You are on page 1of 259

SIMYACI

Paulo Coelho, Rio de Janeiro'da dogdu. Roman

yazarligina baslama-

dan nce, oyun yazari, tiyatro ynetmeni ve sevilen bir

sarki sz

yazariydi. Coelho, genliginde bir hippiydi. 1986 yilinda

Hiristiyan-

Iarin, Bati Avrupa'dan baslayip Ispanya'da Santiago de

Compostela

kentinde sona eren geleneksel ha yolculugunu yapti; bu

deneyimini

1987 yilinda yayinladigi The Pllgrimage (Hac) adli

kitabinda anlatti.

1988 yilinda yayinlanan ikinci kitabi Simyaci, Coelho'yu

en ok oku-

nan agdas yazarlardan biri yapti. teki kitaplari;^ Brida,

Valkrler

ve son yazdigi Piedra Irmaginin Kiyisinda Oturdum,

Agladim'dir.

Simyaci, 42 lkede yayinlandi, 26 dile evrildi. Bu kitap,

Coelho'yu

Gabriel Garcia Mrquez'in arkasindan en ok okunan

Latin Ameri-

kali yazarlardan biri konumuna getirdi.


Felsefe Tasi'nin gizlerini

bilen

ve bunu kullanan simyaci

J. 'ye

Yollarina giderken Isa bir

kye

girdi. Marta adli bir kadin onu

evine

kabul etti.

Meryem adli bir kizkardesi

var-

di, o da Rabbin ayaklari dibinde

otu-

rup onun szn dinlerdi.

Marta ise, isin oklugundan

sa-

Sirmisti; Isa'ya giderek dedi:

' - Ya Rab, kizkardesimin

hiz-

mette beni yalnu birakmasi sence

bir

sey degil midir? Imdi ona syle


bwa

yardim etsin.

Fakat Rab cevap verip dedi:

- Marta, Marta, sen birok

sey-

ler iin zlp telas ediyorsun;

fakat

bir seye ihtiya vardir ve Meryem,

kendisinden alinmayacak olan iyi

pa-

yi semistir.

INCIL, LUKA,

X, 38-42

ndeyis

BIR KERVANCININ GETIRDIGI KITABI

ELINE

aldi Simyaci. Kapagi yoktu kitabin, ama gene de

yazarinin

kim oldugunu anladi: Oscar WIlde'di yazar. Kitabin

sayfa-

larini karistirirken, Narkissos'u anlatan bir ykye rastla-


di.

Narkissos'un, kendi gzelligini her gn bir gln

su-

larinda seyretmeye giden bu yakisikli delikanlinin

efswesi-

ni biliyordu Simyaci. Bu delikani kendi grntsne y-

lesine vurgunmus ki gnn birinde gle dsp

bogulmus.

Onun gle dsp boguldugu yerde de bir iek amis,

bu

iege nergis adi verilmis.

Ama kendi yazdigi yky byle bitirmiyordu

Oscar

Wilde.

Tatli su glnn kiyisina gelen orman tanrialari

Ore-

as'larin onu bir aci gzyasi kavanozuna dnsms olarak

bulduklarini yaziyordu Oscar Wilde.

- Neden agliyorsun? diye sormus Oreas'lar.

- NarkIssos iin agliyorum, diye yanitlamis gl.

- Ne vaT bunda sasilacak, demis bunun

zerine or-

mw tanrialari. Bizler ormanlarda bosu bosuna onun

pe-

sinde dolasir dururduk, ama onun gzelligini yalnizca sen

grebilirdin yakindan.
- Narkissos yakisikli bir gen miydi? diye

sormus

gi.

- Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye

karsilik

vermis iyice sasiran Oreas'Iar. Her gn senin kiyilarina

ge-

lip sularina bakiyordu!

Gl bir sre sessiz kalmis. Sonra syle

konusmus:

- Narkssos iin agliyorum, ama onun yakisikli

oldu-

gunu hi fark etmemistim ben. Narkissos iin agliyorum,

nk sularima egildigi zaman, gzlerinin derinliklerinde

kendi gzelligimin yansimasini grebiliyordum.

- Iste ok gzel bir hikye, dedi Simyaci.

*
12

Birinci Blm

DELIKANLININ ADI SANTIAGO IDI. SR-

syle birlikte eski, terk edilmis kilisenin nne geldiginde

gnes batmak zereydi. Kilisenin atisi oktwdir km,

bir zamanlar ayin esyalarinin konuldugu yerde kocaman

bir fIravuninciri bymst.

Delikanli geceyi burada geirmeye karar verdi.

Btn

koyunlarini yikik kapidan ieri soktu. Koyunlarin, gecele-

yin kamalarina engel olacak sekilde, kapiya birka tahta

koydu. Bu blgede kurt falan yoktu, ama bir keresinde bir

kaak koyunu bulmak iin, ertesi gn btn gn dolas-

mak zorunda kalmisti.

Yamismi yere yayip zerine uzandi, okuyup

bitIrdi-

gi kitabi da yastik olarak basinin altina koydu. Uykuya

dalmadan nce, artik daha kalin kitaplar okumasi gerekti-

gini dsnd: Okunmalari daha uzun srer, geceleyin de

daha rahat yastik olurlardi.

Uyandiginda ortalik hl karanlikti. Yukariya

bakti,
yari yariya yikilmis atinin arasindan parildayan yildizlari

grd.

"Biraz daha uyusaydim," diye dsnd Bir hafta

nce-

ki ds tekrar grms, gene sonunu getiremeden

uyanmis-

ti.

Kalkti, bir yudum sarap iti. Sonra degnegini eline

aIip hl uyumakta olan koyunlari uyandirmaya basladi.

Hayvanlarin ogunun tipki kendis gibi uykudan hemen

siyrilip uyandiklarini fark etti. Sanki gizemli bir g, iki

yildir, yiyecek ve su pesinde kendisiyle birlikte btn l-

keyi dolasip duran koyunlarin yasamina baglamisti yasa^

mini. 'Bana ylesine alistilar ki, saat dzenimi biliyorlar,*

dedi kendi kendine alak sesle.

^ daldlktafl sonra, tersi de olabilir,' diye

dsn-

d: Hayvaaiarin saat dzenine belki de kendisi alismisti.

Gene de, Uyanmasi geciken, koyunlar da vardi.


Adlari-

ni syleyer^ek^ sopasiyla birer birer hepsini uyandirdi.

Sy-

lediklerini koyunlarin anlayabildigine her zaman inanmi$-

ti. Bundan^ dolayi, kendisini'etkileyen kitaplarin bazi b-

lmIerini kimi zaman onlara okur; kimi zaman da kirlarda

dolaan bi obanin yalnizligindan ya da yasama

sevincin-

den sz ederdi onlara; kimi de ugTamayi aliskanIik

haline

getirdigi kentlerde grdg son yenilikleri anlatirdi.

Ama, nceki gnden bu yana, drt gn sonra

varacagi

kentte yasayan gen kizdan baska bir konusma konusu

a-

mamisti. Bir tccarin kiziydi sz konusu olan. nceki yil,

yalnizca bir kez gelmisti buraya. Tccarin bir kumas ma-

gazasi vardi; alacagi mal kousunda aldatilmamak iin,

ko-

yunlarin gznn nnde kirkilmasini istiyordu. Bu ma-

gazayi ona bir arkadasi anlatmis, oban da srsn

oraya

gtrmst. *

16
"BIRAZ YN SATMAK ISTIYORUM,"

DEMISTI

oban, tccara.

Dkkn kalabalikti, is yogundu; bu yzden, tccar

obana ikindiye kadar beklemesini syledi. Bunun

zerine

oban gidip magazanin nndeki kaldirima oturdu,

heybe-

sinden bir kitap ikardi.

- obanlarin kitap okuyabildiklerini bilmiyordum,

dedi yanibasinda bir kadin sesi.

Uzun siyah salari, eski Magripli fatihleri belli-

belrsiz

animsatan gzleriyle, tepeden tirnaga tam bir Endls ki-

ziydi konusan.

- Koyunlar kitaplardan daha greticidir, diye

yanitla-

di gen oban.

Iki saatten fazla sohbet ettiler. Endls kizi,

tccarin

kizi oldugunu syledi, her gn birbirine benzeyen ky

yasamini anlatti. oban, Endls kirlarindan, ugradigi

kentlerde grdg son yeniliklerden sz etti. Koyunlanyla

konusmak zorunda kalmadigi iin mutluydu oban.

- Okumayi nasil grendiniz? diye sordu gen


kiz.

- Herkes gibi, diye yanitladi oban. Okulda.

- Peki ama, okuma bildiginize gre niin

obanlik

yapiyorsunuz?

Delikanli bu soruyu yanitlamamak iin

duymazliktan

geldi. Verecegi yaniti gen kizin anlamayacagindan

emin-

di. Bu yzden, yolculuk ykleri anlatmayi srdrd.

Gen kizin Magripli kk gzleri, merak ve saskinliktan

kocaman ailiyor, kimi de iyice klyordu. Zaman ge-

tike, zamanin hi gememesini, gen kizin babasinin

isle-

rini bitirememesini ve kendisinden gn daha

beklemesi-

ni istemesini dilemeye basladi delikanli. Simdiye kadar

hi^

Simyaci 17^

duymadigi birseyler hissettigini fark etti: Sonsuza dek bir

yere yerlesmek istiyordu. Kara sali gen kizin yaninda,

kuskusuz, gnler birbirine benzemezdi.

Ama sonunda tccar gelip drt koyun kirkmasini


is-

tedI. Borcunu dedikten sonra obanin ertesi yil da ugra-

masini syledi.

18

SIMDI BU KASABAYA ULASMAK IIN

NN-

de drt gn vardi obanin. Heyecandan ii iine sigmiyor-

du, ama yregini koyu bir kaygi da sarmisti: Belki de

gen

kiz unutmustu onu. Yn satmak iin oraya ugrayan bir yi-

gin oban vardi.

- Pek nemli degil, dedi koyunlariyla

konusurken.

Ben de baska yerlerde baska kizlar taniyorum.*

Ama, yreginin derinliklerinden biliyordu ki, yle

*pek nemli degil* diyecek durumda degildi. obanlarin

da, tipki denizciler ve gezgin saticilar gibi, kendilerini yer-

yznde basibos dolasmaktan vazgeirtecek birinin

yasadi-

gi bir kente ugrayabileceklerini biliyordu.

*
1

GNN ILK ISIKLARI TANYERINDEN

YK-

selmeye baslarken, oban koyunlarini gndogusu ynn-

de srmeye basladi. 'Hibir zaman bir karar vermek ge-

reksinimi duymuyorlar/ diye dsnd. 'Belki de bu yz-

den hep benim yanimda kaliyorlar.' Su ve yiyecekten

bas-

ka bir seye gereksinim duymuyordu koyunlar. Onlarin

obani olarak Endls'n en iyi otlaklarini bildigi srece,

kendisiyle her zaman dost kalacaklardi. Gnesin dogusu

ile batisi arasinda eglesen, uzun saatlerden olusan

gnlerin

biri tekinden farkli olmasa da; kisacik yasamlari boyunca

tek bir kitap okumasalar, kylerde olup bitenleri anlatan

delikanlinin insan dilini anlamasalar da. Yiyecek ve suyla

yetiniyorlardi ve bu onlar iin yeterliydi. Buna karsilik,

ynlerini, arkadasliklarini ve kimi zaman da etlerini c-

merte sunuyorlardi.

'Gnn birinde bir canavara dnssem ve tek

tek

hepsini ldrsem, srnn hepsini bogazladiktan sonra

ancak isin farkina varirlardi,' diye dsnd delikanli.


'nk bana inaniyorlar ve artik kendi igdlerine g-

venmiyorlar. Bu byle, nk onlari otlaga ben gtryo-

rum.'

Delikanli kendi dsncelerine sasmaya, onlari

tuhaf

bulmaya basladi. Iinde firavuninciri bitmis kilise belki de

cinli-periliydi. Belki de ayni ds bu nedenle yeniden g-

ryor ve her zaman sadik dost saydigi koyunlara kirsi f-

ke duyuyordu. nceki aksam yemeginden kalma

sarabin-

dan iti biraz ve yamisina sarindi. Birka saat sonra,

gne-

sin kselrnesiyle artan bunaltici sicaklar yznden sr-

sn kirda dolduramayacagini biliyordu. Yazin bu saatte

btn ispanya uykuya dalardi Sicak, gece ininceye kadar

srerdi, ama bu arada yamisini yin.naa t^irr.A 20-in

daydi. Her seye karsin, bu ykten /ak.r.-r. < - k*, -'.p?

zaman, sabah ayazmi bu yk sayesinde _-

>i..j;etme:.Igi'~

animsiyordu kuskusuz.

'Havanin beklenmedik degiSiK.u.\leri.-e ka.-si

\cArr

ya her zaman hazir olmaliyiz,' dht: usu'. ^ord- r z-


man; yaminin agirligina katianmavi minnetle kabai edi-

yordu.

Yaminin da bir varlik nedeni vardi, tipki delikanli-

nin hikmeti vcudu gibi. Orasi senin, burasi benim End-

ls ovalarini iki yil dolastiktan sonra, belgenin btn

kentlerini ezbere grenmisti; yasamina anlam veren |ey

gezip dolasmakti.

Basit bir obanin neden okuma biidigin., bu ke/

gen

kiza aiklamak niyetindeydi: On aki yasina kadar papiz

okuluna gitmisti. Anababasi, onun din adami olrnisim is-

temislerdi; tipki koyunlari gibi, yalnizca su ve yiyecek iin

alisan yoksul bir kyl ailesi iin gurur kaynagiy Ji byle

bir sey. Latince, ispanyolca ve dinbilim okumust'-i. Ama,

daha kklgnden itibaren dnyayi tanimayi hayal e"

misti, Tanriyi ya da insanin gnahlarini grenmek:.: .;ok

daha nemliydi byle bir sey. Bir aksam, ailesini g-,n.ie\t

giderken, btn cesaretini toparlayip t^hasma r vhip oi-

mak istemedigini syledi. Yolculuk yapmak istiyordu.

- Dnyanin btn insanlari sim ye kad"r t-j

ky-

den gelip getiler, oglum. Buraca yeni peyler anmayi gel-

diler, ama hi degismediler. Satoyu gezmek iin tepeye

i-

karlar ve gemisin gnmzden daha iyi olduguna karar


verirler. Salarinin rengi ister aik, ister koyu olsun, hepsi

de kymzn insanlarina benzerler

- Ama ben, bu insanlarin geMikbri lkelerdeki

"to-

lari bilmiyorum, diye yanitladi delikanli.

- Bu insanlar, tarlalarimiz!, kadinianmizi

grnce,

her zaman burada yasamak istediklerini seklerle;. dir-

srdrd baba.

- Onlarin geldikleri yerlerin kadinlarini ve

toprakla-

rini tanimak istiyorum, dedi ogul bunun zerine. nk

hibiri bizimle kalmiyorlar burada.

- Ama bu insanlarin cepleri para dolu, dedi baba.

Bi-

zim burada, yalnizca obanlar baska yerleri grebilirler.

- yleyse, ben de oban olacagim.

' Bunun zerine baba hibir sey sylemedi. Ertesi

gn,

iinde eski ispanyol altin lirasi bulunan bir kese verdi

ogluna.

- Bunlari bir gn tarlada bulmustum. Rahiplige ka-

bul edilme treninde kiliseye vermeyi dsnyordum.


Git, kendine bir sr al ve en iyisinin bizim satomuz, en

gzel kadinlarin da bizim kadinlarimiz oldugunu grenin-

ceye kadar dnyayi dolas.

Ve baba oglunu kutsadi. Delikanli, babasinin

gzle-

rinde de dnyayi dolasma isteginin bulundugunu grd.

Her gece uyumak, yemek ve imek iin hep ayni yerde

ka-

larak yillarca kurtulmaya alismis olmasina karsin, hl

canli kalan bir istekti bu.

22

UFUK KIZARDI, SONRA GNES

GRND.

Delikanli, babasiyla yaptigi konusmayi animsadi ve

kendi-

ni mutlu hissetti; daha simdiden birok sato, birok kadin

tanimisti (ama bu kadinlardan hibiri, iki gn sonra gre-

cegi kadinin eline su bile dkemezdi). Bir yamisi, bir

bas-

kasiyla degistokus edebilecegi bir kitabi ve bir srs var-

di. Bununla birlikte, en nemlisi, her gn yasaminin b-

yk dsn gereklestiriyordu: Geziyordu. Endls

ovala-

rindan bikinca, koyunlarini satip denizci olabilirdi. Deniz-


den usandigi zaman da birok kent, birok kadin

tanimis,

birok mutluluk olanagi yasamis olurdu.

'Papaz okuluna, Tanriyi aramaya nasil

gidebilirim?'

diye dsnd, dogan gnese bakarak. Bunun olasi

oldugu

durumlarda, bir yolunu bulup bir baska yolculuga ikiyor-

du. Buradan ka kez gemis olmasina karsin, bu harap

kili-

seye kadar hi gelmemisti. Dnya bykt, sonu gelmi-

yordu. Kisa bir sre de olsa, koyunlarinin kendisine yol

gstermesine izin verse, sonunda bir yigin ilgin seyler

kesfederdi. "Sorun su ki, her gn yeni bir yere gittiklerinin

farkina varmiyorlar. Otlaklarin degistigini, mevsimlerin

birbirine benzemedigini anlamiyorlar. nk yiyecek ve

sudan baska bir kaygilari yok.'

"Belki de herkes iin durum byledir,' diye

dsnd

oban. Tccarin kizina rastladigimdan bu yana baska bir

kadin dsnmeyen benim iin bile.'

Gkyzne bakti. Hesaplamalarina gre, gle

yeme-

ginden nce Tarifa'da olacakti. Orada, kitabini daha kalin

bir kitapla degistirebilir, sisesini sarapla doldurur, sa-


sakal

tirasi olabilirdi; kizin yanina gitmeden nce iyice hazirlan-

maliydi. Daha fazla koyunu olan bir baska obanin,

kendi-

sinden nce davranip gen kiza talip olma olasiligini d-

snmek bile istemiyordu.

"Bir ds gereklestirme olasiligi yasami

ilginlestiri-

yor,' diye dsnd, gnesin durumuna tekrar bakip adim-

larini hizlandirarak. Tarifa'da ds yorumcusu bir yasli ka-

dinin yasadigini ammsamisti. Daha nce bir kez grms

oldugu bu ds, bu gece de grmst.

24

YASLI KADIN, DELIKANLIYI EVIN

ARKASIN-

daki bir odaya gtrd, odayi salondan rengrenk bir

plas-

tik perde ayiriyordu. Odada bir masa, bir Isa'nin Kutsal


Yregi1 tasviri ve iki sar dalye vardi.

Yasli kadin oturdu, delikanliya da oturmasini

syledi.

Sonra delikanlinin iki elini ellerinin arasina aldi ve usulca

dua etmeye basladi.

Syledikleri bir ingene duasina benziyordu.

Simdiye

kadar, dolasirken bir yigin ingeneye rastlamisti. Bu in-

sanlar da dolasiyorlardi, ama koyunlarla ilgilenmiyorlardi.

Sylenenlere bakilirsa, bir ingenenin isi-gc durmadan

insanlari aldatmakti. Seytanla anlasma yaptiklari,

ocukla-

ri kairip gizli barinaklarinda bunlari kle gibi kullandik-

lari da syleniyordu. Gen oban, ocukken, ingeneler

tarafindan kairilmaktan korkmustu her zaman. Yasli ka-

din ellerim tutunca bu eski korkuyu animsadi delikanli.

'Ama burada isa'nin Kutsal Yregi tasviri var,'

diye

dsnd, kaygilarindan kurtulmak isterken. Elinin titre-

meye baslamasini, yasli kadinin da onun bu

rkntsn

fark etmesini istemiyordu. Sessizce bir Tanri Babamiz

du-

asi okudu.

- Ilgin... dedi yasli kadin, gzlerini delikanlinin


elin-

den ayirmaksizm. Ve tekrar sustu.

Delikanli, giderek sinirlendigini hissediyordu. Ama

elinin titremesine engel olamadi ve yasli kadin fark etti

bu-

nu. Hemen ellerini ekti kadinin ellerinden.

- Buraya el falina baktirmak iin gelmedim, dedi.

Bu

eve geldigi iin artik, pismanlik duyuyordu. Bir an, kadina

1 Isa'nin Tann sevgilinin limgeji. (rv.)

cretini demenin ve hibir sey grenmeden buradan ay-

rilmanin daha iyi olacagini dsnd. Ne var ki, st ste

grdg ayni dsn ne anlama geldigini grenmek ok

nemliydi onun iin.

- Grdgn dsler hakkinda bilgi almaya geldin,

de-

di bunun zerine yasli kadin. Ama dsler Tanrinin diliyle

konusurlar. Tanri dnyanin diliyle konusursa bunun yo-

rumunu yapabilirim. Ama senin ruhunun diliyle konustu-

gu zaman bunu yalnizca sen anlayabilirsin. Gene de


danis-

ma creti deyeceksin bana.

'Gene bir dalavere,' diye dsnd delikanli. Her

seye

karsin, tehlikeyi gze almaya karar verdi. Bir oban, kurt

ya da kuraklik tehlikesiyle her zaman karsi karsiyadir;

ama, obanlik meslegini ekici kilan da budur zaten.

- Ayni ds iki kez st ste grdm.

Koyunlarimla

bir otlaktaydim. Derken bir ocuk grnd ve koyunlarla

oynamaya basladi. Insanlarin koyunlarimla

oynamasindan

pek hoslanmam; tanimadiklari insanlardan korkarlar.

Ama kendileriyle oynamaya gelen ocuklardan korkmaz-

lar. Neden bilmem. Hayvanlarin, insanlarin yasini bilme-

leri sasirtici bir sey.

- Sz grdgn dse getir, dedi yasli kadin.

Ateste

tencerem var. Hem zaten fazla paran da yok, btn

zama-

nimi alamazsin.

- ocuk bir s re koyunlarla oynuyor, diye

srdr-

d konusmasini oban, biraz sikintiyla. Ve birden

elimden
tutuyor, beni Misir Piramitlerine gtryor.

Yasli kadinin Misir Piramitlerinin ne oldugunu

bilip

bilmedigini anlamak iin bir an sustu. Ama kadin sessizli-

gini bozmadi.

- Sonra, Misir Piramitlerinin (yasli kadinin iyice

an-

lamasi iin bu szckleri tane tane sylyordu) nnde,

ocuk bana, 'Buraya gelirsen, gizli bir hazine

bulacaksin,'

diyor. Ve tam bana hazinenin yerin'i gsterecegi sirada

uyaniyorum, iki kez oldu.

26

Yasli kadin bir sre sustu. Sonra, delikanlinin

ellerini

tuttu, dikkatle inceledi.

- Artik senden para istemiyorum, dedi

sonunda.

Ama hazineyi bulacak olursan onda birini isterim.

Delikanli glmeye basladi. Sevinten glyordu.

Bylece, grdg hazine dsleri sayesinde,

cebindeki

pek az parayi da harcamamis oluyordu! Bu yasli kadin


ger-

ekten bir ingene olmaliydi. ingeneler biraz tuhaftirlar.

~ Iyi de, nasil yorumluyorsunuz bu ds? diye

sordu

delikanli.

- nce yemin edeceksin. Sana

syleyeceklerime kar-

silik, hazinenin onda birini bana' verecegine dair yemin

edeceksin.

Delikanli yemin etti. Yasli kadin, gzlerini Isa'nin

Kutsal Yregi tasvirinden ayirmaksizm tekrarlamasini

iste-

di.

- Dnya Dili'nde bir ds bu, dedi ardindan. Bunu

yorumlayabilirim, ama ok zor bir yorum. Iste bu yzden

bana verecegin paya deger.

- Yorumum syle: Misir Piramitlerine

gitmelisin.

Neyin nesidir bunlar bilmiyorum, ama bir ocuk gsterdi-

gine gre, gerekten vardir bunlar. Orada bir hazine

bulup

zengin olacaksin.

Delikanli nce sasirdi, sonra fkelendi. Bu kadar

az

bir sey iin bu cadi kariya gelmesi gerekmezdi. Ama,


para

demek zorunda olmadigini animsadi.

- Eger buysa, bunun iin vakit kaybetmeye

degmez,

dedi.

- Hadi anim! Sana, grdgn ds

yorumlamanin

zor oldugunu sylemistim. Basit seyler, en olaganst

sey-

lerdir ve yalnizca bilginler anlayabilirler bunlari. Bir bilgin

olmadigim iin, baska seyler de bilmem gerekiyor: El

fali-

na bakmak, mesela.

- Peki, nasil gidecegim Misir'a?

- Ben yalnizca dsleri yorumluyorum. Bunlari

gere-

ge dnstrecek gcm yok benim. Bu yzden de kizlari-

min bana verdikleriyle yasamak zorundayim.

- Ama ya Misir'a yaramazsam?

- Eh, o zaman bir sey demezsin bana. Zaten ilk


kez

olmayacak.

Ve yasli kadin bu szlerine hibir sey eklemedi.

Deli-

kanlidan gitmesini istedi. nk onunla epeyce zaman

kaybetmisti.

28

OBAN, FALCININ YANINDAN HAYAL

KIRIK-

rikligi iinde ayrildi; bir daha asla dslere inanmamaya

ka-

rar vermisti. Bu arada yapacak bir yigin isi oldugunu

animsadi: nce gidip karnini doyurdu, kitabini daha kalin

bir kitapla degistirdi ve yeni satin aldigi sarabi rahata i-

mek iin kasabanin alanina gidip bir siraya oturdu. Sicak

bir gnd, ama sarap o akil-sir ermez gizemiyle obanin

iini biraz serinletti. Koyunlar, yeni edindigi bir dostun

kent girisinde bulunan agilmdaydilar. Bu yrelerde bir yi-

gin arkadasi vardi - ve bu da yolculuk yapmayi neden

bunca sevdigini aikliyor. Her gn birlikte olmak gereksi-

nimi duymaksizin, insan her zaman yeni dostlar edinir.

Papaz okulunda oldugu gibi, insan her zaman ayni

insanla-
ri grrse, bunlari yasaminin bir parasi saymaya baslar.

Iyi, ama bu kisiler de bu nedenle, yasamimizi

degistirmeye

kalkisirlar. Bizi grmek istedikleri gibi degilsek hosnut ol-

mazlar, canlari sikilir. nk, efendim, herkes bizim nasil

yasamamiz gerektigini elifi elifine bildigine inanir.

Ne var ki, hi kimse kendisinin kendi hayatim

nasil

yasamasi gerektigini kesinlikle bilmez. Tipki su, dsleri

gerege dnstrmeyi beceremedigi halde ds

yorumculu-

guna kalkisan cadi gibi.

Koyunlarim alip kirlara ailmadan nce gnesin

alal-

masini beklemeye karar verdi. gn sonra tccarin

kizi-

ni grecekti.

Tarifa papazindan aldigi kitabi okumaya basladi.

Ka-

lin bir kitapti, daha ilk sayfada bir cenaze trenini anlati-

yordu. Ayrica, kahramanlarinin adlari da son derece kar-

masikti. 'Gnn birinde bir kitap yazacak olursam,' diye

dsnd, okurlari, kahramanlarin adlarini bir anda ogren-

2
9

mek zorunda birakmamak iin onlari teker teker

sunacak-

ti.

Okumaya iyice daldigi sirada (cenaze karda

gmld-

g ve bu da yakici gnesin altinda serinlik duygusu uyan-

dirdigi iin hosuna gidiyordu okuma), yasli bir adam gelip

yanma oturdu ve onunla konusmaya basladi:

- Bu insanlar ne yapiyorlar? diye sordu yasli

adam,

alandan geenleri gstererek.

- alisiyorlar, diye yanitladi oban, soguka ve

oku-

dugu kitaba kendini iyice kaptirmis gibii Aslinda, tccarin

kizinin nnde koyunlarini kirktigini ve kizin da obanin

nasil yaman biri olduguna gzleriyle taniklik ettigini hayal

ediyordu. Bu sahneyi daha nce onlarca kez hayal

etmisti.

Koyunlarin arkadan ne dogru kirkilmalari gerektigini

gen kiza anlatmaya baslayinca onun kendisini

kendinden

geercesine dinledigini gznn nne getiriyordu her


za-

man. Bir yandan koyunlari kirkarken, bir yandw da gen

kiza anlatacak ilgin ykler animsamaya alisiyordu.

Bunlar ogunlukla kitaplarda okudugu yklerdi, ama o

bunlari sanki kendisi yasamisasina anlatiyordu. Gen

kiz

okuma bilmedigi iin isin aslini hibir zaman

grenemeye-

cekti.

Ne var ki, direndi yasli adam. Yorgun ve susamis,

ol-

dugunu syledi ve bir yudum sarap imek istedi.

Delikanli

siseyi verdi ona; belki kendisini rahat birakir, diye dsn-

d.

Ama yasli adam mutlaka gevezelik etmek

istiyordu.

obana, okumakta oldugu kitabin nasil bir sey oldugunu

sordu. Iinden adama kaba davranip oturdugu sirayi

degis-

tirmeyi geirdi, ama babasi ona yasli insanlara karsi

saygili

olmayi gretmisti. Bunun zerine kitabi yaslr adama

uzat-

ti. Bunu iki nedenden dolayi yapti: Birincisi, kitabin adini

iyi syleyemiyordu,- ikincisi, yasli adam okuma bilmiyor-


sa, kk dsmemek iin kendisi sira degistirmek isteye-

cekti.

30

- Himm! dedi yasli adam, sanki tuhaf bir

nesneymis

gibi, btn dikkatiyle incelerken. nemli bir kitap, ama

ok sikici.

oban ok sasirdi. Demek yasli adam da okuma

bili-

yordu ve bu kitabi daha nce okumustu. Onun dedigi gibi

sikici bir kitapsa, degistirmek iin hl zamani vardi.

- Btn kitaplar gibi ayni seyden sz eden bir

kitap,

diye srdrd konusmasini yasli adam. Insanlarin kendi

yazgilarini semek sansindan yoksun bulunduklarindan

sz ediyor. Ve sonunda da, dnyanin en byk yalanma

inandigini sylyor.

- Peki dnyanin en byk yalani ne? diye sordu

deli-

kanli, saskinlik iinde,

- Ne mi? Hayatimizin belli bir ninda,

yasamimizin

denetimini elimizden kaiririz ve bunun sonucu olarak ha-


yatimizin denetimi yazginin eline geer. Dnyanin en b-

yk yalani budur.

- Benim iin byle olmadi, dedi delikanli. Rahip

ol-

mami istiyorlardi, ben kendim oban oldum.

- Bylesi daha iyi, dedi yasli dm. nk sen

gez-

meyi seviyorsun.

"Dsncelerimi okuyor,' diye geirdi iinden

Santi-

ago.

Bu sirada, pek yle umursamadan kalin kitabin

sayfa-

larini karistiriyordu yasli adam. oban onun giysilerinin

tuhafligini fark etti: Arap'a benziyordu, ama bu yrelerde

olaganst bir sey degildi bu. Tarifa'dan ancak birka

saat

uzaktaydi Afrika. ogu zaman kente alisveris yapmak

iin

Araplar gelirdi,- gnde birka kez tuhaf hareketler

yaparak

dua ettikleri grlrd.

- Neredensiniz? diye sordu delikanli.

- Birok yerden.

- Kimse birok yerden olamaz, dedi delikanli.

Ben
bir oban olarak degisik yerlerde bulunabilirim, ama aslim

bir yerdendir: ok eski bir satosu olan bir kent. Orada

dogdum.

- Peki, diyelim ki, ben de Salem'de1 dogdum.

oban, Salem'in nerede oldugunu bilmiyordu,

ama

bilgisizliginden dolayi kk dsmemek iin de soru sor-

mak istemiyordu. Bir sre alana bakti. Insanlar gi-

dp-geliyor, isleri baslarindan askmmis gibi grnyorlar-

di.

- Nasil bir yer Salem? diye sordu sonunda, bir

ipucu

yakalamak Iin.

- Her zamanki gibi, her zaman nasilsa yle.

Dogrusu bir ipucu degildi yaniti. Ama en azindan

Sa-

lem'in Endls'te bulunmadigini biliyordu. Yoksa, bilirdi

bu kenti.

- Peki, ne yapiyorsunuz Salem'de?


- Salem'de ne mi yapiyorum? Yasli adam ilk

kez

kahkahayla glmeye basladi. Salem Kraliyim ben, ne

soru!

insanlar bir yigin acayip seyler sylyorlar. Bazen,

koyunlarla birlikte yasamak ok daha iyi, konusmaz ko-

yunlar, yiyecek ve su aramaktan baska bir sey

yapmazlar.

Ya da kitaplar, dinlemek isterseniz size ilgin ykler an-

latir kitaplar. Ama insanlarla konusurken durum baska,

ylesine tuhaf seyler sylerler ki, konusmayi nasil srd-

receginizi bilemezsiniz.

- Benim adim Melkisedek,2 dedi yasli adam.

Ka tane

koyunun var?

- Yeteri kadar, diye yanitladi oban. Yasli adam

onun hayati hakkinda daha fazla seyler grenmek

istiyor-

du.

- yleyse, bir sorunumuz var. Yeteri kadar

koyu-

nun oldugunu dsndgn srece sana yardim

edemem.

Delikanli iinde bir kizginlik hissetmeye basladi.

Hi-

bir yardim istedigi yoktu. Sarap isteyen, sohbet etmek


iste-

yen, kitabiyla ilgilenen yasli adamin kendisiydi.

'Tevrat'ta adi geen bir kent (Tefevin, XIV, 18} (ev.)

? Salem Krali (Tevrat Teinin, XIV. 18); Y<* Al'ah'tn

rahib", AbiWt (Ibrahim Pey-

gamber) mbarek kildi (rv)

32

- Kitabi geri verin bana, dedi. Koyunlarimin

yanma

gidip yola ikmaliyim.

- On koyundan birini bana ver, dedi yash

adam. O

zaman, gizli hazineye ulasmak iin ne yaptman

gerektigini

gretirim sana.

Delikanli bunun zerine dsn annjnsadi ve

birden

her sey apaik ortaya ikti. Yash kadin para istememisti

kendisinden, bu yasli adam (belki de kacjbnm kocasiydi)

gerekle hibir iliskisi olmayan bir bilgi karsiliginda daha

fazla para sizdiracakti. Bu da bir ingene olmaliydi.


Ama, delikanli daha agzini amadan, yasli adam

yere

egilip bir ince dal parasi aldi ve alanin kumu zerine bir-

seyler yazmaya basladi. Yasli adam egildigi anda

ggsnde

bir sey parladi ve ylesine parladi ki, delikanlinin gzleri

hibir sey grmez oldu. Ama, yasindan beklenmeyecek

bir abuklukla, harmanisiyle ggsn rtt yasli adam.

Delikanlinin gz kamasmasi geti ve yasli adamin

yazmak-

ta oldugu seyleri aik seik grmeye basladi.

Kk kentin alaninin kumlari zerinde,

babasinin ve

annesinin adlarini okudu. Hayatinin o na kadarki yk-

sn, ocukken oynadigi oyunlari, papaz okulunun

soguk

gecelerini okudu. Simdiye kadar hi kimseye

anlatmadigi

seyleri okudu: Karaca avlamak iin babasinin tfegini

giz-

lice alisini ya da yalniz basina yaptigi ilk cinsel deneyini.

- Ben Salem Kraliyim, demisjti yasli adam.

- Bir kral niin bir obanla ene alsin? di^e

sordu

delikanli; tedirgin olmus, alabildigine sasirmisti.

- Bunun birok nedeni var. Ama diyelim ki,


bunun

en nemli nedeni senin Kisisel Menkibe'ni1 gereklestir-

mek gcne sahip olusun.

Mtnkibt: Din byklerini n ya da tarihe gemis, nl

kifileriu yasamlarim ve olagans-

t davranislarini anlatan yk. 'Yazgi'ya gnderme

yapiliyor. (ev,)^

Simyaci 33/3

Delikanli 'Kisisel Menkibe'nin ne anlama geldigini

bilmiyordu.

- SenIn her zaman gereklestirmek istedigin

seydir.

Hepimiz, genken, Kisisel Menkibe'mizin ne oldugunu bi-

liriz.

- Hayatin bu dneminde, her sey aik seiktir,

her

sey mmkndr ve hayal kurmaktan, hayatinda

gerekles-

tirmek istedigi seylerin olmasini istemekten korkmaz.

Ama zaman getike, gizemli bir g, Kisisel

Menkibe'nin

gereklestirilmesinin olanaksiz oldugunu kanitlamaya


bas-

lar.

Yasli adamin sylediklerinin gen oban iin

nemli

bir anlami yoktu. Ama su 'gizemli gler'in ne oldugunu

grenmek istiyordu: Anlattigi zaman tccarin kizinin

agzi

bir karis aik .kalacakti.

Olumsuz gibi grnen glerdir bunlar, ama

aslinda

sana Kisisel Menkibe'ni nasil gereklestirecegini

gretirler.

Zihnini ve iradeni bunlar hazirlarlar, nk dnyada bir

byk gerek vardir: Kim olursan ol, ne yaparsan yap,

b-

fcri' yreginle gerekten bir sey istedigin zaman, Evrenin

Ruhu'nda bu istek olusur. Bu senin yeryzndeki zel

g-

revindir.

- Insan yalnizca yolculuk yapmak istese? Ya da

bir

kumas tccarinin kiziyla evlenmek istese? Ya da hazine

aramak istese. Dnyanin Ruhu insanlarin mutluluguyla

beslenir. Ya da mutsuzluklanyla, arzuyla, kiskanlikla.

Kendi Kisisel Menkibe'sini gereklestirmek insanlarin biri-

cik gerek ykmllgdr. Her sey bir ve tek seydir. Ve


bir sey istedigin zaman, btn Evren arzunun gerekles-

mesi iin isbirligi yapar.

Ahiri ve gelip geenleri seyrederek bir sre

sustular.

lif nce vasi' adam bozdu:

M-Jui k-*'- "p gd\ rsn?

<j-.<". < / it- vr-.ak l- "suma gidiyor.

Yasli adam, alanin ksesinde, kirmizi arabasinda

pat-

lamis misir satan adami gsterdi.

- ocukken \>\i adam da yolculuk yapmak

istiyordu.

Ama patlamis misir satmak, yillar boyu para biriktirmek

iin bu arabayi satin almayi seti. Yaslandigi zaman bir

ay-

ligina Afrika'ya gidecek. Insanin dsledigi seyi gerekles-

tirmesi iin her zaman olanak bulundugunu bir trl anla-

madi.

'obanligi da seebilirdi,* diye dsnd delikanli.

Bu

dsncesini yksek sesle tekrarladi.

- Bunu pekl dsnd, dedi yasli adam. Ama


patla-

mis misir saticilari, obanlardan daha nemlidirler. Patla-

mis misir saticilarinin baslarini sokacaklari bir ati vardir,

oysa obanlar yildiz palasta uyurlar. Insanlar kizlarini o-

banlardan ok patlamis misir saticilariyla evlendirmek

is-

terler.

Tccarin kizini dsnen oban, yreginde bir aci

his-

setti. Kizin yasadigi kentte kuskusuz bir patlamis misir

sa-

ticisi vardi.

- Sonu olarak, insanlarin patlamis misir

saticilari ve

obanlar hakkinda dsndkleri, onlar iin, Kisisel Men-

kibe'den daha nemli olur.

Yasli adam kitabin sayfalarini karistirdi, bir yeri

egle-

nerek okudu. oban biraz bekledi, sonra, daha nce

yasli

adamin yaptigi gibi, araya girdi:

- Bunlari neden sylyorsunuz bana?

- nk sen, kendi Kisisel Menkibe'ni

yasamaya a-

lisiyorsun. Ve bundan vazgemek zeresin.

- Peki siz hep byle durumlarda mi ortaya


ikarsi-

niz?

- Her zaman byle degil, ama her zaman bir

sey yap-

maktan geri durmadim. Bazen, iyi bir fikir, bir zm yo-

lu olarak grndm. Kimi zaman, ok nazik bir anda,

isle-

ri kolaylastiracak sekilde davrandim. Byle seyler iste,

ama ogu insan hibir seyin farkina varmadi.

Bir hafta nce, bir maden arayicisina bir tas

biiminde

grnmek zorunda kaldigini anlatti. Zmrt aramak iin

her seyini terk etmisti bu adam. Bes yil boyunca ]bir irma-

gin kiyisinda alismis, dokuz yz doksan dokuz bin

dokuz

yz doksan dokuz tas kirmisti, br zmrt parasi arar-

ken. Iste o anda vazgemeyi dsnms, oysa

zmrdn

bulmasi iin bir tas, bir tek tas kalmisti. Kisisel Menkibe'si
zerine bahse girmis bir insan oldugu iin madenci, yasli

adam ise karismaya karar vermis. Bir tasa dnsp

maden-

cinin ayaklarina yuvarlanmis. Basarisiz geen bes yil y-

znden eziklik duyan madenci tasi fkeyle alip uzaklara

firlatmis. Tasi ylesine bir hizla firlatmis ki, baska bir tasa

arpan tas paralanmis ve ortaya dnyanin en gzel

zm-

rd ikmis.

- insanlar yasama nedenlerini pek abuk

greniyor-

lar, dedi yasli adam, gzlerinde beliren aciyla. Belki de

ge-

ne ayni nedenle hemen pes ediyorlar. Ama, dnyanin

hali

byle iste.

Delikanli, konusmanin gizli hazine yznden

basla-

mis oldugunu animsadi.

- Hazineleri, seller topragin altindan ikartirlar,

gene

seller topraga gmerler, dedi yasli adam. Hazinen

hakkin-

da daha fazla sey grenmek istiyorsan, srnn onda

biri-

ni bana vereceksin.
- Hazinenin onda biri yetmez miydi?

Yasli adam hayal kirikligina ugrar gibi oldu.

-* -^^Tenz sahip olmadigin bir seyi vaat ederek

gidecek

olursan, onu ele geirmek arzunu yitirirsin.

oban bunun zerine hazinenin onda birini

ingene

kadina sz verdigini syledi yasli adama.

- ingeneler kurnazdir, diye iini ekti yasli

adam.

Ama ne olursa olsun, hayatta her seyin bir bedeli

oldugu-

nu grenmek senin iin iyi bir sey. Isigin Savasilarinin

g-

retmeye alistiklari da bumir zaten.

Delikanliya kitabini geri verdi.

36

- Yarin srnn onda birini bana getireceksin.

Gizli

hazineyi nasil bulacagini syleyecegim sana. Haydi, iyi

ak-

samlar.
Sonra alanin bir ksesinde gzden kayboldu.

DELIKANLI KIT ABI YENIDEN OKUMAYI

DE-

nedi, ama btn dikkatini kitap zerinde yogunlastirama-

di. Yasli adamin dogru syledigini bildigi iin sinirli ve

gergindi. Patlamis misir saticisini bularak bir torba patla-

mis misir satin aldi. Yasli adamin anlattiklarini adama

ak-

tarmali miydi, yoksa susmali miydi? Dsnyordu, ama

bir trl karar veremiyordu. "Bazen isi oluruna birakmak,

ilismemek daha iyidir,* dye dsnd ve adama bu

konuda

bir sey sylemedi. Konusacak olsaydi, satici gnlerce

kafa

patlatacakti: Her seyi yzst biraksin mi yoksa birakma-

sin mi? Ama kk arabasina da iyice alismisti.

Adami, kendisinin yol aacagi kararsizlik

iskencesin-

den kurtarabilirdi. Kentte dolasmaya basladi, limana

kadar

uzandi. Limanda kk bir bina vardi, bu binanin pence-


reye benzer bir deliginden insanlar bilet satin aliyorlardi.

Misir lkesinin Afrika'da oldugunu grendi.

- Arzunuz? diye sordu gisedeki memur.

- Belki, yarin, diye yanitladi delikanli

uzaklasirken.

Koyunlarindan birini satarak bogazin karsi yakasina

gee-

bilirdi. Bu dsnce rktyordu onu.

- Al sana bir hayalperest daha, dedi gisedeki

adam ar-

kadasina, delikanli uzaklasirken. Bilet alacak parasi yok.

Delikanli gisenin nnde koyunlarini dsnms

ve

onlarin yanina gitmekten korkmustu. Iki yil iinde, ko-

yun yetistiriciligi konusunda her seyi grenmisti. Her tr-

l koyun bakimini, koyun kirkmayi ve sry kurtlardan

korumayi grenmisti. Endls'n btn kir ve otlaklarini

taniyordu. Koyunlarinin her birinin alis ve satis fiyatlarini

biliyordu.

38

Arkadasinin agilina en uzun yoldan gitmeye

karar
verdi. Kentin bir satosu vardi; kaleye tirmanip surlarin

zerinde oturmak istedi cani. Yukaridan, Afrika'yi grebi-

lirdi. Neredeyse btn Ispanya'yi uzun sre Isgal etmis

olan MagripHlerin buradan geldiklerini sylemisti biri, bir

zamanlar. MagrIplilerden nefret ediyordu. ingeneleri on-

lar getirmislerdi.

Yukaridan, yasli adamla gevezelik ettigi alan da

arala-

rinda olmak zere kentin byk bir blmn de grebi-

lirdi.

*Su ihtiyara rastladigim na lanet olsun,' diye

dsn-

d. Grdg dsleri yorumlayabilecek bir kadin bulmaya

gitmisti yalnizca. Ne kadin, ne de yasli adam, kendisinin

bir oban olusunu umursuyorlardi. Hayatta hibir seye ar-

tik inanmayan, obanlarin bir gn duygusal olarak koyun-

larina baglanabileceklerini anlayacak durumda olmayan

yalniz insanlardi bunlar. Kendisi koyunlarini ok iyi tani-

yordu: Hangisi topalliyor, hangisi iki ay sonra kuzulaya-

cak, hangileri tembeldir, hepsini biliyordu. Onlari kirkma-

yi ve kesmeyi de biliyordu. Gitmeye karar verecek olursa,

koyunlari aci ekerdi.

Rzgr ikti. O, bu rzgri taniyordu: Gndogusu

di-

yorlardi bu rzgra, imansiz srleri bu rzgrla birlikte

gelmislerdi. Tarifa'ya gelmeden nce, Afrika'nin bu kadar


yakin oldugunu hi dsnmemisti. ok byk bir tehli-

keydi bu: Magripliler lkeyi yeniden istila edebilirlerdi.

Gndogusu daha sert esmeye basladi.

'Koyunlarimla

hazine arasinda kaldim,* diye tlsnd. Karar vermek,

alis-

tigi sey ile sahip olmayi ok istedigi sey arasinda bir

seim

yapmak zorundaydi. Ayrica tccarin kizi da vardi, ama

kiz koyunlar kadar nemli degildi, nk kendisine ba-

gimli degildi kiz. Kesin olan bir sey vardi: Ertesi gn kiz

kendisini grmese, bunun farkina bile varmazdi: Kiz iin

btn gnler birbirinin ayniydi ve btn gnler birbirine

benzedigi zaman da insanlar, gnes gkyznde

hareket

ettike, hayatlarinda karsilarina ikan iyi seylerin farkina

varamaz olurlar

'Annemi, babami, dogdugum kentin satosunu

terk et-
tim. Onlar bu duruma alistilar, ben de alistim. Koyunlar

da benim yokluguma alisirlarsa iyi ederler,' diye

dsnd.

Yukaridan alana bakti. Seyyar satici patlamis

misirla-

rini satmayi srdryordu. Bir sre nce yasli adamla

soh-

bet ettigi siraya bir gen ift gelip oturdu ve psmeye

baslandi.

'Patlamis misir saticisi,' diye mirildandi, ama

cmlesi-

ni bitirmedi. nk gndogusu daha da sert esmeye

basla-

misti; rzgri yznde hissetti. Kuskusuz MagriplIleri

geti-

riyordu bu rzgr, ama ln ve peeli kadinlarin da ko-

kusunu tasiyordu buralara. Bir gn, Bilinmez'in pesine

dsms, altin, serven ve piramitleri aramaya ikmis in-

sanlarin terini ve hayallerini de getiriyordu. Rzgrin z-

grlgn kiskandi delikanli ve onun gibi olabilecegini

an-

ladi. Kendisinden baska hibir sey engel degildi buna.

Koyunlar, tccarin kizi, Endls kirlari onun

Kisisel

Menkibe'sinin menzillerinden baska br sey degillerdi.

40
ERTESI GN GLEYIN YASLI ADAMIN

YANI-

na gitti delikanli. Yaninda alti koyun gtrd.

- ok sasirdim, dedi yasli adama. Arkadasim

sry

satin aldi hemencecik. mr boyu oban olmayi hayal et-

tigini syledi bana; iyiye alamet. '

- Hep byle olur, diye karsilik verdi yasli adam.

Biz

buna Ltuf Kurali adini veririz. Ilk kez kgit oynadigin za-

man, kesinlikle kazanirsin. Acemi talihi.

- Peki neden byle oluyor?

- nk hayat senin Kisisel Menkibe'ni

yasamani is-

tiyor.

Sonra alti koyunu incelemeye basladi ve bir

koyunun

topalladigini fark etti. Delikanli bunun nemsiz bir sey ol-

dugunu, nk bu koyunun, koyunlarinin en akillisi oldu-

gunu ve ok yn verdigini syledi.

- Hazine nerede? diye sordu.

- Misir'da, Piramitlerin yaninda.

oban irkildi. Yasli kadin ayni seyi sylemis,


stelik

para da almamisti.

- Hazineye ulasmak Iin isaretlere dikkat etmen

gere-

kiyor. Tanri, herkesin izlemesi .gereken jyolu yeryzne

izmistir, yazmistir. Senin yapman gereken, senin iin

yaz-

diklarini okumak yalnizca.

Delikanli konusmaya baslamadan nce,

kendisiyle

yasli adam arasinda bir pervane havalandi. Dedesini

anim-

sadi; dedesi pervanelerin sans simgesi olduklarini

sylemis-

ti ocuklugunda. Tipki circirbcekleri, yesil ekirgeler,

kk gri kertenkeleler ve drt yaprakli yoncalar gibi.

- Dogrudur, dedi, delikanlinin dsncelerini

okuyan

yasli adam. Tipki sana dedenin grettigi gibi. Birer isaret-

tir bunlar.
Sonra sarindigi harmaniyi ati. Delikanli daha

nce

grms oldugu seyden ok etkilenmisti; bir gn nce

gz-

lerini kamastiran pariltiyi animsadi. Degerli taslarla ssl

som altindan kocaman bir ggslk1 vardi ggsnde

yasli

adamin.

Gerek bir kraldi yasli adam. Haydutlarin

saldirisina

ugramamak iin byle gizleniyordu.

- Al! dedi, ggslgnn ortasina kakilmis biri

be-

yaz, biri siyah iki tas ikartarak. Birinin adi Urim,2 teki-

nin adi da Tummim'dir. Siyah olani 'evet* demektir, be-

yaz olani 'hayir' anlamina gelir. Isaretleri yorumlamayi

basaramadigin zaman sana yardim ederler. Ama her

za-

man nesnel sorular sor.

- Ama, mmknse, kendi kararlarini kendin

al. Ha-

zine Piramitlerin yakininda bulunuyor, bunu biliyorsun

zaten. Bana alti koyun vermek zorunda kaldin, nk

ka-

rar vermene ben yardimci oldum.


Delikanli iki tasi heybesine koydu. Artik

kararlarini

kendisi verecekti.

- Her seyin bir ve tek sey oldugunu asla

unutma.

Simgelerin dilini unutma. Ve zellikle, Kisisel Menki-

be'nin sonuna kadar gitmeyi unutma.

- Ama simdi sana kk bir yk anlatmak

istiyo-

rum.

Bir tccar Mutlulugun Gizi'ni grenmesi iin

oglunu

insanlarin en bilgesinin yanma yollamis. Delikanli bir l-

1 TYvrat'ui tktj blmnn *Vr s"i Israil ogullan

arasindan bana khinlik etmesi iin.

kardesin Harun'u v* kruditivf be rabcr ogullanin, Harun'u

vr ogullan Nadab w Abi-

huvu, Eleazar vr Itaman yanina getir.' cm.rsiyle baijayaii

28 'inci babinda, yapilacak

"vaplar (ggslk vr f f od ve "itan vr tiakih gmlek,

tank vr kirak) sayihr. Mrtindr

grrn 'ggslk' Tevrat'taki gOgfBlOgt- g&n<tranr

yapmaktadir. (rv.)

l'rini vr Tutmaim: Bvk rahibin ggfiilgQiide bulurun

vr Tanri iradelinin jinigcii

olan iki tas. "Ve Urim ilf Tummin.i hftkm ggjlg iiiif
koyacaksin ve RABBIN

fltifii.f girdigj zaman Harun'un vrrg, fizfnndf olacaklar ve

Hanin RABBN jtnfliidr

Israil ogullanniii hkmn fi dma vrfgi zerimir

tasiyacak.' (TVvrat, tkif, 29 : 30)

42

de kirk gn yrdkten sonra, sonunda bir tepenin ze-

rinde bulunan gzel bir satoya varmis. Sz konusu bilge

burada yasiyormus.

Bir ermisle karsilasmayi bekleyen bizim kahraman,

girdigi salonda hummali bir manzarayla karsilasmis: Tc-

carlar girip ikiyor, insanlar bir ksede sohbet ediyor, bir

orkestra tatli ezgiler ahyormus; dnyanin drt bir yanin-

dan gelmis lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmis.

Bilge sirayla bu insanlarla konusuyormus ve bizim deli-

kanli kendi sirasinin gelmesi iin iki saat beklemek zorun-

da kalmis.

Delikanlinin ziyaret nedenini aiklamasini dikkatle

dinlemis bilge, ama Mutlulugun Gizi'ni aiklayacak zama-

ni olmadigini sylemis ona. Gidip sarayda dolasmasini,

kendisini iki saat sonra grmeye gelmesini salik vermis.

"Ama, sizden bir ricada bulunacagim,' diye

eklemis
bilge, delikanlinin eline bir kasik verip sonra bu kasiga iki

damla siviyag koymus. 'Sarayi dolasirken bu kasigi

eliniz-

de tutacak ve yagi dkmeyeceksiniz.'

Delikanli sarayin merdivenlerini inip-ikmaya

basla-

mis, gzn kasiktan ayirmiyormus. Iki saat sonra bilge-

nin huzuruna ikmis.

"Gzel, demis bilge, peki yemek salonumdaki

Acem

halilarini grdnz m? Bahivan Basi'nin yaratmak iin

on yil alistigi t baheyi grdnz m? Ktphanemdeki

gzel parsmenleri fark ettiniz mi?'

Utanan delikanli hibir sey gremedigini itiraf

etmek

zorunda kalmis. nk bilgenin kendisine verdigi iki

damla yagi dkmemeye abalamis, baska bir seye

dikkat

edememis.

'yleyse git, evrenimin harikalarini tani,* demis

ona

bilge. 'Oturdugu evi tanimadan bir insana gvenemezsin.'

Ii rahatlayan delikanli kasigi alip sarayi

gezmeye ik-

mis. Bu kez, duvarlara asilmis, tavanlari ssleyen sanat

ya-
pitlarina dikkat ediyormus. Baheleri, evredeki daglari,

ieklerin gzelligini, bulunduklari yerlere yakisan sanat

yapitlarinin zarafetini grms. Bilgenin yanina dnnce,

grdklerini btn ayrintilariyla anlatmis.

'Peki sana emanet ettigim iki damla yag nerede?*

diye

sormus bilge.

Kasiga bakan delikanli, ikI damla yagin dklms

ol-

dugunu grms.

Teki,* demis bunun zerine bilgeler bilgesi, *sana

ve-

rebilecegim tek bir gt var: Mutlulugun Gizi dnyanin

btn harikalarini grmektir, ama kasiktaki iki damla yagi

unutmadan/

oban agzini aip konusmadi. Yasli kralin

anlattigi

yknn anlamini kavramisti. Bir oban gezmeyi


sevebi-

lir, ama koyunlarini asla unutmaz.

>Yasli adam, delikanliya bakti ve sonra, aik

elleriyle,

delikanlinin basinin zerinde bazi tuhaf isaretler yapti.

Sonra koyunlarini nne katip uzaklasti oradan.

44

KK TARIFA KENTININ YUKARI

KESI-

minde Magriplilerin yaptirdigi eski bir kale vardir; kale

surlarina oturan biri asagida bir alan, bir patlamis misir

sa-

ticisi ve karsida da bir para Afrika grebilir.

Salem Krali Melkisedek o aksam kale surlarina

oturdu

ve yznde gndogusu adi verilen rzgri hissetti.

Sahip

degisikliginin ve kargasalarin altst ettigi tedirgin koyun-

lar biraz ileride kimildanip duruyorlardi. Btn arzulari

yalnizca yiyecek ve iecekti.

Melkisedek limandan uzaklasan kk gemiye

bakti.

Gen obani bir daha hi grmeyecekti, tipki asar

vergisi-
ni dedikten sonra Abram'i bir daha hi grmedigi

gibi.

Ama isinin zelligiydi bu.

Tanrilarin dilekleri olamaz, nk tanrilarin

Kisisel

Menkibeleri yoktur. Bununla birlikte, Salem Krali

yregi-

nin derinliklerinden, delikanlinin basariya ulasmasini

dile-

di.

*Ne yazik! Yakinda adimi unutacak," diye

dsnd,

'Ona adimi birka kez tekrarlatmaliydim. Benden sz

etti-

gi zaman, benim Salem Krali Melkisedek oldugumu

syle-

meliydi.'

' "Ve Abram (tbrahim. .I.), Kederlaomer ve beraberinde

olan krallari vurup dndk-

ten sonra, Save Vadisinde Sodom Krali onu karptamava

ikti (bu Kralin VadUidir). Ve

Salem Krali Melkisedek ekmek ve sarap ikardi vr Yce

Allahin kahini idi. Ve onu m-

barek kilip dedi: Gklerin ve yerin sahibi Yce Allah

tarafindan Abram mbarek ol-


tun; senin dsmanlarim eline teslim eden Ycr Allah

mbarek olsun. Ve her peyden

kendisine ondalik verdi. Ve Sodom Krali Abram'a dedi:

Canlan bana ver ve mali kendi-

ne al. Ve Abram Sodom Kralina dedi: Gklerin ve yerin

sahibi Yce Allaha, RABBE,

ne bir iplik, ne bir ank bagi, ut de sana ait olan bir seye

almamaya elimi kaldirdim, ta

ki: Abram'i zengin ettim, demeyesin. Ancak genlerin

yediklerinden ve benimle giden

adamlann, Aner, Ejkol ve Mamre'nin payyukn baskasi

bana olmasin; bunlar paylarini

alimlar. (Tevrat, Ttkvm, XIV, 17-23) (ev.)

Sonra gzlerini gkyzne kaldirdi,

dsndklerin-

den utanmisti: Biliyorum: Boslarin bosu.1 Senin de syle-

digin gibi, Tanrim. Ama bazen bir ihtiyar kral da kendi-

siyle gururlanmak gereksinimi duyabilir.

'Tevrat, VWz, 1:2. (rv.)


46

'NE TUHAF BIR MEMLEKET SU AFRIKA!'

DI-

ye dsnd delikanli.

Kentin daracik sokaklarinda dolasirken grdg

teki

kahvehanelere benzeyen bir kahveye oturmustu,

insanlar,

agizdan agiza dolastirdiklari devsel pipolar iiyorlardi.

Bir-

ka saat iinde, el ele tutusarak dolasan erkekler"

yzleri

peeli kadinlar, yksek kulelerin tepesine ikip sarki

syle-

yen din adamlari, bunlarin evresinde de diz kp

alinla-

rini yere vuran insanlar grmst.

'Imansizlarin tapinmalari,' diye dsnd.

ocukken,

kylerindeki kilisede, bir kir ata binmis Ermis Santiago

Matamoros'un1 heykelini grrd: Kilicini ekmis, ayak-

larinin altinda buranin insanlarina benzeyen insanlar.


Ken-

dini tedirgin ve yalniz mi yalniz hissediyordu. Imansizla-

rin korkun ktcl bakislari vardi.

stelik, yola ikmanin byk telasi iinde, bir

ayrin-

tiyi unutmustu, uzun sre kendisini hazinesinden uzak

tu-

tabilecek bir tek ayrintiyi: Bu lkede herkes Arapa konu-

suyordu.

Kahvenin sahibi yaklasti; delikanli yandaki

masaya

getirildigini grdg bir iecegi parmagiyla isaret etti. Isa-

ret ettigi aydi, aci ay. Oysa sarap imek isterdi.

Ama simdi byle seylerle kaygilanacak zaman

degildi.

Hazinesinden baska bir sey dsnmemeliydi, onu nasil

ele

geirecegini dsnmeliydi. Koyunlarin satisindan

olduka

nemli bir para saglamisti ve paranin byl bir gc ol-

1 Byk YIkub (Saiuc Jarqgrt \t Majeur): tta'nii. on iki

havariiiiidru biri. Drt incil'den

brini yazmif olan Yuluiina'uin 'Baliki' lakabiyla anilan

kardesi. Kral Hiroctn tarafin.

dan kilila ldrld (Incil, Rnuerui tflfri, 12: 2).

ispanya'da ok zrl bir yrri olan ha-


vari. (ev.)

dgn biliyordu: Parasi olan insan hibir zaman tama-

men yalniz degildir. Kisa bir sre sonra, belki de birka

gn'iinde, Piramitlere ulasacakti. Ggs piril piril altinla

kapli bir ihtiyarin alti koyununu almak iin yalan seyler

anlatmaya gereksinimi yoktu.

Yasli kral ona simgelerden sz etmisti. Bogazi

geer-

ken simgeleri dsnmst. Evet, onun nelerden sz

ettigi-

ni ok iyi biliyordu: Endls kirlarinda geirdigi zaman

iinde, izlemesi gerekli yolla ilgili isaretleri yeryznde ve

gkyznde okumaya alismisti. Falanca kusun varligi

ya-

kinlarda bir yilan bulundugunun isaretiydi; filanca ali ise

evrede su bulundugunun belirtisiydi. Bunlari grenmisti.

Bunlari koyunlar gretmisti ona.

Tanri koyunlari bylesine iyi gdyorsa, bir insani

da gdecektir,' diye dsnd ve iinin rahatladigim


hisset-

ti. ay daha az aci geldi.

- Sen kimsin? dye soruldugunu duydu

Ispanyolca.

Birdenbire kendini alabildigine gl hissetti.

Kendisi

simgeleri dsnrken biri ikagelmisti.

- Sen nasil oluyor da Ispanyolca

konusabiliyorsun?

diye sordu.

Karsisindaki Avrupali gibi giyinmis bir genti, ama

ten rengi onun bu kentten oldugunu akla getiriyordu. He-

men hemen kendi boyunda, kendi yasindaydi.

- Burada hemen hemen herkes Ispanyolca

konusur.

Ispanya'dan iki saat uzaktayiz yalnizca.

- Otur. Bir sey ismarlayayim sana". Benim iin

de sa-

rap syle. Su aydan nefret ediyo-um,

- Bu lkede sarap yoktur, diye karsilik verdi

teki.

Din yasaklamistir.

Gen oban bunun zerine Piramitlere gitmesi

gerek-

tigini syledi. Tam hazineden de sz aacakti ki bunun

dogru olmayacagini dsnd. Arap ocuk kendisini


oraya

gtrmek iin hazineden pay isteyebilirdi. Yasli adamin

henz sahip olunmayan seylere iliskin neriler konusunda

kendisine sylediklerini animsadi.

48

- Mmknse beni oraya gtrmeni rica

edecegim.

Kehberk cretini derim. Oraya nasil gidildigi konusun-

da bir fikrin var mi?

Kahve sahibinin yakinlarinda oldugunu ve

.konusma-

larini dikkatle dinledigini fark etti delikanli. Adamin ora-

da bulunusu canini sikiyordu biraz. Ama bir rehbere rast-

lamisti ve bu firsati kairmayacakti.

- Koskoca Sahra ln gemek gerek, dedi

Arap

ocuk. Bunun iin de para gerekir. Ilkin yeterince paran

var mi bakalim, bunu bilmek isterim.

Delikanli bu soruyu biraz tuhaf buldu. Ama onun,

yasli adama gveni vardi ve yasli adam ona, gerekten

bir

sey yapmak istiyorsaniz, btn evrenin sizin yarariniz


iin

isbirligi yapacagini sylemisti.

Parasini cebinden ikartip yeni arkadasina

gsterdi.

Kahve patronu biraz daha yaklasip yakindan bakti. Iki

adam aralarinda Arapa birseyler konustular. Patron

fke-

lenmise benziyordu.

- Buradan gidelim, dedi Arap delikanli. Burada

kal-

mamizi istemiyor patron.

Delikanli kendini daha rahatlamis hissetti.

Borcunu

demek iin ayaga kalkti, ama patron onu kolundan

tutup

noktasiz, virglsz uzun bir sylev ekmeye basladi.

Deli-

kanli gl olmasina glyd, ama yabanci bir lkede

bu-

lunuyordu. Yeni arkadas kahve patronunu kenara Itip

de-

likanliyi disari ikardi.

- Parana gz koymus, dedi. Tanca, Afrika'nin

teki

yerlerine benzemez. Burasi bir liman, limanlar da hirsiz

yuvasidir.
Zor bir durumdayken kendisine yardim eden bu

yeni

arkadasina demek ki gvenebilirdi. Cebinden ikartarak

parayi saydi.

- Yarin tPiramitlere ulasabiliriz, dedi teki,

parayi

alirken. Ama iki deve satin almam gerekiyor.

Tanca'nm daracik sokaklarinda birlikte

yrdler.

Her kse bucakta satilacak mal sergileri vardi.

Sonunda

Simyaci 49/4

pazarin kuruldugu byk alana geldiler. Binlerce insan

pa-

zarlik ediyor, alip-satiyordu; sebzelerle halilar, trl esitli

pipolar yan yana sergilenmisti. Delikanli yeni arkadasinin

zerinden gzlerini ayirmiyordu. Btn parasinin artik

onun ellerinde oldugunu unutmuyordu. Parayi ondan

geri

istemeyi aklindan geirdi, ama bunun kabalik olacagini

d-

snd. Simdi zerinde dolasmakta oldugu bu yabanci


top-

raklarin gelenek ve greneklerini bilmiyordu.

- Gzm zerinde olsun, bu yeterli, diye

dsnd.

Kendisi ondan daha glyd.

Birden bu korkun karmakarisik esya yigininin

orta-

sinda, simdiye kadar grmedigi kadar gzel bir kilica ilisti

gzleri. Kini gmstendi, siyah kabzasina degerli taslar

ka-

kilmisti. Misir dns bu kilici almaya karar verdi.

- Saticiya kilicin fiyatini soruver, dedi

arkadasina.

Ama silahi seyrederken iki saniye dalmis oldugunu da

fark

etti.

Sanki birdenbire ggs kafesi daralmis gibi yregi

si-

kisti. Kendisini neyin bekledigini bildiginden, yan tarafa

bakmaya korktu. Gzleri gzel kilicin zerinde, bir an

y-

le kaldi, sonra, btn cesaretini toparlayarak basini evir-

di.

evresinde pazar alani vardi, gidip-gelen, bagi-

rip-agiran, hali" findik, bakir tepsilerin yaninda kivircik

marullar, sokakta el ele tutusmus erkekler, peeli


kadinlar,

degisik yiyeceklerin hos kokulari vardi.. Ama hibir yer-

de, kesinlikle hibir yerde, arkadasinin glgesi bile yoktu.

Birbirlerini kaybetmelerinin bir rastlanti olduguna

Inanmak istedi. tekinin geri dnecegini umarak bulun-

dugu yerde kalmaya karar verdi. Bir sre sonra, su

malm

kulelerden birine br adam ikip sarki sylemeye basladi;

bunun zerine orada bulunanlar diz kp alinlarini

yere

vurdular ve onlar da sarki sylemeye basladilar. Daha

son-

ra, is Sacinda bir karinca yuvasi gibi barakalarini bozup

VI,' ktvuldular.

50

Gnes de batmaya basladi. Gen adam, alani

evrele-

yen beyaz evlerin arkasinda yitinceye kadar uzun sre

g-

nese bakti. Ayni gnes bu sabah dogarken, kendisinin bir

baska anakarada bulundugunu; orada obanlik yaptigini,

altmis koyunu oldugunu ve bir gen kizla bulusacagini


d-

snd. Sabahleyin kirlarda dolasirken basina

geleceklerin

hepsini biliyordu.

Oysa simdi gnes batarken bir baska lkede

bulunu-

yordu, dillerini bile anlamadigi insanlarin yasadigi bir ya-

banci lkede bir yabanciydi o. Artik oban degildi, kendi-

sine ait hibir seyi yoktu; lkesine geri dnmek ve her se-

ye yeniden baslamak iin gerekli olan parasi bile.

"Btn bunlar ayni gnesin dogup batisi arasinda

ol-

du,' diye dsnd. Daha duruma alismadan gz aip

kapa-

yincaya kadar kisa zamanda, hayatta kimi zaman

kosulla-

rin degistigini dsnerek kendisine acidi.

Aglamaya utaniyordu. Koyunlarinin karsisinda

hibir

zaman aglamamisti. Ama pazar alani bombostu ve

kendisi

yurdundan uzaktaydi.

Agladi. Tanri adil olmadigi iin, kendi dslerine

ina-

nan insanlari bu sekilde dllendirdigi iin agladi.

"Koyun-
larimin yaninda mutluydum ve mutlulugumu evremde

bulunanlarla paylasiyordum. Geldigimi gren insanlar be-

ni iyi karsiliyorlardi. Simdi kederli ve mutsuzum. Ne ya-

pacagim? Daha kati olacagim ve bir insan bana ihanet

etti-

gi iin de artik kimseye gvenmeyecegim. Kendi

hazinemi

bulamadigim iin gizli hazine bulan herkesten nefret

ede-

cegim. Ve btn dnyayi kucaklayamayacak kadar

kk

biri oldugum iin, sahip oldugum az bir seyi her zaman

korumaya alisacagim.'

Iinde ne var diye bakmak iin heybesini ati;

gemi-

deyken yedigi brekten bir para kalmisti belki. Ama ko-

caman kitaptan, yamidan ve yasli adamin kendisine

verdi-

gi o iki tajtan baska bir sey bulamadi.

Bu taslari grnce, byk bir teselli hissetti

Iinde.

Alti koyununu, altin bir ggslkten ikartilan bu taslarla

5
1

degistokus etmisti. Bunlari satip dns bileti alabilirdi.

"Bundan byle artik daha kurnaz olacagim,' diye

dsnd,

iki tasi heybeden alip cebine soktu. Burasi bir limandi ve

Arap ocugun kendisine syledigi tek dogru sey de

buydu:

Bir Umanda her zaman bir sr hirsiz vardir.

Kahve patronunun umutsuz abalarini simdi

anliyor-

du: Bu adama gvenmemesini sylemeye alisiyordu.

*Ben

de herkes gibiyim: Dnya gereklerine olduklari gibi degil

de olmalarini istedigim gibi bakiyorum.'

Taslara bir sre bakti. Onlari usulca oksadi,

sicaklikla-

rini, kaygan yzeylerini parmaklarinin ucunda hissetti.

Hazinesiydi onun bu taslar. Onlara dokunmak yatistirdi

onu. Taslar ona yasli adami animsatti.

"Bir seyi gerekten istersen," demisti yasli adam

ona,

"onu gereklestirmen iin btn evren isbirligi yapar."

Delikanli bunun dogru olup olmadigini anlamak

iste-
di. Bombos bir pazar alanindaydi, ne cebinde tek kurus,

ne de geceleyin bekleyecegi koyunlari vardi. Ama bu

taslar

onun bir krala rastlamis oldugunun kanitiydi; onun Kisi-

sel Menkibesi'ni bilen, babasinin silahiyla ne yaptigindan,

ilk cinsel deneyiminden haberi olan bir krala rastlamisti.

"Taslar khinlik yapmaya yararlar. Adlari Urim ile

Tummim."

Taslari heybesine koydu tekrar ve bir deney

yapmaya

karar verdi. Yasli adam, taslar ancak insan ne istedigini

bil-

digi zaman ise yaradigi iin onlara aik-seik sorular sor-

mak gerektigini sylemisti.

Bunun zerine, yasli adamin kutsamasinin hl

kendi

zerinde olup olmadigini sordu.

Taslardan brini ikardi. *Evet* id ikan tas.

- Hazinemi bulacak miyim? diye sordu.

Elini heybeye soktu, taslardan birini almak istedi.

Ama taslar heybedeki bir delikten asagi .dstler.

Heybede

bir delik MIdugunu fark etmemisti. rIm ile Tummim'i

vecizi i .IUP hevheve kovmak Iin egildi. Ama onlari g-

<ui.cc t j. bdjka jumie animsadi:


"Simgelere saygili olmayi ve onlari izlemeyi

gren,"

demisti yasli kral.

Bir isaret. Delikanli kendi kendine glmeye

basladi.

Sonra taslari yerden alip heybesine koydu. Deligi

dikmeye

niyetli degildi; taslar canlarinin istedigi zaman bu delikten

dsebilirlerdi. Kendi yazgisindan kamamak iin bazi

sey-

lerin sorulmamasi gerektigini grenmisti.

TCendI kararlarimi kendim almaya sz

veriyorum/

dedi iinden.

Ama taslar, yasli adamin her zaman onun

yaninda ol-

dugunu sylemislerdi, bu yanit kendine yeniden gven

duymasini saglamisti. Yeniden bos pazar yerine bakti,

n-

ceden hissettigi umutsuzlugu artik hissetmedi. Artik ya-

banci bir dnya degildi burasi: Yeni bir dnyaydi.

Dogrusu, tam olarak onun istedigi de buydu

zaten:

Yeni dnyalar tanimak. Piramitlere hibir zaman varama-


yacak olsa da tanidigi btn obanlardan ok daha

uzakla-

ra gitmisti simdiden.

"Ah! vapurla iki saat tede ne ok degisik seyler

oldu-

gunu bir bilselerdi..."

Yeni dnya bos bir pazar yeri halinde karsisinda

du-

ruyordu, ama burayi civil civil hayat doluyken de

grms-

t daha nce ve bir daha hi unutmayacakti. Kilici

animsa-

di; bir an dalip onu seyretmeyi ok pahali demisti, ama

simdiye kadar ona benzer bir sey de grmemisti

hayatin-

da. Ister bir hirsizin kurbani olarak, ister hazine pesine

dsms bir servenci olarak olsun, dnyaya

bakabilecegini

anladi birden.

'Bir hazine pesine dsms bir servenciyim ben,'

diye

dsnd, yorgunluktan bitkin durumda uykuya

dalmadan

nce.
5

BIRININ OMZUNDAN SARSTIGINI

HISSEDE-

rek uyandi, simdi yeniden canlanmakta olan pazar alani-

nin ortasinda uyumustu.

Koyunlarini arayarak evresine bakindi ve o

zaman

artik baska br dnyada oldugunu anladi. Bundan hzn

duyacagina, tam tersine kendini mutlu hissetti. Su ve yiye-

cek pesine dsmek zorunda degildi artik ve simdi bir hazi-

ne aramaya baslayabilirdi. Cebinde tek metelik yoktu,

ama hayata olan inanci tamdi. nceki aksam, okuma

alis-

kanligi edindigi kitaplardaki kahramanlar gibi bir serven-

ci olmayi semisti.

Acele etmeden alani dolasmaya basladi. Saticilar

bara-

kalarini kurmaya baslamislardi; sekerleme satan birinin

barakasini kurmasina yardim etti. Bu adamin yznde

bas-

kalarinmkine benzemeyen bir glmseme vardi: Nese

do-

luydu, hayata aikti, zorlu bir Is gnne baslamaya hazir-


di. Glmsemesi, bir bakima su yasli adami, br sre

nce

tanismis oldugu su gizemli yasli krali animsatan bir

glm-

semeydi. *Bu tccar yolculuk yapmak ya da bir tccar ki-

ziyla evlenmek iin sekerleme imal etmiyor. Hayir, bu

meslegi sevdigi iin sekerleme retiyor,' diye dsnd de-

likanh. Adamin, o yasli adamin yaptigini yapabilecegini

fark etti: Brinin kendi Kisisel Menkibe'sine yakin ya da

uzak oldugunu bir bakista anlamak. 'Kolay bir sey, ama

ben henz bunu anlamaktan uzagim.'

Baraka kurulunca, satici hazirladigi ilk tatliyi

delikan-

liya sundu. Delikanli tatliyi byk bir hazla yedi, tesekkr

etti ve yola koyuldu. Biraz uzaklasmisti ki, barakayi iki ki-

sinin kurdugu aklina geldi, bunlardan biri Arapa, teki

Ispanyolca konusuyordu.

54

Yine de pek gzel anlasmisti ikisi.

'Szcklerin tesinde bir dil var,' diye dsnd.

'Da-
ha nce koyunlarla byle br deneyimim olmustu, simdi

de ayni seyi insanlarla yapiyorum.'

Iste byle yeni ve degisik seyler grenmekteydi.

Daha

nce de yasadigi seylerdi bunlar, ama gene de yeniydiler,

nk daha nce karsilastigi, ama varliklarinin farkina

var-

madigi seylerdi bunlar. Bu seylere alistigi iin byle ol-

mustu. 'Szcklere gereksinim duymayan bu dili zmle-

meyi grenmeyi basarirsam, dnyayi kavramayi

basaraca-

gim.' . '.. '

"Her sey bir tek ve ayni seydir," demisti yasli

adam.

Tanca'nin daracik sokaklarinda kaygisizca

dolasmaya

karar verdi: Simgeleri algilamayi ancak bu sekilde

basara-

bilirdi. Bu hi kuskusuz byk bir sabir gerektiriyordu,

ama sabir bir obanin grendigi ilk erdemdir.

Koyunlarin kendisine gretmis oldugu dersleri bu

ya-

banci dnyada uygulamaya koydugunu bir kez daha

anla-

di.
"Her sey bir tek ve ayni seydir," demisti yasli

adam.

BILLRIYECI, GNESIN DOGMAKTA

OLDU-

gunu grd ve her sabah duydugu sikinti duygusunu

gene

hissetti. Neredeyse otuz yildir ayni yerdeydi, msterilerin

pek ender ayak bastigi yokus yukari bir sokagin sonunda-

ki bu dkknda. Simdi artik herhangi bir seyi degistirmek

iin ok geti: Hayati boyunca grendigi tek sey billriye

alip-satmakti. Bir zamanlar dkkni pek nlyd, pek ok

insan bilirdi bu dkkni: Arap tccarlar, Fransiz ve Ingiliz

yerbilimciler, Alman askerler, yani her zaman cepleri para

dolu insanlar, O siralar billriye saticiligi olaganst bir

servendi ve nasil zengin olacagini, yaslandigi

zaman'sahip

olacagi gzel kadinlari hayal ederdi.

Sonra yavas yavas zaman geti ve kent degisti.

Septe

kenti, Tanca kadar zenginlesti ve ticaretin niteligi degisti.


Komsular baska yerlere tasindilar ve bir sre sonra

tepede

birka dkkndan baska bir sey kalmadi. Birka nemsiz

dkkn iin hi kimse yokusu tirmanmayi gze almiyor-

du.

Ama Billriye Tccarinin seim sansi yoktu.

Hayati-

nin otuz yilini kristal esya alip satarak yasamisti;

hayatina,

yeni bir yn vermek iin artik ok geti.

Btn sabah dar sokaktan gelip geenlere bakti,

pek

az insan gelip gemisti. Yillardir byleydi bu; geenlerin

hepsinin aliskanliklarini biliyordu.

gle yemegi vaktinden birka dakika nce, gen

ya-

bwci vitrinin nnde durdu. Herkes gibi giyinmisti gen

adam, ama Billriye Tccarinin deneyimli gzleri bu gen-

cin cebinde para olmadigina karar verdi. Her seye karsin

56

dkkna geri dnmeye, gen adam gidinceye kadar

birka

dakika beklemeye karar verdi.


5

KAPIDA, DKKNDA BIROK YABANCI

DIL

konusuldugunu belirten bir tabela vardi. Delikanli tezg-

hin gerisinden birinin iktigini grd.

-Isterseniz, dedi, bu vazolari temizleyebilirim. Bu

durumda hi kimse satin almak istemez bunlari.

Tccar hibir sey sylemeden delikanliya bakti.

-* Buna karsilik, karnimi doyurmam iin bana

brsey-

ler verirsiniz, tamam mi?

Adam konusmuyordu. Delikanli karari kendisinin

vermesi gerektigini anladi. Heybesinde yamisi vardi, l-

de ona gereksinimi olmayacakti. Yamiyi ikardi ve vazo-

lari silmeye basladi. Yarim saat iinde, vitrinde bulunan

btn kristalleri silmisti. Bu sre iinde, iki msteri gelip

birok billriye aldi.

Her seyi temizleyince, dkkn sahibinden yemek

iin

birseyler vermesini istedi.

- Haydi yemege gidelim, dedi Billriye Tccari.


Kapiya bir tabela asti ve yokusun sonunda

bulunan

kk bir asevine gittiler. Asevinde bulunan tek masaya

oturduklari zaman Billriye Tccari glmseyerek konus-

tu:

- Aslinda herhangi bir sey temizlemen

gerekmezdi.

Kur'an'in yasasi a insanlari doyurmayi buyurur.

- Peki yleyse neden benim bunu yapmama

izin ver-

diniz? diye sordu delikanli.

- nk kristaller kirliydi. Ve benim gibi senin

de

kafamizdaki kt dsnceleri temizlememiz gerekiyordu.

Yemekleri bitince delikanliya dnd Tccar:

- Dkknimda alismani isterdim. Bugn sen

kristal-

leri silerken iki msteri geldi: Iyi bir isaret.

58

"insanlar durmadan isaretlerden sz ediyorlar/

diye

dsnd oban. 'Ama tam olarak neden sz ettiklerini bil-

miyorlar. Tipki, yillardir benim koyunlarimla szcksz


bir dille konusmus oldugumu fark etmemis olmam gibi.'

- Benimle alisacak misin? diye sorusunu

yineledi

Billriye Tccari.

- Gnn geri kalan sresinde alisabilirim, diye

ya-

nitladi delikanli. Dkkndaki btn kristalleri sabaha ka-

dar temizlerim. Buna karsilik yarin benim MisirJa gitmem

iin gereken parayi dersiniz.

Yasli adam birden glmeye basladi.

- Dkkndaki kristalleri btn bir yil silsen de,

sati-

lan her seyden ykl bir komisyon da alsan, Misir'a git-

mek iin epeyce bor para bulman gerekir. Tanca ile

Pira-

mitler arasinda binlerce kilometrelik bir l var.

Bunun zerine yle bir sessizlik oldu ki kent

birden-

bire uykuya dalmis izlenimi uyandirdi. Sanki artik pazar

mazar yoktu, saticilar arasindaki tartismalar sona ermis,

minarelere ikip sarki syleyen insanlar toz olmus,

kabza-

lari kakmali gzel kililar uup gitmisti. Umut ve serven,

yasli krallar ve Kisisel Menkibeler yoktu artik. Ne hazine,

ne de Piramitler vardi. Delikanlinin ruhu sessizlige gml-


dg iin sanki btn dnya dilsiz kesilmisti. Ne dert, ne

aci, ne hayal kirikligi: Yalnizca kk asevinin kk ka-

pisindan geip giden bos bir bakis ve usuz bucaksiz

lm

arzusu, ayni anda her seyin sonsuza dek bittigini grmek

dilegi.

Tccar ona saskin saskin bakti. Bu sabah

evresinde

grdg btn nese sanki bir anda uup gitmisti.

- lkene geri dnmen iin gereken parayi sana

veri-

rim, oglum, dedi Billriye Tccari.

Delikanli sessiz kaldi. Sonra ayaga kalkti,

giysilerine

ekidzen verdi ve heybtsini aldi.

- Sizinle alisacagim, dedi.

Ikinci

Blm

Ve uzun bir sessizlikten sonra, szn bitirmek

iin
ekledi:

- Birka koyun almak iin paraya gereksinimim

var.

NEREDEYSE BIR AYDIR BILLRIYE

TCCA-

rinin'yaninda alisiyordu delikanli. Ne var ki, onu tam an-

lamiyla mutlu edecek trden bir is sayilmazdi. Tccar,

hi-

bir sey kirmamasi iin ok dikkatli olmasi gerektigini dur-

madan animsatarak, tezghin arkasinda btn gn

homur-

danip duruyordu.

Yine de orada alismayi srdryordu delikanli.

n-

k, adam dirdirci olmasina dirdirciydi, ama adaletsiz biri

de degildi; satilan her para zerinden olduka iyi bir ko-

misyon aliyordu satici ve daha simdiden biraz para birik-

tirmeyi bile basarmisti. Sabahleyin hesaplamisti: Her gn

byle, bu kosullarda alisacak olsa, birka koyun

alabilme-

si iin bir yil alismasi gerekiyordu.

- Kristaller iin bir sergi tablasi yapmak

istiyorum,
dedi patronuna. Disariya bir tabla konulabilir; bu da ge-

enlerin dikkatini eker taa yokusun basindan itibaren.

- Simdiye kadar hi byle bir sey yapmadim,

diye

yanitladi Tccar. Insanlar geerken tablaya takilir, kristal-

ler de kirilir.

- Koyunlarimla kirlari dolasirken, yilan

sokmalarina

kurban gidebilirlerdi. Ama bu tehlike koyunlarla obanla-

rin hayatlarinin bir parasidir.

Tccar, bu arada, kristal vazo almak isteyen

bir

msterinin yanina gitti. Artik her zamankinden daha fazla

satis yapiyordu, sanki eski zamanlar geri dnms gibiydi,

sokagin Tanca'nin en ekici sokaklarindan biri oldugu za-

manlar gibi.

- Gelip geenler giderek ogaliyor, dedi

delikanliya,

msteri gittigi zaman. Bu sayede daha iyi yasayabiliyo-

rum, sen de kisa bir sre sonra koyunlarina


kavusabilecek-

sin. Hayattan daha fazlasini neden istemeli?

- nk isaretleri izlemek zorundayiz, diye

yanitla-

di delikanli, hi dsnmeden. Tccar mr boyu bir kral-

la tanismak olanagi bulamamis oldugu iin onunla byle

konustuguna pisman oldu delikanli.

- Buna Ltuf Kurali denir, demisti yasli kral.

Acemi

talihi. nk hayat senin Kisisel Menkibe'ni yasamani is-

tiyor.

Bununla birlikte, delikanlinin kendisine sylemek

is-

tedigi seyi ok iyi anliyordu Tccar. Delikanlinin dkkn-

da bulunusu bile bir isaretti. Zaman getike, kasa

paracik-

larla dolduka, Ispanyol delikanliyi ise almis olmaktan en

kk pismanlik duymuyordu. Kuskusuz, delikanli hak

ettiginden fazlasini kazaniyordu; her zaman, satislarin bu

kadar ogalacagini aklina bile getirmemis oldugu iin,

deli-

kanliya olduka yksek komisyon demisti; nsezisi deli-

kanlinin kisa bir sre sonra koyunlarinin yanina

dnecegi-

ni sylyordu.
- Neden Piramitleri grmeye gitmek istiyorsun?

diye

sordu, konusmayi sergi tablasindan baska yere evirmek

iin.

- nk ok sik szn ettiler bana, diye

yanitladi

delikanli, grdg dsleri es geerek. Hazine artik aci bir

aniydi ve bunu aklina getirmemeye alisiyordu.

- Sadece Piramitleri grmek iin l gemek

isteye-

cek birini tanimiyorum buralarda, dedi Tccar. Bir tas yi-

ginindan baska bir sey degiller. Kendi bahene kendi

pira-

mitini dikebilirsin.

- Siz hi yolculuk dsleri grmemissiniz, dedi deli-

kanli, dkkndan ieri giren br baska msterinin yanina

giderken.

iki gn sonra, sergi tablasi konusunu ati Tccar:

- Degisikliklerden pek hoslanmam, dedi. Ne

sen, ne

de ben para babasi tccar Hasan'a benziyoruz. Bir sey

sa-

64
tin alirken bir hata yapacak olsa, viz gelir ona. Ama

bizler,

hatalarimizin bedelini demek zorundayiz.

- Syledikleri dogru, diye dsnd delikanli.

- Bu sergi tablasini neden istiyorsun? dy*

sordu Tc-

car.

- Bir an nce koyunlarima kavusmak istiyorum.

Ta-

lih bizden yanayken, bundan yararlanmaliyiz; talihin bize

yardimci olmasi iin biz de ona yardimci olacak sekilde

davranmaliyiz, gereken ne varsa yapmaliyiz. Buna Ltuf

Kurali derler. Ya da "acemi talihi.'

f Yasli tccar bir sre agzini amadi. Sonra konustu:

- ^Peygamberimiz bize Kur'an*i verdi ve mr

boyu

yalnizca1 bes kurala uymamizi zorunlu kildi. En nemli

sart sudur: Bir tek Allah vardir. teki sartlara gelince:

. Gnde bes vakit namaz kilmak, Ramazan'da oru

tutmak

ve yoksullara zekt vermek.

Sustu. Peygamber'den sz ederken gzleri

yasarmisti.

Yregi cosku dolu bir insandi. Kimi zaman sabirsiz


grn-

se de islm'in kurallarina uygun olarak yasamaya alisi-

yordu.

- Peki besinci sart hangisi? diye sordu delikanli.

- Sen bana iki gn nce benim hi yolculuk

dsleri

grmedigimi syledin, diye yanitladi Tccar, iyi bir Ms-

lman iin besinci sart bir yolculuk yapmaktir. Hayati-

mizda hi olmazsa bir kere kutsal kent Mekke'ye gitmek

zorundayiz.

- Mekke, Piramitlerden ok daha uzakta.

Genken,

sahip oldugum az bir parayi bu dkkni amak iin kul-

landim. Gnn birinde Mekke'ye gidecek kadar zengin

ol-

mayi umuyordum. Dogrusunu istersen para

kazanmaya

basladim, ama kristalleri kimseye emanet edemedim;

tabii,

kristallere ok dikkat etmek gerekir, naziktirler. Bu sre

iinde, Mekke'ye giden* bir yigin insan ugradi

dkknima.

Aralarinda hizmetileriyle, develeriyim birlikte yola ikan

zengin haci adaylari vardi, ama ogu benden daha

yoksul

Insanlardi.
Simyaci 65/5

- Hepsi mutlu gidip mutlu dnyor ve evlerinin

ka-

pisina hacca gittiklerini gsteren alametler asiyorlardi.

Bunlardan biri, hayatini ayakkabi tamir ederek kazanan

bir kunduraci, l gemek iin bir yil yrdgn syle-

di, ama simdi ksele almak iin Tanca sokaklarinda yr-

mek zorunda kalinca kendisini daha yorgun hissediyor-

mus,

- Peki Mekke'ye simdi neden gitmiyorsunuz?

diye

sordu delikanli.

- Beni hayatta tutan Mekke'dir. Hepsi birbirine

ben-

zeyen gnlere, raflara dizilmis su vazolara, igren bir ase-

vinde gle-aksam yemek yemeye katlanacak g

veriyor

bana. Dsm gereklestirmekten korkuyorum, nk o

zaman yasamak iin bir sebebim olmayacak.

- Sen, koyunlari ve Piramitleri hayal ediyorsun.

Sen

benim gibi degilsin, nk sen' dslerini gereklestirmek


istiyorsun. Oysa benim istedigim, Mekke'yi dslemek- sa-

dece. l geisimi, Kutsal Tas Hacer-i Esved'in

bulundu-

gu meydana varisimi, ona el srmeden nce evresinde

ye-

di kez dnsm binlerce defa hayal ettim. Yanimda

kim-

lerm olacagim, nmde kimin olacagini, konusacagimiz

seyleri, birlikte edecegimiz dualari bile hayal ettim. Ama

byk bir hayal kirikligina ugramaktan korkuyorum; bu

yzden hayal kurmakla yetinmeye ahfiyorum.

Tccar, o gn sergi tablasi yaptirmasi iin izin

verdi

delikanliya. Herkes kendi dslerini ayni sekilde gremez;

kendince grr.

66

IKI AY DAHA GETI. SERGI TABLASI

BILL-

riye dkknina daha ok msteri ekti. Delikanli alti ay

daha byle alisirsa Ispanya'ya cfonp altmis koyun

alabi-.

lecegini hesapladi. Hatta fazladan bir altmis koyun daha

alabilecekti. Bir yildan kisa sre iinde, srsn ikiye


katlamis ve Araplarla pazarlik edebilecek duruma gelmis

olacakti, nk bu tuhaf dili grenmeyi basarmisti. Bill-

riye Tccari iin Mekke nasil uzak bir hayalse, onun iin

de Misir uzak bir hayale dnsms oldugu iin, pazar ye-

rinde yasadigi su malm sabahtan bu yana, Urim ve

Tum-

mim'e bir daha basvurmamisti. Ama isinden hosnuttu

simdi ve basariya ulasmis olarak Tarifa'da karaya ayak

ba-

sacagi gn aklindan ikarmiyordu.

"Her zaman, ne istedigini bilmek zorunda

oldugunu

animsa," demisti yasli kral. Ne istedigini biliyordu deli-

kanli ve bu ama dogrultusunda alisiyordu. Belki de bu

il-

gin lkeye gelip bir hirsiza rastlamak ve bir kurus harca-

madan srsn ikiye katlamakti onun hazinesi.

Kendisiyle gurur duyuyordu. nemli seyler gren-

misti: Billriye ticareti, szcksz dil ve simgeler gibi. Bir

gleden sonra, yokusun basinda bir adam grd, yokusu

tirmandiktan sonra birseyier iecek uygun bir yer bulama-

maktan yakiniyordu. Delikanli artik isaretlerin dilini bili-

yordu, konusmak iin patronunun yanina gitti:

- Yokusu ikan insanlara ay ikram etmeliyiz,

dedi
ona.

- ay iebilecekleri bir yigin yer var, diye

yanitladi

Tccar. ,

- Ama biz kristal bardaklarda ay ikram

edebiliriz.

Bu sayede insanlar ayi ok begenecekler ve kristal esya

ai-

67

mak isteyecekler. nk-insanlari en ok etkileyen sey

g-

zelliktir.

Tccar hibir sey sylemeden uzun uzun

yardimcisi-

na bakti. Ama o aksam, aksam namazini kilip dkkni

ka-

pattiktan sonra kaldirima oturdu ve onu nargile imeye,

Araplarin tttrdg su garip pipodan tttrmeye davet

etti.

- Neyin pesinde kosuyorsun? diye sordu yasli

Bili-

riye Tccari.
- Size neyin pesinde oldugumu syledim daha

nce:

Koyunlarimi geri almak zorundayim. Bunun iin de para

gerek.

Yasli adam nargilesine yeniden ates koydu ve

uzun

uzun iine ekti marputan.

- Otuz yildir bu dkkni isletiyorum. Iyi ve kt

kristal hangisidir biliyorum, ticaretin btn inceliklerini

biliyorum. Dkknima, boyutlarina, msterilerime alis-

tim. Kristal bardaklarla ay satacak olursan, is daha da

b-

yyecek. O zaman da ben yasama tarzimi degistirmek

zo-

runda kalacagim.

- Peki, iyi bir sey degil mi bu?

- Kendi hayat tarzima alistim ben. Sen gelmeden

n-

ce, dostlarim, benim aksime degisirken, isleri ktye ya

da

iyiye giderken, burada btn zamanimi kaybettigimi d-

snyordum. Bu da alabildigine zyordu beni. Simdi

du-

rumun byle olmadigini biliyorum: Gerekten de dkkn

tam benim hayal ettigim durumda simdi. Degismek iste-


miyorum, nk nasil degisecegimi bilmiyorum. Artik

tam anlamiyla kendime alismis durumdayim.

Delikanli ne diyecegini bilmiyordu. Bunun zerine

konusmasini srdrd yasli adam:

- Benim iin beklenmedik bir talih oldun,

Tanrinin

ltf oldun. Simdi eskiden bilmedigim bir seyi biliyorum:

Degeri bilinmeyen her ltuf felakete dnsyor. Artik ha-

yattan bir sey beklemiyorum. Ama sen, simdiye kadar ak-

lima bile getirmedigim zenginliklere ve ufuklara bakmaya

68

zorluyorsun beni. Oysa, simdi bunlarin neler oldugunu

bildigim, nmdeki byk olanaklari grdgm iin, ken-

dimi eskiden oldugundan daha kt hissedecegim.

nk

her seye sahip olacagimi biliyorum ve istemiyorum bunu.

'Iyi ki patlamis misir saticisina hibir sey

sylememi-

sim,' diye dsnd delikanli.

Gnes batarken, bir sre daha nargile imeyi

srdr-

dler. Aralarinda Arapa konusuyorlardi, Arapa,

konusa-
bildigi iin ok mutluydu delikanli. Bir dnem, yeryzn-

de bulunan her seyi kendisine, koyunlarinin

gretebilece-

gine inanmisti. Ama koyunlarin Arapa gretmeleri ola-

naksizdi.

*Yeryznde koyunlarin gretemeyecegi daha

baska

seyler olmali/ diye dsnd, hibir sey sylemeden Tc-

car'a bakarak. 'nk su ve yiyecekten baska bir sey

ara-

miyorlar. Galiba onlar gretmiyorlar: Ben greniyorum.'

- Mektup, dedi sonunda Tccar.

- Ne anlama geliyor dediginiz sey?

- Bunu anlamak iin Arap olarak dogmak

gerekir.

Ama evirisi 'yazili* gibi bir sey.

Ve nargilenin atesini sndrrken, delikanliya,

mste-

rilere kristal bardakta ay ikram edebilecegini syledi.

yle zamanlar vardir ki, insan hayat irmaginin

akis

ynn degistiremez.

9
INSANLAR SOKAGIN YOKUSUNU

TIRMANI-

yx>rlar ve yukariya varinca yorgunluk hissediyorlardi.

Ama yokusun basinda, birbirinden gzel kristaller

satilan

bir bilriye dkkni vardi ve bu dkknda da i ferahlati-

ci nane ayi ikram ediliyordu. Insanlar, gz kamastirici

kristal bardaklarda sunulan nane ayini imek iin dkk-

na giriyorlardi.

- Vallahi karimin aklina hi gelmedi byle bir sey,

diyordu adamin biri; ve bu aksam evine konuklar

gelecegi,

kristal bardaklarin gzelliginden etkilenecekleri iin, bir-

ka kristal bardak satin aliyordu. Bir baska msteri, kristal

kaplarda sunulan ayin ok daha iyi oldugunu kendi payi-

na dogruluyordu, nk ayin rayihasi uup gitmiyordu.

nc msteri de, byl glere sahip olmasi

nedeniy-

le, ayi kristal iinde ikram etmenin Dogu'ya zg bir ge-

lenek oldugunu ileri sryordu.

Haber kisa srede yayildi ve insan kafileleri, ok

eski

bir ticaret lemine bu yeniligi getirmis olan dkkni gr-

mek iin yokusun tepesine tirmanmaya basladilar. Bunu


grenler, kristal bardaklarda ay sunulan baska

dkknlar

atilar, ama bunlar yokus yukari bir sokagin tepesinde

bu-

lunmadiklari iin msteri yerine sinek avladilar.

Kisa bir sre sonra, Tccar iki yeni mstahdem

daha

aldi ise. Ayrica yeniliklere susamis erkek ve kadinlarin is-

teklerini karsilamak iin dizi dizi kristaller, uval uval

ay getirtmek zorunda kaldi.

Bylece alti ay geti.

70

"DELIKANLI, GNES DOGMADAN

UYAftDL

anakarasina ayak bastigindan bu yana tami

tamina

on bir ay dokuz gn gemisti. zellikle bugn iin satiri

almis oldugu beyaz renkli Arap kiligini giyindi. Deve deri-

si bir halkayla sarili trbanini basina geirdi. Sonunda

yeni

sandaletlerini giyip grltszce asagi indi.

Kent hl uykudaydi. Susamli simit yiyip kristal bir

bardaktan sicak ay iti. Ardindan dkknin esigine otu-


rup tek basina nargile tttrmeye basladi.

Hibir sey dsnmeden tttrd nargileyi. l

koku-

su tasiyarak esen rzgrin ugultusundan baska bir ses

duy-

muyordu. Sonra, nargile imeyi bitirince, elini ceplerinden

birine soktu ve ikardigi seye bir sre bakti.

Yklce bir para tutuyordu elinde. Yz yirmi

koyun,

dns bileti ve kendi lkesi ile su anda bulundugu lke

arasinda bir ihracat-ithala't ruhsati almaya yetecek kadar

para. *

Yasli adamin uyanip dkkni amasina kadar

sabirla

bekledi. Birlikte ay imeye gittiler.

- Ben bugn gidiyorum, dedi delikanli.

Koyunlarimi

almaya yetecek kadar param var. Sizin de Mekke'ye

gide-

cek kadar paraniz var.

Yasli adam hibir sey sylemedi.

- Hayir duanizi istiyorum sizden, diye steledi

deli-

kanli. Bana yardim ettiniz.

Yasli adam ses ikarmadan ay hazirliyordu.

Sonun-
da, bir sre sonra delikanliya dogru dnd.

- Seninle gurur duyuyorum, dedi. Billriye

dkkni-

ma bir ruh verdin. Ama ben Mekke'ye gitmeyecegim, bili-

yorsun bunu. Tipki senin koyun satin almayacagini bildi-

gin gibi.

- Kim syledi bunu size? diye sordu delikanli,

saskin-

likla.

- Mektup, dedi kisaca, yasli Biilriye Tccari.

Ve onun iin hayir dua okudu.

72

DELIKANLI ODASINA GITTI VE

ESYALARINI

topladi. Tika basa dolu mesin anta. Tam ayrilmak

ze-

reyken, odanin bir ksesinde eski oban heybesinin dur-


dugunu grd. Acinacak durumdaydi, varligi tamamen

ak-

lindan ikip gitmisti. Iinde, her zaman oldugu gibi kitabi

ve yamisi vardi. Sokakta karsisina ikan ilk ocuga

arma-

gan etmeyi dsndg yamiyi heybeden ikartirken

yere

iki tas dst. Urim ile Tummim.

O zaman yasli krali animsadi, animsayinca da,

bu

rastlasmayi uzun sredir dsnmemis oldugunu fark ede-

rek sasirip kaldi. Btn bir yil durmadan alismis, Ispan-

ya'ya basi nde dnmemek iin gereken parayi

kazanmak-

tan baska bir sey dsnmemisti.

"Hayallerinden asla vazgeme, demisti yasli kral.

Sim-

gelere dikkatli ol."

Urim ile Tummim'i yerden aldi ve yeniden kralin

ya-

kinlarda bir yerde oldugu duygusuna kapildi. Garip bir

duyguydu bu. Yil boyu acimasizca alismisti ve isaretler

gitme zamaninin geldigini gsteriyordu.

'Geriye dnp kaldigim yerden devam edecegim,'

di-

ye dsnd delikanli. 'Ne var ki, Arapayi koyunlardan


grenmedim.'

Ama koyunlar ok nemli baska bir sey

gretmisler-

di: Yeryznde herkesin anladigi bir dil vardir ve kendisi,

dkkni gelistirirken bu dilden yararlanmistir. Bu cosku-

nun dilidir, arzu edilen ya da inanilan bir seyi

gereklestir-

mek iin sevgi ve tutkuyla yapilan girisimlerin dilidir.

Tanca artik onun iin yabanci bir kent degildi. Burayi fet-

^.hettigi gibi btn dnyayi fethedebilecegin! hissetti.

"Bir seyi gerekten istedigin zaman, arzunu

gerekles-

tirmeni saglamak iin btn evren isbirligi yapar," demisti

yasli kral.

Ama hirsizlardan, usuz bucaksiz llerden,

dsleri-

nin ne oldugunu bilen, ama bunlari gereklestirmek iste-

meyen insanlardan sz etmemisti yasli kral. Piramitlerin

bir tas yiginindan baska bir sey olmadigini ve isteyenin


kendi bahesine tas yigabilecegim sylememisti yasli

kral.

Ve eski srnzden daha bygn satin alacak kadar

pa-

raniz oldugunda, bu sry satin almayi kendiniz iin g-

rev bildigimizi de sylemeyi unutmustu.

Heybeye/toparladi ve teki antalarla birlikte aldi.

Merdiveni inim; teki msteriler kristal bardaklardan ay-

larini yudumlarken bir yabanci ifte hizmet etmekteydi

yasli adam. Sabahin bu erken saatinde, iyi bir baslangiti

gne. Delikanli, bulundugu yerden, Billriye Tccarinin

salarinin yasli kralin salarina tamamen benzediginin

far-

kina vardi ilk kez. Yersiz-yurtsuz, yiyecek-ieceksiz du-

rumda Tanca'da uyandigi ilk gn rastladigi seker tccari-

nin glmsemesini animsadi; bu glmseme de yasli

krali

animsatiyordu.

"Sanki buradan gemis ve bir iz birakmis gibi/

diye

dsnd. "Sanki bu insanlar yasamlarinin herhangi bir

d-

neminde kralla karsilasmislar gibi.* stelik kendi Kisisel

Menkibesini yasayan kimseye her zaman grndgn

de

sylemisti.
Billriye Tccari ile vedalasmadan ayrildi oradan.

Kuskusuz onu grebilirdi, ama aglamak istemiyordu. Ne

var ki buradaki yasantisini, grendigi iyi seyleri

zleyecek-

ti. Kendine iyice gveni vardi ve dnyayi ele geirmek is-

tegi duyuyordu.

*Ama eskiden tanidigim kirlara gidip gene koyun

g-

decegim.* Ancak, artik bu kararindan dolayi mutlu degil-

di. Btn bir yil, bir ds gereklestirmek iin alismisti,

ama bu ds, her dakika, giderek nemini yitiriyordu. Bel-

ki de gerekte byle bir ds yoktu.

74

"KimbIlIr, belki de Billriye Tccari gibi olmak daha

iyidir? Mekke'ye hi gitmeden oraya gitme arzusuyla

yasa-

mak.' Ama Urim ile Tummim'i elinde tutuyordu ve bu

iki ta yasli kralin gcn ve iradesini kendisine aktariyor-

du. "Bir rastlanti sonucu -ya da bir isaret/ diye dsnd-

buraya geldigi ilk gn ugradigi kahveye geldi. Hirsiz

orada

degildi. Patron bir bardak ay getirdi.


'Yeniden oban olabilirim,' dedi kendi kendine.

"Ko-

yunlara bakmayi grendim ve onlarin nasil bir sey olduk-

larini unutamam kesinlikle. Ama belki de Misir Piramitle-

rine gitme olanagim olmayacak bir daha hibir zaman.

Yasli adamin ggsnde altin bir ggslk vardi ve benim.

gemisimi biliyordu. Gerek bir kraldi, bir bilge kral.'

Endls ovalariyla arasinda vapurla iki saatlik bir

me-

safe vardi ancak, ama kendisiyle Piramitler arasinda bir

vardi. Delikanli durumu bir baska aidan da

grebilecegini

dsnd: Aslinda simdi hazinesine iki saat daha az uzak-

taydi. Bu iki saatlik menzile varmak iin asagi-yukan bir

yil harcamis olsa bile.

"Koyunlarima neden kavusmak istedigimi ok iyi

bili-

yorum. Koyunlari oktandir taniyorum; insana fazja yk

olmazlar ve sevebilirim onlari; hazinemi l gizliyor, ama

l sevecek miyim, sevmeyecek miyim, bunu bilmiyo-

rum. Hazineyi bulamayacak olursam, gene yurduma

d-

nebilirim, iste, hayat ihtiyacim olan parayi bir anda verdi

bana ve gereken zamanim da var. yleyse neden

olmasin?'
O anda iinde mthis bir rahatlama hissetti.

Istedigi

anda tekrar obanlik yapabilirdi. Caninin ektigi anda

kristal saticisi olabilirdi. Belki de dnya baska hazineler

de

gizliyordu, ama kendisi bir tek ds grms ve bir krala

rastlamisti. Bu da herkesin basina gelmezdi.

Kahveden ikarken ok mutluydu. Tccara mal

sagla-

yan mteahhitlerden birinin, kristalleri, l geen ker-

vanlarla getirdigini animsamisti. Urim ile TummIm'i elle-

rine aldi; bu iki tas sayesinde, iste yeniden hazinenin izini

sryordu.

"Ben her zaman kendi Kisisel Menkibesini

yasayanla-

rin yanindayim," demisti yasli kral.

Piramitlerin gerekten de ok uzakta olup

olmadikla-

rini grenmek iin ambara kadar yrse ne kaybederdi?


76

TRL TRL HAYVAN, TER VE TOZ

KO-

kan bir binanin iinde oturuyordu Ingiliz. Artik buraya

ambar demek olanaksizdi; tam anlamiyla bir hayvan ahi-

riydi.

'Demek btn mrm byle bir yere ulasmak

iin

harcamisim,* diye dsnd, bir kimya dergisinin

sayfalari-

ni dalgin dalgin karistirarak. *On yil grenimden sonra bir

hayvan ahirina ulastim.' '

Ama srdrmek gerekiyordu. Simgelere inanmak

ge-

rekiyordu. Btn hayatinin, grdg grenimlerin bir tek

amaci vardi: Evrenin konustugu biricik gerek dil bul-

mak. Baslangita Esperanto dilini grenmis, ardindan

din-

leri incelemis ve sonunda simyaya merak sarmisti. Espe-

rantoca konusmayi biliyordu, degisik dinlerin hepsini ek-

siksiz anliyordu, ama henz bir simyaci degildi.

Kuskusuz,

birok nemli sorunu zmeyi basarmisti. Ama

arastirma-
lari yle bir evreye ulasmisti ki, bundan teye gitmesi

ola-

naksiz gibiydi. Herhangi bir simyaciyla iliski kurmak iste-

mis, ancak bunda basarili olamamisti. Ne var ki, tuhaf in-

sanlardi su simyacilar, kendilerinden baskasini

dsnm-

yorlar ve ona yardimci olmayi kabul etmiyorlardi,. Kimbi-

lir, belki de Sihirli Tas'in1 -baska bir deyisle, Felsefe Ta-

Si'nin- gizini kesfedememislerdi ve belki de bu yzden

ses-

sizlige gmlyorlardi?

Felsefe Tasi'ni bos yere ararken, babasindan

kalan ser-

vetin bir blmn harcamisti. Dnyanin en byk k-

tphanelerine gitmis, simyacilikla ilgili en nemli, en en-

der kitaplari satin almisti. Bu kitaplardan birinde, nl bir

1 SJmyacilara gre madenim altnia rviren tas.. (fv.)

Arap simyacinin bundan yillar nce Avrupa'yi ziyaret et-

tigini okumustu. Kitapta, bu Arap simyacinin iki yzyili


askin bir sre nce, Felsefe Tasi'ni ve Ebed Hayat Iksi-

ri'nI kesfettigini yaziyordu. Bu yk ingiliz'i etkilemisti.

Ama dostlarindan biri le yaptigi bir arkeoloji

gezisinden

sonra, olaganst gleri olan bir Arap'tan sz etmemis

olsaydi, bunun da tipki tekiler gibi bir efsaneden baska

bir sey olmadigini dsnecekti.

"Fayoum Vahasi'nda yasiyor," demisti, "insanlar,

ya-

sinin iki yz yili astigini ve herhangi bir madeni, altina d-

nstrme gcne sahip oldugunu sylyorlar."

Kendinden geen Ingiliz mthis heyecanlanmisti.

Bu-

nun zerine, nceden yapmis oldugu btn anlasmalari

bozdu, en nemli kitaplarini yanina aldi, ve iste disarida

Sahra'yi geecek byk bir kervan hazirlanirken, kendisi

simdi bir hayvan ahirina benzeyen ambarda

bulunuyordu.

Ve bu kervan AL-Fayoum'dan geecekti.

"Su lanet olasica Simyaciyi mutlaka bulmaliyim,*

diye

dsnd Ingiliz.

Ve hayvanlarin kokusu daha bir katlanilir oldu.

Ingiliz'in bulundugu binaya antalar yklenmis bir

Arap genci girdi ve onu selamladi.

- Nereye gidiyorsunuz? diye sordu gen Arap.


- le, diye yanitladi ingiliz; ve tekrar okumaya

dal-

di. Su anda kimseyle konusmak istemiyordu. Simyaci

ken-

disini kuskusuz sinavdan geirecegi iin on yil iinde g-

renmis olduklarini animsamasi gerekiyordu.

Arap gen de bjr ktsp ikartip okumaya basladi.

Ki

tap Ispanyolca yazilmisti. 'Bir sans,' diye dsnd Ingiliz

Ispanyolcayi, Arapa'dan daha iyi konusuyordu ve bu de

likanli da Fayoum'a gidecekse, nemli seylerle ugrajmad

gi zamanlar yaninda sohbet edecek biri olacakti.

78

'OK GARIP/ DIY DSND DELIKANLI,

yknn basinda yer alan cenaze trenini yeniden /okur-

ken. 'Kitabi okumaya baslayali neredeyse iki yil olacak

br

sre sonra, ama bu sayfalardan teye geemedim.'

Yanin-

da kendisine engel -olacak bir kral bulunmasa da,

dikkatini

kitapta toplayamiyordu. Ama simdi nemli bir seyi anli-

yordu: Bir seye karar vermek baslangitan baska bir sey


degildir. Insan bir seye karar verdigi zaman, karar verdigi

sirada hi ngrmedigi, dsnde bile aklina gelmeyen bir

yne dogru, siddetli bir akintiya kapilip gidiyordu.

'Haznemi aramaya karar verdigimde, bir billriye

dkkninda alisacagim hi aklima gelmemisti,' diye d-

snd, dsncesini dogrulamak iin. 'Ayni sekilde, bu

kervan, almis oldugum bir karara uygun olabilir, ama g-

zerghi bir gjz olarak kalacak her zaman.'

Karsisinda, kendisi de bir kitap okumakta olan

Avru-

pali vardi. Sevimsiz bir adamdi: Ieri girdiginde kendisine

kmseyerek bakmisti. Belki dost olabilirlerdi, ama Av-

rupali hemen susmustu.

Delikanli kitabini kapatti. Bu Avrupali ile arasinda

herhangi bir benzerlik kurulmasina olanak verecek hibir

sey yapmak istemiyordu. Cebinden Urim ile Tummim'

ikartip taslarla oynamaya basladi.

Yabanci bir iglik atti:

- Bir Urim ile bir Tummim!

Delikanli taslari hemen cebine koydu.

- Satilik degiller, dedi.

- Pek bir sey etmezler, dedi Ingiliz. Alt tarafi iki

ka-

ya kristali, hepsi bu. Yeryznde milyonlarca kaya kristali


~ 79

var, ama wlayanlar iin, Urim ile Tummim bunlar. Dn-

yanin bu blgesinde bulunduklarini bilmiyordum.

- Bunlari bana bir kral armagan etti, dedi

delikanli.

Yabanci sasirip kaldi. Sonra elini cebine sokup

titreye-

rek iki benzer tas ikardi.

- Bir kraldan sz ediyordunuz, dedi.

- Sanki bir kralin bir obanla konusmayacagina

ina-

niyorsunuz, dedi delikanli. Bu kez konusmayi kendisi so-

na erdirmek istiyordu.

- Tam tersine. obanlar, kimsenin tanimak

istemedi-

gi bir krala saygi gsteren ilk insanlardir.1 Bu nedenle,

krallarin obanlarla konusmasinin olaganst bir yani

yok.

Ve delikanlinin sylediklerim iyi anlamamasindan

e-

kinerek ekledi:

- Incil'de geer. Bu Urim ile bu Tummim *i

yapmayi
bu kitaptan grendim. Bu taslar Tanri 'nin izin verdigi bi-

ricik khinlik aralaridir. Rahipler altindan bir ggslkte

tasirlardi bunlari.

Delikanli birden burada oldugu iin mutlu hissetti

kendini.

"Belki de bir isarettir bu," dedi Ingiliz, sanki yksek

sesle dsnyormusasma.

- Size isaretlerden kim sz etti?

Delikanlinin ilgisi her an giderek artiyordu.

- Hayatta, her sey isarettir, dedi Ingiliz,

okumakta

oldugu dergiyi kapatarak. Evren, herkesin anlayacagi bir

dilde varolmustur, ama insanlar unutmustur bu dili. BIr-

ok seyle birlikte bu Evrensel Dil*i ariyorum ben. Bu yz-

den buradayim. nk bu Evrensel Dil'i bilen birini bul-

mam gerekiyor. Bir Simyaci.

Konusma ambar yneticisinin araya girmesiyle

kesil-

1 Matta Inciti'nm 2 Babinda sz fdilcn mneccimlere

(obanlara) gnderme yapiliyor.

Mctnidc gren "bir kral* ne IM Prygambr rdir. (ev.)

80

- Sizlerin talihiniz var, dedi sisko Arap. Bu


gleden

sonra bir kervan y ola ikiyor Al-Fayoum iin.

- Ama ben Misir'a gidecegim, dedi delikanli.

- Ai-Fayoum da Misir'dadir, diye yanitladi

sisman

adam. Tuhaf bir Araplik var sende!

Delikanli aslinda Ispanyol oldugunu syledi. Ingiliz

sevindi buna: Arap gibi giyinmis de olsa, hi degilse bir

Avrupaliydi.

- Isaretleri Talih" diye tanimliyor adam, dedi

Ingiliz,

sisko Arap disari ikinca. Becerebilsem, 'talih' ve 'rastlan-

ti* szckleri zerine byk bir ansiklopedi yazardim. Ev-

rensel Dil bu szcklerle yazilir.

, Sonra konusmayi srdrdler. Ingiliz, delikanliya

kendisini elinde Urim ile Tummim'le bulmasinin bir rast-

lanti olmadigini syledi. Ona, onun da Simyaciyi

aramaya

gidip gitmedigini sordu.

- Ben br hazine aramaya gidiyorum, diye

yanitladi

delikanli ve bunu syledigine hemen pisman oldu.

Ama Ingiliz onun bunu sylemesine pek nem

vermI-

yormus gibi grnyordu.


- Bir bakima ben de, dedi.

- Ama ben simyanin ne anlama geldigini bile

bilmi-

yorum, diye ekledi delikanli, ambar yneticisinin kendile-

rini disaridan agirdigi sirada.

Simyaci 81/6

"BEN KERVAN BASIYIM," DEDI UZUN

SAKAL-

li, siyah gzl br adam. Kilavuzluk ettigim herkesin ze-

rinde lm ve kalim hakkim vardir. nk l, erkekleri

bazen ildirtan kaprisli kadina benzer.

Ortalikta ikI yze yakin insan ve bunun iki kati

kadar

da hayvan vardi. Hecin develeri, atlar, katirlar, kuslar. Ka-

dinlar ve ocuklar da vardi ve birok Insan belinde kili

ya

da omzunda uzun namlulu silah tasiyordu. Ingiliz'in ya-

ninda ii kitap dolu bir yigin yolculuk sandigi vardi. Alan-

da bir harrangrra ki demeyin gitsin. Dogal olarak, Ker-

van Basi herkesin iyice anlamasi iin ayni sylevi birka

kez tekrarladi:

- Burada her milletten insan var ve bu insanlarin


y-

reginde trl esitli tanri var. Benim tek Tanrim Allah'tir

ve Allah adina yemin ederim ki l bir defa daha alt et-

mek iin, elimden gelen her seyi ve en iyisini yapacagim.

Amma ve lakin, herkesin, inandigi Tanri adina btn

kal-

biyle yemin etmesini istiyorum ki bana her zaman bil-

kayd--sart itaat edecektir. Zira, lde itaatsizligin anlami

lmdr.

Kalabalikta boguk bir fisiltidir gitti. Herkes kendi

tanrisinin tanikliginda mirildanarak yemin ediyordu. Deli-

kanli Isa iin yemin etti. Ingiliz agzini amadi. Mirilti basit

bir yeminden daha uzun srd, insanlar Tanri'nm esirge-

mesi iin de dua ediyorlardi.

Uzun uzun bir boru aldi ve herkes binitlerine

birfdi.

Delikanli ile Ingiliz binit olarak deve satin almislardi, bu

yzden hayvanlara binmekte epeyce zorlandilar.

Delikan-

li, agir kitap sandiklari yklenmis olan Ingiliz'in devesine

acidi.

82

- Rastlanti yoktur, dedi Ingiliz, ambarda


baslamis ol-

duklari konusmayi srdrerek. Buraya gelmeme bir arka-

dasim sebep oldu, nk bu arkadasim bir Arap

taniyordu

ki bu Arap...

Ama kervan yola koyuldu ve anlattiklarini

duymak

olanaksizlasti. Delikanli neyin sz .konusu oldugunu ok

iyi biliyordu: Bir seyi bir baska seye baglayan, kendisini

oban olmaya ynlendiren, ayni ds birka kez

grmesi-

ne, Afrika'ya yakin bir kente gelmesine, bir alanda bir kra-

la rastlamasina, bir hirsiz tarafindan soyulmasina ve

bunun

sonucu olarak da bir billriye tccariyla tanismasina, vb...

yol aan gizemli bir zincir, gizemli bir bag.

'insan, hayaline yaklastika, Kisisel Menkibe daha

ok

gerek yasama nedeni oluyor,* diye dsnd delikanli.

Kervan, gndogusu ynnde yola koyuldu. Gn

bo-

yu yol aliyor, gnes azginlasmaya baslayinca mola veri-

yor, sonra gnes inmeye baslayinca tekrar yola koyulu-

yorlardi. Delikanli, zamaninin ogunu kitap okumakla ge-

iren Ingiliz'le pek konusmuyordu.


Bu nedenle, lde ilerleyen insan ve hayvanlari

sessiz-

ce gzlemlemeye koyuldu. Yola iktiklari gne gre

simdi

her sey farkliydi. O gn bir hay huy, bagirip agirma, k-

k ocuklarin ziriltilari, at kisnemeleri birbirine karisi-

yor ve bu kargasanin iinde rehberlerle tccarlarin

sabirsiz

komutlari duyuluyordu.

Ama lde, srekli esen rzgr ve hayvanlarin

ayak

seslerinden baska bir sey yoktu. Rehberler bile artik

kendi

aralarinda konusmuyorlardi.

- Su grdgn kum enginliklerini birok kez

getim

daha nce, dedi bir aksam bir deveci. Ama l ylesine

ge-

nis ve ufuk ylesine uzaklarda ki, insan kendini kck

hissediyor ve susuyor, agzini aamiyor.

Simdiye kadar hi l gentemis olmasina karsin,

de-

vecinin ne demek istedigini anladi delikanli. nk ne za-

man bir denize ya da bir atese baksa, doga olaylarinin

son-
I

suzluk ve gcnn derinliklerine dalip agzini amadan sa-

atler geirebilirdi.

'Koyunlardan, kristallerden ok sey grendim,'

diye

dsnd. "Ayni sekilde lden de birseyler grenebilirim.

nk hem daha yasli, hem daha bilge.'

Rzgr durmadan esiyordu. Tarifa'da, surlarin

zerin-

de oturdugu sirada yznde hissettigi rzgarin bu rzgar

oldugunu animsadi. Belki de ayni rzgr, su anda su ve

yi-

yecek pesinde Endls kirlarinda dolasan koyunlarin y-

nn oksayarak geiyordu.

*Artik benim koyunlarim degiller,* diye dsnd,

ger-

ek bir zlem duymaksizin. 'Baska bir obana alistilar ve

kuskusuz unuttular beni. Bylesi ok iyi. Koyunlar gibi

dolasmaya alismis kimse, ayrilik vaktinin gelecegini her

zaman bilir.'

Sonra tccarin kizini animsadi: Hi kuskusuz


oktan

evlenmisti kiz, bundan emindi. Belki de bir patlamis misir

sancisiyla, ya da okuma bilen ve ona olaganst ykler

anlatmayi beceren bir baska obanla. Herhalde bunlari

be-

cerebilen yalnizca kendisi degildi. Ama bu nsezi iini al-

tst etti. Kendisi de, kimbilir btn insanlarin gemisine

ve simdisine taniklik eden su nl Evrensel Dil'i gren-

mekteydi belki? "nseziler," derdi annesi sik sik. nsezi-

lerin, iinde btn insan hayatlarinin bir btn olustura-

cak sekilde birbirine baglandigi hayat irmaginin evrensel

akisina ruhun yaptigi ani dalislar oldugunu anlamaya

bas-

lamisti: yle ki, her sey yazili oldugu iin, her seyi bilebi-

lirdik.

- Mektup, dedi, Billriye Tccarini dsnerek.

l kimi yerde kumlarla, kimi yerde de taslarla

kap-

liydi. Kervan bir tas ktlesiyle karsilasinca evresini

dolasi-

yordu; tas yigimyla karsilasinca bu yiginlarin sinirini izli-

yordu. Deve ayaklarina ince gelen kumla karsilasinca,

ku-

mun daha saglam oldugu bir geit araniyordu. Kimi za-


man, tuzla kapli kurumus gl yataklariyla karsilasiyorlar-

84

di. Hayvanlar zorlaniyor, bunun zerine deveciler asagi

at-

layip hayvanlara yardim ediyorlardi. O zaman, ykleri

kendi sirtlarina alip tehlikeli yeri getikten sonra hayvan-

lara yeniden yklyorlardi. Bir rehber lrse ya da hasta-

lanirsa, deveciler onun yerini doldurmak iin kendi arala-

rinda kura ekiyorlardi.

Ama btn bunlarin bir tek nedeni vardi: Hep

ayni

hedefi amaladigi iin, kervanin bunca dolasmasinin pek

bir nemi yoktu. Btn engeller asilinca, vahanin hangi

ynde bulundugunu gsteren yildizi karsisinda buluyor-

du. Ve insanlar sabahin erken saatlerinde gkyznde

pa-

rildayan bu yildizi grnce, onun kendilerine kadinlarin,

suyun, palmiyelerin ve hurmalarin bulundugu yeri gster-

digini biliyorlardi. Bunlari bir tek Ingiliz fark etmiyordu:

ogunlukla kitaplarindan birini okuyor oluyordu.

Delikanlinin da yolculugun ilk gnlerinde okumayi

denedigi bir kitabi vardi. Ama o, k-ervani gzlemlemeyi,

rzgrin sesini dinlemeyi ok daha ilgin buluyordu. De-


vesini daha iyi tanimayi grenip de ona yakinlik duymaya

baslar baslamaz, kitabi bir yana atti. Bununla birlikte bir

bosinanci da vardi: Bu kitabi ne zaman asa, nemli bir

in-

sana rastlayacagini dsnyordu.

Sonunda, srekli olarak yaninda giden bir

deveciyle

dost oldu. Aksam konaklamalarinda, atesin evresinde

din-

lenirken, ona obanlik yaptigi sirada basindan geen

ilgin

olaylari anlatiyordu.

Deveci bu sohbetlerden birinde ona kendi

hayatini

anlatmaya basladi.

- El-Kairoum yakinlarindaki bir kyde oturuyor-

dum, dedi. Bir bostanim, ocuklarim ve lmme kadar

degismeyecek bir hayatim vardi. Bir yil rn her zaman-

kinden daha bol oldu, biz de Mekke'ye gittik ve bylece o

zamana kadar yerine getirmemis oldugum bir farizami

eda

etmis oldum. Artik gnl rahatligiyla lebilirdim ve ld-

gm iin de mutlu olurdum.


8

Bir gn yer titremeye basladi ve kabaran Nil,

yatagin-

dan tasti. O zamana kadar yalnizca baskalarinin basina

gel-

digini sandigim sey benim de basima geldi. Komsularim,

sel yznden zeytin agalarim yitireceklerinden korktular;

karim ocuklarinin sulara kapilip gitmesinden korktu.

Ben de sahip olmayi basardigim seylerin yok olacagi d-

sncesiyle korkuya kapildim.

Ama aresi yoktu bunun. Topraktan elde edilecek

bir

sey kalmamisti artik, ben de yasamak I i baska bir are

aradim. Simdi devecilik yapiyorum. Ama bu sayede Al-

lah'in kelmini anlayabildim: Kimse bilinmezden korkma-

mali, nk herkbs istedigi ve ihtiya duydugu seyi ele

ge-

irebilir.

ister hayatimiz, ister ekin tarlalarimiz olsun, sahip

ol-

dugumuz seyleri yitirmekten korkariz. Ama hayat hikye-

miz ile dnya tarihinin ayni El tarafindan yazilmis oldugu-

nu anladigimiz zaman, bunu anar anlamaz, bu korku


uup gider.

86

BAZEN, AKSAM KONAKLAMALARINDA

KER-

vanlar karsilasiyorlardi. Sanki her sey bir Yce El tarafin-

dan yazilmis gibi, bir kervanin gereksinim duydugu sey

tekinde bulunuyordu. Deveciler kum firtinalari konu-

sunda birbirlerine bilgi veriyorlar; atesin evresinde topla-

nip lle ilgili ykler anlatiyorlardi.

Kimi zaman, yzleri peeli gizemli insanlar da

geli-

yordu: Kervanlarin izledigi yolu gzetleyen bedevilerdi

bunlar. Soyguncular, asi kabileler konusunda bilgi veriyor-

lardi. Koyu renkli cellabyalarina1 ve yalnizca gzlerini

aikta birakan kefyelerine sarinmis olarak, sessizce gelip

sessizce gidiyorlardi.

Bu gecelerden birinde, atesin nnde oturan

delikanli

ile Ingiliz'in yanina deveci de geldi.

- Kabileler arasinda savas sylentileri var, dedi.

birden sustular. Gen ispanyol, kimse agzini

aip

bir sey sylememesine karsin, ortaligi bir korku sardigini


fark etti. Szsz dili, Evrensel Dil'i bir kez daha anliyor-

du.

Bir sre sonra tehlike olup olmadigini sordu

Ingiliz.

- le giren kimse iin geri dns yoktur, diye

ya-

nitladi deveci. Geride1 dnemedigine gre, aresi yok,

en

iyi nasil ilerler, o yolu bulacaktir. Tehlike de dahil olmak

zere gerisini Allah bilir.

Ve szn gizemli "Mektup!" szcgyle bitirdi.

- Kervanlara daha ok dikkat etmelisiniz, dedi

deli-

kanli Ingiliz'e, deveci yanlarindan ayrilinca. Dolambali

bir yol Izliyorlar, ama hep ayni noktaya gidiyorlar.

1 Kuzey Afrika'da erkek ve kadinlarin giydikleri uzun

kollu, balikli giysi. (rv.)

2 Araplarda, erkeklerin pf kll bjr rt j . (rv.)

87

- Siz de dnya konusunda daha ok sey

okumalisi-
niz, diye yanitladi Ingiliz. Kitaplar tipki kervanlara ben-

zerler.

Uzun insan ve hayvan dizisi bundan sonra daha

hizli

ilerlemeye basladi. Artik sessizlik yalnizca gndzleri

ege-

men degildi. Aksamlari, insanlarin sohbet etmek iin ates

basinda toplanmaya alistiklari saatte de yavas yavas

sessiz-

lik hkm srmeye basladi. Bir gn kervan basi,

geceleyin

dikkat ekmemek iin ates yakilm amasina karar verdi.

Bunun zerine yolcular, smemek iin

hayvanlarin

olusturdugu bir emberin ortasinda hep birlikte uyumaya

basladilar. Kervan basi ayrica konak yerinin evresine

gz-

cler koydu.

Bu gecelerden birinde, bir trl uyuyamayan

Ingiliz.

gidip gen Ispanyolu buldu; birlikte, yakinlardaki kumul-

larda gezdiler. Dolunay vardi. Delikanli btn hayat y-

ksn Ingiliz'e anlatti.

ingiliz, delikanlinin alismaya baslamasindan


sonra

her gn daha bir gelisen billriye dkkni evresine zel

bir ilgi gsterdi.

- Her seyi temel kural ynlendiriyor, dedi. Buna

simyada Evrenin Ruhu adi verilir. Btn kalbimizle bir

sey istedigimiz zaman, Evrenin Ruhu'na daha yakin olu-

ruz. Olumlu bir gtr.

Ayrica, bunun insanlara zg bir ayricalik

olmadigini

syledi: Ister bir maden, ister bir bitki, Ister br hayvan ya

da dsnce olsun, yeryznde bulunan her seyin bir ruhu

vardi.

- Topragin altinda ve zerinde bulunan her sey

dur-

madan degisir, nk toprak canlidir ve bir ruhu vardir.

Bizler bu Ruh'un bir parasiyizdir ve onun bizim yarari-

miza alistigini ok az biliriz. Billriye dkkninda, vazo-

larin da sizin basariniza katkida bulunduklarini

anlamalisi-

niz.

88

Delikanli, ayi ve beyaz kumlari seyrederek bir

sre

konusmadi,
- lde ilerleyen kervani gzlemledim, dedi

sonun-

da. Kervan ve l ayni dili konusuyorlar; l, kervanin

ilerlemesine bu nedenle izin veriyor. Kendisiyle kusursuz

bir esuyum iinde olup olmadigini anlamak iin, kervanin

her adimini hissediyor; ve durum byleyse, kervan

vahaya

ulasacaktir. Ama, iimizden biri ne kadar cesur olursa ol-

sun, bu dili anlamayacak olsaydi, daha ilk gn lrd.

Birlikte ayisigini seyretmeyi srdrdler.

- Simgelerin bys, diye srdrd konusmayi

deli-

kanli. Rehberlerimizin, ln isaretlerini nasil okuduklari-

ni, kervanin ruhunun ln ruhuyla nasil konustugunu

grdm.

Bir sre sonra Ingiliz konusmaya basladi:

- Gerekten de kervana biraz daha dikkat

etmeliyim,

dedI sonunda.

- Ben de kitaplarinizi okumaliyim, diye yanitladi

de-

likanli.

9
TUHAF KITAPLARDI BUNLAR. CIVADAN,

tuzdan, ejderhalardan ve krallardan sz ediyorlardi, ama

hibir sey anlamiyordu. Ne var ki, sanki btn kitaplarda

srekli tekrarlanan bir dsnce var gibiydi: Her sey bir ve

tek seyin belirtisidir.

Bu kitaplardan birinden, simyanin en nemli

metni-

nin yalnizca birka satirdan olustugunu ve bir zmrt

ze-

rine yazili oldugunu grendi.

- Zmrt levha, dedi Ingiliz, arkadasina bir ey

g-

rettigi iin gurur duyarak.

- Ama yleyse neden bu kadar ok kitap var?

- Bu birka satiri yorumlamak iin, dedi Ingiliz.

As-

linda kendisi de bu yanita tam olarak inanmis degildi.

Delikanlinin en ok ilgi duydugu kitapta, nl

simya-

cilarin yasamykleri yer aliyordu. Btn yasamlarini, la-

boratuvarlarinda madenleri aritmaya adamis insanlardi

simyacilar; bir maden yillarca ateste pisirilecek olursa,

kendine zg btn niteliklerinden kurtulacagina ve onun


yerine geriye Evrenin Ruhu'nun kalacagina inaniyorlardi.

Bu Yce Nesne, simyacilarin yeryznde bulunan her

seyi

anlamalarina olanak sagliyordu. nk bu Yce Nesne,

btn nesnelerin kendi aralarinda iletisim kurmalarini

sag-

layan dildi. Byk Marifet ya da Byk Yapit adini ver-

dikleri bu bulgu iki paradan olusuyordu: Sivi ve kati.

- Bu dili anlamak iin, insanlari ve simgeleri

gzlem-

lemek yeterli degil midir? diye sordu delikanli.

- Her seyi basitlestirmek gibi bir saplantiniz var,

di-

ye yanitladi Ingiliz, fkeyle. Simya ciddi bir istir. Srecin

btn evrelerini statlarin grettikleri gibi izlemek zorun-

ludur.

90

Delikanli, Byk Yapit'in sivi kesimine Ebed

Hayat

iksiri adi verildigini ikardi. Bu iksir yalnizca btn hasta-

liklari iyilestirmekle kalmiyor, ayni zamanda simyacilarin

yaslanmalarina engel oluyordu. Kati kesimine Felsefe


Tasi

adi veriliyordu.

- Felsefe Tasi'ni bulmak yle kolay bir is

degildir,

dedi Ingiliz. Simyacilar, madenleri aritan atesi gzlemle-

mek iin yillarca laboratuvarlarma kapaniyorlardi. Atese

bakmaya kendilerini ylesine veriyorlardi ki, vicdanlarin-

da, dnyanin btn fani degerlerinden kurtulup ariniyor-

lardi. Ve sonunda, bir gn, madenleri aritmanin aslinda

kendilerini arindirmak oldugunu anliyorlardi.

Delikanli o zaman Billriye Tccarini animsadi.

Bill-

riye Tccari, ikisini de kt dsncelerden kurtardigi iin,

kristal vazolari temizlemenin iyi bir sey oldugunu syle-

misti. Giderek, simyanin gndelik yasamdan grenilmesi

gerektigine inaniyordu delikanli.

- stelik, diye yeniden konusmaya basladi

Ingiliz,

Felsefe Tasi'nm tam anlamiyla olaganst bir zelligi

var-

dir. Byk bir adi maden ktlesini altina evirmek iin

kck bir parasi yeter.

O andan sonra, delikanlinin simyaya olan ilgisi

iyice

byd. Biraz sabirla, her seyi altina dnstrebilecegini

dsnyordu. Bunu basarmis olan insanlarin


yasamyk-

lerini okudu: Helvetius, Elias, Fulcanelli, Geber. Byleyi-

ci yklerdi bunlar: Hepsi kendi Kisisel Menkibe'lerini so-

nuna kadar yasiyorlardi. Yolculuklar yapiyorlar, bilginler-

le bulusuyorlar, inansizlarin gzlerinin nnde mucizeler

yaratiyorlar ve Felsefe Tasi ile Ebed Hayat Iksiri'ni elle-

rinde bulunduruyorlardi.

Ama kendisi, Byk Yapit'a ulasma yntemini

gren-

meye kalkisinca, tam anlamiyla sasirip kaliyordu. Bu ko-

nuda, desenlerden, sifreli bilgilerden, anlami karanlik me-

tinlerden baska bir sey yoktu.

, - Neden anlasilmasi bunca g bir dil kullaniyorlar?

diye sordu bir aksam Ingiliz'e delikanli.

Bu arada Ingiliz'in olduka keyifsiz grndgn

fark

etti, sanki kitaplarini zlemis gibi.

- Anlamak iin yeterince sorumluluk


duyanlarin,

yalnizca bunlarin anlayabilmeleri iin, diye yanitladi Ingi-

liz. Herkesin kursunu altina dnstrmeye kalkistigini

dsnn biraz. Bir sre sonra altinin hibir degeri

kalmaz-

di. Yalnizca, inati insanlar, direnli arastirmacilar Byk

Yapit'i gereklestirmeyi basarabilirler. ln ortasinda

bulunusumun nedeni de bu iste. Sifreleri zmeme

yardim

edecek gerek bir simyaciyi bulmak iin.

- Bu kitaplar ne zaman yazildilar? diye sordu

deli-

kanli.

- Birka yzyil nce.

- O siralar, basimevi yoktu henz. Simya

bilgisine

herkesin ulasmasi olanaksizdi. Peki, bu tuhaf dilin, bu

sim-

gelerin amaci ne?

Bu diretmeye karsin, soruyu yanitlamadi Ingiliz.

Bir-

ka gndr kervani dikkatle gzlemledigini ve yeni bir sey

kesfetmedigini syledi. Ancak bir sey fark etmisti: Gide-

rek savastan daha ok sz ediliyordu.

92
BIR GN DELIKANLI, KITAPLARINI

INGILIZ'E

geri verdi.

- Epeyce birseyler grendiniz m bari? diye

sordu In-

giliz, sabirsiz bir merakla. Sava? korkusundan kurtulmak

iin birisiyle konusmaya gereksinimi vardi.

- Evrenin bir ruhu oldugunu ve bu ruhu anlayan

kimsenin nesnelerin dilini anlayacagini grendim. Birok

simyacinin kendi Kisisel Menkibe'sini yasadigini ve

sonun-

da Evrenin Ruhu'nu, Felsefe Tasi'ni, Ebed Hayat Iksiri'ni

kesfettiklerini grenim.

zellikle de, bu seylerin ok basit oldugunu ve bir

zmrtn zerine yazilabileceklerini grendim.

Ingiliz hayal kirikligina ugradi. Yillar sren

grenim,

byl simgeler, glkle grenilen szckler, laboratu-

var aletleri, bunlarin hibiri delikanliyi etkilememisti. 'Bu

seyleri grenemeyecek kadar yontulmamis bir ruhu olma-

h/ diye dsnd.

Kitaplarini alip devenin semerine asili duran

antalari-
na koydu.

- Gidip kervaninizi gzlemlemeyi srdrn, dedi.

Si-

zin kervan da nemli bir sey gretmedi bana.

Delikanli, ln sessiz enginligini, hayvanlarin

yrr-

ken kaldirdiklari kumu seyretmeye koyuldu. "Herkesin

kendine gre bir grenme tarzi var,' diye tekrarliyordu

kendi kendine. "Onun grenme tarzi benim grenme tar-

zim degil; benim grenme tarzim, onun tarzi degil. Ama o

da, ben de kendi Kisisel Menkibe'mizi ariyoruz; bu -yz-

den ona saygi duyuyorum/

93

KERVAN, ARTIK HEM GECE, HEM DE

GN-

dz yol aliyordu. Yzleri peeli ulaklar giderek daha sik

gelmeye baslamisti. Simdilerde delikanliya arkadas gibi

davranan deveci, kabileler arasinda savas iktigini syle-

misti. Vahaya vaktinde varabilirlerse talihli sayilirlardi.

Hayvanlar bitkin dsms, insanlar giderek

sessizles-

mislerdi. Sessizlik geceleyin daha rktcyd. zellikle

de bir devenin bozlamasi (daha nce, alt tarafi bir deve


bozlamagiydi) ortaliga korku saldigi zaman: Bir saldiri

isa-

reti olabilirdi.

Ne var ki, savas tebdilinden oka etkilenmis gibi

g-

rnmyordu deveci.

- Yasiyorum, dedi delikanliya, aysiz ve kamp

atessiz

bir gece, hurma yerken. Ve bir sey yerken yemekten bas-

ka bir sey dsnmem. Yrdgm zaman da

yryece-

gim, hepsi bu. Savasmak zorunda kalirsam, lm su gn

ya da bu gn gelmis viz gelir tiris gider. nk ben ne

ge-

miste, ne de gelecekte yasiyorum. Benim yalnizca

simdim

var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman simdide yasa

mayi basarabilirsen, mutlu bir insan olursun. lde haya

oldugunu, gkyznde yildizlar oldugunu ve insan

hayati

ntn znde bulundugu iin kabile muhariplerinin savastik

larim anlayacaksin. O zaman hayat bir bayram, bir senli1

olacak, nk hayat yasamakta oldugumuz andan

ibaretti

ve sadece budur.
-v

iki gece sonra, uykuya dalmak zereyken, yry

ynlerini gsteren yildiza bakti delikanli. Sanki ufuk bira;

daha yaklasmis gibiydi, l '.n zerinde yzlerce yildiz

var

di.

94

95

Orasi vaha, dedi deveci.

yleyse niin hemen gitmiyoruz

oraya?

nk uyumamamiz gerek.

GNES UFUKTAN YKSELMEYE

BASLAR-.

ken gzlerini ati delikanli. Karsisinda, geceleyin kk

yildizlarin parildadigi yerde, btn l yzeyini kaplayan

hurma agaci dizileri uzaniyordu.

- Sonunda geldik! diye haykirdi, uykudan uyanw

In-

giliz.

Ama delikanli agzini amadi. ln sessizligini

gren-
misti; karsisinda duran hurma agalarina bakmakla yetin-

di. Piramitlere ulasmak iin nnde hl uzun bir yol var-

di; ve bu sabah, bir gn, bir anidan baska bir sey olmaya-

cakti onun iin. Ama simdi, simdiki andi, devecinin sz-

n ettigi bayramdi; bu ni gemisin dersleri ve gelecegin

dsleriyle birlikte yasamaya alisiyordu. Bir gn, bu bin-

lerce hurma agacinin grnts yalnizca bir ani olacakti.

Ama bu anda, onun iin glgeyi, suyu ve savasa karsi

bir

sigmagi simgeliyordu. Ayni sekilde, bozlayan bir deve bir

tehlike isaretine dnsebilir, hurma agaci dizileri de bir

mucize yansitabilirdi.

"Evrenin birden ok dili var,' diye dsnd.

96

'ZAMAN HIZLANDIKA KERVANLAR

DA

hizlaniyor,* diye dsnd Simyaci, yzlerce insan ve hay-

vanin Vaha'ya geldigini grerek. Vaha sakinleri bagira a-

gira yeni gelenleri karsilamaya kostular. Kalkan toz, l

gnesini glgeliyor; yabancilari gren ocuklar sevinten

havaya siriyordu. Simyaci, kabile reislerinin kervan basi-

nin yanma gittiklerini ve hep birlikte gizli bir toplantiya

oturduklarini fark etti.


Ama bunlarin hibiri ilgilendirmiyordu Simyaciyi.

Daha nce de nice insanlarin gelip nicelerinin gittigini

gr-

mst; Vaha ve ln sessizligini hibir sey

bozamamisti.

Rzgrin etkisiyle biim degistiren bu usuz bucaksiz

kumlarda taban tepen krallar ve dilenciler grmst; ama

ocukken grdg kumlardan farkli degildi bu kumlar.

Her seye karsin, sari topraktan, lacivert gkyznden

son-

ra, hurma agalarinin yesilinin gzlerinin nnde belirdi-

gini gren yolcularin hissettikleri nesenin birazini yregi-"

nin derinliklerinde duymasina engel olamiyordu.

"Belki de Tanri, l, insanlar hurma agalarini

g-

rnce sevinsinler dye yaratti,' diye dsnd.

Ardindan daha gndelik sorunlarla ilgilenmeye

karar

verd. Bildigi gizlerin bir blmn gretecegi insanin bu

kervanla geldigini biliyordu. Isaretler bunun haberini ver-

misti. Bu adami henz bilmiyordu, ama deneyimli gzleri

onu grdkleri anda taniyacaklardi. Bunun da, daha

nce-

ki tilmizi kadar yetenekli olacagim umuyordu.

"Bu seyler neden mutlaka agizdan kulaga

aktariliyor,
dogrusu bilmiyorum/ diye dsnd. Bunlarin gerek giz-

ler olmasindan degildi hi kuskusuz: Tanri kendi gizlerini

btn yaratiklara zgrce aiyordu.

Simyan 97/7

Ona gre bunun bir tek aiklamasi vardi:

Kuskusuz

bunlar Saf Hayat'in paralari olduklari ve Saf Hayat'i re-

sim biiminde ya da sz halinde kavramak ok g

oldugu

iin, bu seyleri bu sekiide aktarmak gerekiyordu.

nk insanlar resimlerin ve szcklerin

bysne

kapilip sonunda Evrenin Dili'ni unuturlar.

98

YENI GELENLER HEMEN AL-FAYOUM

KABI-

le seflerinin huzuruna ikarildilar. Delikanli grdklerine

inanmakta glk ekiyordu: Birka hurma agaciyla


evri-

li bir kuyunun (bir tarih kitabinda okudugu bir betimle-

meye gre) yerine, Vaha'nin herhangi bir Ispanyol

kyn-

den ok daha byk oldugunu gryordu. Vaha'da

yz

kuyu, elli bin hurma agaci ve hurma agalarinin arasina

dagilmis ok sayida adir vardi.

- Sanki Bin Bir Gece, dedi, Simyaciyi hemen

grmek

iin sabirsizlanan Ingiliz.

evrelerini hemen ocaklar sardi: Binek

hayvanlari-

na, develere, gelen insanlara merakla bakiyorlardi.

Erkek-

ler, gelenlerin savas isaretlen grp grmediklerini

gren-

mek istiyorlar; kadinlarsa tccarlarm getirdigi kumas ve

degerli taslar iin ekisiy >r!ardi. ln sessizligi arlik

uzak bir hayl gibiydi; herkes, sanki ruhlar dnyasindan

ayrilip insanlarin dnyasina gelmis gibi, durmadan konu-

suyor, glyor ve girtlak paraliyordu Insanlar neseli ve

mutluydular.

Deveci, nceki gece alman nlemlere karsin,

sakinleri-

nin ogunlugu kadin ve ocuklardan olustugu iin, lde


vahalarin her zaman tarafsiz topraklar sayildigini

aikladi

delikanliya. Eki taraim da kendi vahalari vardi; bu

nedenle

n kumlarinda birbirlerini bogazlayan savacilar, birer

siginak saydiklari vahalarin huzurunu bozmuyorlardi.

Kervan basi, biraz g de olsa adamlarini ve

yolcuiari

bir araya toplayip kendilerine bilgi verdi. Kabileler arasin-

daki savas bitinceye kadar burada kalacaklardi. Yolcular,

ziyareti olarak Vaha saktniennin adirlarina konuk edile-

cekler, kendilerine en Iy ye. ier verilecekti. Geleneksel

ko-

nukseverligin yasasi byleydi. Sonra, aralarinda kendi

n-

betileri de olmak zere herkesin, silahlarini kabile reisle-

rinin grevlendirdigi adamlara teslim etmelerini istedi.

- Savasin kurallari byle, diye aikladi. Bylece

mu-
haripler, vahalari siginak olarak kullanamazlar.

ingiliz'in, ceket cebinden krom kapli bir tabanca

i-

kartip silahlari toplamakla grevli adama teslim ettigini

gren delikanlinin saskinliktan agzi aik kaldi.

- Tabancayla ne isiniz var? diye sordu delikanli.

- insanlarin kararsiz kalmamalari konusunda

bana

yardimci olmasi iin, dedi. Arayisi sona ermis oldugu iin

mutluydu.

Delikanliya gelince, o hazinesini dsnyordu.

Haya-

line yaklastika, isler daha glesiyordu. Yasli kralin

'ace-

mi talihi' adini verdigi sey artik olmuyordu. Simdi, kendi

Kisisel Menkibe'sinin pesine dsms kimse iin diretme

ve

cesaret sinavinin sz konusu oldugunu biliyordu. Bu ne-

denle acele etmemeli, sabirsizlik gstermemeliydi.

Yoksa

Tanri'nm yoluna dizdigi Isaretleri gremeyebilirdL

'Onlari yoluma Tanri dizdi,' diye dsnd, kendi

kendine sasarak. Simdiye kadar, isaretleri bu dnyaya ait

birseyler olarak grmst. Yemek yemek ya da uyumak

gibi, ask ya da is aramaya ikmak gibi. Ama bunun,

kendi-
sine yapmasi gerekeni gstermek iin Tann'nm

kullandigi

bir dil olabilecegini hi dsnmemisti.

'Sabirsiz olma,* diye tekrarladi, kendi kendine.

"Deve-

cinin dedigi gibi, yemek zamani gelince yemegi ye. Yr-

me zamani gelince yr.'

Ilk gn, aralarinda ngiiz de olmak zere,

yorgunluga

teslim olan herkes uyudu. Delikanli, asagi yukari kendi

yasinda bes ocukla birlikte biraz uzaktaki bir adirda ka-

liyordu. l ocuklariydi bunlar, byk kentleri merak

ediyorlardi. Delikanli obanlik yaptigi dnemi anlatti; In-

giliz girdigi sirada, billrive dkkni servenini anlatmaya

baslamak zereydi.

100

- Btn sabah sizi aradim, dedi, arkadasini

disari i-

kartirken. Simyacinin yerini bulmama yardimci olmalisi-

niz.

Onu ilkin kendi olanaklariyla bulmayi denediler.


Bir

Simyaci, hi kuskusuz Vaha'nin teki sakinlerinden daha

degisik yasiyor olmaliydi; byk bir olasilikla adirinda

srekli yanan bir ocak vardi. Uzun uzun. dolastiktan son-

ra, Vaha'nin onlarin dsndgnden ok daha genis

oldu-

gunu ve yzlerce, yzlerce adir bulundugunu anladilar.

- Neredeyse btn bir gn yitirdik, dedi ingiliz,

ar-

kadasiyla birlikte Vaha'daki bir kuyunun yanina oturur-

ken.

- Sormak belki daha iyi olur, dedi delikanli.

Ingiliz, Al-Fayoum'da oldugunu kimseye belli

etme-

mek istiyordu, bu nedenle karar veremedi. Sonunda, bo-

yun egdi ve Arapayi kendisinden daha iyi konusan deli-

kanlidan gerekeni yapmasini istedi. Delikanli, bunun ze-

rine, koyun derisinden tulumunu doldurmak iin kuyuya

gelen bir kadina yaklasti.

- Aksam serifleriniz hayirli olsun ya hatun! Bu

vaha-

da yasayan bir Simyaci var, nerede oturdugunu

grenmek

isterdim, dedi.

Kadin byle birini hi duymadigini syledi ve

hemen
uzaklasti. Bununla birlikte, siyah giysiler giymis kadinlarla

konusmaya kalkismamasi konusunda da uyardi

delikanli-

yi, nk evli kadinlardi bunlar. Gelenege saygi

gstermek

zorunluydu.

Ingiliz byk bir hayal kirikligina ugramisti.

Demek

bu yolculugu bosu bosuna yapmisti. Arkadasi da

zlms-

t bu duruma. Ingiliz de kendi Kisisel Menkibe'sinin pe-

sinden gidiyordu. Ve bir Insan bunu yapiyorsa, btn Ev-

ren, onun aradigini bulmasina yardimci olmak ister:

Byle

sylemisti yasli kral. Onun yanilmasi olanaksizdi.

- Simdiye kadar burada simyacilardan sz

edildigini

hi duymadim, dedi delikanli. Yoksa size yardimci

olmak

Isterdim.

10

1
ingiliz'in gzleri parladi.

- Elbette yle, diye haykirdi. Belki de burada

bir simyacinin kim oldugunu bilmiyordu. Siz, kyde has

taliklari kimin iyilestirdigini sorun en iyisi.

Siyah giyinmis birka kadin su ekmek iin

kuyuyj

geldiler, ama Ingiliz'in stelemesine karsin delikanli

onlar-

la konusmadi. Sonunda bir erkek geldi.

- Kyde hastaliklari iyi eden birini taniyor

musu-

nuz? diye sordu ona delikanli.

-.Btn hastaliklari Allah iyi eder, diye yanitladi

adam. Bu yabancilardan aika korkmustu. Siz ikiniz b-

yc ariyorsunuz.

Ve Kur'an'dan birka ayet okuduktan sonra

yoluna

gitti.

Bir baska adam geldi. Daha yasliydi, elinde

sadece k-

k bir kova vardi. Delikanli ona da ayni soruyu sordu.

- Onun gibi bir adami neden ariyorsunuz? diye

sor-

du Arap, yanit olarak.

- nk suradaki dostum, bu adami tanimak


iin ay-

larca yolculuk yapti.

- Bu adam eger Vaha'da yasiyorsa, ok gl

biri ol-

mali, dedi yasli adam biraz dsndkten sonra. Kabile

sef-

leri bile canlarinin istedigi zaman gremezler onu. Byle

bir seyi onun istemesi gerekir. Siz iyisi mi savasin sona

er-

mesini bekleyin ve kervanla birlikte yolunuza gidin. Va-

ha'nin hayatina girmeye alismayin, diye bagladi konus-

masini, yanlarindan ayrilirken.

Ama Ingiliz'in etekleri zil almaya basladi.

Demek ki

iyi iz zerindeydler.

Bu sirada bir gen kiz grnd, siyah giysi

giyinme-

misti. Omzunda bir testi tasiyordu ve basinin evresinde

bir pee vardi, ama yz aikti. Delikanli, Simyaciyi sor-

mak zere yanina yaklasti.

O wda zaman durmus gibi oldu; sanki Evrenin

Ru-

hu, delikanlinin nnde btn gcyle ortaya ikiyormus

gibiydi.
102

Kizin siyah gzlerini, glmseme ile susma

arasinda

karar veremeyen dudaklarini grnce, dnyanin

konustu-

gu ve yeryznn btn yaratiklarinin yrekleriyle anla-

diklari dilin, en temel ve en yce blmn anladi deli-

kanli. Ve Ask'ti bunun adi, insanlardan da lden de

daha

eskiydi, tipki kuyunun yaninda bu iki bakisin bulusmasi

benzeri, iki bakisin bulustugu her yerde, her zaman ayni

gle ortaya ikardi. Dudaklar sonunda glmsemeye

ka-

rar verdiler, ve bir isaretti bu, btn mr boyunca bilme-

den bekledigi, kitaplarda, koyunlarin yaninda, kristallerde

ve ln sessizliginde aramis oldugu isaretti.

Evrenin Saf Dili'ydi bu, herhangi bir aiklamaya

ge-

reksinimi yoktu, nk Evren'in sonsuz zamanda yoluna

devam etmek iin hibir aiklamaya gereksinimi yoktu.

Delikanli o anda, hayatinin kadininin karsisinda

oldugunu

ve kizin da hibir sze gereksinim duymadan bunu


bildigi-

ni biliyordu. Anababasi, anababasinin anababasi, biriyle

evlenmeden nce ona kur yapmak, nisanlanmak, onu

tani-

mak ve para sahibi olmak gerektigini syleseler de, deli-

kanli dnyada en ok bundan emindi. Bunun tersini

syle-

yenler, evrensel dilden habersiz kimselerdi. nk bu dili

bilen biri, ister ln ortasinda ya da Ister byk kentlerin

gbeginde olsun, dnyada her zaman bir baskasini

bekle-

mekte olan biri bulundugunu kolayca anlayabilir. Ve bu

iki insan karsilasinca ve gzleri bulusunca, btn gemis

ve btn gelecek artik btn nemini yitirir, yalnizca o

an, ve gkkubbe altinda her seyin ayni El tarafindan

yazil-

digi gerekligi vardir, bu inanilmaz gerek vardir. Ask'i

yaratan ve alisan, dinlenen ve gnes isigi akinda

hazineler

arayan her kimse iin sevilecek birini yaratmis olan El.

nk, byle olmasaydi, insan soyunun hayallerinin hi-

bir anlami olmazdi.

'Mektup,' dedi kendi kendine.

Oturmakta olan Ingiliz yerinden kalkti ve


arkadasini

sarsti.

- Haydi! Sorun ona!

Delikanli gen kiza yaklasti. Kiz yeniden

glmsedi.

Delikanli da glmsedi.

- Adin ne senin? diye sordu delikanli.

- Benim adim Fatima, diye yanitladi, gzlerini

indi-

rerek.

- Geldigim lkedeki bazi kadinlarin adi da

byledir.

- Peygamberin kizinin adidir, dedi Fatima.

Mcahit-

lerimiz gtrdler oraya.

Gzel kiz, mcahitlerden gururla sz ediyordu.

Yan-

larinda duran Ingiliz israr ediyordu. Bunun zerine deli-

kanli, gen kiza btn hastaliklari iyi eden br adam tani-

yip tanimadigini sordu.

- Dnyanin gizlerini bilen bir adam. ln

cinleriy-

le konusuyor, dedi gen kiz.

Cinler, Iyilik ve Ktlk perileriydiler. Ve gen kiz


eliyle gney ynn gsterdi, bu tuhaf adam o tarafta

otu-

ruyordu.

Sonra testisini doldurup uzaklasti. Ingiliz de

Simyaci-

yi aramak iin uzaklasti. Delikanli uzun sre kuyunun ya-

ninda oturdu ve gndogusu rzgrinin kendi yznde bir

gn bu kadinin kokusunu biraktigini ve bu kadinin yasa-

digini bile bilmeden onu sevmis oldugunu dsnd. Ve

bu

kadina duydugu ask ona dnyanin btn gizlerini

aacak-

ti.

trlesi gn gen kizi beklemek iin kuyuya gitti deli-

kanli. Orada Ingiliz'i bulunca sasirdi: Ilk kez l seyredi-

yordu.

- Btn ikindi, btn aksam bekledim, dedi ingiliz,

Ilk yaldizlar dogarken geldi. Kendisine ne aradigimi

syle-

dim. Bana kursunu, altina dnstrp dnstrmedigimi

sordu. Ben de tam olarak iste bunu grenmek istedigimi

syledim. Bunun zerine denememi syledi. 'Git de-

ne!'den baska bir sey sylemedi bana.


104

Delikanli agzini amadi. Demek ki, Ingiliz

oktandir

bildigi bir seyi grenme^ iin tepmisti bunca yolu. Ve bu-

nun benzeri bir sey grenmek iin, kendisinin de yasli

kra-

la alti koyun vermis oldugunu animsadi.

- yleyse deneyin, dedi Ingiliz'e. t

- Ben de onu yapacagim. Ise hemen koyulacagim.

Ingiliz ayrildiktan az sonra, Fatima su doldurmak

iin

kuyuya geldi.

- Sana tek bir sey sylemek iin geldim, dedi

delikan-

li, gen kiza. Benim karim olmani istiyorum. Seni seviyo-

rum.

Gen kiz testiyi tasirdi.

- Seni her gn burada bekleyecegim, diye

konusmasi-

ni srdrd delikanli. Piramitlerin yakininda bulunan bir

hazineyi aramak iin btn l getim. Savas benim iin

tam bir talihsizlikti. Ayni savas simdi benim iin br talih,

nk burada senin yaninda kaliyorum.

- Savas bir gn bitecek, dedi gen kiz.


Delikanli Vaha'daki hurma agalarina bakti.

oban-

lik yapmisti. Burada da koyunlar vardi. Hazineden daha

nemliydi Fatima.

- Muharipler kendi hazinelerini ariyorlar, dedi

gen

kiz, sanki onun dsncelerini kesfetmis gibi. Ve l

kadin-

lari muhariplerinden gurur duyuyorlar.

Sonra, testisini yeniden doldurup oradan

uzaklasti.

Delikanli her gn kuyuya gidip Fatima'nm

gelmesini

bekliyordu. Fatima'ya obanlik hayatini, kralla rastlasma-

sini, kristal dkknini anlatti. Dost oldular ve birlikte an-

cak on bes dakika geiriyor olmalarina karsin, bu sreyi

gnn geri kalan blmnden ok daha azun buluyordu.

Neredeyse bir aya yakindir Vaha'daydilar. Kervan

Ba-

si bir p-n herkesi toplantiya agirdi.

- Savasin ne zaman bitecegini bilm^ uz ve

tekrar

yola ikmamiz olanaksiz, dedi. Savas kuskusuz daha

uzun
sre devam edecek, belki de yillarca. Iki taraf da, cesur

ve

10

kahraman muhariplerle dolu ve iki ordu da savasmaktan

gurur duyuyor. Bu iyiler ile ktler arasindaki bir savas

degil. Ayni iktidari ele geirmek isteyen gler arasindaki

bir savas bu ve byle bir savasta Allah iki tarafin da

yanin-

dadir.

Insanlar dagildilar. Delikanli o aksam FatIma'yi

tek-

rar grd ve ona toplantida sylenenleri aktardi.

- Ikinci grsmemizde, dedi gen kiz, bana

askindan

sz ettin. Daha sonra bana'Evrenin Dili gibi, Evrenin Ru-

hu gibi ok gzel seyler grettin. Ve bunlar, azar azar

beni

senin paran haline getirdiler.

Delikanli onun sesini dinliyor ve bu sesi, hurma

aga-

larinin yapraklarindan esen rzgrin hisirtisindan ok


da-

ha gzel buluyordu.

- Seni beklemek iin kuyuya ok erken geldim.

ok

bekledim. Gemisimi, gelenegi, erkeklerin l

kadinlarinin

nasil davranmalarini istediklerini animsayamiyorum. K-

kken, ln bir gn bana hayatimin en gzel

armagani-

ni verecegini hayal ederdim. Ve bu armagan verildi simdi

bana, bu armagan sensin.

Delikanli gen kizin elini tutmak istedi. Ama

Fatima

testinin kulplarindan tutuyordu.

- Bana dslerini, yasli krali ve hazneyi anlattin.

Ba-

na isaretlerden sz ettin. Iste bu yzden hibir seyden

korkmuyorum, nk seni bana bu isaretler getirdiler.

Se-

nin de sik sik tekrarladigin gibi, ben senin dslerinin ve

Kisisel Menkibe'nin bir parasiyim. Ayni sebepten dolayi,

senin, aramaya geldigin seyin dogrultusunda yolunu sr-

drmeni istiyorum. Savasin bitmesini beklemen gereki-

yorsa ok iyi. Ama daha erken gitmek zorundaysan, y-

leyse Menkibe'nin yoluna git. Kumullar rzgrin etkisiyle


degisirler, ama l hep ayni kalir. Askimiz da byle ola-

cak.

- Mektup, dedi gen kiz bir kez daha. Ben, senin

Menkibe'nin bir parasiysam bir gn geri dneceksin.

106

Delikanli, gen kizin yanindan ayrilirken zgnd.

Simdiye kadar tanimis oldugu insanlari dsnyordu. Evli

olan obanlar, kirlarda dolasmalari gerektigi konusunda

karilarini inandirmakta oka glk ekiyorlardi. Ask,

sevilen nesnenin yaninda bulunmayi zorunlu kiliyordu.

Ertesi gn, Fatima'ya bunlardan sz etti Delikanli.

- l bizden erkeklerimizi aliyor, dedi Fatima, ve

her zaman geri getirmiyor onlari. Buna alismak zorunda-

yiz. Artik onlar, yagmur yagdirmadan geen bulutlarda,

taslarin arasina gizlenen hayvanlarda, topraktan fiskiran

cmert suda bulunuyorlar. Artik onlar her seyin bir para-

si oldular, Evrenin Ruhu oldular. Gidenlerin kimileri geri

dnyorlar. O zaman teki kadinlar mutlu oluyorlar,

nk kendi bekledikleri erkekler de gnn birinde geri

dnebilirler. Eskiden bu kadinlara bakar ve onlarin mutlu-

luklarini kiskanirdim. SimdI benim de bekleyecek bir er-

kegim olacak. Ben bir l kadiniyim ve bundan gurur du-

yuyorum, istiyorum ki benim erkegim de kumullarin yer-


lerini degistiren rzgr gibi zgrce dolassin. Istiyorum ki

onu bulutlarda, hayvanlarda ve suda grebileyim.

Delikanli Ingiliz'in yanma gitti. Ona Fatima'dan sz

etmek istiyordu. Ingiliz'in, adirinin yanina kk bir

ocak yapmis oldugunu grnce sasirmamazlik etmedi.

Tu-

haf bir ocakti, zerinde saydam bir sise vardi. Ingiliz atesi

odunla besliyor ve l gzlemliyordu. Gzleri, kitap

okumaya daldigi zamankilerden sanki daha pariltiliydi.

- alismanin bu ilk evresi, dedi. Karisik kkrt

saf-

lastirmam gerekiyor. Ve bunu gereklestirmek iin,

basari-

sizliga ugramaktan korkmamak zorundayim.

Basarisizliga

ugramak korkusu, simdiye kadar Byk Yapit'a girisme-

me hep engel oldu. On yil nce baslamam gereken

seye

ancak simdi baslayabiliyorum. Ama yirmi yil beklemis ol-

dugum iin de mutluyum.

Ve le bakarak atesi kotarmayi srdrd.

Delikanli,

l, batan gnesin pembe rengini alincaya kadar bir sre

onun yaninda kaldi. Sessizligin, sorularini yanitlayabilip


bilemeyecegini anlamak iin le dalmak istedi, dayanil-

maz bir istekti bu.

Vaha'mn hurma agalarini gzden yitirmeden bir

s-

re amasizca yrd. Rzgri dinliyor, ayaklarinin

altinda

akil taslarini hissediyordu. Kimi zaman, bir kavki bulu-

yordu ve bu ln, ok eski aglarda byk bir deniz ol-

dugunu biliyordu. Byk bir tasin zerine oturdu ve ken-

disini karsisinda duran ufkun bysne birakti. Aski, ona

bir sahip olma dsncesi katmaksizin dsnemiyordu.

Ama Fatima bir l kadiniydi. Bir sey onun anlamasina

yardimci olabilecekse, bu da kuskusuz ld.

Basinin stnde bir jeyin kimildadigini

hissedinceye

kadar, orada hibir sey dsnmeksizin yle kaldi.

Gky-

zne bakinca, gkyznn enginlerinde uan iki atmaca

grd.

Yirtici kuslara ve. uarken izdikleri sekillere

dikkatle

bakti. Bunlar grnste dzensiz izgilerdi, ama onun

iin

gene de bir anlamlari vardi. Ne var ki anlamlarini

zemi-
yordu. Bunun zerine kuslarin hareketlerini gzleriyle iz-

lemeye karar verdi; bylelikle, belki de bir mesaj

okuyabi-

lirdi. Belki de l kendisine sahip olmayi gerektirmeyen

aski aiklayabilirdi.

Uykusunun geldigini hissetti. Ama yregi ondan

uyu-

mamasini istedi; oysa tam tersine kendini birakmasi

gere-

kiyordu.

- Iste Evrenin Dili'ni kavriyorum, dedi ve bu

dnya-

da her seyin bir anlami var, atmacalarin uusuna

varincaya

kadar. Bir kadina duydugu ask iin, iinde derin bir min-

net hissetti, insan sevince/ diye dsnd, "nesneler daha

ok anlam kazaniyor.*

Birden, atmacalardan biri, tekine saldirmak iin

pike

yapti. O anda delikanlinin gznn nnde ani ve kisa

bir

grnt belirdi- S.'ahli bir birlik, elde kili Vaha'yi isgal

ediyordu. Grnt hemen yok oldu, ama biraktigi etki

^ok canliydi. Sfi^plardan sz edildigini duymus ve birka

serap grmst: ln kumlarinda somutlasan


arzulardi

108

bunlar. Ne var ki, hi kuskusuz bir ordunun Vaha'yi ele

geirdigini de grmek istememisti.

Bunlari unutmak ve tekrar dsnceye dalmak

istedi;

yeniden pembe asiboyasi le ve taslara yneltmek

istedi

zihnini. Ama yregindeki bir sey rahat birakmiyordu

onu.

"Her zaman isaretleri izle," demisti yasli kral.

Fati-

ma'yi dsnd. Sonra grdg grnty animsadi ve

bu-

nun gereklikten pek uzak olmadigini sezdi.

iini sar w boguntudan kurtulmaya alisti. Ayaga

kal-

kip hurma agalarina dogru yrd. Bir kez daha,

nesnele-

rin ogul dilini anliyordu: Simdi, Vaha tehlikeyi simgeler-

ken l gvenligi temsil ediyordu.

Deveci, bir hurma agacinin dibine oturmus,

gnesin
batisini seyrediyordu.

Delikanlinin bir kumulun arkasindan ikarak

geldigi-

ni grd.

- Bir ordu yaklasiyor, dedi delikanli. Bir grnt

grdm.

- l, insanlarin yregini hayallerle doldurur,

diye

yanitladi deveci.

Ama delikanli ona atmacalari anlatti:

Atmacalarin

uusunu izlerken birden Evrenin Dili'ne dalmisti.

Deveci hibir karsilik vermedi; delikanlinin

kendisine

anlattigi seyi wliyordu. Herhangi bir seyin, yeryznde,

her seyin yasamini anlatabilecegini biliyordu. Bir kitabin

herhangi bir sayfasini aarak, birinin elini inceleyerek, ya

da kuslarin uusuna bakarak, ya da kgit fali aarak, ya

da

bir baska yntemle, o anda yasamakta oldugumuz

dene-

yimle bir iliski kurabiliriz hepimiz. Aslinda, nesneler ken-

diliklerin4en hibir sey ainlamazlar; insanlar bu

nesneleri

gzlemleyerek, Evrenin Ruhu'nu anlama yntemini


kesfe-

debilirler.

l, Evrenin Ruhu'nu kolayca anlayabilmeleri

saye-

sinde hayatlarini kazanan insanlarla doluydu. Khin adi

veriliyordu bunlara; ve khinler, kadinlar ve yaslilardan

10

korkarlardi. Savasilar bunlara pek ender danisirlardi,

n-

k insanin ne zaman lecegini nceden bilerek savasa

git-

mesi olanaksizdir. Savasilar, savastan haz almayi,

bilinme-

yen bir seyden heyecan duymayi yeglerler; gelecek

Allah

tarafindan yazilmistir ve Allah ne yazarsa yazsin,

insanla-

rin iyiligi iindir. Bu nedenle, savasilar yalnizca simdiki

zamanda yasiyorlardi, nk simdiki zaman

beklenmedik

olaylarla doluydu ve bir yigin seye dikkat etmek zorun-


daydilar: Dsmanin kihci neredeydi, ati neredeydi, lm-

den kurtulmak iin hangi vurusu yapmaliydilar?

Deveci bir savasi degildi ve simdiye kadar

khinlere

danistigi olmustu. Aralarindan ogu kendisine dogru sey-

ler sylemislerdi,* kimileri de yanlis seyler sylemisti. Bir

gn en yasli (ve en rktc) khin, deveciye neden bu

ka-

dar gelecekle ilgilendigini sormustu.

- Birseyler yapabilmek iin, diye yanitlamisti

deveci.

Ve olmasini istemedigim seyleri tersine evirmek iin.

- O zaman bu senin gelecegin olmaz ki, diye

yanitla-

di khin.

- Ama belki de olacaklara kendimi hazirlamak

iin

gelecegi grenmek istiyorum. .

- Bunlar Iyi seylerse hos bir srpriz olacaklar,

dedi

khin. Kt seylerse daha gereklesmeden aci

ekeceksin.

- Bir erkek oldugum iin gelecegi grenmek

istiyo-

rum, dedi bunun zerine deveci. Ve erkekler


geleceklerine

bagli yasarlar.

Khin bir sre konusmadan durdu. Degnek

falincia

uzmanlasmisti. Yere attigi degneklerin durus biimlerine

gre yorum yapiyordu. Ama o gn degneklerini kullan-

madi. Bir beze sarip cebine koydu.

- Insanlarin gelecegini okuyarak hayatimi

kazaniyo-

rum, dedi. Degnek gizbilimini taniyorum ve her seyin ya-

zili oldugu mekna girmek iin onlardan yararlanmayi bi-

liyorum. Orada gemisi okuyabilirim, unutulmus olanlari

kesfedebilirim ve simdinin isaretlerini anlayabilirim. In-

sanlar bana danismaya geldikleri zaman, gelecegi

okumam:

110

Onu sezerim. nk gelecek Tanri'ya aittir ve yalnizca

ainlar gelecegi ve yalnizca olaganst durumlarda.

Gele-

cegi nasil seziyorum? Simdinin Isaretleri sayesinde.

Gizin

kk simdidedir; simdiye dikkat edecek olursan, onu iyi-


lestirebilirsin. Ve simdiyi iyilestirebilirsen, daha sonra ge-

lecek olan da iyi olacaktir. Gelecegi unut ve hayatinin

her

gnn Seriat'in kurallarina uygun olarak ve Tanri'nin

ev-

latlarina bahsettigi inayete gvenerek yasa. Her gn

kendi-

siyle birlikte Ebediyeti getirir.

Deveci, Tanri'nin gelecegi grmeye izin verdigi

olaga-

nst durumlarin neler oldugunu grenmek istedi:

- Kendisi bizzat onu ainladigi zaman. Ve Tanri

gele-

cegi pek ender ainlar ve bunu bir tek gereke iin

yapar:

Degismek zere yazilmis br gelecek sz konusu

oldugu

zam w.

Tanri delikanliya bir gelecegi gstermis,' diye

dsn-

d deveci. nk delikanlinin kendisine vasita olmasini

is-

tiyordu.

- Kabile reislerinin yanina git, dedi deveci.


Onlara

yaklasan savasilari anlat.

- Benimle alay edecekler.

- Bunlar l insanlaridirlar. l insanlari

isaretlere

aliskindir.

- yleyse durumu biliyor olmalilar.

- Kafalarina takmazlar bunu. Allah'in

kendilerine

bildirmek istedigi bir seyden haberdar olmalari gerektigin-

de, birinin gelip kendilerine haber verecegine Inanirlar.

Is-

te bugn, bu eli sensin.

Delikanli Fatima'yi dsnd. Ve kabile reislerinin

ya-

nma gitmeye karar verdi.

Vaha'nin ortasina kurulmus kocaman beyaz

adirin

kapisinda nbet tutan muhafiza:

- lden bir haber getiriyorum. Reislerle

konusmak

istiyorum, dedi.

11
1

Muhafiz yanitlamadi onu. adira girip uzun sre

kal-

di orada. Sonra beyaz ve altin sarisi giysiler giyinmis

gen

bir Arap'la birlikte disari ikti. Delikanli, oria grms ol-

dugu seyleri anlatti. Arap, ona beklemesini syleyip

adira

girdi.

Gece oldu. Bu arada Araplar, bir yigin tccar

adira

girip ikti. Yavas yavas ocaklar snd ve Vaha l kadar

sessizlesti. Yalnizca byk adirin isigi yaniyordu. Deli-

kanli, bu sre iinde hep Fatima'yi dsnd; gleden

son-

ra yaptiklari konusmayi hl anlamis degildi.

Sonunda birka saat bekledikten sonra muhafiz,

deli-

kanliyi ieri aldi.

Grdg karsisinda heyecanlandi delikanli. ln

or-

tasinda byle bir adirin olabilecegini hi dsnmemisti.

Yer, simdiye kadar zerinde yrmedigi gzellikte en g-


zel halilarla kapliydi; yukariya, ilerinde yanan mumlar

bulunan, parlak ve islemeli madenden avizeler asilmisti.

Bol islemeli ipek yastiklara yaslanmis kabile reisleri adi-

rin gerisinde yarim daire halinde oturuyorlardi. Hizmeti-

ler lezzetli yiyeceklerle dolu gms tepsilerle gidip geli-

yor, ay sunuyorlardi. Baska hizmetiler nargilelerin ates-

lerini tazeliyorlardi. Havaya pek hos bir ttn kokusu ya-

yiliyordu.

Sekiz kabile reisi vardi, bunlarin hangisinin en

byk

oldugunu hemen anladi. Beyaz ve altin rengi bir giysi

giy-

mis olan Arap, yarim dairenin ortasina oturmustu. Onun

yaninda, biraz nce konusmus oldugu gen yer almisti.

- Mesajdan sz eden yabanci kim? diye sordu

reisler-

den biri delikanliya bakarak.

- Benim.

Ve grdg seyleri anlatti delikanli.

- Bizim burada ka kusaktir yasadigimizi bildigi

hal-

de, l byle bir seyi bir yabanciya neden sylesin? dedi

bir baska kabile reisi.

112
- nk benim gzlerim henz le alismadi,

bu ne-

denle alismis gzlerin gremeyecegi seyleri ben

grebili-

rim.

'Ayrica ben Evrenin Ruhurnun ne oldugunu

biliyo-

rum,' diye dsnd. Ama Araplar byle seylere

inanmadi-

gi iin bunu eklemedi szlerine.

- Vaha tarafsiz bir yerdir. Hi kimse saldirmaz

bir

vahaya, dedi nc bir reis.

- Ben yalnizca grdgm sylyorum. Bana

inan-

mak istemiyorsaniz bir sey yapmazsiniz.

adira birden byk bir sessizlik kt,

ardindan

atesli bir tartisma basladi. Delikanlinin anlamadigi bir

Arap lehesi konusuyorlardi, ama delikanli disari

ikmaya

kalkisinca, muhafiz kendisine engel oldu. Bunun zerine

korkmaya basladi; isaretler birseylerin yolunda

gitmedigi-
ni sylyordu ona. Bu olayi deveciyle konustuguna pis-

man oldu.

Birden, ortada oturan yasli adam belli belirsiz

glm-

sedi. Bunu gren delikanlinin ii rahat etti. Yasli adam

tar-

tismaya katilmamis ve henz bir sey sylememisti. Ama

Evrenin Dili'ne artik alismis olan delikanli adirda

dolasan

bari titresimini hissedebiliyordu. Sezgisi ona gelmekle

iyi

ettigini sylyordu.

Tartisma sona erdi. Yasli adamin konusmasini

dinle-

mek iin herkes sustu. Sonra yasli adam, yabanciya

dnd.

Simdi yznde soguk ve kibirli bir ifade vardi.

- Bundan iki bin yil nce, uzak bir lkede,

dslere

inanan bir adami kuyuya attilar ve onu esir gibi sattilar.

Bizim lkenin tccarlari onu satin aldilar ve Misir'a gtr-

dler. Ve hepimiz Biliyoruz ki dslere inanan kimse onlan

yorumlamasini da bilir.'

cAma her zaman gereklestii meyi basaramaz

onlari,5

diye dsnd delikanli, yasli ingene kadini


animsayarak.

- Firavun'un grdg ciliz inekler ve semiz

inekler

d sayesinde, bu adam Misir'i kitliktan kurtardi. Adi

_ 'Tevrat'in Tekvin blmnn 37-50 babUri Arasinda

anlauUn Yusuf'un yks. (e\ )

Simyaci 113/8

Yusuf'tu bu adamin. Bir yabanci lkede senin gibi o da

ya-

banciydi ve asagi yukari senin yasindaydi.

Sessizlik uzadi. Yasli adamin bakisi soguktu.

- Her zaman Gelenege uyariz biz, diye szlerini

sr-

drd yasli adam. Gelenek Misir'i aliktan kurtardi o za-

man ve halkini btn halklarin en zengini yapti. Insanla-

rin l nasil geeceklerini ve kizlarini nasil

evlendirecek-

lerini Gelenek gretir. Gelenek, bir vahanin tarafsiz

blge

oldugunu syler, nk iki tarafin da kendi vahalari

vardir

ve bu yzden iki taraf da savunmasizdir.


Yasli adam konusurken kimse agzini aip tek

szck

sylemedi.

Ama Gelenek bize ln mesajlarina inanmamizi

da

syler. Bildigimiz her seyi bize l gretmistir.

Yasli adamin isareti zerine btn Araplar ayaga

kalktilar. Toplanti sona ermisti. Nargileler sndrld ve

muhafizlar yerlerine getiler. Delikanli gitmeye hazirlani-

yordu, ama yasli adam yeniden konusmaya basladi:

- Yarin, Vaha sinirlari iinde kimsenin silah

tasiya-

mayacagini buyuran anlasmayi bozacagiz. Gn

boyunca

dsmani bekleyecegiz. Gnes, batinca adamlar

silahlarini

bana teslim edecekler. ldrlen her dsman Iin bir

altin

lira alacaksin.

Ama savasa girmeden silahlar ikartilmayacak.

Silah-

lar l gibi nazlidirlar; gereksiz yere ikartacak olursak

da-

ha sonra gerektigi zaman ates almazlar. Silahlar yarin

kul-

lanilmayacak olursa en azindan biri kullanilacak


demektir:

Sana karsi.

114

DELIKANLI ADIRDAN DISARI

IKTIGINDA

vaha dolunayla yikaniyordu. Kendi adirina gitmek iin

yirmi dakika yrmesi gerekiyordu.

Tanik oldugu seyler tedirgin etmisti onu. Evrenin

Ru-

hu'na dalmisti ve bunun badelini kendi hayatiyla deyebi-

lirdi. Byk bir kumar oynamisti. Ama Kisisel Menki-

be'sinin pesine dsmek iin koyunlarim sattigi zaman da

byk bir tehlikeyi gze almisti. Ve devecinin dedigi gibi,

yarin lmek baska bir gn lmekten daha uygun olurdu.

Her gn, yasamak ya da lmek iindi. Her sey yalnizca

tek bir szcge bagliydi: "Mektup."

Sessizce ilerledi. Hibir seye pisman degildi. Yarin

lecekse, Tanri onun gelecegini degistirmek istemedigi

iin

lecekti. Ama bogazi getikten sonra, billriye dkknin-

da alistiktan sonra, l ve Fatima'nin gzlerini tanidik-

tan sonra da lebilirdi. Uzun zaman nce, lkesinden ay-

rildigindan bu yana, her gnn yogun bir sekilde yasa-


misti. Ertesi gn lecek olursa gzleri aik gitmezdi, n-

k gzleri teki obanlarin gzlerinden ok daha fazlasini

grmst ve bundan gurur duyuyordu.

Birden bir grleme duydu ve grlmemis

siddette

esen bir rzgrin etkisiyle ansizin yere yuvarlandi.

evre-

yi, neredeyse ay isigin i rten bir toz bulutu kapladi.

Karsi-

sinda dev boyutlu bir kir at rktc bir kisnemeyle saha

kalkti.

Olan-biteni pek az gryordu, ama toz buiutu "j^f

hnca o zamana kadar duymadigi mthis* br korku"" ka

pildi. Atin binicisi siyahlar giyinmis bir adamdi, jal &m-

zunda bir sahin vardi. Basina br trban takm^i Ve r*w

zndeki peeden yaim/".vA gzleri grnuv .>rdu

'~^,'b&f\ hg

bercisi olabilirdi, ama herhangi bir dnyalidan ok daha

gl bir kisiligi vardi.

Tuhaf svari, egerine asili kavisli kocaman kilicini

ki-

nindan ikardi. elik, ayisigmda parildadi.

- Atmacalarin uusunu yorumlamaya kim

cesaret et-
ti? diye sordu. Sesi ylesine grledi ki, sanki Al-Fayoum*

un elli bin hurma agaci tarafindan yankilandi.

- Ben cesaret ettim, dedi delikanli. Ve hemen,

iman-

sizlari kir atinin ayaklari altinda ezen Ermis Santiago Ma-

tamoros'un heykelini animsadi. Svari, Ermis Santiago

Matamoros'a benziyordu, ancak simdi durum tersineydi.

- Ben cesaret ettim, diye yineledi delikanli. Ve

basini

egerek kili darbesine hazirlandi. - Evrenin Ruhu'nu he-

saba katmadiginiz iin birok insanin hayati kurtulacak.

Ne var ki, birden inmedi kili. Svarinin eli agir

agir

indi ve kilicin ucu delikanlinin alnina dokundu. Kili yle-

sine keskindi ki bir damla kan belirdi.

Svari tas gibi kimildamadan duruyordu. Delikanli

da

yle. Aklina kamak bile gelmemisti. Yreginin derinlik-

lerinden garip bir nese yayildi iine: Kisisel Menkibe'si

iin lecekti. Ve Fatima iin. Uzun szn kisasi, simgeler

dogruyu sylemisti. Iste dsman ile karsi karsiya bulunu-

yordu ve madem ki Evrenin bir Ruhu vardi, yleyse

lm

viz gelir tiris giderdi. Kisa bir sre sonra onun parasi

ola-
cakti. Ve yarin, Dsman da onun parasi olacakti.

Yabanci, kilicin ucunu hl delikanlinin alninda

tutu-

yordu.

- Kuslarin uusunu neden yorumladin?

- Ben yalnizca kuslarin anlatmak istedikleri seyi

oku-

dum. Vaha'yi kurtarmak istiyorlar. Siz ve sizinkiler, hepi-

niz leceksiniz. Vaha'nin adamlari sizden daha fazla.

Kilicin ucu hl delikanlinin alninda duruyordu.

- Sen kim oluyorsun da Tann'nin yazdigi yazgiyi

de-

gistirmeye kalkisiyorsun?

- Allah ordulari yaratti, ama O, kuslari d, yaratti.

Allah bana kuslarin dilini gretti. Her sey ayni bi taraf m-

116

dan yazilmistir, dedi delikanli, devecinin szlerini animsa-

yarak.

Sonunda svari kilicini geri ekti. Delikanli iinde

bir

rahatlama hissetti. Ama kaamiyordu.

- Kehnetlerine dikkat et. Bir sey yazilmissa,

bundan
kurtulmak olanaksizdir.

- Ben sadece bir ordu grdm, dedi delikanli. Bir

sa-

vasin sonucunu grmedim.

Svari, delikanlinin yanitindan hosnut kalmis

gibiydi.

Ama kilicini hl elinde tutuyordu.

- Bir yabana, yabanci bir lkede ne yapiyor?

diye

sordu.

- Kisisel Menkibe'mi ariyorum. Senin

anlayabilece-

gin bir sey degil.

Svari kilicini kinina soktu ve omzundaki sahin

tuhaf

bir iglik atti. Delikanli sakinlesmeye basladi.

- Cesaretini sinavdan geirmem gerekiyordu,

dedi s-

vari. Cesaret, Evrenin Dili'ni arayan bir kimse iin en b-

yk erdemdir.

Delikanli sasirmisti. Bu adam pek az insanin

bildigi

seylerden sz ediyordu.

- Asla gevseklik gstermemeli, ok uzaklardan

gelin-
se bile, diye srdrd konusmasini. l sevmek gerekir,

ama hibir zaman ona tamamen bel baglamamali.

nk

l insanlar iin bir denektasidir: Hepsinin adimlarini his-

seder ve dalga geeni ldrr.

Szleri, yasli kralin szlerini andiriyordu.

- Savasilar gelirse ve basin gnes battiktan

sonra h-

l yerinde duruyorsa beni grmeye gel, dedi svari.

Biraz nce kilici tutan el bir kirbaci kavradi. At

yeni-

den sahlanarak bir toz bulutu kaldirdi.

- Nerede oturuyorsunuz? diye haykirdi

delikanli, s-

vari uzaklasirken.

Kirbati el gney ynn isaret etti.

Delikanli bylece Simyaci ile tanismis oluyordu.

11

. ERTESI SABAH, AL-FAYOUM HURMA

AGA-

larinin ortasinda Iki bin silhli adam vardi. Daha gnes

ba-
sucu noktasina ykselmeden, ufukta bes yz savasi

g-

rnd. Svariler Vaha'ya kuzeyden girdiler. Grnste,

sanki barisi bir seferdi, ama silahlari beyaz maslaklarin

al-

tina gizlemislerdi. Ama Vaha'nm ortasinda bulunan b-

yk adirin yanma gelince, palalarim ve tfeklerini ortaya

ikardilar. Ve bos adira saldirdilar,

Vaha'nm adamlari l svarilerini embere

aldilar.

Yarim saat iinde, ortaliga drt yz doksan dokuz ceset

dagilmisti. ocuklar hurmaligin teki ucunda bulunuyor-

lardi ve hibir sey grmediler. Kadinlar adirlarinda koca-

lari iin dua ediyorlardi ve onlar da hibir sey grmediler.

Ortaliga yayilmis cesetler olmasaydi, Vaha'nm gndelik

olagan hayatini yasadigi sylenebilirdi.

Yalnizca bir savasiya dokunulmadi: Saldirganlar

bir-

liginin komutaniydi. Aksamleyin, kabile reislerinin huzu-

runa ikartildi. Ona, Gelenegi neden ignedigini sordular.

Adamlarinin a ve susuz oldugunu, gnlerce sren

savas

sonunda yorgun dstklerini ve bu yzden yeniden

sava-

sabilmek iin bir vahayi ele geirmeye karar verdiklerini


syledi.

Vaha'nm bas reisi savasilar iin zldgn,

ancak

kosullar ne olursa olsun Gelenege saygi gstermek

gerekti-

gini bildirdi. lde degisen tek sey vardir: Rzgr estigi

zaman kumullar.

Sonra, bas reis, dsman reisi onur kirici bir lme

mahkm etti. Boynu vurulmak ya da kursuna dizilmek

yerine, kuru bir hurma gvdesine asildi adam. Cesedi l

rzgrinda sallanmaya birakildi.

118

Kabile reisi, yabanci genci toplanti yerine agirdi

ve

ona elli altin lira verdi. Sonra bir kez daha Yusuf'un, Mi-

sir'da basina gelenleri animsatti ve delikanlidan bundan

byle Vaha'nm Msaviri olmasini istedi.1

1 Kabile Retti, Hravun'un Yvuuf1 a karji davranirini

tekrarliyor. Bk. Tevrat, Tekvin, l:

37-45 (ev.)
11

GNES TAMAMEN BATIP DA ILK

YILDIZLAR

ikmaya baslayinca (Dolunay oldugu iin ok pirildami-

yorlardi), delikanli gney ynnde yrmeye basladi. Ve

o tarafta yalnizca bir tek adir vardi; ve oradan gemekte

olan Araplarin sylediklerine bakilirsa, cinlerin istilasina

ugramisti burasi. Ama delikanli orada oturup uzun sre

bekledi.

Ay iyice ykselince Simyaci grnd. Omzunda

iki

l atmaca vardi.

- Ben buradayim, dedi delikanli.

- Buraya gelmemeliydiniz, diye yanitladi

Simyaci.

Yoksa Kisisel Menkibe'niz mi buraya gelmenizi istedi?

- Kabileler arasinda bir savas vardi. l

gemek ola-

naksizdi.

Simyaci attan indi ve kendisiyle birlikt gelmesi

iin

delikanliya isaret etti. Sataf atiyla peri masallarini


agristi-

ran merkez adirin disinda, Vaha'da grdg teki

adirla-

ra benzeyen bir adirdi. Gzleriyle, simyacilik aletleri,

simya ocaklari arastirdi, ama byle bir sey gremedi.

Yal-

nizca birka kitap dizisi, bir yemek firini ve gizemli

desen-

lerle islenmis halilar vardi.

- Sen otur, ben ay yapacagim, dedi Simyaci. Ve

bu

atmacalari birlikte yiyecegiz.

Delikanli, bunlarin nceki gn grms oldugu

atma-

calar olup olmadigini dsnd, ama hibir sey sylemedi

bu konuda. Simyaci ates yakti ve bir sre sonra adira

ne-

fis bir et kokusu yayildi. Nargile kokusundan da hostu bu

koku.

- Beni neden grmek istiyordunuz? diye sordu

deli-

kanli.

120

- isaretler yznden, diye yanitladi Simyaci.


Rzgr

bana senin gelecegini syledi. Ve yardima ihtiyacin

olacak-

mis.

- Hayir, szn ettiginiz ben degilim. teki

yaban-

ci, ingiliz. Sizi o ariyordu.

- Beni bulmadan nce baska seyler bulmasi

gereke-

cek onun. Ama simdi iyi yolda. le bakmaya basladi.

-Ya ben?

- Bir sey istedigimiz zaman, dsmz

gereklestir-

memiz iin btn Evren isbirligi yapar, dedi Simyaci,

yasli

kralin szlerini tekrarlayarak.

Delikanli anladi. Demek ki, onu Kisisel

Menkibe'sine

gtrmek iin bir baskasi ikmisti yoluna.

- Demek ki bana greteceksiniz?

- Hayir. Bilinmesi gereken ne varsa biliyorsun

artik.

Ben sadece hazinene giden yolda sana kilavuzluk

edece-

gim.
-Kabileler arasinda savas var, diye tekrarladi

delikan-

li.

- Ama ben l taniyorum.

- Ben hazinemi oktan buldum. Bir devem var,

bill-

riye dkknindan kazandigim para var, elli altin liram var.

lkemde belki de zengin biri sayilabilirim.

- Ama bunlar, Piramitlerin yaninda bulunanlarin

karsisinda hi kalir.

- Fatima var. Kazandigim her seyden daha

byk bir

hazine.

- O da Piramitlerin yaninda degil.

Atmacalari sessizce yediler. Simyaci bir sise aip

ko-

nugunun bardagina kirmizi renkli bir sivi kyd. Sarapti

ve mr boyunca hi imedigi en gzel saraplardan biri.

Ama sarabi Seriat yasaklamisti.

- Ktlk, dedi Simyaci, insanin agzindw giren

sey-

de degildir. Ktlk oradan ikandadir.

Iince, kendini tam anlamiyla iyi hissetmeye

baslamis-

ti delikanli. Ama Simyaci biraz korkutuyordu onu. adir-


12

dan disari ikip yildizlari snklestiren ayisigini

seyretme-

ye koyuldular.

- I ve keyiflen biraz, dedi, delikanlinin giderek

nese-

lendigini saptayan Simyaci. Savasa gitmeden bir savasi

na-

sil dinleniyorsa, sen de dinlen. Ama unutma ki yregin

ha-

zinenin bulundugu yerdedir. Ve iktigin yolda kesfettigin

seyin bir anlami olmasi iin hazineni mutlaka bulmak zo-

rundasin.

- Yarin, deveni satip bir at al. Haindir develer.

En

kk bir yorgunluk belirtisi gstermeden binlerce fersah

yol alirlar.' Ve sonra birden diz st kp lrler. Oysa

atlar yavas yavas yorulurlar. Ve sen onlardan neler

isteye-

bilecegini ve ne zaman leceklerini bilirsin.


*

122

ERTESI AKSAM SIMYACININ ADIRININ

N-

ne bir atla geldi delikanli. Bir sre sonra Simyaci

grnd:

O da ata binmisti, sol omzunda bir sahin vardi.

- lde bana hayati gster, dedi Simyaci. lde

ha-

yatin bulundugu yeri bulabilen, ldeki hazineleri de kes-

fedebilir.

Ay aydinliginda, ln kumlarinda yola

koyuldular.

TBilmem k lde hayatin bulundugu yeri bulabilecek mi-

yim?* diye dsnd delikanli. Henz l tanimiyorum.

Bu dsncesini dnp Simyaciya amak istedi,

ama

ondan korkuyordu. Daha nce gkyznde atmacalari

grdg taslik blgeye geldiler; simdi her seye sessizlik

ve

rzgr egemendi.

- lde hayatin isaretlerini zmeyi

beceremiyo-

rum, dedi gen adam. Onun var oldugunu biliyorum, ama


onu bulmayi basaramiyor um.

- Hayat hayati eker, diye yanitladi Simyaci.

Ve delikanli onun ne demek istedigini anladi.

Bunun

zerine, hemen atinin dizginlerini saldi ve at, taslarin ve

kumlarin arasinda kendi bildigince drtnala ilerlemeye

basladi. Simyaci, onu sessizce izliyordu; bylece

delikanli-

nin ati yarim saat yol aldi. Artik ikisi de Vaha'mn hurma

agalarini gremiyorlardi, artik yalnizca su benzersiz ay

aydinligi ve onun gms gibi parlattigi kayalar vardi. Bir-

den simdiye kadar hi gelmedigi bir yerde atinin

yavasladi-

gini hissetti delikanli.

- Burada hayat var, dedi Simyaciya. Ben ln

dilini

bilmiyorum, ama atim hayatin dilini biliyor.

Atlarindan indiler. Simyaci hibir sey sylemedi.

Ses-

sizce ilerleyerek taslara bakmaya basladi. Birden durdu

ve

17

3
byk bir dikkatle egildi. Taslarin arasinda bir delik vardi

yerde; Simyaci elini delige soktu, sonra omzuna kadar

b-

tn kolunu. Deligin iinde bir sey kimildadi ve Simyaci-

nin harcadigi abaya taniklik eden gzleri (Delikanli yal-

nizca gzlerini gryordu onun) kisildi. Kolu, deligin iin-

de bulunan bir seye bogusuyor gibiydi. Ve birden deli-

kanliyi korkutan bir hareketle, kolunu ekti Simyaci ve

hemen ayaga kalkti. Elinde, kuyrugundan yakaladigi bir

yilan vardi.

Delikanli da siradi, ama geriye dogru. Yilan

ilginca

debeleniyor, ikardigi sesler ve isligi ln sessizliginde

yankilaniyordu. Bir gzlkl kobra yilaniydi bu ve zehiri

bir insani birka dakika iinde ldrebilirdi.

'Zehire dikkat,' diye dsnd delikanli. Ama elini

de-

lige sokmus olan Simyaciyi oktan isirmisti yilan. Buna

karsin, yz son derece sakindi Simyacinin. "Simyaci iki

yz yasindadir," demisti Ingiliz. ln yilanlarina karsi'

nasil davranmasi gerektigini biliyor olmaliydi.

Delikanli, arkadasinin atinin yanina gittigini, hilal

bi-

imli uzun kilicini aldigini, bununla yere bir daire izdigi-


ni ve srngenin birden donup kaldigini grd.

- Korkma, dedi Simyaci. izginin disina

ikamaz.

ldeki hayati kesfettin, benim iin gerekli olan isaretti.

- Bu neden bu kadar nemli?

- nk Piramitler ln ortasmdadir.

Delikanli Piramitler konusunda hibir sey duymak is-

temiyordu. Dn aksamdan bu yana, yregi sikintili ve

ke-

derliydi. Hazineyi aramayi srdrmek, aslinda Fatima'dan

ayrilmak zorunda kalmak demekti.

- lde sana kilavuzluk edecegim, dedi bu

sirada

Simyaci.

- Ben Vaha'da kalmak istiyorum, dedi delikanli.

Fa-

tima ile karsilastim. Ve benim iin hazineden daha

degerli

Fatima.

- Fatima b'ir l kizidir. Erkeklerin geri dnmek

ze-

re gitmek zorunda olduklarini bilir. O oktan buldu hazi-

124
nesini: Seni buldu. Simdi senin de kendi aradigin seyi bul-

mani bekliyor. .

- Peki kalmaya karar verirsem?

- Vaha Msaviri olacaksin. Epeyce koyun ve

deve

alacak kadar paran var. Fatima ile evleneceksin ve ilk yili

mutlu yasayacaksiniz. nk sevmeyi greneceksin ve

elli

bin hurma agacini tek tek taniyacaksin. Nasil gelistiklerini

greceksin ve sana dnyanin -durmadan degistigini

gstere-

cekler. Bir sre sonra, isaretleri giderek daha iyi yorumla-

yacaksin, nk l hocalarin hocasidir.

ikinci yil, bir hazine vardi, diye hatirlayacaksin. Isa-

retler israrla ondan sz etmeye baslayacaklar ve sen

bunla-

ri grmezden ve duymazdan gelmeye alisacaksin.

Bilgile-

rini yalnizca Vaha ve sakinlerinin iyiligi iin kullanacak-

sin. Reisler bundan dolayi sana minnet duyacaklar. Deve-

ler sana para ve g tasiyacaklar.

nc yil, isaretler sana hazinenden ve Kisisel

Men-

kibe*nclen sz etmeyi srdrecekler. Gece ve gndz,

Va-
ha'da dolasip duracaksin ve Fatima, kendisi yznden

yo-

luna devam edemedigin Iin kederli bir kadin olacak. Ama

sen, onu sevmeyi srdreceksin ve o da seni sevecek.

Onun, senden kalmani istemedigini hatirlayacaksin,

n-

k l kadini kocasinin dnsn beklemeyi bilir. Bu

yzden ona kizmayacaksin. Ama, belki de yoluna devam

etmen, Fatima'ya olan askina daha ok gvenmen

gerekti-

gini dsnerek, ln kumlarinda, hurma agalarinin ara-

sinda durmadan yryeceksin. nk Vaha'da kalma

ne-

denin, aslinda bir daha geri dnememek korkundur yal-

nizca. Ve iste o zaman, isaretler sana hazinenin

ebediyen

topraga gml kaldigini syleyecekler.

Drdnc yil, kendilerini dinlemedigin iin

isaretler

yz evirecekler sana. Kabile reisleri bu durumu anlaya-

caklar ve Msavirlik grevinden azledileceksin. Deve

sr-

leri ve mal-mlk sahibi zengin bir tccar olacaksin o za-

man. Ama bundan sonraki gnlerini, Kisisel Menkibe'ni

gereklestirmemis oldugunu ve bunu yapmak iin


vaktin

12

oktan getigini dsnerek hurmalikta ve lde dolasip

duracaksin.

Askin, bir erkegin kendi Kisisel Menkibesinin

pesin-

den gitmesine engel olmadigini anlaman gerekiyor.

Byle

bir ey sz konusu oldugu zaman bil ki Evrenin Dili'ni

konusan Ask degildir bu, yani gerek Ask degildir.

Simyaci kuma izdigi emberi sildi ve kobra

hemen

uzaklasip taslarin arasina girdi.

Delikanli, her zaman Mekke'ye gitmek istemi;

olan

Billriye Tccari ile bir simyaci arayan Ingiliz'i dsn-

yordu. le gvenen kadini dsnyordu: l, sevmek

is-

tedigi erkegi bir gn getirmisti ona.

Atlarina bindiler. Bu kez, delikanli izliyordu


Simyaci-

yi. Rzgr, Vaha'ntn grltlerini tasiyordu kulaklarina.

Delikanli Fatima'nm sesini duymaya alisiyordu. O gn

savas yznden kuyuya gitmemisti.

Ama geceleyin, bir emberin iinde hareketsiz

duran

yilana bakarlarken, omzunda sahin tasiyan garip svari

asktan ve hazineden, l kadinlarindan ve Kisisel Menki-

be'sinden sz etmisti.

- Sizinle gidecegim, dedi delikanli. Ve birden

iinde

byk bir huzur hissetti.

- Yarin gnesten nce yola ikacagiz.

Simyacinin tek yaniti bu cmle oldu.

126

DELIKANLI O GECE UYUYAMADI GNES

DO&

madan nce, adirda kendisiyle birlikte kalan

ocuklardan

birini uyandirdi ve ondan, Fatima'nin oturdugu yeri gs-

termesini istedi. Birlikte ikip oraya gittiler. Delikanli, o-

cugun kilavuzluguna karsilik ona bir koyun almaya yete-

cek para verdi.


Sonra gen kizin uyudugu yeri bulmasini, onu

uyan-

dirmasini ve disarida kendiini bekledigini sylemesini

rica

etti. Gen Arap kendisine s0eneni yapti ve buna karsilik

bir baska koyun satin almasina yetecek para aldi.

- Simdi bizi yalniz birak, dedi ocuga. Vaha

Msavi-

ri*ne yardim ettigi iin gurur duyan ve koyun alacak para-

si oldugu iin de mutluluktan uan ocuk, tekrar uyumak

zere adirina dnd.

Patima adirin kapisinda grnd. Birlikte hurma

agalarinin arasina yrdler. Delikanli yaptiklarinin Ge-

lenege aykiri oldugunu biliyordu, ama simdi bunun hibir

nemi yoktu.

- Ben gidiyorum, dedi. Ve geri gelecegimi bilmeni

is-

tiyorum. Seni seviyorum, nk...

- Hibir jey syleme, diyerek szn kesti Fatima.

Insan sevdigi iin sever. Askin hibir gerekesi yoktur.

Ama, gene de yanitladi delikanli:

- Seni seviyorum, nk bir ds grdm, sonra bir

krala rastladim, billriye sattim, l getim, kabileler sa-

vasa tutustular ve bir simyacinin oturdugu yeri grenmek

iin bir kuyunun yanma geldim. Seni seviyorum, nk

btn Evren sana ulasmam iin isbirligi yapti.


Kucaklastilar. Bedenleri ilk kez birbirine

dokunuyor-

du.

12

- Geri dnecegim, dedi bir kez daha delikanli.

- nceleri, le baktigim zaman iimde bir arzu

du-

yardim. Simdi iimde umut olacak. Babam bir gn gitti,

ama daha sonra anneme geri dnd ve ne zaman gitse

geri

dnyor. '

Bundan baska bir sey konusmadilar. Hurmalikta

bi-

raz yrdler. Delikanli gen kizi adirinin kapisina kadar

gtrd.

- Baban, annene nasil dnyorsa ben de geri

dnece-

gim, dedi ona.

Fatima'nin gzlerine yas doldugunu fark etti.

- Agliyor musun?
- Ben bir l kadiniyim, diye yanitladi, yznn

ifa-

desini degistirerek. Ama her seyden nce bir kadinim

ben.

Fatima adirina girdi. Kisa bir sre sonra gnes

doga-

cakti. Gnes dogunca, yillardir yapmaya alistigi seyleri

yapmak iin disari ikacakti, ama her sey degismisti.

Deli-

kanli Vaha'dan ayrilmisti ve Vaha'nm anlami daha dne

kadar sahip oldugu anlam olmayacakti artik. Gezginlerin

uzun bir yolculuktan sonra ulasinca mutlu olduklari, elli

bn hurma agali, yz kuyulu vaha degildi artik burasi.

Vaha, bugnden sonra bir bos mekn olacakti onun iin.

Bu gnden sonra, l Vaha'dan daha ok nem

kaza-

nacakti. Hazinesini ararken delikanlinin kendisine hangi

yildizi kilavuz setigini dsnerek ve le bakarak vakit

geirecekti. Delikanliya rzgrla pckler gnderiyor ve

rzgrin, onun yzne dokunacagini ve ona kendisinin

hayatta oldugunu, dslerin ve hazinelerin pesinde yoluna

devam eden cesur bir erkegi bekleyen bir kadin gibi onu

bekledigini ona syleyecegini umuyordu.

Bugnden sonra, l bir tek seyin simgesi

olacakti:
Onun dns umudunun.

128

"ARKADA BIRAKTIGIN SEYLERI

DSNME,"

dedi Simyaci, atlariyla ln kumlarinda ilerlerlerken. Her

sey Evrenin Ruhu'na kazinmistir ve ebediyen orada kala-

caktir.

- insanlar gitmekten ok geri dns hayal

ediyor-

lar, dedi, ln sessizligine yeniden alismis olan delikanli.

- Buldugun sey saf maddeden yapilmissa, hibir

za-

man rmeyecektir. Ve oraya bir gn geri dneceksin.

Bir yildiz patlamasi gibi bir anlik isiktan baska bir sey de-

gilse, o zaman geri dnsnde*hiijbir sey

bulamayacaksin.

Gene de en azindan bir isik pathtmasi grms

olacaksin.

Yalnizca bu bile yasamis olmanin zahmetine deger.

Adam simya-diliyle konusuyordu. Ama yol

arkadasi-

nin Fatima'yi ima ettigini biliyordu delikanli.

Insanin geride birakmis olduklarini dsnmemesi


ola-

naksizdi. l, hemen hemen hi degismeyen

grnmy-

le, srekli olarak dslerle besleniyordu. Hurma agalari,

kuyular ve sevdigi kadinin yz, delikanlinin gznn

nnden gitmiyordu. Ingiliz ve laboratuvari, bir hoca

olan, ama bunu bilmeyen deveci 'de gznn nnden

git-

miyordu. *Belki de Simyaci 'hi sik olmamistir,' diye d-

snd.

Omzunda sahinle Simyaci nden gidiyordu.

Sahin,

ln dilini tam anlamiyla biliyordu ve mola verdiklerin-

de Simyacinin omzundan uup yiyecek aramaya

gidiyor-

du. Ilk gn bir tavsan getirdi. Ertesi gn iki kus.

Aksamlari yaygilarini yere seriyor, ama ates

yakmi-

yorlardi. Geceleri soguk olan hava, ay gkyznde kl-

dke daha karanlik oluyordu. Bir hafta boyunca

sessizlik

iinde ilerlediler; savasin iine dsmemek iin alinmasi

ge-

Simyaci - 129/9
reken nlemler disinda hibir sey konusmuyorlardi. Kabi-

leler arasindaki savas sryordu; kimi zaman"rzgrin

ge-

tirdigi kanin yavan kokusunu 'duyuyorlardi. Demek ki ya-

kinlarda br savas olmustu ve rzgr, gzlerinin

gremedi-

gi seyleri her zaman gstermeye hazir olan Isaretlerin

Di-

li'nin varligim delikanliya animsatiyordu.

Yolculuklarinin yedinci gnnn aksami, her

zaman-

kinden daha erken konaklamaya karar verdi Simyaci.

Sa-

hin av aramaya gitti. Simyaci kirbasini ikartip

delikanliya

su verdi,

- Iste, kisa bir sre sonra yolculugun sona erecek,

de-

di. Kisisel Menkibe'nin izinden gittin: Kutlarim seni.

-~ Ama bana hibir sey sylemeden kilavuzluk

edi-

yorsunuz. Bildiklerinizi bana greteceginizi saniyordum.

Bir sre nce, elinde simya kitaplari olan biriyle birlikte

lde yolculuk yaptim. Ama hibir sey grenemedim.


- Bir tek grenme yntemi vardir, diye yanitladi

Simyaci. Eylem yntemi. Bilmen gereken her seyi sana

solculuk gretti. grenmen gereken bir tek sey kaldi.

Delikanli bunun ne oldugunu grenmek !>:tedi,

ama

tahinin dnsn gzetleyen Simyaci gzlerini ufuga

dik-

;I.

- Size neden Simyaci diyorlar?

- Simyaciyim da ondan.

- Peki altin arayip da bulmayi beceremeyen

teki

simyacilar neden basaramiyorlar bu isi?

- Altin aramakla yetiniyorlar. Menkibe'nin kendini

yasamak istemeksizin, Kisisel Menkibelerinin hazinesini

ariyorlar.

- Bilmem gereken daha ne var? diye sordu

delikanli.

Ama gzlerini ufuktan ayirmiyordu Simyaci. Bir

sre

sonra sahin bir avla dnd. Alevlerin isigmi kimsenin

gr-

memesi iin br ukur kazip iinde ates yaktilar.

- Bir simyaci oldugum iin Simyaciyim ben, dedi,

ye-

meklerini hazirlarken. Bu bilimi atalarimdan grendim, ki


onlar da kenefi atalarindan' grenmislerdi bunu. Ve

dnya-

130

nm yaratilisindan bu yana bu byledir. O siralar btn

Byk Yapit bilimi kk bir zmrtn zerine yazilabi-

lirdi. Ama insanlar basit seyleri nemsemediler ve kitap-

lar, yorumlar ve felsef incelemeler yazmaya basladilar.

stelik en iyi yntemi kendilerinin bildiklerini ileri sr-

meye kalkistilar.

- Zmrt Levha'da ne yaziyordu? diye sordu

deli-

kanli.

Simyaci bunun zerine kuma birseyler izmeye

basla-

di ve bu i bes dakikadan fazla srmedi. Simyaci izmeyi

srdrrken, delikanli yasli krali ve ona rastladigi alani

animsiyordu; sanki aradan ok uzun yillar gemis gibiydi.

- Zmrt Levha'nin zerinde yazili olan iste

buydu,

dedi Simyaci, isini bitirdigi zaman.

Delikanli yaklasip kumun zerinde yazili olan

sz-
ckleri okudu.

- Bir sifre bu, dedi, Zmrt Levha yznden

biraz

hayal kirikligina ugramis olan delikanli. Sanki Ingiliz'in

kitaplarinda da yaziyordu byle bir sey.

- Hayir, diye yanitladi Simyaci. Atmacalarin

uusu-

na benzer bu: Yalnizca akilla anlasilmasi olanaksizdir.

Zmrt Levha dogrudan dogruya Evrenin Ruhu'na

giden

bir geittir.

- Bilgeler, dogal dnyanin Cennet'in bir

grntsn-

den ve bir surelinden baska bir sey olmadigini anladilar.

Tek gerek sudur ki, var olan bu dnya, bundan daha

m-

kemmel bir dnyanin var oldugunun gvencesidir. Tanri

bu dnyayi, insanlar, grlen nesneler araciligiyla

manevi

gretileri ile bilgisinin mucizelerini arilayabilsinler diye ya-

ratti. Ben buna Eylem diyorum.

- Benim Zmrt Levhayi anlamam gerekir mi?

diye

sordu delikanli.

- Belki bir simya laboratuvannda olsaydin,

simdi
Zmrt Levha'yi grenme ynteminin en iyisini incele-

menin tam sirasiydi. Ama ldesin simdi. yleyse en

iyisi

ln iine dal. Dnyayi ve ayni zamanda yeryznde

13

olan herhangi bir seyi anlamana yardimci olur. l

anla-

maya bile ihtiyacin yok: Bir tek kum tanesini seyretmen

yeter; o zaman orada Evren'in btn harikalarini

grecek-

sin.

- ln iine dalmak iin ne yapmaliyim?

- Kendi yregini dinle. Yregin her seyi bilir,

nk

Evrenin Ruhu'ndan gelmektedir ve bir gn oraya geri d-

necektir.

132

SESSIZCE IKI GN DAHA YOL ALDILAR.


SIM-

yaci, en siddetli savaslarin oldugu yere yaklastiklari iin

ok daha dikkatli davraniyordu. Ve delikanli var gcyle

yregini dinlemeye alisiyordu.

Bu yregi dinlemek yle kolay bir is degildi. Bir za-

manlar hep yola ikmaya hazir tetikte beklerdi, ama gel

gr ki simdi ne pahasina olursa olsun varmak istiyordu.

Yregi kimi zaman, ii zlem dolu ykler anlatip duru-

yordu uzun sre; kimi zaman da lde, gnesin dogusu

karsisinda heyecanlaniyor ve delikanliyi gizli gizli aglati-

yordu. Ona hazineden sz ettigi zaman hizli hizli arpi-

yor, ama delikanlinin gzleri ln sonsuz ufkunda yittigi

zaman da yavasliyordu. Ama delikanli Simyaci ile tek bir

szck konusmasa da bu yrek hi susmuyordu.

- Yregimizi neden dinlemeliyiz? diye sordu,

mola

verdikleri aksam.

- nk yregin neredeyse hazinen de

oradadir.

- Yregim sikintili, alkantili, dedi delikanli.

Dsler

gryor, heyecanlaniyor ve bir l kizina sik. Bana bir

yigin sey soruyor, ' kizini dsndgm zaman, geceler

ve gndzler boyu beni uykusuz birakiyor.

- Ne l! Demek kI yregin canli. Onun

syledikleri-
ni dinlemeye devam et.

Bunu izleyen gn boyunca birok savasiyla

karsi-

lastilar, urukta da baska savasilar grdler. Delikanlinin

yregi korkudan sz etmeye basladi. Evrenin Ruhu'ndan

duydugu ykleri anlatiyordu delikanliya. Hazinelerini

aramaya ikan, ama onlari hibir zaman bulamayan

insan-

larin ykleriydi bunlar. Kimi zaman da, hazinesine hi-

bir zaman ulasamayacagi ya da lde lebilecegi

dsnce-

13

siyle korkutuyordu delikanliyi. Ya da bazen, gnlnn

sultanina rastladigi ve bir yigin altin lira kazanmis oldugu

iin, simdi hosnut oldugunu sylyordu delikanliya.

- Yregim bir hain, dedi delikanli Simyaciya,

atlarini

biraz dinlendirmek iin durduklarinda. Devam etmemi is-

temiyor.

- Ne l, diye yanitladi Simyaci. Bu da yreginin


diri

oldugunu gsteriyor. Simdiye kadar elde etmeyi basardi-

gin seyleri bir dsle degis-tokus etmekten korkmasi

kadar

dogal ne var.

- yleyse neden yregimi dinlemek zorundayim?

- nk onu susturmayi hibir zaman

basaramazsin.

Hatta onu dinlemiyormus gibi yapsan da o gene

oradadir,

ggsndedir; hayat ve dnya hakkinda ne dsndgn

sana tekrarlamayi srdrecektir.

- Bir hain olsa da mi?

- Ihanet, senin beklemedigin bir darbedir. Ama

sen

yregini taniyacak olursan, sana baskin yapmayi hibir

za-

man basaramayacaktir. nk onun dslerini ve

arzulari-

ni taniyacaksin ve onlari hesaba katacaksin. Hi kimse

kendi yreginden kaamaz. Bu nedenle en iyisi onun

sy-

lediklerini dinlemek. Bylece, kendisinden beklemedigin

bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana.

Delikanli, lde yol alirlarken, yregini dinlemeyi


srdrd. Onun kurnazliklarini, onun hilelerini grendi

ve sonunda onu oldugu gibi kabul etti. Bunun zerine

korkmayi birakti, geri dnme istegini geride birakti, n-

k bir aksam yregi, ona mutlu oldugunu sylemisti. "Bi-

raz sikyet edecek olursam," diyordu yregi, "bu yalnizca

benim bir insan yregi olmamdandir ve insanlarin yrek-

leri byle olur. Ulasmaya lyik olmadiklarini ya'da ulasa-

mayacaklarini sandiklari iin en byk dslerini

gerekles-

tirmekten korkarlar. Dirilmemek zere sona ermis asklar,

olaganst olabilecek, ama olamayan anlar,

kesfedilmesi

gereken, ama sonsuza dek kumlarin altinda kalan

hazine-

134

ler daha aklimiza gelir gelmez bizler, yrekler hemen l-

rz. nk byle bir durumla karsilasinca lmcl acilar

ekeriz."

- Yregim aci ekmekten korkuyor, dedi bir

gece

Simyaciya, aysiz gkyzne bakarlarken.


- Yregine, aci korkusunun, acinin kendisinden

de

kt bir ey oldugunu syle. Dslerinin pesinde oldugu

srece hibir yrek kesinlikle aci ekmez. nk arastir-

manin her ni, Tanri ve Sonsuzluk ile karsilasma nidir.

- Her arama ni bir karsilasma nidir, dedi

delikanli

yregine. Hazinemi aradigim sirada her gn piril pirildi,

nk her saatin, onu bulma dsnn bir parasi oldugu-

nu biliyordum. Hazinemi ararken, yolumun zerinde y-

lesine seyler kesfettim ki, bir oban iin olanaksiz seylere

girismek cesaretim olmasaydi bunlara rastlamayi

kesinlikle

hayal bile edemezdim..

Bunun zerine yregi btn bir gle sonu yatisti.

Ve

geceleyin derin bir uykuya daldi. Delikanli uyaninca, y-

regi ona Evrenin Ruhu'nun islerini anlatmaya basladi. Her

mutlu insanin, iinde Tanri'yi tasiyan insan oldugunu sy-

ledi. Ve tipki daha nce Simyacinin da syledigi gibi mut-

lulugun, ln kk bir kum tanesinde bulunabilecegini

syledi. nk bir kum tanesi Yaratilis'in bir nidir ve

Evren, onu yaratmak iin milyonlarca, milyonlarca yil ug-

rasmistir.

"Yeryznde her insanin kendisini bekleyen bir

hazi-
nesi vardir," dedi yregi delikanliya. "Biz yrekler, insan-

lar artik bu hazineleri bulmak istemedikleri iin bunlardan

pek ender sz ederiz. Onlari kk ocuklara anlatiriz.

Sonra herkesi, kendi yazgisinin yoluna gndermek isini

hayata birakiriz. Ne yazik ki, kendisine izilmis olan yolu

pek az insan izliyor; oysa bu yol Kisisel Menkibe'nIn ve

mutlulugun yoludur. Insanlarin ogu dnyayi korkutucu

bir sey olarak gryorlar ve yalnizca bu nedenden dolayi

da dnya gerekten korkutucu bir sey oluyor. O zaman

13

biz yrekler, giderek daha alak sesle konusmaya

basliyo-

ruz, ama asla susmuyoruz. Ve szlerimizin duyulmamasi

iin dilekte bulunuyoruz: Kendilerine izmis oldugumuz

yolu izlemedikleri iin insanlarin aci ekmelerini istemiyo-

ruz."

- Peki yrekler, insanlara dslerinin pesinden

gitmek

zorunda olduklarini neden sylemiyorlar? diye sordu deli-

kanli, Simyaciya.
- nk bu durumda en ok yrek aci eker. Ve

y-

rekler aci ekmekten hoslanmazlar.

Delikanli o gn yregini dinledi. Ondan, kendisini

as-

la terk etmemesini istedi. Ondan, dslerinden

uzaklasacak

olursa ggsnde sikismasini ve kendisini uyarmasini,

uyari

isareti vermesini istedi. Ve bu isareti ne zaman duyarsa

ona dikkat edecegine yemin etti.

Delikanli o gece bu konularin hepsini Simyaci ile

ko-

nustu. Ve Simyaci, delikanlinin yreginin Evrenin Ru-

hu'na ger\ dnms oldugunu anladi.

- Simdi ne yapmaliyim? diye sordu delikanli.

- Piramitler ynnde yrmeye devam et, dedi

Sim-

yaci. Ve isaretlere dikkat et. Yregin artik sana hazineyi

gsterebilecek durumda.

- Yoksa benim henz bilmedigim bu mu?

- Hayir. Senin henz bilmedigin sudur, dedi

Simya-

ci:

Evrenin Ruhu, bir ds gereklestirmeden nce

yol
boyunca grenilen her seye deger bier. Bize karsi kt

duygular besledigi iin byle davranmamaktadir:

Dsm-

z gereklestirmemizin yanisira, ona dogru ilerlerken

aldi-

gimiz dersleri de Iyice grenmemizi istemektedir. Ama in-

sanlarin ogunlugu iste bu anda vazgeerler. ln

dilinde

biz bu durumu syle tanimlamaktayiz: Vaha'nin palmiye-

leri ufakta grnmsken susuzluktan lmek.

Arastirma her zaman acemi talihj ile baslar. Ve her

za-

man Fatihin Sinavi ile sona erer.

136

Delikanli lkesinde sylenen eski bir ataszn

anim-

sadi: 'En karanlik an, safak skmeden nceki andir.'

13

ILK SOMUT TEHLIKE ISARETI ERTESI


GN

grld. savasi gelip iki yolcuya buralarda ne aradik

larini sorduJar.

- Ben sahinimle avlanmaya geldim, dedi

Simyaci.

- Sizi aramamiz gerek, bakalim silahiniz var

mi? diy

konustu savasilardan biri.

Simyaci atindan agir agir indi. Arkadasi da onun

gib

yapti.

- Neden yadinizda bu kadar para var? diye

sordu, de-

likanlinin para kesesini gren savasi.

- Misir'a gitmek iin," diye yanitladi delikanli.

Simyaciyi arayan savasi siviyla dolu bir kristal

sise vt

tavuk yumurtasindan biraz daha byk, sari renkli cam

dan bir yumurta buldu.

- Bu ne? diye sordu savasi.

- Felsefe Tasi ile Ebed Hayat Iksiri.

Simyacilarin Bu

yk Yapiti. Bu iksirden ien kimse kesinlikle hasta olma2

ve bu tasin kk bir parasi herhangi br madeni altina

evirir.

savasi kahkahayla gldler, Simyaci da


onlarla

birlikte gld. Yaniti ok eglenceli bulmuslardi. Bunun

zerine, iki yolcuya, esyalariyla birlikte gitmeleri iin faz-

la glk ikarmadilar.

- Deli misiniz siz? diye sordu delikanli-biraz

uzakla-

sinca. Onu neden byle yanitladiniz?

- Sana hayatin ok basit bir yasasini gstermek

iin:

Gzmzn nnde byk hazineler oldugu zaman

asla

gremeyiz onlari. Peki, neden bilir misin? nk

insanlar

hazineye inanmazlar. e

138

lde yolculuklarina devam ettiler. Gnler

getike

giderek sessizi esiyordu delikanlinin yregi: Gemis ya

da

gelecegin olaylariyla ilgilenmiyordu artik, o da l

seyret-

mekle ve delikanliyla birlikte Evrenin Ruhu'nu imekle


yetiniyordu. Yregi ile delikanli, artik birbirlerine ihanet

edemeyecek iki byk dost oldular.

Yrek, bazen, uzun sessizlik saatleri sonunda

mthis

yorgun dsen delikanliyi ferahlatmak, yreklendirmek

amaciyla konusuyordu. Yrek, ilkin onun byk nitelik-

lerinden sz etti: Koyunlarindan ayrilmak iin gereken ce-

saretinden, kendi Kisisel Menkibe'sini yasamasindan ve

billriye dkkninda alisirken kanitladigi coskusundan.

Delikanlinin henz fark elmedigi br baska seyden

de

sz etti: Hi farkina varmadan kurtuldugu tehlikelerden.

Birinde, babasinin tabancasini alarak saklamisti. Ama

kuskusuz, kendi kendini yaralayabilirdi. Delikanliya kirin

ortasinda hasta oldugu gn animsatti: Delikanli,

kusmus,

ardindan epeyce uyumustu. Oysa, bu sirada onu

ldrp

koyunlarini almayi tasarlayan iki haydut biraz ileride

bekliyordu onu. Ama gen obanin gelmedigini grnce,

onun yolunu degistirdigini sanip oradan ayrilmislardi.

- Yrekler her zaman insanlara yardim ederler

mi?

diye sordu Simyaciya.

- Yalnizca kendi Kisisel Menkibe'lerini

yasayanlara
yardim ederler. Ama ocuklara, sarhoslara ve ihtiyarlara

da ok yardim ederler.

- Bu yleyse tehlike olmadigi anlamina mi

geliyor?

- Bu yalnizca yreklerin ellerinden geleni

yaptiklari

anlamina geliyor, dye yanitladi Simyaci.

Bir aksam savasan kabilelerden birinin

ordughindan

getiler. Her yanda silahlarini kullanmaya hazir, grkemli

beyaz giysiler giymis Araplar vardi. Adamlar nargile ii-

yor ve savaslari anlatarak gevezelik ediyorlardi. Iki yolcu-

ya hi kimse dikkat etmedi.

- HIbir tehlike yok, dedi delikanli, biraz

uzaklastik-

lari zaman.

13

Simyaci fkelendi.

- Yregine gven, dedi, ama lde bulundugunu

da
unutma. Insanlar savasirken, Evrenin Ruhu da savas

iglik-

larini duyar. Gkyznn altinda olanlarin sonularindan

hi kimse kurtulamaz.

"Her sey bir ve tek seydir,* diye dsnd delikanli.

Ve l sanki Simyacinin hakli oldugunu

kanitlamak

istermis gibi, yolcularin arkasinda birden iki adi grnd.

- Daha ileriye gidemezsiniz, dedi biri. Su anda

savas

blgesinde bulunuyorsunuz.

- ok uzaga gitmiyorum, dedi Simyaci, atlilarin

gz-

lerinin iine bakarak.

Atlilar bir sre hibir sey sylemediler, sonra

yolcula-

rin yollarina gitmelerine izin verdiler.

Delikanli olanlari hayranlik iinde seyretmisti.

- Adamlara bakisinizla boyun egdirdiniz, dedi.

- Gzler ruhun gcn gsterirler, diye yanitladi

Simyaci.

'Dogru,* diye dsnd delikanli. Ordughta,

askerle-

rin arasinda bulunan bir adamin, gzlerini Simyaci ile

ken-

disinin zerine dikmis oldugunun farkina varmisti. ok


uzakta oldugu iin yz pek seci imiyordu. Ama bu ada-

min kendilerini gzetledigi de kesindi.

Sonunda ufuk boyunca uzanan bir siradagi

asmaya a-

lisirlarken, Simyaci, Piramitlere iki gnlk yol kaldigini

syledi.

- Kisa bir sre sonra ayrilmak zorunda

kalacaksak,

bana simya gretin, dedi delikanli.

- Artik bilinmesi gereken her seyi biliyorsun.

Geriye

sadece Evrenin Ruhu'na nfuz etmek ve her birimize ay-

rilmis olan hazineyi kesfetmek kaliyor.

- Benim bilmek istedigim bu degil. Kursunu altina

dnstrmekten sz ediyorum ben.

Simyaci, ln sessizligine saygi gsterdi ve

ancak ye-

mek yemek iin durduklarinda konustu.

140

- Evrende her sey evrim geirir. Ve bilenler iin,

en

ok evrim geirmis madendir altin. Bana niin oldugunu


sorma, bilmiyorum. Yalnizca sunu biliyorum: Gelenegin

grettikleri her zaman dogrudur. Ama insanlar bilgelerin

szlerini dogru olarak yorumlayamadilar. Ve altin evrimin

simgesi olacagina savaslarin isareti oldu.

- Nesneler birok dil konusurlar, dedi delikanli.

De-

venin bozlamasinin nce yalnizca deve bozlamasi

oldugu-

nu grdm, sonra tehlike isaretine dnstgn ve daha

sonra da tekrar bozlama oldugunu grdm.

Ama sustu delikanli. Simyaci bunlarin hepsini

biliyor

olmaliydi.

- Gerek simyacilar tanidim, diye konusmaya

basladi

Simyaci. Laboratuvarlarma kapanip altin gibi

evrimlenme-

ye alisiyorlardi; Felsefe Tasi'ni kesfettiler. nk bir sey

evrim geirdiginde, evrede bulunan her seyin evrim

geir-

digini anlamislardi. Baskalari Tas'i rastlantiyla buldular.

Bunlarin yetenekleri vardi, ruhlari teki insanlarin ruhla-

rindan daha uyanikti. Bunlar pek azdir, hesaba katmak

ge-

rekmez. Son olarak kimileri de yalnizca altin ararlar;

bun-
lar sirri hibir zaman bulamadilar. Kursunun, bakirin, de-

mirin de gereklestirilecek kendi Kisisel Menkibe'leri ol-

dugunu unutmuslardir. Baskasinin Kisisel Menkibe'sine

burnunu sokan kimse kendi Kisisel Menkibe'sIni kesinlik-

le kesfedemez,

Simyacinin szleri bir beddua gibi yankilandi.

Egilip bir kavki aldi lden.

- Burasi eskiden denizdi, dedi.

- Bunu anlamistim, diye karsilik verdi delikanli.

Simyaci bir kavki alip kulagina dayamasini istedi

on-

dan. Bunu ocukken birok kez denemisti. Kavkiyi kula-

gina dayayinca deniz sesi duydu.

- Deniz her zaman bu kavkinin iindedir, nk

bu,

onun Kisisel Menkibe'sidir. Ve l tekrar dalgalarla

kucak-

lasincaya kadar da onu asla terk etmeyecektir.

14

Daha sonra atlarina bindiler ve Misir Piramitleri


y-

nnde yola koyuldular.

Delikanlinin yregi tehlike isareti verdigi sirada

gnes

batmaya baslamisti. evrelerinde yksek kumullar vardi

ve delikanli Simyaciya bakti; ama Simyaci, besbelli hibir

sey fark etmemisti. Bes dakika sonra tam karsilarinda

ka-

raltilari tanyerine dsen iki atli grd. Delikanli daha

agzi-

ni aip Simyaciya bir sey sylemeden iki atli, nce on,

sonra yz atli oldu, en sonunda da btn kumullar atlilar-

la doldu.

Savasilar mavi giyinmislerdi, trbanlarinin

evresin-

de l bir halka vardi. Yzlerinde mavi renkli peeler

vardi ve yalnizca gzleri grnyordu.

Bu mesafeden bile gzleri ruh glerini

yansitiyordu.

Ve bu gzler lmden sz ediyorlardi.

142

IKI YOLCUYU, YAKINLARDA BULUNAN

BIR
ordugha gtrdler. Bir asker, Simyaci ile arkadasini

Va-

ha'daki adirlara pek benzemeyen bir adira soktu.

adir-

da kurmaylariyla birlikte bir komutan vardi.

- Bunlar casus, dedi adamlardan biri.

- Biz yolcuyuz, dedi Simyaci.

- Sizi gn nce dsman ordughinda

grdk. Ve

muhariplerden biriyle konustunuz.

- Ben lde gezen ve yildizlari taniyan bir

gezginim,

dedi Simyaci. Birlikler ya da kabilelerin harekti hakkinda

hibir bilgim yoktur. Yalnizca arkadasima buraya kadar

kilavuzluk ettim.

- Arkadasin kim? diye sordu reis.

- Bir simyaci, dedi Simyaci. Doganin glerini

bilir.

Ve siz komutana, kendi olaganst glerini gstermek

Is-

temektedir."

- Bir yabanci ne yapiyor yabanci toprakta? diye

sor-

du adamlardan biri.

- Kabilenize takdime olarak para getirdim, diye


ara-

ya girdi Simyaci, delikanlinin agzini amasina firsat

birak-

madan.

Ve delikanlinin kesesini alarak altin liralari reise

ver-

di. Reis hibir sey sylemeden aldi paralan. ok sayida

si-

lah almaya yetecek ykl br paraydi bu.

- Bir simyaci nedir? diye sordu sonunda Arap.

- Dagayi ve dnyayi bilen bir insandir. Cani

istesey-

di yalnizca rzgrin gcn kullanarak ordughi yerle bir

edebilirdi.

Adamlar gldler. Savasta grdkleri siddete

aliskin-

dilar ve rzgrin ldrc darbe indiremeyecegmi biliyor-

14

lardi. Bununla birlikte hepsi de yreklerinin ggslerinde

sikistigini hissettiler. l insanlariydi bunlar ve byc-

lerden korkarlardi.
- Byle bir sey grmek isterdim, dedi reis.

- Bize gn gerek, dedi Simyaci. Sahip oldugu

g-

cn etkisini gstermek iin kendisi rzgr olacak. Bunu

basaramayacak olursa, kabilenizin onuruna alakgnll

hayatlarimizi sunacagiz.

- Bana ait olan bir seyi bana sunamazsin, diye

bildir-

di sef fkeyle.

-> Ama yolculara gnlk sreyi verdi.

Dehsete dsen delikanli, yerinden kimildayacak

du-

rumda degildi. Simyaci onun adirdan ikmasina yardim

etmek iin kolundan tutmak zorunda kaldi.*

- Onlara korktugunu gsterme, dedi ona.

Bunlar y-

rekli insanlar, korkaklari kk grrler.

Delikanli konusma yetenegini yitirmisti. Sesine,

an-

cak bir sre sonra ordughta yrrlerken kavustu. Bir ye-

re kapatilmalarinin yarari yoktu: Araplar yalnizca^atlanni

almislardi. Bylece Evren bir kez daha sayisiz dillerini

aikladi: Simdiye kadar zgr ve sinirsiz bir mekn olan

l, artik asilmasi olanaksiz bir surdu.


- Onlara btn hazinemi verdiniz! dedi delikanli.

mr boyu kazandigim her seyi.

- Ama lecek olsaydin ne isine yarayacakti

hazinen?

En azindan 'gnlgne hayatini kurtardi. Paranin l-

m geciktirdigi yle sik grlmez.

Ama delikanli hikmet szlerini anlamayacak

kadar

korkmustu. Rzgra nasil dnsebilecegini bilmiyordu.

Simyaci degildi kendisi.

Simyaci bir savasidan ay istedi; delikanlinin

bilekle-

rine biraz ay dkt. Simyaci anlayamadigi birseyler sy-

lerken, delikanlinin iine bir dinginlik dalgasi yayildi.

144

- Umutsuzluga teslim olma, dedi Simyaci

alabildigi-

ne tuhaf, yumusak bir sesle. Yoksa, yreginle

konusmana

engel olur.

- Ama nasil rzgra dnsebilirim bilmiyorum.

- KendI Kisisel Menkibe'sini yasayan kimse

neye ih-
tiyaci varsa hepsini bilir. Bir dsn gereklesmesini bir

tek

sey olanaksiz kilar: Basarisizliga ugrama korkusu.

- Basarisizliga ugramaktan korkmuyorum.

Yalnizca

rzgra nasil dnsebilecegimi bilmiyorum.

- yleyse grenmen gerekecek. Hayatin buna

bagli.

- Ama ya basaramayacak olursam?

- Kisisel Menkibe'ni yasamis oldugun iin

leceksin.

Bir Kisisel Menkibe'nin ne oldugundan habersiz, bunun

ne oldugunu asla grenemeyecek olan milyonlarca

insan

gibi lmekten evladir bu. Ama korkma. Genellikle lm

insam hayata karsi daha dikkatli olmaya zorlar.

Birinci gn geti. Yakinlarda bir yerde byk bir

sa-

vas oldu, ordugha birok yarali getirdiler. *lm hibir

seyi degistirmiyor,* diye dsnd delikanli. len

savasila-

rin yerini baskalari aliyor ve hayat devam ediyordu.

- Daha sonra da lebilirdin, dostum, dedi bir

muha-
rip, silah arkadaslarindan birinin cesedinin yaninda. Baris

zamaninda da lebilirdin. Ama eninde sonunda, su ya

da

bu sekilde nasil olsa lecektin. *

Aksama dogru Simyaciyi bulmaya gitti delikanli.

Sim-

vaci, sahiniyle birlikte le gidiyordu.

- Rzgra dnsmeyi bilmiyorum, diye

tekrarladi

bir kez daha.

- Sana sylemis oldugum seyi hatirla: Dnya,

Tan-

ri'nm yalriizca grnen parasidir. Simya da tinsel yetkin-

ligi maddi alana ynlendirir yalnizca.

- Ne yapiyorsunuz?

- Sahinimi besliyorum.

- Rzgra dnsmeyi basaramazsam lecegiz,

dedi

delikanli. O zaman sahini beslemek neye yarar?

145/1

- Sen leceksin, diye yanitladi Simyaci. Ben,


rzgra

dnsmeyi biliyorum.

ikinci gn, ordughin yakinlarinda bulunan bir

kaya-

nin tepesine tirmandi delikanli. Nbetiler engel olmadi-

lar; rzgra dnsecek br bycden sz edildigini duy-

muslardi ve ona yaklasmak, istemiyorlardi. stelik

asilmaz

bir sur gibiydi l.

Delikanli ikinci gn, btn gle sonu boyunca le

bakti. Yregini dinledi. Ve l de delikanliyi saran korku-

yu dinledi.

IkIsi de ayni dili konusuyorlardi.

nc gn yce reis, yksek rtbeli subaylarim

ya-

nma agirdi.

- Rzgra dnsecek olan su ocuga gidip

bakalim,

dedi Simyaciya.

- Gidelim, diye yanitladi Simyaci.

Delikanli bir gn nce gelmis oldugu yere gtrd

hepsini. Sonra hepsinin oturmasini istedi.

- Biraz vakit alacak, dedi.


- Bizim acelemiz yok, dedi yce reis. Bizler l

in-

sanlariyiz.

Delikanli gzlerini ufka dikip bakmaya basladi.

Uzak-

ta daglar, kumullar, kayaliklar; hayatta kalmanin olanak-

siz oldugu bu yrede yasamakta direnen bitkiler vardi.

Drt bir yani ld: Aylar boyu zerinde yrdg, ama

ancak kk bir blmn tanidigi l. Bu kk para-

da, Ingilizlere, kervanlara, kabile savaslarina ve elli bin

hurma agalik ve yz kuyuluk bir Vaha'ya rastlamisti.

- Ne istiyorsun bugn benden? diye sordu l.

Birbi-

rimizi dn yeterince seyretmedik mi?

- Bir yrende sevdigim kadin yasiyor. Bu yzden

en-

gin kumlarina baktigim zaman onu seyretmis oluyorum.

146

Onun yanma geri dnmek istiyorum ve rzgra dns-

mek iin senin yardimina gereksinimim var.

- Ask nedir? diye sordu l.

- Ask, sahinin senin kumlarinin stnde utugu


za-

manki seydir. nk sen, onun iin yesermis bir kirsin ve

hibir zaman avsiz dnmedi senden. Senin kayalarim,

ku-

mullarini, daglarini biliyor ve ona karsi cmertsin sen...

- Sahinin gagasi paralarimi kopartir, dedi l.

Avi

yillar boyunca beslerim, sahip oldugum pek az suyla su-

suzlugunu gideririm, ona yiyeceklerin yerini gsteririm;

vetbir gn tam avin oksamalarini kumlarimda

hissedece-

gim sirada sahin gkyznden iner.

- Ama sen de kesinlikle bu son iin besleyip

by-

trsn avi, diye yanitladi delikanli: Sahini beslemek iin.

Ve sahin de insani besleyecektir. Ve insan da bir gn

senin

kumlarini besleyecektir ve oradan yeni bir av dogacaktir.

Byledir dnyanin dzeni.

- Ask bu mudur?

- Evet, budur. Avi sahine, sahini insana ve

insani ye-

niden le dnstren seydir ask. Kursunu altina

dnst-

ren ve altini da topragin altina gizleyen seydir.


- Sylediklerini anlamiyorum, dedi l.

- yleyse hi olmazsa kumlarinin ortasinda bir

yer-

de bir kadinin beni bekledigini anla. Ve onun bekleyisine

karsilik olarak rzgra dnsmek zorundayim.

l bir sre sessiz kaldi.

- Rzgrin esebilmesi iin kumlarimi sana veriyo-

rum. Ama ben tek basima bir sey yapamam. Rzgrin

da

yardimini iste.

Hafif bir esinti esmeye basladi. Kabile,reislfri,

kendi-

lerinin bilmedigi bir dil konusan delikanliya uzaktan baki-

yorlardi.

Simyaci glmsyordu.

14

Rzgr, delikanlinin yanina gelip onun yanagini

oksa-

di. Delikanlinin, lle yaptigi konusmayi duymustu, n-

k rzgrlar her zaman her seyi bilirler. Dnyayi dolasip


dururlar, ama ne dogum, ne de lm yerleri vardir.

- Bana yardim et, dedi delikanli. Bir gn

sevgilimin

sesini duydum sende.

- ln ve rzgrin diliyle konusmayi kim

gretti

sana?

- Yregim, diye yanitladi delikanli.

Rzgrin birok adi vardi. Buradaki adi kesisleme

idi

ve Araplar onun kara derili insanlarin yasadigi suyu bol

topraklardan geldigine inaniyorlardi. Delikanlinin geldigi

uzak lkedeki adi gndogusu idi, nk insanlar onun -

ln kumlarini ve MagrIplilerin savas naralarini getirdigine

inaniyorlardi. Belki de baska yerlerde, koyunlarin otladigi

kirlardan uzaklarda, insanlar rzgrin Endls'ten

estigine

inaniyorlardi. Ama rzgr hibir yerden gelmiyor ve hi-

bir yere gitmiyordu ve iste bu yzden de l kadar

gly-

d. Bir gn le aga dikilebilir, dahasi lde koyun

besle-

nebilirdi, ama rzgra egemen olmanin kesinlikle olanagi

yoktu.

- Sen rzgr olamazsin, dedi delikanliya.


Nitelikleri-

miz farkli.

- Dogru degil. Seninle birlikte dnyayi

dolasirken

simyayi grendim. Rzgrlar, ller, okyanuslar, yildizlar

var bende, tvren'de yaratilmis ne varsa hepsi bende var.

Hepimizi ayni El yapti ve hepimiz ayni Ruha sahibiz. Se-

nin gibi olmak istiyorum, her seye nfuz etmek, denizleri

asmak, hazinemi rten kumlari kaldirmak ve sevgilimin

sesini yanima getirtmek istiyorum.

- Simyaci ile yaptigin konusmayi duydum

geen

gn. Her seyin kendi Kisisel Menkibe'si oldugunu "syl-

yordu. Insanlar rzgra dnlemezler.

148

- Bana bir sre iin rzgr olmayi gret, diye

rica et-

ti delikanli. Insanlar ile rzgrlarin sinirsiz olanaklarini

birlikte konusabilelim.

Rzgr merakliydi ve bu da bilmedigi bir seydi.

Bu

konuda sylesmek isterdi, ama bir insani rzgra nasil

d-
nstrebilecegini bilmiyordu. Ama gene de bir yigin sey

biliyordu. ller olusturabiliyor, gemileri batiriyor, or-

manlari yerle bir ediyor ve trl trl mziklerle, tuhaf

grltlerle yankilanan kentlerde dolasiyordu.

Becerisinin

sinirsiz olduguna inaniyordu. Ve iste karsisina bir gen

ikmis, kendisinin baska seyler de yapabilecegini

kanitla-

mak istiyordu.

- Buna Ask adi verilir, dedi delikanli, rzgrin,

istegi-

ni yerine getirmeyi kabul etmek zere oldugunu grnce.

Sevdigimiz zaman Evren*in bir parasi oluruz.

Sevdigimiz

zaman olanlari anlamaya gereksinimimiz yoktur, nk

zaman olanlar bizim iimizde olur ve insanlar rzgra

d-

nsebilirler. Kuskusuz, rzgrlarin onlara yardim etmesi

kosuluyla.

Rzgr ok gururluydu. Delikanlinin syledikleri

onu kiskirtti. ln kumlarini savurarak alabildigine hizla

esmeye basladi. Ama btn dnyayi dolasmis

olmasina

karsin, insani rzgra dnstrmeyi hl beceremedigini


sonunda kabul etmek zorunda kalmisti. Ve Ask'in ne ol-

dugunu bilmiyordu.

- Dnyada yaptigim geziler sirasinda birok

insanin

gkyzne bakarak asktan sz ettiklerini fark ettim, dedi

rzgr; sinirlari oldugunu kabul etmek zorunda kaldigi

iin fkeliydi. Belki de en iyisi gge sormakti.

- yleyse, bana yardim et, diye rica etti

delikanli.

Kr olmadan gnese bakabilmem iin ortaligi tozla sar.

Bunun zerine rzgr daha gl esmeye

basladi ve

gkyz kumla kaplandi: Gnesin yerinde altin bir kurs

vardi yalnizca.

14

Ordughta, ne olup bittigini anlamak

glesiyordu.

l insanlari, samyeli adi verilen ve denizdeki firtinadw

daha berbat bir sey olan bu rzgri ok iyi taniyorlardi,

ama onlar denizi bilmiyorlardi. Atlar kisniyor ve silahlar

kumlarin altinda kalmaya basliyordu.


Kayalikta, subaylardan biri yce reise dnp

konustu:

- Bu kadarla yetinmek belki de daha iyi.

Delikanliyi simdiden grmekte glk

ekiyorlardi.

Yzleri mav peeyle tamamen rtlyd ve gzlerinde

yalnizca korku ifdesi vardi.

- Bu ise son verelim, diye steledi bir subay.

- Allah'in byklgn grmek istiyorum, dedi

reis,

sesinde saygi vardi. Insanin, rzgra dnsmesini

grmek

istiyorum.

Ama bu iki korkagin adlarini kafasina yazdi.

Rzgr

kesilir kesilmez komutanlik grevlerinden alacakti onlari.

nk l insanlari korku nedir bilmezlerdi.

- Rzgr, bana senin Ask'i tanidigini syledi,

dedi

delikanli gnese. Ask'i biliyorsan, Evrenin Ruhu'nu da bi-

liyorsundur, nk o da Ask'tan yapilmistir.

- Bulundugum yerden, diye yanitladi gnes,

Evrenin

Ruhu'nu grebiliyorum. Benim ruhumla iletisim halinde-


dir ve ikimiz, birlikte, bitkileri bytp glge arayan ko-

yunlari yrtrz. Bulundugum yerden (ve dnyadan ok

uzaktayim), sevmeyi grendim. Dnyaya biraz daha

yak-

lasacak olsam, zerinde bulunan her seyin yok olacagim

ve Evrenin Ruhu'nun yok olacagini biliyorum. Bu neden-

le karsilikli bakismakla yetiniyoruz ve birbirimizi seviyo-

ruz: Ben ona hayat ve isi veriyorum, o da bana yasama

ne-

deni veriyor.

- Ask'in ne oldugunu J>iliyrsn, diye tekrarladi

deli-

kanli.

- Ve Evrenin Ruhu'nu taniyorum, nk

Evren'deki

sonsuz yolculugumuzda uzun uzun konustuk onunla.

En

byk sorununun, simdiye kadar yalnizca madenlerin ve

150

bitkilerin, her seyin bir ve tek sey oldugunu anlamis olma-

lari oldugunu syledi. Ve bununla birlikte demirin bakira

benzer olmasi, bakirin altina benzemesi gerekli degil.

Her
sey bu biricik seyin iinde kendi gerek grevini yerine

ge-

tirmektedir ve her seyi yazan El, besinci gn durmus ol-

saydi her sey bir Baris Uyumu olarak kalacakti.1

- Ama altinci gn vardi.

- Sen bir bilginsin, nk her seyi belli bir

uzaklik-

tan gryorsun, dedi delikanli. m Ask*i tanimiyorsun.

Altinci gn olmasaydi insan yaratilmayacakti; bakir hep

bakir olarak ve kursun hep kursun olarak kalacakti. Her-

kesin kendi Kisisel Menkibe'si kendine, ok dogru, ama

bu Kisisel Menkibe bir gn gereklesecek. yleyse daha

iyi bir seye.dnsmek ve Evrenin Ruhu gerekten bir ve

tek sey oluncaya kadar yeni bir Kisisel Menkibe'ye sahip

olmak gerekmektedir.

Gnes dsnceye daldi ve daha ok parlamaya

basla-

di. Bu grsmeyi degerlendiren rzgr da gnesin

delikan-

liyi kr etmemesi iin daha gl esmeye basladi.

- Bunun iin simya var, dedi delikanli. Her

insanin

kendi hazinesini arayip bulmasi ve daha sonra, daha

nce-

ki hayatinda oldugundan daha yetkin olmayi istemesi


iin.

Kursun, dnyanin artik kursuna gereksinimi

kaimayinca-

ya kadar grevini yerine getirecek; o zaman altina dns-

mesi gerekecek.

- Simyacilar bu dnsm gereklestirmeyi

basari-

yorlar. Oldugumuzdan daha yetkin bir varlik olmaya a-

listigimiz zaman, evremizdeki her seyin daha Iyi

oldugu-

nu gsteriyorlar bize.

- Peki, benim Ask'i tanimadigimi niin

sylyorsun?

diye sordu gnes.

- nk Ask, ne l gibi devinimsiz

durmaktan, ne

rzgr gibi dnyayi dolasmaktan, ne de senin gibi her

seyi

1 Tevrat'in Tekvin blmne (Bap I ve Bap 2) gnderme

yapiliyor. Tevrat'a gre Tann

(Allah, Rab) insani altinci gn yaratti: "Ve Allah dedi:

Suretimizde, benzeyisimize gre

iman yapalim; ve denizin baliklarina, ve gklerin

kirlarina, ve "g.rlara, ve btn yer-

yzne, ve yerde srnen her jeye hkim oltun." (ev,)'


15

uzaktan grmekten ibarettir. Ask, Evrenin Ruhu'nu degis-

tiren ve gelistiren gtr, tik kez .onun iine girdigim za-

man, onun kusursuz oldugunu sandim. Ama daha

sonra

onun, yaratilmis olan her seyin yansimasi oldugunu, onun

da savaslari ve tutkulari oldugunu grdm. Evrenin Ru-

hu'nu bizler besliyoruz ve zerinde yasadigimiz dnya, bi-

zim daha iyi ya da daha kt olmamiza gre, daha iyi ya

da daha kt olacaktir. Ask'in gc iste burada ise karisir,

nk sevdigimiz zaman, oldugumuzdan daha iyi olmak

isteriz her zaman.

- Peki ne istiyorsun benden? diye sordu gnes.

- Benim rzgra dnsmeme yardim et, diye

yanitla-

di delikanli.

- Evren, benim yaratiklarin en bilgini oldugumu

bi-

lir, dedi gnes. Ama seni rzgra nasil dnstrecegimi

bilmiyorum.

- yleyse kime basvurmaliyim?


Gnes bir sre sustu. Rzgr dinliyor ve bilgisinin

si-

nirsiz oldugunu btn dnyaya yayiyordu. Bununla bir-

likte, Evrenin Dili'ni konusan delikanlinin elinden kurtu-

lamiyordu gnes.

- Her seyi yazan El ile konus, dedi.

Rzgr bir mutluluk igligi atti ve her

'zamankinden

daha gt esmeye basladi. Kumlarin zerine dikilmis a-

dirlar az sonra yikildilar ve hayvanlar iplerinden, bukagila-

rindan kurtuldular. Kayanin zerinde insanlar, rzgrda

srklenmemek iin birbirlerine sarildilar.

Bunun zerine delikanli, her seyi yazmis olan El'e

dog-

ru dnd. Ve daha agzini aip tek szck sylemeden,

Ev-<

renin sessizlestigini ve hep byle sessiz kalacagini

hissetti.

Bir sevgi coskusu fiskirdi yreginden ve aglamaya

bas-

ladi. Simdiye kadar hi yapmadigi bir duaydi bu, nk

szcksz bir yakariydi ve hibir sey istemiyordu. Koyun-

larina bir otlak buldugu iin skretmiyordu; daha fazla

kristal satmak iin yakarmiyordu; rastladigi kadinin dn-


152

Sunu beklemesini dilemiyordu. Olusan sessizlikte ln,

rzgrin ve gnesin de El'in yazmis oldugu isaretleri ara-

diklarim, kendi yollarini izlemek ve zmrt parasinin

zerine kazinmis olan seyi anlamak istediklerini anladi.

Bu isaretlerin Yeryz'nde ve Uzay'da dagilmis olduklari-

ni, grnste hibir varlik nedenleri ve anlamlan bulun-

madigini; ne llerin, ne rzgrlarin, ne gneslerin ve ne

de insanlarin niin yaratilmis olduklarini bilmediklerini

biliyordu. Ama El'in btn bunlar iin bir nedeni vardi ve

yalnizca o bu mucizeleri gereklestirebilir, okyanuslari

le ve insanlari rzgra dnstrebilirdi. nk bir yce

iradenin, Evren'i, dnyanin yaratilisinin altinci gnnn

Byk Yapit'a dnstg noktaya gtrms oldugunu

yalnizca bu El anliyordu.

Ve delikanli Evrenin Ruhu'na daldi ve Evrenin

Ru-

hu'nun, Tanri'nin Ruhu'nun parasi oldugunu grd ve

Tanri'nin Ruhu'nun, kendi ruhu oldugunu grd.

Samyeli o gn daha nce hi esmemis oldugu gibi

esti.
Kusaklar boyu Araplar, rzgra dnsen ve ln en b-

yk muharip reislerinin savundugu bir ordughi az kalsin

yerle bir eden delikanlinin efsanesini anlattilar.

Samyeli esmez olunca, hepsi delikanlinin

bulundugu

yere gzlerini evirdiler. Delikanli bulundugu yerde degil-

di; ordughin teki ucunda nbet tutan, tepeden tirnaga

kumla kapli bir nbetinin yaninda duruyordu.

Adamlar byclkten mthis korkmuslardi.

Bunun-

la birlikte iki kisi glmsyordu: Birincisi Simyaci Idi,

nk gerek tilmizini bulmustu; ikincisi ise yce reisti,

nk bu tilmiz, Tanri'nin Yceligini anlamisti.

Ertesi gn reis, Simyaci ve delikanli ile vedalasti

ve

gitmek istedikleri yere kadar kendilerine eslik edecek bir

muhafiz takimi verdi yanlarina.

15

BTN BIR GN YOL ALDILAR.

AKSAMA

dogru bir Kipti manastirina vardilar. Simyaci, muhafiz ta-


kimini geri yolladi ve atindan indi.

- Bundan sonra sen tek basina gideceksin, dedi.

Pira-

mitlere saatlik yol kaldi.

- Skran, dedi delikanli. Bana Evrenin Dili'ni

gret-

tiniz.

- oktandir bilmekte oldugun seyi sana

hatirlatmak-

tan baska bir sey yapmadim.

Simyaci manastirin kapisini aldi. Siyahlar

giyinmis

bir kesis kapiyi ati. Simyaci ile kesis aralarinda Kip tice

konustular bir sre, sonra Simyaci, delikanliyi Ieri aldi.

- Mutfagi bir sre kullanmama izin vermesini

iste-

dim, dedi.

Birlikte manastirin mutfagina gittiler. Simyaci ates

yak-

ti, kesis biraz kursun getirdi; Simyaci kursunu bir demir

kapta eritti. Kursun iyice sivilasinca, su tuhaf, sari cam

yu-

murtasini antasindan ikardi. Bir sa kalinliginda bir

kat-

man kazidi ve bunu balmumuna sardiktan sonra


iinde kur-

sun eriyigi bulunan kaba atti. Karisim kan rengini aldi.

Sim-

yaci bunun zerine kabi atesten alarak sogumaya

birakti. Bu

arada, kesisle kabileler savasi hakkinda konusmaya

basladi.

- Bu savas devam eder, dedi kesis.

Kesis kizgindi. Savasin sona ermesini bekleyen

ker-

vanlar, uzun zamandir Al-Jizah'a2 akili kalmislardi.

- Ama, Allah'in dedigi olur, dedi kesis.

Ktpt ya da Ktpti: Eski Misir halki; monofizit Kipti

kilisesine bagli M itirli hiristiyan;

Misir'111 Araplar taraf.udati fethindim (641) sonra birok

Kipti mslman oldugu iin

bu devim yalnizca hinit.yan]ar iin kullanilmaya

bas.tai.di. (ev)

2 (Gtzeh, Gmzttt, Gtzsi): Kahiir'yr sekiz kilometre

uzaklikta, nemli piramitin (Ke-

ops, Kefren, Mikennos) ve Sfenks'in bulundugu yer.

GfinOmOzde, Kahire ile birletmis,

milyonluk bir yerlej.in. yen. (ev.)

154
- Amin, diye yanitladi Simyaci.

Preparat soguyunca, kesis ve delikanli

hayranlikla

baktilar: Maden, demir kabin i eperlerinde katilasmisti,

ama artik kursun degildi. Altin olmustu.

- Ben de bir gn bunu yapmayi grenebilecek

miyim

acaba? diye sordu delikanli.

- Bu benim Kisisel Menkibe'm, seninki degil,

diye

yanitladi Simyaci; ama bunun mmkn oldugunu

sana

gstermek istiyordum.

Manastirin kapisma geri dndler. Simyaci orada

kur-

su drt paraya bld.

- Bu sizin, dedi paralardan birini kesise

vererek.

Seyyahlara karsi gsterdiginiz cmertlik iin.

- Benim cmertligimin ok tesine giden bir

skran

ifadesi, dedi kesis.

- Byle konusmayiniz. Hayat sylediklerinizi

duya-
bilir ve gelecek sefere daha azim verebilir.

Sonra delikanlinin yanina geldi Simyaci.

- Bu da senin. Muhariplerin reisinin elinde kalan

alti-

ninin karsiligi olarak.

Delikanli, Simyaci'nm verdigi itinin kendi

altinindan

daha fazla oldugunu syleyecekti ki onun, biraz nce

kesi-

se sylediklerini animsadi ve hibir sey sylemedi.

- Bu da benim, dedi Simyaci. l geerek geri

dn-

mek zorundayim ve kabileler arasindaki savas hl

devam

ediyor.

Simyaci drdnc parayi da kesise verdi.

- Bu para da bu ocuk iin. Ihtiyaci olacak

olursa.

- Ama ben hazinemi arayacagim, dedi

delikanli. Sim-

dI ok yaklastim.

- Eminim ki bulacaksin, dedi Simyaci.

- Peki bu ikinci parayi neden veriyorsunuz?

- nk, yolculugun sirasinda kazandigin

paralari

iki kez yitirdin: Birini hirsiz, tekini muhariplerin reisi al-


di. Ben, lkesinin ataszlerine inwan yasli ve bosinanli

bir Arap'im: 'Bir kere olan bir daha asla tekrarlamaz. Am-

15

ma ve lkin iki kere olan mutlaka nc defa da olacak-

tir.'

Atlarina bindiler.

- Dsler hakkinda sana bir hikye anlatmak

istiyor-

dum, dedi Simyaci.

Delikanli atini yaklastirdi.

- Eski Roma'da, Imparator Tiberius zamaninda

ok

iyi yrekli bir adam yasiyormus, adamin iki oglu varmis:

Ogullarindan biri askere alinmis ve Imparatorlugun en

uzak eyaletlerinden birine gnderilmis. teki ogul bir sa-

irmis ve yazdigi gzel siirlerle Roma'yi bylyrms.

Baba bir gece bir ds grms. Bir melek grnp

ogullarindan birinin szlerinin nlenecegini ve btn dn-

yada gelecek kusaklar tarafindan tekrarlanacagini syle-


mis. Hayat kendisine karsi cmert davrandigi ve btn

ba-

balarin iini gururla dolduracak bazi seyler kendisine

zahir

oldugu iin yasli adam sevin g :yaslari iinde uyanmis.

Kisa bir sre sonra bir arabanin tekerleri altinda

kalip

ezilmek zere olan bir ocugu kurtarirken lms yasli

adam. Bir mr boyu onurlu ve drst davranmis oldugu

iin de dogruca cennete gitmis ve orada da dsne giren

melege rastlamis.

"Iyi bir insandin,' demis ona melek. 'Sevgi iinde

yasa-

din ve onurlu bir sekilde ldn. Bugn herhangi bir dilegi-

ni yerine getirebilirim.'

"Hayat d >ana karsi iyi davrandi,* diye yanitlamis

yasli adam. "Dsme girdigin zaman, btn abalarimin

aklanmis oldugunu anladim. nk oglumun siirleri

gele-

cek yzyillarda insanlarin belleginde kalacaklar. Kendim

iin herhangi bir dilegim yok; ama ocukken baktigi, deli-

kanliyken egittigi evladinin nlenmesinden her baba

gurur

duyar. Uzak gelecekte, oglumun szlerini duymak ister-

dim.'

Melek, ihtiyarin omzuna dokunmus ve ikisi


birlikte

bir uzak gelecege gitmisler. Karsilarina usuz bucaksiz

bir

156

meydan ikmis ve bu meydanda insanlar garip bir dil ko-

nusuyorlarmis.

Yasli adam sevinten aghyormus.

"Oglumun siirlerinin gzel ve lmsz oldugunu

bili-

yordum/ demis melege. 'Bu insanlarin oglumun siirlerin-

den hangisini okuduklarini syler misiniz bana?'

Melek, bunun zerine adama kibar bir sekilde

yaklas-

mis ve birlikte, o byk alandaki siralardan birine otur-

muslar.

"Sair oglunun siirleri, Roma'da halk tarafindan ok

se-

viliyordu,' demis melek. "Herkes bu siirleri sevip haz ali-

yordu. Ama Tiberius dneminden sonra unutuldu bu siir-

ler. Bu insanlarin tekrarladigi szler teki oglunun, aske-

rin szleri.*

Ihtiyar, Melege sasirarak bakmis.


"Oglun askerlik hizmeti iin uzak bir eyalete gitmis

ve orada yzbasi olmustu. O da iyi ve drst bir insandi.

Bir aksam hizmetkrlarindan biri hastalandi ve lmn

esigine geldi. Oglun bu sirada, hastalari iyilestiren bir ha-

hamdan sz edildigini duymus ve gnlerce onu aramis.

l-

keyi dolasirken, aradigi kisinin Tanri'mn oglu oldugunu

grenmis. Onun tarafindan iyilestirilmis baska insanlara

rastlamis ve onun dsncelerini grenmis ve bir Romali

yzbasi olarak onun dinini kabul etmis. Sonunda bir sa-

bah Haham'm yanma varmis.

"Ona hizmetkrlarindan birinin hastalandigini

anlat-

mis. Ve Haham onunla birlikte evine gitmeye hazir oldu-

gunu bildirmis. Ama yzbasi bir inan sahibi oldugu iin,

evrede bulunan insanlar ayaga kalkarken, Hahamin gz-

lerinin iine bakinca, gerekten de Tanri'nin Oglu'nun

huzurunda bulundugunu anlamis.

*Bu szler senin oglunun szleri,' demis Melek

yasli

adama. O sirada Hahama syledigi ve bir daha

unutulma-,

yan szler: Ya Rab, benim degerim yok ki damin altina

gire-
sin; fakat ancak bir sz syle, hizmetim iyI olur.y

Simyaci atini srd.

- Kim ve ne olursa olsun, dedi, yeryznde her

in-

san, her zaman, dnya tarihinde basrol oynar. Ve dogal

olarak o bilmez bunu.

Delikanli glmsedi. Hayatin, bir oban iin bu

kadar

nemli olabilecegini hi dsnmemisti.

- Elveda, dedi Simyaci.

- Elveda, diye yanitladi delikanli.

158

YREGININ SYLEDIKLERINI DIKKATLE

dinlemeye alisarak, iki buuk saat lde yol aldi.

Hazine-

sinin gizli oldugu yeri ona yregi syleyecekti.

"Hazinen neredeyse yregin de orada olcik,"

demisti

Simyaci.

Ama yregi baska seyler anlatip duruyordu. Iki

kez

grdg bir dsn izinden gitmek iin koyunlarindan ay-


rilan bir obanin yksn gururla anlatiyordu. Kisisel

Menkibe'den, ayni seyi yapmis, uzak topraklan ya da ka-

dinlari aramaya ikmis, aginin insanlariyla, onlarin d-

snceleri ve nyargilariyla arpismis insanlardan sz

edi-

yordu. Yol boyunca, bulgulardan, kitaplardan, byk kar-

gasalardan sz etti.

Bir kumula tirmanmaya hazirlanirken iste tam o

an-

da, yregi kulagina fisildadi: "Aglayacagin yere iyi dikkat

et; nk ben oradayim ve hazinen de oradadir."

Kumulu agir agir tirmanmaya basladi. Yildizlarla

dolu

gkyz yeniden dolunayla aydinlanmisti: Simyaci ile bir-

likte tam bir ay lde yolculuk yapmislardi. Ayisigi, ku-

mulu da aydinlatiyordu,* yarattigi glge oyunu, le

dalgali

bir deniz grnm veriyor ve delikanliya, atinin dizgin-

lerini birakip Simyaciya, onun bekledigi isareti verdigi g-

n animsatiyordu. Ayisigi, ln sessizligini sariyor ve

ha-

zinelerini arayan insanlarin yolunu aydinlatiyordu.

Birka dakika sonra kumulun tepesine ulasinca

yregi

hopladi. Dolunay ve ln beyazliginin aydinlattigi Pira-

mitler btn grkemiyle karsisinda ykseliyorlardi.


Dizst dsp agladi. Kisisel Menkibe'sine

inanmis

oldugu, bir gn bir krala, daha sonra da bir tccara, bir

In-

giliz'e, bir Simyaciya rastladigi iin Tanri'ya skrediyor-

15

du. Ve hepsinden nemlisi, Ask'in, bir erkegi Kisisel Men-

kibe'sinden asla uzaklastiramadigini kendisine anlatan

bir

l kadinina rastlamis oldugu iin Tanri'ya skrediyordu.

Piramitlerin gemis yzyillari, asagida,

ayakularmda

duran insani yukaridan seyrediyorlardi. Isteseydi, simdi

Vaha'ya geri dnp Fatima ile evlenebilir ve basit bir ko-

yun obani olarak yasardi. nk Evrenin Dili'ni bilmesi-

ne ve kursunu altina evirmeyi bilmesine karsin, lde

ya-

siyordu Simyaci. Bilim ve sanatini kimseye kanitlamak

zo-

runda degildi. Kisisel Menkibe'sine dogru yol alirken, bil-


mesi gereken her seyi grenmis ve yasamayi hayal ettigi

her seyi yasamisti.

Ama iste hazinesine ulasmisti ve bir girisim,

ancak

amacina ulastiginda sona erebilirdi. Kumulun tepesinde

ag-

lamisti. Yere bakti, gzyaslarinin dstg yerde bir bok-

bcegi dolasiyordu. lde yasadigi sre iinde

bokbcek-

lerinin, Misir'da Tanri'nin simgesi sayildiklarini grenmis-

ti.

Bu da bir isaretti. Bunun zerine Billriye

Tccarini

animsayarak kumlari kazmaya koyuldu: Bir mr boyu

taslari st ste yigsa da hi kimse bahesine piramit

dikme-

yi basaramazdi.

Belirtilen yeri btn gece kazdi, ama hibir sey

bula-

madi. Piramitlerin tepesinden onu seyrediyordu yzyillar.

Ama o vazgemiyordu. Kaziyordu, kazdigi kumlan

uku-

ra geri yollayan rzgra karsi savasarak durmadan

kaziyor-

du. Kollan yorulmustu, ellerinde yaralar ailmisti, ama


yregine inanci sryordu. Ve yregi ona gzyaslarinin

dstg yeri kazmasini sylemisti.

Birka tasi yerinden skmeye alisirken, birden

ayak

sesleri duydu. Birka adam gelmisti. Ayisigi arkadan vur-

dugu iin ne yzlerini, ne de gzlerini grebiliyordu.

- Ne yapiyorsun orada? diye sordu gelenlerden

biri.

Delikanli yanitlamadi. Ama korkmustu. Simdi

top-

raktan bir hazine ikarmasi gerekiyordu, bu nedenden

do-

lay, korkmustu.

160

- Biz savas mui reci I eriyiz, dedi bir baskasi.

Oraya ne

sakladigini bilmemiz gerekiyor Para gerekli bize.

- Bir sey gizlemiyorum, diye yanitladi delikanli.

Ama adamlardan biri kolundan tutup ukurdan

ikar-

di onu Bir baskasi zerini aramaya koyuldu. Ve

sonunda
reb irideki ait!n parami buUular.

- Altini var, dedi saldirganlardan biri,

Ayisigi, zerini arayan adamin yzn aydinlatti

ve

bu gzlerde lm grd delikanli.

- Topraga b$ka altin saklamis olmali, dedi bir

baska-

si.

Bunun zerine topragi kazmaya zorladilar onu.

So-

nu olarak hibir sey bulamadigi iin dvmeye basladilar

delikanliyi. Gnesin ilk isiklari belirinceye kadar uzun

uzun dvdler onu. Giysileri lime lime olmustu, lmn

yaklastigini hissediyordu.

"Oleceksen, para r"e ise yarar? Paranin insani

lm-

den kurtardigi pek az grlmstr," Byle demisti Simya-

ci,

Ve yedigi yumruklarla sismis, yarali agziyla, Misir

Pi-

ramitlerinin yakinlarina gmlms hazineyi iki kez d-

snde grdgn anlatti saldirganlara.

Reisleri oldugu izlenimi uyandiran adam uzun

sre

djnd. Sonra adamlarindan biriyle konustu.

- Adami birakabiliriz. Baska bir seyi yok. Bu


altini

da almis olmali.

Delikanli yzst kuma kapaklandi. Haydutlarin

re-

isi arkadaslarina bakiyordu. Ama delikanlinin gzleri Pra-

miterin bulundugu yne bakiyordu.

- Haydi gidelim, dedi haydutlarin reisi

arkadaslarina.

Sonra delikanliya dnp:

- lmeyeceksin, dedi. Yasayacaksin ve

inhanin bu

kadar budala olmaya hakki olmadigini da greneceksin.

Simdi senin bulundugun yerde, bundan iki yil kadar nce,

st ste ayni ds grdm. Dsmde Ispanya'ya

gitmem"

obanlarin koyuniariyla birlikte iinde uyuduklari, ayin

Simyaci 6/31

esyalarinin konuldugu, yerde byms bir firavuninciri

bulunan yikik bir ky kilisesi aramam gerektigini gr-

yordum; ve bu firavunincirinin dibini kazarsam gizli bir

hazine bulacakmisim. Ama sadece ayni ds iki kez

gr-
dgm iin l geecek kadar budala degilim ben.

Sonra yryp gitti.

Delikanli glkle dogruldu ve bir kez daha

Piramit-

lere bakti. Piramitler ona glmsediler ve o da yregi ne-

seyle dolu glmsedi onlara.

Hazinesini bulmustu.

Sondeyis

DELIKANLININ ADI SANTIAGO IDI.

AKSAM

olmak zereyken, terk edilmis kk kiliseye geldi. Ayin

esyalarinin konuldugu yerde byms bir firavuninciri

vardi hl ve yari yikik atisindan hl yildizlar grlebili-

yordu. Birinde buraya koyunlariyla birlikte gelmis ve ds

grmesiJn disinda sakin bir gece geirmis oldugunu

anim-

sadi.

Simdi yaninda srsi yoktu. Ama elinde bir krek

vardi.

Uzun sre gkyzne bakti. Sonra heybesinden

bir

sarap sisesi ikardi ve sarap iti. lde yildizlara bakip,


Simyaci ile sarap itigi gn animsadi. Getigi btn

yolla-

ri ve Tanri'nm kendisine hazinenin bulundugu yeri gster-

mek iin setigi tuhaf yntemi dsnd. st ste grdg

dslere inanmasaydi, ingeneye, krala, hirsiza rastama-

saydi... "Dogrusu uzun bir liste; ama yol boyunca isaretler

vardi ve yanilmam olanaksizdi/ diye dsnd.

Farkina varmadan uykuya daldi. Uyandiginda

gnes

oktan ykselmisti. Hemen firavunincirinin dibini kazma-

ya basladi. 'Yasli byc/ dedi kendi kendine, *her seyi

bal gibi biliyordun. Bu kiliseye geri dnebilmem iin biraz

altin bile biraktin.' Paavralar iinde geri dndgm g-

rnce katila katila gld kesis. 'Sanki bunlardan

esirgeye-

mez miydin beni?'

Rzgrin kendisini yanitladigini duydu: "Hayir.

Sana

bunu syleseydim, Piramitleri grmeyecektin. Piramitler

;ok gzel, yle degil mi sence?"

Simyacinin sesiydi bu. Glmsedi ve kazmaya

koyul-

lu. Yarim saat sonra sert bir seye arpti krek. Bir saat

onra nnde eski Ispanyol altin parasiyla dolu bir

sandik
16

vardi. Ayrica degerli taslar, kirmizi ve beyaz tylerle

ssl

altin maskeler, pirlanta islemeli degerli taslardan yapilmis

putlar vardi. lkenin uzun sredir artik animsamadigi ve

fatihin/ocuklarina ve torunlarina anlatmayi unuttugu br

fethin kalintilari.

Heybesinden Urim ile Tummim'i ikardi. Taslari

an-

cak bir kez kullanmisti, bir sabah, bir arsida. Hayatinda

ve yolu zerinde bir yigin isaretler vardi.

Urim ile Tummim'i altin sandigina koydu. Bir

daha

hi rastlamadigi yasli krali animsattiklari iin bu iki tas da

hazinesinln parasiydilar.

'Gerekten kendi kisisel Menkibe'sini yasayan

kimseye

karsi hayat cmerttir,' diye dusundu.

Ve bunun zerine Tarifa'ya gitmesi ve butun

bunla-

rin onda birini ingene kadina vermesi gerektigini anim-


sadi. 'ingeneler nasil da kurnaz oluyorlar!* dedi kendi

kendine. 'Belki de ok yolculuk ettikleri iin.'

Derken rzgr esmeye basladi. Gndogusuydu

esen,

Afrika'dan gelen rzgr. Ne ln kokusunu, ne de Mag-

riplilerin istila tehditini getirmisti.

Bunun yerine ok iyi tanidigi bir kokuyu ve

usulca

gelip dudaklarina konan bir pcgn miriltisini getiri-

yordu.

Glmsedi. Ilk kez byle bir sey yapiyordu gen

kiz.

- Geliyorum Fatima, dedi. Geliyorum.

166

You might also like