You are on page 1of 642

1900'den Gnmze

BYK DNRLER

111. CLT

Editr: etin Veysal


John RAWLS Yasemin IIKTA
Joseph RAZ Halil UYANIK
Roland BARTHES Gi.ilsi.im DEPEL
Ernst CASSRER Milay KKTRK
Thomas S. KUHN Ezgi Ece ELK
Burrhus FREDERC SKNNER Asl ASLAN
Emil Michel CIORAN Sadk Erol ER
Henri BERGSON Levent BAYRAKTAR
Ernesto CHE GUEVARA Engin ERKNER

ETiKP

YAYINLARI
1900'den Gnmze BYK DNRLER 111 -

etin VEYSAL

ETK; YAYINLARI

Dizgi ve Dzenleme
KARE YAYINLARI

Kapak film
MAT YAPIM

Bask-Cilt:
BARI MATBAASI
Bar Matbaa Mcellit Ali Lain Davutpaa Cad.
Gven San. Sit. C Blok No: 291Topkap-stanbul
Tel: (0212) 674 85 28 Fax: (0212) 674 85 29

Bask Tarihi
ARALIK 2010

ISBN 978 - 975 - 8565 - 76 - 4

Tm haklar sakldr. Bu kitabn tamam ya da bir ksm 5846 sayl


y;:sann hkmlerine gre, kitab yaynlayan Etik Yaynlar ve Yazar
etin Veysal'n izni olmakszn elektronik, mekanik, fotokopi ya da
herhangi bir kayt sistemi ile oaltlamaz, yaynlanamaz, depolanamaz.

ETIKC
YAYINLARI

ETK YAYINLARI KTAPSAN KURULUUDUR


......__

Ca{lalo{llu Yokuu Narlbahe Sokak Narl Han No: 3


Ca{lalo{llu-ISTANBUL Tel: (0212) 511 63 91-92 Fax 511 62 99
kare etik@k itapsan.com.tr
Dizi Editr ve Diziyi Yayma Hazrlayan

etin VEYSAL

Danma Kurulu

Yksel AKKAYA (100. Yl iversitesi/Van)


Kadir CANGIZBAY (Gazi niversitesi/Ankara)
Betii/ OT UKSKEN (Maltepe niversitesi/stanbl)
Adnan G M (ukurova niversitesi/Adana
Ul NUTKU (Cumhuriyet iversitesi/Sias-Enek/i)
Sinan ZBEK (Kocaeli niversitesi/Kocaeli)
Sibel ZBUDUN
Doan ZLEM (Mla niversitesi/Mula-Emekli)
. Naci SOYKAN (Mimar Sinan iversitesi/
Afar T MUN (Kocaeli niversitesi/ Kocaeli-Emekli)
Ali Osman GNDOCAN (Mla niversitesi/Mla)
Mehmet ELGN (Mula niversitesi/Mula)
Yavz KILI (Adnan Menderes niersitesi/Aydn)
Yavuz ADUGT (Kocaeli niversitesi/Kocaeli)
Doan GMEN (Adyaman niversitesi/Adyann)
Melmet YET (Orta Do Teknik niversitesi/Ankara)
Cebrail TGN (Gazi niversitesi/Ankara)
mit TATLICAN (Adnan Menderes niversitesi/Ayd)
Mehmet OKYAYUZ (Orta Do T:kik niversitesi/Akara)
Erdal CENGZ (Ankara iversitcsi/A11kar)
Sabri BYKDVENC (Ankara niversitesi/Akra)
Nilgii Toker KILIN (Ege niversitesi/zmir)
Mehmet YILMAZ (Gazi niversitesi/Ankara)
Kaan KTEM (Baleelir iversitesi/ stanlnl)
Ertrl R. T URAN (Akara niversitesi/Ankara)
Suavi AYDIN (Hacettepe niversitesi/Akar)
indekiler

1 John RAWLS
1. Hayat ve Eserleri .
................ . . . .. . . . . .............................. .................... 3
Il. Felsefe Anlay ve Sorunlara Genel Yaklam .............................. 5
Ill. Toplum Szlemesi ve Birey Anlay ................................... . . . . ...... 9
Jv. Haklar ve zgiirliiklcr ................................ ................................. 18
V. Adalet .
................................. . . ................. ............ ......... . . . .............. .23
VI. Rawls'da Kamsal Alan ve Siyasal Adalet .... . . . . ........ ................. .45
VII. Sosyal Tercih . .
............................ ................. ................................... 50
VIII. Sivil taatsizlik ................................................................... . ......... .53
Kaynaka ....................................................................................... 57

2 Joseph RAZ
GiR ............................................................................. . . . . . . . . . .. . . . . . . 63
fOSEPH RAZ'DA EYLEM SEBEB-TEMELL PRATK FELSEFE .... 64
Oljektif Selep Kavram . . . .
... . . . ............. ........................... ........ . . . . . . 67
Eylem Selepleri ......... ................................................................... .72
Selepler atmas ve Dlayc Selepler ............................. ........ .75
fOSEPH RAZ'IN OTONOM-TEMELL LBERAL
SYASET KURAMI ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . .......... ........... .................. ................ 80
Deer Teorisi ve Lileralizn .............................................. . . ......... 88
Kiisel Esenlik ... .
. . .................. . . . . . . . . . . . .................... . . . .................... 88
Sonuuluk . . ........ ..................... . . ............ . . . ......... ........ . . . . . .............. 90
Sosyal Formlar . .
......................... .......................... .......... .............. . 92
Ahlaki olculuk ve Ortak-liilemezlik . . . ... ......... ................... 95
Lileral Miike111neliyetilik ve Otonomi ............................. . . . . . . . . . . 98
vi iindekiler

HUKUKUN OTORTES . . . .. . . .. . ................... . ..... ... .... . .. . . .


....... .. ......... 102
HUKUKUN OTORTESNN KAVRAMSAL VE
NORMATF TEMELLER . ................................... ......................... .... . 111
()torite ve Selep . . .......................... ........ ...................................... 115
Otorite ve Gerekeledire ......................................................... 120
Ba1111llk Tezi. .. .
........... ... ....... .................... . .. . . . . .. ..
... .. . ..... . .. ..... 123
. .

Norl Gerekeledir111e Tezi . . . . . ...


...... ....... .. ........... .... ........ .. . . . .. 124
stiiliik Tezi . . . . .. . .. . .. . . .. . . ... . .. .... .
. .. . .. . ... .. .. . ... .... . . . ... . .... . ............ .. . 127
Otoritenin Arasal Olarak Gerekelendirilmesi ve
Meru Otorite Kavram . .. . . . . .. .. . . . . .. .
. . ... ...... ....... ... . .. . .. .. . . ..... . ....... 128
SONU .................. .......................................................................... 130
KAYNAKA . .. . . .
. . . . ........ .. . . . . ... .. .
. . . .... . .. .. . ... . ... . . .. . . . ... .
. .... . . .. ... .. . . .. ... ..... . 133

3- Roland BARTHES
ROLAND BARTHES: BR 'YAZAR' . . ... ..... ......................... ..... ..... . . . .145
1. GR: BARTH ES 'JN YAAMI . . . .
.... .... ... .............. ...... .... .. . . . . ...145
1.1. Bartles 'n Biograpleme'i . .
...... ............................ ................. 148
1.2. Bartles' Ti111111la111a ve Ko1111111la111a abalar ................... .158
2. BARTHES'IN DNSEL DNEMLER .................... ....... . .165
2.1. Yzma ste,r?i: Eletirel Mesafe .. . ..... . . . .. .
. .... ....... .. . .. ............. 167
2.1.1. Sfr Derece Yaz . .
........ ........... .. . . ...
. .. . .
..... ..... ... .. . . . . . . . 167
2.1.2. Bartles' Breclt'i ................................................... 172
2.2. Sylen ve Sylebilimci: deoloji zerine .......................... 175
2.2.1. ada Sylen/er ...................................................... 175
2.2.2. "Giiiimzde Sylen"de Sol ve Sylenbilim ........... 178
2. 3. Gstergcli/ici ve Yapsalc Bartles................................. .184
2.3.1. Gstergel1ili11i11 lkeleri ........... . . ................................185
2.3.2. Moda Dizgesi . .. . . . .
.... .. .. ...... . . ... . .... .. .
... . .. . .
.... ...... .... . . 189
2.3.3. Yapsalc Etkinlik, 'Racine Olay' ve Eletiri . .. ... .... .193
2.3.4. Anlatlarn Yapsal ziilc111esine Giri .... . . .. . 199 . . . . ..

2.4. Metinsellik Dnemi: Postyapsalc Bartles . .. . . . ... .. ....... ... . .201


2.4.1. Yazr11 liiii. ........................................................201
2.4.2. S/Z: Oka/ilir ve Yzlalilir Metin . . . ... .. ............... 205
iindekiler vii

2.5. Trelilik: Metnin Hazz ......... . ....................... ..... ........... .. . . . 211


2.5.1. Yaz ve Okur: Ye11i Kategoriler ................................213
2.5.2. Metin ve Haz ........ .. ..................................... ........ ... . . 217
2.5.3. zne: Okur: Beden . .
................ ... ............... . ............ .. 222
2.6. Sona Doru Geri Diiler: Camera Lucida . . . .
.. .... ... .. .... ... . 226
3. SONU: BARTHES VE SONRASI ............... ....... . .. .
. .......... ... . 232
KAYNAKA . . . . . . . . . .
.. . ... . .... ..... .... ...... . ..... . ........ .. ........... ........ . .. . 238. ..

4 Ernst CASSRER
HAYATI VE ESERLER . . .
............................ .......... .. ..... ..................... . 245
I. GR .......................................................................................... 247
ll. KANT ve CASSiRER . . . . ......... .. . .. . . ................................ ............ . 250
Eletirinin geniletilmesi ................................................. . ... .... .. . 252
III. VARLIK . .
........................... .. ............................. .. .
...... .................. 255
zel-Nesel Kartl Almas . . .
... .. ...... ........................... 258
Jv. BLG VE MANTIK .
........................... .................. ........ .. ... .... . . . . 276
Kavram ve oluumu .
. . . . . . . . . . . . . . . . ._. ............ ....... .. ................. .......... . 280
Soyutlama teorisinin eletirisi ....................................................283
Kavram oltma ilkesi: Seme ................ ........................... ..... . 284
V. SEMBOLK FORMLAR VE FADE FENOMEN ..
.... . ...... .... . 296
VI. BLNCN YAPISI VE SEMBOLK LEV ........................... .306
Bilici birlii .
........................................ ............ ...................... . .311
VII. SEMBOL KAVRAMI ..................................... ....................... . . . . .326
Semlol-Nesne likisi ............. . . .. .
..... ................... ................... .. . . .329
Vlll . GENEL OLARAK SEMBOLK FORMLAR . ........................... .335
IX. KLTR VE KLTR FELSEFESi ............................ ...... ... . . . .345
Doa ve kltr . . . ................... . .......................................... . ....... .. .347
Kltr bilimleri ve kiiltrfelsefesi . ... . .
....... .... ......................... . . . .350
X. DEVLET VE SYASET . . . .. .. . .
.... . . . . . . . . . . . . . . . . .359 ... .. ................. ..........

XI. TARTIMALAR . ; ..................................................................369


.....

1. Kavra Tartmas ................................................................. .369


2. Davas Tartmas .................................................................... .375
Kaynaka .
....... .............. .. .
........................... .................. ....... .... . . . . 378
viii iindekiler

5 Thomas S. KUHN
YAAMI VE ESERLER . .
................................ ... ............ ... ............ . . . . .385
Giri ..................................................................... . .
....... ......... ... . .386
"Paradigma" ve Olaan Bilim Etkinlii .
............. ..... . . .. ...................... 390
Bilimsel Etkinlikte Bnaln Dnemleri ve Bilimsel Devrimler 399 .........

Yeni Paradigman Seimi .. . . . 406


........ . .... ....... .............................. ............

lerlemeci Bilim Anlaya Kar "E-ltrlemezlik " ve


Devrimsel Geline . . . 412
......... ...... ........ ................... ........ . . . . . ........ . . . . ..........

Ku/111'1111 Bilim Tasarnm Dnemin Dier Bilim Tasarmlaryla


likisi .415
........................................ ...................................................

Kh ' Bilim Tasarmnm Gnmz Felsefe Tartmalarna


Etkisi ............................................................................................ 424
Kaynaka 428

6 Burrhus Frederic SKNNER


BYOGRAF ZET .
............................................. ........................... . . .433
Balang Dnemi . .
. ................................. . . . ....... .............. ........ ........... . . 435
Davranlk Oklna Girii ve almalar ..................................... .437
Edimsel Kollama (Operant conditioning) .438
.......................................

Skinner Kts ....................................................................................440


Davralm Psikoloji ve Felsefedeki Yeri . .442
. .... ....................... ..........

Davral Kkenleri . . . ..442


..... ..................................... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

Skirer'm Radikal Davral .444


......................................................

Davraln Matksal Olgclk (Logical Positivism) ile lgisi .446 ....

Skiner ve Biliscl Psikoloji . .


........ ................. ...................................... 446
Skicr ' Gre D11yg Nedir? . .
.................................. ........ ................ 448
Dvralk K11r111111 Aklanmas ............................................... .452
Skier' Toplmsal Griileri .......................................................... .454
Skicr ve Bilii Yeri . 454
................................ .......................................

Skier ve Hiimaiw .........................................................................455


Skier e Demokrasi ...... . .
............................................... ........ . . ...... . .. .455
Skincr'r zgiirliik Alay . ..
............. ..................... . .............. .. . . ..... 456
Skier ve Erde111lilik . .
. ........... . . .. ............. ....... . . . . . . . . ... . .. .......... . . . . . . .
..... .459
Ski11 1er'111 Top/11111 A ly .................................................................461
iindekiler ix

Ski11.er ve Eitim . . .
............ . . . . . . . .................................................. ....... . .461
Skinner'n Yard111la111a Davra111lna Bak . . . . ............... .... ........ . . .462
Sonu . .
.................. ................................ ......... ......... .... ..... ......... . . . .464
Kaynaka ....................................... ................ . .... . . ... . .
.... .. .... .............. .466

7 Emil Michel CIORAN


1. Hayat ve Eserleri . . .
........ ............. .. .
.............. .............................. .471
Giri . : ...................477
... ....... .............................................................

2. Emil Midel Cioran Fe/sfesinin Temel Sann Alanlar .483 ...........

2.1. Nihilizm .
.... ...................................................... ............ ..... . . .483
2.2. Tar ve Teodise (Ktliik Problemi/ ...................................490
2.3. ntihar . . . ...... .. . ....... . .............. ..... . ... .
....... . . ...... .... . . .
. . . ......... .. .497
.

2.4. Tarih ve topya . . . ................. . . . . . . . . ...... . .


. . . ....... ..................... .501
3. Son .. .
. .
... ..................... . ........ ................ ............. ....................... . 505
Kaynaka .
......... .......... . . . . . . .. .
. ................. . . . . . . . . . ............... . ........... .. 509

8 Henri BERGSON
Hayat ........................................................................ . . .................. 513
Eserleri ........................................................... ... ............................ . . 517
Zaman ve Sre ........................ .................................. .......................... 526
Ben-zne Tasarm .............................................................................. .527
Hafza: Ruhun ve Kiiliin Temeli ... ............................. ...... ......... ..... . . . 528
giidii, Zeka ve Sezgi . .
.................................. ... ................ ................... . 532
Finalizm ve Mekanizm .
................................... ........................... ......... . 534
Hayat Hamlesi (elan vital) ve Yaratc Evrim .
........ ............................ 535
Rl ve Bede .
.................... ................................................................... 540
nsan . . . . .
............................ ...... ..... ....... ... ................................... .. . 548
Al/ak ve Din .
. . . . ................. ......... .. ......................... ... . : ..........................553
Deerlendin11e . . . .
. ...... .... ... ........... ......................................................... 555
Kaynaka ................... ...... .............. . . . . . . .. ................................... .. ....... .559

9 Emesto CHE GUEVARA


Gerilla Sava ve Yeni nsa .
......................... ....................... .............. . .565
Giri ..
.................................... . .......... . . . . . . . . ................................... 565
X iindekiler

Hayat ve Eserleri ............... . . ..


........ . . . . . .
..... ........... .... .. .... ...... ...... . ...... . .. 567
Kiila Devrimi . . .
.... ........ ................ ................. ........... ......... . . ............. . ... 568
Uzn 68 ............................................................................................ 569
Gerilla Sava . .
. . . . . . . . .... ....................... ........... ... ... . . .. . .. .. . .. .
...... . .. .... .. .. . 570
. . .

MAO VE CHE'dc Gerilla Sava ............................................. ... .... . . ..573


Deiik Bir CHE Yom11111: Malir ayirn .
..... ..... . ........................ ....... . 575
Devrimin Yaylmas abalan . . .
........... . . ... ....................................... ... . .578
KONGO'da .Sava ......................................................... .... .......... ..... . . . .579
Sosyalizmin Sorln . . .................................................................... ... . 581
Yeni ns1111 ve Tarilte Katalizatr Olarak Bilincin Rol .
...... .... .. . . ..584
.. . ..

Bilin Nasl Geliir? . . .


. . . .................................... .... ..... ............ ......... ... . . 587
Gniillii Ek alma . .
............................ ................ ...................... ........ . 588
Kiisel rnekler .
..................... ....................................... .............. ...... . . .589
Maddi Tevikin Azaltlmas ve Deer Yasas . .
.................. .. ...... ....... . . . .590
Entcrnasyoalizn . . . .
................... ....... .............. ...... ...... . ..................... .. .593
CHE ve Sovyetler Birlii ..
. . . . . . . . . . . . . . . . ........ . ........ .. . ..
. . . .
....... ....... ............ 595
CI-/E ve Brokrasi . . .
.. .... ......................... ................ .... ......................... . . 597
Sosyalizmde Biirokrasi ........................................................................598
CHE ve Trokizm . . . . 601
.................................................................. . ..... .. ....

CHE'den Sora Kiila ...........................................................................602


CHE, Yaamayan ve lmcye .............................................................606
Sonu . . . . ... . 608
................................. .............. ..... .. ..... . . .. .....................

Kaynaka . ........ .. . . . . . .
..... ... ................ ............ .. ..... .......... ..................... . 611

Dizin ............................................................................................ 615


Yazarlar Hakknda .......................................................................................625
------------------------- - AWLS

r

R
n

l--------------------------------------------
Yasc111i11 JIKTA

HAYATI VE ESERLER

1 921 'de Baltimore, Maryland'de domu ola1 Rawls, gnmzn en


nemli toplum ve siyaset felsefeci lerindendir. Babas tannm bir avu
kat olan Rawls'un annesi de Kadn Semenler Ligi (The League of Women
Voters) bnyesinde blge bakanl yapmtr. Rawls Princeton niversi
tesi'nde hukuk eitimi grm daha sonra doktora iin Oxford'a gitmi
ti r. Burada Wittgenstein'n da rencisi olan Norman Malcolm'dan etkile
nen Rawls 1950 ylnda ahlak felsefesi alannda yapt almas ile dok
tor nvann kazanm, Cornell ve Harvard niversitelerinde ders ver
mitir. Oxford niversi tesi'ne Fullbright Program ile gei yapan ve bu
rada H. L. A. Hart, lsaiah Berlin ve Stuart Hampshire gibi isimlerle al
an Rawls 1962 ylnda Cornell niversitesi'nde Profesr nvann alma
ya hak kazanm, hemen hemen 40 yl eitim verecei Harvard niversi
tesi'ne ayn yl gem itir. Rawls burada, Martha Nussbaum, Thomas Na
gel, Onora O'Neill, Christine Korsgaard, Susan Neiman ve Thomas Pog
ge gibi ahlak ve siyaset felsefesi alanlarnda ada dnyann nemli" fi
grlerinden olan kiilere eitim vermitir. 1970 ve 1972 yllar arasnda
Amerikan Siyaset ve Hukuk Felsefecileri Birl ii'nde bakanlk yapan
Rawls yan sra 1974 ylnda Amerikan Felsefe Dernei'de de Dou Bl
gesi Bakanl grevini stlenmitir.
niversite rencilii srasnda rahiplik eitimi almay dnen
Rawls'un hayatndaki nemli bir dneme ise kinci Dnya Sava'nda
fiilen yer almasdr. Bu savata Pasifik Cephesi'nde piyade olarak bulu
nan Rawls, sava srasnda ahit olduu korkun katliamlarn etkisi ile ol-
4 birinci blm

sa gerek, Hristiyanlk inancnda sarslma yaamtr. 1960'l yllarda Ame


rika'nn Vietnam' igali ile ilgili de hkmet kart sylemlerde bulun
mu olan Rawls'un, bu savaa ynelik eletirisinin Amerikan politik sis
teminin arzalarna ilikin acmasz sorgulamalara ve yurttalarn, hk
metin saldrgan politikalarna kar nasl direnebileceine ilikin yeni d
ncelerinin olumasna yol at eklenmelidir.
Rawls 1949 ylnda Brown niversitesi'nden, Bir Adalet Teorisi (A
Theory of Jstice) adl yaptn da adayaca Margaret W. Fox ile evlenmi
ve bu evlilikten drt ocuk sahibi olmutur.
En nemli eserleri 1971'de yaynlanm olan "A Theory of Justice"
(Adalet Teorisi) ve 1993 ylnda yaynlanm olan ve makalelerinin derle
mesinden meydana gelen "Political Liberalism" (Siyasi Liberalizm) vel999
ylnda yaynlanan "Tle Law of Peoples ard The Idea of Public Reason Revisi
ted" (Halklar Yasas ve Kamusal Akl Diiiincesinin Yeniden Ele Almnas )d r.
ada liberalizmin ncs olan Rawls, 2002 ylnda lmtr.
Rawls'un eserlerini sralamak gerekirse; A Theory of Jstice, Oxford
Uni. Press, 1971; Political Lileralism. New York: Columbia University Press,
1993; The Law of Peoples: with "The idea of Public Reason Revisited." Cambrid
ge, Massachusetts: Harvard University Press, 1999; Collected Papers. Cam
bridge1 Massachusetts: Harvard University Press, 1999; Lectures on tle His
tory of Moral Plilosoply [LHMP], B. Herman (ed .), Cambridge, MA: Har
vard University Press, 1999; ]ustice as Fairness: A Restatement. Cambridge,
Massachusetts: Belknap Press, 2001; Lectures on the History of Political Pli
losoply. Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press, 2007.
Bu eserlerin yan sra Rawls'un ok sayda makalesi de bulunmak-
tadr.
Rawls'un faydaya dayal bir etie kar haklara dayal etik anlay
n ortaya koyduu A Theory offustice (Bir Adalet Teorisi) kitab kurucu ni
teliktedir. Adalet Teorisi kitab temel blmden olumaktadr. lk blm
politik teoriye ayrlmtr. kinci blmde devletin kurumlar ele alnr;
nc ve sonuncu blmde ise insanlar iin iyi bir yaamn koullar in
celenmitir. 1950'li yllarda ceza hukukuna ilikin yazd yazlarndan
balayarak her zaman toplumsal adalet kavram zerinde durmutur. Fi
kirlerini olgunlatrdnda, hakkaniyet olarak adalet sorununu ele ald
nl eseri "Adalet Teorisi"ni yazmtr. Rawls'un Hakkaniyet Olarak Adalet
(jstice as Fainess) ve Siyasal Liberalizm (Political Liberalism) adl iki nem-
onn raws 5

1i almas da adalet teorisi ile yakndan ilgilidir. Rawls'un 1 971 ylnda


yaynlanan ve il. Dnya Sava sonras Bat dnyasnda retilen en nem
li siyasal kuram kitaplar arasnda yer alan Adalet Teorisi isimli kitab, ay
n zamanda liberal dnce tarznn yeniden canlanmasnda nemli rol
oynamtr.

il- Felsefe Anlay ve Sorunlara Genel Yaklam

Rawls'un almalar ok eitli balklar altnda deerlendirilebilir. An


cak tm almalarn liberalizm eletirilerini cevaplayp yeni bir almla
zgrlk ve daha baarl datm yapabilen bir siyasi sistem olanakl
mdr sorusu etrafnda toplayabiliriz.
En nemli kitab olan "Bir Adalet Teorisi" ile balatt sreci tart
mal eitli konular ele ald makaleleri ile belirtmitir.
Burada tketici bir yntem benimsenmemitir. Bu nedenle nce fel
sefi anlay ve sorunlara genel yaklam, kurucu zellii nedeniyle top
lum szlemesi ve birey anlay, haklar ve zgrlkler deerlendirmesi,
adalet, sivil itaatsizlik, kamusal alan ve sosyal tercih konularndaki gr
lerine yer verilmitir.
Rawls'un, teorisini soru erevesinde ekillendirdiini belirtebi-
liriz:
- Adalet ilkelerinin bulunmas ve yorumlanmas
- Bir anayasal demokrasinin kurumlarnn, bu Hkeleri gerekleti-
recek ekilde dzenlenmesinin mmkn olup olmad
- Belirlenen datm paylarnn, adaletin saduyuya dayal kav
ramlarna uygup dp dmediinin test edilmesi.
Her soru da siyaset bilimi ve hukuksal profil asndan kurucu
nitelikte sorulardr ve liberal ekonomik modelin benimsendii demokra
tik lkeler asndan bir yeniden tasarm veya iyiletirme modeli olarak
ele alnabilir.
Klasik liberal yaklamlar, sosyal olann siyasala evrilmesinde ira
deyi yani toplum szlemesini hemen hemen tartmasz olarak kabul et
mektedirler. Ancak toplum szlemesi ve liberal haklar ve zgrlklerle
desteklenmi modern devletin, refah arttrc her trl liberal giriime
imkan vermi olmasna ramen nasl olup da herkesin mutlu olduu bir
sisteme ulamay temin edemedii anlalamamaktadr.
6 birinci bolm

zel likle toplumsal sistemde avantajsz konumda olanlarn refah


tan yeterli pay alamamas sorunu liberal sistem iinde yaplacak iyiletir
melerle giderilebilecek midir? Rawls bu sorunun cevabn aramaktadr.
Cevap iin klasik liberal yaklam toplum szlemesini ve doal yaam
ayrmn metafizik temelli bir kurgu olmaktan kararak siyasi, makul bir
yntemle "orijinal drm" ve "cehalet peesi" araclyla yeni batan tasar
lamtr. Bylece siyaset teorisi asndan metafizik olmayan ancak yine
de kurgusal olmaya devam eden, rzann baka bir ekilde ortaya kma
sn salayarak da tm srecini de makuliyetle birlikte toplum szleme
sinin iine tamtr. Rawls'un yaklamnn ilgi grmesinin bir baka se
bebi de liberal modelin iyiletirilmesi iin bir olanak yaratabtlmesidir.
Rawls, bir yandan liberal demokrasi anlayn "datc adalet" so
rusu etrafnda yeniden kurarken, dier taraftan da liberal dnce tarz
n, kendisinin egemen sylemi olan faydaclktan bamszlatrmay

amalam tr.
20. yy'n ilk yarsmda man tksal pozitivizm tm normatif felsefe bi
im lerine hkmetmekteydi. Ancak ayn ekilde ahlak felsefesi ve zellik
le hukuk felsefesi alannda birok atlm bu dnemin peinden gelmitir.
Bu genel balklara tbbi etik, evre etii, alma etii gibi daha ok pra
tik kayglara dayanan yeni almlar da eklenmitir. Rawls'un almasm
da bu geliim iinde ele almak daha uygun olacaktr.
Postmodern liberalizm olarak da adlandrlan bu tutum, bir yan
dan liberal gelenei post-metafizik bir izgiye oturtmay, dolaysyla bu
gelenein btncl ve baskc bir "meta-anlat" olduu ynndeki eleti
rileri ka rlamay, dier yandan da liberal demokrasinin daha da "de
mokratikletirilmesi"ni amalamak olarak anlalabilir.
1970'lerde sosyal szleme mekanizmasndan hareketle yeni bir
model oluturan Rawls ile benzer sosyal szleme mekanizmasn mini-
mal devlete ulatrmak iin kullanan Nozick arasmda nemli bir en telek
tel tartma gemitir. Bu tartma ileride de ele alnacaktr.
Rawls, ortaklaa kapsayc bir iyiye ulamann glne iaret
ederek, siyaset, din ve metafizii ayr taraflara koymamzn gereine vur
gu yapmaktadr. Bylece "idrake dayal doktrinler"e ve farkl temel kana
atlere sahip insanlarn bir arada huzur iinde yaad bir toplum istiyor
sak toplumun rgtlenmesi balammda yansz ilkeler ortaya koymak zo
nndayz dncesine ular. Rawls'a gre, tm vatandalarn adil olarak
alglayabilecei ilkeler zerine kurulu bir toplum, gnmzde asl ihtiya
john rawls 7

olan eydir. Rawls'un adalet kuram, bu bakmdan adil bir toplumun ku


rumlaryla balanhldr. Rawls adaleti eitlik olarak anlamaktadr. Bu ne
denle Rawls' a gre bakalarnn zgrlne zarar vermedii srece bi
reyin zgrln garanti altna alacak ve toplumda frsatlarn tarafszca
datlmas olanan salayacak ilkelerle bu eitlii salamak gerekir.
Kant' tan esinlenerek nce bir "adalet teorisi", sonra da "adalet kav
ram" gelitirmeye alan Rawls, siyasal tarafszlk ilkesini adaletin iyiye
ncelii doktrini ile hakllatrmaya alr. Rawls'a gre, zerk ahlaki z
ne olarak insann iki nemli olana vardr (Rawls, 1971: 108):
Adalet duygusu
yiyi anlama kapasitesi
Adalet duygusu ile farkl iyi anlaylarnn kolaylkla realize edile
bilecei bir ereveye ulalabilir (Rawls, 1993: 3). Bu nedenle de adaletin
"iyi"ye ncelii sz konusudur. Bunun nedeni de, iyinin ok boyutlulu
udur. Rawls'un ifadesi ile "liberalizmin n varsaym, her bir insann,
mutlak zerklii ve rasyonalitesi ile uyumlu ok sayda birbiriyle alan
ve uzlamayan iyi anlaylarnn ve bunlara dayanan amalarn gzden
geirilip belirlenmesi gerekir." Dolaysyla bireysel otonomi devletin ta
rafsz olmasn zorunlu klmaktadr. Tarafsz devlet, var olan deer ve ide
allerden bir an iin syrlp onlar sorgulama ve gerekli grdnde dei
tirme kapasitesi olarak, kiilerin otonomisini tanmak durumundadr. So
nu olarak "devlet ne zel bir doktrini dierinden farkl olarak kayrma
ya ya da yceltmeye ynelik bir ey yapabilir ne de bu zel doktrini sa
vunanlara daha fazla yardm edebilir" (Rawls, 1993: 7).
Rawls'un anlayn kavramak iin liberal tarafszln yakndan
ilikili olduu oulculuk kavram zerinde de durmak gerekir. Tarafsz
lk ayn zamanda, anayasal dzende, vatandalarn farkl iyi anlaylar
na sahip olduu hr bir demokratik kltrn olumasn salamay he
deflemektedir. Liberal gr asndan tarafszlk farkl dncelere sahip
olanlarn ho grlmesi ile farkl deerlerin ve yaam biimlerinin yerle
tirilmesiyle ve yurttalara eit haklar salamasyla zdeletirilmitir. As
lnda tarafszln, dier bir takm ilkelerin ve uygulamalarn kendisinden
kaynakland merkezi bir kavram, liberalizmin tamamlayc bir unsuru
olduunu da gzden karmamak gerekir.
Rawls, 1980 sonras almalarn toplad, Political Liberalism (Si
yasal Liberalizm) adl kitabnda liberal kavramn metafizik temellerinden
8 birinci blm

arndrmay hedeflemitir. Rawls, adalet ve eitlik deerlendirmeleri a


sndan liberalizmin yeterli olmadn dnmektedir. nk faydaclk
tan hareket edildiinde zellikle imkanlar kt olanlarn aleyhine ileyen
bir tablo ortaya kmaktadr. Bu nedenle Rawls, tarafsz ve bylece adil ol
maya zorlayabilecek bir yntem yaratmak iin "orijinal durum" dnce
sini ortaya atar. Rawls, "sosyal kurumlarn ilk erdemi" (Rawls, 1971: 2)
olarak tanmlad adaleti metafizik bir boyutta ele almaz, siyasal adalet
konusunda bir uzlama salanmas amaana yneltir. Rawls' a gre adalet
kavram, "makul" vatandalarn desteini hak eden, "makul" bir kav
ramdr. Rawls bylece adaleti metafizik dzlemden kopartarak siyasal
dzleme tamtr. Bu tutumu nedeniyle yapt almalar hukuk felse
fesinden ok siyaset kuramlar asndan ncelenmitir.
Rawls, cinsiyet, ya, rk, sosyal stat, doutan gelen yetenekler gi
bi konularda herhangi bir betimleme yapmadmz; ancak farkl siyasi
kurumlarn farkl arka plana ve olanaklara sahip olan insanlar iin nasl
ilev grdn bildiimizi kabul ederek oluturulan bir orijinal durum
tasavvur edilmesini ister. Aslnda bu durumla bir "cehalet peesi" (veil of
ignorance, bilinmezlik peesi olarak da kullanlmaktadr) oluturmakta
yz ve bundan bir tarafszlk olana yaratma imkan buluruz.
Burada ortaya kan durum tarafszla zorlamadr; nk, kiiler
olarak cehalet peesi aracl ile kim olduumuzu bilemeyiz; ancak toplu
mun rgtlenebilecei ei tli ekilleri bilmekte ve dolaysyla kim olabile
ceimizden bamsz olarak; rnein ister siyah bekar bir anne, ister bir ho
moseksel, isterse st stat sahibi olalm, ayn konumda bulunmaktayz.
Ama bize en iyi ekilde hizmet verecek siyasi bir dzenin seilmesidir.
Byle bir durumda kim olduumuza ilikin z-kar balantl ala
nn dnda, tarafsz bir zm seme imkanmz olacaktr. "Orijinal du
rum"la Rawls tam olarak bunu salamak istemektedir: "Toplumun temel
kurumlan iinde tarafsz ve makul bir eitlik biiminde gerekleen
adaleti garanti etmek."
Bunun iin de u ilkeleri kullanrz:
- ncelikle kiisel drstle ve zgrle sayg (her birimiz iin
tekinin bamszln tehdit etmeyen bir zgrlk iinde olma
hali),
Ayn zamanda durumu iyi olanlarn, durumu kt olanlar pa
hasna avantajlarn arttrmayaca bir sosyal dzenin seilmesi.
john rawts g

Bu ilkeler orijinal durumda belirlenmi olan adil toplumun temel


ilkeleridir. lki zgrlk ilkesi ikincisi de fark ilkesi olarak isimlendirilir.
Rawls'un teorisinin giri niteliindeki bu temel deerlendirmesinde snr
lar gsterdii zgrlk ve fark ilkelerini bir sralamaya da tabi tuttuu
nu ve her art altnda zgrlk ilkesini ncelediini de belirtelim.
Yani en avantajsz konumda olanlarn durumlarn dzeltmek iin
bile zgrlk ilkesinden bir ayrlma sz konusu edilmeyecektir.

III- Toplum Szlemesi ve Birey Anlay


Rawls toplumu "zamanla oluan, bir nesilden dierine aktarlan birlikte
varoluun adil sistemi" olarak tanmlar. Toplum bir birlikteliktir ve insan
lar bu birlik iinde eit ve zgrdrler. Bu birliktelik temel unsuru ie
rir:
1- Birliktelik sadece merkezi otorite tarafndan tasarlanm eylem
lerden ibaret deildir.
2- Birliktelik adil kavram etrafnda btnleir; makuliyet esastr.
3- Birliktelik her katlmcnn "iyi" tasarmn kapsayacak nitelikte
dir.
Rawls'a gre zgrlk, frsat, gelir ve varlk balca sosyal iyilerdir.
Bu sosyal iyilerin eit biimde datlmas salanmaldr. Yani Rawls libe
ral sistemin yetersizliinin farkndadr ve yeni bir datrn modeli olu
turmak istemektedir. Bunun iin de adil datm salayabilecek yeni bir
toplum szlemesi modeli kurmak istemektedir (Rawls, 1971: 176). Top
lum szlemesi geni anlamda, toplumun hangi ilkelerle ynetileceine
karar vermektir. Klasik szleme anlaynda doal halden siyasal toplu
ma gei iin szleme kurucu niteliktedir. Rawls'un szlemesinde ise
iinde yaadmz an'a ilikin datma ynelik bir kurgu yapabilmek is
tendii iin bugnn artlar ile daha iyi datmn saland artlar ara
snda bir paralellik kurulur. Doal hal durumunun yerini orijinal durum
olarak deitirerek bir balang noktas kurmutur. Doal halin dnn
da orijinal durum olarak tanmlad durumda kiiler ibirlii ile makul
bir tutum iinde szlemeyi yapacaklardr. Bu balamdaki toplum szle
mesi "aklk ve istikrar" ilkelerini kapsar (Rawls, 1971: 177-179). Gerek
aklk gerek istikrar ilkeleri, adil paylamla ilikilendirilebilir.
Aklk araclyla szlemenin ieriinin herkese bilinmesi sa
land gibi uygulama kolayl da salanm olur. stikrar ise akl
10 birinci blm

glendirir. Ayn zamanda kiilerin gelecek beklentilerini ngrebilmele


rini salad iin toplum szlemesini glendirir (Rawls, 1971: 179-182).
Rawls'un toplum szlemesi anlay, adil dahm salayacak bir
ekilde klasik toplum szlemesinden farkllaarak kurgulanmtr. Sz
lemenin konusunu oluturan adalet kavramnn da farkllap farklla
madna bakmak gerekir. Rawls'un adalet anlay Kant liberalizme
ok yakndr. Rawls'un liberalizm yaklam liberal demokrasi ile datc
adalet sorunu ilikisi etrafnda dnlmelidir. Liberal demokrasinin var
lk koulu zgrlklerin, eitliklerin ve frsatlarn gerek dalmna da
yal bir szlemenin bireyler aras ilikilerde belirleyici bir konuma geti
rilmesine dayanr. Rawls'un yeni szleme yaklam bu htumu da aar.
yle ki, szleme ne toplumun tarihsel oluumunu anlayabilmek iin bir
doal durum betimlemesi ne de bireylerin ya da devletin tarihsel ykm
llklerini gstermek1e snrldr. Szleme, bireyler aras ahlaki eitlik
fikrinin model olarak alnd bir temel zerine kurulmutur. Ahlaki eit
lik szlemenin kuruluunda, yani orijinal halde bireyler tarafndan sei
lecektir. Bu seim Rawls'un toplumsal szlemeyi de datc adaletin ger
eklemesinin bir arac olarak grmesine yol aar.
Rawls toplumsal szlemeyi kullanarak, modem toplumlarda bi
reyler arasndaki ilikileri dzenlemeye hizmet edecek yeni bir kurgu
yapmak istemitir. Rawls'un yaklamnda adil dzenleme, her trl ve
rili toplumsal kouldan soyutlanarak elde edilecektir. Bylece herkes iin
geerli olan doru normlarn bu toplum szlemesi iinde gncellenmesi
salanacaktr. Klasik szleme teorisi sadece bir temsil arac ya da bir do
ruluk ltdr; Rawls'un toplum szlemesi ise liberal-demokratik bir
sistemde zgrlklerden bir dn vermeden adil bir sosyal dzenin nasl
konulabilecei sorusunun da cevabn aramaktadr. Bunu yaparken de,
Kant sylemin adalet kavramn l olarak kullanr. Ancak yine de
Kant' tan farkl olarak daha az metafizik zellikler gsteren bir ahlaki ilke
kabul eder. Rawls kendi adalet teorisini bireysel anlamda deil, yani bi
reylerin yapp ettikleriyle ilgili deil, hukuk devleti ve politik erevede,
yani kurumsal olarak nitelendirir. Bu zelliine vurgu yapmamz,
Rawls'un yaklamnn sosyal devlet teorileri ile birlikte ele alnmas ola
rak anlalmamaldr. nk Rawls liberal tutumdan ayrlmay deil, li
beral tutumu yeni beklentilerle uyumlulatrmay istemektedir.
Toplum szlemesi kuramna (Hobbes, Locke, Rousseau gibi klasik
olanlar da dahil) yneltilen eletirilerin Rawls iin de ileri srlebilir ol-
john r awls 11

duu akbr. Doada byle bir szleme ncesi dnemin var olmad ile
ri srlp, bu nedenle Dworkin'in de belirttii gibi, "varsaymsal bir uz
lama, fiili bir szlemenin taslak hali olamaz" denebilir. Yine Dworkin
eletirisi ile paralel olarak, toplumsal szleme dncesi fiili uzlamay
temel almyorsa tarihsel bir gereklie dayandrlamaz eletirisi de yerin
dedir. Eer bu szlemeyi varsaymsal bir kabul olarak ele alyorsak o za
man da szleme ahlaki bakmdan nemini yitirir (Kymlicka, 2004: 85).
Dworkin'in daha sonra toplum szlemesi tezleri iin yeni bir yorum ola
rak "insanlarn ahlaki bakmdan eit olmalaryla ilgili belli ahlaki ncl
leri deerlendirmemizi salayan bir ara olarak grebiliriz", dncesi
Rawls'un szn ettii balamda bir olanak yaratabilir (Kymlicka, 2004:
85).
Rawls, toplum szlemesini yeniden gelitirerek ele alma amacn
yksek bir soyutlama dzeyi ile adaleti kavramak olarak gsterir (Rawls,
1971: 11). Szlemenin amac, eitliki bir konumdan hareketle adalet il
kelerini belirlemektir. Rawls'n orijinal durumu, klasik szleme kuram
larndaki doa durumu ile benzerdir. Ancak bu benzerlik snrldr; n
k Rawls'a gre orijinal durumdaki eitlik doa halinde sz konusu de
ildir. Doa halinin genel deerlendirmesindeki adaletsizlie kar
Rawls, kendi kabul ile eitliki bir orijinal durum oluturmak istemitir.
Genel felsefesine ilikin balk altnda da deindiimiz gibi, bu yenilen
mi bir balang durumudur. Rawls, orijinal durumun, doa halinden
farkll kadar kiilerin iinde bulunduklar durumdaki pozisyonunu da
farkllatrmtr. Daha nce de iaret etmi olduumuz cehalet peesi ile
toplum szlemesinin niteliini deitirir. Kiilerin kendi hal ve durumla
rn bilmemeleri, ancak yine de baz ilkelerin bilincinde olduklar yar say
dam bir rt arkasndan szlemenin yaplmas sz konusudur. Cehalet
peesi kiisel bir kimlik kuram olarak anlalmamaldr, onun daha ok
sezgisel bir adalet snav olarak ele alnmas gerekir. Orijinal durumda ce
halet peesi arkasndan bakarak kiiler toplumsal ya da doal koullar ne
deniyle kendilerinin avantajl olup olmadklarn bilemeyecekleri bir hal
dedirler. Bu tutumuyla Rawls'un, szlemeyi varsaymsal olmaktan ka
rarak, oybirliini art koan bir eitlik temeline dayandrm olduunu
syleyebiliriz.
Liberal zgrlkler ve klasik toplum szlemesi kadar "fayda"
kavramna verilecek anlamn belirlenmesi de, Rawls'un Toplum Szle
mesi yaklamn anlamak asndan ilevsel olacaktr. En fazla faydann
12 birinci blm

ne ekilde elde edilecei hi kukusuz iktisadi bir cevap gerektirir. Ancak


en fazla faydann elde edilmesi iin kiilerin deerlerinin ve katklarnn
yarglanmasna deil, paylalacak olan miktarn arttrlmasna gereksi
nim vardr. Kiilerin farkllaan tercihleri asndan ise faydann oaltl
masn aan bir ekilde demokratik bir iklim gerekir. Acaba salt faydann
arttrlmasndan hareket edildiinde bu denli liberal olabilme imkan var
mdr? Yani zgrlkler asndan bir genilik olacak mdr? Faydaclar
genelde bu sorun karsnda bir para geri ekilerek bireysel haklara say
gl olmakla uzun vadede en geni anlamyla demokrasinin gerekleebi
leceini belirtirler. Ancak her hal ve artta bu sonucu garanti etmedikleri
aktr. Yani sorunun cevab faydaclk asndan olumsaldr. Olabilir de,
olmayabilir de. Bu sonu bize, haklar asndan salt faydadan hareket
edildiinde gl bir temelin olmadn gsterir. Ne yazk ki eklemek ge
rekir, haklar asndan gl bir temel olmad gibi faydann paylam
na ilikin de herhangi bir gvencenin olmad aktr.
Aslnda bu noktalan ciddi anlamda eletiren Kant'm yaklamna
bir gz atmak da Rawls'u daha iyi anlamamza imkan salayacaktr.
Kant, haklarn ve zgrlklerin ama olmaktan karlp aralatrlmas
ile hem haklan zayflatm oluruz, hem de bu durum insann ama oluu
dolaysyla insan onuru ile badamaz demektedir. Faydacln temel
yanl, insanlarn ama oluuna bir vurgu yapmak yerine, bakalarnn
mutluluu iin ara olmalarn ncelemesidir. Kant ve Kant liberaller
olarak isimlendirebileceimiz dnrler, haklarn temellendirilmesini
fayday aan bir ekilde yapmaktadrlar. Burada bir metodolojik kaygy
da belirtmek gerekir. yi kavramna dayanmayan bir iyi yaam aklama
s nasl deikense ve bu dnceden hareketle bir yaamn dier yaam
dan neden daha iyi olduunu aklayamazsak ayn ey fayda iin de sz
konusu olur. Bu durumda "hak" ve "iyi" arasnda bir ayrm yapmak ge
rekir. rnein, devletin adil bir alan desteklemesi baka bir eydir (hak
temellendirmesi), belirli amalar iin hareket etmesi baka bir eydir (fay
dann temellendirilmesi).
Kant liberaller hak kavramnn iki adan iyiden daha nce geldi
i dncesindedirler:
- lki bireysel hak ve zgrlklerin "genel iyi" adna feda edileme
yecei,
- kincisi ise bu haklar belirleyen adalet ilkelerinin herhangi bir
"iyi yaam" tasavvuruna dayandmlamayacadr.
john rawts 1 3

Haklarn meruluunu, genel refah y a d a ortak iyinin e n fazla hale


nasl getirilebilecei deil, kiiler iin kendi amalarn seebilecekleri adil
bir ereve salayabilir.
Bylece Rawls'un da, ayn akl yrtme ile faydaya dayal bir etik
anlaya kar hakka dayal etik anlayn, liberal yaklamn kkl ama
zn gidermek iin kullandn belirtebiliriz.
rnein, Rawls'un Adalet Teorisi'nde " . . . her insann adalete daya
nan ve bir btn olarak toplumun refah adna inenemez haklar vardr
. . . adaletin gvenceye ald haklar, siyasi pazarla ya da toplumsal
kar hesaplarna bal tutulamaz" ifadesi tam da biraz yukarda belirttii
miz akl yrtmeye denk dmektedir. Daha nce de iaret ettiimiz gibi
liberal yaklamn kkl amaz, basit bir ifade ile, fayday arttrdmz
da neden herkes mutlu olmuyor sorusu iin nerilen cevapta gizlidir. Bu
cevap, liberal bir sorumluluk ideali ile yeniden datc bir adalet kavra
mnn uzlatrlmasn zorunlu klar. Liberal politik teorinin alanna sos
yal adaletin eklenmesi klasik liberalizmin cevabndan uzaklalmas ve
bir yerde yetersizliinin vurgulanmasdr.
Rawls'un liberal eilimlerine paralel olarak, birey zgrlne
gl gndermeleri vardr. Onun liberalizm anlay engellenmemi bi
rey / szleme ilikisi zerine kurulmutur. Szlemenin amac eitlik l
s erevesinde ilkelerin belirlenmesi olduu iin, ancak zgr bireyin
zgr karar ile bu ilkeler ortaya kabilir. Bu nedenle Rawls'un kuram
klasik szleme kuramlarnn tersine genelletirilebilecek ve yksek bir
soyutlama dzeyindeki bir adalet anlayn retebilmitir.
Rawls'un birey anlay zerinde duracak olursak, liberalizmin
kurucu esinden sz edebiliriz: Bunlar; bireysel zgrlk, toplumsal o
ulculuk ve siyasal anayasachkhr. Rawls da bu elere baldr. Ancak
rasyonel tercih ve siyasal liberalizm ile ekonomik liberalizmi birbirinden
ayrtrarak kendine zg bir yaklam kurabilmitir.
Szleme ncesini betimlemek iin kulland orijinal durum, so
yut insan kurgusu zerinedir. Bu soyut insan, hem kendi amalarndan
hem de toplumsal yaamdan soyutlanmtr. Bu birey anlay yalnzla
may ve yabanclamay destekler, bu nedenle Rawls ayn deniz zerin
de yaayan bamsz adacklar gibi toplumsal tasarmla badamayan
bir insan anlayn ileri srd iin de eletirilmektedir (Hnler,
1997:239).
14 birnci bolm

Rawls'un teorisi "merulatrc birey" kavram erevesinde de de


erlendirilebilir. Modern demokratik bir toplum, merulatrc bireyi gz
nnde tutar. Byle bir toplumda adaletin nasl kurumsallatrlabilecei
tercihlerle ekillenecektir. Rawls "Hakkaniyete uygun koullar alhnda bir
tercih yapma imkan olsayd, modern demokratik bir toplumun vatan
dalar hangi datm ilkelerini benimserlerdi?" sorusu stnden hem n
sel bir kurguyu, hem de amac ortaya koymak istemitir. Rawls'un btn
zmlemelerinin temelinde belirli bir birey anlay vardr. Herkesin d
nme, seebilme ve kurallara uyma kapasitesi ayndr. Ayn zamanda bi
reylerin zgven ve zsayglar da vardr. zsayg kendi deerlerinin
gereklemeye uygun olduu inancyken zg ven, deerlerini gerekle
tirme kapasitesine olan inantr. Bu iki deer yani zg venle zsayg top
lumsal iyiler arasnda en n srada yer alr. Rawls zgven ve zsaygy
bireyin otonomisi ve zgrlnn garantisi sayar. Rasyonel bireylerin
birbirlerinden olduka farkl hayat planlar olabilir. Bu tr planl ar, hakl
lk ya da doruluk standartlarna uysa bile belirli bir snrlamaya koyma
olanamz yoktur.
Liberal bir toplumda farkl yaam planlarna olanak tannr. Byle
bir toplumun gevek bir "iyi" yaklamn benimsemi olduunun kabu
l gerekir. Ancak yine de, bireyler iin neyin iyi olduuna ilikin minimal
dzeyde bir standart bulunmaldr. Ayrca bireylere bizzat kendi iyilerini
tanmlayabilecekleri maksimum frsat da tannm olmaldr. Kendine
saygya veya bir kimsenin bizzat kendisine bitii deerin anlamna kesin
inan en nemli "iyi"dir.
Rawls'un bireye ilikin deerlendirmelerini de ana balklar etra
fnda toplayabiliriz:
- Her birey, benliini meru dzene aykr bir biimde ortaya koy
mad srece zgrdr,
- Her birey eittir,
- Her birey tm toplumsal kurumlarn adil bir biimde nasl yap-
landrlabilecei konusunda dnmeye hazrdr,
- Her birey snr tanmayan zgrln olanakszlna kar snr
l ama herkes iin zgrln olanaklln anlayabilir.
Rawls'un bu ilkeler erevesinde normatif bir birey tanmlamas
yapmak yerine politik kuramlarn hangi koullar altnda merulatrlabi
leceini saptamaya altn gryoruz (Rawls, 1971 : 12-15). Rawls iin
ohn rawls 15

siyasal kurumlarn ve normatif alann meruluunun snanabilecei tek


merdin, norm ve sonulardan etkilenecek birey olduu konusundaki g
r aktr. Yani Rawls'a gre, devlet veya eitli kurumlarca ina edilmi
olan normatif yap ikincil bir meruiyet kayna iken, birincil meruiyet
kayna bireylerdir. Rawls meruiyet iin "hak kiisi" olarak tanmlad
liberal bireyi gsterir. Merulatrc bireycilik olarak da isimlendirebile
ceimiz bu yaklam genellikle bireylerin doutan sahip olduklar snr
sz zgrlkler ile ekillenmi bir doal yaam dneminden toplumsal bir
dneme geildii varsaym ile balablr. Bu klasik toplum szlemesinin
de ana kurgusudur. Bu nedenle Rawls'un cehalet peesi ile biimlendirdi
i orijinal durum, bireylerin tarihselliinin ve toplumsallnn bir reddi
deildir. Rawls varsaymsal bir durum tanmlamas ile eit ve zgr bi
reyler arasnda przsz bir birliktelii ortaya karmak istemitir. Byle
ce hak merkezli bir paradigma kurarak faydacln eksikliklerini gider
meye almtr.
Toplumsal szleme Rawls'ta, belli bir ynetim formunu kabul et
mek anlamnda alnmamaldr; aksine etik ilkelerin kabulne ilikin bir
alm olarak anlalmaldr. Rawls'un toplum szlemesi bireyler aras
eitlii ve eitliin doal bir uzants olarak datmnn nasl yaplaca
sorununu birlikte kapsar. Rawls'un szlemeye dayal dnme biimle
rine bavurmas, toplumsal refaha ve dabma ilikin faydac yaklamn
merkezi zayflklarn grmesi nedeniyledir.
Pek ok insan ilk bakta, bir toplumu idare etmenin tek yolunun o
toplum iinde bulunanlarn refahn arttrmak olduunu dnr Rawls,
bunun, adaletin merkeze alnmas halinde pek de doru olmadn be
lirtmektedir. Datm da, en az refah kadar nemlidir. Rawls'a gre birey,
faydacln ngrd gibi, kendi iyisi peinde koan pr rasyonel bir
varlk deildir; hakkaniyet duygusu ile makul davranan bir varlktr. Ya
ni "hak" "fayda"y nceler ve bireyler makuldr (Rawls, 1971: 152-154).
Keyfi dalm toplumsal bir mdahale ile dengelenmelidir. Soyut insan
anlay ile bir gereklik olarak var olan insann deerleri arasndaki far
ka dikkat etmek gerekir. Bireyin ama ve isteklerini hakl karmak iin
bir "ben"e ihtiyac vardr. Rawls'un teleolojiyi aan bir biimde bireye
yapt bu vurgu, yani engellenmemi benlik konsepti, sosyal olanla nasl
badaacaktr? Engellenmemi benlik konsepti, bireyin otonomisini gs
terir. Rawls, orijinal durum ve orijinal durum sonras iin bir ayrm yapa
rak otonomi kavramn tartr.
16 birinci blm

Orijinal durumda ortaya kan otonomi ile toplum kurulduktan


sonra ortaya kacak olan otonomi birbirinden farkldr. Bu ayrmla
Rawls, toplumun kuruluundan sonraki dnemde ortaya kan otonomi
yi somutlatrmaktadr (skl, 2003:146). Bu somutlatrmada Kant ve
rileri kullanr. Kant'n zellikle kiisel zerklik (autonomy) ve kiilerin
eit ahlaki deeri dncesinden ve evrensel adalet anlayndan hemen
hemen tm liberal teoriler gibi Rawls da etkilenmitir. Kant, insanlarn or
tak rasyonel doalar ve bunun sonucu olan ahlaki kiilikleri nedeniyle
eit olduklarn, insann kendi bana bir deer olmas ile somutlatrr. n
sanlarn ahlaki kiilik sahibi olmalar, onlarn htkularn snrlandrmala
rn ve doruyu seme kapasitelerini olanakl klar.
Liberalizmin bireycilie yapt temel vurgu ile Kant'n etik vurgu
su arasndaki paralellik aktr. Liberalizmde bireycilik iki anlamldr. lki
yntemsel, yani kurgusaldr. Daima bireyle balayp bireyle biter. Dier
yandan liberalizmin bireycilii, toplumsal olann reddi anlamnda deil
dir; ancak toplumsal alann da bireyden hareketle aklanabileceini gs
terir. u ekilde de ifde edebiliriz; sosyal dzenlilikler insan doasnn
deimez zelliklerinden karlabilir. Bireyciliin ikinci anlam ise birey
sel zgrlktr.
Rawls, orijinal durum sonras birey otonomisi iin snrlar belirler
ken rasyonel olan ile makul olan arasnda bir ayrm yapar. Rasyonel kav
ram ile anlatlmak istenen, her bir bireyin kendi karlarn tatmine y
nelmesi ve iyi kavramna ulamasdr. Makul olan ise, toplumsal ibirlii
ne dayal adil ilikilerin kurulmas ile ilgilidir ve adalet kavramna ulal
masn salar. Rasyonel olan, amalara ulamak iin etkin aralar deer
ler aras sralamay ve ncelikleri gsterir. Makul olan ise, "adil toplumsal
ibirlii"ni ortaya karr. Uzlama, makul olan erevesinde kurulacaktr.
Rawls, rasyonel ve makul ayrmnn temellerini de Kant'tan almtr. Her
iki alan birbirini tamamlamakla birlikte, rasyonel olandan makul olan
karamayz. nk grubun yelerini harekete geiren iyi anlaylar olma
dan toplumsal ibirliinin, adalet ve adil kavramlarnn bir anlam olmaz
(skl, 2003:146). Makul olan pratik akldan kar; yani iyi dzenlenmi
bir toplumda, adalet ilkelerinin ve temel zgrlklerin iyi anlaylarna
oranla ncelikli olarak kabul edilmesi gerekir. Makul olan ve rasyonel
olan, makul olann rasyonele oranla kesin nceliini hazrlayan pratik
akl emasnn erevesinde birleir. Adilin iyiye nceliini, Rawls byle
kantlamaktadr.
john rawls 1 7

Rawls'un toplumsal szlemeyi oluturmak iin bir araya gelen in


sanlar ile orijinal duruma ilikin tasarm arasndaki u farka da dikkat
ekmek gerekir. Orijinal durumda insanlar kendi zgn koullarnn far
knda olmayacaklar bir cehalet peesi ile hareket edeceklerdir. Bylece
beenileri, yetenekleri, hrslar ve inanlar olan insanlarn her biri kendi
kiiliklerinin bu zelliklerinden geici olarak habersizdir. Doal eitsizlik
lerin yaratt belirsizlii kaldrmak iin Rawls'un yapt kurgu yaratc
dr. Doutan kazanlan ayrcalklar, bireylerin toplumsal alanda eit an
sa sahip olmalarna engeldir. Bu nedenle, doal yetenekler ortak mallar
gibi grlebilir. Doal yeteneklerden, ancak bunlara sahip olmayanlarn
durumunu iyiletirmesi kouluyla yararlanlmaldr. Bu saptama bize,
Rawls'un doal yeteneklere gre yaplan datmn adil olmad dn
cesinde olduunu da gsterir.
Seilen ilkeler adalet ilkeleridir. nk adalet ilkeleri makuldr.
Kiiler, etik kurallar izleme kapasitesini belirsizlik nedeniyle daha baa
rl bir biimde ve makul olan tercih ederek seme hakkn kullanacaklar
dr. Rawls'un varsaymsal olarak kabul ettii cehalet peesi altndaki bi
reyler, bencil olmayacaklardr. nk dierlerinin de bencil olma olana
kalkmtr. Subjektif zelliklerini bir yanda braktklar iin kendi iyilikle
rini, zgrlklerini frsatlarn ve refahlarn ykseltecek kurallar semek
isteyeceklerdir (Rawls, 1971:90).
Rawls kiilerin gelecekteki ekonomik ve sosyal dzen iin hangi
kurallar seeceklerini dedktif akl yrtme ile gsterir. Uzla oybirlii
ile gerekleecektir. Ortaya kan uzla ile belirlenen adalet ilkeleri evren
sel nitelik tayacaktr. Rawls'un iledii mantksal tutarllk nedeniyle
yntemi "moral geometri" olarak da isimlendirilmektedir. Rawls'un ada
let teorisinde seilen ilkeler faydac deildir. nk hem zgrlk hem
fark ilkesi aka gstermektedir ki, hibir rasyonel birey, ekonomik ola
rak kt olanlarn durumunun, iyi olanlarn kazanlaryla tazmin edildi
i bir sistemi benimseyemez. Rawls'un adalet tasarmnda kiiler, toplam
faydann maksimize edilmesini deil, dengeli bir adaletin retilmesini
nceleyeceklerdir.
Rawls, toplumsal yaam kuatan maddi deerlerin makul olarak
bltrld bir ortak havuz olarak kabul edilmesini nermektedir. Bu
tespit, sz konusu adaletin, datc adalet ilkesi olduunu ortaya koyar.
Doal yeteneklerin de iine dahil olduu her trl sahip olunan ey,
Rawls asndan datc adalet ilkelerine gre bltrlm ortak de-
18 birinci blm

erler olarak kabul edilmitir. Rawls'un bu tespiti dier adan retim ve


datm srelerinin farkllna bilinli olduunu da gsterir. Bylece
adil bir toplumsal zemin herkesin refahnn bir ibirlii emasna bal ol
duu bir yaplanmadr. Sosyal ibirlii olumlu ve olumsuz tm eylerin
datmn kapsar. Toplumsal yapnn adil olabilmesi iin doal ve sosyal
rastlantlarn yaratt farkllklarn ve tarihsel tortunun etkisizletii adil
ve zgr koullarda anlama ile kurulmu olmas gerekir. Bu nedenle ta
rihsel balamda dzgn olarak yaplmam olan adalet paylam yeni
den datmla uygun bir orijinal durum salamaldr. Bylece toplumsal
szlemenin kurulmas ancak hak edi olarak adaleti gerekletirebilir.
Sonu olarak Rawls'un toplum szlemesi ve buna bal olarak or
taya koyduu birey anlaylar, "hak edi olarak adaleti" ortaya karma
ya yneliktir.
Adil dalmn klasik szleme anlay ve liberal sistemle kendili
inden ortaya kamamas karsnda, Rawls liberal sistemden btnyle
ayrlmadan yeni bir toplum szlemesi tasarlamtr. Ama tamamen adil
dalmn salanabilmesidir.
Rawls gerek orijinal durum gerekse kiilerin orijinal haldeki pozis
yonlarn belirleyen cehalet peesi araclyla kiisel niteliklerin telene
rek bencil ve stats farkl olmayan insann adaleti salamak iin yapabi
leceklerini makuliyet ls ile ortaya koymutur.

iV. Haklar ve zgrlkler

Toplum szlemesinin sadece ekil olarak ortaya kmas yeterli deildir.


Hak ve zgrlklerin "genel iyi" adna feda edilemeyecei ya da somut
bir "iyi yaam" dncesinin dayatlamayaca kabulleri hak ve zgr
lklerin ieriinin de belirlenmesini zorunlu klar. Haklar ve zgrlkle
re ilikin belirlenim, adalet kavram zerinden ve o erevede yaplmal
dr. nk haklar ve zgrlkler sadece soyu t bir liste deildir, gncel
yaam pratiine hak ve zgrlkler ancak adalet sayesinde yansr.
Rawls, Aristo'nun "Nikhomakos'a E tik''te ortaya koyduu anlaytan
hareket eder. Buna gre, zevk ve honutluun pek ok eidi yaamm
zn doal kapasitesini btnyle gerekletirdiimizde varlk kazanabilir.
yle ki, byle bir gerekleme, adil toplumun gereklemesinin de garan
tisidir. Doal kapasite ayn zamanda bireyin kendine saygsnn korun
masnda da nemli bir olanaktr (ebi, 2009: 31).
john rawls 19

Rawls, adil toplumun birincil deerlerini kendine sayg, temel z


grlkler ve maddi olanaklar olarak belirlemiti. Bu balamda Rawls y
le bir akl yrtme yapmaktadr: nsanlar sadece tketici olarak tanmla
mak yeterli deildir. nsan ayn zamanda yapc ve retici olarak kapasi
tesini sonuna kadar da gerekletirmek ister. Hak ve zgrlkler de bu
kapasite ile ilgilidir. Yaamn aknda, kiilerin hayahnn merkezi olarak
belirledikleri aktiviteleri statik olmayan ve toplumun adaleti (the justice
of society) iin verdii oranda gerekleebilir. Snr da dier insanlarn
olanak alan oluturur.
Kendine saygnn iki grnm vardr; "kendine sayg kiinin ken
di deerini, kendi iyilik dncesinin gvenilirliini, kendi yaam plan
na uygun bulduunu anlamasdr." Ayrca "bir kimsenin niyetinin ger
ekleebileceine inancn" da gsterir (Rawls, 1971: 440).
Sonu olarak Rawls, kendine saygy zgrln bir koulu sayar
ve bu birincil deerdir yani kii kendi yaam planna uygun davranmaz
sa kendine saygsn kaybeder, artk zgr deildir (ebi, 2009: 32).
zgrlk, liberal dncenin normatif temelidir. zgrlk;
- zgrlk bireysel bir durumdur. Bu nedenle zgr toplumdan
sz edildiinde, bireysel zgrlkleri gvenceye alm toplum anlalr.
- zgrlk politik bir deerdir. Yani siyasal basklardan korunma-
dr.
- zgrlk negatif zgrlktr. Yani bask alhnda olmamadr.
Haklar ve zgrlkler ile ilgili balantya daha geni bir perspek
tiften baktmzda hakszlk ve zgr olmama hallerini ortaya karan
durumdan kurtulmak daha dorusu hak ve zgrlkleri hukuksal g
venceye balamak olarak dnmeliyiz. Burada sorunun bir dzen ola
rak hukukun yaratt olanaklarla "iyi yaam" iinde olabilme imkan da
ha dorusu "adil yaam" bir deer profili olarak ortaya kar. nk ada
let, zaman mekan ve koullarda deiimin olma ihtimali ile birlikte kii
lerin temel haklarnn korunmas talebi ve varolan koullarda gerekleri
nin, srekli ve kapsaml olarak gereklemesi talebidir. Bu nedenle adalet,
deer olarak haklar ve zgrlklerin stnde ykselebilecei biricik de
erdir. Rawls'un datma ilikin temel deerlendirmesini adalet kavram
ile kurmu olmasn da bu balamda kavramak gerekir.
Hak kavram insanlarn istemlerini karlamakla ilgili rgtl top
lum balam ile birlikte deerlendirilmelidir. Modern devlet, insanlarnn
20 birinci blm

doutan gelen hak ve zgrlklerini kabul etmekle kalmaz, ayn zaman


da bu hak ve zgrlklerin gereklemesini salamakla grevlidir. nsan
lar da, bu hak ve zgrlklerinin korunmas karlnda ok daha geni
olan doal hak ve zgrlklerini hukuksal hak ve zgrlklerle deiti
rerek rgtl toplum iinde yaamaya rza gstermilerdir. Bu rza top
!um szlemesi ile ortaya konmutur. Toplum szlemesi ile bir dzen
olarak betimlenen devlet tanm da, hakkn oulu olan hukuk aracl ile
kendini gerekletirecektir.
Temel haklar, toplumsal dzenin kurulmas aamasnda bireyin
sakl tuttuu haklardr. Temel haklarn gnmzde anlam "insan hakla
r" dr.
Hak kavramn iki temel balamda tanmlayabiliriz: Bunlar;
- Doruluk
- Yetkidir.
Buradaki "doruluk" terimini mantksal olarak geerli anlamnda
deil, tanmlanm olan hakka uygunluk eklinde anlamak gerekir.
"Yetki" ise, bir eyi yapmaya izinli olma, yapabilme halidir. Hak bir
eyi yapmak, bakalarndan belirli bir ekilde davranmalarn ya da bir
eyi yapmalarn isteme yetkisidir. Bu anlamda hak, pozitif hukuka kii
lere tannan yetkidir. Hak bir yetki olarak tannr, karlnda da devler
ykler. dev, belirli bir ekilde davranmak veya belirli bir ekilde davran
maktan kanmak ykmlln ifade eder. Hak ve devin karlkl
hukuk dzeninin nemli garantilerindendir. Hak pozitif bir kavramdr.
Kiiye yasalar veya kurumlar araclyla tannan baz olanaklardr. Bu
olanaklarn gereklemesini salamak siyasi kurumlarn grevidir. Hak
lar daima yasal beklentiler yaratr. Hak asndan yaptmz bu betimle
meler klasik liberal yaklamla paraleldir ve Rawls bu ana izgiden ayrl
mamtr.
zgrlk sosyal, siyasal ve ekonomik bir model olarak tanmla
nan liberalizmin kkleri tarihsel olarak ok eskilere kadar gtrlebilirse
de, zellikle 1 7. yy'da John Locke'un almalar ile gnmzdeki eklini
almaya balamtr. 18. ve 19. yy'larda ise geliimini tamamlayarak olgun
lam ancak yapsal sorunlar da bu yzyllarda su yzne kmtr. Li
beralizmin temel yaps; bireycilik, doal hukuk, doal haklar ve adalet,
piyasa ekonomisi, zel mlkiyet, snrl devlet alan, kuvvetler ayrl,
yasalarn egemenlii, zel hayatn dokunulmazl, szlemeye ballk
john rawls 21

ve reformist deiim balk.lan alhnda deerlendirilebilecek zellikler


gsterir. Liberalizmin bireyci yaklam, zgrln tanmlanmasnda en
etkin faktrdr. Yaama hakk, mlkiyet hakk ve zgrlk olmazsa ol
maz koullar olarak saylmtr. Yani bu haklardan vazgeilemez.
Bireyin, bakalarnn zgrlk alanna girmeksizin her trl d
nce ve inanc garanti alhna alnmaldr. Bireyin biriciklii olarak da
isimlendirebileceimiz amacn herhangi baka bir ama iin kstlanmak
istendiinde bu yaklam liberal anlayla badamayacakhr.
Kant, insan genel olarak akl sahibi varlk, u veya bu istem iin
rastgele ara olarak kullanlamaz, insan bal bana amatr derken, g
l bir ekilde bu noktay vurgular. Rawls da Kant'. izleyerek ayn sonu
lar destekler. Yani birey ara olmad gibi, herhangi bir ama uruna
ara olarak da kullanlamaz. Bu balamda liberalizmin bireycilii ontolo
jik bireyciliktir. Yani snf, halk, millet gibi sosyal btnlerin varlndan
daha snrl ve gerektir. Birey anlay ile hak ve zgrlk yaklam ara
snda da rten bir ba vardr.
Liberalizmin zgrlk anlay negatif zgrlk olarak adlandrlr.
Negatif zgrlk ise bireyin, eylemlerine dardan herhangi bir mdaha
le yaplamamas anlamndadr. Ancak zgrle ilikin yle bir ontolo
jik sorun olduu da aktr. Sosyal ortamda zgrlk, ancak bireyin ba
kalar ile ilikisinde ortaya kar. Yani insann kendi doas ve doann ve
rileri karsnda bir zgrlkten bahsedilemez. Buralarda bir belirlenim
sz konusudur. Birey bu anlamda verili alanlarn iine doar. Bylece z
grln bir eyden zgrlk (freedom from) olduunu, bir eye zgr
lk (freedom to) olmad anlalmaktadr. zgrln negatif zellii
sadece siyasi iktidardan deil dier kiiler ile gruplardan da gelebilir. G
cnn bykl nedeniyle zgrlkle ilgili asl korunma istenen alann
siyasal iktidar olduu bu nedenle devletin yasalarla snrlanmas liberal
dncenin ilk nlemlerinden birisidir. Yani haklarn korunmas kadar
hakszlklarn da giderilmesi gerekir. Haklar ve zgrlkler ok eitlidir.
Bu eitlilie paralel olarak birok hakszlklar da vardr:
" . . . haklar asndan adaletsizliin birka dzeyde yle ortaya k
t sylenebilir; kii dzeyinde adaletsizlik, kiilerin baz haklarnn do
rudan ya da dolayl olarak inenmesine yol aan veya yaamasn engel
leyen bir muamele biimi olarak ortaya kabilir. lkeler dzeyinde bakl
dnda, adaletsizlik bu bir ksm yurttalarn temel haklarn baka yurt
talar tarafndan inenmesi ya da gz ard edilmesidir; dnya dzeyin-
22 birinci blm

de ise adaletsizlik, belirli koullarda temel kii haklarnn baka yurttalar


tarafndan inendii ya da gz ard edildii durumdur" (Kuuradi,
1994:31).
Tm bu hakszlk hallerinin de giderilmesi gerekir. Son olarak da
zgrln eitlikle desteklenmesi zorunludur.
zet olarak; liberal dncenin zgrlk anlay bireysel ve nega
tiftir. Eitlik anlay ise insanlarn doal olarak eit olduklar ve bu eitli
in yasa nnde eitlik olarak da aka gvenceye alnddr. Ancak bu
veri teoriktir ve yetersizdir. zgrln, pozitif, kolektif ve toplumsal bo
yutunu da hesaba katmak gerekir. nk zgrlk, ayn zamanda top
lum iinde bireyin kendisini gerekletirme imkann da iermelidir. By
lece zgrlk ve eitliin birinin dierine tercih edilmesi olarak anlala
mayaca, ancak eitlie ilikin beklentinin sosyal koullar nedeniyle ye
niden kurgulanmasnn kanlmazl da ortadadr. Rawls da bu sorunla
ilgilidir.
Hak ve zgrlk kavramlarnn birbiriyle ilikisi son derece nem
lidir. Fakat birbirinin yerine kullanlan bu kavramlarn tanm asndan
bile farkllklar gster.eliini, gzden karmamak gerekir. Daha nce de
deindiimiz gibi, zgrlk genellikle "negatif" adan tanmlanr ve ki
inin gerek dier kiilerden gerekse devletten gelmesi mmkn her trl
zorlamadan korunmas ve kurtulmasdr. zgrln "pozitif" anlam
ancak kullanlmas ile ortaya kar. zgrlk kiiye belirli bir olana sa
lar. Bu olanan bir yaantya dnmesi zgrln sahibi olan kiinin
bilecei bir eydir.
Rawls, seme hakkn zgrln temeline ot,rtmaktadr. nsan
varlna anlam katan deerlerin bulunabilmesi iin, bilme eylemi ve se
me eylemi bir arada bulunmaldr. Bireysel bazda tanmlanan bu seme
hakk, siyasal ynetim asndan tarafsz bir devlet olgusuna ulamay da
salayacaktr. yle ki; aslnda bu kavramn yol at eylemin deerlen
dirilmesinden ok, sonular asndan ele alnmasnn yarataca sakn
calara da dikkat ederek, kavram ekinceli olarak kullanma arzusundadr.
Devlet, izledii poli tikalarda salayaca tarafszlkla toplumdaki iyi an
laynn ortaya kmasna hizmet edecektir. Tarafszlk araclyla nitel
bir deerlendirme yaplmakszn tm yaklamlar gndeme gelebilecek
tir. Bu kapsamda tarafszlk, bir yandan bedelini karlamaya hazr olup
seim yapm olanlarn iradesini bir kenara brakt iin, dier yandan da
seme hakkn kstlad iin eletirilmektedir (H nler, 1997: 291). Rawls
john rawls 23

liberallerin tarafszla vermi olduu anlam aabilmek iin bu konuya


ilikin deerlendirmesini "adilin iyiye oranla ncelii" dsturu ile ama
ya almaktadr.

V. Adalet

. Rawls'a gre, kiilerin eit ve zgr gr ld ada demokratik top


lumlarda, bireyler ya da topluluklar kanlmaz olarak farkl dini, felsefi,
ahlaki doktrinleri benimseyeceklerdir. Bu farkl dnya grlerinin birbi
riyle uyumamas ya da atmas, gnmz zgr toplumlarnn nem
li bir zelliidir. Toplum szlemesine ilikin aklamalarda da gsterildi
i gibi adalete ilikin baarl bir paylam salayabilmek iin yeni bir
model nermi olan Rawls aslnda kapal bir toplum varsaym ile adale
ti ele alr. Bu ayn zamanda hem sadelemeyi hem de bir model olabilecek
ideal bir toplumun tanmlanmasn olanakl klacaktr. Adalet Teorisi'nde
nce adalet ilkesini soyut bir biimde belirlemeye alp, sonra da bir
adalet ilkesini nasl uygulayacan tartmak yerine, bu ilkelerin zel bir
ekilde tanmlad bir dunmdaki kiiler tarafndan belirlenmesini tercih
etmitir. Bylece de yeni bir modelleme yapabilme olanan elde etmi
tir.
Rawls'un amac kiilerin tamamen tarafsz davranmalarn sala
yacak bir dnsel model kurmak ve adalet ilkesini bu tr bir modeldeki
kiilere setirmektir. zlenen yol, adalet ilkesini ilk anda keskin ve net bir
biimde saptamak deil, bu adalet ilkesinin belirlenmesini salayacak
doru yntemi bulmaktr. Eer sreci adil klabilirsek, bu sre sonunda
elde edilen ilkelerin de adil olacan dnebiliriz. Rawls'un benimsedi
i "hakkaniyet olarak adalet" (justice as fairness) anlay, hakkaniyet ie
ren bir sre sonunda varlan ilkeler, tanm gerei adil olacaktr. Kendi
szleriyle konuyu yle akladn gryoruz;
"Adalet, halen varolan ve bizim hakkmzda sonu douran uygu
lamalara sahip adil kurumlara destek vermemizi ve uymamz gerektirir.
Bunun yan sra en azndan bedeli bizim iin ar olmad srece, varol
mayan adil kurumlar da oluturmaya zorlar. Dolaysyla eer toplumun
temel yapsnn adil olduu kabul edilebiliyorsa veya mevcut koullar
erevesinde adil olmasn beklemekte akla aykrlk yoksa herkes kendi
payna deni yapma konusunda doal bir deve sahiptir" (Rawls,
1971 :115).
24 birinci blm

Platon'un "kiinin kendi doasna en iyi uyan ilevi yerine getir


mesi" eklinde tanmlad adaletten Romal hukukularn bugn de kul
lanlan "herkese kendisine ait olan verme" ye kadar geriye gtreceimiz
"eitlik" merkezli adalet tanmlar kurucu niteli ktedir. Eitliin adaletin
z olarak tanmlanmas iki boyutu ile belirginleir. lki, verilen ile alna
nn denkliidir. kincisiyse kiinin veya halin nitelii ile al nann oran t
lanmasdr (I kta, 2006: 386).
Sosyal yaamda bar ve gvenliin, zorlama ile deil ancak iyi bir
sosyal dzenle salanabilecei kabul eitl ikle birlikte dnlmelidir.
Etik balam, eitliin ieriinin nasl saptanaca ile ilgili tartmalar sr
drmektedir. nk adalet kavram ncelikle kiiye ait olann ne olduu
sorusunun cevabn vermekle ilgilidir. Hi kukusuz eitlik adaletin z
dr; bunun aksini sylemek, insan ilikilerinde eitlik idealinin deerini
drr (Ikta, 2006: 481-483).
Adaletin, felsefi balamnn dnda toplumsal refahn paylalma
snda bir argman olarak kullanlmas sosyalist olanaklarn yaratt etki
ile de younlamtr. Komnist Mani festo, adalet kavramnn felsefi te
melini deil, sosyal boyutunu vurgular. Politik tartma, kapitalist"ekono
minin toplumun dengesini kuramad ve yeni araylarn kanlmaz ol
duudur. Adalet tarihsel olarak ok daha eskilere dayanmakla birlikte
adil paylam ya da sosyal adalet politik anlamn yirminci yzyln orta
larna doru kazanmtr. ABD asndan zellikle 1929'da yaanan byk
ekonomik buhran varolan tm cevaplarn yetersizliini aka gstermi
tir. Dnya savalar da ki tlesel yoksulluu, ekonominin kn ve bir
ok sorunun sosyal boyutunu ortaya karmtr.
nce anayasalarda, rnein Alman Anayasas'nda yer alan sosyal
hukuk devleti ve sosyal adalet kavramlar giderek poplerlemi ve par
ti programlarnda yer almaya balamtr. stelik bu yer al sadece sos
yal demokrat partilerle de snrl kalmamtr. Ancak sosyal adalete ilikin
kurgu ile adil paylamn pratikte nasl gerekletiri lecei konusu
Rawls'un Adalet Teorisi almasna kadar sistematik olarak ele alnma
m tr. Daha sonrasnda D. Miller'n 1976'da yazm olduu "Social /usti
ce " ve M. Walzer'in "Spheres of ]stice, a De/ence of Plrlism a11d Equality"
isimli 1983'te yaynlanan almalar bu konuya nemli katk salamtr.
Paylamn konusunu neyin oluturaca ilk tartma odadr. Bu
mn iin baz alanlarn zel olarak ayrlmas gerekir. Gvenlik ve refah,
brokrasi ve retim, youn alma ve bo zaman, eitim ve retim gibi
ohn raws 25

'
alanlar zellikle sorunludur. Adalet kavram araclyla bu a anlarn be
lirginletirilmesi ve srekliliin de garanti edi lmesi salanabilir. Adil pay
lam iin nelerin datm konusu yaplabilecei sorusu serbest alveri,
kazan ve gereksinimler olarak ayrtrlmaktadr. Walzer'n yaklamn
da nitelendirilen bu alanlar ayn zamanda sahip olanlarn dier insanlar
stnde bir bask kurmalarn engellemeyi de ngrr. Ksacas adil pay
lam, ayn zamanda paylam sonras bir tahakkmn olmamasn da
iermelidir (Walzer, 1992, 18). Ayn ekilde Rawls adalet teorisinde, libe
ral demokratik bir hukuk devletinde zgrlklerden fedakarlk etmeden
nasl adil bir sosyal politika gelitirilebileceini bulmay ama edindiini
aka ilan etmektedir (Rawls, 1971: 1 7). Ayrca Rawls, teorisini bireysel
balamda deil, hukuk devleti ve politika gibi kuramsal bir erevede or
taya koyar. Bu st teorik kurguya ramen adalet teorisi sosyal devlet ba
lamnda deil bireylerin karlkl ilikilerini ve toplumun balangta adil
tasarlanmas balamnda ele alnr. Yani adalet teorisi liberal olmaya de
vam eder.
Paylam asndan, yani yeniden datm iin de Rawls'un ngr
d st ilkelere gitmek gerekecektir (Rawls, 1970: 81).
Rawls'un hakkaniyet olarak adaletin gereklemesi iin orijinal du-
rum iin ngrd ilkeler kurucu niteliktedir;
lkelere ilikin formln yeniden ele al rsak;
ncelikli ve ilk ilke zgrlk ilkesidir.
"Herkes temel zgrlk alanlarn belirleyen sistem zerinde eit
haklara sahip olmaldr."
Bu ilke zgrlk alannn snrnn sadece zgrlk olduunu
gsterir. Yani zgrlk dnda herhangi bir ortak amacn gerekletiril
mesi ncelenemez. Ayrca zgrlk de ancak ti.i m bireylerin zgrlkle
rinin artmas ve zgrl snrlanan bireylerin bunu kabul e tmeleri ko
ulu ile snrlandrlabil ir. lk ilkenin zgrlk liberal sistem asndan
anlalmas kolaydr ve dorusu yenilik getirici bir yn de yoktur. Ay
rca Kant anlamda ka tegorik emperatif ifadesi ile de pa rcleldir. Adalet
dPeri asndan zgrlk ilkesinin ana ereveyi kurduunu sylemek
gerekir.
kinci ilke ise fark ilkesidir.
Sosyal ve ekonomik eitsizlikler yle bir ekilde yeniden dzenlen
melidirler ki, u iki koulu da gerekletirebilsinler;
26 birinci blm

a) artlar en kt olanlar avantajl duruma gemelidir


b) Herkese eit biimde resmi makam ve grevlere sahip olma
hakk tannm olmaldr.
Fark ilkesi ise sosyal yaamdan yeterince pay alamad iin ma
dur olanlarla ilgili dir. Yani bu kural sosyal anlamda en kt durumda
olanlar iin dnlmtr. Adaletin daha dorusu yeniden paylamn
salanmas ancak fark ilkesi gz nnde tu tulursa salanabil ir. Fark ilke
sini tersten okursak yle bir sonu kar;
zgrlk, frsat, gelir, zenginlik ve onur gibi sosyal deerler varsa
ymsal olarak bireylere eit datlmtr. Sz konusu bu deerlerin eit ol
mayan datmnn hakllatrlabilmesi iin, sz konusu eitsizliin her
kesin yararna olduunu gstermek gerekir. Yani sosyal eitsizlikler, an
cak "en az avan tajllarn yararna" ise hakllatrlabilir. Belirli bir amac
ngren bu eitliki anlay kalp (patterned) zellik gsterir. Teorik tu
tarllk iindeki bu akl yrtmenin sosyal yaamda da ortaya k bii
minin ayn tutarllkta olacan sylemek ok da mmkn olmayabilir.
nk Rawls'un bu adalet tasarm, fakir ile zengin arasndaki eitsizlik
lerde en fakir olann durumu eitliki bir ortamdan daha iyi sonu veri
yorsa, eitsizliin hakl grlebileceini de ierir.
Rawls'un, adalet teorisinde temel sorunla ilgilenmekte olduu-
nu gryoruz. Bunlar:
Adalet ilkelerinin bulunmas,
Anayasal demokrasi kurumlarnn adalet ilkelerini gerekleti
recek biimde bir dzenlemeyi ortaya koymasnn mmkn
olup olmad,
Belirlenen datm paylarnn adil olup olmadnn snanmas
dr (Rawls, 1971 : 27).
Rawls kendisini " Adalet Teorisi"ni yazmaya iten nedeni, Bentham'la
biimlenmeye balayan ve liberalizmin kurucu esi olan faydac adalet
anlay yerine yeni bir adalet anlayn nermek olarak belirtmektedi r.
Aslnda fayda kavramnn belirsizliinden kaynaklanan genel soruna, za
man iinde duygusal ve ahlaki boyuttan yoksun ve sadece kendi kiisel
yararna ynelen homo economicus'un ortaya kyla iktisadi bir yn de
eklenmitir dncesi de ileri srlmtr ve hakldr (Gorowitz, 1994:

268). Klasik faydac doktrinde, toplumsal ve siyasal yaptrmlarla kolektif


yarar, bireysel yararlarn toplam olarak ele alnmtr. Bu da kolektif nor-
john rawls 27

matif bir eylem ilkesi ile metodolojik bireycilik arasnda hi kukusuz bir
gerilim yaratr (skl, 2003: 137). Adaletin iyiye ncelii, adaleti bozma
ya ynelik eylemler karsnda siyasal otoriteye g kullanma yetkisi ver
mektedir. Kant'a gre zorlama zgrle kardr. Ancak adaletsiz bir z
grlk zaten olmayaca iin onu ihlal eden karsnda otori tenin g kul
lanmas gerekebilir. Bakalarna verilen zarar hibir gereke ile hakllat
rlamaz. Zarar, ayn zamanda insann ara deil ama olduu ilkesine de
aykrdr ve kategorik imperatifle de eliir. Bu nedenle bakalarna zarar
veren iyi anlaylar karsnda devlet tarafsz olmak zorunda deildir.
Adalete ilikin tasarmnn yetersiz ve uygunsuz olduu eletirileri
Rawls'u teorisinde baz deiiklikler yapmaya itmitir. Rawls'un, kendi
teorisinin evrensellik iddiasn brakmas bu duruma rnek olarak verile
bilir. Bylece akla uygun olann etkin olmas salanacaktr ve tm deer
yarglar da darda braklacaktr. Toplumdaki yerinin ne olduuna ili
kin herhangi bir bilgisi olmayan kii, herkes iin olabildiince adaleti sa
layacak toplumsal bir szlemenin yaplmasn arzu edebilecektir. Toplu
mun yeleri arasnda kiisel zelliklerden ve statlerden kaynaklanan
herhangi bir ayrmcln yaplamamas nedeniyle seim adil olana yne
lecektir.
Rawls'un adalet yaklam ile hukuk devleti arasndaki balanty
ise u ekilde kurabiliriz; Rawls "Adalet Teorisi" kitabnda, kamusal kural
larn dzenli ve tarafsz ynetiminin, yani biimsel adalet hukuk sistemi
ne uygulannca, devletin hukuk devleti modeline dntn belirtir.
Bu tarif biz biimsel adalet ile hukuk devleti kavramlarnn aynln d
ndrmektedir. Burada sz edilen biimsel adalet David Lyons'un "ka
nun, kanun olduu iin adildir" yaklamna paraleldir. Bu adalet, anlay
sadece hukuka ball deil, hukukun baarl uygulanmasn ve ka
mu grevlilerinin hukuka uygun davranma gerekliliini de kapsar.
Rawls'un biimsel adalet erevesinde hukukun uygulanmasna ramen
ortaya kan adil olmayan durum larn, hukuk sistemindeki yetkililerin
kural doru anlamamalar ve uygulamamalarna balamas da bu ne
denledir.
Burada Rawls'un zel olarak doal hukuk ilkeleri ile biimsel ada
let arasnda kurduu balantya da dikkat etmek gerekir. Doal hukuk il
keleri ncelikle yargsal srele ilgilidirler; hukuk dzeninin tarafsz ve
dzenli olarak srmesini salarlar. Doal hukuk ilkelerine rnek olarak
mahkemelerin tarafszl ve bamszl, hi kimsenin kendi davasnn
28 birci bli.m

yargc olamayaca, adil yarg lanma haklar v.b. gibi rnekler sralanabi
lir.
Rawls, hukuk devleti ile zgrlk balants zerinde de durmak
tadr. Hukuk araclyla biimsel anlamda da olsa toplumsal yaam taraf
sz ve gvenli bir biimde organize edilebilir. Devletin hukuk devleti ol
ma zellii daha fazla adalete ynelmesini salar. Bylece hukuk devleti
araclyla zgrlkler de daha gl gvencelere kavuur.
Gerek hukuk devleti, gerekse doal haklar ve zgrlkler asn
dan olsun biimsel adaleti esas alarak yapm olduu bu deerlendirme
ler asndan da Rawls eletirilmektedir. Biimsel adalete dayanan hukuk
devleti anlay, hukukun akl nn salanmasnda ve devletin her trl
keyfi davrannn nlenmesi asndan yararldr. Ancak biimsel adale
tin yaps gerei brokratiklernesini ve prosedrlerin artmasna olan et
kisini de gzden karmamak gerekir. Bylece hukuk bir uzmanlk alan
haline gelebilir. Soyu t ve karmak kurallarn hukuk uzmanl sonucuna
yol amas nedeniyle adalete ulamak gleebi lir.
Rawls'un datm modeli bir refah devleti uygulamas olarak ele
alnabilir mi? retilen deerin daha adil paylam olarak da tanmlayabi
leceimiz refah devleti araylar, rnein, 1 970'li yllarda "boom" diye
adlandrlan krizin sonras ekonominin durgunluktan gerilemeye geme
si ile zorlanmtr. cret artlar, kamu harcamalarna ayrlan yksek pay
ve uluslararas rekabet koullarnn farkl lamas bir bunalm dourmu
tur. Bu bunalma sosyal devlet anlayna sahip merkez sol ve Keynesyen
paradigmalar yeterli cevab vermeyince yeni bir iktisat anlay yksel
mitir. Rawls'un da nclerinden olduu liberal politik teori ve sosyal
adalet balants, klasik liberalizmin bireyin kendi potansiyelini gerek
letirme ve mdahale edilemezlik ilkeleri ile ekillenmeyi savunan Millci
anlaytan hi kukusuz bir uzaklamadr.
Genel n i telikteki bu deerlendirmelerden sonra Rawls'un sistemin
de adaletin dat mnn nasl yaplacan kendi rnekleri zerinden u
ekilde somutlatrabiliriz. Burada nce kiiler asndan adil da tm so
n m daha sonra da Rawls'un nesiller aras ortaya kacak eitsizliklerin
adil datma ilikin dzenlemeyle nasl giderileceine ilikin grleri
zerinde durulacaktr.
Fark ilkesinin ileyiini yle bir rnekle gsterebiliriz:
Topl umun x ve y kiilerinden olutuunu varsayalm;
ohn rawls 29

lk dalmda x=lOO, y=lOO


kinci dalmda x=lOS, y=llO alm olsun.
Aklc bir kimsenin birinci dalm tercih etmesi, yani bile bile da
ha az almay istemesi iin bir neden yoktur ve bu, bize fark ilkesinin do
ruluunu gsterir. nk her iki katlmc da cehalet peesi kalktktan
sonra ikinci dalmda daha az pay alan kii olduklar ortaya ksa bile,
birinci dalmdaki herhangi bir kiinin aldndan daha ok alacaklarn
bi leceklerdir. kinci dalmda x kiisi olmak bile, birinci dalmda x Yil
da y kiisi olmaktan daha iyid ir (Rawls, 1971 :302). Rawls orijinal durum
daki insanlarn 2 prensip seeceine inanr. Bunlar zgrlk ve en az
avantajllarn korunmasyd ve bu prensiplerin daha nce ieriklerini ele
almtk. Bu prensibe skca bal kalarak zgrlk ve frsat, gelir ve zen
ginl ik, zsayg temelleri eitsiz dalm avantaj olmad srece ei t da
tlmak zonndadr. Kiiler, peenin arkasndakiler gerek durumu bilme
diklerinden zgrl ilk prensip olarak seeceklerdir ve bu onlara her
ne ideali tercih ederlerse etsinler bunu srdrme frsat verecektir. kinci
prensibi de seeceklerdir, nk paylamn mi nimum-maksimum pren
sibi temelinde gerekleecei ortadad r. Toplumsal iyilerin dalmnda
hangi kategoriye gireceklerini bilmediklerinden pay ona gre belirleye
ceklerdir.
Eitliki paylam iin bir baka rnek ise bir pastann paylamdr.
Rawls pasta kesmenin adil yollarn arar. Birden fazla kiiye paylatrla
cak bir pasta vardr ve pastay kesecek olan kii de bu paylamdan pay
alacaktr. Kendisini de hesaba katarak nasl bir paylam yapacan d
nebiliriz? Farz edelim ki pastay kesen kii son dilimi alacan biliyor;
eer kii bencil ise ve kiisel karlarna gre hareket ediyorsa, (pasta sev
diini varsayyoruz) pastay yle kesecektir ki dierleri eit dilimler ala
cak, en son dilim en byk olacaktr. Eer, bununla birlikte, son d ilimin
kendisine verilmeyeceini biliyor, ama daha nceki dilimlerden birini ala
bileceini umu yorsa, o zaman en son dilim en kk olacaktr. nce ve
ya sonradan almak arasnda bir fark olmamasn da hesaba katarak u so
runun cevabn aramalyz: Her dilimin tamamen ayn olacan nasl ga
rantileyebileceiz? Rawls, cevabn, kesen kiinin hangi dilimi alacan
bil memesinde yattn belirtir ve o zaman da hem fedakar kesici, hem
bencil kesici dili mlerin benzer olmasn salayacaktr. Rawls rasyonel bir
karar vermede bir usul nermektedir; usul kullanldnda sonucun ga
ranti" edilmesi sz konusudur. Paylalan ey ayn kald halsonucm
30 birinci blm

eitlik olarak ortaya kmas salanacaktr; yani bir pasta vard ve sabit
boydayd. Oysa sabit boydaki bir pastann dalm ve toplumdaki adalet
arasnda nemli farkllklar vardr. Daha da tesi, pasta fikri karmaklk
tan yoksundur. Yaamdaki en basit paylamlar bile iyilikler, stat, g,
haklar, para, mlk ve benzeri sorular ierir. Bu karmak ortamda da
lm nasl yaplabilir? Dalm yaplan eyin deerinden nasl emin olabi
liriz? Pastann tketimi geici bir zevk verse de, hayattaki birok iyiliin
tketimi (rnein, niversiteye kabul edilmek) geni aralkta hayattan
zevk almay salar. O yzdendir ki sadece ncelikli iyilikler/ mallar ze
rine younlamak, toplumsal eitlik iin zayf bir dayanak salar; oysa
teori uyumlulatrlabilmeli dir.
Rawls'un pasta analojisine gre, pastann yapmna yardm edenler
bo zamanlarnda (zgrlk) elenme veya pasta zerinde alma ara
snda seim yaparlar. Pasta, iine konulan malzeme, hner ve alkanl
a bal olarak byklk ve kalite olarak farkllk gsterebilir. Daha iyiyi
yapma gayreti tevik edilmelidir. Bylece paylalan ey byyecektir.
Balangta insanlar ne olduklarn ve ilgi alanlarnn ne olduunu
bilmediklerinden, bilgisizlik iinde szleme pazarl yapmaktadrlar.
Rawls'un gr, bireylerin maksimum-minimum mekanizmasn kulla
narak szleme pazarl yapmaya itildiidir. Rawls, aynen satran oyu
nunda olduu gibi oyunun iki oyuncu arasnda getiini kabul etmekte
dir. Burada da maksimum-minimum kazanm yntemi ileyecektir. An
cak gerek yaamda doa faktr de olduu iin, doa maksimum-mini
mum oyununu oynamaz; oyunda her zaman srprizler ve yeni almlar
vardr. Rawls'un, adalet kuram ile haklarn nceden verilmi olmasna
dayal, ancak belli bir yarar iermeyen adalet anlayndan yeni bir libe
ral etik yaklam oluturduunu gryoruz. Rawls'un, adaletin en stn
deer olduu sav, adaletin toplumdaki deerlerden biri deil, aksine
toplumdaki deerleri dzenleyen ve bu deerler zerinde bir g olarak
varln ynlendiren bir l olarak alnmas anlamndadr.
Ekonomik hak ve zgrlklerle ilgili elde edilen avantajlar frsat
eitliinin salanmas asndan sorun yaratr. Sistemin "herkesin yarar
na iletilmesi" bu yapsal soruna ramen nasl salanacaktr? te asl so
run budur (Rawls, 1971 :37 vd.).
Rawls fayda ve adalet arasndaki fark temel noktada toplan
maktadr:
john rawls 31

1- Faydacln ama-ara ilikisi erevesinde tanmlad birey


anlaynn reddi dncesine gre, bireyin sal t fayda peinde
koan olarak tanmlanmas doru deildir. Birey daha ok fay
da kapasitesini gerekletirme znesi olarak alnmaldr. Bu an
lamda birey iki noktadan konuyu deerlendirecektir;
a) Her birey genel zgrlkler sistemi ile btnlk iinde olan
temel zgrlklerin sahibi olmay istemektedir.
b) Toplumsal yaamdan kaynaklanan sosyal ve ekonomik eit
sizlikler, hem frsat eitsizliini kaldrc nlemlerle hem de
toplumsal yaamda en az avan tajl konumda olanlarn ko
runmas yoluyla dzenlenmelidir (Rawls, 1971 :302).
2- Siyasi iktidarn zaman iinde ekonomik haklar herkesi kapsa
yacak ekilde geniletebilecei (piyasa ekonomisinin olumlu et
kisi sav) ya da farkl kesimlere farkl olanaklar salayarak den
ge (sosyal adaleti uygulamalarla zor durumda olan koullar
erevesinde koruma) kurulabilecei dnlebilir. Ancak her
iki halde de uzun vadede "gelir-harcama dengesinin" bozulabi
leceini gzden ka rmamak gerekir. Uzun vadede ortaya ka
cak olan bu gelir-harcama dengesini Rawls "nesiller aras adalet
sorunu" olarak isimlendirmektedir (Rawls, 1971:40).
3- Ekonomik hak ve zgrlklerin zaman iinde yarataca bu ya
psal boluklar amak iin Rawls, yeni bir sistem nermektedir.
Toplumsal anlamda adaleti, blm salayabilmeyi "sosyal
minimum" olarak isimlendi rir. Sosyal minimum, toplumda en
dk gelir dzeyine sahip olanlarn alaca pay gsterir. Bu
nun siyasal iktidar tarafndan gerekletirilmesi iin drt temel
alan belirlemitir (Rawls, 1971 :276):
- Kaynaklarn glendirilmesi,
- stikrar,
- Gelir blm,
- Transfer.
En dk dzeydeki grubun beklentilerinin maksimize edilmesi
nin salanmas ile liberal sistemin tkankl giderilebilir. Bu ayn zaman
da sosyal bir projeksiyondur. Toplumsal alt yapnn glendirilmesinden
ve dzeltilmesinden eitim dzeyinin ykseltilmesine kadar olan, son
derece geni bir alanda faaliyeti gerektirir. Bu da, zorun]' olarak toplum-
32 liric blm

sal anlamda "adil tasarruf i l kesini" ortaya karr. Byle bir noktaya top
lumun nasl ulatn balangta varsaymsal olarak kabul etmi olduu
orijinal durumdan balayarak aklamaktadr. Babalarn, gelecek nesiller
uruna tasarnf etmeyi isteyeceklerini farz eder. Bylece bir neslin yapt
fedakarlklar gelecek nesil iin bir olanaa dnr. Ancak burada bir
sorun olarak gerekli tasarnf miktarnn toplanamamas zerinde duran
Rawls, yetersiz tasarruf ve <1m devlet mdahalesinin olumsuzluklara yol
aabileceine de dikka timizi ekmitir. Yani denge kavram bu sorunun
almas iin kurucu ni teliktedir (Rawls, 1971 : 278).
Faydac gr, gelirin yeniden da tm yoluyla toplumun yeleri
nin toplam faydasnn maksimize edilebileceini iddia etmekteydi. n
k iktisadi bir olaylarda azalan majinal fayda yasas geerlidir ve zengin
birey lerin gelirlerinin marjinal faydas giderek aza lr. Bu nedenle toplum
daki gelir da lmn n daha ei t hak getirilmesi ancak toplam faydann
arttrlmasyla gereklei r. Faydac yaklam fayday kard inal olarak l
mekted ir. Kordinal lme demek, bireylerin mal ve hizmetlerinin tketi
minden elde ettii faydann saysal olara k belirlenmesid ir. Modern iktisat
li teratrnde, bu gr terked ilmi ve bireylerin alternatifler arasnda ter
cih yapmas anlamnda ordinal fayda kavram ku llanlmaya balamtr.
f.'aydann kord inal olarak llebilecei ni ve bireyler iin benzer fayda
fon ksiyonu tanyan bu tutumda faydann maksimum olabilmesi iin geli
rin ei t dalm olm as da gerekmektedir.
Ancak fayda fonksiyonu farkl latrldnda sonu deiir. Rawls
bu belirsizlik iin etkin olmayan noktadan etkin bir snra hareket ederek
yani en az avantajl olanlarn sosyal durumunu dzel terek yeni bir a l
ma ulamtr. Bu ilke ile "Rawlsu iyi letirme" denen genel bir dzelme
elde edilir. Yalnz burada kolektivist grlerden farkl bir ei tletirme sz
konusudur. Rawls'a gre, sosyal adalete ulamak iin nihai olarak gelirin
ei t da tl mas gerekir. Yani kaynaklarn ei t paylam sz konusu deil
dir. Sosyalist yani kolekti vist yaklam, iki birey arasndaki nisbi eitsizli
i temel alr. Gelirin paylamnda, bireyle arasndaki nisbi eitsizlik aza
lyorsa "sosyalist iyiletirme" sz konusu olur. Bu dunmda sosyalist yak
lamn nisbi eitsizlii her halkarda azalt t iin Rawls'u iyiletirmeye
olumlu bakabilecei; ancak yeterli bulmayaca da aktr.
Bu noktada Rawls'un ekonomik haklar ve bu haklarn devaml b
yme eilimine sal ip olmasnn yaratabilecei sorunlar k msedii
eletirisi de getirilebilir. Ra wls devletin gelirleri ile harcamalar arasnda
john rawls 33

. oy birliine, oy birlii salanam yorsa oy okluuna, en yakn "ni telikli


oun lua" dayal kararlar ve il ikiler kurmay nermektedir (Rawls,
1971:282). Rawls, yasama ile ilgili tartmalar, karlar arasndaki bir ya
rma ol arak deil, adalet i lkeleri tarafndan belirlenen en iyi poli tikay
bulmak iin gsterilen bir gayret olarak dnlmelid ir, demektedir
(Rawls, 1971:357). Ancak burada siyasal sistemin kard yasalar yoluy
la sosyal sistemi ayn ekilde olumsuz olarak etkileyebileceini de gzden
karmamak gerekir. Rawls'un uygulamada sorun yarataca iin yasa
m ann negatif tu tumunu ihmal etmesi, bizi ne srd adalet ilkelerinin
ancak balang durumundaki toplumlar iin sz konusu olabileceini
kabu le gtrebilir. Bu nedenle "orijinal durum" dan sonraki dnemde, oy
birlii ilkesi ile kendini bal saymayan siyasi iktidarlarn, ekonomik hak
l arn hzla genilemesi karsnda adalet ilkelerinin uygulanma ansn
azaltabileceine de dikkat etmek gerekir.
Liberal yaklam yeni bir almla glendirmek isteyen Rawls'a li
beral gr benimseyen lerce de eletiri getirilmektedir. Bunlar ksacil
yle ele alabiliriz:
Hayek, Nozick, Dworkin, Macln tyre ve Cohen toplumsal refah ve
gelir ile temel hak ve frsa tlarn paylatrlmasna ilikin ortaya koydukla
r adalet almlar ada liberal adalet kavramnn dnmn anla
mak asndan nemlidir. Bu dnmde Rawls'a yaplan eletiriler kuru
cu zellik gsterir.
Nozick, Rawls'un adalet ilkelerini oluturma s recinde varsayd
bireylerin aralarnda bir ibirliini oluturma zorunlul uunu eletirmek
tedi r. nk toplumda ibirlii kadar atma da vardr. Bu nedenle top
lu msal ibirliinin neden datc bir adalet uygulamas ortaya kard
sorunu Nozick'in temel eletirisidir. birliinin olmad hal lerde, her bi
rey hissesini kendi abasyla elde ettiinde, ortada bir adalet sorunu ol
madn m kabul e tmeliyiz? rnein, kendi bann aresine bakan bi
reylerin birbirlerine kar talepleri olm ayaciln m ileri s receiz?
Rawls'un adalet teorisinden kan sonuca gre, toplumsal ibirlii
nin olmad bir durumda hi kimsenin bu t r adalet talepleri olamaz.
nk bu talepler hak edilmemi demektedir. Nozick, toplumsal ibirlii
nedeni ile paylamn sosyal adalet ilkesine gre yaplmasn da tutarsz
bulmaktadr (Nozick, 2006:245). Rawls'un, eitsizliklerin toplu mdaki en
kt durumda bulunan larn konumunu dzel tmek gerektiinde milztr
grlebileceini belirtmesini, bu tutarszlk eletirisine temel dayanak ya-
34 birinci blm

par. nk herkes toplumsal ibirlii neticesinde oluan toplam birikime


yapt katk orannda pay alacaksa, bunu salayan en iyi yntem sosyal
adalet deil, gnll takas, cret ve fiyatta oluan piyasa adaletidir (No
zick, 2006:247).
Rawls'a oranla liberal ruha ok daha yakndan bal bulunan No
zick, dnsel tutarll ile gerekten de nemli eletiriler ortaya koyabil
mitir. Nozick'e gre Rawls'un bireylerin tercihleri ve eylemleri hakknda
kayda deer bir eyi btnyle d faktrlere balamas, kiinin zerklii
anlayn ortadan kaldrr. Kiinin tercihlerinin dsal etkilerden olutu
unu ya da rastlantsal olduunu sylemek, insan onurunun korunmas
na dayanan Kant ilkelerin sorgulanmasna neden olabilir. Nozick'in mi
nimal devlet anlay, Hayek'in savunduu klasik gece bekisi devletin
belirli rollerini stlenmektedir. Bu bakmdan Nozick'in ada liberal tar
tmalardaki konumu, Dworkin ve Rawls'un yaklamlarndan ok Ha
yek'e yakndr. Rawls'a ynelttii eletirilerin de bu balam ierisinde ele
alnmas uygun olacaktr.
Dworkin'in eitlik yaklam Rawls'un adalet kuramna bir cevap
nitelii tar. Dworkin, farkllk ilkesinin, refah eitliinin salanmasndan
ok, kaynak eitliinin farkl bir yorumu olarak ele alnmas gerektiini
belirtmektedir. Bu nedenle Dworkin, datmda l alnan fark ilkesi ni
kaynak eitlii asndan yeterli bulmaz (Dworkin, 1981: 304-307). Dwor
kin, Rawls'un en avantajsz olanlar sadece ekonomik adan tanmlam
olmasn da eletirmektedir. rnein engelliler bu gruba girecek midir?
Yani avantajsz olanlarn daha kapsaml ve anlalabilir tanmn yapmak
gerekir. Tm bu sorular cevaplandrlmakszn yaplan deerlendirmeler
yetersizdir. Dworkin datc adaleti iki adan tanmlamtr: Refah eitli
i ve kaynak eitlii. Refah eitliinin ilk grnm bir kiinin refahnn
onun tercihlerini, amalarn ve tutkularn tatmin edebilmesidir. Refah
eitliinin ikinci grnm ise bilince ilikindir. Bu konuyu klasik fayda
clarn, haz ve ac olarak betimledikleri kriterlerine benzetebiliriz. Oysa
refah eitliindeki temel sorun, farkl tercih, zevk, tatmin ve tutkular
olanlara ya da farkl fiziksel ve zihinsel geliimdeki kiilere ynelik da
tmn nasl yaplacadr. Dworkin, Rawls'un yaklamnn bu sorunun
cevabn iermediini hakl olarak belirtmektedir. Bu nedenle Dworkin,
refah eitlii ltnn nesnel bir nitelie brnemeyeceini ve kaynak
dalmnn sorun olmaya devam edeceini de dnmektedir. Dwor
kin' e gre ama, bireylerin tercih ettikleri yaam alglayna gre yaaya-
john rawls 35

bilecekleri ve olabildiince eit olacaklar bir dzenin ortaya konulabil


mesidir (Dworkin, 1981 : 296). Bireylerin ahlaki zneler olarak hak ve z
grlklerine mdahale edilmedii, kaynaklarn da doal dezavantajlar
gz nnde tuhlaca bir ekilde datlmasn garanti edebilen bir mo
deli baarl bir model olarak sunmaktadr. Yani Rawls'un cehalet peesi
ile rtt alan tamamyla dikkate alnmas gereken bir alan olarak nite
lendirmektedir (Dworkin, 1981 : 285-287).
Komniteryanlar, rnein Maclntyre ise Rawls'un adalet anlayn
da bireylerin ama ve eilimlerinin dsal koullardan bamsz olarak e
killenmesini eletiri konusu yapar. Oysa bireylere biilen rollerin merke
zinde bir lkenin vatanda olma, bir dernein yesi olma gibi aidiyetler
de nem tar. Birok sosyal durum, rnein aile, millet, ideoloji kiiyi et
kiler ve belirler. Bu nedenle Rawls'u ortak toplumsal n kabullerle ilgilen
meksizin, bir deniz kazasndan sonra, hi kimsenin birbirini tanmad
ssz bir adada adalet kurallarn belirlemekle sulamaktadr. Maclntyre,
cemaati toplumsal yapy temel ald iin, bu tr toplumsal i kategori
leri hi hesaba katmam olan Rawls'u hayalcilikle sular.
Macln tyre, bireylerin, toplumsal yaama katlmadan nce "teki
lerle ne tr bir toplumsal szleme iine girmek benim iin makuldr?"
sorusunu sormalar, ortak iyilerin adalete ve erdemlere dair varlacak yar
glarda temel oluturabileceini dlad iin de Rawls'u eletirmekted ir.
Maclntyre'a gre, ortak iyilerin ierii de ancak cemaate belirlenir ve uz
la ortam doabilir (G rle 2007: 81).
Cehalet peesi arkasnda rasyonel bireylerin birincil iyilerin eit ol
mayan dalmn onaylamalar toplumsal gereklikte her zaman olanak
l deildir. nk her bireyin rasyonel karnn bi r paras, ortaklaa iyi
lerin kiiye ykledii devleri ierir. Bu nedenle kiile iinde yaadkla
r kltrel deerlerin dnda adil olana ilikin deer yargsnda buluna
mazlar. Yani ortak siyasal adaletin amac, bireylerin etik kimliinin bir
parasdr (Grler, 2007: 89).
Rawls'un teorisine yneltilen nemli bir baka eletiri ise Cohen ta
rafndan yaplan sosyal adalet ynndeki eletirilerdir. Cohen'in eletiri
leri daha ok sosyalist cepheden yaplan bir eletiridir. Cohen, zel olarak
sosyalist frsat eitliini, sonu eitlii olarak tanmlamtr. Cohen,
Rawls'un farkllk ilkesinden yola kan sosyal adalet dncesinin asln
da gerek bir sosyal adalete dayanmadn ileri srmektedir (Cohen,
1 997: 35). nk Rawls, en az avantajl olanlar olarak belirledii kesi min
36 birinci blm

iine, rnein toplumsal retime hibir katk salamayan "retim d i n


sanlar" katmamtr. Cohen'e gre Rawls'un adalet anlay, ibirliini
ortaya karan srece dorudan katlanlarla i lgilidir. Bu nedenle yakla
mnn daraltc olmas, yani retime katlmayanlar dlamas anlalabilir.
Bunu yaparak da sosyal adalet anlaynn dna dm olur. Cohen'in
eletirisi, Rawls'un bir sosyal adalet araynda olmad, ancak datm
sorununu amann yolunu kii iradelerine balayan teorik tutarll a
sndan ihmal edilebilir (Cohen, 1997: 39). Rawls'un amac, liberal mode
lin ileyebilmesinin daha balangta bireylerin makuliyeti ile mhrlen
mi olduunu ortaya koyabilmektir. Zaten aksi halde sosyal refah d
zenlemelerle konunun zmlenmesinin mmkn olmadn grmez
den geldiini dnebilirdik.
Ti.im bu eletiri lere ek olarak fayda ve tercih arasndaki metodolo
jik sorun daha dorusu atk llebilir bir ey olarak tarif edildiinde
de adil paylam salanamayabilir.
Faydann lm sorunlar nedeniyle kiileraras kyaslamalarnn
yaplamam tercihleri n plana karmtr. Tercihlerin belirleyicisi ise
"reel gelir" dir. zellikle Rawls'un "hakkaniyet olarak adalet" yaklamn
da kullanlan birincil deerler, yani temel hak ve hrriyetler, frsatlar ge
lir, servet ve z saygnn toplumsal deerlerini fonksiyon olarak ald
mzda, kiilere den payn ne olduunu lmleyebiliriz. Rawls, fayda
cln toptanc ve adil olmayan refah paylamn bu yndeki bir ayrtr
ma ile yeniden tasarlamtr. Sorunun yeniden datma dayal iktisadi
adalet sorunu olduu aktr. Rawls'un, toplumsal aratrmalarn, vatan
dalarn etkin temel zgrlklerinin nasl da tlmas gerektiine odak
lanmas tavsiyesini bu anl amda ele alabiliriz (Rawls, 1999c:57).
Rawls'un b irincil deerler olarak belirledii deerler acaba tek ba
na kiinin refah dzeyini gstermek iin yeterli midir?
Birincil deerler, klasik refah yaklamlarndan d aha geni bir alan
oluturur. Ancak bu alann da yeterli olmayacana ynelik nemli bir
eletiri Anartya Sen' den gelmitir. Sen, kapasite yaklam olarak da isim
lendirilen almnda zayf eitlik aksiyomunu savunmaktadr. rnein,
A ve B gibi iki kiiden A, B'ye gre daha kt bir durumdaysa, kiiler ara
s gerek gelir kyaslamasna gre, dalmda .P:ya daha fazla gelir akta
rlmas gerekmektedir. Bu yaklam, faydac dncenin toplamc ve eit
liki argmanna kar, Rawls tarafndan ileri srlen "fark ilkesi"ne de
uygundur. Zayf ei tlik aksiyomu kii leraras karlatrmann ksmi ola-
john rawls 37

rak yaplabildii durumlarda "adil dalm" gzeten teorem olarak kabul


edilebilir. Sen, Rawls'un kuramnn eksikliklerinin kendi teorisi ile kapa
tlabileceini belirtmektedir (Sen, 1999:63vd.). Rawls ise Sen' in yaklam
nn olumlu yanlarn belirtmektedir; ancak Sen'in gereki gelir kyasla
malar kavramlatrmasn gerekli grmez (Rawls, 1999c:103). 1990'l yl
larda Sen'in yaklam, Birlemi Milletler Kalknma Program'nn "nsa
ni Gelitirme Raporlar" ve "nsani Gelime Endeksi" iin sosyal tercihle
rin belirlenmesinde kullanlabilir bir yntem olarak takdir toplamtr. So
nu olarak Sen'e gre, Rawls'un birincil deerler dedii balkla aslnda
kiilerin sahip olduu genel kaynaklar iinde ele alnabilir ve bu kaynak
larla deerli eyler yapma yeteneinin var olup olmad da yine ancak
kapasite zmlemesi ile anlalabilir (Sen, 1999:82). Sen, Rawls'un genel
ilkeler aramasna i tiraz etmemektedir; sadece farkllklar dikkate aln
makszn ilkelere odaklanmann nemli gereklerin gzden kamasna
neden olacan ileri srmektedir.
Ti.im bunlarn tesinde Rawls'un tezinin z toplumsal szleme
deil, eitlik ve adalettir. Szlemenin tarihsel bir geerl il ii olmadn,
cehalet peesinin psikolojik olarak imkansz olduunu ya da orijinal du
rumun gereki olmadn sylemek Rawls'un adalet anlayn kavra
mak asndan yeterli deildir (Kymlicka, 2004:89). Rawls, refah devleti
zerinde daha derinlemesine dnme imkan sunmaktadr. Liberal kar
ma bir ekonomiyi ve refah devletini, atan idealleri uzlatrmak iin de
il, "eitlik isteklerinin pratie en iyi biimde uygulanmasn salamak
amacyla desteklemektedir" (Kymlicka, 2004: 126). Bu nedenle, Sen' in sos
yal tercihler alm ile gerekten de Rawls'un teorisi tamamlanabilir.
Daha nce de belirttiimiz gibi klasik liberal yaklam, faydaclkla
snrl kalndnda temel olarak negatif zgrlklerle yetinmek duru
mundadr. Oysa kaynaklarn ilk dalmnn eitsiz olduu bir ortamda
etik adan negatif zgrlkler yeterli olamaz. Negatif zgrlklerden
pozitif zgrlkler alana gemek iin Sen, kapasite kavramn nermi
tir. nk bir kiinin biimsel olarak haklarnn olmas, o haklar kullana
bilme olanana sahip olmas demek deild ir. Hi kukusuz haklara ula
abilmek nemlidir; ancak haklar talep edebilme kapasitesi de gerekir.
Yani Sen, "haklar talep etme kapasitesi"nin toplumsal yn zerinde
zel olarak durur.
Rawls, snfsal eitsizliklerin fark ndadr ve bunun sonucunda pi
yasadaki eitsizlikleri, yeniden dalma ynelik vergilendirme ve trans-
3 8 birinci blm

fer programlaryla gidermeye almaktadr. Oysa refah devleti kapitaliz


mi, mlkiyet ve yeteneklerin dalmnda, balangtaki eitsizlikleri veri
kabul eder ve sonra da gelirin yeniden dalm yoluyla sorunlar zme
ye alr. Rawls'un nerdii ve mlk sahiplii demokrasisi olarak isim
lendirdii demokraside ise mlkiyet ve beceriler balangta eitlik gze
tilerek da tlmakta, bu nedenle de Rawls, yeniden dalma ynelik n
lemlere daha az vurgu yapmakta, bunun da refah devletinin mlk sahip
l ii demokrasisinin stnl oldu unu belirtmektedir (Kymli cka,
2004:128).
Rawls'un, refah gznnde bulundurarak Kant ve liberal nokta
lar bir araya getirdii modeli tm bu eletirilere ramen ilgiyi hak etmek
tedir. Rawls'un adalet yaklamnn bi.iyk oranda tarafsz olduu syle
nebilir. Rawls, siyasal kurumlar iin adalet ilkelerini tahmin etmeye yara
yan usulleri ierir bir model oluturmutur. Bu nedenle onun modeli te
mel gr ve kanlarn arpt bir deer sorunlar teorisi olmayp bir
uygulama modeli olarak ele alnmaya daha uygundur. Ancak orijinal du
rum ve cehalet peesi kavramlar yapsal sorunlar amada yeterli olma
d iin kendisi de teorisini gzden geirmi tir. zellikle orijinal durum
olarak isimlendirdii balang halinin olanakszl aktr. Byle bir du
rumun gerek dl kadar, n kabullerin gereinden fazla idealletiril
dii itirazlar da hakl grlebilir.
Bireyin kim olduunu gz ard edecei bir cehalet alan, ayn za
manda bilgi olarak toplumun mkemmel kavrann da ierecekti by
le bir durumun eliik olduu aktr. Dier yandan tm bu tartmalarn
tek merkezli oluu -yani tartma ve baka birok yzleme biimini gz
ard edii- her eyi bir prototip olarak kavramamza yol aabilir ve bu ger
eki bir analiz deildir eletirisi de getirilmektedir ve olduka hakl bir
eletiridir. Tm bu eletirilere ramen Rawls, yeni bir yaklamla norma
ti f tartmalara katkda bulunduu aktr. Ayn zamanda Rawls'un teorik
kurgusunu, giderek uzlama fikrine dayal siyasi tercihler teorisine evi- .
rerek bu sorunlarn hepsini amak istemitir.
Halklarn Yasas ve Kmsal Akl Diiii11cesinin Yeniden Ele Al111111as
kitabnda ele ald nesiller aras istikrar konusuna gelince; Rawls, anaya
sal bir demokrasi iinde siyasal kuramn amacn sadece siyasal, ekono
mik ve toplumsal kurumlara hakkaniyete dayal bir hukuksal temel olu
turmakla snrl tu tmamakta ayn zamanda nesiller boyunca srecek istik
rarl bir siyasal adalet kuramn da yaratmak istemektedir. Oysa siyasal li-
john rawls 39

beralizm ile ekonomik liberalizmin tarihsel olarak birarada ortaya k,


bu iddiann evrensellik tad anlamna gelmediini ileri srebiliriz. Pi
yasa ekonomisi ile demokrasi arasnda evrensel bir nedensellik ba kur
mak -bu hatann faydaclar tarafndan yapld aktr. Toplumsal iliki
lerde ortak deer ve ilkelere dayal bir liberal demokrasi anlay ancak si
yasal liberalizmi datc adaletle ilikili dnt"\ekle anlaml bir nitelik
kazanr. Daha nce de deindiimiz adaletin ncelii, ilk durum olarak
haklarn yarara ncelii ve siyasal liberalizm ile ekonomik liberalizm ili
kisinin evrenselletirilemeyecei iddias, Rawls'un faydacla ynelttii
temel eletirilerdir ve Rawls bu eletirilerden yola kmtr. Birey-toplu
luk ilikisi, siyaset anlayn haktan yarara doru ynlendirir ve
Rawls'un "orijinal durum" ilkesi temelinde grd adalet anlayn da
ha karmak ve kapsaml bir nitelik kazandrr (Rawls, 1999b:43). Rawls li
beral demokrasi iindeki faydacln hegemonyasn ykarken ve hakka
niyet olarak adalet ilkesi ile yeniden kurarken "siyasal liberalizmin eko
nomik liberalizme indirgenemeyecei" saptamasyla demokrasi tartma
sna yeni bir boyut da getirmitir.
Siyasal bir kavram olarak tanmlanan adalet anlay, toplumun te
mel yaps diye adlandrlan anayasal, toplumsal, ekonomik, siyasal ku
rumlar ve bu kurumlarn birbiriyle ilikilerini dzenler. Bu yzden
Rawls, siyasal alann byk lde rejimin esaslarn oluturduunu d
nr. Siyasal alan, kamusal siyasal kltr ile doldurur. Kamusal siyasal
kltr, vatandalarn byk ounluu tarafndan benimsenmi ve isel
letirilmi temel ortak siyasal fikirlerden oluur (Rawls, 1999b:46). Rawls
ada demokratik toplumlarn kamusal siyasal kltrnde zgrlk,
eitlik, karlkllk, hakkaniyet gibi deerlerin varlna iaret eder. Bun
lar liberal deerlerdir. Ancak siyasal liberalizm ile felsefi liberalizm ara
snda bir ayrm yapmak gerekir. Siyasal liberalizmde, yasal serbestlik ve
siyasal gcn kullanmnda eitlie vurgu yaplrken felsefi liberalizm
irade zgrln nceler. Dolaysyla felsefi liberalizm belli bir yaam
biiminin iyiliini savunurken, siyasal liberalizm bir yaam biiminin de
il, farkllk iinde birarada yaamann yollarn bulmaya alr.
Makul ounluun var olduu demokratik toplumlarda kalc top
lumsal uzlann ve siyasal istikrarn salanabilmesi, bu adalet anlaynn
herhangi bir kapsaml doktrinden tretilmesine baldr. Bu nedenle
Rawls, hakkaniyet olarak adalet anlaynn, ahlaki eler iermekle bir
likte, siyasal bir kavram olarak anlalmas gerektiini savunur.
40 birinci blm

Rawls "Halklarn Yasas"nda, "Adalet Teorisi"nde hakkaniyet olarak


adalet diye szedilen ve ona benzeyen, ancak ondan daha genel bir libe
ral adalet dncesinden yola kmtr (Rawls, 2003:7). Bu adalet fikri de,
toplumsal szleme fikrine dayanmaktadr. Doruluk ve adalet ilkeleri
seilip kabul edilmeden nce izlenen usul baz alardan hem genel, hem
uluslararas durumda ayndr. Halklarn Yasas 'nda genel toplumsal sz
leme fikrinin bir halklar topluluunu kapsayacak biimde geniletilmesi
sz konusudur. Topluluu liberal demokratik halklar oluturacaktr. de
al kuramn ikinci aamas, kendileri liberal demokratik toplum olmadk
lar halde makul halklarn topluluuna saygn birer ye olarak kabul edi
lebilmelerini salayan baz zelliklere sahip "dzgn halklar"n da ayn
kapsama alnmasdr. Bu kitap tamamen gereki bir topyann mmkn
olup olmad ve bunun hangi koullarda salanabilecei sanlar zeri
ne odaklanmtr (Rawls, 2003:3).
Rawls, Rousseau'nun Sosyal Szleme adl eserinin al dncesi
olan "insanlar olduu gibi" kabul etmek gerekir, fikrinden yola kmak
tadr. Yasalara ise olmalar gerektii gibi deer verilmelidir. Rousseau'ya
gre, "etik snrlar bizim sandmzdan daha dardr. Bu snrlar daraltan
eyler bizim yetersizliklerimiz, kt huylarmz, nyarglarmzdr. Kle
ler zgrlk kelimesine glp geerler" (Rousseau, 2001: 12). Kendi iin
de yeterli derecede adil bir toplumda bu tarihsel koullar ancak makuli
yetle deitirilebilir.
Liberal bir siyasal adalet kavramnn gereki olabilmesi iin iki ko
ul gerekir: Birincisi adaletin gerek doa kanunlarna dayanmas ve bu
kanunlarn getirdii istikrar, yani doru nedenlere dayanan istikrar sa
lamasdr. Bunun anlam da, adil kurumlarn ynetimi altnda ve bu ku
rumlarda yer alarak yetimi olan ve sahip olduklar don adalet ilkele
ri gereince doru biimde davranan vatandalarn yaratt istikrardr.
Rawls bunun gereklemesi iin, Rousseau'nun ngrd modeli izle
mektedir. Amacnn siyasal toplumda insanlar olduklar gibi, yasalar ise
olabilecekleri gibi ele alnd meru ve salam bir ynetim ilkesinin var
olup olamayacan incelemek olduunu sylemektedir.
Liberal bir siyasal adalet kavramnn gereki olabilmesi iin ikinci
koul, birincil ilkelerin ve ahlak kurallarnn mevcut siyasal ve toplumsal
dzen iinde ilevsel olmasdr. Hakkaniyet olarak adaletteki kullanmy
la birincil deerleri, yani temel hak ve hrriyetler, frsatlar, gelir ve servet,
zsaygnn temelleri ele alndnda, bunlarn ilevsel olduu grlr. Bu
john rawls 1

elerden vatandalarn ald pay da aktr. Rawls, Halklarn Yasas ve


Kamusal Akl Dncesinin Yeniden Alnmas kitabnda da Adalet Teorisi ki
tabnda kurduu sistemden hareket eder; ancak burada ereve halklar
zerinden kurulmakta ve uluslararas dzeyde adil datm arayna ge
ilmektedir (Rawls, 2003:11).
Adaletin ortak bir paydaya sahip eitli m<\_kul liberal anlay bi
imleri vardr ve bunlarn her birinde aadaki karakteristik ilke yer
alr:
1- Temel hak ve zgrlklerin anayasal bir dzende sralanmas,
2- Hak, zgrlk ve frsat eitliinin ncelii,
3- Tm vatandalara temel hak ve zgrlklerin aklc etkin kulla
nmn destekleyen birincil deerleri salamak.

Halklarn Yasas nda da orijinal durum ve cehalet peesi balants


'

n kullanmtr. Dzey farkllat iin baz deiiklikler yapmtr.

Orijinal durum iin be zellik ok nemlidir:


1- Orijinal durum, vatandalar hakkaniyetle temsil etmek zere
biimlendirir.
2- Szlemenin taraflar aklc llerle hareket edecektir.
3- Szlemenin taraflar adalet ilkeleri erevesinde kalmaldrlar.
4- Szlemenin taraf olarak vatandalar makul ve aklc biimde
seim yapacaklardr.
5- Szlemenin taraflarnn sadece makul ve aklc seim yapmala
r yeterli deildir, ayrca bu seimlerini dou nedenlere dayan
drmaldrlar.
Toplumsal dzeyde bir lm yaplaca iin bu be koul aracl
ile eitliin garanti edilip edilmediini kontrol edebiliriz. Bundan sonra
taraflar, temel haklarn temsil ettikleri vatandalarn haklarn ieren bi
rincil ihtiyalarn yerine getirmek iin ellerinden geleni yapmay amala
dklarndan, aklc davranacaklardr. Taraflar uygun nedenlere dayanarak
karar vereceklerdir; nk vatandalar zgr ve eit kiiler olarak temsil
etme amac gz nne alndnda, cehalet peesi taraflarn uygun olma
yan nedenlere bavurmalarn engeller. Yani kiiler dzeyinde olduu gi
bi uluslararas dzeyde de adil dalm ayn ilkelerle gerekletirilmeye
allacaktr.
42 birinci blm

Rawls' a gre, iyi dzenlenmi bir toplumda yurttalarn kendileri


ni ve toplumun dier yelerini, bir iyi anlayna sahip olmalarnn sala
yaca ahlaki gce sahip olan varlklar olarak grmeleri, zgrlklerinin
gvencesidir. Burada bir baka sorun ise, kamusal alan zel alan farklla
masnn yeniden gzden geirilmesiyle ilgilidir.
Kamusal alanda, zel alann snrlarnn iyi izilmesi gerekir. zel
kamusal alan ilikisinde uzlama deiken niteliktedir. zel alanda sahip
olan iyiler kamusal alana ancak adalet ilkelerine uygun olduklar takdir
de girebilirler. Bylece yurttalarn sahip olduklar iki kimlik herhangi bir
gerilime konu olmaz (Rawls, 2003: 66). Rawls, uluslararasas dzeyde
adalet araynn salanabilmesi iin kamusal akln tanmn yeni batan
yapar. Kamusal akl, zgr ve eit vatandalarn akl olarak, kamunun ak
ldr. Konusu, temel siyasal adalet sorunlar ile ilgili kamu yarardr ki, so
runlar anayasal esaslar ve temel adalet konular olmak zere iki trldr
(Rawls, 2003:227-230). Doas ve ierii kamusaldr; nk makul olarak
karlkllk kriterini ierir. Kamusal akl, birbiriyle balantl makul siya
sal adalet grlerine dayal kamusal akl yrtme ile ifade edilmektedir.
Rawls, hem adil hem dierleri ile eit, zgrce geleceini planlayan ve bu
nun gereklerini yerine getirirken de adalet duygusundan uzaklamayan
dengeli bir birey tipi izmitir. Kamu akl demokratik bir halkn karakte
ristik zelliidir. Eit vatandalk konumunu paylaan vatandalarn akl
dr (Rawsl, 2003: 247).

Kamusal akl ekilde kamusaldr;


- Vatandalarn akl olmasndan dolay kamunun akldr,
- Konusu kamunun iyilii ve temel adalet meseleleri olduu iin
kamusaldr,
erii bunlarn, toplumun adalet anlay tarafndan ifade edi
len idealler ve ilkelerce belirlenmesi ve bu anlamda herkesin g
rne ak olmas nedeniyle kamusaldr (Rawsl 2003: 248).

Kamusal akl dncesi, kamusal akl idealinden farkldr. Yerel


toplumda yarglar, milletvekilleri, bakanlar ve dier hkmet yetkilile
rinin yan sra, milletvekili adaylar da kamusal akl dorultusunda hare
ket ederek teki vatandalara, kendilerine en makul gelen siyasal adalet
anlayna gre temel siyasal konular desteklemelerinin nedenlerini ak
ladklar zaman, bu ideal gerekleir ya da yerine getirilir.
ohn rawls 43

Peki, hkmet yetkilisi olmayan vatandalar kamusal akl idealini


nasl gerekletirirler? Vatandalarn kendilerini kanun koyucu gibi gr
me eilimleri ve kamusal akla aykr hareket eden hkmet yetkililerini,
milletvekili adaylarn reddetmeleri liberal demokrasinin siyasal ve top
lumsal temelinin bir parasdr ve bu liberal demokrasinin canl, gl ve
kalc olmas iin son derece nemlidir.
Rawls adalet datm ile gerekletirilecek sosyal deerin, llere
vurulmu sistemli datmn gerekletirmede yetkin bir hukuksal yne
time gereksinim duyulacann farkndadr. Sonuta adalet ynetimsel ve
hukuksal bir sorun haline gelecektir.
Bu nedenle kamusal akln yaratcs ve rnei olarak mahkemelerin
grnmesi anlalabilir bir tutumdur. Rawls mahkemelerin anayasay ve
adalet ilkelerini yorumlama iinin yan sra kamusal akln yaratcs oldu
una yapt vurgu ile birlikte ele alnmaldr.
Yurttalar ve yasa koyucu anayasann ve adaletin temel ilkelerini
bertaraf etmedike kendi oylarn ve dncelerini ortaya koyabilecekler
dir. Mahkemeler ve hakimler ise anayasay adalet ilkeleri ve iyiniyet er
evesinde yorumlamaldrlar. Mahkemelerin kamusal akln ortaya k
na etkisini siyaseti rneklemede, hukuksal metinlerin yorumlanmasnda
ve belirli davalarn kamusal aklla dntrlmesinde grebiliriz.
Rawls'un anayasal uzlama ile balayan siyasi tasarm, kamusal
akln oluumu ve sistemi yorumlamas ilevine. ulatnda, Rawls'un
patriarkal bir kaygyla daha belirgin ve gndelik politikann dalgalanma
larndan uzak mahkemeleri etki alan olarak belirlemesi anlalabilir bir
tutumdur (ebi, 2009: 36).
O zaman yle bir sorunla karlamamz da kanlmazdr; mah
kemeler ilevleri asndan zel ve snrl bir alanda yer alrlar. Rejimin
modeli deitiinde mahkemelerin de rol ve sorumluluklar deiebilir.
Sistemin sadece bir parasndan sz etmekteyiz. Kamusal akln siyasi ka
rar alma mekanizmalar (her iki anlamda da siyaset ve yarglama) ile s
nrl tutulduunda, kamusal akl alan da daralr. Bu nedenle yurttalarn
da kamusal akl idealini politik bir uzlama veya geici bir anlama ola
rak deil, makul bir kabul olarak onaylamalarna balamak en uygun tu
tumdur.
Kamusal akl dncesi, Rawls'da iyi dzenlenmi anayasal de
mokratik bir toplum anlayna ait bir kavram olarak kabul edilmektedir
44 birinci blm

(Rawls, 2003:126). Kamusal akl dncesi, demokratik bir hkmetin va


tandalar ile ilikilerini ve vatandalarn birbirleriyle ilikilerini belirle
yen temel ahlaki ve siyasal deerleri derinliine irdeler. Karlkllk krite
rini benimseyen anayasal demokrasiye kar kanlar doal olarak kanrn
sal kl dncesine de kar kacaklardr.
Bireyden vatandaa getiimizde Rawls asndan u sonular ze
rinde durabiliriz;
Rawls, vatandal, her bireyin kendi iyi fikrini rasyonel olarak
oluturup kavrayabilecei bir kapasite olarak tanmlamtr. Vatandalk
ta da snr, bakalarnn haklar ve kiisel karlarn kollanmasdr.
Rawls'un tanm cemaatle balanty btn ile dlar. Rawls'ta liberal de
mokrasi iindeki vatanda, sadece prosedre} sorunlar ve bir araya gelme
kurallarna ihtiya duymaktadr. Ekonomi d tahakkm yaratan iliki
biimlerini tanmlamamas nedeniyle, zellikle cemaati yaklamlar a
sndan eletirilmi bir vatandalk yaklam ortaya koymutur. Bu neden
le Walzer'n, Rawls'un "basit eitlik" anlaynn yerine nerdii "karma
k eitlik" alm daha yetkin saylabilir.
Liberal demokrasinin yumuatlmas da farkllk eksenli bir kimlik
ve bu kimlikleri karlayan vatandalk kavramn gerektirmektedir. Ksa
ca radikal demokrasi, "tekinin engellenmesi" olarak dile getirilen "post
modem sknty" sona erdirmeyi ister. Bu istek, normatif temelini "teki
ne kar sorumluluk" olarak kurmaktadr. Burada postmodernizmin ge
reksinim duyduu etik, st ilke biiminde ele alnr. Bu, Kant etik anla
y iin de bir referans oluturma olana sunar. Kendi kararn verme ye
tenei olan zgr insana bask yaplamayaca ilkesi, ayn ekilde zgr
dier bireylerin de benzer talepleri iin bizi balayacaktr: Kendimiz iin
istemediimizi teki iin de istememek.
Halklarn yasasndan vatandalar asndan ve ulusal dzeyde ya
plan deerlendirmeler ile siyasi sistem ii karlatrmalarn paralellii
vurgulanmtr. Bu dzeyde belirleyici kriter olarak ele alnan kamusal
akl kavram, bireysel dzeyde gerekleen aklc davran ve makuliyet
ile de paraleldir. Kamusal akl kavram ile de ncelikle Habermas tarafn
dan tartlm olan kamusal alan ve siyasal adalet kavramlar arasnda
son derece yakn bir ba vardr. imdi de bu kavramlarn aklanmasna
geelim.
john rawls 45

VI. Rawls'da Kamusal Alan ve Siyasal Adalet

Kamusal alan kavram ncelikle kamu - zel ayrmnn belirlenmesini ge


rektirir.
Latince publicus terimine dayandrlan kamu, devlete ait genel,
yaygn gibi anlamlar ierir. En geni adan ele alndnda zele oranla
toplumla ilikili ve bir lkenin ynetimine ait olandr. zel ise Latince pri
vatum kelimesine dayandrlr. Bireysel olan, resmi olmayan, mahrem an
lamlarn ierir. Bir kimsenin kendisini, kiisel yaamn ilgilendiren ey
zeldir.
Sosyolojik ve tarihsel olarak kamu - zel ayrm kapitalizmin geli
mesi, doal hukukun biimlendirmesi ve toplumsal dnmlerle bu
gnk anlamna ular. Modernite, kamusal - zel ayrmn, birey - dev
let ilikisindeki kartlkla tanmlar. Bu kartlk, rten bir dizi kar tlk
tr (Geuss, 2007:26). Klasik liberal grn ncs Locke, siyaset anlay
n toplumun doas kavramna dayandrr. Bylece en keskin ekilde ka
mu ve zel alann ayrtrlmas gerekleir. iddet barndran ve uzlam
dlayan grler, yani anti liberal ve anti demokratik dhceler, makul
oulculuk iinde yer almaz. Yani kamusal alan liberal retinin iyi anla
y ile snrl bir alandr. Klasik liberal gr devletin, kamusal alanda ta
rafsz usuli kurallar uygulayarak, toplumu gvence altna almasnn ge
reini vurgular. Liberal gelenek, kamusal alandaki bireyi hukuki bir er
evede tanmlamaktadr ve birey - yurttahr. Yasal erevesi belirlenen
ortak kimlik yurttalktr. Kamusal alanda yurtta kimlii kullanlacaktr.
Siyasal yap, yurttalarn birbirleriyle olan ilikilerinde temel hak ve z
grlklerin ihlal edilip edilmediklerini denetleyecektir. Bu alann dnda
kalan alan ise zel alandr. zel alanda bireyler, politik yapyla deil, bir
birleri ile uzlamak durumundadr. Rawls'un kamusal alana ilikin g
rlerinin orijinal durumu siyasal adalet, kamusal akl ve rten uzla
ma kavramlar ile balantldr.
Rawls, demokratik bir ortamda, felsefi, dini, ahlaki grlerin fark
llat bir toplumda eit ve zgr yurttalarn nasl bar iinde ve bir
arada yaayabilecekleri sorusunu yantlarken, doal olarak kamuya ait
alana ve siyasal kurumlara deinmek zorunda kalr.
Rawls, adaleti de kamusal alan oluturan siyasal ve sosyal kurum
larn ileyii ile ilgili olarak tanmlar, siyasal toplumun birlik ve istikrar
sorununu da kamusal alanda bireylerin vatanda kimlii ile birbirlerine
46 birinci blm

kar gsterecekleri tavr ve davranlar ile btnletirir. Her iki sorun


iin de nerisi baarl normatif bir erevenin kurulmasdr. Yani, istikra
r salama arac, oulculuun normatif kuramn oluturabilmektir.
Kamusal alana ilikin en kapsaml alm yapm olan Haber
mas'n kuram ile kendi kuramn karlatrarak, Rawls ama ortaklkla
rn vurgular. Rawls'a gre Habermas da, meruiyet krizini zmede ka
musal alan kavramn kullanmaktadr. Habermas, kamu, akl yrtenler
ya da rasyonel mzakereciler topluluudur, kamusal alan ise "zel ahs
larn, kendilerini ilgilendiren ortak bir mesele etrafnda akl yr ttkleri,
rasyonel bir tartma iine girdikleri ve bu tartmann neticesinde o me
sele hakknda ortak kanaat, kamuoyu oluturduklar sre, ara ve me
kanlarn tamamdr" demektedir (Habermas, 2009: 58). Rawls da bu ta
nmlamaya katlr.
Balang iin szlemeci gelenek doal durum tanm yapmakta
dr. Doal durumda herkesin herkese ynelik erk ve yarg hakk karlk
ldr. Hi kimse dierinin aleyhine fazladan hak ve yetki sahibi olamaz.
Bu klasik kurgu, toplumsal ve siyasal alann birbirinden daha keskin ay
rlmasna yol amtr. Liberal gelenek, kamusal alan, yurtta - hukuk -
politika balamnda temellendirmitir. Rawls da "liberal ethos"a vurgu
yapmaktadr, yani kamusal alan, kamusal akl araclyla tanmlanacak
tr.
Rawls'un orijinal durumu ile doal duruma ilikin klasik karlk
llk ilkesi paralellik gsterir.
Rawsl, siyasal alan iinde etkin kullanlan akla kamusal akl de
mektedir. Kamusal akl, kolektif bir btn olarak eit yurttalarn birbir
leri zerinde siyasal ve zorlayc g kullanabilmelerini salayan akl ola
rak tanmlad iin daima karlkllk balantsn ierecektir. Kamu-zel
ayrmnda bir baka kurucu kavram Habermas' sylemde merkeze e
kilmi olan kamusal tartma alan kavramdr. Kamusal tartma alan ka
musal akln ilevsel snrn da oluturur. Kamusal tartma alan, siyasal
adalet ilkelerinin belirlenim alandr. Kamusal akl bir kez siyasal adalet
ilkeleri zerinde uzlatnda, kamusal dorulama asndan hangi ilkele
rin makul olduu konusunda grler farkllaabilir. Kamusal akldan
kaynaklanan siyasal adalet anlaynn yerine kiilerin kendi adalet anla
yn yerletirmelerine ise izin verilemez (Rawls, 2003: 21 6). Aslnda bu,
demokratik sistemin doasndan da kaynaklanmaktadr. Kapsayc ya da
snrl iyi anlaylarnn ve retilerin bulunduu bir toplumda anayasal
john rawls 47

demokratik bir ynetimin kurulabilmesi ancak uzlama ile olanakldr.


rten uzlama ise, toplumdaki farkl her kesimin kendi bak asndan
siyasal adaleti makul olarak grebilmesidir. Bylece rten uzlama, si
yasal adalet ve onun ieriini oluturan ilkelerin doal bir sonucu olarak
sunulabilir.
Kamusal alan, "herkesin kabul edebilecei siyasal adaletin ilkele
riyle ve anayasal esaslarla ilgilidir" . Ayrca bu alanda kamusal akl dene
tim mekanizmas ilevi de grr. Yasa yapm ve anayasa deiiklikleri
kamusal akl gerektirir.
Aslnda kamu kavramnn hukuk dilindeki karl devlet deil,
toplumdur. Bu nedenle kamusal alan sivil toplumla ilgili bir kavram ola
rak anlamak gerekir. Bu balamda kamu alan da, kiilerin zel alan ola
rak kabul edebileceimiz evleri (haneleri) dnda, izinsiz girip klabile
cek serbest, herkese ak alan demektir. Daha net bir tanmla kiisel alan
lar dnda kalan her yer kamusal alandr. Bu nedenle kamu hizmeti su
nulan tm mekanlar kamusal alandr. Habermas'n genel anlamda sonu
larndan etkilenebilecek herkesin pratik tartmaya girip anlama ve uz
lama araynda bulunduu alan eklindeki kamu alan tanm paralel
zellikler gsterir. nk, kamusal alan ayn zamanda, demokratik top
lum dzeni kurmada etkin, kstlamalardan uzak bir sylem alandr (Ha
bermas, 2009: 62).
Habermas' a gre;
"Kamusal alan kavramyla, her eyden nce, toplumsal yaamn
iinde, kamuoyuna benzer bir eylerin oluturulabildii bir alan kastede
riz. Bu alana tm yurttalarn erimesi garanti edilmitir. zel bireylerin
kamusal bir gvde oluturarak toplandklar her konuma durumunda,
kamusal alann bir paras varlk kazanm olur . . . Devlet . . . kamusal ala
nn bir paras deildir. Kukusuz, devlet otoritesi genellikle 'kamu' oto
ritesi olarak ele alnr; ama bu kabul, kamusal alann zelliinden, yani
devletin tm yurttalarn selametiyle ilgilenmesi grevinden tretilmi
tir" (Habermas, 2009: 95).
Habermas' n kamusal alan bir zgrlk alan olarak tanmlamas
ile Rawls'un liberal zgrlk tutumu arasnda ak bir paralellik oldu
unu gryoruz. Bu nedenle kamusal alann, sivil toplumun gelimi ol
duu demokrasilerde daha geni olmas beklenir. Habermas'n Kamusall
n Yapsal Dnm kitab olumlu anlamda bir kamu alan tanmlar.
4K birinci blm

Rawls'un kamu alann siyasal adalete balamasn bu gr erevesin


de ele almak gerekir.
Habermas meru bir anayasal devletin i lkelerini belirtirken, hukuk
dzenine etik bir balant noktas olarak devletin tarafszln da ieren
bir kamusal alan ve iletiim birlii alm eklemitir. Rawls da bu tutuma
katlmaktadr.
Ayrca Rawsl'un znesi de eit ve zgr yurttatr. Kamusal alanda
kamusal akln temsilcisi yurttalarn tam otonomiye sahip olabilmeleri
iin ortaya koyduu eitlik ilkesi bakmndan, en az avantajl olanlar lehi
ne dzenlemeler ile yeni bir ayarlama yapmay nermiti. Burada bu nok
taya bir kez daha iaret edelim.
Bu ilkeler araclyla yurtta iin temel zgrlklerin gerekleme
si birincil iyilerin blmne ve kamusal alanda yer alma imkanlarna
balamtr. Bylece prtaya kabilecek olan siyasal adalet, toplumsal
meruiyetin de temelini oluturacaktr. Rawls iin siyasal adalet, orijinal
durum, uzlama ve kamusal alan gibi temel kavramla ekillenir. Ka
musal alana ykledii anlam, siyasal adaletin tanmlanmasnda ve geli
tirilmesinde kullanlacak nemli bir dayanak noktasdr.

Siyasal adalet;
1- Siyasal anlayn konusuna ilikindir. lkeler, standartlar, kural
lar ve bunun yannda bu idealleri gerekletiren toplum yele
rinin karakter ve davranlarnda bu normlar nasl ifade edebi
leceini de ierir.
2- Belirli bir ortaya konu biimiyle ilgilidir.
3- Siyasal adalet, demokratik toplumun siyasal kltrnde mev
cut belli temel dnceleri ierir. Siyasi toplumun arka plan kl
tr iinde yer alr (Rawls, 2007;56).

Siyasal adalet anlay kamusal alan ile sivil toplum arasndaki ili
kilerin dzenlenmesini de salar. Orijinal duruma yapt a tf ve cehalet
peesi araclyla makul olan seecek duruma kavuan kiiler, bir yan
dan siyasal adaletin ortaya kmasn salarken, dier yandan da makul
oulculuu gerekletireceklerdir. Rawls, orijinal durumdan itibaren si
yasi adaleti tanmlar. Dnsel bir kurgu olmakla birlikte orijinal durum
herkesin kendisine ait olan iyi anlaylarn dlar. Cehalet peesi sayesin
-de kendi snf, rk, din ve cinsiyet bilgilerinden de yoksun olan kiiler na-
john rawls 49

sl bir toplumsal ortamda yaamak isteyeceklerini makul bir ekilde orta


ya koyabilirler.
Kiiler makul olacaklardr. Makul olmak kiinin, siyasal adaletin il
kelerini anlama ve onaylamasn salarken, rasyonel olmak da farkl iyi
ve kar anlaylarnn bilgisine ulamay ve "makul oulculuu" kurma
olanan sunar. Bu alan "kltrel arka plan" dr. Kltrel arka plann de
erleri siyasal deildir. nk siyasal deerler eitlik ve zgrlkten iba
rettir. Oysa haklarn ncelenmesi gerekir. Ancak haklarn ncelii ilkesi
eitlik ilkesi ile birlikte dnlmelidir. Uygun ekilde dzenlenmi te
mel haklarn eitliki kullanmn da sistem garanti etmelidir.
Makul oulculuun alannn siyasal, kamusal veya zel alan ol
madn syleyen Rawls, bu alann kltrel art alan olduunu ve siyasal
nitelik tamayan deerlerle beslendiini ileri srmektedir. Yani makul
oulculuk ntr ve siyaset ddr. Buradan sonra, siyasal adalet iin kul
land ikinci nemli kavram olarak rten uzlamaya geebiliriz. De
mokratik bir siyasal yapnn znelerinin iinde barndklar kendi hakla
rndaki kavraylarna ters dmeyen bir uzlama sz konusudur. rt
en uzlama, makul, kapsaml hatta badamaz retilerin ortak noktas
dr. rten uzlama politik kltrden beslenir. Bu nedenle makul ve
kapsaml retilerin uzlamasn yanstr. Ancak bu uzlamann tek bir
kapsayc gr biimini almamas gerekir. Bu nedenle rten uzlama
dan birey ve gruplarn karlarnn birlemesi deil, herkesin kendi iyisi
ni takip etme zgrln anlamak gerekir. Toplum ve kiiler olarak va
tandalarn adalet ilkeleri ve bu ilkelerin insan karakterine yansmas ve
kamusal hayatta ifade edilmesini salayan siyasal deerler zerinde uz
lamadr. nk siyasal iktidar deise bile bireylerin sistemi zgrce
destekleyebilecekleri, modelin olmazsa olmaz kouludur (Rawls,
2007:181).
rten uzlama iki aamaldr. lk aama anayasal gr birliidir.
Anayasal gr birlii, demokratik devletin siyasal prosedrlerini kapsa
maktadr. Seim sistemi en somutlam gstergedir. Kamusal alanda ana
yasal gr birlii, bir l olarak kullanlabilecek hale gelirse, kamusal
akln rnne dnm demektir.
Rawls rten uzlamann sadece bir ideal olduunu, hibir zaman
tam olarak gereklemesini beklememek gerektiini de eklemektedir
(Rawls, 2007:202). Rawls, siyasal adaletin liberal demokratik bir toplum
da makul ve kapsayc oldu unu gstererek meruluk iin bir temel sa-
50 birinci blm

lamaktadr. Devletin tarafszl ile de yurttalarn kendi iyilerini izleye


bilmeleri salanacaktr. Ksacas, kamusal akln rn olarak rten uz
lama siyasal adaletin meruiyet kaynadr.
Rawls, anayasal demokratik bir ortamda, eitlik ve zgrlk talep
lerinden vazgemeksizin, kiilerin farkl beklentilerinin nasl karlanaca
sorusunu siyasal adaletin betimlenmesi iin kurucu nitelikte saymakta
dr. Byle bir siyasi adaletin gerekleme koulu, genel nitelikte bir iyi an
layna ve belli dnya grne dayanmamasna borludur. nk fark
l iyi anlayn ve farkl beklentileri ancak bu anlamda her gre eit me
safedeki bir siyasi sistem kurabilir.

VII- Sosyal Tercih

Rawls refah devleti yaklamn, "utilitarian" tanmlamas ile paralellik


gsterdii iin "sosyal tercih" kavram olarak deitirmitir (Rawls,
1971 :259). Refah devleti, zel mlkiyet ve piyasa ekonomisi ilkelerini ih
lal etmeden, devlet eliyle baz zorunlu gelir ve servet transferlerine ba
vuran ekonomik sistemdir.
Biz burada tartmay ekonomik haklarla adalet ilikisi asndan
snrlayacaz. Ekonomik hak, yasalarla ya da kurumsal dzenlemelerle
yaratlr ve vatandalar siyasi iktidardan baz yasal beklentilere yneltir.
Devlet ekonomik haklara ilikin yasal beklentileri de karlamak duru
mundadr.
Ekonomik haklar ve ekonomik zgrlkler ilikisini nitelendirdii
mizde bir kartlk olduunu grrz. nk ekonomik zgrlkler dev
letin ekonomiye mdahale edemeyeceine ilikindir; oysa ekonomik hak
lar ekonomiye klasik liberal sistemin dnda mdahaleyi gerekli klmak
tadr. ktisadi jargonla, ekonomik haklar artt zaman ekonomik zgr
lkler azalr.
Daha nceki blmlerde iaret ettiimiz gibi haklar alan faydac
argmanlarla kendiliinden gerekleen bir mutluluk ortam olarak so
nu yaratmamaktadr. zellikle avantajsz durumda olanlarn durumu
nun dzel tilmesi iin grnmez elle biimlenen piyasaya bir eki dzen
vermek ya da piyasay ellemeden bu kiilere ortaya kan fazladan bir
miktar aktarmak gerekir. Refah devletinin bu anlamdaki grevleri "sosyal
refah fonksiyonu" olarak isimlendirilir. Sosyal reform fonksiyonu ise eko-
john rawls 51

nomik haklarla gerekleir, gnmzde olduka geni ve kapsaml eko


nomik haklar vardr.
Ekonomik haklar yoluyla bir yeniden datm program yaratlma
ldr. Bu tr ek kaynaklar vergi politikalaryla yaratlabilir. Oysa liberal
model ile vergi politikas ise ayr ve byk bir sorun olarak varln de
vam ettirmektedir. Ekonomik haklar yoluyla yaratlan bu "yeniden da
tm" programlar "sfr toplaml" bir oyun olmayp "negatif toplaml" bir
oyundur. Yani birisinin geliri artarken bir dierinin gelir elde etmesi aza
lacaktr.
Toplumda retim ve retim sonunda aa kan karlln payla
m amzda ne yazk ki sosyal adaletin aleyhine ilemektedir, yani kar
lln paylamnda ve risklerin dalmnda bir eitlik yoktur. Toplumun
yoksul kesimleri srekli geriye gi tmektedir. Oysa demokrasinin z olan
sosyal szleme, dorudan dayanma fikrinin bir yansmasdr. Toplum
sal szlemenin nemli bir blm adaleti, toplum geniledike toplu
mun gelirlerinden daha az gelir sahibi olanlarn daha fazla pay almalar
n, kriz zamanlarnda ise toplumun aclarn zenginlerin de paylamas
gerekir dncesi, ada toplumsal sorunun kkeninde yatan analitik
problemi aka gsterir. Rawls da ayn ekilde konuyu ele almaktadr
(Rawls, 1999a:ll).
Rawls, ada toplumsal dzenler iin etik deerlere dayal ve her
kes iin kabul edilebilir bir hareket noktas bulmay nermektedir. Byle
bir balang noktas belirlendiinde insanlar, karar alma srecinde ada
letli bir dzenin temel ilkelerini belirleme olanan elde edeceklerdir.
Klasik szleme teorisi sadece bir temsil arac olduu iin byle bir hare
ket noktasnn belirlenmesinde yeterli olamamaktadr. Rawls'un ncele
dii ve snr olarak ele ald zgrlk ilkesinin iktisadi analizi belirli bir
model balam iinde etkinlik ve frsat eitlii anlamlar ile btnleir.
zgrln sosyal ve ekonomik yarardan stn tutulduu aktr.
Ancak adalet ve etkinlik arasnda nasl bir ncelik sralamas yaplaca
konusunun da zmlenmesi gerekir.
kar gruplarnn varl, zgrlk ilkesinin kendiliinden gerek
lemesini ne ynde etkiler? rnein, iktidara yakn kar gruplar dier
gruplarn aleyhine daha fazla ekonomik hak elde etme imkanna yani bir
anlamda zgrlklerini arttrmaya daha ehil olmayacaklar mdr?
52 birinci blm

Bir ekonomik hakkn ieriini bilmeden, o hakkn gereklemesi


iin gerekli devlet mdahalesinin, kaynaklarnn etkin dalmn ne l
de bozacan nceden belirleyemeyiz. Bu bozulmaya ramen ekonomik
haklarn bir artma eilimi gsterecei, piyasa ekonomisinin "politize ol
masna" yol aaca da aktr.
Ekonomik haklar frsat eitliini de etkileyecektir. nk belli kii
lere tannacak ekonomik haklar, dierleri aleyhine bir eitsizlik yaratr.
Bunu amak iin tm vatandalar kapsayacak genilikte ekonomik hak
larn tannmas yoluyla zm retilebilir mi? Byle kolay ka noktala
rna siyasi - ekonomik bir btn olan toplumsal dzende ne yazk ki ula
lmamtr. nk, ekonomik haklarn genilemesi "gelir-harcama" den
gesi"ni bozar. Bu sorun daha da geniletildiinde nesiller aras adalet so
rununu da gndeme getirecektir. Bu belirsizlii amada Rawls, zel bir
kavram olan "sosyal minimum"u kullanmtr (Rawls, 1971 :276). En d
k dzeydeki grubun beklentilerini maksimize edecek dzey, sosyal mi
nimumdur. Yani genel olarak ekonomik haklar geniletmek yerine, du ru
mu en avantajsz olanlar sistem iinde nefes alabilir hale getirmek zm
olarak sunulmaktadr.
Ekonomik haklarn hem saylarn artmas hem de ieriklerinin ge
nilemesi doal olarak hkmetlerin bte aklarnn bymesine neden
olur. Bu ise borlanma, para basm ya da her iki yntemin de kullanlma
s ile daha byk bir amaza yol aar. Rawls da bu durumun en ok d
k gelirlilerin beklentilerinin ktlemesine yol aacann farkndadr
(Rawls, 1971 :286). Ayrca bte aklar, artan devlet borlar ve yeni para
basm sadece vergi yknn eitli gruplar arasnda eit dalmn boz
makla kalmaz; ok doal olarak nesiller aras eitlii de bozar. O zaman
siyasi iktidarn ekonomik haklar alann geniletmekle ilgili tasarrufunu
snrlamak bir zorunlulua dnebilir.
Rawls, sosyal ve ekonomik yasalarn kmlatif etkisinin temel ya
py belirleyeceini, sosyal sistemin, vatandalarn sadece olduklar gibi
deil, olmak istedikleri kiilere dnmelerine yardmc olmas gerektii
ni de siyasal sistemin amac iinde tanmlanmtr (Rawls, 1971 :259). Bu
da gz nnde tutulduunda ekonomik sistem sadece varolan istek ve
gereksinimlerin tatmini iin kullanlan kurumsal bir ara olmayp gele
cekteki istekleri de yaratmann bir olanadr. Rawls'un adalet ilkeleri,
uygulamada ortaya kan bu ekonomik sorunlar gidermede yetersizdir.
Ancak bir model olarak balang koullar asndan adil bir tasarm ola
rak grlebilir.
john rawls 53

Ksaca orijinal durum dnda oybirlii ilkesi ile kendini bal say
mayan siyasi iktidar, ekonomik haklar alann genilettiinde adalet ilke
lerinin uygulanma ansn drr.
Fikrimizce Rawls'un adil bir sistemin kendi desteini yaratmas ile
ilgili temennisi (Rawls, 1971 : 261), ekonomik haklarn ar genilemesini
engellenmesi ile salanabilirdi.

VIII. Sivil taatsizlik

Rawls'un stnde durduu bir baka nemli kavram da sivil itaatsizlik


tir (civil disobedience). Sivil itaatsizlik, kavram olarak ilk kez 19. yy'da
Henry David Thoreau tarafndan kullanlmtr. Thoreau'nun somut tutu
mu ile ekillenen bu kavram "ba vergisi" olarak isimlendirilen vergiyi
demeyi reddederek Temmuz 1846'da tutuklanmas ile balayan bir s
retir. Thoreau hapishanede nl manifestosunu yazar. Talebi hukuka uy
gunluk, daha dorusu insan onuruna yakr bir hukuktur. Geri tarihsel
olarak Sokrates'in ve Antigone'nin yaadklar da sivil itaatsizlik rnei
olarak alnabilir. Ancak her iki olayda da doal hukuk balamnda tart
malar yaplm ve eylemler daha ie dnk yaanmtr. Yakn tarihsel d
nemde ise Gandhi ve Martin Luther King sivil itaatsizliin nemli ve ba
arl uygulayclar olarak gsterilebilir. Rawls sivil itaatsizlii, "Ynetim
siyasetinin ya da yasalarn deimesini isteyen, aleni, iddetsiz, vicdani
fakat ayn zamanda siyasi olan yasad bir eylem" eklinde tanmlamak
tadr. Klasik sivil itaatsizlik tanmlaryla da rten bu tanmda iddetten
arnmlk, evrensel kabul gren hukuksal deerlere ballk, pozitif hu
kuk normlarna ilikin farkndalk gibi temel elere gl atflar yapl
maktadr (kesiz, 2001 : 23).
Aslnda sivil itaatsizlik, yasann zne itaat erevesinde yasaya
itaatsizlik eklinde bir paradoksu iermektedir. Sivil itaatsizlik her eyden
nce bir "siyasi ifade" biimi olarak anlalmaldr. Bu nedenle etkin ve
grnebilir olmaldr. Yasalar ve uygulama ile ilgili hepimizin ou za
man yapt serzenite bulunmak, bu nedenle, sivil itaatsizlik deildir. Ki
isel ya da kitlesel bir tutumla ak protesto, alk grevi, igal, nleyici ey
lem gibi pasif direni gsteren tutumlarla sivil itaatsizlik grnr hale ge
lir. Sivil itaatsizlik, iddet unsuru tamayan bir muhalefet tipi ya da siya
si ifade biimi olduu lde ada hukuk devleti anlaynda birey ol
mann bir olanadr.
54 birinci blm

Rawls, sivil itaatsizlii, verdii tanm erevesinde koula ba


lamhr;
- Protesto iyi betimlenmi olmaldr ve yneldii hukuka aykrlk
geni bir etki yaratmaldr.
- Hukuka aykr olduu dnlen yasa ya da uygulamaya yne
lik sistemin i olanak.lan tketilmi olmaldr.
- taatsizliin etkileri anayasal dzenin ileyiini tehlikeye sokacak
boyuta ulamamaldr (Rawls, 1999d:49-51).
Rawls'un sivil itaatsizlie ilikin betimlemesinde kamuya akla
yaplan vurgu ile sivil itaatsizlik eyleminin sadece kamusal prensiplere
dayanmakla kalmayp, aynca kamuya ak olarak gereklemesine zel
olarak iaret ettiini gryoruz. Eylem gizli olmad gibi kamu tarafn
dan olabildiince anlalabilir bir hale getirilmelidir. Aleni olma ile ilgili
snr, eylemi etkisizletirmemek iin balang hareketlerinin bu ilkenin
dnda tutulabileceiir. Sivil itaatsizlik vicdanlarda bir adalet aray ol
duu iin de hakkaniyet duygusuna an olarak kamuya akl gerekti
rir. Yasann ihlali ile genel olarak hukuka ballk arasndaki eliki, ey
lemcinin eylemini yasal olarak stlenmesi ile giderilir. Kamuya aklk il
kesi ile de bar ve samimi olunduu ortaya konulur (Rawls, 1 999d:52).
Rawls'un sivil itaatsizlie ilikin yaklam bata Habermas olmak
zere pek ok ada dnr tarafndan deerlendirilmitir. Rawls'un
sivil itaatsizlie ilikin almlarn hukuka itaat ykmllne verdii
anlam erevesinde deerlendirmek gerekir. Rawls'un itaat ykmll
kavramn nce fair play kuramna, daha sonra da eletirileri gz nnde
tutarak adalet devine baladn gryoruz. Birok balamda Kant ile
kurmu olduumuz fikri birliin bu noktada baz ayrmlar ierdiini de
ekleyelim. rnein, bir yandan Kant gibi itaat ykmllnn adaletin
gereklemesini salamakta grevli kurumlar destekleme ve gelitirme
devine balarken dier yandan metafizik temellerden soyutlamaktadr.
ada toplumlarda yaayan kiilerin sahip olduklar kiisel ve top
lumsal zelliklerden bamsz ekilde birbirine eit bireyler olarak davran
malarn neyin olanakl kld sorusunu Rawls'un en nemli sorusu ola
rak belirlemitik. Hukuka itaati genel bir ykmllk olarak tanmlad
mzda artk sivil itaatsizliin izdii istisnai snrn dna km oluruz.
Burada daha genel bir sorun olarak kiilerin genel anlamda hukuka itaat
ykmllkleri olup olmad konusu tartlacaktr. Bu soru cevapland
rlrken, Rawls'unfair play kuram iinde ele alndn da belirtelim. 1964
ohn rawls 55

tarihli "Legal Obligation and Tle Duty cf Fair Play" makalesi bu bakmdan
nemlidir. Adalet ve verimlilik toplumsal kurumlarn temelinde yer alan
iki temel erdemdir. Bu erdemlere uyma ykmll vardr. Adil ve ve-
. rimli kurumlar destekleme ve gelitirme devlerinin yan sra, bu erdem
ler ina edilmemise inas iin almak da devd ir (Rawls, 1964: 12).
Bu erdemlerin gereklemesi doal adalet devi olarak "Adalet Te
orisi" kitabnda da tanmlanmtr. Ancak daha nce yazd makalesinde
yer alan fair play ilkesini bu temel kitabnda braktn gryoruz. Fair
play ilkesini d ayandrd yaklam brakarak yerine doal adalet devi
ni koyduunu belirtmitir (Rawls, 1999d:75).
Daha nce bir baka balamda ele aldmz dev ve ykmllk
kavramlarna ilikin Rawls'un deerlendirmelerini sivil itaatsizlik kavra
m iin de kurucu nitelikte ele aldn gryoruz. Ahlaki devler alann
da ykmllk ve dev kavramlar arasnda ayrm yapan R<wls, ykm
ll kiilerin iradi edimlerine balarken devi farkllatrmtr. Y
kmllk, sz verme, ak veya rtl taahhtte bulunma eklinde ger
ekleir. Ykmllkler ayn zamanda kiilerin nasl davranmalar ge rek
tiini belirten kurumlar ve pratikler tarafndan da tan mlanr. Ykml
lklerin nc ve son zellii ise som ut bireylere kar stleni lmesidir.
Ykml olan ile ykmll bekleyen arasnda karlkl lk dolay sy
la bir ibirlii vardr (Rawls, 1971 : 113-114). Rawls ahlaki ykmllkler
asndan hakkaniyet ilkesinin geerli olduunu belirtir. Siyasi ykml
lklerde ise doal dev olma sz konusu dur. Bu alanda d u ruma gre de
ien birden fazla ilkenin geerli olduunu, i.in ki.i ilikilerin fa rkllat
n belirtmektedir. rnein, bakasna zarar vermeme ve bu ilkeni n eitli
versiyonlar nemli bir kaynaktr.
Rawls bu deerlendirmelerine doal devlerin yi.iki.imll klerden
farkl olarak iradi edimler sonucu domadn da ekler. Yan i kii nin sz
vermesi veya kendini ykml klmasndan bamsz olarak da doal
devler balaycdr. Bunun yannda doal devlerin, kiileri n rol ve sta
tlerine baklmakszn herkes iin ayn sonucu garanti edici niteliini be
lirtir. Yani doal devler sadece ilikide bu lunduumuz, ibirlii iinde
bulunduumuz kiilere kar deil herkese kard r. Rawls b urada "do
,

al " balamna yaplan vurgu nun anlamn da herkese ynelik olma ile
zdeletirmitir (Rawls, 1971 : 372).
Rawls'un doal adalet devi yaklamn aslnda liberal demokra
tik kltrn ortak kabullerine dayanan ku rgusu nun bir sonucu olarak de-
56 brinci blm

erlendirebiliriz. Kuramnn amac ei t koullara sahip kiilerin bir arada


yaaalarn garanti edecek tercihlerin belirlenmesidir. Doal adalet
devlerinin bir baka sonucu gven kavram erevesinde ortaya kar.
Eer toplumun yeleri dier yelerin siyasi adan ykml olup olma
d klar konusu nda emin deillerse, bunun yarataca belirsizlik gvenli
i bozabilir. Bu nedenle gven iin ykmllk deil, devin zerinde
durmak daha uygundur.
yi dzenlenmi bir toplumda bireylerin adalet duygusuna sahip
olmalar nemli bir deerdir. Bu duygu adil toplumsal dzenlemelerin
kalc olmasn salayacaktr. Doal adalet duygusunu temel aldmzda,
bireylerin devlerini belirleyen ilke adil dzenlemelerin kararlln da
gvence altna alr. Ykmllk ilkesi doal adalet devinin yerine gee
mez. Sadece tamamlayc niteliktedir (Rawls, 1971: 336). Ancak Rawls'un
bu al mnn ei tli ynlerden eletirildiini gryoruz. Bizim de katld
mz eletiriler u noktaya dayanr; kiiler hakknda sonu dourma ko
ulunu aradmzda doal adalet devi, hukuka itaat ykmlln
aklamada yetersizdir. Ayn ekilde kiiler hakknda sonu dourma ko
ulunu aradmzda, artk doal adalet devinden bahsetmek uygun ol
mayacaktr. nk bu aamada ancak iradi ykmllk sz konusudur.
Rawls, adil bir anayasaya uygun karlan adil yasalara niin itaat
edilmesi gerektiini aklamann zor olmadn, doal adalet devi ile
hakkaniyet ilkeleri araclyla bu almn bir ekilde yapabileceini be
lirtmektedir (Rawls, 1999: 60). Genel ilke doal adalet devidir; oysa be
lirli resmi grevlerde bulunan l ar ya da zel yarar olanlarn hakkaniyet il
kesi gereince itaat edeceklerini dnebiliriz. Bu durumda u sorunun
da zel olarak sivil itaatsizlik asndan cevaplandrlmas gerekir; genel
olarak adil bir anayasa sistemi iinde yer alan, yani usulne uygun, geer
li ve y rrlkteki bir yasa adil deilse bu yasaya da uymak gerekecek mi
dir?
Rawls bu sorunun cevabin kestirmeden vermez, yani adil olmayan
yasaya hibir ekilde uyma klfetinin bulunmadn sylemez; adaletsiz
de olsa eer bir yasa anayasada belirtilen usullere uygun bir eki lde ka
rlmsa artk eklen geerli ve yrrlktedir. Byle bir yasaya da uygun
davranmak gerekir (Rawls, 1971:351 ).
Bu saptamas nedeniyle, Rawls'un ideal olmayan ancak ideale ya
kn hukuk dzenlerine de doal adalet devinin sonucu olarak uymak
gerektii fikrini savunduunu ekleyebiliriz.
Kaynaka

Rawls'un eserleri:

Rawls, John., A Tleory of /stice, Oxford Uni. Press, 1 971


Rawls, John., Co/lccted Papers. Cambridge, Massachusetts: Harvmd University
Press, 1 999 (Metinde 1 999a)
Rawls, John., fstice s Faircss: A Resttemet. Cambridge, Massachusetts:
Belknap Prcss, 2001
Rawls, John.; Lcct res 011 lle Hislory of Moral Plilosoply /LHMPJ, B. Herman
(ed.), Cambridge, MA: Harvard University Press, 1999 (Metinde
1999b)
Rawls, John., Polilicl Lilernlism, New York: Colunbia University Prcss, 1993
Rawls, John., Tle Lnw of Peoples: witl "T/e iden of P/1/ic Resn Reuisited. " Can
bridge, Massachusetts: Harvard University Press, 1 999 (Metinde
1 999c)
Rawls, John, Legal Obligatio md T/c Dty of Fair Play, in Sidney Hook, ed.,
Law d Pli/osoply: A Sy111posi11111, pp. 3-18. New York: Ncw York
University Press, 1 964.
Rawls, John "Tfe Jslificatio of CiPil Disobediece", Willimn A . Edmundson
(Ed. ), The Duty to Obey The Law (Selected Philosophical Rea
dings), Lanhan, Boulder, New York, Oxford, Rownan and Littlefi
eld Publishers, ine., 1999 (Metinde 1999d)
Rawls, John., Halklar Yasas ve Kwsa/ Akl Diiiiccsi11i11 Ye11 ilc11 Ele A/111111a
s, ev. Gl Evrin, stanbul, stanbu l Bilgi niversitesi Yay nlar,
2003
Ra wsl, John., Siyasal Lileraliz, (ev. Mehmet Fevzi Bilgin), stanbul, Bilgi
niversi tesi Yaynlar, 2007
58 birinci blm

Rawls ve kuram hakknda detayl dnmek iin:

Chossudovsky, Michel., Yoksll111 Kiiresellemesi, (ev. Neenur Domani),


stanbul, Chiviyazlar Yay nevi, 1 999

Cohen, Gerald . A., "Socilism md Eqlity of Opportity", Red _Pepper, 1997


ebi, Sezgin Seymen., "Co11 tigccy i tlc Life Wor/d, Tle Co11ti11ge11t Nat rc of
Politics 1111i Rwls 's Tlcory of fsticc", Globalization and Transition
Administrati ve, Political, International-Strategic and Economical
Studies, Bonn, Manama, New York, Florianopolis, 2009
Daniels, Norman., - ed, Rcdi11g Rwls, Basic Books New York, 1975

Dworkin, Ronald., "Wlrt is Eglity? Prt 2 : Eq111/ity of Resorces", Philosophy


and Public Affai rs, Vol. 10 No:4, 1981 )
Geuss, Raymond., Kamsl cyfrr, ::.cl eyler, (ev. Glaye Koak), stanbul,
Yap Kredi Yaynlar, 2007
Gorowitz, Samuel., "Jolr Rwls: Bir Adlct K ram", (ev. Serap Can), (Ed .) A.
de Crespigny/K. R. Minogue, ada Siyaset Felsefecileri, stan
bul, Remzi Ki tabevi, 1 994.
G rler, Sercan., Al/ak ve Adlct, stanbul, Legal Yayncl k, 2007

Habermas, J rgen., K1111sll111 Ypsl Diiiimii, (ev. Tan! Bora, Mithat


Sancar), stanbul, letiim Yay., 2009
Hnler, Solmaz Zelyt., ki Adalet Arsrd, Ankara, Vadi Yaynlar, 1997.

Ikt;, Y;semin., Hkk Felsefesi, 2. B;s, st;nbul, Filiz Ki tabevi, 2006


Kuu rad i, omna, Adalet Kavram, Ankara, Trkiye Felsefe Kurumu Yaynla-
r, 1 994
Kymlicka, Will., ,d Siysct Fclscjcsic Giri, (ev. Ebru Kl}, stanbul, s
tmbul Bilgi n ivers i tesi Y;ynlar, 2004.

Nozick, R obe r t. , Anari, Dclct e topy, (ev. Alim1 Oktay}, stanbul, stan
bul Bi lgi ni versitesi Yaynlar, 2000
kesiz, Hayret tin., Siil itaatsizlik, stanbul, HFSA Yaynlar, 2001

Richa rdson, HL'nry / P;ul Weitnan., - ed, Tlc Plilosoply of Rwls, Garland
Press, New York, 1999

Rou ssl'au, J. J., Top/11111 Siiz/cmcsi, (ev. Ved;t Gnyol}, stanbul, Adam Yayn
l a r , 2001 .
john rawls 59

Ryan, Alan., "/. Rawls " a,da Temel Kuramlar, Edt. Q. Skinner, Ankara, Vad i
Yaynlar, 1997

Sava, Vural Fuat., "/. Rawls ' 'Bltrc Adalet 'i Takdimi", HFSA 7. Say,
stanbul, stanbul Barosu Yaynlar, 2003
Saybal, Kemali., Liberalizm, Refah Devleti, Eletiriler; stanbul, Balam Yayn
lar, 2002
Sen, Amartya., Devclopmet as Freedom, New York, Anchor Books, 1999
Uygur, Glriz., "fo/111 Rawls' Ardndan", HFSA 7. Say, stanbul, stanbul Ba
rosu Yaynlar, 2003
skl, Zeynep zlem., Bireycilie Tarilsel Bir Bak, stanbul, Bke Yaynclk,
2003.
Wolf, Robert Paul., - ed, Uderstandig Rawls, Princeton Univcrsity Press,
1977
Joseph RAZ
Halit UYANIK

GiR

J
oseph Raz (srail\ Hebrew, 21 Mart 1939 I . . . ), amzn en etkili hukuk,
ahlak ve siyaset felsefecilerinden birisidir; hukuki pozitivizmin yaa
yan nemli temsilcilerindendir; doktora ve sonras akademik kariyerini
Oxford niversitesi hukuk felsefesi alannda yapmtr; halen Oxford ve
Colombia ni versitelerinde hukuk felsefesi profesr ve Balliol Colle
ge' de akademi yesidir. Raz hukuk felsefesinde (inhisari) hukuki poziti
vizmin ve hukukun otori tesi analizinin; ahlak felsefesinde sebep-temelli
ahlakn ve deer oulculuu ile deerlerin ortak llemezlii idealinin;
siyaset felsefesinde ise mkemmeliyeti liberalizmin temsilcisidir.
Raz, otoriteyi merkeze alarak hukuk felsefesine ilikin zgn bir
yaklam getirmekle, hukuk felsefesi tarihinde Hart'n Hukuk Kavram
(The Cocept of Law) isimli almas ile yapt yankya benzer bir yank
uyand rmtr. yle ki, R<z'n bu tezini ortaya koymasndan sonra huku
ki pozitivizm yeni bir yn izlemitir. Raz'n otorite zmlemesi, otorite
ye ilikin tutarllk sorunu ile ve insanlarn birisinin otoritesinin bulundu
una inanmas problemi ile ilgili olmayp, otoritenin meruluu ile ilgili
dir.
Joseph Raz genel olarak pratik akl nosyonundan hareketle sadece
bir hukuk sisteminin yaps, ierii, kimlii ve fonksiyonlarn deil, ayn
zamanda ahlak ve siyaset felsefesi kuramn da anlama imkan salayan
zgn bir modern genel hukuk sistemi modelini istemektedir. Raz'n ah
lak, siyaset ve hukuk kuramnn merkezi kavramlarndan birisi pratik
ak l kavramdr. Raz'a gre, hukukun temel fonksiyonlar, znelerinin
64 kinc bolum

prn tik muhakemeleri zerindeki e tkisine b.1klarnk a n b l abi l i r. Byle b i r


giriim ise, h u ku k fel sdesi n i n t e m e l i n celeme a l a n nn snrlM n zorb
y p, b t n pratik felsefe d i s i p l inlerinin ortak anal izini gerek tirir. Bu ne
denle, her bir a l m ne eki lde ell' a l d n bal k b r h a l i n d e incelemek
gereki r.

Raz'a gre h u kuk, znelerinin pra tik mh,1kemclerini ek i l len d i ri r


kl'n, onli:r iin eylem sebebi yara tarak veya o n l a r n sa h i p olduu eylem
sebep lerini dengeleyerek, zneleri ile l'ylen sebepleri arasnlfa mabu l u
cu l u k fon ksiyonu grmekted i r. Bu, h u kukun temel h i zm e t fonksiyonudur
w h u kukun otori tesi, a n a l i zl erinin nwrkezi ndt yer a l m a ktad r. Bylece
huku kun otori tesi, a n a l i zlerinin baa r l b i r a n a l i z olabil mesi i i n eylem
sebepleri zerinde ok salam b i r teml'I o l utu ru l masna ba l d r.

Raz, h u kukun otor i tesi nde, huku k-znl' i likisin i n bel irley ici b
tn kri terleri b n yesinde tad na d i kka t ekerek, kapsayc bir hukuk
kur a m iin i inde bu l u n u l an top l u m u n ok iyi a n a l i z ed i l mesi gerektii
ni d nmekted i r. yle ki Raz, h u k u ku n varl ve ierii bakmndan ta
n, m y l a deer-tarafsz sosyal p ra ti kler arac l yla beli rlenmesi ve ta
l< n m a s gl'rektii n i dnektl'di r. By lece Raz' n h u k u k kurnm,
sosyal pra tikl e r ile deer a rasn d a ki il ikin i n bel i rlenmesi n i zorun l u kl
maktadr. Topl umsal pra tikler ile deer arnsndaki i li k i n i n bel i rlenmesi,
topl u m u n btn fertleri iin iyi yaam d ncesinin nasl gerekleecei
soru n u merkezi b i r nem ta maktadr.

JOSEPH RAZ'DA EYLEM SEBEB -TEMELL PRATK FELSEFE

Raz'n a h l a k fl lsefesi a l a n n daki almalar i ncelendiinde, temel amac


nn iradeye daya l eylemleri aklama girii m i olduu d i kk a t ekmekte
d ir. Bu alana i l ikin olarak u som lar cevaplamay amaladn syleye
b i l iriz:
Bi r kii n i n b i r eyler yilpn asm zoru n l u k l a n sebepler Vilr m-
dr?
Eylemlerin ahlfk d olduunu gsteren sebepler vilr m dr?
D('er ymg lar objek tif olabilir m i ?
Objek ti fl i k veya gerekli k ne iln l < m a gel ektedi r?

Al lc'ik, siyaset ve l k u k felsefesi i nsan haya t n n farkl ynleri n i ele


a l iln pratik felsefe d a l l ardr. 13u n i telemenin teelinde pra t i k felsefeni n
joseph raz 65

i nscn il ikilerin i n doas veya edimsel l i k alanyla i lgili old uuna dair bir
d nce yer alnaktcdr. Bu disipl i nlerin, pra t i k felsefe bakmndan, i nce
leme clan en genel i fad e i le iki grupta de c l n cbilir: ieriksel-deerlendi
rici analiz ve kavramsal-betimleyici z m l emeler (Raz, 2002b: 9-11; Ik
ta, 2004: 22-24). Deerlendi rici pra tik felsefe analizi, gerekletirmeye a
lmamz gereken deerleri, davranlar mz ynlendi rmesi gereken ey
lem sebeplerini ve balcyc norm lar ortayc koymak iin tasarlan m olan
btn inceleme alanlarn kapsar. I3etimleyici prati k felsefe analizi ise, de
e eylem sebebi veya norm gibi kavra mlarn mant ksal zell iklerine ve
pra tik m uhakemeyi eki l lendiren karsama kurallar n n doasna i l i kin
i ncelemeleri kapsar (Raz, 2002b: 10). I3u snfland rmaya gre Raz' al
malarnn merkezinde kavramscl pratik felsefe analizleri n i n bu lunduu
nu grmektey iz. Raz'a gre pra tik felsefenin merkezinde ku ra l ve norma
ti f sistem kavramlar yer almaktadr. yle ki, bu kcvran l c r h u kuk, ahlak
ve siyaset felsefesi n i n en neml i ortak kavra mlar olmakla pratik akla i l i
ki n genel teorilerin kapsayc bir parasn olutu rur (Raz, 2002b: 11 ).

Pra tik felsefeni n edi msell ii bakmndan bir sn flandrma yapld


nda temelde teorinin varlndan ba h sed i lebi lir: deer teorisi, nor
m a ti f teori ve soru m l u l u k teorisi (Raz, 2002b: 11 ). Deer teorisi, baz ey
lem sonular hakknda, d i er sonularla kar lat rma l olarak, bu sonu
lar iyi veya kt yapc zellikleri beli rlemekle i l gi l id i r. Normatif teori,
en genel i fade ile i nsanlarn yapmas gereken eyi ku rgu lamakla i lgi len
mektedi r. Sorumluluk teorisi ise, insanlar yk m l k l a n ey lemlerle il
gi lenmekted ir (Raz, 2002b: 11). Prati k felselt in edi mstllik a lan olarak
beli rlenen bu bal ktan h areketle, Raz' n almasn normatif teori
kapsamnda deerlend irmek da h a uygund u r.

Raz, edim felsefesinin eylem sdep lerini analiz edilerek da h a tu tarl


bir temele kavutu ru labi lecein i belirtmekted ir. Eylem sebeplerine yne
l i k temel olgu, bu sebeplerin sk sk atma ierisinde olmas d r. n k
bu sebepler eylemlerin birbirine zt ve fark l ynde olmasna yol aar. n
sanlar genell ikle b u atmay sebepler arasnda b i r k u v w t derecelend i r
mesi yaparak ve dierlerine baskn olan leh i ne karar vererek zer. Joseph
Raz'n sebepler dengesi h akk n d c "yap l n cs gerekeni bel irleme" olcrak
i i m lendird ii bu yntem, pratik m uhakemenin en temel ekl i d i r (Raz,
2002b: 36).
Raz, tf oru dan p ra tik mu hakemenin bir rn ola n sebepleri bi
rincil sebepler (first-ord er reasons) olarak isi m lend irir ve bunlar doru-
66 ikinci blm

dan doruya kar, arzu ve ahlak dncelerinden kaynaklanan eylem se


bepleri olarak tanmlar (Raz, 2002b: 34). Raz'n sebeplerin snflandrlma
sna ilikin nemli karmlarndan birisi, sebepler dengesi hakknda
zm yolu gelitirmenin sadece bir pratik muhakeme ekli olmaddr. n
sanlar bazen, Raz'n bir sebebe gre davranma veya davranmaktan kan
ma olarak tanmlad ve ikincil sebepler (secod--order reasons) olarak
isimlendirdii eylere dayanarak karar verir (Raz, 2002b: 39; 2002a: 16-
17). Raz, tarafndan tanmlanan bu ikincil sebeplerin de en nemli katego
risi dlayc (exclusionary) veya stn (premptory) sebeplerdir (Raz, 2002a:
16-1 8). Bunlarn nemli zellii, bir sebebe gre davranmaktan kanma
sebepleri oluturmalardr. Dlayc sebepler, sebepler aras atmada bi
rincil sebepler atmasna ek olarak dier bir atma kategorisini gnde
me getirir. Yani birincil sebepler ile birincil sebeplere gre davranmama
sebepleri (dlayc sebepler) arasndaki atmay gndeme getirir. Raz'a
gre byle bir atma durumunda, dlayc sebepler sadece daha st bir
kategoride olmalarndan dolay stn gelmektedir (Raz, 2002b: 46). Bu
dlayc sebepler, esas olarak eylem zerinde birincil sebeplerden daha
etkili deildir; sadece onlar failin muhakeme alannn dna karr.
Raz'n sebepleri birincil ve ikincil sebepler olarak farkllatrmas,
edim felsefesine byk bir katkdr ve onun siyaset, hukuk ve ahlak felse
fesi alanndaki teorilerinin hemen hepsi bu birincil-ikincil sebep snflan
drmas zerinde temellenir. Raz, dlayc sebep kavramn, birincil se
bepleri de kapsayabilecek ekilde kural (r lc) kavramn analiz etmek iin
kullanmaktadr (Raz, 1977: 210, 221 ). zellikle hukuk kurallarn byle bir
analize tabi tu tmak Raz'a, kurallarn somut kararlarla deerler veya nihai
sebepler arasnda olmasnn pratik muhakemede nasl bir araclk fonksi
yonu grdn aklama frsat verir (Raz, 1988: 56). Kurallarn pratik
muhakeme kapsamndaki bu arabuluculuk vasf, Raz'n pratik ve siyasi
otorite analizlerinde en nemli unsuru oluturur. yle ki Raz, bu analizle
hukuki pozi tivizm formlasyonunu olutu racaktr. Birincil ve ikincil se
bepler arasndaki farkllk, temelinde ahJak, hukuk ve siyaset felsefesi
olan edim felsefesinde kapsaml ve kuvvetli bir dnce sisteminin mer
kezinde yer almaktadr.
Raz, felsefecilerin, pratik muhakemenin, ok farkl deerlendirme
l tlerinin bulunmas nedeniyle, sahip olduu karmak yap ile yzle
mekten kanma eiliminde olduunu beli rtmektedir. Bylece bu ktm
ser tavrn nihai deerlerin geerliliini kurgulamadaki epistemolojik be-
oseph raz 67

lirsizl ikle, pratik muhakeme kapsamna giren dnceleri aklamada


karlalan zorluklararas atmadan kaynaklandn ifade etmektedir
(Raz, 2002b: 94-95). Raz'n ikincil sebep tanm ve bu sebeplere ykledii
kullanm olanaklar, pratik muhakeme kategorisini belirsiz dnceler
den ve alnan kararlar nihai olarak gerekelendiren deerlerin belirsizli
inden kurtarma olana salamaktadr.
Raz'n felsefi analizlerinin nemli bir zellii de ada felsefi
problemlerin birouna ilikin birincil nitelie sahip tahliller iermesidir.
Raz'n hukuk ve otori teye dair felsefi aklamalarnn ok gl bir ahlak
felsefesi analizi ile temellendirildiini rahatlkla syleyebiliriz. Bu sebep
le Raz'n terminolojisinde, otorite, siyasi otorite, zne, hukuki (ahlaki) y
kmllk ve genel hukuk bilimine ilikin teorilerinin, ahlak teorileri kap
samnda temellendiini grmekteyiz. Raz'a ilikin bu genel tespite gre,
Raz ada hukuk dnrleri arasnda Hart' tan ziyade Dworkin'e yakn
saylmaldr. nk Raz, bu konumu ile Oworkin gibi, hukuk felsefesinin
normatif boyutunu merkeze alarak kapsayc bir analiz yapmay amala
maktadr. Oysa Hart, hukuk felsefesinin betimleyici boyutundan hareket
le hukuk kuramn oluturmak istemitir.
Raz'n hukuk yaklam en genel biimi ile hukukun, bize ne yap
mamz gerektiini sylemeyi amalayan daha kapsaml bir ahlak teorisi
ne dayand eklindedir. Buna gre Raz'n hukuk bilimine ilikin gr
leri, "geni kapsaml bir pratik akl teorisinin paras" n oluturmaktadr
(Hart, 2001: 1 59).

Objektif Sebep Kavram

Raz, pratik felsefede pratik akl nosyonunun grd ilev dolaysyla,


kendi ahlak kuramn sebep temelli olarak isimlendirmitir. Eylem sebep
lerinin temel zellikleri dolays ile Raz'n kuram, klasik ahlak kuramla
rndan ne objektivist, ne sbjektivist ve ne de rlativist ahlak kuramlar
na benzemektedir. nk eylem sebeplerinin nihai dayana bireysel ve
toplumsal deerlerdir. Bireysel ve toplumsal deerler anc<k oturmu sos
yal, kltrel ve tarihi pratikler araclyla oluur. Yani deerler topluma
baldr (Raz, 2003a: 1 7-29). Raz'n, deer kuramnda pratik akla yapm
olduu vurgu dolaysyla, birok aratrmac tarafndan <n<litik ahlak fel
sefesi olarak isimlendirilen teorilerle birlikte deerlendirildiini belirtebi
liriz. Ancak byle bir deerlendirme, Raz'n zgrlk ve eitlik gibi b a -
68 ikinci blm

msz deerlerin veya cesaret, yardmseverlik ve merhamet gibi erdem


lerin veya bir kiinin iyi, kt, adil ve a d i l olmayan gibi eylemlerinin ne
ticesine bal olara k ald sfatlarn doasna i l i kin analizlerinde pratik
akl nosyonuna dayanmamas dolaysyla yetersiz ve yanltcdr (Raz,
1978: 221 -242). Fakat Raz' n a h lak kuramnda, bu kavramlar hibir zaman
merkezi bir nem tamaz ve belirleyici bir etkiye de sahip deildir.
Raz'n sisteminde, ahlaki n iteliklerin doas bu n iteliklerin varlna baz
neticeler balamaktadr. Raz' n pratik felsefe almalarnda temel ah15 ki
kavramlarn,

1- Kavramn doru anlamnn saptanmasna dayal olarak doru


uy:,>.lanmas kriteri (il locutionary effects --edimsz edi mleri-)
ve

2- kavramn otori ter etkisine bal olan hukuki neticeleri (perlocu


tionary effects -etkisz edim leri-)

olmak zere iki grnmnden bahsedileb i J i rl (Austin, 1976: 4-6,


109-120). Ancak baz kavramlar h em a h laki h em de hukuki olarak byk
nem tamaktadr. Adalet ve iyi lik gibi kavramlar bir yn ile ahlfki d i
er yn i le de hukuki b i rer kavram olarak kabul edilebilir. Elbette ki, a h
laki kavramlar sa l t h u kuki kavramlar gibi otoriter bir kullanl biimine
sahip olmad gibi (Raz, bu i fadeden ahlaki kavramlarn otoriter bir etki
sinin ol mad sonucunu karmamaktadr) bu kavramlarn kul lanmnn
h ukuki neticeleri de a h laki bir u zlam sonnu deildir.

Raz iin, ahlak felsefesi bakmn d an esas nemli olan allnki nitc/ik
/cri11 sclcp oluturc do,sdr. Bu gr, a h l a ki ni teliklerin varlnn ras
yonel bir fert iin, iyi olanla rn yaplmasn, kt olanlardan da kanlma
sn be rabe ri n d e getird ii neticesine ular. Ancak, Raz'a gre, deerlerin
d avran sebebi olmas bir mantk sorunudur (Raz, 2002b: 25). Yan i Raz'a
gre, ah lf.ki ni teliklerin sebep oluturucu doas ayn zamanda bu n i telik
lerin sah ip olduu betim leyici doay da gsterir. Bu durumda rasyonel
bir kii, b i r davran ah laken iyi ve adil ise o davran yapmak iin de bir
sebep sahibi olmasna ramen, o davran gerekletirmek zorunda de-

1 Austin'in bu iki snflandrnrn ile ulam.k i s ted ii sonu udur: Kullanlan tmcenin anlam
ile k o nua n kiinin u t m cey i kullanarak ye ri ne getirdii edim iki forkl eydir. Austin'in, an
lam \'L' cd ine ykll'dii bu ilev, Wittgenstein'n dilin tek ilevinin d nya y betimlemek ol
mad, toplumsal etki n l ikl e rd e bulunmak iin kullanldn ( ' a nl a m kullanmdr' eklinde
ki y.kl.m) ifade etmesi ile fa r kl l k gstermektedir. H u kuki kavramlar bakmndan biiyle
bi r k.tegorizl'llin i l k iirwkkrden bi ris i n i Alf Russ'da grebiliriz (Ross, 1956-1957: 81 2--S25).
oseph raz 69

ildir. nk deerler ( values ) ayn zamanda birer sebeptir (reasons ) ve ki


ilere yapmalar gerekeni (og'1t), iten gelen (otonom) bir zorunlulukla,
gsterir2 (Raz, 2002b: 25). Bu nedenle, Raz'n aklamalarndan determi
nist olduunun karlmas yanl olacaktr.
Raz'a gre, ahlakn rasyonel olan btn kiiler iin oluturduu ey
lem sebepleri herkes iin geerli olan znel sebepler olmak zonnda deil
dir. Yi ne Raz, insanlarn doasnda, adil ve doru olann yaplmas gibi
bir takm eilimlerin bulunduundan hareket eden psikolojik grlere
dayanlmasnn da bir ahlak kuram iin belirleyici olamayacan dn
mektedir. Raz'a gre, bir ahlak kuram iin esas olan etmen eylem sebep
lerinin en nihayetinde deerler tarafndan oluturulmasd r.
Raz sebeplere ilikin aklamalarla ahlaki niteliklerin bu sebep
oluturucu doasnn temel zelliklerini ve sebeplerin birbirleri ile olan
ilikilerini aklamay amalamaktadr. Bu durumda Raz'a gre, rasyonel
lik tartmalar bizim sebeplere ne anlam verd iimize ilikindir (Raz,
2001 a: 75-87). Raz'n sebepler hakkndaki bu yorumu bizi, ahlak felsefesi
asndan objekti f sebeplerin var olup olmadn aratrmaya zorlar. Raz,
eylem iin bir takm objekti f sebeplerin var olup olmad hakknda yap
lan btn tartmalar, ahlaki epistemolojinin temel sorunu olarak kabul
etmektedir (Raz, 2001b: 119; 1978b: 1 - 1 7).
Raz, ahlaki deerlerin bu deerleri benimsemeyenler zerinde bile
balayc olmasn pratik m uhakeme kapsam nda deerlendirmez (Raz,
1978b: 7). Raz'n bu yaklam, meta-etik duruunda daha temkinli hare
ket ettiini gstermektedir. Meta-etikiler esas olarak, ahlakn (objektif)
eylem sebeplerini dorudan doruya kendi doasndan aldn dile ge
tirmektedir. Yani ahlak, eylem sebeplerini, baz insanlarn bunlara gre
davranmasn gerekli grmeksizin, bunlardan bamsz olarak olutur
maktadr (Moore, 1988-1989: 842). Raz, ahlaki nermelerin pratik muha
keme kapsamndaki kavramlar ile ilgilenmekte ancak bu ahlaki nerme
lerin kullanmlar araclyla elde edilen ifadelerin doruluu ile ilgilen
memektedir (Raz, 1978b: 7). Raz'n bu yaklam onun analitik ahlak filo
zoflar arasnda deerlendirilmesini hakllatrmaktadr.

2 Burada zel likle d ikkat edi lmesi gcrck<n ey, "ought" ik "must" arnsndaki ayrmn farkna
varnakhr. Bir kiiye 'yapmalsn' (You m s t do it) denekll' ' yapna n gLrtkir' (you ought to
do it) demek arasnda, d ta n gelen bir yaptrmla ki i n i n iidl'vi ol;n )'<lptrna dikkat l'ki lc
rek bir ayrm yaplabilir.
70 knci b!Lin

Raz, hem de/erlain birer sebep oluturduunu d nmekte; hem de


sebeplerin normatif olarak dikkate alnmas gerektiini belirtmektedir.
Deer nermelerinin temel yapsnn, "X V'dir (V deerlendirici bir ka
rakter tamnktadr)" eklinde olmasna ramen; pratik akln temel yap
s "A'nn Q'yu yapmas gerekir" eklindedir. nk normatif yapl ner
meler olnnln ilgili deildir. Normatif nermeler, olmas gerekeni ifade
eden nerme tipidir. Yani olana bir yn wrme iddiasndadr (Ikta,
2004: 97).
Raz, bu kabulndeki paradoksu, deerlerin sebep salamasnn bir
mantk (ahlaki epistemoloji) sorunu olduunu belirterek zmektedir
(Rc:z, 2002b: 20-25). Bu dunmda u soruyu sormak yerinde olacaktr: De
erler ve deer nermeleri ile sebep nermeleri ve deontik nermelerin
bi rbiriyle olan ilikisi nedir? Bu ilikiyi, "deerler sebepleri salar; sebep
nermeleri deontik nermeleri gerektirir" (Heuer, 2004: 129-152) eklinde
bir akl yrtme ile temellendirebiliriz. Yani, "p'nin q'yu yapmak iin bir
sebep" olduunu sylemek, "x'in p sebebiyle q'yu yapmas gerekir" ek
lindeki nermenin doruluunu gerektirdiini sylemekle edeerdir
(Heuer, 2004: 129-152). nk her normatif nerme, olana ilikin bir de
erlendirmeyi beraberinde geti recektir (Ikta, 2004: 97-98). Raz, huku
kun nornati fliini bu ekilde aklamakla meta-etik analizlerini muhafa
za etmekle beraber, hukukun normatif boyutunu merkeze almas nede
niyle hukuki pozitivist olduu konusunda bizleri pheye drmekte
dir.
zellikle ikinci dnem olarak adlandrlan almalar ile Wittgens
tein, Austin, M. Black (Black, 1964: 165-181), Raz3 ve Searle gibi analitik
felsefecile olgu ile deer arasndaki varsaylan bu ayrmn aklaycl
nn yetersizliinden ve belirsizliinden sz ederek, deerlerin olgulardan
nasl kartlabileceine ilikin dilbilimsel analizlerle konuyu aydnlatma
ya almlardr. Burada ortayn kan temel sav, bir kiinin birtakm y
kmll klerinin, kabullenmelerinin, haklarnn, sorumluluklarnn olma
s genellikle bir kurumsal olgu (isfiffio11nl facfs) -rnein, sz verme
edimi- sorunu olduudur (Raz, 2002b: 32). Kiinin szckler araclyla

3 R;z, olan ik olncs gcrckt?n ilrasnLhki ayrma ilikin avlarn bt n1akaledl' savunulan tez
leri tenl'I alarak ortaya koymakta d r. Makakdl' yazarn tlnll'I tezi. fl u ne'cfan beri, felsefeci
IL-rin olan ile olmas gl'reken arnsd<lki ayrm Leme! a l malMndaki yanllklar dile geti re
rek, olandan olmas gerekl'nin nasl karldi; prntik rll'kler araclyla aklamaktr. Yi
ne bu makak'nin nemli b i r iizellii\i de diinem i n .lnalitik iilozonarn konu ile ilgili grle
rini detird bir yaklamla l'k almasdr.
joseph raz 71

baz ykmllkler stlendii ve bu ykmllk neticesinde baka biri


ne kar bir edimle yklendii sonucuna ulalmasndaki btn kantla
ma lt, sz vermenin bir ykmllk stlenmek demek olduunu
syleyen oluturucu kurala bavurulmasna dayanmaktadr. Oysa bu ku
ral, betimsel nitelikli sz verme ediminin anlamlarndan sadece biridir
(Raz, 2002b: 30-33). Bu savn doruluu basit durumlarda net olarak r
neklenebilse de, karmak ve atan sebeplerin ayn anda bulunduu du
rumlarda sorun yaratmaktadr. Yani dilbilim alannda net olarak temel
lendirilebilen bu sav ahlak alannda kukular oluturmaya msaittir. r
nein, bir kiinin arkadann dzenledii akam yemeine gitme sz
vermesi ile yemee gitmek istememesi bir sebepler atmasdr. Sebeple
rin atmas durumundaki tercihleri de acaba olgu merkezli bir zmle
me ile aklayabilir miyiz?
Aada yaplan ayrntl analiz, Raz'n sebeplere ilikin getirdii
temellendirme objektif ahlaki sebeplerin sbjektif sebeplerle olan paralel
liini ortaya koymaktadr4 . Raz'n merkeze ald "bir eyi yapmak iin
sahip olunan sebep, bu sebebe gre davranlmasn gerektirir" eklindeki
nerme kalplarnda sahip olmak fiilinin alt izilmelidir. nk bir eyi
yapmak iin var olan sebep yerine bir kimsenin sahip olduu sebepten bah
sedilmektedir. Yine atan sebepler bakmndan byk nem tayan, se
bebin bizzat daha kuvvetli olmasndan ziyade kii iin daha kuvvetli olan
sebepten bahsedilmektedir. Bylece Raz, bir sebebin kuvveti ve gc ile
kiinin vicdanndaki stnln birbirinden ayrmaktadr. Bir sebebin
nemli olmas ile nemli olduunun dnlmesi farkl eylerdir. Bu du
rumda kii iin daha nemli olan sebep, ona gre davranmakta daha is
tekli olduu sebeptir. Raz, deerler, arzular ve karlarn kiilerin eylem
lerindeki temel gdleyici niteliklerine vurguyla aklamalarn yapmak
tadr. Kiisel kar ve arzularn kiinin eylemlerindeki etkisinin bunlara
etkin sebep olma niteliini kazandrdn vurgulamaktadr. Sonu olarak
Raz'n dnce dnyasnda objektif sebep kavramn d dnyada kiiler
den bamsz bir sebepler dnyasnn var olduu eklinde deil, kiilerin
sbjektif olarak sahip olduklar sebep formlarnn herkes iin geerli ola
bilecek nitelikte rasyonelletirilebilecei eklinde anlamak daha doru
olacaktr.

4 Buradaki sbjektif sebepler, kiinin arzu ve karlarn yanstan kiisel deerlerdir ve sadece
eylemde bulunan kii b,kmndan etkin sebep Sdlar. Bu bakmdan da genelletirici bir form
eklini alr.
72 ikinci blm

Eylem Sebepleri

Raz, eylem sebeplerine ilikin en kapsaml aklamalarn, Pratik Akl ve


Normlar (Practical Reason and Norms) balkl kitabnda yapmtr. Kom
ya ilikin dier birok makale ve kitap blm bu kitapta yer alan bilgi
leri farkl alardan inceledii iin ikincil niteliktedir. Raz bu kitapla, ey
lem sebepleri kavramn merkeze alarak norm teorisine ilikin kavramsal
bir analiz yapar (Raz, 2002b: 10). Raz, ah!ak, hukuk ve siyaset felsefesini
edim felsefesi disiplinleri olarak kabul etmekte ve edim felsefesinin teme
linin, birok filozofun kabulnn aksine, " meli" ve benzeri olmas gere
kene ynelen kavramlar merkeze alan deontik yaklamda deil, eylem
sebepleri kavramnda aranmas gerektiini savunmaktadr (Raz, 2002b:
12-13). Bundan dolay pratik felsefeye ilikin aklamalarn eylem sebep
leri kavramn merkeze alarak yapmaktadr ve insan davranlarn akla
mada, deerlendirmede ve ynlendirmede bu sebeplerin aklayclna vur
gu yapmaktadr.
O halde Raz'n yaklamnda sebepler, insan davranlarn akla
mada, deerlendirmede ve ynlendirmede kullanlan ltlerin banda gelir.
Ayn ekilde sebeplere dair bir gnderme yapldnda, insan davranla
r asndan bu ama birincildir ve dier kriterler bunlara baldr (Raz,
2002b: 1 6). Bundan dolay eylem sebeplerine dair yaplan aklamalar bu
amac nasl netletirdikleri ile kymet kazanacaktr. Bu durumda yeter
li bir davran tahlili, "A, B ile paras iin evlenmitir; A temel evlenme sa
ikine gre hareket etmemesi sebebinden dolay yanl yapmtr ve C ay
n saikle evlenmemelidir." (Raz, 2002b: 16) tarz bir karm eklini ald
nda ortaya kacaktr. Bu tarz karmlarda temel belirleyici lt, saik
tir. nk saik, failin davranlarn ynlendiren ve deerlendiren dn
celeri ortaya koymaktadr.
Raz eylem sebepleriniS temelde, (inan ve arzular da ieren) olgu
lara (facts) dayandrmaktadr:

5 Raz'a gre, eylem sebepleri gibi inan, arzu ve his, alkanlk, norm ve gelenek sebepleri de
vardr. Bu sebepler arasnda en temel olanlar eylem ve inan sebepleridir; yani dierleri bu
iki sebep grubundan elde edilir ve bunlara bamldrlar. Eylem ve inan sebepleri, sahip ol
duklar temel mantksal zellikleri asndan farkllamalarna ramen, bu iki sebep ti.iri.ini.in
tamamyla birbirinden farkllaabilecei dnlmemelidir. Raz'n pratik folsefe yaklam
nn deontik yaklamdan farkllamas, eylem sebeplerinin eninde sonunda inan ve arzular
la btnleeceini de kabul etmesini gerektirmez. Bylece olgularn nemine de dikkat ekil
mektedir (Raz, 2002b: 15). Raz'a gre, inanlar da bazen eylem sebebi olabilmektedir. Ancak
btn sebepleri inanlara dayandrmak hatal olacaktr.
joseph raz 73

"Sebepler, insan davranlarn ynlendirmek iin kullanlr ve in


sanlar meydana geleceine inanlan olaylar araclyla deil, meydana
gelmi olan olaylar araclyla ynlendirilir. Olanlar araclyla ynlen
dirilebilmek iin, insanlarn o eylerin olacana inanmas gerekmekte ise
de; eylem sebepleri ve davranlar ynlendiren ey, inanlar deil, olgu
lardr." (Raz, 2002b: 17)
Raz, bir insan insan yapan temel unsurun, kiinin eylemlerindeki
bilinlilik (intentioal action) unsuruna bakarak anlalabileceini belirt
mektedir (Raz, 200lc: 5). Bu yaklamda temel sorunsal, kiinin kendi y
nettii yaam alan ye d etkiler araclyla ynlendirilen yaam alan
arasndaki snr oluturur. Yani insanlk deeri asndan, kiinin eylemle
rindeki aktiflik-pasiflik durumu nem tamaktadr. Raz, eyleme yaplan
bu vurgudan hareketle, hayatmzdaki her durumda aktif-pasif ayrmn
dan hareketle bireysel sorumluluk zeminin oluturulabilecei dncesi
ne de katlmamaktadr (Raz, 2001c: 5-6). Buradaki temel tartma, eylem
ile eylemi gerekletiren (fail) arasndaki balantya ilikindir.
Eylem ile eylemi gerekletiren ilikisi eylem sebepleri asndan
incelenmelidir. Eylem sebeplerindeki temel unsurun eylemi gerekletiren
olmas dolaysyla, eylem sebeplerinin deerler araclyla aklanmas
gereklilii Raz'a ilikin daha nceki nitelendirmelerde belirtilmiti. Raz,
bu aklama tarzn klasik eylem yaklam olarak isimlendirmekte ve bu
yaklam iradeye dayal olarak gerekletirilen eylem olarak isimlendir
mektedir. Kastl eylem, sebeplere dayal olarak hareket etmektir. Bu se
bepler ise, kendisi i le neticelenen eylemi ' iyi' klan olgulardr6. Raz, eyle
yenin yapm olduu eylemler iin bir sebebinin olduuna inanmasn,
aklayc sebep (explaatory reaso) olarak isimlendirdii sebepler kapsa
mnda deerlendirmektedir (Raz, 2001d: 22-23). Yani Raz'a gre iradeye
dayal olarak gerekletirilen eylemin temeli, insann dnyadaki duru
munun bilincinde olarak davranma kapasitesine sahip olmasdr. Kii bir
eylemi bilerek ve isteyerek yerine getirdiinde, kendisini bu eylemin b
tn unsurlarn biliyor ve istiyor olarak grr. Eyleyenler bilerek ve iste-

6 rnein, kocasnn sadakatsizliine kzan bir kadnn, kocasnn czdanndan ald foto
raf paralamas durumunda, kadn aslnda kocasna kzdndan dolay byle bir fiili ger
ekletirmitir. Bu fiilin iyi veya akla uygun olmasndan dolay deil. Kadnn, kocasnn zel
eyasna zarar vermenin yanl olduunu bilmesi kendi eyleminin gerekelend irilnt'si iin
bir sebep oluturmamaktadr. Sadece yapt eylemi aklayc nitelie sahip olan bir sebep
oluturur.
74 ikinci blm

yerek yaptklar bir fiil hakknda kendilerince bir sebep silsilesini ortaya
koyabilecek argmana da sahiptirler. Kastl eylemde fail sadece eylemin
niin meydana geldiini deil, ayrca eylemin bilinli bir ekilde seildi
ini de aklayabilir. Netice olarak klasik yaklam, eylemin kastl olarak
yaplmasnn failin eylemeye dair bir seimine dayandn ifade ederek,
eylem zerinde iyi yargsna dayal bir olgusalln sz konusu olduunu
belirtmektedir. te tam bu noktada, eylemi gerekletirmeye ynelik ve
eylem neticesini uyn hale getiren bir sebep devreye girmektedir (Raz,
2001d: 23-24).
Klasik yaklama, bir eylemi seime dayal anlalabilir bir obje ha
line getiren ey ile eylemi iyi bir eylem yapan eyi birbirine kartrd
ynnde bir itiraz yneltilebilir. Bir eylemi iyi yapan zellik sadece, o ey
lemin uygunluunu aklamadaki zelliklerden biridir. rnein, bir kii
nin hastaln tedavi etme eylemi, bizzat iyi olma dolaysyla anlalabi
lir bir sebep sunmaktadr. Fakat bakalarna zarar veren bir eylem, o eyle
mi birok kii cazip grse bile, iyi bir eylem haline gelmemektedir (zarar
ilkesi); ama baz failler iin eylemin aklanabilirliini cazipletirerek o
eylemi aklanabilir klmaktadr. Ayn ekilde bir eylemi yapma grevi, o
eylemi yapmak iin bir sebeptir ve baz alardan eylemi iyi yapc bir et
mendir. Fakat bir kiinin grevinin gereklerini yapmamas eylemi, veya
yasalar btnyle ihlal etmesi ylemin kendisini aklanabilir klar; an
cak eylemin kendiliinden 'iyi' olmasn salamaz.
Failin bir eylemi gerekletirme saiki eylemin ayn anda hem iyi
hem de anlalabilir olmasn gerektirmeyebilir. rnein, kocas kendisi
ne ihanet eden bir kadnn ocuklarn ldrp kendisinin de intihar et
mesi gerektiine dair bir inanc temel alarak eylemde bulunmas duru
munu dnebiliriz. Kadn iyi bir sebep olarak kabul ettii eye gre ha
reket etmektedir ve iinde bulunduu durumda yapabilecei en iyi ve en
hakl eylemin o olduunu dnmektedir. Bu rnekte failin kendi i bak
asndan hareketle bir eylemin hakllabrlabilip hakllatrlamayaca
tartlmaktadr. Ayn ekilde failin bir deerlendirmesi sz konusu ol
makszn, inancn yanllndan dolay bir eylemin hakllatrlabilip
hakllatrlamayaca da ayn tartma kapsamna alnabilir. Bir eylemin
bakalarna zarar vermesi, herkes onu bir sebep olarak kabul etse ve bu
na gre davranmayanlar irrasyonel olsa bile, o eylemin hakllatrlmas
iin bir sebep olamaz (zarar ilkesi).
Sebepler pratik muhakeme ierisinde yer almalarndan dolay,
joseph raz 75

mantksal analize konu olmaktadr (Raz, 2002b: 1 7). Olgu ve inanlarn


mantksal analizinde, kesinlik mmkn olabilirken, kiisel yarglarn
mantksal analizinin yaplmasnda, kesin bir deerlendirme mmkn de
ildir. Bu alma asndan eylem sebepleri temele alndndan, temel
eylem sebebi olan olgularn yannda, bir de eyleyenden bahsetmek gere
kir. Eyleyen ve olgu ilikisini ise;
X, y'yi yapmak iin bir sebeptir,
A'nn y'i yapmak iin bir sebebi vardr,
A, y'i yapmamak iin bir sebep sahibidir,
B, A olgusunun y'i yapmak iin bir sebep olduuna inanyor,
A'nn y'i yapma sebebi x'dir.
tarz nerme tipleri ile ifade etmek mmkndr (Raz, 2002b: 16).

Sebepler atmas ve Dlayc Sebepler

Bir sebep bir eyi yapmamz baka bir sebep de ayn eyi yapmamamz
gerektiriyorsa, sebepler atmas sz konusudur. Pratikte atan sebep
lerden biri dierini etkisizletirir, ortadan kaldrr.
Raz, deontik mant, eylem hakknda tek bir birincil sebebin olas
lndan bahsetmesinden dolay, yetersiz bulmakta ve objektif ahlaki se
beplerin kendi gerektirdikleri ile atma ierisinde olduunu dnmek
tedir7 (Raz, 1978b: 1 1 ). Ahlak hakkndaki bu kavray, ahlaki sorunlara
doru cevaplarn varl hakknda birok pheyi beraberinde getirmesi
ne ramen Raz, bu pheleri sebeplerin kuvvet veya basknlk zellikleri
ne sahip olduunu belirterek uzaklatrmaktadr. Sebepler attnda
doru cev.abn varlndan bahsetmek, bir eylemi dierine tercih eden
doru bir dengesinin varlndan sz etmenin mantkl olduunu syle
mek demektir (Raz, 2002b: 25-28).
Gl veya ar sebep (strength ar weight reason) olarak ifade edilen
bu gruplandrma ile sebepler arasnda bir derecelendirme yaplmakta ve
tam bir sebep iin sebepler arasnda dier sebeplere baskn olan bir sebe
bin varl nem tamaktadr. Buna gre, Raz, nihai sebep (coclusive rea-

7 Moore Raz'n, bu yaklamndan dolay ahlak felsefesinin Freud'u olarak grlebileceini


belirtmektedir. Freud, psikolojimize dair temel olguyu atan zihinsel ifadelere sahip olma
mamzla aklamt. Raz da benzer ekilde, ahlak hakkndaki temel olgunun objektif sebep
lerin atmas olduunu belirtmektedir. (Moore, 1 988-1989: 845)
76 ikinci blm

son), kesin sebep (absolute reason) ve prina facie reason ayrmndan hareket
le sebepleri derecelendirmektedir. Nihai sebep, bir sebebin baka bir se
bep tarafndan baskn klnmamas durumunda sz konusu olur. Kesin
sebep ise, bir sebebin olas btn durumlarda nihai sebep olabilmesidir.
atan sebep olarak bir araya getirilebilecek btn sebepler prima Jacie
sebeptir (Raz, 2002b: 27-28). Bu tanmlar bir rnek zerinde inceledii
mizde: Bir babann o lunun yaralanmas dolaysyla, olunu hastaneye
yetitirmek iin arabasn hzl srme sebebi vardr. Olay sadece bundan
ibaretse, olayda nihai bir sebep varken kesin sebebin bulunmadn sy
leriz. Ama yolda bir yayann bulunduunu varsayarsak, bu sebep hzl
araba kullanma sebebini bastrabilecek nitelikte olduundan, kesin sebe
bin varlndan bahsedilebilir. Birincil sebepler arasnda bulunan bu at
may aadaki nermelerle zmleyebiliriz:
1. Bir kimsenin bir ey yapmas gerektiini sylemek, o eyi yap
mak iin bir sebep sahibi olduunu sylemektir. (nerme 1 )
2 . Bir eyi yapmak iin sahip olunan en gl sebep her ne ise bu
sebebe gre davranlmas gerekir. (nerme 2)
a. ki sebepten birinin dierinden daha gl olduunu syle
mek, onlarn atmas durumunda gl olan sebebin die
rini etkisizletirdiini sylemektir (nerme 2a).
b. 'P, A:y yapma sebebi' ve 'Q da A:y yapmaktan kanma se
bebi' ise, o zaman P Q'yu etkisizletirir. Bu durumda P ve Q
ancak ve ancak A:y yapma sebebidir ve A:y yapmaktan ka
nma sebebi deildir (Raz, 2003b: 254-255; Bittner, 2003: 17-
23). (nerme 2b).
Bittner, Raz'n nerme 2b'deki zmn eletirmekte ve pratik
hayatta uygulama olanann snrllndan bahsetmektedir. Raz da Bitt
ner'in bu eletirisine daha sonraki almalarnda katlr ve dzeltme ya
par. yle ki; nermenin ieriinin sadece birincil sebepler bakmndan ve
tam sebeplere ynelik bir uygulama olanann bulunduunu belirterek
yantlamaktadr (Raz, 2003b: 254-255; Bittner, 2003: 17-20). Esasnda
Raz'n bu nermeyi zm yolu olarak ele almas, salt teorik verilerden
hareket etmesinin bir sonucudur.
Raz, ikincil sebepleri pozitif ve negatif olmak zere iki gruba ayra
rak inceler. Pozitif ikincil sebepler, belli bir sebebe gre davranma sebe
bidir. Negatif ikincil sebepler ise, belli bir sebebe gre davranmama se-
joseph raz 77

bebidir. Raz'n dlayc (exclusionary) sebepler olarak isimlendirdii n'e


gatif ikincil sebepler, almalarnda ok nemli bir yere sahiptir (Raz,
2002a: 1 6-1 7). Pozitif ikincil sebeplere, bir failin belli bir sebebe gre dav
ranmak ve dnmek iin bakasna sz vermesi hali rnek olarak gste
rilebilir. rnein bir baba, oluna doum gn iin istedii bir eyi hedi
ye olarak almak zere sz vermitir. Bu rnekteki sz verme olgusu daha
nce olmayan bir davran sebebi oluturur. Babann olunun istemesi se
bebinden hareketle oluna hediyesini almak iin bir sebebi vardr. Yine
bir baba oluna annesinin talimatlarna itaa t etmesini sylemesi duru
munda, ebeveynin talimatlar prima Jacie olarak otoriterdir ve bu yzden
kural olarak hem babann hem de annenin talimatlar otoriterdir. ocuk
annesinin talimatlarna zaten itaat etmek durumunda iken baba ayr bir
talimatla annesine itaat etmeyi sylemektedir. Bu talimatlar ocuk iin
davranma sebebi oluturur. Babasnn, annesinin buyruklarn yerine ge
tirme talimat, annesinin talimatlarna gre davranmak iin bir sebeptir.
te bu sebep pozitif ikincil sebeptir. Ayn rnek zerinden gidersek, baba
oluna annesinin emirlerini yerine getirmemeyi emrederse, ocuun an
nesinin emrini bir sebebe dayanarak yerine getirmeme sebebi vardr. Ya
ni dlayc (negatif ikincil) bir sebebi vardr, Yine, bir baba olunun do
um gn iin, ocuun annesinin istedii hediyeyi oluna almamaya
sz vermise, annesinin istedii bu hediyeyi oluna almamak iin bir se
bebi vardr (dlayc sebep).
Raz, bu ikincil sebepler atmasn birincil sebepler arasndaki a
tmadan farkl 'kabul ettiinden, ayrca zerinde durmak gerekir. Raz, a
tan sebepler sz konusu olduunda sebepler arasnda bir derecelendir
me yaplarak sebeplerle yzleilmesi gerektiini ifade etmekte ve kuvvet
li sebebin dierlerine basknl dolays ile sebepler atmasn zmle
mekteydi. Ancak, ikincil sebepler atmasn birincil sebepler ile ikincil
sebeplerin atmas olarak ele alabiliriz. Bu durumda ayn zm yolu
nun benimsenmesi, olas btn haller iin geerli olmayabilir. Raz, bu
farklla dikkat ekerek kendine zg bir zm yolu getirmitirB (Raz,

8 Raz, byle bir atmaya daha nceki filozoflarn hi deinmediinden ve dolaysyla bir
zm yolu nermediinden bahsetmektedir. Her eyden nce, birincil ve ikincil sebep kav
ram l arn pratik felsefesi andan ilk sistemletiren kii Raz'dr. Ilmdan dolay bakalarn
dan, bu sistemletirme kapsamnda ele alnabilecek bir probleme zm getirmesi beklene
mez. Ancak Raz'n, bu sebepler atmasnn daha nce hi ele alnmam olduunu ifode et
mesi ile kendi kavramsal emas ile ele alnmadn deil, 'eylem sebepleri', 'eylem saiki',
'eyleme temelleri', eylem faktrleri' gibi kavramlar aracl ile retilen bir sistemletirme ie
risinde de tart l ma d n ifode etmek istedii anlalmaldr.
78 ikinci blm

1978c: 129). rnekler zerinden bu zm yolunu aadaki ekilde orta


ya koyabiliriz.
Bir p ve q, x'in C durumunda A eylemini yapmasna ynelik olarak,
"eer p, x iin C'de Ny yapma sebebi ise" ve "q, x iin C'de A'y yapma
ma sebebi ise" p ve q atan sebeplerdir. Bir olayda her ikisinin de vaki
olduunu dndmzde, bu olayda p'nin sebep olmasndan dolay
eylem iin bir sebep var olup da q'nun sebep olmasndan dolay eylem
iin bir sebep yoksa p'nin q'ya baskn olduu kabul edilir ve x'in C'de
A'y yapmak iin kesin sebebi vardr denilir. Bu durumda atan sebep
lerden biri dierine baskn gelmitir. Bir kiinin bir eylemi gerekletir
mek iin kesin sebebi varsa, o zaman o kii sebepler dengesinden hareket
le o eylemi gerekletirmek zorundadr. Raz'n bu zm yolu, "kii her
zaman kesin sebebe gre davranmak zorundadr" eklinde formle ettii
ve atan sebepler iin sezgisel model diye isimlendirdii bir zmdr
(Raz, 1978c: 129; 2002b: 36). Bu zm u ekilde formle edilebilir:
l. Kiinin sebepler dengesine gre davranmak zorunda olduu ey
her ne ise, kii her durumda ona gre davranmak zorundadr (Forml l ).
Ancak bu zmn her durum iin geerli olduu sylenemez.
Dlayc sebepler sadece ikincil sebeplerdendir. Yani bir kiinin dlayc
bir sebebi varsa, bir sebebe gre davranmaktan kanma sebebi var de
mektir. rnein "p, x'in C durumunda A'y yapmas iin bir sebep ise" ve
"q, p'ye gre davranmamak iin dlayc bir sebep ise", o zaman, p ve
q'nun her durumda atan sebepler olduunu sylemek mmkn deil
dir. nk q, C durumunda A'y yapmama sebebi deildir; sadece C du
rumunda p sebebine gre hareket etmeme sebebidir. Bu durumda p ile q
arasndaki atma birincil sebeplerle ikincil sebepler arasndaki bir at
madr. Byle bir sebepler atmasnn ' forml l 'e gre zmlenmesi
mmkn deildir. Raz, byle bir atmay, pratik muhakemenin genel
bir prensibi olarak,
2. Dlayc sebepler (ikincil selepler) birincil sebeplere stndr,
(Forml 2)
eklinde bir ikinci formlle zmektedir (Raz, 1978c: 132; 2002b: 35-
40). Pratik hayatta dlayc sebeplerle birincil sebeplerin atmas ok sk
grlmekle birlikte zm de kolay olmaktadr. zme ilikin esas
glk, ikincil sebeplerin kendi arasnda da bir atma olduunda, bu a
tmann nasl zlmesi gerektiine ilikindir. Yani dlayc sebeplerle
joseph raz 79

(negatif ikincil sebeplerle) pozitif ikincil sebepler atrsa, bu atma na


sl zmlenecektir? Byle bir atmann zmne ilikin ncelikle d
layc sebepleri etkisizletirici bir etkenin olmamas gerekir. Yani atan
bu ikincil sebepler, tpk birincil sebeplerde olduu gibi bir derecelendir
meye tabii tutulur ve dierine baskn olan ikincil sebep geerli kabul edi
lir. Bu durumda sadece geersiz klnmam bir dlayc sebep dlayc
lk etkisine sahiptir. Bunu Raz, u ekilde formle etmektedir (Raz, 1978c:
133; 2002b: 35-40):
3. Kii, eer sebepler dengesini ykan sebepler etkisizletirilmemi
dlayc bir sebeple dlanmsa, o zaman bu sebepler dengesine gre
davranmamak zorundadr (Forml 3).
Bu forml 1. formlle elimektedir. Yani hem bir sebepler dengesi
mevcuttur (forml 1 ) hem de bu dengeye gre davranmama ykm var
dr. Raz, bu elikiyi ortadan kaldrmak iin bir forml daha belirtmekte
dir (Raz, 1978c: 133; 2002b: 35-40):
4. Kii, hangi durumda olursa olsun geersizletirilmemi eylem
sebebine gre davranmak zorundadr (Forml 4).
Raz'n sebepler atmasna ynelik yapm olduu bu zm yo
lunu zetlemek gerekirse: Raz, sebepler atmasndan birincil sebepler
ve ikincil sebeplerin atmas durumlarna ilikin farkl zm yollan
nermektedir. Birincil sebeplerin ve ikincil sebeplerin kendi aralarnda a
tmas durumu iin sebepleri dengeleyerek aralarnda bir derecelendir
me yapmakla zme ulalacan savunurken, ikincil sebeplerle birincil
sebeplerin atmas durumunda sebepler dengesinin zm getirmeye
ceini iddia etmektedir. Buradaki temel sorun ikincil sebeplerin ncelii
ile zlmektedir. Yani dlayc sebeplerle birincil sebepler atrsa, d
layc sebepler birincil sebeplerin dikkate alnmasn bu sebepleri dlaya
rak (bunlara baskn gelerek deil} etkisizletirmektedir.
Akas Raz, bu sistemletirme ile pratik hayatta, emirlerin, sz
vermelerin, yeminlerin, yasalar gibi otoriter kurallarn, ahlaki kurallarn,
sosyal kurallarn, kararlarn ve birinin geleceine dair yarglarn dlayc
sebep olarak nasl i grdn aklamay amalamtr. Ancak Raz,
bunlar arasnda, dlayc sebepleri en iyi karakterize edenlerin sz ver
meler, otoriter buyruklar ve kurallar olduunu belirtmektedir. Meru bir
otoritenin kurallar ve buyruklar gibi sz vermelerin ortak zellii, asln
da mevcut durumda hi byle bir edim yokken, ahlaken yaplmas doru
80 ikinci blm

olan eyi elde etmektir (Moore, 1988-1989: 850). Bu bakmdan ele alnd
nda bunlar ayn zamanda birer birincil sebeptirler. nk bir kii ver
dii szleri tutma ykm altndadr ve meru otoritenin dayatt yasa
lar ve buyruklar tutmak zorundadr. Bunlar, sadece kar-eilimli sebep
lerin dlanmas deil, ayn zamanda pozitif olarak bir davran gerek
letirme eilimidirler. Raz, bu ekilde, bir sebebin hem birincil hem de
dlayc sebep olarak ele alnabilmesini korunmu eylem sebepleri (pro
tected reasons far an action) olarak isimlendirmektedir (Raz, 2002a: 17-18).
Raz, bu korunmu eylem sebepleri kavramsallatrmas ile kapsaml ve i
levsel bir normatif iktidar fikri gelitirmeye almaktadr9 . rnein, sz
verildiinde, sz ver111eye uygun davranmaya dair korunmu bir eylem
sebebi yaratlarak, yaplmas doru olan bir ey gerekletirilmi olur. Yi
ne meru otorite sahibi olan bir kii bir buyruk veya yasa yaymladn
da, bizim iin, bu buyruk veya yasa ile uygunlukta korunmu bir davra
n sebebi yaratarak, yaplmas zorunlu olan eyi oluturmaktadr.
Kurallarn dlayc sebep olduunu sylemek, eylem iin en nihai
prensip olduklar anlamna gelmez (Raz, 2002b: 76). Kurallarn en nihai
sebep olmadn sylemek, onlarn ahlak felsefesi iin ok fazla bir ne
minin olmadn kabul etmeyi gerektirir. Kurallar pratik muhakeme iin
ve dolays ile ahlaki muhakeme iin ok nemlidir. Bununla birlikte en
nihai eylem sebebi deildirler. Fakat kurallar, deer temelli bir dorula
maya tabiidirler. Bu, normlarn bir dlayc sebep olmasnn sonucudur.
Bir sebebe gre davranmama sebebi asla en nihai bir sebep olamaz. n
k en nihai sebep ikincil sebeplerden daha temel bir dnce zerinde te
mellendirilmeli dir. Raz'n kural ve normlara ykledii bu ilev, onu hu
kukun varl ve ieriini belirlenmesinde ve tanmlanmasnda deer-ta
rafsz davran formlarna dayanan sosyal olgularn yegane kriter olmas
n kabule gtrecektir. Bu da onun d layc pozitivist olarak isimlendiril
mesine sebep olmaktadr (Raz, 2002b: 75-76).

JOSEPH RAZ'IN OTONOM-TEMELL LBERAL SYASET KURAMI

Raz'n siyaset felsefesi alanndaki almalar incelendii nde, siyasi ahlak


kuram, otonomi ideali, sonuuluk, sosyal formlar, mkemmeliyetilik,

9 Raz'n anlad normatif iktidarlar, Hohfeldi hukuki iktidarlara dair bir analojiyle elde edi
len, bizim bireysel veya kolektif olarak sahip olduumuz ahlaki hakimiyet alanmz dei
tirme kabiliyetleridir.
joseph raz 81

oulculuk ve ok kltrllk kavramlarnn merkezi bir neme sahip ol


duunu grrz.
Raz'n bu kavramlardan hareketle ina ettii siyaset kuramn libe
ral siyaset kuram ierisinde deerlendirmek mmkndr. Raz'n ortaya
koymaya alh siyaset kuram, en ok Mili ve Hart'n siyaset teorisin
den etkilenmitir. yi yaam hakkndaki deerlere ilikin getirdii yakla
mlar incelendiinde, Raz'n siyaset teorisinin faydac kuramlar arasn
da sayabilirizlO. Rawls sonras dnemde faydac liberal teorilerin durumu
dnldnde, Raz tutarl bir liberal kuram gelitirmek iin tarafszlk,
temel haklar, eitlik, anti-mkemmeliyetilik, kiisel tercih ve bireycilik
gibi standart liberal yap talarnn liberal bir dzenin inasnda yeterli ol
madn iddia etmektedir. Raz, tutarl ve doruluu gerekelendirilebilir
bir liberal teorinin temel deeri olarak otonomiye merkezi bir nem ver
mekte ve dier liberal kavramlar bu temel deer erevesinde ekillen
dirmektedir.
Liberalizmin siyaset felsefesinde, en genel zellikleriyle, hak mer
kezli liberal teoriler ve fayda merkezli liberal teoriler olmak zere, iki tr
yaklamdan bahsedilebilir. Gerekten liberalizmin haklar zerinde te
mellenen deontolojik yorumlar, tarafszlk tezini, adil olann iyiye stn
ln savunmakla destekleme eiliminde iken; liberalizmin faydac yo
rumlar adilin iyiyi artran olarak-tanmland bir iyi anlaym aka or
taya koymaktadr. Liberalizmin bu iki kuram, bir yanyla hogry,
ideal bir yaam biimini; dier yanyla ise hogry, eitli yaam biim
leri arasndaki bar koullarnn aranmas olarak formlize eder (Gray,
2003: 8). Bu iki kuramdan biri, liberal bir evrensel sistem projesi kurgular
ken; dieri, bar iinde bir arada yaama liberalizmini ifade etmektedir.
Birinci kuram karakterize eden isimler olarak John Locke, Immanuel
Kant ve John Rawls'u ele almak mmkn iken; ikinci kuram karakterize
edenlerin Hobbes, Hume, Mili ve Raz olduu sylenebilir.
Bu iki gruplandrmadan farkl olarak siyaset felsefesinde liberal g
rleri kurumsal teoriler ve siyasi ahlak teorileri olarak snflandrmak da
mmkndr. Liberalizmin kurumsal teorileri, zellikle Hume' dan bu ya
na, sosyal dzenin varlk artlar ile zdeletirilmi olan kurumsal d
zenlemelerin aklanmasyla ilgilidir. Siyasi ahlak teorileri ise siyasal ey-

10 Ancak, Raz'n faydacl klasik faydaclk ile ayn konumu paylaan bir yararalk olmayp
daha ok eklektik bir yap arz etmektedir.
82 ikinci blm

lemleri ynlendirmesi gereken prensiplerle ilgilenmektedir. 1970 sonras


liberal siyaset kuram incelemeleri dikkate alndnda, almalarn o
unluunun siyasi ahlak zerinde odakland grlmektedir. Bu du
rumdan hareketle liberal teorilerin yeniden canlanmasn, iyi yaam soru
nuna odaklanmakta aramak mmkn olacaktr. Ancak bu yargdan, kla
sik liberal teorilerin iyi yaam hakknda herhangi bir bak tarzna sahip
olmadklar sonucunu karmak yanl olacaktr.
Liberal siyasi ahlak teorileri lehine ileri srlen bir iddia, liberaliz
min teoride ve pra tikte, iyi yaam sorunu karsnda yansz olduudur.
Ancak bu sav, yararcln bir liberal iyi kuram ierdii fikrini savunarak
eletirilebilir. Ayn ekilde liberalizmin deontolojik yorumlarnda da bir
iyi kuramnn merkezi rolnden bahsedilebilecektir (Neal, 2006: 105-106).
Yararcla gre toplumsal siyasetin amac, bir bireyin sahip olabilecei
tm talepler, niyetler, karlar veya amalar eklinde ortaya kan bireysel
tercihlerin tatminini en st dzeye karmaktrll. Byle bir liberal kuram
da kendileri iin neyin iyi olduunu belirlemesi gerekenler, daha ziyade
bireylerdir ve bu tr iyi anlaylarnn hibiri, bir dierine gre, znde
ayrcalkl deildir; devlet bakmndan en bo u ralara adanm bir iyi
yaam tercihi, ok gerekli bir uraa adanm bir yaam tercihi ile ayn
muameleyi grmelidir. Rawls gibi liberal kuramclar tarafndan tercihle
rin tatminine odaklanan yararc teoriler, bireysel zgrlklerle tercihlerin
tatmininin maksimize edilmesinin atmas halinde bireysel haklara ge
reken deerin verilmedii belirtilerek eletirilmektedir (Rawls, 1972: 22-
27). O halde deontolojik liberalizm, tercihlerin kolektif tatmini olarak an
lalabilecek olan iyi anlayn, adalet ilkelerine verilen ncelikle snrlan
drmaktadr. Bu adalet ilkeleri de, tercihlerin tatmininin maksimizesi nok
tasnda bask unsuru oluturan bireysel hak ve zgrlkleri kendi iinde
barndrmaktadr. Yani haklar, devletin bireyler karsnda meru olarak
yapabilecei eylere snrlandrmalar getiren birer kurumdur(Neal, 2006:
108-109).
Modem demokratik an temel idealini zetleyen Fransz Dev
rimi'nin "zgrlk, eitlik ve kardelik (cemaat)" kavramlar, kinci Dn-

11 zellikle Dworkin ile birlikte Bentham'daki psikolojik yararclk terimi tercih yararcl ha
lini a lmtr. Psikolojik yararclkla hazzn tatmininin en st dzeye karlmas esast. Yarar
cln bu ekilde kurgulanmas, yararn kiileraras kyaslanmasnn imkanszl noktasnda
eletirilmektedir. Tercih yararcl ise toplumsal siyasetin amacn, bireysel tercihlerin tatmi
nini en st dzeye karmaya odaklanarak aklar. (Neal, 2006: 107-109)
joseph raz 83

ya Savana kadar liberal felsefe kapsamnda da aklanmas amalanan


temel kavramlardan olmutur. Ancak, zellikle Rawls ile gndeme ge
len12, cemaat kavramnn liberal siyaset felsefesinin gndeminden km
grnmesi, siyaset felsefesinde zgrlk ve eitlikten daha nde gelmese
bile cemaate katlmann gereklilii zerinde duran ve (Michael Sandel,
Alasdair Maclntyre, Charles Taylor ve Michael Walzer gibi siyaset kuram
clarnn zerinde durduu) komniteryanizm (cemaatilik) olarak ta
nmlanan bir siyasi ekoln ortaya kmasna neden olmutur. Cemaati
ler, Hegel'in Kant ve Locke gibi klasik liberallere ynelttii eletirilere
benzer biimde siyasal liberalizmin cemaat kavramn toplum tasarmla
rndan dlamalarn eletirmektedir13. Raz, komniteryanlarn liberaliz
me yaptklar bu eletirileri dikkate alarak liberalizmle mkemmeliyeti
lii rttrp, temel deer olarak grd otonomi ideali iin sosyal
formlarn gerekliliini vurgulamtr.
Genel olarak Raz'n siyaset teorisinin temel argmana dayand
n ifade edebiliriz:
yi bir yaam srdrmek bireysel esenlik iin zorunludur.
Bu yaam dardan deil, bireyin bizzat kendisinin oluturdu
u seiler dorultusunda yaanmaldr. nk kendisi iin iyi
bir yaamn ne olabileceini en iyi bilen ancak bireyin kendisi
dir. Bireyin otonomisini ekillendiren unsurlar ancak sosyal
formlar aracl ile gerekleir.
Bireylerin iyi yaama ilikin kendi anlaylarn oluturmalar
ve bu anlaylar dorultusunda bir yaam srdrmeleri konu
sunda otorite olmalar, setikleri herhangi bir yaam anlaynn
gerekten iyi bir yaam olduu anlamna gelmez.
Bu tarz bir liberalizm, siyasi ahlak bireyin esenlii zerinde ina
etmesi ile gerek anlamda liberal teori olduunu gsterirken; bireyin
esenliini (dolaysyla otonomisini) ancak sosyal fotmlara uygunluk bak-

12 Bu konuda Rawls yalnz deildir. ada liberal felsefecilerin bir ou cemaat idealine ili
kin pek az ey sylemilerdir. Genellikle cemaat kavramndan bahsedildiinde, bu kavram
zgrlk ve eitliin bir trevi gibi ele alnmtr. Yani liberaller, ortak milliyet, dil, kimlik,
kltr, din, tarih ya da yaam biimi gibi bamsz bir cemaat ilkesi iermeyen, toplumun
yelerinin eit ve zgr kiiler olarak ilem grmesini cemaat idealine ulamak iin yeterli
saymlardr. (Kymlicka, 2004: 291-293)
13 Hegel, liberal teorisyenlerin evrensel iyi idealini tarihselcilikten bamsz bir insani aklcla
dayandrmalarn eletirmekte idi.
84 ikinci blm

mndan aklamas ile komniteryan bir siyaset kuramna kap aralamak


tadrl4. Raz, bu konumu ile ne (kk Locke ile oluturulan) Kant merkez
li aydnlanmac liberal anlay ne de Hobbes merkezli hogr liberaliz
mi anlay ierisinde yer almaktadr (Gray, 2003: 7 vd.). Raz'n sosyal
formlara yapt vurgu ve mkemmeliyeti bir liberal anlay benimse
mesinden dolay Raz' komniteryan bir siyaset kuramcs olarak gren
birok siyaset bilimci bulunmaktadr (Mulhall, Swift, 1997: 309-347).
Joseph Raz'n siyaset felsefesi kapsamnda tartlan konular kap
saml, batan sona her noktas inceden inceye dnlm ve salam bir
temellendirmeye dayal olarak ele ald en temel kitab zgrlk Ahlak
(The Mora/ity of Freedon )' drl5. Raz, bu kitabnda batan sona bir otonomi
teorisi gelitirerek liberal teorinin temel sorunlarn zmeye almakta
dr16 . Raz'n bu almadaki temel tezlerini u ekilde sralayabiliriz:
Siyasal liberalizmle ilikilendirilen haklar ve zgrlklerin ah
laki temelleri hakknda bir anlay gelitirmek,
Ahlaki bireycilii reddedip, kiisel refah, sosyal formlar ve or
tak iyiyi tanmakla, liberal erevede kalarak, liberal gelenekle
muhafazakar ve Marksist gelenein verilerini birlikte deerlen
dirmeye tabii tutmak,
Ne ahlaki oulculuun btn ideallerini kabul eden veya d
layan ve ne de bireysel rlativizmi onaylayan mkemmeliyeti
bir ahlaki oulculuk gelitirmek,
Kiisel otonomi olarak yorumlanan bireysel zgrlk deerini
korumay gerekli klan bir teori ortaya koymaktr.

14 Raz'n bu konumu, Kant liberal anlaytaki (aydnlanma liberalizmi) liberal deerleri n ev


ren selli i fikrinin liberal olmayan top l umlardaki geerlilii ynnden var olan komni teryan
ele t iriler karsnda bir cevap oluturma giriimi olarak anlalabilir. Yani l iberal anlamda bi
reysel otonominin liberal olmayan bir toplumdan talep edilmesi ile doan elikiyi Raz, bi
reysel otonominin ancak toplumsal olarak geleneksellemi kurumlar a racl ile belirlenebi
leceini savunarak amaya almtr. A ncak bu ekilde bir otonomi ;nlay, liberal olmak
tan ok komniteryan bir siyaset anlayna yakn durmaktadr.
15 Bu kitap ilk basksn 1 986'da Oxford'da yapmtr. Kitap temel olarak, otorite, zgrlk, eit
lik, hak, tarafszlk, deer ve otonomi tartmalarn ele almakta ve bu konulara dair Raz'n
daha nce yazd makalelerin btnsel bir ekilde bir araya getirilmesinden olumaktadr.
16 Kitap dikka tlice incelendiinde btn blm l eri ne otonomi idealinin hilkin olduu grle
cektir. Siyaset felsefesi asndan byle bir teorinin merkeze alnarak a d a siyaset felsefesi
prob leml e rinin ziinlenmeye alld)'\ bir dier kaynak, John Rawb'un Bir Adalet Teori s i
(A Tleory of /;;ticc) i simli kitabdr. Her iki kitapta da bir temel dcl\er nwrkezc alnarak siya
set fclsdPsi yaplmtr. Hatta Raz'a gre, siyasal zgrlk teorisi (Raz amacnn b olduu
m bc'lirtmcktedir) adalet tcorilcrini de kapsamaktadr. ( [{az, 1 988: 2)
joseph raz 85

Raz, zgrlk Ahlak (The Morality of Freedom)'n 1. blmnde


devlet otoritesinin temellerine ilikin sebep merkezli ve kapsaml bir
aklama yaptktan sonra, il. Blmnde bu otoritenin snrlarn gerek
elendiren eyin ne olduu problemine tekrar dner ve liberal hak ve z
grlklerin en nihayetinde kiisel otonomi fikrine dayanarak gereke
lendirilebilecei dncesini destekler. Raz, bu ikinci blmn baln
anti-mkemmeliyetilik koyarak, farkl anti-mkemmeliyetilik anla
ylarn inceleyip, birok felsefecinin aksine, kiisel otonomi fikri ile
mkemmeliyetilik anlaynn nasl birbirini gerektirebileceini akla
mtr.
Siyasal liberalizmin hak ve zgrlk merkezli yaklamnn devlet
otoritesini snrlandrc bir etkiye sahip olmas dolaysyla Raz, kitabna
devlet otoritesinin gerekelendirmesini ereveleyen bir teori gelitirerek
balar. Raz, bu erevede siyasal bir teorinin hem kurumsal hem de ahla
ki temellerini merkeze alarak bir teori gelitirmeye almaktadr. Raz,
kendisini mkemmeliyeti bir liberal olarak tanmlamaktadr (Raz, 1988:
1-19). Raz, siyasal zgrln veya bizzat zgrln deerli olup olma
dna dair ortaya konulan pheleri revizyonist kar koyma olarak isim
lendirir ve otonomi deerinden hareketle bu revizyonist kar koymay
rtr. Bu revizyonist tutum liberalizm eletirilerini iki adan yapmak
tadr: Birinci tutuma gre zgrlk bizzat bir deer olmayp, arasal bir
deer olarak siyaset kurama temel oluturur; ikinci tutuma gre ise, z
grlk hibir ekilde deer olarak kabul edilmemektedir (Raz, 1988: 6-8).
Raz, bir eylemin srf serbest seime dayal olarak yapld diye deerli ol
masnn gerekli olmadn savunmakla birlikte, zgrln bizzat br
deerinin olduunu kabul eder.
Raz'n yaklamnda liberalizm, bask kullanmann snrlarna ve
siyasi iktidarn yapamayacaklar hakknda, snrlandrlm bir siyasi ikti
dar teorisidir. Burada Raz'n snrlandrlm bir iktidar vurgusu, onu
devletin tarafszlna merkezi bir vurgu yapan liberal teorisyenlerden
ayrr1 7. Raz' a gre ahlaken deerli bir yaamn birok ekli bulunabilir ve
siyasal bir eylem, bireylerin zgrce setikleri iyi anlayn gerekletire
bilecekleri ortamlar salamakla ilikilendirilmelidir. Bu ise baz siyasal
tarafszlk modelleri ile uyumaz.

17 Siyasi iktidarn tarafsz olmas gerektiine vurgu vaoan teorisyenler arasnda Rawls, Nozick
ve Dworkin'i sayabiliriz.
86 ikinci blm

Raz, liberal siyasal teorisini siyasi ahlaka zg ahlaki prensiplerin


niin var olmas gerektii zerinden kurgulamaktadr. Raz, siyasal bir ey
lemi ynlendirmesi gereken prensipleri kapsayan eyi siyasal ahlak ola
rak isimlendirmektedir (Raz, 1988: 3-4). Raz, ne otonomiye ynelik ne de
eitlie ynelik haklarn siyasal ahlakn temeli olamayacan ispatlamak
iin yeni argmanlar sunmaya almaktadr. Otonomiye kar temel hak
lar reddeden argman yle zetlenebilir:
Gerek otonomi evlilik, arkadalk, doktor olma gibi birok ak
tivite ve ilikileri tanmlayan geni kapsaml sosyal pratiklerin
varln gerektirir,
Byle sosyal uygulamalarn varl kolektif bir iyinin varl de
mektir,
Bireyler byle ortak iyilerin varlna kar haklara sahip deil
dirler ve bu yzden
Bireyler otonomi koullarna kar haklara da sahip deildirler
(Raz, 1988: 193-217).

Ayn ekilde, eitlikle ilgili temel haklara kar olan argman ise,

Eitlik, bizim sadece iyi olarak grdmz eylerin dalmn


daki eitlii nemsememiz nedeniyle, btnyle siyasal ahlak
yanstmayabilir,
Temel iyiler iin makul seenekler, tatmin edici olabilir veya ol
mayabilir,
Eitlik ilkelerinin, bireylerin hareket etmesinde nemli bir rol
yoktur. nk her bireyin tatmin edici olan ve olmayan iyiler
hakkndaki iddialar grece bir neme sahiptir (Raz, 1988: 217-
244).
Bylece Raz, liberal haklarn kiisel otonomi deerini ieren belli
bir iyi yaam anlayna bavurarak gerekelendirildiini savunur. Raz, li
beral haklar hkmetin belli ahlaki idealleri tevik etmesini ortadan kal
drmayan, fakat bu idealleri tevik ettii durumlara dair snrlar getiren
haklar olarak dnr.
Raz, byle bir temellendirmeden sonra, siyasal hak ve zgrlkle
rin temel haklara referansla gerekelendirilebilip gerekelendirilemeyece
i sorununu tartr ve hak temelli yaklamlara kar bir gr gelitirir.
Raz, otonomi idealinin sadece ortak iyilere dair net seeneklerin bulundu-
joseph raz 87

. u bir toplumda yerine getirilebileceini iddia eder. Bylece otonomi


ideali, belli ortak iyilerin temelde deerli olduu fikrini gerektirir (Raz,
1988: 202-209). Bu nedenle, kiisel otonomi fikri ile ahlaki bireycil ik, birbi
rine uymayan deerlerdi r. Bu durumda belki de Raz'n en nemli iddias,
kiisel otonomiye dayanmakla beraber bireycilie dayanmayan liberal
haklar teorisinin geerliliidir ve bireyciliin reddinden hak temelli libe
ralizmin inkarna gidilmesi gerektiidir (Raz, 1988: 206-207). Raz'a gre
otonomi sahipliinin, beraberinde belli ortak iyi seeneklerinin varln
getirmesi gibi haklar da beraberinde devleri getirir. Bu nedenle bir kii,
otonomisi iin gerekli artlarn salanm olmas ile hak sahipliini ka
zanm olmaz (Raz, 1988: 207).
Raz, bireycilik eletirisi ve belli kolektif iyilerin nemine vurgu ile
bireycilik temelli klasik liberal sylemden de ayrlmaktadr. Ona gre ki
isel otonomiye vurgu, baskya kar bireycilii korumaya konu olmama
ldr. Bir toplum, kiisel otonomi idealini tevik etmek istiyorsa, bireylere
otonom olarak yaamak iin gerekli frsatlar salamak zorunludur. By
lece otonomiye yaplan vurgu, sadece belli negatif haklar deil ayn za
manda pozitif laklar da gerekelendirir. Raz, liberal haklarn zn kii
sel otonomiye referansla aklama giriiminde bulunacak kadar klasik li
beral yaklama uygun dnse de, bu otonomi idealinin ahlaki bireyci
likten ve libertaryan negatif hak dncesinden bir kopua nclk etti
ini iddia etmektedir. Raz'n mkemmeliyeti yaklamnn, ahlaki birey
cilii reddetmesi ve ortak iyileri vurgulamas, kendi teorisini baz komu
niteryan yaklamlara benzetse de, gl bir merkezi iktidar fikrine itiraz
etmesi bu benzeimin yersizliini gsterir. Raz'n dnce sisteminde y
netimin temel rol, otonomiyi ve oulculuu hazrlayan temel artlar
korumaya zglenmitir (Raz, 1988: 427).
Raz'n kiisel otonomiyi bal bana bir deer olarak kabul etmesi,
birbiri ile uyumaz ve eit derecede deerli ei tli yaam ekillerinin bu
lunduunu savunan de,er olcl11un kabuln gerektirir. Raz, bunu
yle ifade eder:
"Hi kimse otonominin iyi iin kullanlmas gerektiini inkar ede
mez. Sann, otonominin ktye kullanlmas halinde yine deer nitelii
ne sahip olup olmadd r. Ahlaken otonom bir sulu mu yoksa otonom
olmayan bir sulu mu daha iyidir? Sezgilerimiz otonom olann daha iyi
olduu yaklamna hemen isyan etmektedir. . . . Otonomi sadece iyiyi
gerekletirmeye ynelik bir abalama varsa deerlidir. . . . Otonomi dee-
88 iknci b6him

rini kabul eden bir ahlak teorisi kanlmaz olarak oulcu bir gr des
tekleyecektir." (Raz, 1988: 380-381 )
B u pasajda Raz'n otonomi olarak ele ald eyin, siyasal bir otono
mi deil metafizik bir otonomi (zgrce davranma kabiliyeti) olduu tar
znda bir dnce aklmza gelse de, Raz'n otonomiyi bizzat ikin bir de
er olarak dnp bunun ktye kullanlmasnn dahi kendi deerini
azal tamayacak ni telikte olduunu varsaymak daha yerinde olur.

Deer Teorisi ve Liberalizm


Kiisel Esenlik

Raz, "ahlak, bireylerin esenlik durumunu gelitirmekle ilgili olarak d


nlmelidir" (Raz, 1988: 267) ifadesi ile esenliin kendi deer teorisi asn
dan merkezi konumunu ok net bir eki lde belirtmektedir. Kiisel esenli
in bu nemi siyasi ahlak teorisi bakmndan Raz', modern siyaset teoris
yenlerinden ayrmaktadr. nk Raz'a gre oulculuk ve otonomi ak
lamalarnda ve savunusunda en n ihayetinde kiisel esenlie dayanlmak
durumunda olunduundan kiisel esenlik dncesine dair bir aklama
gerekli olmaktadr (Raz, 1988: 267). Yani kiisel esenlik, siyaset felsefesin
de dolayl bir aklama yoluyla merkezi bir nem kazanmaktad r. Raz,
esenlik dncesini bir istisna olarak ele almamaktadr. Oysa ada siya
set kuramclar esenlie arzularn tatminini gerekletirme bakmndan
nemli bir rol vermektedirler (Crisp, 1997: 499).
Esenliin deer teorisi asndan merkeze alnmas ve siyasal teori
asndan byk bir neme sahip olmas, nasl anlamlandrld ile ok
yakndan ilikil idir. Raz'a gre, bir kiinin esenlii hakknda bir hkm
vermek onun btn yaam hakknda bir deerlendirme yapmak demek
tir (Raz, 1988: 293). Yani bir kiinin esenlii hakkndaki gereklik, onun
yaamnn ken disi iin nasl iyi olduu hakkndaki gerekliktir. yleyse,
bir kiinin esenlii o kii iin neyin iyi bir yaam olduunu ifade etmek
tedir.
Raz'a gre bir kiinin mutluluu, yaam boyunca gerekten deer
li grd n111alarn gerekletirmede baarl veya baarsz olma dere
cesine gre belirlenir (Raz, 1988: 289). Kiisel mutluluu karakterize eden
temel lt kiinin kendi yaamna dair yapt baar veya baarszlk
deerlendirmesidir. Yoksa kiinin bakalarnn mutluluuna katksnn
joseph raz 89

bir deerlendirmesi deildir. Bir kiinin kendi mutluluu ile ilgili doru
kararn ne olduunun belirlenmesinde, genellikle kendisinin deerlendir
me ve kararlar etkin olabilirken, bazen de bakalarnn deerlendirme ve
kararlar etkin olabil mektedir. Yine de Raz'a gre, birok durumun dee
ri byk oranda kiinin kendi etkin amalarna baldr (Raz, 1 988: 290).
Mutluluun ne olduuna dair tartmalarda, Raz'n getirdii temel
eletirilerden birisi, mutluluun kiisel kar (selJ-inferesf) knvram ile ka
rtrlmas hakkndadr. Kiisel karn daha ok biyolojik ihtiya ve arzu
larn tatminine odaklanyor olmas, onu mu tluluktan aymr18 . Bu durum
da, mu tluluktaki 'kiinin amalarnda baarl olma durumu' nu, 'kiinin
biyolojik olmayarak belirlenmi amalarndaki baar durumu' olarak ifa
de edebiliriz. Kiilerin bakalarnn yararna davrnnma sebeplerinin var
olduu oranda, bu sebeplerin onlarn amalarn da oluturmas mm
kndr. Ama kiisel mutluluk bakalarnn mu tluluunu gerekletirme
ye ynelik abalarla karakterize edilmemektedir. rnein, ar bulac
hastalklara maruz kalan insanlarn aclarn hafifletmek iin gnll bir
ekilde alarak kendi yaamn ksaltan bir kii, kendi esenliini artr
makla beraber kiisel karlarna aykr davranm olmaktadr. Bunun ter
sine dair de birok rnek verilebilir. Raz, neticede esenlikle ilgili olarak u
sonuca varmaktadr: "nsanlarn esenlii, hem ahlak asndan hem de in
san karlar bakmndan ok nemlidir" (Raz, 1988: 317).
Raz, geerli olan ahlaki ideallerin siyasetten dlanmamas gerekti
ini dnmektedir. Eer ahlaki ideallerin varl kabul ediliyorsa, o za
man sadece arzular tatmin edici bir politika savunulamaz (Raz, 1988:
161-162). Bu argman, insanlarn kendilerine sayg duymalar iin arzula
rnn gerekelendirilmesi gerektiine dair olan inanc zonn lu klar. zel
likle, bu argmana gre insanlar, arzuladklar eyler, arzu lanmasndan
bamsz olarak, z itibariyle deerli olduundan dolay bu eyleri arzu
layarak kendilerine sayg duyarlar. Bu durumda bu sav, insanlarn arzu-

18 Raz, esen l i k ile k i i se l karn birbirindc-n farkllama d u rumunu diirt forkl sebebe bala
maktad r. Biri ncisi, yukardaki gibi, kiisel karn biyolojik arzu ve ihtiyalarn tatminine y
nelik olmas; ikincisi, esenliin temel bdirkyicisinin kiinin amalarn )!;l'rckleti rml'deki
baa r veya baarszlk olmasdr. rnein ebl've y ni n ccuklarnn muvaffakiyl'lini )!;l'llir
meyt> y nel ik baars kendi karlarna uynayabili rkl'n kcndi esen l ikler i ne katkda bulun
maktadr. ncs, kiinin bakal;rna ynl'lik amalar k i isel karl, r Plki lenwzkcn,
mutluluklarn etkiler. rdncs, kiinin cst>nlii, an.larnn veya g<rekkt i rnt>yc al
h eylerin deeri ne baldr. By le olduundan insanlar zananlarn num deerli
amalarn gerekletirmek iin h,rcarken, kiis<I k.rlar b k m n d a n by le olmayabil i r
(!{az, l 988: 294-299).
90 iknci bolm

)arnn deer yarglarnn doruluu artna bal olduunu ileri srer. Bu


netice gz nne alndnda, bu argmana itiraz etmek mmkn olacak
tr. yle ki, insanlarn arzularnn hatal deer yarglarna dayanmas ola
sdr; hatta ou arzularn byle hatal deer yarglarna dayandn bil
mekteyiz. yleyse hatal deer yarglarna dayanan arzularn tatmin edil
mesinin amalanmas tercih edilemez bir nitelik kazanr. Buradan yle
bir neticeye ulaabiliriz: nsanlar arzularnn tamamyla kendi arzuladk
lar gibi gerekletirilmesini istemezler. Eer insanlar hatal deer yargla
rna dayanan arzularnn tatmin edilmesini istemiyorlarsa, o zaman by
le arzularn tatminini amalamak iin bir sebebin varlndan bahsedile
mez (Regan, 1988-1989: 1042). Netice olarak, siyasetle sadece arzu tatmini
amalanmamaldr.
Bu durumda, klasik liberalizmdeki arzu tatmini olgusuyla Raz'n
tanmlad esenl ik olgusu arasnda nemli bir fark vardr. Arzular hatal
deer yarglarna dayal olarak ortaya kabi lirken, esenlik deerli olan
amalardaki baarlar olarak nem tamaktad r. Arzularn hatal deer
yarglarna dayanabilir olmasndan dolay, yneticilerin sosyal politika
olarak arzularn tatminini amalayabilmesi, bu arzularn bal bana de
erli olmasna baldr. Oysa esenlik znde bir deer tadndan, h
kmetin esenlii amalamasnda bir yanllk yoktur. Ancak Raz'n bu
karm, hkmetin bireyler namna amaladklar eylerin bireylerin ken
dileri iin amaladklar eyler ile elimesi mmkn olduundan hatal
olabilir (Regan, 1988-1989: 1043).
Eylem sebepleri faillerin bir meselede kendi kendilerine bir eylemi
gerekletirmek iin var olan sebeplerdir. Raz'a gre, esenlik ise ancak ak
tiviteler araclyla ortaya kmaktadr. Yani esenlik, soyut olarak ve ka
rmsal olarak elde edilen bir netice deil, eylemlerle amalarn gerekle
tirilmesine bal olarak ortaya kan bir deerdir.

Sonuuluk

Sonuuluk, sonu itibariyle insann esenl iinin artt durumlarla ilgi


lenmemiz gerektii dncesidir. Genel olarak fayday artran bir eylem,
baz insanlarn tercihleriyle atabilir. Bu durumda baz insanlarn tercih
leri tatmin edilirken bazlarnn tercihleri tatmin edilemeyecektir. Btn
tercihleri tatmin etmenin olanaksz olduu bir durumda, eit oranda bir
faydann her zaman herkes iin ayn arlkta olamayaca sonucu do-
joseph raz 91

maktadr. zellikle Rawls gibi ada liberaller, faydacl bu noktadan


hareketle eletirmektedir. Raz'n sonuulukla ilgilenmesi sonuu-fay
dac etik ile liberalizmin birlikte ele alnp alnamayaca sorununa daya
nr (Raz, 1988: 267). En soyut tanmyla faydaclk, ahlak bakmndan do
ru eylem ya da politikann toplumun fertlerine en ok mutluluu getiren
eylem ya da politika olduunu savunur1 9 . Bu tanmlamadan kapsaml ve
soyut bir ahlak kuram karlabilse de, Raz'n sonuulukla ilgisi bak
mndan dnldnde, siyasi ahlak olarak faydac ilkeler bireyler ara
sndaki kiisel ilikilere deil, toplumun temel yapsna denk dmekte
dir20.
Raz da faydacln devlet mdahalesinin bymesi ve bu mda
halenin bireysel zgrlkler alann ihlal etmesi ile birlikte deerlendiril
di inden bahsetmektedir (Raz, 1988: 267). Faydaclk, bu konumu ile an
ti-l iberal neticelere yol aabilen soyut ahlak teorisi grnm arz etmek
ted ir. Raz, sonuulua ilikin bu dnceyi, sonuuluu eylem sebeple
ri bakmndan gruplara ayrarak analiz etmektedir21 . ncelikle Raz, so
nuuluk itirazlarnn eylemin sonularnn eylemin, gerekletirilme se
bepleri arasnda yer almad iddiasna dayanmadn vurgulamaktadr
(Raz, 1988: 268). Raz, sebeplerden hareketle eylem sonuuluuna ilikin
u karmlar yapmaktadr (Raz, 1988: 268-269):
Kat soulk: Bir eylemin uygulanmas iin geerli olan sebe
bin sadece ve sadece, o eylemin uygulanmas neticesinde ortaya
kard etkilere gre belirlenecei dncesini savunur. Bu
durumda eylem sebeplerinin kuvveti / arl sadece, eylemin
sonucunun deerinin bir fonksiyonudur. Raz, byle bir sonu
uluk fikrini btn olarak kabul etmemektedir.

19 Elbette ki, faydaclk hakknda birbiri ile balant kurmakta zorlanlacak derecede farkl ta
nm ve yaklamlar vardr. Yukarda verilc-n tanmla Llentham ve Mili etrafnda ekillenen kla
sik liberal yaklam esas alnmtr.
20 Faydacln bir siyasi ahlak olarak ekiciliinin gerisinde tek tutarl ve sistemli ahliik felsefe
si olduu inanc vardr. Kymlicka, faydacl ekici bir siyasi ahliik kuram klan iki zellik
ten bahsetmektedir: lki, foydaclarn ulamaya alt amacn herhangi bir doa tesi var
la dayal olmamasdr. !.. i ci ekicilii ise, somu olmasdr. Llu durumda faydaclk, insa
nn refahnn nemli olduuna ilikin sezgimizin yan sra ahliik kurallarnn insann refah
zerindeki sonular da snanmas gerektii ynndeki sezgimize denk dmesi olarak zet
lenebilir. (Kymlicka. 2004: 13-16)
21 Raz, eserlerinde kendisinin bir sonuu olduum iddia etmemekle birlikte, sonuu olmad
n da iddia etmemektedir. Sonuuluu eletirenlere kar eletirel bir tavr benimserken,
mutlak anlamda sonuuu savunan bir tavr ierisine de girmemektedir.
92 ikinci blm

Krlatrlali/irlik: Btn sebeplerin, arlk i tibariyle karlat


rlabi lirlik karakterine sahip olduunu ileri sren yaklamdr.
Raz, baz ata ve yaran sebeplerin tadklar deerlerin bir
birinden farkl ol mas sebebiyle arlkl arnn karlatrlama
yacan dnmektedir.
Fail-tarafszlk: Olas btn neticelerin fail iin rarafsz olduunu
ileri sren yrklamdr. Yani bir sorundaki her farkl yaklamn
btn failler iin ayn kilde etki douraca ileri si.iri.il mekte
dir. Raz, bu yaklam da yetersiz bularak eletirmek tedir.
effaflk: Hakiki deerlerin herkes iin apak olduunu savunan
grtr. Yani bu gre gre bir durumu temelde deerli klan
zellikler, baz failler iin bu durumu iyi yapan zelliklerdir.
Raz, byle bir sonuuluk dncesini de eletirmektedir. An
cak Raz ii n otonomi deerinin herkes iin geerli olan bir dee
rinden bahsetmek mmkndr (Raz, 1988: 407).
Maksiizasyo: Bir eylemin doruluunu, sadece ve sadece uy
gulanmasnn deerleri maksimize etmesine balayan giitr.
Raz'a gre pratik dnce en nihayetinde ya sonuu olmak ya da
olmcmak dunmundadr (Raz, 1988: 265-266). Raz, sonuu dnceleri
dorudan reddetmemekle birlikte, sonuu dnce olarak gelenekselle
mi baz doktrinleri reddetmektedi r. Her eyden nce o, kat soluk
olarck tanmlad, bir eylemi gerekletirme veya gerekletirmeme se
beplerinin sadece o eylemin sonularna baklarak bel irlenebileceini id
dia eden dnceyi eletirmektedi r (Raz, 1988: 268-269). Bu doktrine g
re eylemler ya h ibir ikin deere dayanmamakta ya da eylemlerin ikin
deerleri onlarn gerekletirilip gerekletirilmeyeceine karar verne
srecinde rol oynamamaktadr. Yine Raz, olgularn, birilerinin bunlar iyi
olarak nitelemelerinden dolay deerli olduunu savunan doktrini de
eletirmekted ir. Yani Raz, bir fai lin iyiliinin, fai l i n kiisel deerlendirme
lerine bavurulmak bel i rlenebileceini savunan doktrini de eletirmekte
d ir.

Sosyal Formlar

J{az'n sosyal formlar (social forns) olarak isimlend irdii eylem gruplar
n sosyal pratikler ve konvansiyon olarak isimlend i rmek de mmknd r.

R;z' n siyaset teorisinde sosyal formlar, esenlii karaktt>rize eden kapsa-


joseph raz 93

yc amalar (comprehensive goals) garanti etmesinden dolay ok nem


li bir yere sahiptir. Bir amac kapsayc bir ama haline getiren ey, ama
cn, insanlarn hayahnn nemli paralarn kapsayan sonulara sahip ol
masna baldr. Raz'a gre, bir kiinin kapsaml bir amacnn varl sa
dece, bu amacn bir toplumda geni kitleler tarafndan uygu lanan davra
n formlar gibi sosyal formlarn varlna dayanmas durumunda sz
konusu olabilir (Raz, 1988: 308). rnein hukukun etkinliinin bulunma
d bir toplumda, kiinin hukuki kariyerinin gereklerini yerine getirme
si mmkn olmayabilir; yine bir kiinin, hekimlik mesleinin gereklerini
yerine getirmenin tannmad bir toplumda hekimlik mesleini uygula
mas m mkn olmayabilir. Sosyal formlarn amalar asndan tad
nemi vurgulayan bir baka rnek evlilik kurumu ile ilgili olarak verile
bilir. Kiinin evliliini oluturan davranlar, ayn toplumda yaayan di
er fertlerin de benzer davranlar (benzer geleneksellemi pratikler)
gerekletirmesinden dolay anlamldr (Raz, 1988: 309-310).
Raz, sosyal formlar ile ilgili bu tezini iki argmana dayanarak ak
lar. Birinci argman, bir bireyin esenliinin, davranlarnn deerini sos
yal formlarn varlna balyan argmandr (kiisel esenliin sosyal
formlara ball) (Raz, 1988: 31 0-311 )22. Eer bir toplumda evlilik ve hu
kuk gibi baz sosyal kurumlar bulunmazsa, byle bir toplumda bu ku
rumlarn gerekleri ile ilgili eylemlerin de herhangi bir deeri kalmayacak
tr. Evlilik gibi hukuk kurumu kapsamna giren eylemle toplumu n dier
fertlerine baml aktiviteler olarak isimlendirilebilir (Crisp, 1997: 508).
kinci argman, temel ve kapsaml a malarn sosyal formlarn varlna
dayanmas gerektii argmandr (esenliin temelini oluturan amalarn
sosyal formlara ball) (Raz, 1988: 311 -312).
Bu iki argmandan hareketle sosyal formlara dayal olarak yle
bir sonu karlabilir: Ayn eylemi gerekletirmeye ynelik bi r aba sos
yal balama dayal olarak farkl deerlere sahip olabi lecektir (Raz, 1988:
311 ). Yani, tp kurumunun bulunmad bir toplumdaki hastalklar teda
vi etme eylemi ile tp kurumunun bulunduu bir toplumda doktor olma,
ayn davran kalbn ierebilir; ama farkl aktivitelerin bulunduu sonu
cuna gtrr. Ancak Raz ok net bir biimde, sosyal formlara ilikin ak-

22 l{az' n ileri srd bu ;rgman WittgLnstein VL' M.clntyrl'' h;trlatmak,1dr. Macln tyre,
After Virtue (Erden l'einde)'de sosyal kurumlar i le SL"yal pr.ll ikler ar.snda bi r ayrm y.pa
rak farklln nemini vurgulamaktadr. Wi ltgenstlin'in kural an,lizinde belli bir toplumda
kabul grmekten bahsetmesi, konuya g<'l"irdii perspektifi y.:nstn,kladr.
94 ikinci blm

lamalarndan konvansiyonalist bir deer teorisinin karlmamas gerek


tiini ifade etmektedir (Raz, 1988: 310).
Bir kiinin esenliini, deerli amalarndaki baarl olma abasna
dayandrdmzda, deerli olduu varsaylan temel a malanndaki baar
snn onun esenliinin temel kayna olacan anlamay kolaylatracak
tr. Esas anlalmas zor olan byle bir esenlik fikrinin, kiinin iyi bir ya
am srmesini kiisel amalarna dayandrmayan gr ile bir eyi sade
ce bir kiinin onu deerli grmesinden dolay deerli olduunu varsayan
yaklam arasndaki farktr. Raz, temel amalarn esenlii karakterize
eden en temel unsur olduunu savunmakla her iki esenlik fikrini de ele
tirmektedir. rnein, bir kiinin kendi yaam iin en temel ama olarak
gitarist olmay benimsemesi durumunda, kendi esenliini bu giriiminde
baarl olmaya dayandrmas makul olacaktr.
Akas Raz'n otonomi ve esenlik deeri asndan temel amalar
yoluyla sosyal formlara ykledii bu merkezi nem onu komniteryan si
yaset kuramlarna yaklatrmaktadr. Raz, bireysel davranlarn temel
deerinin toplumsal formlarn varlna dayal olduunu iddia etmekte
dir (Raz, 1988: 310). Yine Raz, bireylerin amalarnn toplumsal formlarla
olan ilikisi araclyla oluturulduunu ve srdrldn iddia et
mektedir (Raz, 1988: 312). rnein bir aile kurma olgusu, arkadalk ol
gusu bunlarn toplumsal birer kurum olmasna bal olarak ortaya k
maktadr. Raz'n bu iddialarnn yannda iki noktadan kand nn belir
tilmesi de gereklidir. lk olarak Raz, kiisel esenliin sosyal formlara ba
llna ilikin ortaya koyduu savlarnn hibir ekilde konvansiyonalist
bir teze dayanmadn iddia etmektedir. Yani Raz'a gre, sosyal onayla
ma bir eyin deerlilii iin yeterli deildir (Raz, 1988: 310). Raz bu sonu
ca kiinin deerler karsndaki durumundan hareketle ulamaktadr. Na
sl ki, bir kii kendisi iin neyin iyi olduu hakknda hata yapabiliyorsa ve
amacnn deerli olduuna inanc o amac deerli yapmyorsa; toplum
iin de ayn eyin dnlmesi mmkndr. kinci olarak Raz, bir kiinin
temel amalarnn sosyal formlardan hareketle tespit edildiini syleme
nin, konvansiyonlarn varln reddetmek saylmayaca fikrini benimse
mitir (Raz, 1988: 312-313).
Otonomi, kiinin nnde deiik deer seeneklerinin olmasn ge
rektirir. Deer seenekleriyse byk oranda sosyal formlara baldr. Raz
bu noktadan hareketle, otonominin deiik sosyal formlarn varln ge
rektirdii neticesine ulamaktadr (Raz, 1988: 247). Raz'.n bu konumuna
joseph raz 95

ilikin sorulmas gereken soru, birey ile toplum arasndaki ilikide hangi
sinin ncelenmesi gerektiine dairdir.

Ahlaki oulculuk ve Ortak-llemezlik

Raz'n ahlak kuramnn merkezinde ahlaki oulculuk yer almaktadr. o


ulculuk teorileri ahlak ve siyaset felsefesinin en nemli teorileri arasnda
yer almaktadr. Liberalizmin bireyin yannda kamu kurumlarna da nem
vermesi, temelini toplumsallktan alan siyasi ve ahlaki teorilerle iliki ba
kmndan, oul deerlerin tannmas ile netletirilebilir. oulculuun en
temel iddias btn temel ahlaki prensiplerin oul nitelikli olduudur;
bunun neticesi olarak da deerler arasnda hiyerari yaplmasnn olanak
sz olduudur. Deer oulcu liberal dnrlere gre, liberalizm temel
tutarlln deer oulculuu ile olan uyumundan alr. Deer oulcu li
beral bir teorinin temel tezlerini yle sralayabiliriz (Galston, 2002: 4-6):
Deer ou lculuu rlativizm dei ldir. Bu nedenle deer oul
culara gre, iyi ile kt, sevap ile gnah / su arasndaki fark ob
jektif ve rasyonel olarak savunulabiJir23 .
Objektif iyiler tamamyla derecelendirilmi olmayabilir. Yani
btn iyiler iin, nitelik itibariyle heterojen olmalarndan dola
y, genel bir lden bahsedilemeyebilir. Bu, btn insanlar iin
geerli olan ortak ve temel bir iyinin olmad anlamna gelir.
Btn insanlar iin stn bir iyiden bahsedilemeyecekse sosyal
kurumlar iin de birincil bir erdemden bahsetmek yerinde ol
maz.
Deer oulculuu, deerlerin sosyal pratiklere bamlln
savunur (Raz, 2003a: 19-22). Baz iyiler, insan hayat bakmn
dan herhangi bir seme nceliini ekillendirmesi bakmndan
temel nitelikte olabiJir24.
Temel iyilere ynelik snrlandrc yaklam, insanlarn iyi ya
am alanna ilikin meru seim alanlarnn geni olmas gerek-

23 Raz, "insan, olan eyin oluunun olmayan eyin de olmaynn, her eyin lsdr" eklin
de formlize edilebilecek Protagoras vari bir kriteri eletirerek, kendi deer teorisinin, ne
sbjektivist ne objektivist ne de rlativist olduunu belirtmektedir. (Raz, 200Ja: 15-16)
24 Bu tr iyilerin tannmas toplumdaki byk sularn varln nleyici bir zellie gereksi
nimden dolaydr.
96 ikinci blm

tii inancna dayanr. Yani insanlar arasndaki meru farkllkla


rn geni olmas bireysel zgrlk ve demokratik karar alma
alann belirler.
Deer ou lculuu insanlar aras iyi yaam haline ynelik fark
llklar temel bir iyi ltne indirgeme giriiminde olan ve de
erleri bir hiyerari ierisinde kategorize eden dier teorilerden
farkllatrlarak dnlmelidir.
Deer oulculuu, esasnda deerlerin topluma bamll temel
fikrinden hareketle kurgulanmaktadr. Deerlerin topluma bamll te
zi ayrntl bir biimde ele alndnda ou lcu luk, deiim ve hogr
kavramlar merkezi bir neme sahip olmaktadr. Raz, deerlerin topluma
bamlln birbiri ile iliki ierisinde bul unan iki tezle incelemektedir
(Raz, 2003a: 19-22):
Topluma zel bamllk tezi; 'baz deerler sadece, kendisini
sosyal pratiklerin zd olarak desteklemesi duru munda vardr'
eklinde bir iddiada bulunan tezdir.
Topluma genci bamllk tezi; baz istisnalarla birlikte, 'btn
deerler ya zel bamll a konu olmasndan dolay ya da zel
bamlln konusu olan deerlere ballktan dolay sosyal
pratiklere bamldr' tarz bir iddiaya dayanan tezdir.
Raz, insan hayatndaki birok deerin, deerlerin sosyal pratiklere
dayanmas gerektiini vc:rsaydndan dolay, ortak-llemez bir karak
tere sahip olduunu dnmektedir. Raz'n bu dncesini ortaya koy
madan nce ortak-llemezlikten ne anladn ele alabiliriz: ki deerli
eylem, deerleri bakmndan birinin dierinden daha deerli (ya da eit)
olduu ortaya konulamyorsa, ortak-llemez bir karaktere sahiptir.
Raz'a gre ortnk-llemezliin esns nemi belli bir eylemin deerinin
tespiti ve bunun zerindeki politikalarda deil, insan yaamnn temel ak
tivitelerinin ounun ortak-l lemez bir karaktere sahip olmasndadr.
rnein, hukuku olarak yaamak, sana t olarak veya bir retmen ola
rak yaamakla ortak-llemez niteliktedir. nk bu yaam tarzlarnn
sahip olduu deerleri kyaslamak mmkn deildir.
Deer oulcul uu dncelerinin ortak noktas, iyi yaamn bir
ok trnn olduu ve bunlardan bazlarnn deer asndan kyaslana
mayaca nermesidir. yi yailmn baz trleri ne birbirinden daha iyi ya
da daha kt, ne de deer asndan ayndr; bu iyi yaam biimleri kyas-
joseph raz 97

!anamaz ve birbirinden farkl biimlerde deerlidirler. Ortak-llemez


deerler farkl biimlerde ortaya kabilir (Gray, 2003: 38):
Baz deerlerin, birbirinden farkl kl trlerdeki ahlaki yaam
ynlendiren uzlamlMdan kaynaklamas, bu ' deerleri or
tak-llemez deerler halini:! getirmitir.
Ayn trden bir deerin, farkl kltrlerde farkl yorumlanma
sndan dolay, bu deerin ortak-llemezliinden bahsed il
mektedir.
Bir eylem formunun farkl kltrlerde farkl deer ve erdemler
le belirlenmesini deer ve erdemler arasnda ortak-llemezli
in bulunduunu gsterir. Yani bazlarnn erdem olarak vd
n dier bazlar knayabilir. Kltrler farkl deerleri takd ir
ettiklerinde, bunlar somutlatran yaam biimlerinin deerini
kyaslamak da olanakszlar.
nsan yaamnda nasl ortaya karlarsa ks nlar, ortak-llemez
deerler kapsayc bir deere gre karl atrlamaz bir nitelie sahiptir.
rnein, arkadalk ile para olgusunu bi rlikte dndmzde; kii
bakalar ile geirdii zaman parayla lebil iyorsa, o bir arkada deildir.
Bu durumda bakalaryla geirilen zaman paraya deimemek arkada
ln bir parasdr. Bu arkadaln paradan stn tutulmasnn zorunlu
olduu anlamna gelmez; ama arkadaln ve parann deer asndan
karlatrlamamas anlamna gelir. Sadece arkadaln paradan ne daha
iyi ne de daha kt olduunu, onun parayla ve dier maddi deerlerle k
yaslanamaz olduunu dnenler arkada edinmeye muktedirdirler
(Raz, 1 988: 352). Arkadalk ve para gibi kymetler deer asndan kyas
lananazlarsa, onlar arasnda farkl seimler yapan insanlarn yaamlar
da kyaslanamaz.
nsanlar iin en iyi yaam ok eitli biimlerde ortaya kmaktadr.
Bu yaam biimlerinden bazlar bir araya getirilemez. Bundan dolay b
tn insanlar iin tek bir en iyi ya da en deerli bir yaam biimi yoktur.
Eer normal koullarda, kii, yaamn ek birtakm erdemler edinerek ya
da herhangi bir erdeme sahip olma aamasn, sahip olduu baka bir er
demi feda etmeksizin veya yaamnda halihazrdaki aamay yksel terek
gelitiremiyorsa, onun yaam deerli bir yaamdr. una gre deer o
ulculuundaki inan, birok deerli yaam biimi olduu inancdr (Raz,
1988: 396).
98 ikinci blm

oul deerlerin, ortak-llemez deerler olduunun kabul edil


mesi durumunda, bir toplumdaki deer atmas sorununa nasl bir
zm getirilecei problemi ile karlalacaktr25. Raz, byle bir deer at
mas durumunu liberal iyiler bulmaya almakla zmlemektedir. Raz,
siyasi ahlak kuramnda otonomi deerini deer atmalarnda temel
zmleyici deer olarak ele almaktadr. Bu anlamda otonominin deeri,
akln hakemlik yapamayaca yerlerde, deerler arasnda seim yapma
mz salamasnda yatar. Yani otonomi, onu hayata geirdiimiz zaman,
bizlere deerleri karlatrlamayacak yaam biimleri arasnda seim
yapma olana salad iin deerlidir. Bylece bir insan otonom bir fail
olarak yaayamad mddete, modern bir toplumda iyi yaam halini
yakalayamaz. Aada Raz'n deerler atmasna ilikin getirdii
zmlemeyi, modern toplumlarda hukukun otoritesinin meruluuna te
mel oluturmas asndan, biraz ayrntl olarak ele almay dnyonz.

Liberal Mkemmeliyetilik ve Otonomi

Raz'n siyaset teorisinin merkezinde otonomi dncesi yer almaktadr.


Otonomi merkezli bir siyasal kuram, ilk bakta anti-mkemmeliyeti bir
devlet fikrinin savunulmas gerektii sonucunu ortaya koymakta ise de
Raz, otonomi prensibinin mkemmeliyeti bir prensip olduunu i fade et
mektedir:
"Otonomi prensibi mkemmeliyeti bir prensiptir. Otonom bir ya
am sadece deerli ve kabul edilebi lir proje ve ilikileri gerekletirmek
iin sarf edilirse deerlidir. Otonomi prensibi hkmetlere ahlaken deer
li frsatlar yaratma, deersiz olanlar da elimine etme olana sunar; hat
ta hkmetlerin bunu yapmak zonnda olduunu belirtir" (Raz, 1988:
417).
Otonominin bu ekilde anlalmas elbette ki siyaset felsefesi iin
ok nemli sonular douracaktr. Raz, buradaki otonomi tanmlamas ile
kendi siyaset teorisini otonomi zerinde ina etmekten vazgemeyip, oto
nomi merkezli siyaset teorilerine yneltilen eletirilere cevap oluturabil
mek iin otonom bir yaamn deerli bir yaam olmasn arta balamak-

25 Ahlaki deerler Masnda bir derecelendirmenin yaplaca kabul edildiinde, deer atma
larnn fmnc ilikin ciddi bir sorun yaanmayacaktr. nk atan deerler arasnda
bir derecelendirme yapp, daha baskn deerin tercih edilmesi sorunu zecektir.
joseph raz 99

tadr. Bylece liberal olmayan toplumlarda da geerli olabilecek bir iyi ya


am tasarmna kap aralamaktadr26.
Komniteryanlar liberal deerlerin evrenselliine kar, her klt
rn kendine zg iyi yaam kri terlerinin bulunduu argmanndan hare
ket etmektedirler. rnein Alasdair Maclntyre liberal deerlerin evrensel
lii tutumunu u ekilde eletirmektedir: "(H)er kltr ve gelenein ken
dine zg rasyonel standartlara sahip olmasndan dolay, birini dierine
tercih etmenin hakl ve makul gerekelerini bulmada yeterli nedenimiz
yoktur" (Macln tyre, 1988: 351-352). Maclntyre bu eletiri ile farkl gele
neklerin kendilerine zg rasyonellik kriterlerinden bahisle, liberal de
erlerin evrensellii iddiasna kar durmaktadr. Bu iddiaya gre, farkl
kltrler arasnda ortak kltrel ve ahlaki ltler bulma giriiminin he
men hemen imkansz olduu ileri srlebilirken, liberalizmin de kendine
zg bir kl tre sahip olduu ve kendi varln devam ettirebil mek iin
liberal deerleri benimsemi bir toplulua ihtiya duyma zorunluluu
ileri srlebilir. Ayn eletiriyi Charles Taylor'da da bulabiliriz: "Libera
lizm, btn kl trlerin olas buluma alan deildir; liberalizm, bir kl
trler yelpazesinin siyasal adan davurumudur ve baka trden bir
kltrler yelpazesiyle badatrlmas oldu ka gtr" (Taylor, 2005: 70).
Raz'n, otonomiyi nihai bir deer olarak kabul etmesi, liberal deerlerin
evrensellii iddiasna yneltilen bu eletirilere muhatap olmas ile som
lanabilecekken, otonomi idealini sosyal formlara (ve dolaysyla deerli
olana ynelmeye) balamas ile bu tarz bir eletiriden kurtulabilecektir.
Klasik liberalizmin liberal deerlerin evrensellii -konusundaki
yaklamlarna kar ada liberaller anti-mi.ikemmeliyeti tutumlarn
iki ilke altnda gerekletirmektedirler: Siyasi idealler aras tarafszlk ve
siyasi ideallerin dlanmas. Raz, bu anti-mi.ikemmeliyeti tutumu se
bebe dayanarak reddetmektedir (Raz, 1988: 417-41 8):
zerinde tartlabilen siyasi ideallere msaade etmek, bazlar
nn inanlarnn dierlerinin inanlarn dlamasna msaade
etmek anlamna gelmez,

26 Raz'n otonomi hakkndaki bu yorumu ada libcrnlizne ywltilcn kumni tcryan eletiri
lere cevap oluturabilecek niteliktedir. Kumniteryanlar l iberal deerlerin evrenselliinin id
dia edilmesinin, liberal olmayan toplumlarda liberal deerlerin geerlilii hakkda elikili
bir konuma dleceinden bahisle eletirilebileceini ne srmekted irler. Raz ise liberal de
erlerin (otonomi ) ancak sosyal formlara gre belirlenebileceini iddia ederek bu itiraza ce
vap vermektedir.
100 ikinci blm

Mkemmeliyeti politikalar, belli bir yaam tarzn baz gruplar


araclyla dierleri zerinde bask arac hal ine getirmeyi ge
rektirmez,
Hkmetlere siyasi ideallere gre davranmak iin izin verilme
si, kat ahlaki yaklam sergilemeyi gerektirmez.
Raz, mkemmeliyetilie kar sergiledii bu negatif tutumun ya
nnda, otonomiye ve oulculua dayal mkemmeliyeti liberalizme ili
kin pozitif argmanlardan da hareket etmektedir:
"Bir kii kendisine ahlaki prensipler domltusunda davranlrsa,
kendisi de bakalarna kendisine davranld gibi saygyla davranr m?
Veya insanlara sayg duymak bakalar ile olan ilikide ahlakilii ihmal
etmeyi gerektirir mi? . . . Bir kii, kendisine davranlrken ahlak ihmal edi
lirse byle bir ihmali yapana kar sayg duymayabilir" (Raz, 1988: 157).
Anti-mken meliyeti liberallere gre, ahlaki ideallerin geerli ol
mas, devlete bunlara gre davranmak iin bir sebep vermez. Yani bu g
re gre, bir devlet mkemmeliyeti ideallerin rn olabi lecek ahlaki
d nceleri geerli olsalar dahi dlamaldr. Raz'n bu szleri, anti-m
kernmeliyetilerin bu yaklamna cevap oluturacak nitel iktedir. Raz' a
gre, bir kiinin esenlii deerli olarak inand hayat yaamasna bal
olmayp, bu inancndan bamsz olan sebeplere gre deerli olan bir ha
yat yaamasna baldr. Yani Raz'a gre bir kiinin esenlii ancak kendi
amalar ve gerekletirmeye altklarnn deerine baldr. Burada
Raz' n dayand temel nokta, amal arn ve arzularn sebep-baml ka
rakterleridir. rnein btn zamann kumar oynayarak geiren baarl
bir kumarbaz, yaamn bir iftlikte iftilikle uraarak geiren bir ift
iden daha az baarl bir yaama sahiptir (Raz, 1988: 298-299). Yani kii
sel karlar insanlarn aktiviteleri ile doru orantl olsa bile esenlikleri
deildir. Bunun sebebi insanlarn deerli olduuna inandklarndan do
lay yaptklar eyle megul olmalardr. nsanlar bu temelden hareketle
yaptklar eyi nemserler. nk deerlendirmeleri hatal olduu oran
da hayatlarndaki baar da olumsuz olarak etkilenecektir (Raz, 1988:
299).
Raz, amalarn sebeplere ballnn iki anlam ierdiinden hare
ket etmekted ir (Raz, 1988: 300-301 ):
nsanlarn bir sebepten dolay istedikleri her ey, bu sebebe hiz
met ettii lde arzulanr.
joseph raz 1 01

Bir kii sahip olduu sebebin geerlilii (deerlilii ) artna g


re ama sahibidir.
Buna gre Raz, insanlarn sebeplerin deerli olduuna inandkla
rndan dolay, sebeplere gre amalarn gerekletirdiklerini dnmek
tedir. Eer deerli olmayan veya yanl bir sebeple davranta bulunulur
sa, o zaman hayatta baarl olma ihtimali azalmaktadr. "(Y)anl sebep
lere dayal olan amalarn tatmin edilmesi kiinin esenliine katkda bu
lunmaz" (Raz, 1988: 302).
Mkemmeliyetiler, bir . grubun inanlar iin dierlerin inanlarn
dlamann hakl olduunu savunmad gibi, mkemmeliyeti ideallerin
insanlar bu ideallere inandklar iin poli tika arac olduunu da iddia et
memektedir. Buna karn onlar, bu idealJerin geerli, doru sebeplerle
desteklenen ve gerekte deerli bir yaam tarzn belirleyen idealler oldu
unu iddia etmektedirler. Bu tutumdan hkmetlerin mkemmeliyeti
bir politika takip etmeleri durumunda, deerli yaam hakknda grle
rinin olduu sonucu da karlmamaldr. nk Raz, "bir devletin bir e
yin deerli olup olmadna dair diiiinccleri herhangi bir politika sebebi
oluturmaz. Sadece o eyin gerekte deerli olup olmamas bir sebep te
kil eder" 27 diyerek mkemmeliyeti politikalarla devletin deerli yaam
hakknda taraflardan bir taraf olma ihtimalini ortadan kaldrmaktadr.
Raz'n bu ifadelerinden liberalizmin, btnyle ahlaki yarglarn sbjek
tif bak alarna dayanmad sonucunu karmak mmkndr.
Raz, an ti-mkemmeliyeti dnrlerin iki noktada hatal tutum
benimsediklerini belirtmektedir: Pratik ve ahlaki karmaklk. Birincisi,
an ti-mkemmeliyeti liberallerin ileri srd fakat Raz'n kabul etme
d ii nemli bir nokta, mkemmeliyeti poli tikalarn bir grubun yaam
tarznn dier gruplar zerinde baskya dayal olarak tanzim edilmesi so
nucunu dourduu hakkndadr. Raz, ak bir biimde btn mkemme
liyeti siyasi eylemlerin bir yaam tarzn bask yoluyla tanzim etmeyi ge
rektirmeyeceini belirtmektedir. Raz'a gre, mkemmeliyetilik ahlaki
oulculukla uyumludur: "birbiri ile uyumlu olmayan ahlaken deerli
birok yaam ekli ayn anda bulunabilir" (Raz, 1988: 161).

27 \yn zmand Raz"n bu ifadelerinden mkem mel i yeti liberal kurmnn ahlaki sbjektivirn
ve ahlaki p hecilik dncelerini reddeltii\ini bir sonu olarak karabiliriz. A ncak R.wls ve
Dworkin'de olduu 1ibi anti-mkemmcli)'l'ti yaklamlarn tarafszlk Vt' dlama idealleri
ne dayanarak devlet politikalarn aklan., giriim leri ahlaki phecilii\t' kap ar.layc bir
nitelie sahiptir. (Raz, 19811: 412)
1 02 ikinci blm

HUKUKUN OTORTES

Hukukun otoritesi tezi, hukuk ile ahlak arasndaki iliki ve hukuk siste
minin doas problemini merkeze alan bir felsefi yaklamdr. yle ki hu
kukun otoritesi denildiinde, bir ynyle otori teye yaplan vurgu dolay
syla siyaset felsefesi kapsamndaki otorite analizleri aklmza gelir. Dier
ynyle de otoritenin, bireyler iin davran standartlar koyma fonksiyo
nuyla hukuk felsefesi kapsamndaki norm ve hukuk sistemi analizleri ve
bu iki analizin birlikte ele alnmas ile hukukun otorite iddias ve hukuka
itaa t sorununu kapsam al tna almaktadr. Otorite analizlerinin yaplma
s, otorite ve meruluk problemini merkeze alr. Norm ve hukuk sistemi
analizleri, hukukun kaynaklar hakknda benimsenen yaklama bal
olarak pozitivist bir hukuk teorisi alm yapmakta, hukuk sistemlerinin
belirleyici zelliklerini tespite almakta, hukukun kurumsal yapsn in
celemek, hukuk kurallarn yaps bakmndan derecelendirmekte ve hu
kuki geerl ilik problemine merkezi bir nem atfederek hukuku kapsayc
bir biimde ele almaktadr. Bu iki amacn birlikte ele alnmasna bal ola
rak hukukun doas dolaysyla ortaya kan otorite iddias ve hukukun
fonksiyonlar incelenip, hukuka ahlaki itaat ykmll ve hukuka say
g problemi temel sorun haline getirilmektedir.
"Hukukun otori tesi" kavramndan sz edildiinde ncelik.le Raz'n
ismi akla gelmektedir. Raz, hukukun otoritesi tezi hakkndaki temel iddi
alarn tek bir eserde toplu olarak ele almamtr. Raz, her eyden nce
1981 ylnda, hukuk felsefesi alannda olduka etkili olmu bulunan Hu
kukun Otoritesi : Hukuk ve Ahlak zerine Makaleler (The A11thority of
Law: Essays 011 Law and Morality) isimli ve eitli makalelerinin derlenme
sinden oluan bir kitap yaymlamtr. Bu kitap hukukun otoritesi hakkn
daki birok probleme temas etmekle birlikte, yalnz bana hukukun oto
ri tesi tezi iin yeterli bir ierie sahip deildir. Kitap drt blmden olu
ur: lk blmde, otori tenin doas ve hukuki otorite temas zerinde
odaklanlarak otorite hakknda genel ve kapsaml felsefi analizlere yer ve
rilmekte iken; ikinci blmde, hukuk sistemlerinin temeli ve hukukun
kaynaklar zerinde durularak pozitivist hukuk teorisi ile doal hukuk
teorisi hakkndaki temel arg manlara temas edilmekte; nc blmde,
hukuku kapsayan deerler bal ile hukukun fonksiyonlar ve yargla
mada hukuk ve ahlak ilikisi ele alnmaktadr. Son blmde ise, hukuku
dlayan deerler merkeze alnarak hukuka ahlaki itaat ykmnn var- .
l ve hukuka sayg problemine deinmitir. Kitabn ieriinden de anla-
joseph raz 1 03

laca gibi, Raz'n bu kitabn basmndan nce ele ald felsefi problem
lere ilikin zmlemelerini devam ettirdiini gryoruz.
Raz, otoriteyi farkl temelle ilikilendirerek ele almas ile hukuk
ve siyaset felsefesinde orijinal bir yaklam gelitirmitir:
Raz'n otorite dncesi pratik muhakemeye ilikin genel bir
felsefi yaklam getirmektir,
Raz'n otorite yaklam, hukuk felsefesinin temel problematik
erevesini otorite kavram erevesinde yeniden yaplandr
maktadr,
Raz, otorite yaklam araclyla hukukun birok metodolojik
sorununun da zmlenecei iddiasndadr.
Raz, otoriteyi snflandrrken ikili bir ayrmdan yararlanmaktadr:

Otorite

Fiili Otorite Meru Otorite

ekil: Otorite Trleri

Raz, otoriteye ilikin genel yaklamnda ncelikle meru (de jure,


Iegitimate) otorite ve fiili (de facto, effective) otorite arasndaki farklla
ilikin bir alm sunmaktadr. Buna gre meru otorite, i bak asyla
(internal point of view) kabul edilen eylem sebeplerini oluturma ve etkile
me gcn kapsamna alarak ahlaki bir temelden hareket etmektedir.
Raz'a gre, hukukun byle bir konuma sahip olmasn art komak mm
kn deildir. Yani mevcut bir hukuk sistemi fiili otorite sahibi olmak du
rumundadr ve bu durumu ile sadece, meru olduunu iddia etmekte
dir28 (Raz, 2002a: 3-27; 1990a: 1-20; 1 988: 21-37; 1994: 211).

28 Raz, otorite kavramnn tam bir analizinin yaplabilmesi iin, fiili otoritenin de analizin kap
samna almasn art komaktadr. Raz, bir kimsenin fiili otoriteye sahip olmas iin etkin g
ten daha fazlasna ihtiyacnn bulunduunu belirterek, bu kii fiili bir otorite iin ya meru
bir otoriteye sahip olduunu iddia etmelidir ya da bazdan tarafndan meru bir otorite sahi
bi olduuna inanlmaldr. Kaba g kullanm ile hak iddia ederek ayn durumun yaratlma
s fiili otorite iin yeterli bir zemin oluturamaz (Raz, 2002a: 9).
104 ikinci blm

Raz'n amaa, hukukun otoritesi tezini ele almadan nce btn pra
tik felsefe disiplinleri yani siyaset, hukuk ve ahlak felsefesi asndan geer
li olan bir pratik otorite analizi ortaya koymaktr. Raz'n bu amac gerek
letirmek iin ele ald temel problem, insanlarn kendi arzu ve yarglarn
bakalarnnkine tabi klmasn (surrendering one's judgement) gerekelendir
me problemidir. Otoritenin byle bir probleme odaklanarak analiz edilme
si kavramsal bir analizdir ve byle bir analizde otoritenin kavramsal olarak
tad zellikler gndeme gelecektir (Raz, 2005-2006: 1003). Bu durumda,
otoriter buyruklar bir kiinin isteklerinden ve arzularndan ayran temel
unsur otoriter buyruklarn kesin ve buyurucu bir nitelie sahip olmasdr.
Bu bakmdan otoriter buyruklar, dier eylem sebeplerinden farkl olarak in
sanlara bakalarnn otoritesini kabul etmekle kendi sahip olduklar yarg
lardan onlar lehine feragat etne anlamn tadndan dolay stn bir ka
raktere sahiptir. Otoriter buyruklarn bu karakteri dolaysyla otoritenin ka
bul, kiinin kendi a/liki otonomisini29 reddetnesi anlamna gelmektedir.
Otorite, doas gerei kiilerle sebepleri buluturma fonksiyonu grmekte
dir. Bu ise kiilerin baz durumlarda bakalarnn buymklarna itaat etme
sinin gereklilii sorunu ile ilgilidir. Bylece otoritenin kavramsal analizi ne
ticesinde elde edilen argmanlarda, otoriter buyruklarm itaat nceliinin
bulunduuna i likin ok ciddi bir tartma yoktur30. Tartmal olan konu,
insanlarn otoriter buyruklara neden itaat etme alkanlna sahip oldukla
rna ilikindir31 . Raz'm bu sorunu zebilmek iin, otoriteyi genel olarak ele
alrken yle bir deerlendirme yapt anlalmaktadr (Raz, 1988: 63-65):
Kavramsal analiz: Otorite iddiasn ve bu idd iann ne anlama
geldii hakkndaki incelemeleri kapsamaktadr.
Normatif analiz: Bir otorite iddiasnn nasl gerekelendirilebi
lecei ile ilgili incelemeleri kapsamaktadr. Yani otoriter buyruk-

29 Bireysel otonominin reddini ahlaki otonominin reddinden farkl olarak ele almak gerekmek
tedir. Bu farkllk iin almann birinci blmndeki otorite ve otonomi balkh ksmda
aklamalarda bulunulmutur. Raz'n btn almalarnda temel deer olarak otonomi ile
kastettii bireysel otonomi olup ahlaki otonomi deildir.
30 Anarist felsefe geleneinde ve ahlaki otonomiyi destekleyenler bakmndan bu argmanlar
pheyle karlanabilir.
31 rnein Finnis gibi baz hukuk felsefecileri otoriteye ahlaki bir itaat ykiimnn varlndan
hareket ederek bu alkanl izah etmektedirler. Bu gre karlk olarak hemen yle bir iti
razn akla gelmesi olasdr: 'Otoritenin alm iin ahlaki bir itaat ykmnden hareket et
mek, mem otorite ile genel otoriteyi birbirine kantrmaktr'. yle ki, ahlaken meru oldu
u kabul edilen bir otoriteyi karakterize eden unsur, onun ahlaki itaat sebepleri yaratmasdr.
Oysa meru olmayan otoriteler iin ayn eyi sylemek mmkn deildir.
oseph raz 1 05

larm insanlarn pratik muhakemesinde oynad role odaklan


mak gerekir.
Raz, otoriteye ilikin felsefi bir aklama getirebilmenin, bu incele
melerden sadece birisinin ele alnmas ile mmkn olamayacan dn
dnden dolay, felsefi bir otorite analizinin hem kavramsal analizi hem
de normatif analizi iermesi gerektiini ngrmektedir. Yani otorite, kav
ramsal olarak tad anlam dolaysyla otoritenin meruluu artlarn
aklayan normatif doktrinin incelenmesine zemin hazrlayarak otorite
otonomi ve otorite-rasyonellik paradoksunun zmlenmesine hizmet et
mektedir. Raz'n otoriteye ilikin kavramsal aklamalarda bulunmas oto
ritenin normatif doktrinine ilikin kukular gidermek amacna yneliktir.
Yani otoritenin normatif karakterine ilikin bir temellendirme ihtiyac bu
lunmaktadr. Bat siyasi dnce tarihinde analitik felsefeciler 1960'lara ka
dar, otoriteyi sadece kavramsal ve dilbilimsel olarak inceleme yolunu be
nimsemilerdi. Ancak otoritenin sadece kavramsal olarak aklanmas, bi
rinin meru otorite sahipliinin ne anlama geldiini aklamakla snrl ka
lacandan, yeterli bir aklama zemini oluturmayacaktr (Raz, 1988: 66-
67). Otorite kavramnn normatif olarak analiz edilmesi znelerini eylem
sebepleri ile buluturmaya hizmet edebilmesi iindir32 . Otoriteye byle bir
fonksiyon yklenmesi otorite kavramn arasallatracaktr (Instrumenta
list). nk bir otoritenin varl, otoritenin neri ve buyruklar tek tek b
tn eylemlerdeki geerliliine bakmakszn znelerinin kabulne zemin
tekil ediyorsa sz konusu olabilecektir (Raz, 1988: 40). Zira hukukun z
neleri zerindeki otorite iddias ancak bu fonksiyonun varlna baldr.
Joseph Raz, otorite kavramnn grd bu fonksiyonu aklarken
tr normatif tezden yararlanmaktadr (Raz, 1990b; 1988: 38-70; 1994:
211-215; 2005-2006.):
Bamllk tezi (Dependence Thesis); btn otoriter buyruklar, bu
buyruklara muhatap olanlar ilgilendiren sebeplere dayal ol
mak zorundadr ve bu sebepler, buyruklarn kapsad durum
lara uygun olan sebeplerdir. Bu uygunluk bakmndan bu se
bepler, 'baml sebep' olarak isimlendirilmektedir33 (Raz, 1988:
47; 1994: 214).

32 Ancak byle bir arabuluculua znelerin ihtiya hissetmeleri gerekmektedir.


33 Raz'a gre, hukukun bir otorite olarak grdl\ fonksiyon gz nne alndl\nda, baml ol
mayan sebepler yaratmas ancak bu sebeplerin baml sebeplerle ilgili olmas ile aklanabi
lecektir.
1 06 ikinci blm

Normal gerekelendirme tezi (Normal /ustification Thesis); bir


kiinin dier bir kii zerindeki otorite sahipliini saptamann
normal yolu, bir znenin kendisini ilgilendiren otoriter buyruk
larn balaycln kabul edip, dorudan doruya kendisi ile il
gili sebeple:e gre davranmaya almaktansa, bu buyruklara
gre davranmaya almasdr (Raz, 1988: 53; 1994: 214).
stnlk tezi (Pre-emption Thesis); otoritenin bir eylemin yapl
masn istemesi durumu, kiinin bir eylemi gerekletirmeye
ynelik deerlendirme yaph safhadaki dier sebeplere ek ve
onlarn yannda yer alan bir sebep olmayp, dier sebepleri d
layan ve onlarn yerine geen bir sebeptir (Raz, 1988: 46; 1994:
214)34 .
Raz'n otoriteyi aklamaya ve gerekelendirmeye ynelik iddia et
tii bu tez, zellikle hukuk ve siyaset felsefesi zerinde derin etki do
urmutur. Bamllk ve normal gerekelendirme tezleri, otoritenin ahla
ki elerini olutururken, stnlk tezi otoritenin yapsal unsurunu te
kil etmektedir (Raz, 1988: 53). Bu tezden birincisi ve ncs, birbiri
ni gerektiren ve birbirine tamamyla bal tezler iken bu ikisini bir arada
tutan tez ikinci tezdir. yle ki normal gerekelendirme tezi, bir otoriteyi
otorite yapan temel normatif etmeni ortaya koymaktadr. Bunu ortaya ko
yarken otorite kavramnn grd fonksiyon temel aklayclk karakte
rini oluturmaktadr. Bu adan bakldnda normal gerekelendirme te
zi, otoritenin arasal olarak gerekelendirilmesini salamakla otoriteye
kar anarist yaklamlara iyi bir cevap oluturabilecek niteliktedir.
stnlk ve normal gerekelendirme tezleri otoriteye itaat ykm
ll asndan can alc bir neme sahiptir. stnlk tezine gre bir ki
inin bir otoritenin znesi olup olamad, ne yapmas gerektiine ilikin
kendi deerlendirmesinden feragat edip otoritenin buyruklarna uymas
durumu ile tespi t edilir. Yani otoritenin buyruklarn kendi deerlendir
melerinin yerine koymas sz konusu olmaktadr. Normal gerekelendir
me tezi ise stnlk tezine uygun olduu mddete bir anlama sahip ola
caktr.
Hukuk felsefesinin ele ald en nemli problemlerden birisi p
hesiz ki, hukuk ile ahlak arasndaki i likinin ne ve nasl olduudur. Hu
kuk-ahlak ilikisi herhangi bir hukuk felsefesi yaklamn karakterize

34 Ancak bu tez yalnzca meru otoriteler iin geerli olan bir tezdir.
oseph raz 107

eden temel unsurlar ierisinde barndrmaktadr. Bu sebeple hemen he


men btn hukuk felsefecileri bu probleme yant bulmaya almtr ve
almaktadr. Raz, bu ilikiye ilikin temel yaklamlar tez altnda bir
letirmektedir:
Kaynaklar tezi (The Sources Thesis); hukukun btnyle kay
nak-temelli olduunu savunan tezdir. Bu teze gre bir hukukun
ve hukuk sisteminin varl ve ierii, herhangi bir deerlendiri
ci (ahlaki) argmana bavurmakszn sadece sosyal olgulara re
feransla belirlenebiliyorsa, o zaman bu hukuk kaynak-temelli
dir (Raz, 1994: 210-211).
Dahil edicilik tezi (The Incorporation Thesis); btn yasalarn ya
kaynak-temelli olduunu ya da kaynak temell i bir yasa tarafn
dan gerekli klnan bir nitelie sahip olduunu iddia eden tez
dir. Raz, Hart'n hukuk-ahliik ilikisine i likin yaklamn bu
tez ile aklamaktadr (Raz, 1994: 210-211).
Tutarllk tezi (The Coherence Thesis); Dworkin tarafndan savu
nulan bu teze gre hukuk, kaynak-temelli yasalar Ue bu yasala
rn ahlaken en yetkin gerekelendirilmesinin tutarllndan
olumaktadr (Raz, 1994: 211).
Raz, hukuk-ahliik ilikisini aklarken hukuku genel otorite kura
m ile ilikilendirerek kaynak-temelli tezi benimsemekte ve dier iki tezi
otorite kuram ile uyumamas noktasnda eletirmektedir (Raz, 1994:
211 ).
Raz, hukuk ile otoritenin ilikisini ele alrken temelde iki tezden ha
reket etmektedir. Birincisi, her hukuk sisteminin fiili otoritesinin bulun
duunu var sayan otorite tezidir. Her hukuk sisteminin fiili otoriteye sa
hip olmas, hukukun ya meru otoritesinin bulunduunu iddia etmesi ya
da gerekten meru otorite sahibi olmas veya her ikisine sahip olmasn
gerektirir. Yani Raz' a gre her hukuk sistemi meru otoriteye sahip olma
sa veya iddia ettii kadar meru otorite sahibi olmasa bile, meru otorite
sinin bulunduunu iddia etmektedir. Raz' a gre hukuk, her ne zellie
sahip olursa olsun, doas gerei otorite iddia etmektedir. kincisi, bir hu
kuk sisteminin meru otoriteye sahip olabilmesini (ki hukuk sistemini ka
rakterize eden temel e budur), meru olma yeterliliini bnyesinde ta
yabilmesi gerekliliini ve yeterliliini ifade eden yans_tma tezi (instanti
ation thesis)'dir (Raz, 1994: 215; Himma, 2001: 62; Akta, 2004: 3). O halde,
108 ikinci blm

bir hukuk sistemi meru otorite olma yeterliliini bnyesinde barndra


myorsa hukuk sistemi olamayacaktr.
Raz'n, hukuk le otorite arasnda kurmaya alt zorunlu ba
incelemek iin temel tartma zeminine dikkat ekmek gerekmektedir.
Raz, bu noktada kendisinden ncekilerin hukuk hakkndaki grlerini,
pozitivist hukuk retisi ve doal hukuk retisi eklindeki farkllama
nn gerekliliini tartarak (ve ksmen onlardan bamszlaarak) huku
kun doasnn ne olduu sorusuna yant aramtr. Bylece Raz, hukukun
doasn ortaya karabilmek iin otorite, hukuk sistemini belirginletiren
temel unsurlar, bir hukuk sisteminin varlk kriterleri gibi daha ak ve net
konular aratrmay ngrmektedir35. Raz, bu sorun iin pratik muhake
meden yola kmakla nemli ipular bulunabileceini iddia ederek, hu
kuk normlarnn eylem sebepleri arasnda yer aldndan hareket edilebi
leceini savunmaktadr. nk hukuk normlar ezamanl bir ekilde bi
rincil ve ikincil dlayc eylem sebepleri olarak ele alnmaktadr36 . Raz'a
gre hukuki otoritenin temeli, dlayc sebep olarak ilev gren belli ob
jektiflemi / kurumsallam kurallarn yaratlmasna ve uygulanmasna
baldr. Raz'n hukuki otoriteye bu ilevi yklemesi ancak bir hukuk sis
temi ierisinde mmkn olacaktr. Bu durumda en temel, soru, bir normu
bir hukuk sisteminin normu haline getiren eyin ne olduudur. Burada
Raz, hukuk-yaratan kurumlardan daha ok hukuk-uygulayan kurumla
ra vurgu yapmakla Bentham, Austin ve Kelsen'den farkllamaktadr
(Raz, 2002a: 105-116; 2003c: 91-92). Yani Raz'a gre bir hukuk sisteminin
btn normlar ayn kaynak tarafndan yaratlmayabilir, bazlar rf ve
adet kurallarndan ve bazlar da yasama organndan kaynaklanabilir; an
cak btn normlar bir hukuk sisteminin hukuk-uygulayan kurumlarnca
uygulanmaktadr. Hukuk-uygulayan kurumlar hukukun uygulanmas
nn nceden belirlenemezlii karakterinden dolay hukuki boluklar da
doldurmaktadr. Raz' a gre, hukukun uygulanmasnda hukuki bolukla
rn bulunmas kanlmazdr. Raz'n bu deerlendirmesi, (kendi ifadesi
ile) kaynaklar tezinin temelini oluturmaktadr: "Bir hukuk teorisi, ancak

35 Ancak unu belirtmek gerekir ki, Raz hibir zaman bu konular aratrmakla hukukun doa
snn ne olduu meselesinin dolayl olarak cevaplad iddiasnda olmamhr.
36 rnein hukuk, bir kiiyi vergi ykmls klmsa, o kiinin vergi borcunu demesi gerek
lilii birincil eylem sebebi iken, hukukun byle bir ykmllk getirmesi o kii iin vergi
borcunu deme ykmnden men edici btn dier sebepleri dlamas bakmndan ikincil
dlayc sebep olarak ilev grmektedir (Raz, 2002a: 17, 22-23, 26-27).
joseph raz 1 09

hukukun ieriinin ve varlnn belirlenmesi iin, bu teorinin test edil


mesi, deer-tarafsz koullarda tanmlanan ve ahlaki argmanlara ba
vurmakszn uygulanan insan davran olgularna dayanyorsa kabul
edilebilir bir nitelie sahiptir" (Raz, 2002a: 39-40). Raz'n bu i fadelerinden,
kaynaklar tezini, ilgili sosyal koullara bal deer-tarafsz olgularn hu
kukun varl ve ieriinin belirlenmesi iin gerekli ve yeterli olduu ek
linde anlayabiliriz. Bu sosyal olgular, yasa koyucu ve yarglarn eylemle
ri ve byle eylemlerde kullanlan dil hakkndaki olgulardr. Hukuki bo
luun sebeplerinden birisi de bu tr dil ve iradelerin belirsiz bir nitelie
sahip olabilmesinden kaynaklanmaktadr. Bu tr eylem ve iradelerin hu
kuki boluklara sebep olabilmesi ise yarglama yapan organlarn hukuku
uyguladklar gibi yaratma yetkisine sahip olmas anlamn tamaktadr.
Nihayetinde Raz, kaynaklar tezine bal olarak mahkemelerin hukuk ya
ratma tekniini ve bunun snrlarn tartmaya amaktadr.
Raz, kaynaklar tezini savunmasndan dolay, hukuki pozitivistler
arasnda deerlendirilmesinin doru olmayacan da eklemektedir (Raz,
2002a: 41-45, 134). Bu dncesinin sebeplerini Kelsen zerine yazd
makalelerde rahatlkla bulmak mmkndr. Raz, ncelikle hukukun nor
matifliine iki ekilde yaklaldndan hareket ederek kendi grlerinin
temelini ortaya koymutur. Hukukun normatiflii hakkndaki birinci
yaklam, gerekelendirilmi normatiflik (justified nonnativity) yaklam
dr. Bu yaklama gre "hukuki davran standartlar sadece ve sadece ge
rekelendirildii oranda norm olarak kabul edilebilir. Bu standartlar ob
jektif ve evrensel olarak geerlilii bulunan sebeplere dayal olarak gerek
elendirilebilir" 37 (Raz, 2002a: 134). Hukukun normatiflii hakkndaki
ikinci yaklama gre, hukukun normatiflii sosyal normatiflik (social nor
mativity) olarak deerlendirilmektedir. Buna gre hukukun getirdii dav
ran standartlar, gerekelendirilmesine ve deerine baklmakszn norm
olarak kabul edilmelidir: "Bu standartlar, toplums.al olarak balaycl
kabul edildii oranda sosyal norm niteliine sahip olurlar"38 (Raz, 2002a:
134). Raz, genel olarak doal hukukularn birinci gr, pozitivist hu
kukularn ise ikinci gr savunduunu belirtmektedir. Raz, kendisi-

37 Kelsen gibi bu gr savunanlara gre, bir hukuk sistemi sadece insanlarn onu ahlaken adil
ve iyi olarak grmelerinden ve bu hukuk sisteminin normlarn kendi ahlllki grlerinin bir
paras olarak kabul etmelerinden dolay normatif olarak kabul edilebilir.
38 Hart gibi bu grii savunanlara gre, herkes hukuk sistemlerini, kymetlerine dair bireysel
yarglarna bakmakszn, normatif olarak kabul etmek zorundadr.
11 O ikinci blm

nin Kelsen' den hareketle birinci gr (dorulanm normatiflik) savun


duunu belirtmektedir. Buna gre, "bir kii, bir hukuk sistemini sadece ve
sadece ahlaken iyi ve adil olarak kabul edebiliyorsa o zaman normatif bir
sistem olarak dnebilir"39 (Raz, 2002a: 134). Bunun yannda Raz'a gre
hukukun normatiflii belli sosyal olgulara dayanmasndan elde edilmek
tedir.
Raz'n ileri srd kaynaklar tezi esas olarak; 1- Hukukun sos
yal olgular tarafndan belirlenecei; 2- Ahlaki yarglarn doruluunu
belirleyen olgularn hukuktan dlanmas gerektii iddialarn bnye
sinde barndrmaktadr (Raz, 2002a: 39-40). Hukukun sosyal olgular ara
clyla belirlendii fikri, hukukun bamszl ve ahlaki prensipler
hakkndaki hibir eye iaret etmez40 . Raz'n tezinin birinci parasna
gre, hukukun varln ve ieriini belirleyen olgular hukukun kendi
bana bir deere sahip olduunu belirleyen olgularn varln da ge
rektirir41 . Bu nedenle Raz'n tezinin ikinci blm, ahlaki argmanlarn
hukukun varl ve ieriinin belirlemesinde rol oynayamayacadr.
Ahlaki temellendirme tezini savunanlarn tersine Raz, hukuka ahlaki
olarak genel itaat ykmllnden bahsedilemeyeceini aka belirt
mektedir. Bu yzden Raz'n tezi hukukta boluk doldurmak iin yaplan
yorumun hibir zaman hukukun kaynaklar arasnda saylamayaca
sonucunu da ierir42.
Hukuki pozitivizmin geleneksellemi olan iddiasnn hukukla ah
lakn ayrlabilirliine dayandn syleyebiliriz. Netice olarak, Raz'n
sosyal kaynaklar tezi ile ileri srd argmanlar byle bir iddiay aydn
latma giriimi olarak anlalabilir.

39 Raz, bu gr benimserken sosyal normatifliin temel vurgusunun, hukuki standartlarn


toplumsal kabulne dayanarak normatiflik stats kazanmas dolaysyla 'hukuka niin i ta
at edilmesi gerektii'ni normatiflie bavurmakszn aklamada, yetersiz kaldndan hare
ket etmektedir.
40 Hukukun sosyal olgular araalyla belirlenecei dncesi ada meta-etik teorilerinden
olan doalc etik (ethical naturalisme) dncesinin bir yansmas olarak ele alnabilir. n
k doalc etik, tabii olgulann ahlaki yarglar belirleyebilecei ve ahlilki yarglarn da sade
ce olgulara bavurularak kurgulanabileceini iddia etmektedir (Raz, 2002a: 40).
41 Byle bir gereklilii doalc etik dncesinin bir neticesi olarak ele almak mmkndr.
42 Oysa ada hukuk felsefecilerinden zellikle Dworkin'in hukuktaki yargsal yorumlara ku
rucu bir ilev yklediini grmekteyiz.
joseph raz 111

HUKUKUN OTORTESNN KAVRAMSAL VE NORMATF


TEMELLER

Otorite, siyaset ve hukuk felsefesi almalarnda en merkezi ve tartma


l konularndan birisidir. Ancak otorite, farkl bak alarndan ele alna
bilecei gibi farkl amalar iin de inceleme alan olabilmektedir. Bu al
mann konusunu oluturan otorite yaklamlarnn sosyolojik ve felsefi
aklamalardan olutuunu syleyebiliriz. Buna gre, bir otoritenin mey
dana kma, gelime ve paralanmasnn sebep ve artlan siyasi, ekono
mik, kltrel, vb. faktrler gz nnde bulundurularak, otoriteye ilikin
analitik, normatif ve ahlaki perspektifler bir arada ele alnmaktadr. Bu a
lmalarn odak noktasn, otoriteyi kendi varln hakllatrarak gerek
elendirme, otoritenin kim tarafndan, kimler zerinde kullanlacan be
lirleme ve otoriteye ilikin genel ahlaki snrlamalarn var olup olmad
sorunlarnn oluturduunu belirtebiliriz. Biz almamzda Raz'n otori
te ahlayn normatif tepriler kapsamnda deerlendireceiz. nk Raz,
otoriteye ilikin aklamalarnn normatif teoriler kapsamnda deerlen
dirilmesini amalamaktadr (Raz, 1994a: 1 ).
Raz, otorite tezi erevesinde iki nemli problemi zmeyi amala
maktadr:
Otorite kavramna ilikin karmakln nasl zmlenecei ile
ilgili metodolojik sorunlar.
Otoritenin, sebep ve otonomi ile uyumazl sorununu zm
lemek43 (Raz, 1994a: 3).
Raz'n otorite zmlemesi otoriteye ilikin tutarllk sorunu ile ve
insanlarn birisinin otoritesinin bulunduuna inanmas problemi ile ilgili
olmayp, otoritenin meruluu ile ilgilidir. Raz'n esas amac kapsayc bir
otorite analizi yapmaktr. Otoritenin sebeplerle ve ahlaki otonomi ile eli
en bir yapya sahip olmas, meru otoritenin reddedilmesinden kaynak-

43 Otoriteye ilikin bu tarz bir yaklam, otoritenin rasyonellik ve ahlakilik ile uyumaz karak
terinden hareket eder. nk otoriteye tabi olmak, kiinin otoriteden bamsz olarak sahip
olduu eylem sebeplerine gre hareket etmemesi anlamna gelmektedir. Otoritenin her du
rumda kendisine tabi olunmas gerektiine ilikin yaps, sebeplere kar bir konumdadr. Bu
nedenle, otoriteye teslim olmak irrasyoneldir. Ayn ekilde otonomi prensibi de kiinin btn
ahlaki sorunlarda kendi kiisel yarglarna gre davranmasn gerektirir. Otoritenin baz du
rumlarda kiinin sahip olduu yarglara kar davranmasn gerektirdiine gre, otorite kii
nin kendi yarglarn terk etmesini zorunlu klar. Hatta, btn pratik problemlerin ahlaki mu
hakel"!'eye tabi olduu gz nnde bulundurulduunda, btn pratik otoritelerin ahlaki oto
nomiyi reddetmesinin gerekliliinden bahsedilebilir.
1 1 2 ikinci blm

)anmaz. Bu paradoks, ahlakn yapsndan ve rasyonellik prensiplerinden


kaynaklanr (Raz, 1994a: 4). Otoritenin meruluk iddiasnn temellendiril
mesinde, otoriteye atf yapmaktan ziyade otoritenin znelerine atf yap
mak gerekir44 . znelere yaplan bu atfta ise, znelerin birey olarak veya
toplumsal olarak bir otoritenin meruluuna inanmas, meruluk fikrini
temellendirmektedir. Bu durum ise bir otoritenin meruluuna inananla
rn yanl veya doru yapp yapmadklarna temel ahlak prensiplerine ba
klarak karar verilmesini gerektirmektedir. Bu durum ise otorite hakkn
da paradoksal bir argmanlar dizinine yol aacakhr. Raz, otorite ile ahlak
ve rasyonellik arasndaki bu paradoksal yapy ahlaka ve rasyonellik ilke
lerine mal ederek, otorite hakknda yaplacak analizlerin otori tenin savu
nulmasna ve ona rza gsterilmesine dayanlmadan, otorite kavramn
dan hareketle yaplmas gerektiini ifade etmektedir (Raz, 2002a: 5). Bu
nun neticesi olarak Raz' a gre, otorite, ahlak ve rasyonellik kavramlarnn
paradoksal bir yapya sahip olmas sadece grnte kalmaktadr.
Raz, Aquinas ve Hobbes gibi klasik yazarlardan birounun genel
olarak otoritenin doasn, bireylerin veya gruplarn sahip olduu otori
tenin kabul grmesini aratrarak aklama abasnda bulunmakla, otori
te kavram ile sosyal szleme ve rza kavramlarn birbiri ile kartrm
olduunu ileri srmektedir. Wolff ve Finnis gibi modem yazarlar ise by
le bir karkla dmemekle birlikte otoritenin znesine ilikin metodo
lojik bir karklk ierisine dmektedir (Raz, 2002a: 5). Raz, otoritenin
doas hakknda ileri srlen yaklamlar metodolojik adan drt grup
altnda snflandrp klasik ve modem yazarlarn grlerini kritik ederek
otorite hakkndaki kendi kavramsal yaklamn ortaya koymaktadr45
(Raz, 2002a: 5-11 ):
1. Otoritenin doasn, fiili (de facto) otorite sahiplii iin gerekli ve
yeterli artlarn neler olduunu belirlemeye dayanarak yaplan
aklama giriimi,
2. Otoritenin doasn, meru (de jure) otorite sahiplii iin gerekli
ve yeterli artlar betimleyerek aklama giriimi,

44 Bylece otoritenin meruluunu kendisinden almas gibi muhafazakar bir kuramdan ziyade,
meruluunda znelerine mracaat etmesi ile liberal bir toplum kuramnn benimsenmi ol
mas tutarl bir btn oluturmaktadr.
45 Raz, bu yaklamlarn otorite analizlerini eletirirken bunlar tamamen reddetme yoluna git
meyip, bu yaklamlarn yetersiz yanlarn vurgulamay ve otorite analizlerinin ahlak ve ras
yonellik prensipleri ile elikisini zmlemeyi amalamaktadr.
joseph raz 1 1 3

3 . Otoriteyi belli baz eylemleri gerekletirme kabiliyeti olarak


dikkate alp, fiili (de facto) otoriteyi insanlar zerindeki iktidar
(power) ile zdeletiren teori,
4. Otoritenin kurallara ahf yaplarak tanmlanmas gerektiini sa
vunarak, bir kiinin otorite sahipliinin ona otorite baheden
kurallar sisteminin varl artna bal olduunu ileri sren g
r.
Otoritenin doasnn ne olduuna ilikin savunulan ve fiili otorite
koullarn aklayan birinci yaklam, otoritenin doasna ilikin kap
saml bir aklama getirmede baarsz olmutur. Yani insanlarn hangi
artlar alhnda otorite sahibi olduunu ve hangi durumlarda bir toplulu
un bir kiinin otoritesini kabul ettiini aklamada baarl olsa da; bu
artlarn ne iin olduunu ve otoriteye sahip olmann veya bir otoriteye
tabii olmann ne anlama geldiini aklamada baarsz olmutur {Raz,
2002a: 5).
kinci yaklama gre otorite kavram, otoriteye itaatin nasl gerek
elendirilebileceini ele alarak aklanmaldr. Bu yaklam savunanlar,
otoriteye itaatin gerekte gerekelendirilebilip gerekelendirilemeyecei
ni hi varsaymazken, sadece otoriteye itaatin gerekelendirilmesi gerekti
ine dikkat ekmektedir. Oysa otorite, gerekelendirmeye alh iddi
asn eylem sebeplerine referansla aklamaldr. Yani bir kiinin otoritesi
nin bulunduunun sylenmesi onun belli baz eylemleri gerekletirmek
iin gerekelerinin veya kapasitesinin bulunduunu, bu gerekelendir
menin doasna dair herhangi bir ey yapmakszn ifade etmek demektir.
Raz, bu her iki yaklam da uygun ve tam bir otorite analizi orta
ya koyamadklarn dnerek eletirmektedir. Bir otorite analizinin yal
nzca rreru veya fiili otorite iin gerekli olan artlarn aklanmasndan
olumayacandan hareketle, kiinin otorite sahibi olduunda, bu sahip
olduu eyin ne anlama geldiinin de aklanmasnn gerektiini belirt
mektedir (Raz, 2002a: 7). Bylece Raz, otoritenin belli baz eylemleri ger
ekletirme kabiliyeti olduunu ileri srmektedir. Raz'n bu yaklam bi
rinci ve ikinci yaklamlarn yetersizliini ortaya koyarken bu yaklamla
r tamamyla reddetmemektedir. Ancak Raz'n insanlar zerindeki otori
te sahipliini eylem sebeplerine ilikin iktidar sahipliine dayandrmas
nc yaklam ile benzese de eylem sebeplerine dayanan iktidar sa
hipliinin normatif iktidar olmas dolaysyla bu yaklamdan nemli l
de farkllamaktadr. nc yaklama gre iktidar sahiplii insanla-
1 1 4 ikinci blm

rn eylem ve kaderlerini etkilemeye kabil olmak demektir. Yani bir kimse


nin fiili otoritesi ancak gl ise ve insanlarn kaderlerini ve tercihlerini
etkileyebiliyorsa var demekHr46. Bu durumda meru otorite de fiili otori
tenin gerekelendirilmesi olarak bir anlama sahip olacaktr. Byle bir oto
rite yaklamnda meru otorite olmann n art fiili otorite sahipliidir.
Oysa baz durumlarda meru bir otoritenin fiili olmamas sz konusudur.
Raz' a gre, kapsayc bir otorite analizinin yaplabilmesi iin hem
meru hem de fiili otorite kavraylarn kapsayan bir analizin yaplmas
gereklidir. nk b ir otori te, pratik otori te, teorik otorite ve etkin (influen
tial) otorite formlarnda ortaya kab ilir. Pratik otoritenin genel zellii
znelerinin normatif pozisyonlarn deitirme kabiliyetini bnyesinde
barndrmasdr. Bundan dolay pratik otorite ya meru otorite olabilir ya
da etkili otorite olarak ortaya kabilir. Bu meru otorite etkin otorite nos
yonlarndan birinin dierini ncelemesi btn artlar asndan sz konu
su olmayabilir. Ayrca bir kiinin fiili otoriteye sahip olmas iin yalnzca
iktidarnn bulunmasn yeterli grmek de mmkn deildir. Ayn za
manda fiili otorite sahibi olan kii, ya meru otorite sahibi bulunduunu
iddia etmeli ya da zneler tarafndan meru otoriteye sahibi olarak kabul
edilmelidir (Raz, 2002a: 9). Raz'n bu iddiasna gre, bir kiinin sahip ol
duklarn kaba g kullanmakla elde etmek ile fiili otoriteyi niteleye!') hak
iddias ile elde etme arasnda nemli farkllk vardr.
Otorite analizlerinde kurallara atf yaplarak bir sonuca ulamay
dnmek esasnda otoriteyi otorite olmaktan karacaktr. nk otori
te kavramsal adan her hangi bir eye greli olarak anlam tamayp b
tn ieriini kendi kavramsal yapsndan salamaldr. Yani otorite pratik
akl sorunlar ile ok youn balant ierisindedir. Bu bakmdan kiilere
ne yapmalar gerektiini gsterir. Bunun tam tersine otoriteyi baz kural
sistemlerine gre tanmlamak otorite ile pratik akl arasndaki balanty
kesecei iin uygun deildir (Raz, 2002a: 10). Byle bir yaklamn otorite
analizleri asndan faydasn da inkar etmemek gerekmektedir. Otorite
nin meruluunu kurallara uygunlukla aklayan yaklam, zellikle hu
kuk metodolojisi asndan kurallarn ieriinin saptanmas ve greli ol
mayan otorite hakknda toplumun grnn tespitinin yaplmas dola
ysyla ok nem tamaktadr.

46 zellikle byle bir otorite analizi yalnzca etkinlik kriterine dayanmas dolaysyla teorik oto
riteleri kapsamna almayabilir. Ayn ekilde ebeveynin ocuklar zerindeki otoritesini de ge
rekelendirme yaklam dolaysyla kapsamayabilir.
joseph raz 1 1 5

Netice olarak Raz' a gre otorite, zneleriyle eylem sebeplerini bu


luturmakta znelerine hizmet etmektedir. Buna gre otorite, bir kiinin
hangi durumlarda ve ne zaman dier bir kii veya kurumun buyruklar
na boyun emesi gerektii problemine odaklanmaktadr. Otoritenin bu
hizmet fonksiyonu sebebiyle otorite sahiplii iin kii olma zorunluluu
nun olmadn syleyebiliriz. rnein hukuk kurumsal olarak bir otori
te olabilir. Bu durumda Raz' a gre, hukukun otoritesinin analiz edilmesi
ile ne zaman ve hangi artlar alhnda hukukun otorite sahipliinin bulun
duunu syleyebileceimizi aklamak amalanmaktadr.

Otorite ve Sebep

Raz'a gre kapsaml ve tam bir otorite analizinin yaplabilmesi ncelikle


otoriteye ilikin kavramsal bir analizin yaplmasna baldr. Bununla bir
likte Raz, otoriteyi hem kavramsal olarak hem de normatif olarak analiz
etmeye almaktadr. Her eyden nce Raz, otoriteyi pratik bir kavram
olarak ele almakta ve sebeplere referansla tanmlama giriiminde bulun
maktadr47. Raz'n sebep temelli bir otorite analizini tercih etmesi, sebep
lerin btn pratik kavramlarn nihai aklamas iin gerekli olan zemine
sahip olduuna ilikin inancndan kaynaklanmaktadr. nk Raz' a g
re, btn pratik kavramlar pratik neticelerle olan ilikisi gsterilerek ak
lanmaldr4B. Oysa otoriteyi, hak gibi kavramlara bavurarak dolayl bir
yolla tanmlama giriiminden ziyade, sebep-temelli otorite aklamalar
n tercih etmek pratik muhakemede otorite ifadelerinin roln dorudan
doruya gstermek bakmndan analiz etme asndan daha kapsayc bir
etkiye sahip olacaktr49 .. Bu durumda bir kiinin pratik otoritesinin varl
, onun otori ter ifadelerinin eylem sebebi olmasn baldr. Otorite ey-

47 Ancak Raz'n otoriteyi sebeplere referansla tanmlama giriimi, otoritenin sadece sebepler
araclyla aklanabileceini iddia ettii anlamna gelmeyip, otoriteye ilikin tam bir anali
zin yaplmas iin sebeplere referansn nemini vurgulamaktadr. (Raz, 2002a: 12-13)
48 Raz, Pratik Akl ve Normlar (Practical Reason and Norms) kitabnn birinci blmnde temel
olarak bu iddiay ispatlamak iin ok aynnhl ve karmak bir sebep aklamas yapmaktadr.
Raz'n zellikle pratik neticelere yapt vurgu dolaysyla sonuu bir ahlak teorisi benimse
dii ve burada ortaya koyduu otorite tanm arasnda bir uyumun bulunduundan bahse
dilebilir.
49 zellikle, Robert Paul Wolff'un otorite tanm dikkat ekicidir. Ona gre 'otorite, emretme ve
buna mukabil olarak itaat edilme hakkdr' (Wolff, 1990: 20-21). Elbette ki, byle bir tanmn
geerli bit tanm olmakla birlikte kapsayc ve ak bir tanm olmadn sylemek mmkn
dr. nk otoriteyi sadece emretme hakkna hasrettiinden dolay kapsayc deildir. Oto
rite ayn zamanda sz verme, tavsiyelerde bulunma, yarglama ve kural koyma haklarn da
1 1 6 ikinci blm

lem sebeplerine referansla tanmlandnda, hem Wolff'un 'otorite, ynet


me hakkdr' eklindeki otorite tanm hem de otonomi ile otorite arasnda
ki paradoksun zm iin uygun bir zemin salanacaktr. Yani Raz'n
kavrayna gre, buyruk ve emirler gibi otoriter ifadeler, ierik-ba :nsz
sebepler (content-indepedet reasos) olarak isimlendirilebilir. erik-ba
msz sebepler, sadece sz vermeler ve otoriter buyruklar araclyla ge
rekelendirilebilmeleri dolaysyla tam eylem sebebi (complete reason for
actio) statsne sahip olan birincil sebeplerdir (Raz, 1988: 35-37; Hart,
200lb: 254-263).
Ancak Raz' a gre, otoriteyi sadece sebep-temelli olarak tanmla
mak yeterli deildir. nk otoriteyi geerli ve balayc sebep yaratma
kabiliyeti olarak tanmladmzda, otoritenin nceden tasarlanm uygu
lamalar ile kastl olmayan uygulamalarna ilikin yeterli bir farkllk ze
mini bulunamaz ve bir otoriteye sahip olma ile bir otoritenin kendisi ol
ma arasndaki farka nem verilemez. Yine otori teyi sadece ve basit bir e
kilde eylem sebepleri yarahna olarak tanmladmzda, insanlar zerin
de otorite olma ile belli eylemleri gerekletirmek iin otorite olma arasn
daki ayrm da net olarak ortaya konulamamaktadr.
Bir otorite, pratik otorite, teorik otorite ve etkin otorite (influential
authority) formlarnda ortaya kabilir. Pratik otori tenin genel zellii z
nelerinin normatif pozisyonlarn deitirme kabiliyetini bnyesinde ba
rndrmas olduundan ya meru otorite olabilir ya da etkili otorite ola
rak ortaya kabilir. Oysa teorik otoriteler, znelerine inan iin sebep
salayarak onlarn normatif pozisyonlarn deitirmeyip, belki de zne
lerine sadece yeni ve dierleri ile yaran bir eylem sebebi sunar. Raz, bu
otorite anlayn farkl olmama tezi (the no difference t/esis) olarak isim
lendirmektedir. Yan i teorik otoriteler, znelerinin nasl davranmas ge
rektiine ilikin bir farkllk yaratmamaktadr. Byle bir teorik otorite
modelinde, otoriter ifadeler bir tavsiye olarak ilev grmektedir. Etkili

kapsayc bir nitelie sahip olabilir. Yine otoriteyi kendisinden daha mulak ve tartmal bir
kavram olan hak kavram ile tanmlama giriimi metod6lojik olarak kabul edilmesi mmkn
olmayan bir yaklamdr (Raz, 2002a: 11 ) . Raz, burada John Lucas tarafndan yaplan otorite
tanmn sebeplere yapt vurgu dolaysyla da kapsayc ve ak bir tanm olarak nitelemek
tedir. Lucas, otoriteyi "bir kii veya kii grubu, 'X yaplsn' dediinde 'X'in yaplmas gerek
tii' neticesi kyorsa otorite sahibidir" eklinde belirleme yoluyla tanmlamaya almakta
'1r. Lucas'n bu tanmnda otorite, bir eylemi gerekletirme kabiliyetini ifade etmektedir. Ya
ni otorite sahiplii kiiye normatif durumlar deitirme yetkisi bahetmektedir. O halde,
'Hadi X yaplsn' denildiinde, X'in yaplmas iin bir sebep var demektir ve bu sebeple X ya
plmak zorundadr.
otorite modelinde ise otori ter ifadeler bir taleptir ve bu taleple zneleri
ne bir eyi yapmak iin sebep sunulmu olur. Etkin otoritelerin genel ifa
de formlarnn talep eklinde ortaya kmas hallerinde znelerinin bir
eyi otorite byle talep etti diye yapmasnda eylem sebebi oluturmak
tadr. Byle bir eylem sebebi ne ikincil bir eylem sebebi ne de korunmu
bir sebeptir; bu sebepler sadece sebepler dengesinde yer alan ve dier
sebeplerle yaran yeni bir eylem sebebi niteliine sahip tir. Yani etkin
otoritelerin salad yeni sebepler, nceden bulunan sebepler dengesi
ne ek olarak katlr ve imkan dahilinde onlar zerinde etkili olur. Etkin
otoritelerin salad yeni sebepler, znelerin nasl davranmas gerekti
ini belirlemekle teorik otoritelerin zddna, znelerinin nasl davranma
s gerektiine ilikin pratik bir farkllk (make a practical differece) olu
turmaktadr.
Pratik otorite modelinde, meru otoritelerin znelerine baz y
kmllkler getirme hakkna sahip olmas dolaysyla, otoriter ifadeler
birer, tavsiye veya talep deil, emir olarak yorumlanmaktadr. Pratik oto
riteler znelerine korunmu sebepler salamakla otoriter buyruklarn zo
runlu buyruklar haline getirmektedir. Pratik otoritelerin ifadeleri aracl
ile oluturulan bu" korunmu eylem sebepleri hem birincil ierik-bam
sz eylem sebeplerini hem de dlayc sebep karakterine sahiptir. Etkili
otorite ile pratik otorite arasndaki fark, etkin otoritenin sadece yeni birin
cil eylem sebebi (ierik bamsz eylem sebebi) yaratmasna karn, pratik
otoritenin bu ierik bamsz eylem sebeplerinin yannda dlayc sebep
leri de yaratmasdr.
Baz durumlarda bir kiinin hem bir eylemi gerekletirmek iin
ve hem de ayn eylemi gerekletirmemek iin sebebi bulunabilir. Byle
bir durumda bu eylemi gerekletirmemek iin var olan birincil sebebin
yannda, o eylem iin dlayc (ikincil) bir sebebin de bulunmas duru
munu Raz, korunmu eylem sebebi (protected reasons for actio) olarak
isimlendirmektedir (Raz, 2002a: 1 8, 21-23; 2002b: 85-107, 1 09-199). Raz,
bu korunmu sebep snflandrmas ile hukuk felsefesinin en tartmal
konularndan birisi olan normatif iktidar kavrayna yeni bir alm ge
tirmeye almaktadr50 . Buna gre normatif iktidar, korunmu eylem
sebepleri yaratma veya onlar deitirme kabiliyeti olarak tanmlanmak-

50 Raz'n ortaya koymaya alt normatif iktidar kavraynda ikincil sebep kategorisinin b
yk ilnem tamasndan dolay, bu yaklam hukuk felsefesinde gelitirilen yeni bir yaklam
olarak isimlendirilebilir.
n 8 ikinci blm

tadr51 . Yani normatif iktidar, insanlarn sahip olduu eylemler zerin


deki dlayc sebepleri etkileme / deitirme kabiliyetidir. Raz, normatif
iktidar sahiplerinin korunmu eylem sebeplerini deitirebilmesinin
yolunun bulunduundan bahsetmektedir (Raz, 2002a: 18):
Normatif iktidarn dlayc talimatlar yaymlayarak kullanm
mmkndr52,
Normatif iktidarn, imdiye kadar dlayc bir sebep aracly
la yasaklanm bir eylemi gerekletirmek iin msaade veren
iktidar-ifadleri yaymlayarak kullanm mmkndr53,
Normatif iktidar kullanmnn nc ekli, bir kiiye iktidar
bahetmekle de meydana gelebilmektedir54.
Raz'n normatif iktidara ykledii bu anlam ve normatif iktidarn
korunmu sebeplerle olan ilikisi, normatif iktidar ile otorite arasndaki
yakn ilikiyi ok net bir biimde ortaya koymaktadr. zellikle otoriteyi,
en basit ifadesiyle, sebepleri deitirme kabiliyeti olarak tanmladmz
da otoritenin iktidar ile olan ilikisi net bir biimde ortaya kmaktadr55 .

51 Hohfeld'in hukuki iktidar 'hak ve imtiyazlarn hukuki ilikisini deitirme kabiliyeti' olarak
tanunlarnas Raz'n normatif iktidar analizine benzetilmektedir. Hohfeld'in bu analizi, Raz'n
iktidar teorisi iin bir temel oluturur niteliktedir. Aynca Hohfeld, hukuki iktidann fiziki ik
tidardan farkl olarak hukukun sorumluluk alanyla dorudan bir orant ierisinde iken hu
kukun yetersizlii ile ters orant ierisinde olduunu belirtmektedir. Raz'n Hohfeld'in huku
ki iktidar tanmndan yararlanmas hukuki iktidar konusunda Hohfeld gibi dndn
gstermez. Raz, Hohfeld ile iktidar hukuki bir hak olarak grmeme noktasnda farkllamak
tadr (Hohfeld, 1919: 50). Ancak Raz normatif iktidarn, hukuki iktidara benzer bir ekilde ta
nmlanmasn yeterli grmemektedir. Hukuki iktidar, bir hukuki deiiklik yapma kabiliyeti
olarak tanmlanmakta ve hukuki deiiklikler de hak ve grevlerdeki deiiklik olarak ta
nmlanmaktadr. Buna karlk Raz, normatif iktidarn eylem sebeplerindeki deiiklik yap
ma kabiliyeti olarak tanmlanmasn yeterli grmemektedir. nk byle bir tanmn bir ey
lemin gerekletirilmesi ile bir iktidarn kullanm arasndaki fark ve normatif iktidar ile in
sanlarn eylem sebeplerini etkileme iktidar arasndaki fark ortaya koymada baansz oldu
u sylenebilir. Bylece sz verme edimini ve hukuki otoritenin buyruklarn, normatif ikti
dar kullanmlar olarak rneklendirmek mmkndr.
52 Yani bu ekildeki normatif iktidar, bir kiiye Q'yu yapmasn syleme iktidarn kullanarak
gerekletirilebilir; bunu syleme iktidan, o kii iin Q'yu yapma sebebi olmakla beraber
Q'yu yapmamak iin var olan dier btn sebeplere gre davranmamak iin de bir sebep te
kil etmektedir.
53 Raz, bu tr msaadeleri, dlayc sebepleri sona erdirmesinden dolay 'sona erdirici msa
adeler' (cacel/ig Permissios) olarak isimlendirmektedir.
54 Normatif iktidarn bu kullanm eklinde, korunmu sebepler dierlerindeki gibi kendiliin
den deitirilmeyip, onlar deitimek iin bir kiiye yetki verilmektedir.
55 Bu durumda iktidar kavramnn, belli baz sebepleri (korunmu sebepleri) deitirme kabili
yeti olarak tanmlanmas sz konusudur.
joseph raz 119

ktidar kavramnn korunmu sebepleri deitirme kabiliyeti olarak ta


d anlamn otorite kavramnda olduu kadar geni ierikli olamamas
nedeniyle, 'iktidar, otoritenin zel bir eklidir' 56 eklinde bir ifadenin kul
lanlmas uygun olacaktr.
Btn bu aklamalardan sonra Raz, otorite-iktidar balantsn
farkl anlamda kullanmtr. Otorite:
Yasaklanm olan bir eyi yapmak iin izin sahiplii,
Byle bir izni verme hakk sahiplii,
Belli bir bilginin gvenilirliini teyit eden bir uzman olma57,
anlamlann i fade etmektedir. Ancak norma tif iktidar ile otorite ara-
sndaki ilikide otorite sahiplii bakmndan da bir snflandrma yapmak
mmkndr. Bunlar bir otorite olma ile bir otoriteye sahip olma ve belli
eylemleri gerekletirme otoritesi ile insanlar zerindeki otoritedir58 (Raz,
2002a: 21; 1990a: 2-3). Raz'a gre, bu snflandrmadan zellikle insanlar
zerindeki otorite, normatif iktidarn bir trn i fade etmektedir. Yani, ik
tidarn korunmu eylem sebeplerini deitirme kabiliyeti olduu ve ey
lem sebeplerinin insanlar iin birer sebep tekil ettii gz nne alndn-

56 zellikle buyruklarn ve hukuk kurallarnn ayn zamanda konnmu eylem sebepleri olu
turmas sebebiyle hem iktidar hem de otoritl'Y gsterd ii sylenebilir. A ncak bir otoritenin
sadece kural ve buyruk yaymlamas ile otorite sahipliini aklamak yeterli deildir. (Raz,
2002a: 18-19)
57 Otoritenin bu farkl kullanmnd.n ks teorik otorill' dier ikisi pratik otorite ekil
leridir. (Raz, 1 990a: 2) Siyasi otoritenin bu S!nflandrmadan hangisine tekabl ettiini dn
dmzde, hibirisine tekabl etmediini syleyebiliriz. nk siyasi otoriteyi kural koy
ma hakk olarak ele aldmzda, bu yasa yapma, normatif dzenlemeler koyma, belli davra
n standartlarn gerekletirmede hata yapanlar yarglama ve cezalandrma yapmay da
kapsayan bir yetkiyi ifade etmektedir. Du sebepten, Raz'n yapt bu snflandrmann sade
ce otorite-iktidar ilikisi asndan bir anlam ifade ettiini gzden karmamak gerekir.
58 Bu snflandrmada alt izilmesi gereken nemli bir nokta, otorite oln herkesin insanlar ze
rindeki otorite sahiplii sz konusu olurkln, otorit slibi olrlr ise byle bir otllrilesinden
bahsetmenin mmkn olmaddr. Yani bir kii, ancak ins.nlar zerinde kalc ve kapsaml
bir otori teye sahipse, otoritedir. Raz'n yapt bu ayrmn doru anlalmas otorite iktidar
ilikisi ve dolaysyla iyi bir otorite analizinin yaplmas asndan ok byk neme sahiptir.
Bir kiinin bir eylemi gerekletirme otoritesi, yetkili w iktidar sahibi kii tarafndan byll'
bir eylemi gerekletirme izninin veya gcnn verilmesi durununLi.1 sz konusu ol,1bilir.
rnein, bir kiinin hocasnn e-postasn amak iznine sahip olmas hocas zerindl bir oto
ritesinin bulunduu anlamna gelmeyip, sadece bu e-postay ama otoritesinin bulunduu
anlamn tamaktadr. nk kii e-posta adresini amak iin yetkilendirilince e-posta adre
si sahibinin normatif statsnde bir deiiklik yapmak yetkisini kazanm olma.. Bu rneAin
tersten de okunmas mmkndr. Hocamn e-posla adresini amak iin bana izin vermesi
benim zerimde bir otoritesinin bulunduu anlamna gelmez. nk otorite emretme yetki
siyle orantl bir ierie sahiptir.
1 20 kici bolum

da, iktidar kiinin kendisi zerindeki iktidar ve bakalar zerindeki ik


tidar eklinde bir ayrma tabi tutabiliriz. Kiinin kendisi zerindeki ikti
dar gnll ykmllkler (volutary olligations) stlenme gcn, ba
kalar zerindeki iktidar da otoritesini ifade eder (Raz, 2002a: 19). Em ir,
talep ve tavsiye arasndaki iliki gz nne alndnda, emirler muhatap
larnn onlar kor11mu eylem selepleri olarak dikkate almalarn gerektire
cek bir biimde verilir. Bu bakmdan emretmek iin hak sahiplii ancak,
emre muhatap olanlar zerinde otorite sahiplii varsa sz konusu olabi
lir59 . Bu yzden emirler, talep ve tavsiyelere nazaran, eer emir verme
otori tesi varsa, geerli biri ncil ve dlayc sebep (kor11111111 sebep) nitelii
ne sahi ptir. Netice olarak bu aklamalarla, otori ter ta lima tlarn sadece ey
lem sebepleri olduu dncesinin yanll da ortaya koyulmaktadr.
Raz'a gre otori te, zneleriyle eylem sebeplerini buluturmak nok
tasnda ilev grmekle znelerine hizmet etmektedir. Bylece otorite, bir
ki inin ne zaman ve hangi artlar altnda dier bir kii veya kurumun
buyruklarna boyun emesi gerektii problemine odaklanmaktadr. Raz,
otoritenin tanmnda ikincil sebeplere (zellikle dlayc sebeplere) yapt
vu rgu sayesi nde otorite ile otonomi arasndaki atmaya bir zm ge
tirmeyi ve anarist eylem kuramlarn rtmeyi amalamtr60 . Bylece
otorite ile ah15.k ve rasyonel lik prensipleri arasnda bulunduu varsaylan
doal elikiye ilikin de bir zm yolu sunmu olma ktad r.

Otorite ve Gerekelendirme

Raz, pratik otoritenin doasna i l ikin yapt analizlerinde eylem sebep


lerine vurgu yaparak normatif aklamalarn gerekliliini ortaya koyma
ya almtr. Raz, bu yaklamn ei t normatif tez i le ortaya koymak
tadr. Birincisi, bir otoritenin meru olup olmadn bel irlemek iin ge
rekli olan argmanlarla ilgili tez; ikincisi, otoritelerin eylemlerine yn ve
ren faktrlerin temel zellikleri ile ilgili tez; ncs ise balayc bir
otoriter buyruun varlnn otoritenin znelerinin muhakemelerine etki
leri i le ilgili tezdir.

59 Bir emrin atan sebepler b.kmndan geerli bir dl,yc sebep rnl oynamamas durumun
da birincil l'ylen seblbi olmas da sz konusunu olabilir.
60 zl'ilikle bu sayede otoriter buyruklarn w emirlerin ikincil eylem sebeplerine dayanmas ve
bir olgu nitllii ik'. doal artlarn (hava gibi) insanlarn davranlar zerinde birincil eylem
sebebi niteliine sahip olduunu varsay maktadr.
josepl raz 121

Otorite kavramn konnmu sebeplerle i likilendirerek tanmlad


mzda, otoritenin buyruklarna bir kiinin bu buyruklarn deeri hak
kndaki kendi yarg larn dikkate almakszn i taat etmesinin gereklilii or
taya konulmaktadr. Byle bir otorite tanmnn yaplmas, Raz'n otorite
kuramnda otoritenin doasnn en nemli unsurlarn barnd rmakta
dr61 . Raz, bu durumu i fade etmek iin kiinin 'kendi yarglarndan otori
te lehine feragat etmesi' (surrender of one's jdgenent) tabirini kullanmak
tadr (Raz, 1988: 38-42; 1990b: 118-122). Raz bir kiinin kendi yarglarn
dan feragat etmesi durumunu, h akem nne intikal ettirilen bir uyu
mazlk zmn rnekleyerek netletirmeye almaktadr. Hakem,
nne gelen bir uyumazl karara balama noktasnda, taraflarn hake
min kararna uymay kabul etmelerinden dolay, otorite sahibidir. yle
ki, hakemin karar taraflar iin bir eylem sebebidir. nk taraflar, hakem
yle syledii iin, hakemin syledii gibi davranmak zonndadrlar. An
cak hakemin karar, olayla ilgili dier sebeplere baml olarak eylem se
bebi niteliindedi r. Yan i hakemin karar, dier sebepler zerinde temelle
nerek onlara dair bir deerlendirme ilevi grmektedir. Dier taraftan ha
kemin karar baml olduu sebeplerin yerine geer (Raz, 1988: 42; 1990b:
120-1 21 ). Taraflar hakemin kararna uymay kabul etmekle, kendi yargla
rdan ziyade onun sebepler dengesine ilikin yarglarn takip etmeyi ka
bul etmektedirler. Artk hakemin karar taraflar zerinde, onlarn ne yap
malar gerektiini ortaya koyduundan dolay, yeni bir eylem sebebi imi
gibi etki doumaktadr. Yani hakemin kararndan nce var olan orijinal
sebepler, hakemin kararnn ierisinde eriyip kaybolmaktadr62 . Ancak
hakemin bu konumu, kesin ve balayc sebep yaratmas iin yeterli zemi
ni hazrlamamaktadr. nk hakemin kararlarnda hata yapma ve hata
yaptrlma ih timali var olup, taraflarn hakemin bu kararlarna mu tlak su
rette itaat etmeleri beklenemeyecektir.
Raz'n hakem karar ile rneklemeye alt bu sebep-temell i oto
rite analizinde iki zel lik ortaya kmaktadr: Hakemin kara rnn mevcut
sebeplere dayanmas zorunluluu (bamllk) ve hakemin kararyla orta
ya kan eylem sebebinin taraflarn sahip olduu dier sebepleri dlama
s zellii (stnlk). Hakemin kararnn bu stn zel lii, taraflarn ha-

61 zell i kle aada otoritL'nn doa,nn dier bir i\wmli nitelii olan otor i lL'nin znl'll'r ilL ey
ll'n1 Sl'bcplcri clrllsndcki zneler lehine c rnbulucu l u k foksiyl)llll /..f'l" lll'k d u ru l nh kt, d r.

62 Raz, hakemin d ier sebeplerin dl'ngcsini dLitircn bu SL'bep yar,tc konununu [i,tii nliik tL
kon unun ayrntlar ileride a y r n t l bir biidc l'IL' < l ac. k l r.
zi i l l' de a l m ,ktad r. Uu
1 22 ikinci blm

keme mevcut eylem sebeplerini deerlendirme devini yklemelerinden


kaynaklanmaktadr. Raz'a gre, eer taraflar hakeme byle bir dev yk
lemeselerdi, o zaman hakemin kararna i taat etmeleri iin hibir makul te
mel bulunamayacakt (Raz, 1988: 42; 1990b: 122). Netice olarak Raz' n pra
tik otorite aklamalarnda bamllk tezi ile stnlk tezi birbiri ile ya
kndan i likili tezlerdir. Birinin bulunmamas pratik otorite sahipliini bo
zacaktr.
Raz'n hakemin sahip olduu otorite rneklendirmesinin btn
pratik otorite formlar iin uygun bir analiz sunup sunamayaca sorunu
nu gz nne aldmzda, her iki tezin geerlilii ve aklaycl daha
iyi ortaya konulabilir. ncelikle, pratik otori teyi yasa yapma otoritesi ve
yarglama otoritesi olarak iki snf altnda ele almak mmkndr (Raz,
1988: 43). Yarglama otori tesinde otoritenin en temel rol, zneleri i lgilen
diren sebepler hakknda deerlendirmede bulunmak ve bu sebepler
nda herhangi bir durumda ne yaplmas gerektiini aklayc kararlar
vermektir. Dier taraftan yasa yapma otori tesine sahip olanlar zneleri
iin yeni sebepler yaratrlar (Raz, 1988: 43; 1990b: 122-123). Yasa yapma
otoritesi iin byle bir tanmlama yapmak onlarn tamamyla mevcut ey
lem sebeplerinden bamsz olduu anlamna gelmez. Bu otoriteler yine
sebeplere gre hareket ederler. Fakat bu otoritelerin sahip olduu sebep
ler, znelerini ilgilendiren sebeplere bal bulunmayp, kendileri ile ilgili
olan sebeplerdir. rnein bir parlamento, vergi ykn eit bir ekilde
datmakla ykmldr; fakat vatandalarn vergi yasasnn beyanndan
nce vergi demeye dair sahip olduklar sebeplere dayanmak zonnda
deildir. Raz'n i leri srd bu iki farkl pratik otori te, form olarak bir
birinden farkllasa da yukarda beli rtilen her iki tezi kapsayc bir ierie
sahiptir (Raz, 1988: 44; 1990b: 122-123). zellikle yasa yapma otori tesi
iin, vergi yasalarna benzer bir rnek olarak, ebeveynlere kk ocukla
rna bakma devi ykleyen bir yasa gz nne alndnda; ebeveynin bu
yasadan bamsz olarak daha nce var olan byle bir devinin bulunma
s, bu yasay gerekelendirilmi bir edim haline getirmektedi r. Ancak par
lamento, yasa yaparken znelerinin davranlarna ynelik byle bir n
sel ykmllklerle snrl deildir. Bu durum da yasa yapma otoritesini
sti.inletiren kri teri oluturmaktadr.
Raz'a gre meru otorite, kiilerle eylem sebepleri arasnda arabu
luculuk konusunda ilev grmekle znelerine hizmet etmektedir (service
c01ceptio11 of legitimate atlority). yle ki, Raz'n otorite tezinin en merke-
joseph raz 1 23

zi kavramlarndan birisi bu hizmet kavra n dr63 . Raz'n bu otorite kavray


n aada srasyla yer alan bamllk, normal gerekelendirme ve s
tnlk tezleri olmak zere tez ile btnletirdiini daha detayl bir bi
imde aklamaya alacaz.

Bamllk Tezi

Bamllk tezine gre btn otoriter buyruklar, bu buyruklara muhatap


olanlar ilgilendiren sebeplere dayal olmak zorundadr ve bu sebepler,
buyruklarn kapsad durumlarda muhataplarnn eylemlerine uygun
olan sebeplerdir. Bu uygunluk bakmndan bu sebepler, 'baml sebep'
olarak isimlendirilmekted.ir (Raz, 1988: 47; 1990b: 125; 1994: 214). Raz'a
gre, hukukun bir otorite olarak grd fonksiyon gz nne alndn
da, baml olmayan sebepler yaratmas ancak bu sebeplerin baml se
beplerle ilgili olmas ile aklanabilecektir. Raz' a gre bamllk tezi, b
tn pratik otoriteler iin geerlidir. Bamllk tezi, otoritelerin daima ba
ml sebeplere gre hareket ediyor olduklarn deil, bu sebeplere gre
hareket zorunluluunu iddia ederek yasa yapma otoritesini de kapsayc
bir ierie sahiptir (Raz, 1988: 47). Raz, bamllk tezini bu ekilde akla
yarak, sebeplere bamlln sadece yarglama otoriteleri iin geerli ol
duu iddiasn rtmeye girimektedir. Raz, burada otoritelerin baml
sebeplere gre davranyor olduklarn deil, bu sebeplere gre davranma
zorunluluklarn dillendirerek otorite analizlerindeki normatif karakterin
belirleyiciliini ortaya koymaktadr. Buna gre her otorite baml sebep
lere gre davranmak zorundadr. nk otoritelerin meruiyeti bu sebep
lere uygunlukla salanabilmektedir. Bylece Raz, bir ideal otorite uygula
masn betimleyerek meru otorite kavramn aklamaya abalamakta
dr64. Bu durum otoritelerin sahip olduklar otoriteyi dorulamann nor
mal yoludur ye otori teleri, otorite olmalar ve uygulamalar bakmndan
bu ideale uygunluklaryla deerlendirmenin gerekliliine vurgu yapmak
tadr.

63 Yine otoritenin doasnda bulunan dier bir merkezi zellik de znelerin, otoritenin yaratt
eylem sebeplerine kar kendi kiisel yarglarndan feragat etmeleridir.
64 Raz, otoritelere byle bir ideal izmekle, etkin otorite ile meru otorite ayrmn temellendir
mektedir. Etkin otoritelerin baml sebeplere gre davranmama durumlar meru otorite ol
ma iddialarn gerekelendirmeyecektir. Ama btn meru otoritelerin de bu ideali btny
le gerekletirdiklerini ve gerekletirmeye altklarn ileri srmemektedir (Raz, 1 988: 47;
1990b : 125-126).
1 24 iknc blim

Baml sebeplerin bu fonksiyonlnrndan hareketle, Raz'a gre oto


riter kurallarn, sadece bal olduu sebepleri yanstmas halinde, bala
yc olduu sonucunun karlmamas gerekmektedir. Bunun aksine Raz,
otoriter buyruklarn hatal dahi olsa lar balayc olduu sonucuna ula
maktadr (Raz, 1988: 47; 1990b: 125-126). Ayn ekilde otoritenin kararlar,
bireylerin bir olayn deeri hakkndaki kiisel yarglarndan da stndr.
Yine bamllk tezi, otoritenin bireylerin karlarna gre davranmak zo
runda old uunu da iddia etmez. Bamllk tezi, otoritelerin davranlar
nn zneleri ile ilgili olan sebepleri yanstmak zorunda olduunu, fakat
znelerinin karlarn gelitiren sebepleri yanstmak zorunda olmadn
iddia etmektedir65 (Raz, 1988: 48; 1990b: 126).
Bamllk tezinin bu iddias ndan dolay otoritelerin edim lerinin,
znelerinin yapmalar gereken eyle fa rkllamamas gerektii sonucu
nun karlmamas gerekmektedir (Raz, 1988: 48-51 ). nk otori ter buy
ruklar, hatal dahi olsa balayc olabiliyorlarsn, zneleinin bir durumda
yapmak zorunda ol duklar eylerle farkl l aabilir demektir. rnein, ver
gi yasalar ile getirilen vergi borlarnn tahsiline il ikin aylk vergi lerin
hangi gn denmesi gerektiini dnebiliriz. znelerden bazlarna ay
banda deme yapmak uygun, dicrlerine ise ayn onbeinde deme
yapmak daha uygun olduunda, yasa koyucunun aybanda veya ayn
onbeinde vergi tahsiline i likin taraflara seme hakk veren bir dzenle
me yapmas mmknken; baz durumlarda yasa koyucu bir karar ver
mek zorundadr.

Normal Gerekelendirme Tezi

Raz'a gre, bamllk tezinin otoritelerin sahip olduu gcn nasl kulla
nlmas gerektiini gsteren ah15ki bi r tez olmas gibi; normal gerekelen
dirme tezi de, bir otoritenin menl uunu tespi t etmek iin hangi arg
manlarn ku llanlmas gerektiini gsteren ah15ki bir tezdir. Buna gre,
normal gerekelendirme tezi, "bir kiinin dier bir kii zerindeki otorite
sahipliini saptilmilnn 110r1111/ yolunun, bir znenin kendisini ilgilendiren

(,5 l{.11_, bu Jddiasn u l'kildt n1Lkkndirnll.'k.h:d ir: Bir konu tln dlvlel i n i n savunnasn ,,.,.ker
hrn i n karlarnn lilndL' tutarak huLktL l'lnwk znrund.d u-. O ,sk.Lrlerin kouldnnn zd
dna <.'l,n tm i rler verir ve nskLrkr bu l'mirll'rL' it,at l'derler. Etlsnd, bvle bir d u nnd. as
k<'rkr ko lnn rimk ziy.dc, Lilk ''"'nn.s g<Tl'k l i l i klerinc il a.t etnwktcd i r (R.;:,
l 'IKR: 8).
oseph raz 1 25

(bir otoritenin yaymlad) otoriter buyruklarn balaycln kilbul


edip, dorudan doruya kendisi ile ilgili sebeplere gre davranmaya a
balamaktansa, bu buyruklara gre davranmaya abalamas olduunu ile
ri s ren bir tezdir" (Raz, 1 988: 53; 1990b: 129; 1 994: 214) ekl inde ifade edi
lebilir. Yani ksaca, normal gerekelendirme tezi, otoritenin dolayl bir ge
rckelendirilme tr olarak tanmlanmasn mmkn klar (Christia no,
2004: 277-278)66. Buna gre normal gerekelendirme tezinin temel arg
man, otoritenin asla doas gerei meru olduunu deil, sadece otorite
ye itaatin znelerine otoriteden bamsz olan sebeplere daha i yi bir
uyum ortam yaratmasndan dolay meru olduunu ifade etmektir. Oto
riteye ilikin byle bir meruluk zeminin izilmesini arasal bir gereke
lendirme olarak yorumlamak mmkndr67_ Buna gre otoritenin me
ruluu baz temel zellikleri dolaysyla deil, ken disine itaat edildii
oranda znelerinin sahip old uu sebepleri daha iyi gerekletirmelerine
yardmc olmasndan dolayd r.
Raz, normal gerekelendirme tezi kavramn ku llan makla, bir ki
inin meru otorite sahiplii idd iasn gerekelendi rmenin tek yolunun
normal gerekelendirme yolu olmadn kabul etmektedir. Raz' n tezi
meru otorite idd i asn gerekellndirmenin normal yolunu gstermek
ted ir. Buna gre, normallik yarglar ilgili edimin norma ti f karakterine
gre tespi t edikcektir. rnein, kiinin bir arkadann tavsiyesini yeri
ne getirme sebebi, bu tavsiyeyi yerine getirmediinde arkadan n ken
disine krlmas ise, tavsiyeyi kabul etmek iin mkemmel bir sebep ol
masna ramen, normal bir eylem sebebi dei ldir. Raz'a gre bir ta vsi
yeyi yerine getirmenin normal sebebi, tavsiyenin doasnda bulunan
teklif edi lmeye ve bu tekl ife dayal olan normatif bir karakter tamadr
( Raz, 1988: 54 ). Byle bir aklama, olaanst b tn durum lar normal
eylem sebeplerinden farkl latrarak normal gerekelendi rmeyi sala
milktadr.

66 Christiann, bu nakaksindc lknokr. tik otoritenin gcr<kel<ndirilnlsi hakknda iki tenwl


kuramn bulunduundan bahsetwktldir. Uunlar, rza kur.rn ve normal gcrekel<rnli re
kur.ndr.

67 Christiano, R.1z'n bu normal gerekcl<ndirme tezinin .ras,ll bir gerekelendirme sunmak


wrunda olnaJn.1 makalesinin 14 nolu dipnotunda iaret etmektedir. Ayn mak,1lenin D
nolu d i pnotunda kendi argiimann, nwru bir otoritenin deontolojik dncl'lcrden tii reyen
St.'beplere uym.1y da gelitirdiinden dolay sadece suuu bir yaklama dayann.k zorun
da olmadn Lelirterlk ortaya koymaktadr (Christiano, 2tl04: 277-278).
1 26 ikinci blm

Raz, eylem sebeplerinde normallik tanmlamasnda bulunarak, bir


otoritenin edimleri gerekletirmesini dorulamaya almaktadr. Yuka
rda gsterildii gibi bir otoritenin edimle: ne ynelik farkl dncelerin
bulunmas, bir kiinin kendisinden bakalarnn otoritesini kabul etmesi
iin baz sebeplerin ikincil nitelikte olduunu gsterir. Raz, normal gerek
elendirme sebebine uygun olan sebepleri birincil sebepler olarak tanm
layp, bu sebeplere ilave olarak ortaya kan sebepleri ikincil sebepler ola
rak ifade etmektedir (Raz, 1988: 54). Bu durumda bir otori tenin merulu
unu dorulamann normal ve birincil ekli, baarl bir ekilde zneleri
ile ilgili sebeplere gre davranmaktr. Ancak otoritenin kapsayc bir do
rulamas iin her zaman birincil ve normal sebepler yeterli olmamakta,
bazen yedek ve ikincil sebeplerin desteine ihtiya duyulabilmektedir
(Raz, 1988: 55).
Bamllk ve norma'! gerekelendirme tezi birlikte ele alnarak bir
birini destekleyici bir yapya kavuturulabilir. Bir otoritenin meruluu
nu dorulamann birincil ve normal yolu zneleri ile ilgili sebeplere da
yal olarak hareket etmeye bal ise, normal gerekelendirme tezi ile ba
mllk tezinin argmanlar birbirini destekleyici niteliktedir. Normal ge
rekelendirme tezinin temel varsaym, otoritelerin yapmak iin belirlen
mi olan eyleri yapmak zorunda olduudur. Bu varsaym bamllk te
zinin varsaymlarn kuvvetlendirmektedir. Bamllk tezi ise, herhangi
bir otoritenin normal ve birincil dorulamasnn, bu otoritenin btn oto
riter kararlarn ynlendirmesi gereken prensipleri baarl bir ekilde ta
kip etmek iin gerekli nitelikleri haiz olduunu gstermesi gerekliliini
ifade eder. Bu bakmdan normal gerekelendirme tezinin argmanlarn
kuvvetlendirmektedir (Raz, 1988: 55-56). Bu iki tez birlikte ele alnmakla,
meru otoritenin temel nitelikleri ve temel deeri kapsayc bir yaklam
la ele alnm olmaktadr.
Normal gerekelendirme tezi, bir kiinin otorite sahipliini gster
mek iin tayin edilmesi gereken dunmlarn belirlenmesine hizmet et
mektedir. Yani bu tez, bir kiinin otorite sahiplii iin yetkilendirilmi ol
mas deil, otorite sahibi olmas ve bizzat otorite olmasn gstermektedir.
Raz'n tanmlad bu normal gerekelendirme tezi, btn otoritelerin ka
buln salayan sebepler iin bir form oluturmakla, otori telere ilikin
ieriksel bir dorulama sonru olmayp normatif ve arasal bir dorula
ma sonnudur. Ama bir otoriteye ilikin normal gerekelendirmeden te,
joseph raz 1 27

tam bir dorulamann yaplabilmesi iin otoritenin kabul iin geerli se


bepleri sunmaktan baka, bu kabule kar olan sebeplerin de dlanmas
ve rtlmesi gerekecektir68.

stnlk Tezi

Raz, bamllk ve normal gerekelendirme tezlerinin stnlk tezine bir


hazrlk niteliinde olduunu belirtmektedir. Raz stnlk tezini, bala
yc buyruklarn gerekelendirilmesi ile bu buyruklarn bir eylem sebebi
olarak stats arasndaki ilikiye dayandrr (Raz, 1988: 57). rnein, ey
lem sebebi olarak kurallar ile bu kurallarn gerekelendirilmesi arasnda
ki iliki d ikkate alnabilir. ki farkl grubun karlamas durumunda bir
birini tanyan iki kiinin gruplarn dier yelerini birbiri ile tantrmas
n art koan bir ahlak kural dnldnde, taraflarn bu kurala ge
rekli, geerli ve makul bir kural olarak uygun davranmalar gerekir. Bu
kpraln gereklilii, sosyal ilikiyi pekitirmesinden kaynaklanmaktadr.
Yani byle bir kural hem kural olm;kla bir eylem sebebi olarak hem de
sosyal ibirliinin salamas dolaysyla bir eylem sebebi oluturmakta
dr. Byle bir rnekte bir kiinin birbirinden bamsz iki sebebinin bulun
duu iddia edilemeyecektir. nk kurallar gibi otoriter buyruklar, dier
eylem sebepleri ile yarrsa, bu sebeplerin yannda yer almayp onlar
dlar. te otoriter buyruklarn bu dlayc karakterini Raz, stnlk tezi
ile aklamaktadr.
O halde stnlk tezine gre, otoritenin bir eylemin yaplmasn is
temesi durumu, kiinin bir eylemi gerekletirmeye ynelik deerlendir
me yapt safhadaki dier sebeplere ek ve onlarn yannda yer alan bir
sebep olmayp, dier sebepleri dlayan ve onlarn yerine geen bir sebep
tir (Raz, 1988: 46; 1990b: 124; 1994: 214). Bu tez, yalnzca meru otoriteler
iin geerli olan bir tezdir. Fiili otoriteler bakmndan geerlilii ise, fiili
otoritelerin meru otorite olduunu iddia etmelerinden ve fiili otoriteleri
baz muhataplarnn meru otorite olarak kabul etmelerinden hareketle
savunulabilir.

68 Bir kiinin veya bir kiinin otoritesinin kabul edilmesine engel olan sebepler, genellikle ba
ka bir kii veya kurumun otorite olarak kabul edilme iddiasyla ortaya kmaktadr. Bu du
rumda ikinci oorite iddias birincisine kar bir sebeptir. rnein iki hkmetin ayn anda
kendisini bir devletin meru hkmeti ilan etmesi durumunda bunlar birbi rleri ile atmak
tadr (Raz, 1988: 56-57).
1 28 ikci bturn

Otori ter kurallarla dier eylem sebeplerinin atmas dunmunda


kurallarn i.isti.in bir ka raktere sahip ol mas, onlarn pratik muhakemede
ki fonksiyonunun bir yansmasdr. Bu anlamda kurallar somut kararlar
la ieriksel dnceler arasnda bir arabuluculuk vasf grr.

Otoritenin Arasal Olarak Gerekelendirilmesi ve Meru Otorite


Kavram

Bir otoritenin meruluu al m larnn cevaplnnak zoru nda olduu te


mel soru nlar, pratik otori te aracl yla oluturulan korunmu eylem se
beplerinin bu otori ten in zneleri iin ne zaman geerli olduu sorunu ve
bir kiinin ne zaman bir otoritenin buyruklarna itaat etme ykm al
tnda olduu sorunudur. Raz'n bu sonnlarn knr gel itird ii genel ce
vap, otoritenin temel rolnn znelerine onlarla onlar otoriteden ba
msz olarak ilgilendiren sebepler arasnda bir arabuluculuk yaparak
hi zmet etmek olduudur (Raz, 1988: 53-56). Raz otoriteye byle bir ara
sal fonksiyon bimekle otoritenin normal :;;a rtlar altnd aki meruluk id
diasn gerekelendirmi olmaktadr. Yani otori ten in meruluk iddias
nn normal olarak gerekelend irilmesi, onun buyruklarnn znelerinin
dorudan doruya otoriteden nce var olan sebeplere uymaktansa bu
buyru klara uyarak otoriteden nce var olan sebeplere daha iyi uyacak
larn salamasna dayaldr (Raz, J 988: 53). Ahlaki bir tez olan bu nor
mal gtrekelendi rme tezi, ahlJki bir dier tez olan ve bir otoritenin buy
rukl arnn yaymlanmasnda bu otori teye nclk etmesi gereken se
beplerle ilgili olan ba mllk tezinden ileri gelmekted ir. Ayrca byle bir
gerekelendirme, yapsal bir tez olan vt temel argmann otoriter buy
ruklar araclyla salanan sebeplerin nceden var olan sebeplere ek
lenmeyip onlarn yerine gemesinden ve onlar d;; l amasndan alan s
tnlk tezinin her iki ahH\ki tezin bir sonucunu yans tmasna dayan
maktad r.
Btn bu nedenlerden dolay Raz'n tezi irade-temell i bir otorite
gerekelendirmesi deil sebep-temel li bir gerekelendirme tipidir. Oto
ri teye iliki n sebep-temelli bir gerekelendirmenin savunulmas ise oto
ritenin gerekelendirilip gerekelendirilmemesinin, znelerinin bu oto
ritenin emi rlerin i kabul edip etmemesine bal olmadn i fade etmek
tedir. nk sebep-temel li gerekelendirme otori teyi gerekelendiren
objektif sebeplerle i lgili bir sorundur ve bu objektif sebeplere i liki n ob-
joseph raz 129

jekti f olarak gel itirilen uygunlukla i lgi l i bir soru ndur. Raz, bu objektif
lik sorununu ise 'otonomi artna' 69 ilikin aklamalar i le z mleme
ye almaktadr. nk Raz'a gre temel rasyonellik artnn, bir otori
tenin buyruklarna gre davranmak kiinin doru sebepleri takip etme
sindeki baarsn gelitirecektir; otonomi .:rtn n ise, otori ten in buyruk
larnn sadece doru sebeplere gre davranmann kiinin nasl d avrana
cana il ikin kendi kendine karar vermesinden daha nemli olduun.
dair sorunlar dzenlediini ifadl-' etnektedi r70 (Green, 1988- 1989: 8 1 0;
Raz, 1988: 88-94). Raz'n otonomi ve normal gerekelendirme tezine i li
kin yaklaml ar birlikte ele alndnda, normal gerekelendirme tezi
nin temel karakterini ve niteliini otonomi artnn gereklerinin belirle
dii sylenebilir. Raz, otoritenin gerekelend irilmesinde otonomi dee
rine dayanmakla, kendisine bir balang noktas oluturmaktad r. Bun
dan dolay, Raz' n esenlie dayal olan bireysel otonomiyi temel bir de
er olarak ele al masn dogm atik bir temellendirme olarak yorumlamak
m mkndr.
Bu tezin savunulmas i le hukukun ve bir devletin otorite iddiasn
nasl gerekelend irilebileceini aklarken akla gelebilecek bi rok eliki
li durum vardr. Raz, byle eliebilecek durumlar nlemek iin tezi
ok uyumlu bir biimde ele alm ve bylece huku k ve devletin doasn
da dorulanmaktan daha ziyade otori te iddia etme olgusunun bulundu
unu ilei srmtr. Hukukun ve devletin byle bir doaya sahip olma
s, sadece yukarda aklanan tezin iyi btr ikna arac olmasndan deil
ayn zamanda otonomi artnn bir sonucudu r. Raz'n otorite hakknda
ileri srd bu tez, itaat yk m ll geti ren otoriter buyruklara g
re davranmay, bu davranmann doru da vran iin znelerin kendi sa
hip olduklar sebeplere gre davranmaktan daha nemli olmas duru
munda, gerekelendirmektedir.

69 R az' n kendisi otowni . rl kavramn kull,rnnanakt,dr. Raz, sadl'Cl' otonomi terimini kul
lanp otorih:. ile otononi ve rctyondlik ilkcll!ri ar.;lndaki i:l l;-nay znll'Y anc-lannktcl
dr.

70 Anrnk Raz'n bumda olomni ,rt tL'nd kndi rmlsinin, normal artlara /.)I bir tenwlll'ndir
mc olduunu hatrdan kanna,k crl'kir. (iink ba z tl urunlard., /.ncl,rin uloril<' t.ra
fndan yi\nkndirilmcktcn ziyadt sahip olduklarna ;iire harl'ket clnwlcri ve k,rar ,ernll'kri
doru karar vcrnl'k ve doru d avranmak iin dah. fozla iincm t,naktad r.
1 30 ikinci blm

SONU

Buraya kadar ifade edilenlerden zet olarak iki sonu gze arpmaktadr.
Birincisi, Raz'n meru otoriteyi sebep-temelli olarak analiz etmesidir.
kincisi ise Raz'n meru otoriteyi sebep-temelli olarak aklamakla otori
teye arasal gerekelendirme fonksiyonu yklemesidir. Buna gre bir oto
rite, znelerine hizmet etmede iyi bir ara olduu zaman btnyle ge
rekelendirilmi olacaktr. Raz, otoriteye byle bir vasf ykleyerek otori
teye itaatin nasl rasyonelletirilebileceini de aklamaktadr. Yine byle
sebep-temelli ve arasal gerekelendirme, otonomi-otorite paradoksuna
da zm yolu getirmektedir. Buna gre bir kiinin yapmak zorunda ol
0
duu ey, en doru sebebe gre hareket etmektir ve otorite de kiinin do
ru sebebe gre davranma devini yerine getirmesinde ona yardm etmek
tedir. Raz, byle bir cevap vermekle, doru sebebe gre davranma devi
ni otonom olarak davranma ahlaki devinin nne geirmektedir. Bu du
rumda kiilerin eylemde bulunurken dikkate almalar gereken ey, otori
teyi takip etmeye karar vermek olacaktr. Yani, otoritenin kii iin grd
bu yararl ilev dolaysyla kiinin otoriteyi takip devi bulunmakta
dr. Bununla birlikte meru otoritenin kavramsal adan ilevi, sadece se
bep-temelli olarak deil ayn zamanda . arasal adan bir gerekelendir
me sunmaktr.
Raz'n siyaset felsefesi alanndaki almalar incelendiinde, siya
si ahlak kuram, otonomi ideali, sonuuluk, sosyal formlar, mkemmeli
yetilik, oulculuk ve ok kltrllk kavramlarnn merkezi bir neme
sahip olduu gze arpmaktadr. Raz'n, bu kavramlara dayal olarak in
a ettii siyaset kuramn liberal siyaset kuram ierisinde deerlendirmek
mmkndr. yle ki, Raz'n ortaya koymaya alt siyaset kuram en
ok Mill ve Hart'n mkemmeliyeti siyaset kuramlarndan etkilenmitir.
Raz'n, iyi yaam hakkndaki deerlere ilikin getirdii yaklamlar ince
lendiinde, klasik faydac kuramlardan birok noktada farkllasa da fay
_
dac kuramlar arasnda yer ald gzlenebilir. Rawls sonras dnemde
faydac liberal kuramlarn durumu dnldnde, Raz tutarl bir libe
ral kuram gelitirmek iin tarafszlk, temel haklar, eitlik, anti-mkem
meliyetilik, kiisel tercih ve bireycilik gibi standart liberal yap talarnn
liberal bir dzenin inasnda yeterli olmadn iddia etmektedir. Raz,
doruluu gerekelendirilebilir bir liberal teorinin temel deeri olarak
otonomiye merkezi bir nem vererek, dier liberal kavramlar bu temel
deer erevesinde ekillendirmektedir.
joseph raz 131

Raz'n siyaset teorisinin genel olarak temel argmana dayand


n ifade edebiliriz. 1- yi bir yaam srdrmek, bireysel esenlik iin zo
runludur. 2- Bu yaam dardan deil, bireyin bizzat kendisinin olutur
duu seilerle yaanmaldr. nk kendisi iin iyi bir yaamn ne olabi
leceini en iyi bilen ancak bireyin kendisidir. Fakat bireyin otonomisini
ekillendiren unsurlar sosyal formlar aracl ile oluur. 3- Bireylerin iyi
yaama ilikin kendi anlaylarn oluturmalar ve bu anlaylar dorul
tusunda bir yaam srdrmeleri konusunda otonom olmalar, setikleri
yaam anlaynn gerekten iyi bir yaam tarz olduu anlamna gelmez.
Raz, hukuk ile otoritenin ilikisini ele alrken temelde iki tezden ha
reket etmektedir. Birincisi, her hukuk sisteminin fiili otoritesinin bulun
duunu var sayarak hukukun otoriteye ilikin iddiasn aklayan otorite
tezidir. Her hukuk sisteminin fiili otoriteye sahip olmas, hukukun ya
meru otoritesinin bulunduunu iddia etmesi ya da gerekten meru oto
rite sahibi olmas ve her ikisine sahip olmasn gerektirir. Yani Raz'a gre
her hukuk sistemi, meru otori teye sahip olmasa veya iddia ettii kadar
meru otorite sahibi olmasa bile, meru otoritesinin bulunduunu iddia
etmektedir. Raz'a gre hukuk, her ne zellie sahip olursa olsun, doas
gerei otorite iddia etmektedir. kincisi, bir hukuk sisteminin meru oto
riteye sahip olabilmesini ve meru olma yeterl iliini bnyesinde taya
bilmesi gerekliliini ve yeterliliini ifade eden yanstma tezidir. O halde,
bir hukuk sistemi meru otorite olma yeterliliini bnyesinde barndra
myorsa, hukuk sistemi olamayacaktr.
Raz'n hukukun otori tesi kuram asndan esas nemli olan huku
kun hizmet fonksiyonudur. Hukuk, zneleri ile doru eylem sebeplerini
buluturarak, znelerinin yararna araclk etmektedir. Hukuk bu fonksi
yonunu gerekletirirken kesinlikle bir deerlendirme yapmaktadr; sa
dece betimleyici bir fonksiyon grmesi mmkn deildir. Ancak huku
kun en nemli zelliklerinden birisi, zneler iin yeni bir sebep yaratarak
hizmet fonksiyonunu yerine getirmesidir. Bu durumda hukuk znelerine
ynelik olarak ya yeni bir eylem sebebi yaratacak ya da var olan sebepler
zerinde bir deerlendirme yapacaktr. Her iki durumda da hukukun
fonksiyonu znelerinin eylemlerine ynelmektedir. Hukukun znelerinin
eylemlerini, eylem sebeplerinden hareketle dzenlemesi durumunda,
msyonellik ve otonomi artlarnn birlikte gereklemesi gerekliliine
bal olarak zneler iin hukuka itaat etmede ahlaki bir ykmllk de
domaktadr. Bu itaat ykm, hukukun meru otorite iddiasnn bir ne-
132 ikinci blm

ticesi olarak ele alndnda hibir zaman genel itaat ykmll olarak
anlalmayacaktr. nk bu ahlaki i taat ykm hukukun meruluk bo
yutundan kaynaklanmaktadr; ahlaki ilke ve prensiplerden deil. Raz, ge
nel itaat ykmne ilikin bu konumuyla, hukuk kuramn kendisi gibi
pratik akl nosyonuna dayanarak kurgulayan Finnis' ten farkllamakta
dr.
Kaynaka

Akta, Sururi: "Hart ve Dworkin'e Kar Otorite Olar<k Hukuk", AEHFD,


C. VIII, S. 3-4, 2004, s. 1-21 .

Austin, J. L.: How to Do Tlings witl Words: Tlt William Jacs Lcct res Dcliercd
at Harvarrl Uiversity in 1 955, Ed . by. J. O. Urmson, Marina Sbisi, 2.
bs., Ox ford, New York, Oxford UP, 1976.
Bar ry Norman S.: Modern Siyasl'f Teorisi, ev. Mustafa Erdoan, Yusu f ahin,
,

2. bs., Ankara, Liberte Yaynlar, 2004.

Beysan, Nazi me: "David Hune'da Hukuk ve Devlet Sistemi", sta// Oni
vcrsitcsi Sosyal Bili/er Estitiisii K1111111 Hkuk A1 1n/li/i111 Dal, Basl
mam Yksek Lisans Tezi, stnnbul, 2002.

Bittner, Ri.idiger: "Stronger Reasons", R iglts, Clturc, ad tlc Lw: Tlcmes /rom
tlc l.egl md Political Plilosoply of Joscpl Raz, Ed . by. Lukas H. Me
ycr, Stanley L. Paulson, Thomas W. Pogge, Oxford, New York, Ox
ford UP, 2003, pp. 17-24.
Christiano, Thomas: "Thc Authority of Denocracy", Tlc Jomnl of Po/iticl
Plilosoply, Vol. 1 2, No. 3, 2004, pp. 266-290.

Coleman, Jules L., Brian Leiter: "Legal Positivism", A Compa11io11 to Plilosoply


of Law ad Legal Tlcory, Ed. by. Dennis Pattcrson, Oxford, Blackwell
Publishing, 1999, pp. 241-260.

Crisp, Rogcr: "Raz on Wcll-Bcing", Oxford Jourral of Legal Studies, Vol. 17, No.
3, 1997, pp. 499-515.
Gnlston, William A.: Liberal P/11ra/is111: Tle 1111plictios of Vale P/ralism for Po
litical Tlcory ad Prctice, Cambridge, Cambridge Ul 2002.

Gray, John: Lilcraliz111i11 ki Yiizii, ev: Ko ray Deirmenci, Anka ra, Dost Kitn
bevi, 2003.
Green, Leslic: "Law, Lcgi timacy, and Conscnt", Sotlerr Cliforia Law Rcvi
ew, Vol. 62, 1988--1 989, pp. 795-825.

Hart, H. L. A.: Essays on Bentlm: Stdics in Jrisprdccc and Politica/ Tlcory,


Oxford, New York, Oxford UP, 2001.
1 34 kinci blum

Hart, H. L. A.: "Commands and Authoritative Legal Reasons", Essays on Bet


fan: Studies i11 /risprde11ce a11d Political T/eory, Ed . by. H. L. A.
Hart, Oxford, New York, Oxford UP, 2001b, pp. 243.
Heuer, Ulrike: "Raz on Values and Reasons", Reaso11 a11d Vale: Thenes fron tle
Moral Plilosoply of fosepl Raz, Ed. by. R. Jay Wallace v.d., Oxford,
New York, Oxford UP, 2004, pp. 129-152
Himrna, Kenneth Einar: "The Instantiation Thcsis and Raz's Critique of Inclu
sive Positivisrn", Lnw md Philosophy, Vol. 20, No. 1, 2001, pp. 61-79.
Hohfcld, Weslcy Newcomb: Fmdanetal Legal Coceptio: A Applied in /udi
cial Reasonig, New Havcn, Yale University Press, 1 919.
Ikta, Yasemin: Hukk Norn Mantksal Analiz ve Uygulamas, stanbul:
Filiz Kitabevi, 2. bas, 2004.

Kymlicka, Will: ada Siyaset Felsefesine Giri, ev. Ebru Kl, stanbul, stan
bul Bilgi niversitesi Yaynlar, 2004.
Maclntyre, Alasdair: Wlosc /stice? Wlicl Rationalit; ?, Indiana, University of
Notrc Damc Press, 1988.
Moorc, Michael S.: "Authority, Law, and Razian Reasons", Sotler Califori
a Law Review, Vol. 62, 1988-1989, pp 827--896.
Mulhall, Stephen, Adam Swift: Libcrals and Connitarias, 2. bs., Oxford,
Blackwell Publishers Ltd., 1997.

Neal, Patrick: "Liberal Bir yi Teorisi mi?", ev. Baak Demir, Liberaller ve Ce
maatiler, Der. Andre Berten, Pablo da Silveira, Herve Pourtois, An
kara, Dost Kitabevi, 2006, s. 105-120.
Rawls, John: A Tleon; of fsticc, 3. bs., Cambridge, Massachusetts, Harvard
UP, 1972.

Raz, Joseph: Practical Reaso ad Norms, (with New Postscript) Oxford, New
York: Oxford UP, 2002b.

Raz, Joseph: Tlc Co11cept of Legal Systems: A Itrodctio11 to tle Tleory of Legal
Systen, 2. bs., Oxford, New York, Oxford UP, 2003c.
Raz, Joseph: Tle Morality of Freedon, Oxford, New York, Oxford UP, 1988.
Raz, Joseph: Tle Atfority of Law: Essays on Lmv md Morality, Oxford, New
York, Clarendon Prcss, 2002a.
Raz, Joseph: "Authority, Law, and Morality", Etlics in tle Pblic Domai, Ed.
by. Joseph Raz, Oxford, New York, Oxford UP, 1994, pp. 210-238.
joseph raz 135

Raz, Joseph: "lntroduction", Authority, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, Oxford UP,
1990a, pp. 1-19.
Raz, Joseph: "Authority and Justification", Authority, Ed. by. Joseph Raz, Ox
ford, Oxford UP, 1990b, pp. 115-141 .

Raz, Joseph: "When We are Ourselves: The Active and the Passive", Engaging
Reason: On the Theory of Value and Action, Ed. by. Joseph Raz, Oxford,
New York, Oxford UP, 2001c, pp. 5-21.

Raz, Joseph: "Promises and Obligations", Law, Morality and Society: Essays in
Honour of H. L. A. Hart, Ed. by. P. M. S. Hacker, Joseph Raz, Oxford,
New York, London: Oxford UP, 1977, pp. 210-228.
Raz, Joseph: "The Practice of Value: The Thesis", Tlte Practice of Value: /oseph
Raz, Ed. by. R. Jay Wallace, Oxford, New York, Oxford UP, 2003a,
pp. 15-36.
Raz, Joseph: "Comments and Responses", Rights, Culture, and the Law: Themes
Jrom the Legal and Political Philosophy of/oseph Raz, Ed. by. Lukas H.
Meyer, Stanley L. Paulson, Thomas W. Pogge, Oxford, New York,
Oxford UP, 2003b, pp. 253-274.
Raz, Joseph: "Principles of Equality", Mind, New Series, Vol. 87, No. 347, July
1978a, pp. 321-342.
Raz, Joseph: "Explaining Normativity: On Rationality and the Justification of
Reason", Engaging Reason: On the Theory of Value and Action, Ed. by.
Joseph Raz, Oxford, New York, Oxford UP, 200la, pp. 67-89.
Raz, Joseph: "Introduction", Practical Reasoning: Oxford Reading in Philosophy, Ed.
by. Joseph Raz, Oxford, London, Glagow, Oxford UP, 1978b, pp. 1-18.
Raz, Joseph: "Reasons for Action, Decisions and Norms", Practical Reasoning:
Oxford Reading in Philosophy, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, London,
Glagow, Oxford UP, 1978c, pp. 128-143.
Raz, Joseph: "Notes on Value and Objectivity", Engaging Reason: On the The
ory of Value and Action, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, New York, Ox
ford UP, 2001b, pp. 118-160.

Raz, Joseph: "Agency, Reason, and the Good , Engaging Reason: On the Theory
"

of Value and Action, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, New York, Oxford
UP, 2001d, pp. 22-45.
Raz, Joseph: "The Problem of Authority: Revisiting and Service Conception",
Minnesota Law Review, Vol. 90, 2005-2006, pp. 1003-1044.
136 kinci blm

Regan, Donald H.: "Authority and Value: Reflcctions on Raz's Morality of


Freedom", Soutler Califoria Law Reiew, Vol. 62, 1988-1989, pp.
995-1095.
Ross, Alf: "Tu-Tu ", Harard Law Reiew, Vol. 70, 1956-1957, pp. 812--825.
Searle, John R.: Sz Edimleri: Bir Dil Felsefesi Denemesi, Sunu ve ev. R. Levent
Aysever, Ankara, Ayra Yaynevi, 2000.
Scarle, John R.: "How to Derive 'Ought' From 'Is"', The Plilosoplical Rer.icw,
Vol. 73, No. 1, January 1964, pp. 43-58.
Taylor, Charles: 'Tannma Politikas", ev. Yurdanur Salman, okkiiltiircii/iik:
Tannma Politikas, Ed. by. Amy Gutmann, 2. bs., stanbul, Yap Kre
di Yaynlar, 2005, s. 42-84.
Vergara, Francisco: Liberalizmin Felsefi Temcileri: Liberalizm ve Etik, ev: Blent
Arba, stanbul, letiim Yaynlar, 2006.

Wol ff, Robert Paul: "The Conflict between Authority and Autonomy", Atlo
rity, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, Oxford UP, 1990, pp. 20-32.

Joseph Raz in Genel Kaynaka


Aiyar, S.: "The Problem of Law's Authority: John Finnis and Joseph Raz on
Legal Obligation", Law and Plilosoply, Vol. 19, 2000, pp. 465-489.
Alexy, Robert; "The Nature of Arguments about the Nature of Law", Riglts,
Cultre, and t/e Law. Tlemes from tle Legal and Political Plilosoply of
]osepl Raz, E. by. Lukas H. Meyer, Stanley L. Paulson, Thomas W.
Pogge, Oxford, Oxford UP, 2003, pp. 3-16.
Alexy, Robert: "The Nature of Legal Philosophy", Ratio Jris, Vol. 1 7, No. 2, Ju
ne 2004, pp. 156-167.
Alexy, Robert: "Concept and Nature, Law and Philosophy, Comments on
Raz", Ratio ]ris, Vol. 20, No. 2, June 2007, pp. 162-169.
Baier, Kurt: "Justification of Governmental Authority", Tle Joral of Plilo
soply, Vol . 69, No. 20, Sixty-Ninth Annual Meeting of the American
Philosophical Association Eastern Division, 9 November 1972, pp.
700-716.
Batnitzky, Leora: "A Seamless Web? John Finnis and Joseph Raz on Practical
Reason and the Obligation to Obey the Law", Oxford ]oural of Le
gal Stdies, Vol. 15, No. 2, 1995, p. 153-1 75.
joseph raz 137

Bix, Brian: /urisprudece: Tleory and Cotext, 2. bs., London, Sweet & Maxwell,
1999.
Bix, Brian: "Legal Positivism", Tle Blackwell Guide to tle Philosophy of Law ad
Legal Tleory, Ed. by. Martin P. Golding, William A. Edmundson, Ox
ford, Blackwell Publishing Ltd., 2005, pp. 29-49.
Bix, Brian: "Joscph Raz and Conceptual Analysis", SSRN (evrimii)
http: / /ssrn.com /abstract=948766. No. 06-65, December 2006, pp.
1-23.
Bratman, Michail E.: "Shared Valuing and Frameworks for Practical Reaso
ning", Reason ad Value: Tlenes from tle Moral Plilosoply of /oseph
Raz, Ed. by. R. Jay Wallace v.d., Oxford, New York, Oxford UP, 2004,
pp. 1-27.
Broome, John: "Reasons", Reason ad Value: Tlemes from tle Moral Plilosoply
of /oscpl Raz, Ed. by. R. Jay Wallace v.d., Oxford, New York, Oxford
UP, 2004, pp. 28-55.
Burton, Steven J.: "Law as Practical Reason", Soutlern California Law Review,
Vol. 62, 1988-1989, pp. 747-793.
Buss, Sarah: "Personel Au tonomy", Stanford Ecyclopedia of Plilosoply, (evri
mii): http: / / plato.standford.edu/ entries / au thority, Nisan 2006.
Celano, Bruno: "Kelsen's Concept of Authority of Law", Law ad Plilosoply,
Vol. 19, 2000, pp. 173-199.
Christman, John, Joel Anderson: "lntroduction", Autowny ad Tle Clallenges
to Lilemlisn, Ed. by. John Christman, Jocl Anderson, Cambridge,
New York, Melbourne, Madrid, Capc Town, Singapore, Sao Paulo,
Cambridge UP, 2005, pp. 1-26.

Dworkin, Ronald: Law's Empire, 10. bsk., Cambridge, Massachusetts, Harvard


UP, 1997.
Edmundson, William A.: "Introduction", Tle Duty to Obey the Law, Ed. by.
William A. Edmundson, New York, Oxford, Rowman and Littlefi
cld Publishers, 1999, p. 1-15.
Finnis, John: Natral Law and Natral Riglts, 2. bs., Oxford, New York, Oxford
UP, 2001.
Finnis, John: "Natura! Law and Legal Reasoning", Natura[ Law Tleory: Co
temporary Essays, Ed. by. Robcrt P. Georgc, Oxford, Oxford UP, 1996,
pp. 134-157.
138 ikinci blm

Finnis, John: "The Authority of Law in the Predicament of Contemporary So


cial Theory", Notre Dame ]ournal of Law, Etlics and Public Policy, Vol.
1, No. 1, 1984, pp. 115-137.
Finnis, John: "Authority", Authority, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, Oxford UP,
1990, pp. 1 74-202.
Flathman, Richard E.: The Practice of Political Authority: Autlority ad tle At
horitative, Chicago, The University of Chicago press, 1980.
Friedman, Richard B.: "On the Concept of Authority in Political Philosophy",
Authority, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, Oxford UP, 1990, pp. 56--9 1.
Friedman, Richard B.: "Authority", The Blackwell Encyclopaedia of Political Tho
ught, Ed. by. David Miller v.d., Oxford, Blackwell Publishing Ltd.,
2002, pp. 28-30.
Goldsworthy, Jeffrey D.: "The Self-Destruction of Legal Positivism", Oxford
Journal of Legal Studies, Vol. 10, No. 4, 1990, pp. 449-486.
Grazia, Sebastian De: "What Authority is Not?", The American Political Science
Review, Vol. 53, No. 2, June 1959, pp. 321-331.
Green, Leslie: "Legal Obligation and Authority", Stanford Encyclopedia of Pli
losophy, (evrimii): http: / / plato.standford.edu / entries, Nisan
2006.
Hacker, P. M. S.: "Hart' s Philosophy of Law", Law, Morality, ad Society: Essays
in Honour of H. L. A. Hart, Ed. by. P. M. S. Hacker, Joseph Raz, Ox
ford, Oxford UP, 1977, pp. 1-25.
Harris, J. W.: "Kelsen's Concept of Authority", The Cambridge Law ]ournal, Vol.
36, No. 2, November 1977, pp. 353-363.
Hart, H. L. A.: The Concept of Law, (with a Postscript) Ed. by. Penelope A. Bul
loch, Joseph Raz, 2. bs., Oxford, New York, Oxford UP, 1994.
Hart, H. L. A.: Essays in ]urisprudence and Philosophy, Oxford, Oxford UP, 2001,
pp. 88-120.
Himma, Kenneth Einar: "Law's Claim of Legitimate Authority", Hart's Posts
cript: Essays on the Postscript to the Concept of Law, Ed. by. Jules L. Co
leman, Oxford, Oxford UP, 2001, pp. 271-310.
Himma, Menneth Einar: "Inclusive Legal Positivism", The Oxford Handbook of
]uriprudence and Philosophy ofLaw, Ed. by. Jules Coleman, Scott Sha
piro, Oxford, Oxford UP, 2002, pp. 125-165.
joseph raz 1 39

Hurd, Heidi M.: "Challenging Authority", The Yale Law /ournal, Yol. 1 00, No.
6, 1991, pp. 1611-1677.

Hurd, Heidi M.: Moral Combat: The Dilemma of Legal Perspectivalism, New York,
Cambridge UP, 1999.
Kose, Hzr Murat: "An Unresolved Tension Between Form and Substance:
Raz and Flathman on The Problem of The Justification of Political
Authority", Baslmam Doktora Tezi, University of Warwick: Depart
ment of Sociology, 1999.
Kse, Hzr Murat: "Razian Exclusionary Reasons", Akademik Aratrmalar
Dergisi, Say 14, 2002, s. 77-93.
Marmor, Andrei: "Exclusive Legal Positivism", The Oxford Handbook of Juri
prudence and Philosoply of Law, Ed. by. Jules Coleman, Scott Shapiro,
Oxford, Oxford UP, 2002, pp. 104-124.

May, Thomas: "On Raz and the Obligation to Obey the Law", Law ad Plilo
soply, Yol. 16, No. 1, 1997, pp. 19-36.
Metin, Sevtap: "Joseph Raz'da Hukuki Otorite Kavram", Erciyes niversitesi
Hukuk Fakltesi Dergisi, C. 1, S. 1, 2006, s. 37-63.
Moore, Michael S.: Educating Oneself in Public: Critical Essays in Jurisprudence,
Oxford, New York, Oxford UP, 2000.
Morigiwa, Yasutomo: "Authortiy, Rationality, and Law: Joseph Raz and the
Practice of Law", Souther California Law Review, Yol. 62, 1988-1989,
pp. 897-912.
Murphy, Mark C.: "Natura! Law Jurisprudence", Legal Theory, Yol. 9, 2003, pp.
241-267.
Orrego, Crist6bal: "Joseph Raz's Service Conception of Authority and Natu
ra! Law Theory", Tle American ]ornal ofJurisprudence, Yol. 50, 2005,
pp. 317-323.
zcan, Mehmet Tevfik: "Hukuk Devleti: Modern Toplumun Hukuk Aracl
yla Siyasal Meruiyeti", HFM, C. LXIY, S. 2, 2006, s . 104-144.
Perry, Stephen R.: "Hart's Mehodological Positivism", Hart's Postscript: Essays
on the Postscript to the Concept of Law, Ed. by. Jules L. Coleman, Ox
ford, New York, Oxford UP, 2001, pp. 311-355.
Priel, Danny: "Trouble for Legal Positivism", Legal Tleory, Yol. 12, 2006, p.
225-263.
140 ikinci blm

Raz, Joseph: Vale, ResP.ect, ad Attachment, Cambridge, Cambridge UP, 2001 .


Raz, Joseph: "Comments and Responses", Riglts, Cltre, ad tle Law: Tlemes
from the Legal ad Political Plilosoply of /osepl Raz, Ed. by. Lukas H.
Meyer, Stanley L. Paulson, Thomas W. Pogge, Oxford, New York,
Oxford UP, 2003, pp. 253-274.
Raz, Joseph: "Authority and Consent", Virgiia Law Review, Vol. 67, No. 1, The
Symposium in Honor of A. D. Woozley: Law and Obedience, Feb
ruary 1981, pp. 103-131.
Raz, Joseph: "Facing Up: A Reply", Sothem Califoria Law Review, Vol. 62,
1988-1989, p. 1153-1235.
Raz, Joseph: "The Problem about the Nature of Law", Etlics i tle Public Do
main, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, New York, Oxford UP, 1994, pp.
195-209.
Raz, Joseph: "On the Autonomy of Legal Reasoning", Etlics i tle Pblic Do
main, Ed. by. Joseph Raz, Oxford, New York, Oxford UP, 1994, pp.
326-340.
Raz, Joseph "Can There Be a Theory of Law?", Tle Blackwell Guide to tize Pli
losoply of Law and Legal Theon;, Ed. by. Martin P. Golding, William
A. Edmundson, Oxford, Blackwell Publisher Ltd., 2005, pp.
324-342.
Raz, Joseph: "Hart on Moral Rights and Legal Duties", Oxford Jornal of Legal
Studies, Vol. 4, No. 1, 1984, pp. 123-131.
Raz, Joseph: "Theory and Concepts: Responding to Alexy and Bulygin", Una
Discsi6n Sobre Teor{a del Derecho, Madrid, Marcial Pons, 2007, pp.
1-1 1 .
Raz, Joseph: "On Reasons and Normativity", Josepl Raz's Web Site, (evrimi
i) http: I /josephnraz.googlepages.com I onreasons%26normati
vity. Mart 2007, pp. 1--84.
Roermund, Bert Van: "Instituting Authortiy: Some Kelsenian Notes", Ratio J
ris, Vol. 15, No. 2, June 2002, pp. 206-218.
Sartorius, R.: "Political Authority and Political Obligation", Virgiia Law Revi
ew, Vol. 67, No. 1, The Symposium in Honor of A. D. Woozley: Law
and Obedience, February 1981, pp. 3-17.
Smith, Matthew Noah: "The Law as a Social Practice: Are Shared Activities at
the Foundations of Law?", Legal Tleon;, Vol. 12, 2006, pp. 265-292.
joseph raz 1 41

Smith, M. B. E.: "Is There a Prima Facie Obligation to Obey the Law", The Ya
le Law ]oma/, Vol. 82, pp. 950-976.
Soper, Philip: Tle Etlics of De/erence: Learning from Law's Morals, West Nyack,
New York, USA, Cambridge UP, 2002.

Soper, Philip: "Legal Theory and the Claim of Authority", Philosoply and Pub
lic Affairs, Yol. 18, No. 3, Summer 1 989, pp. 209-237.
Uygur, Glriz: "Hukuki Pozitivizmin Deien Yz m", Ankara niversitesi
Hkk Fakltesi Dergisi, C. 52, S. 3, 2003, s. 145-175.
Uygur, Glriz: "Adalet ve Hukuk Devleti", Ankara niversitesi Hukuk Faklte
si Dergisi, C. 53, S. 3, 2004, s. 29-38.
Waluchow, W. J.: "The Many Faces of Legal Positivism", The University of To
roto Law ]ornal, Vol. 48, No. 3, 1988, pp. 387-449 .
Wasserstrom, Richard A.: "The Obligation to Obey the Law", The Duty to Obey
tle Law, Ed. by. William A. Edmundson, New York, Oxford, Row
man and Littlefield Publishers, 1 999, pp. 17-47.
Roland ;=::
_.I
Glsm DEPEL

ROLAND BARTHES: BR 'YAZAR'

1. GR: BARTHES'IN YAAMI

oland Barthes zerine bir metin yazmak zordur.1 Bu zorluun birka


R nedeni vardr. Bunlardan birincisi, btncl olarak bakldnda Bart
hes'n teorik bir durann olmamasdr. Barthes, kimi zaman tutarsz ko
numlar bir arada barndran bir yazn servenine sahiptir. Bir yanl yo
ruma mahal vermemek iin hemen belirtmek yerinde olur: Tutarszlk
Barthes'n anlayna gre olumlu bir niteliktir.
Barthes, yazn hayatna, teorik bir sorgulama motivasyonundan zi
yade, edebi metinlerin eletirel ve yaratc okumas ile balamtr. Haya
t boyunca dost evresinden ald yeni entelektel esinlerden de alabildi
ine beslenmitir. Bylece, onun yazn serveni bir yolculua dnm
tr. nce, "sfr derece yaz" ya da ntr/ yansz yaz kavram ile yola k
m, devamnda sylen ve sylenbilim tartmasyla dikkat ekmitir.
Oradan gstergebilime ve yapsalcla gei yapm, daha sonra da post
yapsalc dncenin iinde yer almtr. Ne var ki, postyapsalcln da
Barthes iin tam anlamyla bir son duruk olduu sylenemez. Yazar, me-

1 Bu alma, Barthes gibi zorlu bir dil erbabn Trke'ye evirmi olan kiilere teekkrle ba
lamaldr phesiz. Onlar bunu Barthes'n dil inad pahasna ve aka dile getirdii evirmen
honutsuzluu pahasna (S. Rifat 1 998: 67-70) yapmlardr. Bu metin ne yazk ki Barthes'
kendi dilinden izleymemi, yazarn Trke'deki ve ngilizce'deki eviri metinlerini referans
,1lm tr. Bu bir yanyla zr olarak deerlendirilebilir, fakat dier yandan, Barthes'n diller
ve metinleraras geiin yaratclna izin veren yaps, zrn arln dileriz ki ksmen ha
fiAetebilir.
146 nc blm

tin ve haz balantl eserleriyle ve fotoraf zerine fenomenolojik gr


leriyle, postyapsalcln snrlarn da zorlamtr. Btn bunlar onu an
latmay zorlatrmaktadr.
Barthes zerine yazmak konusunda karmza kan ikinci zorluk,
dorudan onun yazma tarz ile balantldr: Barthes'n dili hem zor, hem
lezzetlidir. Fakat yazar, ayn zamanda belagatsiz bir sadelik uran da
hi brakmaz. Yazarn, akademik yazn konvansiyonunun ltleriyle bi
imlenmemi bir yazma slubu vardr; edebiyatn dilini iselletirmi bir
dildir bu. Dolaysyla, nesnellik, tutarllk, bilimsellik gibi pheli konum
lar, eletirel ve yaznsal olarak serbest bir slupla bertaraf eden bir yazn
tarzna sahiptir. zellikle son dnemlerine doru yazn dili gittike daha
oul, trsel olarak daha aprak, hatta paradoksal unsurlarla donanm
bir hal alr; bu yaznsal tonun iinde parallk, znellik ve romanslk
onun yaznnn en dikkat ekici niteliklerine dnr.
znellik derken, zneyi alabildiine paralayan bir Barthes' dan
sz ettiimizi phesiz aklmda tutmalyz. Fakat kendini rterek ken
dinden sz etmi bir yazar olan Barthes'n metinleri (her ne kadar kendi
si znellik denilen bir konumu benimsemese de) bir yanyla alabildiine
znel olmay srdrr. Yazar hemen her metninde kendisini anlatm gi
bidir. Onun iin yazmak bir tr okuma deneyimidir. Ycel' in syleyiiyle
Barthes, yazlarnda, okuduu her metni kendi znelliiyle kaplayarak,
bir yanyla rterek yeniden sylemitir (Ycel, 2009: 9). Eletiriye ilikin
grlerinde, her tr okuma biiminin kiinin okuduu metne "kendi
kendisi konusunda ikin bir sylem" katmas olduunu savunmutur. Fa
kat gene de Barthes'n dier okurlardan ve yazarlardan farkll aktr.
Onun dili bir yandan hep kendini yazyor fakat te yandan da kendisi
hakknda hibirey sylemiyor gibidir.
Barthes'n yazn dilindeki bu ak ederken rten kapallk, bu kav
ranmas g nitelik, yaam boyunca hi aka ifade etmedii cinsel y
nelimi ile balantl olarak da yorumlanabilir. Cinselliini yaay biimi
ile dilini kuru biimi arasnda bir ba kurulabilir. Onun hem hayatnda
hem de dilinde baz bo alanlar vardr; bunlar bize giz gibi grnr. B
tn dil ura, iaretlemeyen, dondurmayan, adlandrmayan bir dil kur
ma arzusu ile karakterize olur; bu anlamda onun hayat, topik bir
ntr / yansz dilden atopik bir ntr/ yansz dile kadar alan bir dil mca
delesi gibi de okunabilir. Fakat belirttiimiz gibi bu dil mcadelesinin teo-
roland barthes 147

rik ve esinse! tutamaklar, B arthes'n yazarl boyunca sklkla deiim


gstermitir.
Barthes' konu alan bir metin iinde, hissel deerlendirmelere de,
teorik yorumlara da izin olmaldr. Hem kendisine yaklamanz ister
Barthes, hem de belli bir uzaklkta durmanz. Onun srekli kavramlar ve
ara terimler retmesi, sert kategorilere ve ayrmlara ihtiya duymas ken
di kafa karmaas ile uramasnn bir dier gstergesi olarak yorumlana
bilir (Calvet, 1994: 105). Nitekim erken dnemlerinde bir yap'ya, bir sis
tem'e duyduu ihtiya, bilimsel bir ynteme inanc ve hayranl gene
bununla balantl dnlmelidir. Edebi yaznsal slubuyla, her ne ka
dar bir teorisyenliin ciddi ifadesinden uzak durmaya alyor ve akade
mik dili hrpalamaya urayor olsa da, kavramlar ve kategorileriyle
phesiz teorik kulvarda da etkili olmutur. Bu etki Barthes' dan yer yer
bir "kuram terristi" olarak sz edilmesini de beraberinde getirir (Gl
mez, 2008: 78). Yaznn ve eletirelliin gerekilik ve nesnellik vurgular
na ynelik meydan okuyucu yazlar, kimi zaman sert polemiklere yol
aan bir ilgiyle karlanmtr.
Barthes' konumlandrmada karmza kan zorluklar birletiren
ana neden, onun hayatndan kaynaklanr. Yazarn yaznsal yolculuu, ki
isel hayatyla i ie rlm gibidir. Kurduu cmlelerle yaad eyler
arasnda bir ba her zaman grebileceimiz yazar, sklkla biyographe
me'inin (yaamykbirimleri) verileri ile birlikte okunmu ve deerlendi
rilmitir. Onun hakkndaki kitaplarn birou da, yaam ile yaznn bir
birinden ayrmakta zorlanm, bu zorluu, yazarn hayat ile dnsel se
rveni arasnda geiler kurarak bertaraf etmeye ynelmi grnmekte
dir.2 Yaznndan ayrtrlamayan bu yazar, bir roman kahraman gibidir.
Nitekim Barthes kendi zerine yazd kitab Roland Barthes' da yle der:
"Btn bunlar bir roman kiisi tarafndan sylenmi gibi kabul edilmeli
dir" (Barthes, 2006: 11).
Sonu olarak bakldnda Barthes, farkl dnemlerine gre edebi
yat eletirmeni, deneme yazan, sylenbilimci, yapsalc, postyapsalc,
hazc vs. olarak anlmtr. Bu konuda gene bizzat yazarn kendisinin koy
duu bir son noktay belirtmek yerinde olur: Barthes, btn tanmlayc
kategorileri bir yana itip, "ben bir yazar olmak isterim" (Glmez, 2008:

2 Bkz kaynaka: Culler, 2008 ve Glmez, 2008. Barthes'n dorudan biyografisini anlatan en
kapsaml alma Calvet (1994) tarafndan yaplmtr.
1 48 nc blm

204), der. Barthes'n bu cmlesi bir yanyla ok sade ve mtevaz bir arzu
gibi grnr. Dier yandan eserleri boyunca sorunsallatrd bir kav
ram olarak yazarlk basit bir kavram olmann tesinde topik bir ykle
donanmtr. Onun yazarl zor bir i ddiadr; ancak Barthes'n stesinden
gelecei bir iddiadr.
Barthes szkonusu olduunda, onun hakknda duygular ve znel
likler izinde bir alma da yaplabilir, yazarn fikri izleini merak eden,
biraz daha serinkanl bir alma da tasarlanabilir. Bu almann ncelik
li amac, Barthes'n dncesini betimsel olarak aktarabilmektir. Onun gi
bi takibi zor bir kii sz konusu olduunda yaplabilecek en kolaylatr
c seenek, yazar yayn srasna gre izlemektir. Bylece tutarl bir dn
ce taahhd vermeden, sral bir dn yolculuu sunmak hem bu metni
yazan kiiyi hem de okuyanlar rahatlatacaktr.
Aada srasyla, nce yazarn yaam yks ksaca aktarlacak,
devamnda Barthes'in dnsel olarak nasl konumlanmas gerektiine
dair ksa bir tartma yer alacaktr. Metnin ikinci blmnden itibaren ise,
yazarn dnsel serveni kronolojik olarak aktarlacaktr. Burada Bart
hes'in btn eserlerinden sz etmek phesiz olanakl deildir, fakat me
tinde yazarn yaznsal veya kuramsal olarak nemli saylan hibir eseri
nin atlanmam olduunu zellikle belirtelim.

1.1. Barthes'n Biographeme'i

Roland Barthes 12 Kasm 1915'te Cherbourg'da doar. Deniz temeni


olan babas Louis Barthes 1. Dnya Sava'nda ldnde kk Barthes
sadece bir yandadr. Annesi Henriette Barthes, einin lmnden sonra
kk olu Barthes' da alarak einin ailesinin olduu Bayonne'ye dner;
Barthes'n ocukluu burada annesi, babaannesi ve halalaryla geer. M
zie olan balln burada, halasndan ald piyano dersleriyle kazanr.
Barthes kendini her zaman Bayonneli, gneybat Fransal (Gaskon
veya Bask) olarak grr (Allen, 2004: 2). Bu kk yerleim, gemiine
dndnde anannezlerinde3 yerli yerinde bulduu en belirgin nostaljik

3 Anamnez, doktorun hastaya tehis koyma amal olarak ona sorduu sorulardan hareketle
oluturduu hasta yksdr. Hastann mevcut ya da gemi hastalklan hakknda, kendi
sinden ya da bir yaknndan alnan bilgilerdir. Barthes gemiini yaamykbirinsel nokta
lar ola rak, anamnezler olarak adlandrmay tercih eder (Barthcs, 2006: 128-130).
roland barthes 149

adreslerden birisi olarak, bylenerek hahrlad "ocukluk dneminin


balca imge alan" olarak kalr (Barthes, 2006: 16). Yllar sonra, 1961'de
annesi Henriette Barthes, Bayonne'ye yirmi kilometre yakndaki Urt eh
rinde bir villa alr. Barthes ileri yalarnda da her tatil frsatn buraya ge
lerek deerlendirecek, o gnlerinden ve yolculuklarndan, lmnden
sonra baslan Ara Olaylar kitabnda sz ed.ecektir.
Barthes'n Bayonne'deki ilk ocukluk yllarndan sonra ikinci adre
si Paris olur. Annesi ile birlikte Paris' e tandklarnda, henz sadece do
kuz yandadr. Annesi Henriette bir kitapda almaya balar. Barthes,
hayat boyunca en nemli dostlarndan biri olarak kalacak olan Philippe
Rebeyrol'u ocukluk yllarnda Paris'te tanr. Snf arkadadrlar. Ayn s
nfta okuyan bu iki yakn arkadan ortak bir hayali vardr; her ikisi de,
Rue D'Ulm' deki, Ecole Normale Superieure adl okula girmek isterler. Bart
hes, edebiyat zerine, Mallarme ve Valery zerine ilk heyecanl sohpetle
rini Rebeyrol ile yapar. lk eseri olan "Kriton'un Kysnda" adl yazs ya
ymlandnda ise henz sadece 18 yandadr; onun tannan, nemli bir
yazar olacana ilikin emareler erken dneminde gelmitir.
Ne var ki Barthes, Rebeyrol ile birlikte kurduklar akademik haya
lini gerekletiremez; ilk olarak 1934 senesinde ortaya kan Tberkloz
hastal onun hayatnn entelektel rotasn batan sona belirleyecektir.
1935' te ilk tedavisi sonlanr. 1941'e kadar eitimini devam ettirir ve lise
retmeni olur.
Bu ac vermeyen, kararsz hastaln ikinci defa nksedii ise
1941'de, Paris'te bir okulda lise retmenlii yapt gnlerde olur. Bu de
fa sanatoryum onu ok daha uzun bir sre iin arlayacaktr. Geecek
olan alt uzun yl iinde drt defa sanatoryum deitirir; Isere'de, Pa
ris' te, svire' de Leysin'de yatar. Kk ve kapal bir etnografik topluma
benzetir Barthes oradaki yl larn: Ritler, zorunluluklar, korunmalar ile
birlikte alt yl sanatoryumlarda geer: Bu btn kinci Dnya Sava d
nemini hastanede geirmek demektir. Dnya sarslrken o kitaplarn
okur.
Steril, kapal ve srekli bir tedavi disiplini iinde geen bu yllar
Barthes'n dn hayatna karakteristik katacaktr. Sartre' kefettii yl
lardr. Sanatoryum yllar ona edebiyat ve yaznn izindeki ilk dnsel
kaynaklar sunmakta ve mrnce balarn srdrecei dostlar salamak
ta alabildiine cmert olacaktr. Barthes'n hayatna giren her yeni arka
da onda yeni bir esin ve merak kaps amaktadr. G. Fournie sayesinde
1 50 nc blm

Marks okumaya balayan Barthes kendini Marksist olmann yannda Sar


trec olarak aklar (Calvet, 1994: 119). phesiz, ada Sylenler ve bu ki
tabndaki Marksist politik tonlama, nemli lde sanatoryum yllarnn
bir rn olarak grlmelidir. Gene sanatoryum yllarnda balayan Mic
helet hayranl ise yllar sonra Michelet adl bir kitap olarak talanacakhr.
O tarihi Michelet'e kar imrenme ve baka karmak duygular besler.
Onun dile getirdii ktcllk Barthes' cezp eder. Michelet onun gzn
de llere anlamlarn teslim etmi, ona eytan'n tanrnn bir dier yan
olduunu retmitir (Calvet, 1994: 115). Yazn hayatnn balangcnda
karmza kan Michelet'in esinine, onun en son ki tab olan Camera Luci
da 'da bir kez daha rastlayacaz.
Barthes, erken dnem metinlerini sanatoryumdaki yllarnda yazar.
Daha sonraki yllarda temel eserlerinden olacak Yaznn Sfr Derecesi'nin
tohumlarn atacak olan ilk yaz gene onun sanatoryum yllarnda yazlr.
Camus'un Yabanc's zerine olan bu yazs Existences dergisinde, 1944 se
nesinde yaymlandnda arlk il. Dnya Sava'nn da sonlarna varl
maktadr. Dnya gerek bir acnn iinden geerken o anlalmas zor bir
kavram olan ntr/ yansz bir yazn trnn peine dmtr.
Naif ve korunakl bu hayat tarz ona, hep gerekte olandan be alt
ya daha kkm gibi bir ruh, atmadan rken, krlgan bir yazar
kimlii hediye etmitir (Calvet, 1994: 72). Fakat her ne kadar atmadan
holanmasa da, yazarlnn ilerleyen yllarnda, gslemek zorunda ka
laca polemikler olacaktr.
Bu yllarnda Barthes elbette sadece yazn ile beslenmez; ak da ilk
olarak bu yllarda kefedecektir. Erkeklere duyduu ak onda tamamlan
mam, sorgusu hi bitmemi, doallama evresine girmemi (ki Barthes
her trl doallamaya kardr zaten), rtk duygular brakacak, uzun
yllar sonra yazd Bir Ak Syleminden Paralar kitab, biraz da o yllarn
duygu yoklamasna yaslanacaktr (Calvet, 1994: 61).
Sana toryumdan ktnda sene artk 1946'dr; ilk genliiniardn
da brakm Barthes artk otuz bir yandadr. Akademi ile arasna telafisi
g bir mesafe girmitir, artk bu hayallerini aramak yerine gerek bir i
bulmas gerekmektedir. Rebeyrol'un da yardmyla bir i bulur ve Buda
pete'ye gider.
Sanatoryumdaki dostluklar da olaan sosyal hayata eklenmesinde
yardmc olacak, yazn yaam adm adm hareketlenecektir. G. Fournie,
roland barthes 1 51

onunla sanatoryumdayken yaptklar keyifli edebiyat sohpetlerini unut


maz. Barthes' Conbat Dergisi'nin editr Maurice Nadeau ile tantrr.
Nadeau, Barthes'deki Michelet hayranlnn boyutlarn grdnde on
dan Combat iin Michelet zerine bir ilk yaz ister. Ama Barthes makale
olarak "Yaznn Sfr Derecesi"ni verir (Calvet, 1994: 78). Michelet onun
kafasnda birka yl daha bekleyecek, piecektir. Akademik evrenin iin
den saylmayan Barthes' n yaznsal ve fikri zgnl ksa srede dikkat
eker. Nadeau onun hakknda vgl bir tantm yazs yazar.
1947'de, ikinci ii iin Romanya'ya, Bkre'e yolculuk eder (Calvet,
1994: 83-88). Orada ktphane grevlilii yapacak, Bkre'teki Fransz
Enstits'nde ders verecektir. Romanya' da geirdii yllar Barthes iin il
gintir, ona sosyalist bir lkede bulunmann deneyimsel zeminini sunar.
Ne var ki orada Fransz olmak biraz zordur. Bu sre boyunca kendini ile
ride kacak olan ki tab ada Syleler'in ieriini kurmaya verir. Bu ki
tabn ierii, gstergebilim iin nemli bir yntem ve perspektif esinle
mektedir; fakat kitabn yntemi gstergebilim olarak deil, "sosyal psika
naliz" olarak adlandrlr. Nitekim kitabndaki konular zihninde ilk kez
evirdii o yllarda Barthes, dilbilim ve gstergebilimin kurucu babas sa
ylan Ferdinand de Saussure' henz hi okumamtr. Gstergebilim'i
duymamtr bile daha. Bunlar kitabn ieriine sonraki yllarda dahil ola
caktr.
Saussure' ona tantran Msr'daki yIIarnda, skenderiye ni
versitesi'nde tanp gene bir mr boyu dost olaca, dilbilimci Algirdas
Julien Greimas olacaktr. ki arkada, sk sk gstergebilimi eletirel bir
ara olarak kulJanma projesi zerine sohbetler ederler (Calvet, 1994: 101).
Yllar sonra Barthes College de Frace'daki al dersinde yle diyecektir:
"Bana yle geliyordu ki [1954 civarnda], iaretlerin bilimi sosyal eletiri
yi tevik edebilirdi ve Sartre, Brecht ve Saussure bu projede bir araya ge
lebilirdi" (Barthes, 2008b: 57). Greimas ve Barthes, gstergebilim zerine
sohpetlerini ilerleyen yllarda da srdrecektir. Daha sonra, Barthes'n
akademiye ikinci dn denemesi olarak nerdii ve gstergebilimin bir
uygulamas olarak tasarlad Moda Dizgesi kitabnn ortaya knda, ge
ne Greimas'm byk destei olacaktr.
Barthes Msr' dan youn bir i sknts ve melankoliyle ayrlr; ora
dan Paris'e merak solmu olarak, tek kelime dahi Arapa renmeksizin
dner. Rebeyrol onu gzetmeyi srdrmektedir. Onun destei sayesinde,
Barthes'n 1950'den itibaren artk daha rahat bir meslei vardr: Dileri
1 52 uJncJ bolum

Bakanl'nn Kltr leri Genel Mdrl'nde almaya balar, b


rokrat olmutur. Yaznsal ura ise hi hz kesmeden devam eder. Zaten
zellikle Combat'da pepee kan birka yazsndan sonra n kesinle
mitir. Merak ise yeni heyecanlarla yn deitirmektedir. 1954 senesinde
Brecht ve Berliner Ensemble, "Cesaret Ana" oyunlarn sergilemek zere
Paris'e gelir. Barthes'n hayatnda sessiz ve ksmen belirsiz bir urak ola
rak durmakta olan Marks, Brech t ile birlikte canlanr.
Zaten o srada, 1953'te kurulan Theatre Populaire dergisinin edi tr
lerindendir. Burada tant Bernard Dort ile birlikte Brecht'in tiyatrosu
zerine yazlar kaleme alrlar. Sabrsz, arad sesi bulmuasna heye
canla yazar Brecht tiyatrosu zerine. Brecht onun hayatnda ok canl bir
keif olacaktr. Kendisini bir sreliine Brecht'in tantlmasna ve duyu
rulmasna adar (Barthes, 1995c: 65-67). Onun Brecht tiyatrosu zerine he
yecan dolu yazlarn okuyan, hi vazgemeyecei bir duru kefettiini
dnr. Yllar sonra Brech t'i Rolad Bartfes adl kitabnda anar; ama bu
radaki Brecht ona biraz sitemkardr (Barthes, 2006: 66-68). Barthes ise
onun sitemlerine kar tevazu iindedir, Brecht'e hep hayran kalr.
Hayat akarken onun dnsel yolculuu da bir hayat dinamizmi
sunmaktadr. Edgar Morin ve onun editrln yapt Argumets der
gisiyle tanr. Yazarn yaz ve yazma deneyimi zerine canalc nemde
ki bir denemesi saylan "Yazarlar ve Yazmanlar", 1960 senesinde bu der
gide yaymlanr. kinci Blmde detayl olarak konu edilecek bu eser ile
birlikte Barthes, yazarln tanm ve lsne ilikin tartmalarna durak
noktas bulmaya almaktadr.
Araya giren bir kk New York gezisi sonras tekrar Paris'e dn
dnde artk Bilimsel Aratrma Ulusal Merkezi'nde (Centre National de
la Recfcrcfe Scientifiquc) aratrma grevlisi olarak almaya balamtr
(Rifat, 2008: 12). Kafasnda yeni projeleri vard r. Daha dorusu sz konu
su olan yeni deil de eskimemi olan, temelle zihninde ok uzun sreler
nce atlm olan bir projedir. Barthes moda "zgesi zerine bir. doktora
almas yapmak ve hak edilecek bir akademisy lik nvan iin kollar
svamak istemektedir. Fakat kim danmanlk yapabf r byle bir alma
ya? Greimas ile birlikte uygun isim zerine dnrler. Elbette akla gelen
ilk isim yapsalcln babas saylan Claude Levi-Strauss olur. Ne var ki
Levi-Strauss, dilinin fazla edebi olduunu gereke gstererek Barthes'a
danmanlk yapmay kabul etmez (Calvet, 1994: 128-129). Aslnda bu tam
bir red gerekesi gibi gelmez kulaa. Nitekim daha sonraki yllarda Levi-
roland barthes 1 53

Strauss bir konumasnda Barthes'a hibir zaman yaknlk duymadn,


Barthes'n ilerideki srelerinin de kendisine duyduu bu mesafeyi hak
llatrdn syleyecektir (Calvet, 1994: 129). Gene de, Levi-Strauss Bart
hes'a almasnn atsn kurmasnda iki neride bulunmaktan geri dur
maz; birincisi, Vladimir Propp'un Masnlm Biinbilimi adl eserini okuma
sn nemle salk verir. kinci nerisi ise, Barthes'n moda analizi yapar
ken, dorudan kyafetlere deil, modann syleminin kurulduu metinle
re, dilin kendisine bakmas ynnde olur (Calvet, 1994: 129-130). Bu iki
neriyi de dikkatle uygular Barthes. Bu arada, Hollandal dilbilimci An
dre Martinet almann danman olmay kabul eder.
Barthes bir yandan kendine has yazn dili ile akademik dilin arasn
daki uurumdan honutsuzluunu dile getirmekte, yer yer akademik di
le eletiriler yneltmektedir, dier yandan da, ocukluundan beri ta
mamlanmam bir arzu olarak akademiye girmeyi srarla istemektedir.
Moda ile ilgili almasn nce ksa makaleler olarak eitli dergilerde ya
ymlar, akademik bir alma olarak tamamlamay diler. Fakat sonu ola
rak kitap 1967 senesinde bir akademik tez almas deil, bir kitap olarak
yaymlanacaktr.
Barthes'n hayatnda bunlar olurken, Fransa'nn gndemi de gn
cel siyasi konularla meguldr. lkenin sol entelektelleri, Fransa'nn po
litik karar aamalarn izlemekte ve kararlara sonmluluk duygusuyla
tepkiler sunmaktadr. 1960 senesinde Barthes'n karsna, Fransa'nn si
yasi kararlar ile ilgili olarak, bir politik dun snav kar. Fransa'nn Ce
zayir Sava'n protesto eden bir Manfesfo, sonmlu entelektellerin ve
aydnlarn imzalarn beklemektedir. Barthes bu belgenin altna imza at
mayanlar tarafnda yer alr. Toplam 121 Fransz entelektelinin imzasyla
tamamlanan Manifesto metnini imzalayan arkadalarndan Maurice Na
deau ve Bernard Dort ile yollar ayrlr. Ama bu bir kopma olmaz. Onun
dostluklarnda bu tr snavlar sert sonular vermezler; dostlar yer yer a
tmal konumlara dseler de Barthes' brakmazlar. Fakat bu olay, Bart
hes'n atmadan holanmayan, her trl mili tan ve szc konumlardan
rahatszlk duyan, srekli olarak eletirel bir mesafe alan aratran zelli
ini de aka ortaya koyar.
Nihayet onun dzenli akademik hayatnn kaps, 1960 senesinde
Ecole Pratiqe des Hates Etdes 'de ders vermeye balamasyla alr. Bu
okul, yapsalc ve gstergebilimci bir hatta ilerlemekte, Fransa' da marjinal
bi r eletirel konumda olarak deerlendirilmektedir (Calvet, 1994: 135).
1 54 nc bolm

Burada Barthes yeni bir entelektel ilikiler a iine girer; Violette ve Ed


gar Morin, Tzvetan Todorov, Christian Metz buradaki yeni dostlarndan
sadece bazlardr (Calvet, 1994: 135). Ayn yl yeni bir dier dergi iin de
balang yldr; Tel Quel yayn hayatna balar; orada ise Philip Sollers
vardr. Daha sonraki yllarda Barthes, Sollers'in dili ve edebiyat zerine
vgl metinler yazacak, ikisi ok yakn dost olacaklardr. Yazar Sollers
.
Barthes'n negatifi gibidir; Barthes ne kadar davurumcu tarzdan kaan,
rtk bir kiiyse, Sollers de o derece davurumcudur, kendini sergile
mekten honuttur, ecinselliini ak yaamaktadr (Calvet, 1994: 136). Bir
sene sonra da Michael Foucault ile tanrlar; Barthes onun Madness and
Civilization kitab zerine bir yaz yazar.4 Fakat onunla sren yakn dost
luklar belirsiz bir nedenle kesintiye urayacaktr, gene de hepten sonlan
mayacaktr.
1964' de ada Sylen/er' deki trden tartmalara eklenebilecek
ama imge zerine de bal bana zgn bir metin saylabilecek olan
"Rhetoric of the Image" i (1977a: 31-51) yaymlar. Panzani makarnas ze
rine olan bu yazsnda, olas anlamlarn imgeye dil yoluyla nasl demirle
diine iaret eder. Bu almann yntemi, dneminde youn ilgi grm,
devamnda, ayn dorultuda eitli analizler reten birok alma ortaya
kmtr (Calvet, 1994: 143).
1964 senesi Barthes'n nnn daha da artt, ayn zamanda yaz
larnn ngilizceye evrilmeye bal d yldr. Fakat ona asl sansasyonel
nn kazandracak olan olay bir yl sonra gelecektir. Barthes'n 1963'de
yaymlad Racine zerine adl metni karlkl olarak sertleecek bir po
lemiin fitilini ateler. Barthes'n karisndaki kzgn kii ise Sorbonne'da
edebiyat profesr olan, Racine uzman akademisyen Raymond Pi
card' dr.
Barthes'n akademik kurumsal bilimsellie ynelik eletirileri Pi
card' hiddetlendirmitir. Genellikle sakinliini koruyan Barthes, Pi
card'n hem kiisel olarak kendisine hem de Racine zerine adl kitabna
ynelik ar ithamlar karsnda sessiz kalamaz. Picard' a cevap veren
adet metin kaleme alr. Barthes'n ateli bir gstergebilimci ve politik bir
duru olarak yapsalc olduu bu yllara ve Picard Olay'na kinci B
lm' de tekrar dnlecektir. imdilik, ayn yllarda temel eserlerinden
olan "Gstergebilimin lkeleri" ve "Anlatlarn Yapsal zmlemesine

4 Foucault hakkndaki "Her ki Yandan" balkl deneme yazs iin bkz. Ek Kaynaka.
roland barthes 1 55

Giri" adl eserlerini yazdn ve Connunications dergisinde yaymlad


n belirtmekle yetinelim.
Sene 1966 olur. Yapsalc ve gstergebilimci Barthes'n nnde yeni
bir dnsel yol almaktadr. Yaznsal ve dsel yolculuunun ibresi Ja
ponya'y gsterir. Anlatlarn yapsal zmlemesi zerine bir seminer
vermek zere Tokyo' ya gider. Barthes, fantezilerinin lkesi olarak grd
Japonya' dan ayrlmay hi istememi, daha sonra bu lkeye tekrar tek
rar gitmitir (Rifat, 2008: 13). Japonya ona, Bat'ya ve iaretlere, daha ge
nel anlamda 'ey'lere ynelik yeni bir bakma biimi salamtr (Calvet,
1994: 153). Dilin hazzna ilikin ilk iaretleri veren Gstergeler mparatorlu
u kitab, bu gezinin sonunda ortaya kan bir eser olur.
Paris'e geri dndnde Ecole Pratique des Hautes Etudes'deki semi
erleri tam gn olur. Orada sylemin dilbilimi ve retorik, edebiyat zeri
ne dersler verir. 1965 senesinde gen bir Bulgar rencisi olarak Julia Kris
teva ile tanr. Kristeva daha sonraki yllarda Barthes' M. Bakhtin'in g
rleriyle ve metinleraraslk kavramlaryla tantracak ve onun en yakn
dostlarndan biri olacaktr. Hatta Barthes espriyle kark olarak, Kriste
va'nn, ak olma ihtimali olabilecek tek kadn olduunu syler (Calvet,
1994: 205). Pek ok sevdii dostuna minnetini gstermesinin yolu onlar
hakknda yazlar yazmaktr. Daha nce belirtildii zere, A. Robbe-Gril
let, P. Sollers, M. Foucault, adlarna yaz yazd kiilerden bazlardr.
Barthes Kristeva hakknda da bir yaz yaymlar.5
1968 Mays' Fransa'ya sokaklar dolduran hareketiyle gelir; "anti
establishment" olarak adlandrlan bir dnem balar. Sokaklarn renci
hareketiyle canland, entelektel camiay da taraflar ve kartlar olarak
ayrtran bir dnemde Barthes, bir kez daha "histerik" olarak niteledii
gsteri alanlarndan uzak durmay seer. Konuyu akademik platformda,
yap kavray etrafnda tartmak ona daha daha cazip gelmektedir. Mev
cut sosyal canlln ortasnda byle bir neri dahi tam anlamyla bir gaf
etkisi yapmaktadr. Ayn gnlerde, hayranlk duyduu yazarlardan Sar
tre, alanlarda yapsalcla veryansn etmektedir. Bu srete rencileri de
Barthes' protesto etmekten geri durmazlar; "Yaplar sokaa kamazlar.
Biz diyoruz ki: Ba:rthes de kamaz" yazan bir pankartla onu ironik bir s
lupla protesto konusu yaparlar (Calvet, 1994: 164-165). Barthes eserlerin-

5 Kristeva hakkndaki "L' etrangere" adl deneme iin bkz. Ek Kaynaka.


1 56 unc blm

de bu dneme ilikin neredeyse hibir deinide bulunmaz.6 Ancrk, 1 968


srecinde, bir zamanlar cesaretle karsna alm olduu sac Picard ile
ayn saftaym gibi muamele grmesine ve bu ynde imalarla karlama
sna da ok ierler (Calvet, 1994: 168). Tanmlamay arzulad yap, ken
disini yakalayp sktrmakta gibidir. Yapsalc Barthes artk yap ve gs
terge kavramlarnn sktrd dn alanndan dar kmak ister. Der
rida'nn postyapsalclk grnn ak etkisinde olan ilk nemli maka
lesini yaymlar; "Yazarn lm" (1977b: 142-148) basldnda sene hala
1 968'dir; Fransa ile birlikte yapsalcln ve Marksizm'in de snav ver
mekte olduu yllard r.
Barthes, 1968'in hareketliliini atlatmak zere, bir sene sonra
1969'da Fas'a, Rahat niversi tesi'ne gider. Fakat orada karsna Fransa
68'ini biraz gecikmeli yaamakta olan bir sosyal hareketlilik kacaktr
(Calvet, 1994: 171-173). Buna ramen, kendini politik meselelerden uzak
durmaya gayret eder, derslerini siyasetten ziyade edebiyat ve yazn ze
rine younlatrr. Bu dneminde Gstergeler mparatorluu kitabyla ura
r. 1968'de seminer dersinde analiz ettii, Balzac'n "Sarrasine" yks
zerine de dnmeyi srdrr. Analiz yava yava kitap fikrine dn
mektedir. Nitekim Barthes 1970'de Paris'e geri dndnde Gstergeler
mpratorlu, ve "Sarrasine"i konu alan S/Z adl kitaplar pepee baslr.
Saussure tarafndan kuramlatrlm ve kurallanm trdeki gstergebi
limden bir ayrmaya iaret eden S/Z, gstergebilimciler cephesinde b
yk tartmalar koparr, hatta gstergebilime ihanet gibi okunur. Gsterge
ler 111paratorlu11 ise metin ve haz ilikisine ilikin ilk lezzet yoklamasy
m gibi deerlendirilir. Artk postyapsalc evresinde olan Barthes'n ne
srd baz kilit kavramlar izlendiinde, bunlarn arkasndan gelecek
olan ki tab aa yukar kestirilebilirdir.
Ve beklenen kitap gelir; 1973'de, yaznn mini Kama Sutras 7 olarak
da adlandrlan Meti11 Hazz baslr. Bu kitabn ncesinde 1972' de Gilles
Deleuze ve Felix Guattari'nin baslan Anti-Oedipus'u vardr, arzu felsefe
sinin mani festosu niteliindeki bu kitab Barthes de okumutur. Metnin
Hazz bir sr yeni kavram ve kategorilerle dopdolu bir kitap olur. Bart-

6 Ba rthes'n 196R'den n eredey se hi sz amyor olm;s ilgintir ilma bu tek rnek deildir.
Onun yaznd; eksiltilmi baka konul;r da vardr; tpk Bayonne'un kltrel farkllnn
ve kiil lrel aks;nnn yaznnda konu olarak yer alm;m as, hele ecinsclliini y;arken yaz
d h i bir metninde ve hibir ekilde konu edinnenl'Si gibi.

7 Bu ifadl', dnemin L Modr yazar Bertrand Poirot-Delpech'e aittir (Calvet 1 994: 205).
roland barthes 1 57

hes bir yandan da Tel Qel Dergisi ile balantsn kararsz ama dostane
ilikileriyle devam ettirmektedir. 1974'de, dergi grubu olarak Kristeva,
Wahl, Sollers, Barthes ve Marcelin Pleynet in'e geziye giderler. Gezi
programna dahil grnen Lacan son anda katlmn iptal etmitir. ini
skc bulur Barthes, Japonya'ya hi benzememektedir buras (Calvet 1994
201). Arkadalar akam yemeklerinde bir araya gelirken ve elenceli soh
petler ederken, Barthes onlar yalnz brakmakta, ehrin iinde kiisel ve
gizemli gezilerine yelken amaktadr.
Hemen her metninde kendini anlatt dnlen Barthes 1975 se
nesinde yaymlanan Rolnnd Barthes adl kitabnda gerekten de kendini
konu edinir; alfabetik altbalkla fragmanlara blnm bu kitabnda
adeta bir roman kahramanymasna "o" diye sz eder kendisinden.
Kitap ok zel bir yaznsal rnek olur; bir biyografi deildir, onun fikri
izleinde nemli bilgiler aktaran samimi ve z eletirel bir dn kitab
dr.
Barthes, Ecole Pmtiqe des Hntes Etdes' de verdii derslerle birlik
te artk nl saylabilecek bir dnrdr. 1976 senesinde, Foucault'nun
da desteiyle ve adn nermesiyle College de France' daki Edebiyat Gster
gebilimi krssnn bana profesr olarak atanr. (Rifat, 2008: 13). Bura
da, 1977 Ocak'nda verdii ilk dersi ok dikkat eker; dersi d inleyenler
arasnda Deleuze, Foucault, Derrida, Greimas, Sollers, Dort, Morin, Rob
be-Grillet daha birok kii vardr; Lacan ise gene eksiktir. Daha sonra bu
radaki konumasnn metni basl r. Barthes, ieriindeki sertliiyle insan
lar artan, motivasyonu ok da anlalmayan u nl cmlesini bu
derste sarfeder: Dil "ne gericidir ne de ilerici; yalnzca faisttir; nk fa
izm sylemeyi engellemek deil, sylemeye zorlamaktr" (Barthes, 2008:
47). Bu cmle genelde polemik ve sert tartma slubunu sevmeyen Bart
hes' dan duyulduunda ok daha artc olur. Fakat Barthes'n, 1968'in
ardndan doan politik atmosferin sol dn alannda da basklayc ve
dayatmac tonlarndan rahatsz olduunu hatrlarsak, bu cmlesindeki
tepkisellii belki biraz daha geni bir lekte yorumlamaya ynelebiliriz.
1977' de, kklerini yazarn sanatoryum yllarnda arayabilecei miz
ki tab baslr; Bir Ak Syleminden Paralar. Barthes'n iki yldr srdrd
seminer derslerinin bir meyvesi olan kitap ak gibi bir konuyu yaznn
ve sylemin konusu yapan artc bir rnek olur. Kitap, Glmez'e gre
ak syleni hakknda deil, ak znenin sylemi zerine yazlm bir ki
tap olarak okunmaldr (Glmez, 2008: 123).
1 58 nc blm

Artk yalandn hissetmektedir Barthes. Ama ki o, annesinin ef


katinden hi ayr dmemi bir ocuktur. Btn yurtd gezilerinde dahi
annesinden ayr kalmam, onu da yannda gtrm olan Barthes 1977
senesinde annesini kaybeder. Dostlar bu olay zerine Barthes'n bir daha
asla toparlanamayaca uzun bir yas dnemine girdiini dnrler. An
nesine duyduu zlem, youn yas duygusu, onun fotoraflarna bakarak
uzun zamanlar geiren Barthes' de bir son eseri arr; fotoraf zerine
temel kitaplardan saylan Camera Lucida'y ortaya karr. Ayn dnemde
yazd Yas Gnl ise lmnden sonra baslr; kitap yazarn annesinin
yokluundan duyduu ba edilmez kederi ebediletirir.
Barthes, iindeki acya ramen, iindeki bitmeyen yazma arzusu ile
yeni yazlar tasarlamakta, takvimine srekli yeni yazn konular srala
maktadr (Barthes, 2006: 173-1 74) ama planlarn gerekletiremez. Bek
lenmedik bir ekilde geirdii trafik kazas zerine tedavi grd hasta
nede, kazadan bir ay sonra ldnde akla gelen soru u olur: Yaamak
tan vazgei ile kendini gsteren bir intihar mdr sz konusu olan? Kaza
sonrasnda, yllardr onu un1! tmu olan hastal son bir kez kendini gs
terir; cierlerinde bir yara oluur. Hayatn kaybetmesi de bu yaradan do
lay olur: Yakasn hi brakmayan hastal bir kez daha hamle yapm ve
bu kez skalamamtr.
Barthes lrken ardnda yarm kalm bir de roman projesi brakr;
Vita Nu6va'dr bu . Annesinin lmnden sonra onun iindeki yas gidere
cek, ruhunu saaltacak olan bir "yeni hayat" aray gibidir bu proje ama
sekiz sayfalk bir yarm metin olarak kalr (Glmez, 2008: 172). Hayatnn
hi dile getirmedii erkek aklarn ve yalnz yapt uzun gece yry
leri boyunca ak araylarn konu edinen gnlkleri ise Ara Olaylar ady
la, lmnden sonra yakn arkadalarndan Franois Wahl'in abalaryla
baslr.

1.2. Barthes' Tanmlama ve Konumlama abalar

Barthes'n eserlerinin Fransz dn dnyasyla ba aktr. O Fransa'nn


hem sosyal hem entelektel anlamda en hareketli ve verimli dnemi iin
de yaam, "yirminci yzyln ilk yarsnda oluan bilimsel ve dnsel
deponun ieriine neredeyse btnyle hakim" olmutur (Batur, 1987:
11). inden getii dnem boyunca, hem yapsalc ve hem de postyapsal
c nclerin ada olmu olan Barthes, M. Rifat'n aktarmna gre, ken-
roland barthes 1 59

disini nc sanatn, nc edebiyatn, yani avant-garde'n artlar arasn


da kabul etmektedir (Rifat, 2008: 20). Barthes, genel halk kanaatine gre
hem yapsalcln hem de postyapsalcln iinden geer, ikisinin de ku
rucu babalarndan saylr; ismi Levi-Strauss, Foucault, Derrida, Lacan gi
bi isimlerle birlikte anlr (Calvet, 1994: 1 66). Fakat bir dnem kendini ya
psalc grm olan Barthes, daha sonraki dneminde yapsalclna da
ir kabulleri bizzat kendisi reddedecektir (Barthes, 2005: 14).
Gstergebilimin ilk uygulayclarndan saylmtr. Bu zelliiyle,
gstergebilimin nclerinden olduu dahi sylenebilir. Hatta bu konumu
hak ettii dncesiyle Barthes' College de France' daki Edebiyat Gsterge
bilimi blmnn bakanlna neren Michael Foucault'dur (Barthes,
2008b: 44). Bir kez daha, Barthes'n kendisine sorulacak olursa; o gster
gebilimi temsile pek de hakk olmad kanaatindedir (Barthes, 2008b:
43). Sylediimiz gibi, dnceleri zamanla ok farkl deiimler yaam
biri olarak Barthes, daha sonraki bir konumasnda ise gstergebilimi,
comas gereken zamanlarda bu cokuyu tayamam, nemsiz mrltlar
niteliinde almalar retmi, yetersiz bir alan olmakla eletirecektir
(Barthes, 2006: 186). Oysa gene kendisi deil midir, bir dneminde gster
gebilimin, gstergelerin bilimi olmasna duyduu inantan bahseden.
Akllarda belirsizlie yol aan bir dier soru da, onun Sartre ile
olan hasbhalnda gizlidir. Sartre ile balants onun entelektel konumu
na dair bir iaret verebilir mi acaba? Barthes'n, okumann tadn ald,
sanatoryumda geirdii erken yllar, Sartre hayranlyla karakterize
olur. Sartre o zamanlarn Fransa'snda devrimci baba gibidir. Bir yandan
politik kimliiyle dikkat eker, te yandan ve ayn zamanda varoluulu
un temsilcilerindendir. Sartre, yazn (edebiyat) devrimci ve zgrlk
arcs olmak ykmllyle tanmlamakta, bir sorumlu yazarlk ko
numunu savunmaktadr. Barthes aslnda Sartre'n yazn ve sorumlu ya
zarlk grlerine katlmamtr. Hatta ayrtklar tek nokta da bu deil
dir. 1968 hareketleri dneminde Barthes hala yapsalc olarak kabul g
rrken, Sartre yapsalcla acmaszca saldran konumalar yapmaktadr.
Peki, Barthes'n Sartre ile olan ba, ona duyduu hayranln temeli ne
dir, bunu anlamak zordur. Varoluuluk bir etki olmu mudur Barthes
iin? Belki yazarn son deminde, Canera Lucida ile birlikte tekrar dnecek
olan bu rtk maneviyat, Barthes'n fenomenoloji ile olan banda aran
maldr. Zira Camera Lcida (1980) ile Barthes yzn, lmnn yakla
t bir dneminde yeniden Sartre'a ve Sartre fenomenolojisine evirir.
1 60 nc blm

Aslnda Barthes her ne kadar varoluu olmasa da, onun fenome


nolojiden uzak olduunu kim syleyebilir? Onun yaznnda fenomenolo
jik bir lezzet daima mevcuttur, effaf bir reine kvamnda szlr. u hal
de, ayn paragrafn iinde, birbirine uzak iki dnsel hatt anmamza ve
sile olan, bizi hem yapsalclktan hem de varoluu fenomenolojiden sz
ama noktasna getiren bir Barthes' dan sz ediyoruz. Onu konumlama
nn zorluunu gryoruz. Gene de devam edelim.
Snfsal olarak Barthes kendisini burjuva kkenli olarak niteler. Bu,
dillendirmekten saknmad bir eydir, fakat dahil sayld bu snf,
zellikle "Gnmzde Sylen" metninde ve yapsalc ve gstergebilimci
olduu dnemlerde, ar bir eletiriye tabi klmaktan ekinmez. Yazarn,
kendisini tanmlayan snf ile kavgal olduu dnem, onun entelektel
dnm penceresini geniletir. Sosyo-k l trel, ekonomik ve edebi alan
larn tamamn bask altnda tutan ve belirleyen, etkili bir g olarak y
netici konumdaki burjuva snf ve bu snfn sylense} pratikleri (ideolo
ji), onun yapsalc ve gstergebilimci dneminin sonuna kadar eletir
mekten vazgemedii konulardan olur. Bu dnemi Barthes'n en rahat iz
lenebilir dnemidir. Peki, onun bu ideoloji sorgusu ve burjuva snfna y
nelen kzgnl nereden gelir?
Barthes'n ideoloji eletirisi onun ntr / yansz yaz zerine yazd
ilk eserlerinden itibaren izlenebilir. Bunun zerine, hayatnn ona sundu
u bir ans sonucu ok nemli bir dnr tanma ans bulur; Marks'
okur. Marks' Barthes'e tantran ise Trokist bir aktivist olan G. Four
nie'dir (Calvet, 1994: 62-64). M. Nadeau, Fournie'nin u szlerini aktarr:

Bir gn Fournie (arkadalar ve ei onu Philippe olarak arr


d, bu onun direni gnlerindeki kod adyd) bana yle dedi:
'Lcysin'de daha nceden sanatoryuma gelmi olan, retmen
gibi biriyle, gerekten dost bir kiiyle ayn oday paylatm. Te
davi harici zamanlarda zamanmz okuduumuz kitaplar ze
rine tartarak veya siyaset zerine konuarak geirirdik. Bir or
ta-snf entelekteliydi, bilirsiniz bu tipleri. SSCB hakknda, Sta
lin veya Troki hakknda hibir fikri yoktu ama ona Marks ve ta
rihsel maddecilik hakknda anlatbm eylerle gerekten ok il
giliydi. (Calvet, 1994: 75).

Sanatoryumdaki dostunun anlattklarn, her trl entelektel pay


lama ak bir merakla dinleyen Barthcs'n o yllarda arkadana anlatt
kiiler ise Michelet, Camus ve Mallarme gibi yazarlardr.
roland barthes 1 61

Her ne kadar ideolojinin sylenlerinin sert bir eletiricisi olsa da,


Marks' tan derinden etkilense de, onun yaam kendisi hakknda baka e
liik veriler de sunmaktadr. Keyif lkslerini sever Barthes; bunlar peki
tiren konfor istekleri ve fetileri her zaman vardr. rnein Havana puro
larndan kolay vazgemez. Fakat bu tr konularda tek eliik davranan
kendisi deildir ki! Hemen bahanesini sunar: Brech t de ayn markay i
mektedir. Bir gn bir baka puro markasna gei yaptnda bu defa ge
rekesi Lacan'n da ayn puroyu itiidir (Calvet, 1994: 109). Yeme itahn
dan ve ocuklara zg oburluundan aknlkla sz eder dostlar. Oysa
ki ayn itah dolu Barthes'e gre, yle bir grnmez denklem vardr akl
ile kilo arasnda: "Zayflamak, 'akll olmay istemenin' naif edimidir
(Barthes, 2006: 42).
Barthes'n yaam biimindeki bu burjuva tonlar ile ge dnemle
rinde metnin hazzna ilikin syledikleri birletiinde, ortaya kan ala
m, rlandal dnr, ii ailesi kkenli Terry Eagleton'un dilinde ha
fiften hrnlaan bir eletiriyi zerine eker. Zira "Bakalarnn sadece
kitaptan deil, yiyecekten bile mahrum olduklar bir dnyada bu tuzu
kuru avangard hazcln biraz rahatsz ed ici bir taraf vardr" (Eagleton,
2004: 110).
Eagleton'un eletirisini destekleyen bir dier soru doal olarak
Barthes'n Marksizminin ni teliini anlamaya ynelik olur. Onun alabildi
ine esnek ya da serbest Marksizmi, iinde bulunduu dnemde rahatsz
lk verici bir unsur olarak fark edilmektedir. Dnemin Marksist Fransz
entelektelleri bu tr bir esneklii pek de tolere etmemekte, onu daha net
bir konum almaya zorlamaktadrlar. Bu tr srarlar Barthes hep bir g
nlszlk iaretiyle ve kama duygusuyla savuturur. Benzer zellikteki
ar ve srarlarn, bir etki olarak Barthes'n dnsel srecine ne tr kav
ramlarla eklendiini grmek iin fazla yorulmaya gerek yoktur. O birok
eletiri yazsnda, tanmlamay ve konumlamay dayatan srarlar konusu
na, dolayl veya dorudan tepkisel gndermelerde bulunmutur. Bu ko
nuyla balantl olarak, onun yazn alanndaki sosyalist toplumsal gerek
ilik, politik szclk stlenen militan yazarlk ve gereki edebiyat ze
rine yrtt tartmalar, argmantatif adan ok gldr. Bu yazlar
ayn zamanda yazarn kendisine ilikin bir tr z-aklama niteliinde de
okunabilir. Konu ile ilgili tartmalara metin iinde deinilmektedir.
Sadece Marksizmin deil, aslnda hibir anlayn, hareketin veya
konumun militan olmam olar Barthes'm Marksizm ile balantsna ili-
1 62 nc blm

kin birka cmle daha kuralm. Marksizmle erken yalarnda tanm


olan yazarn ikinci kitab olan ada Sylenler'deki sylen analizlerinde,
snf temelli kavramlahrmalar ve Marksist esinse) ardyre kendini ak
a gstermektedir. Zaten Barthes'daki btn etkiler esinseldir, dorudan
bilgisel bir iz srmek ou zaman mmkn deildir. Yazar, ada Sylen
ler'i "Gnmzde Sylen" balkl teorik bir metinle sonlandrr, bu onun
kuramsal konumdan rettii ilk metindir. Hatta hatrlanmaldr ki Bart
hes bu metninde sylen zerinden bir ideolojisi eletirisi yaparken, Louis
Althusser henz devletin ideolojik aygtlarn yaymlam deildir (nal,
2003: 14). Daha sonraki yllarda, akademi ii dilsel ve kuramsal bir slup
la yazd Moda Dizgesi adl eserinde gene burjuva ideolojisinin sert bir
eletiricisi olmay srdrecektir. u halde, yazarn yapsalc ve gsterge
bilimci dnemi boyunca, eserlerindeki Marksist aksan mevcudiyetini ko
ruyacaktr. Fakat gene de onun Marksizm ile ba birok kiiye belirsiz
gelecektir. Hatta Camus ile olan bir polemiklerinde Camus, onu "Hangi
konumdan konuuyorsun? Konumunu syle" sorusuyla sktrdnda
Barthes, kendisi zerine u soruyu balk edinen bir yaz yazacaktr: "Ben
Marksist miyim?" (ilk basm 1955) .
Postyapsalc dnemi olarak aklanan yllarnda yazd metinler
.
de ise bir referans ve beslenme noktas olarak Marksizm gittike yitmeye
yz tutar. Bu konu, dnemin birok dnrn de uratrr. Ondaki
Marks esininin niteliinin anlalamaz olmas, konuyu Barthes'n aslnda
Marks' ancak blk prk okumu olduu sylentilerine kadar gtrr
(Calvet, 1994: 120).
Yazarn Marksizm ile ilikileniinin nitelii bir yana, tahmin edile
bilecei zere o gene de her zaman sol iinde saylacaktr. Sol dnrler
ce karakterize olan Combat, Theatre Populaire, Tel Quel, Arguments, Commu
nications gibi dergilerde yazmas bunun en ak gerekesi olarak grle
cektir. Barthes sadece dnceleriyle ilerleyen biri deildir, hisleri de be
lirleyici olur. Zira rnein 1971'li yllarda komnist Marksist fazn yaa
makta olan avantgard edebiyat dergisi Tel Quel ile olan ilikisi kendisince
de belirsizdir. Bir rportajnda dergi ile ilikisini kiisel balamda akla
may tercih eder: Orada kendisine aile olmu dostlar vardr. Dergi ile ili
kisini arkadalarna dayanarak, gr ve taraf yoldal deil de, dostluk
ve aile dayanmas olarak grmeyi ister gibidir (Calvet, 1994: 1 88). Nite
kim Barthes'n dostluklar politik ayrmalara ve benzeri atmalara kar
dayankldr; arkadalar onu farkl dnyor diye yle kolayca brak-
roland barthes 1 63

mazlar. Gene de yeri gelmiken, geni etkileri olan iki politik ayrma d
nemini aktaralm:
Fransa'nn aydn ve sanatlarn taraf almaya zorlayan ilk somut
rnek olay 1960 senesinde yaanr: Cezayir Sava'n protesto eden aydn
ve yazarlar bir araya getiren Manifesto 121 adl bir belge dolama girer.
Toplam 121 aydn tarafndan imzalanan bu belgede Barthes'n ad yer al
maz. kinci zorlu rnek ise herkese bilinen 1968 Olaylar ve renci ha
reketlilii olur. Bu ve benzeri olaylar Barthes iin hep bir tr snava dn
ecektir. Kimi zaman genel gre dahil olmad iin sac dnceyle
ayn cenahtaym gibi yorumlandn grecek, bu tr olaylar sakin miza
cnda rtl kalsa da, eserlerine akseden kzgnlklar ve krgnlklar orta
ya karacaktr. Konuya aadaki balkta tekrar dneceiz.
Yazarn yaznsal tarz da, belirsizlik tespitine mazhar olmaktan
kurtulamaz. Dili akademiye ve teorik dncenin konvansiyonlarna g
re hep fazlaca serbest ve edebi bulunur. Fakat yaklak altmfyana ka
dar akademi iinde daimi bir konumu olamam olan Barthes, zaten aka
deminin dndadr. Aslnda o bunu akademiye dardan bakma ans
olarak grdg kimi zamanlarnda bundan zel bir mutluluk da duy
mutur. Hatta ayn nedenle akademik dnme ve yazma etkinliine kar
hrn bir eletirellikle yaklat olur. Yakn arkada Rebeyrol'e kendi
si hakknda yle der: "Entelektel olarak kendimi gl hissediyorum
ama varolusal adan btnyle krlgan hissediyorum" (Calvet 1994:
112). Bu krlganlk hissi biraz da birka defa iine girmeye meyledip son
ra vazgetii akademinin sert kurumsal yapsndan kaynaklanmaktadr.
Sonu olarak edebi dil, akademi iinde her zaman tekinsizletirici ve k
rlganlatran bir unsurdur.
Bir yandan dezavantaj gibi gr len ve eletirilen bu zellii, dier
yandan en zel niteliklerinden biri olarak grlr. Dostlarndan Bemard
Dort onun edebiyat yann ok gl bulur. Hatta onun Fransz edebi
yat iinde asl hak ettii konumun, nemli bir burjuva edebiyats olarak
tannmak olduunu dnr. Ne var ki Dort'a gre, Barthes'n yazabile
cei byk eser maalesef zaten yazlmtr; Proust'un Kayp Zana zin
de eserini kasteder bunu sylerken (Calvet, 1994: 122). Dort'un iki yazar
arasnda grd bu derin ba Barthes'n metinlerinde de karmza
kar. "Ben yrmeye baladm sralarda Prost leiiz sad ve Kayp Zama
nn zinde'yi bitirmek zereydi", der Barthes. Proust onun iin tek temel re-
1 64 nc blm

ferans metnidir; o " tm edebiyat kozmogonisinin mandala's"dr (Barthes,


2007: 120).
Teorik meseleler zerine de yazmaktadr ama daha ok edebiyat
lezzetinden dn dnyasna drtler salan kvaml szckler ve kav
ramlar retmektedir. Dilinin edebilii Barthes'n, bir teorisyen, bir d
nr olmaktan ziyade bir edebiya t hatta roman yazar olduu grleri
ni de beraberinde geti rir. Dorudu r, onun yazaca roman za ten yazlm
hr ama gene de bu onun dilindeki roman tadna engel deildir. T. Ycel
onun deneme trnde yazm olduu metinlerini hep bir roman okur gi
bi okuduunu syler; bir roman olmasalar da bir tr dil lezzeti yaatmak
tadrlar. Gene de, eserleri arasnda bir ayrtrma yapmak gerekirse, Bart
hes'n romana en ok yaklaan eseri Caera Lcida'dr (Ycel, 2009: 192).
Fakat bunun da tesinde, gene Barthes'n yakn dostlarndan olan A. Rob
be-Grillet'e baklrsa Barthes Bir Ak Syle111inde11 Paralar adl eserini yaz
dnda, bu onun neredeyse halihazrdaki beinci ya da altnc romandr;
Robbe-Grillet onun yazn tarzn aka roman tr ile benzetirir (Calvet,
1994: 225). u halde ona Edebiyat da denebilir ama eer bunu gnl ra
hatlyla dersek, bu rahatlk Barthes'n hasbelkader mzisyen yann,
ressam yann, tiyatrocu oyuncusu yann, hatta sinema oyuncusu yann
belirtmeye de izin verir.8 Zira onun, sinema oyunculuu hari dier etkin
liklerini mrnn bir dneminde dzenli olarak srdrd bilinir.
En nihayetinde Barthes sistemlerin adam deildir, daha ziyade
sezgilerin, duygusal reaksiyonlarn, deitike yazlarnn ruh ezgisini de
deitiren haleti ruhiyelerin adamdr. Yazn ii bir tartmaya veya kav
rama dntrd meseleler kendi hayatndan beslenmektedir. Bir ya-

8 ocukluunda halasndan piyi1Jlo dersi alm ve piyano alma alkanln hi aksatmad.n


srd rmeye almtr. llatta ke nd isini iyi bir Schunann yorumcusu olarak grr. Bartles
kendisi de kk bir beste yapmtr. Ayrca 41 yandayken an dersi alntr, hastal ne
deniyle devam etti rmemitir (Clvet, 1994: 1 2 1 ). Sorbonne Antik Tiyatrosu'nun kurucularn
dan olmu, burada oyunculuk da yapmtr (Glmez, 2008: 6 1 ). Yaklak 50 ya civarnday
ken sinemac dostu Andre Technine'nin Lcs Srrs /Jn!C adl filminde oynam, l sabe lle Ad
jani ve lsabelle 1-lu ppert ile ayn sahneyi paylamtr. Ama Barthes'n sinema ile olan ba
pek gl deildir, zira sinemadan sklr (Calvet, 1994: 227-228). O daha ziyade fotoraf in
sandr; ekmek iin deil, bakmak iin, 1970 senesinde, kendisinin gmp/ce olarak adlandr
d trde resimler yapmaya balamtr. Bu zellikle Japonya'daki ve in' deki kaligrafi'den,
bir kalem h,1nlesiylc (hi silmed en, 11/111 prima) eserlerden etkilenen, renk ve desene a rlk ve
ren bir resim yapma tarzdr. Bu onun iin hobi dzeyinde kalr, kendisinden "Pazar rc,s,
m" diye sz eder (Calvct, 1994: 194). Resimlerini yakn dostlarna hediye eder. Devamnda
resme olan ilgisi artar ve eitli ressamlar zerine yaz yazar (Calvet, 1994: 194). Edebiyatn
yannda btn sanat alanlarna sadece bilgisel olarak deil, bizzat bedeniyle dahil nlmuur.
roland barthes 1 65

zar olarak dnsel ve esinse! kaynaklarna baktmzda Michelet,


Blanchot, Sartre, Marks, Hjemslev ve Saussure kendisinin de bizzat bes
lendii esinlendii isimler olarak and kiilerdir. Daha sonra ise Jacob
son, Benveniste, Bakhtin ve Lacan ile karlar. Elbette ada olan dier
nemli Fransz dnrler vardr; Foucault, Deleuze, Derrida, Greimas,
Levi-Strauss vs . . . Bunlarn bazlar ayn zamanda dostudur. Fakat Barthes
karlat dnrlerin ve dnlerin hibirini sonuna kadar izlemez.
Kendisi karlat dncelere uymaz, onlar kendine uydurur. Calvet'e
gre ise o btn bu karlat dnrleri ayn bnyede buluturabilen
bir har bulmu gibidir (Calvet, 1994: 140). Onun dn serveni kolajl,
tutarszlklar da bir arada tutan, naif ve krlgan bir set gibi uzar.
Barthes' konumlama ve tanmlama abalar, ondan beklentilerini
kimi zaman bir dayatma gibi sunarlar. Ondan ecinsel bir yazar olarak ko
num almas, ecinsellii sorunsallatran eserler ortaya koymas da bekle
nir rnein. Dnemdalar ve arkadalar M. Foucault ve P. Sollers bunu
yapmakta, ecinselliklerini ak yaayp eserlerinde de bu konu etrafnda
dnceler ne srmektedirler. Barthes, kendisinin tam tersi olan bu d
avurumcu dostlarn ok sever ama kendi yaam hep rtk kalr, ta ki
lmnden sonra baslan gnlklerine kadar. Onun bu konuya hi ynel
memesi birok kiinin zihninde belirsizlik yaratr. Konuya ilikin birka
sade ve dolayl cevap dnda9 hi yazmaz ve konumaz Barthes.
Sistemleri sevmedii sylenen Barthes'n, en belirgin yanlarndan
biri, saplant dzeyinde bir sistemletirme arzusu yaadn grmektir.
Barthes'in tutarl ve tek gvdeli bir dnsel serveni olmadn syle
dik. Fakat bizzat kendisinin, kendi dn yolculuunu kategorilendirdi
i, aada da grlebilecek bir rnek emas vardr. Barthes'n dnce
sini betimlemeye ayrlm olan kinci Blm' n dzenlenmesinde, doru
dan Barthes'n kendi yapt dnemletirmesi esas alnm tr.

2. BARTHES'IN DNSEL DNEMLER

Bu blme aadaki emay ksaca yorumlamaya alarak balayalm.


Bu emann detaylarna indiimizde nasl bir fikri kolaj sunduunu aa
daki sayfalarda birlikte greceiz. Fakat unutmaya yaratc bir paye bi
en yazar Barthes iin, bu yer yer birbiriyle eliik ierikler de tayan se-

9 Ecinsellik konusuna dolayl olarak deindii bir metni iin bkz. Barthes, 1986c: 291 -295.
1 66 ci.nci. blm

rven hi artc deildir. Farkllklardan ziyade btn emay bir araya


getiren bir ortaklktan sz edelim: Onun yaznsal yolculuunun sonunda
dillendirdii haz, aslnda btn yazn tarihi boyunca izlenebilir. Bu hazz
balatan, onu yaznn ne olduuna ilikin uzun soluklu bir sorguya sev
keden esin kaynaklarndan biri, phesiz M. Blanchot'tur.
Kendi emasnda baz eserlerine bir yer vermemi grnmektedir.
Michelct, Sur Racine ve Bir Ak Syleminden Paralar eksiktir. Sanrm bu
eserlerini daha znel olarak saym, yazarlk yolculuunda bilgi aktarc
bir iz olarak grmek istememitir. Nitekim rnein Michelef onun en sev
dii kitaplardan biridir, Bir Ak Sylcninde Paralar ise ok daha znel ve
deneysel bir'yerde durmaktadr. Racine zerine nin emada yer almamas
'

ilgintir; sonu olarak bu kitap onun yapsalc dneminin en dikkat eken


eserlerinden biri olmutur. Son eseri olan Canera Lucida y ise kendi yazn
'

kategorileri iinde deerlendirmeye mr yetmemitir.

Ara-Metin Tr Yaptlar
(Gide)
(yazma istei) Yaznn Sfr Derecesi
Sartre
toplumsal mitoloji Tiyatro zerine Yazlar
Marx
ada Sylenler
Brecht

Gstergebilimin
Saussure gstergebilim Temelleri
Moda Sistemi .
.

S / Z
Sollers, Sade, Fourier, Lyola
Julia Kristeva metinsellik
Gstergeler
Derrida, Lacan mparatorluu

Metnin Hazz
Nietzsche trel ilik Roland Barthes: Roland
Barthes

Rolard Bartlcs s. 169 'da almntr (Kitap isimleri Trkeletirilmitir).

Bu makalede emada yer bulmayan eserler de ksaca betimlenecek


tir. Barthes'n dncesini izlemede sadece kitaplarna dikkat yneltmek
roland barthes 1 67

ok yetersiz olur. Onun fikri tarhmalarnn ve kavramsal nerilerinin


nemli bir ksm eitli dnemlerinde yazm olduu deneme metinleri
nin iinde yer almaktadr. Burada onun temel nemde saylan baz maka
leleri de ksaca betimlenecektir. Theatre Populaire' de Brecht zerine yazd
metinlere, Picard'a cevap niteliindeki birka Eletiri konulu deneme
sine ve yaz ve yazma deneyimi zerine yazd "Yazarlar ve Yazmanlar"
metnine onun yapsalclk dneminde yer verilecektir. "Yazarn lm",
"Eserden Metne", "Dil Savalar" ve "Dil Ayrmlar"lO gibi yazlar ise
metinsel olarak niteledii, postyapsalc evrenin karakteristik eserleridir.
Yazarn bunlarn yannda birka baka metni de bu almann ieriinde
deerlendirilecektir. imdi yukardaki ema dorultusunda yazarn eser
lerini ve dn hayatn betimleyeceiz.

2.1. Yazma stei: Eletirel Mesafe


2.1.1. Sfr Derece Yaz

Bu blm karakterize eden, Barthes'in yazma isteini somutlayan ilk


metinleri olur. Bunlar, 1947-1950 yllar arasnda, ilk olarak Combat dergi
sinde yaymlanmhr. Daha sonra bu ksa makaleler bir araya getirilmi ve
1953'de Yaznn Sf r Derecesi adyla kitap olarak baslmtr. Barthes'n bu
kitabnda Blanchot'un, Sartre'n ve Marks'n etkileri aka hissedilir. As
lnd< kitabn tartt meselenin ilk tohumlar 1944 senesinde, Existences
dergisinde, Camus'nn edebiyat zerine yazd bir metinde atlmtr.
Yaznn Sf r Derecesi'nde Barthes, ntr/ yansz yaznn peine der.
Doa'nn bir zdei gibi davranmayan, kendisi olan, kendi kaynaklarn
dan doan bir dil arar; dier bir deyile sfr derecedeki yaznn olanakl
ln sorgular. Ona gre bu tr yaznn rnekleri Gide, Camus ve Blanc
hot' da bulunmaktadr. Nasl yazmaktadr bu yazarlar? Ad geen yazar
larn eserleri Barthes'e, belagat ve sluptan kurtulan, plaklaan bir dil
gibi grnr. Bu yazy baka adlarla da and olur, ak yaz (L'ecriture
blanche) yazarn ayn erevede kulland bir dier kavramdr. 11 Burada
ki adlandrma ura aslnda Yeni bir yazn tr araydr.

10 Burada makale isimlerinin tamam, okuyucunun takibini kolaylatrmak asndan, yazar ta


rafndan Trkeletirilerek aktarlmaktadr. Bunlardan bazlar ngilizce kaynaklardan okun
mutur. lgili metinler iin bkz. Barthes, 1972 ve Barthes, 1986.
11 Tarafsz ve nesne yaz olarak da evrild!i olmaktadr.
168 nc bolm

Ntr yaz, toplumun geleneksel dil ve deer uylalarndan kurtul


mu, uzaklam ve zgrlemi bir dil etkinlii olarak dnlmelidir.
ok daha kapsayc bir ifadeyle syleyecek olursak, Barthes iin
ntr / yansz yaz, bir tr eletirel mesafe araydr. Blanchot'un bayaph
saylan Yaznsal Uzan'daki (1993) edebiyat ii deiniler, Mallarme, Valery,
Kafka, Hlderlin gibi yazarlar, bu kitapta kendilerini bir esin kayna ola
rak aka hissettirirler.
Yaznn Sfr Derecesi'nin temel k noktalarndan ve tarhma kay
naklarndan biri de Sartre'n Edebiyat Nedir? adl eseri olur. Daha nce de
belirtildii zere Barthes, Sartre'a derin bir hayranlk duymaktadr. Sar
tre'n bu eseri, yaz nedir, neden yazyoruz, kim iin yazyoruz sorular et
rafnda, sorumlu ve devrimci bir yazar profili aratrmaktadr. Yazy, ya
zar ile okur arasndaki etkileim olarak tanmlamaktadr. Sartre'n kavra
ynda yazar zgrl arr. Dolaysyla okur da, yazarn metni ile
karlatnda zgrlnn arld bir etkinlik iine girer. Bu ba
lamda Sartre' da yazar, okuru zgrlk ile yzletirme sorumluluu ile ta
nmlanr. Bu kitabnda Sartre'n ne kard, yazar ile okur arasnda var
sayd iletiimin sorumluluunu tamaktr (Sartre 1995). Fakat Barthes
bu gre uzaktr. Ona gre yaz / edebiyat ba ve sonu kestirilir bir izgi
gibi ortaya kmaz, daha ziyade tekinsiz bir tohum gibi varolur. Bir z or
taya koyar ve bir gizle tehdit eder, korkutur, tedirginlik verir. Bu yanyla
yaz Barthes'a gre, bir iletiimden ziyade bir kar-iletiim olarak grl
melidir. nk o, her zaman dilin tesinde kklenmitir, yaznn gc de
onu yazan kiiden deil, metnin kendisinden gelmektedir (Barthes, 2009:
25). Bylece Barthes yazara bir bilin ve zgrlk ileticisi payesi bimez.
Onun bu kitapta dillendirdii iddialardan biri de udur: Yazn'n
tarihi hala hi arahrlmamtr aslnda. Fakat aslnda Barthes bunu sy
lerken hi dillendirilmemi bir eksiklie iaret ediyor deildir. Bu soruyu
aka Sartre'n eserinin etkisiyle sormaktadr. Zira Sartre, Edebiyat Ne
dir?'de yazn'n tarihine ilikin grlerini ve yorumlarn ifade etmekte
dir. Bart.hes ise kendi eserinde Sartre'n kitabndaki dnceler zerine
dnmekte gibidir. Sartre'n sorusunu devam ettirerek, burjuva edebiya
t ile ada edebiyat arasndaki kopma noktasn sorgularken, Marks' a
dair okumalarn ve kavrayn da sezdirir. imdi kitaptaki makalelerin
ortaya kard kavramlar ve sorular ksaca hatrlayalm.
Yazmann Sfr Derecesi'nde Barthes'n ncelikli sorunu Yaz'nn ne
olduunu tanmlamak olur. Tanmlama abasn dil zerine dnmle
roland barthes 1 69

balatr; "dil belirli bir bildiklii uzaa yerletiren insansal bir ufuktur" der
(Barthes, 1987c: 16). Ona gre Yaz bir "dnme biimidir." Bu nedenle
bir ufuk mesafesinde olan, topik bir konuma yerleen dili, Sartre'n yap
t gibi okur-yazar etkileiminin nesnesine dntrmek, Barthes' e bir
tr snrlama gibi gelmektedir. Ona gre yazn, kendisini tketen insan
iin bir yant verebilir ama asl yaph doaya srgit soru sormaktr; ya
z, soran bir yant ve yantlayan bir sorudur (Barthes, 1987b: 64).
Barthes'e gre, bir dnme biimi olarak yazn'n phesiz bir ta
rihi olmaldr. Fakat bu tr bir tarih, bizzat yaz'nn kendi dn durakla
rn grmeye alan bir tarih henz yazlmam hatta sorulmamtr.
"Her ynetim biiminin kendi yazs bulunduu kuku gtrmez." Fakat
henz bu balamda bir yazn tarihi yazlmamtr, der (Barthes, 2009: 28)
ve ki tapta bunu yapmaya alr.
Estetik adan XVI. ve XVII. yzyllarda zgrleen ve oalan
Fransz yazn, sorgusuzca Doa bilgisinin ardndan ilerleyecei, insansal
zn anlatmyla pek de uramayaca bir dnem yaar (Barthes, 2009:
47-48). 1650'lere gelindiinde, toplumsal bir dil olarak yaz henz hala ta
nnyor saylmaz. Yaznn yeni ve somut bir konuma yerlemesi, toplu
mun deiimiyle, yeni bir forma brnmesiyle izlenebilir olacaktr.
Aslnda XVII. yzylda manifaktrn ortaya kmas ile birlikte ar
tk iktidar elinde tutan, ayrcalkl bir toplumsal grup domutur. Bu g
l snf, dili tekrar kefetmekle kalmaz, onu en ksa srede ve hzla dilbil
gisel bir yap iinde katlatrr. Dilin znel kama ve kontrol alanlar d
na tama noktalarn yakalar ve budar. Bylece dili, ayrcalkl snfn
(kendisinin) toplumsal dili olarak ele geirmi olur (Barthes, 2009: 48).
Tarihsel olarak ufukta 1789 Fransz Devrimi vardr. Devrimin top
lum zerinde byk etkileri olur. Yeni toplumsal konfigrasyonun, dil
zerinde de fark edilebilir bir farkllama, yeni bir nitelik ve konum dei
ikli yarataca beklenmitir. nk iktidarn deimesi ve yeni bir snf
sal kategorinin kendini gstermesi, toplumsal dilin de yeniden dzenlen
mesini getirmelidir. Fakat Barthes'a gre bu beklenti gereklemez. Top
lumsal yapda bir dnm noktas olmas nedeniyle yksek bir beklenti
yaratan devrim bir olgu olarak yaznsal dzlemde ayn sonucu vermez.
Neden? nk, der Barthes, "Yaznsal dilin patlay bir bilin olgusudur,
bir devrim olgusu deil" (Barthes, 2009: 57). Yaznsall da etkileyen bir
bilin sramas, Fransz Devrimi ile deil, ada kapitalizmin doduu
ve toplumsal snflarn ayrmasnn aka kendini gsterdii 1848 ile bir-
170 nc blm

likte gelir. Bu dnemdeki yaznsal ayrma toplumsal yaamda grnr


politik bir bilin ile birlikte gelmitir. Bylelikle, snfsal ayrma, snfsal
konumlara gre grlerin ayrmas kendini gsterir. Bu, bir toplumsal
g olarak burjuva snfnn yegane mevcudiyet olmadnn anlalmas
n da beraberinde getirir. Gelimeler, yazn cephesinde de kafas kark,
sociolect eitlilik sunan metinlerin kapsn amtr. Yaz snfsallar,
"emek" ile tanmlanr; zanaatkar sabryla, byk emeklerle retilen bir
rn halini alr. Barthes'e gre yaz, artk tpk bir cevahir ustasn:n yap
t gibi yontulur, inceltilir, terbiye edilir, yerine oturtulur (Barthes, 2009:
51-53). Bunun en nemli rneklerinden biri olarak ise Gustave Flaubert
dikkat eker.
19. yzyldaki, bilin ile ve toplumsal snf heterojenlemesi ile bir
likte gelen bu yaznsal devrimi heyecanla dile getiren Barthes, ayn sre
cin devamnda Marks'n dilini kah bir gramere dntren bir dilin de,
bir tr yan rn olarak ortaya ktn dnr. Bu yndeki mili tan ta
rafgirlik yaznnn ak trsel rneklerinden biri gereki edebiyat olur.
Gereki edebiyatn dilin deneyimini yeniden kstladn, dili kapatt
n dnr. Ona gre, yaznda gerekiliin daha dramatik sonucu ise,
20. yzyl' daki toplumsal gerekilik edebiyat olacaktr.
19. yzyla geri dnerek yle bir karlatrmayla devam edelim.
Fransz Devrimi'nin devamnda yaznsall ne kadar adal ve abartl
bir burjuva diliyle kurulmaktaysa, Marksist dil de, onun tam tersine, bir
o kadar ark (az eyle ok ey anlatr bir dilsel ekonomizmle) bir dil ola
rak ortaya kar. Bu ark dil zaman iinde hzla bir deer diline dnr,
kendisine dilin i potansiyellerini bastran tehlikeli bir konum edinir.
Barthes bu gelimelerin sonucunda ortaya kan militan yazn aydnlar
n, dili tam alma potansiyeli gsterecei noktada yeniden kapatan, he
nz yazar olma evresini tamamlayamam yazarlar olarak deerlendirir.
Barthes, toplumcu gereki yazna kar sert eletirilerini sadece bu kita
bnda dillendirmeyecek, sonraki metinlerinde de her frsatta yineleyecek
tir. nk bu dil rejimi ona gre aka, stne stlk sol dnceyi it
ham eden bir dogmatiklik gstergesidir. Zira Barthes iin,

. . . hibir yaz, Doay en yakn biimde yanstmak savnda bu


lunmu olan bu yazdan daha yapay deildir. ( . . . ) Gereki ya
z yansz olmaktan ok uzaktr, tersine, yapnn en gsterili
gstergeleriyle ykldr. ( . . . ) . . . gereki yaz asla inandrmaz;
roland barthes 171

zerinde yazarn ancak gstergeleri dzenleme yetkisi bulunan,


bir nesne gibi cansz bir gerei "dile getirmek" iin tek bir bi
im bulunmasn isteyen u ikiliki inak gereince, yalnzca be
timlemeye yargldr (Barthes, 2009: 54).

Bu metni y.adinda B arthes henz Saussure' okumu deildir.


Fakat daha o yllarnda, dil ve Doa ilikisinin kurulu biimi hakknaki
sezgileriyle, gerekilik iddiasndaki yazn'n iine dt tehlikeli ko
numu grebilmitir. Gene bu kitabnda roman dilini betimlerken syledi
i u paragraf daha sonraki tarbmalaryla yeniden ve yeniden amlana
bilecek kadar youn bir ifade olarak okunmaldr:

Romann belirli gemii ve nc kiisi u nlenmez edimden,


yazarn tad maskeyi parmayla gstermesinden baka bir
ey deildir. Tm yazn "Larvatus pr9deo", maskemi parma
mla gstererek ilerliyorum, diyebilir. ster kopmalarn en a
rn -toplumsal dilin kopmasn- yklenen o:Zann fnsand de
neyimi, isterse romancnn inanlr yalan sz konusu olsun, bu
rada itenliin srebilmek ve tketilmek ih. yalanc, kesinlikle
yalanc gstergelere gereksinimi vardr (Barthes, 2009: 37).

nk yaz, dil topyasna gre biimlenir; Yeni yazn, ancak dil


iindeki topik potansiyelin bir rn olabilir (Barthes 2009: 67). Kendini
Doa'ym gibi sunan her dil, solun gerekilik edebiyat iinde olduun
da dahi kstlayc ve dogmatiktir. Yazarn bu konuya ilikin deerlendir
meleri, daha sonraki m akalelerinde, zellikle "Yazarlar ve Yazmanlar" da
(1960), yaznn iftanlamlln ven tartmalaryla eitlenerek devam
edecektir. Bu ksm onun u uyarsyla tamamlayalm:

Yazar, yaznsal tketimin nesnel verilerini deitiremeyecei


iin, kurmak zorunda olduu zgr dilin kaynaklarna ynelir,
tketimin snrna deil. Bundan dolay yaz, bulank bir ger
ekliktir. ( . . ) Tarih, ona [yazara] zgrce tketecei bir dil
sunmad iip, zgrce retecei bir dil nerir" (Barthes,
1987c: 20).

Yazarn mutlaka bir sorumlulukla tanmlanmas gerekiyorsa, bu


_
ancak dili retmek adna olmaldr. Barthes'n btn sorgusu ve bilme ar
zusu (ki bu arzu onun yazma arzusu ile kout gider ve hi tkenmez) ze
172 nc blm

ilikin her trl sorgu dzleminden kurtulmak ynndedir. O zdeksel


olann peine dmek ister ve dili zdeksel bir kaynak olarak deerlendi
rir. zellikle bu dneminde yapmak istedii, zdek olarak dil iinde ku
rulan, fakat bir 'z'm gibi, 'Doa'ym gibi sunulan 'anlam' ifa etmek
tir.
Belirtildii zere bu kitabn ilgi oda yazar asndan hi bitmeye
cektir. Onun yazn serveninin sonlarna doru, Metnin Hazz kitabnda
yaz ve yazarlk, sorgulamay srdrecei konulardan olacaktr. Fakat
oraya ulaana kadar Barthes hakknda sylenecek ok ey ve birok fark
l dnsel urak vardr. imdi, aadaki balkta, Barthes'n Brecht ti
yatrosu zerine yazdklarn deerlendirerek devam edelim.

2.1.2. Barthes'n Brecht'i

Barthes, 1954 Mays'nda Paris'te, Brecht'in Berliner Ensemble tarafndan


sahneye koyulan "Cesaret Ana" adl oyununu izler. Bu oyun Barthes' ok
etkiler, onu Theatre Populaire dergisinde Brecht tiyatrosunu tantmaya ve
duyurmaya tevik eder. Bemard Dort ile birlikte Brecht'in bir savunucu
su olarak yazlar yazarlar.
Barthes, "Cesaret Ana" oyunundaki yabanclama ve tersine evir
me elerinin zelliini ve farklln birka adan betimler: ncelikle
Brecht'in bu oyunundaki bilgi ve bilin aktarm, Hristiyan topluluun
soy sralamal ve kltr temelli atadan-oula aktarmnn tam tersine ile
mektedir; oyunda oul anneden deil, anne olundan yeni bir ey re
nir. ocuu onun filizi deildir, aksine oul ldnde anne olunun
kaynandan yeeren bir filiz olarak canlanr. Barthes buna "gzleri ak
ak" der (Barthes, 2009d: 60). Dier bir tersine evirme ise oyun ile izleyi
ci arasdaki ban niteliindedir. zleyiciler iin kr ve hibir ey bilmeyen
cahil bir anne figryle zdelemek sz konusu olamaz. Onunla zde
lemenin aksine ona kzarlar, Anne'nin iinde bulunduu durum onlar
rahatsz eder ve hiddetlendirir. zdelemenin szkonusu olabilecei bir
figr olarak oul ise lmtr. Brecht, kulland yabanclama yntemiy
le, izleyicilerini oyunun ana karakterlerinden uzaklatrr ve onlarn d
nce ve yarglarn tahrik eder. Onlar cevaplanmas gereken bir soruyla
ba baa brakr. Buradaki yabanclatrma etkisi bamszlatrcdr;
Barthes'n hep olanaklln aratrd ve salamaya alt 'eletirel
roland barthes 173

mesafe' Brecht tiyatrosunda yetkin bir rnek olarak karsna kar;


Brecht'e hayranlnn en temel sebeplerinden biri bu olur. Zira onun ti
yatrosu, Sf r Derecedeki Yaz'nn ta kendisidir, tiyatrodaki rneidir (Gl
mez, 2008: 44). Entelektel meraklar edebiyat odanda olmakla birlikte
salnml bir eitlilik gsteren Barthes iin Brecht en kararl duraklardan
biridir. Onun Brecht tutkusunu yle tanmlar Barthes: "polemiki, fakat
bilimsel, politik ama estetik." (Glmez, 2008: 68).
Barthes iin daha da nemlisi udur: Brecht, Barthes'n gnlszce
etrafnda doland Marks' a beden ve can katm bir dnr olmutur.
Marksizm'in eletirel olarak nasl kullanlmas gerektiine ilikin bir yol
ve yntem gstermitir. Brecht, Marksizmin estetik eksiini tamamlayan
bir dnr tiyatrocu olmutur, daha da nemlisi o iaretler zerine d
nen ilk Marksist dnr olmutur (Calvet, 1994: 111). Brecht'in tiyat
rosunda Marks eler hep yeniden yaratlarak belirir, onun bykl
ve yalnzl, Marksl kesintisiz biimde yeniden ve yeniden yaratma
sndan gelir (Barthes, 1987d: 70).
Ayn anda hem rty kaldran, hem de aklayan Brecht tiyatro
su'nda "sahne anlatr, salon yarglar; sahne destansa), salon ise trajiktir"
(Barthes, 1995b: 62). Bu, rnein geleneksel Racine tiyatrosunun sahnesin
deki trajedilerin tam karsnda bir rnektir. Brecht tiyatrosu ile gelenek
sel tiyatroyu u szlerle karlatrr:

Geleneksel tiyatro yaptlarmzn niin kknden dzmece ol


duklarn imdi anlyoruz. Onlar, seyirciyi balayan, teslim
alan yaptlardr. Brecht'inki tersine, zihni altrc bir gc
kendinde gizler, ortaya koyar ve yarglatr; hem coku verici,
hem de soyutlaycdr: orada her ey, bomadan etkiler; hasta
lk bulatrma deil, dayanma tiyatrosudur (Barthes, 1995b:
63).

Brecht tiyatrosu ne bir propaganda ne de insancllatrma tiyatro


sudur. O oyunlarnda hep u soruyu sorar: Byle bir durumda ne yapma
l? zleyiciyi sorguya dahil eder, onlar bir karara ve yargya zorlar. Bu ya
nyla Brecht'in tiyatrosu bir ahlak tiyatrosudur (Barthes 1995: 107).
Bu kadar savununun devamnda Barthes bir noktaya daha iaret
eder: Brecht yalnz bir dnrdr. Sa gr onu zaten sevmez, fakat ne
yazk ki sol gr de ondan pek hazetmemektedir. Hem sac hem de sol-
1 74 nc blm

cu Jdanovcu12 gereki sanat anlay, Brecht'in eletirel potansiyelini bo


an bir geleneksel iaret ve gerek anlayna sahiptirler; yanl bir estetik
yorumunun kmazndadrlar. Barthes bu durumun nedenini yle ak
lar:

kisi de gerein "doal" anlahmndan doan estetie balan


yorlar. Onlarn gznde sanat dzmece bir doa, bir Pseudo
Physis. Brecht iinse, sanat, tersine, bir an ti-Plysis'tir. ( . . . )
Brecht'in sorusu: Kt bir toplumda nasl iyi olunur? Aktre!
bir tiyatrodur, izleyici ile birlikte "Bylesi bir durumda ne yap
mal" sorusunu kendine yneltir. (Barthes, 1987d: 70- 71 ).

Brecht, Barthes iin baka baz metinleri okumada da bir perspek


tif salar. ada Sylenler kitabnda, Brechtil konumun tersi bir rnek
olarak Elia Kazan'n Rhtmlar zerinde adl filmini anar. Bu film zerine
yazd denemesi "Sevimli Bir i" de, filmi Brechtil bir bakla snava
tutar ve ynetmen olarak Elia Kazan' eletirir. Zira filmin yargmza sun
mas gereken kii sevimli ii Brando' dur, kapitalist deil. Film tam tersi
ni yapmtr oysaki. Bu film, ada kapitalizmin sylenini onaylamaktan
ve glendirmekten baka bir ey yapmamtr. Ve Barthes, kzgn bir ifa
deyle bu sylenin neden yklmas gerektiini u szlerle aklar: "nk,
kurbanlarn bakaldrsndan beklenenler, cellatlarnn karikatrnden
bekleyebileceklerimizden ok daha fazladr" (Barthes, 2003: 63).
Bu geile birlikte Barthes'n yazma istei ile karakterize olan d
nemindeki dier temel yaptna ynelebiliriz; ada Sylenler. Bu kitap
Barthes'n hayatndaki ok zel bir gei noktasna iaret eder. Hem me
tinler asndan hem de yntemsel adan iaretlere, gstergelere ynelik
bir bak denemesi niteliinde olan kitabn ardndan Barthes'n en canl
gstergebilimci evresi gelecektir.

12 Andrei Jdanov (Zhdanov) 1896-1948 seneleri arasnda yaam bir Sovyet poli tikacdr. Sert
ve saldrgan politikalaryla bilinmi, Stalin zamanndaki siyasi tasfiyede, 176 kiinin idam ka
rarn bizzat imzalayan kii olmutur. 1946 senesinde kltrden sorumlu politikac olarak
atanan Jdanov'un ilk ii Anna Akhmatova, Mikhail Zoshchenko gibi yazarlar, burjuva tarz
eserler rettikleri gibi gerekelerle sansrlemek olmutur. Jdanov'un, aydn, entelektel ve
sanatlarn etkinliklerinin partinin karlarna hizmet etmesini bir zorunlu kural olarak dile
getirdii, kendi adyla anlan bir doktrini vardr. Barthes burada Jdanovculuu, Komnist
Parti ile organik ba konusunda srarl olan solcular niteleyen bir kavram olarak kullanmak
ta ve eletirmektedir.
roland barthes 1 75

2.2. Sylen ve Sylenbilimci: deoloji zerine


2.2.1. ada Sylenler

1957 balarnda kitap olarak baslan ada Sylenler, 1 955'lerin Fran


sa'snda gndelik yaam ve gncel olaylar konu edinir. Kitap, yazarn
Les Lettres Nouvelles adl bir aylk dergide, 1954-1956 yllar arasnda ya
ymlad yazlarnn bir araya getirilmesinden olumutur (Allen, 2004:
33). Barthes'n bu kitabna konu olan metinleri kaleme almaya ynelme
sinin temel nedeni, "doallk" karsnda duyduu kzgnln boyutlar
dr. Yazar, yaanan en basit ve gndelik durumlarda bile, Doa ile Tarih' in
birbirine kanbrldn grmekten rahatszlk duymakta, rtl bir ide
olojik arptmann varln ifa etmek istemektedir (Barthes, 2003: 7).
Kitap boyunca deindii konular eitlidir ve her biri temel bir
eletirel sorgu etrafnda rlmtr. Gre sporunun sylemsellii zeri
ne gzlemleri, onu grein gsterisellii ile tiyatronun gsterisellii ara
snda bir ba kurmaya gtrr. Aynen Antik tiyatrolarda olduu gibi g
rei, abartl ifadeler ve gstergeler yoluyla gerek bir insanlk gldr
s aktr gibi davranr: Gler, alar, acsn mimik ve davranlarla gs
terir, vngenliini, incelmi zalimliini sergiler. Kitlenin istedii tutku
nun grnts olarak burada gerekleen performans, gre sporunu do
laysz bir pandomime dntrr. Burada gerek deil, sahneleme var
dr; dier bir deyile, aynen tiyatroda olduu gibi burada da bir gereklik
problemi yoktur. Bu nedenle uydurma gibi grnen bir ey de yoktur.
Bylece grein rneindeki pandomim, tiyatro pandomiminde daha et
kili bir hale gelir. Bunun devamnda Barthes, gre sahnesindeki hesap
lamann ieriinin, adalet ve "detme", "hesabn sorma", "burnundan
getirme" performanslaryla desteklendiini dillendirir. zellikle Ameri
ka' da yilik ve Ktlk arasnda bir tr sylense} dvn canlandrma
s olan Gre'te yenilen, kt dvnn hep Kzl olduunu mekledi
inde, gre boyunca yerletirilen sylenin nasl bir siyasallama tad
n da sergilemi olur (Barthes, 2003: 11-19).
Bir dier yazda Barthes 1952 Austos'unda gerekleen bir olay
zerine eilir. Bu olayda bir Fransz Kyls olan Gaston Dominici'nin
bir ngiliz ifti ldrd sylenir. ldrlen kii bir bilim adamdr.
Olay meydana geldikten sonra, yarg sreci btn Fransa'nn ateli konu
larndan biri olarak yaanr. Barthes, "sulayc kantlar sulayclarn ka
fasndan kar" diyen son derece kkrtc bir konuma yerleir ve Domi-
1 76 nc blm

nici'ye verilen cezay grece ve aibeli olarak karlar. Ona gre Domini
ci, kendisini yarglaya!l dil alannn dnda grlmektedir; onun dili yok
sulluuyla, "okumamlyla", "kei oban" olmasyla ilginleen bu
dunbilimsel bir eit gibidir. Onun dili hi yok gibidir. Resmi yarg dilinin
btn kartlamalar, eretilemeleri, benzetmeleri, zetle klasik sz sana
hnn tamam Dominici'yi sulamaktadr. Olay, Dominici'nin evrensel
ruhbilim adna mahkum edilmesi olarak yorumlayan Barthes u sonuca
varr: "Dil" in kendisi adna, bir insann (Dominici'nin) dili alnmtr. Bu
durumu sert bir ekilde, tam da yasal cinayetlerin balad nokta olarak
gsterir ve eletirir (Barthes, 2003: 45-48). Yarg ve adalete ilikin benzer
bir tarhma, bilinen bir neden yokken annesini ve babasn ldren Dup
riez Davas ile birlikte yeniden gncelleir. Barthes bu rnekte, adaletin
nedensellik ihtiyacndan hareketle "sapknlk" tanmna gelir. Devletin
hala iinde bulunulan dnemden yz elli yl nceki adalet ve ceza tant
lamalarna yaslandn ifade eder ve bir kez daha sesi kmayandan taraf
olmaya ynelir, Dupriez'i savunur. Bunu yaparken, sadece Devlet'i ele
tirmez. "Sapknlk" sylemini canl ve meru tutma tutarllnda srarl
olan Ruhbilim'e de atar: Zira ona gre, ruh hekimleri, dayandklar sap
knlk syleniyle, katili celladn eline teslim etmektedirler. Savunma avu
kat ise bu g yrngesinin dnda, kudretsiz kalmaktadr (Barthes,
2003: 94-96).
Daha sonra Racine zerine adl kitap almasn yaymlayacak olan
Barthes'n, Racine zerine ilk ksa tartmas da gene bu kitabn konu ba
lklarndan olur. Yaz kendini Racine'i yorumlam olan dilbilgicilere, tar
tmaclara, din adamlarna, yazarlara, sanatlara kar kk bir sava
ilan olarak niteler. Us ve saduyu arasndaki ekime zerinden, Racine
tiyatrosundaki evrensel olarak kabul edilen konu ve deerlere uzanan
Barthes, bu yazda hem evrensellik yorumuna hem de zc aray iinde
ki dn insanlarna kar gelir. zc eletirmenlerin mr eski "deha"la
nn "gereini" bulma urayla geer, der. Barthes'a gre onlar bir fikri
durak noktasn yineleyip dururlar. Yazya balk olan "Racine Raci
ne' dir" ifadesinin arkaplannda yazara gre u vardr: "Racine Raci
ne' den baka bir eydir her zaman, Racine yineleyimini bombo klan da
ite budur" (Barthes, 2003: 89- 90).
Sert ve kararl bir eletiri tarz asndan ok zel bir rnek olan bu
kitapta Barthes, 'Fransz' olmann, ulus kimliinin ne tr sylensel unsur
larla kurulduunu, bir totem iki olarak niteledii arap zerinden rnek-
roland barthes 177

ler. Franszl tescilleyen ve gnendiren bu iecein Mslman Cezayir


Franszlarna zorla rettirilmesi, bir kolonyal tarihe gndermeyle birlikte,
kimliin ina biimine yneltilen meydan okuyucu bir soru olur (Barthes,
2003: 68-70).
Franszln besinsel gstergesi olarak n kazanm, ulusal bir sim
geye dnm bir dier yiyecek kzarm patates ve biftektir. Bu sylen
se! dil evreninde her ey birinci doaym gibi davranan ikinci doann
bir kandrmacasdr. Kitapta bu ve benzeri trde birok ksa deneme yer
alr. Sonunda ise "Gnmzde Sylen" (2003) adl kapsaml, teorik bir
tartma yrtlr. Bu yaz Barthes'n en ok bavurulan ve anlan eserle
rinden biridir. Kitap boyunca verilen kk gndelik meseleleri grme
nin teorik penceresi saylan bu makaleye gemeden nce, kitaptan son bir
rnek verelim: Barthes, ngiltere-Hollanda kkenli trst Unilever'in rn
lerinden Omo'nun reklamlarnda kulland dili konu edindii metninde,
derinlik denilen kavramn nasl amar ve amarn derinliini varsay
dna arr. amarn derinliklerine inerek kiri kovan Omo, ayn za
manda bol kpk reten bir deterjandr. zellikle kpk temizlikle birlik
te bir tr lks gstergesi olarak da alglanr. amar ise yceltilir, bede
nin sarma ve okama tepisini gdklayan bir nesne olarak parlar. Tketi
mi ve tketicilii kkrtr (Barthes, 2003: 33-34).
ada Sylenler' deki metinler ksaca unu zetlerler: Konu edilen
olay ve durumlar, bir anlam sylene dntrerek katlatrmakta, toplu
mun btnn benimsedii bir "doru"ya dntrmektedir. Barthes,
"sylen" kavramn hem efsane anlat anlamnda hem de bir mistifikas
yon anlamnda, oul kullanr ve kavram, ideolojinin uygulama alan ve
rn olarak tartmaya aar. Denemeler boyunca, bir metinde, bir rek
lam fotorafnda, bir filmde, bir nesnede, bir pratikte vs. sakl olan, aa
karlmas gereken ideolojik yanl() temsil biimlerinin peine der. Ki
taptaki denemeler, gstergebilimsel bir alma kategorisine yaklar ama
tam olarak bu kategoriye oturduklar da sylenemez. Yntemsel tutarllk
ihtiyacndan da azade, serbest bir yazn tr olarak ortaya km, "sos
yal psikoanaliz" rnei almalar olarak deerlendirilirler (Calvet, 1994:
185).
Barthes'n ideoloji ve eletirel bir duru olarak Sylenbilime ilikin
grlerini izleyeceimiz "Gnmzde Sylen" makalesi, yazarn A.J.
Greimas zerine tartmalar sonucunda ortaya kmtr (Calvet, 1994:
122). Yazdaki ideoloji sorunsal ve bilin sorumluluuna ilikin deinme-
178 nc blm

!erde Marksist ton kendini aka gsterir. Bunlarn yannda, "Gnmz


de Sylen" metni, sol ve sa politik konumu sorunsallatran, hatta yaza
rn, soldan taraf olduunu bildiren en ak yazsdr. Yazarn ilerleyen ya
znsal yolculuu boyunca belki bunun kadar ak ve net bir metni daha
olmayacaktr demek abartl olmaz.
Bu kitap hakknda son olarak u sylenmelidir: ada Sylenler'de
yer alan denemelerin konularndan bazlar yazarn ileriki yazn yolculu
unda da karmza kacaktr. rnein kitaptaki "Ak Grl Kadn"
Moda Dizgesi'nin, "Dilsiz ve Kr Eletiri" onun eletiri ve yazarlk zerine
srdrd tartmalarn, "Racine Racine'dir" ise Racine Ozerine'nin n
arcs saylabilir. Ksacas ada Sylen/er Barthes iin, yazn hayat bo
yunca retken olmu bir eserdir.

2.2.2. "Gnmzde Sylen"de Sol ve Sylenbilim

Yukardaki blmde de belirtildii zere, bu kitabn ortaya kmasnda


temel motivasyon, ideolojinin Tarih'i Doa'ya dntrme konusundaki
dilsel etkinliklerine ynelik tepki olmutur. Barthes, ideolojinin ileyi
mekanizmasna ynelik tepkisini ve kzgnln yaznn giriinde ifade
eder ve metin boyunca temel nemde olan sylen kavramnn arln
aktarmaya giriir. Her ey sylen olabilir, der. Sylen, nesnelerin doasn
dan fkrmaz. Sylen bir szdr. Barthes'n bu ifadeyle syledii udur:
ki tane Doa alan vardr; birisi gstergelerden bamsz haliyle varln
srdren hakikatler alannn Doasdr, ki buna Barthes birinci-Doa, der.
kincisi ise dil ile gstergelerle gerekleen bir ikinci-Doa alandr. Dil do
laym iinde gereklemek zorunda olan her sylem ikinci-Doa alanna
aittir. Fakat sylen, bu ikinci-Doa alannn kendisini, srekli olarak birin
ci-Doa'ym, hakikatmi gibi sunmasndan ortaya kar. Bu byk bir
arptmadr. Zira, Doa olma sylemini srdren her sylen tehlikeli ve
ikiyzl bir yalan dillendirmektedir. Nitekim gereki edebiyat da bunu
yapt iin, dil iinde bir birinci-Doa sylenine ftursuzca yasland iin
eletirilmemi midir?
Barthes bu kitab yazd dnemlerde, gstergebilimi ok gl ve
gen bir esin alan olarak grmektedir. Yeni yeni kefetmeye balad
gstergebilime olan inanc byktr. Fakat henz ok gen olan bu alan
yetersiz ve deneyimsizdir. Kendisinin bu kitabnda nerdii sylenbilim,
hem gstergebilimin hem de dn bilimlerinin (ideoloji) altnda bir ele-
roland barthes 1 79

tirel kategori olarak dile getirilmitir (Barthes, 2003: 181). Sylenin ortaya
kn, mekanizmasn grmeye alan yaklama gre yaplmas gere
ken tam olarak "biim-durumunda-dnceleri" incelemek olmaldr
(Barthes, 2003: 182).
Saussure' c gstergebilim boyutlu bir dizgeyi ortaya koymu
tur; gsterge (iaret) boyutlu bir dizge iinde gerekleir. Gsteren +
Gsterilen Gsterge' dir. Bu dizge, dil iindeki en temel kurucu dizgedir.
=

Gstergenin, gnderge ile olan balanhs, keyfi olmann dnda henz


Saussure iin de tam olarak cevaplanm deildir.

ema 1:

gsterge

anlamlandrma
------- Dsal gereklik ya da anlam
gsteren gsterilen
(gstergenin art (zihinsel
fiziksel kavram)
varl)

saussure'de anlan eleri (Fiske, 2003: 67'den alnmtr).

Saussure'n yukardaki emann solunda izleyebileceimiz l


dizgesi Barthes iin birincil bir gstergesel dizgedir. Bu dizge sylende de i
ler. Fakat sylende ortaya kan zel bir durum vardr: Bu birincil gsterge
dizgesi kullanlr fakat sylene ait bir ilemle birlikte ortaya kan arhk
ikincil gstergesel dizgedir (Barthes, 2003: 183). Bu gei Barthes'de anlam
ile anlamlama (signification) arasndaki geitir. Nasl ki Saussure'de gs
terge szcktr, Barthes'n ne srd anlamlama srecinde ortaya
kan birim rn de sylenin kendisidir (Barthes, 2003: 189). Saussure he
nz gsterge ile gnderge arasndaki bir boyutta, adlandrmann balad
yerde, yani birinci-Doa ile ikinci-Doa arasnda dururken, Barthes
gsterge ile anlamn arasndaki boyutta, dilin btnyle zdekselletii
ikinci-Doa ile onun devamndan gelen 'Doa'lahrma aamasnda dur
maktadr.
l8o nc blm

Barthes Saussure' okuduu andan i tibaren, onu gelitirmeye, a


maya ve zenginletirmeye almhr. Saussure'n dilbilimi zerine Bart
hes'n ekledii yenilik aadaki emada daha ak ekilde grnr hale
gelir.

ema il;

Dil
1. gsteren
1 2. gsterilen

3. gsterge
!. GSTEREN ll. GSTERiLEN

Sylen
III. G STERGE

'Barthcs, 2003: 1 84'drn alnmtr.

Grld zere bu emada Saussure'n gsterge emas, dikey


olarak bakldnda dil olarak gsterilen aralkta (birincil dil dizgesi); l .
gsteren + 2 . gsterilen 3. gsterge olarak yer almaktadr. Gsterge ortaya
ktktan itibaren (3. gsterge) o yeni bir ilem dizgesine girer; Saussu
re'n gstergesi bu defa 1. GSTEREN olarak davranmaya balar; bu kez
onun Doa' da bir gndergeyle ba kalmamtr. Artk baka bir eyi gs
termektedir; onun gsterileni Doa' daki bir ey, nesne deil, dildeki bir
kavramdr; bu kavram emada il. GSTERLEN olarak grnr. Bu aa
mayla birlikte artk emada, dikey olarak izleyebileceimiz zere, sylen
aral iinde (ikincil dil dizgesi iinde) gezinmeye balarz. Bu byk harf
le gerekleen sylen aamasnda, ortaya tekrar bir gsterge kar; III.
GSTERGE diye adlandrlan bu gsterge Saussure'n emada 3. gster
ge olarak grlmekte olan gstergeden ok farkldr. nk III. GSTER
GE btnyle sylen iinde ortaya kmtr, dikey emada ise dil alanna
deil sylen alanna ait bir birimdir.
rnein aslan szc (ses ve iitim imgesi olarak) Saussure'n e
masnda bir hayvann gsterenidir; onun gsterileni Doa'dadr. Ayn
szck ASLAN tekrar bir gsteren olarak dnldnde bu kez Do
a' daki bir eyin deil dil ii bir kavramn gstereni olur; rnein bu du
rumda GSTERLEN kahramanlk, liderlik ve g kavramlar olabilir. O
roland bartles 1 81

halde sylen dzeyindeki GSTERGE olarak ASLAN artk Doa' daki


hayvan deildir, sylen iindeki kahramanlk veya liderlik kavramdr.
Yineleyecek olursak, Saussure'n ortaya koyduu ikinci-Doa' dr;
yani gerek Doa deildir. kinci-Doa Saussure'deki birincil dil dizgesi
ni retir. Oradan sylene gei ise ikincil dil dizgesi iinde yer alr. Yuka
rdaki emada da aktarlan ileyi emasna baktmzda sylenin bir
saklama edimi olmad aka ortaya kar. Son derece ak bir gerekle
me dizgesi vardr, gsterge ve gsterilen aktr, gizlenen veya ortadan si
linen bir ey yoktur. Dolaysyla Barthes' a gre, sylenin ortaya knda
kavram anlamla birletiren bant bir gizleme deil, bir bozma bant
sdr (Barthes, 2003: 190). Aynen Freud'da davrann i mekanizmadaki,
grnmeyen anlamnn, ak grnen anlam bozduunu sylemek gibi,
sylende de kavram anlam bozulmaya uratr. rneimizden hareketle
devam edersek, birincil gstergesel dizgedeki aslan szc, kavram ile
birleimiyle birlikte bir bozulma yaamtr; bu bozulmann sonucunda
ortaya "kahramanlk syleni" kmtr. Bu sylenin iinde aslan hala var
dr ama bir yanyla eksiktir, yar yarya budanmhr. lk Doa' daki yerini
bulamaz nk her ne kadar szcn yaam elinden alnmam olsa da,
bellei alnmtr: Aslan szc, tmyle kavramn buyruuna verilmi
tir, kendine yabanclamtr (Barthes, 2003: 190-191).
Saussure'den Barthes' e geii yle tekrarlarsak daha anlalr ola
caktr: Bilinir ki, Saussure'n emalatrd birincil gstergesel dizgede
gsterge saymacadr, dier bir deyile gsteren ile gsterilen arasndaki
bant keyfidir. Oysa sylense! anlamlama hibir zaman tmyle sayma
ca / keyfi olamaz; daima bir niyetsellik ile, bir rnekseme ile belirlenir
(Barthes, 2003: 192-193). Kahramanlk ile aslann ilikisini kurmak "ne
denli" bir etkinliktir. Bu balamda,

. . . sylenin tiksindirici yan, bir yalanc doaya bavurmasdr,


yararllklarn bir doal grnle ssleyen kimi nesnelerde ol
duu gibi, anlaml biimlerin lks'dr. Anlamlamay doann
tm gvencesiyle arlatrma istemi bir tr bulantya yol aar:
sylen fazla zengindir, fazla olan da nedenliliidir (Barthes,
2003: 193)

Bu nedenlilik sylene kesintisiz bir ilerleme gds verir, sama


karsnda dahi tkezlemez sylen. Hatta somut bir nedenlilik yokluu
dahi durdurmaz onu; nedenlilik yokluundan bir ikinci nedenlilik yara-
182 nc blm

tabilme potansiyeli daima vardr. Bundandr "sylense! gsterenler kay


nann tkenmez olduu"; nitekim basn ve gnlk olaylar her gn bu
nu kantlayacak rneklerle dolup tamakta deil midir?

nanlamayacak lde ak, net olmak ister sylen, bunu dildeki


ift anlamll budayarak gerekletirir. Bunu yaparken "hibir eyi giz
lemez, hibir ey gstermez: bozar; sylen ne bir yalandr, ne bir alma:
bir sapmadr" (Barthes, 2003: 196). Sylenin pratii her admnda kavram
lar hizmetine alr, Tarih'i Doa'ya dntrr (Barthes, 2003: 196-197).
Doaya dnm eyin bantlarn bulmak ise ok zordur. Sanki imge
doal olarak o kavram getiriyormu gibi grnr: aslan doal olarak
kahramanl arr gibidir. "Sanki gsterileni (kahramanl) gsteren
(aslan) kuruyormu gibi olup biter her ey: Bu aynen arab'n, Fransz
bayran selamlayan zencinin, Fransz mparatorluksalln kurmas gi
bidir. Bunlar aksi iddia edilemez ieriklere dnrler. Der ki Barthes:
sylen ar lde dorulanm bir szdr. Bu birincil gsterge alan ile
ikincil gsterge alanna geerken yaplm bir dil hrszl gibi de okuna
bilir: Sylen her zaman dilin alnmasdr (Barthes, 2003: 196-198).
Yaznn devamnda Barthes, syleni yaplandran g olarak burju
va snfna iaret eder. Bu snf kendini adlandrlmak istemeyen toplumsal s
nf olarak sunmak ister. Dili, kendi sylemi adna alar ve ar lde
dorulanm ierie, kesin yasaya dntrr. Yapt aklamak deil,
aklamadan saptamaktr; onu doal ve kesin olarak benimsemeyi arr.
Politikann aibesini de ortadan kaldrr hatta: Sylen politikadan-arnm
bir szdr. deolojik olarak kendi dnda kalan her ey ve dier her snf
sal konum, onun dilini dn alarak var olur. Onun ideolojisi her eyi dol
durabilir (Barthes, 2003: 203- 207).
Sonu olarak sylen her zaman stdilin alanndadr (Barthes, 2003:
208). Bu stdili kuran ve ynlendiren burjuva snf, eitli tekniklerle sy
lense! sylemlerini srekliletirir. rnein fikri alamalar, yinelemeler
(rnein; ideoloji ideolojidir, kahraman kahramandr, komnist kom
nisttir, gibi kendini tanmlayan ifadeler), 'ne o ne de o' sylemi, tarihsiz
letirme hamleleri, zdeletirme pratikleri ve saptama ifadeler (rnein;
ataszleri) burjuva snfnn sylense! sylemini pekitiren temel yntem
lerden olur.
Sylenlerin amac dnyay kmltszlatrmaktr. Syleni sz ola
rak, btnyle dil iinde ak bir mekanizma olarak tanmlayan Barthes,
gene de sylense! olmayan bir dilin olduuna inanr. Bu retici insann di-
roland barthes 1 83

lidir. rnein oduncunun dili kestii aac adlandrdnda ve aa ze


rine deil de aac konutuunda bu dil sylen d olarak tanmlanmak
tadr. Syleni kuran iisl-dil alanndan karmak, kavram deil, nesne-dil
balamna yeniden dndrmek, Saussure'n geldii ilk noktadan yeni
den balamann, ama bu defa retici bir dil adna yeniden balamann
olanana ans vermek ister gibidir bunu sylerken.
Syleni elinde tutan burjuva snf kendini gizlemez ama kendi ad
landrmasn maskeler: Onlar adlandrrlar faka t kendilerinin adlandrl
masna direnirler. Barthes'a gre bu tr-bir m askeleme etkinlii, devrim
ciliin ve solun temel motivasyonlar ile uyum iinde bir etkinlik olamaz.
nk devrim, siyasal bir sz retip onu doallatrarak bir maskeleme
_
ye dntrmek gibi bir tutu mla ve etkinlikle tanmlanmaz. Devrim ken
dini maskelemek deil, gzler nne sermek ister, bu nedenle de zsel
olabilecek bir syleni iine al mas yapsal olarak mmk n deildir (Bart
hes, 2003: 210). Devrimcinin ve solun kulland dil de, gene iistdi/den zi
yade ezilmi olann dilidir, aynen yukarda rneklenen oduncunun dili
gibi . Bu dil iin yalan bir lkstr; yoksul bir dildir nk, bu nedenle an
cak seyrek ve clz sylenler retir; bunlar kendi sylen ni teliklerini gz
ler nne sererler, maskelerini kendi parmaklaryla gsterirler. Bu neden
le sol, sylen konusunda beceriksizdir (Barthes, 2003: 211-21 2).
Barthes metninde nerdii sylenbilimi, burjuva sylenselliine
i likin bir direnme noktas olarak nermek ister. Ona gre sylenbilimci
en bata bir sylen tketicisi olmamak konusunda srekli tetikte olmal
dr. te yandan sylenbilimci, devrimcinin mcadele alan olan nesne-dil
ve ezilenlerin dili evreninde de deildir; o iist-dil alanna yargldr. Bu du
rum onun konumunu daha da zorlatrr. Daima bir bamszlk noktasn
da durmaldr. Burjuvann iistdili (ki sylenbilimcinin de bu dil alannda
olduunu syledik) sylenbilimcinin kar konumunu ve arg mann da
bir sylene dntrecek kapasi tede ve beceridedir. Bu balamda kesin
tisiz bamszlk sylenbilimcinin algsn ve grn kvraklatrmakta
hayati nemdedir. Dolaysyla, rnein, onun yeri, poli tik angajmann ye
ri deildir; her zaman dikka tle ve farkndalkla tesis etmesi gereken ele
tirel mesafenin yeridir.
Sylenbilimin argmanlarnn sylenin iine ekilmesi tehlikesi
ok olas ve gerek bir tehlikedir. Barthes burjuva snfnn bu ftursuz
gcnden hep tedirginlik duymutur. Kald ki Ailen, onun sylenbilimsel
adan yapt analizlerin nasl da burjuvann sermaye alanlar tarafndan
1 84 uuncu bolum

poplarize edildiini ve kullanldn rnekler. O bu tehlikeden kana


mamtr ama direnmeye almtr; kendi sznn dahi sylenselletii
ni grd anda bulunduu gr alannn dna sramtr.
Barthes'n sylenbilimci bir duru konusundaki nerileri zayf ka
lr. Bir sylenbilimcinin ifa edecei ne olmaldr? Dier bir deyile, ifa
etkinlii kendini hangi temel referansa gre var klar? Dzanlamsal bir
hakikat var mdr ki dilin iinde? Yazarn bu konudaki grleri teorik
olarak biraz naif kalr. Bu dnem yazlarnda zdeksel birincil dil dizgesi
iinde bir gereklie, dzanlamn gerek ile balantl bir anlam olduu
na inanmay, bir i kabul olarak srdm1ekte gibidir. Aslnda bu gstcr
gebilim ile ba kuran ilk temel metindir ve bu tr naiflikleri ksmen anla
labilirdir. Nitekim ileriki zamanlar Barthes'n gstergebilim ile yapsalc
bir yntemsellikle ba kurmaya yneldii yllar olacaktr.

2. 3. Gstergebilimci ve Yapsalc Barthes

Barthes kendini ne yapsalcln ne de gstergebilimin temsilcilerinden


sayar. nk ona gre, "dnyada hi kimse bir dnceyi, bir inanc, bir
yntemi temsil edemez" (Barthes, 2005: 14). Fakat kendi dnsel dnem
lerine ilikin bilgi verirken, gstergebilimin erken dnemlerinde, ada
Sylen/er' deki sylenbilim almalar srasnda domaya balam olan
bir hayranlktan da bahsetmektedir (Barthes, 2005: 15). Hatta ardndan
gelen yllarda Barthes, gstergebilimi bilimsel etkinliin temel bilimsel
yntemi olarak savunmaya balamaktadr. "Gstergebilim bu aamada
bana gelecei, program ve abalar asndan ideolojik eletirinin temel
yntemiymi gibi geldi", demektedir ve gstergebilimi ideolojik eletiri
nin koulsuz yntemi olarak nermektedir (Barthes, 2005: 15).
Saussu re'n yapsalc dilbilimi Claude Levi-Strauss'un yapsal an
tropolojisi ile birlemekte, Barthes ada Syleler' de bizzat Fransz top
lumunu antropolojize etmeye ynelerek bir yntem ve sorgu denemesine
girimektedir. Gstergebilimin ilk denemelerini bir araya getiren ada
Sylenler'in devamndaki yllarnda Barthes konuya daha sistemli bir e
kilde eilir. 1964 senesinde Gstergebilim'i lkeleri ni yaymlar. Fakat onun
'

gstergebilimi yntem olarak uygulad asl arpc eseri 1967'de gele


cektir. Barthes, 1967 senesinde, bilim olarak gstergebilim inancyla, siste
matik bir gstergebilim uygulamasnn keyfine vard, teorik ve yntem
sel alardan zgn nitelikteki temel almalarndan birini yaymlar; Mo-
roland barthes 185

da Dizgesi. Onun bu eserine ilerleyen sayfalarda detayl olarak deinece


iz.
Tekrar hatrlamak gerekirse; Barthes'n gstergebilimci ve yapsal
c dnemini iaretleyen bir evreden sz ediyoruz. Onun yapsalcl ze
rine neler sylenebilir? Aslnda gstergebilim ile yapsalclk genel anlam
da da her zaman i ie gemitir. Bilindii zere, materyalist bir yaklam
la, sistem / yap / dizge olarak toplum sorusunun ve yap olarak dil' in pe
inden giden ilk kii Saussure olmutur; o hem gstergebilimin kurulaca
na iaret etmi hem de yapsalcln kurucu dnr olmutur. Dola
ysyla Saussure hem yapsalclk hem de gstergebilim iin kilit nemde
bir isimdir. Her ne kadar bu iki alan birbirinden ayramaz grnse de,
Barthes' anlamay ve onun dn servenini izlemeyi amalayan bu a
lma, bu iki alan ayrarak ele almaya alacaktr. G. Ailen, gstergebi
limci Barthes ile yapsalc Barthes' ayr ayr grmeye alm olan yazar
lardandr. Bu metinde onun oluturduu ayrtrma sistematii izlenecek
tir.
Allen'e gre Barthes'n Gstergebilimi lkeleri ve Morla Dizgesi adl
eserleri onun gstergebilim bann temel rnekleri olur. Yapsalc metin
leri ise daha ok edebiyat eletirilerindeki almalar olarak deerlendiri
lebilir. zellikle Racine zerine adl almasnn devamnda R. Picard ile
aralarnda doan alevli polemik, onun Picard'a cevaplarnda ve eletiri
zerine yazdklarnda kendini gsterir. Daha sonra Eletirel Denemeler13
adl bir kitapta toplanan bu metinleri, Barthes'n yapsalc konumlan
nn ak iaretlerini tamaktadrlar. Ayrca, Anlatlarn Yapsal ziimleme
sie Giri adl eseri gene Barthes'n yapsalclk ile ban ortaya koyan bir
dier eseridir. Bu blmde srasyla, Barthes'in nce gstergebilim uygu
lamasn rnekleyen metinleri, devamnda da yapsalc Barthes' ortaya
koyan metinler konu edilecektir.

.:u. Gstergebilimin lkeleri

1964 senesinde Co1111111micatio11s dergisinde yaymlanan Gstcrgebilimin l


keleri Barthes'n gstergebilimin retilmesine ve yaygnlatrlmasna

13 Trke' de, Critical Essays (1 972) adl kitaptan evirilere YL'r veren birka tane dLrleme kaynak
kitap vardr. Bumda bavurulan kaynaklar (Kayra, 1995), (13atur, 1 987) ve (Ycel, 2009) ol
mutur.
1 86 uuncu blm

duyduu inanc ortaya koymaktadr. Saussure'c dilbilimden Barthes'


gstergebilime geite ok temel bir kaynak niteliindedir. Konuya dilbi
limin temellerini atan, gstergebilimi haber veren ve hatta yapsalcl da
bizzat dourmu olan Saussure'n grlerini ksaca hatrlamakla bala
yalm. Devamnda Barthes'n Saussure'n dilbilim grlerini nasl yo
rumlad, kulland ve genilettiini izleyelim. Kendisi hi kitap yaym
lamam olan Saussure'n fikirlerine bugn, 1915 senesinde vermi oldu
u ders notlarndan ortaya karlm Geel Dilbilim Dersleri adl kitap
kaynaklk etmektedir. Saussure bu eseriyle birlikte toplumu toplum ya
pan ilk yap arayc soruyu sormutur. Onun XX. Yzyl balarnda parla
yan dehas adeta bir devrim gibi etki etmitir. Zira Saussure'den sonra ar
tk gerekler, "tzlerde, zdeklerde, somut grntlerde deil, soyut bi
imlerde, rtk dzeneklerde, yaplarda aranacaktr" (Barthes, 2005b: 28-
29). Saussure'n dersleri, hem bir dilbilim yntemi olarak, hem de yeni
bir bilgi kuram yaratan zelliiyle, Avrupa' da sosyal bilimlerin ve insan
bilimlerinin tama mn etkileyen bir rzgar etkisi yaratm, yapsalcln
da kayna olmutur.
Saussure, dili dilyetisinin toplumsal rn, iitim imgesini kucak
layan bir uzlamlar btn olarak tanmlamtr (Saussure, 1998: 38-39).
Dil eklemlemeler alandr ve 'anlam'n gerekleme olanan salayan
ise bizzat bu 'eklemleme'dir. Dilin hi kimsede eksiksiz olarak bulunama
yacan, ancak to;lumda eksiksiz olarak bulunabileceini syleyen Saus
sure, dili nesnel bir sistem olarak grr. Bu eksiksiz sistemin mekanizma
sn grmek adna dili ncelikle, szel olan (parafe) ile dilsel olan (langue)
olmak zere ikiye ayrr. Parole, dili kullanan insanlar alanna ait bir kate
goridir. Saussu re, bu kategoriye nem verdiini belirtse de, pek de ilgi
gsternez. 14 Ona gre, parole darda tutulduunda geriye kalan langue
ksm bizi sistem olarak dil'i anlamaya gtrecek temel kategori olur.
Bylece, parafe alan ile dilin dsal boyutlar da konu dna alnm olur;
dolaysyla, alabilecek olan uzamsal yaylmlar, lehesel blnmeler,
farkl diller ve etkileimsel deiiklikler gibi konular Saussure'n ilgi oda
nn dna kar. O yap olarak dili grebilecei, lange ile erevelenmi
'i dilbilim' alanna dikkat ynel tir.

14 Bumda ksa bir uyar yerinde olacaktr. Bu ayrmda szel olann, konumaya dayal olann
(l'nrolc) yeri hafife a l nm gibi grnmektedir, fakat dilin dinamii asndan konumann Sn
ussure'de bir zgrlk potansiyelinin alan olduunu imdilik ksaca belirtmeden gemeye
lim. Unutulmamaldr ki "dil yalnzca 'konuan kitle' iinde eksiksiz olarak ortaya kar ( . . . );
te yandan, dil, ancak, szden hareketle olanakldr" (Saussure, 1998: 32).
roland barthes 1 87

ncelikle dilde adlandrma srecini izlemeye alan Saussure, ve


rilen ad ile Doa' daki nesneyi birletiren ba sanki ok yalnm, nceden
ve kendiliinden varm gibi sunulur, der ve bunun ardndan gelen g
l itirazn balatr (Saussure, 1998: 107). ema I'in (bkz. s. 179) solundaki
l yap ile oradan gndergeye doru uzanan aamay kavramaya al
r. Saussure'e gre bu aamada ortaya kan deer (anlam) aslnda bt
nyle keyfidir, saymacadr ve toplumsal uzlama dayal bir kabuldr:
Hakikati yoktur. Bylelikle, Saussure ile birlikte kavram ile gerek dnya
arasnda verili saylan ba kopmutur. Dnr, yap olarak dil anlayy
la birlikte, kkenci yaklam yerle bir etmitir, kken ile ilgi lenmemitir;
gsteren'in baland bir zc ! gnderge olmadn sylemitir. Dilin
iindeki bu bamsz gstergeler topluluu birbirleriyle balant kurarlar.
Her gsterge kendine farkllna gre bir yer edinir. Dier bir deyile, bir
gsterge dierlerinden farkl bir dizge tad iin kendisidir. Bu, gster
genin kendisi olarak ayrmas olay Saussure'de 'deer' szcyle kar
lk bulur. Farkllklara gre beliren 'deer' Saussure'n anlam szc
yerine kullad bir kavramdr. Onun brakt yerden birok dilbilimci
devam eder ve 'anlam'n ne olduunu bulgulama abasn srdrr.
zellikle Hjemslev, Andre Martinet gibi dilbilimciler bu konuda nemli
almalar yaparlar (Ycel 1982?). Dilbilimden, zgl ve zerk bir gster
gebilime geite ise A. J. Greimas ve Barthes paralel dnrler. ki yakn
dosta gre, gstergebilimin konusu anlamdr, anlamlamadr (Ycel,
1982?: 83).
zc] ve idealist anlaylardan zgrlemi bir bilim olanan su
nan Saussure' c dilbilimde, bir sistem unsuru olarak gsterenin gsteri
leni belirleme ve yaratma konusundaki etkin gc, radikal bir potansiyel
olarak kendini gstermitir. Ne var ki yapsalclk bu potansiyeli ksmen
gzden karm olmakla, zaman iinde mekanik bir teoriye dnmekle
eletirilmitir (Coward ve Ellis, 1985: 12-13). Parolc'yi kenarda tutmu
olan Saussure, konuan znenin aktif konumunu dile getirmekte eksik
kalmtr. Sistem olarak dil anlaynda, "kendi analizinin nesnesi olan
di lsel sistemi aklamak iin hep nceden-verili bir kullanc varsaym"
gibi grnmtr. Bu anlaya gre karmzdaki zne tasavvu ru, "kendi
ni belirlemek iin dili kullanan akn bir insan-znesi" olduu inancn
beraberinde getirmitir (Coward ve Ellis, 1985: 45). Sonu olarak mekanik
olmakla eletirilen yapsalcn dt kmaz, kavram ve sistem dn
yasn "eksiksiz olarak ina edilmi zne ve nesnelerden meydana gel-
1 88 nc blum

m " gibi tasarlamasndan kaynaklanmtr. Dier bir deyile, Saussu


re'iin zc lkten kurtard yapsalc dilbilimde, zne, zc ve btncl
kavraytan tam kurtulamamtr. Bu Saussure'n aralad kapy yeterli
h:de verimli deerlendirememek olarak grlmtr (Coward ve Ell is,
1 985: 14).
Saussu re' deki yapsalc dilbiliminin radikal potansiyelinden etkile
nen Barthes'n ada Sylenler deki naif sylemi, Saussure' ilk tand
'

yllar ile karakterize olmutur ve ksmen yapsalal kmaza sokan bu


tehlikeyi iermektedir. Gene de, Barthes'n, anlamdan anlamlama sistemi
ne (sigification) gei konusundaki fikirlerinin bulunduu bu eserin, gs
tergebilimin potansiyelini amlamada nemli bir metin olduu teslim
edilmelidir. Kald ki Barthes, bu tr, Saussure' amayan bir konumlan
n idealist ve zc] kavraylarla su ortaklna dnme tehlikesini se
zen dnrlerden biri olmutur. Onu bu ayrm fark etmeye ynelten ise
zellikle edebiyat incelemelerindeki dil ve dilin ideoloji ile eklemlenmesi
ne ilikin sorgular olmutur (Coward ve Ellis, 1 985: 16).
Saussure'n ycpsalc dilbiliminin zerine temellenen Gstergebili
in lkeleri yazsnda Barthes'a zel olan ne vardr? Ba rthes'n bu makale
deki csl merak ve ilgi konusu, Saussure'n dilbiliminden de te gster
gebilimin olanaklldr. Hatrlanrsa Saussure, yapsalc dilbilimi temel
lendirirken, yakn gelecekte ortaya kacak olan, adna gstergebilim de
nilecek, ok dcha kapsaml bi r bilim alann mjdelemektedir. Gsterge
bilim, dilbilimi de kapsamna alacak, dilsel gstergelerin yannda ve te
sinde, bizlere sembol nesneler niteliindeki gstergelerin de ne olduunu,
hangi yasalcra balandn retecektir (Saussure, 1998: 46). Barthes, Sa
ussure'n haber verdii gstergebilimin izini srmek ister. Konu etrafn
daki ilk dnmlerini ortaya koyarken, gstergebilimin yerini tam ola
rak tespit etmeye alrken, iki temel adm ile balar: Gstergebilimci et
kinlik, dil d tzler zerinde almay hedeflemektedir; dilbilim ile ay
rt yer bu olmaldr. nk dnldnde, "Dilbilimsel 'dil'in ne
olduunu biliyoruz, ama grnt 'dil'i ya da mzik 'dil'i stne bir ey
bilmiyoruz", der (Barthes, 2005b: 41). Barthes'a gre dilsel gibi grnme
yen gsterge dizgelerine sistemli ve yntemli olarak ulaabilmek hedefi,
gstergebilimin temel hedeflerinden olmaldr. Bunu yapmaya alrken,
tespit ettii ayr dzlemden hareket etmeye alr: zdek dzlemi, dil
dzlemi ve kullanm dzlemi (Barthes, 2005b: 44). zdekten nc aa
madaki kullanm dzlemine doru yol almak isterken onun yapmay he-
roland barthes 1 89

defledii, aslnda dilbilimden tmceye, tmceden syleme doru bir d


n sistemi gelitirebilmektir. Nitekim dil / sz'den, kodun oluumuna ge
erken verdii temel rneklerden biri Moda'nn dili olur (Barthes, 2005b:
39). Gstergebilimsel bir birim olarak Moda' dan sz ederken Barthes ha
la dil iindedir. Fakat bu yeni durumda, 'dil'in erevesi, ikinci bir dili d
ndrecek kadar genilemi grnmektedir. Barthes Gstergebilim'i lke
leri'ndeki rneklenen Moda konusu, yazarn bir sonraki eserine, Moda
Dizgesi'ne gei yapmamz salayacaktr. Gstergebilim'in dile ve dilbili
me gre konumunu ve tanmn sorgulamay bu kitapta da srdrecek ve
bu konudaki sorusuna bir cevap da retecektir.

2.3.2. Moda Dizgesi

Moda Dizgesi dnrn en nemli ve iddial teorik ve yntemsel al


malarndan biri olarak ortaya kar. Bu onun iin bir keif almasdr;
Barthes, raklk dnemini yaayan gstergebilim iinde, elinde birka
kavramla servene atlmaktadr (Rifat, 2008: 103). Bu eserinde Barthes bir
yap olarak Moda'nn gstergelerini ve bu yap iindeki ileyi mekaniz
malarn grmeye alr. Elbiseler ve aksesuarlarn kendilerine, giyim
tarzlarna ynelik deil, dorudan modann diline dikkat ynel ten bir a
lmadr. Moda Oizgesi, Barthes'n, 1957-1963 seneleri arasnda Elle ve Le
]ardin des Modes dergilerindeki Moda sylemini analiz ettii bir eseridir.
Kitapta, bu iki dergideki 1958-1959 moda yln konu edinmitir (Al len,
2004: 46).
Barthes Moda Dizgesi'ni ilk nce doktora almas olarak tasarla
m, hatta Levi-Strauss danmanlnda yazmay istemitir. Ne var ki
Levi-Strauss Barthes'in danman olmay kabul etmez. Tezin danman
Andre Martinet olur. Kitap Barthes' n en akademik slupla yazlm
olan, bilimsel bir eser olmasn arzu ettii almalarndan biri olmutur.
Zira o zamanlar, yazarn gstergebilimin bilimsel niteliine btn kal
biyle inand yllardr. Fakat eser nihayetinde tez deil kitap olarak k
mtr.
Barthes, kitapta Moda'nn giyim nesnelerine ve uylamlarna deil
de diline dikkat yneltmitir. Hatrlanrsa bu neriyi Levi-Strauss'dan al
m ve benimsemitir. Fakat her ne kadar srf dile bakyor olsa da, bu a
lmann srf dil etrafnda dndnn dnlmesini istemez. Ona g
re Moda Dizgesi, ne bir tek giysiyle ne de dil ile ilgilidir. Aslnda birinin di-
1 90 uuncu bolum

erine, daha akas, giysinin dile aktarlyla ilgilenir (Barthes, 1990: x).
Kendisi bu tercihini metnin iinde teorik olarak da gerekelendirirken,
Saussure'n dilbilim ve gstergebilim ilikisine ilikin szlerini de tersine
evirmi olur. Barthes'e gre gstergebilim dilbilimin stnde konumlan
maz, aksine dilbiliminin bir alt alma alan olarak grlmelidir. nk
insan eklemli dile mahkumdur ve moda szkonusu olduunda da, kuru
cu olan sz' dr, dildir. Bu nedenle Moda incelenirken, asl oluturucu ola
rak grlmesi gereken yazdr. Moda'y zmlerken kurucu olan
Sz'den (dilden) onun kurduu grnr geree doru gitmek yerinde
olur. Dier bir deyile Moda zaman-mekan, nesneleri, giysileri, kiilikle
ri vs. belirtir ama Moda'nn kendisini 'belirten', insann ilk mahkumiyeti
olan dilin kendisidir (Barthes, 1990: xi).
Bu konu ile ilgili daha detayl aklamasn 1974 tarihinde verdii
bir konferansta yapar. Yazara gre, gstergebili mci ilerledii yolda er ya
da ge ama mu tlaka gene dil'i bulacaktr. Fakat bu defa tam anlamyla dil
bilimcilerin konu edindii dil deildir sz konusu olan; bir te-dildir.

kinci bir dildir bu; birimleri de anlambirimler ya da sesbirimler deil


ama sylemin daha byk paralardr; bunlar, dilin altnda anlam ta
yan ama hibir zaman onsuz olamayan nesnelere ya da kk kk
olaylara gnderir. Demek ki, gstergebilim belki de bir te-dilbili
iinde yerini alacaktr. Bu te dilbil imin gereleri ise, mitler, anlatlar,
gazete yazlar, filmler, dler, vs . . . uygarlmzn nesneleri olacaktr
(Barthes, 2005b: 28).

Moda Dizgesi'nde elbiselere, kumalara vs. ynelmemesinin, aksine


yazl metinlere dikkat yneltmesinin nedeni, anlamlamay belirlemede
dilin daha temel bir unsur olmasdr. Nasl ki dil bir sistemse, Moda da bir
sistemdir. Bu dorultuda yazar, Moda'nn izlenebilir dizgelerini ortaya
koymaya alr. Kyafetleri analiz etmek zere, Object (nesne}, Variant
(deiken) ve Support (destekleyici) biiminde analiz birimleri tespit eder
ve tam anlamyla bilimsel yntemli bir analize giriir. Gene de ilgintir,
Barthes, en bilimsel ve teorik almasnda dahi metinde bir krlma nok
tas retir; kitabn, Moda'y bir roman gibi gren u sorularla balatr: Bu
romann "konu" su nedir ya da bir baka deyile, dnyadan sz ettiimiz
zaman Moda szbiliminin "gsterilcn"i nedir? (Barthes, 1990: 248). Mo
dann roman yle der: unu yaptnz imlemek istiyorsamz, yle giyinin.
Ya da yle seslenir: unu olmak istiyorsamz, yle giyinmeniz gerekir (Bart
hes, 1990: 249).
roland barthes 1 91

Moda, tketim dediimiz sosyal olguyu kkrtan, kendisini, d


grn rgtleyen ' masum' bir unsurmu gibi sunan, ok gl bir
sylendir aslnda. Modann rnekledii durumlar ok basit bir formle
yaslanr. Bunu son derece sade bir matriks iinde grmeye ynelen Bart
hes, anlamlandrma nesnesi (O), anlamlandrma destekleyi cisi / tamamla
ycs (S) ve deiken (V) biiminde eden oluan bir analiz birimi or
taya koyar. rnein, kapal bluzla tamamlanan bir etek kombinasyonun
da, merkezdeki nesne etektir (O), onun destekleyicisi ise bluzdur (S). Bu
rada kapal olarak tercih edilen bluzun deiik modelleri vardr; bluz, ka
pal, ak, effaf, kot veya keten kumatan gibi eitli seeneklere gre de
iebilir (V). Bir baka rnek verelim : ak yakal ceket modelinde ana
nesne ceket (O), onun tamamlaycs ise yakasdr (S). Bu durumda dei
ken (V), yakann durumunu dzenler, ak, kapal, yar ak vs.
Barthes, bu dizgeleri A-kategorisi ve B-kategorisi olarak iki ana ka
tegori iine yerletirerek yorumlar. A-grubu bir ieriin dnyevi ve ma
teryal grnrlne iaret eder. rnein, "Bu sene bask desenli tirt
ler giyinmek moda" dendiinde, bu, 'bask desen'i vurgulayan bir ifade
dir. Bu tr bir tmce armsal olarak iler; dzanlamdan ziyade yanan
lam harekete geirici olur ve ifade tketicilerine unu dndrr: Bask
desenlerin moda olduu sylenen bir durumda, ben de ayn trde giysi
ler tercih edersem modaya uygun, ada, gzel ve alml olurum. Bu A
kategorisinde bir dizgeye rnektir; kiiyi arr. B-ka tegorisi ise moda
iindeki dizgeyi programlar. u cmleyle rneklenebilir: "Bu sene kadn
larda etek boylan dize inecek ve kyafette pastel renkler arlk kazana
cak." Bu ifade A-grubu ka tegorisindeki gibi yananlamsal bir arm de
il dzanlamsal bir belirtkeyi harekete geirir. Kii hayal kurmaya deil,
gereini yapmaya arlr (Ailen, 2004: 49).
Moda yazm eitli kombinasyonlar ve denklikler kurarak ilerler.
rnein beyaz renkli kyafet kente zgdr; Moda' da beyaz, kent yaa
m demektir. Bu rengi kullandnzda kentli ve modern olursunuz. Bu
tr denklikler, setiiniz kyafete gre, karizma tik, entelektel, aktif er
kek / kadn olmak gibi zell iklere kavuabileceinizi sylerler. Bir kom
binasyon sizi bir anlam dizgesiyle balar ve bir kimliklenme pratiine
kavuturur. Bu rnekler hep bir balam kurar, bir balama iaret eder
ler. Balam, zaman-mekansal geni bir ilem aland r. rneklerle akla
maya alalm: Moda, 'av', 'balo'yu, ' alveri'i, ' trenler'i, 'kr partile
ri'ni vs. "belirtir" . Modann uylamlar iinde, rnein ilkbahar, dzan-
1 92 nc blm

lamyla bir mevsime iaret etmekten ziyade, yananlam kazanr ve enlik


ve uyan olarak kodlanr. Haftasonu ise 'bir tutam kr olarak' anlamla
nr (Barthes, 1990: 250-251 ). Bir baka rnek ile devam edelim : Modann,
modern, alan 'kad nl' ve 'diilii' de "belirten" kodlar vardr. Bart
hes'e gre

Moda kadna bir meslek verd i i zaman, bu meslek ne tmden


soylu (kcdnn erkekle gerekten yarmcs iyi grlmez), ne
tmden acdr: her zaman "temiz" bir meslektir: sekreter, de
korcu, kitap; sonra bu meslek ballk meslekleri diye adland
rabilecei miz tre (bir zamanlarn hastabakclar, yal kadnla
ra kitap okuyanlar gibi) her zaman uyar: kadnn kimlii Erke
in (patron), Sanat'n, Dnce'nin hizmetinde kurul ur bylece,
ama bu boyun ei ho bir i grn altnda yceltilip "se
kin" bir bant grn altnda gzclletirilir (Barthes, 1990:
253).

Verilen rneklerden hareketle unu syleyebiliriz: Sylen olarak i


leyen ve retorikte izlenebilir olan moda, yapay olan gstergeyi 'Doa'ya
veya rasyonel yasa' ya dntrr. Fakat ayn zamanda, yaptnn bir ya
psal dntrme olduunu gizler (Barthes, 1990: 283-4). Moda ve kya
fet, moda ve dnya arasndaki denklikler ve kombinasyonlar zerine te
mellenen moda sistemi hatrlanmaldr ki ancak birka karar vericinin
elinde biimlenir. Barthes'e gre moda aka zorbadr. Hatta bu yanyla
Barthes iin moda, zerine durmu olduu en geni, en byk, en karam
sar ve bunalma s rekleyici sylenlerdendir (Ailen, 2004: 52).
Moda Dizgesi'nde, Barthes'n moday, zneyi burjuva ideolojisi iin
de edilgenletiren bir sistem olarak rneklediini grrz. Nitekim Al
len'e gre bu almas Barthes'n burjuva ideolojisine ynelik en sert ve
eletirel olan, temel almalarndan biridir (Ailen, 2004: 52). Ycel ise a
lmay yntemsel bir baarszlk olarak belirtmitir, eserin dilbilim ile
gstergebil imin arasnda, kararsz bir noktada kaldn sylemitir (Y
cel, 2009: 92). Aynen a,da Sylenlcr'deki sylenselliklerin al tndaki ide
olojik ierii yakalamaya alrken olduu gibi, bu eserinde de Barthes
ki tlesel estetik, kitle tketimi ve popler kodlarn yaylm asndan ele
ald konularla Frankfurt Okulu'nu anmsatmaktadr. Fakat Barthes'n
Almanya'daki bu ekol bildiini varsaymak gtr; zaten yabanc diller
de okumaktan holanmadn belirtmi olan Barthes'n, Frankfurt Oku
lu'na ilikin tek bir gndermesi dahi yoktur.
roland barthes 1 93

Sonu olarak bu eser, gstergebilime raklk yapma cesa retiyle yo


la kan, bu yeni bilimi inan ve sadakatla selamlayan bir ampirik alma
olarak nem kazanmtr. Gstergebilimsel bu alma ayn zamanda
aka yapsalc niteliktedir; tarih deil, sistem ve dizge aratrn bir zel
lii vardr. Kald ki, almada Levi-Strauss'un arl zate bilinmekte
dir. Hatrlanrsa, Barthes'a, modann diline ynelmesi gerektiini syle
yen bizzat byk yapsalc Levi-Strauss' tur.
Aadaki alt balkta, Barthes'n yapsalclkla rtme noktalarn
daha iyi anlayabilmek iin ksaca yapsalcln tanmyla devam edece
iz. Devamnda ise Barthes'n yapsalc grn perinleyen dier me
tinlerine dikkat ynelteceiz.

2.3.3. Yapsalc Etkinlik, 'Racine Olay' ve Eletiri

Ailen, Barthes'n yapsalclnn kendisini, uygulama ve yntemsel bir


savunu olarak, zell ikle edebiyat eserleri ve eletiri / detirmenlik zerine
yazlarnda gsterd iini belirtmektedir. Bu metinlerde onun yapsalcl
sadece yntemsel adan deil, bir perspektif olarak da savunduunu iz
leriz. Konuya yazarn 1960 senesinde yazd "Yapsalc Etkinlik" (Bart
hes 1987b: 57-65) adl makalesini anarak giri yapp, devamnda "ki Ele
tiri" (Barthes 1972: 249-254) adl makalesi hakknda, eletiri zerine sy
lediklerini aktaracaz. Bu tartmalarn hemen akabinde ise ksaca Bart
hes'n On Racie adl eserinden sz edeceiz. Tekrar hatrlanmaldr ki bu
eser, Racine aratrmacs ve uzman olan Raymond Picard ve Barthes ara
snda sert ve saldrgan bir sluba dnen ve 'Racine Olay' olarak bili
nen polemii balatacaktr.
Yapsalcln temel ynelimi ele alnan nesnenin "kendi bana ve
kendi iin" incelenmesi olarak tanmlanr. Bu yaklam, nesnenin idealist
deil materyalist kavrannn en ak gstergesidir. Nitekim arthes da,
kendi yapsalclk grn dile geti rirken, " . . . tm yapsa.lc etkinliin
amac, bir nesneyi kendi igr kurallarn aka ortaya koyacak biimde
yeniden kurmaktr. Bu bakmdan yap aslnda nesnenin bir benzeimidir
(simulacrum) . . . " ifadelerini kullanr (Barthes, 1987b: 58-59). Barthes'a g
re yapsalclk bir anlay olmann tesinde bir etkinlik olarak yorumlan
maldr. Burada asl mesele kat bir 'yap' szc zerine younlamak
deildir; burada can alc mesele adlandrmada deil, etkinliin ynte-
minde ve ieriinde barnmaktadr. Yaplmas gereken, anlamlama terim
lerini izlemektir (Barthes, 1987b: 58).
Barthes yapsalcl yaratc bir etkinlik olarak deerlendirir. Ama
bu yaratclk yle basite "izlenimci" bir yaratclk deildir; bir tr "y
knme etkinlii"ne daha ok benzer. Bu yknme, yapnn dizgeleraras
geilerinde ve mekanizmasnda gizli kimi ilevlerin ortaya kmas iin,
nesne-yap'mn yeniden dzenlenmesi olarak tanmlanabilir. Tzlerin de
il, ilevlerin rneksemesi izlenir. Dier bir deyile yapsalc etkinlik, ya
pt bir yntem yoluyla yeniden yaratmaktr. u halde, yapsalc dnr
de, bir tr yaratma etkinlii iine giren kiidir. Bunu sylerken zerinde
durulan en nemli eylerden birinin yapsalclkta teknik ile yaratcln
nasl birbirine bal olduunu grmektir. Barthes, tpk syleni zmle
yen bir sylenbilimci tanmlad gibi, burada da, yapy zen bir "an
lamlandran insan (Hono sigifica11s) tanmlar. O'na gre insan bir nesne
yi / eseri / yapt yeniden kurarken ona bir ey ekler, anlamlarn retilme
edimlerine bakar, bu yolla "nesnenin ne gerek ne de usa yatkn ama i
levsel yeni bir ulamn gz nne serer" (Barthes, 1987b: 63).
Yapsalc, nesnenin dizge ieren bir sistem olarak grlen bnyesi
ne (bir anlamda languesine) ynelir. Yapsalclkta, sistem / yap olarak g
rlen bu bnye mu tlaka bir dizgeye dayanr ve esremlilik iinde ele al
nr. Artsremlilik ve dolaysyla da tarihsellik, yapsalc analizde darda
tutulur (Ycel, 1982?: 10-11). u halde, tarih yapsalcln dna itilmi gi
bi grnmektedir, nitekim yapsalclk genel olarak ahistorik olmakla be
timlenmi ve eletirilmitir. Fakat Tarih'in yapsalclktaki yerini Barthes
u ekilde konumlamaya alr: Ona gre yapsalcln yapt ey, tari
hi evrenden ve yapdan ekmek deildir sanld gibi. Daha ziyade yap
lan, Tarih'i kimi ieriklere deil, kimi biimlere balamaya almaktr
(Barthes, 1987b: 64).
Barthes'n yapsalclk anlay "ki Eletiri" adl metninde glen
meye devam eder. Bu eserinde Barthes dneminin Fransa'snda geerli
olan iki tr eletiri arasnda bir ayrm yapar; bunlar 'akademik eletiri' ve
'yorumsal eletiri' olarak adlandrr (Barthes, 1972: 249-254). Kendisini de
konumlad yer yorumsal eletirinin tarafdr. Bu eletiri yaklam, baz
ideolojik pozisyonlarla ban rtmez, gizlemez, aksine alabildiince ak
ekilde ortaya koyar; zellikle psikanaliz, yapsalclk, Marksizm, varo
luuluk gibi yaklamlarla aleni ba kurar. Yorumsal eletiri yapan kii,
bu tr balarn aka belirtmeyi zelli le savunur. nk Barthes'a g-
roland barthes 1 95

re, bir eletirmenin, kendi eletirelliinin kaynaklar ve adresi zerine bil


gi verme sommluluu vardr'. Yorumsal eletiri, dier bir deyile Yeni
eletiri, kendi dili ve aratrma nesnesi ile olan ilikisi zerine de dn
mek durumundadr. Kendi konumunu ve ideolojik arkaplann rten de
il, ak eden bir pratiktir yorumsal eletiri (Ailen, 2004: 49-50).
Barthes 'yorumsal eletiri'yi, 'akademik eletiri' diye niteledii
yaklama bir eletiri olarak nerir. Zira akademik eletiri yorumsal ele
tirinin aksine, kendisini ideolojinin dndaym gibi konumlamakta; nes
nellikten sz etmektedir. Ebebiyat iinde yerleik olan bu eletiri trn
Barthes, Lansonculu k olarak da adlandrr. nk edebi eletirinin temel
kural larn, 20. yzyln balarnda ortaya koyan ve yerletiren ilk kii
Gustave Lanson adl bir profesr olmutur. Akademik eletiri Lanson'un
kurallarn sorgusuzca kabul etmi ve uygulayagelmitir. Bu yaklam,
edebi eserlerin anlamn, eserlerin yazarlarnda, yazarlarn yaamlarnda,
tarihsel veya biyografik olaylar gibi d etkenlerde bulmaya alr. Oysa
ki Barthes' a gre anlam darda deil, metnin iinde, metnin i yapsn
da gmldr; metnin dna deil, iine bakmak gerekir.
Barthes ayn dorultudaki eletirilerini, Racine zerine adl eserin
de de yineler. Kitapta, yaznsal olarak trajedi trnn aktrlerini ve onla
r sarmalayan mekansal konumlar ayrtran analiz denemeleri kaleme
alr. Bir iddet tiyatrosu olarak ni teledii Racine tiya trosu, Barthes'a gre,
burjuva yaznnn konumlar kmltszlk olarak sunmay seven yapsn
serimlemektedir. (Barthes, 2009c: 49-50)15 . 'ktidar odas'nda, 'ara oda'da
ve 'mekann d'nda yer alan aktrlerin (baba, oul, srda vs.) konum ve
rollerini, anlam kurucu iaretleri, trajediyi kuran atma elerini ve or
taya kan paradoksal duruml<'l.r betimler. Konu'yu sylen ve sylensellik
le balad tartmada Barthes, Racine tiyatrosunun cezp edicil iinin bir
yanl yorumda sakl olduunu belirtir: Racine, trajediyi kuran eleri
bunalma sokmak yoluyla bir syleni ayor gibi grnmektedir. Oysaki
asl yapt, sylenin baarszln sylenselletirmektir (Rifat, 2008:
1 25).
Barthes'n bu eserinde akademik eletiriye ynelik syledikleri,
kendisi de Sorbonne'de bir akademisyen olan Raymond Picard' kzdrr.
Picard'n Barthes'n sylediklerini zerine alnmak iin iki nedeni birden

15 Barthes'n Rrcir zaie ve Middct adl kit;plar konusunda Ycel 200<.J'dan fayd;lanlm
tr. Kitapta bu iki kit;pt;n kesit eviriler yer ;lmakt;dr.
1 96 nc blim

vardr; o hem akademisyendir hem de Racine uzmandr. Allen, onun


Barthes'e "New Criticism ar New Frad" adl bir makale ile sert bir karl:,
verdiini syler. Picard Barthes', gerek grleri asndan gerek de ki
taptaki yntemi asndan eletirir; Barthes'in konumunu kafas kark,
belirsizlii savunan ve saygsz bir bumu byklk olarak niteler (Allen,
2004: 54). Bu sert polemik Barthes'n avant-garde teorinin temsilcisi olarak
nnn artmasna yarar. Barthes de Picard' cevaplayan birka metin ka
leme al r. Bu metinler, onun eletirinin ne olmas gerektiine ilikin yap
salc grlerini pekitirir.
u ifade Barthes'n, Racine uzman olan Picard'a ilk dorudan ce
vabdr: " . . . bir Dante, bir Shakespeare ya da bir Racine bili mi olamaz, yal
nzca sylemin bilimi olabilir" (Barthes, 2009g: 82). Eletirinin grevi ise
sanld gibi, bu sylemi evirmek, dier bir deyile, metnin dilini daha
ak ve anlalr bir dile dntrmek deildir. nk Barthes'e gre, za
ten yap tn kendisi en ak haliyle ortadadr; "yapttan daha ak bir ey
yoktur." Eletirmenin yapabilecei ey ancak, bir biimden, yani yapttan
belirli bir anlam retip "dourtmak" tr. Fakat bu da phesiz "her aklna
eseni' sylemek anlamna gelmez (Barthes, 2009g: 83-84). Picard'n eleti
risini, fikirler ve yntemlerden ziyade laf kalabal reten bir saldrgan
lk olarak deerlendiren Barthes, zellikle akademik eletiri ile ilgili sy
lediklerinin yaratt kzgnlktan akndr. Akademik eletiri diye bir e
yin olmadn iddia eden Picard elbette yanlmaktadr:

. . . nk niversite bir kurumdur. Kendine ait bir dili, ei tli de


neylerle snanm ve ku tsallam deerler sistemi vardr. Ebe
diyat zerine konumann akademik bir yolu yordam vardr.
Kald ki, Racine' in Pleiade basksnn nszne yazan Picard'n
kendisi, akademik eletiriye sava ilan etmi kiidir. ( . . . ) Her ne
ekilde olursa olsun, niversite ku tsallat r lma ma l d r. Eletiri
lebilir olmaldr (Barthes, 1995: 40).

Barthes, Yeni eletiri anlayn tanmlayan temel unsurlar dile ge


tirirken ok nemli bir dier ayrm noktasn dillendirir. Klasik eletiri an
layna gre eserin grnr deeri, eser ile (eserle tekil ve kararsz ba
lar kuran) okur arasndaki ilikidedir. Burada yazarn kendisi grnmez,
uzaktadr. Yazar kendine has bir erdemin tarafnda, kendisi ile tasarm
arasnda bir yerlerde gizlidir. Bu mesafe yaratcln zorluklar lsn
de deerlendirilir. u durumda yazarn son derece korunakl bir yerde ol-
roland barthes 1 97

duunu syleyebiliriz. Picard, Barthes'n yazsnda, Racine'e ilikin bu


korunakl duvarn almasndan hiddet duymu olmaldr.
Barthes'n nerdii modem eletiri, eser ile okurun arasndaki ili
kiye ok daha fazla dikkat ve zen gsterilmesi taraftardr. Yazarn gl
gesi aradan tamamen ekilmelidir. Bu balamda Barthes, Racine zeri
ne' de "modem insan klasikleri nasl okur?" sorusunun peine taklr ve
znel bir okur zgnlyle, Racine zerinden sadakatsizlik ve nankr
lk zerine dnr. Nankrlk ve sadakatsizlik szckleri yazara do
kunsa da dokunmasa da nemli deildir, bunlar yazarn tesinde sorun
lardr. Barthes'n amac bir esere veya kiiye saldrmak deildir, bir eseri
yapsal olarak zmleyebilmektir. Nitekim o tam da bu nedenle, "Raci
ne bugn hala okunabilir" demektedir (Barthes, 1995: 40-41). Kastettii
phesiz sorumlu eletirmenin okuma etkinliidir.
Barthes'n eletirinin tanmna ynelik asl grleri "Eletiri Ne
dir?" (1963) adl metninde yer bulur. Bu metin izleinde eletiri konusu
na devam edelim. Eletiri bilim deildir, der Barthes. Oysaki akademik
eletiri bilimsel olmak iddiasndadr. Bu balamda, yorumsal eletiri ile
niversite'de biimlenen olgucu, akademik eletiri arasnda temel bir
farkllk ve gerginlik vardr. Bilimsellik sylemini kendine kalkan yapan
akademik eletiri trnn nemli skntlar retebileceini dile getiren
Barthes yle der:

Lansonculuun bana kakabileceimiz ey nyarglar deil,


bunlar sylememesi, kesinlik ve nesnelliin rtsyle rtmesi
dir: deoloji burada kaak bir mal gibi, bilimciliin denkleri ara
sna kaydrlmaktadr. ( . . . ) Eletiri "doru" ilkeler adna doru
konumaktan baka bir ey. Bunun sonucu olarak. da ele ti rid e
byk gnah ideoloji deil, ideolojiyi rten sessizlik: Bu sulu
sessizliin de bir ad var: Umursamazlk, ya da, isterseniz iten
sizlik. ou eletirmenlerin inceled ikleri yaptla yazar arasnda
varsaydklar derin iletiim kendi yaptlar ve kehdi zamanlar
sz konusu olunca hangi mucizeyle ortadan kalkveriyor? Yazar
iin geerli ol up da eletirmen iin geerli olmayan yaratm ya
salar m var? (Ba r thes, 2009f: 75- 76).

Ayn meh1inde Barthes, eletirinin ne olmadn da aka vurgu


lar; eletirinin grevi, inceledii yaptta (veya yazarda) gzden kam
olan "sakl", "derin", "gizli" bir eyi "bulmak" deildir. Byle bir iddiada
1 98 ucnci bolm

bulunan eletiri, kendisinin yapttan veya yazardan daha kafas alan


biri olduunu iddia etmi olmaz m? Bu, bir eletirmen iin son derece
salksz bir pozisyondur. Onun grevi ve soru mluluu ancak, inceledii
yap tta oluan anlam olanakl klm olan kurallar ve zorunluluklar, bir
mekanizma olarak yeniden kurmak olabilir (Barthes, 2009f: 77).
Barthes bu dnemde yazma etkinlii zerine birok ksa deneme
yazmtr. Eletirmen olarak yazar zerine yazdklarndan, yazma etkinli
inde bulunan kii zerine bir snflama denemesine geer. Buna bal
olarak, Barthes'n yazarlk ve yazmanlk (l'ecritrc / l'ecrivace) ayrm or
taya kar. Hatrlanrsa Barthes, yazma ile aydn ilikisi balamndaki ilk
yorumunu, 19. yzylda ortaya kan, Marksist deer dili niteliindeki
mili tan aydn dili zerine yapmtr. Barthes bu tr aydnlarn yazmanlk
(ccrivnnce) kategorisi iinde olduunu syleyerek ie balam, onlarda
yazarln henz gereklememi bir evre olduunu iddia etmitir (Bart
hes, 2009: 30). Ayn tartmann uzantsn onun 1960 senesinde yazd
"Yazarlar ve Yazmanlar" adl denemesinde takip ederiz. Yazmanlk dedi
i kategori altnda Zola, Chatebreu and, Hugo gibi yazarlar sayar ve bun
larn en azndan baz yaznsal etkinliklerini, aydn veya yazman (ccrivan
ce) adlandrmas altna yerletirir. nk bu kiilerin yaptklar dilin po
tansiyelini zorlamak deil, mevcut kitle dilini elinde tutmaktr. Yazman
olarak .nitelenen bu gruptaki kiiler, telal ve sabrsz bir fikir aklama
snda bulunmak, ounlukla yaznsal yaptn bir amaca balamak yne
limindedir.

. . . btn yazmanlarn ortak olarak kullandklar bir yaz, bir tr


kaine vardr elinin altnda, bu yazda birtakm azlar (rnein
Marks, Hristiyan, varolucu) ayrt edilebilir, ama biem g
rld enderdir. ( . . . ) Sznn dnyann bir ift an la m ll na
-

son verd iini, dnsz bir akl am a ( . . . ) ya da yadsnmaz bir


bilgi ( . . . ) olutu rdu un u dnr (Barthes, 2009e: 64).

Oysaki Barthes'n sz ettii 'yazarlk', yukarda rneklenen ' yaz


manlk' durumundan ok farkldr; hatta bu iki konum birbirinin tam ter
sidir. Yazarlk, ift-anlamll gidermek deil, aksine oaltmak dorul
tusunda hareket eder. Yazar "Dnyann niin' ini kesinlikle bir nasl yazma
l' da eriten kiidir" (Barthes, 2009e: 62). Dili aar. O, gereklie belli bir
uzaklkla baldr. Bylece, Barthes'da sklkla karmza kan bu eletirel
uzaklk, yazarlk tanmnda bir kez daha kendini gsterir. Bu mesafe ok
roland barthes 1 99

nemlidir, zira yazarn dnyaya iyi sorular yneltmesinin en temel g


vencesidir (Barthes, 2009e: 63). Bu konuda ondan yaplacak son bir alnt
konuyu tartmaya amaya deer klar: "Kendi bana ele alnnca, bir dil
doru ya da yanl olamaz, geerlidir ya da deildir (Barthes, 2009f: 76).
Dil araclyla "diyalektik olmak gerektiini" sylemek mmkndr fa
kat dilin kendisi diyalektik deildir. Bu ikisi arasnda bir gei yoktur. Ay
n ekilde yazar diyalektikleebilir ama kendisi dnyay diyalektikletire
mez, der (Barthes, 2009e: 63). Yazar, gncelin hznn belirledii tempoyla
deil, kendi disiplini ve dzeni iinde retir, yapt zerinde zgr ve za
mansz bir sorgulamaya giriir. Barthes'n bakna gre, yazar bir zne
olarak dnyay deitirme kudretiyle birlikte tanmlamak mmkn m
dr, bu sorunun cevabn kestirmek zor.

2.3.4. Anlatlarn Yapsa l zmlemesine Giri


Barthes'n yapsalc dneminde temel metin niteliinde olan bir baka
eseri Anlatlarn Yapsal zmlemesine Giri olur. Hatrlanrsa, anlam ve
anlamlama (signification) Barthes iin, "Gnmzde Sylen" adl makale
sinden bu yana temel bir analiz birimi olmutur. Barthes, dilbilimden gs
tergebilime geite, anlam' birincil dil dizgesinin rettii en nemli birim
olarak grmtr. Bu dorultuda, ilk nce, Saussure'de konu edilen 'de
er' birimlerini, 'anlambirim' olarak erevelemeyi, oradan da 'anlambi
lim' e doru gei yapmay hedeflemitir. Bu tr bir kademelendirmenin
anlam ve nemi nedir peki? Ycel'e gre, 'anlam' bir tanmla erevele
mek ve yntemsel olarak uygulamak, dilbilimin tarihinin bandan beri
zor olmutur. Kavramn nasl bir birim olarak ele alnmas gerektii o
unlukla kestirilememitir. Geri balang noktasn Saussure vermi,
'anlam' Saussure'c i dilbilimif\ korunakl alan iinde 'deer' olarak bir
ilk tanma kavumay baarmtr. Ne var ki, dilsel gstergede daima, dil
sel alann dna taan bir yan mevcuttur. Bu dilden taanlar, materyal
dnyaya, nesneler, metinler, imgeler, grntler dnyasna alan kapya
iaret eder; ite oras gstergebilimin alandr.
Anlambilimden bir yap olarak anlat'ya gei Barthes'n yapsalc
anlayn ideoloji ve sylemle buluturan, temel nemde bir adm olmu
tur. Anlat, dizgelerden oluan bir sistemdir. Barthes'n yeni sorusu anla
mn anlatnn iinde nasl yerletii ve hareket ettii zerinedir. Anlatla
rn Yapsal zmlemesine Giri metni bu tartmay konu alr. Anlamdan
anlatya getii bu eserinde Barthes, anlatnn dizgeler halinde ortaya -
200 nc bolm

kan bir sistem veya yap olarak grlmesi gerektiini savunur. Anlahdan
kanmak sz konusu olamaz. "Mitte, efsanede, fablda, masalda, uzun
ykde, destanda, hikayede, trajedide, dramda, komedide, pantomimde,
tabloda, vitrayda, sinemada, izgi resimlerde, sradan bir haberde, konu
mada", anlat hep vardr (Barthes, 2005a: 101 ). Yaznn balarnda, hzl bir
zetle kendi gstergebilimci konumunu ifade eden Barthes, Saussure'n
dilbiliminin tmce dzlemine geememi olduunu syler. Oysaki bu el
zem eik aldktan sonra, daha arkasndan bir eik daha vardr almas
gereken; bu eik de sylemdir (Barthes, 2005a: 104). Dikkatle hatrlanma
ldr ki, sylem ile ilinti kuran en temel alma alanlarndan birisi olan re
torik, nedense her zaman clz bir sorgu alan olarak kalmhr.
Anlaty yapsal olarak analiz ehnek, onun iindeki anlamn yerle
me mekanizmasn zmlemek, sylemini ortaya karmak olarak grl
melidir ki, bu hi kolay deildir. Konuyu E.A. Poe'nin "alnm Mek
tup" yks yoluyla amlamaya alr. ykde, emniyet mdr her
trl "arama tarama" tekniine ve dzeyine ramen gizlenmi olan mek
tubu bulamamaktadr. Bunun nedeni mektubun hi kukulanlamayacak
derecede ortalkta olmasdr. Anlam da buna benzer; her zaman, yntem
li bir bakn tespit edecei bir zaman-mekansal pozisyonda bekliyor de
ildir. Bir dier ifadeyle anlam, anlat yapsnn "ucunda" bir yerde dur
makta ve bulunmay beklemekte deildir. Anlaty batanbaa aabilir,
boydan boya kesebilir (Barthes, 2005a: 107). Dolaysyla, anlahnn iinde
anlam bulmak kolay deildir. Bu metin, yapsalcln yntemsel zorluu
zerine de temel bir sezdirmedir. Hatta kanmca Anlatlarn Yapsal
zmlemesine Giri metnini, Barthes'n metnin iindeki dehlizleri daha yo
un olarak fark ettii, metin ve metinleraras dnemine ilk sinyalleri gn
derdii metinlerinden biri olarak yorumlamak mmkndr.
Artk 1960'larn sonlarna doru ilerlerken, Barthes'n yazn ser
veni de, kendisinin metinsellik olarak adlandrd dnemine doru iler
lemektedir. Fransa' da 68'lerin balad, sosyal ve politik hareketliliin,
entelektel ve politik konumlanlar saf tutmaya ard bir dnemden
geilmektedir. Barthes ise, yapsalcl hem snava eken hem de sert dar
belerle hrpalayan bu hareketli gnleri, kendi korunakl dnyasndan k
makszn, yazdklar zerine yeniden dnerek geirmekte gibidir. Yap
salc dneminde takip ettii konular ve izlekler hepten yok olmamakta,
fakat onun 'yap' ile olan ilikisi, metni ve metinsellii vurgulayan bir ie
rikle sert ve tepkisel dnmler geirmektedir.
roland barthes 201

2. 4. Metinsellik Dnemi: Postyapsalc Barthes

Bir zamanlar yapy anlaml bir analiz gvdesi olarak kabul eden Barthes,
artk bundan phe etmektedir. Bir yapnn olduunu varsaymadaki sra
rn, domatik bir iddiadan kaynaklanabilecei fikri zerinde younla
maktadr. Artk yapya, onun dizgeleri, kodlar, gstergelerine srtn yas
lamak istememektedir. Dolaysyla, artk, "Yap bir zgrlk gvencesi
dir" (Barthes, 2006: 138), diyen bir Barthes'a doru yol almaktayzdr.
Onun yapnn bahsettii trde bir gvence olarak zgrlkten vazgeme
ye yneldiini, dzenini kurmak arzusundan, yaam boyu yannda olan
yumuak bal bir gzetici istemek fikrinden uzaklatn fark ederiz
(Barthes, 1992: 47-48). Barthes yap'nn gvencesini reddeden bu cmleyi
1975 senesinde kurmutur. Yap'y karsna almak noktasna geliinin
balangc ise erken metinlerinde gizlidir. Bunlarn en nemlisi ise aa
da konu edilen, yazarn 1968 senesinde yazm olduu, "Yazarn lm"
adl denemesidir.

2.4.1. Yazann lm

Barthes'n eser kronolojisinde kanlmaz olarak karmza kan "Yazarn


lm" bir temel metin ni teliindedir. Bu eserde Derrida postyapsalcl
nn etkisi aka sezilmektedir (Allen, 2004: 66-67). Derrida'nn postya
psalcln ana argmanlarn ortaya att grleri, her trl hakikat ve
z tasavvurunu karsna alan aklamalar, Barthes'n yapsalclk ve me
tin analizinde yazarn konumuna ilikin grlerini yeniden dzenler.
Hatrlarsak, yapsalc dneminde, yapsalc analiz iin, yazarn biyografik
varlnn, aynen tarih gibi darda tutulmas gerektiini savunmutur.
Bu metninde ayn gr ok byk bir hararet farkyla srdrr; bu de
fa yazarn darda tutulmas gerektiinden deil, dorudan ldnden
sz eder. Barthes'n bu yeni syleminde zel ve farkl olan nedir peki? Ya
psalc Barthes, metnin analizinde, yazarn varln ve Tarih'i konu d
na karmay savunmu, metnin aknlk alannn bilgisinin yazarda veya
tarihte olmayacan sylemiti. Bu ifadeler, ne yazarn kendi akn mev
cudiyetini reddediyordu, ne de metnin kendisine ait bir akn dil alannn
olduunu reddediyordu. Bu ifadeler, yazara, gzmzden uzak olsa da,
bir merkez ve adres vermek demekti. Yazarn varl bir metni analiz et
menin, deifre etmenin olanan garanti altna alyordu. Bir metne bir ya
zar bahetmek, metne bir snr dayatmak, onun varln kesinlemek, onu,
202 cnc blm

yazma etkinliini kapatmak zere bir nihai gsterilen ile sabitlemek de


mekti. Sanlr ki bir metnin yazarn bulmusanz kendinizi o metni ak
lam sayabilirsiniz (Barthes, 1977b: 1 47). Ve ite yazar lmtr. Yazarn
lm demek, artk bir metni deifre etmenin abes olduunu sylemek
anlamna da gelir.
Barthes, yazarn ldn sylediinde, yazarn akn varlk alan
n da yok etmi olmaktadr. Yani burada 'lm' sadece bir vurgu fazlall
yaratmaz, bundan daha tede bir etkiye yol aar ve Barthes'in nceki d
neminde geerli olan btn fikri tasarm yerle bir eder: Yazarn lm ile
birlikte, her trl tanr metaforu da lmtr. Tanr yoktur, baba yoktur,
yazar yoktur. Bylece, metin, anti-teolojik olarak nitelenebilecek bir z
grleim yaar ki, bu gerek anlamda devrimci bir adm olarak yorumla
nr. Zira sabit anlam reddetmek demek, sonu olarak tanry, buna ben
zer dorultuda bilimi, akl ve yasay reddetmek demektir (Barthes, 1977b:
147).
Artk metnin varlnn ispatn ve salamasn yapan bir yazar
veya konum olmadna gre, peki metin kendisini nasl vareder? Asln
da yok mudur metin? Elbette vardr, fakat metin, ancak ve ancak okurun
karsnda, imdi ve burada, okunmakta olduu esnada vardr; onu var
eden bizzat okurdur (Barthes, 1977b: 145). Bu konuda bir kez daha ilk
esin kaynaklarna dner Barthes; Mallarme'yi anmsar. Mallarme ok
uzun yllar nce sylemitir; konuan metindir, yazar deildir (Barthes,
1977b: 143).
Barthes iin, yazarn lm ile birlikte metnin kimyas da deiir.
Okurun varettii bu rn nasl bir varlktr? Barthes yapt veya eser anla
mndaki metinden, dokuma trndeki metne geer. Bu metin bir merke
ze sahip deildir, dilin potansiyelleri iinde olumu bir rndr, paral
bir dokumadr. Kaynaklan dilin iinde, balar ise kanlmaz olarak di
er metinlerdedir. Metin btnyle metinleraras bir etkinlik iindedir.
Barthes yapnn languesinden km, metinsellik (postyapsaklk) evre
sinde, metinleraraslk dedii bir noktaya, birbirine arptka karlkl ko
nuan bir metinler alanna almtr; bir anlamda yzn parole'nin ile
yi alanna kaydrm gibidir. Hatrlanrsa parole Saussure'n ihmal ettii
bir kategoridir. Fakat Barthes'n geldii noktada parole nerededir? Metin
lerin birbirleriyle etkileimlerindeki seslerdedir. Barthes'a metinleraras
lk kavramn tantran, o yllarda M. Bakhtin zerine almalar yapan J.
Kristeva olur.
roland barthes 203

Tekrar soralm, nedir metin? Barthes metni, bir yaznsal yapt deil
bir ereveleme, bir estetik rn deil bir anlam aktarc pratik olar<_k ta
nmlar. Bir yap olarak deil de devingen ve dinamik bir yaplanma ola
rak grr. Metin el altnda incelemeye msait bir nesne deil, bir alma
dr, bir oyundur; urahrr. Yaznsal yapt/ eser ile metin arasnda bir ay
rm yapmaya ynelen Barthes' a gre, metin metonimiktir ve radikal l
de semboliktir. Yaznsal yapt nitelikli yaz daha ok kendi iinde btn
cl, kavrayl bir organizma gibi hareket ederken, bu yeni trdeki metin
asal bir izlek sunmaktadr. Alntlarla, referanslar, yanklamalar ve kl
trel dil gibi elerle ortaya kan bu metin bizzat kendisi ara-metindir,
bir aradalk durumudur, metinlerarasdr (Barthes, 1977c: 1 58-160).
"Yazarn lm" adl deneme, yazarn lmn ilan etmenin te
j
: de eyler de sylemitir. Bu yazyla birlikte yazar artk, sadece metnin
analizinin dnda tutulmas gereken, hatta sadece ldrlen deil, do
rudan saldrlmas gereken bir rndr. O, Avrupa modernliinin ne
kard bireyselliin yazar olarak me)<lenmi, somut bir biimi olarak,
Barthes'n hiddetini ekmektedir. Bu da yetmez Barthes'a, sadece yazar
deil, yap ve dizgelerin kurucu birimi olan gstergeyi de karsna alr.
Bir zamanlar bilimselliin temeli olarak grd 'gsterge' ye de sava a
mak ister (Allen, 2004: 67-69).
"Yazarn lm"nde Derrida etkisinden sz etmitik. Bir dier et
ki olarak Barthes'n Japonya gezisine dikkat yneltelim. Barthes, 1966 se
nesinde Japonya'ya gitmi ve orada, Bat'nn dnda bir dn ve nefes
olana bulmutur. Gstergeler mparatorluu bu gezinin devamnda yaz
lan, yazarn daha sonra gelecek olan haz vurgulu metinlerinin de ilk ha
bercilerinden olan lezzetli bir metindir. Orada bo iaretler zerine dene
yimledii, gzlemledii eyler, Barthes'n yapsalclkla ve 'gsterge' mer
kezli sorgu ile ban temelden sarsan bir dier deneyim olur. Japonya ge
zisi, Barthes'n "Yazarn lm" metnini armakta en etkili olan unsur
lardan biri olarak grlmelidir. Barthes'n Japonya'da bulduu, Bat'nn
anlam takntsnn uzanda, anlam saptama deil, izlenimleri iletme u
randaki, gstergeden zgrlemi bir kltrdr (Allen, 2004: 71). Hay
ranlk duyduu bir yazn tr olan haiku ile gene bu geziler esnasnda ta
nr.
Kitapta Barthes, Japonlarn kstran ve belirten ubuklarndan hare
ketle, Batnn paralayan ve avlayan atallarn yerer (Barthes, 1996: 20-
25). Japon alfabesini incelediinde ise, yaz ile resim arasnda ortaya kan
204 nc bli.m

belirsizlie hayran olur (Barthes, 1996: 27). Gstergenin anlam basksnn


olmad bu kltrde cinsellik kendinden baka her yere bulama eili
minde deildir, histeri yokhr (Barthes, 1996: 36). Bu gzlemi zellikle
Bunraku sanatndan kaynaklanmaktadr. Bir Japon sanat olan Bunraku da
gene Bat'nn sanat pratiklerini ereveleyen paradigmann dndadr.
Bunraku' da mesafe vardr, doalama, taklit veya kopya yoktur. rneke
sinin iine reklenip, sanki kendisi oymu gibi davranmaz, doksaya has
genel anlam kalplarna prim vermez, sahneledii durumu (rnein ka
dnl) bir Doa'ya dntrmez, sadece belirtir, aktarr (Barthes, 1996:
59-61). Yzeylerde gezinen, cerrahi bir delme etkinliinden, anlam vura
cak ve avlayacak merkezlerden kanan bir konumda durur. Ayn izlek,
Japonya'nn mekan tasarmlarnda da karsna kar Barthes'n; orada
mekan Bat'nn merkez veya tanmlayc ereve takntsndan kurtul
muhr. Tersine evrildiinde de bir merkezi anlam sunmayan, kolay bo
zulabilir ve tanabilir Shikidai koridoru merkezsiz mekann rnei olarak
karsna kar. Japonya' da grdkleri onun ntr / yansz yaz tarifini de
besleyen bir esine dnecektir (Allen, 2004: 71). Zira orada yaz, bir sato
ri (Zen'de olay) olarak tanmlanr; bu baka gre yaz, "bilgiyi, zneyi
sarsan az ya da ok gl (hi de grkemli olmayan) bir yer sarsntsdr:
Bir sz boluu gerekletirir" (Barthes, 1996: 13). Nitekim Barthes'n post
yapsalc dnemi, onun da merkezcil olandan kurhlma urana dn
r.
Yapsalc dneminde gstergebilimi, dier bir deyile iaretlerin bi
limini savunmakta olan Barthes, zellikle Japonya gezisinden sonra, 'gs
terge' denilen eyin ne denli Bat ideolojisi ykl olduunu grr. Onun
bu dnemi, en ak ifadeyle postyapsak bir urak olarak, gsterge deni
len birimi karsna almakla karakterize olmuhr. Hatrlarsak, ilk olarak
Sylenbilim'i yazdnda, sylenbilimcinin etkinliinin de nihayetinde
gene bir sylene dnme potansiyelinden haberdar etmiti bizi. Bu tr
bir tehlikeyi fark etmi olan Barthes, bu tehlikenin temel balatcsn, kay
nan hedefine almtr. Der ki, "daha nce, ideolojik gsterilen'in yap
skmnn yollarn aryorduk; imdi gsterge'nin kendisinin yapsk
mn aryoruz" (Allen, 2004: 65).
Kendisinin metinsellik diye adlandrd dnemi, yazarn yeni
eserleriyle birlikte yeni kavramlar ve kategorik ayntrmalaryla oulla
an bir dneme dnr. Onun acratic / encratic yaz, okunabilir/ yazlabilir
metin, adladrna-doxa/paradoxa kavramlatrmalarn anmadan nce,
roland barthes 205

postyapsala dnemini bildiren nemli eserlerinden olan S/Z'den sz et


mek yerinde olur. Zira S/Z dnrn yukardaki kavramlardan, zellik
le okunabilir/yazlabilir metin ayrmm oluturduu olduka zengin metin
lerinden en temel olandr.

2.4.2. S/Z: Okunabilir ve Yazlabilir Metin

S / Z 1971'de baslr ve Barthes'n metin ii dehlizlere alan meraknn ye


ni bir ura olur. Bu eserin en nemli zellii Moda Dizgesi ile olan mo
tifse! benzerliindedir. S/Z de, aynen Moda Dizgesi gibi, teorik ve arg
mantatif nitelikli, yntemli bir yapsal ve gstergebilimsel analiz deneme
si olmutur. Ycel iki eserin ilikisinde bir benzerlik daha ne srer; Mo
da Dizgesi nasl parlak bir baarszlk ise, bu eser de Barthes'n parlak ba
arszlklarndan biri olarak okunmaldr (Ycel, 2009: 125). Moda Dizge
si'nin yaratt yntemsel kararszlk zerine eletiriler, bu kitabnda yeri
ni biraz daha sert tonda eletirilere devretmitir. Barthes'n S/Z' de bavur
duu yntemdeki keyfi snflamalar, ayrtrmalar sklkla dile getirilmi
tir. Ayn eletiriler dorultusunda, eserin bir analiz olmad, bir tr d
kmlemeden ileri gitmedii de grler arasndadr. Bunlarn daha tesi
ve nemlisi udur: S/Z balamnda Barthes'n teorik konumunu sorgula
yan nitelikte eletiriler ortaya kmtr; eser Barthes'n gstergebilime ve
yapsalcla ihaneti olarak yorumlanmtr (Ycel, 2009: 125). hanet sz
cnn peine dmek ayn bir eydir fakat bu eserin Barthes' da bir ro
ta deiimini getirdii de aktr.
Yapsalc dnemdeki Barthes'n dzanlam ile yananlam ayrtrma
s hatrlanrsa, o zamanlarnda yazar, gerek ile balantl olan anlam d
zanlam olarak grm ve zellikle burjuva ideolojsiniin deifresinde ni
hai dzanlamsal olana (birincil dil dizgesine) ynelen bir ilem yapmtr.
Fakat S/Z'de u artc cmleyi kurmaktadr: " . . . dzanlam ilk anlam de
ildir ama yleymi gibi yapar; bu yanlsama altnda, sonuta yalnzca
yananlamlarn sonuncusudur" (Barthes, 2006b: 20). Burada Barthes, anla
mn btnen metnin iinde, ikincil dil dzleminde olutuunu sylemekte
dir. Bylelikle, birincil dil dizgesi dzlemi ile balarn tamamen kopar
makta, dzanlamsal, akn dil alanna doru bir yol aramaktan tamamy
le vazgemektedir.
S/Z'de Barthes Balzac'n 1830 senesinde yazm olduu, "Sarrasi
ne" adl yirmi sayfalk bir novellasn analiz eder. "Sarrasine" Barthes' a g-
206 nc blm

re bir klasik metin zellii gsterir. Klasik metinlerle devam edersek, bu


tr eserler, yazarn kavramlahrmasna gre 'okunabilir metin'lerdir. Bu
metinler, gsterenleri nihai gsterilenlere balayan, anlaty kontrol altn
da tu tan zelliktedirler. Barthes'n deyiiyle,

Klasik betikte ( . . . ) szcelerin ou kkene balanmlardr, ba


balar ve sahipleri belirlenebilir: bu kimi zaman bir vicdan (kii
ninki, yazarnki), kimi zaman bir ekin (adszlk da bir kken, bir
sestir: zdeyisel dzgde bulduumuz ses rnein); szn
kendisine sahip kmasyla srekli olarak kar karya olsa da,
klasik betikte ses, sanki bir sylem deliinde yitiyormuasna
yitebilir (Barthes, 2006b: 47).

Bu tr metinler ile karlaan okurun zgrl snrldr. Okur,


gsterenin byleyiciliine, metin iindeki eleri birbirine balayan kl
trel, ahlaki, simgesel bantlara, yaznn iindeki hazza dalar. Karla
t metnin aktardn kabul etmek ya da reddetmek gibi garip bir zgr
lk der payna, fazlas deil. Okumak ancak bir kan yoklamas olarak i
ler. Oysa Barthes okurun bu tr bir pasif tketici olarak konumland du
rumu iddetle eletirir. 'Okunabilir metnin' karsna 'yazlabilir metin'
kategorisini koyar. Yazlabilir metin modem metin rnekleri iinde kar
ln bulur. Bu tr metinlerde szceler kkenlere balanmazlar, burada
konuan sesler dil iinde kurgulanrlar, seslerin, metnin dnda, akn dil
dzleminde beklemede olan nihai sahipleri yokhtr. ada metinlerde sa
dece sylem, ya da daha iyisi dil konuur, hepsi bu (Barthes, 2006b: 47).
ada metinler okuru benimseme ya da reddetme, beenme ya da
beenmeme gibi kstl alanlara skm tketiciler olarak grmezler; on
lar retici olarak tanmlar. Okurun metni yeniden yazmasn olanakl k
lan bu tr metinler, gstereni sabit bir gsterilene balama konusunda s
rar etmez, anlam kurmaya, onu etnografik ve simgesel bantlarla sms
k httmaya almaz. Barthes'n verdii yazlabilir metin rnekleri kendi
ada ve dostlar olan Robbe-Grillet ve Sollers'in eserleridir. Bunlar ya
zlabilirlik durumunu koruyan metinlerdir, "romanlamam romanslk,
iirlememi iirsellik, yazya dklmemi deneme, biemi olmayan yaz,
rnlememi retim, yaplamam yaplanma" zellii tarlar (Bart
hes, 2006b: 17). Bu metinler okuru bir yazara ve retici bir etkinliin ak
trne dntrrler. Onu smrlecek bir tketici olarak konumlamaz
lar.
roland barthes 207

"Sarrasine" metni belirtildii gibi bir klasik eser olarak, dier bir
deyile okunabilir metin olarak grlmektedir. Fakat gene de Barthes bu
yky daha zel bir konumda deerlendirir, onun okunabilir metin s
nrllnn iine smadn dnr. Bu metin onun iin hem okunabi
lir hem de yeniden yazlabilir zelliktedir. nk olay rgsn belirle
yen ana abma, mevcut doksa dnceyi kendisiyle hesaplaaca, skn-
tl bir duruma sokan birtakm durum ve konumlar zerine oturmaktadr.
Bu adan bakldnda "Sarrasine", bir yanyla, okuyucuyu metni tekrar
yazmaya kkrtan, zel bir metindir. Bu da, onu her ne kadar Klasik an
lat tr iinde yer alsa da, dnemine gre biraz daha zel bir yere ta
maktadr.
Ksaca S/Z'nin ieriinden sz ederek devam edelim. Okuyaca
mz asl hikayenin kaps bize zengin Lanty ailesinin verdii ihtiaml par
tide, birka defa ortalarda grnen gizemli bir adamn varl sayesinde
alr. Kimdir bu souk, kara kuru adam? Hikayenin anlatcs, bu gizem
li adamn kim olduu konusunda, konuklar arasndaki gen bir Markiz'e
bilgi vermeyi, onunla bir gece geirmesi artyla kabul eder. Sonu evdeki
esrarl yal adama balanan hikaye balar. Bu adam La Zambinella' dr.
18. yzyl talya'snda, kadnlara zg rolleri oynamak zere yetitirilmi
nl bir opera sanats olan bir hadmdr. Zira o dnemde Roma tiyatro
sunda gerek kadnlarn sahneye kmas dnlebilir deildir. Bu kl
trel bilgiden bihaber bir Fransz heykeltra olan Sarrasine, Fransa' dan
geldiinin ilk aynda, sahnede grd La Zambinella'ya, onun muh te
em sesine ve diiliine ilk grte tutkuyla balanr. Byk bir yanlg
zerine balayan ak, yk boyunca btn yorumsal, kltrel, eylemsel
ve simgesel kodlarn elbirliiyle daha da iddetlenir. Toplumu vareden bu
'salkl' kodlar birleimi, La Zambinella'nn kadn olduunu sanan Sar
rasine'in ilk yanlgsnn zerine, daha acmasz yanl anlamalar, yanl
yorumlar ve yanl okumalar eklemeye yarar. Sonunda yknn ana kah
raman olan gen Sarrasine gerei renir. yknn devamnda, iinde
bulunduu sosyo-kltrel ortamn ahlak, cinsellik ve dier benzer do
rultudaki deer kodlarnn kurban olur ve yaadklarn hayatyla der.
yknn sonunda, Lanty ailesindeki o siyahlara brnm, kara kuru
gizemli erkein aslnda, zaman iinde ok zenginlemi olan La Zambi
nella olduunu anlarz.
Sarrasine'i analiz etmeye ynelen Barthes'n yapmak istedii, bir
ideolojik ierii belli bir akn hakikate gre deifre etmek, sylensel ie-
2o8 nc blm

riin gizemini zmek deildir elbette. Daha nceki sayfalarda syledii


miz zere, o bu dneminde metnin deifre edilebilir bir birim olduu g
rnden oktan uzaklamhr; dsal ve akn hakikat anlayyla yolla
rn ayrmhr. Artk daha farkl bir yorumlama etkinlii iinde tanmlar
kendini. Ona gre bir metni yorumlamak, aktif bir okuma etkinliidir. Bu
balamda yorumlama, metne "bir anlam kazandrmak deildir, tersine
onun hangi ouldan olutuunu saptamaktr" (Barthes, 2006b: 1 7). Bu
almasnda yapmak istedii de, metnin iindeki oul sesleri izlemeye
almak, kendi deyiiyle metnin "izdmsel uzamnn taslan kar
maktr" (Barthes, 2006b: 24-25). Metin boyunca yapaca ilemi yle dile
getirir:

. . .ana betik, (szdizimsel, szbilimsel, yksel trden) doal


kesitlenmelerine hi aldrlmadan durmakszn krlacak, kesile
cektir; dkm, aklama ve konudan uzaklatrma geciktirimin
iine yerleebilecek, hatta eylemi tmlecinden, ad yklemin
den ayrabilecektir; yorumlama almas, her trl btncl
dnyapdan syrldktan sonra, zellikle betii lrpalamaktan,
onun szn kesmekten oluacaktr (Barthes, 2006b: 25).

Metni, hermeneutic kod (gerein sesi), sembolik kod (simgenin sesi),


proairetic kod (zgr seim edimleri: deneyin sesi), anlanbirimcikler (kiinin
sesi), kltrel kod (bilimin sesi) olmak zere be ayr analiz birimi ile bir
likte inceler (Barthes, 2006b: 30). Hermeneutic kod, hakikati arayan baz yo
rumlar izler. rnein de Lanty ailesinin zenginlii nereden geliyor olabi
lir? sorusuna yorumsal bir cevap retmeye alan cmleleri ayklar. Pro
airetic kod ise yk iindeki eylemleri ve eylemlerin meydana getirdii so
nular takip etmeye alr. Dier kod, metnin iindeki anlamlar zinci
rinin kltrel ve sembolik dil evreni ile ban sorgular, bir anlamda met
ni kendi dndaki dil evrenine bal dnmenin olanan sunar. rne
in sembolik kod, cinsiyetlerin ayrtrlmas ve bu kategorik bilgilerin y
kdeki kullanm zerine oturur. Sembolik olarak yerleiklemi kadnlk
ve erkeklik durumlar, anlaty rmede, iindeki eylemlerin nedenini ve
mantn izlemede veri sunar.
Barthes' a gre bu be dzgnn her biri, hikayenin anlatsn ele
geirecek glerden, seslerden biri olarak grlmelidir. Bu yolla Barthes,
metnin iinde gml anlam, gene metnin iine sorular ynelterek yaka
lamaya alr. Metni toplam 93 kesite bler. Neden 93? Bu soruya cevab
roland barthes 209

gerekten de metninin yntemini saldrya aacak lde keyfidir: "n


k bu annemin doduu yldr", der (Calvet, 1994: 182). 93 kesiti ayrca
kendi iinde analiz birimlerine paralar, toplam 561 adet analiz birimi el
de eder. Barthes, metin boyunca karlat sekanslarda sklkla konuan
sesi aratran u soruyu sorar: Kim konuuyor? Bu yolla sylemin ve an
lamn yerini metnin iinde bulgulamaya ynelir.
ykden birka durum rnekleyerek devam edelim. Sarrasine, La
Zambinella'nn baz davranlarm, rnein ylandan korkmasn, kadn
la zg bir davran olarak yorumlar (Barthes, 2006b: 152). Aslnda bir
hadm olan La Zambinella'mn ylandan korkmas kadnlnn ispat gibi
iler. "Ani korkularyla, nedensiz zenleriyle, igdsel karklklaryla,
aklamas olmayan arlklaryla, kafa tutmalaryla ve gzelim duygusal
inceliiyle kadnd bu" (Barthes, 2006b: 152). Peki, buradaki, kadnlarn
ylandan korktuunu, bunun kadnl tanmladn syleyen ses kime
aittir? "Kim konuuyor? Sarrasine mi? Anlatc m? Yazar m? Balzac m?
Yazar-Balzac m, Erkek-Balzac m? Coumculuk mu? Kent-soyluluk mu?
Evrensel bilgelik mi?" (Barthes, 2006b: 152). Konuan anlatc olamaz n
k o Zambinella'nn kadn olmadn biliyor. Sarrasine kendisi de ola
maz nk o anlatc deil. Balzac? Eer Balzac ise, o halde, kurgunun
iinde Zambinella'nn kadn olduunda srar niye etsin ki? Hem eer bu
ses Balzac ise niye anlatcnn sesiyle konuuyor ki? (Allen, 2004: 91). Bu
sorulara tek bir cevap bulmak mmkn deildir. Grnen o ki, yukarda
saylan tm seslerin bulumasdr anlaty oluturan. Tek ve gerek ceva
b aramak ise okuru ancak elikiler yumana sokar.
Bu yknn kodlarna baktmzda unu grrz: yk boyunca
geliecek eylemleri dzenleyen kodlar, gsterenleri sabit gsterilenlere
balayarak katlatran, genel kanaate dnm fikirlerin somut biim
leridir; Barthes bunlara doksa der. Yazarn benzer sorulan devam eder. r
nein, ykde, evlenmeden nce bir kadna dokunmann ahlaksz ve er
deme yakmaz olduunu syleyen ses kime aittir? Bir kez daha doksa ile
kar karyayzdr. Bu klasik yk boyunca karmza kan, saduyusal,
kanaat bildirici sesler alabildiine oktur. Hatta bizzat Sarrasine dahi, s
rekli olarak kendisine, kendi sonunu getirecek yanl mesajlar verir; olay
lardan ve durumlardan srekli olarak yanl sonular karr. Bir rnek
daha aktaralm : La Zambinella, Sarrasine'in kendisine ynelen tutkusunu
engellemeye alr ve ilk kez Sarrasine'e gerei sezdirecek bir cmle ku
rar.
210 nc blm

Ya bir kadn olsaydm? diye sordu La Zambinella rkeke, bil


lur gibi ve tatl bir sesle.
Dalga m geiyorsun! diye haykrd Sarrasine.
Bir sanatnn gzn yanltabileceini mi sanyorsun? (Bart
hes, 2006b: 147).

Zambinella'nn ura ie yaramayacaktr. nk Sarrasine'in iin


de hareket ettii yorum kodu onun kendisinden fazlasyla emin olmasn
salamaktadr. Sarrasine, La Zambinella'nn bir hadm olduunu bilme
dii gibi, bunu anlamasna olanak sunacak hibir kodu da dikkatli deer
lendirememekte, srekli olarak yanl sonulara ulamaktadr. Bu onun
lmne neden olacaktr. Barthes'n deyiiyle Sarrasine bilgisizlikten,

Kt ynlendirilmi ve kurulmu bir akl yrtme hatasndan


lecektir: bakasnn syleminden, bu sylemde nedenlerin ok
fazla doluluundan lr. Ama ayn zamanda, ters ynde ve ta
mamlayc olarak, bu sylemin bir kusurudur onu ldren: aln
tdan alntya bir bir belirtilmi tm ekinsel dzgler btnlk
leri iinde garip bir biimde dikilmi kk bir ansiklopedik bil
gi, u uca eklenmi zdeyi ya da ataszlerinden olumu bir te
kerleme olutururlar (Barthes, 2006b: 162).

u halde Sarrasine'i ldren, genel kanaat ve saduyusal dnce


dir. Bunlar, klie kodlar, baskn ideolojinin sylemi, her gsterenin ardn
da tek ve sabit bir gsterilen olduuna dai sabit fikirler olarak da tanm
layabiliriz. Sarrasine ne yazk ki, btn kodlar sorgulamakszn okumu,
kodlarn bilmedii bir yerde ve d'i.rumdayken dahi, hzla kendi naif kod
larna ve nvarsaymlarna bavurma sabrszl gstermekten kanma
mtr.- Sorgusuz sualsizce, adeta klasik metin okuyucusu kadar kr dav
ranmtr (Allen, 2004: 89). Sarrasine bilgisizlikten ve dnmemekten l
mtr. Doksann kurban olmutur, ki doksann (ge11el kanaat) bu iddet
li gc Barthes' irkiltir.
Yazarn metinsellik dneminde karmza kan bir dier kitab Sa
de/Fourier/Loyola olur. Bu eser bize, Barthes'n dnsel araynn ve ya
ratc dn inadnn boyutlarn gsteren, zel bir rnek olur. Kitapta
Barthes ayrks yazar, pornografik edebiyatn kt nam yapm yaza
r Marquis de Sade', Cizvitlik Dzeni'nin kurucusu Ignatius Loyola'y ve

politik topik edebiyatn nemli yazarlarndan saylan Charles Fourier'i


roland barthes 21 1

bir araya getirir. Bu yazarlarn n de Barthes'n kitabnda bir araya ge


tiren ortak nokta, nn de bir "dil kurucusu" olmasdr. Sade cinsel
hazzn, Loyola dinsel sylevin ve Fourier ise toplumsal mutluluun dili
ni kurarlar. Benzerlikleri bununla da snrl deildir. de dil kurma et
kinlii boyunca, artc bir snflandrma, blme, sayma, dizgeletirme
tutkusunda ortaklarlar. Bu tutku Barthes' cezp eder. Ailen, bu yaza
rn Barthes'n ilgisini eki nedenini yle yorumlar: Barthes'n kendisi de
her zaman, bir dil kurucusu olmak arzusuyla yazm deil midir? Kendi
si de srekli bir snflamalar, ayrtrmalar, dizgeletirmeler uranda ol
mam mdr? Allen'e gre, bu yazarn arzusu ve tutkusunun Bart
hes' da da olduu hi phe gtrmez (Allen, 2004: 64-65).
Burada kitap hakknda ok detayl bilgi vermeyeceiz. Sadece kita
bn Barthes'n yazn yaamndaki yerine ilikin bir yorum farkna deine
ceiz. Her ne kadar Barthes kendisi bu kitabn metinsellik dnemine ait
gryorsa da, Ycel, S/Z'nin ardndan gelmi olan bu kitabn gene de il
gin ekilde yapsal hatta gstergebilimsel bir alma olarak betimlenebi
leceini sylemektedir (Ycel, 2009: 138). Bu tartma bir yana, Sade/Fouri
er/Loyola kitabn nemli klan asl motifin haz vurgusu olduunu iddia
edeceiz. Bu kitap, Barthes', kendisinin Trelilik olarak adlandrd bir
sonraki dneme tayan en belirleyici eserlerden biri olarak grlmelidir.

2.5. Trelilik: Metnin Hazz

Bu blm, Barthes'in kendisinin "trelilik" olarak kavramlatrd dne


mini konu almaktadr. Nedir trelilik kavram ile kastedilen? Yazarn bu
dnemini ksmen anlalr klabilmek iin, kendinden sz ettii kitabna,
Roland Barthes'e bavuralm. yle demektedir Barthes: "O kendini aptal
hissederdi: nk trel bir akla sahipti yalnzca (yani, bu akl ne bilimsel
di, ne siyasald, ne pratikti, ne felsefiydi, ne de benzer bir ey)" (Barthes,
2006: 130 ). Yazarn ne demeye altn aadaki sayfalarda betimleme
ye alacaz.
Barthes'n trelilik dneminin en temel kitaplar Metnin Hazz ve
kendi adyla isimlendirdii Roland Barthes adl eserleridir. Bu iki kitap da
ok kalabalk ok youn ierikler tamaktadrlar. Ossola'ya gre bu d
nem, Barthes'n kendisinin haz veren metinler dourmaya balad d
nem olarak grlmelidir (Ossola, 2007: 14). Gerekten de bu iki kitabn
dili, davet ettii okuma deneyimi bir haz ve lezzet ars gibidir. Yaza-
212 nc blm

rn, bu baln konular ile balantl iki ayr metni daha vardr. Onun,
"Dil Savalar" (Barthes, 1986a: 106-110) ve "Dil ayrmlar" (Barthes,
1986b: 111-124) adl denemelerinde, bizi dorudan yazn ve okuyucu
zerine grlerini izleyebileceimiz yeni kavramlar ve snflamalar
karlar.
Doksa, yazarn bu dneminde de srekli konularndan biri olmu
tur. Barthes'e gre doksa, "sanki hibirey olmam gibi yinelenen anlam
dr." Medusa'nn bak gibidir: Kendisine bakanlan talatrr (Barthes,
2006: 144). Syleme ve doksaya teslim olmaktan, talam bir gvdeye d
nmekten srekli olarak kamaya alan Barthes'n son geldii noktada
ulat kavram 'haz' olmutur. Haz kavramna radikal ve devrimci bir
anlam ykleyerek kendine yeni bir konum amaya ynelmitir. Yazar, di
li ele geirme, snrlama ve bir kanaat olarak sabitleme uranda olan her
tr dil edimini karsna alrken, artk biraz da taknlaan bir meydan
okumaya gemi gibidir.
Artk hedefinde ada Sylenler' de savunduu trden ak ve g
rnr bir ideolojik ve sylemsel g yoktur. deoloji ile ilgili erevesi ala
bildiine genilemitir; daha nemlisi kavramsal meguliyeti iktidar kav
ramna doru kaymtr. Barthes' a gre ideoloji, artk bir adlandrma a
basnda srarl olan, gsterenlere sabit bir gsterilen verme hamlesini sr
dren her trl etkinlii niteleyen bir kavramdr. deolojinin mikro uzan
tlar, dil etkinliinin her aamasnda, iktidar olarak karmza kabil
mektedir. Dolaysyla artk ideoloji ve iktidar tartmas yaplrken, erken
dnemlerinde yapt gibi, sa ile solu ayrtrp, soldan taraf bir tartma
yrtmenin teorik dayanaklar kalmamtr. Her iki anlay da doksann
hedefindedir. Devrim ise ie yaramamaktadr. Postyapsalc Barthes'n
cmleleri artk yle dklmektedir azndan:

Ben iktidar sylemi deyiini, bu sylemi alglayan kiinin hata


sna ve giderek sululuuna yol aan sylem iin kullanyorum.
Bazlar bizlerden, biz entelektellerden her frsatta ktidara
kar tepki gstermemizi isterler. Ama bizlerin asl sava baka
yerdedir: ktidar'a kar deil, iktidarlara kardr, bu da hi de
kolay bir mcadele deildir. nk, toplumsal ortamda oul
olan iktidar, bakml olarak, tarihsel zaman iinde srp gider:
Bir yerden kovulur, bir yerde bitkin der, ardndan bir baka
yerde belirir; ama hibir zaman ykma uramaz. Onu yok et-
roland barthes 213

mek iin bir devrim yapn, o ksa srede canlanacak, yeni duru
ma uyum salam olarak yeniden tomurcuklanacakhr (Bart
hes, 2008b: 45-46).

Postyapsalcl mn ilk dnemlerinde, devrimin motivasyonuna


benzemeyen, topik bir muhaliflik konumu iinde durmaya alr Bart
hes. Bu dier postyapsalc dnrlerin de durduu noktadr. Fakat
Barthes bu erevenin iinde de uysalca durmaz. Aadaki blmde,
onun rettii yeni birok kavramn yannda, topya' dan atopya'ya do
ru geiini de izleyeceiz.
Barthes'n Yaznn Sf r Derecesi' nden beri hi vazgemedii aray
ile balayalm: ntr/ yansz yaz, dier bir deyile ak yaz. Barthes'n
'ntr' elbette tarafszlk, nesnellik gibi nosyonlara dayanyor deildir;
basite "bir etken ve edilgen ortalamas" olarak tanmlanmaz (Barthes,
2006: 154). Bu yaz tr, her trl doksaya, kanaat dayahc etkinliklere kar
mcadele ile ifade edilir. Doksann karsna paradoksay yerletirir Bart
hes. Buradaki paradoksa ilgin bir ekilde, tanmsal olarak elikiyi ier
mekte fakat atmay bnyesinde barndrmamaktadr. Kzgn ve mey
dan okuyucu cmleler yazar Barthes. zellikle bir zamanlar iinde, tara
fnda olmay arzu etmi olduu sola kar dili olduka sert ve yarglayc
bir tona brnr. Kavramlatrmaya alt ntr yaznn en ok da onla
ra lazmken, onlarn bambaka ve iktidar arzulayan tarzda bir dilsel et
kinlik iine girmi olduklarn dnr. Kendisini baz durumlara kar
ancak bir katlanma pozisyonunda grebilmektedir: " . . . ben kmse
meye katlanrm: Bilim'inkine, Doksa'nnkine, Militan'nkine", der (Bart
hes, 2006: 60). inden getii dneme bakarsak, Barthes'n burada iaret
etmekte olduu militan tutum, sol hareketleri ve militan entelektel d
nrleri kapsyor olmaldr. Ona gre Marksist sylem ne yazk ki endok
sal dil kullanmyla, burjuva ve kk burjuva konumlar ile ortaklklar ta
maktadr. Dolaysyla Marksist sol entelejansiya, dili donduran ve hap
seden bir dilsel pratikten kendini uzak tutamam gibidir (Allen, 2004:
100). Barthes'a gre, endoksal dili bozmann en kararl yolu, srekli olarak
"ihlalin ihlali" gibi bir konumda srarl olmaktr.

2.5.1. Yaz ve Okur: Yeni Kategoriler

Barthes'n yaz ve yaznsal etkinlii anlama abas ilk yazsndan itibaren


takip edebileceimiz bir sreklilik gstermektedir. 1970'lerin ortalarna
214 nc blm

.
geldiinde, yaz onun iin hala ok zel bir ilgi noktasdr. Hem aktarma
ya, hem saklamaya yarayan, hatta Platon' dan beri bellek rol tad d
nlen, adeta beyne eklenen bir protezmi gibi deerlendirilen yaznn,
doal bir iletiim yolu olduuna bir kez daha itiraz eder. Dilin znde ile
tiim kurmaya yaradn kendiliinden bir veri olarak kabul edemeyiz,
der (Barthes, 2007: 34). Tarihten rnekler verir: in'de yaz, szn taklit
edilmesi ve iletiim ihtiyacyla gelimez; ilk ortaya ktnda, ayinsel ve
dinsel bir deer tamtr. Dilin, devletin ve iktidarn meselesine dn
mesi, bastrlmas, etnik-merkezci, sz-merkezci bir hal almas ve iletiim
sellemesi, tarihsel olarak, modernleme ile kesien bir sre olarak grl
melidir. Barthes'a gre, yaznn ortaya kndan ok daha sonraki bir d
nemi, modernleme ile balanan bir tarihsel dnemi, yaz ve iletiim ba
n kurmak ve savunmakta, bir genel kanaat olarak ne srmek doru
deildir (Barthes, 2007: 34-39).
Gene de Barthes'a gre, elbette kabul edilmelidir ki yaz, pratik
iindeki yerine bakldnda, bir yanyla btnyle ticari bir nesnedir, g
ve ayrmcln bir aracdr. Bu yanyla yaz "toplumlarn en i gerekli
inin parasdr." Fakat te yandan, "doyuma ulatran bir uygulamadr,
bedenin hem psiik hem de organik derinliklerine, sanatn en ince ve en
mutluluk dolu retimlerine dokunur" (Barthes, 2007: 28). Barthes' ilgi
lendiren de budur; yaznn ilevsel konumunu deil, dil ile olan topik
ban merak eder hep. Onun Gstergeler mparatorluu'nda satori olarak
niteledii eydir yaz. Bir yanyla kutsal bir karakterin izini tar adeta
(Ossola, 2007: 12).

Yaz, aslnda, yzeyin zerindeki bir atlaktan baka bir ey de


ildir. Dz bir yzeyin, kadn, derinin, kille kapl bir dzl
n ya da bir duvarn blnmesi, zerine alar rlmesi, srek
liliinin bozulmas sz konusudur. in' de, ok eski zamanlarda,
kaplumbaa kabuklarnda atein at atlaklarn ya da kula
rn kumda braktklar ayak izlerinin, kehanet amacyla "okun
maya" balanmasnn nedeni de budur (Barthes, 2007: 54).

Elle gerekletirilen bir eylemdir yaz, tutkunun kaynadr. Bir uy


gulamadr, meslektir, yavalktr, marangoz iiliidir, yzeyin zerinde
oyuklar ama arzusudur, diyaloa snmak deildir (Ossola, 2007:- 12).
Kimi zaman bir tavrdr, kimi zaman bir kanun. Bazen de bir doyumdur
yaz; tutkunun kaynadr, bedenin ta kendisidir. Yazma etkinlii bedenin
roland barthes 215

bir bilgeliidir (Barthes, 2007: 60-66). Eskilerin sesli okuma deneyimleri


rneinde yaznn bedensellemesini, yu taktan geerken, grtlaktaki kas
lara, dilere temas etmesini, ksacas, yaznn, bedenin kaslardan, kandan
ve sinirlerden oluan dokusuyla birletiini betimler. Bu yanyla yaz, ero
tizm reten bir etkinliktir (Barthes, 2007: 74-75).
Buradan elbette Barthes'n dilin sadece haz boyuruyla ilgilendii
sonucu kmamal. Onun dile ilikin sorgusu ok ynldr. Yukarda sy
lediimiz gibi Barthes, dilin g ve iktidar ile olan balantsn grmez
den gelmemitir. Fakat dilin bu tr bir balantdan kurtulabildii, zgr
leebildii durumlar tespit etmek istemitir. Dil her zaman gcn hizme
tinde ve kontrolnde ilemez. Unutulmamaldr yaz, G'n olduu du
rumlara, bir Kar-G olarak kendini gsteren rnekler de vermitir; giz
li yazlar ve msvetteler Barthes'n aklna gelen ilk rneklerden olur
(Barthes, 2007: 61).
Barthes, yaznn ne olduuna ilikin grlerini gelitirmeye de
vam eder. G ve yazn dili balamnda yeni iki kategori oluturur. "Dil
Savalar" (Barthes 1986a: 106-110) adl makalesinde ne srd bu ay
rm, acratic dil ve encratic dil olarak karmza kar. Bu iki kavram Bart
hes'n yazman (ecrivance) ve yazar (ccritre) kavramlatrmasn da tekrar
hatrlayarak aklayalm.
Barthes'n kategorilendirmesine gre, encratic dil gcn dilidir. Bu
dil kendisini doal bir doksa olarak sunar. Bu tr bir dilsel etkinlik bize ya
zarn daha nceki bir dneminde ne srd (yazman) ecrivance ve (ya
zar) ecriture ayrmn hatrlatr. 'Yazman'n (ecrivmce) yapt, encratic dili
kullanan bir yazma etkin liinde bulunmaktr. ddialar tayan bir dil kul
lanr yazman. Okur tarafndan, tekil ve sabit, evrensel anlamlarn aktar
cs, saydam bir aram gibi, aynaym gibi grlmek ister. Byle bir id
diann sahibi kiinin kullanaca dil de ideolojinin ve kitlenin hizmetinde
bir dil' olacaktr. Encratic dilin rettii yazn alannda dil iddetlidir, haki
katin ve kesinliin aktf!rcs olmak ister (Barthes, 1 986a: 106-110). Hatta
yazan kiinin niyeti mevcut bir kesinlie ve iddiaya muhalefet etmeyi ni
yetliyor olsa bile, kii bu tr bir dil kullanmaktan vazgemedike, muha-.
liflik niyetini gerekletirmesi zordur. nk, sorgulamadan kulland
encratic dil iddetini srdrecektir (Ailen, 2004: 97-98).
Barthes'n bunun karsnda and acratic dil ise yazarn (ecriture)
dilidir. Yazar, gcn dnda kalan bir sylemler alanndan seslenen yazn
insandr. Acratic dil bir doksa fikri retmemeye ve aktarmamaya ynelir.
216 ucuncu bolum

Endoksal deil, paradoksal bir dildir. Bilir ki, her trl ideolojik etkinlik,
kendini kompozisyonu tamamlam, kapal bir sistem olarak dizgelenmi
szceler biiminde ortaya koyar. O da ideolojik etkinliin dilsel konvan
siyonlarna diren gsteren bir yere konumlanr. Yaz iinde anlam yne
ten ve anlamlamay yaplandran, deer ykl olay ve durum bantlar
kurmaktan uzak durmaya alr. Anlat kurmaya direnir. Bu acratic dili
okumak zordur, ilk bata anlalmas zor olabilen bir dildir. Bu dili rnek
leyen yazarlar olarak Barthes, zellikle Sollers ve Robbe-Grillet'i vgyle
anan metinler kaleme alr. 16 zetle, Barthes'e gre, yazman (ecrivance) en
cratic dilin, dier bir deyile iktidar istencindeki dilin grevlisi gibidir. Ac
ratic dil ise, dilin iktidar gcn deil, zgrlk potansiyellerini zorlayan
trdeki yazarn (ecritre) dil etkinlii olarak deerlendirilebilir (Barthes,
1986c: 244' den aktaran Allen 2004: 97).
Barthes'n encratic-acratic dil ayrm yazn dilinin kendisine ilikin
bir ayrmdr. Ecrivance-ecritre ayrm ise yazan kiinin yazma etkinlii
ni kategorilendirmeye yarar; yani yazan zneyi dzenler. Bu balamda
yazarn S/Z'de ne srd okunabilir metin-yazlabilir metin ayrm
da yukardaki kategorilendirmeden btnyle uzak deildir. Yazman
(ecrivancc) olarak yazma deneyiminin kulland cncratic dil sonucunda
ortaya kan metinler, ounlukla okunabilir metinlerdir. Bunlar, okuru
tketici olarak konumlar. Onun bir av gibi, metnin bantlarna taklma
sn, gmlmesini ve metni aynen yazmann istedii gibi okumasn ar
zular. Yazar'n (ecritre) kulland acratic dil ise tam tersini hedefler: Bu
tr yazma etkinlii, okunabilir deil yazlabilir metinler ortaya karr.
Okuru tketici olarak deil, metnin reticisi olarak grr. Bu metinler,
sabit gsterilenlere balanm gsterenler iermeyen, kltrel, simgesel
veya yorumsal kodlar kuran bir dile sahip olmayan, bir anlam ve dizge
dayatmayan trdedir. Okuru, karsndaki metni yeniden yazmaya zor
lar.
Barthes'n yazarlk tarihi boyunca, farkl dnemlerine yaylan bu
ve benzeri kategorilerini, aadaki tabloda, birbiriyle kurduklar balar
la birl ikte aktarmaya altk. Tabloya, metnin ilerleyen blmlerinde tek
rar bavurulacaktr.

16 Sollers hakkmda Sollcrs, ywr adl bir kitab vardr. Robbe-Grillet hakknda ise bir denemesi
bulunmaktadr.
roland barthes 217

Dil Yazan kii Metin Okur Okuma

Encratic Dil Ecrivance Okunabilir metin Metnin tketicisi Doyum

Acratic Dil Ecriture Yazlabilir metin Metnin reticisi Haz

2.5.2. Metin ve Haz

Barthes'n metni bir yap deil, bir dokuma olarak deerlendirdiini da


ha nce belirtmitik. Burada dokuma szc ile birlikte ne kan gerek
anlamda dokumann kendisidir. Onun tahayylne gre metne bakarken
grdmz bir kumatan da ziyade, adeta bir rmcek a dokusuna
benzer. Okur onu gzleriyle katetmeye deil, ona temas etmeye almak
tadr (Barthes, 2007: 140). Metin dokusu ve temas zerine dnen Bart
hes, yazarlk hayatnn sonlarna doru, metin ve haz kavramnn bulu
tuu bir noktaya ulamtr. Metin, hazz b tnleyen bir erotizm ile birlik
te dnlr; feti ve arzu kavramlar ile aratrlan bir nesneye dnr.
Yazar hala metnin ykc, bozucu, zgrletirici potansiyellerinin
peindedir. Ona gre, "Ne kltr ne de kltrn yklmas erotiktir; ama
bu ikisi arasndaki atlak, eroizmi yaratr" (Barthes, 2007: 99). Yaz bir
atlaktr (tmesis), der (Barthes, 2007: 102). Metnin haz noktalarn, metnin
iindeki erotii ararken, onun izlenebilir bir atlakta, iki u arasnda bir
ldama olduunu dnr; aynen beden zerindeki kyafetin esnemesi
ve iki para elbise arasndan tenin grn gibi (Barthes, 2007: 101 ) . Or
taya kan bu erotizmi okur bedensel olarak deneyimler ve haz olarak ya
ar.
Nasl okuruz? Okumann hazz nasl aa kar? Bu haz, Barthes'a
gre, okumann ritminde yakalanr ve gerek anlamda bedensel bir dene
yine dnr. Okuma esnasnda gzmzn ve zihnimizin ortaya kar
d hzlanmalar, koturmalar, durmalar, zplaylar, dallar bir ritm re
tir ki hazzn kayna da bu ritm olur. Metnin dpkularnda gezinirken, onu
bir b tn olarak grmek durumunda deilizdir. Baz yerleri okumadan
geeriz, atlarz, hzl geeriz, hikayenin en ateli yerlerine ulamak iin sa
brszlanrz, adeta romann sonundaki doyuma hzla ulamak isteriz.
Marquis de Sade, dilin snrlarn pornografik bir ierikle zorlad
iin yadrganmtr. Toplumsal ahlaki kurallar ve kstaslarca kuatlm
218 nc blim

yazn, hazza ve doyuma ilikin sezdirmelerde bulunmaktan dahi kan


mtr. Oysaki biz, Sade'n yaptn, okuma esnasnda zaten yapmakta-
yzdr ve stelik bunun yznden de cezaya arptrlmayz (Barthes,
2007: 102).
Barthes' a gre, yukarda rneklendii gibi oul ritmli bir okuma
olmadnda, rnein dikkatli okuma yaplan durumlarda, okumann
hazz ortaya kmaz. Bu durum sadece skc deildir, ayn zamanda s
dr. nk karnzdaki metnin effa fln yi tirmesine neden olursunuz;

. . . bir eyler olsun istersiniz ama hibir ey olmaz, nk dilde


olup bitenler sylemin iinde olup bitmemektedir, ( . . . ) iki u arasn
daki atlak, doyumun yaand aralk, sadece dillerin bnye
sinde, szceleme srecinde kendini gsterir, birbirini izleyen
szceler dizisinde deil: yalayp yutmamak ama gevi getirmek,
titizlikle srmak gerek bugnn yazarlarn okumak iin; eski
den bo zamanlarda yaplan ve zamana yaylan okumalar yeni
den kefetmek, aristokratik okurlar olmak gerek (Barthes, 2007:
103).

Aristokratik okurlar olmay savunur Barthes. O, bu tr bir okuma


deneyiminden sz ederken, metin yeni bir ereveye oturur: Artk metin
bir feti nesnesidir ve bu feti beni arzular (Barthes, 2007: 114). Sz edilen
aristokratik okur gl bir okurdur, metnin uraklarnda srekli olarak
an dna taar. Barthes'n deyiiyle hazzn ve doyumun dizginlerini
elinden brakmayan okur, her zaman "ki aa uymaz bir konum iine
der, kltrn ykmna katlr. ki misli blnm, iki misli sapkn bir
znedir" (Barthes, 2007: 104-105). Haz ve doyum olarak okuma deneyi
minden sz eden yazar bir kez daha erotizm ile bir benzeiklik kurar; me
tin erotik bedenimizin bir anagramdr. Verdii haz ise sadece feno-metin
sel 17, dilbilgisi kurallarna indirgenemez; "[t)pk, bedenin sadece, ald
hazzn fizyolojik gereksinime indirgenemeyecei gibi." "Metnin hazla
bulutuu an, bedenimin kend i dncelerini izleyecei andr - nk be-

17 fr110-111l'li11 Julia Kristeva'ya ait bir kavramdr. Kristeva metnifeo-111cli ve gmo-111eli11 olarak
ikiye ay rr. Feo-meti Lacan'dan da hareketle, Sembolik Dzen' in diline iaret eder; dilin ile
tiimi salayan niteliidir. G1'110-111eti11 kavramn ise yazar, dildeki, dilin iletiimse! geileri
ni d ata n, delen ve bozan bir nitelii belirtmek iin kullanr. Ceo-mrti ancak fco-mt'li'in
varl araclyla hissedilebilirdir (Ailen 2004: 1 18). Daha nce de belirtildii zere, Barthes
iin metnin verdii haz, sosyal iletiimsellii aan bir hissellik ve bedensellik de tar. Bu ba
lamda yaz, fi110-111eti11se/ yaps yannda ge110-neli11sel bayla bedene dokunur.
roland barthes 219

denim, benimle ayn dnceleri paylamaz" (Barthes, 2007: 106). Ayn


erotik izlei devam ettirirsek, bu, farkllklar ayrtran ve dillendiren de
neyim alannda, zne ve nesne ilikisinin yittii bir btnleme yaanr.
Barthes'n deyiiyle, bu yaanan haz annda, "Tanry grdm gz,
onun beni grd gzle ayn gzdr" (Barthes, 2007: 106).
Grlebilecei gibi Barthes iin haz ok temel bir kavrama dn
mtr. Metnin basit bir esi deildir haz, metnin iinde bir yerde bek
leyen bir unsur deildir.

. . .haz bir srklenmedir, hem devrimcidir hem de toplumd


dr ve hibir topluluun, hibir anlayn, hibir zel syleyi bi
iminin hesabna almaz. Tarafsz mdr? Metnin verdii haz
zn olay yaratt aktr: Bunun nedeni ahlakd olmas deil,
konudan bamsz olmasdr (Barthes, 2007: lll).

Bir kez daha yinelemek pahasna syleyelim: Doksa'nn ve adlan


drmann, oulluu ve farkllklar hapseden ve basklayan katlatrc
etkilerinden uzak durmak, Barthes'n en nemli arzularndan olmutur
(Allen, 2004: 101). Bu arzu, onun ilk yazarlk dnemlerinden itibaren var
dr ve son dnemlerinde de devam eder. Fakat son dnemlerinde phe
siz baz temel farkllklar ortaya kmtr. Yazarn, yazma etkinliini ve
yazn snayc kavramlar ve aralar farkllamaya balamtr. Meydan
okuyuunun boyutlar da deimi grnmektedir. Encratic yaznn ve
hizmet ettii ideolojik ve ahlaki erevelerin imdiye kadar yapt en ba
sit haliyle, neeyi, elenceyi, duygular, mutluluu ve hazz metnin d
na itmek olmutur (Ailen, 2004: 101). Bu konuda sol yazn muhafazakar
sa sylemlerden btnen ayryor denemez. Onlar da ayn ahlaki emir
kiplerinden ve temellerden beslenmekte, yaznn bedensellik, beden re
jimleri ve bedenin sapknlklaryla balants zerine dnmeyi kendile
rine yaktrmamaktadrlar. Provakatif bir soru sorar Barthes: Bugn kim,
hi korkmadan ve utanmadan, kaytsz bir yz ifadesiyle, ben hedonistim
diyebilir ki? (Ailen, 2004: 102). Haz ve doyumun tedavlden uzaklatrl
d bir toplumda yaadmz hatrlarsak, bu iki terimi kullandmz
anda baucumuzda bitecek iki jandarmay iyi tanrz; bunlar, siyasetin
jandarmas ve psikanalizin jandarmasdrlar (Barthes, 2007: 128-135).
Haz szc baya bulunur, deinilmesi ok gerekli olmas halin
de, kullanlmas uygun grlebilecek yegane szck arzudur. roniyle ka
rk, "arzunun epistemolojik bir saygnl olsa gerek", der Barthes (Bart-
220 nc blm

hes, 2007: 135). Haz ise byle bir saygnlktan yoksundur; o byk ve te
kinsiz bir potansiyeldir. Haz, balbana silkeleyici bir sorudur, sapa bir
yoldur, "yoldan kmtr" . Cokuyla devam eder Barthes hazz tanmla-

maya. Haz tarafszdr, der (yani eytansln en sapkn biimidir) (Bart


hes, 2007: 141). Haz szcn tabi olduu sansrden kurtarmak istedi
ini belirtir. Onun bariyerini kaldrmak, onu basklayc ve deersizleti
rici etkilerden serbestletirmek ister (Barthes, 1995: 205). Okumay haz ve
doyum kategorileriyle deerlendirmeye alr; bu balamda Barthes'n
dil kurma ve dili sistemletirme abalar iddetlenerek srmektedir.
Yazarn metinsellik dneminde beklenebilecei zere okumak ye
niden tanmlanmtr. Btnyle bedensel bir tanm kar karmza:
"Okuma bir itir: Onu een bir kas vardr" (Barthes, 2006: 156). Barthes,
hazc okumann ritinlerinden ve bu ritmlerdeki kopma, yakalama ve tut
ma durumlarndan, nevrozlu ve cilveli olarak niteledii metinlerin kendi
sine geer. Metinlerin ortaya kard hazzn kendisi de, kendi iinde iki
farkl haletiruhiye yara tr; yazar, "haz reten okuma" ile "doyum reten
okuma" arasnda yapt yeni bir ayrmla karmza kar.
Barthes zellikle doyum / zevk (joissace) olarak okuma deneyimi
nin zerinde daha youn olarak dunr. Bu tr bir okumann, zne ile nes
nenin metnin iinde ve metnin dilinde erimesinin gerekletii o zel ana
denk dtn belirtir. Bu an, zne ile nesnenin ayrmnn yittii andr
(Barthes, 2007: 106). Birok dnsel yaklamda tutarl btn olarak g
rlm olan zne, burada btnln yiti rmektedir; bir anlamda ken
dinden gemekte, kendini kaybetmektedir; bir esrime iinde kaybolmak
ta gibidir. Burada doyum, bedensel olarak cinsel doyuma benzer bir de
neyim gibi anlatl maktadr. Bu tr bir okuma durumunda zne kendini
kurmaktan ziyade krar, paralar, kaybeder. Kiinin btn sosyal tanmla
ma ve konumlama dunmundan kurtulduu bir andr; znenin kimseye
bir kimlik bildiriminde bulunmak durumunda olmad bir andr (Ailen,
2004: 107). Bu sylem birok sa ve sol, hatta Marksist sylemleri ve on
larn geleneksel zne nosyonlarn rahatsz edecektir. nk bu yaklam,
onlarn doksalar, stereotip ve basmakalplar iine smamaktadr, hatta
oralardan kovulmutur. Okumann doyumu ile paralanan sadece zne
de deildir, doksann, ahlaki ihtiyacn birlii de temelini kkten yitirmitir
(Barthes, 2007: 102-115).
Hem haz olarak okuma hem de zevk/ doyum olarak okuma, Bart
hes tarafndan ykc bir dinamie sahip olmasyla vlr. Bu okuma de-
roland barthes 221

neyimlerini aran metinlere tekrar baktnda bir kez daha bir sistem
letirme abasna girdiini izleriz. Yllardr Klasik yazn' eletirmi olsa
da onlar okumann zevkinden hi feragat etmemi olan Barthes, tam da
bu Klasik edebiyatla arasndaki ilikiyi zevk/ doyum olarak niteler. Bu
metinlerin okunmas, metnin iine szld bir benlik olarak eridii
mutluluk anlarna gtrr onu. Aslnda doyum ihtiyacn doyuran filmik
anlatlar ve hatta mzikal eserler de vardr. Her ne kadar bu deneyimin
iindeki kendinden gemeyi dillendirmi ve savunmu olsa da, doyumsal
okumann ve bu yndeki metinlerin, ounlukla eletirellikle dorudan
ba kuramadn da belirtir. "Eletiri, ler zaan laz veren 111eti11leri ele alr,
doyuma ulatran metinleri deil: Flaubert, Proust, Stendhal her zaman yo
rumlanr ve fakat hi eskimez (Barthes, 2007: 110). Okunabilir metinler
okuyucuyu doyuma koturur, yazlabilir metinler ise haz yaratr ve doyu
mu beklemede tutar gibidir. Onun Sollers ve Robbe-Grillet gibi yazarlar
zerine syledikleri haz metinleri ka tegorisindedir. Yukarda belirtildii
gibi birincisi zne olarak yaanan bir paralanma deneyimi iken, ikinci
tr haz olarak okuma, devrimci ykcl n gerek an olmaktadr (Barthes,
2007: 111).
Fakat bu ok youn, kavram ve kategorilerle fazlaca dolu kitap,
"istediine ulaamad iin taknla dnen bir edim gibidir" (Osso
la, 2007: 16). Hrn bir arzu ile yazn ve yaznsalln konvansiyonel ka
tegorilerini datmaya devam eder. Ecritre olarak yaz, anlat, tmce da
yatmayan bir yazdr. Peki, bunun yaznsal grnrl nasl mmkn
olur? Bunca kategoriden sonra, peki, Barthes'n kendisi nasl yazar diye
bir yoklama sorusu soru labilir.
Onun yazn tr, syledikleri ile nemli lde tutarldr: Yazlar,
genellikle paral, alfabe sralamasna gre olumu fragman balklara
blnm biimdedir. Hibir zaman btncl, yaplam bir metin kur
maya almaz. Barthes' okumak zordur, kalabalk noktalamalar, paran
tezler ve kesmeler metnin akn srekli durdurur.
Yazar yazlarna zellikle son dnemlerinde bir zellik daha ekler;
metne duygular ve nc ahs anlatmlar girer. Dil ve metinsel kurgu
romanslar. Nitekim romansal yazma Barthes'n Met11i11 Hazz kitabnda
dile getirdii ve savunduu bir ynelimdir. Bu tr bir yaznsal ynelimin
ykc etkileri onu cezp eder. "Bilim, kurmaca zellikleri tayabilir du ru
ma gelemez mi dersiniz?" diyerek bilimin yaplann bozmak isteini di
le getirir (Barthes, 2006: 109). Bilime ters den eyi, metni bilimin iine
222 nc blm

katmak gerekmektedir (Barthes, 2007: 118). Buradaki metin, onun oyun


cu], dokuma metnidir. Dilindeki romanslk da gene onun bilimi bozma
ynndeki hamlelerinden biridir.
zellikle 1970'lerin ikinci yarsndan itibaren, kendi yazn iddiala
rn gerekletirmeye, doksann ve adlandrmann iddetinden uzak me
tinler retmeye almtr. 1978'de, romana ynelmek istediini dile ge
tirmitir (Ailen, 2004: 108). Bu dneminde ortaya kard ki taplarnn
neredeyse tamam romans bir yaznsallk yaklamyla yazlmtr. Hatta
bu konudaki en zel rnek kendi adyla yazd kitab olmutur. Roland
Barthes adl kitabn kendisi R.B. hakknda bir roman olarak betimlemeyi
tercih etmi, bu ki tabn bir biyografi olduunu kabul etmemitir (Barthes,
1995: 223). Gerekten de biyografi zellii gstermeyen bu kitap u ifa
deyle balar: "Btn bunlar bir roman kiisi tarafndan sylenmi gibi ka
bul edilmelidir (Barthes, 2006: 11). Kitaptaki fragmanlarn nemli bir o
unluu yaamn romans yzeyi ile ilgilidir. Fragmanlarda sunulan ve
ya sahnelenen ey parallk arzeder, bir tr imge-daarc sunar okuyu
cuya (Barthes, 1995: 223). Ailen onun imge-daarc kavramlatrmasn
Bir Ak Syleminden Paralar kitab zerinden takip eder (Ailen, 2004: 109-
113 ). Bu kavram Lacan'n imgesel kavramndan gelir. Bir Ak Syleminden
Paralar, aslnda ak sylemi zerine deildir, ak znelerin sylemsel
uraklarn betimleme zerinedir. Entelektel dn dnyas iin sra d
bir konudur ak. Ak znenin his ve bedensel geilerini, bu geilerin
bedeni zerindeki etkilerini gsterir. Aynen doyum ierikli okumann z
nesi, Roland Barthes'n znesi R.B. gibi, buradaki zne de, paraldr, tutar
l bir b tnlk sunmaz. Ak sylemi iinde gezinen tekil zne kimi za
man "kendisi" dahi deildir. Bu deiniler bizi Barthes'n dncesindeki
znelik durumuna getirir. Barthes, zellikle de postyapsalc Barthes sz
konusu olduunda, "zne" ayr bir balk olarak grlmeyi hak etmekte
dir.

2.5.3. zne: Okur: Beden

Bu ara balk, Barthes'n karmak kavramlar alann zne etrafnda topar


lamaya alacaktr. zellikle Metnin Hazz'nda youn bir ierik olarak bir
araya ylan dnsel uraklarn hepsinin en temelden etkiledii kav
ram ve durumun "zne" olduunu grdk. Roland Barthes kitab da bu
konuda nemli deiniler iermektedir. Barthes'n znelik durumu ile bu
roland barthes 223

denli megul olmas onun zellikle postyapsalc dnsel evresinde dik


kat ekmektedir. Yapsalc olarak bilindii erken dnemlerinde bu konu
onu ok megul etmi grnmemektedir. Fakat btncl bir zne tasav
vurunu hi kaygsz benimsedii bir dnemi olduunu da iddia ediyor
deiliz.
zne konumu ile ilgili en dorudan etkilerin phesiz ada olan
Lacan'dan ve Derrida'dan geldii sylenmelidir. Bu balamdaki grle
ri, 1970'lerden sonraki metinlerinde, postyapsalc anlayn merkezsiz,
paral, imgesel olan ile krlmak suretiyle olumu bir zne tasavvuru ile
buluur. Burada anlacak olan, onun zneyi paralama arzusunu hareke
te geiren, eylemsel bir ar niteliindeki metinlerinden kesitler olacak
tr.
znenin konumunu sogulayan eserlerinden biri, aslnda ilk temel
kitab olan Yazmann Sfr Derecesi'nden bu yana zerinde durduu
'ntr / yansz yaz' ve 'eletirel mesafe' kavramlarnda aranabilir. Yazarn
o zamanlarnda sze dklm bir zne yaklam phesiz yoktur. Fakat
Ba rthes'n sezgisel olarak btn yazn motivasyonunun, bir zne kurgu
su ile balantl olduunu dnmek gl bir fikri ynelim olacaktr.
Onun yazar olarak zne kavraynda, Mau rice Blanchot etkisi grlr.
_
Ksaca hatrlamak gerekirse, Blanchot'un yazn zerine temel sorgu nok
talarndan biri, sessizliin aa k noktas olmutur. Blanchot'a gre,
sessizliin zn metinsel olarak grnrletiren yazar, "hi kimsenin
konumad, hi kimseye seslenmeyen, merkezi olmayan, hibir eyi or
taya karmayan bir dile aittir" (Blanchot, 1993: 22). Kafka'y rnekleyen
Blanchot iin yazar, ancak "ben" yerine "o"yu koyduunda yazna katla
bildiini grr. Bu onda, aknlk ve zevk uyandran bir fark edi olarak
anlatlr. Yazn, yazara artk kendi kendisi olmad, hatta artk hi kimse
olmad bir yalnzlk getirir. ""O" hi kimseye dnm ben, tekine
dnm bakasdr, nk, bulunduum yerde, artk kendime seslen.e
mem ve bana seslenen kii "Ben" diyemez, kendisi olamaz" (Blanchot,
1993: 23). Blanchot bu zel deneyimi "z"n yerini ve kaynan bulmak
adna sorgulamtr, onun iin bu soru, yazn deneyiminde, ze ve sessiz
lie en yakn olan noktay aratran bir soru olmutur (Blanchot, 1993: 35).
Hatrlanrsa Barthes'n "z"e ilikin reddiyesi yapsalc dilbilim uray
la birlikte hepten netlemitir. Barthes hep zdekselin peinde olmutur.
Dolaysyla Blanchot ile temel motivasyonlarnn neredeyse birbirine zt
olduunu sylemek mmkndr.
224 nc blm

Der ki Barthes, znellik ile narsizm sanki doalm gibi birbiriyle


zdeletirilir. Bu fikri srdren kii,

. . . znelliinin, kendinden sz etmekten ve kendisi hakknda iyi


konumaktan ibaret olduunu, dnr kukusuz. nk o,
eski bir iftin, eski bir paradigmann, yani znellik/ nesnellik di
zisinin kurbandr. Ne var ki gnmzde zne baka ye rd e ta
k l p kal r, "znellik" de helezonu n bir baka yerine geri dner:
Yap s bozulmu, blnm, yerinden edilmi, demir atmam
olarak. "Ben" artk "kendi(si ) olmadna g re neden "ben" den
sz e tm eyecekm i i m ki? (Barthes, 2006: 194).

zne ve zdelik ban kran yazar, kendi kitabnda bunu dilsel


olarak da rnekler; kendisinden "o" diye sz eder. "Ben" dediinde de as
lnda kastettii kendisi deildir, R.B. dedii kiidir. Barthes'n Roland Bart
les kitabnda dilsel olarak bavurduu "ben" ve "o" geilerinde, esin
kayna, yukarda ad geen Blanchlot'dan daha gncel ve ada bir
isimdir; Barthes bu kitabn dilini Sollers yaznndan esinle oluturmutur
(Ailen, 2004: 1 06).
Kendisi zerine yazmak denilen deneyimi ok zel bir deneye de
dntren yazar iin kendisi ile arasndaki balant tuhaf bir mesafe su
nar:

Kend i kend imin simgesiyim ben, bama gelenin yksym.


( . . . ) nsann kendisi stne yaz yazmas iddial bir dnce gi
bi grnebilir: Ama bu ayn zamanda basit bir d ncedi r de:
Bir intihar dncesi kadar basit (Barthes, 2006: 71).

znelik durumunu o hi vazgemedii mesafe kavray ile hrpa


layan yazar, "Benim bedenim kendi kendisi iin biraz yapmackldr"
(Barthes, 2006: 75), ifadesiyle birlikte bu kopmaya bir kez daha iaret eder.
Kendisi ancak bir "o" dur, bir roman kahraman gibidir bu kitapta artk.
Szkonusu "o" kiisi iki yerel bedene sahiptir; "Biri Parisli beden (evik,
yorgun), biri de sayfiyeli beden (dinlenmi ve hantal)" (Barthes, 2006: 76).
Bir Ak Sylemide11 Parala r daki ak zne de gene parall se
'

rimleyen bir zellik ve beden olarak belirir. Onun gezgin sylemi, farkl
haletiruhiye geileri, farkl rasyonalizasyon sistemleri iinde ilerler. z
neyi dil /bilin ve beden olarak paralar; zne kulland dil ile birlikte
roland barthes 225

uygar ve olgun bir kiidir, fakat bedeni inat bir ocuktur. Diliyle yapt
eyi bedeni uygulamaz. "Dilimle gizlediimi bedenim syler" cmlesiyle
aktard ak zne, kendisiyle ve arzusuyla verdii mcadelede bir b
tnlk salamaya, dilini de bedenselletirneye rpnmakta gibidir (Bart
hes, 1992: 70). Bir kii yalnzl deil, bir dizge yalnzl iinde kvranan
aktan salan, ancak imge daarcnda birikmi hayali imgesel anlar,
hissel durumlardr. Kii kend ini sklkla kendisiyle eliirken, yanl san
lar iinde bulur. Kimi zaman kendi dnda, baka biridir, kendi kendisi
nin tiyatrosudur; hayatn iinde bir rol al r "alayacak olan kii" olarak
kendisini izler (Barthes, 1992: 148).
Yazn hayabnn sonlarna doru, Barthes'n temel kavramlarndan
biri haz ise dieri de beden olmaya balar. Hatta bu iki kavram birbirine
balar: Yazar hazz, bedenin kendi fikirlerinin peinden gittii an olarak
betimler. Culler'in yorumuna gre yazar, bedene gndermede bulunmak
yoluyla, okuma ve yazmaya ilikin zdeki bir aklama tretme abasn
srdrr. Bunu yaparken, bir kez daha haz ile birlikte ortaya kan ayr
ma dikkat yneltirsek, "ben" in kendisinin bilincinde ohm bilin ve dil ala
n, hazzn ise bedenin alan olarak ortaya ktn grrz (Culler, 2008:
105-107). Fakat gene Culler'e gre, bu tr bir zihin ve beden ayrmn, zih
nin yerine geen beden kurgusunu bir tr ka olarak yorumlamak
mmkndr (2008: 107). Bu ka en genel anlamyla entelektel, politik
sorumluluktan kamaya kadar ak ulu yorumlanabilir. Daha da kritik
olan nokta udur Culler'e gre: Zihin ve beden ayrm, Barthes' sorunlu
olabilecek bir gizemletirmeye gtrmektedir; bedeni verili bir kaynak
masna sabi t ve bavurulabilir bir zemin olarak grmek, yazarn tm
zdeki arzusuna ramen, bedeni bir kkene, bir gizeme dntrmek gi
bidir (Culler, 2008: 107-108). Nitekim bu konuya Barthes'n son kitab olan
Camera L cida'da tekrar rastlarz. Barthes bu kitabnda zihnin ve dn
cenin deil, bedeninin bilgisini aratran bir soru soracaktr; "Bedenim fo
toraf hakknda ne biliyor?" diyecektir (Barthes, 1996b: 21). Bu onun ger
ek anlamda zihinden ve kl trden kurtulmu olan beden yann sorma
sdr. Bu konuya bir sonraki balkta tekrar dneceiz. imdi znenin dok
sa ve paradoksa ile balantl konumunu anlamaya alarak devam ede
lim:
Barthes'n, zneyi bir ta katlyla iaretleyen doksadan, tekinsiz
lik dolu paradoksaya doru gei yapt grleri ayn dorultuda okuna
bilir. Tutarszl savunur Barthes. Ona gre " tutarszlk, z deitiren
226 unc blm

bir dzenden" her zaman daha iyidir (Barthes, 2006: 112). Bir merkezde
rlen btnlkler ve tutarllklar dizgesi, zneyi de btn ve tutarl ola
rak konumlar: Bu doksann etki ve etkinlik alandr. Kesintisiz paradoks
savunucusu olarak Barthes, bir yanyla tutarszl da kendi yaznnda r
neklemitir. Dn yolculuu boyunca yazn etrafnda dalan bir konu
srekliliini takip ettirmitir, ayn konular zerine dnmeyi ve yazma
y srdrmtr. Fakat o, her dneminde daha nceki syledikleriyle e
limi, her iki dnemi arasnda hep tutarszlk ina etmitir. Bilim iin ho
grlemez olan bu zellik, Barthes iin vn kaynadr. Tekrar znelik
durumuna dnersek, Barthes parall sadece yaznsal rneklerinde, ya
zar-zne, ben-zne gibi ayrmlarda savunmaz: Okur da paradoksal bir va
rolutur. Ona gre okur, "yaayan bir kartlktr" : blnm bir znedir,
metin araclyla ulat doyumun temelinde, hem kendi ben'inin sa
lamlamas hem de bu ben'in ykm bulunur (Barthes, 2007: 109).
Metnin hazzna doru yola km olan Barthes iin artk yazma et
kinlii de, yapsalc ve gstergebilimci dnemlerindeki gibi Marksist ve
ya topik eletirel bir sorumlulukla tanmlanmaz. Barthes artk o konum
dan oktan kmtr. Meydan okuyular trel bir nitelie dnr. Yaz
ma nedenlerini ncekilerden ok daha baka szlerle aklar artk; "eer
yazmyor olsaydm hibir deerim olmazd", der (Barthes, 2006: 195).
Barthes artk kendi szcklerinin peinden gitmektedir, nk arma
araclyla bulduu szckleri istememektedir (Barthes, 2007: 123). Yaz
mak onun iin kayna tkenmeyen bir arzudur: "nsan arzu ederse ya
zar, benim de arzularm bitip tkenmez", der (Barthes, 2006: 235). Bart
hes'n son kitabna doru ilerlerken bu cmlesi aklmza yerleir. Fakat
son kitab olan Canera Lucida, birka nedenle zel bir alma olacaktr.
Detaylar bir sonraki alt bala brakmakla birlikte, bu blm unu sy
leyerek kapatalm: Bu kitap Barthes'n bitmeyen arzusunu lm duygu
suyla snamakta gibidir.

2.6. Sona Doru Geri Dnler: Camera Lucida

Canera Lucida (1980) Barthes'n lmnden nce tamamlad son eseri


olur. Annesinin lmnden sonraki dnemiyle karakterize olan kitapta
Barthes, daha nceki konu alanlarnn olduka dnda bir yere ulam
gibidir. Bu defa sorular ne dilin zdeklii iindedir ne de yaznn haz
noktalarndadr. Haz veren bir kederin, yasn izlerini sormaya ynelir
roland barthes 227

Barthes bu eserinde. Camera Lucida'nn en temel motifi lm ve fotoraf


olur.
Barthes iin annesinin lm ok zor atlataca bir kayp olur. As
lnda yazar bu kederi hi atlatamaz demek daha yerindedir. Annesinin
lmyle birlikte, yaam kuvvetini diri tutmak iin artk bir nedeni kal
madn dnr; bir yalnzlk hastalna tutulduunu ve hi iyileeme
yeceini, tikelliini hibir eyle tmelletiremeyeceini yazar. Aslnda an
nesinin yasn atlatmay, iinde bulunduu kayp duygusundan bir yeni
den balama enerjisiyle kmay hayal ettii de olmutur. te o zaman, is
mini Yeni Roman ( Vita N6uva) koyaca bir roman yazma fikri de yava
a yerlemitir zihninde. Ne var ki o roman ancak sekiz sayfalk bir metin
olarak yarm kalmtr (Glmez, 2008: 170-175). Onun yerine ise son d
neminde, Ycel'in, btn eserleri iinde en romans bulduu eseri Came
ra Lucida karlamtr okuru. Annesinin acsna gmlmeye yneldii bu
kitabnda Barthes, artk hayatta lm beklemekten baka yapabilecei
hibir eyi kalmadn syler (Barthes, 1996b: 71-72).
Camera Lucida, Barthes'n btn yazn serveninde bir tr baa d
n ve ayn zamanda da sona balan gibidir. Bir kez daha, derin bir hay
ranlk duyduu Michelet'i hatrlar; onun tarih ve lm zerine yazdkla
r bu kitabn i atmosferinde nem kazanr. Ayrca ki tap, Sartre'n L'lma
giaire (2004 ilk basm 1940) adl eserine ithafen yazlmtr. Bylelikle,
-

Barthes'n, her ne kadar ou zaman farkl dnsel taraflarda yer alm


olsalar da, Sartre' hi brakmadn bir kez daha grrz. Fakat Camera
Lucida' daki Sartre, politik sylemleriyle deil, bak fenomenoloji siyle
karmzdadr.
Yazar en bireysel ve kurgusal eseri olarak anabileceimiz bu kita
bnda fotoraflara bakmak zerine samimi bir dn izlei sunar. Etki
lendii nemli fotoraflarn eserleri hakkndaki serbest dnmlerini
aktarr. En nihayetinde, etrafnda gezindii onca fotoraf iinde, annesi
nin fotoraf nnde duracak, saatlerini, gnlerini vererek, artk yaama
yan annesinin hakikatini kefetmeyi arzulayacaktr. Yas duygusunun yo
unluu, ki tabn ne srd yeni kavramlar da etki ler.
Aslnda Barthes, fotoraf zerine daha nce de birka metin yaz
mtr. Hatta konuyla ilgili ilk rnekleri bizi bir kez daha onun erken d
nem eserlerine kadar gtrr; ada Sylenler' de bir Fransz bayran
selamlayan zenci grnts zerinden yaratlan syleni ifa etmeye al
r. Bir dier metninde fotorafn bir gsterge olmadn iddia eder. Fo-
228 nc blm

torafn kontrol edilemez niteliinden sz eder, fotorafik ierii sabit bir


anlama balamann, onun dilsel gstergelerle desteklenmesiyle mmkn
olduunu ne srer. Bunu fotorafn bir anlama demirlemesi yoluyla
kontrol altna alnabilir hale getirilmesi olarak yorumlar (1977a: 31-51).
Fotorafik ieriin anlam ve ideoloji ile olan ban takip ettiimiz yazla
r arlkla onun gstergebilimci dnemine aittir. O dneminde dil iine
ekilmi ieriklerle ilgilenmitir, fotoraf da ancak onu betimleyen veya
konumlayan altyazlarla, altbilgilerle birlikte grmtr.
Fakat sylediimiz gibi Camera Lucida ile birlikte karmza kan
ierik, Barthes'n ilgi ve yazn sreklilii ile uyum gstermez. Bu kitabn
meselesi, gstergeler ve dil kodlarndan ziyade, dilin dna taan grsel
imgenin kendisine, fotoraf, beden ve fenomenolojik bir bilme arzusuna
doru alr. Hatrlarsak Culler onun bedenselliini Camera Lucida zerin
den takip ederken, "bedenim fotoraf hakknda ne biliyor?" sorusunu
ne karmt. Ama bu Caera Lucida'y yorumlamada yetersiz bir ba
dr. Kitabn younluu daha dikkatle incelenmeyi hak eder. Hemen ilk
paragraftan bir alntyla kitabn iine girmeye alalm:

Uzun zaman nce bir gn, Napolyon'un en kk kardei Jero


me'un 1852'de ekilmi bir fotoraf gemiti elime. Ve bugne
dek hi dindiremediim bir aknlkla unu fark etmitim o za
man: "Ben mparator'a bakan gzlere bakyorum" (Barthes,
1996b: 17).

Eriilemez bir bakn arzusuna kaplmtr Barthes. Bak ve ger


eklik, kitap boyunca Sartre'n bak fenomenolojisinin izleinde yorum
lanr ve farkl kavram alanlarna alr. Barthes'n hep kar durduu dok
say aklarken kulland "Medusa Bak", Sartre'n bak kavraynda
bavurduu bir analojidir. Bakan bakt eye bir mekan izer, onu tanm
lar, adlandrr ve sabitler; bir taa dntrr Oay, 1993: 309). Medusa Ba
k Canera Lucida' da da kendini sezdirmektedir fakat bu kez bambaka
bir noktadadr. Barthes bu kez onun talatrc baklar altnda bir haki
kat etkisi arzular gibidir. Bak, kaybettii annesini yeniden versin, kede
rini dindirsin, fotoraftaki annesi kendisine baksn ve kendisini tanmla
sn ister (Barthes, 1996b: 101).
Camera L cida'da da gene sistematize etme duygusu ve ihtiyac onu
yalnz brakmaz. Bu kez, bakt fotoraflarla arasndaki etki, ilgi ve duy
gu akn kategorik olarak betimlemeye ynelir. Fotorafn bakan kiiye
roland barthes 229

aktard ierikleri iki ayn biimde snflandrr. Studium diye niteledii


bak, insanlarn genel bir bakma deneyiminde ortaklamasdr. Fotoraf
larn herkese syledii eylerdir bunlar; ekildii dneme, ereve iinde
ki aktrlere, ekilen dnemin kltrel ve maddi kl tre ilikin verilerine
ilikin bilgisel ierikler tarlar. Bakann "biimlere, yzlere, hareketlere,
mekanlara ve eylemlere kl trel olarak" katlmasn salarlar (Barthes,
1996b: 34). Fakat fotorafn potansiyeli sadece studium ieriiyle snrl
deildir. Bir fotoraf asla sadece zdeksel haliyle karmzda duran bir fo
toraf deildir; o zdei aan bir potansiyeldir. "Gze nasl grnrse g
rnsn, ne trden olursa olsun, fotoraf grnmez: grdmz ey as
lnda o deildir", derken Barthes onun kendi zdei ne ve bizim sosyal bi
liimizi aan niteliine iaret eder (Barthes, 1996b: 19). Hep zdek iinde
olan grmeye alm olan Barthes iin bu bilinemez, farkl ve gl bir
etkidir. Bedenin fotorafa kltrsz ve vahi olarak yakaland noktada
ortaya kan bu etkiyi pnct111 olarak adlandrr. P111ct11111, fotorafn iin
den bir ok gibi frlayan ve beni delen, yaralayan, arpan eydir (Barthes,
1996b: 34-35). Pmctm'un etkisini bedensel bir darbe ve tahribat gibi ak
tarr Barthes. Pnctm'un gc kodlanmam oluundan, adlandrlamaz
lndan, dolaysyla bilinemezliinden gelir (Barthes, 1996b: 54). Klt
rn ve her trl kltrel <"renmenin ve bilincin dnda oland r. Kayna
bilinemez olduu iin onu herhangi bir ekilde kontrol etmek de ola
nakszdr.
Dneminin nl fotoraf sanatlarnn fotoraflarndan rnekler
verir ve her birinde stdim'a ait geleri ama zellikle de pctm'u gr
meye alr. William Klein'in New York' d a ekilmi olan Kiiiik talya
(1954) fotorafnda inatla kendini gsteren pnctum bir ocuun bozuk
dileridir (Barthes, 1996b: 49). Nadar'n Savorgan de Bmzza (1882) adl fo
torafnda ise kendisine bakan arpan pmctm ocuklarn birinin kavu
turulmu kollardr (Barthes l 996b: 55). Sanki fotoraflardaki pnctum
"grmemize izin verdiinin tesinde bir tutku balatm gibidir" (Bart
hes, 1996b: 61).
Kitabn devamnda Barthes, sanatsal nitelikli ve genel bir izleyiciye
ak olan eserlerde aradn kiisel fotoraf albmlerinde de aramaya y
nelir. Annesinin fotoraflarn alr karsna. Herkes ile ortak olan deil,
sadece kendisine ait olan, biyografisine demirleyen bir bak deneyimine
girer; zlemekten hi vazgeemedii annesini kefetmeyi arzulpr. Annesi
nin henz kk bir kz ocuu iken ektirdii K Balcsi adl fotorafta
23 0 nc blm

bulur onu (Barthes, 1996b: 68). K Bahesi sadece Barthes iin zel ve
nem lidir; onun kiisel p unctum'unun kaynadr. Baka kimse onda Bart
hes'n grdn gremez. Barthes annesinin fotoraflarnda, fotorafn
eki lmi olduu zamandan kendi zamanna ulaan gecikmi nm yaka
lamay arzular. lm olan annesinin fotorafna bakarken, punctm'un
ineleyen actan etkisi daha da iddetlenir. Buradaki punctm lmn
kendisine balanmaktadr, bir daha hi geri getirilemez olana.
Peki, fotorafn gc nereden gelmektedir? Barthes'a gre fotoraf
gndergesini her zaman yannda tar gibidir. Her zaman orada olma ina
dndaki bu gnderge, onun arad ze cevap verme iddiasndaki en
nemli unsur olacaktr. Fotoraftaki nesnenin nlar gemiten gecikme
li olarak bize ular (Barthes, 1996b: 21). Byle baktmzda fotorafn bir
temsil olmadn, Barthes tarafndan, gerein gecikmeli ama gerek
nm gibi yorumlandn grrz. 'imdi', fotorafn ekilmi olduu
gemi iin 'gelecek' tir. Fotorafta, o nesein orada 1111/unu olduunu as
la yadsyamamam, der (Barthes, 1996b: 74). Bu anlamda Fotoraf tam an
lamyla gndergenin fkrmas olarak yaanr. Oradaki gerek bir beden
den kan nm, en sonunda burada ve imdi' de, kendisine bakan kiiye
deer (Barthes, 1996b: 77). Fotorafa bakarken, gereklik ve gemiin a
kmas imdi' de yaanr. Bak annda, fotoraf kendisine bakan zneyi
de dntrr;

Fotoraf, doruyu sylemek gerekirse, benim ne zne, ne nes


ne, ama bir nesneye dntn hisseden zne olduum o
gizli an temsil eder: o anda lmn (arada kalan olayn) bir
mikro eidini yaarm: tam anlamyla bir hayalet haline geli rim
(Barthes, 1996b: 24).

Hibir yaz bana bu kesinlii veremez, der Barthes. Hibir yaznsal


tr bana fotoraf kadar kati bir ekilde "neyin olmu olduunu" syleye
mez. Do aysyla fotorafn kantlaycl nesneye deil zamana dayanr.
Kantlama gc onun temsil gc;.nn ok zerinde bir niteliktir (Barthes,
1996b: 81 -84).
mge daarc olarak ortaya kan kesintili hatrlamalar biographe
me olarak grdn belirten Barthes iin biyograpleme biyografi iin ne
ise, fotoraf da tarih iin odur (Barthes, 1996b: 36). Kendi bedeninin, do
laysyla annesinin dnya zerindeki varln fotorafik kant iinden
grmeye alr, artk lm olan annesinin gecikmi gerek nmn ya-
roland bartte s 231

kalamaya alr, buradan bir tarihe ulamaya ynelir. Tarih, Barthes'a g


re, Michelet' den esinle syledii gibi, "kendisinin olmad bir d
nem" dir. imdi annesinin olmad bir dnemde, annesinin tarih olduu
dnemin kapsn aralamaya almaktadr, fakat fotoraf ona ancak bir
resim sunar. Kendisine bakann hakikat arzusunu asla doyurmaz; gene de
bu arzuyu hep canl tutar.
Barthes, K Bahesi'nde, annesinin ocukluk fotorafna bakar ve
kendisine tekrar tekrar bu fotoraftaki kiinin leceini syler. Acmasz
bir kehanettir fotoraf; grdnz kiinin leceini syler ve bu onun
verdii en kati gerektir; lm bili tesidir, fotorafn delici punctum'u
buradadr. Fotorafa bakarken, "Ucunda lm olan gemi bir gelecei
dehet iinde gzlyorum", der (Barthes, 1996b: 88). Byle baktmzda
fotoraf, tarih olmann patikasna girmi dnsz bir zdektir, iinden
zamann klar salan bir zdek.
lm ve tarih kavramlar konusunda Barthes Michelet' den esin
lenmitir. Michelet'in tarihi ller zerinden ykselir. O llere itibarlar
n, neden yaam olduklarn teslim eder. "llerin edimlerini, aclarn,
zverilerini alp, onlara Tarih'in evrensel belleinde bir yer verir" (Bart
hes, 2009b: 28-29). Barthes Camera Lucida'da, adeta yaklaan lmnn
anlamn ekip karmak telanda gibidir.
Bu kitab okuduumuzda unu hissederiz: Yazarlk yaam boyun
ca btn zcl dayanaklardan syrlm Barthes, zn arzusunu iinden
atamam gibidir. Fotorafn onun bu arzusunu karlamayacan fakat
hep diri tutacan bilir. Fotoraf Barthes iin biricik varln olanaksz bi
limini baarmtr adeta (Barthes, 1996b: 70). Buradaki "adeta" szc
yattrc bir ekleme deildir, yazarn zdein snrnda durmas gerekti
ini bilmesidir. Bir nesne gereklie, nesne baka ilikin arzusu ona, Des
cartes' tam olarak aamam olmakla eletirilen Sartre'dan gemitir.IS
Kitap boyunca "bana gelenin ne olduunu anlamak isteyen zne" hala
dsal bir tanmlaycy, nc bir gzn saptaycln sormakta gibidir.
Bu, zcl kategorilerin tamamn at dnlen postyapsalc Barthes'e
ynelik bir eletiri olarak grlmelidir.
Canera Lucida'ya bir dier eletiri de gene Culler'den gelir. ine
doduumuz sosyal bilie gre bilinmez, adlandrlamaz ve kodlanma-

18 Sartre'de bak fenomenolojisi konusunda bkz. Jay, 1993: 263-328.


232 nc blm

m olan punctum'u dile aktarmak, Culler'e gre paradoksa ldr. Barthes'n


fotoraflara bakp punctum'u aktarmaya almas, bu paradoksu daha
ak klar.
Eletirilere ramen, yazarn son dnemine ait bu kitabn, onun ya
zn ve dn hayatnda nemli bir yeri olduunu bir kez daha yineleye
rek sonlandralm. Kitaptaki ar yas ve lm duygusu Barthes'n ksa bir
sre sonra gelecek olan lmnn de sinyalini vermektedir. Yaklak ay
n zamanlarda tuhnu olduu Yas Gnl'nde, annesinin lmnden
sonra hala yaayabiliyor olmasn sululuk duygularyla yadrgamakta
(Barthes, 2009a: 76), "hayat devam ediyor" szcnden gittike daha
ok yorulmaktadr (Barthes, 2009a: 156 ). Kald ki "Anneciinin" 19 l
mnden ok korkarak yaad bir zaman geride kalmtr. Artk annesi
lmtr. Fakat onu artk kaybetmiken, hala iinde bir korku duymaya
devam etmekte olduunu syler. Peki neden korkuyorum imdi?, diye
sorar. Verdii cevap udur: "Kukusuz kendi lmmden" (Barthes,
2009a: 213).

3. SONU: BARTHES VE SONRASI

Sonu blmnde Barthes'n paral dilindeki baz gzden kaan ierik


leri toparlayarak devam edeceiz. Son dnemlerine geldiinde artk terk
ettii dnlen baz eletirel izlekleri tekrar gzden geireceiz. Yaznn
devamnda ise Barthes'n entelektel mirasn betimleyecek, onun dn
cesine ilikin eitli gr ve eletirileri ksaca aktararak metni sonland
racaz.
Barthes, zellikle postyapsalc dneminin devamna eklenen haz
ve trellik dnemiyle birlikte, ideoloji ve iktidara ilikin eletirel ilgisini
ksmen yitirmi gibi grnr. Hatrlanrsa bu konular onun yapsalc ve
gstergebilimci dneminin asl konularndan olmutur.
Artk yap araynn korunaklln reddettii bir dnemdedir
Barthes. Hatta gstergebilim ile ilgili syledikleri, kendi yazn tarihinde
bir dnemin reddiyesi gibidir. Bir zamanlar, ideolojik analizin yegane bi
limsel yntemi olarak savunduu gstergebilimin, onun ruhunda yaratt
heyecan tamamen snmtr. Nedir ki bir gstergebilimcinin yapt?
"Tpk sporcunun kendi iyi reflekslerinden dolay sevinmesi gibi gster-

19 Barthes bu kitabnda annesinden hep "anneciim" diye sz eder.


roland barthes 233

gebilimci de bir paradigmann ileyiini abucak kavrayabilmekten ho


lanr" (Barthes, 2006: 177).

[Artk] . .O, gstergeler biliminin, comay becerememi olduu


.

iin pek iyi gitmemi, pek iyi etkinlik gstermemi olduunu


dnyordu. Gstergebilim [semiyoloji] ou kez, nemsiz a
lmalarn mrltsmdan baka bir ey deildi; bu almalar,
nesne, metin, beden arasnda bir ayrm yapmyordu. Bununla
birlikte, gstergebilim ile anlam tutkusu arasnda bir iliki oldu
u nasl unutulabilir . . . (Barthes, 2006: 186).

Son dneminde Barthes daha farkl bir yaznsall kkrtmakta,


yeni trdeki meydan okuyuu, ntr olann snrn, beden ve haz nokta
snda aramaya kadar uzanmaktadr. Marksist dnceyi ve Marksizmin
dn kategorilerini oktan bir yana brakmtr. Gene de, snf arada s
rada anmaktan, cmle iinde geirmekten btnen vazgemez. Fakat ne
dense snf aklna hep trajik bir konum gibi iaretledii rneklerde, ince
ayrmlar yaratan bir unsur olarak gelir. rnein, bir yazarn artk sylen
sellemi bir zellii saylan migren arlarn anarken, migrenin snfsal
lndan sz ediverir; emekinin ya da kk esnafn migreni olduu hi
grlm ey midir?, diye sorar (Barthes, 2006: 146). Hatrlarsak ada
Sylenler' de, sylene direnen, ntr/ nesne dilin olanaklarn aratrrken,
g ve iktidar alanna dahil olmayanlarn dilince beslenen Yeni bir dile
inancndan sz ediyordu. O zamanlar dilin dzanlamsal gereine inan
duyduu zamanlard. Postyapsak dneminden sonra ise dil artk sava
arak ele geirilen bir eydir; gerein deil, sylemin yuvasdr. Burada
ki sava tam anlamyla snfsal tanmlanmaz belki ama Barthes bu sava
n snflararasnda cereyan ettiini rnekler. "Bilinen hibir dil elinizin al
tnda deilse o zaman bir dil almaya karar vermek gerekir - tpk eski
den ekmek aldklar gibi. (G'n dnda kalan btn herkes -lejyon -
dil almak zorundadr)" (Barthes, 2006: 193). u halde Barthes'a gre s
nfsal olarak yoksun olann ekmek almas ile dil almak ayn lde po
litiktir ve treldir.
Barthes'n trellii burjuva trellii ile kout gitmez phesiz, ha
ta srekli olarak burjuva trelliini rahatsz etmek ister. Kimi zaman de
er ltlerini nasl karlatrmalarla ortaya koyduunu, metinleri iin
den yakalanabilecek kk ve sert detaylarda izlemek arpcdr: Aa
daki alnt bunu rnekler.
234 nc blum

Sade'n bir yaphnda, papann bir erkek hindinin rzna geme


si kadar byk bir mstehcenlik kar ortaya. Ama duygusal
mstehcenlik bu lde garip deildir, onu daha iren klan da
budur; "dnyada hala alktan len bunca insan varken, bunca
halk cann diine takp kurtuluu iin savarken, vb.", tekisi
uzak bir havaya girdi diye yklan bir zne kadar uygunsuz bir
ey yoktur (Barthes, 1992: 163).

Gene de, ada Sylenler' deki, Dominici ve Dupriez davalarnda


yapt ahlak ve adalet sorgulamasnn, son dnemindeki sorgularndan
ok daha gl ve radikal olduunu syleyebiliriz. O son dneminde sa
dece devrimden deil, topyadan da uzaklamtr. Sol iinden konutu
u ilk zamanlarndan beri dili blm, paralam, gruplam, kategori
lendirmi, ayrtrm, bir dil topyas ile hareket etmi, kendi dn ev
resinde de topik olana srama sabrszl gstermitir. Bunu yaparken
dil ii bir sr farkllk durumlar retmitir. Bu tutumu, Nietzsche'nin
izinden giderek, "yalnzca farklln bilimi vardr" diyen ifadesince de
desteklenir (Barthes, 2006: 186).
Onda ntr sadece bir yaznsal aray deil bir konumsal araytr
ayn zamanda. Ne var ki topik olana ilikin fikri ve hissel motivasyo
nu, hzla atopik ve amatr zevk alanna evriliverir (Barthes, 2006: 62, 66).
"Atopya topyadan stndr (topya tepkilidir, taktik zelliklidir, ya
znsal niteliklidir, anlamdan doar ve onu harekete geirir)", (Barthes,
2006: 62), derken, her tr tepkisellii, taktiksel ve yaznsal nitelii, anlam
ve dil alann ardnda brakmak ister gibidir. Yazarn topya'dan atop
ya'ya geii belirsiz ve silik bir meydan okuyua dnr. Barthes'n son
dneminde artk postyapsalc fikrin topik (ki bundan dolay yer yer
kudretsizlik grnm verir) uzanmlarndan da epey koptuunu sy
lemek mmkndr. Artk baka kavramlar saaltmaya yneldiini ta
kip ederiz. rnein, amatrln, amatrce seven ve yine seven bir
zevk srekliliinin bir tr kar-burjuva nitelii tadn ileri srecek
tir. Ak, amatr, haz, atopya, onun zel bir enerjiyle savunduu yeni
kavramlarndan sadece birkadr. Gc yitmi bu sylem adeta bir tr
beyhudelik snr izmekte gibidir. Yazarn lmn ilan etmi olan
Barthes'n kendi yazarlk arzusunu da hatrladmzda, onun kendisini
imkanszla dntren bir paradoksun iine yerletiini rahatlkla
syleyebiliriz.
roland barthes 235

zellikle postyapsalc eletirilerden Barthes da nasibini alr. Post


yapsalclktaki, cva gibi her yere szan zehirli bir madde olarak tanmla
nan iktidar anlay, gl ama kudretsiz bulunur. Zaten, Eagleton'a gre
postyapsalcln bizzat kendisi, 1968 cokusu ile balayan ve hsranla
sren bir dnemin rndr. Eagleton, coku ve hayalkrkl, zgrle
me ve dalma, karnaval ve felaket karm ancak, postyapsalclk gibi,
siyasi sorunlardan kamann elverili yolunu sunan bir anlay getirebil
di, demektedir (Eagleton, 2004: 1 76-180). Zaten hibir zaman derin bir
ideoloji eletirisi yaptn dnmedii Barthes'n da bu konumu rahat
a benimsemesini, burjuva tuzu kuruluun olaan bir sonucu olarak de
erlendirir. Barthes'n burjuva tutarszlklar Culler'i de kzdrr. Culler'e
gre, yazarn lmnden sz etmi bir dn insannn, mrnn son d
nemlerinde, "Balzac'n cbbesini, Flaubert'in not defterlerini, Proust'un
duvarlar mantar panellerle kapl odasn" anlahnas yadrgatcdr (Cul
ler, 2008: 136-137).
Fakat Barthes' eletirenlerin iinde bir kii daha vardr ki o Bart
hes'n kendisidir. Kendisini bir bakasnn fikri izlei olarak sunduu Ro
land Barthes kitab bu konuda zengin bir kaynaktr. Bti kitabnda Barthes
snfsal olarak burjuva kkenini kabul eder, iinde bulunduu yeni dne
mi ise yelemecilik felsefesinin etkisi alan iinde deerlendirir. "Dnya
nn paralar karsnda benim ancak yelemeye hakkm var", der. Oysa
ki 1957 senesinde "Gnmzde Sylen' de, "burjuva kendini yeleyen ki
idir" derken bunu gl bir eletirellikle dillendirmekteydi. Son dne
minde kendisini betimlemekte bavurduu bu cmle artk o denli sert bir
eletirellik tamamaktadr. Gene de, yelemeciliin sulu yanlarn sor
maktan geri durmaz (Barthes, 2006: 183). Meydan okuma duygusundan
uzaklatnn farknda olan Barthes, kendisinin yalnzlatka gerileme
ye baladn ima eder (Barthes, 2006: 122).
Barthes'n son dneminde ortaya kan meydan okuma hamleleri
gsz ve konformist uralara dnm olarak deerlendirilse de, bu
nun adna onun parlak n hilemek de phesiz doru olmaz. O ak
tan, hazdan, doyumdan sz am, hi politik olmayan konular politize
etmi bir yazar olmutur. Todorov iin ise Barthes teorinin pratiini yap
maya yeltenmi tek dnr olarak zel bir nemi hakeder (Ailen, 2004:
136). Yukarda eletirilerini aktardmz Culler iin ise Barthes'n asl
dehas erken dnem yazlarndadr; zellikle ada Sylenler ile bala-
236 nc blm

yan ve yapsalclnn sonuna kadar olan dnemindedir (Culler, 2008:


167-170).
, Barthes her tr kopyalanma, oalarak sylene dnme olasl
ndan syrlm birisi olarak kopyalanamaz biri haline gelmitir (Ailen,
2004: 136-138). Kendi kendisini de asla kopya etmemitir. Sabit bir ko
numdan yazp bir tr tutarl ve sistemli fikir insan olmay, bir okula d
nmeyi hibir zaman istememitir. Onun paral etkisi sosyal bilimler
ve insan bilimleri iinde salm; Barthes birok alma alan iin bir
bavuru kaynana dnmtr; medya ve grsel sanatlar, edebiyat
kuramlar, dil almalar, temsil almalar, kltrel almalar Bart
hes' n eserleri ile beslenmi alanlardan sadece bir ksmdr. Bu parallk
tan da anlalaca zere, Barthes' btnlkl bir teorisyen olarak kul
lanmak mmkn olmaz. Onun her dnemi ilgiye gre seimlik olarak
ayrr. Yapsalc dnemi hazc dnemi ile ayn eserde buluamaz, gs
tergebilimsel analiz ile postyapsalc ve metinselci dnemi bir araya ge
lemez. Fotorafa ilikin sylediklerini bilenler ise yapsalcl veya
postyapsalcl ile ilgilenme ykmll hi tamazlar bile. Ecinsel
kimliini hi ak etmemi olan Barthes'n metinleri, kendilerini her tr
l doksa ve adlandrmann dnda konumlamaya alan nitelikleriyle
bugn Feminist ve Queer almalar'nn da d ikkatini ekmektedir (Ai
len, 2004: 1-10).
Son., olarak, Barthes' btnlkl grmek mmkn olmad gibi
bir gereklilik de deildir. O, paral bir benlik, 'tutarsz' bir zne olmay
dorudan kendi varl zerinde rneklemi ve somutlamtr. Fransa'nn
en nemli dnsel dneminin iinden gemi, btn fikri alanlar ser
venci bir gezgin gibi, adm adm arnlamtr. Ona sorarsanz srekli ge
zinmesinin hatta syledikleri ile eliir noktalara gelmesinin bir aklama
s vardr: renilmi olan unutmak. Unuttuu iin yeniden okur o. Unut
mann tahmin edilemez deimenin ilemesine olanak verdiini dnr.
Sapienta diye and bu unutma durumunu vmeyi gze alr. Sapienta'da
"iktidara yer yoktur, iinde biraz bilgi, biraz bilgelik ve en ok da tat ba
rndrr" (Barthes, 2008b: 64).
Sonu olarak Barthes hibir gr kendine tam bir adres edinme
mi, hibiriyle tam kaynamamhr. Yola km ve hep Yeni'nin peinde
olduu dnsel serveninde hi geriye bakmamtr. Zira Barthes'e gre
tekrar edilen her dil, mutlaka eski bir dile dnr. Bu nedenledir onun
kesintisiz ve yinelemesiz Yeni aray. Kendisi Yeni'yi geici veya kon-
roland barthes 23 7

jonktrel bir moda gibi grmez. Yeni onu, ntr / yansz dedii ufkun yol
gstereni gibi cezp eder. yle der o: "Bugnn toplumundaki yabana
lamadan paay kurtarmann tek yolu vardr: ileri doru kamak" (Bart
hes, 2007: 123). Fakat Barthes'n kalarnn, kendi dedii gibi, hep ileriye
doru olup olmad, birok dnr tarafndan tarhmaya ak olarak
deerlendirilmektedir.
Kaynaka

Ailen, Graham (2004). Roland Barthes. London & New York: Routledge.
Barthes, Roland (1972). "The Two Criticisms". Critical Essays. ev: Richard
Howard. Evanston: Northwestem University Press. 249-254.

Barthes, Roland (1977). Image, Music, Text. ev. Stephen Heath. London: Fon
tana Press.
Barthes, Roland (1977a). "Rhetoric of the Image" . inde: Image, Music, Text.
ev. Stephen Heath. London: Fontana Press. 31-51.
Barthes, Roland (1977b). "Death of the Author" . inde: Image, Music, Text.
ev. Stephen Heath. London: Fontana Press. 142-148.
Barthes, Roland (1977c). "From Work to Text". inde: Imagc, Music, Text. ev.
Stephen Heath. London: Fontana Press. 155-164.
Barthes, Roland (1986). Rustle of Language. ev. Richard Howard. Oxford: Ba
sil Blackwell. 106-110.
Barthes, Roland (1986a) "The War of Languages." The Rustle of Language. ev.
Richard Howard. Oxford: Basil Blackwell. 106-110.
Barthes, Roland (1986b) "Preface to Renaud Camus's Tricks" The Rustle of Lan
guage. ev. Richard Howard. Oxford: Basil Blackwell. 291-295.
Batur, Enis (1987). "Roland Barthes iin Bir Cabinet Portrait" Roland Bartles:
Yaz Nedir. stanbul: Hil Yayn. 7-15.
Barthes, Roland (1987b) "Yapsalc Etkinlik" Roland Barthes: Yaz Nedir. stan
bul: Hil Yayn. 57-65.
Barthes, Roland (1987c) "Yaz Nedir?" Roland Barthes: Yaz Nedir. stanbul: Hil
Yayn. 16-22.

Barthes, Roland (1987d) "Brecht'i Eletirinin Grevleri" Roland Barthes: Yaz


Nedir. stanbul: Hil Yayn. 66-72.
Barthes, Roland (1990). Tle Fashion System. ev. Richard Howard. Califomia:
University of Califomia.
Barthes, Roland (1992). Bir Ak Syleminden Paralar. stanbul: Metis.
roland barthes 23 9

Barthes, Roland (1995). Grain of Voice: Interviews 1962-1980. ev. Linda Cover
dale. London: Jonathan Cape.

Barthes, Roland (1995b). "Kr Cesur Anne". Yazarlar ve Yazanlar: Eletirel De


nemeler. stanbul: Ekin. 61-64.
Barthes, Roland (1995c). "Brecht' i Devrim". Yazarlar ve Yazanlar: Eletirel De
nemeler. stanbul: Ekin. 65-67.
Barthes, Roland (1996) Gstergeler mparatorluu. ev. Tahsin Ycel. stanbul:
YKY.

Barthes, Roland (1996b). Camera Lucida: Fotoraf zerine Dnceler. ev. Re


ha Akakaya. stanbul: Altkrkbe.
Barthes, Roland (2003) ada Sylenler. stanbul: Metis.
Barthes, Roland (2005). Gstergebilimsel Serven. ev. Mehmet Rifat ve Sema
Rifat. stanbul: YKY.
Barthes, Roland (2005a). "Anlatlarn Yapsal zmlemesine Giri." Gstergc
bilimsel Serven. ev. Mehmet Rifat ve Sema Rifat. stanbul: YKY.
101-144.
Barthes, Roland (2005b ). "Gstergebilimin lkeleri". Gstergebilimsel Serven.
ev. Mehmet Rifat ve Sema Rifat. stanbul: YKY. 23-100.
Barthes, Roland (2006). Roland Barthes. ev. Sema Rifat. stanbul: YKY.

Barthes, Roland (2006b). S/Z. ev. Sndz ztrk Kasar. stanbul: YKY.
Barthes, Roland (2007) Yaz zerine eitlemeler: Metnin Hazz. ev. ule De-
mirkol. stanbul: YKY.

Barthes, Roland (2008). Ara Olaylar. ev. Sema Rifat. stanbul: Sel Yaynclk.
Barthes, Roland (2008b) Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Al Dersi. ev.
Mehmet Rifat ve Sema Rifat. stanbul: YKY.
Barthes, Roland (2009) Yaznn Sfr Derecesi ve Eletirel Denemeler. stanbul:
YKY.
Barthes, Roland (2009a). Yas Gnl. ev. Mehmet Rifat ve Sema Rifat. stan
bul: YKY.
Barthes, Roland (2009b). "Michelet" . Roland Barthes: Yaz ve Yorum. stanbul:
Metis. 27-37.
Barthes, Roland (2009c). "Racine zerine" . Roland Barthes: Yaz ve Yorum. s
tanbul: Metis. 47-56.
240 i.nc blm

Barthes, Roland (2009d). "Brecht'in Ana's zerine" . Roland Barthes: Yaz ve


Yorum. stanbul: Metis. 58-60.
Barthes, Roland (2009e). "Yazarlar ve Yazmanlar". Roland Bartles: Yaz ve Yo
rum. stanbul: Metis. 61-67.
Barthes, Roland (2009f). "Eletiri Nedir?" Roland Barthes: Yaz ve Yorum. stan
bul: Metis. 74-78.
Barthes, Roland (2009g). "Eletiri ve Gerek". Roland Barthes: Yaz ve Yorum. s
tanbul: Metis. 79-91 .

Blanchot, Maurice (1993). Yaznsal Uzam. ev. Sndz ztrk Kasar. stanbul:
YKY.
Burnett, Ron (1995). Cultures of Vision: lmages, Media and the lmaginary. Bloo
mington and Indianapolis: Indiana University Press.
Calvet 1994, Louis-Jean (1994). Roland Barthes: A Biography. ev. Sarah Wykes.
Cambridge: Polity Press.
Coward, Rosalind, Ellis, John (1985) Dil ve Maddecilik: Semiyolojideki Gelimeler
ve zne Teorisi. stanbul: letiim.
Culler, Jonathan (2008). Barthes. Ankara: Dost.
Eagleton, Terry (2004). Edebiyat Kuram: Giri. stanbul: Ayrnt.
Fiske, John (2003). letiim almalarna Giri. Ankara: Bilim ve Sanat.
Glmez, Bahadr (2008). Edebiyat, Mzik ve Resimle Yaamak ya da Roland Bart-
hes. stanbul: Krmz.
nal, Aye (2003). "Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazar". letiim Aratr
malar, 2003 (1 / 1 ), 9-38.
Jay, Martin (1993). Downcast Eyes: The denigration of vision in twentieth-centry
French tlought. Berkeley: University of California Press.
Kayra, Erol (1995). Rol.and Barthes, Yazarlar ve Yazanlar: Eletirel Denemeler.
Ekin: stanbul.

Ossola, Carlo (2007). "Etkili Ara". Metnin Hazz. Roland Barthes. ev. ule
Demirkol. stanbul: YKY. 9-24.
Rifat, Mehmet (2008). "Roland Barthes'n Yaamyks". Roland Barthes:
"Yazma Arzusu". stanbul: Sel yaynclk. 11-14.
Rifat, Sema (2008). "Roland Barthes'i evirirken". Roland Barthes: "Yazma Ar
zusu". stanbul: Sel yaynalk. 67-70.
roland barttes 241

Sartre, Jean Paul (1995) Edebiyat Nedir. ev. Sertan Onaran. stanbul: Payel Yay.
Saussure, Ferdinand de (1998). Genel Dilbilim Dersleri. ev. Berke Vardar. s
tanbul: Multilingual.
Ycel, Tahsin (1982?) Yapsalclk. stanbul: Ada Yay.

Ycel, Tahsin (2009) Metis Sekileri: Roland Bartles. stanbul: Metis.

Ek Kaynaka:20
Barthes, Roland (1995b ). "Robbe Grillet Okulu Diye Bir ey Yoktur". Yazarlar
ve Yazanlar: Eletirel Denemeler. stanbul: Ekin. 122-127.

Barthes, Roland (1986c). "Outcomes of the Text" . The Rustle of Language. ev.
Richard Howard. Oxford: Basil Blackwell. 238-249.
Barthes, Roland (2009h). "Sade, Fourier, Loyola". Roland Barthes: Yaz ve Yo
rum. stanbul: Metis. 138-156. (Kitaptan kesit evrilmitir).

Barthes, Roland (2009i). "Her ki Yandan". Roland Barthes: Yaz ve Yorum. stan-
bul: Metis. 67-73.
Barthes, Roland (1955). "Suis-je marxiste?" Les Lettres nouvelles.

Barthes, Roland (1970). "L'etrangere". La Quinzaine litttraire.

Sartre, Jean-Paul (2004) The Imaginary. A Phenomenological Psychology of the


Imagination. Trans. Jonathan Webber. London and New York: Rout
ledge.

20 Bu balkta, makalenin iinde ad geen fakat dorudan gnderme yaplmayan eserler yer al
maktadr.
Ernst CASSRER
( 1 874 - 1 945)
Milay KKTRK

HAYATI VE ESERLER

reslau'da doan Cassirer 1896'da Marburg niversitesi'nde Yeni


B Kantln kurucusu Hermann Cohen'in rencisi olur. 1899'da Co
hen'in yannda doktorasn Descartes' Kritik der mathematischen und na
turwissenschaftlichen Erkenntnis (Descartes'n Matematiksel ve Doabi
limsel Bilgi Eletirisi) tezi ile tamamlar. Yenikant Marburg okulu mensu
bu olarak felsefe dnyasnda yerini alan Cassirer Descartes, Leibniz ve
Kant zerine ayrnhl almalar yapar. Leibniz' System in seinen wis
senschaftlichen Grundlagen (Bilimsel Temelleri inde Leibniz'in Sistemi)
(1902) eseri, Cassirer'in ilk bamsz almasdr.
Bir bilgi problemi tarihi almas olan ciltlik Das Erkenntnis
problem in der Philosophie und Wissenschaft der neueren Zeit (1906) (Ye
nia Bilimi ve Felsefesinde Bilgi Problemi)' in ilk cildi Cassirer'in doent
lik tezidir. O, Hamburg niversitesine arld 1919 ylna kadar, Berlin
niversitesi'nde kadroya atanmam doent (Privatdozent) olarak grev
yapar. Bu dnem ayn zamanda onun verimli ve retici arahrma yaan
tsna hazrlk dnemi olarak da grlebilir. Substanzbegriff und Funkti
onsbegriff (1910) (Tz ve Fonksiyon Kavramlar), zamannn bilim felsefe
si ve bilgi teorisindeki temel kavramlarn analizidir. O kendi bilgi teorisi
nin temellerini bu eserde atar. 1912'den i tibaren Kant'n eserlerinin bas
m ile urar. Bu dnemde Kants Leben und Lehre (Kant'n Yaam ve
retisi) (1918), Freiheit und Form (zgrlk ve Form) (1916) eserlerini ya
ynlar.
246 dordnc bolm

Cassirer'in dnce izgisi, Hamburg niversitesi'nde greve ba


ladktan sonra netleir. zellikle onun Warburg Ktphanesi evresinde
toplanan bilim adamlaryla ve ktphanenin kltrel ortamyla tanmas,
bu konuda asl belirleyici faktr olmutur. Onun felsefi sistemine de adn
veren temel eserleri; Philosophie der symbolischen Formen 1, Die Sprache,
(1923) (Sembolik Formlar Felsefesi I, Dil); Die Philosophie der symbolisc
hen Formen 11, Das mythische Denken (1925) (Sembolik Formlar Felsefesi
il, Mitik Dnme); Philosophie der symbolischen Formen III, Phanome
nologie der Erkenntnis, (1929) (Sembolik Formlar Felsefesi III, Bilginin Fe
nomenolojisi), bu ortamda en verimli zeminini bulmutur. Cassirer'in
Hamburg'ta yaad sre iinde yaph almalardan bazlar ise unlar
dr: Die Begriffsform im mythischen Denken (Mitik Dnmede Kavram
Formu), Sprache und Mythos (Dil ve Mitos), lndividuum und Kosmos in
der Philosophie der Renaissance (Rnesans Felsefesinde Evren ve Birey),
Die Philosophie der Aufklarung (Aydnlanma Felsefesi) Zur Einstein'schen
Relativitatstheorie (1921 ) (Einstein'n Rlativite Teorisi zerine).
1929-1930 yllarnda Hamburg niversitesi rektrl yapan Cas
sirer, Nasyonal-sosyalistlerin basksyla ngiltere'ye gider ve 1933-1934
yllarnda Oxfort' ta ders verir. 1935' te oradan sve'e g eden Cassirer
Gteborg niversitesi' e geer. 1939' da sve vatandalna kabul edilir.
Bu sre zarfndaki almalarndan bazlar unlardr: Determinismus
und Indeterminismus in der modemen Physik (Modem Fizikte Determi
nizm ve ndeterminizm), Descartes, Zur Logik der Wissenschaften (Kl
tr Bilimlerinin Mant zerine), Die Platonische Renaissance in Eng
land und Schule von Cambridge (Cambridge ve ngil tere' de Platonculu
un Yeniden Douu) Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs (Sembol
Kavramnn z ve Etkisi) Philosophie und exakte Wissenschaft (Felsefe
ve Kantlamac Bilim)
1941'de ABD'ne g edene kadar, bir ksmn yukarda zikrettii
miz kitaplar yannda yz akn makalesi de yaynlanan Cassirer, bura
da, Yale ve Columbia niversitelerinde felsefe dersleri verir. 1944'de ngi
lizce olarak yaynlanan An Essay on Man (nsan stne Bir Deneme) ad
l eserinde kendi felsefesinin ok genel bir zetini yapar. 1945 ylndaki
vefatndan bir yl sonra yaynlanan The Myth of State (Devlet Efsane
si)' de, hem devlet kavramna farkl bir bak, hem siyasal dncenin ta
rihsel geliiminin farkl bir yorumu, hem de nasyonal sosyalizm zerine
felsefi deerlendirmeler yer alr.
ernst cassirer 247

I. G R

Sembolik Formlar Felsefesi hem Cassirer'in temel eserlerinin hem de


onun felsefesinin addr. Kltr felsefesinin klasikleri arasnda gsterilen
Sembolik Formlar Felsefesi bir btn olarak ve derinlemesine incelendi
inde, onun sadece kltr felsefesi iermedii, bilgi teorisinden dil ve bi
lim felsefesine, kavram teorisinden bilin zmlemesine kadar geni bir
yelpazeye yaylan problem alanlaryla ilgili olduu grlr. O ayn za
manda, merkezi problemi olan 'insann retimlerinin belirlenmesi' gaye
sine erime yolunu, zihnin evrensel bir fenomenolojisinde grr. Bu feno
menoloji insan dnyas ve eserlerinin tarihselliini ihmal etmeden, ama
srf tarihsel boyuta takl kalmadan, insan kltrnn geliim srecini or
taya koyabilir. Bylece felsefenin ilk alarndaki birlik idesi, kadim bilge
hin btncl gereklik kavray modern alarda da gerekletirilebile
, cektir. Bu ide ve kavray dogmatik metafiziin elindeydi, ama odan
alnmaldr. Bunun yolu da, kuatc bak asdr. Bu dn biimiyle
ortaya koyduu felsefesinden hareketle Cassirer, geni bilgi ve kavray
sahibi, konulara tam hakim olan bir yorumcu, felsefi gelenein koruyucu
su, -Habermas' n deyimiyle- 'yzyln en son evrensel bilginlerinden biri'
olarak nitelendirilmektedir.
Cassirer 'i hedefledii btncl kavraya gtrecek yntem feno
menolojidir. Daha nce zihnin evrensel fenomenoloj isini hedefleyenlerin
iinde Hegel ne kmaktad r. Bu yzden o, Hegelci eilime paralel bir
yntem izler. Ona gre Hegel, felsefi bilginin zihinsel formlarn btn
n kapsamasn ister. Bu btnlk sadece bir formdan dierine geite
grlebilir. Gereklik bir btiidr ama bu btn bir defada verilmi ola
maz; dnce tarafndan, gerek isel hareketi iinde ve ayn isel hareke
tin sistemli kmldan gereince geliip alm olmal, dolaysyla da bil
giyi kendi rn ve salt retimi iinde deil, saf sre nitelii iinde an
lamak sz konusu olunca, onun basamaklarnn hepsi hesaba katlmal
dr. 1
Sembolik formlar felsefesi, iinde gelitii Kant geleneine uygun
olarak, bir ontoloji kurmak istemez; o, "dnyay anlama sistemlerini, bu
anlamann ok biimlilii iinde, ok biimli anlamann da vurduklar
nn tamamn isel farkllklaryla birlikte, btn halinde kavramaya al-

1 Ernst Cassi rer. Bilginin Fenomenolojisi, Sembolik Formlar Felsefesi il, cv. Milay Kktrk,
Hece Yaynlar, Ankara 2005, s. Vl-Vll
248 dorduncu bolum

r. Ve bu noktada dnyay anlamann verili, gereklik sistemlerinin srf


tekrar ve kabu l olmad onun, serbest bir zihin faaliyetini iinde tad
anlalr." 2
Grn dnyasnn arkasdaki ve te tarafndaki bir nesne, bir kC11-
dinde ey yerine, griienin kendisinin isel farklln ve ei tliliini ara
yan, bunlarn yalnzca insan zihninde, zihnin bizzat kendi iinde onlarn
farklln vurgulama gcne sahip olmasyla kavranabileceini kabul
eden3 sembolik formlar felsefesine gre insann zne ve doasna ilikin
bir tanm varsa, bu tanm tzsel olarak deil, ancak ilevsel olarak anla
labilir. nsann karakteristik zelliinin gstergesi metafiziksel deildir.
nsanlk halkasn tanmlayp belirleyen, insan etkinliklerinin bir dizgesi
dir. Dil, sylence, din, sanat, bilim, tarih bu halkann geleri ve eitli di
li mleridir."4 Bu dilimlerin sadece birinde ya da birkanda taklp kalma
yan sembolik formlar felsefesi, kltrn ieriinin srf tek ierikten daha
ok olduunu ve bu ieriklerin genel bir form ilkesinde temellendiini ka
bul eder ve kltrn tm ieriinin, zihnin asli eylemine nasl temel olu
turduunu anlamay ve gstermeyi dener.5
Ona gre burada u soru sorulur: Zihnin eitli ynelimlerini yan
stan byle bir merkezi alan ve arac bir fonksiyon var mdr? Eer var
sa, farkl formlar bilmemizi mmkn klacak zel liklere sahip midir?
Bu sorularn cevab verildiinde, akn eletirideki a priori kategorilerle
tekil edilen birlikl i yap gibi bir yapnn temeli bulunmu olacaktr. Zih
nin da vurduu her form z gerei birbirinden ayr ise, bu takdirde
onlar birbirine balayan zihinsel ba kurulamaz. Ama eer onlarn or
tak bir zemini varsa, o zaman birlik tasarm sadece teorik bilgiyle snr
l kalmaz; dier zihin etkinlik ve retimleri de btncl olarak kefedi
lebilir. Cassirer bu ortak zeminin bant formlar olduunu dnr.
te sembolik formlar felsefesi birlik talebini bu formlarla metafiziin elin
den alr. Bu bant formlar bilincin de birliini oluturur. Bylece b
tncl kavray nesne merkezli olarak ve nesne dnyasnda deil, bilin-

2 Cassiw, Bilginin Fenomenolojisi, s. 30


3 Ernst Cassircr, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, ev. Milay Kktrk, Hece Yaynlar, An
kara 2005, s.43
4 Ernst Cassirer. nsan stne Bir Deneme, ev. Neda Arat. Yap kredi Yaynlar, stanbul 1997,
s. 90
5 Ernst Cassi rer, Dil, Sembolik Formlar Felsefesi I, ev. Milay Kktrk Hece Yaynlar, Ankara
2005, s. 24
ernst cassirer 249

te gerekleir. Sembolik formlar felsefesi bu yzden derinlemesine bir


bilin analizi yapmak ve bilincin birliinin temellerini ortaya koymak
zorundadr.
Sembolleri ve sembolik formlar kuran bilin alglayan, dnen ve
anlayan fonksiyonu ile kendini gstermekle beraber, onun saf mevcudi
yeti ve iyaps analiz edilmediinde, sembol-bilin ilikisi tam olarak a
a karlamaz. Bu gln nedeni bilincin bizzat kendisidir. Cassirer bi
lin kavramn felsefenin gerek Proteus'u* gibi grr. Bilin birok bilgi
alannda ortaya kar ama her birinde anlam ve yaps farkl ekilde kav
ranr. Bilgi teorisi, metafizik, fenomenoloji, empirik psikoloji onu kendisi
iin talep eder. Bilin etrafnda hep yeni kavgalar olur. Sembolik formlar
felsefesi ise bu problem iine batmak istemez. Bilgi eletirisi gibi o da bi
lincin empirik kaynan deil, salt mevcudiyetini sorar; bilincin zaman
sal oluum nedenlerini aratrmak yerine, onda bulunan eye, bilincin i
yap formlarnn tasviri ve kavrayna ynelir. Bu ynelim evresindeki
analizler sonucu grlr ki, bilincin srr, iinde binlerce bantnn nabz
atnn mevcut olmasdr. 6
Bilincin mevcudiyetinin temelinde alg bulunur. Dolaysyla bilin
analizi algnn analizini de zorunlu hale getirir. Ancak alg da, nesne ve
ifade algs olarak ikiye ayrlr. Kltr formlar ayn zamanda ifade form
lardr. Bu yzden ifade algs da bu analize dahil olmaldr. Cassirer'e g
re her kl tr formunun nelii ve z belirlenebilir. Daha sonra ise, form
lardan her birinin anlam, onlarn ierii, fonksiyonlar, birbirinden fark
llklar ve birbiriyle ilikileri ve balantlar aratrlabilir. Sembolik form
lar felsefesinde bu problemlerin cevab aranmaktadr. Bu noktada bir kl
tr teorisine ulalr.7

Nesne algsna gelince; nesnelerin farkl alglar ancak bilincin olu


turduu l sistemiyle tek biimli bilgi haline gelir. Kant ti.im bilgiyi, bu
l sistemini de kuran a priori kategorilere balamakla, matema tiksel
doa bilimlerinin ve matematiin bilgisini garanti altna almt. Ancak
Kant'n izdii bu ereve, sembolik formlar felsefesi tarafndan genile
til ir. nk sembolik formlar felsefesi sadece sal t bilimsel, kantlamaya
dayal evren kavrayna deil, dnyay anlamaya alan tm sistemlere

Yunan M i tolojisinde abuc,k ekil deitiren kahin dC'niz ihtiyar


6 Cassirer, 13ilginin Fenomenolojisi, s.280
7 Cassircr, Kltr 13ilinlcrinin Mant zerine, s.135
250 dbrdi.ncu blm

ynelir. 8 Teorik bilginin, dilsel, mitik, dini dnme ve estetik temaasn


farkl biimde kavranmas gerektiini syleyen Cassirer'e gre byle bir
kavrayla, bu dnme biimlerinin hepsinde, nesnel bir anlam bala
mnda ve nesnel bir seyir btn iinde, dnyann tek biimli ve kesin bir .
biimlendiriinin deil, dnya hakknda bir biimlendirmenin nasl ger
ekletii anlal r. Akln eletirisi bylelikle kltrn eletirisine dn
r. 9
Akl eletirisi bilgi ve bilme yetisi ile ilgilidir. Eletiride bilginin im
kan ve artlar tartlmakla, dnyann deneyim bilgisi ile biimlendirili
i sz konusu edilmi demektir. Bilgi zaten, temelinde zihinsel enerjinin
yatt bir ekil vermeyi ifade eder. O zaman yine arkasnda zihin enerjisi
olan, ama farkl formda dlaan baka zihinsel biimlendirmeler iin de
eletirinin temel mant ve yntemi geerli olmaldr. Akl eletirisi bilgi
nin oluumundaki zihinsel sreleri aa karmaktadr. Sembolik form
lar felsefesi ise benzer yaklamla, kl tr formlarnn oluma biimlerini
kefetmek ister. Dolaysyla sembolik formlar felsefesi geleneksel anlam
da felsefi sistem olamaz ve olmak istemez. Bu felsefe dorudan, gelecein
bir kltr felsefesine prolegomea olma denemesini ifade eder. 10

il. KANT ve CASSRER

zgn bir Kant yorumcusu olan Cassirer ayn zamanda onun felsefesini
eletirmekten geri kalmaz. O, eletirel felsefenin duru noktasn ve prob
lem alanlarn benimsemekle beraber, onlara getirdii zmler i tibariyle
zaman zaman Yeni Kant izginin dna da kar. Fakat Yeni Kantln
ve kendi ann bilgi, kavram, bilim, kltr gibi gncel problemlerini
eletirel felsefenin dn biimiyle ve fenomenolojik bak asyla yo
rum lar. Kant dneminde doa bilgisi, doa bilimi ve metafizik nemli
problem alanlar olarak grlmekteyken, Cassirer dneminde varln
bilgisi anlamnda metafizik problem olmaktan km, ancak doabilim
sel bilginin ve kltr bilimlerinin problem alanlar genilemitir. Dnya
y doa bilimlerinden farkl biimde bilme abas olarak kabul edilen kl
tr bilimleri doa bilimine indirgenemeyecek bir yetkinlik kazanma yolu-

8 Cssi rer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 29-30


9 Cassirer. Dil, s. 24
10 Ernst Cassi re; Wesen nd Wirkng dcs Synbolbcgriffs. Darmstadt 1956, s.229
ernst cassirer 251

na girmilerdir. Ancak bu bilimler epistemolojik ve metodik bakmdan


henz temellendirilebilmi deildir
Cassirer, Tz ve Fonksiyon Kavramlar eserinde doabilimsel d
nmenin iyapsn zmler ve bu almadaki sonular kltr bilimle
ri ile ilgili problem incelemeleri iin verimli hale getirmeye alr. Bu a
basnn sonunda o, genel bilgi teorisinin kavray tarz ve snrllnn, bu
bilimlerin temellendirilmesi iin yeterli olmad sonucuna varr. Bu yz-

den de ona gre genel bilgi teorisi geniletilmelidir. Dnyay sadece bi-
limsel olarak bilmenin temellerini aratrmak yerine, dnyay anlama
formlarnn hepsini, onlarn kendine zg yaps iinde kavramaya ve on
lar birbiriyle karlatrp iyaplarm belirlemeye ynelmek gerekir. By
lece genel bir zihinsel formlar retisinin erevesi izilebilir ve buna daya
narak kltr bilimleri hem metodik bakmdan hem de bilim olarak temel
lendirilebilir. 11
Kant ne yapmt?
Kant'n Eletiri'si doabilimsel bilgi rneinden kalkp deneyim
bilgisini teminat altna almt. Kant'n eletirisi ve analizi ncelikle pozi
ti f bilimle, matematik ve matematiksel doa bilimiyle ilikili oldu. Kltr
bilimleri olgusunu 20. yzyln ilk balarndaki ekliyle tanmayan Kant,
bu bilimleri o zamanki formu iinde kabul edemezdi. Bu olgu 19. yzy
ln ilerleyen srecinde ortaya kt ve onun asl felsefi problemlerinin bi
lincine kademeli olarak varld. Sembolik formlar felsefesi bu noktaya el
atmaya abalar. 12 Bu bakmdan da, kltr alann ve kltr bilimlerini
Kant geleneinden ayrlmadan temellendirme abas, Cassirer'in ana iz
gisi olarak kabul edilebilir. Hatta bu abada, sembol ve sembolik form
kavram ve bu kavramn zihinsel temelleri asndan dnnce, dar an
lamda doa bilimlerinin, geni anlamda bilginin konumlan deiir. Ar
tk insan dnyasnda birbiri ile mcadele eden farkl bilgi alanlar yoktur;
tam tersine, zihnin biimlendiricilii damgasn tayan retimler vardr.
Matematiksel doa bjliminde yahut matematikte nesnell ik soruturulur
ken, gerekte bilginin temel ilkesi aratrlr. Sembolik formlar felsefesi ise
bu bilgi alanlaryla snrl kalmaz. Bilginin genel ve zorunlu ilkeleri sade
ce bilimsel dnya grnn ekilleniinde deil, ayra alg ve temaa
nn bize tad dnya tablosunun varlk kazannda da egemenliini

11 Cassi rer, Dil, s. 9


12 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 228
252 drduncu bolum

srdrr. Bilimin penceresnn dndan dnyaya bakldnda, onun


olup bitmi ve tamamlanm olmad grlr. Daha nemlisi, Cassirer'in
yaad dnemde, dnyann bysn bozma yolunda byk baarla
ra imza atan doa bilimleri byk bir kriz geirmi, onlarn nesnellik ve
evrensellik gibi temel epistemolojik kavramlar ar biimde sarslmtr. .
Doa bilimsel bilgi bile Kant'n yaad adaki klasik fizikte cisimlen
bir bilgi deildir. Bu tabloyu da gz nne alan sembolik formlar felsefe
sinin erimeye abalad tamamlanm bir ina yoktur; onun izmek is
tedii izgi, bir ana izgidir. 13 O bu izgi gerei, salt bilimsel ve pozitif ev
ren kavraynda durup kalmaz; evreni anlama sistemlerinin tmne y
nelir.
Gerekte evreni anlama biimleri akln ina ettii sistemlerdir. On
lar dnyann yapsn deil bilgisini bize tarlar. Kant'n akl eletirisin
deki zihinsel faaliyet de nesnenin doasn deil bilgisini ortaya koymu,
akln dnyay biimlendiriciliini temele alm, ancak doabilimsel bak
asyla snrl kalmtr. te Cassirer, eletirinin temel mantn zihnin
baka faaliyet ve rnleri iin de geerli sayar ve onlarn da bu bak a
sndan anlalmas gerektiini dile getirir. O, bu konudaki kendi abasn
"eletiriyi ge11ilet111e" olarak tanmlar.

Eletirinin geniletilmesi

Eletirel felsefe tamamlanm halde bilince verilen nesne olmadn, nes


nenin, bilincin kendiliinden eylemiyle, sentetik birlik vastas ile kurul
duunu kabul eder. Bu, Kant'n Kopenikvari devrim id i r ve sembolik form
lar felsefesi de bu dnceyi, onu gelitirmek iin kabul eder. 14 Kant'n bu
yeni konumlamasnda, nesnel varlk, deneyimin nesnesi olarak adlandr
dmz ey, sadece bilme yetisi temelinde ve a priori birlik fonksiyonlar
altnda m mkn olabilir. yleyse nesnel bilmeden sz edilemez; sadece
zihnin kendi iyaps ile varl bilme abasndan bahsedilebilir. Bu bilme
abas, dier ynyle, zihnin varl kendi iyapsna gre biimlendirme-.
si anlamna da gelir. Ya ni "sembolik form lar felsefesi Kant'n eletirel fel
sefeye gstermi olduu yolu takip etmeye abalar. O, mutlak varln do-

13 Cassi 'cr, WLscn und Wirkun; des Synboll:L'Sri ffs, s. 229


14 Er,;t Cassire; M i l i k Dnnw, Sembol ik l'orm l.u Fel sefes i i l , ev. Milny Kktrk, 1-lece Ya
y lnr, \nknrn 2005, s. 55
ernst cassrer 253

as ile ilgili genel bir dogmatik nermeden hareket etmek istemez; her
eyden nce, bilginin nesnesi hakknda, varlk hakknda her zaman bilgi
anlamna gelen eyi; nesnellie hangi yolla ve hangi vastayla eriilebile
cei ve kolayca ulalabilecei sorusunu sorar." 15 Fakat sembolik formlar
felsefesi bu noktada, eletirel felsefenin a priori fornlarla gerekletirdii
biimlendirmeyi temel alp kendini onunla snrlamak yerine, bu biim
lendirme yannda baka zihinsel biimlendirmeleri de kabul eder ve
Kant'n akl analizini btn bu biimlendirmelerde gerekletirmeyi he
defler. nk Cassirer'e gre Kant'n Kopernikvari devrimi mantksal
yarg fonksiyonuyla snrl deildir; her trl zihinsel biimlendirme ilke
si ve sistemine doru yaylr. Kavrama yetisinin a priori formlar deneyi
mimizi mmkn klmakla, dnyaya zihinsel bir biim verme fiilini kendi
yollarnda gerekletirmi olur. Dier adan bakldnda, bu formlarn
mmkn kld deneyimin bilgisi, yani teorik bilgi zihnin rndr. O
zaman, zihnin dier ve farkl trden retimlerinin de yine farkl bir biim
lendirmeler olduu sylenebilir.
Sembolik formlar felsefesi, nesne bilinci kategorilerini sadece teo
rik-akli etkinlik alannda aramaz; bunun yannda; izlenimler kaosundan
doru teorik dnya tablosunun biimlendii her yerde, nesne bilinci ka
tegorilerinin etkili olmalarndan hareket eder. 16 Daha nce belirtildii gi
bi, Cassirer hem teorik bilgi fonksiyonunun, hem de dilsel, mi tik, dini d
nme ve estetik seyir fonksiyonunun farkl biimde kavranmas gerekti
ini ve dnyann tek biimli biimlendiriliinin deil, daha ziyade dnya
hakknda bir biimlendirmenin gerekleme yolunu kavramakla, akl
eletirisini kltr eletirisine dntrme amacndadr.
Cassirer'in teorik dnya tablosunun biimlenii olarak kabul ettii
sanat, dil, mitos ve bilgi birbirinden ayr, birbirine karp kaybolmayan
ve gerek olann bir ynn kuran, zihnin kendini dlatrmasnda takip
ettii yollar anlamnda kavrannca, problem ak hale gelir ve bu problem
genel bir kltr bilimleri felsefesine giri yolunu aar. O, bunu temellen
dirmek iin, Kant'n felsefede gerekletirdii zihniyet devriminin analizi
ni yapar.
Kant kendi zamanna kadar bilgi ile onun nesnesi arasnda kabul
edilen ilikiyi radikal biimde deitirmitir. Gerekten de yaplmas ge-

15 Cassirer, Wcsen und Wirkung des Symbolbt-griffs, s. 227-228


.
16 Cassirer, Mitik Dnme, s. 55
254 drduncu bolum

reken, verilmi olan nesneden hareket edip nesnenin zelliklerini ontolo


jik metafiziin anlad anlamda belirlemek yerine, hakikaten kolayca
ulalabilecek olan bilgi yasasyla balamak; kavrama yetisinin analizi ile
yargnn temel formunu bulmak ve bu formu tm genilemeleri iinde be
lirlemektir. Kavrama yetisinin analizi, varln tm bilgisinin ve kavram
larnn dayand artlar ortaya karr. Fakat bizi bu analizi yapmaya y
nelten nesne, mantki olarak belirli bir nesnedir ve anlama yetisinin sen
tetik birliine dayanr. O halde her nesnelletirme kesin bir ey deildir;
sadece, bilimin temel kavramlarnda, zellikle matematiksel fiziin temel
nermelerinde ve kavramlarnda ifade edilebilen nesnel yasallk formu
kesin bir eydir. Fakat Eletiriler' de nesne, Kant'a kendini snrl biimde
gsterir. nk zihnin kendiliindenlik fiilinin damgasn tamayan ma
tematiksel-doabilimsel nesne, idealiste kavran ve yorumu iinde her
gereklii bulundurmaz. Her eletiride gerekliin hep yeni bir taraf or
taya kar. Eletirel-idealist zihin ve gereklik kavramlar Kant'ta derece
derece alr. Zihnin gerek btnl de, analizin gelimesinde kendini
aar. 17 Bu durumda dnyann tek biimli belirlenii deil, dnya hakkn
daki tm belirlemelerin, kendi mantki ereveleri ve zeminlerinde ta
dklar deerin kabul ne kmak zorundadr. Bylece kendine zg her
beli rleme, yani her sembolik form insan zihninin farkl boyutta bir faali
yeti olmas itibariyle, zel bir konum kazanr. Halbuki Kant doru bir
noktadan balam, ama bunu atlamtr.
Doa dnyasndaki nesne dnda bir de insan dnyasndaki nes
neye yahut olguya srarla dikkat eken Dilthey, bunu yapmakla Kant
d ncedeki bolua Cassirer' den nce iaret etmitir. Fakat Dilthey ile
Cassirer arasndaki en nemli fark, Dilthey'in salt kltr ve tarih alann
da kalarak ve bu alanlarn zniteliklerini ortaya koyarak metodik anlam
da bamszlk talep etmesine karlk, Cassirer'in, bizzat doa bilimi ze
rine felsefi incelemeler yaptktan ve onlardaki dnm noktas anlamna
gelen deiimi bilgi teorisi asndan yorumladktan sonra, farkl bir kl
tr kavray ve yntem anlay gelitirmi olmasdr. Dilthey tarihsel-te
kilin bilimine yer amak iin, onun doabilimsel-genel ile farkn kantla
mak, zel-tekilin kendi doasndan kalkarak yeni yntem talep etmek zo
rundadr. Cassirer ise bu farklar Dil they gibi vurgulamakla beraber, sade
ce onlara dayanmaz; yeni doa bilimi anlayndan da destek alr. nk

17 C1ssirl'r, Dil, s. 23
ernst cassirer 255

problemin kayna olan doabilimsel bilim ve bilgi anlaynda, onun ev


ren tasarmnda bir atlama olmu; mutlaklk, indirgemecilik ve tek bi
imlilikten grelilie ve ok boyutlulua gei gereklemitir. Bu gei
kltr bilimlerinin kendisinden kaynaklanan herhangi bir etkiyle deil,
doa biliminin kendi geliim srecinde gereklemitir.
Dilthey'n Kant tarafndan salt akl varl haline getirilmi olarak
grd insan, Cassirer'de saf akln a priorilerini genileten ve dnyay
zihinsel olarak farkl vehelerde -sembolik formlar halinde- biimlendiren
ve bunu ifade halinde da vuran bir varlk olarak tasarlanm olmaktadr.
Onun btn biimlendirme tr ve nitelikleri ayn derecede nem tar. Bu
etkinlii gerekletiren bir 'sembolletiren varl.k'ta da a priori kategori
lerden de sz edilemez. Bu adan bakldnda, baz yorumcularn (R.A.
Makkree) Cassirer'i Kant ile Dilthey arasnda konumlamas ok isabetli
gibi grnmektedir.

III. VARLIK

Baz felsefe tarihi okumalarna gre, varlk-dnce ilikisi, felsefenin


balanglarndan beri znel-nesnel ya da somut-soyut kartl gibi e
itli kartlk biimleri iinde ortaya km, farkl felsefi eilimler bu
problemi zme abalarnda farkl noktalardan hareket etmilerdir. Cassi
rer de felsefe tarihini bu bak noktasndan gzlemler. Ancak o ontoloji
tartmas yapmaz. Varlk verilidir. Varln bilinmesinden ve bu bilme a
bas iinde varln anlamndan sz edilebilir.
Sembolik formlar felsefesi, sembolik formlar, varl kendine has
zellikleri iinde deneyimleyerek varln kesinl iini ve karakteristiini
zihne tayan krlmalar olarak kabul eder ve bu krlmalardan her birinin
krlma endeksini gstermeyi dener; farkl yanstma aralarnn doasn
tanmak; onlarn her birini yine onlarn kendi iyapsnn yasalarna ve
zelliine gre anlamak ister. 18 Bu bakmdan sembolik formlar, sal t do
laylln oluturduu bir dnya saylr. Onlar varl, kendinde ve kendi
niteliklerine sahip ey olarak bilince tamazlar. Burada krlmaya yol
aan ey, -k krlmas rneinden hareket edersek- zihin prizmas ola
rak dnlebilir. Nasl prizmada krlan her k kendi krlma eilimi ve
ynne, yani grlebilir bir krlma gerekliine sahip ise; nasl her k

18 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 13


256 drdncu blm

demeti, ayr doaya sahip olarak, ayn kaynaktan gelen yanstmak


taysa; deyim yerindeyse, zihin prizmasnda krlan varlk yansmas da
kendine zg gerekliine sahiptir. Bu adan baklnca teorik bilgi veya
mitos ya da sanat, nesnel gerekliin zihindeki dnm ve bunun da
yansmasdr. Onlarn her biri kendine zgdr. erik olarak farkl, ama
form olarak ayn nitelie sahip olmas itibariyle, onlar arasnda ncelik
sonralk, deerlilik-deersizlik ayrm yaplamaz.
Baka adan dnlnce, k prizmasnn yanstt eylerin her
birinin, n iyapsnn unsurlarndan sadece birisi olduu sonucuna
varlr. Bu k demeti i lk kaynaktaki n ayns olarak grlemeyecei
gibi, onun ilk kaynakla ilikisiz olduu da sylenemez. Farkl yansma
ynlerinde ortaya kan nlar, n kendisinde ikindir. Bu anlamda
prizma sadece ayrtrcdr. Zihin prizmasnda ise bu anlamda bir "srf
ayrtrclk" yoktur. Ondan yansyan, varlkta bir ynyle ikin olmakla
beraber, zihin onlar kendine gre yeniden ve gerek anlamda oluturur,
biimlend irir. rn artk kaynan ayns, tpkbasm gibi yansmas ol
maz.
Sembolik formlar felsefesi, bu probleme zm tekli finde, farkl bir
hareket noktas seer. O, " . . . donmu kartlktan oluan, sabit, adeta ken
di iine kapanm bir ben ile ayn ekilde var olan, bu benin karsnda
bulunan bir dnyadan hareket etmek yerine, bu ayrln dayand te
melleri aratrmak ve -eer yapabilirse- yeterince mevcut olmas gereken
artlar bulmak ister. Sembolik formlar felsefesi bu noktada bu artlarn
ayn cinsten olmad; kar tlk gsteren olgularn farkl dnme, anla
ma, kavrama boyutlar olduu ve bu farkllk dolaysyla ben ile dnya
nn bantsnn da birok ifade ve biimlendirmeye uygunluk tekil etti
i sonucuna varr." 19 Yani sembolik formlar felsefesi, varln kendisiyle
ve onun tzel anlamda varoluu ile ilgilenmez; onun bilin tarafndan
farkl yollarla ekil lendirilmesi srecinde, bizzat bu yollarn iyapsn ve
ekillenen krlmann doasn dnce nesnesi haline getirir. Bu incele
mede varln varoluuna fiili mdahale olmad gibi, varln, kendi var
oluunun dna tanmas da sz konusu deildir. "Sembolik formlar fel
sefesi dnyay anlama sistemlerini, bu anlamann ok biimlilii iinde,
ok biimli anlamann da vurduklarnn tamamn isel farkllklaryla
birlikte, bi.iti.in halinde kavramaya alr. Ve bu noktada dnyay anlama-

19 C:ssi r<r, Wescn und Wirkung des Symbolbegri ffs, s. 208


ernst cassirer 257

nn verili, gereklik sistemlerinin srf tekrar ve kabul olmad, onun,


serbest bir zihin faaliyetini iinde tad anlalr." 20
Buradaki hareket noktas dtaki bir varln gereklii veya bu
varlk zerine yaplan herhangi bir trden belirlemenin znel ve nesnel
temeli ya da bunlarn ncelii-sonral deildir. Bu anlamda Cassi rer, ilk
bata beraber olduu Kant'tan da ayrlm olmaktadr. Kant'n eriileme
yen, nfuz edilemeyen "kendinde ey"ini kabul etmeyen Cassirer'in ha
reket noktas, varln zihinsel olarak biimlendirilmesi vakasdr. Sem
boller halinde da vurulan bu biimlenmilikte ne zihinsel ne de nesnel
olann ncelii vardr. Dnsel olan zihin, kendi oluturduu duyusal
eylerde ak hale getirmektedir. Bu, semboldr. Sembolik olan eyde, so
mutu aan ierik somut formda dlamtr. Sembolik olan ey hibir za
man bu tarafa ya da br tarafa, aknn ya da ikinin alanna ait deildir,
sembolik ey biri ya da dieri de deildir. O, dierindeki birini . e birin
deki dierini ifade eder.21 Hayali, keyfi tasarmlar olmayan, nesne ile ili
kilenmilik zeminine dayanan gerek sembolde metafiziksel nitelikli ikici
ya da oulcu blnmeler olmaz.
Bu yaklamdan hareketle, sembolik formlar felsefesi, varln ken
disiyle ve onun tzel anlamda varoluu ile ilgilenmez; onun bilin tarafn
dan farkl yollarla ekillendirilmesi srecinde, bizzat bu yollarn iyaps
n ve ekillenen krlmann doasn dnce nesnesi haline getirir. Bu in
celemede varln varoluuna fiili mdahale olmad gibi, varln, ken
di var oluunun d na tan mas da sz konusu deildir. Sembolik form
lar felsefesi buradaki zihinsel s rete zihnin sentez formunu grr. Ayr
ca o, sentezin sadece bilim verilerinin d zenleni inde ortaya kmadn,
sentezin baka formlarnn olduunu; yani baka oluturma biimlerinin
mevcudiyetini kabul eder. Zihnin dier ekillendirmeleri nesnellik ve ge
nel-geerlilie farkl yollarla eriirler. 22 Bu, yani d dnyay salt znel de
il, nesnellik iddiasyla yeniden biim lendiren oluturma fiili, zihinsel ha
yatn btnnde gerekleen temel fonksiyondur. Herhangi bir nesnenin
veya olayn herhangi bir ekilde ifadesiyle, nesnel gereklik zihne tan-
. m ve yeniden biimlendirilmi olmaktadr. Kimyada demirin si mgesi
olan Fe ile demir maddesi arasnda hibir illiyet balants veya somut

20 Cassircr, Bilginin Fenomenolojisi, s. 30


21 Cassirer, Bil;inin Fenomenolojisi, s. 524-525
22 Cassirer, Dil, s.22
258 dorduncu bolum

iliki olmad halde, Fe, nesnenin yerine gemektedir. Ayrca bizim a


mzdan nesneyi belirleyici gibi grnen nitelikler, gerekte nesnede olma
yabilirler de. Mesela renk, renk olarak nesnede olan bir zellik deildir.
Renk gerekte n farkl dalga boylarnda nesne tarafndan yanstlma
s olmakla beraber, mesela mavi bir nesne x dalga boyunda yanstan
nesne deil, mavi nesne olarak anlatlr. Burada ifade, pasif bir varolann
bir zihnin nesneyi yanstmas deil, nesneyi belirleyen bir zihnin enerjisi
haline gelir. Bu enerji sayesinde, sradan bir grn, anlam ve kendine
zg bir zihinsel ierik kazanr. Artk znel-nesnel kartl da anlamn
kaybeder. Varlk esas itibaryla, bu ikisinin kesime noktasdr.

znel-Nesnel Kartlnn Almas

Varln bilinmesi problemi ile balayan, varlk-dnce, grn-gerek


lik ilikisi gibi isimlendirmeler altnda tartlan znel-nesnel olann iliki
si, dnce tarihi boyunca farkl ekillerde konumlanmtr. Deiik ad
larla adlandrlmsa da, dnce ya da grn zne kutbunu, varlk ya
da gereklik nesne kutbunu temsil eder. Bu ilikinin zaman iinde kart
lk ekline dnt ve dnrlerin bu problemi bazen nesneyi, bazen
zneyi temel alarak zmeye altklar grlr.
Antik felsefenin ilk devri her eyden nce bir tabiat felsefesidir; ya
ni bu devrin felsefesi ncelikle cisimler alemini bilmek ister. 23 Herakleitos
bu anlamda varln asln sorar. Herakleitos'a gre alem bi tmeyen bir de
ime iindedir. Bu alemde sabit olan, devam eden bir ey yoktur. Sabit
sandmz her ey sadece bir grntr. Alemdeki bu srekli olu da e
yann ztlarna dnm ile gerekleir. Bu ztlktan alemdeki srekli
olu doar; alemdeki her ey ak halindedir. Sabit kalan tek ey bir mad
de olmayp, btn deimeyi idare eden kanundan ibarettir. 24 Harekt
sizlik, durma, bir kelime ile varlk duyularn bir yanlgsdr. Ayn nehre
iki kez girmek mmkn deildir. ine daldmz sandmz dalgalar
artk bizden uzaktadrlar. 25
Bunu nasl bilebiliriz?

23 Ernst von Astcr, Felsefe Tarihi Dersleri, Yayna Hazrlayan: Macit Gkberk, i. . Edebiyat Fak.
Yay., st., 1 943, s.68
24 Aster, age, s.35-37
25 Alfred Webe; Felsefe Tarihi, ev.: H Vehbi Eralp, Sosyal Yay., bt., 1 993, s.22
ernst cassirer 259

Herakleitos duyusal alg ve aklsal sezgi ve kavray (logos) arasn


da ayrm yapar. Gzlemi bilgimizin zorunlu n koulu olarak grr ama
onu bilgiyi temellendirmekte yeterli kabul etmedii sylenebilir. 26 Duyu
l ar bize, durmayp geen eyi gsterirler ve yalnzca duyuma dayanan bi
lim aldatcdr. Duyular tek alg aracmz deildirler ve bundan baka ak
la sahibiz: Ezeli ve ebedi oluta tek hareketsiz nokta olan tanrsal kanun. 27
Parmenides ise varln nelii sorusuna verdii cevapta, Heraklei
tos'un kesin biimde karsndadr. Parmenides felsefesinin bana, dier
btn dncelerinin kendisinden karlabilecei kilit mahiyetinde olan
u nermeyi koyar: Varlk vardr, yokluk yoktur. Bu nermeye aykr olan,
varolmayan var yapmaya kalkan her felsefe daha ilk admda yanl yo
la sapm olur.28 Varln var olmadn sylemek imkanszdr. nk
var olmayan dnlemez, bilinemez ve dile getirilemez. 29 nceki btn
filozoflar ve zellikle Herakleitos bu prensibe aykr hareket etmitir. O,
deimeyi, hareketi ana prensip yapmtr. Halbuki byle bir prensibi ka
bule kalkarsak, zorunlu olarak elikiye deriz. Deimeyi prensip diye
dnmek bir eyin nce belirli bir ey, sonra da baka bir ey olduunu
dnmek demektir. Bir objenin deitii kabul edilirse, bu obje hem ken
disi, hem kendisinden baka bir ey olur.30 Deimede deien ey bir an
nce ne ise o ey olmaktan kmakta ve baka bir ey olmaktadr. O halde
nceki eyin neyse o olarak ortadan kalktn, buna karlk bir an nce
olmayan yeni bir eyin ortaya ktn kabul etmek gerekir. Bu, bir an n
ceki eyin var olmadn, ortaya kan eyin, nce var deilken imdi var
olduunu sylemek demektir. Bu, aklsal bakmdan imkanszdr. Varolan
nereye gitmitir ve varolmayan nereden ve nasl varla gelmitir?31
Eleac varlk kavraynda dne ve varlk yle kavranr ki; onlar
sadece birbiriyle i liki iinde deildirler, ayn zamanda onlarn birbirine
uygun olmalar gerekir. Dnce ve varlk birbiriyle rtr. Varlk olan
eydir; kendi saf zne gre anlam kazanr; dorudan dnme vasta
syla kavranabilir ve sadece dncede gzlenebilir. Bu yzden varlk ve

26 Ahmet Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, lzmir, 1995, s.110


. 2
7 Weber, age, s.23
28 Aster, age, s.39
9 Arslan, lka Felsefe Tarihi ], s.118
30 Aster, a.g.e. s.39-41
31 Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, s.120
260 dordnc bolm

dnce sk zdelik ilikisi iinde bulunur. Eleac anlayta dncenin


gerek-zde, deitirilemez varla balanmasndan u sonu kar: D
nce oluu meydana getirmemitir ve bu oluu kavrayamaz. O zaman
dnce oluu inkar etmeli ve kendi iinde elikili bularak reddetmeli
dir. Bu sonucu Eleac mantn ncllerinden karan Zenon'un aporileri
kabul edildiinde, duyum dnyas tm bamsz gerekliinden yoksun
braklr; fenomene herhangi bir biim verme denemesi reddedilir ve du
yu dnyas kendi iinde bo bir fenomen haline gef.32
Parmenides'e gre deimenin, hareket ve okluun olduuna
inanmamzn kk, bizi devaml olarak yanltan duyusal alglarmzda
bulunur. O, bu noktada Herakleitos ile ayn dncededir.33 Her eyin ak
t anlay bizi grn alemi ile reel alemi birbirinden ayrmak gerekti
i fikrine ulatrr. Grn alemi duyularmzla kavradmz alemdir,
bu alemin arkasnda gizlenen reel aleme ise ancak aklla varabiliriz. G
rn alemi sabit ve devaml eyadan olumu gibi grnr. Halbuki ger
ek alem devaml olu halindedir. Duyularmz bize bir nehri hep ayn ne
hir olarak gsterirler ve bylece bizi yanl trlar. Fakat akl bize hakikati,
alemin asl manzarasnn nasl olduunu gsterir.34 Bu anlayta Herak
leitos ve Parmenides birleirler. Fakat bu iki alemden hangisinin gerek,
hangisinin grnte olduu noktasnda iki filozofun yollar birbirinden
tamamen ayrlr. Herakleitos' a gre sahte ve grnte alem iinde eya
nn sabit kaldn sandmz alemdir; asl gerek alem ise srekli dei
me iinde bulunan alemdir. Parmenides'e gre ise sahte ve grnte
olan alem deime halinde bulunandr; ancak deimeyen, duran ve bir
olan alem hakiki alemdir.35 Parmenides'te akl iin blnmez bir birlik
olan evren, duyulara gre rakip iki aleme veya elemana ayrlr.36
Parmenides'in aklsal bilgi-duyusal / deneysel bilgi ayrmnda da
ha nceki filozoflardan, bu arada Herakleitos'tan daha ileri gittiini sy
lemek zorundayz. Bu tutuma gre deneyden hibir veri almakszn ve
ona hibir ekilde i tibar etmeksizin, hatta ona tamamen ters derek sa
dece ve sadece mantksal akl yr tmelere dayanlmaldr. nk her tr-

32 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.204-205


33 Aster, age, s.40
34 Astcr, age, s.37
35 Aster, age, s.40
36 Wcbt!r, agc, s.18
ernst cassirer 261

l duyu-deney bilgisi en iyi ihtimalle bir san vermekten daha ileri gide
mez. San ise dorunun ve hakikatin zdddr.37 Parmenides varl d
nceye, dnlmeye zde klmaya almamaktadr. Onun iin asl
olan, temel olan, nce gelen varlktr ve varlk var olduu iin dnce
nin konusudur. Buna karlk var olmayan da var olmad iin dnl
mez ve ifade edilmez.38
Herakleitos ile Parmenides veya Herakleitosular ile Elea mektebi
arasndaki ztlk felsefe tarihinin ilk gerek ve uurlu gr ayrln ifa
de eder.39 Sonraki filozoflar Herakleitos-Parmenides atmasnn ortaya
koyduu varlk-olu arasndaki ilikiler problemini kendi felsefelerinin
merkezi problemi olarak konumlamak zorunda kalrlar.40 Herakleitos'un
kendinden sonrakiler zerinde etkisi ok byk olmutur. Onun oluu
tanrlahrmas Parmenides'in tepkisini ve oluun inkarn douracaktr.
Herakleitos-Parmenides ztl ise Yunan felsefe tarihinde bundan sonra
ortaya kacak olan oulcu materyalistlere yol aacaktr. Platon ve Aris
toteles'in retileri Herakleitos'un olu retisi ile Parmenides'in varlk
retilerinin birletirilmesi denemeleri olarak tanmlanabilirler.41
Olu ve oluun inkar ile balayan, varln zn bilme abalar
grn-gereklik ayrmn, buna bal olarak da duyusal-aklsal bilgi ve
varlk ayrmn dourmutur. Artk dnme faaliyeti bu znel-nesnel
kartlnn almasna ynelir. nsan her eyin ls kabul etmekle so
fistler, zne kutbunu temsil ederler. Ama bu l iinde btn zneler iin
ayn ekilde bilinebilecek bir nesnelliin olmad ve olamayaca sonu
cuna varmakla, kartl adeta grmezden gelmekle ya da nesnel eyin
bilinme imkann reddetmekle amaya alyor grnrler.
Bu srete duyularn znellii ve tek tek somut varlklar bilebile
cei de kabul edilir. Ama bu bilgi gerek bilme saylmaz. Akla ise, kendi
ne tanan verilerin dna kp nesnel olan eyi bilmesi grevi yklenir.
Platon'da varlk-dnce ilikisi ve olu daha farkl yorumlanr.
"Eleacln duyu dnyasnn bo bir fenomen olduu sonucu Platon ta
rafndan da kabul edilir. Platon'a gre de ... bilgi eer deimez bir nesne-

37 Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, s.113


38 Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, s.119
39 /\ster, age, s.38-41
40 Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, s.113-114
41 Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, s.111
262 d<irdunc blm

ye, saf zdelik iindeki bir sabit olana ynelmezse, kendi iinde hibir
salamla, hibir snrsz doruluk deerine eriemez. Bundan dolay is
tikrarsz grn iinde szlen, doru anlamda hibir zaman kendi
kendisiyle ayn olmayan duyu nesnesinden bilgi alnamaz. Ondan sade
ce, . . . Platon'un inanma ya da san adyla iaret ettii belirsiz kavray al
nr. nanma ve san dnda, oluun bilgisine asla eriilemez."42 Yani
" ... varln olula ilgisi ne ise, gerein de inanla ilgisi odur."43 Fakat Cas
sirer Platon'un bu sonuta durup kalmadn, onu atn ifade eder.
Platon'a gre alglarmza konu olan objeler devaml deime ha
lindedirler. Bu gibi objeler iin Herakleitos'un gr, yani eyann srek
li bir ak iinde olduu iddias dorudur. zel alglarmz bize sadece tek
tek objeleri gsterirler. Fakat her trl bilgi her eyden nce genel kav
ramlar tekil etmek demektir. Genel kavramlar dnmeden hibir bilgi
meydana gelmez. Bu tek tek objeler dnce sayesinde genel bir kavram
al tnda toplanrlar. Genel kavramlar gerek bir varla sahiptir ve ezeli ve
ebedi olan bir alem vcuda getirirler. Platon bu genel kavramlara ideler
ismini verir. deler ayn zamanda mkemmel olan varlklardr. Bir objeyi
bilmek onun idesini, dolaysyla idealini bilmektir.44 Maara benzetme
sinde grnen, duyunun konusu olan evren ile gerek, akln konusu olan
evren ayrmn Platon ok ak biimde yapar.
Platon'un idealar dncenin konusu olan, dnlen eylerdir.
Ama bundan dolay onlarn yalnzca dnce nesnelerinden ibaret olduk
lar, idealarn sadece dnsel varolua sahip olduklar sonucu kmaz.
Platon idealarn veya kavramlarn d dnyada insan zihninden bamsz
o larak, gerek bir varla sahip oldukl arn dnmektedir. Onlar byle
bir varla sahip olduklar iindir ki, zihnin de konusudurlar. Ancak idea
lar duyusal dnyadan ayr bir yerde ve duyular tarafndan kavranamaya
cak bir varlk tarznda bulunduklar iin, yalnzca akl veya dnce tara
fndan grlebilir.45
Eer Pla ton, Eleac dncedeki birlik-oklu k kartlnda birlii
kesinlikle var olan olarak gsterseydi, saf idealar dnyas dncesi red
dedilecekti. dealar dncesi geri olu kavramn dta brakr ama fark-

42 Cassirl'r, Wcsen und Wirkung des Symbolbegri ffs, s.205


43 Platon, Tmaios, cv.: Erol Gney-Ltfi Ay, ME13 Yay., st.,1 989, 29 c
44 Aster, age, s.1 25-129
45 Arslan, lka Felsefe Ta rihi 1, s.119
ernst cassirer 2 63

llk kavramn talep eder. Dncenin, doruluun dnyas, hepsi farkl


olan fakat bir dieriyle sk iliki tayan bir konumlama eitlilii iinde
kurulur. Her idea elbette kendinde belirli bir eydir ve kendi iine kapal
dr; sarslmaz, sadece kendine bal, tek biimli ve benzersiz yapya sa
hiptir. Fakat bu tek biimlilik niteliinden, ideann mutlak olarak kendi
kendisinin sonucu olduu yargs kmaz. deann salt-varl ve yle-var
l, bir bakasyla iliki tar. Bu ilikinin olabilirlik ekli ve onun kesin
bilgi ierii haline getirilebilirlii, zlmeye allan bir problemdir.46
Platon olu ile varl, akl ile duyuyu baka bir zeminde buluturmaya
almtr. Bu iliki tarznda duyusal varln gerekliin inkar pahasna
dnce-varlk ilikisi kurulmu; kartlk, varla baka bir alemde tzel
nitelik tahsis edilerek almaya allmtr. Ancak glge varlk-idea kar
tl yine de srmektedir.
Aristoteles duyusal kalitelerin duyudan ayr olarak nesnel bir var
la sahip olduuna inand gibi, zihinsel varlklarn, yani formlarn ve
ya zlerin de dnen varlktan ayn ve bamsz olarak var olduklarna
inanmaktadr. Ona gre bilgide esas olan, zne ve onun tasarmlar deil
dir, nesne ve onun zne zerinde meydana getirdii izlenimlerdir. Bilgi
bilene deil, bilinene grelidir. Bu hem duyusal bilgi, hem aklsal bilgi;
hem duyusal varlk, hem aklsal varlk iin geerlidir.47 Aristo iin reel
olan bireysel olandr. Klli kavramlar realite sahibi deildir; objelerin
kendisinde gizlidir.48 Bilgide duyularn yerini reddetmeyen Aristo'ya g
re, bilmek dediimiz ey ispat vastasyla bilmektir. spattan kastedilen
ise ilmi kyastr. Eer ilmi bilgi gerekten byle ise, ispat ilmin doru,
ilk, dorudan doruya, sonutan daha ok bilinen, ondan nce ve sonu
cun sebepleri olan ncllerden hareket etmesi gerekir.49 Kantlama da
mantn konusudur ve zihinsel bir ilemdir.
Dnme dediimiz ey, objelerin zihinde tasavvurudur. Konuma
da dnmeye uygun olduuna gre, dil dnmenin emrindedir. Dil ve
dncenin formlar ayn zamanda eyann da formlardr.50 Yani dil, ni
hai olarak nesneyi ve onun ilikilerini tamaktadr. Nitelii ne olursa ol-

46 Cassirer, Wesen und Wirkung des Syrnbolbegriffs, s.205-206


47 Arslan, lka Felsefe Tarihi 1, s.119
48 Aster, age, s.157
49 Aristoteles, kinci Anali tikler, ev.:H.Ragp Atadernir, MEB Yay., st.,1989, s.6
50 Aster, age, s.159
264 drdnc blm

sun mantki dnmenin rnleri arasndaki iliki esas itibariyle zihinde


deil, varlkta bulunur. Baka bir deyile, zihindeki ileyi varlktaki ile
yitir. Varl metafizik incelese de, bu inceleme zihne yansyaca ve var
lktaki zorunluluklar zihinde de zorunluluk olaca iin, zihin ontolojik
alandan kopamaz.
Aristoteles'in mant zihnin objeye mutlak bir tabiiyetidir. Aristo
reelden bamsz formel bir mantk dnmez. Onun mant daima reel
le temasn muhafaza eder. nermeler ancak nesnelerin kendisine uygun
olduu takdirde dorudur. Dncenin kanunlar varln kanunlar ol
duu gibi, akl yrtme de nesnelerin zincirlenmesidir.51 Akln ilkeleri de
imez, dncenin kendilerine gre ilemekte olduu ilkelerdir. Ancak
bunlar dncenin deil, cevherin zorunluluu gibi grnmektedir. Eya
da zorunlu olan, aklda prensip haline gelmi ilkeler olarak dncede de
zorunludur. Tam bilme dnce ile varlk arasnda tam bir denklik kurul
duu anda gerekleir.52 Yani Aristo'da varlk-dnce zdelii sz ko
nusu deildir ve aralarnda uygunluk vardr. Varlk kendi tzelliine sa
hiptir. Onun duyusal yolla neliinin bilinmesi mmkn olmaz; duyusal
olarak algladmz verilerden, zihinde / dncede akl yrtme, ispat
ve tanm ile onun ilk ilke ve nedenlerinin bilgisine ularz. Bu srete d
ncenin bizzat kendinden bir ey katmas sz konusu deildir. Onun ka
tegorileri varlktan gelmektedir. Dolaysyla varlk ve dnce kendi varo
lularna sahiptir. Ama bilgi, nesne merkezli olarak elde edilen bir eydir.
Aristo'ya gre deime, bir ey olmaya doru deimedir. Deien
ey maddedir. Maddenin kendisi olmaya doru deitii ey, formdur.53
Olu maddenin form deitirmesi, bir formdan baka bir forma gemesi
dir ve bir gereklie sahiptir. Ama varlk olu veya srf sabit kalma du
rumlarndan birinin iinde deerlendirilmez. Onda deien ey farkl
formlara girme, deimeyen ey ise form iinde varolmadr. Varln tz,
formu duyusal olarak deil, dnsel olarak kavranabilir.
Aristo'nun varlk-dnce ilikisini bu ekilde belirleyii ve kart
l varlk-dnce karlkllyla ama abalar ok etkili olmutur. An
cak bu zm tarznda znellik nesnellie baml hale getirilmitir.

51 H. Ragp Atademir, Aristo'nun Mantk ve lim Anlay, AIF Yay., Ankara,1 974, s.93-96
52 Mbahat Trker-Kyel, Aristoteles ve Farabi'nin Varlk ve Dnce retileri, A.. DTCF
Yay., Ankara,1959, s.42-43
53 Aristoteles, Metafizik, ev. Ahmet Arslan, Sosyal yay. stanbul 1996, 1069 b, 35
ernst cassirer 265

Descartes'ta zne-nesne veya varlk-dnce kartl daha baka


biimde ortaya kar.
Cevher ve bu cevherin nitelikleri ayrmn yapan Descartes, uzun
luk, enlilik ve derinlike uzam niteliklerinin, cisimli cevherin zn; d
ncenin ise dnen cevherin zn tekil ettiini ifade eder. Yani ruhun
temelli sfat dnce, cismin sfah ise uzamdr.54 Dnce ile uzam, akl
l ve cisimli cevherin zn tekil eden balca eyler olarak da dnebi
liriz. Ve o zaman onlar, dnen ve uzaml cevherlerin kendinden, yani
ruh ve maddeden baka bir ey olarak tasavvur etmemeliyiz.55
Bu noktada varlk ve dnce tamamen farkl bir zeminde, iki ayr
cevherde temellendirilmitir. Dnce kendi bana tzel bir ey deil, bir
tzn, ruhun nitelii; bizim bilebildiimiz uzam ise cismin niteliidir. Bu
rada znel-nesnel kartl daha da derinlemi ve birbirine indirgene
mez tzel varolulara balanmtr.
Kant'ta Aristo'nun tam tersi bir grle karlayoruz. Dnme
eyay dzenlemedir; zihnin bu faaliyeti belirli dzen formlarna gre
gerekleir. Bu formlar eyann kendisinde bulunmaz.56 Nesne deneyimi
mmkn klan a priori kategorilerde ekillenmitir. Kavrama yetisi kate
gorileri ise deneyim zihinde bulunurlar. Bu bak asyla Kant, zne-nes
ne ilikisini felsefe tarihindeki temellerinden tamamen koparm olmak
tadr.
Aristo dnceyi nesneye baml klmt. Kant ise tam tersine,
nesneyi dnceye baml hale getirmi ve btn bilgiyi znenin bilme
imkanlarnda temellendirerek bu kartl ortadan kaldrmaya ynelmi
tir. Modern felsefede gereklemi olan znel deiim, yani uzun sre
nesne etrafnda konumlanan bilme ve bilgi anlaynn zneye kaydrl
mas, zne-nesne ilikisini yeni bir zemine tamtr. Cassirer'e gre eski
metafizik ve ontoloji, eylerin birliini tzel bir birlik olarak kabul eder.
ey, durumlarn deiiminde direnen kendi zdeidir; bu konuma daya
nr ve bamsz, kendisi iin varolan ilinekler o ekirdee sadece dtan
doru girerler. Akn mantk ise, eylerin analitik birliini sentetik birlik
haline getirir. ey artk, deitirilebilir belirlemelerin dizildii -deyim ye
rindeyse- maddi bir iplik deildir; tersine bu iplikte dizilenmenin formu-

54 Descartes, Felsefenin lkeleri, ev.: Mehmet Karasan, MEGSB Yay., stanbul,1988, s.60
55 Descartes, age, s.67
56 Aster, age, s.159
266 drdnc blm

nu, sistemini ifade eder. Artk mutlak nesne olarak nesne deil, nesnel an
lam merkezi problem tekil eder; kendinde bir ey olarak nesnenin zel
lii deil, bir nesneyle iliki imkan sorulur. Bilgi tekil, bireysel bir bura
da ve imdi iinde durup kalmaynca; grn deneyimin balamnda
dokuyunca gerekleir.57
Metafiziin karakteristik davran bilgi alann tmyle amaktan
ibaret deildir; tersine, bizzat bilgi alannda bir dieriyle ilgili olarak be
lirlenmi olan birbirine bal bak alann birbirinden ayrmak ve man
tki-banhln eysel-nesnel ey halinde aksettirmekten ibarettir. Bu du
rum hibir yerde, bilginin nesnesinin ve znesinin, dnme ve varln
ilikisi sorusundaki kadar aka ortaya kmad ve nemli olmad. Bu
kartlk btn dier kartlklar kendi iinde tar ve dier kartlklara
doru alabilir. eyler ve zihin bir kez soyut olarak ayrlnca, onlar he
men, iki ayrlm mekansal evrede, aralarnda hibir anlalr nedensel
araclk olmayan iteki ve dtaki ayrlm dnyalar halinde ortaya kar
lar. Ve burada en keskin biimde uzlamazlk etkili olur. Temel dnce
nin asli biimleniinde nceden gerekleen bu ayrl hibir diyalektik
zm ortadan kaldramaz.58
Dogmatik ontolojide kartlk varlk kavramnda odaklanmtr.
Varln dogmatik biimde kabul ve byle bir varlktan hareket edilme
si zorunlu olarak dnce-varlk dalizmini dourur. Kendi tzel varolu
una sahip bir varlk varsa, onun karsnda yine kendi tzelliine sahip
dnce de var olmak zorundadr. Kartl zme abalar bu tzel ay
rlktan kalkp, bu atla ya varlkta ya da dncede birletirmeye al
mlardr. Cassirer'e gre modem felsefe, kartlk problemini varlk kav
ramnn birliinde deil, yaant kavramnda odaklamtr. Fakat nesnel
liin ve znelliin kartl dogmatik ontolojideki gibi bir formda zl
meye allrsa, o zaman yaantnn kendi evresinde bir radikal kartlk
oluur. Yani kartlk varlk-dnce ekseninden yaantya geer.
Yaant adeta dogmatik varlk gibi kabul edildiinde, sadece kendi
saf dorudanlnda var olan ve bu dorudanlkta kesinlemi bir ey
olur. Yaantnn her yakalan ise bu dorudanl tehdit eder. nk
varla ilikin tasarlanan bilgi imgelerinde varln gerekliinin bireye

57 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.432-433


58 Ernst Cassirer, Subtanzbegriff und Funktionbegriff, Verlag von Bruno Cassirer, Beri in, 1910,
s.359
ernst cassirer 267

den ksm muhafaza edilince, tam ve upuygun olmasa da, varlk, ken
disinin bir parasyla bu bilgi imgesine girmi grnr. Ancak yaantnn
saf dorudanl bunun gibi bir blnme ve paralanmay kabul etmez.
Dorudanlk bizim ona ilikin oluhrduumuz tanmlara girmez; gzle
nemez. Hayatn asli ierii herhangi bir temsil formunda deil, sadece saf
sezgide kavranabilir. Bu noktada iki karar gerei doar: Zihnin tzellii
ni, onun saf asllyetinde; yani btn dolayl biimlendirmelerde nceden
var olan asliyetinde arayp aramama veya artk bu araclklarn eitlilii
ne ve doluluuna kendimizi vermek isteyip istememe. Zihnin tzelliini
onun bu saf asliyetinde aramaya karar verdiimizde, onun asl nvesini;
ama mutlak biimde yaln, kendi iine kapal olarak ortaya kan nvesi
ni elde edebiliriz gibi grnr. kinci kararda; yani tzellii araclklarn
eitliliine kendimizi vererek yakalama tercihinde ise, zihnin tm geli
im manzaras nmzden gemekle beraber, bu manzaraya kendimizi
derinliine kaptrdmzda, manzara, bamsz bir gereklik ve tzlk ol
makszn yansyan salt kopya haline gelir. Yaantnn evresinde oluan
bu atlak hibir uzlatrc dnceyle kapanamaz. 59
Kartlk probleminin znellikte ya da yaantda konumlanmas
onun almasnn teminat olmad gibi, o zeminde kartln ele aln
ekli, atla burada oluturur. Cassirer'e gre, znel-nesnel kartl
domatik ontolojideki gibi tzelletirici form iinde incelenirse, yani ya
ant ve dnce ayr tzel varlklar olarak kabul edilirse, o zaman sem
bol-dnce kartlna dlr; tzelletirmede varlk ieriinin sembo
lik ierikten adeta soyutlanmas gerekir. Bu durumda da semboller kendi
arkasndaki eyin rts olarak nitelendirilmelidir. Byle bir yaklamda
bu kartlk kendini kltr ve hayat arasnda bir gerilim ve bir atma
olarak gsterir. Artk, kltrn srekli ilerleyen biim verme ve oluhr
ma srecinde oluhrduu eylerin hepsi, bizi hayatn asliyetinden gide
rek uzaklatran eyler olmaya mahkum olur. Zihnin ekillendirici olarak
btn youn ve enerjik almas, onu kendi gerek varlnn menein
den o kadar uzaa gtrr gibi grnr. Zihin artk tedricen, ince ve na
rin ama yrtlamaz rty kendi etrafna yerletiren kendi eserlerinde,
kendi gerek oluhrduklarnda -dilin kelimelerinde, sanatn ya da mito
sun tasvirlerinde, bilginin akli sembollerinde- htuklanm grnr.60

59 Cassirer, Di 1, s. 71
60 Cassirer, Dil, s.72
268 drdc blm

Herhangi bir eyi dogmatik ontolojideki tzelletirme formunda


ele almak, o eyi kendi olmayan ierikten soyutlamak, z-ilinek ayrm
yapmak demektir. Tzde sadece tze ilikin ey, yani tzlk bulunur. Ya
ant tzel bir ey olarak kabul edilirse, bu kabul onun kendi saf doru
danlnda varolan bir ey olduu kabuln de ierir. O halde yaantnn
bilinmesi ve tanmlanmas iin, onu bize tayan araclardan soyutlanma
s gerekir. O zaman yaanty dorudan kavramak gerekir. Onu bir varl
gzlediimiz gibi de gzleyemeyiz. nk o bir sretir. Yaanty
sembollerle ifade edemeyiz; zira semboller onun dorudanlru parala
yaca iin, varlk bir ksmyla sembollerde yer alabildii halde, kendi
dorudanlnda var olan ve kesinleen yaant sembollerde yer alamaz.
Geriye sadece saf sezgi yolu kalmaktadr. Bu da onun tanmlanmasn im
kansz klar.
Problemin dier boyutu ise, bu bak as al tnda, yaanty kavra
yacak olan zihnin de ona eklenmi bir ey deil, tzel bir ey olmas gere
idir. Yaant kendi kendinde bir ey ise, zihin ya onun bir nitelii ya da
kendi tzelliine sahip bir varlk olmaldr. Zihnin tzellii nerede aran
maldr? Tzellik biimlendirmelerde nceden var olan saf kaynakta ara
nnca, zihnin mutlak biimde yaln, kendi iine kapal nvesini elde ede
biliriz. Burada aslnda elde edilen, bilen bir zihnin deil, soyutlanm bir
zn bilgisi olur. ayet zihnin tzellii, yaant ile araclk anlamna gelen
sembollerde aranrsa, o zaman bu semboller nitelik olarak kabul edilmi
olur. Bu da, sembollerin kendi arkalarnda tz barndrdklar anlamna
gelir. Burada zihin, kendi rtsn retip -ki semboller zihnin rettii
eylerdir- arkasna gizlenmi demktir. Baka adan bakldnda ise;
semboller duyusal eylerdir. Onlarn arkasnda baka bir gereklik kabul
edilirse, duyusal baka bir duyusal kendi rts haline getirmek yerine,
kendisi kendi duyusallnda ortaya kabilecei iin, bu gereklik maddi
deil, ruhsal bir ey olmaldr. Yani bu kabulle, sembollerin arkasna ger
eklik olarak ruhsal bir ey yerletirilmi olur; semboller de ruhsal bir e
yin salt bir kopyas haline getirilir. nk duyusal eyin nasl srf dn
sel eyin nitelii olduu, srf dnsel eyin reel bir eye dayanmakszn
nasl duyusal ey rettii aklanamaz.
Daha nemlisi, semboller salt ruhsal eyin kopyas haline getirilin
ce, bu sembollerden oluan kltrn tm, zihnin kendi rettii rts,
adeta sr barndran ve almas gereken bir yap haline gelir. Bu noktada
zihin, semboller ve yaant birletirilemez. Byle bir tabloda kendi rt-
emst cassirer 269

sn reten zihin yaanh ile arasna hep bu engelleri yerletirir. zetle


sylemek gerekirse, tzelletirici bak as znel-nesnel kartln orta
dan kaldramayaca gibi, onun yaanh veya zne temelinden kalkarak
korunmas yeni kartlklarn kaynan oluturur.
Cassirer bilen ve bilinenin veya zne ile nesnenin varlnn redde
dilmesi gerektii dncesinde deildir. "Teorik-bilimsel evren inceleme
leri iin deneyimin nesneleri srekli ve zorunlu deneyim unsurlardr. Fa
kat bu unsurlarn baz ieriklerine zorunluluk ve sreklilik verilir. Kendi
sine sreklilik ve zorunluluk tannan unsur, bir taraftan dnmenin de
neyime dayandrd genel metodik kstasa baldr; dier taraftan bilgi
nin u ana has durumunun, emprik ve teorik adan kesinlemi tm bil
gi incelemelerinin kanlmaz sonucudur. Bizim doann inasnda, dene
yim dnyasnn ekillendirilmesinde znel ve nesneli soyut kart olarak
kullanma ve uygulama zelliimiz bu balamda incelenince, bilgi proble
minin zm olarak deil, daha ziyade eksiksiz ifadesi olarak kendini
gsterir." 61 Deneyimin nesneleri olarak kabul edilen zne ve nesne kutbu,
deneyimin unsurlar olmu olur. Bu unsurlarn ieriklerinin tm srekli
ve zorunlu kabul edilmez. Hangi ieriklerinin srekli ve zorunlu olaca
bir taraftan dnmeye, dier yandan da empirik-teorik incelemeye ba
ldr. Dnme bu zorunluluu keyfi olarak deil, deneyim temeline da
yandrr. Yani sonuta nesnedeki zorunlu ieriklerin belirlenmesi esashr.
Bilen zne ve bilinen nesnenin kesin ayrl, blnm dnyalardan ha
reket etmeyi kanlmaz hale getirir. Bu ayrlktan hangi amala hareket
edildii nemlidir. Kartlktan, onun zm iin hareket edilmesi, nce
den mutlak, kesin bir ey olarak grlen ve kabul edilen bir durumun, yi
ne bu kabulden vazgemeden ortadan kaldrlmas abas anlamna gelir.
Bu da elikilidir. Bu hareket amac kartln zmne deil ifadesine
ynelirse, o zaman problemin konumu deiir.
Alg nesneyle dorudan temas ettiini sanr; o, eylerin temsil edi
ci iaretleriyle deil, kendisiyle ilikilidir. Kavram ise kendini iaretlerden
ayrmaz ve kendi yeterliliini iaretlerde bulur. Burada bir snr vardr. Al
g ve seyrin dorudanl ile mantki-karmsal dnmenin dolayll
arasndaki bu snrn reddedilmesi ya da ortadan kaldrlmas istei, bilgi
eletirisinin, en keskin kavraylardan birini yerinden oynatmas; yzyl
lar boyu sren bir gelenekte klielemi, gerekten klasiklemi ayrm b-

61 Cassirer, Dil, s. 40
270 drdncu bolm

rakmak anlamna gelir.62 nk aslnda snr koyan, geleneksel anlay


tr. Oysa bilgi eletirisi alg ve dnce arasndaki snr ortadan kaldr
mak ister. Cassirer'e gre idealizm dnlr dnyay teden beri duyu
lur dnyann karsna koymaya ve her iki dnyann snrlarn keskin bi
imde ayrmaya ynelmitir. Snrlar da ok uzaklamtr. Dnlr
dnyada zihinselliin kendiliindenlii, duyulur olann dnyasnda du
yusal alglamann pasiflii egemendir. Problemi en genel erevede n
mze koyan genel nitelik iin bu kartlk uzlamaz ve elikili bir durum
deildir. Duyusal ve dnsel arasnda, yeni bir karlkl iliki ve ban
t formu ileri srlebilir. Duyusal ve zihinselin metafiziksel dalizmi,
eer zihinselin saf fonksiyonunun kendi somut gereklemesini duyusal
da aramas gerektii ve bu fonksiyonun gereklemesini burada bulabile
cei gsterilirse, alr. Duyusaln kendi evresinde ifadenin ve izlenimin
etki alanna ait olan ey ayrlmaldr. Bylece bu kartlk belirlemesi ide
alizmin gelimesini de kendinde tar. 63
Cassirer idealist bak asndan ayrlmadan ve bir idealizm eleti
risiyle problemi zme eilimindedir. dealizmin iki dnya ayrm da bir
birinin karsna konmu, tzel hale getirilmi dnyalar iermesi itibariy
le bu atla derinletirmitir. ki farkl niteliin egemen olduu iki dn
yann varl ortadan kaldrlamaz. Ancak onlar arasndaki iliki mutlak
ayrln temeli olan unsurlar asndan deil, daha baka bir tarzda ku
rulmaldr.
Eletirel dn iin imdi bu seenek diyalektik bir grnme
brnr. Bu dn isel ve dsal deneyimin yabanc ve ayr eyler ol
madn, aksine, ortak artlara dayandn, bu deneyimin sadece bir di
eriyle ve birbiriyle srekli ilgili olarak tekil edebildiini gsterir. Bura
da tzel ayrlma yerine karlkl iliki ve tamamlayclk ortaya kar. Fa
kat bu karlkl belirleme nitelii sadece bilimsel bilginin etki alannda
geerli deildir; o, teorik kavrayn ve bilmenin erevesi dnda grd
mz yerde de vardr ve varolmaya devam eder. Dilde de, sanatta da,
hatta bizzat mitosta ve dinde bile ben ve dnyann yaln bir kar karya
oluu hakim deildir. Burada da her ikisinin konumlan, iki kutbun s
rekli gelien bir uzlamasn salayan ayn srete ekillenir. Dn tar
z ben ve dnya ilikisini kaldrrsa, zne ya da .nesne kutbunun soyutla-

62 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 72


63 Cassirer, Dil, s. 35
ernst cassirer 271

nna neden olursa, bu uzlama gerek anlamyla yok olur.64 znel ve


nesnelin soyut kartl, kendi tm zenginlii ve eitlilii iinde, ancak
biz kartl kendi zel kavram vastasnn ve teorik dnmenin snrla
r dnda soruturunca ortaya kar. Sadece bilimin deil, dilin, sanatn,
mitosun, dinin de kendi temel talarn tedarik etmeleri kendine zg
olur. Gerek olann dnyas, dnsel olann ve benin dnyas o temel
talardan bizim iin ina edilir. Biz onlar yaln rnler eklinde, verilmi
dnyaya sokamayz; aksine, onlar varln her zaman kendine zg bir
biimleniini, varln zel bir ayrlma ve blnmesini gereklemeyi sa
layan fonksiyonlar olarak kavramak zorundayz.65 Dnsel olann dn
yasnn inasn salayan bu temel talar nesnel eyler deildir, ama nes
ne dnyasndan salanr.
Cassirer kartlk probleminin veya teorik bilginin dayand ve
ina edildii farkl yetiler arasndaki atlan baka ekilde almas ge
rektii kanaatindedir. Saf teorik alanda znel ve nesnel dnyann snrla
rnn belirlenii, bilimsel dnme metotlaryla gerekleir. Snr belirle
me znel ve nesnel varln donmu, ayrlm, ierik bakmndan tmy
le belirli etkinlik evreleri olarak birbirinin karsna konmadn; aksine,
her ikisinin bilgi srecinde ve srecin artlarna ve vastalarna gre ken
di kesinliini kazandklarn gsterir. Bylece ben ve ben-olmayan arasn
daki kategorik ayrlk, teorik dnmenin i ie gemi, srp giden etki
li fonksiyonu olarak ortaya kar. Teorik dnmenin fonksiyonu olarak
ortaya kan bu ayrln kendi gereklenmesini bulma nitelii; sonuta
znel ve nesnel varln ieriklerinin bir dieri karsnda kendini snr
landrma nitelii, eriilen bilgi aamalarna gre farkl olabilir.66 imdiye
kadar yaplan, znel ve nesnelin alann, zelliklerini belirlemekti. Bunun
yerine onlarn snrlarn belirlemeye ynelince, znel ve nesnelin znite
likleri itibaryla ayr olular sz konusu edilmez. Klasik ayrmda znel
ve nesnel teorik bilme srecinde kendi varlklarnn kesinliini kazan
maktadr. Snr belirleme gerekletirilince, ayrlk arhk teorik dnme
nin fonksiyonu olur ve kategorik bir ayrlk haline gelir.
Cassirer' e gre bilince kendini gsteren zamansal olgularda srek
li bir deiim sz konusudur. Ama bu akta ayn zamanda durma ve din-

64 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s.56


65 Cassirer, Dil, s. 41
66 Cassirer, Dil, s . .o
272 drdnc blm

lenme noktalar arayan dnsel aba, sembolik form rnleri halinde


sreklilik kazanr. Sembolik iaretlerin oluturulmas ve kullanmnda,
dnsel abann hem durma / dinlenme noktalarn elde etmesi, hem de
sreklilik kazanmas gerekleir. Bu noktada artk duyusal ve dnsel
olann ncelii ya da birbiri yerine gemesi sz konusu deildir. Dn
sel temel fonksiyonlar duyusal olan malzemede grnr ve bu malzeme
ye srrn syler. Buradan baklnca, idealizm ve empirizmde bu temel ili
kinin tmyle gelimemi olmas hem soyut idealizmin, hem empirizmin
dar grlldr. Onlarda bir taraftan, tek bana olan ve olgu kavra
m, btn bu kavramlarn herhangi bir genelin belirlemesini ve unsurla
rn ak veya gizli ama zorunlu olarak kapsad bilinmeksizin, ortaya
konulur; dier taraftan bilin ortam dikkate alnmakszn, bu belirleme
lerin zorunluluu ve geerlilii iddia edilir. Buna karlk herhangi bir so
yut kabulden hareket etmek yerine, dnsel hayatn kendi somut temel
formundan hareket edilirse, bu dalist kartlk ortadan kalkar; grn
ve dnce arasndaki, duyulur ve dnlr olan arasndaki temel ayr
lk tablosu kaybolur. 67
Cassirer " ... donmu kartlktan oluan, sarslmaz, adeta kendi ii
ne kapanm bir ben ve ayn ekilde var olan, bu benin karsnda bulu
nan bir dnyadan hareket etmek yerine, bu ayrln dayand temelleri
aratrmak ve -eer yapabilirse- yeterince mevcut olmas gereken artlar
bulmak ister. Sembolik formlar felsefesi bu noktada bu artlarn ayn cins
ten olmadn, daha ziyade fenomenlerin, dnmenin, anlamann, kav
ramann farkl boyutlar olduunu ve bu farkllk gereince ben ve dn
yann bantsnn da birok ifadeye ve biim vermeye uygun olabilecei
ni bulur." 68
Hayat organik evreden ksa bile orada durup kalmaz ve zihnin
formu haline dnr. Sembolik formlar felsefesi bu hayatn ieriini
kavramak amacndadr. Bunun iin de dnsel formlar tahrip etmeden;
yani onlara herhangi bir ekilde mdahale etmeden; ama varolan formla
rn pasif seyircisi de olmadan, onlarn etkinlik merkezine yerleir. Form
larn oluturduu yaplar farkl ve ayr cinsten yaplar olmasna ramen,
bu biim vermenin srekli ve tipik ortak ana hatlarn belirlemek gerekir.
Bu da, formlar biim vermenin enerjileri ve fonksiyonlar olarak kavra-

67 Cassirer, Dil, s. 73
68 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.208
emst cassirer 273

makla salanabilir.69 "Ben ve dnyann kar karya olu durumuna se


bep olan tartma teorik bilginin, sanatn, mitosun erevesinde, her za
man onlara zg form iinde gerekleir. Ve bu srete kullanlan vasta
lar farkl olduu gibi, ayn ekilde, eriilen ama da farkldr. Btn dn
yay anlama ve kavrama formlar nesnel seyiri hedef tutarlar. Fakat sey
redilen nesnenin kendisi de, nesnelletirmenin ynelii ve niteliiyle de
iir. Buna gre, sembolik formlar felsefesi bandan itibaren nesnenin
zyle ve onun temel zellikleriyle ilgili belirli bir dogmatik teori kurmak
istemez; tersine, onun yerine sabrl eletirel aba iinde, nesnelletirme
niteliklerini -ki bunlar bilimin, dinin, sanaln gerek ve bu yzden karak
teristik olan nitelikleridir- yakalamak ve tasvir ebnek ister."70
Cassirer'in hareket noktas dtaki bir varln gereklii veya var
lk yahut dnce merkezli empirik veya idealist belirlemenin nesneye
zneye uygunluu; bunlarn ncelii-sonral deildir. Bu anlamda o, ilk
bata beraber olduu Kant'tan da ayrlm olmaktadr. Onun hareket nok
tas varln dnsel biimlenii; yani zihnin varlk hakkndaki bir etkin
liinin rn olan sembolik formlardr. Formlarda ne dnsel, ne de
nesnel olann ncelii vardr. Dnsel olan zihin kendi oluturduu du
yusal eylerde ak hale getirmektedir. Sembolik olan eyde, somutu aan
ierik somut formda dlamhr. Sembolik olan, somut ve soyut olann
birleip bulumasdr.
Sembolik formlar felsefesinde zne-nesne kartlnn almas
ynndeki adm sembol-nesne ilikisi adeta zorunlu kabul edilerek atl
m grnr. Hayali, bo ve sadece tasarmdan ibaret bir sembol sz ko
nusu olamayacana gre, semboln duyusal temeli, daha doru bir nes
nenin mevcudiyetine dayanmas gerei vardr. Bu noktada arlk sembol
ya da nesne eklinde yaplan ikiye ayrma anlamszlar. Tek bir sembol
den deil, sembolik haldeki formlar sisteminden sz edildiine gre, d
nsel biimlendirmenin ayn karakteristikteki ekilleri olarak ayrlan bu
formlar, kendi sistemlerinde nesnelerin btnn kapsyor olmaldrlar.
Cassirer'e gre bu anlayta gereklik ve grn arasndaki kartlk da
baka bir nitelik ve baka bir anlam kazanr. Mesela sanat grnten ke
sin olarak vazgemek istediinde, bununla sanatsal bakn ve ekillen
dirmenin nesnesi de, grn de kaybolacaksa, bu durum sanatta do-

69 Cassi rer, Di 1. s.51


70 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.209
274 drdnc bolum

rudan belli olur. Sanat renkli yanstlmlkta ve yalnzca onda kendine


gre ve kendine zg bir yaantya sahiptir. Kendi benindeki ifadeyi kul
lanmakszn, hibir sanat bu tasvirde ve bu tasvir vastasyla, doay tas
vir edemez. Maddflik btn nesnellii ve grsellii iinde nmzde
durmakszn, ben'in sanatsal ifadesi mmkn olamaz. Byk bir sanat
eserinin ortaya knda znellik ve nesnelliin, duygu ve biimin birbi
rine gemesi ve tmyle birbirine almas gerekir. Dolaysyla burada sa
nat eserinin niin hibir zaman nesnelliin ya da znelliin, ruhsal ya da
nesnel dnyann yaln bir resmi olmad; tam tersine, burada her ikisinin
gerek bir kefinin, genel nitelikleri bakmnda teorik bilgiden geriye kal
mayan bir kefin gerekletii ortaya kar.71 Sanat dtaki bir gerekliin
taklidi veya itekinin ifadesi olarak kavransa bile, sanatta znel ve nesnel,
saf duyu ve saf biim birbirine alr ve bu almada yeni bir varlk ve ie
rik kazanr.
Dil ve mitosun analizi sembolik ekil verme ve sembolik kavrama
formlarn incelemeye yol aar. Bu formlar soyut dnmenin formuyla
asla rtmez; tersine, tamamen baka bir zellik tar; pozitif bilimde,
zellikle matematik ve matematiksel doa biliminde olutuu gibi bir so
yut iaret sistemi ile snrl deildir. lk planda dil ve mitosun iaretleri
kavram iaretleri dnyasna kart gibi grnr. Ancak onlarn hepsinde
her ey temsil etme erevesine aittir. te bu, ortak belirlemedir. Sembo
lik formlarn sembolleri, -yani mitosun sembol dnyas, dilin ses rnle
ri, teorik bilginin iaretleri- gerek bir temsil boyutunu belirler. Bu boyut
lar da kendi btnlkleri iinde dnsel gr mekannn btnn te
sis eder. 72 Dil, mitos, sanat her zaman sadece zihnin kendiliindenliinin,
zgrlnn ifadeleri olarak anlalabilen rnlerden hareketle, bir
dnya aa vururlar. Zihin bu formlarn iinde, kendini yaratc ilke ola
rak tehis etmeden, dilsel, mitik, sanatsal biimler dizisini oluturur. So
nuta bu dizilerin hepsi zihni bamsz bir ' dtaki dnya' haline getirir.
Burada benin eylere, mikro-kosmosun makro-kosmosa yansmas sz
konusu deildir; tersine, burada ben kendine zg retimleri iinde, ken
dine tamamen nesnel ve somut olarak grnen kardaki biimi olutu
rur. 73 Fakat buradaki znellik ve retilen nesnel ey tzel bir varoluu an-

71 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s.56-57


72 Cassirer, Bilginin Fenomenoloj isi, s.73
73 Cassirer, Mitik Dnme, s. 315
ernst cassirer 275

!atmaz; o sadece bir fonksiyondur. Her kltrel formun temelinde bulu


nan bu fonksiyon, d dnyann farkl biimleniine yol aar. Ancak bun
larn biri dierine gre daha doru ve gerektir denilemez.
Farkl dnsel retimler; dil, din, sanat ve bilgi birbirleriyle de
il, kendileriyle, kendi talepleriyle mukayese edilmelidir. Onlar tzel
farkllktan ziyade, ayn temele dayanrlar ve btn tamamlarlar. Cassi
rer' e gre teorik bilginin, sanahn, mitosun, dilin dnyasnn zihin ve dn
yann bir sentezi olmas, modern felsefenin batan beri mcadele ettii
znel-nesnel kartl problemine yeni bir aydnlk getirir.74 Sembolik
formlar zihnin rettii ayn nitelikteki sembollerden oluur ve nesnedeki
temele sahiptir. Burada bilin duyusal bir ierie yaln biimde sahip ol
makla yetiniyor deildir. Bilin, ierii kendinden doru retmektedir.
"Bu retim gc, saf duyumlama-alg ieriini sembolik ierik haline ge
tiren eydir. Bu noktada salt bir dtan alclk tablosu son bulur. Tablo,
iinde zgr ekillendirmenin egemen olduu isel retme haline ge
lir."75 retilen tzel bir ey deildir; semboldr ve hem zne, hem nesne
kutbunun buluma zeminidir.
Hakiki ve asl anlamdaki 'sembolik olan' kavram geleneksel me
tafizik blnmelere ve dalizme uymaz; tersine, bu blmlemeyi ve da
lizmin erevesini krar.76 Gereklik dediimiz eye sembol dnyas iin
de sahip oluruz. Bu dnyann ilkesi ve kayna zihnin zerk / zgr olu
turma faaliyetinde aranabilir. Zihne alan an yksek nesnel gereklik,
kendi gerk eyleminin formudur. Bu dnya da onun kendi eylemiyle
olumutur. Sembole ayrcalk veren, onun bir ifade olmasdr. fadenin
kendisi duyusal alglanabilir bir ey olduu halde, bu duyusal nitelik
onun gerek varln oluturmaz. Onun gerek varlk temeli ve nedeni,
tad anlamda, bir eyi temsil etmesinde bulunur. fadede duyusal d
nselle i ie gemitir ve bu bir zorunluluktur. nk ifade ya da sem
bol kendindeki dnsel ierii nesnel hale getirmek iin duyusal malze
meye muhtatr; onun iinde oluur ve yaar. Bu yzden sembolde d
nce-varlk kartl ortadan kalkar. Bir sembol zemininde bulunmak,
sadece semboln iaret ettii nesnede veya sembol zihinde bulunmak
deildir. Sembolde egemen olan, znellik ya da nesnellik deildir. Sembol

74 Cassirer, Dil, s. 69
75 Cassirer, Wesen und Wirl<ung des Symbolbegriffs, s.177
76 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.524
276 drdunc blm

bir bilin olgusudur ve dnsel ile nesneli kendinde birletirir. Onlar


sembolde karlkl fonksiyonel bant iinde bulunurlar. Cassirer, daha
nce belirtildii gibi, beden-ruh ilikisinde, onlarn birer tz olarak ko
numlarn grmez. Onlarn arasnda fonksiyonel iliki vardr ve her ikisi
birbirine muhtatr. Bu da ifadede ak hale gelir. Bu rnekten hareketle
dnlnce, nesnel ve znelin fonksiyonel, zorunlu ilikisinin sembolik
landa, daha dorusu sembolik formlarda somut hale geldii anlalr.
Cassirer, sembolik formlarda zne ile nesnenin yeri ve sembolik
formlarn nitelikleri dnldnde, Kant'tan farkl biimde bu kart
l am gibi grnmektedir. Kant'taki saf akl kategorileri salt zihne ait
eyler olarak herkeste ayn ekilde var olduu halde, sembolik formlar
srf zihinsel eyler ve btn znelerde tpkbasm kategoriler deildir. z
nenin, saf akln kategorilerinin varoluu zerinde hibir etkinlii yoktur.
Oysa sembolik formlarda, zihnin sadece biimlendirme gc tm zne
lerde ortaktr ve onlarn varlk kazanmalar, bireyin nesne dnyasn bi
imlendirme iradesine baldr. Saf akln kategorilerinin tm znelerde a
priori var olduklar kabul edilir. Bunun dier anlam, onlarn tek biimli
ve evrensel olmalardr. Zihnin retimi olan formlar ise bir iliki sistemi
olarak znelerin katlmyla olumu, kullanldklarnda ya da retildikle
rinde nesnel hale gelebilen, salt akl varl olmayan eylerdir. Onlarn ev
rensellii ayn biimde var olmalarnda deil, hepsinin ifade zellii ta
malarnda aranabilir. Sembolik formlar ne srf zneye, ne srf nesneye ait
tir; tersine, dnsel / znel ile duyusal / nesnelin birbirine zorunlu ban
tsn ifade ederler.

iV. BLG VE MANTIK

Acaba dnya hakkndaki bilgimizin nitelii nedir? Nesneye uygun, nes


nel bir bilmeden sz edilebilir mi? Bilgide nesnel kesinlik temeli olarak
gsterilen nesne kategorileri nesnede var olan eyler ise, o zaman biz, bir
tzler topluluunu, bir kendinde eyi biliyoruz demektir ki, bu tr bir bil
me, problemli olmaktan kurtulamaz. nk kendinde eye ulalp ula
lamad asla bilinemez. Bu yzden, byle bir bilme abas daima metafi
ziksel bir temel tamak zorundadr. Cassirer'e gre bilgiyi metafiziksel
temelden kurtarmak isteyen Kant, kendisine ulalamayacak olan bir
"kendinde ey" ile balamak yerine, kolayca ulaabilecei "kavrama yeti
sinin ilkeleri" ile ie balam, bilgiye saf akln a priori kategorilerinden
ernst cassirer 277

hareketle bir nesnellik ve kesinlik salamt. Fakat bu kategoriler adeta


bir imalathane gibi almaktadr. Ayrca herhangi bir duyum bu katego
rilere girmeden nce varlndan hi sz edilemeyen, adeta l bir ey ol
duu ve bu kategorilere girdikten sonra bilgiye dnt iin, bu kate
goriler deyim yerindeyse "l duyumlar canlandran sihirbaz" gibi i
grmektedir.77 Duyumun onlarn iine neden girdii sorusu cevaplana
maz. Yani Kant'n kategorileri bir nevi tzel formlar haline gelmitir.
Dier taraftan baklnca, Kant'n znede temellendirdii bilgi, zih
nin bir rn; akln d dnya hakkndaki bir tr belirlemesidir. Fakat -
daha nce de ifade edildii gibi- zihin d dnya zerine baka tr belir
lemeler de gerekletirir. Bu yzden de genel bilgi teorisi geniletilmeli
dir. Dnyay sadece bilimsel olarak bilmenin genel temellerini arahrmak
yerine, dnyay anlamann farkl formlarm, bu formlarn kendine zg
eilimleri ve yaps iinde kavramaya ve onlarn bir dieri karsnda s
nrlarn belirlemeye gemek gerekir. Bu noktada Cassirer'in kltre ve
kltr bilimlerine, dnyay bilme abasna bak farkllamaya balar.
Doruluk ve nesnellik ile saf akln kategorileri ilikisi artk geleneksel iz
gide dnlmez. Akl yine kurucu-sentetik vasfa sahiptir. Ancak onun
artk yarglar retmekten daha baka bir nitelii; dnyay farkl ekillerde
biimlendirme zellii ne kar. Yani akl kendi donanmlaryla nesneye
girerek onu bilme iinin tesine geer; nesneye, kendi enerjisi ile olutur
duu sembolik formlarla farkl dzeylerde yeni biimler verir. Kltr
dnyas da budur. nsann zihinsel abas sz konusu edildiinde de teo
rik-bilimsel bilgi bile bir sembolik form dur ve o da dnya hakknda bir belir
lemedir. Her belirleme kendi payna dt ve muktedir olabildii kada
ryla dnyay kendince ekillendirecei iin, kesin ve evrensel bir belir
lenmilikten veya byle bir belirleme imkanndan sz edilemez ve ayrca
farkl belirlemelerin deerlilii ya da deersizlii eklindeki yaklamn
anlam kalmaz.
Sembolik formlarn kavrannda mantksal birlik talebi belirleyici
olursa, tek tek formlarn zellii ve kendine zg ilkeleri mantki formun
genellii iinde kaybolmaya yz tu tar. Buna kar bireysellie dalp onun
inceleniinde taklp kalrsak, bizi, bireylikte kaybolma ve geri dnememe
tehlikesi bekler. Bu metodik ikilemden kurtulmak, her zihinsel formda el
de edilen ve dier yandan onlarn hibirinde kesinlikle ayn biimde tek-

77 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 269


278 drdnc blm

rarlanmayan bir unsura sahip olmay ve yakalamay baarnca mmkn


olur. Akn eletiri bilginin gerekleme vastas olan, zel doas ve nite
lii sabitlik tayan bir dayanak bulduu iin, bilginin imkan ve arb
problemini zmtr. Halbuki tek tek zihinsel ynelimlerdeki gerekle
me vastasn tekil eden ve kendi zgl iinde sabitlemi olan bir ze
min bulunabilirse, o zaman akn eletirinin baard eyi zihinsel form
larn tmne tayacak bir dayanak bulunur. Burada u soru sorulur: Zih
nin eitli ynelimleri iin byle bir merkezi alan ve arac fonksiyon var
mdr? Eer varsa, formlar bilmemizi salayacak zelliklere sahip mi
dir?78 Bu sorularn amac, akn eletirideki a priori kategorilerle oluan
birlikli yapya benzer bir yapy gerekletirecek bir temel aramaktr. Her
form alam mutlak bir ayrlk iinde olunca, onlar birbirine balayan zi
hinsel ba kurulamaz. Ama eer onlarn ortak bir zemini varsa, o zaman
birlik tasarm sadece teorik bilgiyle snrl kalmaz; dier zihin faaliyetle
ri de birlikli yap iinde grlebilir. Cassirer bu ortak zeminin bant
formlar olduunu dnr.
Sembolik formlar felsefesi varlktaki mterekliklere deil, anlam
daki mterekliklere ulamaya alr. Bu yzden farkl trde sembolik fi
illeri tzletirmez; onlar temel gcn dlatrmalar, mutlak sembol yetisi
nin farkl faaliyetleri olarak grr.79 Kant'n analizi ise tek bir anlama bi
imiyle ilgilidir. Bu adan da, "Sembolik Formlar Felsefesi bilginin meta
fizii deil fenomenolojisi olmak ister. Bu noktada o, 'bilgi' kelimesini en
geni ve en kuatc anlamda kabul eder ve bu meyanda sadece teorik
aklama ve bilimsel kavray fiilini deil, bunun yannda, kendimize ka
rakteristik oluumu ve kendi dzeniyle, 'yle-varl'yla bir 'dnya' ina
ettiimiz btn zihinsel etkinlikleri anlar. Sabit kartlktan oluan, dei
mez ve adeta kendi iinde btnlemi bir ben ve ayn ekilde kendinde
varolan, bu benin karsnda bulunan bir dnyadan hareket etmek yerine,
Sembolik Formlar Felsefesi, bu ayrln dayand temelleri aratrmak
ve -eer yapabilirse- mevcut olmas gereken artlar bulmak ister. O bu
noktada, bu artlarn tek biimli olmadn, fenomenleri dnmenin,
onlar anlama ve kavramann farkl 'boyutlar'mn var olduunu ve bu
farkllk gereince, ben ile dnya ilikisinin de ok ynl bir ereveye ve
biim vermeye uygun olduunu bulur. ncelikle ben ile dnyann kom-

78 Cassirer, Dil, s. 31
79 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 381
ernst cassirer 279

u oluuna gtren 'tartma', teorik bilginin, sanatn mitosun evresinde


her zaman kendine zg bir biimde gerekleir; bu srete kullanlan va
stalar farkl olduu gibi, buradan ulalan ama da farkldr. Dnyay an
lama ve kavrama formlarnn tamam somut temaay hedeflerler; fakat
temaa edilen nesnenin kendisi de, cisimletirmenin yn ve niteliiyle
birlikte deiir. Buna gre Sembolik Formlar Felsefesi bandan itibaren
nesnenin zyle ve onun temel zellikleriyle ilgili belirli bir dogmatik
teori kurmak istemez; onun yerine, sabrl eletirel aba iinde, nesnelle
tirme biimlerini, bunun nasl bilime, dine, sanata zg olduunu, bunun
onlar asndan nasl karakteristik olduunu kavrayp tasvir etmek is
ter." 80
Cassirer dnya kavraynda etkili olan zihinsel gleri kefetme
probleminin bir darbeyle zlemeyeceinin farkndadr. "Zihnin gerek
tzellii, onun, her trl duyusal-sembolik ierii salt bir ilinek olarak de
erlendirip onlardan kurtulmasnda ve bu trden ierikleri bo bir yans
ma olarak grp ie yaramaz diye bir kenara atmasnda deil, bu ilinein
kart ortam iinde kendi yerini korumasnda yatar. Bundan dolay felse
fe asndan, her trl biimlendirme fiilinin dnda ve ncesinde olarak
yaant, varln dnce yoluyla tanmlanmas, hibir zaman belirleme
iinin amacn ve zlemini tekil edemez. Onun asndan, biim verme ve
yaant ayrlmaz bir birlik tekil eder. nk zihnin damgas, yaantnn
sal t dondanlna, formlarla ve formlar araclyla kaznr. Zihnin g
c ise. -Hegel'in bir szyle ifade edelim- onun da vurduundan daha
byktr." 81
Cassirer zihnin evrensel bir fenomenolojisini ortaya koyarak her
trden zihinsel retime kendi yerinin verilebileceini dnmektedir. Zi
hin kendini ancak kendisinin da vurduklarnda bildirir. Mitostan sana
ta ve modern bilimsel bilgiye kadar insan aklnn tm retimleri, zihnin
kendi ieriini da vurmasdr. Bu da, Kant'ta mevcut olmayan tarihsel
lii iin iine sokar. Zihin srf imdideki duyumlamalar kendindeki kate
gorilerle bilgiye dntren bir mekanizma deildir; bunu yapmakla be
raber o, ayn zamanda farkl trden retimler gerekletirir ve bunlar du
yusal olarak alglanabilir rnler halinde da vurur. Btn bunlar, zihnin
kendiliindenliine dayanr. Bu noktada, ifade kavramnn anlam prob-

80 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, 208-209


81 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 200
280 dordunc bolum

lemi yannda, bu oluturma biim lerinin tarihsel sreteki karakteristik


zel lii ve bunun temelindeki bi lincin iyaps sorular ortaya kar.

Kavram ve oluumu

Cassirer bilgi tayc dilsel unsurlarn formel yaps ve ilikileri zerine


bir mantk sistemi gelitirmez. O, mant herhangi bir eyin mant ola
rak, o eyin iyap u nsurlarnn dzeni ve o eyin bi lgisinin kavramsal
erevesi olarak anlar ve bilginin iyap zell ikleri, dayanaklar ve bun l a
rn birbiriyle i likisi ekl inde dnr. Kavram da bilgi teorisyeni olarak
inceler. nk bilginin ve tm bilgi trlerinin doasn aa karmak
iin kavramn nasl oluturulduu ortaya konmaldr. Zihnin evrensel bir
fenomenolojisi onun tm zamanda kendinden da vurduu ifade biim
lerinde kendini gstermektedir. Zihindeki ierik kavramlara yklenerek
bilinir hale gelir.
Cassirer kavramn "zihindeki tasarm" olarak grlmesine itiraz
etmez. Ancak bu zihindeki tasarm, ilev olarak ele alnnca, d dnyann
zihne tanm hali olarak gr lr. D dnya kendini zihne/ bilince ken
dinde varolan olarak dayatm deildir. Tanma yahut tama iini zihnin
kendisi icra eder. Dolaysyla zihin kavram oluumunda pasif bir rol st
lenmez, tam tersine asl kurucu rol oynar.
Kavram kendi bilgi teorisi ve mant erevesinde ele alp onu n
soyu tlama yoluyla oluturulduunu iddia eden Aristoteles'in bu akla
mas binlerce yl rakipsizce doru kabul edilmitir. Ancak Cassirer, orta
ya koyduu hayli kapsaml kavram teorisiyle, Aristotelesi kavram ve
kavram oluumu tezini iddetle eletirmi, bu probleme, ona kart bir
aklama getirmitir.
Kavramlar nihayetinde belirli problemlerin zm iin olutur
duumuz ve daima yeniden nakletmemiz gereken ara-gerelerden ba
ka bir ey deild ir. Onlar duyusal algya eit deildir ve u andaki som ut
bir durumun, tekil bir veri l mi olann yerine gemez; daha ziyade mm
knn evresinde hareket eder ve adeta mmknn evresini snrlamak
ister. Kavram her ynyle grebilmek iin, insani ifade, kanaat tama,
dnme ve deerlendirmenin ufku geniledii lde, ihtiya duyduu
muz terim zincirleri sistemi de karmak olur. 82 Bu yzden de kavram

82 Cassi rcr, Kltr Uil inlcrinin Manti\ zerine, s. 51


ernst cassrer 281

taklit eilimiyle aklanamaz ve bu eilimle snrlandrlamaz. Bu snrla


ma seyir ve saf temsil fonksiyonu alannda bile imkanszdr. Her emprik
bilgi ve alg teorisi retici hayalgc fonksiyonunu yardma arr. re
tici hayal gcnn baars kavramda nmze serilmektedir. 83
Soyutlama teorisine gre kavram, duyusal gerekliin karsna ya
banc biimli bir ey olarak kmaz; tersine kavram, ite bu gerekliin bir
parasn, bu gerekliin iinde dorudan ieri lmi olan eyin zetlenii
ni tekil eder. Kantlamac matematiksel bilimin kilvramlar, bu bakm
dan, yalnzca veril mi olann apak dzeni ve snflanyla megul olan
tasvir edici bilimlerin kavramlaryla ayn aamada bulunur. Nasl aa
kavramn biz, palamutlar, grgenler ve kayn aalar vs.nin tamamn
dan ortak karakteristikler kmesini belirgin hale getirmek suretiyle tekil
ediyorsak, aa yukar ayn ekilde, drtgen kavramn, kme ve dikdrt
gende, ekenar drtgen ve ekenar paralelde, simetrik ve asimetrik ya
mukta gerekten mevcu t olan ve burada dorudan grsel olarak gsteri
lebilen kendine zg zel likleri soyu tlamak suretiyle tekil ederiz. Kav
ram teorisinin bilinen ana ha tlar, bu temel zerinde kendiliinden orta
ya kmaktadr. 84 Yine soyutlama teorisine gre, soyutlama ileminde sa
dece, sonsuz ei tlilik tayan eylerin vmoluundan ve tek bana birey
sel varolularn mevcud iyetinden, onlarn okluuna mtereken ait olan
unsurlar aa karan zihin yetisi rol oynar. Biz, ortak mlkiyet dolay
syla ayn zellikleri tayan objeleri snflar halinde birletirip bu ynte
mi st aamalarda srekli tekrarlamak suretiyle, tek tek nesneleri kuatan
eysel benzerliklerin kademeleniine gre, daima varln sabit bir dze
nini ve dzenleniini olutunruz. O halde dnmenin bu noktada hare
kete geirdii asl fonksiyonlar, yalnzca verili duyusal ei tlilikleri ayr
ma ve karlatrma fonksiyonlardr. Asl nitelikleri kesinletirmek iin
objeler arasnda oraya-buraya gidip gelen ie dnl dnme fi ili, bu
akraba nitel ikleri, birbirine benzemeyen bileenlerle karmlk dun
mundan zp ayrr, bu nitelikleri salt kendinde olarak kuatp aa
karan soyu tlamay gerekleti rir.85
Soyutlama ile oluan tasarmn, belirtildii gibi sadece zihinde olu
up orada zihinsel mlkiyet olarak kalmaz. Zihinde u veya bu ekilde

83 Cssircr, Bilginin Fcnoncnol<jisi, s. 20


84 Cssircr, Sublnzlwgriff u nd l'unktioflwgri if, s. (
85 C.ssirer, Subtan,dcgri l'f und Funktionsbq;ri ff, s. 5-6
282 dordi.ncu boli.m

oluan tasarmlarn da yansmas bir ifade fiilidir. Kimi dil denilen bi


imlenmi ses sistemi ile duyusal kimlie brnr. Buna terim dendiini
ifade ettik. Bu tasarmlarn bazlar ise baka biimlendirme vastalaryla
baka yollarda duyusal kimlie brnr. Sanat eserleri gibi. Ancak onlar
kavram deil daha genel bir tasarm anlatrlar. Sorun u ki, bu kavram
yahut kavramlar bileimi eklindeki zihin ierikleri neden farkl yollarla
da vurulur? Tasarmla onun da yansyan duyusal biimi, tasarmla,
dolaysyla tasarmn bilin aynasna yansmas olarak dnme ile terim,
yani tasarmn dil sesiyle aa k demek olan konuma arasndaki ili
ki nedir?
Aristo manhnda konuma ile dnmenin birbirine tekabl etti
i kanaatinden hareket edilir. Dnme objenin zihnimize yansmasdr.
Konuma da dnmeye uygun old_uuna gre, dil ve dnmenin form
lar ayn zamanda eyann formlardr. 86 Snk zihindeki tasarmlar sa
dece duyusal alglama zerine yaplan ilemlerin rndr ve onlarn
asl kaynaa, yani obje dnyasna birebir uygun olmaktan baka bir varo
lu biimleri olamaz. Aksi takdirde zihnin kendi i gc, izlenim lerle i
1
lem yapmann yannda kendiliinden yeni imgeler reten ve gerektiin
de bunlar izlenimlerle birletirebilen bir yaratc / retici e tkinlii olmal
dr. ayet zihnin byle bir iyaps varsa onun gerekliini kantlama zo
runluluu doar. Bu ise kantlayanla kantlanann ayn olmas demektir.
Sonuta ortaya konacak yarg, gereklik temeline deil sadece yargy or
taya koyann bizzat kendine dayanm olur. Bu da sadece varsaym olabi
lir. Dolaysyla zihindeki tasarmlarn nesneye uygun olmalarndan baka
bir seenek dnlemeyeceine gre, bu tasarmlarn zel biimlenmi
ses ile dile gelii de nesneye uygun olmaldr. Soyutlama teorisi bizi bu so
nuca gtrr. Oysa kavramlarn ifadesinde, hi de karlk geldikleri nes
neyle duyusal yoldan alglanabilir bir benzerlik gzlemlemiyoruz. Dier
yandan, _nesne algs merkezli bir kavram oluumu tezi, zihne / bilince sa
dece 'ayrtrp birletirme' ilevi ykler. Hem de zihin bunu kendine z
g bir ileyile, yaratc bir etkinlik sergileyerek gerekletirmez. Onun bu
ayrtrp birletirme fiilinde asl belirleyici unsur duyu verileri olmakta
dr. Zihin kendi bana, kendi i gcyle bir "birletirme" fiili icra etmez.
Buradan kan sonu da, bu grn, zihni eya dnyasna tabi klmas
vakasdr.
..--.... .

86 Aster, a.g.e. s. 159


ernst cassirer 283

Cassirer'e gre, tam bilimsel ve gerek anlamda "felsefi" bir man


tn tarihsel balanglar, zdelik kavramnn kefir.de yatmaktadr.
Mantk hayretle, dnmenin zdelikleri kefedip srekli hale getirme
baarsna duyulan felsefi "aknlk"la balar. Alg bu konuda hibir ak
lama ve savunma iermez. nk algnn ierikleri byle bir deimezlik
le ilgili, bir "bizzat kendisiyle ayn kalan" ile ilgili hibir ey bildirmez.
Alg ierikleri genel bir farkll gsterir ve daima bir deiim iindedir.
Bundan dolay, alg ierii bakmndan, "eylerin ak"yla ilgili Heraklit
i reti geerlidir. "Gne her gnde yenidir." Elea Okulu'nun varlk an
lay bu retiye karttr ve onun dile getirdii iddia, mantn tarihsel
balangc ve sistematik konusudur. 87 Yani mantn temelinin inas ayn
zamanda felsefi dncenin geliiminde bir srama noktasdr. Kendisiy
le zde olanlar tzlerdir. Dolaysyla Aristo mant ontolojik gereklik
olarak tz kabulne dayanr. Bu yzdendir ki, Cassirer Aristoteles mant
n "tzler mant" olarak da nitelendirir.

Soyutlama teorisinin eletirisi

Geleneksel mantk teorisi bize, kavram eylerin deimez zelliklerini


gz nne alarak, onlar birbiriyle karlatrarak ve onlardan ortak olan
lar seip ayrarak tekil ettiimizi syler. Bu ilke, salt mantksal bak a
s altnda yetersiz grnr ve dikkati bilimsel, zel-mantksal dnme
nin dar erevesi dna, baka dnme alanlar ve istikametlerine eker.
O zaman da, "zellik" diye adlandrdmz ey ncelikle kavramn for
mu vastasyla belirler{dii iin, kavramlar hibir zaman eylerin zellik
lerinden aracsz olarak toplayamayacamz hususu aka ortaya kar.
Tm karakteristik belirtiler ve objektif zelliklerin konumlan, dn
menin belirli bir zelliine dayanr. Bylece 'varolan'da varln kabul et
tiimiz ilikiler ve kesin ekilde belirlenmi nitelikler de dnmenin is
tikametine ve ona egemen olan bak asna gre deiir. 88
Her kavram oluumu, nmzde bulunan ok sayda objeden, di
er zellikleri bir yana brakp sadece birbiriyle uyuan karakteristik nite
likleri alp birletirmekten ibaret olunca, bu yola ilk bataki grsel btn
ln yerine srf bir bileimin ortaya kt apaktr. . . . Gerekte bize hi-

87 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 204


88 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 59
284 dorclucu holum

bi r ey, objelerin karmak btnlnden hareketle ina ettiimiz ortak


karakteristik iaretlerin, karmak b tnln genel yapsna egemen
olan ve onu belirleyici klan asl karakteristik ana hatlar ierdiine dair
bir garanti veremez. 89 zellikle farkl k l tr evrelerinde snflama biim
lerine bir btn olarak baknca, farkl ilkelere dayanan snflamalar yapl
d grlmekte, bu nedenle ok ei tli snflama biim lerine rastlanmak
tadr. Soyu tlama teorisi bu trden farkl snflama biimleri ni aklayama
maktadr. Dolaysyla snflamay grsel imgelerin yahut sai r duyu verile-

rinin belirlemedii, snflamada btnle ulamak iin baka dilnsel


balantlcrn kurulduu sonucuna varmak gerekir.
Mesela Zuniler ' in varlk snflamas sisteminde varln tamam,
kabile yeleri, hayvanlar, bi tkiler, elemen tler, renkler mekann blgeleri
ne gre yedi paraya ayrld gibi, tek bir evren in iinde de ayn kendi
ne zg "yedi bl ml" ayrm bir kez daha yaplr. Kendisine belirli bir
totem hayvan tahsis edilen bir klann mensuplar, bu hayvann farkl or
ganlarn, mesela onun ban, sa ya da sol bacan zel totemistik ia
retler olarak kullanmak suretiyle kendi aralarnda ayrabilirler. Ve bura
da da bi r organ kuzeye baka bir organ batya, bir dieri "yukar" bir di
eri "aa" dnyaya vs. karlk gelir. 90

Kavram olutu rma ilkesi: Seme

Aristoteles canl yahut cansz nesneler dnyasn terk ettiinde, onun


kavram teorisi dier kavramlar aklayamaz. Mesela matematiksel kav
ra mlar, yaln zca eylerin verili gerekliindeki herhangi bir eysel ana ni
teliklerin benzei i olma eilimindeki empirik kavramlardan ayrlr. n
k onlar fiziksel olarak varolan cismin dorudan bileeni olarak gsteri
lemez ve bu nedenle cisimden basi t bir "soyu tlama"yla elde edilemez. Sa
y kavramn elde etmek iin, zihin, mevcu t nesnelerin ni teliklerini deil,
ei tliliini soy ut bir ideyle ve di lsel bir ifadeyle ilikilend irmeli, ardn
dan bu eitlilikleri konumlamal ve sistematik bir balantya ulamaldr.
Bylece zihin ei tlilii zihinde sistemli biimde ina etmi olu r. Bu nok
tada artk soyu tlama rnnden deil, gerek bir dnme fiilinin ban-

fl9 C."i rer, Subto ,bq;ri ff ud l'unkl ionsbq;ri ff, ' 8


90 L"i r< W<'Sl'll d Wirk u r; <.il's Svnbllll<.;ri ffs, ' 39
ernst cassrer 285

t l retiminden sz edilir. 91 Yine bu noktada, artk soyutlama retisinin


i l k bata bize evrensel geerli gibi gelen tezi geerl i liini kaybeder. n
k zihin / bilin bu ileminde, ei tlilii kendisi konumlamaktad r.

Dilin, kendi kavramlarn oluturu rken ve snflamalar yaparken


izledii yolu incelediimizde, m an tksal dnme alkan l k l a rmza ba
karak anlala mayan ve a ltmz man tksal kstasln rla l lemeyen bn
z unsurlar karmza kmaktadr. Ken d i m i ze en yakn ve gveni lir bu l
duumuz kltr di llerinin, ad soylu szcklerin tamamn farkl 'cinsi
yetler'e ayrma biim i pek dorudnn anlalabi l i r bir ey deildir. 92 Dil
kelimelerini doann ve tasarm dnyasnn tekrar olarak deil, bir sis
tem da hi l inde belirleyen b i l i n, duyusal etki btnyle pasif olarnk kcr
karya deildir; tersine, bu etkilere n fuz eder ve kendi i sel yaantsy
la izleni mleri dolduru r. Bylece onlara anlamn damgas vuru l m u olur.
Bu nedenle kavram oluumunun i l kesi soyutlama dei l, seme i l kesid i r.
Bu il ke, d i l kavra mlarnn oluu m u iin de geerl idir. B i l i n bu oluumda
herhangi bir ekilde oluan farkl lklar sabi tletirnez; fark l l klarn ere
vesi bilin btnnde kendisi bel i rir. Bylece dorudan-du yusal duyum
lama dnyas iten doru ayd n lanan d ilsel ve grsel olarak biim l en m i
dnya ha line gelir. Mi tos iin de ayn vaka sz konusudur. Mi tik kavram
lard aki nesne temel ine ba knca, onlarn seme ilkesine gre olutukl ar
da h a ak grlmektedir. Ona gre m i tos, gerekten bel i rsiz tasarmlar ve
d uygu lanmlar evresinde tak lp kalmamakta ve nesnel eki llendirme iz
lerini tamaktadr. O, belirli b i r eki llend irme n i teliine; -"nesne belirle
me"nin m ant ki formuyla pek az rtse de- bel irli bir "ei tlil i k sente
zi"ni ve duyusal unsu rlarn beli r l i lde karlkl uygu n l u k ve ze tle i
biimini kendinde tayan bir nesnelletirme yneli mine sahiptir. 93

Sn flama da aslnda bir soyutlama ve soyutlama rn olarak g


rl mekted ir. Oysa Cassirer'e gre temaa ettiimiz ve bir sfa da h il ola
rak grdmz ei tli nesneleri, onlar yan yana bulunu nca deil, beli rli
bir balang unsu ru ndan rettiimiz Lcnwl b, ntya gre konu m layn
ca, soyut olarak kavranp dzenll'nmi d iye adla ndrrz. Kavram n kt-n
dine zg formu, tek tek ve Lil'iebi l i r ieriklerden sabit h alde kalanlar
a rasnda zdelik bants kun l nasd r. Oysa bu zdelik ba tsndan

91 Casircr, Subt,nzbc;ri l l und l ' u ktiushq.\ri if, s. 15


92 Casirer, W,sen und Wirk u n g dcs Symbullwgrifis, s. 11
93 Cassi rcr, Wcscn und Wirkung dl'S Sv111L0Jb,gri ffs, s. 9
286 dbrdnc bolm

en sonunda soyut bir nesnenin, benzer ana hatlarn birletirildii genel


bir tasarm imgesinin geliip gelimemesi sorunu psikolojik bir sorundur
ve kavramn mantksal niteliiyle ilikili deildir. Pekala, tek biimli ola
rak trettiimiz imge farkl ekilde oluturulan bir bantyla eliebilir.
Bu balamda, soyutlama teorisinin asl eksikliinin, onun, denklik ilkele
rinden benzerlik ilkesini ne kartma eklindeki tek tarafllnda yatt
anlalmaktadr.94
Varln snflarnn ve trlerinin, doal realizminin kabul ettii gi
bi ilk ve son kez ve kendinde olarak mevcut olmad; tam tersine, onlar
tanmlama ve ayrma tabi tutma eklinin ncelikle kazanlmas gerektii
ve bu kazanmn, zihnin almasna bal olduu grlr. Gerek funda
mentum divisionis en sonunda eylerde deil zihinde yatar. Dnya bi
zim iin, zihnin ona verdii ekildir. Ve zihnin birlikli yapsnda asla ya
lnlk olmad ve zihin farkl biimli ynelim ve etkinliklerin somut eit
liliini kendi iinde tad iin, varlk ve onun snflar da, onun balam
lar ve ayrmlar da, onun farkl zihinsel ortamlarda mahede ediliine
gre, baka bir ey olarak ortaya kmak zorundadr.95
Kelimenin gerek anlamndaki teorik kavram, nesne dnyasnn
gzlemlenmesine dayanarak oluturulup nesnelerin dzenini kendi iin
de basite yanstmakla yetinmez. eitli olann "zeti" yahut zetlenii,
nesnelerden hareket ederek dnme fiiliyle bir taslak hazrlamak deil
dir. Bu zetlenite gerek ve bamsz bir dnme etkinlii vardr ve
zet, dncedeki norm ve kstaslara gre oluturulur. Her zel konum
lama, her tek tek kavram yaplar, en sonunda birlikli ve geneli kuatan
bir dnme balamna eklenir. Dnce, seyrin dnyasnda adeta ta
mamlanm olarak grd oluumlarda artk uzun sre talp kalamaz;
o, tam bir zgrlk ve bamszlk iinde, bir semboller dnyas ina et
meye gemek zorundadr. Dnce, onlarda ve onlardan doru kendi
dnyasnn tamamn ynlendirecek emalar tasarlar. Bu ema temsil edi
ci ileve sahiptir. Bu emay oluturma yetisi de bilincin temsil fonksiyo
nu olarak adlandrlr. Bir eye, onunla duyusal bir balant yahut benzer
lik tamayan baka bir eyi yerletirmek . . . Mesela bilimin gerek yasala
r bu trden emalar, kavramsal yaplardr.

94 Cassirer, Subtanzbegriff und Funktionsbegriff, s. 1 9-20


Ayrc temel
95 Cassircr, Wcscn und Wirkung des Syrnbolbegriffs, 60
ernst cassirer 287

Doabilimsel kavram, kendi zel oluum ilkesi gereince, tarihsel


kavramdan ayrlr; ancak bilgi kavramlar olarak her ikisi, birbiriyle yeni
den ilikilenip birleir. likilenme ayn cinsin iindeki trler arasnda
olunca deil, iki farl cins arasnda olunca, bu ayrm ok net biimde or
taya kar. Burada hakikaten bir boluk doar: Metodik farkllk ilkesel
kartla dnr. Fakat ite bu elikililik, iki kart yenin kendine z
gln, kartla dayal uyum vastasyla apak belirlemeye yarar.
Dar anlamda mantki kav:ram tekiliyle snflama tekilinin snrlar d
na kmaya i ten ey, bu anlamda, hakiki bir mantksal etken ve ilgidir.
Mantksal olann kategorilerini kend i zgnl iinde aratrmakla ve
incelemekle megul olmayp, onlarn karsna baka dnme alanlar
nn ve dnme kipliklerinin kategorilerini, zellikle mitik bilincin kate
gorilerini yerletirirsek, o zaman mantksal olann kategorileri, kendine
zg zellikleri iinde, kolayca anlalabilir hale gelir. lerideki aklama
lar mitik bilincin bu trden kategorilerinden sz etmenin paradoksal ol
madn, mantksal-bilimsel balant kurma ve yorumlama formlarndan
vazgemenin yasaszlk ve mutlak keyfilikle ayn anlama gelmediini,
mitik dnmeye hakiki bir biim verme yasasnn temel tekil ettiini
gstermeyi amalamaktadr.96
Teorik bilgi kavramlar mitik kavrayla deil, dilsel kavram tekili
ile ilikilidir. Cassirer' e gre dil kavramndan bilimsel kavrama ilerleme
dil oluumunun dayand dnsel srelerin yaln bir dn deildir;
dilin dncede ykselii ve devamdr. Grsel kavramlardan dilsel kav
ramlar ortaya kartan ayn zihinsel temel g, en sonunda bilimsel kav
ramlarn formunu dilsel kavramlara da verir. 97 Teorik bilginin her kavra
m adeta sadece bir baka tabaka iinde, dil kavramlarnn tabakasnda te
mellenen mantki bir st tabakadr. Akli olarak grnlerin anlalmas
ve kavranmas abasndan nce, adlandrma almas yol almal ve belir
li .bir noktaya kadar gelimelidir. nk bu alma duyusal etkilerin
dnyasn dnsel bir. dnya, tasarmlarn ve anlamlarn bir dnyas ha
line getirir. Her teorik bilmenin balangc dil vastasyla biimlenmi bir
dnyadr.98 Teorik bilgide balantlar, nesnelerin duyusal algs veya ken
disiyle deil, onlarn adlaryla kurulur. Adlandrmayla nesneler dil iin

96 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 11


97 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 451
98 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.99
288 dorduncu blm

var olan eyler h aline geli r. Zira iaret edilmeyen ey, d i l asndan olma
yan bir eydir. Ad verme fiiliyle sisteml i biimde dzenlenen nesne dn
yas soy u t bantlarn i m kanlar alandr. Bu s istemli bantnn zerinde .
teorik bilgi gerekleir. Dolaysyla teorik bi lginin kavramlar da dil siste
m i nde oluan tabakann stnde yer a l r.

Bu ayrntlar, ele ald m z genel problem asndan nem l i d i r.


nk bu ayrntlarda, duyusal izlenimlerin eitliini zi h inde dzenle
me ve ayrtrma kstas olan i l kelerin, bizzat bu i zlen i mlerin doasna da
yan larak tasarlanan ve varlk kazanan eyler olmad; zihinsel ve ayn
zamanda fiziksel evren olarnk dnyann yapsnn bel irlenmesi, kend ine
zg ke i f / sezgi ve grme olduu, ok ak b iimde ortaya konur. Mo
dern sosyoloji bu temel i l i kinin ana h tarn, dnme fii l i mizdeki tm
man tki bal antlar i l k bata mevcu t i l kel balant lara dayandrmakta
bulduuna inand . Acabc u anda incelediimiz balant i l i kileri iin
ck bir kan t ve belge mevcut mu? Mantksal snfla malarmzla bel i rl i
toplumsal sn f formlar v e yaam a biimlerinin tepkilerinden baka bir
ey .ol m ayan cins kavram l arrnzn, bu balantl arda yatt cka gste
rileb i l i r m i ? 99

Her kavram teki linin karnkteristik vasf, gereklemesi m m kn


'nesnel' deney i m ya da 'znel' tasar m larda, belirli b ir balant ve 'dizile
ni' ilkesini kendi iinde tamasd r. Bel irli ' rnler' ve yaplar, sab i t er
evesi ve 'kend ine zgl kleri' i l e birlikte, srekli akan etkilerden ekil i p
kar larak, nce l i kle b u i lke vcstasyla oluturulur. Dizileni formu bu
noktada kavramn tr n ve cinsini belirler. Oysa dizileni biimleri ok
e i t l i olabi l i r. Mantktaki geleneksel kavram retisi, bu durum u gr
mezden gelme ei l i mindedir. nk bu reti bi ze, kavram ayn biimli
ya da benzer alglarn taman m ti.i m aamalaryla yaayp onlardaki fark
l l klart derece derece bel i rleyerek sadece ortak bileenleri ortaya koyarak
olutu rd u u muzu retir. Bylece benzerl ik ya da benzemezl i k sanki du
yusa I etkilerin bas i t ieriinde varm ve bunlarn bu ierikten dorudan
ve tek anla m l bi.,:imde okunmas gerekiyormu gibi bir kabul den yola
kmaktadr. Apak bir zmlemede bunun byle olmad; bak a
m za gre, du yusal unsurlcrn benzerli k tayan ksm l arnn tamamen
farkl ekil lerde zetlenebilecei grl r. Kendindl' v a rolan h i bir ey,
kendinde varoluu i tibariyle benzer ya da benzemez, ayn yada farkl ni-

99 Cassi rer, W<sen u n d Wirkung des Symbulbegri ifs, 28


ernst cassirer 289

telikte deildir. Dnme ncel ikle bunu ortaya koyar ve bu nedenle, ey


lerin kendinde varolan benzerl iini, kavram form unda kopyalamaz. Tam
tersine dnme, ortaya koyduu zetleme ve karlatrma ilkeleri vas
tasyla, ncelikle benzer ve benzemez olarak geerli saylmas gereken e
yi beli rler. Baka bir deyimle kavram, eylerin benzerliinin retilmesi
deildir. Tamamen farkl bir ey de herhangi bir iliki iinde benzer ya da
ayn olarak, tamamen benzer ey de herhangi bir iliki iinde farkl olarak
deerlendirilebilir. 100
Kavram, gr ntlerin "benzerlii"ni ya da onlar arasndaki dier
grsel-kavranabilir ilikileri kendi eline veren kesintisiz yn izgilerini
basi te izlemez. O, alm bir yolda deildir; tersine o, bizzat gzergahn
bir fonksiyonudur. Seyir belirli balant yoll arna gide ve ite onun saf
formu ve ematizmi, bu noktada yatmaktad r. Kavram, bu yolu bilme an
lamnda seyrin dnda kavrand gibi, ayrca kavramn kendisi, seyri
gsteren bir ey olma anlamnda da kavranr. Kavram iyi ina edilmi, iyi
bilinen yola admn atar ve ayrca o yolun nceden hazrlanna da yar
dm eder. 101
Cassirer kavram oluumunun sral bir yol izlediini syler. nce
mitik kavramla sonra di lsel kavramlar ve sonra dr teorik bilgi kavram
lilr oluur. Teorik bilgide de, doabi limsel ve tarihsel kilvramlar vardr.
Mitik ve dilsel kavraml ar mantki kavraml ardan ayran ve mitik
dilsel kavram bamsz bir tr hali nde ekillendirip toplayan ey, onlarn
her ikisinde ayn dnsel kavray sisteminin grl mesi durunudur. 102
Mi tos ve d i l i n gl'l i i n i n d e etki l i olan ayn ya d a benzl'r y a s a lcr gstere
bilmek iin, her ikisinin gelitii ortak kk belirlemek gerekir. Bu yz
den geliim geriye doru izlenmeli dir. Mitos ve dilin ierii o kadar ok
ayr olmasna ramen, her ikisinde ayn dnsel kavray formu; mee<r
zi dnme formu etkilidir. Mi tik ve di lsel dnyann bir ynyle birlii-
. ni, dier ynyle farkn kavrayabi lmek iin, mecazn z ve anlamndan
hareket etmek gereki r. 103 Mecaz herhangi bir ekilde benzer olan veya do
layl benzerleri ifade eden bir ieriin ismi vas tasyla, baka bir tasarm
ieriinin biliwn kar lnn, ayn ismin/ kavramn a ltna girmesi halid ir.

100 Ca,sircr, Wes"n uml \\lirkung dcs Synl<ilq;rifls, ' 9- 1 0


101 C .ssircr, Uilgiin hnomcnolojisi, ' 395
1 02 Cassircr, \'\ben und Wirkung dcs Sybolb<pi ffs, s. 102

103 C assi rcr, W<scn ud \\'irkun; de' Svnbollcgri ffs, s. 1 45


290 drdnc blm

Bu durumda mecazda gerek bir nakletme sz konusudur. Mecazn ara


larnda oraya buraya gittii her iki ierik, kendisi iin belirli ve bamsz
anlamlar olarak iyice yerleir ve onlar arasnda birinden dierine geme
yi, ifadeye gre birinin dierinin yerine gemesini salayan tasarm hare
keti gerekleir. 104 Mitik mecaz ise mitik tasarmlara dayanr. lkel kavim
lerin mitolojisinde bir trn hepsi tasarlanr ama tek bir tr bireyi ar
lr. Yani para vastasyla btn, nitelik vastasyla tr gsterilir. Fakat bu
noktada salt bir karlktan daha baka bir ey, gerek ve dorudan zde
lik olan bir dilsel figr sz konusudur. te mitik tasarmdaki bu mecaz,
dilin mecazi fonksiyonunu da anlatr. Mecaz fonksiyonu dilin parasn
oluturmaz, dilin b tnn iine alr ve bu btn iaret eder. En genel
anlamda mecazn dildeki belirli bir sistem olmad, onun, dilin kurgusal
artlarnn sistemini tekil ettii kabul edilince, mecazn kavrannda dil
sel kavram oluumunun formu ne kar. Nihayetinde mecaz her tek tek
dil kavramnn olumas iin zorunlu kabul tekil eden younlama fiili
ne, grsel-olgunun daraltlmasna dayanr. 105
Mecazdaki iki anlam arasnda gidip gelen tasarm hareketinin do
u nedenine nfuz etmek ve fevkalade zengin ve eitli kullanmn ak
lamak iin, mitik dnme-hissetmenin temel tabakasna inmek gerekir.
lkel dnme ve dil formu mecazn kullanmn, kendinde farkl olarak
kavranan ve bilinen iki ieriin bilinli zdeletirilmesinde gerekletirir.
Mecazn, anlam ierii nceden belirlenmi unsurlarn bir dieriyle de
itirilebilmesi olduu iddia edilse de, mecaz, dilsel ve mitik kavrayn
artdr ve dilin tamamlanm kelime hazinesini istedii gibi tasarruf et
me demek olan bu deitirme fiilinden ayrlr. Gerekten, en ilkel mitik
ekillendirmenin dlamas, bu ierie yabanc, hatta aykr bir iletim va
stas gerektirir. Burada artk sadece dnm deil, ayrca gerek bir
oluturma vuku bulur. Bt noktada nceki ve sonraki aranmaz; mitik for
mun dil formuna ball, birinin dierine mdahale edip onu kendi ie
rii iinde snrlamas sz konusudur. 106 Mitik ekillendirme olaana
bal bir ey deildir. Ancak onun dlamas olaan bir formla / dille
mmkn olur. Yani bu srete " ... dil oluumu mitik dnme ve tasarla
maya akraba olarak ortaya kar; ayn zamanda dil mitik dnme-tasar-

104 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.147


105 Cassi rer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 1 53-154
106 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.1 47-148
ernst cassirer 291

lama karsnda bamsz sistemini ve zel dnsel eilimini korur. Mi


tos gibi dil de temel etkileme formu ve deneyiminden hareket eder. Fakat
dil dnyay geriye doru sormaz; o, dnyaya yeni bir form verir." 107
Dilsel kavram oluumu incelendiinde, dilin somu t duyusal iaret
lerden doru, saf ilikili ve soyut anlam uygunluu ifadesi zemininde ha
reket etmek iin, somut-duyusal iaretlerle balad grlr. 108 Dil veya
mitos saf soyut dnceye dayanan, dncede kalan biim verme olarak
balamaz. Onlar duyusaldan etkilenen zihnin farkl ekildeki biimlen
dirmeleridir; " ... ayn temel dnsel ekil verme eyleminden ortaya kan
ayn sembolik ekil verme unsurunun farkl kademeleridir. Balangtaki
mitik biimlendirmeler gibi, dil sesinde de ayn isel sre bulun1'r. Her
ikisi isel bir gerilimin zm, ruhsal cokunun ve eilimin belirli nes
nel oluumlar ve rnler iinde ifadesidir." 109 Fakat duyusal etkiyle ba
layan dilin gelimesi srf bu etkilerle aklanamaz. Cassirer'e gre dilsel
kavram tekili, alg ieriklerinin mantki mukayesesinin ve balantsnn
baars deildir; dil fantezisinin baarsdr. Dizi tekili, tek tek ieriklerin
nesnel benzerliiyle olumaz; znel hayal gcnn niteliidir. 110 Dildeki
kavramlar dizisi veya cmle dizisi tekili ayn ekilde hayal gcne ba
ldr.
Mitik ekillendirmeyle mecaz zemininde buluan dil formu, ayn
zamanda mitosun kendini ifade vastas olur. "Mitoloji aratrclar ...
dilsel kavramlarn mitik kavramlardan ncelii sonucunu karrlar. Bu
na gre mi toloji dilin bir rn haline gelir. Her mit oluumunun teme
linde bulunan radikal mecaz esasl bir dilsel rn olarak yorumlanr ve
kendi zorunluluu iinde anlalmaya allr." 111 Fakat dil de kendi ge
liimine devam eder. Somut-duyusal iaretlerle balayan dilsel kavram
tekiline, iaretlerden doru yava yava soyut anlam tayan ifadenin
yolu alr.
Dil kavramlarnn tekili, duyusal fenomenlerin kendisinde de g
rlen yaln bir temel benzerlik ya da benzemezlik, yakn ya da uzak ili
.
kisine balanr. Fakat iyice dnlnce, bu kavramlarla yeni bir btn

107 Cassirer, Dil, s.320


108 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 317
1 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.149
110 Cas sirer, Dil, s.333
111 Cassirer, Wesen und Wirkung dcs Symbolbegriffs, s.146
292 dorduncu bliJn

kavray deiiklii balar. nk adlandrma, fenomenleri gsteren


yeni bir snflama anlamna gelir. Dilsel iaret alg dnyasnn iteki de
iimiyle el eledir. Somut etki artk iteki deiime bitiik deildir. Mavi
ya da krmz isim leri zellikle ei tliliklerin grupland merkezlere ia
ret edince, isim olarak grev yaparlar. Ancak bunlar renk kategorileri
iin de iaretler olur. 11 2 Dilin kel imeleri, doann ve tasarm dnyasnn
belirleniinin tekrar deil, belirlemenin kendisinin yn izgisi ve siste
midir. Burada bil in duyusal etki btnyle pasif olarak kar karya
deildir; tersine, bu etkilere nfuz eder ve kendi gerek isel hayatyla
onlar doldurur. sel etkinlikle ilgili ve onun iin anlaml olan duyusal
lk, anlamn damgasn di lsel olarak da alr. Kavram oluumunun ilkesi
soyu tlama deil, seme ilkesidir. Bu ilke, dil kavramlarnn oluumu iin
de geerlidir. Bilin bu oluum formunda herhangi bir ekilde oluan
farkllklar sabi tletirip damgalamaz; farkllklarn snr izgileri bilin
b tnnde kendisi belirir. Ik nesnelerden doru zihne girmez; eylemin
merkezinden doru yaylr. Bylece dorudan-duyusal duyu mlama
dnyas iten doru aydnlanan dilsel ve grsel biimlenmi dnya ha
line gelir. 113
Cassirer, terimi basi te bilin ieriklerinin da yansmas olarak
grmez. Terim, zellikle isim, dilsel bir kavramdr.
Dilsel kavramlardan teorik bilgi kavrcmlarna ykselme, deyim ye
rindeyse, mekanik olarak gerekletiren bir ilem deildir. Burada d n
cenin farkl bir eylemi mevcu ttur. Bu iki kavram grubunun doas da e
liki zeminidir. Cssirer'e gre dil canl bir aktr ve kend i yata n a, n
bu ak, anlamn oyun alan, yani bir kelimenin bazen u, bazen bu an
lamda kabul edilmesi hali m mkn klar. Fakat soyu t d nme ve teorik
kavram asndan bu durum bir eksikl iktir. nk kavram, istikrar ve tc
ka nlamllk talep eder. Bylece onun dil iareti ile ifadesinde ayn ierik
iin ayn iaretin seilmesi gerei doar. Ayn ekilde bilimsel dnme
ye yerletirilen her yeni kavram en batan, bu dnmedeki mmkn
kavram oluturmalarnn btnyle ilikilidir. aretlerin hepsi kesin bir
dzen oluturmal, iaretin her cisimlemesi bir kurala gre dzenlenme
lidir. Bir dnce ierii nasl baka ierik vas syla snrlanm olarak
ortaya karsa, bu ierik nasl dierinde temellenirse, ayn ekilde bir ia-

112 Ca>si rcr, Uil-;inin l'Lnocnolojisi, s. 584


113 Cn,sircr, il, s. .1 1 LJ
ernst cassirer 293

ret de dierinde temellenmeli, yani belirli bir ina yasasna gre dierin
den sonu olarak kar lmahdr. 114
Oluum itibariyle ayn kke ya da srelere dayanan kavram, ay
r sembolik formlarda farkl temsil nitelii kazanr. En temelde bulunan
mecaz, mitosta, tek olann bilinte t melle zdelemesi eklinde kendi
ni gsterir. Mitosun kendini ifade yolu olarak setii dilde de bu zde
lik ilikisi, anlam deiimi halini al r. Bir iaretin / kavramn altna bir ol
gu ya da nesne yerletirilmesi gerektii halde, onun altna baka bir ie
rik de yerletirilebilir. Dolaysyla ayn isim, farkl ierikleri altnda top
lan olur. Bu anlam okluu ve zenginlii ya da akkanl dilin ak
n salar.
Cassirer kavramn soyutlama ile olutuunu iddia eden teoriye
kar karken, nesnelerle bilincin ilikisine dayanr. Ona gre nesnelerle
iliki iinde yaarz. Fakat bu iliki ar csz ve bilinsiz olmakla beraber,
ayn zamanda dnselin oluturduu bir ey olarak grlnce, gzlen
mesi gtr. nk dnsellik, bu ilikiyi dolayl ve bilinli dnme et
kinlii iinde oluturur. Soyutlama, veri l mi karakteristik belirti lerden
belirli bir eki lde ortaya kar. Nesnelerle kurulan ilikinin dnsel ola
rak zmleniinde karakteristik belirtinin konu mlan, geerli kabul
edilii sz konusudur. Burada seme sistemi ve ni telii, dnsel olarak
ad landrma fonksiyonunun nnde olmaldr. 115 Bilin nesne duyumla
malarndan ald etkileri basl olarak kabul edip, onlar arasnda kimile
rini ayrp, temel nitelik olarak grdklerinden kavram olu turmaz; tersi
ne, dtan gelen bu etkilerden anlaml bulduklarn seer. Bu seimde ka
rakteristik belirti olarak grlen niteliklerin konumlanmas ve geerlilii
ne kar. Soyu tlamada ise farkl cinsten olanlar, ayn cinsten olanlardan
ayrlr ve dlan r. Bu etkilerin konu m lan ya da deerlendirilii deil,
adeta pnsif durumda alnmas sz konusudur. Burada alnan ierikteki or
tak nitelikler kavramn snr izgilerini oluturur. Oyst seme ilkesinde,
konumlama ve geerl ilik belirlenmesiyle kavrnmn snrlar bil inte ken
disi ortaya kar.
Bireysel farkllkl ar durumdan duruma deitikleri iin onlnrn al
g lan an nitelikleri zihinde kalc olmaz. Nesnelerin benzerlii, onlarn
farkllklarndan daha fazla etkili olur. nceki alglarn izleri ilk batn fark

114 Cassirer, Uil:;inin Fenoml'noloji"i, s. 460

1 15 CassiTC'r, Wesen und Wirkung dl's Synhollwgri ffs, s.99-100


294 dordunci. bli.m

edilmez. Ayn nesnenin tekrar tekrar alglan hafzadaki bu izleri uyan


drr. Bylece yeni izlenimlerin ayn cinsten unsurlar arasnda yava ya-

va sk bir iliki oluur. Bu ilikilenie dahil olamayan izlenim paralar


gi ttike geri planda kalmaya balar ve en sonunda ilikilenmi olan temel
nitelikler bir tasar111 iinde sabit ekilde bel irir. nk onlar zde olarak
kabul edilmitir. Bundan dolay, Cassirer'e gre zdeletirme fiili, tm
"soyutlama"larn temeli olarak grlmtr. Bylece dnme fiiline,
gncel bir ierii gemite kalan ierikle ilikilendirme ve her ikisini her
hangi bir bakmdan zde olarak kavrama ilevi bahedilir. Halbuki bu
bir sentez fiilidir. Gerekte bu sentez zamansal olarak birbirinden ayr du
rumlar balayp birletirir. Bunu yaparken, karlatrd ieriklerde
dorudan duyusal bir ballaklk bulamaz. Sentez farkl nitelikte ve y
nelimde de gerekleebilk O zaman ayn duyusal madde ok farkl soyut
formlar iinde kavranabilir. 116
Anlamn akkanl rastgele, keyfi deildir. Kavram kendi o anki
anlamn yerletii balamdan alr ve balamla kesinletirir. Ancak teo
rik-mantksal dnmede akan imgelerin bilinte durdurulmas ve sabit
hale getirilmesiyle bu akkanlk sona erer ve hem iaret hem anlam kaza
nr. Gerekte tm kavramlatrmalarda zihnin kendine zg alma bii
mi gerekleir. Kavramn oluumunda akli faaliyet kendini gsterir. Bura
da genel bir birletirme ve ayrma fonksiyonu vardr bu fonksiyon kendi
en yksek bilinli ifadesini bilimsel dnmedeki analiz ve sentezde bu
lur. Gerekte tm kavram oluturma biimleri analiz ve senteze dayanr.
Bunlar arasndaki yegane farkllk, analiz ve sentezin ynelimi ve gerek
le tirilme biimidir. Bilin sentez yaparken bant yahut ilikr kurar. Bu
ilikilerin hepsi ayn nitelikte deildir. Kimi ilikiler duyu ieriklerine da-
. yanr, kimileri ise saf sembolik ilikidir. Bant saf sembolik bir ilikidir.
Bu adan bakldnda ey ve nedensellik ilikisi saf sembolik bant de
ildir. Bilincin ulaabilecei en yksek sentez, saf sembolik bantdr. Saf
sembolik bant, ilikinin ierikten nce kurulduu, ieriklerin anlam
nn, onlarn baland sistem vastasyla belirlendii bir iliki biimidir.
Matematiksel dizi tekili bunun en ak rneidir. Sembolik olmayan ili
ki biimleri ise nesne dnyasndan alnan izlenimlerle kurulur ve onlar
aamaz. Mesela nedensellik ilikileri son tahlilde duyu ieriklerine daya
nr. nce duyusal alglama gerekleir, yani ierik ekillenir; sonra bu ie-

116 Cassirer, Subt;nzbegriff und Funktionsbegriff, s. 19


ernst cassirer 295

riin aamalar arasnda sonrakinin ncekinden kaynaklanmas anlamn


da bir sebep-sonu balanhs kurulur.
Bu ilemi kendi iinde gerekletiren bilincin yapsna gelince; Cas
sirer bilinte mekansal ve zamansal birlik formlar ve bunlarn zerine
ykselen nesnel birletirme formunu temel birlik formu olarak gste
rir. 117 Fakat bunlar birbirleri karsnda kendi iinde btnlemi, sadece
duyumlama ieriklerine kendi balarna alan unsurlar deildir. Bu
formlarn kendileri arasnda da iliki vardr. Onlar bilincin birlikli yaps
n oluturur. Mekansal, zamansal ve nesnel-birletirme formlar en temel
banhlar yanstrlar ve bilincin doutan ieriini oluturmazlar; onlar
bir dierine indirgenemez ama birbirleriyle ilikili formlar olarak algda
ki sembolik zllkten elde edilir. Baka bant formlar bunlardan tre
tilir ve bilincin binlerce banhnn nabz atndan ibaret olmasnn anla
m budur. Bu bantlar Kanttaki gibi her tek deneyime anlam kazandran
eylerdir ve tek deneyim ncesi bilin btnnn sistemi olarak mevcut
olmakla birlikte, Kant'n kategorileri gibi l duyumu bekleyen ve onu
canlandracak sihirbaz deildir; onlar gereklemeleri esnasnda kendile
rini verirler. Bu bakmdan da Cassirer' de bilin, ina edilen, her deiken
le birlikte temel sistemi deil, ierii farkllaan, ama bu srete de her ye
ni ierii kendi btnyle ilikilendiren dinamik bir yap tekil eder.
Cassirer'in kavram teorisi, duyusal yolla alglanan dnyann nesne
ve olgularnn zihinde biim verilmi halini bilgi olarak nitelendirir. Bi
lin, nesne dnyasnn sunduu nitelikler toplamndan seim yaparak bir
sentez oluturmakla yarahc bir etkinlik gsterir. Yani bilin Cassirer' de
alc ve retici konumdadr. Bu erevede kavram da zihnin nesne dnya
sna ykledii anlamn zetidir. Fakat anlam bilin keyfi ve kurgusal ola
rak yklemez. Bilin d dnyadan setii nitelikleri, banh kurucu zel
liiyle, serbeste ilikilendirir ve bylece kavramn ieriini bizzat bilin
tekil etmi olur.
Cassirer'in kavram teorisi ise tm bilgi trlerindeki kavram oluu
munu, zellikle insan dnyasna ilikin kavramlarn oluumunu akla
maya aday gibi grnmektedir. nsan dnyas olgularnn karakteristik
zellii, onlarn tekbiimli varolua sahip olmamas, okluk ve eitlilik
tamasdr. Bu dnyaya ilikin kavramlar da, onu temaa eden bilincin
duru noktasna ve ncelikliliklerine bal seimleriyle ierik kazanabilir.

117 Cassirer, Dil, s. 55


296 dorduncu bolum

Bu ierik ise bilincin kendine zg reticiliine bal olur. Bu reticilik te


rimin oluumunda daha ak biimde karmza kar. Cassirer'de terim
zel olarak biimlenmi dil sesidir ve zihnin yaratc etkinlii terimde, ya
ni d il sesinde apak kendini gsterir. nsan kendi sembolik dnyasn
byle oluturur.

V. SEMBOLK FORMLAR VE FADE FENOMEN

Bilginin nesneleri ve metotlar indirgenemez eitlilik iindedir. Buna ra


men birlik problemi geersiz deildir ve ilkada dile getirilen varln
kaynann ve dayanann birlii talebi yeni bir form iine yerlemitir.
Bu da bilginin birliidir. Ancak bilginin birlii, nesnenin bilgi formlarn
da kopya gibi yer almas ve bilginin yaln biimde nesne ile ilgili grl
mesi suretiyle garantilenemez. Bu noktada farkl bilme metotlarn, onla
rn zelliklerine ve bamszlklarna dokunmadan, bir sistem iinde kav
rama talebi ortaya kar. 118
Cassirer'e gre, Kant'n analizinde anlama yetisi bilgisinin artla
rndan bamsz ve kendine zg bir nesne, bu artlarn sistemli b tnn
de elde edilmeye allr. Burada nesnenin birlii yerine, fonksiyonun
birlii ortaya kar. Felsefe bu birlii, tek tek bilimlerin alanlarna girme
den, kendi zgl ve zerklii iinde yapabilir. Felsefe bu bilim alanla
rnn verilerini sistemli birlik haline getirip bilmek ister; grn dnya
snn arkasndaki ve te tarafndaki bir nesne, bir kendinde ey yerine, g
rnenin kendisinin isel farklln ve doluluunu, eitliliini arar. Bu
doluluk yalnzca insan zihninde, zihnin bizzat kendi iinde onlarn fark
lln vurgulama gcne sahip olmasyla kavranabilir. Zihin kendine di
renmeye alan her yeni problem iin burada yeni bir fikir formu ekil
lendirir. Bu bakmdan, sembolik formlar felsefesi, metafiziin kendi dog
matik yapsnda kalmas gereken birlik ve evrensellik talebini kendi eline
alabilir. 119
Sembolik formlarn kavrannda mantki birlik talebi belirleyici
olursa, her tek tek form alannn zellii ve kendine zg ilkeleri mantki
formun genellii iinde kaybolmaya yz tutar. Buna kar bireysellie da
lp onun incelemesinde kalnrsa, bu bireylikte kaybolma ve geri dneme-

11 8 Cassirer, Dil, s.20-21


119 Cassi rer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s.42-43
ernst cassirer 297

me tehlikesi vardr. Her dnsel formda elde edilen ve dier yandan on


larn hibirinde kesinlikle ayn biimde tekrarlanmayan bir unsura sahip
olmay ve yakalamay baarnca, bu metodik ikilemden kurtulmak mm
kn olur. Akn eletiri, saf bilginin gerekleme vastas olan, kendi zel
doas ve nitelii korunan bir dayanak bulduu iin, bilginin imkan ve
art problemini zmtr. Halbuki, tek tek dnsel ynelimlerdeki
gerekleme vas tas olan ve kendi zgl iinde korunan bir zemin
bulunabilirse, o zaman akn eletirinin baard eyi dnsel formlarn
tmne tayacak bir dayanak bulunur. Burada u soru sorulur: Zihnin
eitli ynelimleri iin byle bir merkezi alan ve arac fonksiyon var m
dr? Eer varsa, formlar bilmemizi salayacak zelliklere sahip midir?
Cassirer bu sorularla, akn eletirideki a priori kategorilerle oluan birlik
li yap gibi bir yapy gerekletirecek bir temel aramay amalar. Her
form alan mutlak bir ayrlk iinde olunca, onlar birbirine balayan d
nsel ba kurulamaz. Ama eer onlarn ortak bir zemini varsa, o zaman
birlik tasarm sadece teorik bilgiyle snrl kalmaz; dier zihin faaliyetle
ri de birlikli yap iinde grlebilir. Cassirer bu ortak zeminin bant
formlar olduunu dnr. te sembolik formlar felsefesi, bilincin de
birliini oluturan bu bant formlaryla, birlik talebini metafiziin elin
den alabilir.
Nesneyi tanm olmak iin nesnenin bir blmyle bene girmek
zorunda olduu grn deil, nesnenin bilince doru hareket etmesi
grn kabul eden Cassirer'e gre, nesnenin beni derinden etkileyen
bu izinin bilinmesi problemlidir. Bendeki nesne izinin yaln orada-varl
ve yle-varl bu izin etkisinin anlamn aklamak iin yeterli deildir.
Baka bir ifadeyle, Kopemikvari devrim, tamamlanm halde bilince veri
len nesne olmadn, nesnenin bilincin kendiliinden eylemiyle, sentetik
birlik vastasyla kurulduunu kabul etmektir. 120 Fakat saf akln katego
rileri dnyann tam bir biimlendirmesi deil, dnya hakknda bir biim
lendirme olunca, baka nitelikte biimlendirmelerin varl da kabul edil
melidir. te buradan hareketle Cassirer akl eletirisini gelitirmeye ba
lar. fade edildii gibi, nesne bilincinin kategorileri sadece teorik-akli et
kinlik alannda aranmamaldr. Bu alann yannda, izlenimlerin kaosun
dan doru teorik bir dnya tablosunun biimlendii her yerde nesne bi
linci kategorilerinin etkinlii kabul edilmelidir.

120 Cssirer, Mitik Dnme, s. 55


298 drdnc blm

Bu anlama doru geniletilen "bilgi eletirisi zel bilimlerin tek


balarna yrdkleri yolu btnyle izlemek ve her ynyle kavramak;
zel disiplinlerin gerei inceleme ve tasvir etme vastas olan aklc sem
bollerin yaln bir yanyana bulunma olarak dnlp dnlemeyece
ini ya da onlarn ayn dnsel temel fonksiyonun dlatrmalar olarak
anlalp anlalamayacan sormak zorundadr. Eer aklc sembollerin
ayn temel fonksiyonun dlahrmalar olduu karttlanabilirse, o zaman
bu fonksiyonun genel artlarn belirleme ve fonksiyonun etkilendii ilke
yi aklama grevi ortaya kar. Artk ... tzn mutlak birliini sormak ye
rine, bilginin fonksiyonlarnn farkllna ve eitliliine egemen olan ve
farkllk ile eitlilii ortadan kaldrmakszn bilginin fonksiyonunu
uyumlu bir fiil halinde, kendi iinde btnlemi dnsel bir hareket ha
linde toplayan bir kural sorulur." 121 Eletirel felsefede artk madde ve
form, varolmann ilk belirlemelerinden, ontikzllkten kp saf dn
ce kavramlar haline gelmitir. Onlar artk yok edilemez reel-kartlk iin
de kar karya duran iki varolu kutbu deildir; tersine, ayn zamanda
metodik bant olan metodik kartln halkalardr. Kartln metodik
iliki iine sokulmas, her iki kart parann anlamnn, dayandmz d
nsel iliki sistemine gre deimesine neden olur. O zaman, bilgi for
munun analizinde bir bilgi tabakas deil, bilginin ina edildii unsurla
rn btn dikkate alnmaldr.122
Cassirer sembolik formlarn bilinmesine kesin bir temel aramak
amacndadr. Zira eletirel felsefe nesneyi sentetik birlikte, akln a priori
leriyle teminat altna alm grnr. Bilginin birlii bylece salanm gi
bidir. Tm deneyimi mmkn klan a priori formlar her deneyimi kendi
deimez yaplar iinde bilgi haline getirirler. Fakat nesnenin dnda
baka bir gereklik, nesne bilgisinin dnda baka bir bilgi mevcut ise, o
zaman anlama yetisi kategorilerinden baka bir teminat aramak gerekir.
O, eletirel felsefenin temel kabullerinden ayrlmadan, sembolik formla
rn bilgisi iin farkl bir kesinlik temeli kurar. Ona gre bir dnsel ala
nn birlii nesneden doru deil, nesnenin temelini oluturan fonksiyon
dan doru belirlenebilir ve kesin hale getirilebilir. 123 Nesne kendinde va
roluu ile deil, kendini duyusal algya verme fonksiyonu ile deneyimle-

121 Cassirer, Dil, s. 21


122 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 26

123 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.173


ernst cassirer 299

nebilmektedir. O zaman z varoluta arayan bir bak as yerine, fonk


siyonda arayan bir bak as kurulmaldr; sembolik formlarn rnleri
ne, bak as sadece reel olandan dnsel olna, nesnel olandan fonksi
yonel olana dndrlmelidir. "Felsefi olarak yaplacak ey, yaln birara
dalklan iinde sembolik formlarn baarlarn tasvir etmenin yannda,
onlar i ielikleri iinde anlamak, kendi greli bamszlk.lan iinde ol
duu gibi, greli bamllk.lan iinde de kavramakhr." 124 Felsefi dn
ce yle bir bak as kazanmaldr ki; bu bak as bu formlarn hepsi
nin zerinde, ama ayn zamanda tesine olmaldr; formlarn b tnn
kuatp kavramaya ve sadece btn bu formlarn birbiriyle ikin, yani
dtaki bir akn varlk veya ilkeye sahip olmayan ilikisini elde etmeye
imkan vermelidir. O zaman her zel formun kendi anlamn saf biimde
formun konumu vastasyla elde edebilecek, formun ieriinin ve anlam
nn, kendine zg ve zengin i ie gemiliklerini ve ilikilerini gsterebi
lecek felsefi bir zihin sistematii ortaya kar. nk bu i ie gemilik
ilikisinde bir form dier dnsel enerjilerle, nihayetinde onlarn tmy
le birlikte bulunur. 125 Felsefi dnce, zihnin dnlm bir nesnellie
baland sistem kavramna kar kar. zellikle dini bilin byle bir sis
tem iindedir. Ama bu kar k, dini veya mitik bilincin amalarna ya
da tmel kavray biimine deildir. Onlar bu nesnellii dnsel bir
merkeze, birlikli bir orta noktaya balamann mmkn olduunu kabul
ederler. Halbuki eletirel baklnca, bu merkez hibir zaman verilmi bir
varlkta deil, ortak bir grevde bulunabilir. 126
Cassirer verilmilikte odaklanan dnya tablosunu zihnin hareketi
ne engel grr. Dnlen bir verilmilik de olsa, ona dayanan nesnel ey
kendi garantisini onda bulur ve zihnin hareketi ona balanm olur. Ayn
ca, verilmi tel bir ey olaca iin, onun fonksiyonu deil, nesnel bi
imde varoluu, yani tz dnce ilgisi haline gelir. Grevde ise veril
milik yok, eylem ya da fonksiyon vardr. O halde sembolik formlar her
hangi bir tzlkle ilikilendirmek yerine, onlar fonksiyonlar iinde gr
mek gerekir. Tersi bir bak asnda ise, formlarn farkll hepsinin ayr
kaynaa balanmalar mecburiyetini dourur. Bu zorunluluk bir eliki
dourur. Onlarn bilincin akndan ayrlmamalar ve bilinten dlama-

124 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.79-80

125 Cassirer, Dil, s. 28

1 26 Cassirer, Dil, s.25-26


300 drdnc blm

!ar, bir sistem oluturmalar fonksiyonel bakmay gerektirir. nk sis


tem bant fonksiyonlarndan oluur. Bu adan baklnca " ... dnsel
kltrn farkl rnleri; dil, bilimsel bilgi, mitos, din sanat yle ekillenir
ler ki; kendi tm isel farkllklarna ramen, tek bi r byk problem ba
lamnn paras haline; tm bir amala ilgili olan ei tli hamleler haline
dnrler; zihni geici olarak tutuklayan salt pasif izlenim dnyasn saf
dnsel ifadenin dnyasna dntrrler." 127
Cassirer bu noktada genel anlamda algy inceleyip ifade algs ve
ifade fenomeninin analizine giriir. nk ifade algsnda, ey algsndan
farkl ve sembolik formlara, onlarn bilgisine kap aan nitelikler bulunur.
Sembolik formlarn analizinde ncelikle u problemle karlalr:
Belirli bir duyusal-tekil ierik nasl her zaman genel bir dnsel anlam
taycs olabilir? Btn bu alanlar kendi somut mevcudiyetlerine gre
kavramakla ve onlarn kulland iaretleri fiziksel zelliklerine gre tas
vir etmekle yetinilirse, o zaman onlar en son temel unsur olarak duyu ni
teliklerine, zel duyumlamaya indirgenir. Fakat yaln bir duyusal madde
nin iinde gzlenen nitelik vastasyla bu madde yeni ve ok ynl d
nsel nitelik kazanr. Bu bir mucizedir. Sadece ykselerek ve alalarak,
iddet ve zellik vastasyla farkllaan fiziksel ses dil ekline sokulunca,
en ince dnsel ve duyusal farkl ifade grevini stlenir. Ses nce doru
dan olan ey iken, dolayl yapt ve ifade ettii ey karsnda geri eki
lir. 128 Duyusal bir ey dnsel ierik kazanmakla, dnsel ierik tay
cs olmakla, onun duyusall geri planda kalr. Baka bir deyile, o du
yusal ey olarak deil, dnsel ey olarak alglanr. nk bu ses, ifade
grevi stlenmektedir.
Dnsel olann paralanmadan, btnlk halinde kavranmas
iin btn bilin fenomenlerinin temel ve asli olgusuna, algya ynelmek
gerekir. Alg ise kendini bize ikili yzyle gsterir. Belirli bir nesnesi ol
mayan ve ona ynelmeyen bir alg olamaz. Algnn zorunlu iliki nesnesi
o ve sendir. Algda daima ben-kutbu nesne-kutbundan ayrlr. Benin dn
yasndaki, bir durumda ey-dnyas, bir baka durumda kii-dnyas
dr. 129 Alg srf ey / nesne algsndan ibaret grldnde, kendisinden
nesnel duyumlama verileri elde edilen ama nesne gibi olmayan alg nes-

127 Cassirer, Dil, s .26

128 Cassirer, Dil, s. 43

129 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s.67


ernst cassirer 301

neleri; mesela sen ya da duyusal iaret, nesne gibi alglanr. Daha genel
adan bakldnda, gerekte salt nesne olmayan ey salt nesne haline ge
tirilir. Duyu verileri nesneyi bize adeta kopyalarcasna tar. nk somut
duyu verilerinin somut nesnesi vardr. Halbuki duyumlanan, alg nesne
si olan bir ifade fenomeni duyu verilerinde kendi duyusal nitelikleriyle
yer almakla birlikte, kendi i yapsyla kendini vermez. Nesnede ilk bak
ta duyusalln tesinde ok fazla bir ey yok gibi grnr. fade ise tJ
my le duyusalln tesinde bir eydir.
Cassirer doal durum iindeki alglarda bile belirli bir ifade fonksi
yonu olduunu, sadece bu fonksiyona istinaden, doal dnya tablosunun
kendi deimez eyleri ve zellikleriyle ina edildiini ifade eder; bu ko
nuda yaplan yorumlara katlr ve renk algsndan rnek verir. Grme fii
li tek tek k duyumlamalarndan ibaret saylamaz. Grmede k yayl
malarnn tek tek grlmesi sz konusu deildir. Ik yaylmalar vasta
syla dtaki eyler aracl olarak grlr. Normal grme yzeyden yans
yan klarla gerekleir. Bu klarn verileri eylere yapr ve onlarn ni
telikleri olarak kavranr. Ayrca, n o anki younluk ve nitelii hakkn
da deil, eylerin bizzat kendisi hakknda bilgi edinilir. Yansma farkl
artlar altnda ve deitirilen renkler halinde olsa bile, o nesneyi nceki
rengiyle alglarz. 130 Modern psikolojide algda deimezlik olarak adlan
drlan deien alg ortamlarnda nesneyi nceki haliyle alglama ilemin
de, gerekte bize gelen k yansmalar olduu halde, onlar srf kendile
ri olarak deil, nesne nitelikleri olarak alglama durumu, k yansmala
rnn nesneleri temsil ettiini gsterir. Yani somut k yansmalarnn ar
kasnda, srf yansmadi1n ve yansyanda olandan daha fazla bir ey barn
maktadr. Duyu verileri nesnelerin adeta kopyasn tayor gibi grnd
halde, aslnda onlar temsil etmektedir. Ancak bu temsilde dnsellik
deil, nesne egemendir.
O halde algya bak deitirmek, algy srf alg-nesne ilikisinin
dnda kavramak gerekir. nk ifade ve zellikle de nesne-kutbundaki
bir sen algsnn inas nesne algsnn inasndaki dnsellikten daha
fazla dnsel boyut ierir. Cassirer'e gre alg dnsel ilikilerden so
yutlanp salt kendi nesnelliinde gsterilemez. Sadece duyusalln ken
disi 'olan' dr ve belirli anlam fonksiyonlarna gre dzenlenince var olur.
Ama algnn yeni bir evreni de mevcuttur. Dnceye ait olan bu evren al-

130 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.215-216


302 dordnc bolum

gy kuatr ve sembolik form dnyasnn inasnda aka ortaya kar. 131


Bir alg aac benzehnesi yapan Cassirer bu aacn kkn, emprik psi
koloji ve bilgi retisinin her gereklik bilgisinde temel olarak grd
yaln duyum ve i dn ilkelerinde grmez. Bu kk duyum unsurla
rndan deil; dorudan ve asli olarak ifade niteliinden ibarettir. Somut
tamalg saf nesnelletirmenin zirvesinde de ifade niteliinden kurtula
maz. Tamalg nesnenin neliine ynelir ynelmez, grnn nesnel yo
rumundan bamsz olan btn nitelikleri, korkutucu veya cezbedici vb.
gibi nitelikleri kavrar. 132 zellikle nesnenin srf nesnel veriler altnda de
il, fizyonomik nitelikler altnda, yani duyu verilerinin tmnden nesne
ye ilikin karlan psikolojik durum, anlam alhnda alglanmas; daha
dorusu alglama sonucunda bu niteliklerin elde edilmesi duyu algsnda
bile ifade fenomeninin varln gsterir.
Duyumlanabilir gereklikler; renk, dokunma, tat dorudan dene
yimlenebilir eylerdir. Ruhsal varolu da bu temel gerekliklerden anla
labilir ama hep belirsiz kalr. Fenomenolojik analiz bu varsaym onayla
mamakla beraber, hibir inceleme tr duyusal algy ifadenin algsna
tercih etme yetkisi vermez. Her nyargsz psikolojik inceleme, ocuun
ilk yaantsnn ifade yaanhs olduunu dorular. ocuklarn yetilerine
eyler ve eylerin zellii ile ilgili alglama daha ge girer. Burada kesin
etkili olan, zellikle dildir. 133 Eer biz bir kosmostan konuabiliyorsak,
bu, Herakliti olu akn herhangi bir ekilde durdurduumuz, aktan
kalm olan kesinlikleri ak hale getirmeye muktedir olduumuz anlam
na gelir. Bu dnm algnn kendisinde olur ve hibir zaman eylerin al
gsna dnmez. 134 Olup bitmekte olan bir eyin ifade haline getirilme
si, ifade akn durdurulduunu ve kesin bir sabitlik kazandn gsterir.
Cassirer fiziksel anlamdaki i veya d olgularda kalclk grmez. Ona
gre fiziksel tepkilerde ani bir patlamay dinginlik durumu izler ve duy
gu bir kez ortadan kalkhktan sonra, herhangi bir kalc iz brakmadan so
na ermi olur. Simgesel anlatm ise azalma deil, glendirme anlamna
gelir. Burada hem dlahrmayla, hem yourlatrmayla karlarz.
Duygularmz dil, sylence, sanat ve dinde yalnz salt edimlere deil; ya-

1 31 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 90


1 32 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 98-99
133 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manb zerine, s.74
134 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manh zerine, s.107-108
ernst cassirer 303

ptlara dntrlr. Bu yaptlar yok olmazlar; inat ve kalcdrlar. Fi


ziksel bir tepki bize yalnz abuk ve geici bir rahatlama salayabilir. Sim
gesel bir anlatm ise tuntan daha uzun mrl ant haline gelebilir. 135 Bu
adan da sembolik formlar felsefesi dnsel ifade fonksiyonunda varl
n kopyalarn ya da suretlerini deil, ekillendirme tarzlarn ve sistem
lerini; vakf olma deil, anlam verme organlarn grr. 136
Temel ve kullanm gvenilir kabul edilen mantki kategorilerle,
ifade algsnn gordionvari dm ok zor zlr. O zaman tek yol bu
dm paralamaktr. Bu paralama saf fenomenin iine dalnca yaplr.
fade fenomenini kesin ekilde yarg ve duyu yaantlarnn, taklit ieren
tasarmlarn, duyumlama verilerinin bir toplam olarak yorumlamann
imkanszl aktr. Eer bir ifade algs teorisi genel-olgularda olmas ge
reken yaln duyu nitelikleri ile ie balamak; fiziksel eylerin hafza ilem
leri ve karmak sonu karma sreleri vastasyla bu duyu niteliklerine
nasl tamamlayc olarak katldn gstermeyi deneyerek ina edilmek
istenirse, amaca eriilemez. Fakat ifade algsnn da duyusal alg olduu,
bu algnn, duyusal alglamann farkl temel niteliklerini; seslerin iitilme
sini, renklerin grlmesini vb. tamamlayc durum olarak kendinde ta
d inkar edilemez. Utan kzarmas elbette grlen bir krmzdan,
karsamayla belirlenmi ya da fantezi eklenmi mahcubiyetten meydana
getirilemez. 137 Yani ifade algs da olgusal bir temele sahiptir; o, ncelikle
duyusal bir eydir. Nesne de duyusaldr. Ancak bu ikisinin alglanmas,
daha dorusu bunlardan alnan duyusal almlamann bize tadklar ve
zihinde alg bilgisine dnen unsurlar ayn olamaz.
fade fenomeni duyusal ve dnsel eylerin en mkemmel birle
me zeminidir. fadede, duyusal unsur ile dnsel unsur arasnda saf
sembolik iliki vardr. Cassirer'e gre byle bir iliki biiminin en somut
rnei beden-ruh ilikisidir. Beden ve ruhun ilikisi ey ve nedensellik
ilikilerine benzemeyen saf sembolik iliki iin ilk rnek ve rnek model
tekil eder. Burada iteki ve dtaki, nce veya sonra, etkileme veya mey
dana getirme yoktur. Beden-ruh arasndaki ilikide ayrlm unsurlarn
bir bants; birlemesi gerekli olmayan, asli olarak anlam gerekletiren
bir btn olan bant hkm srer. Bu btnln bizzat kendisi yo-

135 Ernst Cassirer, Devlet Efsanesi, ev. Necla Arat, Remzi Kitabevi, stanbul 1984, s.57
136 Cassirer, Mitik Dnme, s. 315
137 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.222
304 dordnc bolum

rumlanr. 138 fade olgusu incelenince, fiziksel ve zihinsel olann zorunlu


ilikisi gzlemlenir. Yani ifade fenomeninde bedensel ve ruhsal olan, ay
rlmaz bir birlik tekil eder.
fade fenomeni hem fiziksel hem dnsel ierik tad iin, onu
derinlemesine zmleyince kendisi iin varolan ve kendi iine kapanm
iki unsur deil, birbiri iinde var olan birliktelik anlay ne kar. Onla
rn zde, birbiri iinde adeta eriyerek var olan eyler olarak ni telenmesi
gerekmez. Yani ifade fenomeninin incelenmesinde farkl bir bak as or
taya konulmutur. Onlar fonksiyonel bir bant iinde grlrler. Cassi
rer beden-ruh ilikisi ile ilgili yaplan baz yorumlara bu balamda katlr
ve kendi probleminin merkezinde ayn yaklamn bulunduunu ifade
eder. Bu yorumlara gre, varln bedensel-ruhsal eklindeki ayrl yar
yaryalkhr. Ruh bedenin duyusu ve beden ruhun grndr. Ne biri
dierine, ne dieri birine etki eder. nk onlardan hibiri eyler dnya
sna ait deildir. eylerin bir dierinin etkisinden ayrlamazl gereince,
meydana getirme, sebep-sonu ilikisi, paralanmam bir balantnn ay
rlm paralarnn ilikisi olarak dnlr. Halbuki anlam ve olgu bir
ilikinin bizzat kendisidir ya da onlar her ilikinin ilk rneidir. aret edi
len ve iaret eden arasndaki iliki sebep-sonu ilikisinden farkl ve ger
ekten stndr. Kavram nasl dil sesinde saklysa, ruh da bedende sak
ldr. Kavram kelimenin, ruh bedenin anlamdr. Kelime dncenin elbi
sesi, beden ruhun grndr.139 Bu bak asnda ne kan ey, varo
lan eyler olarak ruh ile bedenin nitelikleri deil, kcrlkl ve fonksiyonel
ilikileridir.
"Kendini grnenin iinde ifade eden ruhsal ierikle grntnn
ilikisi; kelime vastasyla anlatlan anlamla kelimenin ilikisi ve nihayet
soyut bir iaretin gsterdii anlam ieriiyle bu iaretin ilikisi; bunlarn
hepsi eylerin mekanda yan yana bulunular veya olaylarn zaman iin
de birbirini izleyileri veya bilfiil gerekleen deiimlerin bir dierinden
ortaya kmalar gibi bir ilikidir." 140 Fakat ifade edilenle onun tad
anlamn ilikisi formel olarak bu ekilde olmasna ramen, tek biimli ifa
de-anlam ilikisi yoktur. Dile kendi ieriini ve karakterini veren ifade
fonksiyonu bilimsel bilgi kavramlarnda hkm sren anlam fonksiyonu

138 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 145


139 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.145
140 Cassircr, Bilginin Fenomenolojisi, s.146
ernst cassirer 305

ile bir deildir. Anlam fonksiyonu ifade fonksiyonunun dorusal devam


saylamaz. Her ikisi farkl nitelikte anlam verme ekillerini kendilerinde
tar. Bu adan da " ...her formun anlam onun ifade ettii eyde deil, sa
dece bizzat ifadenin iteki yasallnda ve kipliinde, biiminde ve nite
liinde aranabilir. O halde bu oluum yasallnda, ..ekillendirmenin z
gl ve deeri, ... dorudan olgularla yaknlk iinde deil, olgulardan
uzaklama iinde kesinlemi halde bulunur. Dorudan varolutan ve
dorudan yaantdan bu uzaklama, bu deerin zihinsel olarak tannabil
mesinin ve grlebilmesinin artdr." 141 Yani anlam salt bireysel isellie
deil, formun iselliine; formun bilinte oluan genel sistemine baldr.
Varln dnsel biimlendirilmesi ve bunun form halinde dla
trlmasnda, grn ve dnce arasndaki temel ayrln kaybolduu
bu tabloda sembollerin dnyasna tutuklu kalrz. Fakat burada, kendin
de var olan bir nesne dnyasn temsil eden semboller deil, ilkesi ve kay
na bizzat zihnin zerk oluturma faaliyetinde aranabilecek sembol dn
yalar sz konusudur. Biz gereklik diye adlandrdmz eyi yalnzca bu
dnyalar vastasyla temaa ederiz ve ona bu dnyalar iinde sahip olu
ruz. nk zihne alan en yksek nesnel gereklik, nihayetinde kendi
gerek eyleminin formudur. 142 Elbette burada sz konusu olan gereklik
srf nesnel gereklik ya da duyusal algyla sahip olduumuz deildir. Ak
si halde semboller veya sembolik formlar snrlandra, kendilerinin d
nda bir bak / seyiri, bilmeyi imkansz klan zihin gzlkleri, bilinci tu
tuklayan kategoriler olur. Buradaki gereklik, soyut bantlar iinde b
tn olarak zihnimize alan, d dnyann sistemliliini kavraymzda
ekil lenen bir gerekliktir.
Cassirer bu noktada unu sorar: Algnn nesnesel ynelimiyle, teo
rik bilincin geliiminde ve ilerleyiinde i fade algsnn aya kaydrlabilir
mi? ey algs yannda ifade algs da bamsz bir haklla, gerek bir
alana dayanr m? fade algsnn bu alannn inasnda ey algs vazge
ilmez midir?
eylerin algsyla ifade algsn mukayese ettiimizde, ifade algs
nn zel bir glk ve kavranamazlk iinde barnyor gibi grndn
kabul etmek gerekir. Byle bir kavranamama ve glk, doal dnyaya
bakta yoktur. fade algs ifade analiziyle kendini aar ve bu analiz iin-

1 41 Cassirer, Dil, s. 178


142 Cassi rcr, Di 1, s. 69
306 drdnc blm

de kendini tmyle evinde zanneder. 143 fade algs alan, bize gerekli
in doa nesneleri olarak deil, baka zneler olarak grnd bilme
formu iindedir. Baka zneleri bilme her zaman problem tekil etmi ve
bununla ilgili eitli teoriler ortaya konulmutur. Btn teoriler gerek bi
lin durumuyla ilgili olan bilmeyi, ey algs formuna tadlar. Sen algs
da genel ey algs formuna indirgendi. 144 Bu indirgemeyle Cassirer, ele
tirel gelenee uygun olarak batan kabul ettii nesnenin zneye doru
hareketinin, farkl zneler arasnda gereklemesi durumunda, bilme
glnn daha da nazikletiini iaret eder. Byle bir gei hareketin
de ayn ierik uygun durumda srf bir kopya olarak ben ve bir dierinden
ibaret olur. Fakat byle bir durumda ayn cinstn mevcut / kopya vasta
syla sendeki benin, bendeki senin nasl bilinebilecei, bu mevcudun na
sl bakasndan kaynaklanan olarak yorumlanabilecei anlalmaz kalr.
Bu noktada ifade olgusunu aklamak iin srf edilgen izin yetmedii or
taya kar. Nesnel varolaru kopyalarken dnsellii kavrayamayz. Saf
duyumcu teori buna inanr ve bu da onun zayflklarndan biridir.145
Cassirer'e gre sen ya da ifade algsnn ey algsna indirgenmesi,
yani " ... deneyimlenebilir olann btnnn eysel ieriklerden ibaret
olan ya da :nevcut paralar olarak bu ieriklerden, zorunlu biimde olu
mas gereken karmak bir yap eklinde dnlmesi, bizzat saf yaanh
ufkunun keyfi ve teorik bir snrlamas olmutur. Gerekte bu ufkun iin
de ifade-algs ey-algs karsnda sadece psikolojik olarak ncelikli
. . . anlamna gelmez; ayrca ifade algs gerek bir ilk uyarma iaret eder.
fade algs kendine zg forma, kendi zllne sahiptir. O bu zll
e, dier varlk ve duyum alanlarnn belirleniinde geerli olan kategori
lerle sahip olmamtr; zllk bu kategorilerin yerine geirilmitir." 146
Gerek bir genel ve evrensel fonksiyon olarak saf ifade fonksiyonunun
anlam ve ierii, mitos ve teorinin, mantki inceleme ve estetik seyirin ay
rlnda bulunan bir ey olarak ele alnamaz. Onun kesinlii ve gerekli
i, deyim yerindeyse, mitik-ncesi, mantki-ncesi ve estetiksel-ncesidir.
Saf ifade fonksiyonu btn bu biimlendirmelerin herhangi bir ekilde fi
lizlendikleri ve tutuklanm kaldklar ortak zemin oluturur. te bunun

143 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manh zerine, s.72


144 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.93
145 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manh zerine, s.147
14 6 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 117
ernst cassirer 307

iin, bu gereklik, sabitletirilmesi denendii lde, yani gereklik ba


tan itibaren tek bir alana balanmak ve bu alann kategorileri vastasyla
gsterilmek ve belirlenmek istendii lde, o elimizden kp gidecek gi
bi grnr. 147
Sembolik ifade biimleri olarak sembolik formlarn bu ortak teme
li, ifade fenomeni teorik bilginin ve mantn bak asndan doru da

anlalamaz. nk o zaman bilginin birlii sadece, nesnelerin ilikili ola


bilecei her bilginin kesin tek yapl olarak kavranmasyla korunabilir. O
zaman fenomenolojik analizde hangi srelerde fiziksel eyin psiik ey
haline geldii sorulmamal; alg, ey algs yerine saf ifade algsnn oldu
u, ayrca iteki ve dtakinin birlik tekil ettii noktaya kadar geriye do
ru izlenmelidir. ayet burada bir problem varsa, o da zengin ruh hayat
problemi deil, srekli gelien dlatrma problemidir. Bu dlatrmayla
asli ifade nitelikleri tedricen nesnel karakteristik iaretlere, ey belirleme
leri ve ey zelliklerine geer. Bu dlatrma, ifadenin dnyas baka bir
forma getii ve temsilin dnyasna ve nihayet saf anlam dnyasna ya
knlat lde kuvvetlenir. 148 Bu adan bakldnda, ifade fenomenle
ri olarak sembolik formlar ifade algsnn bu karakteristik nitelikleri iin
de incelendii zaman, hepsi, zengin ruh hayatnn dlatrmalar olarak
kendini gsterir.

VI. BLNCN YAPISI VE SEMBOLK LEV

Sembolleri ve sembolik formlar kuran bilin alglayan, dnen ve anla


yan ilevi ile kendini gstermekle beraber, onun saf mevcudiyeti ve iya
ps analiz edilmediinde, sembol-bilin ilikisi tam olarak anlalamaz.
Bu noktadaki glk, bilincin bizzat kendisinden kaynaklanr. Yukarda
belirtildii gibi, Cassirer bilin kavramn felsefenin gerek Proteus'u gi
bi grr. Felsefenin farkl problem alanlarnn hepsinde ortaya kar ama
hibirinde ayn yapy tamaz; srekli bir anlam deiimi iinde kavranr.
Bilgi teorisi, metafizik, saf fenomenoloji, empirik psikoloji onu kendisi
iin talep eder. Bilin etrafnda hep yeni kavgalar olur. Sembolik formlar
felsefesi ise bu problem iine batmak istemez. Saf bilgi eletirisi gibi bilin-

1 47 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 119-120


148 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.124
Yunan Mitolojisinde abucak ekil deitiren kahin deniz.ihtiyar.
308 dbrduncu bcilum

cin emprik kaynan deil, saf mevcudiyetini sorar; bilincin zamansal


oluum nedenlerini aratrmak yerine, onda bulunan eye, bilincin iyap
formlarnn tasviri ve kavrayna ynelir.149
Sembolik formlar bilincin hem kurduu yaplar, hem de orada ol
duu ekillendirmelerdir. "Bilincin dilde, sanatta, mitosta oluturduu
keyfi iaretleri kavramak iin, bilin b tnnn tasvirine; yani bilin b
tnnn, bilincin her tekil aamasnda ve parasnda bile zorunlu olarak
kapsanan ya da en azndan yer alan temsiline ... gitmek gerekir." 150 Bilin
l:tn kendi iinde tzellemi, deitirilemez var olu kazanm unsur
larn yaln birlikteliinden olumaz. O b tnde her aamann ve parann
btnle ilikililii vardr; bilincin btn her tek tek parada ve aamada
ierilir veya temsil edilir. Bilin bantlar kmesi olduuna gre, bu ba
ntlarn en temel ilkelerine, yani binlerce banty salayan formlara
eriildiinde, bilincin saf mevcudiyeti yakalanm olur. Bilin btn
kendi iinde, paralarnda b tnn kapsanmas zellii tadna gre,
onu bir birlik olarak kabul etmek gerekir. Yani analitik dncenin kendi
nesnesini tek tek paralarna ayrarak analiz etmesi eklindeki bir analiz,
bilin iin yaplamaz. Byle bir analizin nesnesinde, paralar, btn,
temsil anlamnda kendi iinde tamaz. Halbuki Cassirer'e gre "bilincin
her unsurunun, zellikle sadece btn potansiyel olarak kendi iinde ta
yarak ve adeta btne srekli geite kavranarak var olduu grlmek
tedir." 151 Yani bilin ok paral-btnlk olmad gibi, bir kez kendi ii
ne kapanm ve artk deimez hale gelmi bir btnlk de deildir. O
hem kendi varoluuna sahiptir hem da dtaki bir gereklii kavrar. O
halde bilin ieriinde iki temel unsur; bilinteki iyap unsurlar, bilincin
formu ve verilmi unsurlar, bilincin maddesi aranmaldr.
Bilinte aranmas gereken form ve madde, bilinteki tzel ayrlm
lk olarak dnlemez. Onlar bilincin btnn oluturur. Cassirer'e
gre Descartes' anlamda dalist bir bilin analizi yntemi, bilincin birli
ini kartlk konumlamasyla salamaya alr. Bu dncede nesnel
olann, tzn birlii algda deil, sadece zihnin kendi zerine refleksiyo
nunda kavranabilir. Bu gre gre de bilincin temel bakmdan farkl iki
zel unsuru; maddesi ve formu arasndaki ilikinin temeli, d tan ie do-

1 49 Cassircr, Bilginin Fenomenolojisi, s. 74-75


1 50 Cassi rer, Dil, s. 61
15 1 Cassircr, Dil, s. 65
ernst cassrer 309

ru sirayet eden bir etkinlikte aranmaz. Halbuki dtakilerin algsnn fikir


leri, bizdeki imgeler, znel durum uygunluklar olarak vardr. zlenimler
den bamsz yarg ve sonu karma fiiliyle, izlenimlerin deikenliin
den ve eitliliinden, nesnenin birlii ve deimezliine ilerleriz. Nesnel
birlik duyulan, grlen deil, saf mantki dncenin ilerleyiinde kavra
nabilen saf biimsel birliktir. 152
Bilinte form ile madde soyutlanarak ayrlabilir. Fakat bu durum,
onlarn mutlak anlamda birbirinden ayrlmalar demek deildir. Madde
nin herhangi bir formda olma zorunluluunu tamas; ama ayn zaman
da form deitirebilir olmas, bu soyutlayc ayrm tevik eder. Bir grsel
rn -mesela izgisel karakteri- kendimiz iin farkl ina edebiliriz. Onu
geometrik rn kabul edip nicelik ilikisi ve oran haline getirebiliriz. Ya
da bu izgiseli uyum, uyumsuzluk, isel sarsnt gibi duygularmz ifade
eden bir tasvir haline de getirebiliriz. Her iki durumda madde ayn olma
sna ramen form deimitir. Bu deiimde bizim isel durumumuz for
mun iine szlerek nesne doasn belirleyici olmutur. Her iki farkl
formda, dier formun nitelikleri imha olmu olur. lk durumda trigono
metrik fonksiyon, ikincisinde ruh hali simetrisi vardr.153 Burada tasvir
edilen biim vermede tzelletirici bir fiil yoktur. Nesnenin maddesi ve
formu, bilinte kendi tzlne sahip olarak mevcut deildir. Yukarda
sz konusu edilen ayrm, tamamen soyutlamayla elde edilen bir ayrm
dr.
Bilincin her ayr ierii eitli ilikiler rgs iinde bulunur. Bu
ilikiler sayesinde, ierik, temsil ederken ve kendi yaln varln bili nte
srdrrken, baka ve yeni dier ieriklere iareti de iinde bulundurur.
Bu yzden, saf iaret etme formunun adeta duyusal olarak cisimletii
belirli bilin rnleri de var olabilir ve var olmaldr. Buradan, bu rnle
rin, hem duyusala balanmlk, hem de duyusaldan bamszlk tayan
kendine zg ikili doas olduu sonucu ortaya kar. Her dilsel iarette,
her mitik ya da sanatsal sembolde, esas i tibariyle btn duyusallarn d
na kan, duyulabilir, dokunulabilir, iitilebilir ya da grlebilir form
haline gelmi dnsel ierik grlr. 154 rnei verilen izgisel karakter
duyusall itibariyle kendi-dta-varlna sahiptir. Ancak iaret, bir eyi

15 2 Cassircr, Dil, s.58-59


153 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.275-276
154 Cassirer, Dil, s. 62
310 drdnc blm

temsil eden varlyla bir bilin ierii olur ve duyusalln aan bir d
nsellik, bir anlam tar. Bu nesneyi ilikiler andan soyutlayp, onun
iin tzel anlamda madde ve form tasarlanmas bilin olgusuna aykrdr.
Ayrca Cassirer'e gre duyusal olann hem kendisinden vazgeilemez
ama bamsz olmayan, hem de kendinde var olan tzel unsur olarak ka
bul edilmesi; daha ilerisi, madde ve form, mevcut ve temsil eden arasn
da aklda yaplan ayrm, yaln fenomenolojik gereklie arpar. Belirli bir
alg yaanhsna eklenen balama ve onun kavranndaki form kategori
lerine gre, bu yaantya tamamen farkl bir anlam atfedilebilir. Algnn
maddesi duyum veren eydir ama o bana farkl anlamlar altnda grne
bilmektedir. 155 Nesneyi bilme sreci asndan dnldnde, nesne
nin kendisinde bile ayrm yaplamaz. Ayn nesne bilin ierii haline gel
diinde; yani nesne bir iaretle temsil edildiinde tamamen iliki a ii
ne ekileceinden, onun bilinteki maddesini ve formunu ayrmak tama
men elikili olur.
Cassirer bu konuda Husserl'i de eletirir. Cassirer'e gre Husserl
fenomenolojik varln akn, maddi ve bilgi teorisinin konusuna giren
tabakalara ayrr. Gerek bilin ve anlam problemleri bilgi teorisinin ala
nna giren tabakaya aittir. Her bilin duyum tayan yaantdr; bir eyin
duyumu iinde olmak her bilincin temel niteliidir. Bu kabulle, Hus
serl' de grld gibi, eer duyunun ve bilincin etki alan radikal keskin
likte zdeletirilirse, o zaman bilincin iinde, madde ve formun kartl
mutlak kartlk olarak kesinleir mi? Burada iri srf maddi olan taba
ka olarak gsterilebilecek iki tabaka var mdr? Burada daha ziyade beden
ve ruhu birbiriyle ilikilendirmek yerine tzel olarak farkl gren, fiziksel
ve ruhsal olan birbirinden adeta zorla ayran dalizmin bir tortusu bu
lunmaz m? Halbuki ruh ile bedenin ilikililii bir wrunluluktur ve bu
zorunluluk saf ifade fenomeninin incelenmesinde grlr. Bu incelemede
ilkesel olarak var olu ve bilincin, madde ve formun farkl tabaka tekili
sz konusu edilmez. Husserl ise yaantlarn btnn iki asli ierie ay
rr. Bunlardan biri duyu yaanhs, dieri de duyu yaantlar zerinde et
kili olan ve niyetliliin temellendii yaantdr. Duyu yaantlar niyetli
likle ilgili bir ey tamaz. Ama dieri birincisinden niyetli yaanh olutu
rur. Burada, bu meydana gelme hadisesinin fenomonolojik olarak gste
rilebilir olup olmad problemdir. Bu ayrm bilin analizinin zorunlu do-

155 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, .210-212


ernst cassrer 311

nanmlarma ait olabilir. Acaba bu olay, bilin fenomenlerine yerletirilebi


lir mi? 1 56

Bilincin birlii

Bilincin maddesel ve formel temel belirlenmiliinden, dnme ve du


yusallk arasndaki kartlktan hareketle bilin analizi yaplamaz. Her bi
lin analizinin dayanmas gereken asl-kesin ve asl-bilinen olgu, saf d
zen unsurlar ve duyusal verilmi unsurlarn, genel ve zel olann, bilin
formunun ve bilin-maddesinin birliidir. Var olduu sylenen kartlk
konumlamas ise, tek tek bilgi etkenlerini mantki deerlendire rek ve de
.
er bierek yaplan soyutlamann eseridir. 157 Elbette kartlk konumla
masnn reddinde ncelikle, duyusal-verilmi / bilin maddesi ile bilincin
saf dzen unsurlarnn nasl birlik tekil ettii problemi zlmel idir. Du
yusal-verilmi dtadr ve dtan bir etkiye sahiptir. Dzen unsurla
r / form ise bilintedir. Buradaki apak farkl lk nasl yok edilebilir ve bir
lie indirgenebilir?
Cassirer'in burada sz konusu ettii ey, duyusal olann tzel var
l deildir. Nesnenin kendisiyle deil, onun algsyla temas edilir. Alg
daki sembolik zllk; yani duyumlama verisinde apak duyusal olarak
verilmeyen ama ierilen ve bu verinin btnnde dnsel olarak yaka
lanabilen btnle ilikililik, bantl yapnn kavran, alglamann isel
hale gelmesi srecidir. Buna sembolik sre denilebil ir. Duyu verilerinde
tanan deil, onlarn btnnde temsil edileni kavrama sreci, nesnenin
nesnel zeminden d nsel zemine tanmasd r. Artk burada metodik
olarak bilincin formu-maddesi ayrm yaplsa bile, bilin olgusunda by
le bir farkllama yoktur. Bilin btnnn en genel incelemesi bile, d
nselliin temelinde bulunan birlik artlarna indirgenir. Baka ierikle
rin tam karmak yaps birlik iinde konulandrlmadan nce bilinte
hibir ierik bulunmaz. Bu bulunmama hali bilincin z gereidir. Eer
dogmatik metafiziin mutlak varlk kavramndan hareket edilirse, prob
lem zmsz kalr. nk metafizikte madde/ ierik ve form birlikte d-
. nlr. Bunlar kesin biimde var olan, birbirini karlkl gerektiren ey
lerdir. Bilin ise bir nedensellik tasarm altnda analiz edilemez. Problem

156 Cassirer, Bilginin Fcnomcm>lcjisi, s.273


157 Cassirer, Dil, s.59
31 2 drduncu bolum

varlk zemininden bilince tannca, varlktaki donmu yap bu yeni ze


minde geerliliini kaybeder.
Bilin srekli ak hareketi iindedir. Sembolik sre de srekli
akan bilin hareketinde onun unsurlarnn srekliliini, deimezliini,
balamn, eitliliini gerekletirir; bilinci tamamen doldurur. Bu akta
ki bant, bilincin inasnda egemen olan ve gerek a priori eklinde ilk
bata ortaya kan saf ilikidir. Bu yzden bu sre iindeki bilincin ana
lizi hibir zaman mutlak unsurlara dayandrlamaz. 158 Deien grn
ler ve ierik iinde deimeyeni yakalama srecinde, srekli aka, bir sis
tem, deimezlik ilkesi, bant sokulmu olur. Sembolik srete temsil
edenden temsil edilene srekli gidi-geli gerekleir. Bant da burada
yakalanr. Yani bilinte deneyim ncesi var olan bant formlarndan sz
edilemez. Temsilde veya algda olduu gibi, bilincin kendisinde de bir
sembolik fonksiyon vardr. Bir sembolde sistemi zetleme ve sembolde
ierilmi sistemin zetini kavrayabilme, bilincin sembolik fonksiyonudur.
11/11 +1 sembolnn kendisinde bir matema tiksel dizi, dizinin unsurlar ara
sndaki bant zetlenmitir. Bunu alglayan bilin de srf duyusal eyi,
yani semboln yazlm halini deil, ondaki sistemi ve sistemin temelin
deki banty kavrar. Baka bir ifadeyle, bilincin sembolik fonksiyonu,
sembol oluturma ve onu bildirimde ya da sembol alg nesnesi olarak
kullanma fiilinde, bilincin sembole dnsel ieriini vermesi veya veril
mi ierii onun dnsellii ve bant btnl iinde kavramasdr.
Bilin belirli konularda tek bana ve yalnz bir kerelik verilmi
olan yaln duyum lamalarn ayns deildir. Tersine, bilin, bir btnln
temsilcisi ola rak cisimleebilecek mmkn ierikler tar. Bu ierikler kar
snda bilin geneli ifade eder. Bilincin sembolik fonksiyonunda, grsel
ya da soyut doann deimez temel biimleri, bilincin akndan ortaya
kar. 159 Gerek nesneler dnyasndaki, gerekse duyusal bilinteki srekli
akta akan olgularn temel bantlar sembolik fonksiyonla yakalanr.
Yaln akta apak kendini vermeyen ama onda ikin olan birlikler, bilin
cin ierii haline gelir. Bu birlikler bir temsildir ve bilin bu temsilden ba
ntlar yakalar. Yani bir ieriin temsili, birlii yakalama zemini anla
mnda, bilincin form birliinin artdr. Artk bilince, akan ierik yerine bir
form birlii yerleir.

1 58 Cassircr, Bilginin Fenomenolojisi, s.280


159 Cssircr, IJil, s.38
ernst cassirer 313

Cassirer'e gre fenomenleri onlarn ak temellerinden karmsal


olarak tretmek ve aklamak, metafiziksel zeminde bulunmak anlamna
gelir. Descartes bunu yapmtr ve onun cogito ile ilk bata bulunduu ze
min, Tanr idesi ile skolastik ontolojinin zemini haline gelmitir. Descar
tes'in teorik bilin analizi de metafiziksel kabul iinde tekrar buraya y
nelmitir. Oysa fenomenler dorudan karlkl iliki iinde kavranmal ve
bu iliki sayesinde aydnlatlmaldr. Bu aydnlanmann gereklemesi,
temsili farkl aamalara ayrp birinden dierine geii inceleme vastas
na sahip olmamza baldr. Byle bir incelemede, bir grnn ierii
ve onun temsil ettii fonksiyon arasndaki dinamik gerilim ilikisinin
farkll aka ortaya kar. Her asli duyusal ierik adeta byle bir geri
limle dolu ve ykldr. erik hibir zaman yaln, soyutlanm ve z
lp ayrlm ierik olarak orada deildir; tersine, ierie bu varoluun
iinde tede iaret edilir; ierik temsil ve varoluun somut birliini temsil
eder. Bu birlik, bilin zenginletii ve daha yksek biimlere eritii l
de, belirli ve kesin bir akla eriir. 160 Alg nesnesinde bir paralanm
lk sz konusu deildir. Duyumlama ile bize gelen grn bir nesne ie
riine sahiptir. O ayn zamanda temsil fonksiyonu da tar. Baka bir ifa
deyle duyumlama ieriinde hem temsil, hem varolu barnr ve onda bir
birlik bulunur. Bu ierikten nesnel dnyann bantlarna ulamak, bilin
cin analiz ve sentez fonksiyonuyla mmkn olur.
Bilincin her yaln nitelii sadece, ayn zamanda trrel bir birlik
iinde bakalaryla birlikte ve tmel bir ayrma iinde bakalarna kar
kavrannca belirli bir yapya sahip olur. Bu birlik ve ayrma fonksiyonu
bilincin ieriinden ayrlamaz; bilincin nemli artlarndan birini ifade
eder. Buna gre, baka bir eyin aracl ve baka eylerin silsilesi bulun
mazsa, bilinte bir ey yoktur. Her tek tek bilin varl, sadece, bilin b
tnn kendi iinde herhangi bir formda bir anda bulundurunca ve tem
sil edince kendi kesinliine sahip olur. 161 Bilinteki birletirme ve ayrma
fonksiyonu, temsil edilme vastasyla kendinde sahip olduu ierii ken
di i formlaryla birletirir ve bu ierik bir bant sistemi iinde konum
lanr. Bu ierik bilincin formlarn da temsil eder. Bilincin ayrma fonksi
yonu onu ayn zamanda dierlerinden ayrr. Mesela oradaki nesne hem
dier nesnelerden ayrdr, hem de bir mekan sistemi iinde konumlanm-

160 Cassirer, Bilginin f'enomenolojisi, s. 1 78-179


161 Cassirer, Dil, s.50
314 <ibrdunc bb'm

tr. Bu nesne kendi yerine ve kendi varlna sahip olmann tesinde, me


kan formu iinde bir yere sahiptir ve onda mekan sistemi bants kefe
dilebilir.
Bir sembol kendini oluturan unsurlarn yaln toplam olarak anla
almaz. Bilin her ayr sembolik ifade trnde farkl sentezler yapar. Me
sela btn sanatsal rnlerde zel bir estetik biim verme anlam ve ya
sas etkilidir. Seslerini uyumlu ve ahenkli algladmz bir melodinin bir
li; iin bilin sentez yapmtr. Ayn ekilde, bil incin senteziyle farkl ve
e7itli kdimeler cmle birlii halinde toplanr. Fakat bu sentezlemeler bir
birinin ayns sentezler deildir. 162 Mekan gerekletiren bilin hareke
tinde, ne kan duyusal alg gruplar bir tasarm iinde birletirilir; dier
yandan da bu birliin kendi tek tek bileenleri birbirinden ayrlr ve by
lece en belirgin biimde, mekansal rnlerin seyrine ulalr. Eer bu s
rete btndeki unsur ve unsu rdaki btn yakalanamazsa, sre birbiriy
le ilikisiz grnler ierisinde dalr. Btn bu sentez rneklerinde
sentezin ortak nitelii ortaya kmaktadr. Tek tek temsil ieriklerini bir
letirerek genelin tasarmna ulamakla yapt sentezde bilin, bu ierik
leri ayn zamanda genelden ayrarak bilebilir. Bu anlamda ayrma ve bir
letirme, en ak biimde zaman bilincinde grlr.
Gemii gelecekten ayran snr imdi, asla kendisi vastasyla snr
lanan eyden bamsz belirlenemez. Bu snr, varln, sadece ayrma fii
linde srdrr; onun bu fiilden nce ve ondan ayrlml dnlemez.
Tek zamansal an, ayet onun zamansal an olarak belirlenmesi gerekirse,
donmu tzel varolu olarak deil, artk olmayandan henz olmayana,
geip gi tmiten gelecektekine szlen gei olarak kavranabilir. imdi
mutlak kabul edildiinde, artk gerek unsur tekil etmez, tersine, zama
nn reddini oluturur. O zaman zamansal hareket imdide durdurulmu
ve bu suretle ortadan kaldrlm hale gelir. nk imdide, hareket ede
ne tek anlaml, paralanmaz bir durum tahsis edilmitir. An hareketin
iinden ekip karmak ve hareketin karsna koymak yerine, gerekten
zorunlu olarak hareketin iine yerletirmek, sadece, srecin btn olarak,
ann tekil an olarak birlikte dnlmesi ve her ikisinin, yani an ve sre
cin bilin tarafndan tam bir birlik halinde birletirilmesiyle mmkn ola
bil ir. 1 63 Bu kavrayta ann tek bireylii ve btn ile btnlemilii kav-

1 62 Cssi rcr, Dil, s.44


163 Cassircr, Dil, s.51-52
ernst cassirer 315

ranr. Yani bilin, ayrma fonksiyonu ile imdideki an gemi ve gelecek


teki anlardan ayrr; ama birletirme fonksiyonu ile geen ve gelecek an
larn srekli deien kesime noktas halinde kavranan imdi, akan za
man srecine btnlk kazandrr ve btn iindeki yerini alr.
Bilincin gerek sentezi armla aklanamaz. Cassirer'e gre a
rm geni iliki imkan tar ama ilikinin zellii ve zgln tann
maz hale getirir. En farkl niteliklerin ilikisi armda farksz olarak
gsterilir. arm mekann veya zamann, nesnenin veya benin, olayla
rn sonucunun ya da bir eyin btnl iin unsurlarn birlemesi anla
mna gelir. O, bilginin soyut birlii ile ilgili olarak, tek tek eylerin iliki
sinin mantki yasasn yeterli biimde ifade etmekten uzaktr. Mesela a
rm, estetik bilincin inasnda etkili olan ekil verme formlarn gstere
mez. Bu kavram, bantnn kendine zg nitelii ve kural ile ilgili ola
rak hibir ey aa karamaz; olsa olsa bantnn kuru gerekliini gs
terir. Ayrca armla oluan ierikler birbiriyle skca balansalar bile,
kendi anlamlar ve kaynaklar gereince ayrlabilir ierikler olarak ka
lr. 164 eriklerin deimez bantlarla i ie gemilii, btn iindeki
konumlanml anlalamaz. Burada gerek bir sentez deil, adeta me
kanik olarak zihinde bir araya getirme fiili gerekleir.
Bilin sentezinin olmad bir kavrayta para, b tn oluturan
tek tek unsurlardan sadece biridir. Bu ekildeki para btn ilikisi, bilin
cin yapt gerek sentez fiillerinde alabilir. Bilincin gerek sentezinde
b tn, paralardan olumaz; aksine, paralar btn kurar ve onlara ger
ek an'amn verir. Mekann her snrlanm ksmnda, mekann btnsel
sisteminin, yani her tek tek zamansal anda genel a r ka arkaya formunun
birlikte bulunduunu dnrz. Bilincin gerek sentezinde, yaln, gr
nteki ve adeta kopmaya hazr yzeysel ilikiler deil, i ie gemi, un
surun btne karp kaybolmad ama btn oluturan banty iin
de tayan ve kendi anlamna bu bant btnl iinde sahip olan ger
ek btnleme gerekleir. Ayn zamanda, srekli akan ierik iinde, bi
reysel gereklemesi itibariyle apak yakalanmayan en genel, birbirine
ve baka bir ilikiye indirgenemez temel bantlar; yani deien iinde en
temel ve deimeyen ilkeler yakalanr. Yani sen tez, baka temel ilikilerin
zeminini tekil eden ve baka bir ilikiye indirgenemeyen bant silsilesi
nin kefidir. Bilincin bu sentez fiilinde, paralardan elde edilmeyen b-

164 Cassirer, Dil, s.57-58


316 dtrdnc bolm

tn, bir parann konumlanmasn onun ieriine gre deil, kendi genel
iyaps ve formuna gre yapar. Her formun kurallarnn btnl ise,
nesnel birletirme, mekan, zaman vs. birlii olarak, bilincin gerek birlii
ni olutunr. 165 Bilin alglad tm nesnelerin konumlanmasn bu birlik
formuna gre gerekletirir. Bu formlarn kurallar formlarn kendinde
bulunur.
Bilincin birliini oluturan bant formlar, gereklii snflandr
mamz salar. Bilin bu formlar kendine verilen duyusal algdaki temsi
li ierikten elde eder. Ancak elde edilen bant, nesnel gerekliin bilgisi
ya da baka bilin ierikleri gibi dncede seyredilemez. Cassirer'e gre
bantnn kendine zg anlam, sadece bantnn kendisinden sonu
olarak karlabilir; fakat bu anlamn kendisi mmkn dnyadan yaplan
benzetmeler vastasyla aklanamaz. ey ve nedensellik ilikilerinden,
nesnel gereklik iinde konuulabilir. Bu nesnel gereklie gei de, an
lam ve temsilin sembolik fonksiyonuyla mmkn olur. Btn temsil et
me, anlam olma, ifade etme biimleri kendilerini dorudan hali hazrda
deil, kendi gereklemelerinin btn iinde grlebilir hale getirirler;
kendilerinden sadece o btn iinde haber verirler. Bu da, bantnn an
lamnn kendinden karlmas bilgisini gletirir. 166 Bantnn kendisi
somut varolan ya da mevcut olanlarn biri olma anlamnda ierik deil
dir. Bant formlar, tpk 11/+l bantsnn matematiksel dizinin somut
ieriini dzenledii ve buna iaret ettii gibi, bilincin ieriini dzenler
ve bu ierie iaret eder.
Nesnel gereklik dta kendi kendinde var olduu halde, onun ger
ek sistematik yapsna salt duyumlama ile gi rilemez ve ona vakf oluna
maz. Duyumlamada sadece tek tek nesnelerin duyusal yoldan kendileri
ni verdikleri haliyle temas edilir. Nesnenin duyumlanmasnn gerek al
gya dnmesinde zihinsel unsurlar iin iine girer. O zaman algnn nes
nesini yeniden tanmlamak gerekir. "Algnn maddesi ... soyutlanabilen ve
bu soyutlamada saf olgu olarak, psikolojik veri olarak gsterilebilen reel
varlk deildir. Bu madde daha ziyade bilgi-eletirel refleksiyonun ve
analizin yneldii bir snr kavramdr, ... saf form fenomenlerinin dnya
sn, onun karsnda bulunan gerek bamsz, mutlak varla dayandr
maya hizmet etmez; tersine, daha ziyade saf form fenomenleri dnyas

165 Cnssi rcr, [)il, s.37


166 Cassin'r, 13il;inin Fenomenolojisi, s. 146
ernst cassrer 317

iindeki belirli ilikileri gstermeye hizmet eder. Bu ilikiler sayesinde


form fenomenleri kendi iinde dzenlenir. Bu fenomenler birbiriyle fark
sz bir birlik iinde kaynamaz; kendi karlkl farkllklaryla varln
srdrr." 167
Cassirer form fenomenlerinin duyusal tzletirilmesini reddeder;
nk bu, onlarn soyutlanmasyla ayn anlama gelir. Faka t bu redde ra
men o, bu alg maddesinden salanan iliki duyusu iinde belirli dolaysz
duyu verilerinin varln kabul eder. Ona gre, sembolik bir iareti kav
raymza grsel deneyim yaants karr. Baka bir deyile; saf form fe
nomenleri nesne dnyasnda tzlemi olarak bulunmaz. Bilincin birlii
ni oluturan ve dzenlenmi grsel gereklik halinde nesne dnyasn
seyretmeyi salayan bu form fenomenleri, algnn yeni maddesinden, ya
ni duyumlama ieriindeki zllkten, bilincin sentezleme yeteneiyle
elde edilir. Ancak bu bant formlar ya da form fenomenleri bilinte de
tzlemi bir varolu kazanmazlar.
Dnyay alglarken duyum aamasnda birok iliki biimi grlr.
Ama bunlarn hepsi temel iliki biimleri deildir. "Eer ncelikle bilincin
birliini kuran ve gsteren ilikilerin tamamn genel bir bakla nm
ze koymay denersek, o zaman kendine zg ve bamsz bi rletirme bi
imleri olarak karda mevcut bulunan belirli bir temel bantlar silsile
sine yneliriz." 168 Yine duyusal alg aamasnda bu temel iliki formlar
sadece tasvir edilir, saylr ve snflanr. likiler birlemez okluklar ola
rak ortaya konur. Fakat bu iliki formlar bantlar itibariyle dnln
ce, srf tasvir veya ilikilendirme boyutunda kalnamaz.
Bir ilikide konumlanmlk ve belirlenm ilik vardr ve iliki orta
dan kalkabilecek bir eydir. Yani iliki daha genel bir form, genel bir du
rum, birbiriyle farkl boyutlarda balantl olma anlamna gelir; daha ok
nesne merkezli bir olu halini anlatr. Bant ise ilikinin zel ve soyu t bir
tr; zorunluluk ve genellik, karlkl ilikilik durumu tayan bir iliki
biimidir. Bu adan, genel anlamda iliki formu ile bilincin birliini olu-
. turan bant formlar farkldr. liki formlar dorudan algyla elde edi
lebilir. Cassirer'e gre bant formlar, iliki formlarnn daha yksek ni
telikteki sentezle tekrar birbiriyle birletirilmesi dnlnce kavranabi
lir. Hem eletirel, hem psikolojik analizde gerek temel iliki formlar ay-

167 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.213

168 Cassirer, Dil, s. 44


318 dordncu blm

n yalnlkta ve bir dierine indirgenemez bilin nitelikleri olarak gr


lr. 169 Bu balamda Cassirer nedensellik formunu bant formu olarak
deil, iliki formu olarak grr. Ona gre nedensellik formu, bizim onu
mitik ya da bilimsel dnme basamanda incelememize gre farkl ay
dnlk kazanr. Mitos bu kavram hem tek tek grnlerin okluunun
yorumu iin, hem de kendi kozmogoni ve teogonisinde kullanr. Fakat
mi tosun nedensellik aklamas motivi bilimsel kavrayta hakim olan
motivden tamamen bakadr. 170 Ayrca zaman formunda kendini gste
ren arka arkaya olma durumu, birbirini takip eden olaylarn bantsdr
ve biri dierinin sebebi olarak grlr. Bu yzden de nedensellik formu
zaman formuna indirgenebilir.
Burada yaplan ayrm, temsili de olsa, bilincin birliini oluturan
bant formlarnn, herhangi bir ierikte grlen temel iliki formlaryla
farkn ve ilikisini belirtir. Bant formlar temel iliki formlarnn teme
linde bulunan balantlarn daha yksek bir sistem kavray iinde en ge
nel formlara indirgenmesiyle ulalan formlardr. Bir sistemin yksek se
viyesi, onun ierdii bantlarn genellii ve indirgenemezliiyle kendi
ni gsterir. Bant formlar hem bilincin, hem nesne dnyasnn, hem de
sembolik formlarn temelinde bulunan birlikler olduu iin, en genel sis
tem olarak nitelenmelidir. te Cassirer'in metafiziin elinden almak iste
i birlik talebi, bant formlaryla kurulmak istenir.
Yukarda belirtildii gibi, Cassirer mekansal ve zamansal birlik
formlar ve bunlarn zerine ykselen nesnel birletirme formunu te
mel birlik formu olarak gsterir. Fakat bunlar birbirleri karsnda kendi
iinde btnlemi, sadece duyumlama ieriklerine kendi balarna alan
unsurlar deildir. Bu formlarn kend ileri arasnda da iliki vardr. Cassi
rer 'e gre belirli bir iliki nitelii denili nce, zel bir birletirme biimi an
lalmaldr. Bu birletirme biimi sayesinde bilin, kendi btn iinde
zel bir yasa; paralarn karlkllnn zel bir yasasn oluturur. By
lece arka arkaya karsnda hep bir arada, ardarda geli formu karsnda
e zamanl iliki formu, bamsz bir nitelik tekil eder. Fakat dier taraf
tan ayn iliki formu, baka bir form balamnn iinde kendini bulmak
suretiyle de isel bir deiime urayabilir. 171

1 69 Cassi rer, Dil, s.45

170 Cassi re; Dil, s.48

171 Cassi rcr, Dil, s.47


ernst cassirer 319

Mekan tasarmnn inasnda duyusal temel olarak grme-dokun


ma-hareket duyumlarnda duyumlanan temel dnlrse, bu duyum la
malarn toplam, mekan olarak tanmlanan karakteristik birlik formuyla
ilgili hibir ey iermez. Mekansal birlik formu, ncelikle daha ziyade
karlkllk ile kendini gsterir; bylelikle bu ni teliklerin tek tek hepsin
den formun btnlne geilebilir. Unsuru mekansal unsur olarak yer
letirince, mekansal ynleri yerlemi dnrz ve bu ynlerin cisimle
mesi mekansal seyrin btnn tekil eder.172 Cassirer bun<. rnek ola
rak, tek bir empirik nesnenin -bir evin- tek bir perspektiften izilmi res
minden mekansal btnn ina ediliini verir. Resmi biz sadece balang
noktas olarak kullanrz. Sonra hareket noktamza karlk gelen yakn
ynleri belirleriz ve mekansal bantlarn karmak btnn yerletiri
riz. Bylece mekan resmi ina edilir. Bu inada resmin duyumlanmas, al
glanmas bu balantlarla ilgili olarak bize hibir ey vermez.
Zamann kendi formu bize sadece, sre unsuru iinde zaman dizi
sinin ileriye ve geriye gre ifade edilmesi eklinde verilmitir. Gemi
.
olan, bilinte artk olmayandr; gelecekteki ise bilinte henz daha mev
cut olamaz. O halde her ikisi asla bilincin gncel varoluuna, somut ger
ekliine ait deil ve salt dnsel soyutlamalara karm gibi grnr
ler. Dier taraftan bizim imdi olarak gsterdiimiz ierik, sadece gem i
tekini gelecektekinden ayran sonsuz bir snrdr. Cassirer bu sonuca, bi
linte ieriin hazr bulunmas durumunu incelerken ular. erik hazr
sa, bu sadece temsille mmkn olabilir. O, temsille mmkn olma duru
munu yaln hazr bulunma durumu olarak deil, zamansal iliki bakmn
dan inceler. Bilinte gerekten dorudan olarak ifade ed il mi olan eyle
rin hepsi bilinteki tek bir zaman noktasyla, belirli bir imdi ile ilikilidir
ve bu noktada biter; hibir ey bu kadar kesin deildir.1 73 imdi sonsuz
bir snr olunca, onunla ilikilenen ve imdi noktasnda bilinle temas
eden ierikler dinamik bir varoluu temsil eder. nk sonsuz imdiler
deitike, ierikler hep kendi varolu sreleri boyunca bu yeni imdiyle
ilikilenerek var olmaya devam ederler. Fakat bilinteki bu buluma du
ru mu saf soyut bir eydir. nk bilin ieriinin i mdi ile temas, temas
esnasnda srekli zerine dnlen bir buluma an olarak kavrama nes
nesi olmaz; . kendiliinden, daha dorusu gemi-imdi-gelecek eklinde

1 72 Cassirer, Dil, s.54


173 Cassirer, Dil, s. 51
320 drdnc blm

soyut olarak akan formun iyapsnda gerekleir. Burada srekli, imdi


olann artk olmayan haline gelip henz olmayann imdi olan olmas ek
linde bir ak vardr. Bu anlamda zaman bu haliyle srf nesnelerden elde
edilmi olamaz. nk somut gerekliin formlar, formlarn ina edildi
i tek tek durumlarn arasnda gerek bir birlikte konumlama ilikisinin
vuku bulmasna dayanr. Mesela nedensellik ilikisi, arka arkaya gerek- .
!eme hali birok tek tek durumda ayn ekilde gereklik kazannca tasar
lanr. Ama bu arka arkaya iinde daima, nceki-imdiki-gelecek olan ba
rnr. Bu oluta barnan bu bant, zaman formunun temelini oluturur.
Mekansal bir btnn kavran zamansal dizilerin oluumuyla
mmkndr. Belli unsurlarn mekansal bir btnlk halinde birletiril
meleri gerekince, bu unsurlar birletirmeden nce bilincin arka arkaya l
nda yaamal ve belirli bir kurala gre birbirine balanmaldr. Biz nasl
zamann yaln imdisinde ayn zamanda ncekini ve daha sonrakini, so
nuta zamansal temel ilerleme ynn bulursak, ayn ekilde her burada
iine urada ve oraday yerletiririz. Mekan daha ziyade, bir etkinin birli
i iin karlkl olarak tamamlanan ve beli rlenen dnsel fonksiyonlarn
cisimlemesini ifade eder. O halde tek perspektifli bir ev resminde mm
kn ynleri tasarlayp genileterek elde ettiimiz resimsel mekan inas,
iine eylerin hazr olarak girdikleri duran bir muhafaza kab ve depodan
baka pek fazla bi r ey ifade etmez.1 74 Gerek mekan zihinde tasarlanr.
Grsel mekandaki alg nesnesi daima, bizzat kendisinin olmad yeri de
ierir. O buradadr ama onun buradasnn yannda oras ve uras da var
dr. Oysa resimsel mekanda mekann b tnln anlatacak bu belirle
meler yoktur.
Zamandaki imdinin gemi ve gelecei, mekandaki buradann
orada ve uraday iermesi soyut bir bantdr. Her ikisinde, olann iin
de baka unsurlar temsil edilmitir. Bu soyut bant zamanda ak iinde
yakalanrken, mekanda karlkllkla yakalanm tr. "Mekann unsurlar
olarak burada ve orada noktalar bir arada varlk imkanna sahiptir ve bir
birine adeta mukavemet eder. Orada basit bir hareketle buradaya dn
trlebil ir ve orada, byle bir burada olmakla ortadan kalktktan sonra,
kar t hareket vastasyla tekrar nceki formuna getirilebilir. Bunun aksi
ne zaman ise, kendi tek tek unsurlarnn karlkl uzaklamasnn ve bir
birinden ayrlmasnn yannda, belirli bir biricik ve tekrarlanmama anla-

1 74 Cassi rer, Dil, s.54


ernst cassirer 321

m tar." 175 Fakat Cassirer her ikisinde ayn bilin biimini grr, yakn
ve uzak bilinci ile imdi ve imdi-olmayan bilinci ayn formdadr.
Eer biz eitli ve deiken nitelikler halindeki belirli zelliklerin
cisimlemi eklini sabit duran bir nesne btn haline getiri rsek, bu bir
lik yan yana ve arka arkayadaki birlemeyi, birlemenin iinde kaybolup
gitmeden varsayar. Greli sabiteyi deiken olandan ayrmak gerekir. ey
kavramn deien zelliklerin deimeyen taycs olarak tekil edebi l
mek iin, belirli mekansal dzenlenmilik dunmlar yakalanmaldr. Fa
kat dier ynden bu tayc dncesi, zamansal arka arkayann ve me
kansal bir aradann seyrine, gerek ve yeni bir bamsz anlam unsun ek
ler. 176 Nesne eylik ve zelliklerin birlemesinin cisimlemi halidir. Ba
ka bir ifadeyle, zellikler ok eitli, deiken olabilir. Onlarn adeta ya
pt ey / nesne ise, onlardan ayr oturak da kesin varlna sahiptir. Ya
ni ey olma itibariyle nesnenin kendisi deimez; fakat nesne deien
zelliklerin taycsdr. Nesne btnnn olumas, nesnedeki eyliin
ve zell iin ayrlmasyla deil, birlemesiyle gerekleir. nk nesne
kendi zellikleriyle btnlemi bir birliktir. Daha dorusu bizdeki nesne
algs alglanan ey-zellik btnlemesinden oluan bir birlik haline ge
tirir.
zellik-nitelik srf deiken olduu halde onu tayan eylik sabit
tir. Bu adan da greli-sabitlik, yani bizzat kendi deimezliine, kendi
ne sinen her trl deiken iinde bile sahip olma hali, eyin, deimeyen
tayc olmasdr. Bu, bir bant formudur. Mesela eker denilen nesne
nin beyazlk, sertlik, tatl lk, yaylm zel likleri vardr. Fakat bunlardan
bir ksm deise, beyazlk yerine baka bir renk gelse bile, eker denilen
ey, ekerlik zelliklerini tayarak eker nesnesi olmaya devam eder. Cas
sirer'e gre bir cismin ayr ayr duyumlanan niteliklerinin yalnzca ben
deki durum olarak deil, zellik olarak, nesnel nitelik olarak kavranm<s,
eye yeni bir bak asdr. nk bu ayr duyumlamalar sadece btn
dikkate alarak dncede birletirebiliriz. O halde tek bana olann ko
numlanmasnda, ey ve onun zelliklerinin ilerleyen deneyiminde, ii sa
dece yeni somut ieriklerle doldurulan, nceden var olan genel bir ana e
ma hkm srer. 177 Bylece kzarm bir yz ve utangalk birletirilebi-

175 Cassi rer, il, s.218


176 Cassirer, Dil, s.55
177 Cassirer, il, s.56
322 drdnc blm

lir. U tangalk zelliinin taycs kzarm yzdr. Ve bu yz / ey, ba


ka sebepten kzarmay da tayabilir. O zaman da ey, tad zellikle
birletirilir ve yeni bir nesne btnne ulalr. Cassirer eyi zellikle bir
letirerek nesne btn elde etmeyi, nesnel birletirme olarak ifade eder.
ey ve zelliklerinin birletirilmesini salayan iteki ema da nesnel bir
letirme formu dur. Bu form alglamann bene aitliini gsterir. Nesnel
birletirme formuyla algya benin anlam eklenir.
Nesne algsnda kendini gsteren bu zellik, ifade algsnda daha
ak grlr. Cassirer buna dilden rnek verir. Bir konumay gerek bir
dikkatle izlediimizde, srf szlerle uramayz. nk szlere doru ta
sarmlar balanmtr. Bu izleyite karmak anlam b tnne ynelir ve
onu kavrar, tek tek kelimeleri izlemeden anlamn kavrann gerekleti
ririz. Burada normal olan, kelimelere ve seslere dikkat etmek deil, konu
ulanlarn iaret ettii durumlar saf biimde anlama abasdr. Fakat bu
konuma genel olarak anladmz ama henz mkemmel olarak hakim
olamadmz bir yabanc dilde yaplrsa, buradaki anlam yaantsnn or
tasnda birden engelleniriz. Artk konuulann anlamn deil, tek tek ses
leri izlemeye balarz. Burada adeta bir dzen bozulmas yaanr. Konu
ma anlam taycs olmaktan kp szlere, kelimelere ayrlr. Ancak ayrl
ma mutlak bir sfr noktasnda gereklemez. 178
Dilden verilen bu rnekte, iteki ema eksikliinin, nesne/ ifade
edilen ses ile onun zelliini / anlamn birletirip adeta bir nesne btn
gibi ifade btn elde etmeyi nasl farkllatrd aka grlebilir.
13u noktada Cassirer formlara farkl bak alarn inceler. Ona g
re empirik bilgi analizi her zaman seyre eklenen bamsz anlam reddet
me abasndadr. Bu analiz ey dncesinde sadece saf bir yzeysel ili
ki formu grr; nesnenin form ve ieriinin, kendi ni teliklerinin topla
mnda tkendiini gstermeye abalar. Fakat bu noktada ben-kavramnn
ve ben-bilincinin empirik analizine sinen, nesne analizindekiyle ayn olan
temel eksiklik ortaya kar. Hume beni alglama destesi olarak aklar.
Aklamada sadece bant olay belirlenmi, fakat ben hakkndaki zel
sentez formuyla ilgili hibir ey sylenmemitir. Burada ben kavramnn
aka zmlenmesi ve analiz edilmesi gerektii halde, bu kavram t
myle, paralanmaz biimde alglama kavram iine sokulmutur. Bu

178 Cassirer, WLscn und Wirkung dcs Symbolbcgriffs, s.218-219


ernst cassire 323

yzden aklama elikilidir. 179 Alglamaya tutuklanm benin, bu tutuk


luluk iinde, tutuklu olduu veya olaca ey zerinde; yani duxu verile
ri ve alglama zerinde etkinliinden sz edilemez. Etkin olan eyin etki
li olduu eyle zde olmamas, ondan farkl ve onu deiti rebi r, aabi
lir bir zellik tamas gerekir. Halbuki alglama kavram iine soku.lan
ben ya alglamaya zde ya da alglamann bir paras olur; ama asla
onun dna kabilecek yetkinlikte olamaz.
Cassirer bant formlarnn kavran probleminde biri eletirel, di
eri metafiziksel-kurgusal olmak zere iki zm yolu olduunu ifade
eder. Bu iki zm yolu farkl genel olan kavram ve bylece farkl man
tki sistem anlam gerektirir ve bu noktada ayrlr. Metafizik-kurgusal in
celeme sentetik-genel olan ey kavramn amalar; eletirel inceleme ana
li tik-genel olan kavrama dayanr. Metafiziksel-kurgusal inclemede zel
formlarn somut btnlnn, toplamnn biricik bir ilk ilkeden nasl
meydana geldii anlalmaya allr. Eletirel incelemede ise mmkn
iliki formlarnn eitliliini birletirme ve onlar belirli temel yasalar al
tnda dzenleme abas bulunz. Metafiziksel-kurgusal inceleme sadece
balang ve biti noktas kabul edip analize, eletiriye izin vermez; ayn
zamanda incelemenin farkl boyutlarnn okluunu talep eder; iki nokta
sentetik-tmevarmc kantlamayla bi rbirine balanr ve uzlatr lr. Bu
inceleme en batan, yalnlktan vazgeen bir birlik problen koyar. Farkl
zihinsel biim verme ekilleri bu birlik tasarm iinde kabul edilir; onlar
iin biricik yaln-ilerleyen silsile dzenlenmesine teebbs edilmez. Bu
metafiziksel tabloda tek tek formlar yaln deil karma k bir sistem kav
ram iinde ilikilendirilir; her forma, iinde etkin olduu ve kendi niteli
ini gerekletirdii zel bi r alan tahsis edi lir. Bu sistem konumlamas,
sistem dncesine karttr. 180 Metafiziksel-kurgusal incelemenin bu
zellikleri dikkate alnnca, bant formlar kavrannn, eletirel incele
meyle gerekleebilecei anlalr. Bu incelemede birlik konumlamas en
yksek bir ilkedir; her tek tek analiz kendindeki bantlarn kefine de
il, en yksek ilkenin varlnn kantlanmasna hizmet eder. Baka bir
deyile, olgunun ya da formun birliine batan karar verilmi, geriden ge
len bir dnme ve kantlama abasyla, her eyi bu ilk kararda belirlenen
bantnn taycs haline getirme gayreti tek ama haline gelmitir. Kar-

179 Cassircr, Dil, s.55


180 Cassircr, Dil, s.46
324 drdnc blm

mak sistem yaps iinde formlarn kendi alanlarna hapsedilmesi, onla


rn aralarndaki birlii gstermez. Eletirel dnlnce, her tek tek ana
lizle ulalan bantlarn genellii ve zihinsel biimlendirmelerin farkl
ekillerinin birlii yakalanamaz. Esas i tibariyle metafiziksel-kurgusal
zm denemesinde zihinsel ekillendirme farkll zmsz kalr. n
k onda birlik, sre iinde oluan veya bant temeline dayal gerekle
en bir fonksiyon deil, tzel bir eydir. Eletirel zm denemesinde ise
birlik kendi ilk oluum sreci itibariyle analitik-genel olarak kurulur.
Bant saf sembolik bir ilikidir. Bu adan bakldnda ey ve ne
densellik ilikisi saf sembolik bant deildir. Cassirer'e gre btn ey
ve nedensellik ilikileri en sonunda duyu ieriklerine dayanr. Duyu ili
kileri ey ve nedensellik il ikileri iinde zel bir snf tekil etmezler; ter
sine bu ilikilerin dayand kabul olutururlar. 181 eylerin birbiriyle
herhangi bir iliki trnde ve olgularn nedensellik ilikilerinde ierik,
ilikilerden nce verilmitir ve ieriklerin anlam, gereklemeleri sre
cinde onlara tahsis edilir. Saf sembolik bant, ilikinin ierikten nce ku
rulduu, ieriklerin anlamnn onlarn baland sistem vas tasyla belir
lendii bir bantdr. Bu anlamda dn lnce, zamansal arka arkayada
imdinin anlam, herhangi bir tek tek gereklemenin dnda olarak ku
rulmutur. Cassirer saf sembolik olmayan bir sistemden saf sembolik ba
nt ieren sisteme geie rnek olarak geometriyi verir.
kliti olmayan geometrilerin ortaya kndan itibaren, geometri
de bir temellendirme problemi yaanr. Bu problem geleneksel mantn
sunduu vastalarla zlememitir. kliti geometri somut apak gr
nen ama mantki belirleme ve aklamaya uygun olmayan unsurlar tar.
klit kesin bantlarla anlalm olan eyi -mesela noktay, doru izgi
yi- tanmlamam, bunlar daha geni tretilnez temel veriler kabul et
mitir. Modern matematik almalarnda bu verilerin yaln kabulyle ye
tinilmemi; onlarn ne olduklar, bantda ve geometrinin kavram siste
minin inasnda fonksiyonel olarak ne anlama geldikleri aratrlmtr.
Klasik anlaytaki tanm ile temel unsurlar ve bantlar tanmlanamaya
ca iin, klasik mantn geleneksel kavram vastalar terk edilmitir.
Geometrinin tanmlanmasndaki yeni form ve yntemde, unsurlar ve ba
ntlar bamsz, deyim yerindeyse, mutlak anlama sahip deildir. Un
surlar kendi anlamlarn, iine girdikleri bantlarla elde ederler. Temel

1 81 Cassi rer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 146


ernst cassrer 325

rnlerin hibiri kendisi iin tanmlanabilir eyler deildir. Onlar kendi


anlamn sadece sistemin btnnde kazanr. 182 Nokta yaln ve tek ba
na yer olarak sadece uzayda, yani tm yer belirleme sisteminin kabul al
tnda mmkn olabilir. Zamansal imdi dncesi, sadece zaman diye
adlandrdmz arka arkaya sonucuna ve dzenine gre belirlenebilir.
ey-nitelik ilikisi de tayc kabul ile kurulabilir.
Sk bir bant iinde bir dieriyle ilikili olan ve bu bantnn d
nda hibir bamsz ierie sahip olmayan kavramlar bir btn ifade
ederler. Onlardan hibiri kendisi iin bir ey ifade etmez. Hepsi sadece
tm sistem bakmndan tanmlanr. Bu karlkllk eksiklik deildir; tam
belirlenmi, en yksek karakteristik stnl temellendirir. Sistemde
ierilmi temel kavramlarn hibiri, kendisi olarak aklanmaynca ve an
laml kullanlmaynca, onlarn sistemde yerine getirmeleri gereken anlam
knybolmaz; bu kavramlarn iki anlamllndan sz edilmez. Artk, onla
rn hepsine sistemin btn iindeki kendi yerleri tahsis edil mitir. An
lam, sisteme ait olan kavramlar dierlerinden ayrr; bylece kavramlarn
snrlarnn silinmesinden sz edilemez. 183 Bilincin en yksek birlik form
lnr bantnn bu fonksiyonel anlam asndan deerlend irilince, onlarn
bilincin btn iinde bir sistem oluturduklar ve farkl anlam verme
kipleriyle baka alt sistemlerin temelini tekil ettikleri; dolaysyla dn
sel biimlendirme yollarnn, yani sembollerin ve onlarn oluturduu
sembolik formlarn ok-ei tlilik ve paralanmlk tamadklar sonucu
na varlabilir.
Cassirer bilin analizinde fenomenolojinin ilk bataki kendi iine
kapal duran bilin varlndan hareket eder. Ancak bilin her zaman ve
daima yeniden kendi btnln oluturur. Bu yzden de Cassirer fe
nomenolojinin anlayndaki tabakalamay dalist tortu olarak grr ve
kabul etmez. Kant ile Cassirer'in bilin ve akl anlaylarnda temel bir or
taklk grlmesine ramen, ierik analizinde esasl farkllk gze arpar.
Kant'ta a priori ierikle ykl akl ina edilen bir ey deildir ve o, dene
yimi ina eder. Cassirer' de ise bilinte herhangi bir temsil ierii yoksa
hibir ey yoktur.
Kant'a gre zaman ve uzam a primi gr formlardr. nk de
neysel grden duyumlamaya ait her ey karlrsa, geriye bu ikisi kalr.

182 Cassirer, Wescn und Wirkung dcs Symbolbegriffs, s.224-225

18 3 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbcgriffs, s.226


326 d:irdunc bolum

O halde onlar duyusalln tm deneysel grden, yani gerek nesnelerin


alglanmasndan nce gelmek zorunda olan biimleridir ve nesneler a
priori olarak bunlara gre bilinebilirler. 184 Cassirer ise hem anlama yetisi
nin hem seyirin a priori formlarnn deneyim dnyasnn inasndaki
fonksiyonlarn kabul eder. Ancak onlar en temel bilin esi ve bilincin
birliinin art olarak kabul etmez. Cassirer' de en temel birlik formlar ba
nt formlardr. Mekansal, zamansal ve nesnel-birletirme formlar en te
mel bantlar yans trlar ve bilincin doutan ieriini oluturmazlar;
onlar bir dierine indirgenemez ama birbirleriyle ilikili formlar olarak al
gdaki sembolik zllkten elde edilir. Baka bant formlar bunlardan
tretilir ve bilincin binlerce bantnn nabz a tndan ibaret olmasnn
anlam budur. Bu bantlar Kanttaki gibi her tek tek deneyime anlam ka
zandran eylerdir ve tek tek deneyim ncesi bilin btnnn sistemi
olarak mevcut olmakla birlik te, Kant'n kategorileri gibi l duyumu bek
leyen ve onu canlandracak sihirbaz deildir; onlar gereklemeleri esna
snda kend ilerini verirler. Bu bakmdan da Cassirer'de bilin, ina edilen,
her deikenle birlikte temel sistemi deil, ierii farkllaan, ama bu s
rete de her yeni ierii kendi btnyle ilikilendiren dinamik bir yap
tekil eder.

VII. SEMBOL KAVRAMI

Sembol kavramnn dini ereveden alnp estetik ereveye yerletirilme


si, onun gitgide zenginleen verimli kullanm anlamna gelir. Ancak esas
i tibariyle, bu kavramn uyumlu ve genel geerli iyap s sz konusu edil
.
melidir. Bu adan da Cassirer sembol salt imge ve eyann kendisi ara
s n daki ayrl aka ortaya kartan bir ey olarak tanmlamaz. Sembol
bu ayrln zerinde durularak meydana getirilen ya da kavranan bir un
sur da deildir. O, sembol kavramna daha baka ve geni bir anlam ve
rir; sembol kavramyla, iinde duyusaln kendi varoluu ve yle-varl
ni teliiyle, bir anlamn cisimlemesi ve ortaya kmas / nesnel hale gel
mesi ve zellemesi olarak kendini gsterdii; yine, iinde duyusaln dai
ma benzeyen bir anlam gereklemesi eklinde ortaya kt fenomenle
rin btnn kuatmay dener. 185 Baka bir deyile, sembol, kuatc bir

184 i mnanucl Kant, l'nlcgomcna, cv.: i. Kuurad i-Y. rnek, Trkiye Felsefe Kurumu Ya y., An
kara, 1 995, s.32-33
185 Cassirer, Bilginin Fl'll omcnolojisi, s. 135
ernst cassirer 327

kavramdr. Onun kuath btn fenomenlerde duyusal, srf duyusal ola


rak deil, yine yle-varoluuyla, ama kendisinin deil, kendine ilikin bir
anlamn adeta cisimlemesi ve gereklemesi eklinde ortaya kar.
Her gerek zihinsel temel fonksiyon srf taklit edici bir gc deil,
asli-oluturan bir gc iinde barndrma niteliine sahiptir. Bu fonksiyon
srf pasif bir varolan ifade etmez; tersine, bamsz bir zihin enerjisini
kendinde tar. Bu enerji vastasyla grnn basit bir varoluu belirli
bir anlam, kendine zg bir fikri ierik kazanr.1 86 Bir sembolik formdan,
zihnin tm enerjisi, bir dnsel anlam ieriini somut duyusal iarete
balayan ve onu isel olarak bu iarete armaan eden zihin enerjisi anla
lmaldr. Btn sembolik biimlendirmelerde bilincimiz srf alc deil
dir, duyusal etkileri ifade etkinliiyle birletirir. Kendi rettiimiz iaret
lerin ve sembollerin dnyas, nesnel gereklik olarak adlandrdmz e
yin karsnda bulunur ve bu dnya nesnel gerekliin karsnda, asli' g
c ve bamsz mevcudiyeti iinde kendi yerini korur.187 Onlar nesne t
r mevcudiyetler deildir. "Sembolik kavram yle kabul edilebilir ki, bu
kavramdan, tamamen belirli bir dnsel kavray ve ekil verme sistemi
anlalr. Bu sistem yine ayn kavray ve ekil verme balamnda, belirli
bir kart sisteme sahiptir." 1 88 O, kendi mevcudiyeti iinde, grnte du
yusal bir varolan, gerekte ise duyusalla kart, soyut ve sistemli bir ie
rik tar. Bu ynyle 'sembolik' kavram zihnin biimlendirici gcnn
eseridir. "Dnsel biim verme fiili geliigzel ve tesadfi', dtan veril
mi herhangi bir maddeye saldrmaz, tersine, bu fiil bizzat kendini mad
deye verir, maddeye ihtiyac vardr ve o, gerekten belirleyici damgasn
maddeye vurabilir." 189 Dncenin duyusal dnyaya egemenlii, duyu
sal unsurlar alglayp temsil etmesiyle gerekleebilir. Bylece gerek ola
nn analizi, dncenin analizine, dncenin analizi iaretin analizine
gtrr. Bu noktada sembol kavram dnsel odak, akli' dnyann ger
ek merkezi haline gelmi olur.
Zihnin oluturduu duyusal bir form olarak sembol, dnsel te
mele sahiptir; yani bir anlamda dnsel formdur ama srf dnsel bir
ey deildir ve alglanr. Cassirer'e gre sembolik iaretler ifade edilmesi

186 Cassirer, Dil, s. 22

1 87 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 175

1 88 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 1 74

189 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s.456


328 drdnc blm

gereken etkinin ya da nesnenin dorudan kopyasn karmaz; onu sade


ce dolayl olarak gsterirler. Onlarda ilkel formlar deil, karmak retim
vardr. Bir iaret dilinin gerek ieriine doru gidildiinde, kavram ia
retlerinin yerini ey iaretlerinin ald grlr. aret etmede bilincin ya
ln ve benzer baars vardr. Ama taklit bu baary ifade etmez. aret et
mede farkl dnsel kaynak, anlam unsurlar i ie gemitir.190
Semboller salt hayali kurgular olarak grlmemelidir. Cassirer'e
gre biz "dnsel formlarn gerekliini, anlamn, ieriini onlarda do
layl olarak yansyan baka bir eyle lmek yerine, onlarn gerekliinin
isel anlamllklarnn kstasn ve lsn, bu formlarn kendi iinde
aa karmak zorundayz. Bu dnsel formlar salt kopyalar olarak an
lamak yerine, onlarn her birinde retimin kendiliinden bir kuraln ta
nmak zorundayz. Asli bir biim verme ekli ve sistemi, bize en batan
kesin varlk durumunda verilmi olan bir eyin kopyasndan daha fazla
bir eydir." 191 Bu noktadan baknca, eitli dnsel biim vermeler, sem
boller haline gelir. Bu sembollerde mevcut bir gerekliin sembolik ekil
de iareti sz konusu deildir. Onlar gerek bir anlam dnyas meydana
getirirler ve kendilerinden doru anlalabilirler. Bu sembollerde zihin
kendini da aar ve ama sayesinde gereklik yeniden oluur. Artk d
dnya kendi nesnel varoluu ile deil, anlam dnyas iinde domu ha
liyle var olur; varln ierii bu anlama karr.
Semboln arkasnda bulunan zihin enerjisinin gerekte bireysel bir
zihne ait olmas, onlarn mutlak anlamda greli, yani her zihinde kendi
ne zg olarak retildikleri anlamna gelmez. Bilincin ei tli formlar ha
linde kendine gre oluturduu ve dorudan bir eyin iareti olmayp,
vasta olan sembollerin gc ve baars, eer bu iaret asli ve bizzat bilin
cin znde temellenen dnsel sistem iinde kendi temel kkne sahip
olmazsa, bir sr olarak kalr. Mesela, fiziksel konuma sesi gibi duyusal te
kil bir eyin saf dnsel bir anlam taycya dnebilmesi, sadece, biz
zat temel anlam fonksiyonunun, tek tek iaretin konumlanmasndan n
ce mevcut ve etkili olmasyla anlalabilir. yle ki, bu fonksiyon iaret ko
numlamasnda olumaz, tersine, sadece kayda geilir ve sadece tek bir ha
disede kullanlr. 192 Yani semboln gc, bu gcn kayna tek bireyin

190 Cassirer, Dil, s.168

191 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.79

192 Cassirer, Dil, s. 61


ernst cassirer 329

zihninde deil, bir dnsel sistem iinde bulunur ve bu sistem de bilin


cin znde temellenir. Anlam bu sistem iinde, iaretten nce olumu ol
maldr. Eer olumu deilse, iaret oluturma ayn zamanda anlam
oluturma anlamna gelir. O zaman da her konumlanan iarete yeni an
lam oluumu olarak bakma gerei doar. Bu durumda farkl bireylerin
iaret konumlamalarn yeniden ve kendine gre bir anlam oluturma
saymak gerekir. Bu tablo iinde anlamn ortaklaal ya da zneler aras
lk ortaya kmaz. Halbuki sembollerde bireysel bilincin srf kendine gre
ve kendine ait bir anlam oluturmas sz konusu deildir. Orada genel bir
anlam ortam mevcuttur ve iaret bu anlamn eitli tek tek durumlara
uygulanabilirliini salar. Yani iaret anlam taycdr ve "sembollerin
hepsi bireysel bilin olgularnn dna taarlar. Onlar bireysel bilin olgu
larnn karsnda, genel geer olan sergilemek isterler." 193
Bu noktada iaret ve sembol ilikisini belirleme, sembol olan ile
sembol olmayan iareti ayrma zorunluluu domaktadr. nk olu
mu olan ierikte, yani sembolde bireysellii aan bir yn mevcuttur. Bi
reylerin oluturduklar ama burada bahsedilen zellikleri tamayan
rnleri, zneler aras ortam tekil eden rnlerden ayrmak gerekir.

Sembol-Nesne likisi

Sembol bir eyin sembol olmakla doal olarak bir nesne ilikisi tar. An
cak buradaki nesne kavramn, srf bir doa nesnesi olarak deil, onu da
iine alan ama daha geni anlamda semboln temsil ettii ey olarak ka
bul etmek gerekir. Aslnda semboln kendisi de duyusal bir eydir ve bu
bakmdan bir alg nesnesidir. Ancak onun varoluu kendi znde deil,
bilinte ve bilincin biimlendirdii gereklikte temellenir. O halde sembo
ln kendisinde kalmayp, bilince ve bilincin gereklikle temasna gitmek,
ardndan buradaki temasla semboln nesneyle ilikisinde ald yeni bi
imi belirlemek gerekir.
Zihin bizzat kendisinin ve gerekliin temaasna, kendi gerek fa
aliyetinin btnnde -yani semboller dnyasnda- ve onlardan her biri
nin belirli hale gelmesini salayan zel kurallarn bilgisinde; ayrca btn
bu zel kurallar, tekrar bir zm ve grev birlii iin birletiren ilikinin

193 Cassirer, Dil, s. 37


330 drdnc blm

bilincinde sahip olur.194 Fakat Cassirer tm gereklii, sadece dorudan


elle . kavranabilen olgularn gereklii olarak kabul etmez. Ona gre eer
byle kabul edilirse, o zaman elle yakalanabilir gereklie sahip olmayan
her ey, zorunlu olarak yanlma ve hayal haline gelir; bu hayal de bizi ka
rk ve ilgin sembollerle kandrabilir; sembol hibir bamsz ierie,
kendine zg ve ikin anlama sahip olmaz. Bu kabulde semboln iine
gerek bir ey akseder ama bu gerek upuygun taklit etme gcnn hi
bir zaman ve hibir ekilde eriemeyecei bir gerek olur. Bu adan bak
lnca, btn sanatsal biimlendirmeler orijinalden daima ve zorunlu ola
rak geride kalan kopya haline gelir; hatta btn zihinsel sreler ayn ni
telie brnr. O zaman onlarda nesnel gerekliin, dorudan yaant
gerekliliinin znden bir ayrl mevcut olur ve srelerin hibiri gere
in kendisini kavramaz. Fakat bu sreler, temsil edilmek ve herhangi bir
ekilde dayanmak iin sembolden yardm umarlar. Her iarete, sembole
dolaylln laneti siner. Aklk arzulansa bile, iaret perdelemek zorun
dadr. Ses znel-nesnel olaylar, iteki ve dtaki dnyay ifade etmek is
ter ama onlardan onlarn varolularnn doluluunu anlamaz. Bu adan
bakldnda dil, mitos, sanat, hatta teorik bilgi bile bir d grme olur.
nk teorik bilgi de eylerin saf zn yaln biimde aksettirmeye muk
tedir deildir.195 yleyse, bu zorunlu boa karan bak asna dme
mek iin, gereklii sadece duyusal alglanabilir nesnelerle snrlamayp,
sembolik bir ierikte temsil edilebilen her eye doru geniletmek gerekir.
Zihnin gereklii temaas bu anlamda kabul edilmelidir.
Sembol ile gerekliin ilikisinde sembol srf yanstc olarak ni tele
nince, o, nesne kutbu haline getirilir. Sembollerin nesnel ierii nesneyle
rtmesine gre llmemelidir. Cassirer'e gre sembol ve iaret dnya
snn; mitik, dini, sanatsal dnyann kendi iinde tad gereklik ve ie
rik, bizzat ifadenin gcne ve isel uyumuna gre llmelidir. Bu ger
eklik ve ierii onlarn kendilerinde tad varolua -iteki ya da dta
ki, psiik ya da fiziksel var olu olabilir- gre lmek yanl, ama tekrar
lanan bir eilimdir. Btn semboller dnyas biz ve nesneler arasnda bu
lunur. Fakat semboller byle olmakla, hem nesnenin bize gre yerletii
uzakl iaret ederler, hem de herhangi bir dnsel varl biricik, mm
kn, upuygun araclk vastasyla kavrayabileceimiz ortam oluturur-

194 Cassirer, Dil, s. 69


195 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 77-78
ernst cassirer 331

lar. 196 Baka bir ifadeyle, sembol ile nesnenin ilikisi benden soyutlanp,
srf kendileri arasndaki iliki olarak belirlenemez. Sembol kendisinin ve
nesnesinin yaln varoluu iinde nesneye bitiik bir ey deildir. Sembo
ln ve ondaki temsilin bilince ait olmas, semboln bilince bitiik bir ey
olduunu da gstermez.
Cassirer sembol-nesne ilikisi konusunda Humboldt'un dil sesi ile
ilgili yorumlarna dayanr ve onun dil iin sylediklerini sembollerin ve
iaretlerin tamamen kendi iinde btnlemi dnyas; mitik, dini, sanat
sal dnya iin de geerli kabul eder. Tek ses nasl insan ve nesne arasna
giriyorsa, ayn ekilde dil de insan ve onu etkileyen iteki ve dtaki doa
arasna girer. 197 nk ses konuulmu ve kendimizden vcuda gelmi,
biimlenmitir. Ancak dier ynden de iitilen ses olarak bizi evreleyen
duyusal gerekliin bir blmdr. Bu yzden biz sesi dtaki ve ayn za
manda iteki bir ey olarak, itekinin dtakinde iz brakan ve nesneleen
enerjisi olarak kavrarz. Dnsel aba dudaklar vastasyla yolunu bulur,
bu abann rn olarak kulaa geri dner. nsan ile nesne arasna tek
ses, insan ile doa arasna dilin btn girer. 198 "nsan, nesnelerin dnya
sn kendi iine almak ve ekillendirmek iin, etrafna seslerin dnyasn
toplar; dili dlatrp kurmasn salayan nitelik vastasyla kendini dile
vakfeder ve her dil ait olduu halkn etrafn evreler". 199 Btn sembol
leri biz oluturup onlar duyusal evremize, d dnyaya yerletiririz. An
cak onlar nesnel gereklik formuna indirgenemezler. nk onlardaki
temsil fonksiyonu, nesnenin onlarda tpkbasm olarak deil, zihnin bi
imlendirmi olduu haliyle yer aldn gsterir. Temsil fonksiyonu ise
var oluun dorudan yansmas biiminde kavranmaz.
Esasen duyumlama dnda da benin nesneyle dorudan, aracsz
temasndan sz edilemez. Srf duyumlama ise nesne gerekliini yalnzca
duyusal algnn imkanlar lsnde bize tar. Sadece bunun zerine ku
rulacak nesne bilgisi nesneyi para para duyumlamalarn kayna olarak
gsterir; burada tmel bir kavray gereklemez. Duyumlamalann alg
lamaya dnmesindeki zihinsel sre ileriki aamada alg nesnesini srf
duyumlama verilerindeki ierikle deil, onlarda aka ifade edilmeyen

196 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 1 76


197 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 176
198 Cassirer, Dil, s.42
199 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 176
332 drdnc blm

ama onlarn soyutlama ile elde edilebilecek banhlar iinde kavramaya


dnr. Bu alg dnyas daha sonra sembolik olarak biimlendirilir ve
dlahrlr. Semboller nesneyi kendi iinde tamaz, temsil ederler; onlar
znel ve nesnel olan arasnda kprdr. Gzel manzara ifadesi nesne ba
kmndan bir deer tamaz; znenin nesneyi biimlendirmesi ve onunla
iliki kurmas; daha dorusu onun kendinde varlna dnsel bir boyut
eklemesidir. Bu ifade, manzarann var oluu itibariyle nesnesiyle sadece
temsil etme anlamnda bir iliki iindedir.
Daha geni bir ifadeyle; gerekten sembolik olan eyle nesne arasn
da olumu deil kurulmu bir iliki vardr. Daha nemlisi bu ilikinin an
lam da, kurulmu olduu semboller sistemi iinde bulunur. Salt taklitle
yine bilincin oluturduu iaretler, mesela dildeki yansma ifadeleri kendi
yaplar gerei nesne ile ilikilenir. Burada zihnin biimlendirme gc ok
etkin deildir. Doal iaretlerle nesneleri arasnda ise olumu ve belirtme
anlamnda bir iliki vardr. Elbette bu iaretler saf sembolik deildir. Nes
nenin znel algs onlarn saf kendinde durumlarnn ifadesi olamaz; zo
runlu olarak zihinde retilen imgeler haline gelir. Bu noktada ilikiler sis
temiyle ilikilendirilir. Cassirer'e gre zihin kendi kendini ve nesne oluu
munun gerek yasalln birlikte kavrayarak, nesneyi kendi serbest ta
sarlad imgesinde kavrar. Bu kendine zg nfuz etme, nesnellik gibi
znelliin de derinlemesine belirlenmesinin zeminini hazrlar.200
Nfuz etmenin baka bir boyutu, oluturulan sembolik sisteme
yerletirilen nesnenin temsiliyle, onun sembolik varoluuyla nesne zeri
ne gsterilen dnsel etkinliktir. "Nesne, doa bilgisinin balca ka tego
rilerinden bamsz, plak bir temaayla ortaya konulamaz; tam tersine
sadece, ncelik.le onun gerek formunu kuran bu kategoriler iinde anla
tlabilir. Bu anlamda da Hertz'e gre, mekaniin temel kavramlar, zel
likle l ve g kavramlar . . . hayallere dnr." 201 Bir simgenin fizik
sel dnyann bir paras olarak gncel bir varl yoktur. O, bir anlama sa
hiptir. lkel dncede varlk ve anlam alanlarn ayrt etmek olduka
gtr. Bir simgeye bysl veya fiziksel gc olan ey gzyle baklr.
Ama insan kltr gelitike, nesnelerle simgeler arasndaki ayrm ak
a duyulmaya balanr. 202

200 Cassirer, Dil, s. 42

201 Cassirer, Dil, s. 19

202 Cassirer, nsan stne Bir Deneme, s. 75


ernst cassirer 333

Sembollerle nesnenin tek somut ilikisi, semboln oluturulmas


aamasnda alg vastasyla gerekleen dolayl iliki gibi grlebilir. An
cak bu aamada da yine zihinsel sre egemendir. Sembol olutuktan son
ra ise, onun nesneyle, temsil ilikisinden baka bir ilikisi yoktur. Sembol
ile nesne arasndaki byle bir iliki talebi, sembol srf yanstc hale ge
tirme istei anlamna gelir. Bu da gerekliin temaasn engeller. Cassi
rer'e gre, dnce nesneye ilikin belirlemelerini sembolik hale getirin
ce, varln mkemmel bir modelini, iyap btnln teorik olarak el
de eder ve tek tek nesnelerle, onlarn duyusal gerekliiyle uramak zo
runda olmaz. Bunu gerekletiren dnce, ona tekillikler yerine yasala
rn dnyasn aan ilikilerin btnln kavrar. 203
Nesne dnyasn kavramak iin, sembolle nesnenin somut ilikisi
zorunlu deildir. "Bilim eylerin doasn, her ey-snf iin karakteristik
olan fiziksel ve kimyasal sabitelerde, saf say kavramlarnda apak belir
ler. Ve bilim bu deimezleri salam fonksiyonel ilikiler vastasyla ba
lar ve ilikiyi, bir niceliin dierine nasl bal olduunu bize gsteren
denklemler ya da deimez fonksiyonel ilikiler vastasyla balayarak
onlar arasndaki ilikiyi ortaya kartr. ncelikle, gvenilir 'nesnel' ger
eklik tasarmna bylece eriiriz. Bu, ortak bir ey dnyas tesis etmektir.
Fakat elbette bu sonu bir kurban pahasna elde edilmelidir. Bu ey dn
yas kkten ldr." 204 Nesne kendi varlnda gereklik dnyasnn tm
ilikiler sistemini temsil etmez. Gerekliin temaas ise sistem iinde
mmkn olur. "Verili ve kendine yeten varlk olarak, eylerin veya basit
duyumlamalarn bir btn olarak gereklie, her zihinsel biim verme
ncesinde sahip olduumuz ... kabul doru olsayd, o zaman sembolik
formun grevi sadece srf bir taklit etme, kendi arkasnda zorunlu olarak
orijinalinin bulunmas gereken bir kopyalama ilemi olurdu" 205 ve bir
sembole anlam ierii yklenemezdi.
Sembolik srecin ilk aamasnda bilin nesneye yapp kalmaz;
onunla ilikiyi kesmeden ondan uzaklar. Nesne, ondaki bantlar ie
ren iaretle temsil edilir. Ancak bu iaret tek bir nesneyi deil, geneli)fa
de eder. Cassirer'e gre saf sembolik srete sembol ile gereklik/ nesne
arasndaki btn balar kopmutur. Sembol artk anlamn dnyasyla

203 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 69


204 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manb zerine, s. 108
205 Cassirer, Dil, s.177-178
334 drdnc blum

balantldr. Bilginin doruluu, salamll, tutarll bu dnyada te


mellenir. Sembol eylerle benzerlikten uzaklat lde, olgularn ve
varln genel dzeni, yaps sistemli hale gelir. Bu adan, hipotezler sis
temi sembolik bir sistemdir. zellikle modern elektrodinamik dnya tab
losuna doru fiziin gsterdii gelimede hem zel duyu verilerinin, hem
de seyir dnyasnn destei ortadan kalkmtr. En yksek evrensel doa
kavramlar aklama iermez, sadece en genel karlkllk ilkelerini kap
sar.206 Artk varln farkl ilikili dnme sistemleri iinde katedilmesi
de yeterli deildir. Bilgi bu srete evrensel bir l sistemi oluturur; bu
sistem teorik dnmenin geliiminde temellenir.
Teorik olarak varl belirleme ve yenme, dncenin dorudan
gereklikle uramas ile deil, bir iaretler sistemi ortaya koymas ve bu
iaretleri nesnelerin temsilcisi olarak kullanmas ile gerekleir. Byle bir
temsil fonksiyonu ile varlk, dzenlenmi bir btnle, i ie gemi bir
sisteme dnmeye balar. "Simgecilik olmasayd insan yaam Platon' un
nl maara benzetmesindeki tutuklularn yaamna benzeyecekti. Bu
yaam insann ... pratik ilgileriyle snrlanm olacakt. Sonu olarak insan,
din, sanat, felsefe ve bilimin eitli ynlerden kend ine at ideal dnya
ya bir geit bulamayacakt ." 207
Sembol, srf taklidi ama vastas olduu iin, insan, taklidin epe
evre kuatan snrllndan kurtarr. Ona yeni sentezlerin kapsn aralar.
Bu ayn zamanda, insann nesnel dnyann snrlandrclndan kurtul
masdr. nsann, oluturduu sembollerle gsterdii dnsel etkinlikte,
dorudan ve her an nesneleile sembolleri reel biimde ilikilendirmesi
zorunlu deildir. "Bilginin btnne onun formlarnn topyekununa ge
nel bir bak sz konusu olduunda, sadece sonu deil, onun balangc
ve vastas da nem kazanr. Sembol fonksiyonunun baars, soyut d
nmenin bu ilk basamaklarnda . . . aranmaldr. Her soyu t bilginin teme
linde, zorunlu olarak somut bilgi, her somut bilginin temelini alglama
bilgisi oluturur. Biz 'sembolik olan'n egemenliini algya doru uzatr
sak, algnn ve seyrin dorudanl gasp edilmi olur." 208 Semboliklik al
glama sonrasnda ortaya kar ve aracllk ierir.

206 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 620


207 Cassirer, nsan stne Bir Deneme, s. 56
208 Cassirer, Bilginin Fenomenolojisi, s. 72
ernst cassirer 335

VIII. GENEL OLARAK SEMBOLK FORMLAR

Organik formda balayan hayat o evreden dnsel forma ykselten in


san, bu srete kendi dnyasn kurar. O, artk nesne dnyas iinde pa
sif-varolan deildir; srekli retimleriyle kendi dnyasn yeniletirir ve
zenginletirir. Bu faaliyet z itibariyle zihinseldir; ama zihnin tekbiimli
retimlerinden ibaret deildir. Zihnin oluturduu ve bir btn olarak
bakldnda insann kltr dnyasn tekil eden bu rnler ilknce sem
bol olarak; ortak genel nitelikleri itibariyle snflandnda sembolik form
lar olarak karmza karlar ve bir sistem halini alrlar. Sembol tek bana
bir sistem deildir; sadece ait olduu, ortak zelliini tad form siste
minin bir paras ve o sistemi oluturan unsurlardan biridir. Kendi bana
kendi nesnesini ona verilen dnsel anlam itibariyle temsil ederken, ait
olduu form sisteminde bir yap ta olarak yer alr.
Kendi iine kapanm soyut bir ey olarak zihin bilgi nesnesi ola
mayacana gre, onun dlatrd eylerden baka zihni bilme yolumuz
yoktur. Semboller de or_un biimlendirme enerjisinin hareketidir. Kendi
ieriini sembolle nesnelletiren zihnin bu hareketi, hem kendi bireysel
olgularn salt kendi varl inn dna tar, hem de d dnyaya ilikin be
lirlemelerinde ok/ eitliliini ortaya koyar. nk akli sentez sadece
dnyann teorik-bilimsel bilgisinde gereklemez. Baka bilgi ve belirle
me biimleri de bu sentezin rndr. Onun retimleri srf kopya olma
nn tesine taar. "Bu bak as altnda incelenince, mitos, sanat, dil ve
bilgi, varolan bir gerei sembol formunda iaret eden ve yorumlayan
mecaz gstermeleri anlamnda deil, gerek bir anlam dnyas meydana
getirmeleri ve kendilerinden, doru anlalabilmeleri anlamnda sembol
ler haline gelir. Onlarda zihnin kendini amas ifade edilir. Bu ama saye
sinde zihin iin dorudan bir gereklik, belirli ve dzenlenmi bir varlk
var olur." 209 Bilin ierikleri haline gelen sembollerle zihin aktif olur. Nes
nel gereklik de zihinde sembollerin dzenleniiyle sistemli hale gelir.
Bylece semboller hem bilincin oluturduu eyler, hem nesneyi bilince
tayan ve bilincin nesneden onun dnsel boyutuna gemesini sala
yan vastalar olarak grnrler.
Pasif-varolan ifade etmeyen, zihnin kavray ve biimlendirme
okluunun yansmas olan sembolik formlarda, dtan gelen etki bilince

209 Cassi rer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.79


336 drdnc blm

ait ifade halini alr. Bylece 'grnn sradan varoluu belirli bir dn
sel yap kazanr. ok biimlilik, verilmi gereklik sisteminin nitelii ol
mad iin, hepsi dnyay anlama ve bu anlamn dlamas olan sembo
lik formlarn bu okluu, onlarn srf taklit olmadn, hepsinin kendine
zg dnsel ierik ve zihin enerjisi tadn gsterir. Onlar dlamak
la bireyselliin tesine tat gibi, genel geerli olan hedeflerler. Her
form bu talebi kendi karakteristii ve varlnda tar ve ayn zamanda
kendi belirledikleri ierii nesnelerin asl z olarak sergilerler. Yani bu
rada zihnin sradan ya da ikinci derecede bir meguliyet balamnda g
rlebilecek bir faaliyeti deil, gerek anlamda ve amal bir abas gerek
leir. Bu yzden de hibir sembolik form rn, ait olduu dnyay bi
imlendirme, kavrama balamnn dna yerletirilemez. Mesela bir mi
tik anlatm doastlk ieren mantksz yap, bir masal srf elence un
suru, bir sanat eseri salt znelliin ifadesi olarak grlemez.
Sembolik formlarn temel talar, biimlendirmeyi, dzenlemeyi
salayan fonksiyonlar olarak kavranmaldr. Her fonksiyonun varl bi
imlendirmede kulland vastalar farkldr; onlarn hepsinin ayr ayr
kabul ettii ve uygulama alanna soktuu tmyle farkl kstaslar vardr.
Buna paralel olarak, sonu da farkldr. Bilimin doruluk ve gereklik
kavram sanatn doruluk ve gereklik kavramlarndan farkldr. Din ve
sanattaki, iteki ve dtaki arasnda, dnya ve benin varl arasnda,
gsterilemeyen, daha ziyade kurgulanan zel ve benzersiz bir temel ili
ki de gerektir. Dilsel kavramlarn genellii, bilimsel, zellikle doabi
limsel yasalarn genellii ile ayn izgide bulunmaz. Biri dierinin do
rudan ileriye gtrlmesi deildir; tersine, her ikisi farkl yollardan ha
reket eder ve farkl dnsel biimlendirme sistemlerini anlatr. Btn
bu eitli, birbirleriyle kesien ve elien tablo ve talepler arasnda h
km verilmeden nce, bunlar eletirel kesinlik ve titizlik iinde ayrlma
ldr. Tek tek her birinin baars herhangi bir dierinin talepleri ve kstas
laryla deil, bizzat kendi kendisiyle mukayese edilmelidir. Byle bir in
celeme sonunda, btn farkl ben-alglay ve dnya-alglay formlar
nn bir dieriyle birletirilebilir olup olmad ve nasl birletirildii; on
lar kendinde var olan eyi aynen kopya etmemelerine ramen, dnsel
eylerin uyumlu bir sistematiini tamamlayp tamamlayamadklar so
rusu cevaplanabilir. 210

210 Cassirer, Dil, s.41


ernst cassirer 337

Cassirer sembolik formlarn analizinde, onlarn temelindeki ortak


ilkeleri arar. Onun anlad genel karakteristik bu nlamda teorik bir er
eve, kendi amacn yanstan bir kavramdr. Ona gre mitos ve sanat, dil
ve bilim, varln farkl gereklik alanlarna ve formlarna ayrlmas anla
mndaki ekillendirmelerdir. Onlar hazr gerekliin yaln taklidi olma
yp, ilerinde bir ve ok olarak, anlam birlii vastasyla birbirine balana
bilen bir biimlendirme eitlilii olarak gerekliin bizim iin kurulduu
fikri srelerin, dnsel hareketin ana cephelerini gsterirler.211 Bir form
trnn sembollerinin oluturulmasnda dardan bir etki sz konusu
deildir. Mesela bilince, gereklii neden sanat formunda ekillendirdii
sorulamaz. Bu ekil verme, zihnin, sembol imkanlar dnyasndan tama
men kendiliindenliiyle setii bir sembol trn gerekletirmesidir.
D dnyadan gelen uyarmn akan etkisiyle karlatmzda, bu
etki, herhangi bir iaretlendirme sisteminde bizim iin form ve sreklilik
kazanr. Bu yap dnm dilde ve bilimde, sanatta ve mitosta farkl e
killerde ve farkl oluum ilkelerine gre gerekleir. Fakat onlarn hibirin
de, onlarn rn olarak ortaya kan ey, balangta dayanm olduu
salt maddeye hibir bakmdan benzemez.212 Derin duygular uyandran bir
grsel deneyim nesnesi kendinde haliyle akp gider ve kesin sre deil, g
reli sreklilik tar. Ancak bu yapdaki bir salt madde iaretlerle; mesela i
irle ya da resimle srekli hale gelir ve iir ya da resim formu kazanr. Bilin
onu bu formda temsil etmeden nce, deneyim nesnesinin kendinde varl
nda, dncede oluan anlamda bir form yoktur. Bilincin bu nesneden
hareketle oluturduu iir ya da resim, o nesnenin salt madde haliyle hi
bir benzerlik tamaz. Bu nesnenin etkisinin iir veya resim formunda d
latrlmas, onlarn, bilincin ifade yaplan olduunu gsterir. Elbette d
lama, sadece duyusal etki tayan maddenin iaretle temsilinden ibaret
deildir. Srf isel durumlar da nesnel hale gelebilir. Byle bir dlamada
" . .iteki belli duygusal durumlar, belli gerilimler ve zlmeler sadece
formlarn iinde barnmad, ayrca formlarn iine adeta kaznd. Ayn cins
ten iddetli heyecann duyulduu her yerde, sanatn bu heyecan iin olu
turduu sembol de hep canl olur, .. .insanln hafzasnda derin ve silin
mez izler brakan baz etkili anlatm biimi formlar oluur." 213

211 Cassirer, Dil, s. 63-64

212 Cassirer, Dil, s.63

21 3 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manh zerine, s. 157


338 drdnc blm

Buradan, her sembolik formun ve onun iinde oluturulan her


semboln her isel durumu yanstamayaca; bu isel durumun, kendini
temsil edebilecek ve tayabilecek bir forma ve sembole adeta snaca
sonucu kar. Bilin dlatraca ierie uygun bir form seer. Bu adan
baknca, teorik bilgi formunda neden derin duygular uyandran bir ieri
in; ya da kelime dilinde neden evrenin teorik sistemini ieren bir form
ln bulunmad anlalr. Sembolik formlar sabit yaplar, tzlemi ia
retler deildir. Kendisi olarak deimese de, temsil edicilik fonksiyonlar
itibariyle " . . . bu formlar ayn zamanda deiken karakterli olmak zorun
dadrlar. nk farkl bireylerin kullanm farkl bireysellikten nce gel
dii iin, bu formlarn her kullanm kesin bir snrlama meydana getirir
ve snrlama olmakszn gerekleemez." 214 Formlarn tekbiimli olmas
insani ifade zenginlii karsnda onlarn deersiz hale gelmeleri anlam
na gelir. Tekbiimli formlarn kullanm tpkbasm gibi gerekleir. sel
durum formun iinde ifade edileceine gre, insan batan snrlanmtr
ve insann elinde bu durumu dlatrmak iin formlardan baka bir vas
ta yoktur. Onun kendini tm znitelikleriyle ifadesi, basl gibi olan bir
form iinde ve form kullanmnda mmkn olamaz. Fakat formun dei
ken karakterli oluu, yani birok anlam tayabilirlii, tekbiimlilii ve
yoksullatrc snrlamay ortadan kaldrr; zengin ierikli ifadeye yer
aar.
Dnsel biim verme olarak btn evren kavraylar, ierikleri
bakmndan tesadfi ve sistemsiz deildir. Bu biimlendirme ilkelerini
kavramak iin, nce onlarn kendine zg ve dier biimlendirmelerden
ayrlan ynlerini belirlemek gerekir. Bu balamda mesela sanat, mitos,
din inanca, hayalgcne, hissetmeye, tasarma dayanr. Ancak her birin
de zihin ayn tasarm oluturmaz. Mesela matematiin ve doa biliminin
kavramlar salt soyuttur. Zihnin oluturup da vurduu bu 'biim'ler bir
birine kart bir grnt de sergilerler.
Dil, mitos, sanat, bilgi, dnsel gerekliin inasndaki aralar ola
rak birlikte etkili olabiliyorlarsa, o zaman bu aralarn hepsi kendine z
g fonksiyon ve baarya sahiptir. Bu adan baklnca, bu formlardan bi
rinin dierinden kaynaklanmas ve onun sebebinin aklamas olmas sz
konusu deildir. Byle bir aklama ierii kendini fesheder. 215 Birlikte in-

2 14 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Man t zerine, s. 158

215 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 79-BO


ernst cassirer 339

a durumu formlar arasnda farkl bir iliki kurmay gerektirir. Birlikte


fonksiyon icras, edeerlilik ve ortakln zel bir biimi olarak dn
lnce, byle bir konumlamada ncelik-sonralk, kaynak olu-kaynaktan
k gibi problemler sz konusu edilemez. Bir unsurun dierine kaynak
lk ettii bir durumda, onlara ilikin bir fonksiyon kaynaklk eden tarafn
dan da ierilir. Birlikte inada var olan birlikte etkililik, etkin olanlarn
kendine zg nitelikleriyle genele ortak katksn ifade eder. Yani sembo
lik formlarn her biri dnsel gerekliin inasnda kendi yerine ve fonk
siyonuna, bu anlamda da bamszlna sahiptir ve hepsi hem bir arada,
i ie, hem de greli bamszlk ve bamllk tarlar. Biri dierinin yeri
ni alamaz ve dolduramaz. Aralarnda ne soyutlanmlk, tzel olarak ay
rlmlk; ne de birbiri iine kararak btnlemilik ilikisi vardr. Eer
birlikte ina gerekleecekse, edeer katklardan sz edilebilir. Sonuta
ise onlar bir sistemin paralar olarak, kendi sistemlilikleri iinde inay
gerekletirir. Bu yzden bu sistemler kesin olarak ayr tutulmal ve hep
si kendine zg kesinlikleri iinde yakalanmaldr. Ancak bu ayrma, tek
tek onlar belirleme asndan geici bir ayrmadr. Daha sonra da, onlarn
ortak bir sistem oluturmalarnn temellerini bulmak gerekir. Ayr dn
sel alanlarda bulunan ama hibirinde ayn ekilde tekrarlanmayan bir un
sur elde edilince, bu alanlarn farkl ilikisi ortaya konmu olur. Bylece,
yani bu iliki durumu dikkate alnarak dil, din, estetik ve bilginin temel
fonksiyonlar arasndaki iliki savunulabilir. stelik bu savunmada onla
rn her birindeki benzersiz zglk de kaybolup gitmez.
Sembol fonksiyonu aslnda gizlice yaylan bir birlik olarak dn
lebilir.216 Her bilin rn, ierii farkl grnse de, ayn fonksiyonu,
sembol fonksiyonunu tayor demektir. Fakat bu birlik ve yaylma her for
mu, zdeletirmez ya da tek biimli hale getirmez. nk formlarn her
birinde zihin, rettii semboller sistemine ayr bantlar yerletirmitir.
Baka bir ifadeyle, formlarn temelindeki fonksiyonun birlii, onlarn ay
n bant sistemini tamasn zorunlu klmaz. zde bant sistemleri
ayn zihinde barnmaz. Zihnin kurduu farkl formlar birbirine balayan
unsur fonksiyonlardr. "Ayn temel fonksiyon, yani sembolik olma fonk
siyonu onlarn farkl ana dorultularnda geliir ve bu dorultuda daima
yeni rnler oluur. Kendine zg insani dnyaya iaret eden ve onu

2 16 Cassirer, Wesen und Wirkng des Symbolbegriffs, s. 188


340 drdnc blm

nemli klan ey, bu rnlerin btnldr." 217 Bu yzden de, sembo


lik formlarn geliiminde tarihsel srecin, baka bir ifadeyle gelenein ye
ri inkar edilemez. Sz edilen gelenek ise ieriksel deil formeldir. Sem
bolik formlar tm ierikleriyle tpkbasm olarak nakledilmezler. Onlarda
daima ve ortak olarak nakledilen, sembolik fonksiyondur. Bu rnlerin
btnl, insann kltr dnyasn oluturur.
Burada doadaki nakledilebilirlik ile insan dnyasndaki nakledi
lebilirliin fark aka ortaya kar. Doada zellik nakli genetik olarak
gerekleir. Ancak bir bireyin bireysel ve stn becerileri sadece onun
varlyla snrldr. nsann kendi dnyasndaki nitelikler, dnsel ierik
ve sembolik formlarla sonraki alara / zamanlara tanabilmektedir. D
nsel ierik sadece zaman iinde retilir ve retime baka bir yeni zemin
haztrlayabilir; bunun iin kaybolup tekrar ortaya kabilir. Mesela sanat
sal form rnek alnrsa, bu formlar " ... bir kere retilmekle, bir nesilden di
erine miras olarak braklan srekli sahiplie dnr. Bu nesilden nesi
le naklolma ve miras yzyllar kapsayabilir. Her a gemiteki formlar
dan bazlarn devralr ve gelecek alara aktarr. Form dili bir serbestlik
kazanr; bu serbestlikte belirli ana konular belirli ifade biimlerine skca
bal bir grnm sergiler ve her zaman ayn ya da hafif deiik formlar
iinde bize uygun gelir. Formlarn srekli hareketi saylan bu eylemsizlik
yasas sanatsal geliimin nemli faktrlerinden birini tekil eder." 21 8
Sembolik formlarn ve onun dnyasnn varoluu eliki ve att
malarla doludur. Formlarn miras olarak nakli ya da yeni formlarn olu
umu skunetle gereklemez. "Ayr zihinsel ynelimler bar biimde,
birbirini tamamlamak iin bir arada ortaya kmaz. Her biri ancak dier
lerine kar ve dierleriyle kavga iinde kendi gerek gcn gstererek
olduklar ey haline gelirler." 219 Burada bir sentez, yani yeni bir olu ha
linin gereklemesi yoktur. Her formun kendi yerini ve fonksiyonunu el
de etmesi vardr. Bu anlamda da iki tr bir atmadan sz edilebilir. Bi
rincisi, sembolik formlarn kendi aralarndaki elikiler, ikincisi ise genel
anlamda form sistemi iinde geleneksel ve yeniliki eilimlerin atmas
dr.

217 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s. 51

218 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s. 156-157


219 Cassirer, Dil, s. 27
ernst cassirer 341

Cassirer dier sembolik formlar iin de geerli olan diyalektik ak


, bilim ile rneklendirir. "Bilim bir aratrma formu iinde oluur; bu
aratrma formu, bilim henz yerleemeden ve kendini kantlayamadan
nce, onu her konuda dnmenin ilk ayrma ve balama fiiline dayan
maya zorlar. Sz edilen balama ve ayrmalar ise, kendi ilk ifade ve ka
lntlarn dilde ve genel dilsel kavramlarda bulan durumlardr. Fakat bi
lim, dili temel ve malzeme olarak kullanmak suretiyle, ayn zamanda zo
runlu olarak, balama ve ayrmann dna kar. Bundan byle, dilsel d
nmenin ilkesinden daha baka bir ilke tarafndan ynetilen ve bu ilke
nin egemen olduu yeni bir logos ortaya kar ve bu logos tam net ve tam
bamsz biimde oluur. Logosla karlatrlnca, artk dilin oluumlar
sadece, yeni ilkenin zellii ve gc vastasyla ilerleyerek almas gere
ken snrlar ve engeller gibi grnr. Dilsel dnme formlarnn ve dilin
eletirisi, gitgide ilerleyen bilimsel ve felsefi dnmenin tamamlaycs
durumuna gelir." 220 Tarihsel diyalektiin bu ilk balanglarnda dn
ceye dayandrlmak istenen bilim, dili kullanmaya baladnda, balama
ve ayrmay kendi yaps iinde gerekletirmez. Dildeki kendine zg
balama-birletirme ise, dilsel dnme ilkesi iin de geerlidir. Yani dil
de kendi ifade zemininden uzaklap bilimin vastas olmutur. Bylece
bilimde kavramlatrma ortaya kar. Konuulan ortak dil ise bilimin lo
gosu karsnda snrlandrc olur. Bu noktada balayan eletiriler dilin
iletiim fonksiyonu dnda da kullanlabilirliinin temelinin tekil eder.
Bu ekildeki diyalektik sre, yani formlarn birbiriyle karlama
s ve dieri iinde fonksiyon deitirmeleri onlarn kendi aralarndaki
varln ortadan kaldrmaz. Mesela dil zneleraras ortam oluturma
fonksiyonuna sahip olmay srdrr. Sembolik formlar olup bitmi, ta
mamlanm, bir kere tamamlanmakla kendi varlk alanna kapanm ve
kendini dierlerinden ayrm deildir. Zihnin b tn temel formlar d
nsel hayatn ve varln btnn ifade etmeye ynelen kendine zg
ekil verme araylardr. Bilimi rnek aldmzda; bilim sadece sembolik
formlar sistemindeki bir ara aama ve dizidir. Onu dier formlarn yap
sndaki temel ta olarak saymak mmkndr. Fakat bilim, zihinsel sente
zin birbiriyle uyumlu gsterisi grevini kendisiyle paylaan baka aray
lara uzanmaynca tek bana ayakta duramaz. 221 Dier dnsel ynelim-

220 Cassirer, Dil, s. 27


221 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manh zerine, s. 41
342 drdnc blm

)erden soyutlanm, kendinde bir bilim gelimesini srdremez. Formlar


aras iliki bu balamda gereklemekle beraber, ayn form yaps iinde
baka bir oluuma rastlanr. Formlarn tpkbasm olmayan nakledilebilir
lii, onu devralan yeni znelerin kendilerini form kullanmna eklemele
rine temel oluturur. Dolaysyla burada nakledilen / gelenek ve yeni kar
karya bulunur. Buna paralel olarak da muhafazaya ve yenilemeye y
nelen iki eilimin kartl balar.
Cassirer'e gre her iki eilim de gerekli ve deerlidir. Her formda
gelenek ve yeni arasnda atma vardr. Yenilik eilimleri formlar hare
ketsizlikten, donmuluktan kurtard iin deerlidir. Gelenek ise direnir;
fakat yenilenme de direnenlerde gerekleir. Direnenler sadece kesintisiz
bir kendini yenileme sayesinde var olabilir. Bir sembolik form keyfi ola
rak yerletirilemez ya da deitirilemez. Ancak onun srmesini salayan
gelenek de kesin olarak bilinemez. Bu gelenein bilinebilmesi iin, o for
mun unsurlarnn kesin ekilde belirlenebilir anlamlarnn olmas gerekir.
O formun tarihi byle bir anlamn olmadn gsterir. nk sembolik
form kendisiyle hep ayn kalan ve srekli, deimez niteliklere sahip fi
ziksel ey olarak mevcut deildir. Cassirer buna dilden rnek verir. Dil ta
rihi her somut dil kullanmnn srekli bir anlam deiimine yenik dt
n gsterir. Bunun sebebi, dilin hibir zaman hep ayn kalan ve ayn sa
bit ayrc zelliklere sahip olmamasdr. Dil sadece konuma akt iinde
vardr ve bu akt tamamen ayn artlar altnda ve tamamen ayn biimde
gereklemez. 222 Sren gelenek iinde aktarlan formu birey sadece kulla
narak kendine mal eder ve o forma kendi damgasn vurur. Form bireyin
kendi biimlendirmesinin dnda kendi deimezliini kazanm bir ey
olmad iin, onu kendine mal eden bireyin formu kullanm, forma ye
ni bir dnsel biim / ierik vermesi olur. Yani birey formun form oluu
na deil, ieriine, anlamna mdahele eder. Cassirer dilbilimci Hermann
Paul'n "reten ve renen, ebeveynler ve ocuklar birbiriyle konuma
larna ramen, kesinlikle ayn dili konumazlar" grne katlr. 223
Formdaki yenilenme onun aktarm veya kullanmnda deil, form znel
hayat duygusunun ifadesi haline gelince younluk kazanr. Yani srf pasif
alc bireyin kullanmnda yenilenme gereklemez.

222 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s. 1 54

223 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s . 1 54


ernst cassrer 343

Dil rneindeki bu yenilenme ve gelime tm sembolik formlar


iin geerlidir. Formun hem aktarm, hem de onu znel hayat duygusu
nun i fadesi haline getiren byk retici beyinlerin formlar gelitirmeleri,
onlarn deiken konumlarna baldr. Eer form fiziksel ve deitirile
mez bir ey olsayd, saysz insani ifade zenginliklerini tamakta yetersiz
kalrd. Deimez yapdaki formlarda nesnelleen zihin kendi dnsel
biimlendirmeleriyle deil, snrl formlarn iinde kendi yoksullamasy
la, zenginliinden soyutlanmasyla kendini gsterir. Byle bir srete ve
tabloda dnsel geliimden sz edilemez; o zaman da sembolik form la
rn bilincin srekli bir yoksullamas olduu itiraz224 hakllk kazanr. Fa
kat formlardaki deiken konumlama ve bireyin onlara kendinden d
nsel ierik verebilmesi durumu bu itiraz geersiz klar.
Dil, mitos, din, sanat gibi sembolik rg oluturan bu zihinsel e
killendirmelerin hibiri kesinlikle baka biimin iine kararak kaybol
maz ya da baka bir ekillendirmeden sonu olarak karlamaz; tersine,
onlardan her biri belirli bir dnsel kavray eklini gsterir ve kendi
iinde tesis eder. Ayn zamanda bu kavray ekli vastasyla gerein bir
yn kurulur ve gsteri lir. Bu yzden sembolik formlar kendinde bir ger
ekliin, ilerinde kendini zihne gsterdii yaplar deildir; zihnin kendi
ni nesnelletirirken, yani kendini bildirirken izledii yollardr.225 Formla
ra tzeilik tayc olarak bakmak hem formlarn aklamasn, hem zihnin
gereklii temaa tarzn problemli hale getirir.
Yukarda ifade edildii gibi, sembolik formlar felsefesi sembolik
formlar, kendine has zellikleri iinde varl deneyimleyerek varln
' kesinliini ve karakteristiini zihne tayan kr lmalar olarak kabul eder
ve bu krlmalardan her birinin krlma endeksini gstermeyi dener; fark
l yanstma aralarnn doasn tanmak; onlarn her birini yine onlarn
kendi iyapsnn yasalarna ve zelliine gre anlamak ister. Bu bakm
dan sembolik formlar salt dolaylln oluturduu bir dnya saylr. On-
. !ar varl, kendinde ve kendi ni teliklerine sahip ey olarak bilince ta
mazlar. Burada krlmaya yol aan ey, -k krlmas rneinden hareket
edersek- zihin prizmas olarak dnlebilir. Prizmada krlan her k
kendi krlma eilimi ve ynne, yani grlebilir bir krlma gerekl iine
sahiptir. Her k demeti, ayr doaya sahip olarak, kaynaktan gelen

224 Cassirer, Wesen und Wirkung des Synbolbegriffs, s. 198

225 Cassirer, Di 1, s. 22
344 drduncu bolum

yanstr. Ama onun bu yanstt, n iyapsnn unsurlarndan sadece


birisidir. Bu k demeti ilk kaynaktaki n ayns olarak grlemeyece
i gibi, ilk kaynakla ilgisiz olarak da ni telenemez. Yani sembolik forn tz
olamaz.
Bir formun kendinde gereklik tamas, onun kendi varoluuna sa
hip bir tz olmas anlamna gelir. Ayrca formlar zihin oluturduuna g
re, bu tz de onlara zihin vermi olur. Byle bir gereklik ise kesin ola
rak nesnel gereklik olamaz. nk baka bir gereklik temeline dayanan
grn kendi tzlne sahip deildir. Daha nemlisi; "bu tabloda nes
nel gereklik nasl temaa edilmektedir?" ve "neden bu dier gereklik
perdelenmitir?" sorular cevaplanamaz. Eer formlarda kendiliinden
bir gereklik kendini zihne veriyorsa, bu gereklik nesnel olamayacana
gre, zihnin eseri olan bir ey olmaldr. Zihnin ise kendine ait olan bir e
yi form araclyla temaaya ihtiyac yoktur. Onlar byle bir gerekliin
temaa zemini iseler, dlamalar, yani duyusal hale gelmeleri de gerek
mez. Zihnin kendi ieriini duyusal hale getirmesinin amac kendi ger
ekliini bilinir hale getirmek ise, o zaman da salt dnsel tzn varol
mu olduu sonucuna varmak gerekir. Bunun yannda, zihnin bunu tek
biimli deil, ok farkl formlarda bildirmesinin aklamas yaplamaz.
Sembolik formlarn dnyas grsel seyirlerden ina edildii iin,
"sembolik formlar felsefesi bizim herhangi bir anlamda dnsel olarak
adlandrdmz eylerin hepsinin, kendi somut gereklemelerini niha
yetinde duyusal olan bir ey iinde bulmalar gerektiini, bu eylerin du
yusalla ve duyusalda ortaya kabileceini kabul eder. Sembolik formlar
felsefesi iitme, dokunma dnyas; grsel sesle ilgili . . . fenomenler dnya
s olduunu inkar etmez; daha ziyade bu dnyay vurgular. Ki, bizim
kavrama, anlama, yakalama temaa etme olarak adlandrdmz eylerin
hepsi, her duyu bu dnyada ve bu dnya araclyla dorudan kendile
rini aa vurabilir. Eer duyusal olana kendisinden vazgeilmez ama ba
msz olmayan . . . olarak davranlr, bu duyusal ayn zamanda kendinde
var olan bir unsur olarak tzelletirilirse, o zaman byle bir anlay sen
salizm ya da onun bir blm gibi grlebilir." 226 Fakat burada duyu
mun yeri sensalist anlaytan daha farkldr. Semboln nesneyle farkl
ilikisi yannda, bir de bilin asndan anlam vardr. Duyusal ierik bi
linten akp gider ve ayn ekilde geri dnmez. Fakat bilin bu ierii ia-

226 Cassircr, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 210


ernst cassrer 345

rete balayarak ona kararl ve dncede var olan bir anlam verir. Bu, ie
riin yeni bir durum ve devamllk kazanmasdr. Bilincin akp giden ie
rie bu ekilde, sembolde srekli hale gelen bir devamllk vermesi, bilin
cin sembolik fonksiyonudur. Bu fonksiyonla, dilde, sanatta veya mitosta
ki gibi, grsel ya da somut doann deimez temel biimleri, bilincin ak
ndan kar; yani bilin, akan ierii sembol fonksiyonu ve iaret ile sa
bitletirir ve ak durdurulmu olur. te bu durdurmadan sembolik form
larn rnleri ortaya kar.
Formlarda nesnel bir edeerlilik ilikisi deil, fonksiyonel bir ili
ki, vastallk sz konusudur. Formlarn vastall, o vastadaki ieriin
zihin tarafndan verilmiliini; formlarn okluu zihnin, ieriin nesnesi
zerine tasarm okluunu ifade eder. Zihin formlara verdii ierii ba
ka bir evrenden almayacana gre, iinde var olduu nesnel alemde
oluturmu olmaldr. O halde bu ierik ya nesnel gerekliin zihin tara
fndan bir kavran biimi, ya da kavray sonrasnda gelitirdii saf so
yut tasarmlar ve ayn zamanda bilincin kendi ierii olmaldr. Elbette bi
lincin ierii yoktan var olurcasna olumaz. Zihnin gereklii her farkl
kavray, onu kendinde farkl biimde kurmasdr. nk byle bir kav
rayta zihin nesnede hi olmayan bir eyi ona ihra etmemektedir. Form
daki nesnel temel zerine sistemli, geneli kucaklama iddias tayan bir
tasarm gelitirmektedir. Bu adan da Cassirer'e gre dil, mitos, sanat her
zaman deerini, bu taraftaki veya br taraftaki varoluu herhangi bir e
kilde aksettirerek elde etmeyen bamsz ve karakteristik bir sistem tekil
eder. erikleri onlara, kendi ilerinde barnan gerek bir oluum yasasna
gre, kendine zg, kendi iinde btnlemi bir anlam dnyasn ina
etmeleri iin tahsis edilir. Bylece onlarda hep bir nesnel biim verme ve
mevcut klma ilkesi etkindir.227

IX. KLTR VE KLTR FELSEFES

Doal dnya iinde insan tarafndan kurulmu bir dnya olarak kltr,
ancak 20. yzyln balarnda felsefi ilginin merkezine tam olarak yerlee
bilmitir. Ancak yine de kltrn felsefi olarak nasl incelenmesi gerekti
i sorusuna genel kabul grm bir cevap verilememitir. Bu problemin
zmlenmesine, insann tanmlanmasndan balamak gerekir.

227 C nssirl'r, Bilginin h-'nonl'nolnjisi, s. 525


346 drdnc blm

Cassirer'e gre hayvani tepki biimlerinin hepsi, insan eylemleri


evresi iine girdiimizde, kkten deiir. Bu eylem, hayvann tepki gs
terme eklinin keskin biimde karsnda olan bir dolayllk ni telii vas
tasyla, davrann en yaln ve en ilkel formlarnda kendini karakterize
eder. nsan ara-gere kullanmna ynelir ynelmez, davran tipinin bu
dnm kendini ok ak biimde gsterir. nk insan ara-gereci
icat etmek iin dorudan ihtiyalarnn evresine bakmak zorundadr.
Ara gereci retmek iin itepinin ve anlk zorunluluun dnda davran
maz. nsan gerek bir uyaran vastasyla dorudan hareket etmek yerine,
tatmin vastasn nceden hazr bulduu mmkn ihtiyalarna bakar.228
Yani zellikle ara gere kullanmnda iteki uyaranlardan ziyade, daha
genel anlamda, olumu ya da oluacak ihtiyalar etkilidir. Halbuki hay- .
vanlarda iteki uyaran ve onun gerei olarak dorudan davran gsteri
lir. Buradaki insan eylemi en ilkel eylem tr kabul edilse bile, hayvanlar
daki dorudan ve sadece drtnn karlanmas eyleminden ibaret deil
dir.
Mmkn ihtiya ifadesi henz gereklememi ama gelecekte ger
eklemesi beklenen ih tiya olarak anlaldnda, burada etkili faktrn,
o anda organi zmada olanlar deil, dncede var olanlar olduu sonucu
na ulalr. nsan bu noktada henz olmam ama tasarlanm bir etki ev
resindedir. Yani insan biyolojik zeminde kalmayp dnsel alana yksel
mitir.
Ara gerecin hizmet ettii maksat, kendi iinde belirli bir ngr
tar. Bu anlamda harekete geme yal nzca imdiki zamann basksndan
kaynaklanmaz; harekete gemek gelecee ait bir eydir ve harekete ge
menin gereklemesi iin, hareket, herhangi bir biimde ' nceden belir
lenmi' olmaldr. Gelecein bu tasarm btn insan davranlarn ka
rakterize eder. Biz daha sonra bu imkandan gereklie, kuvveden fiile
gemek iin, henz daha varol mayan ' tasarlama' iinde nmze koy
mak zonndayz. nsann evresindeki bu yenidnya sembol dnyasdr
ve kendini ruhsuz 'alg' ve 'etki' dnyasna kapam ve bu dnya insan
lar zerinde giderek artan byk bir egemenlik kazanmtr. 229 Bu nokta
da kltr dnyasna natralist, determinist tarzda bakamayz.

228 Cassi n.r, Kltr Bilimleri nin Mant zeri ne, s.50

229 Cassi rer, Kltr Uilimlerinin Mant zeri ne, s. 50-51


ernst cassirer 347

Kltre salt sensalist ve idealist bak alar bizi neye ulatrr?


Eer kltrel olgular sadece duyumlama ile kavranabilenlerden
ibaretse ve bu ekilde kavrananlar kltrel alann tm gerekliini olu
turuyor ya da oluturduu kabul ediliyorsa, bu kabul, kendi iinde kl
tr olgularnn herhangi bir nesneden farksz olduklar sonucunu tar.
Baka bir ifadeyle, nesnel gereklik alann oluturan, tek tek konumlan
m, aralarnda alglanabilir ilikiler kurulabilen nesneler gibi olan birta
km nesneler kltr alann meydana getiriyor ve bunlar kendi gereklik
lerini bilinten veya dsal balantlardan bamsz olarak, bizzat kendile
rinde tayor olmaldrlar. Bu nitelikteki kltr nesneleri ayn zamanda,
verilmi ve srekli olmaldr. Fakat kltr alannda sadece bir maddeye
yapm eserlerden baka, bu anlamda nesneler yoktur. stelik bu eser
ler de verilmi deil, retilmitir ve zihinsel bir arka plana sahiptir. Doa
insan elinden kmam, ama bu eserler insan elinden kmtr. Sensalist
bak asyla, kltrel gerekliin tmn yakalama imkan yoktur; n
k kltrn nitelikleri sensalist bakla elde edilen bilgide kendilerine
yer bulamazlar.
Kltre idealist bakta ise, grn-gereklik ayrm yapma ve
grn gereklie tabi klp grnene tzel varolu tanmama eilimi
vardr. O zaman grnn m yoksa gerekliin mi gerekten kltr
oluturduu sorusu cevaplanamaz veya verilen cevap kltr olgularn
ya metafiziksel ya da srf nesnel bir temele dayandrmay zorunlu klar.
Halbuki byle bir ayrm yaplsa bile, yani duyusal olarak alglanabilen
kltr olgularnn varl yannda, onlarn zihinsel arka plan da kabul
edilse dahi, bu noktada hibirini geriye itmeyen bir sentez yaplabilir.
Bylece idea-olgu ilikisi ve z-ilinek gibi bir problem durum iine dl
mez. Cassirer'de salt idealist deil, bu anlamda bir idealist bak as g
rlmektedir.

Doa ve kltr

Biyologlar her hayvann kendi yaama evresine tmyle uyduunu; bu


evre iinde, her hayvann, kk bi r bebein beiinde sa in ve gvenli
uyumas gibi sakin ve gvenli uyuduunu ifade ederler. Cassirer'e gre
insann evresine girer girmez, kesin olarak bu sklneti buluruz. 230 nsa-

230 Cassirl'r, Kltr 13ilimlerinin Mantj\ zerine, s. 52


348 drdinc blm

nn kendi oluturduu evre onu ayn ekilde sarar ve insan kendi gerek
varoluunu bu evre iinde gerekletirir. Hayvan verili evrede yaar. n
sann evresi ise doal evreden farkl olarak bizzat kendisinin eseri oldu
undan, insan dnyasnn oluumunda yahut o dnya iindeki varoluta
zorunlu belirlenmilik yoktur.
Doada organizmalar kendi formlarnn kesinlii iinde, kendine
zg zgrle sahiptir; deiebilirler ama kazanlm nitelikler genetik
hale gelmemise nakledilemez ve sadece o organizmayla snrl kalr. Oy
sa kltrel olgularda bu biyolojik snr ortadan kalkar. Yani klt rde mey
dana gelen deiim nakledilebilirdir. 'Yaant'da eksik kalan eyi 'zihin'
baarm olmaktadr. nsan organik doann zemeyecei bir problemin
z mn kendi doasnn ve yeteneinin zellii olan 'sembolik form
lar' d a, bir dereceye kadar gerekletirmitir. 231
Doadaki nesne dorudan gzlerimizin nnde bulunmaktadr.
Geri bilgi teorisi nitelikli zmleme bize, fiziin, kimyann ve biyoloji
nin nesnesini kendine zgl iinde belirlemek iin ne kadar ok say
da ve karmak kavramlarn gerektiini gsterir. Ama bu yolla elde edilen
sonu kesin ve gvenilirdir. Biz nesneyi en kesin biimde tanmak iin
adeta nesneye yrrz. Fakat kltr nesnesi baka bir gzlemi gerektirir.
O, deyim yerindeyse, bize srtn dayam halde bulunur ve ilk bakta di
er nesnelerden daha kolay ulalabilir gibi gelir. nsan, Vico'nun sordu
u gibi, bizzat kendi meydana getirdii eyden baka neyi kolay ve m
kemmel olarak bilebilir?232 Lakin kltrel olgular yahut nesneler dnya
sna girdikten sonra, bu olgularn doasnn hi de kolay ulalr olmad
grlmektedir. Kltr bir botanik bahesi deildir. Doada yaptmz
gibi, kl trde de grnteki okluun arkasndaki genel yasalara ula
mak iin olgular izleyip onlar yasaya ve ilkeye balayamayz. Doada
bu yntemle karmakln arkasnda sadelik ve dzenlilik elde edilir.
Ama kl trdeki okbi imlilik kendine zg dzenlilie sahiptir. Ayr kl
tr formlar determinist yaklamla tek nedene balanamaz. Kltrel ol
gularda belki genel ni teliklere ve esaslara ula labilir. Bunlarn kesin ne
densel-belirleyiciliinden ise sz edilemez.
Cassirer kltre doalc ya da determinist yaklamlarda, bu kltr
felsefelerinin zerine ina edilmi olduu geliim kavramnn bunalmn

231 C."i rer, Kltiir l l i l i nll'rinin M<lnt L;,,,riw, s . 1 67

232 C.ssi rcr, Kltr llilinlerinin Mant Czerine, s. 121


ernst cassrer 349

grr. 233 Eer kl tr kavramlar doa kavramlarndan oluturulacaksa,


birinin brne dorudan balanabilmesi ve doa kavramlarndan do
ru kltr kavramlarnn anlalabilmesi mmkn olamaz. Baka bir ifa
deyle, bu kltr felsefeleri, fiziksell ikten dnsellie bir srama ngr
mektedirler. Bunun gereklemesi sz konusu olamaz. Doada belirsizlik
ve kararszlk yoktur.
Kltr alannda, doadaki gibi kesinlik aranamaz. zel olan genel
olana herhangi bir ekilde uyar; ama kltrde, zelin doadaki gibi gene
le mutlak ballndan sz edilemez. Yani doa biliminde, tek bir teorik
aklamann genel yasa ile ilikisinin, olgular plannda temeli vardr. K l
t r bilimindeki bir aklamann tpatp/ tpkbasm gibi gereklemesin
den sz edilemez. K ltrde ve kltr biliminde genel balamda, ayr ol
gulardaki niteliklerin birletirilmesinden oluan ortak bir tanmlama sz
konusu olabilir. Cassirer kltrdeki bu m tereklie rnek olarak rne
sans insan tanmn verir. "Jakop Bruckhard t Rnesans Kltr eserinde
rnesans insannn klasik ve etkili bir tasvirini yapt . Bu insan hepimizin
tand karakterleri iermektedi r. Rnesans insan, ortaa insanlarndan
kolayca ayrt edilmesini salayan belli karakteristik zelliklere sahiptir. O,
doaya ynelii, zihinsel zevkleri, bu dnyaya ar ball, formun
dnyasna alml, bireycilii, dinsizlii, ahlak red tavr ile belirginle
ir. Empirik aratrma bu Bruckhardt'n tasvir ettii bu rnesans insann
aramay ama edindi, fakat bulamad. Bruckhardt'n izdii ve temel un
surlar olarak kabul ettii karakteristiklerin tmn kendinde toplayan
salt tarihsel bir birey gsterilemez." 234
Ayn kl trel ortamda yaama, bu ortamda dierini anlama, kltr
formlarnn bizzat birey tarafndan kullanlmasdr. Kltr ve rnleri
bu ekilde bilme, doal ve sezgisel bilmedir. Ancak bu yolla, henz bizim
tarafmzdan tam olarak ve btn boyutlaryla bil inmeyeni bilinir hale
getiremeyiz. Doada olgulardan yasalara ulamak suretiyle bilinmeyen
ey artk bilinir hale getirilebilir. Kltrn yapcs btn ok-eitliliiy
le insandr. Onun oluturduu formlar da ok-eitlidir; tek biimli ve bir
lik iinde deildir. ok farkl grnler iindeki insan matematiksel l
lerle deil, kendi eylemiyle deerlendirilebilir.

233 Ernst Cassirer, "Kltr Felsefesinde Oogalc ve nsanc Tcncl lendirne", ev.: Do;an zlcm,
Kltr Bilimleri ve Kltr Felsefesi, Remzi K i tabevi, stanbul,1986, s.189
234 Cassire; Kltr Bilimlerinin Man; zerine, s.104
350 drdimc blm

Doay bilme abasnda insana bilen zneden baka bir yer verme
miz gerekmez. Oysa doada yaptmz gibi, kltr insandan soyutlayp
bilme nesnesi haline getiremeyiz. Bir nesnenin kendinde var oluu ile in
san tarafndan bu varoluu iinde farkl yorumlan ayrt edilmelidir.
Mesela bir doal blge kendine zg fiziksel yap zelliklerine sahiptir.
nsana ise iyi-kt, sevimli-sevimsiz gelebilir ve bu ekilde tasvir edilebi
lir. O blgenin kendinde ni telikleri ile ifadede yer al biimi farkl olmu
olur. Dolaysyla insann dnsel fiillerinde ve d dnyay biimlendir
mesinde empirik yntem kullanlamaz. Cassirer'e gre insann d etken
lere biim verme istenci ve biim verme yetisi Herder ve Humboldt tara
fndan dilin mahiyetinde, Schiller tarafndan oyun ve sanatta, Kant tara
fndan kuramsal bilginin yapsnda etkin bir ey olarak gsterilir. Bunlar
insann kendine zg bir tarz iinde rettii eylerdir; onlarn doal ne
denlerin birer sonucu olmalar imkanszdr. 235 Doay bilen zne, evren
sel bilen znedir; onda ben ve sen'e yer yoktur. Oysa kl trel alanda ben
ve sen, gerekliin temel talardr. Bu sebeple verili ve tamamlanm va
rolular akl kategorileriyle bilinebilir. Ancak ben ve sen'in, znelliin
ok-eitli dnsel biimlendirmelerinin ve retimlerinin bilinmesinde
saf akl kategorileri yetersiz kalr.

Kltr bilimleri ve kltr felsefesi

Kltr bilimi eer insan dnyasnda durup kalr ve bylece avu ii ka


dar yerel varoluun snrlar iinde tutuklu kalmaya devam ederse, ken
dine tahsis edilmi bu imkanlar alann batanbaa gemeye ok abal a r.
Onun amac evrensel yasalara ulamak deildir; fakat bireysel olgular ve
olgularn bireyselliini ele almay da amalamaz. Bireysellik ve evrensel
lik karsnda kltr bilimi kendine zg bir bilgi ideali koyar. O, insan
hayatnda gerekleen formlarn tamamn bilmek ister. 236 Geri doa bi
limleri de nesnesini btn olarak grr ve onlarn b tncl bilgisi pein
dedir. Bu btncl bilgi, ayn zamanda tm zaman ve mekanlarda, birbi
riyle balantl btn olgularn aklamas olmay amalar. Doa bilimle
rinin hedefledii yasa budur. Kltr bilimlerinin btnlk aray evren
sel ve genel geerli bir ilke zlemi deildir. "Btnlk ve iyap kavram!

235 Cassirer, Kltr f'clsefesinde Do/;alc ve nsanc Temellendirme, s.178


236 Cassirer, Kltr llilinlcrinin Mant zerine, s.110
r,rnt cassrer 351

!arnn geerliliinin kabul edilmesi kltr bilimi ile doa bilimi arasnda
ki fark ortadan kaldrmaz ama her ikisi arasnda . . . izilmi snr yok
eder. Kltr bilimleri, dier bilgi alanlarnn form problemlerine dikkatle
younlatktan sonra, kendi iyaplarn ve biimlerini, kendi formlarn
bilimsel olarak ncekinden daha nyargsz ve serbest biimde inceleye
bilir." 237 Bilim bizim yanl sorduumuz soruya yant veremiyorsa, bu
onun suu deildir. Bilimden beklenen ey, onun yalnz bize nesnel ger
eklii pekin ve san bir kavray iinde retmesi deil de, daha ok
kendi gelecei ve insan kltrnn gelecei zerine ndeyiler yapmak,
gelecei nceden bilmek olarak anlald srece, bu, her zaman yanl
bir soru sorma ve yanlglara srkleyici bir talep olmutur. unu aka
gz nnde tutmak ve kabul etmek zonndayz ki, byle bir nceden be
lirleme ne deneysel-tmevarmsal, ne de diyalektik-kurgusal yol zerin
de olanakldr. Zaten byle bir nceden belirleme tarz tinsel (kltrel)
olaylar alan bir yana, doal olaylar alannda bile giderek sorunsallam
tr. 238
"Kltr olgular oluun dnyasna doa olgularndan daha kuv
vetli ve sk biimde baldr. Onlar oluun aknn dna kamaz. Biz
dil, sanat ve din tarihinin bize rettii eylere dayanmakszn, dil, din
ve sanat bilimini srdremeyiz; "neden" ve "sonu" kategorisinin elimi
ze verdii pusulaya gvenmeksizin, oluun bu derin denizine almaya
cesaret edemeyiz. Salam nedensellik zinciriyle balayamadmz g
rnler, bizim iin usuz bucaksz karmaklklar olarak kalr. . . . Ve ta
bii oluun zmlenii ve nedensel aklama her ey olmayp, sadece
kltr olaylar incelemesinin tek bir boyutu; dier boyu tlarla ayn yet
kinlikte ve onlardan bamsz bir boyu tudur. Btn bu inceleme boyut
larn ve farkl lklar, yeniden doru biimde birbirine balamak iin on
lar ayrdmz zaman, kltrn gerek derinlik tablosu kendini gste
rir." 239 Kltr alannda mutlak nedensellik olmad iin, kl trbilimsel
incelemeler de srf nedensellik tasarm altnda olgularna ynelemez.
Ancak kltr alannda nedensellik tmyle ortadan kalm da deildir.
ok boyutlu incelemede nedensellik, sadee incelemenin bir boyutu ola
rak ne kabilir.

237 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s. 133-134


238 Cassirer, Kltr Felsefesinde Doalc ve nsanc Temcllcndime, s . 1 90
239 Cassircr, Kltiir Bilimlerinin Mant zeri ne, s. 1 34
352 dorduncu bolum

Sistematik b tnlk iinde birbi rinden ayrmaya altmz zel


felsefe alanlar iinde kl tr felsefesi belki en tartmal ve sorunlu alan
dr. Kltr felsefesi kavram bile hala belirgin olarak snrlanm ve ak
a saptanm deildir. Kltr felsefesi alannda temel sorunlarn elle tutu
hr ve kabul grm zmleri olmad gibi, bu alanda anlaml ve hakl
olarak son lmas gerekenin ne olduu zerinde bile bir uzlama yoktur.
Bu dunm hem kltr felsefesinin dier felsefe alanlar arasnda en genci
olmasyla, hem de yzlerce yllk gelenee dayanmamasyla ilgilidir. Kant
bile felsefenin alana ayrlmasnn, nesnenin doasna uygun olduunu
belirtmitir (Mantk, Etik, Fizik). Fakat felsefi soru koymada baka tarz ve
ynn bulunduuna, modern dnce adm adm ulamtr. 240 Gerek
ten de Kant, eski Yu nan felsefesinin fizik, etik ve mantk olmak zere
bilime ayrldn ve bu blnmenin konunun yapsna tamamen uygun
olduunu, yaplabilecek tek gelitirmenin, bu blmlenmeye, dayand
ilkeyi eklemek olduunu ifade eder. 24 1 Bu ayrmda kl tr felsefesine yer
yoktur. Fakat felsefi dncenin geliiminde kltr zerine dnceler
yok deildir.
Felsefenin tarihsel aknda ayr ayr kltr formlarnn analiz ve
eletiri teebbs, daha ok olumsuz maksatla yap lmtr. Bu teebbs de
paralara ynelir; her tek tek formun olumlu neticelerinin temellendiril
mesi yaplamaz. Sofistlerden beri, septik dil, mi tos, bilgi eletirisi vardr.
Bu eletiri niin olumsuz bir_ dnce biimidir? Zihnin btn temel
formlar ortaya kmak ve gelimek iin, bir para olarak deil, bir btn
olarak meydana kma ve bu nedenle greli bir geerl ilik deil, mutlak bir
geerl ilik talep etme abasn srdrrler. Daha nceki eletiriler ise zih
nin formlarnn btnln deil, sadece rn tek bana eletiri konu
su yapmtr. Bu eletirilerde rnn anlam deil, sadece kendisi sorgu
lanmtr. Halbuki r nn arkasnda zihin vardr. rn sal t olumsuz ni
telenince, insann olumsuzluk rettii sonucuna varlr. Bu ise anlaml de
ild ir.
Bir kltr nesnesi nas l incelenmelidir? Onun kendine zg anlam
nasl yakalanabi lir?

240 Cssi rer, Kltr Felsefesinde Do,lc ve nsnnc Tcmellc-ndirmL', s.161-162

241 Kant, Ahlak Metafiziinin Temellendirilmesi, <,:ev onna Kuuradi. Trkiye Felsefe Kurumu
Yay. Ankara-1 995, s.2
ernst cassirer 353

Cassirer bunun iin drt aamal bir analiz yntemi teklif eder.
Olu-analizi, eser-anal izi, form-analizi ve eylem-analizi bu yntemin aa
malarn oluturur. Ancak olu, eser ya da form birbirinden ayr dn
lemez. Cassirer'e gre kltrel olgular gemiten bugne olu ile gelmi
lerdir. Fakat bu olu tamamen belirli bir varln iinde - mesela dilsel ol
gular tamamen dil formu iinde- varln srdrr.242 Bu yzden de
zellikle olu ve eser analizi aamalar kesin olarak arka arkaya birbirini
takip etmeyebilir.
Olu analizi sebep ve sonu kategorisine dayanr ve eser/ form
analizinin karsnda bulunur. Eser analizi gerek anlamda dayanlan te
mel tabaka tekil eder. nk kltr meselesini yazmadan ve kltrn
tek tek grnlerinin nedensel ilikileri zerine tasarm oluturmadan
nce, dilin, sanatn dinin eserleri zerine genel bir bak elde etmek zo
rundayz. rnleri srf hammadde olarak nmzde bulmu olmamz
yeterli deildir. Bu rnlerin anlamna nfuz etmek, onlarn bize syle
d ii eyleri anlamak zoru ndayz. Kendine zg yorumlama yntemi ba
msz ve ok yksek seviyeli karmak bir hermeneu tik kavray gerek
tirir. Bu hermeneu tik ile karanlk ayd nlanmaya balarsa, kltrn ant
larndaki belirli temel biimler gi tgide daha ak biimde belirir ve birle
ip salam kmeler haline gelirse, bu kmelerin kendisindeki belirli ili
kileri ve dzenleri kefedebilirsek, o zaman yeni ve ift ynl grev ba
lar. Form analizinde her tek tek kltr formunun neliini, sanatn-dinin
dilin zn dikkatle inceleyerek belirlemek; onlardan her bi : 1in anlam-
. n, onlarda olan eyi, onlarn hangi fon ksiyonu yerine getirdiini, dil, mi
tos, din ve sa11<ltn bi rbirine k..r d..vrann ve unlar birb irine ba layan
eyi ortaya koymak gerekir. Form analizinin bir adm daha tesi eylem
analizi olarak adlandrlabilecek metoda gtrr. Eylem analizinde kl
trn eserlerini, rnlerini sormayz; iinde kltrn bize kendini gs
terdii genel formlar ok az sorarz. Burada, rnleri ortaya karan ruh
sal sreleri sorarz. nk rnler srecin nesnel tortusunu tekil eder
ler. Bu analizde derinden derine, insann dil kullan m nda kendini gste
ren sembol bilincinin kendine zgln ararz. Sanatn, mitosun, di
nin dayand inancn, hayal gcnn, hissetmenin, tasar mn niteliini
ve bak asn sorarz. 243

242 Cssirl'r, Kltr l3ilimlcrinin Mant 7.crinc, s.135


243 Cassircr, Kltr l3ilimlcrinin Mant zcinc, s.134-135
354 drduncu bolum

Bir kltr felsefesi ya da felsefenin kl tr alanndaki araylar ne


olmaldr?
nsan kltrnn geleceindeki belirsizlik eletirel bir kltr felse
fesini engellemez. Byle bir eletirel kltr felsefesi tarihsel belirlenimci
liin snrlarn bilmek ve gstermek zorundadr. Burada u sylenebilir:
Kltr var kl.an ve onu ilerletecek olan ne varsa, bunlar en sonunda biz
zat kendimizden kaynaklanan biim verici glerdir ve bu gler ne orta
dan kaldrlabilir ne de engellenebilir. 244 Fakat "felsefe insan kltrnn
bireysel biimlerini zmlemeyi kendisi iin yeterli sayamaz; tm birey
sel biimleri iine alan evrensel bireimli (sentetik) bir gr arar. Ama bu
trden ti.im-kuatc bir gr olanaksz bir i, bir kuruntu deil midir?
Biz insan yaantsnda kltr dnyasn oluturan eitli etkinlikleri hi
bir zaman bir uyum iinde bulamayz . . . .nsan kltrnn uyum ve birli
i, olaylarn gerek aknn srekli boa kard bir pium desiderium
-dindarca bir hile- olarak grnyor. Ama burada da ieriksel ve biim
sel gr alar arasnda kesin bir ayrm yapmamz gerekiyor. Kukusuz
insan kltr ayr izgilerde ilerleyip ayr ereklerin peine den eitli
etkinliklere blnmtr." 245
Acaba buradan hareketle kltr tzel paralanmlk iinde mi
grmek gerekir?
Kltr felsefesi dnsel biim verme iinde, bu biim vermenin
srekli, ortak ve tipik ana hatlarn ortaya koyabilmeyi baarrsa, bunu
yapmakla, zihnin dlatrmalarnn okluuna ramen, onun znn b
tnl n ortaya koyma grevini yeni bir anlamda gerekletirir. nk
zihnin znn b tnl zihnin retimlerinin btnlne zarar ver
mekle deil, ncelikle retim btnlnn korunmasnda ve onaylan
masnda ortaya kar. 24 6
Eletirel bir kltr felsefesi, kltr halk ruhunun veya kltr ru
hunun etkin oluuna balayan metafiziksel ve kltr formlarn tek tek
etkileimlerin yaln bir b tn kabul eden naturalist aklama biimleri
nin hibirine tutuklu kalamaz. Her ikisinden kanmak zorundadr. Bu
nun yolu, eer kltr felsefesi ben ve senin birbirine yapt etki vasta
syla kltr oluturduunu ve kltrn formlarn oluturan hazr veril-

244 Cassi rcr, Kltr Fclsdesindc o.k ve nsanc Temellendirme, s.191-192


245 C:ssircr, nsan stne Bir cnene, s.92
24 6 Cassi rcr, il, s.73
ernst cassrer 355

mi geekliklerin mevcut olmadn aklarsa, kend iliinden alr. 247 n


san ve kltr konu alan bilim dallar veri bakmndan zenginlemiler,
deneyim ve analizler daha yetkin, kuatc olmutur. Gemi bu zenginlik
karsnda yoksul grnr. Ama olgular konusundaki zenginlik dnce
zenginlii anlamna gelmez. Eer bu labirentten karacak bir ipucu bu
lunmazsa, insan kltrnn genel zyaps iin gerek bir gre sahip
olunamaz; kavramsal birlikten tamamen yoksun, balantsz ve ilikisiz
veriler okluu iinde kaybolup gidilir.248
Kltr formlarn indirgeyerek onlarn ilikisini ve balantlarn
inceleyen Cassirer'e gre "her kltr belirli zihinsel sembol dnyalarnn,
belirli sembolik formlarn olumasyla meydana ktna gre, felsefenin
amac bu rnlerin arkasna doru gitmek deil; daha ziyade oluturu
lanlar, onlar biimlendiren temel ilkeler iinde anlamak ve bilmekten
ibarettir." 249 Kant doa biliminin bize grnenleri okumay rettiini
ifade eder. Bylece doay deneyimi tanyabiliriz. Buna benzer ekilde
de, kltr bilimi bize sembolleri yorumlamay retir. Bylece kltrn
kapal duran ierii anlalabilir ve onu balangta ortaya karan hayat
tekrar ak hale gelebilir. 250 Cassirer'in, sembolik formlar felsefesinin "ge
lecein her trl kltr felsefesine prolegomena olma istei"ni bu ere
vede deerlendirmek gerekir.
Felsefi inceleme sadece saf bilgi formunun analiziyle ilgilendii ve
kendini bu analiz ile snrlad srece, saf-realist dnya grnn gc
tamamen krlamaz. Bilginin nesnesi herhangi bir ekilde belirlenebilir ve
formle edilebilir. Fakat nesne bu belirleme ve formle etme bantsnn
. dnda da, bamsz bir ey olarak verilmi olmak zorundadr. Fakat bil
ginin nesnesi olarak kltr kavramndan hareket edilirse, problem hemen
baka bir biim kazanr. nk kltr kavramnn ierii temel dnsel
retme sistemleri ve temel retme formlarndan ayrlamaz. 251 Her kltr
belirli dnsel sembol dnyalarnn, belirli sembolik formlarn oluumu
iinde kendini gsterir. Ancak bunun byle olmas nesnel gereklikle ya
da doal dnya ile ilikinin koparlmas anlamna gelmez. Aksine, bunun

247 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s.79-80


248 Cassi rer, nsan stne Bir Deneme, s.36
249 Cassirer, Dil, s.73
250 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant zeri ne, s.121
251 Cassirer, Dil, s. 25
356 drdnc bolum

bilincinde olmak hayatn ieriini gerek formuna ykseltir. Artk burada


realist dnya tablosunun egemenliinden sz edilemez. Zira karmzda
verili, bitmi, hazr bilgi nesnesi yoktur. Zihnin salt alc olduu, duyum
lar kendi kategorileri ile bilgiye dntrd dnya tablosunda bilgi
nin formel yaps ben ve dierlerinden / nesnelerden ibarettir. Bilginin ie
rii akl ve nesnelerdeki duyulabilir niteliklerden hareketle oluturulur.
Ancak eer bilgi nesnesinde dnsel eyler mevcutsa; mesela zneler
aras iliki sz konusu ise, duyulabilir niteliklerin olmad bu durum
iinde nesne nasl bilinecektir. Dnsel olan bilmek iin srf iz yeterli de
ildir.
Belirtildii gibi, Cassirer'e gre bir tane evreni anlama sistemi yok
tur. Doa biliminin evren kavray ispatlanabilir bi r evren kavraydr.
Birok evren kavrayndan, okbiimli anlama sistemlerinden ve bu an
lamalarn dlatrdklarndan sz edilebilir. O zaman bu okluk ve okbi
imlilik verilmi gereklik sisteminin tekrar ya da kabul saylamaz; on
da serbest bir zihin faaliyetinin ikin olduu anlalr. Bu ok farkl kavra
y sistemleri ayr ayr, kltrn formlarn oluturur. Nasl bu formlarda
yaln bir verili gereklik taklidi yoksa, bu formlarn oluturduu kl trn
btn de taklide dayandrlamaz. Kltrn kayna olarak ne gsterilir
se gsterilsin, kltr serbest zihin faaliyetinin egemen olduu biimlen
dirme, kavray eitlilii, gerekliin belli veheler erevesinde ok ve
eitli ekillerde kurulduu dnsel srelerin dlamas olduu iin,
insann doal evreninden tamamen farkldr. "Bu ieriklerin hepsinin sa
dece 'olan'lar olmadn, ayrca onlarda baka bir eyin grndn,
onlarn kendi saf fiziksel varolularnn dnda bir sembol deeri oldu
unu iddia ettiimiz zaman, deneyimin bize tantp rettii eyleri aa
rz." 252 Deneyim algyla balar. Halbuki gemite gereklemi kl trel
olgu ve olaylar kendi imdiki zamanlarnda kalmtr ve oradaki olup bit
meler yle-olduklar haliyle duyularmza hitap edemez. Yani geip git
mi kltrel yaantnn ierii yeniden gerekletirilemez ve alglanamaz.
Fakat bizim imdimiz ile geip gitmi kltrel yaant arasnda mutlak bir
ilikisizlikten de sz edilemez. Bizatihi o olgu olmas itibariyle deil, ama
formlar olmas itibariyle bu balant dnsel olarak kurulur.
Cassirer kl tr, insann doaya kar kazand zafer olarak gr
mez. Za fer hedefte olan etkisizletirmektir. ayet insan doaya kar za-

25 2 Cassi rer, Kltr l:lilinlerinin Mant ;wrinc, s. 81 -82


ernst cassirer 357

fer kazansayd, onun kendine tad snrll geride brakr ve doal


zorunluluklar karsnda zgr olurdu. Ona gre insann elde edebilece
i zgrlk onun doadan kabilmesi ve doann varlndan veya etki
sinden uzaklaabilmesi anlamna gelmez. nsan btn dier canllar gibi
kendinde de olan organik snr aamaz ve kramaz. Fakat ayn zamanda
insan, organik snrlarn iinde, hatta kendi snrna dayanarak, sadece
kendisinin kolayca ulaabilecei ve eriebilecei bir hareket bamszl
ve hareket boyutu oluturur253 ve bylece dier organizmalarn kendi va
rolular bakmndan mahkum olduklar biyolojik snr kltr fenomen
lerinde ortadan kaldrr. Daha nce ifade edildii gibi, bizzat yaantda
kazanlan ve genetik hale gelmemi niteliklerin nakledilebilirlii kltr
de, yani sembolik formlarda gerekleir. Bu yzden organik formlar hep
ayn kald halde, kltr geliir ve yeni dilsel, sanatsal, dinsel sembolle
ri srekli ak iinde aralksz nakleder.
Kltr sembolik formlar sistemi olarak kabul edilince, onun somut
gereklemeler btn olduu sonucuna varlmas gerekir. Sal t dnsel
boyutta kalm bir kltr ya da rnden sz edilemez. Form olmak zne
dnda bir biim kazanmay; formun sembolik olmas ise, dta kazanlan
biimin bir nesne veya madde karakteri tamamas anlamna gelir. Dta
ki biim duyusal olarak alglanabilirlik niteliini iinde tar. Srf dn
sel boyutta kalm kltrden sz edilememesinin dier anlam, duyusal
olarak alglanamayan kltrel olgularn olmamasdr. Yani kltrn
formlar alglanabi lir eyler olarak karmzdadr. Fakat onun algs bir
nesne algs gibi deildir. Nesne kendi fiziksel varoluunu tamamen ken
dinde tarken, kl t rel / sembolik formlarn varolular kendilerini olu
turan dnsel enerjilere baldr. Bu noktada duyusal ey saf dnsel
anlam taycsna dnmtr. Klt rn anlam durumunu grmezden
gelebiliriz; onun sembol deerini fark etmeyebiliriz. Mesela tarihsel bir
tabloda keten bezi veya boyanm yzey grebiliriz. O zaman bu eser ey
ler iinde bir ey haline gelir. Onun bilgisi dier nesneler gibi mekansal
zamansal varolu artlarnn etkisinde olur.
Kltrel olgularn gemiten bugne olu ile geldikleri ifade edil
di. Bu olu ise belli bir formun ieriinin deiip dnmesi olarak grl
melidir. Yani tek tek olgular ile onlar karakterize eden ve dahil olduklar
genel formlar ayr dnmek gerekir. Bu formlar kendi zsel nitelikleri

253 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Mant Oz,rine, s. 49


358 dorduncu bolum

anlam nda tmeldir; fakat onlar baka bir alemde ve metafizik nitelikte
deildi rler. Onlara akli inceleme ile nfuz edilebilir. Tek tek kltrel olgu
lar genel formun bireysel ama kendine zg gereklemeleridir. Bu ger
ekleme varln ideadan pay alarak varla gelmesi gibi deil, dnce
nin kendi oluturduu imkanlar alanndan / sembolik formlardan setii
vastalarla nesneye yeni bir biim, sembolik biim vermesidir.
Organik hayatn dnceye tanmasyla insann srf biyolojik zo
runlulukla deil, tasarm oluturarak davranmasnn temeli olan dn
sel yaant formlarnn eitlilii ve doluluu, gereklik kavramn kua
tr; faka t bu dnsel yaant iteki zorunlu luu n ve bylece de nesnelli
in damgasn tayan bfr yaantdr. nk bu formlar nesne dnyasna
ilikin hibir unsur iermeyen, srf dnsel olarak oluturulmu soyut
kategoriler deildir. Nesnel gerekl iin zihin tarafndan farkl ynlerde
biimlendirilmesi olan kltr formlar birey hayatnda, bireyin nesne ile
ilikisinde etkilidir. Sal t nesnel olmayan ama nesnelliin damgasn ta
yan sembolik formlar ya da kltrn formlar yaantda etkin unsurlar
dr.
Yaant bu formlarn iine gemeden nce kendi kendinde ama
dolu olarak ekillenmitir; belirli amalara ynelmitir. Fakat bu amalar
dan haberdar olmak, hayatn dondanl ve ikinliinin atlan iinde
tar. Dnya hakkndaki her bilgi, dnyaya gerek dnsel etki ben'in
dnyily kendinden uzaklatrmasn, kendisiyle dnya arasna bir mesa
fe koymasn gerektirir. Hayvan yaama evresiyle arasna byle bir me
safe koymadan yaar. Bu, tilsarm olarak dnyann retimidir ve sembo
lik formlarn baarsd r. Bu formlardan her biri iteki anlamlln gerek,
dnlr dnyasn ina eder. Bu dnya biyolojik etkinlik evresinin
ii ndeki btn salt amal davranlardan ak ve kesin farkllk gste
rir. 254 Yani "kltr benden ibaret olmayan, btn znelere ak ve herke
sin katlabilecei bir 'zneleraras dnya'dr. Fakat bu katlm biimi fi
ziksel dnyaya kiltl ndan tamamen baka bir eki lde olur. zneler me
kansal ve zamansal olarak bir arada olan nesneler evreniyle ilikilenmek
yerine, ortak bir eylemde birleir ve buluurlar." 255 Yaama dnyasnda
bireyin olu ve etkilemesi, tamamen baka ve birbirine derinlemesine ge
mi olarak, btnn olu ve etkilemesine baldr. Bireyin hissettii, d-

254 Cassirer, l3ilinin Fenomenolojisi, s.381 -382


255 Cassi rer, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, s.l OB-109
ernst cassirer 359

nd, istedii ey, onun kendi iinde kapal kalamaz. Hissedilen, d


nlen veya istenen ey eserde nesnel hale getirilir. Ve dinin, gzel sana
tn, iirin, dilin bu eserleri insanln hatrlama ve hafza sembollerine,
antlara dnr. Bu eserler maden filizi gibi devam eden eylerdir. n
k onlarda var olmaya devam eden, sadece maddesellik deildir; ayrca
bu eserler aba harcayan ve uygun olan znelere rastlaynca, her zaman
yeniden maddi rtsnden syrlp yeni etkilere yol aabilecek nitelikte
bir zihinselliin ifadesi olurlar.256
Nesnel gerekliin farkl zihinlerde krlabilirliinin aa kard
ikinci nokta ise, zihnin nedensellik tasarm ile snrlandrlamayan bir bi
imlendirme zenginliine sahip olduunun anlalmasdr. "zgr kii
likte byle bir belirlenim tarz ortadan kalkar. zgr kiilik insann bizzat
kendisine verdii biim araclyla kendini belirleyebilmesi halidir ve bu
yzden zgr kiilikte Tanr ve doann sonsuz varl karsnda hi de
snrlanmlk grmeyiz; tam tersine, zgr kiilii katksz ve kk ken
dinde bir g olarak tanmak ve kabul etnek zorundayz. te tam da bu
yzden, bizi kltr alannda, yani dilde, sanatta, felsefede iine alp saran
genellik ayn zamanda hem bireysel, hem evrenseldir. nk kltr iin
de evrensel olarak karmza kan ey, bireyin eylemleri iinde gerekle
enlerden baka bir ey olarak grlemez. Ama birey kendi edimselliine,
kendi kendini gerekletirme olanana ancak kltr iinde sahiptir." 257

X. DEVLET VE SYASET

Devlet insan dnyasnn bir gerei, bizzat kendisinin kurduu bir sistem
olduuna gre, aklc yahut mitik unsurlaryla birlikte, kltr dnyasnn
bir bileenidir. nsan kltrn dnce konusu yapan bir felsefe ona da
kaytsz kalamaz. Devletin doasna ve varolu yahut etkin kln biim
lerine de nfuz etneye alr. Cassirer Devlet Efsanesi adl eserinde bu
nu yapmaya almtr.
Cassirer mrnn son yllarnda Amerika' da akademik hayatn
srdrrken, "gemiin tarih, bilim ve kltrne ilikin bir eyler yazacak
yerde bugn olanlarn anlamn aklamayacak msnz?" sorularna mu
hatap olur. nk onun tm eserleri ya sistematik felsefe tarihi merkezli

256 Cassirer, Kltr Bilimlerinin Manh zerine, s.167 .


257 Cassirer, Kltr Felsefesinde Doalc ve insanc Temellendirme, s.181
360 drdnc blm

ya da kltr zerine kendi felsefi dncelerini dile getirdii eserlerdi. O,


Nazilerin Almanya' daki egemenlikleri baskcla dnmeye baladktan
sonra lkesini terk ettii zaman bile gncel politika zerine yazmamt.
Onun yukardaki sorular karsnda ngilizce kaleme ald Devlet Efsane
si (yahut mitosu) de gncel politik dnyaya ilikin bir eser olmad. Onun
bu kitapta dile getirdii grlerini, tarihsel dnyaya ve bu dnyann bu
gne tadklarna filozofa bir bak olarak deerlendirmek gerekir.
Mitosu insanln dnsel geliiminin balarnda, aklc dn
biimine gemeden nceki aama olarak tanmlayan Cassirer siyasal ku
ramlar tarihini de mitosa kar verilen bir mcadele sreci olarak grr.
Hatta insan dncesi zaman iinde mitostan kurtulma yolunda nemli
admlar atm olsa da, mitos, siyasal kuramlarda dnceyi terk etmemi
tir. Ona gre Grek felsefesinin balanglarnda mi tos-logos ikilemi yaa
nr. Ancak ilk balarda Greklerin siyaseti incelemeden nce doay incele
dikleri, ilk byk bulgularn bu alanda gerekletirdikleri grlr. Eer
bu hazrlk adm atlmam olsayd, mitolojik dnmenin gcne mey
dan okuma olana kazanlamayacakt. Yeni doa anlay, insann birey
sel ve toplumsal yaama ilikin yeni anlay iin ortak temel oldu. 258
Mitos akim dnyay aklc ilkelere gre ve olgularda onay bulacak
ekilde okumas deil, doast varlk alan ile balantl bir dnya ak
lamasdr. Logos ise evrensel dzeni aklc yoldan kavray ifade eder.
Mitos-logos atmasnda logosun egemenliinin kolayca gereklemedi
ini syleyen Cassirer, bu srete Grek dncesinin yapsal nitelikleriy
le karlaldn iddia eder. Ona gre sanki tek tek dnrler nceden
dnp hakknda fikir edindikleri stratejik bir plan izlemi gibidir. Tez
ler birbiri ardna yok edilmi, en salam dnceler yklm, sonunda mi
tolojik dncenin kalesi temellerinden sarslmtr. Bu srete, tm b
yk dnrlerin ve farkl felsefe okullarnn pay vardr. Ancak mitosun
dnsel alandaki etkisi btnyle yok olmamtr. Sokrates bile mi tik
anlatlarla mcadele eder. Sokrates'e gre, mitik anlatlar aklc hale ge
tirmek bo bir abadr. Onlarn gcn yenebilmek iin kendimizi-bil
me'ye ilikin yeni ve olumlu gc bulup gelitirmemiz gerekir. Bu yz
den insan doasn etik bir k altnda grmeyi renmeliyiz. Mitik anla
tlar da insana ok ey retebilir; ama onun gerekten nemli biricik so
ruya, iyi ve kt sorusuna verebilecek cevaplar yoktur. Bu temel sorunun

258 Ernst Cassirer, Devlet Efsanesi, ev. Necla Arat, Remzi Kitabevi, stanbul 1984, s. 65.
ernst cassirer 361

cevab Sokratik logos, yani Sokrates'in ortaya koyduu ekliyle kendini


aratrma yntemi ile bulunabilir. 259
Acaba bu noktada Platon'un konumu nedir?
Platon Sokrates'le tantktan sonra, Atina'nn siyasal Y aantsnda
.
etkin olma amacndan vazgemi, diyalektie dalm ve tm siyasal so
runlardan uzaklamtr. Fakat olgunluk dneminde o, Sokratik kendini
bilme isteminin insann temel sorunlarna duyarsz kald ve siyasal ya
antnn yaps ve amacna uzak durduu srece yerine getirilemeyecei
ni kavramtr. Bireyin ruhu toplumsal doa ile balantldr. Biri tekin
den ayrlamaz. Eer genel yaam kt ve yozlamsa, zel yaam geliip
amacna ulaamaz. En soylu ruhlar bile adaletsizlik ve yozlamlk tehli
kesiyle kar karya kalrlar. Doru siyasal dzeni bulmak, ilk ve en
nemli sorundur. 260 Platon bunun iin idealar dnyasn, gkyz devle
tini yardma arr. Platon'un devleti filozoflarn gerek yuvas deildir.
Filozof gksel dzenle srekli yaknlk iindeki bilgece bak dolaysyla
siyasal yaantda grev almayacaktr. Onun, insan dnyasnn sorunlary
la, kskanlk yahut nefretleriyle uraacak zaman yoktur. O, deime
yen, uyumlu bir dzenin dnyasn seyretmektedir. Dnyay onun akl
ynetince hibir ey yanl olmayacaktr. Ancak bedeniyle bu dnya bire
yi olan filozof bir yandan empirik dnyann tm snrlarn ap idealar
dnyasna ulama, dier yandan da dzenlemek ve aklc kurallara uy
durmak iin glgeler dnyasna dnme eilimi tamaktadr. Bu ikisi ara
snda bir atma vardr ve hibir zaman zmlenememitir.
Platon kendi toplumsal dzen aratrmasna adalet (doruluk)
kavramn zmlemekle balar. Ona gre devletin en yksek amac ada
lettir. Adalet insann erdemleriyle ayn dzeyde deildir. O, yiitlik ya da
lllk gibi zel bir nitelik ya da zellik olmayp genel bir dzen, belir
lilik, birlik ve yasallktr. Bu yasallk bireysel yaam iinde, insan ruhu
nun tm glerinin uyumunda grlr. Devlet iinde ise deiik snflar
arasndaki geometrik orant da ortaya kar. Toplumsal birliin her gesi
bu geometrik orantya uygun olarak varlk kazanr ve genel dzeni sa
lamada ibirlii yapar. Bu gryle Platon Yasal Devlet (ya da hukuk
devleti) dncesinin ilk kurucusudur. 261

259 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 71


260 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 73-74
261 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 78-79
362 drdnc blm

Platon metafiziinde ve doa felsefesinde mitolojik dili ve kavram


lar kabul ettii halde, siyaset kuramnda mitolojinin dman olmutur.
O, siyasal sistemde mitosa yer anca, siyasal ve toplumsal yaanty ye
niden kurup iyiletirmek iin beslenen tm umutlarn suya decei me
sajn vermektedir. Ona gre bir tek seenek vardr. Seim mitolojik ve ah
laki devlt anlaylar arasnda yaplmak zorundadr. Yasal devlette, ada
let devletinde Homeros ve Hesiodos'un tanrlarna ve mitik kavramlara
yer yoktur.262
Platon'un siyasal kuramnn temel grevlerinden biri, "ncesiz
sonrasz dn"n gcn ykmak oldu. Bu kuram belirli tarihsel koulla
ra ya da belirli bir kltrel art-alana bal olmad iin, derinden ve s
rekli etkisi grld. Hristiyan dncesi bile bundan etkilendi. Onun hi
bir ontolojik durumu ve gereklii olmayan ideal devleti zaman ve meka
nn tesindeydi. Fakat Hristiyanlk Grek dncesindeki gibi idea ile ger
eklik ilikisini kabul etmez. Bu balamda idealar Augustinus'un reti
sinde Tanr dncesi haline geldi ve bylece Antik felsefenin tm kav
ramlar kkten dnm sreci geirmeye balad. Grek "logos"undan
Hristiyan "logos"una geildi. 263 Bilgelik sevgisi olarak felsefe, yerini Tan
r korkusuna brakt. nk Tanr korkusu bilgeliin balangc kabul
edildi. Bylece mitolojik dnce Ortaa'n teoloji teorilerinde ve teolo
jik metafiziinde varln srdrd. Dier yandan akl ile inan ilikisi
sorunu zaman zaman atmaya dnt. Fakat siyasal bir topya olarak
grlen Platoncu hukuk devleti anlay Ortaa' da da etkili olmaya de
vam etti.
Devletin ilk ve temel grevinin adaleti salamak olduu dnce
si Ortaa siyasal kuramnn asl oda olmutur. Bu dnceyi kilise ba
balarndan Romal yasa adamlar ve siyasal dnrlere kadar herkes ka
bullenmitir. Ancak lka ile Ortaa arasnda bir ayrm yapmak da ge
rekir. Ortaa, kendi temel ilkelerine gre, soyut ve kiisel olmayan bir
adaleti alglayamazd. Yasa koyucu olmadan hibir yasa olamazd. Eer
adalet rastlantsal veya uzlama sonucu olmayacaksa, o zaman tm insa
ni glerin zerinde olmak zorundayd. Adalette kendini gsteren ey in
sanst bir istenti. Platon'un adalet dncesi ise insanst bir yetke ge
rektirmiyordu. Adalet kendi bana vardr ve varln kendi bana sr-

262 Cassirer, Devlet Efsanesi, s.81


263 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 87-88
ernst cassirer 363

drmektedir. O nesnel ve mutlak geerlilie sahiptir. Doann bile ayr ve


bamsz varlnn kabul edilmedii Hristiyan dncesinde, doa gibi
ahlak yasalar da Tanr tarafndan yaratlmtr. Daha dorusu birbirinden
ayr yasalar yoktur. Ahlak yasalar doadan kiisel olarak esinlenmenin
rndr ve hepsi birbiriyle uyumaktadr. 264 Dolaysyla hukuk doa
ya, daha dorusu Tanr'nn yaratmasna dayanmaktadr.
Ortaa'n en mehur devlet mitosu Makyavel'in tezidir. Hkm
dar sadece okunan bir eser olmad, ilk okuyucularn ellerinde hemen ey
leme kondu. Modern dnyamzn byk siyasal atmalarnda gl ve
tehlikeli silah olarak kullanld. Etkileri ak oldu; fakat onun anlam, ona
her adan yaklaldktan ve filozoflar, tarihiler, siyaset adamlar ve top
lumbilimciler tarafndan tartldktan sonra bile tmyle aklk kazan
mad. Hkmdar zerine verilen yarglar, yzyllara gre deiti 265 ve
neredeyse her yzylda filozoflarca ve siyaset kuramclarnca tartma ko
nusu oldu. Makyavelli'nin eseriyle birlikte kiiliini de tartanlar, onun,
ann ocuu, yani Yeniden Douun tipik bir tan olduunu vurgu
larlar. Fakat onlarn, yeniden douun olduunu henz aydnlatamadk
lar grlmektedir. Gerekte nasl Galileo'nun Dinamii modern doa bi
liminin temeli haline geldiyse, Makyavelli de siyasal bilim iin yeni bir
yolun ilk admn atmtr. 266
Cassirer'e gre Makyavelli'yi yorumlama yarna ramen, mo
dern felsefe tarihinde Makyavelli'ye ilikin bir blme rastlayamyoruz.
O, kelimenin Ortaadaki anlamnda bir filozof deildir. Speklatif bir
dizgesi olmad gibi, siyasal bir dizgesi de yoktu. Buna karlk onun ki
tab n n, modern felsefi dncenin genel geliimi stnde dolayl olarak
ok gl bir etkisi olmutur. nk o, skolastik gelenein tmnden ke
sin ekilde kopmu olan ilk dnrdr. Makyavelli bu gelenein temeli
olan hiyerarik dizgeyi ykmt.267 Ona gre Ortaada siyasete ilikin,
yani Tanr iradesinin hkmdarlar stn klp tahta kard eklindeki
grler tmyle akla aykrdr. nceki teokratik dncelerin hepsi
onun kuramnda ortadan kaldrlmtr. te yandan Makyavelli hibir za
man siyaseti dinden ayrma amac gtmemitir. Kendisi kiliseye kardr

264 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 104-105

265 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 122

266 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 134-135

26 7 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 1 40


364 drdnc b<ilm

ama din dman deildir. Tersine, dinin toplumsal yaanbdaki zorunlu


gelerden biri olduuna inanmaktadr. Fakat onun kuramnda bamsz,
mutlak ve dogmatik doruluk iddias bulunmaz. Deerlerin geerlilii ta
mamen siyasal yaam zerindeki etkisine dayanr. Arhk din, onun kura
mnda zorunlu olmasna ramen, kendi bana ama deildir. Din siyasal
yneticilerin ellerinde yalnzca bir ara haline gelmitir. O, insann top
lumsal yaamnn temeli olmamakla birlikte, tm siyasal mcadelelerde
gl bir silahtr. Din ancak iyi bir dzen ortaya koyarsa iyidir. Lakin bu
giriimin baar garantisi yoktur. Dolaysyla din tm tinsel deerini yitir
mi ve laikleme sreci sonuna gelmitir. Laik devlet sadece olgusal ola
rak deil, ayn zamanda hukuksal olarak da vardr ve kuramsal meru
iyetine kavumutur.268
inde ahlak sorunu ve siyaset teknii de barndran bu kuram,
iinde mitik bir ge de tamaktadr: Yazg. Tpk doadaki gibi siyasette
de tm alarn ayn temel yapda olduklarn dnen Makyavelli, so
mut gncel olayla karlaan bir devlet adamnn, tarihte her zaman ben
zer bir olay bulabileceini ve bu benzerlik araclyla doru eylemi ger
ekletirebileceini ne srer. Cassirer'e gre ise, buna doadan kant ge
tirebilecei halde, insan eylemlerinde, gelecek nceden sezilse bile tm
beklentiler boa da kabilir. En iyi siyasal tlerin bile etkisiz kaldn
gren Makyavelli, elikiyi grm ama bu belirlenimcilik sorunu ze
memitir. Mantksal ve aklc yntemi onu bu noktada terk etmi, o, insa
ni' eylerin akl tarafndan ynetilmediklerini ifade etmitir. O noktada,
yar mitik bir gcn, 'yazg'nn yardmn istemek zorunda kalmtr. 269
Cassirer doal hukuk kuramlarn ve toplumsal szleme kuram
n da yeni an mitosu olarak grr. nsan kltrnn tm dallarnda
yeni bir ruhun douunu anlatan Rnesans dnemi ve felsefesi byk e
likilerle doluydu. Astroloji ve simya gibi bysel bilgiler yannda gzle
me ve aklc temele dayal bilgiler de byk deer tamaktayd. Ancak
onyedinci yzyln byk bilim adamlar ve filozoflar bu karkla ilk
kez son vermilerdir. Doa matematiksel dille yazlm bir kitapt ve onu
okuyup zecek yntem bulunmalyd. Asl bilgi matematiksel bilgiyse,
acaba siyaset bilimi iin de ayn umut beslenebilir miydi? Bir ksm d
nrlere gre insan ve toplum yaants matematiksel terimlerle aklana-

268 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 142-143


269 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 159-160
ernst cassirer 365

mazd. Toplumsal ve siyasal yaanty duygulanm ve tutkular ynlendir


mekteydi. Bazlarna gre ise bir 'siyaset matematii' bulmak hi de ola
naksz deildi. Hugo Grotius' a gre insann toplumsal yaam tutarsz ve
rastlantsal olgular yn deildir. Bu yaant, herhangi bir matematiksel
nermeyle ayn nesnel geerlilie sahip yarglar stnde temellenmi ol
makla birlikte, empirik gzleme baml deildir ve ncesiz-sonrasz ha
kikat yapsndadr. Ancak bu noktada yle bir sorun ortaya kar: Siyasal
ya da ahlaki bir hakikati matematiksel bir hakikat gibi betimlememizin
olanakl ve hatta zorunlu olduu kabul edilse bile, byle bir betimleme il
kesini nerede bulacaz? kliti bir siyaset yntemi varsa, onun aksiyom
ve postlalar da var olmaldr. O halde onlar bulmak gerekir. On yedin
ci yzyln dnrlerine gre, bu aksiyom ve postlatlar aramaya gerek
yoktur; onlar insann toplumsal yaantsnn ilk ilkeleridir ve zaten bu
lunmulardr. Yaplmas gereken, onlar mantksal bir dille ve ak seik
dile getirmektir.270
Cassirer bu sreci Stoacln yeniden douu olarak adlandrr.
Ancak burada nemli olan, Stoac kuramn ieriinden ok, onun modem
dnyann ahlaki ve siyasal elikilerindeki ilevidir. Stoaclk bu srete
doal din ve doal yasalar dizgesinin temeli olmutur. Stoac felsefe evre
ne ilikin metafiziksel bilmecelerin zlmesine yardm edemedi, ama in
sana ahlaki onuru yeniden kazandrmay vaat etti. Bu onur yitirilemezdi,
nk dogmatik bir kanya yahut dtan esinlenmeye deil, insann ken
dine ykledii deere dayanyordu. Doal haklar kuramnn modem
dnyaya vermek zorunda olduu paha biilmez ve byk hizmet buydu.
Ahlaki kargaadan kanmann yolu da bu kuramda yatmaktayd. Tm
doal hukuk anlaylarnn k noktas, akln zerk ve bamsz olduu
kabulyd. Onun hibir d yardma ihtiyac yoktu.271
Siyasal sorunlara kar byk bir ilginin duyulduu Aydnlanma
a'nda Cassirer'e gre yeni bir siyasal felsefe gelitirilmemitir. O d
nemin aklc ruhu Romantik felsefe ile mcadele etti. Romantizmin tasar
lad tarih yalnzca bir olgu olarak deil, ayn zamanda en yksek idea
lin barnadr. Her ey, geriye, kkenine kadar izlenerek kavranabilir. Ay
dnlanma dnrleri ise insanln gelecei iin yaanm gemie bak
mann yeterli olmadn savunurlar. Tarihten ok ey renilebilir, ancak

270 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 1 65-1 68


271 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 170-173
366 drdnc blm

onun rettikleri, olmas gerekenler deil olup bitmi eylerdir. Buna kar
lk romantikler hukukun barna olarak tarihi gsterdiler. Onlara gre
tarihten stn bir yetke yoktu. Nasl mitos ve dil sonradan yaplamyor
sa, hukuk ve devlet de insanlar tarafndan yaplamazd. nsan kltr z
gr ve bilinli insan etkinliklerinin bir rn deildir. O, daha stn bir
zomnluluktan, metafiziksel zorunluluktan kaynaklanr. te Cassirer'e
gre bu noktada mitosa dn balar. Bu adm, felsefi dnceden ok si
yasal dncenin sonraki geliimi iin byk nem tar.272
19. yzyln tarih felsefeleri, Hegel'in metafiziksel sistemi bu mito
sun yansmas olarak deerlendirilebilir. Yani yukarda belirtildii gibi,
mitos hep baka baka klklarda kendini gstermi ve etkili olmay sr
drmtr.
19. yzylda kahramanlk mitosu etkili olmu, kahramana tapnma
a balamtr. Yine 19. yzyln ikinci yarsnda 'kahramana tapn
ma'dan 'rka tapnma'ya geilmitir. Bu balamda Gobineau'nun "nsan
Irklarnn eitsizlii zerine Bir Deneme" adl almas rklarn ahlaksal
ve dnsel ynden farkl olduklar tezini iler. Gobineau'ya gre hi
kimse bunu yadsyamaz ya da byle bir geree aldrmazlk edemez.
Ama btnyle kavranlamam olan bu nokta, bu olgunun anlam ve ya
amsal nemidir.273
Cassirer'e gre Gobineau rkn tarihsel dnyann biricik efendisi ve
yneticisi olduunu, tm teki glerin onun altnda ve uydusu olarak
kaldklarn kantlamak zorundayd. Yurtseverlik bile onun iin salt bir
put ve nyarg idi. Bu grleri dolaysyla Gobineau totaliter devlet ide
olojisini hazrlamak iin katkda bulunan dnrler arasndadr.274 Si
yah rk hayvanlardan bile aalk bulan Gobineau, insan eylemleri y
znden deil kan yznden byk ve soylu kabul eder. nsana kendi ah
laksal deeri konusunda gven veren tek ey, doum kaddr. Erdem
kazanlacak bir ey deil, rkn fiziksel ve zihinsel niteliklerinden bir ar
maandr. stn rklar kim olduklarn ve deerlerinin ne olduunu yal
nz ayaklarnn dibinde kle gibi eilmekte olan teki rklarla kendilerini
karlatrarak kavrayabilirler. 275

272 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 181 -183


273 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 231
274 Cassirer, Devlet Efsnesi, s. 237
275 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 241
ernst cassirer 367

19. yzyln bir dier siyasal mitosu Hegel felsefesidir. Cassirer'e


gre hibir felsefi sistem siyasal yaam zerinde Hegel metafizii kadar
gl ve kalc bir etki yapmamtr. Ondan nceki tm byk filozoflar
siyasal dncenin genel akn belirlemi olan devlet kuramlar ortaya
koymular, ama siyasal yaamda yalnzca ok lml bir rol oynamlardr.
Onlarn kuramlar ounlukla dnsel dnyaya ilikin oldu. Hegel fel
sefesinde ise tamamen farkl bir durumla karlalr. Tm modern siyasal
ideolojiler ilk kez Hegel'in hukuk ve tarih felsefesinde sunulup savunul
mu olan ilkelerin glerini, dayankllk ve srekliliklerini bize gster
mitir. Bolevizm, Faizm ve Nasyonal sosyalizm, Hegelci dncenin
b tnln bozup onu paralara ayrmlardr. Onlar ganimetin kalnt
larna ilikin tartmalarn ard arkas kesilmez ekilde srdrmektedir
ler. Bu tartmalar artk salt kuramsal alandan kp ok byk siyasal et
kiler haline gelmilerdir. 276
Akl ve bilim a olarak da grlen 20. yzyl, mitik dnn
ortadan kalkt bir dnem olmamtr. Her a gibi bu yzyl da kendi
mitosunu ina etmitir. Ancak bu yzyln mitosunun ortam ok nceden
hazrlanmtr. 20. yzylda, siyasal dnceleri kuvvetli bir silaha dn
trmek, dinleyici kitlesinin kafasna yerletirmek iin yeni tekniklerin ge
litirilmesi gerekliydi ve gelitirildi. Mitik sylem bunun en iyi vastasy
d. By ve mitoloji ilkel toplumlarda nasl etkin rol oynadysa siyasal ya
amn hayli gelitii modern alarda da ayn rol oynad. "nsan umut
suz olduu durumlarda her zaman umutsuz aralara bavuracaktr. te
amzn siyasal sylenceleri de bylesine umutsuz aralar olmulardr.
Eer us bizi baarszla uratmsa, geride yine her zaman ultima ratio,
mucizevi ve gizemsel olann gc vardr." 277
Cassirer' e gre yeni teknikte atlmas gereken ilk adm dilin ile
vindeki deiiklik oldu. Dilin semantik ve bysel kullanm olmak ze
re iki ilevinden sz edilebilir. Bu ilev deiimi, dilin insan zerindeki
etkisini de deitirir. Modern siyasal sylenceleri ve onlarn nasl kulla
nldklarn incelersek, onlarda yalnzca tm ahlaksal deerlerin yeniden
deitirildiini deil, ayn zamanda insan dilinin de bir dnm geir
diini aknlkla grrz. Byl szck romantik szce kar bir n-

" 76 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 252-253


277 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 281
368 drdnc blm

celik kazanmaktadr. Bunun en gzel rneini Nazi Almancasnda gr


mekteyiz. Nazilerin syleminde zafer gibi byl szckler ustaca kul
lanlmtr. 278
Szcn tam bir etki yapmas isteniyorsa, insani duygulanmlar
hissettiren szcklere ritellerin de elik etmesi gerekir. Her siyasal eyle
min kendine zg bir treni vardr. Totaliter devlet iinde siyasal yaam
dan bamsz bir zel alan bulunmad iin, insan yaamnn tm ans
zn yeni trenler basknna urar. Bu trenler ilkel toplumlarda rastladk
larmz kadar dzenli, kat ve amanszdr. Her snf, her cins ve her yan
kendine zg bir treni vardr. Tren grevini savsaklama liderin ve tota
liter devletin grkemine kar ilenmi bir su halini alr. Tek biimli ve
tekdze uygulanan bu trenler tm zihinsel glerimizi uyuturucu ve
kiilik duygumuzu yok edici etki icra eder. 279
ada siyasal mitoslar ortadan kaldrlabilir mi? Bu kavgada fel
sefenin rol ne olabilir?
Siyasal mitoslar yok etmek felsefenin gcn 'aar. Mitos bir an
lamda yok edilmesi olanaksz olandr. O, ussal kantlardan anlamad gi
bi mantksal karmlarla da rtlemez. Ama felsefe, dman anlama
mz salar. Dman tanmak, yalnzca onun zayflk ve eksikliklerini bil
mek deil, ayn zamanda gcn de bilmek anlamna gelir.280 Bu d
manla, mitik sylemle savamak iin bu bilgi zorunludur. Zihinsel yeni
lenmenin yolu sadece mitik unsurlarla savamaktan ve onlara boyun e
dirmekten geer. Ona gre, insann kltr dnyas mitolojinin karanly
la savalp o yenilince domutur. Fakat mitolojik canavar tmyle yok
edilemedi. O, ancak daha stn bir g tarafndan kontrol edilebilir. D
nsel, ahlaksal ve sanatsal nitelikli gler mitosun gcnden stndr.
Onlar kuvvetlerini koruduklar srece mitos zararsz olarak kalr. 281 20.
yzylda yaplmas gereken budur.

278 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 284


279 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 285-286
280 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 297
281 Cassirer, Devlet Efsanesi, s. 299
ernst cassirer 369

XI. TARTIMALAR
1. Kavram Tartmas

Cassirer'in felsefi fikirlerini dile getirirken felsefe tarihindeki birok filo


zofla hesaplamas dnda, aktif dnce hayatnda iki nemli tartma
sna tank oluyoruz. Bunlardan ilki, onun felsefesini eletiren March-Wo
gau ile tartmas, dieri ise Davos toplantlarnda Heidegger ile yapt .
tartma.
March Wogau "Kavramn erevesi ve erii" yazsnda Sembolik
Formlar felsefesini ayrntl bir eletiriye tabi tutar. Eletirinin asl konusu,
sembolik formlar felsefesindeki kavram grdr.
Marc-Wogau sembol kavram ile bant kavramnn geerli olma
dn iddia eder. Bu tezinin kant ise, sembol kavramnn, net-belirli, tek
anlaml ey durumunu dile getirip tasvir eden 'yaln' bir kavram olmad
iddiasdr. Cassirer ise burada, bir dierine zlmez biimde bal ol
duu, sadece bir dieriyle bantl olarak dnlebilecei ne srlen
iki farkl unsurdan ina edilen bir kavramla uramak zorunda olduunu
ifade eder. Mach Wogauyu ar kukucu bulan Cassirer, kendisinin an
lam fonksiyonu ile ilgili retisine kar onun yapt en kuvvetli itirazn,
anlam fonksiyonuna ilikin grn zorunlu olarak "iki ynl dn
ce"ye gtrecei yargsndan ibaret olduunu ileri srer. Cassirer bu iti
raz yerinde bulur ve nemini kabul eder. "nk bizzat kendim, kavram
teorimin inasnda ite bu 'iki ynllk' tekrar tekrar vurguladm ve
onu tartmann merkez noktasna yerletirdim. Her bant kavram el
bette 'bir ve ok' eydir, yaln ve 'iki ynl' dr. Bu kavram, greli bam
szl iinde bir dierinden ayrlabilir paralardan dzenlenen, kendine
zg bir anlam-birlii ve anlam-btnldr. Fakat bu eitlilik iinde,
mantksal yanltan baka hibir ey grmez ve tm "iki ynl dn
ce"leri dnce olmayan bir ey olarak deerlendirip felsefeden ve man
tktan ayklamak istersek, o zaman salt zdelik mantnn gr asna
taklp kalrz." 282 zdelik mant ise kavram tam olarak aklayamaz.
Bu yzden Cassirer Marc-Wogau'nun sembol kavramna ilikin eletirile
rini cevaplamaya, sembolik formlar felsefesinin genel niteliklerini akla
makla balar.

282 Cassircr, Wcscn und Wirkung des Symbolbcgriffs, s. 207


370 drdnc blm

Yukarda belirtildii gibi, bilginin metafizii deil fenomenolojisi


olmak isteyen sembolik formlar felsefesi, 'bilgi' kelimesini en geni ve en
kuatc anlamyla, u veya bu yapda dnya ina eden zihinsel etkinlik
lerin tm olarak anlar. Teorik bilgiden mitosa kadar dnyay anlamaya
ilikin tm etkinlikler bu erevede deerlendirilir. Dnyay anlama ve
kavrama formlarnn tamam somut temaay hedeflerler; fakat temaa
edilen nesnenin kendisi de, cisimletirmenin yn ve ni teliiyle birlikte
deiir. Bu noktada yaplmas gereken, sabrl eletirel aba iinde, nesnel
letirme biimlerini, bu biimlerin nasl bilime, dine, sanata zg ve onlar
asndan nasl karakteristik olduunu ortaya koymaktr. Cassirer'e gre
burada hemen ilkesel bir itiraz ortaya kar. Her nesnelliin, bizim nesnel
bak ya da bilme olarak adlandrdmz her eyin bize hep sadece belir
li formlar iinde verilmesi ve ona sadece bu formlar vastasyla kolayca
ulalabilmesi durumu gerek olunca, o zaman bu formlarn evresinden
darya hibir zaman kamayz; bylece adeta tm "dtan" inceleme
denemeleri en bandan mitsiz olmu olur. Biz sadece bu formlar tema
a edebilir, deneyimleyebilir, tasarlayabilir ve dnebiliriz. Biz onlarn
srf ikin anlam ve ileyiine balanm oluruz. Fakat byle olursa, o za
man form iin bir kar kavram ve bir bant kavram tekil edebilmemiz,
tamamen problem ykl olur. Forma 'karp giden' ve form vastasyla
ekillendirilen gerekliin 'maddesi'nden sz ettiimizde, bu, salt bir me
cazdan baka hibir ey olamaz. nk bilgimizin iinde bize, herhangi
bir ekilde bir form vastasyla belirlenmi olmadan, salt 'madde' olarak,
deyim yerindeyse sadece plak varolua sahip olan bir ey olarak hibir
ey verilmemitir.283 Sensalizm bu erevede bilginin yegane dayana
olamaz. Sembolik formlar felsefesi de psikolojik veya epistemolojik sen
salizm e iddetle itiraz eder. Ancak Marc-Wogau Cassirer'in kavram te
orisinde sensalizmin tmyle almam ve silinmemi olduunu iddia
eder. Mevcut olan ile iaret eden birbiriyle tamamen balantsz olamaz.
Onlarn ayrm ve ilikisi, bir problemdir.
Algy ikiye blemediimiz, bilginin formuyla maddesini bilfiil
kendinde mevcut paralar olarak birbirinden ayramayacamz iin, un
surlarn bu ikilii, bizzat algnn salt mevcudiyetine ve onun gerek feno
menolojik hal ve keyfiyetine mi ai ttir?

283 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 209


ernst cassirer 371

Cassirer bu noktada, Kant'n sensalist izgisini benimser. "Sens


alizmle, btn deneyim felsefeleriyle ilgili olarak kaytsz artsz kabul et
tiim fikir, temaasz kavramlarn bo olduu yargsdr. Dinin ve mitik
olann dnyas, teorik bilginin dnyasyla sanatn dnyas somut temaa
lardan ina edilir. Sembolik formlar felsefesi bundan dolay, herhangi bir
anlamda 'zihinsel' olarak adlandrdmz eylerin hepsinin somut an
lamda gereklemesini nihayet duyusal olan iinde bulmalar gerektiini,
bu eylerin duyusalda ve duyusalla ortaya kabileceini kabul eder. Bu
felsefe grme, iitme ve dokunma dnyasnn mevcut olduunu; yakala
ma, kavrama, anlama, grme diye adlandrdmz her eyin, her 'du
yu'nun da vurulduu grme, ses ve dokunma olgular dnyasnn var
olduunu inkar etmez; tam tersine bunu vurgular. Byle bir kavray, a
yet duyusal olan burada, vazgeilmez ama bakasnn hizmetinde bir un
sur olarak grlmeyip kendinde varolan bir element olarak dayanaklat
rlsayd, ancak o zaman "sensalizm" ya da onun bir kalnts olarak gs
terilebilirdi. Bunun benim teorimde asla sz konusu olmadn Mac-Wo
gau kabul etmektedir. Fakat o daha ileri gider de bana kar, mantksal ni
telikli kl krk yarc dncelerden hareketle, 'madde' ile 'form' arasn
da, 'mevcut olan' ile 'temsil eden' arasnda bir 'distinctio rationis'in, sade
ce dncede varolan bir ayrm kabulnn hakl olduu iddiasyla itiraz
ederse, o zaman bu tez, bana yle geliyor ki, yaln fenomenolojik gerek
lie arpar. Bunu ak hale getirmek iin, baka balamda ayrntl olarak
anlatm olduum bir rnee bir kez daha baklmalyd. 284
Ona gre Marc-Wogau'nun itiraz, 'mevcut olan' ile 'temsil eden' in,
'madde' ve 'form'un mu tlak-olmayan, greli ayrlna yneliktir ki, ben
bu ayrl iddia ve kabul etmekteyim. Marc-Wogau, 'madde'nin kesin e
kilsiz bir ey olarak, adeta hibir form nitelii olmayan yaln "u" olarak
var olmas vakasndan, alg yaantsnn geni boyutlu farkllklara ruh
sat vermeyen bir btn olarak kabul edilmesi gerektii sonucunu karr.
Fakat ben bu sonuca ulamak iin, zdelik-mantndaki abalamann
dnda, hibir neden grmyorum. Kald ki, yukarda dile getirdiim gi
bi zdelik mant farkllk problemi konusunda, hibir tek durumda,
dolaysyla sembol kavram ve sembol problemi konusunda da zerine
deni yerine getiremez. Benim anladm ekliyle, algnn 'maddesi', so
yutlanan ve bu soyutlamada salt olgu olarak, psikolojik veri olarak gste-

284 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s.210


372 drdnc blm

rilebilen bir reel varlk deildir. Algnn maddesi, epistemolojik refleksi


yon ve zmlemenin yneldii bir snr kavramdr. Bu kavram kulla
nrken, onun kendine zg manhksal iyaps bilinen bir ey olarak kal
dnda, yani o, bir snr kavram olarak grlp anlaldnda, bu kav
ramn kullanmndan vazgeilmesi gerekmez. O zaman snr kavram ola
rak algnn maddesi kavram, salt form fenomenleri dnyas karsndaki
bir gerek, bamsz ve mutlak varlk iddiasna deil, tam tersine form fe
nomenleri dnyasndaki belirli ilikileri gstermeye hizmet eder. Bu ili
kiler sayesinde form fenomenleri kendi iinde dzenlenir. Onlar farksz
bir birlik halinde birbiriyle kaynamaz; tam tersine onlar, karlkl farkl
lk yoluyla incelenip belirlenir. Onlarn mutlaklatrlmasyla ayn anlama
gelen duyumsal tzletirmeyi reddetmi olsak da, bu iliki duyumunda,
baz 'birincil' duyu verilerinden de sz edebiliriz. Tezyinat, bysel-klt
nitelikli sembol veya sins izgisini kavraymzda, bu figrlerden g
reli olarak ayrlabilen bir grsel deneyim yaantsnn etkili olduunu
syleyebiliriz. Geri bu deneyim yaants bakla kesilmi gibi ayrlama
yabilir ve algnn btnlnden, adeta atomik biimde hazrlanm ola
bilir. "Grlen ey" elbette her zaman belirli bir "grn" biimi iinde
-onun ncesinde ya da dnda deil- ortaya kar. Dier yandan ise gr
nn btn bu farkl biimleri bir dieriyle yle balantldr ki, onlar
belirli bir grlen eyle ilikilenir ve bu eyde mterek bir temele sahip
tir. Biz bu temeli, kendinde varolan mutlak bir tayc olarak deil, fonk
siyonel bir balam olarak savunuyoruz. Algnn 'maddesi' olarak adlan
drdmz ey, o halde bize gre "izlenimlerin toplam" sanatsal, mitik,
teorik temaann temelinde bulunan somut bir dayanak deildir. Bu ey
adeta sadece farkl biim verme ekillerinin kesitii bir izgidir. izgi
hatt gibisinden bir grlen ey, tamamen belirli bir somutlatrma ve bi
reyselletirme iinde, 'bu' ierik olarak nmzde bulunur. Fakat ayn za
manda bu bireysel olan, genel bir duyu balamn, estetik, dini ve teorik
evreni bizim iin grlebilir ve adeta effaf hale getirir. 285
Cassirer'in zikrettiine gre, Marc-Wogau yle sylyor: "Cassi
rer'in sens alizme itiraz . . . sadece, gver.ilir ve yaln ieriklere, duyum
lamalara ulama vastas olan soyutlama ynteminin, bilincin bilfiil mev
cu t bamsz bileenlerine erimeyi salayacak bir yntem olarak yorum
lanamayaca anlamna gelir. Faka t itiraz, soyutlama ileminin yolunun

285 Cass r<'r, Wcsen und Wirkung dcs Symbolbegriffs, s. 2 1 2213


ernst cassrer 373

arm olduunu gstermez. Farkl balamlarda farkl anlam ieren "su


nulan ey", greli yaln gereklikle ilgili olarak, duyumcu psikoloji iin ol
duu gibi Cassirer iin de, "yaln izlenimler" den, mesela "k uyarm",
"retina imgesi" ya da buna benzer eylerden ibarettir. Bu durum, Cassirer
mesela 'ayn k uyarm'nn, algnn tabi olduu zel artlara gre, ger
ekliin inas iin ok farkl biimlerde kullanlabileceini iddia ettiin
de aka grlr. (Theoria 11, 312 f.)"
Buna karlk Cassirer yle bir deerlendirme yapar: "Bana yle
geliyor ki, bu eletirisinde Marc-Wogau, kendisinin itiraz ettii aklama
larn asla salt kurgusal deerlendirmelere dayanmadn, tam tersine, bu
deerlendirmelerin algnn somut vaziyetleri ve problemleriyle ilikili ol
duunu gzden karm grnyor. "Doal durum" iindeki alglarn
hep belirli bir "sergileme fonksiyon"na sahip olduu ve sadece bu fonk
siyon nedeniyle, doal "dnya tablosu"nun, kendi deimez eyleri ve
zellikleriyle birlikte bizim iin ina edildii fikrinin, tarafmdan en kes
kin biimde vurguland dorudur . . . . Mesela grme, "yzeyden yans
yan renkler" alannda hareket eder. Bu renkler belirli eylere yapr ve
onlarn nitelikleri olarak kavranr: Tebeir beyazdr, yaprak yeildir, k
mr siyahtr. Onlardan belli bir younluk ve nitelikte yaylan k, farkl
yansma ilikileri altnda, ok kuvvetli bir deiime urasa bile, onlar bi
ze hemen hemen ayn beyazlkta ve siyahlkta grnrler. Burada yley
se renkler, nesnel geerli zellikler olarak evremizdeki eylerle ilikilen
dirilir. Bu noktada biz, grdmz renklerin zel bilgisini vermeyiz;
renklerin kendisini zel gzlem nesnesi haline getirmeyiz. Renklerden sa
dece, eyleri sememize yarayan iaretler olarak yararlanrz. Onlar bir
ey ifade ettiklerinde, yani ifadenin alglannda, sistematik bir kavray
ne kar."
Eer bir ifade algs teorisi, yalnzca-verili olmas gereken yaln
"duyu nitelikleri"yle ie balamak ve sonra belirli "fiziksel" ni teliklerin,
hafza ilemleri ve gelimi sonu karma sreleri vastasyla bu duyu
niteliklerine nasl tamamlayc olarak katldn gstermeyi denemek su
retiyle ina edilmek istenirse, amaca eriilemez. Fakat ifade algsnn, du
yusal algnn farkl temel ynlerini, seslerin iitilmesini, renklerin grl
mesini, optik ve akustik biimlerin kavrann, tamamlayc durum ola
rak kendi iinde tamas; bunlarn inkar edilmesi gerekmez ve tarafsz bir
fenomenolojik analizde gerekten inkar edilemez. 'Utan kzarmas' hali,
elbette sadece elemantar psikolojinin anlad anlamda, grlen bir 'kr-
374 dcirdnc blm

mz' dan ve bir karm yoluyla tespit edilen ya da fantezi eklenmi olan
'utanma' dan ibaret deildir. Burada, salt bir arada olma deil, 'sembolik
zllk' ifadesiyle gstermeye alhm iliki hakimdir. Fakat 'i ie'yi
salt bir arada karsnda ok kuvvetli vurgulamamza ramen, phesiz
bu i ie, hibir zaman tam uyum ve rtme olarak kavranamaz. Burada
nmzde uzanan btn, kendiliinden isel dzene sahiptir; bu btn
eklemlenen bir btndr ve olan ey haline, ncelikle bu eklemleme va
stasyla gelir. "Utanma kzarmas" kesinlikle krmz ile utanmann birle
ip grup oluturmas deildir; fakat kzarmann utanma, utanmann da
kzarma olmas sz konusu deildir.286
Dilin 'ifade Jon ks iyon u 'nun analizi de banty ve semboliklii do
rulamaktadr. Ancak Cassirer'e gre, salt fenomenal mevcudiyete ilikin
olarak, onun dncesiyle Marc-Wogau'nun dncesi arasnda esasl bir
fark yoktur. Cassirer'in geleneksel teorileri eletirisini hakl bulan Marc
Wogau, ifade algsnda genel-verili bir fiziksel eye bakarak bir psiik ey
hakknda hkm vermekle yetinilemeyeceini, bunun yannda bir de
'ruhsal olanla bedensel olann zlmez bir bantsnn deneyimlenebi
leceini' kabul eder. Yani deneyim salt somut olann duyusal deneyimi
deil, soyut ve somut olann birlikte ve birbiriyle bant iinde kavran
masdr. Baka bir ifadeyle, deneyim bir sistem iindeki deneyim, kavra
y bir sistem iindeki kavraytr.
Sistemin ierdii temel kavramlarn hibirinin ke!ldisi bakmndan
aklanmamas ve anlaml olarak kullanlmamas dolaysyla, onlarn sis
temde icra etmeleri gereken anlamn kaybolmasndan ya da iki anlaml
olarak ortaya kmasndan sz edilemez. Sistemin btnnde, hepsine,
kendi belirgin yerleri tahsis edilmi olur. Kavramn sistemdeki yeri saye
sinde, sisteme ait olan kavram dier tm kavramlardan ayrlr. Marc-Wo
gau tarafndan temsil edilen dn biimi, bir bantnn iki parasnn
kendi kesinliine gre dzensiz olarak snrlanm olmalar durumunda
onlarn zorunlu olarak rtmeleri gerektii anlaynn yanll, bu
noktada dorudan kantlanm olur. nk burada doal olarak, tek tek
kavramlarn snrlarnn rtmesinden ya da yok olup gidiinden sz
edilemez .. Biz kavramlarn sistemle herhangi bir iliki olmadan "kendin
de" ifade ettikleri anlam bildiimizi sylemesek bile, onlar sistem iinde
kendi kesin anlamlarna ve apak ve dosdoru yerlerine sahiptir. Kav-

286 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegriffs, s. 222-223


ernst cassrer 375

ramlar bu iliki iinde ve iliki sayesinde bir dierinden ayrlmadklarn


da, bir dieriyle ilikilenemezler. 287
Bu artlar altnda, 'sembolik formlar felsefesi'nin temellerini eleti
rel yoldan yeniden dzenleme abalarn anlayla karlamas gerektii
ni dnen Cassirer Marc-Wogau'nun ifadelerinden, aralarndaki kart
ln, ilk bakta, sembolik formlar felsefesinin sistematik olarak kavrama
ya alt dnsel temel feno111e11lerin kavran ve yorumlanna ilikin
olmad sonucunu karr. Ona gre mevcut kartlk kullanlan kavram
larn belirlenii ve ereveleniinde yatmaktadr.

2. Davos Tartmas

16 Mart-6 Nisan 1929 tarihleri arasnda Davos'ta dzenlenen felsefe kon


gresinde, felsefe dnyasnda ses getiren tartma Cassirer ile Heidegger
arasnda yaplmtr. Heidegger'in bu tartmadan iki yl nce yaynlan
m olan Varlk ve Zaman', akademik felsefede etkin olan Yeni Kantl
n bilin ve zne felsefesine kar bir zafer gibi grlmtr. nk Hei
degger bat felsefesinin bilgi ve varla ilikin soru ortaya koyuunu bir
skandal olarak grmekteydi. Bu soru biimi, gerekliin kavrannn te
meline, zne ve nesnenin ayrl dncesini yerletirmekteydi. Bu ayr
lk insani varoluun dnyada olmaklna aykryd. Cassirer ise insan
sembolletiren varlk olarak tanmlamakla, onu alc olduu kadar reti
ci, kendi dnyasn tm eitlilii iinde sembolik gereklik olarak olu
turan ve bu dnyada yaayan zne olarak nitelemi olmaktayd. Onun or
taya koyduu tm retimle dil, sanat, teorik bilgi, mitos bilincin eseriy
di. 288
Tartma, Cassirer'in, 'Heidegger'in Yeni Kantlktan ne anlad'
sorusuyla balar. Heidegger Yeni Kan t filozoflar zikredip, felsefeyi bil
gi sorununa indirgediklerini syler ve "varolann genellii bilimlere pay
latrldktan sonra, felsefede geriye ne kaldn" sorar. Bu bak asn
dan, geriye varolann bilgisi deil, sadece bilimin bilgisi kalr. Kant'a d
n bu erevede belirlenmitir. Kant matematiksel-fiziksel bilginin teo
risyeni olarak deerlendirilmitir. Yeni Kan tlk saf akln eletirel kavra
ndr ve bilginin teorisini doa bilimine ilikin olarak aklar. Kant ise

287 Cassirer, Wesen und Wirkung des Symbolbegri ffs, s. 226-227


288 http: / / www.warbu rg-hms.de/ eca / davos.html#IV (12.1 0.2009)
376 dcirduncu bolum

hibir zaman doa biliminin teorisini ifade etmek istememitir. O, meta fi


ziin, dolaysyla da ontolojinin problemler demetini gstermeyi arzu et
mitir.
Cassirer Kant'a salt bilgi teorisyeni olarak bakmadklarn, Kant fel
sefesinde retici hayal gc kavramnn merkezi bir nem tadn, an
cak Kant'n eserlerinin tamam gz nne alndnda, asl problemin z
grlk problemi olduunu ifade eder. zgrlk nasl mmkn olabilir?
Kant'n da bunu tam kavrayamadn, Yeni kantlarn da zgrln
kavranamazln kabu llendiini syler. nk teorik bilgi emalatrc
dr ama pratik akln emalatrmas sz konusu deildir. zg rl k kav
ramlar, vukufiyetler emalatrlamaz. Kant da bu noktay grm, ancak
geniletmitir. Heidegger de bilme gcnn sonlu bir g olduunu orta
ya koymaktadr. O zaman u son ortaya kar: Byle bir sonlu organizma
bilgiye, akla, hakikate nasl sahip olacaktr? Heidegger'e gre kendinde
hakikatler ve sonsuz hakikatler var olamaz. Onlar Dasein'a gredir ve o
da sonludur. Sonlu bir organizma sonsuz hakikate sahip olamaz.
Heidegger, Kant'a gre doann geliigzel bir evre olmadn,
varolann bir evresi olduunu syler. Doa Kant'ta matematiksel doa
biliminin konusu deildir. Varolan doa el altnda bulunan anlamda v.-
rolandr. Kan t varolann teorisini kurmak istemitir. Hakikat sorununa
gelince; hakikat Dasein'a gredir. Hakikat olan, tek insann dnd
eydir. Hakikatin hakikat olarak varolduu ve Dasein'n bunu bilecei
yargs metafizikseldir. ayet Dasein varolua sahip deilse, hibir haki
kat yoktur. Hakikat Dasein'n bizzat kendisindedir. 289
Tartma karlkl soru ve cevaplarla srer. Ancak izleyenler, Hei
degger'in Kant'n yorumlanyla ilgili sorulara younlatn, Davos'ta
dile getirdii dncelerinden sonra "Kant ve Metafizik Problemi" eseri
nin ortaya ktn, Cassirer'in ise Heidegger'in sorular karsnda boca
lama yaamadn; kar sorularnda gen arkadann eserlerindeki d
ncelerinden yola karak onun mekan, dil, lm, kayg konusundaki
dncelerini soruturduunu i fade ederler. Yine izleyiciler her iki filozo
fun, Kant' kendi hamleleri iin tank olarak ne kardklarn syler
ler. 290

289 Martin Hcidcggcr, Kant nd das Problem der Mcthaphysik, Vittorio Klostcrnann GmbH,
Frankfurk an Mci n 1 991, s. 274-296
290 http: / / www. warburg-haus.dc
ernst cassrer 377

Cassirer daha sonra, Devlet Efsanesi adl eserinde, Davas tartma


sna at fta bulunmakszn, Heidegger eletirisi yapar. Ona gre Husserl'in
felsefeyi bilim haline getirme ve tartlmaz ilkelere oturtma abasn,
onun rencisi Heidegger paylamaz. Heidegger'e gre mantksal felsefe
kurma abas bounadr. Sadece varoluun doas nemlidir. Hibir d
nr kendi varoluunun doruluundan daha fazlasn veremez. Bu va
roluun tarihsel yaps vardr. Bir de o, bireyin iinde yaamakta olduu
zel koullarla sk biimde balantldr. nsan bu artlarn ortasna frla
tlmtr. Zamann akna frlatlm olmak, insani durumumuzun temel
ve deimez zelliidir. Bu akntdan kamadmz gibi ynn de de
itirmeyiz. Varoluumuzun tarihsel koullarn kabul etmek zorunda
yz. Onu anlayabiliriz ama deitiremeyiz.
Cassirer Heidegger'in dnceleriyle faizm arasnda balant kur
maz. nk faizm birok kaynaktan beslenir. Ama bu felsefe, modern
mi tlere direnebilecek gleri zayf drmtr. Uygarln k ve y
klnn kanlmazln savunan karanlk n bilgilerden oluan tarih fel
sefesiyle insann en temel varolusal karakteristiini onun frlatlmln
da gren bir kuram kltrel yaamn kurulma ve yeniden dzenlenme
sinde insann etkin payna il ikin tm umutlarn yklmasna yol am
tr. 291

291 Cassire; Devlet Efsnnesi, s. 293-294


Kaynaka

ARSTOTELES, kinci Analitikler, cv.:H.Ragp Atadcmir, MEB Yay., st.,1989


ARSLAN, Ahmet. lka Felsefe Tarihi I, zmir, 1995
ASTER, Ernst von, Felsefe Tarihi Dersleri, Yayna Hazrlayan: Macit Gkberk,
i. . Edebiyat Fak. Yaynlar,, stanbul 1943

ATADEMR, H. Ragp, Aristo'nun Mantk ve lim Anlay, AF Yay., Anka


ra,1974,
CASSRER, Ernst, "Kltr Felsefesinde Doalc ve nsanc Temellendirme",
ev.: Doan zlem, Kltr Bilimleri ve Kltr Felsefesi, Remzi Ki-

tabevi, stanbul, 1986


CASSRER, Ernst, Devlet Efsanesi, ev.Necla Arat, Remzi Kitabevi, stan
bul,1984

CASSRER, Ernst, Kltr Bilimlerinin Mant zerine, ev. Milay Kktrk,


Hece Yaynlar, Ankara 2005
CASSRER, Ernst, Sembolik Formlar Felsefesi I - Dil, ev. Milay Kktrk, He
ce Yaynlar Ankara 2005

CASSRER, Ernst, Sembolik Formlar Felsefesi II Mitik Dnme, ev. Milay


-

Kktrk, Hece Yaynlar, Ankara 2005


CASSRER; Ernst, Sembolik Formlar Felsefesi III Bilginin Fenomenolojisi,
-

ev. Milay Kktrk, Hece Yaynlar, Ankara 2005

CASSRER, Ernst, Subtanzbegriff und Funktionbegri ff, Verlag von Bruno Cas
sirer, Berli n, 1910
CASSRER, Ernst. "Kltr Felsefesinde Doalc ve nsanc Temellendirme",
ev.: Doan zlem, Kltr Bilimleri ve Kltr Felsefesi, Remzi Ki
tabevi, stanbul, 1986
DESCARTES, Felsefenin lkeleri, ev.: Mehmet Karasan, MEGSB Yay., stan
bul, 1988
HEDEGGER, Martin, Kant und das Problem der Methaphysik, Vittorio Klos
termann GmbH, Frankfurk an Mcin 1991
ernst cassirer 379

KANT, Immanuel, Ahlak Metafiziinin Temellendirilmesi, ev onna Kuu


radi. Trkiye Felsefe Kurumu Yay. Ankara-1995,
KANT, mmanuel, Prolegomena, ev.: i. Kuuradi-Y. rnek, Trkiye Felsefe
Kurumu Yay., Ankara, 1995
KKTRK, Milay, "Akl Eletirisinden Kltr Eletirisine: Sembolik Formlar
Felsefesi", Felsefe Dnyas, say: 37 (2003 / 1 )
KKTRK, Milay, "Soyutlama'dan Seme'ye: Aristoteles ve Cassirer'de Kav
ram Teorisi" (Bildiri), Adnan Menderes niversitesi "Antika' da Fel
sefe ve Gnmze Etkileri" Sempozyumu, Aydn, 14-16 Nisan 2010
KKTRK, Milay, Ernst Cassirer'de Sembol ve Sembolik Formlar, Atatrk
niversitesi Sosyal Bilimler Enstits Erzurum 2001, (Baslmam
Doktora Tezi)
KKTRK, Milay. "Animal Symbolicum", Felsefe Ansiklopedisi, C. 1, 398-
401 Ed. Ahmet Cevizci, Etik Yaynlar, 2003
KKTRK, Milay. "Cassirer, Ernst", Felsefe Ansiklopedisi, C. 3, 73-87, Ed.
Ahmet Cevizci, Babil Yaynclk, 2005
KKTRK, Milay. Kltr Bilimi Yazlar, Hece Yaynevi, Ankara 2006
KKTRK, Milay. Kltrn Dnyas-Kltr Felsefesine Giri, Hece Yayne
vi, Ankara 2006
MAKKREEL, R. A., Cassirer zwischen Kant w1d Dilthey, Darmstadt; Wissens
chaft Buchgesellschaft, 1997
WEBER, Alfred, Felsefe Tarihi, ev. H Vehbi Eralp, Sosyal Yay., st.,1993
h ttp: / / www.warburg-haus.de / eca / d avos.html # IV (12.1 0.2009)

CASSRER ZERNE YAPILAN ALIMALAR*


Doherty, J.E., Sein, Mensch und Symbol (Varlk, nsan ve Sembol), Bonn 1972

Dubach, P., Symbolisch Pragnanz-Schlsselbegriff in Ernst Cassirers Philo-


sophie der symbolischen Formen (Ernst Cassirer'in Sembolik
Formlar Felsefesinin Anahtar Kavram-Sembolik zllk),
Ed.E.Rudolph und B.O Kppers, Hamburg 1995

Kta Avrupasnda Cassirer zerine yaplan almalarn zellikle 1 980'li yllardan sonra belir
gin bir art gsterdii grlmektedir. Bu almalar zerinde ayrntl olarak durulmam, sa
dece Alman felsefe evresinden seilen baz almalar zikredilmitir. Ayrca 1 996 ylnda Ya
le niversitesi'nce Cassirer'in yaynlanmam notlar, Sembolik Formlar Felsefesi 4. cilt ady
la yaynlanmtr. Cassirer almalar konusunda daha ayrntl bilgi iin http: / / www1.uni
hamburg.de / cassirer / indexr.html adresine baklabilir.
380 dcirduncu blun

Etlelt, W., Der Substanzbegriff (Tz Kavram), 1 972


Ettelt, W., Mythos als symbolischen Form (Sembolik Form Olarak Mitos; E.
Cassirer'in Mitos Yorumu), 1972
Ferrari, M., Cassirer und der Raum (Ccssirer ve Mekan) 1992
Gaona, F., Das Raumproblem in Cassirers Philosophie der Mythologie (Ernst
Cassi rer'in Mi toloji Felsefesinde Mekan Problemi), Tbingen 1964
Gller Th., Zur Frage nach der Auszeichnung der Sprache in Cassirers Philo
sophie der symbolischen Formen (Cassirer'in Sembolik Formlar
Felsefesinde Dilin Kendini Gstermesi Sorunu), Frankfurt 1 988
Harbermas, J., Die befreiende Kraft der symbolischen Formgebung Ernst Cas-
sirers (Cassirer'de Sembolik Biim Vermenin zgrletirici Gc)
Darmstadt 1 997
Heidegger, M., Das mythische Denken von Enrst Cassirer (Ernst Cassirer'de
Mi tik Dnme) 1928
Hermann, E., Sprachc und Erkenntnistheorie (Dil ve Bilgi Teorisi), Gttingen
1940
Heymans, G., Zur Cassierschen Reform der Begri ffslehre (Cassirer'in Kavram
retisi Reformu) 1928
Holzhey, H., Cassirers Kritik des mythischen BewulStscins, (Cassirer'in Mitik
Bilin Eletirisi) Frankfurt 1988
Kaegi, D., Jenseits des symbolisclen Formen (Sembol ik Formlarn tesinde:
Cassirer'de Sanatsal Sembolizm ve Temaa likisi zerine)
Kajon, l., Das Problem der Einheit des Bewusstseins im Denken Ernst Cassi
rer (Ernst Cassirer'in Dncesinde Bilincin Birlii Problemi)
Frankfurt 1988
Krois, J. M., "Ernst Cassirer 1874-1945, Hamburg 1994
Krois, J. M., Ernst Cassirers Scmiotik der symbolischen Formen, (Cassircr'in
Sembolik Formlar Felsefesi) 1 984
Makkrcel, R. A., Cassirer zwischen Kant und Dil lhey, (Kant ve Dilthey Ara
sndaki Cassirer) Darmstadt 1997
March-Wogau, K., Der Synbolbegriff in Philosophie Ernst Cassirers (Ersnt
Cassi rer'in Felsefesinde Sembol Ka vram), Thcoria il, 1936
Naumann, I3., Philosophie und Poetik dcs Synbols (Sembol n Felsefesi ve
Poetikas) Mnclcn 1998
ernst cassrer 381

Orth, E. W., Phanomenologie in Ernst Cassi rers Philosophie der symbolischen


Formen (Ernst Cassirer'in Sembolik Formlar Felsefesinde Fenome
noloji)
Orth, E. W., Zum Begriff der Tcchnik bei Cassircr und Heidcgger (cassircr ve
Heidcgger'de Teknik Kavram) 1987
Paetzold, H., Dic Rcali ta t der syrnbolischen Fornen-Die Kulturphilosophic
Ernst Cassirers im Kontext (Semboli k Formlarn Gereklii-Ernst
Cassirer Balamnda Klt r Felsefesi ) Darmstadt 1994
Paetzold, H., Die symbolische Ordnung der Kunst (Sanatn Sembolik Dzeni)
Darmstadt 1997
Paetzold, H., Ersnt Cassircrs Philosophie der symbolischen Formen und die
neuere Entwicklung der Scmiotik (Cassircr'in Sembolik Formlar
Felsefesi ve Semiotikte Yeni Geliim) Bcrli n 1981
Pactzold, H., Mythos als symbolishe Form- Zu Ernst Cassi rers philosophisc
her Interpration des Mythos (Sembolik Form Olarak M itos- Ernst
Cassirer'de Mitosun Felsefi Yorumu zerine) 1983
Paetzold, H., Mythos und Moderne in der Kultu rphilosophie Ernst C:ssirers
(Ernst Cassi rer'in Kl t r Felsefesinde Modern ve Mi tos), Hamburg
1995
Paret, P., Ernst Cassirer und neueren Richtungen der Kulturgeschichte (Ernst
Cassircr ve Kltr Tarihine Yeni Ynelimler) Hamburg 1995
Pcrpeet, W., Ernst Cassirers Kul turphilosophie (Ernsl Cassirer'in Kltr Fel-
sefesi ) 1982
Peters j.-P., Cassirer, Kant und Sprache (Cassirer, Kant ve Dil) Main 1983
Piepmeier, R., Dic Wirklichkeit der Kunst (Sanatn Gereklii) 1984
Pohl, B., Der Mensh und seine Symbolc (nsan ve Sembolleri)
Poma, A., Ernst Cassirers von der Kul u rphilosophie zur Phanomenologie der
Erkenntnis (Cassirer' de Kltr Felsefesinden Bilginin Fenomenolo
jisine), Frankfurt 1988
Ranea, A.G., Zeichen, Symbol, Bcgriff (aret, Sembol, Kavram), 1986
Rcgelmann, J.P., Dic Stellung der Biologie in den neukantianischen Syslemen
(Yeni Kant Sislemlerde Biyolojinin Yeri), 1979
Ri tter, J., Ernst Cassirers Philosophic der symbolischcn Formen (Cassirer'in
Sembolik Formlar Felsefesi) 1930
382 drdnc blm

Rudolph, E. Und Kppers, Kulturkritik nach Ernst Cassirer (Cassirer'e Gre


Kltr Eletirisi) Hamburg 1995
Rudolph, E., Von Sunstanz zur Funktion, (Tzden fonksiyona) 1995
Scheerer, M., Ernst Cassirers Philosophie der symbolischen Formen (Cassi
rer'in Sembolik Formlar Felsefesi) 1932
Schmid-Kowarzik, W., Das Symbolproblem und seine Stellung in System der
Philosophie
Schwemmer, O., Die Vielfalt der symbolischen Wel ten und die Einheit der
Vernunft (Akln Birlii ve Sembolik Dnyalarn eitlilii) 1995
Schwemmer, O., ber das Verstehen des Fremden (Yabanc Olan Anlama
zerine) 1995
Sternberg, .K., Philosophie der symbolischen Formen (Sembolik Formlar Fel
sefesi}, 1925
Stolzenburg, H., Philosophie der symbolischen Formen Cassirers Werk und
seine Bedeutung fr die Jugendbildung (Cassirer'in Sembolik
Formlar Felsefesi ve Genlik Eitimi in Anlam), 1929
Tomberg, M., Der Begriff von Mythos und Wissenschaft bei Ernst Cassirer
und Kurt Hbner (Hbner ve Cassirer' de Mitos ve Bilim Kavram)
Mnster 1996
Vgele W., Ernst Cassirers Symboltheorie und die Frage nach Pluralismus
und Differenz (Cassirer'in sembol teorisi ve oulculuk ve Ayrm
lama Sorunu) 1998
Weizsacker, C.F., Determinismus und ndeterminusmus by Ernst Cassirer
(Cassirer'de Determinizm ve ndeterminizm}, 1937
Wolandt, G., Cassirers Symbolbegriff und die Grundlagungsproblematik der
Geisteswissenschaften (Cassirer' in Sembol Kavram ve Manevi Bi
limlerin Temellendirilmesi Problemi}, 1964
"-""-------- ------
Thomas S. KUH N

l
------------------------------
1
Ezgi Ece ELK

YAAMI VE ESERLER

2 0.yy' ikinci yarsnda bilim felsefesi ala nnda ortaya konan kimi d
ncelerin gnmz felsefe tartmalarndaki rol dikka t ekicidir.
"Paradigma deiimleri"ne yapt vurguyla sadece bilim felsefesi alan
n deil, baka pek ok felsefe tartmasn da etkilemi olan Thomas Sa
muel Kuhn da, kukusuz 20.yy'n nemli bilim felsefecileri arasnda yer
almaktadr. Bilimsel Devrimleri Yaps isimli eseriyle bilim felsefesi alann-
. da gl bir tartma balatm olan Thomas Kuhn, 18 Tem muz 1922 tari
hinde ABD'nin Ohio eyaletinin Cincinnati ken tinde dnyaya gelir. Aka
demik renimine Harvard ni versi tesi Fizik Blmnde balar ve
1 946'da yksek lisans, 1949'da dok tora rL'nimini ayn bl mde tamam
lar. Kuhn, bilim tarihiyle youn olarak ilgilenmeye balad bu srecin
sonunda -1957 ylnda- ilk eseri olan Kopcmik Dcvri111i'ni yaynlar. Berke
ley niversitesi'nde profesrle atanmasndan bir sene sonra, pozitivist
akma kar yeni bir bilim tasarm ortaya koyduu ve kendisini dnya
apnda ne kavuturacak olan Bili111sel Dcvri111/cri Yaps isimli alma
s, ilk olarak 1962 ylnda, edi trln neopozitivist akmn nemli tem
silcilerinden Otto Neurath ve Rudolf Carnap'.n yapt Jtcratio11al Ercy
clopcdia of Ll11fied S cic cc'ta yaynlanr. Bu almasyla Kuhn, bilim felse
fesi alannda, Kari Popper, Stcphcn Tou lmin, Imre Lakatos ve Paul Feye
rabend gibi bi rok bilim felsefecisinin katld ve gnmze dek etkisini
srdrecek olan nemli bir tartmay balatm olu r. Bu dnemden itiba
ren "bilim" kavramna ynelik tartmalar erevesinde ok sayda maka
leleri yaynlanan Kuhn, 1977 ylnda -Bili111scl Dcvrimlcri Yap s 'na ynel-
386 benci blm

tilen eletirilere cevap niteliinde olan yazlarndan derledii- Asal Geri


lin'i; 1987 ylnda da Black-Body Tleory and the Quantum Discontinuity
isimli almasn yaynlar. Yaam boyunca eitli dnemlerde Harvard,
California, Berkeley ve Princeton niversitelerinde grev yapan ve 1979
ylnda Princeton niversitesi'nden MIT'ye geerek 1991 ylnda emekli
lie ayrlana dek burada grev yapan Kuhn, 1996 ylnda 74 yanda ha
yatn kaybeder. Hayattayken yaynlad eserlerinin dnda, lmnden
sonra 2000 ylnda yaynlanan ve son dnem almalarndan derlenen
The Road Since Structure isimli bir kitab daha bulunmaktadr.

Giri

Thomas Kuhn'un dncelerinin 20.yy bilim felsefesi tartmalarnda


nemli bir role sahip olmasnn ardndaki en nemli sebep byk lde
"paradigma" kavramnn yaratt etkiye dayanr. Bilimsel etkinlikte po
zitivizmin "kesinlik" ve "nesnellik" iddialarnn karsna paradigma kav
ramyla karak, bilim tarihini gz nnde bulunduran farkl bir bilim ta
sarm ortaya koyan Kuhn'un dncelerinin 20.yy bilim tartmalarnda
ki tkisinin anlalabilmesi, 20.yy'da bilimsel etkinlie bak belirleyen
yaygn pozitivist anlayn tarihsel geliim izgisinin gz nnde bulun
durulmasyla dorudan balantldr. Bu bakmdan pozitivizmin tarihsel
geliim izgisine ksaca deinmek yerinde olacaktr.
1 7.yy'dan gnmze dek sregelen "kesin bilgi" idealinde kayna
n bulduumuz ve ayrt edici zellikleri 19.yy'da August Comte tarafn
dan ortaya konan pozitivist bilim geleneine gre, olgulara ilikin tek ger
eklik vardr; "doa alan" ve "tarihsel- toplumsal alan", olgulara ilikin
bu tek gerekliin iki farkl grnmdr. Dolaysyla ayn gerekliin
farkl grnmlerine ilikin bu iki alanda bilgiye ulamay salayan tek
bir yntemden sz edilebilir. Pozitivist bilim geleneine gre, ayn ilkeler
tarafndan belirlenmekte olan doa ve tarih alanlar -nesnelerinin farkll
gzetilmeksizin- ayn yntem araclyla bilinebilmektedir. Gerek do
a alannn gerek de tarihsel-toplumsal alann bilgisine ulamay salaya
cak bu tek yn tem ise -gk fizii alannda byk baarlar kazanm olan
matematiksel fiziin yntemidir.
19.yy'n sonlarnda Dil they, Droysen, Simmel gibi dnrler tara
fndan, nesnellik ve kesinlik iddiasndaki pozitivist bilim tasarmna kar
, tek gereklik ve tek -matematiksel- yntem anlayn reddeden ve ta-
thomas s. kuhn 387

rihsel-toplumsal alann nesnelerinin farklln vurgulayan anti-poziti


vist bilim anlay ortaya konmusa da, 20.yy'n balarnda Viyana ni
versi tesi'nde toplanan ve daha sonra "Viyana evresi" olarak da anlacak
olan bir grup dnr, pozitivist bilim anlaynda bir takm deiiklikler
yaparak pozitivist gelenein "neopozitivizm" adyla srdrlmesini sa
lam ve gnmz bilim anlayn ar ekilde etkilemeyi baarmtr.
Neopozi tivist bilim tasarmnn etkisiyle 20.yy'da doa bilimlerini
n plana karan bir bilim anlay yaygnlk kazanmtr. Bu anlaya g
re bilimsel etkinlikte ama, mantn ve matematiin ilkelerini kullanarak
olgulara ilikin genel yasal aklamalar yapmaktr. Mori tz Schlick, Ru
dolf Carnap, Hans Hahn, Herbert Feigl, Kurt Gdel ve Otto Neurath gibi
dnrlerin temsil ettii Viyana evresi, ilki, 'deneysel bir bilim ynte
mi ortaya koymak'; iincisi, 'metafizik nermelerin anlamszln gster
mek' olan iki ama dorultusunda bilim felsefesi yapmlardr. Bilim fel
sefesini, bilimsellik lt ve bilimsel ynteme ilikin bir soruturma ola
rak ele alan bu gre gre, bilim felsefesinde ama, bilim ile metafizik
arasna snr koymay salayacak lt belirlemek ve bilimsel yntemi
ortaya koymaktr. Bilimsellik ltn, deney ve gzleme dayal dorulana
bilirlik, bilimsel yntemi de tmevarm olarak belirleyen Viyana evresi
dnrlerine gre, deney ve gzlem yoluyla dorulanamayan nerme
ler bilimsel deildir. Bu tr nermeler -zellikle de metafiziin nermele
ri- bilimin dnda braklmaldr. nk metafizik nermelerin anlamlar
bilgisel deil, duygusaldr. Olgusal bir ierie sahip olmamalarndan do
lay bu nermeler ne doru ne de yanltr. Viyana evresinin nde gelen
temsilcilerinden Carnap'a gre, bilimsel nermeler mantksal zmlc
melerdir. Gzlemsel sonular olmayan, olgusal ierikten yoksun nerme
ler ise bo bir sav olmaktan teye geemezler, bu nedenle de bilimsel ba
kmdan anlamszdrlar. Bir nermeye kuramsal anlamn kazandran, o
nermenin dorudan ya da dolayl olarak dorulanabilme olanana sa
hip olmasdr.
Viyana evresi oluumunun gerekletii dnemde birtakm bilim
tarihileri, toplum bilimlerini arka plana a tan, bilimsel etkinlii!' tarihsel
boyutunu grmezden gelen ve genel olarak bilimde ontolojik temeli red
deden pozi tivist bilim anlayna kar, bilimsel kesinlii sorgulayan, bili
min tarihsel yapsnn ve ontolojinin nemine dikkat eken bir bilim anla
y ortaya koymulardr. Bilimsel etkinlie tarihsel bakla yaklaan Hen
ri Poincare, Pierre Duhem, Emile Meyerson ve Alexandre Koyre gibi bi-
388 beinci bciln

lim tarihilerinin bu grleri kend i dnemlerinde pek dikkat ekmemi


gibi grnse de, bilimsel kesinlik iddiasna kar yaklak olarak doruluk an
layn; tm metafizik elerden arnm bilim anlayna kar da tarih
sel balamndan kopartlmam ontoloji temelli bilim anlayn savunmu
olmalarndan dolay pozitivizme kar ortaya kabilecek yeni bir bilim
tasarmnn habercisi olmulardr.
19.yy'dan gnmze kadarki srete anti-pozitivist dnrler ve
yukarda ad geen bilim tarihileri tarafndan farkl bilim tasarmlar or
taya konmasna ramen pozitivizmin yaygn bilim anlay etkisini artan
bir ivmeyle srdrmtr. Amac bilim ile metafizik arasna snr koy111ak
olan ve bu ama dorultusunda bilimsellik ltn deney ve gzleme da
yal dorulanabilirlik olarak belirleyen neopozitivizm bu etkinin daha da
artmasn salamtr. 20.yy'da Viyana evresi dndaki pek ok farkl bi
lim felsefecisini de etkilemi olan pozitivist anlaya gre, bilim adam
tm inanlarndan, geleneklerden, ideolojilerden, metafizik elerden, k
saca tm kiisel ve toplumsal elerden yaltlm olarak bilimsel etkinlik
te bulunmaktadr. nk toplumsal, metafizik ve ontolojik elerden
arnm bir ekilde eylemesi, bilim adamn nesnel bilgiye ulatracak en
nemli zelliktir. 20.yy'n ikinci yarsnda Kari Popper ve Imre Lakatos gi
bi bilim felsefecileri tarafndan, neopozi tivizmin snr koyma sorununa
getirdii zm eletiren grler ortaya konmu olsa da, bu grler de
mantk-pozitivizmin yantlamaya alt sonnlar temele alnas ve bi
li msel etkinlikte usd eleri gz ard eden nesnellik arayn benimse
mi olmalar bakmndan pozitivist gelenei srdrmeye devam etmitir.
Thomas Kuhn'un dncelerinin 20.yy'n bilim anlay bakmn
dan nemi bu noktada ortaya kmaktadr. Her ne kadar Kuhn, pozitivist
gelenein iinde yetimi bir bilim adam olarak bilim felsefesi alanna
adm atm olsa da, ortaya koyduu bilim tasarmyla balatm olduu
tartmalar 19.yy'dan itibaren sregelen pozitivist bakn krlmas y
nnde nemli bir adm atlmasn salamtr. Bilimin tm alanlar iin bi
lim tarihini ve bilimin topluluk yapsn gz nnde bulunduran bir bilim
tasarm ortaya koyan ve bilim iizerinr felsefece diiiiiirke bilim tarihiin
grmezden gelinemeyeceini zellikle vurgulayan Kuhn, Bilimsel Devri111le
ri11 Yaps 'n, kendisinin nasl olup da bilim adamlndan bilim tarihili
ine getiini aklamaya alt bir aba olarak deerlendirir. Bu al
masnda Kuhn, kendisini yeni bir bilim tasarm ortaya koymaya gtren
iki nedenden, iki gr deiikliinden sz eder. Bunlardan ilki, doktora
thomas s. kuhn 389

renimini srdrrken katld bil im tarihi dersleridir. Bu derslerde


Kuhn, o gne kadar sahip olduu ve kendisine retilen bilim anlay_
nn, bilim tarihindeki gerek bilimsel etkinliklere uymadn farketmitir.
Kuhn'un bilim tasarmnda deiiklie yol aan ikinci neden ise, toplum
bilimleri alanna ynelik almalar incelemesiyle ortaya kmtr. Bu
alandaki aratrmalarnda Kuhn, toplumbilimciler arasnda yaanan bir
takm bilimsel soru nlara ve yntemlere ilikin anlamazlklarn, benzer
ekilde doa bilimcileri arasnda da yaand, fakat uygulama sz konu
su olduunda doa bilimleri alanndaki uygulamann toplumbili mlerin
de grlen trden anlamazlklara sahne olmad sonucuna varmtr. Ve
doa bilimleri ile toplum bilimlerinin uygulama alanlar arasnda dikka
tini eken bu farkn kaynan bulma abas, "paradigma" kavramyla ad
landrd olgunun bilimsel etkinlikteki nemini anlamasna yol amtr.
Son yllarda pozitivizmin 'birikimsel olarak ilerleyen' bilim imgesi
nin kendisine yklenen ilevi yeteri kadar yerine getiremediine dikkat
eken Kuhn'a gre, tarih, sadece bir zamandizini ve anlat deposu olarak
grlmedii takdirde, mevcut bilim imgesinde esasl bir dnme yol
aacaktr. Hatta Kuhn'a gre, son dnemde bilimsel etkinlik bakmndan
tarih-yazmsa! bir devrim gereklemitir bile; yle ki, fark edilmeden
gerekletirilen bu devrimde bilim tarihileri, zaman ierisinde, oun
lukla da yaptklarnn tam olarak farknda olmadan, yeni tr soru lar sor
maya, bilimler iin farkl ve ou zaman pek birikimsel olmayan gelime
izgileri izlemeye balamlardr. Artk bilim tarihileri eski bir bilim da
lnn bugne katksn aratrmay brakp, sz konusu bilim dalnn ken
di za m an n d aki tarihsel b tnln sergilemeyi tercih etmektedirler.
rnein, Galileo'nun grleri ile modern bilimin grleri arasndaki
iliki zerine soru sormaktan ok, Galileo'nun kendi ncelleri, adalar
ve kendisinden sonraki bilim adamlaryla olan ilikisi zerine soru sor
maya ynelmilerdir. Dolaysyla bilimin, eski tarih yazm geleneine
bal yazarlarn tartt trden bili msel etkinlikle pek benzer yan kal
mamtr (Kuhn, 1996: 3).

Kuhn'un kendisinin de aka belirttii gibi, bata Alexandre


Koyre'nin yaptlar olmak zere, son dcrnem bilim tarihi almalar, yeni
bir bilim anlayn ortaya koymaktadr. Bilim tarihinin bilgisiyle ulala
bi lecek bu tr bir bilim tasarmn ana hatlaryla izmeyi amalad Bilim
sel Devri111leri11 Yaps'nda Kuhn, bilimi, pnradig ncesi d11e111, olnnn bi
lim dnemi, b1111nlm dei ve lili111sel devri111ler gibi farkl zelliklere sa-
390 beinci blum

hip s relerin birbirini izledii bir etkinlik olarak ortaya koyar. Ona gre
bilim, ussal ve usd elerin bir arada bulunduu bir etkinliktir. ster
doa bilimleri alannda ister toplumbilimleri alannda olsun "bilimsel ol
gu" tarihsel bir olgular snfdr. Bu nedenle, bilimsel etkinlik, gerek ku
ramlar gerek olgular bakmndan bilim tarihi gz nnde bulundurul
makszn anlalamaz. Bilimin, tarihsel ve toplumsal elerle i ie yr
tlen bir etkinlik olmasndan dolay, bilim . felsefesi de tarihsel ve toplum
sal bir aratrmaya bavurmadan gerekletirilemez. Kuhn' a gre, bilim
sel etkinliin gerek yapsna uygun bir bilim tasarmna ulamak, bilim
sosyolojisi alanndan yararlanmay gerektirir. Bu bakmdan, geree en .
uygun bilim tasarmnn ortaya konabilmesi, bilim tarihini gz nnde
bulunduran ve bilim topluluklarnn ne ekilde etkinlikte bulunduunu
anlamak amacyla toplumbilimleri alanndan yararlanan bir bilim felsefe
si soruturmasyla mmkndr.

"Paradigma" ve Olaan Bilim Etkinlii

Khn'un dncelerinin, Bilimsel Devrilerin Yaps yaynland dnem


de bilim felsefesi alannda yaratm olduu etki kadar, gnmz felsefe
tartmalarnda da grmezden gelinemeyecek bir etki yaratm olmas b
yk lde paradig111a kavramnn kullanmyla ilikilidir. lk olarak Pla
ton ve Aristoteles gibi Eskia dnrleri tarafndan gramer ve retorik
gibi alanlarla balantsnda ku llanlm olan "paradigma" kavramnn
gnmzde poplerlik kazanmas, Kuhn'un bu kavram bilimsel etkin
likle balantsnda ele ill m ilsyla gereklem i t i r. Kuhn, ortaya koyduu
bilim tasarmnda merkezi neme sahip olan "paradigma" kavramn "bir
bilim evresine belli bir sre iin bir model salayan, evrensel lde ka
bul edilmi bilimsel baarlar" olarak tanmlar (Kuhn, 1996: x). Fakat pa
radigmay balangta sadece bu ekilde tanmlamasna ramen, daha
sonra ald eletirilerden dolay bu kavrama ilikin ikili bir ayrm yap
mann daha uygun olacan dnr. Bu ayrma gre Kuhn, paradigma
y iki farkl anlamda kullanmaktadr. Paradigma kavramnn bir anlam,
bir bilim evresine belli bir sre iin bir model salayan, evrensel lde
kabul edilmi bilimsel baarlardr. Dier anlam ise, daha geni kapsam
l sosyolojik anlamdr. Sosyolojik anlamyla paradigma, belli bir bilim top
luluunun yeleri tarafndan paylalan inanlarn, deerlerin ve teknik
lerin btnn temsil eder. Bylesine kuatc bir erevenin oluturucu
thomas s. kuhn 391

eleri ise unlardr: a) Simgesel genellemeler. b) Paradigmann metafizik


ksmlar, dier bir ifadeyle, ortak ilkelere ilikin inanlar. c) Deerler. d)
Paradigma kavramnn az nce sz edilen dier -dar- anlam, bir bilim
evresine belli bir sre iin bir model salayan, evrensel lde kabul
edilmi bilimsel baarlar. Kuhn, "paradigma" kavramyla ilgili bu ayr
mn ardndan, okuyucularn zihninde daha fazla karkla neden olma
mas bakmndan paradigmann sosyolojik -geni kapsaml- anlamn
"disiplin matrisi" ad altnda kullanmay tercih eder ve bu isimlendirme
yi u ekilde aklar: " 'Disiplin' diyorum, nk o, profesyonel bir disip
linin uygulayclarnn ortak iyeliidir; ve 'matris' diyorum, nk o, her
biri daha ileri dzeyde aklama isteyen, eitli trde dzenlenmi eler
den olumutur." 1
Bilimi, srasyla, 'paradigma ncesi bilimsel etkinlik', 'olaan bilim
etkinlii', 'bunalm dnemi' ya da 'olaanst bilim etkinlii' ve 'bilimsel
devrim' evrelerinin ou kez birbirini izledii bir etkinlik olarak ortaya
koyan Kuhn, bilimsel etkinliin nemli bir parasn oluturan olaan bili
mi de 'belli bir paradigma zerine, yani gemite kazanlm bir ya da da
ha fazla bilimsel baar zerine oturtulmu aratrma sreci' olarak ta
nmlar. Burada sz edilen bilimsel baarlar, belirli bir bilim evresinin,
bilimsel uygulamann gerekletirilebilmesi iin bir sreliine temel ka
bul ettii bilimsel ilerlemelerdir. Bu noktada, olaan bilim aratrmasnn
daha sk bir ekilde yrtlmesini salayan bilimsel ders kitaplar byk
nem tamaktadr. Kuhn'a gre, bilimsel ders kitaplar, kabul edilmi
olan bu kuramsal yapy yorumlayarak, kuramn tm baarl uygulama
larn rnekler. Bu tr ders kitaplar 20.yy'n balarnda popler olmadan
nce, Aristoteles'in Physica, Ptolemaios'un Almagest, Newton'un Principi
a, Lavoisier'in Chimique eserleri gibi bilim dnyasnn birok tannm
eseri benzer bir ilevi yerine getirmitir. Belli bir aratrma alannn geer
li kabul ettii problem ve yntemlerin gelecekte uygulama yapacak ku
aklar iin tanmlanmasnda kullanlan bu eserlerin bilimsel etkinlikte
byle nemli bir rol oynamalarn salayan, ierdikleri bilimsel baarla
rn iki can alo zellie sahip olmasdr. Bilimsel baarlarn paradigma ola
rak adlandrlmasn salayacak bu iki nemli zellikten ilki, bu bilimsel
kuramlardan her birinin temsil etti baar ya da ilerlemenin, rakip bi
limsel geleneklere bal olanlar geleneklerinden koparp kendilerine e-

1 Thomas Kuhn, Asal Gerilim, 1994, s. 356.


392 beinc blm

kecek kadar yeni ve benzersiz olmasdr. Bu baarlarn ikinci zellii ise,


her eit sorunun zmn, gelecekte yeniden tanmlanacak bir bilimsel
toplulua brakabilecek kadar ak ulu olmalardr. te Kuhn, bu iki
zellii tayan bilimsel baarlara paradigma adn vermektedir. Bu du
rumda, olaan bilim de, belli bir bilim evresinde ya da belli bir bilim da
lnda bal olunan paradigmann ilkeleri tarafndan ynlendirilen bilim
sel etkinlik alan olarak ele alnmaktadr (Kuhn, 1996: 10).
Kuhn' a gre, bilimsel etkinlie model salayan bu trden baarla
rn -mevcut paradigmann- incelenmesi, bir bilim rencisini ileride ieri
sinde alma yapaca bilim topluluunun bir yesi olmaya hazrlayan
en temel unsurdur. Olaan bilimin btn amac, karlat btn olgu
lar, bal olduu paradigmann snrlar ierisine sokarak aklayabil
mektir. Yani olaan bilim etkinliinde bilim adam, aratrd konuyu ve
genel olarak dnyay, bal olduu paradigmann erevesinden grmek
tedir. Bu bakmdan, "yaptklar aratrma ortak bir paradigma zerine ku
rulu olan insanlar, bilimsel uygulamada ayn kurallara ve ltlere bal
drlar. Bu ballk ve bunun sonucu ortaya kan fikir birlii, olaan bili
min, bir baka deyile, belli bir aratrma geleneinin domas ve sregit
mesinin nkoullardr." 2
Olaan bilim etkinliinin temelinde bulunan paradigmann nemi
ni vurgulamakla birlikte Kuhn, yukarda deinildii kadar balayc pa
radigmalar olmadan da bilimsel etkinlikte bulunulabileceini belirtir. Bir
paradigma olmadan yrtlen bu tr bir etkinlik, bilimsel bir aratrma
alannn henz olgunlamam, paradigma ncesi dnemine iaret eder.
Bir paradigmann ya da paradigma adaynn olmad byle bir dnem
de, belli bir bilimin gelimesiyle ilgili olabilecek tm olgularn nemi eit
lde grelidir. Kuhn'a gre, bir paradigma, olaan bilim etkinliiyle
ilikili olabilecek tm etkenlerin nemini ayrt etme olana verir. Dolay
syla, byle bir olanaktan yoksun olan, yani bir paradigmaya balanma
m ve henz ilk aamalardaki olgu biriktirme ilemini gerekletiren bir
bilimsel etkinlik, bir paradigma zerine kurulmu bilim etkinliine gre
ok daha ansa braklm durumdadr. Ancak bir paradigmayla birlikte,
hem olgu toplama ilemi hem de kuramsal gelime, yn belli, amal et
kinlikler haline gelir ki, bu bakmdan paradigma, biriktirilen olgularn
deerlendirilmesini ve dzenlenmesini salayan, Kuhn'un ifadesiyle, ku-

2 Thomas Kuhn, Tlc Strcture of Sciet ific Revoltios, 1996, s. 11.


thomas s. kuhn 393

ramsal ve yntemsel bir inan btn olarak karmza kar. Burada dik
kati eken nokta, paradigmann, kuramsal ve yntemsel olmasnn yan
sra, bilimsel etkinlii gerekletiren bilim adamlar ya da bilim evresinin
bu paradigmaya gven duyarak ve inanarak i grmesini salayacak bir
inan btn olarak da deerlendirilmesidir. Bilimsel etkinliin temeline
koyduu paradigma kavramna ilikin bu tanmyla Kuhn, pozitivist g
rle kartln da aka ortaya koymaktadr.
Kuhn'a gre, ou bilimin gelimesindeki ilk aamalarn en nem
li zellii, doa zerine birbirinden farkl birok grn srekli olarak
yar halinde olmasdr. Bir paradigmaya ve daha kapal trden bir ara
trma alanna ulam -ve balanm- olmak ise herhangi bir bilim daln
da olgunlamann gstergesidir. rnein, Antik adan 17.yy'a kadarki
srete n nitelii konusunda yaygn olarak kabul edilen bir gr ol
mamtr. Bunun yerine, her biri Epikuroscu, Aristotelesci ya da Platoncu
kuramlar gibi farkl kuramlar tarafndan desteklenen ve birbirleriyle s
rekli yar iinde olan birtakm okullar bulunmaktayd ki, bu okullardan
biri , cisimlerden kan paracklar olarak; dieri, cisimler ile gz ara
snda kalan fiziksel ortamn deiimi olarak; bir baka okul ise , gz
den kan yaylm ile fiziksel ortam arasndaki etkileim olarak tanmla
makta ve bunlarn dnda da bu konuya ilikin daha birok yorum yapl
maktayd. Bu okullardan her biri bal olduklar farkl bir metafizik g
rten g almaktayd ve her biri, kendi kuramlarna uygun ekilde ger
ekletirdii gzlemler yoluyla, belirli bir optik olgular kmesine ilikin
en iyi aklamay kendilerinin yaptn savunmaktayd. Belirli bir para
digma tarafndan desteklenmeyen ya da belirli bir metafizik grten g
almayan dier gzlemler ise, ad hoc ileyiler olarak muamele grmekte
ya da zm sonraki aratrmalara braklan nemli problemler olarak
bir kenara ayrlmaktayd. Oysa belirli bir bilimsel aratrma alannda i
gren rakip kuramlarda bir tanesinin paradigma olarak belirlenmesiyle
birlikte, hem olgu toplama ileminin hem de kuramsal gelimenin, yn
belli, amal etkinlikler haline geldii grlmektedir. Dolaysyla, geli
mekte olan bir bilim dal sz konusu olduunda, bu aratrma alanna ili
kin gr ayrlklarnn balangtakine oranla byk lde azald fark
edilmektedir.
Kuhn'a gre, bir doa biliminin geli. iminde, herhangi bir topluluk
ya da birey, sonraki kuak bilim adamlarnn ounluunu kendine eke
bilecek dzeyde bir sentez yaratabildii zaman dier eski okullar zaman-
394 beinci blm

la gzden kaybolurlar. Bunun nedeni, eski grn savunucularnn o


unun yeni kurama ynelmesidir. Fakat bu, eski grn kendisinin ya
da savunuculannn tamamen yok olmas anlamna gelmemektedir. u ya
da bu ekilde eski grlere bal kalanlar daima vardr, fakat bunlar da
zamanla meslek evresinden silinirler ve almalarna kimse kulak as
maz olur. Bununla birlikte, yeni kuram, rakipleri arasnda daha gl g
rld iin paradigma konumunu almtr ve artk kapsamna giren
tm olgular aklamas beklenir. Sz konusu bu beklentiye ramen,
Kuhn' a gre, galip kuramn, kapsamna giren tm olgular aklamas ge
rekmez, kald ki bunu yapamaz da zaten (Kuhn, 1996: 19).
Yeni kuramn paradigma olarak seimi, bilimsel aratrma alannn
yepyeni ve daha kat bir tanmn beraberinde getirir. almalarn bu pa
radigmaya uyduramayan ya da uydurmak istemeyen bilim adamlar,
aratrmalarna ya tek balarna devam etmek ya da baka bir bilim ev
resine balanmak zorunda kalrlar. Bilim evresinin daha kat bir bilim ta
nm altna girmesi, Kuhn'a gre baka sonular da dourmaktadr. Buna
gre, bir paradigmaya balandktan sonra artk bilim adam, en nemli
almalarn yaparken alan batan aa yeniden kurmak, ya da balan
g ilkelerinden yola karak ortaya att her kavramn kullanln hak
l karmak zorunda deildir. Artk bilim adam aratrmasna, kendisiyle
ortak paradigmaya bal olan nceki bilim adamlarnn brakt nokta
dan devam edecektir. Ve bylece kendi konusunu, aratrd olgularn en
ince ve en sakl kalm elerine szabilecek kadar ayrntl ekilde incele
yebilme olana bulacaktr. Bu noktada, olaan bilim etkinliinde bilim
adamnn kendi aratrma alnna ynelik batan sona aratrma yapmak
zorunda olmamasnn sebebi, daha nceki bilimsel baarlarn dile getiril
mesi iinin, bilimsel ders kitaplarna ait olmasdr. Snrlar belli bir para
digma tarafndan belirlenen bilimsel etkinlie ilikin metinler oluturul
duktan sonra, bilim adam aratrmaya bu metinlerin brakt yerden de
vam edecektir.
te Kuhn, bilil}1 topluluunun tek bir paradigmay kabul etmesi
sonucunda ortaya kan bu profesyonel ve kapal aratrma alann "ola
an bilim etkinlii" olarak tanmlar. Peki bu snrlar belli, kapal aratr
ma alannn ne tr bir yaps vardr? ncelikle, bu trden bir bilimsel et
kinlik, bilim evresi iin rnek ya da model olabilecek bir kuram olmak
szn yrtlemez. Dolaysyla, ister paradigma ncesi dnem, ister bir ilk
paradigmann kabulnden sonraki dnem olsun, belirli bir bilim toplulu-
thomas s. kuhn 395

unun etkinlikte bulunabilmesi iin, en azndan bu sz konusu bilim top


luluunun balanm olduu bilimsel bir kuram, yani paradigma gerek
lidir. Kuhn, bilimsel etkinliin temelini oluturan "paradigma" kavram
n daha anlalr klabilmek amacyla gramer alanndan bir rnek verir. Bu
rnee gre, Ano, Amas, Amat dizisi, gramer alan iin bir paradigmadr.
nk bu dizi, dier Latince fiillerin nasl ekileceini belirleyen biimi
gsterir. Bu uygulamada paradigmann ilevi, her biri ilke olarak kendi
yerine kullanlabilecek saysz rnein tretilebilmesini salamaktr. Bi
limsel alanda ise, paradigmann bu ekilde bir tretim kalb olarak kulla
nld seyrek grlr. Byle bir tretim kalb olmaktan ziyade, bilimsel
alanda paradigma, hukuk alanndaki yasal bir belirlenim gibi, koullar
deitike ya da zorlatka daha zgl, daha ayrm hale getirilebile
cek, yoruma ak bir model olarak kullanlmaktadr (Kuhn, 1996: 23).
Fakat bilimsel etkinlik iin model olarak kullanlan bir paradigma
nn, zellikle ilk ortaya kt dnemde, gerek kapsam gerek salad
kesinlik bakmndan ok snrl olduu unutulmamaldr. Paradigmalar
bilim topluluunun nemli olduuna karar verd;i baz can alc sorunla
r zmlemekte rakiplerinden daha baarl olduklar iin sonraki stn
konumlarna ulaabilmilerdir. Paradigmann balangtaki baars sade
ce, seilmi ve henz tamamlanmam rneklerden elde edilecek baar
nn habercisi olmasndan kaynaklanr. Olaan bilim etkinliinde ise bu
baar umudu geree dntrlr ki, bu baarya ulama yolunda, pa
radigma iin retici olan olgulara ilikin bilginin geniletilmesi ve bu ol
gular ile paradigma arasndaki uyum derecesinin arttrlmas gerekmek
tedir. Bu bakmdan, bir paradigmann bilimsel etkinlie iyi bir model sa
lamas ve dolaysyla baarl olmas, ayn zamanda bu paradigmann da
ha ileri dzeyde ayrtrlabilmesine baldr.
Bu noktada Kuhn, olaan bilim aratrmasnn ne trden bir etkin
lik olduunun anlalmas iin odak noktas belirler. Bu ayn zamanda,
olaan bilim etkinliinin farkl dzeyde ortaya kt anlamna gel
mektedir. Olaan bilim aratrmasnn temel aamasndan ilki, nemli
olgularn belirlenmesidir. Paradigma tarafndan ortaya karlm olgu s
nf, bilimsel aratrmann ilk aamasn oluturur. kinci aama, bu olgu
larla kuram arasnda uyum salanmasdr. Mevcut kuram ile doa arasn
daki uyumu kantlama abas, bilimsel aratrmann ikinci dzeyidir ve
aka anlalabilecei gibi, paradigmaya ilk aamadan ok daha fazla ba
ml durumdadr. nc olarak ise, kuramn daha da ayrtrlmas gel-
396 beinci blm

mektedir. Mevcut kuram ayrtrmaya ynelik bu tr deneysel bir al


ma, kuramn temelinde kalm baz belirsizlikleri ortadan kaldrr ve bir
takm sorunlarn zmlenebilmesini salar. Deneysel olduu kadar ku
ramsal da olan bu tr bir alma, Kuhn' a gre, bu l snflandrmann
en nemli aamasn oluturmaktadr.
Kuhn, bilimsel aratrma sorunlarnn ayrld bu ana katma
nn, gerek deneysel gerek kuramsal adan olaan bilimin tm ynlerini
kapsadn belirtir. Ona gre, en iyi bilim adamlarnn bile konu edindik
leri sorunlarn ou, olaan bilim alannn bu kategorisinden birinde
yer alr. Bununla birlikte, bilimsel etkinlikte bu aamadan birinde ele
alnamayacak beklenmedik sorunlar her zaman ortaya kabilir. Zaten bi
limsel abay bu kadar deerli klan da bu beklenmedik sorunlarn z
lebilmesidir (Kuhn, 1996: 34).
Kuhn'a gre, bilimsel etkinlikte tek bir paradigmaya duyulan son
suz gven, bilimsel aratrma alannn snrlarn daraltan bir gr kst
llna neden olur. Olaan bilimin aratrma alannn ok dar olmas da
bu gr kstllndan kaynaklanmaktadr. Fakat bu tr bir kstlama bi
limin gelimesi iin gereklidir. Bu srete paradigma bilim adamlarn,
hemen hemen darya tamamen kapal ve snrl bir dizi sorun zerine
derinlemesine ve ayrntl inceleme yapmaya zorlar. Olaan bilim etkinli
inde doa, paradigmann salad nceden hazrlanm bir kutuya s
drlmaya, yerletirilmeye allr. Bilim adamnn olaan bilim aratr
masnda yapmas gereken sadece, doay paradigmann salad mode
le bakarak yorumlamaktr.
Olaan bilim etkinliinde bilim adam, aratrd olgular paradig
mann salad modele uygun ekilde yorumlamak dnda, herhangi bir
yenilik bulma peinde deildir. Hatta paradigmann salad kutuya uy
durulmayan olgular dikkate bile alnmayabilirler. Olaan bilim etkinlii
srasnda bilim adamlar yeni kuramlara ulamak gibi bir aba tama
makla birlikte, yeni kuramlar ortaya atan meslektalarna kar da pek
hogrl davranmazlar. Kuhn'un ifadeleriyle syleyecek olursak, "ola
an aratrma srecinde ele alnan sorunlarn en arpc zellii, gerek ku
ramsal gerek olgusal olsun, byk deiiklikler yaratmay hemen hemen
hi amalamam olmalardr." 3

3 Thomas Kuhn, Tle Strctre of Scie11tific Revoltions, 1996, s. 35.


thomas s. kuhn 397

Olaan bilim etkinliinin bu zelliine ilikin Kuhn u soruyu so


rar: "Olaan bilimin hedefi, ierikte esasl yenilikler bulmak deilse, hat
ta beklenen sonuca uzak dmek bilim adam iin'baanszlk saylyor
sa, olaan aratrmann sorunlarn ele almak zahmetine neden girili
yor?"4 Cevap u ki, olaan aratrmada ele alnan sorunun sonucu nce
den tahmin edilse de, hatta bu sorunun zm renilecek hibir yeni
lik ortaya koymasa da, sorunun hangi yoldan, ne ekilde zlecei hala
belirsizdir. Olaan bilimin herhangi bir sorununu sonuca balamak, tah
min edileni yeni ve farkl bir ekilde baarmak demektir. Bunun iin de,
ara gerele, kavramlarla ve yntemle ilgili birok karmak bulmacann
zlmesi gerekmektedir. Bu nedenle Kuhn, olaan bilimin tam bir "bul
maca zme" etkinlii olduunu belirtir. Bilim adamnn azmini artran
en nemli etken de zlen bulmacann zorluk derecesidir ki, bilimsel
aratrmann sonunda baarya ulaan kii bir bilim adam olarak bulma
ca zmedeki ustaln kantlam olur.
Bulmaca zme etkinliinde geerliliini koruyan bir paradigma,
yant olduu bilinen sorular semeye yarayan bir lttr. Bir yant
olup olmad henz bilinmeyen dier sorular bilim evresi tarafndan ya
grmezden gelinir ya da "metafizik" olduklar gerekesiyle reddedilirler.
Bilim adamlar bu tr sorular baka bir bilgi dalnn konusu olarak kabul
eder, hatta bazen zaman harcamaya bile demeyeceini dnerek gr
mezden gelirler. Bu bakmdan paradigma, bilim evresini, srf bulmaca
ekline dntrlemedii iin, toplumsal nemi olan birok soruna ya
banclatrabilmektedir.
Kuhn' a gre, olaan bilimde bir kez aratrmaya girildikten sonra
bilim adamnn amac bambaka bir nitelik kazanr. zellikle aratrma
srecinin balangcnda bilim adamnn tek dncesi, becerisini en iyi e
kilde kullanarak, kendisinden nce hi kimsenin zemedii ya da daha
iyi zlebileceini dnd etin bir bulmacay zme konusundaki
iddiasdr. Gelmi gemi en byk bilim adamlarnn ou da tm mes
leki abalarn bu trden bulmacalara adamlardr. Bu noktada Kuhn, bi
limsel bir bulmaca olarak snflandrlabilecek soru(n)larn zelliklerine
deinir. Bir sorunun bulmaca olarak ele alnabilmesi iin sadece bir z
mnn olmas yeterli deildir; bunun yan sra, hem kabul edilebilir
zmlerin niteliklerini hem de bu zmlerin hangi aamalardan geerek

4 Thomas Kuhn, Tle Structure of Scietific Revolutions, 1996, s. 36.


398 beinci blm

elde edileceini belirleyen -snrlayan- kurallarn da mevcut olmas gerek


mektedir (Kuhn, 1996: 38).
Bilim adam aratrmasnda, bal olduu paradigmann kendisine
salad -kavramsal, kuramsal, yntemsel ya da deneysel- ilkelerle hare
ket eder. Bilim adam aratrd sorunu, yani bulmacasn, yeni bir yol
dan zerken paradigmann kendisine salad kurallara ve ilkelere g
re etkinlikte bulunmaktadr. Bu ilkeler ve kurallar bulmacann kurulma
sna ve zm yollarnn snrlanmasna yardmc olur. Fakat paradigma
ile bilimsel kurallarn birbirinden farkl eyler olduklar unutulmamaldr.
Paradigmalar, kendilerinden tutarl bir ekilde soyutlanarak elde edilecek
herhangi bir aratrma kuralndan hem daha ncelikli ve balayc, hem
de daha eksiksiz olabilirler ve bu paradigmalar, olaan bilimi, gelitirile
bilir kurallarn mdahalesi olmadan da belirleyebilme zelliine sahiptir
ler. Daha ak bir ifadeyle, paradigma, bu tr kurallar olmadan da olaan
bilim etkinliini ynlendirebilme zelliine sahiptir. Fakat paradigma ol
madan, aratrmada yrnecek yolun hangi ilkelerle snrlandrlaca be
lirsizdir. Paradigmann bilimsel kurallara gre nceliini vurgulayan
Kuhn' a gre, belirli bir dnemdeki bilimsel aratrma etkinliinin, hangi
kurallara ve ilkelere dayanlarak yrtlecei, bal olunan paradigma
tarafndan belirlenmektedir.
Bununla birlikte, olaan bilim sadece ilgili bilim evresi nceden
baarlm problem zmlerini kabul ettii srece kuralsz ileyebilir;
yle ki, paradigmalara ya da modellere duyulan gven ne zaman sarsl
sa, kurallara gsterilen ilgisizlik de tamamen ortadan kalkmaktadr.
Kuhn'a gre, bilim tarihine gz atldnda zellikle paradigma ncesi
dnemlerde, hangi sorunun, zmn ve yntemin lt olacana ilikin
hararetli tartmalar srdrld grlmektedir. Fakat bu tartmalar
genellikle bir fikir birliine gtrmek yerine eitli okullarn birbirlerin
den ayrmasn salamaktadr. Kuhn, optik ve elektrik alanlaryla, 1 7.yy
kimyas ve 19.yy jeolojisini rnek gstererek, paradigma ncesi dnemde
bilimsel aratrmaya ilikin gr ayrlklarnn bir paradigmann ortaya
kmas ile birdenbire ortadan kaybolmadna dikkat eker. Bu tr tart
malar olaan bilimin srdrld dnemlerde yok denecek kadar az
ken, paradigma deiimlerinin yaand bilimsel devrimlerin hemen n
cesi ve sonrasnda, bir baka ifadeyle, paradigmalarn ilk kez saldrya u
rad ve sonra da deiime uratld dnemlerde dzenli olarak tekrar
ortaya kmaktadrlar. Dolaysyla, bilimsel etkinlikte kural araynn or-
thomas s. kuhn 399

taya kt iki farkl dnem bulunmaktadr. Bunlardan ilki, farkl kuram


larn yar iinde olduu paradigma ncesi dnemdir; kural araynn or
taya kt dier dnem ise -daha sonra deinilecek olan- bilimsel dev
rimlerin hemen ncesi ve sonrasnda yaanan sretir.
Bilimsel etkinlikte kurallar bir tarafa braklp yerine paradigmalar
konduunda bilim adamlarnn ve onlarn uzmanlklarndaki eitliliin
daha iyi anlalabildiini belirten Kuhn'a gre, kesinlemi kurallar ge
nellikle ok geni bir bilim evresi tarafndan paylaldklar halde, para
digmalar iin byle bir ey zorunlu deildir. Konular bakmndan birbi
rinden uzak alanlarn, rnein astronomi ve botanik alanlarnn uygula
yclar son derece farkl kitaplardaki farkl baar rnekleriyle yetiirler.
Hatta birbiriyle yakndan ilikili alanlarn uygulayclar bile ortak kitap
lardan ders grp ayn baarlar zerinde aratrma yapm olmalarna
ramen, uzmanlklar srasnda zamanla farkl paradigmalar benimseye
bilirler. Kuhn bu konuya ilikin yle bir rnek verir: "Atom kuramyla il
gili biraz fikir sahibi olmak isteyen bir aratrmac, saygdeer bir fiziki
ile ileri gelen bir kimyacya, tek bir helyum atomunun molekl saylp sa
ylmayacan sormu. ki bilimci de hi tereddt etmeden cevap vermi
ler ama verdikleri cevaplar ayn deilmi. Kimyac helyum atomunun bir
molekl olduunu, nk gazlarn hareketleri ile ilgili kinetik kuramn
erevesinde tam da bir moleklden beklenecei gibi davrandn syle
mi. Dier taraftan fiziki iin ise helyum atomu molekl saylamazm
nk molekllere zg bir spektrum zellii tamyormu. Bu rnekle,
iki bilim adamnn da ayn madde paracndan sz ettikleri kabul edil
se de, her birinin nesneyi kendi aratrma eitimi ve uygulamas asn
dan grd aktr. Grld gibi, problem zmndeki farkl dene
yimleri, onlar iin bir molekln nasl olmas gerektiini belirlemekte
dir." 5

Bilimsel Etkinlikte Bunalm Dnemleri ve Bilimsel Devrimler

Az nce deindiimiz gibi Kuhn'un, bir 'bulmaca zme etkinlii' olarak


ele ald olaan bilim, son derece birikimsel bir abadr ve bu abann
esas hedefi, bilimsel bilgi daarcnn kapsam ve kesinlik bakmndan
dzenli olarak geniletilmesi konusunda baar salamaktr. Bu noktada,

5 Thomas Kuhn, Tle Structure of Scietific Revoltions, 1996, s. 50.


400 beinc bolm

bir paradigmann salad kavramsal aralar, yine ayn paradigmann


belirledii sorunlar zmlemekte yeterli olduklar srece, bu aralarn
gvenli kullanlmas sayesinde bilim en hzl ilerlemesini kaydetmekte ve
sorunlarn en derinlerine kadar ileyebilmektedir. Bal olunan paradig
maya duyulan gven sayesinde baar salayan olaan bilim etkinlii s
recinde -ne olgu ne de kuram dzeyinde- yenilik bulma kaygs bulun
maz. Hatta yrtlen aratrmann baarl olmas tam da yenilik bulun
mamasna baldr. nk olaan bilim, bal olduu paradigmann b
tn gzlem ve deneyleri baarl bir ekilde akladn varsayar. yle ki,
olaan bilim srecinde karlalan tek yenilik, aratrmaya konu edilen
sorunun zmndeki yeniliktir. Fakat zamanla olaan bilim etkinliin
de paradigmaya uymayan birtakm aykrlklarla (beklenmedik olgularla)
karlalabileceini belirten Kuhn, bu durumu, bir dizi kural iinde oyna
nan bir oyun srasnda istenmeden ortaya kan baz yeniliklere benzetir. 6
Byle bir durumda bu beklenmedik yeniliklerin bilindik birer olgu haline
gelebilmesi iin, bilim adamlarnn bir dizi yeni kuram gelitirmesi gerek
mektedir.
Kuhn'a gre, bilimsel etkinlikte ortaya kan bu aykrlklar bilim
topluluu tarafndan nce grmezden gelinir. Fakat aykrlklarn, hem
kavram hem de gzlem dzeyinde elle tutulur hale gelmesi ve artk gr
mezden gelinememesi, bilimsel keif srecinin baladnn gstergesidir.
Keif srecinin balamasyla birlikte ncelikle bu aykrln ortaya kt
alan olabildiince geni ekilde taranr. Bu keif srecinin sona ermesi,
paradigmann, bu beklenmedik ve bilinmedik olgu, artk bildik bir olgu
haline gelene dek deitirilmesiyle mmkndr; ve bilim adam onu
farkl tarzda grmeyi baarana dek, bu beklenmedik olgu, bilimsel bir ol
gu olarak kabul edilmez. te Kuhn, paradigmann ve aykrln, birbirle
rine uygun ekilde dzenlenmeye alld bu srece bunalm dnemi ya
da olaanst aratrma dnemi adn verir.
zetlemek gerekirse, bunalm dnemindeki bu bilimsel keiflerde
ncelikle bir aykrlk farkedilir. Daha sonra bu aykrlk gerek kavramsal
gerek gzlemsel olarak grmezden gelinemez bir hal alr. Bu durumda bi
lim adamlar, aykrlk yaratan olguyu aklayabilmek iin bilimsel kura
m yeniden dzenlemek zorundadrlar. Bu dzenlemenin sonucunda ise,

6 Belirli bir paradigmaya bal yrtlen bilimsel etkinliin, bir dizi kurala bal yrtlen
"oyun" dncesiyle ilikilendirilmesi, Kuhn'un paradigma kavramnn, Wittgenstein'n dil
oyunlar dncesiyle benzerliine dikkat ekmektedir.
thomas s. kuhn 401

paradigmann kategorilerinde ve uygulamalarnda bir takm deiiklikler


meydana gelir. Grld gibi, bunalm dnemine geiin balamas iin
sadece bir aykrln ortaya kmas yeterli deildir. Bu aykrln, ola
an bilimin alldk bulmacalarndan ok daha skntl bir hal almaya
balamas gerekmektedir.
Kuhn'a gre, her ne kadar olaan bilim etkinlii, yeniliklerin ve
beklenmedik olgularn, bilim evresi tarafndan batrlmaya, grmezden
gelinmeye alld bir sreci ierse de, ayn zamanda yenilikleri ortaya
karma konusunda da fazlasyla baarldr. Kuhn, bu yeniliklerin bilim
sel etkinlikte ne gibi deiikliklere yol atnn grlmesi iin ncelikle
olgu yeniliklerine, sonra da kuramdaki yeniliklere baklmas gerektiini
belirtir. Fakat bununla birlikte, olgu ve kurama ilikin bu ayrmn son de
rece yapay bir ayrm olduunun da altn izer, nk bilimsel etkinliin
her srecinde olduu gibi, bilimsel keif srecinde de, olgu ve kuram as
lnda i ie gemi ekilde i grmektedir. Olaan bilim aratrmas bir ye
nilik bulma peinde deilse de, kar rneklerin kmad bir bilimsel
aratrma alanndan sz etmek mmkn deildir. Bilim evresinin bal
olduu paradigma ne kadar baarl grnrse grnsn, zamanla kar
rneklerle, aykrlklarla karlalacaktr. Fakat olaan bilim aratrma
snda asl nemli olan bulmaca zmdr ve sz konusu bulmacann
varoluu bile mevcut paradigmann geerli olduu varsaymna dayanr.
Tam da bu nedenle, "herhangi bir bulmaca zmnde bir aykrlkla kar
lamak ve sz konusu bulmacaya zm bulmay baaramamak, sade
ce bilim adamna glge drr, kuram balamaz" 7
Kuhn, gerek paradigma ncesi dnemlerde, gerek de paradigma
deiikliine yol aan byk bunalm dnemlerinde bilim adamlarnn
birok kurgusal ve tam gelitirilmemi kuram ortaya koyabildiini belir
tir. Buna ramen sonuta gerekleen yenilik bu tr kurgusal ve geici
varsaymlarda ngrlenden ok daha farkl olmaktadr. Bilim yapma et
kinliini batan sona etkileyebilecek gerek keif, yalnzca deney ve gei
ci kuram birlikte uyum iinde gelitirilebildiinde ortaya kmakta ve bir
kuram ancak bu koullarda "paradigma" adn alabilmektedir.
Aktr ki, herhangi bir bilimin gelimesinde kullanlan ilk paradig
mann genellikle bu alanda alan bilim adamlarnn ulat btn de
ney ve gzlemleri baaryla akladna inanlmaktadr. Daha sonra ya-

7 Thomas Kuhn, Tle Strnctre of Scietific Revo/11tio11s, 1996, s. 81.


402 beinci blm

anan gelimeler ise daha etkili aralarn yaplmasn ve uzmanlam te


rimlerin gelitirilmesini gerektirmektedir. Bilim topluluunun belirli bir
paradigmaya bal olduu bu srete ortaya kan uzmanlama, bir taraf
tan bilim adamnn gr asnda byk bir daralmaya neden olurken,
dier taraftan da yeni paradigmalarn gelitirilmesine kar byk bir di
rencin ortaya kmasna yol amaktadr. Bu ekilde, sz konusu bilim da
l giderek katlarken, bu katlamann yaratt daralma, bilim adamlar
nn aratrma yaptklar alann en ince ayrntlarna ulaabilmelerini sa
lamakta ve -Kuhn'un ifadesiyle dile getirilirse- bu sayede gzlemle ku
ram arasndaki uyum baka hibir yolla ulalamayacak bir kesinlie
ulamaktadr (Kuhn, 1996: 65).
Kuhn, olaan bilim etkinliinin en belirgin zellii olan bu katla
ma ve daralmaya ramen, yenilii fark eden bilim adamnn da yine bu
dar etkinlik alannn iinden ktn nemle vurgular. nk yenilik sa
dece ne beklediini kesinlik.le bilen, dolaysyla da yolunda gitmeyen bir
eylerin olduunu fark edebilen kii iin sz konusudur; bu nedenle de,
aykrlklar yalnzca paradigmann salad zeminde ortaya kabilir.
Kuhn' a gre, "bir aykrln alglanmas, yani aratrmacnn beklenme
dik bir olgu ile kar karya kalmas, bilimsel etkinlikte meydana gelecek
yeniliin fark edilmesini salayan en nemli etkendir. Bireylerin yolun
da gitmediine ilikin bu ilk izlenim, olaan bilim aratrmasnda meyda
na gelecek deiime ynelik kefin balangcn oluturur." 8
Bu noktada, aykrln bunalma yol amas iin salt geici bir kar
rnein ortaya km olmas yeterli deildir. Kuhn'a gre, paradigma
ile doa arasndaki uyumda bilim adamnn birtakm zorluklar yaamas
her zaman sz konusudur ve bu zorluklarn ou genellik.le nceden kes
tirilemeyen sreler ierisinde dzeltilir. Aksi takdirde, farkna vard
her aykrl incelemeye kalkan bilim adam asl nemli ilerini bitirme
ye ve alannda uzmanlamaya zaman bulamaz. Dolaysyla, bir aykrl
n bilimsel aratrmay derinden etkileyebilmesi iin bu aykrln btn
bilim evresi tarafndan dikkate deer bulunmas gerekir. Bu srete, ay
krln ortaya kt bilim dalnn giderek daha ok sayda ileri gelen
yesi, sz konusu aykrln incelenmesi iin daha ok aba gstermeye
balar. Diren gsteren bu aykrla -soruna- yaplan ilk mdahaleler,
mevcut paradigmann kurallarn ve salad yntemleri gzden geiren

8 Thmas Kuhn, The Struc/ure of Scietific Revolfios, 1996, s. 57.


thomas s. kuhn 403

abalardr. Fakat aykrln bilimsel etkinlik zerindeki etkisi devam et


tike, soruna, paradigmada irili ufakl deiiklikler yaratacak ekilde m
dahale edilmeye balanr. Zamanla bilim evresi paradigmada meydana
gelen bu deiiklikleri rastgele, geici uyarlamalar olarak nitelendirmeye
balar ve paradigmada gerekletirilen bu uyarlamalarn says arthka
olaan bilimin temel kurallar da giderek belirsizleir, yle ki, mevcut pa
radigmaya dayal olaan bilim srecinde daha nceden zlm sorun
larn -yerleik kabul edilen- yantlarna bile arhk kukuyla baklmaya ba
lanr (Kuhn, 1996: 83).
Kuhn, bilim adamlarnn, alma alanlarnda ortaya kan aykr
lklara ve bilimsel bunalmlara verdikleri tepkiler zerinde zellikle du
rur. Bilim evresi tarafndan bunalma gsterilen tepki, bilimin nasl bir
etkinlik olduunu anlamak bakmndan olduka nemlidir. Kuhn'a gre,
bunalm dneminde bilim adam, paradigmaya duyduu inanc kaybede
rek aykrlklar incelemeye balasa da, kendisini bu bunalma getiren pa
radigmay kolay kolay terketmez. Hem en kk zorlukta paradigmay
terk edip hem de bilim adam olmaya devam etmek olanakszdr. nk
olaan bilim etkinliinin srebilmesi ve eldeki bulmacalarn tekrar tekrar
yeni yollardan zlebilmesi, dier bir ifadeyle, bilimin her farkl dalnda
uzmanlamaiun salanabilmesi iin, bilim adamnn mevcut paradigma
ya gre etkinlikte bulunmas gerekir.
Kuhn' a gre, doaya bak amz belirleyen bir ilk paradigma bu-
. lunduktan ve bilim adam ya da bir bilim evresi kendisini o paradigma
ya baladktan -o paradigmaya gven duymaya baladktan ve inandk
tan- sonra artk paradigma olmadan aratrma yapmak diye bir ey sz
konusu olamaz. Bilimsel bir kuram bir kez paradigma konumunu aldk
tan sonra ancak hazrda yerini alabilecek yeni bir kuram varsa geersiz k
lnabilir. Bu demektir ki, bir paradigmann reddi, dier bir paradigmann
yerini almasyla ezamanl deilse, reddedilen paradigma deil bilim ola
caktr. Dolaysyla, bunalm dnemindeki bir paradigma, sorunlarn
zlmesinde dier kuramlara gre daha yeterli (baarl) olduu srece ge
erliliini srdrr, ta ki yeni olgular aklama konusunda kendisinden
daha yeterli bir kuram kana dek (Kuhn, 1996: 79).
Bu noktada Kuhn, bunalm dnemlerinin nasl balad ve ne e
kilde son bulacana ilikin iki evrensel zellik belirler. Bunalm dnem
lerinin ilk zelliine gre, btn bunalmlar mevcut paradigmann belir
sizlemesi ve bu ekilde olaan bilimin kurallarnn gevemesi ile balar.
404 besinci bolum

Bunalm dnemlerinin ikinci zellii ise, tm bunalmlarn farkl ekil


de son bulma olana tamasdr. Bu farkl seenekten birinde olaan
bilim, bunalm yaratan sorunu zebilecek esneklii gsterir ve aykrl
n giderilmesini salar. kinci seenee gre, bunalmn son bulmas sa
dece geici bir dosyalama ilemiyle mmkn olur; bunalm yaratan so
run zlemedii takdirde bilim adamlar tarafndan daha sonra tekrar
incelenmek zere arivlenir. Ya da nc seenee gre, bunalm, yeni
bir paradigma adaynn ortaya kmas ve yeni paradigmann kabulne
ynelik bir mcadele ile son bulur (Kuhn, 1996: 84). Bilimsel etkinlikte or
taya kan bunalmn sona ermesine ilikin bu nc seenek, Kuhn'un
bilimsel devrim adn verdii ve bilim tasarmnn en can alc noktasn
oluturan sretir. Mevcut paradigmann ilevini yerine getirememesin
den dolay bilimsel etkinlikte yeni bir paradigmaya gei, bilimsel bir
devrimdir.
Bununla birlikte, mevcu t paradigmaya kar rakip kuramlarn orta
ya kt bunalm dneminde bilim topluluunun paradigmaya olan
ballndan kaynaklanan diren, mevcut paradigmann kolay teslim ol
mamasn salar. Bu direni srecinde aykrlklar, bilimsel bilginin tm
alanlarna yaylma frsat bulur. Kuhn' a gre, bilim tarihinde en nemli
yeniliklerin ayn anda birok aratrma alannda birden ortaya kmas,
olaan bilimin ne kadar gl bir geleneksel yaps olduunu ve bu gele
neksel yapnn ne kadar eksiksizce kendi deiimini hazrlayabildiini
gzler nne serer. Ayrca, bilim topluluunun bal olduu paradigma
ne kadar geni kapsaml ve kesin ise, bir aykrln ortaya kmas ve -
eer gerekleecek olurs<- bunun sonucundaki paradigma deiimi de o
kadar belirgin olur (Kuhn, 1996: 65).
Olaan bilim etkinlii -yani ou bilim adamnn kanlmaz olarak
hemen hemen tm zamann harcad etkinlik- bilim topluluunun 'dn
yann gerekte nasl olduunu bildii' varsaym zerine kuruludur. Bi
limsel abann baars da, byk lde bilimsel topluluun bu varsay
m gerektiinde savunma konusundaki kararllndan ileri gelmektedir.
Bu nedenle olaan bilim etkinliinde bilim adam, kendi temel ilkeleri
iin ykc olabilecek nemli yenilikleri bastrr. Bu zel abaya ramen,
olaan bilim srekli olarak raydan kar. Bu durumda -bilim etkinlii, va
rolan bilimsel uygulama geleneini ykacak derecede aykr belirtilerden
kaamaz duruma geldiinde- bilimsel etkinlii yepyeni bir ilkeler bt
nne ve yeni bir bilim yapma temeline gtrecek olan olaanst aray-
thomas s. kuhn 405

lar balam demektir. Bununla birlikte unutulmamaldr ki, olaan bilim


de bulmaca zm iin kullanlan bu aralarn yenilenmesi byk bir
lkstr, dolaysyla, sadece yenilenmeyi mutlaka gerektiren koullarda
gerekletirilir.
Yeni kuramlarn ortaya k ancak bilimsel alanda ok ciddi belir
sizliklerin yaand dnemlerde grlmektedir ki, bu tr belirsizlikler,
olaan bilimin bulmacalar ile bunlarn bilim adamlar tarafndan ng
rlen zmleri arasndaki uyumsuzluktan, mevcut kurallarn baarsz
lndan kaynaklanr. Olaan bilimin bulmaca zme etkinliindeki baa
rszlnn ve mevcut paradigmann, sorunlarn zmndeki yetersizli
inin anlalmasnn sonucunda yeni kuramlar ortaya atlmaya balar. Bu
yeni kuramlar, aykrlklarn ortaya kt ve bunalmn yaand para
digmada byk bir ykma sebep olurken, ayn zamanda, olaan bilimin
temel sorunlarnda ve bu sorunlara ilikin tekniklerde byk deiiklik
ler meydana getirirler.9
Bir durumun hangi koullarda "aykrlk" olarak deerlendirilebil
diinin anlalmas bakmndan Kuhn, bilimsel aratrmada karlalabi
lecek tr olgudan sz eder. 10 Bunlardan ilki, bal olunan paradigma
nn zaten yeterince aklayabildii olgulardr. kinci tr olgular, yaplar,
bal olunan paradigmada ngrlen, fakat ayrntlar ancak kuramn da
ha ileri dzeyde ayrtrlmasyla anlalabilecek olgulardr ki, bilim
adamlarnn zerinde en ok aratrma yapt olgular bu ikinci balk al
tnda toplanan olgulardr. Fakat burada -ikinci tr olgulara ilikin- ara-

9 Kuhn'un bu konuya ilikin verdii rnee gre, l.. 2.yy ve .S. 2.yy arasndaki 400 yllk s
rete gkbilimi alannda Ptolemaios sistemi ilk olarak gelitirildiinde, gerek yldzlarn ge
rek gezegenlerin hareketlerine ilikin ndeyide bulunma konusunda byk baar salam
t. Hatta o zamana dek hibir eski astronomi sisteminin bu kadar ie yarad grlmemiti.
Ancak, bilimsel bir kuram iin byk baar kazanmak, tam baar kazanmakla bir deildir.
O zamana kadarki astronomi sistemleriyle karlatrldnda byk baar salam olmas
na ramen, gezegenlerin hareketlerine ilikin, Ptolemaios sistemiyle yaplan t;hminler, elde
ki gzlemlerle hibir zaman tam bir uyum iinde olmamtr. Ve zamanla bilim adamlar bu
durumun daha da farkna varmaya balamtr. yle ki, bilimsel aratrma sonularm gz
atan bir kiinin, astronomi alanndaki karmaann, alnan doru sonulardan ok daha hzl
bir ekilde arttn grmemesi olanaksz hale gelmitir. Artk kendi geleneksd bulmacal<1r
n bile zmekten aciz hale gelen bu paradigmay ykarak bilimsel bir devrim gerekletiren
Copernicus'un kendisi de De Revo/tiiibs eserinde, devrald astronomi geleneinin so
mnda bir canavar yarattn belirtmitir. Bu durumda Copernicus'un yapmas gereken, sa
dece olaan bulmaca zme etkinliini ykmak deil, olgunlam bir bilim dal olan astrono
minin tm elerini, kuram, gzlem ve yntem asndan batan sona gzden geirmek ol
mutur.

10 Thomas Kuhn, Tle Structre of Scietific Revolu tions, 1 996, s. 97.


406 besinci blm

trmann amac yeni bir kuram oluturmak deil, varolan kuramn daha
ileri dzeyde ayrhrlmasn salamaktr. nc olgu tr ise, yeni bi
limsel kuramlarn oluturulmasna yol aan tek olgu trdr. Bunlar, el
deki paradigmaya uymakta direnen ve bu paradigma tarafndan akla
namayan olgulardr. Bilim adamnn gr alannda her trl olguya ku
ramsal bir yer bulabilen paradigma, bu nc tr aykr olgular iin ku
ramda bir yer bulamaz ve bunun sonucunda, paradigma, aykr olgular
karsnda giderek daha fazla g kaybetmeye balar.

Yeni Paradigmann Seimi

Kuhn'a gre, arhk grmezden gelinemeyecek durumdaki aykrlklarn


halihazrda aklanamad bir bilimsel etkinliin, byle bir bunalm du
rumundan kurtulmas, ancak yeni bir kuramn paradigma olarak seilme
siyle, yani bilimsel bir devrimle mmkndr. Yeni bir kuramn benimsen
mesi, bilim topluluunun o zamana kadar bal olduu olaan bilim et
kinliini dzenlemi olan kurallarn deimesi anlamna gelir. Bu neden
le, bir kuram ne kadar zel bir uygulama alanna sahip olursa olsun, hi
bir zaman daha nce bilinenlere basit bir ilave yapmakla kalmaz. Yeni ku
ramn benimsenmesi, eski kuramn yeniden yaplandrlmasn ve nceki
olgularn yeniden deerlendirilmesini gerektirir. Bu deerlendirme ve ye
niden yaplandrma ise sk sk karlalan ve bir tek kii tarafndan ger
ekletirilen bir durum deildir (Kuhn, 1996: 7).
Bilimsel Devrimlerin Yaps'ndan sonra yaynlanm olan Asal Geri
lim' de Kuhn, rakip kuramlar arasndaki paradigma seiminde geerli ola
bilecek birtakm ltlere deinmitir (Kuhn, 1994: 383). Bu ltler ayn
zamanda salam bir bilimsel kuramn en nemli be karakteristik zelli
ini dile getirir:

l . ncelik.le, bir kuram doru ve san olmaldr. Bir kuramdan


karlacak sonular, kuramn i grd alann deney ve gzlem
sonularyla tantlanm bir uyum iinde olmaldr.
2. Bir kuram tutarl olmaldr. Olgularla ve halihazrda kabul g
ren dier kuramlarla tutarllk gstermelidir.
3. Bir kuram geni bir etki alanna sahip olmaldr. Kuramn so
nular, gzlemlerin, yasalarn ve alt kuramlarn ok daha tesi
ne etki edebilmelidir.
thomas s. kuhn 407

4. Bir kuram yaln olmaldr. Kendisinin yokluunda tek tek yal


tlm olan, ya da bir takm olarak karmak durumda bulunan
olaylar dzene sokmaldr.
5. Bir kuram yeni bilimsel bulgularn aratrlmasnda verimli ol
maldr. Daha nceden bilinenler arasnda, nceden dikkate
alnmam olgular ya da yeni olaylar aklamaya almaldr.

Bu be belirgin zelliin hepsi -doru ve san olma, tu tarllk, ge


ni etki alan, yalnlk ve verimlilik- bir kuramn bilimsel olarak deerlen
dirilebilmesi iin gerekli standart ltlerdir. Yerleik bir kuram ile yeni
ortaya kan rakip kuram arasnda bilim adamlar bir seim yapmak zo
runda kaldklarnda bu be zellik nemli bir rol stlenerek kuram sei
minde ortak bir temel oluturnaktadr.
te tam da bu noktada "birbiriyle yaran kuramlar arasnda seim
yapmak zorunda kalan bilim adamlar, ayn lt listesine bal kiiler ol
malarna ramen nasl olup da farkl seimler yapabilmektedirler?" soru
su byk nem tamaktadr. Kuhn'un bu soruya verdii yant, onun
20.yy'n dier bilim felsefecileri arasnda farkl bir yere sahip olmasnn
ardndaki nedendir ayn zamanda. Kuhn' a gre, bir kuramn bilimsellii
ne ya da paradigma seimine ilikin -nesnel olduu kabul edilen- bu l
tler tek balarna yeterli deildirler. Birbiriyle yaran kuramlar arasn
da bilim adamlarnn yapm olduu seimler, yalnzca ortaklaa bilimsel
ltlerle deil, bireysel yaamyks ve kiilie bal olan etkenlerle de
ilikilidir. " . . .birbirleriyle yarmakta olan kuramlar arasnda her bireysel
. seim, nesnel ve znel etken lerin, ortak olan ve kiisel kil lan ltlerin bir
karmna baldr."
Kuhn, bilimsel devrim dnemlerindeki paradigma seimlerinde,
yukarda deinilen ve nesnel olduu kabul edilen bilimsel ltlerin tek
bana belirleyici olmadn nemle vurgular. Toplumsal koullar ve bi
lim adamnn bireysel yaamyks, inanlar, gelenekler ve ideolojiler,
gerek olaan bilim etkinliinde, gerek de paradigma seiminde ok nem
li bir yer tutar. Olaan bilim aamasnda da, bunalm dnemindeki olaa
nst bilim aamasnda da, bilim adamnn ya da bilim evresinin, yaa
makta olduklar a, toplumsal koullar ve bilim adamlarnn bireysel de
neyimleri, bilimsel etkinlik bakmndan byk nem tar. Kuhn'a gre,

11 Thomas Kuhn, Asr/ Gerilim, 1 994, s. 387.


408 benc bolum

bilim sadece bilimsel ilkeler ve l tlerle i grmez. Yaygn pozitivist g


rn aksine bilim, bilimd eleri de ieren bir etkinliktir, hatta bilimsel
etkinliin tam merkezinde paradigmaya duyulan inan yatmaktadr.
Kuhn'a gre, paradigma deiimini ieren bilimsel devrim aama
snda esas konu, bilim evrelerinden hibirinin henz tam anlamyla z
dn iddia edemedii sorunlara ilikin aratrmay, gelecekte hangi pa
radigmann ynlendireceidir. Farkl bilim yapma tarzlar arasnda bir se
im yaplmas gerekmektedir ve sz konusu koullarda bu seim, gemi
baarlardan ok, gelecee dnk vaatlere dayanmaktadr; yle ki yeni pa
radigmay bilimsel devrimin erken aamalarnda benimseyen bir aratr
macnn, yeni paradigmann ileride karlaaca birok sorunu zebilece
ine inanmas gerekir. Byle bir karar ise ancak inan zerinden verilebilir.
Bilimsel etkinlie ilikin bir dier nemli nokta, Kuhn'un bilimsel
devrim olarak adlandrd paradigma deiimlerinin bilim adamnn
aratrmas zerinde yaratt etkidir. Kuhn, "paradigma" kavramnn ve
paradigma deiimlerinin bilimsel aratrma zerindeki etkisinin anlal
mas iin Gestalt Psikolojisinden yararlanr ve paradigmann ilevi ile
Gestalt psikolojisindeki alglama kalplar arasndaki benzerlie dikkat
ekerek, paradigma deiimlerini, bir grsel kalptan bir dier grsel ka
lba geilmesi olarak deerlendirir. Birer alglama kalb olarak paradig
malar, bilim adamlarnn, eitli durumlar bir benzerlik erevesinde gr
me yetenei kazanmasn salamaktadr. Bu noktada, dnyay paradig
mann kendisine salad kalba uygun ekilde alglayan bilim adam,
olaan bilim geleneinin deitii devrim dnemlerinde evresini algla
may yeniden renmek durumundadr. Bunu yaptktan sonra ise aratr
ma dnyas birok noktada eskiden yaad dnyayla badamayan l
ler tayacaktr (Kuhn, 1996: 112).
Paradigmalar, dnyann belirli bir ekilde alglanmasn salayan al
glama kalplar olarak deerlendiren Kuhn'un bu grleri dorultusun
da, olaan bilim etkinlii de ayn zamanda bir "yorumlama" etkinlii ola
rak karmza kar. Eldeki verileri yorumlama iinin, bir paradigmaya
bal yrtlen bilimsel aratrmann merkezinde bulunduunu belirten
Kuhn'a gre, olaan bilimde bilim adam, aratrd olgular ve ayn za
manda genel olarak dnyay paradigmasnn kend isine salad modele
bakarak yorumlamaktadr. Oysa yeni bir paradigmaya gei aamasnda
bu tr bir yorumlama etkinlii sz konusu deildir. Paradigma deiim
lerinde bir paradigmann sunduu kalbn, balangta bir btn olarak
thornas s. kuhn 409

-tad tm zelliklerle- kabul edilmesi gerekir. Ancak bu kabuln ar


dndan, yeni paradigma benimsenerek olaan bilim aratrmasna geil
mesiyle birlikte, yorumlama etkinlii de balamakta ve varolanlara yeni
bir gzlkle, yeni bir ereveden baklabilmektedir.
Bu ereve deiiminin ardndan yeni paradigmay benimseyen bi
lim adam, bakt eyin, eskiden bakt ayn olgu, ayn dnya olduunu
bildii halde, bu nesneler b tnn bir sr ayrntsna kadar kknden
dnm olarak bulur. Bakt dnya ayn olmasna ramen, grd
yeni ve farkl bir dnyadr. Kuhn'un ifadesiyle, "yeni paradigmay be
nimseyen bilim adam bir yorumcu olmaktan ok, ters grntl mercek
takan birine benzer. Daha nceden bakhyla ayn olduunu bildii bir
nesneler btnne bakmasna ramen, bunlar birok ayrntsna kadar
kknden dnm olarak bulur." 12
Paradigmalarn, bilim adamlarna adeta yol gsterici birer harita
saladn belirten Kuhn'a gre, bir bilim adamnn, benimsedii para
digma sayesinde edindii becerinin iinde, kuram, yntem ve lt, bir
birlerinden ayrlamaz bir btn oluturur. Bu nedenle, bilimsel devrim
sonucu paradigma deitii zaman hem problemlerin hem de nerilen
zmlerin geerliliini belirleyen ltlerde de nemli deiimler mey
dana gelir (Kuhn, 1996:109). Bilimsel devrim sonrasnda yeni bir paradig
mann peinden giden bilim adamlar yeni aralar benimserler ve farkl
yerlere bakmaya balarlar. Fakat daha da nemlisi, daha nceden eski pa
rndigmann aralaryla baktklar olgulara, yeni paradigmann gznden
tekrar baktklarnda yeni ve farkl eyler grrler. Paradigma deiimleri
bilim adamlarnn, aratrdklar doa alann ve genel olarak dnyay da
ha farkl ekilde grmelerine neden olur.
Paradigma deiimleri sz konusu olduunda, Kuhn'a gre, tm
bilimsel devrimlerin, Copernicus'la, Newton'la, Lavoisier'le ya da Einste
in'la yaanm olan, bilim tarihinin geni apl paradigma deiimleri ka
dar byk lekli olmas gerekmez. Dikkatli bir bilim tarihi incelemesiy
le, byk devrimlerin yannda kk bilimsel devrimlerin de yaand
kolaylkla fark edilebilecektir. Hatta bu devrimlerden bazlar sadece be
lirli bir uzmanlk alannn yelerini etkileyebilecek kadar snrl bir alan
da gerekleseler de, byle kk bir evrede yeni ve beklenmedik bir ol
gunun bulunmasna bile bir devrim gzyle baklabilmektedir. Bu nokta-

12 Thoma Kuhn, Tle Strctn of Sci<'lllijic Rcvoltios, 1996, s. 122.


41 0 besnc bolum

da Kuhn, zellikle bu tr kk lekli devrimlerin "grnmez"lie ya


kn bir zellik tadn ve bilimsel devrimlere bu zellii kazandrann -
ayn zamanda ada olaan bilim etkinliinin yaygnlatrlmasn sala
yan aralar olan- bilimsel ders kitaplar olduunu belirtir.
Gerek bilimsel evrede okutulan ileri dzeydeki . eserler, gerek de
bilimi halka aktarmak iin gnlk dile daha yakn bir betimleme kullan
lan ders kitaplar, mevcut bilimsel etkinliin yaygnlatrlmas iin kulla
nlan birer eitim aracdr. Bu nedenle de, olaan bilimin ltlerinde, so
runlarnda ve dilinde meydana gelen her deiiklikte, yani her paradig
ma deiikliinde yeniden yazlmalar -ya da yeniden dzenlenmeleri
zorunludur (Kuhn, 1996: 137). Ders kitaplar bilimsel devrimden sonra
yeniden yazlrken sadece yeni olaan bilim grn aktaracak ekilde
dzenlenirler. yle ki, kendilerinde bu deiiklii yaratan devrimin var
ln bile gizlerler. Bilimsel ders kitaplar, farkl paradigmalara bal olan
nceki bilim etkinliklerine deinmeden, yalnzca ada olduklar, kabul
gren olaan bilim etkinliinin zelliklerini aktar rlar. Dolaysyla zellik
le pozitivist bakn yaygnlk kazand dnemden itibaren bilim, bilim- .
sel etkinliin balangcndan bu yana hep ayn paradigmayla benzer so
runlar zmeye alan bir etkinlik olarak gsterilmeye allmtr. Bu
ders kitaplarnda an bilim adamlar, srekli ayn kalan, deimemi bir
sorular dizisi zerinde alan insanlar olarak gsterilmektedir ki, bilim
sel ders kitaplarnn bu zellii, bilimi, srekli yetkinleen, bilgi biriki
miyle dorusal olarak ilerleyen bir etkinlik olarak gsterme eiliminden
kaynaklanr. Kuhn'a gre, bilimsel ders kitaplarnda, bilim tarihinin by
le yanl b i r ekilde kurgulanmas ve aktar lmas, bili msel devrimleri g
ri.inmez hale getirmektedir. Ders kitaplarndaki kurguya gre, tarih teki
b tn bilim adamlar, bilimsel giriimin en bandan beri bugnn para
digmalarnda bulduumuz tikel amalara ynelmilerdir. Oysa gerekte,
ada olaan bilimin bulmacalarndan birou son bilimsel devrime ka
dar ortada bile deillerdi.13 nceki bilim adamlar kendi sorunlarna,

13 Uers kita plarnn yol at bili msel devrimlerin grnmezliine ilikin Kuhn'un verdii bir
rnei aktarmak gereki rse, uzun bir sre boyunca yaygn olmak Newton'un ortaya koyduu
bir yasa olarak dnliln "yer cki mimk-ki g dl'imczi"nc ilikin yasa, aslnda New
ton'un da ifade ettii gibi ok daha nceleri Galileo tarafndan kl'fcd ilmitir. Oysa ders ki
taplarna gz atldnda, C;:li lco'nu bu yasayla i l;ili hcrh<;i bir almasndan sz cdil
edii fork l'dil ir. Kuh'a -;re ders kitaplar, paradigma dl'iimlerini gizleyerek bilimsel et
kinlii bal olduklar paradigmaya uygun ekilde kur-;uladndan dolay, bugnn bilim
ad<1nlar, der' kitaplarndan aslnda arptlm bir bil i m t;:rihini mir;:s almaktadr.
thomas s. kuhn 4 1 1

kendi aralar ve kendi zm ilkeleriyle -kendi paradigmalaryla- yakla


rken, bilimsel ders kitaplar bilimi, gemiten bugne hep tek bir para
digmaya bal kalarak ayn bulmaca zm etkinliinin gerekletirildi
i bir sre olarak aktarmaktadr.
Bilimsel ders kitaplarnn bu zellii sadece devrimleri grnmez
klmakla kalmaz, bunun sonucu olarak, bilimin birikimsel olarak ilerle
yen bir etkinlik olarak alglanmasna neden olur. Oysa bilimsel ilerleme
nin en nemli eleri olan bu bilimsel devrimler, birikimsel deil geliim
sel bir srecin paralardrlar. Bu devrimlerin en nemli zellii, yeni bir
paradigmann, kendisiyle badamayan eski paradigmann yerini ksmen
ya da tamamen alabilmesidir. Kuhn'a gre, gerek siyasi gerek bilimsel
devrimlerin nkoulu, mevcut dzenin bunalm yaratacak dzeyde iler
liini yitirdiini haber veren belirtilerin grmezden gelinemez duruma
gelmesidir. Devrimin gereklemesi sonucunda, rakip siyasi kurumlar
arasnda yaplan seim gibi, rakip paradigmalara ilikin seim de aslnda
birbirinden tamamen farkl toplumsal yaam tarzlar arasnda yaplacak
bir tercihtir (Kuhn, 1996: 92).
Bu nedenle, bir bunalm dneminde yeni paradigmann eskisinin
yerini alabilmesi ve bu yeni kuramn salam kantlamalar reten ve bun
lar oaltabilen bir dzeye getirilebilmesi iin ncelikle bir grup ilk taraf
tar bulmas gerekmektedir. Bu tr bir kuram deiikliinde doann yeni
den yorumlan ncelikle birka bireyin zihninde gerekleir. Bunlar, bi
limi ve dnyay farkl ekilde grmeyi baarabilen ilk kiilerdir. Kuhn, ye
ni paradigmann ilk grup taraftarlarnn bu geii yapmalarn kolaylat
ran iki koul olduunu belirtir. ncelikle, bu bireylerin dikkati, her sefe
rinde bunalm yaratan sorunlar zerinde youn ekilde toplanmtr.
kincileyin, bu kiiler dier meslektalarna gre ya ok daha gen ya da
bunalmn ortaya kt alanda ok yenidirler; dolaysyla, geleneksel uy
gulama bu kiileri, eski paradigmann belirledii kurallara ve dnya g
rne adalar kadar koullayamamtr.
Bu noktada, bi r kuramn yeterli sayda taraftar toplayarak, yeni pa
radigma olarak benimsenebilmesi iin Kuhn'a gre, iki nemli zellii ta
mas gerekmektedir. Buna gre, yeni bir paradigma adaynn, eski para
digmann yantlayamad nde gelen ve genel olarak bilim evresinde
nemli grlen bir soruna zm getirmi olmas gerekir. Ve ikinci olarak,
yeni paradigma, kendisinden nceki paradigmann somut sorun zm
leme becerisinin byk bir ksmn korumaya elverili olmaldr (Kuhn,
41 2 benci bolm

1 996: 1 69). Yeni kuram ancak bu iki koulu salad takdirde taraftar bu
labilecektir.
Bilimsel devrim dnemlerinde eski paradigmann savunucular,
ortaya kan yeni olgularn ve sorunlarn eski paradigmann salad
ereveye uydurulabilecei inancyla yeni paradigmaya kar diren gs
terirler. Bu durumda yeni kuramn savunucular, kar taraf ikna etmek
iin birtakm iddialar ne srer. Bu iddialardan en nemlisi ve en etkilisi,
yeni kuramn, eski paradigmay bunalma srkleyen sorunlar zmle
yebilecei iddiasdr. Yeni paradigmann tercih edilmesini salayabilecek
bir baka neden ise, yeni kuramn eskisinden daha derli toplu, daha uy
gun ya da daha basi t olduunu ifade eden, bilim adamnn hangi kura
mn daha uygun ya da daha estetik olduuna ilikin duygulandr. Kuhn
bunlar, tam olarak i fade edilemeyen -duygusal- kantlamalar olarak de
erlendirir.

lerlemeci Bilim Anlayma Kar "E-liitrlemezlik" ve Devrimsel


Gelime

Paradigma deiimlerinde gerek eski paradigmann savunucular gerek


de nerilen yeni kuramn savunucular, kar kuramn taraftarlarn ken
di paradigmalarna ekmek isterler. Fakat iki tarafn da kendi grlerini
kantlamak amacyla gsterdikleri abaya ramen, Kuhn'a gre, rakip pa
radigmalarn destekleyicileri, birbirlerinin gr alar ile balant kur
may tam olarak baaramazlar. Bunun nedeni, devrim ncesi ve devrim
sonras olaan bilim geleneklerinin e-liitiiriilemez olmasdr. ncelikle,
rakip paradigma savunucular, paradigma tarafndan zmlenmesi ge
reken sorunlarn neler olduu konusunda tam olarak anlaamazlar. n
k bilim ltleri ve bilim tanmlar ayn deildir. Yine tam da bu neden
le, ayn dnyay farkl kalplar ve farkl l tlerle anlamlandrmaya al
malarndan dolay, farkl kuramlarn savunucular arasnda "yanl anla
malar" ortaya kacakt r. Yeni kuram, eski paradigmadan doduu iin,
bu paradigmann nceden kullanmakta olduu sz daarcn ve arala
r iermesi doaldr. Fakat dn alnm bu eler artk yeni paradigma
da byk lde dntrlm olarak kullanlmaktadr. Eski terimler,
kavramlar ve deneyler yeni paradigmcnn kapsamndc birbirleriyle yeni
ilikiler iine girerler. Bu durum iki rakip kuram arasnda yanl cnlana
lara yol acr. Rakip kuramlarn savunucularnn tan olarak iletiim kura-
thomas s. kuhn 41 3

mamalarnn ardndaki bir dier ve Kuhn'a gre en temel neden ise, rakip
kuramlarn savunucularnn artk farkl dnyalarda etkinlikte bulunuyor
olmalardr. Fakat bu durum rakip paradigmalarn savunucularnn, 'ey
leri, nasl isterlerse yle grdkleri' anlamna gelmemektedir. Ayn dn
yaya bakmakta olan farkl kuramlarn savunucular, sadece baktklar
yerlerde farkl eyler grmekte ve bunlarn arasnda farkl ilikiler kur
maktadrlar. Bir grup bilim adam iin kantlanmas mmkn olmayan
bir eyin, dier bilim adamlarna doal grnmesi de bu sebeptendir
(Kuhn, 1996: 150).
Kuhn'a gre, yeni bir paradigma ilk taraftarlarn bulduktan sonra
bu taraftarlardan, benimsedikleri paradigmay iyiletirmeleri ve yeni pa
radigmann olanaklarn aratrmalar beklenir. Bylece yeni paradigma
nn lehindeki kantlamalarn gc ve says gi ttike artacaktr. Daha ok
bilim adam saflara katlacak ve yeni paradigmann aratrlmas srecek
tir. Zamanla, paradigmaya bal deneylerin, aralarn, makalelerin ve ki
taplarn says oalacaktr. Yeni grn verimliliine inanmaya bala
yan daha birok kii, yeni olaan bilim yapma tarzn benimseyecektir, ta
ki darda eski paradigmaya bal sadece birka taraftar kalana dek. Hat
ta bazen paradigma deiikliinin tam olarak gerekletirilebilmesi iin
btn bir kuan gemesi gerekecektir.
Bununla birlikte, birbirlerinden farkl iki evren anlay ngrmele
rinden dolay, rakip paradigmalardan biri dierinden daha deerli gr
lemez. Paradigma deiimlerinde, ayn dnyaya ilikin farkl tasarmlar,
farkl kalp ve ltleri ieren eski kuramn -eski paradigmann- hatal ol
duu sylenemez. Kuhn'un ifadesiyle, "direniin kendisinin mantk d
ya da bilim d olmaya balad bir nokta bulunamaz." 14 Paradigmalar,
farkl dnyalardan sz ettikleri iin birbirleriyle ltrlemezler; dola
ysyla da, eski paradigma, yerini alacak yeni kuram tarafndan yanllan
m olmaz. Eski paradigma yokol mamtr, yalnzca kendisine duyulan
gveni kaybetmitir ve artk kabul grmemektedir.
Kuhn'a gre, bilim topluluu, gemi paradigmay reddederken
onunla birlikte bu paradigmay kapsam olan kitap ve makalelerin de o
unu dikkate deer bulmayarak bir kenara iter. Daha nce de belirtildii
gibi bu durum, bilimsel etkinlikte, gemiten bugne -birikimsel olarak
dorusal bir ilerlemeyle gelindiinin dnlmesine neden olur. Oysa

14 Thomas Kuhn, Tlc Strctn of Sdctific R'<'oltiC111s, 1996, s. 1 59.


414 benci bolum

Kuhn'a gre, asl ilerleme olarak grlmesi gereken, paradigma deiik


liidir. Bu ise bilimin, dorusal deil, devrimsel olarak ilerledii anlam
na gelmektedir.
Birikimsel ilerleme sadece olaan bilim etkinliinde eksiksiz olarak
grlebilir. Ve bu da ancak, belirli bir paradigmaya bal olaan aratrma
etkinliinde bulunan bilim adamlar tarafndan tam olarak grlr. Ola
an bilim srecinde bilim adam, aratrma konusunda derinleerek uz
manln arttrabilirken, dier bilim grleriyle ya da bilim alanlaryla
iletiimini zayflatr. Dolaysyla, olaan bilim iin sz konusu olan biri
kimsel ilerlemede bilim, bir yandan derinlemesine geliirken, dier taraf
tan kendisini snrlandrmaktadr. Bu snrlandrma ise gerek anlamda
bir ilerlemeye ve genilemeye imkan vermemektedir. Bilimsel devrimler
ise kart taraflardan birinin zaferiyle sonulanarak, bilimde birikimci ol
mayan geliimci bir ilerlemeye olanak salar. Bilimsel etkinlikte gerek
anlamda ilerleme, olaan bilimin bilgi daarcnn geniletilmesi bak
mndan birikimsel olarak deil, daha fazla bilimsel sorunun zlebilir
olmas ve daha fazla olgunun aklanabilir olmas bakmndan bilimsel
devrimlerle gerekleir. Fakat bu, bilimsel devrimlerin bilim adamlarn
geree daha fazla yaklatrd anlamna gelmemektedir. Kuhn, bilimsel
devrimler yoluyla gerekletirilen bu geliimsel sreci, ilkel balanglar
dan yola kan bir evrim sreci olarak deerlendirir (Kuhn, 1996: 170). Bu
nunla birlikte, bu evrim srecinin belli bir yere, belli bir hedefe doru git
tiini gsterecek hibir ey yoktur. Kuhn' a gre, bu belirsizliin ve insa
nn her eyi nesnel olarak bilme isteinin yaratt rahatszlktan kurtula
bilmek ise, insann, 'bilmek istediklerine doru' yol alan bir evrim dn
cesinin yerine 'bildiklerinden yola kan' bir evrim dncesini koyabil
mesi ile mmkndr.
Tm bu grlerinde Kuhn, bilimsel aratrmaya model salayan
birer alglama kalb olarak grd paradigmalarn, ncelikle bilimi na
sl oluturduunu, daha sonra ise doay nasl kurduklarn aklamaya
alr. "Paradigma" kavramn bilim tasarmnn temeline koymasnn
nedeni de budur. Paradigmalar, birer alglama kalb olarak doaya ili
kin bilgi dile getirilmesine olanak verirken, dier taraftan bilimsel baa
r rnekleri olarak bilimsel aratrmann yrtlebilmesini salarlar. Pa
radigma ncesi dnemlerin ardndan gelen "olaan bilim", "bunalm
dnemi" ve "bilimsel devrimler"in birbirini izlemesinden oluan bilim
etkinlii, bir btn olarak, dorusal deil devrimsel bir srece iaret
thomas s. kuhn 41 5

eder. Bu ayn zamanda, hedefi ve yn belli olmayan bilimsel bir evrim


srecidir.

Kuhn'un Bilim Tasanmnn Dnemin Dier Bilim Tasarmlanyla likisi

20.yy'da bilimin neliine ilikin yrtlen tartmalarn iinde yer alan ve


her biri farkl bir bilim tasarm ortaya koymu olan Popper, Lakatos, Qui
ne ve Feyerabend gibi nemli dnrlerin grleri, Thonas Kuhn'un
son dnem felsefe tartmalarndaki yerinin daha iyi anlalabilmesi bak
mndan byk nem tar. 20.yy'da bilim felsefesi alannda yer alan bu
tartmalar, gnmzde epistemoloji alanna yansyan tartmalarn ve
"bilgi" kavramndaki dnmn de habercisi olma zelliini tamakta
dr.
Son dnem felsefe tartmalarnda bilimsel alana ilikin saptamala
ryla dikkat eken bir kuram ortaya koyan K.R. Popper, bilim tasarmnn
kimi noktalarnda man tk-pozitivizme kar t dnceler ortaya koymu
olsa da, neopozitivizmin ' toplumsal balamndan koparlm' bilim gr
nn etkilerini tamaya devam etmesinden dolay pozitivist bilim gr
nn yerinden edilebilmesi bakmndan gl bir etki yaratmay baara
mamtr.
Bilimi metafizikten arndrma abasnda olan Viyana evresi d
nrleriyle benzer ekilde, asl amacnn bilim ile bilim olmayan arasna s
nr koymak olduunu belirten Popper'in kuramnn temelinde "eletirel
lik" bulunur. Ona gre eletirel olmadan ussal olmak ve felsefe yapmak
mmkn deildir. Eletirellik, mevcut kuramn r tlebilnesini ve yine
eletirilebilecek yeni kuramlar ortaya koyarak bilimsel etkinliin nesnel
bir ekilde srdrlebilmesini salar.
Bir taraftan deney bilimlerini, dier taraftan mant ve metafizii
birbirinden ayrabilmeyi salayacak bir lt bulma sorununu "snr koy
ma sorunu" olarak adlandran Popper'e gre, bu snr, Viyana evresi d
nrlerinin ne srd gibi bilimle metafizik arasna deil, bilimle bi
lim olmayan -szde bilim- arasna konmaldr. Pozi tivist yaklamn, me
ta fizik nermeleri deney bilimleri alanndan temizlemeye alrken, as
lnda metafiziin bilimsel alana daha ok yaylmasn saladn belirten
Popper, metafiziin deney bilimleri asndan deersiz olduunu dn
mez. Ona gre, bilimin ilerlemesini engellemi metafizik dncelerin ya
n nda, bilime kaynaklk etmi baka metafizik dnceler de vardr. Bu-
41 6 beinc blum

nunla birlikte, metafizik dnceler tarih boyunca bilimin ilerlemesine


yardm etmi olsalar bile, metafizik dncelerle bilim arasna bir snr
ekmek bilginin mantnn ilk devi olmaldr (Gzel, 1998; 49). Bu snr
ekecek l t ise yanllaabilirliktir. Bir kuramn bilimsel olmas, o kura
mn belirli koullar altnda yanllanabilme olanana sahip olmasna ba
ldr. Snamaya izin vermeyen kuramlarn bilimsel olarak nitelendirileme
yeceini belirten Popper'in bilim tasarmnda bilim adam, nyarglann
dan, kanlarndan, inanlarndan, ideolojilerden arnm bir ekilde ara
trma yapar ve kuramn yanllamaya alr. Bilim adam, yanllayan bir
rnekle karlatnda kuramn terk etmeye hazrdr. Bilimsel ilerleme de
ancak bu ussal yanllamalar yoluyla, 'srekli devrim'ler sayesinde ger
eklei r, Kuhn'un savunduu gibi, nadiren grlen ve bilim topluluu
mn inan sisteminde meydana gelen byk kopmalar yoluyla deil.
Bu noktada Kuhn, grlerinin Poppcr'in bilim tasarmyla bir ta-

kn benzerlikler tadna ilikin eletirileri kabul eder. Kuhn'a gre


Popper de kendisi de, bilimsel aratrman n mantksal yapsndan ok, bi
limsel bilgiye ulalan srele ilgilenmektedirler. Hatta bu srece ilikin
benzer aklamalarda bulunduklar da olmutur. Fakat ayn yolu yrr
gibi grnseler de bu aklamalar yapmaktaki amalar kesinlikle farkl
dr. Kuhn bir bilim adamnn olaan bi lim etkinlii srasnda yapt iin
bulmaca zmek olduunu belirtmekte, Popper de benzer ekilde, bilim
sel etkinliin bir problem zme etkinlii olduunu ve bilim adamnn
baarsnn da bu problemleri zmleyerek yeni problemlere ulamak ol
duunu vurgulamaktadr. Fakat burada Kuhn'un kastettii, bir paradig
maya bal problem z mdr ve bu bulmaca zme etkinliinde bi lim
adam Popper'in savunduu gibi, inanlarndan ve iinde yetitii bilim
evresinin retilerinden yal tlm bir ekilde eletirel olarak i gremez.
Kuhn' a gre, bir bilim adam sadece bal olduu paradigma problem
zmlerinde yetersiz kaldnda ve rakip kuramlar arasnda bir seim ya
plmas gerekti inde eletirel davranr. Kuhn'a gre olaan bilime geii
salayan, eletirel yaklamn bir kenara braklmas iken, Popper'e gre
bilimsel dneme geii salayan bizzat bu eletirel tutumdur.
20.yy'n ikinci yarsnda, Popper'in yanllanac bilim grnden
hareketle farkl bir bilim tasarm ortaya koyan Imre Lakatos da Popper
gibi, 'snr koyma'y temele alan bilim felsefesi geleneini srdrmtr.
Lakatos'a gre, bilimsel davrann en ayrt edici zellii, gvenilir oldu
u dnlen kuramlara bile kukuyla yaklaabilmektir.
thornas s. kuhn 417

Lakatos, ilk rneine Duhem'de rastlanan, "kant"n yerine "olas


lk" koyan bilim grnn, dorlamac gr iin nemli bir geri adm
olduunu belirtir. Lakatos'a gre, gerek do,rlamac gr, gerek de -Pop
per'in bilim tasarmnda ortaya konan- dogmatik yanllaaclk, bilimsel
etkinliin gerekte ne eki lde yrtldne ilikin uygun tasarmlar
sunmazlar. Bilim adamlar ne pozi tivizmin ne srd gibi her yerde
dorulama bulma peindedir, ne de Popper'in savunduu gibi yanlla
malar arama peinde.
Popper'in yallanac grnden etkilenmesine ramen, bu l
tn, snr koyma sorununu zmekte yeterli olmadn dnen Lakatos,
Popper'in bilimsellik lt konusunda bi limsel kuramlarn kararlln
gz ard ettiini vurgular. Lakatos'a gre, bilim adamlar bir kuram sade
ce gzlem sonularyla eliti diye brakmazlar. ncelikle, aykrlklar
aklamak iin kurtarc bir varsaym oluturmaya alrlar. Aykrl
aklayamadklar durumlarda ise, ncelikle bu aykrl grmezden gel
meyi ve baka sonnlarla uramay denerler. Bilimsel kuramlarn karar
ll konu sunda Kuhn'un gryle benzer dnceler ne sren Laka
tos'a gre, kuramlarn yanllanmas sz konusu olduunda, Popper de
Kuhn da hatal grler ortaya koymulardr. Kuhn bilimsel devrimlerin
ani usd deiimler olduunu dn rken hataldr. Popper ise bilim
adamlarnn her yerde yanllamalar aradn dnrken hataldr. Bi
lim tarihi hem Popper'in canalc deneylerinin, hem de Kuhn'un devrim
lerinin birer sylen olduunu gstermekted ir. Lakatos'a gre, bi lim ne us
d devrimler yoluyla, ne de canalc deneyler araclyla srekli olarak
yanllanan kuramlar yoluyla ilerler. Bilimsel ilerleme ancak, 'yozlatrc
aratrma izlenceleri'nin yerini 'i lerletici aratrma izlenceleri'nin alma
syla gerekleir. Grld gibi, Kuhn'un tek bir paradigmaya bal
aratrma etkinliine kar, birok aratrma izlencesinin gzden geiril
mesini ve bylece daha iyi kuramlara ulalmasn salayacak olan kuram
okluunu savunan Lakatos'a gre bilim tarihinde, Kuhn'un savunduu
gibi, btn bilimsel etkinliin bir kuramn tekel inde olduu dnemler na
diren grlr; bilim tarihi ounlukla, birbiriyle yaran aratrma izlen
celerinin tarihidir.
Lakatos, bilimin ileyiini ve dnsel erevelerdeki deiimleri,
Kuhn'un yapt gibi toplum psikolojisine ynelik kavramlarla deil de,
bilimsel ilerleme dncesini kurtaracak bir "inceltilmi yanllama" an
layyla aklama yolunu sese de, bu yanllamalarn Popper'in dn-
418 benci bolum

d kadar hzl ve kat bir ekilde gereklemediini de nemle vurgu


lar. Laka tos' a gre, bilimsel aratrma izlencelerinin eletirilmesine ilikin
bu sre, uzun ve genellikle de boa kan bir sretir (Gzel, 1999: 146).
Fakat tm bunlarn yannda, Lakatos'un Kuhn'a ynelttii en dikkat e
kici eletiri, onun bilimle szdebilim arasna hibir snr koymamas ve bi
limsel etkinliin iine ruhsal -znel- eleri fazlasyla kartrm olmas
na ilikindir. Lakatos, Kuhn'un ussal yetkeyi deitirerek son derece z
gn bir usdlk ortaya koyduunu belirtir ve Kuhn ile Feyerabend'n us
d deiim grd yerde Lakatos, ussal bir deiimin gerekletiinin
grlebileceini savunur. Dier taraftan, hibir tarih yazmnn btn bi
lim tarihini ussal olarak aklayamayacan da kabul eden Lakatos'a g
.
re, byk bilim adamlar bile kuramlarnda yanlabilirler. Dolaysyla, bir
kuram, ussal gibi grnmesine ve bilim adamlarnn buna inann.asna
ramen szdebilimsel olabilir. Bir kuramn bilimsel deeri, kuramn in
sanlarn kafasnda yara tt ruhsal etkiden kesinlikle bamszdr (Gzel,
1999: 26).
20.yy'n nemli bilim felsefecilerinden bir dieri, Lakatos'un 'ara
trma izlenceleri' gryle benzerlikler tayan bir tasarm ortaya koy
mu olan W.V.O. Quine'dr. Bilimsel kuramlar birer inan a olarak de
erlendiren Quine, bilimsellik lt ve yntem arayn srdrr. Fakat
yan/lanabilirlii karsnda dorlanabilirlii savunmas ve ontolojinin -
metafizik elerin- bilimsel etkinlikteki yerini ve bilimsel kuramlarla ili
kisini savunmu olmas bakmndan dier dnrlerden ayrlr ki, bu
nemli farkllk da byk lde Pierre Duhem'in Quine'n bilim gr
zerindeki etkisinden kaynaklanmaktadr.
Bilimsel alann yan sra, 20.yy'da pek ok felsefe tartmasna dam
gasn vuran bir baka dnr Paul Feyerabend'dir. Bir btn olarak
modernizmin ekil lendirdii bat bilimi ve bat rasyonali tesine, yani ak
lanacak olan ler eyi metafiziksel olmayan bir yoldan, salt akl ilemleriyle ak
lama ve lakl karma anlamna gelen "rasyonali te" ye kar olan ve bilimsel
etkinlikte, metafizik, otolojik ve znel elerin nemini vurgulayan Fe
yerabend'e gre, metafizikten arndrlmaya allan bir bilim, bunu ba
armak bi r yana, dogmac bir metafizik dizgeye dnme yolunda de
mektir. Ona gre, Bat rasyonalitesi, btn geleneklerin uymak zorunda
olduklar bir lt deil, sadece ok sayda gelenekten biridir. Gnmz
bilimi de, bilgi edinmenin tek biimi deildir. Feyerabend'e gre bilim,
mi toslarda, masallarda ve dier bilimd geleneklerde de olduu gibi, bir
thomas s. kuhn 419

bilgi deposudur ve alternati fleri vardr. Gerek anlamyla bilim, anlala


cak, deerlendirilecek, alternatifleriyle karlat rlarak, gerektiinde yad
snacak bir eydir.
Feyerabend'in kar kt 'bilim' anlay, nesnellik amac gden,
sonular gzleme dayanan, salam bir ekilde tanmlanm ve mantksal
olarak kabul edilen kurallar araclyla yrtlen bir aratrma etkinlii
olarak bilimdir. Byle bir bilim anlayna ve yasa dayatc geleneklere
kar "bilgi kuramsal anarizm"i ortaya koyan ve kendisini bir bilgi anar
isti olarak tanmlayan Feyerabend'e gre, bilgi kuramsal anarizmin kul
land yntem de "kar-tmevarm" olmaldr. Bilim adam, fikirleri, de
neyden ok, baka fikirlerle karlatrmal ve rekabette altta kalm g
rleri kaldrp atmak yerine, gelitirmeyi dnmelidir. te bu oulcu
yntem kar-tmevarmdr ve bilim ancak kar-tmevarm yoluyla iler
letilebilir. Gnmzde hkm sren birinci dnya bilimine gre ise, Fe
yerabend'in grnn aksine, bilimsel bir tek yntem vardr ve bu yn
tem, dnyann neye benzediini ve onu ihtiyalarmza uygun ekilde na
sl deitirebileceimizi kefetmemize yardmc olur. Oysa bu rasyonel bi
lim grne kar olan Feyerabend' e gre, bilim pratii ok deiik bi
imler alabilir; bu nedenle de, bir nc dnya bilimi gelitirmek ola-
. nakl ve hatta bilimsel ilerleme asndan zorunludur. Bilimin, i grd
toplumun yapsna uygun ekilde kendi kendini dzelten ve dzenleyen
bir etkinlik olduunu vurgulayan Feyerbend'e gre, bir toplum, bilimi
ve bilim adamlarn kendi deer ve amalarna uygun olarak kullanr ve
etrafndaki bilimsel kurumlar, bu amalarn hizmetine sokmak iin d
zenler. Dolaysyla, bir toplumun hangi kuramla bili msel etkinlikte bulu
naca, toplumsal ve znel eler araclyla belirlenir.
Popper ve Lakatos gibi, bilimsel etkinlikte kuram okluunu savu
nan Feyerabend'e gre, tek bir grle ve deneyle deil, birok almak
kuramla almaya hazr olunmad srece iyi bir deneyci olunamaz. Bu
kuram okluu, Kuhn'un tasarmnda olduu gibi, gelecekteki bir zaman
da yerini tek bir doru kurama bmkacak trden bir n aama deildir; bi
limsel alanda kuram okluu, bir n aama olarak kalmamal, srekli ol
maldr. Bunun yannda, Feyerabend, bilimsel kuramlarn znel eler
ierdiini sylemesi ve kuram seimlerinde toplumsal-usd ltlerin
nemini vurgulamas bakmndan Kuhn'la benzer grler ortaya koy
mu olsa da, Kuhn'un bilim grne ilikin u szleri fazlaca dikkat e
kicidir: "Kuhn ncesi pozitivizm henz erginlememiti ama ne dedii
420 benc bolum

grece belliydi. Kulm sonras pozitivizm hala erginlememiti ama artk


ne dedii de belli deildi" (Feyerabend, 1995: 340).
20.yy'da bilimsel etkinlie ilikin ortaya konan bu grlerin ou
gnmzde postpozitivist bilim tartmalar adyla anlr hale gelmitir. Bu
bilim anlaylarnn byk lde ortak zellii, temelde mantk poziti
vizme - kesin bilgiye ulama amacn tayan dorulamac gre- kar
kmak amacyla ortaya konmu grler olmalardr. Byle ortak bir
zellik tamalarna ramen kendi aralarnda byk farkllklar gsteren
bu bilim tasarmlar, Kuhn'un grlerinin gnmz felsefesi bakmn
dan neminin anlalmasna da yardmc olmaktadr.
Bilimsel Devrimlerin Yaps'nn yaynlanmasnn ardndan, Kuhn'a
ska yneltilen eletirilerden biri, onun irrasyonel ve relativist bir bilim
tasarm ortaya koyduuna ilikindir. Bu eletiriyle ilgili olarak Kuhn,
-kuramn toplumsal bakmdan ilevselliini ne karan ve kuram seim
lerinin doas gerei usd otduunu kabul eden- Feyerabend'in aksine,
grlerinin irrasyonel ve relativist olduunu kesinlikle reddeder.
Kuhn' a gre, kendisine yneltilen bu eletiri onun, kuram seimlerinde
sadece usd ltlere bavurduunu varsaymakta ve bu varsaymlara
dayanarak onu postmodern gre kap amakla sulamaktadr. Bu ele
ti rilere gre, Kuhn'un tasarmnda rakip kuramlar arasnda karlatrma
yapmay salayacak ortak ussal ltler yoktur; her paradigmann kendi
ltlerine sahip olmas ve bunalm dnemlerinin, yalnzca eski kuramla
r deil bunlarn ltlerini de ortadan kaldrmas, kuramlar arasnda kar
latrma yapmay olanaksz klmaktadr. Oysa bu eletirilere kar Kuhn
ak bir ekilde, yeni paradigmann mistik, usd eler yoluyla zafer ka
zandn reddederek, ortaya koymu olduu tasarma uygun ekilde, ku
ram seimlerinde gerek ussal gerek usd birok etkenin sz konusu ol
duunu vurgular. Bu usd ltler, bilim adamnn inan yaps, iinde
yetitii gelenekler, ideolojiler ve retilerin yan sra, bilimsel toplulua
ilikin toplumbilimsel etkenler de olabilir. Kuhn'a gre bilimsel etkinl ik,
gerek bilim adamnn kendisine, gerek iinde yetitii evreye, gerek de
bilimsel etkinliin yrtld dnemin tinine uygun ekilde yol alr.
Bu, bilimin ussal ltlere sahip olmad anlamna gelmez. Bu noktada
Kuhn kuram seimlerinde nemli bir yere sahip olan be ussal ltten
sz eder. Buna gre, bir kuramn baka bir kuramla yer deitirebilmesi
iin, yeni paradigmann eski paradigmadan daha yaln olmas, olgular
aklama konusunda daha verimli olmas, daha kesin bilgiler ortaya koy-
thomas s. kuhn 421

mas, bu bilgilerin kendi aralarnda ve dier olgularla tu tarl olmas, ve


yeni kuramn etki alannn daha geni olmas gerekmektedir. Kuhn bu be
ussal lt yerine getirmeyen kuramlarn, baarl bir yeni paradigma
aday olarak grlemeyeceini zellikle belirtir. Yeni bir kuram ancak bu
koullar yerine getirdikten sonra eski paradigmaya rakip olarak grle
bilir. Kuhn'un bilim tasarmnda, bu noktadan sonra usd l tlerin da
ha fazla ie kart grlr. Bir grup ussal lt tarafndan belirlenen iki
ya da daha fazla saydaki paradigma aday yarrken, toplumsal ve ruh
bilimsel eler daha ok iin iine karmaktadr. Yine de bu durumun,
Kuhn'un bilim tasarmnda tamamen usd ltlere, mistik elere ba
vurduu yolundaki eletirileri hakl kard sylenemez.
Kald ki, Popper, Lakatos ve Feyerabend de Kuhn'u bu konuda
eletirmelerine ramen, kendileri de kuram seimlerine ilikin belirgin l
tlerden sz etmemektedirler. Feyerabend zaten bu tr ltlerin belir
lenemeyeceini, kuramn seimine ilikin ltlerin toplumdan topluma
ve dnemden dneme deitiini belirterek kendi bilim tasarmyla tu tar
l bir gr ortaya koyar. Fakat Popper ve Lakatos bu tr ussal ltlerin
nemini ve bu ltlerin eksiklii dunmunda ortaya kabilecek sorunla
r zellikle vurgulamalarna ramen, kendilerinin de kuram seimleri ko
nusunda net ltler ortaya koymadklar grlmektedir. Bunun yan s
ra ne Popper ne de Lakatos, bilimsel etkinlikte bilim evresinin nasl ey
lediiyle ya da aratrma gnplarnn topluluk yapsnn bilimsel etkinlik
zerinde bir etkisinin olup olmadyla ilgilenmez. Bilimin tarihsel-top
lumsal ve ontolojik yapsn nemsememeleri, metafizik, kurgusal ve z
nel elerin bilimsel aratrmadaki rolleriyle ilgilen memeleri, ha tta bun
lar kabul bile etmemelerinden dolay, zellikle bu iki dnrn gr
lerinde, iinde yetitikleri mantk-pozi tivist bilim geleneinin etkisi da
ha net grlmektedir.
Popper, Lakatos, Feyerabend ve dier gnmz bilim felsefecileri
nin Kuhn'a ynelttii eletirilerden bir dieri, Kuhn'un "kuram teklii"ni
varsayan bir tasarm ortaya koymu olmasdr. Bu eletiri Kuhn'u, kuram
okluunu reddeden totaliter bir bilgi kuram ortaya koymu olmakla
sular. Bu noktada, Kuhn'un, olaan bilim dnemi iin kuram tekliini sa
vunduu sylenebilirse de, bilimsel devrimlerin nemini vurgulad gz
nnde bulundurulduunda, btn bilim etinlii sresince kuram tek
liini savunduu sylenemez. Devrimler, doalar gerei en az iki al ter
na tifi gerektiren srelerdir. Dolaysyla, Kuhn'un tasarmna gre, bilim
422 benc bolum

tarihinde kuram tekliinin de kuram okluunun da sz konusu olduu


dnemler grlebilmektedir.
Kuhn'a yneltilen bir baka eletiri, "paradigma" kavramnn kul
lanm alanna ilikindir. M. Masterman'n bu eletirisine gre, Kuhn'un,
"paradigma" kavramn ok deiik anlamlarda kullanm olmas onun
grlerini olumsuz ynde etkilemi ve okuyucularn kafasnn karma
sna yol amtr. Kuhn bu konudaki eletirileri byk lde kabul eder
ve Bilimsel Devrimlerin Yaps'nn yaynlanmasndan yedi yl sonra 1969 y
lnda kitaba ilave ettii sonszde bu konuyu akla kavuturmaya al
r. Buna gre, -daha nce de deinildii gibi- paradigma kavramnn iki
anlam bulunmaktadr. lki, bilimsel aratrmada bilim adamlar iin problem
ziileride bir rnek tekil eden model ya da rnek baar anlamdr. kincisi
ise, bir bilim dalnda bilim topluluunun yeleri tarafndan paylalan
inanlar, deerleri ve teknikleri kapsayan sosyolojik anlam dr. Kuhn bu
ikinci anlama daha sonra disiplin matrisi adn da vermitir. Kuhn'a gre,
kendisinin dnceleri, paradigmann bu ikili anlam gz nnde bulun
durularak okunduu takdirde daha anlalr hale gelebilecektir.
Kuhn'un, neopozitivizmin kat bilim geleneine kar ortaya koy
duu bilim tasarmna birok eletiri yneltilmi olmasna ramen, bun
lardan en ok zerinde durulan ve grld kadaryla Kuhn'un da
aklamakta yetersiz kald eletiri, kuramlarn e-ltiirlemezliine
ilikindir. Bu konu Kuhn'un tasarmnda ak gibi grnen baz baka
noktalar da problematik hale getirmektedir. E-ltriilemezlik bakmn
dan, farkl kuramlarn savunucular arasnda yaanan iletiim sonnu ve
bu kuramlarn kendi aralarnda karlatrlamaz olmas, Kuhn'un tasar
mnn, bilimsellik ltnden yoksun ve nesnellie olanak tanmayan, ir
rasyonel ve relativist bir tasarm olarak deerlendirilmesine neden ol
maktadr.
Kuhn'a gre, iki kuramn birebir karlatrlabilmesi iin, bu iki
kuramda ifade edilenlerin, hibir deiiklie uratlmadan ve anlamlarn
dan hibir ey kaybettirilmeden birbirlerine evrilmelerini salayacak or
tak bir dile ihtiya vardr. Bilim tarihinde, byle bilimsel ortak bir dilin
sz konusu olduu inanc 17.yy'dan gnmze kadar hakim olmutur.
Gnmzde ise bilim felsefecileri bu ideale ulama abasndan vazge
mi olmalarna ramen, iki kuram arasnda karlatrma yapmaya ola-

nak salayacak, ortak terimler ieren bir eviri dilinin varolduu inanc
devam etmektedir. Buna karlk, Kuhn ve Feyerabend'in grlerinde,
thomas s. kuhn 423

farkl kuramlarn birebir karlatrlmasn salayacak byle ortak bir dil


sel yapnn bulunmad zellikle vurgulanmaktadr.
Kuhn, kuramlarn tam olarak karlatrlamayacan, bu nedenle
de e-ltrlenez olduklarm savunurken burada kastedilen, gerektii
kadar uyguland takdirde bilim topluluunun her yesini ayn sonuca
ulatracak sistematik bir karar verme ileminin bulunmaddr (Kuhn,
1996: 200). Kuhn eletirilerde belirtildii ekliyle, kuramlar arasnda ileti
imin olanaksz olduunu savunmaz; yaplan bu yorumu ak bir dille
reddeder. Ona gre, farkl kuramlar farkl Gestaltlara sahip olmalarndan
dolay dnyay farkl ekilde anlamlandrr ve farkl ekillerde aklarlar.
Bu nedenle, farkl kuramlarn savunucular grdkleri dnyalar hakkn
da iletiim kurabilseler de, bu iletiim, her birinin grd dnyay die
rine tam olarak anlatmasna izin vermez. Kuhn bu sorunu, dil ve kuram
lar arasnda grd paralellikle aklamaya alr. Farkl kuramlarla i
gren bilim topluluklar, farkl dillerde dnen ve konuan toplumlara
benzerler. Bunlar arasnda bir iletiim kurmak mmkn olsa da, ierdik
leri anlamlarda hibir deiiklik yaratmadan, olduklar gibi eviri yapma
y salayacak ortak ltlere ya da terimlere sahip deildirler. Bu neden
le, paradigma seimleri sadece bir eviri etkinlii olarak gerekletirile
mez. Bir bilim adamnn, kart kuram tercih etmesi, birden bire baka bir
dilde dndn fark etmesine benzer bir sretir, yle ki bu srecin
balangcnda, bilim adam bile bir karara ulatnn ve rakip paradigma
y tercih ettiinin farknda deildir.
Bu iletiim zorluuna ramen, paradigma seimlerinde asl dikkat
edilmesi gereken, kuramlar-aras karlatrlabilirlik deil, rakip kuram
larn kulland retoriktir. Paradigma seimlerinde rakip kuramlarn sa
vunucularnn yapmas gereken, ikna yoluyla kar taraf kendi tarafna
ekmeye almaktr. Taraflar birbirlerinde hata aramaktan vazgeip, ile
tiim, kar kuramda hata bulma amac tamadan srdrlebildii tak
dirde, eviri, kar taraf ikna etmek asndan nemli ve gl bir ara ha
line gelecektir. Buna ramen, kar taraf ikna etme konusunda baary
salayacak herhangi bir gvence bulunmad gibi, kar kuram savunu
cusunun, ikna edilse bile, kendi kuramn terk edip baarl kurama ba
lanaca da kesin deildir. Dolaysyla, ussal-bilimsel ltler, hatta bu l
tleri kullanarak gerekletirilen retorik ve ksmen eviri yapmaya ola
nak salayan bir iletiim bile, kuram seimlerini tam olarak aklamaya
yetmez. Bilimsel etkinliin btnnde ve zellikle kuram seimlerinde
424 beinci bolum

bu l tierin aklayamad alanlar vardr ve bunlar bilimin tarihsel-top


lumsal yapsna ilikindir. Bu nedenle, bilimsel ilerleme ancak bilim top
luluunun yaps incelenerek, bu topluluun aratrmalarda nem verdi
i noktalar kefedilerek aklanabilir ki, ite tam da bu nokta, Kuhn'un bi
lim tasarmnn, 20.yy'n dier bilim grleri arasndaki ayrt edici zel
liine iaret eder.
Kuhn'a gre bilim adamlar etkinlikte bulunurken deerlendirme
lerini ve kuram seimlerini evrensel ussal ltlere gre yapbklarn d
nrler, bir bakma gerekten byledir de. nk bilim adamlar, bal
olduklar paradigmann ontolojik yaps ile -yani bu paradigmann belir
ledii dnyann nesneleri ile- gzlem sonularnn birbirlerine uygunlu
unu gzeterek i grrler. Bununla birlikte, her paradigma bu 'nesneye
uygunluk' ltn paylasa da, bu paradigmalardan her birinde sz ko
nusu olan farkl bir dnyadr. Dolaysyla Kuhn'un tasarmna gre, pozi
tivist grn belirledii anlamda, tarih boyunca her toplum iin geerli
olabilecek evrensel bir nesnellikten sz edilemez. Bilim tarihi, evrensel us
sal ltlerle seildii dnlen ve doru olduu kabul edilirken yanl
olduu grlen ya da yanl olduu gerekesiyle reddedilen fakat gn
mzde baarl kabul edilen kuramlarla doludur.
Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yaps'nda ortaya koyduu ilk dnce
lerinin, usdlk konusunda kendisine yneltilen eletirilere bir zemin ha
zrladn kabul etmekle birlikte, 1969'da yazd sonszde ve daha son
ra yazd makalelerinin bulunduu Asal Gerilim' de ilk dncelerindeki
bu kusuru dzelttiini ifade eder. Kuhn, kendisine yneltilen eletirilerde
bile, 20.yy'n bilim felsefesi geleneindeki deiimin grlebileceini be
lirtir ve bundan memnuniyet duyar. Kuhn'u eletiren dnrlerden o
u, gerek bu eletirilerinde gerek de kendi tasarmlarnda bilim tarihini
gz nnde bulunduran bir bilim felsefesi ortaya koyarlar. Bilim tarihi
aratrmasndan bamsz bir bilim felsefesinin gerekletirilemeyecei
konusunda gnmz bilim felsefecileri de artk hemfikirdirler.

Kuhn 'un Bilim Tasanmnn Gnmz Felsefe Tartmalanna Etkisi

Paradigma, olaan bilim ve bilimsel devrimler gibi kavramlar kullanarak, sa


dece bilimsel alan deil, genel olarak epistemolojik alan etkileyecek bir
soruturma gerekletiren Kuhn, gnmzde hala yaygn olarak kabul
gren pozi tivist bilim anlayna kar dikkat ekici bir bilim tasarm or-
thomas s. kuhn 425

taya koymay baarmsa da, pozitivizmin kemiklemi bilim imgesinde


kkten krlmalar yaratmay baaramamtr. Bunda, dncelerinin baz
noktalarnda kendi kafasnn da kark olmasnn rol var gibi grn
mektedir. Kendisinin de belirttii gibi, ilk dnemlerde kaleme ald baz
ifadeler karkla izin verecek bir yapya sahiptir. Bilim grndeki
-bilimsel etkinlikte usd elerin rol ve e-ltrlemezlik gibi- baz
tezleri aklamada yetersiz olduuna ynelik youn eletiriler almasna
ramen, yine de Kuhn'un bilim tasarm, 20.yy'n ilk dnemlerinden iti
baren ortaya konan farkl bilim anlaylarn iermesi bakmndan byk
nem tar.
Bu noktada, Kuhn'un bilim tasarmnn anlalmasnda, bilimsel
bilgiyi kesin bilgi olarak ele almayan, bilimsel etkinlikte ontolojik yapnn
nemini n plana karan ve bilim tarihinde -seyrek de olsa- grlen kop
malarn nemini vurgulayan bir bilim tasarmnn yaratlmasna nclk
eden bilim tarihilerinin grleri nemli rol oynamaktadr. Pozitivist bi
lim geleneine kar, bilim tarihini gz nnde bulunduran tasarmlar or
taya koymu olan Poincare, Duhem, Meyerson ve Koyre'nin grleri,
pozitivizmin etkisiyle o gne kadar gz ard edilmi farkl elerin bilim
sel etkinlikteki rolne dikkat ekerek, pozitivist bilim anlaynn hatal
ynlerine ilikin bir farkndaln olumasn salamtr. Bu dnrler
den devrald grleri kendi tasarm ierisinde dzenleyerek, mantk
-pozi tivizmin bilim imgesinde kkl deiimlere yol aabilecek bir bi
lim anlay ortaya koyan Kuhn'un, bilim felsefesi alanna getirdii en b
yk yenilik, bilim sosyolojisini temel alan bir bilim felsefesi geleneini
balatm olmasdr. Kuhn'a gre, bilimin topluluk yaps gz nnde bu
lundurulmadan yaplan bir bilim felsefesi her ynyle eksik kalacaktr.
Bilimsel bilginin, retim ve kullanm dzeyinde -tpk dil gibi- bir toplu
luun paylamna bal olmasndan dolay, bilimsel bilgiye ulama sre
cinde yrnen yola ilikin yaplacak her aklama da, bilimsel toplulua
ilikin toplumbilimsel bir aratrmay gerektirir. Bilim zerine ok daha
kapsaml bir anlayn gelitirilebilmesi, bilim felsefesi adna yaplacak bir
bilim sosyolojisi aratrmasna baldr.
Yukarda ad geen bilim tarihilerinin grlerini temele alan tm
bu eletirilerin ynelmi olduu pozitivist bilim tasarmnn olumsuz et
kileri, 20. yy' da artk grmezden gelinemeyecek bir boyuta ulamtr. Mo
dernizmin kavramlar ve tezleri, tm olumlu etkilerinin yannda 20.yy
iin ykc sonular da dourmutur. Sadece deney ve gzlem yoluyla ula-
426 beinc bolm

labilen tek tip bilgi nesnesini arayan bir ontolojik bak asna sahip po
zitivist bilgi grnn, yalnzca doa bilimleri alannda deil, tarihsel
toplumsal alanda da uygulanmaya -taklit edilmeye- allmas, bilginin
temellerinin sarslmasna ve bu konuda ortaya konan tepkiler dorultu
sunda bir bunalm dnemine girilmesine sebep olmutur.
20. yy' da bilgide kesinlik-nesnellik -mutlak hakikat- araylarnn
zellikle sosyo-politik alanda yarath olumsuz sonulara kar ortaya
konan tepkilerin sarsc etkisiyle, gnmzde epistemolojik alanda bilgi
nin temellerinin yerinden edildii bir sre yaanmaktadr. Bilimsel alan
da pozitivizmin kat bilim anlaynn olumsuz sonularna kar ortaya
konan tepkilerle birlikte, genel olarak epistemolojik alana yneltilen post
modem eletirilerin sonucunda, zellikle tinsel ve toplumsal alanda gz
lemlerin yerini okumalar, bulgularn yerini yorumlar almtr. Genel olana
deil biricik olana, nedensellie deil metinleraras ilikilere, allm
-tekrarlanabilir- olana deil tekrarlanamaz olana nem veren yaklamla
rn ortaya kt gnmzde, bilimsel bilgi ise byk lde ilevsellii
bakmndan ele alnr hale gelmitir. Bu yaklamlarla birlikte, doa bilim
leri modelini toplum bilimlerine uygulama giriimleri reddedilir hale ge
lirken, genel olarak bilimde tarafsz gzlem yapma abalarnn, yerini
duygulara, inanlara brakmas gerektii vurgulanmaya balanmtr.
Bununla birlikte, gnmzde, toplumsal ve siyasi alanda postmo
dem durumu gzler nne seren fakat -modernizmin miras dorultu
sunda- 'geerli tek paradigma' olabilmek amacyla yartrlan birok d
nsel ereve, birok btnc kuram bulunmaktadr. Bilgiye ulamay
salayan temellerin yerinden edilmesiyle birlikte, dnsel, toplumsal ve
siyasi alanlarn her birine yansyan bu belirsizlikten kurtulmak iin, epis
temolojik alana ilikin yaplacak daha ayrntl almalara ihtiya vardr.
Bilimsel alanda bu tr bir gzden geirmeyi salayacak eletiriler ve sap
tamalar ieren Kuhn'tin bilim tasarm, bilimi, belirli bir kuramn ereve
sinden yorumlama etkinliine dayandrmas, retoriin ve toplumsal ele
rin nemine dikkat ekmesi bakmndan, sadece bilimsel alan deil, ge
nel olarak epistemolojik alan byk lde etkilemeyi baarmtr.
Gestalt dncesinden yola karak paradigmalar 'bilimsel alana
ilikin yorumlama kalplar' olarak deerlendiren ve bu ekilde bilgisel
alanda "yorum"un nemine dikkat eken Kuhn'un grleri, 20.yy'da
hakikat arayndan tamamen kopmadan ama nesnellik ve kesinlik iddi
alarn sorgulayarak yorumlama etkinliini ne karan yorumlamac g-
thornas s. kuhn 42 7

rlerle de benzerlikler tamaktadr. Bu noktada, yorumlama etkinliinin


yan sra "retorik"e yaplan vurgu da gnmz tartmalarnda nemli
bir yere sahiptir. Bilgisel gelimenin esas olarak saland paradigma de
iimlerinde, belirledii birtakm ussal ltlerden sonra, son kertede "ik
na"nn nemine dikkat eken Kuhn, paradigma seimlerinde son aama
da amacn, ikna yoluyla kar kuramn savunucularn kendi tarafna ek
mek olduunu belirtmitir. Nesnellik ve kesinlik araynn en st dzey
de grld bilimsel etkinlikte bile paradigmay bir inan btn olarak
deerlendirmi olmas, ikna etme gcnn dolaysyla retoriin bilgisel
alandaki rolne iaret etmektedir.
Ayrca, bilim tarihini dorusal olarak ilerleyen bir sre ve bilgisel
alan birikimsel bir etkinlik olarak gsterme ynndeki srarc eilime
kar kan Kuhn, sadece bilim aannda deil, genel olarak bilgisel alan
da tarihyazmnn nemine dikkat ekmi ve bunun yannda, zellikle
toplumsal elerin, toplumsal koullardaki farklln ve deiimlerin bil
gisel alandaki roln nplana karmtr.
Gnmzde zellikle post-yapsalc grlerin temelinde yer alan
"toplumsal zellikler", "yorum", "ikna", "retorik" gibi kavramlar bilim
sel etkinlie ynelik bir tasarmda ilikilendirmi olan Kuhn'un grle
rinin, sadece bilimsel alan deil, epistemolojik alandaki pek ok tartma
y etkilemi olduu grlmektedir. Bilimsel Devrimlerin Yap s nn yayn '

lanmasnn ardndan "paradigma" kavramnn gnmze dek kazanm


olduu poplerlik ve bu kavramn kullanmnn politik alandaki yans
malar, Kuhn'un dncelerinin sadece bilimsel alanla snrlandrlama
yacan da ortaya koymaktadr. ounlukla, postmodern dncelere
kap aralad ynnde eletirilere maruz kalan ve zellikle Foucault'nun
"tarihsel apriori" 15 kavram bata olmak zere, pek ok posbnodern g
rle benzerlikleri bakmndan ilikilendirilebilen Kuhn'un grleri, bil
gisel alana ilikin yeni saptamalarn yapld gnmzde, tarihsel-top
lumsal eleri ve ontolojik eitlilii gz nnde bulunduran yeni bir
epistemolojik soruturmann yrtlmesinde rol oynayacak zelliklere
sahip olmas bakmndan nem tamaktadr.

15 Foucault, tarihin farkl dnemlerinde bilgisel alann temelinde yer alan ve her trl yargm
z ekillendiren sylem kalplarna "tarihsel a priori" adn verir. Her dnemde farkl zellik
tayan bu episteme kalplar, Kuhn'un "paradigma" dncesinde olduu gibi, ti.im dn
ce ve yarg kalplarn ekillendiren bilind sylemlerdir.
Kaynaka

CAHOONE, Lawrence. (Editor), From Modernism to Postmodernism, Blackwell


Publishing, 2002.

COLLINGWOOD, R. G., Doa Tasarm, (ev. Kurtulu Diner), mge Kitabe


vi Yay. 1999.

CUSHING, James T., Fizikte Felsefi Kavramlar, (ev.zgr Sarolu), Sabanc


niversitesi Yaynlar, 2003.

DNER, Kurtulu., Bilimsel Aklamada Hempel Modeli, Trkiye Felsefe Kuru


mu Yay. 1993.

DUHEM, Pierre., Tle Aim and Structure of Physical Tleory, Princeton Univer
sity Press, 1954.

FEYERABEND, Paul., Akla Veda, (ev. Erturul Baer), Ayrnt Yaynlar, 1995.

FEYERABEND, Paul., Yn teme Kar, (ev. Erturul Baer), Ayrnt Yaynlar,


1996.

FOUCAULT, Michel., Bilginin Arkeolojisi, (ev. Veli Urhan), Birey Yaynlar,


1999.

GZEL, Cemal., Kari R. Popper, Paul Feyerabend ve Imre Lakatos 'un Bilim Kavra
m ve Rasyonalite/er Sorunu, Hacettepe niversitesi, (Yaynlanmam
DoktoraTezi), 1994.

GZEL, Cemal (Der.), Saduyu Filozofu: Popper, Bilim ve Sanat Yaynlar, 1998.

GZEL, Cemal (Der.), oulculuun Kuramcs: Lakatos, Bilim ve Sanat Yayn


lar, 1999.

GZEL, Cemal (Der.), Bir Bilgi Anaristi: Feyerabend, Bilim ve Sanat Yaynla
r, 1996.

HANSON, Norwood R., Pattens of Discovery, Cambridge University Press,


1965.

IRZIK, Grol., "ki Kuhn", Felsefe Tartmalar, Say: 8, Kent Basmevi, stan
bul, 1990.
thomas s. kuhn 429

KEAT, Russel.- URRY, John., Bilim Olarak Sosyal Teori, (ev. Nilgn elebi),
mge Kitabevi Yaynlar, 2001.
KOYRE, Alexandre., Bilim Tarihi Yazlar I, (ev. Kurtulu Diner), TBTAK
Yay. 2000.

KOYRE, Alexandre., Metaphysics and Measurement, Go"rdon and Breach Scien


ce Publishers, 1992.
KOYRE, Alexandre., Bilim ve Devrim Newton, (ev. Nur Kk), Salyangoz Ya
ynlar,2006.
KUHN, Thomas S., Asal Gerilim, (ev. Yakup ahan}, Kabalc Yaynlar, 1994.
KUHN, Thomas S., The Structure of Scientiftc Revolutions, The University of
Chicago Press, 1 996.
KUHN, Thomas S., Kopernik Devrimi, (ev. H.Turan- D.Bayrak -K.elik}, m
ge Kitabevi Yay., 2007.
KUMAR, Krishan. ada Dnyann Yeni Kuramlar, (ev. M. Kk}, Dost
Yay., 2004.
LAKATOS, Imre.- MUSGRAVE, Alan. (Ed.), Criticism and the Growth of Know-
ledge, Cambridge University Press, 1970.
LOVEJOY, Arthur., The Great Chain of Being, Harper Torchbooks, 1960.

LOVEJOY, Arthur., Essays in the History ofldeas, The John Hopkins Press, 1948.
MEYERSON, Emile., ldentite et Realite, Paris Libraire Philosophique, 1951.
POINCARE, Henri., Bilim ve Varsaym, (ev. Fethi Ycel}, MEB Yaynlar,
1946.
POINCARE, Henri., Bilimin Deeri, (ev. Fethi Ycel}, MEB Yaynlar, 1989.

POINCARE, Henri., Bilim ve Metot,(ev. H. R. Atademir- S. len), MEB Ya


ynlar, 1963.
POINCARE, Henri., Son Dnceler, (ev. H. R. Atademir- S. len), MEB Ya
ynlar, 1948.
POPPER, Kari R., Bilimsel Aratrmann Mant, (ev. i. Aka- i. Tu
ran},YKY,2003.

POPPER, Kari R., Hayat Problem zmektir, (ev. Ali Nalbant}, YKY, 2005.
POPPER, Kari R., Tarilsiciliin Sefaleti, (ev. Sabri Orman), nsan Yaynlar,
2000.
430 besinci bolm

QUINE, W.V.O., "Two Dogmas of Empricism", Tle Tleory of Knowledge, Edit.


Louis Pojman, Wadsworth Publishing Company, 1993.
REICHENBACH, Hans., Bilimsel Felsefenin Douu, (ev. Cemal Yldrm),
Remzi Kitabevi, 1981.
RONAN, Colin., Bilim Tarili, (ev. E. hsanolu- F. Gnergun), Tbitak Yayn
lar,2000.
ROSENAU, Pauline Marie., Post-modernizm ve Toplum Bilimleri,(ev. Tuncay
Birkan), Bilim ve Sanat Yay. 2004.
SARUP, Madan:, Postyapsalclk ve Postmodernizm, (ev. A. B. Gl), Bilim ve
Sanat Yay., 2004.
TOULMIN, Stephen., The Philosoply of Science, Harper Torchbooks, 1 960.
TOULMIN,
. Stephen., Foresiglt and Understanding,Indiana University Press,
1 961 .
WESTFALL, R.S., Modern Bilimin Oluumu, (ev. smail H. Duru), Tbitak Ya
ynlar, 1998.
WITTGENSTEIN, Ludwig., Tractatus Logico Plilosoplicus, ev. Oru Aruoba,
YKY, 2001 .
WITTGENSTEIN, Ludwig., Felsefi Sortrmalar, (ev. Deniz Kant), Yeni Za
manlar Datm, 2000.
YILDIRIM, Cemal., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi Yaynlar, 2000.
1 Burrhus Frederic
( 1 904- 1 990)
1
1
-- ---- _;
_
Asl ASLAN

BYOGRAF ZET
1904 Burrhus Frederick Skinner Mart 20 de Amerika Birleik
Devletlerinin Pennsylvania eyaletinin Susquehanna ehrinde
orta halli bir ailenin iki ocuundan ilki olarak doar.
1922 Ailesinin de mezun olduu liseden mezun olur ve Hamil
ton College'de yksek renimine balar.
1923 Tek erkek kardesini kaybeder. Skinner erkek kardeinin
lmnden ok etkilenmitir; daha sonraki yllarda yazd oto
biyografisinde kardeinin lmnden sonra yaam daha meka
nik alglamaya baladndan sz edecektir.
1926 Hamilton College'den master derecesi ile mezun olur.
1 927 Edebiyat dalndaki derecesine karn, yazarlk hayallerine
son verir ve Harvard niversitesi'nde Psikoloji dalnda doktora
eitimine balar.
1931 Harvard Universitesi'nden doktora derecesi alr. Ayn yl 3
yllk National Research Council bursu ve sonra 2 yllk Harvard
Junior bursunu alr.
1936 Okutman olarak Minnesota niversitesi'nde almaya
balar. Ayn yl Yvonne Blue ile evlenir.
1938 lk nemli kitab "Organizmann Davran: Deneysel bir
Analiz" (The Behavior Of Organism: An Experimental Analysis) ba
slr. Bu onun en ok baslan ve okunan kitab olacaktr. 1966'da
bu kitabn 7. basm yaplr. Bu kitabnda Skinner ilk defa hay-
434 altnc bolum

van davranlarnn altnda yatan prensiplerin insan davranla


rnn alhnda yatan prensiplerle ayn olacan syledi. Kitabn
ismi de zaten bu sebeple btn canl organizmalar kapsayacak
genellikte olacak ekilde seilmitir. Skinner bu kitabnda ok
ar ve karmak formlasyonlar ve terimler kullanmtr. Daha
sonraki yaptlarnda kulland terimler ile renme psikolojisi
alannda standart bir terminolojinin yerlemesini salamtr.
1945 retim yesi olarak Indiana Universitesi'nde almaya
ve ksa bir sre sonra ayn niversitenin Psikoloji Blmnde
blm bakanl yapmaya balar.
1948 Harvard niversitesine profesr nvan ile geri dner ve
"Walden ki" (Walden Two) adl kitab baslr. Bu almasnda
davran psikolojisinin -hkmetler tarafndan insanlar kontrol
altnda tutmak iin ktye kullanlmadan- dzenli bir toplum
yaratmada yardmc olabileceini savunur (Weiner, 1996).
1953 "Bilim ve nsan Davran" (Science and Human Behavior)
adl kitab baslr.
1957 Charles B. Ferster ile birlikte yazd "Szel Davran ve
Pekitirme Tarifeleri" (Verbal Behavior and Schedules of Reinforce
ment) adl almas baslr.
1958 American Psychological Association tarafindan kendisine
Nitelikli Bilimsel dl (Distinguished Scientific Award) verilir.
1959 "Birikimli Kayt: Yaynlardan Semeler" (Cumlative Re
cord: A Selection of Papers) baslr. Bu ilk basknn dilinin oun
lukla Latince oluu Skinner' olduka rahatsz etmitir. Kitabn
tonunu da fazlaca dobra bulmu ve Skinner kutusunun reklam
n yapyor gzkmesi onu kibirli gsterdiine hkmetmiti. Da
ha sonra yaynlanan basklarda yaplan deiikliklerle yazm di
li daha yumuatlm ve orjinal baskda yer alan 2 blm iptal
edilecektir. Fakat yallk dneminde bu kitab ve ondan dolay
da kendisini fazla kt grm olduu iin sonradan pimanlk
duyduunu da sylemeden edemeyecektir (Weiner, 1966: 146).
1961 James G. Holland ile birlikte yazd "Davran Analizi"
(The Analysis of Behavior) adl almas yaynlanr.
burrhus frederic skinner 435

1968 "retim Teknolojisi" (The Technology of Teaching) yaynla


nr.
1969 "Pekitirme Eletirmeleri: Kuramsal bir Analiz" (Contin
gencies of Reinforcement: A Theoretical Analysis) yaynlanr.
1971 "zgrln ve Saygnln tesinde" (Beyond Freedom
and Dignity) baslr. Bu kitap en ok olumsuz eletiri alan eseri
dir. Time Dergisi bu kitab 'Skinner insanlarn zgr olmadn
syledi' diye manet yapt.
1974 "Davranlk Hakknda" (About Behaviorism) baslr. Bu
kitap daha nce baslan "zgrln ve Saygnln tesinde"
adl kitaba yaplan eletirilere yant olarak yazlmtr.
1976 "Hayatmn zel Yanlan" (Particulars ofMy Life) adl o tobi
yografisinin ilk blm baslr. Bu almasnda Skinner yaa
mn ve fikirlerini ekillendiren eleme ve pekitirelere atflar
da bulunur. Aslnda bu almann kkleri 1966'da a tlmtr. O
yllarda "Psikolojinin Bugn" (Psychology Today) dergisi Skin
ner ile bilimsel gemiini kaleme almas iin anlama yapm ve
yaamnn genlik dnemini "Bir Davrannn Erken Seks Ya
am" (The Early Sex Life ofa Behaviorist) bal altnda basmt.
Skinner' n yaamyla ilgili bu yazlar geniletilmi olarak bu
otobiyografisinde yer almtr.
18 Austos 1990 Skinner'n lm: Skinner 86 yanda kan kan
serine yakaland ve hayata veda etti.

Balang Dnemi

Burrhus Frederic Skinner 1904'te Amerika Birleik Devletleri'nde, Penns


ylvania eyaletinin Susquehanna kentinde Protestan bir ailenin ilk ocuu
olarak domutur (Chance, 1999; Demorest, 2005; Bjork, 1993). Evhanm
olmasna karn ok iyi mzik bilgisi olan annesinin kontralto sesi olan
profesyonel arkclar kadar iyi bir sesi vard ve yakn evresinde olduk
a poplerdi. Skinner otobiyografisinde annesinin alkan, azimli ve ze
ki olduunu fakat ayn zamanda da bykannesi gibi talepkar birisi ol
duunu syler. Babas ok nl olmasa da baarl bir avukatd. Protestan
mezhepten olan bu ortann st aile salam etik deerlere balyd.
436 altnc blm

Skinner'm yaamnda bykannesinin olumlu olduu kadar


olumsuz etkileri de olmutur (Bkz. Demorest, 2005). Bykbaba Burr
hus'un akrabalar Amerikan i savanda savamt (Weiner, 1996); by
kannesi ise kitap okumay seven, torununun olumlu davranlarn kura
biye ile pekitirerek geliimine yn veren, ama ayn zamanda dindar ve
talepkar birisi olarak Skinner' skan birisiydi. Skinner, bykannesini ha
yattaki tek entellektel davran her gn dini kitaplar okumak olan biri
eklinde tasvir tantmsa da, bykannesinin fakir, beyaz ailesinin dna
kp daha salkl ve baarl bir hayat devam ettirebilmesini de takdir et
mitir. Yap tlarnda ailesinin olumsuz ynlerini saklamamtr, ama Skin
ner yine de olduka mutlu, huzurlu bir ocukluk geirmitir. Daha sonra
lar, ocukluk dneminde hayvanlarla i ie olduundan sz etmitir. O
dnemde hayvanlarla olan yaknl, sonraki yllarda hayvan renmesi
konusunda yardmc olacak bilgi ve deneyim kazandrm olduu kuku
suzdur (Weigel, 1977: 25).
Ergenlik yllarnda Skinner sanat ve edebiyatla ilgilenmitir. zel
l ikle lisedeki edebiyat retmeninin onun edebiyat ile ilgilenmesinde et
kisi ok olmutur. Aile geleneini bozmayarak ailesinin de mezun olduu
liseye devam eden Skinner, daha sonra New York' daki Hamil ton Colle
ge' de edebiyat renimi yapmtr. Mezuniyetinden sonra bir sre daha
edebiyat ile ilgilenmi olsa da, istedii dzeyde baarl olamayacan
anladnda bu ilgisi de sona ermitir. Aslnda Hamilton College deki ilk
yllarnda iirler yazar hatta otobiyografisinde bu iirlerden rnekler g
rebiliriz. Hatta iirleri ve ksa hikayeleri 'Hamilton Li terary Magazine' ve
'Royal Gaboon' gibi dergilerde baslr (Demorest, 2005). O sralar kampus
yazar olarak bir n de yapt. Fakat ailesinin kendisine tahsis etmi oldu
u odada harcad bir ylsonunda ortaya hibir eser kartamad. Otobi
yografisinde bu durumu u szlerle anlatr: "Bir yazar olarak baarszl
a uramtm nk syleyecek hibir nemli eyim yoktu. Fakat bu ger
ei kabullenemedim ve sulu olarak edebiyatn kendisini setim. Bir sa
nat formu olarak edebiyat l bir aland ve ben bilime dnmeliydim"
(Skinner, 1976). Skinner, bilim alan olarak psikolojiyi seti. Daha sonra
Harvard niversitesi pstkoloji blmne yksek lisans rencisi olarak
girdi. Bu zamana kadar henz psikoloji ile ilgisi olmamt. Ancak John B.
Watson'n o yllarda yaygn ilgi gren davran grlerini duymasyla,
Skinner da davranlk okuluna katlmaya karar vermiti.
burrhus frederic sknner 437

Davranlk Okuluna Girii ve almalar

Skinner' davran ekolun savunucusu yapan etkenlerden ilki John B.


Watson olmutur diyebiliriz. Watson olmasayd Skinner'in fikirleri ol
duka ge evrimleirdi (Weigel, 1977). Genelde davran psikolojinin ba
bas olarak grlen Watson, iebak ynteminin (introspective approach) s
nrllklarn grp psikolojinin alma alannn deitirilmesi, yalnzca
gzlemlenebilen davranlara odaklanmas gerektiini savunmutur. Na
sl ki bir fizikinin amac doa olaylarn gzleyip onlar ngrmeyi ve
kontrol edip deitirmeyi salayabilecek bilgiler edinmektir, bir davran
psikolog da, insan davranlarn gzleyip onlar ngrme ve kontrol
etmeyi amalayabilirdi. Bu amaca ynelik bilgiler edinmek iinse deney
sel yntemler kullanlmalyd. Ancak bu yolla davran psikologlar han
gi koullar altnda hangi davranlarn gerekleeceini ngrebilir ve
doru koullar oluturarak istenen davranlar ortaya kartabilirlerdi.
Skinner, Watson'n davranln yeniden formle etmitir. Skin
ner birbirinden farkl iki davran tipi olduu iddiasn ortaya att. Bun
lardan birisi tepkisel (respondents) dieri edimsel (operants) davrandr.
Tepkisel davran bir evresel uyarcya cevap olarak ortaya kan davra
ntr. Mesela gz krpmak davran Skinner'n tepkisel tipi davrantr.
Gz krpmak gzmze hava akmnn hcum etmesi sonucunda ortaya
kar. Edimsel davran, tepkisel davrann aksine evresel uyarcya ce
vap olarak ortaya kmaz. Organizma tarafndan evrenin maniplasyo
nu sonucunda ortaya kar. Mesela kapy amak iin anahtar deliine
anahtar sokmay edimsel bir davran olarak tanmlayabiliriz. Eer anah
tar deliine anahtar soktuumuzda kapy aar isek, yani edimsel davra
nmz kapnn almas ile sonulanr ise bizim bir dahaki sefere ayn
davran yapma olaslmz artacaktr. Edimsel davranlar bir defa or
taya karld zaman, gelecekte de ortaya karlma olasln edimsel
davrann sergilenmesiyle oluacak sonu belirleyecektir. Skinner yeti
kin bir insan davarannn ounluunu edimsel davranlarn olutur
duunu syler. Skinner'a gre ak, sadakat, sevgi gibi karmak davran
larmz da edimsel davranlardr. Bu davranlarn sregenlii ortaya
kardklar sonulara baldr. Mesela bir sevgili iin hissedilen ak sevgi
linin bu aka verdii cevaba gre devam eder. Skinner respondent ve
edimsel terimlerinin basi te istemsiz (ivolutary) ve istemli (volntary)
davranlar olarak dnlmemesi gerektiinin de altn izer nk is
temsiz davranlar tamamen evrenin, istemli davranlar da organizma-
438 altnc blum

nn kontrolu alhndadr. Skinner'n tepkisel ve edimsel davranlarnn her


ikisi de tamamen evrenin kontrolu altndadr. ki davran arasndaki tek
fark kontrolun tipinden kaynaklanr. Edimsel davranta kontrol daha az
belirgindir. Tepkisel davranta evresel uyarc davrantan nce gelir ve
daha tutarldr. Tepkisel davran benzer organizmalarda, belirli uyarc
larla ayn ekilde ortaya kar nk organizmann hayatta kalmasn sa
lamak gibi bir grevi yerine getirir. Mesela gzmze bir nesne arptn
da gzmz krparz nk bylelikle gzmz tehlikeden koruruz.
Skinner'n ortaya koyduu prensiplerle, davranlk psikolojisi
insan davranlarnn gzlenip aklanmasyla kalmaz; insan toplumunun
ekillendirilmesinde yardmc olabilecek bir araca dnr. Onun iin, bi
lin zel bir inceleme gerektiren, zel yasalar olan bir isel sre olmayp,
yalnzca bilimsel olarak, deneysel yntem ile incelenebilecek davranla
rn bir btn, onlarn bir uzantsdr. Otonom davran ona gre roman
tik bir yanlsamadan baka bir ey deildir (Weigel 1977).

Edimsel Koullama (Operant conditioning)

Klasik koullama (classical conditioning) ile ilikili tek baskn entelektel fi


kir Ivan Pavlov tarafndan oluturulmu ise de, edimsel koullamann te
meli iki baskn figr, Edward L. Thorndike ve B.F. Skinner, tarafndan atl
mtr (Domjan, 2004). Thorndike'n edimsel koullamas kesikli deneme
ler yntemi (discrete-trial method) olarak bilinir. Thorndike hayvan zekas
n alrken onlarn zekalarn lebilmek amacyla bir dizi bulmaca ku
tusundan (puzzle box) kama grevleri tasarlamtr. Yavru kedileri kullan
d bu almalarda yavru kediler bulmaca kutusundan kp kutunun
dndaki yiyecee ulamlardr. Thorndike bu almalar sonucunda
"Etki Yasas"n oluturdu. Yavru kedilerin kutudan dar kp yiyecee
ulama srelerini len Thorndike, her baarl birkana davranndan
sonra yeniden kutuya konulduklarnda yiyecee daha ksa bir srede
ulahklarn gzler. Thorndike'n bu almalar kesikli denemeler ynte
mine bir rnektir. Bu yntemde organizma (deneydeki yavru kediler) sa
dece deneyci istedii zaman edimsel davran sergileyebiliyordu. Ayrca,
organizma problemi \zdnde (Thorndike'n orjinal deneylerinde yi
yecee ulatklarnda) veya baarsz olduklarnda deneme bitiyordu. Ke
sikli denemeler ynteminde gzlenen ey organizmann baarl olup ol
mad, ve llen ey de problemi ne kadar srede zd idi. Skinner,
burrhus lrederic skinner 439

edimsel davrann allmasnda bu ynteme alternatif olarak 1938' de


serbest edinim yntemini (free-operant metlod) gelitirmitir (Domjan,
2004).
Skinner' a gre edimsel ilem yardm ile edimler evresel so
nular sayesinde kontrol edilirler. Bunlar; pekitirme (reinforcement), sr
me (extinctio), ve ceza (pnishmet) (Skinner, 1953). Pekitirme davran
n yaplma olasln arttran ilemdir. Skinner'n deneylerinde farelerin
ped.ala basma davrann srdrmelerinin sebebi, pedala basma davran
sonucu aldklar yiyecektir. Davrann bir dahaki sefere yaplma olas
l eer pekitire ile sonulanmazsa kaybolacaktr. Daha nceden koul
lanm bir edimsel davran iin pekitirmenin kesilmesi, sonlandrlmas
ilemine de snme denir. Skinner'n deneylerinde organizmann edimsel
davranta bulunmasna izin verilir fakat bu davrann sonucu olarak pe
kitire verilmez. Davrann bir dahaki sefere yaplma olasln orga
nizma iin ho olmayan bir uyarc ile sonlandrma ilemine de ceza de
nir. Cezada organizma iin ho olmayan bir uyarc bir edimsel davran
ta bulunulmasna bal olarak verilir.
Skinner cezann kullanlmasna kar olduunu her frsatta dile ge
tirir (Bkz. Skinner, 1953; 182). Cezann istenmeyen davran sndrmede
etkili olduunu kabul etmekle birlikte, ceza ortadan kalkt anda, isten
meyen davrann yeniden ortaya kabileceini ve bu yzden iyi bir yn-
. tem olmadn vurgulamtr. Ayrca Skinner ceza sonucunda fke, kor
ku gibi kt duygularn da oluabileceini her ne kadar duygular konu
suna girmek istemese de kabul etmitir (Skinne 1953; 182-188).
Skinner balangta kesikli denemeler yntemini otomatikletirme
abasndayd. Bu amala laboratuar sanlarn kullanabilecei bir labirent
oluturmay planlarken, 1956'da Skinner Kutusunu (Ski11ner Box) bilim
dnyasna kazandrm oldu (Domjan, 2004). Bu otomatikletirilmi kutu
iinde bir sonraki denemenin ne zaman yaplacana deneyci deil de or
ganizmann kendisi karar veriyordu. Yani Skinner kutusunda, organizma
ne yapp yapmamas ve ne zaman yapmas gerektii konusunda snrlan
drlmyordu (Domjan, 2004). Bylece hayvann edimsel davran ne ka
dar srede tamamlad bilgisinin yannda ne kadar sklkla tamamlad
bilgisi de elde edilebiliyordu. Bu yzden bu ynteme de serbest edinim
yntemi ad verilmitir. Her ne kadar her iki ynteminde tercih edild ii
durumlar var ise de, Skinner'n serbest edinim yntemi kesikli denemeler
yntemine gre ok daha sistematik ve ok amal bir yntemdir.
440 altnc bolum

Edimsel ve klasik koullamann birbirleriyle kartrld durum


lar sk olarak karmza kar. Pavlov'un klasik koullamasnda, koulla
nan davran bir refleks, ya da otomatik gerekleen istemsiz (ivolutary)
bir davran iken, edimsel kou llamada koul lanan davran organizma
nn fiziksel olarak yapabilecei herhangi bir istemli davran olabilir. r
nein, klasik koul lamada organizmann salya salglamas, et gibi bir yi
yecek gsterilmesiyle otomatik olarak balayan bir reflekstir. Et ne zaman
organizmann azna konulsa, salya salglama davran balar. Bu tr bir
koullamada, et koulsuz uyarc, salya salglamak ise koulsuz tepkidir.
nceden organizmada tepki oluturmayan, yani ntr olan herhangi bir
baka uyarc et ile birlikte organizmaya sunulmaya balanrsa, bu ntr
uyarc da et olmakszn da salya salglama davrann balatr hale gelir.
Ntr uyarc artk koullu bir uyarc olmutur. Klasik koullamada koul
lu uyarcnn etkisi, koulsuz uyarcya baldr. Edimsel koullamada ise
organizma otomatik olarak deil de, istemli yapmas gereken bir davran
, rnein pedala basma davrann gerekletirdiinde bir pekitirc
alr. Yani organizmann sonuta pekitire alp almayaca belirli bir dav
rann yaplp yaplmamasna baldr, ama pekitirecin verilmesi yalnz
ca hedeflenen davrana deil de, birka ek etkenin varln da gerektire
cek ekilde ayarlanarak daha da karmak deneyler kurulabilir. Skinner
edimsel koullama zerinde yapt almalara dayanarak, olumlu pe
kitirelerin zevk aray, olumsuz pekitirelerin ise acdan ka eilim
lerini ortaya kartarak organizmay ynlendirdiini savunmutur. Bu
adan bakldnda, Skinner'n almalarnn 17. yzyln Britanya'l fi
lozofu Hobbes'un, insan davran nn bu eilimlere dayandn ngren
hedonizm felsefesini bilimsel bir ereveye oturttuu sylenebilir (Gross,
2009).

Skinner Kutusu

Skinner kutusu -insan ya da hayvan- hem denek konumundaki organiz


mann, hem de deneycinin davranna odaklanmamz salayacak bir
alettir. Organizma bir kola ya da pedala basarak veya basmayarak, deney
ci ise organizmann iinde bulunan ortam deitirerek baz davranlar
zincirleri sergilerler. Kutu iindeki organizma, ounlukla bir laboratuvar
faresi, bir deneycinin planlad gibi pedala basmas veya deneycinin he
defledii baka bir istemli davran gerekletirmesi durumunda bir dl
burrhus lrederc sknner 441

alr. Bu dllendirilme organizmann o davran yineleme olasln art


trr.
Deneyci organizmay pedala basmaya ikna etmek iin deiik tip
teki pekitirme tarifelerinden birini de kullanabilir. Pekitirme tarifeleri
(schedles of reinforcement) hangi davrantan sonra pekitirecin verilecei
ni belirleyen kurallardr. Edimsel koullamada pekitirme tarifelerinin
nemi ok byktr, nk edimsel tepkinin skl ve rnts pekitir
me tarifeleri ile belirlenir (Domjan, 2004). Pekitirme tarifeleri davrann
pekitirilmesi ile son pekitireten sonraki davran says ya da son pe
kitireten sonra ne kadar sre getii arasndaki ilikileri belirlerler. r
nein, eer bir davrann pekitirilmesi iin organizmann davran bel
li sayda yinelemesi gerekiyorsa, bu tarife "orant tarifesi" (ratio schedle)
adn alr. te yandan, eer bir davrann pekitirilmesi iin son pekitir
meden sonra aradan belli bir sre gemesi gerekiyorsa bu tarife "aralk ta
rifesi" (interval schedle) adn alr. Pekitirme tarifleri bu kadarla da kal
maz; daha birok deiik tarife tipleri de vardr. Yukarda sz edilen pe
kitirme tarifeleri basit pekitirme tarifleridir.
Skinner balangta yalnzca laborahvar farelerini Skinner kutusu
na koyarak almalar yapt. Bir fare kutuya konduunda, hedeflenen bir
davran gerekletirmesi iin her eyden nce yapmas beklenen davra
nn, hayvann davran daarcnda (behavior repertoire) bulunmas ge
rekir. Hayvann fiziksel olarak yapmas mmkn olmayan bir davran
gerekletirmesi beklenemez. Yiyecek ile dllendirilecekse de hayvann
a olmas gerekir ki, yiyecee ulamak iin istekli olsun. Skinner, ilk ba
larda hayvann davranna baklmakszn kutuya yiyecek brakt . Daha
sonra davran ekillendirme ilemine balad. A, yani yemek beklenti
sinde olan hayvann bekledii yemei kutuya koyarken grltl bir ses
vererek farenin ses ile yiyecek verilii arasnda iliki kurmasn salad.
Daha sonra da fare her ayaa kalktnda yine gr ltl ses eliinde yi
yecek koymaya balad.
Skinner'n kulland pekitirme tarifesine gre fare baz deneme
lerde her pedala basmada dle ularken, baz denemelerde ancak belli
bir zaman getikten sonra veya belli sayda pedala bastktan sonra yiye
cek olan dle ulaabiliyordu. Skinner'n bu deneylerde, daha nceki de
neylerde olduu gibi birden fazla hayvan kullanp onlarn davranlarn
dan bir ortalama elde etmek yerine yalnzca bir fare kullanmas da bir ye
nilikti. Skinner kutusundaki farenin performans da pedala bal bir l-
442 altnc bolum

me aleti ile llyordu. Sk.inner bu alete "Birikimli Kayt Aleti" (Cmw


lative Record Device) adn verdi . Bu aletin kayt tu tmak iin kulland ru
lodaki entiklerin skl farenin pedala basma sklnn bir lsyd ve
izlerin eimi de organizmann tepkide bulunma gcn gsteriyordu.
Skinner, kutusunu insan ve hayvan davranlarn anlamak iin kullan
l bir alet olarak grmse de, sklndan ok nitelikleri ve ierikleri da
ha nemli olan insan davranlarn nicel olarak lemeyecei aktr
(Gross, 2005).

Davranln Psikoloji ve Felsefedeki Yeri


Davranln Kkenleri

1 7. yzylda din otoritesinin yerini bilim almaktayd. Bu dnemde Fran


cis Bacon, New ton, Galileo ve Descartes gibi dnrler modem bilimin
kklerini atmaya balamlard (Robinson, 1 997). Yine bu yzylda John
Locke "Us Kuram" (Tleory of the Mind) ile akln ieriinin duyusal (sen
sory) deneyimler olduunu ortaya koymutu . Bu kuramyla, deneycilik
(empirisizm) okulunun bir paras olduunu da ilan etmi oluyordu. De
neycilik okuluna gre, bilginin ve inanlarn (beliefs) kayna d dnya
ya bal olarak oluan alglarmzdr. Yani alglarmzla kazandmz de-

neyimler deer kazanr. Skinner'n davranclk psikolojisinde de davra


nn sebepleri organizmann dnda aranmaldr. Bu ynyle davran
lk psikolojisi deneycilik akmna dayanr.
Klasik davranlk, insana odakl olup ie baka dayal szel an
latmlara dayanarak zihinsel haya t hakknda karmlarda bulunan psiko
loji dallarndan farkllaarak, genelde doa bilimleri yntemlerini kulla
narak gzlenebilir davran almay savunan bir psikoloji dal olarak
ortaya kt. Bu ynyle davranclk, hayvan psikolojisinin geri plan
zerine duyulan ilgiler, ilevsellik okulu ve pragmatik bir felsefi ynelim
den domu olan, byk lde Amerikan tarz bir psikoloji yaklamdr
(bkz. Moore, 1995; Day and Moore, 1995).
Davranlk okulu, psikolojinin, doa bil imlerinde kullanlan
yntemler yardmyla, yalnzca gzlem yoluyla llebilen davranlar
almas gerektiini savunur. Davranlar iin isel, zihinsel sreler
uyaranlarn tepkiler zerindeki etkilerine araclk eden sreleri temsil
eden arac deikenlerdir. Bu nedenle, davrann temelleri olan isel, zi
hinsel sreler yerine daha ok gzlenebilen davran'ar aratrlmald r.
burrhu lrl'flmr. sknner 443

John B. Watson 1924'te baslan "Davranlk" (Behaviorism) adl kitabn


da, zellikle Freud'un kayglar ve ruhsal sorunlar altnda bilind cinsel
drtlerin yatt tezine kar kmt. Bir davran olarak, fobilerin ve
kayglarn birounun eitli koullamalardan kaynaklandn savunu
yordu. Bu grn kantlamak iin de bugn artk biroumuzun bildi
i Albert adl bebek zerinde koullanma almalar yapmt. Watson,
aslnda insanlarn doduklarnda igdsel olarak beklenmedik grlt
l sesler dnda hibir doal korkularnn olmadn fark etmiti. Albert
9 aylk iken grlt ile beyaz nesneleri eletirerek onun beyaz nesneler
den korkmasn sal:d. Daha sonra uyarc genellemesi yolu ile bebei
her trl beyaz nesneden korkmaya koullandrd. Watson insanlarn
korkularnn nedenlerini Freud'un syledii gibi bilind faktrlerde
aramaya gerek olmadn, bu tip korkularn insan gemiinde, bir za
manlar bir yerlerde ortaya km koullamalar, yani eletirmelerden kay
naklandn ne srmtr.
Watson ile ayn dnemlerde lvan Pavlov kpeklerin salya salgla
ma reflexlerini alrken, bir rastlant sonucu olarak, hayvanlarn azla
rna daha yiyecek kabn grr grmez azlarna yiyece almlar gibi sal
ya salglamaya baladklarn fark etmi ve buradan reflekslerin iki tip ol
duu sonucuna varmt. Bu iki tipe "koullu refleks" (conditional reflex)
ve "koulsuz refleks" (unconditional reflex) adn vermiti. Koulsuz ref
leksler igdsel olup doutan gelir ama koullu refleksler renilir. Bir
kpein et azna konulduunda salya salglamas olaynda et koulsuz
uyarc, salya salglamas da koulsuz tepki veya refleksdir. Pavlov hay
vann azna eti vermeden nce ntr bir uyarcy, rnein zil sesini de et
ile birlikte vererek bu ntr uyarcnn koulsuz uyarcyla eletirmi, bu
uyarc elemesini yeterince yineldikten sonra kpek artk et olmadan
da, zil sesini duyar duymaz salya salglamaya balamt. Artk zil sesi de
koullu uyarc, zil sesiyle salglanan salya da koullu tepki ya da refleks
olmutu Pavlov birok davrann klasik koullama yoluyla olutuunu
gstererek davranlk okulunun psikolojide bir yer edinmesinde nem
li katkda bulunmutu.
Ayn dnemlerde Edward L. Thorndike da hayvan zekas zerine
yapt almalar ile biliniyordu. Hayvanlarla yapt labirent almala
rndan sonra "Etki Yasasn" (Law of Effecf) ortaya koydu (Catania,1984).
Bu yasann temeli bir davrann sonularnn o davrann daha sonra yi
nelenmesi olasln arttrabilir ya da azaltabilir olmasdr. Thorndike civ-
444 altnc bolum

civler ile yapt almalarnda, civcivleri bir labirente koymu, ve labi


rent kndaki yiyecee ulamlarsa ayn denemeyi tekrar yaadklarn
da yemek arama davranlarnn daha hzl ve istekli, ama yiyecee ulaa
mamlarsa tekrarlanan arama davranlarnn yava ve isteksizce oldu
unu farketmiti. Sonu olarak, organizma iin olumlu sonulananan
davranlarn dahaki sefere yinelenme olaslnn artacana, olumsuz
sonulanan davranlarn ise yinelenme olaslnn azalacana hkmet
miti.
zetle, davrancln 1900'e kadar erkenlerden 1930'lara kadarki
ilk dnemleri Pavlov, Watson ve Guthrie gibi kiiliklerin durularyla ilgi
lidir. Bu dnemde en nemi ey, bir uyarnn (S) hemen ardndan gelen
yanttan (R) oluan refleks kavramdr. Bu kavramlar moleklerdi ve uya
rm ve ketleme gibi terimlerin ou fizyolojiden alnmt (rn. Watson,
1913, 1919).
Bu almalarn ve vardklar sonularn nda psikolojiye yne
len Skinner, daha tek bir yksek lisans dersi bile almadan nce davran
lk okulunun en byk savunuculcrndan biri olmu, ama btn dier
davranlar gibi Skinner da ussal ve isel sreleri ve duygular nem
semedii, hatta yok sayd savyla eletirilmitir.

Skinner'n Radikal Davranl

Skinner'n davranlna "Radikal Davranlk" diyebiliriz. Radikal


davranlk davranlarmzn nedeni isel mekanizmalardr sylemi ile
ortaya kan bilisel psikolojinin arac deikenler ve temsil mekanizma
lar fikrine tam zt olarak bu mekanizmalar red eder. Skinner fareler ve
gvercinler gibi basit organizmalarn gzlenebilir davranlarnn sk bir
deneysel yntemle allmak, insan davranlarna genelleme yapabilece
imiz prensiplere ulamamz gerektiini savunur (Malone, 2009; Skinner,
1990). Skinner davranln duygular, hisler, bilin gibi ussal mekaniz
malar yok sayd fikrinin tam olarak doru olmadn savunur. Yn
temsel ve mantksal davranln, ussal mekanizmalar bireysel olaylar
olarak grd ve dolaysyla onlarn geerlilii hakknda ortak bir fikir
birlii olamayaca iin onlar grmezden geldii kabullenilir. ebak
yntemini de, Wilhelm Wundt ve Edward B. Titchener gibi bilim insanla
rn da sorgu layan bu davranlk tiplerinden soyutlar kendini. Skin
ner'n davranl bunlardan farkldr. Skinner kiinin iebak yntemi
burrhw. lrelwc kcr 445

ile kendini sorgulamasnn kullanlln reddetmez; yalnzca hissedile


nin doasn sorgular (Knope, 1980). Skinner'a gre bili ncin (co11scios:ss)
kayna kiinin iinden ykseliyor olup davranta nemli rol oynayan
uyarclardr ve insan evresinin bilincindedir ama ancak bilinli olaylar
la szel eletirmeler gerekletikten sonra. Yani bilin, aslnda sosyal ev
renin bir rndr. Sinir sistemi organizmann evre ile iletiimi sayesin
de bugnk durumuna gelmitir.
Radikal davranclk veya davransa! analiz B.F. Skinner'n zel
duruuyla ilikilid ir. Arac etmenlere dayal yeni davranclktan nemli
lde farkllar (Moore, 1987). Temel ilkeleri arasnda; (1) tekilcilik (o
n isn ) ve belirlenimciliin (d:t:riis11) tam kabul; (2) ilevsel aklayc
kavramlar zerindeki vurgu; (3) Darwin kuramnn meta-kuramsal bak
asnn tam kabu l; (4) o disiplinlere uygun yntem ve kavramlarla psi
kolojinin biyoloji ve yaamsal bilimler arasnda saylmas; (5) davra n la
ilgisi olmayan arac srelerle ilgili olarak sbjektif ve objektif baklar
arasnda hibir kritik ayrm gzetmeyen, ama yine de davran seviyesin
de kiisel olaylarn katklarn da hie saymayan, son derece an ti-ussal bir
duru; (6) temelde bir referans oluturan szel davrann, ve bundan yo
la karak, aracl yeni davranclk tarafndan kullanlan ou aklama
nn reddi; (7) davrann sinirsel, ruhsal veya kavramsal boyutlardaki ara
c sebep deikenler hakknda karm yapmak iin bir temel oluturmak
iin deil de kendi seviyesinde allmas zerindeki srar.
Skinner'n kendisininkinden farkl grd yeni davranclk (11:
ol:havioris111) da, genelde klasik davrancln kronolojik izleyicisidir.
Klasik davrancln uyar ve yant iin molekler kavramlarndan ok
daha byk lekli "moral" kavramlara dayalyd. Bundan baka, yeni
davranclk kendileri dorudan gzlenebilir olmayp, davrann geer
li bir aklamasn oluturmak iin gerekli olduklar dnlen arac orga
nik deikenleri de kullanma koyuyordu. Aracl yeni davrancln te
mel ikeleri arasnda; (1 ) ampirik verilerin gvenle elde edilmesi ve ifade
edilmesindeki srar; (2) kabul edilebilir tek bamsz ve baml deiken
ler olan uyar ve yant ile kuramsal arac deikenlerini savunmas; (3) se
bebe dayal srelerin bamsz deikenle balayp arac deikenlerle
devam edip baml deikenle son bulan bir zincir eklinde ilerleyen
balangtan ilerleyen bir modelle aklanmas; (4) psikolojik bilginin du
ruunun baka bir yerde sregelen arac sreler ve olaylar hakkndaki
kuramsal karmlardan olutuu inanc vardr.
446 altnc bbli.m

Davranln Mantksal Olguculuk (Logical Positivism) ile lgisi

Mantksal olguculuk btn fikirlerin gzlemle onaylanabilmesi gerektii


ni savunan bir felsefi yaklamdr. Bu yaklam 1920'lerde "Viyana evre
si" olarak bilinen bir bilim insan topl uluu tarafndan balatlan bir ha
rekettir. Grubun lideri felsefeci Mori tz Schlick olmasna karn, izleyici le
ri ounlukla matematik ve fizik gibi doal bilimlerle uraan bilim in
sanlar idi. Atom fiziinin gelimesiyle nceden dorudan gzlemlene
meyen doa olaylarnn varlnn anlalmas bilimde felsefenin nemini
tekrar hatrla tm ve bilim ile felsefenin birlikteliini pekitirmiti. Davra
nclk da, ie bak yerine ampirik ve objektif yntemleri vurgulamas
asndan btnyle somut deneysel bilime dayalyd ve materyalist ve
anti-metafizik olarak ni telendiriliyordu. Hem mantksal olguculuk, hem
de davranlk verilerin resmi ve niceliksel ilenmesinin byk rol oyna
d genel yasa ve kuramlar oluturulmas taraftaryd. Son olarak, ikisi
de ait olduklar disiplinlerin tarihlerinde yeni bir balang ve ilerleme
iin temel oluturan dnm noktalarydlar. ou alma, davrancl
n, davrann anlalmas konusunda gzlenebilir davran ve objektif
lik zerindeki ar vurgusu nedeniyle, mantksal olguculuk ile davran
clk arasnda benzerlik ve bir sreklilik bulunduunu savunmutur
(Moore,1995; Day and Moore, 1995).
nsann isel ngrlerine dayal olarak ortaya kt sylenebile
cei iin felsefenin davranlkla ztlamas gerekirken bir felsefe daly
la davranlk arasnda yakn bir benzerlik olmas eliki gibi grlebi
lir. Ama sonu olarak davranlk, bir felsefi akm deildir, yalnzca bir
felsefe akmndan esinlenmi bir yaklamdr (Milis, 1998).

Skinner ve Bilisel Psikoloji

Skinner hep niin davran olup, neden bilisel psikolog olmadn sor
gulam gibidir. Skinner, bilisel balan tlarn bilim insanlarnn yaratt
bulular olduunu syler. rnein, ev ile bina arasnda iliki bilisel psi
kologlarn syledii gibi bu iki kelimeyi beynimizde i likilendirmemiz
yznden deil de, gerek hayatta bu iki kelimenin kullanm arasnda
oluan pekitirilmi ilikidir. Bilisel psikologlara gre, rnein "beyaz"
terimi beyinde ayn ortak zellie sahip birka benzer terimle bir set olu
turarak "renk" gibi bir kategori altnda kmelenmi olarak bulunur. Skin
ner ise bir gvercinin laboratuvarda bireyleri gagalamasnn nedeninin o
burrhus frederic skinner 447

nesnelerin hepsinin ortak bir zellik tamalar mdr diye sorar. Skinner' a
gre aslnda laboratuvarda olay bilisel psikologlarn tarif ettii gibi g
ren gvercin deil, deneycidir. Davran, belirli uyarclarla eletirilmesi
ve pekitirilmesi sonucunda, o uyarcnn kontrolu altna girer. Baz ele
tirmeler sk sk pekitirilerek szel iletiimde kullanlmak iin soyut ka
rakterler kazanrlar. Fiziksel objelere fiziksel adlar takp, onlar iletiim es
nasnda kullanabilir ve hatta bilisel pikologlarn belirttii gibi ayn zel
likteki terimleri bir arada belli kategori adlar altnda toplayabiliriz. Skin
ner bilisel sreleri reddetmese de, bu srelerin gerekte bilisel psiko
loglarn syledii gibi varolmadklarn, aslnda gerekte olan nesnelerin
pekitirmelerle eleti rildiklerini savunur. Bilisel psikologlarn yapt
davrann bilisel sebeplerini icat etmeye almaktr. Skinner eitli or
ganizmalar gibi insanlarn da bilisel haritalar kullandklarn kabullenir
ama bunun iin basit bir neden ortaya koyar. Skinner' a gre, varmak iste
diimiz yere ulatmzda bu bizim iin varma davranmz pekitiren
bir olgudur. Bedenimiz yalnzca yaad evreye cevap verir; bilisel psi
kologlarn syledii gibi kopyalar yapmaz. Srf sonradan kolaylk olsun
diye yerlerin bilisel haritalarn, kopyalarn barndrmayz beynimizde.
mgelerin sonradan kullanmak zere mental kopyalarn sakladmza
dair bir delil de yoktur.
Skinner bilisel psikologlarn ha fza modellerine, aklamalarna da
ok scak bakmaz. Bilisel psikologlar bilginin hafzaya kaydedildiini ve
gerektiinde kaydedilen bilginin geri arldndan sz ederler. Bilginin
saklanma yeri ve biimiyle ve geri arma ekilleri iin de eitli model
ler ngrrler. Skinner ise bu ussal srece oldukca spheci yaklar. Skin
ner' a gre bilgiler deil, yalnzca davranlar saklanabilir -o da eer sak
lanacak bir ey varsa.
Bilgisayar benzetmeleri de bi lisel psikologlarn fikirlerini destekler
ynde gelitirilmitir. Hatta insanlarn da makinalar gibi dnd yo
lunda benzetmeler yaplmtr. Bu bi lisel benzetmelere gre kodlanarak
saklanan, bakalaryla karlatrlan, ve gerektiinde geri arlan ey bil
gidir. Beyinde tam anlamyla birebir karlatrma yapldn ngren mo
deller de vardr. Skinner' a greyse, gerekte olanlar pekitire sisteminin
sradan olaylardr. Bilisel ilemlerle ortaya kanlar, aslnda uyarc ile
birlikte deien eleme ilikileridir; evrenin etkisini kafatasnn iine
sokma abalarndan baka bir ey deildir. Skinner'a gre dnme denen
sre aslnda davrantr ve yanzca davran teknikleri ile anlalabilir.
448 altnc bolum

Skinner iin isel sreler ve durumlar uyaranlarn tepkiler zerin


deki etkilerine araclk eden sreleri temsil eden arac deikenlerdir.
Skinner duygular (emotions), dnceler (thoughts) ve ihtiyalar (needs)
gibi isel sreleri aslnda inkar etmediini sylemektedir, aslnda bu i
sel srelerin varln kabul eder (Demorest, 2005). Skinner, isel srele
rin insan davrannn sebepleri olarak dnlmesine kardr. Bu sebep
le bilimsel bir obje olarak tartlmalar gereksizdir. Aslnda Skinner isel
srelere dair kavramhr eserleri nde sk sk dile geti rir. Hatta Freud'un
id, ego ve sperego kavramlarn bile kulan, fakat bu terimlerin hepsini
de bir davran olarak yeniden form le etmitir. d; doutan gelen, top
lum tarafndan ho karlanmayan, superego; toplumun ahlaki erevesi
ne uygun deerlerden, ego da bu ikisinin uzlamasndan oluur. Skin
ner' a gre id; yiyecek, su, sex gibi biyolojik yani birincil pekitirelerle pe
kitirilmi davranlardr. Ego ve sperego kavramlar da insanolunun
toplumsallama abalar iinde, insan gruplarnn benimsedii standart
davranlardr ki, bunlarda gruba aitlik duygusu, kabullenilme, sosyal
hissetme gibi pekitirelerle pekitirilmilerdir (Demorest, 2005). Yani k
saca Skinner, Freud'un bu kavramn kabul etmekle birlikte, bu kav
ramn olumlu ve olumsuz (ceza) pekitirelerle pekitirilmi davran
rntleri olduklarn syler.

Skinner' a Gre Duygu Nedir?

" 'Duygular' genellikle davrana atfettiimiz hayali nedenlerin mkem


mel rnekleridir. 'Korku' nedeniyle kaar ve ' kzgnlk' nedeniyle vuru
ruz; 'fke' ile fel olur ve 'keder' ile depresyona gireriz. Bu nedenler de
daha sonra gemiimiz ve imdiki durumumuzdaki olaylara -bizi korku
tan veya fkelendiren veya kzgn veya zgn yapan eylere- atfedilirler.
Davran, duygu ve daha nceki d olay bize tandk gelen sebep-sonu
zincirinin halkasn olutururlar. Orta halka psiik ya da psikolojik ola
rak kabul edilebilir. Psiik durumda, bir d koulun bir bireyin dygsal
hissd111esinc ve bu duygunun onu uygu n gelen bir eylemi gerekletirme
ye yol at savunulur. Bununla birlikte, ABD'li psikolog William James
ve Danimarkal doktor C.G.Lange tarafndan gelitirilen nl James-Lan
ge kuram, bireyin duygunun isel nedenini deil ama yalnzca duygusal
davrann kendisinin bir ksmn hissettiini ortaya koymutur."
burrhus lrederc skinner 449

"James, 'durum yle olabilir ki, zgn, kzgn veya korkak olduu
muz iin alyor, vuruyor veya titriyor deiliz de, aladmz iin zg
nzdr, vurduumuz iin kzgnzdr, titrediimiz iin korkuyoruzdur'
d iyerek bu karsamay klasik bir ekilde ortaya koymutur. Bu kuram,
duyguyla 'hissettiimiz' fizyolojik deiikliklerin allmasn vurgula
m ve bir dereceye kadar psiik orta halkay fizyolojiyle eletirmitir.
Meslekten olmayan biri 'bir duygu hissetiini' sylediinde varolan en
belirgin deiiklikler dzgn kaslar ve bezelerin tepkileridir -rnein, k
zarma, rengin atmas, gzya, terleme, salya ak ve insan derisinde r
perme kabart lar, hayvan krknde ise d ikilmeye yol aan kk kasla
rn kaslmas. Bunlarn ou, yalanc l deil de, bir bireyin daha nce ce
zalandrlmasna neden olmu davranlarda bulunduunda ortaya kan
duygusal tepkileri len 'yalan dedektr'nn kaydettii ekliyle tandk
gelir. Kapsaml aratrmalara karn, her bir duygunun bezelerin ve dz
gn kaslarn belli tepki desenleriyle ayrt edildiini gstermek mmkn
olmamtr. Her ne kadar bu tepkilerin az sayda karakteristik desenleri
varsa da, duygular arasndaki farklar ounlukla byk deildir ve bili
nen ayrmlar izlemezler. Byle tepkiler baka koul lar altnda da -rne
in, ar bir egzersizden sonra veya rpertici bir esintide- gerekletikle
ri iin, genellikle bir duygunun tanmlayclar da deildirler. Genellikle,
yz veya beden biimi kaslar tarafndan sergilenen baz tepkilerin duy
gular 'ifade ettii' sylenir. Glme, homurdanma, hrlama, di gsterme
ve gzya salmna elik eden kas tepkileri bunlarn rnekleridir. Alt se
viyedeki organizmalar genelde bu trden geni bir daarca sahiptir.
Duygusal ifadeler, tiyatroda olduu gibi, edinilmi davranla taklit edi
lebilir ve kl trel koullara uymalar iin sklkla toplumsal evre tarafn
dan dzenleni rler. Bir dereceye kadar, her k lt rn kendi gl ekli,
kendi acsyla alamas vb. vard r. Bel li duygusal tepki gruplarn bel li
duygularn karakteristikleri olarak nitelendirmek mmkn olmamtr ve
ou durumda bu tepki lerin duygunun kendisi olduklar sylenmez."
" 'Duygu' durumunda ne olduunu aratrrken, bilim insan ken
dini tuhaf bir glk durumunda bulur. Alan dndan biri duygular ko
layca tan mlayp snflandrmakla kalmayp, bunu da kayda deer lde
tutarllkla yaparken, bezelerin ve dzgn kaslarn tepkilerine ve i fade
edici davranlara odaklanan bilim insan, kzgnlk ve korku gibi grece
daha iddetli duygular arasndaki farklar bile ayrt edebileceinden emin
olamamtr. Alan d kiilerin elinde olan baz tanmlama aralar gr-
450 altnc blm

mezlikten gelinmi gibidir. Uzman olmayan kii, yalnzca klcal damarla


rn genilemesiyle birinin yz kzard iin veya nabz hzland iin
veya baz kaslar enesini ve dudaklarn uygar olmayan bir hayvann h
rldamasn akla getiren bir konuma kilitledii iin birinin kzgn olduu
nu sylemez. Tm bunlar 'duygusuz' da gerekleebilir ve uzman olma
yan kii bu tr herh(!ngi bir tepkiden haberdar olmadnda da birinin
kzgn olduuna ska karar vermitir -rnein, bir mektubun yazarnn
yazd srada kzgn olduu sonucuna vardn syledii zaman. [Uz
man olmayan kii] birlikte karanlk bir caddede yrrken elik ettii ha
nmn korktuunu bilir, onun renginin solduunu veya sindirme svlar
nn salmnn durdurulduunu, veya nabznn hzlandn grmese bile.
Baka koullar altnda tm bu tepkileri grebilir, ama yine de onun kork
tuunu sylemeyebilirdi."
"Sokaktaki insan birinin korktuunu, kzgn veya ak olduunu
sylediinde, genellikle belli eki llerde davranmaya nceden yatkn ol
duundan sz ediyordur. 'Kzgn' adam daha yksek vurma, aalama
veya baka ekilde zarar verme olasl ve daha dk yardm, destekle
me, rahatlatma veya ak yapma olasl gsterir. 'Ak insan' ise yardm,
destek, birliktelik ve okamaya daha yksek, ve herhangi bir ekilde za
rar vermeye daha dk bir eilim gsterir. 'Korku iindeki' bir kii -ko
up uzaklaarak, saklanarak veya gzlerini veya kulaklarn kapayarak
belli uyarclarla temas azaltmaya veya kanmaya eilimlidir; ayn za
manda da bu tr uyarclara veya tandk olmayan ortama doru gitmesi
olasl daha dktr. Bunlar yararl gereklerdir ve uzman olmayan bi
rinin snflandrmas gibi bir eyin bilimsel analizde de yeri vardr."
"Szde 'duygu' denen eylerin adlar, olaslklarn etkileyen koul
lara gre davranlar snflandrmak iindir. [Bu adlarn] sfat ekillerini
tercih etmek daha gvenli bir uygulamadr. Her ne kadar 'alk' baka bir
sorunsa da, davrann korku dolu, sevecen, ekingen, vb. diye tanmla
yarak, duygu denen eyler de aramadan, a bir organizma glk yaa
makszn tarif edilebilir. 'Ak', 'korku iinde' veya 'kzgn' gibi ok rast
lanan deyimler, duygunun kavramsal bir durum olduu, tepkinin de bi
reyin gemiindeki koullarn bir fonksiyonu olduu eklinde bir tanm
akla getirirler."
"Uzman olmayan kiinin szck daarcnn bilimsel bir alma
da ayn kalacan garantileyemeyiz. Bununla birlikte, aadaki tartma
da ylesine yaplm konumalardan alnan terimler tandk gzlemlere
burrhus lrederic skinner 451

referans yapmak iin kullanlm ve belli baz sorunlara iaret etmek iin
kullanlmlardr."
"Baz duygular -rnein, nee ve keder- organizmann tm daar
cn gerektirirler. Bir duygunun heyecan verici veya depresif olduunu
sylediimizde bundan sz ediyoruzdur. Baz baka duygular da tm da
arc gerektirirler ama spesifik ekillerde. Organizma korktuunda ve
ya fkelendiinde hibir davrann deimeden kalmayaca olasdr
ama evredeki spesifik zellikler (korku veya fkenin hedefi olan 'nesne')
ile ilgili tepkiler zellikle etkilenmi olacaktr. U tanma, sempati ve elen
me gibi daha lml baz duygular daarcn kk alt blmleriyle snr
l kalabilir. Bir duyguda birlikte deien tepkiler sonucun ortak olmas ne
deniyle paraleldirler. fke durumunda byyp glenen tepkiler ki iler
ve nesneler zerinde zarara yol aarlar. Bir organizma baka orga nizma
larla veya cansz dnyayla atma durumundayken, bu sre ounluk
la biyolojik adan yararld r. Dolaysyla, fkeyi tanmlayan tepkiler gru
bu bir para da koullanmaya baldr. Zarara yol aan davran fke du
rumunda pekitirilir ve sonrasnda ise fkeyi kontrol eden koullar tara
fndan kontrol altna alnr. Tpk gdann a bir organizmay koullandr
d gibi, bir bakas zerinde uygulanan zarar da fkeli birini koullan
drr. Tpk a bir adam yemek bulunca 'Gzel!' diye bard gibi, fke
li bir adam da, kar t bir ekilde zarar grdnde, 'Gzel!' diye barr"
(Skinner, 2005; 160-163).
Skinner iin duygularn isel srelerle alakas yoktur. Duygular
belirli bir ekilde davranta bulunmak iin bir tr eilimdir. Mesela, kz
gn bir insann zarar verici, saldrgan davranma olasl artar. Ayn ekil
de, ak bir insann da sevecen, neeli, anlayl davranma olasl artar.
Ve korku dolu bir insanda saknma, rkeklik, kanma davranlar gste
recektir. Sk.inner'a gre bu tr davranlarn onlara elik eden belirli duy
gularla grlmesinin sebebi, bu ikilinin daha nceden birlikte deneyim
lenmi olmasdr. Baka bir deyile, belirli davranlara elik eden belirli
duygular aslnda ortak bir evresel sebep-sonu ilikisinin rnleridir.
Yukarda bahsedilen nedenlerle Ski nner'a gre, davrann temelleri olan
zihinsel sreler yerine, daha ok hayvanlarn gzlenebilir davranlar
nn aratrlmas tercih edilmelidir.
Skinner davran analizinin sinir sisteminden bamsz olduunu
savunmaktan da ekinmez. Aslnda eitli fizyolojik srelerin organizma
ve sonu davran arasnda yer aldn ve uygun tekniklerle allabile-
452 altnc blum

ceini reddetmeyip, fizyolojinin nemini kabul etmekle birlikte, hibir


fizyolojik kuramn, davranln aklayamad bir eyi aklayamaya
can eklemeden de edemez. Davran bilimleri, koullama deneylerinin
salad veriler araclyla fizyolojiye de yardmc olmutur.
Skinner, davran kontrol zerindeki almalarn psikofarmaloji
alanna da geniletmitir. Edimsel koullama aratrmalar yaparken,
Harvard Tp okulundan Farmakoloji blm bakan Dr. Peter Dews ile
birlikte davran degiimine yol aan birka ilacn etkisini denediklerin
den sz etmitir. Skinner edimsel tekniklerin ila bamll da dahil, da
ha birok benzer tbbi sorunda kullanlabilecei dncesindedir.

Davranlk Kuramnn Aklanmas

Standard baka gre, "davransa! devrim" 20. yzyln ilk eyreinde,


Watson'un klasik uyar-tepki (ksaca, S-R) davranc lnn bilin ierii
nin ie bak yoluyla ortaya kmasna duyulan ilgiyi ykmasyla balad.
Daha nce belirtildii gibi, klasik davranclk S-R modeli yardmyla
gzlenebilir davrana odaklanyordu. 1930'1ar boyunca psikologlar ilgi
lerini gzlenebilir davranla snrlandrmann bilgeliini sorgulamaya
baladlar ve sonu olarak sarka dier yne salnd. Psikologlar araclk
yapan organik deikenleri aklamak iin zihni olaylara yeniden bavur
duklarnda arac etmenli veya aracl yeni davranclk (ksaca, S-0) do
du. Bilimsel temellere dayal psikolojide daha sonraki bir aama olan bi
lisel psikolojide ise aral yeni davranln tersine subjektif olarak
dorulanabilir, direkt olarak gzlenemez deikenler tanmland.
Bu tr psikoloji de, epistemolojik ikilciliin bir varsaym temsi
li ve arac srelerle ilgili psikolojik kuramlar temel alrlar. Skinner (1969,
1974) bu yaklam "kopya kuram" altnda tekrar tekrar eletirmitir.
Aracl yeni devranclk ve bilisel psikoloji gibi, mantksal olguculuk da
aracl sreleri ve kopya kuramn kapsar. Bylece, kar koyan tartma
larna karn, bu duru da bilgi ve aklama sorunlarndaki ortak yne
limleri gstererek bu nemli metakuramsal varsaym paylarlar.
Daha nce de belirtildii gibi, Skinner' radikal davrancl
man tksal olgucu luktan, aracl yeni davranclktan ve tabi ki bilisel
psikolojiden nemli lde ayrlr. Radikal davranclk iin, aklamalar
szel davrann gelecekteki eylemlere yol gsterici olarak hizmet veren
balca rnekleridir (bkz Moore, 1987; Malone, 2009). Dolaysyla, szel
burrhus lrederc sknner 453

davran rnekleri olarak aklamalar onlar douran koul lar cinsinden


incelenebilir. Bir davran biliminde en efekti f aklamalar ( 1 ) izlerlik (con
ti11gencies), yaam mcadelesi veya kuvvetlendirme ile ilgili olanlar ve on
lar oluturan eler ile (2) organizmann kendini oluturan fizyolojik et
menlerden domaktadrlar. nsanlar iin davran daarcnn kk bir
blm yaam mcadelesiyle, byk bir blm ise pekitirneyle ilgili
dir. Skinner'n (1969, sayfa 199) belirttii gibi, temel sorun belli bir davra
nn igdsel mi ya da renilmi mi olduu deil, davrann kapsa
m ndan sorumlu olan ve imdiki durumda kontrol elde tutan deiken
lerin doru tanmlanm olup olmadklardr. Skinner'n radikal davra
ncl iin, kiisel olaylar da kamusal olaylar gibi fiziksel ve maddesel
dirler. nclk eden baz kamusal olaylarn sonucu olarak, kiisel olayla
r ayrc, kontrol edici ve ortaya kartc ilevleri olabilir. Ne var ki, Skin
ner'n kiisel davrann davransa! boyutu kavram birok uzman (rne
in bilisel psikologlar) psikolojik aklamalara dahil edilen kiisel olayla
rn davransa] olduu olasln temelden reddetmeleri nedeniyle tart
maldr. Davrann bir doal bilimi bak asndaki sorun udur ki, eer
kiisel olaylarn ayrmc etkisi dier davransa] olaylarla ayn boyutta in
celenmezse davran nedenlerinin ikilici (dualist) aklamalar ar basma
ya balar. Sonu olarak da davrann bir fonksiyonu olan evresel koul
lar tannmam kalr ve davrana doa bilimci bakn btnl bozu
lur.
Fizyolojik bir bak asndan, saf bir davransa! analizin iki za
mansal boluu vardr. Biri davransa! olayn kendi iindeki, uyar ve
tepki arasndaki zaman boluudur. Dieri de bugrn olaylar ve yarn
ki etkileri arasndaki zaman boluudur (Skinner, 1974). Skinner bu iki
boluktan herhangi biriyle ilgili psikolojik bilginin bir davran bilimine
nasl katkda bulunaca konusunda geni lde yazmtr. Baz durum
larda, psikolojik etkenler hakkndaki bilgi, davran tahmini zerinde
ayrt edici ek kontrol salayacak ek uyarclar olarak grlebilir. Bylece,
her ne kadar fizyolojisiz psikoloji olabilse de, organizmann davransa!
gemiiyla ilgili bilgi yokluunda fizyolojik bilgi anlaml bir rol oynaya
bilir. Fizyolojik dzeyde araya girmeler davran kontrol olaslklarn
geniletir (Skinner, 1969, 283).
Durum her neyse, Skinner organizmay gerekte bo olarak grme
se de, imdiki durumda isel olaylara referans yapmak iin kullanlanla
rn gelecekteki aklamalar arasnda yer bulmasnn olduka dikkat eki-
454 altnc blm

ci bir rastlant olaca hissindedir (Skinner, 1945, 1972b). Skinner'n tm


bak as mantksal olguculuktan ve aracl yeni davranclktan ok
farkldr. Her ne kadar Skinner bir yeni davranc deilse de, onun erken
almalar, psikologlarn zellikle de yeni davranclarn psikoloji iin
nasl daha bilimsel bir temel oluturulacan dndkleri 1930'1arda
gereklemiti (Bkn. Moore, 1986). Anlalmaktan daha ok konuulmak
ta kalan mantksal olguculuk biraz mit vermektedir. Skinner mantksal
pozitivizmin genelde farkndaysa da, onun formalliini hi benimsemedi
ve nemli birok adan antiformaldr (Moore,1986, sayfa 280). Skinner ol
guculuktan esinlenen yeni davrancln nereye yneldiinin farkna
varr ve kendi duruu o andan beri farkl ynde gelime gsterir.
Skinner'n radikal davrancl iin, isel olaylarn belli bir du
rumdaki aklamalara katksna duyulan herhangi bir ilgi, psikologlarn
davran tahmin etmek, kontrol etmek ve baka bir dile evirmek iin
akllarnda bulundurmalar gereken genel bir ilgidir. Birinci olarak, radi
kal davranclar psikologlarn eleme eleriyle ilgilenmelerinin yararl
olduu dncesindedirler. Bu eler, kamusal veya kiisel olabilirler ve
radikal davrancln kiisel davran olaylarn da iermesi en tantc
zelliklerinden biridir. kinci olarak, radikal davranclar nemli etkenle
rin organizmann kendi fizyolojik ve anatomik zelliklerinin allmasy
la toplanabileceini hissederler. Ayrca, davran konrol iin d durum
larn ynlendirilmesine ek olarak, fizyolojik seviyede ynlendirme de
mmkn olabilir.

Skinner'n Toplumsal Grleri


Skinner ve Bilimin Yeri

Skinner iin bilim, tanmlar yapmaktan daha fazlasn ierir. Skinner a g


re bilimin en byk grevi deikenler arasnda ilikileri ortaya kar
makt-. Bilim sadece tarif etmez ayn zamanda da tahmin eder, sadece
gemile ilgilenmez ayn zamanda da gelecekle de ilgilidir. Skinner'n ifa
desiyle:
"Bilimin sonularnn hemen ortaya kan somut sonular onun
deerlendirmesini felsefe, iir, sanat veya teolojiye gre daha kolay klar.
George Sarton' un dikkat ektii gibi, bilim bir birikimli ilerleme gster
mesi asndan esizdir. New ton, muazzam baarlarn, devlerin omuzla
r zerinde durduunu syleyerek aklamt. Dev olsunlar veya olma-
burrhus frederic skinner 455

snlar, tm bilim insanlar, kendilerini izleyenlerin biraz daha ilerisinden


balamalarn mmkn klarlar. Bu baka bir alanda doru olmayabilir.
adamz olan yazarlar, sanatlar ve felsefeciler Yunanistan'n altn a
ndakilerden daha fazla etkili deildirler ama yine de, ortalama bir lise
rencisi en byk Yunan felsefecilere gre doann ok daha fazlasn
anlar. Modem bilimin ve [eski] Yunanistan'dakinin etkililiinin bir kar
lahrmasn yapmann hemen hi deeri yoktur. Demek ki, bilimde 'bir
ey vardr.' O kayda deer sonular salayan, esiz bir zihinsel sretir.
Tehlike udur ki, [bilimin] artc baarlar onun gerek doasn gizle
yebilir. Bilimin yntemlerini yeni bir alana doru genilettiimizde bu
zellikle nemlidir. Bilimin temel zellikleri herhangi belli bir konuyla s
nrl deildir. Fizik, kimya veya bioloji altmzda biriktirilmi bir or
ganize bilgiyi alyoruzdur. Bunlar bilimin kendisi deil, ama rnleri
dir" (Skinner, 2005; 11-12).

Skinner ve Hmanizm

Skinner'n davran psikolojisinde daha iyi bir toplum yaratmak temel


amalardan biridir. Ona gre davran deiimi, merkezi ynetimlerden
ve ekonomik glerden bamsz olarak, btnyle insan iin, insann
kendi iyilii ve zgrl iin gereklidir. Skinner her zaman psikoloji bi
liminin, insanolunun gelecekte daha iyi bir toplumda yaamasn sala
yacak artlar ortaya karmak var olduunu sylemitir. Skinner eer
sosyal evrenin davran zerindeki etkisini kabul edersek daha huma
nistik bir toplum yaratlabileceini bu yzden de humanismin her zaman
bireyselcilikle zdeletirilmesinin yanl olduunu syler. Ona gre, in
san davran daha iyi bir insanlk ve toplum yaratmak iin etkili ve do
ru bir ekilde ynlendirilebilir. Aynca davrann, duygular ve fikirlerle
aklanmaya allmas halinde bozulaca dncesindedir; bu anlam
da, bilisel psikoloji gibi davran isel etkilerle aklamaya alan dier
psikoloji alanlarnn yanlg iinde olduklarn savunur

Skinner ve Demokrasi

Skinner, toplumun ve insann ekillendirilmesi iinin psikoloji bilimine,


zel olarak da davranlara ait grr (Skinner, 1978). Hkmetler, eko
nomik gler, her zaman insan ve toplumu ynetmek istemilerdir ve is-
456 altnc blm

teyeceklerdir. Bunu da ou zaman iyi niyetlerle yapmlardr. Toplumu


ynetmek kolay deildir ve doal olarak da ynetmek profesyonel bir
meslek haline gelmitir. Fakat tarihe yle bir baktmzda griirz ki
hkmetler toplumu ynetirken hata yaparlar. Zaman zaman baarsz
olurlar ve baskc ve cezalandrma yntemi ile boyun edirmeye ynelik
bir eilim iine girerler. Halbuki davran psikolojisinin yntemleri kulla
nlsa daha demokratik hkmetler kurulabilir. Daha demokratik bir tek
sistem ancak davrann deiimi yoluyla, bilimsel yntemler kullanla
rak oluturulabilir (Skinner, 1978).

Skinner'n zgrlk Anlay

Skinner insanolunun zgrlk sava onun gerekten de zgr olmay


istemesinden kaynaklanmaz, yalnzca evredeki itici uyarclardan kama
arzusundan kaynaklanr der (Skinner, 1972). nsanolunun zgrlk iin
sava demek aslnda yine insanlar tarafndan yaratlm itici, hoa gitme
yen uyarclardan kanma sava demektir. Edebiyatta da zgrlk iin
sava denilince kastedilen dier insanlar ve bunlarn glerinden ka
maktr. Fakat edebiyat zgrl bir duygu, iten gelen edebi bir his ola
rak tanmlayarak hata yapmtr. Edebiyat yznden kontrol zgrln
tam kart olarak griilmtr. Bu durumda zgrlk gzel ise, kontrol
da ktdr. Fakat insanolunun baarl olmas iin kontrol gereklidir. Ne
yazk ki kontrol ktye kullanlmtr ve insann ktye kullanlm kon
trolden zgrlemesi gerekir. Aslnda kontrol otoriteler tarafindan kt
niyetle kullanlmasayd kontrol ile birlikte insann zgrl mmkn
olacaktr. Bu da insan davrannn bilimsel analizi yoluyla olur. nsann
sosyal evresini mmkn olduunca zgr yapmak iin bu evreyi yk
mak veya ondan kamak gerekmez; yalnzca davran deitirme teknik
leri kullanarak o evreyi yeniden kurmak yeter (Knope,1972). Skinner z
grlk konusundaki dncelerini daha ayrntl bir ekilde yle zetle
mitir:
"Bilimin insan davranna uygulan grnd kadar basit de
ildir. [Bilimin insan davranna uygulanmas] taraftar olanlar aslnda
yalnzca 'gerekleri' aramaktadrlar. Onlar iin bilim, dikkatli gzlemler
den pek fazla bir ey deildir. nsan davrann ilgisizlik veya nyarglar
araclyla griind gibi deil de, gerekte olduu gibi ele almak ve
bylece etkili kararlar verip daha mutlu bir dnyaya daha abuk ulamak
burrhus frederic skinner 457

istemektedirler. Ama bilimin baka alanlara uygulan ekli daha fazlas


nn gerektiini gstermektedir. Bilim, yalnzca biri bilimsel olmayan bir
ekilde, daha bilgece davransn diye 'gerekleri elde etmek' ile ilgilen
mez. Bilim kendi bilgeliini getirir. Konunun yeni bir kavrama ekline,
dnyann kendini uygulad ksmyla ilgili yeni bir bak asna gtrr.
Eer insan ilikileri alannda bilimin avantajlar iimize geliyorsa, bilimin
eninde sonunda getirecei alr bir davran modelini kabul etmeye ha
zr olmalyz. Ama bilimsel yntemin imdiki sorunlara uygulanmasna
taraftar olanlar, ok az ii bu kadar ileri gtrmeye razdrlar."
"Bilim gereklemekte olan olaylarn sradan anlatmlarndan daha
fazlasdr. Bir dzen kefetme, belli olaylarn baka olaylarla kurallara
bal ilikiler iinde olduklarn gsterme abasdr. Byle ilikiler kefe
dilene kadar hibir pratik teknoloji bilime dayal olamaz. Ama dzen yal
nzca mmkn olan son rnlerden biri deildir; ta iin banda kabul
edilmesi gereken bir ilemsel varsaymdr. Bilimsel yntemleri kendi ar
zusuna gre deiip duran bir konuya uygulayamayz. Bilim aklamak
la kalmaz, ngrde de bulunur. Yalnzca gemile deil, gelecekle de il
gilenir. ngrs de son sz deildir: ilgili koullarn deitirilebildii,
deilse de kontrol edilebildii lde, gelecek te kontrol edilebilir. Eer
bilimin yntemlerini insan ilikilerinde kullanacaksak, davrann kural
lara bal ve belirlenmi olduunu varsaymalyz. Bir insann yapt bir
eyin belirlenebi lir koullarn sonucu olduunu bulmay, ve bu koullar
bir kez kefedildiinde insann da eylemlerini bir derece kadar ngrme
yi ve belirlemeyi beklemeliyiz."
"Bu olaslk ou kii iin onur krcdr. nsan, davran nceden
varolan belirlenebilir koullarn deil de kendiliinden iten gelen yn
deiikliklerinin sonucu olan, zgr bir varlk olarak gren ok eski gele
nekle atmaktadr. nsan doasyla ilgili yaygn felsefe neden-sonu ili
kisilerini bozma ve davrann ngrlmesini ve kontroln olanaksz
klma gcne sahip bir i 'irade'yi kabul ederler. Bu gr brakmamz
nermek pek ok sevilen inancmz tehdit etmek -insan doasnn moti
ve edici ve retken grnen bir kavramn alt etmek demektir. Alternatif
bak as ise insan davrannda grmezden gelmeyi tercih edebilecei
miz zorlayc gler olduunu kabul etmemiz gerektiinde srar eder.
Hem bu dnyaya ait, hem de tesine ait heveslerimize meydan okur. n
san davrannn bilime yakr bir konu olduunu varsaymaktan ne ka-
458 altnc blm

dar kazancmz olacaksa olsun, Bat uygarlnn bir eseri olan hi kimse
kar koymakszn kalamaz. Kesinlikle byle bir bilim istemeyiz."
"Bu tr atmalar bilimin tarihinde grlmemi deildir. Ezop'un
aslan, bir insann bir aslan ldrdn gsteren bir resim gsterildi
inde, aalayc bir ekilde 'Belli ki ressam bir insand' diye aklama
yapmt. nsan ve onun doadaki yeri konusundaki ilkel inanlar genel
likte gurur okaycdr. Daha gereki resimler oluturmann istenmeyen
sorumluluu ise bilimin olmutur. Kopernik'in gne sistemi kuram, in
san her eyin merkezine koyan stnlk konumundan uzaklatrmt.
Bugn bu kuram bir duyguya kaplmakszn kabul ediyoruz, ama [zama
nnda] ok byk bir direnle karlamt. Darwin insann kendisini ke
sin bir ekilde hayvanlardan uzak grd ayrmclk uygulamasna
meydan okumutu ve bundan ileri gelen ac atma hala sona ermi de
ildir. Ama Darwin insan biyolojik konumuna koymu olsa da, onun ola
s bir stnlk konumunu reddetmi deildir. Evrim srasnda zel beyin
blmleri, veya kendiliinden ortaya kan yaratc eylemler iin zel bir
yetkinlik gelimi olabilir. imdi ise bu ayrlk durumu sorgulandnda
yeni bir tehdit ortaya kmaktadr."
"Kuramsal adan kendini gvene almann birok yolu vardr. Bir
insan davran, biliminin mmkn olmadnda, davrann kendisini
sonsuza kadar bilimin kapsam dnda tutacak baz temel zellikleri oldu
unda srar edilebilir. Ama her ne kadar bu savunma baz kiileri daha faz
la sorgulamadan uzaklatrabilecek olsa da, deneyip grmeye gnll
olanlar zerinde herhangi bir etkisi olas deildir. Ska ne srlen bir
baka kar k da, bilimin belli bir noktaya kadar uygun olduu ama her
zaman kiinin yalnzca inanca veya bir 'deer yargsna' bal olarak ey
lemde bulunabilecei bir alan kalmas gerektiidir: Bilim bize insan dav
ran ile nasl uralacam aklayabilir ama ne yaplmas gerektiine te
mel anlamda bilimsel olmayan bir ek.ilde karar verilmelidir. Veya, kiisel
zgrlklerin retileriyle uyumlu bir baka bilim dal olduu da savunu
labilir. rnein, bazen sosyal bilimlerin doal bilimlerden temel anlamda
farkl olduu ve ayn trden kurallara uygunlukla ilgilenmedii sylenir.
ngr ve kontrolden vazgeilip 'yorum' veya baka bir tr anlama tr
tercih edilebilir. Ama rnekleri deer yarglar veya ie doma ya da yo
rum olan entellektel etkinlik trleri hibir zaman belirli ekillerde ortaya
konmamtr ne de bunlarn iinde bulunduumuz elikide bir deiiklik
salama yetenekleriin olduu gsterilmitir" (Skinner, 2005; 8-10).
burrhus frederic skinner 459

Skinner ve Erdemlilik

Eer bir insann yapt gzel davranlarn sebepleri olarak dsal uyar
clara atfta bulunabiliyorsak, bu davrann sebebi olarak, o insann er
demli kiiliine atfta bulunma olaslmz der (Skinner, 1972). Eer ki,
davrann sebebi olarak hibir dsal uyarc yok ise, o davrann sorum
lusu olarak o insann erdemli bir kiiliine atfta bulunuruz. Halbuki
Skinner' a gr, insan davrannn sebepleri her zaman dsal uyarclara
baldr. Fakat bu gerei kabul edince bizim erdemli insan karakteri de
diimiz olgu deerini yitirmi oluyor. Bilimin amac, insan davranlar
nn altnda yatan sebepleri ortaya karmaktr, houmuza gitse de gitme
se de (Skinner, 1972; Demorest, 2005).
Skinner'n kendi szleriyle:
"imdiki uygulamalarmz iyi tanmlanm herhangi bir kuramsal
konumu temsil etmemektedir. Dorusu u ki, btnyle kafa kartrc
drlar. Baz zamanlar, bir insann davrann kendiliinden olan ve so
rumluluk tayan diye yorumlarz. Baka baz zamanlarda ise iten gelen
kararlln en azndan tam olmadn, ve bireyin her zaman hesap ver
meye zorlanamayacan kabulleniriz. Bireyin dndaki koullarn da ko
nuyla ilgili olduu konusunda yava yava biriken delilleri reddedeme
dik. Bazen 'hafifletici koullar' ne srerek bir kiiyi sutan arndryoruz.
Eitimsizleri cahillikleri, isizleri de tembellikler nedeniyle sulamyoruz
artk. ocuklar da haarlklarndan btnyle sorumlu tutmamaktayz.
'Yasay bilmemek' artk hepten affedilemez deil. 'Baba, affet onlar; n
k ne yaptklarn bilmiyorlar.' Deliler durumlarnn sorumluluundan
oktan arndrlmlardr ve bu balaycla uyguladmz sinirsel ve
psikolojik durumlarn trleri oalp gitmektedir. Ama henz yolun ta
mamn gitmedik. Sradan insan evresinin bir rn olarak gryoruz,
ama yine de byk insanlara baarlarndan dolay kiisel bir onur verme
hakkn elimizde tutuyoruz. (Ayn zamanda da byle insanlarn rnleri
nin bir ksmnn kiisel gemilerindeki baka insanlarn 'etkilerinden' ve
ya sradan baz koullardan ileri geldiini kantlamaktan da belirgin bir
zevk alyoruz). Akl banda olmayan insanlarn yanl ynlendiren pro
pagandann kurbanlar olarak grmeye razysak da, akl banda insanla
rn geerli prensiplere gre hareket ettiklerine inanmak istiyoruz. Geri
kalm insanlar dk bir kltrn hatas olabilirler ama sekinleri iyi bir
kltrn rnlerinden daha fazlas olarak grmek istiyoruz. Mslman
460 altnc blm

ocuklarnn genelde Mslman olduunu, Hristiyan ocuklarnn da ge


nelde Hristiyan olduunu gzlyorsak da, doum rastlantsnn inanca
temel oluturduunu kabul etmeye yanamyoruz. Bizimle fikir ayrln
da olanlar cahilliin kurbanlar olarak gzard ederken, kendi dinsel fi
kirlerimizin ne karlmasn belli bir evrenin salad dzenden daha
tesi olarak gryoruz."
"Tm bunlar geide olduumuzu gsteriyor. nsan doasnn ge
leneksel felsefesini btnyle terketmedik; ayn zamanda da bilimsel bir
bak asn koulsuz kabul etmekten de uzaz. Nedensellik varsaym
n ksmen kabul ettik; yine de sempatilerimizin, nde gelen ballklarm
zn ve kiisel heveslerimizin geleneksel bak as tarafnda savunmaya
gemesize izin veriyoruz. imdiki durumda, yeni gerek ve yntemlerin
geleneksel kuramlarla uyumlu olarak topland bir yamal desen zerin
de almaktayz."
"Eer bu yalnzca bir kuramsal sorun olsayd, alarm verecek bir ne
denimiz olmazd; ama kuramlar uygulamalar da etkiler. nsan davran
nn bilimsel bir kavran belli bir uygulamaya yneltir bizi, kiisel zgr
lk felsefesi ise baka bir uygulamaya yneltir. Kuram kargaas uygula
ma kargaas dernektir. Dnyann iinde olduu mutsuz durumun izleri
byk lde bizim kararszlrnza kadar gider. Barl toplantda da,
sava alannda da uluslararasasndaki temel atma eninde sonunda in
sann zgrl veya kontrol sorunuyla ilgilidir. Demokrasi veya tota
ti!er rejim, birey veya devlet, liberalizm veya planl toplum, kltrlerin
yabanclar zerindeki izlenimleri, ekonomik nedensellik, bireysel karar
gc, propaganda, eitim, ideolojik sava, tm bunlar insan davrannn
temel doas ile ilgilidir. Tutarl bir bak as edinene kadar, bu sorunla
r zmede neredeyse kesinlikle etkisiz kalacaz. Baka seenekleri anla
yana kadar sorunu gerek anlamda deerlendiremeyiz. Bat kltrnde
insan doasna geleneksel bak iyi bilinmektedir. zgr, sorumlu bir bi
rey kavram dilimizde yer tutmutur ve uygulamalarmz, kurallarmz
ve inanlarmz da yaygndr. nsan davranna bir rnek verildiinde,
ou insan onu hemen bir kavram cinsinden tarif edebilir. Bu uygulama
o kadar doaldr ki nadiren incelenir. te yandan, bir bilimsel forml
oluturulmas yeni ve tuhafbr. ok az insann bir insan davran bilimi
nin ne derece mmkn olduu konusunda bir fikri vardr. Bireyin veya
birey gruplarnn davranlar ne yolla ngrlebilir veya kontrol edilebi-
burrhus lrederc skinner 461

lir? Davrann yasalar neye benzer? nsan organizmasnn bir davran


sistem olarak nasl bir kavram ortaya kar? Ancak bu sorulara, en
azndan stnkr bir ekilde, cevap verdikten sonradr ki, bir insan dav
ran biliminin bir insan doas kuram asndan ya da insan ilikileri
ynetimi asndan ne anlamlara gelebileceini gznne alabiliriz"
(Skinner, 2005:8-10).

Skinner'n Toplum Anlay

Skinner toplumlarn iinde yaad evreyi davran analizlerini yapt


nz deneysel ortamlara benzetir (Skinner, 1972). Hem deneysel ortamlar
da hem de toplumlarn iinde yaad kltrlerde ayn yasalar geerlidir.
Her iki ortamda da insan davran pekitirme ve eletirmelerle ekille
nir. Toplum iindeki yeni domu bir ocuk deneysel ortama yerletirilen
organizma gibidir. Toplumu tasarlamak da, deneysel bir alma dizayn
etmekten farkszdr. nsanolu varolduundan beri kltrel bir yaplan
ma iindedir. Kltrel pratikler deitirilir, daha iyi yollar gelitirmeye
allr. Btn bunlar yaparken de aslnda en iyi ocuk yetitirme yolu
nu, en iyi ynetim eklini, retimi arttrmann en iyi yolunu kimse bilmez.
Yalnzca bildiimizi dnrz. Davrann bilimsel analizi bize en iyiye
ulamada yardmc olabilir. Davrann bilimsel analizi tekniklerini kulla
narak bunu gerekletirmenin iki adm vardr. lk nce ne yaplabilir be
lirleyip daha sonra bunlar nasl gerekletirebiliriz diye dnmek. Yani
davran bilimini daha iyi bir toplum yaratmak iin kullanabiliriz. Deney
sel laboratuvarlarda uyarclar arasndaki ilikiler ve pekitirme tarifeleri
hakknda daha ok aratrma yaptka doal ortamlar iindeki insan dav
ranlar hakknda da daha ok bilgimiz olacaktr. nsan evresinin bir
rndr fakat bu evreyi de ekillendiren yine kendisidir (Skin
ner, 1972).

Skinner ve Eitim

Skinner, eitim sisteminin sorunlar olduunu grr ve baz zmler


nerir. Her toplumda ekonomik sebepler eitimin kalitesini etkiler (Skin
ner, 1972). Eitimde ekonomik sebeplerden kaynaklanan problemler ola
caktr. Fakat retim yntemlerini daha etkili hale getirerek ekonomik se
beplerden kaynaklanan problemleri zebiliriz. Daha az zamanda, daha
462 altnc blm

az enerji ve para harcayarak ve daha fazla renciye daha iyi eitim veri
lebilir. Davrann analizi, retmenin en etkili yolunu bize gsterebilir.
Skinner tane nemli etkenden bahseder. Bunlardan ilki, rehnenin
ynlendirmesidir (teaching assignment). rehnenin grevi bilgi vermek,
rencinin ilikileri anlamasn salamak, sanat, mzii anlamasn, sev
mesini salamak, yaratc olmay salamak ve istendik davran deiimi
ni salamak olarak dnrsek, Skinner, sisteminde retmen btn yu
karda saylanlar rencinin kiiliini veya yeteneklerini, akln dne
rek yapmak yerine, rencinin davranlarna odaklanarak yapar. Bunu
da rencinin iinde yaad szel veya szel olmayan evresini degisti
rerek gerekletirir.
kinci etken, snf ii dzenleme veya ynetimdir (classroon nanage
ment). retmen bunu gerekletirebilmek iin eleme dzenlemesini s
nfta iyi ayarlayabilmelidir. rencinin renmesini kolaylatracak dav
ranlar yapmas iin geerli nedenlerinin olmas gerekir, ite buda peki
tirelerle salanabilir.
nc etken ise eitsel malzemenin tasarlanmasdr (design of ins
tructional materials). Burada kastedilen gerek materyalin kendisi ve gerek
se sunumudur. Materyalin paralara blnerek retilmesi yntemi bun
lardan birisidir. Bu yntemde, en alttaki para retildikten sonra bir st
teki paraya geilir. renci daha kolay aamada baarl olunca, dier
aama iin daha ok gdlenmi olur.
Skinner zellikle yallk dneminde kendisini tamamen eitim ge
litirme tekniklerine adar. Harvard niversitesi psikoloji blmnde ve
rilen bilisel psikoloji arlkl eitim onun bu niversiteye olan ilgisini
kaybetmesine sebep olur. Skinner eitime olan ilgisi sebebi ile eitim fa
kltesine gemek ister. Skinner hem toplumun gelimesi ile ilgilenir, hem
de eitim, retim metodlarn gelitiren teknikler zerinde alr hem de
son yllarnda kzlarnn eitimi sebebiyle kendini tamamen eitim tek
niklerine adar.

Skinner'n Yardmlama Davranlarna Bak

Skinner, iyi yaam demek istediimiz, arzuladmz, hayal ettiimiz her


trl materyali sahiplenebilmek deildir der (Skinner, 1978). zellikle in
sanolunun sonsuz satn alma arzusunu sorgulamtr. Skinner'n kendi
burrhus frederc sknner 463

anlatt u olaylar bu konudaki dncelerine en iyi rnei oluturur


(Bkz, Skinner, 1978). 2. Dnya savandandan sonra Danimarka hkme
ti hala kontrol altnda olan Greenland' da yaayan eskimolarn yaam
standartlarn ykseltmek iin bir alma balatr. Blgeye modem evler,
binalar yapmak iin iiler gnderilir. Evler ina edilir, alveri maaza
lar alr fakat bir sre sonra yerel endstri bu malzemeleri retememe
ye balaynca, insanlar onlara sunulan tketim malzemelerini alamamaya
balarlar ve insanlar hayal krklna urarlar. Blgeye modernleme ad
na gsterilen abalar, aslnda allagelmi davran pekitirme ilikileri
nin bozulmasdr. Orada Eskimolarn yaant ekillerine uymayan yapay
bir hayat yaratlmaya allmtr. Eskimolar davranlar karlnda
normalde deneyimledikleri ilikiler ve tatminler yerine daha baka iliki
lere ve tatminlere ynlendirilmilerdir. Bylece belirli davranlarn al
lagelmi pekitirelerle pekitirilmesi ilemi bozulduu iin Eskimolar
arasnda mutsuzluklar ve sonunda da ykm ortaya kmtr. Skinner bu
durumun dzeltilmesi iin yaplmas gereken doru davrann Eskimo
larn eski yaam ekillerine geri dndrlmesi olduunu syler. Maddi
zenginlik ile insanolunun mutlu olmaya almas ok sakncaldr. Dn
yadaki kaynaklar snrldr ve herkese eit datlmamaktadr. Materyal
varlklara dayal bir mutluluk srekli olmayacak, eninde sonunda hayal
krklklar yaanacaktr. Aslnda byle olmasa bile insan mutluluunun
maddiyata balanmas doru deildir. Sahip olma istei, bir eyler yapa
rak, aba gstererek elde etmenin nne gememelidir. Sahip olma istei
davrann iselletirilmesi ve glendirilmesini engeller. Bylece uyarc
lar ile bu uyarclarn doal pekitireleri arasndaki iliki bozulur. Mo
dernleme arttka, gnmz toplumlarnda kolay yollarla mal satn al
ma, reterek, abalayarak elde edilen tatminin nne gemi oluyor.
Skinner'a gre bu balamda, hkmetlerin yardm ad altnda yaptklar
dzenlemelerin de faydadan ok zarar vardr. Aslnda yardm ad altn
da bir grup insan alktan kurtarrken daha byk bir grubu bu yardm
lara baml yapmaktayz. Bylece uzun vadede daha fazla kiinin alk
tan lmesine sebep olmaktayz. Sorun yardmn nasl yaplacadr. Mad
di sahiplenmeyi ok abartmak yerine davranlar daha doal yollarla pe
kitirmeliyiz. Mal satn almaya ynelik davran glendirmek yerine
baka yntemlere ihtiya vardr.
464 altnc blm

Sonu

Biroklar tarafndan davran biliminin Darwin'i (Bkz. Chance, 1999)


olarak kabul grm Skinner, American "Yln Hmanisti" (Humanist of
the Year) ve "Yaam Boyu stn Katklar" (Lifetime of Outstanding Contri
butions) gibi birok dller alm ok ynl bir bilim insan ve dn
rdr. Skinner davran akmn Darwin'i olarak anlmas dnda
edimsel koullama kuram ile psikoloji bilimine ok byk bir katkda
bulunmutur. Ayrca edimsel koullama ile birlikte bu alana teknik ve
standart bir dil getirmesi ile de nemli katklarda bulunmutur. Skinner
"Skinner Kutusunu" gelitirmekle kalmayp birikimli kayt cihazn da
gelitirerek sistematik lm yapabilen standart bir lm arac da ge
litirmitir. Aynca, Skinner' a kadar birden fazla bireyden lmler alnr
ve ortalamalar zerinden hesaplamalar yaplrd. Skinner tek bir bireyi,
organizmay sistematik olarak alma teknii gelitirmitir. Bu teknii
gelitirirken de, "ABA" tipi aratrma desenini de ilk olarak kullanan ki
idir.
yi bir toplum oluturmak, daha etkili bir eitim gibi toplumsal
olaylar hakknda da fikirler gelitirerek toplumun gelimesi ynnde g
zel katklarda bulunmutur. Skinner "Walden ki" (1945) adl almasn
da toplumun nasl dizayn edileceine dair kurgu tarznda dncelerini
yaynlamtr. Fakat toplumun nasl deiimleneceine dair asl dnce
leri"Bilim ve nsan Davran" adl eserindedir. Ama "Walden ki" bu ko
nudaki ilk yayn olduu iin daha ok tepki almtr; sunduu grler
zgrlklere bir tehdit olarak alglanmtr. lk bakldnda insan davra
nlar nasl deiir ve ynlendirilirden bahseden bir kitaptr. Ama Skin
ner bu eletirilerin aksine davran biliminin insan gerek anlamda zgr
brakacan ve yanl anlaldn savunmutur. Savunmasn 197l'de
yaynlad "zgrlk ve Arballn tesinde" de yapmtr. Bu kita
.
bnda bilimsel adan insanlarn zgr olabileceine inanmadn ve as
lnda insanlarn davranlar kadar baarlarndan da gerek anlamda so
rumlu tutulamayacaklarn belirtmitir. Onun fikrince, davran bilimi sa
yesinde insanlarn kendilerini daha mutlu yapacak bir toplumda yaar
ken kendilerini daha fazla zgr ve deerli hissetmeleri salanabilir. Bu
nu yaparken de, gnmz toplumlarnda hkmetlerin kulland ka
nlmas gereken itici cezalandrma teknikleri yerine daha insancl pekiti
reler kullanlabilecektir.
burrhus lrederic skinner 465

Skinner'n dnceleri belki hakl olarak, belki de haksz olarak


ok eletirilmi ve tepki grmtr. uras kesindir ki, ou zaman da
yanl anlalmtr. En ok zihinsel srelerin ve duygularn varln red
dettii iin eletirilse de, Skinner kendisi birok yerde aslnda onlar gr
mezden gelmediini belirtmitir. Eletirildii noktalardan birisi de kular
ve fareler gibi basit organizmalardan elde ettii sonulan insan davran
larna fazlaca genelledii ynnde olmakla birlikte, gnmz de Skin
ner' n birok dncesi insanlar zerinde de geerliini ispatlarnhr. u
bir gerektir ki, Skinner ok eletirilse de, onun insan ve temelde btn
organizmalar hakkndaki temel prensipleri, teorileri uzun yllar varln
koruyacaktr.
Kaynaka

BJORK, Daniel, W. B.F. Skinner: A Life. Harper Collins Publishers, Basic Boks.
1993.
CHANCE, Paul. Learning and Behavior. Brooks and Cole Publishing,. Com
pany, 4th edition 1999.

CATANIA,A. Charles. Learning, Prentice Hall, Englewood Cliffs, New Jersey,


2nd edition 1984.
DOMJAN, Michael. Koullanma ve renmenin Temelleri. (eviren Hakan
etinkaya), Trk Psikologlar Dernei Yaynlar, Ankara, 2004.
DANIEL, W. B. B. F. Skinner A Life, Basic Books, Harper Collins Publis
hers, 1993.
DEMOREST, Amy. Psychology's Grand Theorists: How Personal Experiences
Shaped Professional ldeas. Lawrance Erlbaum Associates, Man
wah, New Jersey, Landon, 2005.
EVANS, R. 1. Dialogue with B. F. Skinner, Praeger, 1981.
GROSS,Richard. Psychology: The Science of Behavior Mind and Behavior.
Hodder Arnold: Landon, 2009.
MALONE, J. C. Psychology, Pythagoras to Present. The MIT Press, Cambrid
ge, Massachusetts, 2009.

MOORE, J. Some Historical and Conceptual Relations Among Logical Positi


vism, Behaviorism and Cognitive Psychology. Eds. James T. Todd
and Edward K. Morris. Modern Perspectives on B. F. Skinner and
Contemporary Behaviorism. Greenwood Press. Westport, Connec
ticut, Landon, 1995.
ROBINSON, O. The Great Ideas of Psychology. The Teaching Company, 1997.
SKINNER, Burrhus, Frederic. Science and Human Behavior, B. F. Skinner Fo
undation, Cambridge, Massachusetts. 2005.
SKINNER, Burrhus, Frederic. Reflections on Behaviorism and Society, Prenti
ce Hali, Englewood Cliffs, N.J.1978.
burrhus lrederc skinner 467

SKINNER, Burrhus, Frederic. About Behaviorism. New York: Random Hou


se. 1974.

SKINNER, Burrhus, Frederic. Particulars of Mylife, Alfred A. Knopf, New


York, 1976.
SKINNER, Burrhus, Frederic. Science and Human Behavior. New York: Mac
millan,1953 (A classic statement of the modern behavioristic pers
pective by the man who fashioned it.)
SKINNER, Burrhus, Frederic. A matter of consequences. New York: Alfred A.
Knopf, 1983.
SKINNER, Burrhus, Frederic. Beyond Freedom and Dignity. New York:
Knopf, 1971. (The world as it should be, according to B.F.)
SKINNER, B.F. The Shaping of a Behaviorist, Alfred A. Knopf, NewYork,
1979.

SKINNER, Burrhus, Frederic. Can Psychology be a science of mind? Ameri


can Psychologist, (45)11, 1 205- 1 210. 1990.
SMITH, L. O. & WOODWARD, W. R. (Eds.). B.F.Skinner and Behaviorism in
American Culture. Bethlehem: Lehigh University Press, 1996.
WEIGEL, J. A. B.F.Skinner, Twayne Publishers, Boston, 1977.

WIENER, O. N. B.F.Skinner, Benign Anarchist, Allyn and Bacon,1996.


WILLARD F. O., MOORE, J. On Certain Relations between Contemporary
Philosophy and Radical Behaviorism. Eds. James T. Todd and Ed
ward K. Morris. Modern Perspectives on B. F. Skinner and Contem
porary Behaviorism. Greenwood Press. Westport, Connecticut,
London, 1995.
WATSON, J.B. Psychology from the Standpoint of a Behaviorist. Philadelphi
a: Lippincott, 1919.
WATSON,J. B. Psychology as the behaviorist views it. Psychological Review,
20, 158- 177. 1913.
Emil Michel CIORAN*

Bu yaznn baz blmleri Emil Ciora11: Bir Alacakaralk Diiiiiirii, Sadk Erol ER, Aralk Yay.,
zmir 2006. adl ki taptan derlenmitir.
Sadk Erol ER

1. HAYATI VE ESERLER

ioran, 8 Nisan 1 911'de bir Sakson blgesi oliln Transilvanya'nn Rasi


C nari kentinde (Romanya) dodu. Papaz olan babas Emil lian Cioran,
ayn zamanda bu kentteki Ortodoks Birlii'nin vekilharcyd. Annesi El
vira Cioran, Venetia de jos kkenlidir. O dnemde Transilvanya, Avustur
ya-Macaristan mparatorluu'nun topraklar arasnda yer alyordu. Emi-
. lian Cioran, ocuklarna, igalcilerin "Macarlatrma" politikasna direni
in simgesi olarak Latince adlar verdi: Virginia (Cioran'n ablas), Aureli
u (Cioran'n en kk kardei) gibi . Cioran'n ocukl uk yl lar mutlu ge
se de melankolik izler tar. 20 Haziran 1 967'de Aurel'e yazd mektupta
yle der: "Gerekte bezgin, krgn biriyim, her zaman byleydim ve s
kntl, acl ailemizde yaadmz bir mu tsuzluktu bu." 1921 ylnda Cio
ran 10 yandayken, babas onu orta renimi grmesi iin Avusturya
Macaristan'n Sibiu kentine gnderdi. Daha sonraki yazlarnda "hayat
mn ilk kkszlemesi" diye sz edecei bu olay, onu oldu ka etkiledi ve
Cioran burada byk bir travma geirdi. inde bulunduu bu durumu
Kasn1 1987'de Gabriel Liceau'ya bir mektubunda u eki lde aklayacak
t: "On yl boyunca, sabahtan aka ma dek, bir cennette yaar gibi dolap
durdum. Sibiu'ya gi tmek iin buralar terk etmem gerektiinde, beni ora
ya gtren at arabasnda, her zaman hatrladm bir umutsuzluk bunal
m yaadm." 1925 ylnda Emil Ciornn, daha 4. snf rencisiyken, en b
yk ulusal air olan ve hayat boyunca derinden bal ka laca Mi hail
Eminescu'yu okur. Ancak Diderot, B1lzac, Tagore, Lich tenberg, Dosto
yevski, Flaubert, Schopenhauer ve Nietzsche'yi de elden brakmaz. Do,-
11111 0/11111111 Sak11cas adl eserinde bu dnemi yle anacaktr:
472 yednc bolum

Sorumluluklarmdan kamak iin yllarca okudum, her gn, saat


lerce, ne bu ldumsa okudum. Hibir yararlar olmad. Ama ne var ki, ken
dime yanl tc bir etkinlik saladm. lk genlik yllarmda beni batan
karan, yalnzca kitaplklar ve genelevlerdi.
1928-1932 yllarnda Cioran 17 yandayken Bkre niversitesi
Felsefe Blm'ne girdi. niversite'deki ilk dnemlerinde youn bir e
kilde Nietzsche ve Schopenhauer'un etkisinde kald. Sonraki yllarda ise
almalarna byk lde Alman dealizmi -zell ikle Kant, Hegel d
ncesi ve fenomolojik metot- yn verdi. Felsefe Blm'n "Bergson'un
Sezgicilii" adl lisans teziyle tamamlad. Yirmili yalarnda felsefesinde
nemli bir krlma yaratan insomnia hastalna yakaland. 1932' den itiba
ren dergilerde dzenli olarak yazmaya balad. Bu dergilerin isimleri s
ras ile yledir. Caledarl (Yeni Yl), Floarea de Foc (Ate iei), Vre111ea
(Zaman), Azi (Bugn) ve zellikle an en nemli Rumen edebiyat der
gisi olan Gandirea (Dnce). Alman Yaam Felsefesi'nin etkisiyle yazd
makaleler, o srada Romanya'da en baat akm olan, "yaam" adna
"akl" eletiren grler ierisinde yer ald. Bu gr, "yaam" kavramn
da tm dnyann ve zellikle Romanya'nn yeniden diriliini gren, ge
limeye de kaytsz kal mayan bir gii tr. Aslsz sulamalarn aksine
.
Cioran, Corneliu Codreanu'nun kurduu ilk faist hareket (Mussolini fa
izminden farkl) olan, fakat mistik kkenli, demokratik ylgnl eleti
ren ve ona engel olan gl bir iktidarn zorunluluunu ileri sren "De
mir Muhafzlar" rgtne hisbir zaman ye olmad . Cioran, bu durumu
Tarih ve topya adl eserinde u ekilde aklar: "Benimkilerden baka ha
kika tleri kabul edemediim zamanlar oldu. nsan ti.i ri.ini.in yz karas, bit
kin bir insanln simgesi, inansz, tutkusuz, Mutlak'a uygun olmayan,
gelecekten yoksun -ite parlamenter rejime byle bakyordum." 1934 yl
Cioran iin bir milattr. Yaynlanan ilk eseri Pe Clmile Disperaii ( U11111tsz
l Doruk/arnd) ile gen yazarlara verilen "Kraliyet Akademisi"nin ilk
dln alr. Eugene Ionesco "N"yu (Hayr) ve Constantin Noica i lk
nemli eseri "Mtlcsis"i yaynlad srada ald bu dl onun adnn
duyulmasn salar. O sralar Cioran, umut verici bir yazar olarak betim
lenir. 1933-1935 aras Cioran Beri in' de felsefe okumak iin "Humboldt
Kurumu" bursunu kazanr. "Nesnel" bir felsefenin temsilcisi olmay
amalayan Nicolai Hartmann'n derslerine yazlr, ama Hartmann' ok
itici bulur. Hayatn trajik boyutundan habersiz olmakla sulad Berg
sonculuk'tan da bu dnemde kopar. O sralar, yaamsal ritmin ve "Evre-
el nu:hel coran 473

nin Yaratl ile lgili Eros"un kuramcs olan Ludwig Klages, yaamn
kkleriyle ilgili itkiler zerine bil incin onur knc eylemini ortaya koymak
iin yanp tutumaktadr. Cioran, "Zaman" dergisinde Klages hakknda
unlar yazacaktr: "Klages, Protestan bir papaz grnyle ve bir para
l asker ehvetiyle, takn, patlayc, konukan ve bilge edasyla, bugne
kadar tandm en tuhaf insandr" . Daha sonra Cioran, Berlin' de ekspres
yonistleri kefeder. Eserlerinde zellikle "metafizik mazoizm"i vurgula
yan Kokoschka'ya ve "Heidegger tezlerinin bir illstrasyonu"nu grd
Bruckner'in Die Krankheit der Jge11d (Genlik Hastal) adl eserine b
yk ilgi duyar. Bir yl sonra 1936'da Braov Lisesi'nde felsefe retmenli
i grevini bir yl srdrecei Romanya'ya dner. Bu dnemde zellikle
Fransz ahlaklarn, Baudelaire'i, Proust'u, spanyol mistiklerini, Dosto
yevski'yi ve Shakespare'i youn biimde okur. Yine bu srada Franszca
evirisi yaplmayan tek eseri, Cartea Amagirilor (Aldalar Kitab) yaynla
nr. 1937' de Bkre'te Sclinbarea la Fata a Ronaniei (Romanya'n Kaderini
Deimesi) yaynlanr. Bu eserde Cioran, makalelerinin temalarn ateli
bir dille, -zellikle Romanya'nn kendi kaderini ele geirmesi iin, dinsel
bir "elektrook" geirme zorunluluunu- ele alr. Daha sonra, dini bir kri
zin rn olan ve iddetli tartmalar yaratan kitab Lacrimi si Sfin ti (Gz
yalar ve Azizler) yaynlanr. Rumen genliinin gzbebei olan Mircea
Eliade, onu bozgunculuk ve inkarclkla sular. Baka eletirmenlerde
"hakaret"ten sz ederler. Fakat Cioran, taslaklarn mektupla dzelttii
eseri yaynlandnda artk Romanya' da deildir. Bkre Fransz Enstit
s'nn burslusu olarak, Bergson zerine bir tez yapmak iin Paris'e gitti
i Eyll aynda Hotel Marighan'a yerleir. Sava srasnda Cioran'n kesin
ol mamakla birlikte birka kez Romanya'ya gi ttii sanlyor. Rumence ya
zlm beinci kitabnn Bkre'te, 1940 ylnda yaynlanmas bunu akla
getiriyor: A11111rg11l Gandrilor (Dlerin Alacakaranl). 1940-1944 yllarn
da Cioran, Paris'te Idreptar Patims'u yazar. Ancak bu eser 1993'te Ma
lplar11 Kitab adyla Franszca yaynlanr. Rumence yazd ve krk yl
akn sredir yaynlamaktan kand bu altnc (ve son) eserden sonra
Franszca konusunda kesin seimini yapar. Precis de deco11position (iirii-
111ei11 Kitab) adl eserinin uzun bir redaksiyonuna giriir. Raymond Qu
eneau bu eserin 1947'deki ilk biimini yelemesine karn, Cioran, Rumen
dostlarndan birinin bu eserde "Yerli Franszca"nn kusurunu grp ken
disini uyarmasndan sonra, onu birok kez tmyle yeniden yazar. Ger
ekten de, Rumence' den Franszca'ya gei, Cioran'n ikinci defa kksz-
474 yednc bolum

!emesine ve neredeyse kiiliiyle bir hesaplamasna dnr. 7 ubat


1974'te Aurel'e yazd bir mektupta skntsn yle belirtecektir: "Dil
deitirmekle, bizzat varlmn tm blmnden, ne olursa olsun, haya
tmn tm alarndan vazgetim!"
Sava srasnda, Cioran zaman zaman "Flore"a katlr. Sartre' ora
da grrse de ona asla unlar sylemeyecektir: "Sartre beni hep, kavram
larnn artc baarszlndan dolay etkiledi: Dncenin kk bir
Napolyon'u" (Patrice Bollon'la City M ngnz ine'de ubat 1986'da yapt,
"Kukunun Aristokrat Cioran'la" balkl syleiden). Bundan sonra Cio
ran, 1945' ten itibaren bisikletiyle Fransz blgelerini dolar, Genlik Han
lar'nda kalr. Yllar getike, yalnz Fransa'y deil, spanya'y, svire'yi,
hatta ngiltere'yi bu ekilde gezecektir. 1949'da iiriinenin Kifn/J, E. M.
(Emil Michel) Cioran adyla iki bin adet baslr. Her ne kadar nemli bir
sata ulaamasa da yine de ilk eletirel baary kazanr. Claude Mauriac
tarafndan "Sava" ta selamlanr. Rivarol dl'nn ilk sahibi olarak Cio
ran da dnlr. Oride Franois Mauriac, Gabriel Marcel, Jean Paul
han, Jules Romains ve Henry Troyat vardr). O, bu dle, gerekten de,
ancak bir yl gecikmeyle, 1950'de sahip olur. Fransa'da "durumunu sa
lamlatrmak" iin kabul edecei Saint-Beuve (1 957), Combat (1961 ), Ni
mier (1977) dllerini tek bana alacaktr. 1950'de Cioran, kendisiyle ha
raretli bir dostluu srdrd Adamov'la, abasn srekli destekleyen
Gabriel Marcel'le ve elbette, 1945'te Paris'e gelen Eugene Ionesco'yla ve
Mircea Eliade'yle grr. 1952'de ileride byk ses getirecek olan Syllo
gismes de I'm11ert11111e (Hiizii Kynslnr / Burkluk) yaynlanr. Bu ese Cio
rnn'n aforizna biimini kesin olarak benimsediini gsterir. 1 970'li yl
larda cep kitab olarak yaynlandktan sonra onun "bestseller"i olan bu
eser, yayn srasnda tam bir "baarszlk"a urar. Yalnzca be yz adet
sa tar. yle ki, Gallimard onu yok etmeye de karar verecektir! Ciornn, bu
durumu ileride yle anacaktr: "Kyslnr, yalnzca genlerin houna gi
den bir kitap. Dierleri, en bata da dostlarm, onu anlamsz ve ciddiyet
siz bulurlar. Her zaman baarsz kitaplar tercih ettiim iin daha hog
rlym" (Aurel'e mektup, 4 ubat 1977). 1953 Precis de d'copositio
(iirii11ei11 Kitn/11), Almanya'da, Paul Celan'n evirisiyle Rowolt'tan ya
ynlanr. evirinin edebi niteliklerine karn kitap o sralar, Alnanya'da
hibir baar salamaz. Gerekten de, Cioran'n Almanya'da okunmas
iin 1960'l yllarn sonunu beklemek gerekecektir. 1956' da Cioran'n gz
desi olan La Tefntion d exis ter (Vrol111n Eilimi), yaynlanr. Eseri hakkn-
'
l lI curan 475

da unlar syleyecektir: "Bu kitap, sanrm en iyi kitabm. Az nce Ame


rika' da yaynland" (Aurel'e mektup, 19 Nisan 1968). Eser ok satlmaz,
ancak eletiri oda haline gelir. Claude Mauriac, onu "Le Figa ro" da "ye
ni alarn en zengin rnlerinden biri" olarak karlar. Alain Bosquet ki
tab "Combat" da, " kuku ve samalk iine girmi bir insann dua kitab"
olarak sunar. Claude Elsen de hakknda unlar yazar: "Kukusuz 20 ya
da 30 yldr, entelektel dnyada E. M. Cioran'n kitabnn ortaya ky
la kyaslanabilecek bir olay olmad!"1957'de Cioran, Sainte-Beuve dene
me dln kazanr, ancak dl reddeder. 1960'ta tarih felsefesine yeni
bir bak as getiren Historie et Utopie (Tarih ve topya), Gallimard' ta ya
ynlanr. Ar bilgece olan eser, edebiyatta "bamllk"n (engagement)
egemen olduu bu dnemde hafif bir eletiri alr. Roger Caillois, kitabn
cep yayn olarak yeniden basld srada, onu her ne kadar "byl s
lubu"yla ele alsa da, Cioran, daha ok " topyann derin anlamna doku
nur." O srada Jean Duvignaud "Kantlar" da, fikirlerin daha imdiden
ok nemli olduklarna gvence verir: "Cioran'n yapt gibi -karanlk
bir gzellikten bir dzyaz iiri elde etmek iin bile olsa- son yzyln l
fikirlerine tutunarak, gzlerimizin nnde olan gerek deiimlere du
yarl olma tehl ikesini gze alamayz."1967'de Susan Sontag tarafndan
Cioran zerine ilk kez bir deneme yaynlanr. Bir yl sonra Vnrolmn E,ili-
111i, A.B.D.'de yaynlanr ve kk bir baar kazanr. 1969'ta Mnvais
Dhnirge (Kt Tanr), cep ki tab olarak yaynlanr. Bu eser de, iirii111e11i
Kitab'nn baarsna ular ve Cioran ilk kez medyann ilgisini eker. Le
Monde gazetesi, Gabriel Marcel'in onun hakknda kaleme ald "Aknt
ya Kar" balkl makalesine iki sayfa ayrr. Aurel'e yazd 28 Temmuz
1969 tarihli mektupta, Cioran, bu olaya yle deinir: "Sana Monde'un iki
sayfasn gnderiyorum ... Btn bu ileri durdurmay denedim, fakat ya
pacak bir ey yoktu ." 1973 ylna gelindiinde "ktlk problemini" ile
dii De I'i11cowee11ie11t d'etre 11e (Do111u Ol111a11 Sak111cas zeri11e) adl
eseri yaynlanr. Cioran bu kitab yle betimler: "Ne iyi, ne kt ... hem
nafile hem de kasvetli dnceler ve ykler yn" (Aurel'e mektup, 10
Kasm 1973). Ayn yl, filozof-denemeci Fernando Savater iirii11e11i11 Ki
ta/'n spanyolca'ya evirir. Cioran bu eviriye yle deinir: "Uzun za
mandr yaadm tek ho srpriz, iirii11ei Kitab'nn spanya'daki sol
cular arasnda tutulmasdr." (Aurel'e mektup, 22 Mart 1973). 1974 yln
da Ktii Tanr spanya' da sansre urar. Cioran, bu durumu Aurel'e yaz
d 6 Temmuz 1974 tarihli mektupta yle deerlendirir: "spanya' da bu
476 yedinc blm

gnlerde yaynlanmas gereken Ktii Tanr sansr kurulu tarafndan top


latld ve yasakland. Kitap onlara gre Tanrsz, kafir, Hristiyan dma
n oluyordu. Engizisyon lmemi. Bunlar ok komik!" 1976'da Kyaslar
cep kitab olarak yaynlanr ve ciddi bir sat rakam elde eder. 1986'da
Cioran, bu durumu City Magazin'de yle dillendirir: "Benim baarm
yara tan, 68 sonras liseliler ve rencilerdir." Sonraki ylda Essai sur la pen
see reactioaire (Gerici Diiiince zerine Deneme), "Fa ta Morga na" da ya
ynlanr. Bu yaz, aslnda Rocher basksyla 1957'de yaynlanan Joseph de
Maistre'in metinler sekisine ait bir nszn yeniden ele alnmasndan
baka bir ey deildir. Cioran "tm abas adna" Nimier dln kaza
nr, onu geri evirir. Bu olay zerine unlar syleyecektir:
Burada tm basn, bana gre hibir nemi olmayan bir edebiyat
dln geri evirmemden sz ediyor. Fakat insanlar on bin Frank'tan
vazgeilebileceini anlamyorlar. Uzun zamandr, bu topluluun hibir
ayrcaln kabul etmeme karar aldm (Aurel'e mektup, 14 Haziran
1977). 1
1979'da yaynlanan Ecartelement (kence) adl eserini nemli say
mamasna karn, bununla ok olumlu eletiriler alr. Bu konuda Aurel'e
yazd mektuba (2 Haziran 1973) yle bir kayt der: "Neredeyse 30
yldr burada yazdm kitaplarn gerekte hibir baars yok ... Herkes,
tekilerden hi de iyi olmayan bu kitaptan sz ediyor." 1986'da yaynla
nan Excercises D'Admiration (Hayranlk Talimleri), Cioran' a gzel bir eleti
rel kariyer ve sat salar. (Angelo Rinaldi ona Exp ress'te iki sayfa ayrr,
yazarn "umutsuz ustalarmzn en neel isi" olarak sunar). Bir yl sonra
Avex et !\atle111cs (tiraflar ve Aforozlr)'la "kltc bir baar" salar;
Kyaslar, yirmi yllk satt<) be yz adet satarken, Cioran'n bu son eseri
otuz bin adet sa tar. 1988'de Cioran'n ilk Rumence eseri olan ve ayn za
manda en nemli eseri olarak da kabul edilen Pc Clilc Disparaii ( Umt
szl Dorklarda) adl kitabnn 1934 orijinal basksnn tpk basm
Paris'te yaynlanr. Ayn yl Franszca evirisi yaplr. Basnda yanklanan
(17 Nisan 1988) bir sylenti, Cioran'n "zehirle intihar etmi olacan"
donlamaktadr. 1991 -93 aras arka arkaya Amrgul Gandrilor (Diilerin
Alacakara11l ), Le Cnpscle des pcns ees adyla, Cartea Amagirilor (Aldam
lar Kit11l), Lircs dcs Lc rrcs adyla, l11drcptar Patims (Malplrn Kitab),

l /il(i Dcrklrd Cirn: Tt'/c,;sii Srlna c ll'S iinde, Dl'r. Kt>ni\n SarrnliuAlu-Sadk
Erol ER, Bilim VL" Sanal Yay., Ankara, 2006, ' 235.
l 1 1 111 ltI Utrdn 477

Breviaire des Vaics adyla Franszca'ya evrilir. 1995'te Cioran yakaland


Alzheimer hastal sonucu Paris' te lr.

Giri

Sava sonras Avrupa dncesinin tarihsel karakteristiini belirleyen


Fransz dncesinin; varoluuluk, postmodernizm ve postyapsalclk
gibi nemli sapaklara doru evrilme srecinde Cioran, gz kamatrc ve
meydan okuyucu tezleriyle byk bir alm alan olarak grlebilir. Ta
rihsel pesimizm ve trajik duyularn Avrupa felsefe ve edebiyat sahnesin
de sk sk tekrarlanan motifler olmas ve bu motiflerle rlen yaam g
rnn Herakleitos'tan Heidegger 'e, Sofokles'ten Schopenhauer'a ve
Cioran'a uzanan savunucular, insan varoluunun ksalnn ancak kah
ramanca yaama younluuyla alabileceine iaret eder. Trajik felsefe,
Hristiyanln kurtulu dogmasyla ya da birtakm modern ideolojilerin
iyimserliiyle uyumaz. nk pek ok modern politik teoloji v.e ideolo
jiler, her zaman bizi bekleyen parlak bir gelecek olduu ve varolusal kay-
. gnn en iyi, izgisel ve ilerlemeci bir tarih anlaynn kabulyle dize ge
tirilebilecei kansndan yola karlar. zellikle 1880'lere kadar sren
iyimserlii, ilerlemeyi ve gelimeyi kesintiye ura tan yaklamlar ve bu
almlama abalarnn oluturduu gelenee kar bir kltr oluturma s
recinin i nasna dair yaplan her trl atflar, aydnlanmann "arasal
akl" ve "izgisel / i lerlemeci tarih" anlaynn dna sarkan bir yerde du
ran varoluu, postmodern ve postyapsalc dncenin temelini olutu
r u r. nsan hayatnda anlam ve ama olduunu, dnyann ve tarihin an

laml, rasyonel ve adil olduunu ve bunun aa karlmasnda temel pa


rametrenin ise "akl" olduunu savunan aydnlanmac gelenein insan ve
varlk algs, Nietzsche ile birlikte kntye uramt. 2 Dnyada olup
biten her eyin sistematik bir birlik ierisinde olup bittiine olan inan da,
gerekten byle bir inancn olmad grldnde yklmaya yz tu ttu.
Bylelikle Tanr'ya, tarihe, akla ve hedefe olan inancn yitirilmesi, doal
olarak, bu olu dnyasnn da bir aldanma olarak grlmesine yol at;
yani hayata dair yaplan tm modern kodlama biimleri, yerleri ni varo
luuluun samalk, postyapsalcln / postmodernitenin sreksizlik,
paralanma, phe vb. gibi kavramlarna brakt.

2 Gunnar Ski rbekk, Nils Giljc, Atik Y11111111 'dm Modem Dneme F'lsrfe Tarili, cv. Emrull; l Ak
ba, ule Mutlu, niversite Kitabt'vi Yaynlar, stanbul, 2004, s. 450.
478 yedinci blum

Klasik modernitenin gemie ait sylemiyle oluturduu zne 111 l!r


kezli dnya anlaynn sklmesinde temel etken olan yukarda sayd
mz akmlar, yeni bir dnya alglaynn merkezine, modernitenin aksi
ne, znenin lmn, Fredric Jameson'n ifadesiyle bireyin sonunu yer
lefmitir.3 Nihayetinde bu tr eskatolojik duygularn hayalet gibi do
lat mevcut disiplinleri istila eden epistemolojik kopular, Deleuze'i.in
sk sk szn ettii "olduu yerde gebe"4 filozoflar tartmasn gn
deme tad. Srgnlk ve yersiz yurtsuzluk balamnda, bilinsizlik bir
vatan, bilin bir srgnS anlayyla doduu topraklardan Paris'e hare
ket eden Cioran, belki de tartlan bu filozoflarn banda gelir. Cioran'n
kkszlemesine neden olan bu gebelik durumu, daha sonralar, dilini
deitirerek ontolojik anlamda da yurtsuzlamasnn arkaplann olutu
nr. Olduka mutlu geen ocukluk yllarnn bedelini, Paris caddelerinde
uykusuzluun getirdii kaprislerle ve sayklamalarla oluturduu binler
ce aforizmayla deyen Cioran, felsefesindeki uykusuzluk etkisini, Tears
111i Saits (Gzyalar ve Azizler) kitabnda u ekilde tarif eder: "Bu kitap
tam bir uykusuzluk bunalmnn sonucudur. Bu yzden uyuyabilen kii
leri hep hor grdm, ok sama bir ey, nk tek bir isteim vard: Uyu
mak . Yine de bir eyi anladm. En nemlisi, uykusuz gecelerdir."6 Uyku
suzluk, Cioran'n felsefi dnsel arkaplannn ve kurgusallnn sna
n oluturduu gibi, bu fenomen iine kapal, yalnz ve can ekien d
nrn szckler karsnda duyduu tedirginliin, tek hakikatin, de
rinleme abasn ketleyen her trl snr ve kaprislerin olumsuzlanma
snda da en ciddi referans noktas olarak gze arpar. nk ona gre uy
kusuz gecelere direnebilecek hibir akm ve ideoloji yoktur.7

Felsefi tavrnn arka yz bu biimde ileyen Cioran'n, dnce


tarihi ierisindeki yerini belirlemek gerekirse, kendisini, "fikirler tarihi
yalnzlarn kininin tarihidir" 8 aforizmasnn iaret ettii balam iinde
deerlendirmek yerinde olacaktr. Ykm arzusuyla ileyen bu makineye

3 Prcdric jameson, KiiltiinI Dmne, cv. Kemal inal, Dost Yaynlar, Ankma, 2005, s.17.
4 F:'lix Guatt<ri, Gilll'S Dclcuzc, Ali-Oclips: Ci/n/is d Sdiwlmi, University of Min
ncssota l'rcss, Minncapolis, 1990, s. 251.
5
.

E. M. Cioran, Allcs l Adirtios, trnns. Ridard Hmvard, Arcadl' l'ublisling, ine.,


cw York, 1987, s. 93.
6 E. M. Cior,, Tcars ad Sits, lr.ns. Richard Hmvnrd, Uiversiy of Chicago l'rcss, Clicago,
llliois, 1998, s. 24.
7 E. M. Cioran, Tl' Ncw Cds, trans. Riclard 1-loward, Quadran;le, New York, 1974, s. 22.
8 E. M. Cioran, Hmklk, cv. lfoldun Llayr, Metis Yaynlm, stmbul, 19'!3, s. 8.
eml mchel cioran 479

gre, varolan /varl grmezden gelen "mutlak sistem" felsefecilerinden


Aristoteles, T. Aquinas ve Hegel, tarihin en byk zorba dnrleridir.
Bu nedenle Cioran, felsefi tavrn tarihin zorba dnrlerine meydan
okuyan Pascal, Kierkegaard, Sclopenhauer, Nietzsche, Chamfort ve Pro
ust (ekile felsefe yapanlar) gibi putkrclardan ve lanetli yazarlardan
yana koyar nk kendisi de lanetli, putkrc yazarlarn son versiyonu
dur.

Nitekim, felsefe tarihinde Nietzsche'den bu yana sistematik dn


cenin altn kazan bir gelenee dahil edebileceimiz Cioran, ele ald te
malarla modem dnyann tarihsel pesimist alglaynn bir dkmn
yapar. Bu balamda Cioran, dncesinin gvdesini oluturan nihilizm,
Tanr, tarih, lm gibi kavramlarn da, Franszca'ya srgnlnn ky
larnda aramtr. Nietzsche gibi nemli bir dnr olan Cioran kitapla
rnda, aforizmatik, gsterili ve provakatif slubuyla ele ald temalar,
insanla meydan okur bir ekilde deerlendirir. Kendini "son ada
aziz" olarak gren Cioran, her trl sistematik yaklam olumsuzlarken,
hn ve nefret zerine kurgulad dncesinde, varolmakln ya da
domu olmakln getirdii trajik yazgy hecelerken bir "nihilizm" fel
sefesi olutunr.

Nietzscheci kklerden hareketle filizlenen Cioran'n varlk ve za


mana ynelik politik, estetik ve varoluu tutumu, Hristiyanln ve da
ha sonra da rasyonalist ve pozitivist mirasn felsefi speklasyon sahasnn
dna ittii Sokrates ncesi dne yeniden ekil verme abasdr.9 De
neme ve aforizmalarnda Cioran, paradoksal olorak, btn varoluu top
yekun rtmeye dayal bir yaam felsefesinin temelini atmaya alr. Bu
balamda Cioran'n dncesinde ilk gze arpan kilit kavramlar, yani
varolmann ilk an olan domu olmak sonucunda beliren "hn ve nef
ret" kavramlar; dncesinin ana rglerini oluturan yukarda sayd
mz kavramlar kadar belirleyicidir. O, gerek felsefenin gerekse de sanatn
gdleyicisinin hn (ressentiment) olduunu vurgular ve bu disiplinle
rin sonnlarnn stesinden hnsz gelinemeyeceini savunur. Onun ken
di hncndan en byk pay ise Tanr (ktlk problemi) alr. Koyu dindar
bir aileden gelen Cioran'n Tanr ile hesaplamas yaamnn sonuna ka-

9 Tonislv Sui, "Tlc Dcatl \)f Cullurc", www.roseoirl'.or;/Mticl's/suicciom.php. Ay


rc Ciornn' Grek filozoflar ile ilikisi komsund bkz., Susan Sontg, Stylcs of Rficnl Wi/I,
Delta, New York, 1981, s. 75-95; E. M. Ciorn, iirii11c11i11 Kil/, cv. llldun Bayr, Metis Y;
ynlr, stanbul, 2000, s. 52.
480 yedinci blum

dar srmtr. Ona gre yeryz, Tanr'nn bir gnahdr ve Tanr, elin
deki ti.i m olanaklara karn bizi bylesine yetersiz, eksik ve anlamsz ya
ratmasndan tr ktdr ve ktl evetlenitir. Cioran, tam da bu
noktada insann, zellikle de uygar insann yazgsnn dmleniinden
sz aar; insan yaamnn trajik boyutu da burada aralanr ve bir daha as
la kapanmaz. nsan yaamnn trajik boyutunun balangcn, Adem'in
cennetten kovulmas olarak belirleyen Cioran, bu trajik yazgy sahiple
nen filozoflar da iddetle eletirir: "Adem cennetten kovulduu vakit,
kendine zulmedene verip veritirmek yerine, eylere ad koymaya giri
mitir: Onlara rza gstermenin ve onlar unutmann yegane yoluydu bu;
-bylece idealizmin temelleri atlm oldu. lk kem km edenlerin azn
da sadece bir hareket olan ey de Platon, Kant ve Hegel'de teori haline
geldi."1 0 Varlmzn krlganlndan ok ismimizin sarslmaz grn
mne dikkat ederek, anlamlara ve telaffuzlara boulduumuz bu dnya
da, Cioran'a gre aslolan, dilsiz ve plak insana doru evrilmektir. Ancak
buna ramen eksik ve anlamdan yoksun olmasna karn, hala kendine
anlam katmak adna eyaya anlam yklemede direten insan, tam ve yet
kin olmaya alan bir ahmak; al ttan alta ktlk iin yanp tututuunu
duyumsamasna karn kendisinin "iyilik" iin yaratldn, en azndan
"iyi"ye doru yol alnas gerektiini dnen bir ikiyzl; hibir koulda

"zgrlk"e ulamayacan bile bile -hemen her zaman altnda ezildii


ve ezilmeye yazgl olduu- bir "mutlak zgrlk" tutturmu giden bir
akn; olmakta lnn ya da yaamaktalnn biricik ereinin "gszlk
istenci" olduunu gremeyip kendisini ayakta tutacan sand "g is
tenci" ne sarlan bir aresizdir. 1 1 Nitekim Cioran yaamla tututuu mca
delede kavgasnn umarszln bir zdeyiinde yle dile getirir: "Dn
yayla tututuu kavgada, filozof, hemen her zaman bir sska, bir raitik
tir; biyolojik bakmdan dknln duyumsad ve bunun acsn
ektii lde sertleir." 12
Domu olmakln verdii hn ve nefretin sonucunda umutsuz
luk ile intihar dncesinden beslenen zgn bir metafizik anlay kur
maya alan Cioran, felsefesinde, yaad dnemin hakim "varoluu
zgrlk" anlaynn uzanda bir zgrlk dncesine kap aralar.

10 Cioran, iiriimci Kit/11, s. 'i l 6.


11 Sarp Erk Ula, F/"<ff Sidiilii, Bilim Sanat Yaynlar, Ankara, 2003, s. 294.
12 Ciornn, iiriimc11i11 Kil11/11, s. 25.
eml mchel cioran 481

Cioran, Sartre'a atfen, zgrln bizi zehirlemesini, bizde yaratt esri


meyi ya da sarholuu yalnzca uursuz yazgmzn bir rpertisi olarak
deerlendirir. 13 Her yaamn doum ile lm arasnda vuku bulan yarar
sz bir uyarc olduunu dillend irerek yaamn anlamszln ve boluu
nu bize tantmaya alr. Cioran, sorgulayc bir zihnin er ya da ge, yle
ya da byle insan huzura kavuturaca beklentisinin hibir temeli olma
dn kesinleyip temelden yoksun kldktan sonra, ancak s d nyalarda
yanlsamalar iinde yaayanlarn kendilerine ac vermeden yaayabilir ol
duklarn zellikle belirtir. Cioran'a gre felsefenin dier problemleri gibi
zgrlk problemi de bat felsefesinin inan yorgunluklarndan dolay de
kada11s11 uramtr. nk o, yzyllar boyunca insann inanmaktan can
nn ktn syler. Yine o, insann, dogmadan dogmaya, yanlgdan ya-
. nlgya getiini ve kukulara ok az zaman ayrarak krlk dnemleri
yaadn vurgular. Varol u=ikence denklemini grmezden gelen ya da
bu denklemi zme giriiminde yaplan ti.i m tezleri akla yaslayan ve z
grln olanaklln parametre kabul eden dnceler, Cioran iin, ta
rihin seyrine mola veren dncelerdir. Ona gre zgrlk dncesi de,
zihni kleletiren dn rler tarafndan varm gibi gsterilerek yanlsa
malara uratlm ve zgrlk dncesi bir anlamda di nlenmeye bra
klmtr. Bu dnrlerin en nemlisi Hegel'dir: nsan Hegel'e inanacak
olursa, ' tmyle kendisi tarafndan yaratlm bir dnyada ancak' tam z
grle kavuacaktr. Fakat insann yapt eyin aksine zgrlk, Hegel
ci sistem tarafndan yapld ekl iyle imdiki kle kadar da hi zincirlen
mi olmad. 14
Cioran, gerek zgrl en yaln anlamda kendine ballk olarak
almlayan grleri de iddetle eletirirken, bu dnrlerin gremed ii
eyin, sama dnyada insann kendine ballnn ve olanann anlam
szl olduunu syler. Gerek zgrlk, insann domadan nceki yaa
mndadr, insan doarken her eyiyle birlikte zgrln de yitirmitir.
Cioran, insan varoluunun "u tan verici" ve "lanetlenmi" olduu
nu, bu yzden iimizi kemiren azap duygusundan hibir zaman kurtula
mayacamz vurgular: Hibir koulda Nirvana yoktur.s O aratrma

13 S.1rp Erk Ula. . g. !', s. 295.

14 E. M. Cioran, Do 0/1111111111 Sk111cs iizcri, cv. Kl'nan Saral iolu, Gcnda Kltr Ya
ynclk, stanbul, 200 1 , ' 1 46.
15 A. 8 ('. , s. 152.
482 yedinci bolum

delisi, sorgulayc zihinlerimiz bize, ne rahat verir ne de huzur; bu yaa


mn bize sunup sunabi lecei tek ey, kokumu bir yzeysell ik ile yanl
samalarla dolu, elimize yzmze bulatrmaya yazgl olduumuz bir
"ka" olanadr. Ondaki ka olana, yaamla mcadele etme ve ya
am anlamlandrma ynnde deil, tamamen kendine ekilme ve umar
szlk olarak gze arpar. nk insan doduu andan itibaren her eyi
ni yitirmitir. Bu sebepten dolay yaamak, sonucu belli olan bir sava
srdrmekten ok yenilgiye yazgl olduumuz bir karmaann iinde
bulunmaktan ibarettir.
Cioran'n hakikat, varolu, zgrl k, domu olmak ve felsefe an
laylarnn beslenme yeri olan bu pesimist temay ll ifadeler, onun "ta
rih"e ynelik bak asnda da baskn bir ekilde grlebilir. Cioran tari
he ynelik zmlemelerini "Tarih ciddiye alnmal mdr? Yoksa ona se
yirci gibi mi kat lmaldr? Onda bir hedefe doru bir aba m, yoksa l
zumsuz ve nedensiz yere harlanan ve soluklaan bir n enlii mi g
rlmelidir?" 16 soru lar zerine ina eder. Bu sorularn cevaplarn, insan
hakkndaki yanlsama derecemize, onun oluumunu tevik eden vals ve
mezbaha karmn hangi biimde zebileceimizi tahmin etme merak
mza balar. Kurbanlarn dinamizmi olarak "tarih" inasna dair ilk nve
lerin sergilendii bu tezi, Cioran' tarihin savunulacak hibir taraf yoktur
dncesine kadar gtrmtr: Tarih bir takn atllarn (ya da zrhlla
r1) halklar ineyerek ilerlemesinden ibarettir. Bundan dolay ona kar,
Kinizm' deki irade yitiminin bklmezlii ile tepki gstermek gerekir. Ak
si takdirde ezenlerin, zorbalarn yannda yer almanz kanlmaz olu r.17
Ayrca o, tilrihte mutluluk fikrinin ok nemli olduunu syler ve ona g
re tarih, mutluluun anahtarlarn yitirmi "mu tsuz insanlardan" ibaret
tir. Dolaysyla reel yaamda mutluluklar elinden alnan ya dil insanlk
tarihinde sklkla grld gibi ac, bask, tahakkm ve smryle tarif
edilen insan topluluklar, tarihin her dneminde zlemlerini bastracak
bir eye, topyaya ihtiya duymulardr. Cioran iin topyalarn tarihte
ki rol olduka belirleyicidir. topyalar, balangta mutsuz insanlar iin
bir "ka izgisi" iken, sonralar gitgide insanlardan uzaklaarak, insan
larn tarih dzeyinde bir evren d grmesine neden olur. O, hakiki
topya tasarlamann, inanarak bir ideal toplum tablosunun genel izgi le-

16 E. M. Ciuran, Tnril >r Utoy, cv. l laldun l.layr, Metis Yaynlar, stanbul, 1 999, s. 7 1 .
l7 A. g. <'., s. 76.
el nchel coran 483

rini karmak olduunu syler. 1 8 Ona gre, "bunun iin muayyen bir doz
da saflk hatta bariz olduu takdirde sonunda okurun tepesini attracak
bir zevzeklik gerekir. Sadece sahte topyalar okunmaya layktr; oyun ya
da elence olsun diye veya insandan kamak iin yazlm olanlar." 19
topyalarn ikinci zel lii ise, akldn ve onarlmazl ortadan kaldra
rak, tarihin son kertesi ve z olan trajediye de kar kmasdr: Mkem
mel bir toplumda her trl kartlk biterdi; orada iradeler engellenir, tes
ki n edilir ya da mucizevi bir biimde ayn yne dnk klnrd. Orada te
sadf ya da eliki ie kartrlmadan, sadece birlik hkm srerd i. top
ya, ocuksu bir aklclkla dinden bamszlam bir meleklik karm
dr. 20 Grld gibi Cioran, topyalarn ortaya kn tarihin tiranl
na balm; nk tarih, felsefi betimlemeyle genel anlamda, ancak asl ola
mayan bir varlk kipi, kendimize vefaszlmzn en yetkin biimi, meta
fiziksel bir ret, nemli olan biricik olgunun karsna koyduumuz bir ol
gular yndr.

2. Emil Michel Cioran Felsefesinin Temel Sorun Alanlar


2.1. Nihilizm

Cioran zerine yapt yorumunda, William Kluback, her eyin anlaml


ln sorgulayan Cioran'n szlerinden anlaml bir argmanlar gvdesi
karabilmemiz ijn onu ciddiye almamz gerektiine inanr. Kluback'a
gre Cioran, dnyann bir anlam yoksa bile, yine de iinde oynayabile
cei miz kendimize ait bir baheye sahip olabileceimizi ileri si.i rer.21
Hepimizin iindeki "um utsuzluun doruklar"n bize gstermek iin ya
am skp atan Cioran'n nihilist ilgi alanlar ile kiiselci ilgi alanlar
arasnda tutarl bir dayanma gze arpsa da, 1950 sonrasndaki tm
yazarlar gibi, kendisine atfedilen her trl yaftay reddetmesi, metinle
rinde tutarl bir mesaj bulmak isteyenleri tedirgin lie drr. Bu ba
lamda, 1979 ylnda Jean-Franois Duval i le yaplan bir syleisinde,

18 Sadk Erol Er, "Cioran", Ahml't Ccvi1:ci (cd.), fr/s/i Asikl>Jl<'disi, l3abil Yaynlar, Cilt :, i\n-
knra, 2005, s. 239.
19 A. . C., S. 84.
20 A. g. '" s. 87.
21 Kl uback, W., Finkethal, M . . Emil Ciom's 1'lll1'ftios f..rist, l'cll'r Lng l'ublishig, New
York, 1997, s. 49.
484 yedinci bolim

"szlklerde size sk sk nihilist etiketi yaptrlyor" hkmne yle


karlk verir:
Bunlar beni hi ilgilendirmiyor. Nihilist deil im. yle olduum
sylenebilir, ama bunun bir anlam yok. Benim iin bo bir forml bu. Ba
sitletirirsek, hilik, ya da daha ziyade boluk saplantm olduu sylene
bilir. Buna evet. Ama nihilist olduum sylenemez. nk allm anla
myla nihilist, az ya da ok siyasi art dncelerle ya da kim bilir hangi
nedenlerle, her eyi iddetle yere deviren bir tiptir. Ama ben hi de yle
deilim. yleyse benim metafizik anlamda nihilist olduum sylenebilir
di. Ama bu bile hibir eyi iermiyor. Kukucu terimini daha kolay kabul
leniyorum -her ne kadar sahte bir kukucu olsam da. yle diyeyim: hi
bir eye inanmyorum.22
Yine de metinlerine ve aforizmalarna bakldnda, nihilist kkle
rin ve tonlarn baskn olduu grlr. Metinlerini, umu tsuzluun kkr
tlmas olarak deerlendiren Cioran, modern insann iinde bulunduu
durumu gzlemleyip, insann hilik duygusuna vurgu yaparak, dzen
yaratma gerekliliinin nedeninden hareketle bir ifade peine dme sa
malna eilir. nk ona gre biz, hem fiziksel hem de zihinsel olarak
kaostan yaplar ve sistemler ina etmeye abalayan mimarlarz ve yine biz
man tksal olarak dnyamz hakknda hakikati retip, "Mutlak Doru"yu
ve "Btnletirici Yce Teori"yi ararken, tecrbelerimizi nesnelletirerek
ve Tanrlatrarak yazyoruz. Ama her ey anlamszdr. Bu yzden anlam
l olmaya girimek bile anlamszdr. Ayn ekilde, eer hayatn anlam
yoksa, neden bou bouna onu bulmaya abalyoruz?23 Hayatnda sade
ce ykmlar yaayan Cioran'n, en temel ncllerinden biri olan her eyin
nesnel anlamszl, insan acsnn alar boyu dramatikletirilmesinin
hasralt edilmesine yol amtr ki, bu durum kendi nihilizminin yumu
atlmasna ynelik her trl metafizik tutumu geersizletirme eilimi
tar. Ne var ki, bu eilim blk prk ve karanlk bir deneyimden mey
dana gelen samann ve hiliin egemenliine sray gsteren bir dn
yay betimler:

22 jcan-Frnnuis Duval, "Jcan-Frnnois Duvl ile Grme", Ezdi Mslp iinde, der. 1-lldun
Bayr, Metis Yay., stanbul, 2007, s.
33-34.
23 E. M. Cioran, O Tle ffrilts O( Despir, ev. 1. Zarifopol-Johnston, Chicago University Pnss,
Chicgo, 1992, s. 3-8.
l 11 111.tl oa 485

Bir adm geri durduumuzda, orman seyretmek iin aalar bir


kenara ittiimizde, aalarn deersizliiyle kar karya kalrz. Daha
fazla geri geldiimizde, orman tamamen nemsiz buluveririz. Ayns bu
lke, yeryz, gne sistemi ve galaksi iinde geerlidir. Bu evren o den
li genitir ki, biz bir kum taneciinden daha ufak kalrz. En byk prob
lemlerimiz bizle birlikte hilie karr. Biz, basi te Tanrlarn oyuncakla
ryz, yine de Tanrlar oyunlarna bizi layk grmyorlar bile. "nsan asla
bir cevap bulamad ve bulamayacaktr da. Yaam bir anlama sahip deil
dir, asla olamayacaktr da." Yaam sahip olduklarmzn tmdr ama yi
ne de o, hitir.24
Cioran, dnlemez dnceler hakknda varln imkansz du
rumlar hakknda yazar. 25 Bu yzden onun eserlerinin iddeti ve dnya
tasviri, nihilizme vurgusu, laf kalabal ve kstahl, kanlmaz olarak
modernitenin kutsad, rasyonalizm ve pozitivizm ile mcadelesinden
gelir. O, Nietzsche'den nceki Hristiyan gelenei ile beslenen Bat me
tafiziinin eski kesinliklerinin rd bir dnyada psikolojimizi anla
mamzn nemine dikkatleri eker. rmenin sfr noktasna inmek
iin, zne olarak benliin kesinliinin bile mahrum ed ildii trden eser
ler reterek yola koyulan an bu uykusuz bilgesi iin, hilik hakknda
konumak, zaman boa harcamaktan baka bir ey deildir. Bu durum,
referans noktas olmakszn bir aratrmay kabul eder: Bu aratrma
azalmayan man tkszln deneyi, duygudan kaynaklanan bir mantk
szlk tecrbesi ve donmu, hareketsiz, monoton ve boluk dinamizmi
n i n diyalektik bir paradoksudur. Postmodern ahenksizlik yerine -onun
olumlu olumsuzluu zerine kurulmu kirli mdafaalar- ve grlt ar
kasndaki sessizlii duymamz Beckett'in dncelerini ve elbette ayn
derecede byk olan Thomas Bernhard'n izoid dnyasn akla getirse
de, bu durumu pekitirmek iin Cioran, bir gazete yazsnda kendine z
g olmayan bir slupla mitsizlikten ve pimanlktan biraz kanr g
rnerek unlar syler: "Gereksiz yere ac ekmeyelim: Kesin baarsz
lklar bazen yararldr. ... onu karlayn, sonra, hatta onu kutlayn: Yal
nzlmz glenecek v e pekiecekttr. Ka tnellerimizden birkan
kapatn sonunda kendi banza kalrsnz, u an bir yaama sahip olma

24 A. S '"' s" 1 07.

25 Susi\n Sontilg, "ln troduction", Ciornn, Tl Tr111J'fnlic11 to t::xist ii nde, trnns. Richilrd Howilrd,
Quadrnnglc 13ooks, Chirngo, 1 968, s. 4.
486 yedinci blm

beyhudelii olan snrlarmz ve grevlerimizi sorgulamak iin daha iyi


bir yerdeyiz." 26
Gezgin bir akln metinleri karsnda mevzisini kaybeden okuyu
cu, onun dzyazsn grdnde, ilerlemenin mirasyla tamamen eli
ki halindeki souk bir mahvolu iklimini empoze eden bi r yazarla yz
leir. Cioran'n yukardaki alntda i fade ettii gibi, bylesi aldatc ve e
lien taraflar bulunan bir "sistem / sizlik" nasl tartlmaya balanr? gi
bi bir soru ortaya koyarsak, ilk nihilist deneyim olan domu olma/ va
rolmann, onun anlam dnyasndaki karlklarn belirleme ihtiyac du
yarz. Dnyaya gelmek lanetlenmektir argmanndan hareketle olutu
rulmu olan bu kavak noktas, Cioran'n felsefi tematii asndan hem
Nietzsche hem de Sartre ve Camus ile karlatrldnda farkl yerlerde
durur. 27 Her ne kadar o, "Nietzsche muh teem bir kurtarcdr. Akade
mik felsefe slubunu sabote eden, sistem fikrine saldran o oldu. Kurta
rc oldu, nk ondan sonra her ey sylenebilir . . . " 28 i fadeleriyle selefi
Nietzsche'yi selamlayp, an insanlnn belas olan anlamszlk, ank
siyete, yalnzlk, balanma vb. kavramlar ileyen Sartre, Camus gibi ya
zarlarla ayn kaplar aralasa da Cioran, iki gelenein hem iinde hem de .
dnda saylabilir. Onun Nietzsche' den ok farkl olduu yer Platoncu
luk hakknda Nietzsche'nin eletirisini takip etmemesidir. Zaman, lm
ve nihilizmin arkasndan gitmek iin Platon tarafndan kurulmu her e
yi reddeder. Gerekten de, Platonculuun entelektel stnl iinde
kt gven ve hileli olarak dnd her eyi terk etmek iin ok aba
gsternitir. 29 zellikle iirii11c11i11 Kitab balkl eserinde Cioran, pek
oumuzun yaam larmz sonsuz klacan ngrdmz her eyin
stnde bulunan bir kesinlik arayyla bu yaamlar bo yere gei rdii
mizi belirterek, yaamn hibir anlam olmadn, dolaysyla da bu tr
bir kesinlik alanna ulamann sz konusu olmadn ileri srmekte
dir. 30 Bu balamda Cioran, uygarlklarn, felsefelerin, dinlerin, kltrle
rin tarihinde h akikat adna ortaya km ne varsa, hepsinin de bu ka
nlmaz gerein stn rtmekten, dikk<timizi bu gerekten baka yer-

26 Slephcn M i tchclnorc, "To I n finity and Bcyond", www.stt phcnmi tchelmorc.uk.html.


27 Sadk Erol ER, f.il Cicnr:/lir Alrnkrnlk Oiiiiiirii, Ara-Irk Yay., zmir 2006. s. 27
28 hrnanclo S;watc; "Fcrando Sava ttr ll' Grll'", Ezeli M,'{lp iinde, s. 19.
29 5,,,t,1;, " l nlroduction", s. 16.
30 (iornn, iiriimci Ki/l, tv. 1 1.ldun H.y r, Ml'lis Yay., i,t,nbul, 2000, s. 1 7- l 'J.
emil michel cioran 487

lere ekmekten baka bir ama gtmediklerine parmak basmaktadr. Er


ken dneminde Nietzscheci argmanlara yaslanarak oluturduu metin
lere baktmzda, onlar daha ok saplant olarak tanmlanabilen nos
yonlar biiminde deerlendirebiliriz. Bu iki dnem almalar karlat
rldnda ise sadece ifadenin deitii grlr: "Nesnelere bakm, k
kensel olarak deimemitir: Deien kesin ey, tondur."31 Fakat bu du
rum onun Nietzsche'ye ait maskesini karmasna kadar srmtr ki,
bu zamanda ahlak ve varolusal krelmeye ait kendi duygusunu kar
trmaya balamtr. Bu sreten sonra, varoluu kavramlara ynelik
eiliminin baskn olmas, dncesinin, Schopenli.auer gibi -dini ner
meler olmasa da- ktye gidi temas zerindeki varyasyonlarda kk
Jenmesine neden olur. Bu krlma noktasnda, Nietzsche'ye atfen unlar
syler: "Tanr'nn lm, hepimizi kandran bir parltdr. Bizi terkedil
milik iinde yzdrr, Thales kadar eskiye ait sorular sormaya zorlar,
ve anlalamayan bir cehennem ukuru nnde ba dnen biri haline
getirir. Bu srgnlk teolojisine duyarsz kalrsak, hemen gnlk rutin
lerin skntlaryla yz yze geliriz."32
Kendi iinde Nietzscheci kklerin kurumaya yz tutmasyla birlik
te yatak deitiren Cioran'n anlam dnyas, bir dnemin "moda" hare
keti ya da sylemi olan varoluuluun problem alanlarna giren kavram
larla birleince nihilizme ynelik btnlkl aray daha tutarl olmaya
balar. Bu srete zellikle, domu olma / varolma, rme, bulant, hn
vb. gibi kavramlara bak as nihilist ve varoluu perspektif olup, orta
ya kan reete saaltc olmaktan ok "kartezyen cogito"nun andrlma
sna yneliktir.33 Kartezyen "Cogito Ergo Sum" (Dnyorum yleyse
Varm) anlayn "Cogito Ergo Boom" (Dnyorum O Halde Patlyo
rum),34 nermesi ile ters yz eden Cioran, lm yolunda varlk olan insa
nn ryn ve dnyann kokumuluunu, yenilgiye yazgl olduu
muz bir karmaa ierisinde serzenilerle dillendirir. Ona gre bir insann
bana gelebilecek en kt ey "domu olmaktr", nk insan doduu
andan itibaren her eyini yitirmitir.35 nsan dnyaya gelerek bir gizeme

31 Cioran, Drav ad Qartered, trans. Richard Howard, Henry Holt Company, New York, 1983,
s. 141.

32 A. g. e., s. 151.
33 Sadk Erol Er, A.g.e., s. 29.
34 Sontag, "lntroduction", s. 7.
35 A. S e., s.153.
488 yedinci blm

saygszlk ehni, ad olmayan bir hata ehnitir. Varoluun zgl serve


nin de insann zorunlu yazgsnn balang noktas olan doum, onun
dnyayla ilikisinin ilk metafiziksel gizini paralayan bir eylemsellikle bi
imlendirirken, varln ya da varoluun dirimsel bir yaylma olarak y
celtilmesi yle dursun, insan yabanclaaca bir nesnellikle znellik
arasnda kayg ve aknlk ierisinde paralamaya doru gtrr. Varo
luun tutarllnn nesnelliine yaslanmak, sorgulamalarda bulunmak,
ballk bir ktlkse nedenini doum rezaletinde aramak -nk do
mak balanmaktr- varlmzn neliine ynelik olarak bizi tasarlarda
bulunmaya i ter ki, Cioran iin bu durum gerekten kimlik ve aidiyet sor
gulamasnn bir balangc olarak grlebilir:
Kimim ben? Gerek ben'im hangisi? Uzun zamandr, oldum olas
bu dnyann bana lazm olmadnn bilincindeyim, ne yapacam bile
miyorum. Bo bir manevi gurura kaplmamn ve artk varoluumun bana
bozulmu ve rm bir ilahi gibi grnmesinin nedeni sadece ve sade
ce budur! 36
Dnyadaki temel durumumuzun sorgulanabilirlii, bizi, ieriksiz
letirilmi bir anlam dnyasnn dramatik bir ekilde kopuuna doru s
rkler ki, geldiimiz bu noktada artk varlmza kout olabilecek bir ey
aramann deersizlii, varolusal balanma ile varolann yararll ara
snda ouan bir kar ka gtrr. Dnyann nesnel anlamllnn kar
snda znel duygularn baskn karakterlerinin onayland argmanlar,
varln bu dnyada fazlalln vurgularken, braklmln huzursuz
luunun stesinden ancak znel deneyimlerle gelinebileceine iaret
eder. nk Cioran'a gre nesnellik, bize mantkl anlamszlk verirken,
znellik mantk d anlam sunar. 37 Ayn zamanda hayat ve dnya kar
snda "nesnel" bir tavr, hayat yaayamamak, bakasn "bir eya, bir ce
set gibi ele almak ve kendine l gmc gzyle bakmaktr. Oysa hayat,
bizi l gmc olarak deil, gmlen ller olarak tamaktadr." 38
Cioran, varolusal bir kayg olan balanma temasn, insan varolu
unun modem tehditler nnde nihilist bir bilinlenmesi olarak deerlen
dirir ve bu hastal ortadan kaldrmak dncesindedir: Bantsallam

36 Cioran, Do,m Olma11111 Sakmcas zerine, ev. Kenan Saraliolu, Genda Kltr Yay., stan
bul, 2001, s. 25, 29.
37 Cioran. O Tlr llriglt Of Dep11ir, s. 16.

38 Cioran, no. n 011111111111 Snkmrn Ozeriw, s. 6.


emil michel cioran 489

"varolua kar eczanelerde hibir zel ila yoktur."39 Bu noktada Cioran,


ateist varoluuluk ile, varoluun olumsall arbk kkrtc giz zelliine
deil, salt bir akl dlk ve yabanl bir samalk zelliine brnr ve
bylece hibir neden olmakszn, burada olan insan plak ve kr bir ol
gudur40 diyen Heidegger ve Sartre ile ayn paralelde durur. Ona gre, de
er yaratmann tam anlamyla sayklamaya dnt dnyaya den
insan iin, kendinin dndaki tm varlklar srekli bir tiksinti uyandrr.
Bu da bize Sartre'n "Bakalar Cehennemdir" szn habrlabr.
Her birimiz, yalnzla kar ilenen gnah, yani insanlarla alve
ri tarafndan yozlatrlmaya yazgl bir saflk dozuyla doarz. Zira her
birimiz, kendimize hasredilmi olmamak iin elimizden geleni yaparz.
Bu durum mukadderat deil, dmlk eilimini andrr. Ellerimizi te
miz ve kalplerimizi bozulmam bir halde muhafaza etmeJ.<ten acizizdir;
yabanclarn terleriyle temas ederek kendimizi kirletiriz; tiksintiye a ve
vebaya hayran bir halde, toplu irkefin iine grtlamza kadar gml
rz. Kutsal suyla dolu Ummanlar dlediimizde, artk oraya dalmak
iin ok ge kalmzdr; iliimize, kemiimize kadar kokumu olmamz,
o ummana dalp boulmamz engeller. Dnya yalnzlmz bozmutur;
tekilerin zerimizde brakt izler silinmez bir hale gelir.41
Balang durumumuzun duygusu olan doum ile bamza gelen
bu felaketin; "burada, imdi; niin urada deil de burada?" gibi ontolo
jik sorgulamalar Cioran iin bilinmez bir samadr, nk insan burada
olmay kendisi sememitir. Varolmann keye skmak olduu bir du
rumdur bu.42 Bulank dertlerimizin ve fizyolojik endielerimizin arasnda
boluk ve boulma ikileminde gidip gelen insan, hilik tarafndan kuat
lan evrenin yitik ve karanlk bir blgesine braklm gibidir. Cioran' a g
re artk topraktan sklm, zaman iinde srgne gnderilmi ve do
rudan kklerinden koparlm insan, ayrlma ve yarlma ncesindeki k
kensel kaynaklarla yeniden btnlemeyi arzu etmektedir.43 Bu duygusal

39 Cioran, riime11i11 Kitab, s. 32.


40 Emmanuel Mounier, Varol Felsefelerine Giri, ev. Serdar Rifat Krkolu, Alan Yaynclk, s
tanbul, 1966, s. 74.
41 Cioran, iiriinei Kitab, s. 20., Bu konu iin ayrca bkz., Cioran'n 011 Tl H"iglts Of Vspa
ir adl kitabndaki u blmler: " Absrd Tutkusu", s. 12-13., "Dnya ve Hen", s. 15., "Uitkin
lik ve Istrap" s. 16-19., "Umutsuzluk ve Grotesk'', s. 19-22.
42 Cioran, Dra111 ad Qartered, s. 32.
43 Cirnn, llrllmi Kitab, s. 35.
490 yedinci blm

srete ortaya kan "nostalji duygusu" insann kendisini evinden uzakta


hissetmesine yol aar ve bu uzaklksa aslnda tam anlamyla metafiziksel
bir yersiz yurtsuzluktur.
Son tahlilde Nietzsche'nin iddialar tarafndan ikna edilemeyen ve
modem akln ya da aklc felsefelerin dnyay glgeledii ve donuklatr
d her ey karsnda pheyi nplana karan Cioran, asla metafizik bir
pimanlk duymaz. nk ona gre salkl bir evren aklamas iin kur
gulanan modem akmlar, evrenin oluumunun zn kavramak zere
gerekliin gzlenmesinden hareketle oluturulsalar bile, sonuta insann
doal grme yetisini glgeleyen sanal bir sis ortaya karr. Bylesi bir or
tamda hakikate dair yaratc fantezilerin (ister fizik, ister metafizik) tm
mevcudiyetlerini pheci bir tavrla askya alma giriimi, onun felsefesi
nin doasna gayet uygundur. Buna paralel olarak unlar syleyecektir:
"Bir gn artk olmayacaksam kim olduumu bilmenin hibir nemi yok.
-Bu, kimliimiz hakknda endielenen ve bizi her ne pahasna olursa ol
sun bir kategoriye ya da bir tanmlamaya sokmak isteyenlere her birimi
zin sylemesi gereken eydir."44 Neticede bu ibare, sadece mutlak kalc
ln gerek ve nemli olduunu ileri srer. Cioran' nihilizme sevk eden
bu (Platoncu) varsaymdr. Platoncu gereklik ve nem kriterlerini tatmin
etmediinden bu dnya hitir. imdi eer Cioran srekli bir ekilde ku
kucu olsayd, bu kriteri ve bununla birlikte kendi nihilizmini sorgulaya
cakt. Sonluluu sonluluk olarak benimsemeyecek ve tarz olan olumsuz
luu isteyerek terk etmeyi renecekti. te yandan eer Platoncu kritere
gerekten inanyorsa --eer tersine deneyimlenmi dnyann hiliini
olumlamak iin onu kullanacaksa inanmak zorunda olduundan- hangi
sebepten geerliliini kazanacan sormak zorundadr.45 Bu, onu nihiliz
me yaklatran bir argman olarak okunabilir.

2.2. Tanr ve Teodise [Ktlk Problemi]

Antik Yunan filozofu Epikr' den beri felsefenin en nemli sorunsallarn


dan olan ktlk problemi ve Tanr, bat metafizii ierisinde birok filo
zofu kar karya getirmise de genelde bu sorun alannn Nietzsche ile

44 Cioran, Dmw ad Qrtered, s. 144.


45 Will iam F. Vallicella, "Some Aphorisms of E. M. Cioran With Conments", www.independent
philosopher.org., ay rca Trke'si iin bkz., "Yorumlarla E. M. Cioran'n Uaz Aforiznalar",
ev. Sadk Erol Er, ze Dergisi, Say:l, Mays 2005, s. 5 1 !i2.
emil michel cioran 491

son bulduu ya da sorun olmaktan kt sylenegelmitir. Bu balamda


Cioran'm dncesinin temel esaslar ile birlikte Tanr imgesi, ktlk
problemi ve kozmolojisine dair sylemleri, yer yer Bat metafiziinin Ni
etzscheci meydan okuma stratejileriyle tahrip edildii gelenee yaslansa
da, daha genel terimlerle baktmzda ada dnyada ahlaki adan sa
hici olmann olanakll erevesinde kendine zg alana alr. lk aa
mada insan varoluunda deneyimlenebilen samalk ve strap duygusu,
dier nihilist ve varoluu filozoflar gibi Cioran' "ktlk nereden kay
naklanr?" sorusuna gtrmtr. O, theodisi'yi (Ktlk Problemi) ele
alrken, anlamsz karmlardan kanmak iin, Tanr iinde bir ikilik fik
rinin kabul edilmesi gerektiini vurgular. nk onun iin "yi Tanr" va
rolu skandalna bulatrlamaz.46 Bu perspektiften bakldnda Cio
ran'n eserlerinde, dnya dzeyinde bile iyi ve ktnn bir kar'mn;:
ulaabildiimiz ve bu dnyay kati suretle reddeden anti-kozmik bir yak
lam fark edilebilir.47 Bu reddedi, varln maddesel boyutunda duru
luk ve strap araclyla epistemolojik dzeyde gereklese de, kkensel
bakmdan bu sanrlar dnyasndan syrl, ontolojik alanda gerekleir.
Yahudi-Hristiyan geleneinden farkl olarak, Cioran, bu syrlay mistik
yolun aktif bir paras olarak deil de dnyadan pasif bir geri ekilme ola
rak grr. Gerekte i nsan, aydnlanmay bunun ardndan yaayabilecek
tir. Bu aydnlanma, anlamszl, varoluun samaln ortaya koyduu gi
bi, bunu yaayan insan, sanrlardan ve anlam lnden bamsz kalacak
tr. Eski deerlerin yenileriyle deitirilemedii bu durum, Cioran iin bir
tr egatif aydnlanmadr. 48
Ayrca Cioran dncesinde iki Tanr nvarsaymna bal olarak,
bir yandan bu dnyann noksanlyla ilgisi olmayan iyi ancak kudretli
olmayan bir Tanr ve dier yandan kt bir yaratc olan Tanr vardr. Ne
ticede Tanr ve insan arasnda mistik birlik kurma olana da, bir hayli s
k.mtldr. yi Tanr, tamamen baka biridir; kendi akln istemez, n
k kudretli deildir. te yandan insan, iki u nokta arasnda blnm
ihtilafl bir varlktr. nsan, Tanr ve kendisi arasndaki i likinin yapc ol
mayan niteliini incelikle kavrar. Btn bu etmenler, bizi Tanr ve insan
arasndaki mistik karlamann iinde kompleks ve dramatik bir duruma

46 E M . Ciorn, Notelooks, trans. 1. Zarifopol-Johnstcn, Arcnd< l'ubl islin;, Ncw York, 2003, s.
16.

47 A. g. 111., s. 9-10.
48 Sadk Enl ER, As.<'., s. 43.
492 yedinci blm

gtrr.49 Bu tr bir ahlak iin yaam felsefesinin sonular, Ortodoks ge


lenei ve Cioran arasndaki bir diyalog bakmndan da ilgi ekicidir. Va
rolu samal, insanlarn ikonu olan bozuk bir yaratcnn eseri olmas
sebebiyle, Cioran' da bir ahlak yadsmas fark edilebilir. nk onun iin
ktle eilim insan varlnda esastr. Mademki ahlak, yaamn irras
yonelliini yadsr, yleyse yaamn paradoksal niteliini de gz ard eder.
Byle bir durumda daha sonra ele alacaJmz Cioran'n bir baka sorun
lu kavram olan "intihar", zgrlk yoksunluuna ve varoluun samal
na kar son bir isyann iareti olarak deerlendirilir.
lerideki deerlendirmelerimize k tutacak ekilde ereveledii
miz bu ksa giriten sonra, Cioran'n Tanr ve ktlk problemini daha
genel bir balam iinde deerlendirmeye almak, onun felsefesinin kur
gusal dnyasn anlamamza yardmc olacaktr. nsan yazgsnn zm
lenmesinde, dnyann bize yabanc olduu tematiinden hareket eden
Cioran dncesi, kendi iinde tutarsz olmakla birlikte, ayn zamanda
doayla, Tanr'yla dolaysyla kendisiyle bark da deildir. O, zellikle
akn olann (Tanr'nn) insan varoluunda cisimlemesi anlayyla ken
dine taraftar bulan Hristiyanlk inancn ve mjdelenen snrsz Tanrsal
g dncesinin selamlad kozmolojik dzene kar ontolojik itirazla
rn, mutlak g kavram ve varolan insann gszl paradoksu er
evesinde salt mantksal bir zeminde deil de sama bir dzlemde ele alr.
nk insan olmann dram olduu bu yeryz, daha nce de ifade etti
imiz gibi Tanr'nn bir gnah ve hi de alk olmadmz ve alamaya
camz bir srgn yeridir. Onun iin byle bir mevkide insan, nesnelere
ynelen, bir eyi arzulayan ve neyin ne iin ortaya ktn sorgulayan,
nihayetinde bu dnyay yapsal bir rg olarak grmedii iin rasyonel
aklamalarn anlamsz olduunu kavram, " tek bana" bir varlktr.
"Varln ve varoluun garantisi Tanr' dr" sylemini benimseyen Hristi
yan Varoluu gelenekte yer alan Jaspers ve Kierkegaard' ve onlarn va
roluu aratrmak iin varln zerine getirilen temel seenekleti a priori
kabul ederek hareket etmelerini iddetle eletiren Cioran, bu tutumun in
sana sadece "gksel bir hafiflik" vermeyi amaladn syler. Nietzsche
ile birlikte insann Tanr ile olan diyalektik ilikisinin kesilmesi, daha do
rusu modem an unutturmaya alt hilikle yz yze kalvermesi
nin dourduu skntnn, "neden yokluk deil de varlk var?" sorusunun

49 Cioran, On the Heights Of Despir, s. 112.


em michel cioran 493

ykseldii bir dnemde kendini yorumlamasnda arpc deiikliklere


yol amas tesadf deildi.50 Bu balamda gndeme tanan ontolojik ve
epistemolojik alglama kopularnn, modemitenin tm getirilerine ve
kutsanan tm deerlere (Tanr, din, hakikat, gelenek vb. ) yeni bir formas
yon oluturmaya almasnda Cioran'n dn vermez pesimizminden
herkes nasibini alacakt. O, Kartezyen gelenein Cogito'yu teminat altna
almasnn tersine onun "gvencesizliinde" nelerin dnlebileceinin
altn izmekle kalmaz ayrca Tanr'nn yokluunun artk garip karlan
mamasn ve hakikatmi gibi alglanan felsefi tasarlarn iflas ettiini vur
gular.51
Nitekim dnyann betimlenmesi sz konusu.olduunda, Cioran'n
felsefesinde Hristiyan dncesi ierisinde yer alan "metafizik gvence"
anlayn dinamitleyen elerin aa kmas ve varolan tm kurtulu
dogmalarna sirayet eden Tanrsal ahlakiliin kovulmas, phesiz zorun
luluk haline gelir. Onun din, Tanr ve insan arasndaki ba zerine iddet
li ve tehlikeli dncelerinin nemi de buradaki arayzeyde yatar. Hris
tiyanla ve Tanr'ya bak olduka karmak ve sorunlu olan Cioran'n
perspektifinin ok boyutluluu, Nietzsche' den sonra dinsel corpus'un ta
mamen lme mahkum edildii bir ada, bir gei aamas deil, aksine
sonulanmaya yakn metafizik alternatiflerin tretilmesine gl bir kat
k olarak gze arpar. Miza olarak mistik sistem asndan Tanr' sz52
olan bu dnr, din d bir karakter olarak ortaya hibir inan koyma
yan53 zellii ile deerlerin yeniden deerlendirilmesini salk veren Ni
etzsche'nin aksine, daha bandan yanl bir otorite olan Tanr'nn l
myle tm ahlaki faillerin geersizletiini ve sonuta insann anlam ara
mada elindeki tek silah olan entelektel okumalarn samaln ifade et
mesiyle bu tr felsefeleri fiilen sonulandrdna inanyordu. Bu ereve
den hareketle Cioran'n, insann bekasn, tutkunun yceltimini mjdele
yen her trl mutluluk felsefelerini ve inanlarru yadsmasnn sahicili
inin k noktasn "mutsuzluu arzulama" olarak deerlendirmemiz

50 Sadk Erol ER, A.g.e., s. 45-46.


51 Cioran'n artk geersiz olarak grd felsefe tasanmlanna baktmzda, Platon, Aristote
les ve Hegel' in yan sra, Heidegger ve Sartre rneklerini grebiliriz. nk Cioran her ne. ka
dar Heidegger ve Sartre'n romantik taraflarn benimsemise de, varl sistematize etmeye
ve anlaml klmaya alan a'\dal dillerini iddetle eletirmitir. Bkz., a. g. e., s. 91 -1 05.
52 Scot Peacock ed., Contemporan Athors, Thomas Gale, London, 2003, s. 41.
53 Cioran, Bilgrlik Dersleri, ev. Kenan Saraliolu, E Dergisi, Say 25, lstanbul, 2001.
494 yedinc bolum

salkl olacaktr. nk ona gre, "hibir eyin olmadn anladmz


da ebediyen mutsuz ve kurtulmu oluruz."54
Nietzsche ile birlikte Hristiyanlk sonras dneme alan Bat me
tafizii, Cioran'a gelindiinde ahlaki taleplerin rgtszlne, Tanr ile
insann karmak bir dengeye yaslanmasndan doan din teorisinin mut
luluu selamlayan kod retememe srecine dnr. nsann bu dnya
da kendisi dndaki herkesi varolusal bir tehdit olarak alglamas sonu
cu oluan varlkbilimsel irenlik, Cioran iin Tanr'nn insana yapt k
tlklerin en banda yer alr. Tanr'nn insanlara zulmeden birisi olmas
ve keyfi hareket etmesi onun bir "tiran" olduunun basit gstergesidir.
Zira Hristiyanln temel ald ilk gnah imgesi, aslnda insann kendi
istei ile payna den bir ey deil, aksine Tanr'nn bizzat kendisinin
kurgulad rastlantsal bir yabanclama durumudur. O yzden, bilinli
olsun ya da olmasn her trl estetik ve ontolojik yorumlara yaslanan te
oloji, insann kendi eliyle oluturulmu olduu iin glntr. Bu ere
vede Tanr en st yokluktur,55 Cioran'n bu sz, akn varl onaylayan
ve dnyay belirli bir ama etrafnda rgtlenmi, birlik kazanm bir me
kan olarak aklamaya alan dinlerin iinde bulunduu traji komiklii
aa karmak iin yeterli saylabilir. Thales'in felsefenin afanda sy
lemi olduu "her ey Tanrlarla dolu" sz, "her eyin Tanrlardan boal
tlm olduunu haykran"56 Cioran ile birlikte modern dnyada bt
nyle geersizlemitir. Ona gre, bu tarihsel kesitte artk Tanr bir hasta
lk haline dnm, doum ile birlikte bu hastalk insana da gemitir.
Bu gei Cioran iin byk bir strap durumudur ve normallik zlemini
u ekilde aklayacaktr:
Tanrm, bana hi dua etmeme gc verin, her nevi tapnma sama
lndan koruyun, beni Siz' in elinize hepten teslim edecek o sevgi eilimi
ni benden uzak tutun. Kalbimle gkyz arasndaki boluk genilesin! Is
szlklarm mevcudiyetinizle doldurmanz, gecelerimi nurunuzla hrpa
lamanz, Sibiryalarm gneinizle eritmenizi hi temenni etmiyorum.
Sizden de yalnz, ellerim tertemiz kalsn istiyorum; yeryzn yourur
ken ve dnya ilerine karrken hepten kirlenen el lerinizin aksine . . . Ser-

54 Cimn'dan alntlayan Jean Noel Vuarnet, "Ba Dnmesi Okulu", Hirlii Dorklnrdn Cio
nm: Teb!'ssiim Srtma e ll'si ii nd e, s. 83.

55 Cioran, Brklrk, ev. Haldun Bayr, Metis Yay., stanbul, 1 993, s. 49.
56 Cioran, Domu 0/1111111111 Snkcrs zerine, s. 156.
eml mchel cioran 495

sem kadiri mutlaklnzdan, yalnzlma ve straplarma sayg istiyo


rum sadece. Szlerinize ihtiyacm yok; bunlar bana dinlettirecek lgn
lktan da ekiniyorum. Siz yoklukta bir gedik aarak u zaman panayr
n balatmaya ve bylelikle beni evrene -olutaki aalamaya ve utanca
mahkfm etmeye iten o ho gremediiniz huzuru, ilk ann ncesinden
devirilmi mucizeyi gsterin bana.57
Cioran'n ateizmi, Tanr ve ilahi olan asndan durumu ne olursa
olsun, Sartre ve Cam us' de karlalan trden dogmatik ve kolay bir ate
izm deildir. Geleneksel ktlk anlaylarnn akl yrtmelerini tersine
eviren Cioran iin, mutlak irade ve iyinin bilinci olarak ktln, ac
nn mutlak duygusu eklinde grlmesi gereken Tanr'nn varoluu, insa
nn varolan btn acsn yok edemez, ancak onu younlatrarak daha
sama hale dntrr. Her ne kadar Tanr fikri tamamen dta brakl
msa da, aslnda burada metafiziin Tanr'sndan ziyade ahlakn Tanr' s
nn reddedilmesi sz konusudur ki, bu da Nietzscheci ktlk anlayna
yer yer yakn durur.58
Tanr'nn reddedilii: Nihayette yalnzca ahlaki Tanr reddedilmi
tir. Buna Tanr'nn kendisini rtmesi diyebilirsin: Ancak sadece derisi
ni soymaktadr; ahlaki beeresinden syrlmaktadr yalnzca! Onu yakn
da tekrar greceksin, iyinin ve ktnn tesinde.59
Ahlaki belirlenimden yoksun kalan Tanr'nn Cioran'daki grn
m artk "kenceci" 60 ve "Ruhlarn Avcs" niteliindedir. Ancak her e
ye ramen yine de o, Tann'nn ldrlmesini, saldrganln vicdana dn
mesini, kendi varoluundan byk ac duyan insann, acnn kaynan
bandan savmak iin giritii beyhude bir aba olarak deerlendirir.

57 Cioran, iiriimei Kitab, s. 87. Kendine kar donuk olarak, kendini amakszn yaplan her
eylemin edilgen ve gizsiz doluluu, sama bir evrende Tanr'yla btnlemeden ve ak di
yalogdan ziyade dnyann yararsz ykmlarn sezmi olan bilgenin alnndaki hzn yazg
snn sonucudur. Yani Cioran, Tanr'yla ilikisinde diyaloga kapaldu. Bkz., a. g. e., s. 89-92.
Ayrca yorumlar iin bkz., Scot Peacock ed, Contemporary Atlors, s. 48-56., Martin Schwarz
"Cioran", "The Fail into Time" Volume III, www.centrostudilanura.it/ scwarzcioran, s. 1-4.
Oylan Trigg, "in Ruin,s (Cioran amongst the Debris)," s. 2-4, www.nakedpunch.com.

58 Sadk Erol ER, A.g.e., s. 48.


59 Michel Harr, "Nietzsche'nin A ray", Nietzscle ve Di, yay. Haz. Ahmet Demirhan, Gelenek
yaynlar, stanbul, 2002, s. 185. zellikle ahlaki adan dekadansa urayan Bat metafiziinin
kutsallnn simesi olan Hristiyanlk Tanrs, Nietzsche ile "iyi-kt", Dostoyevski ile "su
ceza" ikileminde telenirken, Cioran ile farkl bir boyut kazanarak bu ikilemlerin ara yzeyi
ne yerletirilir. Cioran'n bu konudaki eletirileri iin bkz., Cioran, Tlc Nw Gods, s. 18-33.
60 Bkz., Cioran, Notcbooks, trans., l.Zarifopol-Jonston, Arcade Publishing, New York, 2003, s. 28-
26.
496 yedinci bolum

nk Tanr'nn lmn kendini inkar olarak deerlendiren filozoflar,


bu kaybn bedelini kendini ama ile tasdik ederken, Cioran, hi de bu a
balarda bulunmaz, bir kede oturup, unlar syler: "Zamanmn yara
izlerinden pek bir ey hissetmiyorum kendimde: Tanr'y rahat brak
mam; zppelerle* birlikte, onun ldn geveleyip durarak eleniyo
rum, bunun bir anlam varm gibi." 61 Cioran'n bu paradoksal ve kaygan
tutumunun kaynanda, acnn btn toplamnn, mutluluun btn top
lamndan byk olmas deil, byle bir toplamn anlamsz ve sama ol
mas inanc yatar. nk daha ncede vurguladmz gibi btnle
uyumlu olabilecek hibir ey yoktur, son tahlilde btnn kendisi de yok
tur. Dnya ne bir sistem ne de bir organizmadr. erdii kaos' un derinli
i, bak as ne olursa olsun, indirgenemez ya da yeniden zmsene
mez.62 Ktlkle eitlenen ve "artk boluk"la isimlendirilen bylesi bir
dnyada Cioran iin eliki, kanlmazdr. Bir yerde bu elikiyi u ekil
de ifade eder:
Hilik beni sardnda ve doulu bir syleme gre "boluun bo
luuna" ulatmda, bylesi bir arlktan yldrm arpm gibi, son bir
are olarak Tanr'ya bavurduum olur, bu ancak kukularm ineme,
kendimle elime ve rpertilerimi oaltarak, orada bir uyana arama ar
zusundan olsa bile. Boluk deneyimi inanszn mistik eilimidir, yalvar
ma olanadr, onun doluluk andr. Snrlarmzda, bir Tanr kverir or
taya, ya da onun yerini tutan bir ey. 63
Cioran'n Hristiyanlk ya da varolusal kiiselcilik ya da ahlaki h
manizm'e dair atflarn, ahlaki sistemler ve zne sylemi etrafnda deer
lendirmemiz de olanakldr. Seyyar metaforlar ordusuna dayanan bu sis
temlerin inasna dai yaplan tm abalar, srgnlk ve ktlk pers
pektifinde okunduunda insann yabanclama ve can skntsn ama
konusunda giritii tesellinin nitelii asla dinsel bir hikmetin rn ola
maz. nk Cioran' a gre insan iin, Tanr'nn doasnn yorumu olarak
ele alnacak psikolojik, teolojik, ahlaki ve epistemolojik nveler mevcut
yazgmz erevesinde geersiz ve samadr. Bir dnem boyunca ahlaki
sistemlerin metafiziksel meruluunu kantlamaya girien teologlar, siste-

Muhtemelen Nietzsche'ye atf.


61 Cioran, Varolma Eilimi, ev., Kenan Sanaliolu, Genda Kltr Yay., stanbul, 2002, s. 106.
62 Michel Harr, a. g. rn., s. 193.
63 Cioran, Varolna Eilimi, s. 106.
enl mchel coran 497

matize ettikleri teoloji bilgisi ile konumann lm olan banazl k


rklerlerken, felsefenin hem dine hem de kendine kar zgnln ko
ruyamamas Cioran iin temel bir kmazdr:
Kendini inanlar ykmakla grevli sanan felsefe, Hristiyanln
yaylma ve zafer dnemini yaad zaman, bo inanlarn bu dinin s
tn samalklarna tercih ettii Paganizmle ibirlii yapt. Tanrlara sald
rarak ve onlar geersiz addederek ruhlar zgr brakm olduunu sa
nan felsefe, gerekte ruhlar yeni bir klelie teslim ediyordu, eskisinden
de kt bir klelie . . . Ne hogr ne de alay iin zel bir zaaf olmayan
Tanrlarn yerin:? kendini koyan Tanr'ya teslim ediyordu. Felsefenin, bu
Tanr'nn geliinden sorumlu olmad ileri srlebilir, onun nerisinin
bu olmad sylenebilir. Kukusuz; ama felsefe Tanrlara dokunmadan
onlarn kertilmediini, bakalarnn onlarn yerini almaya geleceklerini
ve bu deiimde kendisinin hibir kazanc olmadn dnmeliydi.64

2.3. ntihar

Albert Camus'nn Sisifos Syleni adl eserinde "gerekte nemli olan bir
tek felsefe sorunu vardr, intihar" 65 yorumu, kendi kuann entelektel
figrleri ierisinde yer alan Cioran' olduka byler. Varlk ve varolu
karsnda insann temel amazlarndan biri olarak deerlendirmeye tabi
tutabileceimiz intihar bu perspektifte, Cioran felsefesinde, varoluu
akmn uyumsuzluk, kayg, sama, lm ve ktlk gibi kavramlar mer
kezinde ele alnr. Cioran'n kavgas, dnyann anlaml erevesinde
lm mutlak olumsallk olarak gren filozoflarn lmn yaama bir
anlam vereceini dnmeleriyle balar. Daha nce de ifade ettiimiz gi
bi gerek dinsel gerekse de dnyevi mutluluk felsefeleri, hayahn nihai bir
amac varm gibi ve dolaysyla yaamn btnsel bir uygunluk iinde
yaamak olduunu vurgulayarak varlklarn srdrmektedirler. Netice
itibaryla bu yaklamlar iin lm, sama ve kt bir ey deil, aksine or
taya koyduu parametreler ierisinde tutarl olmas gereken bir eydir.
Onlara gre, tam tersi, intihar anlamszln ve gszln ta kendisidir.
Hakikatin varln kabul etmesiyle ilerleyen dinsel anlaylar ve felsefe
ler iin insan, mevcut dnyadaki en anlaml varlktr. Hakikati yok sayan

64 Cioran, Dor Olma Snkcas zerine, s. 124.


65 Albert Camus, Sisifos Sylei, ev. Tahsin Ycel, Can Yaynclk, stanbul, 1997, s. 15.
498 yedinci blm

bir gelenek ierisinde yer alan Cioran, bunun yerine anlamllk adna bir
ey yerletirme kaygsn ayn hataya dme olarak grr. O sebeple Cio
ran, insann bana bela olan hakikati kaldrarak felsefesine eki dzen ve
rir. ntihar dncesine gemeden nce, bu srecin Cioran' daki grn
mne ksaca deinelim. nsann salt zgrlk arama srecinde nndeki
en byk engel olan bu idoller dlanmadan, insan, gerek kimliine ka
vuamaz. Yani insan kendi lnde "yalnz ve dingin" kalabilmek iin
bunlarn hepsini darda brakmaya mecburdur. Bunu Cioran, u ekilde
ifade eder:
zgr olmak, bir insann dl dncesini bandan savmasdr;
insanlardan ve Tanrlardan bir ey ummamaktr; bu dnyay ve ne kadar
dnya varsa yalnzca hepsini reddetmekle kalmayp, kurtuluun kendisi
ni de reddetmektir; zincirler arasndayken bile, bu zincir dncesini par
alamaktr. 66
Btncl anlamda nihilist bir karm olarak deerlendirebilecei
miz bu szler de, insann tinsel dinginlie ulamasnn n koulu olan
gerekler yatar. Bu srete Cioran'n felsefesinde hakikatin kaldrlmas,
insann zgrleim olana srecinde gzlerini zne yneltmesi ve ya
amsal etkinliklerimiz diye adlandrdmz "hareketliliimizin" dsal
akmlardan yatak deitirerek, isel yaammza doru akmas anlamna
gelir. Bu ak, insann kendine dnmesine yaplan bir vurgu olmakla bir
likte, her ne kadar varolann zne gitmek, Cioran dncesinde yaam
savan kaybetmekse de, onun dncesindeki bu yenilgi durumu, felse
fi ve varolusal mutsuzluklarmzn "maskesini" drmeye yardmc
olan tahrik edici bir serpilmedir. Maskelerin drld an insan, btn
tasarmlaryla hakikati tasdik etmekten vazgetii gibi omuzlarna ar
sorumluluklar ykleyen yeryz hapishanesinden de k arar. Cioran,
insann yeryz hapishanesinden ka alan kapsn intihar olarak d
nr. Onun iin, intiharn olanakl olduu tesellisi, soluksuz kaldmz
mekan sonsuz rahatlamaya dntrr ve yine ona gre, kendimizi yok
etme fikri, buna ulama yollarnn okluu, kolayl ve yaknl bizi se
vindirir. "Tek bir anda btn anlar ortadan kaldrrz; bunu Tanr bile ya
pamazd. Fakat palavrac iblisler olduumuzdan sonumuzu erteleriz. z
grlk gsteriinden, kibrimizin oyunundan nasl vazgeebilirdik ki." 67

66 Cioran'dan ahnhlayan Suni, n. g. m., s. 11.


67 Cioran, iiriinci Kitnb, s. 39.
enl rlchel coran 499

Cioran, "burada yaamak lmdr, baka yerde yaamak intihar. Nereye


gitmeli?" szyle, varoluun bir kanta sahipmi gibi grnd gezege
nin paralarnn rmlk tarafndan ele geirildiini belirtirken, by
le bir gezegende intihar dncesini benimsemeyen insanlar da ar bir
dille eletirir. Ona gre, kendini ortadan kaldrmay hi tasarlamam;
ipin, kurunun, zehirin ya da denizin yardmna bavurabileceini hi
hissetmemi kii, aalk bir krek mahkumudur ya da evrenin lei ze
rinde srnen bir solucandr. Cioran, kendimize bo yere ikence etmemi
zin anlamszln dile getirerek, hepimizin zaman yitirmeksizin yaamn
samalyla en tutarl ilikiye geme biimi olan intiharla yzlememiz
gerektiini savunur. Ancak biz, aptalca bir biimde kibir, zgrlk gste
rii ve igdlerimizle bu samaln stn kaarak, unutarak, yadsya
rak rtmeye alrz. Eer zgrlk gsterii, kibir ve igdlerimiz inti
hardan vazgei kipleriyse, tketilen bir mre dair yaplan tm sorgula
malar, isel rezaletler, kaprisler, can ekimeler, sayitllar Cioran'n yery
z ryasnn geree dnk ksmn oluturur. Kayplarn yceltilmesiyle
tu tku denizinin karanlk dehlizlerinde tm dlanmlarn ve utanmazla
rn fkelerini, hnlarn, hainliklerini onaylayan Cioran'n yeryz rya
s, vaktini bekleyen, korkular ve tarihi rpertiler reten isel ate duygu
sunun l tufsuz bir yangn grnmndedir. 68
yle ki, byle bir dnyada insann kiisel bir sorumluluk alaca
hibir varlk unsuru olmad gibi, tam tersine bu durum kiisel bir so
rumluluktan kata deildir. nk eer bir yorum getirilecekse bu, in
sann kendisi ile dnya ve insanlar arasnda her trl gerek ilikiden
kopmu, kkszlemi bir varoluu yaama tarzndan baka bir ey deil
dir. Cioran'n mevcut bu tarz, hilikle i ie gemi varlklar katmannda
insan nasl oluyor intihar etmiyor? gibi sorunlu bir srece gtrr:
Varlklarn zikrettikleri sebepleri benimsemek g olduundan, her
birinden her ayrlmzda, akla gelen soru deimez ekilde ayndr: Na
sl oluyor da kendini ldrmyor? Zira tekilerin intiharn tahayyl et-

68 Sadk Enl Er, "Uykusuzluk Gnde Bir Dolunay", E Dergisi, Mart 2004, s. 65. Daha nce
vurguladmz "idaralmas" duygusunun hakim olduu bu evrendeki sknt, Cioran iin
yine temel bir amazdr: "Sknty hi bilmeyen kii, alarn douundan nceki dnyann
ocukluunda bulunmaktadr hala; ah gitmi vah kalm, kendi boyutlarna aldrmayan o
yorgun zamana, kendi geleceinin eiindeyken aniden bir yadsma lirizmi mertebesine
karlm maddeyi de beraberinde srkleyerek ken zamana kapal kalr. Sknt, kendi ken
dine yanlan zamann iimizdeki yanksdr . . . boluun aa kmasdr, hayat destekleyen
-ya da icat eden- o sayklamann kurumasdr." Cioran, iiriimeni Kitab, s. 17.
500 yedinci blm

mekten daha tabii bir ey yoktur. insan alt st eden ve kolaylkla yenile
nebilen bir sezgiyle kendi yararszhmzm farkna vardktan sonra, her
hangi birinin de byle yapmam olmas anlalmaz gelir. Kendini orta
dan kaldrmak yle ak ve yle basit bir i gibi grnr ki! Niin o kadar
narin bir eydir bu? Niin herkes bundan kaar? nk, her ne kadar akl
yaama itahn yok saysa da, fiiliyatn srmesine neden olan Hilik btn
mutlaklardan stn bir kuvvettedir; lmllerin lme kar sessiz ortak
lklarn izah eder; yalnzca varoluun simgesi deil, varoluun ta kendi
sidir bu hilik; her eydir. Ve bu hilik, bu btn, hayata bir anlam vere
mez, ama hi deilse hayat, olduu hal iinde srdrr: Bir intihar etme
me hali. 69
Cioran'n, bu dnyada uyumsuz, yabanc, srgn insann zgrl
nn bilincine varma hali olan intihar, her birimizin kendi iinde ta
d bir zenginlik olarak gstermesi aslnda tesadf deildir. Bu sebeple
Sartrec anlamda insan zgrle mahkumdur anlay, Cioran'a gelindi
inde, zgrlk olunan eyle snrl olmaktr anlayna doru deiime
urar ki, bunu kavrayabilecek tek varln insan olduunun alt da zel
likle izilmeden geilmez. nk ona gre biz, mitsizlie talim eden ve
kendini kabullenen cesetler olduumuz gibi kendimize ramen hayatta
kalan ve yalnzca yararsz bir formali teyi yerine getirmek iin len varlk
lardan baka neyizdir ki. Buradaki ifadelerde de net bir biimde grl
yor ki, Cioran, tartlmaz bir ekilde hayatn straplarnn ve teselli bul
mam binlerce apak olayn saldrsna kar, elimizde bulunan tek g
cn intihar olduunu ve bunun da, insann ayrt edici zelliklerinden bi
ri olduunu belirtiyor:
ntihar, insann ayrt edici zelliklerinden, keiflerinden biridir; hi
bir hayvan bunu yapamaz ve melekler bunun ancak farkna varabilir; in
tiharsz insan gereklii, daha az meraka deer ve daha renksiz olurdu:
Sonuca balanan eitli yollar ve yeni zmleri trajediye sokacak olsa
bile, tuhaf bir iklimin ve kendi estetik deerleri olan bir lm imkanlar
dizisinin noksanl hissedilirdi. 70
Bylelikle temel varolu tasarmz, insann bu dnyadaki durumu
na ynelik varoluu saptamalarla dinsel eilimli rtk varlk anlayn
yadsr. Cioran bu durumu yani akn varln olumlanmasnn, insann

69 Ciurnn, iirii111ei11 Kit/, s. 22-23.


70 A. g. ('., s. 40.
l'rl clel cora 501

kendisine ve evreye avunma gereksinimi sonucunu dourduunu sy


ler. Netice itibaryla byle bir varlk anlaynn yoksanmas, insann an
lamszl, samay kavramasna ve varlkla apak ilikiye girmesine ne
den olur. Bu, insann kendine dnmesinin ve kendi varoluunun anlam
szln kavramasnn koullarndan biridir. Dier bir koulda bu duru
ma paralel olarak, dinsel hakikat anlaynn lmeyi yasaklamasnn ver
mi olduu skntdr. Bu snr durumlar, lm bir son deil balang
kabul eden bir yorum etrafnda genilerken, intihan, mutlak varlk olan
Tanr'ya kar yaplan varlkbilimsel bir gnah da kapsayacak ekilde i
zilir:

2.4. Tarih ve topya

Hayatn gerektirdii her ey hakkndaki yce beyhudelik duygusu, Cio


ran'n, devletlerin ve imparatorluklarn ykselii ve k konusundaki
pesimist tutumuyla tam bir uyum ierisindedir. Onun tarihsel zamann
dngs gr Vico'nun "corsi e ricorsi"sini (gidi-geli/ olu-yok olu)*
hatrlatr ve insan doas hakkndaki kinizmi de Spengler'n tarihin "bi
yolojisini" andrr. Her ey bir dngdr ve her bir sistem tarih sahnesine
giri yapt anda yok olmaya mahkumdur. Bir kimse, bu alglayla olu
turduu Cioran'n kasvetli kehanetlerinde, Noricum gibi bir mesafeden,
barbarlarn atlarnn drt nala koularn duyan ve Panonia'nn puslu
havasnda, Roma mparatorluu'nun muallaktaki enkazn seen Romal
Stoac ve imparator Marcus Aurelius'un n sezilerini bulabilir. 71 Buna
bal olarak Cioran, u nemli eklemeleri yapar: "Bugn aktrler farkl ol
sa da, mekan ayn duruyor; milyonlarca yeni barbar Avrupa'nn kaplar
n dvmeye baladlar ve yaknda iinde bulunan eyleri ele geirecekler:
"Gelecekte dnya nasl olursa olsun, Batllar, Roma mparatorluu'nda
ki Graeculi roln oynayacaklar. Yeni igalciler tarafndan hem ihtiya
duyulan hem de horlanm bir ekilde zekalarnn hilesinden ya da ge
milerinin parldayndan baka sunacaklar bir eyler olmayacak." 72
nk Cioran iin;

Vico'nun "corsi e ricorsi" kavray etrafnda kurgulad doal-tarihsel anlaynn aklama


s iin bkz., n. g. e., s. 1 97-207.
71 Tomislav Suni,"Cioran ve lm Kltr", Hiliin Doruklarda Ciora: Tebessm Srt ve
tesi iinde s. 155 .
72 Cioran, Varo/ma Eilimi, s. 35.
502 yedinc bl.im

Aydnlanma andan beri, Avrupa hogr dncesi adna put


larn ykmaktan vazgemedi; en azndan, gl olduu srece bu dn
ceye inanyor ve onu savunmak iin dvyordu. Kukular da sadece
biim deitirmi inanlard. Kukular gcn kantlarken, onun, onlar
dan yardm istemeye hakk ve onlara zorla kabul ettirme imkan vard; bu
kukular imdi fke belirtilerinden, belirsiz krelmi igd irkilmelerin
den baka bir ey deiI.73
Cioran', nyargl olarak entelektel ve ideolojik bir kategoriye in
dirgemek onun karmak mizacna hakszlk olur ve bu da onun karma
k siyaset felsefesini objektif olarak yanstmaz. Demokratik olsun, despo
tik olsun, her toplum kural gerei kendileri iin ok kutsal olan siyaset te
olojisinin inkarna hayat verenleri susturmaya alr. Cioran iin tm sis
temler, insan en nihai yaratk olarak grdklerinden dolay reddedilme
lidir:74
Tarih'in arln, oluun ykn ve miad dolmu ya da muhte
mel olaylarn klliyatn ve bounaln gz nnde bulundurduu za
man bilincin karsnda boyun edii o bezginlii hissetmek. . . nostalji, ol
mu olan her eyden kan dersleri gz ard ederek, bir atlm zikreder
bou bouna. Bizzat gelecei bir mezarlk gibi, olmay bekleyen her eyin
potansiyel mezarl gibi gren kiiyi bezginlik beklemektedir. Yzyllar
arlamtr ve ann zerine yk olurlar. -Btn alardan daha koku
muuzdur, btn imparatorluklardan daha rmzdr. Tkeniimiz
tarihi yorumlar, soluk solua kalmz bize uluslarn hrltlarn duyurur.
Kan ekilmi aktrler olarak, aza sakz olmu zamann iinde iirme
roller oynamaya hazrlanrz: Evrenin perdesi gvelenmitir ve delikle
rinden artk sadece maskeler ve hayaletler grlr . . . 75
Bu dnce etrafnda gelien Cioran'n yorumlar, onu Tarih'te s
tnlk yoktur fikrine yneltir. Ona gre cumhuriyet-monari; romantizm
klasizm; liberalizm-gdmclk; doalclk-soyut sanat; akldclk-en
telektalizm; tpk dnce ve duygu akmlar gibi, biri dierinden yce
deil aksine hepsi edeerdir. 76

73 A. g. c., s. 30.
74 Suni, a. g. m., s. 9.
75 Cioran, iirii111c11i11 Kitab, s. 112.
76 Sadk Erol ER A.g.e., s. 74.
l .lwl coran 503

Cioran, "dnya ktlklerin tarihidir" 77 derken, tarihin, bir "Sahte


Mutlaklar Geidi"nden, bahaneler adna dikilmi bir tapnaklar dizisin
den, "Zihnin Gayri Muhtemel" nnde klmesinden ibaret oluuna
atf yapar. Yani bir ideal imalathanesi olan tarih, huyu suyu belli olmayan
mitoloji, srlerin ve yalnzlarn taknlklar olmakla birlikte ayn za
manda gereklii olduu haliyle tasarlamann reddi, lmcl kurgu al
dr da. Bu balamda, daha nce de ifade ettiimiz gibi tarihin bti.ini.i,
ister kayda dklm olsun, isterse mitsel olsun, teolojik ve ideolojik tek
rarlamalarn zrltlaryla hnca hn doludur. Baka bir i fadeyle, her ey
bir "ebedi dng," bugn tepede olanlarn dier gn dibi boylad tarih
sel bir atlkarncadr. Dier bir husus da, tarihin kukuculuu dorulama
s anlaydr. Nitekim Cioran iin tarih, ancak kukuculuu ayaklar alt
na alarak olur ve yaar; pheden hibir olay domaz, ama olaylarn b
tn deerlendirmeleri pheye yneltir ve pheyi hakl karr. Cioran'n
pheci ve nihilist kurgusunun basi t bir ifadesi olan bu szler, ayn za
manda tarihi "g istemi" olarak yorumlayan Nietzsche eletirisinin de
k noktasdr. Ona gre;
G itah, Tarih'e kendini yenileme ve yinede temelli ayn kalma
imkan verir. Bu itah alt etmeyi dinlerde denemi ve sadece onu azdr
may baarmlardr. Hristiyanlk emeline ulasa yeryz bir l ya da
cennet olurdu. nsann brnebilecei biimlerin ardnda, bir sabit zde,
bir temel sakldr ve btn deiim grnmlerine ramen neden bir
ember iinde evrim geirdiimizi aklar -canavarlk ve kulaklk vasf
mz tabiatst bir mdahale sonucunda yi tirmemiz durumunda, tarihin
niin hemen ortadan yok olacan da . . . 78
Cioran'n edebi eserinde gze arpan bu kartlk bir tarafta dnya
nn mahvoluuna dair nsezilerden ve dier taraftan da korkunluklarn
cokun armlarndan meydana gelir. O, tarihin ana malzemelerinin
iddet ve ykm olduuna inanr, nk iddet olmadan dnya yklmaya
mahkumdur. Ancak, onun mantna gre, bu bar dolu dnya, onun ok
arzu duyduu kendi lmne yardm ediyorsa ve bylelikle onun hili
e daln kolaylatryorsa, bir kimse neden onun bar dolu bir dnya
ya bu denli kar ktn merak eder. Elbette Cioran, hibir zaman idde
tin gerekliliini ahlaki temellere oturtmaz; daha ziyade sevgili gerici se-

77 A. g. c., s. 7.
78 A. g. c., s. 1 04.
504 yednc bolum

lefleri Josephe de Maistre ve Nicola Machiavelli'nin kurallarna uygun


olarak u iddialarda bulunur; "yasay yasa yapan, doru kabul edilen
eyler deil, otoritedir"79 ve dolaysyla, "politik bir yalann kredibilitcsi
ayn zamanda politik adaletin bykln de belirleyecektir." 80 Bunun
doru olduunu varsayarsak, otorite, en azndan Cioran'n onu ele ald
ekliyle, kendisinin bu denli ok aklanmasn istedii bu mide bulandr
c varl / varoluu yalnzca uzun sre devam ettirdii gereini nasl
aklar? Bu gizem, ondan bakas tarafndan bilinemez. Bununla birlikte,
iddete olan nefretine ramen, kendisi de dahil herkesin bu btnn bir
paras olduunu ve herkesin yaam boyunca en az bir kere bir kimseyi
diri diri nasl kzartacan ya da beynini nasl datacan kafasndan ge
irdiini kabul eder. 81
Toplumumuzdaki skntlara yal insanlarn neden olduunu ka
nksadmdan, skleroz ve mumyalamann balangc olan krk yan
gekin tm vatandalar tasfiye etme plann dndm. Ben, bunun her
insann ulusuna bir hakaret ve toplumuna bir yk olduuna, bir dnm
noktas olduuna inanma yoluna gittim. Bunu din leyenler bu sylemi
takdir etmediler ve beni bir yamyam olarak dnd ler. Benim bu niye
tim knanmal mdr? Niyetim sadece, lkesine bal her insann kalbinin
derinliklerinden gelerek, yurttalarnn dier yars iin tasfiye olmay ar
zu edecek bir eyleri ifade eder. 82
Tarih'in, zihnin insanlar ve olaylar zerinden kkrdamas eklinde
deerlendirilmesi, Cioran' tarih ilerlemekte olan bir istihza' dr sonucuna
gtrr. Ona gre galipler ve maluplar, kahramanlar ve yardaklar;
dip teyken kaderlerine szlanp hay flanarak, zi rvedeyken de in tikam a la
rak, hepsi de bu tarih karnavaln da nbetleerek gelip giderler. "Sonsuz
lukla kyaslandnda, iki bin yllk Yunan-Hristiyanlk tarihi devede ku
lak gibidir. Bu uygarl yaratann, onu ykmaya arzu duyanlara yardm
ettii karikatrsel bir uygarlk ekillenmekte," 83 diye yazar Cioran. Ta
rih'in hibir anlam yoktur, bu yzden onu anlaml klmaya almak ya
da nihai bir theophany (Tanr'nn Tecellisi) patlamas ummak, kendi ken-

79 Cioran, At1fl111,; d Adirt1fio,;, ev., trans., Richard 1 l ow ard , Arcade Publishing, ine.,
Ncw York, 1987, s. 32.
80 A. S c., s. 34.
81 Sun i , 11. S 111., s. 1 0.
82 Ci oran , Tril i'C Utopyt1, s. H l.
83 Cioran, At/ms 11d Adimtio,;, s. 40.
eml michel coran 505

dini yenen bir chimera*'dr. 84 Dolaysyla mutluluk vaat eden ve ilerleme


anlayna dayal tarihe yn veren tm ideolojiler, insann iinde bulun
duu ve bulunaca mu tsuzluu zmeye alrken aslnda rdkleri
nin farkm.a varamamlardr.

2.3. Sonu

Cioran, 20. yy'n ikinci yarsnn karmak felsefi dokusunda, insanln


iinde bulunduu durumu ruhbilimsel bir zmleme formasyonuna
bal kalarak, dnyann anlamszl ve samal karsnda insan yazg
snn trajikliini betimlemesiyle ok nemli bir yerde durur. Onun felsefe
si, zellikle N ietzsche, Schopenhauer ve Hindistanl Upanishad'lardan
bi.iyk izler tar. Onun kklemi pesimizmi, sklkla Nietzsche'nin
"dnya acsn" hatrlatsa da, klasik dili ve kat szdizimi, romantik ya da
lirik hikayelemeye ve bir kimsenin sk olarak Nietzsche'nin dzyazsnda
bulabilecei hissi meydan okumalara pek msamaha gstermez. Cio
ran'n paradoksal mizah, gk grlemesi gibi bir kasvetlilie bavurmak
yerine, ilk etapta szl olarak asla anlam verilmemesi gereken bir eyleri
ifade eder. Cioran'n dzyazsnn zayfl belki de onun tematik dzen
leme yetersizliinden kaynaklanr. 85 Aforizmalar bazen iyi tasarlanm
bir mzikal aheserin ynla paralar gibi okunur, ama bazen de dili o
kadar dar kalplara sktrmtr ki, okuyucu anlam yakalamak iin kv
ranr durur. Bu balamda Blanchot'nun Nietzsche iin sylemi olduu
sz, Cioran iin de aynen geerli olarak grlebilir. Yani Cioran'da "dil
kmtr, ve ldrc bir arzuyla" Cioran, "onu imkansz bir kabulle
nie srklemitir." 86 Bir kimse, Cioran'n eserlerini iyice okuduktan son
ra, onun aslnda modern ki tlelerin aptal varoluu rpertileriyle dalga ge
en bir hicivci olduu sonucunu karmaldr. Birisi, Cioran'n kendisini
sevenler ve yaamn deerini tamamyla yasadlatranlar iin tasarlan
m, intihar iin zarif bir "vade-mecum"u (rehber) sunduunu savunma
eiliminde olabilir. Ama Cioran'n da dedii gibi, rnein artk iyimserlik
roln oynamaya mukted ir olmayanlar ile nee ve mutluluk ipleri birbi-

Chinern: Yunan m i tolojisinde aslan bal, kei boynuzlu ve ylan kuyruklu, agzndan ate
pskren ejderha., www.seslisozluk.com.
84 Suni, 11. S ., s. 10.
85 Suni, 11. g. 111., s. 13.
86 Maurice Blmchot, teye Ad1111 Yok lesi, l'V. Nami Baer, Ayrnt Yaynlar, i sabul, 2000, s. 44.
506 yedinci blm

rine dolanm olanlar, intihar ederler. Onu sevenlerin, temkinli pesimist


lerin, "mademki yaamak iin bir nedenleri yok, lmek iin niye bir ne
denleri olsun ki?" 87 Cioran'n edebi eserinde gze arpan kartlk, bir ta
rafta dnyann mahvoluuna dair nsezilerden ve dier taraftan da kor
kunluklarn cokun armlarndan meydana gelir.
adalarnn pek oundan farkl olarak Cioran, sonu gelmeyen
ekonomik ilerlemeden dem vurmaya devam eden ve kayp cennetlerden
hayflanan modem entelektellerin moda pesimizmine kardr. phesiz,
bylesi bir pesimizme daha ok hsrana uram ekonomik a gzllk
ler ve biraz da Cioran'n "metafizik yabanclama" dedii ey neden ol
masna ramen, moderni tenin edebi sylemi bu sahte pesimizm havasna
katkda bulunmutur. Varlkla yokluk arasndaki kopuklua odaklanan
Sartre'n varoluuluunun aksine, Cioran dil ve gerekl ik arasndaki par
alanmla zlr ve bu yzden de varoluu hilik imgesini tamamy
la anlatamamaktan yaknr. Kendisine hibir zaman methiyeler dzlme
mesinin ve hasmlarnn on_u "gerici" diye adlandrmaktan holanmalarc
nn nedeni de, adalarna kar taknd bu eletirel tu tum olsa gerek.
sa'y, Aziz Paul'u ve btn Hristiyan papazlarn, ayrca bunlarn sek
ler Freudo-Marksist haleflerini dpedz yalanclar ve illzyon ustalar
eklinde isimlendirmekten asla bkmayan Cioran'n, dik kafal bir inan
sz olduu gereinden yola karak, onu bir nihilizm filozofu olarak ni te
lendirmek daha yerinde olur.88 Cioran' i: edebi elitizmi, modern edebiyat
la birbirine benzemez ve bu yzdendir ki o, sonsuz dnyevi ve ruhani sa
adetin ninnileri iin hazrlanm modern ve duygusal kulaklara sklkla
bir ba belas olarak grnr. Cioran'n bugne ve gelecee olan hnc, ya
ama sayg duymuyor oluu, "daha iyisi burada-ve-imdi" gibi bulank .
vaatleri, nakarat gibi tekrarlamaktan hi bkmayan moderni tenin havari
lerini kendine dman etmeye elbette devam edecektir. zellikle Cioran
kendisini tarif ederken, onun o paradoksal mizah o denli ykma yol aar
ki, sorgulanmadan kabul edilemez. Ayn elitist aptaki modern yazarlarla
baz benzerliklerine ramen, dildeki biimcilii, kusursuz kelime seimi,
bazen onu takip edilmesi zor biri klar. "Abulia," izofreni, kaytszlk vs.
gibi szck cephaneliinin, gerekten de kendisinin yle olduunu iddia
ettii bir nevrozu tanmlayp tanmlamad merak uyandrr. ayet be
timlemeleri ksa bir paragrafa indirgenebilirse Cioran, zekann modern

87 Ciora, Tr11111tatic11 to Exist, s. 59.

88 A. g. 111., s. 14.
ml nchl'I coran 507

kutsannda, ruhani Gulaglar ve dnyann irkinletirilmesi iin hazr


lanm bir tasla gren bir yazar olarak tanmlanmaldr. Gerekten de
Cioran iin, insann grevi kendisini varoluu anlamszlk okulunda y
kamasdr, nk anlamszlk mitsizlik demek deildir; anlamszlk, ken
disini umut virsnden ve yaamn salgnlndan kurtarmay isteyenle
re bir dldr. Belki de bu tablo, en iyi, kendisini hibir kanaati bulunma
yan bir fanatik ve abucak gzden kayboluuna nostaljik baklar frlatan
evrende mahsur kalm bir kaza olarak tanmlayan bir insana uyuyor.89
Cioran'n, tarihe ve modernitenin deiik formasyonlarna itirazla
ryla oluturduu birikimi hn, nefret, phe, ironi ve iirsel esin kaynak
l bir meydan okuma projesi olarak okunmaldr. Nitekim onun kiilii ve
felsefi dncesi erevelenmeye allrsa, bu noktada Patrice Bollon'un
beyanatlarna odaklanmamz doru olacaktr:
Tuhaf bir kukucu, gerekten, tuhaf bir "kuku hayran", hatta ona
inanlacak olursa, yanlma gcne, d gcne acmaktan ya da byk
uygarlklar kuran -hatta onlarn "k"nn aklamasn bu olguda
gren- bu karanlk "nyarglar"n batp gidiine zlmekten kendini al
koyamayan -ve nemli olan her eyin kukunun dnda olmu olduu
nu ne sren garip bir kukucu! Paradoksal ve tiranlara vgler dzen
bir erkinliki. "Tiranlar olmayan bir dnya srtlansz bir hayvanat bahe
sinden daha can skc olurdu" diye yazar Tarih ve topya adl eserinde
, o zgrl son derece ykc "bir virs" olarak kavrar ve hatta Torqu
emada ve Neron'a vgler yadrmaya kadar vardrr ii! artc bir
stoac deil de, gerekten, igdlerine gem vuramayan- dahas bunu da
istemeyen, bir Marcus Aurelius hayrandr; Domu olmann sakncasn
da unu itiraf eder: Artk bi lgeleri okumayacam. Onlar bana ok kt
lk yaptlar. Kendi igdlerime, lgnlmn ldamasna brakmaly
dm kendimi. Tam tersini yaptm, akln maskesini takndm. Ve bu maske
yzmn yerini ald sonunda ve gerisini de zorla ele geirdi. 90
Kelimenin tam anlamyla tm felsefesine sinmi olan negativist
yaklam dorultusunda sorunlatrd nihilizm, Tanr, intihar, lm, ta
rih vb. kavramlar, bu dnyada can ekien insann lirik bir yorumudur.
Onun bu sal t olumsuzluu, ann felsefe anl aylarna szmay baar
msa ve Cioran, Nietzsche'nin anlad anlamda son Avrupal ise de, o

89 A. g. 111., s. 14.
90 Bollon, 11. g. 111, s. 12.
508 yedinci blm

ayn zamanda Avrupa'nn tinsel serveninin onun sonuna uygun olmas


iin en fazlasn yapm olacaklardan biridir:91
Her eyden el ayak ekme ve feragat anlayna kurumsal bir kant
gstermek yle dursun -"her ne pahasna olursa olsun vazgemeyi iste
mi olmak ve her zaman sadece bir feragate aday olmak"-, onun yaptla
r, Nietzsche'nin kinden baka bir ekilde, nihilizmi amak iin ince bir
ardr. Kendi rneklii ama ayn zamanda kendi elikileri iinde, felse
fi in tiharn savunucusu, onun yaptlarnn iine ileyen intihar mantn
yalanlar. O bizi akla yatkn lm arzusuna, her eyi kurban etmeye, "l
m bile" kkrtr. 92
Ancak burada nihilizmin almas yorumu daha ncede belirttii
miz gibi aktif nihilizme alan bir yol olarak deil de, aksine sadece yaa
mn negativist bir perspektif iinde deerlendirilmesi biiminde alglan
mal dr.
Son tahlilde Cioran, byk lde Aydnlanma dncesinin "teh
likeli bir illizyon"a dntn mutulayan N ietzscheci gelenei takip
eder. Bu balamda zellikle sava sonras dnemde ortaya kan umut
suzluk felsefelerine paralel olarak modern insann kayglarn ve fobileri
ni serimleyerek hn ve nefret ile beslenen bir ilecilik ahlakna doru ka
yar. Ancak burada tashih edil mesi gereken nemli nokta, onun ilecilik
anlaymn dsal deil, "i dnyaya yntlik ilecilik" olduudur. Bu an
lay, tpk selefi Nietzsche gibi "biyolojik-ontolojik" karakterl idir. Son
tahlilde ona gre, yaamak denen ey, "ama ve anlam" arayyla zehir
lenmitir. Bundan dolay felsefe metinlerinin ii bombotur. nk felse
fe dilinin yaratt o byl dil, gerek hayata uyarlanamcz. Felsefe ya
pan insanlarn alm boyu yaratt fikirle bir yerden sonra snp gider.
Her ne kadar zamann akn deitirseler de, gndelik hcyatn iinde
yerleri pek fazla yoktur. Ona gre szckler, aldatlmann en gl silah
lardr. te bu nokta da, yani uykusuz bekleyilere direnebilecek hibir si
temin olmad, karanlkta teselli edebilecek hibir fikrin olmad, felse
fenin dahi bu kaygy gideremedii bir dnemde Cioran, "felsefeye veda"
ederek, kendi lne ekilir.93

91 Lln n o dl' Cl'ssoll', "\foruz lrla 1 l.y rn n l k zl'rim.'', l'V. Kcn.n Saraliolu, Tdcssiim, Sr/11111
'-'l' Otci iinde. . 1 2 .
92 A. S '., s. 1 4.
93 Sadk Erol ER, \ .g.c., s. 96.
Kaynaka

CIORAN Emil Michcl, Ali Gali Is DiPided: Gomes ad Apotlegns, trans. Ric
hard Howard, Arcade Publishing, New York, 1999.
Aatlenas ad Adimtios, trans. Richard Howard, A cade Publis
hing, Inc., New York, 1987.
"Bilgelik Dersleri", ev. Kenan Saraliolu, E Dergisi, Mart 2004.
Brklk, ev. Haldun Bayr, Metis Yaynlar, stanbul, 1993.

iiriineri Kitnl, ev. Haldun Bayr, Metis Yaynlar, stanbul, 2000.

Dom 0/nar Snkrcas zcri11c, ev. Kenan Saraliolu, Genda


Kltr Yaynclk, stanbul, 2001.
Draw d Qrtcred, trans. Richard Howard, Henry Holt Com
pany, New York, 1 983.
Notebooks, trans. 1. Zarifopol-Johnston, Arcade Publishing, New
York, 2003.
O Tlu Heiglrts Of Despir, trans. I. Zarifopol-Johnston, Chicago
University Prcss, Chicago, 1992.
Tnrilr c topya, cv. Haldun Bayr, Metis Yaynlar, stanbul, 1999.

Ters d Sits, trans. Richard Howard, University of Chicago


Press, Chicago, Illinois, 1998.
Tire Temptntior to Exist, trans. Richard Howard, Quadrangle Books,
Chicago, 1968.
Tire Ncw Gods, trans. Richard Howard, Quadrangle, New York,
1974.

Varolra Eilimi, ev. Kenan Saraliolu, Genda Klt r Yayncl k,


stanbul, 2002.
Tlc Trol/e witlr Bei11g Bom, trans. Richard Howard, Arcade Publis
hing, New York, 1999.
510 yedinci bolum

DEMRHAN Ahmet, (ed.), Nietzscle ve Din, Gelenek Yaynlar, stanbul, 2002.


ER Sadk Erol, Emil Ciora:Bir Alacakaralk Diiiirii, Ara-lk Yay., zmir
2006.
KLUBACK W. FINKENTHAL M., Emil Ciora11 's Temptatios Exist, Peter Lang
Publishing, New York, 1997.
DUVAL Jean-Franois, "Jean-Franois Duval ile Grme", Cioran zeri11e
Syleiler iinde, der. Haldun Bayr
MITCHELMORE Stephcn, "To Infinity and Beyond", www.stephcnmitchel
morc.uk.html.
MOUNIER Emmanucl, Varol Felsefelerie Giri, ev. Serdar Rifat Krkolu,
Alan Yaynclk, stanbul, 1 986.
SARIALOCLU Kenan-ER Sadk Erol (der.) Hili,i Dorklarda Cioran: Te
bessii111, Srtma ve tesi, Bilim ve Sanat Yay., Ankara, 2006.
VALLICELLA William, "Some Aphorisms of E. M. Cioran with Comments",
www.independcntphilosophc.org.
PEACOCK Scot (cd.), Cotenporary Athors, Thomas Gale, London, 2003.
r--- ----- ---------- __,

I
Henri BERGSONJ
( 1 859-1 941 )
L ....-----------------------------------
...
Levent BAYRAKTAR

HAYATI

1 8 Ekim 1859'da Paris'te doan Bergson, ngil tere' den gelip Fransa'ya
yerleen Yahudi bir ailenin ocuudur. Condorcet l isesinde orta re
nimini tamamlad. 1877 ylnda 18 yanda iken alan bir genel retorik
msabakasnda onur dln ve yine ayn msabakada matematik
dln kazand. Pascal tarafndan zmsz braklan bir problemi
zerek kazand bu matematik dl onun matematikte Pascal'la boy l
ecek kadar yetenekli olduunu gstermiti fakat Bergson, felsefeyk
uramay matematikle uramaya tercih etti . Matematik hocas Desbo
ves, Bergson'a, "sen bir matema tiki olabi lirsin, asla filozof olamazsn "
demiti. Ancak Bergson, 1878'dc nl Ecole Normale Superieure'e kabul
edildi ve 1881 ylna kadar Ecole N ormale Superieure'de felsefe eitimi
ald. Bergson, zamann Katolik felsefesi statlarndan Leon Olle-Lapru
ne (1 839-1 898)'n ve filozof Emile Bou troux (1845-1921 )'nun rencisi
oldu. Bu iki profesr de Bergson zerinde nemli etkilerde bulundular.
John Stuart Mill (1806-1 873)'in ve Herbert Spencer (1820-1903)'in eserle
rini ok iyi inceledi. Evrimcilik d ncesinden olduka etkilendi ve
zellikle biyoloji alannda aratrmalar yapt. O dnemde Bergson, Kan t
ve genel olarak Alman dncelerinden uzak olarak daha ok Stuart
Mili ve Herbert Spencer'n evrimcilii ile ilgilendi . leride kuraca ya
ratc evrim (yaratc tekaml} felsefesinin hareket noktas, Spencer'n
evrimcilii olacakt . Ta m manas yla hakim olduu ngiliz felsefesi, onda
analiz ve eletiri yetilerini geniletti. Platon felsefesinin kuvvetle etkisi
altnda kald . Dier taraft<n tabiat ilimleri ile urat . Biyoloji alannda
514 sekizinci blm

derinliine aratrmalar yapt. Bu dnemde Maddecilik ve Mekanikili


i inceledi.
1881 'de Ecole Normale Superieure'den mezun olduktan ?Onra ilk
olarak Angers Lisesinde, 1883'te de Carcassonne Lisesi ve Clermont-Fer
rand'daki Blaise-Pascal lisesinde felsefe dersleri verdi. 1 888'de Paris'e
dnd ve Paris Rollen kolejinde dersler verdi. 1889-1897 yllar arasnda
Henri IV lisesinde dersler verdi . Ayn zamanda 1900'e kadar Ecole Nor
male Superieure'de konferans olarak alan Bergson, nihayet bu tarih
te College de France'a profesr oldu. Bu liselerde vermi olduu dersler
genel olarak psikoloji, metafizik, ahlak, politika, modem ve ada felse
fe tarihi ile antik felsefe konular zerine oldu. (Bu ders notlar 1990, 1992
ve 1995 yllarnda Cours (Dersler) ad altnda ayr ciltlerde kitap haline ge
tirildi.) 1 889'da, Sorbonne niversitesi'nden doktora unvann ald biri
ksa ve Latince, dieri uzun ve Franszca olan iki eseri birlikte yaynland.
Latince olan tezi; Quid Aristoteles de Loca Senserit (Aristoteles'te Mekan
Kavram), Franszca olan ise; Essai sur /es Donnees lmmediates de la Consci
ence (Bilincin Dorudan Doruya Verileri zerine Deneme) dr. Bilincin
Dorudan Doruya Verileri zerine Deneme gerek zaman anlay olan saf
veya somut sreyi mekansal balamndan tamamen kararak ortaya ko
yuyordu. Somut sre ile birlikte zgrlk, bilincin bize verdii dorudan
doruya verilerdi. Deterministler ile zgrlkler arasndaki tartma,
sre ile mekann, ardklk ile zamandaln ve nitelik ile niceliin birbi
rine kartrlmasndan ileri geliyordu. Bu karkln giderilmesi saf s- .
renin ierisine yerlemekle olanakl idi. 1896 ylnda Madde ve Hafza (Ma
tiere et Memoire) yaymland. Bu kitap ruhun ve maddenin gerekliini
iddia ederek, hafza araclyla bu ikisi arasndaki ilikiyi ortaya koyma
ya alt. Bu anlamda dalist olduu sylenebilir. Ancak beden ve ruhun
konusunu ele al biimiyle de dalizmin iine dt sorunsallarn s
tesinden gelmeyi amalar. Bergson' a gre bu sorunsallar byk lde fi
lozoflarn madde anlayndan kaynaklanr. Bu kitapta madde, imge, saf
alg, saf hafza konular ele alnmtr. 1900 ylnda Glme (Le Rire) adl
eserini yaymlad. Bu kitap Bergson'un beden ve ruh felsefesine bir ek ola
rak kabul edilebilir. nsan hem beden hem de ruh varldr ve bedenini
pratik amalar iin kullanr. Ancak baz durumlarda beden ne kar ve
biz sadece bedenden olumuuz gibi hareket ederiz. Yalnzca fizik kanun
larna uyduumuzda -rnein bir muz kabuuna basp dtmzde
ya da edimlerimiz mekanik ve otomatik bir hale geldiinde sadece beden-
henr bergson 515

den ibaretmiiz gibi davranrz. te bu gibi durumlarda bakalar bize


glmektedir. Bu ayn zamanda komedinin unsurlarn da oluturur. Berg
son, 1907'de Yaratc Evrim (L'Evolution Creatrice) adl kitabn yaymlad.
Bu ki tap byk bir kitle tarafndan okundu ve Bergson'a dnya apnda
bir n salad. Kitap genel olarak yaratc evrimin ne olduunu ortaya ko
yar. Bu evrim anlayna gre, yaamda bir determinizmden, yaamn be
lirlenmi bir amac olduundan sz etmek olanakl deildir. Tam tersine,
hayat hamlesi zgr ve yaratcdr. Yaam, kendi biimlerini deien ko
ullara gre srekli olarak yaratr.
1901'den itibaren Ahlaki ve Siyasi Bilimler Akademisine, 1914'te
Fransz Akademisine ye seildi. Ayn sene Bergson'un balca eserleri
Katolik kilisesine ait resmi daire tarafndan yasaklanan ki taplar listesine
alnd. 1. Dnya sava srasnda Bergson gndemdeki konular zerine
ksa yazlar yazd. Birinci Dnya Savandan sonra Cenevre' de kurulan
Milletler Topluluu'nun Entelektel birlii Komisyonuna bakan seil
di. 1919'da Ruhsal E11erji (L'Energie Sprituelle) adl eserini yaynlad. Zihin
Kudreti adyla Trkeye evrilmi olan bu eser, zellikle ruh-beden sorun
sal zerine 1900-1914 yllar arasnda yazlm yazlardan oluur. Bu ya
zlar arasnda "Bilin ve Hayat", "Ruh ile Beden", "Akl abas", ve "Be
yin ve Dnme" vardr. Bergson, 1922'de Siire ve Za111a11dalk (Duree et
Simultaneite) adl, tartmalara konu olmu olan eserini yaymlad. Bu ki
tap, Einstein'n grelilik kuramnn anlam ve sonular zerine bir tart
may ieriyordu. Bu kitaptaki en nemli iddialardan bir tanesi eyada za
mandaln, ruhta ise yalnzca srenin bulunduudur. 1924'te salk
problemleri nedeniyle inzivaya ekildi. Sekiz yl toplumla alakasn kese
rek yaad. Evinden dar kmad.
1932'de evinden ilk defa kt ve inzivada iken hazrlam olduu
Ahlfik ve Dinin ki Kayna (Les Deux Sources de la Morale et de la Religi
on) adl kitabn kard. Bu eserinde Bergson, kapal ile ak toplumu, ka
pal ile ak ahlak ve statik ile dinamik dini karlatrd. Burada ak ah
lak ile dinamik d ini savundu. Kendisi inzivada iken, her filozofun yapt
gibi onun da, sistemini ahlak felsefesi ile tamamlamasn bekleyenler
sabrszlanm ve bu ahlakn nasl olaca hakknda ok eliik tahminler
ortaya koymulard. Bazlar Spencer tarznda pozitivist bir evrimcilik g
rne dayanan bir ahlak kuracan dnrken, bazlar da tam aksine
Bergson ahlaknn mistik olacan sylyorlard. Bergson, "Ahlak ve Di
nin ki Kayna" adl eseriyle bu ikinci grubu hakl kard.
51 6 sekizinci blm

nzivadan knca, Grenoble niversitesinde felsefe profesr


olan Jacques Chevalier'ye, kendisini en doru anlayan kii olduu iin,
yeni karlan Bergson madalyasn kendi eliyle takt. ki sene sonra
1934' te, 1903-1 923 arasnda Fransa ve baka lkelerde yaplm olan es
ki konferanslarn bir cilt iinde toplayarak Dnce ve Devingen (La
Pensee et le Mouvant) ad altnda yaynlad. Bergson bu eser iin iki ta
ne giri yazs yazmtr. Bu iki yaz bir felsefeciye nerilebilecek olan
yntemin kkeni ile ilgilidir. Bergson 1937'de son vasiyetnamesini yaz
m ve eer dnyadaki Yahudi kartl bu kadar bymemi olsayd
Katolik kilisesinde vaftiz olmu olacan belirtmitir. Yaamnn son d
neminde dnceleriyle yaklat Katoliklie ramen o, Yahudi halk
ile birlikte zulm grenler arasnda yer almak istemitir. 3 Ocak 1941'de
seksen bir yanda, kinci Dnya Savanda Fransa'nn yenilgisinden a l
t ay sonra, igal altndaki Paris' te, Yahudi olarak kayt yaptrmak zere
saatlerce kuyrukta beklemenin sonrasnda zat rreeden dolay kaslarak
lmtr.
Filozof olduu kadar sanat da olan Bergson'un eserleri gayet
ince ve akc, ayn zamand a bol nktelerle sslenmi bir slupla yazl
mtr. fadeleri kolay ve tabiidir. slubundaki bu sanatsal yn ona
1927'de edebiyatta Nobel dln kazandrmtr. Yaratmann roman
olarak yorumlnan Yaratc Tekamiil tasvirler ve mecazlarla ssl bir sa
nat ve edebiyat aheseri saylabilir. Hayatnn sonunda yazd Ahlak ve
Dinin ki Kayna adl eserinde ise toplum hayatna ait grler, d aha n
ceki eserlerinde grlen ruh tahlillerinden daha fazla yer tutmaktadr.
Bergson'un felsefesi, pozitivizm ile eitli rlativist felsefe sis
temlerinin ykc etkileri altnda, mutlak hakikati elde etmenin mit ve
imann kaybeden ondokuzuncu yzyl insanna, sezgi metodu ile bu
mit ve iman getirmiti. Bu nedenle her lkede ilgi ve takdir ile kar
l and. Etkisi ksa zamanda btn dnyaya yayld. Henz hayatta iken
onun kadar takdir ve ilgi gren filozof belki de yoktur. Bu ilgi, onu tak
dir etmek biim inde olduu kadar, onu reddetmek biiminde de ortaya
kmtr. 1

1 Kolakowski, L., Ragso, s. vii-ix; Chcval ic r, j., l leri Bcrgso, s. 37-73; So ar, Z., Hergso, s. 1 7-
44; Topu, N., Hcrgs"'' s. 5-6; Gli ndoan, A .0., Bergso, s. 1 5-46; !3ayraktm; L., Tadelen K.D.,
"llcnri-Louis l3cr;son", Fl'h:/i Asiklpdisi, C. 2, s. 302-304.
lenr bergson 517

Eserleri

La specialite. Angers: Lachese & Dolbeau, 1 882


Extraits de Lucrece, avec un commentaire, des notes et une etdie sr la
poesie, la philosophie, la physiqe, le texte et la langue de Lcrece. Paris:
Delagrave, 1884

Essai sur les domees immediates de la conscience. Paris: Alcan, 1889


Le bo ses et les etdes classiqes: discors pronoce a la distribtion des
prix d Cocors general le 30 juillet 1895. Paris: Delalain, 1 895
Matiere et menoire: essai sur la relation du corps a l'esprit. Paris: Alcan,
1 896

Introductio i la metaplysiqe. Paris: Suresnes, 1903


Notice sr la vie et les oewres de M. Felix Ravaisso-Mollien. Paris:
Firmin- Didot, 1904.

L'evolution creatrice. Paris: Alcan, 1907


La Perception d chageent: cofereces faites i /'Uiversite d'Oxford
/es 26 et 27 mai 1911. Oxford: Clarendon Press, 1911
La philosoplie. Paris: Larousse, 1915
La significatio de la gerre. Paris: Bloud & Gay, 1915
L'encrgie spiritelle: essnis et confCre11ces. - Paris: Alcan, 1919
Duree et simultaneite i propos de la tleorie d'Einstein. Paris: Alcan, 1922
L'intitio philosophiqe: Comm icatio /aite, a Cogres
philosophiqe de Bologne le x avril M. CM. XI. Paris: Helleu & Sergent,
1927.

Les dex sorces de la morale et de la religio. Paris: Alcan, 1932


La pensec et le mouvant: Essais et conferenccs. Paris: Alcan, 1934
Memoire et vie: textes clwisis. Paris: Presses universitaires de France,
1957

Ecrits et para/es: textes. 3 vol. / textes rassembles par R-M. Mosse


-

Bastide. Paris: Presses universitaires de France, 1957- 1959


518 sekizinci bcilm

Oevres. Ed. du Centenaire / textes annotes par Andre Robinet.


-

Paris: Presses uni versitaires de France, 1959

La atre de l'ame; sivi de Le probleme de la persoalite / presentes [et


traduits de l'anglais] par Andre et Martine Robinet Paris: Presses
universitaires de France, 1966

Melages: l 'idee de l ie clez Aristote, Duree et simltaeite, correspon


dace, pieces diverses, doc11111e11ts. Paris: Presses universitaires de
France, 1972

Cors /: Leons de psyclologie et de metaphysiqe. Paris: Presses uni


versitaires de France, 1990

Cors 11: Leons d'estletiqe. Leos de morale, psychologie et neta


plysique. Paris: Presses universitaires de France, 1992
Cors III: Leons d'listoire de la philosophie nodere, theories de l'ame.
Paris: Presses universi taires de France, 1995

Bcrgson professeur: au lycee Blaise Pascal de Clermot- Fcrrand (1883-


1888); cors 1885- 1886, Essai sur la atre de l'enseignemet philosop
lique i11itial. Paris: L'Harmattan, 1998
Cors de Bergson sur la philosophie grecqe / [ed. par] Henri Hude; .
avec la collab. de Franois Vinel. Paris: Presses universitaires de
France, 2000

ngilizceye evirilen eserleri


Time and Free Will: An Essay 011 the l111111ediate Da ta of Co11sciosness /
translated by F. L. Pogson. London: Sonnenschein, 1910

Creative Evolutio11 / translated by Arthur Mitchell. London:


Macmillan, 1911

Lauglter: A Essay 011 tle Meaing of tle Comic / translated by


Cloudesley Brereton and Fred Rothwell. New York: Macmillan,
1911

Matter ad Memon; / translated by Nancy Margaret Paul and W.


Scott Palmer. Landon: Ailen & Unwin, 1911

An lntroduction ta Metaplysics / translated by T. E. Hulme. London:


Macmillan, 1913
henr bergson 519

Dreams / translated by Edwin E. Slosson. New York: Huebsch, 1914


The Meaning of the War: Life & Matter in Conflict. London: Unwin,
1915

Mind-Energy: Lectures and Essays / translated by H. Wildon Carr.


London: Macmillan, 1920

The Two Sources of Morality and Religion / translated by Cloudesley


Brereton, R. Ashley Audra, and W. Horsfall Carter. London:
Macmillan, 1935

Selections from Bergson / edited by Harold A. Larrabee. New York:


Appleton - Century - Crofts, 1949

The World of Dreams / translated by Wade Bask.in. New York:


Philosophical Library, 1958

The Philosophy of Poetry: The Genius of Lucretius / edited and trans


lated by Wade Baskin. New York: Philosophical Library, 1959

Duration and Simultaneity, with Reference to Einstein's Theory / trans


lated by Leon Jacob son. Indianapolis: Bobbs - Merrill, 1965

Duration and Simultaneity / edited by Robin Durie. Manchester:


Clinamen Press, 1999

Key Writings / translated by Melissa McMahon; edited by Keith


Ansell Pearson and John Mullarkey. New York & London:
Continuum, 2002

The Creative Mind: an Introduction to Metaphysics / translated by


Mabelle L. Andison. Mineola, N.Y.: Dover Publications, 2007

Felsefesi
Bergson felsefesi, eitli kavramlar ve problemleri merkeze alna
rak incelenmeye olduka elverilidir. Bu felsefe incelenirken dikkat eken
nemli hususlardan biri, para ile btn arasndaki organik denilebilecek
ilikidir. Kavramlar arasndaki karlkl ilikiler ve dnce sistematiin
deki rg, herhangi bir konusunu veya problemini tek bana ele almay
gletirir. Ancak ilk bakta bir zaaf gibi alglanabilecek olan bu durum,
yaklatka bir imkana ve kolayla dnr. nk Bergson'un teklif et-
520 sekizinci blm

tii varlk gr gibi felsefi kurgusu da para ile btn srekli irtibat
ta tutan dinamik bir b tnlk arz eder. Bergson felsefesi "dalist spirita
list" olarak snflandrlabilecek bir nitelik tar. Madde ve hayat ile mad
de ve ruh'un ayr ayr realiteler (Bergson, 1988:9) olarak tasdik edilmekle
beraber ruh ve hayatn maddeye gre esas kabul edilmesi bu dalist spi
ritalizmi (Morris, 1966:81 ) belirginletirir.
Bergson'da madde ve hayat (temelde ruhsal bir kaynaktan dodu
u iin madde ve ruh da denilebilir) iki farkl nitelie sahiptir. Madde
kendi kendini bozan, hayat kendi kendini yapan, oluturan bir realitedir
(Bergson, 1944:401 ). Ayrca madde inen, hayat ise kan bir harekettir. Fa
kat Bergson'da maddenin de hayatn da kayna ruh'tur. Madde; hayat
hamlesinin patlamalarla alm srasnda geride brakt atk ve artktr
(Tun, 1986:XLVII). Balangta pr / sal t spiritel olan hayat hamlesi
dorultuda hayatn eitli nitelik ve zenginliklerini yaratmtr. Bunlar
bitki, hayvan ve insan boylardr. Hayat hamlesinin kendisini en tam ve
zgr olarak aabildii varlk insan'dr (Bergson, 1944:289-290). Dolay
syla balangta salt spiritel olan hayat hamlesi en olgun yarats olan
insan varlnda yeniden spiritel bir mahiyet kazanmtr. Bylelikle bu
sistemde insan varl, evrensel varlkla benzerlikler gsterir. Temelde in
sann da iinde yer ald realite, spiritel bir nitelik tamaktadr. Bu re
alite maddenin de hayatn da temelinde bulunur. nsan bu adan ok zel
bir varlktr. nk bir yanyla yaratc-dinamik-evrimsel srecin geliimi
ve alm dorultusunda ortaya kmtr bir yanyla da btn bu oluu
mun anlam ve anlamlandrcs konumundadr. Dolaysyla insan varl,
Bergson felsefesinde, hem hayat hamlesinin zgrce alm srecinde or
taya kan en tam ve yetkin varlktr hem de bu yetkinlik sadece canllk
ve biyolojik karmaklk dzleminde kalmayarak, hayat hamlesinin ba
langtaki spiritel doasna yeniden kavumas anlamndadr.
Henri Bergson, zamannn hemen hemen btn felsefi grleriyle
hesaplama ierisine girmi, onlar eletirerek kendi sistemini olutur
mutur (Matthews, 1996:12-13). O, felsefenin, bilimin ve sanatn birbirle
rine yaklamasna nem vermi ve eserlerinde de bu yaklamn rnekle
rini sergilemitir. Onun eserleri salam bir bilgi temeli zerinde ina edi
lirken, ayn zamanda da estetik ifade ve anlatm biimleriyle ssldr.
Bergson'un slubundaki bu sanatsal yn ona edebiyat Nobel'i de kazan
drm, bylece daha da geni kitlelere hitap edebilmitir.
henr bergson 521

Bergson felsefeye sezgi yntemini getirmekle, _kendisinden nce


var olan sistem ve yntemleri btn halinde inkar etmi deildir. O, n
celikle varln yapsn tahlil etmi, varln statik bir mahiyette olmad
n grnce, varln dinamik tarzda ele alnmasnn yollarn aramtr.
Varlkta olan bu dinamizm insan bilincinde de ayn ekildedir. Bilinte ve
hayatta tekrarlan, geriye dn, duraklama yoktur. Her ikisinde de bir
olu, ak, deime ve istikbale doru bir devinim vardr. Byle olunca bi
linci kavramlarla kaytlayan, varln dinamik yapsn terk edip ona bir
takm kategoriler ve formlar atfeden bir anlayla, oluun, hayatn ve var
ln dinamik bnyesinin kavranmas veya aklanmaya allmas g
leecek, hatta imkanszlaacakhr. Ancak Bergson'un konumu, insan bilgi
sinin imkan ve snrlarn aratrmas sonucu berraklamtr.
Bergson, bilme yetilerimizi ve bilgimizin mahiyetini sorgulayarak
ada felsefede yeni bir hareketi balatt. Bu hareketin nveleri Fransz
spiritalistlerinde ve anti-entelektalist filozoflarda ifade edilmeye ba
lanm, ancak tam bir sistem haline konulamamt. Bergson sistemini ku
rarken birok filozoftan ve felsefe tarihi birikiminden faydalanmtr. O,
eletirdii hatta reddettii sistem ve dnrlerden de yararlanm, ele
tirdii noktalarn alternatiflerini kendi sisteminde teklif etmi ve bylelik
le zengin bir dnsel yapy ortaya koymutur.
Bergson felsefeye balad zaman Avrupa'da Siyantizm, Poziti
vizm ve Rlativizmin hakimiyeti hissediliyordu. Siyantizme gre; evren
"bir" <lir; btn olaylar da esasen hep bir trdr. Dolays ile hepsi bir tr
bilgi ile; yalnz bilimsel bilgi ile anlalr. Bilimsel bilginin ulaaca son
nokta ise evrensel bir matematiktir. O halde metafizik imkanszdr. Olsa
olsa pozitif bilimlerin evreledii bilgiler alannda yaplabilir. Aslnda
metafiziin ne konusu, ne de kendine has bir metodu vardr. Metafizik
denen ey ancak cehaletimizin bir kitabesidir; bilimsel ilerlemeler bu ce
halet alann gittike daraltm ve nerede ise bundan da eser kalmayacak
tr (Tun, 1986:III-IV).
Bergson, siyantistlerin bu yaklamlarna katlmaz ve onlar u e
kilde eletirir; Evren aslnda "bir" deildir. En azndan "iki" dir. Bir taraf
ta insanolunun bilimsel yntemle tamamn bilebilecei ve bildiklerini
matematik metoduyla tamamen teyit edip lebilecei maddi bir evren
vardr. Dier tarafta bilimsel yntem ve ma tematikle kavranp llmesi
ancak yzeysel olarak mmkn olan ve derin anlamlarnn kavranmas
metafizik bilgi gibi ayr bir bilgi isteyen "hayat" alemi vardr. Bunun iin
522 sekizinci blm

pozitif bilimlerin dnda ve bal bana mevcut bir metafizik vardr.


nk onun da kendisine zg bir konu ve metodu vardr (Tun,
1986:VI). "Bilim ne kadar ilerlese de felsefenin varlk sebebi ve gerei or
tadan kalkmaz. Bergson' a gre felsefenin kavramas gereken, hayatn di
namik tabiatdr" (Mayer,1992:107). Bu uranda felsefe fenomenlere sa
dece bilimsel metotla bakmamal, kendi z metodunu gelitirmelidir.
Bu dnemde fikir dnyasna hakim olan akmlardan biri de Poziti
vizm olmutu. Pozitivistler, hakikat denen eyi aslnda duyumlarla tan
nabilen olgulardan ibaret sayyorlard (Elibol, 1991:65). "Pozitivistlerin en
nde gelenlerinden Aguste Comte, Kant'n numen'i tanmamzn imkan
sz oluu hakkndaki fikrini daha ileri gtrerek numen denilen bir eyin
mevcut olmadn, byle bir tasavvurun abes olduunu ve metafiziin
bir ryadan ibaret olduunu sylyordu" (Topu, 1968:12). Comte' a gre
eyler duyularmz ile tannabilen fenomenlerden ibaretti. Bu fenomenle
rin bilgisini ise bilimler verebileceklerdi. Ancak yalnzca, ilk bakta bizim
dmzda bir olay deilmi gibi grnen sje'nin yani bilincin bilgisi ka
lyordu. nk pozitif bilginin karakteri, onun deney yoluyla determi
nizm artlar ierisinde elde edilmi olmas idi. "A. Comte bu gl or
tadan kaldrmak iin, sjenin yani dnen bilincin bilgisini veren psiko
lojiyi bsbtn inkara. mecbur oldu" (Topu, 1968:13). Bylece, "metafizik
mmkn olmad gibi, konusu, metodu ve bilgi aralar ayr olan bir psi
koloji de mmkn deildir" (Tun, 1986:IV) sonucuna varld. Sjeye ait
bilgimizi bundan byle, her biri birer objenin bilimi olan biyoloji ile henz
domakta olan sosyolojinin birlikte verebilecekleri iddia edildi" (Topu,
1968:13). Bylelikle obje ile sje arasndaki fark ortadan kalkyor ve sje
objeye indirgenmi oluyordu. "Bilin olaylar bir glge olay, yani beyin
deki hareketlerin bir sonucu olarak deerlendiriliyor ve bilinci bal ba
na mevcut bir olay gibi tasarlamak bir kuruntu" (Tun, 1986:IV) olarak
adlandrlyordu.
Bergson, Pozitivistlere de katlmaz ve onlarn bu iddialarna kar
lk; hem metafiziin hem de psikolojinin mmkn olduunu gsterir.
Bergson' a gre insan bilinci, deneylerin tesinde mutlak hakikati bulmak
iin aratrmalar yapmaktan vazgeemezdi ve o, bu grn destekle
mek iin u fikri ortaya atyordu: Sre sayesinde ve sre ierisinde oluun
iine yerleerek yaamak suretiyle onun gerek yapsn tanmak mm
kndr. Bu nedenle, kendisine has metodu ve konusu olan metafizik ve
dier blimlerden ayr ve bal bana mevcut bir psikoloji de mmkn-
henri bergson 523

dr. Bergson'a gre; bilinci bir glge olay, yani beyindeki hareketlerin bir
sonucu sayan teori abeslerle doludur. O'na gre ruh, kendine zg ve
mspet bir realitedir. Hatta realitenin en mspetidir (Tun, 1986:VI). Berg
son'a gre, psikolojinin kulland ie bak metodu iyice anlalr ve dz
gn kullanlrsa, ele alnan konu hakknda rlatif deil, kusursuz, uygun,
aracsz ve mutlak bir bilgi verebilir.
Bu dnemde Avrupa' da hakim olan grlerden biri de Kant Rla
tivizmidir. Kant, geleneki felsefenin hakikati aratrma ihtirasn sama
bularak nceden bilincin kabiliyetlerini eletirmek, onun hakikati arama
ya kabiliyetli olup olmadn aratrmak gerektiini ileri srmt ve bu
eletiriyi yaparak Kant, numen dedii, kendinde ey'in gerek yapsn,
insan bilincinin asla tanyamayacan, zira bilincin bunu tanmaya uy
gun bir yapsnn olmadn ifade ehniti (Topu, 1968:10). Bylece insan
bilgisi fenomenlerle kaytl hale geliyor, numen alannn bilgisi, bilgimiz
snrlarnn dna kyor ve bu ayn zamanda metafizik yapmann da
mmkn olmayaca anlamna geliyordu. Felsefenin konusu da snrlan
m oluyor ve zihnin kendi eletirisini yapmaktan ibaret kalyordu.
Bergson, rlativistlerin bu iddialarna da katlmaz ve onlar redde
der. Bunu yaparken ncelikle, Kant'n numen'i bilinemez olarak gr
nn sebeplerini aratrr. Kant, zihinde deimeyen ekillerle kategorile
rin varln ve bilginin maddesi olan izlenimlerin nesneden gelerek bu
ekillerle kategorilere girmek suretiyle nesnenin bilgisini verdiini kabul
ediyordu. Bylece bilginin maddesi bizde asla deimez olan ekillere ta
bi oluyordu. Zihnin srekli bir olu halinde bulunduu fikri Kant'a tama
men yabanc idi. O, srenin mutlak varln tanmyordu. Zaman me
kandan hakkyla ayrmyordu. Kategoriler, zaman da mekanla ayn cinse
bal sayan bir yanlsamann rn idiler. Bergson, Kant'n metafiziin
imkanszlna inanmasnn sebeplerinden birisini de yle aklar;
Kant'a gre gerek bir reali teye ne duyularla ve ne de bilinle ulalabilir.
Hakikat, duyularla ve bilinle ulalan realitenin tesinde numen'e ait bir
realitedir. Kant numen' in algsn verebilen bir sezginin mevcut olmad
n zannetmitir (Topu, 1968:12). Bergson, rlativizmin temel iddialarn
ve savunduu tezleri gzden geirmi, kendi sisteminde, problem tekil
eden bu konulara cevap vermeye almtr.
Bergson, btn bu felsefi akmlarn yan sra, entelektalizmin de
baz noktalarn eletirir. Entelektalistlere gre; btn reali teler alglana
bilir ve her realite sadece ve ancak akl ya da zeka tarafndan bilinebilir.
524 sekizinci blm

Bilimsel bilginin aralar bu yetilerdir, bilimsel faaliyet de yalnz bu yeti


lerle olur. Realite ile zeka arasnda doru ve tam bir uygunluk vardr; ze
ka realiteyi anlamak iin uygun bir biimdedir, realite de zeka tarafndan
anlalabilecek ekildedir (Tun, 1 986:III). Zihincilerin nde gelenlerinden
Hegel, bu fikri "gerek olan aklsal, aklsal olan gerektir", "akln yasala
r ile varln yasalar zdetir" eklinde formle etmitir. Oysa Bergson,
zekann realiteyi kavramaya yetkin olduu fikrinin karsnda yer alr ve
bu fikre kar en nemli itirazlar getiren filozof olarak bilinir. Bu tavryla
o, irrasyonalist ve anti-entelektalist filozoflar arasnda yer alr. Bergson' a
gre zekann gerek konusu maddedir. Dn, bulduu kanun ve sis
temler ise hep pratik yarara ynelik anlaylardr. Madde ile yorularak
pratik ilerden olumu olan zeka, hangi konuya dokunursa onu mu tlaka
maddeye evirmek ve sonra da paralara ayrmak zorundadr. nk
byle yapmazsa bir ey anlayamaz (Tun, 1986:XL-XLI). Bergson'a gre
zeka ancak maddeye hakim olabilir, fakat hayat alannda yaya kalr n
k hayat anlamak iin uygun deildir. Byle olunca zeka, bal bana ne
hayat, ne ruhu, ne yaratmay, ne oluu, ne sreyi ve hatta ne de evreni
anlayabilir. Bunun iin yalnz zeka ve yalnz aklla manta dayanan bir
felsefe, bilimlerden fazla bir ey yapamaz. Felsefenin grevi, bilimsel ve
izafi hakikatlere vamak deil, mutlak hakikate ulamak ise, bunu ya ze
kadan baka bir yetide aramak, ya da felsefeden vazgemek gerekir. Berg
son, felsefeye, zekann igd ile kaynamasndan doan ve "sezgi" de
nilen bir bilgi vastasn katarak birinci yolu semi oldu.
Bergson, dnemin bu hakim grleri ile hesaplaarak felsefesini
olutururken, evrimcilikle de kar karya geliyordu. Bu noktada Berg
son, zellikle Darwin ve Sepencer'n grlerini eletirir. Darwin'e kar,
"nsann aa hayvanlardan tremediini, tersine, hayvan trlerinin in
sana doru giden gelime yolunda yolda braklm bozuk-atlak rnler
olduunu" (Akarsu, 1979:58) ileri srd. nsan, hayatn zgr geliimi
ierisinde yolda kalm olmad iin zgrdr ve bu zgrlk de Berg
son iin en gerek olgudur. Bergson, Spencer'n grleriyle de hesapla
r. Spencer, Darwincilikten ilham alarak evrimcilik felsefesini sistemle
tirmiti . Onda deime, eylerin tz oluyordu ve bylece evrende baka
bir tz aramaya gerek kalmyordu. Bylece "Spencer, mekaniin kanun
laryla idare edilen maddi yer deitirmelerin ie kart evrensel bir ev
rimin formln aratrm" (Topu, 1968:15) oluyordu. Bergson'a gre
yaratclk fikrinin hakim rol oynamad bir evrimcilik, evrimin safhala-
henr bergson 52S

rn aklamakta byk zorluklara der. Ona gre; "Spencer evrim geir


mi olan realiteyi alyor, onu kk paralara ayryor, sonra, bu parala
r birletirerek ayn realiteyi meydana getiriyor. Bylelikle hibir ey ak
lanm olmuyor. Zira Spencer, evrimi aklamak isterken yine evrim fikri
ne dayanyordu" (Topu, 1986:16). Bergson'a gre hayat da, zaman da, ya
bir yaratmadr, ya da hibir eydir. Hayat da aslnda zamann dilerini
daima zerinde duyan bir realite olduundan, gelime ve evriminde n
ceden kefedilemeyecek ekiller yaratmak zorundadr. Bunun iin evri
min gerek anlam "yaratma" dr (Tun, 1986:XXXIII). Bergson'a gre bi
linte ve hayatn olularnda tekrarlan, geriye dn yoktur. Bilincin ge
lecekteki halleri nceden kefedilemedii gibi, hayatnkiler de kefedile
mezler. "Hayat, durmadan yeni ekiller, yeni trler yaratan bir hamledir.
Bunun iin hayatta evrim, yaratclktan baka bir ey deildir" (Tun,
1986:XXXV). Hayat hamlesinin i g kayna Tan'dr. "Tanrnn kendi
si de yaratc gelime ile iten balant iindedir. Bundan dolay Tanr son
bulmu bir ey deil, bitip tkenmez bir yaamadr, sonsuz eylem, dur
mayan zgrlktr. Yaratma da bylece mucize olmaktan kar, kendili
inden anlalr bir ey olur" (Akarsu, 1979:59).
Dnemin hakim grleri karsnda ald tavr dolaysyla genel
hatlar ele alnan Bergson felsefesi ksaca yle zetlenebilir; Bergson'a
gre, bilimsel bilgiden baka bir bilgi daha vardr, felsefi bilgi. Zekadan
ayr bir bilgi vastas daha vardr, sezgi.
Zeka, insann dndaki evrenle urar ve bunun iin de kendi fa
aliyet alan olan madde evreninde mutlak hakikate varabilir. Halbuki ha
yat bilme yetisi zeka deildir. Bu nedenle bu alandaki mutlak hakikate
ancak sezgi ile eriilebilir. Bu iki ara da ancak kendi alanlarnda yararl
olurlar.
Bergson'a gre; fenomen ve varlk diye iki ayr ey yoktur. Btn
varlklar bir sreklilikten, daimi ve zgr bir olutan ibarettir. Yani yalnz
ca srekli bir olu vardr. Evren statik deildir. Bu nedenle bilimlerin ama
c evrenin dinamik yapsn kavramak olmaldr. Bunun iin de olu fikri
ni diril tmek gerekir. Bu diril tme nce sezgi alemi olan ruh ve hayat ala
nnda, sonra da zeka alemi olan madde alannda gerekletirilmelidir. S
re veya oluun varl, ldrlm olan hrriyeti diriltmitir; aslnda hr
riyet ile sre birbirlerinin ayndr.
Ayrca Bergson' a gre, bilimlerin ele ald determinizm, yalnzca
bir metot gibi anlalmaldr, nk bir metot olmann tesinde o da aciz-
526 sekizinc blm

dir. Hatta determinizm bir inan doktrini gibi eyann esasna kadar g
trlrse ykc bile olabilir.
Bergson varl ikili bir yap iinde tasarlamaktadr (Barr, 1913:639-
652). Zira varlk; statik ve dinamik unsurlarn kartl balamnda ele
alnmaktadr. Statik unsur madde, dinamik unsur hayattr. Ayn ekilde
varl statik ve kavramsal yapsyla analiz ederek bilme, zeka ile bilme
dir, dinamik, canl ve olu halindeki yapsyla bilme, sezgi ile bilmedir.
Zaman, statik olarak saatle llen eydir, bu haliyle mekansallamtr.
Sre ise dinamik, zgr, yaratc ve sbjektif, yaanan zaman realitesidir.
Sjenin zamandr, asl zamandr. Yine benzer ekilde hafza, insann do
utan sahip olduu bir cevher veya bir yap deildir. Dolaysyla bu ha
fzaya .dnen cevher denilemez. Bylece Bergson'un ruh tasarm ruhu
cevher kabul eden klasik spiritalizmden de, Descartesc dalizmden de
ayrlr. nk ruh ile beden veya zihin ile beden arasndaki fark, kkten
ayr iki tz olmalar deil farkl iki sreye sahip olmalardr (Gunter,
1999:172).

Zaman ve Sre

Bergson felsefesinde en orijinal nokta, mekanik ilimlerdeki "zaman" kav


ramnn eletirisi ve buna karlk meydana karlan zaman realitesidir.
Bergson' a gre gerek zaman, bo ve soyut bir zama deil, her an fark
li olularla beliren daimi bir deime, durmayan bir olutur. Gerek hare
ket ise; olu halinde bulunan bir aksiyon, bir nitelik, bir iddet, ksacas
somut ve canl bir realitedir.
Bergson iin matematik zaman ile yaanan zaman farkl eylerdir.
Somut zaman; bilincimizin bir oluu ve yaratc bir evrimdir. O halde can
l zaman ancak bilinte grlebilir. Onun her annda deime ve yenilik
vardr. "Sre"nin llp paralanamamas bundandr.
Sre, ruhi zaman, yaanan zamandr. "Bizim iimizde geen za
man, bir ann yerine dier bir ann gemesi deildir. Byle olsayd imdi
ki hal (present) den baka bir eyin olmasna imkan kalmaz, gemiin
imdide uzamas, evrim ve somut sre asla olamazd. Sre; gelecei ke
miren ve ilerledike byyen geiin daimi bir ilerlemesidir" (Bergson,
1986:16). Gerek zaman; llebilen, saat kadrannn evresine indirgenen
zaman ile ve mekana dntrlen zaman ile ayn ey deildir. Gerek
zaman, yaanan zamandr, bilin hallerimizden baka bir ey deildir. Bu
ll'r lerson 527

yaanan zamana Bergson "sre" diyor. "Gerek sre, bilincin alglad


sredir" (Bergson, 1990a:100). u halde, srenin ne olduunu anlamak
iin bilin hallerinin akn bilmek gerekir. Bilin hallerinin aknda hi
kesinti yoktur. Btn deimeler hissedilemeyecek derecede, yava yava
olur. Bu deimelerin her birinde bilincin btn gemii younlam bir
biimde bulunur. Ksacas gerek zaman bilin halleridir.

Ben-zne Tasarm

nsan varlnn ortaya kmasyla, hayat hamlesi kendisini biyolojik dz


lemin, canl olmaklk dzeyinin tesinde, bunlara ek olarak, psikolojik bir
boyutta aar. Bylece yaratc evrim, biyolojik hayat katmanna psikolojik
katman da ilave eder. Dolaysyla, balangta pr spiritel olan hayat
hamlesi yeniden insanla buluarak spiritel-psikolojik bir mahiyet kaza
nr. Bu noktadan itibaren Bergson'un "zne" tasarm kurgulanabilir.
Bergson'da "zne" ya da "ben" tasarm zgn bir yap arz eder. nk
burada klasik spiritalizm, materyalizm ve dalizm yaklamlarndan
farkl olarak yeni bir yol teklif edilmektedir. Bergson cevherci bir ruh ta
sarmna sahip olmad iin klasik spiritalizmden ayrlr. Ayn ekilde
ruhu maddenin rn ya da epifenomeni olarak grmedii iin de mater
yalizmden ayrlr. Madde ve hayat birer gereklik olarak tasdik ettii iin
belki dalist olarak alglanabilir ancak bu dalizm; Descartesc anlamda,
madde ve ruhun veya bedenle ruhun ayr ayr, birbirine indirgenemez ve
birbirinden tretilemez gereklikler olduunu sylemek anlamnda iki
cevhercilik (Morris, 1966:25-26) deildir.
Bergson' a gre bilincin bir kabuk, bir de i taraf vardr. Kabuk ta
raf, akl, zeka, mantk, ilim tabakasdr ve bu tabaka maddi hayata ve
toplum hayatna uyum salamaya yarar. Burada zgrlk yoktur. Deter
minizm vardr. Bilincin i taraf ise bsbtn farkl bir yapdadr. Bergson
buna "temel ben" der. Kabuk ben, madde ve topluma uymakla ahsi ol
maktan km ve mekanlam, donmu, yzeysel bir ben olmutur. Do
kusu, tamamyla donmu, pasif ve cansz fikirlerden rlmtr. Canl fi
kirler ise daimi bir kaynama halindedirler ve temel ben'in dokusu bu
tarzda fikirlerle rldr. Bilincin esas tamamyla orijinal bir kaynama,
zerk bir organlamadr. Daima yeniye, bilinmeyene doru giden bir ha
rekettir. Bu, bilincin doal hareketidir. Geriye dnmesi mmkn deildir.
Daima yeniye ve bilinmeyene giden bir hareket olduu iin gelecei gs-
528 sekizinc bolum

termesine imkan yoktur. nceden grmek mmkn olmaynca da irade


de determinizm olmayacaktr. Bergson, iradede determinizmin olmad
n sylerken, iradenin, ne deterministlerin iddia ettikleri gibi bir zorunlu
luk iradesi, ne de soyut zgrlklerin dndkleri gibi zerk bir se
me iradesi olduunu dnr. Bergson' a gre iradede, akl ve zeka tara
fndan tayin edilemeyen, mekanik hareketlere indirgenemeyen tam bir
karakter ve bir ahsiyet vardr. radeyi kullanan ve bu nedenle de zgr
olan "temel ben" dir. Temel ben determinizme tabi deildir. Bu yzden
burada hrriyet vardr.
Davranlar, "ben" den ayr ve uzak eyler arasnda seim yapmak
la olmaz. Bu bir ilerleyi, bir olu, yani sre'd ir. Her iradeli davran, ru
hun bilinli hale gelmi bir ilerleme aamasdr. Ancak zgr ve iradi dav
ranlarmz ok nadirdir. ou zaman determinizm kanunlarna uygun
otomatik davranlarda bulunuruz. zgrlk; "temel ben"in, yaratt
davranlarla olan ilikisinden ibarettir. Bu davranlar ayn trden olma
yan daimi olulardr. zgr davranlarn hepsi ancak bir kere olur ve bir
daha tekrar etmez. zgr davranlar belirleyen bilincin i ksm, "temel
ben"dir.

Hafza: Ruhun ve Kiiliin Temeli

Bergson felsefesinin temel problemlerinden biri, ben bilincinin nasl kaza


nld problemidir. Brgson, ben bilincinin "hafza" ile kazanldn d
nr. Bergson'un "hafza" hakkndaki grleri "ben" ya da "bilin"
hakkndaki grn tamamlar. Bergson'a gre, gemii durmadan ve
geri dnmesine imkan olmadan arkamzda brakrz. Hafza, btn ge
miimizi tamamyla saklayan bir reali tedir. Bu realite insanda potansiyel
olarak her zaman mevcuttur. Kabuk ben'in, pratik intibaklarn hareketle
rini ieren "otomat" bir hafzas vardr. Asl hafza, yani kendi kendine a
lan "zgr ve yaratc hafza" ise bu "ben" in arkasndadr. Hatrlama,
gemiin gerekli olduka kendiliinden gelip "imdi" ile kaynamasdr.
Dnme ise, gemiten imdiye ve imdiden gelecee doru uzayan bir
olutur. Dnmenin temeli ise dinamik olan zgr hafzadr, yani btn
gemiimizdir. Ancak insann ayncal dnmek deil, yapmak kabili
yetidir. nsan, zgr faaliyeti iin bu evrenden istedii aletleri yapp kul
lanarak madde alemine hakim olur. Sosyal hayatta da ilerleme yolunu
aan yine bu hakimiyettir.
henri bergson 529

Bergson'un psikoloji tasarmnda, "derin ben" ve "yzeysel ben"


ayrm gze arpmaktadr (Hausheer, 1927:453). Bu iki "ben" tasarmn
da, iki ayr "hafza" anlay desteklemektedir. Gndelik ha yatn rutin i
lerini yaparken sjeye yardm eden otomat hafza veya alkanlklara da
yal hafza, bir de derin ben'i destekleyen yaratc ve zgr hafza (Miller,
1915:623). O, bu hafzaya saf veya salt hafza da dernekte ve neredeyse
ruhla zde kabul etmektedir. Aslnda Bergson'un psikolojisi veya zihin
felsefesi de denilebilecek olan alan, onun bu zgn hafza kuram zerine
oturmaktadr. Zira Bergson'da benliin ve ahsiyetin temeli, yaratc ve
zgr olan bu saf hafzadr.
Bergson' a gre ruhumuzun zn, esasn bilincimiz, bilincimizi
hafzamz oluturmakta ve hafza sayesinde de benliimiz olumaktadr.
Ruh denilince her eyden nce bilin kastedilir (Bergson, 1 975:7). Bilincin
en belirgin zellii ise hafzadr. Bilin, hafza ile kazanlr. Zengin, fakir,
kuvvetli, zayf ne ekilde olursa olsun bir hafza mevcut deilse bilin de
yoktur. Bilinsizlik, gemiten hibir ey korumamak, kendini her an
unutmak ve her an lp yeniden domak deil midir? O halde bilincin ilk
anlam, gemiin imdide saklanmas demek olan hafzadr denilebilir
(Bergson, 1975:7-8). Dolaysyla ruhu ve ilevlerini . tanmak iin unsurla
rn tanmak gerekecektir. Bergson' a gre ruh, psikolojik anlam ve ilev
leriyle incelendiinde temel katmannn bilin olduu grlr. Ancak bi
lin katman tek bana btn ruhu temsil edemez. nk bilincin varl
ve salkl ileyii iin ona yardm etmesi gereken bilisel ve tinsel di
er yetilere de ihtiya vardr. Bunlardan biri ve belki de en nemlisi haf
zadr. Hafza, hem bilincimize ieriini verir ve hem de "benlik" veya
"ben" bilincine erimeyi salar. Dolaysyla hafza sadece gemi hatrala
rmzn biriktirilip, yld bir depo olmayp, benlii ve kiilii olutur
makta olan, insan ruhunun en nemli katmanlarndan birisidir. Hafzann
bilin iin ne kadar derin ve temel bir anlam olduunu vurgulamak iin
Bergson; "bilincin ilk anlam, gemiin imdide saklanmas demek olan
hafzadr" (1975:8) diyor.
Bilinli bir varlk iin varolmak, srekli bir olu ve yaratma iinde
olmak demektir. Bu dinamik sre ierisinde hafzadan yoksun olmak de
mek, ben bilincine ve kiilie sahip olmamak demek olacandan, hafza,
benlik ve kiiliimizin de esasn oluturur. Bergson'un burada ifade etti
i ey; ruhun bilinten, bilincin de hafzadan ibaret olduu deildir. Ona
gre bilincimiz, hayata ynelmi bir dikkattir ve asl aktif olan ksm bi-
530 sekizinci bolum

lincin ok snrl bir parasdr. Hafza iin de ayn eyi sylemek mm


kndr. Yaratc olan ve zgr olan asl hafzamz kabuk veya yzeysel
hafzann altnda yatan ksmdr. Zira "iki tr hafza vardr: Biri, hareket
leri yeniden meydana getirmek yetisidir, alkanlk kanununa dayanr.
Dieri, fikirlerin, olgu veya eylerin hatrlanmasdr. kinci hafzann ba
lca ilevi; bir olgu veya bir fikri tanmak ve bunlarn ilikili olduklar di
er olgu veya fikirler arasndaki yerlerini mantki olarak belirlemektir"
(Dwelshauvers, 1940:151).
Gndelik hayatn kayg ve gereksinimlerine cevap veren kabuk ha
fzamz, alkanlklarla almaktan mekaniklemitir. Asl yaratc ve z
gr olan bunun gerisindeki canl, dinamik hafzadr. Bu dinamik hafza
sayesinde insan, kendisini deien, oluan, srekli yeni ve bilinmeyene
doru, deyim yerindeyse akarken devam eden ve ayn zamanda srekli
lii olan bir varlk olarak alglar. te bu sreklilik ve devamllk algsdr
ki insanolunu benlik ve kiilik bilincine ulatrr. u halde, hafzay ince
lerken; kabuk hafza, mekanik hafza veya alkanlklara gre ekillenen
bir yzeysel hafza ile bunun altnda yatan ama srekli canl ve kayna
ma halinde olan yaratc hafzay birbirinden ayrarak incelemek gerekir.
Zira gndelik hayatn kayg ve gereksinimlerine cevap veren kabuk haf
za, alkanlklarla almaktan mekaniklemitir. Asl yaratc ve zgr
olan bunun gerisindeki canl-dinamik hafzadr.
Bergson, hafzann bir hatralar deposu veya eski eyalarn atld
bir ekmece olmadn syler. Hatralarn saklanmas ve arlmas, u
veya bu hatrann, ekmecede saklanm bir ey gibi, hafzada nce sakla
np sonra karlmas deildir (Bergson, 1944:7). Ona gre bir eyi hatrla
mak, hatralar deposuna girip, gemie gitmek deil, hatrlanacak o eyin
kendiliinden kopup gelmesi ve imdiki hal ile btnlemesi demektir.
Peki, bu nasl olmaktadr? Dinamik hafza dinamik bir bilinle beraberdir.
Bilin, ihtiyac olan bilgi ve hatray hafzaya bildirir ve hafza da bunlar
kullanma sunar, yani bilin seviyesine karr. Bylece hatrlama etkinli
inde ihtiya duyulan hatra ve bilgiler en canl birliktelikler olarak bir
birlerini davet ederler.
u halde hafza, algdan (perception) farkldr. Bergson bu fark iyi
ce kavratmak iin ustalkl bir karlatrmaya bavurur: iinde bulundu
um oday alglyorum; bu duyulardan gelme aktel bir algdr; fakat ben
oda duvarlarnn arkasnda imdi algladklarmdan baka dier eyler ol
duunu ve hatta zenginlii duyumlarm ok aan bir evreni, dnmeye
hnr berson 531

mecbur olmadan bile, biliyorum. Sonra, odann eyalaryla bilinmeyen


eyler arasnda bir iliki olduunu da biliyorum; haldeki tecrbemizle n
ceden yaadmz eyler arasnda ayn trden bir iliki olduunu da an
lyoruz; nk gemi, potansiyel olarak daima mevcuttur ve halen bilin
ddr; yalnz btn gemi bizim karakterimizde toplanr ve onu olutu
rur (Dwelshauvers, 1940:152).
Grlyor ki duyulardan gelen alg, sadece kendi cismimizle dier
cisimler arasndaki bir iliki deildir. Bu ilikiye bizden bir ey katyoruz,
yani gemii imdide devam ettiren hafzadan bir ey katyoruz (Dwels
hauvers, 1940:151). Hatralar hareketlenip serbest kalnca da gemi, im
diki halde, bilincin hizmetine sunuluyor. Bilin incelendiinde ise bilin
altnn bilince kmak iin frsat kollayan, srekli, dinamik ve canl istek,
eilim ve niyetlerle dolu olduunu grrz. Bunlar da ou kez bilin se
viyesine kamadan kalr ama kaybolmazlar. Bergson, bunlarn kaybol
madn ve srekli bir olu ve canllk ierisinde bulunduklarn gstere
bilmek iin ryalar inceler veya daha doru bir deyile ryalar incele
mesi sonucunda bu sonulara ular. Ryalarda in.san, bilincin gndelik
hayata ynelmi olan kayg ve kontrolnden kurtulur. Bu kurtulu, bilin
seviyesine kmak iin frsat kollayan hatralar ve bilinalt eilim, drt
ve isteklerin nn aar. Bylece birbirinden renkli ve karmak ryalar
meydana gelir. Bu ryalarda unuttuumuzu sandmz birok hatra,
drt ve eilim ortaya kar. Bu olgudan hareketle Bergson, hatralarm
zn kaybolmadn ve hafzamzn canl ve dinamik bir yapya sahip ol
duunu savunur ve bu olguyu kendi hafza kuramnn dayanaklarndan
birisi olarak ilan eder. Bergson'a gre "Tabiat bize hafzann ne olduunu
gsteren ve rya denilen bir tecrbe yaptrr. ( ... ) D dnya ile beyin ara
sndaki yollarn ortadan kalkt ryada, reelin normal olarak yapt
kontrol artk kalmamtr. Buna gre ne gryoruz? Ayn duyum, muhte
lif birok ryalar davet edebiliyor: Bu ryalar yapan hafza, haldeki al
gy ayor; bir sinirsel uyarm ile bir tasarm arasnda kesin bir karlkl
lk olmuyor, aksire, d uyarm birok imkanlara yol ayor ve ryaya e
kil veren yalnz yeni hatralar deil, eski hatralar oluyor. Yaadmz b
tn eyler sanki hafzada mevcut imi gibi grnyorlar" (Dwelshauvers,
1940: 152). Bergson'a gre, "gemi btn hayatmz hafzadadr. Ve en k
k teferruatna kadar burada sakldr ve biz hibir eyi unutmuyoruz, bi
lincimizin daha ilk uyanndan beri duyup istediimiz, algladmz ve
dndmz btn eyler yok edilemez bir ekilde kendiliinden s-
532 sekizinc blm

rekli / devaml olmaktadrlar" (Bergson, 1975:116). Ancak uyankken b


tn bu hatralar unutuyoruz. Peki, uyanklk hali ile uyku halinin fark
nerededir. Bergson' a gre ryada yaratclk yoktur. Uykudaki hatrlama
lara ekil veren ve onlar belirleyen hatralardr, yani hafzadr (Bergson,
1975:115-116). Ayrca uyanklk halinde uykudan farkl olarak ruhun a
bas vardr ve bu aba tek tek fikirler arasndaki arm mekanizmasna
asla indirgenemez ve iten da doru giden, derinliine birok bilin
planlarn geen ve bilincin yzeyine nce belirsiz bir tasarm getiren ve
sonra onu ak bir imaja dntren bir hareketi gerektirir. Alglamak
iin, hatrlamak zorundaym; hatrlamak iin de bir dosya gibi iyice sra
lanm ve etiketlenmi bir imajlar koleksiyonuna sahip bir hafza kullan
myorum. Objenin belirsiz fikrini ve bir tr dinamiini nce getiren bir
hareket oluyor ve bu hareket yava yava, canl bir sra dnmler ge
irdikten sonra bidmajda durup somutlamay, bedenlenmeyi baaryor.
Nitekim bir eyi ezberlemek (hafzaya almak) iin fikirleri, netlemelerini
tespit etmeye yardm eden bariz birka nokta etrafnda toplamaya al
yoruz (Dwelshauvers, 1940:153).
zet olarak, "hafza sadece bir mekanizma deildir ve beyinde bir
yere yerletirilemez; dinamiktir, uzayan-devam eden gemii ile karakte
ri oluturur; ayn zamanda hem faaliyettir, hem de bilinaltdr; kendini
ifade etmek iin potansiyel olarak birbirlerinin iine girmi olan btn ru
hi hallerden bazlarnn gereklemesine bal olan bir aba ister" (Dwels
hauvers, 1940:153).

gd, Zeka ve Sezgi

Maddeyi alglayan zekadr. Ancak zekann yapt btn analiz ve sentez


ler sadece pratik amalara yneliktir. Bu nedenle de yalnzca maddeye
hakim olabilir fakat hayat alanna olamaz. Hayat ile kaynamad ve ge
mite de ona gre yorulmad iin hayat anlayamaz. Zekann karakte
ri, yaps icab, hayat anlamamaktr. Zekann doal haliyle balca konu
su, organik olmayan kat eylerdir (Bergson, 1986:202). nk zeka ancak
sreksizi tasarlar. Hayat ise bir yaratmadr. Yaratclk da srenin eseri,
hatta ta kendisidir. u halde zeka ak olarak ancak hareketsizlii tasarla
d (Bergson, 1986:205) iin yaratma fikrine tamamen yabancdr ve ha
yat anlamaya yetkin deildir. Zeka, bal bana hayat, yaratmay, oluu,
sreyi anlayamad iin yalnz zeka ve yalnz aklla manta dayanan bir
lur brson 533

felsefe, bilimlerden daha fazla bir ey yapamaz. Bilimleri amas iin fel
sefenin zekay deil, zeka ile igdnn kaynamasndan doan "sez
gi"yi kullanmas gerekir. Bergson, zekadan ayrd sezgi'nin igdden
doduunu syler.
gd, canly evreye en iyi ekilde uyum salatmak ve canlnn
evreden faydalanmasn salamak iin, tabiat tarafndan kendisine veri
len bir yetidir. Bu amaca ulamak iin o da zeka gibi alet yapar. Ancak
onun alet yapcl, zekannkinden tamamen farkldr. Olgunlam bir
igd, bir rmcein a yapmas ve avn yakalamas rneinde olduu
gibi, organik aletler kullanmak ve hatta yapmak yetisidir. Olgunlam bir
zeka ise cansz aletler yapmak ve kullanmak yetisidir (Bergson, 1986:186).
kisinin temin ettii bilgiler tamamen baka cinsten bilgilerdir.
gdnn yaps zekadan farkldr fakat o, sradan bir refleks de
ildir. gd bir sempatidir. Eer bu sempati, konusunu darlktan kurta
rarak geniletebilse ve kendi zerine katlanarak dnebilseydi, gelimi
ve kendine sahip olmu zekann maddeye nfuz etmesi gibi o da hayata
nfuz edecekti. Ancak igd, igd olarak kaldka hayata nfuz ede
mez. Hayata nfuz eden sezgidir. Sezgi, insan hayatn iine gtrecek,
yani kendi kendisinin bilincine varm, konusunu dnebilecek ve snr
szca geniletebilecek bir hale gelmi igd'dr (Bergson, 1986:231).
Kendine zg yaps bakmndan aslnda zekadan ayrlan igdnn ge
limesinden domu olan sezgide de bilin vardr. Sezgi ile zeka bilinli
almann birbirlerine zt iki istikametini gsterir. Sezgi hayat istikame
tinde gider, zeka doas gerei, aksine, maddenin hareketlerine gre ayar
lanr (Bergson, 1986:343-344). Hayat, bir tohumdan dierine, gel imi b i r
organizma aracl i l e geen bir ak andrr (Bergson, 1986:44). Bu ak
zeka ile kavranamaz nk hayat, zekay aar (Bergson, 1986:69).
Sezginin keifleri felsefeni n z hakikatleridir. Felsefe artk kendi
metoduyla, yani sezgi metoduyla, bir ilerleme yoluna girmelidir. Felsefe
nin devi, canl varl pratik fayda gibi gizli bir maksat olmakszn zihni
alkanlklardan tam anlamyla kurtararak i ncelemek olacaktr. Felsefenin
konusu hakikati grmektir; canl karsndaki durumu da bilimin duru
mu gibi olamaz. nk bilim yalnzca nesnelere etki etmek ister (Berg
son, 1986:256). Oysa felsefe nesnelerin yan sra hayat da anlamak ister.
Hayatn bilgi vastas ise zeka olmadndan, bu sahada mutlak hakikate
ancak sezgi ile ulalabilir. Bylece Bergson'da bilimin ve metafiziin hem
konular hem de yntem ve bili tarzlar birbirinden esasl farklarla ayrl-
534 sekizinci blm

maktadr. Felsefe de tek tek bilimlerin sonularnn ve bulgularnn birle


tirilmesinden daha fazla ve akn bir etkinliktir (Copleston, 1999:182).

Finalizm ve Mekanizm

Bergson, evrenin bir plann gereklemesinden ibaret olduunu syleyen


finalizm' den ayrlr. Varlklarn ezelden mevcut bir program gerekletir
melerinin gerektii biiminde bir finalizm, her eyin ezelden mevcut ol
duunu farz eder ki, bu tarzda anlalan bir finalizm Bergson'a gre "ter
sine evrilmi bir mekanizm"dir (Bergson, 1986:60). Bergson, gelecei ve
gemii imdiye tabi olarak hesap edilebilir olarak deerlendiren ve by
lelikle de btnn ezelden mevcut olduunu iddia eden mekanik akla
malar (Bergson, 1986:58) da kabul etmez. Ona gre, eer en kk bir toz
zerresi mekanik ilmin nceden bilemeyecei derecede, iinde bulunduu
'
durumdan azck ayrlr ve kendiliinden hareket etmenin en kk bir
ema:esini gsterirse bu felsefenin braklmas gerekir (Bergson, 1986:61 ).
Ancak mekanizm braksa bile, finalizm doktrini bu kadar rahat, tama
myla braklamaz. Finalite'yi canl varln bireyselliinde daraltmak id
dias botur. Eer hayat aleminde bir finalite varsa btn hayat grn
mez, tek bir sarta kucaklayan bir finalite olacaktr (Bergson, 1986:65). Fi
nalite; ufaltlp daraltlmakla daha kolay kabul edilecek gibi deildir. Bu
nun iin hayatn iinde sakl bir finalite tasarlayan hipotez ya toptan atl
mal ya da bsbtn baka bir anlam yklenerek yeniden dzenlenmeli
dir (Bergson, 1986:66). Bergson felsefesinin dier felsefelerden ayrld
nemli noktalardan brisi, hi kukusuz yaratmaya, yenilie, olua ve z
grle olan tutkusudur. O, evrende ve evrim olgusunda mekanizmin,
zgrln nndeki en byk engellerden biri olduunu dnmekte
dir. nk mekanizm olaylar dizisinde ncekilere bakarak sonrakini t
retmekte, bylece yaratma ve yaratclk dncesi yerini, gemie baka
rak bugn ve gelecei buradan karsamaya dnmektedir. Bergson'un
mekanizme temel itiraznn, onun madde ve fizik bilimlerindeki uygula
n ve kabul edili biimine olmad aktr. Mekanizm, Bergson tarafn
dan, canl varln sre iinde oluunu yadsyp, onu tpk mekanda ge
en olaylar gibi tasarmlamas yznden eletirilmektedir. Dolaysyla
Bergson'un mekanizme ynelik itiraz ve eletirileri onun felsefesinin b
tn ve geneli gz nne alndnda bir i tutarlla sahiptir. nk me
kanizm, ruh ve hayat olgularna da yanstldnda onlardaki kendine z-
tunr berwson 535

g olan yn yani sre iinde zgrce alm ve geliimi, madde ve me


kan olaylarna dntrmekte ve bylece hayat, ruh ve madde arasnda
nelik fark kalmamaktadr. Oysa bu fark Bergson'a gre felsefenin ve hat
ta bilimlerin bile gzetmesi gereken bir farktr. nk ona gre canl var
lkta fiziko-kimyasal srelerle aklanp, tketilemeyecek olan ve srf
canlya zg olan zellikler de bulunmaktadr (Bergson, 1944:42).
Bergson'a gre; mekanizm ve finalizm hayat aklamakta yetersiz
kalmtr. "Hayat anlamaya alan mekanist veya finalist grlerin iki
si de yanltr. nk bunlarn her ikisi de sreyi bir yana iterler. Meka
nistlere gre, canllar nceden kestiren kanunlara gre i yapar, finalistle
re gre ise canllar, nceden olmu bitmi bir gayeye gre i yapar" (Ki.i
ye!, 1977:136). "Mekanist tez sadece sebeplerden, finalist tez ise amalar
dan bahseder" (Bergson, 1986:131). u halde ne mekanizm, ne de finalizm
hayat tam olarak aklayabilir. nk hayat, mekanistlerin dnd
gibi, herhangi bir annn bilinmesi ile ondan sonraki anlarnn da bilinme
sini gerektirecek biimde mekanik bir yap deildir. Ayn zamanda hayat,
finalistlerin dndkleri gibi, nceden belirlenmi bir plann gerekle
mesi de deildir. Bir zorunluluk ierisinde tahakkuk etmedii iin de z
grdr ve ne mekanizmle ne de determinizmle izah edilebilir. Dolaysy
la ruh'un insanda ve evrende (varln btnnde) ayrt edici zelii ya
ratclk, zgrlk, yeni olmaklk, mekanizm ve deterninizmle aklana
maz ve tketilemez olmaklktr (Bergson, 1944:44-46; Morris, 1966:80).

Hayat Hamlesi (elan vital) ve Yaratc Evrim

Bergson'un hayat hamlesi metaforu ile anlatm olduu ontolojik model,


maddeden insana kadar btn bir varlk hiyerarisini aklama giriimi
dir. yle ki, insana oranla teki btn varlklar hayat hamlesinden snr
l bir ekilde yararlanm ya da pay alabilmilerdir. Aldklar paya gre
bitki ve hayvan boylan eitli dzeylerde ve standartlarda canl olmakl
n zel liklerini yanstmlardr. Hayvan boylar bitki boylarna oranla
ok daha karmak bir biyolojik organizmaya sahiptir. Bu dzlemde ha
yat; canlln ve trn devam ettirebilme yetisinin zerine, igd ile
donanmtr. gd, canly dorudan doruya realitenin iine sokan,
onun bilgisini kazandran bir yetidir. Ancak bir eksiklii vardr o da ken
disi zerine bilin sahibi olmaydr. gdnn bu eksikliini gidermesi
iin insanda bu yetinin sezgi olarak domasn beklemek gerekmektedir.
536 sekiznc bili.m

Bylece ok genel hatlaryla hayat hamlesinin insan varln ortaya ka


rana kadar geirmi olduu evreler takip edilecek olursa, insan varlnn
btn teki zellikleri ve nitelikleri yannda bir sezgi varl olarak orta
ya kmas, onu canllar alemi ierisinde biricik ve ayrcalkl bir konuma
ykseltmektedir. Yalnz bu konum onun tabiattaki dier canl-cansz var
lklar zerinde snrsz bir tasarrufta bulunmasna imkan tanmaktan ok,
btn bir varln balangtaki kken birliinden dolay organik bir b
tn oluturduklarn gzden uzak tutmamay gerektirmektedir. nsann
hayat hamlesinin geliimi ve alm srecinde yar yolda kalm, bozuk
atlak bir rn olmay ona ister istemez ahlaki bir dev ve sorumluluk
da yklemektedir. nk o, sadece sezgileri olan bir canl deildir. Btn
bir yaratma ve olu srecinin tandr, bilincidir, anlamdr ve anlamlan
drcsdr. Dolaysyla organik hayatn yapsn korumak ve devamn
salamak da ahlaki devlerinden sadece biridir.
Hayat, daha balangtan itibaren, birbirinden uzaklaan evrim
yollarna ayrlm bir ve ayn hamlenin devamdr (Bergson, 1986:78). Ha
yat da bilin gibi her an bir ey yaratyor denebilir (Bergson, 1986:46). Ha
yat iin insani anlamda bir ama gstermek botur. Bir amatan bahset
mek, gereklemekten baka bir ey beklemeyen nceden mevcut bir mo
del tasarlamaktr. Bunu yapmak her eyin ezelden mevcut olduunu, ge
miin, imdide okunabileceini varsaymak; hayatn hareket ederken ve
evrimleirken, zamann dnda yerleen zeka gibi hareket ettiine inan
maktr. Oysa hayat ilerler, srp gider (Bergson, 1986:75). Hayat, her an
yeni olularla dolu ve nceden kefedilemeyecek olan yaratc bir evrim
dir.
Bergson'a gre evrimden bahseden Lamarck, Darwin gibi biyo
loglar ve bu evrim teorilerini insani alana uygulayan Spencer gibi d
nrler de hayat btnyle aklamakta baarsz olmulardr. nk ev
rimde trleri meydana getiren transformasyonlar, ne Darwin'in doal se
leksiyon teorisinde iddia edildii gibi tesadf rn kk deimelerin
toplanmas ile ne de Lamarck'n, canl varln deime kabiliyetini, ken
di organlarn kullanp kullanmamak sonucunda bulunan ve kazanlm
deimelerin nesilden nesile getiini ileri sren gr ile aklanabilir.
Bergson'a gre, Spencer'n metodu ise, evrimi, evrimlemi olann para
laryla yeniden ina etmekten ibarettir (Bergson, 1986:465). rnein; bir
mukavvann zerine bir resim yaptm sonra da paralara blersem, bu
resmi tekrar yapmak iin mukavva paralarn gerektii gibi birletirebi-
lwnr berson 537

lirim. Bu tarzda kesilmi paralar dzenleyerek gzel ve renkli bir resim


elde eden bir ocuk, bylece resmi ve renkleri kendisinin yaptn zanne
der. Halbuki, izmek ve resim yapmak ile nceden resmedilmi ve boyan
m bir resmin paralarn birletirmek arasnda hibir iliki yoktur. Bu
mn gibi, evrimin en basit sonularn birletirmekle de en karmak so
nularn iyi kt taklit edebilirsiniz; fakat bunlarn hibirinde evrimin
douunu yeniden izmi olamazsnz (Bergson, 1986:465-466). Bunun gi
bi Spencer da aslnda evrim geirmi olan realiteyi alyor, onu kk par
alara ayryor, sonra bu paralan birletirerek ayn realiteyi meydana ge
tiriyor. Bylelikle hibir ey aklanm olmuyor. Bergson'a gre; Spen
cer'n illzyon'u, evrim hareketini ifade etmi olduu zann idi. Halbuki
realiteyi bugnk ekli ile alyor; sonra da krp paralara ayrarak rzga
ra savuruyor; daha sonra bu paralar toplayp tamamlyor, fakat evrimin
ak ve hareketini de ortadan kaldrm oluyordu. B tn' bir mozaiki
gibi taklit ettikten sonra resmi yeniden izdiini, olu ve evrimi gsterdi
ini sanyordu (Bergson, 1986:466). Ksacas Bergson, bu evrim kuramla
rnn doru taraflar olduunu, ancak btn bir evrim srecini evrime ait
bir olgudan hareketle aklama giriimlerinin hatal olduunu dnr.
O, evrim srecini hayat hamlesi teorisiyle aklar.
Bergson evrimde finalite ile determinizmin olmadn ve hayat
hamlesinin zgr ve yaratc olduunu syler. Bu anlaya gre evrim ne
dn, ne tesadfn ne de determinizmin rndr. Tamamyla iten ge
len hareketlerin bir eseridir. Evrimin determinizm ile aklanabilecek yn
leri ancak yzeysel ve kabuk ksmlardr.
Evrim, gemiin imdideki devamdr. Bilinte olduu gibi haya
tn olularnda da tekrarlan, geriye dn yoktur. Bilincin gelecekteki
halleri nceden kefedilemedii gibi, hayatnkiler de byledir. Hayat s
rekli yeni ekiller, yeni trler yaratan bir hamledir. Deimelerin, hi ol
mazsa dzenli geen, toplanan ve bylece yeni trler yaratan deimele
rin derin sebebi, evrim yollarnda kendini kaybetmeyen ve bu yollar ara
snda dalan hep bu ana hamlededir (Bergson, 1986:123). Hayat da, to
pun azndan kan bir glle gibi tek bir yol olsayd, evrim hareketi basit
bir ey olacak, yn de abuk tayin edi lecekti . Fakat burada birdenbire
patlam ve misketlerinin her biri birer glle olarak yeniden patlaya pat
laya uzun zamanlar devam etmi bir glle karsndayz (Bergson,
1986:135).
538 sekizinci bli.m

Hayatn evrimi, nce gllelerdeki patlama gcyle, sonra da bu


glleleri evreleyen maddenin kar gelmesiyle aklanabilir. Hayatn b
tn eitleri bu iki kuvvetin arpmalar sonucudur. Hayat hamlesi b
tn canllarda ortaktr. Hayat hamlesi balangta yekpare olmakla bera
ber kaynam birok eilim ve kabiliyetlerin bir toplamdr; ileride kay
naamayacak bir hale gelince her biri madde iinde kendi eilim ve gc
ne gre bir yn, bir yol aarak sonuta bi tkiler, hayvanlar ve insan boyla
r olmak zere byk yn alr. Bitkiler, hayat hamlesinin "uyuuk
luk" eilimini, hayvanlar "igd"sn, insan da "zeka"sn temsil eder
(Tun, 1986:XXXVII).
Bergson, metafizik bir sezgi ile kavrad hayat hamlesini u e
kilde tasvir eder: "Esen bir rzgardan havalanan toz kasrgalar ne hal
deyse canllar da hayat hamlesinin yce soluunda ylece havalanm gi
bidirler" (Tun, 1986:XLVI). Grlyor ki evren, olmu bitmi deil, tersi
ne srekli olmak zere bulunan bir evrendir. Olmu bitmi olsayd onu
zekann bilgisiyle anlamak mmkn olurdu. Ancak byle olmadna g
re bu evreni iinden kavramak gerekir. Bu nedenle, yani evren her an de
ien dinamik bir evren olduu iin, bu evrenin asl hakikatleri zeka ile
deil, ancak sezgi ile kavranabilir.
Bergson'un realiteyi, ruh /hayat ve madde olarak ayrmas basit bir
dalizm peinde olduu iin deildir. Onun amac her iki alanda da do
ru ve gvenilir bilgiler elde etmek ve varln zne olabildiince nfuz
edebilmektedir. Determinizm ve nedensellik, maddi evrenin yasa ve ile
yiini aa kartmak ve elde etmek iin vazgeilmez ve gerekli olabilir.
Ancak btn bir gereklik alanna uygulandnda yani ruh ve madde,
hayat ve madde arasnda bir fark grlmediinde ykc olmakta, insan
bilgisine ruh ve hayat alanlarnn dorularn katmak yle dursun, bun
larn varlndan bile haberdar edememektedir. Bu grlerinden, onun
iradede determinizmi kabul etmedii aka anlalmaktadr. zetle Berg
son'un anlad anlamda "irade, ne deterministlerin -yani iradenin fizik
sebeplerle aklanabileceini iddia edenlerin- tasarladklar zorunluluk
iradesidir, ne de zgrl soyut olarak tasarlayanlarn deyiiyle iki sa
bit hareket d rts arasndaki zerk bir seme iradesidir" (Tun,
1986:XIX).
Bergson'un iradesinde akl ve zekann basiret ve hesab ile belirle
nemeyen, mekanik hareketlere indirgenemeyen tam bir karakter ve ahsi
yet vardr. Bu nedenlerdir ki bilin, bu anlamyla, yani zgrlk olarak
lmr hergson 539

yalnzca insanda vardr. Ona gre, "insan bilinci ile hayvan bilinci ve hat
ta en zeki olan bir hayvan bilinci arasnda kkten bir fark vardr" (Berg
son, 1986:339). Zira insan, Bergson'a gre, yaratc evrimin en zgr ve ge
limi rndr.
Ona gre, hayat hamlesinin maddeye stn gelen sava yanndan
baka bir de sanat yan vardr. Bu zellik, gerek bir sanat eseri denile
bilecek bitkilerdeki tr, eitlilik, renklilik ve uyumda gizlidir (Bergson,
1975:26). Hayat hamlesinin bi tkilerdeki bu zenginlii yaratmas ona gre,
evrenin etkisiyle aklanamaz ve bu zengin bitki dnyas bir kere mey
dana geldikten sonra artk kendi varln devam ettirebilmitir. Bu, bitki
lerde maddeyle karm bir halde bulunan bilincin gstergesi olmakla
birlikte, bu bilin henz seme yetisi seviyesinde deildir. "Denilebilir ki,
bilin burada madde ile yorulmu ve onun eseri olmutur. Dier evrim
dorultularnda bilin, kendisini maddenin kulluundan biraz daha kur
tarmay ve sonuta yle byle bir seme yeteneine sahip olmay baara
biliyorsa da, bu seme yetenei, var olmak ve yaamak zorunluluklar
iinde, ancak sa kalmak gereksiniminin basit bir yardmcs olmak sevi
yesini aamamaktadr" (Bergson, 1934:68).
Hayat hamlesi, bitkilerden so:ra hayvan trlerini yaratarak byk
bir aama kat etmi olmakla birlikte, henz asl eserini, yani bilin ve z
grlk demek olan insan ortaya koymamtr. nsan varl, bu dinamik,
yaratc evrimsel srecin ulat en yetkin aama olarak deer,J endirile
bilmektedir. Ayn zamanda Bergson'un yaratc dinamik evrim modelin
de bitki ve hayvan trleri de dahil hibir varlk dzeyi dierinin gel iim
dorultusu zerinde bulunmadndan, aralarnda derece deil, mahiyet
fark bulunmaktadr. Bylece insan varl da hayat hamlesinin eseri ola
rak, btn canl varlklarla organik bir akrabala sahip olmakla birlikte
(canl olmasndan dolay), onlardan bamsz, kendi dorultusunda iler
leyen, yaratc ve zgr bir kolun ifadesidir. nk Bergson'a gre hayat
hamlesi en tam, yetkin ve zgr eserini yalnz ve ancak insan boyunda or
taya koyabilmitir (Bergson, 1944:289). Bu bir finalizm deildir. nk
hayat hamlesi karsna kan engellerin deiik olmas durumunda insan
varln ve bilin dzeyini baka bir biim ve beden iinde de yaratabilir
di. Hayat hamlesi yaratm olduu bu insan yaratmak zere yola km
olmad iin Bergson, onun finalizme tabi olmadn, yani nceden izil
mi bir plan uygulamak gibi bir zorunluluunun bulunmadn ifade
eder (Tun, 1986:XLVIII).
540 sekzinci blm

"Hayat hamlesinin umulmadk nc patlamas insan meydana


getirince, yine iddetli bir srama ve evrimle, hayat hamlesinde sakl bu
lunan zgrlk, burada artk btn engelleri ykar ve zincirlerini krar.
Evrimin bu aamasnda ortaya kan insan beyni, hayvan beynine ne ka
dar benzese de nemi yoktur. nk insan beyninde, btn alkanlkla
r ve igdsel eylemleri, tamamen kart olan eylemlere dntrebile
cek bir sekinlik vardr" (Bergson, 1975:26).
Bergson'un bilgi probleminden nce varlk problemini ele almas,
hayat ve bilinci kavramsal ve soyut erevede ele almaktansa, dorudan
donya ve ampirik olarak yakalayabilmek ve kavrayabilmek iindir.
nk bunlar her trl soyutlama ve kavramsallatrmay aan canl ve
dinamik realitelerdir. Soyutlama ve kavramsallatrma ise bunlarn za
manla ve olula balarn kopartp, yaplarn bozmaktadr. Byle olunca
da, reali te sanlan ey, real itenin dondunlmu bir an, yani sadece foto
raf olmaktadr. Dolaysyla kavramlar, soyutlamalar ve mantksal ka
rmlar yoluyla realiteyi tanmay bo ve zahmetli bir yol olarak gren
Bergson, onu kendi zgr olu ve yarat hamlelerinde yakalamaya al
r. Bylece, baka bir deyile bu aba realiteyi mantksal kalp ve katego
rilerin eline gemeden ve olula, sreyle balar koparlmadan, onun ii
ne yerleerek deneyimlemektir.
Bergson metafizikte rasyonalist ve entelektalist yaklamlardan
ayrlp, deneycilie balanr. Onun bu noktada, "dorudan doruya du
yulup, bilinene, yaanana balandn ve psikolojik realiteyi, ilimler ve
sosyal hayatta bezendii kavramsal ekiller dnda, dorudan doruya
kavramaya" (Dwelshauvers, 1940:148) altn sylemek mmkndr.

Ruh ve Beden

Bergson, igd, zeka, sezgi, hafza, hayal gc, bilin gibi kavram ve ye
tileri incelemek suretiyle ruhu tanyabileceimizi ifade etmiti. Ancak bu .
noktada, bu yetileri tanmak iin tekli f ettii yntemin bir kavram analizi
olmad gr lyor. Ruhu, ruhsal olann tezahrlerinden hareketle tan
mak amalanyor.
Ruh kavramn ele alrken inceledii bu yetilerden igdnn, ona
gre iki eksiklii vardr. Bunlardan biri evresiyle snrl olmas, dieri
kendisi zerine dnememesidir. Bu ise tinsel olmamasndan dolaydr.
gd tinsel olmad iin, igdnn boluunu zeka doldu nr. Ancak
lcnr bergson 541

Bergson'a gre zekann da eksiklikleri vardr. O da, yaratmay ve oluu


deil, statik olan kavramasdr. Dolaysyla dinamik olan hayatn iine gi
remez, onu kavrayamaz. Zeka en iyi, bilim alannda i grr. Gemiin,
imdinin ve gelecein birlii olan sre ise hafzayla yaanr ve bu hakikat
ancak sezgi ile kavranr. Kendi benimizde yakaladmz en temel hakikat
olan zgrlk, srenin yaanmasdr ve o sreyi ancak sezgi bize bildirir.
"Sezgi, hayat, olmak zere iken kavramak iddiasndadr. Sezgi, zihni' bir
tr sempatidir; sezgiyle, bir eyde bulunan biricik ve ifade edilemez olan
eyle hemhal olmak zere o eyin iine girilir" (Dwelshauvers, 1940:149).
Ona gre ruh, madde ve beyinsel imaj ile anlalmaz. Oysa fizyolo
jistler ruhu aklamak iin nce onun madde ve beyinsel imaj ile aklana
bilecei varsaymna bavurmulard. Ancak bu varsaymda bir eliki
vardr (Dwelshau vers, 1940:150). Buna ramen bu varsaymn kullanl
mas, "ruh-beden ilikisi hakknda bilimin felsefeden beklemekte hakl ol
duu uygun; gelitirilmeye ak ve bilinen olgularn tmyle uyuan bir
kuram felsefenin bilime veremeyiinden kaynaklanmaktadr. Bu alanda
eli tamamen bo kalan bilim adam da, doal olarak, kendi kendine; ma
demki filozof benden zihinsel olaylar ile beyin arasndaki iliki hakknda
belirli sebep ve olgulara dayanan deliller, pozitif snrlar istemiyor, o hal
de ben bu ilikiyi edeerlik ve hatta zdelie kadar vardrarak ruh ile
beden arasnda tam bir rtmenin var olduunu geici olarak kabul ede
rim, dedi" (Bergson, 1934:83; 1975:47-48). Ancak bu aklama abas, ruhu
oluturan her eyi beyin ile zde veya paralel grmekten kaynaklanr.
Oysa ruhun bir paras o\an hafza bile, sadece beyinde bir yere yerleti
rilemez. Bergson'a gre bu paralelizm teorisi, fizyolojiye balangta fel
sefeden gemi, sonra da oradan bilimselmi gibi geri alnp, tekrar ayn
problemin zmnde umut balanlan bir hale gelmitir (Bergson,
1934:82; 1975:46). Ona gre paralelizm, ister felsefeciler ve isterse fizyo
loglar tarafndan sahiplenilip, savunulsun, bilimsel deil, felsefi bir teori
dir (Bergson, 1975:233). Dolaysyla ayn problemin farkl teorilere gre
farkl ifade edilmesi olas ve olanakldr. Bu nedenle ona gre bu teorinin
yaratt yanl artlanmay gidermek ve yeni aklama modellerinin n
n amak gerekmektedir. Bergson'a gre paralelistle bilin ve beyin
olaylar arasnda bir iliki tespit etmiler, ancak bunu mu tlaklatrma ya
nlgsna dmlerdir. yle ki, her bilin olay ile buna paralel bir beyin
olay tasarlamlar ve buradan hareketle de bilin eittir beyin sonucuna
varmlardr. Bergson'a gre de, her bilin olaynn bir beyin durumu ile
542 sekznc boli.m

ilgisi vardr. Fakat buradan, bilincin beynin bir fonksiyonu olduu sonu
cunu kartmak yanltr. Bu noktada; Bergson'un, adn koymad ancak
eletirilerinden kartlabilecek olan kendi teorisinin belli bal ilkeleri
yle sralanabilir: Bilin ve beyin ilikili ama birbirlerine indirgenemez
reali telerdir. Bilin, ruhun en temel katmanlarndan biridir. Bilin, hafza
ile kazanlr ve bilincin esas da hafzadr. Hafza, mekanik hafza ve yara
tc hafza olmak zere iki ekilde ele alnmaldr. Bilin ve hafza, benlii
mizi oluturur. Ruh haya t, beyin hayatn aar, zira insanda srf beden ve
beyin ile aklanamayacak yaantlar ve durumlar vardr. Bunlar bilin
olarak insan varlnn ve varoluunun, beden hayatndan sonra da de
vam edebilecei tezini kuvvetlendirir (Bergson, 1934:118-119).
Bergson, ruhun yapsn ve mahiyetini aratrrken, bir metafiziki
den ok bir psikolog gibidir. O, ruhu bir inan konusu olarak deil, bir
aratrma konusu olarak ele alp incelemekten yanadr. Metafizik sonu
ve yarglar, bu psikolojik aratrmalara dayanmaktadr. Peinen sahip ol
duu metafizik yarglara, psikolojiden delil getiriyor deildir.
Ona gre, psikolojinin verileri zerine kurulacak bir felsefi antro
poloji, insan btn yetenek ve ynleriyle ele almay salayabilir. yle ise
insan, duygu, dnce, irade, hafza, muhayyile (hayal gc) vb. ne ka
dar zellik ve derinlie sahipse, hepsi ile bir btn olarak tasarlanmaldr.
Bu btnlkl ve btncl bak asndan yoksun olan her bak as
eksik ve yanltc olacaktr. Ayrca, bilincin incelenmesi ve irdelenmesi ile
yetinmeyip, bilinaltnn da benliin oluumunda oynad roln aydn
latlmas gerekir. Bu nedenle Bergson, benliin derinliklerini tanmak iin,
uyku ve rya olgularn incelemitir (Bergson, 1934:123-141).
Bergson'da ruh, neticeleri i tibariyle bedeni ve bedensel varoluu
aan bir gerekliktir. Ancak bedenden ayr bir oluum gstermez. Aksine
ruh, insanda beden ierisinde ve bedenli varolu esnasnda teekkl eder.
nk hafza, bilin, benlik, ahsiyet ve ruh birlikte ve karlkl etkileim
ierisinde olumaktadr. Bergson'un adna pr / saf hafza veya ruh dedi
i bu realite ayn zamanda bir ahsiyettir ve lmden sonra da varln
devam ettirdiine dair deliller ileri srlmtr (Morris, 1966:82). Bu ya
nyla onun felsefesini deerlendiren baz yorumcular teist bir din felsefe
sine imkan verdiini kaydetmilerdir (Ott, 2005:36-38; Morris,1966:82;
Miller, 1915:623-624).
Bergson'da ruh; manevi yetilerimizin bir araya gelmesinin veya be
denimizle iletiim ve etkileim iinde bulunmakla beraber beden faaliyet-
lmnr bergson 543

!eriyle aklanp, ifade edilemeyen ynmzn genel addr. Bergson, ha


fza ve bilinci, ruhun en derin katman olarak grr ve onlarn etkinlikle
rinin de beden ve beyin hayatnn mekanik bir sonucu olamayacan be
lirtir. Bu anlayn, ruhun bir tz olarak algland ve bedenden tamamen
farkl ve ondan bamsz, kendi bana bir etkinlik olduunun sylendii
Kartezyen felsefenin tzsel ruh anlayndan fark aktr. Bergson, Des
cartesc dalist cevherci gre saplanmadan, ruhun aknln savunur.
Onun, ruh hayatnn beden hayatn akn olduunu sylemesi dolaysy
la spiritalizme yaklat sylenebilir. Zira ona gre, hayat hamlesi, mad
de engeli ile karlamasayd, realite daha fazla spirite\ zellikler gste
rebilecekti. Beden de, ruh gibi bir reali tedir. Ve ruh, varln srdrmek
ve ortaya koyup gerekletirmek iin bir bedene ihtiya duyar. Ancak ruh,
beden deildir. Ruh, kendi zgrln yaamak ve kendisini gerekle
tirmek iin bedeni bir alet gibi kullanr.
Bu aamada, bilin-beyin ilikisini aydnlatmak gerekmektedir.
Bergson'a gre bu problemi ele almadan nce, bu konudaki bir nyarg
incelenmelidir. "Bilin insanlarda beyine bal olduundan, canllar ara
snda da ancak beyin sahibi olanlarda bulunur; yle ise beyinden mah
rum olan hayvanlarda bilin de yokhr" (Bergson, 1975:10) denir. Bergson,
ilk bakta salam gibi grnen bu delili bir benzetme kurarak rtme
ye alr. "Bizde sindirim etkinlii mi deye bal olduundan bu eylem
ancak midesi olan hayvanlarda mevcuttur; yle ise mideden yoksun olan
hayvanlarda sindirim ilevi yoktur" (Bergson, 1975:10). Bu akl yrtme
yi geerli kabul edersek, byk bir yanlgya deriz; nk midesiz hay
vanlarn sindirim yapamayacaklarn iddia etmek byk bir yanlgya
dmek demektir. Bergson bu konuya "amip"leri rnek vererek aklk
getirmeye alr. Bir protoplazma ktlesi olan "amip" bile sindirim etkin
liini pekala midesiz olarak yapmaktadr: Ayrca mide, sindirim iin zo
runlu bir organ deildir; nk o olmasa da sindirim etkinlii olanakldr.
Dolaysyla bilinte de ayn durum sz konusudur. nsandaki bilincin red
dedilemez bir biimde beyine bal olmasndan, bilin iin beyin mu tlaka
zorunludur yargs karlamaz (Bergson, 1975:10-1 1). nk Bergson'a
gre, hayvanlar silsilesinde aa doru inildike sinirsel merkezler basit
leiyor ve topluluktan karak dank bir hale geliyor. Bunun iin en ba
sit organizmalarda bile sinirsel merkezler protoplazma ktlesi iinde yay
gn ve belirsiz bir halde mevcuttur. Dolaysyla onlarda da bilin ilkel bir
halde de olsa vardr. Ancak bu bilin, organizmann karmaklna para-
544 sekizinci b61m

Jel olarak, basitten karmaa doru ykseldike, fonksiyon ve yetileri


artmaktadr. Bylece Bergson'un varmak istedii sonu yle belirginlik
kazanmaktadr: Hayvanlar silsilesinde sindirim iin zorunlu olarak mide
ye ihtiya duyulmad gibi, bilin iin de zorunlu olarak beyne gerek
yoktur. Bu noktadan hareketle o, btn canllarn bilinli olabileceklerini
ve esas i tibariyle bilincin hayatla e anlaml ve ayn olduunu belirtir
(Bergson, 1975:11). Bergson'un bu argmanlar u amaca yneliktir: Bilin
ve hayat arasndaki sk il ikiyi gstermek ve bilincin beyinle olan iliki
sinde onun pasif bir sonucu olmadn gsterebilmek. Bilin, beyin haya
tn akn olunca, mh da beden hayatn akn olmaktadr. Ayrca bu akl
yrtmeyi olas ynlere doru uzattmzda, beden hayatyla kaytl ve
snrl olmayan ruh hayat, bedensel varolu sona erdikten sonra da muh
temelen varlna devam edebilecektir. Bylece Bergson felsefesinin doal
bir sonucu eklinde te dnya veya bedensel var olutan sonra baka bir
boyut ve biimde varoluun srdrlebilmesi olgusu karmza (bir see
nek olarak) kmaktadr. Onun bu sonulara varmasn salayan ey, biyo
loji ve psikolojiden ald verileri deerlendirmesi olmutur denilebilir.
Yoksa o, speklasyona dayal, srf rasyonel, yani deneyimsel verilere sr
tn dnm bir ekilde, skolastik zihniyetle metafizik yapyor deildir. O,
metafizikle bilimleri buluturmu ve olgularla denetlenebilecek yarglara
dayanmaya al mtr. Ni tekim bilin-beyin arasndaki ilikiyi anlamaya
alrken ve buna paralel olarak mide ve sindirim arasndaki ilikiyi bu
na rnek olarak ileri srerken hep tecrbe sahasndan yarglar kartmak
tad r. Ona gre bilincin en belirgin belirtisi semek ve karar vermektir ve
bunlir insan d a ne kadar ok ortada ise, amip gibi ilkel hayvanlarda o
oranda belirsizdir. nsan' da bilin, gemii korumak (hafza) ve gelecei
tasarlamak demektir.
Bil in btn canllarda bulunur mu, yoksa sadece insanda m gr
lr? Bergson'a gre, hayvanlarn en basitinden en karmana doru
hepsinde hayatla btnleme ve varln koruyup devam ettirebi lme is
tei ve abas vardr. Bu da, derece fark olmakla beraber her canlda bi
lin olduunu gsterir. Hatta bu bilin uyuklama halinde bile olsa, gizil
olarak bi tkilerde de bulunur. Bilin semek ve karar vermekten ibaret bir
rol oynuyorsa kend iliinden hareket etmeyen ve karara ihtiyac olmayan
organizmalarda bilince rastlamak pheli olacaktr. fakat dorusunu sy
lemek gerekirse kendiliinden hareket etmeyen hibir canl yok gibidir.
Hatta genellikle topraa dikili olarak yaayan bi tkiler dnyasnda bile ha-
lenr bergson 545

reket yetisi yok olmaktan ok.uyur bir haldedir. Nitekim hareketin yarar
l olaca zamanlarda bu yeti pekala uyanyor (Bergson, 1934:60-61 ). Berg
son bu fikri daha da ilerleterek, bilin ve hayat ayn kaynaktan geldikleri
iin, bi tkilerin ve hareket etmeden besinini elde eden asalak yaayan can
llarn bile uyuklama halinde de olsa bir bilince sahip olduklarn syl
yor. Bitki ve hayvanlar dahil olmak zere b tn canllar kendiliinden
hareket gcne doal bir hak olarak, gizil de olsa sahiptirler. Yalnz bun
lardan ou, bu hakka g.rek duymamak ve yararszlk yznden, bilfiil
kullanmaktan v azgemiferdir (Bergson, 1934:61 ).
Bilin ve hareket kabiliyeti arasnda, bu yeti arttka ve karmak
latka, doru orantl bir biimde bilin dzeyi de artmaktadr. zetle,
canllarda bilin, basi tten karmaa ve hareketsizden hareketliye gittike
artmakta ve iddetlenmekte, tersi durumda yatmakta ve uyuklamaya
doru gitmektedir. Ancak insanda bilin, hafza ile organik bir iliki iin
dedir. Bu iliki gz nne alndnda, kiinin psikolojik bir btnlk ol
duu gerei ortaya kar. Ayrca bu noktada ifade etmek gerekir ki Berg
son' da kii ve kiiliin temelinde bu bilin anlaynn yan sra somut za
man dedii sre anlay da yatmaktadr. Zira onun hafza, bilin ve so
mut zaman, yaanan zaman veya bilin hal lerinin aralksz ak dedii
sre birlikte ele alndnda, insanolu bu yetileriyle kendisini akp giden
zaman ierisinde bir "benlik-kiilik" olarak yakalamakta ve srekli ken
disini devamllk ierisinde, deierek oluturmaktadr. " Bergson'a gre
eski felsefe ve bilimin anlad zaman, bir cinsten olan llr mekandan
ibarettir. Halbuki somut zaman, bilincin bir oluu ve yaratc bir evrimdir.
O halde canl zaman ancak b ilin t e grlebilir. Onun her annda esiz bir
deime ve nitelikten ibaret bir yenilik vardr. "Sre"nin llp parala
namamas bundandr. Canl bilincin her annda gem iin btn bilin hal
leri nlar, gelecein sesleri duyulur. Bu sesleri, ruh tamamyla kendi ha
line, samimi sevgi ve nefretlerine brakld zamanlar iitilir. Bunun iin
insann btn kiilii de, sevgi ve nefretlerde toplanr" (Tun, 1986:XV).
Bu tarz bir bak as Bergson felsefesinin egzistansiyalist (varoluu) ve
personalist (kiiliki) akmlarla olan akrabaln artrmaktadr (Matt
hews, 1996:38-39). nk zc felsefede olduu gibi nmzde snrlar
izilmi, mahiyeti belirlenmi bir insan varl yoktu r. nsan, yaratc, di
namik evrimsel sre ierisinde kendisini bu srecin canl bir aktr ola
rak bulmak ve ina etmek durumundadr. Evrensel yaratc sre, insan
varlnn da bu yaratma hareketi ve hamlesine katlmasn ve bu sayede
546 sekizinci bolum

hem evrensel dzeni, hem de kendisini anlayp, kavrayp, dntrmesi


ni beklemektedir. nk evrende ve insanda yaratclk; ayn yaratc ev
rimin ve atlmn eseridir. nsan, yaratlan ve dolaysyla kendisini olu
turmas, yaplandrmas yoluyla kendisini ve varl (evreni) ortak bir
paydada grp, deerlendirebilmektedir.
Bergson'un ruh anlaynn cevherci bir anlay olmadn syle
mek mmknd:Jr. Bergson'a gre "ruh; ne tek bir cevher (tz) ne de atom
lardan yaplm bir mozaiktir. O halde Bergson'un bilin teorisi imdiye
kadar yaplan bilin teorilerinden bsbtn ayrlyor demektir" (Tun,
1986:XV) ve bu yeni teoriye gre; "artk bu yle bii bilin ki, kendisinde
hem okluk, hem de birlik (unite) vardr. Ayn zamanda bu, ne paralanr,
ne llr, ne de hesaba gelir bir bilintir" (Tun, 1986:XV). Ayrca Berg
son'un ruh anlay cevherci bir anlay olmad gibi, ispiritizmac veya
gizemci bir ruh anlay da deildir. Onun ruh anlay psikolojiye daya
nr. Bu yanyla onun ruhu ele al tarznn bilimsel olduu sylenebilir.
Bu, ilk bakta yanltc gibi gelebilir ancak deildir; nk o, ruhu insan
beninin birlikli hali olarak alglamaktadr ve insan benini meydana geti
ren, bilin, bilinalt, hafza, imgelem, zeka, igd, sezgi gibi ne kadar in
san ve canl olmakla zg yeti varsa, bu yan ile ruhu anlamak ve be
timlemek ister.
u halde Bergson'a gre benliimiz, kiiliimiz ile ruhi yapmz
arasnda bir i ielik sz konusudur. Benimiz ile yaptklarmz ve yaptk
larmz ile olduumuz ey arasnda nasl bir i ielik varsa, yukardaki i
ielii de byle anlamak gerekir. O bunu yle formle eder; yaptm z,
ne olduumuza bal olduu g ibi, ne olduumuz da yaptmza baldr

(Bergson, 1944:9). Ruh ile benlik, psikolojik adan ok yakn kavramlar


dr. Bergson bunlar bazen zde de kabul etmektedir. Ancak ruh, daha
genel ve kapsaycdr. Ona gre varln z ve alm temelde ruhsal
olan hayat hamlesinin almas hareketine baldr. Hatta bu yanyla onu
Plotinus'a benzetenler olmutur (Lamprecht, 1955:438). Ancak konu var
lktan, zel olarak insan varlna kaydnda Ruh kavram sadece psiko
lojik ve bilimsel armlaryla kullanlmaktadr. Buradan u sonucu
kartmak mmkndr: Bergson, ruh kavramn iki anlamda kullanmtr;
bir yanyla geleneksel metafiziin iindedir (hayat hamlesinin spiritel
yapsn iddia edii ile) te yandan insanda ruhu ele alrken, psikolojik tu
tumdan ve kendi zamannn bilimsel verilerinden hareketle bir ruh kav
rayna ulamaya almaktadr.
lenr borsor 547

Bergson' da madde ve hayatn bir dualite oluturd uu sylendiin


de, her ikisinin de ayr ayr kaynaklardan m yoksa tek bir kaynaktan m
geldikleri sorusu ile karlalmaktadr. Bergson'a gre madde ve hayat,
evrensel-yaratc-dinamik ve evrimsel srecin bir sonucudur. Dolaysyla
her ikisinin de kayna bu sretir. Madde, hayat hamlesi'nin (elil vital)
kendi zgr alm (yaratma) sreci ierisinde geride braklan br artk
durumundadr. Dolaysyla hayat hamlesinin canllar meydana getirir
ken geride brakmak zorunda kald, canl ve tinsel olmayan artn ad
"madde"dir. Ancak madde ve hayat arasndaki btn atma ve kart
lklara ramen bir dayanmaya da tank olunmaktadr. Bu dayanma
canl varlklarn varlklarn srdrebilmek iin maddeye gereksi nim
duymalarnda aka rneini bulmaktadr. yleyse madde ve hayat kar
tlklarna ramen dayanma iindedir denilebilir (Bergson, 1949:355).
Hayat hamlesi maddeye girmedike, madde yerinde sayan bir kasrga gi
bidir. Hayat, yahut organizm, maddenin bozulma ve rmesini gecikti
ren bir harekettir" (Tun, 1986:XXXIII).
"Beynin genel rol ve biricik grevi, ruhun harekete dnebilecek
ksmlarna yol vermek, yani ruhu, eylem ve etkinlik alanna koymaya
arac olmaktr. Bu sebepten daima pratik ve yararl amalar kollayan be
yin, kendi eylemlerini etkili klmak iin ruhu da ou nlukla kendi bak
asnda hapsetmek ister" (Bergson, 1934:100; 1975:71). Bergson, ruh ve
beyin arasnda tamamen mahiyet fark gryor ve onlara ayr ayr ilev
ler yklyor. Ancak ruh aksiyona yani eylem ve etkinlie kmak istedii
zaman beyin bu istee uygun koullar salyor veya bu dorultuda aba
gsteriyor. Ksacas ona gre; "ruh, beyni her taraftan ap taar, ve beyin
sel etkinlikte ruhsal etkinliin ancak bir paras bulu nabilir. ( . . . ) yleyse
ru sal etkinlik organik etkinliin bir eseri olmaktan ok uzak kalyor.
nk ruh ile bedenin ayrlmaz bir biimde birbirlerine bal olduklarn
mutlak olarak varsaydracak bi r neden kalmad gibi beynin de ruha alet
olmaktan baka bir grevi olmad grnyor" (Bergson, 1934:100;
1975:71). Yineleyecek olursak, zellikle u iki noktann altn izmek ge
rekmektedir: nce, ruhsal etkinlik organik bir etkinlik deildir ve ruh, be
deni ve beyni amalarn gerekletirmek iin bir alet olarak kullanmakta
dr.
548 sekzinci blm

nsan

Bergson iin asl realite, her an yeni olan, yaratc olan, mekanik ileyi ve
yasalarla tketilemez olan bir yaratma srecidir. Dolaysyla realitenin ya
ps ile insann bu realiteyi alglay ve kavray arasnda bir uyum ve
karlkllk olmal ki bu realitenin bilgisi olanakl hale gelsin. Bergson re
aliteyi dinamik, yaratc ve yeni olularla alm halinde tasarmlarken, in
san da ona paralel olarak tasarlar. Evrensel-yaratc-evrimsel olu, insan
varln, kendi zgr geliimi ierisinde, iinden kt bu yaratc sre
cin anlam ve mahiyetini kavrayacak ekilde veya en azndan bu donan
ma sahip olarak ekillendirmitir. u halde insan varl ve varoluu, do
al sreler yoluyla varolmakla beraber; varln sadece doal bir uzant
s olmayp, onun anlam durumundadr (Bochenski, 1997:138). nsan, ev
ren ierisinde zel bir yerde bulunmaktadr. Bir yandan evrensel-yaratc
dinamik ve evrimsel srecin uzantsnda yer almaktad bir yandan da bu
sre onun edim, eylem, davran ve baarlarnda uzayp yoluna devam
etmektedir. Bylece doada bir tek insan varl yaratc hamle ile btn
leip kendinde gizil olarak bulunan yetenekleri yaptlar yoluyla dlatr
makta ve yaratc srece katlmaktadr. te tam da bu noktada Berg
son'un insan varlna ykledii etik ve estetik anlam karmza kmak
tadr. Hayat hamlesi, yaratc srecine insan varlnda devam ettii iin,
Bergson'a gre, hayat hamlesi ile en yakn iliki, sanatlar ve ahlak kah
ramanlar tarafndan kurulmaktadr. Bergson'un deyiiyle; "hayatn esas
ve kendisi olan hayat hamlesi, insanda ve zellikle en iyilerimizde, yolu
na engellere taklmadan devam eder ve bu ii yapmak iin, akllara hay
ret verecek bir sanat eseri olan insan vcudunda cisimleir ve burada tin
sel hayatn yaratc akn snrsz bir biimde srdrr" (Bergson,
1934:73; 1975:31-32).
Bergson'a gre hayat hamlesini insani ve ahlaki alanda ilerletenler,
metafizik dorularn ermileri dedii ahlak kahramanlardr. Onlar yle
anlatr; "yaratc ve sade kahramanlklaryla erdeme yeni yollar aan bu
byk iyilik adamlardr ki, onlar metafizik dorularn ermileridirler.
Onlar, evrimin doruuna ykseldikleri gibi ayn zamanda hayatn kay
naklarna da en yakn bulunduklar iin, hayattan gelen en kutsal hamle
leri duyulabilir bi r hale getirirler. Hayatn ilkelerine kadar sezgisel olarak
inmek istiyorsak, bu byk ad amlar dikkatle takip etmeli ve btn duy
duklarn ta iimizde duymaya almalyz. Yerkremizin gizil atei nasl
volkanlarn tepesinden fkryorsa, insan ruhunun derinliklerindeki sr-
henr bergson 549

lar da ancak ahlak kahramanlarnn eriti kleri zirvelerde ortaya kyor"


(Bergson, 1934:73; 1975: 32).
nsan; Bergson metafiziinde, evrensel-yaratc-dinamik ve evrim
sel srecin hem en olgun meyvesi hem de bu srecin devindiricisi, yani
insani ve toplumsal alana yaycs ve hem de anlam durumundadr. Zira
evrim ve yaratma hareketi onda devam etmektedir. "nsan ruhu kendisi
ni sanatsal yaratlar yoluyla dlatrarak ve nesnelletirerek" (Hausheer,
1927:460) bu evrimi devam ettirir. Dolaysyla ister maddi, ister mane
vi / tinsel alanda olsun, btn insanlk baarlar, hayat hamlesinin insan
araclyla somutlamas demektir.
Bergson'un insan anlaynn temelinde, onun metafiziinin bulun
duunu grmek olanakldr. Evrensel planda yaratma, yenilik ve olu na
sl genel bir ilke ise, insanda da bu byledir. Ona gre, insan varl hibir
zaman "olmu" bir varlk deildir. Srekli "olmakta olan", yaratc ham
leyle btnleip "yaratmakta olan" bir varlktr. Ancak bu yaratma yoluy
la kendini gerekletirme mutlak anlamda olanakl olmayabilir. Fakat in
sann nnde bir imkan ve seenek olarak durmaktadr. Toplumsal hayat
ierisinde, gndelik hayatn karmaas ve kayglar, insan varln kendi
si, evresi ve evren zerine bilinli ve dikkatli bir ynelimden ou zaman
alkoymaktadr. te bilinli ve dikkatli bu ynelim, Bergson'a gre, filo
zoflarn, sanatlarn, din ve ahlak kahramanlarnn becerebildikleri bir
ey olmaktadr (Bergson, 1949:351).
Bergson'a gre, sanat ve ahlak alannda, insann yaratc-dinamik
evrimsel sreci devam ettirdii grlyor. Bylece insan varl bir yan
dan, yaratc-d inamik-evrimsel srecin iinde olurken, dier yandan bu
srece katklar yapabilen ve bu sreci kendi yaam ve zgr yaratlary
la ekillendirip, zenginletirebilen bir varlk olarak tasarl anmaktadr. An
cak, gerek anlamda sanat eseri yaratabilmek veya olgun bi rahlaki haynt
yaayabilmek iin temelde mutlaka zgrlk olmas gerekir. Ona gre z
gr eylem ise; "btn bir ruhtan geliyor ve "esas ben" ile k<ynayor"
(Bergson, 1990a: l52) olmaldIT. Fakat alkanlklarn ve eitli otomatizm
lerin ou zaman bunu engellediini (Bergson, 1990a:153) syleyerek z
grl tketici anlamda yaamann insmn nnde bir hedef olduunu
belirtiyor. Bu ynyle Bergson felsefesi insan v<rln ister tarihsel ister
toplumsal ve hatta ister biyolojik olsun her eit belirlenimin rn veya
sonucu sayan grlerin karsndadr. Ona gre evrende ve insanda z
grlk ve yaratclk esastr.
550 sekizinc blm

Bylece Bergson, ontoloji ve metafizik alanndan estetik ve etik ala


na gemektedir. nk insan, evrensel-yaratc-dinamik-evrimsel srecin
kendisinde devam ettii bir varlk durumundadr ve o da kendi yaratc
hamleleriyle kendini ve toplumu ekillendirecektir. Zira Bergson'a gre,
hayat hamlesinin iki ayr kolu olan igd ve zeka kendi yollarnda iler
leyerek ulatklar en gelimi noktada, toplumsal bir yaam kurmular
dr. "Eklemlilerin en yksek evrim noktasnda arlarla karncalar, omur
gallarn sonunda da insan vardr. Dikkat ekicidir ki, birbirlerinden ta
mamen farkl hayat ekillerine varmalarna ve gittike ayrlan yollardan
gi tmelerine ramen bu iki hayat grubunun vardklar evrim noktas hep
toplumsal hayat olmutur. O halde toplum gereksinimi daha batan ken
disini hissettirmi ya da hayat hamlesinin asl ve esas, tam manasn an
cak toplumda bulmutur" (Bergson, 1934:73; 1975:33).
Bylece hayat hamlesinin yapsnda, gelimi bir yaam biimi ola
rak toplumsalln bulunduunu ifade etmek olanakldr. u halde, hayat
hamlesi, hem ahlaki, hem toplumsal, hem de sanatsal almlar, bir ola
nak olarak yapsnda barndrmaktadr denilebilir. Bu aamada Bergson,
toplum ve birey arasndaki ilikiye de deinir ve "toplumun gelimesinin
ancak bireye zgrlk vermekle elde edilebileceini" (Bergson, 1934:73;
1975:33) syler. Bergson'da zgr edim ve eylemin kayna "derin
ben"dir (Bergson, 1990a:151). Onun zgrlk kuram ile ahlaki yaayn
doruk noktas olarak grd kahramanlk ahlak arasnda sk diyalek
tik bir il iki vardr. Gerek anlamda ahlakl olabilmek ve davranabilmek
iin samimi olmak gerektii gibi, zgr olarak eyliyor olmak da gerek- .

nektcdir. Yine tersinden alnacak olursa, ancak ben li i n derinliklerinden


,

kopup gelen edimlerin gerek mlanda zgr olabilecekleri sz konusu


dur. Ksaca, zgrln de ahlakn da kayna derin ben' dir. Dolaysyla
zgrlk ve ahlak kar lkl diyalektik bir iliki iinde olanakldr. Her
hangi bir eylemin zgrl ve ahlakilii ya birlikte sz konusudur ya da
bir yanlsamadr. nk zgr ve ahlaki dediimiz eylem ayn zamanda
dierini de yapsnda barndryor olmaldr. yleyse ancak zgr eylem
ler ahlaki olabilecei gibi ayn ekilde ancak ahlaki eylemler zgr olabi
li denilebilir. Bylece Bergson'un, etik ve estetik tavr, zgrlkle, onu
da "derin ben" kavram ile anlamlandrdn gryoruz (Bergson,
1990a :157). Ona gre, insan varlnn zgr bir iradeye sahip olduunu
kabul etmekle, olmadn kabul etmek, iki farkl insan tasarmn gerek
tirir. Zira "deterministler (belirlenimciler) belirli ncl sebeplere ancak
henri bergson 551

tek bir eylem karlk olabilir derken, zgr irade yanllar ise tersine ola
rak, ayn sebeplerin ayn derecede olanakl muhtelif birok eylemlere va
rabileceini" (Bergson, 1990a:159) savunurlar. Bir yanda, insan neden-so
nu ilikisi balamnda ele alarak fizik ve maddi .srelerde geerli olan
mekanizmalarla aklamak yeterli ve gerekli olurken, dier durumda n
cesinden sonrasnn karsanamayaca olanaklar ve olaslklar btn
sz konusudur.
Bergson' a gre insan anlamak, onun zgn ruh halleriyle ortaya
koyduu ynelimlerini, yaptlarn, ksacas yarahlarn anlamakla ola
nakldr. Bu da, evrensel-dinamik-yaratc-evrim sreci ierisinde insan
madde ve mana, ruh ve beden btnl ve birliktelii olarak grmekle
olanakldr. Bunun temelinde de Bergson'un varln btnnde, canl
cansz, ruh-madde ikiliklerinin temelinde, bir ve ayn kayna "hayat
hamlesi"ni grmesi yer alr (Bergson, 1986:348). nsan da ite bu kayna
n, hayat hamlesinin en gelimi noktasdr. Anca insan, bu evrim sre
cinin bir amac deildir. Zira ona gre, "hayat iin beeri anlamda bir
ama gstermek botur. Bir amatan sz etmek, gereklemekten baka
bir ey beklemeyen nceden mevcut bir model tasarlamaktr. Bunu yap
mak, her eyin ezelden mevcut olduunu, gemiin, imdide okunabile
ceini varsaymak; hayatn hareketi ve evriminde, zamann dnda yerle
en zekamz gibi hareket ettiine inanmaktr. Hayat ise ilerler, srp gi
der" (Bergson, 1986:75; 1944:58). Bu nedenle de hayat ancak, sezgi gibi bir
bilme yetisine sahip olan ve srenin znesi olan insan varl anlayabilir
ve anlamlandrabilir. Bunu da, hayat' a katlarak gerekletirebilir. Berg
son' a gre, insann yaratmasn salayan coku, heyecan, sevin, insan
varlnn evrensel-yaratc hamle ile birlikteliini kurar (Bergson,
1990a:23). nsan, bylece sadece sanat yaptlarn deil, evrensel bir ahla
k da gerekletirir. Ya da gerekletirmelidir (Bergson,1949:44). nk
insan, deerlerin sesini duyan, olmas gerekeni veya yaplmas gerekeni
fark edip, hisseden ve bu uurda eyleyebilen bir varlkhr. Ancak, yapl
mas veya olmas gerekeni yapmak, toplumsal otomatizm veya alkan
lklar dzeyindeki davran ve eylemlerle snrl olmamaldr. Tersine ya
rar ve kar gzetmeksizin insanlk ve deer adna eylemek gereklidir
(Bergson, 1949:49). te ahlak ve din kahramanlar bu ekilde yaarlar.
Kendilerinde, kendinde deeri ve dolaysyla kendinde bir ahlak yaa
yp, rnek olutururlar. Ancak bu noktada Bergson, bir rnek insan ree
tesi sunmaz. Ona gre insan, kendisini gerekletirmeli, yaratma srecine
552 sekizinci blm

kahlmaldr. Bunu her insan kendi iinde ve kendine has gerekletirecek


tir. Ahlak ve dinin byk kahramanlar rnek alnabilir ancak bu, onlar
daki yaratc davran rnek almak biiminde olmaldr. Zira onlar, yal
nz davranlar ile deil, ilerindeki hayat hamlesi ile bizi kendilerine a
rrlar (Bergson, 1949:63 ).
Bergson, buradan hareketle de byle bir insan yetitirmek iin,
bireyin kendi deerini grmesini salayacak, onun kendi ruhunun de
rinliklerinden kopup gelen duygu ve eilimlerine sayg gstererek, bun
larn esere dnmesine zemin ve imkan hazrlayacak bir eitimi gerek
li grr (Bergson, 1990a: 152). Yani, yaratcla ve yenilie olanak sala
yan, kiinin kendisi olabilmesine frsat veren bir eitim anlay tasarla
nr. Bylece srekli olu, insann her eyleminde devam edecektir. nk
"bilinli bir varlk iin varolmak deimek, deimek olgunlamak, ol
gunlamak kendi kendini durmadan yaratmak" (Bergson, 1944:10) de
mektir. Aksi takdirde insan vcudunun durum, jest ve hareketleri bize
basit bir mekanii hatrlatt nispette glnleeceklerdir (Bergson,
1990b:29).
Bergson, ahlakn ve dinin toplumsalla terk edildii durumlarda
da, geleneksellemenin, duraanln, otomatizmin ve alkanln byk
bir tehlike ve yabanclama kayna olduu grndedir (Karasan,
1949:X). Hayat hamlesi, insann zgr-etik yaratlan zeri:den insani ve
tinsel bir dnm ve alm gerekletirebilir (Karasan, 1949:XV). Hayat
hamlesini, kendinde, bu ekilde, kendi zgr-etik eylemleriyle tamamla
ma ve insani sahada devam ettirme hareketiyle de insan, btn bir varlk
sal sradzenin, evrim srecinin, hayat hamlesinin; rn, anlam, geli
tiricisi, etik ve estetik dzleme taycs, yorumlaycs, anlamlandrcs,
ksacas znesi durumundadr.
"O zaman, bu varlk bir dizgenin rn olduu gibi, bal bana
bir dizge de oluturmaktadr. ( . . . ) Yaratt tm olgular, olaylar, devimler
ve rnler yeniden onu etkiler ve yeniden baka bir st dzeydeki olu
um devresine ve devinime iter. Bu ilev sonsuza dek, yani insan varl
tkeninceye dek srer" (Yeniehirliolu, 1978:82). Bu noktada Bergson'un
insan tasarmnn onu, "Tarihsel Diyalektik Olgu"ya (Yeniehirliolu,
1978:83) yaklatrdn ifade edebiliriz. Bu nedenle de, evrensel-yaratc
dinamik-evrimsel sre ile uyum iinde olan insan varl, bu srecin de
vamn ve hatta olgunlamasn ve iyiye doru gitmesini salayacak olan
varlkhr (Kk, 2001 :201 ).
henri berson 553

Ksacas insan, ontik olarak bedenli ve bedensel bir varolu ierisin


de olmak1a beraber, anu aan ve taan yetilere sahip bir varlktr (Matt
hews, 1999:130). Yaratc-dinamik-evrimsel-sre ierisinde bu srecin en
yetkin rn ve anlam olan; sreyi yaayan, zgr eylemler ortaya ko
yabilen, deerlerle yaayan, maddi ve mekanik srelerle tamamen ta
nmlanamaz ve tketilemez olan, kendisinde hayat ve madde, ruh ve be
den'i bir arada ve uyum halinde grebildiimiz bir varlktr. Dolaysyla
Bergsoncu dizge ierisinde insan; evrensel metafizik dzenin anlam, ta
ycs, gelitiricisi ve yorumlaycs olan ve bunun zerine etik ve estetik
bilin gelitirebilmi zel bir varlk konumundadr. Bylece etik, estetik
ve felsefi antropoloji de btnlemektedir.

Ahlak ve Din

Bergson, ahlak, kapal ahlak ve ak ahlak olarak ikiye ayrr. Kapal ah


lak, toplumun ahlakdr. Toplum ise hayatn bir yansmasdr. Hayat, in
san topluluklarnda zeka, bcek topluluklarnda ise igd ynnde ge
limitir. gdnn hayata uyum arac olduu toplulukta kurallar zo
runludur. Canllar onlar otomatik olarak kullanr. Zekann hayata uyum
arac olduu toplulukta yani insan topluluk1arnda zorunlu olan ey ku
raln kendisi deil, bir kural edinmektir. Baka baka kurallar ve alkan
lklar edinmek mmkndr. Fakat ne olursa olsun bir alkanlk edinmek
gereklidir. Ne ekilde olursa olsun, bir ykmlle balanmak nemli
dir. Byle olunca farkl toplumlar farkl ahlaklar edinebilirler. Ama ahlak
tipleri nasl olursa olsun, mutlaka bir ahlak edinmek gereklidir. Zorunlu
olan ahlakn varldr; ekli, eidi deildir. gd ile hareket eden top
luluklarda ise ahlak da, ahlakn z de, esas da zorunludur.
Ahlakn kayna hayattadr. nsan hayatn en genel olgularna ba
lanmakla ykmldr. Ahlak, kaynan ykmllkten alr. Kaynan
ykmllkten alan bu ahlak kapal ahlaktr. Ancak, mevcut dzenin ko
runmasn hedef edinen bu alkanlk, ykmllk ahlaknn yan sra,
onu amay, deime ve olgunlamann doal bir sonucu olarak, onu ge
niletmeyi hedef edinen bir evk ve sevgi ahlak da vardr ki bu da bir ya
ratmadr.
Birinci tip ahlak, insan soyunun varlk artlarndan doduu hal
de, ikincisi soyun artlarn amak isteyen byk ahsiyetlerin ruhunda
doar. te bu da ak ahlaktr. Yeryznde her ada ahlak kendilerinde
554 sekizinci blm

tayan ahsiyetler ortaya kmhr. nsanlk, Hristiyanlk Azizlerinden


nce Yunan Bilgelerini, srail Peygamberlerini, Budizm Arhantlarn ve
daha bakalarn tanmh (Bergson, 1949:40). Bergson'a gre, bu byk
ahsiyetler kendilerinde bir ahlak tar ve temsil ederler. Toplumun dier
fertleri onlar model olarak seerler. Birinci kaynaktan kan ahlak ahsi
deildi ve toplumdan geliyordu. kinci tip ahlak ise ahsidir. Bir ahs mo
del olarak almak ve onu taklit etmek sz konusudur. Birincisi mecbur
eder. kincisi ise eker ve arr.
Bireye belirli bir ahlak kabul ettiren unsur, birinci kta alkanlk
ve igddr. kincisinde ise, alkanlk ve igdnn haricinde iradeyi
harekete getiren ey ancak heyecandr; mecburiyet ve bask dnda birey
hareketlerinin sebebi heyecandr. Bu ikinci kaynan dourduu ahlak
kendisini kabul ettirebilmesi iin bireyde bir heyecan yaratmaldr (Kara
san, 1949:XII). Yani birinci tip ahlak zorlayc olduu halde teki bireyin
kendisi tarafndan sevilir ve istenir. Bu ikinci tip ahlakta heyecan vardr.
Bergson' a gre bu heyecan byk, dini bir heyecandr. Din, bu anlamda,
model olarak alnan bir ahsiyetin yarath heyecan yaamak ve taklit et
mektir. Bergson bu tar bir yaayn olduu dinlere "dinamik dinler" der.
Dinamik din, insanln dinidir, ak dindir.
Kayna ykmllklere dayayan ahlakn kendisinden kt din
ler ise "statik d inler" dir. Statik din, sitenin dinidir, toplumun dinidir, ka
pal ahlakn dayand dindir. Ahlak ile dinin iki kayna, hayatn iki te
mel eiliminden kar, biri koruma teki yaratma eilimidir. Birinden ka
pal toplum, bu toplumu ayakta tutan ykmllk ahlak, bu ahlak da
destekleyen statik din doar. tekinden ak toplum ideali, bu ideali
kamlayan evk ve sevgi ahlak, bu ahlak da yaatan dinamik din kar
(Karasan, 1949:XIV).
Ak toplum prensip i tibariyle btn insanl iine alacak olan
toplumdur. Belli bir toplumda, belli bir anda, gerekten mevcut olan bir
statik ahlak vardr. Bu ahlak, adetlerde, fikirlerde, kurumlarda yerlemi
tir. Zorunluluk zellii son tahlilde tabiatn ortak hayat istemesine indir
genebilir. te yandan da bir dinamik ahlak vardr. Bu ahlak hamledir,
toplumsal zorunluluu yaratan tabiatn yaratcs olan hayata baldr. s
ter bask olsun, ister evk ve sevgi olsun; ahlakn da dinin de kk, kay
na hayattadr.
her bergson 555

Deerlendirme

Bergson felsefesini kavrayabilmek iin onun felsefe tarihindeki yerinin ta


yin edilmesi gerekir. Bergson felsefesi bir hesaplama rndr. Zira bu
felsefe, kendisinden nceki pek ok filozof ve akmla hesaplama ve bu he
saplama sonucu aa kan elikileri bir st yorumlama ile yeniden kur
gulama esasna dayanr. Bergson'un bu manada bir diyalektiki olduu ve
karsnda bulunduu ekol ve grlerin kendi i tutarszlklarn ve eli
kilerini gstermek suretiyle kendi dizgesini ina ettii sylenebilir. Bu du
rum gz ard edilerek, literatrde kimi zaman Bergson iin akl kart gibi
sfatlar kullanlm olsa da onun eserlerini inceleyenler her eyden nce,
salam bir muhakeme ve aklsal bir dizge ile karlarlar. Dolaysyla Berg
son ve Bergsonizm hakknda acele olarak verilmi olan hkmlerin ideolo
jik artlanmlklarn eseri olmas ihtimali gzden uzak tutulmamaldr.
Bergson felsefesi ikilikler zerine kurulmutur. Bu ikilikler, varl
tek bir gereklik olarak ele alan teki felsefelerden ayrlmasna neden olur.
Varlk; madde ve hayat, ruh ve beden, madde ve mana, nicelik ve nitelik,
i ve d, grn ve gereklik, zaman ve sre, zeka ve sezgi, derin ben ve
yzeysel ben, ak ve kapal, dinamik ve statik, zgrlk ve determinizm,
seme ve zorunluluk gibi ve daha da oaltlabilecek kavram iftleri ek
seninde ele alnmaktadr. Bu sayede Bergson felsefesi, zengin felsefi prob
lematikler barndrmaktadr.
En genel hatlaryla Bergson'un hesaplat ekol ve filozoflar hatr
lanacak olursa; materyalizm, pozitivizm, natralizm, kritisizm, rasyona
lizm, entelektalizm, mekanizm ve finalizm'le karlalr. Bu ekoller
Bergson'un eletirerek kulland ve reddetmek suretiyle de olsa, kendi
dizgesini dayandrd ekollerdir.
Materyalizm, evrende biricik tz olarak madde ve fizik gereklii
kabul eden bir ekoldr. Evrendeki btn olaylar, fizik ve mekanik yasa
larla aklanabilir. Buna gre nedensellik ve determinizm, doal srele
rin aklanmasnda en gvenilir bavuru kaynaklardr. Madde ve maddi
srelerin tesinde evrende akn bir g tasarlamak, akln elikiye d
mesidir. Bu balamda materyalizm ile natralizm uzlam ierisindedir.
Bergson kendi vitalist ve spiritalist felsefesinde bu grlerden hesap
lamak suretiyle yararlanmtr. Kant'n insan bilgisinin imkan ve snrla
rn aratran kritik felsefesinde varlk, fenomen ve numen eklinde ikiye
ayrlm ve kendinde varlk olarak adlandrlan numen, bilimsel bilginin
556 sekizinc blm

snrlar dna itilmitir. Bylece Kant'n, insan akl iin sadece fenomen
lerin bilgisini meru olarak tanmasnn ardndan, pozitivistlerin varl
tek boyuta indirgemeleri ve onu da fenomenlerden ibaret saymalar aa
masna gelinmitir. Bergson, Kant'n varl, fenomen ve numen olarak
ikiye ayrmasna ve numen'in bilinemez olarak snflandrlmasna kar
karak maddeyi ve hayat, ruhu ve bedeni ayr gereklikler olarak tanm
lar ve indirgemecilikten kanr.
Bir rasyonalizm trevi olan entelektalizm ise akln yasalar ile var
ln yasalarn zde kabul ederek "gerek olan aklsaldr, aklsal olan
gerektir" sonucuna ulamtr. Bu sonu da Bergson' a gre hataldr n
k realite maddi ve fizik srelerden ve insann bilme yetisi de akl ve
mantktan ibaret deildir.
Mekanizm ve finalizm doktrinleri ise evrende hesaplanabilir ve n
cesinden sonrasnn bilinebilir olduu sreler tasarlamakta ve yaratma
ile yenilik dnceleriyle pek de badaamamaktadr.
Bergson felsefe "sahnesinde kendisinden nce savunulan, yukarda
en genel hatlaryla betimlenmeye allan grlerden ayrlarak kendi
dizgesini kurgulamtr. Bu yanyla Bergson felsefesi bir materyalizm ve
natralizm eletirisi olarak okunabilir. Ona gre varlk, madde ve fizik
gereklie indirgenemez. Aksine varln temelinde, adna hayat hamlesi
(elan vital) dedii ve yaratma gc ve istei olarak betimlenen, tinsel ve
canl bir g grmektedir. Hayat hamlesi, balangtan izilmi bir plan
veya rotay takip etmedii iin bu sre, finalizmle aklanamaz. Zira ha
yat hamlesi, zgr ve yaratc hamlelerle kendisini aar. Bylece bi tki,
hayvan ve insan olmak zere, maddi ve fizik evren ierisinde, hayat ve
ruhsallk aa kar. Hayat hamlesi, tinsel ve canl bir g olarak kendisi
ni aarken bitkilerde, hayvanlarda ve insanda, farkl dorultularda ve
farkl dzeylerde canllk ve bilin katmanlar oluur. Bu farkl dzey ve
katmanlarn sebebi, hayat hamlesinin dorusal bir hat zerinde alma
m olmasdr. Dolaysyla hayat hamlesinin bir havai fiei andrrcasna
deiik istikametler ve dzeylerde patlamas bu hareketin finalizm ve
mekanizmle aklanamazln ve bilinen evrim kuramlarnn hibirine
benzemediini ortaya koyar. Burada evrimi idare eden mekanizma ne do
al ayklanma ne de ortama uyum salamadr. Evrim Tanr ile iten ba
lantl bir yaratma hadisesidir. Dolaysyla varln temelinde bulunan tin
sellik ve Tanrsallk, bu felsefenin teist yorumlara ak ve yatkn oluunu
anlalr klmaktadr.
lunr berson 557

te yandan ruhun varl ve etkinlii hem evrenin btnnde hem


de insan varlnda. temellendirilmeye allmaktadr. Bergson, ruhu Des
cartes' da olduu gibi bir tz olarak tanmlamaz. Ancak ruh, hafza ve bi
linle sk iliki ierisinde, bedenli varolu esnasnda teekkl eder. Bu
yaklamyla Bergsonculuk bir spiritalizm rnei sergiler. Ayrca ruh, in
san varlnn yaantlar ve deneyimleri erevesinde, dier bir deyile,
varolu sreci ierisinde teekkl ettii iin, yani her insan kendi benini
kendi seimleriyle oluturduu iin, Bergson felsefesinin egzistansiya
lizm ve personalizm gibi akmlara da dnsel bir temel oluturduu
sylenebilir. nk insan varl, hayat hamlesinin almnda ortaya
kan en yetkin, karmak ve zel bir varlktr. Evrim, insanolu zerinden
beerileerek kltr ve uygarl yaratmaktadr. Bu bakmdan sanatlar,
dnrler, dahiler, ahlak ve din kahramanlar; yaratc-dinamik-evrim
sel sreci kendilerinde devam ettiren, evrimin manasn kavram, onun
la temas kurmay baarm zel varlklardr.
Bergson'un getirmi olduu en byk yenilk belki de plralizme
kap aralam olmasdr. Bu plralizm, hem varlk dzeninde hem de
onunla temasta bulunan canllarn -zellikle de insann- bilme yeti ve s
relerinde kendisini gsterir.
Bergson'un dalist spiritalist felsefesini ekillendiren temel ay
rmlar, "madde ile hayat" ve "ruh ile beden" arasnda ortaya kan baka
lkta ya tar. Madde, llebilir olmak, niceliksel ilikilerle kaytl olmak,
determine edilebilir ve homojen paralara ayrlabilir olmak gibi zellikle
re sahiptir. Bu zelliklerle, zekann bilme ekli ve yntemi sanki birbirleri
iin tasarlanmtr. Madde, kendisini zekaya ve onun kavrayna sun
mak, zeka da sanki maddi ilikiler ve sreleri bilmek ve kavramak iin
var olmutur. Bu bakmdan zeka, kendisini madde aleminde evinde gibi
hisseder demitir "Bergson. te yandan zeka; konu hayat, ruh, yenilik,
olu ve yaratma olduunda bocalar ve bunlarn zgn doasna nfuz
edemez. Maddi sahada almaya yatkn ve alk olduu zere oradaki
yntem ve ileyii bu sahaya yanstr bylece byk bir hatann iine d
lm olur. Artk paralanamaz olan olu, yaratma, yenilik, hayat ve ruh
olaylar llmeye, paralanmaya, niceliksel ifadelerle betimlenmeye ve
nce homojen paralara ayrlarak ardndan da yeniden kurulmaya ve b
tnlenmeye allr. Bylece tam bir yabanclama ve indirgemeciliin
douuna sebep olunur.
558 sekizinci blm

Bergson'un getirdii yeniliklerden bazlar madde ve hayah, ruh

bedeni, nicelik ve ni telii, zaman ve sreyi birbirinden ayrmasnda a


kmaktadr. Zira Bergson' a gre yaplmas gereken ey, varl ker
otantik doas ierisinde tanmak ve ifade edebilmektir. Zeka, madde
fizik gereklik zerinde almaya elverili olduu iin bu sahada gr
deil neredeyse mutlak bilgi sahibi olabilir. Ancak gereklik, maddi ve fi
zik srelerden ibaret deildir. Zeka'nn yannda igd ve sezgi'ye de
yer almaldr. gd organik bir bilme yetisidir. Konusunu aracsz ola
rak, yanlmaz bir ekilde kavrar. Fakat kendisi zerine bilin sahibi deil
dir. gd insanda sezgi olarak aa kar. Bu sezgi, igdden domu
tur ve artk igdnn kendisi zerine bilin sahibi olmas sz konusu
dur. Sezgi, maddeye deil, hayat, ruh ve yaratmaya dnk bir bilme yeti
sidir.
Bylece Kant ve pozitivistlerin eletirileri neticesi gzden den
metafizik, sezgi yntemi ile yeniden bir ifade modeline kavumu olmak
tadr. Bergson'un dnce dnyasna getirdii tazelik, metafizii meru
ve mmkn grmesinden ibaret deildir. O, deneyim ve tecrbe alann
dan hareketle felsefenin konularn geniletmi, formasyonu gerei mate
matik, biyoloji ve psikoloji alanlarnn verileri zerine -bilimlerle sk ili
kiler kurarak- yeni bir felsefe kurgulamhr. Bu yeni felsefe, sadece mes
lekten felefeciler ya da filozoflarn dikkatini ekmekle kalmam, dnya
nn drt bir yannda takipiler ve yorumcular da bulmutur.
Kaynaka

AKARSU, Bedia., Felsefe Terimleri Szl, Ankara: Sava Yaynlar, 1984


AKARSU, Bedia., ada Felsefe, stanbul: M.E.B. Yaynlar, Dn Dizisi 3,
1979
BARR, Nann Clark., "The Dualism of Bergson", The Philosoplical Rewiev, Vol.
22, No. 6, 1913
BAYRAKTAR, L.; TADELEN, D.K., "Henri Loius Bergson", Felsefe Ansiklope
disi, ed. Ahmet Cevizci, stanbul: Etik Yaynlar, c. 2, 2004
BERGSON, Henri., Time and Free Will, An Essay on Tle Immediate Data of Cons
ciousness, (Trans. F.L. Pogson), New York: Harper Torchbooks, 1960
BERGSON, Henri., Matter and Memory, (Trans. N.M. Paul and W.S. Palmer),
New York: Zone Books, 1 988
BERGSON, Henri., Creative Evolution, (Trans. Arthur Mitchell), New York: The
Modern Library, 1944
BERGSON, Henri., Mind-Energy, (Trans. H. Wildon Caq), New York: Green
wood Press, 1975
BERGSON, Henri., Tle Creative Mind, An Introduction to Metaplysics, (Trans.
M.L. Andison), New York: Baker&Taylor, 1999

BERGSON, Henri., Lauglter, Comedy, New York: Doubleday Anchor Books,


1956
BERGSON, Henri., The Two Sorces of Morality and Religion, (Trans. R. Ashley
Audra and Cloudesley Brereton), New York: Doubleday Anchor
Books, 1956
BERGSON, Henri., (DDV) uurun Dorudan Doruya Verileri, (ev. M..
Tun), stanbul: M.E.B. Yaynlar, 1990
BERGSON, Henri., Yaratc Tekamiil, (ev. M.. Tun), stanbul: M.E.G.S.B. Ya
ynlar, 1986
BERGSON, Henri., Zilin Kudreti, (ev. Mira Kabrcolu), stanbul: M.E.B.
Yaynlar, 1989
56o sekizinci blm

BERGSON, Henri., "uur ve Hayat"; "Ruh ve Beden"; "Dirilerin Hayaletleri";


"Rya", Bergson ve Manevi Kudrete Dair Birka Konferans, (ev. M..
Tun), stanbul: Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, 1934
BERGSON, Henri., Dnce ve Devingen, (ev. Mira Katrcolu), stanbul:
M.E.G.S.B. Yaynlar, 1986

BERGSON, Henri., Glme, (ev. M.. Tun), stanbul: M.E.B. Yaynlar, 1990
BERGSON, Henri., (ADK) Ahlak ile Dinin ki Kayna, (ev. Mehmet Karasan),
Ankara: M.E.B. Yaynlar, 1949

BOCHENSKI, J.M., ada Avrupa Felsefesi, (ev. Serdar Rifat Krkolu), stan
bul: Kabak Yaynevi, 1997
CAROU, Marie., "Bergson: The Keyboards of Forgetting", The New Bergson,
Manchester: Manchester University Press, 1999
CHEVALER, Jacques., Henri Bergson, (Trans. Lilian A. Clare), New York: The
Macmillan Comp., 1928
COPLESTON, Frederick S. J., A History of Plilosophy, Volume 9, Maine de Bi
ran to Sartre, First Paperback Edition, Bodmin: Bums&Oates, 1999
CORY, Chas E., "Bergson' s Intellect and Matter", Tle Plilosophical Review, Vo
lume 22, Issue 5, 1913

DWELSHAUVERS, Georges., Muasr Fransz Psikolojisi, (ev.M.. Tun), s


tanbul: Maarif Matbaas, 1940
ELBOL, S., "Bergson Felsefesi ve Trkiye", Felsefe Diiyas S. 2, 1991
GUNTER, P.A.Y., "Bcrgson and The War Against Nature'', Tle New Bergson,
(ed. John Mullarkey), Manchester and New York: Manchester Uni
versity Press, 1999
GNDOCAN, Ali Osman., Bergson, stanbul: Say Yaynlar, 2007
HAUSHEER, Herman., "Bergson's Critique of Scientific Psychology", T/e
Plilosophical Review, Volume 36, Issue 5, 1927
KARASAN, Mehmet., "nsz", Ahlak le Dinin ki Kayna, Ankara: M.E.B.
Yay. 1949
KOLAKOWSKI, Leszek., Bergson, Oxford-New York: Oxford Univ. Press, 1985
KK, Mustafa., Mistik Dnya Gr ve Bergson, stanbul: Dergah Yaynlar, 2001

KYEL, Mubahat-Trker., Felsefeye Balang, stanbul: Milli Eitim Basmevi,


1977
henr bergson 561

LAMPRECHT, Sterling P., Our Plilosophical Traditions, New York, 1955


MATTHEWS, Eric., Twentiet/1-Century Frenc/1 Plilosophy, Oxford-New York:
Oxford Univ. Press, 1996
MATTHEWS, Eric., "Bergson's Concept of a Person", The New Bergson, Manc
hester-New York: Manchester University Press, 1999
MAYER, Frederick., Yirminci Asrda Felsefe, (ev. Vahap Mutal}, stanbul: Der
gah Yaynlar, 1992
MiLLER, Lucius Hopkins., "The Religious Implicates of Bergson's Doctrine
Regarding Intuition and the Primacy of Spirit", The /ournal of Philo
sophy Psyclology and Scientiftc Metlods, Vol. 12, No. 23, 1915
MORRS, Charles W., Six Tleories ofMind, Chicago-London: The University of
Chicago Press, 1966

MERLEAU-PONTY, Maurice., in Price of Plilosophy, Northwestem University


Press, Third Printing, 1973
MULLARKEY, John., (Ed.) Tle New Bergson, Manchester-New York: Manches
ter Univ. Press, 1999
OTI, Emil., Modern Dinin Filozofu Henri Bergson, (ev. Sedat Umran), stanbul:
Birey Yay. 2005
QUINTON, Anthony., "The Soul", The /ournal of Philoophy, Volume 59, Issue
15, 1962
RUSSELL, Bertrand., A History of Western Philosophy, New York: Simon and
Schuster, 1945
SOMAR, Ziya., Bergson, stanbul: Semih Ltfi Kitabevi, 1939
TMUN, Afar., Felsefe Szl, stanbul: Bulut Yaynlar, 2000
TOPU, Nurettin., Bergson, stanbul: Hareket Yaynlar, 1968
TUN, Mustafa ekip., Bergson ve Manevi Kudrete Dair Birka Konferans, stan
bul: Ahmet Halit Kitaphanesi, 1934
TUN, Mustafa ekip., "nsz", Yaratc Tekfiml, stanbul: Milli Eitim Bas
mevi, 1986
YENEHRLOCLU, ahin., "Tarihsel ve Diyalektik Oluum", Felsefe Dergisi,
S. 3, 1978
YENEHRLOCLU, ahin., Felsefe ve Diyalektik, Ankara: Maya Yaynlan, 1985
Ernesto CHE GU EVARA
Engin ERKNER

GERLLA SAVAI VE YEN NSAN

GR

// 1900'den Gnmze Byk Dnrler Kitap Dizisi'nde Che Gueva-


ra'nn ne ii var?" diye sorulabilir. Che, sonu olarak, gerilla sava ko
mutan olarak deerlendirilirse, soru hakldr. Ne ki, Kba' da balafan,
Kongo' da sren ve Bolivya' da sona eren "emperyalizme ve yerli ortakla
rna kar gerilla sava", Che'nin iki nemli ynnden sadece bir tanesi
dir. teki yn ise, sosyalizmde yeni insann nemi ve nasl gelitirilebi
lecei konusundaki grleri oluturur.
1960'l yllarda reel sosyalizme kar, sadece in Halk Cumhuriye
ti ve Bat Avrupa lkelerinde yaayan aydnlardan deil, zellikle Orta
Avrupa'daki sosyalist lkeler ile Kba'dan da eletiriler ykselir. "er
den" yaplan eletiriler, seenek politikalar nerdiklerinden ve bunlar
uygulamaya yneldiklerinden, "dardan" yaplanlardan daha somuttur
lar.
Che, 1960'l yllarda "Sovyet bloku" olarak da adlandrlan ve reel
sosyalizmin ana gvdesini oluturan lkeleri "ierden" eletirenlerden
bir tanesidir. Che, eletirmekle kalmam, Kba' da Sanayi Bakan ve Mer
kez Bankas Bakan olduu yllarda grlerini uygulamaya da alm
tr.
Che'nin bir baka zellii, SSCB'ye ynelik eletirilerini dar bir ev
reyle snrl tutmamas ve -o yllarda olabildii lde- dnya kamuoyu
na ak olarak yapmasdr. Bu durum zamann SSc;B ynetimini ciddi ola
rak rahatsz eder. Kba'nn, ABD'nin yaknndaki kk ve ekonomik
566 dokuzuncu blm

kaynaklan olduka kstl bir lke olarak artan oranda SSCB ile yaknla
mak zorunda kalmas, Che'nin hareket alann artan oranda kstlar.
Che, "ileriye doru kamay" hayat i lkesi haline getirmitir denile
bilir. Emperyalizme kar silahl mcadele, kapitalizmin yklmas ve sos
yalist yeni insann gelitirilmesi kapsamnda srekli "ileriye doru ka
ar".
Kba' da devrim yaplr ama Latin Amerika lkelerine yaylamaz.
Kba' da Che'nin yeni insann gelitirilmesi ynndeki uygulamalar ba
ar kazanamaz ve Kba artan oranda SSCB ile yaknlar. Emperyalizme
kar gerilla savann baka bir nemli alanna, Kongo'ya gider; baarl
olamaz. Sonuta, Bolivya' da ileriye doru kalan yol biter. Che, reel sos
yalizmi "ierden" eletiren adalar gibi nemli sorular sormutur.
SSCB'nin 1991'de tarihe karmasnn ardndan Che'nin reel sosya
lizme ynelik eletirileri yeniden gncelleir. Che, tpk Demokratik Al
manya Cumhuriyeti'nden Fritz Behrens gibi, reel sosyalizmin ykln
yaklak eyrek yzyl ncesinden ngrmt. Che ve Behrens'in k
noktalar ve reel sosyalizmin deimesi gereken ynleri zerine grleri
birbirinden farkl olmakla birlikte, vardklar sonu aynyd: byle devam
edilirse k kanlmazdr.
Yazda, Che'nin hayat ve eserlerinin ardndan Kba devrimi ve
1960'l yllarla ilgili bir blm bulunuyor. Che'nin grleri ve dnemin
deki ilevi ancak 1960'l yllarn ve sembolik bir yl olan 1968'in dnya a
pnda yaratt byk hareketlenme balamnda anlalabilir.
Che'nin klasik "devrime hazrlk" anlayn deitiren grleri
gerilla sava balamnda ele alnrken, Regis Debray'n "devrimde dev
rim" bal altnda savunduu gr zerinde durulmayacaktr. Her iki
gr de temelinde Kba devriminin deerlendirilmesi ve Latin Ameri
ka'ya yaylmas hedefinden hareket etmekle birlikte, Che, gerilla savana
dardan bakan bir entelektelden daha salam temellere oturan dn
celere sahiptir.
Bu blmde ek olarak, ayn dnemde yaygnlaan halk sava sy
leminin bir baka nemli ismi Mao'nun konuyla ilgili grleriyle
Che'nin grleri arasndaki benzerlikler ve farkllklar zerinde durula
caktr.
Che'nin devrimci mcadele ve gerilla sava hakkndaki grleri
nin Orta ve Gney Amerika lkelerinden sonra en etkili olduu lke Tr-
m c;tu ehe uevara 567

kiye' dir. 1970-71 yllarnda ortaya kan iki silahl mcadele rgt,
THKO (Trkiye Halk Kurtulu Ordusu ) ve THKP-C (Trkiye Halk Kur
tulu Partisi ve Cephesi) Che'nin devrimci gerilla savayla ilgili grle
rinden byk oranda etkilenmilerdir. Mahir ayan'n Kesintisiz Devrim
11-III adl yazsnda ak i fadesini bulan bu etkilenme, Trkiye koullar
nn prizmasndan geerek kendisini gsterir. Mahir ayan'n zgn "Che
yorumu" zerinde de durulacaktr.
Yaznn sonraki blm, devrimin yaygnlamas amacyla devrim
ihracdr. "ki daha fazla Vietnam" olarak da ifade edilen bu gr, d
neminin belirli bir emperyalizm, sosyalizm ve smrge lkeler dnyas
anlayna dayanmaktadr. Bu erevede Che'nin Kongo deneyimi zerin
de durulacaktr.
Daha sonraki blmlerde Che' nin sosyalizmde ekonomik gelime
ve yeni insann oluumu hakkndaki grleri zerinde durulacaktr.
Son blm, Che'nin evrensel imajnn olumasyla ilgilidir. 20. yz
yln ikinci yarsnn en tannm kiilii olarak bilinen Che, bu konuma
nasl ulamtr?

HAYATI VE ESERLER

Che Guevara 14 Haziran 1928'de Rosario'da (Arjantin) dodu. Kk


yatan i tibaren astm hastalyla birlikte byd. Tp eitimi grm ol
masna karn, "orta snftan bir doktor" olarak yaayamayacana ni
versiteyi bitirmeden karar vermiti . 1952' de bir arkadayla birlikte Arjan
tin' den Meksika'ya kadar deiik lkeleri kapsayan bir Gney Amerika
gezisine kt. Geni bir blgede iilerin ve zellikle kyllerin zor yaam
koullarn grd ve etkilendi (Che bu gezisini "The Motorcycle Diaries"
(Motosiklet Anlar) kitabnda anlatr).
1953'te yeni bir Gney ve Orta Amerika seyahatinde Guatemala;ya
kadar gelir. Sonraki yl bu lkedeki reformcu Arbenz ynetiminin CI
A'nn dzenledii darbeyle devrilmesini yaar. Direni iin halka silah
datlmas abas sonusuz kalr ve Meksika'ya kamak zorunda kalr.
Bu lkede Kbal devrimciler ve Fidel Castro ile karlar. Onlarla birlik
te Alberto Bayo'dan teorik ve pratik gerilla eitimi alr. 1956 yl sonunda
Granma gemisiyle Kballarla birlikte Sierra Maestra'da gerilla savan
balatmak zere adaya kar.
568 dokuzuncu bolum

1959 yl bana kadar sren iki yllk savata Che gerilla komu tan
lna kadar ykselir ve Fidel ve Raul' dan sonra "devrimin nc ada
m" olur. Che katld btn savalarda Gnlk tutar. Kba'daki sava
"Kubanisches Tagebuch" (Kba Gnl) kitabnda anlatr.
1961'de Sanayi Bakan olur. Kba ekonomisinin geni olanda dev
letletirilmesini plann uygular, toprak reformunu hayata geirir. Kba
ekonomisini sosyalist insann oluturulmas dorultusunda ve ncelii
moral deerlere vererek gelitirmeye alr.
Che, sosyalist planlama ve sosyalist ekonomiyle ilgili grleri
"Aufsatze zur Wirtschaftspolitik" (Ekonomi Yazlar) kitabnda toplan
mtr.
1965'te Kongo'ya, emperyalizme kar savan Afrika' da da bala
tlmas iin gider. Baarl olamaz. Bu konudaki yazlar "The African Dre
am" (Afrika Ryas) adl kitabnda toplanmtr.
Gerilla savann Latin Amerika' da balatlmasna karar verir ve bu
amala 1966'da Bolivya'ya gider. 8 Ekim 1967'de Bolivya ordusuyla at
mann ardndan yaral olarak yakalandktan sonra, ertesi gn ldrlr.
Bolivya' da tuttuu gnl daha sonra "Bolivya Gnl" adyla yayn
lanr.
Che'nin deiik lkelerde ve toplantlarda yapt konumalar s
n flandrlarak deiik kitaplarda toplanmtr. Yazlarnn topland ki
taplarn says yaynlanan dile gre deimekle birlikte genellikle be ya
da alt tanedir. (Trke'de sekiz tanedir)

KBA DEVRM

ki yl kadar sren gerilla savayla diktatr Batista'nn devrilmesi, ba


langta kapsaml bir toprak reformu ve teki demokratik taleplerle ka
rakterize olan devrimin hzla sosyalist aamaya gemesi, sadece La tin
Amerika' da deil, ok sayda baka lkede de zellikle sol evrelerde b
yk yank yaratr ve "devlet" sorununu yeniden gndeme getirir: Bu dev
let nasl ele geirilebilir ve yklabilir? Kba devrimi, teorik tartmann
tesinde, bunun, hem de ABD'nin yan banda yaplabileceini gsterdi
i iin zellikle dikkat ekicidir.
1960'l yllar dnyasnda Che'yi n plana karan, grlerinin
zellikle dikkat ekmesini salayan, Kba devriminde "nc adam" ol-
erneslo ehe guevara 569

mas ve Raul Castro ile birlikte devrimin sosyalist karaktere brnmesin


de nemli ileve sahip olmasdr.
Kba'nn ABD ile SSCB arasndaki souk savan odak noktalarn
dan bir tanesi olmas, lkenin deiik Afrika ve Latin Amerika lkelerine
"devrim ihrac" amacyla srekli aba harcamas ve Che'nin bu abann
nde gelen aktr olmas, Kba devriminden hareketle devrim teorisine
getirdii deiiklikler, O'nun sosyalist ekonominin kurulmas ve yeni in
sanla ilgili grlerinin geri planda kalmasna yol amtr.
Che faaliyetlerinin ve grlerinin eksenine devrim ncesi ve son
rasndaki Kba'y oturtur. Devrim, teki yeni smrge lkelerde de K
ba' daki gibi yaplabilir; sosyalist ekonominin kuruluu ve yeni insann or
taya kmasnda Kba rnei neml idir. Yazlarndan birisi, "Kba: Ayr
bir olay m, yoksa nc m?" baln tar.
Kba devrimi baka bir tarihsel dnemde olsayd bu kadar dikkat
ekmeyebilirdi. Latin Amerika iin "1968'in al" saylan Kba devrimi,
"smrye ve baskya kar ilk kresel kalkma" saylan 1968'in Viet
nam' dan sonra gelen ikinci sembol lkesidir.

UZUN 68

1968'in incelenmesinde son yllarda tek tek lkelerden ya da belirli blge


lerden kresel lee ynelik bir gelime grlr. 68'in bu kresel deer
lendirilmesinde iki zellik dikkat eker:
Birincisi: 1968'in deiik lkelerdeki ortak paydas "daha fazla z
grlk" istei olarak tanmlanabilir. Deiik lkelerdeki 68'ler birbirlerini
etkilemi olmakla birlikte, lkelerin ve blgelerin zgnlklerini tayan
kendi 68'leri de vardr. Her durumda 68, ABD' de balayan ve Bat Avru
pa lkelerinde doruk noktasna ulaarak dnyann geri kalann etkileyen
bir sre deildir. Sosyalist lkelerin (zellikle Polonya, Yugoslavya ve
ekoslovakya) Bat' dakilerden nemli farkllklar tayan kendi 68'lerinin
yan sra, Latin Amerika lkeleri, Trkiye, Japonya ve teki lkeler 68'le
rinden sz edilebilir.
kincisi: 68, bir ya da birka yl deil, lkelere ve blgelere gre de
iik dnemleri kapsar. Latin Amerika iin 68, 1959-1 974 arasdr ya da
Kba devrimiyle Allende'nin askeri darbeyle devrilmesi arasndaki dne
mi kapsar.
570 dokuzuncu blum

Trkiye iin bu dnemin 1965' te Trkiye i Partisi'nin TBMM'ne


15 milletvekiliyle girmesinden, 12 Eyll 1980 darbesi arasn kapsad
sylenebilir.
1968'in btn lkelerde ortak iki bileeni vardr: Vietnam sava ve
Che Guevara. Kba devrimi ayn zamanda Che demektir. Deii lke
lerdeki 68'lerde yaanlan farkllklar ne olursa olsun, Vietnam sava pro
testo edilir ve 1967'de ldrlen Che Guevara bazen n planda bazen da
ha geride duran ortak semboldr.
Bunun nedeni, Che'nin 68'in ortak paydalarndan olan daha fazla
zgrlk, yeni bir dnya ve yeni bir insan isteini sembolize e tmesidir.

GERLLA SAVAI

Che'nin gerilla savann temelleriyle ilgili grlerinde yeni bir yan yok
tur. adalar Mao Tse Tung ve Giap, gerilla savann devrimci amalar
la yrtlmesinin genel ilkelerini daha nce ifade etmilerdi. Buna gre:
a) Temel sava alan krlardr, kentlerin rol ikinci plandadr.
b) Devrimin temel kitle gc kyllktr.
c) Devrim krlardan kentlere doru bir rota izler. Bu gelime, esas
olarak, kurtarlm bir blgenin oluturulmas ve geniletilme
si temelinde ekillenir. Toprak devrimi, feodal ve yar feodal ili
kilerin tasfiyesi, devrimin krsal alanda gelimesini salayan
anahtar uygulamadr.
Che, krlardan ken tlere doru rota izleyen ve ksaca halk sava ola
rak da adlandrlan devrimci gerilla sava teorisine, Kba devriminden
hareketle birka ekleme yapar.
Birincisi: Da baml da olsa kapi talist bir lkede, ii snfnn
deil de, kylln bir kesiminin ve toprak devriminin devrimde belir
leyici rol oynamasdr.
Kba ve sosyo-ekonomik yaplar ona benzedii savunulan Latin
Amerika lkeleri, ABD' ye baml kapitalist lkelerd ir ya da yeni smr
gelerd ir. Bu lkelerde krsal alanda yar feodal ilikiler de bulunmakla

Krrlmlm /ii/gr: Krsl /1111d11, dlk 'C'/11ry11 rrrr/k rrzidc o/11/11rnlm, /lgedr yrrym kiiylii
lrrh ii ilikilrrr lil' 0/11111111, gcri/11111111 kendi yrrlim ygtr111 o/11/11rd1111, ord11111111 rck r,rr k11-
y11trr /111>11111 gir/ih'l.xi /iif.'.
l'Jllll\IO ehe l(evara 571

birlikte bunlar belirleyici deildir. Kba' da olduu gibi Latin Amerika l


kelerinde de kapitalizm sadece kentlerde deil, krsal alanda da egemen
retim biimidir. Baka bir deyile kyllk snfsal ayrmaya uram
tr.
O dneme kadar yaplan marksist-leninist analizler, bu tr lkeler
de toprak sorununun bulunmad, var olsa bile belirleyici olmad so
nucuna ulamt.
Che'nin devrimci gerilla sava anlay ise, da baml kapitalist
bir lkede toprak sorununun varlnn saptanmasndan hareket eder.
Che, yazlarnda bu ynde ak bir belirleme yapmam olmakla birlikte,
devrimin krsal alanda gelimesinin, zellikle de balang dneminde
gerillann yerlemesinin (kurtarlm blgenin kurulmasnn) itici gc
olarak toprak devrimini grr.
Kba' da tarmn nemli oranda makinelemesine, kapitalist iftlik
lerle yoksul kyller ve tarm iilerinin varlna karn; gerilla sava Si
erra Maestra'da, toprak kavgas veren ve arlkla kk-burjuva karak
tere sahip kyllerin bulunduu alanda balamtr (Gerassi, 1968: 133-
134).
Da baml da olsa kapitalist bir lkede -en azndan belirli blge
lerde- toprak sorununun bulunmasnn nedeni, sadece yar-feodal iliki
ler deildir. Kba' da ve blgenin teki lkelerinde toprak kiracl yay
gndr. Kk kyl, byk toprak sahiplerinden toprak kiralar ve bu
topran sahibi olmak ister. Sierra Maestra yllardan beri kiralama yoluy
la toprak ileyen ve bu ki.itik arazi parasna sahip olmak isteyen kyl
lerin bulunduklar bir blgedir. Byk toprak sahiplerinin mlkszleti
rilmesini savunan gerillalarn varln ksa srede benimser.
"Gerilla Sava-Bir Yntem" (Gerassi, 1968: 266-278) yazsnda Che,
kinci Havana Deklerasyonu'ndaki belirlemeyi kullanarak, blge lkele
rindeki tarmn feodal karakterinden sz eder.
Che iin nemli olan, toprak devriminin gerilla savann itici gc
olmasdr. Bu devrim yar-feodal tarmsal yapda geni bir alanda uygu
lanabilecei gibi, Kba rneinde olduu gibi, ncelikle kurtarlm bl
gede de uygulanabilir.
Gney ve Orta Amerika lkelerinde, gerillann "toprak devrimi"
uygulamasnn silahl mcadelenin gelimesinde belirgin bir rol oynama-
572 dokuzuncu bolum

sndan sz edilemez. Kba' da olduu gibi gerillann nce "yok edilmesi


mmkn olmayan bir g" olduunu gstermesinin ardndan "toprak
devrimi" uygulamas nem kazanmaktadr.
Nikaragua ve El Salvador gibi lkelerde geri lla mcadelesi uzun
bir tarihsel gelenee sahiptir (Rey, 2008: 57-67) ve gelimesinde de nce
likle bu gelenee dayanmtr. Buna karn Uruguay ve Venezela gibi
nfusun byk kesiminin kentlerde yaad lkelerde "toprak devrimi"
nemli bir ilev tamayacaktr.
Kba'dakine benzer bir yoldan devrim yapma giriimi Gney ve
Orta Amerika'nn ok sayda lkesinde baarszlkla sonulanr.
kincisi: Devrimci teori ve pratik arasndaki ilikidir.
Lenin, Ne Yapmal' da devrimci teorinin nemine dikkat ekerken,
"devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz" saptamasnda bulunur.
Che Guevara, Kba devrimi deneyiminden hareketle, devrimci teori ve
pratik arasndaki bu ilikinin zoru nlu olmadn savunur.
"Teori bilinmese bile, eer sosyal gereklik doru tahlil edilirse ve
devrime katlan gler doru olarak kullanlabilirse, devrim baarya ula
abilir" (Che'nin 8 Ekim 1 960'da yapt konumadan aktaran: Gerassi,
1968: 120).
Sierra Maestra'ya Granma gemisiyle kan ve ilk aamada ou Ba
tista ordusu tarafndan ldrlen 82 gerilladan sadece ikisi (Che ve Raul
Castro) Marksisttir, tekiler "devrimci demokrat" olarak tanmlanabilirler.
Che'nin bu saptamas, Kba pratiinden hareketle "devrim sreci
iinde renmek" anlayna dayand gibi, blgenin komnist partileri
ne kar duyulan tepkiden de kaynaklanr.
Latin Amerika lkelerinin komnist partileri (.devrimden nce K
ba'nnki de dahil) gerilla savana kardr. Bunun iin gerekli koullarn
olumas gerektiini savunurlar, ne ki, bu kou llar da bir trl olumaz.
Devrimde kentlerin ve ii snfnn belirleyici rol oynayacan savunma
larnn tesinde, devrimi demokratik ve sosyalist aama olmak zere be
lirgin iki ayr aamaya blerler. Che ise hzl biimde sosyalist devrime

dnecek bir devrimden yana olduu gibi, dier konularda da komnist


partilerinin grleriyle ak bir eliki iindedir.
Kba'da devrimin nderi olan rgt komnist partisi deil, 26
Temmuz Hareketi'dir. lkede "marksizm-lcninizmin tekelini elinde tu -
rsto le guevara 573

tan" komnist partisinin yerine, bu parti dnda ve byk ounluu


devrimci demokratlardan oluan bir rgt devrim yapmtr.
. Che'nin yazlarnda ve konumalarnda blgenin komnist partile
rine ynelik tepki belirgin olarak grlr. Bolivya'daki gerilla sava sra
snda da Che, lkenin komnist partisiyle anlaamayacaktr.
ncs: Che'nin yine Kba devriminden hareketle devrim teori
sine getirdii en tannm, etkili ve zgn katkdr:
"Devrim iin ygn kollarn olumas iin her zaman beklenmesi ge
. rekmez; ayaklanan bir ekirdek de bunlar yaratabilir" (Gerassi, 1968: 267).
Che'nin bu nl saptamas, "Gerilla Sava - Bir Yntem" yazsn
da yer alr. lgili yaz, Che'nin toplu yaptlarnn yan sra, gerilla savay
la ilgili olarak yazlm ok sayda kitapta da yer almaktadr.
Latin Amerika lkelerinde 1960'l ve 1970'Ji yllarda (baz lkeler
deki rnekler sonrasna da uzanmtr) Nikaragua, El Salvador ve bir
oranda Kolombiya dnda baarszlkla sonulanan gerilla savalarnn
tamamna yakn bu saptamadan yola karlar: devrim iin objektif koul
lar hazrdr, subjektif koullar da belirli oranda olgunlamtr ve dolay
syla bir ekirdein silahl eyleme gemesi eksik olan aamay tamamla
yacak ve devrim pratik olarak balayacaktr.
Che'nin bu saptamasnda Kba devriminin etkisinin yan sra, bl
genin komnist partilerinin mcadele anlaylarna kar olmasnn
nemli pay vardr. Komnist partilerin ortak gr olan "Gney ve Or
ta Amerika lkelerinde devrim iin subjektif koullarn olgun olmad"
grne kar, Che, kk bir ekirdein ayaklanmasnn bu kou llar
oluturacan savunur.

MAO VE CHE'DE GERLLA SAVAI

I 960'LI YILLARDA Kba devriminin etkisinin Orta ve Gney Ameri

ka' dan balayarak dnya apnda yaylmasnn yan sra, ayn dnemde
yaylan baka bir gerilla sava anlay daha vardr: in Halk Cumhuri
yeti (HC) tarafndan savunulan ve Mao',nun adyla zdeletirilen halk
sava . . .
Mao v e Che'nin adlaryla zdeletirilen silahl mcadele anlay
lar arasnda benzerliklerin yan sra nemli farklar da bulunmaktadr.
574 dokuzuncu blm

Mao ve Che, ksaca "halk sava" olarak adlandrlan silahl mca


de anlayn kabul ederler. Ne ki, halk savann ieriini farkl olarak de
erlendirirler.
nce iki anlay arasndaki benzerlikleri ele alalm:
Her iki halk sava anlaynda da temel sava alan krlardr, dola
ysyla devrimin temel gc de kyllktr. Kyllkten ne anlald
lkenin yar-feodal ya da da baml kapitalist olmasna gre deimek
le birlikte, kentlerdeki iilerin devrimde ikincil rol oynayaca ve zellik
le mcadelenin ilerleyen aamalarnda nem kazanacaklar konusunda
gr birlii vardr.
Her iki anlayta da halk sava, gerilla birliklerinden balayarak
dzenli orduya doru gelien uzun sreli silahl mcadele olarak ele al
nr. Kurtarlm bir blgenin kurulmas ve devrim baka alanlara tand
oranda geniletilmesi de iki anlayn ortak noktalarndan bir tanesi
dir.
Che, "Gerilla Sava-Bir Yntem" yazsnda halk savann gelii
mini anlatrken, Mao ile ayn terminolojiyi kullanr: stratejik savunma,
stratejik denge ve stratejik taarruz aamalar . . .
Gerilla savann nasl geliecei konusunda Mao ile Che arasnda
uyum bulunmakla birlikte, nasl balanaca konusunda tmyle ayr
noktalardan hareket ederler.
Belirli bir blgede politik propaganda ve ajitasyona dayanan kitle
almasyla zemin oluturulduktan sonra, bu blgeden gerilla savana
balanabilir. Halk savann ilk aamasndan nce duruma gre uzun s
rebilecek bir kitle almas dnemi vardr. Gerilla mcadelesi, en azndan
bir blgede politik olarak hazrlanm ve rgtl olan kitleye dayanr.
Che'ye gre ise, gerilla kolunun belirli bir blgede yaamaya bala
mas iin kapsaml bir n alma gerekli deildir.
"Balangta zayf olan gerilla birimi sadece blgeyi tanmak, halkla iliki
kurmak ve destek ssne dniitiiriilebilecek yerleri glendirmek iin almal
dr" (Gerassi, 1968: 276).
Che, gerillann zellikle zayf olduu bu ilk aamada ordu birlikle
riyle atmaya girilmesini ngrmez.
Ayn yerde Che, gelimesinin balang aamasnda gerillann s
rekli hareketli, uyank ve kukucu olmas gerektiini belirtir. Askeri takti-
ernesto ehe guevara 575

in bu gesinin uygun kullanm olmadnda, geril lann yaamas


mmkn deildir.
Che'nin gerillas, dost ile dmann kark olduu bir alanda faali
yetine balarken, kapsaml bir n poli tik almaya dayanmaz.
Che ve baka lkelerde O'nun grlerini izleyenler "macerac"
olarak eletirilmi olmakla birlikte, Che'nin kapsaml bir n politik al
ma yaplmadan harekete geilmesi gerektii, politik almann ancak ge
rillann eylemiyle ileriye gidebilecei gr, onun "anahtar kavram"
olan "kararsz denge" de i fadesini bulur.
Che, ayn yazda, blge lkelerinde oligarik diktatrln bask
syla halkn tepkileri arasnda kararsz bir dengenin varlndan sz eder.
Giap'n Halk Sava'nn Askeri Sanat'nda, halk sava iin yapt
tanmdaki koul; "halk sava, politik olarak tecrit olmu dman askeri
olarak yenmek iin verilir", Che asndan belirli oranda yerine gelmitir.
Bi r lkede ya da bir blgedeki lkelerde oligarinin (Che, oligarinin ie
riini, toprak sahipleriyle burjuvazinin i ttifak olarak tanmlar) basksyla
halk kitlelerin tepkisi arasnda denge durumu olumusa, o lkedeki y
netim meruluunu byk oranda kaybetmi demektir. Kk bir ekir
dein silahl eylemlere balamas, yok edilememesi ve giderek genileme
si, halkn ol igariye tepkisini artracaktr.
Che, deiik kaynaklarda yaynlanan "Sosyalizm ve Kba' da n
san" yazsnda ncnn (silahl kk ekirdek) tad byk nemi
yle belirtir: "nc, zafer iin gerekli olan subjektif ko11llarn olmasnn ka
talizatrdiir" (Che, Band: 6, 1995: 15).
Che'nin anlayna gre, politik almann ileriye gtrlebilmesi,
kitlede devrimci bilincin olumas ancak gerilla eylemleriyle mmkn
dr.

DEGK BR CHE YORUMU: MAHR AYAN

Che'nin devrimin gelime yoluyla ilgili grleri, Gney ve Orta Ameri


ka lkelerinden sonra en ok Trkiye'de etkil i olmutur. 1970-1971 'in si
lahl mcadele rgtleri, birisi dnda (TKKO, Trkiye ihtilalci Kyl
Kurtulu Ordusu, teorik grleri brahim Kaypakkaya tarafndan ekil
lendi rilen bu rgt daha sonra TKP / ML (Trkiye Komnist Parti
s i / Marksist-Leninist adn alacaktr) Che'nin grlerinin hayata geiril-
576 dokuzuncu blm

mesi dorultusunda hareket ederler. TKKO' da ise ar basan Mao'nun


halk sava anlaydr. Trkiye'ye olduka uzak lkelerde yaplan eleti
ri burada da tekrarlanr: Mao'nun halk sava anlayn savunanlar, Che
Guevara izgisini ne karanlar "kk burjuva devrimcisi" ya da "ma
cerac" olarak nitelendirirler.
(1970'li yllarn ortalarnda lkemizde bu konudaki grlerin ge
ni bir zeti ve karlkl eletiriler ve Che yorumu konusunda bkz.
http: / / thkp-c-acilciler-tarih.blogspot.com adresindeki Trkiye Devrimi
nin Acil Sorunlar (TDAS) li nki, brorn ikinci blm)
Mahir ayan'n Che yorumunda iki :emli nokta vardr:
Birincisi: Che' den sonra Latin Amerika' daki gerilla savalarnda
ortaya kan farkl deerlendirmeleri dikkate alr. Venezuela'da Douglas
Bravo, Che'nin devrimde gerilla savann rol konusundaki anlayn
benimsemekle birlikte, lkede nfusun byk blmnn kentlerde ya
amasndan hareketle, halk savan deil, ehir ve krdaki savan diya
lektik btnl olarak tanmlad birleik devrimci sava savunur
(Bravo'nun bu kitab 1969'da Ant Yaynlar'nda kmt, yeni basks bu
lunmuyor).
Mahir ayan da Trkiye' de kentlerin neminden hareketle bu ta
nm aynen alr.
kincisi: Che yorumunda nemli terminolojik deiiklikler ve ekle
meler yapar: gerilla sava yerine nc sava ve silahl propaganda te
rimlerini kullanr.
Che Guevara, gerilla sava saptamasyla kendisinin ve o dnem
deki Kba'nn devrim anlayyla, teki izgiler arasndaki fark ak ola
rak ortaya koyabiliyordu. Bu izginin karsndaki tek anlay blgedeki
komnist partilerin byk blm tarafndan temsil edilen, klasik politik

kitle almasyla uzun bir bilinlendirme dnemi ve ardndan -eer ge


rekirse- silahl sava idi. Blge lkelerinde Mao'nun grlerini savunan
devrimci gruplar olduka azd. Bu durumda, gerilla sava saptamas ye
terli ayrm salyordu.
1970'li yllarn Trkiyesinde ise benzer bir durum yoktu. Mao tipi
halk savan savunan (Beyaz Ayd nlk, sonraki adyla PDA (Proleter Dev
rimci Aydnl k), bu grup daha sonra Perinekiler d iye anlacakt; Kesin
tisiz Devrim Il-IIl'n yazld yllarda TKKO'nun kuruluu duyulma-
ro :tc uvara 577

mt) ve Guevara izgisinin yan sra Kba devrimini de L'lctirenler var


d.
Mao'nun grlerini savunanlar da gerilla sava terimini kullan
dklarndan, Mahir ayan, silahl propaganda ve "silahl kk ekirdek
tarafndan yrtlen sava" yerine de nc sava terimlerini kullanr.
(Bu konuda daha ayrntl bilgi iin bkz. Erkiner, 2007: 536-42)
Che .Guevara' da kk ekirdein geril la savann asl ilevi Ma
hir ayan'da da ayn kalr. Sadece "kararsz denge" yerine "suni denge"
terimi kullanlr. Che, temel sava alannn krlar, devrimin kitle gcnn
de kyllk olduunu belirtir. Kentlerdeki ii snfnn rol devrimin ile
ri aamalarnda nem kazanacaktr. Mahir ay an bunu "proletarynn fii
li deil, ideolojik nderlii" olarak kavramsallatrr.
Trkiye sosyalist hareketinde zellikle o dnemde, kent ve ii s7
nfnn devrimci mcadeledeki rol fazlasyla tartma konusu olduu, bu
tartma "kentlerde ayaklanma ya da ii snfnn fiili nderlii mi?" yok
sa "uzun sren bir halk sava ve kyl ln devrimin temel gc olma
s m?" sorular arasnda olduu, ikinci gr savunanlarn "ii sn fn
grmezden geldikleri" sulamas yapld iin, "ii snfnn idelolojik
nderlii" saptamas, dnemsel olarak gerekli bir ekleme zellii ta
maktadr.
Mahir ay an' a gre devrim, nc sava ve halk sava aamalarn
dan geecektir. nc savann amac, halk ile oligarik d ikta ad verilen
hakim snflar ittifak arasnda kurulmu olan suni dengeyi bozmaktr.
Burada ana mcadele biimi silahl propagandadr. Silahl propaganda y
temel, teki politik, ekonomik ve demokratik mcadele biimlerini, bu te
mel mcadeleye tabi olarak ele alan stra tejiye, Mahir ayan, poli tiklemi
askeri sava stratejisi (PASS) adn verir.
ehir gerillasn yaratma ile balayan PASS, buradan kr gerillasn
yaratma ve gelitirme aamalarna geecektir. Devrim halk savayla za
fere ulaacak olmakla birlikte, bu sava, nc sava aamasndan gee
cektir.
THKO ise, temel belgesi "Trkiye Devriminin Yolu"nda ifadesini
bulduu gibi, lkeyi, Mahir ayan'n aksine, yar-feodal olarak deerlen
dirir. Kentlerde adn duyurduktan ksa sre sonra krsal alanda uygun
bir corafyada gerilla kolu olarak faaliyete geer.
578 dokuzuncu bolum

DEVRMN YAYILMASI ABALARI

Kba devrimi zellikle Orta ve Gney Amerika lkelerinde renciler,


aydnlar ve her meslekten genler arasnda byk bir heyecan dalgas ya
ratr. Kba, stelik de ABD'nin yan banda bir lke olarak "devrimin ya
plabilecei"ni gstermitir. Kballar da devrimleri ncesindekine ben
zer koullarn blge lkelerinde bulunduuna inanmaktadr. Halk, geril
la hareketini desteklemeye hazrdr. Eksik olan, subjektif koullarn ol
gunlamasn hzlandracak gerillann varldr.
lk teebbsler Dominik Cumhuriyeti, Haiti ve Nikaragua' da, ba
ka bir deyile grece yakn lkelerde hayata geirilir. Sierra Maestra'da
savam bir blm Kbal ile birlikte, Kba' da askeri eitim grm o l
kelerden devrimciler gerilla kollar oluturmaya alrlar, ancak baarl
olamazlar ve bazlar ordu tarafndan hemen yok edilir.
Benzeri giriimler daha sonra blgenin baka lkelerinde, bu kez
Kba' dan olduka az bazen de hi katlm olmadan denenecek; ne ki, ge
rilla mcadelesi, Guatemala dnda hibir lkede, Kba rnei izlenerek
baarl olamayacaktr.
Che'nin nde gelen amac, gerilla savan lkesi Arjan tin'de ba
latmaktr. Bu amala Sierra Maestra' dan tand baz kiileri bu lkede
uygun bir alan bulmas ve ilk hazrlklar yapmas iin grevlendirir. Ne
ki, Arjantin jandarmasnn daha hazrlk aamasnda mdahale etmesi ve
Arjantin Komnist Partisi'nin de lkede gerilla sava balatlmasna id
detle kar kmas sonucu proje geici olarak iptal edilir. Che, Bolivya' da
balayacak gerilla savann daha sonra Arjantin'e yaylacan dn
mektedir.
ster ok sayda Afrika lkesi gibi kinci Dnya Sava'ndan sonra
politik bamszln kazanm olsun, isterse Latin Amerika lkeleri gibi
bu konuma yllardan beri sahip olsun, emperyalizme baml lkelerde
devrimin objektif ve nemli oranda da subjektif koullarnn varolduu
na inanlmaktadr. Che ve Kbal devrimciler, ABD'nin youn abasyla
ok sayda blge lkesinin tavr almas sonucu tecrit edilmi duruma d
en Kba'nn, bu durumdan kurtulabilmesi iin devrimin yaylmas ge
rektii ve bunun iin de kendilerine nemli grevler dt grnde
dirler. Che'nin lkesi Arjantin ile zel olarak ilgilenmesi, burada gerilla
sava iin zellikle uygun koullar bulunmasndan ziyade, Che'nin iyi
tand tek halkn yayor olmasdr.
ur m,,to d ueara 579

Che, hayat boyunca, iyi tanmad halklarla birlikte ve gerilla sa


va vastasyla devrim iin mcadele etmitir.
Kballarla ayn dili konuuyor olmakla birlikte, gerilla savanda
yer almadan nce bu halk tanmas, yaklak 80 kiiyle birlikte Meksi
ka' da grd askeri eitimle snrldr.
Kba' da iki yl sren gerilla sava sresince bu halk daha iyi tan
m, ancak daha sonra kendisinin de ifade edecei gibi, sava dndaki
bir alanda bu tankln hi de yeterli olmad grlmtr.
19 Austos 1960'da Kba' da yapt bir konumada, Che, "devrim
den sonra birlikte alaca halk tanmas gerektiini" (Guevara, Band:
3, 1995: 58) syler.
Benzer bir durum, gerilla savan balatmak iin deil, ABD em
peryalizmine ve lkenin eski smrgecilerine kar sren bir sava des
teklemek amacyla politik bamszln yeni kazanm Kongo' da da kar
sna kacaktr.

KONGO'DA SAVA

1960'l yllarn balarnda Orta Amerika lkelerine ynelik gerilla birlii


oluturma giriimlerinin aksine, 1965 ylnda Kongo'da yr tlen sava
ta Kba resmi olarak yer alr. Kba lkeye 120 ve 200 kiiden oluan iki
askeri birlik gnderir. Bunlardan bir tanesi Che'nin, dieri ise Kba Ko
mnist Partisi Merkez Komi tesi yesi J. Risquet'in komutasndadr (Gu
evara, 2000: xiii, R. Gott'un nsz ).
Che, "The African Dream - The Diaries of the Revolu tionary War in
Congo" (Afrika Ryas - Kongoda devrimci savatan anlar) ki tabna, "B
bir baarszlm tarihidir" cmlesiyle balar.
Che, Kongo baarszlnn nedenlerini birka maddede toplar ve
politik bamszln yeni kazanm eskinin smrge lkelerine ynelik
olarak nemli bir saptamada bulunur:
Birincisi: lkede birleik bir direni hareketi yoktur ve olmas da
zor grnmektedir. Bunun nedeni, toplumun yerel gruplar arasnda b
lnm olmas ve her grubun tekilerini fazla dikkate almadan hareket
etmesidir. lkedeki devrimci savan nderleri de "ulusal nder" zelli
ine sahip deildir. lkede "Kongo ulusu" olarak ni telendirilebilecek bir
ulus yoktur.
580 dokuzuncu bolum

Che, yllarca smrge statsnde bulunan Kongo'nun yaklak yz


yldr politik bamszlna sahip olan Orta ve Gney Amerika lkelerin
den olduka farkl bir yapya sahip olduunu belirtir.
kincisi: Bu durum Kongolu direniilerin dnce ufkunu ve sa
vataki tutumunu da belirler. Kballarn aksine Kongolularn "ABD em
peryalizmine kar savamak", "emperyalizmi onun en zayf olduu
nc Dnya lkelerinden vurmak" gibi amalar yoktur. Dnce
ufuklar yerel kar ve istekleriyle snrldr.
Savata srarc deillerdir. Silahl atmalarda isteksiz davranmak
ta, ilk zorlukta kamay tercih etmektedirler. Gerilla savann tipik kural
larndan birisi olan dman askerlerinin silahlarn almakla ilgilenmezler,
nk sosyalist lkelerin yardmlar sayesinde garip bir durum ortaya
kmtr: gerillann silahlar ordununkilerden daha iyidir.
Che, sosyalist lkelerden gelen yardmlarn yerelde nasl arur
edildiini grr. Bu durum Kongo'ya zg de deildir.
Kba halknn bir blm Afrika kkenlidir ve bu nedenle de lke
nin Afrika'daki kurtulu hareketlerini desteklemek amacyla asker gn
dermesi sadece enternasyonalizm ve devrimin yaylmas abas kapsa
mnda deerlendirilemez. Afrika, Kba halk iin zel bir neme sahiptir.
Kongo baarszl ve iki yl sonra Che'nin lmnn ardndan da Kba,
Gine-Bisau ve Angola bata olmak zere smrgecilie kar sava des
teklemek amaCyla Afrika lkelerine asker gnderecektir.
Che, kitabnn son blmnde (Guevara, 2000: 219-244) hatalardan
ders alnmas ve destek isteyen lkelere koullar iyice incelenmeden yar
dm yaplmamas gerektiini belirtir. Kongo'daki baarszlk byk ace
miliklerle doludur. rnein, Kbal askerlerle Kongolularn nasl anlaa
caklar nceden dnlmemitir ve bu durum sava srasnda byk bir
sorun olarak ortaya kar. Kongo'daki savaa destek, "deneyimlerin akta
rlmas" temelinde ele alnd iin, bu iletiimsizliin byk bir sonn
olabilecei dnlmemitir.
Che, kitabn banda, Kongo'ya gidi amalarn yle aklar:
"Amacmz, zgrlk savalarnda (ek olarak gerici glere kar
mcadelede de) deneyim kazanm olanlarn, buna sahip olmayanlarla
birlikte savamas ve Kongolularn -bizim adlandrmamzla- Kballat
rlmasyd" (Guevara, 2000: 2).
l'flll'lo ehe guevara 581

Sonu, tersidir; Kballar Kongolularlar. Kbal askerler arasnda


disiplin bozulur, savata isteksizlik ortaya kar. Kongolular bile kendi l
keleri iin savamakta srarl deilse, Kballar neden byle olsunlar!
Che, Kongo deneyiminden hareketle, sonkraki yllarda sosyal bi
limde nemli bir kategori oluturacak bir saptamada bulunur. Kongo de
neyiminden hareketle, politik bamszln yeni kazanm lkelerdeki
muhtemel gelimeleri incelerken herhangi bir kavramsallatrmada bu
lunmamakla birlikte, dikkati ektii sre, sonraki yllarda "politik kapi
talizm" olarak adlandrlacaktr.
Kongo gibi politik bamszln yeni kazanm lkelerin karsn
da iki yol bulunmaktadr: SSCB ile yakn iliki iinde "kapitalist olmayan
yol" dan gelimeye ynelmek ya da emperyalist lkelerle, zellikle de
ABD ve eski smrgeci lkeyle yaknlaarak yeni smrge olmak. kinci
yolun ilk adm, devlet mekanizmasnn nemli noktalarnda bulunan ge
nellikle kk burjuva kkenli elitlerin devletin zerinden zenginleme
sidir. Benzer bir durum gerilla birliklerinin banda bulunan komutanlar
iin de geerlidir. Bunlarn bir blm ileride burjuvaziye dnerek, ol
duka zayf olan ve bamszln ardndan emperyalistlerle gelitirdii
iliki sonucu bu zelliini kaybedecek olan "ulusal burjuvazi"ye katlr
lar.
Politik kapitalizm; al tyaps henz kapitalist olmayan, buna kar
lk toplumda ynetici konumda bulunanlarn gerekli d ilikileri de ku
rarak kapitalizm ynnde hareket ettikleri lkeler iin kullanlr. Bulunu
lan durumdan kapitalizme geite bir ara konumdur. Uzun srmeyecek
bir gei dnemidir.
Siyasi bamszln yeni kazanm eski smrge lkelerde kapita
lizme geii anlatmak iin kullanlan bu terim, 1985 sonrasnda sosyalist
lkelerdeki durumu akla:qak iin de kullanlacaktr.

SOSYALZMN SORUNLARI

Kapitalizmi aarak yeni bir toplum kurmak, yeni insan ortaya karmak
iddiasndaki sosyalizmin sorunlar her zaman oldu; ne ki, bu sorunlarn
tartld baz zel dnemler vardr ve bunlardan bir tanesi de 1960'l
yllardr.
582 dokuzuncu blm

Bu sorunlar o yllarda sadece Bat Avrupa lkelerindeki aydnlar ve


68 hareketinin militanlar arasnda deil, sosyalist lkelerde de tartld.
O yllarda sosyalist lkelerdeki politik ortam bilmeyenler iin belirleme
garip grnebilir. Sosyalist lkelerde yllarca egemen politik izgi dnda
gr savunmak olduka tehlikeli bir eylem oldu. Burada sz konusu
olan sosyalizme kar kapitalizmi savunmak deildir. Marksist-Leninist
teoriyi farkl yorumlamak, sosyalist toplumun gelimesinde izlenilenden
farkl bir yol tutulmas gerektiini en azndan tartmaya amaya al
mak, kiinin ban kolayca derde sokabilir; bu dert, iini kaybetmekten
ki taplarn yaynlatamamaya ve hapis cezasna kadar uzanabilirdi. 1953
ncesinde ya da Stalin'in salnda bu tehlike, iz brakmadan ortadan
kaybolmaya, Sibirya'ya srgne gnderilmeye veya uygun bir mahkeme
kararyla idam edilmeye kadar uzanabilirdi.
1956'da yaplan Sovyetler Birlii Komnist Partisi'nin (SBKP) 20.
Kongresi'nde Hrusov'un Stalin'in uygulamalarn eletiren konumas,
sosyalizmin gelecei konusunda farkl grlerin ortaya kmasn biraz
olsun kolaylatrd. 1960'1 yllarda Demokratik Almanya Cumhuriye
ti'nde Fritz Behrens rneinde gr ld gibi, izlenilen gelime izgisini
eletirmek ve farkl gr savunmak, kiinin iini kaybetmesiyle sonula
nyordu, ama en azndan hapse atlmyor ya da iz brakmadan ortadan
kaybolunmuyordu.
Sosyalist toplumun gelime izgisinin ve geleceinin -en azndan
gemie gre- daha serbeste tartlmas, dnemin zelliklerine ve ulal
m olan gelime aamasna da uygundu. SSCB'nin Lenin'in ngrd
gelime izgisini izleyerek kapitalist olmayan yoldan sanayi lkesi haline
gelmesi (sosyalist modernleme konusunda, bkz. Erkiner, 2005: 25-35),
ana hatlaryla tamamlanm, kinci Dnya Sava'ndan sonra sosyalizmin
bir dnya sistemi haline gelmesiyle de SSCB'nin kuatlmlk ve srekli
yok edilme endiesiyle yaama dnemi sona ermiti.
SBKP yneticileri, sosyalist blokun kapitalistlerle bar iinde yaa
yarak ona olan stnln ortaya koyabilecei grndeydi. SSCB, 15
yl gibi ksa bir srede sanayi lkesine dnerek, sosyalist retim iliki
lerinin retici glerin gelimesine getirdii byk ivmeyi gstermi, sa
dece Sovyet insannn zverisiyle deil, sahip olduu teknik gelime d
zeyiyle de savata Nazi Almanyasn yenen asl g olmu, ardndan sa
van lkede yaratt byk ykm ksa srede onarm ve ek olarak da
Kzl Ordu vastasyla Orta ve Dou Avrupa lkelerinde sosyalist iktidar-
ernesto ehe guevara 583

lar kurmutu. Bunlara 1957' de uzaya frlatlan ilk uzay arac Sputnik de
eklenince, SSCB'nin "bar iinde bir arada yaama sreci iinde sosyaliz
min stnln gstermesi" tezi son derece hakl gibi grnyordu.
"Sosyalizmin stnlnn gsterilmesi"nden anlalan, retici
glerin gelitirilmesinde kapitalizmin geride braklmasdr. retici g
lerin gelime dzeyi emek verimliliiyle llr. SSCB, emek verimlili
inde ABD'den geridedir ve ama en gelimi kapitalist lke ile aradaki
bu farkn kapatlmas, ardndan da ne geilmesidir.
Sosyalizm stnln gsterdii oranda insanlk da sosyalizme
ynelecektir.
Sosyalist lkelerdeki tartmalar bu amaca nasl ulalabilecei ze
rinde younlar. Tartmann balca iki taraf bulunmakla birlikte, esasa
ilikin saptamada ayrm bulunmamaktadr. Sosyalist ekonomide merke
zilemenin azaltlmas, byk retim birimlerinin zerkletirilmesi ve pa
zar mekanizmasnn daha etkin kullanlmas konularnda taraflar arasn
da ayrm yoktur, bunlarn hangi oranda kullanlacaklar konusunda fark
l grler bulunmaktadr.
Sosyalist lkeler ynetiminde bulunan kesime, Rusa' da kullanlan
adn benimsenmesiyle Nomenklatura da denilir. Nomenklatura'nn poli
tik, ekonomik ve kltrel olmak zere kesimi vardr. Parti ve hkmet
te izlenecek izgiyi izgiyi saptayan ve tekilerinden daha etkili olanlar,
politik sorumlulardr. Ekonomik Nomerklatura ise, byk retim birimle
rinin yneticilerinden oluur. Pazar mekanizmasnn daha etkin kullanl
mas ve kumanda ekonomisinin (merkezi plann) gevetilmesi zellikle
ekonomik Nomenklatura tarafndan savunulur. Byle bir uygulama, No
menklatura iindeki g dengesinin politik kesimden ekonomik kesime
kaymas anlamna da gelir. retim birimleri grece zerkleecek, merkezi
plann belirleyicilii azalacak ve byk retim birimlerinin yneticilerinin
daha fazla insiyatif kazanmasnn yolu alacaktr. Politik Nomenklatura
ise, merkeziyetilikten uzaklamann kendi belirleyiciliini sarsmayacak
lde gereklemesinden yanadr. (Bkz. Erkiner, 2008: 12-35)
Burada dikkat ekici nokta, Nomenklatura'nn her iki kesiminin de
ana sorununun "retimi nasl daha fazla artrabiliriz?" sorusu evresinde
ekillenmesidir. Bunun pratikteki anlam, sosyalist lkelerde sknts e
kilen daha fazla ve kaliteli dayankl tketim mallar retilmesidir. Sosya
list toplumun gelimesinden anlalan esas olarak budur.
584 dokuzuncu blm

Sosyalist lkelerde Nomenklatura'nn politik ve ekonomik kesim


leri arasndaki mcadeleyi ilk kesim kazanm ve buna ramen byk
retim birimlerinin belirli oranda zerkletirilmesi ve pazar mekanizma
snn kullanmndaki art btn lkelerde hayata gemitir. Sc,.dece bu
uygulama politik Nomenklatura'nn egemenliini sarsmayacak oranda
gereklemitir.
Che'nin itiraz bu alann dndan gelir. Ekonomik gelimeyi nem
ser ama sosyalist toplumda esas olann insanlarn bilincindeki gelime ol
duunu savunur. Dnemin teki sosyalist lkelerinde de insan bilincinin
gelimesi dlanmaz; ne ki, bu gelime byk oranda ekonomideki geli
meye balanmakta, eitimin de rol bulunmakla birlikte esas olarak eko
nomik gelime sonucu gerekleecei varsaylmaktadr.
Che, paza.r mekanizmasna ar vurgu yaplmasna, retimin art
rlmasnda maddi teviklere nem verilmesine ve retim birimlerinin
zerkliine kardr.
Che'nin sosyalist ekonomi konusundaki grleri yeni insann
oluturulmasyla dorudan ilgilidir. Deer yasas, pazar mekanizmas,
maddi tevik gibi kategorileri insann deimesi ve yeni insann oluma
snda sahip olduklar ileve gre deerlendirir.

YEN NSAN VE TARHTE KATALZATR OLARAK BLNCN ROL

Che'ye gre sosyalist bir toplumun gelimesi bileenden oluur: re


tim aralarnda zel mlkiyetin kaldrlmasyla oluan yeni retim iliki
leri, bilim ve tekniin gelimesiyle retimin artmas ve yeni insann olu
mas. ie olan bu bileenin arasnda, Che, ncelii yeni insann bilin
cinin gelimesine verir ve bu bilincin yeni retim ilikileri erevesinde
retici glerin gelimesiyle kendiliinden olumadn zellikle vurgu
lar (Guevara, 1990: Band: 6, 137).
Che iin bilin, gerilla sava gibi bir katalizatrdr; ileri aamalar
iin gerekli koullarn ortaya kmasn hzlandran, baz aamalarn atla
narak geilmesini salayan bir katalizatr...
Che, Marx ve Lenin'in konuyla ilgili tezlerini yle yorumlar:
"Marx, bilincin insann yaad ortam ve bu ortamn da retim
ilikileri tarafndan belirlendiini gsterdi. ( . . . ) Daha sonra Lenin bu ana
lizi derinletirdi ve bir toplum biiminden tekine geiin ematik bir s-
oruto ehe guevara 585

ra izlemediini, bu gei iin gerekli koullarn katalizatr ad verilebile


ceklerle hzlandrlabilecei -bu Lenin'in ifadesi deildir, bana aittir- te
mel grene ulab" (a.g.e., s: 137).
Che, devamla, proletaryann ncs olan partinin snfn istekleri
ne sahip kmas ve ulalmas gereken hedefi ak olarak belirleyerek ik
tidar ele geirmesi durumunda, yeni bir toplumun oluturulmasna giri
ilebileceini ve bylece baz aamalarn a tlanabileceini belirtir.
"Bylece Sovyet devletinin ilk yllarnda olduu gibi ar emperya
list kuatma koullarnda bile tek lkede sosyalist toplum ina edilebilir.
Grld gibi, toplum biimlerinin tarihsel geliimi belirli koullarda
ksaltlabilir" (a.g.e., s: 138).
Che bu saptamasn 24 Mart 1963' te Ariguanabo tekstil fabrikasn
da yaplan ii toplantsndaki konumasnda yapar. 24 ubat 1964' te bt
e ve finans sistemi hakknda yazd bir yazda (Guevara, 1995, Band 3:
60-101) bilincin roln Sovyet devriminden rnek vererek ele alr ve Le
nin ile kinci Enternasyonal arasnda "Rusya' da retici glerin gelime
dzeyinin sosyalizmi olanakl klp klmad" tartmasn aktarr.
1917 Ekim sosyalist devrimi srasnda Rusya retici glerin geli
me dzeyi geri olan bir lkedir. Bu konuda gr ayrl yoktur. Lenin ile
kinci Enternasyonal ve zellikle onun teorisyeni saylan Karl Kautsky
arasndaki farkllk, mevcut durumdan sosyalizme gidi yolu zerinde
kmaktadr. Kau tsky'ye gre izlenmesi gereken yol, burjuvazinin ege
menliinde retici glerin sosyalizm iin yeterli dzeye ulamasndan
sonra sosyalist devrimin gerekletirilmesi ve sosyal izmin kurulmasna
ynelinmesidir.
Lenin'e gre ise, koullar uygun olduunda ii snf mttefikle
riyle birlikte iktidar ele geirip burjuvaziyi ve byk toprak sahiplerini
mlkszletirdikten sonra, retici glerin sosyalizm iin gerekli olan d
zeye karlmasna ynelebilir. Byle bir ynelim marksist tarih anlay
na aykr deildir. retici glerin sosyalizm iin gerekli dzeye ulatrl
mas (lkenin sanayilemesi, modernleme) mutlaka burjuva dzeninde
gerekleir diye bir kural yoktur. Ayn gelime retim aralarnda zel
mlkiyetin bulunmad koullarda da salanabilir.
Che, yazsnda, Lenin'in ilgili pasajn da aktarr:
"Sosyalizmin gerekleebilmesi iin belirli bir kltr dzeyi gerek
li ise, (belirtelim, her Bat Avrupa lkesinde farkl olduu iin kimse bu
586 dokuzuncu blm

gerekli dzeyin tam olarak ne olduunu syleyemiyor), bu durumda biz


neden devrimci yoldan bu dzeye ulamak iin gerekli nkoullar olu
turmaya girimeyelim ve sonra ii ve kyl iktidar ve Sovyet dzeni te
melinde ileriye giderek dier halklara yetimeyelim?" (Lenin, 1 970: 220).
(Bu konuda ayrntl bilgi iin bkz. Erkiner, 2009: 56-59).
Bilin (burada kastedilen dnemin koullarn doru deerlendir
mek, rgtlenebilmek, snfn temsilcisi olarak iktidar ele geirebilmek ve
yeni bir toplumun inas iin gerekli bilgi ve motivasyona sahip olmaktr),
tarihte katalizatr rol oynayabilir ve baz tarihsel aamalarn atlanmas
n ya da hzla geride braklmasn salayabilir. Che, ilgili yazlarnda, re
tici glerle retim ilikileri arasndaki balantnn iki deiik durumuna
iaret eder.
Marx, retici glerin gelime dzeyiyle, retim ilikileri arasnda
ki uyumdan ya da <lep.geden sz eder. Bu denge retici gler lehine bo
zulduunda, retim ilikileri bu glerin gelime dzeyine uygun d
memeye baladnda, toplumsal altst olu dnemi yaklam demektir.
Bu durum, politik iktidarn yapsnn deimesini (devrimi) gerekli klar.
Ne ki, bu dengenin baka trl bozulmas da mmkndr. retim iliki
leri retici glerin gelimesinin gerektirdiinden daha ileri dzeyde ola
bilir.
1917 Ekim sosyalist devriminin lkenin geni bir kesiminde feodal
ilikilerin arln koruduu Rusya' da gereklemesi; doal kaynaklar
kt, ekonomisi byk oranda darya baml Kba' da 1959 yl banda
Batista'nn devrilmesinin ardndan ksa srede sosyalist devrime geilme
si de bunu gstermektedir.
Che'nin nemle zerinde durduu, gelimi bilin vastasyla baz
tarihsel aamalarn atlanabilmesi ya da hzla geride braklabilmesi sub
jektif bir tespite dayanmyor. 20. yzyl sosyalizm tarihindeki nemli ge
limelerin, baarlarn ve baarszlklarn "tarihte bilincin katalizatr ro
l" ile ilgili olduu sylenebilir. Btn mesele nerede, ne zaman ve hangi
oranda sorularna doru cevap verilebilmesindedir.
"Devrim iin gerekli koullarn olgunlamas zorunlu deildir, ba
zen harekete gemenin kendisi (silahl eylem) bu olgunlamada kataliza
tr olabilir" gryle; sosyalizme gei ve sosyalist toplumun daha hz
l gelimesinde, retici glerin gelime dzeyinden ziyade kitlelerin bi-
lincinin nemli rol oynamas, znde ayn ilkenin iki ayr durumdaki var
ln gsterir. Che, bu nedenle, bilincin nemini belirtirken Sierra Maes
tra' y srekli olarak rnek verir.

BLN NASIL GELR?

Sosyalist bir lkede insan bilincinin gelimesi ne demektir ve nasl ger


ekleebilir?
Soru ayrntl olarak yle de sorulabilir: sosyalist bir devrimden
sonra byk oranda eskiden yaanlan kapitalist lkenin koullaryla be
lirlenmi insan bilinci hangi yntemlerle deitirilebilir? Sosyalist bilin
nedir ve nasl gelitirilebilir?
Che Guevara'nn tartt ve zm retmeye alt sorular, 20.
yzyl sosyalizminin temel sorunlar arasndadr.
1989-1991'de reel sosyalist lkelerin tarihe karmalarnn ardn
dan, bu lkelerde yllardan beri retim aralarnda zel mlkiyetin bu
lunmad bir toplumda yaayan insanlarda, bilincin, kapitalist lkelerde
ki ortalama insan bilinciyle karlatrldnda, ok da farkl olmad or
taya kt.
1990'l yllarda sosyalist toplumda insann gelimesiyle ilgili soru
lar, gerekte daha nce, 1960'l yllarda, SSCB' de sosyalizmin 40 yl ardn
da brakmasnn ardndan, ak olarak sorulmu ve eski cevaplarn yeter
li olmadklar anlalmt.
nceki yllarda, retim aralarnn zel mlkiyeti kaldrldnda
ve bununla ilgili teki styap dzenlemeleri yapldnda, tesinin ken
diliinden gelecei dnlrd.
Byle olmad 1960'l yllarda bile grlebiliyor ve eski cevaplarn
yeterlilii sorgulanyordu.
Sosyalist lkelerde bilin, retim aralarnda zel mlkiyetin bu
lunmad farkl retim ilikileri iinde ve eitimle geliir denildiinde,
zamanla btn sosyalist lkelerinde yllardan beri hayata geirilen bir ce
vap verilmi olur. Che, bunu yeterli grmez ve drt nemli ekleme yapar:
gnll ek alma, gelimi kiisel rneklerin ortaya kmas, Kba hal
knn dikkatinin dnya halklarnn dnce ve eylemlerine ekilmesi ve
onlarla dayanlmas (enternasyonalizm) ve retimde maddi tevikin ge
ri plana atlmas. . .
588 dokuzuncu blm

Sosyalist bir lkede insan bilincinin gelimesi; insann artan oran


da toplumsallamas, kendi karlaryla toplumun ve giderek insanln
karlar arasnda fark grmemesi demektir. Toplum iin almann zo
runluluk ya da angarya olarak deil, insan yaamnn doal bir paras
olarak grlmesidir.
Bu, eskiden beri bilinen bir konudur ve nemli olan bu amaca na
sl ulalacadr.
Daha nce, retim aralarnda zel mlkiyetin kaldrlmas ve ei
timle bu bilin deiimine ulalabilecei dnlrd.
Che, bu amala yaplan eitimi yeterli grmez ve teorik eitimin
pratikle birletirilmesi gerektiini savunur. Bu pratik, herkesin kendi i
yerinde yaad pratik deildir. Sosyalist lkelerde herkes alr ve al
masnn karlnda da belirli bir gelir elde eder. Bu alma, sosyalist
retim ilikileri kapsamndadr.
Che, sosyalist insann bilincinin gelimesi iin bunu yeterli grmez
ve sosyalist lkelerde yllardan beri yaplan uygulamaya nemli eklerin
yaplmas gerektiini savunur.

GNLL EK ALIMA

Burada sz konusu olan, i saatleri dnda gnll olarak almaktr. a


lma yeri iyeri olabilecei gibi baka bir yer de olabilir.
Che, 15 Austos 1964'te Sanayi Bakanl'nda "Komnist alma
iin sertifika verilmesi" toplantsnda yapt, "Gnll alma ve Bilin
Deiimi" balkl uzun konumasnda, konuyu deiik ynlerden ele
alr. (Guevara, 1995, Band 6: 156-176)
Konu, "gnll alma" ya da i saati dnda gnll olarak cret
almadan alma olmakla birlikte, popler deyimle "mahalle basks"nn,
zellikle bu almann ilk dnemlerinde zorlayc etkisi olduu grlr.
Gnll alma, insanlarn i saatleri dnda gidip herhangi bir yerde a
lmas deildir. Bal bulunduklar sendika bnyesindeki alma ekiple
rinde yer alrlar. altklar her fazla saat kaydedilir. Ekipler arasnda re
kabet rgtlenir ve belirli bir dnem sonra en baarl olanlara sertifikala
r verilir.
"Gnll alma, bilincin gelimesi iin bir okuldur; toplumda
toplum iin bireysel ve kolektif olarak aba harcamaktr ve komnizme
ernesto ehe guevara 589

geii hzlandracak daha yksek bilin dzeyinin olumasn salar."


(a.g.e., s. 166)
Che'ye gre gnll almann bir baka zellii, deiik alma
alanlar, zellikle ynetim ve dzenleme iiyle uraanlarla, kol emeiy
le alanlar arasnda balant kurmasdr.
Kba' da gnll almann tipik alan, adann balca rn olan
ekerkamnn l<esilerek toplanmasdr. Zor ve yorucu olan bu i, deiik
alma alanlarndan kiileri bir araya toplar ve herkes karlksz olarak
toplum iin alr (Che'nin de ekerkam keserken fotoraflar vardr).
in Halk Cumhuriyeti'nde "Kltr Devrimi" srasnda yaanlan,
kafa emekilerinin yln belirli aylarnda kylerde kol emei arlkl a
lmaya ynlendirilmesiyle, Kba' daki gnll alma uygulamasnn
ne oranda balantl olduunu bilmiyoruz. Hafta sonlarnda gnll a
lma ksa srede Kba' da moda haline gelir (Castaneda, 1997: 231).

KSEL RNEKLER

Toplumda n planda bulunan kiiler, savunulan !kelerin uygulanmas


konusunda rnek olmaldrlar. Bunun ayn zamanda bir gerilla sava ku
ral olduu da sylenebilir. Birlik komutan sava savan ortasnda y
netir. Komutan rnek olmaldr; aksi durumda birliin sava potansiyeli
byk oranda azalr.
1962 ylnda yaanlan ekonomik skntlar sonucu deiik yiyecek
maddelerinin karneye balanmasna karar verilir. Che, devrimin ahlaki il
kelerine uymaya byk zen gsterir. O srada Sanayi Bakan'dr ama ko
numunun getirdii ayrcalklar kullanmaz. kinci ei Aleida' dan teki
Kbal kadnlar gibi alverie otobsle gitmesini ve karneyle yiyecek al
mak iin sra beklemesini ister. Sk sk gittii d lkelerde kendisine veri
len hediyeleri paketlerini bile amadan genlik eitim merkezlerine verir
(Castaneda, 1997: 294-295).
Che sk sk gittii sosyalist lkelerde yneticilerin ayrcalkl ya
am biimini mutlaka grmtr. Ziyaret ettii lkelerde halkla ilikisi
son derece snrl olmakla birlikte, yneticiler tarafndan sergilenen ya
am biiminin halkta hi de iyi duygular uyandrmadn mutlaka fark
etmitir.
590 dokuzuncu blm

Sosyalist bir toplumda n planda olanlar rnek olmaldr, halktan


farkl bir yaam srdrmemelidir. yi kiisel rneklerin sosyalist bilincin
gelimesindeki rolne inanan Che, bu konudaki grlerine titizlikte uy
mutur.

MADD TEVKN AZALTILMASI VE DEGER YASASI

Che, retimin artrlmasnda maddi tevikin n planda rol oynamasna


kardr ve byle bir uygulamann sosyalizmi yozlatracan, sosyalist
bilincin gelimesini engelleyeceini ve znde kapitalizmi arka kapdan
ieriye sokmak anlamna geleceini savunur.
1960'l yllarda sosyalist lkelerde reform rzgarlar esmektedir.
Reformlarn amac, sosyalist ekonominin daha iyi almasn salamak
ve hedef olarak zellikle tketim mallar konusunda daha kaliteli ve da
ha fazla retim yaplmasdr. SSCB' de Liberman tarafndan savunulan g
re gre, bu amala maddi tevike nem verilmeli ve retim birimleri de
zerkletirilmelidir.
Che, Hrusov dneminde gndeme gelen iki uygulamaya da kar
dr. Che, "Sosyalizme Gei Dneminde Planlama ve Bilin" yazsnda
(nemli bir saptama yapar:
"nsan zekasnn bu antnn (Kapital'in) ycelii, onun urat
konularn insancl niteliini (kelimenin en iyi anlamyla} ou kez unut
turur. retim ilikileri dzenei ve verdii sonular, ayrca snf mcade
lesi, belirli bir lde, tarih sahnesinde rol alanlarn insanlar olduu nes
nel gereini gzden saklar. Bu anda, bizi ilgilendiren insandr" (Gueva
ra, 2005:124-25).
Tarihin objektif yasalar, sosyalizmin kapitalizme kar stnl
n gstermesi gerektii, iki sistem arasndaki yar konular arasnda, in
san, yasalarn sonucu olan bir nesneye indirgenmitir. Komnizmin hede
finin insan deitirmek ve gelitirmek olduu, insandaki yabanclama
nn her eidinin ortadan kaldrlmas olduu unutulmasa bile olduka
geri plana itilmitir.
Che, analizinin merkezine insan koyar ve ekonomik sorunlara da
buradan hareketle yaklar. Hangi uygulama insan bilincini ykseltebilir
veya tersi ynde sonu verir?
ernesto ehe guevara 591

Che, retimde maddi tevikin, kapitalizmden kalan ve insanlarn


zerindeki etkisi halen sren bir uygulama olarak birdenbire ortadan kal
drlamayacann bilincindedir. Sosyalizmde retimde maddi tevik
-azalan oranda- gereklidir, ancak giderek ortadan kalkmaldr.
"Bir noktay akla kavuturmak zorunludur: Biz, maddi zendiri
cilerin nesnel gerekliliini inkar etmiyoruz. Ama ana hareket kolu olarak kul
lanlmasna karyz. Ekonomide, bu tr bir hareket kolunun abucak bir
kategori deeri kazanacana, sonunda insanlar arasndaki ilikilerde,
kendi gcn zorla kabul ettirmeye balayacana inanyoruz. Onun, ka
pitalizmden kp geldii ve sosyalist dzende kaderinin lmek oldu l
unutulmamaldr" (a.g.e., s: 137).
Deer yasas konusunda da Che'nin yaklam ayndr: Bu yasa,
SSCB' de olduu gibi, sosyalizmde bilinli olarak kullanlabilir, ama etki
sini giderek kaybetmek zorundadr. Aksi durumda sosyalizm komniz
me deil, kapitalizme doru gidecektir.
"Deer yasasnn kullanld her yerde kapitalizmin dolayl olarak
arka kapdan girdii benim iin aktr" (Che'den aktaran: Castaneda,
199/'.: 325).
Che, fiyatlarn belirlenmesinde ve devlet iletmeleri arasndaki ili
kide deer yasasnn olabildiince geri plana itilmesinden yanadr.
Sosyalizmde deer yasas denetim altndadr ve bilinli olarak kul
lanlabilir; kapitalizmdeki gibi ilevini denetimsiz rekabet iinde gster
mez. Che, sosyalizmde, kapitalizmden kalma bir kategori olarak kullan
labilecek deer yasasna iki nemli kstlama getirilmesini ister:
Birincisi: Deer ile fiyat arasndaki ilikinin sosyalist lkenin da
rsyla (kapitalist lkelerle) yapt ticarette geerli olmas; lke iindeki
fiyatlarn belirlenmesinde ise darsnn referans alnmamasdr. Sosyalist
bir lkede retim, kapitalist lkelerde olduu gibi daha fazla kazan he
deflenerek yaplmaz. Baz mal ve hizmetler nemli bir kazan getirmeye
bilirler ama halkn bunlara ihtiyac vardr. Bu nedenle retilirler ve fiyat
lar dk tutulur.
Che'nin deer yasasnn ileyiine getirdii bu kstlama zamann
sosyalist lkelerinin tmnde ve kapitalist lkelerin de bir blmnde
hayata uygulamtr, uygulama alan daralm olmakla birlikte halen de
uygulamaktadr. Sz konusu olan, deiik mal ve hizmetlerin fiyatlarnn
sbvansiyonla bazen deerlerinin olduka altnda belirlenmesidir. Sosya-
592 dokuzuncu blm

list toplumlarn ktkleri ve ekonomilerinin dnya pazaryla btnleti


i dnemde, bu lkelerde grlen byk fiyat artlarnn nedeni, sb
vansiyonlarn kalkmas ya da ok azalmasdr.
kincisi: Bir maln retim sreci genellikle tek iletmede tamam
lanmaz, bir dizi iletmeden geerek tamamlanr. Bu iletmeler kapitalist
lkelerde genellikle farkl kiilerin mlkiyetinde iken, sosyalizmde devlet
mlkiyetindedir. Bu nedenle, sosyalist ekonomide bir iletmeden tekine
geen mal "satlmaz", retim sreci iinde deeri artar. letmeler arasn
da para ilikisi bulunmamaldr.
Buradan hareketle Che, devlet iletmeleri arasndaki ilikilerde de
er yasasnn ve parann kullanlmamasndan yanadr. Byle bir ileyi,
retim birimlerinin zerklemesini deil, tersine daha fazla merkezile
mi bir ekonomiyi gerekli klar.
Che, sosyalist planlamann esnekletirilmesinden deil, daha fazla
merkeziletirilmesinden yanadr. Che, 1960'l yllarda sosyalist lkelerde
uygulanan ekonomik reformlara neden kar olduunu, 5. Aralk 1964'te
Sanayi Bakanl'ndaki alma arkadalaryla yapt son toplantlardan
birisinde yapt uzun konumada aklar.
Che, Moskova'da Kbal rencilerle yapt bir toplanty anlata
rak sze balar. Yaklak 50 rencinin kendisini dikkatle dinlediini ve
anladn aktarr. Bunun nedeni, orada yaamalar ve anlattklaryla her
gn karlamalarr.
Ardndan unlar syler:
"Paul Sweezy, bir makalesinde, Yugoslavya'nn kapitalizme ynel
diini yazmt. Deer yasas Yugoslavya' da egemendir ve bu egemenlik
her geen gn glenmektedir. Hrusov, Yugoslavya' da olan ilgin bulu
yor ve incelenmesi iin insan gnderiyor. ( ... ) Yugoslavya' da bu kadar il
gin bulduu, ABD' de ok daha gl gelimitir, nk oras kapitalist
bir lkedir. Yugoslavya'da fabrikalar karl olmadklar iin kapanyorlar.
Bu lkede, svire ve Hollanda' dan gelmi ve isiz iileri emperyalist l
kelerine yabanc igc olarak gtrmek isteyenler var. Bu imdi Yugos
lavya' da oluyor. Polonya'da ayn yolu izliyor; kolektivizasyonun yn
geriye evrildi, toprakta yeniden zel mlkiyete dnyorlar, zel deiim
yntemleri gerekletiriyorlar ve ABD ile ilikilerini gelitiriyorlar. ( ... )
ekoslovakya ve Almanya da (Demokratik Almanya Cumhuriyeti kaste
diliyor, E.E.) Yugoslavya'daki sistemi kullanabilmek amacyla inceliyor.
nrnt cim Ruevara 593

Birok devlet rota deitiriyor. Bunun nedeni artk grmezlikten geline


meyecek bir gerektir. Kimse sylemese bile, Bat bloku halk demokrasi
lerinden ne geiyor. Neden? Konuyu temelden incelemek ve sorunu z
mek yerine, yzeysel yant aranyor; bu ise, pazarn glendirilmesi, de
er yasasnn uygulanmas ve maddi teviklerin artrlmasdr." (Che'den
aktaran Castaneda, 1997: 336-7)
Beklenildiinin aksine kapitalizm, retici gleri sosyalist lkeler
den daha hzl gelitiriyor ve aradaki gelime dzeyi fark giderek artyor.
Sosyalist lkelerde -aralarnda farkllklar bulunmakla birlikte- genel ka
bul gren zm, daha sonra "Pazar Sosyalizmi" olarak da adlandrlacak
uygulamaya ynelmektir. Burada sz konusu olan, sosyalizme, kapitaliz
me ait olan baz kategorilerin dahil edilmesidir: esnek planlama, Pazar
mekanizmasnn belirli oranda kullanlmas, retim birimlerinin zerklii
ve maddi teviklerin artrlmas.
Che'nin sosyalizmin gncel sorunlarna getirdii cevap, dnemin
sosyalist lkelerindeki genel eilime kardr. O, kapitalizme ait btn ka
tegorilerin tasfiye amacyla azaltlmasndan yanadr.
Kba gibi doal kaynaklar bakmndan zayf ve kk bir ekono
mide Che'nin grlerinin uygulanabilmesi neredeyse mmkn deildi.
Kba'nn yaayabilmesi, SSCB'nin ve bata Demokratik Almanya Cum
huriyeti olmak zere dier sosyalist lkelerin srekli desteine balyd.
(Sonraki yllarda bu lke Kba'nn en nemli ihra rn olan ekerin ta
mamn alacaktr.) Kat ABD ambargosu ve Latin Amerika lkelerinin b
yk blmnn ak kar tutum almas koullarnda Kba' da devrimin
yaayabilmesi iin baka seenek bulunmuyordu.
Che'nin nce Merkez Bankas Bakan ve daha sonra da Sanayi Ba
kan olarak Kba ekonomisinde nemli sorumluluk tad yllarda, de
neyimsizlik ve ok eyi birden baarma arzusundan gelen hatalar da bu
lunmakla birlikte, kendisinin aamal olarak ekonominin kilit noktalarn
dan uzaklatrlmasnda, Kba ynetiminin SSCB ile ilikileri germemek
dncesi nemli yer tutar.

ENTERNASYONALZM

Che, yeni insann gelimesinde enternasyonalizme ynden nem verir.


Burada sz edilen enternasyonalizm, marksist-leninist enternasyona
lizm ya da proletarya enternasyonalizmi olmakla birlikte, Che'nin bun-
594 dokuzuncu blm

dan anlad ve sonraki yllarda Kba ynetiminin uygulad anlay,


SSCB ve teki sosyalist lkelerinkinden farkldr.
Birincisi: Kba'nn teki lkelerle karlatrlmas enternasyona
lizmin nemli bir bileenidir. Che, bunu, Kba'nn Latin Amerika devri
mi zerindeki etkisini incelerken (Guevara, 1997, Band 4: 94-122) ve teki
yazlarnda srekli vurgular. SSCB ile Dou ve Orta Avrupa' daki sosyalist
lkeler kendilerini ABD ve teki gelimi kapitalist lkelerle karlatrr
larken, Kba bu karlatrmay ncelikle Latin Amerika lkeleriyle ya
par. Kba, devrimin hemen sonrasndaki yllarda bile halkn yaam dze
yi bakmndan bu lkelerden ileri durumdadr.
"Herkes Kba'ya bakmaktadr" ve bu da halka baka lkelerdeki
ezilen insanlara umut olmak anlamnda nemli grevler yklemektedir.
Kba iin enternasyonalizmin ikili ilevi vardr ve bu ilev Che'nin
lmnden sonraki yllarda daha byk nem kazanacaktr:
Enternasyonalizm sadece baka halklarn mcadelesinin yannda
olmak, onlar u veya bu oranda desteklemek deildir; ayn zamanda K
ba' daki toplumsal ekonomik sistemi salamlahrmada da nemli role sa
hiptir.
Genelleme balamnda, teki sosyalist lkelerde enternasyonaliz
min arlkla tek ynl, Kba iin ise ift ynl ilevi olduu sylenebilir.
kincisi: Che'nin 20 Ekim 1962'de Komnist Genlik rgt'nn
Kuruluunun kinci Yl'nda yapt ve "Komnist Genliin Grevleri"
baln tayan konumada (Guevara, 1995, Band 6: 111 -127) yine ayn
ift ynllk grlr.
Che, genlere, "insanln sorunlarn kendi sorunlarnz olarak g
rn" derken, ayn zamanda Kba insannn zel yerine ve tad sorum
lulua da iaret etmektedir.
Kba, balangtan i tibaren, teki sosyalist lkelerin aksine, dar
ya ak olan ve dikkati srekli baka halklarn durumuna eken bir lke
olmutur.
ncs: Baka lkelerdeki devrimlere destek olmak, hatta Orta
ve Gney Amerika lkelerinde olduu gibi Kba'dan gidenlerle o lke
lerde devrim balatmaya almak, Che'nin enternasyonalizminin nemli
bir bileenini oluturur.
Kongo' da silahl mcadeleye katlmn baarszlyla bitmesinin
nrnt!\lo cho guevara 595

ve ksa sre sonra da Che'nin Bolivya' da ldrlmesinin ardndan, Kba


ynetimi, Gney ve Orta Amerika' da deil, ama Afrika' da ayn izgiyi
srdrm, ok sayda Kbal asker ve subay deiik Afrika lkelerinde
ki ve zellikle Angola' daki arpmalara kablmtr.
Kba halknn bir blmnn Afrika kkenli olduu dikkate alnr
sa, bu ktadaki kurtulu savalarna katlmann halk zellikle olumlu et
kiledii de dnlebilir.
Enternasyonalizm sadece o lkelerdeki halkn mcadelesine katla
rak destek olmak deil, ayn zamanda yeni insann olumasnda ve ier
deki rejimin salamlatrlmasnda da ilev grmektedir.
Kba ynetimi sonraki yllarda ok sayda doktoru Afrika ve Latin
Amerika lkelerine gndererek ayn izgiyi srdrmtr.

CHE VE SOVYETLER BRLG

Che ile SSCB arasndaki iliki iyiden ktye doru gider. Yaamnn son
yllarnda durum, SSCB Hkmeti'nin Che'yi Kba ynetimine ikayet
etmesine varacak kadar ktdr (Castaneda, 1997: 364-7).
Kba ynetimi kat ABD ambargosu koullarnda SSCB'nin ekono
mik ve askeri desteinin yaamsal nem tadnn bilincindedir. Kba
ile SSCB arasndaki ilk gerginlik fze krizinde grlr. 1962'de Kennedy
ynetimi Kba'ya Sovyet fzeleri yerletirilmesini nlemek amaayla, f
ze paralar tayan Sovyet gemilerinin engellenmesine karar verir. Dn
yay nkleer bir savan eiine getiren kriz, yaplan pazarlklar sonucu
ABD'nin Trkiye' deki nkleer fzeleri ekmesi ve Sovyet gemilerinin de
geri dnmesiyle sona erer. Kba ynetimi kriz sresince devre d bra
klmasn ve fzelerin adaya yerletirilmesinden vazgeilmesinde kendi
sine bilgi verilmemesini eletirir (Castaneda, 1997: 280-90).
Sonraki yllarda Kba ynetimi, SSCB d politikasyla tmyle
uyum iinde bulunmamakla birlikte, gerginlikten kanan bir izgi izler.
Che ise artan oranda atmaya ynelir.
SSCB ynetimi, Latin Amerika lkelerindeki komnist partilerinin
isteine uygun olarak, blgede Kba'nn desteiyle gerilla sava balatl
masna kar kmakla birlikte, Afrika lkelerine Kba askerleri gnderil
mesini onaylar ve kendisi de bu lkelerdeki emperyalizme kar glere
silah desteinde bulunur.
596 dokuzuncu blm

Che, SSCB ve teki sosyalist lkelerin yneldikleri reform politika


sna kardr. Sorunlarn daha fazla merkeziyetilik ve insan bilincinin ge
litirilmesine verilen nemle zlebilecei dncesindedir. Che, Sanayi
Bakanl srasnda Kba' da benzeri grlere sahip olan SSCB yanls de
iik dzeydeki yneticilerle de mcadele eder.
25 ubat 1965'de Cezayir' de yaplan kinci Asya-Afrika Dayan
mas Ekonomi Semineri'nde yapt ve SSCB'yi emperyalist lkeler gibi
davranmaya son vermeye aran konumas sonucu "ipler kopar" .
Che, uzun konumasnda, bir halkn bamszln kazanmakla
yetinemeyeceini belirttikten sonra, emperyalizmin ekonomik egemenli
inin de sona erdirilmesi gerektiini belirtir ve "bu ynde ilerleyen lke
ler sosyalizmi masrafa sokmaktadr" anlay zerinde durur, insanla
ynelik kardelik duygularnn domasna gtren derin bir bilin dei
iklii olmadan sosyalizmin mmkn olmadn belirtir.
Che'ye gre, hammadde fiyatlarnn ucuz, makine fiyatlarnn pa
hal olduu uluslararas eitsiz deiim ilikileri iinde, deer yasas te
melinde belirlenen fiyatlardan hareket ederek karlkl kara dayal tica
retten sz edilemez. Bu eitsiz ticarette sosyalist lkelerle emperyalist l
kelerin tutumu ayndr, her iki kesim de azgelimi lkelerle yaplan eit
siz ticaretten yararlanmaktadr (Guevara, 1995, Band 3: 161).
Che, Kba'nn da aralarnda bulunduu azgelimi lkelerin, em
peryalizmin ekonomik basksndan kurtulmalar iin, sosyalist lkeler ta
rafndan desteklenmeleri ve bu lkeler arasndaki ticaretin uluslararas
piyasa fiyatlar zerinden yaplmamasn ister. Aksi durumda, sosyalist
lkelerin de tpk emperyalist lkeler gibi azgelimi lkeleri -bu lkeler
le ticaretleri genel ticaret hacimleri iinde kk bir oran tutsa bile- s
mrmeleri sz konusudur.
Che, Kba'ya dndnde, lkenin SSCB ile ilikilerini dikkate al
madan konutuu iin eletirilir. (Castaneda, 1997: 364-367) Kba' da artk
hibir sorumluluu yoktur ve zaten Bolivya'ya gitmektedir.
Kba ynetimi, SSCB kar olmasna ramen, Che'ye gereken des
tei salar.
Kongo' d a sz konusu olan varolan bir savaa katlmakt, Boliv
ya' da ise olmayan bir sava balatlmaya allacaktr.
11 11110,lo :l111 l(uevara 597

CHE VE BROKRAS

Che Guevara'nn Ekonomi Yazlar'nda yer alan ve Nisan 1963'de yazlan


"Brokrasiye Kar" (Guevara, 1995, Band 3: 9-37) yaznn balndan ha
reketle, sosyalist lkelerdeki brokrasi hakknda baz belirlemelerde bu
lunduunu dnmek yanl olur. Che, banda bulunduu Sanayi Ba
kanl bnyesinde ilerin ar yrmesine ve krtasiyecilie yol aan uy
gulamalardan sz etmekte ve bunlarn nasl ortadan kaldrlabilecei ko
nusunda grlerini aklamaktadr. Bu anlamda, Che'nin brokrasiden
anlad, kelime anlamnda brokrasidir denilebilir. Bu tr brokrasi her
yerde vardr, sosyalizme zg deildir. Belirli bir birim iindeki ya da bi
rimler arasndaki ilikinin farkl dzenlenmesiyle ortadan kaldrlabilir,
en azndan azaltlabilir.
Devrimi gerekletiren kadroyla, devrim sonrasnda toplumun d
ntrlmesinde nemli grevler stlenecek kadronun sahip olmas ge
reken zellikler birbirinden olduka farkldr. Gerilla savana katlm
olanlarn daha sonra deiik alanlarda sorumluluk stlenmeleri, devri
min gvenilir kadrolar arasnda bulunmalar nedeniyle tercih edilir ol
makla birlikte, bu kiiler yeni konumlarnn gerektirdii eitime ve bece
riye sahip deildirler. Ek olarak, devrim sonrasnda teknik elemanlarn
nemli bir blm de lkeyi terk ederek ABD'ye gitmitir. SSCB'den ge
len teknisyenler bu an bir blmn doldurmakla birlikte, sknt her
alanda hissedilmektedir.
Che'nin Merkez Bankas Bakanl (1959) ve Sanayi Bakanl
(1961 ) (May, 1973: 136) da Kba'nn devrim sonrasndaki skntl duru
munun sonucudur. Che tp eitimi grmtr ve o gne kadar ne sanayi
ne de para politikasyla ilgilenmitir. Che'nin btn biyografilerinde her
gece ekonomi alt bilgisi yer alr.
Durum hem lke ekonomisi hem de Che asndan olduka zordur.
ABD ambargosu ve 196l' de Domuzlar Krfezi karmas baarszlkla so
nulanmakla birlikte, sreklilik gsteren igal tehdidi, Kba'nn yaaya
bilmek iin ekonomik ve askeri olarak SSCB ile yaknlamasn zorunlu
klar. Ne ki, Che, retim birimlerinin zerkletirilmesi, merkeziyetiliin
azaltlmas ve maddi tevike nem verilmesi gibi nemli konularda
SSCB'nin ekonomi politikasyla nemli anlamazlklara sahiptir. Harcad
byk abaya ramen ya iler yrmemekte ya da boluk nemli g
r ayrlklarna sahip olduu kadrolar tarafndan doldurulmaktadr.
598 dokuzuncu blm

Che, Sanayi Bakanl'nda brokratiklemenin nedenlerini sayar


ken, yetimi insan gcne olan ihtiyac zellikle vurgular. Burada sz
konusu olan yeni Sovyet teknisyenleri ya da gerilla savana katlmam
Kbal eski komnistler deil, yeni yetitirilecek kadrolardr.
Che, Sanayi Bakanl'ndaki brokratiklemeyi nedene balar.
Birincisi: Devrimci bilin eksiklii ya da konformizmdir. nsanlar
karlatklar sorunlar amaya almaktansa, onlarla birlikte yaamay
tercih etmektedirler.
kincisi: rgtlenme eksikliidir. Bu konudaki en byk sorun,
mevcut sorunla ilgili zm ynteminin bulunamamasdr. Che'nin de
belirttii gibi, rgtlenmeyi istemekle olmuyor. Nasl rgtlenilecek, ne
ye kar ve hangi aamalardan geilerek rgtlenme yaplacaktr? zel
lik.le st organlarn yeterli otoriteye sahip olmadklar durumlarda ver
dikleri direktifler somut ve mevcut duruma uygun olmamakta ve bu da
ilerin karmakark yrmesine neden olmaktadr.
ncs: Teknik eleman skntsdr. Konudan anlamayan insan
larn saatlerce tartmas genellik.le hibir somut sonuca yol amyor ve
srekli olarak sonusuz toplantlar yapmak giderek alkanla yol ayor.
Brokrasinin nemli zelliklerinden bir tanesi de verimsizliktir. Srekli
olarak konular hakknda konuulur ve tartlr ama sonu yoktur.
Sosyalizmde brokrasi farkl bir ierie sahiptir ve u veya bu ili
kinin dzenlenmesiyle ya da yeterli eleman bulunmasyla ortadan kald
rlabilmesi sz konusu deildir.

SOSYALZMDE BROKRAS

Che'nin dnemindeki reel sosyalizmde brokrasinin ortadan kalkmas ya


da azaltlmas toplumsal yapda nemli dnmleri gerektirir. Bu lke
lerdeki brokrasi, kapitalist lkelerde ayn isimle anlan kesimden farkl
dr. Burada brokrat sadece memur deil, ayn zamanda reel ve daha da
nemlisi potansiyel olanaklara sahip bir yneticidir.
Sosyalist lkelerde Nomenklatura olarak da anlan bu kesimin or
taya kma ve gelime koullarnn incelenmesi bu yaznn kapsamn
aar. (Sz konusu inceleme, "1920' den Gnmze Byk Dnrler Ki
tap Dizisi"nin ileriki ciltlerinde yer alacak olan Stalin maddesinde yer ala
caktr.)
ttrnnlo ehe uevara 599

Sadece u kadar belirtilebilir: sosyalist lkelerde Nomenklatu


ra'nn sadece st kademesinde bulunanlarn deil, orta kesimin de nem
li bir inisiyatif alan bulunur. Bunu, duruma gre kullanma ak ya da ka
pal potansiyel bir alan olarak deerlendirmek daha doru olur.
1930'1u ve 1940'1 yllarda yneticilik yetkilerini zenginleme arac
olarak kullanmann sonu genellikle nce azledilmek ve sonra da idam
olurdu. 1960'1 ve 1970'1i yllarda bu uygulamann yerini grevden almak,
. hapse atmak, tecrit etmek ald.
1980'li yllarda Nomenklatura'nn burjuvaziye dnt dnem
de ise, devleti soyarak byk bir hzla zenginleenler, ncelikle daha faz
la soygun imkanna sahip olanlar arasndan kacakt. Bir retim birimi
nin yneticisiyle herhangi bir parti yesinin devleti soyma olanaklar ku
kusuz ayn deildir.
Che Guevara brokrasiyi kelime anlamnda deerlendirirken, sos
yalist lkelerdeki durumu gereki bir temelde ele alr. Bu yanyla, reel
sosyalizme ynelik olarak sistem iinde zellikle 1960'1 yllarda gelien
sosyalist muhalefetle gr birlii iindedir. Sorun, SSCB kurulduu yl
larda ne yaplmalyd, Stalin mi yoksa Troki mi haklyd, tek blgede sos
yalizm anlay doru mudur, hzl sanayileme yerine Lenin'in (NEP)
(Yeni Ekonomik Politika) uygulamasna devam m edilmeliydi sorulary
la zlemezdi. Dorusuyla-yanlyla kapitalizme kar seenek olarak
ortaya km bir sistem, krk yl geride brakm ve nemli baarlar da
kzanmt. Bundan sonra nasl devam edilmesi gerekirdi?
Soru, reel sosyalizmin yetersizl iklerinin de belirginletii bir d
nemde sistemin geleceinin belirlenmesi asndan da nem tayordu.
retici glerin gelitirilmesinde kapitalizmi gerekten geebilecek miyiz
sorusuna, eskisi kadar gvenle "evet" cevab verilemiyordu. Sosyalizm,
retici glerin gelitirilmesinde kapitalizmden geride kalmaya balyor
ve bu durum giderek belirginleiyordu.
Sosyalizmin 1980'1i yllarda patlarcasna ortaya kan sorunlar yir
mi yl nce grlm ve zmler aranmaya balanm t.
Fritz Behrens'in (Behrens, 201 0) iinde bulunduu, zellikle aydn
ve teknokrat kkenli kesim, bu soruya, retim birimlerinin zerkletiril
mesi, kk retimde zelletirme, deer yasasnn etkin kullanm gibi
yantlar veri rken; Che'nin yantlar ters yndeydi.
600 dokuzuncu blm

Her iki kesim de reel sosyalist sistemi veri olarak ele alyor ve bun
dan sonra izlenilecek yol konusunda farkl dnyordu. 1960'l yllarda
bir dnya sistemi olan reel sosyalizmi, "batan beri bu yol izlenmemeliy
di" temelinde eletirmenin herhangi bir anlam olmad konusunda iki
kesim arasnda gr birlii vard. Sonuta bu sosyalizm nemli baarlar
kazanm ve krk yl da geride brakmt.
lk bakta olduka z t grlere sahip olduu dnlebilecek bu
iki kesimin anlat nemli bir nokta daha vardr: sosyalizm tarihinde
Nomenklatura ya da baka bir ifadeyle sosyalist elitlerin ilevi. Reel sos
yalizmin gl bir dnya sistemi olmasnda "brokrasi"nin (sosyalist
elitlerin) nemli pay vardr. " Baarlar ii lere, hatalar elitlere ai ttir" gibi
bir ayrm anlamsz olmaktan teye, ciddi deildir.
Che'nin lmnden yirmi yl sonra sosyalist lkelerde, 1960'l yl
larda reel sosyalizmi ierden eletirenlerin iki kesimince de ngrleme
yen bir gelime ortaya kmaya balar: brokrasinin, Nomenklatura'nn
ya da sosyalist elitlerin burjuvaziye dnmesi. ..
Sosyalizmin en byk iddiasn, retici gleri kapitalizmden daha
hzl gelitirme iddiasn gerekletiremeyeceini 1970'1i yllarn sonlarn
da ak olarak anlayan Nomenklatura, 1980' 1erden itibaren reel sosyaliz
min yaayamayacann bilincine varr ve sosyalizm sonras toplumdaki
yerini garanti altna almak abasna girer. Sosyalizm sonras toplum kapi
talizmdir ve kapitalizmde salam bir yer elde etmenin kestirme yolu da,
sahip olunan olanaklardan yararlanarak devleti soymak ve hzla zengin
lemektir.
1990'l yllarda eski sosyalist lkelerde (zellikle Macaristan, Po
lonya ve ekoslovakya) yaplan aratrmalar, bu lkelerdeki yeni burju
vazinin nemli oranda (ad komnist partisi olsun veya olmasn) eski y
netici partinin deiik alanlardaki nde gelen kadrolarndan olutuunu
gsterir. Orta Avrupa'nn eski sosyalist lkelerinde Nomenklatura'nn
ekonomik blm (retim srecinin her kademesindeki yneticiler) sos
yalizmden sonra gelen kapitalizmde de yerlerini byk oranda korurlar
ken, politik grevlerde bulunan kesimde emekli olarak ya da kesine e
kilmeye zorlanarak tasfiye ed ilenlerin oran daha fazladr.
Yukarda ad geen lkede 1993 ylnda yaplan bir aratrma
ya gre ekonomik Nonenklatura'nn yzde 70.7'si yeni dzende yerini
korurken, bu oran politik Nomenklatura'da yzde 39.3'e, kltrel No-
ernesto ehe guevara 601

meklatura'da ise yzde 44.2'ye dmektedir (Eyal, Szelenyi, Townsley:


120).
Sosyalizm sonras kapitalizmde politik kadro alannda ortaya kan
boluk, Orta Avrupa'nn eski sosyalist lkelerinde yllardan beri varolan
sosyalizm kart muhalefet tarafndan doldurulurken; Dou' ya doru gi
dildike (Bulgaristan, Ukranya, Rusya Federasyonu) eski politik kadrola
rn da artan oranda isim deitirmi makamlarda yer alarak yerlerinde
kaldklar grlr (Erkiner, 2008: 29-30).
Sosyalizm ile sosyalizm sonras kapitalizmde elitlerin byk oran
da deimesi deil, lkelere gre deimekle birlikte, nemli bir srekli
lik sz konusudur.

CHE VE TROKZM

Che'nin Trokizme yakn olduu aka ifade edilmese bile, Che hakkn
da bu akmn yandalar tarafndan yaymlanan yaptlarda byle bir imaj
verilir (Lwy, 1987 ve New International, 1 991). Teorik olarak bakldn
da konuda byle bir yaknlktan sz edilebilir.
Birincisi: Che, Latin Amerika lkelerinde ulusal burjuvazinin em
peryalizmle ibirlii sonucu, demokratik devrimin gndemden kt ve
sadece sosyalist devrimin mmkn olduu grndedir (Guevara, 1999:
237-239). Latin Amerika lkelerindeki komnist partileri ise, ulusal bur
juvazinin bir blmnn de katlaca demokratik ve ardndan da sosya
list devrimden yanadrlar. Sovyetler Birlii Komnist Partisi de emperya
lizme baml lkeler iin ayn gr savunmaktadr.
Devrimin demokratik ve sosyalist aamalara ayrlmamas, devri
min demokratik grevlerinin sosyalist devrim kapsamnda ele alnmas,
Trokizmin nemli zelliklerinden bir tanesidir.
ki aamal devrimin geni olarak benimsendii 1 960'l yllarda,
Che'nin, en azndan Latin Amerika' da sosyalist devrimden yana olmas,
kendisiyle SBKP arasndaki nemli farkllklardan birisini oluturur.
kincisi: Che, SSCB'yi hem ierdeki ekonomik reformlar ve hem de
azgelimi lkelerle ilikileri asndan eletirmektedir. Grld gibi,
Che'nin reel sosyalizme ynelik ar eletirileri vardr.
ncs: Che, deiik yazlarnda srekli vurgulad gibi, en
azndan Latin Amerika'da blgesel devrimden yanadr. ABD'nin ikinci
602 dokuzuncu blm

bir Kba' ya izin vermeyecei ve bu nedenle de devrimin bir lkeden te


kine .yaylmas gerektii grndedir.
Ek olarak, Trokistlerin sylemiyle olmasa bile, "ki daha fazla
Vietnam" gerektii beli rlemesiyle, devrimin dnya apnda yaylmasn
dan yana olduu da sylenebilir. Che'nin nemli anti-Trokist grleri
de vardr. Maurice Zetkin ile yapt syleide Che, en azndan Kba'da
Trokistlerin kar devrimci olduklarndan sz eder. Devrimci ynetimi
kk burjuva bulan Trokistler, ii snfna ynetimin devrilmesi ar
s yapmaktadrlar (Guevara, 1995, Band 6: 182).
Ek olarak, Che'nin insan bilincinin ykseltilmesiyle tarihteki belir
li aamalarn atlanabilecei ve bylece tek lkede sosyalizmin mmkn
olabilecei grn de unutmamak gerekir.
Buna ekonomide kat merkeziyetilik savunusu da eklendiinde,
Che'nin Troki'den ziyade Stalin'e yakn olduu sylenebilir. Che, zel
likle Ekonomik Yazlar'nda Stalin'in yaptlarndan alntlar yapar ve
SSCB'nin hzl sanayilemesine ynelik hayranln da belirtir.

CHE'DEN SONRA KBA

Bu blm, iki alt blme ayrlabilir: sosyalist blokun dalmasndan nce


ve sonra.
Kba ekonomisinin sosyalist blok olmadan almas 1989 ncesin
de d nlemezdi. Akaryakttan makinelere, yiyecek maddelerinden si
laha kadar ok sayda rn sosyalist lkelerden ithal ediliyor; Kba'nn
balca ihrac rn olmay srdren eker ise yine bu lkeler tarafndan
satn alnyordu.
Kba'nn ABD'nin yaknndaki sosyalist bir lke olarak yaamas,
sosyalist blok iin nemliydi. ABD'nin sk ekonomik ambargosu, bu ko
ullarda fazla etkili olamyordu.
Fide! Castro, 8 Ekim 1987'de, Che Guevara'nn 20. lm yldn
mnde, Pinar del Rio kentinde yeni kurulan bir fabrikada yapt konu
mada, sosyalist blok nemli sorunlarla boumakla birlikte henz dal
mamken, Kba' da alan insanlarn durumunu ortaya koyar.
Che Guevara yeni insann geliebilmesi iin -retim artn gerek
li bulmakla birlikte- ncelii moral deerlerin gelitirilmesine verir ve g
nll almay da bu gelimenin nemli unsurlar arasnda sayar.
ernesto ehe guevara 603

Fide) Castro, Che'nin lmnden 20 yl sonra karlksz alma


nn durumunu yle aklar:
" ... Che'nin mirasnn en deerli elerinden biri olan, onun devri
mimize katksn oluturan gnll alma terk edilmeye yz tutmu,
neredeyse bir formalite olup kmt. Ancak Pazar gnleri ya da baz zel
gnlerde yaplr olmutu. Bazen halk koup geliyor, fakat dzensiz biim
de alyordu, bu almalarda hibir ey rgtl deildi" (Guevara, n
sz, 2005:16).
Gnll almann aradan geen yirmi ylda nemli bir gelime
gstermemesinin hatta dzensizlemesinin yan sra, Kba'da, teki sos
yalist ekonomilerde grlen nemli aksaklklar da ortaya kmtr. Bun
larn banda Byk Ekonomik Plan hedeflerinin kat zerinde kalmas,
eitli alanlarda gerekletirilememesi, buna karlk rakamlar iirilerek
gerekletirilmi gibi gsterilmesidir.
Sosyalist lkelerdeki ynetimlerin rakamlarla oynamalar ya da
gizlemeleri Bulgaristan'da belirli kentlerdeki hava kirliliinin "normal"
ya da "normalin biraz zeri" gibi gsterilmesi gibi rneklerle vahim
boyutlara da ular. Youn sanayileme sonucu havadaki zehirli mad
deler normalin 1 7 katna kadar ykseldiinde, halkn resmi rakamlar
yerine nefes aldnda hissettiine inanmas sz konusuydu (Erkiner,
2008: 39).
Yalann yaygn olduu yerde yolsuzluk da kanlmazdr.
Fide! Castro devamla unlar belirtir:
"Eer Che, bir gn devrimini yapm Kba' da iletmelerin talan
edildiini duysayd ok zlrd. Che, Kba' da kara gemek isteyen, bu
yzden ikramiye, daha ne bileyim, bono, dl datan iletmeler olduu
nu, bu iletmelere inaat ve benzeri iler iin teslim edilen malzemenin,
sanki bu iler bitirilmiesine sata karldn duysayd ok zlrd.
Btn bu yolsuzluklarn cumhuriyetimizin bakentinin onbe belediye
sinde, evleri onarmaktan sorumlu onbe iletmede yapldn, bunun dil
rneklerden yalnzca biri olduunu da sylemeliyim . "
Che'nin l mnden yirmi yl sonra Kba' da, insanda belirginlel'll
olumsuz zellikler, teki sosyalist lkelerin insanlarnda ortaya kanlilr
dan farkl deildir: almamak ve olabildiince kilytarmak, devletin olil
naklarn kiisel karlar iin kullanmak . . .
604 dokuzuncu blm

Kba kat ABD ambargosu ve srekli igal tehdidi altnda yaa


makla birlikte, halkn ihtiyalarnn nemli bir blm de sosyalist lke
lerin yardmlaryla salanmaktadr.
Grld kadaryla devrimin ilk yllarndaki heyecan dalgas
snmeye yz tutmutur.
Burada, 1960'1 yll arndaki smrgecilik kart mcadelelerin
nemli kiilerinden birisinin, Fran tz Fanon'un konuyla ilgili dnceleri
ne eilmek gerekir. Cezayirli bir psikolog olan Fanon, Afrika'daki smr
gecilik kart mcadeleler hakknda yazmakla birlikte, smrgecilik son
ras toplumlarn durumu hakknda da nemli saptamalar yapmtr.
Fanon, bamszln yeni kazanan smrgelerden sz etmekle
birlikte, grleri, Kba gibi, uzun sredir politik olarak bamsz olmak
la birlikte, nceki yllarda neredeyse her alanda ABD'ye baml olmu bir
lke iin de geerlidir.
Devrimden sonra halk byk heyecan iindedir. Herkes youn a
lmann gerekli olduu konusunda gr birlii iindedir. allacak,
retilecek ve yllardr smrgesi olunan Avrupa lkelerine yetiilecektir.
Bir sre sonra ise, politik bamszlk kazanlm olmakla birlikte,
lke ekonomisinin nemli deiimler yaamasnn hi de kolay olmad
grlr. lke ihracatnn yapsn deitirmek olduka zordur. (Kba'nn
byk gayret gstermesine karn " tek rn ihracat"ndan (eker) yllar
ca kurtulamamas ve Che'nin zellikle istemesine karn kmr, petrol ve
demir kaynaklarna sahip olmayan lkenin sanayilemesinin bir trl
gcrl'klcememcsi gibi . . . )

al mak, byk aba gstermek yetmez. ok sayda kalifiye ele


man ve yatrm kaynaklar da gereklidir.
" ... insan istihdamnn dnda baka eyler de gerekiyor: her tr
sermaye, teknisyenler, mhendisler, kali fiye elemanlar vb. Drst olalm:
liderlerin azgelimi halklara yapt byk aba arsnn istenen so
nular douracana inanmyoruz. alma koullar deitirilmezse,
emperyalbt g l e rce hayvan d zeyine ind irgenen bu dnyann insanla
mas yzyllar gerektirecektir" (Fanon, 1994: 78-79).

Kba' da byk nem verdii gnll fazla almann za


Che'nin
manla azal mas ve d zensizlemesinde, insanlarn sadece daha fazla a- .
lmakla fazla bir sonuca ulalamayacan anlamaya balamalar etkili
olmu tur. Gerekli teknik ve yeterli kalifiye eleman ol madktan sonra, yo-
ernesto ehe uevar a 605

un aba harcandnda bile ulalan sonu sadece moral bozucu olmak


tadr.
Beklenilen sonu alnamaynca daha fazla gnll almann anla
m da kalmyor. Fanon'un da deiik kereler belirttii gibi, insanlarn aji
tasyonla uzun sre diri tutulmalar mmkn deildir. Byk bir heyecan
la girilen ilerin ve harcanlan youn abann tatmin edici sonular ver-
.
mesi gerekir.
lkenin ekonomik olarak ne kadar kt durumda olduu, gerek
bamszlkla birlikte daha ak olarak grlr. Daha nce emperyalizme
bamllk ya da dorudan smrge olmak, lkenin gerek ekonomik du
rumunun grlmesini engelleyen bir perde ilevini de gryordu. Perde
kalknca gerek durumun tahmin edilenden daha da feci olduu grii l r
(Fanon, 1994:77).
Kba'nn karsna kan gereklik de, sosyalist lkelerin byk
yardmlarna karn, Fanon'un yapt saptamalardan farkl deildir.
1989'da sosyalist blokun dalmas ve 1991'de SSCB'nin tarihe ka
rmasnn ardndan Kba byk bir ekonomik okla karlar. Kba'nn
sonraki yllarda izledii gelime yolunun Che'nin sosyalist toplumun ge
limesiyle ilgili griilerine ters olmas fazla bir anlam tamaz. Che'nin
grleri, Kba' ya her konuda destek olan sosyalist bir bloun varl ko
ullarnda geerlidir. Adaya yabanc yatrmclarn arlmas, ABD Do
lar'nn Kba paras Peso yannda ikinci para birimi olarak kabul edilme
si, ABD' deki ok sayda Kbal gmenden gelen Dolarlarn belirli kiile
rin elinde toplanmas ve toplumda nemli bir gelir eitsizliinin ortaya
kmas, sadece dvizle alveri yaplabilen maazalarn almas ve son
olarak da kk mal ve hizmet retiminin zelletirilmesi...
Bunlar, kendisini halen sosyalist olarak tanmlayan Kba'nn yaa
ma savann zorunlu uygulamalar olarak grmek mmkndr.
Kba sosyalizminin teki sosyalist lkelerde?1 farkl zellikleri bu
lunmakla birlikte, bunlar, Che'nin grlerinin nemli oranda hayata ge
irilmesi sonucu ortaya km zellikler deildir.
Kba'nn sosyalist eli tlerinin, zellikle de 1989 sonrasnda sosyalist
sistemin zlmesi sonucu lkenin derin bir ekonomik krize girmesiyle
birlikte burjuvaziye dnmemi olmasnn nedenini, ABD'deki Kbal
gmenlerin varlnda aramak gerekir. Kba'nn devrimden nceki bur
juvazisi ABD'ye gitmi ve arlkla Florida'ya yerlemitir. Kba'da reji-
6o6 dokuzuncu blm

min yklmas iin srekli almakta, ABD ambargosunun gevemeden


srmesini savunmakta ve beklemektedir. Kba'nn sosyalist elitleri istese
ler bile burjuvaziye dnemezler, zira burjuvazi -komu lkede de olsa
zaten vardr ve beklemektedir.
Kba'nn 1989 ncesindeki sosyalist lkelerden nemli bir baka
farklln da "devri sabk" tehlikesi oluturuyor. Hibir eski sosyalist l
kede, halkn sosyalizm dneminde edindii ev gibi tanamaz mallar, ka
pitalizme dnten sonra kendilerinden alnarak devrim ncesindeki ilk
sahiplerine geri verilmedi. Bu olanan en fazla bulunduu Federal Al
manya Cumhuriyeti'nde bile, Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DAC)
dneminde o blgedeki mallarna el konulan ve Bat'ya g eden ailelerin
mallarn geri alma talebi, Anayasa Mahkemesi tarafndan "DAC ayr bir
devlettir" gerekesiyle reddedildi.
Kba' da rejimin yklp ABD' deki burjuvazinin -elindeki tapularla
geri gelmesi durumunda ise, devri sabk yaratlacaktr.
Kba'nn -ek faktrlerin yan sra- sosyalizmin erevesinden k
mamaktan baka geleceinin olmamasnda bunlar nemli etkenlerdir.

CHE, YAAMAYAN VE LMEYEN

Che Guevara, 9 Ekim 1967' de, Bolivya' da yakalandktan bir gn sonra l


drld ve sonraki yldan balayarak dnyann her tarafnda ad ve fo
toraflaryla bakaldr ve daha fazla zgrlk talebinin sembol oldu.
Bu sembol krk yldan fazla zamandr varln srdryor. Belirli
bir dnemde sembol olmay geride brakmann yan sra, belirli bir kesi
min -devrimcilerin- sembol olmay da at. Che, "kresellemi dn
ya" da insanln sembol isimlerinden birisi oldu.
Castaneda, Che'nin "tam zamannda ldn", 1965'de Kon
go'da lseydi bylesine sembolleemeyeceini syler (Castaneda, 1997:
486). Che'nin ldrlmesinden ksa sre sonra, Vietkong'un byk "Tet''
saldrs balar ve ABD'nin Vietnam'daki sava kaybedecei ilk kez ak
olarak griilmeye balanr. Ardndan ok sayda lkede zgn zellikler
le gerekleen 68 gelir.
Castaneda'nn aklamas nemli olmakla birlikte, Che'nin 68'de ve
sonrasndaki yllarda nemli bir sembol isim olmasn aklamakta yeter
sizdir. Che, hayat izgisiyle, bir neslin zlemlerini kendisinde sembollc-
ernesto ehe guevara 607

tirmitir, ama, yine de 68 ile bitmeyen, daha sonra 40 yl sren ve halen de


bitecekmi gibi grnmeyen bir sembol olabilmek iin nemli ek neden
ler gereklidir.
Herkesin kendisine ait bir Che'si vardr. Che resimli tirt giymek,
evine Che'nin fotorafn asmak iin devrimci olmak gerekli deildir.
"lm nereden ve nasl gelirse gelsin" diye balayan Che'nin nl cm
lesi, Beikta taraftarlarnca da deitirilerek kullanlabiliyorsa, Che'de
herkese hitap eden bir yan var demektir.
Castaneda, Che'nin kltrn ayrlmaz bir paras durumuna geldi
ini belirtirken hakldr, ama bu kltr sadece 68'e ve 68'de yaanlan
byk kltrel deiimin gnmzdeki uzantlarna balamak doru ol
maz.
Che, nemli bir tarihsel ahsiyet olmak iin baarlarla dolu bir ha
yat art deildir, saptamasn dorular. Che'nin hayah baardan ok ba
arszlklarla doludur. Kba devriminin nderlerinden birisi olmas d
nda baars yoktur. Gerilla sava anlay snrl bir baarnn tesine
geememi, sosyalist ekonomi konusundaki grlerini Kba' da bile ha
yata geirememi, insan bilincinin deitirilmesinin byk nemini yete
rince anlatamam ve SSCB'nin reel sosyalizm anlayna kar tutumu et
kili olamamtr.
Che'yi yllar sonrasna kadar tayan, baarszlk belirleyici olsa bi
le yeterince baary da ieren hayat tarzdr. Che, her insanda bilinli ya
da bilinsiz olarak varolan "hayatn karsnda cesur olabilecek miyim?"
sorusuna cevap verir. Hayahn karsnda cesur olabilmeyi devrimcilik
kapsamnda grmemek gerekir. Burada cesaretin toplumsal bir ilevi olaJ
bilecei gibi, bireysel snrlar iinde de kalabilir. Hayatn karsnda cesur
olabilen insan, ayn zamanda kendini gerekletirebilen, en azndan bunu
ciddi olarak deneyebilen insandr.
nsann kendisini gerekletirmesi, sahip olduu btn yetenekleri
sonuna kadar gelitirebilmesi demektir. Ne ki, insann yeteneklerinin s
nrlarna arpmas iin, o snr amay denemi oln: .s gerekir. Baka tr
l o snra ulaabilmek mmkn deildir.
nsann yeteneklerinin snrn amas, ayn zamanda baarszlk
anlamna gelir. Hayatn karsnda cesur olmak, kendini ulabildiince
gerekletirmeye almak, baarszln faturasn demeyi de gze al
mak demektir.
608 dokuzuncu blm

Che, gerilla savandan sosyalist ekonominin ileyi kurallarnn


belirlenmesine, insan bilincinin neminden reel sosyalizmin eletiri1mesi
ne kadar, birok alanda, gerek kendi yeteneklerini amasndan ve gerek
se de koullarn yeterince elverili olmamasndan dolay snrlara arp
mtr.
Snrlara arpmak, nce o snrlara kadar gidebi1meyi gerekti rir. Bu
radan hareketle, Che'nin baanszlklarnn, baarlarnn zerinde yk
seldii sylenebilir.
Dnd gibi yaamak, yapmak istediklerini yapmak ya da en
azndan onlar yapmay ciddi olarak denemek; ksacas hayatn karsn
da cesur olabilmek. ..
Che, hayat tarzyla bunu gstermi ve kuaktan kuaa aktarlan
bir sembol haline gelmitir.
Koullara gre bu sembol, devrimcilie ve genel olarak politikm
cadeleye uzak hayat tarzlarna da tercme edilebi lir.
Che, deiik hayat tarzlarna tercme edilebilen kltrel bir sem
boldr. Byle bir semboln insanln en eski ideolojisi olan dinden t
myle bamsz olmas dnlemez. Che, ateisttir, ama bu durum ld
rldkten sonra eki len fotoraflarnda yznn sa'ya benzetilmesini
engellememitir. ok sayda Hristiyana gre Che de, tpk sa gibi, insan
ln kurtuluu yolunda ldrlmtr. Che ve sa'nn kurtulu anlay
larnn birbirinden ok farkl olmas, zellikle Latin Amerika lkelerinde
Che'nin salatrlmasna engel olmamtr.
Her hayat tarzna, her dnemin koullarna uyarlanabilecek klt
rel bir sembol olarak Che, daha uzun yllar yaayacak gibi grnyor.

SONU

Che'den bugne kalan, 20. yzyl sosyalizminin 21. yzyla devrettii b


yk sorudur: yeni insan nasl ekillenebilir?
Yeni insandan kastedilen; kimliini baka insanlara kartlk ve
dmanlk temelinde oluturmayan, kendi zgnlklerine sahip olarak
kendisini toplumla btnletirebilmi insandr. Gl bir bireydir, ama
bireyci deildir. Kendi karlarn toplumun karlaryla btnlemi ola
rak dnr.
e ne!.l r.hu uevar 609

Marx ve Engels'in 1848'de Komnist Manifesto'yu yaymlamala-


. ryla balad kabul edilen "bilimsel sosyalizm"in amac da, byle bir in
sann oluturulmasyd. Che, uzun bir srete ekillenecek bu insana,
"komnist toplum insan" adn verir. Burada sorun isimlendirmeden zi
yade, byle bir insann nasl oluabileceidir.
retim aralarnda kolektif mlkiyet, yeni insann olumasnn ol
mazsa olmaz kouludur. retim aralarnda zel m lkiyetin kaldrlmas,
igcnn meta olmaktan kmas, isizlik ve gelecek korkusunun orta
dan kaldrlmas ve sonuta herkese eit oranda kendini gelitirme olana
nn salanmas, toplumsal yaamn her alannn -eitim dahil- bu yn
de dzenlenmesiyle, zaman iinde yeni insan oluacaktr.
Che, bunlarn tmn gerekli bulmakla birlikte, yeni insann ekil
lenmesinde yetersiz olduklar grndt;rlir. Che, insann, tarihin objektif
yasalar ve yaanlan toplumsal koullarn belirledii bir varlktan ibaret
olmadn savunur. Toplumsal koullarn deitirilmesi yeni insann e
killenmesi iin yeterli deildir.
20. yzyln "reel sosyalizm" inde; retim aralarnda zel mlkiye
tin bulunmamasnn ve bunun deiik toplumsal alanlardaki yansmala
rnn, yeni insann ekillenmesinde yeterli olduu dnlyordu.
Che Guevara, 1960'l yllarn ilk yarsnda sk sk ziyaret ettii sos
yalist lkelerde, yeni bir insann olutuunu, ancak bu insann tketim
dkn ve bireyci kapitalist lke insanndan ok da farkl olmadn
grm ve yeni insann ekillenmesi konusundaki farkl dncelerini
pekitirmi olsa gerektir.
Che, retim birimlerinin zerkletirilmesine ve maddi tevik uygu
lamasna nem verilmesine, yeni insann oluumunu engelleyecekleri te
melinde kar kar. Che, dnemin reel sosyal ist lkelerinde yaygn d
nce olan, daha fazla tketim-daha gelimi insan ilikisini reddeder.
retimin kalite ve miktar olarak artmas gerektiini savunu rken, bunu,
yeni insann oluumunda gerekli koullardan sadece bir tanesi olarak de
erlendirir.
Che'nin cevab nedir?
Gnll ek alma, enternasyonalizm ve maddi teviklerin gide
rek tasfiye edilmesi; retim artnda esas olarak insann moral deerleri
nin ykseltilmesine dayanlmas . . .
610 dokuzuncu blm

Bu yantn yeterli olmad ve uygulanmasnda da nemli sorunla


rn ortaya kt, Che'nin Kba' da st dzeyde sorumluluk tad d
nemde bile ortaya kmt.
Burada dikkati eken nokta udur: Che, reticilerin demokratik r
gtlenmesinden sz etmez. Marx'n sosyalizm anlaynda nemli yer tu
tan, "zgr reticilerin gnll birlii" ve buradan hareketle yerel rgt
lenmelerin -zell ikle de belediyelerin- nemli yetkilere sahip olmas ve
bu vastayla insanlarn kendi yaamlar hakknda dorudan karar alma
lar ve uygulamalar, Che'nin sosyalizm anlaynda yer bulmaz.
Che, "zgr reticilerin gnll birlii"nin topluma yaylmasn
dan ve buradan hareketle devletin nemli oranda ilevini kaybetmesin
den sz etmez.
Che, son snrna kadar zorlamakla birlikte, realist bir teori ve pra
tik insandr. ABD'nin yan banda kat ambargo uygulamas ve igal teh
didi altnda bulunan kk bir lkede, Kba' da, merkeziyetiliin geve
tilmesinin ve devletin ilevlerinin artan oranda azalmasnn mmkn ol
madn dnm ve bu nedenle de bu nemli saptamadan hi sz et
memi olsa gerektir.
Devrimin yaylmas iin bu denli aba lamasnda, yeni insann olu
mas sorununun ancak varolandan daha geni bir erevede gerekten
zlebileceini dnmesinin nemli etkisi vardr. Ne ki, bu dnce rea
list soruyu ortadan kaldrmyor: kapitalizmin, onu ortadan kaldrmak
iin harcanan tm abalara karn, gl bir sistem olarak sosyalizmle bir
likte varolduu koullarda, yeni bir insann oluumu iin neler yaplabi
lir?
Che'nin cevap arad soru gerekte budur.
19. yzyl sosyalizminde, iki sistemin birlikte yaamas ngrs
sz konusu olmad iin, byle bir soru yoktur. 20. yzyl sosyalizmi ise,
bu soruya yant bulamam ya da bulduu yant doru kmamtr.
Che'nin cevabn arad soru 21 . yzyla kalmtr.
"zgr reticilerin gnll birlii"nin ve buradan hareketle eko
nominin ve devletin topluma geri verilmesinin uygulamada ierdii b
yk sorunlar, dizinin ileride yaynlanacak kitaplarndan birisinde yer ala
cak olan Alex Demirovic'in grleri aklanrken ele alnacaktr.
Kaynaka

BEHRENS, Fritz: "Ma kam ic/t Marxist sei, o/11e lltopist z sein ... ", Ham-
burg, VSA-Vcrlag, 2010.
CASTANEDA, Jorgc: Chc Gucvara, Frankfurt an Main, Insel Verlag, 1997.

AYAN, Mahir: Toplu Yazlar, stanbul, Su Yaynlar, 2008.


ERKNER, Engin: 1989 Berfin Dvr, Ankara, mge Kitabevi, 2005
ERKNER, Engin: Trasformtion i Blgarie, Saarbrckcn, VDM Verlag, 2008.
ERKNER, Engin: Kiiba'da Tiirkiye'ye cii Sava, Modern Trkiye' de Siyasi
Dnce, Cilt: 8, stanbul, letiim Yaynlar, 2007.
EYAL, Gil; SZELEN, lvan; TOWNSLEY, Eleanor: Mking Cpitlisn witlot
Capitalists, London, Verso, 1998.
FANON, Frantz: Yeryiiz Lanetlileri, stanbul, Sosyalist Yaynlar, 1994.
FRYDMAN, Roman; MURPY, Kcnneth; RAPACZYNSK, Andrzcj: Capitalis111
witl a Comrade's Face, Budapcst, 1998.
GERASSI, John: Vecercmos! Tle Specc/es ad Writigs of Cle Gevar, New
York, Clarion, 1968.
GUEVARA, Che: Der Nee Mesc/, Ausgewiihlte Werke in Einzelausgaben,
Band: 6, Bon, Pahl-Rugenstein, 1995.
GUEVARA, Che: Sc/riften z lternationalisns, Ausgcwiihltc Werke in Ein
zelausgaben, Band: 4, Bonn, Pahl-Rugenstein, 1997.

GUEVARA, Che: Afatze zr Wirtsclwftspolitik, Ausgewahlte Wcrke in Einzc-


Jausgaben, Band: 3, Pahl-Rugenstein, 1995.

GUEVARA, Che: Tle Africa Dream, London, The Harvill Press, 1999.

GUEVARA, Che: Ekoomik Yazlar, stanbul, Yar Yaynlar, 2005.


MAY, Elmar: Cle Guevara, Hamburg, Rowohlt, 1992.
Merkel, Wolfgag (Hrsg.): Systemwec/sel 1-11-111, Opladen, Leske und Budrich,
1996.
REY, Romeo: im Sterzeic/e des Cle Guevara, Hamburg, VSA-Verlag, 2008.
GENEL KAYNAKA
ALTVATER, Elmar; HIRSCH, Nele; NOTZ, Gisela; SEIBERT, Thomas: 1968,
Hamburg, VSA-Verlag, 2008.
ANDERSON, J. Lee: Clc Gucvara, London, Bantam Press, 1997.
BEHRENS, Fritz: "Man ka iclt Marxist scin, ole Utopist z sein. ", Ham-
..

burg, VSA-Verlag, 2010.


CASTANEDA, Jorge: Cle Gucvara, Frankfurt am Main, insel Verlag, 1997.
AYAN, Mahir: Topl Yazlar, Ankara, Su Yaynlar, 2008.
CORMER, Jcan: Clc Guezara, stanbul, Can Yay;nlar, 1997.
DEPPE, Frank: Politiscles Dcke im Ktltc Krieg, Hamburg, VSA-Vcrlag, 2008.
ERKNER, Engin: 1989 Berli11 Duvar, Ankara, mge Kitabevi, 2005
ERKNER, Engin: Trasfomation i Blgarie11, Saarbrcken, VDM Verlag,
2008.
ERKNER, Engin: Kiil1a 'd11 Tiirkiyc'ye cii Sava, Modern Trkiye' de Siyasi
Dnce, Cilt: 8, stanbul, letiim Yaynlar, 2007.

EYAL, Gil; SZELEN, Ivan; TOWNSLEY, Eleanor: Making Capitlism witlot


Capitalists, London, Verso, 1998.
FANON, Frantz: Ycryiiziiii Laetlilcri, stanbul, Sosyalist Yaynlar, 1994.
FRYDMAN, Roman; MURPY, Kenneth; RAPACZYNSK, Andrzej: Capitalism
witl Comradc's Face, Budapest, 1998.
GERASSI, John: Vc11cerenos! Tize Spcec/es ad Writigs of C/e Gevara, Ncw
York, Clarion, 1968.
GONZALES, Mike: C/e Gevara nd dic kbaisc/e Revolution, Frankfurt am
Main, Au rora, 2009.
GUEVARA, Che: Der Nee Mesc/, Ausgewahlte Werkc in Einzelausgaben,
Band: 6, Bonn, Pahl-Rugenstein, 1995.
GUEVARA, Chc: Sc/rifte zm Iterationalisms, Ausgcwahlte Werke in Ein
zelausgaben, Band: 4, Bonn, Pahl-Rugenstein, 1 997.
GUEVARA, Che: Auf-.iitze zr Wirtsclaftspolitik, Ausgcwahlte Wcrkc in Einzc
lausgabcn, Band: 3, Pahl-Rugcnstein, 1995.

GUEVARA, Che: Tire Africm Dream, London, Thc Harvill Press, 1999.
ernesio ehe guevara 613

GUEVARA, Ernesto: Kbaiscles Tagebcl, Kln, Kiwi, 2008.


GUEVARA, Cle: Tle Economics of Revoltion, London, Macmillan, 2009.
GUEVARA, Che: Ekonomik Yazlar, stanbul, Yar Yaynlar, 2005.
HOFFMANN, Bert: Wirtsclaftsreforme i Kuba, Frankfurt am Main, Vervuert
Verlag, 1994.
KOENEN, Gerd: Trumpfade der Weltrevolutio, Knl, Kiepenheuer-Witsch,
2008.
MAY, Elmar: Cle Gevara, Hamburg, Rowohlt, 1992.
Merkel, Wolfgag (Hrsg.): Systemwec/sel 1-11-111, Opladen, Leske und Budrich,
1996.
LWY, Michael: Cle Gevara, Frankfurt am Main, ISP, 1987.
MARTINI, Mareike; STOPP, Tina: Kuba - Eine insel zwischen konomischen
Zwangen und ideologischen Traumen, Franfurt am Main, Peter
Lang, 2006.
REY, Romeo: im Sternzeic/e des Cle Gevara, Hamburg, VSA-Verlag, 2008.
RODRGUEZ, Carlos Rafael; TABLADA, Carlos; BARNES, Jack; CLARK, Ste
. ve; WATERS, Mary-Alice: Cle Gucvara, Cba ad tle Road to Socia
lism, New York, New IJlternational, 1991 .
TAIBO, Paco gnacio il, Die Biograplic dcs Ernesto Guevara, Hamburg, Nauti
lus, 1997.

TABLADA, Carlos: Cle Guevara-Ecoomics ad Politics i tle Tra11sitio11 to Socia


lism, New York, Pathfinder, 2000.
VOSLENSKY, Michael: Sterblic/e Gtter-Die Lelrmeister der Nomeklatra,
Frankfurt-Berlin, 1991 .

TRKEDE CHE GUEVARA


Che Guevara'nn btn yazlarnn yan sra syleileri ve baz konumalar
Nadiye R. obanolu'nun evirisiyle sekiz kitap olarak 1991 yln
da Yar Yaynlar tarafndan yaymlanmtr.
Kitaplar; Askeri Yazlar, Sava Amlar, Politik Yazlar, Bolivya Gii11lii,ii, Sosyalizm
ve nsa, Savaya Pratik iitlcr, Sosyalizme Do,n, Eko11oik Yazlar,
Yaanykiisii-Rportajlar-Mektplar ad !arn ta m a k t ad r.
614 dokuzuncu blm

Chc Gucvara'nn yazlar 2008 ve 2009 yllarnda Evcrest Yaynlar tarafndan


farkl balklar ve farkl evirmenlerle yeniden yaymland.

Ek olarak Che'nin baz yazlar tek kitap olarak deiik yaynevleri tarafndan
yaymland. rnein iirler, Adnan zer evirisiyle 2005 ylnda
Yar Yaynlar, Sava Anlar, Sekin Sclvi evirisiyle 1999 ylnda i
vi Yazlar tarafndan yaymland.

Chc Guevara'nn tannm biyografileri bulunuyor. Bunlarn arasnda yeni bir


ey sylemeyen biyografiler bulunduu gibi, titiz bir arabrmaya
dayanan yaptlar da yer alyor.
Che'nin en bilinen biyografisi John Lec Anderson tarafndan yazlm ve Cle
Guevara: Devrimci Bir Hayat balyla 2005 ylnda Yavuz Alagon
tarafndan Trkeye evrilmi ve thaki tarafndan yaymlanmtr.
Dizin

A B
Ak ahlak, 515, 553 Bamllk, 106, 121, 123, 126, 127, 339,
Adalet, 4, 5, 7, 13, 23, 24, 25, 26, 361 605
Adalet duygusu, 7 Bamllk tezi, 96, 105, 123, 124, 126
Adalet teorisi, 4, 5, 13, 23, 24, 25, 26, Bant, 181, 192, 206, 248, 270, 276,
27, 40, 41, 55 294, 295, 97, 303, 304, 312, 313,
Adaletin iyiye ncelii, 7, 27 315, 316, 317, 318, 320, 321, 322,
Adaletin ncelii, 39 323, 324, 369, 370

Adil tasarruf ilkesi, 32 Bant formlar, 248, 249, 297, 316,


317, 323, 326
Adilin iyiye ncelii, 16
Ahlak ve dinin iki kayna, 515, 516 Bant formu, 270, 318, 321

Ahlaki bireycilik, 87 Balanma, 486, 488

Ak yaz, 167, 169, 213 Balayc sebep, 116, 121

Akademik eletiri, 194, 195, 196, 197 Bar, 24, 45, 54, 81, 340, 460, 503, 582,

Akl abas, 515 583

Alg nesnesi, 301, 312, 313, 320, 329, Bar iinde bir arada yaama, 81, 583
331 Basit eitlik, 44
Alkanlklara dayal hafza, 529 Beden, 173, 217, 222, 224, 228, 233, 303,
Anamnez, 148 304, 542, 543, 544, 555, 560
Anarist eylem kuramlar, 120 Beden -ruh ilikisi, 276, 303, 304
Anlambirim, 190, 199, 208 Ben, 15, 162, 163, 223, 224, 225, 527, 528
Anlambirimcikler (kiinin sesi), 208 Ben -zne tasarm, 527
Anti -pozitivist, 387, 388 Ben tasarm, 527, 529
Arabuluculuk vasf, 66, 128 Bendeki sen, 306
Araclk forksiyonu, 66 Bergson felsefesi, 519, 520, 525, 528,
Aratrma izlenceleri, 417, 418 549, 555, 556, 560
Ardklk, 514 Beyin ve dnme, 515
Arzu, 376, 489, 503, 504 Biimsel adalet, 27, 28
Arzu felsefesi, 156 Bilgi, 338, 415,
Asal gerilim, 386, 406, 424, 429 Bilgi kuramsal anarizm, 419
Asl hafza, 528, 530 Bilim, 221, 333, 341, 385, 390, 414, 434,
Ak, 150, 1 57, 158, 164, 166, 172, 207, 457, 522
222, 224, 234, 238, 437 Bilim felsefesi, 245, 385, 386, 387, 388,
Atopik, 146, 234 390, 415, 416, 424, 425, 430
Aydnlanma, 84, 246, 365, 491, 502, 508 Bilim olmayan, 415
616 dizin

Bilimsel devrimler, 389, 390, 399, 406, Cehalet peesi, 6, 8, 11, 15, 17, 1 8, 29,
409, 411, 414, 420, 35, 37, 38, 41, 48
Bilimsel devrimlerin yaps, 385, 388, Cemaatilik, 83
389, 390, 406, 420, 422, 424, 427 Cennetten kovulma, 480
Bilimsel yntem, 184, 1 90, 232, 387, Cinsellik, 204, 207
456, 521 Cogito Ergo Boom, 487
Bilimsellik lt, 387, 388, 417, 418, atan sebepler, 71, 77, 78
422 eliki, 54, 292, 299, 340, 446, 483, 486,
Bilincin birlii, 311, 380 496 541, 572
Bilincin esas, 527, 542 oulculuk, 7, 13, 45, 49, 81, 84, 88, 95,
Bilincin i taraf, 527 96, 130
Bilin, 528 ok kltrllk, 81, 130
Bilin halleri, 545 D
Bilin ve hayat, 515, 544, 545 Datc adalet, 6, 10, 17, 34, 39
Bilinsiz bir vatan, 478 Dahil edicilik tezi, 107
Bilinmezlik peesi, 8 Deer (anlam), 1 87
Bir eyden zgrlk, 21 Deer kuram, 67
Bir eye zgrlk, 21 Deer nermeleri, 70
Birey, 14, 15, 17, 393 Deer teorisi, 65, 88, 94
Bireysel zgrlk, 13, 1 6, 1 9, 82, 84, 91, Deer yasas, 584, 590, 591, 592, 593,
96 596, 599
Birikimsel ilerleme, 414 Dekadans, 481
Birinci doa, 177, 178, 1 79 Deney bilimleri, 415
Birincil dil dizgesi, 1 80, 181, 184, 199, Deontik nermeler, 70
205 Derin ben, 529, 550, 555
Birincil gsterge dizgesi, 179 Devlet, 7, 15, 19, 22, 58, 460, 568, 581
Birincil sebepler, 65, 66, 76, 77, 78, 79, Devrim, 183, 297, 412, 566, 568, 569,
126 572, 577, 578, 579, 586, 597
Biyolojik hayat katman, 527 Devrimci pratik, 572

Brecht tiyatrosu, 152, 172, 173 Devrimci teori, 572

Bunalm dnemi, 389, 391, 400, 414 Devrimci teorik ve pratik, 572
Devrimsel gelime, 412
Brokrasi, 24, 597, 598, 599, 600
Dlayc, 42, 66, 75, 77, 78, 79, 80, 108,
Btn, 147, 222, 549
117, 118, 120, 127
C- Dil, 167, 169, 171, 176, 211, 212, 215,
Canl fikirler, 527 225, 253, 351, 353, 375, 376, 474,
Canl zaman, 526, 545 505,
Dil dzlemi, 188, 205, 206
Cassierin hareket noktas, 257, 273
dizin 617

Dilsiz ve plak insan, 480 Erotizm, 215, 217, 218


Din, 248, 275, 334, 339, 343, 493 Estetik, 169, 173, 174, 203, 250, 253,
Dinamik din, 515, 554 306, 314, 315, 326, 339, 372, 412,
Dinin iki kayna, 515, 516, 554, 560 479, 494, 500, 520, 548, 550, 552

Disiplin matrisi, 391, 422 Estetiksel -ncesi, 306

Diyalektik, 199, 266, 270, 341, 441, 485, E ltrlemezlik, 412, 422, 425
492, 550, 552, 576 Eitliin adaletin z olarak tanmlan-
Diyalektik bir paradoks, 485 mas, 24

Dogmatik yanllamaclk, 417 Eyaya anlam yklemek, 480

Doa, 30, 1 75, 1 78, 250, 255, 332, 363, Etki (influential) otorite, 114
386, 393, 426, 442, Evrensel -yaratc -dinamik, 547, 548,
Doal adalet devi, 55, 56 549, 550, 551, 552
Doal hukuk ilkeleri, 27 Evrimcilik, 513, 515, 524, 607

Doalatrma, 150, 183 Eylem faktrleri, 77

Domu olmak, 479, 480, 482, 487 Eylem saiki, 77

Dorulamac, 417, 420 Eylem sebebi, 64, 65, 75, 79, 80, 115,
116, 117, 121, 127, 131
Dorulanabilirlik, 387, 388
Eyleme temelleri, 77
Donluk, 10, 14, 20, 40, 262, 277, 336,
361, 364, 388 Eylemsizlik yasas, 340

Dman, 506, 580 Ezilenlerin dili, 183

Dnce ve devingen, 516, 560 F


Dnme, 169, 266, 278, 288, 311 Fail -tarafszlk, 92
Dnsel olan, 257, 271, 272, 273, 299, Fark ilkesi, 9, 17, 26, 36
300, 356
Faydaya dayal etik, 13
Dzanlam, 205
Felsefe, 258, 266, 334, 354, 362, 375,
E 368, 377, 378, 379, 454, 477, 479,
497, 524, 533, 555, 558, 559, 561
Edim felsefesi, 65, 66, 72
Felsefenin grevi, 524
Egzistansiyalist, 545
Fenomen, 555, 556,
Elan vital, 535, 547, 556
Fiili (de facto, effective) otorite, 103
Eletirel felsefe, 252, 298
Finalite, 534, 537
Eletirel mesafe, 167, 168, 223
Finalizm, 534, 535, 539, 555, 556
Eletirellik, 235, 415
Fotograf, 227,. 228, 229, 230
Eletiri, 193, 194, 195, 1 96, 197, 221,
231, 240, 245, 250, 251, 252, 352, G
418, 420, 421, 422
Gemi, 408, 413, 531,
Entelektalizm, 502, 523, 555, 556
Gelecek, 32, 364, 392, 457
Enternasyonalizm, 580, 587, 593, 594,
Geleneksel mantk teorisi, 283
595, 607
618 dizin

Gelimi kiisel rnekler, 587 Hayat, 521, 525, 540, 551, 566
Gerek sre, 527 Hayat hamlesi, 515, 520, 527, 535, 537,
Gerek zaman, 514, 526, 527 538, 539, 543, 547, 548, 551, 552,
Gereki gelir kyaslamalan, 37 556

Gereklik ve grn, 273 Haz, 34, 166, 217, 219, 220, 234,
Gerilla sava, 565, 566, 570, 571, 573, Hermeneutic kod (gerein sesi), 208
574, 576, 577, 578, 579, 584, Hn ve nefret, 479, 480, 508
589, 595, 607 Hilik, 484, 485, 496, 500, 506
Gebe, 478 Hiyerari, 95, 96, 363
Gnderge, 179, 187, 230 Hukuk devleti, 10, 24, 25, 27, 28, 53,
Gnll ek alma, 587, 588, 609 139, 141, 361, 362
Grnen anlam, 181 Hukuk kavram, 63
Grnmeyen anlam, 181 Hukuki (ahlaki) ykmllk, 67
Gsteren, 10, 53, 64, 124, 1 58, 173, 179, Hukuki pozitivizm, 63, 66, 110, 141
180, 181, 182, 187, 210, 215, 216, Hukukun normatiflii, 109, 110
229, 256, 271, 289, 292, 317, 318, Hukukun otoritesi, 63, 64, 98, 102, 1 04,
322, 333, 353, 362, 402, 420, 458, 111, 131
484, 531, 597
Gsterge, 145, 147, 156, 179, 1 80, 181,
182, 187, 188, 203, 204, 227 erik, 116, 271, 309, 325
Gstergebilim, 151, 179, 184, 185, 188, eriksel -deerlendirici analiz, 65
189, 190, 233 gd, 502, 524, 532, 533, 535, 538,
Gsterilen, 33, 179, 180, 181, 190, 202, 540, 546, 550, 553, 558
210, 212, 247, 276, 332, 398, 403, deoloji, 35, 160, 175, 177, 1 78, 188, 197,
463 199, 21 2, 228, 232, 235, 478
doller, 498
H
fade algs, 249, 300, 303, 305, 306, 373
Hafza, 303, 359, 373, 447, 514, 526,
kinci doa, 178, 179, 181
528, 529, 530, 531, 532, 541, 542,
kincil dil dizgesi, 180, 181
543, 544, 545, 546, 557
kincil gsterge dizgesi, 179
Hak, 12, 1 5, 18, 20, 41, 50, 84
kincil sebepler, 66, 76, 77, 78, 79, 126
Hak edi olarak adalet, 18
ktidar, 53, 117, 118, 1 19, 212,
Hakikat, 482 493, 522, 523
leri doru kamak, 237
Hakkaniyet olarak adalet, 4, 23, 25, 36,
39, 40 lerlemeci bilim anlay, 412

Haklara dayal etik, 4 linek, 265, 268, 279, 347

Haklann yarar ncelii, 39 liki, 317, 318

Halk sava, 566, 570, 573, 574, 575, liki formu, 317, 318, 322
576, 577 lke, 283, 285, 292
Hatra, 530, 531 mge, 149, 154, 222, 225, 230, 286, 326
dzin 61 9

nceltilmi yanllama, 417 Kavram oluumunun ilkesi, 285, 292


nsan, 20, 95, 226, 331, 366, 367, 485, Kavram teorisi, 284, 295, 379
549, 550, 551, 552, 553, 590, 607, Kavramsal analiz, 104, 105
608 Kavramsal -betimleyici zmlemel-
nsan haklar, 20 er, 65
nsann ayrcal, 528 Kavramsal pratik felsefe, 65
nsann karakteristik zellii, 248 Kaynaklar tezi, 107, 108, 109, 110
ntihar, 74, 158, 224, 476, 480, 492, 497, Kendine anlam katmak, 480
498, 499, 500, 505, 506, 507, 508 Kesin sebep, 76
radede determinizm, 528 Kibir, 499
radeye dayal eylem, 64 Kimliklenme pratii, 191
i snf, 585 Kii dzeyinde adaletsizlik, 21
yi, 7, 9, 12, 14, 18, 19, 480, Kiisel esenlik, 88
yilik, 19, 68, 480, 548 Kiisel otonomi, 84, 85, 86, 87
Kolektif, 22, 26, 46, 80, 82, 86, 87, 588,
K
609
Kabuk ben, 527, 528
Komnist parti, 572, 573, 575, 576, 578,
Kabuk hafza, 530
579, 582, 600, 601
Kamu, 45, 46
Komnist toplum insan, 609
Kamusal akl, 4, 38, 41, 42, 43, 44, 45,
Kordinal lme, 32
46, 47
Korunmu eylem sebepleri, 80, 117,
Kamusal alan, 5, 42, 45, 46, 47, 48
118, 119, 120, 128
Kamusal tartma alan, 46
Korunmu sebep, 117, 118, 119, 120,
Kapal ahlak, 553, 554
121
Kapasite yaklam, 36
Kt, 40, 68, 175, 210, 475, 491
Kapitalist olmayan yol, 581, 582
Kullanm dzlemi, 188
Kararsz denge, 575, 577
Kural, 71
Karmak eitlik, 44
Kuram okluu, 417, 419, 421
Kar -tmevarm, 419
Kuram terristi, 147
Karlatrlabilirlik, 92, 423
Kurumsal olgu, 70
Kartlk, 45, 50, 255, 256, 258, 263, 266,
Kk burjuva, 213, 571, 576, 581, 602
270, 271, 273, 298, 308, 311, 483,
Kltr devrimi, 589
506, 608
Kltr felsefesi, 247, 345, 350, 352, 354
Kastl eylem, 73, 74
Kltrel kod (bilimin sesi), 208
Kat sonuuluk, 91, 92
Kavram, 7, 53, 181, 183, 187, 250, 286, L
287, 289, 292, 293, 315, 328, 369, Liberal tarafszlk, 7
381,
Liberalizmin temel yaps, 20
Kavram oluturma, 284, 292, 293, 294
Logos, 259, 341, 360, 361, 362
620 dizin

M Moral geometri, 17
Madde, 310, 527, 535, 541, 543, 547, Mkemmeliyetilik, 80, 81, 85, 98, 101,
555, 556, 557, 558 130
Madde ve hafza, 514
N
Maddi tevik, 584, 590, 591, 609
Negatif aydnlanma, 491
Maddi tevikin geri plana atlmas,
Negatif haklar, 87
587
Nega.tif zgrlk, 19, 21, 37,
Maksimizasyon, 92
Neopozitivist, 385, 387
Makul olan, 16, 17, 48
Nesne, 183, 194, 230, 231, 233, 248, 249,
Manbk, 352, 527
254, 263, 285, 295, 296, 297, 298,
Mantk d anlam, 488
301, 322, 330, 332, 333
Mantk pozitivizm, 388, 415, 425 Nesne algs, 282, 321, 357
Mantkl anlamszlk, 488 Nesne dil, 183, 233
Marksist dil, 170 Nesnel birletirme formu, 295, 318,
Matematik zaman, 526 322
Medusa bak, 228 Nesnelerle bilincin ilikisi, 293
Mekan, 314, 316, 319, 320, 501 Nicelik, 309, 555, 558
Mekanik hafza, 530, 542 Nihai sebep, 75, 76, 80
Mekanizm, 534, 535, 555, Nihilizm, 479, 483, 506, 507
Mekansal birlik formu, 319 Nirvana, 481
Mekansal ve zamansal birlik formlar, Nitelik, 95, 146, 290, 526, 555
295, 318 Nomenklatura, 583, 584, 598, 599, 600
Meru (de jure legitimate) otorite, 103 Normal gerekelendirme, 106, 1 23,
Meru otorite kavram, 123, 128 124, 125, 126, 127, 128, 129
Metafizik, 249, 307, 388, 397, 415, 416, Normal gerekelendirme tezi, 106,
418, 421, 473, 493, 506, 514, 522, 124, 125, 126, 128, 129
538, 548, Normal sebep, 126
Metinleraraslk, 155, 202 Normatif analiz, 104, 105
Metinsellik, 166, 200, 201, 202, 204, Normatif nermeler, 70
210, 211, 220 Normatif teori, 65, 111
Metnin hazz, 156, 166, 172, 211, 221, Ntr / yansz yaz, 145, 150, 167, 168,
222, 239, 240 213, 223
Militan yazn, 170
0. - 0
Mitik -ncesi, 306
Object (nesne), 190
Mitos, 253, 274, 285, 300, 306, 330, 335,
Objektif iyiler, 95
338, 343, 345, 352, 353, 360, 366
Objektif sebep, 67, 69, 71, 128
Model, 535, 554
Okuma hazz, 217
Modern genel hukuk sistemi, 63
dzin 621

Okunabilir metin, 206, 207, 216, 217, zgr eylem, 549, 550, 553
221 zgr kiilik, 359
Okur, 206, 218, 226 zgr olmak, 498
Olaan bilim, 389, 391, 392, 394, 395, , zgr ve yarata hafza, 528, 556
397, 398, 399, 400, 402, 404, 408, zgrlk, 22, 41, 51, 82, 84, 85, 216,
414, 421, 424, 464, 480, 485, 492, 499, 500, 535,
Olaan bilim dnemi, 389, 421 555, 580,
Olaan bilim etkinlii, 390, 391, 394, zgrlk gsterii, 498, 499
396, 400, 401, 404, 408, 416 zgrlk ilkesi, 9, 25, 51
Olaanst aratrma dnemi, 400 zgven, 14
Olduu yerde gebe, 478 zne, 67, 1 88, 219 220, 222, 261, 263,
Olgunlam bir igd, 533 265, 267, 270, 375, 485, 527
Olgunlam bir zeka, 533 zne ile nesne, 220, 269, 276
Oligarik diktatrlk, 575 znel sebepler, 69
Ontolojik bireycilik, 21 zsayg, 14, 29, 40
Ordinat fayda, 32
p
Orijinal durum, 6, 8, 13, 15, 18, 33, 39,
41, 48 Paradigma, 385, 386, 389, 390, 391, 395,
401, 408, 414, 422, 427
Orijinal sebep, 121
Paradigma ncesi dnem, 389, 392,
Ortak -llemez, 95, 96, 97, 98
394, 398, 399, 401, 414
Otomat hafza, 529
Paralelizm, 541
Otonomi ideali, 80, 83, 86, 87, 99, 130
Para, 331, 352, 451, 462, 519, 520
Otonomi sahiplii, 87
Paralanma, il, 467
Otorite, 67, 102, 103, 104, 105, 108, 111,
Personalist, 545
112, 113, 119, 121, 123, 126, 504
Politik kapitalizm, 581
Otorite ve sebep, 115
Postmodem liberalizm, 6
dev, 20, 55, 122, 536
Postpozitivist bilim, 420
lm, 376, 479, 486, 487, 497, 507, 607
Postyapsalclk, 156, 202, 235, 430, 477
nc sava, 576, 577
Pozitif haklar, 87
rten uzlama, 4:S, 47, 49, 50
Pozitif zgrlkler, 37
tekinin engellenmesi, 44
Pozitivist, 70, 80, 102, 108, 109, 38,
z, 223
386, 387, 388, 393, 408, 410, 415,
zdek dzlemi, 188
420, 421, 424, 425, 426, 479, 515,
zdeletirme fiili, 294
522
zel, 20, 35, 42, 46, 50, 52, 254, 278,
Pratik akl, 16, 63, 67, 68, 72, 114, 115,
283, 300, 318, 361, 438, 455, 592
132
zgr alm, 547
Pratik akl emas, 1 6
zgr davran, 528
Pratik felsefe, 64, 65, 67, 68, 72, 104
622 dizin

Pratik muhakeme kategorisi, 67 Sanat, 174, 248, 253, 256, 302, 330, 334,
Pratik otorite, 103, 104, 114, 116, 117, 335, 337, 338, 343, 345, 351, 375,
122, 123, 128 454, 549

Prima facie reason, 76 Sava, 3, 460, 474, 579, 613, 614

Proairetic kod (zgr seim edimleri: Sebep nermeleri, 70


deneyin sesi), 208 Sebepler dengesi, 65, 66, 79
Psikolojik katman, 527 Seme, 8, 16, 17, 22, 124, 284, 285, 292,
293, 538, 539, 555
Putkrclk, 479
Sembol, 249, 251, 307, 312, 326, 327,
R 329, 331, 334, 339, 369, 381, 608
Racine tiyatrosu, 173, 176, 195 Sembol kavram, 326, 327, 369, 371,
Rasyonalite, 7, 418 382

Rasyonel, 16, 46, 49, 477, 544 Sembol nesne ilikisi, 273, 329, 331

Rawls'un birey anlay, 13 Sembolik formlar, 249, 252, 255, 256,


257, 278, 344
Rawls'un szlemesi, 9, 15
Sembolik formlar felsefesi, 256, 257,
Rawls'un toplum szlemesi anlay,
272, 273, 278, 279, 296, 297, 303,
10, 11, 15, 1 8
307, 343, 344, 355, 369, 370, 371,
Realite, 520, 524, 540, 543, 548 375, 378, 380, 381, 382
Ruh, 150, 515, 523, 529, 534, 535, 538, Sembolik formlarn bilgisi, 298
541, 542, 543, 544, 545, 546, 547, Sembolik kavram, 274, 327
551, 553, 555, 557, 558,
Sembolik kod (simgenin sesi), 208
Ruh ile beden, 304, 310, 515, 526, 541, Sembolik olan ey, 257, 273, 332
547, 557
Sembolik zllk, 311, 374, 379
Ruh ve madde, 265, 535, 538 Sen, 36, 37, 59, 350, 513
Ruhi zaman, 526 Sendki ben, 306

s Sesbirim, 190
Sevgi, 362, 437, 494, 545, 553, 554
Samalk, 475, 477, 489, 491
Sevgi ahlak, 553, 554
Saf hafza, 514, 529, 542
Sezgi, 524, 525, 526, 532, 533, 535, 536,
Saf form fenomenleri, 316, 317
538, 540, 541, 546, 551, 555, 558
Saf hafza, 514
Sezgisel model, 78
Saf ifade fonksiyonu, 306
Snr koyma sorunu, 388, 415
Saf sembolik bant, 294, 324
Silahl mcadele, 566, 567, 571, 573,
Saf sembolik iliki, 303 574, 575,
Saf sre, 514 Silahl propaganda, 566, 567
Saldrganlk, 196 Sivil i taatsizlik, 5, 53, 54, 55, 56
Salt hafza, 529 Siyasal adalet, 8, 38, 40, 42, 44, 45, 46,
Salt mevcudiyet, 249, 370 47, 48, 49
dizn 623

Siyasal adalet ilkeleri, 46 Sre ve zamandalk, 515


Siyasal anayasaclk, 13 Sreksizlik, 477
Siyasal tarafszlk ilkesi, 7 Srgnlk, 478, 487, 496
Siyasal yap, 45, 49
Siyasi ahlak kuram, 80, 91, 98, 130
effaflk, 92
Siyasi otorite, 66, 67
ey, 300, 306, 321, 607
Siyasi tercihler teorisi, 38
Sociolect, 170 ey algs, 305, 306, 307

Somut sre, 514, 526 eylerin algs, 302, 305

Somut zaman, 526, 545 eylerin deimez zellikleri, 283

Sonuu dnce, 92 iddet, 45, 53, 195, 300, 503, 526

Sonuu -faydac etik, 91 iddet tiyatrosu, 195


Sonuuluk, 80, 90, 91, 92, 130 imdi, 202, 320, 489, 528
Sorumluluk teorisi, 65
T
Sosyal formlar, 80, 83, 92, 93, 130, 131
Tanr, 313, 479, 480, 487, 490, 491, 492,
Sosyal iyiler, 9
493, 494, 495, 496, 507, 525,
Sosyal pratikler, 64, 86, 92, 96
Tarafszlk, 7, 8, 22, 81, 84, 85, 92, 99,
Sosyal tercih refah devleti, 50
130, 213
Sosyal tercihler alm, 37
Tarihsel apriori, 427
Sosyalist bir toplumun gelimesi, 584
Temel ben, 527, 528
Sosyalist blok, 602, 605
Temel haklar, 20, 81, 130
Sosyalist ekonomi, 584, 607
Temelli pratik felsefe, 64
Sosyalist iyiletirme, 32
Teorik, 114, 116, 145,147, 177, 184, 205,
Sosyalizm, 246, 377, 565, 567, 575, 583,
269, 270, 271, 274, 279, 305, 338,
585, 586, 591, 599, 600, 601, 606,
371, 372, 375, 568, 575
609, 610
Sosyolojik anlam, 390, 422 Teorik otorite, 103, 114, 116, 119

Soyutlama teorisi, 282, 284 Teorinin pratii, 235

Sylense! olmayan dil, 182 Terim, 282, 292, 577, 581

Sylense! pratik, 160 Theodisi, 491

Szdebilim, 418 Toplum szlemesi, 5, 9, 10, 11, 15, 18,


Statik din, 554 20, 58,

Statik ile dinamik din, 515 Toplumsal oulculuk, 13

Suni denge, 577 Toplumsal gerekilik, 161, 170


Support (destekleyici), 190 Toplumsal pratikler, 64
Sre, 149, 151, 232, 216, 265, 286, 319, Trelilik, 166, 211
337, 390, 410, 434, 436, 441, 522, Tutarllk tezi, 107
525, 526, 527, 545, 555 Tmevarm, 323, 351, 387, 419
624 dizin

u Yaratc hafza, 528, 530, 542


Umutsuzluk felsefeleri, 508 Yaratma, 98, 525, 549, 551, 557
Uykusuzluk, 478, 499 Yardmlama, 462
Uyum, 309, 531 Yaam felsefesi, 472, 479, 492
temel birlik formu, 295, 318 Yaamykbirimleri, 147
lkeler dzeyinde adaletsizlik, 21 Yaanan zaman, 526, 527, 545
retici gler, 582, 583, 584, 585, 586, Yazarlk, 148, 159, 161, 1 66, 1 72, 1 78,
593, 599, 600 198, 216, 217, 219, 231, 234, 433
retim aralan, 584, 585, 587, 588, 609 Yazlabilir metin, 204, 205, 206, 216,
retim ilikileri, 582, 584, 586, 587, 217, 221
588, 590 Yazmanlk, 198
st dil, 183 Yeni eletiri, 195, 196
stn, 51, 66, 95, 97, 104, 121, 128, 340, Yeni insan, 565, 566, 567, 569, 584, 593,
366, 368, 395, 464, 497, 500, 539 595, 602, 608, 609, 610
stnlk tezi, 106, 122, 127 Yeni smrge, 569, 570, 581
topik, 146, 148, 1 69, 171, 210, 213, Yersiz yurtsuz, 478, 490
214, 234 Yetki, 20, 46
topya, 58, 213, 234, 262, 272, 475, 482, Yorumlama, 43, 208, 287, 353, 363, 408,
483, 501, 507 409, 426, 427, 555
Yorumsal eletiri, 194, 195, 197
v
Yurtsuzlama, 478
Variant (deiken), 190
Ykmllkler, 55, 71, 117, 120
Varlk, 21, 252, 253, 255, 258, 263, 264,
Yzeysel ben, 529, 555
267, 268, 286, 334, 555, 556
Yzeysel hafza, 530
Varoluu zgrlk, 480
Varoluuluk, 159, 194, 477, 489 z
Verilmilik, 299 Zaman, 191, 207, 316, 320, 473, 486,
Viyana evresi, 387, 388, 415, 446 526, 555, 558,
Zaman ve sre, 526, 555, 558
y
Zamandalk, 515
Yabanalama, 172, 494, 496, 506, 552,
Zamansal birlik formlar, 295, 318
557
Zamansal birlik formu, 295, 318
Yananlam, 191, 192, 205
Zeka, 526, 527, 532, 533, 538, 540, 546,
Yanllama, 416, 417
555, 557
Yanllanabilirlik, 416
Zihin kudreti, 515, 559
Yapsalclk, 167, 185, 187, 193, 194,
Zirve, 302, 504, 549
201, 202, 235, 241
Yarabc evrim (yarabc tekaml), 513
Yarahc fantezi, 490
BU CLDE KATKIDA BULUNAN YAZARLAR

Yasemin IIKTA
Lisans: stanbul niversitesi Hukuk Fakltesi, 1979-1983. Yksek Li
sans: stanbul niversitesi Siyasal Bilgiler Fakltesi Sosyoloji ve Siyaset Bili
mi, 1983-1984. Ikta, 1983'de stanbul niversitesi Hukuk Fakltesi Hukuk
Felsefesi ve Sosyolojisi Krssne Arabrma Grevlisi olarak atanmtr.
Doktora: stanbul niversitesi Sosyal Bilimler Enstits Kamu Hukuku Ana
bilim Dal, 1984-1991 . Ikta, 1 ubat 1995 tarihinde Yardmc Doent olarak
atandktan sonra, "Hukuk Normunun Mantksal Analizi ve Uygulamas"
balkl almat ile 7 Ekim 1999'da doentlik kadrosuna atanm ve 2006 y
lnda Hukuk Felsefesi balkl takdim tezi ile . . Hukuk Fakltesi Hukuk
Felsefesi ve Sosyolojisi Profesr olarak atanmtr.

Glsm DEPE L
Lisans eitimini Ankara niversitesi letiim Fakltesi Radyo Televiz
yon Sinema Blm'nde yapb. Yksek Lisansn ayn niversitenin Sosyal Bi
limler Enstits'nde, Radyo Televizyon Sinema Anabilim Dal'nda tamamla
d ve buradan "Trk Sinemas'nda Dou Anadolu: 1960-1990 Yllar Arasn
da Ky Filmleri" balkl tez almasyla mezun oldu. Ayn blmde devam
ettii doktora eitimi srecinde g almalar alanna yneldi, tezini Ber
lin' deki Trkiyeli topluluklarda evlilik trenlerinin dnm zerine yazd.
Hacettepe niversitesi letiim Fakltesi'nde retim grevlisi olarak
almaktadr. Akademik ilgi alanlar letiim Etnografisi, Grsel Antropoloji,
Etnografik Film ve G almalar' dr.
Milay KKTRK
1961 ylnda Zonguldak'ta dodu. lkokulu Zonguldak'ta, ortaokul ve
lise eitimini Kastamonu Gl retmen Lisesi'nde tamamlad. 1984'te Ata
trk niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Felsefe Blm'nden mezun oldu.
Yksek lisansn Gazi niversitesi Sosyal Bilimler Enstits'nde 1987'de ta
mamlad. Burdur ve Manisa illerindeki deiik liselerde felsefe retmenlii
yapt. 1995 ylnda Pamukkale niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Felsefe B
lm' ne aratrma grevlisi olarak atand. Erzurum Atatrk niversitesi Sos
yal Bilimler Enstits'nde, Emst Cassirer'de Sembol ve Sembolik Formlar
adl teziyle, 2001 'de doktorasn bitirdi. Ayn yl yardmc doentlie atand;
Aralk 2007'de doent oldu. Hedef lke Trkiye'de Birey Toplum ve Siya
set, Kltr Bilimi Yazlan, Kltrn Dnyas/Kltr Felsefesine Giri adl
telif; Sembolik Formlar Felsefesi 1 Dil, Sembolik Formlar Felsefesi 11-Mitik
Dnme, Sembolik Formlar Felsefesi Hl-Bilginin Fenomenolojisi ve Kl
tr Bilimlerinin Mant zerine, Rlativite Teorisi zerine, Sembol Kav
ramnn Doas adl eviri eserleri yaynlanm olan Milay Kktrk Pamuk
kale niversitesi'nde retim yelii grevini srdrmektedir.

Sadk Erol ER
1975 Gaziantep / slahiye'de dodu. lk, orta ve lise tahsilini burada ta
mamladktan sonra Atatrk niversitesi Felsefe Blm' ne girdi. Bu blm
den mezun olduktan sonra, 2003 ylnda Atatrk niversitesi Sosyal Bilimler
Enstits'nde Sistematik Felsefe ve Mantk Anabilim Dalnda Yksek Lisans
Eitimi' ne balad. 2005 ylnda "Emil Cioran: Temel Kavramlar ve Sorunlar"
almas ile Yksek Lisans Eitimi'ni tamamlayarak "Bilim Uzman" unvan
n ald. 2007 ylnda ayn enstit' nn Felsefe Tarihi Anabilim Qal'nda Dokto
ra Eitimi'ne balad. Halen doktora eitimini burada srdrmektedir. Dou
Bat, Cogito, Kitap-lk, Edebiyat ve Eletiri, Virgl, zne gibi eitli dergilerde ve
Radikal Gazetesi'nde makaleleri ve evirileri yaynland. Editrln Prof.
Dr. Ahmet Cevizci'nin yapt Felsefe Ansiklopedisi'ne katklarda bulundu ve
hala da bu katklara devam etmekte. Emil Cioran: Bir Alacakaranlk Dnr,
Hiliin Doruklarnda Ciora (Kenan Saraliolu ile) olmak zere yaymlanm
iki kitab bulunmakta. Ankara' da zel bir dershanede retmenlik yapmakta.
Halit UYANIK
198l'de Adana'da dodu. lk, orta ve lise renimini Adana'da ta
mamlad. stanbul niversitesi Hukuk Fakltesinden 2004 ylnda mezun ol
du. Ayn niversitede Kamu Hukuku Anabilim Dalnda "Joseph Raz'da Hu
kukun Otoritesi Kavramnn Temellendirilmesi" konulu almas ile yksek
lisansn 2007'de tamamlad. Ayn niversitede doktora almalarn srdr
mekte ve aratrma grevlisi olarak grev yapmaktadr.

Ezgi Ece ELK


1983 ylnda Antalya' da dodu. 2004'de Hacettepe niversitesi Felsefe
Blm Lisans Programn bitirmesinin ardndan, Yksek Lisansn "Thomas
S. Kuhn'un Bilim Tasarm ve Bu Tasarmn Tarihsel Arka Plan" balkl teziy
le 2007'de tamamlad. Halen Hacettepe niversitesi'nde doktora renimini
srdrmekte olup, ayn blmde arahrma grevlisi olarak almaktadr.

Engin ERKNER
1950'de dodu. 1972'de ODT Kimya Blmn bitirdi. 1974'te ayn
niversitenin Teorik Kimya Blm'nde yksek lisans yaph. zgr Gndem,
zgr lke, Siyah Beyaz, zgr Politika gazetelerinde ke yazarl yaph ve
ok sayda dergide makaleleri yaymland. 2005 ylnda Frankfurt'taki J. W.
Goethe niversitesi Politik Bilimler blmn bitirdi. Birisi Almanca olmak
zere 12 kitab bulunuyor. 26 yldr Almanya'da yaynlanmakta olan Yazn
Dergisi'nin genel yayn ynetmenidir.
Yllardan beri zerinde alt konu, 20. yzyl reel sosyalizm tarihi
dir. Bu balamda si.v il toplum, blgesel ve kresel sivil toplum konular da il
gi alan iinde zellikle yer alyor. Bir sreden beri yeni bir toplumun kurulu
unda hak ettii nemde ele alnmam olduunu dnd kolektif bilin
alt, bireysel ve toplumsal psikolojik tarih zerinde alyor.
Asl ASLAN
1971 ylnda ankr' da dodu. Evli ve iki ocuk annesidir. lk ve orta
renimini Eskiehir' de tamamlam olup aslende Eskiehirlidir. 1993 yln
da Hacettepe niversitesi Psikoloji Blmnden mezun oldu. Yksek Lisan
sn 1995 ylnda Amerika Birleik Devletlerinin Nebraska eyaletindeki Neb
raska niversitesinde tamamlad. Doktorasn 2003 ylnda yine ayn niver
sitenin Psikoloji blmnde 'mplicit Learning through Auditory Stimuli' ad
l teziyle tamamlad. alma alan Deneysel Psikoloji olup, renme, bili, al
g ve bilisel sreler gibi konularla ilgilenmektedir. Halen Mersin niversi
tesi Psikoloji blmnde retim yesi olarak almaktadr.

Levent BAYRAKTAR
1972' de Ankara' da dodu. lk, Orta ve Lise tahsilini bu ehirde tamam
fad. 1989'da Ankara niversitesi DTCF Felsefe Blmne girdi. Buradan
1993 ylnda "Necati Akder Dncesinde Bir Aksiyon Problemi Olarak Fel
sefe" balkl tezi ile mezun oldu. 1995 ylnda mezun olduu blmde Ara
trma Grevlisi oldu. Ankara niversitesi Sosyal Bilimler Enstits'nde
1997'de "Bergsonculuun Trkiye'ye Girii ve lk Temsilcileri" balkl tezi ile
yksek lisansn ve 2003 ylnda "Bergson'da Ruh-Beden likisi" adl tezi ile
doktorasn tamamlad. 2004-2008 yllar arasnda Krkkale niversitesi Fen
Edebiyat Fakltesi Sosyoloji Blmnde retim yesi olarak alt. Burada
lisans ve yksek lisans seviyelerinden dersler verdi tezler ynetti. Halen Ga
zi niversitesi Gazi Eitim Fakltesi Felsefe Grubu Eitimi A.B.D.'nda aka
demik almalarn srdrmektedir. Felsefe Dnyas, Lapsus, Yeni Trkiye,
Dnen Siyaset ve Trk Yurdu gibi dergilerde yaymlanm pek ok maka
lesi ve bildirisi bulunmaktadr. Trk Felsefe Dernei'nin kard Felsefe
Dnyas dergisinin Yayn Kurulu, dernein de Denetleme Kurulu yelii ile
Trk Yurdu dergisinin Yayn Kurulu yeliklerinde bulunmaktadr.

You might also like