgii rliik ve vicdan
~uun Hume dt~mda, tDescartes, Locke hiirriyetinin ytlmaz bir savunucusu ol-
ve tBerkeley gibi dii~iiniirler tarahndan mu~tur .
da benimsendi~ni goriip, boyle bir teo- res cogitans. Descartes felsefesinde ge;en
rinin do~al sonurunun tku~kuculuk ol- ve 'dii~i.inen ~ey', 'd ii~iinen varhk' an-
du~unu dii~iinmii~tiir. lamtna gelen Latince deyim.
Bu temel uzerinde realist bir alg~ kura- YaratJhnam1~ ve ger-;ek bir toz olan
nu benimseyen Reid, sa~duyunun savu- Tann'ya ek olarak, iki yarah~ toze
nucului\inu yapm~ ve her tiir bilgiyle yer veren Descartes'1n ikid felsefesinde,
bilimin, apa~lk ilkelere dayandl~lnl one 1nadde ya da bedenin kar~Jstnda yer
siinnii~tiir. Sagduyusu olan tiim insan ahp, ondan tumiiyle ayn ve ba~1msJz
larm a;tk ve se-;jk bir bi-;jmde algtladl- olan toz olarak ruh ya da zihin vardu.
~nt one siirdii~ii bu ilkeler arasmda, Her tozi.in oziinii veren temel bir slfab,
ona gore, matemati~in zorunJu ilkeleriy ozsel ozelli~i oldu~u dikkate ahrursa,
le, sa~duyunun zihinden ba~uns1z bir ruhun ya da zihnin OZUnii veren Slfat,
dt~ diinyantn varoldu~unu dile getiren dii~iinmedir. Res oogitans, bu -;er~eve
ilkeleri vard1r. i;inde, tDescartes'ta bireysel zihin ya d a
Renouvier, Charles. 1815-1903 yd4tn ara- dii~iinen bene oldu~u kadar, s6z konu
Slnda ya~atnt~ olan Franstz dii~iiniir. su tUm bireysel zihin ya da benlerin geri-
Hocast tCom te'a ek olarak, Leibniz ve sindeki kaba temel, dayanak olarak tin
Kant'tan da etk~lenmi~ olan Renouvi- sel ~ey ya da ruha kar~thk gelir.
retol'ik 731

res extensa. Descartes felsefesi nde gec;en, mayla lostr tart1~ma arasmda bir aynm
ve 'yer kaplayan ~ey', 'maddivarhk', 'ci- yapmamLZ gerekir. Soziin biiyiik bir
simsel ~ey' anlamma gelen Latince giicii oldugunu, bununla birlikte bu
deyim. giiciin aydmlatan ve bilgi veren bir guc;
Buna gore, Descartes'm ikici felseiesin- degil de, dalgalandaran, harekete gec;i-
de, ruh ya da zihnin kar~asmda yer ren, siiriikleyen ve etkileyen bir giic; ol-
palan toz olarak madde ya da bedenin dugunu savunan Gorgias, bu c;erc;eve
dziinii veren ozsel ozellik 'uzam' ya da ic;inde retorik sanahm geli~tirmek ic;in
'~er kaplama' d1r. Bu nedenle, res extensa biiyiik bir c;aba sarfetmi~tir.
Descartes'm felsefesinde evrendeki ti.im Yunan'da t Aristoteles ve Theophrastos
maddi, mekanik degi~menin temelinde gibi dii~iiniirlerin teorik c;erc;evesini c;iz-
yer alan maddi tozii gosterir. dikleri retorik, dili dogru bir bic;imde kul-
resimsel dil teorisi [lng. picture theory of lanma sanah olarak tarumlanan dilbilgisi-
language; AI. theorie pictographique de lan- nin tersine, dili iyi, giizel ve etkili bir
gue]. Analitik felsefe gelenegi ic;inde yer bic;imde kullanma sanah (ars bene loquen-
alan tmant1kc;1 pozitivizmde, Russell ve di) diye tarwnlarum~hr. Yunandan sonra
ilk donem Wittgenstein'a tarafmdan sa- Seneca ve Cicero gibi biiyilk hatipler tara-
vunulan ve dil ile diinya arasmda tam bndan Roma'da da geli~tirilen retorik, te-
bir kar~ahkhhk bulundugunu, dilin ya- orik bir ac;tdan degerlendirildiginde,
plsmm diinyanm yap1s1m yansattagam onda 1 fikir geli~tirme ~emalannm in-
ya da resmettigini, oyle ki filozofun dile celenmesinden olu~an bulu~ (Yun. heu-
ili~kin bir analiz yoluyla, gerc;eklikle il- resis; Lat. inventio); 2 konu~mada plan
gili temel dogrulara ula~abilecegini sa- yapma ile ilgili boliim olarak diizenleme
vunan dil anlay1~1. (Yun.t axis; Lat. dispositio); 3 iislup ve
retorik [Os. belagat; ing. rhetoric; Fr. ritm kurallanm kapsayan ifade (Yun.
rh~torique; AI. rhetorik]. Fikirleri, dii~iin texis; Lat.elocutiD); 4 konu~mada daha
celeri en iyi bir bic;imde ifade etme, etki- once soylenmi~ olanlan habrlama, ilk ve
li konu~ma. Dili, mahkemede adaleti son soylenenler arasmda bag kurma ola-
gerc;ekle~tirmek, politikada yarar sagla- rak ammsama (Yun. mnnne; Lat. memoria)
mak, v. b, g., temelde ikna etmek ama- ve 5 ses dozu, davraru~ tarza ve el-kol ha-
ciyla, en etkili ve cezbedici bir bic;imde reketleriyle belirlenen eylem (Yun. hypolcri-
kullaruna sanah. sis; Lat. actio) gibi unsurlar birbirlerinden
Retorik iizerinde en c;ok duran ve onu aynhr. Retorik Hristiyan Ortaljag.nda li-
geli~tiren tSofistler ve ozellikle de Gor- beral sanatlann en onemlisi olarak geli~
gias olmu~tur. Soziin en az c;abayla, en me g6stermi~tir.
tanrasal iiriinlere ula~an biiyUk bir giic; lslam diinyasmda, kendisine belagat
oldugunu one siiren tGorgias, insarun ad1 verilen retorik. ciimle kurulu~lan
dogaya, kendisine ve topluma ili~kin ru, ciimle yap1s1ru inceleyen ve uyulma-
olarak tam bir bilgisizlik ic;inde oldugu- sa gereken kurallara gosteren maani, ilgili
nu soylemi~tir. l~te bu bilgisizlik ve do- konuyu kar~asmdaki ki~iye ac;1k ve sec;ik
. layaslyla il<narun ta~ldlgl biiyiik o- bir dille, en etkileyici ve inandmCl bir bi-
nemdir ki, retorigi biiyiik bir farkla tiim c;imde nasll anlatacaguu konu alan ~eyan
sanatlann en iyisi ve en onemlisi yap- ve nihayet mecazlardan, kalb ve miiba-
nu~hr. Ona gore, insanlar gerc;ekten de laga gibi anlahm tarzlarmdan soz eden
bilseydiler, samyla bilgi, aldanmayla bedi gibi iic; ana boliime ayrahr.
dogruluk aras111da biiyilk bir farkhhk Modem donemde ise, dilbilgisinden,
olurdu. Bilmediklerine ve gerc;ek bilgi- dili dogru bir bic;imde kullarunaktan zi-
den soz edilemeyece~ne gore, yalruzca, yade, bilimsel soylemle kar~atla~tmlan
ba~arah. ve etkileyici ikn.a ile doyurucu retorik, hakikati aktarmayan, etldleyici
ohnayan konu~ma, ikna edici tarh~- ve abarhh mesajlar biitiiniinii tammlar.
732 revi.zyonizm

Bununla birlikte, retorige olumlu bir rafa ya da kar~1t gorii~lerden birine bag-
deger bi~enlerin says giiniimiizde lanmarun olanaks1Z oldugunu dile geti-
h1zla artmaktad1r. Ornegin, retorigin et- rerek, tal<lllllmasJ gereken tavrm yargy
kile~im, yani normlar ve degerler ya da asklya almak oldugunu savunan gorii~
ileti~im baglammdaki sorunlan ~ozme i~in kullamhr. tKu~kuculugun Islam
ye muktedir olmad1guu savunan Jiirgen diinyasmdaki en iinlii temsilcisi, bilim-
t Habermas, onun dili kullanmarun yeni den de, felsefeden de vazge~erek, tasav-
ozgiin formlanm ortaya koyarak dilsel vuf yolttna girmi~ olan Gazalr dir.
i~nlanmiZI geli~tirdigini, diinyay Rickert, Heinrich. 1863-1936 y1llan ara-
ger~ekte oldugu ~ekliyle gormenin yep- smda ya~am1~ olan Yeni-Kant~I Alman
yeni yollanm a~Imladguu sayler. Post- dii~iiniir. Temel eserleri: Die Grt"llzm
modernistler ise, hakim bir gorii~ii da- der Naturwissenschaftichen Begriffsbildung
yatma gibi bir amac1 olmayan retorigi, [Doga Bilimlerinde Kavram Formasyo-
anlam1, a~Ik bir metin i~inde yeni ba~ nunun Smirlan], Gnmdprobleme der Phi-
tan kurmanm en onemli araa olarak go- losophischen Metlwdologie. Ontologie. Ant-
riirler. tDerrida'ya gore ise, retorik hropologie [Felsefi Metodoloji, Ontoloji
metin d1~mda hi~bir ~ey bulunmamak- ve Antropolojinin Sorunlan].
tadu. Daha ziyade degerler diinyasi ile olgu-
revizyonizm [Os. lashill~lilc; lng. revisio- lar diinyasi arasmdaki ili~ki problemi
nism; Fr. r~visionisme; AL reoizionismus]. 1 iizerinde durmu~ olan Rickert hpk1
Bir ogtetinin, ozellikle de siyas bir dokt- Dilthcy gibi, doga bilimleriyle kiiltiir bi-
rininin, genel kabul gormii~ ortodoks limleri arasmda kesin bir aymm yap-
bir gorii~iin temel ogelerini tarh~ma ko- IIU~Ilr. Bunlardan doga bilimleri, ona
nusu yapma tavn .. 2 Daha ozel olarak gore, genel onermelere ula~may ama~
da, Marksist gorii~ ya da terminolojide, lar, yasa pe~inde ko~ar. Oysa kiilti.ir bi-
Marksist teori ya da pratikle ilgili ilgili limleri genelligi ama~lamaz, yasa p~in
birtak1m tez veya ilkeleri tart~ma ve den gitmez. bmegin, kiiltiir bilimlerinin
ele~tiri konusu yapma tutumu. en temeli olan tarih bir defahk olu~un
l~te bu baglamda, tKautsky, Luxem- bilimi oldugu i~in, bir yasa bilimi olarak
burg ve tl..enin'in kii<;iik butjuva opor- goriilemez.
tiinizrni sergiledigini sOyleyerek bir re- Dahas1 kiiltiir bilimleri, bir anlama
vizyonist diye tammladJklan Alman edimini gerektirirler. <;:unkii bu bilimle-
dii~iiniirii E. Bernstein, bir revizyonist rin konu aldiklan ger~eklik, insanlarm
olarak, Marks ve Engels'i el~tirmi~ ve belli birtakun degerlere gore eyledikleri
onlarm hemen tiimiiyle ekonomik fak- bir alarun ger~kligidir. Bu ger~eklige
torler iizerinde yogunla~malanna kar~1 dolayuns1z bir tarzda degil de, ancak
~Ikmi~hr. Ona gore, dogal ve toplumsal soz konusu degerler aracJhgyla yonel-
ko~ullarm meydana getirdigi ortam, me imkammz olabilir. Degerler ise,
oznel iradenin nesnel temelini olu~tur dogal nesneler gibi algilamanm degil,
makla birlikte, bu nesnel temel de, tii- fakat anlamamn konusudurlar.
miiyle ve saf bir bi~imde madd degil- Ric12ur, Paul. 1913 yllmda dogmu~ olan
dir. Onun olu~umunda ahlak, hukuk, iinlii FransiZ filozofu. Temel eserleri: Vo-
dint inan<;Iar, bilimsel kurallar biiyiik bir lontaire et l'Involontaire [lrad ve Gayn
rol oynar. Bundan dolay1, tarihe ili~kin lrad Olan], /'Homme Faillible [Gii~siiz
madded yorum yumu~ahlmahd1r. lnsan], De l'lnterpretation: Essai sur Freud
reybiyun_ Islam felsefesinde, ku~kucu [Yoruma Dair: Freud Ozerine Deneme1
luk ak1mma, ku~kucu tavra verileri ad. Finitudeet Culpabilite [Sonluluk ve Su~lu
Btma gore, Reybiyun terimi, lsi~ diin- luk), Le Con flit des lnterpr~tations: Essais
yastnda, karut ya da delillerin ~eger d'Hermhleutiqe [Yorumlartn <;:all~masi:
ya da ayru gii~ olmas1 nedeniyle, bir ta- Hermeneutik Denemeleri):
romalttiim 733

Dnunii, lelsefede, ~ok biiyuk ol~de, Her tiir anla1n1n son ve en yiiksek kay-
rasyonellik oncesi i~ret ya da simgeler- naglnln insan varhg1, ozne oldugunu
de i~erilen anlam1 yorumlamaktan olu- savunan varolu~c;ulann tam tersine,
~an hermeneutik yontemi ozgun bir bi- RjcCEur, yine, anlam1n her zaman kiiltu-
9mde geli~tirm~ olmaktan alan RicCEttr, rel, toplumsal ve dilsel simgeler araclll-
rakip teorilerden uyumlu, saglam ve yet- glyla aktar1ld1g1n1 iddia etmi~tir. Fakat
kin bir sentez yaratan bir dii~uniir olarak o, bu noktada, yap1salalardan da aynla-
tanuur. rak, diinya, ben ve tarih gibi fenomeno-
Buna gore, henneneutikten ba~ka, Karl lojik dii~unlerin onemi uzerinde 1srarh
olmu~tur.
+Jaspers ve Gabriel tMarcel'in varolu~
~ulu~ ve Edmund tHusserl'in fenomep
Rodoslu Andronikos. M. 0. 1. yuzydda
ya~am1~ ve t Aristoteles'in eserlerini tas-
nolojisiyle de uzun ytllar me~gul olan
nif edip, yorumlam1~ olan Peripatetik
Paul RicCEur, 'sembol dii~unceyi dogu-
du~iiniir. Andronikos, aynca tiimeller
rur' derken, henneneutigin ilk ve temel
konusunda nominalist bir bak1~ a~1s1
onciilunu iyi bir bic;imde if a de etmi~, ef-
benintsemi~ ve insanmerkezci bir teleo-
sane, din, sanat ve ideolojinin sembolleri-
lojiye kar~1 ~1km1~hr.
nin felsefi yorum yoluyla ac;tga ~lkanla romantizm [ing. romantisnt; Fr. ra.nantis-
bilecek mesajlar ta~ldlglnl one surmu~ me; AI. romantisnutS). Avrupa'1un 1790-
ve aolaylslyla da, henneneutigi, dolayh 1850 ylllan aras1ndaki entellektuel ya-
anlam1 yorumlama, goriinu~teki anlam- ~am1n1n kimi temel yonlerini tanlmla-
larm gerisindeki gizli anlamlan gozler mak i~in kullarulan terim.
online senne yontemi olarak tanlmla- 19. yuzy1hn ilk yansmda, biraz da Ay-
Inl~tlr. dlnlarunaya bir tepki olarak geli~en
tFenomenolojiyi varolu~~u bir dogrul- akam ya d a hareket olarak romantizm,
tuda geli~tiren tSartre ve tMerleau- farl<J1 iilkelerde farkb gorunumler al-
Ponty'n.in tersine, RicCEur fenomenolojiyi ml~ttr. 6rnegin, tngiltere'de tamamen
hermeneutigin aynlmaz bir par~as1 estetik bir fenomen, bir sanat hareketi
haline getinni~tir. Ba~ka bir deyi~le, olarak ortaya ~1kan romantizm Fran-
Husserl'in eidetik yonteminden etkile- sa'da, tRousseau'nun etkisiyle, toplum-
nen RicCEur, ti.iln empirik bilgiyi veya sal uzla~1ma kar~1 bir protesto olarak
deneysel hipotezleri bir kenara ahp, or- geli~mi~, hareketin.estetik boyutu daha
negin irade ya da istemenin kavramsal sonra ortaya ~~knu~hr. Buna gore, sa-
yap1s1 uzerinde odakla~an dikkatli bir natta romantizm dogaya yonelik temelli
kavram analizi yontemi geli~tinni~tir. 0 bir ilgi yle belirlenen, dogal fenomenleri
tum ya~anu boyunca, ontolojinin nihai dogrudan ve arac1s1z bir bi~imde kavra-
ve en yuksek sorusu olan Varhg1n anla- mayl temele alan alwn ya da tavn ifade
ml sorusu uzerinde durmu~tur. Duz eder. Sanatta klAsisizme kar~1 ~n ro-
degil de, kesikli bir ontolojinin ka~1n1l mantizm bu nedenle, tiim formlan, ku-
mazhg1 konusunda 1srarh olan RicCEur, rallan ve uzla~unlan yapay olu~umlar
tHegel ve tHeidegger'in kestirme yolu ve dog a run ger~ek anlam1n1 ve if adesini
yerine, hakikate kly1lardan ve dolayh kavramadaki engeller olarak goriir, i~
olarak yonelmeyi, simgelerin, imgelerin, tenligin, kendiligindenlik ve tutkunun
onemini vurgular. Sanahn, idealle~tir
oyki.i ve ideolojilerin araoh~yla gitmeyi
me ya da genelleme olmadan, tikel ve
onermi~tir. RicCEur'iin hermeneutik
so1nut olana yonelmesi ve dogarun
donii~ ad1n1 verdigi, anlam1 bu ~ekilde
uyand1rd1g1 duygulan gozlemesi ve ak-
dolayh olarak sorgulama tarz1, insan an- tarmas& gerektigini belirtir.
layi~lnln sonlu dogas1ndan kaynakla-
Almanya'da ise, onceleri bir sanat hare-
nan ka~mllmaz bir durumdur. keti olarak ortaya ~1kan romantizm, k1sa
734 Rorty, Richard

bir siire i<;inde bir diinya gorii~ii ya da di~er yarabklanndan farkh olarak bir
felsefe hareketine donii~mii~tiir. Bir akla sahip oldu~u i<;in biricik oldu~unu
felsefe hareketi olarak romantizmin do- soyledi~i insan soz konusu oldu~unda,
~u~unda, 1BOO'Iii yillarda ortaya <;1kan Romantizm, akh kii<;iimsedi~i i<;in, insa-
end(istrile~me ve kentle~menin, ve do- m do~arun bir par<;as1 olarak de~erlen
lay1s1yla ya~anan h1zh ve radikal de~i dirmi~tir.
~imin etkisi biiytik olmu~tur. i~te bu Romantizm, siyaset felsefesinde ise, ev-
<;er<;eve i<;inde, Romantik felsefenin geri- renselcili~in yerine milliyet<;ili~i one <;t-
sinde, statik bir varhk ya da dtinya gO- karm1~tlr. Onda, ozgiir ve e~it bireyler-
r(i~(inden <;ok, yarat1c1 bir siirece i~aret den meydana gelen toplum idealinin
eden varhk anlay1~1 yer ahr. yerini, her insarun konumunu bildi~i,
Yine Romantik felsefenin do~u~unda, geleneksel kokleri olan organik bir ce-
t Aydmlamna projesinin fiilen <;okii~(i, maat ideali ahr.
Aydmlanrnanm toplum, ahlak ve siyaset Rorty, Richard. 1931 do~umlu <;a~da~
teorisinin yetersizli~inin farkma vanlma- Amerikan filozofu. Temel eserleri: The
51 biiyiik bir etki yapm1~tlr. Bu nedenle, Linguistic Turn: Recent Essays in Meta-
Romantik filozoflar, Aydmlanmamn kab pltilosophy [Dilsel Donii~: Metafelsefede
ve kuru tbilimdli~i yerine estetik<;i bir Yeni Denemeler ], Philosophy and the Mir-
tav1r benimsemi~lerdir. Ba~ka bir deyi~ ror of Nature [Felsefe ve Do~arun Aynas1L
le, yarat1c1 siiredn, yapma ve analitik Contingency, Irony and Solidarity [Olum-
olan ak1l tarafmdan de~il de, duygular salhk, lroni ve Dayaru~ma], Essays on He-
ve sezgi yoluyla anla~ilabilece~ini savu- idegger and Otl!ers [Heidegger ve Di~erle
nan romantik felsefe, diizenli, rasyonel ri Uzerine Denemeler).
ve ol<;iilii olana kar~1 <;ikarken, do~ru Temelde metafelsefeyle ilgilenen Rorty,
dan ve araastz duyumlarla, yogun duy- biiyiik Ol<;iide Quine'm dii~iincelerl iize-
gulann onemini vurgulam1~1ard1r. rinde yo~unla~mt~ ve buradan hareket-
Buna gore, romantik felsefe, yanh~ ve le, daha <;ok tanalitik felsefeyi konu alan
ikinci dereceden bir gii<; olarak gordii~ii geni~ kapsamh bir ele~tiri geli~tinni~
akla ~iddetle kar~1 <;1kar, akhn yapb~1 tir. Ona gore, felsefe, <;~itli okullann et-
tiim ay1runlann yapay olup, ger<;ekli~i k.isiyle, 20. yiizyilda temelde savunma
par<;alad1~uu ve anla~ilmaz hAle getir- ama<;h bir felsefeye donii~tiiriilmii~tiir.
di~ini savunur. Ba~ka bir deyi~le, ro- Rorty, ingiltere ve Amerika'daki filo-
mantizmde rasyonel analiz ya da deney- zoflann anlam problemi iizerinde yo-
sel ara~tmnamn yerini sezgiye ve ~unla~an dilci filozoflar olmasma neden
duyguya beslenen giiven, bilimin yerini olan ~eyin, kita Avrupa'smdaki filozof-
do~a felsefesi ahr. Romantikler Aydm- lardan <;o~unu fenomenolojist yapan
lanma <;a~tnm kuru ak.tlcrh~ma ~iddet ~eyle ayru oldu~unu one siirmii~tiir:
le kar~1 <;1kip, do~amn gizlerine, bilim Geleneksel filozoflarm, neyin, gorii~leri
adamuun matematiko-fiziksel yontem- ni do~rulayan ya da yanh~layan deliller
leriyle de~il de, yarat1c1 co~um yoluyla olarak saytlaca~1ru a<;1k kdrnadaki ba~a
niifuz edilebilece~ini savunmu~ ve son- nstzhklanrun sonucu olan umutsuzluk
suzlu~a eri~menin yollan olarak, a~ki, duygusu.
do~aya tapmay1, dini tecriibeyi ve artis- Ba~ka bir deyi~le, bilginin ger<;ekli~in
tik yara11c1 faaliyeti gostermi~lerdir. zihinsel ya da dilsel temsiliyle ilgili bir
Aydmlanmamn benler ve ~eyler olarak konu oldu~unu savunan gorii~ii ~id
ikiye boldii~ii evrenin biiyiikliigii ve s1- detle el~tiren Rorty, temsilin ve tasa-
rurs1zh~mdan etkilenen romantik dii~ii runcilt~ln sonunun tepistemoloji mer-
niirler, evreni canh, siirekli ve dinamik kezli felsefenin sonu anlamma geldi~ni
bir biitiin olarak de~erlendinni~lerdir. sayler. Bu durumun, yeni bir evrenin
Yine, Aydmlanmarun, do~arun tiim ba~lang:tc1 oldu~unu, soz konusu ba~-
Rousseau, Jean Jacques 735

lang~ ve geli~menin saghklt oldbiln1esi liklerinin bagtmstz bir varolu~a sahip ol


it;in, Bah felsefesine Platon ve Aristote- madtklannt iddia ederken, kendinden
lesten beri damgas1n1 vuran 'izleyici kaim bir varolu~a sahip olan ~eylerin
bilgi goru~u'nden tumuyle vazget;ilmesi yalruzca tozler olduklannt belirtmi~tir.
gerektigini one suren Rorty, yeni bir ba~ Kutsal iit;lemenin unsurlann1 tek bir
langtct, yeniba~tan du~unme tarz1n1 Tann ba~hg1 alhnda birle~tirme ~abas1
tDewey, tSartre, tHeidegger ve Wit- veren Roscelinus, unlu t Abelardus'un
genstein'da bulmu~tur. Ba~ka bir de- hocahgtnt yap1n1~tlr.
yi~le, o, 'geleneksel felsefe'nin tarihten Ross, William David. 1877-1971 ytllan
ka~ma yonunde bo~ ve utnutsuz bir t;a- aras1nda ya~a1n1~ olan ingiliz ahlk filo-
hadan ba~ka bir ~ey olmadtg1n1, filo- zofu. Tetnel eserleri: Kant's Ethical The-
zoflann tDescartes'tn zihni ke~fettigi ory [Kant'1n Ahlak Teorisj], Tlze Riglzt artd
andan itibaren, bilgi, ahlak, dil ya da top- tlte Good [Dogru ve iyi) ve Tlte Fomtdati-
lutn iQ.n ebedi ve degi~l nez te1neller sag. ons of Ethics [Etigin Tetnelleri].
Iamay i.imit ettiklerini, fakat onlann Bir Aristoteles alilni ve yorumcusu o'an
olumsal onyargalan ebedil~tinnekten Ross, oncelikle ilk~ag felsefesinjn bu .
ba~ka hi~bir ~ey yapamad1klann1 iddia buyuk du~unurunun Yunanca eserleri-
ebni~ ve zaman1n yeni bir felsefe it;in nin terctimesi ve yorumuyla iin kazan-
uygun oldugunu soylemi~tjr . lnl~hr. Bu ~ah~malanndan dolayt Sir
Felsefenin, belli bir konu ya da profes- unvan1na Iaytk gori.ilen filozof, ahlak
yonel bir ara~tlrma alan1 degil de, kar alan1nda ise daha ziyade tKanttn odev
~thk konu~madaki bir ses oldugunu ahlak1ntn izinde olmu~tur. 0, bu bag-
one suren Rorty'nin, varolan kurum ve lamda, tBentham ve tMill'in klisik ya-
gelenekleri temellendirmeyi degil de, rarcthgtnl ve hatta Moore'un ideal fay-
okuyuculanna ya da bir butun olarak daclhgtnt ~iddetle el~tirmi~, ahlaken
topluma yardtm etmeyi, okuyuculannt 'dogru' ve 'iyi' kavramlanntn tantmla-
eskilni~ terminoloji ve tavtrlardan kur- namaz oldugunu iddia etmi~tir.
tarmayt amat;layan Dewey, Heidegger Ba~ka bir deyi~le, bir tur deontolojik
ve tWitgenstein'da buldugu bu felsefe sezgiciligin savunuculugunu yapmt~
turu, onun 1982 y1hnda yay1nlad1g1 The olan Ross, olgun ve egitimli ki~ilerin
Consequences of Pragmatism [Pragmatiz .. nesnel ozellikJeri, ahllli odev ve kuraJla..
min Sonut;lan] adh eserinde ortaya n sezgisel olarak bildiklerini one siir
koydugu, 1slah edici, ahlaki bak1mdan mu~tur. Ona gore, biz nesnel ahlld ozel-
takviye edici bir felsefedir. Temelcili- likleri tikel durwnlarda tarur ve daha
gin, tasanmc1hg1n ytk1lmas1ndan, rea- sonra sezgisel bir tumevanmla onlan da
listlerle anti-realistler arastndaki kavga- it;eren genel ilkelere ula~tnz. Sezgi yo-
nln son bulmastndan sonra, felsefe bir luyla bilinen odevleri kendi it;lerinde Sl-
yandan bililn, diger yandan da edebi- ntflayan Ross, birtakun temel, her ko~ul
yatla i~birligi it;inde geli~melidir. alhnda yerine getirihnesi ge1eken, buyuk
Roscelinus. 1050-1120 ylllan aras1nda bir agtrhga sahip odevlere ilk elden
ya~amt~ Ortat;ag filozofu. odevler aduu vermi~tir. Ona gore, kendi
Roscelinus tumeller konusunda benjm- it;inde ve kendi ba~1na iyi olan dort ~ey
sedigi a~lll bir tnominalizmle un kazan- vard1r: Ki~inin, erdeme e~deger oldugu
mt~hr. Gert;ekten varolanlarm sadece bi- soylenen, odevini yapma arzusu, bilgi,
reyler oldugWlu one siiren Roscelinus, haz ve mutlulugun hakt;a dagthmt.
bir tumelin dilden ve zihinden bagunstz Rousseau, Jean-Jacques. 1712-1778 ytllan
bir varolu~a sahip oldugunu one suren arastnda ya~am1~, ve insan dogastna
goru~lert! ~iddetle kar~1 t;!karken, tii- ili~kin t;oziimlemesiyle, insarun ozii iti-
mellerin sadece agtzdan 9kan sesler ol- bariyle iyi olduguna ili~kin gorii~u ve
duklaruu soylelni~tir. 0, ~eylerinin nite- toplumsal sozle~me ogretisiyle un ka-
736 Royce, Josiah

zarum~ olan iinlii Frans1z dii~iimir. Doga hlllinde, birey ozgiir ve bagunsiZ-
Temel eserleri: Discour-s sur les Sciences et dtr. Rousseau'ya gorvoga insam iyi _
les Arts [Bilimler ve Sanatlar Dzerine Ko- bir varhk olar~k, _ozgiir ve mntlu yarat-
nu~ma]. Discours sur /'Origin et les Fan- ~1Jr, _Bi~!!yler olarak hepimiz ozgiir ve
dements de l'Inl!galite [lnsanlar arasmdaki iyi oldugumuz i~in, o, to lumu aratan
E~itsizligin Temeli ve Kokenleri]. Emile toplumsal bir sO:zle e e tara o a i-
ou de /'Education [Emile ya da Egitime grmizJ lirtir. Sir insan bir toplum i~ine
Dair]. Du Contra! Social [Toplum Sozle~ gird'igi--zilman,-bir donii~ilme ugrar;
mesi] ve Conftssiones [ltiraflar). beni, doga durumunda oldugu gibi, ba-
tKant ye romantik fi!azoflan 'iQ)c derin- g,mszhkla degil de, payla~mayla belir-
de.f"etkilemia alan Rmssea, Aydmlap- lenen bir yurtta~ olup ~1kar. Rousse-
tna hareketine, tmodernlik dii~iin<:esiJle au'nun biitiin felsefesi, Jwndan sonra
yonelttigi sert el~lirij<le~:Riftlr Birey- biJeycilikle ortakl%aC!hk. atomik ve 1<1:
sel Insan__y_arhg-ma ;;;;;;wrm:t:ttiYiug:.-- ~isel ~_nle top)umsal ben arasJ'l.l!aki ge-
n.a_-heijeyden ~k defier '>'em!4 alaR RQ: rilirni.hafiAetmeye, iki&i arasmEia bi hag'
usseau, insaiJ!D. kiiltjjrel farkhhk!ardan, ve denge kurmaya ~ah~1r.
saraym yapayhklanndan, tutkunun iie
Ozel ~~l.ki~etin insanl~~ :n bii~
rekabetin yo! a~hg1 olumsuz etk Jerden, d~~alu oiJt'nu, to ;; al xap-
ozel miilk yetin yarattlj!;I ~itsizlikten
dllild!tllarak, nasu yeni batan yaratifa-
cagml-ilra~l!rmJ~tlr. .
~1~~:=:::t:~ :::~~a;_~~
savunan Rousseau. uygarbktan vazge~
Rousseau'nun felsefesi de, modem felse-
men.in, yen.i~ do~a hAline donmen.in
fen.in tav.nna uygun plarak.. ben kavrarru.
olanaks~!_l~m bildip idn. bu dunurr-
,... c;evresi"i:Je dtiner: tDescartes'm O:znel,
dan bir ~ yolu olarak e~timi ve bu
tozsel beriinden sonra, O,.I)Jm beni, ah!Aka
arada toplumun birtaktm ilkelerle yeni
dayana!s alan. kendisine d!iiince ya da
ba~tan diizenlenmesini one siirmii~tilr.
mannkla de~il de du~yla uladan. ve
ki~isel 'bir iyilik d~yu;;;;yk temellendiri- Ona gore, oyle bir toplumsal sistem kur-
mak gerekir ki, insan toplnmsa) yaa!!l-
len bir.. bendjr. Jla~ka bir deyi~le, onuri
beni, rasyona!iSUerin ve empiristlerin d,!l_d!J1 _do~al ya~ama halinde oldu~u
kad~__tizgUI.. kalabilsjn. Ve bu arada,
ifade ettigi gibi, forme! boyutlan alan,
i bakl~la bilinen ve kendisini bil le herkesin oz .. rlugu de kurulmu~ alan
go ren 1r e devlet hrafmd .. e altma alma-
mantiklerde soz"=k-=o"'n"'u""su...: alan ev- bilsin,_. OJ~Seau'ya ggre"- iiyelerin_den
rensel bir ki~ilik an!a.Tunda bendir( bu her birinin caruru, mahru, ortak bir kuv-
ben, yani Rousseau'nun insaru, yarahq vetle koruyan oyle bir topluluk bi imi
ve kendisini diinyaya ve gelecege frla- bulm usa
tan bir bendir. birey~he.Ji<j~sle birle~ti disi-
Rousseau'nun beni, ozii itibariyle ahllli ne itaat etsin ve em de eskisi kadar
bir varhkbr. 0 benin iyi oldugunu, insa- ozgiiililsrri, _
nm temelde iyi ve ah!akh bir varhk ol- Royce, Josiah. 1855-1910 yLilan arasmda
dugunu savunmu~. ben i~in, aklldan ya~am1~ alan Amerikah dii~iiniir. Prag-
~k. duygulann onem ta~1d1gtru, ah!ak matik idealizrni ve sadakat ahiAklyla iin
soz konusu oldugunda, akll ve duygula- kazaruru~ alan Royce'un temel eserleri,
nn bir arada gidebilecegini belirtmiitir. Tile World and the Individual [Diinya ve
Rousseau'nun soz konusu ben gorii~ii. Birey], The Religious Aspects of Philosophy
yalmzca ah!Ak! n de'til~ fa kat si-raset ve [Felsefen n Dinf Ve~heleriL The Sources of
toplu~al yas!!!! iri!!-de hir temPI ol~~: Religious Insight [Dini Kavray~m Kay-
turuf.'O, ben.in bireysel, hatta biricik ol- naklan) ve The Phil()S(Jphy of LDyalty [Sa-
dugunl:' sayler. dakat Ahlak1]'dir.
-ruh 737

Hakikati ifade edebihnek, ger~ekligi Ronesans felsefesi, epistemoloji ve


a,_1klayabilmek ve aniam problemini manhk alarunda ise, bihnenin psikolojik
,.ozebihnek i,_in, bir mutlak kavramma yonlerini ve arzu, istek, duygu, ama,_ ve
ihtiya,_ duyuldugunu one si.iren Royce, yonelimlerle ki~iligin du~iince si.ire,.leri
bireylerle Mutlak1 uzla~tuabilmek i~in i.izerindeki etkisini dikkate almayan ras-
de, di.inyanm somut b~reyselliginin bir yonalist bir bilgi anlayi~ma ve klfisik
ifadesi olarak Mutlak Irfide ve Di.i~i.in manhga kar~1 ,_1km1~ ve pozitif, empi-
cenin varolu~unu kabul etmi~tir. rist bir bilgi anlay1~1 ve yeni bir manhk
0 bircyi sosyal etkile~im ve cemaat geli~tirmi~tir. Bu donemde, a priori fel-
dencyimi yoluyla geli~en ahlfild, ama sefelerin zorunlu di.i~i.ince dogrulan, in-
aym zamanda da gi.inahkar bir varhk samn bilgiye ula~ma si.irecindeki somut
olarak gormi.i~ti.ir. Royce'a gore, insan ba~anlanyla dogrulanan postiilalara
beni bir hayat plam ve tasans1 yoluyla donmi.i~tiir. Zorunlu dogru di.i~i.incesi
nihai bir hedefe bagh kalmak suretiyle ortadan kalkarken, do~uluk insan di.i-
in~a edilir. Fakat benin smulamalan ve ~i.incesinin bilgilerune si.irecindeki ba~a
tegoizmi, bireyin hedeflerine ula~masi nsma i~aret eden arzu edilir bir deger
na engel olur ve onun hayahm ba~n olup ,_lkml~tlr.
SIZ, anl<uns1z ve sa~a bir si.ire,_ haline Ronesans felsefesinde teori ve pratik
getirir. Dini bu baglamda benin yardi- arasmdaki mutlak antitez yok olup gider-
mma ,.ag1ran Royce'a gore, kurtulu~un ken, dogruluk ve yanl1~hk mutlak olma-
biricik arac1 cemaattir. Nitekim, o birey- yip, bilginin sonu gelmeyen ilerlemesine
cilikle tkollektivizm ikilemini a~an ve bagh ve goreli olan d~erler olarak anla-
bireyle toplumsal iradeyi birl~tiren bir ~llml~hr. Bilgi teorisi baklmmdan empi-
cemaat konsepsiyonu geli~tinni~tir. rist bir bakl~ afilSI sergileyen Ronesans
Ronesans felsefesi [Os.folsefei deuri intibah; felsefesinde, insan z.ihni, yalruzca d1~
ing. philosophy of Renaissana; Fr. philosop-- di.inyadan gelen izlenimlerin pasif bir ah-
hie de Renaissance; AJ. Renaissanaphil~ ClSI olarak gori.ilmemi~, zihn..in etkinligi-
hie]. Avrupa'da 15 ve 16. yi.izydda ya~a ni vurgulayan aktivizm, iradecilik, perso-
nan Ronesans hareketinin di.i~i.incesine,
nalizm ve bireycilikJe birl~mi~tir.
bu donemin felsefe anlay1~uta verilen
ruh [Yunanca psyche ve Latince anima'dan;
ad. lng. soul; Fr. iime; AI. seele]. 1 Bir kimse-
Ronesans felsefesine damgasm1 vuran
nin tinsel etkinliginin ve ,_olt ,_e~itli bi-
ak1m, hi,. ku~ku yok ki, thi.imanizm ol-
lin,_ hfillerinin merkezi; o ki~inin benligi-
mu~tur. Bu donem felsefesi, insan mer-
ni meydana getiren entellekti.iel, ahlaki
kezli bir felsefedir. Ronesansm, insa-
ni.isti.i olana y a da yalmzca dog a I olana ve duygusal yetilerin tiimi.i.
kar~l, insani boyutu on plana ,.lkartan
2 Kendisini ,_~itli ~ekillerde ifade ede-
felsefesi, dogal olarak, insan bilgisiyle bilrnekle birlikte, ,.okluk ve ,_e~iUilik ser-
ilgili problemleri goz ard1 ettigi ve mut- gileyen fenomenlerin ya da nesnelerin
lak bir ger,.ekligin mutlak bir bilgisine kar~1smdaki, birlik ve ozde~lik sergile-
sahip olma varsay1mmm, insamn akti.i- yen, boli.inemez toz. 3 Bedeni harekete
el bilgisine hi,.bir katk1 saglamad1gl di.i- geljiren aktif ilke, pasif ve cans1z olan
~i.ini.ilen tmutlak.;thga; insan1n bili~sel beden.i.izerinde etkide bulunan gi.i,.. Can
faaliyetlerdeki etkinligini gozden ka,.lr- ile bir tutulan, tinden ayn ya~am ilkesi.
digma, ve bi.itiin bir dogay1, dogamn Ruh konusundaki gorii~ler, sistematik
daha a~ag1 par,.alan araclhgiyla tamm- bir tarzda ele ahnddJannda, ttinselcilik
ladlgma inamlan tdogalc1hga, k1sacasl ya da ruh,.uluk ve tmaddecilik olarak
ge,.mi~in metafizigiyle doga bilimlerini iki ba~hk altmda toplanabilir. Bunlar-
belirleyen insans1zla~tuma ve ki~ilik dan tinselcilik, ruhu, ozi.i baklmmdan
sizle~tirme si.irecine kar~1 tav1r alml~ maddeden ayn, madde-d1~1 ve oli.imsi.iz
hr. bir ilke, di.i~i.ince gi.ici.i olarak tarumlar.
738 ruh

Bunun kar~1smda ise, ruhun ger~ekte killerde eyleyebilme kapasitesidir. Bu


varolmadi~Inl, tinsel bir gii~ten yoksun ba~lamda ruh, gonne goze neyse, bede
bir varhk ve maddi bir ilke olarak de- ne odur. Ruh, bedenden hem fizikj ve
~erlendirilen bedenin, y_almzca fiziko- hem de manbksal olarak ayiTllamaz.
kimyasal ve mekanik siire~lerle belir- Nasd ki, goziin fonksiyonlan olmadan
lendi~i ni one siiren maddecilik ya da me- gorme eyleminin varolu~undan ya da
kanik maddecilik yer ahr. gonne eylemi olmadan bir goziin fonk-
Soz konusu i.ki geleneksel gorii~, aynn- siyonundan soz edilemezse, aym ~ekil
tdarda farkhhk gostennekle birlikte, de canh organizma, yani beden olma-
oziinde ayru kalan yeni o~retilerle zen- dan bedenin fonksiyonlanndan ya da
ginle~tirilmi~tir. Bu yeni tinsel o~retiler yiiklemlerinin (ruh) varolu~undan soz.
arasmda, tMill'in ve tHume'un ruhu in- edilemez. Bir fonksiyonlar kompleksi ya
sanm psikolojik ki~ili~ine ba~layan go- da ozsel insani yiiklemlerin bir komp-
rii~leri, tBerkeley'in her~eyi ruhtan leksi olarak ruh yalmzca yiiklemlerin,
ibaret goren ve diinyay1, onu algdayan ilineklerin varoldu~u bir tarzda, yani bir
ya da dii~iinen dii~iinceye indirgeyen bedenle ili~ki i~inde varolur; mhun va-
oznel idealizmi, tKant'm ruhun biline- rolu~u, onun bir bedene yiiklenmi~ ol-
meyece~ini ve ancak a}:tlikm onsuz olu- masmdan, bedenin fonnu olmasmdan
namaz ko~ulu ve postiilas1 olarak kabul olu~ur.
edilebilece~ini belirten transendental Aristoteles'te ruhun bu fonksiyonlann-
idealizmi say1labilir. Madded gorii~ler dan birindsi, 1 beslenme i~levidir (bitki-
arasmda ise, ruhu ayru zamanda madde sel ruh). Ruh bu diizeyde, dogma, biiyii-
olarak de~erlendiren Spinoza'run pante- me, beslenme ve varh~1ru siirdiirme
izm.i, bilinci maddenin diyalektik geli~ i~levlerini yerine getirir. Ruhun bu dii-
mesinin daha onceki niteliklerine indir- zeyi, bitkisel ya~ama kar.jlhk gelmekte-
genemeyen yeni bir niteli~i olarak goren dir. 2 Duyumlama faaliyeti ya da i~levi.
tdiyalektik maddecilik yer ahr. Duyumlar alma, hissetme, belli ~ekilde
Ruhla ilgili gorii~leri tarihsel bir 4fer~e tepki verme, ruhun bu ikinci diizeyini
ve i~inde ele aldi~Imizda ise ... Platon meydana getirir. Ruhun bu diizeyi, Aris-
ruhu bir organizmarun maddi olmayan toteles'te hayvansal ya~ama kar~1hk
bile~eni, bile~ik bir varhk olan insanda- gelmektedir. 3 trade ya da isteme.
ki basit ve boliinemez toz olarak tarum- Ruhun bu ii~nc\i diizeyi, kendi hareke-
laml~hr. 0~ par~ah bir ruh gorii~ii ge- tine neden olma, daha yiiksek hayvan
li~tiren tPlaton, sitede de ruhta da tiirlerinde kendi kendiru yonlendirme
birbirine uyan e~it say1da par~a ya da ve genel olarak harekete yol a4tma gii-
kesit vardsr, demi~tir. 0 maddi varh~m ciiyle belirlenir. 4 Akd yiiri.itme. Ruhun
~oziilmesinden, ruhun da gayri maddi akdyiiriitme, dii~iinme, dil ve simgeler
olmakh~mdan hareketle, ruhun maddi kullanmayla belirlenen bu sonuncu et-
olmamakh~1ru onun oliimsiizlii~iiniin kinli~i ve diizeyi, yalruzca insan varhk-
en onemli gerek~esi yapm1~tlr. larma ozgiidiir.
t Aristoteles'te ise ruh, bedenin formu, Yine Aristoteles, ruhta biri I rasyonel,
insam insan yapan oz olarak tarumlan- di~eri de II irrasyonel, aklld1~1 olmak
ml~tu. Ruh, insan bedenini meydana iizere, iki ayn par~a bulundu~unu one
getiren kimyasal cisimlerin, kendisi sa- siinnii~tiir. Bunlardan ak1lh par~a, alal-
yesinde ve kendisi araah~1yla, yalmzca dl~l par~aya yon verir, yol gosterir ve
olii, duyarsiZ ve dii~iincesiz et ve kemik onu kontrol eder. Akdh par~a da, kendi
kiitlesi olmay1p, eyleyen, hisseden ve i9nde ikiye aynhr: a) Ttimiiyle rasyonel
di.i~iinen canh bir varhk hiUine donii~ olan par~a, kendisine ezeli-ebedi ne.sne-
tiiriildii~i.i her~eydir. Buna gore, Aristo- leri konu ahr ve teorilerle me~gul olur.
teles'te ruh, canh organizmanm belli ~e- Rasyonel ruhun bu par~as1 tiimiiyleteo-
ruh g o~ii 739

rik bir yaptdadu ve bize ilk ilkelerin bil~ dan bireyseJ olarak yarat!ldlglnl soyle-
gisini saglar. Burada soz konusu olan mi~lerdir. Ba~lang1-;ta daha zi yade Pia-
~ey, felsefi bir bilgeliktir. toncu bir bakt~ at;ISl benimseyen ve be-
b) R uhun rasyonel pan;asuun ikinc:i denin ruhun kendisine eklendigi bir toz
o~esi, gundelik ya~arrun aynlmaz bir oldugunu soyleyen Hristiyan du~unur
par<;as1 olan di.inyevi i~lerle ugra~an, ler, Skolastik donemde, Aristotelest;i
bedensel istek ve arzulan yonlendiren, ruh goru~une yonelip, ruhun hayati ve
tumuyle rasyonel olmayan par~ad1r. zihinsel i~levlerin biricik kaynag1 ola-
Ruhun rasyonel taraf1run yuzii dtinyaya rak, bedenin tozsel fonnu oldugunu
donuk olan bu par~as1, bize eylemleri- iddia etmi~Jerdir. Ruh basittir, ama bir-
mizde yol gosterir ve pratik bir bilgelik taklm yeti ya da i~levlerden yoksun de-
saglar. Aristoteles'e gore, ruhun soz ko- ~ildir. Basit ve tinsel bir toz olarak ruh,
nusu rasyonel par~as1 olmadan, ahlaktan ol umsuzd ur.
ve ahlak imkArundan hit;bir ~ekilde soz islam dtinyas1nda ise, ruh insarun canh
edilemez. ve bilint;li varhk olarak tanunlanmasuu
Ruhun ikinci temel part;ast olan akdd1- saglayan unsur diye get;er. Buna gore,
~~ part;a, i~tiha, istek ve arzulardan islam du~unurlerinin nefs sozcuguyle
meydana gelir. Aristoteles'e gore, ruhun adlandird1klan ruh, bedenden ayn ve
bu akddt~l pan;asinln, rasyonel part;a- bagunslZ bir oze sahip olan, bu nedenle
nm yol gostericiligine ihtiyat; duydugu varhgm1 beden olmadan da surduren,
ger-;egi, bu aklld1~1 par-;an1n faaliyeti, salt tinsel bir tozdur. ~d bir sure i~
i~leyi~ mekanizmas1 dikkate ahnd1g1 bedende bulunan bu oz, bedenin olu-
zaman, at;lk hale gelir. Ruhun aklld1~1 mundt:n sonra da varhgllU surdurecek-
part;asl, ben in d1~1ndaki ~ey ler ve ki~i tir.
ler taraf1ndan etkilenir. Soz konusu ruh g~ [Os. tendsuh; ing. metenrpsychose;
part;a bu dt~sal etmenler kar~lSinda, Fr. metempsychose; Al. seelenwanderung].
a~k ya da nefretle, ~ehevi tutkular ya da lnsan ruhunun oliimsuz oldugunu, do-
sinirle tepki gosterir. Buna gore, ~ehevi layislyla beden olunce ba~ka bir varhga
arzular, ki~inin ki~ilere istekle yonelme- get;tigini; bireysel ruhun bir dizi bedene
sine ve baglanmasma, sinirliligi ise k.i~i can verecegini savunan ogreti. Bireysel
ve nesnelerden uzakla~mas1na neden ruhun mutlak bir oluinsuzluge eri~mez
olur. den, ebediyete yukselmezden onre, tam
Butiin bu arzu ve duygular, a~k ve olarak aruuncaya kadar, bir dizi ruh go-
nefret, bir olt;ii ya da yol gostericiden t;iine tabi oldugunu, ba~ka bedenlerde
yoksun olduklannda, ki~iyi butunuyle yeniden ortaya t;Ikhguu dile getiren
ba~tan t;Ikartrlar; on u insanl1g1ndan goru~.
uzakla~hrarak, ozune yabancll,a~hrlrlar. Insan varhginln, biri ruh, digeri beden
Onlar kendi it;lerinde o!t;uden yoksun olmak uzere, iki farkh bile~enden mey-
olup, bir 5e9"e ilkesine sahip de~dir dana geldigini; bunJardan ruhun temel
ler. t~te, ahlak, ruhun rasyonel part;asf bile~en olup, insarun gert;ek ozunu mey-
n1n, arzu, istek ve i~tihayla belirlenen bu dana getirdigini; bundan dolay1, bede-
aklldl~l part;as1n1 kontrol alhna almas1 nin yok olup gittigi yerde, asll gert;eklik
ve on a yol gostennesinin bir sonucu ola- olan ruhun olumsuz olup, bedenden ba-
rak kar~un1za t;tkar. Buna gore, ahlaki gunslZ bir varhga sahip bulundugunu
erdemler, ruhun akdh part;asuun soz ko- dile getiren ruh got;u anJay1~1na gore, in-
nusu istek ve arzular uzerindeki kontro- sarun mutlulu8unun temelde ruhta
litnden ba~ka hit;bir ~ey degildir. aranmasi gerekir. Bununla birlikte, be-
Hristiyan Ortat;ag felsefesinde ise, denle olan ili~kisi ruhun asll ozunu
hemen rum Baba ya da 61ozoflar, ruhun bozup kirletir. Ruh_ bedenle olan ili~kisi
tinsel bir toz oldugunu ve Tann taraf1n- ne, bu dunyada yapbg1 iyilik ya da ko-
740 Russell, Bertrand

tiilUklere bagb olarak, mutlak oliimsiiz- bunu savunur. Buna gore, 'Ahmet uzun-
liige eri~inceye, tannsal alana yukselin~ dur' onermesi birinci turd en, 'Ahmet
ceye kadar bir dogu~ ~ark1 i~inde olur Mehmefin solundad1r' onermesi ise
ve insanm oliimiinden sonra, deger ba- ikinci turden atomik onermeye bir or-
kmundan kendisinden daha yuksek ya nektir. Russell buna ck olarak, ato1nik
da a~ag1 varhklann bedenlerine go~er. bir onermedeki terimlerin anlam1run,
Russell, Bertrand. 1872-1970 ylllan ara- her zaman bu terimlerin delalet ettigi,
Slnda ya~am1~ olan iinlii 1ngiliz filozo- gosterdigi ogelerden meydanil geldigini
fu. Temel eserleri: The Problenrs of Philo- sayler. Bu ~er~eve i~inde, 'A}unet'in an-
sophy [Felsefe Meseleleri], Our l<nCTWledge laml, Ahmet ki~isidir, 'uzunlun anlam1
of the External World (D1~ Diinya Dzeri- uzun olma ozelligi ve nihayet, -in so-
I

ne Bilgimiz), Mysticism and Logic [Gizem.. lunda'nln anlam1 ise, solunda olma ba-
cilik ve Manbk), Analysis of Mind [Zihnin glnhsldlr.
Analizi], Analysis cf ,.\~tatter [Maddenin Russell soz konusu manhk ogretisiyle,
Analizi], An InquiMJ into Meaning and belli bir metafiziksel gorii~e ula~m1~hr.
Truth [Anlam ve Dogruluk 0 zerine Bir Ba~ka bir deyi~le, onun mant1k ogreti-
Soru~tunna), Human Knowledge: Its Scope siyle metafizigi a~asmda ~ok yakm bir
and Limits [1nsan Bilgisinin Kapsam1 ve ili~ki vard1r. Ona gore, biz soz konusu
S1rurlan] Marriage and Morale [Ahlak ve mate1natiksel manbktan, felsefi analiz-
Mutluluk), Religion and Science [Din ve den yararlanarak, dunyay1 meydana ge-
BHim) ve A. N. Whitehead'le birlikte ka- tiren bile~enler hakk1nda saglam bir
leme ald1g1 Principia Mathematica [Mate- fikir sahibi olabiliriz. Russell'e gore,
mali~ 11keleri]. diin ya iki tiirden bile~enden meydana
Mant1k ve matematik alarunda ~1g1r gelir; Basit ogeler ve olgular. Basit oge-
a~ICI ~ah~malar ger~ekle~tiren Bertrand ler~ atomik onermelerin bilefenlerinin,
Russell, matematiksel manbk alanmda- gosterdikleri varhklard1r; ozel isimler,
ki ~ah~malann1 daha sonra felsefe ala- yiiklemler, bag1nb terimleriyle adlandl-
n1na yans1tm1~ ve bu ~er~eve i~inde nlan ~eylerdir. Olgulann nihat bile~en
tmanhksal atolnculuk ogretisini geli~ leri ve onlardan ~ok daha temel olan bu
tinni~tir. Buna gore, Russell sisteminin basil oglerin ba~ka hi~bir ~eyde soz ko-
en basit tiimcelerine atomik onermeler nusu olmayan bir ger~eklikleri vard1r.
ad1n1 vermi~ ve bu onenneleri, daha Olgular ise, baz1 onenneleri dogru, bazl-
kompleks tiimcelere kar~d1k gelen mo- lantu yanh~ kllan yapdard1r. Cmegin,
lekuler onermelerden ay1rm1~hr. 0, Ahmefin a~ olmas1 olgusu, 'Ahmet
molekiiler onermelerin birbirlerine ve, a~t1r' onerm~sini dogrularken, 'Ahmet
veya, ise, ancak ve ancak gibi mantlksal toktur' onennesinj yanh~lar. Bu neden-
eklemlerle baglanan atomik onenneler- le, diinya, Russell'e gore, yalnlZca basil
den meydana geldigini S.Oylemi~tir. ogelerden degil, faka t olgulardan da
Ona gore, bu tur bir manhksal ogreti, meydana gelir. ~u h:llde, diinyayt tasvir
felsefi analizin konu ald1g1 bir~ok prob- e~ek istersek, yalruzca ondaki bireyleri
lemi basitlelirmek balwnmdan biiyiik saymak yetmez, aynca onun tlim olgu-
bir deger ta~1r. Russell atomik onenne- lannl betimlemek gerekir.
lerin her zaman belli bir mantlksal yapl- Basil ogeler, bireyler, kendi ba~ma
ya sahip olduklanru, atomik onermenin ahnd1klannda, tasvir edilemez, fakat
basit olup ba~ka bir onenneden meyda- yalruzca adland1nlabilirler. Buna gore,
na gehnedigini, bu onermenin oznesi Ahmet, niteliklerinden ve de baglnhla-
konumunda ozel bir ismin bulunmasl rmdan ayn olarak, yalruzca adlandlnla-
gerektigini, onun aynca bir yiikleme ya bilir. Onu betimlemek, onunla ilgili bir
da belli bir bag1nhrun yerini tutan bir te- olguyu ifade etmektir. Bu olgulan dile
rime sahip olmak durumunda bulundu- getiren atomik onermeler toplam1, diin-
Ryle, Gilbert 741

yaya ili~kin tam ve eksiksiz bir betimle- duyu verilerini alglayan ki~inin beyni-
me meydana getirir. Russell, bu ogretiyi ne verle~tirmi~ ve Zi/min Analizi adh
ger~ekligin tek bir tozden, zihinsel yap- eserinde, Amerikan pragmatisti William
SI olan bir Mutlaktan meydana geldigini james'm notr monizmine veya Ernest
savunan McTaggart, Bosanquet ve Brad- Mach'm notr pozitivizmine benzer olan
ley gibi, ingiliz idealist ve birci filozofla- bir teorinin savunuculugunu yapmaya
nna kar~1 ~k~mn bir ifadesi olarak ba~lam1~hr.
geli~tirmi~tir. Ahlak felsefesi alarunda, ahlaki oner-
0, matematiksel mantl~run, diinyarun melerin nesnel bir ge~erliligi olmad1guu
~eyler, bireyler, basil ogeler ~oklugun savunan Russell, ahlak alanmdaki temel
dan meydana geldigi inane i~in sag- problemierin, ahlaki degil de, psikolojik
lam bir destek oldugunu dii~iinmii~tiir. ve toplumsal problemler, yani insanla-
Diinya tek bir tozden olu~maz, fakat ~k nn ne isteyip, ona nasd ula~labilecekle
say1da ayn ve tikel ~eyden meydana ri konusuyla ilgili problemler oldugunu
gelir. Dstelik, bu basit ogeler, idealistlerin savunmu~tur. Hobbes, Bacon, Locke,
dii~iindugu gibi, tinsel bir yap1da degil- Berkeley, Hume ve Mill'in olu~turdugu
dir. Bunlar basil olduklan ve yalmzca va- ingiliz empirist gelenegi i~inde yer alan
rolduklan i.,:in, kendilerinde hi~bir niteli- Russell, siyasetle egitim felsefesi alanm-
ge sahip degildirler. Onlar, olgular ac:h da, mutlak bir ozgiirliik~iilugun keskin
verilen kompleks yap1lar i9nde ortaya ve ylmaz bir savunucusu olmu~tur.
<;~kar ve bunlardan bazuar1 fiziki, bazdan
Russell paradoksu [tng. paradox of Rus-
da tinsel bir nitelik ta~lf. sell; Fr. parado:re de Russell]. Kiime kura-
Bilgi terosi bakmundan empirizmi ~
mmda ortaya ~lkan ve Russell tarafm-
nimseyen Russell, betimleme yoluyla
dan bulunmu~ olan paradoks.
bilgi ve tam~kllk yolu yla bilgi olmak
Buna gore, bazt kiimeler, suuflar kendi
iizere, iki ayn bilgi tiiriinden stlz etmi~
kendilerinin iiyeleri olup, bazllan de-
ve bunlann deneysel bilgimizin temeli-
ni meydana getirdigini savwunu~tur. gildir. Crnegin, kedilerden olu~an bir
Ona gtlre, biz kendi ki~isel duyu- kiime, kiime olup bir kedi olmad1g1
i~in, kendi kendisinin iiyesi degildir;
verilerimizle, imge, dii~iince ve duygula-
ruruzla do~udan bir taru~l1k i~inde bun a kar~m, kedi olma yanlann kiimesi
bulunup, fiziki nesneleri yalruzca betim- kendi kendisinin iiyesidir. Acaba, kendi
leme yoluyla biliriz. Bu gene! ~er~eve kendisinin iiyesi olma yan tiim kiimele-
i.,:inde, fiziki nesneleri duyu-verilerinin rin kiimesi, kendisinin bir iiyesi midir?
nedenleri oldugunu one siiren Russell, Dyesiyse, degil; degilse, iiyesidir.
daha sonra bu gorii~iinii degi~tirmi~, ve Russell taraftndan bulunmu~ olan bu
ozellikle, D1~ Dunya Uzerine Bilgimiz ve paradoks, soz konusu ~eli~ik sonu~,
Gizemcilik ve Manllk adh kitaplarmda, kiime kuramuun geli~iminde ve bizim
fiziki nesnelerin aktiiel ya da miimkiin kurama ili~kin kavray~mzm zengin-
duyu verilerinden hareketle olu~turul le~mesinde biiyiik bir etkisi oldugu i~in,
mu~ manllksal yapunlar oldugunu iddia ~ok onem ta~1r.
etmi~tir. 0, i~te bu temel iizerinde, fizikf Ryle, Gilbert. 1900-1976 yulan arasmda
nesneler le ilgili tiimce ya da onermelerin ya~am1~ olan ~agda~ 1ngiliz filozofu. Oil
duyu-verileriyle ilgili tiimce ve onermele- felsefesi gelenegi i9nde yer almakla bir-
re indirgenebilecegini ve belli bir anda, likte, Aristoteles'ten etkilenip, Husser! ve
her gozlemdnin, ii~ boyutlu ki~isel bir Meinong'la da ilgilenen Ryle'm en onemli
diinyay, onun ozel mekfuuyla birlikte al- iki kitab1 The Concept of Mind [Zihin kav-
gdadgm savunmu~tur. ram] ve Dilemnas [lkilemier]'dir.
Yakla~1k olarak aym donemde, neden- Ba~langt~ta doga felsefesi, doga bilim-
sel bir alg gorii~ii benimseyen Russell, . lerinin yontemleri ve teknikleri iizerinde
742 Ry1e, Gilbert

,_ah~an, ve bu baglamda Hume'le ba~la esas zihin ya da ruh konusundaki go-


yan tanalitik gelenekten ziyade, Brenta- rii~leriyle iin kazanm1~tu.
no, Meinong ve Husserl'in de i,_inde yer 0, zihin konusundaki resmi goru~iin,
ald1g1 tK1ta Avrupas1 geleneginden et- zihin ya da ruhun bedenden mekansal
kilenen Ryle, kavram analizinden olu- ohnamak, ozel ve i,_ebak1~ yoluyla bili-
~an felsefi arguman anlay1~ma ula~m1~ nebilir olmak baklmmdan farkhhk g6s-
ve bu sure,_ i,_inde, anlamh olam anlam- terdigini dile getirdigini, tDescartes'la
Slzdan ay1racak bir tH,.iit aray1~1 i,_inde onu izleyen dii~iiniirlerin, insan varhgl-
ohnu~tur. Felsefenin en onemli gorevi- mn biri ruh ya da hayalet, digeri de
nin, yanh~ kurgu ve safi:ma teorilerin, bu beden ya da makine gibi birbiriyle hi,.bir
teorilerde ge,.en dilsel deyimlerin sonu- ili~kisi olmayan, birbirinden tiimiiyle
cu oldugunu gostermekten olu~tugunu farkb ve ayn iki varhk ya da tozden
dile getiren Ryle, bir ifadenin sentaktik meydana geldigi gori.i~iinii one siirdiik-
fonnu ile bu ifadelerin betimledigi olgu lerini belirtmi~tir. Bir tkategori yanh~1
formlanm birbirinden aymm~ ve giin- olarak degerlendirdigi bu durumun,
delik dilde ge,.en deyimlerden biiyiik bir makine i,_indeki hayalet tiliilnden anla-
,_ogunlugunun sistematik olarak yandh- ~dmaz sonu,.lara, cisimsel olmayan bir
Cl oldugunu savunmu~tur. Ryle filozo- ruhun nas1l olup da maddi bir dsmi et-
fun, giindelik konu~mamn yamlhc1 ifa- kileyebilecegi tiiriinden yamtlanrnas1
delerinden sakirunak i~n, tiimceleri, gii,_ sorulara yol a,_bg1ru savunan Ryle,
felsefenin konu ald1g1 olgu formlanm insarun hayalet, makine, makine i,_inde-
a,_1k,_a gozler online serecek ~ekilde yeni ki hayalet de olmad1g1m, onun bazen
ba~tan ifade etmeyi ogrerunesi gerekti- alolhca, bazen de aptalca eyleyen bir
gini soylemi~ ve felsefi analizin bu tiir insan varhgt oldugunu one siinnii~tiir.
yeni ba~tan tarumlamalarla ba~lad1g1ru Ona gore, filozoflar, 'akdhca eylemenin'
iddia etmi~tir. 'teori in~a etmekle' ya da 'hakikati k~
Ryle ogretisinde, bir yandan iki deyi- fetmekle' e~nlamh oldugunu dii~iin
tnin kategori bak1mmdan farkbhk gos- me egiliminde olmu~lar ve dii~iirune de
terdigi.ni karutlamarun belirli ve saglam ozel bir ,.er,.eve i.. inde ger,.ekle~tirilen
bir yolunu bulmaya ,_ah~1rken, bir yan- bir faaliyet oldugundan, buradan zihnin
dan da kategorilerle ilgili olarak Aristo- ya da zekamn her faaliyetinin gizli, ozel
teles ve Kant'ta degerli buldugu her~yi bir diinyaya ait oldugu sonucu ,_lkarbl-
korumaya ,_ah~mi~hr. Felsefi argiiman- ml~hr. Oysa, teori in~a etme akllh dav-
lann ne tiimevarunlar, ne de tamtlama- raru~m, yalmzca, onennesel bilgi olarak
lardan olu~tugunu, filozofun ,_ogunluk bilinen ozel bir tliriidiir. Esas akdh dav-
sa,_maya indirgemeyle belirlenen bir ram~ nasd1 bilmekJe belirlenen bilgi tii-
yontemi bulundugunu one siiren Ryle, riidiir.
sa.dizln ?43

nedeniyle birka~ kez hapse atllnu~ olan


Sade'm en iyi bilinen eserleri, l.Ls In fortu-
nes de la Vertu [Erdemle K1rba~lanan
KadmL l.Ls Cent Vingt ]ourn~es de Sodome
[Sodome'un Yuz Yirmi Seyahati]'dir.
Sade1n -;ogunluk basllmam1~, ahlaka

s
aykln oldugu gerek-;esiyle yarg1lanm1~
olan eserlerin.in degeri ve onemi, daha
zi yade Apollinaire ve ger-;ekustuculer
taraftndan anla~1lmt~br. Onun zaman
zaman ahlAld, zaman zaman da dini ve
dilsel bir mahi yet arzeden toplumsal kl-
sacrificium intellectus. Latincede 'akh Sltlamalara kar~l bir ozgiir 1ilk talebinin
feda etmek' anlamma gelen deyim. Orta- ifadesi olan eserleri, ayru zamanda Ay-
-;ag felsefesinde veya ak1l-inan-; ili~kisi dlnlanmanan degerlerini degera~anuna
saz konusu oldugunda, kor inan-; ugru- ugrabr, onun dogmalanru tersyiiz eder.
na akh sustunna tavn. imarun buyurdu- Dogay1 yuceltmenin butun su~ ve cu-
guna, dinin emrettigine gozu kapah rumleri me~rula~t:J.rabilecegini, duyum-
inanma hili. culugun du~unceyi duyumlarla besle-
sa-;ma [Os. abes, muhiil; tng. absurd; Fr. ab- me yonunde keskin bir -;a~1 oldugunu
surde; AI. absurd, abgeschmackt). 1 Genel ortaya koyan Sadetm tutkuyu kutsama-
olarak, ak.la a~tk-;a kar~1 olan, gizli ya suun, t Aydmlanma akhrun ahlaki s>
da ortuk degil de, apa~1k bir -;eli~ki ser- nu-;laruun sadece durust bir takdimi ol-
gileyen, manhk yasalanna ay karl olan, dugu one surulur. Onun eserlerini
sagduyunun apa-;1k dotrulanna ters dolduran fantezilerinin, rasyonel hesap-
du~en fikirler, tezler; kendi i-;inde bir ~ lamarun tiim dizginlerini koyverip, bili-
li~ki i~eren filcirler; mant:J.k bak1m1ndan me bilim oldugu ic;in itaat eden ve ol~
zorunlu olan bir dogruyla -;eli~en yargl- tu kendi vah~i etkinligi olan totaliter bir
lar i~in kullandan stfat. 2 Daha oze) ola- duzenin belirgin bir onceleni~i old ugu
rak da, varolu~ felsefelerinde, ya~anun da soylenir.
anlamsLZhg1, tutars1zhgz ve ama-;s1zhg1 sadizm [lng. sadism; Fr. sadisme; AI. sadis-
i~in kullarulan terim. mus]. Romanlannda sadik diye nitelen
Varolu~-;ulugu karakterize eden bir birtakun cinsel sap1kllklan anlatan Mar-
terim olarak sa-;mahk, tHeidegger'de quis de Sadeln admdan turetilmi~ olan
boguntu ve olgusalhk, tSartre'da insan ve, ki~inin, dnsel anlamda birlikte oldu-
ya~am1 ve varolu~unun anlamsazhga, gu e~ine ao -;ektinnek suretiyle, haz
Camus'de ise, bize eylemden ba~ka bir elde etme sap1khgm1 ya da ba~kalarma
altematif b1rakmayan durumumuzun ac vennekten, ac ~ektinnekten ya da
tutars1zhg1 olarak ortaya c;Ikar. Varo- ba~kalannm aa ~ektigini gonnekten
lu~~u filozoflardan bazdan, omegin haz duyma sap1khg1JU, k~inin kar~lsm
Camus insan varolu~unun, nihaf bir dakine 1sbrap -;ektirmek suretiyle cinsel
ama-;tan yoksun ve dolaylSIYla da, an- doyuma ula~masa durumunu tarumla-
lamslz oldugu it;in, sa~ma oldugunu sa- yan deyim.
vunur. Sa~ahk, yine tCamusde dog- Sadizmin, yani ki~inin ba~kas1na ac1
rudan dogruya Tann'n1n yoklugundan yennesinden zevk duyma halinin, ma-
ka ynaklanar. zo~izmle, yani ki~inin kendisine eziyet
Sade, Marquis de. 1740-1814 ydlan ara- edilmesinden zevk almas1 durumuyla
smda ya~ama~ olan Frans1z yazar ve birle~mi~ olmas1na ise sadomazo~izm ad1
dii~iiniir. Sadizmin isim babas1 olan, se- verilmektedir. Ba~ka bir deyi~l~, sado-
fahat du~kunlugu ve cinsel sapkmbklan mazo~izm, ki~inin ba~kas1na aa -;ektir-
744 saf

1ne ve buna bagh olarak da, kendisini c;an~bilen genelinan~lar sistemi; belirli
cezalanduma gibi, hem d1~a ve hem de bir alanda, ozell~me ve uzmanhk once-
i~e yoneli.k iki sapk1n faaliyet ya da hare- sinde ve giindelik ya~amla ili~ki i~inde
ketin birle~imi veya kar~da.kh ili~kisin geli~en ve ilgili her birey tarahndan
den dogar. payla~llan tutarh inan~lar ve yargdar
saf [Os. htilis; ing. pure; Fr. pur; Al. rein, sistemi.
bloss ). Kendisine yabano, dogas1na aykJ- N onnal, olagan rasyonel kavray1~
n hi~bir oge i~ermeyen, kah~WIZ olan; giicti, pratik yetenek ve bilgelik olarak
lekesiz, ki~iz, ve tem.iz olup, i~ine ba~ka sagduyu,, ilk dogrulan ogrenme, apa~Jk
bir ~ey kan~mam1~ olan; tiimiiyle soyut dogrular olarak algdad1g1nuz ahlaki ve
olup, uygulamas1ndan bagtmstz olarak entellektiiel ilkeleri kavrama yetisini,
dii~iiniilen; tecriibi ya da empirik hi.;bir insan toplumunda evrensel yarg1 ve
oge ic;enneyen i-;iri kullarulan Slfat. ortak duygu ~klinde somutla~m1~ ni-
Nitekim tKant'ta saf sezgiler, hi~bir i~e telikler, inan~lar biitiiniinii; insan1n
rigi olmayan a priori zaman ve mekan it;inde dogup biiyiidiigil toplumda, es-
formlanna kar~d1k gelir. Buna gore, saf kidenberi varoldugunu gordiigii teori
akd cisimsel olanla ya da deneyimsel ve pratigi; bir toplumdaki teori ve prati-
bir malzemeyle ili~kisi olmayan, fakat gi belirleyen, diizenleyen inan~lar top-
yahuzca spekiilatif dii~iinen aklldu. lamtnl tantmlar.
Yine, saf metafizik, deneysel bilimlere Sagduyuyu olu~hlran inan~lar arastn-
hi~ ba~vurmadan, yalniZca a priori akd da, maddi diinyanm, onu algllayaytm
yiiriitmelerden olu~an bir disiplindir. ya da algdamayay1m, varoldugu inanc1;
Saf matetnatik, uygulama!J olmayan ma- benim d1~1mda ba~ka insanlann d a va-
tematiktir. Buna gore, saf deneyim, her rolmakta oldugu inanc1; maddi diinya-
tiir yorum, yargt ve kavramsalla~bnna run ve i~ndeld insanlann uzun zaman-
faaliyetinden once gelen ve yorumla ka- danberi varolmakta oldugu ve gelecekte
rl~mami~ olan bir ~ey olarak, duyum, de varolacag1 inanc1; ba~ka insanlarda
duygu, imge tiiriinden dolayunsiZ zihin bizimkine benzer bedenlerde, bizimkine
hallerinden olu~ur. Ayru ~er~eve i~inde, benzer ruhlann varoldugu inanc1;
Tann i~n saf eylern, edimselli.k niteleme- zaman boyunca siiriip giden bir ki~isel
si kullanlldtg1nda, bu Tann'da gizil ya k.imligimiz oldugu inanc1; ge~i~te ve
da pota~iyel hi~bir ~ey bulunmad1~ ~imdi olup biten ayn1 ~eylerin ve olayla-
anlamtna gelir. Saf s1fat1 ahlaki ve dini rm gelecekte de ayru seyri izleyecegi
anlamda, gilnahtan ve keitillilkle ilgili inanc1; dogada neden-sonu~ ili~kilerirtin
her~eyden annmt~ bul unan1 geisterir. bulundugu inane; ~eylerin zaman ve
Yine, ontolojik ger~kligi bir biitiin ola- mekan i-;inde varoldugu inane yer ahr.
rak ideal olanla, yani Zihin, Tin, Ruh, Bu baglamda, felsefeyle ugra~mayan
Ki~i y a da Dii~iinceyle Cizde~le~tiren, ortalama insarun, kendisirti ~evreleyen
varolan her~yi soz konusu tinsel ya da d1~ diinyayla ilgili inan~larm1 temellen-
mutlak Varbgm bir goi'Unii~ii olarak dirme ya da haklt klima giri~imi yle be-
goren, Tin, Ruh ya da Ideal varhk alaru lirlenen realist gorii~e, d1~ diinyan1n
d1~mda ger~ek hi~bir ~ey kabul ebneyen upk1 insana goriindiigii gibi oldugunu
varhk anlay1~1 saf idealizm diye bilinir. kabul ebne tavnna sagduyu realizmi ad1
sagdaya [Os. aklz selim, hissi selim; ing. verilir.
rommon sense; Fr. bon sms, sens commun; Ayru baglamda, sagduyunun, 1 d1~
AI. gescheidtheit]. D1~ diinya ile ilgili diinyarun, ozelliklere, niteliklere sahip
olan, ve hemen herkes taraftndan, tarh- olan tozlerden, ornegin katl ya da yu
~1lmaksxz1n ve sorgusuz siialsiz kabul mu~ak olabilen tah talardan, san ya da
edilen, fakat zaman zaman filozoflann beyaz olabilen metallerden olu~tugunu,
ara~nrmalar1 ya da ula~hg1 sonu~larla 2 insan varhklan.run bu teizleri, masa ya
sahidlik 745

da sandalye, altm yiiziik ya da.,bilezik Bu dii~iiniirler, Hegel'in sisteminin


orneklerinde olduj';u gibi, fiziki nesneler baz1 yonlerini ele~tirmi~ ve bu sistemi
olarak algiladiklanm, 3 fiziki nesnelerin bazi bakimlardan a~arak, kendi ozgiin
d1~ diinyada, 'orada' olduklanm, duyu- katk!lanm ger~ekle~tirmi~ olmakla bir-
larumzm onlan bize tam olarak oldukla- likte, filozofun temel tezlerini koruduk-
n gibi gosterdiklerini, ve 4 fiziki nesnele- lan ve onun metafiziksel tidealizmini
rin varolu~lanmn bizim algimizdan benimsedikleri ve tmaddecilij';e, doj';al-
tam olarak baj';ImSIZ olduj';unu savunan cihl';a ve empirizme kar~I ~Ikllklan ve
gorii~iine sagduyunun d1~ diinya goriiiii sistematik dii~iince ve siyaset alamnda,
derunektedir. Fakat unutulmamahdir ki, sol Hegelcilere k1yasla, daha muhafa-
saj';duyuya gore, fiziki nesneleri aktiiel z.a.k.ar gorii~ler benimsedikleri i~in, sal';
olarak bilen, bir duyu-orgam del';il de, Hegeldler olarak adlandmlmi~Iardir.
zihin ya da bilin~tir. Buna gore, duyu- sahicilik [Os. sahihlik; ing. autl!enticitiJ; Fr.
organlan,fiziki nesnelerin bilgisini zihne authenticite; AI. eigentlichkeil). Ki~inin
aktaran kanallardu. kendi kendisine kar~I doj';ru, hakiki ve
Yine, en gene! anlam1 i~inde, insanla- i.,ten olmas1 nitelij';i, kendi kendisini al-
nn giindelik ya~amm siirdiiriilmesi datmamasi durumu; insan!Jk durumu-
i<;in ihtiya~ duyduklan bilgiye sagduyu muzun, ozellikle de bir giin olecej';imiz
bilgisi derunektedir. insanlarm i~inde ger~l';inin farkmda olunarak, toplumun
ya~ad1klan, Ierne! ger~eklik alam olan, bizi belirledil';i, her ne isek o yapbi';I te-
giindelik diinya ile ilgili bu bilgileri, zine kar~I, se~mlerin ve eylemlerin
bir~ok dii~iiniir, ama ozellikle de hal- biitiin sorurnluluj';unu iistlenerek ge~iri
yan dii~iiniirii Antonio Gramsci tara- len bir hayabn ozellij';i.
fmdan, pratik, deneysel ve ele~tirel ol- Sahicilik kavralJU, kokleri her ne kadar
makla birlikte, bir yandan da boliik gerilere, tSokrates'e kadar gitmekle bir-
pllr~iik ve tutamz bir bilgi rurii olarak
likte, esas varolu~~u felsefenin bir ternel
dej';erlendirilmi~tir. Geni~ halk yl';m-
kavramuhr. ilk varolu~~u filozof diye
lanna ozgii olan bu bilgi tiirii, pratik fa-
tarumlanan tKierkegaard'a gore, sahici
aliyetin otesine ge~ip, se~kine ozgii olan
ben, ki~inin kamusal ya da siirii kimlil';i-
teorik dii~iinceye yiikselemez, hep go-
nin tersine, ki~isel olarak se~ilmi~ beni-
riinii~lerle yetinip, theoriaya yiiksele-
mez.
ni, veya kimlil';ini gosterir. Onun sosyal,
Dahas1, biirun felsefeler, saj';duyunun kollektif ya da kamusal olana, siirii kim-
inan<;lanm ele~tirerek geli~mek suretiy- lil';ine kar~I hakiki birey diye tammladi-
le, saj';duyudan ~u ya da bu ~ekilde ko- I';I sahici ben kavr311U, daha sonra
pu~a i~aret etseler de, liim insanlarda
tNietzsche tarafmdan da benimsenmi~
var olan ve belirli ahlaki ve entellektiiel tir. Heidegger'de ise, sahicilik, ki~inin
ilkeleri apa~Ik bir bi~imde ve dolayun- kendi bireysellil';inin, ru~ i~erim ya da
sonu~lanyla birlikte, ayudmda olmas1ru
sizca sezme yetisi olarak saj';duyuya
dayanan, felsefi dii~iiruneyen ~ol';unluk ve kendi ozsel diinya-i<;indeki-varhj';Ini,
tarafmdan payla~IIan inan~lan kucak- filozofun toplumsal ben i<;in kullandii';I
ladii';I kadar, bu inan~lan a~maya ~ah bir terimle ifade edildil';inde, das Man
~ an felsefe anlayi~ma saj';duyu felsefe- olarak kamusal kimlil';inden ay1rmasuu
si ad1 verilir. ifade eder. Nitekim, o Ierne! varllk kate-
sal'; Hegelcilik [ing. right-wing Hegelia- gorisi olan tDasein'm das Mania olan
nism; Fr. Hegelianisme de droite]. 19. yiiz- ili~kisinde orta ya ~Ikan varolu~ tarzma
y!lda, Zeller, Fichner, Michelet, Rozenk- sahici varolu~ ad1ru vermi~tir.
ranz, Erdmann gibi Alman filozoflaruun tHeidegger'e gore, insan varolu~una
benimsedikleri Hegelci bakJ~ a9sma, kar~Illk gelen Daseirun onceden belir-
sergiledikleri Hegeld gorii~lere verilen leruni~ bir ozii yoktur. Ba~ka bir deyi~
gene! ad. le, Dasein kendisini yaratma ozgiirlii-
7 46 Sahte Oionisos

guyle belirleruni~tir. Kendisini her rak, tiirii1nden soz etmi~, Hristiyanhg1n


zaman varolu~u aractbgtyla kavrayan yaratth~ ogretisini, Plotinos'un tiiriim
Dasein, bitki ve hayvanJar gibi, onceden ogretisiyle birle~tirmi~tir. Ona gore, va-
belirlentni~ bir ozii hayata gec;irmez. rolan her~eye varolu~ veren Tann'du;
Gelecege at1hp, projeler yaratarak, ken 0, varolan ~eyleri kendisinden tiiret-
dini yaratma ozgiirluguyle, kendi Inek suretiyle ;ogahr. Bu ;er;eve i;in-
oziinii kurar. i~te, sahici varolu~, Dasei de, o tpanteizme oldugu oldu~ kadar,
run eyleme ve kendini yaratma ozgiirlii- Tann'ntn birligini yitirerek, ;ok olmaSJ
guniin ta1n olarak bilincinde oldugu, gori.i~iine de izin vermez. Tann, turum
'onlann' ya da 'ba~kalan'ntn plan ya da yoluyla yaytlma, varolanlar yoluyla ken
projelerinden ;ok, kendi projelerini ger- disini ;ogaltma ger;egine rag1nen, Bir-
;ekle~tirdigi bir varo!u~ tiiriidiir. Buna dir ve Bir olarak kahr. Mutlak varllk, va-
kar~1n, insan1n kendisini ba~kalanntn rolan her~yin nedeni olarak Tann,
proielerine, ki~isel olmayan bir ba~kasl mutlak iyidir.
nln planlanna tabi lalmas1 ise, onun i;in Saint-Simon, Claude Henri de. Dii~iince
sahici olmayan, gayn otantik bir varo- tarihinde, toplumun bilimi olarak gor-
lu~ tarz1n1 tneydana getirir. Buna g6re, dugu sosyolojinin dii~iince babas1 ola-
bir insan ba~kalann1n haz ald1g1 ~ey rak tantnan Franstz filozof ve iktisat~l
den, ba~kalan haz ald1~ i;in haz ahyor Sl. Temel eserleri: De Ia R~organisation de
sa, ba~kalan sanata yoneldigi i;in sana- Ia Societe europeet1ne [Avrupa Toplulu-
ta yoneliyorsa, ba~kalanrun ~ok edici gun un Yeniden Orgt.i tlenmesi 0 zerine ],
bulduklanru ~ok edici buluyorsa, o Du Systeme industriel [Sanayi Sistemine
insan kendisini ba~kalanna tabi k1hp, Dair), Catechisme des lndustriels [Sanayi-
ozgiirlugunii yitirmi~tir. Dolay1styla da, cilerin ilmihali].
giindelik rutin i;inde, sahici olmayan bir Saint-Simon, toplwnda bir reforma git-
varolu~ tarzt i;ine dii~mii~tiir. meyi ama~lamt~, toplumun en~iistri ;a-
Sahte Dionisos. M. S. b~inci yiizytlda guun, endiistrinin gereklerine gore d ii-
ortalannda ya~am1~ olan ve ger;ek ki zenlerunesi gerektigini savunmu~tur.
~iligini gizlemi~ olan Hristiyan dii~ii Bilimsel dii~Onceye dayanan bir toplwn
niirii. Ortadogu'da, muhtemelen Suri- bilimi kurmarun zamarurun geldigini,
ye'de ya~amt~, ve eserlerinde, kendisini arhk pozitif bilim ;aguun ba~larru~ ol-
Aziz Paul'un izleyidsi olarak tanttmt~ dugunu one siirdugu i-;:in. ayru zaman-
olan filozof, Tann'yt bilmenin ii; ayn da tpozitivizmin de kurucusu olarak da
yolundan soz etmi~tir. bilinen Saint-Simonun en biiyuk dii~ii,
Tann'n1n varolan her~eyin a~k1n ve insan toplumunWl reformdan ge~irilme
fail nedeni oldugunu soyleyen Sahte Di si olmu~tur. Ona gore, Franstz Devrimi
onisos'a gore, Tanr1 evreni, kendisinde mutluluk getirmemi~tir. Evrensel insan
bulunan ornek ya da arketip idealar ara haklarnun iUiru, Saint-Simon'a gore,
cthgtyla hi;ten ve ozgiirce yaratnu~tlr. a~ag1 s1ruflann cehaletini ve yoksullu
Tann, buna ek olarak final ya da ereksel gunu ortadan kald1rmaml~tlr. Toplum-
nedendir, ;iinkii 1yi olan varhk, en yuk- daki tiim insanlann mutlulugunun yeni
sek t yilik olarak, iyiligi ozleyen rum var- bir toplwnsal diizenleme, bir sosyal re-
hklan kendisine ;ekimler. fonnla saglanabilecegine inanan Saint-
Tannrun varolan her~eyin nedeni ola Simon, toplwnda ger~ekle~tirilecek re~
rak ba~1, nihai ve en yiiksek amact ola- formun toplumsal yasalann bilgisine da-
rak da sonu oldugunu one siiren Sahte yandtgJru ve bun un bilimlerde de bir re-
Dionisos, yarad1h~ soz konusu oldugun~ formu gerektirdigini dii~Linmii~tur.
da ise, Patristik felsefenin, Aziz Augusti- Bundan dolay1, onun felsefesi oncelikle
nus'ta doruk noktasma ._,kan Platoncu toplum konusunu ele ahr ve bir toplum
ve Yeni-Platoncu gelenegine uygun ola- fe!sefesi olarak ortaya ;~kar. Toplumu
sakal yanlltl 747

bir organiZina olarak goren ve bu orga- latmak ister. Toplumu endi.istri alan1nda
nizmanln evrimini inceleyen Saint- ~ah~anlann yonetmesi, yoksullan yok-
Simon'a gore, toplumun kokeninde ~Lkar sulluklarJndan kurtaracakhr; ona gore,
ogesi vardlr. 0, bir toplumun insanlan bililnle, akla uygWl olarak duzenlenecek
n1n birbirlerine geli~iguzel yakJa~mad1 uretim, buti.in ~ah~anlan her baklmdan
g1n1 soyler. insanlar, ancak bir ~1kar du- yukseltecektir. Herkes ~ah~t1g1, gorevi-
nunu ortaya ~1k1nca, bir toplum halinde ni yerine getirdigi ol~ude, uretimden pa-
bir araya gelirler. Toplum, Saint-Simon'a ytna du~eni alacakttr. Oretimi yoneten-
gore, ~lkar ogesinin bir sonucu olarak ler, Saint-Silnon'a gore, halk1 keyiflerine
uzla~mayla kurulur. Bir toplumun kuru- gore degil, fakat Uretil ni geli~tirmenin
labihnesi, ~tkann sonucu olan bir top- gereklerine gore yoneteceklerdir. Bu yo
lwnsal bag1n var olmas1na ve dolay1s1 y- nelicilerin gorevlerini kotuye kullatuna-
la kollektif bir vkdan1n olu~mas1na lanna, halk.J aldabnalanna, halka odev-
baghdu. lerini anlatacak yeni bir din ile toplumu
Saint-Simon'a gore, insanlar kendilerine ayd1nlatacak bilginler engel olacakhr.
ozgii orijinal varhklar olmanm yanmda, ~u hal de, ekonomik ve si yasr yonet imin
dogada hukiim siiren detenninizme tabi ba~1nda banka, fabrika, maliye uzman-
olan varh.klard1r. Fizik ve kimya alanm- lannln bulurunas1na kar~llk~ inan~ ve
daki ag1rllk merkezi yasas1 gibi, toplwn- egitim gibi i~lerin ba~1nda da bilim,
lan .yoneten bir ilerleme yasas1 vard1r. sanat uzmanlan bulunacakbr. Yeni din,
Sosyoloji biliminin gorevi, bu yasarun karde~lik ve sevgiye dayanan bir inan~
varllguu gosterip, insanlara bu yasaya olmah ve her turlii hurafeden armdud-
itaat ebneyi ogrebnektir. Zira, Saint- mahdu. Ba~ka bir deyi~le, 1nodern top-
Simon'a gore, bu yasay1 insanlar koy- lumun yon ve diizeninin, iiretici olma-
mu~ degildir. Biz, bu ilerleme yasasJnl, yan biirokratlar taraf1ndan de~il de,
siyasi, ahlaki, ekonomik, v.b.g., olaylar bilim adamlan ve sanayidler taranndan
i9nde goruriiz. Sosyolojinin tarihsel yon belirlendigini one siiren Saint-Simon'a
tenu benimseyen bir gozlem bilimi olma- gore, modem toplumdaki kriz de, pozi-
sanm nedeni budur. 0, bu ilerleme yasa- tivizme dayanan yeni bir din ile ~oziile
suu diizenli bir yontemle a-;tklayarak, bilir.
Avrupa Uygarhg1nm toplumsal ve 0, bilim konusunda, liim bilim1erin
siyasi evriminin genel yasalanru elde et- ~ilndiye dek bilimsel olmayan yontem
n;teye ~ah~mJ~hr. ve adamlarla i~e ba~lam1~ oldugunu
lnsanm top Iumsal tarihinin kendilerine soyler. Bundan ba~ka, her bilim birta-
ayn dii~iince tarzlanrun kar~1hk geldigi kJm dini tasanmlar, metafizikle ilgili sa-
ii~ ayr1 a~amadan, yani saras1yla ~oktan nllarla yiikliidiir. Ba~lang1~ta, teolojik
nchk/ kolelik, tei zm I feodalizm ve pozi- bit' temeli olan ve metafizik kavramlarla
ti vizm/ endiistriyalizm evrelerinden ge~ geli~tirilen, ger~ek olmayan bir bilimin
tigini one siiren Saint-Simon'a gore, yerine, Saint-Simon'un ~aganda ger~ek
toplumsal degi~me ve diizenin yasalan, bilim, pozitif bilim ge~mi~tir. Ona gore,
pozitivizmin marifetiyle, bulunabilir. ilerlemeyi saglayan etken de bilimin,
Toplwnun, ona gore, ba~hca gorevi, ya- ba~lang1~ta onun i~ine kan~m1~ olan
~amak i~in gerekli nesneleri ~ogaltan bu ogelerden temizle1unesidir. Saint-
uretimi geli~tinnektir; ~iinkii mutluluk Simon, arbk pozitif bililn ~aguun ba~la-
ancak bu ~ldlde saglan1r. Yeni diizende ml~ oldugunu soyler. .
toplurnu anlar, yani endiistri alanmda sakal yanh~1 [lng. phallacy of the beard;
~ah~anlar yonetecektir. Endiistri alarun Fr. erreur de Ia barbe]. Kii~iik ve onemsiz
da ~ah~anlarla, o zenaatlarla ugra~anla noktalann, ufak aynnhlann hi~bir fark-
n, ~ift~ileri, fabrikatorleri, yabnma a~bk hhk yaratmayacag1ru, en kii-;Uk bir
Ian kredilerle iiretime kahlan bankerleri, onem ta~lmadlglnl iddia etmekten olu-
tiirlii iiretim dallarmdaki uzmanlan an- ~an forme) olmayan yanh~ tiirii.
748 sanat

sanat [Os. mehflret, hiJner, sancryii nefise; ozuntin bell! bir yale!n tiirii oldugunu
ing. art; Fr. art; AI. kunst] 1 Bir etkinli- iddia etmi~tir. Sanat hayata kara -;alma-
gin gen;ekle~tirilmesi veya be IIi bir i~in ya yonelen idealist bir yutturmaca degil,
yap1lmas1 y Ia ilgili yontem, bilgi ve ku- fakat ya~am1 iyiye dogru donu~turerek
rallann tumii. 2 Bir i~i belli bir estetik ya~arur hale getiren bir yaland1r.
duyguyu yans1tacak bir bi-;imde ger- Gunumuzde ise, sanall ondaki farkh
-;ekle~ tinne tarz1.Dogada olmayan bir unsurlan temele alarak a-;1klamay1 de-
~eyi yaratma amac1na yonelmi~ rasyo- neyen farkh sanat teorileri vardar. I Bun-
nel faaliyet. 3 Sanat eserlerinin yarahl- lardan birincisi, sanattaki formel unsuru
maslnl mumkiin k1lan dogal yetenege on plana -;1kartan fon~r olnrnk sa nat anlcr-
dayah ya da tecriibe yoluyla kazanll- Y~Jdlr. ingiliz sanat ele~tinneni Clive
ml~ beceri ya da ustahk. Birtakim fiziki Bell tarahndan savun ulan bu gorii~e
ara-;lan, arzu edilen sonu-;lara ula~mak gore, ger-;ek sanat eseri izleyici, dinleyici
uzere, sezgi ya da bilgi yoluyla ogreni- ya da okuyucuda, estetik bir tecriibe ya
len estetik ilkelere gore, ama-;h ve siste- da duygunun dogu~una neden olur. Bu
matik bir bi-;imde kullanma yetenegi. estetik duygu, gunluk ya~m1n duygu-
4 Bir duygu, du~iince, tasanm ya da larmdan, pratik bir yonu bulurunamak
guzelligin iiadesinde kullanllan yon- bak1mmdan farkhhk gosterir. SOz konu-
temlerle, bu yontemlere bagh olarak ser- su estetik duygu, deneyim ya d a tepkiyi
gilenen ustun yarahahk. Temel i~levi doguran neden, ger~ek her sanat eseri-
guzeli meydana getirmek, giizellik ya nin pay almak durum.unda oldu~u bir
ratmak alan oznel faaliyet. 5 Sergiledigi nitelik olarak 'anlarnh form'dur. 'Anlam-
estetik ozellikleriyle bir sanat-;m1n elin h fonn' ise, sanat eserinin konusu ya da
den -;akhg1n1 belli eden nesneler, yani i-;eriginden -;ok, par-;alan, ayrr1c1 yonleri
resim, heykel, oyun, film benzeri eserler aras1ndaki belli bir ilikiden meydana
butiinu. gelir.
Yunanca tekhne ve Latince ars terimle- II Bir diger sanat teorisi, iinlu filozof R.
rinden tiireyen sanat kavram1, ilk ve Or- tCollingwood taraf1ndan savunulan ide
ta~ag boyunca zenaattan aynlmamJ~ ve alist sanat teorisidir. Kant'tan ba~lay1p
bu donemde pratik kurallarla belirlen- tCroce taraf1ndan da savunulan bu an-
mi~ bir zenaah uygulama anlamana gel- la y1~a gore, sanat evrensel bir ideyi
mi~tir. Soz konusu donemde, ne teknik ifade etmekte, ama bunu sanat-;1n1n
nesne ile sanat eseri, ne de zenaatkar ile oznel duyarhg1 araah~yla ger-;ekle~tir
sanat-;1 aras1nda bir aynm vardrr. Bu mektedir. Diger sanat teorilerinden, ak
baglamda, entellektiiel bir etkinligi, tek- tiiel sanat eserinin fiziki obnayan bir
ruk de olsa belli bir bilgiyi imleyen sa- eser oldugunu one surmek bakunmdan
natsal yarahm, sadece dogal yarad1h~ farkhhk gosteren bu sanat goru~iine
tan farkhllk gosterir. gore, sanat eseri sanat-;uun zihnindeki
Sanat zenaatten, Endustri devriminin bir ideden ba~ka hi-;bir ~ey degildir; bu
ard1ndan, onsekizinci yuzy1lm sonlann- ide, sanat-;1run belli bir sanat ortamma
dan ba~layarak net bir bi-;imde ayard giri~iyle, belli ara-;lan kullarunas1 sure-
edilmeye ba~lanma~hr. tKant Kritik der tiyle d1~a vurur. BununJa birlikte ger~ek
Llrteilskraft [Yarg1 Guciinun Ele~tirisi] sa nat eseri, sanat~lllln zihninde oland1r.
adh eserinde sanat ile bilgiyi ve sanat ile Ill 0-;iincu sanat teorisi, sanatl bir dl-
zenaat ya da tek.nigi birbirinden ayar- ~avurum olarak degil de, bir sembol
ma~tir. t Hegel ise sanau, kendini d1~ olarak goren sanat anlay1~1d1r. Bir
dunyada ger-;ekl~tiren tinin bir ugrag1 sanat eserininin bir duygunun sembolii
olarak ele alm1~ ve sanatm duyusal bilgi oldugunu one siiren sembol olarak sanat
il~ kavramsal bilgi arasmda bulwtdugu- anlaya~ma gore, sanat eserleri insanda
nu soylemi~tir. tNietzsche ise, sanalln orta ya 9kan psikolojik sure~leri temsil
sanat felsefesi 749

eden se1nboller olarak kar~1m1za ~lkar sefeyi i1gilendiren yonii, sanat hakk.lnda
lar. Ba~ka bir deyi~le, bu eserler, koyu yazman1n yonteminin ne olmas1 gerekti-
renk bulutlann ya~murun belirtisi ol- ~i ve soz konusu yazma faaliyetinin
masl anlam1nda de~il de, insani duygu- nasll hakh lalmabilece~i hus us ud ur.
lann ard arda dizili~iyle orne~in bir Sanat ele~tirisi, ~ok biiyiik ol~iide be-
miizik eserinde notalann zamansal dizi- tilnsel bir etkinlikten 1neydana gelir. 0
li~i aras1nda bir yap1 benzerli~inin ol- sanat eserlerini izleyici i~in ayd1nlahr;
masl anlam1nda gosterirler. dikkatimizi eserin goziimiizden ka~an
IV Bir di~er sanat anlay1~1, sanatta ku- ve~helerine ~eker. Sanat ele~tirisi ayn1
rumsalh~l on plana ~lkartan kurumsal zamanda yorumlayicldlr; sanat eserini
sa nat goru~udt.ir. c;a~da~ Iilozoflardan bizim i~in, daha once olmad1~1 bir bi-
George Dickie. tarafmdan geli~tirilen bu ~imde anlamh hale getirir. Sanat ele~ti
anlaya~ gore, sanat eseri, insan varhklan risi, nihayet de~er bi~icidir.
tarahndan belli ol~iiler i~inde i~lenen, sanat felsefesi [Os. felsefei san'at; tng. phi-
insan elinden ~akma bir iin1nd iir. Buna losophy of art; Fr. philosophie de I' art; AI.
gore, san at eseril1i, insanlann onu izleme- kunstph ilosoplrie). Felsefenin, yahuzca
leri i~in, bir galeriye yerle~tinnek, sanat sanat eserleriyle ba~lanbh olarak ortaya
eserinin i~lenmesi anlamsna gelir. ikinci ~1kan problemleri ve kavramlan ele
olarak, sanat eserlerine 'sanat eseri' statu- alan, sanahn farkh kiiltiirlerdeki yerini,
sii ya da kimli~i, sanat diinyaslJUn galeri insan a~151ndan yerine getirdi~i fonksi-
sahibi, yaysno, yapsma gibi iiyeleri tara- yonu ve insan it;in ta~1d1~1 anlam1 ara~
hndan verilir. Bundan dolay1, sanat eseri tlran dah.
i~in belirleyid olan o~e, ba~ka hi~bir ~ey Sanat felsefesi, hpkl bilim, dil, ahlak,
degil de, kurumdur. v.b_g., felsefesi gibi, sanat alarunda ge~en
V Buna kar~1n, estetik haz ve be~eni temel kavramlan dikkatli bir bit;imde
etkenlerini sanat teorisinin d1~1nda bi- analiz eder, ve daha sonra, bu analiz 1~1-
rakan yap1salc1 sanat anlaya~1, yap1hn
~mda, sanat alarunda ya da san at hakkm-
sanat~1n1n duygularuu d1~a vurmaktan
da olu~turulan tiimce ya da yargtlann
ziyade, gene) bir anJam iiretim sistemi-
do~ruluk ya da yanh~hklanru belirleme-
nin bir par~as1 oldu~unu one siirer.
ye koyulur. Buna gore, form, anlam, dl-
sanat elettirisi [Os. sanat tenkidi; tng. art
~avurum, soyutlama, sem bol ve giizellik
criticism; Fr. critique artistique). Sanat
eserlerini konu alan el~tirel analizle bu gibi kavramlan anali:z eden sanat felsefe
eserlere anlamh bir bi~imde de~er bi~ si, daha sonra 'Sanat taklittir' ya da 'Her
mekten olu~an etkinlik. sanat eseri bir semboldiir' tiiriinden yar-
Sanat ele~tirisi, soz konusu ele~tiri faa- galann do~ruluk de~erini belirler.
Do~aya ili~kin estetik tecriibeyi d1~ta
liyetinin aynlmaz bir par~as1 olan ele~
tirel yargllarda i~erilen kavramlaran ay- b1rakan sanat felsefesi, estetikten daha
dinlatllmaslnl, a~1kh~a dar bir alan1 kapsar. Sanata ili~kin kav-
kavu~turulmas1n1 ama~layan estetikten rayi~lmlZln, sanata yonelen ya~anhla
farkhhk gosterdikten ba~ka, estetik~inin rsn sonucu olan kavramsal problemleri
ya pb~l i~i onceden varsayar, ~iinkii konu alan sanat fe1sefesinde sorulan ve
sanat eserlerini tar~u ve onlara bir yarutlama ~abasa verilen belli ba~h so-
de~er bi~erken, sanat ele~tirmeni estetik- rular ~unlard1r: San at nasd tarumlarur?,
~i taraftndan analiz edilip, a~skh~a ka- Sanat eserini giize1 ya da ~irkin lalan
vu~h.Jrulmu~ olan kavramlan kullan1r. ~ey nedir?, Bir sanat eserine nasd tepki
Sanat el~tirisi, buna gore, tek tek sanat veririz? Sanat ne tiir bir anlam ya da bilgi
eserlerine ya da sanat eseri SJruflanna aktanr?, Sanat belli bir ~yle ilgili olarak
yonelir ve bu eserlere gere~i gibi de~er birtaklm do~rular ortaya koyar rna?,
bi~meyi ve onlan daha iyi bir bi~imde tnsan varhklann1n sanat eseri yaratma
anla1nay1 ama~lar. Sanat ele~tirisinin fel- nedeni nedir?, Sanatsal ifade nedir?
750 sanal ontolojisi

Sanat felsefesi alarunda, sanat ili~k.in Yalntzca Brahman'1n ger.;ek oldugunu,


yorum baglamahk ve yahtlamac11Lk d1~ diinyantn aldahcl bir goriinii~ten
~eklinde ortaya .;1karken, sanahn ozii, ba~ka bir ~ey olmadtg1n1 ileri siiren
i~levi ve etkileriyle ilgili gori.i~ler dort Upani~ad ogretisinden yola .;tkan Sank-
ayn ba~hk alhnda toplanabilir. Bunlar- hya felsefesi, ikici bir yarad1h~ ve varhk
dan birincisi, 1 taklit ya da tasarrm olarak anlay1~1 geli~tirerek, mayan1n aldatlo
sanat gorii$iidiir. Dnlii Yunan filozofu goriinii~iiniin yerine, kendi kendine ye-
tPlaton'a geri giden bu anlayt~a gore, terli bir ilke olan doga ger.;egini, maddi
sanat-;1 eserinde d1~ di.inyadaki ~eyleri ilkeyi, Prakritiyi, Atman'1n yerine de Pu-
yans1hr, taklit eder. Bunun tam kar~l ru~ayi ge.;irmi~tir. Bu ikincisi, Tann ya
Slnda yer alan sanat gorii~ii, 2 sanat-;1- da evrensel bir tin olmay1p, ezeli-ebedi
run, d1~ diinyay1 degil de, kendi i.; ve degi~mez olan bireysellik, bilin.; ilke-
dunyas1n1, kendi duygu ve ya~anhlan sidir. Bu bilin.;, hem i.;inde bannd1g1
nl yans1thg1n1 dile getiren dr~avuncmcu canh varhg1n ya~am1n1 ve hem de bir
teoridir. biirun olarak Evrenin evrimini gozler.
Sanat felsefesi alantnda, iic;iincii gorii~, Maddi ilke olan Prakriti siirek.Ji bir degi-
~im ve geli~im i.;inde olup, nedensellik
3 taklit ya da tasarun olarak sanat anla-
Yl~lna oldugu kadar, d1~avurum olarak
yasas1na tabidir.
sanat anlay1~1na da kar~1 .;Lkan, sanat1n sann [tng. hallucination; Fr. hallucination;
bir amac1n arac1 olarak gori.ilmesini iste- Al. halluzination]. Genel olarak, yanb~
meyen sanat i.;in san at gorii~ii, ya da for- bir alg1. Ger.;ekte varolmayan ~eyleri
varm1~ gibi algdama, ki~inin kendisine
malist sanat anlay1~1d1r. Bu gorii~e taban
tam olarak inand1g1 nesnesiz alg1.
tabana kar~1t sanat anlay1~1 ise, 4 sanah
D1~ diinyada, ~imdi ve burada olan bir
daha yuksek bir a1naclt\ arac1 olarak de-
nesneye atlfta bulunan, d1~ diinyada
gerlendiren pragmatik sanat go..U~ildur.
nesnel bir kar~1ltg1 bulunan bir bilin.;
Bu ba~hk albnda yer alan ilk sanat gorii.. h~liyle, bu tiirden nesnel bir referans1 ol-
~ii, 4a) sanat eserinin i~levinin izleyici-
mayan bir bilin.; hili arasmda ay1nm ya-
sine haz vermek oldugunu, sanabn ver- plldt~, birincisine algJ, ildncisine ise
digi hazzln yiikselmesi ol~siinde daha imge ya da tasanm ad1 verildigi zaman,
iyi bir sanat haline geldigini dile getiren ikinci bilin.; h~lini ilk bilin.; hilinin ozel-
l1azcr sanat anlay~rd1r. Bu .;er.;eve ic;inde, liklerine sahipmi~ gibi dii~iinme, imge
4b) ikinci sanat gorii~ii sanah bilgi ya ya da tasanm.J alg1yla kara~hrma olarak
da hakikatin bir araca ya da ta~IYlClSl sann, belli bir fizyolojik ya da psikolo-
olarak goriirken, 4-c) sonunru gorii~, sa- jik nedenin sonurunda, ger.;ekte kar~l
nah ahlaki geli~me ve ilerlemenin bir hgl bulunmayan bir alga ic;erigi edinme
arac1 olarak degerlendirir. hilini, olmayan1 alg1lama dwumunu,
sanat onlolojisi [ing. ontology of art; Fr. uyanakhk hilinde, ger.;ek oldugunu sa-
ontologie de l 'art]. Sanat ve san at eserle- narak dii~ gonne hilini ifade eder.
riyle ilgili ontolojik problemleri ele Santayana, George. 1863-1952 y1Jlan ara-
alan, bir sanat eserinin ne liir bir ~ey ol smda ya~am1~ olan lspanyol asdh Ame-
dugunu, sanahn nerede oldugunu ve rikan filozofu. Temel eserleri: Scepticisrn
nas1l ortaya 9khg1n1 soran, miizik par and Animal Faith [Ku~kuruluk ve Hay-
.;alann1n, sanat eserlerinin, resim ve vantlnan.;L The ~ of Beauty (Giizelli-
heykellerin ontolojimizde nasll bir yer gin Anlanu) ve The Realms of Being [Var-
tuttugunu ara~hran disiplin. llk Alanlan].
sankhya. Gelenege bagh kalan Hint fel- 0, felsefede tDescartes'm yontemini
sefesinin kapsanu i.;inde yer alan ve kuUanarak Russell ve Husserl gibi ilerle-
Kapila tarahndan kurulmu~ olan felse- ~ ve kesin olan bi rUk.am dogrulara
fe sistemi. eri~ebilmek i9n, kendisinden ku~ku du-
Sartre, Jean Paul 751

yulabilecek her~eyder~ ku~l<u duymu~ ca oldugunu beHriemeye y~rayan teori.


tur. Descartes'm ku~ku siireci sonunda, Hu baglamda belirli sorulardan mey-
'dii~iinen bir varhk olarak vanm ~ek
1
dana gelen bir obek i~inde kalan bir so-
lindeki bir onermeye, varhk bildiren bir ruya, sonlu say1da adnndan gec;erek bir
onenneye ula~abilecegini dii~iindugu yan1t verme imkan1 saglayan bir algorit-
yerde, Santayana, ku~ku yontemi tam ma buhna proble1nine saptama problemi
olarak uygulandlglnda, bizim, varolu~ derunektedir. Problem, bir manuk siste-
yerine, birtalwn veri ya da ozlere ula~a minde, verilen bir onennenin teorem
cagimiZl soy lemi~tir. On a gore, bir olup olmadiglnl sonlu say1da ad1mla
~eyin varoldu~undan, yani onun bir ge~ belirlemenin yontemini bulma problemi
m~ ve gelecegi olup, ~evresindeki ~ey olarak kar~1m1za c;kar.
lerle birtak1m ili~kiler i~inde bulundu- Sartre, Jean Paul Varolu~~ulugun kuru-
gundan her zaman ku~ku duyulabilir, cusu clan ~agda~ Frans1z filozofu. 1905-
fakat bizim belli bir oz\i kavramakta ol- 1980 yllan aras1nda ya~am1~ clan Sart-
dugurnuzdan asia ku~ku duyula1naz. re'In temel eserleri: L'ttre et le Neant
Bu gorii~leriyle Platon'u ~ok and1ran [Varllk ve Hi~Iik], La Transcenderce d
s~ntayana, Platon'u ozlere, ahlill bir a'r!- l'Ego [Benin A~k1nhg1], lA Nausu[Bu-
dan yakla~hg1 i~in ele~tirmi~tir. Mum- lanh], Les Chemin.s de Ia Liberti [Ozgiirlii-
kiln her yiiklemin bir oz oldugunu one gun Yollan], L'Exisll!ntialisnre est un hu-
siiren Santayana, oz ahuundan hi~bir UJani.-;me [Varolu~~uluk], Critique de Ia
~eyin ~tkarhlamayacagn ifade etmi~tir. Raison Dialectique [Diyalektik Akhn
0 gfinahkinn azizle, kihinin bilim ada~ Ele~tirisi)'dir. 0, akademik bir kurumda
rruyla e~it haklara sahip oldugunu one profesyonel bir filozof olarak ~ah~mak
siinnii~, ak1lh hayvan olarak insan1n oz- yerine, zaman zaman popiiler birtakun
leri gostergeler olarak kulland1guu be- eserlerle geni~ halk kitlelerine ula~may1
lirtmi~tir. Bu ozlerden varolu~a nasll ge- denemi~ clan iinlii bir dii~iiniirdiir.
~bildigimiz sorusuna ise, Santayana T enU!ller: ins a run kendi yazgasuu belir-
tum rasyonel siire~lerin belli ~eylere, or lemedeki aktif roliinii vurgulayan ve
negin maddenin varolu~una inanmak- +Marks, tHusserl ve tHeidegger gibi
tan olu~an hayvani bir duygu ve zorun- dii~iiniirlerden etkilenmi~ clan Sartre'1n
lulugun ifadesi oldugu yaruttn1 temel ~1k1~ noktas1, insan varhg1 ile
vermi~tir. oteki nesnelerin varhg1 aras1ndaki fark-
Buradan da anla~alacag1 iizere, Santaya~ hhgln incelenmesinden olu~ur. Ba~ka
na dort ayn varhk kategorisi ihtiva eden bir deyi~le, tDescartes'1n yaphg-1 gibi,
bir ontoloji geli~tirmi~tir. Bunlardan bi- ozneden yola ~1kan Sartre, tKant'1n
rind kategori, fizikr ger~eklik ak.J~1na te- problemini, yani ~eylerin ya da nesnele-
kabiil eden, ~ekilsiz gil~ olarak madde- rin nedensel olarak belirlenmi~ diinya-
dir. lkindsi, kendisi fiziki olmasa bile, Sinda, insanm ozgiirliik ve sorumlulu-
beynin etkinligine bagh clan, ~evrenin gunun nas1l aQ.klanabilecegi problemini
haritas1n1 ~kanp, davran1~1 diizenle- ortaya koyup, bu probleme bir ~oziim
dik~e belirginle~en tindir. Buna kar~1n, getirmeye ~ah~m1~hr.
il~iinctisii, maddede veya tinde akruelle- Metaftzigi: Ona gore, insanm dogas1,
~ebilen miimkiin rur ve ~eylerin ezelr- insan taraflndan iiretilmi~ clan bir
ebedi sistenti olarak form ve nihayet, scr iiriinii tanmladiglmlZ tarzda a~tklana
nuncusu da, diinyarun biitiin bilinen ve maz. Sartre'1n bu tezine gore, her hangi
bilinmeyen karakteri olarak haldkat. bir alet, nesne yapacak olsak, once bu
saptama teorisi [ing. decision theory; Fr. nesnenin nas1l olacag1nl tasarlaraz. Or-
theorie de d~cision}. c;e~itli imkinlan ve negin, bir masay ele alalun. Masa, kafa-
avantajlan clan alternatiflerle kar~la~1l~ smda bir masa fikrine sahip clan, masa-
d1g1 zaman, ne ~ekilde eylemenin ak1lh rwt ne i~in kullanlacagn ve nas1l
752 Sartre, Jean Paul

iiretilecegini bilcn bir insan tarahndan dir.~ Yani, bilin<;li bi~ varhk olan insanda,
imal edilmi~tir. Buna gore, masa, mey sonsuzca degi~me kapasitesi vard1r.
dana getirilmezden once, belirli bir Onu ~imdi oldugu ~eyle tanimlayamaz-
amaa olup, bir siirecin iiriinii olan bir Siruz, -;iinkii tarumlad1guuz anda, o
~ey olarak tasarlanm1~t1r. Masan1n o- ba~ka bir ~ey, ba~k~ bir birey olma yo-
ziiyle, 1nasan1n meydana geti.rili~ siireci- luna girmi~tir. Bilinci insaru her zaman
ni ve onun yapdma amac1n1 anlarsak ba~ka bir ~eye, bir oteye gotiiriir. Bilin-;-
eger, masan1n ozii, onun varolu~undan li bir ozne, siirekli olarak bir gelecek
once gelir. Sartre'a gore, insanda durum oniinde duran varhkhr. Ve bilin-;, ozgiir
boyle degildir. ltik ve bir gelecege dogru yoneli~tir.
ilk bak1~ta insan1n da bir yarabc1run, Ba~ka bir deyi~le, insan dogas1, ba~ka
Tann'n1n eseri oldugunu dii~iiniiruz. herhangi bir ger-;eklik tiiriinden, bir ba-
Tan.n'y, 1nasay1 imal eden marangoz kima hi-; farkh degildir. lnsan ba~ka
benzeri dogaiistii bir sanatkar olarak herhangi bir ~ey gibi vard1r, yahn bir bi
goriir ve boylelikle, Tanrl'run insan1 ya- r;imde oradad1r. Bununla birlikte, insan
ratttgl zaman, neyi yaratm1~ oldugunu diger ~eylerden ya d a ger-;ekliklerden
bildigine i~aret ederiz. Oysa, Sartre farkb olarak, bir bilince sahiptir. Bu ne
Tanr1'n1n varolu~unu inkar etmi~ olan denle, insan ~eylerin diinyas1 ve ba~ka
tanntan1maz bir dii~iiniirdiir. Tanr1 var insanlarla farkb ili~kiler i-;inde o1ur.
degilse, Sartre'a gore, ins~run Tann tara- Buna gore, bilin-; her zaman bir ~eyin
flndan onceden belir lenmi~ bir ozii de bilinctdir ki, bu, bilincin kendisini a~an
olamaz. lnsan, yalruzca vard1r, kendin- bir nesnenin varolu~unu tasdik etmek
den onceki bir 1nodele, bir taslaga, bir suretiyle varoldugu anlanuna gelir. Bi
oze gore ve be1li bir ama-; gozetilerek lincin nesnesi, ya1ruzca 'orad a olan' bir
yaratdmam1~hr. insan oncelikle varolur ~ey olarak diinya olabilir.
ve kendisini daha sonra tanunlar. lnsan Tek bir kah kiitle olarak diinya dl~ln
yalruzca vard1r ve Sartre'a gore, kendisi- da, Sartre'a gore, sandalye, dag benzeri
ni nasii yaparsa, oyle olur. belirli nesnelerden soz ederiz. Masa de-
insanJn onceden belirlenmi~ bir ozli ol- digimiz nesne, bilincin faaliyetiyle, diin-
masa da, o, Sartreta gore, bir ta~ ya da yanln biitiiniinden kopanlarak ~ekillen
sopa gibL basit ve bilin-;siz bir varhk de- dirilir. D1~ diinya yaln1zca bilince, ayn
gildir. 0, bir ta~ par-;as1run her ne ise o fakat kar~ll1kh ili~kiler i-;inde bulunan
oldugunu sayler; ta~1n varhg1, kendi ~eylerden meydana gelen anla~ll1r bir
i-;ine kaparuk, kendisinden ba~ka bir sistem olarak goiilniir. Bilin-; olmadan,
~ey olamayan varhkhr. Soz konusu ta~ diinya yalruzca vardtr; o, kendinde var-
par-;as1n1n ~oy le ya da boyle olmak hktLr ve bu haliyle anlamdan yoksun-
imkan1 yoktur; o, ne ise daima odur. Bu, dur. Bilin~ir ki, diinyadaki ~ylere, var-
Sartre'a gore, kendinde varhktu-. Buna bk vermese bile, anlam verir. Buna gore,
kar~1n, insan, tkendinde varhk (yani, bilin-; her~eyden once, diinyadaki ~ey
tar par-;as1n1n var oldugu tarzda var) leri tanunlar ve onlara anlam yiikler.
olmak d1~11tda, tkendisi i-;in varhga ikinci olarak, bilin-; kendisini a~ar, yani
(yani, onu ta~ par-;as1ndan farkhla~hran kendisiyle nesneler arasma bir mesafe
varhk tarz1na) sahiptir. Yani, insan bi- koyar ve bu ~ekilde nesneler kar~lstnda
lin-;li oznedir; insan, varoldugunun bi- bir bagtmsizbk elde eder. Bilin-;li ben,
lindndedir. lnsarun varhg1 bilincinde, diinyadaki ~eyler kar~1s1nda bu tiir bir
kendine donmekte, kendini bilmektedir. bag1msl.Zhga sahip oldugu i~n, ~eylere
Bundan dolay1, insana onceden verilmi~ farkh ya da altematif anlamlar yiikle-
ve degi~meyen bir oz yiiklemek soz ko- mek, bilincin giicii i9ndedir. insan, Sart-
nusu olamaz. Bilin-;li bi.r var!Jk olan re'a gore, miihendis ya da i~-;i olmay1
insan, 'ne degilse odur, ne ise o degil- se-;ebilir, ~u ya da bu proje veya tasan-
Saussure, Ferdinand de 753

ya ba~lcuur; dtinyadaki varhklar da, in- ozgitr oh.tp, sadece boyle biri ger~ek va-
sarun bu tercihlerine ba~h olarak anlam rolu~a sahip olabilir. Bu nedenle tek
kazarurlar. mutlak de~er ozgtirli..ik olsa bile, sorum-
Ahldk Goru~u: Buna gore, insan oncelik Julu~a ba~lanan bu ozgiirltik, kah bir
le vard1r, insan1n varolu~u, onun neola- ahlak1 gerektirir. Onun goziinde do~ru
ca~mdan once gelir. lnsantn ne olaca~1, eylem, sorumlulu~u ozgiirce yi..iklenil-
bilincin belli bir mesafeden gord ii~ti mi~ olan eylemdir. Bununla birlikte,
dun ya kar~as1nda nasll bir tav1r alaca~l genel ge~er ve mutlak bir do~rulu~un
na ba~h olacakhr. lnsan, bu uzak.Lakhk- da olmad1~1 un utulmamahdtr. Her ~a~
tan, ~eyler ve ki~iler kar~1s1ndaki bu kendi do~rusunu yarat1rken, ahlakhhk
ba~1mszhk hali i~nde, bu ~eylere ve ki da her ~a~da kendi do~rusunu k uran in-
~ilere nasll ba~lanaca~1 yla ilgili olarak san1n ozgiir eyleminde ortaya ~tkar.
bir tercihte bulunur. 1nsan diinya kar~l Saussure, Ferdinand de. 1857-1913 ytllan
stnda bu tiir bir ozgiirlii~e sahip bulun- aras1nda ya~anu~, modem yap1sal dilbi-
du~u i~in, diinya insarun bilincini ve ter- limin kurucusu, ve dolay1s1yla yap1salc1-
cihlerini etkileyemez. Dunyay1 a~h~a, h~1n buyukbabas1 olarak gorulen iinlii
diinyaya yukardan ve uzaktan bakabildi- dii~iiniir. Temel eseri: Cours de lingusti-
~j ve siirekli olarak tercihlerde bulunmak que generale[Genel Dilbilim Dersleri].
durumunda oldu~u olgusunu de~i~tir Konu~an ya da yorumlayan ozneden
mek, insan i~ asia soz konusu olamaz. ~ok, dil iizerinde yo~unla~t1~1 i~ Saus-
K1sacas1, Sartrea gore, insan ozgurlii~e sure 20. yiizyala bir anlamda damgaslllt
mahkllmdur. insan ozgiir se~imleriyle vuran, modem du~iincenin ya d a Aydtn-
kendisini tanunlar ve yarahr. Buna gore, larunarun hiimanizminden kopu~ e~ili
insan, kendisini yoktan varebnez, fakat minin veya antihumanizmin en onemli
bir dizi se9zn ve karar aracll1~1 yla, varo- isimlerinden biridir.
lu~unu belli bir oze donii~turiir, yani Saussure, ozneyle dil aras1ndaki gele-
kendi oziinii olu~turur. neksel a y1ruru bir kenara atarak, dille
Ba~ka bir deyi~le, kendi kendisini sii- soz aras1ndaki ay1rmu on plana ~lkart
rekli olarak yeniden yarabnak d uru- ml~br. Buna gore, dil, bireyin ne yara-
munda olan insan, bir varolu~ olarak, tabildi~i, he de de~i~tirebildi~i, ondaki
kendisini ilk and a terked ilmi~ biri ola- dil yetisinin geli~mesini sa~layan uzla-
rak bulur ve umutsuzlu~a dii~er. tnsan ~tmlar biitiiniidiir. Soz ise, toplumsal
bu durumda ge~mi~ine donemez, ~im uzla~1m arac1 olan dil yoluyla, bireyin
dinin kendisi i~in bo~ bir imkin oldu~u dil yetisini ger~ekle~tirme edimidir. Bu ..
insan, gelece~e de guvenemez. i~te radan da anla~tlaca~l iizere, Saussure,
ins an bundan dol a y1, kendisini sac;ma bir gostergeler, sozciikler ve anJamlar
bir diinya i~inde hisseder. Do~mak, ya- sistemi olarak dilin, konu~an bireysel
~amak, olmek ve eylemek ona hep oznelerin SOZ edimlerinden ba~lmSlZ
sa~ma gelir. i~te insan boyle bir anda olarak varoldu~unu soyler.
ba~kalar1ru his seder, ve kendisini bir Ba~ka bir deyi~le, konu~ma ya da dil-
1nerkez ohnaktan ~1kanr. Bu ise onun sel davraru~ ile bir duzenlilikler sistemi
varolu~unu oznel olarak ya~amas1n1 olarak dil aras1nda bir ay1nm yapan Sa-
onleyip, onu ba~kalanyla birlikte olma- ussure, k iiltiir gibi dilin de, kollektif ola-
ya, toplum i~inde ya~ada~1 ger~e~ine rak yarahlan ve payla~alan bir anlam sis-
gotiiriir. Boyle olunca da insan ba~kala temi oldu~unu soylemi~tir. Buna gore,
nnln sorumlulu~unu duymaya ba~lar. dil bir gostergeler sistemi olup, konu~
Bu nedenle, Sartre'lll goziinde ozgiirliik macdar, soz ya da konu~malarllldan
ancak sorumluluk yiiklenmekle mum- once varolan bir dilin yardnn1 yla bir ~ey
kiln hale gelir. Tum eylemlerinin sorum- soyleyebilir, bir ~eyler anlatabilirler. Bu
lulu~unu iizerine alabilmi~ olan insan nedenle, dilin anlarru leno1nenoloji ya da
754 Savigny, Friedrich Karl von

psikolojinin oznel terimleriyle a~ana Savigny'ye gore, hukugun geli~ilni it~


maz. Anlam, fenomenolojinin one siirdu- ayn donemde olur: Birinci donemde
go gibi, oznenin bilin-;li edilnlerine bagh hukuk, halktn vicdanlndan dogar, orf
oJamaz. 0, gosterge ile anlam. arasmda}d ve adet kurallan ~eklinde kendini goste-
bir n\r zihinsel ya da psikolojik -;agn~l rir. ikinci donemde, toplumsal geli~me,
lnln urunu olarak da anla~alamaz. ya~am1n1 hukuka vakfeden bir hukuk-
Dile artzamanh degil de, e~zamanh bir -;ular san1ftn1n dogu~una yol a-;ar.
yakJa~Jm iizerinde 1srar eden Saussu- Or;uncu ve son donem ise, hukukukun
ree gore, dilin anlama ve i~leyi~i, bu sis- kodifikasyonu donemidir.
temin kokenleriyle ilgili genetik ya da Savigny, hukugun yasa koyucu tara-
geli~imsel bir oykiiden ziyade, varolan
ftndan yapdmadagana, ama kendi ken-
bir gostergeler ve anlamlar sistemiyle il- disine geli~tigini ve olgunla~tagana one
gili olgulara baghdtr. 0, yap1salo bir
siinnii~tiir. Hukuk insan iradesinin
bak.J~ ar;asandan, ge-;mi~ten miras ahn-
uriinu olmayap, ortak inanon sonucu-
anadlga gibi, oznenin yaraho ediminin
dur. Ve yine, Savigny'ye gore, bpka her
sonucu da olmayan anlamlann, bir
biitiin olarak dil araohg1yla a~Jklanabi ulusun kendi dilini geli~tirmesi gibi,
lecegini soylemi~tir. Dilin anlam1n1n her ulus kendi toplumsal geli~imi i-;in-
birbirlerini kar~ahkb olarak tanamlayan de, kendi hukukunu yarahr.
birimlerin, uzla~nnsal bir sistem mey- say1c1 tan1m [tng. enumerative definition].
dana getiren yap1s1 taraflndan belirlen- Bir s1nJf1, ozellikle de onun Slnuh ve
digini one siiren Saussure'e gore, soz- kiir;iik bir s1nlf olmasa durumunda, tum
ciiklere anlamlan na veren ~ de, bir iiyelerinin tiiketid bir listesini yapmak
butun, ogelerin yapl kazanml~ bir siste- suretiyle tarumlayan tanun tiirii.
mi olarak dildir. Dilbilimsel gosterge saya gizemciligi (ing. nurnber ,rysticisnr;
ise, ona gore, bir gosteren ve gosterilen- Fr. nysticrsnre de nonzbre]. Varh~1n teme--
den meydana gelir. 0, i~te bu baglam- line saydan yerle~tiren, varolan her~e
da, gostergenin ogelerini meydana geti- yi bir sayasandan tureten Pythagoras-;t-
ren isimle nesneyi birle~tiren bag1n lann, -;e~itli varhk, deger ve nitelikleri
dogal bir bag olmada~n1 iddia eder. farkJa saydarla ozde~le~tiren, sayaya gi-
Bundan dolay1, dilin duzeni ger-;ekligin zemli bir varhk statusii yiikleyen go-
diizeninden bag1msazdar. ru~leri i-;in kullarulan deyim.
Savigny, FriedriC'h Karl von. 1779-1861 Scheler, Max. 1874-1928 yulan arastnda
ylllan arasanda ya~ama~ olan unlu ya~arru~ olan Alman filozofu.Temel eser-
Alman hukuk filozofu. leri: Die Transzendentale und die Psyclrolo-
Hukugun tarihsel geli~imi ve sosyal gische Methode [Transendental ve Psikolo-
geli~me ile hukuki geli~me arasandaki jik Yontem],Wessen und Formen der
problem iizerinde duran Savigny, her Symphatie [Duyguda~hgm Ozii ve ~ekil
hukuk sisteminin belirli bir toplumsal leri] ve Die Stellung des Menschen im l<oz-
ve tarihsel geli~menin iiriinii old ugunu
mos [insarun Evrendeki Yeri].
gostermi~tir. Biitiin -;aglar ve iilkeler
Felsefeye oldugu kadar sosyo1ojiye de
i-;in ge-;erli olacak, insan1n aklr yetegin-
den dogan bir ideal hukuk tasarunana, onemli katkdar yaprru~ olan Scheler
soyut ve ger-;eklikle ili~kisiz oldugu ge- ozellikle kiiltiir sosyolojisi ve felsefi ant-
rek-;esiyle kar~1 -;akan Savigny, dogal ropoloji alarunda onemli bir yer tutar.
hukuku tarihselci gorii~ a-;asandan ele~ tGoredlige, feJsefi antropolo jisinde be-
tinni~tir. 0, ba~lang1-;ta hukukun dev- nimsedigi evrensel bir insan dogasa go-
letin yuksek iktidann1n ifadesi oldugu rii~iiyle kar~a Qkan Max Scheler, inan-;
fikrini de kabul etmemi~, toplum soz- sistemlerinin -;e~i tliligi ve goreliligini
le~mesi ogretisinin bir ger-;ekligi yan .. kabul etmekJe birlikte, insan dogas1n1n
Sltmad1gan1 iddia etmi~tir. evrensel oldugunu savunmu~tur.
Scheler, Max 755

Bilgi Gorii~leri: Fenomenolojik gelenek 5cheler'e gore, insam hayvandan ay1ran


i.;erisinde yer alan bir dii~linlir olan nitelik, akd olmaktan .;ok, duygusalhk-
Scheler, .;1kar gozetmeyen, bizatihi ken- hr. Zira insaru hayvandan ay1ran ve ona
disi i.;in istenen bilgi diye bir ~eyin ol- hayvanda olmayan bir tinsel ya~am
mad1gm1 one surer. insanla varhk ara- kurma olanag saglayan ~ey, onun duy-
smdaki sabit ve degi~mez bir ili~ki gusalhgldu. lnsan sevgi, nefret ve se.;im
bi.;iminde anla~JlmamasJ gerektigini gibi edimlerle, hi.;bir hayvanda ohnayan
soyledigi bilginin, o ii.; tiirli oldugunu bir deger duygusuna sahip olur. Bu
iddia eder. Bunlardan teknolojiyle ili~kili edimlerin nesnesi ise, dogada olmayan
olup, doga lizerinde denetim ve ve salt insana ge.;i~li olan degerlerdir.
hakimiyet kunnay1 ama.;layan bilimsel Ona gore, degerler, ancak hissetme,
bilgi, tikellerin bilgisidir. Gozlemlerden sevgi ve nefret gibi duygusal edimlerle
meydana gelen bu bilgi tlirli, suuflama- anla~tlabilecek olan ~eylerdir.
lara ve nihayet gene) yasalara gotiirlir. Degerler akll yoluyla kavranabilir olan
Buna kar~m, Aristoteles'in ilk felsefe alarun otesinde kald1g1 i.;in, insan varh-
adm1 verdigi disiplinin kapsanu i.;inde gmm kavray1c1 edimleriyle tarunamaz.
degerlendirilmek durumunda olan ikind Scheler i.;in, insarun degerlere bagh olan
bilgi tlirli, ozlerin ve varhk kategorileri- duygusal ya~anu, ancak sezgisel, duy-
nin bilgisidir. Tiimelin bilgisini veren bu gusal ve heyecansal bir dii~tirune ile ele
bilgi tiirlinde, denetim ve hakimiyet ar- ahnabilir. insarun deger koymadtgml,
zusunun yerini a~k ahr. Bu bilgi, tiime- degerin a priori bir 0z olarak zaten varol-
vamndan bagliTislz oldugu i~in a priori dugunu ve dolaytstyla insarun ancak
bir bilgi tlirli olup, insan i.;in bir tlirsel degerin arkasmdan gittigini soyleyen
aymm olma i~levi gorlir. Scheler, degerleri dirimsel, duyusal, tin-
Scheler'e gore, tir;tincti bilgi tlirli, metafi- sel ve mutlak degerler olarak dorde
ziksel ger.;ekligin, varhgm bilgisi olup, aytrmt~hr.
insaru kurtulu~a gotliriir. Fenomenolojik Degerlerin, belli bir hiyera~i it;inde,
gelenek i.;inde yer alan varolu~.;u filozof- degi~meyen, insamn yargdarmdan etki-
lar gibi, temel felsefi problemlere ~kin leruneyen ozler oldugunu one sliren filo-
dogru bir kavray1~ i.;in mutlak ba~lang1.; zof, tarihseldligi, mutlak, degi~mez ve
noktasmm insan varhgma ili~ldn ara~hr zorunlu degerleri goreli lo.ld1gt gen!k.;e-
ma oldugunu belirten Scheler, hpkt mik- siyle ele~tirmi~tir. Mutlak degerlerin
rokosmosun, makrokosmosun kii.;Uk ol- var oldugunu ve tarihselciligin zorunlu
.;ekli bir kopyast olmas1 gibi, insarun ayru olarak glindeme getirdigi goreciligin,
zamanda kli.;lik bir Tann oldugwiU iddia ancak nesnel ve degi~mez bir degerler
etmi~tir. Ba~ka bir deyi~le, fenomenolo- sistemi ile a~tlaqilecegini; degerlerin
jik yontemi varhk konusuna da uygula- mutlak olmakla birlikte, insarun bu de-
yan ve tecrtibenin yaptsma ili~kin fencr gerleri kendisine gore ger.;ekle~tirrneye,
menolojik analizin insana kar~1 kar~1ya somutla~hrmaya .;ah~hgmt soyleyen
bulunduguvarhk denizini a.;tmlayaca- Scheler'e gore, dirimsel ve duyusal de-
guu savunan Scheler, insamn gelenek- gerlerin ta~1ytcts1 olan insan canh varh-
sel .;er.;eve i.;inde Tann adt verilen bir ga ozli degerleri ger.;ekle~tinneye .;ah-
sonsuzluk aray1~1 i.;inde oldugunu ~11'. Ondaki bu yonelim, dogal olup
iddia ebni~tir. iradi degildir. DolaylStyla, bu degerlerin
Altlak Goru~leri: 0, bu tezini olduk.;a ger.;ekle~tirilmesi ahlaki bir nitelik ta~t-
onemli katkllar yaphgt ahltik alarundaki maz. .
gorti~leriyle temellendirmi~tir. <;agda~ Fakat tinsel ve mutlak degerlerin de
lanm ahlAk ve din konusundaki gorti~ kendi ba~lanna bir agtrhklan yoktur.
leriyle etkiledigi i.;in ayru zamanda 'ka- Scheler'e gore, insan bu degerleri ger-
tolik Nietzsche' diye de adlandmlan .;ekle~tirmek i.;in, iradi eylemde bulun-
756 Schelling, Friedrich

mak durwnundad1r; ba~ka bir deyi~le, benzer olan, kendi kendini belirleyen
bu de~erlerin ger~ekle:?tirilmesi, hayata canh bir sure~ ise, do~a yalmzca iradeye
ge~irilmesi insarun istemesine ba~hd1r. kar:?J koyan, olii, mekanik bir diizen
r~te dirimsel, duyusal ve hatta, giizel- olamaz. Biz insan varhklara, Schelling'e
~irkin, hak ve haks1zhk gibi, tinsel de- gore, do~ay1 anlayabiliriz, ~iinkii do~a
~erlerde gerekmeyen bu isteme, irade, nm bizimle bir yakmh~1 vard1r, <;iinkii
kutsal, iman ve kendini adama gibi mut- o dinamik bir zihnin ifadesi olup, onda
lak de~erlerin hayata ge9rilmesinin ol- ya~am, akll ve amac; vard1r.
mazsa olmaz ko:?ulu olur; oyle ki, bu Schelling, romantiklerle birlikte, tin,
de~eri isteme ve de~eri ger~ekle~tirme zihin ya da akll kC~. vramm1, bilin~siz, i~
iste~i, ahlakl meydana getiren, ahlak1 giidiisel ve amac;h bir giicii de i~erecek
yapan ~ey haline gelir. ~ekilde geni:?letir. Ona gore, bu gii~
Scheler'e gore, insamn ozgiirlii~ii ya kendisini organik di.inyada oldu~u
da ozerkli~i de ~urada ortaya ~kar. kadar, organi.k olmayan do~ada da gos-
Ozgiir bir varhk olarak insan, bu mut- terir. Bilin~siz do~aya oldu~u kadar, bi-
lak de~erlerin hayata ge~iricisi oldu~u lin~li do~aya da ortak olan yon saf faali-
siirece ahlakl1 bir varhk olur. 0, iyi ve yet, kendi kendisini belirleyen enerjidir;
kotiiniin de, tam tamma i~te bu nokta- ger~eklik eylem, ya~am ve ir&deden olu-
da ortaya ~1kh~m1 soyler. iyi ve kotii, ~ur. Varolan her~eyin mutlak temeli ya
ozgiir insarun mutlak de~erleri hayata da kayna~J yarahct enerji, mutlak irade
ge~inneye yonelik eylemlerinde ortaya ya da egodur, her~eyde hiikiim siiren
~kan de~erler olarak, ahlaki de~erler diinya-ruhudur. Aktiiel olan her~ey,
olup ~1kar. Nesne de~erlerine do~al Schelling'e gore, ondan c;U<.ar. $u halde,
varhk olarak yonelen insan yerine, mut- ideal olanla ger~ek, dii~iinceyle varhk
lak de~erlere ozgiir bir varhk olarak bir ve aymd1r; ve, kendisini insan zih-
yonelen insan ise, ki~i olmak durumun- ninde, bilin~li bir bi~imde a~J~a vuran
dadJr. Demek ki, ki~inin eyleminin iyi ayru yaraha enerji duyu-alg~smda, hay-
ya da kotii olmasrnm ol~iitii, hayata ge- vansal i~giidiide, kimyasal siire~lerde,
~irilen de~erin, tercih edilen bir de~er elektrikle ilgili fenomenlerde bilin~iz
olup olmamasadar. olarak ger~ekle~ir.Hepsinde, Schelling'e
Scheler'e gore, en yiiksek iyi ise, mutlak gore, ya~am ve akd vard1r.
ya da kutsal de~eri ger~ekle,tinneye Kor, bilin~iz bir itki olarak benim bede-
yonelm.i~ olan ki~inin ama~lad1~ ideal nime ~ekil veren ve onu harekete ge~iren
ozdiir. Onun ger~ekle~tinneye ~ah~tt~1 ayru ilke, burada kendisinin bilindne
bu ideal oz ise, tannsal ozdiir. insan bu vanr, kendisini kor, bilin~iz o~elerden
yoldan giderek, tannlagm varhk birligi- aymr ve saf tin, saf bilin~ haline gelir.
ne kahhr. Ki~inin iradesi ile tanrasal Evrensel ben kendisini bende ve daha
irade, boyleli.kle bir birli~e girebilir. ba~ka sayasaz bende ifade eder. 0, yal-
Schelling, Friedrich. 1775-1854 ylllan ara- mzca bilin~li benlerde, kendi bilincine
smda ya~am1~ Alman idealist dii~iinii vanr. Schelling'e gore, koklerimizi evren-
rii. Temel eseri: System der transcendenta- sel, Mutlak Ben'den aldJgJmJZ ve yalmz-
len ldealismus [Transendental idealizm ca onda buldugumuz siirece, ger~e~iz
Sistemi]. dir. Buna kar~m, ba~ms1z, yahtlanm1~
Schelling tFichte'nin temel kavraylJ bireyler olarak ya~adt~Jmtzda ger~ek
m, idealist bakl~ a~JSU\J payla~makla degilizdir. Mutlak ki~isel benlik, bir ya-
birlikte, onun Mutlak Egonun bir iiriinii rulsamadan ba~ka hi~bir ~y de~ildir.
olarak, yalruzca bireysel bilin~le irideye Schelling'e gore, Mutlak Ego'nun bir ta-
kar~a koyan bir engel i~levi goren do~a rihi vard1r. Kendi kendisini a~unlayan
anlay"IJ\a kar~1 ~dmu~hr. Ger~eklik te- Mutlak Varhk, nihai hedefinin kendisi-
meld~ insan ruhuna ya da tinine ~ok nin tam anlam1yla bilincine varmak ol-
Schiller, Johann Friedrich von 757

du~u bir evrun sureci i~inde varolm. Ya~amlarmda formun tamh~ayla i~eri
Tlpka kendi benlerimizde, bizim bilin~si.z ~in biitiinlii~iinii, imgelemin ilk gen~li
ya da bilin~alh hallerden mutlak bir bi- ~iyle akhn olgu.nJu~unu birle~tirdikleri
lin~lilik haline eri~memiz, kendimizin, ni dii~iindii~ii YunanJdara model alan
kendi do~amazm tam olarak bilincine Schiller'e gore, modern insan kendi i~in
varmam1z, fakat bu siirecin sonunda, bir de boliinmii~ bir insan olup, insan do-
ve aym ben olarak kalmaya devam etme- ~asaJWl birli~i ileJ;"Ieme fikriyle, kiiltiir-
miz gibi, evrensel ben karanhktan aydm- deki ilerleme dii~iiniiyle bozulmu~tur.
h~a do~ru yiikselir. Cansaz do~adan in- Modem insandaki bu boliinmii~liik ve
sana do~ru yiikselen cetvel, mutlak bir yabanclla~marun ilacmm, Schiller sanat
ozgiirlii~e vanncaya dek, a~ama a~ama oldu~unu dii~iinmii~tiir. Ba~ka bir de-
geli~en yarahca bir giicii a~a~a vurur. yi~le, o sanah insanhk i~in ahenkli, or-
Do~a en yiiksek amaana insanda ula~ar; ganik bir birli~in yeniden ele ge.;irilme-
kendi kendisinin tam olarak bilincine sinin araca olarak gormii~tiir. Giizellik
varma siireci ve bu arada do~a ve zihnin do~a halinden salt fizild bir boyutu olan
ozde~li~i, insanda ortaya -;:akar. $u bireye biiti.iniiyle kar~at ahlakh bireyin
halde, en yetkin do~a kuranu, tiim do~a ihtiya~lanna uygun dii~en biitiinliikJii
yasalanru algt ve dii~iincenin yasalanna ahlaki evreye giden yoldur. Sanat ve gii-
indirgeyen bir teori olmahdar. zellik, ozgiirliik yoludur.
Do~a canh oldu~u o!~iide, Schelling'e 0, insanda iki temel diirtiiniin bulun-
gore, onda yasa, ak.Jl ve ama~ bulundu du~unu sayler. Bunlardan birincisi, her
~u i~in, biz do~aya anlayabiliriz; do~a, zaman de~i~me i~in bastaran duyumsal
bizim i~ bir anlam ifade eder. Schelling, diirtii, di~eri de birlik ve siireklilik ara-
Fichte'yle birlikte, de~i~mez toz dii~iin yan formel diirtii. Bunlardan her ikisi
cesini reddeder ve onun yerine evrensel de, Schiller'e gore, kendilerine getirile-
ya~ama, bilinc;sizlikten bilince do~ru ge- cek olan suurlamalara ihtiya~ duyarlar;
li~en ve nihai amaca, insandaki kendi boyle bir sarurlamarun amac ise, du-
kendisinin bilincine varan akd olan, canh, yumsal diirtiiniin ahlak yasasma zarar
yarahca ve ama~h bir evrim ilkesini ge9- vermemesi, formel diirtiiniin de duygu-
rir. Schelling matematikofiziksel do~a lan oldiirmemesi ve dolayasayla biitiin-
anlaya~aru reddedip, bunun yerine teleo- liiklii insana ula~almasadar.
lojik bir do~a anlay1~1 g~irir ya da bi- Bu ikisi arasmda kurulmak istenen
linc;siz ama~hh.k o~retisiyle, mekanizmi uyum, Schiller'e gore, iitiUncii bir diirtii
teleolojiyle uzla~tmr. araah~ayla sa~lanabilir. Bu da, oyWl
Schiller, Johann Friedrich von. Alman- diirtiisiidiir. SOz konusu oyun diirtiisii,
ya'da 19. yiizyalm ilk yarasmda ortaya filozofa gore, sanatta ortaya ~1kar. Zira,
~akan Romantik felsefe ak1mmm onemli duyumsal diirtiiniin nesnesinin ya~am,
d ii~iin iirii. forme) diirtiiniin nesnesinin form oldu-
OzellikJe sanat ve eg:itim konusundaki ~u yerde, oyun diirtiisiiniin nesnesi
gorii~leriyle hakh bir iin kazannu~ olan veya amaca y~yan, canh formdur. Ona
Schiller, 1795 ydmda yaymJanan Gber gore, duyumsal diirtiiyle formel diirtii,
die tisthetische Erziehung des Mmschen [tn- yalmzca sanat oyununda bir araya gelir
sarun Estetik E~it:imi Ozerine Mektup- ve insan giizeli tema~a ederken, ruh bir
lar] adh eseriyle Bah kiiltiiriiniin biitiin yandan ahlak yasasa di~er yandan da
bir tarihini ortaya koyma yolunda bir fizikr zorunluluk arasmda mutlu bir
denemeye kalka~ma~hr. 0, i~te bu dene- ortam yaratabilir. 0, modem oznelli~in
me ~er~evesi i~inde, modem insandaki tammlayacJ ozelli~i olan ~atl~ma ve ya-
boliinmii~lii~ii ve yabancala~may1 te~ banclla~manm sanat veya oyWl yoluy-
his eden ilk dii~iiniirlerden biri olma la ger~ekle~ecek yarahca ~oziimii ic;in
onurunu ta~1r. umut beslemi~tir.
758 Schleiermacher, Friedrich Daniel Em!lt

Schleiermacher, Friedrich Daniel Ernst. d1gmm bilincine vanlmas1d1r. Ona gore,


1768-1834 y1llan arasmda ya~am1~ din teori birtaklm dogmalardan olu~ma
Alman idealist dti~tiniirti. Temel eseri dlgl gibi, ibadetten de meydana gelmez,
Ul1er die Religion [Din 'Ozerine] olan ve ~tinkti Tann bilinemez.
dti~tincesinin merkezinde din bulunan Alman idealizmiyle Spinoza'run Tann
Schleiermacher i~in en onemli problem, dti~tincesinden hareket eden Schleier-
akh oldugu kadar gonlti, yuregi de tat- macher Tann'yla dtinyamn ozde~ligini
min edecek bir ger~eklik konsepsiyonu- kabul eder, fakat varolan ~eylerin yal-
na ula~mak olmu~tur. nlzca Tann'run s1fatlan, varhk tarzlan
Metnfizigi: 0, bu konuda Kant, Fichte, ya da yuklemleri oldugu gorti~tine
Schelling ve Spinoza'mn gorti~lerinden kar~1 ..1kar. Dunyamn goreli bir baglm-
yararlanarak eklektik bir sistem olu~ slzhgl vard1r. Evreni a~1klamaya ~ah~an
turmu~tur. Schleiermacher, tum ger- her teori, Tanr1 ile dtinyarun aynlmazh-
~ekligi benden ttirettigi i-;in Fichte'nin gml one stirmekle birlikte, Tann dti~tin
tidealizmini reddeder ve ger-;ek dtinya- cesi ile dtinya dti~tincesini birbirinden
run varolu~unu onaylar. Ona gore, biz ay1rmahd1r. Tann zaman ve mek.arun
dti~tince ve varhgm a~km temeline d1~mda olan bir varhkt1r. Tann'ya, ona
ula~ma.k zorundayiZi varolan her~eyin gore, ki~ilik atfedemeyiz, zira bu O'nu
kayna~, ona gore, hepsinin mutlak birli-
sonlu bir varhk hiiline getirir. O'na dti-
gi olan, kendisinde ti.im farkhhk ve kar- ~tince ve ir4de yukleyemeyiz, -;unkti
~lthklann ~Bziildugu bir ilkede bulunur.
bunlar birbirleriyle ~eli~irler. Zira her
Biz, ona gBre, yalmzca fenomenleri degil ttir dti~tinm.e ve ir4de zorunlu olarak
fakat ~eylerin bizalihi kendilerini de bile- sonludur. TilNI ezeli-ebedf, evrensel ya-
biliriz. rahcl gti~ttir, ya~arrun kayna~dar ..
Bununla birlikte, dti~tinme tarz1m1Zm
H ermeneutikle llgili Gi::irii$leri: Schleier-
alg1sal dogasmdan dolay1, ~eylerin ilk
macher, hermeneutigin evriminde de
kaynagma ~kin olarak tam ve doyu-
onemli bir yer tutar. Ba~ka bir deyi~le,
rucu bir bilgiye ula~amaytz; dti~tince
o, llk ve Ortaljagda sadece Tann mesaj-
kar~1thklar iljinde ilerlediginden dolay1,
larmdaki karanhk hususlan a-;akJ1ga
mutlak birlige hijjbir zaman ula~amaz.
kavu~turmak, dini bir metindeki kimi
Problem, mutlak ilkeyi, dti~tincenin ve
varhgm Bzde~ligini, Tanr1'y1 bihnektir. pasajlarm tutars1z veya anla~1lmaz ol-
Bu ilkenin dogas1, her ttir rasyonel bilgi duklan gortildugu zaman kar~da~1lan
imkaruru d1~ta b1raklr. Kavramsal dti- anlama ba~ans1zhklanru bertaraf etmek
~tince kendisini hi~bir za.man farkllhk- i9n geli~tirilmi~ bulunan hermeneuti-
lardan vc kar~1thklardan kurtaramaz. gin genel bir yorwn tcknigi haline gel-
Oysa, her~eyin nihai ve en yuksek teme- mesi stirecinde btiytik bir katk1 yapml~
li olan mutlak birlikte, kaJllthk ve fark- hr. Schleiermacher'e gore, herrneneutik
h.hktan soz edilemez. Mutlak birlik olan ilkelere sadece gu-;ltiklerle kar~da~ttgl
Tanrl'ya akd yoluyla ula~mak olana.kb nuz zaman degil, fa.kat anlama ~abas1
degildir. i~inde oldugumuz her seferinde ba~vu
Schleiermacher'e gore, ideal olaru dinsel rulmahdlr. Zira anlama stireci potansi-
duygu ya da sezgide yakalayabiliriz. Dti- yel olarak yanh~a hep a~lkhr. Ve daha-
~tince ve varh~n mutlak birligi ya da Sl, yanh~ anlama, sozctik anlamlannda,
ozde~ligi, dogrudan ve arac1s1Z olarak dtinya gorti~lerinde, v. b. g., yazan yo-
bilin-;te tecrlibe edilir. Din, sonlu olan rumcudan ay1ran zaman dilimi i-;inde
her~eyin sonsuz oldu~nun ve varolu- vuku bulan degi~melerden dolay1, do-
~wlu sonsuz olana bor~lu bulundu~ galhkla ortaya ~1kar. Araya giren tarih-
nun, za.mansal olan her~eyin ezeli-ebedi sel degi~meler anlamay1 gu .. le~tiren bir
oldugunun ve ezeli-ebedi olana dayan- tuzak meydana getirirler.
-
Schopenhauer, Arthur 759

Schlick, Moritz. 1882-1936 ytllan arastn- yonehni~tir. Ba~ka bir deyi~le, bu do-
da ya~amt~ olan t;a~da~ dii~iiniir. nemde felsefen.in ozii itibari yle an lam
tViyana <:;evresinin kurucularmdan, ve problemi iizerinde yo~unla~mast gerek-
zaman1n1n onde gelen ananttkc;t poziti- ti~ini savunan Schilickte gore, felsefe
ti~tlerinden biri olarak Schlick, hem ozel bilimlerin kavram, onerme ve yon-
Yeni-Kantt;t e~ililnleri ve hem de Hus- temlerini manhksal analizle incelemek
serl'in felsefesini reddetmi~, felsefede suretiyle, bu bilimlerin onenneleriyle
analitik ve mantlksal yontemlerin onemi- onkabullerine ili~kin sa~lam bir kavra-
ni vurgulayarak, algtyt ele~tirel bir tarz- yt~a ula~mayt amat;layan bir disiplin
da analiz etme t;abast vermi~tir. olmak durumundadtr.
Bilgi 'konusunda, tKanfa ve Kantt;dt~a Onun geli~tirdi~i analiz yontemi iki
kar~t t;Ikarak, em pirist bir bak1~ ac;ast a~amah bir yontemdir. Birinci a~ama
benimseyen, matemati~in ve mantt~tn da, ele ahnan problem ve onermelerde
onermelerinin, sentetik a priori onenne- get;en deyimlerin kullanunlanru belirle-
ler olmaytp, tanun gere~i do~ru olan, yen dilsel ve manhksal kurallar sapta-
analitik, yani it;erik yoniinden b~ olan ntr. Onun yorum diye adlandud1~1
onermeler oldu~unu one siiren Moritz ikinci a~ama ise, bu deyimlere bir oner-
Schilick, +Poincar~ de saz konusu olan meler sistemi i~nde hangi anlamtn
tuzla~tmctlt~a da ~iddetle kar~t ~ktp, yilklenmesi gerekti~ini belirlemekten
bilimsel teorilerin, do~rulukJan tekabii- meydana gelir. Bu felsefi ya da mantlk-
liyete ba~h olan kavramlardan meydana sal analiz yontemini fizikteki enerji ve
gelen a posterior"i bir sistem meydana ge- nedensellik gibi kavramlar yantnda, o
tirdiklerini iddia etmi~tir. zamanlar hala sentetik a priori onerme-
!;)u halde, onermeleri manhksal bak1m- ler olarak goliilen nedensellik ilkesiyle
dan zorunlu olan analitik onermeler ve enerjinin sakmmu ilkesine uygulam1~
gert;ek bir it;eri~i olan empirik ya da sen- olan Schilick, aynt ba~lamda do~rula
tetik a posteriori onermeler olarak ikiye nabilirlik ilkesinin, do~rulamac1 anlam
aytran Schilick, mutlak kesin bilgiye teorisinin tam ve doyurucu bir bit;imde
ula~man1n irnk!nSlZ oldu~unu one sur- ifade edilmesi t;abalanrun yarath~t
mil~; yaptlabilecek en iyi ~eyin, bilimin giit;liiklerle u~ra~m1~hr.
gert;ekli~i betitnlerken olu~turdu~u Schopenhauer, Arthur. 1788-1860 ytllan
onerme sistemlerine yonelmek old u~ aras1nda ya~amt~ olan iinlii Alman ir-
nu belirtlni~tir. Ba~ka bir deyi~le, Sc hi- rasyonalist dii~iiniirii. Temel es~rleri:
lick ba~langtt;ta, bir tiir el~tirel realiz- Die Welt als Wille und Vorstellrtng [lrade
lnin savunurulu~unu yapmt~ ve do~a ve Tasanm Olarak Diinya], Ober die Vi-
bilimleri taraflndan betimlenen gert;ek- eifache Wurzel des Zatzes wom Zureichen-
likten soz etti~imiz zaman da, do~ru za- de Griinde [Yeter Sebeb ilkesinin Dortlii
mansal-mekansal onenneler tarafmdan Kokeni Dzerine], Die Beiden Grundprob-
tasvir edilen fenomenleri anlamanuz ge- leme der Ethik (Ahlalan lki Temel Prob-
rekti~ini soylemi~tir. Moritz Schilick, lemi] olan Schopenhauer felsefesin.in
i~te bu ba~lamda, soz konusu fenomen- temel tezi, esas gert;ekli~in Kantt;t ken-
leri Kanf1n kendinde-~eyleriyle ozd~ dinde-~ey oldu~u dii~iincesinden mey-
le~tinni~tir. dana gelir.
Kariyerinin ikinci doneminde realizmle Metafizigi: Kant't fenomenler diinyasty-
idealizmi olgusal baklmdan t;eli~ik tez- la numenler d iin yasaru birbirinden aytr-
ler yerine, al ternatif konu~ma tarzlan dt~t, ve insantn ozgiir faali yetini, feno-
olarak de~erlendiren ve dolaytstyla ide- menler alan1na de~il de, insan iradesine
alizm-realizm kar~tth~tru sozde bir dayandrrdt~t i.;in takdir eden, fakat onu
problem olarak goren Schilick, Wittgens- bir yandan da numenjn, kendinde ~eyin
tein ve tCarnap'm da etJtisiyle, analize bilinemez oldu~unu soyledi~i it;in ele~-
760 scientia realis

tiren Schopenhaucr, diinyayt tasanm ve Bu irade, yok olup gitmez. ~killer kay-
irade olarak ikiye bolmii~tiir. tKant'1n bolur, fakat esas ya da oz kaybolmaz.
fenomenler diinyasinl insarun tasanm Yok olup gider gibi goriinen her~ey,
ve dii~iinceleriyle ozde~le~tiren Scho.. ba~ka bir yerde ~ekil degi~tirerek varh-
penhauer'e gore, 'diinya benim tasarun- gtnl siirdiirtir.
lanmdan ba~ka hi.;bir ~ey degildir.' Ahlak Goru~leri: Arthur Schopenhau-
Ona gore, ozne olmadan nesne de ola- ertin iradeden yola ~ bu metafizigiy..
maz, diinya ile ilgili olan her~ey mutla- le ahlak felsefesine mutlak bir kotiimser-
ka oznenin olmasma haghdLC ve her~ey lik damgastnl vurmu~tur. Nitekim, ona
t>zne i.;in vardu. Bu ytizden diinyadaki gore, irade, tum evreni oldugu gibi, in-
tii1n nesnelerin genel fonnlan oznede sanl ve dii~iincesini de olu~turan ~ey
aran1nalld1r ve bu fonnlar, oznede a prio- dir. Omegin, ins a run bedeni iradenin
ri olarak vardrr. Bu formlan yeter neden iiriiniidiir.Varolan her~eyin ilkesi olan
ilkesine baglayan Schopenhauer, mate- irade, dogada kendisini bir zorunluluk
tnatik, fizik, matematik ve ahlak1 a.;tkla- olarak gosterir; ba~ka bir deyi~le, doga-
yabilmek i.;in, onlan, onciille sonu.;, ne- da her~ey belirlenmi~tir. Bununla birlik-
denle sonu.;, mekanla zaman ve motif ile te, irade bazen bilin.;lidir ve bu goriinii-
eylem ili~kisi olarak dort ba~hk alhnda miiyle de, insanda ozgiirliik denen ~eye
toplamt~ttr. kar~1hk gelir. Ama ister bilin.;li, isterse
Buraya kadar I<ant'la ayn1 ~ekilde dii- bilin.;siz, ya da ister zorunlu isterse
~iinen Schopenhauer, kendinde ~ey ozgiir olsun, cvrendeki her~eyin yaptci-
alaru olarak iradeyi one siinnek suretiy- Sl, kendiliginden ve bagtmstz bir ~ey
le, I<ant'tan aynlrru~hr. Ona gore, nes- olarak iradedir. trade insanda egilim ve
nel diinya, feno1nenler diinyast, tasanm yonelimler olarak ortaya .;lkar. insan
olarak diinya, diinyarun yaln.lZca bir bo- bu egilim ve yonelimlerinin etkisiyle,
liimii, onun dt~ yoniidiir. Bu diinyantn hazza, mutluluga ve yarara yonelik ey-
ozii, .;ekirdegi olan ba~ka bir yonii daha lemlerine hep ahlaki eylemler olarak
vardtr, ki bu da iradedir. Nasd ki diin- bakmt~hr. Oysa, bunlar iradenin insan-
yarun varolu~u kendisini bilen bir ozne- daki bencil yanstmalanndan ba~ka hi.;-
ye bagbysa, ozne ya da insan varhg1 da, bir ~ey degildir.
kendisinden once olan bir ana giice bag- Schopenhauer'e gore, bu bencil yanst-
hdlr. Diinyarun temel ilkesi, esas giicii malann yaru sua, iradenin genelde nasll
olatak irAde fikrine, Schopenhauer yine ger.;ekle~tigine bakbguruz zaman, as-
insan varhg1ndan hareket ederek ula- hnda evren bize kotii goriiniir. Evrenin
~lr. tiliniiyle belirlenmi~ oldugunu goren in-
Ona gore, biz bedenimizi hem bir sarun goziinde, bu evren kotii olmak du-
nesne ve hem de bir irade olarak ya~ rwnundadrr. Bu kotiiliik de ancak, evre-
nz. Bedenimiz, irademizin somutla~ma ne egemen olan ~eyin, yani iradenin
stndan, nesnelle~mesinden ba~ka bir yads1nmas1 ile giderilebil ir. lradenin be-
~ degildir. Kendi iizerimizde dogru- lirleyiciligi albnda genelde mutsuz olan
dan dogruya ya~adtguruz bu olguyu, insan, bu iradeyi yadsunakla mutlu da
Schopenhauerte gore, diinyadaki tiim olamaz. Olsa olsa su kotiilii~ verdigi
varhklara yayarak, diinyadaki her~eyin aodan kurtulabilir ve olumsuz mutluluk
oziiniin irade oldugunu, dogadaki tiim denen ~eye eri~ebilir.
varhklann evrensel bir iradenin nesnel- scienlia ~alis. Ger.;ek bilim. Orta.;ag felse-
le~mesinden ba~ka hi-;bir ~ey olmadt- fesinde, .;~itli filozoflarda, omegin Ock..
glru soyleyebiliriz. Bu irade, bir ve ev- hamh William'da, bireysel ~eyleri, dog-
renseldir. Cisimler, bitki ve canhlar rudan ve araoslZ olarak bilinen nesne ya
nesnelle~meye .;ah~an ve nesnelle~en da duyusal varllklan konu alan olgusal
bir iradeden ba~ka hi.;bir ~ey degildir. bilimler.
Searle, John 761

Buna gore, yalruzca bireylerin varoldu- ya da genel do~alan olarak ortaya c;Ikh-
~unu one suren Ockhamh William, bi- ~ml iddia etmi~tir. Tumeller, ona gore,
reyleri konu olan gen;ek bilimin oner- nihayet, zihnimizdeki soyut kavramlar
melerinin tiimel oldu~unu soylemi~tir. olarak varolur.
Scottus, John Duns. 1265-1308 yallan ara- Scottus, insan ruhuna, teoloji ve ahlaka
smda ya~am1~ olan isko,_ du~unur. ili~kin ara~hrmalannda, hem insani ve
t Aristoteles'in manbk ve metafizi~ini hem de ilahf iradeyi alai karlSinda On
benimsemekle birlikte, daha ,_ok Augus- plana ,_.karan tiradedli~i benimsemi~
tinus,_u gelenek i,_inde yer alan filozof, tir. Ona gore, iride zekadan daha yetkin
t1bni Rti~t'e de, Thomas,.ah~a da kar~1 bir varhk olup, Tann'dan nefret etmek
!jlknu~tu. 0, metafizilde teoloji arasmda Tann'y1 bilmemek ya da du~unmemek
bir aymm yapma~ ve butun varolanlar ten daha kotudur. Yine, kotu olan bir
ic;:in ortak olan ilkeleri ara~hran metafi- ~eyi du~unmenin zorunlu olarak bir
zi~in Tann'ya kavrayamayaca~am one gunah meydana getinnedi~i yerde,
surmu~tur. Ona gore, Tann, teolojinin gunah kotu olan bir ~yi arzu etme, iste-
konusuna girer. me anlanuna gelir. Scottus, temelinde
Ba~ka bir deyi~le, metafizik her ne irade bulundu~u i,_in, a~kln da bilgiden
kadar varh~m bilimi, ve Tann da ilk var- daha iyi ve ustun oldu~unu one surer;
hk olsa bile, Tann metafizi~in konusu bu ise, ebedi mutlulu~a, Tann'yla birle~
olamaz. <;unku metafizik, Tann'ya a prio- me hedefine ula~mada en onemli rolu,
ri bir bic;:imde degil de, a posteriori olarak. iradenin oynad1~1 anlanuna gelir.
yani sonu,.lanndan ya da yarahklann- Searle, John. 1932 do~wnlu ,_a~da~ Ame-
dan hareketle bilebilir. insanm bu dun- rikah dil filozofu. Temel eserleri: Speech
yada, Tann'ya ili~kin olarak sezgisel bir Acts: An Essay in the Philosophy of langua-
bilgiye ula$amayaca~ma one suren Scot- ge [Soz Edimleri: Oil Felsefesinde Bir De-
tus, insan zihnirtin yarabklanru neme], Expression and Meanning [ifade ve
Tann'run eserleri olarak gonnek suretiy- Anlam], Intentionality [Yoneli.msellik].
le, O'na uygulanabilecek kavramlar Searle dil felsefesinde, anlamm resim
olu~turdu~unu ve bu yolla Tann'run va- teorisinden sonra, kullammsal anlam te-
rolu~unu kamtlada~am soyler. 0, i~te bu orisiyle ikinci onemli ve buyuk aduna
,_er,.eve i,_inde Tann'nm varolu~una ili~ atan gelene~in John tAustin'le birlikte,
kin olarak !je~itli karutlar getirmi~tir. en onemli du~unurudur. 0 dilsel davra-
Buna gore, Duns Scottus, Tann'run va- ru~m nasal bir davram~ turu oldu~u
rolu~unu, her~eyden once evrendeki tizerindc yo~unla~m1~ ve uzun sureli
de~i~me olgusundan hareket ederek ara~tumalanrun ardtndan, dilsel davra-
kamtlamaya ,_ah~ma~hr. Evrendeki ha- ru~m kurallarca yonetilen belli bir dav-
reket ve de~i~menin bir ba~lahcas1, ev- raru~ turu oldu~u sonucuna vanna~tu.
rendeki varhklann bir ilk hareket ettiri- Soz konusu yakla~murun gerisinde
cisi olmahdar ki, bu da Tann'du. Tann 'dilin dunya ile olan ili~kisinin insanla-
zorunlu varhkhr, birdir, ozu itibariyle nn bu ili~kiyi nasd kurduklanna ba~h
basittir, ozgur bir iradeye sahiptir. oldu~u' du~uncesi bulunan Searle'e
Orta,_a~m iinlii ttumeller kavgasmda, gore, dilsel davram~ ve ileti~imin temel
kavramala~a benimseyen Duns Scottus'a birimi tsoz edimidir. Oil felsefesinin,
gore, tumeller, gene( kavramlar oznel ya- anlam ve referans problemleri ba~ta
rabnalar olmayap, nesneler dunyasuun olmak tizere, tiim problemleri, bu yak.Ja-
genel yapasam yansatu. Tumellerin once- ~unm bir sonucu olarak, Searle'e gore,
lilde Tann'run zihnindeki formlar olarak ger,.ekte soz edimleri teorisinin de~i~ik
varoldu~unu soyleyen Scottus, onlann ve~eleriyle kolayca ,.oztilebilen prob-
ikinci olarak nesnelerde nesnelerin ozleri lemler haline gelirler.
762 sebep

Dilin kullarunuyla ilgili olan soz edim- realist du~i.tni.trler tarahndan savunulan
leri, bununla birlikte, kurgu, e~retileme yarattc1 algl teorisine kar~1t olarak, her-
ve benzeri konularda yan1ts1z kalan S<; hangi bir zihin taraf1ndan tiim miimkiin
rular b1rakt1~1, ve inan~ istek ve niyet alg1 ko~ullan altlnda tecriibe edilen
gibi zihin hallerine s1khkla ahfta bulun- duyu verilerinin duyu1ndan once varol-
du~u i~, Searle daha sonra genel bir duklaruu~ dolay1s1yla zihnin alg1daki
yonelimsellik teorisi geli~tirmi~tir. 0, bu gorevinin, meydana getirmekten ~ok,
teori ba~lanunda, yoneliln durwnlan ve se~mek oldu~unu one siiren e1lg1 anlay1-
soz edimleri benzeri tiim tetnsil feno- ~1.
anen lerinin, i~ltvlerini yerine getirebil- se~me [ing. cl1oise; Fr. cltoix; Al. walzl, aus-
Ineleri i.;in, arkaplanda temsili ol.Jnayan walzl]. Bir konuda, bir eylem soz konusu
bir temel yetenekler kiimesini ongerek- oldu~unda, varolan alternatifler aras1n
tirdi~ini iddia ehni~tir. Anla1n ve yone- da birini di~erlerinden ay1rd ederek,
limsellik, sadece kendileri anJamla yone- onun lehinde karar verme bilin~li i~lemi
limselli~in bir par.;as1 olmayan bir dizi ya da edimi.
yetenek sayesinde i~gorebilir. Se.;me iradi bir eylem olup, ~u temel
sebep [ing. reason; Fr. raison; AI. verlziiltnis]. o~eleri i~erir: 1 Bir problemle kar~1 kar-
Bir onenne ya da varg1y1 te1nellendiren, ~1ya kahnd1~1nda, eylemde bul uruna
bir tezi anla~1hr hale getiren terim ya da e~ilimi. 2 Prob lemi ol.;iip bi.;me, prob-
onerme. 'Her~eyin bir nedeni oldu~u lem iizerinde etrafhca dii~iirune. 3 Ey-
nu' soyleyen ontolojik ilken..in epistemo- lemeye karar v~rme. 4 Birden fazla
lojik kar~1h~1 olarak sebep, bir kanltla- imkan&n ya da birtak1m alternatiflerin
ma i~leminde, kanlt ya da gerek.;e varh~1. 5 Eylem tarzUldan ya da se~~ile
dunlmundald onennede dile getirilen cek alternatiften ~1kacak sonu.;lan de-
iddiay1 ifade eder. Buna gore, metallerin ~erlendirme. 6 Nas&l eylenece~iy le ilgili
genle~mesinin nedeninin onlarm 1Slttl- bir tercih ve 7 tercihle eylemi hayata ge-
masl oldu~u yerde, Sokrates'in olilinh.i ~irme iste~i, iradesi sergileyip, eylemi
olmaslnm sebebi, tilin insanlann oliimlii ger.;ekl~tinne.
olmas1d1r. Se.;menin iiriinii olan se~im, do~u ya
Sebeple neden birbi rinden farkb ol- da yanh~ de~il de, iyi ya da kotii bir
makla birlikte, bu ikisi felsefe tarihinde se.;im olarak goriilebilir. ~er, ni-
zaman zaman uirbiriyle ozde~le~tiril yetlerle, arzularla, istek, sonu.; ve eylem
mi~tir. Siiz konusu ozde~le~tirmenin ilkeleriyle do~rudan bir ili~ki i9nde ol-
ilk nn.e~ine, mantlkla ontolojiyi ozd~ makla birlikte, se~imin bunlann hepsin-
:~tiren A.ristoteles'te, do~an1n matema- den ayn oldu~u ve yinelendik.;e bir ah~
tik bir difle yaz1lm1~ oldu~nu kabul kanhk yarahp, ki~ili~i belirleyen onemli
eden rasyonalist felsefede rastlanu. bir ~e olarak ortaya .;lkt1~1 unutulma-
secundum quid. Belli bir bak&mdan, bir mahdir. Se9ne konusWldaki en onemli
duruma gore, belli bir k~ul alhnda, bir problem, ~erimizin daha onccki ya-
~eye goreli olarak anlam1na gelen La- ~anh ve olay lar taraflndan belirlenmeme
lince deyim. Soz kon usu deyimin kar~ anlam1nda, ozgiir olup olmad&~l proble-
h, ko~ulsuz olarak, mutlak bir bi.;imde, midir.
hi.;bir sm1rlama olmadan anlam1na se~ecilik (Os. iktitd.Jfyye; lng. eclectic:ism;
gelen Latince sitnpliciter ifadesidir. Fr. eclectisme; Al. eJclektizismus].l Ki~inin
se~ici alga teorisi [lng. selective thecny of ya da filozofun diinya gorii~iinii, siste-
perception; AI. tl~orie selective de lJJ percep- mini olu~tururken, farkh hatta kar~1t fi-
tion). Alg~larUl, zihnin bilin.;li ya da bi- kirleri, inan.;lan ve o~retileri sistemsi.zce
lin9iiZ olarak se~ti~i ve bir diizene sok- bir araya getirmesi tavn. <;e~itli dii~iin
tu~u duyum kompleksleri oldu~unu ce ok ullanndan de~er verilen birtak1m
savunan alg1 gorii~ii. R\lSSell gibi .;a~da~ o~e ya da o~retileri, birlikli bir sistem
semantik 763

olu~turmak amac;.yla bir araya getirme; Dase;ll, stradan bir varolu~ degildir;
geni~ bir ilgi alantna ya da temel bir insan~ anlayan ve soru soran bir varolan-
atnaca sahip olup, atnaca hizmet eden en dtr. DolayiStyla, insan kendi kendisini
iyi o~eleri farkla sistern ya da kaynaklar- anlayabildi~i i~in, bi.i tiin varolanlan an-
dan se~ip alma tavn. layabilir. Bu nedenle, bir varhk o~retisi
Buna gore, se~mecilik, hi~bir sistetni ya da ontoloji, eskiden oldu~u gibi, sein-
mutlakJa~tlrmaytp, bir sisteme stkl stkJ- dan, yani varhktan de~il, kendisi olabi-
ya ba~lantnak yerine, varolan ~~itli ya len, ger~ek bir varolu~a sahip bulunan
da rum sistemlerdeki, en iyileri old u~u insandan hareketle kurulabilir.
na inantlan o~eleri sec;.ip k ullanmaktan sekincilik. lslim felsefesinde, insan1n
Jneydana gel ir. Hem deneysel ve hetn de Tann'ya ula~abilmesi i~in, i~e kapanma-
teorik ara~hn nada, hi~ bir bak1~ a~tstnL Sl, diinya i~lerinden uzakla~arak sessiz-
evrenseJ olarak ge~er li bir gorii~ olarak li~e dalmas1 gerekti~ini savunan anla-
gormeyen se~meci yakla~un, daha az Y~ ya da mezhep.
forme) ve ozgiin, fakat daha serbest, Si.irekli olarak ~aba gostennenin, ey-
daha sa~hkb ve daha pragmatik bir yak- lemde bulunma ve maddenin pe~inden
la~un olarak, amactna ve tutarh bir sen- ko~man1n insan1 Tann'ya yabancda~h
teze ula~mak amacyla, rakip teoriler raca~ ve Tann'dan uzakla~hraca~1
arasmdaki farkhhklan uzla~bnnaya, inanc1n1 benimseyen soz konusu anlay-
bunlar arasmdan se~imler yapmaya ~ab ~a gore, insan, birli~i ti.im evreni ku~a
~lr. tan Tann'ya ancak sessizlikle, i~e kapan-
2 Se~1ne~ felsefede daha ozel olarak ma yoluyla ve Tann'dan ba~ka he~eye
da FranslZ dii~i.ini.irii V. Cousin'in siste- yiiz ~evinnek suretiyle eri~ebilir.
mi i~in kullarulan bir terimdir. Se911ed selefiye. lslimda, sonradan ortaya ~1kan
bir sistem olu~turarak, Frans1z felsefesin- her~eyi reddeden, gerek f1k1h, gerekse
de a~uh~1n, tduyumculuk ve maddeci- inan~ kon ulannda akla yer vermeyen,
likten, ttinselcilik ve tidealizme do~ru Kur'an ve Siinnet'te Allah'la ilgili ne
kaymastna yola ar;m~ olan Cousin'e varsa, mecazi anlam1 hi~ dikkate alma-
gore, biitiin bir felsefe tarihi birbiri ard1 dan oldu~u gibi benimseyen itikat mez-
stra ortaya ~1kan idealiz.m, duyumculuk, hebi.
tku~kuculuk ve tgizemdlik arasmdaki Peygamberin olumi.inden sonra saha-
kar~tlakh etkile~imlerin bir iiriinii olarak be'nin sazlerini ve davraru~lanru. benim-
ortaya ~1kar. Bu sistemler birbirini etkile- seyen SelefOik, takdis, tasdik, aczi itiraf,
yip yumu~atlr ve felsefi ilerleme de bun- siikut, imsak, keff ve teslim gibi yedi kav-
dan do~ar. Dolaysyla, felsefe tarihinde rama daya1ur.
ortaya ~kacak her o~reli ya da dii~iince semanlik (lng. senuzntics; Fr. sbnardique;
ka~1n1lmaz olarak ~eci olacak ve bu Ahn. senrantik]. Genel olarak, anlam ko-
sistemlerin belli bir sentezinden olu~a nusuna yonelen, dili anlam balwnUldan
caktlr. ele alan, gosterge ya da i~retlerle g05te-
sein. Varolu~r;u felsefede, ozellikle de Hei- rilen arastndaki ili~kiyi inceleyen disip-
degger'in felsefesinde Daseinm veya insan lin., bilim dah.
varolu~unun kar~lSma ge~irilen varhk Bir biitlin olarak anlam konusunu ele
ic;in kullarulan Almanca terim. alan, her tiirlii anlamJ1 olmay1 inceleyen
Varhktan de~il de varolu~tan yola disiplin olarak semanlik,. oncelikle A for-
~lkan bu felsefeye gore, insarun soru so- mel semantik, belimleyici semantik ve
rabilen tek varhk oldu~u i~in ozel bir saf semantik diye ii~e aynlayarak SlnLf-
yeri vard1r. in san soru sorabildi~i i~indir lanabilir. Bunlardan A-1 fonnel se~nantik,
ki, di~er varolanlar arastnda, varh~1n sx- belli bir teoriyle, bu teoriyi formule et-
ntrlaruu zorlayarak, ger~ek varolu~ mede kullarulan manbksal kalkiil ara-
hiline yiikselebilir. lnsan yalruzca bir stndaki ba~lanhlan, mann~xn sentaktik
764 semantik

ve semantik diizeyleri aras1ndaki bag1 yen bir deyim veya onermenin c.nlaln-
ele ahr. Buna katlm, A-2 betimle!Jici se- Slz oldugunu one surer. Bir tiimcenin
mantik dogal dillere il~kin bir tasvir ve anlamiyla, o tiimcenin dogrulanma
incelemeden meydana gelir. Cte yandan, yonteminin bir ve ayru oldugunu; bir
A-3 saf semanlik, fonnePya da yapay dille- onermenin, en az1ndan ilke olarak dog-
re ili~kin analizden olu~ur. rulanabilir olmamas1 durumunda, .an-
Yine, anlama ili~kin sorunlar, an lamia lamslz oldugunu; bir tumcenin, ya ana~
ilgili problemler dilbilimi oldugu kadar, litik bir yarg1 ya da deneysel bir qer~eve
felsefeyi de ilgilendirdigi ir;in, semantik i~inde dogrulanabilen bir tiimce olarak
ikinci olarak B felsefi senranti/wve C dilbi- dogru oldugu takdirde, anla1nh oldugu-
limsel semantik diye ikiye aynlmak sure- nu dile getiren; bir t:ilinceyi anlayabil-
tiyle Slniflanabilir. Bunlardan semantige mek i~in, ki~inin o cumleyi do~u ya da
tnanhksal yakla~1m olarak da bilinen yanh~ kllan ko~ullan bilmesi gerektigi-
felsefr semantik, dilsel tgostergeler ya ni one suren soz konusu anlam teorisi,
da sozciikler ile bwllann gondergeleri dogru ya da yanh~ olmamakla birlikte,
veya gosterdikleri ~eyler aras1ndaki yine de anlamh olan bir~ok ifadenin an-
baglanhya agarhk verir ve adland1rma, lamml a~JklayaJnadaga gerek~esiyle
anlamlandrrma, d uzanlam, yananlam, ele~tirilmi~tir.
dogruluk benzeri WlSUr ve ozellikleri in- Felsefr semantikte, u~ncu anlam teori-
celer. Buna kar~1n, dilbilimsel semantik si olan B-3 kullarumsal anlam kuranu,
he1n tartzamanl1 ve hem de te~zamanh gonderimsel anlam leorisiyle, anlamm
bir yakla~unla, dilin zaman ir;indeki de- dogrulanabilirligi kuranun1n anlamm
~~imleri ile dilin yapiSI, yani anlam tam olarak ne old ugunu a~1klamada ug-
diizleminde gorulen degi~imler ile dil rad1g1 ba~ans1zhg1n bir son ucu olmak
sel yapdann i~erik baglanunda ortaya durumundad1r. Anlarrun konu~mac1 ya
~tkardtklan problemler, du~unce ve da konu~macdann dili kullanma tarzla-
anlam aras1ndaki kar~dakh ili~ki uze- nndan meydana geldigini ifade eden bu
rinde d Ul ur. an lam k uramiiWt en onemli temsilcileri
Felsefi semantik soz konusu oldugun- L. +Wittgenstein ve J. t Austin'dir. Kulla ..
da, gonderimsel anlanr teorisi, anlamJn dog- 1umsal anlam teorisinin savunuculan,
rulanabilirligi teorisi ve kullanrnrsal anlanr dilsel gostergeleri, konu~maolarm niyet
teorisi diye, u-; temel anlam kuramm.dan ve ama~lanndan bag1mSIZ olarak ele
soz edilebilir: Bunlardan B-1 gonderiin- alan ilk iki teoriden farkh olarak, bir soz-
sel anlam teorisine gore, dilsel bir gos- cugun anlam1nln ki~inin onu ne ama-;-
terge ya d a sembol, ornegin bir sozcuk, la, hangi niyetle kulland1gma bagh ol-
ya dogrudan gozlem ya da alg1 yoluyla dugunu one surer. Austin'in soz edimi
idrak edilen bir gonderge oldugu kavranuyla biraz daha geli~en soz ko-
zaman anla~dabilir. Soz gelimi, BurSQ nusu anlam teorisi, dil felsefesi i~in
Bursa kentine tekabul eder. Gonderim- onemli imkAnlar yaratm1~hr. Teorinin
sel anlam teorisi, oncelikle soyut sozci.ik- onemi esas, dilsel gostergeleri belli bir
leri, fiil veya edat lar turtinden a4llk baglam i~ine oturtmas1ndan ve anlarrun
ser;ik gondergeleri olmayan sozci.ikleri dildeki uzla~1m ve ah~kanhklara bagh
dikkate almad1gl. veya onlarLn anlamla- oldugunu gostermesinden kaynaklan-
nnl a~1klayamadlgl gerek~esiyle ele~ti maktadar.
rilmi~tir.. Semiyotigin, sentaks ve pragmatikten
ikinci anlam teorisi olan B-2 anlaJ.nin ayn ve baguns1z bir dahn1 meydana
dogrulanabilirligi teorisi ise, butun an- getiren dilbilimsel semantik de, felse.fr
lamb ifadeleri, analitik dogrularla empi- semantilde yalda~1k olarak ayru zaman
rik dogrular olarak ikiye ay1r1r ve bu iki dilimi i~inde geliiD\eye ba~lam1~ ve
kategoriden biri ya da digerini girme- 20. yuzydan ba~lannda dili artzamanb
sembolik etkile~imcilik 765

ya da tarihsel bir yakla~mla de~il de, anla~1na, uzla~ma ya da gelenek aracth~


e~zamanh yakla~nnla inceleme ilkesi ~1yla belli bir anlam aktanlan uzla~lm
gu~ kazarunca, semantikte yap ara~tlr sal i~areti, belirli bir nesne, surec; veya
malanna yonelinmi~tir. 1~te bu ba~ i~le1ni ima etmeye yarayan ~eyi tanm-
lamda, birinci dilbilimsel semantik teo- lar.
risi, Cp1 genellikle belli say1da anlam 1 Bu ba~lan1da, sembole dayanan anla-
bilimine dayanarak, anlam1n bu temel tun bi~hnine, felsefede sernbolizm ad1 ve-
birimlcrini a~1klamaya koyulan, onlann rilir. Semboliz1n, sembole ve sembolun
meydana getirdikleri yapllan belirleme- i~erdigi anlama ba~h olup, dolayh veya
ye yonelen y~prsal senrantiktir. Yap1sal dolays1z bir analoji niteli~i ta~1r .
semanti~in temel kabulu, anlam1n gos- 2 Ote yandan, tarihsel olarak XIX. yuz-
terenle gosteril~n aras1ndaki ili~kiyle Sl )'lhn sonunda, daha onceki done1nin po-
nlrlanamayaca~l, gostergenin di~er zitivizln, realizm ve do~alcd1~1na kar~1
gostergelerle alan ili~kisi dolay1m1nda ~iddetli bir tepki olarak geli~en ~iir, ede-
ele ahnmasl gerekti~i kabulud ur. biyat ve sanat hareketi de sembolizrn o)a-
C-2 Dilsel te1nel birimlerin anlanun da- rak bilinir. Romantiz1nden 1nodernizme
~lhmlanyla, yani ortaya \lktlklan ~evre ge~i~i simgeleyen, do~an1n guzelli~ine
lerin hemen tamam1y Ia s1k1 bir ili~ki duyulan inanca kar~1 tavu ahp, sa~du~
i~inde bulunduklan kabulune dayanan yuya ve bilimsel anlay1~a ters du~en, im-
dagrlrmsal sematttik ise, bir terimin yer al- gele1ne ozel bir onem vererek, ozaru
dl~l kurulu~lara gore Slntflandnlabile a~k1n bir di..inyaya do~ru yolculu~a ~lka
ce~ini one surer. Buna kar~1n, C-3 yap- ran, ya~am1 bir semboller butunu olarak
sal semanti~in one f;Ikard1~1 temel goren sanat anlay1~1 olarak sembolizme
anlam birimlerinin en ku~uk anlam o~e gore, sanat~1, maddf varl1~1, d1~ ger~ekli
lerini lneydana gelirmedi~ini one suren ~i taklit etmekle yetinmek yerine, onu
iiretici sernantik ise, anlam1 belirleyen, kendisine goriindu~u gibi gC.Stenneli ve
anlam analizinin ayncahkl1 bir duzeyi o bunu yaparken de, ~eyler dunyasiilln,
olarak derin yaptnm onemini vurgula- e~ya aleminin otesini, ~yarun gizemli
ml~hr. Ve nihayet, C4 semanti~in dilbi yanlanru .;a~n~bnnahd1r.
limi veya semiyoti~in s5zdizimsel bile- sembolik etkile~imcilik [tng. symbolic in-
~eni gorevini tamamlad1ktan sonra teractionism; Fr. inlt!ractionisme syrnboli-
devreye girdi~ini one suren yorumlayrcr que ]. Temel amac1, anlamlann etkile~im
se1nantik ise, bu disiplinin gorevinin ta- yoluyla nasd olu~tuklanJu, ortaya .;1k-
bann uretti~i yapllan yorumlamak ol- hklanru anlamak alan, gundelik ya~a
du~unu savunur. mll\ anlamlann1 analiz eden, insani etki-
semantik anlam [tng. se11rantical meaning; le~imin temef bit;imlerini anlamaya
Fr. sens semantique]. Sentaktik balomdan yonelen sosyal psikoloji teorisi.
anlamh oldu~u varsay1lan, yani dilsel Amerika'da tdavraru~~h~a bir tepki
kurallara uygun olarak kurulmu~ oldu- olarak geli~en ve bu arada pragmatizm-
~u, anla~lltrhk ta~1d1~1 kabul edilen den de yo~un bir bi~imde etkilenen
bir onenn~nin do~ruluk de~eri bak1- sem bolik etkil~imcili~e gore, 1 insanlar
m1ndan sahip oldu~u anlam1. semboller yaratan ve sembollerce yone-
sembol [Os. renriz, alamet; ing. symbol; Fr. tilen hayvanlard1r. Tum hayvanlar iQJ\-
symbole; AI. synrbol]. Simge. Bir du~un de sadece insanlard1r ki, semboller saye-
ce, fikir ya da nesnenin yerini tutan, bir sinde ve yoluyla bir kultur yarabr,
kavram1 veya bir du~unceyi belirten kompleks bir tarihi kendilerinden sonra-
gozle gorulur ve anlam1 bilinir i~aret. ki ku~aklara iletirler. Dolaysyla, sem-
Bir anlam, nitelik, soyutlama ya da nes- bolik etkil~imcilik, insanlann bedenle-
neyi gostennek, ifade etmek h;in kullaru- rine, duygulanna, it;inde bulunduklan
lan sozcuk, i~aret ya da mimik olarak durumlara, ya~amlanrun ic;inde ge~ti~i
sembol, kendisine ortak bir sozle~me, sosyal dunyalara nas1l anlam verdikleri-
766 sembolik mantlk

ni ara~hnr. Se1niyotik, gostergelerin dogas1n1 ve


2 Se1nbo lik etkile~imcilige gore, sosyal turlerini, onlann ne anlama geldikJerini,
dunya dinamik ve diyalektik bir ~ebeke nas1l kullan1ldlklaruu, ama~lanan etkiyi
olup, durumlar her zaman de~~ken so- nas1l ve ne ~ekilde meydana getirdikle-
nu~larla kar~1la~u; ki~isel hayatlar ve rrn:i inceleyen disipline kar~d1k gelir. Bir
ya~a1n tarihleri her daim bir olu~ ve de- bilim dah olarak se1niyotik ya da semi-
gi~me sureci i~inde bulunur. Bu neden- yotik ara~turnalar, kullan1lan yontem
le, dikkatler degi~mez ve kab yapllara baktmiJldan salt semiyotik ve betimleyici
de~il de, sure~lere, ak.J~ halindeki etkin- semiyotik olarak ikiye aynhr. Bunlardan
liklere yoneltilmelidir. betiinleyici se1niyotik, tarihsel dillerin
3 Tecrit edilmi~, tek ba~1na varolan bir yap1s1n1 empirik yontemler kullanarak
bireyden soz edilemez; insanlar her betimlemeye ve ~ozumlemeye ~ah~1r.
zaman 'otekflerine, ba~ka insan varhk- Buna kar~1n, salt semiyotik, manhk~l
larlna baglanm1~lard1r. lnsanlar1 birbir- nln ozel ama~larla olu~turmu~ oldugu
lerine baglayan, onlan birle~tiren bag dil sisteminin ozelliklerini ele abp ince-
lar, onlann otekileriyle ilgili du~unceleri ler.
ve kendilerine ili~kin inan~lan sembolik Setniyotik, konu ya da alan yonunden
etkile~ilnden dogan anlam yap1land1r. de u~e ayr1hr: 1 Setnboller ya da dilsel
Dolay1s1yla, insanlar1n otekilere ve ken- gostergeler arasmdaki ili~kileri, kulla-
dilerine dair oznel inan~lan toplumsal nan ogesini ya da dilsel gastergenin diJ
hayahn en onemli olguland1r. 4 Sembo- d1~1 kar~1hg1n1 hesaba katmadan incele-
lik etkile~imcilik, bu nedenle ve Georg yen sentaks ya da sozdizimi bilgisi. 2 Sem-
tSimmel'in etkisiyle, toplumsal ya~a bollerin yorumuyla me~gul olan, dilsel
mm temel formJanru belirlemek uzere, gostergelerle bu gostergelerin dile getir-
bu sure~lerin, sembollerin ve etkile~im dikleri nesneler, yani gostergelerin dil
lerin gerisine bakar. d1~1 kar~1hklan arasmdaki bag1nhyt,
Toplumsal yap1y1, siyasi iktidan ve ta- k ullanan etkenini dikkate almadan ince-
rihi ihmal ettigi i~in ge-;mi~te ~iddetle leyen bilim dah olarak semantik ya da
ele~tirilen sembolik etk.ile~imcilik, 90'h anlam bilgisi. 3 Dilsel gostergeler ve gos-
y1llarda tpostmodernizm, semiyoloji ve tergeleri k ullan anlar Ia k ullananlann
tfeminizmle olan a~ikar ili~kisinden ~evreleri aras1ndaki ili~kiyi, dilsel gos-
dolay1 buyiik onem kazanm1~hr. tergeleri kullananlann davran1~lar1n1
sembolik manhk [lng. symbolic logic; Fr. inceleyen pragmatik ya da kullanan bilgisi
logique symbolique; AJ. symbolische logik]. Semiyotik terimi ilk kez olarak ingiliz
Se1nboller, i~aretler, bagla~lar, sembol- empirizminin kurucusu John tLocke ta-
lerin birle~imiyle ilgili kurallar, ~1kar1m rafmdan kullandmt~ olmakla birlikte,
ve turetim kurallan tiirunden duzgun onun bag1mSlZ bir disiplin ya da bilim
tam deyimlerden olu.,an; analiz edilen dah olarak, Amerikab pragmatist dii~ii
ogelerin i~erigini degil de, fonnunu te- nur C. S. tPeirce, ama ozellikle de tsvi~
mele alan, formelle~tinneyi on plana c;J- reli unlu dilbilimci Ferdinand de Saussu-
karan manhk. re eliyle kurulu~u 20. yuzylla denk
semiyotik [lng. senriotiC5; Fr. shniotique; du~er. Bunlardan C. S. Peirce'm buyuk
AI. semiotik]. Gostergebilim. Gostergeleri onemi, onun, soz gelimi psikoloji, astro-
ve gosterge sistemlerini konu alan, bu nomi veya gastronomi gibi herhangi bir
sistemlerin anlanun kurulu~undaki rol- disiplini, semiyotik veya semiyotik ara~
lerini inceleyen., gosterge sistemlerinin hrmalann katk1s1 olmadan incelemenin
ya p1s1 ve i~leyi~ini ara~luan; k1sacas1, imkans1zhg1na i~aret edip, semiyotigi
canh varhklann bildiri~me amac1yla biitun du~unce ve bilimsel ara~hrmala
kulland1klan her tiirlu i~aret sistemini nn genel ve belirleyici ~er~evesi yapma-
ele alan bilim dah. smdan kaynaklanmaktadu. tSaussure
seittaks 767

ise, esas dili ve dilbilimin kendisini one mi~tir. Zamarun toplumunu bir vah~i
~lkard1ga i~in, buyuk onem ta~ar. Onun hayvanlar toplulugu olarak goren Sene-
gozunde dil, gosterge sistemlerinden sa- ka, bilge k.i~isini, kendi kendine yeten,
dece biri olmakla birlikte, bu sistemlerin hazza old ugu kadar ele1 ne kar~1 da
en ko1npleks, en evrensel ve en karakte- duygusuz, korku bihnez, evrenin ger~ek
ristik olanadar. Bununla birlikte, Saussup efendisi, erdemi ozgi.ir ira-desinjn sonu-
reun semiyotigi veya semiyotik goru~u, cu alan ve oluanden kork1nayan ki~i ola-
semiyotigi anlam iiretimini incelemede rak taiumla1na~tar.
kullarulacak genel bir ~err;eve olarak or- Ba~ka bir deyi~le, hea ne kadar Stoac1
taya koyan Peircean goru~unden, an- tmaddeciligi benimsemi~ olsa da,
lalnh ohnay1, anlam uretimini kapab, Tann'Jun a~kan oldugunu one siiren
kendine yeten bir dil sistemi i~inde ele Seneca, pratik felsefeyi one ~1kanna~ ve
almak bakJmmdan farkhbk gosterir. ger~ek erdeanle degerin, da~anda degil
Semiyotik felsefe ve sosyolojide, ozellik- de, insan1n i~inde oldugunu belirtmi~
le ideolo ji analizi baglamanda on em ka- tir. Hanci iyiler ve zenginlikler, insana
zarunl~hr. Bu baglamda semiyotigin en anutluluk saglamazlar.
iinlu ve en onemli temsilcisi Roland senkretizm [Os. te'lifiyye; tng. syncretism;
Barthesbr. Nitekim, Mythologies [Mitolo- Fr. syncretisme; AI. syncretisrnus]. <;ata-
jiler] adh eserinde Fransaz populer ku( .. ~an ideoloji ve goru~leri birlikli bir du-
turiiniin goriinurde masum boyutlanna, ~ unce sistemi i~inde uyumlu hale getir-
onlann ideolojik i~erigini a~aga ~1karan me tavn.
gostergebilimsel bir analize tabi tutan Felsefede, farkh goru~ ya da bak1~ a~l
Barthes, gosterge kavrarrunan bizzat ken- larutl birbirleriyle uyumlu klima ~abasa
disini modem soylenceler olarak deger- olarak senkretizm, farkh sistemlerden
lendirdigi mitleri ~ozumlemek uzere ge- ahnana goru~lerin bir toplamandan olu-
~an, fakat tutarh bir butun olu~turma
li~tirmi~tir.
sendikalizm [Os. loncactlrk; tng. syndica- yan bir ogreti ortaya ~Lkanna tavnru
lisnt; Fr. syndicalisme; AI. sydilcalisnus]. ifade eder.
sentaks [tng. syntax; Fr. syntaxe; AI.
Felsefi kokJeri radikal bir entellektua-
lizm kar~athganda bulunan ve toplum-
syntax]. Soz dizimi. Tumcelerin gramati-
kal yap1sa; dilsel bilimler arasanda tumce
sal ya~amda sendikalara onetnli bir rol
duzeyinde kullanalan bagmtalar1n tu1nu,
yuklemeyi ama~layan toplumsal ve
sozciiklerin rumceler i~inde, dilbilgisi
siyasi ogreti.
kurallanna ve genel kullan1ma uygun
irade, eylem ve inancan, insan dogasl-
olarak duzenlenmesi. Semboller arasan-
nan temel ve en yarahca ogeleri oldugu- daki yapasal ve gramatikal ili~kileri,
nu, ideolojilerin bu temel ger~ekliklerin sembollerin anlam aktarmak a1nac1yla
bir yans1masandan ba~ka hi~bir ~ey ol- bir araya getirihne tarzlarm1, semboller
madaglna savunan sendikalizm, burjuva arasandaki ili~kileri, kullanan ogesiyle,
toplumunun hastahklannan ve kotuluk- sozcugun dil-dl~l kar~ahgana hi~ hesaba
lerinin, en buyuk yaratac1 guce sahip katanadan konu alan semiotik dah.
olan i~~i sarufan1n soz konusu toplum Bu baglamda, bir onermenin, dogruluk
duzenini y1kmasa ya da sendikalar ~ek ve yanh~hktan bag1ms1z olan ve yalnlz-
linde orgutlerunesiyle ortadan kalkaca- ca diizgun kurulu~undan, yan.i anla~lla
garu belirtir. bilirliginden ibaret oJan anlamma, oner-
Seneka. Milattan once 5 ve Milattan sonra me olmanan ilk ve zorunlu ko~ulu olan
65 y11Jan aras1nda ya~arru~ unlu Romah anlama sentaktik anlam ada verilir. Cr-
dii~unur. negin, 'insan bir fildir' onennesi, dilin
Stoaa ahlak goru~uyle tanman Seneka, sentaks ya da sozdizimi kurallanna
ahlak1n1n temeline dogaya uygun ya~a uygun olarak duzenlendigi i~in, sentak-
ma ilkesiyle, bir bilge idealini yerle~tir- tik bir anlam1 olan onermedir.
768 sentetik

sentetik [Os. t"kibi; ing. synthetic; Fr. iJi~kin deneyim ya da tecri1beden once
synthetique; Al. synthetische). Yuklemi oz olan, deneyimi olanakh klhp, tecrubeye
nesinde i~erilmeyen, degillemesi man bir yapl kazanduan, tum mumkun de-
tJksal bir ~eli~kiye yol a9Jlayan yarga ya neyimlerin kendisine gore yap1landaga
da onerme, bize da~ dunya hakk1nda bilgi tiirii.
ycni bir malQmat veren bilgi turu i~n 'Bir u~genin iki ken annan u~uncu kena
kullarulan s1f at. randan buyuk oldugu', 'Her olayn bir
Analitik totolojik, apodeiktik, a priori nedeni bulundugu' onermelerini kendi-
ve tannn geregi dogru olana ka~at, ve sine omek olarak verebilecegimiz sente-
olwnsal, olgusal, olasah, a posteriori ve tik a priori bilgi, sozruklerinin anlamla-
bethnlemesel s1fatlarayla ~anlamh bir nndan dolay1, ya da yahuzca manbksal
terim olarak sentetik terimi, dogruluk ya fonnlan geregi dogru olan onermeler-
da yanh~hg1, kendisinde yer alan terim- den meydana gelmez; bize yeni bir bilgi
lerin anlam ya da tan1mlanndan hareket- veren bu tur bi.r onennenin dogru oldu~
le ve yalruzca mantaksal yasalar aracah- gu deneyimden bag1msaz olarak bilinir.
gayla degil de, ba~ka yollardan, ozellikle Maten1atikle fizild bilimlerde soz konu-
de deneyim yoluyla karutlanan tumcc ya su olan sentetik a priori bilgi, buna gore
da onermeyi gosterir. Bwla gore, bir ne totolojik, ne de analitik olan, deneyi-
himce ya da onerme dunyaya betimleme min sonucu olmamakla birlikte, dene-
tarzunlZa gore dogru oldugu takdirde, o yim taraftndan dogrulanan zorunlu ve
sentetik bir dogru meydana getirir. tumel bir bilgidir.
Buna gore, sonu~lann1 ac;ak~a kanatla- sentez [Os. terkib; ing. synthesis; Fr. syntht:se;
yan, bu kanatlama sureci i~inde, bir dizi AI. synthe;e). 1 Du~uncenin ayn ogeleri-
tan1m, aksiyom, postula, teorem ve ni, ya da ayr1 du~unce veya ideolojileri
problem kullanan ve bu tanunlarla aksi 1nanllksal bir tarzda bir araya getinne
yomlardan c;Lkan bir son u~ inkar edildigi i~lemi; 2 soz konusu birle~tirme faali-
zaman, bu sonucun oncullerde i~erildigi yetinin urunu olan ~ey.
ni gosteren, boylelikle de dinleyidyi so- Basit ~eylerden hareketle daha karma-
nucu onaylamaya zorlayan ispat turiine ~ak butunlere ula~mak i~in farkll oge,
sentetik ispat denir. nitelik, ya da kavramlar1 bir araya getir-
Buna mukabil, duyumlann, insan zih. me i~lemi olarak sentez, 3 manbk ala-
ninde, belirli kategori ya da kavramlara ninda, basil olandan kanna~1k olana,
dayanllarak nesne algdan olarak kuru) .. giden akllyurutme turune kar~1hk gelir.
mas1 surecine, ham duyum ve izlenimler- Sentez 4 diyalektik alalyurutmede ise,
den hareketle, nesnenin tarunmasUll ve du~uncen.in tez ve antitez gibi iki aduna-
ozd~liginin farkana vanlmasuu sagla- ru daha yuksek bir duzeyde birle~tirip,
yan alg1lan olu~tunna i~lemine ise sen~ yeni bir fikir ortaya -;Jkarma surecini;
tik ge'i~ ada verilir. varlagan diyalektik hareketinin ilk ild
Yine, bilginin farkh dallara ya da alanla- adamuun, daha yuksek bir varhk duze-
nna bir sistem i~inde, tutarh ve birlikli yinde yeni bir urilnun ortaya ~00~1 i~in
~ekilde birle~tiren felsefe turu; tum bi bir araya gelmesini ifade eder.
limleri, par~alan arasanda somut bag- seslendirme edimi [tng. phonetic act; Fr.
lanhlar bulunan tutarla bir butun i~inde acte phonetique ). Onlu dil filozofu J. A us
birl~tiren felsefe sentetik felsefe olarak tin' in anlam felsefesinde, duzsoz edimi-
kategorile~tirilir . nin u~ alt fiilinden ilki. Bu edim ya da
sentetik a priori bilgi [ing. synthetic a prio- fiil, ~ok yahn bir bi~imde birtak1m ses-
ri proposition; Fr. proposition synthitique a ler ~akartmak olarak tan1mlan1r. Bunun-
priori). Onlu Alman filozofu Immanuel la birlikte, bu seslerin anlamh ohnas1 ya
Kant'ta ozel bir onem kazanan ve da~ da bir dilin dilbilgisi kurallanna uyma
dunyaya ya da d1~ dunyadaki bir ~eye sa gerekmez.
se.zgi 769

sesmerkezcilik [ing. phonocentrism; Fr. y1~1y la ilgili teorik ol~ut, diterinjn ise
p/Jonocentrisme]. <;atda~ post-yap1salc1 bazr ~eyleri yapmaya ya da yapmamaya
du~unur J. Derrida'n1n Bah Felsefesi- hizmet eden pratik ol~ut oldutunu sa-
nin temelinde yer ald1t1nl du~undutu, vunmu~, bunlardan birincisiyle sava~lr
sesi, yaz1run onune ge~irme ve temele ken, bir ku~kucunun kendisine pratik
alma tavr1na verditi ad. ol~uti.i rehber almasl gerektitini belirt-
Ozellikle modem fi)ozoflann, ve bu mi~tir. Buna gore, pratik ol~ut fenome-
arada ba~ta Husserl olmak uzere, hemen ni, insanm duyularma c;arparu temel
ttim filozoflann 'dol a yunsaz bir kesinlik ahr. Ona gore, bize etki yapan ve bizi
alaru' bulundu~u inanctna meydana ister istemez kandrran uzerinde tartl-
okuyan, bu inanan temelinde ise, bilin ma soz konusu olamaz.
cin buradahtl, dolaytmstz mevcudiyeti Ku~kucu, hi~bir goru~e batlanmamak
varsay1m1run yer aldttiru one suren Der- suretiyle, kendisini varhtm ozuyle ilgili
rida, Bab felsefesinin soz konusu varsa- gereksiz tedirginliklerden kurtararak,
y1m1n bir sonucu olarak, sese ve konu~ ya~am1n1 fenomenlere ya da gorun u~le
maya, yaz1 kar~1smda hep bir oncelik re gore duzenler. Sextus'a gore, onun za-
tanldtttru one siirer. Ona gore, Bab felse- manlnln bilimsel yontemini olu~turan
fesi gelenetinde, sesin ic;selHte daha tas1ma dayanarak, hi~bir sonucu karut-
yakm oldutu, kendisinin turevi olan ya- layamaytZ, zira tas1m bir k1s1r dongu-
zaya gore, bir dolayunstZIJk i~erditi, can- den ba~ka hi~bir ~ey detildir. Buna
hhk sergilediti; anlam1n konu~maya gore, bir tas1J1\U\ buyuk onculunun, or-
i~kin oldutu, ve dolay1s1yla sesin, gorii- netin 'Tum insanlarm olumlu oldutu'
nen ana, anlam veren bilincin oradahtl- onculiinun dotrulugu, ancak bir tam tii-
na, 'bulunufa batland1t1 du~unulmu~ mevanmla biJinebiJir. Fakat tam bir tu-
ttir. mevanm, sonucu, yani 'Sokrates'in
Ve bu sesmerkezcilik, ona gore, varhk- olumlu oldutu' onennesinin bilgisini de
ta n.ihai ve en yuksek ~ey olarak A.kl1, gerektirir ki~ bu bir k1s1r donguden
Sozu, I<utsal Zihni ve bilincin buradah- ba~ka bir ~ey detildir.
tlnl goren sozmerkezcilikle yakmdan il~ sezgi [Os. hads, ayan; lng. intuiton; Fr. intu-
gilidir. Batt felsefesirlin sesmerkezli ol- ition; AI. anschaung). 1 Bir eyin bilgisine
marun yan1 sua, sozmerkezli oldutunu akh kullanmadan, dotrudan bir bi~im
one suren filozof, bu felsefedeki metafi- de sahip olma yetisi. 2 Analiz ya da ka-
ziklerin akla batmhhtlnl gostermek, nltlama yoluyla diskursif bir tarzda elde
Bah felsefesinin butiin inan~laruruzan edilen bilginin tam tersine, dolayunsaz
temelini meydana getiren bir oz ya da kavray1~ veya dotrudan tlilgi. 3 Bir
hakikat bulundutu inancma dayandlta- nesnenin dolayun:uz alg1s1. 4 Duyu-
ru orta ya koymak i~in, metafizik terimi organlaruu, deneyimi ya da akb kullan-
yerine, sozmerkezli terimini kullanml~ madan kazarulan kavray1~, i~gudusel
br. bilgi.
Sextus Emprikus. Antik Yunan ku~kucu Buna gore, a) bir onermenin dotru]u-
lutu haklondaki bilgiyi satlayan unlu tuna, ve b) onermesel olmayan bir ko-
Romah hekim ve filozof. Temel eserleri: nuya, nesneye ili~kin, r;akanma dayan-
Adversus Mathematicos [Matematik~ilere lnayan dotrudan ve araCISlZ bir bilgi
Kar~1) ve PyrThoniens Hypothyposes (Pi- anlarrunda, sezgiden s6z edilebilir. Ote
roncu Hipotezler]. yandan, dotrudan ve araas1z kavray1-
tKu~kuculuk da~mdaki her tur bilim- ~1n onermesel olmayan nesneleri ya da
sel ve felsefi otreti.yi tdogmatizm olarak konulan, saras1yla I tume11er, II kavram-
niteleyen Sextus, y~da ild temel ol- lar, III duyusal nesneler, IV ~eylerin oz-
~utun bulundutunu, bunJardan birinci- leri, ve V sure ya da Tann gibi, dile do-
sinin ~eylerin varolu~u ya da varoJma kulemeyen varhldar olabilir.
770 sezgici ahlak

Sezgi, duyusal ve zihinsel sezgi olarak ru sa~layan sempati tilrii; hayalgucilmu-


ikiye aynbr. Bunlardan duyusal sezgide, zu kullanarak~ kendimizi nesneyle oz-
sezginin konusu olan nesne, duyularla, d~le~tirmemizden olu~an kesin ve
do~dan ve araas12 olarak bilinir. Buna m utlak bilgi; nesneyi her hangi bir bak1~
ka~Jn, yalruzca insana, ozellikle de belli ac;JSmdan de~il de, bizzat kendisinde ol
bir zihinsel geli~me duzeyine eri~mi~ du~u gibi, it;inden kavrama olanag1 sa~
insana ozgi.i olan zihinsel ya da entellek- layan, nesneyi butunlugu ic;inde, tam
tiiel sagi, ba~mblan, mantlksal ve ne olarak veren, kesin1ik ve ku~kusuzlu~a
densel ili~kileri dogiudan ve aracJslz bir ula~tU"an, nesneyi canh, dinamik ozelli
bic;imde idrak ebnekten meydana gelir. gi i9-nde SWlan kavray1~ ya da bilgi
Zihnin ozgun bir davran1~ tarz1n1 olu~ turu olarak tarumlarur.
turan bu tur bir sezgi once gelir ve di~er sezgici ahlak [lng. intuitive ethics; Fr.
bilgi turlerinden daha yill<sek bir bilgi ~thique intuitive; Al.intuitiv ethik]. Ahlakr
olarak ortaya c;1kar. Ve nihayet, butun bir genellemelerin, do~ru ahlaksal yarglla-
gerc;ekli~i, gen;ekli~in nihai ve en yuk- nn, gerekli kavray1~a sahip olan herkes
sek kayna~n1, du yulan ve kavramlan taraflndan, dogru oldu~unun ve tum
kullanmadan, do~rudan ve araas12 ola- mumkun dunyalar ic;in do~ru olmak
rak sezmekten, bilmekten olu~an ~taft durumunda oldu~unun anla~dabilece
ziksel se.z_gJ.den soz edilebilir. ~ini savunan ahlak goril~u.
Sezgi farkh filozoflarda fark11 ~killer Ahlaki degerlerin sezgi yoluyla kavran-
de tan1mlanm1~hr. Orne gin, modem dl~lnJ, soz konusu de~erlerin gerc;ek,
felsefenin kurucusu olan tDescartesta nesnel ve evrensel olarak ba~lay1a ve
sezgi, bilgi edirunenin temel yontemi tiim insanlar it;in ortak oldu~unu sezgi
olarak, saf ve dikkatli bir zihnin ~kan yoluyla anladl~lmlZl, bu de~erleri sezgi
ma dayarunayan, do~rudan kavray1~1; yoluyla bilme yetisinin insanda do~u~
zihnin, ki~iyi anlad1~1 ~ey uzerinde, tan oldugunu savunan ahlak anlay1~1
hic;bir ku~kuya yer buakmayan, ac;1k olarak sezgici ahlak, en azmdan baZI
sec;ik ve kolay kavray1~1; saf ve dikkatli temel ahlaki yargdann do~ru olduklan
bir zihinde, yaln1zca akhn 1~1~1yla mey- run sezgi yoluyla bilinebilece~ini savu-
dana gelen, ki~iye kendisinin varoldu- nur ve sezgisel olarak bilinen ahlaki ilke
gu, du~undugu, uc;genin yalnJZCa uc; ke ve de~erlerin do~al fenomenlerle ilgili
narla SIJ\U'h ofdugu, kurenin yalruzca ara~tlrmalardan turetilmeyip, do~u~tan
tek bir yuzeyle c;evrildigi bilgisini veren ve basil, do~ru ve apac;-1k olduklanru,
saglam kavray1~ anlam1na gelir. bilinc; taraf1ndan hic;bir hakh kllllUT\ay1
Oysa tKanfta sezgi, genelde duyumla- gerektirmeksizin, do~rudan ve araas1z
ma, bir du ywna sahip olma, d uyusal bir olarak alg1land1klanru belirtir.
nesneyi idrak etme sureci olarak ortaya Buna gore, sezgicilik, ahlakm., du~unce,
c;kar. Kant'a gore, biri ~eylerin duyu- dil ve eylem bakurundan, aklJdan c;ok,
organlan arac1h~1yla ger~ekle~en em- insarun sezgilerine dayand1~m1, gerc;ek-
pirik sezgisi ve di~eri empirik sezgiyle likle ilgili bilimsel deney ve onenneler
verilmi~ olana yap1 kazand1ran, onu gibi akla dayanmad1g1 ic;in, rasyonell~
zaman ve mekAn i~inde olma niteli~ine tirilemeyece~ini savWlan goru~u ifade
sahip bir ~eyin duyumu hAline donu~ eder. 1 Her insan varhg1nda, ona neyin
turen fonnel ya da a priori sezgi olmak do~ru ve neyin yanl1~ old ugunu do~
uzere, iki tur sezgi vard1r. rudan ve aracJSIZ olarak belirleme
Buna kar~1n, sezgi, tBergsonda, sem imkan1 veren bir ahlak duyusu bulun-
bolik, analitik ve goreli bilgi turune kar du~u, 2 insan varhklar1n1n, filozoflar
~t olarak, bir nesnede, biricik ve dolay- ahlAk1 fonnel bir ara~tlrma alan1 olarak
syla ifade edilemez olaru yakalamas1 kunnazdan once de, ahlaki du~unce ve
ic;in, insan1n bu nesnenin i~ne girmesi- kanaatlere sahip bulunduklan, 3 ahlaki
sezgicilik 771

konulardaki akllyiiriitmelerimizin .;o- Varhkla dogrudan bir ili~ki it;ine girdi-


gunlukla, neyin dogru olduguyla ilgili gini, sezginin zamand1~1 ya da ezeli ve
dogrudan ve araasiZ sezgilerimizin ebedi oldugu ileri siiriilen bir ~eyin,
dogruluklanru peki~tinnek i9n kullarul- normal deneyimin a.;1ga vuramad1g1 bir
dtgl, ve 4 ba~ka konularla ilgili akllyii- ~eyin bilgisi oldugunu one siiren, gizem-
ri.ibnelerimizde oldugu kadar, ahlaki ko- ci sezgiciliktir.
nularla ilgili ak.Llyiiriibnelerimizde de 3 Buna kar~m, ahlaki ya~amm degi~
yanh~a dii~ebildigimiz ve dii~ebilecegi mez dogrularuu, matematigin aksiyom-
miz i9n, son .;oziimlemede ahlciki kavra- lanru dogrudan ve aractstz bir bit;imde
YI~ ve sezgilerimize dayandtglmtz olgu kavramarun, akhn oziinde varoldugunu
ve iddialan, ahlaki sezgiciligi destekle- one siiren sezgicilik tiiriine ise, akllc1 ya
yen nedenler olarak verilmi~tir. da entellektiiel sezgicilik adt verilmekte-
Sezgici ahlAk anlay1~ma, her~eyden dir. 4 Ote yandan, giizellik duyusunda
once, sezgiyi tammlamamn ve sezginin bir ama.;hhk bulan ve ~iirde, miizikte,
varolu~unu kamtlamamn olduk.;a gii.;, dansta, mimaride, sera.mikte, heykelt-
hatta imk.ans1z oldugu gerek.;esiyle iti- ra~hkta, kisacas1 rum sanat dallannda,
raz edilmi~tir. Aym .;er.;eve i.;inde, konunun i~leni~ini ve algtlam~m1 belir-
bizim birtak.Jm ahlaki kurallarla diinya- leyen ~eyin sezgisel bir algi ya da bilgi
ya geldigimizi gosterecek bir karut bu- oldugunu savunan sezgicilik tiirii, este-
lunmadtgl soylenmi~tir. AhJaki sezgidli- tik sezgicilik olarak bilinir.
ge yoneltilen .;ok daha onemli bir itiraz, 5 Sezginin, d uyusal deneyimin ozsel bir
ahlaki sezgilerin varhg1 kabul edilebilse pan;asm1 olu~turan en basit do~lann
de, bu tiirden sezgilerden yoksun olanlar dogrudan ve araos1z bir bi9mde kav-
i.;in ahlaktan s6z edilemeyec~i ve bu ranmasuu ifade ettigini; '~u anda gardii-
arada, sezgileri t;att~an insanlan uzla~ gum ~ey beyazdtr' ya da 'carum ac1yor'
hnnanm hi.;bir yolunun bulunmadtgl tiiriinden onennelerin, yani deneyimsel
itiraz1d1r. sezgiyi meydana getiren dolays1z alg1
sezgicilik [Os. tehaddiisiyye; ing. intuitio- yargt.lannm, en basit yargllar olduklan
nism; Fr. intuitionisme; AI. intuitionismus]. it;in, bilginin sezgisel temelini olu~tur
1 Genel olarak, sezgiyi bilginin temeli dugunu ileri siiren sezgidlige ise dene-
olarak goren; her h1r bilginin ve dolayt- yimsel sezgicilik ad1 verilmektedir.
sayla da bilgeligin dogrudan ya da do- 6 Sezgiciligin ahlak alanmdaki kar~1h
layh olarak entellektiiel siire.;lere ve ak.Jl g1, en azmdan baz1 ahlaki yargllann
siizgecinden get;mi~ yargtlara dayandt- dogru oldugunun, akllyiiriitme yoluyla
gmt savunan anlay1~a kar~1 cephe ala- degil de, sezgi yoluyla bilindigini, ahlaki
rak, a.;1khk ve kesinlik veren dogrudan do~lann sezgi yoluyla kavrand1gm1
ve aractstz kavray1~1 on plana 9karan one siiren ahltikf sezgiciliktir.
tav1r. 7 Matematik alarunda ise, sezgicilik
insarun, kendisini uygun bir bi.;imde matematigin konusunun sezgi yoluyla
kullarunas1 ko~uluyla, bilgi edinmek bilinen kavramlar oldugunu savunan
i.;in dogal bir yetenege sahip oldugunu one siiren gorii~ii ifade eder. L. J. Broue-
iddia eden; insarun dogru olduklanru wer tarafmdan savunulan bu gorii~e
bir akdyiiriibnede bulunmaksiZm dola- gore, matemati~in ilk ve temel konusu
ytmstz bir sezi~, ara.;siZ bir kavray1~la dogal saytlardtr. Bunlar da, zamarun
bildigi baz1 ilkeler bulundugunu iddia ak1~ma ili~kin dolaytmstz kavray~~tan,
eden sezgicilige gore, sezgisel bilgi, ke- yani sezgiden hareketle olu~turulmu~
sinliginden orurii, diger biitiin bilgilerin olan kavramlard1r. Matematiksel kavra-
temeli, dayanag1 olmak durumundad1r. YI~m ozel bir sezgi tiirii oldugunu one
2 Bu genel sezgicili~n din veya din fel- siiren Brouewer, matematiksel kamtla-
sefesi alanmdaki versiyonu, ki~inin sezgi malann salt manhksal kurallann meka-
yoluyla Tann gibi yiice ve en yiiksek bir nik bir tarzda uygulanmasmdan ibaret
772 sezgici yararc1hk

clan ispatlardan hirsel olarak farklthk Daha ~k ahlak alamndaki gorti~leri


gosterdiklerini belirtmi~tir. 0 teoremle- ve tLeibniz'i derinden etkilemi~ clan
rin sadece sonlu konstriiksiyon temeli iyimserli~i ile tamnan Shaftesbury,
tizerinde do~ru kabul edilebileceklerini ahlakm dinden ba~tmstz oldu~unu one
one stirerken, daha sonra gorti~lerinde stirerken, ahlftlan ozerkli~ini sa~lama
birtaktm de~i~ikliklere giderek, Hey- yontinde onemli bir adtm at:mt~hr. 0
ling tarafmdan geli~tirilmi~ clan sezgici her~eyin kendi yerinde ve kendi amact-
manh~t benimsemi~tir. na yonelmi~ oldu~unu, bundan dolayt
sezgici yaramltk [ing. intuitive utilitaria- varolan her:;eyin ozti itibariyle iyi oldu-
nism; Fr. utilitarisme intuitif Al. intuitiv ~unu savurunu~tur. insanda bir ahlak
utilitarismus]. Bireysel mutlulukla ba~ duyusu bulundu~unu, bu duyunun iyi
kalanrun mutlulu~u arasmda bir denge ve kiittiyti aytrd etmeye yaradt~tnl ve
kurmaya ~ah~ml~ clan H Sidgwick'in bencilli~in ilkel tatminlerinden ~ok,
(1838-1900) tMill'in hazcltgt ya da ya- fedakarh~tn i~ten sevin~leriyle harekete
rarcth~tyla, tKant'm odev ahlala ya da ge~ti~ini savunan Shaftesbury, erdemin
tsezgiciliginin bir sentezini yapan, ya- kar~thk beklemeyen karakterini de bu
rarctb~l sezgilikle evlendiren ahlak go- duyuyla temellendirmeye ~ah~ml~hr.
rii~tine verilen ad. 0 tateizmle sava~makla birlikte, bir
Buna gore, tyararctlt~m, odev ya da deizmde karar ktlarak, vahyedilmi~ din-
erdemin de~il de, mutlulu~un ya~amtn lere saygt. gostermemi~ ve din alarunda
tek amaa oldu~u, ve dolaytstyla tek mutlak bir ho~gorti ve tarafstzh~l !elkin
odevin mutlulu~a ula~maya ~ah~mak, etmi~tir.
biricik erdemin de mutlulu~a ula~abil stfatsal [lng. attributive; Fr. attnoutive; AI.
me gticti ya da yetisi oldu~u gorii~tinti attnoutiver]. Dilde, s1fat konumunda bu-
kabul eden Sidgwick, bir yandan da luruna, bir ismi niteleme durumu.
Kant'tn, ki~inin evrensel mutlulu~a Buna gore, bir stfahn, 'beyaz ev' ome-
kat !ada bulurunak gorevi bulundu~u ~inde oldu~u gibi, bir isimden once
gorti~tinti benimsemi~tir_ 0, soz konu- geldi~i zaman, szfatsal; buna kar~tn, 'ev
su sentez uyartnca, yararcth~tn haz kal- beyazdu' ome~inde oldu~u gibi, kopu-
ktilti yerine, sa~duyunun kalktiltinti ge- ladan once geldi~i zaman da, ytiklem-
~irmi~ ve 'akhn, benim mutlulu~um iyi sel bir konumda oldu~u soylenir.
ve arzu edilir bir ~ey oldu~u takdirde, s1k1 kuralcthk [ing. rigorism; Fr. rigouris-
ba~kalanrun mutlulu~unun da aym ol- me; AI. rigorismus]. Ahlak felsefesinde,
~tide iyi ve arzu edilir bir ~ey olmast ahlakltlt~tn tum zamanlarda btitiin in-
gerekti~ini gosterdi!9ni' soylemi~tir. sanlar i~in ge~erli clan, alai tarafmdan
sezgisel tiimevanm [fng. intuitive inducti- ke~fedilebilir, basil ya da ko~ulsuz ge-
on; Fr. induction intuitive; AI. intutiv in- ~erli, tek bir ahllli kurallar kiimesini
duktion]. Bizim dt~ dtinya haklandaki tarh~mastzca benimsemekten meydana
birtakun zorunlu do~rulan deneyim yo- geldi~ini savunan gorii~; ahlak yasast-
luyla bilebilece~imiz inancuun sonucu run talep ya da gereklerinde en kti~tik
clan ve bir dizi ti.kel durumun, genelle- bir yumu~ama kabul etmeyen ve yasa-
me i9n rasyonel bir dayanak ve taruttan run de~i~ik yorumlara elveri~li olmas1
~k. psikolojik neden ya da gerek~e i~le durumunda, sistemli olarak daima en
vi gordti~ti ttimevanm ttitti. kah ve e!9lip biiktilmez clan yorumu
Shaftesbury, Anthony- 1671-1713 ytllart tercih eden anlay1~.
arasmda ya~amt~ clan lngiliz dti~tinti stkthk [lng_ narrowness; Fr. etroitesse). Bir
rii. Temel eseri: Characteristics of Men, teori ya da ac;tklamarun sa~ladt~t a~tkla
Manners, Opinions and Times [lnsanlann, YlCl ko~ullann, a"'klarunast istenen kav-
DaVTam~lann, Dti~iincelerin ve <;:a~la ramm uygulama alarurun btitiintinti
rm Karakteristikleri]. de~il de, bu alarun belli bir par~asuu
a~llclamas1 dururnu. Bir onerme, hipotez a~rk bir Slnl{tlr. Ote yandan, yaln12ca tek
ya da a~1klamanan ortaya koydu~u bir uyesi o}an SLrufa birimlik Slnif, ya da
mant1ksal ko~ullann, sa~lad1~1 a~Ikla tekil stnf, her~eyi ya da belli bir aJanda-
ma ilnkarun1n betin1le1neyi, a~Jklamay1 ki her~eyi "i~eren S1n1fa ~rensel srnrf, hi~
am a~ ladi~Jmlz alan1n tum ti i~in de~il bir uyesi olmayan suufa ise, bo~ sznif
de, bu alan i~inde kalan daha dar vest- ad1 verilir. Ote yandan ele ahnan suufn
nuh bir bolum i~in ge~erli olmas1 hali. uyesi o}mayan, SOZU edilen Slnthn d1-
Buna kar~Jn, beJirli bir a~1klama ya da ~1nda kaJan her~eyin meydana getirdi-
teorinin sa~lad1~1 a~Iklayicl ko~ullann, ~i s1n1fa tiimleyici smf derunektedir.
a~1klanmak durumunda olan kavram.tn Suuflamarun soz konusu manhksal an-
uygulama ala1undan daha geni~ bir lamt i~inde, g er~ekten varolarun yalniz-
alan i~in ge~erli olmas1 durumuna ise ca bireyler oldu~unu, genel kavramlann
gev~eklik ad1 verilir. ger~ek bir varolu~~ sahip olmad1~1ru
s&ktntl [fng. anguish; Fr. angoisse] Belli bir one suren nominalizmin, geneJ kavram-
felAket ya~anllacakm1~ hissi yaratan ak- lan suuf fikriyle a~tklayan, suuf uyeli~i
tuel ya da du~seJ bir olay1n zihinde can- ni ana du~unce olarak goren turune
landinlmaslrun neden oldu~u psikolo- s1n1J nominalizmi denmektedir.
jik rahats12hk. Varolu~~u felsefede ge~en 2 Sosyoloji ve siyaset felsefesi a~Ism
bir terim olara~ bireyin gelecek kar~l dan da, s1ruf, bir toplumda ayru gorevi
srnda duydu~u giivensizlik duygusu. in- yapan, statuleri ayn1 olan, .;1karlan tam
sano~lunu, i~inden ~1k1p geldi~i hi.;Jik bir ayn1hk sergileyen ve ayru durumda
ve yoneldi~i belirsiz bir gelecek kar~LSm bulunan insan obeklerinden her birini
da, kavrayan giivensizlik hissi. Yahtlan- ifade eder. Buna gore, aralarmda belli
rm~hk ve yolunu kaybebni~lik duygu- bir kuJtiir ve iktisadi ~kar ortakh~1 ve
su. Ki~inin ozgur oldu8unun bilindne bu ortakl1~1n yarath~l ozel ili~kiler bu
varmas1nm sonucu olan bo~untu ya da lunan insanlann tumu bir suuf meyda-
bunahm hili. na getirir.
stnaf [lng. class; Fr. classe; AI. klass). 1 tMarksrta, suuhn ol.;utu ekonomik bir
Manhkta, ayru yuklemi alabilen konula- ol~t oldu~undan., 0 suuflan uretim
nn, o yuklem bakmundan meydana ge- ara~lanyla ili~ld i.;inde tarumlam1~tlr.
tirdi~i topluluk; ortak ozelliklere, karak- Marksist anlay1~a gore, ba~lang~ta top-
teristiklere, niteliklere sahip olan ~eylerin lumda Sinillar bulwunuyordu; Slnif1ar
toplarru, bir grup nesne; sezgi yoluyJa, i~bolumiiyle ve uretim ara~laruun ozel
bir nesneJer topJulu~u olarnk tasanmla- mulkiyetin eline ge911esiyle ortaya ~k
nabilen ve baZJ aksiyomlara uygun ml~hr. Buna gore, toplumsal s1n1f, ayru
dii~en manbksal varhk. Ortak ozellik ya konum, ~kar ve statuye sahip insanlann
da nitelikleri olan ~eylerin olu~turdu~u bir tiretim ve mulkiyet sisteminin i~d~
grup ya da kiime olarak s1ntf, kendilerini ki yerlerine gore tarumlanan ekonorruk
ba~ka ~y ya da olay kiimelerinden ayir- suufa e~ittir.
makta olan ay1run gorevi goren birtalam Buradan d a anla~daca~1 uzere, s1n1f
ortak ozellik ya da nitelikleri payla~n konusundaki teorik gelenek, Marks'1n
~ylerin ya da olaylann kategorisini gos- ondokuzuncu yiizyllda, endustriyel ka-
terir. pitalizmin yeni ortaya ~1kan suufsal ya-
Struhn uyesi olan ~eylerin ortak nite- p1s1na ili~kin analiziyle ba~lam1~hr. 0,
liklerine, Slnrjin tanzmlay1ca ozellikleri ad1 bu ~er~eve it;inde suuh, sennaye ve lire-
verilir. Bir s1n1f, sonlu say1da uyeye sa- tim ara.;lanrun ozel mulkiyetini temele
hipse ve bu uyeler teorik olarak sayJ..Iabi- alarak., ekonomik terimlerle analiz et-
lir olan uye)er ise e~er, sOZ konUSU Slnlf mi~tir. Buna gore, Marks nufusu, bir ta.:.
kapalz, buna kar~1n, bir s1ruf sonsuz sa- rafta uret:im ara.;lanna sahip olan kapita~
yida iiyeye sahipse, SOZ konusu Slnlf da list s1ruf ve emeklerinden ba~ka satacak
774 sanaflama

hi~bir ~eyi olmayan i~~i snuf1 olarak Orne~in, tfeodalizmden tkapitaliz.me


ikiye bolmu~tur. 0, koyliilerle ku~uk es- ge~i~, toprak sahibi aristokrasi ile yi.ikse-
nafm meydana getirdi~i, bu ikili ~er~e len kapitalist burjuvazi arasmdaki ~ah~
veye uymayan gruplann da varoldu~u mamn sonucu ger~ekle~ir. Kapitalizm-
nu kabul etmi~, fakat onJann kapitalizm den sosyalizme ge-;i~ ise, burjuvazi ile
oncesinden kahp, kapitalist sistemin ge- i~~i stmft arasmda giderek yo~unla~ an
li~ip olgunla~mastyla birlikte, ortadan kutupla~manm ve i~~i suu&nm somu-
kalkaca~m1 iddia etmi~tir. riilmesinin sonucunda ortaya e;Jkar.
Suuflan ekonomik terimlerle tarumla- saruflama [Os. tasnif, ing. classifiCJZtion; Fr.
yan Marks, onlan aym zamanda toplu- classification; AJ. klass~fikation). Bilgide ilk
mu de~i~tirme kapasitesine sahip olan ve en onemli adun olarak, belirli ~eyle
ger~ek toplumsal gu~ler olarak gormu~ rin birli~ini ve ~~itli ~ey tiirleri arasm-
tur. Kapitalistlerin olabildi~ince ~ok ka- daki ili~kiyi kavramanm yolu; do~ada
zanma ve kik elde etme istl?~i, ona gore, duzen ke~fetmenin ilk ve en basit yonte-
i~~ilerin somurulmesine ve dolaytstyla mi. Konu ve nesneleri dns-tiir ili~kisine
yoksulla~malanna yol a~ar. Bu duru- gore saralama.
mun i~~ilerde bir stm.f bilinci yarataca- Smtflamada iki k~ulun yerine getiril-
~tm; proleteryarun, konumuna ili~kin mesi gerekir: a) Bir suuflama, en ustteki
oznel bir kavrayt~tan yoksun oldu~u cins kavrarruyla homojen olan kavram-
i~in, salt ekonomik terimlerle tarumlan- lan, alt<ins ve cinsler olarak i~ermelidir.
ml~ bir kategori olan kendinde srn~, Orne~in, hayvanlara ili~kin bir samfla-
kendisine ve dunyaya ili~kin bilin~li bir mada, bir bitki cinsi yer almamalldar. b)
kavray1~a sahip olan i~~ilerden meyda- iki ayn sarufta (ome~in, 'hayvanlar' ve
na gelmi~ bir kendisi ifin srnifa do~ru 'bitkiler') bulunanlar arasmda 50z konu-
donu~ece~ini one suren Marks, i~91erin su olan ozellikler (omegin, 'canhhk'), bu
kapitalistlere kar~1 bir smlf ~ah~mas1 samflann her birinin kendi i~lerinde ta-
ic;ine girerek kapitalizmi ytkaca~ml soy- ~adaklan ortak ozelliklerden fazla olma-
lemi~tir. mahdar. SOz konusu her iki ko~ula da
Yine ayru ~r~eve ve terrninoloji i-;inde, olabildi~nce uyan bir slnlflamaya tam
i~~i stmfl ya da proleteryamn, burjuvazi srn~flama, buna kar~an, bu iki ko~ulu
kar~Ismdaki nesnel suufsal durumunun tam olarak yerine getiremeyen bir saruf-
ve tkapitalizmin sosyalizme donu~u lamaya ise eksik srniflama ada verilir.
mundeki tarihsel rolunun bilindnde ol- Suuflamada soz konusu olan ol~ut,
masma, yani struhn oznel boyutuna ise, amaca uygunluktur. Bu ba~lamda, iki
srnrf bilinci ad1 verilir. Buna gore, s1ruf temel ama~tan soz edilebilir: 1 Pratik
bilinci, i~~i SlniflnlJ\ 1 ozel miilkiyetle amaf. Pratik ama~ gozetildi~inde, pratik-
kollektif uretim gu~lerine dayanan ka- te i~e yaramayan .ozellikler goz ardt edi-
pitalist uretim ili~kileriyle ilgili somu t lir ve yararll ozellikler on pl~na ~lk.ar.
tecrubesinin sonucudur. Ote yandan, Ome~in, otomobiller markalanna, mo-
Marks, i~~ suuh ya da proleteryarun, ~~ dellerine ve yerine getirdikleri i~levlere
karlanrun ger~ek do~asuun nerede yat- gore suuflanabi!irler. Pratik ama~larla
b~ml gorememesi ve devrimci bir s1ruf yapdan Slnlflamaya yapay srnflama ada
bilinci olu~tur;imamast durumuna ise, verilir.
yanl1~ bilinf ad1n1 verir. 2 Bilgisel D.!"ilf SllUflamada esas ama~,
Yine, Marks, toplumu meydana getiren kavramlaruruzm i~]emlerini goz online
iki suuf arasrndaki ekonornik ~1kar ve almak, nesnelerin ger~ek ozelliklerine
siyasr egemenli~e dayah mucadeleyi yonelmektir. Bu ba~lamda, konunun ya
smf fah~masi ~eklinde tanunlaiJUtlf. da nesnenin tiim ozelli.k1eri dikkate all-
Marks'rn soz konusu anlay1~ma gore, narak yapalan saruflamaya, dogal ya da
smaf mucadelesi tarihin itid gucudur. gerfek sanJlama ad1 verilir. S1n1flamamn,
simiilakrum 775

samflanan konu ya da nesr.elerin rum S!rnrnel, Georg. 1858-1918 yallan arasmda


bzelliklerini goz oni.inde tutan, ideale ya~ama~ olan Alman di.i~i.ini.ir. Modem
yakm bir samflama olabilmesi il;in, ozel- sosyolojinin en fazla ihmal edilmi~ kay- .
liklerin birbirlerine ba~lanacak, konu ya naklanndan biri olan Simmel'in temel
da nesnelerin ti.imi.inde ortak olacak ~e eserleri Enleihmg in die Moralwissenschaft
kilde se~ihnesi gereltir. [Ahlik Bilimine Giri~], Die Probl.eme do-
Bu ba~lamda, nesneler, lkinc:il ozellikle- Geschidrtphilosophie [Tarih Felsefesinin
rine gore de~il de, birincil ozelliklerine Problemleri], Der Kon flikt der modernen
gore s1.mflanmahd1r. Ome~in, hayvan- Kultur [Modem Ki.ihi.iri.in ;1kmazr]'dur.
lar, omurgah ya da omurgas1z olmalan- tKant'tan yola ~1kan felsefesine bir~ok
na gore smaflanabilir. Bu ~er~eve i~inde, yeni unsur katm1~, kHisik felsefeyi bi-
bilin~li di.i~i.ince ve bilimsel ara~hrma reysel di.i~i.inme tarzlanm goz online
run, dilde orti.ik olarak bulunan birta- alan bir hayat felsefesi, bir rolativizm
kun yanh~ sm1flamalan daha sonra di.i- ve ki.ilti.ir felsefesiyle zenginle~tirmi~
zeltti~ini soyleyebiliriz. Ome~in, halk olan Simmel, soyut genellemelerden zi-
dili ve di.i~i.incesinde, balina, suda ya- yade aynntalara onem vermi~tir. 0 i.i~
~adl~l i~in bir bahk, komi.ir de, maden-
ti.ir sosyolojiyi birbirinden ay1rm1~,
den r;tkarhld1~1 i~in, bir mineral olarak bunlardan geneI sosyoloji yi bir yontem
gori.ilm.i.i~ti.ir. Oysa, bilim i~in, balina bir
prograrru olarak, felsefi sosyolojiyi de
memeli olup, komi.ir de fosille~mi~ bit- sosyal bilimlerin epistemolojisi diye ta-
mmlami~hr.
kilerden meydana gelir. Yine, ger~ek bir
srmflamada benzerliklerin ~ok daha Simplicius. M. S. 6. yi.izyllda ya~am1~
olan Yunanh Yeni-Platoncu filozof.
derin ve onemli farkhhklan gaz ard1 et-
Ammonios Sakkas'an o~rencisi olmu~
mesine, yapay farkbhklarm da onemli
olan Simplic:ius, kendi o~retisinde, ara-
benzerlikleri saklamasma izin verilme-
lannda ciddi bir farkhhk ya da kar~Itbk
melidir.
olmad1~ma inand1~1 Platoncu bak1~
Ba~ka bir deyi~le, saruflamada dikkate
a~Is1yla Aristoteles'in di.i~i.incesini uz-
ahnacak belli ba~h kurallar ~u ~ekilde la~tirmaya ~ah.llU~hr. Bununla birlik-
sualanabilir: 1 S1n1flan ay1rmak ya da te, onun felsefe a-;:asmdan bi.iyi.ik onemi,
obeklemek i~in, her adunda yalruzca tek filozoflu~undan ziyade, Aristoteles'in
bir ilke kullarulabilir. 2 Smaflama ya da felsefesiyle k.itaplan i.izerine yazd1~ yo-
bolmenin adunlannda, hi~bir grup ya rumlardan kaynaklanmaktad1r. Simpli-
da sm1fm atlarunam1~ olmasma dikkat c:ius aynca, Presokratik filozoflardan gi.i-
edilmelidir. 3 Hi~bir ara adam unutul- ni.imi.ize ula~an fragmanlann en onemli
mamahdlr. kayna~I olm~k durwnundadir.
smulayJ.cl tamm [tng. restricting definiti- simiilakrum [Ing. simulacra; Fr. simulacra].
on; Fr. definition restrictive]. Dakikle~tiri Postmodern di.i~i.incede, orijinali olma-
ci tarum olarak da bilinen ve bir terim yan bir kopyamn kopyasma verilen ad.
ya da sozci.i~i.in anlamm1 smirlayarak, <;a~1mazda, imajm, taklit ya da simi.i
ona belli bir ama~ do~rultusunda, belli lasyonun ger~kli~in yerini aldi~ma
bir si.ire i~n a~J.k se~ik ve ozel anlam soyleyen Baudrillard'a gore, arhk gos-
yi.ikleyen tan1m. ti.iri.i. terge gosterilen, kopya orijinal, imaj ger-
sanirh alternatif yanh~1 [ing. phallacy of ~ekJik ikili~inin a~almas1 gerekmekte-
limited alternatives; Fr. erreur des alternati- dir. Ona gore, bundan boyle imajlar bir
ves limitees]. Eylem s1rasmda, yeterince d1~ ger~ekli~e ba~lanamazlar, kopya
ara~hrmadan ya da elde sa~lam veriler orijnaline gotliri.i lemez, harita araziye
olmadan, tiim altematiflerin ti.iketilmi~ tekabi.il etmez. Simi.ilasyonun bir arazi-
oldu~u i.izerinde 1srar etmekten meyda- nin, maddi ger~ekl i~i olan bir varl1~m
na gelen forme) olmayan yanh~ ti.iri.i. taklidi ya da kopyasa olmadl~lru soyle-
716 s1mya

yen Baudrillard i.;in, simtilasyon ve si- run tarafmdan olan tKiniklerin bir diger
miilakra orijinal ya da ger~eklik olma- iinlii temsilcisi olan tDiogenes, kendisi-
dan, bir ger~kligin modelleriyle yarat- ne 'Dile benden ne dilersen!' diyen
mayl ifade eder. Ger~k ile model, Biiyiik iskender'e verdigi 'Gtilge ebne,
orijinal ile kopya arasmda hi~bir fark kal- ba~ka ihsan istemem' yaruhyla iin ka-
maml~tlr. zanml~llr.
simya [lng., alchemy; Fr. alchimie[. Belli bir sinkategorematik terimler [ing. syncatego-
kozmoloji anlayl~lnl pratik kimya de- rematic terms; Fr. tennes syncategoremati-
neyleriyle birl~tiren bir Orta~ag felsefe- ques]. Orta~ag'm iinlii nominalist filozo-
si tiirii; maddi ttizlerle ilgili, bir yandan fu Ockhamh William"a gtire, dilde
materyel nitelik ve ili~kilerle, diger yan- yalmz ba~larma anlam ta~1yan terimler
dan tinsel nitelik ve ili~kiler arasmdaki d1~mda kalan, onlan birbirlerine bagla-
analojilere dayanan bir kuram tiirii. makta kullarulan ve tek ba~lanna an-
Eski <;:in ve Hellenistik donem M!s!r"mda lamh olmayan terimler. Sinkategorema-
dogmu~ olan simya, Orta~ag Avrupa ve tik terimlere timek olarak, bagla~lar,
islam diinyasmda kabul gormii~ bir fel- edatlar verilebilir.
sefe dah olarak varhgm1 siirdiirmii~tiir. sistem [ing. system; Fr. systenre; AI. system].
Varhgm1 Ronesans'a kadar siirdiirmii~ Par~alan, ogeleri arasmda ka~Wkh
olan felsefe ya da teorinin en onemli uy- ili~ki, etkile~im, baglanh ve bag1mhhk
gulamalanrun ba~mda. ya~am iksiri bulunan tutarh bir biitiin i.;inde birlikli
elde etmek yer ahr. Diinya gtir~lerini hale getirilmi~ nesneler toplam1.
Aristoteles fizigine dayand1ran simyac!- Rasyonel bir ilke, plan, ya da ytinteme
lar, aynca baZ! metalleri altma dtin~ gtire, altakoyma, 9kanm ya da genellik
tiirmenin yollanm aram1~lardn. tiiriinden tutarh bir diizen ya da diizen-
sine~izm [ing. synechism; Fr. synkhisme). leme i~inde bir araya getirilmi~ nesneler,
Amerikan pragmatistleri C. S. +Peirce ve fikirler, aksiyom ya da kurallar biitiinii
W. tJarnes"m, siireklilik dii~iincesini tin olarak sistem, belli bir gti~, tigreti ya
plana 9kartan felsefi tigreti i.;in kullan- da ideoloji meydana getirecek ~ekilde
diklan terim. birbirlerine baglanml~ ilkeler toplamm1
Buna gore, siireklilikle varolan her~e oldugu kadar, belli bir sonuca ula~mak
yin birbiriyle olan kar~1hkh ili~ki ve ba- i~in kullarulan ytintemi de tarumlar.
g1mhhgm1 anlatmak isteyen ve atom tii- sistematik felsefe [ing. systematic philo-
riinden a9klanamaz, siirekli olmayan sophy; Fr. philosophie systematique; AI.
birtakim ogelerin varoldugunu kabul et- systematik plrilosophie]. Ger~kligin tiim
meyi reddeden Peirce'a gore, her bilim- alanlaruu kapsayan sistemler kurrnay1
sel tinerrne bir siirekliligi tasvir eder. Bi- ama~layan, ~~itli konularda elde edilen
linemeyen birtakun varhklara, ya da bilgileri bir sentez i.;inde birle~tirmeye
nesnel idealistlerin Mutlak"ma ka~1 ~ah~an felsefe tiirii.
9kan Peirce, a~lklanamayan nihai birta- Sistematik felsefe deyimi, aynca, feJse.
kim tigelere dayanan bir a~lklamarun feyi tarihsel bir a~1dan ele alan tarihsel
kotii bir ao;iklama oldugunu tine siir- yakla~1mdan farkh olarak, felsefenin
mii~tiir. Ayru okulun iiyesi olan James epistemoloji, ontoloji, deger gibi alanla-
ise, sine~izmle degi~menin siirekliligini rmda felsefi yontemleri kullamp, analiz
anlatmak istemi~tir. ve el~tiriyi ve bu arada, yeni felsefi
sinizm [ing. cynism; Fr. cynisme; AI. zynis- bilgiler iiretmeyi hedefleyen felsefe an-
mus). ilk~ag Yunan felsefesinde Antist- layl~ml ifade eder.
henes tarafmdan kurulmu~ olan felsefe sivil toplum [ing. civil society; Fr. societe ci-
okulunun belli bir ahlak anlay1~1 yla be- vile]. Siyasi otoritenin basl.asu!dan nispe-
lirlenen felsefesine verilen diger bir ad. ten uzak olan toplum modeli; toplumda
Doga-uzla~1m kar~1thgmda dogal ola- varolan ve kurulu~u birtakim haklar
siyaset felsefesi m

elde etme ~abas1na ba~h olan demokra- Bu marksist sivil toplum anlay1~1n1
tik yap1; toplumun kendi kendisini, dev- aynen benimseyen ~a~da~ du~tiniir A.
letin kurumlanndan ba~tmsiz olarak, tGramsci'ye gore, sivil toplu1n devletin
yonlendirmesi d urum u. cebri hareket ve mtidahaleleriyle tiretim-
Ba~lang1~ta uygarh~1n sonucu olan bir den meydana gelen ekonomik alan ara
nezaket ve uygarla~1 na halini tanunla- s1nda bulunur. Buna gore, sivil toplum,
yan sivil toplum terimi, 18. yuzydda ozel yurtta~ ve bireysel tasdik alan1 ola-
Bat1 yonetirn tarz1 Do~u despotizmiyle rak ortaya ~1kan toplumsal ya~am alanl-
kar~1 kar~1ya getirilirken, onun aynml- du.
nl belirtmek tizere politik bir terim ola siyaset felsefesi [Os. folsefei siyasiye, ing.
rak k ullanalml~tlr. Bun unla birlikte, political pltilosophy; Fr. philosophie politi-
sivil toplum terilni esas tHobbes ve que; AI. politisclte philosophie ]. Siyasetin
Locke taraflndan kullan1lm1~ ve soz ko- problemlerin.i, siyasi sistemleri, siyasal
nusu toplum sozle~mesi teorisyenlerin- hayvanlar olarak tan1mlanan insanlarm
de onem kazanm1~ttr. Hobbes ve Locke belli bir siyasi sistem i~indeki davranJ~
gibi dti~iintirler politik otoritenin en lannt felsefeye ozgti yontemlerle ele alan
aZJndan varsay1msal olarak onsuz olu- felsefe dab, daha ~ok normatif bir nitelik
nabilir bir kavram ya da ~ey oldu~unu arzeden kavramsal ara~turna tiirU; felse-
belirtirken, devlet olmadan da yapmak fenin, siyasi ya~am1 konu alan, ozellikle
m iimktinm ti~ gibi akll yurtitmelerine de dev letin ozti, kayna~1 ve de~erini
ba~h olarak, devlet olmad1~1nda geride
ara~bran dah.
kalan kurumlar1 betimlemek i~in bir Siyaset felsefesinin ele ald1~1 belli ba~h
kavrama ihtiya~ duymu~lardu. Bu kav konular ~unlard1r: 1 insarun geli~me sti-
ram da sivil toplum kavram1d1r. Buna red ic;inde, yonetimin ya da devletin kay-
gore, sivil toplum, ekonomik ili~kilerin, na~l, do~as1, amao ve onerni. 2 Varolan,
ailesel yaptlann, dini kurumlann, v. b. varolmu~ olan devletlerin SIJUflanmasl
g., politik otorite olmadan var l1~1n1 stir- ve bu devletlerin olu~umunda etkili olan
dtirdtikleri genel ~er~eveyi tantmlar. Bu-
felsefe ya da gorti~lerin incelenmesi. 3
nunla birlikte, sivil toplum kavranurun,
ideal dtizen aray1~lan. 4 'Otopyalarm ya-
sivil toplum politik otorite olmadan va-
rolmadi~ i~in, analitik bir kavram oldu
plsl ve bunlann ger~ekle~me ~anslan. 5
~u unuh.Jlmamahdu.
Bireyle devlet, itaat ebneyle ozgtirltik
Sivil toplum kavrarrurun anlam1na kat- aras1ndaki ili~ki, bask1, sanstir ve yoneti-
min guc.ii. 6 Adalet, e~i tlik, ~zgtirltik,
klda bulunan dti~tintirler arasmda, her
~eyden once Hegel ve Marks bulunmak-
haklar ve mtilkiyet gibi temel kavramla-
tadu. Buna gore, Hegel'de, sivil toplum, nn analizi.
aile ile .devletin siyasi ili~kileri aras1nda Esld Yunanda do~mu~ olan siyaset fel-
yer alan bir ara kurum olarak tan1mlarur. sefesi, guntimtizde siyasi otoritenin gu-
Karl Marksta ise, sivil toplum sosy~ ctinti, do~as1ru ve kayna~tru, siyasi oto-
ekomonimik ili~kilerle tiretim gu~lerinin riteyle birey aras1ndaki ili~kileri ele ahr.
btittintinti gosterir. Onun goztinde temel Siyasi kurumlann ve bu arada devletle
kar~1thk bu ~ekilde tan1mlanan sivil top birey arastndaki ili~kilerin nasll geli~ti
Iumia sivil toplum i~indeki s1nlf ili~kile rilebilece~i konusunu inceleyen siyaset
rinin ustyap1sal tezahtirti olan devlet ara- felsefesi giintimtizde daha ~ok 'demok..
smdadlr. Alman ideolojisi adh eserinde, rasi' kavram1 tizerinde durur. Ba~ka bir
sivil toplumun btitiln bir tarihin kayna~1 deyi~le, demokrasi problemini sivil top
ve oynand1~1 tiyatro oldu~unu savunan lum-devlet kavram ~iftiyle, ozgtirltik ve
Marks'a gore, siyasi olaylara, hukukl de- e~itlik ideallerinin olu~turdu~u temel
~i~imlere ve ktilttirel de~i~meye ili~kin tizerinde ele alan siyaset felsefesinin
a~lklaman1n sivil toplumun yap1s1ndaki temel problerni1 kamusal guctin, siyasal
geU~melerde aranmas1 gerekmektedir. i.ktidarm, insan ya~am1ntn niteli~ini ko-
718 siyaset sosyolojisi

rumak ve geli~tirmek it;in nasd kullaiUl- ele alan siyaset sosyolojisi, politikayla
masa ve ne olt;iide smulanmasa gerekti- toplumsal yapdar, ideolojiler ve kiiltiir
~i problemidir. arasmdaki ili~kiler iizerinde durur.
Siyaset felsefesinin uzun tarihi it;inde, 6zgiil politik rejimlerin ve kurumsal ya-
Platon, Aristoteles, Cicero, Aziz Augus- pdann kokerderini ve geli~imini at;lkla-
tinus, Aquinab Thomas, Dante, Machia- mak amacayla parlementer demokrasile-
velli, Spinoza, Locke, Burke, Rousseau, re oldu~u kadar, despotik ve tot aliter
Mill, Bentham, Tocqueville, Saint-Simon, rejimlere de yonelen politik fenomenlere
Comte, Hegel, Marks ve Engels gibi dii- dair sosyolojik analiz, birer toplumsal
~iiniirlerin onemli katkdanndan soz kurum olarak siyasi partileri ve parti li-
edilebilir. derleriyle iiyeleri arasmdaki ili~kileri in-
Buna kar~.n, 20. ytizy1lda siyaset felsefe- celer.
si alarundaki katkJlar, srastyla siyasi siyasi personalizm [tng. political persona-
pragmatizm, dini ve varolu~t;u yakla~un lism; Fr. personnalisme politique]. Ki~ili
ve nihayet devrimci yakla~am diye, kaba- ~in toplumsal geli~menin en yiiksek
ca tit; ba~hk ya da yakla~1m alhnda topla- ifadesi oldu~unu, bundan dolaya, dev-
nabilir. Dewey, Russell ve Popper gibi dii- letin bireylerine fiziki, entellektiiel ve
~iiniirler tarafmdan temsil edilen I siya.si tinsel bak1mdan tam olarak geli~ebil
pragmatizm, toplumWl halihazardaki yapa- meleri i~in, gerekli tiim olanak ve farsat-
Silll ve kapitalizmi ele~tinnekle birlikte, lara sa~lamak durumunda oldu~unu
dii~iincelerini soz konusu yaplllln olu~ savunan gorii~e verilen ad.
turdu~u genel t;ert;eve it;inde ifade eder gkolastik [Ing. scolastic; Fr. soolastique; AI.
ve siyaset alamndaki amacn, insan J<#li- scholastik, scltolastische] Genel olarak, Or-
gmin geli~tirilmesiyle ya~am diizeyinin tat;a~da hakim olan, Grek felsefesinin
en yiiksek noktaya ~mas1 oldu~unu kavramsal arat;lanndan yararlarularak
savunur. 6me~n, siyaset felsefesinde olu~turulmu~ Tann merkezli dii~iince
aristokratik bir tbireycili~in savunuculu- sistemini veya bu teoloji a~arhkb felsefe-
~nu yapan +Russell, ho~gorii, cinsel oz- nin kulland1~1 yontemi taruml~ak it;in
giirliik ve sa~duyunun yanmda olurken, kullandan sa fat.
maddecili~e, biirokrasi ve sava~a ~iddet Skolastik terimi, Yunancada vakit get;ir-
le kar~1 t;tkma~hr. mek, zaman oldiinnek anlarruna gelen
Buna kar~m, II diru ve varolu~t;u yak- 'scholazein' fiili, 'doctores scholastici' ba~h
la~nn, insanh~m topyekiin bir yakama ~~ alb.nda, iiniversitelerde teoloji veya
do~ru gitti~ini savunurken, zaman okullarda yedi liberal sanattan biri ya da
zaman dini ya da yan dini de~erleri, di~erini o~retenler it;in kullandmaya
zaman zaman da bireyin bizzat kendisi- ba~landa~mda yaygmhk kazanma~hr.
ni on plana t;akartma~hr. Ba~ta Lenin Buna gore, skolastik felsefe Yunan felsefe-
ohnak iizere, III Gramsci, Marcuse, Lu- sinin baka~ at;JSl ve terminolojisinin sa~-
kacs gibi dii~iiniirlerin temsil etti~ yak- . lada~ teorik t;ert;eveye oturtulmu~ Hris-
la~un ise, bireyin nihai bir ozgiirliik ve tiyan teolojisini Hade ed.er. Bu felsefenin
muUuluk haline ula~abihnesi i~n, kapi- biiyiik bir gii.;le benimsemi~ oldu~u
talizmin ve burjuva devletiriin, ~iddet t Aristoteles felsefesini temele almaktan
veya demokratik yollarla y1kJlmasam olu~an otorite yontemi, manh~a ve sis-
ongoriir. teme doniik yogun ilgisi, tiimdengelim-
siyaset sosyolojisi [tng. politi~l sociology; sel ve tasunsal akllyiiriihne formuyla
Fr. sociologie politiquel. Toplwnsal yap karakterize olan yontemi skolastik yontem
ve kiilti.irii etkileyen somut politik feno- olarak tarumlamr.
menlere ili~kin sosyolojik ara~tmna. Skolastik terimi, buradan hareketle, pe-
6ncelikle ve temelde devlet konusunu, joratif veya a~a~dayaa bir anlam it;inde,
sosyolojik bir bakJ~ at;asa ve yontemlerle okullarda o~retilen hayata ilgisiz konu-
skolastik fels~fe 779

lann beiirledi~i, sistematik ve forme! ka- dii~iiniirler, Tann sozii olan kutsal kita-
rakteri veya lafzili~i ile ~okii~ donemin- ba dayanan Hristiyan inancm1 sistema-
deki skolasti~i anduan bir gorii~ ya da tik bir bi~imde ifade etmek, savunmak
o~retiyi tarumlamak ic;in kullarur. ve geli~tirmek i~in, daha ~ok manhksal
skolastik felsefe [Os. medrese felsefesi; lng. ve dilsel analize yonelmi~lerdir. Skolas-
~colas tic pl1ilosophy; Fr. philosophie scolasti- tik dii~iiniirler bu ba~lamda, oncelikle
que; Al. scholastik pihilosophie]. 8. yiizyd- Yunanblann bilimsel ve felsefi tennino-
la, 15. yiizytl arasmda kalan tarihsel do- lojilerini kullarum~lar ve daha sonra da,
neJll~e soz konusu olan felsefe tiiriine, Yunan manh~mi bir biitiin olarak al-
Hnstlyan dii~iince sistemine verilen ad. ml~lardu. Su halde, Skolastik donemin
SkoJastik felsefenin en onemli ozellikleri filozoflan, Hristiyan inancm1 sisteml~
~u ~ekilde sualanabilir: 1 llk~a~ Yunan tirme ve temellendirme ~abalannda akh
felsefesinin belli bir halkm, modem fel- ve manb~m tiimdengelimsel teknikleri-
sefenin ise bireylerin felsefesi oldu~u ni kullarum~lard1r. 9 Skolastik dii~ii
yerde, Skolastik felsefe, bireylerin ve niirler, daha sonra Yunan dii~iincesinin,
halklann karakteristik ozelliklerinin iis- 12. yiizyd Ronesans1 s1rasmda, tslam
tiinde olan diili bir toplulu~un, Hristi- diinyasmdan terciline yoluyla o~rendik
yan toplwnunun felsefesidir. 2 Bu felsefe leri i~eri~ini, Hristiyan inanoyla tutarh
i~in, belli bir gelenek, ve vahye dayanan olacak ve Hristiyan inanCinl destekleye-
bir din ~er~evesinde olu~n otoriteye cek ~ekilde yeni ba~tan kurmaya ve ~
duyulan sayg1 esastu. 3 Skolastik felsefe- killendirrneye ~ah~m1~lardu.
nin temelinde bulunan felsefe gelene~, Skolastik felsefe, dort doneme aynhr: I
Platon'un ve ozellikle de Aristoteles'in Haz1rhk donemi. 8. ve 9. yiizylllar arasm-
felsefelerinden olu~ur. da kalan bu donemde, iizerinde durula-
4 tlk~a~ felsefesinin merkezinde dogay- cak problemler obegi, Patristik felsefenin
la insarun, modern felsefenin merkezin- biiyiik dii~iiniirii Aziz Augustinus'un
de ise bilgiyle insarun bulundu~u yerde, olu~turdu~u genel ~er~eveden hareket-
Skolastik felsefenin merkezinde Tann le, yava~ yava~ belirlenmeye ba~lam1~
vard1r. 5 Skolastik donemde, felsefe ve bu problemlerle ilgili olarak ilk
inanca, inan~ ta vahye tabi olmak duru- ~oziim denemeleri ger~ekle~tirilmi~tir.
mundadu. 6 Bundan dolay1, Orta~a~ Donemin en etkili dii~iiniirii olan J. 5.
kiiltUriinde ~ok onemli bir rol oynayan Erigena, Boethius'tan yararlanarak, Sko-
din, Skolastik felsefe ve rasyonel bir lastik yontemi geli~tirmeye ~ah~m1~hr.
ya~am gorii~ii iizerinde de ~ok temelli Matematik ve do~a felsefesi alamnda
bir etki yapnu~br. Bu felsefede, vahyin onemli ~ah~malar ger~ekle~tirmi~ olan
aklm vazge~ilmez bir yardlmCJSI oldu- Gerbert'le, diyalekti~i teolojiye uygula-
~una inaruhr. Skolastik donemin filozof- ma giri~iminde ba~an kazanm1~ olan
lan, akll ile inan~ arasmda bir aymm Chartres'h Fulbert ve teolojiyi rasyonel-
yapm1~ ve zaman zaman d a felsefenin l~tirme hareketinin onciilii~iinii yap-
goreli bir ba~mslZhk ya da ozerkli~ini ml~ olan Tours'lu Berengar donemin
vargulanu~ olmakla birlikte, bilimde ve di~er onemli simalandJr.
felsefede, bir ~oziime kavu~turulacak II Erken Skolastik. 9. ve 12. yiizydlar ara-
problemlerin ~oziimii de dahil olmak smda kalan donemin en onemli dii~ii
iizere, hemen her~ey teoloji tarafmdan niirlerinden biri olan Aziz Anselmus,
belirlenmi~tir. 7 Skolastik felsefenin do~aiistii olanla do~al olan arasmdaki
temel konulan, Tann ve Tann'nm varo- organik ili~kiyi ifade etmeye ve inanan
lu~u problemi, Tann-evren ili~kisi ve akd iisl:i.indeki yorumlayJcl ve yonlendi-
tiimeller problemidir. rici giiciinii gosterrneye ~ah~m1~hr. Bu
8 Skolastik fdsefenin en belirleyici donemde, tiimeller problemi ilk kez ola-
yonii, yontemidir. Buna gore, Hristiyan rak ciddi bir bi~imde ele ahruru~, prob-
-
780 Smith, Adam

le1nle ilgili realist ve nominalist c;oziim- the Wealth of Nations [Uluslar1n Zengin-
ler arasanda bir ayanm yapllma~hr. liginin Dogast ve Sebepleri Dzerine Bir
Champeaux'lu William'an realist, Rosce- Soru~turma].
linus'un nominalist ~ziimii benimsedi- isk~ Ayd1nlanmasa ve iktisadi libera-
gi yerde, Skolastik yontemi en a~tk bir lizmin en onde gelen isimlerinden biri
bi~imde ortaya koymu~ olan Abelardus olan Smith, daha ziyade eklektik bir ka-
kavramc1 balo~ a~asana se~mi~tir. Done- rakter ta~ayan ahlak gorii~iinde, bir
min diger onemli dii~iiniirleri, huma- erdem ahlak1 geli~tirmi~tir. IErdemin
nist bir filozof olan Salisbury'li John ve neden meydana geldigi' ve 'erdemi
~ag1n1n diyalektik, tasamsal ve akJICJ hangi psikolojik ilkelere gore tanadlga-
egilimlerini nlistik bir hareket i9-nde bir- maz' sorulan iizerinde odakla~an ahlak
le~tinni~ olan Clairvaux'lu Aziz Ber- gorii~iinde, Smith bu sorulan Aristote-
nard'dar. les ve Stoacalann gorti~lerinden old ugu
III Altut c;ag. 13. yiizyalda ya~anma~ kadar, Hutcheson gibi yararc1 dii~iiniir
olan Altm <;ag, Aristoteles'in eserlerinin lerin gorii~lerinden de faydalanarak ya-
Arap~adan terciime edilmesi ve Paris rutlamaya ~ah~ma~tar.
D ni versitesi 'nin k urul u~u y la bir likte, 0 iktisat gorii~iinde ise, her turlii zen-
felsefeye yonelik ilginin en fist diizeye ginligin kaynag1n1n emek oldugunu sa-
ula~t1g1 bir ~ag olmu~tur. Bu donemin vunmu~, modem toplumlarda zenginli-
ilk biiyiik dii~iiniirleri~ doga bilimlerine ginin arh~arun en onemli nedeninin bir
yonelik bir ilginin dogu~una yol a~ma~ yandan i~ boliimii, diger yandan da
olan Auvergne'li William ve Robert emeginin veriminin artmas1ru sagla yan
Grossetesteldir. Alhn <;ag1n diger onem- sennaye birikimi oldu~unu soylemi~tir.
li dii~iiniirleri, felsefenin ozerkligi i~in Sofistler (ing. Sophists; Fr. Sophistes; Al.
yogun.bir ~aba gostermi~ olan Aziz Bo- Saphists]. M. C. 5. ve 4. yuzydda, siyasi
naventura, Aristoteles'i Aziz Augusti- ve toplumsal ko~ullarm degi~mesinin
nus'un felsefesi ve Hristiyanhgan dog- ve doga felsefesinin iflasuun ardJndan,
malanyla uzla~hnnaya ~ah~ma~ olan insan iizerine felsefenin ba~lahCJSl ola-
Biiyiik Albert, felsefesiyle Skolastik dii rak ortaya t;;akan gezgin felsefe ogret-
~iincenin her bak1mdan doruk noktasa- menlerine verilen ad.
na ol u~turm u~ olan Aq uinah Thomas, En onemli Sofistler arasanda, Protago-
Platon'un etkisiyle, bir yandan matema- - ras, Gorgias, Prodikos, Hippias, Antip-
tigin, fakat bir yandan da deneysel yon- hon, Thrasymakhos ve Kallikles'in ad1
temlerin geli~mesine katklda bulunmu~ verilebilir. Sofistler, felsefi bir okul olu~
olan Roger Bacon ve ele~tirel dii~iince tunnaktan ~ok, belli bir meslegin iiyesi
siyle se<;kinle~tni~ olan DWls Scottus'tur. olan, toplumsal ko~ullann degi~mesi
IV Gerileme Donemi. 14. ve 15. yuzydlar- nin dogal bir sonucu olarak ortaya ~akan
da ya~anma~ olan bu donem, geleneksel pratik i~lerde yolgosteridl ige duyulan
dii~iinceye kar~1 olan ele~tirel bir tavarla a~hktan, kendileri i.;in bir meslek ve
belirlenen bir done~1dir. Donemin en ya~am bi-;jmi iiretmi~ olup, para kafll-
onemli dii~iiniirii, daha onceki yiizytlla- hgl ders veren gezgin ogretmenlerdi. Bu
nn no1ninalizmini canlandarm1~, akhn gezgin ogretmenler, dilbilgisi, lkna sana-
alanana S1narland1nnakla birlikte, onu t:l, retorik, mahkemede kendin.i savwuna
kendi alana i~inde, inan~tan ba~mslZ sanab, mantlk, ahiAki davraru~, edebi-
hale getirm.i~ olan Ockhamh Williamtdar. yat ele~tirisi, matematik ve dilsel analiz
Smith, Adam. 172.3-1790 yallan arasanda gibi bir ~ok sanah o~renme iddiasmda
ya~a1n1~ olan lsko~ iktisat~a ve dii~ii olmu~lardar.
niir. Temel eserleri The Theory of Moral Sofistleri bir felsefe okulu olarak gor-
Sentiments [Ahlaki Duygular Teorisi] ve mek olanakslZ olsa da, onlann ruaniine
An Inquiry into the Nature and Causes of birden ortak olan baZl noktalardan soz
sofistiik 781

edilebilir: 1 Onlann ogretim faaliyetleri, likte gli~lti olduklarmdan dolay1, gli~


ya~amda ba~anh olma sanatm1 ogret- si.izlere saldmnama ve onlan soymama
me ~abalan, teorik degil de, ttimi.iyle sozi.i verdikleri yasalann zonmlu oldu-
pratik bir nitelik ta~1maktayd1. 2 Sofist- gunun bilincine varmt~lard1r. Ahlak da
ler ikinci olarak ortak bir ku~kuculugu, insan eylemlerinden dogmu~ olup, in-
kesin ve mutlak bilgi olanagma duyulan sanlar tarafmdan kutsamr ve onaylamr.
bir g(ivensizli~i payla~maktaydliar. 3 9 lnsan varhk.Janndaki temel itici gi.i~,
Yine, Sofistler, ortak olarak algnun gore- ben sevgisi, benciliktir. 10 insanlar do-
li oldugunu one si.irmi.i~lerdir. llk ve en gu~tan erdemli degillerdir. insanlar er-
bi.iyi.ik Sofist olan Protagoras, bireyin demli oluyorlarsa eger, bu toplmnsal ve
her~eyin olc;i.isi.i oldugunu ve ~eylerin entellektliel ko~ullanmamn i.ir(ini.idi.ir.
de t1pk1 insana gori.indi.ikleri gibi oldu- 11 Erdem ogretilebilir, erdemli davram~
gunu savunmu~tur. geli~tirilebilir. Bunu yapanlar da Sofist-
4 Bilginin temeline aiglian yerle~tiren lerdir. Ornegin tProtagoras'a gore, So-
Sofistier, bilginin de goreli oldugunu be- fistler insarun dogal yetenegini geli~tir
lirtmi~lerdir. Mutlak ve degi~mez bir meyle, insam egitme i~iyle, insanlara
dogruluk olmay1p, bilgi ve dogruluk bi- insan ohnada, yetkinlige ula~malan i~in
reyin algllanna, toplumsal, ki.ilti.irel ko- yardun etme i~iyle me~gul olurlar. 12
~ullara ve ki~isel eSilimlere gorelidir. 5 Dogayla uzla~un arasmda bir aymm
DuyulanmlZln otesinde, algllanamayan yapan tlim Sofistler, zaman zaman uzla-
ve dolay1slyla bilinemeyen bir ger~eklik ~una dayanan yasalann her zaman en
yoktur. Dogal di.inya, yalruzca duyulan- iyi yasalar olmayabilecegini savunurken.
mlz arac1h~tyla bilinebilir. Duyumlan- zaman zaman da dogal hukukla pozitif
mlz ve alglianrmz tarafmdan yorumla- hukuk arasmdaki bo~lugu daha da ge-
nan fenomenlerin gerisinde, Zihin ya da ni~letmi~ler ve bu ikisinin birbirlerine
Di.inya Ruhu gibi, alglianamaz bir ger- kar~ttmt~ gibi goriinmelerine neden ol-
~eklikten soz etme imkaru bulunma- mu~lardtr ..
maktadlr. sofisUik [ing. soplzistn;; Fr. sophislique; AI.
6 Toplum temelini bir sozle~meden, sophistische ]. Belli bir dogruya ula~mak
bireylerin ortak iradelerinden ahr. Buna ic;in degil de, tartt~m1~ olmak ic;in tar-
gore, insanlar: kendilerini vah~i yarahk- h~ma tavn; aldatmay1, ikna etmeyi,
lardan korumak ve daha iyi bir ya~am sozi.in etkisiyle inand1rmay1 hedefleyen
di.izeyine ula~mak i~in, topluluklar ak1lyi.iri.itme tarz1; maddi ~1kar sagla-
halinde bir araya gelmek zorunda kal- mak amactyla kandmna faaliyeti; ve So-
ml~lardu. 7 Yasalann tannsal bir koke- fistler tarafmdan kullamlan tartl~ma, in-
ni yoktur, yasalar insan elinden ~1kma celikli ve yarulttc1 argi.iman teknikleri
i.iri.inlerdir. Buna gore, yasalar ya say1ca i9n kullamlan terim.
~ok olan zaytflan kontrol altmda tutmak Buna gore, do~ruyu soylemeyi, dogru-
i9n gi.i~li.iler ya da gi.i~li.ileri kontrol al- lan ifade etmeyi degil de, yalmzca
hnda tubnak i~in zaytflar tarafmdan ya- i.isti.in ~1kmay1, kazanmay1 ama~layan
pJiu. 8 Yasalardan ba~ka ahlak.i ol~i.itler tartt~ma ti.iri.ine, gori.ini.i~te dogru ol-
ve ahlak da, dogal ya da tanr1sal kokenli makla birlikte, ger~ekte, bi.iyi.ik bir dik-
olmaytp, insan eseridir. Sofistlere gore, katle incelendigi zaman gori.ilecek ince
insanlann, toplum olu~uncaya kadar, bir yanl~ i~eren aldatma ya da en azm-
ne ahlaklan ne ahlaki ol~i.itleri ne de ya- dan yamltma ama~h akdyi.iri.itme ti.iri.i-
salan olmu~tu; bununla birlikte, orman ne sofistlik denir. Aym ~er~eve i~inde,
yasalan egemen olursa eger, toplwn ge~erli gibi gori.inmekle birlikte, ge~erli
i~inde ya~amarun imkanstz olacag1 klsa olmayan, incelikli ama yamlbc1 argi.i-
si.ire i~inde anla~tlmt~ ve dolaytstyla in- man ya da ak1lyi.iri.itmeye so fizm ya da
sanlar, gi.i~li.ilerin, yalmzca onlarla bir- sofizmn ad1 verilmektedir.
782 sofokrasi

sofolcrasi [in g. saplwcraty; Fr. sophocratie]. ve karakterlerini degi~tirip geli~tirebi~


Bilge bireylerin ya da bilgeligin yoneti- leceklerini belirtmi~tir. Buna gore, Sok-
miyle belirlenen devlet veya yonetim rates, felsefesinde her~eyden once, insa-
tarz1. nin dogas1, ihti ya~lan, ama~lan ve
sokinyanizm [lng. socinianisnr; Fr. socinia~ degerleri uzerinde dunnu~, neyin onu
nisme]. Laelius Socinus ve Jules Lequier tamamla yacaguu ara~hrmt~hr.
tarahndan geli~tirilen akdc1 din ak1m1 0, ayru ~er~eve i~inde, dilin dogastyla
na verilen ad. ilgilenrni~ ve du~unme, anlam, manbk
Bu ak1m, kutsal u~lemeyi reddetmi~ ve ve tanlJll konusunu ele alm1~hr. Ya~ad1-
Hz. isa'n1n insan' oldugunu bir~ok ka-
1
g1 donemde yogun bir kavram karga~a
nltla ortaya koymaya ~ah~m1~hr. Pa- sirun hukum surdu~nu, bunun ahlak
nenteizmin gelivmesinde onemli bir et- alanliU da kapsad1g1ru du~unen Sokra-
kisi olan Sokinyanizm, zamanm Tanr1 tes, bilgeligin, adaletin, cesaretin, v. b. g.,
a~tstndan ge~ersiz oldugu inanc1n1 red- anlamuwt ne oldugu biJinmedik~e, bil-
dehni~ ve Tann'run zaman i~inde orta gece, adil ya da cesurca eylemekten soz
ya ;tkan olaylan bildigini, gelecegin bir edilemeyecegini iddia etmi~tir. <;unku
imkandan ibaret oldugu, ezeli bilgi diye ayna sozctikleri ya da kavramlan kulla-
bir ~eyin olaanayacaglnl one sunnu~ nan insanlar, bu sozcuk ya da kavram-
tur. larla farkh ~eyleri kastediyorlarsa eger,
Sokrates. M. C. 469-399 ytllan arasutda ya- Sokrates'e gore, bu, insanlann anla~hk
~ami~ olan iinlu Yunanh du~unur. Pla- lanni sanarak anla~madan kon u~tuklan
ton'un hocas1 olan Sokrates, yazll1 hi~bir anlamLna gelir ve sonu~, karga~adan
~ey b1rakmanu~, tum zaman1n1 ozellikle ba~ka hi~bir ~ey olmaz. Karga~a, Sokra-
gen~lerle felsefe tarh~arak ge~irmi~tir. tes'e gore, hem entellektuel ve hem de
Gon1leri, tarh~malan yeni iktidann ahlaki yonden olur. Dna gore, entellek-
temsilcileri taraftndan begenilmeyen Sok tiiel olarak sozcuk ve kavramlan, sizin
rates, 'yeni tannlar icad etti~, gorti~ ve kuJland1guuz anlamdan farkb bir an-
tarh~malanyla, gen~leri ba~tan ~Ikardi lamda kullanan biriyle tarb~arak, bir
gl' gerek~esiyle olume mahkum edilmi~ kavga d1~1nda, hi~bir yere varamazsaruz
tir. Ve ah)aki o)arak da, sOZ konUSU SOZCUk-
Sokrates'in felsefedeki ve felsefe tari- )er ahlaki fikirlere kar~abk geldigi
hindeki onemi, onun bilin~li ve ahliki zaman, son u~ bir anar~iden ba~ka bir
ki~iligin bulundugu yer olarak ruh kav- ~ey olmaz. Sokrates i~te bu karga~ay1
raminl bubnu~ olmastndan kaynakla- sona erdirmek, insanlara ahlaki geli~me
rur; felsefenin merkezine insan1 ge~iren, lerinde yol gostermek i~in, bir tarb~ma
insarun kendisiyle, evrenle ve toplumla ve ogretim yontemiyle, bir tarum yonte-
olan ili~kisinin ne old ugun u ve ne olma- mi geli~tirmi~ ve tarb~malanyla, evren-
SI gerektigini ara~hran, insan ya~ami sel degerlerin ozunu ve ger~ek anlamlru
run ki~isel, toplumsal ve ahlaki boyutu- ortaya koymaya ~ah~m1~hr.
n u on plana ~1karan Sokrates, insanlara Sokratesin daimonu [lng. Socrates' dai-
ozsel bile~enlerinin ruh oldugunu, on- mon; Fr. dhncm de Soaate]. Sokratestin Pla-
lann ruhlanna ozen gostermeleri gerek- ton'un Savunma (3ld, 40a-b) ve Euthy-
tigini anlatmaya ~ah~m1~, bu du~unce phron (3b) adh diyaloglannda sozunu
sini ifade etmek, onu eylemleriyle ettigi, kendisinde ortaya 9kan, yalruzca
somutla~hrmak i~in de, yaz k1~ ~1plak ona ozgu olan ve olumlu bir ~ey oner-
ayakla ve ince bir entariyle dola~m1~hr. memekle ya da Sokrates'i belli bir ~YP
Fizigi itibariyle .;irkin biri olan Sokrates, yoneltmemekle birlikte, onu baz1 ~ylen
insanlann yuzlerini ve fiziki yapllanru yapmaktan abkoyan gizemli gu~, kutlu
degi~tiremeyeceklerini, fakat ruhlann1 deruni belirti, Tann sesi.
Sokratik paradoltslar 783

Sokrates problemi [lng. poblem cf Socra- Sokratik Ok.ullar [lng Socratic Schools;
tes; Fr. probleme de Socrate]. Filozol Sok- Fr. t.cofes socratiques]. Sokrates'in ki~ili
rates'i anla tan, tamtan ~ok ~e~itli eser- ginin belli ozelliklerinden, ogretisinin
lerden, farkh Sokrates yorumlarmdan belli yanlarmdan etkilenerek olu~turul
ayn olarak, tarihsel Sokrates'i, yani M. mu~ olan felsefe okullan.
0. 5. yiizy1lda Atina'da ya~am1~ olan Bu okullar, 1 Kii,Uk Sokratik Okullarla,
Sokrates adh dii~iiniiriin ger~ekte kim 2 Biiyuk Sokratik Okullar olarak ikiye ay-
oldugunu, onun felsefi ogretisinin tam nhrlar. Bunlardan Kii~iik Sokratik
olarak ne olmu~ oldugunu belirleme Okullar, kurucularuun Sokrates'le olan
problemi. baglarmm ~ok fazla gii~lii ohnad1g1
Sokrates'in kendisi, yazl11 soziin degeri- okullard1r. Onlar, Sokrates'in ogretisinin
ne inanmad1g1, yazmak yerine tarh~ma ve gorii~lerinin goreli olarak daha az
ya onem verdigi i~in, yaz1h hi~bir ~ey onemli olan yonlerini benimserni~lerdir.
b1rakmaml~, hayat1, gorii~leri, degerle- Bu okullar Slrasyla, a) tMegara Okulu,
re ve diinyaya bak1~ tarz1, ki~iligi, ilgi- b) tElis-Eretriya Okulu, c) tKinikler
leri ve gorii~leri farkh ogrencileri tara- Okulu ve d) tKirene Okulu'dur. Biiyiik
findan anlahlm1~br. Sokrates'in kendisi, Sokratik Okullar ise, Sokrates'ten ~ok
yonteminin bir pan;as1 olarak, haz1r yogun bir bi~imde etkilenmi~, onun
bilgi vermek yerine, ogrcncilerinden her idam edilmesi kar~1smda kariyerini de-
gi~tirrni~ ve kendi sistemini kurarken,
tiir bilgiyi kendilerine mal etmelerini is-
tedigi i~in, ogretisi ve. gorii~leri de, Kse- Sokrates'in gorii~lerinden yararlarum~
nophanes ve t Plat on gibi og<encileri ta- olan Platon'un Okuluyla, onun ogrencisi
Aristoteles'in Okulundan meydana
raf mdan, yahn bir bi~mde ve oldugu
gelir.
gibi kabul edilmemi~. sozii edilen filo-
Sokratik paradokslar [1ng. Socratic parado-
zollarm kendi balu~ a~llar1 ve ki~isel
xes; Fr. paradoxes socratiques]. Sokrates'in
ozellikleriyle birle~tirilerek yorumlan-
felsefesini meydana getiren, fakat kabul
ml~hr. Ksenophanes ve Platon gibi dii-
edilmi~ inan~lara aykm gibi goriinen
~iiniirler Sokrates'i ve llgretisini, kendi
tezler i~in kullamlan deyim.
kavray1~, ilgi ve dogalanna uygun ola-
Tiim insanlann dogatan geregi, mutlu-
rak yorumlarru~lard1r. lugu arad1klanru ve arzulad1klarm1,
i~te Sokrates problemi, bu farkl1 Sok- bunun, tiim insanlann ozleri itibariyle
rates resim ya da yorumlarmdan hangi- iyiyi, iyiligi istedikleri ve aradlklan an-
sinin tarihsel Sokrates'e, yani M. 0. 5. larruna geldigini soyleyen Sokrates'e
yiizy1lda Atina'da ya~am1~ olan ~1plak gllre, iyi, birey i~in yararh, hay1rh olan
ayakh dii~iiniiriin ger~k gorii~ ve dii- ve bireyi mutlu kllan ~ey oldugundan,
~ iincesine kar~1hk geldigini belirleme bir insarun kotiiyii, kohi olan bir ~eyi is-
problemi olarak ortaya ~1kar. temesi, kotii olan bir ~eyin pe~inden
Sokratik alay [ing. Socratic irony; Fr. ironie ko~mas1 olanakstzdlr. <;:iinkii bu, mut-
socralique ]. Sakrates'in, 'Bildigim bir ~e y suz olmay1 istemekle e~anlamhd1r ve
var, o da hi~bir ~y bilmedigimdir' so- mutsuz olmay istemek te, insarun doga-
ziiyle ve sergiledi~ llg<enme ve bilgiye smda olmayan bir ~eydir. Sokrates'e
susam1~hk hali yle, kar~1sma ald1g1 tar- gore, insanlann s1k s1k kotii, zararh ve
h~macllara, ger~ekte bilgisiz olduklarma degersiz bir ~eyin pe~ine dii~tiikleri
i~aret etmek ve ahlak alarundaki bu bil- olur, ancak bu durum, yalruzca onlarm
gisizligin, ya~amm ak1~1 i,.utdeki tehli- bilgisizliklerinden kaynaklanmaktad1r.
kesini ve ag1rhgm1 hisseltirmek iizere Kotii olan bir ~eyin pe~inden ko~an
benimsedigi, kendisini oldugundan fark- insan, onun pe~inden, o ~ey kotii oldu-
li gosterme, bilgisini gizleme ve ka~ gu iQn degil de, kendisi onun iyi oldu-
smdakine meydan okuma tavn. gunu dii~iindiigii i~in, gider.
784 Sol HegelciJik

~u halde, hi~ kimse bilin~li olarak ve somut [Os. nrti~ah!Jas; in g. concrete; Fr.
isteyerek kotti olan1, yani kendinde ve concret; AI. konkret). 1 Ortak ozellik ya
kendisi i~in kotu olan1 se~mez, kotu ola- da nitelikleri on plana ~lkartan genel ya
ntn pe~inden ko~maz (1. paradoks). Bu da soyuta kar~t olarak, bireysel, pratik
paradoks bizi Sokrates'in ahlak anlayi- ve tikel olan i~in kullarulan stfat.
~lntn temel tezlerinden ya da paradoks- 2 DolayJmlt bir tanda bilinen, varolu-
lanndan bir ba~kastna goturtir: Tum in- ~u ~tkarsanana kar~tt olarak, dogrudan
sanlar dogalart geregi, iyiyi arzu edip ve araastz bir bi~imde algtlanan, dene-
sevdikleri i~in, hi~ kimse isteyerek kotti yun yoluyla bilinen, akttiel varolu~un
bir ~ey yapmaz. lyiyi, iyi olant ya da aynlmaz bir par~ast olan ~eyi; 3 hipote-
neyin iyi oldugunu bilmek, ayru zaman- tik ya da teorik olana kar~Jt olarak, elle
da onu yapmak, hayata ge~innektir (2. tutulur ger~kligin aynlmaz bir par~as1
paradoks). Buna gore, her tur kotulu- olan ~eyi; belli bir zaman ve yerde bulu-
gun nedeni kotucul, gunahkar bir irade nan, gozle gorulen, elle tutulan, dogal
degil de, bilgi eksiklitidir (3. paradoks). ve btittinlugu i~inde ortaya -;1kan ba-
Eylemde yanh~a dti~me, kotiiltik ya da ~lZ ger~ekligi; karma~tkh k bir ger-
kotil olan bir ~eyi yapma, kotil kader, ~eklik i~nde olan ~eyi gosteren terim.
gunahkar bir doganJn ya da irade zaytf- Bu baglamda ve somu t sozcuguntin
hgintn degil de, bilgisizligin sonucu- soz konusu anlarru i~nde, tek bir nesne-
dur. ye i~aret eden, ba~ka bir ~eye bagh ol-
Sokratesrin ahlak anlayt~tnan bu ti~ madan, kendi ba~tna varolan bir ~eyin
temel tezinden her biri, a) k.i~inin ozgur kavranuna sornut kavram, bir birey ya da
bjreylerin adt olan terime soyut terim ad1
iradesiyle bir ~eyi ya da birtakun kotii-
verilir.
li.ikleri se~tigini, yapttguu ve yapabildi-
gini, b) ki~inin, neyin ger~ekten iyi oldu- M utlak idealistler bu ~er~eve i~nde,
ger~eklik bak1mandan daha temel ve
gunu bildigi zaman bile, yanh~ bir ~ey
tozsel olan bireysel varhklan betimle-
ya da kottiltik yapttg1n1 ve c) insarun,
tnek i~in somut tumel terimini kuUan-
bilgisizlikten degil de, yaphgt ~eyin
mL$lardtr. Burada somut, varh~n birey-
kotu oldugunu bile bile, kotuluk yapn- selligini, tumel de, idealist filozoflar
~u bildigimiz ve kabul ettigimiz i~n,
taraftndan ger~ek bireyin en belirleyici
hirer paradoks olarak degerlendirilir. ozelligi olarak gorulen rasyonel ve siste-
Sol Hegelcilik [Os. terakkiperver Hegelcilik; matik tutarhhgt vurgulamaktadu. Buna
lng. left-tving Hegelianism; Fr. Hegelianisme gore, soz konusu idealist filozoflar i~n
de gauche]. Hegel'in, Hristiyanhk dini, ger~ek birey, Mutlak, Ruh ya da Tin.dir.
tnonar~i ve burjuva ktiltilrtinden olu-
somut~uluk [lng. concretism; Fr. conaetis-
~an idealist sentezine her baktmdan me ]. tyiHk, guzellik tilriinden soyutlama~
kar~t ~tkan, bu sistemin rasyonel olarak
Ian, akttiel olarak, ger~ekten varolan, iyi
savunulamayacagtni, fakat yalntzca fel- ve guzel diye nitelenen ~eylerden ne-
sefi teori olarak degil, siyasi eylem bakJ- densel ve ontolojik ba.lwndan once gclen
mtndan da, belli bir gelecek adtna kabul ve onlardan deger bakmundan tisttin
edilmemesi gerektigini one suren anla- olan varhklar ya da ger~eklikler olarak
Y~ goren, ya da umutlanmiZJn, arzulannu-
Ruge, tMarks, tStirner ve tFeuerbach ztn, ideallerimizin nesnelerine belli bir
gibi dti~tintirlerden meydana gelen bu nesnellik, ger~eklik yiikleyen yakla~tm
harekete gore, yaln1zca rasyonel olan ya da tavtr.
ger~ektir ve yetkinlikten uz~ yabanct- sonlu [Os. mutenahi, rtlilhdud; lng. finite; Fr.
la~mt~ bir varolu~ hali, Hegel'in de fini; AI. endlich). Sonsuz ya da srrurstz
iddia ettigi gibi, kendi i~el zorunlulu- olana kar~rt olarak, omegin sonlu birdi~
gundan dolay1, kendini a~mak duru- zide oldugu gibi, bjr sonu ya da son teri-
mundadtr. mi olma durumu.
sonu~~uluk 785

Suurlanm1~ obna, suurh bir buyuk1uge sonsuzluk [Os. uami.llenalzilik; ing. i;zfj~tity;
sahip olma hali. Gi.i-;, yetenek, bi.iyukluk Fr. infiuite; AI. unendlicltkeit]. Zama1un,
gibi nitelikler baktmlndan s1nulannu~ mekarun ya cia herhangi bir dizinin sonu,
olma durumu. Belli say1da ad1m1 ge-;- bi tilni, s1run olmam.as1 d urum u.
memehali. Bu anlamda dogal say1lar dizisi, son-
sonluculuk [lng. Jinitism; Fr. finitisme; AI. suz. bir dizi meydana getirir, zira dizide
finitismus]. Mate1nahkte D. Hilbert tara .. ne kadar buyuk bir say1ya ula~1rsan1z
f1ndan savunulan ve matematik alan1na ula~1n, ona bir say1 daha eklcmek her
yaln1zca, konstruksiyonu sonlu say1da z.aman mumkundur. Bununla birlikte,
ad1mda mumkun olan sonlu say1da nes- ikinci bir anlamda sonsuzluktan, sayla-
neyi dahil eden yakla~1m. T1pkl sezgici- bilir par-;alardan olu~mayan butUnler
lik gibi, konstruktivizmin bir turu olan, i-;in ge-;erli olan sonsuzluktan da soz
fakat sezgicilikten farkl1 olarak, yalruzca edilebilir. Burada sonsuzluk, tam ya da
sonlu say1da ogeyle sonlu say1da adlm- yetkin olma durumunu gosterir.
da ne yapllabilecegini dikkate alan ogr~ sonu-; [Os. matlup; ing. conclusion; Fr.
ti ve yonte1n. conclusion]. 1 Ba~ka tiimce ya da onerme-
sonsuz diinii~ [Os. dari daim; 1ng. et~al lerden -;lkarsanm1~ olan, mant1ksal bir
recun-ence; Fr. retour eternelle ]. Evrende akllyurutme, arguman ya da 9karurun
hi-;bir ~eyin bir defahg1na ortaya -;kma- manbld varg~s olan, ve 'o halde', ~u
dlgl, ge-;mi~te bir-;ok kez ortaya 9km1~ halde', 'imdi', 'oyleyse', 'sonu-; olarak' tii-
sonsuz say1da olay1n, gelecekte de tiim runden deyunlerle ba~layan onenne;
aynntllanyla ve ayru duzen i~nde yeni- belli oncullerin manttksal olarak gerektir-
den ortaya -;lkaca~, evrende birtalwn digi netice. 2 Belli bir nedenin eseri olan
dairesel, dongusel sure-;lerin sOZ konusu olay, kendisine aynlmazcasana bagh ol-
oldugu, bu sure-;lerin, mevsimlerde, gUn du~ bir nedenden kaynaklanan etld; bir
gece, dogum olum, buyume -;urlime or- etkene bagh olarak ortaya <an olgu. 3
neklerinde old ugu gibi, aynen tekrarlan- Bir irdeleme, ara~tlrma ya da soru~tur
dlgl, bir kaostan dogan evrenin yeniden ma~un yaratbg1 veya urettigi du~unce.
dogacak ~elcilde kaosa gidecegi inanc1. 4 Belli bir a1 na-; ya da hedef gozetile-
Olduk-;a eski -;aglara geri giden sonsuz rek davran1ldlglnda, ula~1lan ~ey, van-
donu~ inana, tPlaton'da bir ruh go-;u Ian nokta. 5 Ve nihayet, bir ko~ul bildi-
ogretisi olarak ortaya -;1km1~ ve o, bu ren tumceden sonra gelen ve be IIi bir
-;er-;eve i-;inde, olen insanlann ruhlarl- netice bildiren tiimceye verilen ad.
nln ba~ka bedenlere girerek yeniden sonu-;-;uluk [ing. consequantialisnz; Fr.
dogdukJaruu, iyi ya da kotu ruhlann co,tsequentialisme]. 1 Genel olarak, so
yazgllararu aynen ya~adlklanru soyle- rumlulukla, fakat esas neyin ahlaki ba-
mi~tir. _.1\ yn1 ani ay1~, t Aristoteles'te, klmdandan dogru ve yanh~ olduguyla
dunyan1n, yld1z hareketleri gibi, duzen- ilgili olan etik teori. Bu anlamda, sonufi-
li olarak 1slakllk ve kuruluk donemlerin- ~luk, ahlaki eylemin deterini belirle-
den, insanhg1n da geli~me ve -;oku~ yen ~yin, eylemin ahlaki bir ilke, yasa
-;aglanndan ge-;tigi gorii~u ~eklinde or- ya da kurala uygunlugu yerine, eylemin
taya -;lkar. Sonsuz donu~ ogretisi Dar- sonucu oldugunu, ahlaki eyletnin uretti-
win'in evrim.ciliginden etkilenmi~ olan gi sonu-;la degerlendirilmesi gerektigini
Nietzsche tarafmdan da one surulmu~ soyleyen ve bu nedenle eylemin son u-;-
tur. 0, her ne kadar ger-;eklige ili~kin lanru on plana 9karan ahlak anlay~m1;
yasah afi1kla1nalan reddetse de, ~imdi ahlaki eylemin dogrulugunun, iyiligi-
olup bitenin daha once say1s1z kez orta- nin, evrensel bir yasa, ilke ya da ol-;ut
ya -;1knu~ oldugunu ve gelecekte de, yerine, yalruzca eylemin urettigi sonu-;-
tam olarak ayu ~ekilde ortaya -;kaca~ lar Ia degerlendirilmesi gerektigini savu
nl one surmuf1tiir. nan ahlak goru~unu ifade eder. Bu bag-
786 sophia

lamda sonu~~uluk, bir eylemin ancak ve Kritias ve Antiphon gibi, Yunanistan't


ancak urettigi tum sonu~lar iyi ise eger, belli bir ucret kar~1hgmda, genel ko-
ahlakl baklmdan dogru bir eylem oldu nu~ma gosterileri sunarak, retorik ve
gunu one surer. siyaset sanah ogreterek dola~an du~u
Aym zamanda teleolojik ahlak anlay1~1 nurler, e~deyi~le tSofistler i~in kulla-
olarak da bilinen bu goru~un kapsam1 mlml~tu.
i\inde ahlaki tegoizm ve tyararchk gibi sophrosyne. Yunan'da ol~ululuk, agJr-
ahlak goru~leri yer ahr. Ahlaki egoizm ba~hhk, basiret ve ozdenetim olarak ta-
ve yararabk, insanlann iyi sonu~lar nunlanan erdem. Tutkular uzerinde bir
elde edecek ~ekilde eylemesi gerektigi egemenlik ve denetim kur~nay1, ba~l
konusunda uzla~makla birlikte, soz ko- bo~ arzulann S1mrlarunasm1 gerektiren,
nusu 'iyi sonu\'un nas1l tarumlanacag1 haz ve ~ehvet du~kunlugune dayah
konusunda farkhhk gasterirler. ba~kaldmya kar~1 olan fazilet turti. Ne
2 Sonu~\uluk, biraz daha ozel olarak tumuyle bir perhiz ya da her turden ar-
da, yararc1hgm salt eylemin sonu~lany zunun kokunu kaz1ma, ne de sapma ve
Ia ilgili olup, ahlili oznenin sorumlulu kural tammazhk olan, fakat daha ~ok
gunu yeterince hesaba katmadJguu one ikisi arasanda~i bir ortayla belirlenen, ki-
surerek, oznenin bir eylemin beklenen ~inin kendisi uzerinde egemenlik kur-
sonu~lanndan oldugu kadar, beklenm~ masma, kendi kendisinin efendisi olma-
dik faka t ongorulebilen sonu~larmdan sma kar~allk gelen erdem. Ki~ide, akhn
da sorumlu oldugunu savunan ahlak yol gostcriciligi albnda ger~ekle~en
goru~une tekabul eder. uywn, hazlarla aalar arasmdaki denge
sophia. Yunanda biJgelik i~in kullamlan hali
s1fat. tSokrates'te, lnsam iyi k1lan, insa- sorumluluk [Os. mesuliyet; ing. responsibi-
mn dogasm1 ger~ekl~tirmesini ve mut- lity; Fr. responsabilite; Al. verantwortung).
luluga eri~mesini sa~layan, neyin iyi ve Ki~inin, ahlaki oznenin, kendi eylemle-
neyin kotu olduguna ili~kin bilgi, pratik rinin sorumlulugunu ustlenebilmesi
bilgelik. . durumu. Yaphga, ger~ekle~tirdigi ~eyi
t Aristoteles'te ise, en yuksek entellek- tam bir bilin~le ve ozgurlukle yapabile-
tuel erdem olarak tarumlanan teorik bil- cek ehliyette olan ki~inin durumunu
gelik. insamn biricik ve tanriSal bir ~ey ifade eden sorumluluk, ki~inin, olu~u
olan dogas1 sayesinde ortaya 'V!kan, va- mundan psikolojik olarak sorumlu oldu-
rolan her~eyin ilk ilkeleri uzerinde du- gu sonu~ ve geli~meleri uzerine almaya
~urunek ve akllyurutmekle, ezeli-ebedi, vicdani bir odev saymas1 haline tekabtil
oldugundan ba~ka turlu olamayan, de- eder.
gi~mez ve zorunlu varhklann bilgisiyle Ahlaki sorumlulugun, bu ~er~eve i9n-
ger~ekle~en ve insam Tann'ya ger~ek de ~ temel fikirlere dayandagl soylene-
ten yakla~tuan bilgelik tiiru. bilir: 1 Akllh bir insan varhgmm yerine
Sophistes. Antik Yunan'da, pratik bir bilgi getirmek zorunda oldugu ve yerine geti-
ya da bilgelikten turetilen bir sazcuk ola- rebilecegi eylemler vardar. 2 Bu eylemle-
rak. beUi bir sanat tiiriinu bilen, entellek- ri ger~ekle~tirmeme, yerine getirmeme
tuel i~lerde, toplwnsal-siyasal sanatlarda cezay1 gerektirebilir. 3 Buna kar~m bu
pratik ya da teorik bir uzmanhk ya da ba- eylemleri yerine getinne ise, ki~iyi odul-
pn gosteren kimselere verilmi~ olan ad. lendirebilir, onurlandarabilir ya da ov-
Yunan'da, Yedi Bilgeye, ozanlara, yasa- guye deger biri yapabilir. Bu u~ fikir ise,
koyuculara, hekimlere, muzisyenlere, fi- insamn motiflerinin davram~ ya da ey-
lozof ve bilim adamlanna i~te bu ~er~e lemlerin nedenleri oldu~u, bu motiflerin
ve i~inde Sophisthai, yani bilge ki~iler odul ve ceza turunden ~eylerle etkilene-
denmi~tir. Bununla birlikte,saphistes 50z- bilecegi ya da ko~ullanabilecegi ve bu
rugu daha sonra, yalmzca Protagoras, motiflerin k~ullanmas gerektigi goru-
Gorgias, Hippias, Kallikles, Prodikos, ~une dayanmaktadar.
oosyal 787

Sorokin, Pilirim Alexandrovich. 1869 tirdigi lasa veya uzun siireli anlamh et-
1968 ytllan arasmda ya~am1~ ol~n Rus kile~imlere sosyal ili~ki ad1 verilir. Yine,
as1lh Amerikan sosyolog ve dii~iiniir. belli say1da ortak ozelligi olan, birtak1m
Temel eserleri Crisis of Our Age [<;:ag1 ortak ihtiya<;lanm kar~1lamak i<;in bir
mzm Bunahm], Social Philosopl1ies in an araya gelmi~, baglmSIZ bir varolu~a
Age of Crisis [Bir Bunahm <;:agmda Top veya kimlige sahip bulundul<laruun bi-
!urn Felsefeleri]. lincine sahip, birtaklm orlak kurallara
Sosyoloji, toplumsal sistem ve obeklerle gore birbirleriyle ili~ki i<;inde bulunan
kiilliirel sistemlerin, l<i~ilik sistemi ve l<i- bireyler kilmesi veya toplumsal birim
~iler arasmdaki ili~kinin dinamikleri ve sosyal grup olarak tammlamr. Aym <;er<;e-
yapts1run genelle~tirilmi~ teorisi olarak ve i<;inde, ekonomik gii<;leri, loplum i<;in-
tammlayan Sorokin'in loplum felsefesin del<i rol ve konumlan, hayat tarzlan bir-
deki biiyiik onemi, onun elkile~imin ko- birlerine benzer olan, orlak <;tkarlara
nusu olarak ki~iligL ki~iler arasmdaki sahip insanlardan meydana gelen loplu-
etkile~imin toplam1 olarak loplumu an- luga sosyal smif ad1 verilmekledir. Yine,
lamak i<;in deger, nonn ve anlamlar top- insan eyleminin failler arasmdaki kar~l
larruna bagh olan kiiltiirii anlamamiZ llkll elkile~imi i<;eren all sm1fi ya da sos-
gerekligi tezinden kaynaklanmaktadu. yal gruplarm eylemi sosyal eylem diye la-
Sorokin'in bir diger onemli katl<s da, rumlarur.
loplwnlarm ii<; farkh yal<la~lm y a da Ote yandan, bireylerin, sosyal grup ve
manlalite arasmda sahndlldanru belirlen Slmflarm, isler <;at1~ma ya da isler uzla-
~=m bir sonucu olarak, birtal<1m norm-
dongiisel bir sosyal degi~me leorisinden
meydana gelir. Comle'un ii<; evre yasasl- Jar ve degerlerin de yardmyla sergile-
na benzeyen bu degi~me anlay1~mda, dikleri ahenkli ve istikrarh ya~ay1~ hli
ve diizenine sosyal diizm denir. Buna
dini dii~iirune 1arzlarm1 tammlayan dii-
kar~m, bireyleriit ve ekonomi, aile, din,
~iinsel sistem pozitivisl bal<1~ a<;suun
leolojil< evresine, ger<;ekligi anlamada siyasel benzeri temel loplumsal kurum-
lann kar~1hkh ili~l<ilerinden meydana
duyumlarm onemini vurgulayan du-
gelen biitiine sosyal sistem ad1 verilirken,
yumsal kiiltiir ya da sistem Comle'taki
bir topluma Ierne! ve asli ~eklini kazan-
pozilif evreye, bu ikisi arasmda kalan
diran ve eylem tarzlanna sm1rlar getiren
idealist kiilliir de, positivist gorii~teki
Ierne! sosyal ili~kiler biitiinii veya sosyal
melafizik evreye lekabiil eder. ili~kilerin lemelindeki ilkeler obegi sosyal
sosyal [Os. i'timai; ing. social; Fr. sociale; yap olarak tarumlaur.
AI. sozial]. 1 Bir topluma, ayn ve miisla- Ole yandan bir toplumun sosyal sislemi
kil bir varolu~a sahip olduguna inarulan i<;inde yer alan kurumlann, loplwnsal
insan lopluluguna ili~kin olan; 2 loplu- rol kahplanrun, bireyler arasmdaki ili~
mu meydana getiren, bir loplum i<;inde kilerin ve dolaysyla bir biitiin olarak
ya~ayan insanlar; 3 loplum i<;inde ya~a
loplumun, teknoloji, fikirler, inan<;lar,
yan bireylerden meydana gelen kalman, kiiltiirel etkil~imler, dogal felaketler,
grup, s1mf, v. b. g.; 4 loplumdaki birey- ke~ifler benzeri <;ok <;e~itli nedenlerle
lerin birbirleriyle olan ili~kileri; 5 lop- degi~mesi durumuna sosyal degi~me ad1
lumdaki s1mflarm birbirleriyle olan el- verilir. Ayru baglamda, bir toplumun
kile~imleri; 6 loplum i<;inde ya~ayan birden fazla yonde ilerleme kaydetmesi,
insanlann maddi hayal ko~ullanm ge- loplumun biitiiniinde meydana gelen
li~tirmeyi, tinsel ihtiya<;lanm kar~llama ilerleme sosyal geli~me olarak larumlana-
}'1 ama<;layan eylem ve faaliyetler io;:in bilir. Buna kar~m, bir birey veya gru-
kullamlan s1fat. bun, bir toplumsal suuftan digerine ge<;i-
Bu baglamda, bir toplumda ya~ayan iki ~iyle veya ayru s1mf i<;indeki harekeliyle
ya da daha fazla say1da insanm birbirle- belirlenen toplwnsal hareketlilige sosyal
riyle girdigi, kar~1hkh olarak devam el- hareketlilik ad1 verilir.
788 sosyal bilimler felsefesi

Yine, bir toplumdaki deger normlan yla bireyler ya da gruplar aras1ndaki ili~ki
sosyal eylem tarzlan aras1ndaki uygun- leri, test edilmeye elvt?ri~li bir bilgi kii-
suzluk, toplumsal kanna~a ve diizensiz- mesi iiretmek amac1yla, sistematik ola-
ligin tezahiirii olarak goriilen sapkm rak ara~hran disiplinlere sosyal bilimler
davran1~lar biitiiniiyle, onlara yol a~an ad1 verilir. Aynca, toplu1nu bir biiyiite~
ko~ullar sosyal problem ba~hg1 altlnda alhna yahran, statiikoyu ya da varolan
Slnlflarur. Bir toplumun sosyal problem- sosyal diizeni ~e~itli yol ve ara'rlar Ia sa-
lerdeki yii.ksek artl~la karakterize olan vunarak ya da el~tirerek, toplumsal
durumuna, sosyal ~ah~man1n, ahlaki degi~meyi erteleyen ya da h1Zland1ran
~okiintiiniin ve diizensizligin hakim ol- ve boylelikle toplumu ko~u llayan ve
masl haline sosyal ,akuntu ad1 verilir. Bu yonlendiren ele~tiri hiriine sosyal ele~ ti-
bagla1nda, sosyal problemleri ~ozmeye, n denmektedir. Nihayet, psikolojinin,
niifusun toplumsal ihtiya~laruu kar~da insan1n toplumsal davran1~1n1 konu
maya yonelik merkezi ve yerel politika- alan dahna sosyal psikoloji ad1 verilmek-
lar ise, sosyal politika ad1 altmda katego tedir.
rile~tirilir. Ote yandan, bir toplumun sosyal bilimler felsefesi [ing. philosophy of
kendi varhk, birlik, i~leyi~ ve bekas1n1 the social sciences; Fr. philosophie des scien~
korumak i~in, iiyeleri iizerinde uygula- ces sociales]. Sosyal bilimlerin maruyeti,
d1g1 etki, denetim ve ald1g1 onlemler mant1g1 ve yontemi iizerine olan ara~
biitiiniine sosyal kontrol ad1 verilir. tlrma veya felsefe tiirii. Sosyal bilimler-
Yine, ki~inin toplwnsal ~evreye uyum- de iyi bir a9klamanln ol~iitleri iizerinde
lu, toplumun deger yargdanru benimse- duran, sosyal bilimlerin doga bilimlerin-
me durumuna, toplumla biitiinletmi~ den nasll ve ne ol~iiye kadar farkbhk
gosterdigi, sosyal bilimlerde indirgene-
hale gelmesine sosyalle~rne; ozellikle .;o-
mez sosyal yasalar olup olmad18J., top-
cugun toplumsal ya~ama kablururu ve
lwnsal fenomenler aras1nda nedensel
onunla biitiinl~mesini kolayla~brmak
ili~kiler bulunup bulunmad1g1 benzeri
amac1yla, ~e~itli kiiltiir unsurlarnu onun
sorulan yan1tlamak suretiyle sosyal bi-
ki~iligine katarak, bu degerlerin i'rselle~
limlere bir yorum getirmeye ~ah~an fel-
tirihnesini saglama siirecine sosyalle~tir sefe veya bilim felsefesi dal1.
me ad1 verilir. Ote yandan, toplumsal ya- Sosyal bilinller felsefesinin temel prob-
~ana yatkmhga, insanlan birtakun
lemlerinin ba~mda hi~ ku~ku yok ki,
ya~ama kurallanyla ban~1 saglay1p ko-
sosyal bilimlerle doga bilimleri arasln-
ruyacak ~ekilde birlikte ya~amaya sev- daki ili~ki problem.i bulunur. Burada bi-
keden ortak egilime sosyallik denmekte- rinci gorii~, sosyal fenomenler de dahil
dir. olmak iizere, tiim fenomenJer, son ~o
Bu ~er~eve i~inde, sosyal saruflann var- ziimlemede fiziki gii~lerle onlan yone-
hguu kabul eden; anayasa yoluyla, top- ten yasalara indirgenebilir olduklan
lumsal suuflar arasmda bir denge sagla- i~in, sosyal bilimlerin doga bilimlerin-
yacak olan sosyal adaletle ilgili birtak1m den ~ok farkb olmad1klarma, sosyal bi-
hukuki ilkeler koyarak siyasi iktidarla- limJerin yontemlerinin doga bilimlerinin
ra yol gosteren devlet madeline; ozgiir- yontemlerine tekabiil etmek durumun-
liikleri yalruzca Slnlrlamalann olmama- da oldugunu iddia eden dogalcr veya fi-
Sl oJarak anlamayan, fakat ozgiirliigiin zikalist goru~tiir. 8 u gorii~iin kar~1s1nda
ancak, ozgiirliigiin ger'rekle~ebilmesi ise, sosyal fenomenlerin, bireyin ama~h
ir;in gerekli maddi olanaklann ki~ilere ve anlam.b eylemlerine bagb olduklan
saglarunas1 hilinde bir anlam kazanaca- ir;in, dogal fenomenlerden metafiziksel
~ ilkesine bagh kalan devlete sosyal tkv- olarak farkhbk gBsterdiklerini ve dola)'l-
let ad1 verilir. slyla farkh bir yonteme ihtiya~ duyduk-
Yine, sosyal sistemleri, toplumsal ya pi- laruu dile getiren dogalcdak kar~1h, yo-
Ian, siyasi ve ekonomik siire~leri, farkh rumcu veya hermeneutik gorii~ bulunur.
sosyalist 789

Sosyal bi1imler felsefesinin bir diger cadelesinin giini.lmuz toplumunda hala


onemli konusunu meydana getiren 'sos- varolmak.la birlikte, ozellikle dogal ayak-
yal fenomenlerin nedensel a.;Jklamaya lanmamn yuzyd oncesine kadar yogun
elveri~li olup olmadll<lan' konusunda, bir bit;imde ya~andagam oavunur. Soz
aym yorumcu gori.i~ olumsuz bir tavar konusu goru~e, varolu~ mucadelesi,
takmarken, onun kar~att olan madded bilim ve teknoloji alamndaki geli~mele
baka~ at;asJ sosyal bilimlerde nedensel rin sonucu olarak nisbeten yah~ma~ ve
at;lklamamn, ornegin Marksizmde oldu- yalmzca ko~ullara en iyi bir bit;imde
gu gibi, materyalist bir at;aklama oldu- uyum saglayan insanlann degil de, yok
gunu one surer. olmaya mahk<lm olan bireylerin de varo-
Sosyal bilimler felsefesinde bir diger lu~lanm surdurecekleri bir durum orta
kar~athk, toplumsal duzenlilikler ve bi- ya t;akma~tu.
reylerle ilgili olgular arasmdaki ili~ki sosyal demokrasi [ing. social democracy;
baglammda, metodolojik bireycilik ile Fr. dbnocratie sociale ]. Alman du~unurle
metodolojik holizm arasmdadar. Bun- ri Bernstein ve Lasal~e ile ba~laytp, Fran-
lardan metodolojik bireycilik, bireylerle il- saz Jaurl!s ve Blum, Ingiliz Cole gibi du-
gili olgulann sosyal gut; ya da varhklar- ~unurlerin katkdanyla geli~en ve amaca
la ilgili olgular kar~asmdaki onceligini sosyal adalet, insanlar ic;in daha iyi bir
vurgular ve dolayastyla, ikincilerin birin- ya~am, tlzgurluk ve ban~ olan aloma.
cilere indirgenebilirligini savunurken, tKapitalizmin kar~asmda olan ve in-
metodolojik holizm sosyal gut;, olgu ve sanlann bir. avut; kapitalistin egemenli-
yasalann indirgenemezligine dikkat ginden kurtarmaya ama~layan goru~,
t;eker. samf sava~aru kabul etmekle birlikte, ih-
sosyal Darwinizm [ing. social Darwinism; tilalci degildir, totaliterligi ve her tur
Fr. Darwinisme sociale]. Darwin'in biyolo~ dikta rejimini reddeder. tSosyalizmi bir
ji ya da evrim teorisini insan toplumlara- ara-; degil de, kendi ba~ma bir ama-;
olarak degerlendiren sosyal demokrasi,
mn tarihsel geli~imine uygulayan ve bu
tMarksizmi reddetmemekle birlikte,
t;ert;eve ic;inde 'varolu~ mucadelesi' ya
onun sosyalizm uzerindeki tekelci etkisi-
da 'ya~ama sava~a' ve 'dogal ayaklan-
ne kar~a t;tkar. Demokratik bir anayasa
ma' ya da 'en gut;luniln ya da ko~ullara
ve toplum duzenine bagh kalan ve bu
en iyi bir bic;imde uyum saglayarun
duzene uygun bir faaliyet yontemiyle,
ayakta kah~a' fikirlerine ozel bir onem koklu sosyal ve ekonomik refonnlann
atfeden goru~. yapdmasmdan yana olan sosyal demok-
Toplumsal Darwinizm toplumun, en rasi, gunumuzde oldukt;a yumu~attl
gut;lu olanlann ayakta kaldaga bir varo ma~hr.
lu~ mucadelesine sahne oldugunu, top-
sosyalist [ing. socialist; Fr. socialiste; AI. ~
lumda, ttpla dogada hukum suren dogal zialist]. Sosyalizmi benimsemi~ ld~i, sos-
aytklanma gibi, gut;suzu toplum da~ma yalist ogrelinin ~u ya da unsurunu temele
iten ya da marjinalle~tiren bir toplumsal alan ~ey ya da yakla~Jm it;in kullarulan
aylklanma surecinin stlz konusu oldugu- safat.
nu, bu ya~ama sava~mm bir butun ola- Bu baglamda, Marksizme dayanan ve
rak toplumun geli~mesine ve ilerlemesi- anayasasmda, iktidan i~c;i samfuun ege-
ne hizmet ettigini savunur. Bu anlaya~ menligi olarak tammlayan devlet mode-
gut;luyu, toplumsal mucadelede ayakta line, i~t;i suuh ve onunla ittifak h.alinde
kalanlan, bencil, yan~maa, tutkulu, zen- olan yoksul koylulerden ba~ka hit;bir sa-
gin, yaratta ve zengin, zeki' ve saldargan mfa iktidar hakkl tarumayan, siyasi' ikti-
olarak, buna kar~m ya~ama sava~mdan dar yolunun tum diger s1ruflara ve bu
yenik t;akanlan da gu~uz, pasank, ozgeci, suuflann partilerine kapabldaga, de-
korkak, budala gibi terimlerle tarumlar. mokratik olmayan devlet madeline sos-
Gorli~ dogal ayakJanma ve varolu~ mu- yalist deulet adt verilir.
790 sosyalizm

Yine, Marksist sosyaHzmin, sanat ic;in etkilenmi~ olan ti.iriine, i.iretim ara~lan
sanat gori.i~i.ine kar~1 ~1karak, toplum run burjuvazinin elinde oldugu suufh
i~in sanat gorii~i.ini.i on plana ~1kartan kapitalist devletin ylk1larak,. snufslZ bir
estetik teorisine, sanat ve edebiyatln di.izen kurmay1 a1na~layan sosyalizme
toplumsal ger~eldige yone1mesi ve top- bilimsel sosyalizna ada verilmektedir.
luJndaki devrimci geli~meleri, topluan- Kapitalizmin geli~imine ili~kin bilimse]
sal geli~menin itici gi.ici.i olan i~~i s1n1- bir incelemeye ve i~~i san1fuun onci.i ro-
fan1n durumunu ve roli.ini.i, sosyalist ltine ili~kin ger~ek~i bir degerlendirrnep
di.i~i.inceJerin i.isti.inli.igi.ini.i ve zaferini ye dayand1g1 iddia edilen soz konusu
anlatmas1 gerektigini dile sanat anlay1- sosyalizme; ekonomik alanda, lherkesin
~ana sosyalist ger~ek~ilik denir. yetenegine ve eme~ne gore haklaru ala-
sosyalizm [Os. mezhebi i ~tirakiyyun; lng. so- bilmesi' ilkesi uyannca, i.iretim ara~lan
da/ism; Fr. socialisme; AI. sozialisntus]. Ay- nm ortakla~a mi.ilkiyetini, siyasi olarak
d1nlanman1n, Frans1z Devriminin liberal kapitalist devletin ~iddet yoluyla y1k.tb-
ve e~itlik~i ideallerinin ve endi.istril~me rak, yerine sosyalist devletin kwulmasl-
si.irecinin i.iri.ini.i olup, somi.iren suuf ya ru, suufsaz bir toplum modelini, ya da
da sm1flan tasfiye ederek, insarun insan daha ~ok i$9 suufuun diktatorli.igi.ine
taraflndan istismar ediJmesinin oni.ine dayanan bir devlet anlay1~uu, ki.ilti.irel
ge~meyi, toplumda bireyler arasmda olarak da, egitim ve ki.ilti.iri.in devlet tara
kar~ll1kh 'bir i~birligi ve yard1mla~ma flndan planlarunasuu, 1rk aynmma kar~1
yaratmay1 ama~layan ve i.iretim ara~lan c;~kmay1, sosyalist topluma ka~1 olan
run ortak mi.ilkiyetiyle belirlenen top- tiim toplumsal ve ki.ilti.irel kurumlarla sa
lumsal sistem. Varolan toplumsal di.izeni va~maya ongoren sosyalizm anlay1~1na
adaletsiz oldugu gerek~esiyle mahkiim ayn1 zamanda Marksist sosyalizm den-
eden, ahlaki degerlere uygun di.i~en yeni mektedir.
bir di.izenin savunurulugtJnu yapan, bu Yine ayn1 baglamda, Marks'an sosyaliz-
idealin ger~eklejtirilebilir bir ideal oldu- mine, Blanqui'nin sosyalizm anlay1~1na,
guna inanan, soz konusu ideale ula~ma Rusya'daki Devrim oncesi veya sonras1
yolunda, insan dogasuu ya da kurw:nlan sosyalist ihtilald.lerin sosyalizm teorisi-
yeni ba~tan ~ekillendirecek bir eylem ne, yani siyasi iktidann ele ge~irilmesin
program1 oneren ve bir devrim ya da ih- de, demokratik yollara veya parlementer
tilalcinin bu eylem programuu hayata eyleme gi.ivenmeyip, ~iddeti savunmasa
ge~irece~ne inanan siyasr di.i~i.ince ya dahi, red de elmeyen sosyalizm anJaya-
da ideoloji. ~lna ihtilalci sosyalizm ad1 verilir.
Marksizmde, ger~ek komiinizmin in~ Sosyalist devletin kurulmas1 si.irecinde
Sindan onceki donemde, fakat kapita)iz- ihtilalci ~iddeti benimseyen soz konusu
min y1kllmas1ndan sonra ortaya ~1kan sosyalizm anlay1~1 d1~1nda birtak1m ba ..
politikpekonomik sistem olarak sosya- n~~ sosyalizmler de bulunur. R. Owen,
lizm, dev let in i.iretim ara~ lann1 ya C. Saint-Simon, ve C. Fourier gibi di.i~i.i
planlama yoluyla ya da dogrudan bir bi- ni.irlerin, sanayi devrimi ve sanayile,me
9mde kontrol etti~ ve hatta bu ara~lara sonras1nda, yeni bir suuf~ i~~i suuf-
hukuken sahip olabildi~; neyi i.iretmenin run dogu~uyla birlikte ortaya ~1kan
en faydah olduguna bakmaks1z1n, salt e~itsizlik ve sefaleti ortadan kaldumak
toplum taraflndan ihtiya~ duyulan ~yle i.izi!re, sosyalist birtalwn fikirlerle geli~
ri i.iretmeyi ama~layan sosyo-ekonomik tirdikleri gori.i~ler bi.iti.ini.i, di.i~i.inceyle
sistemi ifade eder. madde arasandaki kar~1thk ve temel ~e
Sosyalizmin, Marks taraflndan geli~ti li~kiyi, di.i~i.inceyi one alarak ~ozme egi-
rilen ve Engels taraf1ndan popi.ilerle~ti lim ve tavarJan iilopik sosyalizm olarak
rilen tarihsel materyalizme dayanan ve ge~er. Toplumdaki serbest rekibetin bir
pozitivist felsefeden y_o gun bir bi9Inde denge ve ko~ullarda ~itlik yaratmada-
- - - - - - - - - --- --- -- - - - - - - ----- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - --------

sosyal pozitivizm 791

gmt, tam tersine servetin beiirli ellerde muhalefet ederken, Marks'tan ilham al-
toplarunasma yo! a~lll';tnt, tekelle~me mayan, sosyalizme ge~i~in demokratik
nin fazla iiretim ve bunahmlan dol';ur- yollarla ve birtaktm reformlarla olmast
dul';unu, sanayile~menin i~~i smtfmm gerektil';ini savunan A vrupa sosyaliz-
durumur.un kotiile~mesine neden oldu- mine demokratik sosyalizm veya reformcu
gunu
c
savunan
.
bu dii~iiniirlerin sosya- sosyalizm adt verilmektedir. Ote yan-
lizmi, onlar e~itsizlil';i ortadan kaldmna- dan, evrensel oldul';una inamlan sosya-
yt ama~larken, insanlann ~ektil';i tshrap list ideleri, kendi ulusal ko~ullanna u y-
ve sefaletin, ul';radtklan hakszhklann, gulamakta tereddiit etrneyen O~iincii
ileri siirecekleri birtalom ~arelerle sona Diinya iilkelerinin sosyalizm anlayt~l
erecel';ini dii~iindiikleri, hakstzhklara na, ateizmi ve stmf miicadelesini redde-
bir ~are bulunamayt~trun nedeninin, derken, tek parti yonetimini benimse-
hakstzhl'; giderecek, e~itlil';i sal';layacak yen, sosyalizmi emperyalizme ve yeni
fikirlerin daha onceden bilinemeyi~ine, somiirgecilil';e kar~t bir ara~ olarak kul-
bu ~areleri ortaya atacak dii~iiniirlerin lanan yere] sosyalizm tiirlerine QfUTICU
daha once diinyaya gelmemi~ oldukla- Dunya sosyalizmi adt verilmektedir.
rma inandtklan i~in, iitopik adt veril- sosyal pozitivizm [ing. social positivism;
mi~tir. Fr. positivisme socia/e; AI. sozial positWi-
Yine Fransa'da, 1840'h ytllarda ortaya mus]. Odak noktasmda oncelikle tarih ve
9tkan ve sosyalizmin bir omel';inin toplum bulunan; olgulan a~an, olgula-
!neil'de bulundugu inancmdan hareket- nn otesine ge~n her tiir spekiilasyona
le, Hristiyanhgm ahllli kurallanru sos- kar,n ~tkan ve tek ge~erli bilgi tiirii ola-
yalizmin kollektivist ilkeleriyle birl~ti rak gordiil';ii bilirni, ozel bilimler tarafm-
ren sosyalizme Hristiyan sosyalizmi adt dan sal';lanan bilimsel bilgiyi toplwnu
verilmi~tir. Soz konusu ogreti, klasik ve toplumsal ya~amt diizenlemek i~in
sosyalizmlerden dini temele almast, ge- kullanan ve ilerlemenin insanhk tarihi-
lecel';e del';il de, kapitalizm ve sanayile~ nin en onemli ve belirleyici ogesi oldu-
me oncesi topluma yonelmek bakurun- gunu savunan pozitivist anlayt~.
dan far khhk gosteri r. Bu tiir bir pozitivizmin iinlii temsilcileri
Fransa 'da etkili clan Hristiyan sosyaliz- arasmda Saint-Simon, Auguste Comte,
minin Almanya'daki kar~thl';t kursu sos- Jeremy Bentham ve John Stuart Mill var-
ya/izmidir. Oniversite profesorleri tarafm- dtr.
dan geli~tirilen bu sosyalizm, sosyalist sosyobiyoloji [lng. sociobiology]. Sosyal
propagandadan ~ok etkilenen i~~i stmft- davraru~tn biyolojik temellerini konu
nm kontrolden '>'kmamast i~in, birtalom edinen disiplin. Anglo-sakson diinyada
refonnlarm gereklilil';ini vurgulamt~hr. geli~n bir yakla~un olarak sosyobi yolo-
Yine Almanya'da devleti ahlaki ve ulu- ji, insanlarda dol';u~tan clan davram~la
sal dayam~ma orgaru olarak goren, dev- nn toplumsal olgulara dair bilimsel
lete ~d<artacal';l yasalar ve koyacal';t ver- a~1klamada i~e yarad11';1 kabiiliinden
giler yolu yla toplumsal adaletsizlil';i ve hareketle, sosyal fenomenleri dol';al aytk-
dengesizli~i giderecel';ini dii~iinen Las- lanma siire~leriyle a~amaya, kiiltiir ve
salle'tn devletin her alandaki oncii giicii- toplum teorisini biyolojiye indirgemeye
n ii temele alan sosyalist gorii~iine dev/et ve dolaytstyla tinsel del';erleri hi~ hesaba
sosyalizmi ad! verilmektedir. Ote yan- katmadan tdol';alahl';t geli~tirmeye ~ah
dan, Proudhon, Stimer ve Bakunin'in ~tr.
anar~ist gorii~lerine dayanan ve iktisadi sosyoloji [Os. irtimaiyat; lng. sociology; Fr.
liberalizmi, devleti ve Marksist sosyaliz- sociologie; AI. soziologie). Biitiin ~~itlili
mi ele;;tirirken, bireyin ozgiirliil';iinii en l';i, del';i~kenligi ve tiim aynnttlan i<;in-
yiiksek del';er olarak goren sosyalizm i7z- de, toplwna dair clan a.,.klayta bilim. 1
giirlukru sosyalizm olarak tan~mlarur. Sosyal yaptya, 2 toplumlardaki grupla-
Yine, Sovyet komiinizmine ~iddetle nn, sosyal kategorilerin ve stntOann do-
792 sosyoloji

gastna, oranlanna, -;e~itlilik ve farkhhk- stndan kavnaklarunaktadu. Buna kar


"
lanna, 3 top lumdaki sosya) ya~ama, 4 ~1n, Weber'in buyuk onemi ise, onun bir
toplumW\ kulrurune ve hayat tarztna, 5 modem disiplin olarak sosyolojinin teo-
hem niteliksel ve hem de istatistiki ara~ rik temellerini atm1~ olmastndan dogar.
brma yontemlerinin mahiyetine ili~kin Onun genelligi yuksek olan aQklayto
bilimsel inceleme. Topltunsal sistemlerin degere sahip kavramlan, ozgul bir man
geli~imini ve i~leyi~ini yoneten yasalan t1ksal model turu olarak ideal tipin sos-
ortaya t;tkarmaya -;ab~an, bu toplumsal yolojik a-;tklamada nas1l kullantlacagma
fenotnenleri gozleyip betimleyen, bu fe- ili~kin analizi, davran1~ta ozsel olarak
nomenleri h.ttarh bir kavramsal ~ema sosyolojik olana, yani sosyal eyleme dair
araClhgtyla a-;1klamaya -;ah~an bilhn tan1m1, sosyal eylemin belli ba~h un-
dah. surlannl eylemin rasyonel bile~enleri
Toplumun dogastna ili~kin du~unu yoluyla a-;tkhga kavu~turmas1, burok-
~un tarihi en aZindan t Aristoteles'e rasiyle ilgili sosyolojik -;ozumlemesi,
kadar geri gittnekle birlikte, bir burjuva toplumsal ili~kilerde artan rasyonalite-
sosyal bilimi olarak sosyolojinin isim ba- nin vazge-;ilmez sosyal ~likt;isi olarak
bast Auguste tComte'tur. A Comte ayru buyunun -;ozulmesi kavram1, v. b. g.,
zamanda, -;agda~ sosyoloji ya da top .. mustakil bir disiplin olarak sosyolojinin
lum teorisinin kendisinden tiiredigi u-; teorik temellerinin en belirleyid ogeleri
kaynaktan birincisinde onemli bir yer olmu~tur.
tutar. Toplumu sosyolojinin dolayuns1z C Sosyolojinin kurumsalla~mas1ru sag-
nesnesi, biricik ara~ttrma konusu haline layan u-;uncu kaynak ise, George Simmel
getiren Comte, toplumdaki geli~me egi- ve Vilfredo Paretodan olu~ur. Sosyoloji-
limlerinin onemini vurgulam1~, sanayi- nin diger sosyal bilimlerin ilgilenmedigi
le~memi~ toplumlardaki hukuki meka- bir alaru konu almas1, sosyalle~me veya
nizmalar ve ahlak kurumlanru a.;akhga insan ili~kileri alaru uzerinde yogunla~
kavu~hl rurken, t Aydtnlanmantn liberal mast gerektigini 50yleyen Simmel, toplu
iyimserligine olduk-;a muhafazakar bir mun etkile~im yoluyla birle~tirilmi~
tepki vermi~tir. olan bireylerin toplarrurun sadece bir ad1
Fransayla s1n1rh kalan ayn1 kaynag1n oldugunu 50ylerken, sosyolojide fonnel
ikinci buyiik sosyologu, pozitivist egi- yakla~1m1n onculugunu yapmt~br. Pa-
limlerini Comte'a bor-;lu olup, topluma reto ise, sosyal sistem ve sosyal denge
dair analizini buyuk ol-;ude, yap1, i~lev kavramlan uzerinde yogunla~lrken,
ve sosyal kurum gibi teritnlerin yerl~ fonksiyonel yontemi one Qkarmak ve ni-
mesinde onemli bir rol oynam1~ olan celiksel yontemi kullanmak suretiyle
Herbert Spencera dayanduan Emile onemli bir katkl yapml~br.
Durkheim.dtr. Nitekim, onun fonksiyo- Bu kaynaklardan hareket edildiginde,
nel sorulann onemini vurgulayan, bire- bugun bir sosyal bilimin kapsanu ve
ye dt~sal olan sosyal olgulann biricik ozellikle de sosyolojinin konusu bagla-
dogastru, sosyolojinin psikolojiden olan mtnda u-; temel ve farkh goru~un oldu-
farkhhguu ortaya t;tkaran sosyal daya- gu soylenebilir. I Bunlardan birincisi,
nt~ma teorisi, -;agda~ sosyolojik du~un sosyolojinin konusunun, kendisinde
cenin olu~umu ve geli~iminden onemli belli bir konwn i~gal eden bireylerin us-
bir yer i~gal eder. tiinde ve otesinde baguns1z bir varolu~a
B Sosyolojik du~uncenin gel~imine ve sahip bulunan toplumsal yap1 oldugW\u
sosyolojinin kurumsalla~mastna katkl- soyler. Bu goru~un iki ayn versiyonu
da bulunan ikinci kaynak, Karl Marks vardtr: a) 0 retim tarzlanndan meydana
ve Max tWeber'den olu~ur. Sosyolojiye gelen yapllan kavramsalla~tuan Mark-
nesnel temeller kazandtran tMarks'tn en sizm ve b) sistemleri, rol yaptlanru te~
onemli katktsl, onun -;agda~ sosyoloji- his edip on plana c;U<aran Parsons-;u ya
deki -;at1~mac1 ekolun fikir babas1 olma- p1sal tfonksiyonalizm.
sosyolojtk YeniKant~thk 793

ikinci goru~ ise, II Durkheim'a daya- lektif bilincin tirunu oldugunu; 3 ahlak
narak, sosyolojinin esas ve ger~ek konu- alan1nda ise, yukumluluk ve odev duy-
sunun, kollektif tasaram I terns iller, yani gusununl bireyin vicdan1nda kollektif
anlamlar, ve bireylerden bag1mSIZ bir bilincin bir yans1masz oldugunu dile
varolu~a sahip alan dunyay bili~sel getirir.
olarak organize etme tarzlan oldugunu soykiitiigii yontemi [ing. genealogical met-
one surer. Soz konusu yakla~1ma gore, hod; Fr. metlwd geneologique]. Ornegin
bu kolJektif temsillere en iyi ornek, in- bilgi gibi bir kavram1n, ozne gibi bir var-
sanlann dogu~undan once varolan ve hgn veya ahl~k gibi bir disiplinin bugu~
onlar olduk ten sonra da varolmaya nunu, halihaz1rdaki d urumunu a-;akltga,
devam eden dildir. Gunumuzde yap- ayd1nhga kavu~turmak i~in ge~mi~ine
salctlarla postmodemistlerin ~ah~mala bakan, kokenJerle ilgili analiz yontemi.
n bu gelenek i~inde degerlendirilir. Soykutu~u yonte1ninin kurucusu, soz
Gunumuzdel sosyolojinin konusu ile konusu analiz tarz1nt, Zur Genealogie
ilgili u~uncu goru~, III onun ger~ek der Moral [Ahlak1n Soykutugu Ozerine]
konusunun Weberci anlam1 i-;inde sos- adh eserinde, ki~ilerin ve kultiirlerin
yal eylem oldugunu iddia eder. 'Bu g6- deger sistemlerini olu~turma bi~imleri
ru~e gore, toplum diye bir ~ey olma-
ni belirleyen tarihsel ko~ullara ve ko-
yp, sadece birbirleriyle ili~ki i-;ine ~ullanmalan ortaya -;akannaya yarayan
giren, kar~1hkh bir etkile~im i~inde bu~ 1netod olarak tarumlayan ve dolayts1yla
lunan bireyler v~ sosyal gruplar vard1r. tahlak1n soykutugunu c;tkartan Fried-
sosyolojik Yeni-Kant~1l1k [lng. sociologi- rich Nietzsche'dir.
cal Neo-l<.antis,n; Fr. Neo~l<.antisme socio-
Ayn soykutugu yontemini FransiZ du-
logique ]. Alman filozofu Georg Simmel
~uniiru Gaston Bachelard bilim felsefesi
taraf1ndan kurulmu~ alan Yeni-Kant~l
alarunda uygularru~tlr. Bu baglamda bi-
felsefe okulu.
limlerin soykiitii~, bir bilimi belli bir
Simmel felsefesinde, Kant'1n, bizim de-
evreden bir diger evreye ge-;iren hareket
neyin, lecriibenin d lin yasiJU, fenomenle-
ettirid gt.icti ortaya ~akannaya, bilimsel
ri kurdu~umuz gorii~uyle spekiilatif
metafizigin olanaks1z old ugu tezinden olanla ideolojik alan aras1ndaki suurda
ya~nan yer degi~ikliklerini izlemeye
etkilenmi~ ve deneyim diinyasaru.n kay-
nagtru toplumsal durumda bulmu~tur. yarar.
sosyolojizm (Os. i'timaiyat,llk; lng. socio-- Soz konusu soykiitugu yakJa~un1, ~ag
logism; Fr. sociologisme; AI. soziologismus]. da~ dii~iiniir Michel Foucault'da, yine
1 Genel olarak. sosyolojiyi psikolojiden ayna anlam i~inde, modern iktidar bi-
bagtmstz bir bilim olarak goren, bir bilim ~imlerinin ozunii ve geli~imini ~oziim
olarak sosyolojinin toplwnsal ger~ekligin leme yontemi olarak kullandm1~hr. iler-
tiimuyle ve geregi gibi a~lklanmas i.;in leme olarak tarih inanandan vazge~en,
gerekli ve fazlas1yla yeterli oldugunu sa- Foucault, ozgiil kurumlarla soylem
vunan gorii~ ya d a ta vtr. Organik ya~ fonnlanrun koklerini .;~plak gii~liktidar
nu a~an her~eyin, akd, bilim, sanat, mucadelelerinde arayan soykiitugu pro
ahlak ve din gibi oge, duygu ve kurumJa- jesi it;inde, bireylerin modem iktidar I
nn toplwn ve toplwnsalhg.n sonucu ol- bilginin sonu~lan olarak nesneler ve oz-
dugunu savunarak, kollektif bilind put~ neler ~eklinde nasJ..I kurulduklann1 ara~
la~bran, cemiyeti he~yin temeli yapan tlrmJ~br. Ona gore, soykutiigu, mevcut
gorii~. ilgil ~tkarlann J~1g1nda yazdm1~ tarih-
Toplumsal olaylarla sosyolojinin, epis- tir. Ba~ka bir deyi~le, soykutugu, ~u
temolojik balwndan onceligi oldu~unu arun iJgilerine, konulanna baglandarak
one suren anlay1~ olarak sosyolojizm; 2 kaleme ahnnu~ alan tarihtir. Buna gore,
estetik alantnda, estetik duygunun kol- soykiitugu 'efektif tarih' lir.
794 soylu vah~i

soylu vah~i [ing. noble savage; Fr. savage kavramlar1n degiL faka t a it olduklan
noble]. Romantizmin insazun ya da in- butunden yahtlama ic;inde du~unulduk
sanhgtn do~al olarak iyi oldu~u, ve do- leri zaman~ bireysel nesnelerin de soyut
~aya geri donmemiz gerekti~i du~unce olduklart soylenir. Ome~in, bireysel bir
sini ifade etmek i~n kulland1~1 deyim. insan varh~1, toplumsal ili~kilerinden
Soylu vah~i deyiminin temelinde i~, ayn ve ba~1ms1z olarak du~unuldu~un
Franstz filozofu J. J. tRousseautnun, In- de soyuttur. Bu goru~e gore~ varolan
sanlar Arasrndaki E~itsizligin Kaynaf adh her~eyi kapsayan butun d1~1nda~ tek
eserinde dile getirdigi, uygarhk tara&n- tek her varhk bir dereceye kadar soyut-
dan bozulmam1~ olan do~a durumunda- tur. Bu felsefede, tek hakikat butiinun
ki insan olarak, vah~i insaru vard1r. Buna hakikati, butunsel hakikattir; butun so-
gore, soylu vah~i deyln)i, uygarbgtn, yutlamalar bir \arpttma ya da yanh~la
kendisini do~al olmayan istek ve arzula- mayt ihtiva eder.
nn kolesi yapmasmdan~ kendisini ba~ Ote yandan, nonnalde, konulan tasa-
tan CJkanp, ba~langtc;taki ozgurlu~unu rtmsal ya da ideal varhklar olan bililn ya
elinden almas1ndan once, do~al, soylu ve da disiplinlere soyut bilimler denir. Pozi-
masum bir varolu~a sahip olmu~ olan tivist du~unurler Comte ve Spencer tara-
erdemli i:nsaru anlabr. hndan yaptlan bilimler suuflamasmda
soyut [Lat. abstractus; Os. mucerret; ing. soyut bilimler konusu, fenomenleri yo-
abstract; Fr. abstrait; AJ. abstrakt). Nesne- neten yasalar olan bilimleri gosterir.
lerin~ olaylarm, fenomenlerin, onlardan, Comtea gore, somut bilimler ya da do~a
yani nesnelerin, olaylann ve fenomenle-- bilimleri ise, soyut biUmlerin konu ald1~
rin kendilerinden ayn olarak du~unu yasalan varolanlara uygulayan bilimler-
len ya da de~erlendirilen nitelikleri i\in dir. Spencer, soyut bilimlerle, soyut ba-
kullantlan stfat. Ome~n, vatanseverlik, ~lnblan konu alan matematik ve manb-
vatarun1 seven insanlardan hareketle ~~ anlarken, di~er bilimleri de (mekanik,
olu~turulmu~ soyut bir niteliktir. Yine, fizik_. kimya turunden) soyut-somut bi..
ome~in 'san' kavraml, elle tutulamaz, limier ve (astronomi, jeoloji, biyoloji, psi-
gozle gorulemez bir niteli~e i~ret edi- koloji ve sosyoloji turunden) salt somut
lirken de~il de, tek tek nesnelerin goste- bilimler olarak ikiye aytrm~br.
rilmesinde kullantlmast bakurundan soyutlama [Yun. aphairesis; Lat. abstractio;
somut olmakla birlikte, 'sanhk' nesne ya ing. abstractian; Fr. abstractian; AJ. abs-
da nesnelerin bir niteli~inin, zihi.nsel bir traction). 1 Deneyimin i~jerigindeki bir
soyutlama ile belirtilmesi bakurundan o~eyi, do~al kurulu~undan, yaptsal ve
soyut bir kavramdu. fonksiyonet ili~kilerinden ay1rarak, ken-
Su halde, varolu~un u bir ba~ka ~eye dinde ve kendi ba~ma du~unme i~lemi;
bor~jlu olan ve ancak du~unmede ve zi- duyu yoluyla algtlanan gerc;eklikte bir-
hinde bir ba~ka ~eyle ili~ki ic;inde, nesne birinden ayrllmaz olan iki o~eden birini
ya da nesnelerin niteli~i olarak dii~un u- du~unce yoluyla ayuma, yahtlama, di-
len ~eyin kavram1na ise, soyut kavram adL ~erinden aytrarak ortaya c;lkarma. 2 Bir-
verilir. Klisik manhkta, birc;ok bireyin, birlerinden ba~ka balamlardan farkhl1k
onlardan ayn olarak du~unulen, o~ak gosteren nesnelerin ortak niteli~ini d u-
do~asirun ad1 olan terime ise soyut tenm ~unce yoluyla yakalaytp, genel bir fikir,
denmektedir. 'insanhk', soyut terime ve- bir kavram olu~turm.a; somut bir tarz-
rilecek en iyi omektir. da, tek tek gozlemlenen ozelliklerden
Bir nitelik, ya da kavram gerc;ekte ait ~jok, birbirine benzeyen sonsuz saytda
oldu~u nesneden yahtlama i'jinde du durum ya da ortamda gozlemlenebilen
~iinuldu~u zaman soz konusu olan genel bir ozelli~i yakalama i~lemi.
ozellik soyut diye ifade edilmekle birlik- 3 Genel sozcuklere ula~ma i~lemi ola-
te, Hegelci felsefede, sadece ni.telik ve rak tan1mlanan soyutlama, ara~hrllan
soylem 795

fenomenlerden, yap1 ya da karakterleri- James'a gore, soyutlamalara, somut ger-


ni betirnlemeyi istedigirniz birtak1m ~ekliklerin degerine e~it bir gerc;ek
6zelli.kleri ve ortak noktalan bir strufla- deger y~kleme egilimi.
maya temel yapmak iizere se~me i~lemi soylem [Ing. discourse; Fr. discottrse; Aim.
ni oldugu kadar, bu siirecin iiriinii olan diskurs]. 1 Genel olarak, dilin sozel ya da
~eyi de gosterir. Ba~ka bir deyi~le, so- yaz1h bir bi~imde aktiielle~mesi siireci;
yutlama, bir yandan soyut bir fikir ya da yaz1h ya da sozlii olan, bir ileti~ime
kavraml, bir dizi ozellemesinden yahtla- veya diyaloga davet eden her~ey. 2 Bir
YlP ~1kartan bili~sel siireci, bir yandan etkinlik alaruna, bir faaliyet tiirii veya
da bu siirecin sonucu olan ~y ya da disipline ozgii kavramsalla~tlrmalar bii-
kavram1 dile getirir. Buna gore, soyut bir tiinii veya a~; birtak1m ortak kabullerle
kavramm zihinsel tasanm1 olan soyutla- desteklenen veya biitiinlenen iiriinler
ma, ara~hnlan konuda, anzi ya da ili- toplam1. 3 Ozel olarak da, algalama tarz
neksel olam aylklayarak, ozsel olan1 be- ya da ~emalanm, dil ve bilgi pratigini
timleyen zihinsel yapmu da ifade eder. yoneten, kontrolii altmda tutan, kiiltiirel
Buna gore, insan gibi genel bir sozciik, kod, derin yapa; dilin dii~iinceyi, bilgiyi
belirli bir insana referans ya da yonle- ve entellektiiel faaliyeti orgiitleyen dii-
timde bulunan 'Ahmet'in tersine, genel zenleyen ardalam, ek dilsel yapllar bii-
olarak kullarulabilen bir sozciiktiir. 1~te tiiniinden meydana gelen ideolojik bo-
duyu-deneyinde dogrudan ya da somut yutu.
bir bi~imde algllanamayan bir ~eyi sim- Bu baglamda, yukanda sozii edilen 1.
gesel ya da kavramsal olarak temsil ve 2. anlama i~inde soyleme ili~kin ince-
eden, gosteren bu tiir sozciiklere, tek lemeye, dile, dilin yapasma, onun aktiiel-
tek nesne ya da olaylan bir kly1ya btra- lc~mi~ veya kullarum diizeyinde ortaya
ktp, genel olana ula~ma siireci soyutla- ~1kan i~levleriyle temel modellerine dair
ma olarak bilinir. Orne~, iinlii Yunan analize soylem zumlemesi ad1 verilirken,
filozofu Aristoteles 'yuvarlakbk' gibi 3. anlam1yla 50ylemi konu alan, dilin
matematiksel ozellik.lerin yuvarlak diye toplwnsal ve ideolojik boyutunu ortaya
niteledigimiz ~eylerden ayn olarak va- ~1karan analiz el~tirel soylem ,ozumlemesi
rohnadtklanru savunmu~tur. 0, gene) olarak nitelenir. SOylemle ilgili analizin
50zciik.lerle gosterilen bu ozelliklere so- ge9T1i~i t Aristoteles'e kadar geri gitmek-
yutlamalar adnu verir ve matematik9nin le birlikte, soylem ~oziimlemesi esas Fer-
bu soyutlamalara, tiim duyusal nitelikle- dinand de tSaussure'le, ama daha ziya-
ri aytrarak ve geride yalmzca niceliksel de Saussure sonrasa ara~bnnaalar ve
ve siirekli olam btrakarak ula~bguu ozellikle de Roland tBarthes ve Mic:hel
soyler. tFoucault'yla geli~m..i~tir.
Duyusal niteliklere ise, tiimevanm yo- Saussure'e gore, soz veya kullarum
luyla ula~lltr. Buna gore, tikellere ili~ halindeki dil, bireysell~mi~ ve de
kin duyu alglSmdan, ki~i tiimevanm olumsal oldugu i~in, dilbilimsel ara~hr
yoluyla tiimellere ili~kin sezgisel bilgi- maya hi~bir zaman konu olamaz. Fakat
ye ula~u. 4 Soyutlama, yine, geleneksel Saussure'iin izleyicileri, onun soz konu-
manhkta bir tiimeli tikel ~eylerden tii- su tezine ragmen, anlam analizini kolay-
retme, ljtkarsama i~lemine, bir dizi tikel la~brabilmek veya tamamlayabilmek
~ eyde ortak olam inceleyerek, tiimel i9n ve dilse l yapLlann gerisindeki ek ya-
olana ula~ma siirecine kar~ahk gelir. palan k~fetmek amacayla_, dik.kati soze
soyuUamanhk (ing. abstractionism; Fr. (parole) yonelbni~lerdir. I~te dilin dii-
abstractionnisme]. Gene) kavramlann bir zanlam boyutunu oldugu kadar, yanan-
soyutlama siireciyle kazam.ldagma orie lam boyutunu da hesaba kabnaya yol
siiren ogreti ya da soyutlamalara, somut a~an bu ad1mdu lei. bir yandan Saussu-
gerr;eklikler kadar d~er venne tavn. re'lin soz kaf1l1Sanda dile ve dolayasayla
Amerikah pragmatist dii~iiniir William tyananlam kar~asmda. da tdiizanlama
79n soylem etiAi

yi.ikledigi ayncahkll stati.ini.in tersine siiylem etigi [lng. discourse ethics; Fr. etluque
-;cvrilmesine, diger yandan da el~tirel de discourse]. tFrankfurt Okuhmun i.inli.i
soyleln -;ozi.imlemesinin geli~lnesine di.i~i.ini.irlerinden biri alan Ji..irgen Ha-
neden olmu~tur. bermas taraflndan geli~tirilen, ve ideal
Nitekiln, Barthese gore, dilde, sozi.in ko~ullar alhnda ger-;ekle~ecek bir ileti-
bireysel boyutunda kar~tla~tlan ~ey, ~im si.irecini, insanlar arastnda sagbkh
bir gostergeler zincirinden ziyade bir bir bilgi ve kanaat mi.ibadalesini, gi.i-; ya
gosterenler zinciridir. Dahas1 Barthes da hiikmetme ili~kilerinden bag1~1k
gosteren]erin sozli.ik tantmlannm be- alan mutabakata dayah ger-;ek bir etki-
lirttigi anlatnlann otesinde, onlardan le~im ve soylemi mi.imki.in k.Jhnasl bek-
daha fazla bir anlama sahipmi~ gibi go- lenen dogru ahlaki ve politik ko~ullan
riindtiklerini sayler. Ona gore, soz ko- ortaya koymay ama-;layan teori ya da
n us u fazladail, dile getirihnemi~ alan etik ani a y1~1.
anlatnJan ke~fedebilmek i-;in, gosteren tHabennas'tn teorisine gore, ger~ek bir
lerin tikel baglatnlardaki akti.iel kulla- ileti~imi, bask1a ve tahakki.imci.i olma-
nunlannt belirleyen ek temel ba~1nhlar yan hakiki bir soylemi mi.imki.in k.Jiacak
obegini yeni ba~tan in~a etmek zorun- ko~ullar ~unlardtr: 1 ileti~ime giren ta~
lulugtJ vardtr. Barthes'tn kendisi bu ek raflarm birbirlerini ay1u haklara sahi p
bagtnttlar obegine soylence ya da efsane ~it katlllrnctlar olarak gonneleri gere-
ad1n1 vermi~tir. kir; ileti~ime giren taraflann ilgi ve -;Ikar-
Foucault ise, dil pratigini veya dilin lanna ayru ol-;i.ide sayg gosterilmelidir;
kullan1m1nl belirleyen ek yapllan ideolo- 2 yine, ileti~im baglamtnda, dolaymh
jik alan ba~hg1 al tlnda -;ozi.imler. Ona ya da dolays14 kurwnsal ya da yaptsal
gore, soz konusu ek yaptlan mi.itnki.in bir bask1 veya zorlama olmamahdu. 3
hAle getiren ~eyI kendisinin soylem for- ileti~im veya saylemde kabul edilebile-
masyonlarr diye tanunlad1g1, tarihsel ola- cek alan biricik ikna ti.irti ya da tarz1 ras-
rak yap1lanm1~ ilgi, kavram, tema ve -;- yonel argilmandu. Zira, Habennas'a
karlann bir birl~imidir. Bu formasyon gore, bir iddia yalniZca bask1 ve zorlama-
ya da bit;imleyicilere yap1 kazand1nc1hk run sonucu olmayan rasyonel bir muta-
niteli~ini veren ~ey, onlan mi.imki..in bakatm sonucu oldu~u takdirde hakh kt-
ktlan ko~ullard1r. Foucaulfnun kendi hnabilir.
ifadesiyle, diski.irsif bir formasyonun bi- 4 Hi-;bir kabuli.in ele~tiriden muaf ve
-;imleyici kurallan, onlar1 ortaya -;tkann ara~hrmantn d1~1nda tutulmamas1 ge-
toplumsal ya da kurumsal baglamlar, rekir. 5 Bu kabuller ancak ve ancak, her-
belirli problemleri ve onlarm nedenleri- kes onlann a-;Jkl1g1 ve do~rulugu i.ize-
ni telaffuz ehne gi..idine sahip kimselerin rinde uzla~bg1 zaman, kabul germ i.i~
sosyal kimlikleri, ilgi ve ~karlarm tikel hale gelir. 6 tleti~imin stnJrsiz ya da a-;1k
konularuu belirlemede gi.indeme gelen u-;lu olmasJ gerekir, -;i.inki.i hi-;bir otorite
entellekti.iel kabplar, v. b. g .dir. bir konuyu kesin sonu~lu bir bic;imde
Foucault'ya gore, toplumsal fenomenler karara baglayamaz. Zira, soylem gi.i-; ya
i~te soz konusu ek yaptlann, soylemi bi- da hi.ikmetme ili~kilerinden uzak ve ba-
-;imleyen kurallann etkisiyle olu~turu ~s1z olup, eldeki bi.iti.in veri ve delille-
lan soylem ba~lammda ve saylemin rin ele aluunastru gerektirir. 0 yeni delil
i~den kurulur. Soylemlerin dt~mda, ya da di.i~i.incelerden, soylemin dl~tnda
soyle1nlerden ba~lffiSlZ alan tek bir fe- tutulmu~ olanlann bakJ~ a;tlanndan et-
nomen yoktur. 0, bundan dolayt ki.ilti.i- kilenir.
rii iktidar mevzilerinin toplumsal ag1 Habermasm tanJmladtgl alt1 ko~uldan
olarak gori.ir soylemi orgi.itlenmi~ ve
1 birincisi ahlaki bir ko~ul iken, geri kalan
kurumsalla~m1~ iktidar ili~kilerinde te- be~ tanesi rasyonelli~n olmazsa olmaz
mellendirir .. gereklerini ortaya koyar. Felsefesinde et-
sozde bilim 797

kile~im ve ileti~imi eme~i temeUendiren soyleyen [ing. utterer]. tleti~im soz ko-
en onemli kategori olarak one suren Ha- nusu oldu~unda, sozu soyleyen, bir
bennas,. soylem eti~iyle bu ba~lamda ba~kasma belli bir mesaj ileten birey.
+Aydmlanmamn ara9ial akaloh~mdan ileti~imi ba~latan, bit ileti ya da bir me-
olduk~a farkh alan ileti~imsel bir rasyo- saja bir soz, konu~ma ya da soylenimle
nalite geli~tinni~tir. Onun soylem eti~i ba~ka bir kimseye aktaran ki~i.
ni temellendinne tarza transendental bir sozcelem (tng. utterance; Fr. enonce; Al.
hakhlandmnadar, ~iinkii bu temellendir- iiusserung). 1 Gene! olarak, agazdan ~akan
me ileti~ilne giren, belli bir soylem sozlere verilen ad; 2 daha ozel olarak da,
fonnu i~inde yer alan ve ger~ek bir mu- anlamh bir ileti~imin temelini olu~tu
tabakat arayan insanlann yukandaki alta ran, ileti~imde bulunmaya yarayan, bir
k~ulu yerine getinnesinin ka~malmaz mesaja ba~ka bir bireye ileten konu~ma.
oldu~unu, ger~ek bir ileti~imin soz ko- Bununla birlikte, konu~anm belli bir
nusu ko~ullan ongerektirdi~ini g6ster- ileti~im niyetiyle a~aga vurdu~u anlamh
mekten olu~ur. cdim olarak sozcelemin her zaman dilsel
soylence [Yun. muthos; Os. efsn.ne; tng. olmasuu bekleyemeyiz. Dilda~a i~aret
mythe; Fr. mythe; AI. mythe]. Do~al olayla- veya imlemeler de, ileti~im ortammda
n, diinyamn yaradala~mJ, do~al varhkla- birer sozcelem de~eri ta~arlar. c;a~da~
nn meydana geli~ini, ~ekil de~i~tirmesi dil filozofu +Austin'in de gosterdi~i gibi,
ni zaman zaman gerr;ekten uzakla~arak bunlar uzla~amsal terimler (ome~n, bi-
anlatan hikaye ya da masal. risine yumurta atarak onu protesto
Kozmogonik ya da kozmolojik siire~ ehne) olabildi~i gibi, (sozgelimi, bir so-
lerle ilgili alan, belli bir do~ruluk paya paya tatla tath sallayarak birisini bir ~ey
olmakla birlikte, olgusal bir temeli bu- yapmaya ikna ebne) olmayabilir de.
lumnayan, sembolik bir tanda ifade Bu baglamda, iinlii dil felsefecisi Searle,
edilmi~ hakikat olarak soylence, ola~a bir ~ey soylerken ger~ekle~tirilen ilk ve
niisti.i olaylan, insaniistii gi.i~leri konu temel edime sozceleme edimi adma ver-
alan, do~al olaylan do~aiistii gii~lerle mi~tir. Buna gore, konu~amn anlamh
a~aklayan tasanm ya da oykiiyii ifade bir dilsel ifade sozcelerken yapb~a ~ey
eder. bir sozceleme ediminde bulurunakhr.
Ote yandan, hemen hemen her kiilti.ir sozdik [Os. kelime; 1ng. word; Fr. mot; AI.
i~in ge~erli alan ve rasyonel dii~unii~ on wort]. lleti~im siireci i~inde, genel ~ekil
cesinde yer alan dii~iince tarzma; do~al lerini ve aym ya da benzer anlamlaruu
olaylan do~al nedenlerle at;aklayan felsefi farkh zamanlar boyunca kon.yan i~aret
ya da bilimsel dii~iinceden once gelen ve ya da gosterge. Belli bir anlarru ifade
bilimsel dii~i.inceden farkh olarak. do~al eden ya da sembolle~tiren, nihai ve ba-
olaylan insaniistii ya da do~austii gi.i~ler ~unstz bir ileti~im birimi alan anla~ahr
le a~aklayan, insarun da~ ger~ekli~e ili~ i~aret ve diizgiin ses. Dilde bir tiimceyi
kin alglianm olgusal temeli olmayan sa- meydana getiren, bilgisel bir anlatm ol-
nalsal bir sezgi, imgeleme ve tasanmla du~u kadar, duygusal bir yiiki.i ya da
ifade eden dii~iince tarzma soylen.c:e:sel du- anJama da bulunan temel birim.
~unce denir. Buna g6re, soylenceler, ras- Bu ba~lamda, bir bireyin kullanda~a ya
yonel dii~iince oncesinde, eski toplumla- da bir disiplinde ge~en sozciiklerin tiimii,
nn kar~ala~taklan anla~almasa gil~ vokabuler ya da sozcuk daga rcrgr olarak ta-
~eylere ve olaylara, kesin ~oziimler geti- nunlamr.
rirler. Diinyada ortaya -;akan her tiir ne- sozde bilim [tng. pscduo-science; Fr. pseu-
denselli~i, insan eylemini temele alarak do-science]. Bilimsel yontemin yanh~
kavrayan saylenceler, toplumun kavra- kullarulmasmm sonucu alan ve bilim ol-
yt~ giiciinii a~an her~eyi yiice, do~aiistii mada~a halde, bilim goriintiisii veren te-
varhklann yapap etmelerine ve davram~ oriler; bilime her yoniiyle benzemekte
lanna dayandtrarak a~aklarlar. gibi gori.inebilse de, bilim olabilmesi
798 soz edimi

soz konusu olmayan hipotezler bi.iti.ini.i Ierne edimi, soyleyerek yapdan edim ve
veya teori. soylemenin sonucu olarak yapdan edim
Deneysel ko~ullar i.izerinde yeterince ba~hklan altmda i.i;e ayumi~hr.
denetim kuramayan, verileri gere~ gibi sozliik tan1m1 [ing. lexiazl definition; Fr.
analiz edemeyen, ak.Jlyi.iri.ibne ya da ar- definition lexique]. Bir sozci.igi.in gi.inli.ik
gi.imanlan manllksal ilkelere uygun dilde sahip oldugu, ortak ve yerle~ik
di.i~meyen teoriler bi.iti.ini.i olarak sozde anlamm1 ifade eden, bir dile girmi~
bilim i.izerinde ozellikle ingiliz bilim fi- olan bir terimin anlam1ru daha a~ ve
lozofu +Popper durmu~tur. Ona gore, anla~1hr hale g~tiren tamm ti.iri.i.
sozde bir bilimin hipotezleri hi-;bir ~ekil sozmerkezdlik [lng. logocentrism; Fr. logo-
de test edilemez, zira onlan yanll~laya centrisme; AI. logocentrismus). 1 Genel an-
cak deneyler yoktur. Bilimsel geli~meyi lanu i;inde ve sezgicilerin, romantikle-
engelledigine inand1g1 sozde bilime rin ve irrasyonalistlerin bak1~ a~Isiyla,
ornek olarak Marksizm ve psikanalizi canh ve ya~ayan her~eye kar~I en iyi
veren Popper'a gore, bu ti.ir bir bilime durumda kayitsiZ kalan veya en koti.i
baglananlar, olaylar ve olgu teori ili~kisi halde de di.i~manca davranan akllc1,
her ne ~ekilde geli~irse geli~sin, o hili- mekanistik, bilimsel ve s1g tavu veya
min hipotezlerine daha s1k1 yap1~may1 di.inyamn ger-;ekte, kavramlanm1zm be-
odev bilirler. timledigi gibi olduguna inaruna yanh~I.
soz edimi [ing. speech act; Fr. acte de parole; 2 Daha ozel olarak da, i.inli.i FransiZ fi-
AI. sprecJUJkJ]. Konu~an birinin belli bir lozofu Jacques tDerrida'run, Bah entel-
an ya da durumda soz ya da sozcelem lekti.iel ki.ilti.iriini.i Platon'dan ba~laya
i.iretmesi. Oznenin, bilin-;li insan varhgl- rak derinden etkileyen, si.irekli ama
yanb~ bir kabul olarak, konu~mamn
mn ag1zdan birtalom anlamh sesler,
sozceler -;1kartmak suretiyle ger~ekl~ yaz1dan once geldigi kabuli.iyle ilgili
t~hisi. Yazuun Bah metafizik gelene-
tirdigi faaliyet, bir ti.imceyi sozle~tiren,
ginde bashnld1gma inanan Derrida, bu
yani sozce ~eklinde ifade eden sozci.ikle-
gelenegin hakikatin koklerini, mutlak
rin yerine getirdigi fiil.
hakikatin kendisi ya da kaynag1 ve yara-
Soz edimleri terimi i.inli.i dil filozofu
hciSI olarak "logosa, a~km bir varhga,
John Searle'i.in kitabuun adm1 gosterir- aklm sesi veya Tann'run kendisine bag-
ken, bir diger i.inli.i dil filozofu John ladiguu one surer. Buradaki temel yan-
Austin'in de gori.i~lerini tammlar. l~te h~, metnin d1~mda metne sabit bir
bu baglamda, soz edimlerini konu alan anlam veren bir ~ey oldugunu kabul et-
teoriye, yani anlam teorisinin tersine, mekten olu~ur. Derrida'ya gore, ti.im
pragmatik olarak bilinen dili kullarum idealizmlere ortak olan bu yanh~, soz-
teorisine soz edimi teori.si ad1 verilmekte- merk~ciligin anlamm kendisinden ti.i-
dir. Anlam-kullannn aynmma dayanan redigi ontolojik bir zeminin veya di.izen
soz edimi teorisi soz ya da sbzci.iklerle ve istikrar kazanduan bir kaynagm va-
yap1labilen ~ey veya faaliyet ti.irlerini rolu~unu varsaymaya, hakikat ve bilgi-
sistematik bir tarzda kategorile~ti.rir ve ye dolayunsiZca eri~menin mi.imki.in ol-
bunlarm nasd belirlendigini a;lkbga ka- dugunu one si.irmeye sevkeder.
vu~turur. Ba~ka bir deyi~le, o ileti~im Ba~ka bir deyi~le, Derrida 'nm bak1~
niyetlerinin dogasmi ve bu niyetlerin a-;1smdan dilin d1~mda, dilin saglad1g1
nas1l d1~avuruldugunu ortaya t;Ikanna- yapdardan bagimSIZ olan bir anlam di.i-
YI ama;lar. Nitekim, Austin bu ti.ir bir zeninin varoldugu ozci.i inancma daya-
soz edimi teorisi geli~tirirken, soz edim- nan sozmerkezdlik, bir sozci.igi.in anla-
lerini analiz etmi~tir. Ag1zdan anlamh mmm kokeninin ger;ekli~n yap1smda
scsler -;1karma gibi kompleks bir faaliye- oldugunu ima ederken, yap1ya ili~kin
tin ;e~itli bile~ensel ogeler i;erdigini hakikatin zihne dolayuns1zca sunulmu~
one si.iren Austin, bu soz edimlerini soy- oldugu izlenimini verir.
spekulatif tarih felsefesi 799

spekiilasyon [ing. speculatioll; Fr. speculatio;; bir biiti.in o[arak gen;eklige ili~kin tutar-
AI. spekulatiort]. 1 Yalnazca bihneyi, og- h bir gori.i~ sunmaya <;ah~an kapsay1c1,
renmeyi ve tarumayt ama<;layan ve <;1kar fakat onermeleri hi<;bir za1nan gozlem
gozenneyen bilgi, ve 2 buradan hareket- yoluyla test edilemeyen n1etafizik ti.iri.i
le, ger<;eklik i.izerine, soyut, zatnan ya da sistemi olarak spekulat~f nattajizik-
zaman keyfi ve dogrulanmast hi<;bir ~e tir. Ozellikle, dilin onemini vurgulayan
kilde mi.imki.in olmayan di.i~i.ince ya da manhk<;t pozitivistler, bu ti.ir bir metafi-
gori.i~ . 3 Her ti.irden soyut, dayanaksaz zik anlayt~tna ~iddetle kar~1 <;tkmt~lar
yapt, ispatlanmast ya da temellendirile- dtr.
bilmesi imkanstz yorum. Ote yandan, tutarlL.hkla belirlenen bir
spekulatif [ing. speculative; Fr. speculatif, dogruluk anlayt~tna dayanan, ve ger-
AI. spekulativ). 1 Eylem ya da pratigi hi<; ~ligin bir Ben'in, Zihin ya da tinsel bir
dikkate almadan, salt bilgiye eri~meyi ilkenin ifadesi ya da tezahi.iri.i oldugunu
ama<;layan di.i~i.inse) veya entellekti.iel savunan anlay1~a spekulatif idealizm adt
i~lemler, yani pratige kar~tt olarak teo- verilir.
rik olan; 2 gozlemlenebilir olalun otesine speki.ilatif gizemcilik [tng. speculative
ge<;en, gtindelik ya~anh ve pratik dene- mysticistn; Fr. mysticisme speculat~f] . Orta-
yitnle bag1n1 ti.imden koparan teorile~tir <;ag di.i~i.incesinin sonlanna dogru, 14.
me turu, yani empirik olana kar~1t ola- yi.izytlda, Tanr1'run kendisiyle birle~me
rak, deneyimsel olmayan di.i~i.ince veya yoluyla kurtulu~ ihtiyac1ru bir k1y1ya
.alai yi.irtibne; 3 metafizik anlammda veya atan reali5tlerle nominalistlerin, insan
genel metafizige <;ok yak1n bir anlarn yi.iregini hi<;bir ~ekilde doni.i~ti.innedi
i<;inde, bi.iti.in bir ger<;ekli~ kapsayan gine, insant Tann'ya daha fazla yakla~
veya ku~atan di.inya gori.i~leri olu~tur hnnadiklarma inanllan, manhksal ve
ma itkisiyle belirlenen felsefi yakla~tm soyut 1netafiziksel ara~hrmalanna bir
i<;in kullarulan s1fat ya da niteleme. tepki olarak geli~en gizemcilik ya da
Bu baglamda, dogrulanabilir gozlemin mistisizm liirii.
otesine ge<;en bir teoril~tirme tar%1, Tecri.ibeyi, dt~ deney ve refleksiyonla
bi.iti.in bir ger<;ekligi anlamlandtran ku- santrlamayan, bu iki deney ruri.ine ek
~ahct di.inya gori.i~leri ortaya koyan fel- olarak, insaru Tann'ya baglayan ayn bir
sefr yakla~tm olarak, <;e~itli disiplinler- 'deruni tecri.ibe' veya dini bir tecri.ibe ol-
den, doga bilimlerinden, sanat, din, dugunu ve bu tecri.ibeye dayanan mut-
ahlak ve sosyal bilimlerden hareketle lak bir kesinlik bulundugunu one si.iren
belli bir senteze ula~maya <;ab~an, soz bu ondordi.inci.i yi.izyJl gizemciligi,
konusu sentezin insan ve insanhk i<;in oznel ve alald1~1 olan dint tecri.ibeyi ras-
ta~tdaga anlama ve bir bi.iti.in olarak ger- yonelle~tirme giri~imi ve ruhun ve
<;eklik hakk1nda gonderimde bulundugu gene) olarak da yarahklann Tann'yla
~eye ili~kin konularda refleksiyon geli~ olan Hi~kileriyle ilgili speki.ilasyonlarla
tiren felsefe ti.irune spekulatif felsefe adt tamamladtiP i<;in, speki.ilatif gizemdlik
verilir. C',er<;eklikle ilgili onermeleri, de- olarak bilinir. SOz konusu tarihsel ve
neyimden degil de, salt mantaksal di.i- speki.ilatif gi:zemdligin en i.inli.i temsilci-
~i.inceden ti.ireten felsefe ti.irleri i~in kul- leri, Meister Eckhart, Henry Suso'dur.
larulan bir terim olarak spekulatif felsefe spekulatif tarih felsefrsi [tng. speculative
daha olumsuz ya da pejoratif bir anlam philosophy of history; Fr. philosopllie
i<;inde de, bo~ ve sa;ma konularda, speculatioe de l'histoire]. Tarihe ili~kin
sa;ma sapan di.i~i.inceler olu~turan fel- ara~hrmantn iki di.izeyde ger<;ek le~tiri
sefe veya felsefe anlayt~t olarak tarumla- lebilecegi kabuli.ini.in; tarihin belli
ntr. donem., kesit, ki~i ya da olayJann1n em-
Speki.ilalif felsefenin bir diger adt da, pirik malzemeler a~tgtnda dikkatlice
varolan her~eyi kucaklayan, rum varhk- incelenmesinden ve anla~thr klllnma-
lan varhk olmak bakJmtndan ele alan, Slndan, tarihsel olaylann tasviriyle ana-
800 Spencer, Herbert

lizinden meydana gelen birincisinin tat- Temeller: Evrim teorisinin deneysel ola-
min edici ve tarihi anlamak a~1smdan rak test edilebilir, savunulup temellendi-
ycterli ohnad1g1 d i.i~i.incesinin i.iriinii rilebilir bir kuram oldugunu belirten
olan tarih felsefesi ti.iri.i. Spencer, basitten karma~1ga, homojen
Speki.ilatif tarih felsefesinde, teleolo jik olandan heterojen olana dogru ger~ek
veya ereksel ve bir de bilimsel olmak le~tigini di.i~i.indi.igi.i evrimin, dogada-
i.izere iki ayn yakla~1mm varhgmdan ki, toplum ve ahlakf ya~amdaki omekle-
soz etmek mi.imki.indi.ir. Bunlardan bi- rini gozler oni.ine sermeye ~ah~m1~tlr.
rincisi olan 1 teleolojik yakla~1mm te- Epistemolojisi: Epistemoloji alamnda,
melinde, Hristiyan Orta~ag felsefesinde insan varhgmm bilgisinin smuh oldu-
Aziz Augustinus larahndan ifade edilen gunu, bizim yalruzca fenomenleri bile-
ve larihi, belli bir ba~lang1ct ve sonu bilecegimizi one si.iren Spencer, bir yan-
olup, derin dinsel anlamlan bulunan dan da bu fenomenlerden, her~eye
olaylarla belirlenen evrelerden ge~erek kar~m Bilinemez Olam, fenomenlerin
geli~en bir dram olarak gosteren teolo- kayna~ ve evrimin temeli olan Kavra-
jik tarih gori.i~i.i yer almaktad1r. Tarihin namaz Gi.ici.in varhgm1 ~lkarsayabilece
ereksel bir a~1dan yorumlanabilecegini gimizi savunmu~lur. 0, ilerlemenin bir
dile getiren ve oncelikle Kant ve Hegel raslanh, insarun kontroli.i alhndaki bir
tarahndan benimsenen bu yakla~1m, ~ey olmay1p, bir zorunluluk oldugunu
tarihi belli bir i~kin veya a~km ilkenin belirtmi~, ya~amm, i~sel olamn d1~ ~ev
kendisini olumlu bir dogrultuda, oz- reye uyarlanmasmdan, si.irekJi olarak
gi.irle~me yoni.inde a~1mlamas1 olarak ona gore ayarlanmasmdan ba~ka bir
goriir. ~ey olmad1gm1 iddia etmi~tir. Siyasel
Buna kar~m, 2 tComte, +Mill ve Marks alarunda tbireyciligi savunmu~, ya~am,
gibi di.i~i.ini.irler tarafmdan savunulan zihin ve toplumu madde, hareket ve gi.i~
ve toplumun anla~dmas1 si.irecinde mul- araclhg1yla a~lldamaya ~ah~m1~ olan
laka bilimsel yontemin kullamlmas1 ge- Spencer, ahlakm dogal bir temeli oldu-
rektigini one si.iren ikinci yakla~un, iler- gunu, ahlaki sonu~lann gene! evrim ya-
lemenin ka~mlimazhgm1 vurgulayarak, sasuu izledigini one si.irmi.i~ti.ir.
tarihi belli geli~me evreleri olan, yasah Ahlak folsefrsi: Ba~ka bir deyi~le, siyaset
bir yi.iri.iyi.i~ olarak gori.ir. felsefesi alarunda eski liberalizmin en
Spencer, Herbert. 18201903 ydlan ara- onemli temsilcilerinden biri olan Spen-
smda ya~am1~ olan ingiliz filozofu. cer'a gore, devlet ve toplumun iki temel
Temel eserleri arasmda, First Principles ~kli vard1r: Askeri devlet ve endi.istri
[ilk ilkeler], First Principles of SociolOKJJ yel devlet. Bunlardan asken devlet top-
[Sosyolojinin 1lk ilkeleri], Social Statistics lumsal orgi.itlerunenin ba~langl~ formu
[Sosya I lstatistik], Descriptive Sociology olup, ilkel ve barbard1r, sava~ i~in her
[Betimsel So_syoloji] adh kitaplar bulu- zaman hazudll'. Birey, burada sava~ta
nan ve fizik ve biyoloji bilimleriyle, zafer amac1 i~in bir ara~tan ba~ka bir
siyasi ve toplumsal tliberalizmden ol- ~ey degildir. Toplum s1k1 ve disiplinli
duk~a etkilemni~ olan Spencer'in felse- bir bi~imde orgi.itleruni~tir ve her birey
fesinin temelinde evrim di.i~i.incesi var- militarizm ve otoriter yonetimin gerekle-
du. Bilimle dini uzla~tmnay1 ve ri i~in kendisine tahsis edilmi~ olan ko-
boylelikle de felsefeye yer a~may1 ama~ numu i~gal eder. $ovenizmle milliyet~i
layan Spencer'a gore, felsefe tum diger lik ve emperyalizmin askeri devlete
bilimlerden gene!Jigiyle aynhr. Felsefe- gerekli ideolojik esini saglad1gm1 ve dev-
deki teorilerin varolan her~ey i~in ge- letin ruhbani yap1suun itaal ve disipl.inin
~erli oldugunu one si.iren Spencer, onde gelen erdemler olduAunu ogrebne-
evrim ogretisini bu durumun tek ishs- ye yoneldi~ni one si.iren Spencer'a gore,
nasl olarak gormi.i~ti.ir. sanayici sm1flann iktisadi faaliyetleri
Spinoza, Barilch 801

devletin askeri ihtiya,.Ianna baghdu; Spengler, Oswald. 1880-1936 ylllan ara-


ekonominin hedefi daha biiytik maddt smda ya~amt~ olan Alman tarih felse-
refah arac1hgtyla ki~isel mutlulugu art~ fecisi. Temel eserleri: Der Untergang des
hrmak degil, fakat ortak giicii ba~anh fe~ Abendlandes [Battmn Gerilemesi] ve Der
tihlerle beslemektir. Mensch und die Teclmik [insan ve Tek-
Spencer'a gore, asker! devlet kendi top- nik].
raklanru geni~lettik,_e ve uzun bir Tarihi kor bir doga oyununa benzetip,
zaman dilimi sonunda ban~ ve istikran tarihte bir ama,.hhk aramanm bo~una
saglaymca, yava~ yava~ sanayici bir bir ,.aba oldugunu savunmu~ olan
devlet ve toplum olmaya dogru evrim Spengler, diinya tarihinin morfolojisini,
ge,.irir. SOz konusu endiistriyel devlet, felsefi ve bu arada biyolojik esaslara gore
askeri devletin her baktmdan kar~thdtr. a,_tklamaya ,.ah~mt~hr.
Bireyin toplumdaki ycrini belirleyen Diinya tarihinin dogu~, ,.okii~, yiiksel-
~ey, statiiden ziyade, sozle~medir. Sa- me ve al,.alma gibi haller sergileyen
nayici toplum ve devlette, ya~am bi,.imi akl~t ile bu akt~m evrelerine kar~tltk
goniillii i~birligine dayah olup, kendili- gelen kiiltiir tipleri arasmda bir paralel-
gindenlik, ,.e~itlilik, farkhhk ve mutaba- lik kurmu~ olan Spengler'e gore, kiiltiir-
katstzh.k, bireyi yonetimin en yiice ler geli~igiizel dogar, geli~ir ve Oliirler.
amact sayma, onun en onemli degerleri- Ona gore, tiim diinya tarihinde 8 tip kiil-
dir. Bu toplumun amaa, iiyelerine en tiir ,.evresi aytrd edilebilir. Mtstr, Babil,
fazla ozgurliigii ve an yiiksek mutlulu- Hindistan, <;in, Antikite, Arap, Batt ve
gu temin etm.ektir. Meksika olarak belirledigi 8 kiiltiir ,.ev-
resinde, 1 Metafiziksel-dini yiiksek kiil-
Askert toplumdan sanayici topluma
dogru ilerleme, Spencer'a gore, yoneti- tiirler, 2 sembolik erken kiilliirler, 3
sivil-ge,_ kiiltiirler diye ii,_ geli~me basa-
min azalmast anlamtna gelir, zira hiikii-
magt aytrd etmi~ olan Spengler, 'sivil
met 'mevcut barbarizmin bir delili'nden
ge,_ kiiltiir' olarak tarumladtgt Bah kiil-
ba~ka bir ~ey degildir. insanlar ban~,_.,
tiiriiniin bir ,.okii~ i,_inde oldugu savun-
birlikte ya~amaya goniillii olduklan, mu~tur.
i~birligi yapmayt ogrendikleri Ol.. iide
Spinoza, Baruch. 1632-1677 ytllan arasm-
sanayici toplum idealine daha ,_ok yak- da ya~amt~ olan iinlii panteist dii~ii
la~ular. Bununla birlikte, modem en-
niir.
diistriyalizmin bizatihi kendisinin yag- Temel eserleri arasmda Tractatus Theolo-
mact ve ytrhct acunastzhgm yepyeni bir gico-Politicus {Teolojik-Politik Deneme],
~eklini giin t~tgma ,.tkardtgmt goreme- Tractatus de lntellectus Emendatione [Anla-
yen Spencer, bireyin bir ama,_ olmaktan ma Yetisinin Diizeltilmesi Ozerine], Ethi-
ziyade, bir ara,_ konumuna indirgendigi- ca Ordine Geometrico denronstrata [Geo-
ni kavrayamarm~ttr. Yine Spencer, on- metrik bir Tarzda lspatlaruru~ Etika) adh
dokuzuncu yiizytl kapitalizminin temel eserler bulunan Spinoza, dini baskt ve
erdeminin, ban~,.. i~birliginden ziyade, engizisyon nedeniyle, lspanya'dan Hol-
ac1mas1z bir militarizm oldugunu farke- landa'ya ka,_rru~ olan Yahudi bir ailenin
dememi~tir. . ,_ocugudur. Daha 24 ya~mdayken, felsefi
Sosyalist dii~iincenin amanstz bir kar- gorii~lerinden dolay1, Yahudi camiasm-
~th olan Spencer, 'biitiin sosyalizmlerin dan afaroz edilen Eilozof, hayattm optik
kolelik oldugunu' ileri surer. Zira, ona ara,.Iar yapara.k. lens tamir ederek kazan-
gore, tsosyalizm ya da tkomiinizmde mt~hr.
birey, belli bir efendiye det;il, biitiin top- Aldrgr Etldler ve Yantemi: 0, kendi felse-
luluga kole kilirur ve kolenin efendisinin fesini kurarken, en fazla Descartes'tan
'tek bir ki~i ya da bir toplum olmast ara- ,.ak etkilenmi~tir. Descartes'm belli prob-
smda pek bir fark yoktur.' lemleri ve konulan ele ah~ tarzmdan,
802 Spinoza, Baruch

onun felsefenin, ereksel nedenleri degil densellik ili~kisini manhksal iljerme


de, fail nedenleri ele almasa gerektigi te- ili~kisiyle ozde~le~tirerek, sonlu ~eyle
zinden, ideal yontem ve terminoloji ko- re gefi]~ ise, evrenden olumsalhga atmak
nusunda et:ldlenen Spinoza, modem fel- anlamma gelir. Ba~ka bir deyi~le, varo-
sefenin kurucusu Fransaz dti~tintirtinden lan her~eyin Tanra'ya olan nedensel ba-
aynca Descartesljahgm manhksal sonufj- gamhhga, manbksal bagtmhhkla bir ve
laruu filkarsamak baknmndan da etkilen- aymysa eger, maddi ~eylerin dtinyasm-
mi~tir. da olumsalhga, insarun dtinyasmda ise
Yontemi: Spinoza, 17. yuzyal rasyonaliz- ozgtirluge yer kalmaz. Bundan dolaya,
minin ikinci btiytik dti~tintirti olarak, varhk aljasmdan metafiziksel bir deter-
sistemini kurup ifade ederken geomet- minizmi benimseyen Spinoza, ahlak ala-
rik yontemi benimsemi~tir. Birtak1m nmda tbagda~abilirci bir tavarla deter-
onermelerin, afiak seljik dti~tinceleri minist bir ahlak gorti~ti benimsemi~tir.
ifade eden tanunlardan ve apafiak aksi- 0 da, tiim diger metafizikljiler gibi, var-
yomJardan ttimdengelim yoluyla filkar- hga ya da da~ dtinyaya aljaklama ljaba-
sanmasmdan meydana gelen geometrik smda, fiOklugu birlige indirgemeye c;a-
yontem, Spinoza'ya dogru felsefeyi ge- h~ma~hr. Buna gore, o sonlu ~eylerin,
li~tirmenin tek gerfiek ve yarulmaz yolu maddi varhklann varolu~unu nihai ve
olarak gortinmti~ttir. 0, her tanunm en yuksek bir nedensel etmen araahgay-
afilk ve seljik bir dti~tinceden meydana la aljaklamaya ljah~ma~br. Yani, Spinoza
geldigini ve her tanun ya da aljak seljik deneyimin sonsuz sayada varhgma ken-
dti~tincenin dogru oldugunu dti~iln disinin Tann ya da Doga adam verdigi
mti~ttir. Ba~ka bir deyi~le, akd afilk ve biridk sonsuz ttoze ba~vurarak a9kla-
seljik dti~ti:ncelerden hareket edip, bun- nu~tu. Manhksal iljenneyle de nedensel
larm manhksal sonufilanru filkarhrsa, ili~kiyi birle~tirdigi ia;in, Spinoza sonlu
asia yanh~a dti~meyip, kendi dogasma varhklan zorunlu olarak sonsuz tozden
uygun bir tarzda i~lemi~ olur. filkan ~eyler olarak tarumlarm~hr.
Spinoza'nm yonteminin dogruluguna Spinoza'ya gore, bir ~eyi bilebilmek
ili~kin sarsalmaz inancarun temelinde, iljin, onun nedenini bilmek gerekir;
onun afilk ve seljik dil~tincelerden yapt ba~ka bir deyi~le, bir ~eyi aljaklamak
Ian rumdengelimsel filkarunm dtinyaya demek, onun neden ya da nedenlerin-
ili~kin olarak afiaklayaa bir gorti~ sagla- den soz etmek demektir. Toz, bu fierfieve
daga inanca bulunmaktadar. Bu inanfi ya ifjlnde, Spinoza'da 'kendinde ve kendisi
da bak1~ aljasmm temelinde ise, neden- aracahgayla kavranan ~ey' olarak tamm-
sel ili~kinin manhksal iljerme ili~kisine lanmaktadar. Kavrama ba~ka bir ~eyin
e~deger oldugu kabulti yer almaktadtr. kavramJna bagh olmayan, kendisinin
Dti~tincelerin dtizeni ile nedenlerin dti- da~mdaki bir nedenin sonucu ohnayan,
zeni bir ve ayrudar. Buna gore, uygun dolayasayla kendi kendisinin nedeni
bir tanim ve aksiyomlar obeginden. ya- olan, ba~ka hiljbir ~eye degil de, salt
palan manhksal bir ttimdengelim, meta- kendisine bagamh olan bu varhk, ozti
fiziksel bir tiimdengelimle ayru olup, varolu~unu iljeren soz konusu varhk
bize gerfiekligin bilgisini saglar. Tann'dar. Varolu~ toztin oztinden aynl-
Metafizigi: Spinoza, bu baglamda, Des- maz oldugundan, toze ili~kin tamm zo-
cartes'm 'var olmak iljin kendisinden runlulukla varolu~u iljerir. Ona gore, bir
ba~ka hiljbir ~eye ihtiyalj duymayan ve yalmzca tek bir toz, sonsuz ve ezeli-
varhk' olarak toz tarummdan yola fiOOp, ebedi olan tek bir toz vardar. Tek toztin,
Tanra'yla i~e ba~lar. 0 burada, Tann yani Tann'run ozti her tilr kusur ve eksi-
dil~tince dtizeninde ilk varhk oldugu gi dt~ta baraktaga ve mutlak yetkinligi
iljin, ontolojik. karuh kullanmak duru- iljerdigi iljin, O'nun varolu~u, apafiak,
munda kahr. I~e Tanra'yla ba~layap, ne- mutlak ve kesindir.
Spinoza,Baruch 803

Tek toz oian Tann, sonsuz ya da smu- Ba~ka bir deyi~le, Spinoza'n1n metafi-
SJZdlr. Zira sonlu ya da s1narh olsa, zigine gore, kompleks ya da bile~ik ci-
ba~ka bir toz tarai1ndan s1rurlanacakhr. simler par-;ac1klardan meydana gelrn.i9-
Sonsuz toz, sonsuz say1da ananiteli~e tir. Her par~actk bireysel bir cisim olarak
sahip olmahd1r, -;iinkti Spinozaya gore, gortilebilirse ~er, jnsanlarm bedenleri
bir ~ey ne kadar -;ok ananiteli~e sahip ya da hayvanlan.n vtirutlan daha ytik
olursa, onun ger-;ekli~i o kadar fazla ola- sek duzeyden bi.reylerdir. Onlar birta-
cakhr. Sonsuz tannsal toz boltinemez ve klm o~eler ya da par~aclklar yitirir ve
biricik varhktrr. bu an]amda de~~irler. Spinoza'ya gore,
Sonlu ~eyler, deneyimin bir par-;as1 olan daha da karma~rk olan cisimler tasarla-
maddi varllklar, ona gore, Tarm'n1n, tek yabiliriz; bu ~kilde, sonsuzca ilerleme
toztin tezahtirleri, modifikasyonland1r. ye devam edecek olursak, bu takdirde
Herne kadar tek toz sonsuz saytda ana- par-;alan, yani tiin cisimleri de~i~en bir
niteli~e sahip olsa da, sonlu zihinler ola- birey olarak btittin bir do~aya ula~1nz.
rak bizler, bunlardan yaln1zca iki tanesi Bir btitlin olarak bu birey, sonlu cisim
ni bilebiliyoruz. Bu iki ananitelik de, lerden meydana gelen mekansal sistem
dti~tince ve yer kaplamadu. Spino- olarak Do~adu.
za'nln, Descartes'm tozsel ikicili~inin ni Do~adaki sonlu varhklann ozleri varo-
teHksel bir ikicili~e donti~tti~ti sistemin- lu~ i~ermez. Onlann ozleri varolu~u
de, sonlu zihinJer, Tann'run dti~unce i-;erseydi, bu t.a kdirde onlar kendi kendi-
ananiteli~i albndaki tezahtir ya da modi- lerinin nedeni olurdu. Ozleri varolu~u
fikasyonlara, sonlu cisimler ise, Tanra'run i-;ermeyen bu olumsal varbklara Tann
yer kaplama ananiteli~i albndaki modifi- zorunlu olarak neden olur. Spinozaya
kasyon ya da goriintimleridir. D~a, gore, do~ada mutlak bir zorunluluk
demek 10, ontolojik olarak Tann'dan ayn olup, buradaki varhklar oz, varolu~ ve
de~ildir; ayn olmamasiJUJ\ nedenj ise,
eylem bak1m1ndan belirlenmi~lerdir.
Tann'n1n sonsuz olup, kendisinde tiim Tum varhklar, Tanndan zorunlulukJa
ger-;ekli~i i-;ennesidir. Bununla birlikte,
ve belli bir dtizen ve ~artlanma i-;inde
Spinoza, Tann'dan ba~layan manhksal do~mu~lard1r. L)te yandan, do~adaki
ttimdengelim stirecinde, sonsuz tozden
her nesne ba~ka bir nesnenin, her olay
hemen ve do~rudan do~ruya sonJu
ba~ka bir olay1n zorunlu sonucudur.
cisim ya da zlhinlere g~ez. Bu ikisi ara-
Evrende btiti.in nesneler sonsuz bir ba~
smda sonsuz ve ezelr-ebedi modtisler bu-
lanh i~inde bulunurlar; burada rastlan-
lurunaktadJr.
hya yer yoktur. Maddi fenomenler yal-
Buna gore, sonsuz toztin dti~tince ana
niteli~i alhnda manhksal baklmdan
ruzca maddi nedenlerle a-;IklanabiJir.
once gelen hali dti~tince ve kavray1~, Evrende, Spinoza'ya gore, rastlann ol-
madi~l gibi, bir ama-; da yoktur. Bu ise,
yer kaplama ananiteli~i alhnda, manbk . .
sal bakundan once gelen hili ise, hareket her rur teleolojinin reddedildi~i, meka
ve stikunettir. Bu, Spinoza i-;in, Descar- nil< bir sistemi ifade eder.
tes'ta oldu~u gibi, dtinyaya hareket akta- Epistentolojisi: Spinoza bilgi gorti~tinde,
ran bir Tanra'nan, bir dr~ gil-; ya da nede ii~ ttir bilgiden soz etmj~tir. Bun]ardan
nin olmada~a anlam1na gelir. Tann birincisi, insarun bedeninin ba~ka ci-
do~aya a~k1n de~ildir, dolayisiyla hare- simler tarafmdan etkilenmesinin sonu-
ket do~an1n kendisinin bir niteli~id ir. cu olan duywnsal bilgidir. Bu bilgi, du-
Hareket ve sukunet yer kaplayan do~a yulardan ya da imgelemden turetilmi~
run temel ozelli~idir. Do~adaki toplam olan ide ya da fikirlere dayan1r. Bunlar,
hareket, evrendeki toplam enerji mikta- ba~ka idelerden manbksal ttimdenge-
n sabit ve de~i~mezdir. Fizild evren, ha- limle -;lkarsarunanu~ oldu~u it;in, zihin
reket hllindeki cislmlerin kendine yeten bu idelerden meydana geldi~i stirece,
kapah bir sistemidir. pasif ve aha durumdadu. SOz konusu
804 Spir, African

duytunsal bilgi di.izeyinde, insan ba~ka her hangi ba~ka bir do gal fen omen gibi,
insanlann ve cisimlerin bilgisine sahip nedenler, sonuc;lar ve matematik arac-
olmakla birlikte, onlan bireysel ~eyler hgyla a-;1klanabilir. insanlar, ona gore,
olarak bilir. Ba~ka bir deyi~le, onlaran her ne kadar ozgi.ir olduklanru di.i~i.in
ozi.ine ya da dogaslna ili~kin upuygun seler de, bu tarz bir di.i~i.incede bir ya-
bir bilgiye, bilimsel bilgiye sahip ola- nlsamanJn kurban1 olup c;1karlar.
naz. f;i.inki.i insan, bilgisizlikten dolay1, irade
lkinci bilgi tiiri.i (cogrritio secundi gene- ozgi.irlugune sahip oldugunu di.i~i.ini.ir.
ris), upuygun fikirlerden meydana gelen Fakat Spinoza, dogan1n birligini savun-
bilimsel bilgidir. Spinoza bilginin bu mu~ ve insan1n dogan1n ayrllmaz bir
di.izeyine, daha onceki duyu ve imgelem par-;as1 oldugunu one si.irmi.i~ti.ir. Tek
di.izeyinden farkl1 olarak akd di.izeyi toz, iki temel niteligi c;er-;evesinde, c;e~it
adan1 verir. Bilim adamlarmda soz ko li gori.ini.imler alm1~, farkb farkh varhk-
nusu olan bu bilgi ti.iriinde, ~eylere ili~ lar haline gelmi~tir. insan da bu varhk-
kin ger-;ek bir kavray~ i-;in, manhksal lardan biridir. insan, bundan oti.iri.i
bakJmdan gerekli olan ortak ide ya da fi- belirli nedenler tarahndan olu~turul
kirler gi.indeme gelir. Bunlar, matematik mu~tur. Spinoza, insan1n tiiJn eylemleri-
ve fizigin ilkelerinin temelini meydana nin, hem zihinsel hem de fiz.iksel eylem-
getinnektedir. Bu ilkelerden .manbksal lerinin daha onceki nedenler taraflndan
olarak ti.iretilebilen sonuc;lar da a-;1k ve belirlendi&ni sayler. ~u halde, insanda
se~k fikirlere kar~ahk geldigi i-;in, ger- ozgi.ir bir irade bulundugundan soz edi-
c;eklige ili~kin sistematik ve bilimsel bir lemez. insanlaran kendilerinin ozgur ol-
bilgiyi mi.imki.in klian bu ortak fikirler- duklannl sarunalan yalruzca yapbklan
dir. Bu ikinci bilgi ruri.i zorunlu olarak i~lerin far kanda olmalar 1ndan, ancak bu
dogru olup, genel onermelerden olu~an i~leri belirleyen nedenleri bilememele-
h.imdengelimsel bir sistem i-;inde ifade rindendir. Bwtdan dolay1, ger-;ek ozgi.ir-
edilir. li.ik kendi dogamJZin zorunlulugunu
Spinoza'ya gore, birinci bilgi ti.irlinden
bilmek, buna ayak uydurmakbr. Yani,
bilginin ikinci di.izeyine gec;en ki~i,
ozgi.ir olma, zorunluluklara bilmektir'
mantlksal bak1mdan baglanhstz olan iz
zorunluluklarm bilincinde olmaktlr. ln-
lenimlerle bulan1k ide ya da fikirlerden,
sanlar bilmediklerinin tutsag1d1rlar, bil-
mantlksal olarak baglantlh olan ac;1k
giye ula~lnca ozgi.irle~irler.
onermelere, upuygun fikirlere ge-;mi~
ki~idir. 0, duyu algJSI ve imgelemin so-
Spir, African. 18371890 yllan aras1nda
ya~am1~ olan Alman di.i~i.ini.ir.
mutlugu b1ralap, matematik ve fizikle
diger bilimlerin soyut genelligen yi.iksel- Temel eseri Denken und Wirklichkeit Ver-
mi~ olan biridir. Fakat bu bilgi de, Spi-
such einer Erneuerung der kritische11 Philo-
noza'ya g6re, en yuksek ve tam bir bilgi sophie (Di.i~i.ince ve Akti.ialite: Ele~tirel
degildir. En yi.iksek bilgi ti.iri.i, onun sez- Felsefenin Canlandubnas1 yon i.inde bir
gisel bilgi (scientia i ntuitiva) ad1n1 verdi- Te~ebbi.is] olan Spir'in 6nemi, onun olu~
~ i.ic;i.inci.i bilgi turiidur. Burada, Doga- ve zamansalhk kon usundaki analizlerine
run ozsel, ezeli -ebedr yapsn1, tanr1sal ek olarak gori.ini.i~ler di.inyas ile gerc;ek
ananiteliklerden manhksal olarak ti.iret- di.inya aras1nda yaphg1 ay1runla Nietzs-
ne, bir bi.iyi.ik sistemin sonsu z toze ba- che'yi etkilemi~ olmasa.ndan kaynakla-
g.mhhgn gosterme, bireysel varltklan, rur.
yahtlannu~ feno1nenler olarak degil de, Spir, gori.inen di.inya ile mutlak bir ger-
Tanra'yla olan ili~kileri i-;inde degerlen- c;eklik arasa.ndaki radikal aynma daya-
dirme soz konusu olur. nan metafiziginde, bu metafiziksel ayn-
Ahlak goru~u: Spinoza, ahlak anlay~ln mlna, empirik bilgiyle varolana dair
da, insaru dogan1n aynlmaz bir parc;as1 metafiziksel ac;1klama aras1ndaki episte-
olarak degerlendirir. lnsan davran1~1, molojik aynm1 tekabiil ettirmi~ ve ko-
Stirner, Ma 805

~ulsuz olan, nuttlak ger~eklik ha'kklnda <;1km1~hr. Ona gore, ger~ek bilgi sezgi-
bilebilecegimiz her~eyin, onun ozde~lik sel ve estetik unsurlar i~erir.
ilkesine uymas1 gerektigine dair bilgi- Steiner'in bilgi ve bilime dair bu gorti~
den ibaret oldugunu belirhni~tir. 0, leri, bununla birlikte, epistemoloji ya da
tKant'an bHinemez kendinde-~eyini ko- bilim felsefesinden ziyade, egitim ala-
rurken, zamanan, bize dolay1mS1Z sezgi- nlnda etkili olm u~tur. On un ~ocugun
de verilen, empirik ger~ekligini vurgula- estetik ve y.arabo potansiyelini biiyfik
lnaktan geri kahna1n1~ hr. bir gii~le vurgulayan pedagojisi, ge!e-
Stagirah [tng. Stagirite ]. t Aristoteles'e, neksel konu ayramlanru ortadan kaldl-
dogum yeri olan Stagira dolay1s1yla ve- rarak, birtakJm temalara gore haztrlan-
rilen ad. m~ ~ah~ma devreleri ve deneyimlere,
Stegmiiller, Wolfgang. 1923-1991 yllan c;evreyle btitiinle~mi~ zenaat meslek ~a
aras1nda ya~rnn1~ olan Avusturya asllh ll~malanna dayan1r. Ama<;, bireyin po-
Ahnan dti~tintir. Temel eseri Hauptstro- tansiyelinin ~k yonlti ve uyumlu bir ge-
mungen der Gegenwartsplrilosoplrie [<;agda~ li~mesine katklda bulunmakhr.
Felsefenin Temel Akunlan]'dir. steresis. Aristoteles'in degi~meye ili~kin
Stegmtiller'in hemen hi~bir konuda a~klamaslndaki olumsuz ogeye, de~i~
kendine ait ozgiin bir gorti~ti bulunma- me tar~f1ndan varsayllan madde ve
makla birlikte, onun btiyiik onerni anali- forma ek olarak, yine degi~mede soz ko-
tik felsefenin K1ta Avrupa'stndaki en nusu olan yoksunluga verilen Yunanca
dddi temsilcisi olmu~ ve bilim felsefe- ad.
si yle analitik felsefenin sava~ sonras1 Stilpon. M. C. 380-300 yllan arasu1da
Avusturya ve Almanya'da yeniden can- ya~am1~ olan Yunanh dii~tintir.
lanlp gii~ kazanmas1na katk1 yapm1~ ol- Stilpon'un antik Yunan felsefesindeki
masndan kaynakJanmaktadu. onemi, onun Megara Okulunun gorii~
Bilim felsefesinde ba~lang1~ta R. Car- leriyle kinikli~i birle~tinni~, ve Stoac1h-
nap ve C. Hempel'in gorii~lerinden esin- g1 da onemli ol~iide etkilemi~ olmasln-
lenmi~ olan Stegmtiller, 1970'1i yllardan dan kaynaklanmaktad1r.Oglu Bryson'un
ba~layarak Thomas tKuhn'un da etki- da ku~kuculugun kurucusu Pyrrhon 'un
siyle, yap1salc1 bir bilim anlay1~1 geli~ ogretmenlerinden biri olmasl onu onem-
tirmi~ ve bilimsel teorilerin a yn ve li biri haline getiren bi.r diger etmendir.
farkh tiirden yap1lar olarak gorulmesi Her dogru onennenin ozne ile yiiklem
gerektigini savunmu~tur. arastnda bir ozde~lik iddiaslnda bulun-
Steiner, Rudoph. 1861-1925 ydlan arastn masl gerektigini one siiren Stilpon, bu
da ya~am1~ olan Avusturyah dii~tiniir. iddias1ndan ger~ekligin bo1iinemez, bi-
Temel escrleri: Philosophie der Freiheit ricik, ben-bilincine sahip monadlardan
[Czgiirltik Felsefesi] ve Friedrich Nietzs- meydana geldigi sonucunu ~karsam~
che: Ein Kiimpfrr gegen seine Zeit [Bir Cz- br. Elde edilen ontolojik sonuca ahlakr
giirliik Sava~~ISI olarak Friedrich Ni- bir yo rum kazand1rmak, on un iQn nis-
etzsche). peten kolay olmu~tur: Bir birey kendi
Steiner, yuzy1hn ba~lannda old uk~a et- kendine yetmeyi ya~amtnln en onemli
kili olan bir teozofi hareketinin en se~kin amac1 yapmahdu. Ahlaki ya da pratik
iiyelerinden biri olarak, duyumsal tecrti- felsefeyi on plina ~kartan Stilpon, nite-
beyi a~an bir bilgi tarzuu on plina ~kar kim, ozgiirltik ve yoksullugunu, rahat
tan bir ttinselci1igin savunuculu~unu ve maddi baklmdan zengin bir hayata
yapm1~tu. Goethe'den ve onun doga fel- tercih etmi~ olan bilge bir dti~tintirdiir.
sefesinden etkilenen Steiner, hpkl Goet- Stirnei, Max. 1806-1856 ya~am1~ olan
he gibi, tek yanh oldugunu ve tinsel un- maddeci Alman dii~iiniirii.
surlarla geli~tirilmesi gerekti~ini En yiiksek varhk olan insaiWl heniiz
dii~iindugu mekanist ve maddeci tek yeni ke~fedildi~ini st)yleyen Stimer'in
yanh bilim anlay1~1na ~iddetle kar~1 felsefesine mutlak bir tegoiz:m ve birey-
806 Stoacthk

cihk damgasm1 vurmu~tur. Kendi i9n- Somut insamn kollektivite kar~Ismdaki


de dont.ip bakbgmda, Romantik felsefe- protesto ya da ba~kaldms1ru ifade .eden
nin, tnesnel idealizmin mutlak egosuyla bu felsefe, bireyin biricikliginde tsrar
degil de, somut bireysel benle, et ve ke- ederken ~ok hakh olmak, buna kar~m
mikten meydana gelen insanla kar~da~ a~m bir egoizm yolunu tutarken, abarh-
ttgm, one stiren Stirner, soz konusu bi- ya ka-;ma itham1yla kar~1 kar~1ya kal-
reysel benin ta ilk ba~tan beri kendisini mak dtUumundadtr.
korumaya ve one stinneye ~ah~an biri- StoaCI..hk. M. 0. 336-264 ytllan arasutda
dk bir ger~eklik oldugunu belirtmi~tir. ya~am1~ olan Zenon tarafmdan kurul-
0 kendi varolu~unu, kendisini tehdit mu~ ve Hellenistik donemde etkili
eden ba~ka varhklar ka~1smda koru- olmu~ felsefe okulu.
mak durumunda olduguna gore, birey- Aristoteles'in terimler mant1gmdan
sel benin esas ilgisi kendisiyledir. biraz daha farkh olarak bir onermeler
Stirner'a gore, filozoflar bu biricik bi- manttg1 geli~tirmi~ olan Stoac1 gorti~
reysel ger~ekligi ~ogunluk ihmal etmi~ te, temel birim, dogruluk ve yanh~hgm
ya da unutmu~lardtr. Ornegin, tHegel dayanag1 olan basit onermedir. Kipler
felsefesinde, Mutlak lde ya da Tin her- manhg1 ve manhk.sal i~eriinin mahiyeti
~ey iken, bireysel benin hi~bir onemi konusunda da onemli saylabilecek
yoktur. Bu felsefede somut ger~ekligin adunlar atm1~ olan Stoactlar bir seman-
yerini bir soyutlama alm1~b.r. Bu tik ogretisi geli~tirme ~abasl i.;inde ol-
durum, ona gore, yalruzca idealist felse- mu~lardu. Yahuzca tPlaton'un bireyler-
feler veya sag Hegelciler i~in degil, fakat den ayr1 ve bagunslZ, a~km ttimel
maddeciler veya sol Hegelciler i~in de ogretisini degil, fakat Aristoteles'in
ge~erlidir. Stimer, tFeuerbach'm insarun somu t ttimel, yani bireysel varhklarda
dinde soz konusu olan yabanola~may1 onlann ozti olarak varolan tiimel anlayt-
a~1p kendisini yeniden bulm.astru ister- ~tnl da reddeden Stoahlara gore, yalmz-
ken ~k hakhdu. <;unkti Hristiyanhkta, ca bireyler, tikel nesneler varolur. SOz
insarun ozti insan varhgmm dt~mdaki konusu tikel nesnelerin, insan ruhunda
Tann kavramma yansthlmi~ ve insan bir izlenime yol a~bg1n1, bilginin, i~te
kendi imgesinden yaratLlan bu varhk bu izlenimin bilgisi oldugunu soyleye-
kar~tsmda kolele~tirilmi~tir. Stirner'a rek bilgiyi duyu-algtsma baglayan Stoa-
gore, Feuerbach dini yabanc.la~ma ko- hlar, mutlak anlamda empirist. hatta du-
nusunda a~m1~ oldugu polemikte hakh yumcu filozo.Oardu. 'Bir ab goriiyorum,
olmakla birlikte, bireysel beni ihmal etme fakat genet olarak ab, ya da ath~ gore-
yanlt~ma o da dti~mti~rur. Biricik hire- rniyorum' diyen I<.inik t Antisthenes'in
yin anlarn ve deterini kavrayamayan Fe- gorti~lerini bir anlamda tekrarlayan Sto-
uerbach, lnsanhk veya Mutlak insan so- ahlar, ruhun ba~lang1~ta bo~ bir levha
yutlainasUll, insarun devlet marifetiyle oldugunu, ruhu bilgiyle doldurmak i9n
tamamlanmas1 veya ger.;ek.l~mesi masa- algya ihtiya~ bulundugunu savunmu~
hru ortaya koymu~tur. lardlr. Algtdan sonra, algmm aktiiel nes-
l~te Stimer, him bu soyutlamalardan nesi ortada olmad1~ zaman, zihinde bir
vazge9p, somut insan ki~isini on plftna aru, bir bellek-imgesi kahr ve deneyim,
~1kanru~ ve biricik ve ozgtir bireyi adeta dolaysyla bilgi, i~te bu benzer amlann
putla~brmt~tu. Czgtiriugun mtilkiyet ~oklugundan olu~ur.
yoluyla ger~ekle~tigini dile getiren filo- Stoahlar, bir yandan da soz konusu no-
zofa gore, ki~i, kendisinin Tann, devlet, minalist ve empirist anlay1~la pek tutar-
&nsanhk veya ahlak yasas1 ttiriinden gti~ hhk i~inde olmayan akdc1 bir gorti~ be-
ya da soyutlamalar kaJ1tsmda kolel~ti nimse~lerdir. Buna gore, onlar bir
rilmesine izin vermeyip, biricik bireysel~ yandan aklm bir geli~menin tirtinti ol-
ligini ifade etmenin yollamu aramahdtr. dugunu, ki~inin ondordtincti ya~ma
Stoac1hk 807

dogru, aig1lardan dogdugunu one surer- ve kendi ba~ma Tann- ya da farkl1


ken, bir yandan da insan zihninde bi- hlleri i9nde Tann'd1r. Dunya varoldu-
lin~li bir bi~imde dti~tinulerek olu~ gunda, Tann'ya dunya arasmdaki ili~ki,
turulmu~ genel dti~tincelerden ba~ka, ruhla beden arasmdaki ili~kiden farksiz-
deneyimden, onlan olu~turma yontin- dir. Tann dunyadan ayn degildir, dun-
de bir egilime sahip olmam1z anlamm- yarun cismi ya da maddesidir, fakat o,
da once olan, genel fikirler bulundugu- daha ince bir maddedir; her ttir harekete
nu savunmu~lardu. Bu anlay1~a gore, ve degi~ik bi~imler almaya uygun bir ya-
insan ger~ekligi, ancak akd yoluyla bile- pida olmakla birlikte, harekelsiz ve bi-
bil.ir. Dogrulugun ol~titti problemi soz ~imden yoksun olan ilk ogelerin hareket
konusu oldugunda, dogrulugu kavrayl- ettirici ve bi~im verici ilkesidir.
Cl algi ya da tasanma baglayan StoaWar, tHellenistik felsefenin diger felsefe
dogrulugun ol~tittintin alglJUn kendisin- okullan gibi, Stoahlar da ahlak1 on
de, yani ruhu onay verm~ye, tasdik et- plna ~Ikartm1~lar ve felsefenin once-
meye zorlayan alg1da yathgm1 one sur- likle eylemle ilgili oldugunu belirtmi~
mti~lerdir. lerdir. Buna gore, ya~amm amac1 olan
Kozmolojilerinde,Sokrates-oncesi doga mutluluk erdemden, yani dogal ya-
felsefesine ba~vuran Stoahlar, Heraklei- ~amdan, dogaya uygun ya~amadan,
tos'tan dunyarun ana maddesi olarak insan eyleminin dogal yasayla uyu~
ate~le, tlogos ogretisini odtin~ almi~lar masmdan, insarun iradesinin Tann'run
dir. Bu anlay1~a gore, evren ya da ger- irdesine uygun dti~mesinden meyda-
~eklik, biri etkin digeri edilgin olrnak na gelir. Sto~hlar i.;in dogaya uygun
tizere, i.ki ilkeden olu~ur. Bu ilkelerden ya~am, dogadaki etkin ilkeye, insan ru-
edilgin olaru, her ttir nitelikten yoksun hunun da kendisinden pay ald1g1 logosa
olan madde, etkin olaru da, evren dtize- uygun ya~amdu.
nine i~kin olan akll ya da Tann'du. Stoa- tErdem biricik iyidir, ~tinkti yalruzca
hlara gore, evrende gozlemlenebilir olan dogaya uygun olan iyidir, insan ic;:in de
dogal guzellik, bir dti~tince ilkesinin, dogaya uxgun olan, akla uygun olan
yani her~eyi insarun iyiligi ic;in dtizenle- eylemdir. lnsan i.;in en onemli erdem
mi~ olan bir Tann'run varolu~una i~aret bilgeliktir. Bilgelik ise, insanm kendisi-
eder. Stoahlar, aynca dogarun en yuksek ni dogarun aynlmaz bir par.;as1 olarak
varhg1 olan insamn bir bilince sahip olu- gormesiyle ve doganm seyrine ayak
~unun, bizi dunyamn da bir bilince uydurmas1yla elde edilir. lnsan kendisi-
sahip oldugunu dti~iiruneye zorlad1gmi ni dunyanm gidi~inden s1ymp ayirama-
belirtmi~lerdir, zira btittin hi~bir zaman dJ~na gore, yapdacak en iyi i~ dunya-
pan;adan daha az yetkin olamaz. Demek mn gidi~ini oldugu gibi benimsemektir.
ki, Tanr1, dunyarun akhd1r. lnsan dogal dtizene boyun egerse, dtin-
Bununla birlikte, Stoahlann s6z konusu yanm gidi~ini oldugu gibi benimserse,
varhk anlay1~lanrun ikici bir anlay~ ol- kendisini gereksiz soontl ve tedirginlik-
dugu dti~tintilmemelidir, ~Unkti onlarda lerden kurtanr.lnsan i-;in yapdmas1 ge-
Tann tinsel bir ilke ya da varhk degildir. reken ~ey, akla uygun olmayan duygu-
Tanr1 da, b.pk1 bi~im verdigi, etkiledigi, lar, tutkular kar~Ismda, baglmSizhgmi
eylemde bulundugu dayanak ya da edil- kazanmakbr. Bu baguns1zhga giden
gin ilke gibi, maddi bir yaptdadll'. Tann, yol ise, bilgelikten ge.;er. insan kendisi~
evren dtizenine i~kin olan, etkin at~tir; ni bu olumsuz duygulardan kurtarabilir-
bununla birlikte, o ayru zamanda cisimler se ya da StoaWann apathill adm1 vermi~
dunyasJm meydana getiren ogelerin ken- olduklan duygusuzluk hiline ula~abi
disinden ~1km1~ oldugu ilk kaynakb.r. Bu lirse, bilge insana ozgti olan huzur ve
ogeler Tann'dan dogar ve daha sonra ye- mutluluga kavu~abilir. Zira, yalmzca
niden Tann'ya donerler, oyle ki evrende- bilge insan roltintin ne oldugunu bilebi-
ki her~ey ya ilk ate~ -yani, kendi i9nde lir.
SOR Straton

Straton. M. 0. 335-270 ytllan aras1nda ya- Introduction t(l Logical TlteonJ [Manhk
~aml~ ve Theophrastos"un oliimiinden Teorisine Giri~] adh eserinde, baz1 tiim-
sonra Akade1ni'nin ba~1na ge~mi~ olan celerin, anlaml1 olsalar bile, bir iddiada
Yunanh filozof. bulunmad1klan i~in, bir dogruluk dege-
Aristotelesin fizigini, ondaki teleolojik rine sahip almad1klaruu one siiren
ogeleri aylldayarak yeniden tanlmlamJ~ Strawson, giindelik dil ile formel man-
olan Straton, bilgi alan1nda duyumculu- hk aras1ndaki ili~kileri ara~t1rm1~ ve
gu, varhk alan1nda maddeciligi ve din dunya iizerine alan dii~iincenin yaplsl-
konusunda da tateizmiyle iin kazan- IU inceleyerek, buradan hareketle belli
ml~hr. Buna gore, Demokritos\tn etkisi bir varhk gorii~iine ula~m1~hr. Yani,
alhnda, birci bir evren goril~il geli~ti kariyerinin ilk doneminde dil felsefesi
ren Straton, dunyan1n, aralannda bo~ tizerinde yo~unla~an ve gtindelik dille
mekan bulunan, boliineJnez par~ac1kl ar- formel manuk aras1ndaki ili~kileri ara-
dan meydana geldigini one silrmi.i~ ve hrmak suretiyle, gundehk dilin manhk-
diinyada do~al bir ZOI'Wllulu~un hiikiim sal yonlerini ortaya ~1karmaya ~ah~an
siirdiigiinii belirt~tir. Strawson, ikind donemde metafizi~e
Strauss, Leo. 1899-1973 y1llan aras1nda yonelmi~tir. Bu ba~lamda, dilimizin

ya~am1~ olan Alman kokenli Amerika-


nas1l i~ledi~ini gosterip, yaln1zca dili
h dit~iiniir. betimlemek suretiyle, dilin i~erdi~i me-
Chicago Oniversitesi'nde uzun ydlar bo- tafizik kabulleri gozler online senneyi
ama~layan Strawson, bu durumun bir
yunca siyaset bilimi profesorliigu yap-
ifadesi olarak, temel eseri alan Individu-
~ olan Strauss, kitle k iiltiiri.in iin ~ok
als [Bireyler)"i betimleyici metafizik ala-
~e~itli tezahiirleriyle vasatiligin her ~ek
ntnda bir deneme olarak de~erlendir
lini ~iddetle ele~tinni~, modern ~a~1n
mi~tir.
bu yonelimine kar~1 kultiirel ve enteUek-
Strawson, dili kullamna tarzlmJZJn, ka-
tiiel de~erleri biiyuk bir gu~le vurgula- hCl nesnelerden olu~an bir ~er~eveyi ge-
yan s~kind bir tavn benimsemi~tir. 0, rektirdi~ini dile getirmi~ ve bu ~er~eve
modem y.~da siyaset dii~iincesinin, nin, bir ~ey anlatmak istedi~imizde,
Machiavelli'den ba~layarak, Hobbes ve gereken kahah~, zaman i~indeki siirek-
Locke eliyle politik ya~anun ahliki bo- lili~i sa~layacak bireylerden olu~tu~u
yutunu en aza indirgedi~ini one surer. nu belirtmi~tir. Ona gore, biz dilimizi,
Bu e~ilim Strauss'a gore, giiniimiizde nesnel bir alana demir atma imkaru
ahlak1n politik dii~iince ve yatamdan veren temel gonderim ya da referans
bir biirun olarak dl~lanmas1yla doruk edimleriyle, bireylere ba~lanz. Bireyler-
noktas1na vann1~br. Strauss i~te bu e~i den meydana gelen bu diinya yalruzca
lim ve t>lguya, Aquinah Thomas'm teori- nesnel de~il, fakat ay1u zamanda
si benzeri bir do~al hukuk teorisinde ol- mekinsal bir dunyadu. Ote yandan, bi-
dugu gibi, ahlaken zengin bir siyaset reyler maddi nesneler ve ki~iler alarak
teorisiyle direnme ~abas1 i~inde olmu~ iki tiire aynhr. Ki~iler, maddi nesnelere
tur. anlamh olarak uygulanamayan belirli
Strawson, Peter Frederick. Giindelik dil yUklemlerin kendilerine uygulanabilme-
. felsefesinin en onemli temsilcilerinden leri olgusuyla farkhhk gosterirler.
olan ~a~da~ dii~iiniir. Temel eserleri: Suarez, Fransisco. 1548-1617 y1llar1 ara-
Subject and Predicate in Logic and Gram- Slnda ya~am1~ olan lspanyol dii~iiniir
mar [Manhk ve Dilbilgisinde Ozne ve ve teolog. Temel eserleri: De Legibus
Yiiklem], The Bounds of Sense [Anlanun [Hukuk UzerineL De Ani1na [Ruh Ozeri-
S1n1rlan), Naturalism and Scepticism [Do- ne), De Deo Uno el Trino [Kutsal O~leme
~alcahk ve Ku~kuculuk], Analysis and ye Dair) ve Disputationes Metaphysicae
Metaphysics [Analiz ve Metafizik). [Metafizik Tarh~malar ].
siinnilik 809

Ozellikle Aristoteles ve Aquinah Tho- sui generis. Oncelikle Tann i~in kullaru-
mas'tan etkilenmi~ olan Suarez, daha zi- lan bir terim olarak, kendi turiinde tek
yade metafizik ve hukuk felsefesi ala- olamn; bir konuda biricik olamn ozelli-
mndaki ozgun goru~leriyle tarumr. j\ine verilen Latince ad.
Yuzlerce ydhk t Aristoteles metafizigine summum bonum. Latincede en yuksek
~erh yazma gelenej\inin ardlJ'Idan, meta- iyi anlamma gelen terim.
fizij\i kendi gorii~lerini ortaya koydugu Yalmzca tum dij\er iyileri a~mak ve
elli dort biilumluk bir kitapta mustakil kapsamakla kalmay1p, kendinde ve ken-
olarak ele alan Suarez'e gore, metafizik disi i~in iyi olan, mutlak iyiyi gosteren
ger~ek varhk olmak bakJmlJ'Idan varh- summum bonum terimi, geri kalan he~e
j\IJ'I bilimidir. Varhk kavramJ ise, ~eyler yin sadece kendisiyle ili~ki i~inde en
arastndaki benzerlikten hareketle kuru- fazla ara~sal bir deger konumuna yukse-
Ian analojiye dayamr. Ger~eklik bireyler- lebildij\i, yani onun ger~ekle~mesine
den meydana gelir; tozler ve ozellikleri, katkida bulundugu ol~iide degerli hale
ilkeleri ve bil~enleri de dahil olmak gelebildij\i, bizatihi kendisi io;in istenen
iizere, her~ey bireyseldir. Bireyle~im il- en yiiksek degeri ifade eder. Ahlili soy-
kesi, bir tozu her ne ise o ~ey yapan leme t Aristoteles tarafmdan dahil edi-
ozdur. len terim, buna gore tiim insanlann ya-
Hukuk felsefesinde Aquinah Aziz Tho- ~amlarmm ve eylemlerinin nihai ve en
mas'tan etkilendij\i kadar, ona kar~J da yuksek hedefini, amacm1 tammlar ve
~1kan Suarez yasay1 dorde ayu~ ve ozu itibariyle, kendi ba~ma iyi olan ve
insani yasalann, dogal veya tannsal hu- ba~ka bir ~eye tabi olmayan iyilik ya da
kuga dayamp, insandan ~lkmadJj\liU degeri gosterir.
one sunnu~tur. t Ahlak felsefesi tarihinde, haz, mutlu-
sub specie aetemitas. tSpinoza'da ge~en luk, erdem, kendi kendini ger~ekle~tir
ve Tann i~in kullamlan Latince bir me, gu~, odevin sesini dinleme, iyi
deyim olarak, ~eyleri hep birden, ezeli- irade ve yetkinlik, farkh filozoflarca
ebedi bir bak1~ a<;lSlndan kavrama, ge~ insan davram~mm nihai hedefi olan en
mi~ ya da gelecegi dikkate almadan, yuksek iyi olarak tammlanml~hr. Me-
tumden tek bir du~uncede bilme tarz1. tafizik ve teolojide ise, summum bonum,
Buna gore, bir ve ayru ger~eklik iki ba- bir degerler hiyerar~isinin en tepesinde
klmdan, ezeli -ebedi bir bak1~ ao;:~stndan bulunan en yuksek deger ya da iyiye
ve zaman i<;inde, normal bir ba.kJ~ a~ kar~1hk gelir.
smdan kavranabilir. Birindsi soz konusu siikiit. islamda, Kur'an ve hadislerdeki
oldugunda, dunya, bpkl matematiko;inin anla~Ilmayan ~okanlamh sozler hakkm-
say1lan ve ispatlan kavrad1j\1 tarzda da hi~bir ~ey sormama tavn i~in kulla-
ezeli-ebedi bir ao;:~dan kavramr (sub specie mlan terim.
aeternitas). Dunya ikinci olarak, ortalama Siinnilik- Musluinaniij\m Kur'an'a kesin
insanm olaylann zaman i<;inde ard arda olarak bagh olup, Peygamberin yapbj\1
gel~ini kavrad1j\1 tarzda, ger~ekte oldu- ve soyledij\i ~eylerin hi~bir ~ekilde di-
gu ~ekliyle kavranabilir (sub specie dura- ~ma ~kmayan kolu ya da temel mezh~
tionis). Bununla birlikte, dunyaya bu a~I bi.
dan baklldlj\lnda, dunya hi~bir zaman Buna gore, Sunnilik, Kur'an, hadis ve
bir biitun olarak kavranamaz, ondaki Peygamberin sayledij\i ve yaphj\1 her~e
tiim zorunlu baj\mhlar anla~Ilamaz. ye inanmaktan, onlan benimsemekten;
Oysa, dunya ezeli-ebedi bir a~1dan kav- lslamiyetin tum inan~lanna ve kurallan-
randlj\mda, dunyaya ili~kin tum dogru- na mutlak bir iman ile baglanmaktan;
lar zorunlu dogrular olup o;:~kar ve dun- inane! dil ve goniil yoluyla ikrar etmek-
yaya ili~kin upuygun bir kavray1~a ten; inarulan ~eyi, herhangi bir ~1kar
sahip olunur. beklemeksizin ve Tann buyrugu olarak
810 siire

yapmaktan; m tislumanlann birbirleri yle bolunemez bir eylem, bir hamle olarak
olan ili~kilerini duzenleyen kurallar bu- an)a~tlan sureyi butunlu~u ir;inde yaka-
tunune tam olarak uymaktan; Allah'a, laytveren ~ey, sezgid ir.
Peygambere, ahirete, k1yamet gunune, siire~ [Os. vetire; tng. process; Fr. proces,
melekJere, Allah taraftndan gonderilen processus; AI. prozess]. 1 Du~uncenin
kitaplara ve Hz. Muhammed'in tUm pey- belli bir sonuca ula~acak ~ekilde ard
gamberlerin en yetkini, en ustunu ve son arda dizili~i. 2 Olgu ya da olaylann,
Peygamber oldu~wla inanmaktan olu- belli bir duzenin bulundu~u izleni.Jnini
~ur. verecek ~ekilde stralanmast duruanu;
siire [Os. muddet, bekaa; tng. duration; Fr. statik olmayan, sUrekli bir donu~um
duree; AI. dauer ]. Bir olay ya da olu~u i~inde bulunan gerr;ekJi~in sergiledi~i
m un iki noktast arasanda ge~en zatnan; hareketlilik. 3 insan varh~1 taraftndan
FranslZ filozofu H. tBergson'un biricik meydana getirilen bir ~eyin uretili~ ~ek
ger~eklik olarak gordii~u ~ey. lini, meydana geli~ tarztnt olu~turan ey-
Surenin de~i~n, dinamik, b! ricik, su lemler dizisi.
rekli ve tam olmayan bir sure~ oldu~w1u Bu ba~lamda, insan1n yaptst ve insan-
ileri suren Bergson'a gore, zaman bir bi- hkla birlikte, evrenin de bir sure~ ya da
rikimdir. Gelecek hi~bir zaman g~mi~in geli~me sureci i~inde bulundu~unu sa-
aynt olamaz, zira her adunda yeni bir bi- vunan, de~i~meyi, Tann da dahil olmak
rikim ortaya r;Lkar. Bergson bilin~li bir uzere, tiim varhklann temel ozelli~i
varhk .i~in var olman1n de~i~mek oldu- yap an goru~e silre' teolojisi ad1 verilir.
~unu kabul eder, zira de~i~mek demek Ote yandan, bir tum cede ge~n bir soz-
olgunla~mak demektir; olgunla~mak cu~un belli bir sure~ ya da i~leme mi,
ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak yoksa surecin ortaya Qkardt~t urune
demektir. Bu, yalruzca bilin~jli insan var- mi gonderme yaphAtntn bilinmemesin-
h~t i~n de~il, fakat butun ger~eklik i~in den kaynaklanan belirsizli~e; terimle,
boyledir. Bergson bu gelimeyi, ancak surece de, surecin uriinune de gond~
sure olarak anlad1~1m1Z takdirde a~tkh rimde ya da attfta bulunulmu olunabi-
~a kavu~abilece~imiz.i soyler. lece~ini gosteren ~okanlamhhk rurune
Ona gore, sureyi en iyi, bir melodiye silre~ ilrun belirsizligi denmektedir
kendimizi tam vererek ya~arken anla- siire~ felsefesi [ing. philosaphy of pr~s;
nz: Gozlerimizi kapayahm ve kendimi- Fr. philosophie du proces; Al. pr"-'USsphilo-
zi musiki ya~anhsu1a btrakalun. Tek sophi e]. En unlu temsilcileri antik
tek sesler, not alar arhk par~alanmaya Yunan'da Herakleitos, ~a~da~ felsefede
cakhr; bundan boyle dakika ve saniye- ise, Bergson, Dewey, Whitehead olan ve
ler yoktur, mekArun her par~ast u~up do~adaki yaraba ilerleme ve geli~me
gitmi~tir. Bir nota daha sonra gelen no- nin onemini vurgulayan fe)sefe ruru.
tarun i~de kaybolur ve hareket surekli Statik ve tozcii bir varhk gorii~unden
bir ak1~ halini ahr. vazge~erek, yaraba geli~me ve de~i~
Bergson'a gore, insan i~te bu ya~amda meyi on piSna ~tkartan sure~ felsefP.si,
maddeyi yencr, mekirun suurlaruun us do~an1n surekli olarak de~i~en olay di-
rune 9kar ve i~inde salt sureyi ya~. zilerinden meydana geldi~ini; ger~ekli
lnsan, kendisini butiin benli~iyle bir ~ ~ n temelinde, ttoz de~il de, siirelj, yani
verdiAi zaman da ayn ~eyi duyar. Ge~ belli bir do~rultusu olan bir de~i~me
mi~, surekli olarak bugune ve gelece~e bulundugunu; soyut kavramlar dt~m
do~ru akar. i~te, bu biricik ger~eklik da, her~eyin surece tibi olduAunu; dola
olarak suredir. Bergson'a gore, sureyi ytstyla, dilin ve kavramlann, do~adaki
ya~ayabilmemizin ko~ulu bellektir. Bel- sure~leri, de~~menin surekli olan do~a
lek, zaman arahklanru yener; ge~mi~, s1n1 ve ak1~ i~indeki olay ve varhklann
~imdi olarak yeniden ya~antr. Basit ve bireyselli~i ifade edemeyece~ini; ifade
siirektilik 811

etmeye kalkt~ll~tnda, birtakun para- memi~ ve diinyayt meydana getiren


dokslara yol a~h~ana dile getirir. ~eylerin biitiinli.i~i.i, aralannda bir bo~
c;a~da~ felsefede ozellikle Bergson ve luk olmaya~1 olarak if a de edilmi~tir.
Whitehead tarafandan savunulmu~ olan Bundan sondaki evrede ise, si.irekli
ve ger~kligin dinamizmiyle si.irekliligin olan, birimlere bolunmesi olanakl1 olma-
vurgulayan bu felsefenin bir aya~1 ondo- yan ozel ti.irden bir bi.iyukli.ik olarak ta-
kuzuncu yi.izyll felsefesinde olmak duru- ntmlanma~hr. Bu siireklilik anlayt~l, 19.
mundadJr. Buna gore, sure~ felsefesi, on- yiizydtn Cantor ve Dedeldnd gibi mate-
dokuzuncu yiizyd felsefesindeki dinamik matik~ilerinin ~ah~malanyla de~i~ince
ve de~i~en ger~eklik anlayt~Jyla, yine ye kadar, siirekli olmayan niceli~in bili-
ayn1 yiizyllda do~a bilimlerinin kazandt- mi olarak aritmetilcle, siirekli olan
~~ prestijten etkilenmi~tir. Soz konusu iki bi.iyiiklii~ii konu geometri aras1nda bir
geli~meyi evrim kavrarrunda birle~tiren kar~ath~tn do~u~una yol a~mt~hr.
ve ilerlemenin imkaruna san;llmaz bir Bu ba~lamda, tanrtsal yaratmanan bir
inan~ besleyen Bergson ve Whitehead, kez olup biten bir ~ey olmay1p, siirekli
ayru zamanda evrim filozoflan ola.rak da oldu~unu dile getiren anlay1~ surelcli
bilirUrler. yarad1h~ ad1 verilir.
siireklilik [Os. temadi, ittisdl; lng. oontinu- Her yerde si.irekli bir ak1~ ve geli~me
ity; Fr. continuite; AI. continuiriit]. Ara ya oldu~nu, do~antn s1~ramalar yapma-
da b~lu~un olmamas1 hali. Buna gore, da~nu dile getiren, varhklar1n evriminin
bir ka~1da bir do~ru ~izilirken, do~ru belli beli~iz bir bi-;imde ve en ki.i~i.ik bir
nun, kalemin hi~ kald1nlmadan t;izilmesi kesintiye u~ramadan ger~ekle~ti~ini sa
durumunda, si.irekJi oldu~ 50ylenmeli- vunan ilke ise sureldilik illcesi olarak ta-
dir. Yine, mekan ve zamarun surekli ol- rumlarur.
du~u yerde, sa}'lrun si.ireksiz bir nicelik Yine, Leibniz tarahndan fonni.ile edi-
oldu~u soylenebilir. len, ve her ti.irden de~i~me boyunca, de
Bilim oncesi evrede, si.ireklilik duyu~ ~i~enin iki hali arasmda, sonsuz say1da
deneyinin belirli apa~tk olgulanna ili~ ara hal ya da nokta bulundu~unu dile
kin basit bir tasvir olmaktan oteye gide- getiren yasaya sUreklilik yasasr denir.
812 ~ankara

gulamak i~in, ii~i.inci.i b~r u!\sura, arac1


bir tasaruna ihtiya~ bulwldugunu savu-
narak, bu ogeye transendental ~ema
ad1m vermi~tir.
Ba~ka bir deyi~le, Kant'a gore, olagan
durumlarda, kavram ile nesne arasmda,
bir tiirde~lik veya aymdnstenlik bulun-
dugu i~in, kavramlan nesnelere uygula-
mada hi~bir gii~liik olmaz. Bununla bir-
likte, kategoriler ve zaman ya da sezgi
formlan saz konusu oldugunda ayru ra-
hathgt bulamay1z. Ba~ka bir deyi~le,
$ankara. Klasik Vedanta sisteminin ku- nedensellik kavranun1, birini neden, di-
rucusu olan Hintli filozof. gerini sonu~ olarak gorecek ~ekilde ar-
Hindistan'm hemen hemen tiim dii~ii dJ~Ik olaylara uygulamak, nedensellik
niirleri gibi, $ankara da temelde ve on- kavranu zorunJulugu i~erdigi, ama zo-
celikle insarun kendi varolu~unun dar runluluk da deneyimimizdeki bir unsur
kahbmdan, aadan nasd kurtulabilecegi olmada~ i~in hayli problematiktir. Kant,
sorusunu yamtlamaya ~ah~ml~hr. Ona bu gii~liigii gidermek, kategorileri empi-
gore, kurtulu~ i~imizdeki Atman'a er- rik olgulara nasd uygulanabildigini
mektir. lnsan boylelikle, ya~amm klsah- a\lklayabilmek i~in soz konusu transen-
gmm ve d1~a bag1mhhgmm kendisini dental ~emalardan yararlamr. $emalar,
arbk smarlamadJga bir a~amaya gelir. bir bakuna entellektiiel, diger bir bala-
$ankara insam kurtulu~a gotiiren ma duyusal tasanmlardar. Omegin ne-
yolda, ~u da vram~ ilkelerini formii le et- densellik kategorisi i~in ~ema, bir kurala
mi~tir: Sonsuz olanla sonsuz olmayan gore zamansal arda~lkhkbr.
arasmdaki farkhhgt gormek; bu dililya- Kant, l<.ritik. der Reinen Vemunft [Saf
da ve ote diinyada hi~bir odiil bekleme- Ak.Jm El~tirisi) adh temel eserinde an-
mek; ki~inin belli bir i~ ban~ saglamas1, lama yetisinin kategorilerinin, duyarh-
kendine hakim olmas1, hazlar pe~inde gm sezgilerinin fenomenlere uygulan-
ko~mamast; kendi i~inde yogunla~mas1 mast i~lemine fematizm adana venni~tir.
ve inan~h ohnas1; insarun diinyaya ba- Ote yandan, insanm ger~ekligin unsur-
glmh olmaktan kurtulmayt ozlemesi. lanru duyarhk aracthgayla ve empirik
~em:. [Yunanca 'slchema'dan; ing. schema; sezgiden hareketle soyutlamasma ve ye-
Fr. sch~ma; AI. schema]. 1 En gene) an- n.iden kurmasma imkan veren siire~ ~e
lamda, karma~tk bir biitiiniin ana un- mala~trrma olarak tarumlamr.
surlanm ve i~leyi~ini ortaya koyan fey [ing. thing; Fr. chose; AI. ding]. Tozle,
~izim; tasvir ettigi ~eyin ana ~izgilerine yani kendisini belirleyen tiim nitelikler-
indirgenmi~ resim. 2 Buradan te~mil den bagnns1z olarak dii~iiniilen ger~ek
yoluyla, bir ders, kitap ya da makalenin ve somut ozneyle e~deger olan terim.
muhtelif boliimleri arasmdaki baglanb Olabildigince belirsiz olmakla birlikte,
Ian belirten k1sa serim, plan. her zaman somut ve bireysel olan var-
3 Biraz daha ozel olarak da, ger~ekligin hk.
birbirleriyle uyu~maz ogelerini, akhn Kant, numen, yani kendinde-~ey teri-
temin ettigi ara~larla ozetleyerek, bu mine, ~ey sozctigiiniin soz konusu anla-
ger~eklige ili~kin bir tasanm, tasavvur mmdan hareket ederek varm1~hr. $eyle-
ya da imge sahibi olwunasuu miimkiin re ili~kin dii~iincelerimizi, bilgilerimizi,
kllan kavramlann tiimii. i~te bu anlam- onlarm belirlenimleri ya da nitelikleriyle.
da, Kant nedensellik benzeri empirik ol- olu~turdugumuzdan, kendinde-~ey, be-
mayan kavramlan deneysel olgulara uy- lirlenimi olmayan, dii~iiniilemeyen ve
~izofreni 813

bilinemeyen varhk~r. Ahl~ld' anJamd~ sankj ger~ek bir birey veya toplumun bir
ise, ~ey varolan, varoldugunun bilincin betimlemesi olarak goruhnesi, ~eyle~tir
de olup, etkin ve ozgur olan ki~inin kar- Jneye bir omek te~kil eder.
~lstnda yer alan bilinc;:siz, pasif, ve ara~ ~eyle~tinne, Marksist teoride, insanla-
lar alanlna dahil olan varhkt1r. nn i~ten yabancla~malanyla ve insaru
teycilik [$ey anlamana gelen Latince res- varhklardan ziyade, manipi.ilasyona el-
ten ti.ireyen terhn; tng. reisnr; Fr. reisme]. veri~li nesneler olarak gorulmeleriyle
DunyaJun bireysel so1nut nesnelerden ili~kili bir anlam ic;inde kullantlma~tlr.
meydana geldigi kabultine dayanan, on- Terirni popi.ilerle~tiren ki~i, i.inli.i Macar
tolojik ve semantik goru~ ya da ogreti. di.i~i.ini.ir tLukacs olmu~tur. 0, terimi
Aynt zamanda somutc;uluk olarak da insani ili~kilerin, sanki, toplumsal di.in-
bilinen ve ilk kez oJarak Franz Brentano yanan degil de, dogal di.inyanm aynl-
tarahndan savunulan bu goru~e gore, maz bir yoni.iy1ni.i~cesine, sabit ve de-
soyut ozellikler ve durumlar, dunyarun gi~mez bir nitelik kazanarak, insann
repertuvannda yer almaz. Ba~ka bir de- denetiminden c;akmasa durumunu ta-
yi~le, temel gerc;ekliklerin somut nesne- nunlamak i~in kullanma~hr. ~yle~me
ler oldukJanna iddia eden ~eycilik, yal- terimini, bu si.irecin kapitalist toplumlar-
ruzca tozlerin, tozlerin parc;alanrun ya da Ortaya ~Iktag1n1 soyleyerek, yabana-
da ozelliklerinin varolduklanna, di.i~i.in la~mayla baglantah bir bi~imde kullanan
cenin nesnesinin, bir onerme degil de, Lukacs, bununla insani olan he11eyin,
her zaman bireysel bir nesne oldugunu; insani degerini yitirerek, maddel~mesi
~eylerin beyaz, kall, parlak, v. b. g., ol- ni an)atmak istemi~tir.
duklan soylenebilse de, beyazhk, kah- Siilik. tslimiyette, Peygamberin oli.imi.in-
hk, parlakhk diye bir ~ey bulwunadigl- dcn sonra kimin halife olacag1 tarh~ma
na savunur. ~eycilik, 20. yi.izydda sana bagh olarak mi.islumanlann i.kiye
antimetafiziksel ve maddeci bir dogrul- aynlmastrun sonucunda ortaya c;kan iki
tuda geli~tirilmi~tir. mezhebten biri.
eyletlirme [Sey anlarruna gelen Latince Peygamberin oli.imti i.izerine, Ali bin
res ve yapmak anJa..rruna gelen facere fii- Ebutalib'in ilk halife olmasa gerektigini
linden ti.iretilen terim; ing. reifica tion; Fr. soyleyenlerin baglandagl siyasi bir aklm
reification). Bir soyutlama, zihinsel ya da olarak ortaya c;lkan ~iilik, daha sonra
ideal bir nesne ya da ~eyi zil-linden ba- stinni inanc;tan ayralan bir mezheb d un-
gunsaz bir tarzda, nesnel bir bic;imde va- muna getirilmi~tir. Buna gore, ~iilik bir
rolan bir ~ey olarak degerlendirme; salt mezheb olarak, halifeligin Allah'tn buy-
oznel ya da zihinsel olana d1~ gerc;eklige ruguyla Ali'ye verilmi~ oldugunu, yal-
yansatma; insant olaru dogal, nesnel ve nlZca Ali'nin soyundan gelenlerin halife
insana yabana bir ~ey haline getirme sayalabilecegini, Ali'nin soyundan gelen-
tavn ya da yanh~a. lerin, oniki imarrun kutsal bir ki~ilik ta-
Buna gore, ~eyle~tirme, bir ~ey (bir ~1d1gana, Ali'yi sevenleri sevmek, onu
nesne veya bir insan varhga) teori veya sec;meyenleri sevmemek gerektigini be-
uygulamada, bir nesne ya da meta ola- lirtir.
rak degerlendirildigi zaman soz konusu tizofreni [Yunanca ~ayarmal( anJam1na ge-
olur. Yine buna yak1n bir anlamda, ~ey lenskhidzein'le 'di.i~i.ince' anlanuna ge-
le~tirme, insarun karan ve eylemine lenphrenos'tan; 1ng. schizophroria; Fr. schi-
bagh olan bir ~ey, ornegin bir kurum ya zaphrenie; AI. schizophrerrieJ. Kendini,
da toplumsal pratikt insandan bagunslZ ki~iligin parc;alanmast, di.i~i.ince hayata
da~sal bir nesne, bir ~ekilde kendine ait veya heyecanlardaki bozukluk, ger~klik
bagunsaz bir varolu~a sahip bir ~ey ola- duygusunun yitirilmesi veya ~ dunya
rak gori.ildi.igi.i zaman soz konusu olur. ile kurulan bagm kopmasa gibi emareler
Nitekim, bir tip ya da ideal bir ruri.in, le belli eden bir psikoz.
814 Ovenizm

Genellikle 15-35 ya~lan arasanda yaka- alanlarda kullarulmaya ba~lannu~ttr.


lanalan bir hastahk olarak ~izofrenide, Lhne~in, feministler, ozellikle de radikal
benmerkezci bir di.i~i.ince yapasana sahip feministler, erke~i kad1n kar~1s1nda en..
bulunan hasta kendine ozg\i bir di.inya tellekti.iel, ahllli, biyolojik babmlardan
da, bir di.i~ler aleminde ya~ar. i.istiin goren cinsiyet ayrunal1~a etiWc
~ovenizm [tng. chauvinism; Fr. chauvinis- ~enizmi aduu verirler. Yine yakm zaA
me) Napolyon'un askerlerinden, kendisi- manlarda, ~vrecilik, insan ti.iri.ine a.;ak
ni i.ilkesi, vataru u~na feda ebnekte bir ya da ortiik olarak, evrende ~sti.in ve ay-
an bile duraksamayan Chauvini model ncahkll bir yer ya da konwn veren go-
alan, a~1r1 ve ve saldargan vatanseverlik. rii~leri insan veya fflr ~ovmizmi olarak
~venizm terimi, yak1n zamanlarda suuflamaktadar.
biraz daha farkh bir anlamda ve farkb
tam 815

sine ve dolayisiyla Descartes tarafmdan


savunulmu~ olan akda bilgi anlay1~a
kar~1 -;lkarken, diger yandan Aristote-
les-;i pasif ruh anlay1~nu benimsemesi-
nin bir sonucu olmak durumundadu.
Lockeun hemen ti.im 18. yi.izytl filozof-
lan taraf1ndan da kabul edilen ve klasik

T tdavrani~c;thkta da ya~ayan bu bilgi an-


layi~llla gore, insanlarda zihinsel ya da
entellekti.iel bakundan st)z konusu olan
ttim farkbhklar, bireylerin tecri.ibe ya da
deneyimlerindeki farkhhklarla, egitim-
lerindeki farkhhklara baglanmahd1r.
tabiiyyun. islam du~lincesinde, di.inyan1n Epistemolojik bir ogreti olan tabula rfiSQ
yoktan var edildigini, kendi d1~1ndaki ogretisinin sosyal bir boyutu vard1r. Top-
mutlak, iradeli ve yi.ice bir gi.i-; taraf1ndan lumsal ~itsizligin biyopsi~ik kokenleri
di.izenlenip yonetildigini savunan ve bu oldugu gori.i~i.ine ka~1 ~ Helvetius,
-;er-;eve iQnde, Kur'an ve hadislere daya~ benimsedigi tabula rasa ogretisine daya-
nan du~i.ince ak.Jmlanna kar~1 olan ve narak, insanlann di.inyaya ~it geldikleri-
dogayt temele almakla birlikte, madde ni, onlann bi.ituni.iyle iQnde bulundukla-
di.inyas1 d1~mda ruhun ve Tann'nm var- n ko~ullarrn i.iri.ini.i ve ald1klan e~timin
hgiru kabul eden gori.i~e verilen ad. eseri olduklanru one si.inni.i~ti.ir.
Evrenin, dogal nesnelere ek olarak, takdis. lslamda, Allah '1 yaratdm1~lann
dogal olmayan bir nesne ti.iri.i de it;erdi niteliklerinden tenzih etme anlam1na
gini, bu varhg1n Tanr1 oldugunu, gelen terim.
Tanr1'run hikmetinin ya1'3thgl e~yada te- tam [tng. complete; Fr. complet; AI.
celli ettigini belirten, dogaya bilimsel ya vollstiinding). 1 Eksikli~ olmayan, keisin-
da dogal yontemlerle ara~tumay1 savu- tiye ugramarru~ olan; 2 yetkin, mi.ikem-
nan, bilginin temeline deney ve ti.imeva- mel, kusursuz olan; 3 ti.im unsurlara sahip
nnu yerl~tiren bu oku]un kururusu ve bulunan 4 bi.iti.inli.igu i~nde ahnan ~ey
en onemli temsilcisi El Razi dir. i~n kullandan s1fat
Ia bula rasa. lngiliz empirist felsefe gelene- Bu baglamda, bir suuftn ti.im i.iyeleri yle
~nin kurucusu olan tlocke'un, bilginin ilgili bir dogruyu, bu dogrunun sez ko-
duyu-deneyinin sonucu oldugunu, zi- nusu Siruhn her i.iyesi i-;in get;erli oldu-
hinde dogu~tan di.i~i.inceler bulunmadi- gunu gozledikten sonl'3 ifade eden; Sl-
guu, mantlk ilkelerinin bile sonradan rurlanmami~ bir genelleme ya da ti.imel
kazanddlglnl soylerken, zihnin dogu~ bir onenneye, genelleme ya da ti.imel
ta, her rur deneyim oncesinde bombo~ onennenin kapsanu it;inde kalan ti.im bi-
olduguna i~aret etmek i-;in kullanm1~ reyleri tek tek inceledikten sonra ula~an
oldugu Latince terim. ti.imevanmsal akllyi.iri.itmeye veya bir
Locke'un soz konusu bilgi anlay1~1na dnse, o cinsin ti.im ti.irlerini tek tek ince-
gore, insan zihni pasiftir, da~ di.inyadaki ledikten sonra vanna i~lemine tam tilme-
uyaranlarm etkisiyle ald1~1 duyumlan vanm adr verilir.
i~leyerek bilgiye ula~u, fakat kendi ba- Buna mukabil, uzla~unla~marun tiim
~ana hi-;bir ~ey yaratamaz, zira insan adun ya da a~ama\anndan ge-;erek, tam
zihni do~~ta bombo~tur, bo~ bir levha anlanuyla ve ger-;ek bir uzla~un olarak
gibidir. Bilgi bu levhaya, d1~tan gelen standartla~m1~, uzla~unla ilgili olan tUm
birtak1m i~aretler kaz1nd1kt;a olu~ur. insanlar aras1nda yayg1nla~arak herkes
Locke'un sOZ konusu tabula rasa ogreti- taramdan kabul edilmi~ soz ya da soyle-
si, onun bir yandan tDescartes'm kendi- nime; ortak bir dili kullanan insanlann
816 tamalga

bir deyi1ni ortak bir bilint;le kullanmalan, de, algllama tarzlan olan, zaman ve
diizgiin ve duzenli bir ileti~imsel davra- mekan kavramlar1ndan ve Kant'xn nice-
nl~ sergileineleri duru1nuna tamuzla~mz lik, nitelik, bag1nl1 ve kiplik ba~hklar1
derunek tedir. alnnda diizenledigi bir dizi kategoriden
tamalg1 [Os. ozidrak; ing. apperception; Fr. meydana gelmektedir.
aperception; AI. apperception]. lnsan1n d1- tan1m [Os. tOrif, ing. definition; Fr. definition;
~1ndaki ~ey Iere yonelen zihin hali olan AJ. definiUon]. Bir sozcugun ya hemen
alg1dan farkh olarak, ki~inin kendi zi- herkes tarahndan kabul edilen ya da
hinsel tasan1nlanna dair kavray1~1, onu kullanan ki~i tarafmdan kastedilen
kendi benine ili~kin bilinci, kendi bilin- anlam1n1 ortaya koyma, bir kavramm
cine ili~kin algJ.SI. Alg1n1n, algdanm1~ anlam1n1 belirleme, o kavrama yuklene-
olanm kavranmasmdan, tannunasmdan bilecek ozellikleri dil yoluyla ifade etrne
meydana gelen son ve at;1k evresi. i~lemi.
Refleksif bilint;, i~ebak1~, bene ili~kin Bir ~eyin, bir du~unce ya da kavram1n
bilgi gibi kavraan ve deyimlerle de ifade ozsel ozelliklerinin, yilldemlerinin, nitelik
edilen kavra1na, ilk kez olarak Alman fi- ya da yonlerinin ifade edilmesi, betimlen-
lozofu tLeibniz tarabndan teknik bir mesi i~lemiyle belirlenen tarum1n yerine
anlam yuklenmi~tir. Buna gore, Leibniz getinnek durumunda oldugu en onemJi
ideleri, iradi bir karar ve eyle1ne bagb i~lev, a-;Jk,.a anla~dmaml~ sozcukler
olarak, birle~tirme ve yeni ba~tan du- it;in, a~1k ve sec;ik olarak anla~dan ba~ka
zen]eme faaliyetine, bilint;a lbndaki d u- sozcillderle ifade edilen anlarnlar sun-
~unce ve izlenirnleri bilint; yuzeyine t;l- makhr. Tanun ~ok anlamW1g1, anlam be-
kartarak tutarh bir duzen it;ine oturtma lirsizligini, anla~llmazhg1 ve karanl1kh~
ve boylelikle onlar1 anlamh hale getirme ortadan kald1nnaya yarar. Bu baglamda
faaliyetine tamalg1 ad1 vermi~tir. tanlffilar, a) siizriilderin nasll kullaruld1
Tamalgt kavram1ru Leibniz'den ahp ge- guu ve b) kullarulaca~uu gostenne i~levi
li~tiren tKant, biri empirik, digeri de goren a~1klamalard1r.
transendental olmak uzere, iki tilr tamal- Tarumm mahiyeti ve i~levi konusunda-
gldan soz etmi~tir. Bunlardan empirik o,.
ki goru~ler kabaca ba~hk albnda top-
tamalg1, bilincin degi~en ko~ullarma lanabilir: Soz konusu tarum goru~lerin
baghd1r. Bu anlamda tamalgt, benin, bi- den 1 birincisi olan ozcU tanmr anlayr~rna
lincin aktilel, somut ve degi~en hallerine gore, tan1mlar, belimlere k1 yasla kesin
i!i~kin alg1s1d1r. Bu tur bir i~lev, saf ben ve dakik bir bilgi aktanrlar; varolanla-
taraf1ndan de~il de, empirik ben tarafm- nn, onlan her ne ise o yapan ozlerini or-
dan gert;ekle~tirilir. lay a koyan tan1mlar, entellektuel gorii,
Buna kar~m, transendental tamalgt, saf kavram analizi, sezgi veya refleksiyon
akd, ve dolay1s1yla bilincin, it;Sel, temel, ad1 verilen bili~ tarzlar1yla ayru zaman-
degi~1nez ve transendental birli~ anla- da yarulmaz bir bilgi saglar. tPiaton,
nuna gelir. Bu tilr bir tamalgt, ki~inin, bi- t Aristoteles, tKant ve +HusserI gibi filo-
lindn dogrudan ve anhk degi~meleri zoflar taraf1ndan savunulan bu tan1m
boyunca, bir birlik o]arak varolmaya goru~une gore, tan1m felsefi ara~tuma
devam eden kahc1 yonune kar~1bk gelir. run temel arac1 olup, bize sezgi, analiz,
Soz konusu tamalg1, bilincin, algdarlmi- entellektuel goru yoluyla k~fedilebilir
Zln it;eriginden once gelen ve onlarm olan ozel nesne obek]eri hakklnda kesin
duzenlenerek anlamh olmalanru ola bilgi verir.
nakb kdan birligi, saf alg1 ya da ben an- 2 ikinci tan1m goru~u ise, tPascal,
lamlndadu. Ba~ka bir deyi~le, bilincin tHobbes, tRussell, tQuine, tCarnap,
bu transendental birligi, tum alg1 verile Hempel ve bir~ok <;agda~ manhk~l tara-
rinden once gelir ve bu alg1 verilerine fmdan benimsenen kuralkoyucu tanrm an-
duzen kazand1rarak, onlar1 anlamb hale layr~ldlr. Bu anlay1~, hpkJ ozcu gelenek
getirir. Bu birlik, algnun nesneleri degil gibi, tarumlann duzeltilemez ve kesin
tansmfama 817

oldu~unu kabul eder, bununla birlikte sahip oldu~u niteliklerini, bir ttiriin ir;in-
tan1mlann yandmazh~1ru, onlann bilgi de ki bireylerin kendilerine ozgii kalan
aktard1~uu yads1yarak ve onlan sembo- tekil ozellikleri de~il de, 0 ~eyin ozsel
lik uzla~mlar ~eklinde a-;1klayarak te- ozeUik ya da niteliklerini, ozsel yonleri-
mellendirir. 3 Dc;iincii tan 1m gorii~ii ni, ger-;ek do~asl ya da oziinii ifade et-
ise, J. S.tMill, G. E. tMoore ve dilci felse- melidir. 2 Bir tanun, tarumlanan ~eyin
fe gelene~i taraf1ndan benimsenen dilci yakm cins ve tiirsel ay1nm1n1 beliruneli-
tantm gorufudiir. Bu anlay1~, tan1mlann dir. 3 Tarumlananla. tan1mlayanlardan
bilgi aktardl~lnl soylerken ozcii gorii~, meydana gelen bir tan1mda, tan1mlanan
tarumlann ku~ku duyulamaz kesin bil tarumlayanlar arasmda yer almamah-
giler aktard1~1 fikrine kar~1 ~1karken ku- d~r. 4 Bir tarutn soz konusu old u~unda,
ralkoyucu anlay1~a yakla~1r. Bu gorii~e tarumlayanlan, tarumlanana k1yasla
gore, dilsel davran1~la ilgili empirik ka- daha iyi bilmeli, tan1mlayanlarla daha
y1tlard1r. tan1~1k olmahyz; bu ba~lamda, tan1m ..
tanama [Os. tefhis, marifot; lng. recognition; layanlann tarumlanandan daha a-;1k ve
Fr. rec:onnaiStJnct; AI. erkennen, danlcbar~ anla~d1r olmas1 gerekir.
eit). Bir ~eyi, bireysel bir varh~1 ya da 5 Tanunlananm tan1mlayanlara man-
tikel bir nesneyi belirli bir hiriin iiyesi tlksal bak.Jmdan e~de~er ve tarumlayan-
olarak, belirli. bir kategori ya da kavram larla e~anlamh olmas1 gerekir. 6 Bir
9!r-;evesi i-;inde gorme. Nesneyi kapla- tan1m tam ve dakik olduktan ba~ka, ne
nuna girdi~i kavranun ome~i olarak al- fazla dar, ne de fazla geni~ olmahd1r. 7
gdama, ilgili kavram ya da kategori -;er- Bir tan1m anlam bakurundan belirsiz ya
-;evesi i-;inde yorumlama faaliyeti. da -;ok anlamh olmamahd1r. 8 Bir tanun
tan1mcdar [lng. dt'finists; Fr. dlfinistes). karanl1k ve anla~tlmaz olmamah, her-
Ahlak felsefesi alanmda, ahWd terimlerin kes tarafmdan kolayhkla anla~dabilir
ahlik alaruna giren varhklann ozellikleri- olan bir terminolojiyle ifade edilmelidir.
ni gosterdiklerini, bu terimlerin tanamla- 9 Bir tanuTun mecazlarla ya da figiiratif
nabile~, ahliki yargllann ahlakf bir bir dille ifade edilmemesi gerekir. 10 Bir
ilgiye konu olan varhklara ozellikler yiik- tarumda alumsuz terimler yer almamah-
leyen onerme ya da tiimceler oldu~unu d~r. 11 Bir tan1m kar~1t terimlerle de
savunan filozoflar. ifade edilmemelidir.
tanam kurallara [lng. rules for defining; Fr. tanamlama (tng. defining; Fr. definir]. Kav-
regles de la definition]. Filozof ve manllk- ramlann, onlann dildeki ifadeleri olan
..,Iann, ozellikle de ozcii tan1m gelene~i terimlerin, sozciiklerin anla~dmas1ru
i-;inde yer alm1~ olan dii~iiniirlerin, sa~lamak amaoyla ba~vurulan i~lem
tPiaton ve t Aristoteles'ten ba~layarak ya da faaliyet.
saptam1~ olduklan, iyi bir tarurru belir- Tanamlama konusunda dikkate ahn-
leyen temel ko~ullar; iyi bir tan1m kola- mak durumunda olan ve bize tarumla-
bilmek i-;in uyulmasa gereken temel ku- manln konusunu, amaaru ve y<intemini
rallar. veren t.i~ temel soru vardar: 1 Neyi ta-
lyi bir tarwn i-;in vazge-;ilmez k~ullan rumlanz?, 2 Nh;in tarumlanz?, 3 Nasd
ifade eden bu kurallar, tarumlanan kav- tanimlanz7 Birinci soruya felsefe tarihin-
ram ya da terimlerin anlamlan ifade edi de ii~ farkh yan1t verilmi~tir: a) Dild fi-
lirken soz konusu olabilecek a~1n bir lozoflara gore, dilsel nesneleri ya da soz-
tozneldli~i ve tgorelili~i engelleme, ve ciikleri tan1mlanz. b) Buna kar~1n,
ileti~imde soz konusu olabilecek keyfilik Aristoteles, ingiliz empiristleri, Kant ve
ve kar1~1kh~1 Slnlrlama amaana hizmet Husserl gibi filozoflara gore ise, zihinsel
eder. nesneleri ya da kavramlan tan1mlanz. c)
Bu k urallaran belli ba~hlan ~unlardu: Buna kar~an, Platon, zihind1~1 nesneleri
1 Bir tan1m, tanamlanan ~eyin, anzi, ili- ya da soyut idealar1 tanimladl~lmlZl
neksel ozelliklerini, on un her nasdsa soy Jemi~t:ir.
818 tan1mlanamayanlar

'Nic;in tarumlanz?' sorusu soz konusu ya~ama~ olanlar ic;in bile tammlanabilir-
oldu~unda, yani tam.mlamamn amaca lik ozelli~ine sahip degillerdir. Ozellik.le
dikkate ahnda~mda, tammlamaya ~u duygular soz konusu oldu~unda, bunla-
dort de~i~ik amac;la ba~vuruldu~u soy- nn ancak betimlenebilecek.leri, s6zler,
lenebilir: I Anlam ka:zandurna, II Anlam renkler, sesler ve ~ekiller yardun1yla ifa-
belirtme, Ill Anlam diizeltme ve IV Et- deleri.nin bir dereceye kadar miimkiin
kileme. Buna gore, anlam kazandaran ta- oldu~u soylenir.
rumlar, heniiz dilde bulunmayan yeni Bunu bir omek aracah~ayla ~oyle ac;ak-
bir sozcii~ii dile sokmak ic;in ba~vuru layabiliriz: Viicudumuzda bir aca hisset-
lan tarumlardar. Anlam belirten tarumlar ti~imiz. zaman, bu acrya rum ::>omutlu~u
ise, bir dile girmi~ olmakla birlikte, pra- ve tUm niianslan i~nde hisseder ve ya-
tik bir ~ekilde, yani dili kullanmasuu ~anz. Bunwtla birlikte, kendi acmuz
bilen yeti~kin insanlann dilsel davra- hakkmda ya~adlklanmaZl ve bildikleri-
m~lararu gozleyip taklit etme suretiyle mizi birtakun mecazlar kullanmadan,
o~renilememi~ sozciikleri anlamamaza a4jik ve sec;ik terimlerle dile getirmeye
yardamca olan tammlardar. Buna kar~m, c;ah~tt~amaz zaman, acumzla ilgili ola-
anlam diizelten tanunlar, gtinliik dilde rak ya~ada~unaz ve bildi~imiz ~eyler
gec;en ve onemli bir k1sma c;okanlamh ve den, birtak.Jm mecazlar olmadan, ne
belirsiz olan sozciiklere daha belirli bir kadar azuu ifade edebildigimizi hemen
anlam kazanduma c;abasayla yapalan ta- farkedebiliriz. Belki acrrun bulundu~u
rumlardar. Etkileyici tarumlar ise, amacr yeri gosterebilir, acarun yo~unlu~unu
do~rudan do~ruya insanlara etkilemek yakla~ak olarak betimleyebiliriz. Bunun
olan tarumlardar. otesinde yapaca~amaz her~ey, birtak.Jm
'Nasal tarumlanz?' sorusu dikkate alm- mecazlar kullanmaktan ibarettir; aaya
da~l zaman, tarumlama yontemlerinin, zonklayan, igne gibi batan, yanan, kes-
yar~-dilsel tanrmlama yontemleriyle tam- kin kor, v. b. g., bir ~y olarak tasvir
dilsel tammlama yontemleri olarak iki edebiliriz. i~te b u durum, da~ deneyime
ba~hk altmda toplanabilece~i soylen- konu olamayan i~el ya~nttlann birta-
mi~tir. Bunlardan yan dilsel tanunlama- lwn mecazlarla, yakla~ak olarak betim-
lara gi:istererek tanrmlama ada verilir. Bu lenebilseler bile, tarumlanamayacaklan
tiirden bir tarum, bir sozcii~ii, stlzcii~iin anlanuna gelir.
kullarulda~1 itesneyi ya da nesne tiirti- 2 En yukse.k cins kavramlan. Bu tiirden
niin bir ometini gastererek kullanmak kavramlann kliisik ome~i, Aristoteles'in
suretiyle olur. Buna kar~m, tam dilsel kategoriler arasmda sayd1~1 'zaman',
yontemler, dili kullanmak, onermeler 'mekAn' ve 'varhk' gibi kavrarnlardli.
kurmak suretiyle gerc;ekl~tirilen tarum- Bu kavramlarm kaplamsal tarumlan ya-
lardar. palabilmekle birlikte, ic;lemsel tarumlan
tammlanamayanlar [Os. gayri kabili tanf, yapalamaz. Bu ise, tarumla bize bilgi
ing. indefiruabres; Fr. indtfinissables]. Man- veren ic;Jemsel taruau anlad1~lm.IZ ic;in,
hkc;a ve metodologlar tarahndan s6zii en yiiksek cins kavramlanrun tarumla-
edilen, kaplamsal olarak tarumlanabilse- namaz oldu~u anlamma gelir. Ome~in,
ler bile, en azmdan ic;lemsel olarak ta- 'varhk' kavrama, bu bakundan ozel bir
rumlanamayan ~ey ve kavramlar. ornek olu~turur. 'Varhk' kavrarru, iize-
Tarumlanamayanlar iki kategori altm- rinde ba~ka bir cins kavrama bulwuna-
da toplanabilirler: 1 Dr~ deneyim konusu da~a i~n, kaplama en geni~ olan kav-
olrTZQyan ~el y~antrlar. Belli bir ~eyi ramdar. 'Varlak' kavrammm kaplanu
kendi ic;inde duyumsamanu~ ya da belli sarursazdar zira o 'varolanlar'm tiimiine
bir duyguyu ya~amanu~ olan birine, i~aret eder. Kaplanu smusaz olan varhk
s6z konusu duyum ve duygu tamm yo- kavrama, bununla birlikte ic;lemi en yok-
luyla ifade edilemez. Hatta, bu duyum sul olan, tanunlanabilecek bir ozelli~i
ve duygular, bunlan duyumsama~ ve bulwunayan kavramdar.
Tann d~vleti 819

ian>mlanamaz bir ~ey olarak iyi [ing. Ia tarumlanabilmesi i~in sahip olmak zo-
good as something indefinable; Fr. bon runda oldugu nitelik.
conrnre que/que chose indeftnissable ]. c;:ag- tamtlama [Os. beyan, siibut; ing. denrons-
da~ ingiliz filozofu G. E. tMoore'un, iyi- tratioll; Fr. demonstration; AI. beweis, de-
nin tammlanamaz bir deger oldugunu, monstration]. Metallerin genle~mesini
ya da iyiyi tannnlamamn en azmdan 1S1ya dayanduma, cisimlerin dti~ti~tinti
san rengini tammlamak kadar gti~ oldu- yer~ekimine baglama i~leminde oldugu
gunu dile getiren gorti~ti. gibi, ortak terimleri bulurunayan oner-
iyi tammlamay san rengini tammla- meler arasmda bir nedensellik bagmhsl
maya benzeten Moore'a gore, sany ta- kurma i~lemi.
mmlamay, imkans1z degilse bile, ol- Tamtlamarun salt mant1ktaki kar~1hg1
duk~a gti~ bir i~ haline getiren ~ey, olan, ve ortak terimleri bulunan iki oner-
onun Ierne! ve biricik bir nitelik olmas- me arasmda, bu terimlerin i~lemleri ve
dir. Bu baglamda, iyiyi tammlayan kaplamlan bakmundan kurulan manbk-
onermeler, analitik degil de, sentetik sal ili~kiyle belirlenen kamtlama zorun-
onennelerdir. Bunlar kendilerini meyda- luluk karakteri ta~ld1g1 halde, tarutlama-
na getiren bile~enlere aynlarak analiz run en onemli ozelligi hep bir olaslig
edilebilir, fakat iyinin kendisi boltineme- ifade etmesidir. c;:unkti metallerin lSibl-
yen, analiz edilemeyen, ger~ek fakat dklan zaman genl~mesi, b1rakdan her
basil bir idealdir. Moore iyiyi, i~te tam dsmin d~mesi, aksi hi~bir zaman gos-
olarak bu ~er~eve i~inde sanya benzet- terilemerni~ olsa da, son ~oztimlemede
mi~tir. Ona gore, sany her ne kadar ta- olgusal bir ili~kinin ifadesi olarak olas-
rumlayamasak da, san terimini gtivenle hk g6sterir, olurnsaU1k sergiler.
kullamr ve san renkli bir nesneyi en Tann [Os. Rab, Cendb1 hak; lng. God; Fr.
kti~tik bir gti~ltik ya~amadan tamr, Dieu; AI. Gott]. Metafiziksel dti~tincede,
ayud ederiz. Bu ~er~ve i~inde, san ren- vahiy, otorite ya da inan~ temeli tizerin-
gini tammlamay olduk~a gti~le~tiren de varoldugu kabul edilen, varhk ve de-
neden, onu tarumlarken, hemen tarum- gerin kaynag1 olan mutlak, zorunlu,
ladlglffiiZ ~eyi unutarak, ba~ka bir ~eyi ytice varhk Dogat:UJl bir par~as1 olma-
tarumlamaya ge~mernizdir. Ornegin, sa- yan, ama dogamn yarallOSI ya da nede-
nmn, belirli 1~1k titre~imleri normal ni olan, zaman ve mekin kavramlanmn
goze ~arp11g1 zaman ortaya ~khgm kendisine uygulanamayacagl, varhga
soy lemek, bir renge ili~kin algmm me- gelmi~ oldugu dti~iintilemeyen, doga-
kanigiyle ilgili tam ve kesin bir bilimsel dan ~k daha kudretli ve mutlak iyi olan
betimleme olabilir. Fakat 'san' sozctigti, dogatistti, ezeli-ebedf ve sonsuz varhk.
bilimsel ol~timlerin sonucu olan bir bil- Dogarun tisttinde ve otesinde olan, do-
ginin ad1 olmaktan ~ok, gordtigtimtiz gamn ve insan ya~am1run ~e~itli boyut
bir rengin ismidir. Ayru ~ekilde, iyiyi ta- ya da gortinttilerini yoneten ytice varbk.
mmlamaya kalkl~hglmlZ zaman, onu Tann devleli [ing. state of God; Fr. cite de
daima ba~ka bir ~eyle ozde~le~tirme Dieu ]. Orta~ag dti~tincesi ya da felsefe-
egiliminde olur, omegin iyiyi hazla ya sinde, gerek lsl~1niyette ve gerekse Hris-
da mutlulukla tanunlallZ. iyiyi omegin tiyanbkta, kotti yonetim ya da yerytizti
hazla tarumlamak ise, Moore'a gore, devletininin kar~1sma ge'>irilen Gokyti-
ba~lang>~ta sorulan iyinin ne oldugu so- zti devleti ya da iyi yonetim ~ekline ve-
rusunu yan1IS1Z b1rakmaktan ba~ka bir rilen ad.
~ey degildir. Bundan dolay1, iyi tamm- Bu anlay1~, yani Kilise ve devlet, tinsel
lanamaz. otoriteyle siyasf otorite, Gokytizti devle-
lammlayc ozellik [lng. defining characte- tiyle Yerytizti devleti arasmdaki kar~t
ristics]. Bir ~eyin her ne ise o olarak tam- hk ilk kez olarak, Hristiyan Orta~ag fel-
nabilmesi, suuflanabilmesi ve dolaysy- sefesinin ilk btiytik dti~tintirti olan Aziz
820 Tann diinya ili,kisi

t Augustin us tarahndan ifade edilmi~tir. uyar, prens ise, belli bir tabakarun ya da
0, bu -;er~eve it;inde, Tann'ya yonelmek kendisinin iyili~ini de~il de, herkesin
yerine maddeye yonelip, Tann'da~ -;ok iyili~ini du~unur. Burada, prens ya da
yeryuziinu ve kendisini sevenlerin, ruh- yonetici, yonetmekten ~ok, hizmet eder.
lan tense} yonlerinin, duyusal istekleri- Yeryuzu ya da dunya devletinde ise, ilk
nin hizmetine girmi~ olanlarm bir araya gunahm urunu olan madde lursl, mulki-
gelerek yeryuzu devletini, buna kar~m yet, kolelik ve e~itsizlik vard1r. Burada
iyi ve ger-;ek a~k i-;inde olup, ruhsal prens ya da yonetid, boyun e~dirdi~i
yonlerini temele alarak ya~ayan ve halk1n iyili~ini du~unerek de~il, 'ege..
Tann'y1 sevenlerin de gokyuzu devletin- menlik sevgisi' ile, 'tahakkum etme ar-
de bir le~tiklerini soylemi~tir. zusu/yla, ba~kalarma ustun olmak, on-
.Augustinus bu bak1~ at;ISinl siyaset fel- lara baskln -;1kmak htrs1yla yonetir.
sefesinden ba~ka, insanhk tarihine de Oysa, Tann, Aziz Augustinus'un hiye-
uygulam1~tlr. tnsanhk tarihini Tanr1 rar~ik dunya goru~une gore, yaradlli-
devletiyle yeryuzu devletinin, ba~ka bir ~~n en yuksek ve en de~er li eseri olan
dcyi~le, insanrn bedensel ya da duyusal insan1 ba~ka insanlara de~il de, hayvan-
yan1yla ruhsal ya da tinsel yarurun ~a lara egemen olmas1, d uyusal yaruru Sl-
h~masinln bir tarihi olarak goren Au- nulamasi i~in yaralnu~tu.Augustinus'a
gustinus'a gore, yeryuzi.i devleti, iblisin gore, yeryuzu devleti, onun esaslann1
ayaklanmasiyla ba~lay1p, Asur ve Rom a belirledi~i ve ideal bir model olarak gor-
imparatorluklanyla geli~en, ~eytanrn du~i.i Tann devletine olabildi~ince ben-
kralh~tdu. Buna kar~1n, gokyuzu devle- zemek durumundadtr. Bu ise, ancak
ti, Yahudi halklnda ortaya t;tkan, kendi- a~kla, insanlarrn a~km nesnelerine hak
sini Hristiyanhk inane ve Kilisenin dog- etti~i de~eri venneleriyle, yeryuzu dev-
malanyla surduren lsa'run kralh~td1r. 0, letindek.i Tann devleti vatanda~lann sa-
yeryuzu devletlerinin omeklerini olu~tu ytsinln artmas1yla olur.
ran Asur ve Roma ilnparatorluklanrun Tann diinya ili~kisi [tng. relation between
ylklhp gitti~i, zira bu devletlerin ge-;ici God and the world; Fr. relation entre le Dieu
oldugunu, gokuyuzu devletinin son ~o et le monde]. Tann'yla O'nun taraf1ndan
zumlemede zafer kazanaca~lnl sayler. yarahlan dunya arasmdaki ili~ki. Du-
Onun gozunde, Hristiyanhk ve Kilise, ~unce ve dinler tarihinde, bu ilikiyi
gokytizu devletinin etk.isini duyW"maya a~Lklamayt ama~layan ~ ayn kuram
ba~lad1~nu gosteren yap1 ta~landu. Au- one surulmu~tur.
gustinus'a gore, Tann devletinin yeryu 1 Ereksel neden olarak T ann. t Aristoleles
zundeki temsilcisi Kilisedir. tara&ndan beninlSenen bu anlay1~a gore,
. Yeryuzu devleti ve gokyuzu devleti, Tann evrenin, fail de~il de, gai ya da
dunya devleti ve Tann devleti aytnrruy- ereksel nedenidir. Bu anlay1~, Tann'n1n
la, daha ~ok kotu yonetimlerle i yi yone- hi~bir ~eye ihtiyaa olmadl~lnl sayler.
timleri anlabnak isteyen Augustinus'a Saf Fonn olan Tann hi~ir ~ey yapmaz,
gore, Tann devleti di.inya devletlerinin hareket ve eylemleriyle evren i.iurinde
omek almalan gereken ideal ve ebedi etkide bulunmaz, fakat di.inya}'l.. dunya..
bir devlettir. Tann'run y6netimi albnda run kendisini ozlemesi suretiyle etkiler.
olan, yurekleri Tann sevgisiyle dolu in- Varhkta olup biten he~y, hep madde-
sanlan birle~tiren gokyuzu devletinde nin Tann'y1 ozleyi~i yi.izi.inden olur ve
gunah yoktur. Gunah olmad1~1 i-;in de, Tanrl, ancak bu ozleyi~in konusu olmaSI
ilk gunahm eseri olan mi.ilkiyet ve kole- dolayisiyla, her turlu hareketin nedeni
lik de yoktur. Bundan dolay1, Tann dev- olup ~Lkar.
letinde e~itlikt;i bir duzen olmahdar. 2 Tanr1'dan ba~layan turUm sUrecinin
Tann devletinde, prens uyruklanna sev- uranu olarak diinya. Bu ti.ir bir anlay1~1n
giyle hizmet eder; uyruklan prense ilk 6me~ine, Hellenistik donem felsefe-
Tann'n1n safatlan 821

si olan tYeni-Platonculuk'ta rastlcuur. alan diinyaya ia;kin olarak varolur.


Tann'n1n bir, basit, boliinemez ve de~i~ Tanr1, sonsuz bir yetkinlik halL yani
Inez oldu~unu one siiren tPlotinos, it;in- diinyarun kendisine ula~maya t;ah~h~l
de ya~adt~1m1z diinyanJn varolu~unu nihai hedef olarak varolur.
ar;lklayabilmek i'fin, bir tiirum o~retisi Tanrdarla devlerin sava~a [lng. battle of
geli~tirmi~tir. Bu diinyadaki ~eylerin tile Gods and giants; Fr. battaille des dieus et
kayna~1nt, onlann Tann'dan zorunlu- les giants]. Platon'un Sofist adh diyalo-
lukla ~lktl~uu, tilredi~ini ya da sudur gunda (245E-246E), iki ayn tiirden dii-
etti~ini soyleyerek at;Iklayan Plotinos'a ~iiniir aras1nda oldu~unu soyleyip be-
gore, varolan ~eyler Tann'dan, 1~1k, timledi~i sa va~.
kayna~1 olan giine~ten nas1l t;Jklp yay- Gert;ekte maddecilerle idealistler ara-
hyorsa, oyle r;lk1p yay1hr.Tann, he~ stnda olan ve bugiin de siiriip gibnekte
yin kayna~1du, fakat bir ~eyi do~rudan bulunan bu sava~ ya da kavganm mad-
bir bit;imde varh~a getirmi~ de~ildir. ded kanad1 o gun i-;in, tMilet Okuluyla
Ba~ka bir deyi~le, nas1l ki 1~1k 1~1nlara ba~layp atomculara dek uzanan 6lozof-
giine~e e~it de~ilse, ayn ~ekilde varo- lar tarahndan temsil edilmektedir. Bu fi-
lan hit;bir ~ey de Tann'ya e~it de~ildir. lozoflar, Platon'a gore, elle tutulabilir
Ayn1 ~ekilde, onyedinci yiizyll akllclh- olan1n tek gert;eklik oldu~un u ileri siire-
~nn iinlii bir dii~iiniirii olan +Spinoza
rek, 'ta~lan ve a~at;lan elleri ic;inde
da, diinyarun, dii~iince ve yer kaplama kavrayap, her~eyi gokten ve gozle go-
s1fatlan alhnda, Tann oldu~unu one riilemez olan bir alandan yeryuzune
siirmii~tiir. Her~ey, ona gore, Tann'run
t;ekrneye t;ah~rlar.' Buna kar~1n idealist
oziinden manttksal bir zorunlulukla tii-
kanat, tPlaton'un ya~ad1~1 donemde ve
remi~tir.
onun bak1~ aa;smdan, tPhytagoras~lar,
3 Ezeli maddenin ekil almasrnrn sonucu
tElea Okulu ve tPiaton tarahndan tem-
alan diinya. Tann'yla diinya aras1ndaki
sil edilmektedir. Soz konusu filozoflara
ili~ki, iinlii Yunan filozofu tPlaton tara-
gore ise, gert;eklik osimsel olmayan akll-
hndan ezeli olan maddeye Tann eliyle
~ekil verilmesi, diizen kazand1nlmasa
la anla~llabilir fonnlardan meydana
olarak tasarlanrru~tlr. Bu anlaya~ta, gelir.
Tann, bir yandan idealar diinyasana, Tann'nan sfallara [Os. srfdtr il8hiye; lng.
di~er yandan da ezeli 1naddeye ba~h
divine atribu~; Fr. attributs de Dieuf.
dtr. Tann, idealan ornek alarak, mad- Tann'y1, Kendisi d1~1ndaki varbkl ardan
deye form verir, ~ekil kazandanr ve ayran temel ozellikler.
boylelikle de rasyonel bir bit;imde dii- Birt;ok felsefi ve dini sistemde, Tann 'ya,
zenleruni~ bir biitiin meydana getirir. ~u safatlar yiiklenmi~tir: 1 Sonsuzluk. <;e-
4 Hi,ten yaratrlr. Ozellikle tek tannh ~itli dinlere gare, Tann ya da Allah'm
dinlerde, Tann diinya)'l ozgiir se9Jniyle sonsuzlugu, O'nun a~kmh~1 ve yaraba
hit;ten yara bna~, yoktan var etmi~tir. Bu giiruyle ilgili olan bir s1fatbr. Kendi ken-
anlay1~a gore, Tann kendi kendine yeter dine varve kendine yeter bir varhk ola-
oldu~ ~'in, diinyaya, do~as1ru tamam- rak Tanr1 SllUrs1Zd1r; sonsuzlu~u, O'nu
lamak ya da gert;ekle~tinnek i;in gerek varolan her~eyden tumiiyle ba~amsaz
duyan bir varhk de~dir. 0, varolan her- ya da ozgiir k1lar. 2 Birlilc. Tum tektann-
~eyin fail nedeni oldu~u it;in, yabana bir h dinlerde, Tann, bir efi ya da benzeri
zorunlulukla kall kar~1ya gelmek du- olmayan var bk anlaJIUnda, Bir olan ola-
rum.unda da de~ildir. rak tarumlarur. Hristiyanhk, orne~in
5 Kozmik siirecin nihai turesi olarak Tanrr. lslarniyetten, burada, Tann'n1n Baba,
S. Alexander tarafmdan benilnsenen bu O~ul ve Kutsal Ruh olarak iia; farkh ~
anlay1~a gore, Tann, a~k1n ve sonsuz kilde varoldu~unu soylemek bakurun-
bir varhk oJarak varolmaz, fakat 'cismi' dan farkhhk gasterir.
822 Tanrunerkezci hiimanizm

3 BnsitTik. <;e~itli dinlere veya birt;ok fel- Tannmerkezcilik [Os. rabbi merkeziyet~i
sefl sisteme gore, Tanr1 ya da Allah, mut- lik; ing. theocentrism; Fr. theocentrisme; AI.
lak olarak basit olma anlanunda da bir- theocentrisrnus]. Tann'y temele alan,
dir. Buna gore, oz ve varolu~, toz ve Tann'dan hareket eden, tum varolanlan,
ilinek turunden, sonlu bir varh~ bil~ik ozellikle de insaru Tann'yla ili~ki i.;inde
bir varhk hiline getiren rum aymmlar, degerlendiren, hit;bir konuda Tann'dan
Tann it;in get;erli olmayan, O'na uygula- ba~ms1z bir ~ey ortaya koymayan tav1r
namayan aymmlard1r. 4 Cisimsel olma- ya da du~unce sistemi.
makllk. Bir suurlanrna ilkesi olarak Ortat;ag felsefesi, tumuyle Tanrlmer-
madde, Tanr1'mn yetlcinligiyle uyu~maz kezcidir. Her balamdan dualist bir yap
oldugu it;in, Tanr1 ya da Allah'm madde- sergileyen boyle tannmerkezci bir felse-
siz bir varhk, cisimsel olmayan bir varhk fede, kabaca, varhk anlay1~I yaratan ya-
oldug-u one siiriilur. 5 Degi~mezlik. Tann rablan baglammda ~killenir; insan an-
ya da Allah'm dogas1, ozu degi~mez, layi~l itibariyle, insamn biri vucud,
~unku degi~me, Tann'run yetkin olma- digeri Tann'dan bir part;a ya da iz olan
masl anlarruna gelir. ruh olmak uzere iki bil~enden meyda-
6 Ezeli-ebedilik. Yarat1lmam1~ ve degi~ na geldigi kabul edilir. Ahlak bakmm-
meyen bir varhk olarak Tanr1, dinlere dan i.se iyi, Tann'y1 ozleme, Tann'y1
gore, ayru zamanda zamand1~1 bir var- sevme ve kotu de bu dunyaya, maddeye
hkbr. Yani, 0 zamamn d1~mda oldugu baglanma olarak tammlarur.
i~, zamanJa ilgili belirleme ve aymml_ar, Tann'nm varolu~uyla ilgili populer ka-
Tann it;in keslnlilde get;erli degildir. 7lyi- nJtlar [ing. popular arguments for the exis-
lik. Tum filozof ve teologlar, Tann'mn tence of God; Fr. arguments papulaires pour
ahlaki bak1mdan da yetkin olan bir var- l'existence de Dieu]. Tann'run varolu~u
hk, saf iyili.k, mutlak olarak iyi olan var- nu kamtlamak it;in kullarulmakla birlik-
hk oldugunu ifade etmi~lerdir. 8 Tum te, tumuyle rasyonel olmaym argiiJnan
bilgi ya da her,eyi bilme. Tann'mn sonsuz ya da kan1tlara verilen gene! ad.
olmasuun .,ak onemli bir diger sonucu Tann'run varolu~uyla ilgili bu populer
da, O'nun mutlak bir bilgiye saltip olma, kamtlar dart ana ba~hk altmda toplana-
her~eyi bilme ozelligidir. 9 Tiimgu~.
bilir: 1 OrWc Onay lamrtl. lnsanlarm t;ok
Tann'mn sonsuzlugu, aynca mutlak var- buyuk bir t;ogunlugunun Tann'run var-
W< Tann'run guci.inun he.,eye yettigi an-
hgma inandlgl onci.ilunden hareketle,
lanuna gelir.
Tann'nm varoldugu sonucuna ula~an
Tannmerkezci humanizm [ing. theoctntric
bu karut, makUI olmakla birlikte, forme!
humanism; Fr. humo:nism thloantrique ].
olarak get;erli bir karut degildir. 2 Ahldk
<;agda~ Frans1z dil~unurii Jacques Ma-
ritain'in laik humanizmin kar,Jsma ge- kamtl. Tann'run yanllZ varhgm degil,
.;irdigi humanist goru~une verilen ad. fakat degerin de kayna~ oldugunu sa-
Onun, daha t;ok tmaddecilik ve poziti- vunan, ahlikm ve degerlerin ancak ve
vizmin sonucu olan tannslZ hUmanizme ancak Tann'nm varolu~uyla mumkiln
kar~1, zamansat ya da dunyevi olaru oldugunu iddia eden, dunyada ah1akm
ezeli-ebedi ya da tannsal olanla ve do- ve degerlerin varolu,undan s6z edile-
gayla Tmn'y birlf1tiren thumanizmi, bildigi it;in, Tmn'run varoldugu sonu-
insana buyuk bir onem ve deger verir- cuna ula~an kamt.
ken, onu,. bir evrim sWecirUn sonucu olan 3 Duzen kamtl. Dunyada bir dilzen bu-
bedenini, tannsal yarabnarun uriinu olm lundugu gozleminden ve duzenin bir
olumsuz ruhuyla birl~tirip, Tanr'ya duzen vericinin varolu~unu gerektirdigi
baglar, insarun yuceliginin Tann'dan gel- du~ilncesinden hareketle, Tmn'run va-
digini, insan haklanrun Tann tarafmdan roldugu sonucuna ula,an karut. 4 Bilim-
koyulmu~ dogal yasalardan tiiredigini lerden ~1kart1lan kamt. Biyoloji ve fizik
belirtir. gibi bilimlerden se91en bu tUr kamtlar ,
Tao 823

ise, bilimlerin ortaya ~akard1g1 ve incele- ket Ettirici olarak Tann goru~i.idi.ir. Bu-
digi olgulann bir Tann'ntn varolu~una rada, iik Hareket Ettirici olan Tann, bpk1
i~aret ettigini savunur. kendisi gibi ezeli olan maddeye hareket
tannsal hiyerar~i ogretisi [ing. doctrine of vermekte, fakat evrende neyin olup bitti-
divine IJierarclly; Fr. doctrine de 1'/rienrclrie gini bibnemektedir. 2 Ezeli, bilin,li ve eu-
divine). ilk kez olarak, Yeni-Pythagoras-;1 reni bilen varlrk olarak Tanr1~ Bu, klasik te-
N utnenios taraflndan one si.iri.ihni.i~, ve izmin Tann anlayt~tdtr. Tann'run bu
Yeni-P1atoncu tiiri.im gori.i~i.iyle Hutsti- -;er-;eve i9nde diger ozellik1eri, ~evreni
yanhgtn Kutsal 0-;leme dogmastna ta- yaratan', 'irade sahibi varbk' gibi ozellik-
rihsel olarak temel olmu~ olan gori.i~. lerdir. 3 Ezeli, bilin~li, roreni bilen ve eureni
Nwnenios'un soz konusu ogretisine i'eren, eurene i~kin olan varl1k olarak Tanra:
gore, u-; Tanndan soz etmek gerekir. Bu ise, kJasik panteizmin Tann gori.i~i.i
Bunlardan birincisi, Varhg1n llkesi olan d i.ir.
ilk Tann'du (protos t/1eos). Bu ilk Tann, 4. Ezeli' varlk olarak Tanr1: Bu gori.i~te,
aynt zamanda saf di.i~i.ince faaliyeti Tann ezelidir, mutlakhr. Her~ey O'ndan
(nous) olup, di.inyanm olu~umuna ya da ti.irer, fakat 0, kendisinden ti.ireyenleri,
varhga geli~ine hi-;bir ~ekilde katk1da sudur edenleri ne bilir, ne de i-;erir. Bu
bulurunamJ~tlr. Numenios, burada Pla- ti.ir bir ti.irum anlayt~trun biraz daha
ton'un tlyi ideastyla, t Aristoteles'in farkll bir versiyonwla Islam felsefesinde
Tann'stnt birle~tirmi~ gibi gori.ini.ir. rastlarur. Buna gore, Ilk Varllk olarak
ikinci Tann ise, Platon'un, Timaeos adh Tann, kendi ozi.ini.i bilir ve kendi ozi.ini.i
eserinde sozi.ini.i ettigi, tDemiurgos'tur. bilmekle de, evreni bilir (tFarabi), ya da
Demiurgos, ilk Tann'dan pay almak su~ evrende olup biten tek tek olaylan, 'ki.illi
retiyle Tann olmu~ olup, ezeli, fakat bir tar2da' bilir (tibni Sina).
~ekilsiz maddeye, ldea ya da Formlara 5 Ezeli, bilin,li, Bilen.ve Zamanla ilgili bu-
gore ~ekil veren yarabc1 Tann ya da il- lunan, fakat eureni i,ermeyen, evrene i'lrin
kedir (geneseos arkhe). Dentiurgos'un ya- olmayan Varlrk olarak Tann: Bu Tann ta-
rattlgt dunyan1n kendisi ise, kendisin- san.rruna gore ise, zaman Tann a-;tstn-
den onceki di.i~i.ini.irlerden ald1g1 dan ge-;ersiz olmaytp Tann zamanda
ogelerin bir sentezini yapan Numeni- ger-;ekle~en olay ve olgulan bilir. 6 Ezeli,
os'a gore, i.i-;i.inci.i Tann'du. Bilin,li, Bilen, Zamanla ilgili bulunan ve eu-
tannsal takdir ii~etisi [lng. theory of pre- reni krsmen i'eren Varl1k olarak Tanr1: Bu
destination; Fr. theorie de Ia predestination). ise, suurh bir tpanteizmin gori.i~i.idi.ir. 7
Di.in yadaki her~eyin, olan, olmu~ ve Tam anlam1yla zamantn i'inde olan ve tedri-
olacak olan her~eyin, insarun ruhu ya cen 'zuhur eden' Varl1k olarak Tann: Bu an-
da ir3desi yle ilgili fenomenler de dahil layt~agore ise, Tann evrenden once ve
olmak i.izere, Tann taraftndan onceden evrenin dt~mda olan bir yarahct degil-
belirlendigini, bir insantn ruhunun cen- dir, TaiUl evrenin olu~wn si.irecinin i-;in-
nete mi, yoksa cehenneme mi gidecegi- dedir. Hatta Tann, bu olu~um si.irecinin
ne Tann'ntn iradesi taraflndan onceden ta kendisidir. 8 Ezeli, Bilin,li, nJreni bilen
karar verildigini one si.iren o~eti. ve eurene i'kin oLln ve degiiebilen Varllk
Tann tasar1mlan [tng. God concepts; Fr. olarak Tann: Bu Tann tasaruru ise, pa-
conceptions de Dieu ]. Felsefede ve teoloji- nenteizmin Tann tasanm1du.
de soz konusu olan belli ba~b Tann d i.i- Tao. M. C. 6. yi.izydda ortaya -;tkan ve
~i.incesi veya tasavvurlan. uzun yiizytllar boyunca devam eden
SOz konusu Tann tasarunlan ~u ~ekil bir gelenek olu~tunnu~ olan Taoizmin
de siralanabilir: 1 Ezeli olan, fakat yal- kurucusu olarak bilinen di.i~i.ini.ir. ik.in-
ntzca kendi ozunu bilen varlrk olarak Tann: ci olarak, 'evrenin yolu, di.izeni, yasast'
Bu ti.ir bir Tann tasaruntna en iyi omek, anlam1na gelen, anlahlamayant ve a-;lk-
tAristoteles'in tHareket Et:rneyen Hare- lanamayant gosteren kavram. Evrenin
824 Taoizm

adS!Z kaynaj\L yasa!ann yasaSI, oJ~iiJe kapsamh bir a~arna ya da yorum sun-
rin ol~iisii olan, kendi kendine yeten may! ama~layan, 'Tarihin anlarru, amac1
mutlak, kavranamayan ve anlahlama- nedir?', 'Tarihsel dej\i~me ve geli~meyi
yan temel, ger~ek yasa ya da diizen. Et- yoneten temel yasalar nelerdir?' sorula-
kisi, ifadesi doj\ada, tiirlii tiirlii durum- nm doyurucu bir bi~imde yamtlamaya
lar altmda tanman diizen ilkesi. ~ah~an felsefe disiplini ya da tiirii.
O~iincii olarak, bilge insanm somutla~ Tarihin, faaliyeti ve ~ah~mas1 ge~rni~in
nrd!j\I, ya da hayata ge~irdij\i bilgelik yo- belli alan ya da kesitlerine ili~kin ara~
luna da Tao ad1 verilir. Buna gare, kendi- llrmayla suurland!j\1 i,.;n, anla~1hr bir
sini hi~ sayarak Tao'nun yoluna yonelen tarih fikri sunamayan, tarihin bir biitiin
bilge ki~i, O'nunla birlik ve uyum i9nde olarak ak1~ma ili~kin olarak, ahlaki ya
ohnak suretiyle, i~ ban~ ve aydmlanma- da entellektiiel bak1mdan kabul edilebi-
ya eri~ebilir. lir bir kavray1~ ortaya koyamayan orta-
Taoizm. <;:in'de, M. 0. 600'lii y1llarda doj\- lama tarih9nin ele ald!j\1 problemler d!-
mu~ olduj\u kabul edilen Lao Tse tara- ~mda, ba~ka problemler de yarathj\1
fmdan kurulmu~ olan felsefi oj\reti. inancuun bir sonucu olan tarih felsefesi,
Daha doj\ru bir deyi~le, Taoizm, hem tarihi konu olan felsefi refleksiyon ya da
Lao Tse'nin oj\retisine, hem bu oj\retiden sorgularna, tarihin doj\as1yla ilgili felsefi
~karJ!an felsefeye ve aynca <;:in'de, bu ara~bnna olarak tarumlanabilir.
oj\retiden yola ~klarak geli~tirilen dine Tarih felsefesini meydana getiren iki
verilen ad olarak kar~uruza ~- tiir ara~Unna vardir, ya da tarih felse-
Doj\a ya da gtlkyiiziiniin yasas1, ve ikin- fesi i~inde iki farkh yakld~Imm olduj\u
ci olarak da bilgelik yolu diye yorumla- soylenebilir. Bunlardan birincisi, 1 gele-
nan Tao'yu temele almaYJ oneren Tao- neksel ya da klasik anlamda tarih felse-
izm, varl1k ve ahlak bakmundan mutlak fesidir. Bu tiir bir tarih felsefciinin ko-
bir tdoj\alcJhj\m savunucusu olmu~tur. nusu tarihsel siirecin bir biitiin olarak
Doj\al bir ya~amda yapmaClk dav~ kendisi, amaCl da bu siirecin seyri ve
!ann, kendini bej\enmi~lij\in, kumazhk- doj\rultusuna ili~kin olarak anlamh ve
larm, dii~ler, istekler ve kazan~ pe~inde anla~1hr bir a~1klama sunmak, tarihi
ko~manm yerinin olmadJj\uu; Tao'ya evrensel ge~erlilij\i olan belirli ilkelere
uyan kimsenin Tao'yla bir olacaj\uu; en uyan bir siire~ olarak gostermektir.
yiice arnaca ula~an ve kendisini tiimiiyle lnsarun bir biitiin olarak goriilen g~-
yola vererek Tao i9nde eriyen, ~oziilen mi~ini tutarh bir bi~imde yorumlamay1
ki~inin oliimsiizliij\e kavu~acaj\ml soy- ama~layan, omej\in tarihin belli bir tan-
leyen Lao Tse, siyaset alarunda her tiir risal plamn a.yJmlanmasi olduj\unu ya
yonetim modelini mahkUrn etmi~tir. da tarihsel ve toplumsal fenomenlerin
Tao'nun egemen olduj\u yerlerde bari- ii~ hal yasas1 veya diyalektik yasalar tii-
~m olacaj\1, zira bilge kijiinin silahlan ve riinden birtak1m evrensel yasalara uy-
sava~1 sevmeyecegini, eline silah almak duj\unu savunan, biitiin bir insan g~
zorunda kahrsa, bunu istemeye istemeye mi~inin doj\a yasalarma benzer nitelikte
kullanacaj\1rn ifade eden ve mutlak bir gene! ge~er yasalarla a~1klanabilecej\ini
bireydligin savunuculuj\unu yapan Lao iddia eden bu tiir bir tarih felsefesi, spe-
Tse, bu arada, onulmaz birtak1m kotii- /ciilatif tarih Jelsefesi olarak bilinir.
liiklere yo! a~bj\1 gerek~siyle, uygarhk Daha ~ok onsekizinci yiizylldan ba~la
ve bilgiden vazg~e yolunda olmu~ yarak geli~mi~ olan spekiilatif yakla~I
tur. mm kar~1smda ise, 2 yinnind yiizy1lda
tarih felsefesi [Os. frlsefei silsilei ahvdl; lng. geli~en ele~tirel yakla~1m ya da analilik
philoscphy of history; Fr. philosophie de larih fe/sefrsi yer almaktad1r. Daha iist
/'hisloire; AI. geschichtsphilosophie). Biitiin diizeyde bir yakla~1ma ka~Illk gelen
bir tarihsel siirece ili~kin olarak geni~ analitik tarih felsefesi, olaylann aktiiel
tarih felsefesi 825

dizili~i veya tarihsel si.irecin kendisiyle toplum bilimi kurma projes! bi.iyi.ik
degil de, tarih~inin malzemesini ele ahr- onem kazanm1~hr. Yine ayn1 donemde,
ken kuJiand1g1 yontem ve kategorilerle tarihin fenomenlerini, doga bilimlerin-
ilgilenir. deki nedensel ilkelere benzer ilkeler
Dogrudan dogruya insan1n g~mi~ini araohg1yla a~aklayabihneye yetili olan
degil de, ge~i~le ilgili di.i~i.ince tarz ve ge~erli bir toplum bilimi yaratma di.i-
ara~brma faaliyetlerini, tarih91erin mal- ~i.incesi reformcu ve devrimci ideallerle
zemeleri yle ilgili yorumlarman temelinde birle~mi~tir.
bulunan kabul ve kategorileri konu alan, Boyle speki.ilatif veya pozitivist tarih
tarihe ili~kin ara~tarmada nesnellik sag- anlay1~ana 19. yi.izyalda, onun temelinde
lamp saglanamayacag problemi i.izerin- yer alan iyimser ve rasyonel kabullere
de duran tarih felsefesi ti.iri.i olarak ana- kar~1 ~1k1p, tarihsel olaylann kendisine
litik tarih felsefesi, speki.ilatif tarih dogru yoneldigi bir amaon bulundugu
felsefesinin, bir bi.itiin olarak insanhk ta- fikrinin, karutlaruna~ bir dogru degil de,
rihine bir ama~ yi.ikledigi, nihai bir hedef bir inan~ oldugunu savunan Arthur
gosterdigi yerde, tarihsel bilginin ya da tSchopenhauer'la, 20. yi.izyalda a~aga
tarih bilgisinin dogasm1 ve tarihsel ara~ yukan ayna gerek~elerle, Karl tPopper
hrmanln uygun yontemlerini ara~bnr; tarahndan kar~1 ~1kd1n1~tu.
epistemolojik ya da kavramsal bir kay- Soz konusu positivist tarih anlay1~1na,
giyla, tarihsel ara~tarmarun ama~lanru, bu kez speki.ilatif ta.rih felsefesi gelenegi
tarih~ilerin malzemelerini betimleme ve i~inde, tVico ve tHerder tarafandan da
suuflama yontemlerini, tarih ara~brma itiraz edilmi~tir. Omegin Vico'ya gore,
calararun ~ah~malanru belirleyen kabul tarihsel bilgi olgusal bilimlerdeki bilgi-
ve ilkeleri, tarihin ba~ka ara~t1nna ti.irle- le.rden, yani insanan kendi eylemlerine,
ri ve disiplinlerle olan ili~kilerini ele ahp yarahlan yla kurumlara ili~kin bilgi
inceler. dogal di.inyaya ili~kin gozlem ve ara~
Bu iki rur tarih felsefesinden, Condil- tarma yoluyla kazarulan bilgiden ti.imi.iy-
lac, Saint-Simon, Condorcet, Comte, le farklad1r. c;unki.i, Vico bir ~eyi ger~ek
Vico, Herder, Hegel, Marks ve Spengler ten ve tam olarak bilebilmek i~in, o ~eyi
gibi di.i~i.ini.irler taraflndan temsil edi- bir anlamda meydana geti.rme ya da ya-
len speki.ilatil tarih felsefesi, tarihte bir ratmanan ka~1ndmazhgan1 savunmu~
ama~, di.izen, evrim ya da ilerleme bu- tur. Buradan ona gore, fizik~inin konu
lundugunu savunur. Bu anlay1~a gore, aldaga dogal ger~ekligin Tann'nan yara-
tarihte bir di.izen ve ama~ olmayap, her- tlsl oldugu ve dolayasayla tam olarak
~ey olaylann geli~igiizel bir toplaman- yaln1zca Tanr1 taraf1ndan bilinebildigi
dan ibaret olursa, bu d urum her ti.ir ras- yerde, tarihin konusunu meydana geti-
yonel ara~hrmanan, diinya hakkandaki ren uluslar di.inyasan1n, insarun yarattsa
anlamh her di.i~i.incenin temelinde yer old u~ i~in, ins an taraflndan tam anla p

alan sistem ve di.izen ihtiyaa ya da ara- mayla bilinebilecegi sonucu ~akar.


ya~l yla ~eli~ir ve tarihi anla~1hr ve ras- Pozitivist tarih ve toplum bilimi anJay1-
yonel bir ara~tuma olmaktan ~akarta ~ma kar~a ~1kmakla birlikte, uluslarm
rak ku~kuculuga yol a~ar. ya da toplumlann belirli evrelerden ge~
Soz konusu speki.ilatif tarih felsefesinin tigini dile getiren dongi.isel bir tarih an-
teolojik bir kokeni olmakla birtikte, o laya~a benimseyen Vico gibi, Herder de
daha ~ok t Ayd1nlanma s1rasanda ve insarun ilerlemeye a~1k bir varhk oldu-
doga bilimlerinin geli~iminin bir sonu- gu inancan1 benimsemi~ti'r. Tarih felse-
cu olarak ortaya ~akm1~tar. Bu donem- fesinde Herder'den bir~ok noktada etki
de, olgusal bilimlerdeki teorilerin at;~kla lenen tHegel ise, toplumsal bi.irunlerin
y1c1 gi.ici.ine benzer bir gi.ice sahip olan organik bir dogaya sahip bulunduklan-
yasa ve hipotezler i~eren bir tarih ve ru, farkb toplumsal donemlerin muka-
826 Tarih Okulu

yese edilemez olduklanm one siirerken, Hukukr;u olmakla birlikte, tez ve a~tk
tarihin hareketini dinamik bir a~tdan, lamalarmm yalmz hukuk i~in degil,
diyalektik yoluyla a~lklam~tlr. Hegel'in fakat orf, adet, ~iir, dil ve siyasi kurum-
yontemini alarak madded bir tarih go- lar gibi yarah ya da tezahiirler ic;in de
rii~ii benimseyen Marks ise, tarihin i~sel ge~erli oldugunu savunan bu dii~iiniir
dinamiginin iiretim ara~lanndaki de- lere gore, sozii edilen tum deger ve
gi~melerden kaynaklanan ~atl~malarda iiri.inler Volkgeist'm, yani halk ruhunun
yatt1gm1 one siinnii~tiir. iiriinleridirler.
Hegel ve +Marks'mki tiiriinden biiyiik Volkgeist, her halkm, her ulusun kendi-
ol~ekli spekiilatif ~emalara altematif sine ait, kendisine ozgii ruhu olup, orf,
olarak ortaya ~1kan ele~tirel yakla~un adet, hukuk, dil ttiriinden rum iiriinleri,
ise, tarih felsefesinin gorevinin tarihsel konu ahnan halkm tarihsel geli~mesi ta-
bilgi ve kavrayt~m kendine ozgii karak- rafmdan ko~ullanan ozel geli~meleri
terini ortaya ~Jkarmak oldugunu one i~in~e degerlendinnek gerektigi i~in,
siirmii~tiir. Bu ~er~eve i~inde, omegin Tarih Okuluna gore, bilimsel bir incele-
tDilthey ve +Croce gibi dii~iiniirler, ta- me ve ara~llnnanm, zorunlulukla tarih-
rihin ak&~mm, her~eyi kucaklayan tele- sel bir ara~tuma olmas1 gerekir. Zira,
olojik ya da sozde bilimsel sistemlerin tarih ge9Jli~e ili~kin basit bir a~aklama
yoklugunda, kabul edilemez gibi gorii- olmaktan ~ok, e~yarun varhgmm onto-
nen anlamslZ bir kaos olu~turdu~nu lojik bir boyutudur.
savurunu~tur. tarih olarak melafizik [ing. metaphysics as
Tarih, onlara gore, salt, tarih~n onu history; Fr. rn~taphysique comme l'histoire].
anla~1hr hale getirmesi anlammda an- Aristoteteles tarafmdan orneklenen ve
la~tlabilir olan bir ~eydir; tarihten bek- varh.k olmak baklmmdan varhga ili~kin
leyebilecegimiz tek anla~Ilabilirlik tiirii ara~hrmadan olu~an ontoloji olarak
budur. Bundan dolay1, tarih felsefesine metafizik gorii~iinden, Kant'ta sergile-
dii~en tarihsel bilgiyi miimkiin kdan nen ve varolanlan bilinebilirlikleri a~l
ko~ullan, tarihe ili~kin ara~hrmanm smdan ara~hran epistemoloji olarak me-
temelinde yer alan ilke ve onkabulleri tafizik anlayt~mdan farkh bir bic;imde,
go1ler online serip, onlara ili~kin olarak tarihin ~itli donemlerinin onkabulleri-
saglam bir kavrayt~a ula~makhr. i~te ne yonelen metafizik gorii~iine, ~agda~
ele~tirel yakla~1m i~inde, Oil they ve tarih felsefecisi R. G. +Collingwood tara-
Croce tarafmdan olu~turulan bu temel- fmdan orneklenen metafizik anlayt~ma
den hareket eden iinlii ingiliz filozofu verilen ad.
+Collingwood 20. yiizytlda tarih felsefe- Sagduyunun dii~iincesiyle, bilimsel
sini yeni bir yoriingeye sokmu~tur. dii~iincenin birtak1m metafiziksel ka-
On un izinden giden ~agda~ tarih felse- buller olmadan ilerleyemedigini, farkJ1
fedleri, tarihsel dii~iince ve betimleme- insanlarm, toplumlarm ve donemlerin
de ~ok onemli bir rol oynayan kavram zorunlu olarak birtak1m metafiziksel ka-
ve terimleri analiz ederek, anlamlanm bullere dayandtgml soyleyen Colling-
gozler 6niine sermeye ~ah~m1~lar; ta- wood, bu ilkelerin degi~meden bag1~1k
rih~ilerin ge~mi~i ~aglara b6lme ve Sl- ohnad1g1ru one surer; tarihsel ara~tu
mflama tarzlanru, yorumlanm temel- ma, ona gore, i~te bu ilkeleri degi~im
lendirme bi~imlerini ve sunduklan siire~leri i~inde ele ahp inceleyen bir
a~1klamamn manhksal yaptsml tarh~ ara~hrma ttiriidiir.
ma faaliyeti i~inde olmu~lard1r. Metafizik ilkeleri bu ~er~eve i~inde,
Tarih okulu [ing. School of history; Fr. nihai ve en yiiksek onkabuller olarak ta-
Ecole d'histoire]. Puchta, Gustav Hugo mmlayan Collingwood'a g6re, metafi-
ve Savigny gibi hukuk~ulann olu~tur zik, ~u ya da bu tiirden dii~iince siireci
dugu, bilinen ilk tarih okulu. i~inde, ~u ya da bu durum ya da zaman-
tarihsel dil 827

da irtsanlar t2rahndan hangi nihat ve en gec;tni~leki insanlarU1 eyle1nler jnjn, tarih-


yuksek onkabullerin benimsenmi~ oldu~ 9nin kendi ~a~tna ait de~er, inan~ ve
gunu buJma le~ebbusu veya ~abas1nd an motifler temele ahnarak ac;1klanama yaca-
ba~ka bir ~ey de~ildir. Bu anlayt~a ~uu savunan goru~ olarak tarihselcilik,
gore, larih ya da larihsel ara~lumayla, insanlarm, kurum1ann, toplumlann, k1-
soz konusu anlam1 i~nde metafizik or- sacas1 her~eyin, larihsel geli~mesinden
tu~mekledir; ~unku bu disiplin, ister ve kendi ki.illurel ve tarihsel ba~lamm
larih, isler metafizik olarak lanunlansm, dan dolay1, her ne ise o oldu~unu, bir
tarihte insanlar lara.bndan benimsenmi~ ~eyin tarihine ili~kin bir tasvirin, o ~eye
alan onkabulleri, de~i~im si.ire~leri i~in iii~ kin yeter li bir a~lklama sa~lad1~1ru
de ele ahr. iddia eder.
tarihsel a~1klama [ing. historical e:~planati Tarihselcilik bu ba~lamda, bir kulturun,
on; Fr. explication historique ). Bir ~a~1, la- dinin, v. b. g., tam olarak, ancak ve ancak
rihsel bir donemi, insanlan, kurwn1an, kendi tarihsel ba~lam1 i~ine oh.Jrtulmak
loplumlan, k1sacasJ her~eyi tarihin suretiyle anla~tlabilece~ini, a~lldanabile- ..
ak1~1 i~indeki yerine referansla a~1kl a- ce~ini ve de~erlendirilebilece~ini savu-
yan, bir ~eyin larihine iii~ kin bir betim- nan goru~ ya da yakla~un1 ifade eder.
Jeme ya da tasvirin, o ~eye ili~ldn yeter- Goru~, he~ey larihsel ve ak1p giden ta-
Ji bir a~lklama sa~lad1~1ru one suren, rihin aynlmaz bir part;asl oldugu ic;:in,
tarihle de do~a bilimlerine ozgi.i bir ya- zamand1~1, de~i~mez ve evrensel rasyo-
sallll~n buJundugunu ifade eden a~Jk nalile veya ahlak.J1hk standartlanrun va-
lama tarz. ya da li.iri.i. rolmadJ~lnl, dolay1s1yla bu ti.ir genel
tarihsel akbn eletlirisi [ing. critique of his- g~r slandartlara ba~vurun un an lam-
toriCJll reason; Fr. critique de Ia raison prati- SLZ, ge~ersiz ve ~una oldugunu diJe
que]. Saf Akl1n Ele~tirisinden ba~ka, Pra- getirir.
tik Akltn Ele~tirisiyle Yargr Ciiciiniin lnsan bireylerinin, oJayJann ve ki.ilti.ireJ
Ele~tirisin.i yazan, yani teorik bilginin, fenomenJerin biricikligini vurgula yan
ahlAk ve esleti~in ko~ ullanru ara~hran tarihselcilik, insan ve tarihle ilgili de~i~
I<ant'lan sonra, Kant'lan t;ok etkilenmi~ mez hakikatler arayan soyut bir akdcdl-
alan ba~ka bir Alman di.i~i.inurii Dilt- ~~n lam kar~1s1nda yer ahr. Her ~a~1n
hey'In larihin ya da daha ~ok larihsel salt kendi terimleriyle anJa~llabilece~i
kavray1~1n olana~1yla ilgili ara~hnnala ni, dolayas1yla tarihsel donemler arasm-
nria ve projesine kendisinin venni~ ol- da anlamh bir kar~da~hrmadan soz edi-
du~u ad. lemeyece~ savunurken, tarihselcilik,
Buna gore, ttarihselciligin kurucusu genellikle, insan bilimJerinin do~a bilim-
Dilthey, larihsel kavray1~1n temel ilk e .. lerinden farkl1 oJdugunu dile getiren ve
lerini gostermeyi ve tarihsel du~un tdo~alcth~a kar~1 ~1k1p verstehen (anla-
meyle anlamarun smulann1 gostenneyi nuz yontemi)'t oneren yakla~unla birle~ir.
ama~lad1~ i~in, gene) fe)seff projesine Tarihselcili~e bir loplum ya da tarihsel
tarihsel akhn ele~tirisi ad1n1 vermi~tir. donemle ilgili iddialan get;erli kllman1n
tarihselcilik [Os. tarihiyye; lng. historicism; bir yolunu sa~layamamad1~1 ve boyle-
Fr. historicisme; AI. historicism us]. Tarihin likle de, tgoreciJi~e yol a~hg1 gerek~e
onemini vurgulayan, ~eylerin her zaman siyle kar~1 ~1kdml~hr.
tarihsel geli~menin seyri i-;lnde gori.ilme- Tarihselci yakla~urun en onemli temsiJ-
leri gerekti~i savunan gori.i~ler i~in cileri aras1nda, Vico, Dilthey, Croce ve
kullanllan ortak a d. Collingwood gibi filozoflar yer almakla-
Tiim larihseJ fenomenlerin biricikligini dJr.
ve bireyselligini vurgulayan; her ~~, larihsel dil (ing. natural language; Fr. lan-
her tarihsel donemin, o doneme damga- gue ttatuttlle; AI. natarlidze sprache]. Ti.irk-
suu vuran. fikirler ve ilkeler aracllt~Iyla t;e, ingilizce, Rus~a benzeri, yapma ya
yorumlanmas1 gerekti~ini ve dolayJs1yla, da fonnel bir dilden farkl1 alan normal,
82A tarihsel dongii teorisi

konu~ma dilleri. Insan ruriine ozgii olan filozofu G. Vico tarafmdan canlandll'llan
ve her dilde bulunan evrensel ozellikle- tarih anlay1~1.
re dayah bildiri~im arat;laruu belirtmek Toplumlann varolduklan siire boyun-
it;in, yapay ya da formel dile kar~1t ola- ca, aym a~amalardan get;tigini savunan
rak ileri siiriilen tarihsel dil deyimi, ~u tVico'nun bu gorii~ii, 19. ve 20. yiizyd-
halde, toplumlann tarihleri boywtca da, tarihsel ilerleme likrini, yasah top
kendiliginden, neredeyse hit; farkmda lumsal geli~me dii~iincesini redderek,
olmadan, hit; degilse bilint;li ve sistema- kiiltiirlerin geli~igiizel dogduklaruu, ge-
tik bir t;aba gostermeden geli~tirdikleri li~tiklerini ve oldiiklerini, yatti periyo-
gosterge sistemi i9n kullamhr. dik olarak ayru evrelerden get;tiklerini
Tarihsel ya da dogal bir dil, yapma bir savW\an 0. tSpengler ve kiiltiirlerin
dilin kar~1smda yer almakla, yapma bir yiikselme, geli~me ve t;okii~ donemleri
dilden tiimiiyle farkl1 olmakla birlikte, ya~ad1klanm iddia eden A tToynbee
biitiin dillerin, dili kullanan bir ya da tarafmdan geli~tirilmi~tir.
birt;ok ld~i tarahndan t;ogu zaman bildi- tarihsel maddecilik [Os. tarihi mate1yalizm;
ri~me amaoyla meydana getirilen ve t;<r tng. historical materialism; Fr. materialisme
gunlukla uzla~unsal olan gostergeler- historique; AJ. historischer materialismus).
den kurulu olmak anlammda yapma tMarks ve tEngels'in insanhk tarihinin,
oldugu aklldan t;1kanlmamahd1r. Buna insanh~n sosy<rekonomik geli~iminin,
gore, tiim diller, insan tarafmdan, biy<r yasa benzeri bir modele gore geli~tigi
lojik geli~mesinin belli bir a~amasmda ni, diyalektik yasalara gore gert;ekle~ti
ortaya korunu~, iiretilmi~, yani uydu- gini savunan gorii~leri. Marks ve En-
rulmu~lardiT. Bu t;ert;eve it;inde, insan gels tarahndan geli~tirilen ve iiretim
yaratdarmm en onemlisi olarak goriilen tarLimn toplumsal, siyasi ve entellektii 4

dil, ~oyle ya da boyle, yapma olmak du- el ya~amm mahiyetini belirledigini one
rumundadiT. siiren anlay1~.
Bununla birlikte, insarun tarih it;inde Toplumsal, killtiirel ve siyasi fenomen-
yarathg1, geli~tirdigi ve bildiri~mede lerin maddl ~eylerin iiretim tarZl tara-
kulland1g1 t;e~itli dogal ya da tarihsel fmdan belirlendigini one siiren ogreti
dilleri yapma dillerden ay1rd edi~imizin olarak tarihsel maddedlik, tarihsel olay
nedeni, tarihsel dillerin zaman it;inde, ve siiret;lere ili~kin at;Jlclamada nedensel
giinliik pratik ihtiyat;lann zorlamas1yla onceligi, fikirlere degil de, ekonomiye
kendiliginden ve oldukt;a diizensiz bir vermi~tir. Tarihsel maddecilik, toplum 4

~ekilde geli~mi~ olmalanna kar~1hk, sal sistemlerin yiikseli~ ve t;okii~iinii,


yapma dillerin bilim felsefecisi ya da fi- toplumsal olmayan etkenlerin bir sonu-
lozofu veya manhkt;l tarafmdan, ozel cu olarak goren diger madded tarih yo
bir teorik amat;la kurulmu~ olmaland1r. rwnlanna kar~1 tavLr ald1ktan ba~ka, fi-
Tarihsel diller, ortaya t;1k1~ amat;lan kirlerin dogu~uyla kabuliiniin, kendisi
olan bildiri~meyi saglamak it;in, son de- dii~iince olmayan bir ~eye bagh oldu-
rece ince ve kanna~1k kurallar geli~tir gunu ve bir toplumsal t;evrede ortaya
mi~lerdir. t;1kan dii~iince ve fikirlerin, s1mf t;lkar-
tarihsel dongii teorisi [Os. tarihi medar laruun ifadesi oldugunu savundugu
naZJiriyesi; ing. theonJ of historic11l cycles; it;in, idealist toplum yorumlanna da
Fr. theorie de cycle historique]. ilkt;ag felse- kar~1 t;1km1~hr. Buna gore, tarihsel
fesinde soz konusu olan, insanlann, or maddecilik her~eyden once varolan her
giitlii toplum it;inde ya~ad1klan siirece, kiiltiiriin, ogeleri arasmda kar~1hkl1
dairesel bir siire; it;inde, aristokrasi, oli- ili~kiler bulunan yap1sal bir biitiin oldu 4

gar~i, demokrasi tiiriinden yonetim tarz gunu, bir kiiltiiriin dini, sanah ya da
lanmn birinden digerine doniip durduk- hukuk sisteminin kendi ba~ma anla~lla 4
lanru savunan ve daha sonra ltalyan mayacagm1 soyler.
tarih teolbjisi 829

Evrimci baki~ a~tstyla, soz konusu bti- lojilede kavramaya S"ah~an bak1~ aS'lSl
ttintin aym zamanda geli~en bir btitiin i~in kullandtgl terim. 2 ingiliz filozofu
oldugunu one stiren tarihsel maddedlik, Popper tarafmdan sosyal bilimlerde, ta-
geli~en toplumsal biittindeki bagtmstz rihin gelecekteki seyrini onceden kestir-
degi~ken olarak ekonomik tiretim tarzt- meyi kendisinin temel amaa yapan ve
nm, toplumun ekonomik yap1smm top- bu amaca tarihin evriminin gerisinde
lumlar arasmdaki farkhhklan oldugu yatan model, yasa veya egilimlerin k~
kadar, hkim olan toplum ya da kiilttir fedilmesi suretiyle eri~ebilecegini savu-
modelini aS"LkJamada da anahtar oldu- nan yakla~tma verdigi ad.
gunu iddia eder. Toplumun ekonomik tPopper tarihsicilik terimini, tHegel'in
yaptstyla da, tiretim ili~kileri toplamm1 idealist tarih anlayt~ma, tMarks'm tarih-
anlayan tarihsel maddecilik, tiretim ili~ sel maddeciligine benzer spekii!atif tarih
kilerinin toplwnun, btittin bir kiilttir sistemlerinde ortaya ~1kan bir inanc1,
kompleksinin ger~ek temelini olu~tur yani tarihsel geli~meyle ilgili genel ge~er
dugunu iddia eder. Tarihsel maddecili- yasalara duyulan inanc1 anlatmak i.;in,
ge gore, ekonomik tiretim tai'Zl, ifadesini ve bu arada tarihte bir biittinltik, tek an-
bireylerden bag1mstz olan belirli top- lamhhk ve genel ge~erlilik oldugunu
lumsal ili~kilerde bulur, zira insan mtil- soyleyen tum tarih felsefelerini, tarihsel
kiyet ili~kilerinin daha onceden belirlen- geli~menin sabit ve degi~mez yasalan
mi~ oldugu bir toplum i~inde dtinyaya oldugunu savunup, tarihi bilim.selle~tir
g'elir. Bu mtilkiyet ili~kileri feodal bey, meyi ama~layan tarih yonunlanru suuf-
serf, burjuvazi, i~~ suuf1 ttiriinden farkh lamak i~n kullanmt~tlr.
suuflan tarumlar. Bir toplumun struflara 0, tarihsici yakla~mu benimseyenleri,
boltinmesi ise, varolan struf ili~kilerini her~eyden once bilimsel ondeyilerin sa-
dile getiren farkh siyasf, ahUiki ve felsefi dece hipotetik onermeler olabildilderi
ideolojilerin dogu~una yol a~ar. yerde, mutlak ve ko~ulsuz kehanetlerde
Tarihsel maddecilige gore, her toplum- bulunmakla su~lar. Popper'a gore, in-
sal dtizende maddi tiretim gti~leri a~t sanbk tarihinin gelecekteki seyri, bilime
smdan stirekli bir degi~me ya~amr. Bu ve bilimin geli~mesine bagh oldugu
degi~meyi doguran ~ey, tiretim ara~la i~in, onceden kestirilemez. Nitekim, o
nndaki geli~medir; soz konusu degi~ +Marksizmi sadece determinizmi ve 50z
me, varolan mii!kiyet ili~kilerini zorlar konusu tarihsiciligi nedeniyle degil,
ve s1ruf mticadelesini luzlandmr. Tarih- fakat kehanetleri ger~ekle~medigi i~in
sel maddedlik, i~te bu ~er~eve i~erisinde, reddeder. Popper, tarihsid yakla~tmda
tarihte sarastyla ilkel komtinizm, feoda- ve bu yakla~1m1 benimseyen spekiilatif
lizm, kapitalizm, sosyalizm ve komti- tarih sistemlerinde totaliter egilimler de
nizm gibi be~ ayn toplum modelinin or- bulur. Ona gore, bu totalitarizm, dti~iin
taya ~tkhgtru ve ~lkac:agtru savunur. ce dtizeyinde her~eyi a9klamaya ~ah~
tarihsel tamm [ing. historical definition; ma tavnyla strurh kalmaytp, toplumsal
Fr. definition historique]. Ta1umlanmakta bir totalitarizme de dayanak olur. Zira,
olan ~eyi, ya da varhg1, omegin, tiniver- dti~tince dtizeyinde her~eyi a~tkladJkla
site ogrencisini, mezun oluncaya kadar rma inanan bu insanlar, inan~lanmn
tiniversitede ge~en ytllanyla ve faaliyet- herkes tarafmdan payla~tlmasmt iste-
leriyle tanunlamada oldugu gibi, kendi yip, kar~1t gorti~lere ho~gortiyle bak-
ki~isel tarihine ba~vurarak tammlayan mazlar.
tarum turti. tarih teolojisi [ing. theology of histonj; Fr.
tarihsicilik [ing. historism; Fr. historisme; theologie de l'histoire]. Tarihi tannmer-
AI. historismus). 1 Alman filozofu E. Rot- kezci bir a~tdan yorumlayan, tarihin
hacker'in, evreni oldugu kadar, insanhk oztinti ve anlammt Tann'da bulan, tari-
tarihini de birtaklm temel mekanik ana- hin Tann'da ba~laytp, Tann'da bitece-
830 tarh11hnaz

gini iddia eden, tarihi Tann'dan ba~la Bu baglamda, dii~iincenin nesnesini zi-
yan bir tiiriim siireci olarak goren tarih hinde temsil etme, onu llpk.t bir resirn
anlayt~l. gibi duyusal bir tarzda veya zihinsel im-
Varhk, ahlak ve teoloji teorilerinin o;e~e geler ~eklinde zihinde canlandmna ey-
vesi io;ine giren bu tiir bir spekillatif tarih lemine, bir ~eyin zihinde yanststm mey-
anlayt~tmn ka~tstnda, tarihi insan varh- dana getirrne edimine tasanmlama denir.
gmm geli~iminin tarihi olarak goren, ta- Tasanrntn soz konusu anlamt i~inde,
rihin anlamJIU da insan a~tsmdan temel- i~ deneyirn, i~ebakt~ ya da refleksiyon
lendiren insan merkezci tarih gorii~ii yer yoluyla bilinen ve ki~iye ozel olan i~
almaktadtr. diinyaya; dt~ diinyayt yansttan, dt~
tarll~tlmaz [ ng. indubitable; Fr. incontestab- ger~eklikteki nesne ve niteliklerin kop-
le). Epistemolojide, kendisinden ku~ku yalan olan tasanmlann ortaya ~tkttgt,
duymak io;in hi~bir nedenin bulunmadt- kendisine kar~thk gelen dt~ ger~ekligi
&, her baktmdan a~tk olan ~y ya da tasanmlayan zihinsel ortama tasartmlar
onerrne; her tiirlii ku~kunun otesinde ortam1 denir.
olan, ko~ulsuzca, sorgusuz ve sualsiz Ote yandan, dt~ diinyarun yalruzca
bir bi~imde dogru olma, mutlak bir bi- ~ekil, hareket, yer kaplama gibi birincil
~imde kesin buluruna, inkar edilemez niteliklere sahip olan ~eylerden, maddi
olma hali i~in kullamlan stfat. nesnelerden meydana geldigini; bu ~ey
Zaman zaman dt~ diinyayla ilgili olan, lerin duyu-organlanrruz iizerindeki etki-
dt~ diinyadaki olgulan tasvir eden sinin bilin~te birtaktrn tasarunlartn do-
olumsal onermelerin de tartt~tlmaz ol- gu~una yo! a~bgtru; bu tasarunlann
dugu soylenebildigi i~in, bir onermenin daha sonra, zihin tarahndan ikincil nite-
tarh~tlmaz olu~u, onun manhksal ba- liklerle zenginle~tirildiklerini; zihnin,
ktmdan zorunlu oldugu anlamma gel- ikincil niteliklerle zenginl~tirdigi tasa-
mez. nmlan daha sonra, nesnelerin kendisi-
tarllfma [Os. miinaka~a; lng,. discussion; nin yaratm~ oldu~ bu ozelliklere
Fr. discussian; AI. diskussian]. Kesin ola- sahip oldugunu varsayarak. dt~ diinya-
rak kamtlarunaya veya ispat edilmeye ya yansttbgm1; insamn d1~ diinyadaki
elveri~li olmayan problemleri tiirn yon- ~eyleri de gil de, dt~ diinyadaki ~eylerin
leriyle, ~e~itli ve~heleriyle ele ahp ince- insan zihnindeki tasanrnlarJIU ya da
leme yontemi; dogruyla yanh~tn ~ar kopyalarJIU bildigini savunan gorii~ ta-
pt~ma ortamt. One siiriilen bir ogreti ya sartmcthk olarak kategorize edilir. Buna
da teoriye itirazlar yoneltme anlayt~t, gore, tasarunabk, bizim yalruzca dt~
olumsuz ele~tiri; once bir onerrneyi, diinyaya ili~kin zihinsel tasarunlan,
daha sonra da kar~ttuu karutlamaktan oznel zihin hallerini tecriibe edebilecegi-
olu~an polemik veya bir onerrne ya da mizi ve bilebilecegimizi; faka~ bu tasa-
tezin tiim sonu~laruu gozler oniine ser- nmlan, oznel halleri aktiiel diinya ile
mekten olu~an felsefi yontem. kar~tla~hrma imkammtz bulunrnadtgl-
tasanm [Os. tasauvur; lng. representJJtion; m, her birimizin, dt~ma .;tkamad1guruz
Fr. representation; AI. vorsellung). Gene! kendi ozel sinemam1za mahkurn oldu-
olarak, bilin~ i~erigi; duyulann ya da gunu; bizlerin perdede ~e~itli filmier
bellegin zihne sundugu goriintii. Daha gordiigiimiizii, bu filmlerin aktiiel diin-
once algtlanmt~ bir nesne ya da olaym yayt ger~ekte oldugu ~ekliyle gosterdi-
bilin~te sonradan ortaya ~tkan suret ya gini kabul ettigirnizi; fakat, kabuliimii-
da kopyast; fenomen gibi kurulu~u oz- zii dogrularna imkarumtz bulunrnadtgt
neye bagh olmayan, bun dan dolayt ken- io;in, gosterilen filrnlerle aktiiel diinya
disine neden olan dt~ ger~ekligi yanst- arasmdaki benzerligin ne ol~iide oldu~
tan, dt~ diinyadaki nesneye benzeyen gunu hi~bir zarnan bilemeyecegimizi
algt i~erigi. One sUrer.
tas1m 831

Dunyamn, a} bilen zihin, b) zihnin bil van felsefe goru~une; daha ozel olarak
digi ideler, tasarunlar ve c) idelere, tasa-
-da, .
Islam dunyasmda VIII. yuzyllda or-
runlara neden olan nesnelerden meyda- taya ~akan, ve IX. yuzytlda Eski Yunan,
na geldigini savunan tasanmcthk, dt~ Yahudi, Hint ve eski iran du~unceleri
dunyadaki nesnelerin duyu-organlan nin etkisiyle sistemleen gizemci, dini
uzerindeki etkisinin, bilincin perdesi ve felsefi ogreti.
iizerine du~en imgelerle sonu~land1g1- Tann'yt tek ger~eklik olarak goren ve
ru, zihn.imizdeki tasarun ya da ideler varolan her~eyi, tum olay ve fenomenle-
ger~eklige tekabul ettigi zaman, bilgiye ri Tann'run tecellisi olarak kabul eden ta-
sahip oldugumuzu iddia eder. Tasarun- savvuf, insan ya~ammm en yuksek ama-
cthgm bu bak.J~ a~1s1, ger~ekligi dogru- cmm, tema~a ve vecd yoluyla Tann'ya
dan ve aractstz olarak bilemedigimiz eri~mek oldugunu sayler. Ba~ka bir de-
iljin, zihnimizdeki idelerin ger~eklikle yi~le, evrenin vacip ya da zorunlu degil
uyu~up uyu~madtguu hi~bir zaman bi- de, mumkun oldugunu, yani kendi
lemeyecegimiz gerek~siyle ele~tiril kendine varolmaytp, Tann'mn varh-
mi~tir. Nitekim tHume, tBerkeley ve gmdan dolay1 tecelli eden, var gorunen
tLocke'un tasanmcthgmt ele~tirerek, bir evren oldugunu, insanm ise butiin
bu goru~un manhksal sonucunu fiJkart evreni bir butunluk i~inde yansttan,
m1~ ve zihn.in kendi idelerinin ve zihin Tann'dan gelip yine Tann'ya donecek
hallerinin, kendi iljkin kuresinin otesine olan olumsuz bir ozun, bibneyen bir ya-
ge~emeyecegini savunmu~tur. ratlCI gucun ta~l}'lCISl oldugunu dile ge-
Bu ~er~eve i~inde, emprist ya da algtc tiren Tasavvuf, varhgm birligi gorii~u
bir bilgi anlayt~lrun sonucu olan varhk nu benimsemi~tir.
goru~une tasanmc1 realizm ad1 verilir. tasdik [lng. assent; Fr. rzssentiment] Bir
Sagduyu realizminin biraz daha farkh ti.imcenin ya da onermenin dogrulugu-
bir versiyonu olan ve alguun dt~ dunya- nu entellekruel olarak kabul etme; bir
ya ili~kin tasanmlann bilincinde veya dogruya, terimlerinin apa~tkhgmdan
aytrdmda olmarun bir sonucu oldugunu dolay1 baglanma hali.
savunan goru~ olarak tasanmo realizm, islam felsefesinde ise, tasdik Allah'm
insan zihninin dt~mda fiziki nesneler- Kur'an ve hadislerde ge~en tum isim ve
den olu~n bir d1~ dunya bulundugu- stfatlanru kabul etme tavnna kar~1hk
nu, fakat algtda, in.san zihniyle d1~ gelir.
dunya arasmda kurulan ili~kinin do~ tas1m [Os. layas; lng. syllogism; Fr. syllogis-
dan ve arac!SIZ olmad1g1ru, insan zihni- me; Al. syllogismus]. Iki oncul ve bir so-
nin, nesnelerin bizzat kendilerini degil n~tan meydana gelen tumdengelimsel
de, bu nesnelerin zihindeki tasanmlanru .;ll<arun.
bildigini one surer. Tasun, kategorik tasun ve kategorik ol-
Yine nesnelerin d1~ dunyada zihinden mayan tasun olarak ikiye aynhr. Bunlar-
bag1ms1z olarak varolduklann1, nesnele- dan 1 kategorik taslm, ttim onculleriyle
rin alg1 sonucunda olu~an ide ya da ta- sonucu kategorik onermelerden, yani
sanmlardan ayn olup, bizdeki duyu or- yuklemin ozne hakkmda ko~ulsuz ola-
ganlartnl uyarmak suretiyle ozel duyu rak tasdik ya da inkar edildigi onerme-
verilerinin dogu~una yol aljttgmt, fakat lerden olu~an tasundtr.
insan varhgmm d1~ dunyadaki nesnele- Buna kar~m, 2 lcategorik olmayan tas1m
rin kendilerini hi~bir zaman dogrudan buyiik onciilu hipotetik ya da disjunktif
ve araCJSIZ olarak idrak edemedigini sa- ya da on ve ard bileeni tikel evetleme
vunan alg1 anlayt~ma ise tasar~msal algr eklemi ile birbirine baglanan bir oner-
goru~u denir. me, ku~uk onculu ise kategorik bir oner-
tasavvuf. Oncelikle, Tann'mn niteligini me olan tastmdtr. Bu ~er~eve i~inde,
ve evrenin olu~umunu vahdeti vucut, buyuk onculu hipotetik onerme, ko~ul
yani varhgm birligi goru~uyle a~tkla onermesi olan tasuna hipotetik tasmr,
832 tas1m kahb1

buna kar~ln btiytik onciilti ~junktif, ne indirgenmesi i~lemi


aynk onerme olan taslma da, ayrk on- indirgemede sonuc;, yetkin olmayan
cullii tasun ad1 verilir. lki onciil ve bir tas1m ~kJindeki onctillerden evinne,
sonucu olan tas1m1n her iic; onermesi de ardc;evirme, v. b. g., yle tiiretilmi~ birinci
ayn1 ttirden ise, tasun yalm tas1m; buna ~ekilden onctillerden c;akb.~a zaman dog-
kar~1n, onctil ve sonu~ta iki ayn tiirden ruda't indirgeme, buna kar~1n sonucun
onerme yer ahyorsa, tasun bu kez karma- ge~erlili~ini, c;eli~i~inin kuraldl~lh~Inl
~k tasun ad1ru ahr. gostermek suretiyle karutlayan yeni bir
tas1m kah bt [Os. k1yas tarz1; lng. syllogistic tas1m olu~turuldu~u zaman da, dolayh
mood; Fr. mode syllogistique; AI. syllogis- indirgeme ad1n1 ahr.
tiscfre modus]. Dort kategorik tas1m ~ek tasam tekli [Os. klyas ~ekli; lng. syllogistic
linden hareket ederek gec;erli tas1mlar figure; Fr. figure syllogistique; AI. syllogis-
olu~turabilme yoluna, dort tas1m ~ek tische figur]. Kategorik tas~ orta teri-
linden her birinde gec;erli olan tas1mlara min onctillerdeld yerine gore, ald1~1
verilen ad. ~ekle; kategorik tas1mlan smtflaman1n
Bu tasun kahplan, birinci tas1m ~eklin ~ok temelli bir yo luna verilen ad.
den Barbara, Celarent, Feria, Darii, Barbari Yalruzca onciillerde yer almak, sonuc;ta
ve Celaront; ikinci tas1m ~eklinden Cesa- gec;memek durumunda olan orta teri-
re, Camestres, Festino, Baroco, Cesaro ve min bulunabi lece~i konumlar dort tane
Camestres; iic;iincii tas1m ~ekJinden Dati- old u~undan, dort tasam ~ekli ya da fi-
si, Disan~is, Ftrison, Bocardo, Darapti ve giirii vardu: 1 Orta terim buyuk onciilde
Felapton; dordiincii tasun ~eklinden ise, ozne, kii~iik onciilde yiiklemdir. 2 Orta
Calemes, Dimatis, Gresison, Fe.sapo, Bama- terim, her i.ki onciilde de yiiklem konu-
lip, ve Calemos kahplan olmak iizere, mundadu. 3 Orta terim her iki onciilde
toplam yinni dort tanedir. de, oznedir. 4 Orta terim biiyuk onciilde
ta~nm kurallan [tng. rules fa- syllogism; Fr. yiiklem, kii~uk onrulde ozne konumun-
regles du syllogis1ne ]. Kategorik tasunda dadlr. Aristoteles soz konusu dort tas1m
gec;en ya da soz konusu olan, miimkiin ~eklinden yalniZca ilk ii~iinti kabul
tasun ~ekillerinin gec;erlilik bakmundan etmi~ ve daha sonra.ki manbk~dann
denetlerunesi suas1nda temele ahnan dordiincii ~ekJe yer)e~tirdikleri tasimla-
kurallar. n birinci ~ekle indirgeyerek ge~er1i lal-
Bu kurallar ~u ~ekilde sJralanabilir: 1 ml~hr.
Her tas1mda, biiytik, orta, ve kiic;iik diye Tatianus. 130-176 yallan arasmda ya~a
tic; ayn terim yer almahdu. 2 Orta terim rru~ olan Hristiyan apolojisti. Yunanh fi-
sonuc; onermesinde bulunmamahcbr. 3 lozoflarn bilgeliklerini, tbranilerden
OnctiUerden biri mutlaka tiimel olmah- abn1~ olduklann1 one siiren; Philonla
du. 4 Sonuc; her zaman onctillerin zay1f Aziz Justinus tarahndan geli~tirilmi~
ola1una ba~hd1r, yani onctillerden biri olan karutlara dayanarak, Yunanhlara
olwnsuzsa, sonuc; da olumsuz, onculler- kar~1, Hristi yanh~1n tum di~er o~reti
den biri tikelse, sonuc; da tikel olmahdu. lere layasla, eski ve iistiin oldu~nu dile
5 Onctillerden her ikisinin de olwnlu ol- getiren T atian usa gore, Yunanhlann
masi durumunda, sonuc; olumsuz ola- bilim, felsefe ve sanatlarJ kendilerinin
maz. 6 Orta terim her iki onciilde de tikel bulmu~ ya da kunnu~ olduklan ~eklin
olmamahdu. 7 tki olwnsuz onc\llden deki iddialan temelsiz bir iddiadu; Yu-
sonuc; c;lkmayaca~1 i-;in, onctillerden en nanhlar tum bildiklerini ba~kalanndan
az biri olumlu olmahdn. 8 Onciiller o~renmi~ olup, bilimleri, hele felsefeyi
olum.lu ise, sonu~ olwnsuz olamaz. geli~tirip yetkinle~tirecek yerde, boz-
las1mlar1n indirgenmesi [tng. reduction of mu~, yanh~ kullanm~lard1r.
syllogisms; Fr. r~duction des syllogismes). Tatianus, kendi teolojisinde, insan akh-
Yetkin olmayan tas1m ~ekillerinin, yet- run Taru1n1n varolu~unu yarattklardan
kin tas1m ~ekli olan birinci tas1m ~ekli- hareket ederek, a posteriori bir bic;imde
leiz.m 833

kan1tlayabilece~ini kabul etlni~ ve fel- Alman idealist gelenegi,""lden yola e;Jka-


sefeyle filozoflara yonelik el~tirisine rak ben y a da dolayunslZ deneyimin en
kar~1n1 kulland1~1 felsefi kavram ve ka- temel1 hatta biricik ger~eklik oldu~wtu
tegorilerle, teolojinin geli~imine katk1 savunan Teichmi.iller, kavramsal dunya-
yapnuqtu. Ona gore, Tann bir olup, va- ntn benin kurucu etkinli~inin bir yans1b-
rolan he~eyin ilkesidir. Duyusal yoldan m1 oldu~unu dile getinni~tir. 01 Nietzs-
bilinemeyen tinsel bir ger~eklik, saf ruh che'yi etkiJedi~i kadar, tNietzsche'nin
olarak Tann, nedeni olmayan nedendir. ozellikle bilgi felsefesi alantndaki pers-
tecriibe [ing. aperience; Fr. aperience]. pektivizminden etkilenmi~tir. Bu ba~
Bilgi ya da ustah~m, bir geli~me si.ireci- lamda, epistemolojik perspektivizmi
ne ko~u t olarak1 birikmesi y a da geni~le Jnetafiziksel bir tperspektivizme do-
mesi durumu; olaylarlal duygularlal tut- nii~ti.iren Teichmi.iller, tek tek her meta-
kularla pratik ya~ama. Ki~isel faaliyet 1 fiziksel sistemin sadece birtakim ktsmi
uygulama ve pratik becerilerden kazand- hakikatler i~erdi~inj ve metafiziksel
mi~ bilgi; uygulama, faaliyet, ~ah~ma 1 duru~ ya da bak1~1ru kompleks ger~ek
gezme ve ya~ama }'Oiuyla kazarulm1~ lik i.izerine bir perspektif olarak in~a etti-
birikim, kapasite. Anlay1~ 1 kavray1~ ve ~ini soy lemi~tir.
sahip olunan bilgiyi artbna nitelikteki teizm [Os. iltlhiyye; 1ng. theism; Fr. theisme;
olgularla -;ok~a kar~Ila~m1~ olma duru- AI. theismus]. En genel ~ekliyle, varolan
mu. her~eyin yarahciSI olan bir Tann'n1n va-
tefsir. 1 Genel olarak, yorwn, yorumlama. rolu~una inanma, Tann'n1n mutlak ve
2 Daha ozel olarak da, lslam teolojisin~ s1n1rSIZ bir bilgiye ve gi.ice sahip oldu-
de, Kuranm metninil Kuran'da yer alan ~una sarstlmaz bir inan~ besleme. Ev-
ayet ve sureleri a~Iklayarak yorumlama. rende bulunan ve duyulan.nuz aracdi-
Tefsir, lsUlm dininin kutsal kitabuu, ~~yla bilinen ya da imgelem ve akd
Arap~a dilbilgisi kurallanndan 1 diru sayesinde varoldu~u sonucuna vanlan
kaynaklardan, bilimsel gori.i~ ve teori- tum var hklann varolu~lann1 ve varo-
lerden yararlanarak yorwnJar. Bu ba~ lu~ durumundaki devamldlldann1 son-
lamda, dinf kaynaklara ek olarak, akla suzl ezeliebedi ve bilinr;li bir varh~1n
ve bilimsel verilere dayandmak suretiy- ve bu varh~In ir~desinin yarahc1 ve ne-
le ger~ekl~tirilen Kuran yorumuna di- densel eylemine bor~lu oldu~u, Tann
rayet tefsiri, salt Kuran ayetlerinden, ad1 verilen bu varh~1n ozi.inii ve karak-
hadis ve rivayetlerden yararlanllarak terini akdh yarabklann1n du~uncelerin
ger~ekle~tirilen tefsire rivayet tefsiri ad1 de ve ideallerinde a.;a~a vurdu~ ve
verilirken, Kuran'dak.i tasavvufi anlam- bundan dolay1, insan varhklanyla ki~i
lan a9klayarak ortaya koyan tefsir tiirii sel bir ili~ki i~inde bulundu~u inancl.
i~ari tefsir deyi tarumlarur. Do~an1n ustunde ve otesinde olanl
6te yandan, Kuran'1 yorumlama tarz yani evrene a~k1n olan bir Tann'ya du-
ve yontemlerine inceleyen ilahiyat dah- yulan inane ifade eden teizmde, Tann,
na usul-u tefsir ada verilmektedir. yaratb~l varhktan ayn olan1 fakat ken-
Teichmiiller, Gustav. 1832-1888 ytllan disini yarahklan araah~1yla gosterenl
arasanda ya~am1~ olan Alman du~uni.i ozunde ki~isel olup, insanin ibadet ve
ri.i. Felsefe tarihi alarundaki ara~tumala ita atine en yiiksek olr;iide Ia y1k olan var-
nyla ve bu tarih ara~tlrmalanndan ha- hk olarak gori.iliir. Tannl bu anlay1~a
reketle geli~tinni~ oldu~u bilgi goru~ii gore, yaratlctdir varolu~un ve de~erin
I

ve metafirik anlayi~Iyla tarunan Teich- kayna~1 ve koruyucusudur; Tann'run


muller'in temel eserleri Aristotelische giicii her~eye yeter 0 her~eyi bilir;
I

Forsd1ungen [Aristoteles Ara~hrmalan] Tann gu~, ger~eklik ve de~er bakurun-


ve Die Wirkliche und Schrinbar Welt (Ak- dan en yiiksek Varlaktu ve insan O'nu
ti.iel ve GOrunen Di.inya]'tir. bilebilir ve O'na eri~bilir.
834 tekabi.iliyet

tekabiiliyet [ing. corresponderzu; Fr. con-es- 3 Ontolo jide, ki~inin kendi beni ve hi-
ponden ce]. Bire bir ili~ki it;inde, kar~llakh lint; ic;erikleri, zi.h.in halleri d1~1nda hit;-
olma durumu. Bir butunun ogelerinin bir ~yin varolmadtgl gorti~u . Tekben-
ilgili ba~ka bir butunun ogeleriyle kar- cilik, bu baglamda 'yalruzca kendi
~lhkhhk ili~kisi it;inde ohnas1, gene] benligimin varoldugunu', ki~inin kendi
olarak du~uncenin varhkla, tasanm1n beni d1~1nda, hic;bir ~eyin varolmadxgt-
gert;ek nesne ile stszcugun zihindeki ru, ben, zihin ya da bilincin butun varh-
ideyJe, kavramln terimle, sozcugun dl~ gt 1neydana getirdigini, her~eyin ki~i
dunyadaki nesneyle, onermenin gert;ek nin bilincinin yarahlan oldugunu, hit;bir
likteki olgularla kar~ahkbhk it;inde ol- ~eyin bagamstz bir varolu~a 3ahip olma-
masa durumu, du~uncenin da~ dLinyada dtglnl, ba~ka ~eylerin bilince ve zihin
nesnesinin ya da kar~ahgtrun bulunma hallerine indirgenebilecegini iddia eder.
s1 hali. 4 Psikolojik va ahlaki bakamdan ise,
tekbendlik [ing. solipsism; Fr. solipsisme; tekbencilik herkesin kendisini, kendi t;t-
Al. solipsisnrus]. 1 Genel bir c;ert;eve i.;in- karlaruu gozeterek eyledigini ya da ey
de, benmerkezcilik ya d a egoizme yak an lemesi gerektigini one stiren egoist an-
bir ogreti olarak, bene buyuk bir onem laya~a kar~ahk gelir.
atfeden, beni temele alan yakla~am; ki~i tekhne. Sanat; bir nesnenin iiretilmesi ya
nin kendi t;akar ve hazlan dt~Jnda hit;bir da belli bir amaca ula~JlmasJ it;in gerek-
eye deger vennemesi gerektigini savu- li olan ilkelerin bilgisine, kullarulmak
nan ogreti. imtiyazh olup, indirgenemez durumunda o]an rasyonel yonteme ili~
birtak1m ozelliklere sahip bulunan birin- kin kavraya~.
ci ~ahsa ait bir bak1~ a~s1n1n varoldu ilkelerin bilgisini gerektirdigi it;in epis-
gunu ve bu bak1~ at;ISJntn ki~iyi ba~ka tmzeye benzeyen, f akat bir ~ey yapmayt
her~ey ve herkesten yahtlad1guu savu- ya da meydana getinneyi amat;ladl~l
nan gorii~. i.;in epistemeden ya da .;akar gutmeyen
2 Epistemolojide, ki~i ya da insarun teorik bilgiden farkhhk gosteren bilgi
kendi benligi ve bilint; it;eriklerinden tiirii. Dogada varolan nesneleri ya~am
ba~ka hit;bir ~eyi bilemeyecegini one da kullarum degeri olan arat; ve geret;
suren ogreti. insan zihninin kendi zihin lere donu~turme faaliyeti; amac bir
it;eriklerinden, kendi i.;kin kuresinde yer ~ey yaratma olan ve dogru bir plana
alanlardan ba~ka hit;bir ~eyi bilmedigi, gore yonlendirilmi~ olan beceri olarak
bilgimizin yalntzca ve tumuyle zihin tanamlanan telchne, dogru bir akdyurut-
hallerimizin bilgisi oldugu du~uncesin meye dayanan ve insarun, kendisi tara-
den hareketle, kendi zihin hallerimiz fJndan yarat1lm1~ bir eyi ortaya ~akar
d1~1nda hit;bir ~eyin varoldugunun bi mastru saglayabilen yetenek olmak
linemeyece~ini, bilinemeyen bir eyin durumundadar.
varolu~unu one surmek ic;in hit;bir tekil (Os. mustakil, munfrrit; ing. singular;
neden bul unmadagaru, bundan dolaya Fr. singulier; Al. singulil'r, einzig). Tek ol-
bildigim zihin hallerinin evreni meyda- makll~, tek bir ~y ic;in get;erli olma du-
na getirdigini iddia eden gtsrii~. Bu og- rumunu gosteren safa~ tek nesneyi dile
retiye gtsre, zihin hallerine, bilint; it;erik- getiren kavram. Buna gore, onenneler ni-
lerine ek olarak, ba~ka bir ~yin daha celikleri a~SJndan suufland1~nda, tumel
varolup olmadag1 bilinemez, zira insan ve tikeJ onenneyle birlikte degerlendiril-
duyu-deneyinin sarurlan it;inde, ideleri- mek durumunda olan onerme turu.
nin oluturdugu duvarlarm arasanda SJ- Manttkta nicelik, ozne ile yuklem ara-
kJ~lp kalm~tlr. Ctreti, bu t;ert;eve i.;in- SJndald bir baganhda kendisini goster-
de, bir ~eyin varolu~una ili~kin bilginin diginden, tekil onerme tek bir ozne
nedeni ve hakh lube temelinin bilint; ol- hakkanda tasdik ya da inkar edilen
dugunu one surer. onermedir.
tektannc1hk 835

teknokrasi [Os. Erbabr fen ikta'darz; ing teknoloji diye tannnlan1r. Buna gore,
tecltnocracy; Fr. teclmocratie; Al. teclrnok- elektrik giJcti ve i~ yakllllh 1notor tekno-
ratie]. Ozel i~letmelerle kamudaki, salt lojisi buhar giictine dayah Inakjnele~
teknolojik iiretkenlik ve verimliligi me; elektronik ve niikleer gii~ teknolojisi
ama-;layan, biirokrasinin hakhn oldu- de elektrik giicii ve i-; yak1mh 1notor
gu; teknik uzmanhga sahip se-;kinlerin teknolojisine gore bir yeni teknoloji
ege1nen yonetici gii~ler olarak ortaya meydana getirir.
~1kllg1 siyasi sistem. Teknolojinin ozellikle giiniimiiz top-
iktisadi ve siyasi kararlann ahnmasln- lumlannda -;ok onemli bir yer tuttugu
da uz1nan, teknisyen ya da teknotratla- ve rol oynad1g1 ger~egi dikkate ahnd1-
nn, si yaset-;ilerin yerini ald1klan eko- g1nda, geli~mekte veya sanayile~me
nomik ve politik sistemi tan1mJayan ~abas1 i-;inde olan O~iincii Diinya iilke-
teknokrasi teri1ni, tmodern toplumlann lerinin geli~mi~ Bah toplumlanndan
bu tannna giderek daha fazla uygun teknoloji ya da teknik bilgi alma ya da
dii~1neye ba~ladlklanni, geleneksel po- aktarma gayretleri t.eknoloji transferi ola-
litik yap1, kurum ve organlarm gunii- rak bilinir. Buna kar~1n, iki kiiltiir ya da
lniiz toplumunda anlam ve onemini yip iilke aras1nda, iiretim tekniklerinin kul-
tirdiklerini savunan Kenneth Galbraith larum baglam1nda soz konusu olan
ve Daniel Bell gibi ara~hrmac1 ve dii~ii farkhhga teknoloji a,rgr denmektedir.
niirler tarahndan geli~tirilmi~tir. i~te bu baglamda, gun iim iizde tekno-
Bu baglamda, teknokrasinjn ka~mll loji ve teknok.rasinin sosyal degi~me ve
maz oldugu ya da endiistri ve toplu- toplumsal kurumlann oziinii giderek
mun yonetiminin, insan etkeni ve insani artan ol-;tilerde belirledigi ayn bir top-
unsurlar pek dikkate ahnmadan, bilim- lutn tiiru teknolojik toplum diye tanunla-
nlr. <;agda~ Frans1z sosyolog ve teolo-
sel ilkelere veya LnUhendislik prensiple-
gu Jacques Ellul'iin eseri olan teknolojik
rine gore olmas1 gerektigi inancma tekni-
siznJ ad1 verilmektedir. toplum terimi, teknolojiyi yabanala~
manin bir yeni ~ekli ve ornegi, teknik
tekholoji [Os.ftnniyat; ing. technology; Fr.
unsur ve eserlerin toplumlar ve insan
technologie; Al. technologie]. 1 Genel ola- varhklan iizerindeki tahakkiimii olarak
rak, insanlann veya toplu1nlann, kendi
gorur.
fiziki -;evrelerini kontrol alhnda tutmak
tektanr1c1hk [Os. va/Jdtiniyye; ing. monot-
i~in kulland1klan ara-;larla teknik bilgi-
heis1n; Fr. monoth~isme; AI. monotheis-
den meydana gelen maddi kiiltur biitii- mus]. Yaln1zca tek bir Tan.r1'n1n varol-
nii. dugunu ya da Tann'run bir oldugunu
2 Makinalar ve teknik donantm ya da one siiren ve bundan dolay1, ~oktanna
bu ara-;larla birle~en iiretim teknigi. 3 h~a ve bir dizi il~hi varhga duyulan
Endiistriyel faaliyetin -;ok -;e~itli alanla- inanca kar~1 olan Tann anlay1~1.
nnda kullandan tak1m, makine, ara-; ve <;ogunluk tek Tann'n1n a~kuthg1na
yontemlere dair inceleme. 4 i~ ya da duyulan inan-;la, tek Tann'IWl en yiik-
iiretimin tcknik organizasyonu ve me- sek derecede ger-;ek oldugu, buna kar-
kanizasyonunun belirledigi toplumsal ~~n diinyan1n ger-;eklikten yoksun bu-
ili~ki tiirii. lundugu teziyle birle~en tektannchk,
Bu baglamda, bilimdeki geli~melerin ayru zamanda felsefi tpanteizme, ateiz-
ya da daha ziyade bilimsel devrimin so- me ve tannsal varhklarla ilgili ku~kucu
nucu olan teknolojiye modem teknoloji luga da kar~1thr. TektaJUIC1hg1n en
ad1 verilirken, belirli bir tarihsel baglam onemli problemi, dtinyanm ne ol-;iide
da, varolan teknoloji kar~1S1nda, iiretim ger~ek oldugu, ne dereceye kadar rasyo-
maliyetindeki azalma veya tiretimin ve- nel ve ahliki bir diizen sergiledi~ soru
rimliligi a~1s1ndan onemli bir ilerleme larma doyurucu bir yarut verebilme
saglayan iiretim teknikleri biitiinii yeni problemidir.
836 teleolo ji

teleol~ji [Os. mebJJasJ gayat; ing. teleology; Teleoloji, a) dr~sal teleolo ji ve b) i,sel tele-
Fr. teleologie; AI. teleologie]. 1 Genel ola- olo ji olarak ikiye aynhr. Bunlardan
rak ama~lan, erekleri, hedefleri gozetme dogal dunyan1n diizeninin, onu ama~h
tavr1. 2 Biittinii par~alar1n kar~d1kh et- bir Ozne ya da failin davran1~1yla kar~l
kile~iminin bir iiriinii olarak goren me- la~hnnak suretiyle anla~rlabilecegini
kanik gorii~ kar~1s1nda, organik bir soyleyen d1~sal teleolojiye en iyi ornek
doga gorii~iine, biiruniin ideal olarak t Platonun felselesidir. Bun a kar~n1, do-
par~alardan once geldigi ve par~alann gaya birtaklm ama~lar yUkleyen, her
mekanik eylemlerine, etki ve tepkilerine tiirtin kendi ereksel nedeni oldugunu ve
ili~kin a~amarun biitiinde oldugu an- varhklann soz konusu tikel a1na~lanru
layilna dayanan ve dolaytsayla dogada ger~ekle~tirecek ~ekilde davrandiklan-
dt.i.zen ve ama~hhk arayan disiplin. n& savunan ic;sel teleolojiye en iyi ornek
Fail nedenleri temele alan, gelecegi ge~ t Aristoteles ve onun teleolojik yakla~I
mi~ .ve ~imdi aracahg1yla a~klayan me- nu temele alan biyoloji ve felsefesidir.
kanist anlay1~1n tam tersine, ereksel Teoloji, i~te soz konusu iki teleoloji an-
(final, gai) nedenleri temele alan ve ge~ layi~tnl birle~tinnek suretiyle, dogada-
mi~le ~imdiyi gelecek aracdagryla a~Ik ki tiim fenomenlerin her~eyi bilen, gficii
layan; olaylann, nesnelerin, eylemlerin, her~eye yeten iyiliksever bir Tannrun
oznelerin ve biitiin bunlarla ilgili dege_r- erek ve niyetlerine gonderimle a~&klana
lemelerimizin, kendilerine bi~itimiz de- bil~ savunur.
gerlerin yalruzca yonelmi~ olduklan Bu baglamda, Tannrun bir ilk Neden
amac;lar hesaba kattlarak a-;dclan&p hakh ya da l1k Hareket Ettirid olarak degil de,
kdmabilecegini savunan bak1~ a~1, an- Final ya da Ereksel Neden olarak dfi~ii
layl~ olarak teleoloji, dogarun bir amaca
niilmesi gerektigini one siiren ogretiye
gore diizenlenmi~, bir hedefe yonelmi~ teleolojik personalizm ad1 verilir.
veya fonksiyonel olarak diizenlenmi~ teleolojik ahlAk [Os. gai ahldlc; lng. teleolo-
oldugunu kabul eder, dogada ama~hhk gical ethics; Fr. ~thique Ullologique; Al. tele-
ararken, insan varh~ndan hareketle
ologisch ethik). AhiAki eylemin sonu~lan
hemen her~eyin, fail nedenler yerine, run, eylemin degerini ve dogrulugunu
ama~lar, hedefler ve niyetlerle a-;dclana-
belirleyen tek oge oldugunu savunan,
bilecegini one surer.
ahlfHu yasa, odev dogru davraru~ ya da
I
Buna gHre, teleoloji 3 metafizikte, diin-
yaya birtak1m hedef, deger ya da erek- ahlaki yijkiimlillugu, iyiye ya da insan
sel nedenlere gore diizen verildigini; 4 tarahndan arzu edilene tabi kdan ahlak
gorii~ii.
teolojide ise, dfinyadaki her~eyin Tann
taraflndan, insan varhga i~in, insana hiz- Odev kavram1n1n iyi kavram1ndan
met edecek, fayda saglayacak tekilde manhksal olarak bag1msaz olup, bir ey-
diizenlendigini one siiren gorii~e karI- lemin ahiAki degerini belirleyen ogenin
hk gelir. 5 Teleoloji bilim alan1nda, ~ne eylemin kendisinin sonucu oldugu ilke
i~in' sorusuna yan1t vermeye ~ahtan,
ya da odev oldugunu one siiren deonto-
olaylan ereksel nedenlerle a9klayan lojik ahlik anlayt~Indan far kh olarak,
yakla~Im& ifade ederken; 6 epistemoloji- bir kimsenin son derece iyi niyetli ola-
de, insan z ihnirun, olgusal, nesnel ya da bilmekle ya da yiiksek ahlAki ilkelere
manhksal verilerden ~ok, insaron ama~ uyabilmek, odevin sesini dinleyebil-
lan, degerleri ve ~karlan tarahndan mekle birlikte, ahlaki eylemin sonucu-
yonlendirildigini ya da belirlendigini sa- nun ki~iye ve eylemden etkilenenlere
vunan goru~ii; 7 ahiAk alarunda ise, zarar veren kotii ve olumsuz bir sonu~
insan ya~ammdaki tek standart ya da olmas1 durumunda, bir eylemin ahllli
tek oi.;Utiin, odev ya da ahlAk yasasin- bakundan kesinlikle yanh~ olaca~ru,
dan ~ok, deger ve iyilik oldugunu iddia bundan dolay& sonucun daha once gel-
eden yakla~1m1 gHsterir. digini savunan ahl&k anlaya~1.
temelcilik 837

telepai:i [tng. telepathy; Fr. telepathie]. Bir tema~a [ing. contemplation; Fr. contemplati-
kimsenin ba~ka bir kimseyle, duyu or- on; AI. kontemplation]. 1 Genel bir ~er~e
ganlanni, bilinen ba~ka ileti~im ara~la ve i~inde, bir ~eyi buyuk bir dikkatle,
nn1 kullanmadan ileti~im kurmas1. uzun uzun ve o ~eyin ~ekicili~ne kapb-
Telesio, Bernardino. 1509-1588 ylllan ara- rarak seyretme eylem ya da faaliyetine
sanda ya~ama~ olan italyan filozofu. verilen ad.
Temel eseri: De Rermra Natura Juxta Prop 2 Metafizikte, bizzatihi du~urunek ve
rio Principia [~eylerin Kendi ilkelerine anlamak ic;in ger~ekJe~tirilen du~unme
gore Do~as1 Haklonda). faaliyetinden olu~an ve bireyin en yuk-
Ozellikle metodolojisi, hararetle sa- sek kapasi tesini tam olarak ger~ekJe~tir
vundu~u tumevanma dair du~unceleri mesinin sonucu olan hazla belirlenen
ve bilimsel e1npirizmi ile Francis Bacon ya~am hirune i~aret eden tema~a kav-
ve Galilei'yi derinden etkilemi~ olan raml, 3 epistemolojide, bilgiyle, bilgilen-
tTelesio, varhk goru~unde u~ ayn ilke me ya da du~unme faaliyetiyle e~an
kabul etmi~tir. Bunlardan ildsi, cisimsel lamh olan bir terim olarak ortaya 9kar.
olmayan etkin ilkeler olarak sacak ve 4 T ema~a, gizemcilikte ise, bireyin,
so~uk, u~uncusu ise cisimsel ve edilgin kendi bireyselli~ini yitirip, bilginin nes-
olan maddedir. Ona gore, s1cakhk hare- nesiyle tumuyle ya da k1smen birl~ip
ketin ve hayahn kayna~l, so~uk ise ol- ozde~le~mesi durumunu gosterir.
mezli~in ve sukunetin nedenidir. Bede- temel [Os. estis, umin; tng. foundation; Fr.
nin ve cismin temelini meydana getiren fimdement; Al. fondarnent]. 1 Genel ola-
madde ile cisilnsel olmayan ilkelerin rak, bir ~eyin uzerinde kuruldu~u, ken-
miktan ne artar, ne de azahr; bunlar disiyle temellendi~i ~ey ya da yap1. 2
birbirlerine kar~1 ustunluk kazanmak Ahlak, hukuk, e~itirn turunden disiplin-
i~in mucadele ederler. lerin, matematik, manbk turunden bi-
telos. Yunanca hedef, erek, ama~ anlaml- limJerin kendisine dayand1~1 ilkeler,
na gelen terim. varsayda~1 dayanaklar burunu. Butun
Bir sure~, eylem ya da i~lemin nihar bir sistemin, do~u onermeler kumesi-
terim ya da hedefini, bir geli~me ya da nin kendisinden ~akh~, turedi~i genel
de~i~menin kendisine yonelmi~ oldu- onerme. 3 Epistemolojide, bilginin ken-
~u sonsal ama~ ya da tamamlanma~hk disine dayand1nlda~I ozne ya da zihin.
halini tan1mlayan terim olarak telos 4 Daha ozel olarak da, Marksist o~reti
Yunan ahlak goru~leri ve felsefesinde ol- de, insan bilincinden tumuyle ba~amsaz
d u~u kadar, Yunan biliminde de onemli olarak varolurken, toplumun ekonomik
bir rol oynam1~hr. Buna gore, bir insan yapasuu, maddf uretimin kendisini mey-
varh~1n1n amaCJ mutluluk ya da iyi ya- dana getirip, 'maddf uretim gu~lerinin
~amd11; i~te onun eylem ya da genel ola- belirli bir geli~me evresine tekabul eden
rak tum faaliyetlerine bu telos 1~1~1nda urelim iJi~kilerinin toplama'.
de~er bi~ilmelidir. temelcilik [ing. foundAtioMlism]. 1 Genel
Yunan du~uncesinde bu durwn yal- olarak, bilginin son ~ozumlemede,
ruzca insan varhklan i~in de~il, fakat ba~ka bir hakhlandarma veya teJnellen-
canh cansaz tum di~er varhklar i~in de meye ihtiya~ duymayan temel inan~lara
ge~erlidir . Telos, varhklilnn davrant~ dayand1~1n1 savunan o~reli. 2 Orta~a~
ve ili~kilerinin kendisiyle de~erlendiril da tum temellendinne ve me~rula~h
mek durumunda oldu~u hedef ya da runlann nihai temeli olan Tann'run, mo-
ama~br. Platon'un felsefesinde bu ama~ dem donemde arb plana itilmesiyle
ya da telos, insan varh.klanyla do~al birlikte, Tann'I\U\ b~altt~ tahta bilinci _
nesnelere a~k1n bir ama~ veya gu~ iken, veya modem ozneyi oturtan gorii~.
Aristoteles telosu duyusal bir varh~an Bir ki~inin inan~lannm genelde ba~ka
kendi ic;kin formuyla tarwnlar. inan~larla temellendi~i gozleminden. ve
838 temel Onermeler

bunun da sonsuz bir geriye gidi~e yo! inan~lar kiirnesi biitiiniin bir par~asuu
a~hl';l kabuliinden hareketle geriye gi- rneydana getirdil';i siirece ternellendiril-
di~ten kendi kendini hakbland~ran bir rni~ veya hakh labnrn1~ olduj';un u sa-
ternele ya da her tiir ku~kudan ba1';1~1k vunan tutarhhkfhkhr.
olan bir Ierne! inanca eri~rnek suretiyle temel onermeler [ing. basic statements; Fr.
salamlabilecej';iru savunan ternelcilil';in, propositions tltnrentaires). Doj';rularna ya
biri Descartes'm ego cogitosu veya da dii- da yanb~larna siirecirun kendilerinde
~iinen tiznesi, dij';eri de lngiliz ernpiriz- son bulduj';u tinerrneler; rnanhk~1 poziti-
minin zihin gtirii~ii olrnak iizere iki ayn vistlere gore, ernpirik bilginin ternelini
versiyonu vardir. olu~turan tinerrneler, dolayrns1z dene-
2-a) Tiirn bilgi iddialarmm deneyirne yimin verilerini, yahn gtizlern verilerini
ili~kin bilgiye dayandl';m, tecriibenin betirnleyen ve esas i~levleri gene! hipo-
bilginin 'tcrnel'i olduj';unu, deneyirnin tezleri test etmek i~in ara~lar saj';larnak
boyle bir terneli halihaz~rdaki tecriibele- olan tinerrne tiirleri.
rirnle ilgili inan~lar yanh~tan ba1';1~1k Bu tiir Ierne! tinerrneler rnanhksal ola-
olduj';u ve deneyirn alam fiziki diinya- rak ayn bir tiir rneydana getirir. Protokol
dan ayn ve yalmzca benirn niifuz ede- onenneler ya da ilkel protokol onenneler
bildil';irn bir alan olduj';u i~in saj';laya- olarak da adlandmlan Ierne! tinermeler-
bildil';ini savunan lngiliz ternelcilij';i, le ilgili olan belli ba~h sorular ~unlar
zihnin Ierne! olduj';unu, zihnimle ilgili d~r: 1 Ternel tinermelerden olu~an ayn
inan~lann kendi kendilerini ternellendi- bir tinerrneler s1mh var rn1d1r? 2 Varsa
ren bir yap1da olduj';unu tine siirer. ej';er, bu tinermelerle deneyirn arasmda-
2-b) Descartesa ternelcilik ise, kesin ve ki ili~ki nedir? 3 Ternel tinerrneler, ki~i
a~1k bilginin tarh~drnaz, saj';larn terneli nin i:iznel deneyimlerine mi, yoksa her-
olarak ego cogito'yu, dii~iinen tizneyi kes tarahndan gtizlernlenebilir olan
gtiri.ir. Bu ba~lamda Kartezyen temelci- olaylara ili~kin betirnlemeler midir? 4
lik, tiim hakikatin ternelini dii~iinen, ta- Bu tinerrneler, yanh~ olarnayan, yanh~
rafsz ve nesnel tiznede bulma tavnm olduj';u gtisterilerneyen, kendilerinden
dile getirir. ku~ku duyularnaz tinerrneler rnidir?
Ternelcilil';e gore, ego cogito saf ak1l olup, Bu sorulara verilen farkl1 yamtlar d-
hakikate gtitiiren yolun saj';lam ve tarh- ~mda, Ierne! tinerrnelerin rolleri ya da
~drnaz ~Ia~ noktasm1 olu~turur. <;:iinkii i~levleriyle ilgili olarak da farkl1 gtirii~
o, tarihten, kiiltiirden, baj';larndan yabt- ler tine siiriilrnii~tiir. Omel';in, t Ayer
lal\ml, kendisini hayal giiciiniin, gele- Ierne! tinermelerin i~levleriyle ilgili ola-
nej';in, insani giidiilerin, ideoloji, tinyarg rak, bu tinermelerin bireyin bilgisi i~in
ve dej';erlerin sultasmdan kurtarrru~ ta- bir Ierne! ya da dayanak olrna i~levi gtir-
rafsiZ ve nesnel bir varhkhr. Hakikatin diil';iinii savunrnu~tur. Neurath'a gore
terneli olan tarafs1z tizne, yarn rnaterna- ise, Ierne! tinermeler, bireyin bilgisinden
tiksel dii~iinen ak1l, ternelcilikte, ~u ~ok, intersiibjektif olarak iletilebilir ve
halde bilirnsel bilgirun dayanaj';1, doj';al test edilebilir olan nesnel bir bilgi i~in bir
alanla toplumsal alarun rnaternatizasyo- Ierne! olu~turur. Buna kar~m, tSchlick
nunun terneli yapdu. Doj';a bilimlerini, Ierne! tinermelerin bilirnsel tinerrnelerin
doj';aya ili~kin bilgiyi tiznede ternellen- doj';rularuna ara~lan olduj';unu, tPopper
diren boyle bir anlay~ Descartes'tan ise, onlarm suurlanm~ genellerneler
k1sa bir siire sonra da, pozitivizrnde sos- ya da hipotezleri test etmek i~ vazge91-
yal fizik ya da sosyolojiye doj';a bilirnleri rnez ara~lar oldu~u tine siirmii~tiir.
araahl';yla bir Ierne! saj';larna giri~irni temel ve iistyap1 [lng. base and superstruc-
i~inde olacakbr. ture; Fr. base et super-structure; AI. basis
Ternelcilil';e kar~1t olan gtirii~ ise, ilk und uberbau). Marksizmin ve Marksist
kez olarak Peirce ve Dewey tarahndan sosyologlarm ekonorniyle (Ierne!) dev-
tinerilrni~ olan, bir inancm tutarh bir let, aile yaplSI, toplumdaki hakim ideo-
temsil 83~

loji (ustyap1) aras1ndaki ili~kiyi konu genel iridenin sadece milletin temsilcile-
alan analizleriyle, toplwnun ekono1nik riyle vucut bulabilece~ini ve yauuzca bu
yaplstrun devletle toplumsal bilincin vekillerle ifade edilebilecegini one suren
varhg1n1 ve ~eklini belirledigi tezlerin- ulusal egemenlik teorisine tonsil teorisi
de kullandLklarl benzetme. denmektedir.
Dstyapuun ozerk ve bag1ms1z olmay1p, Modem du~uncenin en onemli kavram-
kendiliginden ortaya ~Ikmad1g1n1, tam lanndan biri olan ve ozne~nesne, temsil
tersine i~~i, uretim ara~lan ve i~~inin eden temsil edilen, gosterge-gosterilen
urununu kendine mil eden patrondan ikiligini varsayan temsil kavram1 ilk kez
olu~an ve bu u~ ogenin degi~ik birle- olarak tNietzsche tarahndan sorgulan-
~imleriyle farkbhk gosteren ekonomik mi~hr. Politikada demokratik temsile
yap1 ya da temele dayand1g1n1 dile geti- inanmayan, epistemolojik nesnellik ko
ren benzehne, temelin ya da altyapLNn nusunda fazlas1yla kotumser olan Ni-
dQgasl degi~ince, ustyaplnln da ayru etzschenin demokratik temsile kar~t
~ekilde ve ol~ude degi~ecegini dile geti- ~1kmas1nm esas nedeni, onun bu tarz bir
rir. Buna gore, feodalizmin siyasi yap1s1 temsilin toplwnda say1ca ~ok olan gu~
tkapitalizmin politik yapiSindan farkb- suz ve vasati bireylerin gu~lu, yarattc1
hk gosterir, zira bu iki ayn yap1n1n eko- ve olagand1~1 bireyler uzerinde tahak-
nomik temelleri birbirlerinden tumuyle kum kurmalanna imkAn sa~lad1g1 inan-
farkhd1r. Cldtr. OzellikJe resimsel anlam teorisi
Bununla birlikte, ozellikle Marksizmin baglanunda temsilin dogasl uzerinde
yogunla~an tWittgenstein da, dilsel go-
20. yuzy1hn ikinci yar1s1ndaki geli~me
sine ko~ut olarak, temeli salt maddi ure- recilikle dilin indirgenemez ~ogulculu
~nun bir ~eyi, bir ger~ekli~ temsil et-
timden, ekonomik ili~kilerden ibaret
gormeyen, temelin iktidar ve ideolo jik meyi iml<ins12 hale getirdigini sayler.
ili~kileri de ihtiva ettigini soyleyen ve
Ayn1 ~kilde, temsil pratiginin son 300
ytlhk tarihini inceleyen tFoucault, 17.
temcl-ustyap 1 ili~kisini yeni ba~tan ta-
yuzyll ile 19. yuzy1l aras1nda temsilin
nunlayan farkb goru~ler ortaya ~1km1~
yansLz, nesnel, bilin~li ve evrensel bir
ve temelin ustyap1 mutlak olarak belirle-
du~unce oldugunu, fakat onun, 19.
digi ortodoks goru~iinde onemli degi-
yuzythn ba~1ndan i tibaren, ozne olarak
~iklikler ya~anm1~hr. En az1ndan Louis
insan1n dogu~uyla birlikte, karma~lk
tAllthusser, ustyaptnln kimi unsurlan-
la~p belirsizleti~ni one surer. Temsi-
nm goreli ozerkliginden ve onlann te-
lin ozne ve nesnesi arasmdaki ikilik
meli etkileyebihne kapasitelerinden ha- kayboldu~unda, onun oznesi ve nesne-
raretle soz eder.
si ayn ve baguns1z olmay1p, Slla sooya
temsil [ing. represenbltion; Fr. repr~tntion]. baglanhh hAle geldi~i zaman, Fouca-
1 Genel olarc~k, bir nesnenin (saz gelimi ulfya gore, basit-, dogal-, ve sahici-
bir kavram, ki~i ya da zamarun) yerine olmayan bir temsil ortaya ~hr.
bir ba~kas1ru koyma, ge~irme veya Postmodemistler de i~te bu temelden
ikame etme. 2 Bir ~yin, bir olgunun ya hareketle, temsilin stkJa, aldaba, say
da nesnenin, d1~sal bir ger~kligin g1s1z ve tahrif edici oldu~unu one SU-
ba~ka bir duzlemde, dil ya da du~unce rerler. Temsil, onlara gore, hem siyasi,
de, aynen hi~bir anlam veya i~erik kaybt hem de sosyal, kulturel, epistemolojik
olmadan yans1hlmas1, betimlenmesi. 3 ve dilsel anlamda, keyfi bir ~eydir.
Biraz daha ozel olarak da, gOstergelerin Temsilin kotu ve tehlikeli bir ~ey oldu-
anlamlanrun yerine ge~irihnesi. 4 Siya- gunu one surerken, onu hikimiyet ve
sette, bir kurwnWl, bir toplulugun, sos- tahakk umle ozde~le~tiren postmoder-
yal bir grup ya da s1rufm sozculu~unu nistlere gore, aldatla, mekanik ve sah-
yapma, onlar adma, ~1karlann1 koruma tekarca olan temsil, sadece ~arpltmaya
amac1yla hareket etme. Bu baglamda, i~aret eder.
840 teodise

teodise [Os. felsefei ilohiyo;e; !ng. theodicy; insan ya~am1run anlanUiu, vah yin veri-
Fr. tl!l!odicee; AI. theodicee]. Teolojide, lerine da anarak incele en disiplin.-
Tann'run dtinyay yarabrken adil dav- Yirl verilerine dayanar tannsa
randlgliil iddia eden ogreti, ya da diin- degi~mez, ezeh-ebed ya da Ideal dunya
yada varolan kottiltik olgusunun dogur- ile fiziki dtin ya arasmdaki iii~ kinin ne
dugu ku~kular kar~ISUlda, iyi, yarahcl oldugunu arahran, Tann'mn oztinti,
ve sorumlu bir Tann'nm varolu~unu, varhg1ru ve iradesini ifade ebneyi am!~
faaliyetini ya da karaklerini hakh klima layan aisiplin,;...Tann'ya d':!}'ulan inanCI
problemi, ve nihayet, tannsal kayra ya tutarlnre anlam!I bir bic;imde yorumla-
~

da inayetin ger~ekligini, kottiltiklere may venakh kiimay ama~layan ara~-


ragmen, kotti ve kottiltigtin varolu~u hrma alaAI. -
kar~smda koruma tavn i~in kullamlan Dini gruplann ya da dti~tintirlerin
teknik terim. Tann'yla ilgili inan~lanndan ya da og<e-
Terimi Yunanca 'Tann' ve 'adalet' anla- tilerinden olu~an btittin olarak teol~
mma gelen theos ve dike sozctiklerinden ara~t1rmalannda yalntzca &a J!aya~'
ttiretmi~ olan tLeibniz, dtinyada hi~bir dogal teoloji ve sistemini oluturur en,
kottiltik olmasayd bile, dtinyanm yine, vah yi temele alan vahye dayalr teoloji ola-
yarat1lm~ oldugu ~ekliyle ve Tann gibi, rak ikiye iJLrihr._ --
kendi varhgmm kaynag1 olamad1gi i~in, leori. [Yun. theoria; Os. nazariye; ing. t/Je-
yetkinligin uzagmda olacagm1 savun- ory; Fr theorie; AI. theorie). Olgulardan
mu~tur. 0 tkOttiltik problemini, kottilti- hareketle, ~eyleri birbirleriyle olan ev-
gun ger~ek bir ~ey olma}'lp, yalruzca rensel ve ideal ili~kileri i~inde kavrama-
olwnsuz bir ~ey, yani iyili~ yoksunlu- run iirtinti olan kapsay1c1 gorti~; bilim-
gt oldugunu soyleyerek ~ozmeye ~ah~ sel bir bilgi sistemi i9,nde, konusunun
mi~Ilr. bir boltimtine ya da tamanuna ili~kin
teokrasi [Os. saltana II ilahiyye; ing. theoc- olarak sistematik . bir gorii~ geli~tiren
racy; Fr. theocratie; AI. theokratie]. 1 Tann soyut, genel ve a~klaylCI ilke; doga
anlamma gelen Yunanca theos stizcti- veya toplwndaki diizenlilikleri ifade
guyle, gti~, iktidar anlarruna gelen kratos eden, kendisine dayamlarak fenomenle-
sozctiklerinin bir birl~iminden meyda- rin a~lklandlgl, fenomenlere dair onde-
na gelen ve Tann'mn tek yonetici, mul- yilerde bulunuldugu, dogru kabul edi-
lak bir kudret sahibi biricik varhk oldu- len hipolez veya yo rum.
gu, iktidann Tann'dan geldigi ve bu Gozlemlenebilen ve Ol~tirnlenebilenin
iktidar ya da gtictin, yalmzca Tann'run otesine ge~en, dtin ya ya iii~ kin a~lklama
yerytiztindeki el~isi larafmdan kullarul- ve yorum olarak leori, olgular dtinyas-
digl inancma da yanan siyasi loplum dti- ru sistematik bir bi~imde anlama i.Jnk3ru
zeni. veren kavrarnlan dtizenleyen birbirleri-
2 Tann anlarruna gelen Yunanca theos ne bagii tarumlar ve ili~kiler obeginden
sozctiguyle kan~1m anlamma gelen kra- meydana gelir. Doga bilimlerinde teori-
sis sozctigtintin bir birle~iminden mey- lerin ger~ekte hipotetikcrdedtiklif sis-
dana gelen ve farkh lannlara lapuunaya ternler olduklar1, bu sistemlerde tiim-
i~aret eden terim. 3 Daha ozel bir an- dengelim zincirlerinin birtak1m ytiksek
lamda ise, tYeni-Piatonrulukta ruhun ilkelere bagh bulunduklan, bu sistem-
Tann'yla tema~aya dayah temas1 veya lerin kendilerinin de, deney yoluyla
birle~imi i~in kullandan lerirn. dogrulanabilen veya ~iirtittilebilen goz-
teoloji [Os. ilahiyat; ing. theology; Fr. lem onermelerine bagh oldugu savunu-
thiologie; AI. theologie). Dine Uj~kin nlgu lur. Bu gorii~e gore, gozlemden teoriye
y_c fenomenleri kony alan ve dinle ilgili gidi~ ttimevanm, teoriden gozleme,
Qlarak genis )<apsamh bir senteze ulat_ a~1klama ve ondeyiye ge~i~ de ttimden-
gelim yoluyla olur.
-
Dli!Yl ama,layan disiplin. Tann'y ve
teorik 841

Buna kar~1n, sosyal bilimler soz konu- gozlef!'l. terimleriyle teorik terimler ara-
su old ugunda, daha farkh teori gorii~le stnda keskin bir aytnan yapan mantlk~a
rinden soz etmek miimkiindiir. Bazdara- empirizm, gozlemin teoriden kesinlikle
na gore, 1 teori sosyal dunyayla ilgili ba~uns1z oldugunu one siirmii~tur.
genelleme ve sliUflamalardan ba~ka hi~ Soz konusu pozitivist gozlem teori ayt-
bir ~ey degildir. Bu ~er~eve i~inde teori- nmtnt sorgulayan ve teorik birtaksm
ler nisbeten san1rh bir fenomenler ala- kabullerde bulurunadan gozlem yap-
ntyla ilgili genelletnelerden ba~laytp, bir manJn imkans1z oldu~nu, gozlemlerin
biirun olarak toplum ve tarihe dair genel bu kabullerin yansatttklannl soyleyen
ve soyut a~llday1c1 modellere kadar uza- Paul tFeyerabend, Hanson ve Thomas
nabilirler. 2 Diger bir gorii~e ya da pozi- t Kulm gibi bilim filozoflan, him goz-
tivist yakla~rma gore, teoriyi olu~turan lemlerin, dunyaya algtlama tarzlannuz
tum teorik onenneler test edilebilir em- dilsel, kiilturel farklaltklara bagh bulun-
pirik onermelere indirgenebilir olmah- dugu veya gozlemle teori arasmda aya-
dtr. 3 Marksist gorii~ ise, teorinin, her ne nm yapma te~ebbusleri ba~ansazhga
kadar dolaytmsl2 olarak gozlenemeseler mahkum oldu~ it;in, teori yuklii oldu-
de, sonu~larda ortaya ~lkan, nedensel gunu iddia ederler.
mekanizma ve siire~leri ke~febnek sure- teorik [Os. nJZZJUi; ing. theoretical; Fr.
tiyle fenomenleri a~lklamak durumunda thtoretique; AI. theoretisch). 1 Tecrube edi-
oldugunu one surer. lene, gozlemle ilgili olana kar~tt olarak,
Bu baglamda, topluma dair teorilerin en dii~iince, teori, hipotez veya bilimsel
genel ve soyutlanna, Marksizm, yapasal- yasa ile ilgili olan; 2 eylem veya uygula-
ahk, ionksiyonalizm, yaptsal fonksiyo- mayt goz online almadan, salt bilgi ve
nalizm benzeri bakJ~ a~alarana toplum tf- spekiilasyon ile ilgili bulunan; 3 ger~ek,
orisi adt verilir. Ayn1 ~er~eve i~inde, somut, elle tutulabilir olanan tersine, yal-
toplumda neyin do~ru, neyin yanlt~, ruzca fikir alaruru ilgilendiren, soyut bir
neyin adil ve neyin adaletsiz v. b. g., ol- tarzda ele ahnan; 4 pratik veya yapalma-
du~na dair onerme ya da hipotezler bii- st gerekeni degil de, fenomenleri, dogal
tiinune norntatif teori denir. olgulan konu alan genellemelerle ili~kili
Buna kar~tn, sosyal ya da toplumsal bi- olan it;in kullantlan niteleme.
limlerde,mantJ..ksal-tiimdengelimsel yon- Bu baglamda, teorik bilgi ya da ara~br
temlerle elde edilmi~ olan formel, soyut maya yonelen, birtakun hakikatlerin pe-
teoriye kar~tt olarak, deneysel ara~hr ~inden ko~an akla teorik akrl adt verilir.
ma yoluyla elde edilmi~ verilere daya- Eylemle, ahlAki ve dinl kurumlar Ia ilgili
nan teoriye, temellenmi~ teori ada verilir. olan pratik akl la kar~tt olarak, salt bil-
Deneysel malzemesi bol olmakl a birlik- giyole, bilimle ilgili olan, bilmek i~in bil-
te, teorik ~er~evesi za)'lf olan teoriyle, meyi ve ogrenmeyi ama~layan ak1l,
formel ve teorik yonii gu~lii olsa da, de Aristoteles'te olan1n, oldu~undan ba~ka
neysel temeli olmayan teorinin tam orta- ttirlii olamayanan bilgisine yonelen ve
stnda yer abp, bu ikisi arasandaki bo~lu belli bir bilgi, onerme ya da iddiayla so-
gu gidenneye yarayan teori tiirii olarak nu~lanan faaliyeti Kant'ta ise entellektii-
temellenmi~ kuram, a~tn empirizme ol el ya da bilimsel bilgiyi kuran akd diye
dugu kadar, kavramsal diizeyi olduk~a tan1mlarun1~hr. Ote yandan, de~erle
soyut olan bu yuk teoriye bir tepid olacak veya olmast gerekenle ilgili olan felsefe
~ekilde tarumlarunt~hr. til rune teorik felsefe deiunektedir.
Ote yandan, teoriye ba~b olan, gozlem- Buna mukabil, gozlemlenmeyen, fakat
lenen veya kaydedilen ~eyin teorik bir varoldu~u sonucuna ula~zlan varhk ya
yorumunu bir ~ekilde ihtiva eden goz- da nesneye, varoldugu kabul edilen,
lem, teori yuklu gozlem diye ge~er. Bu varolu~u varsaydan, ve gozlemlenebi-
ba~lamda, gozlem onermeleri ve teori, . lir fenomenleri ac;Uclama faaliyetinde,
842 teorik egoizm

ac;tklaytc! bir sistemin temei ogesi yapt- n1 dile getiren ttflet,ilige gore ise, teorik
lan varhk ya da kendili~e leorik yap1m terimlerin bir ~eye kar~1hk geldiklerini,
adt verilir. ger-;ekten varolan bir ~eye gonderiln-
teorik egoizm [ing. theoretical egoizm; Fr. de, atlfta bulunduklann1 varsaytnamtz
egoisrne th~oretique; AI. theoretiscll egois- gerek1nez.
"' us]. tOznel idealizm ya da tekbencilik teoriye goreli varhk anlay1~a [ing. doct-
olarak da adland1nlan ve ki~inin, yal- rine of being relative to theory; Fr. doctrine
tuzca kendi i-;kin kiiresini, kendi zilmi- de I' itre relative il Ia tlreorie ]. t Analitik
nin i-;indekileri bilebildi~i, bilgisi kendi felsefe gelene~i i-;inde, W. V. 0. Quine
varh~1n1n -;~itli hallerinin bilgisini a~a taraf1ndan one siiriilen varhk anlay1~1
Inadt~l ve dolaytslyla ba~ka varhklann i-;in kullantlan deyim.
da varold u~un u one siirebilmek bakJ- Buna gore, +Quine, kavramla bir yiikle-
lntndan ge-;erli bir dayana~1 olmad1~1 tnin ifade etti~i ~yin anla~tlmas1 duru-
i-;in, mantlksal olarak varoldu~unu munda, varhk kavramt diye bir kavra-
iddia edebilecegi tek varh~1n, kendi bi- mln olmadt~nl, varh~m ger-;ek bir
reysel beni oldu~unu ileri siiren o~reti. yiikleme kar~d1k gelmeyip, yaln1zca bir
teorik lerim [ing. tlreoretical term; Fr. terme niceleyici oldu~unu, altmdan bir da~m
theoretique; Al. theoretisch tenn). Atomalh var oldu~unu soylemenin alhn ve da~
par-;ac1k, quark, dalgalar benzeri goz- kavramlanrun bir nesne taraflndan or-
lemlenebilir olmayan ~ey, ozellik ya da neklendi~ini soylemekten ba~ka bir
ba~1nhlara gonderimde bulunan terim. ~ey olmadJ~lnl, varhkla ilgili tiim soru-
Teorik terimlerin ahf yapt1~1 gozlemle lann niceleyicilerle ilgili sorulara indir-
nemez, ama etki ya da eylemleri bilim- genebilir oldu~unu dile getiren analitik
sel teorilerde betimlenen; gozlemlenebi- felsefenin bu anlayt~lna, gorii~iin var-
lir ~ey ya da siire-;leri a-;Lklamak i~in hk problemine hi~bir ~oziim getirmedi
varolduklan varsaytlan ~ey ya da ken- ~i gerek-;esiyle kar~1 -;kml~tlr. 0, bu
dilikler soz konusu oldu~unda, u-; ayrl tavnrun bir sonucu olarak da, dili, giive-
goru~ ya da yakla~1m1 birbirinden nilir ondeyiler ortaya koymak suretiyle,
aytrd etmek gerekir. Bunlardan 1 realist tecrubemizi diizenlemeyi a1na-;layan bir
yakla~rnz, teorik terimlerin, orada olan, ti.ir teori olarak gormek gerekti~ini dile
dunyada ger-;ekten var olan ~eyleri gos- getirmi~ ve varh~m teoriye ba~h ve go-
terdiklerini, teorilerin ger-;ekli~in nas1l reb oldu~unu belirtmi~tir. Bu -;er-;eve
gorundii~iinii dile getirdikJerini savu- i-;inde, meleklerin ya da fillerin, onlara
nur. Realist yakla~Jma gore, bundan gerek duyan teoriye goreli olarak varol-
farkh bir yakla~1m, bilimsel teorilerin duklan soylenebilir.
ger-;ekte goriinil~leri a-;tkladl~l inancl- Quinetn bu o~retisine g6re, neyin va-
na ters dii~er. roldu~unu belirleyen ~ey, teoriden ba-
2 Bir teorinin, gozlem onenneleri top- ~lmstz nesnel bir ger-;ekli k de~il de, te-
larrundan -;lkan bir yap1 oldu~unu sa- orik ya da kavramsal -;er-;eve olup, en
vunan tindir gen1ecilige gore ise, teorik onemli konu, teorinin do~rulu~udur.
terimlerin at1fta bulund uklan, i~aret et.. Teorinin do~rulu~u soz konusu oldu-
tikleri ~eyler, ger-;ekte, kendilerinden -r- ~unda, pragmatist bir yakla~nn sergile-
ka~ndtklan gozlemlerden hareketle yen Quine, bu gorii~iiyle ontolojik go-
kurulmu~ olan 'mantlksal yap1mrlard1r. relili~in savunucusu olmu~tur.
3 Ote yandan, teorilerin bir gozlemden leozofi [Os. rmirifeti umuru ilahiyye; tng.
ba~ka bir gozleme get;rneye yarayan theosophy; Fr. theosophie; AI. theosophie].
iletler olduklartnl, onlan belirleyen tek Do~as1ru, oziinii tam ve eksiksizce a-;k-
de~erin ondey_i gilcil olup, teorilerin bu lamaya -;ah~h~t Tanrt'y tanJmayt, insa-
giicii, bizi gozlemden ahp teoriye goru- nln evrendeki yerini belirlemeyi, ya~am
ren manhksal ili~kilerden kazandtklan- ve oliim bilmecelerini -;ozmeyi ve ruhun
terkedilmitlik 843

Taru1 ile birle~inceye dek yiiksebnesini Buna gore,' Ahmet' ya da '~u masa' gibi
sa~lamay1 ama~layan, bu ama~ ~er~eve tek;l bir terim, d1~ dunyada varolmak
si i~inde, ~k biiyiik ol~ude sezgisel bir i~in kendisinden ba~ka bir ~eye ihtiyac;
bilgiye dayanan ve kendisini Tann tara- duymayan bir varh~1 ya da nesneyi gos
flndan ilham edilmi~ bir ogreti olarak teren, ve kategorik bir onennede yalniz-
sunan disiplin. tPhytagoras~dlk, tYeni ca ozne konumunda bulunan terimdir.
Platonculuk ben:zeri matematiksel veya Buna kar~1n, 'insan' gibi genel terim ise,
bilimsel temellere dayand1nlmak iste- d1~ diinyada varolan bir~ok bireye uy-
nen her liir felsefi tgizemcilik. gulanabilir olup, kategorik bir onenne-
tepke [Os. fiili miin 'akis; ing. reflex; Fr. de 'insan akdh hayvandlr' ome~inde
reflexe; Al. reflex]. Canb bir varh~1n be- oldu~u gibi, he1n ozne ve, 'Ahmet in~
lir li bir uyaran kar~ISinda gosterdi~i sand1r' onermesinde oldu~u gibi, hem
davran1~sal tepki. D1~tan gelen bir de yiiklem konumunda bulunabilen bir
uyararun, kurulu birtak1m ba~lantalar terimdir.
yoluyla, otomatik bir bi9Jnde, kendisine 3 Ozel bir bilgi ya da faaliyet alan1na,
ozgii bir tepki do~urmasindan olu~an uzmanhk dahna ozgii, sozliik anlanu
sinirsel fenomen. Belli bir uyarana ba~h di~lnda ozel bir anlaml olan sozcuk.
olarak ortaya ~1kan ve adale kasdmas1 Burada terim, belli bir bilim ya da sanat
gibi hareket ve salg1 gibi tepki yol a~an, dahnda kullarulan ve tek, de~i~mez ve
irldi olmayan sinin~el faaliyet. ozel bir anlaml olup, soz konusu disip-
Tepke, kendiliginden tepke ve ko~ullu linin alaruna ve konusunu belirleyen
tepke ol"rak ikiye ayr1hr. Bunlardan ken kavraJrun dilsel kar~1h~1 olarak tanim-
dili~inden ve ko~ulsuz olarak ger~ekle lanabilir. 4 Ve nihayet, terim materna
~n tepke tiirti, hayvanlarda dogu~tan tikte, bir fonksiyon, dizi, kume ya da
olan ve sinir sisteminin yap1S1na ba~h toplamln tek tek her uyesini ifade eder.
olan tepkedir. Buna kar~1n, Rus bilim terimciler [ing. terminists; Fr. tenninistes].
adam1 Pavlov tarafmdan bulunan ko~ul Orta~a~ felsefesinde, ~ok uzun bir
lu tepke, yeni bir uyaran ve sinirsel bir donem boyunca egemen olan kavram re-
faaliyet arasmda sonradan kurulan ba~ alizminin ard1ndan, onii~lincii yiizyddan
lanhya, d1~tan gelen belirli bir uyarana itibaren gii~ kazanan Ockhama hareke-
kar~1 gosterilen tepkenin daha sonra tin bir par~as1 olarak, terimlerin, ontolo
kayd1nlarak ba~ka bir tepkeye gosteril jik boyutuyla de~il de, manhksal statiisii
mesi durumuna kar~1hk gelir. Buna ve i~leviyle ilgilenen; felsefenin, sentetik
gore, ko~ullu tepke bir sinir sisteminin de~il de, analitik, spekiilatif de~il de,
tekrarlanan deneyler sonuCWlda, kendi el~tirel olmas1 gerekti~ini one suren
do~al, ozgiin uyaranma de~il de, bu mant1kt;1 ve du~unurlere verilen ad.
uyaran1n yerine ge~irilmi~ olan ba~ka Terimcilerin ba~mda, hi~ ku~ku yok ki
bir uyarana kar~ll1k veren otomatik re- terim manh~uu kurucusu olan Ock
aksiyonundan ba~ka bir ~ey degildir. hamb William gelmektedir. Terimin
terim [Yun. horos; Os. tdbir, rstdah, had; onerme i~indeki ~levini analiz eden
ing. temr; Fr. tmnc, AI. ternr, wort, ausd- terim manh~1n1, o daha sorua kendi
ruck)l Genel olarak, anlamla yiiklenmi~ tnominalizmiyle birle~tirecek ~ekilde,
olan sozciik ya da deyim. Kavram1 dil- empirist ve kavramc bir do~rultuda ge~
sel veya fonetik yonden ortaya koyan, li~ tinni~ tir.
kavraJrun anlarrun1 bildiren kelime. 2 terkedilmitlik [ing. abandonment; Fr. aban;.
Klasik manttkta, iki bil~enden meyda- don]. tSartre gibi ateist varolu~~ulann
na gelen kategorik bir onennenin ozne temel kavram ya da dii~iincelerinden
ya da yiiklemi olarak goriinen kavram. biri. Tann varolmad1~1 i~in, Sartre'a
Terim, bu ~er~eve i~inde tekil ya da gore, insarun Tann tara&ndan onceden
genel terim olarak kar~Imtza ~1kabilir. belirlenmi~ bir ozu de olamaz. tnsan,
844 terminoloji

yalruzca vardn, kendinden onceki bir kendisi de birtaknn felsefi konu ve a-;Ik
modele, bir tasla~a, bir oze gore ve belli lamalar ortaya koymu~tur. Tann'nm va-
bir ama-; gozetilerek yaratllmam1~t1r. rolu~unu, yaratlklarmdan ve eserlerin-
insan oncelikle varolur ve kendisini den hareketle bilebilece~imizL Tann
daha sonra taJUmlar. Tann varolmadl- karuhm1zm deneyimsel bir temeli olma-
~ma gore, ya~amda nesnel de~erler de Sl gerekti~ini one stiren Tertullianus,
soz konusu olamaz ya da ya~amm bir yine O'nun yaratllmam1~ olu~undan,
anlam1 yoktur. $u hlilde, insan dunya- O'nun yetkin oldu~u sonucunu -;Ikarta-
ya flrlatllan1~ ya da terkedilmi~tir. 0, bilece~imizi iddia etmi~tir. 0, Stoaclla-
yol gostereni olmad1~mdan, kararlanm . nn etkisiyle, varolan her~eyin, Tann da
kendi ba~ma vermeli, do~ruyu yanh~ dahil olmak tizere, cisimsel oldu~unu
tan kendi 1jabas1yla aymnahd1r. one stirmti~, orne~in Tann'run corpus
terminoloji [ing: tenninoiOglJ; Fr. tcrmino- sui generis, yani kendisine ozgu tiirden
logie; AI. terminologie]. 1 Bir disipline, bir cisim oldu~unu belirtmi~tir.
bir bilim., sanat veya uzmanhk dahna Aym zamanda, Tann'run tinsel bir toz
ozgti sozctik, terim veya kavramlarm oldu~unu one stiren, mekanist ve deter-
meydana getirdi~i, soz konusu disiplini minist bir evren anlay1~mdan uzak du-
anlay1p, ona ntifuz etme imklim veren, rurken, iradenin ozgtir ve ruhun oltim-
btittin. stiz oldu~unu iddia eden Tertullianus
2 Daha ozel olarak da, terimleri incele- a~Jlsmdan onemli alan, ozg'i.inlti~ti bu-

yen uygulamah dilbilim dah. Terimleri, lunmayan birtak1m gorti~lerden -;ok,


dilbilim ilkelerine uygun olarak belirle- Latince'deki felsefi terminolojiye ve teo-
mek, analiz etmek, gerekti~ zaman da lojinin geli~imine yapt1~ katlodu.
yeni terimler yaratmak veya varolanlan teslim. 1 Ki~inin kendisini Allah 'm
geli~tinnek, yaygmla~t1rmak gorevleri-
iradesine terketmesi, buakmas1 hili; 2
fslamda, ozellikle de Selefilikte, Kuran
ni tistlenmi~ alan disiplin, ara~t1rma
alam. ve hadislerdeki -;okanlamh ya da mu~
lak sozlerin anlarruru, Peygamber ve sa-
terorizm [lng. terrorism; Fr. terrorisme; AI.
habenin bildi~ini kabul etme tavn.
terrorismus].Crgtitlti bir grup ya da par-
te~hircilik [lng. exhibitionism; Fr. exhibiti-
tinin, bireylerin veya azmhklann, siyasi
onnisme]. Bir toplumda varolan gorgti
ama-;lanna ula~mak i-;in, ~iddeti sis-
kurallanrun a~Jlk se-;ik .ifade edilmesini
temli bir bi-;imde kullanma tavn ve yon-
ya da sergilenmesini istemedi~i ~eyleri,
temi, soz konusu tavnn gerisindeki bireysel ozellikleri, ozel ya~anhlan, ki-
teori. Bir htiktimet, yonetim veya toplu-
~iye ozgti duygulan a-;1k-;a ifade etme
mu radikal bir siyasi ya da sosyal de~i~ veya sergileme tavn. Ki~inin, -;1plakh~1-
meyi kabul etmeye zorlamanm bir aracr na dikkat -;ekmek amaoyla soyunmas1,
olarak ~iddeti kullanma tavn. cinsel organlanru gastennesi dtirttisti.
Tertullianus. M. S. 160-220 yillarl arasm- telrakys. Say1y1 varolan her~eyin ilkesi
da ya~am1~ alan Kilise Babas1. yapan yetkin bir say1 olarak gordtikleri
Latince yaznu~ ilk btiyuk Hristiyan on say1sma verdikleri Yunanca ad.
dti~tintirti alan Tertullianus, Tann'run Buna gore, on say1s1 ya da tetrakys Slra-
lsa'dan, isa'run da KutsaJ Ruhtan ayr1 slyla 1, 2, 3 ve 4 sayllanrun bir toplam1
olarak bilinemeyecepni one stirdti~ti oldu~undan, varolanlann bir ifadesi de
i\ln, i-;indeki kutlu ses tarahndan yonlen- olmak durumundadn. 1 noktaya, 2 do~
dirilen iSokrates'in bilgeJi~ bile bir ruya, 3 yuzeye kar~ll1k geldi~i i-;in, her
i~ yaramayaca~ll\1 belirtmi~tir. cisim dort sayJSuun maddi bir ifadesi-
Yunan felsefesiyle Hristiyan bilgeli~i dir, fi,"iinkii o, dordtincti bir terim olarak,
arasmda kurdu~u bu kar~1th~a ra~ ti.; bil*nsel o~eden, S1ras1yla noktalar-
men, Tertullianus, Yunan felsefesinden, dan, do~rulardan ve yuzeylerden mey-
ozellikle de tStoahlardan etkilenmi~ ve dana gelir.
Thomas~dak 845

tez [Os. iddia; !ng. thesis; Fr. these; Al. ~arak, M1s1r'a yapm1~ oldu~u seyahat-
these]. 1 Genel olarak, do~ru oldu~u ler, suyun insan ya~am1 i..izerindeld
inanc1yla one si..iriilen ve savunulan di..i- onemi ve de~erini ona gostenni~ olabi
~i..ince, iddia, gene I fikir ya da onerme. lir. Thales'i arkhenin su oldu~u sonucu-
2 Do~rulu~u kan1tlanrnaya t;ah~llan te- na goti..iren nedenler ne olursa olsun,
orik oneri, di..i~i..ince, kan1. 3 Aristote- on u felsefe tarihinde ilk filozof olarak
les'in manh~lnda, bir taslmda, onci..il onemli kllan ~ey, verdi~i yan1ttan t;ok,
olarak kullan1lan, bir aksiyomdan apa- sordu~u sorudur. Buna gore, o varh~1n
t;lk ve zorunl u olmamak bak1m1ndan ya da di..inyarun nihai ve en yi..iksek do-
farkhhk gosteren, kanltlanmaml~ oner- ~as1n1n ne oldu~u sorusunu sormu~ ol-
me, ya da gene) gori..i~e ayku1 ohnakla du~u it;in onemlidir.
birlikte, akll yi..iri..itmeyle do~ndaru nay a theologia naturalis. Do~al teolojinin, yani
veya desteklenmeye uygun bir yap1da teolo jide felsefenin di~er alanlannda
olan onerme. 4 Diyalektikte, ikinci teri- k ullanllan ara~tlrma yontemleri ve akJi
mi antitez, i..it;i..inci..i terimi sentez olan olt;i..itleri kullanan teoloji ti..iri..ini..in l..atin-
diyalektik bir akdyi..iri..itmenin ilk teri- ce ifadesi.
mi Fichte ve Hegel'de idenin diyalektik Theophrastos. M. 0. 370-288 ylllan ara-
hareketinin ilk u~ra~1 ya da an1. Slnda ya~am1~ olan Peripatetik filozof.
Thales. Batl Felsefesinin ilk filozofu. Aristoteles'in ara~hrma arkada~1 olan
M. 0. 6. yi..izyahn ilk yans1nda ya~am1~ Theophrastos, t Aristoteles'in olumi..in-
olan Thales'te, felsefe bakmundan onem den sonra, t Akademi'nin ba~1na get;-
ta~yan husus, onun 'Neyin var oldu- mi~tir. Aristoteles'le kar~lla~hnlabile
~u', 'Neyin gert;ek oldu~u' ya da 'Neyin cek kadar geni~ bir bilgisi olan
gert;ekten var oldu~u' sorusu i..izerinde Theophrastos, hemen hemen her konu-
di..i~i..iruni..i~ olmasmdan kaynakJan1r. 0 da yazrru~ ve Aristoteles'in hayvanlar
do~ada var olan ~eylerin tuketici bir lis- di..inyas1yla ilgili suuflamasuu, bitkileri
tesini yapmay1 amat;lamaml~, fakat de kapsayacak ~ekilde geni~letmi~tir.
~eylerin varh~a gelmeleri ve daha sonra Theophra stos, hipotetik ve aynk tas1m-
da yok olup gitmeleri olgusundan etki- lann formi..illerini de vererek, mant1k
leruni~tir. 'Neyin var oldu~u' sorusunu alan1na da onemli katkllar yapm1~ oldu-
yan1tlamarun en onemli yolu, onun go- ~ it;in, bir yandan da Stoaa ve Epiki..i-
zi..inde birlik ile t;okJuk ya da goruni..i~ rost;ulu~a 9kan yolu hazulam1~ biri
ile gert;eklik aras1ndaki ili~kiyi doyuru- olarak gori..ili..ir.
cu bir bit;imde ifade edebilmekten get;- Thomas~ll1k [lng. Thomism; Fr. Thomisme;
mi~tir. 0, buna gore, gozle goriinen bi- AI. Thomisrnus]. M. S. 12261274 y1llan
reysel varhklann ve de~i~melerin aras1nda ya~am1~ olan Ortat;a~ di..i~i..i
olu~turdu~u kaosun, ~oklu~un gerisin- ni..iri..i t Aquinab Thomas'an, felsefi di..i-
de akdla anJa~dabilir, kahc1 ve si..irekJi ~i..incenin, akhn do~al 1~1~1na' da yanan
1

bir gert;ekJi~in var oldu~una inaruru~ ve l<ilisenin o~retileriyle uzla~bnlmak


hr. Thales, t;oklu~un kendisinden tiire- durumunda olan sonu~lannm bir sente-
di~i, t;oklu~un gerisindeki bu birli~in zini yapmaktan olu~an sistemine ve
'su' oldu~unu one si..inni..i~ti..ir. bak1~ at;1s1na verilen ad.
Kendisinden onceki felsefenin bir an- Temelde Aristoteles'in eserlerine ve bu
lamda tarihini yazma~ olan Yunan filo- eserlerle iJgili yorumlara dayanan Tho-
zofu t Aristoteles, Thales'i bu sonuca, mas, felsefeyi en yi..iksek bilim, he~eyi
her~eyin s1v1 bir varhktan beslendi~i, at;1klamaya, her~eyin nihai ve en yi..iksek
s1ca~1n da sudan tureyip, suyla beslen- temelini gozler oni..ine sermeye c;ahpn
di~i, her~eyin tohwnunun nemli bir ya- disiplin olarak tanmlama~br. Thomas'a
plda oldu~u gozleminin goti..irdi..i~uni..i gore, her bilim kendisini belirleyen ko--
belirtir. Vine, Thales'in Akdeniz'i a- nulan ya da varhk alan1n1 ara~bnr;
846 tikel

buna gore, biyoloji ya~am1 ya da canhh- zamansal dtinyadaki somut i~lemlerle


gl, fizik maddeyi, psikoloji zihni konu a~Jl<lanmak ve tasvir edilmek durumun-
ahr. BWlunla birlikte, her bilim, hi~bir da olan ara durumlar. IV Olaylarl olgu-
zaman temellendirip hak.h kdamayacagt lar onermeler sesler ve sa nat eserleri ti.i-
I I

birtak1m kabullerde bulunur. rtinden, metafiziksel a~1dan problemli


Aquinah'ya gore, felsefenin gorevi, i~te durumlar.
bu kabuUerin ge~erli olabilmesi i-;in, Till ich, Paul Johannes. 18861965 y1llan
dunyan1n nasll olmas1 gerektigini goz- aras1nda ya~am1~ olan Alman kokenli
ler oni.ine sermektir. Felsefe, Aquinah 'ya Hristiyan ilahiyat~lSl ve filozofu. Temel
gore, sonu~laruu deneyime dayand1ra~ eserleri: The Protestant Era [Protestanhk
tnaz; onun sonu~lan yalruzca akla da- <;ag1], Systematic Theology [Sistematik
yanmahdlr, zira felsefe, lvarolan her~e Teoloji]~ Dynamics of Faith [Inanc1n Dina-
yin ilk ilkelerini' ortaya koyar. Ti.im migi).
bilimler temel kabulleri bak1m1ndan fel- Ah~llmad1k ama ozgi.in d i.i~i.inceleri ve
sefeye dayand1g1 ve dolay1s1yla herey tislubuyla dikkat ~eken Tillich, ilAhiyat
felsefenin kapsam1na girdigi i~in, felse- ile ki.ilttiri.in diger unsurlan arasmda
fe, olumsal olan bir ~eyi olumsal olan kalan bolgelerde onemli ara~brmalar
ba~ka bir ~ey araahg1yla a~1klayan ve yapm1~hr. Dinle insan varolu~unun de-
dolayisiyla ~eylerin 'ikindl nedenleri' rinlikJeri aras1nda bag kurmarun onemi-
i.izerinde duran ozel bilimlerin sorula- ne deginen filozof, tSchopenhauerm
nndan farkh olan sorulan sormak duru- tiradeciligi.ndenl t Marks'an sosyalizmin-
mundadlr. Felsefe, olumsal olan her~e~ den ve aynca tNietzscheyle tFreudtan
etkilenmi~tir. 0 bireylerin ya~nbsmda
yi, ger~ekligin nihai ve en yi.iksek
dogas1 arachg1yla a9klayan ilk neden- soz konusu olan veya ki.ilti.irlerin yol a~
leri konu ahr. ugr varolu~al sorulara Hristiyanca ya-
tikel [Os. ciiz'i, munforit; ing. particular; Fr. rutlar getirmi~tir. Zaman zaman dina bir
sosyalizmin de savunurulugunu yapm1~
particulier; AI. partikular). 1 Birinci ve
olan Tillich, oli.im ka~mda d uyulan
temel manas1 ya da s1fatsal anlam1 i~in
kayg1, anlams1zhk ve su~ temalann1
de, 'ti.im'den farkh olarak 'baZJ YI ifade
1

~ok~a i~lemi~ ve Barthla bir~ok varolu~


eden, yani bir iddianan, bir slNfrn tiim
~ di.i~i.ini.iri.i etkilemi~tir.
i.iyeleri ic;in degil de, beliniz bir boli.imi.i
timoloji [tng. timoiDgy; Fr. tirrwlogie]. ~an,
i~in ge;erli olmas1 durum.unu ortaya
~eref anlanuna gelen Yunanca time soz-
koyan terirn. 2 Slfattan ti.ireti.Jen isim ola-
ruguyle, bilim, a~Jdama anlam1na gelen
rakl metafiziktel varolan bagunslZ bir logos sozci.igi.inden ti.iretilmi~ b ir terim
varbga, bireysel bir ger~ekligel temel bir olarak, degeri ya da bir ~eyi neyin de-
birime; bir s1nJf1n i.iyelerini belirleyen gerli kJ..Id1glnl konu alan ara~hrmaya;
ozelliklere ka111t olarak, 0 Slnlfln birey- degerlerin, onlan temellendiren sonu~
sel bir i.iyesine i~ret eden isim. lanndan bagunslZ olarak, kendi i~nde
Bu ~en;eve i-;inde, tikellerin belli ba~hk ve kendi ba~ana onemli ve ozsel oldugu
larla ortaya 9kbg1 soylenebilir: I Masa.. inanana verilen ad.
larl ki~iler, hayvanlar ve kitaplar ti.iri.in- Timon. M. 0. 320 .. 230 ydlan aras1nda ya-
den, zaman ve mekan i~nde varolan, ~ama~ olan Yunanl1 ku~kucu di.i~i.ini.ir.
say1labilen ve betimlenebilen ~eyler ya Varolan ~eylerin bilgisinin insan i~n
da tozsel bir varolu~ sahip olan somut olanakslZ oldugunu dile getiren Timon,
tikeller. II Say1lar snuflar tiiri.inden, ken-
I
insanln gori.ini.i~lerin otesine ge;erek
dilerine ad verilen nesneler olarak soyut ger~ekligin kendisine eri~emeyecelini,
tikeller. III Tofa~ Uno ti.iri.inden, tek bir gori.ini.i~leri temele alarak eyleyebilece-
otomobili degil de, bir araba markasuu gini, fakat bilgi soz konusu oldugunda,
gosteren ve manhksal olarak ahndJgJn- insan1n yarg1y1 ask1ya alrnas1 gerektigi-
da, t1pk1 bir tikel gibi duran, mekinsaJ.. ni dile getirmi~tir.
tinselcilik 847

Yunan tku~kuculugunun kurucusu gini, bu ruhlarla tetnas kurulabilecegini


olan t Pyrrhon 'un ogrencisi olmu~ olan one siiren gorii~. Bu gorii~ tinselcilik-
Tilnon esas hocas1n1n gorii~lerini for- ten, yalruzca olenlerin ruhlan yla ilgi.
mule edip aktarmaslyla tin kazannu~tu: len1nek ve ruhlarla ilgili inanc1n1, akd-
'Mutluluga e1i~mek isteyen ki~inin ken yiiriitmeye de gil de, deneye da yanmak
disine sormas1 ve yan1tlamas1 gereken ve ruhu 1naddi bir terminoloji ;er;eve-
sorular ~unlardu: 1 E~yanm mahiyeti sinde tan1mlamak bak1m1ndan farkhhk
nedir? 2 ~yan1n mahiyetiyle ilgili mii- gosterir.
lahazalardan sonra tavnm1z ne olmah- 2 +Canhc1hk ve ttinselcilikle e~anlamh
du? 3 Bu t,.vnn sonucunda ne elde ede- bir ogreli olarak, bilin~li iradi varhklann
riz? Bu sorulardan birincisi, e~ya ol;iim, varolu~una oldugu kadar, inorganik do-
ay1nm ve belirleme kabul etmez oldugu gay Ia irtibatlandu1lan tinlerin, tecessiim
ic;in, yan1tlanamaz. Bu durum ..dikkate etme1ni~ diinya ruhlann1n goksel var-
ahndtgtnda, hi;bir konuda hiikum ver- hklann, feleklerin, melek.Jerin, v.b.g., va-
mememiz, her konuda yarg1y1 ask1ya al- rolu~una inanan ogreti.
mamtz gerekmektedir. Bunu yapatsak, tinsel [Os. manevi; lng. spiritual; Fr. spirit~
bir ruh siikunehne eri~ir ve mutlu olu- el; Al. geistig veya geistlich). 1 Maddi, ci-
ruz.' simsel olmayan; 2 linden, meydana
tin [La. spiritus; Os. nefsi natrlal, zihin; ing. gelen; 3 insan ruhuyla ilgili olan; 4 zih-
spirit; Fr. esprit; AI. geist) 1 En gene I ola nin iist diizey yetileri; 5 dindarhk, a~k,
rak, baz1 metafizik;ilerin ya da tHegel giizellik, adalet, dogruluk gibi insani de-
gibi nesnel idealistlerin, ger;ekligi ve gerler ve 6 ahlald, dini ve estetik duygu
evreni a;1kJamak iizere, varolan he~e ve ya~anhlar i;in kullan&lan niteleme ya
yin temeli, ozii olarak kabul ettikleri ci da s1fat.
simsel olmayan varhk, maddi olmayan Bu baglamda, konusu, dogal varhklar
ger;elclik. 2 Dinlerde, dinf dii~iince ge- degil de, dogadan ba~ka bir alan olan,
leneklerinde diinyay1 yarattJgtna inanl- yani insantn diinyas1, toplum ve tarihi
lan varhk. Diinya ruhu. konu alan bilimlere tinsel bilimler ad1 ve-
3 tlk;ag dii~ii ncesinde, evrene canhhk rilir. Din, ahlak, dil, hukuk, siyaset,
ve enerji veren ate~ benzeri ilke. 4 Te- sanat, bilim gibi insani olan her~eyi,
cessiim etmemi~ gayri cisimsel varhk. 5 yani insan yarat1s1 olan kiiltiirii konu
Bilinci olan, iride ve zekaya sahip bu- alan bilimler, ins an tininin yaratmalan-
lundugu dii~iiniilen varhk. 6 fnsan var- ru, sanat, din, devlet, ekonomi ve hukuk
hglnda bilincin temeli olduguna inan1 gibi gibi kiiltiirel iiriinleri ara~hran bi-
Ian ve biiyiime, geli~me ve duygu gibi li.J.nler olarak tinsel bilimler ayn1 zaman-
hayati fonksiyonlara yol a;an immater- da sosyal bilimler, tarilr bilimleri, be~eri bi-
yel varhk. 7 insan varhg1nda, zihnin limler ya da kultur bilimleri olarak da
yiiksek diizeyden yetilerini olu~turan adland1nhr lar.
bili~sel gii;, bilin;li oz. Ote yandan, yalruzca iyi iradenin ozgur
tincilik [Os. ruhaniyye; lng. spiritism; Fr. oldugunu savunan, ve nedenselligi tin
spiritisme; AI. spiritisnrus]. 1 Ger;ek diin sel faaliyete dayanduan gorii~e tinsel re-
yay1 ve insanhgt etkileyen tinlerin, ata- alizm ad1 verilmektedir.
larin ruhlanrun varolu~una inanan, tinselcilik [Os. ruhaniyyun mezhebi; lng.
insan varhklan.run bu tinlerden gii; spiritualisn1; Fr. spiritualisme; Al. spiritua-
almak, onlann faaliyetlerini etkileyebil- lisnzus]. 1 Genel olarak, duyular yoluyla
mek i;in, soz konusu ruhlarla ;e~itli gozlenemeyen, deneyim yoluyla biline
yontemleri kullanarak temas i;ine gire- meyen, ne biiyiiklugu, ne ~ekli olan, ne
bilecegini savunan ogreti. Oliilerin ruh de hareket halinde bulunan ruh, tin,
lanrun, maddi, f akat olduk;a ince bir Tann tiiriinden tinsel tozlerin varolu~u
dsmi koruyarak varolmaya devam etti- nu kabul eden ogreti.
648 tipler teorisi

Biri tinseL digeri maddi iki ayn turden farkh diizeylerde analiz edilebilecegini
toz kabul eden +Descartes dualist bir tin- dile getiren teori. Teoriye gore, bir yuk~
selci olarak gorulebilirken, tBerkeley ve lem bireysel ~eylere uygulanu, bireyler
tLeibniz'in tinsel toz d1~1nda ba~ka hi~~ hakklnda tasdik edilir; bun a kar~i i1, bir
bir toz kabul etmeyen tinselcilikleri, yiiklemin yuklemi, saz konusu yukle-
mutlak bi r tinselcilik olarak degerlendiri- me sahip olan bireysel varhklann ken-
lebilir. dilerine degil de, bireysel varhklann
2 Yine, tinseldli.k, ger~ekligin dogas1 yuklemlerine u ygularur.
itibariyle tinsel oldugunu, ger~ekligin Tocqueville, Alexis de. 1805-1859 ydlan
temelinde, tii1n evrene yayllm1~, evren- arasmda ya~am1~ ve tliberalizmin on
deki faaliyet ve diizenin nedeni oJup, plana ~1kard1g1 ozgurlukle, sosyalizmin
evrenin varolu~u i~in rasyonel bir a~lk temele ald1g1 e~itlik aras1nda bir denge
lama olu~turan Dunya Ruhunun bulun- kurmaya ~ah~rru~ olan dii~iiniir. Temel
dugunu one siiren metafizik ogreti, yal- eseri: De Ia Democratie en Amerique [Ame-
nlzca Mutlak Tintin varoldugunu, geri ri.ka.da Demokrasi Dzerine).
kalan her~eyin Mutlak Tinin bir iiriinii Devlet mudahalesini en aza indirgeme-
oldugunu ya da ger~ekligin tinlerden ya ye ~ah~an, demok.rasinin e~itlik91itini
da ruhlardan meydana geldigini savu- on plSna ~1kartan liberal bir dii~iiniir
nan goru~ olarak ortaya ~1kar. Tinselci- olarak Tocqueville, ozgurlugu e~itlikle
lik, evrenin tii1nuyle ya da temelde, nasd bagda~brmak gerektigi ya da e~it
zihin olmayan tinlerden olu~tugunu likc;i bir ortamda ozgiirlugun nasll sag-
one siirdugu, fakat ger~ekligin yaplSlru, lanacagl sorusunu temel soru olarak be-
bilgi surecine, bilen zihne tSbi lalmadtgl lirlemi~ ve ozgiirlugun ancak iki yoldan
i~in, tum ger~ekligi zihne goreli, ve ba- kurtaruabilecegini soylemi~tir. Bu yol-
~mh kdan oznel idealizmden farkhhk lardan birincisi, ona gore, bir ademi
gosterir. merkeziyet sistemi, digeri de ~e~itli
3 Her tiir ontolojik tidealizm ve imma alanlarda, ozellikJe de siyasi, ekonomik
teryalizm de tinseldlik olarak tarumla- ve bilimsel alanda bi.rtalam demek ve
rur. Terim bu baglamda, ozeiJikle Maine birliklerin kurulmas1dtr.
de Biran, Victor Cousin ve Claud Rava- Tocqueville, kii~iik bOigelere yonetsel
isson gibi dii~iiniirJerin 19. yuzylldan ozerklik tarwnak, ve boylelikle de yone-
itibaren yukselen tpozitivizme bir tepki timin tek merkezde toplanmasuu onle-
olarak geli~tirmi~ olduklar1 Frans1z ek- mek suretiyle siyasi ozgurlugiin ger~ek
lektik tidealizmini veya Benedetto l~tirilecegini ve bu arada vatanda~lann
Croce'nin ba~1n1 ~ektigi 20. yuzyll ltal- ki~isellikten kurtularak kamu i~leriyle
yan idealizmini tarumlamak i~in kulla- ilgilenmelerinin saglanacaguu, demek-
nllml~tlr. ler yoluyla da ~e~itli ~karlann savunul-
4 Tinsel~ zaman zaman da tincilige masman olanakll olacag1n1 one sunnii~
tekabiil ederken, her insarun bir tin ya tur.
da ruhu oldugu, bu ruhun ~i oldiikten top lama yanh't (lng. phaflacy of compositi-
sonra da varolmaya devam edip, onunla on; Fr. OTeur de Ia composition). Tak1m1n
ileti~im kurmarun miimkiin oldugu her uyesi (ya da bazl uyeleri) evli oldu~
inancuu ifade eder. gu i~, tak1m1n kendisinin de evJi ola-
tipler teorisi [ing. theory of types; Fr. cagml iddia etme omeginde old ugu
tla~orie des types). Unlii ingiliz .filozofu gibi, bir butunun her par~as1 ya da baz1
Bertrand tRussell taraf1ndan, 1 yuklem par~lan i-;in ge~erli olarun, biitiiniin
ya da s1ruf ve 2 bir yuklemin yiikJemi kendisi i~in de zorunlu olarak ge~erli
kavramlar1 temele ahnarak geli~tirilen olacaguu varsaymaktan olu~an fonnel
ve yuklemlerin farkh turleri oldugunu, olmayan yanh~ turii.
toplum sozletmesi 849

toplum ielsefesi [Os. cerniyet felsefesi; ing. Soz konusu anlay1~1n gerisinde yatan
social philosophy; Fr. plrilosophie sociale; AI. temel du~uncenin her ne kadar Pia-
sozialphilosoplrie]. Ekonomi, antropoloji, ton'un Detlet adh diyaloguna kadar
sosyoloji ve sosyal psikoloji gibi disiplin- uzanan uzun bir ge-;mi~i olsa da, top-
lerde ortaya -;akan felsefi problemleri lumsal degi~meyi belli bir modele gore
konu alan felsefe turii; kollektif sorum- onceden belirleme ve duzenleme tavn,
lulukla ilgili ahliki problemleri, grupla- bilime dayanan teknolojinin, teknoJoji
nn dogas1 ve davran1~1n1n -;e~itli yon- iemelli du~iincenin toplumsal problem-
leriyle ilgili metafizik ve metodolojik Jeri -;ozme guctine duyulan inanc1n bir
proble1nleri felsefi yontemlerle ara~h sonucudur. Bu anlay1~1n en a~1n ~ekli,
ran, grup davran1~1yla ilgili olarak insan1n ge-;mi~le hi-;bir ili~kisi olma-
genel yasalara ula~1hp ula~damayaca yan bir gelecek yaratma guctine duyu-
g., grup davranl~lna ili~kin olarak on- lan inan-;la belirlenir.
deyide bulunulup bulunulamayacag1, toplumsal cinsiyet [ing. gender; Fr. genre).
grup davraru~lnln ne ol-;ude ekonomik Cinsiyetin erkek ve di~i aras1ndaki biyo-
gu-; ya da etkenlerin sonuru oldugu, lojik ayuama kar~dtk geldigi yerde, eril
grup davraru~1n1n nasd a-;lklanabilece- ve di~il aras1ndaki, buna ko~ut, ama
gi, bir sosyal bilimcinin kavramlanru sosy~kulturel ~itsiz bolunme.
nasd olu~turdugu, bir toplumu ya da Cinsiyetin biyolojik olarak verilmi~ ol-
toplumsal davraru~l belirleyen ogelerin dugunu, buna kar~an toplumsal cinsiye-
ne oldugu, sosyal bilimlerde veri topla- tin sosyal olarak in~ edildigini ima
ma ve verileri yorumlama surecinde ne eden kavram, erkeklik ve di~iligi belirle-
ol-;ude nesnel olunabilecegi turiinden mede, dogu~tan getirilen bedensel fark-
sorulan doyurucu bir bi-;imde yarutla- hhklara baglanamayan tum ebnenlerin,
maya -;ah~an felsefe. fakat ozellikJe de sosyal ve kulturel et-
~u hAlde, felsefenin bir yandan sosyo- menlerin onemini vurgular. Fenlinist
lojiyle diger yandan da ahlik felsefesiy- du~uncenin bir katkas1 olan toplumsal
le -;ok yaktndan ili~kili olan dah olarak cinsiyet kavram1, cinsler aras1ndaki top-
toplum felsefesinin, bu -;er-;eve i-;inde lumsal aynmc1hga kar~t, sadece kultu-
biri sosyal bilimler metodolojisiyle, buna rel degi~im yoluyla mucadele edilebile-
kar~1n digeri degerlere ili~kin ara~hr cegine dikkat -;ekmesi bak1m1ndan
lnayla ilgili olan iki temel boyutu vard1r. onem ta~1r. Toplumsal cinsiyet du~un
Bunlardan birincisinde, daha -;ok bir cesi veya kavram1 modern bir kavram
tsosyal bilimler felsefesi olarak orta ya olmakla birlikte, zihin ya da bilincin be..
-;1kan toplu1n felsefesi, ozellikle sosyoloji dene, insan dogasantn hayvani varolu-
alarunda ge-;en kavramlan, kullarulan ~a, ozerk iridenin de dogal detenniniz..
yontemleri ele~tirel bir analiz ve incele- me olan a~klnhg1ndan ald1g1 ilhamlara
meye tibi tutar. Bun a kar~m, ikincisin- bakshrsa, onun kokleri bir yonuyle de
de, toplum felsefesi, degerleri olgular geleneksel felsefededir.
olarak ele alan sosyolojiden farkhla~1p, toplum siizletmesi [Os. iflimai mukavele;
degerlere ili~kin bir inceleme ve ara~tlr Ing. social contrat; Fr. contrat social; AI. so-
ma i~iyle me~gul olur. Toplumsal feno-- zialvertrag). Toplumu meydana getiren
menleri, ahlikf ilkeler arachtyla yo- bireylerin yukumlulukJeri ve haklarl-
rumlaytp degerlendirir. nn kokenlerini a-;tklayan sozle~meye;
toplum miihendisligi [lng. sodal enginee doga durumundan, bireysel ve egoist
ring; Fr. ingenierie sociale). Toplumsal ah~kanhklanndan vazge-;en bireylerin,
degi~meyi belli bir modele, belli bir kendi -;lkarlan yarunda, genelin -;1kan
toplumsal duzen ve uretim teknolojisi.. ve iyiligi ad1na, bir toplum olu~turmak
ne gore planlama tavn i-;in kullandan uzere, aralannda yaphklan, ve kendi
deyim. kendilerini yonetme haklarm1 hepsinin
850 toplum sozle~mesi

tizerindeki ortak bir hakeme devrettikle- durumundan sakmmarun kendi Jarar-


rini ifade eden, yaz1b olmayan anla~ma lanna olduj';unu anlaml~lar ve dolay-
ya verilen ad. syla, bir toplum sozle~mesiyle, doj';a
Sozl~me fikrini temele abp, toplu- durumundan uzakla~1p, birtakun hak-
mun, 'doj';a durumu'ndan bilin~li ola- larmdan vazge~rek, ve ozellikle de
rak uzakla~n, kendilerinin ve bu arada kendi kendilerini yonetme haklaruu bir
genelin iyilij\i i~, birtakun ozgtirltikle- hakeme, yonetici bir gtice devrederek,
rinden vazge~n bireylerden meydana toplum kurmu~lard1r. Hobbes'a gore,
geldij';ini one stiren anlay1~; toplumun zorunlu olan bu sozle~menin, .C! bir ~e
kokeniyle ilgili rasyonel bir kabultin so- kild~ gti~lem~i~ilmedi~i stir~ce. hi~bir
nucu olarak, bireyin topluluktan, grup-
tan once geldij';ini ifade eden oj\reli; -
dej';eri olamaz, Bu pedenle, haklanru bir
sozle~meyle sern!'n bjr guce dev~ den
devlctin ve hukukun kokenini, bireyler akllh msai!:y.Jirhl$]an, egemen gtictin, bu
arasmda bilin~li olarak akdedilmi~ bir ister bir!.Y-a.da ister bir meclis olsun,
sozle~mede bulan anlay.~; bir toplumun en yill<Sek otori!l:Y-e sabip n!masma.ozen
tiyelerinin birbirleriyle olan ili~kilerinde, gosteteceklerdir. <;:unkti toplum, ancak
devletin yonetimi albnda, kar~1bkb s.r ve ancak sozle~menin tirtinti olduj';u
rumluluk ilkesine giire davranmak i~ i~, sozl~meye taraf olmayan ve dola-
yaptudan anla~ma i~in kuUamlan terim. ysyla sozle~menin tizerinde olan yone-
Toplum sozle~mesi dti~tincesi Sofistlere tidnin giicti ve otoritesiyle anla1n ve
ve Platon'a kadar geri gitmekle birlikte, o dej';er kazamr.
daha ~k 17. ytizydda bireyin toplumdan Doga Mlilldeki insanlann Tann'run ya-
once geldij';ini giistermek, toplumun ko- sasiiU laru)'lp, bu yasaya htinnet ve itaat
kenini a~1klamak ve ulus devletlerinin ettiklerini savunan Locke ise, insanlann
kurulu~u s1rasmda, geleneksel otoriteyi bir toplum siizl~mesi yaparlarken, sa-
mahkfun ebnek i~in kullamlml~llr. va~tan kurtulmak i~ ban~ ortamma
Hobb_E!J!, Locke ve Rousseau taraftndan yonelmi~ olmadklanru, fakat daha ~k
savunulan toplumsal anta~ma anlay1~1 uygar ya~arrun avantajlarmdan yararlan-
Hume, Burke ve, toplumun bir sozl~me mak i9n, doj';al ozgtirltiklerinden vazge~
ye dayandmlamayacagm1, zira toplum- tiklerini soylerni~tir. Bundan dolay., top-
larm olu~umundan once, siizl~me diye lwnsal siizl~menin sonuru olan sivil
bir ~eyin olamayacaj\ml savunan Hegel toplum, John Locke'a giire, insanlarm
tarafindan el~tirilmi~tir. doj';al haklanna kesinlikle sayg giister-
Buna gore, toplum sozle~mesi kurarm- melidir.
run ilk savunucusu olan Hobbes, once --Aim sozle~me gori.i~tinti, ve insamn
insamn doj';a durumunu betimlemi~, doj';a halindeyken iyi, ozgiir ve mutlu
rum insanlann soz konusu doj';a hali olduj';unu, mutlak bir baj\lmslzhk hali
i~inde birbirlerine e~it olduklanm, bu i~inde bulunduj';unu, doj';a insarunm
e~itlij';in ise, herkesin kendi varbj';ml kimsenin kottiltij';tinti istemedij';ini, kim-
stirdtirmek i~in istedigini yapmak duru- seye fenabk yapmadlj\IIU, ihtiyac1 olma-
munda olmas1 anlamma geldigini, ozti yan hi~bir ~eye goz dikmedij';ini, insan-
itibariyle bencil olan insanda dtizenli ve da kend.i ttirtine kar~1 bir sempati ve
ban~~! bir toplum yaratma yetenej\inin merhamet i~gtidtisti bulunduj';unu sa-
bulunmadlj\lnl one stirmti~ttir. 'insarun vunan tRousseau, biz insanlann ttimtiy-
insamn kurdu olduj';unu' soyleyen Hob- le ozgtir ve iyi bireyler olarak, toplumu
bes, soz konusu doj';a halinin mutlak bir meydana getiren bir toplum sozl~mesi
anar~iye, herkesin herkesle sava~ duru- ne girebildij';imizi belirtir. Rousseau gc~
mu io;iride olmasma neden olacaj\1ru be- mi~te daha mutlu olan insanlan doj';a
lirtmi~tir. i~te insanlar, varhklanm stir- durumundan toplum haline gelmeye
dtirebilmek i~in, bu anar~i ve sava~ zorlayan nedenin zorunluluk ile ozgtir-
lotolo;i 851

hik olduguna, bun!ann ise, kendilerini f;imlerini, baSkiCl yonetilnleri, ornegin


i~gi1dii ve ihtiya~ ~eklinde gosterdigine '~eytan lmparatorlugu' ad1 altlnda Sta-
inan1yordu. Bir insan bir toplum i~ine lin'in Sovyetler Birligi'ni karakterize et-
girdigi zaman bir donii~iime ugrar; nede kendisine ba~vurulan totalitarizm
onun beni, doga durumunda oldugu teriini, hayahn potansiyel ya da aktiiel
gibi, mutlak bir ozgiirliikle degil de, olarak politik bir onemi olan tiim boyut-
payla~mayla belirlenir; i~te o, bu saye- lannl denetiln alhnda tutan yonetim bi-
de bir yurtta~ olup ~1kar. c;ilnini ifade eder. Teriln, Slrasyla 1 iito-
Bu ba~lamda, sivil toplumu teJnellen- pik bir gelecek vaadiyle gu~lendirilmi~
dirmek, devlet otoritesini me~rula~tlr biitiinsel bir ideolojiyi; 2 tek bir ki~i ta-
mak ic;in, tarih oncesine dair bir hipotez rafmdan yonetilen bir kitle partisini; 3
olarak toplwn sozle~mesinden yararla- fizikf veya psi~ik mahiyeti olan siste1nli
nan politik ogretiye ise toplum sozle~mesi teror uygulamasuu; 4 ileti~im arac;lann-
teorisi ad1 verilir. Toplum sozle~mesi og- da tekekiligi; 5 gii~lii bir ordu ve silah-
retisi, 20. yiizyllda John Rawls tarafln- lanma manbg1n1; 6 ekono1nin.in tek bir
dan yeniden canlandanlm1~hr. Rawlsa 1nerkezden yonetimi ve denetimini ihti-
gore, adil bir toplum, insani oznelerin, va eder.
rasyonel faillerin uymaya haz1r oldukla- totoloji [ing. tautology; Fr. tautologie; AI.
n bir sozl~menin tiim hiikumlerini ye- tautologie]. Ayru anlamt, farkh sozciikler
rine getiren bir toplum olmak durumun- kullanarak tekrarlayan, ayru dii~unceyi
degi~ik ifadelerle yeniden ortaya koyan
dadlr.
totalitarizm [ing. totalitarianisme; Fr. totali- tiimce veya yarg; oznede ortuk ya da
belirtik olarak ifade edilen anlamt yuk-
tarisme] tNazizm, tfa~izm ve Sovyet ko-
lemde ba~ka bir goriiniim alhnda yine-
miinizminde omeklenen, tek bir parti-
leyen onerme; anlam1na bagh olarak
nin egemenligi altlnda, her tOr siyasi,
veya manttksal fonnundan dolay zcr
ekono1nik ve toplwnsal faaliyetin devlet runlulukla dogru olan onenne.
tarahndan diizenJendigi ve muhalefetin Anlam veya tan1m geregi dogru olan,
bask alhnda tutuldugu ve ezildigi, oz- duyu-deneyine, deneyimsel S1na1naya
giirluge yer b1rakmayan siyasi yonetim bagh olmayan, salt i~inde ge~en terilnle-
tarz1. rin anlamlannm sonucu olan totolojiler,
<;ogu zaman otoritaryanizm veya dik- manhksal baklmdan (p v - p) formuna
tatorlukle birl~tirilmek ya da kan~hnl sahiptirler.
makla birlikte, aralannda zorunlu bir Ote yandan, totolojiyle ilgili olaru, onu
baglanhnln bulunmad1gl politik kav- yans1tan veya yineleyeni nitelemek ic;in
ram olarak totalitarizm soz konusu ol- tntolojik s1fah kullaruhr. Bu baglamda,
dugunda, yoneticilerin, iktidar sistemi ba~ta R. tCamap olmak iizere, tViyana
da~1nda kalan birey ya da gruplann <;evresi dii~unurleri ve L. Wittgenstein,
karar alma siirecinde hi~bir katkl ya da manhk ve matematik gibi, formel, an ali-
ozerkJikleri olmayacak ~ekilde iktidar tik bilimlere totolojik bilimler ad1n1 ver-
sahibi olduklan, ve ozel ve siyasi ya~a mi~lerdir. Ote yandan, mantlksal ba-
mln her yoniinu kontrol altmda bulun- klmdan 'A A 'd1r' fonnunda olan, bir
durd uklan bir politik sistern anlatJ..Imak ~eyi yine kendisiyle tan1mlayan, fonnel
istenir. balomdan yetkin olmakla birlikte, bize
llk kez italyan fa~istleri taraf1ndan, biz- yeni bir bilgi vermeyen taruma totolo jik
zat kendi politik hedeflerini tan1mlamak tanrm ada verilmektedir. Yine, tarum ge-
i~in kullarulan ve giiniimuz siyaset fel- regi dogru veya dongiisel olan, yanh~~
sefesinde, Nazizmi oldugu kadar Sovyet lanabilir olmayan onenne ya da onenne-
komiinizmini de, yani iktidann tek bir lerden meydana gelen a~1klan1aya ise,
merkezde topland1g1 kapah toplum bi- totolo jik apklama denir.
852 T oulmin, S. E.

Toulmin, S. E. 1922 do~umlu lngiliz aslllt cut oldugu, varolu~u varsaydan ama
Amerikan filozofu. ilk kitab1 ahlak ko- alg1lanamayan par-;as1.
nusunda olan, ahlak alaruna dilsel bir 5 Var olmak i-;in kendisinden ba~ka
a-;1dan yakla~an Toulmin, esas bili.m fel- hi-;bir ~eye ihtiya-; duymayan, mutlak
sefesi alamndaki -;ah~malanyla tarumr. varhk veya ~u' diye gosterdi~imiz
0, 1953 yllmda yaymlanan Introduction somut bireysel nesne. 6 Bir ~eyin kendi-
to Philosophy of Scie11ce [Bilim Felsefesine sinden yapllm1~ veya meydana gelmi~
Giri~] adh temel eserinde, bilimsel teori- oldu~u ~ey.
1er1e kuram o1u~turma siirednin, klasik Genel olarak, diinyada, kendisi di~m
ti.imevar1m gorii~lerinde betimlenen ge- daki tiim di~er varhklardan ayn duran,
nelleme siirecinden -;ok, ki~inin yolunu ba~Ims1z bir varolu~a sahip bulunan
bulmasma yardlm eden, ki~iye kilavuz- bireysel varhk diye tammlanan tozii be-
luk eden haritalar -;1karma ya da harita lirleyen ii-; kategori vard1r: a) De~i~me
yapmaya benzedi~ini one siirmii~tiir. ve kahCihk; b) fonksiyon; c) yon ya da
Bilim tarihi konusunda da -;ah~m1~ ozellik. Buna gore, toz de~i~en bireysel
olan Toulmin, mant1k alaruna da katk1 varhk, rum degi~melerin gerisindeki
yapml~hr. kaha yap1du. Yine, toz ve fonksiyon
Toynbee, Arnold. Tarihln konusunun ba~hla~1k kavramlardu, zira fonksiyon
kiiltiirler oldugunu soyleyen, kiiltiirle- gostermek, belli bir i~levi yerine ger-
rin ise dinamik yapuar olup, ozellikleri- -;ekle~tirmek, varolmak ya da belli bir
ni yarahct ki~ilerden aldJklan, dolayi- bi-;imde eylemde bulunmakbr. Bundan
Siyla tarihin kiiltiirler hakkmda olwnlu dolay1, nerede ve ne zaman fonksiyonel
ya da olumsuz deterlendinnelerde bu- bir faaliyet varsa, orada fonksiyon gos-
lunmak yerine, kiiltiirleri anlamaya -;a- teren bir ~ey, bir toz vard1r. Yine tozle
h~masi gerektigi dii~iincesiyle se-;kinle- ozellikleri arasmda belli bir i~ki soz
~en iinlii tarih felsefectsi. konusudur. Buna gore toz, ozelliklere
Tarih-;inin insan tiiriiniin birtakun dayanak olan ~eydir.
temel boliiq~lerinin ya~amlanm ele aldi- Toz farkh filozoflarda farkh anlamlara
~llU, toplum denen soz konusu varllkla- gelmi~, hatta aym filozofta bile farkl1 ~e
n se~p inceledi~ dile getiren Toynbee, killerde tanunlarum~hr. Orne~n, Pla-
tarih ara~hnnaasmm toplumlar arasm- ton'da toz, ~ylerin varolu~unun ilk ne-
daki ili~kileri yalruzca belli kavram ve deni olan, ~eylere diizen ve anla~lluhk
kategoriler albnda inceledigini savunur. kazand1ran ve onlan bizim i-;in anla~llu
toz [Geride, altta bulunan anlamma gelen hale getiren varhkhr. Buna gore, toz, her
Yunanca 'hypo +stasis' ve Latince 'sub+ nesne suuhnda mevcut olan ttimel fonn
stare'den; Os. croher; lng. substance; Fr. ya da ldeadu; ~eyleri ba~ka ~eylerden
substance; AI. substanz]. 1 Bir ~eyin, ken- farkhla~hran ve onlan her ne ise o
disinden dolay1 veya kendisi sayesinde, yapan ozsel doga ya da varh.ktu.
ba~ka ~eylerden aynlm1~ bir ~ey ola- Oysa, Aristoteles'e gore, ger-;ekten var
rak, belirlenmi~ bir do~aya sahip oldu- olan, tPlaton'da oldugu gibi rumeller
gu ~ey. Bir ~eyin, kendisi olmadan, her de~l de, bireylerdir, ~u diye gosterdi-
ne ise o olamadi~I, fakat ba~ka bir ~ey ~imiz belirli bir dogaya sahip olan var-
oldu~u ~ey. 2 Fenomenlerde varolan ve hklardlr. Bu varh.klar, t Aristoteles'in
bir ~ey ya da nesnenin, zaman i-;inde ge- mantlkla ilgili eserlerinde soziinii ettigi
-;irdi~ de~~imlere ragmen, ozde~li~ini nicelik, nitelik, ili~ki, yer gibi kategorile-
saglayan ~ey. rin, temel nitelik ya da yiiklemlerin ken-
3 Degi~melere temel olan, kendisinde dilerine yiiklenebildigi oznelerdir. t~te
degi~melerin ger-;ekle~ti~i dayanak, Aristo teles, kendisine tiim kategorilerin
kalH~l ger-;eklik 4 Bireysel bir ~eyin, yiiklendi~i bu ozneye 'toz' ad1ru verir.
kendisinde ozelliklerin var ya da mev- Demek ki, Aristoteles'te var olmak belir-
toz 853

H ttirden bir toz olmakttr. Toz, aynt za- rolmak ir;in kendisinden ba~ka hi~bir
manda dinamik bir siirecin iiriinii ola ~eye ihtiya~ duymayan toz tarum1 i~in
rak ortaya ~a.kan bireysel varhk olarak de, ger~ek tozdiir. Tann, ba~ka he~yin
da tan1mlan1r. yarat1h~ ve varolu~lar1 i~in kendisine
Bir ~ey, Aristotelese gore, kendi tikel ba~h oldu~u zorunlu varhkhr. 0 ezeli-
niteliklerinin toplam1ndan her zaman ebedi, tinsel, de~i~mez, boliinemez,
daha fazla bir ~eydir. Ba~ka bir deyi~le, giicii her~eye yeten, her~eyi bilen, mut-
nitelik]erin gerisinde, niteliklere temel lak olarak iyi olan, zamansal-mekansal-
olan, nitelikler ic;in bir dayanak olma i~ maddesel olmayan, geri kalan toz tiirle-
levi goren bir ~ey vard1r. ~u h41de, bir rini yaratmt~ olan, oziine ili~kin olarak
toz, yani belirli bir do~as1 olan bir ~ey, do~u~tan bilgi~'e sahip oldu~umuz yet
bir yandan niteliklerin, ote yandan da kin tozdiir. 2 Yaratdm1~ sonlu tozlerden
bu niteliklerin gerisinde bulunan bir da- birincisi, tinsel tozdiir, yani bireyin
yana~m birl~iminden meydana gelir. maddr o]mayan ruhudur. Tinsel toziin
Bun a gore, toz bir madde ve bir form- ya da ruhun tozii dii~iinme ve dii~iin
dan olu~ur. Aristoteles her ne kadar celere sahip olmad1r. Tinsel toz yer kap-
maddeyle formu birbirinden aynsa bile, lamayan, ve dolayls1yla bOiiinemeyen,
do~ ada bizim hi~ bir zaman madded en elle tutulamayan, mekansal olmayan
yoksun bir fonnla da, fonndan yoksun tozd iir. Ruh, beynin gerisindeki koza-
bir maddey le de kar~da~mad1~1m1Zl laksl bezde, bilinci, ideleri, istemeyi ve
belirtmeye ozen g6sterir. Varolan her- imgelemi meydana getirmek i~in bede-
~ey somut bir birey olarak varolur ve ne etki eder. 3 Cisimler, maddf nesneler,
her~ey maddeyle formun bir birli~i ola- bedenler, evren olarak yaratdm1~, sonlu
rak ortaya ~1kar. ~u halde, toz form ve maddi toz. Fiziksel, cisimsel toziin o:zU
1naddeden meydana gelen bil~ik bir yer kaplamad1r. Madde, mekanda bir
varhkbr. Bundan dolay1, Aristoteles'te, yer kaplar, zaman i9nde varolur, elle tu-
Platonda oldu~u gibi, ayn formlardan, tulabilir, gozle goriilebilir; de~i~en bir
duyusal diinyan1n d1~1nda olan bir ide- ~ey olarak maddi toz, bir ~ekle sahip
alar diinyas1ndan soz etmek olanakh de- olur ve bir yerden bir yere hareket eder.
~ildir. Form, ayr1 bir yerde de~il de, bu Descartes'1n toz anlay~uu belirleyen
duyusal diinyada ve toziin bile~enlerin temel kabulleri ~unlard1r: a) Toz varol-
den biri olarak varolur. mak i~n kendisinden ba~ka hi~bir ~eye
Ote yandan, Orta~a~ felsefesinin bird ihtiyac; duymayan, kendisi d1~mda
sistemlerinde de, 'var olmak i~in kendi- ba~ka hi~bir ~eye gerek olmadan kavra-
sinden ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duy- nabilen varhkbr. b) Her toziin, hi~bir
tnayan biridk zorunlu varhk olarak zaman yitinn.edi~i, yitirdi~i takdirde,
Tann' d1~ta btrakthrsa, varbk alan1 bir toz olmaktan 9kaca~ bir ozii vard1r.
tozler ~oklu~undan meydana gelir. Toz, oziinii yitirirse, fonksiyonunu yeri-
Oysa, kadim dtinyarun tozler ~oklu~u ne getiremez, bilinemez ve varolamaz.
nu b1raklp genellikle iki tozlii bir varhk Buna gore, ruhun ozii dii~iinmedir,
anlay1~1na yonelen modern diinyada; maddenin ozii ise, yer kaplama. Toziin
Ilk ve Orta~a~ felsefesinin toz anlay~ln di~er ozellikleri, ayru oziin goriinii~leri
dan aynh~1 simgeleyen ve insan varb~1 ya da tezahiirleridir. Ome~in, ruhun,
gibi tek bir tozden iki ayr1 toz ~1kartan tinsel toziin imgeleme, ku~ku duyma,
tDescartesln felsefesinde ise, ii~ ayn isteme gibi tUm ozellik ve faaliyetleri,
tozden soz edilebilir: Bu ii~ toz de, kendi oziiniin yani dii~ilnmenin ornekleri, go-
i~lerinde, yarahlmam1~, sonsuz ve ezeli- riinii~leri ya da tezahiirleridir. c) Tozier
ebedr olan tozle, yarablm1~, sonlu tozler aras1nda kar~11lkl1 bir etkile~im vardll'.
olarak ikiye aynhr. 1 Yaratdmam~, d) Tozier birbirlerine kar~ll:tlrlar, bun-
ezeliebedi ve sonsuz toz olan Tann, va- dan dolay1 birbirlerini manhk.sal ve on-
--- ----------c-:c-- ---------------- ---------- - --------- ----

854 tozciiliik

tolojik olarak d1~larlar. e) Tozlerin va- goren bir temeldir. Locke'a gore, ti.im
rohnasl gerekir, aksi takdirde s1f atlann, nitelik ve ozelliklere dayanak olan toz,
ozelliklerin varolu~undan da soz edile- doj';rudan bir bi9mde bilirunemekle, tee-
mez. T ozler olmadlj';mda, du~unme ve rube edilinemekle birlikte, varolduj';unu
yer kaplama kavramlan anlams1z hale varsaydij';lrnlz dayanakhr. Toz, buna
gelir. gore, kendisi tecriibe edilememekle bir-
Modern felsefenin kurucusu Rene Des- likte, tecriibe edilen ve surekli olarak bir-
cartes'm 'var olmak i~in kendisinden likte ortaya ~1khklan i~in, tek bir ~eyi
ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan meydana geliren ogeler olarak goriilen
~ey' olarak tammladlj';l toz goru~unden renk, ses, koku, tat, v.b.g., basil idelerin
yola ~1kan Baruch tSpinoza ise, bu tam- temelinde bulunan ~eydir. Ba~ka bir de-
ma uyan tek bir toz bulunduj';unu ve bu yi~le, t6z, kendi ba~lanna var ve kaha
tek tozi.in Tann olduj';unu soylemi~tir. olduklan du~iinulemeyen gii~ ve nitelik-
Buna gore, toz bir, sonsuz, ezeli-ebedi lere dayanak ve neden oldugu i~in, va-
ve mutlak olarak baj';nns1z varW<.tJ.r. Va- roldugu varsay!lan temelden ba~ka bir
rolan her~eyin varolu~u i~in kendisine ~ey dej';ildir.
baj';b oldugu, kendinde ve kendi ba~ma Descartes, Spinoza ve Leibniz'in sa-
varolan toz olarak Tann yalruzca kendi- vundugu akdc1 anlayi~la, Locke tara-
si arac1hj';lyla anla~!lan, anla~!labilmesi fmdan savunulmu~ olan empirizmin
ic;in ba~ka lti~bir kavrama ihtiya~ duy- bir sentezini yapan +Kant'ta ise, toz bi-
mayan varbkllr. Tek tozu evrenle oz- lin~ten baguns1z bir ~eyin ad1 dej';ildir.
de~le~tirerek panteist bir goru~e ula- Bizim toze yukledi!';imiz kabcibk, su-
~an Spinoza'ya gore, tozun, yani Tann reklilik, birlik gibi nitelikler, deneyimin
ya da evrenin, yalmzca ikisini bilebildi- niteliklerini algilama ya da anlama tarz-
!';imiz sonsuz say1da oznitelij';i, yuklemi lanmizdan ba~ka hi~bir ~ey dej';ildir.
vard~r. Bu oznitelikler ise, du~unce ya tozciiliik [Os. cevheriyye; lng. substantia-
da zihin ve yer kaplama ya da madde- /ism; Fr. substantialisme; AI. substantialis-
dir. mus). 1 Oncelikle, thi~ili!';in kar~1smda
Aristoteles'in tozun dej';i~me merkezi, yer alan, ve diinyanm, varolmak i~in
ve manllksal ozne oldugu goru~unu kendisinden ba~ka bir ~eye ihtiya~ duy-
aynen benimseyen tl..eibniz ise, tozu be- mayan, zihinden bag.ms1z olan bireysel
lirleyen soz konusu oltlere basitlik ol- varbklar anlanunda tozlerden meydana
~utunu eklemi~tir. Onun metafiziginin geldi!';ini savunan varhk goru~u.
Ierne! oj';eleri, basil, par~alan olmayan 2 Her~eyin dej';i~ti!';ini, birbirlerini izle-
tozler olarak tanunladlj';l monadlard1r. yen durumlardan, fenomenlerden ba~ka
Bu turden basil tozlerin varoldugu so- hi~bir ~eyin varolmadij';mi soyleyen go-
nucu, Leibniz'e gore, basil ~eylerin top- rii~un tam tersine, tSpinoza y a da
lamlanndan ba~ka bir ~ey olmayan bi- +Hegel'de oldugu gibi, olaylann degi~
le~ik varhklann varoldugu olgusundan mez temeli olarak tinsel ya da maddi bir
~1kar. Onun tozleri, gu~ ve etkinlik mer- tozun ge~kten varolduj';unu one siiren
kezleri, maddi olmayan tozler olarak ogreti. Ya da ba~ka bir deyi~le, ilk ve en
monadlard1r. temel varbk veya ger~ekli!';in toz veya
+Locke' a gore ise, toz, tum doj';al feno- tozler olduj';unu, ba~ka her~eyin, ya
menlerin gorunu~unun gerisindeki, ne tozlerin bir ozelli!';i ya da onlar arasmda-
olduj';unu bilmedi!';imiz, deneyim yo- ki bir baj';mb olarak, varolu~u ic;in tozle-
luyla tecrube edemedigimiz temeldir. re baj';b olduj';unu one suren gor~,
Bu Ierne!, manhksal olarak, bir ~eyin alam. Olaylarm dej';i~mez temeli olarak.
tum nitelik ya da ozellikleri ortadan kal- maddi ya da tinsel bir ilkenin ger~ekten
dmldij';mda, geride kalacak olan ~ye varolduj';unu one suren anlay1~ bi~imin
kar~1hk gelir. Toz aym zamanda, tum deki tozculuk goru~unun felsefedeki ilk
nitelikler ic;in dayanak olma i~levi ve en onemli temsildsi t Aristoteles'tir.
lTans- 855

Feiseieleriyle her ikisi de dili ve bilgiyi ni..i zorunlu ktlm1~hr. Bundan dolay1,
imkans1z hale getinne gibi ayn1 mantlk- soz konusu varhk anlay1~1nda, toz, sta-
sal sonuca gotiiren, biri de~i~meyi yad- tik ozde~lik ilkesi gere~ince, varhgtn
Slrken, di~eri de~i~meyi temel gerc;eklik gerc;ek ifadesi olarak benimsenir. Bu
addeden iki filozofa, yani Parmenides yakla~tma gore, bir ~ey varsa e~er, o
ve HerakJeitos'a kar~t, Aristoteles nes- tozsel bir varhk olmahdtr ve siirekli bir
nelerin, fiziki olarak hep bir de~i~me ve de~i~me durumu ic;inde olan ~ey, var
olu~ stireci ic;inde oldu~unu savun- ya da gerc;ek olamaz.
anu~tur. Bununla birlikte, nesnelerin, trans-. Otesinde, obiir yarunda, iistiinde
Aristoteles'e gore, kendi kendileriyle anlamtna gelen, de~i~ikli~i, kat etmeyi,
ayn1 kalan, de~i~meyen ve olu~ siireci- a~mayt, oteye gitmeyi ya da bir~eyin ara-
ne tabi olmayan bir yonleri daha vardtr. stndan ge.;meyi belirten Latince onek.
Bir nesnede, tikel bir varbkta de~i~me tPostmodemizin.in en onemJi teoris
yen, kendi kendisiyle bir ve aynt kalan yenlerinden biri olan tLyotard, postmo-
bu yon, tekil varb~1n olu~ siireci ic;inde dem durwnu betim.lerken, trans oneki-
gozledi~imiz tiim ozelliklerinin de ta~l
nin soz konusu anlam imkanJanndan
ytclSI ve dayana~t durumundadU". Tiim hareketle, yazt, sanat, cinsellik ve politi-
olaylann, niceliksel ve niteliksel de~i~ kada tiim imkanlann en son s1n1rma
melerin gerisindeki bu dayanak, tozdiir. kadar tiiketilmi~ oldu~unu belirtmek
tiizsel. [tng. substantial; Fr. substantiel; AI. iizere, transpolih.ka, transcinsellik ve tran-
substantiell]. 1 Toze ait olan, tozle ilgili sestetik terimlerini yaratm1~br. Buna
bulunan; 2 ba~1mstz bir varo1u~a sahip gore, transestetik esteti~in (jtesinde olma-
bulunan; 3 maddi bir varolu~u olan; 4 yt, esteti~in a~tlrru~h~tyla onemli olc;u-
de anlamstzla~mas1.ru ifa de eder. 0,
bir ~eyi ba~ka ~eylerden aytrarak her
transestetikle sanat ve gundelik ya~am
ne ise o ~y yapan ~eyle ilgili olan ir;in
arasmdaki stntrlann ortadan kalkmast-
kullantlan stfat.
nt, esteti~in ekonomi, politika, kiiltur
Buna gore, bir do~ayt, yani bir ttirii ya ve giindelik hayattn tumiine niifuz ede-
da cinsi meydana getiren forma; varol- rek, ozgu1lii~iinii ve ozerkli~ini kaybet-
lnak ic;in maddeye ihtiyac; duymayan mesini anlatmak ister. Lyotard'a gore,
kendinden-kaim formdan farkl1 olarak, sanatsal formJar metalarla nesnelere oy-
kendisini gostennek, gerc;ekle~tirmek, lesine stzml~hr ki, guniimiizde her~ey
potansiyel gii~lerini hayata gec;irmek estetik bir gosterge o 1up c;Lknu~ttr.
ic;in 1naddeye ihtiyac; duyan, fakat ayru Postmodem durumda estetik gosterge-
anda maddeyi tikel bir varbk haline ge- ler, estetik yarg1y1 imkanstzla~tuacak
tiren forma tozsel form adt verilir. Buna ~ekilde birlikte varolur.
gore, bir m tizisyen1n tozsel formu, onu Aynt durum, toplum alarunda ve siya-
bir insan yapan aktlh ruhtur. Buna kar- set ic;in de gec;erlidir. Postmodernin
~tn, bireysel zihnin kabct, siirekli ve so~uk dunyas1nda, ne toplwnsabn ne
kendi kendisiyle (jzde~ bir toz oldu~u de siyasetin tiyatrosuna yer kaldt~tru,
nu one stiren zihin anlay1~1na tozsel modemitenin bu iki ~ocu~unun da olii
zihin goru~u adt verilir. oldu~unu soyleyen Lyotard, bu duru-
Cte yandan, tParmenides, tPlaton ve mu da transpolitika deyimiyle anlatmayt
tSpinoza gibi filozoflann, ozde~lik il- denemi~tir. Ona gore, totalle~tirici soy-
kesine dayanan statik varhk anlay1~lan lelnleri, c;eli~kili ideolojileri reddeden
tozsel varlrk anlayr~r olarak tan1mlantr. giiniimiiz insaru transpolitik hAle gel-
Buna gore, her~eyin her ne ise o oldu- mi~tir, yani 0 politikantn otesindedir,
~unu one siiren ozde~lik ilkesi, de~i~ siyasete, biitiin politik soylemlere ilgi-
rne ortamtnda, de~i~meden ayn kalan sizdir, politik olarak kaytts1z olup, fark-
kabct vc de~i~mez bir varh~1n kabulii- hla~mamt~ bir varhkbr.
856 transdiiksiyon

transduksiyon [ing. transduction; Fr. idealist dii~tintirii tSchelling'in, doga


transduction]. Frans1z dti~tintir ve psikcr felsefesinin tam kar~1smda yer alan,
logu J. tPiaget'nin dile getirdigi, ~oruga zihin felsefesini, veya onun, doga felse-
ozgti alan ve kavramsal dti~tinceden fesi ile zihin felsefesi arasmdaki belli
once gelen dti~tirune tarz1. Genel fikir, ay1runlann arkasmda gizli alan ozdf1li-
ilke ya da kavramlardan yoksun oldugu gi ve Mutlak'1 inceleme konusu yapa-
i~in, yeti~kine ozgti bir tarzda ozel rak, doga felsefesiyle zihin felsefesini
durum ya da olgulardan genellemeyc, birle~tiren gorti~tinti tammlamak i~in
genel ya da ttimel bir onermeye, veya kullamlm1~hr.
genel bir onenneden ozel durum ya da Yine ayru ~er~eve i~inde, Kant'tn felse-
olgulara ge~emeyen, fakat yalmzca ozel fesinin yontemine, yani insan deneyimi
ya da somut bir durumdan ba~ka bir ve bilgisinin olmazsa olmaz ko~ullanru
somut durum ya da olguya ge~ebilen ~o (a priori sezgi formlanru, anlama yetisi-
cuga ozgti dti~tinme tarz1 ya da yonte- nin kategorilerini, akhn ideallerini) goz-
rru. ler online seren analiz ~ekline transen-
tnnsendental [lng. transcendental; Fr. dental yontem ad1 verilir. Ayru biljimde,
transcendental; AI. transzende11tal]. 1 Bir Kant'm, insan bilgisi ve deneyimi i~in
~eyi, bir disiplin ya da etkinligi, soz ge- ka~uulmaz alan temel ve nihai bir dizi
limi bilgi ya da deneyimi mtimktin kategorinin varoldugunu karutlama faa-
kdan ko~ullar btittinti; 2 soz konusu liyetine; a priori formlann dogas1m ve
ko~ullara dair ara~hrma; 3 salt ki~isel, imkruru ortaya koyma, kategorileri de-
ozel veya psikolojik olana kar~1t olarak, neyimin ve bilginin zorunlu ko~ullan
zorunlu ve ttimel i~in kullamlan s1fat. olarak gosterip a~1kJama ve temellen-
Transendental terimi, mtimktin ya da dirme ~abasma transendental deduksiyon
akttiel deneyim alarurun otesinde kalaru denmektedir.
tanunlayan a~km (transcendent) Slfahy- Buna yakln bir anlamda, belirli bir bilgi
la kan~tmlmamahd1r. Zira transenden- ttiriintin, omegin aribnetigin mtimktin
tal bilgiden siiz edilebilmekle birlikte, veya fiilen varoldugu onciiltinden, onu
a~km bilgi diye bir ~ey kesinlikle soz mtimkun k1lan ko~ullann kendilerine
konusu olamaz. Olsa olsa a~km olarun veya onun varolabilmesi it;in birtak1m
bilgisi olabilir. Nitekim, deneyim alaru- ko~ullann yerine getirilmesi gerektigi
run otesinde kalan a~km bir ger~ekligin sonucuna giden akdytirtibne ve karutla-
bilgisinin, deneyimsel i~erigi olmayan ma tarzma transendental arguman den-
bir bilginin imkans1z oldugunu savunan mektedir. SOz konusu ak1lyurubne tar21
tKant, bilin~li insan deneyimini mum- felseff dti~tincenin tarihinde Aristote-
kiln kllan ko~ullara, kavram, kategori, les'e kadar geri gibnekle birlikte, o daha
form ve yap1lara ili~kin bilgiye transen- ziyade Kant felsefesiyle irtibatlandmbr.
dental bilgi ad1m vermi~tir. Bu ttir bir $oyle ki, tAristoteles ~eli~mezlik yasa-
bilgi, deneyim ve bilginin a priori ogele- smm onun ge~ersiz oldugunu one sti-
rini konu alan, insan bilgisinin, dene- renler tarafmdan bile varsay1ld1gl go-
yimden bag1mstz ve once alan vazge~ rti~tiyle tin kazanm1~hr. Bu baglamda,
mez ko~ullanru ara~hran ve dolay1s1yla transendental argtiman, bir onermenin
deneysel bilgiye bir anlamda a~km alan dogrulugunu, yanh~ olmas1 durumun-
bir bilgi ttiriidtir. da onu tartJ~1p incelemenin dahi mum-
Bu baglamda, Kant'm felsefesine, onun kiln olamayacagma i~aret etmeyi ama~
saf akh konu alan ve saf bilim ya da layan ak1lyurtitmeyi tarumlar.
akhn temel kavram ve kategorilerini or- Transendental terhnini bilginin a priori
taya koyan a priori analizine transenden- ko~ullanna ili~kin bilgiyi nitelemek i~in
tal felsefe ad1 verilir. Transendental fel- kullanan Kant'tan sonra, ~agda~ dti~tin
sefe, dti~tince tarihinde aynca Alman cede tStrawson, tikelleri taruma ve yeni-
transendental fenomenoloji 857

den te~his etmenin, maddi nesnenin Kant'tn ele~tirel felsefesinde, transen-


dtinya kavray1~1mLZda temel bir katego- dental rnannk da, daha sonra kendi i~in
ri ohnas1n1, maddi nesnelerin varolu~ de ikiye ayrthr. Bunlardan transend~ttal
lanndan yana en ku~uk bir ku~kunun m1alitik anlama yetisinin, kendileri ohna-
olmamaslnl gerektirdi~ini soyledikten dan hi~bir nesnenin du~untilemedi~i,
sonra, transendental argtiman1 belirli e1npirik bilginin hi~bir ~ekilde soz konu-
kavra1n ve kategorilerin kullanlmlnl, bir su olamad1~1 kavram, kategori ve ilkele~
teori ya da prati~in zorunlu ko~ullarm1 ri konu ahr. Buna kar~m, akhn kendi Sl-
ortaya koyan aklyurubne olarak tanm- nlrlarlnln otesine ge~me yoneliminin
lalnl~hr. Ayn1 yakla~1m ya da argtiman sonucu olan yanllsamalan konu alan
tt:ir{i, ba~ta tHusserl ve tWittgenstein manllk turune, yaln1zca a priori ilkelere
ohnak lizere, ~a~da~ bir~ok filozof tara- day a nan yanh~ ve yan1lllcl ak1lytirti t- .
hndan kullarulm~tu. meleri inceleyip ele~tiren, bilginin
Ote yandan, feno1nenlerin veya gorti- me~ru S1nnlann1n a~llmas1ndan kay-
nu~lerin gerisindeki temel, bilinemez naklanan yanh~hklan duzeltm.eyi ama~
varl1~a transendental nesne ad1 verilir. layan ara~hrma tarztna transendental di-
Nitekim, Kant numen ya da tkendinde- yalektik denir. Ayn1 c;er~eve i~inde, Kant
~eyi, duyu-deneyi yoluyla bilinen ~eyin
felsefesinde, anlama yetisinin yalruzca
bilinmeyen temelini fransendental nesne tecrubede ge~erli olan a priori kategori
diye tarumlam1~tu. Bu,,a gore, transen- ve sezgi formlaruun, salt bilincin kendi
i~inde bilinemez olan bir ger~ekli~e yap1
dental nesne, somut tikel bir nesne ol-
ve form kazandnma yollan olmay1p,
nayp, genel nesne formu olarak tanJm-
ger~ekli~in do~aslna, ozune ili~kin be-
lanan saf akdsal 'x', saf bilincin ideal
tiJnleme ve do~rular oldu~u inanc1run
nesnel kar~ll1~1du.
sonucu olan aldaru~ turiine transertden-
Buna kar~1n, d1~ dtinyaya dair bilgimi-
tal yan1hama ad1 verilir. Kant'a gore, bu
zin mumktin olabilmesi i~in varolu~u
ttir bir inan~ ya da yarulsama bizi, ruhu,
ongortilen bene, duyusal dunyanln bilgi- Tann'yt, bu konuda tecrubi malzeme ol-
sinin zorunlu onkabulu olan bir zihne
madl~l it;in, bilemesek bile, ruh ve Tann
transendental ben ad1 verilir. Ba~ka bir ideleri uzerinde a priori bir bi-;imde akd
deyi~le, algllarm, tasanmlann, bilumum
yurutmeye gotiirik.
zihinsel edimlerin dayana~1 olarak algJ- transendental fenomenoloji [ing. transcen-
lanamayan, ama varsaydan transenden~ dental phenomenology; Fr. phenomenologie
tal ben, akttiel olarak varolan bireylerin transc.endentale]. Alman filozofu Edmund
bilincindeld ozsel yaplyl ifade eder. tHusserl'in tfenomenolojisinin, do~as1
Kant'm transendental felsefesi, sLrastyla itibariyle yonelimsel olan bilincin temel,
ti~ ayn bolmeyi ihtiva eder. Bunlardan ozsel ve birbirleriyle ili~kili yasalanru
birincisi, duywnsal sezginin a priori ko- gun ~~na ~1karmay1 ama~layan yonu-
~ullarma, yani zaman ve mekana ilikin ne, ya da daha do~ru bir deyi~le bu fe-
inceleme olarak transendental estetiktir. nomenolojinin ilk ve en onemli evresine
Di~er iki bt>lme Kant'ta transendental verilen ad.
lnanllk ba~h~ altJnda toplarur. Buna Bu ttir bir fenomenolojiye damgas1ru
gore, salt du~unme ogelerin.in kayna~l vuran ~ey, bilginin deneyim ya da tecrii-
ru ve de~erini belirleyen d u~unme ve be s1rasmda ortaya ~1kan veya kendini
ak.alyurutme melekelerimizin a priori ko- gosteren ozsel temellerine ili~kin bir
~ullannl konu alan transendental mantlk, ara~tJrma, onkabul ya da yargllardan
akJlyurutmenin de~il de, duyumsal sez- ba~1~1k bir bilgi i~in sa~lam temeller
ginin a priori ko~ullannt ara~t1ran tran- olu~turmaya yonelik bir ~abadJr. Buna
sendental e.stetikin tam kar~1s1nda bulu- gore, transendental fenomenoloji, ger-
nur. ~ek bilgiyi mumkun kllan temel ko~uJla-
858 transendentalizm

ra, zihinsel temellere dair bir ara~hrma felsefi gon:i~ ya da bak1~ a~tlanm ta-
dan meydana geldigi it;in, toplumdan, mmlar. En onemli temsilcileri arasmda
zihind1~1 varhktan uzakla~an, Lebens- Emerson, Thoreau ve Parker gibi ki~ile
tvelt ya da gtindelik di.inyadan ve top- rin yer ald1g1 soz konusu entellekti.ieller
lumdan uzak duran bir felsefedir. Dene- obegi Locke'un tempiriz.mine, modem
yim ya da bilgideki ozsel ogeleri gozler t;agm tmaddecilik ve takllcthgma,
online senneyi amat;ladtgl it;in, dogal tdeizm, maddi zenginlik ve ilerleme fik-
tavnn gi.indelik di.inyasm1 parante7.e ala- rine kar~1 t;1karken, Kant ve Kant sonra-
rak, hit; hesaba katmaz ve salt bireysel si Alman idealistlerinden hareketle, bir
benin bilinci i.izelinde yogunla~tr. rur tpanteizme yonelmi~, tannsal ola-
transendentalizm [ing. transcendentalism; mn sonlu varhkta it;kin oldugunu one
Fr. transcendentalisme; AI. transzendenta- si.irmi.i~ti.ir. Bilgi gorii~lerinde, gori.i-
lismus]. 1 Genel olarak, a~km ya da tran- ni.i~lerin kesinlikten yoksun bilgisini
sendental olana ozel bir onem atfeden veren anlama yetisinin yerine,. zorunlu
ogreti, sezgisel ya da tinsel olanm dene- dogrulann a priori bilgisini veren akh
yimsel ve bilimsel olan kar~1smdaki i.is- ikame ebni~ olan transendentalistler,
ti.inli.igi.ine duyulan inant;. felsefi hakikatlerin bilgisine ala.l yoluyla
2 Daha ozel olarak da, felsefede, tUm vanlacag1ru savunmu~lardtr. Soz konu-
bilgilerimizin temel a priori ilkelerini su filozoflann ahlak gorii~leri ise, idea-
ke~fetmek i.izere, deneyimin ya da tee- lizm, tbireycilik, refonnizm ve iyimser-
rube edilenin otesine get;en, onu a~n lik gibi egilimleri ihtiva eden eklektik bir
bakl~ at;tst, felsefe ti.iri.i. Buna gore, Kant di.i~i.ince bi.iti.ini.i olu~turur.
ve Schelling'in transendental felsefesi ve Trendelenburg, Adolf. 1802-1872 ydlan
dolaytstyla deneyimin, tecri.ibe di.inyast- arasmda ya~am1~ olan Alman filozofu.
mn akhn faaliyetlerine bagh oldugunu Hegel'e yonelik ele~lirileri ve Aristotke-
savunan herhangi bir felsefe ti.iri.i, tran- les felsefesine dair ara~tumalanyla ta-
sendentalizm olarak suuflamr. runan Trendelenburg'un temel eserleri,
3 Transendentalizm, te~mil yoluyla, kategoriler ogrelisinin tarihini veren
Kant sonras1 Alman idealizmini, omegin Historiscl1e Beitriige zur Philosophie, filo-
Fichte ve Hegel gibi filozoflann idealist zofun Kant'm mekan anlay1~1 konusun-
felsefelerini tanimlamak it;in kullaml- da Kuno Fischer ile giri~tigi tarh~mayt
mt~hr. 4 Yine, ayru baglamda, Mutlak ihtiva eden Kuno Fischer und sein Kant
felsefesine, Mutlak olarun sonlu varh.kta ve Logische Untersuchungen [Manhksal
it;kin oldugunu; ya da Mutlak olarun Ara~hrmalar )'du.
sonlu varhga olan a~kmhgmm tam bir t Aristoteles'in ozellikle manhk ogrel:isi-
yamlsama oldugunu one si.iren ogretile- ne bi.iyi.ik bir onem atfedcn Trendelen-
ri tamm.lamak it;in de, transendentalizm burg, +Hegel dt~mda, +Kant'a da kar~1
terimi kullamlmaktadtr. 5 Aym ~ekilde, t;tknu~tu. Ona gore, Kant, meUn soz
ideal ya da tinsel olarun duyumsal dene- konusu oldugunda, sadece i..ki altematif
yime it;kin oldugunu one si.iren her i.izerinde durmu~, yani mekarun yalmz-
gori.i~, bir ti.ir transendentalizm diye ta- ca fenomenlere uygulanabilecegi set;e-
mmlamr. negi ile onun salt numenlere tatbik edi-
6 Ote yandan, transendentalizm terimi, lecegi altematifini ele alm1~hr. Diger bir
pejoratif bir anlamda co~umcu, gizemci, deyi~le, meUrun ya oznel ya da nesnel
dogai.isti.icti, muglak, sagduyudan ti.i- olabilecegini di.i~i.inen Kant, i.it;i.inci.i al-
mi.iyle kopuk gori.i~leri tanunlamak it;in temalifi, yani mekanm hem oznel ve
kullamlmaktadtr. hem de nesnel olabilmesi set;enegini hit;
7 Transendentalizm. nihayet, ondoku- dikkate almamt~hr.
zuncu yiizytlda, ozelli.kle Schelling'den Yaztlanndaki ana temas1 amat; olan fi-
etkilenen bir grup entellekti.ielin dini- lozof, Hegel diyalektiginin hareket kav-
tutarhhk 859

ramuu ba~ka bir kavvramla degi~tir bulundugunu sayler. 0 yalnlZCa dogai-


mek i-;in -;ok ugra~m1~tlr. Ctbgln olumsuz yanlan ve sonu-;lart iize-
trikotomi [tng. tJichotomy; Fr. trichotornie] _ rinde degil, fakat tarihsicilik anlall\Ulda
Ger-;ekligi birbirine indirgenemez olan tarihseldligin olwnsuz i-;erimleri i.izerin-
i.i; ayn par-;aya bolen, evrende Tann, de de aynntlh olarak dunnu~tur. Tarih-
ruhsal, ve dogal alan olmak i.izere, i.i; siciligi, tarihi bi.iyi.ik ol-;i.ide genel yasa
temel ve farkl1 ger-;eklik bulundugunu lar, sistemler ve dogal zorunlul uklar
one si.iren, ozellikle de insan1n ruh, alhnda yanh~ bir analoji ile ele alan ta-
beden ve tin gibi i.i; ayn ogeden aney rihselcilik diye tan1mlayan Troeltsch,
dana geldigini savunan ogreti. bunu sadece Hegel ve Marks'1n tuhlm-
triteizm [ing. tritheism; Fr. tritltiisme; AI. lanyla suurlamam1~tlr. Ona gore, tinsel
trit/reisHtu.s]. 0 -;tannahk. Ger-;eklikte i.i; bilimlerden hareketle, tarihte her~eye
Tannnln varoldugunu ifade eden; Hris yayllm1~ bir anlam bulundugunu ve bu
tiyan teolojisinde, M. S. alhnca yi.izyllda, anlam1n bi.itiini.iyle kavranabilecegini
Baba, ogul ve Kutsal Ruh'un i.i; ayn soylemek de, tarihsidlikten ba~ka hi-;bir
birey, toz ve dolay1s1yla i.i; ayn Tannya ~ey degildir.
kar~1hk geldigini savunan gorti~. Oysa hakiki tarihselcilik, bir ilke ya da
Troeltsche, Emst. 18641923 ylllan arastn- yakla~1m olmaktan ziyade, bir duygu
da ya~am1~ olan A)man ilahi yat-;1, ta olmak durumundadu. Troeltschun go-
rih-;i ve dti~i.ini.ir. Tem~l eserleri; Felse- zi1nde tarihselcilik, kendini tarihin son-
fe, sosyoloji ve tarihe onemli bir katkl suz zenginJiginde, k i.ilti.iriin sinirSIZ -;e-
yapan Der Historisnrus und Seine Problem ~itliliginde arayan insan1n trajik ya~am
[Tarihsicilik ve Meseleleri], Reisedeutung duygusudur.
des Protestantismus for die Enststeheung tutarhhk [Os. insicdnr; ing. consistency, co-
der Modernen Welt [Modem Diinyan1n herence; Fr. coherence; AI. zusammen,wng].
Olu~umunda Protestanhg1n Rolurtir. ~eylerin, di.i~i.incelerin ortak bir ilkeyle,
Troeltsche ondokuzuncu yi.izythn son bag1nt1, di.izen, kavram ya da fikirle bir-
-;eyre~nde veya 20. yiizy1bn ba~lannda birine baglanma~ olmas1 durumu, man-
ya~ayan bir-;ok dti~i.ini.ir gibi 1 kitle top- hkll bir bi.iti.intin par-;alan, ogeleri ara-
lumunun geli~i, bilim ve teknolojinin Slnda, kar~1hkh bagJanh ve uyum
yi.ikseli~i, maddecilik, dogalcahk, ku~ bulunmas1 hali. c;eli~k.iden, manhksal
kuculuk ve panteizm gibi olu~um, a.lwn atlama ya da bo~luktan bag1mS1Z olma
ve egililnlerin yi.ikseli~i kar~1s1nda deh- hali olarak tutarhhk, di.i~i.incelerin bir-
~ete kapd1ru~ olan biridir. Sadece, din birlerinden, sonu-;lann onci.illerinden
bilincinin tarihi ve geli~ilnini temele alan mantlksal olarak -;akmas1 duru1nunu,
bir din felsefesinin teolojiye bili1nler ara- bir onermeler ki.imesinin, ki.imedeki
Slnda bir yer a-;abilecegini di.i~i.inen filo- onermelerin birlikte evetlenmesi hi-;bir
zof, tarihselcilikle dogalohg1n, modern -;eli~kiyle sonu-;lanmad1g1 zaman, sahip
di.inyanan, kadim di.i~i.incenin ahiAk go- oldugu ozelligi, birka; onermenin, birbi-
ri.i~i.iyle metafiziginin yerini alm1~ olan, riyle -;eli~ik olmad1ktan ba~ka, ifade et-
iki bi.iyi.ik yarat1s1 oldugu inancndadu. tigi ~eyler a-;1s1ndan birbirini destelcle-
Bu iki gori.i~ ya da yakla~un, insaiu, Sl mesi durumunu ifade eder.
rasiyla maddi alanda genel ve yasah Buna gore, anlamlan -;eli~ik terimler
olaru belirlemeye, ve kendine ili~kin i-;enneyen, -;eli~kiden bag1mS1Z olan
olan1, yani tarihsel-tinsel olan1 ara~tu kavramlara tutarl kavramlar ad1 verilir.
maya yoneltmi~tir. Buna kar~1n, en az bir dogrulay1o yoru-
Bunlardan ikincisi, e~deyi~le tarihse)ci- mu olan onermeye tutarlr onerme ad1 ve-
lik soz konusu oldugunda, Troellsch, ta- rilir. Yine, tutarh onennelerden olu~an,
rihselcili~n, biri tarihsidlige, digeri ise yani birlikte dogru olabilen ya da birbir-
hakiki tarihselcilige tekabi.il eden iki ti.iri.i leriyle bagda~abilen onermeler ld.imesi-
860 tutarhhk teorisi

ne tutai'l; onermeler kiimesi ad1 verilir. onun tum di~er nesnelerden ayn, ba-
Buna gore, birden fazla onenne, kiline- ~unslz ve yahtlarun1~ alarak varaldu-
den hi,.bir ,.eli~ki turetilemedi~i takdir- ~unu kabul eden hi,.bir yarga, bu anlay1-
de, tutarh bir klime meydana getirir. ~a gore, da~ru alamaz.
Tutarhhk ahliiki anlamda, ya~amm Soz kanusu da~ruluk anlay1~1mn en
pratik cylemlerle ilgili bayutunun ev- onemli yonu, anun oncelikle par,.alan
rensel bir ahlak yasasma tabi loluunas1, kar~1smda butunu, algular kar~1smda
ki~inin her ka~ul al hnda yasaya uygun da sistemi on plana .. lkarmasl, par,.ala-
du~en eylemler ger,.ekle~tirmesi duru- rm, algulann bilgisinin yerine, buti.inun
munu dile getirir. Buna gore, ahlak, bilgisini vurgulamas1d1r. Ba~ka bir de-
insan i,_in en yuksek diye nitelenen bir yi~le, bu anlay1~ta butunun ya da siste-
hedefe ula~mamn arac1 alarak goruldu- minin bilgisi par,.alann ya da sistemi
gu takdirde, daima soz kanusu iyiye go- ol u~turan algulann bilgisinden man-
turecek eylemler sergileme hali, ahlik! tlksal alarak once gelir ve sanuncular
bak1mdan tutarh abna anlamma gelir. ancak ve ancak sistemin kendisi bilindi-
tutarhhk teorisi [Ing. coherence theon1 of ~i takdirde, dagru alabilir. Soz konusu
truth; Fr. tlleorie de coherence de la veriU). do~ruluk anlay1~ma gore, butunun ya
Bir yarg1 ya da onermenin da~rulu~u da sistemin kendisi de, anu meydana
nun, soz kanusu yargt ya da onermenin getiren par,.alardan daha fazla bir ~ey
ger,.eklikle ya da algularla .je~il de, bir dir. Ome~in, tarihin belli bir donemin-
butun alarak evren haklundaki inan,.la- de artaya ,_1km1~ alan tum algularla il-
nn genel yap1s1yla uyu~masmdan, anun gili tam ve kesin bilgi, ki~iye soz
evren hakklndaki tiim di~er inan,_ ve bil- kanusu tarihsel doneme ili~kin alarak
gilerin genel yap1s1yla tutarl1hk i,_inde sa~lam ve dayurucu bir kavray1~ ka-
almasandan meydana geldi~ini iddia zandumamn ,_ak uza~mda kahr, zira
eden ve daha ,.ak idealist felsefe gelene~i belli bir tarihsel donem, i,_erdi~ algula-
i,_inde savunulmu~ alan da~ruluk anla- nn taplammdan daha fazla bir ~eydir.
Yl~l. 0 sozu edilen algulan i,_eren, fakat bu
Tutarhhk anlay1~1m savunan idealist algulan a~an bir biitundur.
filazaflar iljin, da~rulu~un ger,.ek anla- Tutarl1hk o~retisinin en onemli gu,.lu-
ml, yargmm alguyla uyu~mas1 de~ildir, ~u, bu anlay1~la birlikte, kendi i.;inde
zira yargmm kendilerine kar~1hk gele- tutarh alan, fakat ger,.eklikte hi,.bir kar-
bilece~i algular yaktur. Buna gore, ait ~~~~~~ almayan her oyku ya da tearinin
aldu~u ba~lamdan yahtlanm1~ alan bir da~ru almasuun mumkun hale gelme-
algu, hi,.bir ~ekilde ger,.ek bir algu de- sidir. Ome~in, belli bir tarihsel donem
~ildir ve bundan dalay1, anunla uyu~ i,_in soz kanusu alan gencl kavray1~, ta-
mak durumunda alan bir yarg1 da~ru rih,.iden tarih,.iye de~i~ebilmekle, ve
bir yarg1 alamaz. idealist, ozellikle de tarih,.iler tarafandan aktanlan izlenim-
nesnel idealiste gore, varalan he~ey bir ler farkhhk gosterebilmekle birlikte, bu
sistem i,_inde varahir; bir sistemde, her- genel kavrayl~lardan her biri e~it ol,.u-
~ey ba~ka her~eyi i,_erir ve ba~ka her- de da~ru alabilir.
~ey tarafmdan i,_erilir. Buna gore, bir Tutarhh~1, ister bir tearinin varalan
~eyi tam alarak ve ger,.ekten, ancak ve tum bilgilerle tutarhhk i,_inde almas1,
ancak anun i,_erdi~i her~eyi dikkate al- ya da ister tearinin kendi kendisiyle
dl~Jmlz ve bildi~imiz takdirde bilebili- alan i,_sel tutarhh~1 alarak yarumlaya-
riz; dalayisiyla, bir ~ey, bir nesne hak- hm, aym gu,.luk varalmaya devam
kmda alan, fakat soz kanusu nesnenin eder. Su halde, du~uncelerimizin kendi
i,_erdi~i hi,.bir ili~kiyi ve nesneyi dikka- aralarmda, birbirleriyle uyu~mas1 da~
te almay~n bir yarg1 tam alarak da~ru ruluk i9n hi,.bir zaman yeterli bir ol,_iit
alamaz. Bir nesne hakkanda alan ve alamaz. <;unku du~uncelerimizin kendi
tiiketim toplumu 861

aralannda birbirleriyle uyu~masi dog- m goruyoruz. Les Passions de I' Ame


ruluk it;in yeterli bir olt;iit olursa, kendi [Ruhun Tutkulan] adh eserinde, tutku
it;inde uyLUnlu ve tutarh olan her oykii, konusuna biraz daha yansaz bir tavarla
laboratuvar gozlemleri ve deneylerine yakla~an Descartes, hayranhk ya da
dayanan bir fizik kuram1 kadar dogru ~a~kmhk, sevgi ve nefret, nc~e ve
olabilir. hiiziin gibi temel tutkularla, bunlann
tutarslZ [Os. gayn miinsecim; lng. incohe- birl~iminin sonucu olan ozel tutkular-
rent; Fr. incolzerent]. Part;alara arasmda dan soz etmi~ ve ya~amm tathhgaru ve
baglantl olmayan, part;alan birbirleriy- giizelligini tutkularda buldugunu belirt-
le uyu~mayan ve hatta bir anlamdan mi~tir. Ona gore, tutkulann varhgm1 ve
yoksun olan biitiin it;in kullamlan s1fat. onemini kabul eder ve bilirsek, onlann
Buna gore, hic;bir dogrulayaCl yorpmu koti.i etkilerinden ve a~mhklanndan da
ohnayan onenneye, tutarszz onerme ad1 kurtulabiliriz. Descartes'a gore, biz tut-
verilir. kulann bizi yamlgaya siiriikJedigini sez-
Otc yandan, tutarSlZ onciillerden ya da digimiz zaman, onlan bir klyaya atabilir
onciilleriyle sonucu arasmda en kiit;iik ve onlan akli sayesinde, olumlu bir bi-
bir tutarhhk bulunmayan akllyiiriitme t;imde kullanabiliriz.
ya da t;akanmdan olu~an yanh~ tutar- tutucu evrim [ing. conseroative troolution;
szzlzk yarzlz~z diye nitelenir. Fr. evolution conservative]. tAristoteles
tutku [Os. ihtiriis; lng. passion; Fr. passion; tarafmdan one siiriiliip, tslam alimleri
AI. leidenschaft]. A~k, nefret, kaskant;hk, tarafmdan oldugu kadar, Hristiyan dii-
~iiniirler tarafmdan da benimsenen,
cimrilik, ~ehvet tiiriinden ~iddetli ve sii-
rekli duygu, giit;lii istek ve egilim; bu dogada yeni hit;bir ~eyin ortaya t;Ikma-
nir bir istek ya da egilimin yoneldigi digaru, her~eyin daha onceden varolan
amat;; antipati ya da arzunun iiriinii potansiyel giit; ya da ogelerin dl~ ne-
denlerin etk.isiyle aljlmlanmasa, aktiiel-
olup, davram~a yoneten yogun duygu.
le~mesi ya da tezahiirti oldugunu savu-
Yoneldigi amat; ya da set;ti~ nesne iize-
nan degi~me teorisi.
rinde, bu amat; veya nesne da~mdaki hit;-
Yarahcl bir evrim anlaya~arun tam kar-
bir ~eyi, hatta nesnenin kendisiyle ilgili
~Ismda yer alan ve sonut;ta olamn daha
ozellik]eri bile goremeyecek kadar yo-
onceden bir ~ekilde nedende de olmasa
gunla~rru~ olan tutku, duygusal ve zi-
gerektigini, nedenin sonucundan hep
hinsel bir tav1r olarak ortaya t;Ikarken,
yiiksek oldugunu savunan bu gorii~e
bir tiir korle~meyi ifade eder. Felsefe ta- gore, degi~me, ilerleme ya da evrim, her
rihinde filozoflar, tutkuya kar~1 genel- ne kadar at;lk olmayan bir tarzda, gizil
likle olumsuz bir tavar takmrm~lard1r. ya da potansiyel olarak da olsa, orada
'Tutku olmazsa, biiyiik ve onemli hit;bir hep varolmu~ olan formlann aktiielle~
i~ yapuamaz' diyen +Hegel ve Friedrich
mesinden ba~ka bir ~ey degildir.
+Nietzsche gibi dii~iiniirler bir kyya ba- tiiizm [ing. tuism; Fr. tuisme] . .Ahlak felse-
rakllacak olursa, hemen ti.im dii~iiniirler fesinde, tozgecilikle e~anlamh olarak
tutkuyu, insana zarar veren akllda~1 bir kullamlan ve ki~inin eylemlerinde,
oge olarak degerlendirmilerdir. Orne- kendi t;lkanm degil de, ba~kalanm.n ljl-
gin, Platon ve Spinoza gibi dii~liniirler, kanm gozetmesi gerektigi.ni, hemci.nsle-
insarun tutkunun kolesi oldugu zaman, rinin iyiligini ve mutlulugunu amat;la-
ozgiirliikten yokSWl oldugunu dile geti- masa gerektigini dile getiren ak.Jm it;in
rirken, i..nsanm kendi kendisinin efendisi kullamlan terim.
olmasuu en biiytik deger olarak goren Uikelim loplumu [Os. istihlQk cemiyeti;
tStoahlar tutkuyu bir tiir ruh hastahga ing. mnsumer society; Fr. socieU de la con-
olarak gormii~lerdir. sommation]. Modem ya da t;agda~ top-
Bu iki kar~1 ut; arasmda, modem felse- lumlar it;in kullarulan ve bu toplumlarm
fenin kurucusu olan tDescartes'm tavn- giderek artan olt;iiler it;inde tiiketim ol-
862 tukizm

gLlSU etraflnda orgi.it]endi~in! ya da di.i t Peircelm kendi evrimci kozmolojisinin


zenlendi~ini dile getiren deyim. bir par~as1 olan. bu kavram, do~adaki
Hemen ti.i1nilyle Bah toplumlaruu ka di.izenliliklerin evrimin sonucu oldu~u
rakterize eden bir terim olarak tilketbn n u dile geliren, fiziAUt deterministik ya
toplu1nu deyimi ~u ozelliklerin varh~l salanrun temel, olasd1 ya da ihtimaliyet ..
na i~aret eder: 1 Ti.iketiln toplumunun c;i yasalarm bir hali oldu~unu one si.iren
i.iyeleri, ti.iketim amactyla, tatillerde ve bir o~reti ya da goru~i.i tanu nlar. Do~ a
bo~ zamanlann1 de~erlendirmek i.izere yasalan soz konusu old u~unda, meka-
daha ~ok para harcamak d urum unda nik bir gori.i~e ~iddetle kar~1 ~lkan Peir-
dular. 2 <;ah~ma saatleri yuzy1hn ba- ce, evrende si.irekli ve de~i~mez bir ras
tndan beri si.irekli olarak di.i~mektedir. lantuun bulundu~unu, bu raslanb.n1n
Bu da, ti.iketim toplumunun i.iyelerlnin di.inya yetkin, rasyonel ve simetrik bir
daha fazla bo~ zamana sahip old uklan sistem hale gelinceye varh~1n1 si.irdi.ire-
anlamtna gelir. 3 insanlar kimliklerini, ce~ini dile getirmi~tir. Bu ~ekilde if a de
i.irettikleri ~eyden y a da i~lerinden ~ok, edildi~inde, ti.ikizm,l di.inyan1n bir kaos
bo~ zamanlanndaki faaliyetleriyle, ti.i halinden, rasyonel bir dtizene dogt-u ge
ketici etkinliklerinden kazanmaktadlr- li~mekte oldu~unu dile getiren bir me-
lar. Gi.indelik ya~arrun estetizasyonun tafizi~e, 2 do~a yasalannm istatistiksel
dan dolay1, bir ya~a1n tarz1 yaratma, yasalardan daha fazla hi~bir ~ey olma-
belli bir imge sunma ola~ani.isti.i bi.iyi.ik dt~lnl belirten, d i.izensizlikleri a~1klana~
bir oneln kazaruna~tlr ki, bunlardan. her maz olgular olarak de~erlendiren bir
ikisi de, ti.iketimle do~rudan ili~kilidir. bilim felsefesine ve 3 yasarun at;tklama
5 Ti.iketim faaliyetleri, bir ya~a1n tarz1 sa~lamak yerine, at;tklanmaya ya da bir
geli~tirme, belli 1nal ve de~erli i.iri.inleri nedene ihtiya~ duydu~unu savunan bir
sahn alma, belli markalann mi.i~terisi a~1klama teorisine kar~ahk gelir.
olma, toplumsal konum un temel belir- tiimbilgi [ing. omnisrience; Fr. onrnisaence).
leyicileri olmu~tur. 6 Ondokuzuncu Tannrun safatlarmdan biri. Tannrun,
yi.izydla yinninci yuzy1hn ilk yanstnda hem kendisine ve hem de tum di~er var-
toplumsal boli.inme struf ya da 1rka da- hklara, ge;mi~ ve ~imdiye oldu~u
yarurken, ti.iketim to plum unda bunun kadar gelece~e ili~kin olarak da sahip
yerini tilketim modelleri alm1~hr. 7 Ti.i- oldu~u tam ve yetkin bilgiyle belirlenen
ketim toplu1nlartnda, ti.iketidler i.iretici- stfah. Tann'run, varolan her~eyi varol-
ler sayesinde gi.i~ ve otorite kazarurlar; du~ ~ekliyle algdadt~lnl, onun orta-
tilketicinin ti.iketim faaliyeti, siyasi hak ya ~~knu~, ~1kmakta ve ~tkacak olan
ve odevlerin yerini abr. 8 <;ok say1da her~eyi eksiksizce bildi~ini ifade eden
mal ve hizmet yan1nda, gi.indelik ya~a s1fah. Tannrun evrende olup biten ve
lnln ~ok ~e~itli boyutlanyla, insanan de- bilinebilecek olan her~eyi bildi~i dile
neyiminin bir~ok yoni.i e~yala~ttnhr. getiren ti.imbilgi s1fatt, bi.iti.in bilgi ve
Bi.iyi.ik ma~azalarda ah~veri~ bo~ za do~rulann Tann i~in zorunlu ve ezeli
manlan de~erlendinnek amac1yla ger- ebedi oldu~unu, bu do~rulukla uyu~
~ekle~tirilen de~erli bir u~ra~ olup ~ak mayan hi~bir ~yin ortaya t;tkamayaca-
ml~hr. ~uu ifade etmektedir.
tiikizm [ing. h;clrism; Fr. tychisme). Ame- l~te bu ba~lamda, Tann'run her~eyi
rikan pragmatist filozofu C. S. Peirce1n, bilmesinin, gelece~e ili~kin bilgiyi de
raslantl, tesadi.if anlam1na gelen Yunan- kapsayan mutlak bilgisinin, insan1n
ca tyche sozci.i~i.inden ti.iretti~i ve ras irade ozgi.irli.i~i.iyle uzla~hnlamayaca
lanhn1n evrende i~ ba~1nda olan etkin ~anl dile getiren paradoksa tumbilgi pa-
bir gi.i~, nesnel bir ger~eklik oldu~unu radoksu ad1 verilir. Buna gore, gelece~e
one si.iren o~retileri ve bu arada kendi ili~kin bilgisi, kudretli Tann'run her~e
gori.i~i.ini.i tantmlamak i~in kulland1~1 yi bildi~i ve istedi~i ~ekliyle yaratmas1,
kavram. her~eyin Tann'nln bildi~i ve istedi~i
tlimel 863

~ekilde artaya ,_Ikmasma neden olur. 2 Genel alan. Stmrstz ya da suurlanma-


Bu ise, insamn ozgiirluguyle uzla~tm m~ alan. Bir,.ak bireysel ~eye yiiklene-
latnaz. bilir alan, ve kendisi sayesinde, bu ~ey
tiimdengelimsel [ing. deductive; Fr. deductif; lerin bir stmf i,_incl"' taplandtgl stf at. 3
AJ. deduktiv] 1 Diskiirsif a lana benzer bir Bir,.ak nesne i,_in kullandan ya da bir
bi,.imde, sezgisel alarak degil de, bilgiye dizi ~eye artak alan genel bir kavram.
birtak1m onciiller aracthgtyla ula~an Nesnelerin, bireysel varhklann ba~ka
bilgi; 2 genelden ozeli ..lkarsayan akd- nesnelerle payla~hg1 ozellik, nitelik.
yi.iri.itme, 3 yeni bilgi vermeyip, sadece Tiimel; buna gore tikel nesnelere artak
onciillerin iizerindeki orti.iyi.i kaldmnak- alan genel ozellik, nitelik, tiir ve ili~ki
la yetinen argiiman ve 4 bu ttir argii- gibi genellikleri, bir genel kavramm
manlardan meydana gelen manhk i,_in kaplamtyla artak ozelliklerinin tam ve
kullamlan ni teleme. eksiksiz ahnas1 durumunu gosterir. Bu
i~te bu baglamda, genel bir dagrudan, .. er .. eve i,_inde, en azmdan dort ayn til-
soz kanusu dagrunun bir ozellemesi ya melden soz edilebilir. 1 Bir toze yiikle-
da ornegini ~karsayan; ilkeden sanuca, nen, onermede yiiklemle ifade edilen
genel yasadan ozel alaya giden; yeni bir ozellikler. Tiimeller alarak ozellikler, ka-
bilgi vermeyen, fakat yalmzca, onculler- hct ozellikler ve zamansal durumlar,
de ortilk ya da sakl1 halde bulunam egilimler ve alu~umlar, ozsel ve anzi ni-
a,.tga .. lkarmaktan, ortiiyii kaldmnaktan telikler, birincil ve ikincil nitelikler ala-
alu~an akllyiiriitmeye; bilgilerimizi art-
rak artaya ,_tkar. 2 'Biiyiiktiir', 'kii,.iik-
tmct bir dii~iinme yonteminden ,_ak, bu ti.ir', 'e~ittir' tiiriinden yiiklemlerle if ade
bilgilerimizi ,_oziimleyid, a,_tga ,_.kanct, edilen ve ikiden fazla birey i,_in ge,.erli
denetleyid bir akllyiiriibne tilriine; ge- alan bagmtdar. 3 Tikelleri bir cins-tiir
nelden ozeli, tiimelden tikeli, mantlksal hiyerar~isi i,_inde struflama, v e bu stmf-
,_tkanm kurallanna gore ~karsayan zo- lama yaluyla da, bize diinyay1 bilme
runlu ve kamtlayta ak1lyiiriitmeye; on- alanag1 veren tiirler. 4 'Ne kadar?' saru-
ciillerini tasdik edip, sanucunu, ki~inin suna bir yamt alu~turan ve anlanndan
kendi kendisiyle ,_eli~kiye dii~meden ya da omeklerinden once gelen kiitleleri
inkar ebnesinin alanakstz aldugu ge,.er-
ifade eden kiitle terimleri.
li ,_1karun ti.iri.ine tUmdengelimsel akrlyii-
Ote yandan, tiimelin, iki ya da daha
riitme denir.
fazla ~ey birbirlerine bir bak1mdan ya
Buna kar~m, tiimdengelimsel aktlyii-
riitmeyi, manhksal ,_1kanm1 kanu alan, da yonden benzer alduklan zaman, an-
tam ve tutarh alan ,_1karun kurallanm lann benzer alma tarzlanna, iki ya da
fanniile eden, bu kurallan manhksal ar- daha fazla ~eyin, belli bir baktmdan
gi.imanlara uygulayan, rumdengelimsel benzerligi ya da ayruhgmdan meydana
akllyiiriitmelerin sanu,.Ianrun onculle- gelen ~eye kar~tllk geldigi yer, tikel bir
rinden ,_1k1p ,_tkmadtgmt belirlemeye ~eydir, ayn duran bir bireydir. Tikelin
.. al1~an manhk tiiriine tilmdengelimsel bir ~eyin birligini, tekligini, biricikli~ni,
akdyiiriitme adt verilir. bireyselligini ve ba~ka ~eylerden alan
tiimel [Os. kiilli; lng. universal; Fr. univer- farkhhgm1 gosterdigi yerde, tiimel, ~ey
sel; AI. universal]. 1 lstisna kabul etme- lerin belli bir baklmdan alan benzerligi-
me, bir strufm tiim iiyeleri i,_in ge,.erli ni, aynthgml, artakhguu vurgular.
alma durumu. Buna gore, bir yargt, yiik- Tiimellerle tikeller soz kanusu aldu-
lemi oznesinin biitiin bir kaplam1 i,_in gunda, ilk gorii~, I yalmzca tiimellerin
tasdik ya da inkar edildigi zaman, tii- varaldugunu, tikellerin hi,.bir ~ekilde
meldir. Nitekim, yiiklemi oznesinin varalmadtgml savunan tPlatan'un go-
biiti.in bir kaplam1 hakkmda tasdik ya rii~iidiir. Platan'un tkavram realizmine
da inkar edilen onermeye tiimel onerme gore, tikeller, bireysel varhklar, dunya-
adt verilir. tnlZ Demiurgos tarafmdan ldealar ornek
864 tiimel

ahnarak yarabhncaya dek, varohnuyor- olarak k ullarulan tiime11ere bor~lu old u-


Iardl. Bundan dolay1, diinyan1n yaradl- ~u olgusu dikkate ahndt~nda, tiimelle-
h~nndan once, ger~ekten Ve yalnlZCa tii- rin tikellerden kesinlikle daha ger~ek
meller vardt oldu~u soylenebilir. <;iinkii, tiimeller ti-
Buna kar~1n, II 'yaln1zca tikeller var- kellerden mantlksal, zamansal ve meta
dlr, tiimeller hi~bir ~ekilde var de~Hdir' fiziksel olarak once olup, 1nutlak bir ba-
diyen gori.i~e gore, diinya1n1z bir~ok ~uns1zhk i~indeyken, tikeller tiimellere
farkh ~eyden meydana gelir. Bu ~eyler ba~1mhdu.
den her biri bir birey, ya da bir tozdiir. IV Bunun kar~1S1ndak.i gorii~, tikellerin
Biz bu ~eylere isim verirken, trpk1 insan tiim.ellerden daha ger~ek oldu~unu sa-
lar i~n ozel ishnler kullarunainlzda ol- vunan gorii~tiir. SOz konusu gorii~iin
du~u gibi, onlardan her biri i~in ayn bir temsilcileri arasmda, Hume, Dewey,
ad kullanabilirdik. Fakat dilde ve dii- Bergson ve Sartre gibi dii~iiniirler yer
~iincede tasarruf sa~la1nak i~in, benzer ahr. ~me~n, lngiliz filozofu Hume, ger-
goriinen farkh ~eyler i~in ayn1 ismi kul- ~ek diinyaya ili~kin bilginin imkArundan
Ian1yoruz. Ba~ka bir deyi~le, bir masa ku~ku duyarken, ide ya da dii~iinceleri
i~in Ianasa' terimini kullaruyoruz, ba~ka mizin kokeniy]e ilgili olarak empirist bir
bir 1nasayla kar~lla~h~lmlzda, ona gorii~ geli~tirmi~tir. Ona gore, bilginin
f arkJ1 bir ad vermek yerine, yeniden kayna~1nda izlenimler vardu ve her iz-
aynl lmasa' sozcii~iine ba~vuruyoruz. Ienim tikeldir; buna kar~m, ideler, dii-
~u halde, iki ya da daha fazla ~ey i~n ~iinme ve akllyiiriitmede, bu izlenilnle-
bir ad olarak kullarulan bir sozciik, rin soluk kopyalan olarak ortaya
ti1mel di ye ge~er. t Ad~1hk olarak da bi- ~kmakla birlikte, ti.imeldirler. Bu ideler,
linen bu gorii~e gore, tiimeller bu ~eldl varolu~lann1 kendilerinden ti.iredikleri
de kullandan adlardan, a~lZdan c;lkan izlenimlere bor~ludurlar. Yine, FranslZ
seslerden ba~ka bir ~y de~ildir; onlar dii~iiniirii Bergson'a gore de, tikellerin,
ne ~eylerde, ne de ayn bir ezelf-ebedi ti- bilimde, teknolojide ve mUhendislikte
lemde varolur. Gen;ekten varolan tikel- yararh olabilen ti.imeller kar~lSlnda on-
ler, bireysel varhkJardtr; tiimellerin var- celi~i vardU". Ger~ekli~i, ki~isel tecriibe-
h~l ve ger~ekli~i yoktur. nin siirekli ak.J~1 olarak tasarlayan
III Bu konudaki ii~iincii gorii~, ilk go- Bergson'a gore, bu ak.I~, do~rudan ve
rii~iin tiimel .. tikel ili~kisi ba~Iam1nda - araCISlZ olarak sezilen tikellerin, bireysel-
soz konusu olan farkh bir versiyonudur. liklerin can!J yeniliklerinin bir ak.I~J, geli-
Bu ~er~eve i9nde, ome~in Platoncu fel- ~imidir. ~ bu ak1~1 anlamaya ~ab
sefeye gore, tiimellerin tikellerden daha ~ltken, onu, benzerliklere dayanmak
ger~ek oldu~unu soyleyebiliriz. Pla- anlammda ti.imel olmakla bi.rlikte, sabit
ton'un gorii~iinde, diinya, her biri yet- ve de~~mez olan kavramlarla yakala-
kin, ezeli-ebedi ve ger~ek bir tdearun bir maya ve s1n1rlamaya ~ah~u. Oysa, dene-
taklidi olan, ~e~itli tiirden ~eylerden yin ak1~1 i~inde sezgi yoluyla kavranan
meydana gelir. Bu ~eyler ve onlarm tiir- tikeller, tiimellerin ti.iretimsel, yapay vc
leri, varolu~lann1 ve varhktaki devamh- olii oldu~u yerde, canh ve dolayiSl}'la
hklannl, Demiurgos'un, yani Platon'un daha ger~ektirler.
sisteminin Tann's1 ya da fail nedeninin <;a~da~ FranSJZ varolu~~u filozofu
onlan, tdealan omek ya da ideal model Sartre'a gore, 'varolu~ ozden once gelir'.
olarak kullarunJ~ olmas1 olgusuna bor~ Ba~ka bir deyi~le, iradr her eylem (varo-
ludur; bunwlla birlikte, bu ideal model- lu~) olmayJ istedi~i ~eyi (oz) ozgiirce
ler, bireysel ~eylerde ancak k1smf olarak 5e\"lek ister. Onun olmay1 se~ti~i ~ey
ger~ekle~mi~, yetkin olmayan bir tarz- (oz) se~en ki~iye (varolu~) ba~hdu. Bir
da dsiml~mi~lerdir. Bu durum, yani ti- tiimel olarak bu ~ey (oz), bir irade (tilcel)
kellerin varolu~Iann1 ideal modeller tarahndan se9lmi~ olmaya ba~hdu.
tiimeller kavgas1 865

Sartre'a gere, her bireysel ya da tikel yuksek ger~eklik olup, o hi~bir ay1nm
iradenin kendili~indenli~i, nihai ve ~n kabul ebnez. Mlzya ya da go run u~te or-
yiiksek ger~eklik olup, onun se~ti~i ~ey taya ~1kan tum ay1nmlar gibi, tu1nel
(tiimel) ba~1mb bir sonu~ olarak ortaya tikel ay1nm1 da bir yandsamadan
~1kar. ba~ka bir ~ey de~ildir. Bu goru~un
V Tumeller ve tikeller soz konusu oldu- kar~1h olan goru~ ise, VII Hegel'in
~unda, ba~ka bir goru~, hem tumellerin hem tumellerin ve hem de tikellerin her
ve hem de tikellerin varoldu~u fakat on~ ikisinden de daha ger~ek olan bir ~eyin
lann tumuyle farkh bir do~ada oldu~ yon ya da gortinumleri oldu~unu soy-
goru~udiir. Orne~in, ~eylerin bizzat leyen goru~udur.
kendilerini ya da kendinde ~eyleri bile- tiimel-deiiJleme [ing. joint deniDI; Fr.
meyecegimizi savunan Kant'1n bu ~er~e negation conne:re; Al. rejektion]. Yaln1z ve
ve i~inde de~erlendirebilece~imiz goru- yaln1zca ana biJe~enlerinin tumu yan-
~une gore, ozneye deneyim ya da h~ oldu~u zaman do~ru olan bir bile-
tecrubede gorunen .~ey, son ~ozumle ~ik onermeyi meydana getiren onerme
mede iki farkh turden ~eyin, tikelli~i eklemi.
sa~layan duyumlarla tumelli~i sa~la tiimel-evetleme (ing. conjunction; Fr. con-
yan kavramlann katk1S1n1n sonucudur. jonction; AI. konjunktion]. Ana eklemi,
Duyumlar ve kavramlar, tikeller ve ti.i- ti.imel evetleme eklemi 've' olan bile~ik
meller birbirlerinden tumuyle farkh ol- onerme; iki basit onermenin 've' ekle-
makla birlikte, fenomenal dunyadaki miyle birle~tirilmesi sonucu elde edilen
nesnelere ili~kin bilgimizin ayru ol~ude bile~ik onenne turu.
gerekJi bile~enleridir. tSantayana'IW\ Ote yandan, yalnJzca tum bile~enleri
ayru c;erc;eve i~inde de~erlendirebilece do~ru oldu~u takdirde do~ru, buna
~imiz goru~une gore ise,. oz, madde, ha- kar~1n tum di~er alternatiflerde yanh~
kikat ve tin alaru olmak uzere, dort ayn olan bilqik onenneyi olu~turan ve ~ve'
varhk alaru vard1r. Bu alanlardan ikisi, ba~laciyla ifade edilen eklem, ba~laca
tumeller1e tikellerden meydana gelir. da tiimel-euetleme eklemi ad1 verilir.
Ayru ~ekilde, Bertrand Russell'1n man- tiimeller kavgas1 [tng. contrCTllersy over
bksal atomculu~na gore de, varolan universals; Fr. contrcroerse des universea-
her~ey iki smda aynhr: a) Kompleks ux]. Butun bir Orta~a~ felsefesine dam-
butunlere yalruzca yuklemlerin ozneleri gasiru vuran ve tumellerin ontolojik
ya da ba~1nblann terimleri oJarak giren statusuyle ilgili olan unlu tartl~ma.
ve deneyimledi~imiz dunyarun bir par- Tumeller problemi Orta~a~ felsefesine
~asl olup zaman i~de varoJan tikeller tPorphyrius ve tBoethius'un eserleriyle
ve b) kompleks butunlerde yukJemler girmi~tir. Buna gore, Aristoteles'in man-
olarak ortaya ~1kan ve zaman i9nde va- b~ i~in bir giri~ yazan Porphyrius ile
rolmayan tumeller. Ayru anJayJ~, varo- daha sorua Porphyrius'un yazd1gt giri~i
lanlan aktuel varhklar ya da tikelJer ve yorumlayan Boethius turlerin ve dnsle-
ezeli-ebedi nesneler ya da tumeUer ola- rin, yani Aristoteles'in tikinci dereceden
rak ikiye ayuan +Whitehead it;in de soz tozlerinin tozsel bir varl1~a sahip olup
konusudur. olmadlldan sorusuna bir yarut getirme-
Ayn1 konudaki bir di~er goru~, VIne ye ~ah~1ru~lardu. Bu ~er~eve i~inde, Or-
tumellerin ne de tikellerin varoldu~u ta~a~ felsefesinde, ence, tumelJerin bi-
goru~udur. Bunlann varoldu~u soyle- reylerden ayn ve daha yuksek bir
necek olursa, onlann yalnLZca aldaba varolu~a sahip olduklann1 one siiren ra-
yonler ya da gorunu~ler oldu~unu soy- dikal tkavram realizmi egemen olmu~
leyen bu goru~e Hint felsefesinde rast- tur. Patristik felsefenin buyuk du~unu
larur. Ome~in, Veda o~retisinde Brah- ru Aziz +Augustin us, hem Platon dan I

man, Budizmde Sun ya nihai ve en miras abnan radikal kavram realizmini


866 tiimeller kavgasa

savunmu~ ve hem de bu goru~ uzerin- di~i' sorusunu yamtlama ~jabast ic;inde


de goriinu~te onem ta~tyan birtak;tm olan du~unurler tarafmdan da kar~1 c;t-
de~i~iklikler yapmt~tlr. Buna gore, tu- kdmt~tlr. Sozu edilen soru, onikinci
meller, Platon'da oldu~u gibi, tikeller- yuzydda, Champeaux'lu William ve og-
den ayn ve ba~tmstz bir bic;imde varcr rencisi t Abelardus tarafmdan ele alm-
lan idealar ya da Formlar olarak de~il mt~hr. Bu du~unurlerden William tu-
de, Ta.ru1'run zihnindeki ideler olarak meller konusunda, kavram realizminin
du~unulmu~tur. savunuculu~unu yapmt~ ve aym sozcu-
Kilisenin, resmi goru~une c;ok uygun ~un, birc;ok farkh ~ey ic;in, bu ~eyler en
du~tu~u ve ozellikle de gunah kavramt- azmdan bir baktmdan ozde~ oldu~u
mn aljlklanmasanda buyuk bir ba~anyla ic;in, kullamlabildi~ini one surmu~tur.
kullamldt~l ic;in, pozitif bir destek ola- Buna gore, bir bireyler c;oklu~una yayt-
rak de~erlendirip dort elle sanld1~1 soz lan bu karakter, ger~jek bir h1meldir;
konusu realist gorii~e, ilk kez olarak 11. aym tumelden pay alan ve bundan do-
yuzydda tRoscelinus tarafUldan kar~1 layt aym turun uyesi olan bireyler, bir-
c;tk.Jlmt~tlr. Yargt formlan, kategoriler, birlerinin aynJdtrlar. Champeaux'lu
yuklemlerin struflanmast gibi manhksal William'm soz konusu tumel goru~u,
konular tizerinde c;ah~an Roscelinus, tu- o~rencisi tAbelardus tarafmdan, Pla-
mellerin, nihai ve en yiiksek ger~jeklikler ton'un kendi idealar teorisiyle ilgili man-
olmaytp, yahuzca adlar olduklanru sa- bksal guc;luklere i~aret etti~i Pannenides
vunmu~tur. Roscelinus, bu ~jerc;eve i9n- adh diyalogunun argumanlanna benzer
de, cins isimlerin yalmzca bireyleri gos- argumanlarla el~tirilmi~tir. Buna gore,
terdi~ini, tiirnellerin yalruzca dilsel ya Sokrates'in insan oldu~unu soylemek,
da sozel bir statusu oldu~unu iddia et- onun insan ya da insanhk tiimeline bir
mi~tir. Latincede 'nomen' ad, isim anla- biitun olarak sahip oldu~nu iddia
mUla geldi~inden, Roscellinus'un soz etmek ise e~er, bu takdirde Sokrates
konusu tumel gorii~u, felsefede nomi- di~er insanlardan daha az ya da daha
nalizm olarak bilinir. Nominalizmin en ljOk insan olur.
onemli avantajt, hilj ku~ku yok ki, var- Abelardus, bireylerin kendisinden pay
hk baktmUldan sa~lad1~1 tasarruftur. ald1~1 ayn ve ba~tmstz bir tumel goru-
Bu goru~ ayn bir h.imeller dunyasaru ~unun yol ac;h~t bu turden manbksal
varsaymarun gereksizli~ gostererek, guc;luklerden dolayt, realist bakt~ aljl-
filozofu yalruzca ~u diye gesterdi~i smdan vazgec;erek, kavramct bir tumel
miz bireylerin varolu~una inanmaya goru~u benimsemi~tir. Buna gore, tu-
sevketmi~tir. Bundan dolayt, nomina- meller insan zihninin olu~turdu~u kav-
lizm felsefe tarihinde populer bir goru~ ramlardtr; bundan dolayt, tumellerin,
olarak, etkisini hep korumu~tur. Nite- nesnel dc~l de, yalmzca zihinsel bir va-
kim, 20. yuzydda, manhkla ilgili realist rolu~lan vardtr. c;unku, do~al dunya-
yorumlara ka~1 c;lkan Amerikan man- da, insan zihninden ayn ve ba~tmstz
hk-;tst tQuine, bir manbk ve matematik olarak gerc;ekten varolan ~eyler, birey-
sistemiltin, ba~mhlar, suuflar, saydar ve lerdir. tnsanlar, bireysel ~yler, tikel var-
fonksiyonlar ti.iriinden soyut varbklann hklar arasUldald farkhhklan bir kenara
varolu~unu ongormeden de, kurulabile- brrakarak, onlann ortak yonlerini soyut-
ce~ini savun~nu~tur. larlar ve boylelikle de, tumel kavramlan
Bununla birlikte, Orta~~da Rosceli- meydana getirirler. Sozcukler, i~te bu
nus'un nominalizmine, yalmzca, dine ve kavramlann yerini tular; insanlar, soz-
teolojiye sa~lad1~1 destekten dolaya, dikleri, bu sozctiklerin yerini tuttugu zi-
kavram realizmini benimseyen filozof- hinsel kavramlann ya da soyut imgele-
lar tarafandan de~il, fakat 'aym sozcu- rin 1~1~mda, ayn ve farkJt bireysel
~un, farkh ~eyler ic;in nastl kullamlabil- ~eyler i9n kullamrlar.
ti.imevanmcthk 867

Abelardus'un saz konusu kavra1ncdl~l yaintzca tnanhksal bir varolu~a sahip


da birtak.Jm gu-;liiklere yol a-;ar. Buna olan ve kendilerine, varolmas1 mtimkiin
gore, zihindeki kavramlar, bireysel ~ey olan bir ~eyi adlandtnnak ic;in de~l de,
lerin ozlerine kar~dtk gelir ya da gelmez. dii~iince ve ileti~im ic;in gerek duyulan
Birinci altematif soz konusu oldu~unda, yuklem ya da anlamlard1r.
Champeaux'lu Williatn'ln kavram realiz- Tilineller problemi, Skolastik felsefeden
nlinin yol a-;bg1 manhksal gu-;liikler ye- sonra da, felsefenin onemli konulan ara-
niden ortaya -;ll<ar. Buna kar~1n, ikinci al- stnda yer almaya deva1n etmi~tir. Daha
ternatif soz konusu oldugunda, dil ve once soziinii etti~imiz noniminalist
dii~iince ile ger-;ek bireysel varhklar ara- Quine'a ek olarak, radikal realizmin,
Slnda bir uc;urum meydana gelir ve dii- daha c;ok mutlak idealizmi ve somut
~iince ve dilin gerc;eklik hakklnda kulla- tiimel teorisini savunanlar taraftndan
nllabilmesi imkanstzla~tr. benimsendi~i soylenebilir. Buna kar~tn,
Skolastik felsefenin biiyiik dii~iiniirii ingiliz empirizmi kavramcth~tn ya da
Aquinash +Thomas, biitiin bu gu-;liikleri nominalizmin tiimel gorii~iinii benim-
dikkate alarak yeni bir tiimel gorii~ii ge- semi~tir.
li~tirmeye c;ah~m1~hr. Onun tiimellerle tiimevanm [Os. istilaa; ing. induction; Fr. in-
ilgili gorii~ii, eklektik bir sentezin iiriinii duction; AI. induktion). Genelden ozele, tii-
olup, oldukc;a geni~ kapsamh bir gorii~ melden tikele giden, gene} yasadan omek
ttir. Buna gore, Aquil"'.ash Thomas, Pla- ya da ozel bir uygulamastru c;tkarsayan
toncularla birlikte, tiimellerin bireyler- ttimdengelime kar~lt olarakl ozelden ge-
den ve bireysel ~eylerden ba~1mstz bir nele, tek tek olgulardan genel yasalara
bi-;imde varoldu~unu savunmu~tur; tti- ula~an tekil gozlem onennelerinden st-
meller, Tann'n1n zihnindeki ideler ola- nulanmamt~ genellemelere ytikselen
rak, tikel nesnelerden ayrt ve ba~sLZ akll.ytiriibne tiirii, genelleme.
bir bic;imde varolur. Aquinash Thomas, tiimevartm(lhk [in:g. inductivism; Fr. in-
buna ek olarak, tiirnellerin ~ylerde, bi- ductivisme; AI. induktivis,nus ]. Tiimevarl-
reysel varhk.Jarda, bu varhklann ozleri ma, ttimevartm probleminin varh~tna,
olarak varolduklanru savunur. Thomas, ttimevanrrun temellendirilememesi ol-
nihayet, tiimellerin insan zihninde, so- gusuna ragmen naif bir tav1rla sarstlmaz
yutlama i~lemiyle elde edilmi~ kavram- bir inane; besleyen, tiimevanm1n hakiki
lar olduklararu da one siirmii~ttir. bilimin, gerc;ek bilimsel ara~hnnarun te-
Tiimeller konusunu ele alan son biiytik meli oldu~unu one siiren gorii~.
Skolastik dii~iiniir tOckhamh Willi- Tumevanm1n, ttimiiyle temellendirile-
am'dtr. Tiimeller konusunda nominalist mese de, en az1ndan belirli ko~ullar al-
bir bakl~ ac;tslru benimseyen Ockhamb hnda, rasyonel bir i~lem old u~un u savu-
Williama gore, ttimeller, bireysel nesne- nan ki~iye ise turnevanmc1 denmektedir.
lerin ve nesne obeklerinin yerini tutan Buna mukabil, li.imevanmsal a.lalyti-
terim ya d a i~aretlerden ba~ka hic;bir riibnede sonuc;, onciillerde bildirilenin
~y degildir; tumellerin nesnel bir varo- kapsam1n1 a~t1~1 ic;in, tiimevaruntn
lu~a sahip olduklan dii~iiniilemez, manbksal olarak temellendirilemeyece-
c;iinkii gerc;ekten varolan ~eyler, yalruz- gini kabul etme, fakat bir yandan..da tii..
ca bireylerdir. Ockhamliya gore, Platon mevanmm, yalruzca gelecegin, bplo
ve Aristoteles'in yaphg1 gibi, ttimellerin ge-;mi~ ve ~imdi gibi diizenli olabilecegi
nesnel bir bit;imde varoldu~unu one kabulii iizerinde hakh kdtnabilecegin-
siirmek, ayru tiimelin bir dizi tikel nes- den hareket ederek, soz konusu akllyii
nede mevcut oldugunu one siinne yan- riitmenin bu temeller iizerinde ve te-
b~tna dii~mektir. Tiimellerin gerc;ekten mellendirilemeyecegi gerc;e~ine ra~men
nesnel bir bit;imde varolduklar1n1 one kabul edilmesi gerekti~ini savunma tav-
siirmek miimkiin olmadt~l gibi, buna nna tiimevarlml teyid derunektedir. Bu
gerek de yoktur. Tilineller, ona gore, yakla~tma gore, ttimevanmm gelecekte
868 tiimevanm problemi

de ge~erli olacaguu ~imdiden belirlemek sonucuna ula~ttg1m1 kabul edin. Bu, hie;
imkanslZ olsa bile, gelecek ya ge~mi~ ve ku~ku yok ki m~ru bir tiimevanmsal
~imdi gibi diizenli olacag1, ya da kaotik ~Ikanmd1r. Bununla birlikte, gozlemle-
olmas1 durumunda, zaten hi~bir yonte- yecegim son kargaaun san olmayacagi-
me yer kalmayacagt i-;in, se~ilecek tek mn manbksal hi~bir garanlisi yoktur. Bu
giivenli yol tiimevanma giivenmektir. olgunun saptanmas1 durumunda ise, o
tUmevanm problemi [lng. problem of in- zaman 'Tiim kargalar siyahtlr' onermesi
duction; Fr. probleme de l'induction]. Bili- yanl1~ olacakhr. Gozlemlenen tiim kar-
min gozlemle ba~lad1gam, gozlemin bi- galarm siyah olduklanrun ve yine rum
limsel bilginin iizerine in~a edilecegi kargalarm siyah ol.mad1klaruun saptan-
saglam temeli meydana getirdigini, ve masmda mantlksal bir ~eli~ki yoktur.
bilimsel bilginin gozlem onennelerin- Bundan dolay1, tiimevarun ilkesi man-
den hareketle, tiimevanm yoluyla elde hksal temeller iizerinde pek dogrulana-
edildigini savunan gorii~e kar~1 ~1kan maz.
bakl~ a~asmdan, tekil gozlem onermele- II Tiimevarun ilkesi deneyim yoluyla
rinden tiimel onennelere, bilimsel yasa dogrulanmaya kalki~ddigmda, bu tiir
ve teorilere ge~i~in me~rii bir ge~i~ ol- bir deneysel dogrulama, kat;Jrulmaz ola-
madiguu dile getiren problem. SOz ko- rak tiimevanm ilkesinin ge~mi~te ba~a
nusu gorii~ a~1smdan, ~ok say1da X'in nh oldugu durum, omek ve yasalara
~ok farkh ko~ullar altmdaki gozlemin- i~aret eder. Bu -;er~eve i~inde, tiimeva-
den, ve gozlemlenen tiim X'lerin istisna- run ilkesinin ge-;mi~te ba~anyla kulla-
SIZ Y ozelligine sahip olmalanndan ha- mld1g1 deneysel omeklerden hareketle,
reketle, tiim X'lerin Y ozelligine sahip tiimevarun ilkesinin her zaman ba~any
oldugu' sonucunun ~1karsanabil~ni la i~ledigi sonucwta ula~ahr. Bununla
dile getiren tiimevanm ilkesinin ge~erli birlikte, tiimevanrrun bu ~kilde dene-
olmad1gm1 ve hi~bir ~ekilde dogrulana- yim yoluyla temellendirili~i, daha once
mayacagrm ortaya koyan problem. 18. yiizy1lda D. tHume'un da g05tenni~
Tiimevanm problemini dile getiren oldugu gibi, kabul edilemez bir ~eydir.
gorii~e gore, tiimevanm ilkesi, ne 1 Zira, tiimevanm1 dogrulamak iizere one
mantrga, ne de 2 deneyime ba~vurula siiriilen argiiman, dogrulanma ihtiya-
rak dogrulanabilir. Buna gore, I man- cmda oldugu varsaydan tiimevanmsal
hksal akdyiiriitmeler, tiimdengelimsel akdyiiriitme ya da argiimarun kendisini
yap1da olup, onciilleri dogru ise, sonucu kulland1g1 iffin, yani tiimevarun ilkesi
da dogru olan, sonu~ta bildirilenin on- ya da tiimevarunsal akllyiiriitme, bizzat
ciillerde bildirilenin kapsarruru a~mada tiimevanmsal bir akllyiirutmeyle dog-
gl, sonucun onciiUerden zorunlulukla rulandaga i~n, dongiisel bir akllyiiriit-
~Iktlg1 akllyiiriitmelerdir. Tiimevarm- medir. Tiimevanm ilkesinin ge~erli ol-
sal akllyiiriihne manhksal bakundan ge- dugunu iddia eden boyle bir tiimel
~erli olan bir akdyiiriitme tarz1 degildir; onenne, ge;mi~ ve ~imdiye ek olarak
zira, tiimevanmsal argiiman, tiimdenge- gelecegi de kucaklayan blSyle bir sonu-;,
limsel akllyiiriitmenin zorunluluk ozelli- burada, tiimevanm ilkesinin ge.;mi~teki
ginden yoksundur. Yani, tiimevamnsal ba~anla uygulamalanna kaydeden bir-
bir aktlyiiriitmenin onciillerinin dogru, ka~ tekil onenneden ;Ikanlmaktadu.
sonucun yanh~ olabilmesi pekala miim- Dolayisayla, akllyiirutme ya da argii-
kiindiir ve bunda da bir ~~ki yoktur. man tiimevanmsal bir arg\imandar ve
Omegin, bugiine kadar, ~ok deg~ ko- bu nedenle tiimevanm ilkesinin dogru-
~ullarda, ~ok fazla sayada karga gozlem- lanmasmda kullandamaz.l~te, tlimeva-
ledigimi ve gozlemledigim kargalann nm ilkesinin dogrulanmasayla ilgili bu
hepsinin siyah oldugWlu ve benim bu zorluga geleneksel olarak 'tiimevarun
temel iizerinde, Tiim kargalar siyahbr' problemi' ad1 verilmektedir.
tiimevanm problemiyle ilgili ~ziimler 869

iumevanm problemiyle ilgili ~ozumler oldugu en iyi yontem olduguna i~aret


[ing. attempted solutions to the problem of edilmi~tir. Bu -;ozum denemesi, tumeva-
induction; Fr. solutions d11 probleme de l'in- run ilkesini tumevanmsal bir argumanla
duvtion]. Bir yandan tumevanm ilkesi- temellendinneye -;ah~hg1 i9n, dongusel
nin, hem bilimde ve hem de ozel ya~an ve sonuc;suz olmak durumundad1r.
tlmizda -;ok temelli bir rol oynad1g1 2 ikind -;ozum, eurim du~unusine daya-
olgusu, bir yandan da onun ne mantlk- nan ,ozumdur. Bu -;ozume gore, ti.ime-
sal ve ne de deneyimsel olarak dogrula- varun yoluyla olu~turdugumuz 'Tum
nabildigi olgusu kar~1smda, filozof ve kugular beyazd1r' ttirunden ttimel oner-
bilim felsefedlerinin bu duruma altema- meler, bir araya getirilen bireysel ~eyler
tif olarak getirdigi -;ozum denemeleri. arasmda birtaklm benzerlikler bulundu-
Bu bak1~ a-;1sma gore, insanlar tumeva- gunu van;aymaktad1r. Buna gore, tum
nmsal akdyiirulmeleri her zaman kul- bireysel kugular arasmda, onlann birlik-
lanmaktadir. Bizi gelecegin de get;mi~ te Slnlflanmalanru hakl1 kllacak bir ben-
gibi olacag1 inanona goturen ~ey, tume- zerlik bulunmahd1r. Fakat ~eyleri struf-
vanmdJr. Bir-;ok kez i-;tigim slit beni hi-; lamamn tek yolu bu olmayabilir. Ba~ka
zehirlememi~tir, buna dayanarak, tume- bir dunyadan olan varhklar, pekala
varun yoluyla suttin beni gelecekte de bizim sahip oldugumuz kategorilerden
zehirlemeyecegi sonucuna ula~abilirim. farkh birtaklm kategorileri kullanabilir-
Giindelik deneyimin bir par-;as1 olarak, ler ve bu temel U.zerinde, bizim yaptl~
gunduzu her zaman gecenin izledigini, rruz ttimevanm temelli ondeyilerden
giine~in her sabah dogudan dogdugu- farkh ondeyiler ger-;ekle~tirebilirler. Bu-
nu gozlemi~imdir ve bu temel uzerinde, nunla birlikte, bu turden genellemelerde
bunlarm gelecekte de ortaya -;tkacag1m bulunmak bizim i-;in -;ok daha dogaldu.
kabul ederim. Bunlar hep tumevanm Bunun a-;tklamasi ise, evrimsel bir a.,;rk-
omekleridir. Yine, buttin bir ya~anh lama olabilir. Biz, insan tiirii olarak,
miz, tumevanmm bize -;evremiz ve ey- dogal aylklanma yoluyla, dogal dunya-
lemlerimizin sonu-;lanyla ilgili olarak run davram~l hakkmda dogru ondeyi-
guvenilir tahminler saglad1g1 olgusuna lerde bulunma egilimi kazanmi~tzdu.
dayanmaktad1r. Tumevanm ilkesi ol- Tiimevarunsal akdyurubnede, i~e i~te
madtgmda, -;evremizle olan ili~kimiz bu egilimler kan~1r. Bundan dolay1, tu-
tumuyle kaotik bir hal ahr. Tumevanm mevarurun insan varllgi.J\Jn evrimine
ya~antumzda boylesine onemli bir rol dayanan saglam bir temeli vardu.
oynamakla birlikte, bir de, tumevanm 3 Tumevanm problemiyle ilgili u-;ilncu
ilkesinin tam anlam1yla dogrulanamaz -;ozum, olaslk,Jhk olarak bilinir. Bu -
~ldugu ger-;egi vard1r. zume gore, gune~in her giin dogudan
I~te bu durum kar~tsmda, baz1 bilim dogdugunu gozlemlemi~ olmakla bir-
felsefecisi ve du~unurler, birtaktm ljO- likte, onun yann da dogudan dogaca-
zumler onermi~lerdir. Bu -;ozumlerden 1 gmdan ylizde yuz emin olamaylZ. Bu
birincisL tiimeuanm ilkesinin pratik sonu,la- anlay1~, me~ru tumevanmla elde edil-
rma, i~ yaramasma i~aret eden ,azumdur. mi~ genellemelerin tam anlamiyla, kesin
Buna gore, tumevanm ilkes~ dogal dun- olarak do~ olamasalar bile, soz konu-
yada di.izenlilikler bulmarwt ve dogarwt su genellemelerin muhtemelen dogru
gelecekteki davram~1yla ilgili olarak olduklanru savunur. Bilimsel bilgi dog-
dogru tahminlerde bulunmarun tek yolu- rulanmi~ bilgi degildir, muhtemelen
dur. Tumevanm ilkesi ge-;mi~te hep ba- dogru olan bilgidir. Bir tumevannun te-
~anyla i~lemi~tir. Tumevanm ilkesine melini olu~turan gozlemler ne kadar
daya.nan bilim, bizim tumevanma duy- fazla say1da, ve bu gozlemlerin yapddt-
dugumuz inanc1 hakh kdacak ~ok fazla gl ko~ullar ne kadar degi~ik ttirden
say1da omek saglam1~br. Bu baglamda, olursa, elde edilen genellemelerin do~
tumevanm ilkesinin biz insanlann sarup olma olasth~ o kadar artar.
870 tiimevaramsal diitiinen hindi benzetmesi

4 Dordi.incti c;ozi.im, ku~kucu tepkiy le be- da bulwunu~tur. Bununla birlikte, bu


lirlenir. Burada ise, bilimin ttimevaruna sonucun, bogaz1 Noel arifesinde kesil-
dayand1g1, ve ti.imevanm1n ise, daha digi zaman, anla~dmaz bir bi~imde
once Hume'un da soyledigi gibi, mantl- yanh~landtgt gori.ilmi.i~tiir. Ba~ka bir
ga ya da deneyime ba~vuruyla temel- deyi~le, dogru onci.illerle yapdan rume-
lendirilemeyecegi ve dolayistyla bilimin vanmsal c;Ikanm, hindiyi yanh~ bir so-
rasyonel olarak dogrulanamayacag1 so- nuca gorurmi.i~tiir.
nucuna vanhr. Buna gore, yasalara ve tiimevar1msal [ing. inductive; Fr. inductif;
teorilere duydu~muz inan~, bizim AI. induktiv]. Ti.imevanmla ilgili olan di-
uygun gozlemlerimizin tekrarlanmasi- siplin; rumevanma dayanan ara~hrma;
Jun sonucu olan psikolojik ah~kanhkla ve ti.imevanmla ilgili olgular i-;in kulla-
nm1zdan ba~ka hi~bir ~ey degildir. rulan s1fat ya da niteleme.
5 Be~inci ve sonuncu c;oziim ise, yanl1~~ Bu baglamda, baz1 ~eylerde gozlemle-
lamaczlrk du~uncesine ~ozumdi.ir.
dayanan nen ortak ozelliklerden hareketle, soz
Popper taraf1ndan savunulan bu ~ozi.im, konusu ~eyler sm&flnln ti.im i.iyeletiyle
bilimin tiimevanma dayand1g1 di.i~i.in ilgili genel bir sonuca ya da ti.imel oner-
cesini reddeder. Buna gore, ti.imevanm meye ula~an ti.imevanmsal akdyi.iriit-
problemi, ancak ve ancak bilimin ti.ime- meye; sonucu onci.illerirun kapsam1n1
varuru gerektirmedi~ tesbit edilirse, a~an, bu yi.izden mantlksal bir zorunlu-
bertaraf edilmi~ olur. Ba~ka bir deyi~le, lugu degil de, i~riksel bir olas1hgl
ti.imevanm problemi yanh~ bir bilim ifade eden genel di.i~i.inceye tameoarm-
kavray1~1ndan ~1kanlnu~, yanh~ anla- SQI gmelleme ad1 verilmektedir.
~dan bir problemdir. Ote yandan, rumdengelimsel olmay1p,
tiimevanmsal dii~iinen hindi benzetme ozelden genele, tikelden ti.imele, olgu-
si [ing. analogy of turkey thinking inducti- lardan yasaya yukselen akllyi.irutme ya
vely; Fr. analogie de Ia dinde pensante in- da ~1karunlar olu~turmada soz konusu
ductivement) lngiliz filozofu Bertrand olan i~lemleri, gozlemlenen verilerden
Russell'm The Ptnblons of Phila;oplry [Febe- suurlanmarru~ genellemelere goti.iren
fmin Problemlm] adh eserinde, liimevan- si.ire~leri, genellemeleri dogrulama yon-
mln manbk yoluyla temellendirileme- temJerini konu al~ disiplin ya da man-
yece~ni gostermek amaayla kulland1g1 tak li.iri.ine tumeoanmsal manhk denmek-
finli.i hindi oyki.isi.i. tedir.
Oyki.iye gHre, hindi, hindi -;iftli~ndeki tiimgii~ [lng. omnipotence; Fr. umnipotence;
ilk sabahmda yemetUUn saat dokuzda AI. allmacht). Tanr11un en onemli sifat-
verildi~ gonni.i~ti.ir. Fakat, hindi iyi larJndan biri olara~ ontolojik kan1t di-
bir tiimevanmc1 oldugu i-;in, acele edip ~Inda, ti.im Tann kan1tlanrun varhg1na
birtak1m sonu-;lara SI('I'CUI\amJ~hr. Saat i~aret ettigi, ve Tann'n1n her~eye kidir
dokuzda doyurulmasiyla ilgili olarak oldugunu, sonsuz bir kudrete sahip bu-
~ok say1da gozlem yapmcaya kadar bek- lundugunu, kAdiri tnutlak oldugunu,
lemi~ ve gozlemlerini ~ok deg~ik ko kendisinden daha kudretli bir varhgm
~ullarda, c;ar~amba, Per~embe ve bulunmad1glru dile getiren s1fat.
Cwna gi.inlerinde, 1hk gi.inlerde ve Buna gore, Tann diledigi, istedi~ her-
soguk gUnlerde, ya~urlu gi.inlerde ve eyi yapabilir. Bununla birlikte, Tann,
gi.ine~li gi.inlerde tekrarlam1~hr. Hindi, ozi.ine uygun di.i~meyen bir ~yi, man-
listesine her gi.in yeni bir gozlem oner- bk yasalanna ayk1n di.i~en bir ~eyi ya-
mesi ekJemi~ ve ti.imevanmo vicdaru en pamaz. Yani, Tann, 1<are olan bir ~ember
sonunda ikna olduktan sonra, ~k sayi- ya d a kendisinin bile hareket ettiremeye
da gozlemden ha reketle, 'Ben, her sa bah cegi kadar bi.i.yi.ik bir kaya yaratmaz.
saat dokuzda kahvalh yapanm' sonucu- Tann kendisinin bile ~Hzemeyecegi
na ula~uken, ti.imevanmsal bir ~1kanm- problemler ortaya koymaz, oziini.i inkar
tiir 871

etmez. Ba~ka bir dey!~le, manhksal ba- bolme; uyelerinin kendilerini ba~ka bir
kamdan imkansaz olam ortaya koymak, Slmfan uyelerinden farkJala~taran ortak
bir kudret i~i olmada~mdan, Tann kar- bir niteli~e sahip oldu~u smaf. Goreli
~atlarm birle~mesi i~in u~ra~maz. Ote olarak daha geni~ olan bir suuf, yani
yandan, tumgu~ safah, Tann'nm di~er cins i~inde yer alda~1 du~uniilen daha
safatlanndan ayn olarak de~il de, onlar- dar bir samf. Cinsin, tursel aymmla be-
la birlikte ger~ekle~ti~i i~in, Tann kendi lirlenen ve bir~ok bireyi kapsayan alt-
adaleti, merhameti ve bilgeli~iyle ba~ bolmesi.
da~mayan ~eyleri de yaratmaz. Yine, Buna gore, ti.ir, gen;eklikleri bir ve
Tann ilahi do~asma aykm dii~en ~eyle aym olan bir~ok ~eye, 'bunlar nedir?'
ri de yapmaz. Orne~in, yalan soylemek, diye soruldu~u zaman, verilecek yamt-
aldatmak turi.inden eylemler, akal, bilgi, hr. Orne~in, Mehmet, Hasan, Fatma,
ir!de ve gu~ sahibi her varhk i~in ola- vs., nedir, diye soruldu~u zaman, in-
nakJa olmakla birlikte, aldatmak, yalan sandar yamh veriHr. l~te, insan bir tur-
soylemek Tann'mn ozune aykm du~er; dur. Ozel tur ve goreli tur olmak uzere,
buna gore, aldatan, yalan soyleyen bir iki ayra turden soz edilebilir. Bunlardan
varhk Tann olamaz. ozel tur, tur oldu~unda, cins olamayan,
Bu ba~lamda, Tarua'run, insana ozgur- yani kendi i~inde turlere bolunemeyen
liik verdikten sonra, bu ozgurlu~un insan ture, buna kar~m goreli tur, hem tur ve
tarafmdan kotuye kullarulmasaru engelle- hem de cins olabilen, yani turlere bolu-
mek istememesinden ya da isteyememe- nebilen ture kar~llak gelir.
sinden ve dolaylSayla bu koti.ilukten so- 2 Do~ada varolan ve surekli ozellikleri
rumlu tutulamamasmdan kaynaklanan olan birime; birbirlerinden ya da ortak
gu~luk ya da paradoksa, tumgu' paradok- bir soydan gelen, hem birbirlerine ve
su denir. Paradoksa gore, sorulmasa gere- hem de atalanna benzeyen canh varhk-
ken soru ~udur: Tann daha sonra kontrol lann toplamma.ayna zamanda dogal tur-
albna alamada~1 bir ~eyi yaratabilir mi? ler ada verilir. Bizim tarafuruzdan mey-
Soruya verilecek olumlu yaJut da, olum- dana getirilmeyip, da~ dunyada varolan
suz yarut da, Tann'run sonsuz kudretiyle ve ortak bir do~aSl olan uyeleri bir araya
uyu~maz. Paradoks, manbksal olarak getirip, onlan nasal betimledi~imiz ya da
anumkun olan he~eyi yapma gucu, ka- suufladatarruzdan ba~slZ bir ~er~eve
pasitesi kudret anlaYJ~mda, bir de~i~ikli ic;inde, birbirlerine ba~layan yapdar ola-
~e gitmenin zorunlulu~una i~aret ebnek- rak do~al turler, nominal ozler d1~mda,
tedir. - bilimsel ara~l::mnarun ke~fetti~ ger~ek
tiimiyilik [ing. omnibenroolence; Fr. bien- bir oze sahiptirler.
veiflence] Tann'mn safatlarmdan biri. 3 Ontolojik bir anlam i~inde, maddeyle
Tann'run tumuyle iyi olmasa, kotiiluk- bireyl~en ortak do~a ya da toz. Ome-
ten tumuyle uzak ve ba~a~ak olup; yar- ~' Orta~a~ felsefesinde, ontolojik bir
damseverlik, a~k, sevgi ve dostlu~a ba~lam i~inde, bir fail tarahndan birey-
uygun bir tinsel yapada bulurunasa, tu- selle~tirilen ortak do~a ya da oz.
muyle merhametli olmasa. 4 Yine, Skolastik felsefede, fakat bu kez
Tannsal iyili~in, hem evren ve hem de epistemolojide, da~ nesne ile ozne ara-
insanbk duzeyinde ger~ekl~tigini ifade smdaki arao ~ey. Bu anlay1~ta turu ya-
eden safatla ilgili en onemli gu~luk, ratan olgu, da~ nesnenin maddi, zilmin
Tann'run mutlak iyili~ni, dunyada va- kavraya~uun gayri-maddi olmas1, ve
rolan kott.ilukle uzla~hrma gu~lu~udur. nesnelerin bireysel olmasma kar~m, zih-
t:iir [Yun. eidos; Lat. species; Os. nevi; lng. nin bilgide tumelleri tema~a etmesi ya
species; Fr. esp~ce; Al. art]. 1 Oyelerinin da kavramasadar. Bu anlay1~a gore, tur
ortak olarak bir~ok do~al niteli~i ya da sayesinde bilme edimi ve bilginin nesne.:.
i~levi payla~h~a do~al grup ya da si bir olup ~akar.
872 tiiretilebilidik

Bu baglamda, insan ttiriine imtiyazb bir ~in 1~1gm kaynag1 olmas1 gibi, Tann
konum bah~eden teori ve pratik biitiinii- da varhgm ve ger.;ekligin kaynag1d1r.
ne tiirdiliik ad1 verilmektedir. Ote yan- Varolan ~eyler Tann'dan, 1~1k, kaynag1
dan, bir ti.irii ayru cins i9ndeki diger ti.ir- olan giine~ten nasd filklp yay1hyorsa,
lerden ayiran temel ozellige, bir alt smm oyle .;lklp yayd1r, ttirer. Bununla birlik-
ayru s1ruf i9ndeki diger Slmflardan fark- te, nasd ki, 1~1k 1~mlan giine~e e~it de-
hla~hran ay1rd edici ozellige tarsel ay- gilse, aym ~ekilde varolan hi.;bir ~ey
run denmektedir. Bu .;er.;eve i.;inde, yi.ik- de, Tann'ya e~it degildir.
lem ya da tammlayamn, oznenin iiyesi iiiriimciiliik [Os. suduriyye; Ing. emanatio-
oldugu tiirii belirten ya da tarumlanan nism; Fr. emanationisme; AI. emanations-
konumundaki kavrarrun, ti.ir olarak bir Iehre]. tPlotinos tarafmdan one siirul-
ozelligine i~aret eden tarurna tursel tamm mii~ olmakla birlikte, Orta.;ag Hristiyan
ad1 verilir. ve lsli\m dii~iincesinde de ge.;en ve ger-
Yine, bir ti.imcede yer alan bir terimle, .;ekligin kaynag1 ve yap1suu, Tann ya
hem bir tiire hem de tiiriin bir iiyesine da Bir ad1 verilen a~km bir ilkeden ba~
gonderme yapllabilmi~ olmas1 duru- layan, siirekli ve kendiliginden bir alo~,
mundan kaynaklanan belirsizlige, soz sudur ya da tiiriimle a9klayan ogreti.
konusu ihtimale dayanan .;okanlamhh- Varhklann ontolojik statu, tinsellik ve
ga tur-ornek belirsizligi denir. yetkinliklerini varhk kaynagma, yani
tiiretilebilirlik [ing. deducibilih;; Fr. a~km ilkeye olan uzakhk ya da yakm-
derruabilitt; Al. ableitbarkeit]. Bir onerme- hklanna tabi kllan, in.sarun gorevinin,
nin ba~ka bir onennenin sonucu olma, tannsal kaynagma donmek, O'nu tema-
bir dizi onermenin ba~ka bir dizi oner- ~a etmek ve O'nunla, mistik bir vecd
meden manbksal kuraUara uygun ola- hali i.;inde birle~mek oldugunu one
rak filkarsanabilme ozelli~. siiren gorii~.
Buna gore, bir dizi onermenin ba~ka bir Buna gore, turiimciiliik, ger.;ekligin ya-
onerineler obe~den, ancak ve ancak plslm ve kokenini, her~eyin tiirlim ad1
sonuncu onenneler obegi onciilleri, bi- verilen bir siire.;le kendisinden tiiredigi
rind onerme kiimesi de sonucu olan ge- bir yetkin ve a~km ilkenin varoldugunu
.;erli bir filkanm kurah varsa, tiiretilebilir soyleyerek a.;klar. Tiiriirn zamand1~1
oldugu soylenir. bir ~ey oldugu i.;in, yalmzca mecazi bir
tiiriim [Os. sudur; lng. emanaticm; Fr. anlam i.;inde, bir sure.; olarak betimlene-
emanation; Al. emanation]. Tiim ger.;ekli- bilir. Tiiriim siired boyunca, varhk kay-
gin bir ve ezeli-ebedf olan yetkin ve nagmda bir degi~me ya da eksilme soz
a~lon bir varhktan zorunlulukla filkh~ konusu olmad1g1 i.;in, tiiriimiin kendi-
ru, ti.iredigini, sudtlr ettigini one siiren sinden ba~lad1g1 ilke a~km olmak duru-
metafizik ogreti. Tann, degi~mez, ezelf- mundadlr. Tiiriim siired devam ettik.;e,
ebedi~ bir, yetkin, saf, basit, edimsel ve varhklar kaynaktan olan uza.kJiklanna
boliinemez olan a~km varhk oldugu, gore deger kazamr veya yitirirler.
ve yaratma bir eylem olup, her eylem Tiirlimciiliik he11eyden once evrimci-
de bir degi~meyi gerektirdigi iliin, ya- likten farkhhk gosterir. Zira, evrimin
ratmamn Tann'mn degi~mezligine, kendisi zamansal bir siire.; olup, ilke sii-
safhgma, birligine, edimsellik ve yet- rece i.;kindir. Dahas1 evrimde bir geli~
kinligine golge dii~iirec:egini savunan me siired ya~arur, tiiriimciiliikte varhk
ve iliihi yaratma yerine, rum ger.;ekli- kayna~ndan uzakla~hk.;a gii.; ve deger
gin Tann'dan, Tann'run herhangi bir ey- kayb1 soz konusu olur. Bununla birlikte,
lemi olmaks1zm, zorunlulukla 9kbgm1 tiiriimciiliikle panteizm arasmda onemli
savunan anlay1~. bir yakml1k vard1r, ~u farkla ki, tiirlim-
Gune~-1~1k egretilemesini kullanan bu ciiliikte a~km olan ilke ya da Tann, pan-
yaratma anlay1~ma gore, npk1 Giine- teizmde ic;kin hale gelir.
Unomuno, Miguel de 873

mmda kullandtklan, ve tiimellerin dt~


diinyadaki ~eylerden, bireysel varltk ya
da tikellerden once, onlardan ayn ve ba-
tmsJZ olarak degil de, bireysel varhklar-
da, somut ve bireysel ~eylerde onlann

u
ozii olarak varolduklaruu dile getiren La-
lince deyim.
universalia post res. Ortar,atda tad~tltk,
ve bu arada tkavramaltk i~in kullaru-
lan ve tiimellerin insan zihninden ba-
tmstz bir varolu~a sahip olmadtklart-
ugrak [!ng. moment; Fr. moment; AI. mo- ru, ancak tikellerden tiiretildiklerini one
ment]. 1 Gene! olarak, an; zaman veya siiren gorii~.
zaman i~indeki, siiresi belirlenmemi~ ya Unomuno, Miguel de. 1864-1936 ytllan
da cotrafi yeri belirtilmemi~ belirsiz arasmda ya~amt~ olan lspanyol dii~ii
nokta. 2 Diyalektik dii~iincenin, tez, an- niir. Temel eserleri: Del sentimiento
titez ve sentezden meydana gelen adJm- tragico de Ia vida [Hayattn trajik anlamt]
larmdan her biri. Hegel'de, diyalektik ve La Agonia del Christianismo [Hristiyan-
dii~iinen zihnin ilk dolayunstz varht htm Miicadelesi]'dur.
incelerken yapttt boliimleme sonu~la Insamn benlitiyle halktn ruhunu ~o
nndan her biri. ziimleyen, insan ruhunun dramatik bo-
3 Bir siirecin belli ba~h adtmlan. Terim yutunu, onun zaytf karakteriyle tarihinin
ozellikle tposbnodernizmde, toplumsal akt~JIU gozler oniine sermeye ~ah~an
analizin a~amalanna veya basamaklart- Unomuno'nun felsefesi, bir sistem felse-
na i~aret ehnek i~in kullamhr. fesi detildir. Ba~ka bir deyi~le, o diinya-
universale in mente. Orta~at dii~iince }'1 bilimsel bir tarzda tarurnlamak, onu
sinde, tiimellerin zihinden battmSIZ bir metafiziksel bir sistem i~inde kategori-
ger~eklite sahip olmadtklanru, onlarm l~tirmek yerine, insan ya~am1ru karma-
yalruzca zihinde varolduklarmt dile ge- ~tk duygusal ve entellektiiel boyutlan
tiren Latince terim. i9nde yakalamaya ~ah~mt~tn.
universale in voce. Orta~at felsefesinde, lnsaru bilince sahip olmast dolayiSiyla
ttiimeller kavgast stiz konusu oldutun- hasta bir hayvan olarak tarumlayan
da, tkavram realizmine oldutu kadar, Unomuno, insan ya~amma aynlmazca-
tkavramcthta da kar~t ~tkan ad~tlarm, sma sirayet eden trajik bir duyguyu,
tiimelleri attzdan ~tkan sesle ozde~l~- illiimsiizlute duyulan derin arzuyla olii-
tiren gorii~lerini Hade eden ve tiimelle- miin mutlak ve sarstlmaz kesinliti ara-
rin yalmzca sozde varoldutunu ifade smdaki ikilemin yaratttt trajik anlaliU
eden Latince terim. ~k gii~lii bir bi~irnde duyumsar. 0 bu
universalia ante res. Orta~atda, Platon'un anlamda, 20. yiizytl tvarolu~~ulutunun
radikal kavram realizmi io;in kullarulan CSnemli onciilerinden biridir. Ona gore,
deyim. Tiimellerin tikellerden ayrt ve zi- boyle bir ikilem, boyle bir trajik durum
hinden battmstz olarak varoldutu gorii- alttnda, insan rasyonalizmin zavalh
~ii. Tiimellerin kendilerini ozelleyen oyuncat olmaktan kurtulmaya baktp,
maddi nesnelerin varolu~undan once kendini imana btrakmahdtr. <;:unkii aktl
varoldutu ve ikinci olarak da, Tann'mn insam mutsuzluta sevkederken, inan~
koydutu yasalann dotal fenomenlerin insan i~in sahici ya~amt ifade eder.
nedenleri olarak, bu fenomenlerden once Aklm kuru, sotuk ve insan ger~etine
gelditi gorii~ii. yabanct soyutlamalartyla kolele~en
universalia in rebus. Orta~at dii~iiniirle insan, ancak irnan yoluyla, bir idealin
rinin Aristoteles~i tkavramcthk batla- pe~inden gitmek suretiyle kendini tam
874 Upani~adlar d~nemi

olarak ger~ekle~tirebilir, ger~ek insanh- varl1~m tepke diye adlandmlan, ve


~ma eri~me umudunu koruyabilir. adale kas1lmasi turiinden govdede ba~
Upani~adlar donemi. +Hint felsefesinin layan hareketlerden, ag1z sulanrnas1,
M. 0. 750-500 ydlan arasmdaki donemi- yuz k1zarmas1 gibi dururn degi~iklikle
ne verile1\ ad. Upani~adlar, evrenin ya- rine dek ~~itlilik arzedenen tepkiler
raha ilkesi olan +Brahman temeli uze- gostermesine neden olan etk.i.
rinde, ruh goc;Li ve kurtulu~ o~retisiyle uygulamah [Os. tatbiki; ing. applied; Fr
belirlenen ve Tann'yla ki~inin ozu itiba- applique; AI. angewandte]. Bir disiplinin,
riyle bir oldu~unu dile getiren bir felsefe salt du~unce ya da teoriyle ilgili alma-
anlay1~1 geli~tirmi~lerdir. yip, pratikle de ilgilenm~si, hayatm
upuygun [Os. mut6brk, tasavvuru tam; lng. somut problemlerine yonelmesi, somut
adequat; Fr. ad~quat; AI. adaequat]. Konu- deneyimin ~itli ve~heleri ic;in ~ozum
suna tam anlam1yla uygun du~en, ko- uretmeye kalk1~mas1 dururnu. Teorik
nusunun rum yonlerini kavrayan du- bir disiplinin ~ozurnleyid ve niceleyici
~unce ya da kavray1~ olarak kullamlan teknik.lerinin ba~ka bijr disiplin i~inde
s1fat. kullarulmas1 h:lli.
Upuygunluk olc;utunu ielsefeye sokan 1 Buna gore, ozel ve kamusal ya~amda
+Leibniz'e gore, upuygunluk se~ikli~in kar~nla~1lan problemlere, ahl:lki bir
bir turevidir. Buna gore, bir ~ey, onu bakl~ a~1smdan hareketle, uygulanan
ba~ka ~eylerden ay1ran tum yonleriyle felsefi de~erlendirme, inceleme ve tar-
belirlenerek kavrarursa e~er, kavray1~ b~maya; ahlak.rn soyut ve spekulatif bir
ve bilgi a~khr. A~Ikh~m, bile~ik nesne- disiplin olrnaktan ~kanlarak, bir ahl:lk
ler, do~as1 kanna~Ik olan ~eyler soz ko- sisteminin belirli bir alana, ahl:lki kural
nusu oldu~u zaman, kar~d1~1 upuy- ve ilkelerin de somut ahl:lki problem.Je-
gunluktur. Bu c;erc;eve i~inde, kompleks re uygulanmas1 durumuna uygulamah
bir ~ey ya da konu, onu meydana geti- ahl6k ad1 verilir. Nitekirn, hekimin hasta-
ren tum bile~enler kavrand1~1 takdirde, lanna ve meslekta~lanna kar~1 olan
bilgi ve kavrayt~ upuygundur. davraru~lanm belirleyen ilkeler butunu
unlc. Hem Bab felsefesinde ve hem de
olarak trp ahltikl, i~adamlarmm mu~teri
lsl:lm dunyasmda ge~en bir du~unce ola-
lerine, i~~ilerine ve kendileriyle rek.!bet
rak, turiim ya da sudQr fikriyle birlikte
etti~i di~er i~adamlanna kar~1 olan
kullamlan, Tann'dan do~an, Tann'dan
davran1~lanm belirleyen kurallar ve il-
tureyen her~eyin, yine Tann'ya done~
ni ifade eden terirn. Buna gore, liiriim ya keler sistemi olarak i~ ahltikr, genel
da sudurun varolan he~yin Tann'dan ahl:lki ilkelerin otanazi, kurtaj, olurn ce-
do~u~unu dile getirdi~ yerde, uruc.
zasl gibi somut durum ve konulara uy-
Tann'ya donu~u, yiikseli~i temsil eder. gulanmasuun sonucu olan ahlaki tarl:l~
Omegm. Hristiyan Orta~a~ felsefesinde, malar, uygulamah ahl:lka konu olarak
wile, Isa'run, havarileri onunde mucizevi verilebilir.
bir ~ekilde goge yukseli~i anlamma gelir. Uygulamah ahl:lk, 1960'h ylllardan ba~
usulii'lhamse. Mutezile'nin be~ temel il- layara.k, Anglo-Sakson dunyada, ozellikle
kesine verilen genel ad. Bu ilkeler, sua- de Arnerika'da, siyah beyaz ~itligi i.;in
siyla Tevhid, yani Allah'm birligi; ada- mucadelenin, Vietnam Sava~ma kar~1
let; iman ile inkar arasmda u~uncu bir ~~kl~m, cinsel e~itlik tartl~malannm
o~e ya da makamm varolu~una i~aret temelinde yer alan pratik ve felsefi so-
eden orta yer; Tann tarahndan verilen rularut ve ilkelerin bir ifadesi olarak
odul ve ceza; Tann'nm iyili~i buyurup do~mil~tur. Ote yandan uygulamah
ve kotulu~u yasaklad1g1 ilkeleridir. ahl:lkln felsefi ara~hrmamn bir dah ola-
uyaran [Os. munebbih; Ing. stimulant; Fr. rak gorulrnesi tavnrun, felsefenin sade-
stimulant; AI. stimulans]. Canh varh~a, ce ahl:lk alarurun kapsam1 ic;ine giren
kendisinin d1~mdan gelen etki; canh problemleri analiz edip, onlan a~1kJ1~a
uzla~tmcahk 875

kavu~turabilece~ini, ama bu problemle- nesneye verilen belli bir ad da, ona


re bir yamt ya da c;ozilm getiremeyece- ba~ka bir isim verilebilmesinin ola11akh
~ini one silren analitik ahlk anlayi~I olmas1 anlarrunda, bir uzla~1mdan
mn kar~1smda yer ald1~Inl unutmamak ba~ka bir ~ey de~ildir.
gerekir. Bu ba~lamda, bir k.i~inin, tek bir hire-
2 Yine, insanm do~adaki yerine, ki~ili yin belirli bir durumda, ileti~im ama-
~in do~asma, bilimsel ve teknolojik ge- ayla kullandl~l bir soziln, soylenimin
li~menin toplumsal sonuc;lanna v. b. g., c;ok say1da insan tarafmdan benimsene-
dair felsefe incelemelerine ise, uygulama- rek belirli bir mesaj1 aktarma i~inde,
h fobiefo denrnektedir. 3 Uygulamal1 m'ate- standart arac; olarak kullamlma duru-
matik ise, matemati~in, fizi.ld ve do~al muna gelmesine, bir soziln, bir anlam
bilimlerde soz konusu olan tilmdenge ya da soylenimin tek bir ki~i ya da insa-
limsel akdyilriitmeye katklda bulunrnak mn ozel kullammmdan herkesin ortak
ilzere geli~tirilmi~ olan dallanna, daha kullamm1 durumuna gec;i~ine uzla~lm
ozel olarak da klisik fizikte kullamlan la~ma ad1 verilir.
matematiksel tekniklere denir. Buna kar~m, ik.i nesne, durum ya da
uyu,ma yontemi [lng. method of agree- olay arasmda uzla~1m yoluyla sa~lan
ment; Fr. mit hod de l' accord]. lngiliz filo- ml~ ba~mhya uzla~1msal ili~ki denir.
zofu J. 5. tMill'in onerdi~i deney$el Soz konusu ba~mh, nesne, durum ya
yontemin adunlanndan biri. Buna gore, da olaylardan birine ili~kin dil~ilnce
bir fenomenin ortaya c;tkh~1 birkac; du- nin di~erine ili~kin dil~ilnceyi c;a~n~
rumda, ortak bir o~e soz konusu oldu- hnnasma olanak verir.
~u takdirde, bu ortak o~e soz konusu uzla,Imcihk [lng. conventionalism; Fr.
fenomenin nedeni olarak gorillilr. Bu conventionnalisme; AI. konventionnalis-
ili~kiyi sembolik olarak ~oyle gostere- mus]. 1 Bilim felsefesinde, fizik yasalan-
biliriz: run, 6zild teorilerin ve fizikle ilgili hipcr
tezlerin deneyi, d1~ dilnyaya ili~kin
a,b,c,d,... b,d,f,g,... d,f,k,l,... oyleyse, d algilaruruzl dilzenlemek, ac;~klamak ve
yorumlamak it;in kullarulan uygun ifade
z,s,p,r, z ya da uzla~1mlar olduklann1; fizik yasa-
lanmn mutlak ve de~i~mez olmay1p,
yalruzca kabul edilmi~ olan postillalara,
uzam [ing. extension; Fr. itendue; AI. aus- bilgimizin genel c;erc;evesine ve sahip ol-
dehnung). Zaman ic;inde varolup, fiziki du~umuz teknolojiye goreli olup, ger-
mekanda yer i~gal etme. Elle tutulabi- c;ekli~in bizzat kendisi yerine, bilindn
lir, de~i~tirilebilir, bolilnebilir, hareke t ~eyleri nasd ili~ki ic;ine soktu~unu orta-
ettirilebilir olup, ~ekli ve bilyilklil~il ya koyduklanm savunan goril~. Bilim-
olan maddenin yer kaplama ozelli~i. sel yasa ve teorilerin, do~al dunyay1 be-
uzla~1m [ing. conoerztion; Fr. convention; timlemenin altematif yollan ya da
AI. konvention, vortrag]. Do~ada varol- tarzlan arasmda yapdacak sec;ime ba~h
mayip, sonradan yapdan genel bir an- olan uzla~1mlardan ba~ka hic;bir olma-
la~marun ilrilnil olan, do~rulu~u do~a diklaruu, sec;ilmi~ olan altematifin di-
da varolan ~eylere de~il de, anla~maya ~erlerinden daha do~ru olmay1p, yal-
ba~h olan genel onenne ya da kabul. ruzca dunyay1 tasvir etme amaana daha
Buna gore, yasalar ve ahlW ilkeler, uygun dil~til~ilnil one silren anlay1~.
insan varhklarunn, dilzen ve gilvenlik Birer uzla~1mdan, postilladan ba~ka
i-;inde, temel ihtiyac;lanm kar,Ilayip a- bir ~ey olmayan fizik yasalan ya da te-
mac;lanna ula~arak ya~amak amac1yla orilerinin, bilimsel c;evreler tarafmdan,
yaphklan anla~marun ilrilnil olan uzla- anlay1~ ve ondeyi bak1mmdan basitlik
~Imlar olarak gorillilr. Ayru ~ekilde, bir ve ac;1klama kolayh~1 sa~lad1klan ic;in
kabu) edildiklerini, kontrol, at;Iklamada Bilimsel yasa)ann, fiz!ld di.inyay1 ger-
kolayhk ve basitlik gibi i~levleri yerine t;ekte oldutu ~ekliyle betimlemedikleri-
getiremedil<Jeri zaman ya bir kiy1ya bl- ni, bundan dolay1, dotru ya da yanh~
raklldiklanni ya da gozden ge-;irildikle- olmadJkJann1; onlann d1~ di.inyaya iii~
rini iddia eden ak1m olarak uzla~lmCI kin algdanmiZI manhksal ya da mate-
l1k, 2 manhk alan1nda, manhksal dotru matiksel bak1mdan di.izenlemeye yara-
ve ilkelerin, forme) bir sistem olu~turu dikiann; di.inyay1 anJama ve betimleme
lurken i.izerinde anla~maya vanlm1~ tarzJmlZUl ic;inde bulundutumuz ki.iltiir
keyfi uzla~unlar olduklaruu, herhangi tarafmdan benimsenmi~ olan uzla~lm
bir aksiyomlar dizisi ya da t;Jkanm ku- lara bath oldutunu; bu anlamda, tek bir
rallan obetinin temel ve ti.im man hk gert;eklite ili~kin olarak, birt;ok uzla~un
sistemleri it;in ge-;erli olmadklann1, bir .ya da resim olu~turulabilecetini; bun-
mant1k siste1nindeki aksiyomlann dot- lardan bazllanrun diterlerinden daha
nlluk)arinin, sistemde nereden yola t;J- iyi olabilmekle birlikte, hit;birinin dite-
klhp nasd ilerlemek gerektitiyle ilgili rinden daha dotru olmadJtini; bir uzia-
kavramsal bir uzla~maya bath oldukla- ~lmln, diter uzla~1mlardan daha basit,
nru one si.irer. daha uygun, daha yararb oldutu ve
3 Ote yandan, uzla~uncllik, matematik- daha fazla say1da fenomeni a-;Lk.ladJta
te, matematitin dotrulanrun, di.inyayla zaman, yasala~htinl ya da yasa olarak
ilgili batunslZ olgulan ifade etmekten kabul edild itini one si.iren yasa gorii~i.i
t;ok, salt yararb uzla~Imlar olduklan an- olarak uzla~unahk, fiziki di.inyada bul-
layi~lnl ifade ederken, 4 dilde, dilsel dutumuz di.izenin, dotaJW'l kendinde
ifadelerin anlamlan salt uzla~1m yoluy- ve kendinden sergiledigi bir di.izen ol-
la belirlenditi it;in, analitik onermelerin mayip, zihnimizin di.inyay1 nasll gordi.i-
dotruluklanrun dildeki uzla~1mlara tune, manbk, matematik ve dil sistemle-
bath oldutu gorii~i.ine kar~1hk gelir. rimizin onu nasd di.izenleditine bath
5 U zla~1mc1bk yine bilim felsefesinde, oldutunu one si.irer.
fenomenler arasmda varolan deti~mez Bilim felsefesinde kabul goren bir gori.i~
di.izen ya da di.izenlilikleri betimleyen olarak uzla~unchtin temelinde i.inli.i
genel onermeler olarak di.i~i.ini.ilen bi- AJman filozofu Kant'Ul, di.inyada buldu-
limsel y"salann, fizi.ki di.in yay a iii~ kin tumuz diizenin zihinlerimizin yap ve
at;klamalar satlayan, ve fiziki di.in yay1 ozelliklerinden batunsz oimaditi gori.i-
betimlemek amao soz konusu oldutu ~i.i vardtr. Kant'tan etk.ilenen uzla~uncJ
zaman, gerektitinde, yerlerine ba~ka hk ba~ta t Poincar~ obnak i.izere, tMach
uzla~1mlann get;irilebileceti uzla~unlar ve tDuhem gibi di.i~i.ini.irler tarafmdan
oldutunu savunan gorii~ tan1mlar. savun ul m u~tur.
ii~ korku 877

kabul edilir.Bundan dolay1, mutlak a.;k-


lamalar bir yana b1rakllu ve olgular ara-
Slndaki duzenli ili~kileri ya da yasalarJ
bulmaya ge\i]ir.
Comte'a gore, bu u.; evreye kar~1hk
gelen toplu1nsal, ekonomik ve kultiirel
yap1lar vardu. Buna gore, teolojik evre
ozu itibariyle otoriteye dayanan ve mi-
litarist bir yap1 sergileyen bir duzene
kar~1hk gelir. Oysa, pozitif evre tekno ..
loji ve endustriyel faaliyetle belirlenir.
ii~ kocku [ing. three basic fears; Fr. trois
ii~ evre yasast [ing. law of three stages; Fr. craintes]. Epikuros'un insan ya~am1n1
loi des trois etapes]. t Pozitivizmin kurucu- .;ok derinden etkiledi~ine inand1tJ ve
su tcomte'un lnsan z.ihni, insan du~un ortadan kaldlrllmas1 i.;in belli bir meta-
cesi ve toplum h;in ongordu~u u.; a~a fizik sistem geli~tirdi~i u.; korku.
mah evrim ya da geli~me yasas1. Comte Buna gore, tEpikuros, bu korkulardan
tarahndan ifade edilen geli~me surecin- birincisi olan Tann korkusunu, madded
deki birinci evre, 1 ttolojik evredir. Du- bir atom goru~u benimseyerek yersiz
~unce tarihindeki bu evre, insarun .;o- hale getirir. Maddi evren gorii~unu,
cukluk donemine benzer ve in.san Tannlar1 da i.;erecek ~kilde geni~leten,
burada, dunyay1, kendisinin bu dunya- Epikuros'a gore, Tannlar da, atomlardan
daki yazg&sml ve fenomenleri tannsal ya meydana gelmi~ olmahdlrlar. Bununla
da manevi gu.;lerle a-;1klar. Burada, ger- birlikte, Tannlan meydana getiren
.;eklik, birtakun itkilere, arzulara sahip atomlar en ince ve en yetkin atomlard1r .
olan egolar, tinier ve ruhlar araab~tyla Epikuros Tanrllan it;inde ya~a-d1~un1z
antropomorfik ve animistik bir tarzda dunyarun olduk.;a uza~mda bir yerlere
a~arur. yeryeGtirir. Bu ise, Taru1lann yeryuzun-
tldnci evre olan 2 metafi:zik evrede ise, de olup bitenlere karl~mad1klan, dun-
manevr gu-;lerin, ruhlann ve tanralarm yadaki her~eyin yalruzca atomlann -;ar-
yerini, 'oz', 'nihat ve en yiiksek neden', pl~malarl ve birle~meleri sonucunda
'ozgurluk' gibi soyut kavramlar ve gtic;ler do~al olarak olu~tu~u anlam1na gelir.
ahr. lnsan, bu evrede fenomenlerin kay- Epikuros'un atomcu goru~u, insan1,
naklan ve a~1.klamalar1 olarak manevi Tann, olum ve kader korkusundan kur-
gtic;lere duyulan inan,.tan vazge.;er ve tanr. <:;unku, Epikuros'un varhk goru-
eter gibi ki~isel olmayan o~eleri ya da ~une gore, do~a atomlardan meydana
varllk-Qz ili~kileri konusundaki kavram- gelir ve bu do~al duzende, tiim olaylar
lara duyulan inana benimser. Bu ikinci do~al nedenlerle a.;&klarur. Do~ada olup
evre, insandaki gen.;lik done-mine kar~l biten her~ey atomlann hareketine, onla-
hk gelir. rm birbirleriyle .;e~itli ~ekillerde ,.arpl~
ins an d u~uncesi ve bilgisindeki u.;uncu rna ve birle~melerine indirgendi~j i.;in,
evre ise, 3 puzitif evredir. Burada, feno Tann'n1n bu dunyaya bir ~ekilde muda-
menlerin gerisindeki gi.i.;lere ya da ozle- hale etmesinden soz edilemez. Tann
re ili~kin metafiziksel a-;1klamalardan do~al duzene mudahale etmedi~ine ve
vazger;ilir, alg1lanamayan nedenleri bul- insanlann i~lerine kan~mad1~1na gore,
mayl amac;layan ara~hrmalar bir yana Tann' dan korkmarun aruanu yoktur.
b1ralahr. insan bilgisinin s1rurh oldu~u Epikuros'a gore, olumden de korkma
anla~II1r, bilginin yal~uzca insan ti.iru- mak gerekir, ~i.inku biz ya~arken oli.im
nun do~as1na ve de~i~en toplumsal ve yoktur, olum geldi~i zaman da, biz
tarihsel ko~ullara ba~h ve goreli oldu~u arhk ya~amda de~ilizdir. Ve nihayet,
878 i.i~lemecilik

aton1lann dii~ii~ ve c;arp1~malan bir temaslan sonucwtda ortaya c;lkan ikincil


zorunlulu~a, mutlak bir tdeterminizme niteliklerine, zihin taraf1ndan bu temel
dayanmay1p, geli~igiizel ve raslanhsal iizerinde eklenen nitelikler.
oldu~undan, kaderden de korkmaya Birincil ve ikincil nitelikleri varst\yan
hi~ gerek yoktur. Epikiiros'a gore, insan soz kon usu ii~iinciil nitelikler de~erle
bu korkulardan kurtuldu~u zaman, en ilgili olup, iyilik, giizellik, do~ruluk
yiiksek ama~ olan mutluluk yolunda benzeri niteliklerden olu~urlar. Buna
engelleri a~m1~ olur. gore, ii~iinciil nitelikler, se~icili~i olan,
ii~lemecilik[ing. trinitarwnism; Fr. trinitari- hiikiim veren, bir ~ey iizerinde yo~un
anisme]. Hristiyan teolojiSinde, rannrun la~abilen, de~er bi~en bir zihnin olu~
do~asliUll, toz baklnundan bir, ki~i y a turdu~u nitelik ya da de~erler, bilincin
da cisimle~me bakmundan ii~ oldu~u varolan ~eylerin birincil ve ikincil nite-
nu one siiren anlay1~. Bu o~retinin te- liklerine verdi~i yorumlay1c1 ve de~er
tnelinde, ger~ekten varolarun tiimel ol- bi~ici tepki ve yarutlar i~in kullarulan
du~unu, tikellerin tumelden dolay1, genel bir terimden ba~ka bir ~ey de~il
tiimel sayesinde varoldu~unu savunan dir.
Platoncu realizm ve Hristiyanlar1n, Hz. ii~iinciiniin imkansazhga ilkesi [Os. ~1kk
isa'n1n tannh~1n1 ve kutsal kitapta salisin imkans.zhgl mebdei; ing. principle
g~en Kutsal Ruh'un tannsalh~1n1, ~ok of excluded middle; Fr. principe de tirn
tannclh~ln sa~ahklanna dii~meden e:rclu; AI. au.sgescholesseness dritte]. Klasik
koruma arzusu bulwtur. Bu inanca gore, mant:lk~llar taraflndan, A s dir y a da A
I

Tann birdir, fakat Baba, Ogul ve Kutsal 8 degildir' diye ifade edilen ilke.
Ruh olarak olarak ii~ ~ekilde goriiniir. ~~itli tarumlan olan ii~undiniin ola-
ii~iincii adam paradoksu [ing. tl1ird man nakslZh~l ilkesi, gu~lii versiyonu i9nde
paradox; Fr. paradoxe du troisibne homme]. 'Her onerme ya do~ru ya da yanlt~hr'
tPiaton'wt tldealar o~retisinin yol a~h~l ~eklinde, daha zayd versiyonu i9nde
iinlii paradoks. Buna gore, idealar tikel- ise, 'Her onenne ya do~rudur, ya da
lerin kendisinden pay ald1klan temel do~ru de~ildir' ~eklinde tarumlarur.
ger~eklikler ve bireysel varhklann ken- Bunlardan ikindsi, klasik manbkta, ~
dileriyJe yargllandtklan ol~utler olarak li~mezlik yasas1ndan ~1karken, sezgici
one siinllmii~tiir. Buna gore, d1~ dun- mant:lkta c;lkmaz. ~oyle ki, ~eli~mezlik il-
yada, insan toplumunda adamlar var- kesi dii~iiniilebilen her~eyi, A ve A-
dlr; ve bir de, bu adamlann kendisinden olmayan olmak iizere ikiye ayartr. Ba~ka
pay alarak varh~a geldikleri, kendisiyle bir deyi~le, A ve A-olmayan, bir arada,
yargdandtklan Adam ldeas1 vardu. ~eli~mezlik ilkesinden dolay~ dii~iiniile
Fakat paradoks, he~eyin bundan ibaret bilen tum ~eyleri, yani dii~iirune evreni-
olmad1~1ru dile getirir; ~iinkii somut mi.zi kapsar. Buradan 9kan ii~undiniin
adamlann, bireylerin Adam ideasma ne olanaks1zh~1 ilkesi, 'her ~yin, ya A veya
ol~iide benzediklerini belirleyebilmek A-olmayan olmak zorunda oldu~unu,
i~, ii~iincii bir adama daha ihtiya~ var- iir;Uncii bir halin dii~iiniilemeyece~ini'
du. tdealar ogretisi i~in temelli bir el~ soyler. Ba~ka bir deyi~le, ilke, d ii~iinme
tiri meydana getiren paradoks, ldeala- evreninin dJ~and'a ii~uncii bir hil, x gibi
nn, sonsuzca geriye gidi~e yol a~mak ii~iincii bir ~Lk olamayaca~1ru ifade
suretiyle, varolanlar1n niifusunu gerek- eder.
sizce artt1rd1~1n1 ortaya koyar. iiJelim [tng. production; Fr. production; Al.
ii-;iinciil nitelikler (ing. tertiary qualities; produktion ]. Sosyal ve ya~am1n temelin-
Fr. qualites tertiaires]. Nesnelerin, nerede, de bulunan bir olgu olarak, insani ihti-
nasll ve hangi konumda bulunursa bu- ya~lan kar~dayacak mal ve hizmetleri
lunswtlar, kendilerinden aynlmaz olan elde etmek amac1yla ger~ekle~tirilen fa-
birincil nitelikleriyle, onlann bir ozneyle aliyetJer biitiinii; yeni bir mal ya da hiz-
iistdil 879

1netin yarahln-.asn saglayan etk.inlikJer one suren Lyotarda gore, bir ustan.lab
toplam1. Bu baglamda, toprag1 ekmek bir tarih felsefesin~ e~deger olup, tari-
suretiyle belirli birtak1m urunler yeti~ hin olumsal olaylar1n1, tarihin an.lam1n1
tirmeye tanmsal uretim; Slnai birtak1 gir- ortaya koydugu du~unulen bir yap ya
diler kullarunak suretiyle, endustriyel da mannksal orgi.i i-;inde anlamh hale
urunler meydana getinneye srnai uretim; getiren bir soylemdir.
zihin gucu ve emegi harcayarak entel- Lyotarda gore, 'linin diyalektigi', 'an.la-
lekti.iel bir uri.in ya da eser meydana ge- mln hermeneutigi', 'akllh oznenin oz-
tirmeye de zihinsel uretim ad1 verilir. gurle~imi', 'refah toplumunun yarahl-
Soz konusu ureth n surecinde, ins an mas' turunden farkh fonn ya da
emeginin tamalnlaylclSl olarak kullanl- ~ekiller alabilen ustyapllann en onemli
lan nesnelere; uretim surecine dogru- iki turii, modern bilimle FransJz Devri
dan ya da dolayh otarak katalan, kendi~ mi sonras1 siyasetin 'ozgi.irle~tirici anla..
leriyle uretimin yapllabildigi dogal ya hs1'yla tHegelcilik ve tMarksizmin spe-
da insan eseri her rurlu ara-;, nesne ve kulatif anlatlSldlr. Her ik.i ustanlah da,
teknik bilgiye iiretim (Wa,lan denmekte- akhn uretim surecine, siyasete ve ahlaka
dir. Bu uretim ara-;lar1yla insan emegi- uygulanmas1 yoluyla ya da diyalektigin
nin meydana getirdigi butunluge, tire- itici gucunun bir sonucu olarak, ilerle-
tim ara-;lan ile bu ara-;lan kullanabilen, menin kesin ve mutlak oldugunu iddia
bilgi, uretim deneyimi ve i~ ah~kanhk .. edcr.
Ianna sa hip ins an emeginin meydana Modem soylemlerin, kendi durum ya
getirdigi butunluge uretim giifleri ada da konumlann1 me~rula~hrmak uzere
verilir. ilerleme ve ozgurle~me, tarihin ya da
Ote yandan, bir toplumda insan bitin- tinin di yalektigi, an lam ve hakikatin
cinden bagunstz olarak varolan maddf kaydedilmesi gibi ustanlahlara ba~vur
ili~kilere, tiretim faaliyeti Slraslnda in- duklanru iddia eden Lyotard'a gore, or-
sanlar arasmda kurulan ili~kilerin tu- negin modern bilim kendisini, hakikat,
mune, uretim, mubadele ve zenginligin refah ve ilerlemeyi urettigi iddiasm1n
dag1hm1 surecinde olu~an ili~kilere yams1ra, cehalet ve safsatadan guya
uretim ili~kileri denir. Buna mukabil, ha- kurtulma oykusu -;er-;evesinde me~ru
yatm idamesi i-;in gerekli olan sosyal ve la~hrml~hr. Modernligin me~rula~h
fiziki ihtiya-;lann kar~danmas1n1 sagla- ncl ustanlatdanrun yarathgl en onemli
yacak urunlerin elde edilmesi yontemi- problem, bu ustlahlann dl~laytclhga
ne, Marksist tenninolojide, toplumsal egilimli olmaland1r.
evrimin tek tek her a~amas1nda, toplu- iistdil [tng. metalanguage; Fr. nritalangue,
mun bir durumunu ifade eden uretim metalangage; AI. metasprache]. DilseJ ol-
gu-;leri ile uretim ili~kilerinden meyda mayan nesnelerden degil de, dilsel nes-
na gelen bUttine Uretim tarzr denmekte- nelerden, bir nesne dilinden soz etmek
dir. i-;in kullanllan dil. Nesne dili hakk1nda
iistanlah [lng. metanarrative; Fr. meta- konu~mak, nesne dili uzerine yazmak
recit, meta-nan-ation]. c;agda~ Frans1z i~inde kullandan, dolaysyla nesne di-
du~unuru Lyotard'1n, bir ~eyi, bir di- lini varsayan dil olarak ustdil, nesne di-
siplin ya da kavram1 me~rula~trran lini ya da dogal dili inceleyip betimle-
oyku veya anlablann en geni~ kapsam- mek i~n olu~turulmu~ olan ara-; dili,
h veya en etkili olanlarma, A ydllllanma dili anlatan dili tanunlar.
sonras1nda oncelikle bilimi ve devleti Ostdil yardtm1yla herhangi bir dilin
me~rula~hrmak i-;in kullan1ldlklannl kendisine ail deyimlerinden soz edile-
soyledigi soylemlere verdigi ad. Ostan- bildigi gibi, ba~ka bir dilin deyimlerin-
lahlara baglarunan1n tumuyle modemi den de soz edilebildigi i'iin, nesne diliy-
karakteri2e eden bir tutum oldugunu le ustdil aras1nda bir seviye fark1 vard1r~
880 iisteleyici zlncirleme tasam

Dahas1, iistdj} nesne dilinde ge~en biitiin da yonelim oldugu kadar, bir sonu~tur
devimlerden fazla olarak, nesne dilini da. Nitekim, Nietzsche'ye gore, iistinsa-
"'
niteleyen baza deyimleri de i~ine aldt- nln olabilirligi a~k.Jn ideallerin iflas1na,
gU'ldan, nesne dilinden daha zengin bir Tanra'nan oliimiine baghd1r. Ote yan-
dildir. Ostdil, ba~ka bir dilin deyimleri- dan, iistinsan, Nietzsche'nin son insan
ni, ifadelerini konu ald1~, ba~ka bir adana verdi~ pasif ve bakk1n insarun,
dili inceledigi i~in, ayna zamanda soze- eski geleneksel degerlerin yalolmasa yla
den dil olarak da bilinir. ~a~kan bir ku~kuculuga saplanma~,
iisteleyici zincirleme tasam [ing. episyllo- ama~lar bellrleme ve degerler yaratma
gism]. Birden fazla tasamdan olu~an ve giiciinden yoksun ki~inin tam z1ddJd1r.
bir alttaki kategorik tasamJn bir iistteki iistyap1 [lng. superstructure; Fr. supers-
kategorik tasunan sonucunu onciil ola- tructure; AI. uberbau]. Tarihsel maddeci-
rak i~erdigi ~oklu tasam tiirii. likte, bir toplumun ekonomik yapasnu
iistinsan [tng. supernan; Fr. surhomme; AI. yans1tan, hukuki, siyasi, ideolojik ve
ubennensch). Geleneksel ahlk kole kii ltiirel sistemlere. verilen ad.
ahlika olarak goriip degerlendiren, e~it Hukuki ve siyasi sistemlerin kendiligin-
lik kavramana kar~l ~1k1p, ahHiki deger- den geli~medigini one siiren madded
lerin son ~oziimlemede insanJn ger~ek gorii~, siyasal sistem (devlet ayg~b) ile
dogas1na, insandaki gii~lii olma istegi- ideolojik sistemden (hukuki, e~timsel,
ne dayanmas1 gerektigini one siiren kiiltiirel, dini sistem) olu~an ve belli bir
Alman dii~iiniirii Friedrich Nietzs- ikti~adf tem.ele dayanan biitiin olarak
che'nin ongordugu insanbk diizeyi; in- iistyap1 terim.ini, bu sistemlerin bir toplu-
sanln evriminin bundan sonraki a~a mun ekonomik yapasmdaki geli~meleri
masanda ortaya c;akacak bir insan tipi ne bagh oldugunu belirtmek ifiin bul-
olarak, degerleri gozden ge~inne, yeni mu~tur.
ba~tan yaratma ve gii~lii olma iste~ni iitopya [Os haydli IUlm; lng. utopia; Fr.
hayata ge~inne cesaretinde olan insan utopie; AI. utopie). ldeal ya da yetkin
ic;in k ullanalan deyim. toplum. ldeal bir toplum diizeni ya da
Nietsche'ye gore, iistinsan, insanoglu- yonetim bi~imi ortaya koyan tasanm.
nun amaadtr. 0, insan1n yenilmesi, Bilinen ilk iitopya omegi, tPlaton'un
a~dmas1 gereken bir varhk oldugunu Deull!ti ve Yasalar'adtr. Platon'un bu
one surer. Her varhk kendisinden iistiin eserlerinde oldugu gibi, baz1 dii~iiniir
bir ~ey yaratm1~ltr; bundan dolay1, in- ler, uygulamadaki toplum diizenine ba-
sarun da kendisini a~mas1 gerekir. karak, ideal bir diizen arayt~a i~inde ol-
Maymun, insan1n goz\inde ne ise, insan mu~lar ve ideal bir toplum diizeni
da iistinsanan goziinde o olmahdu. N i- anlammda iitopyalar geli~tirmi~lerdir.
elsche yeryiiziiniin anlam ve amacuun Bu dii~iiniirler, i~inde ya~adtklan top-
iistinsan oldugunu sayler, ~iinkii insan lwnsal diizenin iyil~tirilemeyecegine
dogastna yak1~an gii~lii, korkusuz ve inandaklan i~in, ger~eklejme ~ans1 ~ok
acamastz olmaktJr, yarahcahga ve ileri- fazla olmayan, ideal hatta dii~el bir
ye yonelmektir. 0 iistinsan anlayJ~ayla toplum diizeni tasarlanu~lardtr. Bu ~er
insanlara yeni degerler, yeni hedeOer ve ~eve i9nde dii~iiniir, insanlar i~in her
yeni bir ideal getirmeye ~ah~ma~hr. Ni- bak1mdan ideal oldutuna inand1g1, yet-
elsche gii~lii ve bagJmstz insanlann kin bir toplumsal diizen tasarlar ve insa-
egemenliginin, siirii olarak gordugu in- nln, dolayts1yla da toplumun kurtulu-
sanhk i9n bir ilerleme saglayacagtna ~unun, ancak bu ideal diizen ya~ama
inarur. Ona gore, y_l~n kendini feda ge~irildigi takdirde, miimkiin oldugunu
ederek, iistiin insan.f bekleyecektir. savunur. Ba~ka bir deyi~le, uygulama-
Buradan da anla~alacag1 iizere, iistin- daki toplum diizeni, bu ideal ve yetkin
san bir erek, gelecekl(! ilgili bir tasan ya toplum diizenine gore ~ekillenmelidir.
i.itopya ti.irleri 881

Nc var lei, stiz konl!su !deal ve yetkin top- bu ti.ir bir utopyacthga brnek olarak ve-
fum dtizenirtin hayata ger;irilme ~ans1 rilebilir. Burada, tasarlanan ideal toplum
pek fazla olmad1~1 ir;in, o bir titopya ola- diizeni, temel amac; varolan toplum dti-
rakkahr. zenini mahkCun etmek oldu~u ir;in, va-
Buradan da anla~llaca~1 tizere, bir rolan toplum dtizeninin tam kar~th bir
titopya kar~tsmda, ~u tavulardan biri t~plum dtizeni olmak durumundadu.
ya di~eri sergilenebilir: 1 Bir titopyarun, Utopik dti~tincenin temelinde, nihayet
ideal bir toplum dtizeni ortaya koydu- 3 toplumsal uyum ve dtizenle ilgili tum
~u ir;in, gerr;ek bir de~eri vardtr ve tam do~rulann bilindi~i, bu bilgilerin akta-
olarak hayata ger;irilemese bile, ona bir nlarak, gerr;ek ve yetkin bir toplum dti-
~ekilde yakla~mak mtimktindtir. 2 Bir zeninin kurulabilece~i inanc1 ve iyim-
i.itopyamn, ideal bir toplum dtizeni serli~i bulunur. Utopyacthk btisbtittin
olu~turdu~u ve varolan toplum dtizen- yararstz ve de~ersiz bir dti~tince ve ha-
lerine de~er bir;erken kullarulacak bir reket tarz:t de~ildir. Utopyact literatti-
standart sa~ladt~t ir;in, gerr;ek bir de~e rtin her.;eyden once sosyolojinin geli~
ri vard1r, bununla birlikte, bu ideal dti- mesine, ahlaki dti~tincenin ilerlemesine
zeni tam olarak hayata ger;irmek bir ve insan do~asmm daha iyi anla~tlma
yana, gerr;ekte ona yakla~abilmek bile sma btiytik katktst olmu~tur.
stiz konusu olamaz. 3 Utopyalar, ger- litopya ttirleri [ing. varieties of utopia; Fr.
r;ekle~me ~ans1 hir; olmayan, gerr;ekdt- genres de l'utopie). ideal ve yetkin bir
~1, idealist ve bundan dolay1 da de~er toplum dtizeni tasanst olan titopyalann
siz ~emalardu. belli ba~h ttirleri ~oyle stralanabilir: 1
titopyac1hk [ing. utopianism; Fr. utapisme; Siyasetin temel problemleri tizerinde
Al. utopismusJ. Toplum kuranu veya si- dti~tirune, temelde siyaset bilimiyle ilgi
yaset teorisinde, mtikemmel bir toplum li olan bir dti~tintirti, ideal bir siyasi
modeli veya tasansmt temele alan yak- dtizen ve ya~am konusunu ele almaya
la~tm. Sadece daha iyi de~il, fakat yet- gottirebilir, ki bu da dti~tintirti kar;t-
kin bir toplum dtizeni in~a etmeyi rulmaz olarak soz konusu siyasf dtize-
amar;layanlann, soz konusu dti~tince nin gerr;ekle~mesine katktda bulunabi-
deneyini, veya salt dti~tincede yarahlan lece~i birtalam amar;lann toplumsal ve
yetkin toplum dtizenini varolan akruel ktilttirel onkabullerinin neler oldu~u so-
dtizeni donti~time u~ratmak ir;in kulla- rusunu sormaya sevkeder. i~te dti~tinti
nanlann inanr; ve tavulan. rtin bu temel tizerinde ideal bir toplum
Dti~tince tarihinin belli ba~h titopyalan dtizeni olu~turdu~u siyllSi utopyalar, ilk
ideal Devlet'iyle Platen, Gi.ine~ Wkes,~yle ve en onemli titopya ttiru olarak kar~t
Tommaso Campanella, Utopya'styla Tho- mtza 9kar. Platon ve More'un titopyala-
mas More, ve Yeni Atlantis'iyle F. Bacon n bu ttirden titopyalardtr.
tarafmdan ortaya konmu~tur. Ki~ilerin 2 Birtaktm tarih felsefeleri taraflndan ta-
ya da filozoflann titopik davrarunalan- sarlanan yetkin ve ideal dtizenler olarak
na, titopya yazmalanna yol ar;an birta- titopyalar, ikinci temel titopya ttirtinti
kun nedcnler vardtr. Bu neden!erin ba- olu~tururlar. Kendilerinin titopik dti~ti
~mda, elbette ki, her~eyden once, 1 ntirler olarak gori.ilmelerine her ne kadar
filozofun ya da entellekttielin, dtinya ya kar~t r;tksalar bile, gerr;ekli~in do~as1 ve
da dtinyalar yarahna ihtiyact gelir. Bu i~leyi~ine ili~kin olarak e~siz ve temel
ba~lamda, bir titopya olu~tunna, ka~1t bir kavray1~a sahip olduklarma inanart
tizerinde bile olsa, bir baktma tannsal Hegel, Spencer ve Marks gibi filozof ya
bir faaliyettir. Utopyactlt~m ba~ka bir da tarih felsefecilerinin, tarihsel geli~me
nedeni, 2 toplumu ve varolan toplumsal nin son ve nihai evresinde ortaya r;kaca-
kurumlan ttimtiyle mahkfun elme arzu- ~ma inandtklan toplumsal dtizenler, soz
sudur. tRousseau, tMarks ve tEngels konusu titopya tiiri.intin omekleri olarak
882 iitopy a tiirleri

gori.ihnek durumundad1r lar. obeklerin, insan varolu~undaki r;ok te-


3 Di.i~i.ini.irun olup bitenleri gozlemle- melli degi~imle ilgili ondeyilerine daya-
di~i, fakat olmas1 gerekene yoneJmek nan i.itopyalan. 5 Felsefi antropolojiler
yerine, olup bitenlerin birtaktm olum- olarak tanunlanan, bundan dolayt daha
suz yonlerini hesaba katarak, her~eyin c;ok bireyci bir nite)ik arzeden ve yazann
yine aytu seyri izlemesi durumunda, ge- insana ozgi.i olaru, uzla~amsal de~il de,
lecekte nelerin olabilece~ini tasarlada~a, gerc;ekten ve tam anlam1yla insansal
gelecekte insanJan nelerin bekledi~ini olan1 tarumladJ~l, insan1n tum potansi-
betimleyen bir oyki.i anlatta~alcorku Utop- yel gi.i~lerinin gert;ekJe~mesini amat;la-
yalarr. A. Huxley'in Y eni Dilnya'sJ ile G. dt~l i.itopyalar. Schiller'in Estetik Egitim
Orwell'in 1984u bu ttirden i.itopyalara llzerine adh eseriyle, Marcuse'i.in Eros ve
omek olarak verilebiJir. Uygarhk adZ. eseri bu tiir bir iitopyarun
4 Dini gruplann, marjinal ya da ihtilalci en se;kin omekleri olarak gori.ilebilir.
v~hiy 883

yaratahna~ her~eyin O'nunla ayna nite-


liklen oldugunu, yaratdaiun yaratanan
gorunii~ alaruna ~lkmas1 oldu~unu, ya-
rahh~an Tann'run ozunden kaynakla-
nan bir h~k1rma olup, Tann'run eseri
olan evrende, Tanr1 i~in eksiklik sayala-

v
cak hi~bir nilelik bulunmadi~Iru one
surer.
Tasavvuf, yine ayru ~er~eve ic;inde, ev-
reni Tann'dan ayn bir varhk olarak gor-
menin, Tann d1~1nda, O'n un kar~asanda
ba~ka bir varh~n bulundu~unu ileri
vacibii'l viicud. islam felsefesinde, ozu surmek anlanuna geldi~in~ bu duru-
varol u~unu i~eren, kendi kendisiyle va- mun ise Tann'run ozundeki birli~e ayka-
rolup, varhg1n1 kendi d1~nnda bir giice n oldu~unu, varh~m temel nileli~inin
borc;lu olmayan, zorunlulukla varolan birlik olup, gorunu~teki ~okluk, degi~
varhk, yani Allah, Tann ic;in kullanalan me ve c;e~itliligin go run u~ten ba~ka bir
terian. ~ey olmad1~1n1, evrendeki tum varhkla-
Omegin, Farabi, unlu Tanr1 karuhnda, nn Tann'1un ve tannsal nitelikJerin yan-
bu dunyadaki ~eylerin zorunlulukla var samasa oldu~unu dile getirir.
olmayan mumkun varWdar oldugunu vahiy [ing. revelation; Fr. revelation). Pey-
sayler. Onlar, var olmalan kadar var ol~ gambere gelen tannsal kelam ve haber.
maanalan da mUmkun olan varbklardar. Bir du~iince ya da buyru~un Tann lara-
Miimkiin varhklann ozleri varolu~lan fmdan elc;isine ilham edilmesi; Tann'nan
ru i~ermez. Bu varhklar, varhga gelir ve yUksek oneme haiz mesajlannt; kendi
yok olup giderler. Miimkiin varhklar varolu~u, safatlart, iradesi, v. b. g., ile il-
kendi kendilerine neden olamazlar. Oy- gili temel bilgileri insanbga Peygamber
leyse, m umkun var hklann var olu~lan, aracahgayla ilebne yolu.
zorunlu olarak var olan bir ilk varhga Vahiy, lslam dininde, Kur'an'tn bildir-
baghdrr. digine gore, 'Oku!' anlamma gelen ifa-
tFarabi'ye gore, bu zorunlu varhk deyle ba~lama~, Kur'an tamamlarunca
Tanra'dar. Tann ozunu ve varbg1ru da son bulmu~tur. Kur'an'an da~tnda
ba~ka hi~bir varhga ya da nedene bor~ kalan ve hadisi kutsi ada verilen hadisle-
lu degildir. Tanra sonsuzca yetkin oldu- rin dogu~u da, vahiy yoluyla olmu~tur.
guna gore, bu oz ve varolu~ ba~ka hi~ Bununla birlikte, Hadisi Kutsrde sozler
bir varhkJa payla~dmaz. Tanr1 sonsuz Hz. Muhammed'in olup, tannsal bir ni-
mukemmel, sonsuz ustun bir varl.ak.br. telik ta~yan ana du~unce vahiy yoluyla
0, tum varhklann varhk nedenidir. Peygambere bildirilir. islam inancna
Tann ezelf ve ebedidir; onun maddesi gore, deneyimustu olan ve dolayrsayla,
ve fonnu yoktur. Tann butunuyle basit- bilimin konusu d1~1nda kalan, yaln1zca
tir, birdir. O'nun her~eye giicii yeter. inan~ alanana giren vahyin niteUgi, sade-
Tann her~eyi bilendir. O'nun bilme ey- ce onu ya~ayan peygamberler tarafm-
lemi sonsuzdur. 0 saf sevgi. saf iyiliktir. dan bilinebilir. Tann ile peygamberi
vahdel-i viirud. Varhktaki mutlak birli- arasandaki bu olay hakkanda oteki in-
gi, yaratanJa yarablarun birligini savu- sanlann bilebildikJeri ~eyler, vahyin ge-
nan varhk goru~une, tasavvuf anlayr~a. li~i esnasanda peygamberde gozlenen
Buna gore, tasavvuf goru~u, tektannh da~ belirtilerle pt?ygamberin vahiyle ilgi-
dinlerde soz konusu olan hi~ten yaratt- li at;Udamalanndan ibarettir. Bu neden-
h~ ve evrenle varhk arasmdaki aynhk le, din felsefesi a-;asandan, vahiy le ilgili
fikrinden farkJa olarak, Tann taraflndan en onemli problem, he~eyiyle tinsel bir
884 Van Cung

nitelik arzeden, s1fatlar1 a~smdan, insa- Varhta ya da diinyaya ili~kin kavray1-


na ve dotaya ozgii olan s1fatlarla ifade ~1m1z ise, ayr1lmazcas1na dilimize bat-
edilemeyen mutlak bir Varhk olarak hdlr. Bu anlay1~a gore, dil hakikatten
Tannyla, ondan tiimiiyle farkb bir var- ayrdmaz, zira Varht1 a~1mlayan, Varh-
hk olan insan arasmdaki ileti~imin zor- tl a~1k hale getiren dildir. Ta~ta, bitkide
lutunu a~1klayabilme problemidir. ya da hayvanda oldutu gibi, dilin olma-
Van ~ung. M. S. 1. yuzy1lda ya~am1~ ve dltl yerde, Varht1n ya da varhklann
etldsi uzun ylllar siirmii~ bir aklm1n a~kht1 ve dolay1s1yla da a~IIun1 yok
ba~lahc1s1 olan c;inli dii~iiniir. Konfii~ tur. Buna gore, dil, varhtm a~unlaruna
yus~uluta yonelik keskin ele~tirileriyle Sl imkan1n1 ve varht1n a~Jk hale geli~ini
fin kazanm1~ olan Van c;ung, ba~any1 temsil eder.
ve akl1 temele alm1~, her tiirlii bo~ inan- Heidegger, bilimsel akhn ya da poziti
ca sald1rm1~hr. Sa~ma gorii~leri, bani vizmin klasik ozne-nesne dikotomisinin
. itikadlan ve ruhlarla ilgili her rur inanc1 yarathtl metafiziksel gii~liiklere dii~
alaya alan Van c;ung, oliimsiizliik inan- memek i~in, Husserl'in yaphtl gibi bi-
clnl da yererek, Tann'run dilediti olur lin~ten soz etmez, bunun yerine dili te-
diye dii~iinmenin yanh~ht1n1 belirt- mele ahr, zira dil, bireysel bilin~ ve
mi~tir. varolu~u a~ar. Dilin yaraha bir tarzda
varg1 [1ng. consequent; Fr. consequent; AI. kullandmas1na biiyiik bir onem veren
konsequent ]. Belli bir onenne kiimesin- Heidegger'e gore, filozof, Varht1n yeni
den tiiretilebilen onermeye; onciilleri boyutlar1n1n kendilerini a~unlay1p, or-
dotru olan bir ~lkanmda, onciillerden taya koymalarma izin veren bir ozan-
zorunlu olarak ~kan, onciilleri dotru dJr. Sanatln ozii ~iirdir, ~iirin ozii ise,
kabul edilditinde, ~eli~kiye dii~meden hakikati bulmaktan ba~ka bir ~ey de-
inkar edemeyecegimjz manbksal sonu- tildir. Bununla birlikte, ~iirin hakikati,
ca, 'o halde, ... diye ba~layan sonu~ oner- bilimsel soylemin olgusal dotrularJyla
hi~bir ~ekilde karl~hnlmamahdlr.
mesine;. karutlamanm ortaya koymak
durumunda oldutu, karutlamarun ge- varbk [Os. vucud, mahluk; lng. being; Fr.
rek~esini meydana getiren onciillerden
etre; AJ. sein). 1 Yokluta kar~1t olarak,
zorunlulukla tiiretilen sonuca verilen varolan ~Y 2 Olu~a kar~1t bir ~ey ola-
rak, deti~meden ayn1 kalan ger~eklik. 3
ad.
Bo~luta kar~1t bir ~ey olarak, mekanda
varhta gelit [1ng. genesis; Fr. genese; AI.
bir yer i~gal eden kahc1 ger~eklik.
genese]. Sanatsal yaratma ya da biyolo- 4 Varolan her~ey tarahndan payla~l
jik olu~ta soz konusu olan dotu~, orta- lan bir ozellik veya hziki dunyan1n iis-
ya ~1k1~ sureci. Varolan bir toz ya da tiinde ya da otesinde var olan bir nesne
dayanaktan olduk~a farkh bir toze do- ya da alan i~in kullarulan varhk deyimi,
nii~me hali. Niteliklerin kar~1hna do
ayn1 za1nanda, varolan her~eyin, Var hk
nii~mesi durumu.
ozellitine sahip olrnaktan ya da Varhk-
varht1n evi olarak dil [tng. language as la be IIi bir ili~ki it;inde bulunmaktan
the house of being; Fr. langue comme Ia ma- dolay1 iiyesi oldutu cinsi ifade eder. $u
ison de I' etre]. c;atda~ Alman dii~iiniirii halde, varbk deyimi, felsefe tarihinc.le
tHeidegger'in, dili varb8Jn oturdutu ve hem bir isim ve hem de bir s1fat olarak
kendisini a~lmladJtJ yap1 olarak goren ele ahnm1~tlr. Ote yandan, varht1 bir
dil anlay1~11u tarumlan1ak i~ kullaru- isim olarak goren bir otretinin, varhk
lan ifade. alan1yla fenomenal diinyay1 kar~1 kar-
YalrtlZGI boliinemez bir varhk olarak, ~1ya getiren bir ikidliti i~erditi unutul-
diinyada-it;indelO-varbtln varoldutunu mamahdu.
~oyleyen Heidegger, varhtm ya da diin- Varhk kavranu, farkll filozoflarda,
yarun bir diinyaya ili~kin kavrayJ~Imtz farkh anlamlar kazanm1~tlr. Ometin,
dan aynlmaz oldutunu soylemi~tir. yokluk ve olu~ dii~iincelerine kar~1
varhk felsefesl 885

statik bir tbircilik geliitinnii olan Par- eklemi~tir. 0 boylelikle, bir yandan An-
menides, aym zamanda Varhj\1 diiiiin- selmus'ta soz konusu olan aikmbk idea-
ceyle ozdeileitirmiitir. Buna gore, ger- lini canlandumaya ~abitrken, Hristiyan
~ekten var olan bir iey olarak Varbk, varl1k anlay1itrun i~ellij';ini siirdiir-
diiiiincede kahct ve siirekli olan bir miiitiir. +Spinoza, zihin ve maddeyi, res
~y ieklinde ortaya ~1kar, oysa yokluk cogitans (diiiiinen iey) ile res extensa
yalmzca alg1da varolan bir goriiniiitiir. (yer kaplayan iey) olarak dej';il de, bir
Pannenides'ten etkilenmii olan Pla- ve aym toziin stiatlan olmak gormek su-
ton'un varbk anla Y1i1 ise, dej';iien feno- retiyle, tDescartes'm madde-ruh gorii-
menlerin Otesindeki ger~klikler olan ide- iiinii bir anlamda del';iilirmiitir. Boyle
alar tarafmdan belirlenir. Buna gCire, idea, bir goriliiin sonucu, Varhj\1 Doj';ayla oz-
yalruzca kendi altmdaki bireysel ~yleri deileitiren ve zihinle beden, ruhla
i~ennekle kahnaz, fakat kendi ger~klil';i madde arasmda bir paralelizm kuran
ni bireysel ~ylere aktannak suretiyle, rasyonalist bir birciliktir.
onlar iizerinde ontolojik bir fonksiyon Varhj\1 diiiiinceye baj\1mh, zihne tabi
gen;ekle~tirir. Varhk, bu anlay1ia gare, ktlan idealizmlerle, varhj\1 bilincin ve
ldead1r ya da idea ger~ek varbj';a sahiptir, diiiiincenin d1itndaki nesnel bir ger-
~iinkii 0, bireysel ~yin siirekli olarak de- ~eklik olarak belirleyen materyalizmler-
l';iitil';i i9n, ger~ek olmad1j\1 yerde, kaba den sonra, ilk kez olarak Nietzsche soz
ve siireklidir. konusu kari1thj\1 aima ~abas1yla, var-
Buna kaf'im, dinamik bir ger~eklik an- hk iizerinde yeniden diiiiiruneye bai-
Iay1i1 benimseyen t Aristoteles, metafi- lam1ihr. Bir~ok bak1mdan Friedrich
zij';inde, Platon'un ideas1run yerine, tNietzsche'nin a~hj\1 yoldan yiiriiyen
~aj';dai felsefede ise, varbk problemi ya
+Fonn ilkesini ge~irmiitir. Form mad-
~oj';unluk varbk sorusunu sorabilen bi-
denin tam kari1hd1r, ve bunlardan her
ikisi de Aristoteles tarahndan, fail ve samn veya varbj';m evi olarak dilin
ereksel nedenleri tamamlayan nedenler perspektifinden ele abmr.
varbk bildiren iinerme [ing. existential
olarak goriiliir. lite bu dort neden ya da
sentma; Fr. ~rumci existentiel; AI. existen-
ilke, onun varhk anlay1i1run temelini
zillle aussage]. Modern felsefenin iinlii
oluilurur. Baika bir deyiile, Aristote- kurucusu Descartes'm 'ergo sum (o hIde
les, Platon'un tozsel bir varhk anlay1i1 vanm)' onermesinde ya da Tann'run va-
benimsedij';i yerde, nedensel bir varhk roluiU}'la ilgili karutlann sonucunda
goriiiii benimsemiitir. ge~n '0yleyse, Tann vardu' onermele-
Ortao;aj';da ise, ilko;al'; felsefesinin kaho, rinde olduj';u gibi, oznesinin varoluiu-
siirekli, ezeli-ebedi varhk ile detiime nu doj';rudan dol';fuya tasdik eden oner-
i~indeki fenomenler arasmdaki ayonrru,
me tiirii.
yarahc1 var.bk ile yarattlm1i varhk ayn- varhk felsefesi [1ng. philosophy of being;
mma doniiimiii ve filozoflar zorunlu, Fr. philosophie de l'itreJ. Varltkla ilgili
yarat1c1 varbj\1 a~unlad1ktan sonra, olan, varbj\1 konu alan, varhj';m ger~ek
dij';cr varbklan Tann'yla iliiki i~inde ele te ne olduj';unu ortaya koymaya ~all
alm1ilard1r. Bu aynm modem felsefede, ian felsefe tiirii,
idealist felsefe ile madded felsefe arasm- Soz konusu felsefe tiirii tarihsel at;tdan
daki bir ayrun ieklinde ortaya ~1kar. dej';erlendirilecek olursa, varhk konu-
Varl1j\1 daha ziyade ozneye baj';layan, sunun llk~al'; Y4Jlan felsefesinde varhk
oznellikten yola ~lkan, ilk ve Orta~al'; fel- ve yokluk baj';lammda ele almirken,
sefesinin bir tozler ~okluj';u olarak varbk modem metafizij';in varbk konusunu
gorii1iinii iki tozlii bir varhk anlayiitna ger~eklikle fenomen, ieyle . goriiniii
indirgeyen Descartes, Orta~al'; dfiiiinii- at;~smdan ifade ettij';ini ve aym konuyu
rii Aziz Augustinus gibi, cogito'yu dubi- psikolojik bir i~erikle zenginleitirdij';ini
to'ya baj';lamli ve cogito'ya ergo sum'u . soylemememiz gerekir.
886 varhl< hiyerarfisi

Yontemsel ar;~dan degerlendirildiginde, len, maddi olmayan tozdur. 5 Varolan


varl1k felsefesini bir yandan toz ilkesinin her ~ey, kendisinin bir parc;as1 oldugu
ya da tozsel var hk yakla~Lmlnln, diger bu Tann'dan, s1rayla ve hiyera~ik bir
yandan da nedensellik ilkesinin ya da diizen ic;inde ttirer. 6 Bir ~ey, soz konu-
nedensel yalda~1m1n belirledigini soyle su varhk kaynag1na yakln oldugu olc;ii-
yebiliriz. de gerc;ek, buna kar~ln, ondan uzak ol-
varhk hiyerar~isi [ing. hierarchy of being; dugu olc;iide maddeyle karl~ml~ olupl
Fr. hi~rarchie de l'itre]. Gerc;eklikte can- gerc;eklikten yoksun ve kotudiir.
siz varhklardan ba~lay1p, bitki ve canh Soz konusu varhk hiyerar~isi anlayl~l
varhkJardan gec;erek1 ak1lh insan var- runl daha sonra hem Hristiyan Ortac;ag
hklarl yoluyla Tannya uzanan bir de- felsefesi ve hem de islam felsefesinde
recelerune, bir varhk cetveli bulundugu c;okc;a kullandrru~ olan iinlii bir omegi-
inanc1n1 if ade eden deyim. ni saglayan tPlotinos'un varhk cetveli-
Gerc;ekligi idealar dunyas1 ve duyusal nin en tepesinde Tanr1 bulunur; Tann~
diinya olarak ikiye ay1ran tPlatondan a~k1nd1r1 0 her tiirlii dii~iince ve varh-
sonra1 evreni degi~meden bag1~1k olan gln otesindedir. ona ne oz, ne varhk,
ayiistii evren ve ayalh evren olarak ne de ya~am yiiklenebilir. <;unkii biitiin
ikiye bolen +Aristotelesin varhk cetve~ bu ay1nm ya da yiiklemler bir ikilige
linin en dibinde, kendi ic;inde bilinemez yol ac;arlar. Cyleyse1 Tann hakkmda1
olup, aktiiel olarak formdan ayr1 bir bi- yalnlzca onun bir, boliinemez, degi~
c;imde varolamayan ilk madde bulun nlezl ezeli-ebe~di oldugunul varhg1n
maktadu. Soz konusu ilk maddeden otesinde bulundu~u, kendi kendisiy-
toprak, hava, su ve ate~ gibi dort oge le hep a yn1 kald1g1n1 1 O'n un i~ gec;-
ya da basil cisim c;Ikar. Bu ogelerden mi~ ya da gelecekten soz edilemeyece-
isel alhn gibi organik olmayan madde- gini soy leyebiliriz.
ler ve canh varhklann dokulan dogar. Plotinos, bu diinyadaki ~eylerin koke-
Varhk cetvelinde daha sonra, canh var- ninil onlann Tann'dan zortinlulukla
hklar ve hemen ardmdan insantn etkin c;lkhg1n1 tiiredigini ya da sudur ettigini
akh gelir. lnsan1n etkin akluu.n iistiinde soyleyerek a~ar. Seyler Tann'dan,
ise1 kiirelerin akb ve en tepede de Tann 1~1k kaynag1 olan giine~ten nas1l c;1krp
bulurunaktad1r. yay1hyorsa, oyle ~1k1p yaylllrlar1 SUd!lr
ilkc;ag1n iinlii Yunanh filozoflan Pia- ederler. Tann var olan her~eyin kayna-
ton ve Aristoteles'ten ba~ka, tiim ger- g1d1r. Bununla birlikte1 nasal ki 1~1k
c;ekligi Bir'den tiiriim yoluyla <artan 1~1nlan giine~e e~itlenemezse, ayn1 ~e
Plotinos ve tum varhklan Zorunlu Var- kilde var olan ~eyler de Tannya e~itle
hk'tan tiireten tibni Sina gibi filozoflar nemezl Tanrl'yla bir ve ayn1 olan ~eyler
taraf1ndan da sergilenen soz konusu olarak goriilemezler. Tann bu tiiriim
varhk cetveli anlay1~1n1n temel kabulle- siired boyunca degi~meden, azalma-
ri ~unlard1r: 1 Gerc;eklik, g~zle gorule- dan ve hareket etmeden kahr.
bilir elle turu1abilir maddf diinya ile,
I I T1pk11 giine~e en yakan olan 1~1g1n en
gozle goriilemezl elle tutulamaz, imma- parlak 1~1k olmas1 gibi, Bir'den ya da
teryel diinya olarak ikiye ay1nhr. 2 Bun- Tanndan ba~layan tiirtirn ya da sudur
lardan ikinc:isi1 yani tnaddi olmayan siirednin ilk evresi en yuksek varbk tii-
diinya, daha tinsel, daha ideal oldugu riinii meydana getirir. Bir'den <an, tii-
ic;in, daha yiiksek olan diinyadtr. 3 Bir reyen ilk varllk Nous'tur, Alol ya da Dii-
~eyin varhk cetvelindeki yeri, o ~ey ~iincedir. Ba~ka bir deyi~le Nous, biri
I

kendine daha fazla yeter oldugul daha Bir digeri de kendisi olmak \izerel iki
I

akllh oldugu olc;iide, daha iistte olur. 4 nesnesi bulunan sezgi ya da dogrudan
Kendine en fazla yetenl en akdh ve en kavray1~hr. Bir'e, yani Tannya en c;ok
yiiksek varhk., Kendisine Tann ad1 veri- benzeyen varbk, bu Nous'tur. Plotinos
varhk kofullan 887

Nous'u, Plc.ton'w1 Timaeos adh diyalo- kilde, Tann'dan ba~layan tiiriim siireci-
gunda ge~en Demlurgos'la ozde~le~tirir. nin son evresinde bulunan madde, mut-
Fakat No11s mutlak olmadaga ic;in, onun lak karanhk, tam bir 1~1k yoksunlugu
belirli bir ozelligi vardar. Nous dii~iince olarak anla~ahr. Madde, Bir'den ba~la
ya da titmel aklidar ve o kendisinde tikel yan tiirtim siirecinden dolaya, yaratlh~
~eylerin idealanna ic;erir. taki bir faktor olmak anlammda,
Tann yetkin varhktar, ondan tiireyen Tann'dan c;akm1~ ya da tiiremi~tir; fakat
varhklar ise, kaynaklanndan olan uzak- kendi ic;inde, o evrendeki en a~aga evre-
laklanmn olc;iisiine bagh olarak, yetkin- dir ve Bir'in antitezidir. Madde, Ploti-
likten giderek uzakla~arlar. Bir'den tiire- nos'a gore, Tann'dan en uzak noktada
yen ilk varhk olan Nous'tan, Ruh sudur bulunan varhkhr. Madd~nin kendisinde
eder. Bu Ruh, ic;inde ya~adagamaz duyu- pozitif hic;bir nitelik yoktur. Madde, Plo-
sal diinya ile Tann arasmda bir kopru tinos'a gore, formun yoklu~, bic;imsizli-
gorevi goren Dunya Ruhudur. Dunya gin kendisidir. iyinin inkan olan madde-
Ruhu cisimsel olmadaktan ba~ka, bolii- nin kendisi bizzat kotiidiir.
nemezdir. Diinya Ruhu Tann ile maddi Bu tiir bir varhk hiyerar~isine omek
diinyaya birbirlerine baglayan koprii ol- olarak, yine Hmstiyan Ortat;ag felsefesi-
dugu ic;in, onun iki ayn yonii vardar: nin en biiyiik dii~iiniirii olan Aquinah
Dunya Ruhu Nous ya da saf ak.Jla yone- Thomas'm varhk cetveli verilebilir. Ev-
lerek var olan her~eyin ezeli -ebedi idea- reni, ikici bir anlay1~1a maddi', ve tinsel
lanm dii~iiniir, tema~a eder. Ote yan- diinya olarak ikiye ayaran lhomas'a
dan, o ak.Jiyiirutme yoluyla, dogarun gore, maddi diinya sarasayla inorganik
biittinii i-;in ya~am ilkesi saglayarak, tozlerden, bitld ve hayvanlardan ve ni-
~eyleri varhga getirir. Dunya Ruhunun
hayet, insanlardan meydana gelir.
faaliyetiyle ~eyler, il)inde ya~adagamaz Maddi ya da dsimsel diinyamn doruk
diinyadaki nesneler varhga gelir. ~u noktas1, Aquinahya gore, k1smen tinsel
halde, varhk bak1mmdan Dunya Ruhu- k1smen de dsimsel olan insandar. Onun
varhk cetvelinin tepesinde ise, ttimiiyle
nun altmda tikel ~eylerin meydana ge- tinsel ve basit olan Tanr1 bulunmakta-
tirdigi dogal diizen bulunmaktadu. Plo- dJr. Thomas hiyerar~ik varhk cetvelini,
tinos'a gore, Diinya Ruhundan tiireyen insarun iisttinde, fakat Tann'mn altmda
en onemli varhk insan ruhudur. insan
olan meleklerle tamamlama~tlr, zira me-
ruhunun da, hpk.J Diinya Ruhu gibi, iki lekler, tUmiiyle tinsel olmakla birlikte,
yonii vardar. Yukan dogru yoneldigin- Tann'mn mutlak basitligine sahip de~l
de, i.nsan mhu Nous ya da tiline) akll- dirler.
dan pay ahr; a~agaya dogru yoneldigin- varhk ko,ullan [lng. conditions of being;
de ise, o bedenle birle~ir. insan ruhunun Fr. conditions d' etTe]. Bir ~eyin var olabil-
yukan dogru yonelmesi demek. onun mesi ic;in gerekli ya da olmazsa olmaz
zihinsel faaliyet i-;inde olmasa, madde- olan k~ullar biitiinii, gerek ve yeter ko-
nin kirinden kurtularak, tum varhklarm ~ullar toplama.
kaynaga olan Tann'ya yonelmesi de- Varhk k~ullan biraz daha ozel bir
mektir. anlam ic;inde, c;agda~ marksist felsefe ya
En yiiksek varhk olan Tann'dan ba~la da sosyolojide, klasik tMarksizmin kab
yarak a~agaya dogru inen varhk hiyerar- ekonomik tdetenninizmine altematif
~isinin en alt basamaganda ise, madde bir deyim olarak one siiriilmii~ olup,
bulunur. Plotinos, 1~1k benzetmesini en belli bir toplumsal olay ya da etkinligin
yogun bir bic;imde burada kullanarak. varolu~u ya da do~~u ic;in gerekli olan
tiirtim siirecini a~agm bir merkezden ya- k~ullar obegine i~aret eder. Bu anla-
ydmasma benzetir. Nasal ki, ~k kayna- yt~, ekonominin belirleyici olmasmdan
gandan .;llop yayddakt;a, giderek giictinii c;ok, ideoloji ve siyasetin ekonominin
yitiriyor ve karanhkla~ayorsa, aym ~- varhk ko~ullan oldugundan soz eder.
B88 varhk olmak bak1m1ndan varhk

Orne~irl, ~a~da~ marksis~ di.i~i.ini.ir Alt- Varhk tarihinin ti~nci.i evresi, Yunan
husser'e gore, mi.ilkiyet ve sozle~me gelene~ini karartan ve Yunan ontoloji-
hukuku ~eklinde ortaya -;1kan hukuki sinin .;ok daha a~a~1 bir versiyonunu
sistan kapitalist ekonotninin varhk kop sunan Orta-;a~ di.i~i.ince gelene~idir.
~ul1ann1n en ba~1nda gelmektedir. Gi.ivenli~i yuce ve kutsal olanda bulan
varhk olmak bak1m1ndan varhk [ing. bu gelenekte ise, varhk, Aristoteles ve
being as such; Fr. etre qua d' etre]. Saf var- Platon'dan gelen oz-varolu~ ayruru, ve
bk, kendinde varhk, varhk olarak varhk ona daha sonradan eklenen yarahlm1~
diye de adlandudan, insan bilincinden varhklar-yaratan varhk ay1nnu arac1h-
ba~uns1z varhk. Varhk bak1m1ndan, ~~yla a-;1klanmaya -;ah~u.
yaln1zca s1nuh sayada bireysel nesneye Heidegger, varhk tarihinde, Orta-;a~
de~il de, her~eye ait olan ti.imel ozellik- di.i~i.incesini izleyen evreyi, Descartes'la
lere sahip varhk. Her~eyin varolu~u ba~layan ge1enekte bulur. Bu sonuncu
i-;in temel olan, varolan her~eye ili~kin gelenek, guvenli~i yuce ve kutsal olan-
a-;1klaman1n dayana~1 olan ~ey. da degil de, bilgi ya da bili~in kesinli-
varhk tarihi [ing. history of being; Fr. histo ~inde bulmaktadu. Var hk tarihini mey-
ire de l'etre]. Onli.i Alman filozofu Martin dana getiren ve Heidegger'in olumlu
Heidegger'in Bah felsefesi tarihini, var- bir bi-;imde de~erlendirmedi~i bu evre-
h~l konu alan di.i~i.ince a-;1s1ndan, varh-
ler, teknoloji -;a~1yla doruk noktas1na
ula~1r, zira teknoloji, varhklann kendi-
~ln a-;1mlanmas1 bak1m1ndan ele alan
Slniflayicl yorumuna verilen ad. lerini a-;1mlama yollann1n1n tiimuni.i
Heideggertin yorumuna gere, varhk ta- birden kapahr. Bu anlamda teknoloji
-;a~1, varh~1n tiimuyle unutuldugu bir
rihinde kabaca dort ayn evreden stiz edi-
lebilir. Bunlardan birincisi, ilk donem tarihi tamamlamaktadu.
Yunan di.i~i.incesinin, Presokratiklerin varolmak [lng. exist; Fr exister]. Varolu~
~ felsefe gelenegi ic;inde, ozg\.ir bireyle
varh~1 ele ah~ tarz1du. Heidegger'e
ilgili bir kategori olarak, ki~inin kendi-
gore, bu donemde varh~a il~kin dola-
sini altematifler kar~1s1ndaki ozgi.ir se-
yunslz, ger-;ek ve do~rudan bir kavray1~
-;imler yoluyla ger-;ekle~tirmesi duru-
soz konusudur. Onun aralar1ndan tszel muna ya da eylemine verilen ad.
likle Herakleitos, Parmenides ve Anak-
Buna gore, varolmak, ki~inin bir grup,
sagoras'1 on plana -;1karth~1 bu du~i.i s1n1f ya da Y1~1n1n i.iyesi olmaktan ala
ni.irler, varh~1n kendisini a-;unlay1~1n1 bildigince c;~karak, daha -;ok ve daha
do~rudan tecriibe etmi~ler, ve bu tecru-
yoA"un olarak . .bir birey hlline gelmesini;
beyi metinlerde korumaya kal.la~map bireysellik adana tumelli~i a~mas1n1; iz-
m1~lardu. leyici olmaktan -;1karak aktif aktor
Varhk tarihinin ikinci .evresi, Heideg- hiline gelmeye -;ah~mas1n1 ifade eder.
ger'in deyimiyle, varh~1 dogmatik bir varolu~ [lng. existence; Fr. existence; AI.
bi-;imde 'mevcudiyetin si.ireklili~' ola- existenz]. 1 Genel olarak., varolma duru-
rak kabul eden metafizi~i kurup, varhk mu. 2 D1~ dunyada, insarun bilgisinden
sorununu unutma siirecini ba~latan ba~lltlSlZ olarak ger-;ekl~me, mekin ve
tPiaton ve t Aristoteles'in yer ald1~1 ev- zaman i-;inde potansiyel de~il de, aktiiel
redir. Filozofa gore, stsz konusu iki filo- bir varh~a sahip bulunma hali. 3 Soyut-
zof, varh~1 dolayunsaz olarak degil de, lama ya da teorilere kar~at olarak, canh
dolayh bir bi.;imde, yani metafizik kav- ya da ya~anan ger-;eklik. 4 Bir ~eyin asli
ramlar araclll~lyla ac;1klamaya -;ah~ do~asandan dolay1, olmasa gereken ~eyi
ml~lardu. Ba~ka bir deyi~le, Platon ve ifade eden oze kar~lt olarak, 0 ~eyin her
Aristoteles, varh~1n do~rudan do~ruya ne ise, her nasdsa oyle olmas1 durumu.
kendisini ele almak yerine, varh~a oz- 5 Varolu~un, varhklann, orne~in ci-
lerden ya da nesneler arac1h~lyla yak- simlerin ya da nesne1erin, Tann'n1n, v.
la~ml~lardu. b. g., varolu~una gonderimde bulunan
varolu~~uluk Y89

soz konusu anlamma ek olarak, 20. yuz- rak geli~en ve, ozgurlu~u insarun belir-
Yllda geli~en ve varolu~c;uluk diye bili- Jenmi~ varhksal konumuna gore de~il
nen aklmda belirginle~en daha ozel bir de, onun kendi kendisini ~ekillendir
anlanu vard1r. Burada varolu~, insani mesi ve gerc;ekJe~tirmesi ac;1s1ndan ta-
varolu~ anlam1nda, salt ozne ya da hire nlmlayan ahlik anlayl~l-
yin varolu~unu ifade eder. Buna gore, insanl, varhktan de~il de, insan1n biz-
tl<ierkegaard'la ba~layan varolu~c;u fel- zat kendisinden yola ~1karak tarumJa-
sefe, insanLn birey ya da ki~i oldu~unu yan varolu~c;u ahlak, kitle kultiirtine,
one surerek, bireyin varolu~a sahip bir y1~1n ahlak1na kar~1 ~kan bireyci bir
varhk oldu~unu kabul eder. Nitekim, ahlakhr. Modem Bah insan1na Aydtn-
Kierkegaard ic;in varolu~, a~klnh~a yo- laruna'dan beri egemen olmu~ olan akll-
nelen, bo~untulu bir gerilim anlam1 clbk, ilerleme, daha mutlu bir toplumsal
ta~1r ve kayg1da, bo~untu ile ya~anan duzene ula~ma turunden inanc;lann 20.
an birbirine kar1~1r. Varolu~u soyut du- yuzy1l ko~ullannda ve dunya sava~la
~uncede de~il de, ya~anan anda, surek- r~yla onemli ol.;ude yara almaSlnUl bir
siz olanda kavrayabilece~imjzi one sonucu olan varolu~~u ahlik, insanJa-
silren bu goru~, dolayislyla, insan1 once nn, daha guvenli ve e~itlik~i bir ya~am
bir varhk olarak ele alan, insaiu tarum- u~runa, bir urenm a~1 i~inde, mekanik-
larken varhktan yola c;1kan geleneksel le~ti~ini ve standartla~h~1n1 one surer.
felsefenin tersine, insaru yine insarun, Modern toplumun insana ~ok ~ey kat-
insani varolu~un kendisinden hareketle makla birlikte, on u kendisine yabanc1
tan1mlar. la~hrd1~1ru, insarun guvenlik ve e~itlik
Hatta, soru sorabilen, kendi kendini ta- u~runa ozgurlu~unu feda etti~ini one
nunlayan ve kendini ger~ekle~tirmeye siiren varolu~~u ahlak, oznellik ve oz~
~ah~an insana egzistans aduu veren va- gurluBu on plana ~1karhr. Czgurlu~
rolu~c;u felsefede, varhk, egzi stans1n ken- sorumluluk yiiklenmekle olanakh oldu-
dini ger~ekle~tirme alaiu olarak varolu- ~un u one suren bu ahlak anla y1~1na
~a tabi klluur. Nitekim, varolu~~ulu~a gore, do~ru eylem, sorumlulugu ozgur-
egemen formw1u kazand1ran Heidegger ce yukJenilmi~ olan eylemdir.
insan varolu~unu Daseinm varolma tarz- varoJut~uJuk [ing. existentialism; Fr. exis-
lannda ele alm1~br. Ba~ka bir deyi~le, tentialisme, philosophie existentielle; AI.
varolmarun ne anlama geldi~i soyut so- existentialism us]. Kokleri S. Kierkegaard,
rusunu ortaya koyabilmek i~in, varolu~ F. Nietzsche gibi du~unurlere dayan-
tan yola ~1kan Heidegger'e gore, varol makla birlikte, 20. yfizydda felsefede J.
marun ne anlama geldi~i sorusu, P. Sartre, K. Jaspers, M. Heidegger ve
varh~1n kendisi it;in bir soru oldu~u var .. G. Marcel gibi du~unurler taraf1ndan
hg1n perspektifinden sorulmahd1r. savunulmu~ olan ~a~da~ fclsefe akuru.
varo)of aydanJanmas1 (AI. existenurhel- insanln varolu~uyla do~al nesnelere
lung]. insarun ger~ekte ne oldu~unu ozgi.i varhk turu aras1ndald kar~1thg1
gostermeyi, insan1n tarihselli~ini ve oz- buyi.ik bir gu~le vurgulayan, iradesi ve
gurlu~unu ifade etmeyi ama~layan Karl bilinci o_lan insanlann, irade ve bilin~
Jaspers'in, insan varh~uun suadan ya- ten yoksun nesneler dunyasana flrlatd-
~.anhlan, yahn tecriibeleri a~arak, ken- ml~ oldu~unu one suren felsefe okulu.
dine ozgu varh~1n1 ortaya ~lkard1~1 tee- Varolu~.;ulugu belirleyen temel ozellik
rube ya da ~abaya verdi~i ad. ve tav1rlar ~oyle SlCalanabilir: 1 Varo-
varolut~u ahlak (ing. existentialist ethics; lu~c;uluk, her~eyden once varolu~un
Fr. lthique existentieliste]. lnsaru bir var- hep tikel ve bireysel, yani benim ya da
hk olarak alan, insantn ahlaki ya~rruru senin veya onun varolu~u oldugunu
once varh~1 anlamaya ~ah~arak betim- one surer. Bundan dolay1, o insaro mut-
leyen di~er ahlak tiplerine bir tepki ola- lak ya da sonsuz bir tozun tezahuru ola-
890 varolu~~u psikoloji

rak goren her ti.ir o~reti ye, gerc;ekli~in bir felsefe ak1m1 oldu~u anlamma gelir.
Tin, Akd, Geist, Bilinc;, Ide ya da Ruh 5 Varolu~r;uluk, nesneden yola .;ikan,
olarak varoldu~unu one suren idealizm- varhkla ilgili nesnel do~rulara ula~ma
lerin kar~1 c;tkar. 2 Aklm, varolu~un on- ya c;ah~an goru~lere kar~1, ozneden ha-
celikle bir varhk problemi, varolu~un reket ve oznel hakikatlerin onemini
kendi varhk tarztyla ilgili bir problem vurgular. Felsefenin, varhk ve t(hneller
oldu~unu dile getirir ve varh~m anla- gibi konularla u~ra~1p, nesnelli~i ara-
mma ili~kin bir ara~hrmaya kar~1hk mast yerine, korkuyu, yabanctla~mayt,
gelir. Bu c;erc;eve ic;inde, her tur tbilimci, hic;lik duygusunu, insanhk halini ele
nesnel ve analitik yakla~tma ~iddetle ahp, oznelli~e yonelmesi gerekti~ini;
kar~I c;tkan varolu~c;uluk, ozelli..kJe va- hakikatin tumuyle oznel olup, hic;bir so-
rolu~un zamansal yaptsma ili~kin ana- yutlamamn bireysel varolu~un gerc;ek-
liz yoluyla, Varh~m gene) anlamtyla il- li~ini kavrayamayaca~ml ve ifade ede-
gili bir o~reti, belli bir ontoloji uzerinde meyece~ini soyler.
yo~unla~1r. 6. Varolu~c;uluk, ozellikle de humanist
3 Varolu~c;ulu~a gore, varh~a ili~kin ya da ateist boyutu it;inde, evrenin aktl-
ara~hrma, varolamn aralanndan bir la anla~dabilir olan bir geli~me do~rul
sec;im yapmak durumunda oldu~u c;e- tusu olmaytp, ozu itibariyle sa-;ma ve
~itli imkanlarla kar~1 kar~tya gelmeyi anlamstz oldu~unu, evrenin rasyonel
gerektirir. Ba~ka bir deyi~le, varolu~c;u bir taraft bulunmadt~lru, evrene anla-
felsefe, geleneksel felsefenin one surdu- rrun insan tarafmdan verildi~ini one
gu gibi, ozun varolu~tan once de~il de, surer. 7 Boyle bir evrende, insamn haztr
varolu~un ozden once geldi~ini one buldu~u ahlak kurallan olmadt~mdan;
surer; insarun once varoldu~unu, daha varolu~t;uluk, ahlaki ilkelerin, kendi ey-
sonra kendisini tammlaytp, ozunu ya- lemleri dt~mda, ba~ka insanlann ey-
rath~lm dile getirir. Ba~ka bir deyi~le, lemlerinden de sorumlu olan insan tara-
varolu~c;uluk, insamn dunyaya hrlahl- hndan yaratlldt~lru savunur.
mt~ bulundu~unu, dolaytstyla omm varolu~~u psikoloji [lng. eristentialist
kendisini nastl olu~turursa, oyle olaca- psychologie; Fr. psychologie existentieliste;
~tm; insamn ozunu kendisinin belirle- AI. existential psychologie]. Bir ki~i olarak
yece~ini; bireysel insan varh~mm sabit insamn, kendisindeki ogelerin fonksi-
ya da de~i~mez, ozsel bir !io~as1 bu- yonu aracth~tyla incelenemeyece~ini;
lurunadt~uu one surer. Bu ba~lamda onun fi.zik, kimya ya da norofizyoloji
her tur tdeterminizm ya da zorunluluk- yoluyla a-;Lklanamayaca~uu; psikoloji-
c;ulu~a buyuk bir guc;le kar~I c;akan va- nin, kendisine ornek olarak fizi~i aldt~I
rolu~c;uluk, bireylerin mutlak bir irade takdirde, insan do~asmt anlayamayaca-
ozgurlu~une sahip bulundu~unu, insa- ~tm; burada tdavram~t;thk ya da
mn ozgtirlu~e mahkWn oldu~unu ve tpsikanaliz turunden yakla~tmlar m ye-
oldugundan tumuyle farkh biri olabile- tersiz kaldt~mt savunup, ara~brmayt,
ce~ini dile getirir. dunya-it;indeki- varhk olarak bireysel
4 Insana ozunu olu~turma ~ans1 veren insan uzerinde yo~unla~tuan -;a~da~
bu imkanlar, onun ~eylerle ve ba~ka psikoloji anlayt~l.
insanlarla olan ili~kileri tarahndan ya- Her insarun kendi it;sel ya~am1, algtla-
ratlldt~l ic;in, varolu~ her zaman dun- n, dunyayla ilgili de~erlemeleri ve tep-
yadaki bir varhk olmak veya sec;imi st- kileri baklmmdan biricik oldu~unu one
rurlayan ya da ko~ullayan somut ve suren varolu~c;u psikoloji, daha -;ok fe-
tarihsel olarak belirleruni~ bir durumda nomenolojik yontemi kullanarak, onu
ortaya c;llunak durumundadu. Bu ise, btitun bir varolu~sal gert;ekli~i it;inde
varolu~c;ulu~un ttekbencili~e ve epis- anlamaya -;ah~1r. Buna gore, ki~inin,
temolojik tidealizme taban tabana z1t duygulan, tasa ve kaygtlanyla, ba~ka
varolutsal 891

insanlarla olan ili~kileri uzerinde duran, aras1nda soz konusu olan kar~1thg1, on-
ozgiirltik ve sorumluluk, ya~atntn anla- lartn cinsel davrant~ kar~lstndaki tavtr-
ml, degerler ve oltim konusunu ele alan lan yla omekler; bun a gore, birincisi ken-
bu psikoloji anlay1~1, toznelciligi, felse- disini duygulanna btrakuken, digeri
feye olan yak1nhg1 ve gerekli deneysel evliligi akbn bir ifadesi olarak gortir.
veri temelinden yoksun old ugu gerek-;e- Ahlakb insan, ahlaki bak1mdan kendine
siyle ele~tirilmi~tir. yeten insandtr. Evlilikte mutlulugu, i~te
varolu~ evreleri [ing. existential stages; Fr. ya da meslekte ba~anyt arar.
phases existentielles). Varolu~c;ulugun ilk AhHiki varolu~ tantndaki insan, bir
buyuk filozofu olarak gorulen Soren sec;me eylemiyle dini varolu~ tar2Jna
+Kierkegaard'tn insan varolu~unun c;e~ yukselir. Kierkegaard'a gore, inanca att-
~itli tarzlannt sualadtgl gorti~ti. h~ karannt, ki~inin kendisinin vermesi
Buna gore, insantn stk.Jntlslntn, umut- gerekir. Tann'ntn varolu~uyla ilgili
suzlugunun, onun kendi varolu~unun katut gosterilmesini is terse, in san in an-
oztine derinden derine yabanctla~masl nuyor demektir. Onemli olan karutlatna-
run az ya da c;ok fark1na varmastndan ya ihtiya-; duymadan inant;hr ve Tann,
olu~tugunu soyleyen Soren Kierkega- bireyin gonltinde, ondaki inan-; sayesin-
ard, insandaki bu yabancda~marun, in- de ortaya c;:1kar.
sanda, ozunii, ozsel benini yakalama yo- Kierkegaard'a gore, Tann, nesnel olarak
ntinde birtak1m kararlar almaya ve gun 1~1g1na -;lkanlamaz, zira Tann oz
dinamik atlhmlara yol ac;tag1ru iddia et- nedir ve yaln1zca oznenin ic;inde, bireyin
mi~tir. 0, i~te insandaki bu atthmt a-;lk- gonltinde var olur. insarun Tann'yla ili~
larken, insan ya~amtndaki farkh evre- kisi soz konusu oldugunda, bu ili~kiyle
lerden, ayr1 var olu~ tarzlanndan soz ilgili olarak rasyonel ya da objektif ya da
eder. kavramsal bir bilgi olamaz. Tanrt'yla
tnsan varolu~undaki birinci evre ya da birey aras1ndaki ili~ki, biricik ve subjek-
ilk varolu~ tarzt estelik y~amd1r (este- tif bir tecriibeden olu~ur. Bu ili~ki dile
tik evre). insan, Kierkegaard'a gore, bu- dokulemez. Tanrtyla birey arastndaki
rada duyulan tarahndan yonetilir. Bu bu ili~ki gerc;ekle~meden once, on un
dtizeydeki insantn evrensel ahlaki stan- hakkmda hi-;bir ~ey soylenemez. Varo-
dartlara ili~kin olarak pek bir bilgisi lan bireye Tanrtyla ki~isel ili~kiyi yal-
yoktur. Onun ozune ve Tann'ya yaban- nlzca inanc1 temin edebilir. Ve insatun
ctla~mt~hgl da en list dtizeydedir. Bu- yabanctla~mast, yalruzca Tann'yla olan
radaki insantn dini inane da olmaz. ki~isel ili~kisi sayesinde son bulur.
Ona davrant~lannda yol gosteren tek varolu~sal [ing. existential; Fr. eristentiel;
1notif, duyulann olabildigince -;ok sayt- AI. aistential). Ger-;eklige ve ~imdinin
da hazzmdan pay almadtr. -;~itli boyutlanna ili~kin canh tecrtibe-
insan ya~anundaki ikinci evre ise, ye; ki~inin, varol dugunu ve ki~iligini,
ahlaki evred ir. Bu, onun i-;in ikinci varcr ey Ierne ve sonunlulukla ~e surecinde
lu~ tarz1d1r. Ahlaki standartlardan, yaratan ve ifade eden ozgur bir varhk ol-
norm ve degerlerden yoksun olup, yal- dugunu farketme hfiline; insarun kendi-
ruzca alacag1 tadt dti~tinen estetik insa- sini ya~ama, ya~anun gereklerine ve so-
run tersine, ahlaki insan ahlik kurallan- rumluluklanna kapluma durumuna
ru kabul eder ve bunlan hayata gec;irir. i~aret eden safat. titsarun varolu~uyla,
Ahlakr kurallar insan ya~amtna form ve insanm bu dunyada kendisini yaratma,
tutarhhk ogelerini saglar. Burada ahlald ozunu belirleme sureciyle ilgili olma du-
insan, ahlaki sorumlulugun kendisine rumW\u ortaya koyan deyim.
getirdi~ san1rlamalar1 kabul eder. Kier- insarun dunyasarun nesnel degerlerle
kegaard estetik varolu~ tarztndaki in- ol-;ulemeyecegini dile getiren Heideg-
sanla ahlaki varolu~ evresindeki insan ger varolu~salhg1, felsefesinde, insantn
892 varolu~sal diyalektik

varolu~uyla ilgili temel yaptlar; di.i~iin olarak ortaya t;1k1m~t1r. Geli~iminde He-
cenin genel get;er kategorilerine kar~1t idegger'le Sartre'm da etkili oldu~ va-
olarak, insan varolu~uyla ilgili belirle- rolu~sal fenomenoloji, bilginin transen-
nimler olarak varolu~ tarzlanyla ifade et- dental ko~ullanna ili~kin bir ara~hrma
mi~tir. Varolu~salhk, ona gore, diinya- yerine, giindelik diinya it;inde ortaya
it;inde-olma, anlama, kayg1, korku tii- t;tkan, kendisini aktiiel varolu~ it;inde
riinden temel ve nesnel bir t;ert;eveye gosteren varh~m do~asma ili~kin bir
st~mayan ya~anttlarla ifadesini bulur. ara~hrmanm onemini vurgular.
varolu~sal diyalektik [ing. existential dia- varolu~sal teoloji [ing. existential theo-
lectics; Fr. dialectique existentielle; Al. exis- logy; Fr. theologie existentiel; Al. existential
tential dialektisch ]. Varolu~t;u felsefenin tiJeologie]. Her o~retiyi, insamn tecriibe-
ilk olarak Kierkegaard tarafmdan orta- sinden tiiretilmi~li~i ve insarun tecriibe-
ya konan diyalektik anlayt~l. sinj aydmlatma giicii at;tsmdan de~er
Buna gore, Hegel'den olumsuz bir lendiren teoloji tiirii.
anlam i9-nde bile olsa etkilenip, oriun varsayma yanh~1 [lng. phallacy of begging
varhk ve dii~iincenin iit; adtmh yiiruyii- the question; Fr. erreur d' eluder Ia questi-
~ii olarak diyalektik an~ayt~tm benim- on]. Forme) olmayan bir yanh~ tiirii
seyen Kierkegaard, bireyin iit; ad1mh olarak, kendileri tarh~mah olup, kamt-
yiiriiyii~iinden meydana gelen yeni bir lanmalan gereken, fakat karutlaruna-
diyalektik geli~tinni~tir. Tipkt Hegel'de dan, do~ru kabul edilen, do~ru oldu~u
oldu~u gibi, bir siiret; olarak anla~tlan varsayllan onciillerden sonut; t;tkar-
bu diyalekti~in birinci adurunda, ruh ya maktan ya da sonuca veya sonucun bir
c;la tinin, her~eyi kucaklayan evrensel boliimiine argiiman ya da alalyiiriitme-
varbk fonnunda de~il de, bireysellik nin onciilleri arasmda yer vennekten
forrnunda veya bireysel olarak varolan olu~an yanh~ tiirii.
tarzmda gert;ekl~mesi soz konusu olur. Vasubandhu. M. 5. 420 ile 500 ytllan ara-
Bundan sonraki adtma get;i~, dii~iinme smda ya~amt~ olan ve 'realist sistem'
yoluyla de~il de, iradi bir eylemle ger- adtyla amlan Budist o~retiyi geli~tir
t;ekle~ir. mi~ olan Hintli dii~iiniir. Nirvanaya
Varolu~t;u diyalektikte; antitezi kav- eri~me yolu olarak, de~illeme manh~l
ramsal bir sentez yoluyla a~ma diye bir m kullanan, hakikati mantlk i~lemleriy
~ey soz konusu olmaz. Diyalekti~in le bulmayt amat;layan Vasubandhu, var-
daha yiiksek bir diizeyine ge9~, alter- h~m bir taraftan t;e~it t;e~it somut
natifler arasmdaki bir set;imle, inancm nesnelerden, di~er taraftan da bu nesne-
atlayt~tyla, biitiin bir insamn temel ger- lere ge9ci bir siire i~ yonelen benJik
t;ekJi~e teslimiyeti yoluyla olur. ya da ruhlardan olu~tu~unu savun-
varolu~sal fenomenoloji [ing. existential mu~, de~illeme manh~tm ki~iler i;ize-
phenomenology; Fr. phhrominDfogie uistenti- rinde :uygulayarak, siirekli ve kahct rub-
elle; AJ. existential phmomenologie]. Alman Jar olabilece~i dii~iincesini yadsunaya
filozofu tHusserl tarafmdan kurulmu~ t;ah~ml~hr.
olan fenomenolojinin, kendi tarihsel ge- vaysesika. Biiyiik Hint dii~iiniirlerinden
li~imi i9nde, transendental fenomenolo- biri olan Kanada'run geli~tirmi~ oldu~u
jiden sonra gelen ikinci evresi. dii~iince sistemi. Varhk bakurundan t;o-
SOz konusu fenomenoloji, bireysel benin ~ulcu bir realizmi benimseyen ve varo-
bilinci iizerinde yo~unla~an, deneyhn ve lan her~eyin toz, nitelik, hareket, tiimel
biJgideki ozsel o~eler iizerinde duran lik, tikellik, it;kinlik ve yokluk gibi yedi
transendental fenomenolojinin ardmdan, kategoriye aynJdt~uu, bunlardan ilk
Husserl'in lebenswelt, yani giindelik diin- ii~niin gert;eklikte varoldu~unu, ildnci
yaya ili~k.in bir ara~hnnaya giderek iit;iin manhk kategorileri oldu~unu dile
daha fazla onem vennesinin bir sonucu getiren Vaysesika'ya gore, evren nitelik-
vers then 893

Jeri bulunan ve hareketli olan, toprak, d lir. Duyulann ya da alg!lann gosterdi-


hava, su, 1~1k, esir, zaman, mekan, zihin ~inin tersine, yalmzca tek bir ger~ekli~in
ve ruh gibi dokuz tozden olu~ur. Vayse- varoldu~unu, soz konusu ger~ekli~in
sika'a gore, bu tozlerin temelinde ise, ise, oziinde Bralunan olan Atman'dan
ezeli-ebedi, boltinemez, gozle gortile- ba~ka bir ~ey olmadl~lm dile getiren
mez olan ve yer kaplamayan atomlar Vedanta o~retisinde, duyulara dayanan
bulunur. Atomlann birle~imini Dtinya bilginin, ak!l tarafmdan i~lemni~ olsa
Ruhu denetler. Dart ayn ttirden atom, bile, bize ger~ekli~in oztinti veremedi~i,
dokUJuna, tad alma, gorme ve koku insan varhklanna yalmzca goriinti~leri
alma duyulanm meydana getirir. Epis- sunabildi~i ortaya konur. Bize ger~ekli~i
temolojisi, Nyaya'nm bilgi anlay1~ma veren, btittin bir varhk alarum tam ola-
benzeyen Veysesika'a gore, bilgiye alg1, rak kavramamiZI sa~layan bilgi, sezgi-
sezgi, bellek ve ~1karun yoluyla vannz. dir.
Vedalar. Hinduizmin bilinen en eski kut- Venn diyagram1 [ing. Venn diagrannn; Fr.
sal metinleri. Bilgi, ozellikle de nihai ger- diagramme de Venn]. Kategorik tasunla-
~ekli~e dair bilgi anlamma gelen Veda, rm ge~erliliklerinin denetlenmesinde
sozlti olarak aktanlan ve 1500'lti yllar- kullarulan bir denetleme tekni~i olarak,
dan itibaren kaleme aluunaya ba~lanan n say1da ktime arasmdaki ili~kileri
kutsalliterattirti tammlar. Vedalar kendi ifade etmek tizere, bu ktimelerin birbiri-
i~inde dart boltimden meydana gelmek- IU kesen ~emberlerle belirtilmesinden
tedir: a) Birtak1m kozmolojik spektilas- olu~an diyagram. Soz konusu denetle-
yonlarla birlikte, 1028 adet ilah! i~eren me tekni~inde, birbirini kesen n sayda-
Rig veda, b) $arkdardan meydana gelen ki daire, dtizlemi 2" say1daki ayn bolge-
Santa veda, c) kutlu formtil ve sozler ihti- ye baler; bo~ olan bolgeler karalamr,
va eden Yahur veda ve d) btiyl.ilti forrntil- btma kar~m bo~ olmad1~1 bilinen bol-
ler, efsaneler ve masallardan rrieydana geler x i~aretiyle gosterilir.
gelen Atarva veda. verilmi' olan [lng. given; Fr. donnee]. 1 Bir
Ote yandan, ne Tann ne de insan tara- yorum ya da ~1karun faaliyetinde, zilii-
fmdan yaratiliru~ zamand1~1 bir bilgeli- ne do~rudan ve araCISIZ bir bi~mde su-
~ ifade eden Vedalardan hareket eden nulmu~ olan malzeme. 2 Bilindn do~ru
felsefe ve bilgelik ~~ma Vedalar fat ad1 dan ve araCISIZ bir bi~imde, her ttirlti
verilir. Bu ~a~, 1 ilahiler donemi (M. 0. ~1karun ve yorum i~leminden once bil-
1500-1000); 2 Kurban torenleri gizemdli- di~i, bilin~ i~eri~i. 3 Bilginin nihai Ierne!
~i (M. 0. 1000-750) ve 3 Uparli~adlar dt>- ve dayana~m1 olu~turan, her ttir ~lka
nemi ( M. 0. 750-500) olarak ti~e aynhr. run, yarg1lama ve yorum faaliyetine
vedanla. Hint felsefesi i~inde yer alan ve malzeme olan, do~rudan ve araciSIZ ol-
gelene~e ba~h kalan dti~tince sistemle- duktan ba~ka, ba~ka bir ~eye indirge-
rinden biri. Upani~adlara dayanan ya nemeyen duyu-verileri, goriinti~ler,
da Upani~adlarda ge~en Brahman'la duygular ve izlenimler.
Atman'm birli~i dti~tincesini tutarh bir verstehen. Toplum ve ktiltiire ili~kin
bi~mde geli~tiren o~reti olarak Vedan- ara~ttrmay1 yeni ba~tan yorumlamaya
ta'mn en onemli dti~tintirii M. S. 800'lti ve yeni bir ya~am felsefesi geli~tirmeye
y1llarda ya~am1~ olan $ankara'du. 0~ ~ah~m1~ olan W. tDilthey tarafmdan
retinin ~1k1~ noktas1, $ankara'nm 'Sen onerilmi~ olan anlama yonteminin Al-
O'sun', 'Ben Brahman'11n' ozdeyi~leri manca ozgtin ifadesi.
dir. Buna gore, ger~ekli~in temelinde Ba~ka edimleri onlarla birlikte duymak
tek bir ilke vardu. ve benimsemekten olu~an bu yontem,
Varolan her~eyi yaratan ve her~eyi ekliirenin, yani do~a bilimlerinin a~kla
i~inde barmduan Brahman, ger~ekte ma yonteminin tam tersi bir yontemdir.
Atman'du, yani bizim kendi oztimtiz- Do~a bilimlerinin yontemine kar~1 ~1k-
894 \erum sequitur ad quodlibet

m~ olan Dilthey, ozellikle tarih olaylan- meydana getirir.


run ancak bu yonlemle kavranabilecegi- via affirmaliva. Olumlu yo!. Orta~ag fel-
rti ileri siirmii~tiir, zira ona gore, tarih ve sefesinde, Tann'y bilmenin Ierne! ve
tinsel bilimler 'ya~anb'yla ilgilidir ve ya- olumlu yolu.
~antl da, a~ll<lama yoluyla degil, ancak Bu yolun en onemli ozelligi, insan var-
anlamayla, yonelimsel anlay~la kavra- hglfun burada, kendi diinyas1 ya da tec-
nabilir. Ba~ka bir deyi~le, versthen1 i~el riibesinden tarud1gt birtak1m nitelikleri
olan bir ~eyi d1~sal gostergelerden ~ Tann hakkmda tasdik etmesi ya da
karsama imkam veren siire~, i~lem ya olumlamasmdan meydana gelir. Ba~ka
da yontem olarak tammlayan Dilthey'a bir deyi~le, insan bu yolda, Tann'ya,
gore, bu yontem empirik bilimlerin dog- O'nun tarafmdan yarablnu~ olan varbk-
mdan yakla~Imlanmn tersine, dolaymh larda gozlemledigi nitelikleri, yani iyi-
bir bilme tarz1du. - lik, gil~, bilgelik gibi, Tann'mn oziine,
Buradan da anla~Ilacagi iizere, verste- tannsal dogaya her bak1mdan uygun
lten, ozel olarak Dilthey'm, daha gene! dii~en, fakat O'nda, yarabklarda varol-
olarak da 19. yiizyllda Alman dii~iiniir dugu ya da soz konusu oldugu larzda
ve sosyologlaruun doga bilimlerinin ya varolmayan nitelikleri yiikler. Bu nitelik-
da pozitivist sosyolojinin yontemine al- ler, Tann'da, O'nun yarabklannda va-
tematif olarak geli~tirdikleri anlama rolduklan ~ekliyle varolmazlar, ~iinkii
yontemine kar~1hk gelir. Buna gore, onlar, insanda ki~ilere, yere ve zamana
insan bilimleri, insam ve eylemlerini, goreli olarak ve zaman zaman da kar~1t
dog a bilimlerinin yontemini kopya ede- rtiteliklerle birlikte varolurken, Tann'da
rek, d1~andan analiz etmeye kalki~ma mutlak bir bi<;imde, ve yetkinsizlik _ya
mahdir. Bunun yerine, ornegin sosyo- da kusurun izi olmadan varolurlar. Or-
loglar, insan varhklannm eylemlerine negin, Tann'ya, yarabklarda bulunan
yiikledikleri anlamlan duyumsamaya, tiim iyiliklerin kaynag1 olarak iyilik Sifa-
tammaya ~ah~mahd1rlar. Bu ise, verste- 11 yiiklenir.
henla, yani anlama yonlemiyle olur. Olumlu yolda, yani Tann hakkmda bir-
Buna gore, verstehen, ki~inin onlann ey- taklm nitelik ya da Sifatlan tasdik etrne
lemlerine hangi anlamlan yiikledikleri- ya da olumlama siirednde, sonsuz ve
ni, ama~lannm ne oldugunu, eylemleri- yetkin olan Tann'mn oziinii daha iyi
nin hizmet ettigi ama~lan gorebilmek ifade ettikleri, O'na daha fazla uygun
i~in, kendisini ba~kalanmn yerine koy- dii~liikleri i~in, en gene! rtiteliklerden
masmdan olu~ur. ba~lay1p, daha ozel ve somut durumlara
Bununla birlikte, versthen empali ya da inmek dogru olur. Buna gore, Tann'run,
duyguda~hkla ozde~le~lirilmemelidir, su ya da aga~tan ~k. bilgelik ve yetkin-
zira o anlamlara, degerlere niifuz etrne- lik oldugunu soyleme geregi van:hr, zira
yi, onlan anlamay1 ifade eder. Be~er! bi- bilgelik ve iyilik nitelikleri tannsal oze
limlerde kullamlacak bir yorumlama ger~ekten uygun dii~er; oysa Tann yal-
yontemini lanunlayan versthen, insan ve ruzca, su ya da agaan nedeni olmak an-
kiiltiir bilimlerinin ayn bir metodolojisi larrunda su ya da aga~br. Bununla birlik-
oldugunu vurgularken, 'bilimin birligi' te, her ne kadar baz1 nitelik ya da isimler
tezine ~iddetle kar~1 ~1kar. Tann'y1, ba~ka nitelik ya da isimlere
verum sequitur ad quodlibet. Dogrunun gore daha iyi betimlese de, onlann bize,
manllksal olarak her~eyden ~Ikabilece Tann'run ger~ek dogasma ili~kin olarak
girti dile getiren Lalince ilke. Manhksal saglam bir kavray1~, Tann'run dogru bir
olarak dogru bir onermenin her onciil- bilgisini sagladg soylenemez. <;:iinkii
den ge~erlilikle ~1karsanabilecegini one burada Tann, kendinde ve kendi ba~ma
siiren bu ilke, ex falsa quodlibet [yanh~ degil de, salt insanlarla ili~ki i~inde, bili-
tan her~eyin ~Iktigl] ilkesiyle bir biitiin rur.
vi~nanaveda 895

vi~ emii"iE:ntiae. Orta~ag felscfcsinde, d1~ kabuktan gizli czc ula~rr.caya kadar,
Tann'y1 bihnenin, olumlu yolla olum- yarattklarda gozlcanlenen ve Tann'ya
suz yolun bir sentezini yapan u~uncu uygun du~tugune inanllan nitelikler,
yolu. Bu u~uncu yol, birtakam s1fatlann O'nun hakkanda inkir edihr. Tann en
Tann hakk1nda, kiani kayatlarla, O'nun yl.iksek derecede a~k.Jn oldugu i~in,
iistunlugunu ve a~k1nhg1n1 ortuk ola- tapk1 bir heykeltra~1n mennerden hey-
rak ifade edecek ~ekilde tasdik edihne- kelin yetkin suretine ya da gorunu~une
sinden meydana gelir. Buna gore, Tann eri~inceye kadar, mennerin, heykelin
i yidir, fakat biz insanlarda oldugu gibi, d1~1nda kalan yonlerini yontmas1 ve
goreli olarak, zaman zaman kotuyli de pliruzlerini gidennesi gibi, ancak yara-
ya~ayacak ~ekildc degiJ, fakat 1nutlak tak[an i~in ge~erli olacak tum nitelikter,
olarak, en ytiksek ol~Hde iyidir. Yine, Tann'yla ilgili otarak olumsuzJanlr. Bu
Tann bilgedir, fakat onun bilgeligi, biz anlayt~a gore, insanlar Tann konusun-
insanlarda oldugu gibi, zatnan i~inde, da antropomorfik goru~ ve inan~lara
duyu yoluyla ya da diskursif bir ~ekil van nay a egilimlidirler; bundan dolay1,
de ger~ekle~en bir bilgiye dayanan bil- insana her bak1mdan a~k1n olan ger~ek
gelik degildir. Tann'ya ula~mak i~in, soz konusu antro-
via negativa. Ollunsuz yol. Orta~ag felse- potnorfik ogelerin teanizlerunesi gerekir.
fesinde, Tann'yt, dolayh olarak, O'nun Bununla birlikte, bu olumsuzlama sured
ne olmadagtnl soyleyerek bilme. sonunda, insanan Tann'run bi.zzat kendi-
Buna gore, Tann'dan, yaratlklanyla sine, kendisinde Tann'ya e~ecegi duu-
ili~kj i~inde degil de, bizzatihi kendi ba- nulmetnelidir. 1nsan zihni, Tann fikrin-
~ana soz etmek istenirse, O'nun, dunya- den, insana ozgii du~unce tarzlaruun
lnlztn, di1i kendilerini betimlemek i-;in urunu olan ogeleri ve antropomorfik
kullantlan tantdtk nesne ya da varhkla- inan~lan ayakladaga zaman, 'Bilinemez
nna hi~ benzemedigi dikkate ahnmah- Olarun Karanhgtna' gomulur, 'ruhun ka-
du. Bundan dolay1, olumsuz yolda, soz ranhk gecesini' ya~ar, e~deyi~le misti-
konusu olabilecek tum nitelikleri, sizln alaruna gjrer. Bu karanlak. olumsuz
Tann'ya en uzak olan niteliklerden en yola girenler i~in, Tann'run varhgan ote--
yak1n olan niteliklere dek, O'nun hak- sinde olmasanan bir sonucu olmak duru-
kmda inkar etmek, olumsuzlamak gere- mundadar.
kir. Bu ~er~eve i~inde, omegin Tann'run vi,istadvaita vedanla. Brahman'an ba-
iyi ohnadaga ve gen;ekte varolmadaga gnnsiz bir bi~imde varolduguna, her-
soylenir. Bununla birlikte bu, via negati- ~eyi bilen, kadiri m utlak ve ki~isel bir
vanln dogrudan dogruya ateizme gotur- Tann olduguna inanan Hinduizm turti.
dugu anlam1na gelmez. Zira O'nun ken- Brahtnan 'a tum yetkinliklere eri~mi~
disinde iyi olmadtgl, ve varolmadaga ve dunya ile olan ili~kisi, ruhun beden
soylenirken, O'nun yeterince iyi olmada-- ile olan ili~ldsine benzeyen bir Tann
ga, iyili~in ~ok altlnda kald aga, ya da olarak yorumlayan Vi~istadvaita'da
hi~bir varolu~a sahip ohnadaga anlatd- insan i~in kurtulu~ Tann'ya duyulan
mak istenmez, fakat yalnlZca O'nwt biz a~k deneyiminde yatar.
insanlardan farkh bir bi~imde iyi oldu- vi,nanaveda. Hindistanda, Budist du
gu, en yuksek derecede iyi oldugu, mut- ~uncenin M. S. 4. yuzytlda ortaya ~akan
lak varhk olup, varhgan bile otesinde idealist bir okulu. Neden, toz, beden
bulundugu anlahlmak istenir. gibi felsefi kavramlann ~eli~ik old ukla-
Buna gore, oJumsuz yolda Tann'ya en nna one suren Vi~nanaveda, ger~ekligin
uzak olan, O'na tumuyle aykln duen ozu itibariyle bilin~ ya da zihin (vi~nana)
niteliklerle, ornegin tembellik, sarho~ oldugunu one sunnu~tur. Okulun, Ber-
luk gibi olumsuz niteliklerle i~e ba~la keley'in oznel tidealizmiyle ~a~arhca bir
nar; once bu nitelikler, ardLndan da, en benzerlik sergileyen, idealizmine gore,
896 vitnuizm

bilint; ya da zihin bir toz olmaytp, ide ya imkan tantyan bir ilkedir. l:;iinku insan
da izlenimlerin stirekli bir degi~me i,.-in- varhklanntn en fazla etkin olduklan,
de bulunan ak1~1d1r. olu~u1nuna en fazla katk1da bulunduk-
vi~nuizm. Bugtinkti Hinduizmin en lan alan, hit; ku~ku yok ki, tarih tir; bu
biiytik tannlanndan biri olan Vi~nu'ya, nedenle, tarihsel bilgi ve kavray1~, Vico
Tann Brahman ve ~iva ile birlikte ilhi i-;in -;ok btiyiik bir onem ta~tr. Tarih in-
ti-;Jiiyii, yani Trimurtiy'i meydana getiren sanlar taraftndan yaptldtgt, uluslar
Vi~nu'ya tapan.larm meydana getirdikle- dunyas1 insanlar taraf1ndan kuruldugu
ri dini -felsefi grup. i-;in, Vico tarihin anla~dmastnda, tarih-
Vi~nuizm, maddi ve fail nedenlere te- sel bir kavrayt~a ula~mada, insanlann
kabiil eden gii-;leriyle evreni yaratan ve olu~umuna katk.Jda bulunmadtklan
onu varhkta tutan Vi~nu'yu en yiiksek fiziki evrene ili~kin ara~hnnada kulla-
varhk olarak goriir ve onun -;e~itli var- ntlan yontemlerden farkb yontem ve
hklar ~eklinde tekrar tekrar tezahiir et- dti~tince tarzlannm gerekli oldugunu,
tigine veya cisimle~tigine inanu. tarihle ilgili ara~bnnalann dog a bilim-
Vico, Giambattista. 1668~1744 ytllan ara- lerinden t;ok biiyiik bir farkhhk goster-
stnda ya~amt~ olan iinlii italyan dii~iip digini iddia etmi~tir. fnsan dogastrun
niirii. Uzun adt Principii di una Scienza -;agdan -;aga degi~meyip, oziinde ayn1
Nuova d' in torno all Comnrune Nature della kald1g1ru savunan gorii~e de ~iddetle
Nazioni [Uluslann ortak dogastna dair kar~t ~tkan Vico, insantn geli~me siireci
yeni bir bilimin ilkeleri] olan La Scienza i~inde, -;agdan -;aga -;ok biiyiik farkhhk-
Nuova [Yeni Bilim] adh temel eseriyle lar bulundugunu, bu farkhhklann da
Vico, tarih felsefesinin kurucusu olarak dil, hukuk ve efsane benzeri kiiltiirel fe-
tin kazanmt~tlr. nomenlere ili~kin ara~tlrmalarla an1a~t
Kariyerine Kartezyen bir dii~iiniir ola- labilecegini be lirtmi~tir.
rak ba~layan Vico, tDescartes'm sadece Vico aynt baglamda dongiisel bir tarih
mate1natiksel bilimleri bilim olarak gor- ya da sosyal degi~me gorii~ii benimse-
meye, tarihe salt a-;tk ve ~ dii~iince mi~tir. Ona gore, toplumsal ya~am1n
ler yoluyla bakmaya gotiiren tavnnda birinci evresi toplumun dini kategori-
ortiik olarak bulunan sosyal ve tarihsel lerle a-;tkland1g1 ve duygulann aktldan
bilgiyi degersizl~tinne egiliminden ra- once geldigi bir evredir; burast teokra-
hatstz olmu~tur. Ona gore, bize kesin tik toplumdur. ikinci evre, kahramanca
bilgi veren bilimler, bizim in~ etligi- eyleme inanan aristokratik toplumdur.
tniz, kurdugumuz ya da yaratbguntz 0-;iincii evre ise, daha humanist ve ras-
~eylerin bilgisini verdikleri i9n, kesin ve yonel bir toplum olup, monar~i ya da
pekin olan bilimlerdir. Ba~ka bir deyi~ cumhuriyetle yonetilir.
le, Vicoya gore, matematik bilimiyle vidya. Vedanta'da, yani g~gin -;ok sa-
matematiksel sistemler, biz insanlar ta- ytda varhk ya da fenomenden olu~ma
rahndan in~a edilmi~ olduklan i9n, ytp, oziinde Brahman olan Atrnan'dan
kesindirler. Vico fiziki olgularla ilgjli ttiredigini ve dolaylStyla bir oldugunu
olarak da kesinlige, ancak ve ancak d<r savunan Hint ortodoks felsefe ogreti-
garun akl~1na deney yoluyla miidahale sinde, aida ha goriinii~lere, -;okluga go-
ettigimiz zaman ula~abildigimiz.i savu- ttiren duyusal bilginin sagladtgl san
nur. ya da 'maya~ya kar~tt olarak, biitiin bir
Veruuz-Jactum teorisi olarak da bilinen var hk alan1na iii~ kin sag lam ve ger~ek
ve bizim sadece kendi yaratmt~ oldugu- kavrayt~a, 'maya'ntn aldahCl ortiisii-
muz ~eyi bilebilecegimiz ya da zihnin nun kaldtnlmas1ndan sonra soz konu-
sadece zihnin yaratmt~ oldugu ~eyi bi- su olan ger-;ekligin bir oldugunu gBste-
lebilecegi ilkesi Vico 'da tarih bilgisine ren sezgisel kavrayt~a verilen ad.
Viyana ~evresi 89'7

Viyana ~evresi [ing. v 1en,..a Circle; Fr. ien1ni~tir.


Cercle de Vienne; Al. Wiener Kreis]. lvlo- Bilimsel bilgi iddialann1 tarh~Ihnaz,
ritz tSchilick'in 1923 yd1nda Cu1nartesi ku~kuya at;lk ohnayan gozlem kay1tla~
sabahlan evinde yaphg1 felsefe sohbet nna s1k1 bir bit;imde baglamay1, metafi-
ve toplanhlarmda bir araya gelen, bilim- ziksel ve spekulatif unsurlan bilimin
sel bakl~a ve analitik du~unu~e sahip imtiyazh alan1n1n d1~1na aunay1 veya
pozitivist du~unur ve bilim adamlan- tumden reddehneyi ve boylelikle de, bi-
nln meydana getirdigi okul ya da obek. limsel bir ditnya goru~u ya da konsep~
Dogrudan dogruya Schilick'in Allge~ siyonuna ula~may1 ama~layan <;evre
meine Erkenntnislehre [Gene) Bilgi Kura- du~unurleri soz konusu amat;lannl
lnl] ve Wittgenstein'tn TrQctatus Logico Wissenscltaftliclte Weltauffassung - der Wi-
Philosoplticus [Manhksal-Felsefi Dene- ener Kreis [Bilimsel bir Dunya Goru~u -
lne] adh eserinden yo1a t;Ikan <;evre'nin Viyana <;evresi] adh risalede ifade
kendilerini ayn1 zamand3 mantlkt;l po- etmi~ ve 1930-1929 ydlan aras1nda, tam
zitivist diye nitelendiren en onemli du- dokuz y1l sureyle Erkenntnis adh bir
~unurleri G. Bergmann, R. Ccarnap, H. dergi -;lkarhn1~lardu.
Feigl, P. Frank, K. Godel, H. Hahn, 0. <;evrede geli~_tirilmi~ ve dergide ifade
Neurath, V. Kraft ve F. Waismann'du. edilmi~ olan goru~lere A. E. Blu1 nberg
<;evrenin dogu~unda, Schilick ve Witt- ve H. Feigl tarafmdan tmant1k~1 poziti-
genstein'tn felsefenin gorevini gundelik vizm ad1 verilmi~ olmakla birlikte,
dille bilim dilinin kavramlann1n man~ <;evre harekctinin uyelerinden bir~o~
hksal bakundan at;lkhga kavu~turulma daha sonra tmanhkt;l empirizm ad1n1
siyla suurlayan soz konusu kitaplan ol yeglemi~lerdir. Viyana <;evresi bilimsel
d ugu kadar, bilim felsefesinde, daha tavnn ve i~birliginin onemini vurgula-
dogrusu fizik biliminde yuzy1hn ilk yii- lnl~, ozneleraras1 bir dille bilimin birligi
Iannda ya~anan buyuk degi~iklikler et- uzerinde dunnu~, olgusal tiim bilgilerin
kili olmu~tur. Hemen hepsi bir bilim da- dogrudan ya da dolayh dogrulamay1
hndan gelen <;evre du~unurlerinden 1numkun kllacak ~kilde, deneyimle
Viktor Kraft ve Rudolph Camap, dilin, baglanhh oldugunda 1srar etmi~tir. Ha-
en iyi ifadesini Camap'1n Der Logische reketi kJasik empirizm ve eski poziti-
Au fbau der Welt [Dunyan1n Manhksal vizmden, dilin 1nanhksal analizine onem
tn~as1] adh eserinde bulan, mantlksal venne tavn ay1nr.
analiziyle, Otto Neurath iktisat ve sos- Viyana <;evresi du~unurlerine gore,
yolojiyle, Herbert Feigl psikolojiyle, F. felsefenin i~i, bilgiye, ozellikle de bili-
Weismann da matematikle ilgilenmi~ me ili~kin analizdir; burada kullaniia-
tir. cak temel yontem ise, bilim diJine ili~
Tarihsel at;tdan degerlendirild i~inde, kin analizden olu~ur. Empirik bir bak1~
Viyana <;evdesi hareketi, soz konusu a~tstndan yola t;~kan bu bilim adaml-
dogrudan etkilere ek olarak ve daha .filozoflar metafizige kar~1 olumsuz bir
geni~ bir perspektif i~inde, u~ ayn kay- tav1r takuuru~lardu . Anlamh ve get;erli
naktan, Slras1yla eski empirizm ve pozi- bir bilgi sistemi meydana getirmeyi
tivizmden, ozellikle de tHume, tMill ve amat;layan <;evre du~unurleri, felsefe-
tMach'1n goru~lerinden; deneysel bili- de idealin, 1netafizik, ahlak ve teolojiyi
min 19. yuzyi11n ikinci yans1ndan ba~ felsefenin tumuyle d1~1na ahp, bilimle
layarak, Helmholtz, Poincare, Duhem, rin birligine ula~mak oldu~unu one sur-
Boltzmann ve Einstein gibi bilim adam- mu~lerdir. Onlar, Wittgenstein'1n 'Soyle-
lannca geli~tirilmi~ olan metodolojisin- nebilecek olan her~ey, a~1k bir bi~imde
den ve tFrege, tRussell ve +Whitehead ifade edilmelidir; uzerinde konu~ula
taraflndan ortaya atllan sembolik man- mayacak konularda ise, susulmahd1r'
hk ve dilin manhksal analizinden etki- ~eklindeki sozlerini, <;evrenin bakl~
898 vokabuler

ac;tstru en i yi bi r bi;imde if ade eden bir ~Benim meslegim, titm du~itndukJeri


deyi~ olarak yorumlam1~lar ve bilim mi yazmakhr~ diyen Voltaire 99 cilt eser
dilini aydtnlatma, a;tkhga kavu~turma vermi~tir. t Aydtnlarunantn en onemli
;abalan onlan oncelikle bir anlam ve du~uni.irlerinden biri olan filozof, Ine-
a;tkhk ol;uti.i geli~tirmeye yonelhni~ tafizik, din, siyaset ve ahiAkla ilgili go-
tir. <;evre du~unurlerinin bu c;abalan ri.i~lerini, yazm1~ oldugu Dictionna;re
metafizigin onermelerini old ugu kadar, Philosophique [Felsefe Sozlugu]'nde ifade
bilimdeki eter ve flojiston benzeri ~ey ehni~tir. Voltairein diger temel eserle~
lerle ilgili spekulasyonlan da, dogrula ri, Traite sur Ia Tolerance [Ho~goru Dze-
natnadtklan gerek;esiyle reddeden unlu rine inceleme] ve Candide liyimserlik
ldogrulanabilirlik ilkesi'yle sonu;lan- Dstune]'dir.
mt~tu. Voltaire A ydtnlanma felsefesinin yeni
Viyana <;evresi du~i.inurlerinin ilgileri, humanizminin en onemli temsilcisi,
bununla birlikte, salt bilim felsefesi ve hatta sozcusudur. Ruhun ebedi saade-
akademik felsefe ile suurlaruru~ degildir. tinden ziyade, bu dunyadaki mutlulu
Onlann ba~lang1c; bildirisinde aynca egi- guna, metafizik yerine fizige, soyut fi-
titn alan1 ve toplumsal reformla ilgili kirlerden ;ok gundelik ya~ama onem
ama;lar da yer ahr. Onlara m~l edilen re- venni~ olan filozof, Frans1z Devriminin
formcu, refah amaa giiden ve demokra~ getirecegi insan haklanrun savunuculu-
tik siyasi tavtrlar, sadece komunistlerin gunu yapm1~hr. Aydtnlanmanin kimi
degil, fakat muhafazakAr ve nasyonel a~1nhklanndan sak1runaya d a ozen
sosyalistlerin de tepkisini ~ekmi~tir. Bu gosteren Voltairein burjuva du~unu
d urum un bir sonucu olarak, <;evrenin ~unun hem dinamizminin ve hem de
onde gelen du~unurleri Nazi rejimin- sinulamalannin en canh ornegi oldugu
den ka;mak i;in Almanya ve Avustur- soylenir.
ya'dan uzakla~nu~lar ve <;evrenin du- Butiln koruluklerin kaynagt olan siyasi
~unceleri, daha ziyade Anglo-Sakson rejim turune, bagnazhklann kaynag1
dunyaya yayllm1~hr. Hareketin Anglo- olan dinlere ve insanlan du~ klnkhg1na
Sakson dunyaya giri~i, A. ]. Ayer'in ugratm1~ olan metafizige ~iddetle kar~1
1936 ythnda yay1nlanan Language, Truth c;tknu~ olan Voltaire, ateist degil de, bir
and Logic [Oil, Dogruluk ve MantJk] adh deistti. 0, insanlann din yoluyla bask!
eseriyle olmu~tur. alhnda tutulmalanna ~iddetle kar~I ;Ik-
vokabiiler [1ng. vocabulary; Fr. vocabulai- mt~ ve Hristiyanh~ bu bak1mdan ele~
re]. 1 Ortak bir dili olan insanlann kul- tirmi~tir. Voltaire, birtakJm inan; kav-
landtgl sozcuklerin ya da ayru ulkeden galan i~inde bulunan, vergi venneyen
insanlann k ullandlgl dilde yer alan soz- ve bir;ok yurtta~1, manashrlarda her
cuklerin tum u. Soz konusu nesnel ve tur haktan yoksun b1rakan bir dinin
aktif vokabulere ek olarak, bir de bire- yan1 ba~mda, hi;bir yonetimin gti;lu
yin anladtgl ve kullandlgl sozcuklerden olamayacagtnl iddia etmi~tir. 0, ekono-
olu~an pasif vokabulerden soz edilebi- mik ya~ama buyuk bir onem vermi~,
lir. 2 Yinc, bir bilim dahna, bir disipline ya~ad1g1 donemde, dinin ticarete engel
ozgu, 0 bilim dab ya da disiplini tarum- olan inan;lanyla a~1k;a alay etmi~tir.
layan, belirleyen teknik terimler butu Voltairee gore, dinin egemen oldugu
nune, ya da bir yazar veya filozofa ozgu yerde, ahlAk da olamaz ve insana doga-
olan terminolojiye de vokabuler ad1 ve ntn onerdigi ama;larm bagtmstzhgl du-
rilir. ~uncesine ayk1n du~en hic;bir dinin de-
Voltaire, Fran~ois M.A. 16941778 ylllan geri yoktur.
aras1nda ya~am1~ olan unlu Frans1z insan1n dogas1 itibariyle bir hayvan ol
denemecisi, tarih~i ve filozofu. dugunu, uygarhgtn, kurmu~ oldugu
viilgarizasyon 899

duzenle, insan1n vah~i i-;gudi.ilerini yu- gore, bireyin entellektuel ya~a1n1, tinsej
lnu~atmak ve zincir alttnda tutmak i-;in hayatt, 0 bireyin uyesi oldugu halkln
varhga geldigini ve uygarh~Jn idaresi dili, sanatt, ah~kanhklan, ya~am1, poli-
alttndaki insan1n, vah~i, dogal haline tik ve toplumsal kurumlanyla. v. b. g.
gore, ~ok daha iyi bir yarahk oldugunu, ili~kilendirilmeden asia anla~1lamaz.
kurumlan meydana getiren insan olsa Wundt tarahndan benimsenmi~ olan bu
bile, kurumlann da insanlan disiplin al- yakla~1m1n esas sahibi tVico'dur.
ttna ald1g1n1 savunan Voltaire, krahn Viicudiler. islam du~uncesinde, Tasavvuf
despotizmine ve soylulann imtiyazlan~ i-;inde dogup, varhgtn birligini savunan
na da kar~1 -;tkml~hr. Voltaire'in felse- gorti~tin temsilcilerine verilen ad.
fesi bu yonleriyle olumsuz bir felsefe Zaman zaman Dehrilerle kan~ttnlan
gibi gortinse de, o, ilerleme ve insantn Vticudilere gore, maddeden bag1mstz
geli~imi i~in besledigi sars1lmaz inanct, bir ruh yoktur; her varhk, bir yonuyle
despotizme, sava~a, ho~gorusuzluge, maddi, bir yontiyle ruhsaldtr. insan ki-
i~kenceye, e~itsizlik ve adaletsizliklere ~ili~i bag1mstz bir varhk olmaytp, mut-
yonelik ele~tirileri ve eyleme -;agnstyla, lak varhgtn, Allah'tn bir gorunu~tidur
aynt zamanda olumlu ve yap1c1 bir fel ve ins an ruhu oltimden sonra, m utlak
sefedir. Voltaire, dllnyada -;ok fazla ko- Varhga kan~tr. Panteist bir goru~ orta
tuiUk bulundugunu one stirerekf Leib- ya koyan Vucudfler, Tann'n1n evrenden
niz"in ~dunyamtZlfl mumktin dunyalann ayn, bireysel varhgt, bilin-; ve iradesi
en iyisi oldugu' goru~unde ifadesini olan bir varhk olarak gortilmesine kar~1
bulan iyimser bak1~ a~tstna da kar~t -;tklp, Tanr1'ntn evrenin i~ ilkesi oldugu-
~tkm1~tlr. nu one surmu~lerdir.
viilkerpsychologie. Ahnan dili ve k ultu- viilgarizasyon [ing. vulgarization; Fr. vul-
runde, bir topluma ozgu entellektiiel ve garisation). Basitle~tirme, herkesin anla
ktilturel ifadelere veya tezahtirlere iii~~ yacag1 bir dtizeye indirgeme. c;e~itli
kin ara~tuma ya da kurama verilen ad. bilim dallanna a it bilgileri, ozellikle tek-
Terim, onu bir eserinin ba~hg1 yapm1~ nik bilgileri, geni~ halk kitlelerinin, ge-
olan Wilhelm Wundt'tan once, 19. yuz- rekli uzmanhktan yoksun insanlann an-
y1hn ortalanndan itibaren kullantlmaya layabilecegi duzeye indirme, ozunu
ba~lanm1~hr. Terimle belli bir yakla~t korumakla birlikte, i-;ini buyuk ol-;ude
ml somutla~ttrmaya yonelen Wundt'a bo~altma eylemi.
lemleriyle i1gili analizinde Yeni-Kantc;t
bir baka~ a,.ast sergileyen Weber, her-
~eyden once sosyolojinin insan davram-
~ayla ilgili olarak, do~a bilimlerininkine
benzer, genel-ge,.er yasalara ula~ama
yaca~uu, insan toplumlan soz konusu

w
oldu~unda, evrim niteli~i ta~ayan bir
geli~meyi do~rulayap temellendireme
yece~ini one si.irmi.i~tiir. Fakat Weber
bir yandan da, sosyolojinin eylemlerin
anlamam kavramayt ama,.lamak duru-
munda oldu~unu, onun buradan hare-
Weber, Max. 1864-1920 yJIIan arasanda ketle, kar~lla~hrmah bir temel i.izerin-
ya~ama~ olan iinlii Alman dii~iini.iri.i ve de, ideal eylem tiplerine ya da forme)
sosyologu. Weber'in biiyiik onemi, onun davram~ modellerine yonelmesi gerek-
Emile Durkheim'la birlikte, ayn ve ba- ti~ini ve dolayasayla, sosyolojinin yal-
~amslZ bir disiplin olarak modern sosyo- mzca eyleme ili~kin oznel bir yorum ol-
lojinin kurucusu olmasa olgusundan mada~ma savunmu~tur.
kaynaklanmaktadar. 0, sosyal bilimlere ~u halde, sosyolojinin konusunun sos-
felsefi bir temel, sosyolojiye de kavram- yal eylem oldu~unu one siiren Weber,
sal bir ,.en;eve kazandarma~tu. Ba~ka sosyal eylemi dortlii bir ba~hk altmda
bir deyi~le, Weber bir bilim olarak sos- saruflama~tu. Bu dort eylem tiirii sara-
yolojinin gene) kavramsal ,.er,.evesini en sayla geleneksel eylem. duygulara daya-
iyi bir bi~imde ortaya koydu~u, tutarh h eylem, nihaf ve en yiiksek de~erlere
bir sosyal bilimler felsefesi geli~tirdi~i yonelmi~ de~er temelli rasyonel eylem
ve n.ihaye~ modem endi.istri toplumu- ve ara,.sal eylem. Bu dort eylem ruriin-
n~ temel ozelliklerini sa~lam bir bic;im- den rasyonel eylem kapsarru i\e sade-
de kavrayap ifade etti~i i-;:in, modern ce son ikisinin girdi~ini soyleyen Weber,
sosyolojinin kurucusu olarak tanuur. trasyonalizasyonu kapitalist Bah toplu-
Zira, Durkheim'm sosyoloji bilimini mundaki en temel ve belirgin eylemi
kurma, sosyolojiyi temellendirme te~eb olarak gorm i.i~ti.ir. Rasyonalizasyonun
biisi.i, zamanuun tpozitivizmine dayan- her alanda izlerini siiren iinJii dii~iiniir,
da~a yerde, entellekti.iel geli~imi Win- soz konusu rasyonalizasyonun bir kay-
delband ve Rickert'in de i,.inde yer na~mm Protestan ahlakmm yol a,.h~a
alda~a Yeni-Kant,.a gelenek i,.inde ger- ki.ilti.irel de~i~melerde bulundu~unu
,.ekle~mi~ olan Weber, oncelikle sosyo- savurunu~tur. Buna gore, Protestan
lojinin insan davraru~ayla ilgili olarak, ahlaka, her ne kadar kapitalizmin ilk ve
do~a bilimlerininkine benzer, genel- temel nedeni olmasa da, tbireycili~in,
ge,.er yasalara ula~amayaca~II\J iddia saka ,.ah~ma ve disiplinin, rasyonel dav-
etiT\i~tir. Di~er bir deyi~le, Yeni-Kant,.a raru~ ve ozgiivenin onemini vurgulayan
felsefenin algalanan di.inya ya da feno- bir kiiltiir do~urdu~u i,.in, kapitalizmin
men ve algalayan bilin,. ya da numen do~u~unda ve geli~iminde onemli bir
aymnwu benimseyen Weber'de soz ko- rol oynama~hr.
nusu ayanm do~a bilimleriyle sosyal hi- Weber'in sosyal bilimlere yaph~a bir
limier arasmdaki bir aymm haline gel- ba~ka onemli katka da, onun sakhkla
mi~tir. Buna gore, biz do~a bilimlerinde naif bir nesnellik inanca diye yanh~ yo-
evrensel yasalara ula~maya ,.ah~araz, rumlanma~ olan de~erden ba~amsazhk
oysa bu, toplumsal eylemleri tikel, tarih- teorisinden meydana gelir. Weber'e
sel ba~lamlan i,.inde anlamaya ama,.la- gore, bilim ve sosyoloji tercihi, ara,.sal
yan sosyal bilimlerin amaCI olamaz. akalcahk temeli i.izerinde hi,.bir zaman
Sosyolojinin yontemi ve felsefi prob- me~rOia~tmlamayacak olan bir tercih-
Whitehead, AIf red North 901

tir. Ayn1 duruan, bilimsel ve sosyolojik garh.lc, oziindeki rekabet ve c;ab~n1adan


ara~tarma konulanrun se~iminde de ge- dolayl, insarun di.izen, ozgurluk, guven-
~erlidir. Bununla birlikte, soz konusu lik, hakikat, e;;itlik gibi temel ihtiya~lan
tercih ve sec;imler bir kez yaplld1ktan nl asia kar~llayamaz.
sonra, sosyolojik bir ara~ttrma, rasyonel Soz konusu sosyo-politik du~uncelere
tutarhh~1n bilim cemaatinin ele~tirileri ek olarak, Weil, ozellikle Yeni-Platoncu,
ne tabi olmas1 anlam1nda, de~erden ba- Hristiyan ve Musevi mistik gelenekle-
~tmSIZ ve yans1z olmak durwnundad1r. rinden etkilenen dini du~uncelerinde
Weber, buradan da anla~llaca~l uzere, olumsuz bir teolojinin savunuculu~unu
ekonomik tdeterminizme kar~1 ~1k1p, yapm1~, yikiclh~ ve t~ilecili~i yucelt-
kultlili.in, ozellikle de dinin, insan dav- mi~tir. Ona gore, bu dunyada Tann
ranl~lnl bi~imlemedeki rolunu vurgula- yoktur, mumkun tek kurtulu~ yolu yok
di~l; insan ili~kilerinde, bireylerin oznel olmakttr. T1pk1 Budistler gibi yok olma-
yonelimlerini on plana ~kard1~1, ve ni- yi, arzudan kurtulmay1, mutlak bir i~
hayet, kapitalizmin ykdaca~J tezine bo~lu~unu ama~layan Weil, dunya~un
kar~1 ele~tirel bir tav1r tak1n1p, sosyalist Tann tarahndan de~il, fakat kotuluk ta-
toplumlardaki planh ekonominin rasyo- rahndan yonetildi~ini soy ler. i yilik bu
nalizasyonu gu~lendirdi~ini soyledi~i dunyada ger~ekle~tirilebilir bir ~ey ol-
i~in, Nietzsche'yle birlikte, 19. yuzy1hn madl~lndan, insan kotuye ve kotulu~e
en onemli du~unurlerinden biri olarak tahammul ebneyi ve ac1y1 sevmeyi o~
gordu~u Marks'1 olmasa bile, kurumsal- renmek zorundad1r.
la~Inl~ tMarksizmi ~iddetle ele~tirmi~ weltanschaung. Almancada dunya gorii-
tir. ~u anJanuna gelen terim. Buna gore,
Weil, Simone. 1909-1943 y1llan aras1nda Weltanscluzung 1 dunyaya ve insanm
ya~am1~ olan Frans1z kad1n du~unur. dunyadaki yerine ili~kin geni~ kapsam-
Tum du~uncesi iki konu, iki ana tema h, ku~ahc1 felsefi gorii~e tekabu) eder.
i1zerinde yo~unla~m1~ olan Weil, mo- 2 Weltanschaung ikind olarak~ toplum
dern toplumla bu toplum modelinin i~indeki farkh gruplann 'dunya goru~u
te1nel ideolojilerini s1k1 bir ele~tiri suz- nu' ya da ~ya~am felsefesi'ni ifade eder.
gecinden ge~irmi~tir. 0 bu konu_da bir ~te bu baglamda, ome~in toplum i~in
ay1nm gozetmemi~, tmodernli~in hem deki i~siz gruplann kaderci bir bak1~
totaliter ve hem de liberal boyutlann1 a~1s1na, orta Slruflann hayata kaJll bi-
ayn1 sertlikle sorgulam1~hr. reyci bir bak1~a, i~~i Slrufl uyelerinin
0 komunist ideolojide onemli bir yer tkollektivizme uygun du~en tavn ve
tutan yan mistik ilretid emek efsanesini inan~lara sahip olduk.lan soyl~tir.
reddetmi~ ve devrim idealine, salt, onun wesen. Almancada oz, do~a, ama zaman
kitleler i~in geleneksel inancr i.kame eden zaman da varhk anJam1na gelen terim.
modern afyon oldu~u gerek~esiyle kar~1 Bu ~er~eve i~inde, ozellikle tHusserl fe-
Qkm1~t1r. Weil, kapitalist uretim tarz1 ve nomenolojisinde buyuk bir onem kaza-
tuketim kulturiinun insansiZla~tinc ve nan Wesensdrau kavram1 da, bir kavram
insan ruhunu tahrip edid etkisine de ya da oze ili~kin dolayunsaz zihinsel
kar~1 ~1kmakta teredd ut etmemi~tir. kavray1~ anlam1na gelir.
Ona gllre, devletle di~er burokratik ya- Whitehead, Al&ed North. 1861..1947 ya-
plann giderek art an gticu insani de~er ~a~ unlu matematik~ ve filozof. Rus-
ler i-;in ciddi bir tehdi t ve tehlike olu~ sell'la birlikte Prindpia Mathematica'y1
h.1rmaktadu. Bu durum, Simone Weil"in yazm1~ olan Whitehead'in diAer temel
gozunde, teknolojinin geli~imiyle daha eserleri The Concept ofNature [DoAa Kav-
belirgin bir mahiyet alrru~tlr: 'Teknik raml), Proass and Reality [Sure~ ve Ger-
ilerleme iflas etti, ~unku o YJAm.lara re- ~eklikrdir.
fahla birlikte, fizild ve ahlaki sefalet ge- lld tozlu statik bir varhk anlayt~1ndan
tirmi~tir.' Ba~ka bir deyi~le, modem uy- rahatsLZhk duyan Whitehead filozoflan,
902 Whorl, Benjamin Lee

tozlerden, niteliklerdel"'. ve iki-terimli ba- bir karaktere sahiptir ve her nesne bir
glnhlardan daha fazlas1na izin verme olay1 tarumlar, karakterize eder.
yen manhklanndan dolay1 ele~tirmi~, 'Do~an1n ikiye aynlmas1' dedi~i ~eye,
maddi nesnelerle mekan arastndaki ili~ yani do~arun Locke ve Galilei tarahn-
kiy)e ilgili doyurucu bir a-;1klamarun dan renk, ses, tat gibi ikinci) niteliklerle
<;ok terimli ba~1nhlan gerektirdi~ini be- belirlenen do~rudan deneyimin dun ya-
lirtmi~tir. Klasik 1naddi dtinya anlayl~l Sl ve bilim taraflndan van; a y1lan, ve
na da ~iddetle kar~1 -;1kan, klasik teori- kendileri renk, ses, ve tat gibi niteliklere
nin, kendisiru, evreni statik bir a9dan sahip olmaYJp, bu nitelikleri do~uran
de~erlendiren saf geometriyle Slnlrladl- hareket halindeki par-;ac1klann dunya-
~~ takdirde, ba~anh oldu~unu, oysa Sl, e~deyi~le nedensel dtinya diye ikiye
fizik a-;1s1ndan, yani evrendeki de~i~ aynlmas1na ~iddetle kar~1 <;1kan White-
menin hesab1n1 verme a-;1s1ndan kesin- head, do~an1n duyular aracthtJyla ger-
likle ba~anSlZ oldu~unu one suren Whi- -;ekle~en alg1da gozlemlenebilir olan
tehead, klasik teoride fizik-;inin de~i~en nesnelerin toplam1ndan daha f azla hi-;-
par<;ac1klar ve de~i~mez noktalar ikicili- bir ~ey olmad1~1n1 savunmu~tur.
~i ya da ikilemiyle kar~1 kar~1ya kaldt- Whorl, Benjamin Lee. 1897-1941 yllJan
~lnl iddia etmi~tir. aras1nda ya~am1~ olan tinlu Amerikah
0, ~u halde, bilimi belirleyen ilkeler dil ve kulttir filozofu. Temel eseri Langu-
uzerinde durur, beUi bir bilim felsefesi age, Thought and Reality [Oil, Du~unce
inta ederken, ayn1 zamanda metafizi~i ve Ger-;eklik] olan Whorf, dili toplumsal
nin te1nel tezlerini de ortaya koymu~ ba~lam1na yerle~tiren ilk dilbiJimciler
tur. Buna gore, ba~lannu~h~1, ba~lanh den biri olan Edward Sapir'le birlikte ge-
i-;inde olmakh~1 temele alan Whitehe- li~tirmi~ oldu~u unlu dilsel gorelilik il-
ad, alg1n1n bize yahtlannu~ duyumlan kesiyle tarun1r. Dili gerek toplumlann ve
sundu~u gorii~une ~iddetle kar~1 -;tk- gerekse kavramlann aynasa olarak gor-
ml~ ve do~anln butiin unu aynl anda mekle kalmay1p, ger-;eklikle dil aras1nda
tecrube edemedi~imizi teslim ederken, soo bir ba~ kurarak, hem ger-;ekli~in al-
deneyimin, bOyle bir sistemle ba~lanhh g1land1~1 tekli yle dile getirildi~ini ve
olan olaylara ili~kin tecrubeye kar~1hk hem de dilin ger-;ekli~i etkiledi~ini one
geldi~ini belirhni~tir. 0, buradan da suren soz konusu dilbilimsel gorelilik il-
anla~llaca~1 uzete, alg1layan varh~1n, kesine, Sapir-Whorf hipotezine gore, bir
<;evresindeki dunyaya kar~1 belli bir toplum ya da kultilriin dilinin o toplu-
tepki gosteren do~al bir organizma ol- mun bireylerinin ger-;ekli~i algllama ve
dutu teziyle belirlenen biyolojik bir davraru~ tarz.l uzerinde do~rudan ve
alg1 teorisi geli~tirmi~ ve buradan da belirleyici bir etkisi vard1r.
organizma felsefesine ge-;mi~tir. De~i~ Dunyayla ilgili kavramsalla~hrma ve
menin ancak sure olarak anla~llabilir kategorizasyonlann ki~inin anadilinin
oldutunu dile getiren, ve tPlaton etki ihtiva ettiti yap1 tarahndan belirlendi
sini gozler online serecek ~ekilde, olay- ~ini, farkb anadilleri ya da gramerlerin
larla nesneler arasmda mutlak bir aya- farkh dun ya goru~lerine yol a-;h~1n1
nm yapan Whitehead, bir olayUl biricik savunan Whorf, metafizi~in sozdizimi-
oldu~unu, bir daha ortaya 9kamayacak ne ba~h oldutunu one surer. Daha
bir yaplda bulundu~unu one surmu~ once 19. yuzyal dilbilimdleri ve kultur
tur. Olaylar do~arun tikelli~ne, tikel filozoflan, ozellikle de Wilhelm von
boyu tuna kar~ahk gelir. Nesneler, do- Humbolt taraf1ndan savunulmu~ olan
~ada bildi~imiz, tanldl~lmlz ~eylerdir; bu goriite gore, ozne-yuklemden olu-
onlar, do~an1n kahCJ ve surekli boyutu- ~an dilsel bir yap1 do~al olarak bir toz-
nu ortaya koyar. Ona gore, ne olay ne ilinek metafiziti doturur. Bu anla y1~a
de nesne, birbirinden yahtlanma~ bir gore, e~er Aristoteles farkh bir dili ko-
tekilde varolabilir, zira her olay belli nu~uyor olsayd1, o zaman farkh bir
Wisdom, Arthur John 903

mant1~1 benimseyecek, farkh bir kate- li~tirihnesi gerekti~ini savunur.


goriler teorisine ula~acakta. Nitelikli Windelband'm bir di~er onemli katklst
ara~hrma ve mtistakil ~ah~malanyla da, onun Geschichte und Natunvissens-
bu gorti~ti ve hipotezi daha dakik bir chaft [Tarih ve Do~a Bilimi] adh eserin-
bi~imde ifade etmeye kalk.I~an Wharf, de, ktiltiir ve tarih ara~tlrmalanyla bi-
bu ba~lamda onu empirik bir temele limsel ara~tlrma arasmda bir aymm
oturtma gayreti i~inde ohnu~tur. yapmasmdan meydana gelir. Windel-
William, Auvergneli. Hristiyan Orta~a~ band'm idiografik bilimlerle nomotetik
felsefesinin 13. yuzytlda ya~amt~ tinlti bilimler arasmda yaptl~t bu aymm,
dti~tintirti. t Augustinus gelene~inden farkh ara~hrma konulan arasmdaki bir
oldu~u kadar, J\ristoteles~i dti~tince ge- aymmdan ziyade, farkh ara~tuma tarz-
lene~inden ve tibni Sina'dan etkilenmi~ lan arasmdaki bir aymma tekabiil et-
alan William, ozle varolu~ arasmda bir mektedir. ldiografik bilimler, tarih tti-
~ymm yapmt~ ve bu aymma, tapkt rtinden, yasa koymayap, betimleyici alan
Isl;im felsefesinde oldu~u gibi, Tann'yla bilimleri tarumlayan bilimlerdir. Win-
yarahklanm birbirlerinden ayannak i~in delband'a gore, tarih, kendine ozgiilti~ti
kullarum~hr. Buna gore, sonlu varhkla- i~indeki bir defahk bir olu~un kavrama
nn ozleri varolu~lanndan ayn olup, on- oldu~undan, yasa kavramayla bir arada
lann varolmalan zorunlu de~ildir; buna olamaz. Ba~ka bir deyi~le, tarihin amact
kar~m zorunlu Varhk alan Tann soz tamm gere~i, rumel onermeler, sarurlan-
konusu oldu~unda, O'nun ozi.intin va- mama~ genellemeler olu~tunnak de~il
rolu~undan aynlmadt~mt gortirtiz. Bu de, her olaya, her olu~umu, kendi tekli~i
ise, William'a gore, sonlu yarahklann i~inde betimlemektir. Oysa nomotetik
varolu~lanm ba~ka bir varhktan aldtk- bilimler, betimlemeyi de~il de, daha ~ok
lan yerde, Tann'nm saf varolu~ olmasa yasa koymaya ama~layan bilimlerdir. Bu
anlamma gelmektedir. bilimler fenomenlerin davram~lanm
Aristoteles'ten gelen hiyerar~ik alallar a~aklayacak yasalar geli~tirmeye yonel-
dtizeniyle dtinyarun ya da maddenin dikleri i.;in, tikel de~il de, genel ya da
ezeli oldu~u dti~tincesini reddetm.i~ ttimel onennele~le ilgilenirler.
alan William, Tanra'run dtinyayt zaman Wisdom, Arthur John. Analitik ve dilci
i~inde, do~rudan do~ruya ve hi~ten ya- felsefenin onemli temsilcilerinden biri,
rattl~tm soylemi~tir. Buna kar~m, tWittgenstein'dan yo~un bir bit;imde et-
Aristoteles~i hilomorfik varhk anlaya~t k.ilenmi~ alan ~a~da~ ingiliz dti~tintirti.
ru benimseyen filozof-teolog, son ~o Temel eserleri: Other Minds [Ba~ka Zi-
ztimlemede, t Aristoteles'ten t Aquinah hinler ], Plz ilosaphy and PsychoarJQl ysis
Thomas'ya ;~kan yolda bir ge~i~ dti~ti [Felsefe ve Psik&maliz].
ntirti olarak kalmt~hr. Bilgi iddialanru ~oztimleyen, ba~ka zi-
Windelband, Wilhelm. 1848-1915 yallan hinlerle ilgili tku~kuculukJan analiz
arasmda ya~amt~ alan tinlti Yeni-Kant~t edip, onlan ~tiriitme ~abast i~ine ginni~
filozof. Kant'tan hareket eden felsefesiyle alan Wisdom. felsefesinde onemli olt;U-
oldu~u kadar, felsefe tarihi tizerine dev de metafelsefi alan bir yakla~lm sergile-
eseriyle tarunmaktadtr. Windelband'a mi~tir. Buna gore, onun felsefesi daha
gore, ele~tirel felsefenin en onemli eksi- ziyade, filozoflann ni~in geleneksel fel-
~' Kant'm bu felsefeyi geli~tirirken sa- sefede oldu~u gibi, acayip ve anla~al
dece bilimleri hesaba katmt~ olmasadu. maz ~eyler soyleme e~iliminde oldukla-
BunWl olduk~a dar bir kavraya~a ve fel- n konusunda sistematik bir dti~tintim
sefe anlaya~ma yol a~h~ma savunan filo- ve analizin do~asa tizerine sakl bir so-
zof, ele~tirel felsefenin sarasayla kuram, ru~turmadan meydana gelir.
pratik ve estetik deneyimin temelinde Ba~ka bir deyi~le, ~a~da~tanalitik felse-
yer alan dtizenleyici de~er ilkelerinin fe gelenegi i~inde, felsefenin do~asana ve
genel bir teorisi olarak i~letunesi ve ge- amacam yeniden tammlama t;abasayla tin
904 Wittgenstein, ludwig

kaz~ olan Wisdom, bpkl Wittgens- temsil ettigini one sUren birinc!sine
tein gibi, felsefenin analitik ve dilsel bir gore, olgusal dilin onermeleri d1~ diin-
arar; olarak kullarulmas1 durumunda, ge- yayl, olgular1 resmeder, mant1gm oner-
leneksel felsefenin problemlerinin gerr;ek meleri ise totolojilerdir. Buna mukabil,
problemler olmay1p, sazde problemler eserin olumsuz olan tezi ya da ogretisi,
olduklanmn anla~tlacagm1 iddia etmi~ ahlaki, din1, ve hatta felsefi soylemin
tir. 0, bir yandan da, belirli varhk.lann, dilin s1mrlanm a~tlgrm ifade eder.
ornegin maddi nesnelerin, daha temel Wittgenstein'm, her tiimcenin miimkiin
ogelerden, mesela duyu-izlenimlerinden bir durwnun, varolan bir olgunwt resmi
hareketle olu~turulan manbksal yap1m oldugunu one siiren soz konusu dil ve
ya da konstriiksiyonlardan ba~ka hir;bir anlam gorii~iine gore, tiimce ya da oner-
~ey olmad1gm1 iddia etmi~tir. meler, son r;oziimlemede basit nesne ya
Wittgenstein, Ludwig. Viyana'da dogup, da ~eylere gonderimde bulunmak duru-
23 ya~ma kadar orada ya~am1~ ohnak- munda olan isimlerin bir birle~irnidir.
la birlikte, 20. yiizyllda once Anglo- Gerr;eklik, dil ve dii~iince arasmdaki bu
Sakson diinya, sonra da biitiin diinyada resmetme ili~kisinin miimkiin olabilmesi
etkili olan iinlii r;agda~ filozof. Felseti ir;in, onlann ortak bir manbksal form ya
kariyeri, her birinde birbirleriyle uzia~ da yap1y1 payla~malan gerekir. BwlUnla
tmlmasl hir;bir ~ekilde miimkiin olma- birlikte, bu mant:Iksal form diinyada bu-
yan iki ayn doneme aynlan Wittgenste- lunmaz; bulunmad1gl ir;in de, dilde res-
in'm temel eserleri, Tractatus Logico- medilemez. Ayru ~ekilde, ahliki deger-
Philosophicus [Manhksal-Felsefl Dene- ler ve benin diinya ile olan ili~kisi de, d1~
me] ve Logical Investigations [Felsefi So- diinyadaki olgular arasmda bulunmadl-
ru~turmalar ]'dtr. gt ir;in, bunlann da resmedilebilmeleri
Biitiin felsefe problemlerini bir dil soz konusu olmaz. Bu ve benzeri ~eyler,
problemine indirgeyen Wittgenstein'm kendileriyle ilgili olarak hi~ir ~eyin soy-
dii~iincesinin merkezinde, dilin kapsa- lenemeyece~ ve dolayJSxyla, sessiz kalm-
mml ve s1mrlanm belirleme problemi masl gereken metafiz.ikse l konulardn.
vard1r. Ona gore, dili kullanma, dili an- Wittgenstein'm bu gorii~ii, metafiziksel
lama, insanlan ba~ka varhklardan ayl problemlerin. bir r;oziime kavu~turula
ran biricik ~ey, insan ya~mmm oziinii masalar bile, ciddi ve derin konular olu~
olu~turan dokudur. Wittgenstein bu turdugunu teslim eden filozofu, Viyana
baglamda iki temel sorwtun giindeme ~evresinin metafizik kar~th dogrulama-
geldigini soyler: Dilin diinyayla olan cahgma r;ok yakla~bnr.
ili~kisi nedir? Dilin dii~iinceyle olan Oysa Wittgenstein'm ikind donem fel-
ili~kisi ned en meydana gelir? sefesi kullarumsal bir anlam teorisi ge-
Bu r;err;eve ir;inde, Wittgenstein birind li~tirirken, dilin degi~mez ve temel bir
donemin temel eseri olan Tractatus'ta, ozii oldugu, bu oziin diinyamn temsiliy-
dilin fonksiyonunu nas1l gerr;ekle~tirdi le belirlendigi ve dildeki sozciiklerin salt
gini ve dilin suurlanm ortaya koyacak adland1rma i~levi gordiigii gorii~iinii
bir teori geli~tirmeyi amar;lam1~hr. Oil tiimden reddeder. Ba~ka bir deyi~le,
dii~iinceyi ifade ettigi i')in, onun iist- Wittgenstein bu donemde, dilin ozyapl-
lendigi bu gorev, aym zamanda dii~iin sl iizerine ar;1k, belirgin, soyut ilkeler ge-
cenin suurlarma dair bir ara~brma ola- tirmek yerine, dile dogal bir insan feno-
rak anla~1lmak durumundad1r; ba~ka meni, r;evremizde olup biten bir ~ey,
bir deyi~le, onun projesi, Kant'm kal- karma~1k insan faaliyetlerinin olu~tur
kl~tlgl i~in, yani Kritik der Reinen Ver- du~ bir biitiin olarak yakla~ma~tlr. Bu
nunftun dille ilgili olan ve~iyonuna te- dil anlay1~1nm onemli bir ozelli~, onun
kabiil eder. Tractatus'un iki temel tezi dili oziinde toplumsal bir fenomen,
ya da ogretisi vardJI: Bunlardan pozitif ancak birden fazla insarun benimsedigi
olan ve dilin diinyay1 resmederek, onu kurallann varhgryla i~leyebilen bir feno-
Wolff, Christian 905

1nen olarak gorrnesidir. Wittgemtein, bu oyunda nas1l ku!lanrldlldarma bakarak,


donemde dili, insan tarafmdan kulan1lan ayn1 sozciilderin ba~ka bir oyunda da
bir alet olarak goriir. Bir ifadenin anlanu, ayn1 ~ekilde kullandacaglnl dii~iintne
o ifadenin miimkiin k ullaru~lanrun bir sidir. 0, birinci oyunun kurallann1n
toplam1d1r. Bu da anlanu, insan faaliyet ikinci oyunda da aynen ge~erli oldugu-
lerine ve sonunda da ya~am bi-;imleri nu dii~iiniir ve boylelikle de ;Jk1naza
biitiinlerine baglar. Dille ilgili olarak girer. Boyle bir insan kafas1 kan~m1~
resim benzetmesinden alet benzetmesine olan biridir. Kafas1 kan~m1~ olan ki~i,
ge~i~, Wittgenstein'in iki dil gorii~ii ara- benim bir diikkanda ~evreme bak1p,
stndaki en onemli farkbr. Wittgenstein, 'Bu, bir bisiklet; bu, bir televizyon; bu,
bu ikinci dil gorii~iinde, dilin kullarul- bir ek1nek kizarhclSt' dedighne gore,
mastnl aynt zamanda oyun oynamaya kendi i~ime yonelerek ~sol dizimde bir
benzetir. Tiim oyunlar kurallar taraftn- agn, i-;imde bir fincan ~ay i~me, bir de
dan yonetilen faaliyetler, yaptpetmeler bugiiniin Pazar giinii olmas1 istegi var'
olduklanna gore, ama~h bir faaliyet olan dedigim zaman, benzer bir i~ yaphgt-
dil, uzla~Imsal ve degi~ken kurallann mt sarur. Oysa, bunlar tamamiyle farkb
yonettigi ogelerle yuriitiiliir. iki i~lemdir. Kendimize ili~kin betimle-
ikind donemin Wittgemtein'rna gore, melerde yapdan, kendi i~imizde buldu-
felsefe oziinde bir teori degil, fakat bir gumuz ~eyleri sualamak degildir. Bu
faaliyettir. Felsefe yapllan bir ~eydir, konuda a-;tkhga varmanm yolu, Witt-
ama saytp dokiilecek bir ogreti biitiin ii genstein'a gore, dili dogal ~er~evesi i-;in-
degildir. 0 felsefenin geleneksel prob- de ele almak ve insanlann bir ~eyler
lemlerinin kotii bir bit;imde fonniile edil- soyledikleri zaman, i-;inde bulunauklan
mi~ olan anlamstz problemler olduklan- durumlan, bunlann soylenmesine e~lik
ru one surer. Bundan dolayt, felsefi eden davran1~lan hesaba katmakhr.
teoriler olu~tunnaktan vazgec;rnek gere- Wolff, Christian. 16791744 ydlan ara-
kir; ;iinkii bu, kafalan daha da karr~hr stnda ya~am1~ olan Alman rasyonalist
maktan ba~ka bir i~e yaramaz. filozofu. Ozgiin bir dii~iiniir olmayan
Wittgenstein'a gore, filozofa dii~en, Wolff, tLeibniz felsefesinin yllmaz savu-
dilin, -;e~itli kullan1m bi~imleri i-;inde n uculugu ve felsefeye yonelik sistematik
uygulandtgl, farkh, ancak ili~kili dil ya.kla~Imtyla tin kazanmt~hr. Felsefenin
oyunlannda nasll k ullanddtg1nl goster- varolu~u degil de, ozii konu almas1 ge-
mektir. Filozof bunu, insanlann sapttn- rektigini belirten Wolff, felsefedeki liim
Cl benzetmelerle yoldan ~1kmalanna kabul ve sonu~lann Leibniz'in ozde~lik
engel olmak i~in yapar. Wittgenstein'a ve yeter neden ilkelerinden turetilebilir
gore, ki~i felsefe yapmaya ba~lamadan oldug\lnu iddia etmi~tir. 0, hpkl Leib-
once, dilin, kendisini saphrabilme tarz- niz gibi, evrende yeter neden ilkesinin
lannt ve saptlrdtgl yollar1 ara~hrmak ge~erli old ugun u savurun u~ ve bunun,
zorundadll". Onun felsefe yapma bi-;imi evrende her~eyin aklln egemen1 igi al-
i~te bu anlayt~tan -;1kar: Felsefe, dil ko- hnda oldugu anlamtna geldigini dii-
nusundaki yanh~ ve sahte kabullerimi~ ~iinmii~tiir.
zin, diinya iizerine olan dii~iincelerimi Tiimdengelim yontemini dint dogrula-
zi nasll saphrdtgtnln ~ok yonlii bir rm kanttlanmasnu da kapsayacak ~ekil
bic;imde ara~hnlmastdu. Felsefenin go- de geni~leten Wolff, dini de ~eli~mezlik
revi, bir tiir terapidir, tedavidir. Felsefi ilkesine baglanu~ ve vahye dayanan
problemlerle kafas1 kar1~m1~ ya da ~~k dinin akla aykn1 c-lan bilgileri kapsaya
maza girmi~ ki~iye, insanlann kullan- mayacag1n1 one siinnii~tiir. Wolffun
dJklarJ dil-oyununun kurallan anlabla- akla ve inanca, ozgiirliik ve otoriteye
rak yardtmct olunabilir. ay1u derecede deger veren diru ve ahlaki
Wittgenstein'a gore, insan1 yanh~a sii- felsefesi, zaman z.aman Kant'1n da saygt-
riikleyen ~ey, on un sozcuklerin bir stnl kazanmt~hr.
906 yabancllatma

s1na duygusa) ba)amdan mesafe buak


mas1 durumunu, ki~inin ger~ek beniyle
olan i~sel temas1ru yitirdi~ini anlamasl-
IWl sonucu olan kendinden kopma
halini ifade eder.
Yabanc1la~man1n 'gu.;siizliik' ya da 'ik-

y tidarslzhk' boyutu, insanlann toplumsal


~evrelerini etkileyememeleriyle ilgili
duygulann~ kaderlerinin kendi dene-
timleri altlnda olmay1p, d1~ gii~ler, ba~
kalan ya da kurumsal diizenlemeler ta-
raftndan belirlendi~i hislerini ifade
yabanc1la~ma [lng. alienation; Fr. alienation; ederken, 'anlams1zhk', de~erli sayllan
AJ; veraussnung]. 1 Ozgun anlamJ i~inde, hedeflere ula~abilmek i-;in, me~ru ol-
bir ~eyi ya da kimseyi ba~ka bir ~eyden mayan yollara gerek oldugt. duygusu-
ya da kimseden uzakla~bran, ba~ka bir nu, gene) olarak ya~amda, oze) olarak
~eye ya da kimseye yabana hale getiren da belirli bir eylem alan1nda, orne~in ki-
eylem ya da geli~me. ~isel ili~kilerde anlam ya da ama~hhk
Yabanc1la~ma, 2 daha ozel olarak da, bulamama halini ortaya koyar.
psikiyatride, nonnalden sapmaya; 3 ~a~ Yine, yabanc1la~man1n yahtlanmayla
da~ psikoloji ve sosyolojide, . ki~inin ilgili boyutu, insanlann toplumun norm
kendisine1 i~inde ya~ad1~1 topluma, do- ve de~erlerinden uzakla~ml~ ya da
~aya ve ba~ka insanlara ka~1 duydu~u kopmu~ olduklan hissine kapdd1klan,
yabanc1hk hissine i~aret eder. 4 Felsefe- toplumsal ili~kilerde d1~lanm1~hk ya
de, yabanala~ma, ~eylerin, nesnelerin da yalnlZhk duyduklar1 zaman ortaya
bilin~ i.;in yabanc1, uzak ve ilgisiz go- ~1kar. 6te yandan, yabanc1la~man1n
rtinmesi, daha onceden ilgi duyulan 'nonnsuzluk'la ilgili boyuru, kabul gor-
~eylere, dostluk ili~kisi i~nde bulunu- mii~ ve gelenekselle~mi~ davran1~ ka-
lan insanlara kar~1 kay1ts1z kalma, ilgi hplarma uyamama ya da ba~lanama
duymama, hatta b1kkmhk ya da ti.ksinti mayl ifade ederken; yabanc1la~mada,
duyma anlamma gelir. kendinden uzakla~ma, ki~inin psikolo
Yabanclla~ma, kontrol altJna ahnama- jik balwndan odiillendirici olan etkin-
yan i~giidiiler, rutkular ve yerle~ik ah~ likler bulamamasJyla ilgilidir.
kanhklar nedeniyle, insanm kendisine, tPiotinos ve Aziz tAugustinus'a kadar
kendi ger~ek oziine yabancl hale gelme- geri giden yabanclla~ma dii~iincesi, en
si durumunu, insana ozgii ozellikleri, a~1k ifadesini tHegel'de bulur. Yabancl-
insani ili~ki ve eylemleri, insandan ba- la~mayt ontolojik bir olgu olarak de~er
~1ms1z olan ve insan1n ya~am1n1 yone- lendiren Hegere gore, yabancda~ma
ten ~eylerin, cans1z nesnelerin ozellikle- aynl insarun, ozne, yani kendini gerc;ek-
ri, ili~kileri ve eylemlerine donii~tiirme le~tirmeye ~ah~an yarat1c1 insan ve
hareketi ya da siirecini tarumlar. nesne, yani ba~kalan ta.Iaf1ndan etkile-
5 Yabanala~ma daha ozel olarak ve nip yonlendirilen insan olarak i.kiye ay-
bene yabanclla~ma anlam1nda, benin rlh~Jnm son ucu olup, insarun kendi ya-
kendi oziinden uzakla~mas1yla, kendisi- rahlarl (dil, biJim, sanat, v. b. g.,) ona
ne ve eylemlerine nesnel bir bit;imde, yabana nesneler haline geldi~i zaman
sanki bir ustan1n elinden ~1km1~ bir nes- ortaya ~Jkar.
neye bakarcas1na yakla~mas1yla belirle- I Hegel'den ~ok gelmi~ olan maddeci
nen bilin~ haline kar~ll1k gelir. Buna Alman filozofu tFeuerbach ise, yaban-
gore, yabanc1la~ma, ki~inin kendi be Clla~marun kayna~1n1 !fin kurumunda
niyle ya da zihin halleriyle, kendisi ara- bulmu~tur. Tanra'n1n kendi kendisine
yabanctlatma 90'7

yabanc1la~nn1~ insan oldu~unu savur..an daha fazla kendisine ait o1mayan ayr1 ve
Feuerbach'1n gozunde Tann, insantn ba~1ms1z bir gu-; olarak kar~1s1nda
oziiniin m utlakla~t1nlmas1 ve insan1n duran iiriiniinde kendisini tarumad1tJ
kendisinden uzakla~hn1mas1d1r. Yani, zaman ortaya -;akar. Bununla birlikte, ya-
ona gore, insan kendi oziinden, daha banclla~ma, tarihsel olarak yaln1zca ka-
yuksek, hayali ve yabanc1 bir varbk ya- pitalizmde soz konusu olur, zira yaban-
rattl~l, onu kendi i.isti.ine koydu~u ve clla~manln kokeninde, kapitalistlerin
kar~1s1nda kendisini kolele~tirdi~inde, ba~ka1an tarafmdan yarahlrm~ iiriinleri
kendi kendisine yabanala~u. kendilerine almalan olgusu vard1r.
Feuerbach '1n gorii~lerini kabul etmekle Marks, yabancda~manan dort ayn go-
birlikte, insan1n dinr anlamda yabanc- riiniimiinden soz etmi~tir. Bunlardan
la~maslnln, -;e~itli yabanc1la~ma tiirle- birincisi, i~-;inin, iiretti~i ~ey ba~kalar1
rinden, insan1n kendi kendisine yaban- taraf1ndan almd1~1 ve onun iiriiniiniin
Cl1a~ma ~ekillerinden yaln1zca biri kaderi iizerinde hi-;bir kontrolii ya da
oldu~unu savunan tMarks'a gore, insan, etkisi kalmad1~1 i-;in, eme~inin iiriinii-
kendi faaliyetinin iiriinii olan ~eylerden, ne yabanclla~masldlr. lkinci olarak,
bir kole, gu~iiz ve ba_t1mh bir varbk i~-;i, Marks'a gore, iiretim eylemine ya-
olarak ili~ki kurdu~u, ayn, ba~uns1z ve banc1la~1r. ~iinkii kapitalist ekonomi-
gu-;lu bir nesneler dunyas1 meydana ge- de, -;ah~ma ger-;ek ve ozsel hi-;bir tat-
tirmek suretiyle, kendi kendisine -;e~itli min sa~lamayan ve kendi i-;inde bir
~ekillerde yabanc1la~lr. Bu yabanclla~ ama-; olmaktan -;lkan yabanc1 bir faali-
ma tiirlerini ozellikle kapitalist topluma yet haline gelir. Emek sahlan bir ~ey ya
ili~kin ele~tirisinde on plana -;lkartan da meta haline gelmi~ olup, onun i~-;i
Marks'a gore, modem kapitalist toplum i-;in ta~1d1~1 tek de~er, sahlabilirli~idir.
teknolojiye yalruzca iiretim a95mdan 0-;uncii ola rak, i~-;i do~as1na, oziine ya
de~er vermek1e kalmaz, fakat teknoloji da tiirsel varh~1na yabanola~tr, zira
taraf1ndan iiretilen nesnelere, insan var- yabanclla~man1n ilk iki yonii, onun
hklanna gosterilmesi gereken sayg~y1 iiretici faaliyetini insani niteliklerden
gostererek, tapar. Boyle bir toplumda, in- yoksun b1rak1r. Ve insan, Marks'a gore,
sanlar birbirlerini ger~ bir de~eri olma- nihayet, kapitalizm insan ili~kilerini
yan ara-;lar olarak goriirlerken, makineler pazar ili~kilerine donii~ti.irdii~ii ve do-
-;ok ytiksek bir de~er kazan1p, insanlarm laytslyla, insanlar, insani nitelikleriyle
taph~l ama-;lar olup ~r. Boyle bir top- de~il de, pazardaki yer ya da statiileriy-
lum insanlan birbir1erine yakla~bnnak le de~er1endirildikleri i-;in, ba~ka in-
yerine, her birini di~erlerinden yahtlan- sanlara da yabanclla~1r.
ml~ ku-;uk adaaklar haline getirir. l$te II Yabanc1la~ma dii~iincesinde, soz
boyle bir toplum yabanclla~m1~ bir top- konusu Marksist dii~iince gelene~i d1-
lum, bOyle bir toplumWl bireyleri de ya- ~mda, tDurkheim, tWeber ve tSimmel
banclla~ml~ insanlard1r. taraflndan temsil edilen sosyolojik dii-
Ba~ka bir deyi~le, insan1n oziiniin i~ ya ~iince gelene~i de -;ok etkili olmu~tur.
da -;ah~mada, ba~ka insanlarla birlikte, Bu gelene~e gore, modern insan, ~imdi-
ve insanlara kendilerinin d1~utdaki diin- ye kadar hi-; olmadl~l ol-;ude yahtlan-
yayl de~i~tirme olana~1 veren yarahc1 ml~, kendisine ve toplumuna yabancl-
etkinlikte ger-;ekl~ti~ini one siiren la~ml~ durumdadu. Eski ve geleneksel
Marks'a gore, iiretim siireci bir nesnele~ de~erlerle ba~1n1 koparan modem
tinne siireci olup, insan bu sure-; i~de insan, yeni rasyonel ve ~iirokratik dii-
yarattcah~uu cisimle~tinnekle birlikte, zende, hi-;bir ~eye guvenmez, her~ey
yarahos1ndan ayn ~eyler olarak d uran kar~1s1nda inan-;stz olmu~tur. Ome~in
maddi nesneler meydana getirir. Yaban- Weber'e gore, toplumsa1 diizendeki
cda~ma, i~te bu noktada, insan, art1k trasyonalizasyon ve fonnalizasyon e~i-
906 yabancdatmanln nedenleri

limi kar~1s1nda, ld~isel ili~kiler azahr 2 Teknolojik faktorleri on plana ~lkar


ken, ki~isel olmayan biirokrasinin giicii tan yakJa~1ma gore ise, yabanclla~ma
ve onemi artar. run kayna~1nda, modem diinyada tek
III Yabanclla~ma dii~iincesi i~inde noloji ruhunun ak1l almaz yiikseli~i
u..-iincii bir gelenek ise, yabanclla~mayl, vard1r. Bu anlay1~a gore, insan ya~am
bir insan1n ba~ka insanlara oldu~u bi~imini makineye uydurdu~u, makine-
kadar, kendisine, kendi benine ayk1n le~meye ba~lad1~1 i~in, yabanclla~u.
dii~mesi di ye tanunlay1p, bireyin ger- <Jte yandan, 3 toplumsal nedenlerin
~k benindcn, oziinden, daha derindeki onemini vurgulayan toplumsal yakla~l
ki~iden ayn dii~mesinin ise, onun ba~ ma gore, yabanc1la~manln kayna~1nda,
kalaruun isteklerine gore eylemesi, ra lnodernite oncesi geleneksel toplum bi
hatuu bozmamak istemesi, toplumsal ~iminin ortadan kalkarak, onun yerini
kurumlann bask1s1ndan kurtulamama biiyUk ol~ekli ve kitlesel eyleme dayah
s1, sorumluluktan ka~mas1, da~andan laik toplumun almas1 olgusu vardlT.
yonlendirilmesi ~eklinde tezahiir etti~i Yine, 4 felsefi-varolu~~u o~retilerin ya
ni soyleyen varolu~~u gelenektir. Kier bancda~mn1n kayna~1n1 insan1n diin
kegaard, Heidegger, tCamus ve Sartre yada bir yabanc1 olarak varolu~unun
gibi dii~iiniirlerin yer ald1~1 bu gelenek sonlu ve yahtlanm1~ do~as1nda buldu-
ic;inde, nesnel bilgi kar~1s1nda oznel ha- ~u yerde, 5 psikolojik yakla~1m yaban
kikatin Onemini vurgulayan Kierkega- c1la~marun kokiinii Oedipus komplek-
ard'a gore, yabancda~man1n temel siyle, uygar toplumdaki engellenme
problemi, anlams1zhk ve umutsuzlu- olgusunda arar.
~un hiikiim siirdii~ bir diinyada, insa yads1ma felsefesi (tng. philosophie of nega-
n1n kendi benine anlam yiikleyebilmesi, tion; Fr. philosoplzie de lJJ n~gation]. <Jzel-
kendi cjziine ili~kin olarak uygun bir likle S. tKierkegaard, F. tNietzsche, T.
kavray1~a ula~abilmesi problemidir. t Adorno ve H. tMarcuse gibi dii~iiniir
Yabancda~may1 a~tna ancak ve ancak lerin felsefelerinde omeklenen, ve once,
inanc1n Sl~rayl~lyla, Tanrya yonelmek akll on plana ~Lkanp, duygularla tutku-
suretiyle miimkiin olabilir. Buna kar- lan baskl alhnda tutma, insan1 akhn ko-
~In, tSartre ve Camus gibi ateist varo- lesi yapma tavrma ve s1~ bir akllc1h~a,
lu~~ularda ise, yabanc1la~ma, anlam- sonra da boyle bir aklleth~In belirledi~i
dan ve ama~tan yoksun bir diinyada toplum modeli ve de~erlerine kar~1 ~~
soz konusu olan do~al bir durum olup, kl~la belirlenen felsefe anlay1~1na veri-
varolu~un sa~mah~1n1n bir sonucudur. len ad.
Yabanc1la~may1 a~mak da, ya~am1n Bu tiir bir felsefe anlaya~anan savunu-
anlams1zh~ i~tenlikle kabul edip, ki- culu~unu yapan Adorno ve Marcuse,
~inin ozgiir ve etkin se~imlerle kendini oncelikle toplumu ve insaru ele~tirel bir
yeniden yarabnas1yla soz konusu olur. analize t:lbi tutar. Onlara gore, modem
yabanclla~man1n nedenleri [ing. causes of insan, rasyonel bir toplum i~inde, akhn
alienation; Fr. CQUS5 de l'alienation]. insa- baslasma ya~amakta olan bir insandu.
nln kendi oziine, i~inde ya~adl~l diinya- SOz konusu modem evrede, ~insarun in-
ya, iiyesi oldu~u topluma yabanclla~ sana hiikmebnesi' evresinden, 'aklm
masuun nedenleri ya da kaynaklan b~ herkese hiikmetmesi' e\'resine ge~ilmi~..
ayr1 ba~hk albnda toplc.nabilir. Bunlar tir. Akbn egemenli~ini ya~ayan modem
dan 1 ekonomik etkenleri on pl:lna ~Lkar ~a~da, insana ait bir ~ey olarak akll, in..
tan ekonomik yakla~mta gore, yabanc- sanla toplumun iistl.ine ~Lkarak, bu i.kisi-
la~manan kayna~tnda, insarun insana ni de her bak1mdan belirlemeye ba~la
yabanc1la~mas1 sonucunu do~uran miil- ma~ ve insan1n yarahc1 boyutunu,
kiyet ili~kileri ve iiretim ara~laruun ozel duygulann1 ve tutkulann1 korelbne du-
miilkiyeti vardu. rum una gelmi~tir. 1rtSaJU bOyle bir ak.t.l-
yananlam 909

c1 baskl alhnda., hi;bir za1nan bzgiir ola- bHinen unh.i paradoks. 'Yalan soyluyo-
1nayacag1 i;in, onun duygu ve tutkulan- ruln' diyen ki~inin sozl.i ya da tiilncesi-
nl baskJ alhnda tutan ve korelten boyle nin, ki~inin soyledigi ~eyin yanh~ ol-
bir ya~am tarzan1 kokiinden yads1mak tnasl duru1nunda dogru, buna kar~an
gerekir. soy ledigi ~eyin dogru olmas1 d uru-
Yahudilik [ing. Judaism; Fr. Judaisure]. lnunda ise yanh~ olmasayla belirlenen
Musevilik. lsrail halkan1n dini dii~iince, paradoks.
inan~ ve kurumlanrun tiimii; israilogul- yahtlamacahk [ing. isolationis~n; Fr. isolati-
lannln ttarihi i;erisinde olu~mu~ olan onnisme]. Sanat eserinin kiiltiirel ve tarih.-
dini gelenek. sel baglamtndan soyutlanarak anla~ll
Irk temeline dayah bir din anlaya~l)')a masa, yorumlanmasa gerektigini savunan
se;kinle~en Yahudi inanca, iinlii Muse- gorii~. Bir sanat eserine deger bi;mek
vi teolog ibni Meymun tarafandan oni1~ i;in, sanat eserine bak1naktan, onu dinJe-
ba~hk alll41da toplanm1~hr: 1 Tann mekten ya da okumaktan ba~ka hi;bir
diinyan1n yarahcasa olup, 2 bir ve tektir. ~eye gerek duymadag1maza, sanat eseri-
3 Tanra ruhtur ve 4 oliimsiizdiir; 5 sa- nin d1~1na ;akarak tarihsel olgulara, sa-
dece Tann'ya dua edilmeJidir 6 israil nat;Inan biyografisine ba~vurmaya
peygamberlerinin biiti..in sozleri ger;ek gerek olmadag1 gibi, bunun sanat eseri-
olup, 7 Musa, peygamberlerin en biiyii- nin ger;ek degerini gozden ka;ard1gana
gudiir. 8 Yahudilerin benimsedigi yasa, savunan sanat gorii~ii.
Musa'ya Tann tarafandan vahyedilmi~ ingiliz sanat ele~tirmeni Clive Bell ta-
tir. 9 Onu degi~tirmeye kims~nin giicii rahndan savunulan bu gorii~, bir sanat
yetmez. 10 lnsanlann biitiin eylemlerini eserini deger)endirmek, onun ger;ek
goren Tanra, 11 emirlerini yerine geti- dogasana kavrayabilmek ve ona bir
renleri odiillendirir. 12 Peygamberlerin deger bi;ebilmek i;in, diinyaya iH~kin
miijde)edigi Mesih'i gonderecek olan bilgimizden hi;bir ~eye gerek ohnadagl-
Tann, 13 oliileri diriltecektir. ru, yalruzca resim sanah soz konusu ol-
Diinyaya Tanranan liitfunun bir eseri dugunda, ii; boyutlu mekanla tan1~1k
olarak goren, insanJagm Tann'nan yarat- olmaya gerek duyuldugunu one surer.
hgl Adem ile Havvadan gelen biiyiik yananlam [lng. connotation; Fr. connotation;
bir aile olduguna inanan Yahudilikte, in~ AI. konnotation] Bir sozciik ya da kavra-
sana Tann taraftndan se;me giicii, iride man mevcut anlam unsur1anna veya dii-
ozgiirlugu verilmi~tir. Ruhun oliimsiiz zanlalnana, kullanun sarasanda ekJenen
oldugunu, ebedi saadetin tannsal yet- ikinci) anlamlar biitiinii ya da kiimesi.
kinligi goniil goziiyle gormekten mey- Yananlam, sozciik ya da kavraman ilk
dana geldigini beyan eden Yahudiligin v~ diiz anlamma sabitler ya da dondu-
kutsalliteratiirii, yalnazca Hristiyanlaran rurken, kendisini imgelere, oznel izle-
Eski Ahit dedikJeri kasma tekabiil eden nim ve a!galamalara bagh duygusa) ve
lbrani kitap)anndan meydana gelir. ;o~kusal anlamlarJa, ;agra~1msal un-
Bunlar, Tevrat (Torah), Peygamberler surlar yoluyla biteviye zenginle~tirir.
(Nebiint) ve Ketubiindir. Bununla birlik Bireysel oldugu kadar sosyal, tarihsel,
te, Tevrat sadece dini bir eser, ahlaki kiil tiirel ozellik)ere ihtiva eden yanan-
ogutler derlemesi olmaylp I Maslr ege- laln, diizanlaman yans1z ve tekdiize ol-
menli~inden kurtularak yeni dogan bir dugu yerde, okuyu iizerinde beUi bir
halk i;in gerekli olan yasa ve kura) top- tepkiye yol a;ma amac1 glider, onu belli
lam! olmak d urum undadar. imgesel bolgelerde gezinti yapmaya
yalanc1 paradoksu [lng. paradox of liar; Fr. sevkeder. Nitekim, yananlam1n egemen
paradoxe du menteur]. Megarah paradok- oldugu soylem tarz1 daha ziyade edebi
su ya da Eubulides paradoksu olarak da soylemdir.
910 yanalabilirciHk

yantla bilircilik [ing. follibilisnr; Fr. faillibi- yanllsamadan hareket eden kantt [ing.
lisnre]. Ara~tannay1, belli bir guc;lugun argunrent front illusion; Fr. argument d' il-
belirledigi bir zihin halinden kurtulup, lusion]. Ku~kucular tarafmdan geli~tiri
soru ya da guc;luge uygun yan1h bulma len ve algmm, normal d urumlarda bile,
ve boylelikle rahatlama a1nac1yla ger- d1~ dunyay1 bize, oldugu gibi ve tutarh
~ekle~tirilen bir faaliyet olarak tanunla- olarak yanslttaguun soylenemeyecegini;
yan, A1nerikan filozofu Peirce'1n geli~ bir d1~ gerc;eklik varsa, bunun deneyim~
tirdigi gorti~. sel bilgisinin olamayacag1ru dile getiren
Soz konusu ara~hrma faaliyetinde, kanlt. AlgunlZln kirni durumlarda, or-
amac;, hareket nokta$1 ve uygun ~aba d1- negin alg1 yarulmalannda, sann ve
~1nda hic;bir ~ey garanti degildir, zira d ti~lerde yandd1g1n1; bu d urumlarda
l.iretilen hipotez ya da k uramda bir de- alguun yarulgah oldugunu anlayamaya-
gi~iklige gitmeyi gerektirecek yeni veri- caglmlzl; dol a y1s1 y la, algun1Z1n, biz far-
ler her an ortaya c;lkabilir. Bundan dola- ketmesek, bilincine varmasak bile, her
yl, yan1labilirlik, ara~tumay1 belirleyen an i~in, hatta surekli olarak yarulabilece-
en onemli ozellik olmahdn. gini dile getiren ve bundan, gi.ivenilir
yanllmazhk (Fr. info;llibility; tng infaillibi- bir algtdan soz edilemeyecegi, tek bir
litc]. Aldanmas1, yanh~a du~mesi mum- alg1n1n bile dogrulugWlun kesin olarak
kun olmayan ki~inin; hatadan old ugu bilinemeyecegi sonucunu 9-karsayan
ku~kucu akllyurutme.
kadar gunahtan da uzak olmas1 duru-
mu; bir edimin yanh~a ac;1k olmamas1 yandsama mantag1 [ing. logic of illusion;
Fr. logique d'illusiorl]. Alman filozofu
hali. Bahda daha ziyade dini liderler,
hn1nanuel tKanf1n, diyalektige, dene-
din kuruculan, krallar, papa ve rahip
yimselinalzemenin yoklugunda her iki
benzeri ki~iler ic;in gec;erli olan yanll-
tarah da e~giitjle savun ulan antinomi-
mazhk, Dogu dinlerinde daha ziyade
lerle sonuc;lanan akdyi.iriitme tarz1na
inanc1n sarsllmazhg1ru ifade eder. verdigi ad.
yan1lsama [Os. vehim, vehmu lwvas; ing. il- yan1ltmacllar. c;in felselesinde, Mohizm
lusion; Fr. iUusion; AJ. illusion, l~'uschung]. ak1m1run kurucusu olan Mo Tse'nin alii-
Ah~llmad1k, normal olmayan psikolo-
munden hemen sonra ortaya c;1kan ve
jik, fiziki ya da fizyolojik ko~ullann so- aralannda Hui Si ve Kung Sun Lung
nucu olarak, duyu verilerinin yanh~ yo- gibi manhkc;1larm yer ald1g1 du~unur
rumlanmaslna bagh olan yandhc algt; ler obegine verilen ad.
nesneyi oldugundan ba~ka ti.irlu algda- c;eH~ik onennelerin bile dogru old ugu-
ma, gerc;ege uymayan goruni.i~u ger- nu gfistennek ic;in c;e~itli manhk oyunla-
c;ekmi~ gibi yorumlama ve bu yarulgl- nna ba~vuran, tarta~abihnek amacyla
run farkmda olmama hili. Yarulsama, ortaya a~1r1 ve ~a~uhc1 goru~ler atan,
duyusal bile~nlerin, duyu verilerinin yanlltac1 ve t;eli~ik gorii~ler geli~tiren
hic;bir ~ekilde soz konusu olmad1g1 san- Yarultmacllar, zaman ve yer, hareket ve
ndan ay1rd edilmelidir. sukunet, toz ve nitelik gibi kavramlarla
yandsamacahk [Os. hayaliyye; lng. illusio- oynama~lar ve gerc;ekligin bilgisinin ola
nisnl; Fr. illusionnisme].Mekan ve zaman naks1z old ugunu if ade etmeye c;ah~
ic;inde varolan d1~ dunyan1n bir yanll- ml~lardlr.
samadan ba~ka hic;bir ~ey olmad1g1n1, yanh~ [tngfalse; Fr. faux; Al. falsch]. 1
varolan her~eyin aldat1c1 bir gorunu~ Dogru olmayan, gonderimde ya da ahf-
ten ibaret bulundugunu, varolu~un en ta bulundugu olgu var olmayan. Ger-
kuc;uk bir gerc;ekligi ve degeri o1mad1- c;eklige uymayan, d1~ dunyada kar~1h
g1n1 savunan gorii~; bizim yanLlsamalar- g1 bulunmayan. 2 Bir kurala ya da
la dolu bir gorunu~ler aleminde ya~adl ilkeye uymayan. 3 Daha onceki bilgiler-
gtmlZl one suren goru~, dini ogreti. le tutarhhk ili~kisi ic;inde bulunmayan,
d1~ dtinyadaki otgulan gen;ekte oldu- Buna gore, bir hipotezin yararhh~tyJa
~u ~ekJiyle betimlemeyen yarg1 ya da ilgili s1nama, onun yanh~lanabilme de
onenne it;in kullan1lan s1fat. recesinden meydana gelir. Bir hipotez,
yanh~lamacd1k [ing. fals~ficationism; Fr. onu yanh~layacak antinktin bir gozle1n
fals~ficationnisme). Onlii 1ngiliz bilim filo- soz konusu degilse e~er, bilim it;in ya-
zofu Karl Raimund Popper'1n, manhkt;l rarh bir hipotez de~ildir, hatta gert;ekte
pozitivizmin yaygan bililn gorii~iine ve bilimsel bir hipotez bi]e degildir. 'Saf su
onun dogrula1 na ilkesine kar~1 geli~tir 100 derecede kaynar' hipotezini yanh~
mi~ oldu~u altematif yontem ve bilim layacak t;ok say1da test yap1na olana~1
anlay1~1. varken, 'Yann ya~m ur y a ya~acak, y a
Yayg1n bili1n gorii~iintin yanh~ oldu- da ya~1nayacak' onermesini test etlne
~nu savunan Popper'e gore, biiim iankan1m1z yoktur. c;unkti bu sonuncu-
adamlan i~e gozle1n yaparak degil de, su, tanun gere~i do~ru alan bir onerme-
bir teoriyle ba~lar. Bililnsel teoriler ve dir ve onun e1npirik gozlemle hit;bir il-
doga yasalan, m utlak ve degi~mez do~ gisi yoktur. 0, bundan dolay1, bililnsel
rular olmay1p, do~al diinyan1n t;e~itli bir hipotez de~ildir.
yonlerini konu alan bir analiz faaliyetiy- Yanh~lamaahga gore, bir onerme,
le ilgili spekiilatif giri~imJerdir. Bunlar, yanh~lanabildi~i olt;iide, bililn it;in ya
daha onceki teorileri dtizeltmek, i yile~ rarh bir hipoteztir. Hipotez ya da oner-
tirmek ve geli~tirmek it;in tasarlaruru~ melerin belirsiz ve m u~lak bir bi~irnde
alan tahminlerden ba~ka hit;bir ~ey de- ifade edilmeleri, onlann nas1l yanh~la
~ildirler. Bu tah1ninler, bir kez olu~tu nabileceklerini gormeyi ve onlardan
rulduktan sorua, deneysel s1namaya hangi sonut;lann t;1khg1n1 anlamay1
tabi tutulur. gtit;le~tirir. Yanh~lamac1hgan bakt~ at;I-
Bu s1naman1n, yanh~lamac1 bilim go Slndan, iyi ve at;Lk se~ik terimlerle ifade
rii~iine gore, t;ok ozel bir amac1 vardu. edilmi~ alan, cesur bir bilimsel iddia, ya
Soz konusu s1na1na, yap1lan taluninin kolayhkla ~tiriitiilebilmeli ya da yanh~
dogru oldugunu kanltlamak it;in degil lanmaya kar~1 koymahdu. Boyle bir
de, daha t;ok tahminin yanh~ old ugun u onenne, her iki durumda da bilimin
gostermek i~n yap1hr. BWla gore, bilim, ilerleme ve geli~1nesine katk1da bulu-
teorilerin dogru olduklanru gostermek nur. Birinci durumda, onun yanh~lan
suretiyle degil de, teorilerini yanl1~la- masl, yerine yeni hipotezlerin getirilme-
1naya t;ah~arak geli~ir. Yanh~ oldu~u si sonucunu do~urur ki, yeni hipotez
gosterilen bir teori ya bir k1y1ya b1rak1- yanh~lanmas1 daha zor alan bir hipotez
hr ya da en az1ndan degi~tirilir. Bilim, olacakbr. Buna kar~1n, ikinci altematif
oyleyse, denelne-yaJulma, ya da daha te, yani hipotezin yanh~lanmaya kar~l
dogru bir deyi~le, tahrnin ve t;iirlitme koyd ugu orta ya t;lkarsa, o tat min edici
yoluyla ilerler. Bundan dolay1, hit;bir bir teori dtizeyine yiikselir.
teori m utlak olarak dogru degildir: Bi- Yanh~lamac1 bak1~ at;1s1na gore, bilim-
limsel s1nama ve testier, teorileri yanh~ sel olduklar1 dii~iiniilen baz1 hipotezle
lamayl ba~abilirlerse eger, teoriler goz- rin, daha slkl bir bit;imde incelendikJeri
den get;irilebilir ve degi~tirilebilir. Bu zaman, test edilemez olduklar1 anla~l
anla}'l~, Popper'a gore, bilim tarihinden hr. Yani, onlan yanh~layacak miimkiin
t;lkanlacak ornek ve geli~melere de deneyler yoktur. Yanh~lamac1hg1n bu
uygun dii~mektedir. ttir test edilemeyen hipotezlerden uzak
Popper, yanh~lamacr bilim gorii~i.iniin durma nedeni, bu hipotezlerin bililnsel
bize, yararh bilirnsel hipotezlerle, bilime geli~meyi engellemesidir. Popper'a
uygun dii~meyen, bilimle dogrudan il- gore, soz konusu hjpotezleri ~iiriitme
gisi olmayan hipotezler aras1nda bir olanagmuz yoksa, yerlerine daha iyi bir
ayu1m yapma olanag1 verdigini sayler. hipotez ya da teori koyma imkaJumlz
912 yanhtlanabilirlik ilkesi

da olamaz. Bu ise, bilimsel geli~me sii- hk oldugu Popper, Viyana <;evresinin


recinin en onemli ozelligi olan tahmin bilimi diger disiplin ya da etkinliklerden
ve ~iiriitme, deneme ve yarulma siireci- ay1rmaya doniik ilgisini payla~tr ve
nin ortadan kalkmast anla1n1na gelir. hpka <;evre dii~iiniirleri gibi, bilirnsel
Bilim, yanh~lamaohga gore, yanh~lar yontemin savunuculugunu yapar. Bu-
yoluyla ilerler, yanh~lanan ve yerlerine nunla birlikte, o <;evre dii~iiniirlerinden
daha iyileri ge;irilen teoriler aracahg1yla bilirnselligi anlamhhga e~itlememek ba-
geli~ir. kmundan farkhhk gosterir. Zira Pop-
Devrim niteligi ta~tyan bilimsel teori- per'a gore, bilim/bilim olmayan dikoto..
ler, Popper'a gore, cesur ve yaratlca im- misinin sag bolmesinin kapsam1 i~inde
gelemlerin dogru tahminlerinden ba~ka yer alan metafizik, din ve efsane benzeri
hit;bir ~ey degildir. Bilim gorii~iiniin bi- soylem bic;imleri, dogrulanabilirlik ilkep
limdeki yaratlcthgt bu ~ekilde daha te- siyle yetinildiginde, anlamh ve hatta
anelli bir bic;hnde vurguladtgtnl one dogru olabilir.
sliren Popper'in bu yanh~lamaahk yo- Klasik tetnpirizmi ve dogrulanabilirlik
rumuna, hipotezleri yanh~laman1n ilkesini i~te bu nedenle reddeden Pop
onemi iizerinde dururken, ba~anh bi- per, yanh~lanabilirlik ilkesini benimse-
lilnse) ondeyilerin, bilimsel bir teorinin mi~tir. ilkeye gore, yanh~lanabilir olan
kabul edili p edilmeyecegi konusundaki bir hipotez, onu riitebilecek olan bir
etkilerinin onemini goz ardt ettigi ge- test ya da s1namaya tabi tutulabilen hi-
rek~esiyle itiraz edilmi~tir. Ondeyilerin potezdir. Bu baglamda, bilimsel bir teo-
dogru oldugu ortaya 9-karsa, bu kuram rinin aytna ol~iitii, ba~ka hi~bir ~ey
i~in pozitif bir destek saglar. Oysa yan-
degil, fakat hipotezlerinin test edilebilir-
h~lamaahk, bilimin bu boyutunu hesa-
ligidir. DolayJStyla, bilimselligin ol~iitii,
ba katmaz, ba~anh bilimsel ondeyilerin anlamhltk degil, test edilebilirliktir. Kar-
biliansel geli~me siirecinde oynadtgt ~ttbk da, oyleyse, bilim ile sazde biJim
onemli rolii hesaba katmaz. arasanda olmahdtr.
yanh,lanabilirlik ilkesi {ing. principle of yans1hmcahk [tng. projectionism; Fr. pro-
fals~fjability; Fr. principe ~ falsifiabiliti].
jectionnisrne] 1 Ontolojide, iinlii lngiliz
<;agda~ bilim felsefecisi Karl Raimund
dii~iiniirii David Hume'dan hareketle,
Popper'tn, klasik bilim anlayt~anan ya da
ozelliklerin dt~ diinyadaki dayanaklan
tmanhk~a pozitivizmin dogrulanabilir-
ya da ta~aytolan olduklarma inanalan
lik ilkesine kar~1/ altematif olarak one
nesnelerde varolmadaklanru, fakat sa-
siirdugu ilke.
like genel olarak ifade edildiginde, dece oznenin veya oznel hallerin yansl-
tiimel onennelerin, bilimsel genelleme ya bmlan olduklanna one siiren gorii~.
da teorilerin, hi~bir zaman kesin sonu~lu 2 Epistemolojide, duyumlann bilin~ten
olarak dogrulanamayacaglnl, fakat tek bagamstz bir bi~imde, dt~ diinyadaki
bir ayktn ornek ya da veriyle yanh~la nitelikler olarak varoldukJaruu savu-
nabilecegini one surer. nkenin dogrula- nan, bilincin oznel i~erigini dt~ diinya-
nabilirlik ilkesi kar~astndaki en onemli ya yansttan ogreti. 3 Ahlik felsefesinde,
iistiinlugii, onun manttk~ pozitivizmin durumlara, ki~ilere ve eylemlere izafe
~anlamhhk' ol~iitiinii a~mastndan, ciddi edilen ahlakt ozelliklerin, onlann bizati-
bir test edilebilirlik olc;Utii saglamasan- hi kendilerinde varolan ozellikler o1ma-
dan ve Poppera gt>re, yetersiz kalan yap, sadece deger bi~en ozne tarafandan
bilim/ bilim olmayan dikotomisi yerine onlara yiiklendiklerini savunan ogreti.
bilim/ sozde bilim aynuntru ge~irmesin yapay anlamlthk [tng. non-natural rtlea-
den meydana gelir. ning). lnsan varhklarma ozgii ileti~imi
Kendisiyle tViyana <;evresi dii~iiniirle ayard eden, insanJar taraftndan kullaru-
ri arastndaki kar~tthgtn mutlak, hakiki lan dile ozgii olan, dil i~in ge~erli olan
bir kar~athktan ziyade, resmi bir kar~at- anlamhhk.
yapibozum 913

yapl [ing. structure; Fr. structure; AI. struk- nndan yola ~tkarak, metnin yazaruun
tur]. 1 Genel olarak, par~alan ve unsur- kurdugu kavramsal ay1nmlann ba~art
lan arasanda yasaya uygunluk, diizgiin SlZb~aru gostennek ve a.;tklamak geli~U
ba~lanhlar ve kar~dakb ili~kiler bulu- rilmi~ olan bir yontemdir. Buna gore, ya ..
nan biitiin; veya bir biihinii meydana ptbozum, uzerlerinde ~ok aynntah olarak
getiren ~e~itli par~a ya da boliimlerin ve iyice dii~iiniihnii~ olan geleneksel
birbirleriyle olan ili~kilerinin ve biitiin kar~athklan tersyiiz etJnekten ve bunun
i~inde yerine getirdikleri fonksiyon]ann yanm.da, soz konusu kar~atlar aras1nda
sonucu olan diizen. bulunan adt konulma~, gozle goriile-
2 Felsefede, o~eleri birbirlerine kar~t meyen kavramlann oynada~1 oyuna i~a
hkh olarak ba~amb olan ve ba~antalara ret etinekten meydana gelir.
birtak1m yasalara uyan diizenli ve ozerk Ba~ka bir deyi~le, metinde hi~bir ~eyin
biittin. 3 Sosyolojide, topJumsal yapa an- rasgele olmadt~Jru one siiren, metnin
laiJWlda, toplumsal kurumlann kar~a birli~i ve statik uyumundan ziyade, -;e-
hkh ili~kilerinden meydana gelen bii- li~kileri, tutarsazhklan ve gizledigi ~ey
tiinliik; toplumsal ili~kilerin istikrar ler iizerinde odakla~an yapabozum, kav-
sergileyen biitiinsel diizeni. 4 Psikoloji- ramsal ya da teorik a-;tdan gizH tutulan
de, bir bireyin mizac1n1 veya hangi tipten yapdann, sakh ayncahklann iizerindeki
oldu~unu belirlemeyi miimkiin kllan fiz- esrar perdesini aralaytp, onu tiimden
yolojik ve psikolojik ozellikler toplarru. 5 a~ma ~abasa verir. Bu ba~lamda, yapabo-
Antropolojide, kendisinin -;ok -;~itli un- zucu okuma, ~ok ~~itli metinlerde, fel-
surlarana birl~tiren ili~kiler biiti.inii ola .. sefi, edebi, hukuki ve teolojik eserlerde
rak, empirik ger-;eklikten hareketle ge- kullarulan anahtar kavramlann, ger-;ekte
li~tirilen a-;tklayaca soyut model. 6 bir ~ekilde varsaydaklan kar~1t kavram-
Dilbilimde, disiplinin en temel kavramt lan bastirdtklanna ve gizlediklerini gos-
olarak, dilsel unsur ya da birimlerin termeyi amac;lar. Bunlar, yaz.ann kendi-
meydana getirdi~i e~zamanh i~ ba~1nh sinin, veya eserin ait oldu~u kiilti.iriin
lardan ve birimleri.n fonksiyonlanndan tercihlerini yansttan im tiyazh kavramlar-
kaynaklanan ozerk biitiin. dn. Orne~in, akll, a~k1n ve eril kavram-
yapabozum [ing. deconstruction; Fr. de- lan, metin ya da soylem d1~ma itilmi~,
construction]. Fransaz postyapasalct dii .. bastanlmt~, dt~lanma~ ve gizlenmi~
~ iiniirii Jacques tDerrida tarahndan, olsa da, her haliikirda varsaytlan tutku,
felsefe ve edebiyat ok umalannda k ulla- deneyimsel ve di~il kar~at kavramlanna
ndmak iizere onerilmi~ olan ~ozi.imle ba~larur.
me yontemi, metinsel analiz ~ekli ya da Yaptbozum i~te, soz konusu kavram
tarzt. c;iftlerinden birindlerin imtiyaz1ru orta-
Yapabozutn, her~eyden once, metnin dan kaldanr ve onceH~ini yakarken, kav-
tutarb bir biirun oldu~u, onun ~e~itli ramlar arasmda e~itlik sa~lamaya ya da
unsurlaruun metnin anlam1n1 biitiinle- bu kez ikinciled imtiyazh k1Jmaya kal-
yecek ve drestekleyecek ~ekilde ahenk ka~ar. Bu yaptldaganda ise, Derridaya
il;inde birbirlerine eklemlendi~i kabulle.. gore, ozde~liklerden ayrdaklara, birlik-
riyle ve metindeki muhtemel uyumsuz- lerden par~alara, ontolojiden dilfelsefe-
luklarm yazann ki~isel yetersizli~ine sine, epistemolojiden soz sanahna
izafe edilmesi gerektiAi inanayla belir- do~ru bir alga kaya~1 soz konusu olur.
lenen modernist metin ve ele~tiri anla- Zaten yapabozumla da, hakikatin dagw-
ya~Jna kar~1 -;akar. T1pk1 okur gibi met- hhp sa~dmasa, birli~in par-;alanna a y-
nin de hi-;bir ~ekilde statik olmad1~1n1 nlmasa, dikkatli ve basiretli tartl~malar
savunan yapabozum, bir metin i-;inde yerine sonu~uz tarh~malara ge~ilmesi,
ge-;en kavramlann, metnjn biiti.inlugu- ciddiyet ve rasyonalite yerine, ~enligin
n ii bozan tutars1z ve ikirdkli kullarumla- ve histerinin konulmasa ama~lanar. An-
914 yapam

lam1n hi~bir ~ekilde statikle~tirile:lne rak yaptsalahga. benimseyen disiplin


yecegi, degi~mez kahnamayacag1 gorii- i~in yaprsalcr (structuralist) nitelemesi
~iine dayanan yaptbozum yontemi, son kullan1hr. Bu ~.er~eve i~inde, psikoloji-
~oziimlemede yorumlamay1 temele de, fonksiyonel psikolojiye z1t olan ve
alan bir yontem olmak durumundadar. zihin hfillerini bile~ensel duyum, imge
yapam [tng. construction; Fr. construction; ve duygulara aytrarak analiz eden yak-
AI. konstruktion]. Zihjnsel sentez yoluy- la~lml psikolojinin yontemi olarak be-
la meydana getirilen, kavrama ~ok ben- nimseyen psikoloji anlayt~tna yaprsalc1
zeyen, fakat d1~ diinyada bir dayanaga psikoloji adt verilmektedir. Bun a kar~1n,
olabilmekle birlikte, tam ve deneyimsel temel yapdan iiretim tarzlan olarak yo-
olarak gozlemlenebilir bir ~eye kar~dtk rumlayan, ve anlam iiretimini yoneten
gelmemek bakJm1ndan kavramdan fark- kurallann yerine iiretim ili~ldlerini
hhk gosteren, mantlksal ya da entellek- ikame eden Marksist anlayt~a yaprsalcJ
tiiel yaratam. Marksizm denmektedir.
~agda~ 1ngiliz filozoflan Bertrand Rus- yapasalc1hk [ing. structuralism; Fr. struc-
sell ve John Wisdom, i~te bu ~er~eve turalisme; AI. structuralisrnus). 1 Genel
i9nde, varolu~lan ya da varhk tarzlan olarak, yap1run dinamik karakterini or-
bizim i9n ku~kulu ya da problematik taya koyan, felsefi ve toplumsal prob-
olan ~eyleri ifade etmek i~in mantrksal lemleri sergiler goriindiikleri genel yapa
yaprm deyimini kullanma~lard1r. Buna ya da modeller aracllagtyla a~1klamaya
gore, manhksal yapama omek olarak, ~ah~an yakla~1m. Canh varhgan ba-
sokaktaki vatanda~, ortalama insan ve- glmSIZ ve miistakil par~alardan olu~an
rilebilir. Buradan da anla~dacagt iizere, bir yap1 meydana getiren biitiin oldu-
mantlksal yapun, varolmayabilen, va- gunu belirterek, sosyal bilimlerde ara~
rolsa bile, dogrudan ve araciSlZ bir bi- tlrma ve a~1klamalann bu yap1y1 temele
~imde algllayamadtglmlZ nesneler i9n ahp, yap1sal bir yontemle ger~ekle~tiril
kullantlmaktadu. mesi gerektigini savunan gorii~.
Ote yandan, varolu~u gozlemlenen 2 Sistemin ogelerden iistiln ve onlara
olgu ve verilerden ~akarsanan bir ~eye egemen oldu~ fikrini benjmseyen ve
empirik yaprm ad1 verilirken, varoldugu ogeler arastndaki ili~kilerden sistemin
varsaydan, fakat varolu~unu karutlaya- yapisini ~1karmaya ~ah~an felsefi ak1m.
cak kesin, saglam deliller, d~neyler bu- Bu ~er~eve i~inde, Aristoteles~i form
lunmayan bir ~ey, ya da bir mekaniz- kavram1n1 ~agr1~t1ran y-aptsalcthk, a)
meya hipotetik yap1m adt verilir. Buna dilbilimde, dilin en iyi ~ekilde, morfo-
gore, genler bu ti.ir hipotetik yap1ma bir loji ve fonoloji bak1m1ndan indirgene-
omek olarak veril~bilir. mez olan yap1sal birimler aracthgtyla
yapasal [ing. structural; Fr. structural; AI. a~tklanabilecegini savunan gorii~ii, b)
strukturelle). 1 Gene) olarak, bir ~eyin toplumsal bilimler alanmda ise, goz-
yapas1 ya da kurulu~uyla ilgili olan; 2 lemlenen fenomenlerin soz konusu fe-
yap1 niteligi arzeden, yapt olma ozelligi nomenlerin gerisinde yatan yaptlarla
ta~ayan; 3 yap1y1 konu alan, yapdan at;1klanabilecegini savunan yakla~amt
inceleyen ~ey ya da disiplin i~in kulla- ve olgulan orgiitlii bir biitiine gore ta-
ndan s1fat. ntmlamaya ve bu biittinii de birtakun
Bu baglamda, dili bir yap1 olarak ele modellere gore a~tklamaya ~ah~an egi-
alan, artzamanh yakla~1m yerine, ~za limi gosterir.
manh yakla~tma agtrhk veren ~ok ~e Felsefi bir alwn olarak yaptsalcthgtn,
~itli dilbilim akunlan yaprsal dilbilim i~te bu temel iizerinde, 1960'h ydlarda,
ba~hg1 altlnda toplarur. Ote yandan, t)zellilde Fransa'da, isvi~reli ara~tlrma
yap1dan ziyade, yaptsalc1hga deggin a Ferdinand de tSaussure'iin yap1sal
olan, bir yakla~1m veya baka~ tarz1 ola- dilbilim yonteminden yola ~Ikan, Ro-
yaptsalcthk 915

tand Barthes, louis Althusser, Michei uzeHikle masai, soy!ence ya da rittielle-


Foucault, Jacques Lacan ve Claude Levi- ri yoneten kar~athklar ilzerinde ._ah~an
Strauss taraf1ndan temsil edilmi~ olan Levi-Strauss, tni t ya da soylencelerin,
bir dil~ilnce hareketi oldu~unu soyleye- insan varolu~unun, bir ile ._ok, ebedilik
biliriz. Buna gore, soz konusu dti~ilnilr ile ge..icilik, silreklilik ile de~i~me ara-
ler, Saussure'iin, olduk._a soyut olan dil- sandaki ._ab~ma benzeri ._eli~kilerini,
bilimsel yapdar modelinden yola ~lktp, empirik, olgusal tecrilbenin dilzensizli-
dilin yuzeydeki olaylannm gerisindeki ~ini sistematik yapdann dilzenine do-
gizli sistemleri ara~tarmaya ge..en bir nil~ti.innek suretiyle ._ozilp, ortadan kal-
gostergeler bilimi geli~tirmi~lerdir. Psi- dumaya .. ah~ti~Jnl one silrm il~tur.
kanalizin bilin._dl~lnl a._1klama mode- Ba~ka bir deyi~le, gundelik olgu d ilzle-
liyle, Marksizmin toplumsal yapllan bea minde ._ozillemeyen, kurgunun yaptsal
lirleme modelini benimseyen Franstz d ilzleminde ._ozillmektedir.
yapasalalann1n ._ogu, Saussure, tFreud Yap1salcdt~1n temel iddialan ya da
ve tMarks'an, varolu~._u dti~ilncenin daha ziyade manbksal son u._ veya i._e-
ozerk ve ozgiir insan dogmaslna ..ok te rimleri dort ana ba~hk altanda ~oyle sa
melli bir bi~mde meydan okuyan yeni ralanabilir: I Her~eyden once, Ferdi-
bir entellektilel ii._lil meydana getirdi~ini nand de Saussure'iin yapasal dilbilimini
one silnnil~tilr. Buradan da anla~daca~1 model, ve bir dilin, seslerin birl~imini
ilzere, yaptsalahk, humanizme karl anlamlar ilretecek ~ekilde yoneten bir
tavu alan bir akJmdu. Ba~ka bir deyi~le, dizi kural aracahg-1yla tarumlanabilece~i
yaplsalalar' sorumlulu~u ozgilr insana fikrini temel alan yapasalcdak, sosyal
barakan, insarun kendisini nasal yaparsa, ger..~kli~in ak1~ ve de~i~im halindeki
oyle oldu~nu soyleyen Sartre'm tam tezahilr ya da goriinil~lerinin gerisinde
tersine, insarun, bilin ..li iradesinin ote- yatan temel yapllan ke~fedebilece~imi
sinde ya da bireysel kontrolilniln da~m zi soylerken, yapanan unsurlanrun sabit
da kalan yapdar tarafmdan nasd yapdda kalda~uu, bu sa bit unsurlar arasandaki
ya da olu~turulduysa oyle oldugunu one de~i~ken ili~kilerin farkh dillere, dii-
silrerler. Ome~in, yapasalcdara gore, dili ~ilnce sistemlerine ve topl urn tiirlerine
kullanarun insan oldu~unu soylemekten yol a._h~ml ima eder.
..ok, dilin insan1 kullandl~liU soyle1nek II A yn1 ba~lamda, yapsalabk, bize nor-
gerekir. mal kab, istikrarh, sa~lam ya da do~al
Yapasalcah~an ilk onemli temsilcilerin- gorunenin~ ger..ekte temeldeld yap1dan
den olan Barthes, i~te bu ._er..eve i._inde, ba~layan ilretim silrecinin nihai sonucu
yazann niyetini ya da ya pltln verdi~i oldu~nu ortaya koyar. III Yapasalahk
mesa ja de~il de, anlamm dile getirili~ bip yine, sa~duyunw1 bildik birey gorii~iinii
._imini ve yap1t1n olu~turdu~u sistemi ._ok temelli bir don il~ilme u~rabr: Yap-
one ._,karan bir anlat1 analizi ortaya koy- salcluda birey sosyal ger..ekli~in faili
mu~tur. Barthes'm popiller medya ktil- veya ~ekillendiricisi olarak de~il, fakat
tilrundeki gostergelere ili~kin onemli ili~kilerin edilgen bir Uriinil olarak goru-
analizini, yap1salahkta, Foucault'nw1, Ba- 1iir. Ba~ka bir deyi~le, yapasalct.hk onto-
tlrun ak1l ve delilik, dnsellik, hastahk ve lojik bak1mdan imtiyazh olan oznenin
su._ kavramJaruun gerisinde yatan kabul- yerine ademi merkezile~mi~ bir ben an-
leri sorgulayan ._ah~masa; Lacan'tn, ar- layl~l ge~rir ve bireyleri soylemlerin ve
zunun konu~ma ve dildeki bilin._d1~1 soylemJer arasandaki ili~kilerini uriin ii
yapdar1n1 gozler one silren ara~bnnasa olarak ka vramsalla~tmr.
ve levi-Strauss'un kiiltiirel ve tarihsel IV Yapasalcahk, nihayet tarih konsepsi-
ilerlemenin cilalanrun gerisindeki za- yonumuzda onemli bir de~i~ime yol
manda~a bir mitolojik mantak olarak i~ a._m1~ ve bir toplum bi..irninden ba~ka
leyen gizli bir 'yaban dii~iince'yi a._a~a bir toplum bi ..irnine goturen evrimsel
._akaran ara~tarmalan tamamlama~tar. bir geli~me anlaya~andan radikal de~i~-
916 yap1sal fonksiyonalizm

!neler!n belirlediti stirekli olmayan bir Buradan da anla~llacat1 uzere, yap1saJ


sure~ olarak tarih konsepsiyonuna ge- fonksiyonalizmde, 1 toplum birbirleriyle
~i~le sonu~lantnl~hr. ili~ki i~inde bulunan par~alardan mey-
Yalntzca Fransa'yla suurh kahnay1p, dana gelmi~ bir sistem olarak du~unu
daha sonraki ylllarda, edebiyat, dilbilim, lur. 2 Dotalbkla dinanUk bir denge duru-
tarih, siyaset ve sosyal bilimler alarunda, mu i~inde olan toplu1ndaki hareketlilik
ba~ka ulkelerde de etki yapan yaplsalo- ya da faaliyetlerin ttimu genel denge du-
bk, 19701i yillardan ba~layarak, postya- rumuna katk1da bulunur. 3 Oyle ki, ya-
ptsalclhk adh du~unce ak1m1nln mu- plsal fonksiyonaHzme gore, bu d uzenli
halefetiyle kar~1la~m1~hr. Buna gore, eylem ya da faaliyetlerden hi~ degilse
postyap1salaht1n en onemli du~unuru bir k1sm1 toplumun bekas1 i~in vazge91-
olan Jacques Derrida, yap1salcllann yii-- mez bir durumdad1r.
zeydeki anlamlann gerisindeki gizli bi- yap rna diller [lng. artificial languages; Fr.
lin~dl~l yapllan gozler onune serme gi- lartgues artificielles]. Formel, fonnelle~ti
ri~imlerine ve bu arada, yuzeysel olanla rilnu~, sembolik ya da ideal diller; bilim
derinde olan, olayla yap1, d1~sal olanla filozofu ya da nanllk~l tarahndan ozel
asli ve i~sel olan, bilin~liyle bilin~iz bir ama~la, teorik ama~larla k urulm u~
olan arastnda yap1salcJlar tarahndan ku- olan diller.
rulan kar~1thklara, onlann meta.fiziksel Yapma bir dilin kurulu~ nedeni, bilim
ikiciligin yeni bir ~ekli old utu gerek~e filozofu ya da manhk.;1n1n soz konusu
siyle, ~iddetle kar~1 ~Lkm1~nr. Yaplsala- ozel teorik aJnaCUla ek olarak, tarihsel
lann, bir gostergeler bilimi aray1~1ndan ya da dotal dillerin, her ne kadar bildi-
vazge~en ve yap1 yerine yap1bozumu on ri~meyi satlamak i9n son derece ince
plAna ~kartan Derrida, bir yandan dilin ve karma~1k kurallar geli~tirmi~ olsa-
zamansal bir sure~ olduaunu, dilin son lar da, soz dizimi kurallarlnlnln ve soz-
derece oynak bir konu olup, onun hi~bir cuklerinin ~ok anlamll olmalanndan
otesinin mutlak ve deti~mez bir bi.;im- dolay1, bildiri~me i~ini tam bir guven-
de tanlmlanamayacatLN, dilde her ~ey likle yurutme giicunden yoksun olmala-
ya da otenin ba~ka her~eyin izini sure- rldlr. Bundan dolay1, manttk~llar sen-
bilecetini savunurken, diter yandan da
taksl ve semantiti tek anlamh ve belirli
dilin ba~ka bir ~eye indirgenemez a~1r1-
olan dil sistemleri kurmaya yonelmi~
hklann1, .;oklu bir anlam oyunu olarak
lerdir. Buna gore, soz konusu yapay dil-
gorup onemsemi~tir.
yapasal fonksiyonalizm [lng. structural ler ya da dil sistemleri, bildiri~mede
functionalism; Fr. fonctionnalisme structu- kullanJlmak am aa yla de til de, daha
~ok ideal ya da kuramsal bir dilin nasal
ral). Toplumsal yapllann, politik sis-
temlerin analizinde kullantlan genel bir obnas1 gerektitini gostererek, tarihsel
teorik yakla~1m tarz1. . dillerin, ozellikle de bilim dilinin for-
Ozde toplumsal sistemler diye kavram- melle~tirilmesine kllavuzluk etmek
salla~taran ve toplumsal yapllar1n ozel- amac1yla kurulurlar. Sozlukleri s1n1rh,
liklerinin bu sistemlerin bekastna olan sentaks ve semantikleri tek anlamh ve
katktlar1yla a~klayan teorik yakla~lm belirli, dahas1 her tur pragmatik ve duy-
lan tan1mlayan bir teori olarak yap1sal gusal etkiden anruru~ olan bu yapma
fonksiyonalizm, bir sosyal sistcmin va- dillere formelle~mi~ diller de denir.
rolu~unu surdurmek, ayakta kalabil- Yapma diller, i~te bu ~er~eve i~inde, yo-
mek i~in yerine getinnek durumunda rumlanma~ formel sistemler olarak ta-
oldugu gorevleri veya i~levleri te~his rumlarur. Fonnel ya da lojistik bir sis tern,
etmekten ve daha sonra da hangi kurum yap1s1, sistemin vokabuleriyle sentaksn
ya da yapllarm bu ihtiya~lan ka~llama veren kurallar tarafmdan belirlenen sem-
ya yetili gorundugunu ara~brmaktan bolik bir sistemdir. Bu fonnel siste1n, ayn1
meydana gelir. zamanda yorumlanan, yani belirli seman-
yararc1hk 917

tik kurallann vokabuleri olu~turan ogele- Yararcthga yoneltilen en onemli ele~ti


re yuklenmek durumunda olan anlamlan ri, yararcthgm temelinde bulunan yarar
belirledigi bir sistem olmak durumunda- ilkesi ya da 'en yuksek saytda insanm
dtr. Dahas1, yapma dillere kar~Wk. gelen en yuksek ml;ltlulugu' ilkesinin belirsiz-
fonnel sistemlerin bir de manbg1 olmah- ligi ve muglakhg1 ile ilgilidir. Bu bag-
du. lamda, ilkenin ~ogunluk i~in en yuksek
yararcthk [Os. mezlu!bi menfaat, Jaydacrl1k; yaran saglayabilse bile, azmhk i~in ~ok
!ng. utilitarianism; Fr. 11tilitarisme; AI. uti- kotu sonu~lar dogurabilecegine i~aret
litarisrnus ]. 1 Genel iktisadf bir ogreti, bir edilmi~tir. Hekimler, bu deneylerin ge-
siyaset felsefesi ve toplumteorisi olarak lecekte milyonlarca .;ocugun ya~amm1
iyinin mutluluk ya da hazza ve dolayt- kurtaracagl konusunda guvence verse-
styla da dogruya e~it oldugu goru~u. ler bile, hp bilimi yuz ~ocugu kobay
Belli bir nufus veya tek bir birey soz ko- olarak kullamp, bu ~ocuklar uzerinde
nusu oldugunda, act kar~1smda hazz1 tehlikeli birtak1m deneyler ger~ekl~tir
ya da genel olarak mutlulugu arthran me hakkma sahip olabilir mi? Yine, en
politika, tercih, karar ya da eylemin iyi yuksek say1da insamn en yuksek mut-
ve dolaytstyla dogru oldugunu one lulugunu ama~lama, ele~tiriye gore,
suren goru~. ahlakta bir 'maliyet-fayda analizi' ya_k-
2 Kokleri ahlaki iyiyi faydayla ozde~ la~lmlru dogurur ki, bu analiz de bir
le~tiren tngiliz filozofu David tHume'a toplumdaki bireylerin toplumsal dege-
kadar geri gitmekle birlikte, esas onseki- rini belirlemeyi i~erdigi i~in, son derece
zinci yuzytlm il<inci yansmdan itibaren tehlikeli btr yakla~1mdu.
Jeremy tBentham ve John Stuart tMill Yararcdrgm ~u ya da bu ol~iide farkh-
tarahndan geli~tirilmi~ ahlak ogretisi. hk gosteren turleri ~oyle s1ralanabilir: 3
Bu baglamda yararc:Wk. ger~ekte ilk~ag Ahlakr oznenin, eyler:nden etkilenen her-
thazcthgmm, bireye doniik ilginin top- kes i~in en yuksek hazzr, fayday1, iyilik
lumsal bir ilgiyle tamamlanm1~ oldugu, ve refah1 saglayacak eylemi ger~ekle~
modem versiyonudur. Buna gore, ya-
tirmek durumunda oldugunu soyleyen
rarcthk, bir eylemin yarar ilkesine uy-
eylem yararolrg1. 4 Tek tek herkesin ilgili
dugu, yani ilk planda eylemden etkile-
tum insanlara en yuksek fayda}'l sagla-
nen herkese, son ~ozumlemede de en
yacak kural ve kurallan temele alarak
yuksek say1da in.samn en yuksek dere-
eylemesi gerekti~ ileri suren kural ya-
cede mutluluguna katkl yapttg1 siirece,
rarcrlrgr. 5 Ahlakr oznenin, eyleme kal-
ahlaki bakundan dogru, eylemi ger~ek
kl~mazdan once, salt eylemin yarataca-
le~tiren oznenin de iyi oldugunu one
surer. Bir eylemin ahlakf degerinin gl sonu~lan hesaplamak yerine, dogru
urettigi haz ya da yarar, olu~umuna tavrrlar, ah~kanhklar, ilke ve yonelimler
geli~tirmesin.in, onu ahlaki bakrmdan
katklda bulundugu refah ile ol~iilmesi
gerektigini one suren yararcrhk, eyleme dogt-u eylemeye daha muktedir hale
yol a~an niyetten ziyade, ahlakr eyle- getirdigini iddia eden dolaylr yararcrlrk.
min urettigi sonu~la ilgili bir ogreti ol- Aym zamanda tavrr yararcrlrtr olarak
dugu i~in, aym zamanda sonu~~u veya bilinen bu goru~, ilk planda eylemin
teleolojik bir ahlak goru~udur. Yarar il- sonu~lanm hesaba katmad1g1, eylemin
kesine uyan, hazzm varhg1 ve acmm sonu~lan ikincil ve dolayh olarak giin-
yokluguyla belirlenen deger standardl- deme geldigi i~in, dolayh yararcthk
m hayata ge.;iren bir eylemin ahlakr ba- diye ge~er.
klmdan dogru bir eylem oldugunu sa- 6 Bir eylemin ahlakr bak1mdan dogru-
vunan yararc1hk, mutluluktan hazz1 ve lugunun sadece ve sadece i\rettigi
acmm yoklugunu anlay1p, hazzm biri- hazza, dogu~una engel oldugu aoya
cik iyi, ac1runsa tek ger~ek kot\i oldugu- bagh oldugunu savunan hazer yararc:drk.
nu one siirer. Oncelikle tBentham tarafmdan benim-
918 yarar ilkesi

senen bu tiir bir yararedtk, o her kadar bir eyleme yalruz ve yaln1zea mutlulu-
ahlaki iyiyi salt hazla ozde~le~tinneyip, gu, yani hazz1 arthnp artt1rmamas1na
iyinin kapsam1 i<;ine mutlulu~u, refah1, bakllarak, i yi ya da kotu denilebileee~i
faydayt, v. b. g., dahil etse de, rum bun- ni anlatmak istemi~tir. Bentham ilkenin
Ian e~anlamh ve son -;ozumlemede de, kan1tlanamayaca~uu, yaln1zea herkesin
hazza indirgenebilir terimler olarak gtir ger-;ekte hazz1 arzulad1g1 ~eklindeki
dugu i~in, hazo yararetbk olarak tanun- yads1namaz ve evrensel empirik gozle-
lanrr. Ayn1 goru~ John Stuart +Mill tara- me dayandl~lnln soylenebileee~ini be-
hndan da benimsenmi~tir. Bununla lirtmi~tir. Ona gore, yarar ilkesinin ge-
birlikte, Mill'in hazel yarare1hg1, Bent- -;erliligi kan1tlanamasa bile, ba~ka ve
ham 'in yarare1h~1ndan, hazz1n nieeli daha yuksek ahlAk teorileri yarar ilkesi
ginden ziyade, niteli~ini temele almas1 ne indirgenebilir ya da onlann yarar il-
bak1m1ndan farkhltk gosterir. kesine tibi oldu~u gosterilebilir. Bu ise,
7 Yararah~1 korumakla birlikte, ahlaki dolayh bir kan1tlamadan ba~ka hi-;bir
bakundan degerli olan, ahlaki ilginin ~ey de~ldir. Bentham bu ba~lamda, tir
ba~at konusu olan tek ~eyin hazz1 ola- negin, yasaya itaat etme yukumlulu~ii
bildi~ince artbrmak oldugu fikrine ~id- nu a~klayan bir teori olarak toplum
detle kar~1 -;1kan, soz konusu haz amae1 sozle~mesi kuram1n1 ele alm1~t1r. On a
yerine, estetik deneyimi, dostluk ili~ki gore, yasaya boyun e~me, itaat etme yii-
lerini, a~k1, v. b. g. ge-;iren ideal yararcJ~ kumlulu~u, toplum sozle~mesi kurami-
l1k. Haze olmayan bu tur bir yarare1hkf run kendisinde bile, soz konusu teori
iinlii ingiliz du~unuru G. E. tMoore ta- ger-;ekte en yuksek say1da insan1n en
raflndan savunulmu~tur. 8 AhlAki eyle- yuksek mutlulu~unun, yasaya boyun
min bizatihi kendisinin asli, ahlAki de- e~di~imiz takdirde sa~lanabileee~ini
~erini en yuksek diizeye -;lkannan1nf soyledi~i i~in, yarar ilkesine indirgene-
buna kar~1 bunyesinde banndud1~1 de- bilir.
~ersizligi en aza indirgemenin tinemini yaraha evrim {Os. mubdi tekJmul; lng. ~
vurgulayan olumlu/ olumsuz yararczhk. 9 tive roolution; Fr. evolution CTiatrice]. Evri-
Nihayet, bir eylemin ahlaki do~rulutu me lnanmakla birlikte, bu evrimin Dar-
nun iiretti~i sonu~lara ba~h oldu~unu win'in evrim anlay1~1 gibi, mekanik bir
tine surmek balwrundan yarara olmak- do~al aytklanma kuram1na dayanmay1p,
la birlikte, yararah~an1 Tanr11un buy- yaraba oldu~unu savunan Henri Berg-
ru~una dayanan ahliki odev kavranuy- son'Wl evrim anlay1~ana verilen ad.
la tamamlayan teolojik yararcrlrk. Darwin'in yeryiizunde ve tarih boyun-
yarar ilkesi (ing. principle of utility; Fr. ca ortaya -;1knu~ -;ok ~e~it li turleri, bas it
principe de l'utilit~]. Yararcd1gtn kurucu- organizmalann, insanla doruk noktasi-
su J. tBentham tarahndan ifade edilmi~ na ula~an daha karma~tk ve yuksek or-
olan, 'tiim insan varhklann1n hazz1 is- ganizmalarla nasd tamamland1~uun he-
teyip, actdan ka~1ndd<lan' ve 'her insan sabanl veremeyen keyfi bir adaptasyon
varh~1n1n kendi hazztnl arad1~t'. ilke- modeliyle a-;1klamaya kalkl~h~lnl tine
siyle, ki~inin en yuksek saytda insana, suren tBergson, Darwinin soz konusu
en yuksek mutlulu~u sa~layacak ~ekil mekanik modeli yerine, teleolojik bir
de davranmas1 gerekti~ini dile getiren evrim anlay1~1 ge-;irmi~ ve butun bir
ilkeye verilen ad. evrim surecine yaydmJ~ olan yarabo
Do~ada haz ve ao gibi iki temel gudin hamle ya da ya~am ablururun varh~m
egemenli~inden soz eden Bentham 'tiirn dan soz etmi~tir. Bergson' a gore, ya~am
insanlann hazz1 arzulad1gr' psikolojik ve evrim en iyi bir bi~mde bir yaratJo
olgusundanf bizim haZZl aramanuz ve hamle yoluyla ac;aldanabilir. YaratJo
hazz1n p~inden gibnemiz gerekti~i hamle, tum canl1 varhklardaki ba~hca
yargtsana ge~~ ve yarar ilkesiyle de, i~el O~edir. 0 yaratlel geli~mesinde bo-
yaratma 919

~.runa yeni hi!'ler, yeni cinsler 1neydana kompleks ve tatminkar bir duzen ya da
getirir. Yaraha hamle, buna gore yarat- sentez arayr~ryla, varhga getirme yete-
madan yaratmaya bir sr~ramadrr. negi.
Bergson, canhlara surekli olarak sr~ra- yarahmcrhk [ing. creationism; Fr. creatio-
mah bir hareket veren bu ya~am ahh- nisme]. Dini lemelleri olan bir ogreti ola-
mmm i~ gu~ kaynagmm Tann oldugu- rak, canh turlerin, ortak bir ala ya da
nu sayler. Tann'run kendisi evrendeki kiikten evrim ge~irmi~ olmayrp, ayn
bu yarahcr geli~meyle i~ten bir baglan- kiiklere sahip oldugunu savunan anla-
h i~indedir. Bundan dolayr, Tanr1 SOil yr~; turlerin, iizellikle de insan turunun
bulmu~ bir ~ey degildir, bitip tuken- varolu~u ve ya~amuun, en yuksek de-
mez bir ya~amdrr. 0, sonsuz eylem, recede yetkin bir varhgm, ozel yarahcr
durmayan ozgurluktur. Bergson, tum etkinliginin sonucu oldugunu one suren
canh varhklann birbirleriyle baglanh goru~. Evrimcilige kar~rt bir goru~ ola-
i~inde olduklanru, hepsinin ayru verim- rak, hayvanlann ve bi.lkilerin, belirli ve
li ahhmm egemenligi altmda oldugunu degi~mez tiirler ve cinsler halinde, bir-
sayler. Bergson'a gore, ya~am varolan denbire ve ayn ayn yarahldrgmr kabul
her~eyin, kendisinin par~alan degil de, eden yaratJmcrhk, evrenin ve evrendeki
gorunumleri oldugu surekli ve biilun- ya~am bi~imlerinin dogauslu bir gu~ ta-
memi~ bir sure~tir. Her~ey, bu yarahcr rafmdan varhga gelirilmi~ oldugunu
hamle taraflndan harekete ge~irilir ve One sUrer.
bu yaratrcr hamle Ierne! ger~kliktir. Tann'nm bulun evreni ve evrendeki
yarahh~ [Os. tekvin; lng. creation; Fr. her lur varhgr yoktan var ettigini, varo-
creation; AI. schOpfung, schaffen]. 1 Bir lan her~eyi duzenleyip yonettigini, dun-
~eyin, iinceden beri varolan ~eylerden yada olup bilen her~eyi denetirni albn-
varhga getirilmesi. Platon'da oldugu da bulundurdugunu savunan metafizik
gibi, evrenin rasyonel, duzenleyici ilk il- ogreti olarak yaratuncrhk, buna gore,
kesinin, ezeli -ebedi olan maddeye, yet- her~eyin, yalmzca Tann'nm, dogaustii
kin ilkiirneklere bakarak bi~im vermesi bir varhgm karan, plam ve yaralma faa-
dummu. 2 Tann'run evreni yoklan var liyetinin eseri oldugunu savunurken,
edi~i. evrenin ve evrendeki her,;eyin, madde-
Bu baglamda, yarahlmr~ olan ~eye ise nin Tann larahndan yoktan var edildi-
yaradrh~ adr verilmekledir. Yaradrh~, gini, Tann'run insan ruhunu dogu~
aym zamanda bir kimsenin dogu~tan anmda ayn olarak yarathgmr one surer.
getirdigi fiziki, ama daha ziyade tinsel yaratma [Ing. create; Fr. crt!er ]. Bir ~eyi
iizellikler butununu ifade eder. daha once varolan bir ~eyden varhga
yarahcrhk [lng. creativity; Fr. crt!ntiviM]. getirrne veya yoklan yoktan var etme.
Ki~ilerde, bazen de ki~ilerden meyda- Ya yoktan, ya da iinceden beri varolan
na gelen iibeklerde rastlad rgrmrz, iiz- ogeleri ya da ezel! olan maddeyi ozgun
gunluguyle, uygunluk, ge~erlilik ve ya- bir bi~imde var etme eylerni.
rarhgryla se~kinle~en, yeni bir ~eyi; Yaratma eylemini, yaratmaya elveri~li
~eyleri yeni bir bi~inde gorme larzrrun, olma durumunu larumlamak i~in ise ya-
baglant!lar kurup, risk almanm, ~eli~ki raiicr srfah kullamhr. Nitekim, panleisl
ve kar~rthklan a~ma ve senteze kavu~ Alman du~unurii Baruch tSpinoza fe-
lurmamn, lam~rk olunmayanda daha nomenlerin, yani ~ok ~e~itli iizellik ve
iinceden laru~rk olunan yol ya da mo- tezahurlerin nedeni olan dojf.>yr yarahcr
dcller bulmarun bir sonucu olarak; man- doja olarak lammlarru~hr. 6te yandan,
hksal du~uncenin dr~mda melaforik ya ~e~itli temel bile~enlerin, bir butun
da analojik du~unme gucuyle, gelenek- it;inde bir araya getirildigi, birbirleriyle
sel ya da suadan olan kar~1 9i<J~Ia, ye- uyumlu kduup duzenlendigi zaman,
lersiz bir basitligi reddederek, daha sonu~ta ortaya t;~kan sentez, kendisini
920 yargr

meydana getiren oge ya da bile~enle ltinmesi ve hem de bu i~lemin ifade


rin, ayn ve bag1ms1z olarak degerlendi- edildigi onerm.enin akttielle~mesini sag-
rildiklerinde sahip olduldan nitelikle layan entellekttiel faaliyet olarak tanun-
rinden ttir bak1mmdan farkh olan ozel laml~hr. Yargmm bilin~le olan baguu
nitelik ya da karakteristiklere sahip ol- daha belirgin bir bi~imde vurgulayan
dugu takdirde, ona yaratrcr sentez ad1 tHusserl de, bilincin dikkatini bir varh-
verilir. ga, nesnel olan bir ~eye yonelttigi her
Yine, se.;jd alg1 teorisine ka~1t olarak, seferinde, yargmm soz konusu oldugu-
duyu verilerinin alg1 eylemi taraf1ndan nu one stirmti~ttir.
yaratlld1klarm1 ya da olu~turulduklan Yargdar, yarg1run ortaya kondugu
ru, algllara zihin tarafmdan neden olun- alan ya da baglamlar ve olgu I deger ay-
dugunu ve algdarm, yalmzca zihin onla- nml temele ahnd1gmda iki ba~hk alhn-
ra sahip oldugu stirece, varolduklanm da sm1flanabilirler. Buna gore, I bilim-
dile getiren alg1 anlay1~1 yaratra algr teo- lerde tiretilen, bilimlerin smnlan i~inde
risi diye tammlamr. Descartes, Leibniz, ortaya konan yargllara bilimsel yargrlar
ve Russell gibi dti~tintirler tarafmdan sa- ad1 verilir. Bilimsel yargllar dogal y a da
vunulmu~ olan bu alg1 anlay1~1na gore, sosyal olgular tizerine olan olgusal yar-
alg1 eylemi tarahndan yaratdan duyu ve- grlar ve ide ili~kileriyle ilgili olanfonnel
rileri, yalruzca akttiel alg1 k~ullan altm- yargrlar olarak ikiye aynl.arlar. Billmsel
da ve s1rasmda varolabilir. yargdann en onemli ozellikleri dogru
yarg1 [Os. hukum; lng. judgement; Fr. juge- ya da yanh~ olabilmeleri, nesnellik ve
ment; AI. urteil]. 1 Zihnin belli bir i~erigi evrensellik ozelligi sergilemeleridir.
bir ~ey hakkmda olumlama ya da inkAr Soz konusu bilimsel ya da olgusal yar-
etme edimi. Buna gore, bir yargmm ge- gllarm kar~1smda, II iyi ve kotti, gUnah
leneksel olarak bir ytiklemi, bir s1fat ya ve sevap, gtizel ve ~rkin gibi degerlerle
da ozelligi bir ozne hakkmda tasdik ya ilgili olan deger yargrlarr bulunur. Deger
da inkar ettigi, olumlad1~ veya olum- yargdan kendi i~nde, dini yargrlar, ahlaki
suzlad1g1 soylenir. Bununla birlikte, gii- yargrlar ve estetik begeni yargdtm olarak
ntimtizde, bu, iki terirn ve ytiklemleme ti~ aynbrlar. Bunlardan dinf yargdar,
bagmhs1yla s1mrlanmay1p, bir bagmb- bir dine mensup olan insanlann ortaya
mn belirli terimh~r arasmda olumlanma- koyduklan eylemleri, akttiel olay ve
Siru ya da inkAnru ifade eder. ~yleri dini kavram ve kategorilere gore
2 Bir ttimcenin ya da onermenin dog- yarg.layan htiktirnlerdir.
ruluk veya yanh~hgm1 belirleme i~le Buna kar~m, insanlann eylemlerini
mi. 3 Bu ttir bir entellekttiel faaliyetin ahh!ki degerler ~ganda degerlendiren
eseri olan ~ey. 4 Dogru, iyi ve saglam htiktimlere, iyilik ve kottiltik degerle-
kararlar verebilme yetisi. riyle ilgili olan yargdara ahlUi yargdar
Yargt farkh filozoflar tarafmdan a~ag1 ad1 verilir. Nihayet, ki~ideki begeni
yukan soz kor1:usu ayru anlam i~inde ta- duygusunun eseri olan, estetik degere
mmlanml~hr. Omegin, tAristoteles yar- sahip bir nesne kar~1smdaki begeniyi
g1y1 ytiklem konumundaki terim ile ifade eden, gtizellik ve ~irkinlik gibi de
ozne konumundaki terirn arasmda ger- gerlerle ilgili yargdar estetik yargllar
~ekl~en bir bagmtt olarak tanunlar; diye suuflamrlar.
olumlama ya da olumsuzlamay1 i~ren Ote yandan, yargdar alan ol~utune
bu bagmh 'kopul.a'yla saglarur. Descar- gore degil, fakat kiplik a~1smdan veya
tes'ta ise yarg1, gozlemlenen verilerden mantlksal bakundan sm1flandmld1kla-
hareketle, bu veriler arasmda bagmhlar nnda, bu kez apodeiktik, asertorik ve
kuran bir dti~tirune i~lemidir. problematik yargllar olarak ti~e aynhr-
Yargdan suuflayan tKant'tan sonra lar. Bunlardan apodeiktik yarg1 zorun-
Hegel, yarg.y1 hem kavranun bir ilk bo- lulugu, asertorik yarg1 olam, problema-
yarga gi.iciiniin ele~tirisi 921

tik }'arg1 da olabilirli~! ifade eder. sentetik a posteriori ve sentetik a priori


Yargalar, nihayet epistemolojik a4Jadan, yargt tiirleri ~akar. Bunlardan analitik a
duyu-deneyine dayarup dayanmamala- posteriori yargalar, a4jakhr ki, olanaksaz
nna, deneyden ba~amsaz olup olmama- olan yargalardar. Analitik " priori yarga-
lanna ve yeni bilgi verip vermemelerine larla sentetik a posteriori yargtlar a4Jasm-
gore samflamrlar. Bu 4Jer4Jeve i9-nde, 1 dan bir gii4jliik soz konusu olmamakla
yargalar her~eyden once a priori ve a birlikte, Kant'm arada~a yargt tiirti, sen-
posteriori y<argalar olarak ikiye aynhrlar. tetik a priori yargalardar. Kant'a gore, bu
Bunlardan a) a priori yargalar, do~ruluk tiir bir yarga sentetik oldu~u i4jin bize
lan tecriibeden ba~unsaz olarak bilinebi- yeni bilgi veren ve a priori oldu~u i4jin
len yargalardar. Buna kar~m, b) a posteri- de, aym zamanda tiimel ve zorunlu
ori yargalar, do~ruluklarma yalmzca olan bir yargadar. Kant'a gore, gelenek-
deneyim yoluyla karar verilebilen yargt- sel metafizi~in iddialan bu yargalara da-
lardar. Ote yandan, a priori yargdara, sa- yamr, ki empiristlerin kabul etmeyi red-
dece tecriibeden ba~tmsiZ olan kavram- dettiklari yargllar da bunlardar. Kant'm
lan i4jerdikleri takdirde, saf a priori felsefesinde kendisi i4jin belirledi~i
yargalar ada verilir. Bununla birlikte, bir program, sbz konusu sentetik a priori
yargmm a priori olabilmesi i4Jin, i~erdi~i yargalann miimkiin olup olmada~am ve
tum kavramlann deneyime dayanmayan miimkiinse e~er, ne ol4jiide miimkiin ol-
kavramlar olmasa gerekmez. Buna kar- du~unu gostermektir. 0, bu ara~tlrma
~m, a posteriori yarg:alarda ge4Jen kav- programamn sonucunda, geleneksel me-
ramlann, duyu-deneyinden tiiretilen em- tafizi~in imkinstz oldu~unu, fakat
pirik kavramlar olmalan gerekir. bilim ve matemati~in sentetik a priori
Yargalar arasmda epistemolojik a4Jadan yargllardan olu~tu~unu anlar.
ikinci ayarun, 2 yargalann, analitik ve yarga giiciiniin ele~tirisi [lng. critique of
sentetik yargalar olarak ikiye boliirunele- judgment; Fr. critique du jugement]. Ele~
rinden meydana gelir. Bunlardan bir tirel bir felsefe geli~tiren Alman filozo-
~eyle ilgili olan a) analitik yargrlar, kendi- fu Kant'm, Kritik der Reinen Verrrunft
lerinde yer alan kavramlan analiz et-me [Saf Akhn Ele~tirisi] ve Kritik der Prak-
ya da a4J1klama amacma hizmet etmekle tischen Venrunft [Pratik Akhn Ele~tiri
birlikte, o ~y hakkmda yeni bilgi ver- si)'u izleyen ve estetikle ilgili olan ii4jiin-
meyen yargllardU". Analitik yargalann cii ele~tirisine verdi~i ad.
yeni bilgi vermemesinin nedeni, ozne Bilindi~i iizere, bunlardan birincisi, saf
konumunda bulunan kavrarrun yiikle- ya da teorik dii~iinen akh, do~ada
mi, ortiik ya da belirtik olarak i4jermesi- hiikiim siiren nedensel zorunlulu~u,
dir. Analitik yargalann inkin bir 4feli~ bilgi konusunu ele ahr ve akh fenomen-
kiyle sonu4Jlarur; bundan dolaya, analitik lerin bilgisiyle smarlar. Buna kar~m,
yargalar, tLeibniz~in tzorunlu do~lar ikinci ele~tiri eylemle, pratik felsefeyle,
adam verdi~i yargalara kar~ahk gelirler. ozgiirliikle ilgilidir. Bu 4Jer~eve i4Jinde,
Buna kar~m, b) sentetik yargrlar, bize bir Yargr Gucunun Ele~tirisi, iki alan, yani
~ey hakkmda yeni bilgi veren yargalar- zorunlulukla ozgurliik, teorik akdla pra-
dar. Bu tiir yargalarda, yiiklem oznede tik akd, bilgiyle eylem arasmda olu~an
i4jerilmez, bundan dolaya onlann i.nkin yan~a kapatmaya yarar. Ba~ka bir de-
bir 4feli~kiye yol a4Jmaz. yi~le, estetik ya da Yargr Gucanun Ele~ti
Yargtlan epistemolojik a4Jadan bu ~e risi, insan ya~ammm goriinii~te muka-
kilde samflayan Alman filozofu tKant yese edilemez iki boyutunu, empirik ya
daha sonra bu iki aymma birle~tirmi~ da bilimsel bilginin konusu olan fiziki
ve yeni bir yarga rurii elde etmi~tir. diinyamn determine alaru i4jinde varo-
Buna gore, ilk ayrurun sonucun'da orta- lan bedensel varolu~umuzu, salt pratik
ya analitik a posteriori,. 5~nalitik a priori, akbn evrensel buyruklanna itaat eden
922 yan-nedencilik

ozerk bireyler olarak rasyonel varolu- do~a bilimlerinin konu ald1g1 stirekli
~umuza baglar. Buna gore, dogal gu- dtizenliliklere de bilimsel yasa ad1 veril-
zellige ili~kin estetik tecrtibemiz, bizde mektedir.
dogamn anlamma ili~kin bir bilin~ do- Bu baglamda, en iyi bilinen ve en ~k
gurur; guzellik doga halinden ahlaki kullamlan a~1klama ttirii olarak, a.;Ik-
hale, zorunlulu~tan ozgtirluge gottirtir; lanma ihtiyac1 duyan nesne ya da olgu-
dogamn guzelligini tecrtibe ederken, nun bir yasaya uydugunu gostennekten
onun sanki bir ama~ i~in yarahlnu~ ol- olu~an a~1klama ttirtine yasayla a~Ikla
dugunu dti~tirunemiz, bize ahlakm es- ma ad1 verilir. Bu anlay1~a gore, orne-
nemez talep ve buyruklaruu, maddi do- gin, bir par~as1 suya batmlm1~ olan bir
gamn kayitsizhgiyla uzla~hnna imkAm sopa, Snell'in kmlma yasas1 te1nele ah-
verir. narak, bir gezegenin konumu Kepler'in
yan~nedencilik [ing. semi-causalism; Fr. birinci ya da ikinci yasasma gore a~1kla~
sbni-causalisme]. Nedensellik ilkesinin nabilir.
mutlak ve suursiZ bir ger;erliligi olmadi- yasakplas. <;in felsefesinde ortaya ~Lkan
gi.IU, onun yalmzca SIIUrh bir ge~erliligi ve siyaset felsefesi alamnda, toplumun
bulundugunu savunan eklektik neden- yonetimi i~in buyurucu ve dtizenleyici
sellik anlay1~1. Istatistiksel ya da teleolo- yasalann onemine i~aret eden aklm.
jik a~1klamamn smirSIZ ge~erliligine ina- Bir tilkenin ba~anyla yonetilebilmesi
mrken, nedenselligin omegin atbmalt1 i~in Konfu~yus'un ogutledigi gibi,
dtizeyde ge~erli olmadigi.IU, fakat yal- halka iyi omek olmamn, gerisini torele-
mzca makroskopik cisimler i~in ge~erlili re ve geleneklere b1rakmarun yeterli ol-
gi bulundugunu one stiren gorii~. madiglru one stiren Yasak~llar, en ince
yasa [Os. kanun; lng. law; Fr. loi; AI. ge- aynnhlara vanncaya dek iyi tasarlan-
setz]. 1 ~~yleri belirledigi kabul edilen mi~ buyurucu ve dtizenleyici yasalar
ilke; dogal olaylan birbirlerine bagla- ve yasaklar koymamn ve boylelikle her-
yan zorunlu ili~kiyi ortaya koyan genel kesin dogru yolda olabilmesi it;in ge-
prensip. Dogadaki olaylar arasmda rekli ~er~eveyi olu~turmarun gereklili-
htiktim stiren stirekli ili~ki. 2 Bir btitti- gini ortaya koymu~lardu.
nti meydana getiren ogelerin i~leyi~ini ya~am ahhm1 [Os. hamlei lulyat; lng. vital
yoneten zorunlu ve stirekli bagmb. force; Fr. ilan vitale] tBergson'un evrim
3 Toplumsal ya~am1 ve insan eylemle- anlay1~1 l:iirtinden, mekan.ist olmayan
rini dtizenleyen normlar, kurallar; belli yarahcl evrim gorti~lerinde, canh var-
bir otoriteye dayamlarak konan ve bir- hklann zaman stired i~inde, nasd ve
takim yaptmmlarla desteklenen ilkeler ni~in giderek daha kanna~1k varhklara
btittinti. dogru evrim ge~irdigini a~1klamak it;in
Bu baglamda, Tann tarafmdan konan kullandan terim.
ve vahiy yoluyla insanlara bildirilen, in- Buna gore, ya~am atllmu evrime yon
sanlann birbirleriyle ve yarattcrlanyla veren gu~ttir. Tum canh varhklann bir-
olan ili~kilerini dtizenleyen yasaya tan- birleriyle baglanh it;inde oldugunu, hep-
rrsal yasa denmektedir. Buna kar~m, in- sinin aym verimli ya~am ahhnun ege-
saniradesinin insana tiim insanlar i~in menligi altmda oldugunu soyleyen
ge~erli olacak ~ekilde buyurdugu ev- Bergson'a gore, zihin ve analiz yalruzca
rensel ahlak kurallan btittintine ahlak duragan, statik ~eyleri anlayabildigi
yasas1, bir toplumda yasama orgaru ta- i~in, ya~am at1hmm1 kavrayamaz. Bilgi,
rafmdan ~1kanlan, toplumsal ya~am1 il<inci dereceden bir faaliyettir, ~ok daha
ve insan etkinliklerini dtizenlemeyi, de- onemli ve birincil olan ya~amd1r. Birin-
netlemeyi ama~layan baglayici kuralla- cil olan ya~am1, ya~am ablumru, anali-
ra hukuki yasa, dogal olaylar arasmdaki tik dti~tinen zihin degil de, yalruzca
stirekli ve dtizenli ili~.kilere doga yasasr, sezgi kavrayabilir. Bergson'a gore,
yazar 923

ya~am varolan her~eyin, kendisinin par- ray1~1n (?n onemli kaynaklann1n oznel
~alan de~l de, tezahtirleri oldugu stirek- deneyim ve, insanhg1n birikmi~ tecrti-
li ve boltinmemi~ bir stire-;tir. He~ey, besi olarak, tarih oldugunu sayler.
bu yarat1c1 hamle, bu ya~am at1hm1 ta- ya~am tekerlegi. Budizm'de, dogu~ -;ar
raflndan harekete ge-;irilir ve bu ya~a1n k1n1, ya~am1n sl.trekli bir donti~timden
at1hm1 temel ger-;ekliktir. ibaret oldugu dti~tincesini ifade etmek
ya~am felsefesi [Os. felsefri hayat; fng. phi- tizere k ullan1lan deyim.
losophy of life; Fr. philosophie de la vie; Al. Buna gore, ttim ya~am1n ve ac1lann
lebensphilosophie]. Rasyonalizm, entellek- tek nedeni olan bilgisizlik ve bilgisizli-
ttializm, nesnel idealizm ya da poziti- gin sonucu olan bag1mhhk ve tutsakhk,
vizm tiirtinden yaln1zca akla onem yani tutk ular ve doyumsuzluk, etki
veren, insaru tiim boyutlar1yla ele alma- tepki siireci i-;inde yeni bir varolu~un,
YIP, yalruzca onun rasyonel tara.fuu on yeni bir ya~am1n ve yeni ac1lann tohu-
plana -;1kartan, btittinsel bir sistem i-;in munu eker.
de insan1 un utan felsefelere karl, do- yazar [in g. author; Fr. auteur; AI. autor ].
gaihgl ve tarihselligi i-;inde som ut in san Genel olarak, bir metni yazan ya da ya-
ya~am1n1 te1nele alan, insan ya~aman1n ratan ki~i; kitaplar, makaleler ve risale-
amaClJU, degerini, anlam1n1 ara~tuan ler tireten birey. Bilimsel, edebi veya sa-
felsefe ttirti. natsal bir kitap yaznu~, eser tiretmi~
19. ytizyllda, ozellikle Hegel'in, btiytik olan kimse. Mesaj ve metinlerin kurucu-
sistemine, geni~ kapsamh diyalektik su, yaratlclSl, sahibi olan kii, iirettigi
sentezine, Ayd1nlarunan1n tek yanh dti- mesaj1n anlarru konusunda, nihai olma-
~tintirleri taraf1ndan oldugu kadar, sa bile, ayncahkh soz sahibi olan kimse.
Hegel taranndan da on plana ~arblan Modem -;ag1n tirtinti, modem bir ki~i
teorik akdc1bga kar~1 bir btittin olarak lik olan yazar, -;ogunluk edilgin bir du-
ya~am1 ve varolu~u, teorik dti~tinen rumda bulunan, soyleyeceklerini yerle-
akhn indirgeyici kategorilerine karl da ~ik kural ve kahplara uygun ~ekillerde
duyguyu, kendiligindenligi, bireysellik aktarmak durumunda olan ve yapt1g1
ve oznel hakikati savunan ya~am felse- i~in estetik boyutunu hi-; dikkate alma-
fesi, ya Nietzsche'de oldu~ gibi, biyo yan yaz1c1 ve katiplerden farkhhk goste
lojik ya~am1 temele alan dogalc1 bir ren biri olarak tarumlarur. Ba~ka blrinin
ya~am felsefesi ya da Dilthey ve Berg- ya da kesimin sozctisti olmaktan ziyade,
son'da oldugu, tinsel ya~amt hereyin soyledigi ~eylerde, anlattlga dtinya i-;eri-
tistiinde bir deger olarak goren idealist sinde otorite sahibi olan biricik ki~i ola-
ya~am felsefesi olarak ortaya ~kar. rak yazann otoritesi ve iktidan, 20.
Ya~amla, -;o~uk insarun i-;sel gti-;le- yuzy1hn son ~eyreginde, ozellikle post-
rini anlayan, ve bu arada ozellilde de, yap1salc11ar ve posbnodemistler tarahn-
duygu ve tutkuya, rasyonel anlaytLn dan yerle bir edilmi~tir.
tizerindeki akdd1~1 gii-;ler olarak i~aret Yazara yiiklenen okuru egitmek, ona
eden yaam felsefesi, insan ya~anurun ahlaki degerler a~1lamak ve okuyucusu-
en onemli yonlerinin teorik akhn soyut nu ayd1nlatmak gorevinin kurmaca; ya-
kategorileri taraflndan hi-;bir ~kilde ya- zarm hakikat ve bilimscl bilgiye ula~h
kalanamayacaglni one surer. Yalruzca, gl, neyin dogru oldugunu belirleyerek
insan ya~arruru daha az indirgeyid bir hereyi bildigi ve dogrulan bulup se-;ti-
tarzda anlamarun, felsefeyle yaam1n, gi dti~tincesinin de kesinlikle yanh~ ol-
mutlulugWl oztintin veya iyi bir ya~a dugunu one stiren postmodernistler,
nun ne oldugu tiirtinden temel sorulan- yarabo ozne olarak yazarm modem
ru yarutlamada bir umut olabilecegini ktilttir ve sosyal bilimlerdeki otorite ve
savunan bu felsefe anlay1~1, insana ve iktidanna, onun en iyi toplum dtizenini
insan ya~amma il~kin saglam bir kav- tiretemedigini ileri stirerek kar~1 dur-
924 yazg1

m u~lard1r. Postyap1salcllara gore, yazar yazg1c1hk lOs. kadercilik; ing. fatalism; Fr.
sadece bir metni harekete ge,.iren, ve Jatalisme; AI. fatalismus}. 1 lnsanmtum
sonra da geri ,.ekilen ki~idir. Yazar bir eylemlerinin ve ger,.ekte bi.itun olayla-
eserin ozgiil yarahc1s1 da de~ildir, rm onceden belirlenmi~ oldu~unu, do-
,.unki.i eserler ba~lamlarmdan do~arlar. lay1s1yla olaylann seyrini de~i~tirme
Anlam yazardan de~il, fakat onu ureten yonundeki tum te~ebbuslerin nafile ol-
dil sisteminden kaynakJamr. Rol~nd . du~unu one suren; tum olaylarm de-
tBarthes yazann olumunu duyururken, ~i~mezcesine ayarland1~1n1 ve onceden
yazarm uretti~i metne do~ru bir anlam belirlendi~ini, insan varhklan tarafm-
verebihne gu._ ve imtiy.azma sahip ol- dan hi,.bir ~ekilde de~i~tirilemeyece~i
madl~lnl vurgular ve otoriteyle aynca- ni ve gelece~in insan varhklaruun dene-
h~l okura ge,.irir. Michel tFoucault ise timi d1~mda oldu~unu, insamn kendi
biraz daha ileri giderek, okurun kendisi- yazg1s1m da, evrenin yazg1s1m da de-
nin insafma b1rakdd1~1 yazann denetim ~i~tiremeyece~ini, tarihin ak1~mm ter-
ve sansuru ama,.larken, yazarh~1 yaza- sine ,.evirilemeyece~ini, her~eyin once-
lanlan kontrol etrnek veya yasaya den belirlendi~ gibi olaca~m savunan
uygun hale getirmek i._in birilerine so- anlay1~. 2 Yazg~ya boyun e~me veya in-
rumluluk yuklemeye t~ebbus eden sarun ki~isel yazg1s1ru oldu~u gibi
modem burjuvazinin bir tertibi olarak kabul etmesi tavn.
gorur. Tum olaylann, tek ve do~austu bir gu._
Yazar kategorisini tumden ortadan kal- tarafmdan de~i~tirilemezcesine once-
d1rmay1 ama,.layan a~m postmodemist- den belirlendi~ini ileri suren, olup biten
lerin yamnda, biraz daha dunh olan her~eyin, onlardan ne kadar ka,.mma-
postmodemistler de, yazann niyetinin ya, onlan ne kadar engellemeye ,.ah~lr
bir metnin anlamuu tumuyle a._1klad1~ sak ,.ah~ahm, onceden de~i~tirilemez
du~uncesini reddederken, yazarm yeri-
cesine belirlendi~ini, bireyin, evrende
ne postmodem yorumcuyu ikame eder- i~ba~mda olan belirleyici ak1ld1~1 gu._-
ler. ~unku yorumcu, yazar ya da yasako- lerin esiri oldu~unu ve ne kaderini, ne
yucunun tersine, hi,.bir evrensel hakikat
de tarihi de~~tirebilece~ini dile getiren
iddiasmda bulurunaz. Onun onerecek
o~reti olarak yazglclh~m temelinde,
hi,.bir re,.etesi yoktur; o, kamusal tarb~
Tann'nm her~eyi onceden bilen ve du-
maya girmek bak1mmdan herkesle ~it
bir konumda bulurunaktad1r. Bilgi ve ha- zenleyen mutlak bilgisi ve sm1rs1z kud-
kikat, yazara ba~h, salt onun i._in ge~erli reti bulunur.
olmay1p, sadece i._inde fonniile edildik- Yazg1c1hk determinizmden farkhhk
leri grup ya da cemaatin uyeleri it;in ge- gosterir, ,.unku yazgtc1hkta zorunlullik
a~km bir zorunluluktur. Buna gore, yaz-
,.erlidir.
yazg1 [Os. kader, nrukadderat; ing. fate Fr. gtclhk. olaylann, onlara a~km olup, ken-
destin; Al. gescltick]. 1 Her~eyi belirle- disini olaylarda ifade eden bir gu,.ten
yen, kontrol eden ka,.1mlmaz zorunlu- dolay1 zorunlu ve de~i~tirilemez oldu-
luk. 2 ln.san zihninin rasyonel bir zo- ~unu du~unmektir. Buna kar~m, neden-
runluluk ya da ama,.h bir iradi eylem sellik ilkesinden, yani aym nedenlerin
fikri olu~turamamas1 durumunda, tum aym sonu,.Iarl do~rdu~u ilkesinden
insanlarm kendisine tabi olduklan, ki- ba~ka bir ~ey olmayan detenninizmde
~isel olmayan ya da ki~ile~tirilebilen, ise, zorunluluk i._kindir; ~eylerin do~asl
fakat kesinlikle tahkik edilemeyen, an- run bir par91s1 olarak ortaya ._1kar. Yazg1-
la~llamayan aklld1~1 gu._. c1hk yine, detenninizmden hi,.bir ~eyin
3 $eylerde ortaya ._1kan ve onlan oldu- ko~ulsuz ve tumuyle duzensiz bir bi-
~ gibi olmaya zorlayan zorunluluk. 4 ._imde ortaya ._1kmad1~1, her~eyin yasa-
Ki~inin hi,.bir ~ekilde denetlenemeyen lara uygun olarak ortaya ._1kh~1 ilkesini
gu,.Ier tarafmdan bi,.imlenen talihi. ihlal etmek baklmmdan farkhhk goste-
yeni-Kant~1hk 925

rir. Yazg1clh~1, bu ~ekliyle savunan, Rus dii~tii~iinfi one si1ren ve bunahmdan


ruleti oynayan, hasta oldu~unda ila~ al- ~1kma gorevini, e~itime veren gorii~.
mayan, tehlikeli bir durwnla kar~lla~h 20. yiizyd uygarh~1n1n kendi kendisini
~ zaman kendini koruma gayreti goster- yok etme tehlikesiyle kar~1 l<ar~1ya bu-
meyen insan say1s1 ger~ekte azdu. lundu~unu, sahip oldu~u muazzam
Do~ada ve insan ya~am1ndal<i olaylar giiciin insanh~1n gelece~ini ciddi bir bip
da, insan taraf1ndan anJa~1lamayacak ve ~imde tehdit etti~ini, siyasi eylemle a~
de~i~tirilemeyecek amansaz, kor, ka~uul lamayacak denli biiyiik olan bu bltnah-
Inaz ve akJld1~1 bir zorunlulu~un varolp mln, ancak ve ancak e~itim yoluyla
du~u inanc1yla belirlenen yazg1ahk dii- giderilebilece~ini savunan bu e~itim an-
~iincesi, tektannh dinlerin ka~lntlmaz lay~tna gore, e~itimin amac1 ve ara~la
zorunlulu~u, insan1n en yuksek umutla- n, mevrut kiiltiirel bunalunan taleplerini
nrun gerc;ekle~1nesini dileyen Tannnn kar~dayacak ve davran1~bilimlerinin
iradesine ba~la1nasiyla yumu~am1~ ve bulu~lanna uygun olacak ~ekilde, yeni-
duygusal olarak kabul edilebilir hale gel- den dtizenlenmelidir.
mi~tir. Ote yandan, zorunJulu~u, neden yeni-dirimselcilik [Os. IJaydtiyye cedide;
ve sonucun, nedensel zincir i~inde insa- tng. neovitalis,r; Fr. neo-vitalisrne]. Di-
nJn arzu ve kararlanru da i~eren diizenli rimselcili~in 20. yiizylda ortaya ~1kan
dizili~leri olarak yorumlayan determi- ~ekline; organlann kendini onannas1,
nist bilim felsefeleri de, yazg1nm akJld~1 ~evreye uyarlamas1, birbiriyle i~birli~i
boyutunun ortadan kall<masma katklda i~inde olmas1 tiiriinden olaylann zihin-
bulu1unu~lardu. lerde hayret uyand1rmasmn bir sonu-
yaz1bilim [ing. grammatology; Fr. granrnra~ cu olarak, klasik hayati giiciin yerine
tologie]. Onlii ~a~da~ dii~iiniir Jacques entele~i, holizm, organc1hk, ya~am all-
Derridanln De Ia Grammatologie [Yazl- lama gibi ilke ve dii~iincelerin ge~iril
bilime Dair] adh eserinde geli~tirdi~i mesiyle belirlenen dirimselcilik tiirii.
ara~tuma tiirii. Buna gore, dirimselcili~in ~a~da~ ~ekli,
tPsikanaliz tiirii bir ara~hnnaya teka- organik diinyada ortaya t;~kan fenomen-
biil eden yazbilim, yaz1 teorisinin epis- lerin ak1~1nt, canslZ do~ada ge~erli olan
teinolojik bakJmdan temellentnesine yasalardan kesin.likle farkb olan yasalara
ilnkan sa~lar. Ba~ka bir deyi~le, yazibi- gore yoneten dominantlar, entel~iler,
lim sayesinde yaz1 teorisi kendi temel psikoidler gibi faktorlerin katklstru te-
kavramlannl ba~ka disiplinlerden, ozel- mele ahr; bununla birlikte, dirimselcili-
likle de geleneksel metafizikten odiin~ ~n soz konusu ~a~da~ versiyonunun
ahnaktan kurtulur. Bir yaz1dan otekine, temsilcileri, dominantlarm, entele~ilerin,
genel olarak yaz1dan daha dar anJamda psikoidlerin bilin~li olarak belirli ama~la
yaz1ya, ~izgiden yaz1ma ge~i~i aydanh- ra yonelmi~ gii~ ya da varhklar olarak
~a kavu~turan yazlbilim, once insanln tarwnlanmas1na kar~1 ~1karlar.
ad1 sorusunu ele ald1~1 i~in, Derrida'ya yeni-Kant~ahk [tng. tenkidiyyei cedide;
gore, insan bililnlerinden ayn bir bilim- ing. Neo-Kantism; Fr. N~o-Kantisme; AI.
dir, hatta onJann temelinde yer ahr. Neukantianisnrus]. Almanya'da, 19. yiiz-
yeniden in1acihk [ing. reconstructionism; yhn ortalannda gu~ kazanan bilimci
Fr. reconstructionisme] . Sosyoloji ve e~i ve maddeci diinya gorii~lerine bir tepki
tim felsefesinde, e~itimi, ~a~1n bunahm- olarak geli~en ve 1860'lardan ba~laya
lannl gidermek iizere, toplumu yeniden rak insan ve toplum bilimlerinde kaha
diizenleme program veya giri~imi ola- ve siirekli bir etl<i yapan entellektiiel ve
rak goren anlay1~; yirminci yiizyllda, bi- kiiltiirel Kant' a donii~ hareketi
limsel ve teknolojik de~i~melerin bir so Felsefe tarih~isi Kuno Fischerin yaph~
nucu olarak, Battrun bir bunalun ~a~1na 'Kant'a donme' ~a~nsuu olumlu kar~l
girdi~ini, temel de~erlerinin tehlikeye layan Lange, truckert, Windelband'n ve
926 yeni kozmoloj i

+Dilthey gibi dii~iiniirler!n faaliyet ve bilimleri kar~1smda, ozerkJigini sa~lama


atlnnlanyla belirlenen bir hareket ola .;abas1 i9nde kalmanu~, fakat Kant'm
rak Yeni-Kant.;1hk, nispeten geni~ kiil- do~a bilimlerine felsefi bir temel sa~la
tiirel ve politik anlam1yla, Ernst Haec- ma ya da bu bilimleri felsefi olarak te-
kel'in onciilii~iinii yapt1~1 Alman mellendirme .;abasliUn bir benzerini, in-
sosyal Darwinist hareketin 1rk.;1h~ma sarun tarihsel ve kiiltiirel davraru~ ya da
kar~I liberal-humanist bir tepkiyi oldu- d1~avurumlanna ili~kin nesnel bilginin
~u kadar, ihtilalci sosyalizmle irtibat- kavramsal ve yontemsel ko~ullarma
landmlan maddecili~e kar~I muhafa- dair bir analiz yoluyla sosyal bilimlerde
zakarca bir dii~manh~1 ihtiva eder. hayata ge.;irme u~ra~1 i.;inde olmu~lar
Biraz daha dar bir .;er.;eve i9nde de~er dir.
lendirildi~inde, Yeni-Kant.;ll1k do~a bi- En iinJii ve bilineni tMarburg Okulu
limlerinin yontemlerinin insan ve top- olan alh Yeni-Kant.;1 Okuldan soz
lum bilimleri alamndaki yayll1mma bir etmek miimkiindiir: 1 Hermann Cohen,
set .;ekme giri~imi olarak de~erlendiri Paul Natorp ve Ernst Cassirer'nin tem-
lebilir. Zaten Kant'a donii~ bu te~ebbiis silcili~ini yapt1~1 Marburg Okulu. 2
ya da projenin altyapisiru ve hatta ara.;- Hermann von Helmholtz ve Friedrich
lanru sa~ladi~I i9ndir ki, bu entellektii- Albert Lange'in temsil etti~i Fizyolojik
el harekete Yeni-Kant.;ll1k ad1 verilmi~ Okul. 3 Alois Riehl'in temsil etti~i Me-
tir. Her~eyden once, .Kant'm felsefesinin tafiziksel Yeni-Kant.;ll1k. 4 Leonard
oziindeki, ahlakhhk, ozgiirliik, estetik Nelson ve Jacob Friedrich Fries'in tem-
ve benin birli~i i.;in vazge.;ilmez olan, silcili~ini yaptl~I Gottingen Okulu. 5
algllanabilir ve dolayisayla bilinebilir Heinrich Rickert ve Wilhelm Winde]-
bir fenomenler alamyla bir kendinde band'm yer ald1~1 Heidelberg Okulu ve
~eyler diinyas1 arasmdaki ikicilik, 6 Georg Simmel tarafmdan temsil edi-
Yeni-Kant.;llara do~a bilimleriyle insan, Jen Sosyolojik Yeni-Kant.;u1k.
kiiltiir ya da tarih bilimleri arasmdaki yeni kozmoloji [lng. new cosmologtj; Fr.
kokten aynm ya da aynh~1 temellendir- nouveau cosmologie). Kopemik, Galile ve
me imkam vermi~tir. Newton'un geli~tinni~ oldu~u modem
Nitekim bu radik.al aynm, YeniKantt;~ bilimin ortaya koydu~u veya i.;erdi~i
larda zaman zaman iki ayn bilim tiirii- evren gorii~ii.
niin temelden farkhla~an konular1, Yunan ve Hristiyan kozmolojisinin ye-
bazen de iki ayn a]andaki farkb ilgileri- rini alan yeni kozmolojinin do~u~wtda
mizin aymc1 niteli~i bak1mmdan yapd- ilk biiyiik ve onemli ad1m1 Polonyah
rru~tlr. Buna gore, biz do~a bilimlerin- astronom Kopernik atm1~hr. Ba~ka bir
de, insan tecriibesinin nesnelerini, tiimel deyi~le, giine~in diinya etrafmda don-
yasalann anlan ya da ozellemeleri ol- dii~iinii soyleyen jeosantrik sistem yeri-
duklan siirece konu almaktaylZ. Oysa ne, diinyamn giine~in .;evresinde don-
ikincisinde, yani kiiltiir alarunda bizi il- dii~iinii g&teren helyosantrik sistemi
gilendiren ~ey, de~erlerle iJi~kili olduk- i.;eren Kopemik astronomisi, yalruzca
lan siirece, tikel anlaml1 ifadelerdir. Do- diinyay1 evrenin merkezi olmaktan .;a-
layisiyla, kiill:iir bilimlerinin anlam kardl~l i.;in de~il, fakat evrenin bir mer-
kompleksleri olarak nesneleri, do~a bi- kezi olmad1~1 dii~iincesini giindeme
limlerine ozgii duyumsal algiya indirge- getirdi~i i.;in onem ta~1r. Kopernik, i~te
nebilir olmayan bir anlama etkinli~ini bu ba~lamda teorisiyle, Yunan ve Hris-
zorunlu kaJar. tiyan kozmolojisinin belli bir boliimiinii
Yeni-Kant.;llarda ikinci o]arak Kant'an de~il, onun Aristoteies'ten .;akan tiim te-
felscfi yontemi biiyiik bir onem kazan- mellerini y1kma~br. Bilindi~i iizere, eski
ml~tlr. Bu ba~lamda, Yeni-Kant.;dar sa- kozmolojide evren, kendisini meydana
dece insan ve kiiltiir bilimlerinin, do~a getiren o~eler arasmdaki niteliksel fark-
yeni liber alizm rn7

hhkiara kar~1n, i~inde her~yin, tek tek one silrdil~il


bilgiden vazge~erek inanca
her varh~n belli bir yerinin ve i~levinin yonelmi~tir. Soz konusu yerj ku~kuculu
bulundu~u tek bir canh organizma ~ek ~un ortaya ~k1~ ve geli~1nesinde, Rone-
linde tasarlanm1~t1. sansta insan1n evrenle ilgili goru~lerinin
Oysa Kopernik, Galile ve Newton tara- de~i~mesinin, bilinen dunyarun smirlan-
flndan k urulan modern bilimin ongor- nm genilemesinin, yeni ke~if ve icatla-
dil~il kozmolojinin en buyilk yenili~i, nn bilyilk etkisi olm u~tur.
onun do~ay1, insan varh~1yla Tann'ntn Yeni-ku~kucu filozoflardan Mirandel-
d1~mda olan bir varhk alan1 olarak sun- lo ve von Nettesheim, Sekstus Empri-
mu~ olmasdtr. Buna gore, do~a, canh kus'tan derledikleri kt~~kucu arguman-
ve ak1lh insan var h~1na ilgisiz ve ya- lan skolastiklere, Ronesans doneminin
bancl olan ve dolay1s1yla, ak1lh insan yeni bilim adam Ianna ve sim yacllara
varh~ taraflndan gozlemlenip analiz kar~1 kullanm1~lar ve insan1n rasyonel
cdilmek suretiyle, denetim alt1na ahna- alandaki ba~an ve kazan1mlanna du-
cak olan cans1z madde alan1n1 meydana yulan gilveni ortadan kald1rarak, insan-
getirmekteydi. lan dine ve inanca yoneltmeye ~ah~
Dilnya evrenin merkezinde de~ilse, ve ml~lardir. Hervet de, yine ayn1 ku~ku
evrenin bir merkezi bulunmuyorsa cu argumanlardan yararlanarak, Kalvi-
e~er, bu takdirde, evren, her yerde var nistlere, reformistlere sald1rm1~ ve in-
ohnak bakJm1ndan bir ve ayru olurken, sanln tum bilgi iddialanntn bo~ ve
salt zaman ve mekan i~indeki yayih- ge~ersiz oldu~unu one surerek, tek ke-
miyla farkhla~an maddenin varhk sinli~in Tann'run vahyinde oldu~unu
alan1 olarak anla~llmahdu. Bu ise, ev- belirtmi~tir.
rene ili~kin bilginin, ol~ilme, zaman ve Francisco Sanches ise, bilginin, bir yan-
mekAn kavramlann1n imkan tan1dl~l dan insan1n, di~er yandan da bilginin
niceliksel ol~iitlere ba~h oldu~u anla- nesnelerinin do~as1ndan dolay1, kesin-
mlna gelir. Buna gore, do~al bir feno- likle imkans1z oldu~unu iddia etmi~tir.
meni anlamak, artlk daha fazla onun Ba~ka bir deyi~le, bilginin konusu olan
ereksel nedenini, onun evrendeki, ken- nesnelerin birbirleriyle olan kar~1hkh
disine Tanrt taraflndan verilmi~ olan, ili~kilerinin sonsuz say1da olmas1ndan,
amac1n1 ya da i~levini kavramay1 ge- bu nesnelerin surekli olarak de~i~me
rektirmez. Tam tersine, do~al bir feno sinden ve nihayet insarun d uyulann1n
meni anlamak, yeni kozmolojinin bir S1rurhh~1ndan ve de~i~kenli~inden do-
son ucu olarak, on un fail nedenini, yani lay!, Sanchese gore, insan1n bilgisi, ger-
fiziki evrende onun do~u~una yol a~an ~ek tozlerin bilgisi olamay1p, goriinfi~ ..
ko~ullan ve faktorleri bilmeyi gerekti- lerin bilgisiyle Slnulanml~hr. Sanches
rir. ~u halde, yeni kozmolojide evren ya buradan, ger~ek do~rulara yalntzca
da do~a, buyuk ve cans1z bir makine inan~ yoluyla ula~1labilece~i sonucuna
olup, hem insan varhklann1n ve hem vann1~hr. Montaigne de ayn1 ~ekilde,
de Tann'run d1~1nda kahr. Bundan do- insan varhklanrun ger~kli~i anlaya-
layi, do~a, Tanr1'n1n ama~lanna dair mayacaklann ve bilemeyeceklerini sa-
bir bilgi arac1h~Iyla de~il de, ancak ve vunmu~, ger~ek bilgiye yaln1zca vahiy
ancak kendi terimleriyle anla~llabilir. ve inan~ yoluyla ula~1labilece~ini sa-
yeni-kukuculuk (ing. new scepticism; Fr. vunmu~tur.
n~o-scepticisme; AI. neuskeptidsmus]. Onal- yeni-liberalizm [ing. nro-liberalism; Fr. n6J-
hnc yuzyllda, once Pico dela lvfirandel- liberalisme; Al neu-liberalismus]. Klasik li-
la, Agrippo von Nettesheim, daha sonra beralizmden iarkh olarak yirminci yuz-
da Hervet, Sanches ve tMontaigne tara- ydda geli~tirilen, ozellilde de lngiliz ikti-
flndan savunulmu~ olan ku~kuculuk. sat~Sl John Maynard Keynes taraflndan
Yeni-ku~kuculuk olanaks1z oldu~unu temsil edilen liberalizm turu.
928 yeni-Marksizm

Yeni-liberalizm, onsekizinci yiizy!llibe- ye!li-Marksizm [ing. n~ Marxism; Fr.


ralizminin temel ko~ul ya da kabulleri nt.o-Marxisme; AI. NeuMarxisnrus]. Yir-
olan refah ve gelir daglllmlnln, rekabet- minci yuzyll1n ikinci yans1nda ortaya
ten dogan iktisadi ahenk varsay1m1na ~n ve geleneksel tMarksizmin, ozel-
bagh olarak hakkaniyet i~inde olacag1, likle bilim kar~IStnda dogmatik bir tavu
ve liberal ilkelere gore ~ekillenen ikti- ald1g1 i~in yaruhn1~ oldugunu one
sadi yap1n1n ~iddetli bunahm ve ~okii~ siiren; Marks ve Engelsin dii~iincelerin
lerden bag1~1k olacag1 kabullerinin ger- den yola ~1kmakla birlikte, bu fikirleri
~ekle~memesinin bir sonucu olarak tpsikanaliz veya Weber sosyolojisi ya
ortaya ~1km1~hr. Bu baglamda yeni- da anar~izm gibi unsurlann da yer aldi-
liberaliZln, eski tliberalizmin ba~ta dev- g. daha geni~ bir ~er~eve i~ine oturtan
letin iktisadi alanla ili~kisi ve gorevleri fikir hareketi, sosyolojik analiz veya top-
konusundaki gorii~lerinde yapdan de- lum teorisi, Marksizm anlay1~1.
gi~iklige bagh olan versiyonudur. Marksizmin oziinii, ozgiirle~tirici bir
Ger~ekten de, tLocketan itibaren libe- felsefe ve pratik anlay1~1n1 koru1nakla
ralizm, devletin birey ya da halk1n bir birlikte, onu tdeterminizmden, insan
arac1 oldugunu one surer. Bununla bir- toznelligini goz ard1 eden tnesnelcilik,
likte, klasik liberalizmin yeni libera- tbilimcilik ve ttarihsicilikten kurtarma-
lizmden ayrdd1g1 nokta, onun devletin ya ~ah~m1~hr. Klasik Marksizmin kotii
hakimiyeti kaldinld1gl zaman, iktidar ideoloji, iyi bilim ayu1mma dort elle sa-
probleminin biitiiniiyle ~oziilmii~ olaca- nldgn, oysa bunun bilimi efsanele~ti
g. inanc1d1r. Klasik liberaUzme gore, rip mutlakla~tardaglnl one siiren Yeni
devlet yok olup gidecek ve onun yerini, Marksizm, ekonomizm ve bilimle ilgili
yonetilenin ve yonetenin olmadtgl, e~it iitopyacthktan vazge~mi~, bilimi diger
yurtta~lann bir birligi olarak toplum
inan-; sistemleriyle ayn1 diizeye getir-
alacakhr. Oysa, yeni-liberalizm ya da
Ineye ~ah~m1~hr.
yirminci yuzy1l liberalizmi, iktisadf ya- Bilimcilik ve tarihsicilikten oldugu
plnln, uplo ge~mi~te siyasi iktidann kadar, tarihsel determinizm, evrimcilik
yaphg1 gibi, halk1n ya~am1na ve ozgiir- ve ekonomizmden de uzak duran Yeni
Iugune tecaviiz edebilecegini kabul
Marksizmin kaynaklan aras1nda, teme-
eder. i~te bu kabuliin bir sonuru olarak,
li ya da ozii itibariyle klAsik Marksizm,
eski liberalizmin tarihsel bir dii~man
ve bu arada, Yeni Hegelcilik, fenomeno-
olarak gordugu devlet, ekonomik ve
mali iktidartn medet umdugu bir kuru- loji, sure~ felsefesi, mantlk-;t empirizm,
lu~, gerekli toplumsal diizenlemenin
Spinozact anlamda akllohk, psikanaliz
faili diye goriir. Ba~ka bir deyi~le, yeni- ve yapsalc1hk; buna kar~1n katk1 yap-
liberalizm her~eyden once, her insan te- hgl alanlar arasmda ise, proletaryan1n
kine g1da, yiyecek, konut, v. b. g.,yi kap- suuf bilinci, biirokrasi, ulus~uluk, kent
sayacak ~ekilde, asgari bir maddf ka- ve siyaset sosyolojisi, iistyap1, kiiltiir
zan~ saglanmas1 gerektigine inarur. 0, endiistrisi, yabanclla~ma, ~eyle~me ve
ikinci o)arak, yeterli bir ya~am standar- ozgiirliik gibi konular sayllabilir.
hnin varolan maddi kaynaklar ve bilim- yeni Mohizm. c;in'de, Mohizmin kurucu-
sel bilgi yoluyla temin edilebilecegini su Mao Tse'nin gorii~lerini, Yanlltmac-
dii~ilniir. Yeni-liberalizm, nihayet, dev- lann ~iddetli sald~rilanndan, mantlk
letin ozel te~ebbiisiin ba~ar1s1zhga ug- oyunlanndan korumak ve mohist ogre-
rad1g1 her yerde harekete ge-;me hakkl- tiyi saglam bir mantJk temelinin iizeri-
na, daha dogru bir deyi~le gorevine ne oturtmak i~in ortaya ~1kan gori.i~.
sahip olduguna inanu. Buna gore, dev Mohist ogretiyi savunurken, manhk
letin teknik olarak toplumsal olan birta- ve bilgi teorisi alantnda ilerleyen, hep
klm hizmetlerde bulunmas1 gerekmek- ayn1 yerde saymayarak, manhk ve bil-
tedir. ginin uygulamaya ve iyi davran1~a ya-
yeni-Piatonculuk 929

ramas1 gerektigini ve yalmzca bir ara~ ge~mi~ ya da gelecekten soz edilemeye-


oldugunu, ama~ olmad1gml gosterme- cegiru soyleyebilecegimizi soyleyen Plo-
ye ~ah~an Yeni Mohistler, insamn ara~ tinos, i~inde ya~d1guruz diinyadaki
brarak, deneyerek, ogrenerek edindigi ~eylerin, nesnelerin varolu~unu a~lkla
him 'bilgileri', i~inde bulundugu or- mak amac1yla bir hirtim ogretisi geli~tir
tamda daha iyi ya~ayabilmek i~in edin- mi~tir.
digiru ve bilginin dogru davranmaya Plotinos'a gore, ~eyler Tann'dan, 1~1k
yarad1gm1 belirtmi~lerdir. kaynag1 olan giine~ten nasd ~1k1p yayh-
yeni-Pythagoras~IILk [ 1ng. new Pythagore- yorsa, oyle ~dap yay!lu, sudur eder.
anism; Fr. ntio-pythago ism]. M. 0. 1. yiiz- Tann var olan her~yin kaynaj9du. Bu-
yllda, iskenderiye'de Romah Nigidius nunla birlikte, nas1l ki 1~1k 1~mlan giine-
Figulus tarafmdan kurulmu~ olan dii- ~e e~itlenemezse, ayn1 ~ekilde var olan
~iince okulu. Pythagoras~!, Platoncu, ~eyler de Tann'ya e~itlenemez, Tann'yla
Peripatetik ve Stoac1 dii~iince ve go- bir ve a yru olan ~eyler olarak gortilemez.
rii~lerin bir sentezinden olu~an Yeni Tann bu tiiriim siired boyunca degi~me
Pythagoras~1hk, gizemciligi, say sem- den, azalmadan ve hareket etmeden
bolizmi ve astrolojisiyle tin kazarum~ kahr. Plotinos, burada, ozgiir yaratma
hr. eylemine oldugu kadar, panteist bir an-
Felsefenin bir ya~am tarz1 oldugu lay~ da kar~1 ~1kmaktadu. Tann'mn
inanc1yla birlikte, bilge insanm, bilgi, varolan ~eyleri hi~ten ozgiir bir ~ekilde
tinsel annma ve ~e~itli torenler araclh- yaratmasma, bunun Tann'da bir degi~
gyla, Tann'ya ula~manm yollanm ara- meye yo! a~acag1, Tann'nm siikflnetini
yan ki~i old ugu gorii~ii; kavramsal ka- ve kendi kendi yetme halini bozacag1 ge-
rakterinden dolay1, duyu diinyasmm rek~esiyle kar~1 ~1kan Plotinos, Tann'run
iistiinde olan, cisimsel olmayan bir kendisini biilerek, bireysel yarallklara ak-
diinyamn sayllarla temellendirilip yo- tarmasuu da kabul etmez. Tiiriim meca-
rumlanmasl, Stoacllann maddeciligine zyla anlat:Llmak istenen, deist bir gorii~
kar~1 bir tepki olarak, diinyamn ve za- le panteist bir gorii~ arasmda tutulan
marun ezeli-ebedi oldugu fikri ve ayn- orta yoldur.
ca ~ileci bir ahlak anlay~. Pythagoras- Plotinos ruhun kurtulu~u ogretisinde,
'>~ se~meci ogreti belirleyen en onemli insan ruhunun Tann'yla birl~meye
gorii~lerdir. yiikseli~inin gii~ ve zalunetli bir i~ ol-
yeni-Platonculuk [Os. Eflatuniyyei cedide; dugunu soyler. Ruh i<;in kurtulu~, bede-
1ng. neo-Platonism; Fr. neo-P/atonisme; rtin, maddenin kirinden kurtularak saf-
AI. neuP/atonismus]. M. 5. 3. yiizylldaki la~masl, kendisinin ve him varbklann
Platoncu dii~iince hareketi. lamblikhos yiice ve ilk kaynagma yiikselmesi ve
ve Proklos gibi dii~iiniirler, ama C!zellik- Tann'yla birle~mesidir. Bu yiikseli~ ki-
le de Plotinos tarahndan ternsil edilen ~inin ahlaki ve entellektiiel erdemler ge-
Yeni-Platonculukta gene! ama~, nihai ve li~tirmesini gerektirir. Burada onemli
en yiiksek ger~eklige ili~kin ki~isel bir olan, duyusal diinyadaki ~eylerin ve
kavray1~a eri~mektir. ~i alamnda salt bedenin, ruhun daha yiiksek ama~lan
I .. afizi.\< ;:;,;-)Wi1;U-I.---
..!!:CI.~Jl,.,!TieL- . ve.manLI.')ocQA!l ...... "-'!!::. m ger~ekle~tirmesine engel olmasm1
toncu hareket, filozofun Timaeos ve Par- onlemektir. Plotinos'a gore, ruhun felse-
niiinides 'gibi 'diyaioglari'na"o'zclblr. o~em fedeki entellektiiel faaliyete yiikselebil-
atfeder:- ... - ------ --- mesi i~in, once diinyadan ve onun
Nihai ve en yiiksek ger~klik olan Tann maddi degerlerinden vazge~ilir. Ki~i,
hakkmda, yalmzca O'nun bir, boliine- oncelikle kendisini saglam ve dogru
mez, degi~mez, ezeli-ebedi oldugunu, dii~iirune bak1mmdan disipline etmeli-
varhgm otesinde bulundugunu, kendi dir. Bu tiir bir dii~iinme, ki~iyi birey-
kendisiyle hep ayru kald1gml, O'nun i._m selliginin iistiine yiikseltir ve varhklara
930 yeni-Platoncu Okullar

ili~kin bilgi yoluyla, insantn kendisini, Acina Okuluyla, 4 Hypatia'ntn ara~hr


dunya duzeninin kavramas1n1 ve her- malaryla se~kinle~en iskenderiye Oku-
~eyin Tann'ntn eseri oldu~unu gorme- ludur.
sini sa~lar. Bilgi merdiveninde yukanya yeni-pozilivizm [tng. nerrpc5itivism; Fr. nio-
do~ru adtlan tum adtmlar ki~iyi sonun- positivism~ Al. neupositiuislnus ]. Hume,
da, rnistik bir vecd hali i~nde, Tann'yla Comte, Mill ve Mach'tn goru~lerinden
birle~meye goturur. Ki~i, ancak bu nok- yola ~1kan ve ayn1 zamanda Viyana
tada Tann'dan aynh~1 unutur. Bu mis- <;evresi ya da mannk~1 pozitivizm ola 6

tik vecd hali ise, do~ru du~unme ve rak da bilinen felsefe ak1m1.
do~ru davran~1n sonucu olan ger~ek Analitik onermelerde dile getirihneyen
bir kurtulu~ halidir. her tur bilginin deneyime dayanmak
Plotinos'un felsefesinde, Orpheos'tan, durumunda oldu~unu, aksi takdirde an-
Phytagoras'tan ve nihayet Platon'dan lamstz olaca~tnl, ger~ekli~e ili~kin bi-
gelen 'ote dunyact' e~ilim, soz konusu limsel bilginin do~a bilimleri taranndan
entellektiiel yukseli~ ya da Bir olanla tuketildi~ini one suren yeni-pozitivizm,
birle~me surecinde en tam ve en siste- metafizik ve nonnatif ahlAk.Jn felsefenin
matik ifadesini bulur. Onunla birlikte, tam bir ba~anstzh~a u~rad1~1 alanlar
felsefe yalntzca manhk, kozmoloji, psi- oldu~unu, ve felsefenin yalntzca bilim
koloji, metafizik ve ahlakt de~il, fa kat teorisi olabilece~ini dile getirir.
din teorisi ve gizemcili~i de i~erir. Daha Yenipozitivizm sosyal bilitnler felsefe-
do~rusu, Plolinos'ta en yuksek bilgi
sinde ise, niceleme, davran1~~1hk ve po 6

turu Tann'ya ili~kin mislik bilgi oldu~u


zitivist epistemolojiyi insan ve toplum
ve gizemcilik anlayt~Iru ge~mi~ten
bilimlerine ta~tma tavnn1 ifade eder.
gelen spekulasyonlara oldu~u kadar,
Psikolojinin davran1~~1hk sayesinde de-
kendi ki~isel tecrubelerine de dayandt-
neysel ve nesnel bir bilim hAiine geldi~i
ran filozof, mistik tecrubeyi filozofun en
ni savunan yeni-pozitivizm, sosyoloji-
yuksek amaa olarak gordu~u i9Jl, Plo-
linosta felsefe, felsefe olmaktan 9karak,. nin yontemi ilibariyle istatisliksel bir
bir tur din hAiine gelir. bilim oldu~unu, dolayis1yla do~a bilim-
yeni-Platoncu Okullar [tng. neo-Plafonic lerini omek ahp, insan varhklann1n top-
Schools; Fr. "tcoles nlo-platoniques]. M.S. 3. lumsal durumlar i~indeki davraru~1ru,
yuzyllda tPiotinos larahndan kurulmu~ toplum bilimlerinin flojistonu olarak go 6

olan Yeni-Piatoncu o~retiyi, en aztndan rulen duygulan, ama~lan, motifleri, de-


ana hatlan itibariyle benimseyip, bu o~ ~erleri ve irAdeyi hi~ dikkate almadan
retinin Orta~a~ tsiAm ve Hristiyan du- gozlemesi gerekti~ini one surer.
~uncesine ge~mesine aracthk ebni~ olan yeni-realizm [Os. hakikiyyei cedide; lng.
Okullar. Bu Okullardan birincisi, 1 Ploti 6 neuJ realism; Fr. neo rtalisme; AI. neu realis-
nos'un kendi okuludur. Bu Okulun tem- mus J. Bilgide, insanla insan1n d1~1ndaki
silcili~i.ni, Plotinos'un olumunden sonra, nesne aras1nda kurulan temas1n alg1 yo-
+Porphyries yapmt~br. luyla oldu~nu, ve insan1n alg1da kendi
bcinci Yeni-Piatoncu Okul, 2 Porphyri- zihninden ba~uns1z nesnelere nufuz
os'un o~rendsi Iamblikhos tarahndan edebildi~ini savunan dogtudan realiz-
kurulmu~ olan Suriye Okuludur. Ploti 6
min bir turu olarak, bir yandan zihinden
nos'un tum tezlerini koruyan Iamblik- maddi nesneye ge<;i~te problematik bir
hos, yalntzca Tann'dan ba~layan turum yon bulunmadt~lnl one surerken, bir
sureci i~inde yer alan Varhklann saytsl- yandan da manttksal ve matematiksel
ru arthrml~, dini o~elere biraz daha nesnelerin ger~ek ve nesnel bir varolu~a
a~trbk vermi~tir. Daha sonraki dlinemin sahip old u~un u iddia eden ve bu arada,
onem ta~tyan di~er Yeni-Piatoncu Okul- bilin~ i~in anla~llmas1 gu~ ve aynnbh
lan, 3 en onemli temsilcisi Proklos olan goru~ler geli~tiren felsefi o~reli.
yeni- Thomas~1hk 931

E. B. Holt, W.T. Marvin, W. D. Monta- tum temsiled tarahndan savwudan


gue, R. Perry ve E. G. Spaulding gibi ortak bir ogreti btittin ti vard1r. Ontolo-
du~unurler tarafindan benimsenen bu jiyle bir tutulan bir metafizik geli~tiren
realist anlay1~, yan1lsamalan a~lklaya ve t Aquinab Thomas'm t Aristoteles'ten
bilmek amaoyla se~ici bir alg1 teorisi ald1g1 tiim kavra1n ve kategorileri, yani
one surmu~tur. Bu teoriye gore, bir nes- mad de/ form, potansiyel/ aktuel, toz/
nenin ~e~itli goriinu~leri, algdayan ki~i ilinek, oz ve varolu~ kavramlanyla dort
tarahndan dogrudan idrak edilen ya da neden ogretisuu aynen benUnseyen
kavranan nesnel ozelliklerdir. Cmegin, Yeni- Thomas~1hga gore, her tur maddt
A lci~isine yuvarlak, B lci~isine ise elips varhk, bir madde ile bu maddeyi belirle-
~ekJinde gorunen bir masa, hem yuvar- yen bir formdan meydana gelir. tForm
lak ve hem de elips ~eklindedir. Bu go- belirsiz olan maddeye ~ekil verir, varola-
runu~lerde, ki~isel ya da zihinsel olan nln i~ine i~lerken, onu her ne ise o ~ey
hi~bir ~ey yoktur. Ote yandan, bu teori yapar.
alg1daki nedensel sure~lerin ve sinir sis- Bu, organizmalar i~in de ge~erlidir. Ni-
teminin gorevinin, bir dizi ozellik ara- tekim, YeniThomas~1hga gore, en
Sindan birini, algllayan ki~i i~in se~mek a~ag1 form, organik bir birlik ile ozgul
ve ona gostermek oldugunu one surer. bir etkinlik ilkesinden yoksun bulunan
Bu goru~un en onemli gu~lugu, yanh~ cans1z bedenin fonnudur. Bu anlay1~a
problemine bir ~ozum geti.rememesi ve gore, cans1z bir beden ancak ba~ka bir
nesneleri kar~1t, hatta ~eli~ik niteliklere varhk sayesinde faaliyete ge~ebilen edil-
sahip olan ~eyler olarak gostermesidir. gin bir varhkhr. Organizmalartn, bilin~
Yeni Sol [lng. New Left; Fr. Nouveau Gauc- siz olmakla birlikte, her zaman belli bir
he]. 1950'lerde olu~an ve Sovyetlerin amaca dogru yonelmi~ olduklann1 one
Macaristan'1 1956, <;ekoslavakya'y1 da
surerken, ya~amm salt mekanik bir bi-
1968 y1hnda i~gal etmeleriyle birlikte
~imde a-;U<Ianamayacaglnl dile getiren
gu~ ve ivme kazanan, Soguk Sava~ do-
nemine ozgu, entellektuel ve politi.k ha- Yeni- Thomas~dar, hayvanlarda daha
reket. ustun bir varhk duzeyine ge-;ildigini
Marksist du~lince geleneklerinden esin- soylerler.
Yeni-Thomas-.~llara gore, hayvani form ..
lenmekle birlikte, Eslci Sol diye tanimla-
digl, Tro~kizm, Stalinizm, Maoizm ve lar&n ustlinde bulunan insanda, tum
a~ag1 formlarm yetkinligini tek bir
anar~izm gibi geleneksel sol goru~ler ve
Sovyet yanlJSI ideolojilerle aras1na bir ustun formda toplayan tinsel ruh ortaya
mesafe koyan Yeni Sol, kapitalizme ve ~kar. lnsan faaliyetlerinin amacuu yal-
Bahh demokrasilerin politik sistemlerine nazca bilmeklc kalmaz, onu ayru zaman-
oldugu kadar, Dogu ve Bab Avru- da ozgurce saptayabili.r. Tinsel ruhun
padaki komunist partilerin resmi Mark- varhg1n en ust duzeyini meydana getir-
sist ideoloji ve politikalanna ~iddetle digini savwtan Okula gore, U\san tini
kar~1 ~tkm1~hr. varolan varllkla iki tur ili~ki i-;inde bu-
yeni- Thomas~dak [ing. ne~rThomism; Fr. lunur. Varbk bilginin nesnesi olarak ha-
neo-Thomisme; AI neuThomismus). 1850'li kikatin temelini kurar ve iradeye ka111
ydlardan ba~layarak ozellikle Fransa'da koyu~uyla da iyi temellendirir. Mutlak
geli~en ve, felsefi problemlere olan yak .. iyi, ho~a giden iyi ve yararh iyi olmak
la~1m1nda Orta~ag1n buyuk Hristiyan uzere, u~ tur iyiyi birbirinden ayuan
filozofu Aquinash Thomasa dayanan Yeni- Thomas-.~llar degerlerin temelini
felsefe okulu. varhktan ald1glru, fakat onlarm deger-
En onemli temsildsinin Jacques Manta~ ler olarak, yaln1zca deger bi~ici bir ozne
in oldugu bu okul ya da ak1m1n kendine de varoldugunu 50ylerken, sonu~~u bir
ozgu problemleri, belli bir yontemi ve ahlak goru~u benimsemi~lerdir.
932 yer deAittirme ol~utu

yel' degi~tirme ol~iitii [lng. reuersibility cri- ni biitiin iiretkeniikleri i~nde ifade ede-
terion; Fr. critere de Ia reuersibilit~}. Bir ey- bihneleri ifjin, ozgurle~tirilmeleri siireci-
lemin ahlakiligini ya da ahlakslZhgtnl 51- ne yersiz yurtsuzl~hnna denmektedir.
nama olfjutii olarak onerilen ve ~iden, yeter sebep ilkesi [Os. sdJei kafi mebdei; ing.
karar verirken, kendisini ba~kasuun, ey- principle of sufficient condition; Fr. principe de
lemden etkilenecek ki~ilerin yerine koy- raison suffisante; Al. satz vom zureichenden
masuu isteyen olfjut. 'Sana yapdmasuu grunde]. Evrendeki her~eyin, tii1n nesne,
istedigin ~eyleri yap~' ya da 'Sana yapd- olay, degi~me ve nedenlerin, birbirleriy
masinl istemedigin ~eyleri yapma~' diye le zorunlu bir ili~ki ifjinde bulundukla-
bilinen alhn kurahn, kendisinin iyi bir nnl, soz konusu ili~ld i-;in birbirlerine
ornegi oldugu ahlAki olfjut. ihtiyafj ciuyup, birbirlerine bagunh ol~
yer merkezli teori [ing. geocentric tlzeory; duklann1, olduklanndan ba~ka tiirlu
Fr. t/1eorie geocentrique]. bkfjagda, Yu- olamayacaklaruu ve biitiin bunlann bir
nanh astronom Batlam yus taranndan nedeni oldugunu savunan ilke. Her~e
geli~tirilen ve sistemle~tirilen, Polonyah yin, tum nesne ve varhklann bir nedeni
iinl u astronom Kopernik'in gune~ mer- oldugunu, her~eyin bir nedenin sonucu
kezli sistemine kadar kabul goren astro- olarak varoldugunu, nedensiz. hifjbir
nomi kuram1. ~eyin varolamayacagtnl, bir nesnenin
Yer merkezli kurama gore, diinya sabit nedeninin farkh olmas1 duru1nunda,
olup, evrenin merkezidir. Gune~, Ay, kendisinin de oldugundan farkh olaca-
gezegeiller ve ydd1zlar, dunyarun -;ev- guu one siiren ilke.
resinde donmektedir. Yeter neden ilkesi birfjok filozof ve
yeter ko~ul [tng. s~fficient condition; Fr. bilim adam1 taraf1ndan kullarulm1~ ol-
condition suffisante]. Varoldugu zaman makla birlikte, o bu ilkeyi felsefesinin
belli bir olay1n gerfjekle~tigi ya da va- temeline yerle~tiren tleibniz'in ad&yla
roldugu ko~ul. Mevcudiyetinde, belli an1hr. Felsefesini iki ilke uzerine in~a
bir olay1n ortaya fj'lkhg1, bir ~eyin va- eden, bunlardan fjeli~mezlik ilkesini zo-
roldugu ko~ul. runlu ak1l dogrularuun, manbksal dog-
Terimin kullanmu onermeler aras1nda rulai"Ul temeline, yeter neden ilkesini ise
varolan formel ili~kileri de kapsayacak olgusal dogrulann temeline yerle~tiren
~ekilde geni~letildigi zaman, A oner- Leibniz'e gore, evrende her~eyin bir ne-
ml'Si B'yi ifjerdigi takdirde, A gibi bir deni vard1r ve hifjbir ~ey nedensiz de-
onermenin dogrulugunun B gibi ba~ka gildir. Her nesnenin, her olaym, her
bir onermenin dogrulugun un, yeter ko- varhg1n, nifjin ba~ka turlii degil de, ol-
~ulu oldugu soylenebilir. dugu gibi oldugunu afjlklayan bir
yer yurt saglama [tng. territorialization; neden bulurunaktadu. Bununla birlikte,
Fr. Mrritoriali saticm]. Birtak.Jm giifjleri, Leibn.iz'e gore, insan varhklar1 soz ko-
varhk unsurlannl, birlik, butunluk ve is- nusu tum nedenleri bilemezler; bilebil-
tikrar saglama adma gen;eklik ifjinde bir seydiler eger, her~eyin nifjin oldugu
yere oturtma; onlan, birlikli ozne ad1na gibi oldugunu kolayhkla afj'Iklayabilir-
arzuyu bilinfjdl~Ina itme, toplumun iyi- lerdi. Leibniz yeter neden ilkesine ula-
ligi ad1na deliyi bmarhaneye kapama, ~Irken, hifjbir iki ~ey birbirleriyle tam
kadlJU erkegin eksik otekisi olarak gufj- olarak ayn1 olamayacag1ndan, bu duru-
suzle~tirme orneklerinde oldugu gibi, mun bir nedeni olmas1 gerektigini, ~ey
etkisiz, zarars1z hale getinne, guya biitu- lerin ve bir buti.in olarak evrenin yeter
n un saghg1 ve iyiligi ugruna, kis&tlama nedeninin olumsal olaylann olu~turdu
bashrma. gu sonsuz dizinin d1~1nda varohnas1
Buna kar~m, bu gufjlerin kendilerini kl- gerekti~ni ve bu nedenin zorunJ u bir
slllayan, Slnlrlayan, alii k1lan yerl~ik loz ya da monadda, yani Tann'da bu-
mekAnJanndan fjlkartllmalan, kendileri- lundugunu du~unmu~tur.
yetklnlik derecelefl kan1t1 933

yeii [Os. meleke, llassa; lng. capacity, fa- kendi do~as1 ya da oziinde olan tiim
culty; Fr. capacite, faculU; AI. vermogen, potansiyel giic;lerin en yiiksek olc;iide
faligkeit]. Belli bir ~eyi, i~lemi, faaliyeti gerc;ekle~mi~ olmas1 durumu.
yerine getinne, belli bir eylemde bulun- insan1, tum stfatlanyla yetkin olan
tna giicii; bir ~eyin belli bir ~eyi hayata Tann'yla akddan yoksun hayvan ara-
gec;ircbilme potansiyeli; herhangi bir stnda bir yerde goren, insan1n aktlh fa-
~eyi yapabilir olma durumu. Do~1~tan aliyetleri ve ahlaki eylemleriyle, tann-
getirilen ya da sonradan kazantlan be- salla~amasa bile, Tann diizeyine ya da
ceri olarak yeti, bir insantn yapmas1 ge- hayvanh~a yakla~abilece~ini dii~iinen,
reken ~eylerle, odevleriyle ili~kili ola- dolaytstyla insantn hic;bir zaman mut-
rak yapabildi~i ~eyi, gen;ekl~tirmeye lak olarak yetkinle~emeyece~ini dile
muktedir oldu~u eylem tarz1n1 oldu~u getiren llkc;a~ filozoflanndan farkh ola-
kadar, zihnin belirli bir fonksiyonla rak, insantn yetkinl~ebilirli~ine sarstl-
ozelle~mi~ boliimiinii ifade eder. maz bir inane; besleyen baz1 modem
Yetiler, beslenme, biiyiime ve iireme iyimser dii~iiniirler, insan varb~uun
tiiriinden etkinlikleri do~uran bitkisel ahlakl giic; ve imkanlaruu eksiksizce
yeti; harekete, de~i~meye neden olan ha- gerc;ekle~tirmek ve hay at a gec;irmek su
rekel yetisi; temel itki, arzu ve istekleri retiyle yetkinle~ebilece~ini savunmu~
do~uran i~tiha; algt, duygu, tutku, haz lardtr.
ve acdan do~uran ve bellekle imgele- yetkinlik9lik [tng. perfectionism; Fr. per-
min temelinde bulunan duyum yetisi; ya- fectionisme).l lnsan varh~1nm ahlak ala-
~ama iste~i ve arzu ve ihtiyac;lanmiZl ronda veya ya~amda hedefleyece~i en .
kar~llama giicii ya da enerjisi do~uran yiiksek iyinin, haz, mutluluk, ~ar ya da
ircide ve nihayet, bilgiyi, soyut dii~iinme, yarar gibi ahJald de~er)er de~il de, ka-
kavramsalla~hrma, yargdama tiiri.inden rakter yetkinligi oldugunu, insarun tiim
bili~sel faaliyet]eri do~uran akll ya da giiciiyle ahJlli karakterini geli~tinneye
akdyuriUme yetisi oJarak stralanabilir. ve yetkinl~tirmeye c;ah~mas1 gerekli~i
Bu ba~la1nda, dii~iinme, itngeleme, ni, zira yetkinli~in en biiyiik de~er ya da
hissetme tiiriinden bilinc; ya da zihin erdem oldu~unu, liim di~er erdemlerin
hallerinin, zilmin, akll yetisi, imgelem ondan tiiredi~ini savunan ahlak gorii~ii.
yetisi, tinsel yeti tiiriinden, soz konusu 2 Siyaset felsefesinde, bir yonetime
bilinc; hallerine kar~tllk gelen, yetileriy- dii~en en onemli gorevin hakikl bireyin
le a~1klanabildi~ini, zihnin bu yetilerle, yarahlmasuu sa~lamak ve yonetilenin
bu yetilere gore i~ledi~ini, zilmin bu kollektif ortak iyili~ine katklda bulun-
yetilerden olu~an bir birlik oldu~unu mak oldu~unu ~ne siireh gori..i~.
savunan o~retiye yeti psikolojisi ada ve- 3 Hristiyan teolojisinde, insarun Tann
rilmektedir. taraftndan bir kez kurtanldt~ zaman,
yetkinlik [Os. kemal, mukemmeliyet; ing. tam ve kusursuz bir yetkinlik,. giinahstz
perfection; Fr. perfection; AI. vollendung, bir miikemmeliyet hAii ic;ine girdi~ini
vollkommenl1eit]. 1 Nitelik bak1m1ndan, iddia eden akun.
kend isinin iizerinde olan bir rtiteli~in yetkinlik dereceleri kanah [lng. argu-
d ii~ iin ii lememesi, kendisini a~ an bir 11tenl from degrees of perfection; Fr. argu-
derecenin kavranama1nas1 d urumu. 2 ment d' apres les degrees de Ia perfection).
Her baklmdan en iistte olma hali. 3 Tann'n1n varoldu~unu, yetkinli~in fark-
Yoksunluk, kusur ve stnulamadan ba- 11 derecelerinin, mutlak bir yetkinlik
~~~~k olup, tiimiiyle olumlu olma duru- standarbnm varolu~unu gerektirdi~i te-
mu. 4 Tam ya da saf olma durumu. Kop zinden hareketle gostermeye c;ah~an a
~ulsuz ya da stntrlanmamt~ olma hili. posteriori karut. Aziz t Anselm us ve Aqu-
5 Anzr ya da raslanhsal hic;bir ozelli~i inash Thomasta gord ii~iim iiz bu karut,
bulunmama durumu. 6 Bir varh~m, ozii itibariyla Platonik bir karuthr.
934 yetkin tan1m

Kantta gore, biz insan varhklannda ge-;erlililderi, birinci ~ekilde yer alan ta-
degi~en derecelerde iyilik ya da buyuk- Slm)ara indirgenmek suretiyle bilinir..
lukle kar~lla~lyoruz. Bu buyukluk ise, y1g1n teorisi [Ing. bundle theonJ of se~. In-
niceliksel buytikliik olmay1p, erdem ya giliz empirist filozofu Dayid Hwne'un,
da bilgelik baklmlndan iyilik ya da us- benin, insan varbguun, birbirlerini an-
tiinluktur. Bu turden nitelikJer, gozlem- la~Ib naz bir luzla izleyen, surekli bir
ledigilniz ya da tan1d1glmLZ insanlarda ak1~ ve hareket hiUinde alan farkh algi-
degi~en ol-;u ya da derecelerde varolur. lar y1g1n1 ya da toplam1ndan ba~ka bir
Buna gore, A ki~isinin iyi, B ki~isinin ~ey olmadlglnl one suren ogretisi.
d~ha iyi, C ki~isinin ise ondan biraz Benin ya da zihnin bir toz olmay1p, do-
daha iyi oldugunu soyluyoruz. Bunun- gu~tan oliime dek ard arda ortaya -;1kan
la birlikte, bu tur yarg1lar, insanlarda deneyimler, tasarun ve ideler y1g1ru ol-
old ugu gibi, goreli olarak degil de, d ugun u savunan ogreti.
mutlak olarak iyi alan nesnel bir yetkin- Kendi zihnine donup bakng1 zaman,
lik standardl )'a da ol-;utunu gerektirir. bir-;ok izlenim ve ideden ba~ka zihnin
1~te ki~ilerin i yiliklerini kendisine gore bu ideleri birbirlerine baglayan faaliyet-
yarglladlglmlz, bu nesnel iyilik ya da leriyle kar~da~an Hume, zihinde, varo-
yetkinlik standard1 Tanr1'dtr. $u halde, lu~u her tur du~unme faaliyetinde tas-
Taru1 bir yetkinJik ol-;utu olarak vard1r, dik edilen bir bene ili~kin hi-;bir tikel
aksi takdirde, yetkinligin degi~en dere- izlenim ya da ide bulunmadl~ one
celerinden soz edebilmemiz olanakll surmu~, benin ya da zihnin ne oldu~
olmaz. sorusuna verilecek tek uygun yaruhn,
yetkin tan1m [ing. perfect definition; Fr. benin, ~u ya da bu izlenimden, ~ u ya da
definition parfaite]. Oznesi ile yuklemi, ta bu ideden degil de, izlenimlerinin ve
rumlanaru ile tarumlayaru ozde~ alan te- idelerinin toplarmndan olu~an bir y1g1n
rimlerden olu~an tarum turu. ol.mas1 gerektigini belirhni$tir.
Bu tur bir tan1m, bir ~eyi yine kendi- tHume'un bu goru~u, tBerkeley'in
siyle tarumlayan totolojik bir tarumd1r. maddi ya da bireysel toz kavram1yla il-
Formel bak1mdan yetkin alan bu tur bir gHi olarak tLocke'a kar~ yonelttigi ve
tarum, bununla birlikte bir ~eyin kendi- kendisinin de onaylad1g1 itirazlar1n, zi-
si oldugu ozde~lik bilgisi d1~mda bir hinsel alaru da kapsayacak ~ekilde ge-
bilgi vermezler. Kaplamsal balamdan ni~letilmesinin bir sonucu olarak ortaya
yetkin alan bu tannn turune ek olarak, -;kar. Zihinsel ya da tinsel bir tozun
i-;lemsel yonden yetkin alan tarumdan yoklugunda, Hwne i.,ut, izlenimler ya
da soz edilebilir. Bu tur bir tarum ise, da ideler ya da bunlardan olu~an y1g1n
yakln cins ve tursel ay1r1m gozetilerek veya toplam d1~1nda, ben veya benJigin
yapllan tanun ~eklinde ortaya -;1kar. kendisiyle ozde~le~ecegi hi-;bir ~ey
yetldn tasam ~ekli [tng. perfect figure; Fr. yoktur. Ben i-;in, kimlitini zaman i-;inde
figure parfaite]. Birind tasun ~ekli. Birinci koruyan surekli bir varolu~ s<lz kon usu
tasun ~ekli yetkin bir tas1m ~ekJidir, olamaz. bnun gozunde zihin -;~itli al-
-;unku o, t Axistoteles'e gore, dictum de gilann ya da izlenimlerin ard arda orta-
omni et nullo kurahn1n dogrudan dogru- ya c;lk11g1 bir tiyalrodur, faka t bu izle-
ya uygulanabildigi tek tasun ~ekJidir. nim ya da idelere dayanak alan bir toz
Birinci tas1m ~ekJine yetkin tasun ~kli degildir, yani, Hume'a gore, bizim oyu-
diyen Aristoteles ildnci ve u-;uncu ~kil n un oynand1g1 sahne hakk1nda en
den tasunlar yetkin olmayan tas1m f1e- ku-;uk bir fikrimiz olamaz.
killeri diye kategonize ebni~tir. lkinci ve y1g1n zincirleme tas1m [lng. sorites; Fr.
u-;uncu taslm ~ekilleri, yetkin taslm ~k sorites; Al. sorites]. Birden fazla katego-
lini olu~turan birinci ~ekJin tersine, yet- rik tasundan meydana gelen ve ortada-
kin olmayan tasun ~ekilleridir, ~ii bu ki sonu-; onermelerini dile getirmeyip,
tas1m ~ekillerinde yer alan tas1mlann ilk onculde ge-;en ozne d urum undaki
yokluk 935

teritn ile son onculde yer alan yi.iklem man1n derinle~tirilmesi ve gi.i~lenmesi
durumundaki terimi ic;eren bir sonu~ suretiyle, dii~uncenin iizerinde yo~un
onennesi elde etmek suretiyle kurulan la~h~l ~eye kendili~inden akmas1n1 ya
~oklu tas1m ti.iri.i. da kaymasuu sa~lar. Bu felsefe sistemi-
yin ve yang. <;in felsefesinde, farkhhk ve ne gore, ruhun kurtulu~u yolunda, bun-
kar~1th~1, varh~1n temelinin brbirleri~ dan sonra gelen basamak, sonuncu ba-
ne kar~1t o)makla bir likte, ayn1 zaman- samak olan vecd halidir. Burada, yogi
da birbiderini ta1namlayan iki Zit gi.i~ ya da ruh kendisini ayn bir varhk, ayn
ten n1eydana geldi~i dii~i.incesini ifade bir benlik ve ayn bir bilint; olarak gor-
etlnek ic;in kullan1lan terimler. Fenome- mekten kurtulur ve anutlulu~a eri~ir.
nal hay a t1n biitiin boyutlann1 ortaya Ruhu bedenin zorla1nalanndan kurtar
koyan sdz konusu iki kar~1t gii~ten yin may1 ama~layan si.ire~ sekiz ayn a~ama
di~i ilkeye, toprak, karanhk, edilgenlik Yl ihtiva etlnek tedir: 1Yam a ya da be~
ve kuruya, buna kar~an yang da erkek ahlak ilkesi; 2 niyatza, b~ dini kural; 3
ilkeye, go~e, ~~~~a, etkinlik ve 1sla~a te- asana, duru~lar; 4 pratrayana, nefsin kont
kabi.il eder_ rol albna ahnmas1; 5 pratyahara, duyula-
Bu ba~lamda, ortaya ~lklp hemen her nn blizi.ilmesi; 6 dhanna, bir nokta i.ize-
donem etkisini si.irdi.iren, rakip ak1mlan rinde odakla~ma; 7 dhyataa, ayru konu
birbirlerine yakla~hran, ve evrendeki i.izerinde yo~unJa~ma ve tefekki.ir; 8 sa-
her~eyin, biri etkin ve erkek, di~eri madhi, vecd.
pasif ve di~i olmak Lizere, birbirini ta- Ote yandan, yoga felsefesinin Patanja~
mamlayan iki kar~1t ilkeye dayandl~l li'ye atfedilen temel metninin ad1 yoga-
nl, varolan her~eyin soz konusu kar~1t sutra olarak bilinir. M. 0. 2. yuzy1lda
ilkelerin uzla~hnlmas1 ve yumu~ahl ya~ olan bu metin soz konusu
masl yoluyla ortaya ~1kh~LN dile geti- yoga d i.i~i.incesini ve prati~ini sistem-
ren ogretiye yin ve yang otretisi ad1 veril- le~tirdikten ba~ka, ana hinduizm i~in
Ini~tir. de saygan bir yer kazandum1~tlr.
yoga. Hint felsefesinin gelene~e ba~h yokluk [ing. nonbeing, nothingness; AI.
kolu i~inde yer alan ve Patanjali tarafln- neant ). 1 Varolan hi~bir ~eyin bulunma-
dan kuruhnu~ olan felsefe sistemi. masl, varh~1n yoksunlu~u veya belirli-
Soz konusu sisteme gore, bireysel likten ya da ger~eklikten yoksun olma
ruhun yaradanla kayna~mas1n1n ya da hali. Bir ~eyin kimli~i ve faaliyeti i~in
birle~mesinin tek yolu ger~ekligin orta- gerekli olan ger~ekli~in olmay1~1. Cr-
dan ka)kh~, bi.iti.in bi.iti.ine kendinden ne~in, Platon'un ger~ekten varolan ve
ge~mek ve vecd haline ula~mak i~in ya- varhk kategorisini olu~turan akllla an-
pllan bir dizi ah~tlnna ve uygulamadan la~llabi1ir idealara, hem var ve hem de
ge~er. Ba~ka bir deyi~le, kurtulu~a go- yok, veya ne var ne yok olan duyusal
tiiren yol, uzun ve zorlu bir yolculuktur. nesnelere ek i.ic;i.inci.i bir kategori olarak
Buna gore, bireysel ruhun, y11lar si.iren dile getirdi~i, var olan hi~bir ~eyin bu-
bir kendini yenme, nefsini alt etme ~aba lunmamasl durumu. 2 Varhkta, belirli
slyla, oncelikle maddi ~1karlardan uzak bir fonn ya da di.izenin olmamas1 hali.
durmas1,. lkinci olarak azla yetirunesi, Sl- Ger~eklikten tumi.iyle yoksun ya da
ktntalara katlanmas1, bilgiyi aramas1, ger~ekd1~1 o)ma veya hi~ bir ger~ekli~i
kendini Tann'ya adamas1 gerekir. bulurunama durumu.
Soz konusu sisteme gore, bireysel ruh 3 Ve nihayet, varhk hiyerar~isinin en
daha sonraki basamaklarda duyulanru alhnda, mutlak bir ger~ekli~in en uza-
geri ~ekmek, yani d1'a yonelik olan du- ~tnda bulunan madde. 4 Bir ~eyin do-
yulanJu i~e yoneltmek, di.i~i.incelerini ~u~tan getirdi~i, akti.ielle~ecek hi~bir
yaln1z bir ~ey i.izerine yonelterek orada potansiyeli olmamas1, kendisini ger~ek
yo~unla~mak durumundadu. Bireysel le~tirecek hi~bir e~ilim, ya da yonelimi
ruh, daha sonraki basamakta, yo~unJa~- bulunmamas1 hali.
936 yoksunluk

yoksunluk [Os. mahrumiyef, ndemiyet; tng. varh~a ya da ger~ekli~i yoktur. Bu, var-
privation; Fr. privation; Al. privation). bk ile iyili~in ozde~ ya da e~anlamh ol-
Olumlu bir nite1i~n eksikli~ y a da sa- maslndan bellidi.r. Varolan her~ey, Mut-
narlanm.asandan meydana gelen njtelik. lak tyilik olan Tann'dan turemj~tir ve
Aristoteteles'in felsefesinde, sahip olabil- dolayastyla, bir varh~a sahip oldu~u su-
di~i, nonnalde sahip oldu~u ya da sahip rece, iyi olmak durumundadtr.
olmak durumunda oldu~u beli.rli bir ni- Ba~ka bir deyi~le, tum yarahklann, bir
telikten yoksun olan bir tozun d urum u. varh~a sahip olduk.Jan surece, iyi oldu-
Bir ~ekilde varolmas1 gereken belli bir ~unu ve tyi Olandan, yani Tanra'dan
formun varolmaya~a. geldi~ini soyleyen Orta~a~ du~unurle
Yoksunluk teriani, de~i~menin olanak- rine, orne~in Aziz t Augustin us y a da
sazh~Lna ifade eden tEiea felsefesinden Sahte Dionisosa gore, yarahklar tyi
sonra de~i~meyi a-;aklamak amaca yla Olandan yoksun olduklan siirece, ne
t Aristoteles taraf1ndan one surulmu~ iyidir, ne de bir varh~a sahiptir. Buna
tur. Madde ya da potansiyaliteyle, fonn gore, kotuluk, varhktan oldugu kadar,
ya da aktiialiteyi, de~i~medeki pozitif iyilikten yoksunluktur; ya da daha ~ok,
o~eler olarak one suren filozofa gore, olmas1, aktuel olarak bulunmas1 gere-
de~i~me, bir madde ya da potansiyelin, ken bir iyinin yoksunlu~udur. Buna
yoksun bulundu~u formu kazanmasa- gore, bir gunahkar bile, bir varh~a,
dar. Buna gore, yoksunluk,. de~i~medeki ya~am ya da varolu~ ve bir iradeye
olumsuz o~e, de~i~me tarafandan var- sahip oldu~u surece, iyi olmak duru-
sayllan gu-;tur. Yoksunluk, bir madde mundadn; gunahkar insandaki kotuluk,
ya da potansiyelin alabilece~i, almaya onda aktuel olarak olmasa gereken iyili-
yetili oldu~u, kendisine yonelmi~ bu- ~in yoksunlu~undan, iradenin ahlak
lund u~u formu henuz almamt~ olmasa kurallanyla olan yanh~ ili~kisinden, ~u
hali, soz konusu fonndan yoksun bulun- ya da bu erdemin eksikliginden meyda-
mast durumudur. na gelir. Buna gore, tum insanlar, ey-
yoksunluk kavramlara [tng. concepts of pri- lemlerinde iyi olan bir ~eye, kendilerini
vation; Fr. concepts de la privation]. Yokluk tamamlayacak bir ~eye yonelirler, fakat
kavramlar1 olarak da bilinen ve sahip un utulmamahdtr ki, onlar kendileri i~in
ol wunasa gereken bir ozelligin bir neyin iyi oldu~uyla ilgili olarak, yanh~a
~eyde, bir nesnede bulunmad1gana ifade du~ebilirler.
eden, dolayasayla ancak o ~y, o nesne SOz konusu tkoruluk yorumuna gore,
i~in k ullandan olwnsuz kavramlara veri- Tanra tarafandan yarahlrru~, Tann'nan
len ad. Ome~in, 'sa~ar' kavrama, baza in- kendi ozunden yaratmJ~ oldugu hi~bir
sanlarda bir ozelli~in (i~itme duyusu- yarahk kotu olamaz. Bu durum, ahlaki
nun) olmad1~Ul1 bildirir. Bununla kotulukler kadar, ahlaki olmayan kotu-
birlikte, 'sandalye kordur' demek ola- lukler, yani .fi2.ikj kotiilukler i~in de ge-
nakh degildir, ~unku sandalyede gonne ~erlidir. Do~ada kotuluk, do~al bir
ozelli~i, i~itme duyusu zaten yoktur. ~eyin kendi do~al fonksiyonlann yeri-
yoksunluk olarak kiitiiliik (Ing. ~il as ne getirememesinden meydana gelir.
privation; Fr. mal co,rme privation]. Orta- Ome~in, r;irkinlik ve hastahk, m utlak
~a~ filozoflaran1n dun yamtzdaki varh- bir bi9mde kotu olmaytp, yalnazca daha
~ana yadsunadaklara kotulugu a~aklama yuksek bir iyinin yoksunlugudur. Bun-
tarzlan. lar fonn bak1m1ndan soz konusu olan
Bu anlaya~a gore, biz insanlann dt~ bir eksiklikten, duzene duyulan ihtiya~
dunyada gordu~u felaketler, sava~lar, tan ba~ka hi~bir ~ey de~ildirler. Kotulu-
dnayetler, ahliki bozukluklar, ancak ve gu bu ~ekilde a~aklayan Orta~a~ du~u
ancak varh~1n veya iyili~in ya da olma- nurlerine gore, maddenin kendisi bile,
sa gerekenin yoksunlu~u olarak a-;rkla- Tann tarafandan yarahlm1~ oldugu i;in,
nabilir. Buna gore, kotulugun pozitif bir kotu de~ldir.
yonelim 937

yozum [Os. tefsir, ~~r/1; ing. commentary; Fr. ger(ek niyetini, aktannak istedi~i anla-
commentaire; Alm. kommentar]. 1 Genel ma a~a~a ~akaracak ~ekilde anla~ahr
olarak, bir metni, bir haberi, motivasyo- hale getirme, anJamtandanna.
nu, bilinmeyen veya anla~almayan bir Onlu Alman dii~unuru Friedrich Ni-
eyleani, bir mesaja, bir olaya, v. b. g., in- etzsche, tarihselci -hermeneutik gelene k
celeyip at;aklayarak de~erlendinne, belli i-;inde ~ok buyuk bir onem kazanan
bir baka~ a-;asandan hareketle anlamlan- yonm etkinli~inin iki temel ozelli~ini
darma. on plana c;akartma~tar. Bunlardan birin-
2 Bilinmeyen bir nesnenin ~e~itli un- cisine gore, yorum her zaman yarat.J.a
surlanna, onu anla~dar hale getirecek ve in~a edici bir etkinlik olmak duru-
yeni bir forrn ya da goriinum alhnda, mundadar. Hans Georg tGadamer tara-
aralannda ba~ kurarak, bir araya getir- hndan da vurgulanan ikincisine gore
ane. Bir ~eyi anlamh bir bi~imde. a~akla ise, tek bir 1nlimkiin yoruan olmayap,
na olarak yorum tan1m1, yorumlayan daima bir yorumlar ~e~itlili~i soz konu-
ki~ide, kavramsal bir ~ema ya da mode- sudur.
lin olmaSIN gerektirir1 oy le ki algalanan yonelim [Latince ~intentio'dan; ing. inten-
ve yoruanlanan ~eyin, manhksal olarak, tion; Fr. intention; AI. absidd]. 1 Du~un
modelde yer alan olgu ve a~aklamalara cenin, bilginin konusuna yonelmesi d u-
uydu~u kabul edilir. Bu ~ekilde de~er rumu. Buna gore, Orta~a~ mantak~alan,
lendirildi~inde, yorum, kullanalan kav- ba~ka gostergeleri de~il de, . do~rudan
do~ruya ~eylerin kendilerini gosteren
raansal ~ema ya da modelin mahiyetine
ba~h olarak, farkhhk gostermek duru-
gosterge ya da i~aretler i~n ilk yonelim
mundadar. Buna gore, kullarulan mode- (primae intentionis), ~eylerin bizzat ken-
lin kuramsal bir model ve a~lklamanan dilerini de~il de, ~eylerle ilgili i~aretleri
gosteren im, g05terge, deyim ya da te-
da ger~ekli~e ili~kin old u~u bir yorum,
bilimsel bir yonuudur. rim]cr i~ ikinci yonelim (secundae inttn-
tionis) terimini kullaruTu~lardar. Buna
3 Mantakta, formel bir dilin deyimleri-
gore, ome~in 'insan oli.imliidi.ir' onerme-
ne anlam yukleme faaliyeti; formel bir
sinde, insan terimi, ~eylerin, yani kendi-
dilin her duzgiin deyimine kar~llak ola-
leri iln ya da gostergeler olmayan insan-
rak belli bir dilda~a nesneyi, her de~i~ lann yerini tutan bir g05terge oldu~u
kene kar~ahk olarak da belirli bir de~er
i9n ilk, buna kar~m 'TurJer cinslerin bol-
alana belirleme i~i. meleridir-' onermesinde ise, rur, 'insan',
4 Teolojide, k utsal metinleri anla~ahr 'at' ve 'kopek' gibi, kendileri, ~ey de~il
kalma, kutsal kitaban orttik ve belirtik de, deyim olan cins isimlerin yerini tut-
muhtemel tiim anlamlaruu gozler online tu~u i~in, ikinci yonelimden bir terim
serme. 5 Dilbilgisinde, sentaktik olu~tu olmak durumundadar.
rucu taraflndan iiretilen yapLiara bir 2 Biraz daha genel bir ~er~eve it;inde,
anlam yukleme imkaru veren i~lemler bilindn, daima kendisinin otesindeki
biitiiru. bir ~eye i~aret ederek, her zaman bir
6 tPsikanalizde, analistin psikanaliz se- ~eyin bilinci ohnasa, faaliyetini belli so-
anslan sarasmda hastanm anlatamlann- nut;lara do~ru yoneltmesi durumu; bi-
dan elde etti~ verilerin hakiki ve hasta lincin, da~ diinyada varolmasa gerek-
i~in bilinmez olan anlanu1u sembolik meyen zihinsel bir nesne yaratmasa,
boyutlan i~inde ortaya koymasa. onu da~ diinyaya yansatmasa halini, bir
7 Felsefede, ge~mi~ten gel en felsefi bir ~eyin kendisinin da~andaki ve otesinde-
metni ~erh etme; thenneneuti~in olu~ ki bir ~eye yonelmesi, o ~eyi hedefle-
turdup;u genel ~er~eve it;inde, karanhk, mesi hili. Nitekim, tHusserl'e gore, yo-
anla~Jimasa zor bir metni, farkh bir kiil- nelim, bilincin alga, imgelem, v. b. g.,ye
tiir, ~aman ya da gelene~in mahsiilu bir anlam yiikleme imkAru veren ozel
olan bir yaza, k.itap ya da metni, yazann bir tavradar.
938 yonelmilik

3 Ahlakta, eylemin ula~may1 ama~ladi daki ba~l yarglnln ozii yapan her tiir
gt nihai hedef. Bu ba~lamda, ome~in goru~i.i reddederken, yarg1n1n temel
tKant a gore, eylemlerimizin ahlaki de- ozelli~ini bilincin kendi da~anda ohna-
~erini yaratan ~ey, eylemin sonucu yan bir nesneyle ili~ki i~inde olnlak diye
de~il, fakat niyeti ve yonelimidir. ifade eder. Buna gore, korkunun d1~
Bu ba~lamda, yonelmi~li~i, bilincin ger~eklikteki bir ~eye tekabi.il etmek du-
ozsel ve ay1rd edici bir ozelli~i ve bu rumunda olmayan nesnesi korku dene-
arada, zihnin bili~sel ve iradi faaliyeti yiminde i~erilir.
nin temeli olarak goren bilgi anlay1~1na , Brentanotnun o~rencisi Husserl'in fe~
yonelirncilik. ad1 verilirken, zihni, bilincin nomenolojisinin temel kavram1 haline
da~ di.inyada varolmas1 gerekmeyen zi~ gelen yonelmi~lik terirni, bilincin bir
hinsel bir nesne in~a etme ve i~eri~ini nesneyi hedef alrnak, daima bir ~eyin
d1~ diinyaya yansltma yetene~iyle ta- bilinci olmak yetene~ini gosterir. Bun a
nimlayan o~reti yanelinzsel zilzin teorisi gore, yonelmi~lik halinde bilin~, fiilen
di ye tan1mlanu. varolan ya da varolabilecek olan bir
Yine ayna ba~lamda, anlama yetisi ya nesneye do~ru si.irekli yonelmedir. Ni
da idrakin iki ayn tarza old u~u kabul tekim Husserl, zihinsel fenomenleri, bi-
edildi~nde, gori.in i.i~leri a~1kl amay1 lin~ edimlerini dile getiren sozlerin,
ama~layan bilim.in d1~1nda, gori.ini.i~leri ancak ve ancak bir ~eye gonderimde
yorumlamayi, yani insarun di.inyas1ru bulunmak, bir ~eyle ili~ki kurmak su-
betimlemeyi, ele~tinneyi ve hakb kllma- retiyle an lam kaz.andi~Inl dile getirir.
Yl ama~layan, insan varh~1 tarahndan yiinetim [lng. governernent; AI. gouveme-
yaratalan di.inyan1n nesnel do~rulann1 ment]. Gerek belirli bir birim ya da di.i-
ortaya koymaya ~ah~an bilgi ya da anla- zeyde, ome~n ulusal, bolgesel ya da
ma tarz1na; Alman filozofu tDilthey'in yerel di.izlemde, otoriteye sahip olan
anlama yontemiyle ifade etti~i, fenome biitun veya yap1y1, gerekse bi.itiin bir
nolojiyi i.ireten analiz tiiriine yonelimsel anayasal sistemi tarumlamak i~in kulla-
anlama ad1 verihnektedir. nllan terim.
yonelmi~lik [Os. kasdiyet, verhiyet; ing. Demokrasi, otokrasi ve diktatorli.ik gibi
intentionality; Fr. intentionalite; AI. inten- farkh yonetim bi~imleri vardar. Farkh
tionalitiit). 1 Orta~a~ felsefesinde ya da yonetimlere, ayn rejim ti.irlerine ili~kin
Skolastik dii~iincede, insan varh~1n1n, bu ti.ir bir Slruflamanln ilk Omeklerinden
i.nsan zihninin dikkatini bir nesneye biri i.inli.i 11k~a~ filozofu t Plat on tarahn
do~ru ~evirebilmesi, on un i.izerinde dan one siiriilmi.i~ti.ir. !deal yonetim
odaklanabilmesi yetene~i. tarz1 olarak, yonetimde iyi yeti~mi~ filo
2 tBrentano vc tHusserl'de, psi~ik fe zoflann bulundu~u bir se~ldnler aristok
nomenlerin ayirtCl ve tan1mlayaca ozel- rasisini, ruhun i.i~ par~asmdan biri olan
li~i olarak, bilincin bir konuya ni~an al- akhn di~er i.1ci par~a i.izerindeki egemen-
masi, bir nesneyle ba~ kunnas1, daima li~inin siyasi ifadesi olan aristokrasiyi
bir nesneyie ~evrili olmas1 ozelli~i. oneren Platonta gore, yonetim kademe..
Bilincin yonelmi~li~ini Psychologie vom lerinde balayan belli bir yozla~1na,
Empirisclten Standpunkt [Empirik Bir aristokrasiden sonra, ildnd bir yonetim
Bak1~ a~asandan Psikoloji] adh kitabm tarza olarak timokrasiyi do~urur.
da, 'bilincin yonelimselli~i ilkesi' ba~h Platon'un gozi.inde, timokrasi ~an ve
gt alnnda ortaya koyan Brentano, bir ~eref a~k1yla belirlenir. Bir yonetim bi-
nesneye yonehni~ olmalaruun, bir i~erik ~imi olarak timokrasi, yonetim kademe
ya da nesneye gonderimde bulunmalara- sindeld insanlardan biri, halkm genel
nin bilincin, psi~ik fenomenlerin ayud iyili~i ve ,_1kanndan ~ok, kendi ~an ve
edici ozelli~i oldu~unu one siinni.i~tiir. ~erefini gozetmeye ba~lad1~1 zaman or-
0 bu ba~lamda, ozne ile yiiklem aras1n- taya ~tkar. Bu yonetim tarza, insan ru-
yontemsel kutkuculuk 939

hundaki iir; parr;adan ikincisi olan can Yontem dogmatizmine, ozellikle, insan
ya da tinin, akhn soziinii dinlemekten bilimlerinin farkh bir tmetodolojisi,
vazger;erek, kendi egemenligini ifade goze ve gozleme degil de, anlamaya da-
edi~inin siyasi kar~1hg1du. yanan bir metodolojisi oldugunu savu-
Timokraside, maddeye dii~kiinliik nan thermeneutik ve tarihselci gelenek
gostennenin ilk izlerine rastland1g1, ozel tarafmdan kar~1 r;1kllm1~tlr. Ornegin,
miilkjyet arzusu duyulmaya ba~land1g1 yontem dogmatizminin, ozne-nesne di-
zaman, ortam, Platon'a gore, pliitokrasi kotomisine dayamrken, ozneye episte-
ic;in haz1r demektir. Buna gore, pliitok- molojik bir ozerklik yiikleyen modern
rasi, siyasi iktidann oncelikle ve yalruz- rasyonalist ve pozitivist gelenegin en
ca maddl r;tkar ve zenginlikle ilgilenen ar;1k ifadesi oldugunu dile getiren
insanlann elinde oldugu yonetim bir;i- tGadamer, ozneyi Bah metafizigindeki
midir. Pliitokrasiyle yonetilen bir top- temel ve imtiyazh konumundan indir-
lumda, bir tarafta zenginler ve diger ta- meye r;ah~m1~hr.
rafta yoksullar olmak iizere, yalruzca iki Ba~ka bir deyi~le, modem felsefenin
s1mf kahr ve boyle bir toplumda, Pla- tDescartes'tan beri ifade ettigi oznenin
ton'a gore, zenginler yiikseldikr;e, er- epistemolojik bir ozerklige sahip bulun-
demliler kaybolur. 0. pliitokrasinin, dugu, ko~ullanm1~hktan baga~1k oldu-
ruhun en a~ag1 parr;as1 olup, ak1l tara- gu tezine kar~1 t;~kan Gada mer, soz ko-
fmdan dizginlenmek durumunda olan nusu ozne gorii~iiniin, oznenin mutlak
i~tihamn egemenliginin siyasr kar~1hg1 bir bir;ilnde kesin olan bir bilgiye ula~
oldugunu savunur. Platon'a gore, dor- maya yetili oldugu inanc1yla birlikte,
diincii yonetim tarz1, pliitokrasiden bir nesnel bilimsel bilgiyi yiicelten ve doga-
derece daha yozla~m1~ bir yonetim bir;i- Yl insan ir;in ara~alla~hran bir anlay~
mi, r;ogunlugun ve uzman olmayanla- tan aynlmaz oldu~nu iddia etmi~tir.
nn yonetimi olarak demokrasidir. Buna gore, dogarun kesin ve nesnel bi-
yontem dogmatizmi (ing. dogmatism of limsel bilgisine ula~maya yetili oldugu-
method; Fr. dogmatisnze de m~thode]. Tek na inamlan oznenin ya da insarun yiicel-
bir akhn, yani bilimsel akhn; tek bir bilgi
tilmesi veya kutsanmas1, oznenin ve
tiiriiniin, yani bilimsel bilginin bulundu-
onun hesaplama teknikleriyle yontemi-
gunu; soz konusu bilimsel bilginin doga
nin, bir '~eyler alaru' olarak dii~iiniilen
bilimlerinde kazaruld1gm1; bilimsel bil-
diinya iizerindeki mutlak egemenligini
ginin de yonteme dayah bir bilgi oldu-
gunu one siiriip, doga bilimlerinin yon- ifade eder. Ba~ka bir deyi~le, ozneye
temini mutlakla~hran ve bu yontemin izafe edilen abarhh rol, son r;oziimleme-
kapsarruru, onu insan bilimlerine de uy- de modern felsefenin dogay1 ~eyle~tir
gulayacak ~ekilde geni~leten rasyona- me egilimini ortaya koyar. Gadamer'e
list \'e pozitivist yakla~1mm tavnm gore, daha da kotiisii, yontemi ve hesap-
ifade ebnek ir;in kullamlan deyim. lama teknilderiyle akhn kullamm ya da
Dogru bilgiye, hakikate veya bilimsel uygulama alarunm geni~letilmesi, yon-
bilgiye ula~mamn biricik yolunun bi- temli dii~iinen bilimsel akhn mutlakla~
limsel yontem ya da yontemlerden ger;- tmlmasl, insan varhklann1 da salt ~ey
tigini savunan tav1r olarak yontem dog- ler olarak gorme sonucunu dogurur.
matizmi, tarihten, toplum ve insandan, yontemsel ku~kuculuk (Os. ~ekki muspet;
toplumsal-insanr ili~ki, deger, ilgi ve r;l- ing'. metltodologiCill scepticism; Fr. scepti-
karlardan bag1ms1z olduktan ba~ka, ta- cisme methodique]. Ku~kuculugun bir
rafslZ, evrensel ve nesnel olduguna ina- yontem, belli birtakun dogrulara ula~
rulan bilimsel bir yontemin bagnaz mak uzere bir arar; olarak kullarulmas1.
savunuculugunu yapar ve kendisini bu Yontemsel ku~kuculugun bilinen en iyi
yolla me~rilla~tuan entellektiiel ideoloji omegi, Descartes'm ku~kuculugudur.
haline gelir. +Descartes bilgi gorii~iinde, akhn biri
940 yontemsel ku~kuculuk

sezgi, digeri de tiimdengelim olmak duyma olasahga vardar. 0 tiim duyu-


iizere iki giict.i ya da yetisi oldugunu deneylerimizin ger~ekte hayali olabilece-
savunmu~ ve bu iki gii~ geregi gibi kul- gini sayler. Duyu-deneyi yoluyla tecrube
lanaldiga zaman, insanan tapk1 matema- ettighniz her~ey uyurken bir dii~te
tikte old ugu gibi, kesin bilgilere ula~a sahip oldugutnuz deneylere her bak.Jm-
bilecegini savunmu~tur. Daha sonra, dan benzer. Uyanikhgt uyku halinden
akhn bu iki giiciine geregi gibi yol goste ayiracak bir ol~iit bulunmadtgma gore,
recek kurallan belirleyen Descartes, uyarukken sahip oldugumuz deneylerin
'a~tk ve se~k bir bi~imde dogru oldugu ger~ekte uyku halinde ya~adLklannuzan
bili.Juneyen hi~bir ~eyin dogru kabul bir par~as1 olmad1~ndan nastl emin ola-
edilme1nesi gerektigi' kurah uyannca, biliriz? 0, bundan soma bir adun daha
her~eyden ku~ku duymaya, yanh~ ya atarak, bilimsel dogrulara ge~er. Ona
da ku~kulu oldugunu, ve yanh~ ya da gore, bilimsel bilgiden bile ku~ku duy-
ku~kulu olmasanan muhtemel oldugunu anak i~in, uzak da olsa, bir neden vardar.
dii~iindiigii her~eyi redde.tmeye karar Descartes, Ulsarun irngeleminin birtak.Jm
venni~tir. Descartesm burada onerdigi mitolojik varhklar, yans1 ker;i yans1 insan
ol~ut, bir inanctn, bir iddia ya da bir go- olan varbk tiirleri.. su perileri, deniz k1zlan
rii~iin, onu ku~kulu h~ile getirecek bir yaratabildigini sbyler. Biitiin bunlar ger-
neden ya da gerekc;enin gosterilmesi d u- ~ekte varolmayan hayali nesnelerdir. 0,
rwnunda reddedilmesi gerektigini belir.. i~te bu noktada tiim duyu-deneylerinin
tir .. Tiim inan~lan tek tek ele ahp sorgu- pekala irngelemin faaliyetine benzeyebile-
lamak hi~bir zaman tamamlarunayacak a!8ini sayler. BlUldan dolaya, diinya hak-
bir i~ old ugu i~in, Descartes inan~ ve bil- kmda bildi~ du~iindugumiiz her-
gilerini belirli ba~hklar altanda toplar. ~ey, ger~ekte varol1nayan dii~sel
Onun ku~ku yontemine, ya da bir ara~ varbklarla ilgili bir bilgi olabilir. Fizik,
olarak kullandagt tku~kuculuga, ilk ola- kimya, hp gibi bilimler de su perilerine,
rak duyulara dayanan inan~lar konu deniz k.Jzlanna, at ba~h lnsanlara ya da ya-
olur, ~iinkii bilgilerimizin en onemli nsa ke9 yansa insan olan yarat&klara ili~
kaynaklanndan biri duyulardar. Bunun- kin bir ~ah~ma kadar bilirnsel olabilir.
la birlikte, Descartes duyulann bizi Ku~kunun kendisi her ne kadar daha
zaman zaman ya1ulthklan olgusundan da ileri gotiiriilmeye elveri~li bir yapada
yola ~1karak, bizim duyulara dayanarak olsa bile, geriye yine de kesin olarak bi-
bildigimizi sandag1m1z bir ~ey konu- lebilecegimiz bir ~ey kalmaktadU'. Ya
sunda hi~bir zaman tam anlarruyla emin ~aman kendisi yahuzca bir dii~ olsa da,
olamayacag1m1Z sonucwtu c;akarbr. Du- olaylann sergiledigi bir diizen, olaylar
yulannuz bizi zaman zaman yandtlyor- aras1nda sabit ve degi~mez birtakam
sa, onlann bizi her zaman yanalbna olasa- ili~kiler vardar. Buna gore, tecriibe etti-
hk.Jan daima vardar. Duyular arachgtyla gimiz bir ~eyin ger~ek diinyanan nu,
kazanalm1~ bilginin bir bohimii yanh~ ve imgelememizin mi~ yoksa gordugumiiz
giivenilmez bir bilgi ise, tiimiiniin birden dii~iin bir par~as1 m1 old ugunu kesin
yanh~ olmadaga konusunda bir garanti- olarak bilemesek bile, dii~iinebilecegi
miz olabilir mi? miz her karenin dort kenara vardar, ikiy-
Descartes daha sonra normal ve saghkla le ii~iin toplam1 her zaman be~ yapar.
duyumlara dayanan dogrulara ge~er. Fakat Descartes'a gore, 1natematiksel
Crnegin, tUm insanlar elleri ve ayaklan dogrulardan da ku~ku duymak i~in ge-
oldugunu dii~iiniir. Bakmakta olduklan ~erli bir nedenilniz var gibi goriinmekte-
kagadan beyaz oldugunu bilirler. Descar- dir. Burada onun aldatan Tann, ya da
tes'a gore, normal deneyimlerimizden, Kotii Cin varsayamt giindeme gelir. Soz
kendilerinden yana emin oldugumuz konusu varsayama gore, insanlan aida ..
duyusal bilgilerimizden bile ku~ku tan bir Tann ya da ~eytaru bir varhk,
yontemsel maddecilik 941

kohi bir cin vardtr. Bizim kendisinin ve duyamaz, zira ku~ku duyarken, ku~ku
bizim iizerimizdeki etkisinin hi~bir ~e diye bir ~eyin varofdugunu, dolaysyfa
kilde fark1na varmad1g1mlz bu varhg1n ku~ku duyan 'ben'inin varoldugunu
insanlan ba~tan ~&kannak ve her konu- a~ak ve se~ik olarak bilir. Nitekim, o
da yandtmak i~in yeterli giicti vard1r. 'Du~iinuyorum, o halde vanm' sonucu-
Descartes'a gore, boyle bir gii~ var ise na vanr ve boylelikle dii~iinen bir var-
eger, o bizi siirekli ve sistematik olarak hk olarak kendi varolu~unu kan1tlar.
yanlltabilir ve bizim dogrulara ula~ma yontemsel maddecilik [ing. methodological
yoniindeki tum ~abalanm1z bo~a ;~kar. materialism; Fr. matbitllisnze nzetftodique ].
Biziln ikiyle ii~tin toplatn1n1n be~ etti- tMaddeciligi, dogrudan dogruya onto-
ginden, karenin dort kenan oldugundan lojik bir anlam i~inde degil de, benimse-
emin ohnam1z, ba~ka hi~bir ~eyi degiJ nen bHgi gorii~iiniin, ya da felsefi tavar
de, yaln1z ve yaln1zca bu ~eytani varlt- veya se~ilen yontemin bir sonucu ola-
gn bizi yanlltmakta ~ok ba~anh oldu- rak savunma durumu. Dogrudan dog-
gunu karutlar. Descartes bu son noktay- nya tinsel bir ger~ekligin varolmadag...
la birlikte, her~eyin ku~kuya a~tk n1 soylemek yerine, bilgide empirist bir
oldu~unu gorerek, rum inan~lannl, ttitn anlay~ benimsedikt~n sonra, yaln1zca
bilgilerini bir kenara a tar. deneyim yoluyla bilinenin varoldugu-
Bu ku~ku stireci, ona bir yandan daha nu, mekan ve zaman i~inde olarun, yan.i
onceden kaza1un1~ oldugu tiitn biJgileri- cismin ya da madde cinsinden varhg1n
ger~~k oldugunu soyleme, dolaylslyla
ni atma, kendi felsefesiyle daha onceki
felsefe arasUta kesin bir set ~ekme olana- varhg1 madde alan1 yla sarurlama, f akat
g. verirken, bir yandan da sisterninin, rnadde alan1n1n d1~1nda kalan olas1
iizerinde insan bilgisinin yeni ba~tan varhk alan1yla ilgili olarak herhangi bir
in~a edilecegi kesin ve mutlak ba~lang~
iddiada bulunmama yeye tinsel olan1
noktas1n1 verir. Buna gore, her~eyden ifade eden deyimlerin anlamh olmad1-
g1n1 soyleme tavn.
ku~ku duyulabilir, fa kat bir ~eyden
yiice (Os. ulvi; ing. sublinte; Fr. sublirue; AI.
ku~ku duyulamaz. Neden ya da nasd
erhaben ). 1 insan1n ol~ulerini ve sarurlart-
ku~ku duyuyor olursa olsun, onun
n a~an, kendi ba~1na iistiin olan ~ey; 2
ku~ku duyabiJmesi i~in varolmas1 gere-
en onemli ozelligi u~suz bucakstzhk ve
kir. Bu sonu~, ku~kulan dag1tan ve ona
snars1zhk olan, kendisiyle aram1zda
sisteminin ba~langt~ dogrusunu veren
ezici bir oransazhk bulunan, kar~1smda
~ok one1nli bir sonu~tur. 0, ku~ku yonte-
ezildigimiz gii~; 3 her~yin iistiinde tut-
mini uygulamaya devam ettigimiz, koru tugumuz, ~ok degerli ve onemli gordii-
cin varsaymuru kabul ettigimiz zaman gumiiz, giicii, biiyiiklugu, degeri ve
bile ge~erli olan ve hi~bir ku~kWlun yan.. soyluluguyla ba~ka her~eyden aynlan;
h~layamayacag1 bir sonu~tur. Zira bit
4 li.im varhklann ve kavramlarm iistiin-
kotii bir cinin varolduglmu ve Descar.. de olan, kendisine sayg ve hayranhk
tes'a yandbnakta oldugunu soylesek bile, duyulan yapt; 5 ~ok deger verilen, soy-
bu dn Descartes' ger~ekte varolmad1g1 lulugu ve biiyiikluguyle ba~ka ~eyler
za1nan, varolduguna inandaramaz. CWn den aynlan ~ey i~in kullantlan s1fat.
Descartes' aldatabilmesi i~in, onun her- Yiice kavram1 iizerinde en fazla duran
~eyden once varolmasa gereldr. filozof olarak Immanuel Kant'a gore,
~u halde, her~eyden ku~ku duyma, yuce, belirli bir ~ekli olmayan veya bir
Descartes' ku~ku duyabilmesi i~in, on- biitiinsellik dii~iincesi i~eren her tiir
celikle varolmasl gerekti~ sonucuna go- nesne kar~1s1nda duyulan hazza ifade
tiiriir. <;unkii ku~ku duyma bir tiir dii- eder.
~ ii nmedir. Ba~ka bir deyi~le, istisnas&z yticeltme [lng. sublirnation; Fr. sublimation;
her~eyden ku~ku duyan bir insan, AI. sublimierung]. Basllnlmt~ bir duygu-
ku~ku duymakta oldugundan ku~ku nun yeni bir nesneye yoneltilmesi y a da
942 yilklem

transferi. B!r i~giidti, itki, duygu, arzuy- yiiklii soru yanh~1 [ing. phallaet; of loflded
la yonelinen nesne ya da amacm yerine question]. Forme! olmayan bir yanh~ tiirii
ba~ka bir ama~ ya da nesnenin ge~iril olara.k. istenen yarull soruda varsaymak-
mesi. Psikanalizde, baZJ 'a~ag1' duygu tan, ya da sorulan istenen yamtlan ala-
ya da i~gtidtilerin daha 'yi.iksek' i~gtidti cak ~ekilde bi~imlemekten, tarb~mah
ya da duygulara donti~mesi durumu. kabtillere dayanan sorular sormaktan
yiiklem [lng. predicate; F. predicat; AI. ol~an ve aym zamanda kompleks soru
priidikat]. 1 Dilbilgisinde, bir ctimle soz yanh~1 olarak da ge~en yanh~ ttirti.
konusu oldugunda, ctimledeki ttim un- yiikiimliiliik [Os mukellefiyet; Ing. obligati-
surlann fonksiyonlarmm kendisine gore on; Fr. obligation; AI. verplichtung]. Uyma-
belirlendigi, ctimlenin temelini meyda- mamn, yerine getirmenin belli bir sonu~
na getiren, ortadan kalk11g1 zaman ctim- ya da cezay1 gereklirdigi forme! bir an-
lenin de yok olup gillnesine neden olan la~ma, yasa. Ah!ak duyusu, ahlal<i ilke
temel oge. 2 Manhkta, iki bile~enden ya da Odev tarafmdan belirlenen bir tarz-
meydana gelen kategorik onermede, da eyleme zorunlulugu. Belli bir ~ey ya-
onermenin ikinci terimi ozne hakkmda pacak, belli bir eylemi ger~ekle~tirecek
tasdik ya da inkar edilen ~ey, oznenin ki~i i~in soz konusu olan ahlaki kurallan
dahil veya d1~mda oldugu s1mfl goste- belirleyen zonmJuluk bi~imi ya da ttirti.
ren sozctik 3 Modern manhkta, ozellik- Dogada varolan zorunlulugun, doga
leri, nitelikleri ya da bagmhlan goste- yasalanrun zorunlulugunun i~kin oldu-
ren terim gu, fenomenlerin ve olaylann dogasm-
Bu baglamda, varb.k ya da nesnelere ni- dan ~lkh~ yerde, ahlal<i ytiktimltiltik
a~km bir kaynaktan o;lkar, yani ahlak ya-
telikler izafe ellne faaliyetine, bir ozneye
bir s1fat, ozellik, fill, bagmh ytikleyen salanrun zorunlulugu a~km bir zorun-
onermeye veya boyle bir onermenin luluktur. Ba~ka bir deyi~le, ytiktimlti-
ltik, olaylann, dogamn tisttinde olan,
ozne ile ytiklem arasmda kurdugu ili~
ger~ek olmamak.Ja birlikte, ger~ekle~ti
kiye veya forme! bag a yuklemleme ad1 ve-
rilir. Bir ytiklernin, bir ozelligin oznede rilmesi, hayata g~esi gereken daha
ytiksek bir dtizenden kaynaklanan bir
veya ozne konumundaki kavramm i<;le-
zorunluluktur. Soz konusu yilktimltiliik
rninde yer ald1guu dile getiren yargya
ya da zorunluluk, fizild ya da nedensel
yuklemleme yargJSI ad1 verilmektedir. Ote zorunluluktan baglmSIZ olan ve ba~ka
yandan yalmzca bireylerin varoldugu- ttirlti davranabilme ozg!irltigtinti de ge-
nu, bireyler d1~mda hi~bir ~eyin somut rektiren kategorik bir ytiktimltiltikttir.
bir varolu~ sahip olmad1guu one lnsanf gtidtilenmeden baguns1z olan
stiren tnominalizmin, gene! kavramlan ahlakf ytiktimltiltik, bizden, arzularm1z,
bireyler arasmdaki benzerlikle at;lkla- isteklerimiz ya da giidiilerimizden ba-
yan, ytiklemeyi genellemenin araCJ ola- glmSIZ olarak, belli eylemleri yapmaml-
rak goren ttirti yuklem nominalizmi ola- Zl, ger<;ekl~tirmernizi ister, bu eylem-
rak tarumlaiUr. leri yapmam1zda nesnel bir zorunluluk
Yine, tFrege taraf mdan geli~tirilmi~ bulundu~nu ifade eder. Ahlak alarun-
olan, ve onermeler manugma, a) bir bi- da, kategorik birtak1m ytiktirnltiliikler
reye bir yiiklem atfeden ('Ali zel<idir' bulundugunu kabul etmeyen dti~tintir
benzeri) ttimceleri, b) bireylere bir ba- ler ise, ytiktimltiltigu 'mutlu olmak i~in,
gmh ytikleyen ('Engels Marks'm dostu- belli ttirden eylemleri ger~ekle~tirme,
dur' benzeri) onermeleri, c) belirli bir belli eylemlerden sakmma zorunlulu-
ytiklem ya da bagmhmn baz1 veya ttim gu' olarak tammlamJ~lard1r. Burada ki-
bireyler i~in ge~erli oldugunu soyleyen ~inin belli bir eylemi ger~ekle~tirme
('Baz1' veya 'Ttim insanlar zekfdir' ben- ytiktimltiltigu, ki~inin onu yapma arzu-
zeri) ttimceleri ekleyen manhga, yuk- suna indirgenir ve ytiktimltiltik gtidti-
lemler mantrgr ad1 verilir. lenmeyle ~akl~II.
zamand1~i ~imdi 943

ol~iilemeyen, niceliksel olarak belirlene-


meyip, yerine gore k1sa ya da uzun go-
riinebilen zaman ya da siiredir.
Ote yandan, zamarun nesneler arasm-
dak:i ba~mll kiimelerinden meydana

z
geldi~ini ve nesnelerle de~i~meden asia
ba~1msz olmadl~IIII dile getiren goreli
zaman anlay1~1mn kar~1smda ise, mut-
lak zaman gorii~ii yer ahr. Ome~in,
tNewton'a gore, mutlak zaman do~al
olaylardan ba~lmSIZdlr ve fiziki olaylar-
Zahiriyye. Kurtuba'da ortaya o;tkan ve dan varhk bak1mmdan once gelir. Mut-
Endiiliis Emevileri tarafmdan resmf lak zamanut matematiksel bir diizen ol-
mezhep olarak benimsenen ilikadi islam du~unu, oziiniin d~ bir ~eyle ili~ki
mezhebi. Kuran'daki ayetlerin yalruzca olmaks1zm, diizenli bir bi~imde akmak-
zahiri ya da goriinii~teki anlamlanna tan olu~tu~unu dile getiren Newton, za-
onem veren, onlann mecazf anlamlanru marun ezeli-ebedi olup, mutlak bir do~
hi~bir ~ekilde kabul etmeyen Zahirilere rulhsu bulundu~unu soylemi~tir.
gore, din ilahi olup, tas1m akdsaldlr. Zaman gorii~iinii, farkl1 zaman anla-
Y~lanna omek olarak verebilece~imiz
Dahi meselelerin insan akhyla ~oziimle
nemeyece~ini one siiren mezhep, Kuran
Platon"a gare, zihnin varolanlan bir
ve hadislerin yorwnlanmas suretiyle, biitiin olarak ve birden kavrayamamas-
onlardan yeni anlamlar ~lkarmarun, sa- nm sonucu olan zaman, de~i~mez ve
zamand1~1 olan yetkin idealar diinyas-
dece yanl1~ de~il, fakat ayru zamanda
mn yetkinlikten yoksun bir taklididir.
bo~una oldu~unu savwtur. .
zaman [Yunanca 'khronos' tan; Ing. time; Platon'un zam.an o~retisinden etkilenen,
Fr. temps; AI. Zeit). 1 Ol~ebilir nicelik
ve olaylann siireye ba~h oldu~unu,
fakat siirenin olaylara ba~h olmad1~Uu
olarak dii~iiniilen siire. 2 ~imdinin g~
dile getiren bir anlay~ geli~tiren Hristi-
mi~ olmasma yo! a~an (ve genellikle
yanhkta, diinyamn ve zamarun yarallh-
siire oldu~u dii~iiniilen) kesintisiz de- ~mdan once varolan ve diinyarun yoko-
~i~me, hareket; ge~mi~, ~imdi veya ge-
lu~uyla zamamn bitiminden sonra da
lecek gibi zaman dilimlerinin kendisinin varolacak olan ezeli-ebedi bir Tann var-
par~alan oldu~u siirekli biitiin. Par~ala
dir. Bundan dolay1, zaman, varolu~u
n once sonra, ba~lang~ ve son gibi ili~ i~in Tann tarahndan yaralllm~ olmaya
ki bildiren terimlerle ifade edilen ve de- ba~h olmu~tur ve olacakllr.
~i~meden aynlmaz olan biitiin.
Zamamn e~yadan aynlmayan bir var-
3 Olaylann birbirlerini izledikleri son- hk tarz1, ve olaylarm siiresi oldu~unu
suz bir ortam olarak dii~iiniilen soyut one siiren tDescartes'a kar~ tLeibniz
kavram. 4 Fiil ya da eyleme ba~h ola- zamam bir ili~kiye indirgeyerek, ard
rak do~al siirenin ~~itli dilbilimsel bo- arda gelen olaylann diizeni olarak ta-
liimlerini gosteren kategori. mmlami~IIl. Yine, zamamn duyarh~m
Zaman da, hpk meklin gibi, oznel ve a prio~i bir formu, deneyin zorunlu bir
nesnel a9dan de~erlendirilir. Bunlardan ko~ulu oldu~unu dile getiren, deneyin
uesnel zaman, kendi i~inde de~il de, ci- d1~1nda hi~bir anlarm olmad~m1 dile
simlerin hareketiyle ol~lebilen zaman getiren tKant'a ka~1 da tBergson, za-
olarak bilinir. Oznel zaman ise, gelece~e mam Ierne! ger~klik olarak gormii~tiir.
da~ru yonelmi~ bir siirece ili~kin, pasif zamand1~1 ~imdi [lng. timeless present;
de~il de, aktif ya~anllyla belirlenip, Fr. present tternel]. Bah dillerinde kopu-
do~rudan ve araCISIZ olarak hissedilen, larun, Tiirk~ede 'd1r'm, bir tiimce ya da
dolays1z olarak ya~amp, nesnel olarak onermede, geni~ zamanda, faka t ge~-
944 zamansol

mi~ ya da gelecek zamandan ayn ola- yetisi; insan zihninin kar~1 kar~1ya kal-
rak, ~imdiki zamam gostermeyip, gene! dil';l teorik ve pratik problemleri belle-
bir dol';ruyu dile getirecek ~ekilde kul- l';in, imgelem ve kavramsa I dii~iincenin
lamlmas! durumu. Fiillerin belirli bir de yardnruyla tatmin edici bir bi~imde
zaman dilimini del';il de, tiim zamanlan ~ozebilme kapasitesi.
gosterecek ~kilde yer almas1 hli. Orne- Yap1lam~mda dol';u~tan getirilen age-
gin, 'A'run B'den, B'nin de C'den kii~iik Jere ek olarak, duygusal ve toplumsal
olmas1 dw-umunda, A C'den kii~iiktiir' ya~amm da biiyiik bir rol oynad!l';l
~1kanmmda, fiil ~u am gosterecek ~ zeka soyut zeka ve somut ya da pratik
kilde del';il de, tum zamanlar i~in ge~erli zeka olarak ikiye aynhr. Bunlardan
olan bir dol';ruyu ifade edecek ~ekilde soyut zekdy1 belirleyen en onemli ozellik,
kullamhm~tu. onun duyu-verilerini, bilgi.si onceden
zamansal [ing. temporal; Fr. tempore!]. Za- kazamlm1~ ve a~iklanml~ gene! durum-
mana ait, zamamn bir par~as1 olma du- lann, bir yasa ya da ilkenin ozel bir hli
rumu. Zamanm i~inde yer. alan ya da ya da ozellemesi oldul';unu ke~fetmek
zamanla smulanm1~ bir ~ey i~in kulla- suretiyle anlamas1 ve yorumlamas!d!r.
mlan s1fat. Ezeli-ebedi olana kar~1t ola- Ba~ka bir deyi~le, soyut zekaya sahip
rak ge~ici olam; tinsel, a~km ya da bir insan sembolleri ve kavramlan bece-
soyut olana kar~1t olarak, madd! ve riyle kullanan ki~idir. Oysa somut veya
somut olam; dol';aiistii, goksel, ideal ve pratik zekdnm en onernli ozellil';i, onun
zamand1~1 olana kar~lt olarak, bu diin- somut verileri kolaybkla kullanabilme-
yaya ait olup, yeryiiziindeki varolu~la sinden meydana gelir; ba~ka bir deyi~
ilgili olaru gosteren deyim. le, somut zeka deneysel rnalzeme ya da
zeitgeist. Almanca zamamn ruhu anlarru- verileri, geneli hi~ hesaba katmadan,
na gelen ve metafizik ya da tarih felsefe- aym ~ekilde ozel ve somut olan ba~ka
sinde, fikirlerin, el';ilim ya da yonelimle- bir veri aracilll';lyla anlamaktan olu~ur.
rin, felsefeyle toplumsal yapnun, iktisat Ote yandan, zeUmn geli~memi~lil';i
anlayl~lyla siyasi yapmm. bir kiiltiiriin ne, dol';u~tan varolan veya sonradan or-
belli bir ~al';daki durumunu ve diizeyin.i taya ~1kan nedenlere bal';h zihinsel ye-
belir leyen, bile~kesini anlatmak iizere tersizlil';e zek6 geriliji ad1 verilir. Kahtsal
kullamlan terim Bu dol';alo yakla~lm, nedenlere bal';h olabildil';i gibi, d1~ et-
olaylan belirleyen, yonlendiren ve de- kenlerle de vuku bulabilen zeU gerilil';i-
netleyen ~yin, i9nde bulunulan ekono- nin ii~ farkh tiirii vard1r. Bunlardan
mik, siyasi ve ecytellektiiel k~ullar veya yarg bozukluklan, yeni durumlara
Zeitgeist oldul';unu soyledil';i io;in, tarihi uyum gii~liil';ii ~ekme ve telkin aQ.k ol-
daha ~ok yarat1c1 insanlann yaplil';lru mayla belirlenen zeU gerilil';i veya geli-
soyleyen biiyiik adam kuranurun ki~i ~im yetersizlil';i tiiriine zay1J akllllllk ad1
selci yakla~1mma ka~1tlir. verilmektedir. Zeka gerilil';inin en al';lr
zeki [lng. intelligence; Fr. intelligence; AI. olan tiirii ise, ahkl1k olarak bilinir. Buna
intelligenz]. En gene! olarak, yepyen.i bir gore, konu~ma yetisine sahip olama-
duruma, bu ycni olu~umun ol';eleri ara- yan. ahk, en basit ihtiya~lanru kar~ila
smda varolan ili~kileri kavrayarak k.r yamadJI';I gibi, kendisini d1~ ko~ullara
layhkla uyum sal';lama giicii, melekesi; kar~1 savunacak durumda del';ildir. Ote
insan varhl';rnrn deneyimini ve bilgisini yandan ahkhk ile zayd akilhhk arasm-
yeni kar~ila~tll';l somut durumlara uy- da yer alan zeU gerilil';ine ITudalallk den-
durrnak suretiyle sergiledil';i problem mektedir.
~ozme yetenel';i. Gosterge ya da sem- Zen-Budizm. KokJeri Hindistan'da olan
bolleri yorumlama ve ili~kileri kavra- ve Nirvana'ya gotiiren yo! olarak medi-
ma ve boylelilde de gozlemlenen olay- tasyonu ~ ya da i~e dahm gibi belir-
larm ve e~yarun mahiyetini a~1klama li uygulamalar yoluyla, insarun derinlik-
Zenori, K1bnsh 945

lerinden ge~erek nihai ve en yiiksek ger- lirlemi~tir. Ona gore, gen;ek o!an her-
~eklige ula~maya .;ah~an Budist sistem. ~ey maddidir. Fakat evren, pasif bir
Zen-Budizm, <;in'de Budizm ile Taocu maddeden olu~mam1~hr. Degi~en bir
doga felsefesinin bir sentezinden mey- yap1s1 olan diizenli biiti.in olan evrende-
dana gelen Ch'an ya da Zen Okulu'nun ki pasif maddeden ba~ka, dogadaki dii-
Japonya'daki uzant1s1d1r. zenleyici, aktif ogeyi temsil eden bir gii.;
Felsefelere ve akllc1 ogretilere kar~1 daha vard1r. Bu aktif gii.;, maddeden
.;1kan, hi.;bir inanca bagh kalmak iste- farkl1 degildir, ancak maddenin degi~ik
meyen Zen Budistlere gore, sbzciiklere, bir goriiniimiidiir. 0, hava akmbs1 ya
kavramlara, ogretilere, mutlak ve degi~ da nefes gibi, siirekJi olarak hareket
mez kurallara baglanma, insan varhkla- eden ince bir ~eydir. Zenon bu giiciin
nrun her zaman ve her yerde gefjerli ate~ oldugunu soyler; ona gore, bu ate~
olan ger.;ege, derin anlama ula~masma var olan her~eye yayllar.
engel olur. Dii~iincelerimizin varhk ve Bu maddi ate~in en temel ozelligi akal-
yokluk, dogum, oliim, etki tepki gibi dlr. Bu ate~, evrendeki en yiiksek varhk
kavramlara takdmasl durumunda, soz- tiiriidiir. Zenon'a gore, Tanr1 her~eydir.
lerin ve anlamlarm agma yakalamp ger- Yani, Tann bireyleri birbirleriyle birle~
.;ekten uzakla~acag1m1Z1 savunan Zen tiren ate~ ya da s1cak nefestir. 0, doga-
Budistlere gore, manhktan uzakla~1p run ic;indeki akll ya da rasyonel gii.;tiir.
ya~amm yahn ger.;egine yonelmemiz Tann'run ate~ ya da rasyonel bir gii.; ol-
gerekir; bu ger.;ekle~tirildiginde, insan- dugunu soylemek, dogaya aklm ve akal
lar soze dokiilemeyen ger.;ekle kar~lla ilkesinin egemen oldugunu soylemek-
~acakiardlr. ten ba~ka bir ~ey degildir. Madde, ken-
Zenon, Eleah. Parmenides'in izleyicisi disinde bulunan bu akd ilkesine gore
olan Eleah dii~iiniir. davramr. Maddenin bu ilkeye gore olan
Zenon, hocas1 Parmenides'in yalmzca siirekli eylemi, Zenon'a gore, bizim
degi~mez 'Varhk'm ger.;ek oldugunu doga yasas1 dedigimiz ~eyi meydana
one siiren gorii~unii, .;okluk ve degi~ getirir. Zenon, bilgi anlay1~mda, soz-
menin ger.;ek oldugunu savunan kar~1t ciiklerin dii~iinceleri ifade ettigini, dii-
gorii~te i.;erilen manhk.sal gii.;liikleri ~iincelerin ise, bir nesnenin zihin iize-
gozler oniine seren dolayh karutlanyla rindeki etkisi sonucu ortaya .;1kng1ru
savunmu~ ve felsefe tarihinde bu sa- soyler. Zihin, dogu~tan bo~ bir levhadlr
vunmaslyla tin kazanm1~tlr. Ba~ka bir ve dii~iince dagarc1gm1 d1~ diinyadaki
deyi~le, hocas1 tPannenides'in .;okluk nesnelerden etki ald1k.;a doldurur. Bu
ve degi~menin bir yarulsama oldugunu nesneler, duyulann olu~turdu~ kanal-
dile getiren teorisinin inan.;h bir savu- lardan ge.;erek, zihinde izlenimler mey-
nucusu olan Zenon, tPythagoras.;1larm dana getirirler. Aym nesnelerle tekrarla-
.;oklugunun .;oziilemez gii.;liikler i.;er- nan fiOk say1da ili~ki, izlenimleri
digini, degi~me ve hareketin Pythago- .;ogalbr, bellegimizi geli~tirir. Bu, bize
rasfjllann pluralist varsay&mma gore oniimiizde duran nesnenin otesine gefje-
bile olanaks1z oldugunu biiyiik bir usta- rek, gene) kavramlara ula~ma olanag1
hkla gostererek, Parmenides'in teorisini saglar. Zenon'a gore, bir ~eyin dogru ya
karutlamaya ya da en azmdan onun hi.;- da iyi oldugu ~ekJindeki bir yarg1 izle-
bir ~ekilde sa.;ma bir gorii~ olmad1g&ru nimlerimizin bir iirtiniidiir.
gostermeye .;ah~m&~hr. Zenon, insan ve ahl!k ~nlay1~mda,
Zenon, Kabnsh. M.O. 335-263 y1llan ara- diinyarun bir par.;as1 olan insamn da
smda ya~am1~ olan, Stoa Okulunun ku- aym ~ekilde maddi bir varhk oldugu-
rucusu, Yunanh filozof. nu ve tannsal ate~ten pay ald1gm1 say-
tAkademi'de Krates'in nezaretinde fel ler. tnsandaki bu ate~, onun tiim viicu-
sefeyle me~gul olan zenon, tStoahlar duna niifuz eder ve insana hareket
tarahndan benimsenen temel ilkeleri be etme ve d1~ diinyadan duyumlar alma
946 Zenon'un paradokslan

olanag1 verir. Yani, Zenon'a gore, in- buliin, yani evrenin ve evrendeki her-
sandaki bu ate~, onun ruhunu meyda- ~eyin birimlerden meydana geldigi ka-
na getirir. 0, insan ruhunun en iyi ifa- buliiniin sac;ma bir kabul oldugudur.
desini akllda ve akllhhkta buldugunu Pythagoras~llar varhgm bir oldugu
savunur. lnsan i~in akllhhk ise, onun varsay1mmm sa~ma olup giiliin~ so-
kendisinin de bir par~as1 oldugu yetkin nu~lara gotiirdiigiinii dii~iiniiyorlarsa
doga diizenini anlay1p bilmesi anlam- eger, ~imdi kar~lt varsay1mm, yani var-
na gelir. Zenon'un ahlak1, i~te bu doga hgm bir ~okJuktan olu~tugu varsayum-
ve insan anlay1~ma uygun olarak, bir run da giiliin~ sonu~lara yol a~t1g1 kabul
yandan akla ve bilgiye, bir yandan da edilmelidir.
dogal diizene boyun egmeye dayamr. 2 Mekan paradoksu: Parmenides, bo~
Zenon'un paradokslan [ing. paradoxes of luk ya da bo~ mekamn varolu~unu
Zenon;Fr. paradoxes de Zeraon]. Zenon'un, inkar etmi~ti. Zenon hocasmm bu go-
degi~meyen bir Varhgm oldugunu, de- rii~iinii, ona kar~1t gorii~ii sa~maya in-
gi~me ve ~oklugun bir yamlsama oldu- dirgeyerek desteklemeye ~ah~m1~ttr.
gunu one siiren hocas1 tParmenides'in Buna gore, i~inde ~eylerin bulundugu.
Pythagoras~! kar~1tlanm bir dizi zekice bir mekarun varoldugunu kabul ede-
ve ustaca sa~maya indirgemeyJe ~iiriit lim. 0, hi~bir ~eyse, yani bir ~ey degil-
mek i~in tasarlarum~ olan karutlamala- se eger, bu takdirde onun i~inde bir
nna verilen ad. ~eyler olamaz. Bununla birlikte, o bir
Zenon'un bu karutlama ya da argii- ~eyse eger, onun kendisi mekan i~inde
manlan, buna gore, ~okluk, degi~me ve olacak; bu mekarun kendisi de mekan
mekan kavramlailiW\ ozii itibariyle ~eli i~de bulunacak ve soz konusu siire~
~ik olup, sa~mahklara yol a~1::1g1ru ve sonsuzG! devam edecektir. Fakat bu,
bundan dolay1 evreni ve evrendeki fe- Zenon'a gore, bir sa9JlaWdu. ~eyler, ~u
nomenleri ac;tl<lamak i~ kullamlama- halde, mekan ya da bo~ uzay i~inde de-
yacagmt gostermeyi ama~lar. Bu karut gmerdir.
ya da paradokslann belli ba~hlan ~un 3 Hareketle ilgili Paradokslar. a) Stadyum
lardu: 1 c;okluk paradoksu: Pythagoras9- Paradoksu: Varsayahm ki, bir stadhk
larla birlikte, ger~ekligin, tek bir varhk- uzunlugu ya da belirli bir yan~ mesafe-
tan degil de, birimlerden meydana sini ko~arak almak istiyorsunuz. Bunu
geldigini kabul edelim. Ger~ekligi mey- yapmak i~in, Zenon'a gore, sonsuz sayi-
dana getiren bu birimlerin agnhklan ya daki noktay1 ge~mi~ olmamz gerekecek-
vard1r ya da yoktur. Birinci altematifte, tir, ~iinkii ~klugun varolu~unu one
diinyadaki her~ey ve dolayisiyla diin- siiren anlay1~a gore, her mesafe sonsuz
yamn kendisi de sonsuzca biiyiik ola- say1da noktaya boliinebilir. Dahas1,
caktu. lkinci altematifte, yani birimlerin van~ noktasma ula~mak istiyorsamz
biiyiikJiigii olmad1gt kabuliinde, evre- eger, bu mesafeyi sonlu bir zaman dili-
nin de biiyiikJiigii olmayacakhr, t;Unk(i mi iljinde ge~meniz gerekir. Fakat son-
ona ne kadar ~ok birim eklerseniz ek)e- suz say1daki nokta ve dolayisiyla son-
yin, bu birimlerden hi~birinin bir bii- suz bir mesafe, nasll olur da sonlu bir
yiikliigii yoksa, birimlerden olu~an top- zaman dilimi i9nde ge~ilebilir7 Zenon
lamm da biiyillcliigii olmayacakt1r. ~u buradan bir stadhk mesafenin hi~bir
halde, evrenin kendisi de, sonsuzca zaman ahnamayacag1 sonucunu ~lkar
kii~iik olmak durumundadu. Pythago- hr. Bu durumun herkes ve tiim mesafe-
ras~lar, oyleyse, ~u ikilemle kar~1 kar- ler i~in ge~erli oldugu a~ll<.tn. Bu,
~Iyadnlar: Evrendeki her~ey ya sonsuz- Zenon'a gore, her tiir hareketin olanak-
ca biiyi.iktiir ya da sonsuzca kii~iiktiir. SIZ oldugu anlamma gelir.
Zenon'un buradan c;tl<annak istedigi b) A~il Paradoksu: A~il ve kaplumbaga-
sonu~, ikilemin kendisinden ~1kl::lg1 ka- nm aralarmda bir yan~a tutu~tuklanru
zihin 947

varsayabm. A~il iyi bir atlet oldugu Buna gore, Zerdu~t~ullikte, iyilik ve ko-
i.;in, kaplu1nbagaya avans ya da yan~a ruluk gibi, iki temel ilke vardtr. Aydm-
onden ba~lama olanag1 verecektir. Ya- bk iyiligi, karanhk da kotiilugu gosterir.
n~ta, A~il kaplu1nbagan1n yan~a ba~ iyiligi yayan Ahuramazda'run kar~lStn
ladtgt yere vannca, kaplumbaga yeni- da, kotilli.igi.i yayan Ehrimen bulunmak-
den ba~ka bir noktaya ula~1n1~ o- tadu. insan ruhu, i~te bu iki guciin, iyi-
lacakhr; A~il, bu sonuncu noktaya ula- likle kotulugun .;att~ma alan1d1r. lnsan
~lnca, o zaman kaplumbaga da, .;ok hangi tara tistiin gelirse, Zerd i.i~t.;ulii
kJsa bile olsa, be IIi bir mesafe alarak, ge gore, o tarafa yonelir.
ba~ka bir noktaya ula~m1~ olacakhr. ~u zetetik. Antik Yunan'da, ozellikle hi.;bir
halde, A~il kaplumbagaya her seferinde konuda huki.im venneyip, kesin bir
biraz daha yakla~m1~ olmakla birlikte, goru~ bildirmeyerek, yaln1zca ara~ttr
onu, -bir do~runun sonsuz sayada nok- maya devam ettiklerini bildiren ku~ku
tadan olu~tugu varsay1mma gore- asJa cular taraf1ndan kullarulm1~ bir stfat
ge.;emez; zira ge.;ebilmesi i-;in, sonsuz olarak, belli bir konuda birtaklm dogrup
bir mesafeyi sonlu bir zaman dilimi i.;inp lara ula~may1 ama.;layan ara~hnnaoy1
de almast gerekir ki, bu olanaksazdtr. ve ara~hrmact tarahndan kullantlan
c) Ok paradobu: Hareket halinde olan sorgulama yontemini niteleyen sozciik.
bir ok du~iinelim. Yaydan c;~kan okun zihin [Os. mudrike, kurroei mufekkire; lng.
hedefine ula~mast i;in, belJi bir yer i,gal mind; Fr. intellect, esprit). insarun dii-
etmesi, arada bulunan her noktada ayrt ~iincc ve duygulantmlanyla ilgili fonk-
ayn dunnast gerekir. Ancak mekanda siyonlanrun tiimi.ine, cisimsel ya da be-
bir yer i~gal etmek, bir noktada dunnak, densel olgudan, yalntzca ki~inin kendi
swumet iQ.nde ya da hareketsiz olmak- gozlemine a.;tk olu~uyla aynlan yaptya
br. Oyleyse, hareket eden ok hareketsiz
verilen ad. Buna gore, zihinde olup
biten ~eyler, ba~kalan tarahndan goz-
olmak d urum undad1r kL bu da bir .;eli~
kiden ba~ka bir ~ey de~ildir. lemlenemez olup, ozel ya da i.;rektir.
Zihnin ne oldugu ve nastl tantmlandt-
Zerdii~t. Zerdii~t.;iilii~iin kurucusu olan,
gt konusunda, di.i~i.ince tarihinde iki
628-551 ylllar1 aras1nda ya~am1~ ki~i.
temel egilim ortaya 9km1~t1r. Bunlar-
Bilgelik tanrtst Ahuramazda'nm kendi-
dan birincisi, zihni, metafiziksel balom ..
sine gorundii~nii soyleyen Zerdii~t,
dan, mekanik sistemlerden ayn ve ba-
Tann'run kendisine Vohu Manah isimli
g1ms1z a.;tklaytct bir yap1, varhk ya da
bir melekle vahiy indirdigini ve hakikati ilke olarak gorme egilimidir. Bun a karp
yayma gorevi verdigini soylemi~tir. ~1n ikincisi, zihni, beynin norofizyolo-
1ran k til tO rOnde .;oktannchktan tektan- jik siire~lerinin tezahiiriinii gosteren bi
nohga ge.;i~ surecinde olduk.;a onemli yolojik bir egriteleme ile ifade etme
bir rol oynayan Zerdii~t'un kurmu~ ol egilimidir. Bu ~er~eve i.;inde degerlen-
du~u din ise, Zerdu tp:llak olarak bilinir.
dirildiginde, ~u zihhl tan1mlanndan
M. C. 7. yi.izytlda ortaya .;don1~ olan, soz edilebilir~
Iran ve .;evresinde ya~ayan halklarm 1 Psikolojik olay ve verileri a.;tklaya-
ba~land1g1 eski bir din olarak Zerdu~t bilmenin temel ara.;lan olduklan i.;in,
.;iili.ik, iyi ve koti.i aras1ndald kavga varsaytlan zihinsel sure~ ve edimlerin
dinin kozmolojisine de yansihld1g1 ve toplamt olarak zihin. 2 Bireysel organiz-
1~1kla karanlLk arastndaki bir sava~la manm veya insan organizmastntn bi-
sembolize edildigi it;in, ahliki bir karak- lin.;li ve bilin~ten yoksun mental tecrii-
teri olan, ikici bir dindir. Zerdii~t~iiluge belerinin toplam1 olarak zihin. Buna
gore, evrenin yaratlctst, iyilik Tann'st gore, zihin, canh bir organizmantn v a-
olan Ahuramazda'dar. Ahuramazda, in- rolu~u ve ya,am miicadelesi s1ras1nda,
sanlara kotuliik etmeye .;ah~an karde~i .;evresine verdigi bilin.;li tepkilerin da-
Ehrimen ile siirekli bir sava~ halindedir. yanagt olan tinsel ger.;eklige kar~tltk
948 zihinbeden dikotomisi

gelir. 3 Ba~ta alg1 ve bili~ olmak iizere, Bununla birlikte, zihin-beden ikiciligi-
bilin~Ji entellektiiel si.ire~lerin toplam1 ne birtak1m itirazlar da yoneltilmi~tir.
olarak zihin. 4 Beyne e~deger ya da Bu itirazlann en onemlisi, ikici gorii-
etit olan bir ~ey olarak zihin. Ve niha ~i.in bize zihnin ozi.ini.i an)ama konu-
yet, 5 biyolojik bir sistem, yeterli bir sunda hi~bir katkiSinin oJmad1g1 itira~
karma~akhk di.izeyine ula~bg1, di.izenli Zldlr. ikici gori.i~i.in soyledigi her~ey,
bir yap1 kazand1g1 zaman, sonradan or- biz insanlardan her birinde di.i~i.inen,
taya ~1kan bir ozellik olarak zihin. di.i~ goren, v.b.g., fizikiolmayan bir
zihinbeden dikolomisi [ing. mind-body tozi.in varoldugudur; fakat fiziki olma-
dichotomy; Fr. dichotomU! entre I' esprit et le yan bir zihin dog-rudan ve araciSIZ ola-
corps]. Zihinle beden arasU\daki temel rak, yani bilimsel olarak incelenemez.
farkhhgr ifade eden kar~1thk. Bu kar~It lkici bakt~ a~ISI, bu itiraza kar~1, biziln
hk, zihnin ozel oldugu yerde, bedenin zihni i~ebak1~ yoluyla gozlemleyebiJdi-
herkes taraftndan gozlemlenebilir oldu- gimizi ifade etmi~tir. Ote yandan, ikici
gunu; zihnin, hem bi.iti.inlugu i~inde ve anlay1~a gore, biz zihni, fiziki di.inya
hem de ~e~itli hilleriyle, dogrudan ve i.izerindeki etki ve eylemleri aracihgly-
araclSIZ olarak bilinirken, bedenin alg1 la, dolayh olarak da ara~hrabiliriz.
ve bellege dayanan ~lkanmlarla bilindi- Zihin-beden ikiciligine yone ltilen daha
gini; zihnin yonelimsel old ugu yerde, onemli bir itiraz, ti.imi.iyle ayn ve farkh
bedenin yonelimsel bir yoni.ini.in buJun- iki toz aras1ndaki kar~1hkh etkile~imi
mad1g1n1; zihnin elle tutulamaz, gozle a~1klama gi.i~luguyle ilgilidir. Ozellikle
gori.ilemez oldugu ve mekinsal olmadt- fizikalistler, bir nesnedeki her degi~me
gl yerde, bedenin gozle gori.ilebilir olup, nin, fiziki olaylann nedenleri de fiziki
mekinda bir yer i~gal ettigini dile geti olacag1 i~in, ancak kendisinden once
nr. olan fiziki bir olayla ac;aklanabilecegini
zihin-beden ikiciligi [ing. nri~ad-body dua .. one si.irmi.i~lerdir.
r
Iism; Fr. dualism entre esprit et le corps]. Zihin beden ikiciliginin biri radikal, di-
Fiziki olmayan zihinsel bir t6ZOn varo-
&eri de 1lunh olan iki versiyonu vard1r.
lu~una inanan, zihin ve bedenin, birbir-
Ornegin, Formun, maddeden ayn ve ba-
lerini etldlemekle birlikte, ayn tozler ol-
gunslZ olarak varoldugunu kabul eden
dugunu savunan gori.i~. Di.i~i.inme,
Platon, ruhun oli.imsi.izli.igtine inandrg1
akdyi.iri.itme ti.iriinden zihinsel i~lem ve
i~in, onun ikicili~, radikal bir ikidliktir.
si.ire~lerin fiziki si.ire~lerle ayn1 olmadlk-
lannt, bu si.ire~lerin bedende ya da be- Varolmak i~in bir bedene ihtiya~ duy-
mayan ruh, bu di.inyadald varolu~u Sl..
yinde degil de, zihinde ortaya ~ldtguu
ve zihnin canb beyinle ayn1 olmadig1n1 ras1nda, bir beden ic;ine hapsolmu~tur.
savunan ogreti. Oli.im i~in bir haz1rlak olan felsefe, ayru
Zihin-beden di.ializmi bir~ok insan, ve zamanda ruhun bu tutukluluk hilinden
ozellikle de oli.imden sonraki ya~ama kurtularak, mutlak ozgi.irluge ula~abil
inanan insanlar tarahndan savunulan mesinin en onemli yoludur. tPiaton'un
yaygrn bir gori.i~tiir. Soz konusu gori.i~, saz konusu beden-ruh ontolojik ikiciligi-
insan varhklanrun yaln1zca fizikf var- ni, duyusal di.inya ile ak1lla anla~dabilir
llklar olmay1p, bizim en onemli par~a idealar dunyas1 aras1ndaki ay1nm ta-
nuzm zihin ya da ruh oldugunu bi.iyi.ik mamlar. Buna gore, nasll ki ruhun varo-
bir gi.i~le savunur. lnsanlar1 zihin beden lu~u i~in bir bedene ihtiya~ yoksa, aynt
konusunda ikici gorii~i.in dogru oldu- ~ekilde idealar di.inyas1n1n varolu~u
guna inanmaya goti.iren en 6nemli ifjin de, duyusal di.inyaya gerek yoktur.
neden, be~in tiiriinden salt fizikf bir Ve nasll ki, beden varolu~unu, kendisi-
~eyin, duygu ve di.i~i.ince ti.iri.inden zi- nin canldrk ilkesi olan ruha bor~luysa,
hinsel si.ire~leri meydana getinnesinin duyusal di.inya da varolu~unu idealar
imkinsazhgana duyulan inan~hr. di.inyas1na bor~ludur. Buradan da anla-
zihin-beden tkicili~i 949

~1lacag1 gibi, beden ile duyusal dtin}'a, yalruzca, ytiklem ya da niteliklerin va-
ruh ile de ak11la anla~1labilir idealar roldugu tarzda, yani bir bedenle ili~ki
dtinyast arasmda bir yakmhk ve akraba- i~inde, bir toztin ozti olarak varolur.
hk vard1r. Ruh ya da zihin kendisine Buna gore, ruhun varolu~u, onun bir
ak1lla anla~1labilir Idealan konu ahr, bedene ytikleruni$, bir toztin ozti olma-
fakat ara~tumalannda duyulan kullan- smdan meydana gelir.
d1g1 zaman, yolunu kaybeder. Ayru ~e tDescartes ise, zihin-beden ikiciliginin
kilde, insan yalruzca duyulanru kullan- radikal bir versiyonu i~inde, ruh ve be-
d&gt, ya~anhsm1 bedenine dayanarak denden her ikisini de kendinden-kaim,
stirdtirdugu zaman, bu dtinyarun samr- varolu~lan i~in ba~ka bir temele gerek
lanm a~amaz, her~eyden haz almaya. duymayan, ozellikler i~in temel ya da
~ah~arak, her tarafl delik bir f1~1y1 dol- dayanak olabilen tozler olarak gormti~,
durmaya ~ah~1r. bedenlerle ruhlan birbirleriyle tam ta-
ikiciligin daha 1lunh bir versiyonunu mma ayru dtizeyde olan ~eyler olarak
savunmu~, ve felsefesinin en onemli degerlendirmi~tir. Buna gore, beden
ogelerinden biri olan madde-form anali- fizi.k.i evrenin bir par~as1 olup, fiziki ev-
zini, bireysel insan varhgma da uygula- rendeki her~ey gibi, i~lemleri, hareket-
ml~ olan Aristoteles'e gore, insan da leri ve faaliyetleri itibariyle mekanik bir
madde ve formdan meydana gelir. in- nitelik ta~1r. Onun ozti yer kaplamadar.
sarun maddesi, insan vticudwtun ken- Beden kendi i~inde, kendi ya~amuu
dilerinden meydana geldigi kimyasal olu~turacak ~ekilde hareket edebilir ve
cisimlerdir. insanm formu ise, insan vti- onun faaliyetlerinin bir~oguna ruh tara-
cudunu meydana getiren kimyasal ci- fmdan neden olunmaz. Ruh ise, bede-
simlerin, kendisi sayesinde ve kendisi nin her par~asayla ili~ki i-;inde olmakla
arac1hg1yla, yalruzca olti, duyars1z ve birlikte, i~levlerini bedenden baguns1z
du~tincesiz bir et ve kemik kiitlesi ol- olarak ger~kle~titir. Ruhun ozti dti-
maylp, hisseden ve dti~tinen canh bir ~tinmedir.Ve ozti dti~tinme olan ruhla,
varhk haline donti~ttirtildugu her~ey ozii yer kaplama olan beden arasmda
dir. Buna gore, insanm formu, Aristote- ortak hi~bir nokta yoktur. Evrendeki
les'in insan ruhu ad1ru verdigi bile~en her~ey birbirine indirgenebilmekle bir-
lerden, yani insarun once bitkilerle, likte, cisim ya da beden ve ruh birbirle-
ikinci olarak hayvanlarla payla~hg1 rine indirgenemezler. Onlardan her biri
her~eyden ve nihayet yalmzca insana kendi kendine yeterlidir. .
ait olan ve onu hayvanlardan ay1ran dti- ttkiciligin, Descartes tarahndan benim-
~tinme benzeri ozellik ve karakteristik- senen bu radikal versiyonu, ruhla beden
lerden meydana gelir. Maddenin form- arasmdaki ili~kinin ne oldugu, insamn
dan, formun da maddeden ayn olarak iki farkh tozden meydana geli~i dikkate
varolabilmesini kabul etmeyen Aristote- ahrursa, bir insaru nasd olup da birlikli
les'e gore, madde, canh bir insan vticu- ve homojen bir varhk olarak dti~tinebi
dunda yalruzca soyut bir bi~imde ayua- lecegimiz hususlanm ele aldatamaz
bildigimiz ~eydir. Aym ~ekilde ruh da, zaman, birtakJm gti~ltiklerle kar~1 kar-
yalmzca bedenin soyut bir bile~enidir. ~&ya kahr. Ba~ka bir deyi~le, Descar-
Bu bak1mdan, Aristoteles'e gore, beden tes'm ikiciliginin en onemli eksikligi,
ve ruh ayru ttirden varolu~a sahip var- ruhla beden arasmdaki ili~kinin ne ol-
hklar degillerdir. Beden kendinde ve dugunu a~lklayamamas1dir. Descartes
kendi ba~ma varolmaya yetili olan bir .zihin ya da ruhun, beyinde belli bir mer-
tozdtir ve ger~ekle~mesi i~in, ba~ka bir kezden i~ gorebilecegi gorti~tinti ortaya
temele gerek duymaz. Buna kar~m, bir atm1~hr. Buna gore, ruh sinirler ve kan
form, ba~ka bir deyi~le ozsel insansal damarlan arac&hgayla bedensel organla-
nitelik ve ytiklemlerden meydana gelen n etldler ve aym ~ekilde onlardan etld
bir btittin ya da kompleks olarak ruh alabilir.
950 zihin-beden problemi

Descartes' ele~tiren filozoflar i~te bu ve si.ire~lerle bedensel si.ire~ ya da fiziki


gori.i~i.in birtak1m gi.i~li.iklerle dolu ol olaylar arasmda soz konusu olan mut
dugunu gostermi~lerdir. Birinci gi.i~li.ik, lak paralelizm, Tann tarafmdan once-
ruhun nas1l olup da beyinde bir 'mer den kurulmu~ olan uyuma baghdu.
kez'i olabilecegi noktasmda toplarur. zihinbeden problem! [lng. mind-body prob-
Zira, ruhun beyinde bir merkezi olabil lem; Fr. probl~me de /'esprit et du corps]. Zi
mesi, onun mekanda bir yerde bulunma hinle bedenin farkh tozler oldugunu,
s1 ya da yer kaplamas1 anlamma gelir. zihin alaru yla fiziki alan arasmda ~ok te-
Oysa, Descartes yer kaplamarun yalruz melli bir farkhhk bulundugunu kabul
ca maddenin bir ozelligi olabilecegi ko ehne egiliminin sonucu olup1 zihinle
nusunda 1srar eder. Ruh yalruzca di.i beden arasmda naslf bir ili~ki kurulaca-
~i.inme ozelligine sahip olabilir ve & ve hangi ozellik, fonksiyon ve olu-
bedenin hi~bir ozelligi ile tarumlanamaz. ~umlarm zihinsel, hangilerinin fiziki
Ruhun bir yer i~gal etmeksizin bir ~ekil ozellik veya fonksiyonlar olarak gori.ile:
de i~ gorebilmesi kabul edilebilse bile, cegiyle ilgili olan i.inli.i problem.
onun bedenle olan kar~1hkh etkile~imi, Tlpk1 tzihin felsefesinin daha ~ok mo-
zorunlulukla esrarengiz bir ~y olarak dem felsefede ortaya ~1kan bir felsefe
kalmaya devam eder, ~i.inki.i aralannda dab olmas1 gibi, zihin beden problemi
ortak hi~bir ozellik bulunmayan iki de, ilk kez ve a9k sec;ik bir bi<;imde mo
tozi.in birbirleri i.izerinde bir etkide bulu dem felsefenin kurucusu say1lan Des
nabilmesi soz konusu olamaz. Descar cartes tarafmdan ortaya konmu~tur.
tes'm kendisi de bu gi.i~li.igi.i kabul etmi~ tKu~ku yontemiyle, cisimsel olmayan
ve bu ili~kiyi a~1klayabilmek i.izere, bir toz olarak kendi bilincine ili~kin a9k
Tanr1 varsay1mma ba~vunnu~tur. se~ik bilgiye ula~an ve bilincin, zihnin
zihinbeden paralelizmi [ing. mind-body ozi.ini.i di.i~i.inme olarak belirleyen Des-
parallelism; Fr. parallelisme entre l' esprit et cartes, Tann'nm varolu~unu karutlad!k-
le corps]. Zihin ve bedeni, varolmak i~in tan sonra, bir diger toz olan maddenin
kendilerinden ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ ozi.ini.i de. yer kaplama olarak tarumla-
duymayan, ozleri birbirlerinden ti.imi.iy ml~llr. i~te zihin beden problemi, zihin
le farkh olan iki ayr1 toz olarak tarumla ve beden tozleri, tDescartes tarafmdan
marun sonucunda ortaya ~lkan, zihinle bu ~ekilde, varolmak i~in kendilerin
beden arasmdaki kar~1hkh etkile~im den ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duyma
gi.i~li.igi.ini.i bertaraf edebilmek amac1y yan, ozleri farkh olan ve dolaysyla
Ia, zihinsel ya da psi~ik olaylarla be aralarmda hi~bir ili~ki bulurunayan iki
dense! si.ire~ ya da olaylann, ayru anda ayn toz olarak tarumland1gl zaman or-
kurulmu~ aym zamaru gosteren iki ku taya ~1km1~hr. Problem, oyleyse zihinle
sursuz saat gibi, ayn, fakat birbirlerine beden arasmdaki ili~kinin tam olarak
paralel diziler hlinde ortaya ~lkhklarl ne oldugunu belirleme problemidir.
m savunan gori.i~. Psi~ik olay ve si.ire~ zihincilik [lng. mentalism; Fr. mentalisme;
lerin ba~ka psi~ik ola y ve si.ire~lerle, AI. mentalismus]. 1 Gene! olarak, insan
fiziki ola y ve si.ire~lerin ise ba~ka fiziki davraru~ma ili~kine uygun ve yeterli
olaylarla nedensel bir ili~ki io;:inde bu bir a~lklamarun, zihinsel fenomenleri
lundu~mu, fakat zihin ile beden arasm a9klay1c1 oge ya da gi.i~ler olarak Ierne
da herhangi bir bag, psi~ik olay ve si.i le almak zorunda oldugunu, zihinsel fe
re~ler ile de, fiziki olay ve si.ire~ler nomenler temele ahrunad1gmda insan
arasmda nedensel bir ili~ki bulurunad1 davram~1run a~lklanamayacaglru savu-
gm1 ileri si.iren anlay1~. nan gori.i~. tMekanizme kar~1t olarak,
Onli.i Alman filozofu tLeibniz'in one bili~sel si.ire~lerin, fiziki ve fiz yolojik si.i-
si.irdi.igi.i bir gori.i~ olan psiko-fiziksel re~lere indirgerunek suretiyle ac;tklana-
paralelizmde, zihin hAlleri, psi~ik ola y mayacagml savunan gori.i~ ya da anla-
zihin ogretileri 951

y1~ olarak zihincilik, zihin halleri ve zi- oldugu, tozsel bir varhk olup olmadagr
hinsel siire~lerin, davraru~taki tezahiir- konusu, zihin felsefesinin en onemli ko-
lerinden ya da ifadelerinden bagamsLZ nulanndan biri olmak durumundadar.
olarak varolduklan1u ve insan davran1- Zihin felsefesi, ins an davraru~1 ve d ii-
~1n1 ac;Iklayabildiklerini savunan ogreti- ~iincesini bilimsel yontemlerle ara~h
yi; a~lklamalarda, herkes~e gozlemlene- ran psikolojiden a yard edilmelidir. Psi-
bilir olmayan zihinsel olgulara yer koloji, insanlann daha ~ok deneysel
venne tavnnr ifade eder. En iinlii tem- ko~ullar alhnda gozlemlenmesine daya-
silcisi +Chomsky olan bu goru~, aynca nu. Oysa zihin felsefesi, bilimsel goz-
tdavran1~~ahg1n da kar~1s1nda yer ahr. lemler yapan deneysel bir disiplin degil-
2 Daha ozel olarak da, tBerkeleyin yal- dir.. Felsefe, ve bu arada zihin felsefesi
nlzca bireysel zihinlerin ve oznel zihin daha ~ok kavramlanmlZm analiz edil-
hillerinin ger~ek oldugunu savtman mesine dayarur. Buna gore, zihin felsefe-
metafiziksel idealizmi. Berkeley'in bu si, zihin konusu iizerinde dii~undu~ii
goru~u, zihni tek toz, varolan biricik muz zaman, glindeme gelen kavramsal
gerc;eklik ya phga i~in zihincilik olarak konularla me~gul olur. Bir psikologun
bilinir. davrana~ bozukluklanru, akll hastahkla-
zihind1~1 [ing. extramental]. Bilen zihnin raru, hastalanru muayene ederek, onlar
d1~1nda, bilen zihinden bagamsaz bir uzerinde testier yaparak inceledigi
varbk tarz1na sahip olma durumu. lnsan yerde, filozof, 'Zihin nedir?' ya da ~ Aksl
zihninin d1~1nda bir var hk statusiinde hastahgayla ne anlatmak istiyoruz?' tu-
olma. rLinden kavramsal sorular sorar. Bu tor-
zihin felsefesi [ing. philosophy of mind; Fr. den kavramsal sorular ise, aktuel d uru m
philosopltie de fesprit]. Zihinleri, zihin ve vakalarm incelenmesi suretiyle yarut--
hllerini ve ba~ka zihinlere ili~kin bilgi- lanamaz, fakat zihinle ilgili kavramlann
yi konu alan felsefe dah; zihne ve zihin- analizini gerektirir.
sel faaliyetlere ili~kin felsefi ara~hnna. zihin o~retileri [lng. theories of mind; Fr.
Zihinle uzaktan ya da yakandan irti- theories de r esprit]. Zihnin dogas1ru
batlandanlan tum kavramlan, ornegin ac;lklayan ogretiler, teoriler it;in kullaru-
duygu, du~iince, alg1, ac1, duyum gibi lan gene) ~emsiye terim.
kavramlan analiz eden, amac;h davra- Zihnin dogas1yla ilgili ogretiler suas1y-
nl~, yonelimsellik ve oznel tecriibe tii- la, anadde ya da zihinden yalniZca birisi-
riinden zihni belirleyen temel ozellilde- nin var oldugunu one suren tbircilik.,
ri inceleyen felsefe tiirii olarak zihin madde ve ruh gibi birbirlerine hi~bir ~
felsefesinin tetnel konusu, zihnin varo- kilde indirgenemeyen iki tozun var ol-
lu~uyla, onun oziinun ve statiisiinun dugunu one suren tikicilik ve ne ruhu,
ne oldugu, kendi da~1ndaki varhklarla ne de madde ya da bedeni on plna -;J.-
nasal bir ili~ki ic;inde bulundugu prob- karan notr ogretiler baglammda ortaya
leminden meydana gelir. t;lkar.
Zihinsel olaiUil fiziki olandan ozii itiba- i~e once bircilik baglanunda, 1 madde-
riyle farkh oldugunu savunan ildci cilikle ba~layacak olursak, burada once-
bak1~ a~asandan hareket eden zihin fel- likle la) eleyici maddecilifi goruyoruz.
sefesi, demek ki, temelde zihin ve beden Zihin diye bir ~eyin, zihnin bil~ensel
aras1ndaki nedensel ili~kileri inceler, ogelerini meydana getirdigi du~unulen
zihnin tam olarak ne oldugunu doyuru- duyum, imge, alg1, duygu ya da du~un
cu bir bi~imde a~tklamaya ~ab~1r. Son ce gibi ~eylerin hi~bir ~ekilde var olma-
zamanlarda zihin felsefesinin en onemli dagana one siiren eleyici tmaddecilige
problemi ba~ka zihinlere ili~kin bilgi- gore, duygu, du~iince ve alg1 benzeri
mizin mahiyetiyle ilgili bir problem ola- ~ylerin varolu~una inanan kimseler
rak ortaya t;akma~br. Aynca, zihnin ne yanalmaktadu, zira bu turden ~eylerle
)52 zihin iigretileri

ilgili konu~ma anlams1z olup, modas1 1\rni one siiren zihin gorii~iine ziiiinsel
ge~mi~ ve bilimsel balomdan yarars!Z malzeme teorisi, buna mukabil 1-d) zihni
kuramlann bir par~asm1 meydana getir- biyolojik evrim siired i~inde ortaya
mektedir. ~1kan yeni bir o~e ya da iiriin olarak
Aym bircilik, ve dolayiSiyla maddedlik goren do~urucu evrim gorii~iine tii-
~er~evesi i~inde, eleyici maddedli~in miiyle kar~1t olan ve bireysel zihinle-
soz konusu zihin anlay ~rna alternatif rin, ba~tanberi maddi atornlarla birlikte
bir zihin anlayi~I geli~tiren 1-b) indirge- varolmu~ olan zihin par~ac1klanmn bir
yici maddecilik, duyum, imge, algi, dii- birle~iminin sonucu oldu~unu savunan
~iince, duygu tiiriinden ~ey ya da zihin metafizik o~retiye zihin tozu o~retisi
hallerinin, ger~ekte var olmakla birlikte, ad1 verilmektedir.
hareket halindeki maddenin daha kar- Yalmzca madde varoldu~u i~in, tinsel
ma~Ik formlarmdari ba~ka bir ~ey ol- ya da zihinsel olarun hi~bir ~ekilde va-
madJ~Inl one siirer. rolmad~ml one siiren bu madded yak-
indirgeyid maddecilik, kendi io;:inde la~m kar~1smda, 2 maddenin varolma-
ikiye aynlmaktad1r. Ba~ka bir deyi~le, dl~uu, fakat salt zihin ya da zihinlerin
indirgeyici maddedli~e. duyumlann, varoldu~unu one siiren ve dolaysyla,
imgelerin, dii~iincenin, v. b. g., ne oldu- zaman zaman tmaddesizcilik olarak da
~u sorulursa, bize burada, indirgeyici tammlanan idealist yakla~rm bulun-
maddecili~in iki ayn tiirii olarak, ild al- maktadir. Burada da iki alma~1k soz ko-
tematif yamt verilir. 1-b,) Bunlardan nusudur: Bunlardan 2-a) tnesnel idealizm
davrari ~~~IIrk olarak bilinen birincisi, olarak bilinen, ve tFichte, tSchelling,
duyum, imge, dii~iince tiiriinden terim- tHegel ve tBradley gibi dii~iiniirler ta-
lerin, insan benzeri yiiksek diizeyden rafmdan savunulan o~etiye gore, ger-
hayvanlarm viicudlannm davram~ ya ~eklik, var olan he~eyi kapsayan, ku-
da hareketlerine gonderme yapmakta- caklaya tek bir zihinden meydana
du. Ba~ka bir deyi~le, tdavram~9h~a gelmektedir. Buna kar~m, tBerkeley ta-
gare, zihne, zihin hallerine ve zihinsel rafmdan savunulmu~ olan 2-b) tiiznel
faaliyetlere gonderimde bulunan terim- idealizme gare, ger~eklik, nesnel idea-
ler davram~sal terimlerle analiz edilmek lizmde oldu~u gibi, her~eyi kucaklayan
durumunda olup, zihinle ilgili her terim tek bir zihinden de~il de, bir zihinler
davram~ bildiren bir terimle tam bir toplammdan, yani tannsal zihinle sonlu
e~anlamh.hk sergiler. zihinler ~oklu~undan meydana gelmek-
lndirgeyid maddedli~in ikinci tiirii, 1- tedir ve bu ger~eklikte maddi olan hi~
b2) merkezi luiI kuramrd1r. 6zdfl$lik teorisi bir ~eye yer yoktur.
olarak da bilinen bu anlay1~a gore, Zihin konusunda gene! tanrm itibariy-
zihin halleri ve zihinsel faaliyetler beden le bircili~in kapsamma giren soz konu-
i~indeki birtak1m hal ve faaliyetlerle oz- su gorii~lerin kar~lsmda, ikici o~retiler
de~tir. Daha do~ru bir deyi~le, zihin yer almaktadu. Bu ikici o~retilere gore,
halleri ve zihin faaliyetler merkezi sinir zihin, insan bedeninden ayn, hatta
sistemi ya da beyinin hllleri ya da hare- ondan ba~1ms1z olarak varolabilen, ve
ketleriyle ozde~lik gosterir. maddi olmayan bir ~ey ya da tozdiir.
Yine soz konusu bircilik, veya madded tPlaton, t Aristoteles ve tDescartes gibi
bircilik ba~lammda, 1-c) madded bir dii~iiniirler tarafmdan one siiriilmii~
panpsi~izmi ifade eden ve insan varh- olan zihin-beden ikidli~inin en onemli
~mda psi~ik bir madde ya da bir tiir zi- gii~lii~ii, farkh terimlerle tarumlandk-
hinsel malieme bulundu~nu, insarun lan i~in, aralarmda ortak hi~bir nokta
zihinsel gii~ ve yetilerinin bu maddenin bulunmayan zihinle beden arasmdak.i
artmas1 ya da azalmas1prarunda geli~ti ili~kinin nas!l a~klanabilece~i proble-
~ini, karma~1kla~h~ml ya da zayflad1- midir.
zihin ogretileri 953

i~te bu t;en;eve, yani ikicilik kapsam1 zihinsel, ve hem de fiziki nitelikler sergi-
it;inde, ya 3 iki toz arasmda bir ili~ki leyen tozlerdir. Bir ve aym tozun hem
veya etkile~imin bulundu~u, ya da 4 zihinsel ve hem de fiziki niteliklere
zihin ve beden arasmda hit;bir ili~ki bu- sahip oldu~unu savunan bu gorti~, zi-
lunmadt~l gorti~leri one stirtilmti~ttir. hinsel olanla fiziki olan arasmdaki fark-
Ote yandan zihin ve beden arasmda bir hh~l niteliksel bir farkhh~a indirger.
ili~ki ya da etkile~im bulundu~unu one Aym notr zihin o~retileri ba~lammda,
stiren gorti~ de kendi it;inde ikiye aynl- biraz daha farkh bir yakla~1m 5-c) prag-
maktadlr. Bunlardan zihnin bedeni, be- matist dti~tintir W. t}ames'la, E. tMach,
denin de zihni etkiledi~ini savunan ve R. tCamap, ve A E. tAyer gibi poziti-
en ba~ta Descartes tarahndan temsil vistler tarafmdan benimsenmi~tir. Birta-
edilen gorti~ 3-a) tetkil~imcilik ya da klm tikel o~elerin, yani tecriibe ya da
kar~1hkh etkile~imcilik olarak bilinir. deneyimlerin varh~mdan soz eden bu
Buna kar~m, madde ya da bedenin yakla~1ma gore, bu tecrtibeler birbirleri-
zihni etkilerken, zihnin beden tizerinde ne, ome~in bellek ve t;a~n~m yasala-
etki ya da eylemde bulunamad1guu one nyla ba~land1klan zaman zihinleri,
stiriip, zihinsel olaylan beynin faaliyet- buna kar~m orne~in perspektif yasala-
lerinin yan tirlinleri olarak tanunlayan nyla ba~land1klan zaman da maddi
gorti~ 3-b) tepifenomenalizm diye ge~er. nesneleri meydana getirirler. Bir ki~inin
ikicili~i benimsemekle birlikte, zihinle zihninin, salt onun deney ya da tecrtibe-
beden arasmda nedensel bir ili~ki ya da lerinin toplarrundan ibaret oldu~unu
etkile~im bulunmad1~lnl dile getiren one stiren bu yakla~1m, zihinsel olanl~
gorti~ ise 4-a) psiko-fiziksel paraleliz.m ola- maddi ya da fizikr olan arasmdaki fark-
rak tammlarum~tu. tLeibniz tarafmdan hh~l, notr tikeller, yani tecrtibel~r ara-
one stiriilen bu gorti~, zihinsel stiret;ler- smdaki farkhh~a indirger.
le fizik! stiret;lerin, ~nceden Tann tara- Bu SOnUnC'U ogretiyle oldukt;a onemli
fmdan mtikemmelen ayarlarum~ ya da benzerlikler sergileyen bir zihin o~retisi
kurulmu~ saatler olarak, iki paralel dizi de, yine yuzy1lumzda d.ilci filozoflarla
meydana getirdi~ini ileri surer. varolu~t;ular ve fenomenologlar tarafm-
Zihin konusundaki soz konusu birci, dan one stirtilmti~ttir. 5-d) Dilc:.i filozof-
yani maddeci ve idealist gorti~lerle lar i~te bu t;ert;eve it;inde, zihinle beden
ikici gorti~lerin d1~mda kalan zihin o~ arasmdaki farkhh~a, iki dil ya da kav-
retileri ise, genellikle notr otretiler ola- ramsal sistem, yani srras1yla, zamansal-
rak bilinir. 5 Gert;eklik bak1mmdan ne me~nsal terimlerden meydana gelen fi-
madde ya da bedenin, ne de zihnin zikalist bir dille, ahlaki sorumlulu~a,
temel oldu~unu one stiren bu notr 0~ akllsalh~a, insan eylemlerinin ahlaki de-
retilerin ba~mda tSpinoza 'nm zihin o~ ~erine gonderimde bulunan ki~i
retisi gelmektedir. 5-a) Spinoza'ya gore, konu~masl arasmdaki farkhh~a indir-
zihin ve madde ya da beden, ger~eklik gerler.
bak1mmdan her ikisinin de gerisinde ve Dilci filozoflarla a~a~1 yukan aym so-
temelinde yer alan bir toztin tezahtir ya nut;lara ula~m1~ olan fenomenologlarla
da gortintimlerinden ba~ka hit;bir ~ey varolu~t;ular ise, 5-e) dilsel mtitalaalar-
de~ildir. dan t;ok, bir bedeni olup tecrtibe eden,
Spinoza'mn bu gorti~tintin daha mo- tecrtibelerini ve ya~amm1 de~i~tirme
dem bir versiyonu, Sb) ytizyllmuzda, ve belirleme gtictine sahip bulunan,
gtindelik dil felsefesinin tinlti temsilcile- dtinyadaki bir varhk olarak insanm du-
rinden biri olan P. tStrawson tarafmdan rumuna ili~kin gozlemlerden yola t;lk-
one stirlilmti~ttir. Bazllan kah~lkSlZ J?ir ml~lardlr. Buna gore, insan, gozleme
bit;imde maddi olup, bazdan da ki~ilere konu, ve do~a yasalanna t~bi olan bir
kar~1hk gelen bir tozler ~oklu~undan . nesne, mekansal ve za.mansal o~elerin
soz eden Strawson'a gore, ki~iler hem bir bile~kesi ya d a toplam1 olan bir var-
--------:-------------------- - - - - - - - -- - - - - - ---------------------------

54 zincirleme tastm

hk olarak goriilebildijli gibi, kendi ken- ya c;lk~lanm 5ajllayan, dojladaki olayla-


di5ini harekete ge~iren, kararlan ve 5e- nn tam olarak ya5aya uygun bir bi~imde
c;imleriyle kendi5ini oldujlu kadar, dun- ortaya ~1kmalanm, olduklan gibi olmala-
yay' da dejli~tirebilen, dejler yarahci5I nru gerektiren ilkeler, buyruklar, kurallar
bir ozne olarak goriilmelidir. oldujlunu dile getiren gorii~. Dojla yasa-
incirleme la5Im [lng. polysyllogism; Fr. lanrun, ortaya ~lkl~lanna neden oldujlu
polysyllogisme). ikiden fazla onciilii olan fenomen ve ~eylerden ger~eklik ve gii~
ta5Imlara, ta5Un5al ~lkarunlara verilen bakmundan once geldijlini 5avunan anla-
ad. Onciillerin 5tra5ma ve terimlerin ko- Yl~.
numuna gore, ~ok 5ay1da zincirleme Omejlin, metallerin 15lhhnca genle~tijli
ta5un tiirii olmakla birlikte, en ~ok bilinen ni dile getiren dojla ya5a51, buna gore
iki zindrleme ta5un tiirii, yijlm zincirle- tiim metallerin davram~1m yoneten ya
me ta5Im ve ii5teleyid zindrleme ta5un- da belirleyen gene! bir ilke, dojlaya zo-
du. runluluk yiikleyen a priori bir kurald1r.
.oon polilikon. Tek ba~ma ya~ayabilecek Teolojinin bak1~ a~J5utdan, dojlada varo-
tek varhjlm hi~bir ~eye ihtiyac1 olmayan lan ~eylerin davram~m1 yoneten bu ya-
Tann ya da ihtiya~lanru pen~eleriyle salar Tann tarafmdan yarabhr. Tann'nm
elde eden hayvan oldujlunu, insarun tek ir3de5i, O'nun mutlak kudret ve bilgi5i-
ba~ma mutlu olamay1p, amacma er~e nin i~areti olan bu ya5alar aracJhjliyla
meyecejlini, ancak bir toplum i~inde ya- ifade edilir.
~ayabilecejlini dile getiren Ari5totele5'in, Bu gorii~iin Z1dd1 olan gorii~e, yani
insania ilgili olarak. onun 'toplumsal ya dojlada zorunlulujlun olmadijlmi, do-
da 5iya5al hayvan' oldujluna i~aret eden jladaki ~eylerin, olay ve fenomenlerin
deyirni. olduklanndan ba~ka tiirlii olmu~ olabi-
.orunluluk [05. zorunluluk; ing. necessity; leceklerini; dojla yasalannda, fiziki yasa-
Fr. necessite; AI. notwmdigkeit]. 1 Olum- larda gtiriilen zorunlulugun, bu yasalann
5al olmaya, oldujlundan ba~ka tiirlii ifade ve forrniile edilmesinde kullarulan
olabihneye kar~1t olarak, oldugundan kavrarnlann meydana getirdijli 5istem-
ba~ka tiirlii olamama durumu. 2 Ka~J den, teorik yap1dan kaynaklanan manbk-
mlmazllk, on5uz olunamazllk hAii. 3 sal bir zorunluluk oldujlunu dile getiren
Bir ~eyin kendi5i olmadan, belli bir anlay1~a zorunluluk~ olmayan dojla ya-
~eyin yap1lamama51 ya da varhjla gele- 5a5I gorii~ii denmektedir.
meme5i durumu. 4 Ke5in, belirleruni~. zorunluluk~uluk [lng. necessitarianism; Fr.
i5tejle bajlh olmayan, iradi olmayan. nlcessitarianis0711!]. Ozgiirliik~iiliik ve be-
Bu ~erc;eve ic;inde, bajllmSIZ, yok edile- lirlenim5izcilijlin kar~I5mda yer alan ve
mez, kendi5ine neden olunmam1~, varh- evrende mutlak bir zorunluluk ya da de-
jla getirilmemi~ varhjla; .varolu~u i~in leaninizmin h kiim 5iirdiijliinii, evren-
ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan, deki her olaym manbksal ya da neden5el
fakat ba~ka her,;eyin varolu~unun nede- bir zorunluluk tarafmdan belirlendijlini,
ni olan, oldujlundan ba~ka t!irlii olama- evrende fiziki belirlenmemi~lille, yani
yan, yok edilemeyen, kendinden kaim, ra5lanhya da, p5ikolojik belirlenmemi~
kendine yeter varhjla; kaynajl1, nedeni lijle, yani irade ozgiirliijliine de yer ol-
balammdan, ba~ka ~eyler kar~l5mda ne- madijlml one 5iiren gorii~. Evrendeki
den5el ve mutlak bir bajllm51Zhjll' olan, tUm olaylann nedenler tarafmdan belir-
ozii varolmak olan, varolmay1~1 dii~ii lenmi~ oldujlunu, bu nedenlerin kendi-
niilemeyen varhjla zorunlu varhk ad1 ve- lerinin ortaya ~~la~mda da bir zorunlu-
rilir. luk bulundujlunu 5avunan anl.ayi~.
orunluluk~u dojla ya5a51 giirii~ii [ing. zorunlu ve olum5al dogrular [Ing. neces-
necessiterian viw of laws of nature]. Dojla sary versus contingent truths; Fr. ventt!s
ya5alanmn dojladaki fenomen ve ~eyle necessaires versus verites contingentes]. Man-
ri yoneten, ~eylerin belirli ~killerde orta- bksal ve zorunlu, ~eli~kiye dii~iilmeden
zorunlu ve olumsal do~rular 955

inkar edilemeyen dogrularla, olgusal zincirleri arac1hg1yla olur. Mate1natiksel


olan ve dolayis1yla, inkar etmenin bir dogrular, i~te bu turden zorunlu dogru-
~eli~ki yaratmad1g1 dogrular aras1nda lardlr ve tLeibniz mantlkta, matematik
yap1lan ay1nm. i~in bir temel arayan ilk ki~i olmu~tut.,
Buna gore, inkAr edildigi zaman ~eli~ Buna ka~1n, olumsal dogrular totoloji-
kiye du~ulen, dolay1slyla temelinde ~e lere indirgenmek suretiyle dogrulana-
li~mezlik ilkesi bulunan manhksal, mazlar; bundan dolay1, olumsal dogru-
analitik dogruya zorunlu dogru ad1 ve- lartn temelinde yeter neden Hkesi vardll'.
rilirken, ink~r edildigi zaman bir ~eli~ Leibniz, soz konusu yeter neden ilkesini
kiye du~ulmeyen, olgusal, sentetik Tann'n1n se~imine atlfta bulunarak
dogruya ol umsal dogru denir. ifade etmi~tir. Buna gore, Tann, bu ev-
Ay1nma felsefe tarihinde ilk kez Aristo- reni yarahrken, dunya1n1z1, her biri
teles tarahndan i~aret edilmi~tir. Onda farkh bir diizen ya da yap1 sergileyen
zorunlu dogru, oldugundan ba~ka turli.i ~ak say1daki dunya aras1ndan se~ebil
olamayan1 ifade eden dogrudur. Olum- mek durumunda kalm1~t1r. Leibniz'in
sal dogru ise, oldugundan ba~ka turlii du~undugu gibi, monadlann say1s1 ~e
de olabileni dile getiren bir dogrudur. ~itli nedenlerden dolay1 sonsuz oldu-
Aristoteles'te zorunlu dogru ayn1 za- guna gore, bu turden mumkun dunya-
manda ozsel dogru olarak da ge~er. Ozel lann say1s1 da sonsuzdur. Bundan
bilimlerin dogrularnun kendilerinden dolay1, dunyam1z hakkmda olan her
turetildigi aksiyomlara kar~1hk gelen bu olumsal dogru, temelini ve hakh kdtnl-
~lnl, Tanr1'n1n bu dunyayt se~erken,
dogrular ilgili bilimin konusunu meyda-
na getiren nesnelerin, ~eylerin ozunu or- onu tum mumkun dunyalann en iyisi
taya koyar. Aristoteles'in zorunlu dogru olarak se~tigi olgusunda bulur. Dunya-
larla ilgili bu goru~u, belli bir metafizik mlzla ilgili bir dogru, olumsal bir
anlay1~ma, ~eylerin ger~ek ozleri oldu-
dogru olarak kahr, ~unku o, son ~o
zumlemede Tann'nan se~imine baghdlr
gu goru~une dayanmaktad1r.
ve onun dogrulugu i~in yeter neden,
Ayn1 ~ey, yani zorunlu dogrulartn ilgi-
Tann'n1n dunyamlZI, tum mumkun
li goru~un gerisinde belli bir metafizik-
dunyalann en iyisi olarak se~mesidir.
sel anlay1~ olmas1 durumu onyedinci
Leibniz'in, her dogru onermede, yukle-
yuzy1l rasyonalist du~unuru Leibniz
min konuda i~erildigi ~eklindeki gorii-
i~i.n de ge~erlidir. Ona gore, zorunlu
~unun, zorunlu dogrularla, olumsal
dogrular, yanh~ olabilmeleri soz konu-
do~rular arasmdaki ay1nnu ortadan kal-
su olamayan, oJumsal dogrular ise, dlrdlgma i~aret edilmi~tir. Zira bu
dogru oldu.kJar1 kadar yanh~ olabilme- goru~, tum onermeleri analitik onerme-
leri de mumkun olan dogrulard1r. Yine, lere, yani manhksal olarak zorunlu oner-
zorunlu dogrular akla dayanan rasyonel melere donu~turur. Bu durumun bir so-
dogrulard1r, bun a kar~ln olumsal dog- nuru olarak, Leibniz'e gore, yeter neden
rular deneye da yanan dogrulardlr. Ote ilkesi yalnlzca tum dogru onennelerin
yandan, zorunlu dogtularla olumsal analitik onermeler olduklanru ortaya ko-
dogrularm temelinde farkh ilkeler var- yarken, ~eli~mezlik ilkesi de him an ali-
dlr. Buna gore, manhksal, zorunlu ya tik onermelerin dogru olduklann1 goste-
da rasyonel dogrular, inkarlaruun bir rir. Buna gore, bir toz hakkm.da olan her
~eli~meyle sonu~larunas1 anlam1nda, ~e onerme soz konusu toze, onun ozunun
li~mezlik ilkesine dayantrlar. Leibniz bir par~as1 olan bir ozellik yu.kJuyorsa,
bu tiirden zorunlu dogrulann, terimleri bu bi~imdeki tum onermelerin, her ne
tanunland1g1 zaman, 'A A'd1r' ~eklinde kadar ba~ka temeller uzerinde olgusal
ki totol9jilere ya da ozde~lik onennele- dogrular olarak gorulmeleri gerekse bile,
rine indirgenebileceklerini du~unur. analilik olmalar1 gerekir. Leibniz bu so-
Soz konusu indirgeme sureci ise, tarum nucu kabul etmekle birlikte, olgusal bir
956 zorunlu ve olumsal dogrular

dogruyu analitik bir onerme olarak gor- tamamlayabilir; bundan dolay1, Tann
mede ortiik olarak soz konusu olan r;eli~ ir;in, ~eyler ya da tozlerle ilgili tum oner-
kiden, bir tozi.in sahip oldugu ozellikle- meler analitik onermeler ya da manhk-
rin say1smm, bpkl bir ~eye sonsuz sal olarak zorunl u olan onermelerdir.
say1da farkh bak1~ a~1smdan yakla~ma Oysa, biz insan varhklan, yalruzca, bir
nm olanakh ohnas1 gibi, sonsuz say&da onerme dogruysa eger, soz konusu
olmass gerektigini gostererek ka~mmaya onermenin zorun]u olarak dogru oldu-
~ah~m1~t1r. gunu bilebiliriz, fakat bir onermenin
Leibniz'e gore, sonlu insan varhklan dogru oldugunu kesin olarak bilemeyiz.
olarak bizler, bir tozi.i tam anlam1yla Onermelerin dogruluklanna iti~kin yar-
analiz edebilecek bir konumda degiliz. giianmiZda, Leibniz'e gore, yalmzca ola-
Bundan dolay1, bir ozelligin o toze tam sihga dayanmak durumunday1z, yani
olarak ait oldugWlu kesinlikle bileme- varacagtmlz sonu~lar i~in, hangi neden-
yiz. Tozle ilgili analizi tamamlamadan, lerin yeterli oldugunu bilmeliyiz. ~u
ki bu insan i.;in olanaksiZdrr, bu tozi.in h~lde, olgusal bir yargt, bizim i~in olum-
soz konusu ozellige sahip olup olmadi- saldlr. Oysa Tanr1 ir;in olumsalhk yal-
guu bile bilemeyiz; bu ~er~eve i.;inde, mzca, 0 hangi tozlerin, mi.imki.in di.inya-
onun bu ozellige sahip oldugunu kabul lardan hangisinin varolmas1 gerektigini
etmek bir ~eli~ki olabilir. Bunun]a birlik- se~erken soz konusu olmu~tur. Tann
te, sonsuz olan Tann, tozle ilgili analizi ir;in geri kalan her~ey zorunludur.
Dizin 957

akhn id~resi i~in kurallar;


akrasia; akromatik;
aksiyom; aksiyomatik yontem;
ak ve kara yanh~1;
Albertus Magnus; ald~rmazcthk;
Alembert, Jean Le Rond d';
Tiirk~e Dizin alet;ilik; Alexander, Samuel;
alg1; alg1cdJk; algdar;
alg1n1n degi~ebilirligiyle ilgili kanlt;
algtrun yarulabilirligiyle ilgili karut;
alg1run transenden tal birligi;
a algoritma; abahk;
alunlama; ah~kanhk;
Abdera Okulu; Abelardus; Alman idealizmi; Alman maddeciligi;
acele genelleme yanh~1; ac1; a;1k; Alman tarih okulu; altakoyma;
a;~k ahlak; a;~klama; a;~khk; Althusser, Louis;
a;k toplwn; a;~k ve ~ du~unceler; albkhk; alhn kural;
adalet; adalet ilkesi; alhn orta; altkume; amat;;
ademi merkezil~tinne; ad hoc; adiafora; ama;lar kralhg1; amat;hhk ilkesi;
a dicto secundum quid ad dictum simplici~ amat; olarak insan; amel;
a dicto simpJiciiEr ad dictum serundum qmd amicus Plato, sed magis arnica est verjtas;
adlandlrlCl tan1m; Adler, Alfred; amoral; amor fati; anakronizma;
Adorno, Theodor; ad tanuru; advaytizm; Anaksagoras; Anaksimandros;
Aenesidemos'un Tropeleri; Anaksimenes; analitik; analitik ahlak;
analitik -;izgi; analitik felsefe;
a fortiori; agape; Agathon; Agrippa;
analitik Marksizm; analitik onerme;
aga; bit;imli du~unce; ahimsa;
analitik psikoloji;
ahlak; ahlakt;~; ahlak;lhk;
analitik ve sentetik ay1nrru;
ahlakd1~1; ahlik duyusu;
analitik yontem; analiz;
ahlak felsefesi ; ahlak1n evreleri;
analiz paradoksu; analogon rationis;
ahlak.Jn soyk utugu;
analoji; anangke; anar~i;
ahlak1n temel etmenleri;
anar~ist bilim goru~u; anar~izm;
ahlakln temel ogeleri; angst; ancien regime;
ahlaki; ahlaki arihnetik; anunsama; anlm.Sama kuranu;
ahlaki egoizm; ahlaki emp irizm; anlam; anlama yetisi;
ahlaki epistemoloji; ahlaki eylem; anlamlanduma edimi;
ahlaki eylemin gerisindeld mohfler; anlam ti.irleri; anlah; Annales Okulu;
ahlaki gerekt;eler karub; anomali; anonnal; anschaung;
ahlaki gorecilik ; ahlaki ilke; Anselmus, Aziz;
ahllli ilkelerin bilgisi; ansiklopedi; ansiklopedjstJer;
ahlaki kulti.ir hareketi; antagonizm; anti; antihumanizm;
ahlaki mutlakt;ll1k; ahlaki ozne; antik felsefe; antilogia; antilojjzm;
ahlaki ve toplumsal yasalar; antinomi; antinomiyan; Antiokhos;
ahlak karuh; ahlaks1zc1hk; ahlak turleri antiqua doctri.na;Antis~es; ant~t~z;
ahlak yasas1; Ahuramazda antropoloji; antropolOJlk maddec1hk;
aile benzerligi; aitia; antropolojizm; antropomorfik amat;hhk
Ajdukiewicz, Kasimierz; Akademi; akll; antropomorfizm; antropoteizm;
ak1labk; akd -;ag1; aklld1~1; antropozofi; a-onermesi; apat;lkhk;
akd dogrulan; akllyurutme; apagoge; apa theia; ape iron;
ak1nhlar kuram1; Apel, Karl-Otto; aphairesis;
ak1~ ogretisi; akJa uygun; apodeiktik; apodosis; apolitizm;
958 Dizin

.~polloncu; apolojetik; apophansis; belirlenimsizcilik; belirsizlik;


aporetik; aporia; a posteriori bilgi; belirtik tarum; bellek;
a priori bilgi; a priori ve a posteriori; bellum omnium contra omnes;
apriorizm; Aquinah Thomas; ben; bendllik; Benjamin, Walter;
ara-;sal akdcahk; ara-; teorisi; benlik~lik; benlik teknolojisi;
arbitrum liberum; ardbile~en; benmerkezci durum;
Asya tipi iiretim tarz1; benmerkezcilik yanllsamas1;
a~ag1hk kompleksi; a~k; a ~lun; ben-olmayan;
a~k1nhk; a~ktn nitelikler; Bentham, Jeremy; Benthamc1hk;
ataraxia; ateiim; athanatizm; benzerin benzerine neden oldugu ilkesi
Athenagoras; Atman; atomculuk; Berdyayev, Nikolai;
ato1nik olgu; Aufklarung; Bergson Henri; Bergsoncul uk ;
Augustin us, Aziz; Berkeley, George; Berkeley 'in tezleri;
Austin, John Langshaw; Berlin, Sir isaiah;
au tarkeia; Avenarius, Richard; Bernard, Clairvaux'lu Aziz;
avidya; ayalb evren; aydmlaruna; be~inci toz; b~ Himel;
ayd1nlanman1n -;okti~ti; ~ yol; betim; betimlemeler teorisi; be-
ayd1nlatan tecriibe; aydmlatma teorisi; timleyicilik; bilen;
Ayer, Alfred; ay1rd edici ozellik; bile~tiriciler manhg1; bilgelik; bilgi;
ay1rd edilemez; bilginin arkeolojisi;
a yud edilemezlerin ozde~ligi ilkesi; bilginin goreliligi; bilgisizlik;
ay1nm; a yna evresi; bilgi sosyolojisi; bilgi ttirleri;
aynahk ve farkbhk; ayn; bilim; bilimdlik; bilimdeki kriz;
aynkhk; azgeli~mi~lik; bilim felsefesi; bilimin bilimi;
bilimin birligi; bilimin degeri;
bilimin ilerleme tablosu;
b bilimin temel ozellikleri;
bilimlere ili~ldn s1lllflama;
Babilik; Bachelard, Gaston; bilim olarak ahlak; bilimsel a-;1klama;
Bacon, Francis; Baconculuk; bilimsel ara~tuma program1an metodolojisi
Baconun yontemi; bilimsel deney; bilimsel detenninizm;
bagda~abilircilik; bagda~1k; bilimsel devrim; bilimsel empirizm;
bagda~mazclhk; bagll ozellikler; bilimsel hiimanizm; bilimsel yontem; bi-
bag1mhhk; bag1mstz; bag1nh; limsel yontemler; bilim sosyolojisi;
baglam; baglamcallk; bilinci ~eyl~tiren go.rii~; bilin-;;
bagla1nsal tantm; bagnazhk; bilinebilirlik; bilinemezcilik;
Bahailik; Bain, Alexander; bilinemezcilige reddiye; bili~;
Bakunin, Mihail Alexandrovic;; bili~~ilik; bili~l; bir;
bamalip; barbara; baroco; barok; Biran, Maine de; bir arada olabilirlik;
Barth, Karl; Barthes, Roland; bircilik; birey; bireycilik; bireyle~im;
basit; bashrma; birinci dereceden toz;
ba~kald1nyorum, oyleyse vanz; birincil ve ikincil nitelikler;
ba~ka zihinler problemi; birle~ik uyu~ma ve farkhhk yontemi;
Bataille, Georges; bahhla~ma; birlik-;ilik; birlikte degi~me yontemi;
bah Marksizmi; b~tmrlik; birlikteki ~okluk; biyo; biyo-iktidar;
Ba udrillard, Jean; biyoloji felsefesi;
Baumgarten, Alexander biyolojik mekanizm; biyolojizm;
Bayle, Pierre; Beauvoir, Simone de; Bloch, Ernst; Blonde!, Maurice;
beden; beden-ozne; bocardo; Boethius; bol~evizm;
begeni; Bekta~ilik; Bolzano, Bernard; Bonaventura, Aziz;
belirleme; belirlenim; Boole, George; Bosanquet, Bernard
Dizin 959

bo~luk; bo~l uklann Tanns1;


Bourbaki, Nicolas; Bou troux, Emile;
bohne; bolurunti~ -;izgi analojisi;
Bradley, Francis; Brah1nan; -;agda~ felsefe; -;agda~ idealizm;
bramantip; Brentano, Franz; -;aguma; -;agn~nn; -;agn~amcllak;
Brunschvig, Leon;Bruno, Giordano; <;arvakalar; -;att~ma teorisi; -;eli~ik;
Budiztn; bulaxuk; bulgusal; -;cii~ki; -;eli~mezlik ilkesi;
Buridan, Jean; Buridan,In e~egi; -;~itlilikteki birlik; -;evirme;
burjuva devrimi; burjuvazi -;evrecilik; -;akaram; -;1karsama;
Burke, Edmund; butaveda; -;ak1~ noktasa olarak oznellik;
Butler, Joseph; buyruk-;uluk; -;ifte degilleme; -;ifte hakikat;
buyruk turleri; Buchner, Ludwig; -;ifte sonu-; ogretisi; -;ifte yon kurama;
bl.irokrasi; blitun; butun-par-;a ili~kisi; -;ilecilik; c;in felsefesi; -;irkinlik;
butun-par-;a ilkesi; -;ocuk-;ahk; -;ogulcu idealizm;
btiyuk adam kurama; -;okanlamhhk; -;okanl amhhk yanh~a;
btiyuk oncul; buyuk patlama; -;ok-;uluk; -;ok degerli manbk;
btiytik varbk zinciri; -;okluktaki birlik;
-;oklugu birlige indirgeme
-;ok soru yanh~a; -;oktanncahk;
c <;ung Yung kitaba; -;urutme;

Cabanis, Pierre Jean George;


camenes; camestres; Camus, Albert; d
Canguilhem, Georges; canbcllak;
canh maddecilik; Camap, Rudolph; dadaizm; dagahca adalet;
Carr, Edward; Cassirer, Ernst; dagttacabk; dagahlma kurallara;
catvari arya-satyani; causa sui; daimicilik; daimon; darapti; darii;
caynacthk; cebriye; celarent; Darwin, Charles; Darwinizm;
ce1naat9lik; cesare; cesaret; ceza; dasein; datisi; davrana~;
characteristica dominante; davrana~-;1hk; dayanak;
characteristica universalis; dayana~mactbk;definiendum;
Chartres Okulu; Chomsky, Noam; definiens; deger;
Cicero, Marcus Tulius; cins; degerden baglmSizhk;
cinsel ay1nmcahk; degere dayah varhk hiyera~isi;
cinssel tarum; cins ve ayaram; deger felsefesi; deger hiyerar~isi;
cins ve tiir gozetilerek yapdan tan1m degerleme; degerlerin tersyii.z edilmesi;
cisim; dsimle~me; civitas solis; deger perspektivizmi; degiiJeme;
Clarke, Samuel; cogito argumaru; degilleme mannga; degi~im felsefesi; de-
cognitio approbationis; gi~ken;degi~me; degi~menin inkan;
coindden tia oppositorum; degi~me turleri; degi~mez;
Collingwood, Robin George; degi~mezlik ilkesi; deg~incilik;
Comte, Auguste; conatus; deha; dehriyyQn; deizm;
Condillac, Etinne Bonno de; Deleuze, Gilles; Demiurgos;
conditiones sine qui bus non; demokrasi; demokrasi paradoksu;
Condorcet, Marquis de; demokratik sosyalizm;
consensus gentium yanb~a; Demokritos; De Morgan yasalan;
consequentia; contradictio in adjecto; deneyim; deneyimcilik;
co~umculuk; Couturat, Louis; deneyim-d1~1 bilgiye ili~kin ku~kuculuk
credo quia absurdum est; deneyimin temel analojileri;
credo ut intelligam; Croce, Benedetto; deneysel psikoloji;
cum principia negante non est disputandum deniz sava~a; denkle~tirici adalet;
960 Dizin

deontik manhk; deontoloji; derin yap1; doga yasaJan; dogrudan bilgi;


Derrida, I acques; Descartes, Ren~; dogrudan ._1kanm;
Descartes._t dongi.i; Descartes._dLk; dogru davran1~ yasas1;
Descartes'tn merdiveni; dogrulama; dogrulamac1hk;
desanos; determinist ahiAk; dogrulanabilirlik ilkesi;
determinizm; Deus ex machina; dogrulugun goreliligi
deus sive natl1ra; deuterai ousiai; dogruluk; dogruluk ._izelgesi;
devinne; devlet; devlet._ilik; Dogu psikolojisi; dogurucu evrim;
devlet dini; devlet felsefesi; dogu~tanc1hk; dogu~tan dii~iinceler;
devletin ideolojik ayg1tlan; doktrin; dolayh; dolorizm;
devrim; devrimci bilim anlay1~1; domuz felsefesi; doxa; donemle~tirme;
Dewey, John; dharm~; dongi.isellik; doni.i~ti.irme;
dharma-cakra-pravartana; doni.i~iimciiliik; dort neden ogretisi;
d1~a sa~1lma; d1~avurum; dort oge; dort SIVI teorisi;
d1~avurumculuk; d1~ diinya; dort rurlii yarut yontemi;
d1~la~t1rma; d 1~salc1hk; d1~salhk; Duhem, Pierre Maurice Marie;
dianoia; dictum de omni et nullo; durum; duyarhk; duygu;
didaktik; Diderot, Denis; diff~rance; duygucu ahlak anlay1~1;
diff~rend; differentia specifica; duyguda~hk; duygulan1m;
dikaiosyne; dikcy dii~iince; duyu; duyu-alg1s1run goreliligi;
dikkat; dikotomi; dil; dilbilim; duyum; duyumculuk; duyusal;
dilci felsefe; dilde reform; duyu-verisi; duyuverisi teorisi;
dilde temel etkenler; dil felsefesi; diinya gorii~ii; diinya i._indeki varhk;
dil fenomenolojisi; dilin gorevleri; diinyarun otesindeki varhk;
dillendirme edimi; dil oyunu; diinya ruhu; diinyevile~me;
dilsel analiz; dilsel tantm; dii~; dii~iince; dii~iince deneyi;
Dilthey, Wilhebn; dimari; din; dii~iince yasalar1; dii~iinme;
dinamik din; dinamizm; diizanlam; diizeltilemez;
din felsefesi; dini ele~tiri; diizen; diizenlilikler olarak yasalar;
dini determiniztn; diizen ve ama._ kan1h;
dini tecriibe kan1h; dinleyen; diizsoz edimi; dynamis;
din psikolojisi; din sosyolojisi;
Diogenes; dirimsel gii._;
di.rimselcilik; disamis; diskiirsif; e
dissoi logoi; divinasyon; diyalektik;
diyalektik idealizm; edebiyat felsefesi; edim psikolojisi;
diyalektik maddecilik; edimsel; edimse]cilik; edimsel dil;
diyalektik manbk; diyalektik psikoloji; edimsel/ potansiyel sonsuzluk;
diyalog; Diyonisos ruhu; edimsel sozcelem; edimsOz edimi;
diyorizm; dizi; docta ignorantia; edimsoz giicii; efendi ahlak1;
dogma; dogmatik; dogmatizm; efendi-kole diyalektigi;
doga; doga bilimleri; egoist hazcd1k; egilim; egitim;
dogaclllk; doga felsefesi; egitim felsefesi; egitim psikolojisi;
doga filozoflan; doga hali; egitim sosyolojisi; egretileme;
dogal; dogal ay1klanma; ehrimen; ehli siinnet eidetik;
dogal bir kurum olarak devlet; eidola; eidos; eigenwelt;
dogalclhk; dogal hak]ar ogretisi; Einstein, Albert; ekberiye; eklem;
dogal hukuk; eklemleme; ekonomizm;
dogan1n d i.izenlili~ ilkesi; eksik; eksik onermel i tasun;
dog aiistii; dogaustiiciiliik; ekzoterik; Elea Okulu;
dogan1n ve tarihin diyalektigi; elenkhos; ele~tirel akl1cd1k;
Dizin 961

eie~tirel bircilik; ele~tirel do~alahk; ex nihilo nihil fit;


ele~tirel idealizm; ele~tirel metafizik; experimentia est optima rerum megistra
ele~tirel positivizm; ele~tirel realizm; experimentum crucis; eylem;
ele~tirel sosyoloji; ele~tiricilik; eylemcilik; eylem deontolojizmi;
ele~tiri r;a~t; ele~tiri yonelimli bilimler, eylem felsefesi; eylem yararcth~t;
eleyici; Elis~Eretriya Okulu; ezeli-ebedi; ezoterik;
El~Kindi, EbO Yusuf Yak'ub bin lshak;
empati; Empedokles; emperyalizm; em~
pirik; empiriyo-kritisizm;
empirizm; endtistri devrimi;
endtistri toplumu; endtistriyalizm; fabyanizm; fail; fail nedenle ar;tklama ;
energeia; enerji; enerjizm; Farabi; farkhhk metafizi~i;
enformasyon toplumu; farkhhk politikast;
Engels, Friedrich; en iyi ilkesi; farkhhktaki aymhk ilkesi;
enkrasia; ens; entelekya; farkhhk yontemi; fa~iz.m; felapton;
entellekttializm; entellekttiel; felek; felsefe;
entellektiiel yukseli~; felsefede geometrik yontein;
e-onermesi; epifenomen; felsefenin degeri;
epifenomenalizm; Epiktetos; felsefenin disiplinleri; felsefe tarihi;
Epiktetos'un iki temel kurah; felsefi antropoloji; felsefi manttk;
Epiktiros; Epiktirosr;u Okul; felsefi psikoloji; felsefi yontemler;
episteme; epistemik genellik; feminist; feminizm; fenomen;
epistemoloji; epistemolojik; fenomenalizm; fenomenler dunyas1;
epistemolojik engel; fenomenoloji; fenomenolojik yanh~;
epistemolojik kopma; fenomenolojinin evreleri;
epistemoloji olarak metafizik; feodalizm; ferio; ferison; fesapo;
epokhe; Erasmus, Diderius; festino; feti~izm; Feuerbach, Ludwig;
Erastusr;uluk; erdem; Feyerabend, Paul; feyz; fduh;
ereksel nedenler o~retisi; ftrsatr;Lhk; Fichte, Johann;
Erigena, Johannes Scottus; Fidno, Marsilio; fideizm; filoloji;
eristik; erkekmerkezcilik; filozof; filozof~kral; finalizm; fizik;
eros; erotetik; esir; fizikalizm; fizik91er, fiziki;
eskatoloji; esse; esse est percipi; fiziki idealizm; fizik~teoloji;
essentia; estetik; estetik birlik; fizyokratlar; fizyolojik idealizm;
estetikr;ilik; estetik nesne; fizyolojik okul; flatus vocis;
estetik ozne; estetik tavu; Flavius Justinus; fobi; fonem
estetik yargt; esthesis; e~adh; fonksiyon; fonksiyonalizm;
e~anlamh; e~arilik; e~bit;imlilik; fonksiyonel; fonksiyonel psikoloji
e~de~erlik; e~de~erlik r;tkanmlan; Fontenelle, Bernard le Bovier deq;
e~itlik; e~itlikr;ilik; e~zamanhhk; fordizm; form; fonnalizm; fonnel;
etkile~itncilik; etkileyici tamm; fonnel ahlik; fonnel bir sistemin yapJSl;
etkisoz edimi; etnometodoloji; fonnel dil; fonnel manhk;
eudaimonia; Eukleides geometrisi; formel olmayan yanh~; formel onerme;
Eukleidesr;i-olmayan geometriler; formel soylem; formel ve maddi birlik;
Evhemeros0Jiuk; evinne; evren; forme( yanh~; forme( yanh~ ttirleri;
evrensel; evrenselcilik; Foucault, Michel; Frankfurt Okulu;
evrenselle~tirilebilirlik; evrensizctlik; Franstz maddectligi; Frege, Gottlob;
evrim; evrimci; evrimcilik; Frege'nin dil teorisi; fre5ison;
evrimd pozitivizm; ex falso quodlibet; Freud, Sigmund; Freud~ Marksizm;
exclusi tertii prindpiwn; fii ttirizm.,
962 Dizin

Hegelc!lik; hegemonya;
g Heidegger, Martin; Heidelberg Okulu;
Hellenik felsefe; Hellenistik felsefe;
Gadamer, Hans-Georg; Galilei, Galileo; Helv~tius, Claude Adrien; hen;
Gassendi, Pierre; Gazali; Herakleitos; Herder, D. G;
ge~erlilik; ge~i~li; ge~mi~; geist; hermeneutik; henneneutik dongii;
geisteswissenschaften; gelenek; hermeneutik fenomenoloji;
gelenek~ilik; geleneksel teori; her yerde olma; heterojen;
geli~imbilim; geli~im psikolojisi; heterolojik; hexis; heyecan;
gemeinschaft ve gesellschaft; hi~~ilik; hi~lik; hileli tan1m;
genel; genel irade; genelleme; hilomorfizm; hiloteizm; hinayana;
genetik; genus; ger~ek; ger~eklenme; Hint felsefesi; hiper-; hiper-ger~eklik;
ger~eklik; ger~ekiistiiciil iik; hipotetik ikicilik; hipotez;
gerek ko~ul; gerektirme; Hobbes, Thomas;
gestalt; gestalt psikolojisi; Holbach, Paul-Henri Baron d';
Gettier problemi; Geulincx, Arnold; holizm; homeomeri; hominizm; homo;
girilmezlik; gizemcili~in do~u~u; homo homini lupus est;
gizemcilik; gizemli tecriibe; homojen; homo mensura teorisi;
gize1nsizle~tirme; gizleme yanh~1; homoteizm; ho~gorii; Hsiin Tse;
gnoseoloji; gnosis; gnostisizm; hudus; hudus kan1h; huku~un i~levi;
gnostikler; gnothi seauton; hukuk felsefesi; hu1Ql; Hume, David;
Gorgias; goniil; goredUk; goreli; Humecu duyguda~bk; Hume ~atah;
goriirunez el; goriinii~; Husserl, Edmund; humanist;
goriinii~-ger~eklik ay1ruru; hiimanizm; hyle; hypokeimenon;
gosteren; gostererek yapdan tanm;
gosterge; gosterilen; Gottingen Okulu
gozden ge~iFici metafizik; gozlem; 1
gozlemleyici sozcelem;
gozlemsizlik yanh~; Gramsd, Antonio; 1hmh apriorizm llunh empirizm;
Gregorius; Grotius, Hugo; grup; 1r k~1hk; 1slah edici ada let;
Guattari, Felix; gii~ ahlAkl; gii~ istemi;
giindelik dil; giindelik dil felsefesi;
giindelik ya~am1n estetizasyonu;
giine~ merkezli teori; 1
giivensizlik yanh~1; ibda; lbni Haldun;
giizellik; giizel sanatlar; ibni Meymun; ibni Rii~t;
tbni Rii~t~iiliik; tbni Sina;
i~ ba~lntdar o~retisi; i~ebakl~;
h i~e ~me; i~giidii; i9Qn;
i~kin epistemolojik idealizm;
Habermas, Jiirgen; hadis; i~kinlik; i~lem;
Haeckel, Ernst; hak; hakikat; i~Jem ve kaplamm te~ oranbW1~1 kurab;
hakikat rejimi; hakhlandtrma; hareket; i~reklik; iQielcilik; ide; idea; ideal;
Hareket etmeyen hareket ettirici; idealar teorisinin ele~tirisi;
Harivannan; Hartmann, Nicolai; idealist; idealist pozitivizm;
hassa; hatah nedensellik yanh~1; idealist realizm; idealizm;
hayali dii~man yanh~1; hayvan ruhu; ideal realizm; ideal yararc1bk;
Hayyatiye; haz; haze; hazahk; idem per idem; ideoloji; ideoloji ~a~1;
haz kalkiilii; haz uzman1; hedonik; ideolojinin sonu tezi; ideolojistler;
Hegel, Georg Wilhelm Friedrich; idio-psikolojik ahlak; idoller; idrak;
Dizin 963

ignoramus et ignorabimus;
ihvanii's-Safa; iki basamakh kavrayt~;
ikicilik; iki ger.;ek o~retisi; k
ikilem; ikili; ikili kar~1thk;
ikinci dereceden toz; ikincil; kabala; kabul; ka.;Inllmazhk;
iki y~ bir dogRJ ettigini d~y~ kaderiye~ kakos; kahc;
iktidar; iktidar /bilgi; iktidar se~kinleri; kaiinhlar yontemi;
ilahiyat; ilerleme; ilerlemecilik; kahhm -~evre kar~1th~1;
ileti~im; ileti~im teorisi; kalki.il; kalvenizm; kamusal; kanaat;
ileti~imsel eylem; kan1tlama; kanon; Kant, Immanuel;
ilgisiz sonu.; yanh~1; ilinek; ilk; Kant-;1 idealizm;
ilkc;a~ idealizmi; Kant'1n Kopemik devrimi; kaos;
ilke ilkelcilik; ilk elden odevler; kapah ahlak; kapitalizm;
ilk felsefe; ilk hareket ettirici; kaplam; kaplamsal;
ilk madde; ilk neden; ilk neden kan1t1; karakter; karar manh~1;
imge; imgelem; imkan kanth; imsak; Karneades; kar~1; kar~1 k iilti.ir;
inan.;; inan.; felsefesi; inan.; mant1~1; kar~da~tumah felsefe;
inanma arzusu; inayet; indirgetne; kar~IIa~hrma yontemi;
indirge1necilik; indirgeme yanh~1; kar~1hkh ko~ul eklemi;
indirgeyici analiz; kar~1hkh ozgeci)ik; kar~IO)Um karesi;
indirgeyici maddec:ilik; in esse; kar~1ornek yontemi;
in facto; in fieri; in intellectu; kar~1t; kategorematik terimler;
ingiliz em piristleri; ins an do~as1; kategori; kategorik; kategorik onerme;
insaru kamil; kategorik onermelerin niceli~i;
insanm yetkinle~ebilirli~i inanc1; kategorik onermelerin niteli~i;
insarunerkezci humanizm; kategorik tasun; kategori yanh~1;
insanmerkezciJik; katharsis; kathenoteizm; kavimcilik;
insan ya~amirun u.; duzeyi; Kautsky, Karl; kavram; kavrama;
in se; in~ac1hk; i-onermesi; ipse dixit; kavramc1hk; kavram fonnasyonu;
irade; iradecilik; kavram olarak varhk anlay1~1;
irade ozgiirlii~ii problemi; iradi; kavram realizmi; kavramsa I ~erc;eve;
ireneos; irfan; irfaniye; kavray1~; kayg1;
irrasyonalizm; irreali.zm; kayg1ya dayah varhk anlay1~1;
isbati.i'l bari; iskenderiye Okulu; kazandm1~; kaziiistik; keff; kelam;
iskoc; Ayd1nlarunas1; islam felsefesi; kendi; kendili~indenlik;
islami bilimler; ispat; istiare; istidlal; kendinde/ kendisi i~n;
i~ bolumii; i~lemsel tanun; kendinde-kendisi i~n varbk;
i~lemsel kurallar olarak yasa goru~ii; kendinde varhk; kendini aldatma;
i~lerlik; i~rakiye; i~tiha; ittihad; kendini ger.;ekle~tirme ahlakl;
itki; iyi; Jyi ideas1 kendisi i~in varhk; kesinlik;
iyili~i buyunna, kotulu~u onleme ilkesi kesinsizlik ilkesi; kesintililik;
iyilik ilkesi; iyimserlik; Khrysippos; Klta A vrupas felsefesi;
izlenim; izlenimdlik; Kierkegaard, SOren; kinesis; Kinikler;
kip; kipler manh~1; kiplik;
kipsel onermeler; Kirene hazclli~I;
Kireneliler; ki~i; ld~ilik;
] ki~iliksizle~me; ki~isel idealizm;
ki~isel reali.zm; ki~iye yonelen eylem;
James, William; Jameson, Frederic; kitle toplumu; klasik; klasik akdahk;
Jaspers, Karl; klasik do~ruluk goru~u;
964 Dizin

klasik f.izik; klasik hi.imartizm;


klasik tanun ogretisi; klasisizm; Ill
Klement; klihik psikoloji;
kodlama; koinai einai; kollektif; . Mach, Ernst; Machiavelli, Niccolo;
kollektivizm; komiinizm; konformizm; madde; maddecilik; maddeci realizm;
Konfii~yus~uluk; madde-form; madde-form analizi;
Kopemikus, Nikolaos; kopula; maddele~me;
korporatizm; kosmos; ko~ul eklemi; maddenin sakuunu yasast;
ko~ullu; ko~ullu tas1m; maddesizcilik; maddi a~1klama;
ko~ulsuz buyruk; kozalaks1 bez; maddi nesne; ma~ara benzetmesi;
kozmogoni; kozmoloji; mahluk; mahsusat; Maine de Biran;
kozmolojik kan1t; kozmopolitanizm; makam; makinedeki hayalet;
kozmoteizm; koksap bilgisi; makine insan; makrokosmos;
kole ahlalu; kotii; kotiili.ik problemi; maksim; makulat; Makyavelizm;
kotiiliik problemiyle ilgili ~oziimler; Malebranche, Nicholas; Malthus~uluk;
kotiimserlik; koNmserlik felsefesi; maneviyat; Mani~eizm;
kotii ve d iizensiz a~k; Ksenophanes; manbg1n i~levi; manhk;
Kuhn, Thomas; kumarbaz arguman1; manbk~1 empirizm;
kumarbaz yanh~; kural deontolojizmi; mantlk~ pozitivizm;
kuralkoyuculuk; kural yararc!ltgl; manhksal atomruluk; manbksal fonn;
kurguculuk; kurucu 6zne; k u ~ku; mantlksal i~erme; mant1ksal paradoks;
ku~kuculuk; kutuplar; kuvvet; manbkta devrim; Maoizm;
kii~iik onciil; kii~i.ik terim; Marburg Okulu; Marcel, Gabriel;
kiiltiir; kiilti.irel; kiilti.irel bircilik; Marcuse, Herbert; Marks, Karl;
kiiltiirel glirecilik; kiiltiirel mutlak~hk; Marksist sosyolo;i; Marksizm;
kiiltiirel-tarihsel yakla~un; Marksizmin ele~tirisi; matematik;
kiiltiirel vizyonu olan dii~iiniir; matematik felsefesi; matematiksel;
kiiltiir endiistrisi; kiiltiir felsefesi; materia prima; mathesis universalis;
k iime ;k iireselle~me Maturidflik; Maupertius, Pierre Louis;
mauetike; mauvaise foi; maya;
mazo~izm; Me Taggart, J.;
medinetuJ cahile; Megara Okulu;
I mek.Jn; mekanik; mekanik maddecilik;
mekanizm; mekan-zaman;
Lacan, Jacques; Lachelier, Julius; mekan-zaman felsefesi;
Laclau, Emesto; Laerteli Diogenes; melyorizm; Mensiyiis; merkantilizm;
lafzf; laissez.faire; merkezicilik; Merleau-Ponty, Maurice;
Lakatos, Imre; Lamark~tbk; me~ ruiyet; Me~~ailik; meta;
Lamettrie, Julian Offray de; metabilim; metaetik; metaetik teoriler;
Lange, Friedrich Albert; lebenswelt; meta feti~izmi; metafizik;
Leibrtiz, Gottfried Wilhelm von; metafiziksel;
Leninizm; leviathan; metafiziksel yeni-Kant~hk
Levinas, Emmanuel methexis; metin; metinleraras1hk;
Levi-Strauss, Claude; liberalizm; metodoloji; mevcudiyet metafizigi;
liberal sanatlar; Locke, John; mikrokosmos; Milet Okulu;
logoi spermatikoi; logos; milliyetfiilik; Mill, J. Stuart; mimansa;
logos orthos; loji; lojisizm; mimetik sanat anlay1~1; mimetizm;
Luk4cs, Georg; Lukretius; mitsein; mnemonik terimler; modalizm;
Lyotard, Jean Fran~ois; modem; modem bilim;
modem bilimin ele~tirisi;
Dizin 965

modem felsefe; modern idealizm; !'otr pozitivizm;


modemizm; modernl~me; modernlik; numen; nur; nyaya;
modem toplum; modus essendi;
modus ponendo tollens;
modus ponens; modus tollendo ponens;
modus tollens; Mohizrn; 0
Moleschott, Jacob; monad; monar~i;
Montaigne Michel de; obscurum per obscurius;
Monte Karlo yanh~1; Ockhamh William;
Montesquieu, Charles Louis de Secondat Ockhamh'xun usturas1; okkasyonalizm;
Moore, George Edward; okul; okuma;
more geometrico; mucize; olan/ olmas1 gereken ayll'Jnu;
muhafazakarhk; mukayese edilemezlik; olandan olmas1 gerekene ge-;me yanh~1;
mundus intelligibilis; olas1clhk; olas1hk; olay; olgu;
mutabakat,_1 bilim gorii~ii; olgu/ de~er aymm1; olgu kar~1h;
mutasavv1f; muh;uluk; Mutezile; olgusalhk; olumlu; olwnsalhk;
mutlak; mutlakt;Ihk; mutlak idealizm; olumsal varhk; olumsuzculuk;
mutluluk; miicessime; mudahalecilik; olumsuz teoloji; olu~;
mumkiin; miimkiin diinyalar; onikinci yuzyd Ronesans1;
miimkllnii'l viicud; miircie; miitekellim ontoloji; ontolojik gorelilik;
ontolojik kamt;
'
ontolojik tasarruf ilkesi;
ontolo;i olarak metafizik;
n ontolojizm; ontoteolojik toz;
onyedinci yiizyd a.lolalig1;
Nagarjuna; Nagel, Ernest; naif; o-onermesi; operasyonalizm;
narsisizm; Nastikas; ordo cognoscendi; organik birlik;
nasyonal sosyalizm; natura naturans; organizmaCJhk; organon; Origenes;
natura naturata; Orta,_a~ felsefesi; ortak onay ka1utt;
natura non facit saltus; orta Stoa; orta terim; orta yol o~retisi;
naturwissenchaften; neden; Ortega y Gasset, Josl!; ortodoks;
nedensel; nedensellik; ortodoks Marksizm; otomatizm;
nedenselli~in ele~tirisi; otokrasi; otorite; otoriteryanizm; ous1a;
nedensel varhk anlay1~1; nefis; Oxford deontolojistleri;
nelik; neolojist; nesne; nesne dili; Oxford Dniversitesi;
nesnel; nesnelcilik; nesnel gert;eklik;
nesnel gorecilik; nesnel idealizm;
nesnellik; nesnel olumsiizliik;
nesne tamm1; nevroz; niceleyici; 0
nicelik; niceliksel; niceliksel hazc1hk;
Nietzsche, Friedrich; odev; odev ahlikl;
nihil est in intellectti quod non prius fuerit odiillendirme ve cezaland1rma;
in sensu; nirvana; nitelik; o~ecilik; o~renme paradoksu;
niteliksel bilim anlay1~1; ojenik; olt;iit; oliim korkusu;
niteliksel hazahk; niyet; niyet ahlikl; olumliicii; oliimsiizliik; onbil~en;
noesis; noesis noeseos; noetik; onceden kurulmu~ uyum; oncelik;
nominalist gizemcilik; norninalizm; onciil; onerme; onerme edimi;
nominal az; nomos; non sequitur; onermenin yap1s1; onkabul;
nooloji; norm; normatif; nous; onsoz paradoksu; onyargi; omek9lik;
nouveau philosophes; omeklerle tarum; ortiik tanun;
966 Dizin

otanazi; oteki; oteki i~in varhk; post-modernizmin dogu~u;


oz; ozbelirleme; ozciiliik; ozdenetim; post-modernizmin ele~tirisi;
ozde~; ozde~lik; ozde~lik felsefesi; post-modernizmin soy kiitugu;
ozde~lik ilkesi; ozde~lik teorisi; postmodernlik; postmodem topJum;
ozel; ozel dil; ozellik; posttila; postyaptsalctltk; potansiyel;
ozel mazaret yanh~t; ozerklik; potansiyaJite; pozitif; pozi tif felsefe;
ozged egoizm; ozgecilik; pozitivizm; pozitivizmin ele~tirisi;
ozged yararClhk; ozgiir dii~iince; pozitivizm tarh~mast; pragmatik;
ozgiirliik; ozgiirliik~iiliik; ozne; pragmatist dogruluk anlay1~1;
oznel; oznelcilik; oznelerarasJhk; pragmatizm; prakriti ve puru~a;
oznel idealizm; pratik; pratik akhn postiilalan;
oznenin ademimerkezile~mesi; pratik deneyimin transendanlal k~ullan;
ozne-yiiklem; oznitelik; praxis; pre; presokratik felsefe;
oz tantmt; oz ve goriinii~; prima facie; primium prindpium;
principium individuationis; problem;
Proklos; proletarya; propaedeutik;
p Protagoras; Protagoras~ gorecilik;
protai ousai; prote philosophia;
paideia; Panaetios; panenteizm; proton pseudos;
pankozm.i:zm; panlojizm; panpsi~izm; Proudhon, Pierre-Joseph; psikanaliz;
panseksiializm; panteist; panteizm; psikodram; psikoloji; psikolojik;
paradigma; paradoks; paralelizm; psikolojik egoi:zm; psikolojizm;
paralojizm; paranteze alma; psikovitalizm; psykhe;
parapsikoloji; Paris Oniversitesi; Pufendorf, Samuel; .
Parmenides; parousia; Pascal, Blaise; Pythagoras~llar; Pythagoras~1hk;
pasif em pirizm; pasifizm;
patristik felsefe;
Peirce, Charles Sanders; q
pelag]anizm; per accidens; peras;
peripatetik; per se; personalizm; quadrivium;
perspektif; perspektif realizmi; Quine, Willard Von Orman;
perspektivizm; Peygamber;
phantasia; philia; philosophe;
philosophia perennis; phronesis; r
Phyrrhon;physis; Piaget, Jean;
Pironizm; pistis; piyetizm; radikal; radikal apriorizm;
Platon; Platonculuk; Platonik; radikal empirizm; radikal hiimanizm;
Plekhanov, Georg Valentinovich; raslanh; rasyonalite; rasyonalizasyon;
pleroma; Plotinos; Pliitarkhos; rasyonel; ratio sapiantiae;
Poincare, Henri; poiesis; rationes seminales; ravendiye; realist;
Polanyi, Michael; realizm; reductio ad absurdum;
Popper, Karl Raimund; Poppero; reductio ad impossibile; refleksivite;
popiiler kiiltiir; popiilizm; reformizm; Reich, Wilhelm;
Porphyrios; Porphyrios agao; Reichenbach, Hans; Reid, Thomas;
Poseidonius.; post-; Renouvier, Charles; res cogitans;
post-endiistriyel toplum; res extensa; resimsel d il teorisi; retorik;
post-Marksizm; post-modem; revizyonizm; reybfyfln;
post-modernist Marksizm; Rickert, Heiruich; RiaEur, Paul;
post-modemizm; Rodoslu Andronikos; romantizm;
post-modemizm -;e~itleri; Rorty, Richard; Roscelinus;
Dizin 967

Ross, William David; Sokrates'in daimonu; Sokrates problenu;


Rousseau, Jean-Jacques; Sokratik alay; Sokratik Okullar;
Royce, Josiah; Ronesans felsefesi; Sokratik Paradokslar; Sol Hegelcilik;
ruh; ruh go~u; Russell, Bertrand; somut; somut~uluk; sonlu; sonluculuk;
Russell paradoksu; Ryle, Gilbert; sonsuz doni.i~; sonsuzluk; sonu~;
sonu~~uluk; sophia; Sophistes;
sophrosyne; sorumluluk;
s Sorokin, Pitirim Alexandrovich;
sosyal; sosyal bilimler felsefesi;
sacrificium intellechls; sa~a; sosyal Darwinizm; sosyal demokrasi;
Sade, Marquis de; sadizm; sosyalist; sosyalizm; sosyal pozitivizm;
saf; sagduyu; sa~ Hegelcilik; sosyobiyoloji; sosyoloji;
sahicilik; Sahte Dionisos; sosyolojik Yeni-Kant~llak;
Saint-Simon, Claude Henri de; sosyolojizm; soyki.iti.i~i.i yontemi;
sakal yanh~1; sanat; sanat ele~tirisi; soylu vah~i; soyut; soyutlama;
sanat felsefesi; sanat ontolojisi; soyutlamaohk; soylem; soyh~m eti~i;
sankhya; sann; Santayana, George; soylence; soyleyen; sozcelem; sozci.ik;
saptama teorisi; Sartre, Jean Paul; sozde bilim; soz edimi; sozli.ik tanaml;
Saussure, Ferdinand de; sozmerkezcilik; spek i.ilasyon;
Savigny, Friedrich Karl von; speku1atif; speki.ilatif gizemcilik;
say1c1 tan1m; say1 gizemcili~i; speki&latif tarih felsefesi;
Scheler, Max; Schelling, Friedrich; Spencer, Herbert; Spengler, Oswald;
Schiller, Johann Friedrich von; Spinoza, Baruch; Spir, African;
Schleiermacher, Friedrich Daniel Ernst; Stagirab; Stegmi.iller, Wolfgang;
Schlick, Moritz; Schopenhauer, Arthur; Steiner, Rudoph; steresis; Stilpon;
sdentia realis; Scottus, John Duns; Stimer, Max; Stoaollk; Straton;
Searle, John; sebep; secundum quid; Strauss, Leo; Strawson, Peter Frederick;
Su,rez, F.ransisco; sub specie aetemitas;
se~ci alg1 teorisi; se~me; se~mecilik;
sui generis; sununum bonu1n;
sein; sekincilik; selefrye; semantik;
si.ikut; si.innilik; si.ire; si.ire~;
semantik anlam; sembol;
si.ire~ felsefesi; si.ireklilik;
sembolik etkile~imcilik;
sembolik 1nanhk; semiyotik;
sendikalizm; Seneka; senkretizm;
sentaks; sentetik; sentetik a priori bilgi;
sentez; seslendirme edimi;
sesmerkezcilik; Sextus Emprikus; Sankara; ~ema; ~ey; ~eydlik;
sezgi; sezgici ahlak; sezgicilik; ~eyle~tirme; ~iilik; ~izofreni;
sezgici yararc1hk; sezgisel tumevanm; ~ovenizm;
Shaftesbury, Anthony;
s1fatsal; s1kl kuralclllk; s1k1bk; s1k1nh;
s1n1f; san1flama; s1nulay1cl tan1m;
s1n1rh alternatif yanh~1; t
Simmel, Georg; Simplicius;
shni.ilakrum; siJ.nya; sine~izm; Slnlzm;
tabiiyyun; tabula rasa; takdis;
sinkategorematik terimler; sistem;
tam; tamalg1;tan1m; tanuna;
sivil toplum; siyaset felsefesi;
tarumcdar; tarum kurallan;
siyaset sosyolojisi; siyasf personalizm;
skolastik; skolastik felsefe; tanunlama; tan1mlanamayanlar;
Smith, Adam; Sofistler; sofistlik; tarumlanamaz bir ~ey olarak iyi;
sofokrasi; sokinyanizm; Sokrates; tanonlaylCI ozellik; tanltlama; Tann;
Tann di.inya ili~kisi;
%8 Dizin

Tannlarla devlerin sava!?1; t\iketim toplumu; tiikizm; tiimbilgi;


Tann'mn safatlan; tiimdengelimse~ tiimel; tLimel-degilleme;
Tanrunerkezci humanizm; tumel-evetleme; tiimeller kavgasa;
Tannmerkezdlik; ti.imevanm; tiimevanmc1hk;
Tann'run v~yla ilgili populerkarutlcu; tilmevanm problemi;
tannsal hiyerar~i ogretisi; tiirnevar1rn problemiyle ilgili ~ozumJer;
tannsal takdir ogretisi; l:iimevanmsal du~unen hindi benzetmesi;
Tann tasarunlan; Tao; Taoizm; tumevanmsal; tumgu~; tumiyilik; tur;
tarih felsefesi; tarih okulu; turetilebilirlik; tiirum; tururnruluk;
tarih olarak metafizik; tarihsel aljlklama;
tarihsel aklm ele~tirisi; tarihselcilik;
tarihsel dil; tarihsel dongu kuranu;
tarihsel maddecilik; tarihsel tamrn; u
tarihsicilik; tarih teolojisi tart1~1lmaz;
tarh~ma; tasanm; tasavvuf; tasdik; ugrak; universale in mente;
tasam; tas1rn kahb1; tasam kurallan; universale in voce; universalia ante res;
tas1mlann indirgenrnesi; universalia in rebus;universalia post res;
tasam ~ekli; Tatianus; tecriibe; tefsir; Unomuno, Miguel de;
Teichmuller, Gustav; teizm; tekabuliyet; Upani~adlar donemi; upuygun; unlc;
tekbencilik; tekhne; tekil; teknokrasi; usulu'l-hamse; uyaran; uygulamah;
teknoloji; tektannc1hk; uyu~ma yontemi; uzam; uzla~1m;
teleoloji; teleolojik ahlak; uzla~lmc1hk;
telepati; Telesio, Bernardino; telos;
tema~a; temel; temelcilik;
temel onermeler; u
temel ve ustyap1; temsil; teodise;
teokrasi; teoloji; teori; teorik; UIJ evre yasas1; UIJ korku;
teorik egoizm; teorik terim; i.i~jlemecilik; i.i\iincii adam paradoksu;
teoriye goreli varhk anlay1~1; i.i~Ji.inciil nitelikler;
teozofi; tepke; terim; terimciler; i.i~Jiincunun olanaks1zh~ ilkesi;
terkedilmi~lik; terminoloji; uretim; ustanlatl; ustdil;
terorizm; Tertullianus; teslim; t usteleyici zincirleme tasun; ustinsan;
e~hircilik; tetrakys; tez; Thales; ilstyap1; Utopya; Utopyacllak;
theologia naturalis; Theophrastos; i.itopya turleri;
Thomas~Jdlk; tikel;
Tillich. Paul Johannes; timoloji; Timon;
tin; tincilik; tinsel; tinselcilik; v
tipler teorisi; Tocqueville, Alexis de;
toplama yanh~a; toplurn felsefesi; vacibu'l vucud; vahdet-i vucud;
toplum muhendisligi; vahiy; Van <;ung; varga; varhga geli~;
toplumsal cinsiyet; toplum sozle~mesi; varhgm evi olarak dil; varhk;
totalitarizm; totoloji; Toulmin, S. E.; varhk bildiren onenne;
Toynbee, Arnold; toz; tozruluk; tozsel; varhk felsefesi; varhk hiyeraJlisi;
trans-; transduksiyon; transendental; varhk ko~ullan;
transendental fenomenoloji; varbk olmak balwrundan varhk;
transendentalizm; varhk tarih; varolmak; varolu~;
Trendelenburg,. Adolf; trikotomi; varolu~ aydmlanmas1;
triteizm; Troeltsche, Ernst.; varolu~IJU ahJA.k; varolu~~uluk;
tu tarhhk; tutarhhk teorisi ; varolu~IJU psikoloji; varolu~ evreleri ;
tutars1z; tutku; tutucu evrim; tilizm; varolu~sal; varolu~sal diyalektik;
Dizin 969

varolu~sal fenomenoloji; yan-nedencilik; yasa; yasak~lar;


varolu~sal teoloji; varsayma yanh~1; ya~am at1hm1; ya~am felsefesi;
Vasubandhu; vaysesika; Vedalar; ya~am tekerlegi; yazar; yazg1;
vedanta; Venn diyagram1; yazg1c1hk; yaz1bilim;
verilmi~ olan; verstehen; yeniden in~aahk; yeni-dirimselcilik;
verum sequitur ad quodlibet; yeni-Kant~1hk; yeni kozmoloji;
via affirmativa; via eminentiae; yeni-ku~kuculuk; yeni-liberalizm;
via negativa; vi~istadvaita vedanta yeni-Marksizm; yeni Mohizm;
vi~nanaveda; vi~nuizm; yeni-Pythago~ yeni-Platonculuk;
Vico, Giambattista; vidya; yeni-Platonru Okullar; yeni-pozitivizm;
Viyana c;evresi; vokabiiler; yeni-realizm; Yeni Sol;
Voltaire, Fran~ois-Marie-Arouet; yeni- Thomas~d1k;
volkerpsychologie; Viicudiler; yer degi~tirme ol~iitii;
viilgarizasyon; yer merkezli teori; yeter ko~ul;
yer yurt saglama; yeter sebep ilkesi;
yeti; yetkinlik; ye tkinlik~lik;
yetkinlik dereceleri kamh;
w yetkin tanun; yetkin tasi.IJ\ ~ekli;
y1gm teorisi; y1~n zincirleme tas1m;
Wang Ch'ung; Weber, Max; yin ve yang; yoga; yokluk; yoksunluk;
Weil, Simone; weltanschaung; yoksunluk kavramlan;
wesen; Whitehead, Alfred North; yoksunluk olarak kotiilfik; yorum;
WhorE, Benjamin Lee; yonelim; yonelmi~lik; yonetim;
William, Auvergneli; yontem dogmal:izmi;
Windelband, Wilhelm; yontemsel ku~kuculuk;
Wisdom, Arthur John; yontemsel maddecilik; yiice; yiicelhne;
Wittgenstein, Ludwig; yiiklem; yiiklii soru yanb~1;
Wolff, Christian; yiikiimliiliik;

y z
yabanala~ma ; Zahiriyye; zaman; zamand1~1 ~imdl;
yabanc1la~manm nedenleri; zamansal; zeitgeist; zeka; Zen-Budizm;
yadsuna felsefesi; Yahudilik; Zenon, Eleah; Zenon, K1bnsh;
yalanc1 paradoksu; yahtlamaahk; Zenon'un paradokslan; Zerdii~t;
yananlam; yarulabilircilik; zetetik; zihin; zihin-beden dikotomisi;
ya1ulmazhk; yarulsama; yamlsamac1hk; zihin-beden ikiciligi;
yamlsamadan hareket eden kamt; zihin-beden paralelizmi;
yamlsama manhg1; yam.ltmac1lar; zihin-beden problemi;
yanh~; yanl1~lamaahk; zihindlik; zihind1~1;
yanh~lanabilirlik ilkesi; zihin felsefesi;
yans1tunc1hk; yapay anlamhhk; yap1; zihin ogretileri;
yap1bozum; yap1m; yap1sal; zincirleme tas1rn; zoon politikon;
yap1salohk; yap1sal fonksiyonalizm; zorunluluk;
yapma diller;yararc1bk; yarar ilkesi; zorunlul~u doga yasas1 gorii~ii;
yarahcl evrirn; yarahh~; yarahc1hk; zorunluluk~uluk;
yarahmahk; yaratma; yarg1; zorunlu ve olurnsal dogrular;
yarg1 guciiniin el~tirisi;
970 Bibliyografya

-J. Bennett, Kant's Dialectic, Camb., 1977


-C. Berkeley, Hylas ile Philonous arASrnda
u~ Konuima (~ev. S. Sel), tstanbul, 1984
-S. Best - D. Kellner, Poshnodern Teori
(~ev. M. Kti~tik), ist. 1998
BIBLh'OGRAFYA
-N. Bezel, Yeryuzu .Cennetlerinin Sonu, Is-
tanbul, 1984
-N. Abercrombie, S. Hill, B. S. Turner, -H. J. Blackham, Six E:ristantialist Thinkers,
The Penguin Dictionary of Sociology, Lon- London, 1961
don, 1994. -R. Blanche, L'EpisUmologie, Paris, 1972
-K. Adjukiewicz, Felsefeye Girii (~ev. A -0. Bloch, Le Materialism, Paris, 1975
Cevizci), Ankara, 1989
-M. Bochenski, c;agdai Avrupa Felsefesi, ls-
-H. Aiken (Ed.), The Age of Ideology, Lon- tanbul, 1983
don, 1956
-S. H. Bolay, Felsefi Doktrinler Sozliigu,
-B. Akarsu, Felsefo Terimleri Sozliigu, An- Ankara, 6. Bask1, 1996
kara, 1988
- T. Bottomore (Ed.), Marksist Diiiiince
-B. Akarsu, c;agdai Felsefe Akrmlar., ls- Sozlugu. (~ev. der. M. Tuncay), lst., 1993
tanbul, 1979
- T. Bottomore, Frankfurt Okulu (~ev. A
-W. Alston, Philosophy of Language, New <;igdem), Ankara, 1994.
Jersey, 1964 . -N. Bozkurt, Sanat ve Estetik Kuramlarr,
-P. A Angeles, The Harper Collins Dictio- lstanbul, 1992
nary of Philosophy, New York, 1992 -N. Bozkurt, 20. Yuzyrl Diiiiince Akrmla-
-J. Annas - J. Barnes, The Modes of Scepti- n, lstanbul, 1995
cism, Cambridge, 1985 -E. Brehier, Histoire de Ia Philosophie,
-K. Ansell-Pearson, Kusursuz Nihilist, lst., Paris, 1983
1998 -G. G. Brenkert, Marx'm ()zgurluk Etigi,
-N. Arat, Etik ve Estetik Degerler, lst., 1987 tst. 1998.
-Aristoteles, Metafizik (~ev. A. Arslan), 2 -E. S. Brightman, An Introduction to Philo-
cilt, lzmir, 1985, 1993 sophy, New York, 1951
-Aristoteles, Retorik (~ev. M. Dogan), 1st., - V. Brochard, Les Sceptiques g~~cs, Paris,
1995 1986
-A. Arslan, ilk~ag Felsefosi Tarihi, lz., 1995 -N. 0. Brown, Olume Kari Hayat (~ev. A.
-P. Assoun, L'Ecol.e de Francfort, Paris, Ydmaz), lst., 1996
1987 -C. Bruaire, La Dialectique, Paris, 1985
-E. v. Aster, Felsefe Tarihi Dersleri (~ev. M. -J. Brun, Platon et L'Academie, Paris, 1960
Gokberk), Istanbul, 1943 -J. Brun, L' Epicurisme, Paris, 1959
-R. Audi, The Cambridge Dictionary of Phi- -J. Brun,Le Stoicisme, Paris, 1958
losophy, Cambridge, 1995
-J. Brun, Le Neoplatonisme, Paris, 1988
-M. Aydm, Din Felsefosi, izmir, 1987
-M. Bubner, Modern German Philosophy
-H. Batuhan- T. Griinberg, Modern Man- (tran. E. Matthews), Cambridge, 1981
tzk, Ankara, 1977
-J. Buchler - H. Randall, Felsefeye Girii
-B. Barnes, Bilimsel Bilginin Sosyolojisi (~ev. A. Arslan), lzmir, 1984
(~ev. H. Arslan), Ankara, 1990
-A. Bullock - 0. Stallybrass, The Fontana
-J. Barnes - M. Schoefield, - R. Sorabji Dictionary of Modem Thought, Lond., 1977
(Eds.) Articles on Aristotle, 3. cilt, London,
1979
-E. A. Burtt, The English Philosoplrers from
Bacon to Mill, New York, 1939
-H. Barreau, Aristote, Paris, 1972
-P. Caws, Sartre, Londra, 1979
-J. Bennett, Kant's Analytic, Camb., 1976
Bibliyografya 971

-A. Cevizci, ilk~ag Felsefesi Tarihi, Bursa, -A. Denkel, Anlanun Kokenleri, 1st., 1984
1998 -A. Denkel, Nesne ve Dogas1, ist., 1986
-A. Chalmers, Bilim Dedikleri (~ev. H. - V. Descombes, Modern French Philosophy
Arslan), Ankara, 1990 (trans. by L. Scott-Fox ve ). M. Harding),
-R. Chisholm, Tile Theory of Knowledge, Camb., 1979
New jersey, 1966 -G. R. Dherbey, Les Sophistes, Paris, 1985
-l. Collins, A History of Modern Philo- -).Donovan, Feminist Teori (~ev. A. Bora-
sophy, Milwaukee, 1954 M. A. Gevrek- F. Sayllan), Istanbul, 1992
-D. Collinson, Fifty Major Philosophers, -). Dumont, La Philosophie Antique, Paris,
New York, 1987 1962
-5. Conner, Postmodernist Culture, Camb- -M. Dupuy, La Philos~JPhie Allemande, Paris,
ridge, 1992 1972
-D. )'Connor (Ed.), A Critical History of -M. Duverger, Politikaya Giri~, 1st., 1971
Philos~JPhy, Glencoe, 1964 -W. Ebe~stein, Siyasi Felsefenin Biiyiik Dii-
-F. Coplestone, A History of Western Pl1ilo- ~iiniirlm (~ev. I. Ozel) 1st., 1996
sophy, 8 cilt, New York, 1966 -P. Edwards (Ed), Encyclopedia of Philo-
-F. Copleston, Contemporary Pl1ilosophy: sophy. Londra ve New York, 1967,8 cilt.
Studies of Logical Positivism and Existentia- -). Epstein - G. Kennedy, The Process of
lism, London, 1972 Philosophy, New York, 1967
-H. Corbin, islam Felseftsi Tarihi (~ev. Hii- -A.G.Ewing, A Short Commentar; of Kant's
seyin Hatemi), Istanbul, 1986 Critique of Pure Reason, Chicago, 1938
-F. M. Comford, From Religion to Philo- -M. Fahri, islam Felseftsi Tarihi (~ev. K.
sophy, New York, 1957 Turhan), Istanbul, 1993
-F. M. Comford, &fore and After Socra- -E. Fischer, Sanalln Gerekliligi (~ev. C.
tes, Cambridge, 1965 <;:apan), Istanbul, 1963
-F. M. Comford, Platon'un Bilgi Kuram1, -A. Flew, A Diction111y of Philosophy, Lond.,
(~ev. A. Cevizci), Ankara, 1989 1979
-). Cottengham, The Rationalists, Ox., 1988 -R. ). Fogelin, Wittgenstein, Londra, 1976'
-). Cruickshank, Albert Camus ve Ba~kal- -P. Foulquie, Dictionnaire de Ia Lanque
d~rma Edebiyall (~ev. R. Giiran, 1st., 1965 Philosophique, Paris, 1969
-K. <;:agda~, Hint Eski c;ag Kiiltiir Tarihine -P. Foulquie, Dictionnaire de Ia Laflgue
Giri~, Ankara, 1974 PhilosiJPIIique, Paris, 1961
-B. <;:otuks!iken- S. Babiir (Ed.) Metinlerle -P. Foulquie,Pedagoji SozliiJii (~ev. C. Ka-
Ortaratda Felsefe, Istanbul, 1989 rakaya), Istanbul, 1994
-). Dancy, Introduction to Conti!TTiporary -W. Frankena, Ethics, Printice Hall, 1973
Episti!TTiology, Oxford, 1985 -1. Frolov (Ed), Felsefe Sozliigii (~ev. A.
-G. Deleuze - F. Guattari, Kapitalizm ve $i- <;:ah~lar), Istanbul, 1991
zofreni 1- Gorebe Bilimi incelemesi (~ev. A. -). -M. Guehenno, Demokrasinin Sonu
Akay ), !st. 1991 (~ev. M. E. Ozcan), Ank., 1998
-G. Deleuze- F. Guattari, Kapitalizm ve $i- -A. Giddens, Mahremiyeti" Donii~ii(~ev. I.
zofreni 1- Kapma Ayg1t1, 1st. 1993 ~ahin), 1st, 1994
-G. Deleuze - F. Guattari, Felseft Nedir? -E. Goblot, La Vocabulaire Philosophique,
(~ev. T. Ilgaz), Istanbul, 1993 Paris, 1924
~-Demir, Bilim Felseftsi, Istanbul, 1992 -A. I. Goldman, Epistemology and Cogniti-
~- Demir- M. Acar, Sosyal Bilimler Soz- on, Cambridge, 1986
liiJii, Ank., 1997 -L. Goldmann, The Philosophy of Enligh-
-A. Denkel, Bilginin Temelleri, !st., 1984 tment, London, 1968
972 Uibliyografya

-j. Gossling, Plato, Paris, 1973 cal Analysis, Prentice Hall, 1953
-j. A. Gould, Classic Philosophical Questi- P. Hiihnerfield, Heidegger, Bir Filozof Bir
ons, Ohio, 1971 Alman(~ev. D. Ozlem), Ank. 1994
-M. GOkberk, Felsefenin Evrimi, Ankara. -D. Huismann, Dictionnaire des Philosop-
1979 hes, Paris, 1993
-M. GOkberk, Felsefe Tarihi, istanbul, 1967 -D. Huismann, Dictionnaire des Mille Oe-
-M. Grene, Introduction to Existentialism, uvres Cles de Ia Philosophie, Paris, 1993
Chicago, 1959 -D. Hume, A Treatise of Humalr N alure,
-P. Grenet, Ontologie, Paris, 1959 Oxford, 1978
-R. Grossmann, Phenomenology and Exis- -T. H Irwin, Aristotle's First Principles,
tentialism, Londra, 1984 Oxford, 19B8
- T. Grunberg - A. Onart, Mantrk Terimleri D. - j. jary, The Harpen Collins Dictionary
SozlUgu, Ankara, 1989 of Sociology, New York, 1991
-W. K. C. Guthrie, ilkfat Felsefesi Tarihi -M. jay, Diyalektik imgelem, Ank. 1991
(~ev. A Cevizci), Ankara, 1989 _--C..E. M. joad, Guide to Philosophy, New
-W. K. C. Guthrie, A History of Greek Phi- York, 1939
losophy, 6 dlt, Cambridge, 1968 --C. E. M. joad, DUnyanm BUyuk Felsefeci-
-A. 0. Giindogan, Albert Camus ve Ba~ leri, istanbul, 1986
kald~n Felsefesi, lstanbul, 1995 -W. T. jones, A History of Western Philo-
-~. Giindiiz, Din ve inanf SozliJgiJ, Ank. sophy, 5 cilt New York, 1952
1998 -I. Kant, Kant's Critique of Pure Reason,
0. A. Giiriin, Psikoloji SiizliJgiJ, 1st. 1996 Londra, 1929
--C. Giizel, Bir Bilgi Anar~isti: Feyerabend, -W. Kaufmann, insanr Anla(ma}mak (~v.
Ankara, 1996 A. Yardunll), istanbul, 1997
-V. Haakadiroglu, Bilginin Dogast THI KAy- -j. Keane, Demokrasi THI Sroil Toplum, ist.,
naklan Ozerine, Istanbul, 1981 1998
-D. W. Hamlyn, The Theory uf Knowledge, -A. Kenny (Ed), The O:cford Illustrated His-
Londra, 1970 tory of Western Philosophy, Oxford, 1994
-D. W. Hamlyn, Sdwpenhauer, Lon., 1980 -G. Kerferd,The Sophistic Movmrent, Caml>-
-D. W. Hamlyn, Metaphysics, Lon., 1984 ridge, 1981.
-N. R. Hanson, Patterns ufScientific Disro- -5. Krzd~elik- Y. Erjem, Sosyoloji Terimler
ven;, Cambridge, 1958 SiizliJgiJ, Ankara, 1994
-j. Harrison, Hume's Moral Epistemology, -G. S. Kirk - j. Raven - M. Schofield, The
Oxford, 1976 Pre5ocratic Philosophers, Cambridge, 1983
-M. Heidegger, KAnt and tile Problem of -W. ve M. Kn ale, The Develop111ent of
MetJzphysics, Londra, 1962 Logic, Oxford, 1962
-M. Heideg_ger, Teknige ili~kin Soru~tur -S. Komer, Fundamental Questions of Phi-
IIUI (~ev. D. Ozlem), Paradigma, Ist. 1998 losopy, Sussex, 1973
-M. Heidegger, Bilim Uzerine iki Ders -5. Komer, KAnt, Baltimore, 1955
(~ev. H Hiinler), Paradigma, 1st. 1998 -A.Kremer-Marinetti, L'Ethique, Paris, 1987
-M. Heidegger, Metajizik Nedir? (~ev. -T. Kuhn, Bilimsel Deurimlerin Yaprsr (~ev.
Yusuf Omek), Ankara, 1991 N. Kuya~), lstanbul, 1982
-D. Held, Introduction to Critical Thmry: --Z. Kutlusoy, "Bir Paradoks ve Dii~iindiir
HarkhLimer to Habermas (Cambridge, 1990) diikleri", Felstfe DUnyasr, 15 (1995), s. 73-80
-j. Hick, Philosophy uf Religion, New York, -M. Kiiyel, "Kiisik. Skolastik, Modern",
1973 Kltfsik Qlg Du~uncesi ve c;agda~ KUltiJr (I.
-j. Hospers, An Introduction to Philosophi- S mp. Bildirileri), Ankara, 1977, s. 29-43.
Bibli yografya 9'73

-tt/1. Ki.iyel, Aristoteles ve Farabi' ni n V arlrk hie et des Sciences Humaines, Paris, 1985
Ogretileri, Ankara, 1963 -E. Meunier, Le Personnalisme, Paris, 1949
-A. R. Lacey, A Dictionary of Philosophy, 5. Mulhall, Heidegger ve 'Varlrk ve Zantan'
Londra, 1976 (-;ev. K. 6ktem), 1st., 1998
-A. R. Lacey, Moder1z Philosophy, Bos., 1982 -I. Murdoch, Sartre' rn Y azarltz ve Felse fe-
- ]. Lacoste, La Philosophie de L' Art, Paris, si (~ev. S. HiJav) lstanbul, 1981
1981 -E. Mutlu, ileti~im Sozlugu, Ankara, 1995
-J. Lacroix, Kant et le Kantism, Paris, 1966 -F. Nietzsche, Thus Spoke Zarathustra,
-1. Lakatos - A. Musgrave, Bilginin Geli~i- Middlesex, 1961
mi (~ev. H. Arslan), istanbul, 1992 -R. Norman, Hegel's Phenomenology, Sus-
-A. Lalande, Vocabulaire Technique et Cri- sex, 1981
tique de Ia Philosophie, Paris, 1962 -R. Nozick, Pltilosophical Explanations, Ox-
-Q. Lauer, Pheno1nenology, New York, 1958 ford, 1981
-J. Lechte, Fifty Key ConteJnporary Thinkers, --C. C. O'Brian, Camus (c;ev. F. Ozguven),
London, 1994 ist. 1984
-J. Locke, An Essay Concerning Human -D. J. O'Connor - B. Carr, Introduction to
Understanding, Oxford, 1975 tlte Tlreory of Knuwledge, Brighton, 1982
-J. Lyotard, La Ph~nomenology, Paris, 1954 -A. O'Hear, V\lhat Philcsophy is, Hannond-
-G. E. R. Lloyd, Aristotle: Growth and De- sworth, 1985
velopment of his Thought, Cambridge, 1968 -A. O'Hear, Karl Popper, Londra, 1980
~A. A. Long, Hellenistic Philosophy, Lon., -A. O'Hear, An Introduction to the Philo-
1974 sophy of Science, Oxford, 1989
-A. Macintyre, A Short History of Etlrics, -Z. 6zcan, Teolojik Hermenotik, lst., 1998
Oxford, 1968 -D. Ozlem, Mantrk, Ankara, 1991
-J. L. Madde, Hume's Moral11reory, Lon., -D. 6zlem, Tarih Felsefesi, iznur, 1984
1980 -D. 6zJem, Gununzuzde Felsefe Disiplinleri,
-J. Macquarrie, Existentialism, Hannond- lstanbul, 1990
sworth, 1973 -D. 6zlem(der. ~ev.), Hermeneutik Ozerine
-J. Macquarrie, Martin Heidegger, Lon., 1968 Yazrlar, Ankara, 1995
-B. Magee, Y eni DUiin Adandarr (~ev. M. -G. H. R. Parkinson, Spinoza 's Theory of
Tuncay), istanbul, 1979 Knowledge, Oxford, 1954
-B. Magee, Karl Popper'ln Bilinr Felsefesi ve -N. Parkinson, Siyasat Du~unce,zin Evrimi
Siyaset Kuramr, lstanbul, 1982 (~ev. M. Harmanc1), istanbul, 1976
-B. Magee, The Great Philosophers, Lon. 1983 -J. Passmore, A Hundred Years of Philo-
-G. Marshall (ed.), The Concise Dictionary sophy, Middlesex, 1957
of Sociology, Oxford, 1994 -J. Passmore, Philosophical Reasoning, Lon.,
- T. Mautner (ed.), A DictionanJ of Philosophy, 1961
London, 1994 -H. J. Paton, The Categorical Imperative: A
-A. Megill, A~rnlrfrn Peygamberleri: Nietzs- Study in KJmt' s Moral Phiklscphy, Chicago,
che, Heidegger, Foucault ve Demda,Ank. 1998 1948
-J. Mepham - D. Ruben (Eds), Issues in -]. Piaget, Le Structuralism, Paris, 1968
Marxist Philosophy, SusseK, 1979 -G. Pitcher, Berkeley, Londra, 1977
-G. D. Mitchell (Ed), A New Dictionary of -R. Poole, Ahliik ve Modernlik (c;ev. M.
Sociology, Londra, 1979 KU~Uk), 1st. 1991
-J. Moreau,Spinol:a et Le Spinozisme, Paris, -R. H. Popkin (Ed.) The Philosophy of the
1971 16th and 17th centuries, New York, 1966
-L.M. Morfau)(, Vocabulaire de Ia Philosop- -K. R. Popper, Conjectures and Refutations,
974 Bibliyografya

Lonclra, 1969 rilu, istanbul, 1977


-K R. Popper, Apk Toplum ve Dii$manlar~, -). P. Sartre, V arolu$ruluk (\ev. A. Bezir-
(o;ev. M. Tuncay- H. R.tzatepe), Ank., 1%7 ci), Istanbul, 1980
-H. A prichard, Kant's TI1eory of Knowled- -M. Sarup, Post-Yap1salc1lrk ve Postmoder-
ge, OAiord, 1923 nizm (o;ev. A Giio;lii), Ankara, 1995.
-P. Rabinow, A Foucault Reader, Harmond- -1. L. Saunders (Ed.), Greek and Roman
sworth, 1984 Philosophy after Aristotle, New York, 1966
-].H. Randall, Aristotle, New York, 1960 -A Sayth, Hayatto f.n Hakiki Miir$it 1/im-
-A. S. Reber, The Penguin Dictionary of dir, Ankara, 1989
Psychology, Londra, 1985 -R. Schacht, Classical Modem Philosophers,
-o. Reboul, La Philosophie De L'Education, Londra, 1984
Paris, 1989 -R. Schacht, Nietzsche, Londra, 1983
-). Ree, Descartes, London, 1974 -R. Schroeder, Max Weber THI Kiiltiir Sosyo-
-H. Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Do- lojisi (o;ev. M. Kiio;iik), Ank., 1886
[u$U (o;ev. C. Yddtnm), Istanbul, 1981 -R. Scruton, A Short History of Philosophy,
-). Resweber, La Philosophie Du Langage, Londra, 1982
Paris, 1979 -R. Scruton, Modem Philosophy, Lon., 1994
-D. Robertson, The Penguin Dictionary of -H. Selsam, Din, Bilim ve Felsefe (o;ev. A.
Politics, London, 1993 And), Istanbul, 1976
-G. Rodis-Lewis, Descartes et Le Rationa- -C. Sena, f.stetik: Sanat ve Giizelli[in Felse-
/isme, Paris, 1966 fesi, Istanbul, 1972
-R. Rorty, Philosophy and the Mirror of Na- -C. Sena, Filozoflar Ansiklopedisi, 4 cilt, is-
ture, Princeton, 1979 tanbul, 1976
-P. M. Rosenau, PCISt-Modmlzm ve Toplum -H. Sigdwick, Outlines of the History of Et-
Bilimleri, Ank. 1998 hics, Boston, 1960
-M. Rosenthal - P. Yudin, Materyalist Fel- -N. K. Smith, A Commentary to Kant's Cri-
sefe Sozlii[ii (o;ev. E. Aytekin - A. <;:ah~ tique of Pure Reason, London, 1923
lar), Istanbul, 1980 -R. C. Solomon, Continer1tal Philosophy
-W. D. Ross, Plato's Theory of Ideas, Ox- since 1750, Oxford, 1988
ford, 1951. -0. Stizer, f.. Husserl'in Fenomenolojisi ve
-). Rossi, La Philosophie Analytique, Paris, Nesnelerin Varl1[1, istanbul, 1976
1989 -H. f. Stong. ilkrat Felsefesi: Hint, c;in,
-M. Rullman, Kadm Filozoflar (~v. T. Men- Yunan (o;ev. 0. C. Giingoren), Ank., 1994.
gii~~lu), 2 cilt, 1998 -A. Stroll - R. H. Popkin, Introduction to
-D. D. Runes, The Dictionary ofPhilowphy, Philosophy, New York, 1961
New York, 1945 -B. Stroud, Hume, Londra, 1977
-B. Russell, Bah Fe/sefesi Tarihi (o;ev. M. -S. E. Stumpf, f.lemer1ts of Philosophy,
Sencer) 3 cilt. Istanbul, 1973 New York, 1986
-). Russell, Man:-f.ngels Dictionary, Brigh- -A. Swingewood, Sosyolojik Dii$iincenin
ton, 1980 K1sa Tarihi (o;ev. 0. Akmhay), Ank., 1998
-W. S. Sahakian, Ethics: An Introduction to -A ~nel, ilkel Topluluktan Uygar Toplu-
Theories and Problems, New York, 1974 ma, Ankara, 1995
-M. Sainsburry, Russell, Londra, 1979 -C. Taylor, Hegel, Cambridge, 1975
-S. Sallan - S. Boybeyi, 'Postmodemizm- -H. Tepe, Platon 'dan Habermas'a Felsefede
Modernizm lkilemi', Ara$11rma, 1994, s. Dotyuluk, Ank., 1995
13-23. -). P. Thiroux, Ethics: Theory and Practice,
-M. Sanca, 100 Soruda Siyasf Dii$iince Ta- California, 1977
Bibliyografya 975

-F. Thi!ly, ."1 History of Philosophy, New -J. Wahl, Philosophies of Existence, Liver-
York, 1914 pool, 1969
-A. Timu~in, Fe/sefe Sozlii[ii, ist., 1998 -R. C. S. Walker, Kant, Londra, 1978.
-A. Tokath, Ansiklopedik Fe/sefe Sozliijii, -R. T. Wallis, Neoplatonism, Londra, 1972
Ankara, 1973 -N. Warburton, Philosophy: The Basics, Lon,
-P. Trotignon, Les Pl!i/osophes Franfais 1992
D' Aujourd'hui, Paris, 1967 -A. Weber, Fe/sefe Tarihi, (~ev. V. Eralp)
-J. 0. Urmson - J. Ree (eds), The Concise istanbul, 1991
Encyclopedia of Western Philosophy and Phi- D. West, K1ta AvrupasJ Fe/sefesine Giri~,
losophers, London, 1989 (~ev. A. Cevizci), Paradigma, ist, 1998
-H Z. Olken, Gene/ Fe/sefe Dersleri, Anka- -R. Williams, KtywOrds: A Vocabulary of Cul-
ra, 1972 ture and Saciety, London. 1976
-H Z. Olken, is/am Felsefesi, istanbul, 1983 -M. D. Wilson, Descartes, Londra, 1978
-8. Vardar, Apklamalr Dilbilim Terimleri -A. Wolf, Te:rtbook of Logic, New York,
Sozlii[ii, ist. 1998 1962
-R. Vemeaux, Introduction Gt!nera/e et Lo- -5. Wolfram, Philosophical Logic, Lon., 1989
gique, Paris, 1964 -A. Wood, Karl Marr, Londra, 1981
-R. Verneaux, Histoire de Ia Phi/osophie -R. S. Woolhouse, The f.mpricists, Oxford,
contemporaine, Paris, 1960 1988
-L. Versenyi, Sokrates ve insan Sevgisi (~ev. -C. Ylldmm, 100 Sorud11 Manhk f./ kitabJ,
A. Cevizd) Ankara, 1989 Istanbul, 1976
-C. Vesey - P. Foulkes, Collins Dictionary -C. Ylldmm, Bilim Felscfesi, istanbul, 1991
of Philosophy, Glaskow, 1990

You might also like