You are on page 1of 436

ATALARlMIZ

kiye Blnen Vikont


Aaca Tneyen Baron
Varolmayan valye

Italo Calvino 1923'te Kba'da talyan bir ailenin ocuu


olarak dodu. Oullar iki yandayken, Calvino ailesi tal
ya'ya dnd ve San Remo'ya yerleti. Sava srasnda Di
reni hareketine katlan Calvino savatan sonra Komnist
Parti'ye girdi. Yirmili yalarnda, Binaudi Yaynevi iin al
an antifaist entelektellerle, zellikle de Cesare Pavese ile
iliki kurdu. Daha sonra 1945 ylnda, Aretusa isimli dergide
onun ilk yklerinden birini yaymatan Pavese olmutur.
Yazarln yan sra gazetecilik yapan, editr olarak alan
Calvino, eitli gazete ve dergilerde yaymlanan yazlaryla
sava sonras talyan edebiyatnn nemli isimlerinden bi
ri haline geldi. 1972 ylnda, talya'nn en prestijli edebiyat
dllerinden biri olan Feltrinelli dl'n kazand. Calvi
no, 1985 ylmda geirdii beyin kanamas sonucu Siena'da
ld.
Balca Yaptlar: Aaca Tneyen Baran (1957), Varolmayan
valye (1959), Mareava/do ya da Kentte Mevsimler (1963), Koz
mokomik ykler (1965), Grnmez Kentler (1972), Kesien
Yazglar atosu (1973), Bir K Gecesi Eer Bir Yolcu (1979), Pa
lomar (1983), Amerika Dersleri (1988).
Italo Calvino'nun eserleri, YKY tarafndan bir klliyat ola
rak yaymlanmaktadr.
ltalo Calvino'nun
YKY'deki kitaplar:

Grnmez Kentler (2002)


Palomar (2003)
Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler (2004)
Paris ' te Mnzevi (2005)
Sandk Gzlemcisinin Uzun Gn (2005)
ykler - Arjantinkarncas, Emlak Vurgunu,
Kirli Hava Bulutu ve dierleri (2007)
Jaguar Gne Altnda (2007)
Amerika Dersleri (2007)
Btn Kozmokomik ykler -
Sfr Zaman ve Yaymanm Yaymlanmam
Btn Kozmokomikler (2007)
Kesien Yazglar atosu (2007)
rmceklerin Yuvaland Patika (2007)
Sen "Alo" Demeden nce (2007)
Bir K Gecesi Eer Bir Yolcu (2008)
Atalarmz (2008)
Klasikleri Niin Okumal? (2008)
San Giovanni Yolu (2008)
Kum Koleksiyonu (2008)
Yeni Bir Sayfa (2008)

Doan Karde serisinden kan kitaplar:

Dere Tepe Ters (2009)


kiye Blnen Vikont (2009)
Aaca Tneyen Baron (2009)
Varolmayan valye (2009)
ITALO CALVINO

Atalarmz
kiye Blnen Vikont
Aaca Tneyen Baron
Varolmayan valye

eviren ler:
Rekin Teksoy - Filiz zdem - Neyyire Gl Ik

Roman

0130
Yap Kredi Yaynlar
Yap Kredi Yaynlar- 2665
Edebiyat - 814

Atalarmz
ikiye Blnen Vikont - Aa c T neyen Baron-Varolmayan valye 1 ltalo Calvi no
zgn ad: I nostri antenali
evirenler: Rekin Teksoy, Filiz zdem, Neyyire Gl Ik

Kitap editr: Filiz zdem


Dzelti: Filiz zkan

Kapak tasarm: Nahide Dikel


Kapak fotoraf: Metehan zcan

Bask: Pasifik Ofset


Cihangir Mah. Gvercin Cad. No: 3/1
Baha Merkezi A Blok Hararndere- Avclar / stanbul
Telefon: (0 212)412 17 77
Sertifika No: 12027

eviriye temel alnan bask: I nostri antenati, Oscar Mondadori


1. bask: stanbul, Mart 2008
3. bask: stanbul, Ocak 2013
ISBN 978-975-08-1392-4

Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A.. 2008


Sertifika No: 12334
I NOSTRI ANTENATI
Copyright The Estate of ltalo Calvino, 2002

Btn yayn haklar sakldr.


Kaynak gsterilerek tantm iin yaplacak ksa alntlar dnda
yayncnn yazl izni olmakszn hibir yolla oaltlamaz.

Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A..


Yap Kredi Kltr Merkezi
stiklal Caddesi No. 161 Beyolu 34433 stanbul
Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23
http://www.ykykultur.com.tr
e-posta: ykykultur@ykykultur.com.tr
nternet sat adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr
. . .

IINDEKILER

kiye Blnen Vikont 7

Aaca Tneyen Baron 83

Varolmayan valye 313


Yayn Notu
Bu baskda yer alan kiye Blnen Vikant (Can Yay., 1 991, ev: Rekin
Teksoy), Aaca Tiineyen Baran (E Yay., 1971; Can Yay., 1 990, ngilizceden
eviren: Aydn Eme) ve Varolmayan valye (Can Yay., 1 997, ev: Neyyire
Gl Ik) daha nce bamsz birer kitap olarak yaymlanmt. Fakat YKY,
Italo Calvino'nun salnda yapt son dzenlemeye sadk kalarak, yaza
rn Atalarmz bal altnda toplad bu kitabn bir arada basmtr.
Atalarmz' da, daha nce zgn dilinden yaplan eviriler gzden geiril
mi halleriyle yer almaktadr. Aaca Tiineyen Baran ise zgn dilinden Filiz
zdem tarafndan yeniden evrilmitir.
KYE BLNEN VKONT

EViREN:
Rekin Teksoy
1

Trklerle sava vard. Daym, Terralbal Medarda vikontu


Bohemya Ovas'nda Hristiyanlarn ordugahna doru at sr
yordu. Peinden de emir eri Curzio gidiyordu.
Leylekler alaktan uuyor, beyaz srler oluturarak, do
nuk, dingin havay yaryorlard.
"Niye bu kadar ok leylek var?" diye sordu Medardo,
Curzio'ya. "Nereye gidiyorlar?"
Savaa katlm olan komu dkleri honut etmek iin
henz gnll yazlm olan daym, daha acemiydi. Hristi
yanlarn elindeki son kaleden bir atla, bir emir eri salam,
mparator'un karargahna gidiyordu.
"Sava alanna gidiyorlar," diye kestirip att emir eri. "Yol
boyunca bize elik edecekler."
Vikont Medardo, o yrede uan leylek grmenin iyiye ia
ret olduunu renmiti, leylek grd iin sevinmeye al
yordu. Ama elinde olmadan, kaygl hissediyordu kendini.
" Bu p hacakl kular sava alanna eken ne acaba, Cur
zio?" diye sordu.
"Ktlk tarlalar perian ettikten, kuraklk rmaklar kurut
tuktan bu yana," diye karlk verdi emir eri, "artk onlar da in
san eti yiyorlar. llerin bulunduu yerlerde kargalarla akba
balarn yerini leylekler, turnalar, flamankular ald."
O sralarda daym ilkgenliini sryordu; duygularn ka
rk bir coku halinde olduu, iyi ile ktnn daha ortaya k-

9
mad a, lmcl, kyc bile olsa, her yeni deneyimin etki
leyici, yaam sevgisi dolu olduu a.
" Peki, kargalar, akbabalar, br yrtc kular nereye gitti
ler?" diye sordu. Yz sararmt, ama gzleri yordu.
Emir eri, esmer, bykl, gzlerini yerden kaldrmayan bir
askerdi.
" Vebadan lenleri yiye yiye onlar da vebaya yakaland
lar," dedi, mzrayla karaallar gstererek. Daha dikkatle
baknca, bunlarn al olmayp yrtc kularn tyleri ya da
kurumu hacaklar olduu anlalyordu.
"Kuun mu, yoksa insann m daha nce ld, hangi
sinin karnn doyurmak iin tekinin stne atlad bilinmi
yor," dedi Curzio.
nsanlar krp geiren vebadan kamak iin, toplu olarak
krlara gmler, ama burada da can vermilerdi. plak ova
ya serpimi, yaralardan yzleri biimini yitirmi, iskelet yu
maklar halinde plak erkek ve kadn cesetleri grlyordu.
stelik, nedendir bilinmez, telekieri vard, clz kollarndan,
badanndan sanki telekler, kanatlar kmt. Bunlar, kalnti
larna karm akbaba leleriydi.
Arazide, arpma izleri giderek artyordu. Atlarn iki
si de, yana kaarak, aha kalkarak duraksadklarndan, daha
ar yol alyorlard.
"Atlara ne oluyor?" diye sordu Medardo, emir erine.
"Efendim," diye yant verdi emir eri, "atlar kendi bar
saklarnn kokusundan holanmazlar hi."
Gerekten de, getikleri dzlk blge, kimisi srtst yat
m, nallarn gkyzne dikmi, kimisi yz topraa gml
m, yan yatm at leleriyle doluydu.
"Niye bu kadar at lm burada, Curzio?" diye sordu Me
dardo.
"At, karnnn deildiini hissedince, barsaklarn tutma
ya alr," diye aklama getirdi Curzio. "Kimisi yzkoyun
uzanr, kimisi ise barsaklar dklmesin diye srtst yatar.
Ama iki durumda da, ok gemeden lm gelip atar."
"yleyse, bu savata en ok atlar m lyor?"
"Trklerin palalar, sanki bir vuruta, onlarn karnla-

10
rn dernek iin yaplm. Az ileride insan lleriyle karla
acaksnz. nce atlar, sonra atllar vurulmu. Bakn geldik,
ordugah orada."
Ufukta, en yksek adrlarn tepeleri, mparator'un ordusu
nun sancaklar ve bir durnan ykseliyordu.
leriye doru yol alrken, son arpmada lenlerin hemen
tmnn, kaldrlp gmlm olduunu grdler. Sadece, ara
da sarnanlarn stne braklm organlar, zellikle de parmak
lar grlyordu.
"Bazen, bize yolu gsteren bir parmak var," dedi Medarda
Dayrn. "Ne dernek oluyor bu?"
"Tanr gnahlarn balasn, yzkleri almak iin, diriler
llerin parmaklarn kesiyorlar."
"Kim var orada?" dedi, kaputu, kuzeye dnk bir aacn
gvdesi gibi kf, yosun kapl bir nbeti.
"Yaasn Kutsal imparatorluk tac!" diye bard Curzio.
"Kahrolsun Sultan," diye karlk verdi nbeti. "N'olursu
nuz, komutanla gidince, syleyin de nbeti devir alacak birini
gndersinler, yoksa burada topraa kk salacam."
Pislik ynlar stnde vzldayarak her yeri kaplayan si
nek bulutundan kamak iin, atlar imdi hzl kouyorlard.
"Birok yiidin dn deilen i organlar henz yerde, ama
kendileri gkyznde," diye bir belirlerne yapt Curzio, sonra
da stavroz kard.
Ordugahn giriinde, altnda kvrck sal, irikyrn, pilili
uzun ipek giysiler giymi, gsleri ortada kadnlarn, kendi
lerini lklar, gcklayc kahkahalar atarak karladklar bir
dizi sayvann yanndan getiler.
"Saray kadnlarnn adrlar," dedi Curzio. "Baka hibir
orduda byle gzel adr grernezsiniz."
Dayrn kadnlara bakmak iin, atn yz geriye dnk ola
rak sryordu.
"Aman dikkat edin efendim," diye ekledi emir eri, "hepsi
hem kir pas iinde hem de vebal. Trkler bile sava ganimeti
olarak el srrnez bunlara. stlerinde sadece harnarnbcei, tah
takurusu, bit yok, akreplerle, kertenkeleler de yuvalanyar srt
larnda."

ll
Sahra toplarnn nnden getiler. Topu erleri, suyla al
gamdan oluan taynlarn, gn boyunca ate edip kzan
tuntan karabinalarn, toplarn stnde styorlard.
Arabalar dolusu toprak getiriliyor, topular topra elekten
geiriyorlard.
"Barut azalmaya balad," diye aklama yapt Curzio,
"ama arpmalarn yapld yerde, topraa o kadar ok kar
m ki, eleyerek birka atmlk barut elde edilebiliyor."
Daha sonra svarilerin ahrlar geliyordu. Burada sinekten
geilmiyor, baytarlar, hepsi kineyen, kendilerine ifte atan drt
ayakllarn derilerini dikile, sargyla, kaynar katran bulama
cyla iyiletirmeye alyorlard.
Ardndan da, uzun sre piyade adrlar birbirini izliyor
du. Akam olmutu. Her adrn nnde, plak ayaklarn lk
su dolu leenlere sakmu askerler oturuyordu. Gece de, gn
dz de aniden silah ba yapld iin, ayak dinlendirme na
lasnda bile balarndan miferlerini karmyor, ellerinden
mzraklarn brakmyorlard. Daha yksek, kklerde olduu
gibi kuma deli adrlarda ise, subaylar koltukaltarn pud
ralyor, kl yelpazelerle yelleniyorlard.
"Kadnlara yknmyorlar," dedi Curzio, "askerlik yaa
mnn zorluuna karn, keyiflerinin yerinde olduunu gster
mek istiyorlar."
Terralba Vikontu hemen mparator'un huzuruna karld.
Hallarla kaplanm, armalarla sslenmi adrnda, mparator
haritalar zerinde, ertesi gnk arpmalarn planlarn ince
liyordu. Masalarn stne haritalar yaylmt, lmparator mare
alierinden birinin uzatt inedenlikten ald ineleri harita
lara saplyordu. Haritalar o kadar ok ineyle dolmutu ki, ar
tk hibir ey anlalmaz olmutu, bir yere bakmak iin ineleri
karmak, sonra tekrar yerlerine takmak gerekiyordu. Bu kar
malar, taknalar srasnda, Imparator da, marealleri de, elleri
bo kalsn diye ineleri dudaklarnn arasna yerletiriyorlar,
ancak hamurdanarak konuabiliyorlard.
nnde eilen gen adam grnce mparator soru sorar
gibi bir homurtu kard ve hemen azndaki ineleri ald.
"talya'dan henz gelen bir valye, Majesteleri," diye tant-

2
tlar gen adam, "Terralba Vikontu, Cenova blgesinin en soylu
ailelerinden."
"Temen rtbesi verilsin hemen kendisine."
Daym mahmuzlarn birbirine vurup hazr ola geerken,
mparator krallara zg okkal bir selam verdi ve btn harita
lar birbirleri zerine kvrlarak, yere dt.

Yorgun olduu halde, Medardo o gece ge uyudu. adr


nn yannda ileriye, geriye yryor, nbetilerin seslenmelerini,
atlarn kinemelerini, kimi askerlerin uykuda sayklamalarn
iitiyordu. Gkyznde Bohemya yldzarna bakyor, yeni rt
besini, yarnki arpmay, uzaktaki anayurdunu, avlanlardaki
sazlarn hrtsn dnyordu. Yreinde ne zlem, ne kuku
ne de kayg vard. Onun iin henz her ey btn halindeydi
ve tartlmazd; kendisi de yleydi. Kendisini bekleyen kor
kun yazgy kestirebilseydi, olanca acsna karn, belki onu da
doal ve kanlmaz sayacakt. Baklarn, dmann konakla
dn bildii, gece ufkunun snrna yneltiyordu, kollarn st
ste kavuturmu, uzak ve deiik gerekliklerle, bunlarn ara
snda kendi varlnn yer almasnn honutluu iinde, elleriy
le omuzlarn skyordu. Yeryznn binbir kysna yaylan bu
acmasz savan kannn kendisine dek ulatn hissediyordu,
fke ya da acma duymakszn, kann vcudunu yalamasna
izin veriyordu.

13
2

Sava ertesi sabah tam onda balad. Temen Medarda eye


rinin stnden, saldrya hazr Hristiyan birliklerinin yayl
n izliyor, yzn, sanki tozlu bir harman yerinden baak ko
kusu getiren Bohemya rzgarna eviriyordu.
"Sakn arkanza bakmayn, efendim," diye bard, yan
banda avu rtbesiyle yer alan Curzio. Sonra, bu uyary
dorulamak iin, alak sesle ekledi: "Savatan nce, uursuz
luk getirirmi."
Aslnda, vikontun Hristiyan ordusunun sadece mevzile
nen askerlerden, yedek kuvvetlerin de, ayaklar mecalsiz birka
piyade mfrezesinden olutuunu grp cesaretinin krlmas
n istemiyordu.
Ama daym uzaklara, ufukta yaklaan buluta bakyor ve
yle dnyordu: " te bu bulut Trkler, gerek Trkler, yan
bamda ttn tkrenler ise Hristiyan savalar, imdi a
lan boru da hcum borusu, yaamnn ilk hcum borusu, ku
laklar sar eden bu grlt, bu sarsnt, savalarla atlarn
byk bir skntyla baktklar, topraa gmlen gkta ise bir
top gllesi, karlatm ilk dman gllesi. ' Bu son glle,' di
yeceim gnn, hi gelmemesini dilerim."
Klcn ekmi, gzlerini dumanlar iinde bir kaybolup bir
ortaya kan Imparatorluk bayrana dikmi, dzlkte drtnala
yol alrken, dost toplarn atlar gkyznde bann stnde
dolanyor, dman atlar ise daha imdiden Hristiyan cephe
sinde gedikler ayor, aniden topra emsiye gibi havaland-

14
ryordu. "Trkleri greceim! Trkleri greceim!" diye d
nyordu. Dman sahibi olmak, sonra da bunlarn kafalarnda
tasarladklar gibi olup olmadklarn grmek kadar keyifli bir
ey yoktu insanlar iin.
Grd Trkleri. ki tanesi tam kardan geliyordu. Atlar
rtlyd, kk deirmi kalkanlar deridendi, ceketleri siyah
ve safran izgiliydi. Sarklar, toprak rengine alan yzleri ve
byklar, Terralba'da ' Trk Miche' diye bilinen birininki gibiy
di. Trklerden biri ld, bryse birini ldrd. Ama kim bi
lir daha ka tanesi geliyordu, artk teke tek dv balamt. ki
Trk grm olmak, hepsini grm olmak gibiydi. Onlar da
askerdi, btn donanmlar ordunun malyd. Yzleri kylle
rinki gibi kavruk ve inatyd. Medarda grmesine grmt
artk onlar; bir an nce Bldrcn Geidi'nden bize, Terralba'ya
dnebilirdi. Ama gnll yazlmt bir kez. Yataan darbe
lerinden korunarak kouyordu. Sonunda ksa boylu, yaya bir
Trk bulup ldrd. ldrmeyi renince, bu kez uzun boylu
bir atlnn karsna kt, ama hata yapt. nk ufak tefekler
daha tehlikeliydiler. Atlarn altlarna sokuluyor, yataanla hay
vanlarn karnlarn deiyorlard.
Medardo'nun at bacaklarn ap durdu.
"Ne yapyorsun?" dedi vikont. Hemen yetien Curzio, alt
taraf gstererek: " Baksanza uraya," dedi. Hayvann btn i
organlar yere dklmt. Zavall hayvan yukarya, sahibine
bakt, sonra sanki barsaklarn deriemek ister gibi ban edi,
ama sadece bir yiitlik gsterisi oldu bu; kendinden geti, ld.
Terralbal Medarda yaya kalmt.
"Benim atm aln temenim," dedi Curzio. Ama atn dur
duramad, bir Trk okuyla vurulup eyerden dt, hayvan da
uzaklap gitti.
"Curzio!" diye bard vikont, sonra yerde inildeyen emir
erinin yanna yaklat.
" Beni dnmeyin efendim," dedi emir eri. " Hastanede
erik raks olsun yeter. Her yaralya bir kase dyor."
Medarda Daym kalabala kart. Savan gidii belli de
ildi. O kargaa iinde, kazananlarn sanki Hristiyanlar oldu
u sanlyordu. Trklerin saflarn yarmlar, kimi mevzilerin

s
evresini kuatmlard. Dayrn, baka yiitlerle birlikte d
man topularna dek sokulmutu; Trkler de, Hristiyanlar
ate altnda tutahilrnek iin toplarn yerlerini deitiriyorlard.
ki Trk topusu, tekerlekli bir topu dndryordu. Ar dav
ranlar, sakallar, ayaklarna inen pelerinleriyle iki gkbilim
eiyi andryorlard. Daym: "imdi gelip topun nasl evrildiini
gsteririm size," dedi. Cokulu, deneyimsiz olduu iin, toplara
sadece yandan ya da kama tarafndan yaklalmas gerektiini
bilmiyordu. Klcn ekip namlunun karsna geti, o iki gk
bilginini korkutaean sanyordu. Korkmak bir yana, adamlar
tam gsne ate ettiler. Terralbal Medarda havaya utu.

Akam, arpmalara ara verildi. ki araba sava alannda


ki Hristiyanlar toplamaya balad. Arabalardan biri yarallar,
br de ller iindi. lk seim sava alannda yaplyordu.
" Bunu ben alyorum, unu da sen al." Kurtarlabilecek bir ey
leri olduu izlenimi uyandranlar yarallar arabasna koyu
yorlard; sadece para, kalnt haline gelmi olanlar kutsanarak
gmlmek zere ller arabasna ykleniyordu; ceset denecek
dururnda bile olmayaniarsa yem olarak leyleklere braklyor
du. O gnlerde kayplar artt iin, bol yaral derlenmesi tali
mat verilmiti. Bu nedenle Medardo'nun kalntlar da yaral
saylm, yarallar arabasna konulmutu.
kinci seim hastanede yaplyordu. arpmalardan sonra
sahra hastanesi, arpmalarn kendilerinden de rktc bir
grnrne brnyordu. Yerde, iinde kurbanlarn bulundu
u sedyeler sralanyor, bunlarn evresinde, ellerinde penseler,
keskiler, ineler, kesilmi organlar, sicim yumaklar tayan,
burunlarndan soluyan doktorlar yer alyordu. lm bile olsa,
her cesedi yeniden yaama dndrmek iin ellerinden geleni
yapyorlard. Bir yeri testereliyorlar, bir yeri dikiyorlar, akntila
ra tampon koyuyorlar, damarlar eldiven gibi tersyz edip yer
lerine yerletiriyorlar, iine kandan ok sicirn koyuyorlar, ama
yamayp her eyi kapatyorlard. Bir hasta lnce, ie yarar nesi
varsa gereksinimi olan bir bakasnda kullanlyordu. leri en
ok kartran bausaklar oluyordu; bir kez dalnca, yerlerine
nasl yerletirilecei bilinemiyordu.

16
araf kaldrlnca vikontun vcudunun rktc bir bi
imde paralanm olduu grld. Sadece bir kolu ile bir ba
ca eksik deildi, o kolla o bacak arasnda yer alan gs ve
karn blmleri de, tam isabet salayan mermi tarafndan yok
edilmiti, tuzla buz olmutu. Bata, bir gz, bir kulak, bir ya
nak, yarm burun, yarm az, yarm ene, yarm aln vard; ba
n br yarsndan geriye bir lapa kalmt. Ksaca sylemek
gerekirse, sadece yars, sa taraf kurtulmutu, stelik olduu
gibi kalmt, parampara olan sol taraf ayran byk oyuk bir
yana braklacak olursa, stnde tek bir izik bile yoktu.
Doktorlar ok honuttular. "Aman, ne gzel yaral!" diyor
lard. Bu arada lmeyecek olursa, kurtarnay deneyebilirlerdi.
Hemen evresini sardlar, bu srada koluna ok saplanm zavall
askerler kan zehirlenmesinden lyorlard. Diktiler, yerletirdi
ler, yourdular; kim bilir daha neler yaptlar. Bilinen, ertesi gn
daymn tek gzn, yarm azn at, burun deliini iirip
soluk ald. Terralballarn gl mayas dayankl kmt.
Artk yayordu ve ikiye blnmt.

17
3

Daym Terralba'ya dndnde, yedi sekiz yalarnday


dm. Akam geldi, hava kararmt, aylardan ekimdi, gkyz
kapalyd. Gn boyunca zm toplamtk, salkmlar arasndan
da, karaya alan denizde, mparatorluun bandrasn tayan
bir geminin yelkenlerinin yaklamakta olduunu grmtk
O sralarda her grdmz gemiye: " Mastro* Medardo bu
gemiyle dnyor," derdik, dnmesi iin sabrszlandmzdan
deil, bir eyler bekliyor olmak iin yapardk bunu. O kez, de
diimiz doru kmt, o akam Fiorfiero adndaki bir delikan
l, kazanda zm ezerken "Gelenler var!" diye barnca buna
inandk, ortalk neredeyse kapkaranlkt, vadinin dibinde ka
trclarn yaktklar mealeleri grdk; sonra kprden getik
lerinde, elle tanan bir sedye setik. Hi kuku yoktu; vikont
savatan dnyordu.
Haber hemen vadiye yayld; atonun avlusunda dostlar,
akrabalar, baclar, obanlar, silahrler topland. Sadece artk
avluya bile inmeyen Medardo'nun babas, benim de dedem,
yal Vikont Aiolfo eksikti. Dnya ilerinden bkt iin, sann
dan, savaa gitmeden nce olu adna vazgemiti. u aralar,
atonun byk kuhanesinde besledii kulara tutkusu bsb
tn artmt, yatan da tatp kuhaneye kapanmt, ne gn
dz kyordu oradan ne de gece. Yemeklerini, kularn yemle
riyle birlikte, kuhanenin parmaklklar arasndan veriyorlard,
Aiolfo her eyini bu yaratklarla blyordu. Olunun sava-
Efendi, bey, patron. (ev. N.)

18
tan dnmesini beklerken, saatlerini slnlerin, kumrularn srt
larn okayarak geiriyordu.
atomuzun avlusunda hi bu kadar insan grmemitim,
bakalarndan diniediim enlik ve sava dnemleri geride kal
mt. lk kez surlarn ve kuleterin nasl bakmsz, keileri otla
tp domuzlara su iirttiimiz avlunun nasl amurlu olduunu
fark ettim. Beklerken herkes Vikont Medardo'nun nasl dne
ceini tartyordu; Trkler tarafndan ar biimde yaraland
haberi oktan ulamt, ama sakat myd, aksak myd, yoksa
yz gz yara bere iinde miydi, kimse bu konuda kesin bir
bilgiye sahip deildi; sedye grmek, daha da kt sonular
akla getiriyordu.
Sonunda sedye yere brakld, kara glgenin tam orta ye
rinde bir gzbebeinin lts grld. riyar, yal stnine Se
bastiana yaklamak istedi, ama glgeden, kesin bir kar k
anlam ieren bir el kalkt. Sonra sedyedeki vcudun youn bir
abayla rpnarak devindii grld, Terralbal Medardo, gz
lerimizin nnde, bir koltuk deneine tutunarak ayaa frlad.
Klahl kara bir cppe, bandan yere dek uzanyordu; arkaya
atlm sa taraf, yzn ve denee tutunan kiinin yarsnn
grlmesini salyordu, sol tarafta ise her ey, sanki kuman
bolluklarnn, pililerinin altnda kalm, gizlenmiti.
Durup, evresindeki bizlere bakt, kimsenin azndan tek
sz kmad, zaten belki de o, sabit gzyle bize bakmyor, sade
ce kendisinden uzaklatrmak istiyordu.
Denizden bir rzgar kalkt, bir incir aacnn tepesinde k
rlan bir daln trts duyuldu. Daymn cppesi dalgaland,
rzgar cppeyi iiriyor, bir yelken gibi yayyor, sanki vcudun
iinden geiyordu, hatta sanki hi vcut yoktu da, cppe bir ha
yaletinki gibi bombotu. Sonra daha iyi baknca, diree ekil
mi bir bayrak gibi durduunu grdk; direk omuzdan, koldan,
brden, koltuk deneine abanan ne varsa ondan oluuyor
du, gerisi yoktu.
Her biri ayr bir yne dnk, neredeyse birbirine bitiik
srtlar dik al garip bir izim oluturan keiler, vikontu sabit,
anlamsz baktarla szyorlard. Daha duyarl, uyank domuz
lar lklar atp karken, gbekleri birbirine toslad, sonunda

19
bizler de korkumuzu gizleyemez olduk. "Olum," diye baran
stnine Sebastiana kollarn kaldrd. "Felaket!"
Bizde byle bir izienim uyandrm olmann fkesi iinde
ki daym, koltuk deneinin ucunu ne srd, bir pergel gibi
devinerek atonun giriine doru itti kendini. Ama giri mer
divenlerine, bacak bacak stne atarak, sedye tayclar otur
mulard; altn kpeli, usturayla kazl kafalarnda sa ibikle
ri ya da kuyruklar bitmi, stleri balar dklen insaniard
bunlar. Ayaa kalktlar, reisieri olduu anlalan sa rgls:
"cretimizi bekliyoruz sefior," dedi.
"Ka para?" diye sordu Medardo, sanki glyordu.
Sa rgl adam: "Sedye ile insan tamann cretinin ne
olduunu bilirsiniz," dedi.
Daym kemerinden bir kese karp krdattktan sonra
hamaln ayaklarnn dibine att. Adam keseyi eliyle tarttktan
sonra: "Ama bu, anlatmz fiyattan ok az, sefwr."
Rzgar cppesinin eteini havalandrrken, Medardo, "Ya
rs," dedi. Hamaln yanndan geti, tek ayayla sraya sraya
basamaklardan kt, atonun iine alan, yar aralk byk ka
pdan girdi, iki ar kanad koltuk deneiyle iterek grltyle
kapatt, en sonunda da, ak kalm olan kk kapy arparak
grnmez oldu.
eriden, zel dairesinin bulunduu ato kanadna giden
koridorda yol alan ayayla deneinin dnml tkrtlarn,
alp kapanan kaplarn seslerini duymaya devam ediyorduk.
Kuhanenin parmaklklarnn ardnda, babas ayakta bekli
yordu onu. Medarda babasna bir merhaba bile demeye gitme
di; tek bana odasna kapand, kimseye grnmek, yant ver
mek istemiyordu, uzun sre kapsn alp zr dilemek isteyen
stnine Sebastiana ile bile konumad.
Koca Sebastiana karalar giyen, tlle rtl yznde, gzle
rinin gizledikleri dnda tek bir krklk bulunmayan, iriyar
bir kadnd; Terralba ailesinin btn delikanllarn emzirmi,
daha byklerin hepsiyle yatm, btn lenlerin gzlerini ka
patmt. imdi, iki gnll mahpusun odalar arasnda mekik
dokuyor, onlara nasl yardmc olabileceini bilemiyordu.
Ertesi sabah, Medarda bir yaam belirtisi gstermeme-

20
yi srdrnce, babozumuna koyulduk biz de, ama kimsenin
keyfi yoktu, balarda, Medardo'nun bana gelenlerin dnda
bir ey konuulmuyordu, onu ok sevdiimizden deil, konu
nun ilgin ve karanlk olmasmdand bu. Sadece stnine Sebas
tiana atoda kalm, her grlty byk bir dikkatle deerlen
diriyordu.
Olunun byle kederli ve yabanl bir biimde dneceini
sanki kestirmi olan yal Aiolfo, en sevdii hayvanlarndan
birini, bir saksaan bir sredir eitmi, kua atonun, o srada
bo olan Medardo'nun dairesinin bulunduu kanadna dek u
may, odann penceresinden ieri girmeyi retmiti. O sabah
yal adam saksaann kafesini at, olunun penceresine dek
uuunu izledi, sonra da tlerini yknerek, saksaanlara,
batankaraara yem vermeye koyuldu.
ok gemeden kafeslere arpan bir nesnenin kard sesi
duydu. Dar seyirtti. Tellerin stnde saksaann ls vard.
Yal adam kuun lsn avularnn iine ald, bir kanadn
kopartlmak istenerek paralanm, bir ayan sanki iki parmak
tarafndan sklarak krlm, bir gzn oyulmu olduunu gr
d. Yal adam saksaan gsne bastrd, alamaya koyuldu.
Ayn gn yataa dt, akrabalar, kuhanenin parmaklk
larnn ardndan ok hasta olduunu gryorlard. Ama kimse
gidip yardmc alamyordu, nk ieriye kapanm, anahtarla
r da saklamt. Yatann evresinde kular uuuyordu. Yatal
beri uumaya balamlard, ne bir yere konuyorlar ne de kanat
rpmaktan vazgeiyorlard.
Ertesi sabah, kuhaneden ieri bakan stnine, Vikont
Aiolfo'nun lm olduunu grd. Btn kular, denizin orta
snda dalgalanan bir kte tner gibi, yatan stne konmu
lard.

21
4

Babasnn lmnden sonra Medarda atodan kmaya


balad. Bunu ilk kez fark eden, bir sabah kaplar aralk, oda
lar bombo bulan stnine Sebastiana oldu yine. Vikontun pe
inden gitmeleri iin, uaklar salnd krlara. Uaklar koarken,
daha akam ham meyve ykl olarak grdkleri bir armut
aacnn altndan getiler. Uaklardan biri: "Yukarya bakn,"
deyince, aaran gne kar salnan armutlar grdler, grn
ce de korkuya kapldlar. nk armutlar tam deildi, her biri
uzunlamasna kesilmi, hala sapma asl yarm armuttu, ama
her armudun sadece sa yars vard (baklan yere gre, sol yar
da olabiliyordu, ama hepsi ayn taraftayd), br yar yok ol
mutu, kesilmiti, belki de srlmt.
Uaklar, "Vikont buradan gemi," dediler. O kadar gn
boyunca a kalnca, belli ki o gece ackmt, ilk aaca trmanp
armutlar yemiti.
Yol boyunca uaklar, bir tan stnde, kurbaalarn zel
lii nedeniyle zplamakta olan, hala canl bir yarm kurbaaya
rastladlar. "Doru yoldayz!" deyip ilerlemeye devam ettiler.
Yapraklar arasndaki yarm kavunu gremedikleri iin bir ara
yolu ardlar, ama geri dnp kavunu buldular.
Bylece ayrlardan ormana ulatlar, ikiye blnm bir
mantar, bir tamantar, sonra bir bakasn, zehirli bir krmz
mantar grdler, ormancia yol aldka, zaman zaman yerden
tek ayakl olarak biten, emsiyelerinin sadece yars ak man
tarlada karlatlar. Sanki keskin bir bakla ikiye blnm-

22
!erdi, br yarlarndan tek bir spor bile kalmamt geriye.
Kurt mantar, altn mantar, ayr mantan gibi eitli trlerde
mantariard bunlar, zehirli olanlarn says da neredeyse zehir
sizlerinki kadard.
Bu dank izierin peinden giden uaklar, 'rahibeler' ad
n tayan ve otlarn arasnda bir bataklk bulunan ayra gel
diler. afak skyordu, batakln kysnda, cppesine sarl
m Medardo'nun elimsiz grnts, beyaz, sar ya da toprak
rengi mantarlarn yzd suya yansyordu. imdi bu saydam
yzeye serpitirilmi olan mantarlar, Medardo'nun yarsn g
trd mantarlard. Suyun stnde btnm izlenimi uyan
dryorlar, vikont da onlara bakyordu. Uaklar batakln br
kysna saklandlar, bir ey demek cesaretini gsteremediler,
onlar da yzen mantariara bakmaya koyuldular, hepsinin de
yenilebilir olduunu fark ettiler. Peki, zehirliler ne olmutu? Ba
takla atmadna gre, ne yapmt onlar? Uaklar yeniden
ormanda komaya baladlar. ok uzaa gitmelerine gerek kal
mad, nk patikada, elinde sepet bir ocua rastladlar, btn
zehirli mantarlar sepetin iindeydi.
O ocuk, bendim. Gece tek bama Rahibeler ayr'nda
birden aalarn arasndan frlayp kendimi korkutmaya alr
ken, ay nda ayrda tek aya zerinde seken, koluna bir se
pet geirmi dayma rastladm.
"Merhaba day!" diye bardm. lk kez bunu demeyi baa
ryordum.
Beni grdne ok sevinmi gibiydi. "Mantar topluyo
rum," diye aklamada bulundu.
"ok topladn m?"
"Bak," dedi daym; batakln kysna oturduk. Mantarlar
seiyor, kimisini suya atyor, kimisini sepette brakyordu.
"Sen," dedi, setii mantarlar ieren sepeti bana vererek,
"bunlar kzartrsn."
Sepetin iindeki mantarlarn neden yarm olduklarn sor
nay dndm, ama bu sorunun yakk almayacan aniayp
teekkr ettikten sonra koarak uzaklatm. Mantarlar kzart
maya giderken, tandklara rastlayp hepsinin de zehirli olduu
nu rendim.

23
Bu olay kendisine aktarlnca, stnine Sebastiana:
"Medardo'nun kt taraf geri dnm," dedi. "Bakalm duru
ma ne olacak, bugn."
Bir gn nce atonun bekileri tarafndan yakalanan bir
haydut etesinin durumas yaplacakt o sabah. Haydutlar bi
zim arazimizin adamlaryd, bu nedenle kendilerini vikont
yarglayacakt. Duruma balad, Medardo iskemiesinde olan
ca arpklyla oturuyor, bir tman kemiriyordu. Haydut
lar zincirli olarak getirildiler; etenin ba, zm toplarken
sedyeyi ilk gren Fiorfiero adndaki delikanlyd. ikayetiler
Provenza'ya gitmekte olan Taskanal valyelerdi. Bizim or
mandan geerken Fiorfiero ile etesinin saldrsna uram,
soyulmulard. Fiorfiero bu valyelerin topraklarmza kaak
olarak avianmak amacyla gelmi olduklarn, bekilerin grev
lerini yerine getirmemeleri zerine, kaak avclar durdurup
silahlarn aldn syleyerek kendini savundu. O yllarda yol
kesmenin ok yaygn bir etkinlik olduunu, bu nedenle yasa
larn olduka yumuak hkmler ierdiini belirtmek gerekir.
stelik bizim oralar bu ilere son derece elveriliydi, nitekim
zellikle kargaa dnemlerinde, ailemizin kimi bireyleri hay
dut etelerine katlrd. Kaak avianma ise, akla gelebilecek en
hafif sutu.
Ama stnine Sebastiana'nn deerlendirmesi yersiz deil
di. Medardo, Fiorfiero ile btn etesini, gasp sulusu bularak,
aslarak lmeye mahkum etti. Saldrya urayanlar da kaak
olarak avlandklarndan daraacn boyladlar. e ok ge el
koyan, yasak aviananlara da, soygunculara da engel olamayan
bekileri cezalandrmak iin, onlara da lm cezas verdi.
Hepsi yirmiye yakn insand. Bu acmasz karar, hepimiz
de znt ve ac dourmutu, o zamana dek yzlerini grme
mi olduumuz Taskanal soylulardan ok, hepimizin sevdii
bekilerle haydutlar iin zlyorduk. Sara ve dlger Pietroc
hiodo Usta, daraacm kurmakla grevlendirildi, iini ciddiye
alan, yapt her eye zenen, okur yazar bir iiydi. Byk bir
zntyle, nk hkmllerden ikisi akrabasyd, aa gibi
dallar olan, ipleri tek bir bocurgatla yukar ekilen bir daraac
yapt, yle byk, yle iyi tasarlanm bir dzenekti ki, bir se-

24
ferde, hkm giyenlerden daha fazla kiiyi bile asabilirdi; nite
kim vikont bundan yararlanarak, iki sulunun arasna bir kedi
yerletirip on tane de kedi astrd. Kuruyan cesetlerle kedilerin
leleri gn boyunca sallanp durdu, nceleri kimsenin yre
i kaldrmyordu onlara bakmay. Ama ok gemeden grkemli
bir grnt oluturduklar fark edildi, dncelerimiz birbirle
riyle uyumsuz duygulara blnmeye balad, yle ki, cesetlerin
indirilmesi, byk dzenein sklmesi zlmemize bile yol
at.

25
5

O sralar benim en mutlu dnemimdi, hep Doktor Trelaw


ney ile birlikte arnana gidip talam deniz kabuklusu arardk
Doktor Trelawney ngilizdi. Batan bir gemiden, gvertedeki bir
fya tutunarak kurtulup kylarmza ulamt. mr boyun
ca gemilerde doktorluk yapm, aralarnda Kaptan Cook'unkiler
de bulunan uzun ve tehlikeli yolculuklara katlm, ama hep
gverte altnda piti oynadndan, dnyann hibir yerini g
rememiti. Gemisi batp da bizim buralara snnca, blgenin
en sert, en tartulu arab 'cancarone'ye alm, onsuz edemez
olmu, yle ki, boynunda ii arap dolu bir matara tamaya ba
lamt. Terralba'da kalm, doktorumuz olmutu, ama hastalar
la ilgilenmiyor, gece gndz kendisini -bu arada beni- krlara,
arnanlara srkleyen bilimsel bulular peinde kouyordu.
nce bir crcrbcei hastalyla ilgilendi; bin bcekte bir b
cei etkileyen, varl ile yokluu belli olmayan bir hastalkt,
hibir zarar da dokunmuyordu, Doktor Trelawney hastala
yakalanan btn bcekleri arayp gerekli tedaviyi uygulamak
istiyordu. Sonra, topraklarmzn denizle kapl olduu dnemin
izlerine merak sard, bunun zerine, daktorun vaktiyle balk
olduklarn syledii akllar, silisler toplamaya baladk. Niha
yet son tutkusu, mezarlklarda geceleri grlen hafif panltlar
oldu. Bunlar yakalayp saklamann yolunu bulmak istiyordu,
bu amala geceleri mezarlkta kouturmakla geirmeye bala
mtk Toprak ve ot mezarlar arasndan, o belli belirsiz panlt
lardan birinin masn bekliyor, sonra onu stmze ekmeye

26
urayor, peinden komaya, snmeden yakalamaya, torba, ie,
damacana, hasrl ie, kp, szge gibi deney kaplarmzn ii
ne sokmaya alyorduk. Doktor Trelawney, mezarla yakn
bir kayay kendine mesken edinmiti. Buras, bu i iin ayr bir
grevli bulundurmann gerekli sayld gsteri, sava ve salgn
hastalk gnlerinde, mezar kazcsnn evi olmutu. Iklar ie
leyebilecek her trl ieyle, onlar yakalayabilecek balk a gibi
alardan oluan laboratuvarn buraya yerletirmiti, sanki o so
luk alevler onlardan kyormu gibi mezarlk topraklarn, ceset
kalntlarn inceledii imbiklerle tekneler de vard. Ama uzun
sre kapanp kendini incelemeye verecek insanlardan deildi,
ok gemeden almaya ara verip kyordu, birlikte yeni doa
olaylarnn peinde komaya balyorduk.
Ben hava gibi zgrdm, nk anam babam yoktu, s
telik ne kleler kategorisine giriyordum ne de efendilerinkine.
Sadece ge bir tanma sonucunda Terralba ailesine katlm
tm, ama onlarn soyadn tamyordum, beni eitmekle y
kml kimse de yoktu. Zavall anam Vikont Aiolfo'nun kz,
Medardo'nun ablasyd, daha sonra babam olacak bir kaak
avc ile kaarak, ailenin onurunu lekelemiti. Ben, ormann te
sindeki orak topraklarda, kaak avcnn kulbesinde dnyaya
gelmitim, ok gemeden de babam bir kavgada ldrlmt,
pellagra salgn sona erdiinde, anam o derme atma kulbe
de tek bana kalmt. Aiolfo dedemin yrei dayanamaynca
atoya kabul edildim, stnine Sebastiana bytt beni. Medar
do daha ocuk, ben de birka yandaydm, sanki eit konum
lardaymz gibi, bazen oyunlarna benim de katlnama izin
verdiini anmsyorum, sonra aramzdaki mesafe byd, ben
uaklarn dzeyinde kaldm. Ama imdi Doktor Trelawney'de,
daha nce hi grmediim bir dost bulmutum.
Doktor altm yandayd, ama boyu benimki kadard,
keli apkasyla, perukasnn altnda, kuru bir kestane gibi k
r kr bir yz vard, baldrlarn yarsna kadar tozluklarn
sard bacaklar, att uzun admlarn da etkisiyle, daha uzun
grnyor, bir crcrbceininkiler gibi, orantszlayordu; kah
verengi, krmz sslemeli, kuyruklu bir giysi giyiyor, boynuna
da 'cancarone' arab matarasn geiriyordu.

27
Mezarlk klarna tutkusu, kimi kez, bizim kendi haline
braklm mezarlmzdakilerden daha gzel renkli, daha
byk panltlarn grld, komu kylerin mezarlkianna
yaptmz uzun gece yolculuklarna yneltiyordu bizi. Eer
kyller fark ederlerse iler karyordu, bir keresinde bizi me
zar soyguncusu sanmlar, ellerinde ba baklar, yabalarla pe
imize dmlerdi.
Arazi sarp ve sulakt; doktorla ben tabanlar yalam ka
yalarn zerinde sekiyorduk, ama peimizdeki fkeli kylle
rin de yaklamakta olduklarn seziyorduk. Ghigna avlan
denilen yerde, derin bir uurumun stnde, ktklerden bir
kpr vard. Kprden geecek yerde, soluklarn ensemizde
hissettiimiz kylleri atiatp tam uurumun kenarndaki bir
kaya basamana gizlendik doktorla. Bizi grmediler. "Nereye
gitti bu piler?" diye bararak, doru kprye kotular. Bir k
rlma sesi duyuldu, lklar atarak, hepsi dipte akmakta olan
avlana dkld.
Atiattmz tehlike, benle Trelawney'de nce bir rahatlama
yaratt, ama sonra, peimize denierin karlatklar korkun
son, yeniden korkuya bodu bizi. Biraz eilerek, kyllerin
kaybolduklar karanla bir gz attk. Gzlerimizi kaldrnca
kprnn kalntsn grdk, ktkler hala salamd, ne var ki,
sanki testerelenmi gibi ortadan ikiye blnmt, koca gvde
nin nasl byle dzgn bir biimde blndn aklayam
yorduk. Doktor Trelawney:
"Kimin ii olduu belli," dedi. Ben de anlamtm.
Nitekim ok gemeden, hzl nal sesleri duyuldu, uu
rumun kenarnda bir atla, kara bir cppeye yar sarl bir atl
belirdi. Vikont Medardo'ydu, yznde keli souk bir g
lmsemeyle, belki kendisi iin de hesapta olmayan bir sonu
veren tuzan, yrekler acs baarsn izliyordu, belli ki bizim
ikimizi ldrmek istemi, ne var ki yaamlarmz kurtarmt.
Titreyerek, kayalarn stnden bir kei yavrusu gibi seken clz
atnn zerinde uzaklamasna baktk

O sralarda daym hep atla dolamaya kyordu. Sara


Pietrochiodo'ya zel bir eyer yaptrmt, eyerin zengilerinden

28
birine kayla balanyor, br zengiye ise bir denkletirme
arl yerletiriliyordu. Eyerin yannda bir klla, bir koltuk
denei aslyd. Bylece vikont, banda, hep havalanan cppe
sinin bir kanad altnda yars kaybolan, geni kenarlkl tyl
bir apkayla at sryordu. Atnn nal sesleri duyulur duyul
maz, herkes czaml Galateo'nun gemesi srasndakinden bile
byk bir sratle kayor, ocuklar, hayvanlar gtryordu,
akllar bitkilerinde kalyordu, nk vikontun ktlkleri hi
bir eyi esirgemiyor, en beklenmedik anlarda, en kestirileme
yen, en anialmayan eylemiere ynelebiliyordu.
Hi hastalanmamt, bu nedenle Doktor Trelawney'in ba
kmna gereksinme duymamt, daymla karlamamak, hatta
adn bile duymamak iin elinden geleni yapan doktorun, byle
bir durumda iin iinden nasl syrlaca bilinmiyordu. Vikont
tan ve zalimliinden sz edildiinde, Doktor Trelawney ban
sallayp dudaklarn bzerek, yakksz bir konuma karsn
da yapt gibi, "Ah, ah, ah! .. t, t, t!" diye homurdanrd.
Sz deitirmek iin de, Kaptan Cook'un gezilerini anlatmaya
koyulurdu. Bir keresinde, daymn byle sakat olarak nasl ya
ayabildiini sormaya kalkacak oldum, ngiliz yine yalnzca:
"Ah, ah, ah!.. t, t, t!"ten baka bir ey diyemedi. Daymn
durumu, tp asndan doktorda hibir ilgi uyandrmyor gibiy
di, ama ben yava yava onun, sadece ailesinin istei ya da say
gnlk nedeniyle doktor olduunu, bu bilime hibir nem ver
mediini dnmeye balamtm. Belki de gemi doktorluu,
piti oynamadaki ustalnn bir sonucuydu sadece, bu nedenle
en nl gemiciler, hepsinden nce de Kaptan Cook, onu oyun
arkada edinmilerdi.
Bir gece Doktor Trelawney bizim eski mezarlkta, ala me
zarlk parlts yakalamaya alrken, karsnda mezarlar ara
snda atn etiatmakta olan Terralbal Medardo'yu buldu. Dok
tor, ok armt, ekinmiti, ama vikont yanna geldi, yarm
aznn bozuk syleyiiyle: "Gece kelebei mi aryorsunuz,
Doktor?" diye sordu.
"Ah Lordum," diye yant verdi alak sesle Doktor, "tam ke-
lebek deil, Lordum ... Mezarlk parlts... Biliyorsunuz deil mi
mezarlk parltlarn ...
"

29
"Elbette. Hep sormuurudur kendi kendime, nasl oluyor
bunlar diye."
"Bir sredir almalarm bu konuya ynelttim, Lordum,"
dedi Trelawney, bu yumuak sesten biraz rahatlamt.
Medardo, derisi kafatasnnki gibi gergin, keli, yarm a
zn glmseyerek yayd. "Aratrmac olarak, her trl yardma
hak kazanyorsunuz siz," dedi. "Ne yazk ki, bu terk edilmi me
zarlk, mezarlk panltlar iin elverili bir alan deil. Sz veriyo
rum, yarndan tezi yok, elimden gelen yardm yapacam size."
Ertesi gn adalet datma gnyd. Vikont on kadar ky
ly lm cezasna arptrd, nk hesaplarna gre, atoya
vermeleri gereken rn paynn tmn vermemilerdi. ller
ortak mezarlara gmldler, mezarlkta her gece kocaman k
panltlar grld. Doktor Trelawney, almalar iin son dere
cede yararl bulmakla birlikte bu yardmdan korkmutu.

Bu yrekler acs gelimeler srasnda Pietrochiodo Usta


daraac yapma sanatn ok gelitirmiti. Artk her biri gerek
bir marangozluk ve makinecilik bayaptyd; sadece daraala
r deil, Vikont Medardo'nun sanklar itiraf ettirmesini sala
yan ikence sehpalar, bocurgatlar ve benzeri ikence aletleri de
yleydi. Ben sk sk Pietrochiodo'nun dkkanna gidiyordum,
nk onu byk bir ustalkla ve tutkuyla alrken grmek
ok keyif veriyordu. Ne var ki dlgerin yreinde hep bir ac
vard. Yapt daraalar susuz insanlar iindi. "Ne yapsam
da, bu kadar ustalkla, ama baka bir amaca ynelik baka bir
sipari alsam," diye dnyordu. "Daha byk istekle yapa
bileceim dzenekler, neler olabilir acaba?" Ama karlk bula
maynca, bu sorular kafasndan kovmaya alyor, elinden ge
len en gzel, en usta dzenekieri yapmaya veriyordu kendini.
"Hizmet ettikleri amac unut," diyordu bana da. "Sadece
dzenek olarak gr onlar. Ne kadar gzeller deil mi?"
O dikilen direklere, inip kan iplere, bocurgatlarla maka
ralarn balantianna bakyor, zerlerinde sallanan cesetleri
grmemeye alyordum, ama altka daha fazla bu konuyu
dnyor, Pietrochiodo'ya: "Peki, ama nasl unutaym?" di
yordum.

30
"Ya ben nasl unutayrn evlat," diye karlk veriyordu bana.
"Ben nasl unutayrn?"

zntlerine, korkularna karn sevinli yanlar da vard


o gnlerin. En gzel saat, gne ykselip deniz altn gibi dk
tan sonra, yurnurtlayan tavuklar terken, patikadan czaml
nn borusu duyulduunda balard. Czaml her sabah geerek,
kader yoldalar iin dilenirdi. Ad Galateo idi, boynunda bir
av borusu tar, borunun sesi daha uzaktayken geliini haber
verirdi. Kadnlar boruyu duyunca duvar diplerinde yumurta,
kabak ya da domates, kimi kez de derisi yzlrn kk bir
tavan brakrlard. Sonra ocuklar kaptklar gibi koup sak
lanrlard, nk czaml geerken sokakta hi kimsenin olma
rnas gerekiyordu; czam uzaktan bile bulaabilirdi, czaml
grrnek bile tehlikeliydi. Galateo borusunu ttre ttre, elinde
kocaman asas, srtnda yere kadar inen lirne lirne ceketi, boa
lan dar sokaklarda ar ar ilerlerdi. Uzun, dalgal, sar sala
r, czarnn biraz buruturduu yuvarlak, beyaz bir yz var
d. Balar toplar, kfesine doldurur, araya hep glnecek ya
da art niyetli antrrnalar katarak, dokunakl sesiyle, saklanan
kyllerin evlerine doru teekkrler ederdi.
O yllarda denize yakn blgelerde, czam yaygn bir has
talkt; yaknrnzda, sadece czamllarn oturduu Pratofungo
adnda bir ky vard. Biz bu kydeki czarnllara bata bu
lunmak zorundaydk, balarrnz Galateo toplard. Bir deniz
ci ya da kyl czarna yakalannca, akrabalarn, arkadalarn
brakr, hastalk tarafndan kernirilrneyi bekleyerek yaarnnn
geri kalan blmn yaamak zere Pratofungo'ya giderdi. Her
yeni geleni karlamak iin byk enlikler dzenlendiinden
sz edilirdi, uzaktan czamllarn evlerinden geceye dek yk
selen alg, ark sesleri duyulurdu.
Sal yerinde olanlardan hi kimse admn atmad hal
de, Pratofungo ile ilgili birok ey anlatlrd, sylenenlerin hep
si de, orada yaarnn srekli bir elence olduunda birleirdi.
Ky, czamllar yerlemeden nce, her rktan, her dinden gerni
cinin geldii bir orospular barna olmutu; kadnlarn hala o
dnernin serbest davranlar iinde olduklar syleniyordu. C-

31
zamllar, pasasndan elde edilen urubun, yl boyunca kendi
lerine tatl bir esriklik salad iri bir zm bacl dnda,
topra ilemezlerdi. En byk etkinlikleri, harpn tellerine bir
sr an asarak yaptklar, kendi icatlar garip algy almak,
tiz perdeden ark sylemek, sanki hep paskalya imi gibi, her
renkten boya ile yumurtalar boyamakt. Bylece tatl ezgiler
syleyerek, biimi bozulan yzlerinin evresine yasemin tala
r takarak, hastaln kendilerini ayrm olduu insan toplulu
unu unuturlard.
Bizim doktorlardan hibiri, czamllara bakmaya yana
mamt, ama Trelawney aramza yerleince, bilgisini blgemi
zin bu yarasn iyiletirmeye adayacan dnenler oldu. Ben
de ocuk dnyamda bu umudu paylayordum. Uzun sredir
Pratofungo'ya dek gidip czamllarn enliklerine katlmay
ok istiyordum; doktor, ilalarn bu mutsuz insanlar zerinde
denemeye kalkacak olursa, belki kimi kez benim de kendisiy
le oraya gitmeme izin verirdi. Ama bunlarn hibiri gerekle
medi. Galateo'nun borusunu duyar duymaz, Doktor Trelawney,
kalkt gibi kayordu, hastalktan ondan fazla korkan yoktu
sanki. Bazen bu hastaln yaps konusunda ona soru sormay
denerdim, ama o hep, 'czam' szc rahatn karnaya ye
tercesine, kaamak, anlamsz yantlar verirdi.
Aslnda niye onu bir doktor saynada inat ettiimizi bil
miyorum; hayvanlarla, zellikle kk hayvanlarla, talarla,
doal olaylarla yakndan ilgileniyordu, ama insanlar ve has
talklar onda tiksinti, aknlk uyandryordu. Kandan nefret
ediyordu, hastalara sadece parmaklarnn ularyla dokunuyor,
ar hastalar karsnda, sirkeye batrlm ipek bir mendille
bumunu tkyordu. Bir kz ocuu gibi utangat, plak v
cut grnce kpkrmz oluyordu, hele bir kadn sz konusuy
sa, gzlerini indiriyor, kekeliyordu, okyanuslarda yapt uzun
geziler boyunca, hi kadn tanmad anlalyordu. Bereket o
sralarda bizde doumlar doktorlar deil, ebeler yaptryordu,
byle olmasayd, kim bilir nasl kard bu iin iinden.

Dayma yangn karma tutkusu gelmiti. Gece anszn


yoksul bir kylnn samanl, sobalk bir aa ya da btn bir

32
koru tutuuveriyordu. Byle durumlarda, alevleri sndrmek
iin sabaha dek elden ele su kovalarn aktaryorduk. Kurbanlar
hep, vikontun gittike daha sert, daha insafsz olan emirlerine
ya da bir kat artrd vergilere kar kan zavall kyller olu
yordu. Mallar yaknakla yetinmiyor, konutlar da atee veriyor
du. Gece gelip damlara tututurulmu kundaklar att, sonra
atla kat syleniyordu, ama hi sust yakalanmyordu. Bir
keresinde iki yal ld, bir keresinde de bir ocuun kafasnn
derisi yzld. Biz kyller, ondan gittike daha fazla nefret
ediyorduk. En amansz dmanlar, Gerbido Geidi'ndeki d
knt evlerde oturan Kalvin mezhebinden ailelerdi. Burada,
yangnlar nlemek iin geceleri erkekler srayla nbet tutuyor
lard.
Hibir gereke olmakszn, bir gece, Pratofungo'nun dam
lar samandan evlerinin dibine dek gidip damlara ziftle, ate
att. Czamllarn bir zellii vardr, yanarken ac duymazlar,
uykudayken yangn kacak olursa, hi kukusuz bir daha uya
namazlar. Ama vikont atn srerken, kyden bir keman sesi
ykseldiini duydu; Pratofungo oturanlar uyanktlar, kendile
rini elenceye vermilerdi. Hepsinin tesi berisi yand, ama hi
ac duymadlar, kendilerine gre elendiler. Yangn ksa srede
sndrdler, evlerini kurtardlar, czama yakalanm olduklar
iin alevlerden az zararla kurtuldular.
Medardo'nun ktl, kendi malvarlna, atoya da y
neldi. Yangn, uaklarn oturmakta olduklar kanattan kt,
alevler iinde tutsak kalanlarn lklar arasnda geniledi,
bu srada vikont ak arazide at srerken grld. Stninesi ve
anal Sebastiana'ya kurduu bir tuzakt bu. Kadnlarn, o
cukluunu bildikleri kimseler zerinde sahip olduklarn iddia
ettikleri inat otoriteyle, Sebastiana, her kt davranndan
sonra vikonta kmay ihmal etmiyordu, oysa herkes vikontun
yapsnn dzelmez, salksz bir acmaszla brndnde
gr birlii iindeydi. Sebastiana kavrulan duvarlarn arasn
dan bin glkle kurtarlm, yanklarnn gemesi iin gnler
ce yatmak zorunda kalmt.
Bir gece yatt odann kaps araland, yatann ucunda
vikont belirdi.

33
"Yznzdeki bu lekeler de ne, stnine?" dedi Medardo,
yankiar gstererek.
"Gnahlarnn izleri evladrn," dedi yal kadn, sakin bir
biimde.
"Cildiniz alacal bulacal, stelik izikler iinde, bu haliniz
ne stnine?"
"Eer pimanlk getirmeyecek olursan, cehennemde seni
bekleyenierin yannda hibir ey bunlar, olum."
"Bir an nce iyilein, bu dururnda olduunuzun duyulma
sn istemem..."
"Kocaya varacak deilim ki, yzrnn gzelliini nernse
yeyirn. Vicdannn rahat olmas yetiyor bana. Sen de ayn ey
leri syleyebilir misin?"
"Ama, kocanz sizi bekliyor, birlikte gtrecek sizi, bilmi
yor musunuz?"
"Benim gibi yal bir kadnla alay etme olum, unutma, se
nin de zor bir genliin oldu."
"Alay etmiyorum ki! Dinleyin stnine, nianlnz pencere
nizin altnda alyor..."
Sebastiana kulaklarn kabartt, atonun dndan gelen c
zarnlnn borusunun sesini duydu.
Ertesi sabah Medardo, Doktor Trelawney'i artt.
"Yal bir hizrnetkarrnzn yznde, nedeni bilinmeyen le
keler ortaya kt," dedi doktora. "Czam olmasndan korkuyo
ruz. Bilginizin na emanet ediyoruz kendimizi."
Trelawney, eilerek kekeledi:
"Grevim Lordurn... Her zaman hizmetinizdeyim Lor
dum ..."
Geri dnp kt, atodan uzaklat, yanma bir kk f
'cancarone' arab alp ormanda kayboldu. Bir hafta boyunca
kendisini gren olmad. Dndnde, stnine Sebastiana c
zamllar kyne gnderilmiti.
Bir akam gne batarken, karalar giymi, ban balam,
kolunda giysi bohas atoyu terk etmiti. Yazgsnn izilmi
olduunu biliyordu; Pratofungo'nun yolunu tutacakt. O zama
na dek kendisini iinde tuttuklar oday terk etti, koridorlarda
da, merdivenlerde de hi kimse yoktu. i ndi, avludan geti, kr-

34
lara kt; her taraf sszd, getiini gren herkes ekilip gizle
niyordu. Sadece iki notaya dayal bir hava almakta olan bir av
borusu iitti; ileride, patikada, algsnn azn gkyzne e
virmi Galateo duruyordu. Stnine ar admlarla ilerledi, pa
tika, batan gnee doru gidiyordu. Galateo, olduka nnde
yryordu, arada srada sanki yapraklarn arasnda vzldayan
eekaniarna bakmak iin duraksyor, borusunu kaldrp h
znl sesler karyordu. Stnine, geride brakt bostanlara,
kylara bakyor, allarn ardnda kendisinden uzaklaan in
sanlarn varln hissediyor, yoluna devam ediyordu. Tek ba
na, Galateo'yu uzaktan izleyerek Pratofungo'ya vard, kyn
kaplar ardndan kapannca, harplarn, kemanlarn almaya
baladklar duyuldu.

Doktor Trelawney, beni ok d krklna uratmt. Le


kelerinin czam olmadn bildii halde, yal Sebastiana'nn
czamllar kyne gnderilmemesi iin parman bile kpr
datmam olmas, alaklk belirtisiydi; ilk kez doktora kar bir
tiksinti duyuyordum. stelik, sincap avlamada, aa ilei ara
nada kendisine ne denli yararl olacan bildii halde, ormana
katnda beni yannda gtrmemiti. Onunla mezarlk parl
ts aramaya gitmek, artk eskisi gibi houma gitmiyordu, ou
kez tek bama dolaarak, yeni dostluklar aryordum.
imdi ilgimi en ok eken insanlar, Gerbido Geidi'nde otu
ran Kalvincilerdi. Bu dini izleyen herkesi Kral'n parampara
ettirdii Fransa'dan kap gelmilerdi. Dalardan geerken ki
taplarn, kutsal eyalarn yitirmilerdi, bu nedenle imdi ne
okuyacak ncilleri, ne sylenecek ayinleri, ilahileri, ne de yapla
cak dualar vard. Kovuturmaya urayan ve baka inantan in
sanlarla bir arada oturan herkes gibi, ne bir din kitab edinmek
istemiierdi ne de ayinlerini nasl yapmalar gerektii konu
sunda verilen tleri dinlemilerdi. Birisi kp gelip de ken
disinin de Kalvinci bir din kardei olduunu syleyecek olursa,
Papa'nn gnderdii, klk deitirmi zel bir grevli olmasn
dan kukulanyorlar, azlarn amyorlard. Bylece Gerbido
Geidi'nin sarp topraklarn ekip bimeye balamlard. Gn
doumundan gnbatmna dek, kadn, erkek bir arada alyor,

35
Tanr'nn kendilerine yol gstermesini bekliyorlard. Gnahn
ne olduunu doru drst bilmediklerinden, yanlgya dme
rnek iin yasaklarn saysn artryorlar, kck bir davram
n bir sululuk niyeti ierip iermediini belirlemek iin, s
rekli olarak sert baklada birbirlerini gzlyorlard. Kiliseleri
nin kavgasn bulank bir biimde anmsadklarndan, saygsz
lk yapabiliriz korkusuyla, Tanr'nn adn da, kutsal baka ad
lar da azlarna almaktan kanyorlard. Bylece, hibir din
kural izlemiyorlar, hatta hep ciddi bir biimde bu konuyu d
ndkleri izlenimini verseler de, byk olaslkla inanla ilgili
dnce gelitirmeye bile cesaret edemiyorlard. Buna karlk
etin tarm kurallar, zamanla dinsel buyruklarnkine eit bir
deer kazanmt, uymak zorunda olduklar tutumluluk al
kanlyla, kadnlarn ev ileri konusunda da durum byleydi.
Bir sr torunlar, gelinleri olan, hepsi uzun boylu, sa
lam yapl byk bir aile oluturuyorlard. Topra ilerken hep
dmeleri ilikli kara bayramlklarn, erkekler geni kenarlar
aaya inik apkalarn, kadnlarsa beyaz balklarn giyerler
di. Erkeklerin uzun sakallar vard, av tfekleri hep omuzlarn
da dolarlard, ama sereler dnda, hibir eye ate ettikleri
grlmemiti, nk kurallar yasaklyordu avlanmay.
Binbir zorlukla birka elimsiz asmann, biraz budayn
yetitii kireli dzlklerden, beyaz kei sakalm titretip huni
biimindeki apkasnn altnda gzlerini dndrerek, yum
ruklar gkyzne doru skl yal Ezechiele'nin srekli ba
rd duyulurdu. Eilmi alan aile bireylerine: "Hastalk,
kuraklk! Hastalk, kuraklk!" diye barrd. "Vur o apay, Ci
ona! Otlar yol, Susanna! Tobia, gbreyi yay!" gibi, binbir emir
verir, azarlard, yeteneksiz, beceriksiz bir toplulukla konuan
birinin fkesiyle. rnn zarar grmemesi iin yapmalar ge
reken bin trl eyi bararak syledikten sonra, bunlar ken
disi de yapmaya koyulur, bakalarn yanndan kovar, yine hep
"Hastalk, kuraklk!" diye barrd.
Kars ise hi barmazd, bakalarnn tersine, en ufak ay
rntlar bile belirlenmi gizli bir dine inand izlenimini verir,
ama bundan kimseye sz etmezdi. Aile bireylerinin yzlerinde
seyrek rastlanan glmsernelerin yok olmas, ar, skc ifade-

36
lerin taknlmas iin, iri gzbebeklerini dikip dudaklarn gere
rek: "Sras m imdi, Rachele bac? Sras m imdi, Aronne kar
de?" demesi yeterdi.
Bir akam Kalvinciler dua ederlerken, Gerbido Geidi'ne
gittim. Ne azlarndan bir szck kyordu ne de ellerini ka
vuturmular ya da diz kmlerdi; erkekler bir yanda, kadn
lar bir yanda bada sraya dizilmilerdi, dipte de sakal g
snde yal Ezechiele duruyordu. Boumlu uzun kollarndan
sarkan yumruklarn skmlar, nlerine bakyorlard. Dalm
olduklar izlenimi uyandrmakla birlikte, evrelerini alglamay
srdryorlard, Tobia bir elini uzatarak, bir asmann stnde
ki trtl kaldrd, Rachele ivili topuuyla bir salyangozu ezdi,
Ezechiele bile, buday baaklarna konan sereleri korkutmak
iin bir ara birden apkasn kard bandan.
Sonra bir ilahi sylemeye koyuldular. Szcklerini deil
sadece ezgiyi anmsyorlard, onu da doru drst anmsaya
myorlard, sk sk birisi falso yapyordu, belki de hepsi batan
sona falso yapyordu, ama hi ara vermiyorlard, bir kta biter
bitmez, hemen bir sonrakine geiyorlar, szckleri hi sylemi
yorlard.
Birinin kolumu ektiini fark ettim. Kk Esau ses kar
mamam, kendisiyle birlikte gitmemi iaret ediyordu. Esau be
nimle yatt; yal Ezechiele'nin son oluydu, ailesinin sadece
sert, gergin yz ifadesini almt, yznde ayrca muzip bir afa
canlk vard. Ellerimizin de zerinde srnerek badan uzakla
rken bana: "Yarm saat srer, ekilmez!" dedi. "Gel snan
gstereyim sana."
Esau'nun sna gizliydi. Anas babas kendisini bulup da,
keileri otlatmaya ya da bostandaki salyangazlar toplamaya
gndermesinler diye burada saklanyordu. Babas krlarda ba
rarak onu ararken o btn gn tembellik ediyordu burada.
Esau'nun ttn vard, bir duvarda, pimi topraktan iki
uzun pipo aslyd. Birini doldurup imemi istedi. Nasl yak
lacan retti bana, bir ocukta hi grmediim bir doymaz
lkla, byk nefesler ekmeye balad. Ben ilk kez ttn ii
yordum, hemen fenalanca, imeye ara verdim. Susuzluumu
gidermek iin, Esau bir ie erik raks karp bir bardaa dol-

37
durdu, rak beni ksrtt, barsaklarn burdu. Kendisi, sanki
suymu gibi iiyordu.
"Sarho olmak iin ok imem gerek daha," dedi.
"Snaktaki bu eyleri nereden buldun?" diye sordum.
Esau parmaklarn trmanr gibi devindirdi: "Arakladm."
evredeki tarlalar sayan Katalik ocuklarn kurduu bir
etenin bana gemiti; sadece aalardaki meyveleri toplam
yorlar, evlere, kmesiere de giriyorlard. Pietrochiodo Usta'dan
bile daha okkal, daha sk kfrediyorlard. Katalik ve Kalvinci
kfrlerin hepsini biliyorlar, birbirlerine ediyorlard.
"Daha bir sr gnah iliyorum," diye aklama getirdi.
"Yalanc tanklk ediyorum, fasulyeleri sulamay unutuyorum,
anann babamn szn dinlemiyorum, akam eve ge dn
yorum. Yeryzndeki btn gnahlar ilernek istiyorum ar
tk, kk olduum iin anlayamayacam sylediklerini bile."
"Btn gnahlar m?" diye sordum. "Adam da ldrr
msn?"
Omuzlarn silkti: "Adam ldrmek u ara iime gelmez,
bir iime yaramaz."
"Ama benim daym keyif iin adam ldryor, adam ldr
tyor," dedim, Esau'ya kar kacak bir eyler demi olmak iin.
Esau tkrd. "Ahmaka bir zevk," dedi.
Sonra gk grledi, snan dnda yamur yamaya ba
lad.
"Evdekiler seni ararlar," dedim Esau'ya. Beni kimsenin
arad olmazd, ama br ocuklar, zellikle kt havalarda,
analarnn babalarnn aradn gryordum, bunun nemli
bir ey olduunu sanyordum.
"Yamurun dinmesini burada bekleyelim," dedi Esau,
"beklerken zar atarz."
Zarlarla bir tomar para kard. Benim param yoktu; d
dklerimi, baklarm, sapanlarm koydum ortaya, tldm.
"Skma cann," dedi sonunda Esau, "hile yaptm ben."
Darda gk grltleri, imekler, yamur sryordu.
Esau'nun sna su iinde kalmaya balamt. Ttnle br
eyalarn gvenceye almaya alrken:
"Btn gece yaacak," dedi, "en iyisi koup eve gitmek."

38
Yal Ezechiele'nin dklen evine vardmzda, srlsklam
kesmi, amura bulanmtk Kalvinciler bir masann evresine
oturmular, bir kandilin nda ncil'den kimi blmler anm
samaya alyorlar, bunlar bir zamanlar okumu olduklar,
gvenilmez anlamlar, gereklikler ieren eyler gibi anlatmaya
zen gsteriyorlard.
Olu Esau, benimle birlikte kapnn eiinde grnnce,
yal Ezechiele, "Hastalk, kuraklk!" diye bararak yumruu
nu masaya indirdi, kandili sndrd.
Benim dilerim birbirine vurmaya balad. Esau omuzlarn
silkti. Darda, sanki btn gk grltleri, imekler Gerbido
Geidi'ni hedef alyordu. Kandili yeniden yakarlarken, yumruk
lar havaya kalkk ihtiyar, olunun gnahlarn sayyor, bunla
rn bir insann ileyebilecei en aalk gnahlar olduunu be
lirtiyordu, ama aslnda gnahlarn sadece kk bir blmn
biliyordu. Anann sesi kmyordu, btn br ocuklar, damat
lar, gelinler, torunlar eneleri gslerine eik, yzleri ellerinin
arasnda sakl olarak dinliyorlard. Esau, bu tatsz tuzsuz szler
kendisini ilgilendirmiyormu gibi, bir elmay diliyordu.
Gk grltleri ile Ezechiele'nin sesi arasnda, bir saz gibi
titriyordum ben.
Kafalarna uval geirmi, yamurdan srlsklam olmu er
keklerin nbetten dnmesiyle, barma kesildi. Artk dmanl
n gizlemeyen vikontun hain saldrlarndan korunmak iin,
Kalvinciler filintalarn, budama baklarn, ot direnierini ku
anp btn gece srayla nbet tutuyorlard. Gelen Kalvinciler:
"Ezechiele Baba," dediler, "dondurucu bir ayaz var. Topal
gelmez. Eve girebilir miyiz, baba?"
"Etrafta olak'n izi yok mu?" diye sordu Ezechiele.
"Yldrmlarn yank kokusu dnda bir ey yok, baba.
Tekgz'e gre gece deil, bu gece."
"yleyse eve girip stnz banz deitirin. Frtna,
Yansz'a da, bize de huzur getirsin."
Topal, olak, Tekgz, Yansz, Kalvincilerin dayma ver
dikleri sfatarn bir ksmyd, onu gerek adyla andklarn
hi duymamtm. Byle konumakla, sanki hakknda ok ey
biliyorlarm, ok eski bir dmanm gibi, bir tr yaknlk ku-

39
ruyorlard onunla. Medardo'nun anlalmaz lgnlklar sanki
kendileri iin anlalrm, kestirilirmi gibi, gz krpmalarnn,
kk kahkahalarn elik ettii kk cmleler sylyorlard:
"Ha, ha olak. .. Tam yle, Yar Sar..."
Byle konuurlarken, frtna arasnda kapya vuruldu
u duyuldu. "Kim alyar kapy, bu havada?" dedi Ezechiele.
"Hemen an."
Atlar, eikte, sular szle kara cppesine sarlm, ty
l apkas yamurdan srlsklam, tek aya zerinde duran vi
kont vard.
"Atm, ahrmza baladm," dedi. "Beni de konuk edin,
n'olursunuz. Yolculua ok elverisiz gece."
Herkes Ezechiele'ye bakt. Dman evlerine gittiin da
ym anlamasn diye, ben masann altna gizlenmitim.
"Atein yanna buyurun," dedi Ezechiele. "Bu evin kaps
konuklara aktr hep."
Eiin yannda, zeytin toplamak iin aalarn altna seri
len bir yn araf vard, Medarda bunlarn stne uzanp uy
kuya dald.
Karanlkta, Kalvinciler, Ezechiele'nin evresine toplandlar.
"Topal avucumuzun iinde, baba!" diye mrldandlar. "Elimiz
den karacak myz? Masum insanlara kar baka sular ile
mesine izin mi vereceiz? Yarm kimm cezasn ekmesinin
zaman gelmedi mi?"
htiyar yumruklarn tavana doru kaldrd: "Hastalk, ku
raklk!" diye bard, hemen hi ses karmadan, ama olanca
gcyle konuan biri barm saylrsa, o da baryordu. "Bu
evde hibir konua zarar verilmedi. Rahat uyumas iin gidip
banda ben nbet tutacam."
Filintasn boynuna geirip yatmakta olan vikontun ban
da dikildi. Medardo'nun gz ald. "Ne yapyorsunuz bura
da, Mastro Ezechiele?"
"Uykunuzu koruyorum, konuum. Sevmeyeniniz ok."
"Biliyorum," dedi vikont, "uaklarn uykuda ldrmesin
den ekindiim iin, atodayken uyumuyorum."
"Bizim evde de sizi sevmeyiz, Mastro Medardo. Ama bu
gece saygl davranacaz."

40
Vikont bir sre suskun kald, sonra: "Ezechiele," dedi, "ben
de sizin dininizi benimsernek istiyorum."
htiyar bir ey demedi.
"evrem inansz insanlarla evrili," diye srdrd Me
dardo. "Hepsinden kurtulmak, Kalvincileri atoya armak
istiyorum. Siz Mastro Ezechiele, benim bakamn olacaksnz.
Terralba'y Kalvincilerin topra ilan edip Katalik prensiere sa
va aacam. Siz ve aileniz nclk edeceksiniz. Kabul m,
Ezechiele? Beni dininize kabul edecek misiniz?"
htiyar, iri gsnde silahyla, devinimsiz, dimdik duruyor
du. "Dinimizin o kadar ok eyini unuttum ki," dedi, "bir ba
kasn dinimize kabul etme dncesizliini gsteremem. Ben
kendi topramda, kendi vicdanmla ba baa kalacam. Siz de
kendi topranzda, kendi vicdannzla kaln."
Vikont, dirsei zerinde doruldu: "Topraklarmda sapkn
larn bulunduunu, henz Engizisyon'a bildirmediimi biliyor
musunuz, Ezechiele? Ya da kellelerinizi bizim piskoposa arma
an diye gnderecek olursam, kilisenin beni hemen balaya
can?"
"Kellelerimiz henz omuzlarmzn stnde efendim,"
dedi ihtiyar, "ama kopartlmas kellelerimizden zor olan bir ey
daha var."
Medarda ayaa frlayp kapy at. "u kardaki meenin
altnda, dmanlarnn evinden daha rahat ederim," deyip
yamurun altnda dar frlad.
htiyar tekileri ard: "Evlatlarm, nce Topal'n ziyare
timize gelmesi yazlmt alnmza. imdi kp gitti, evimizin
yolu ald, umudunuzu yitirmeyin evlatlarm, belki bir gn
daha iyi bir yolcu gelir."
Btn sakall Kalvincilerle, balar rtl kadnlar balarn
ediler.
"Kimse gelmese de," diye ekledi Ezechiele'nin kars, "yeri
mizde kalacaz biz."
Bu srada akan bir imek gkyzn sanki yrtt, grl
ts duvarn tulalarn, talarn sarst. Tobia bard: "Yld
rm meeye dt! Yanyar imdi."
Ellerinde fenerlerle darya kotular, koca aacn tepesin-

41
den kklerine dek, yarsnn kmr kesmi olduunu grdler,
br yarsna bir ey olmamt. Uzaktan, yamur altnda bir
atn nal seslerini duydular, bir imek aknca da, elimsiz atl
nn grntsn setiler.
"Bizi sen kurtardn, baba," dediler Kalvinciler. "Sa ol
Ezechiele."
Gkyz douda aydnland, afak skyordu.
Esau beni bir kenara ard. "Bak ne kadar akllym,"
dedi alak sesle, "yan bir avu ey gsterdi. Eyerin altn pul
lar. At ahrda balyken aldm. Bizim salaklarn akllarna bile
gelmedi."

Esau'nun bu tr davranlarndan holanmyordum, ai


lesininkileri ise doru buluyordum. Bu nedenle tek bama
kalmay yeliyor, deniz kysna inip kabuklu salyangaz top
luyor, yenge yakalyordum. Bir kayann stnde, kk bir
yengeci yuvasndan karmaya alrken, bamn stnde
duran bir klcn sudaki glgesini grdm, korkudan denize
dtm.
"Tut unu," dedi daym, arkama yaklam olan oydu. "K
lcnn keskin tarafn tutman istiyordu."
" i stemez, kendim karm," dedim, kynn geri kalan bl
mnden bir kulalk suyla ayrlan bir kntya trmandm.
"Yenge mi aryorsun?" dedi Medardo, "Ben ahtapot avl
yorum." Avlad ahtapotlar gsterdi. Kocaman, koyu renkli
ya da beyaz ahtapotlard. Bir kl vuruuyla ikiye blnm
lerdi, ama dokunalarn aynatnay srdryorlard.
"Btn olan her ey byle ortadan blnebilecek olsa,"
dedi, kayalara dizdii, rpnan yarm ahtapotlar okayan da
ym, "herkes krelmi, cahil btnlnden syrlrd. Btn
ken, her ey doal, bulank, hava gibi samayd benim iin; her
eyi grdm sanyordum, oysa grdm kabuktu sadece.
Sen de bir gn kendinin yars olursan, ki olman dilerim evla
dm, tam beyinierin sradan akllarnn tesinde neler bulundu
unu anlarsn. Kendinin, dnyann yarsn yitirmi olacaksn,
ama kalan yar, bin kez daha derin, daha deerli olacak. O za
man sen de, her eyin kendin gibi blnmesini, paralanmasn

42
isteyeceksin, nk gzellik de, bilgi de, adalet de ancak para
lara blnm olanda vardr."
"Of, of," diyordum ben, "ne ok yenge var burada!" Da
ymn klcnn uzanda kalabilmek iin, sadece aviannakla
ilgileniyormu izlenimi uyandrmaya alyordum. O ahtapot
laryla uzaklamadan nce kyya dnmedim. Ama syledikleri
beni rahatsz etmeyi srdryordu, ikiye blme tutkusundan
kendimi nasl koruyacam bilemiyordum. Ne tarafa dnsem,
Trelawney, Pietrochiodo, Kalvinciler, czamllar, hepi miz ikiye
blnen adamn etkisi altndaydk, efendimiz oydu, onun hiz
metindeydik, ondan kurtulamyorduk.

43
6

Seke seke giden atnn eyerine bal Terralbal Medardo,


sabahn erken saatinde, yamalara trmanp iniyor, yrtc gz
lerle evreyi tarayarak vadiye dalyordu. ayrn orta yerinde
keilerini otlatan oban Panela kz grd.
Vikont kendi kendine yle dedi: "Bilenmi duygularnn
iinde, btnlerin adna sevda dedikleri duyguya karlk ola
bilecek hibir ey yok. Byle aptalca bir duygu, onlar iin bunca
nemli olduuna gre, bendeki karl kim bilir ne denli par
lak ve korkun olur." Bunun zerine, srtnda basit pembe bir
entari, atlarn zerine uzanm, yar uykulu, keilerle syleen,
iekleri koklayan, yalnayak, etine dolgun Panela'ya sevda
lanmaya karar verdi.
Ama soukkanl bir biimde gelitirdii bu dncenin
bizi yanltnamas gerekir. Pamela'y grnce, Medarda uzun
bir sredir karlamad bir eyle karlam, kannda belli
belirsiz bir devinim hissetmiti, korkuyla kark bir aceleyle
bu dnceleri geirmiti aklndan.
leyin dnerken, Panela ayrlardaki btn papatyalarn
ta yapraklarnn sadece yarsnn kalm, br yarsnn yolun
mu olduunu grd. "Eyvah," dedi, "vadide bunca kz var
ken, bana n rastlayacakt!" Vikontun kendisine sevdalandn
anlamt. Btn yarm papatyalar derledi, eve gtrp ayin
kitabnn sayfalar arasna koydu.
leden sonra, rdekleri otlatp bataklkta yzdrnek
iin Rahibeler ayr'na gitti. ayr beyaz yabanturpu doluydu,

44
ama bunlarn da bana papatyalarn bana gelen gelmiti, her
birinin yars sanki bir makasla kesilmiti. "Eyvah," dedi kendi
kendine, "besbelli, beni istiyor!" Konsolun aynasnn erevesi
ne yerletirmek iin, bir demet yarm yabanturpu toplad.
Sonra bunlar dnmedi, rgl salarn bann evresi
ne dolad, entarisini kard, rdeklerle birlikte glde ykand.
Akam eve dnerken, ayrlar 'krk' de denen otlarla do
luydu. Pamela, hepsinin de, sanki birisi yere uzanm da, a
znn sadece yarsyla bir taraftan flemi gibi, bir taraftaki
tylerinin dklm olduunu grd. Pamela bu beyaz yarm
yuvarlarn birkan eline ald, zerlerine fleyince, yumuack
tyleri uzaklara uutu. "Eyvah!" dedi kendi kendine, "beni is
tiyor. Ne olacak bu iin sonu?"
Pamela'nn derme atma evi yle kkt ki, keileri birin
ci kata, rdekleri zemin kata soktuktan sonra, yer kalmyordu.
Evin evresi ar doluydu, nk kovanlar da vard. Badrum ise
karnca yuvasyd, elinizi rastgele bir yere koyup da ekince, s
tnn kapkara karnca kaynadn grrdnz. Bu durumda
Pamela'nn anas samanlkta yatyordu, babas da bo bir fnn
iinde. Pamela ise bir incir aacyla bir zeytine gerili hamakta
uyuyordu.
Pamela eikte durdu. l bir kelebek vard. Bir kanadyla,
vcudunun yars bir tala ezilmiti. Pamela bir lk atp ana
sn babasn ard.
"Kim geldi buraya?" dedi Pamela.
"Az nce vikont geti," dediler anasyla babas, "kendisini
sokan bir kelebei kovalyormu."
"Kelebekler ne zamandan beri insanlar sokuyor?" dedi Pa
mela.
"Biz de duymamtk hi."
"Gerek u ki," dedi Pamela, "vikont bana sevdaland, daha
da kt eylere hazrlkl olmalyz."
"Ah, ah, sinirlenme, abartyorsun," diye yant verdiler ihti
yarlar, genlerden frsat bulduklarnda, ihtiyarlarn yant ver
meye alk olduklar biimde.
Ertesi sabah, keileri atatrken oturduu kayann yanna
vardnda, Pamela bir lk att. Korkun leler kayay pis-

45
!etmiti. Bir yarasann yarsyla, bir denizanasnn yarsyd, biri
kara kan damlatyordu, br yapkan madde, birinin kanad
akt, brnn yumuak, jelatinli saaklar. oban kz kendisi
ne bir haber iletildiini anlad. Bu akam deniz kysna gel, deni
yordu. Pamela cesaretini toplayp gitti.
Deniz kysnda akllara oturup beyaz dalgalarn hrtsn
dinlemeye koyuldu. Sonra akllarn stnde nal sesleri duyul
du, Medarda kyda at sryordu. Durdu, balarn zd, eyer
den indi.
"Ben, sana sevdalanmaya karar verdim, Pamela," dedi ona.
"Bunun iin mi," diye hemen karlk verdi Pamela, "doada
ki btn canllar boazlyorsunuz?"
"Pamela," diye iini ekti vikont, "bunun dnda konua
cak ortak bir dilimiz yok ki. Yeryznde karlaan iki varlk,
hep birbirlerinin gzlerini oyarlar. Benimle gel, bu ktl iyi
biliyorum ben, yanmda, baka hi kimseyle olamayacan kadar
gvencede olacaksn, ben de herkes gibi ktlk yapyorum, ama
bakalarndan farkm, elimin keskin olmas."
"Beni de papatyalar ya da denizanalar gibi paralayacak m
snz?"
"Seni ne yapacam bilmiyorum daha. Kukusuz sana sahip
olmak, aklmn ucundan bile gemeyen eylerin gereklemesini
salayacak. Seni atoya gtrp orada tutacam, benden bakas
grmeyecek, ne yapmamz gerektiini anlamak, birlikte olmam
z salayacak yeni yntemler icat etmek iin gnlerimiz, aylan
nz olacak."
Panela akll kumiara uzannt, Medarda da yannda diz
kmt. Konuurken, ona nerdeyse deecek gibi devinimler
yapyor, ama hi dokunnuyordu.
"Her eyden nce, bana ne yapacanz bilmek isterim. Hat
ta bunun rneini imdi gsterirseniz, atoya gelip gelmemeye
karar veririm.
Vikont ince, kvrk elini Pamela'nn yanana yaklatrd. El
titriyordu, okamak iin mi yoksa tokat atmak iin mi uzatld
anlalmyordu. Ama eli daha ona dokunmadan, birden geri ek
ti, ayaa kalkt.
"atoda istiyorum seni," dedi ata binerken, "gidip kalacan

46
kuleyi hazrlayacam. Dnmek iin sana bir gn daha izin,
sonra kararn ver."
Byle dedikten sonra o kylardan uzaklat.
Ertesi sabah Pamela, dut toplamak iin her zaman yapt
gibi dut aacna kt, barldn duydu, dallarn titretiini gr
d. Az kalsn korkudan yere dyordu. Yksek bir dala kanatla
rndan bir tavuk balanmt; tyl, mavi, kocaman trtillar par
alyariard tavuu, tam ibiine, kknarlarda yaayan zararl ayin
bceklerinin yuvas yerletirilmiti.
Hi kukusuz vikontun korkun haberlerinden biriydi bu.
Pamela yle yorumlad: "Yarn afakta ormanda grelim."
Bir uval kozalak toplamak bahanesiyle Pamela ormana
doru trmand, Medardo, koltuk deneine dayanarak, bir aa
gvdesinin arkasndan kverdi.
"Karar verdin mi," dedi Pamela'ya, "benimle atoya gelme
ye?"
Pamela arnlarn inelerinin stne uzanmt.
"Gelmemeye karar verdim," dedi hafif dnerek. "Beni isti
yorsanz, gelip burada, arnanda bulun."
"atoya geleceksin. Oturacan kule hazrland, tek sahibi sen
olacaksn."
"Siz beni tutsak etmek, sonra da belki tututurup yakmak ya
da farelere kemirtmek istiyorsunuz. Hayr. Size dedim, isterseniz
sizin olurum, ama burada, arnlarn inelerinin stnde."
Vikont, kzn bann yanna melmiti. Elinde bir am ine
si vard, boynuna yaklatrd, evresine dokundurdu. Pamela ty
lerinin diken diken olduunu hissetti, ama yle durdu. zerine
eilmi vikontun yzn gryordu, kardan da bakldnda
profil gibi duran profilini, makas gibi bir gln ortaya kard
yarm dileri gryordu. Ayaa kalkt. "Senin atoya kapanma
n istiyorum, atoya kapanman!"
Pamela tehlikeyi gze alabileceini anlamt, ayakkabsz
ayaklarn havada aynatarak yle dedi: "Burada arnanda hayr
demiyorum, ama kapanmak m, lrm daha iyi."
"Ben seni gtrmesini bilirim," dedi Medardo, sanki oradan
bir rastlant sonucu geiyormu gibi yaklaan atm sarsna elini
koyarak. zengiye bast, orman yollarna doru mahmuzlad atn.

47
Pamela o gece zeytin aacyla incir arasnda gerili hama
nda uyudu. Sabah korkun bir ey oldu, kucanda kanlar
iinde bir hayvan lei buldu. Yarm bir sincapt, her zamanki
gibi uzunlamasna kesilmiti, ama kzla alan kuyruuna do
kunulmamt.
"Nedir bu bama gelen," dedi anasna babasna, "bu vi
kont yaama hakk tanmyor bana."
Anasyla babas sineabm lsn elden ele geirdiler.
"Ama," dedi babas, "kuyruu olduu gibi brakm. Belki
iyi bir iarettir..."
"Belki iyilemeye balyor ... " dedi anas.
"Her eyi hep ikiye blerdi," dedi babas, "ama sineabm en
gzel yerine, kuyruuna dokunmam ... "
"Bu haber belki u demek," dedi anas, "iyi, gzel yanlar
na dokunmayacak senin ... "
Pamela ellerini salarnn stne koydu. "Neler duyuyo
rum, anamdan, babamdan! Dilinizin altnda bir eyler var, vi
kont sizinle konumu..."
"Konumak denmez," dedi baba, "ama gelip bizi grmek
istedii, yoksulluumuzla ilgilendii konusunda haber sal
d."
"Gelip seninle konuacak olursa, kovanlar ap arlar s
tne sal, baba."
"Mastro Medardo belki iyi yrekli oluyordur kzm..." dedi
yal kadn.
"Eer gelip sizinle konuursa, balayp karncalarn oraya
brakn onu ana."
O gece, anasnn uyuduu samanlk ate ald, babasnn
uyuduu f krld. Ertesi sabah iki ihtiyar bu felaketin kaln
blarna bakarlarken, vikont kageldi.
"Bu gece sizleri korkuttuum iin balayn," dedi,
"ama konuya nasl girecein bilemiyordum. Olay u, kznz
Pamela'dan holanyorum, onu atoya gtrmek istiyorum. Bu
nedenle kznz istiyorum sizden. Btn yaam deiecek, el
bette sizinki de."
"Bizim bu ie nasl sevineceimizi anlarsnz efendimiz,"
dedi yal erkek. "Ama kznn huyunun nasl olduunu bir

48
bilseniz! Dnebiliyor musunuz, kovandaki arlar size sal
drtmamz istedi ..."
"Bakn efendim ..." dedi, ana, "sizi balayp karncala at
mamz istedi ..."
Bereket o gn Pamela eve erken dnd. Anasn babasn
balanm, birini kovanlarda, birini karncalkta azlar tkal
olarak buldu. Neyse ki arlar yal adam tanyorlard, karnca
lar da yal kadn sokacak yerde baka iler yapmlard. Byle
ce ikisini de kurtarabildi.
"Vikontun ne kadar iyi olduunu grdnz deil mi?" dedi
Pamela.
Ama iki ihtiyarn niyeti bakayd. Ertesi sabah Pamela'y
balayp hayvanlarla birlikte eve kapattlar, atoya gidip vikon
ta, eer isterse adam gnderip kzlarn aldrtabileceini, kz
vermeye hazr olduklarn sylediler.
Ama Pamela hayvanlarla konumay biliyordu. rdekler
gagalaryla ipleri zdler, keiler boynuzlaryla kapy krd
lar. Pamela en sevdii keiyle rdei alp dar frlad, ormanda
yaamaya gitti. Sadece kendisinin, bir de yiyecek, haber getiren
bir ocuun bildii bir maarada oturuyordu.
O ocuk bendim. Pamela ile ormanda yaamak ok g
zeldi. Ona meyve, peynir, kzarm balk gtryordum, o da
karlnda bana birka bardak kei style, birka rdek yu
murtas veriyordu. Sularda, rmaklarda ykandnda, kimse
grmesin diye gzclk yapyordum.
Bazen daym ormandan geiyordu, kendisine zg zc
biimlerde varln belli etse de, uzaklarda dolayordu. Bazen
Pamela'y, hayvanlarm, akllarn yalayp getii oluyordu,
bazen dayand bir am aac, dibi baltaland iin yklveri
yordu, kimi kez bir su kaynann ldrlm hayvan leleriyle
kirletildii oluyordu.
Daym, tek koluyla kullanabildii oluklu bir okla avianma
adeti edinmiti. Ama vcudunun kalntsn sanki yeni aclar
kemiriyormu gibi, ok daha hznlenmi, incelmiti.
Bir gn Doktor Trelawney benimle ayrda dolarken, vi
kont kt karmza atyla. Neredeyse doktoru ezerek, yere d
rd. At, nallar ngilizin gsnde durdu, daym dedi ki:

49
"Bir aklama istiyorum doktor, olmayan bacamn ok
yrmek nedeniyle ard gibi bir duyguya kaplyorum. Ne
olabilir bu?"
Trelawney her zamanki gibi arp kekeledi, vikont atn
uzaklatrd. Ama sorusu, kafasn ellerinin arasna alp dn
meye koyulan doktoru etkilemiti. nsan salyla ilgili bir ko
nuya bu denli ilgi gsterdiini daha nce hi grmemitim.

so
7

Pratofungo'nun evresinde ac nane allklar, biberiye it


leri yetiiyordu, kendiliklerinden mi bittikleri yoksa kokulu bit
ki ekimi mi yapld anlalmyordu. Buralarda gsm tatl
bir havayla doldurup geziniyor, yal stninem Sebastiana'ya
ulamann yolunu aryordum.
Sebastiana czamllar kyne giden patikada gzden kay
bolal beri yetimliimi daha sk amnsar olmutum. Ondan hi
bir haber alamam olmak zyordu beni, Galateo geerken bir
aacn tepesine trmanp bararak stninemden haber soruyor
dum, ama Galateo, aalarn tepesinden stne zaman zaman
canl kertenkele atan ocuklara dmand, titrek, nlayan sesiy
le alayl, anlalmaz yantlar veriyordu. Artk Pratofungo'yu gr
me merakma, bir de yal stninemi bulabilmek eklenmiti, du
rup dinlenmeden kokulu atlarn arasnda dolap duruyordum.
Bir keresinde, bir kekik allndan ak renk giysili, ba
hasr apkal birisi kalkt, kye doru yola koyuldu. Yal bir
czamlyd, stninemi sormak istedim ona, barmadan sesimi
duyurabilecek kadar yaklanca: "Hey, czaml amca," dedim.
Ama o srada, belki de szlerimin uyandrd baka biri,
tam yan bamda dorulup oturdu, gerinneye balad. Ku
rumu bir aa kabuu gibi pul pul yz seyrek, pamuk gibi
ak bir sakal vard. Cebinden bir ddk karp alay edercesi
ne bana doru ald. O zaman le sonras gneinin, allara
uzanm, saklanm czamllada dolu olduunu, ak renkli
abalaryla imdi ar ar dorulduklarm, ellerinde tuttukla-

51
r alglar, bahe aletlerini tngrdatarak, a kar Pratofun
go'ya doru yola koyulduklarn fark ettim. Sakall adamdan
uzaklamak iin geri ekilmitim, ama bu kez de, bir defne
nin dallar arasnda salarn tarayan burunsuz bir czamlyla
burun buruna gelmitim. allarn arasnda ne tarafa gider
sem gideyim, hep baka czamllada karlayordum, attm
admlarn da hep, iekli uurtmalarla ssl saman damlar
artk yaklam olan, yokuun dibindeki Pratofungo'ya doru
olduunu fark ediyordum.
Czamllar arada srada gz atarak ya da alglarn tngr
datarak benimle ilgileniyorlard, ama bana yle geliyordu ki,
yryn orta yerinde ben vardm, beni yakalanm bir hay
van gibi Pratofungo'ya gtryorlard. Kyde evlerin duvarlar
leylak rengine boyanmt, bir pencerede, yz, gs leylak
lekeli, yar giyinik bir kadn, lir alarak bard: "Bahvanlar
dnyor!" Sonra lir alnay srdrd. Pencerelere, taraalara
baka kadnlar kp ngrak alarak ark sylemeye koyuldu
lar: "Ho geldiniz bahvanlar!"
Darack yolun ortasndan gitmeye, kimseye dememeye
alyordum; sanki bir drtyol azmdaydm, drt bir yanm,
evlerinin nne oturmu, yrtk, rengi atm abalarnn altn
dan hyarcklar, edep yerleri seilen, salarna allar, Manisa
laleleri takl, erkekli kadnl czamllada evriliydi.
Czamllar, benim onuruma olduunu sandm kk bir
konser veriyorlard. Bazlar yay abartl bir biimde gererek
keman bana doru eiyor, bazlar, kendilerine bakar bakmaz
kurbaa sesi kartyor, bazlar da teller zerinde inip kan tu
haf kuklalar gsteriyariard bana. Kk konser bylesine ka
rk ve uyumsuz davranlardan, seslerden oluuyordu, ama
arada bir yineledikleri bir tr nakarat vard: "Lekesiz civciv dut
aacna trmanp lekelendi."
"Stninemi aryorum," dedim hzl, "Sebastiana nineyi, ne-
rede olduunu biliyor musunuz?"
O bilgi, fesat halleriyle kahkahayla glmeye koyuldular.
"Sebastiana!" diye bardm, "Sebastiana! Neredesin?"
"Burada evlat," dedi bir czaml, "gzel evlat," sonra bir
kapy gsterdi.

52
Kap ald, zeytin rengine alan, belki de Kuzey Afrika
Mslman, yar plak, dvmeli, srtnda uurtma kuyruklar,
bir kadn kt, ak sak bir dans yapmaya koyuldu. Daha son
ra neler olduunu pek anlamadm, erkeklerle kadnlar birbirle
rine girdiler, sonradan elence alemi olduunu rendiim eyi
balattlar.
Olduum yerde bzlmtm ki, birden yal Sebastiana
bu halkay yard.
"Sizi gidi pisler," dedi. "Hi olmazsa bu masumu rahat b
rakn."
Elimden tutup beni ekti. Bu srada tekiler ark sylyor
lard: "Lekesiz civciv dut aacna trmanp lekelendi!"
Sebastiana, neredeyse rahibelerinki gibi ak mor bir giysi
giymiti, izgisiz yanaklarn imdiden lekeler irkinletirmiti.
Stninemi bulduum iin mutluydum, ama elimi tutup hi ku
kusuz czam bulatrd iin umutsuzlua kaplmtm. Ona
syledim bunu.
"Korkma," diye yant verdi Sebastiana, "babam korsand,
dedem de kei. Hem bizim hastalklarmza, hem Mariplilerin
bulatrdklar hastalklara kar ifal otlar biliyorum. Onlar,
mercankkle, ebegmeciyle ovadar kendilerini, bense hatmi,
tereotu kaynatrm ar ar, yaadm srece czam yanma
bile uramayacak."
"Peki yzndeki lekeler ne, stnine?" diye sordum. Biraz
rahatlamtm, ama btnyle aklm kesmemiti.
"Reine. Benim de czama yakalandn sanmalar iin.
Gel bize gidelim, kaynattm otlardan scak scak i, buralarda
dolarken, saknm elden brakmamal."
Beni evine gtrd. Biraz sapa yerde bir kulbeydi, terte
mizdi, dzenliydi, konumaya koyulduk
"Peki Medardo'dan, Medarda'dan ne haber?" diye sordu
bana, ama azm atmda hep szm kesiyordu. "Vay hay
dut vay! Vay serseri vay! Sevdalanm m? Vah zavall kz, vah!
Ya burada olup bitenler, aklnzn ucundan bile geiremezsi
niz! yle bir israf var ki! Boazmzdan kesip Galateo'ya ver
diklerimiz var ya, biliyor musun ne yapyorlar burada? Zaten
Galateo'nun iyilik uramam yanna. Kt adam, bir sr kt

53
var daha! Geceleri neler yapyorlar! Yalnz geceleri deil, gn
dzleri de! Hele kadnlar, byle yzsz eyler grlmemitir!
Bari giyinip kuannay bilseler! Ne gezer! Pasakllar, pisler!
Yzlerine de syledim zaten ... Ne karlk verdiler bana, biliyor
musun?"
Stninerne yaptm ziyaretten ok memnun kalmtm, er
tesi sabah ylanbal tutmaya gittim.
avlann gllerinden birine altarn attm, beklerken uyu
yakalmm. Ne kadar uyuduumu bilmiyorum, bir grltye
uyandm. Gzlerimi atm, bamn stnde kalkm bir el, elin
stnde de tyl, krmz bir rmcek grdm. Dndm, kara
cppesi iinde daymd.
Korkuyla sradm, tam o srada rmcek daymn elini
srd, hzla kayboldu. Daym elini dudaklarna gtrd, ya
ray hafife emdi: "Sen uyurken," dedi, "u daldan boynuna
zehirli bir rmcein sarktn grdm, elimi koyunca n
ne, soktu."
Dediklerinin tek szcne bile inanmadm, en azndan
kez, benzer yntemlerle canma kymaya kalkmt. Ne var
ki rmcek gerekten de elini sokmutu, eli iiyordu.
"Sen benim yeenimsin," dedi Medardo.
"Evet," diye yant verdim biraz ararak, nk ilk kez
beni tandn belli ediyordu.
"Hemen tandm seni," dedi, sonra ekledi, "pis rmcek!
Tek elim var, onu da zehirlerneye kalkyorsun! Ama bu ocu
un boynu yerine benim elimi sokman daha doru elbette."
Daymn byle konutuunu hi duymamtm. Dedik
lerinin gerei yanstt, aniden iyi yrekli kesildii kukusu
dt iime, ama hemen kovdum bu dnceyi, ikiyzllk,
sahtecilik olaand onun iin. Belki de srn etkisiyle ok de
imi grnyordu, gergin, rktc grn yumuam,
gevemiti. Ama toz iinde, her zamankinden biraz deiik
st ba da katkda bulunuyordu bu izlenirnin uyanmasna;
kara cppesi, eteklerine yapan anmrlarla, dikenli kestane ka
buklaryla sarkyordu; giysisi her zamanki kadife giysi deildi,
rengi atm, ty dklm dimidendi, ayanda da yksek
deri izme yerine, mavi, beyaz izgili yn bir orap vard.

54
Kendisiyle ilgilenmediimi gstermek iin, gidip altama bir
ylanbal taklp taklmadna baktm. Ylanbal yoktu, ama
ineye gemi elmasl bir altn yzk prl prl yordu. Yz
kardm, tan stnde Terralbalarn arnas vard.
Vikont baklaryla beni izliyordu. "arma," dedi. "Bura
dan geerken, altaya yakalanm bir ylanbalnn rpnmakta
olduunu grdm, yle dokundu ki bana, zgrlne kavu
turdum, sonra bu davrannn balkya verdii zarar d
nnce, elimde kalan son deerli ey olan yzmle bu zarar
gidermek istedim."
Azm ak kalmt. Medarda konumay srdrd: "Avla
nann sen olduunu bilmiyordum daha. Sonra seni otlar arasn
da uyurken grdm, ama seni grme zevki, stne sarkmakta
olan rmcek nedeniyle kaygya dnt. Gerisini sen de bili
yorsun." Bunlar derken, iip moraran eline bakt, zntl bir
biimde.
Bunlarn hepsi acmasz bir aldatmaca olabilirdi, ama ben,
duygularnn aniden deimesinin ne kadar gzel olacan,
Sebastiana'y, Pamela'y, acmaszlndan yaka silken herkesi
ne kadar sevindireceini dnyordum.
"Day," dedim Medardo'ya, "burada bekle beni. Otlar ta
nyan Sebastiana stnineye gidip rmcek srmasna iyi gelen
otu alp getireyim."
"Stnine Sebastiana ..." dedi, eli gsnn zerinde, uzan
m olan vikont. "Nasl acaba?"
Sebastiana'nn czama yakalanmam olduunu sylemek
istemedim: "yle byle," demekle yetindim. Bu garip olaylar
konusunda ne dndn Sebastiana'ya sormak isteiyle fr
layp komaya baladm.
Stnineyi kulbesinde buldum. Kotuum, sabrszland
m iin soluk soluaydm, olaylar kark bir biimde aktara
bildim, ama yal kadn, Medardo'nun iyiliksever davranla
rndan ok, rmcek srmasyla ilgilendi.
"Krmz bir rmcek mi dedin? Hangi otun iyi geldiini
biliyorum ... Bir oduncunun kolu imiti bir keresinde ... yi y
rekli mi olmu diyorsun? Ne syleyeyim bilmiyorum ki, zaten
hep yle bir ocuktu, huyunu bilip ona gre davranmak gerek...

55
Nereye koydum o otu? Bir paket yeter... ocukluundan beri
ele avuca smazd Medardo... Otu buldum, bir kk torba
ayrmm... Hep byleydi, bir yerini actnca, stninesine gelir
alard... Isrk derin mi?"
"Sol eli, byle i," dedim.
"ok yaa sen ocuk. .." diye gld, stninem. "Sol eliy
mi ... Mastro Medardo'nun sol eli var m? Bohemya'da Trklere
brakmad m, eytan grsn suratlarn, vcudunun sol yars
n brakt orada ... "
"Doru," dedim, "ama ... o oradayd, ben de byle duruyor
dum, elini yle uzatmt... Nasl olur peki?"
"Artk sala solu ayrt edemiyor musun?" dedi stninem.
"Oysa be yandayken renmitin san, solunu ... "
Kafan toparlayamyordum bir trl. Kukusuz Sebastia
na'nn hakk vard, ama ben de tam tersini anmsyordum.
"Hadi, ona u otu gtr imdi," dedi stninem. Koarak
frladm.
Soluk solua avlana geldiimde daym yoktu. evredeki
her yere baktm; imi, zehirlenmi eliyle ortadan yok olmutu.
Akam oluyordu, zeytin aalarnn arasnda dolayor
dum. Birden, bir kyda, kara cppesiyle, ayakta bir kte
dayanm grdm onu. Srt bana dnkt, denize bakyordu.
Korkmaya baladn hissettim, zorlukla, alak sesle: "Day,
srk iin otu getirdim," demeyi baardm.
Yabanl bir bak taknm yarm yzn hemen geri dn
drd.
"Ne otu, ne sr?" diye bard.
"ifal ot..." dedim. nceki yumuak bak kaybolmutu,
geip gitmiti; gergin glmseyiiyle, ar ar eski haline d
nyordu, belli ki ikiyzllk etmiti.
"Peki... aferin... u ktn oyuuna koy... sonra alrm ..."
dedi.
Szn dinleyip elimi oyua soktum. i eekars yuvasy
m. Hepsi stme doru umaya balad. Peimde sr ko
maya baladm, kendimi avlana attm. Suyun dibinden yze
rek eekanlarndan kurtulmay baardm. Bam kaldrnca,
uzaklaan vikontun rktc kahkahasm duydum.

56
Bir kez daha bizi aldatmay baarmt. Ama bir sr eyi
anlayamyordum, bu konuda konumak iin Doktor Trelaw
ney'e gittim. ngiliz, mezaremn evinde, bir kk kandilin
nda, insan anatomisiyle ilgili bir kitabn stne eilmiti, az
rastlanr bir durumdu.
"Doktor, kzl rmcein soktuu bir insana hibir ey ol
mayabilir mi?" diye sordum.
"Kzl rmcek mi dedin?" diye doktor yerinden frlad.
"Kimi, kzl rmcek soktu yine?"
"Vikont daym," dedim. "Stninemin verdii ifal otu g
trdm, ama iyileir gibi olan yrei yine ktlemiti, otu al
mad."
"Vikontun, kzl rmcein srd eline az nce baktm,"
dedi Trelawney.
"Sylesenize doktor, vikont iyi yrekli gibi mi geldi size,
yoksa kt yrekli mi?"
Bunun zerine doktor olup bitenleri anlatt.
Ben vikontu imi eliyle, otlara uzanm olarak brak
tmda, oradan Doktor Trelawney gemi. Vikontu grm,
her zaman olduu gibi korkuya kaplarak, aalarn ara
snda gizlenmeye alm. Ama ayak sesleri duyan Medar
do yerinden kalkp barm: " Hey, kim var orada?" ngiliz,
'Saklanann ben olduumu anayacak olursa, kim bilir neler
yapar bana,' diye dnm, tannmamak iin kam. Ama
aya taklm, avlann kk glne dm. Yaam gemi
lerde gemi olmakla birlikte Doktor Trelawney yzme bil
miyormu. Gln orta yerinde rpnnaya balam, imdat
istemi. Bunun zerine vikont: "Dur, bekle," demi. Kyya
gitmi, acyan eliyle sarkan bir aa kkne aslarak suya in
mi, daktorun ayan tutabilmesini salayacak kadar sark
m. nce, uzun olduu iin doktoru kyya karan bir ip g
revi grm.
kisi de kurtulunca doktor: "Ah ah, Lordum ... sa olun, ger
ekten de Lordum ... nasl teekkr ..." diye kekelemi, sonra da,
souk ald iin, daymn yzne haprm.
Medardo: "ok yaayn, sarln una," diyerek cppesini
daktorun omuzlarna koymu.

57
Her zamankinden de akn bir durumda olan doktor ye
rinde sram, vikont ise: "Aln sizin olsun," demi.
Bu srada Trelawney, Medardo'nun elinin imi olduunu
grm.
"Hangi hayvan srd?"
"Bir kzl rmcek."
"Hemen geiririm Lordum."
Vikontu mezaremn evine gtrm, elini ilalayp sarm.
Bu arada vikont kendisiyle insancl duygularla dolu olarak, ok
nazik bir biimde konumu. Dostluklarn pekitirrnek iin ilk
frsatta tekrar bulumak zere ayrlmlar.
"Doktor," dedim anlattklarn dinledikten sonra, "iyiletir
diiniz vikont bir sre sonra her zamanki lgnlna brn
d, elimi bir eekars yuvasna sokturttu."
"Benim iyiletirdiim o deil," dedi doktor, sonra gzlerini
krpt.
"Ne demek istiyorsunuz doktor?"
"Zaman gelince renirsin. imdilik kimseye bir ey
deme. Beni brak alaym, nmzde zor gnler var."
Doktor Trelawney artk benimle ilgilenmedi; allmadk
biimde, kendini yine insan anatomisi kitabn okumaya verdi.
Kafasnda bir eyler tasarlad belliydi.

Drt bir yandan, Medardo'nun iki yanna ilikin haberler


geliyordu. Ormanda kaybolan ocuklarn korku dolu baklar
iinde yanlarna gelen koltuk denekli yarm adam, onlar el
lerinden tutup evlerine gtryor, rek, brek veriyordu, al
rp tayan yoksul dullara yardm ediyordu, engereklerin sok
tuu kpeklere baklyor, yoksullar pencerelerinin, kaplarnn
nnde, kimin brakt bilinmeyen armaanlar buluyorlar,
rzgarn skt bir aa, daha sahibi bumunu kapdan dar
karmadan nce yeniden yerine dikiliyordu.
Ama kara cppesine yar brnm vikontun grn
zc olaylara da yol ayordu, ocuklar alnyor, sonra az
tala rlerek kapatlm maaralarda bulunuyorlard, yeni ol
gunlamaya balayan balkabaklar, srf ktlk olsun diye par
alanyordu.

58
Vikontun oluklu oku bir sredir hep krlanglar vuru
yordu, ama kular ldrmeyip yalnzca yaralyor, sakat bra
kyordu. Buna karlk gkyznde, ayaklar sarlarak, destek
verici sopalara balanm, kanatlar yaptrlm ya da tafta
geirilmi krlanglar da grlyordu; bu sarlp sarmalan
m krlanglar neredeyse bir sr oluturuyorlar, hep bir
likte, sanki bir ku hastanesinin iyileme yolundaki hastalar
gibi, byk bir saknmla uuyorlard; olacak ey deil, ama
hastanenin doktorunun da Medardo'nun kendisi olduu sy
leniyordu.
Bir keresinde Pamela, ekilmemi, uzak bir arazide, keisi,
rdeiyle birlikte frtnaya yakaland. Yaknda kk, kayann
iini ancak oyabilmi bir maara olduunu bildiinden, oraya
doru yneldi. Maaradan eskimi, yamal bir izmenin kt
n, ieride ise, kara cppeye sarlm yarm vcudun bzlm
olduunu grd. Kamaya kalkt, ama vikont onu grmt,
bardaktan boanr gibi yaan yanura kp:
"Gel hanm kz, buraya sn," dedi.
"Nasl snaym," dedi Pamela, "bir kii zor syor oraya,
ezmek mi istiyorsunuz yoksa beni?"
"Korkma," dedi vikont. "Ben darda dururum, sen kein-
le, rdeinle istediin gibi kalrsn ieride."
"Keiyle rdek yanurda da durabilirler."
"Greceksin, onlar da sacak ieriye."
Vikontun acayip iyilikleri konusunda anlatlanlar dinlemi
olan Pamela, kendi kendine: "Dur bakalm hele," dedi, iki hay
vana sarlarak, maarada tortop oldu. n tarafta ayakta duran
vikont, rdekle keinin de slanmamalar iin cppesini bir per
de gibi tutuyordu. Pamela, vikontun cppeyi tutan eline bakt,
bir sre dneeye dald, ardndan kendi ellerine bakmaya ko
yuldu, bir elini br eliyle karlatrd, sonra kahkahayla gl
neye balad.
"Neelendiine sevindim hanm kz," dedi vikont, "ama
neye glyorsun, syleyebilir misin?"
"Btn kyllerin akln kartran eyi anladm da ona g
lyorum."
"Neyi?"

59
"Siz biraz iyisiniz, biraz da kt. Her ey doal imdi."
"Niye?"
"nk, sizin br yar olduunuzu anladm. atoda ya
ayan vikont, kt vikont, bir yar. Siz ise, savata kaybolduu
sanlan, ama imdi geri gelen br yarsnz. yi yarsnz."
"ok naziksin. Sa ol."
"Gerei sylyorum."
Pamela'nm o gece rendii Medardo'nun yks yle.
Top gllesi, sanld gibi vcudunun br yarsn parampar
a etmemi, vcudu iki yarya ayrlm, bir yar, ordunun ya
ral toplayclar tarafndan bulunmu, br yar Hristiyanlarla
Trklerin kalntlarnn oluturduu bir piramidin altnda kal
d iin grlmemi. Gece yars, sava alanndan, hak yolun
da m olduklar, yoksa byclk m yaptklar bilinmeyen iki
kei gemi, savata birok kiinin bana geldii gibi, iki tara
fn arasndaki sahipsiz arazide yaamak zorundaymlar, hatta
imdi denilcliine gre, hem Hristiyanln lemini hem de
Muhammed'in Allah'n birlikte benimsemeye alyorlarm.
Garip bir sofuluk iindeki bu keiler, Medardo'nun ikiye b
lnm vcudunu bulmular, maaralarna gtrmler, ora
da kendi elleriyle hazrladklar merhemlerle, ilalarla saaltp
kurtarmlar. Yaral gcn kuvvetini toplar toplamaz, kurta
rclarndan izin istemi, atosuna dnmek iin, koltuk dene
inin yardmyla aylar, yllar boyunca Hristiyan topraklarnda
yol alm, karsna kan insanlar, iyilikseverliiyle aknla
uratm.
Bandan geenleri Pamela'ya anlattktan sonra, iyi yarm
vikont, oban kzn da kendisine yaamyksn anlatmasn
istedi. Bunun zerine Pamela, kt Medardo'nun nasl kendi
sini tuzaa drmek istediini, nasl evinden kap ormanda
saklanmak zorunda kaldn anlatt.
Pamela'nn anlattktan, iyi Medarda'yu duygulandrd.
Sevecenliini oban kzn saldrya urayan erdemleri, kt
Medardo'nun bir benzeri olmayan hzn ve Pamela'nn yoksul
ana babasnn yalnzlklar arasnda paylatrd.
"Anam babam/' dedi Pamela, "eskiden ekyalk yaparlar
d. Onlar iin tasalannamza gerek yok."

60
"Ama dnsene Pamela, u saatte evlerinde ne kadar z
lyorlardr, ne kendilerine bakacak ne de tarladaki, ahrdaki i
leri grecek biri var."
"Ahrlar balarna yklsn," dedi Pamela. "Biraz fazla yuf
ka yrekli olduunuzu anlamaya balyorum, yapt ktlk
ler yznden br yarmza kzacak yerde, sanki ona da acyor
sunuz."
"Nasl acmam? Bir insann yars olmann ne demek oldu
unu biliyorum, acmarnam mmkn deil."
"Siz farklsnz, sizin de tuhaf bir yannz var, ama iyisi-
niz."
Bunun zerine iyi Medarda yle dedi: "kiye blnm
olmann iyi taraf u ki Pamela, yeryzndeki her erkein, her
kadnn, her eyin kendi eksiklii konusunda duyduu acy
anlyorsun. Btnken anlamyordum, drt bir yana ekilen ac
larn, yaralarn arasnda, btn olmayan birinin inanma yrek
liliini gsterebilecei bir ortamda sar, iletiimsiz deviniyor
dum. Sadece ben deil Pamela, ben blnm, paralanm bir
varlm, ama sen de, herkes de. Artk ben daha nce, btnken
tanmadm bir kardelie sahibim, yeryzndeki btn sa
katlklarla, eksikliklerle kardeim. Benimle gelecek olursan Pa
mela, herkesin derdinin acsn ekmeyi, bakalarnn derdini
giderirken kendi derdini gidermenin yolunu renirsin."
"ok gzel btn bunlar," dedi Pamela, "ama benim bam
br yarnzla dertte, beni seviyor, bana ne yapmak istediini
bilen yok."
Daym cppesini elinden brakt, nk frtna dinmiti.
"Ben de seni seviyorum Pamela."
Pamela maaradan darya att kendisini.
"Ne gzel! Hem gkyznde ebemkua var, hem kendi
me yeni bir sevgili buldum. Bu da yarm, ama iyi ruhlu."
amurlu patikada, hala yamur damlalarnn damlad
dallarn altnda yryorlard. Vikontun yarm az, tatl, yarm
bir glmsemeyle yaylyordu.
"Ne yapacaz imdi?" dedi Pamela.
"Bana sorarsan, zavall anana babana gidip ilerinde yar
dmc olalm biraz."

61
" i stiyorsan, sen git," dedi Pamela.
"istediimden eminim gzelim," dedi vikont.
"Ben burada kalrm yleyse," diyen Pamela, rdekle, ke-
iyle durdu.
"Birlikte iyilik yapmak, birbirimizi sevmenin tek yolu."
"Yazk, ben baka yollar da olduunu sanyordum."
"Tanr'ya emanet ol gzelim. Sana elmal tart getiririm."
Koltuk deneini sryerek patikada uzaklat.
"Ne diyorsun bu ie kei? Ne diyorsun bu ie rdek?" dedi
Pamela, hayvanlaryla yalnz kalnca. "Hep byleleri mi rastla
yacak bana?"

62
8

Vikontun br yarsnn, ilk yars ne kadar ktyse, o ka


dar iyi yarsnn dndn herkes renince, Terralba'da ya
am bambaka oldu.
Sabahlar, hastalar ziyarete giden Doktor Trelawney'e elik
ediyordum, nk doktor, yava yava mesleini uygulamaya
balam, insanlarmzn neler ektiini grmt, yaanlan
ktlk yllar, herkesi gten, kuvvetten drm, hibir bakm
uygulanmamt.
Ky yollarnda gidiyor, daymn bizden nce getiine ili
kin iaretleri gryorduk. Daym da, iyisi demek istiyorum, her
sabah sadece hastalara deil, ama yoksullara, yallara, yardm
gereksinimi duyan herkese gidiyordu.
Bacciccia'nn bostannda nar aacnn olgun meyvelerinin
her birinin evresine bir mendil sarlmt. Demek Bacciccia di
lerinden rahatszd. Daym narlar sararak, yarlmalarn, kop
malarn nlyordu, nk rahatszlk mal sahibinin kp nar
lar toplamasn engelliyordu, ayrca Doktor Trelawney'in hasta
y ziyaret etmesi, kerpeten getirmesi iin de bir iaret oluyordu.
Duac Cecco'nun balkonunda bir ayiei vard, hi iek
amazd. O sabah parmakla bal tavuun olanca hzlary
la yem yediklerini, ayieinin sakssna beyaz dklarn yap
tklarn grdk. Demek ki duac ishal olmutu. Daym tavuk
lar topra gbrelemek iin balamt, ama bu acil durumu da
haber vermek istemiti.

63
Yal Ciromina kadnn merdiveninde, kapya doru tr
manan bir dizi salyangaz grdk, hemen piirip yenecek iri
likte salyangozlard. Daymn ormandan Ciromina'ya getir
dii bir armaand bunlar, ama ayn zamanda yal kadnn
kalp rahatszlnn arttn, doktorun, kadn korkutmamak
iin girerken grlt etmemesi gerektiini de haber veriyor
lard.
Btn bu iletiim iaretlerini, iyi yrekli Medardo, hasta
larn daktorun hi beklenmedik bir tedavisi karsnda telaa
kaplmamalar iin uygulad gibi, Trelawney de bir eve gir
meden nce neyin sz konusu olduunu reniyor, bylece
bakalarnn evine girme, neleri olduunu bilmedii hastalara
yaklama ekingenliinden kurtuluyordu.
Birden vadiye tehlike haberi ulat: "Tasal! Tasal geliyor!"
Daymn tasal yars oralarda at srerken grlmt.
Herkes saklanmak iin kouuyordu, bata da, peinde ben ol
duum halde, Doktor Trelawney.
Ciromina'nn evinin nnden geerken, ezilmi, smkler
iinde, kabuklarndan frlam bir sr salyangaz grdk.
"Buradan gemi! Kaalm!"
Duac Cecco'nun balkonunda tavuklar kafese kapatlp
balanmlar, domatesleri gagalyorlar, Tanr'nn bu nimetini
berbat ediyorlard.
"Kaalm!"
Bacciccia'nn bostannda, narlar hep yere dklmt, dal
lardan bo mendiller sarkyordu.
"Kaalm!"

Bylece yaammz iyilikle ktlk arasnda geip gi


diyordu. yi (daymn sol yan byle adlandrlyordu,
Tasal'nn, br yarnn kartn oluturuyordu) artk nere
deyse aziz saylyordu. Sakatlar, yoksullar, aldatlan kadn
lar, derdi olan herkes ona kouyordu. Bu durumdan yarar
lanp vikont o olabilirdi. Ama o avarelii, yrtk kara cppe
sine yar sarlarak, yamal mavi beyaz oraplaryla, koltuk
deneine tutunarak dalamay srdryor, kendisinden
yardm isteyenlere olduu gibi, kendisini kovanlara da yar-

64
dm ediyordu. Vadide bir koyun ayan m incitti, bir sar
ho meyhanede ban m ekti, gece yars evli bir kadn
ana m gitmeye kalkt, sanki gkten inmi gibi, yznde
glmsemesiyle, karalar iinde, ipince onu buluyarlard kar
larnda, yardm ediyor, doru tler veriyor, iddetin, g
nahn nne gemeye alyordu.
Pamela hep ormanda kalyordu. ki arnn arasna salncak
kurmu, sonra kei iin daha salam, rdek iin daha hafif bir
salncak yapmt, zamann hayvanlaryla birlikte sallanarak
geiriyordu. Ama belirli bir saatte, arnlarn arasnda, omzuna
vurduu ykle zorlukla yryen yi geliyordu. Dilencilerden,
yetimlerden, kimsesiz hastalardan toplad kirli amarla
r getiriyordu, bunlar Pamela'ya ykatarak, ona da iyilik etme
olana salyordu. Hep ormanda olmaktan sklan Pamela a
marlar rmakta ykarken, o da yardm ediyordu. Sonra, Pa
mela her eyi salncaklarn ipierine asarak kurutuyordu, bir ta
n stne oturan yi ise, Kurtanim Kuds'* okuyordu.
Okunanlar Pamela'nn hi ilgisini ekmiyordu, atlarn s
tne uzanp bitlerini ayklyordu (ormanda yaad iin baya
bitlenmiti), ksran denen bir bitkiyle kanyor, esniyor, ayak
kabsz ayaklaryla akllar havalandryor, pembe, yeterince
tombul bacaklarna bakyordu. yi, kyl kzn alkanlklarn
trplemek amacyla, gzlerini kaldrmadan, sekiz dizelik ko
uklar pe pee okuyordu.
Okunanlar izleyemeyip sklan kz, yava yava keiyi
yi'nin yarm suratn yalamaya, rdei de kitabn stne kon
maya isteklendirdi. yi, bir adm geri srayarak, kitab havaya
kaldrd, kitap kapand, ama tam o srada Tasal, drtnala aa
lar arasndan frlad, yi'ye doru yneltilmi byk bir trpan
sallyordu elinde. Trpann az kitaba arpt, kitab uzunlama
sna iki eit paraya bld. Srt taraf yi'nin elinde kald, kesilen
taraf, binbir yarm sayfa halinde havaya uutu. Tasal drtnala
gzden kayboldu, hi kukusuz yi'nin kafasn trpanla kes
rnek istemi, ama iki hayvan tam zamannda araya girmilerdi.
Tasso'nun, kenarlar beyaz, dizeleri ikiye blnm sayfalar,
rzgarla srklenerek arnlarn dallarna, otlara, avlanlarn
Torquato Tasso'nun (1544-1595) yirmi blmlk destan. (ev. N.l

65
sularna kondular. Pamela bir tepenin yamacndan uuan be
yazlklar grd, "Ne gzel," dedi.
Doktor Trelawney ile benim gemekte olduumuz pa
tikaya da birka yarm kat geldi. Doktor umakta olan bir
kad yakalad, evirdi, evirdi, ba sonu olmayan dizeleri
zmeye alt, sonra ban sallad: "Hibir ey anlalm
yor... t... t..."

yi'nin n Kalvinciler arasnda da yaylmt, yal Ezechi


ele sk sk sar ban en yksek noktasna gidiyor, vadiden tr
manan akll kei yoluna bakyordu.
"Baba," dedi oullarndan biri, "sanki birinin gelmesini
bekler gibi vadiye bakyorsunuz hep."
"nsan bekliyorum," diye yant verdi Ezechiele, "hakbilir
insan, gvenle bekliyorum; hakszlk edeniyse korkuyla."
"Beklediiniz, br-Ayakl-Topal m, baba?"
"Sen de mi duydun, ondan sz edildiini?"
"Vadide Solak-Aksak'tan baka bir eyin sz edilmiyor ki.
Bizim bu yukarlara gelir mi dersiniz?"
"Burada iyi insanlar yayorsa, o da iyi insansa, gelmemesi
iin hibir neden yok."
"Koltuk deneiyle kmaya kalkacaklar iin, keiyolu
ok dik, ama."
"Vaktiyle bir baka Ayaksz, buraya kmak iin bir at bul
mutu."
Ezechiele'nin konutuunu duyan br Kalvinciler, sralar
dan karak, evrelerinde kmelenmilerdi. Vikonttan sz edil
diinde sessizce titreiyorlard.
"Ezechiele babamz," dediler, "Clz'n geldii, yldmnn
meenin yarsn yakt gece, belki bir gn daha iyi bir yolcu
ziyaretimize gelir demitiniz."
Ezechiele, sakalm gsne dek indirerek onaylad.
"imdi sz edilen Topal, hem vcudu, hem ruhu tekinin
tam eiti ve kart, teki ne kadar acmaszsa, bu o kadar seve
cen. Szlerinizin haber verdii ziyareti bu olmasn?"
"Her sokaktaki, her yolcu olabilir," dedi Ezechiele, "elbette
o da olabilir."

66
"yleyse hepimiz onun olmasn dileyelim," dediler Kal
vinciler.
Ezechiele'nin kars, srekli nne bakarak, ba ubuu
ykl bir el arabasn ite ite geldi.
"Hep iyi eyler diliyoruz," dedi, "ama bu tepelerde seke
seke dolaacak kii, iyi yrekli bir sava sakat da olsa, kt
yrekli de olsa, biz her gn adalete uygun bir biimde davran
mak, topraklarmz ilernek zorundayz."
"Elbette," diye karlk verdiler Kalvinciler, "buna ters d
ecek bir ey mi syledik yoksa?"
"Madem gr birlii iindeyiz," dedi kadn, "hepimiz kaz
malarmzn, apalarmzn bana dnebiliriz."
"Hastalk, kuraklk!" diye parlad Ezechiele. "apalamaya
ara verin diyen mi oldu?"
Kalvinciler dalarak, ekenekierde braktklar aletlerinin
yanna gittiler, ama tam bu srada, babasnn dalgnlkla incir
aacna trmanp ham meyveleri yemeye baladn gren Esau
bard: "Katrla trmanan kim?"
Gerekten de, sernerinin stne yarm bir adam bal bir
katr, yoku yukar geliyordu. yi idi, bir deri bir kemik kald
iin kasaplk olmaktan da km bu yal, uyuz hayvan boul
sun diye avlana atarlarken satn almt.
" Nasl olsa ben yarm insan arlndaym," demiti kendi
kendine, "yal katr dayanabilir bana. Altmda bir binek hayva
n olunca, iyilik yapmak iin daha uzaklara gidebilirim." Byle
ce ilk olarak Kalvincileri ziyarete geliyordu.
Kalvinciler, dimdik, sraya dizilip bir ilahi okuyarak kar
ladlar onu. Sonra ihtiyar yanna gidip kardeiymi gibi selam
lad. yi, katrdan indi, bu karlamaya byk bir nezaketle kar
lk verdi, ask yzl, hrn grnen Ezechiele'nin karsnn
elini pt, herkesin sal konusunda bilgi edindi, Esau'nun
kvrck salarn okamak iin elini uzatt, ama ocuk kafasn
geri ekti, herkesin derdiyle ilgilendi, uradklar saldry an
lattrp heyecanland, ac ac sylendi. ster istemez, zerinde
fazla durmadan, din tartmaianna da deindiler, bunun insan
ln genel ktlklerinden kaynaklanan ykmlarn bir uzan
ts olduunu belirttiler. Medardo, kycln kendisinin bal

67
olduu kiliseden geldiini vurgulad, buna karlk Kalvinciler
Tanrbilim asndan hataya dme korkusunun da etkisiyle,
inanla ilgili aklamalar getirrnediler. Bylece, her trl idde
ti, arl onaylarnayan, dank, iyiliksever konumalar yap
tlar. Gr birlii iindeydiler, ama arada bir soukluk vard.
yi, daha sonra tarlalar gezdi, verirnin dklne zl-
d, ama hi olmazsa avdarn bu yl bereketli olmasna sevindi.
"Kaa satyorsunuz?" diye sordu onlara.
"Kilosunu ekye," dedi Ezechiele.
"Kilosu ek m? Terralbal yoksullar alktan lyarlar
yleyse, bir avu avdar bile alarnazlar. Dolunun vadide avdar
tarlalarn ykma urattn, bir sr aileyi ancak sizin aln
penesinden kurtarabileceinizi belki bilmiyorsunuz?"
"Biliyoruz," dedi Ezechiele, "bunun iin yksek fiyat isti
yoruz ..."
"avdarn fiyatn drecek olursanz, o yoksullarn nasl
sevineceklerini dnsenize... Yapabileceiniz iyilii dnse-
nize..."
Yal Ezechiele, kollarn kavuturarak yi'nin nnde dur
du, btn Kalvinciler de onun gibi yaptlar.
" yilik etmek," dedi, "fiyat krmak anlamna gelmez karde
im."
yi, tarlalar geziyor, bir deri bir kemik kalm Kalvincilerin
gne altnda topra apaladklarn gryordu.
"Kt grnyorsunuz," dedi, ok uzun olduu iin saka
ln da apalarnakta olan bir yalya, "iyi hissetmiyar musunuz
yoksa kendinizi?"
"Karnnda yabanturpu orbasyla, on saat apa sallayan
yetmi yanda biri kendini ne kadar iyi hissedebilirse."
"Amca olum Adarno," dedi Ezechiele, "bulunmaz bir ii
dir."
" yi dinlenip iyi beslenmeniz gerek sizin, yalsnz," diye
cek oldu yi, ama Ezechiele birden srkleyip gtrd onu.
"Burada hepimiz ekmeimizi byk zorluklarla kazanyo
ruz kardeim," dedi karlk kabul etmeyen sert bir tonla.
yi, daha nce, katrdan iner inmez, hayvann kendisi ba
lam, hayvann yokuun yorgunluunu giderebilrnesi iin de

68
bir torba yulaf istemiti. Ezechiele ile kars birbirlerine bakm
lard, nk onlara gre byle bir katra bir avu yaban hindiba
yeterdi, ne var ki, konuu cokuyla karlamakta olduklar iin
yulaf getirtmilerdi. Ama imdi dndke, yal Ezechiele
bu katr iskeletinin ellerinde kalan son yulaf yemesini kabulle
nemiyordu, Esau'yu arp konua duyurmadan:
"Esau," dedi, "yavaa katrn yanna git, yulaf torbasn -
kar, baka bir ey ver."
"Astm otu olur mu?"
"Msr eelei, nohut kabuu, ne bulursan."
Esau gidip katrn torbasn kard, ama katrdan yle bir
ifte yedi ki, bir sre topaHayarak dolat.
Bunun acsn karmak iin, kalan yulaf, kendi hesabna
satmak amacyla saklad, katrn hepsini bitirmi olduunu sy
ledi.
Gn batyordu. yi, Kalvincilerle birlikte tarlalardayd, artk
birbirlerine ne diyeceklerini bilmiyorlard.
"Daha bir saat alacaz biz, konuumuz," dedi Ezechie-
le' nin kars.
" yleyse ben gideyim."
"Yolunuz ak olsun, konuumuz."
yi Medardo katrnn bana dnd.
"Zavall bir sava sakat," dedi, o gittikten sonra kadn.
"Daha bir sr var bu blgede! Zavalllar!"
"Zavalllar!" diye herkes onaylad.
"Hastalk, kuraklk!" diye baryordu yal Ezechiele,
yumruklarn kaldrarak salksz iilerin, kurakln verdii
zararlarn nnden geerken. "Hastalk, kuraklk!"

69
9

Sabahlar ou kez Pietrochiodo'nun dkkanna gid iyor,


bu becerikli ustann yapt makinelere bakyordum. Dlger
bir sredir gittike artan skntlar, pimanlklar iindeydi,
yi, geceleri geliyor, yapt icatlarn yol at aclar nede
niyle kyor, ktlk tutkusuna hizmet etmeyecek, iyilik
tarafndan harekete geiTilebilecek dzenekler yapmasn
neriyordu.
"Peki nasl makineler yapmam lazm, Mastro Medardo,"
diye soruyordu Pietrochiodo.
"Bak anlataym sana, diyelim ki ... " yi, br yarsnn ye
rine vikont olsayd sipari edecei makineyi anlatmaya koyu
luyor, aklamalarn desteklemek iin anlalmaz resimler de
iziyordu.
ilkin Pietrochiodo bu makinenin bir org, tularndan tatl
ezgiler ykselen dev bir org olmas gerektiini sanm, ses bo
rular iin uygun kereste aramaya koyulmutu ki, yi ile yapt
bir baka konuma sonrasnda kafas kart, nk borulardan
hava deil, un gemesi isteniyordu. Ksacas hem org olacakt
hem de yoksullara un ten bir deirmen, hatta olabilirse, b
rek piirilebilecek bir frn. yi, her gn dncesini gelitiriyor,
kat stne kat karalyordu; Pietrochiodo ona yetiemez ol
mutu, nk bu org-deirmen-frn, ayn zamanda kuyular
dan su ekerek eekleri bu iten kurtaracak, tekerleklerle her
kye gidebilecek, stelik bayram gnlerinde havalanp evre
sindeki ala kelebek avlayacakt.

70
Dlger, iyi makine yapmann insann yetenek snrnn te
sinde kald kukusuna dmeye balamt, kolayca, hi aksa
madan alabilen makineler, sanki sadece daraalar, ikence
aletleriydi. Gerekten de Tasal, Pietrochiodo'ya yeni bir neri
getirdiinde, hemen ustann aklna bunu gerekletirmenin
yolu geliyor, ie koyuluyordu, her ayrnty vazgeilmez, ku
sursuz buluyordu, alet tamamlandnda, bir teknik ve yetenek
bayapt oluturuyordu.
Ustann ii iini yiyordu: "Sadece kyc makineler yapma
y baarabilmem, yoksa ruhumun ktlnden mi kaynakla
nyor?" Ama yine de byk bir aba ve ustalkla, yeni ikence
aletleri gelitirmeyi srdryordu.
Bir gn onu, acayip bir daraac yaparken grdm, beyaz
bir atal, kara tahtadan bir yzeyi ereveliyor, yine beyaz olan
ip de, tam hareketli dmn olduu yerde, yzeyin stndeki
iki delikten geiyordu.
"Ne makinesi bu, usta?" diye sordum.
"Yandan asmak iin daraac," dedi.
"Kimin iin yaptnz?"
"Hkm veren, ama kendisi de hkml yalnz bir adam
iin. Kafasnn yarsyla kendisini lme mahkum ediyor, br
yarsyla dmn altna girip son soluunu veriyor. Keke iki
si birbirine karabilse."
Kendisinin iyi yannn saygnlnn arttn duyan Tasal'
nn, en ksa srede onu ortadan kaldrmaya karar verdiini an
ladm.
Gerekte de bekileri arp yle dedi:
"Kt niyetli bir serseri, ayrk otlar ekerek bir sredir top
raklarmz berbat ediyor. Yarndan tezi yok, bu haini yakalayp
sallandrn."
"Ba stne efendimiz," deyip gittiler bekiler. Tek gz
l olduu iin, Tasal bekilerin yant verirken birbirlerine gz
krptklarn grmemiti.
O gnlerde atoda bir ayaklanma hazrl yapldn,
bekilerin de iin iinde olduklarn belirtmek gerekir. imdiki
yarm vikontu tutuklayp ortadan kaldrmak, atoyu ve san
n br yarya teslim etmek sz konusuydu. Ama br yarnn

71
hibir eyden haberi yoktu. Oturduu ot ambarnda, gece ev
resini saran bekiler tarafndan uyandrld.
"Korkmayn," dedi bekiba, "vikont bizi sizi ldrmeye
gnderdi, ama acmasz zorbalndan bktrnz iin, onu l
drp yerine sizi geirmeye karar verdik."
"Ne biim szler bunlar? Yoksa ldrdnz m onu? Vi
kontu dernek istiyorum, ldrdnz m?"
"ldrrnedik, ama gn dounca mutlaka ldreceiz."
"Tanrya krler olsun! Sakn, elinizi kana bularnayn, ge
reinden fazla kan dkld zaten. Bir cinayetle kurulacak bey
likten, hayr gelir mi?"
" yleyse kuleye kapatr, kurtuluruz ondan."
"Ne ona el kaldrn ne de bir bakasna, sakn! Vikontun
zorbal beni de zyor, ama tek are, soylu, erdemli davrana
rak ona iyi rnek olmak."
"yleyse sizi ldrmek zorunda kalacaz."
"Yo! Kimseyi ldrmeyeceksiniz dernedim mi size?"
"Peki, ama nasl olur, vikontu ortadan kaldrmazsak de
diklerini yapmak zorunda olmaz myz?"
"u ieyi aln. Bohemyal keilerin beni iyiletirdikleri
merhemden kalm biraz iinde, hava deiikliklerinde yara
yerleri ardka ok iyi geliyordu. Vikonta gtrn, sadece, da
marlarn ucunun bir tkala kapanmasnn ne dernek olduunu
ok iyi bilen birinin armaan, deyin."
Bekiler ieyi vikonta gtrdler, vikont hepsini lm ce
zasna arptrd. Bekileri kurtarmak iin, br isyanclar ba
kaldrmaya karar verdiler. Beceriksiz olduklar iin ele getiler,
isyan kanla bastrld. yi, mezarlara iekler gtrd, dullar,
yetirnleri teselli etti.

yi'nin iyiliklerinden heyecanlanmayan tek kii, yal Se


bastiana idi. Cokuyla iine giderken, yi, ou kez stninenin
kulbesine urayarak onu ziyaret ediyor, hep saygl, nazik
davranyordu. Kadnsa her seferinde uzun uzadya t veri
yordu. Belki ayrm gzetmeyen analk sevgisi, belki de ya
lln zihnini bulandrmaya balamas nedeniyle, stnine,
Medardo'nun ikiye blnm olduunu pek dikkate almyor-

72
du; bir yary, br yarnn ktlkleri iin azarlyor; birine, an
cak tekinin yerine getirebilecei tler veriyordu.
"Bilgin ninenin horozunun kafasn niye kestin, bir tek o
horozu vard zavall kadnn. Koskoca adam oldun ama, elin
den ..."
"Niye bana sylyorsun stnine? Sen de biliyorsun ki ben
yapmadm..."
"Bakn da una! Syle yleyse, kim yapt?"
"Ben. Ama ..."
"Grdn m?"
"Ama buradaki ben deil..."
"Yalandm diye, bunadm m sanyorsun beni? Kulama
bir ktlk alndnda, hemen senin yapp yapmadn anl
yorum. Kendi kendime, bu ite Medardo'nun parma olduu
na yemin ederim, diyorum ... "
"Ama hep yanlyorsunuz ..."
"Yanlyor muyum?.. Siz genler, biz yallara hep yanld
mz sylersiniz ... Peki siz? Koltuk deneini yal Isidoro'ya
hediye etmisin ..."
"Evet, verdim..."
"vnyor musun bununla? Karsn dvyor imdi de
nekle, zavall kadn ..."
"Damla hastal olduu iin yryemediini sylemiti
bana."
"Numara yapm... Sen de hemen koltuk deneini verdin ...
Denek kadnn srtnda paraland, sen de atall bir dala da
yanarak yryorsun imdi ... Kafan yok senin! Hep kafaszdn!
Peki Bemardo'nun boasn ikiyle sarho etmene ne demeli?.."
"Ben yapmadm ..."
"Sen yaptn! Herkes diyor, vikont yapt diyorlar!"

yi'nin Pratofungo'yu sk sk ziyaret etmesi, stnineye duy


duu evlatlk bann yan sra, o sralarda kendini yoksul c
zamllarn bakrnma adam olmasndan kaynaklanyordu.
Hastala kar baklk kazanm olduu iin (keilerin gi
zemli tedavisi sonucunda, hem de srekli olduu sanlan bir
baklk kazanmt), kyde dolap herkesin neye gereksin-

73
mesi olduunu iyice reniyor, onlar iin elinden geleni yap
madka, kimseyi rahat brakmyordu. Katr srtnda Pratofun
go ile Doktor Trelawney'in evi arasnda mekik dokuyor, doktor
dan t alyor, ila istiyordu. Doktor artk czamllara yakla
abilme yrekliliine kavumu deildi, ama iyi Medardo'nun
araclyla, onlarla ilgilenmeye balad grlyordu.
Ama daym tasarlarn daha da ileri gtryordu, czam
llarn sadece vcutlarn deil, ruhlarn da saaltmak istiyor
du. Hep onlarla birlikte oluyor, tler veriyor, ilerine burnu
nu sokuyor, hayretlere dt oluyor, vaaz veriyordu. Czam
llar dayanamyorlard ona. Pratofungo iin dzensiz, mutlu
gnler sona ermiti. Tek baca zerinde dikilen, kara giysili,
ciddi, ahkam kesen bu kk adam olduka, kimse tatszlkla
ra, itiip kakmalara varan azarlanmalar gze almakszn iste
diini yapamaz olmutu. Yararsz, ksnl, iyi duygulara aykr
olduu eletirisini dinieye dinleye, mzii de sevmez olmular
d, garip alglarn tozlar kaplamt. Alem yapmak olanan
dan yoksun kalan czaml kadnlar, birden hastalklaryla ba
baa kalmlard, geceleri alayarak, umutsuzlua kaplarak
geiriyorlard.
ki yardan, yi, Tasal'dan daha kt, denmeye balamt
Pratofungo'da.

Ama yi'ye duyulan hayranlk sadece czamllar arasnda


azalmt.
"Bereket, glle sadece ikiye ayrm," diyordu herkes, "ya
para yapsayd, kim bilir daha neler gelirdi bamza."
Kalvinciler artk, srayla ona kar da nbet tutuyorlard,
ona gelince, her trl saygy bir yana brakm, saat ba kp
geliyor, ambarlarnda ka uval olduunu gzetliyor, fiyatlarn
yksekliini eletiriyor, sonra da edindii bilgileri evreye ya
yarak satlar baltalyordu.
Terralba'da gnler byle geiyordu. Duygularmz renksiz
leiyor, kreliyordu, nk kendimizi ktlkle erdem arasn
da yitip gitmi hissediyordu k, ikisi de insan doasna aykryd.

7 1
lO

Kt ruhlarda sapk dncelerin bir ylan srs gibi


reklenmedii, erdemli ruhlarda ise dnya nimetlerine srt
evirmenin, zverinin iek amad ay kl bir gece yoktur.
Medardo'nun iki yars da, Terralba'nn sarp bayrlarnda, kart
tutkularla kvranarak dolayorlard.
Her biri, ald karar uygulamak iin, ertesi sabah harekete
geti.
Pamela'nn anas kuyudan su ekmeye giderken, kapana
yakaland, kuyuya dt. Bir ipe sarlarak " mdat!" diye ba
rrken, kuyunun aznda, gkyzne kar Tasal'n glgesini
grd. Tasal:
"Size diyeceklerim var," dedi. "Bakn ne dnyorum. Kz
nz Pamela sk sk yarm bir serseriyle dolayor. Kznzla evlen
mesini salayn. Kz lekeledi, namuslu erkekse temizlesin yapt
ii. Byle dnyorum, baka aklama istemeyin benden."
Pamela'nn babas, cendereye kendi zeytinliinden bir u
val zeytin gtryordu, ama uvaln delii vard, yol boyunca
ardnda zeytinden bir iz oluuyordu. Yknn hafiflediini
hisseden baba, uval arnzundan indirdi, neredeyse bo oldu
unu fark etti. Ama peinden yi'nin gelmekte olduunu grd,
zeytinleri teker teker topluyor, cppesine koyuyordu.
"Sizinle konumak iin peinizden geliyordum, bylece
zeytinlerinizi kurtarmak olanan da buldum. Yreimin iini
aacam size. Yardmc olmaya altm insanlarn mutsuz
luklarnn, belki de benim varlmdan kaynaklandn d-

75
nyorum, bir sredir. Terralba'dan gitmeye karar verdim. Ama
gidiim iki kiiye esenlik getirsin istiyorum; biri, kendini soylu
bir yazg beklerken, bir hayvan ininde uyumakta olan kznz,
teki de, bylece yalnzlktan kurtulacak olan benim mutlu sa
yarm. Pamela ile vikont evlenecekler."
Gya kozalak toplamaya gittiini syleyen anasna rastla
dnda, Pamela bir sincab eitiyordu.
"Pamela," dedi anas. " yi denen o serserinin, artk seninle
evlenmesinin zaman geldi."
"Bu da nereden kt?" dedi Pamela.
"Seni lekelemi, evlensin seninle. yle soylu ki, sen byle
bir ey istersen, hayr diyemez."
"Kim soktu btn bunlar kafana?"
"Kes sesini, kimden rendiimi sylersem, bu kadar soru
sormazsn. Tasal'nn kendisi anlatt, sayn vikontumuz!"
"Kahrolasca!" dedi Pamela, sincab kucana koyarak,
"kim bilir ne tuzak hazrlyor yine."
Az sonra, elleri arasna bir ot yapra alarak ttrmeye a
lrken, gya odun kesmeye gittiini syleyen babasna rastla
d.
"Pamela," dedi babas, Vikont Tasal'ya evet demenin za-
man geldi, tabii kilisede nikah kydrmas kouluyla."
"Bu senin fikrin mi, yoksa bir bakas m dedi sana?"
"Vikont kars olmak houna gitmiyor mu?"
"Sen sorduuma yant ver."
"Dorusunu istersen, yeryzndeki en iyi niyetli insan
dedi, yi dedikleri serseri."
"Bir daha byle bir eye kalkamayacak Onun bana ne
orap receimi greceksin!"

Clz atyla allklar arasnda giderken Tasal, kurnazly


la vnyordu. Pamela, yi ile evlenirse, yasalara gre Terral
bal Medardo'nun kars olacakt, yani kendi kars. Bu hakka
kavuunca, Tasal, her eyi kabul eden, savamaktan kaman
rakibinin elinden kz kolayca alabilecekti.
Ama karsna Pamela kt: "Vikont," dedi, "eer kabul
ederseniz, sizinle evlenneye karar verdim."

76
"Kiminle?" dedi vikont.
"Sizinle, atoya gelip vikont kars olacam."
Tasal bunu beklemiyordu, "Bu durumda, onu yarmla ev
lendirme oyununu oynamaya gerek yok, artk, kendim evleni
rim, olur biter," diye dnd.
"Kabul," dedi.
"yleyse babamla anlan," dedi Pamela da.

Bir sre sonra Pamela, katn stnde giden yi ile karlat.


"Medardo," dedi, "seni sevdiimi anladm, beni mutlu et
mek istiyorsan, evlen benimle."
Kzn iyilii iin onca zveride bulunmu olan zavall
adam, arp kald. "Benimle evlenince mutlu alacaksa, tekiyle
evlendiremem artk onu," diye dnd.
"Gidip, tren iin ne gerekliyse hazrla balayacam he
men," dedi.
"Anamn iznini almay sakn unutma," dedi Pamela.

Pamela'nn evlenecei duyulunca btn Terralba birbirine


girdi. Bazlar bir yaryla evlenecek, bazlar da br yaryla ev
lenecek diyorlard. Kzn ana babas da, bu karkl artrmak
iin sanki ellerinden geleni yapyorlard. Bu arada atoda, bay
ram hazrl yaplr gibi her yer cilalanyor, ssleniyordu. Vi
kont da kendine, biri kol aznda biri de pantolonda olmak ze
re, iki kabarklk bulunan siyah kadifeden yeni bir giysi yap
trmt. Ama brk de katn trnar ettirmi, dirseini, dizini
yamamt. Ne olur ne olmaz diye, kilisedeki btn amdanlar
parlatlmt.
Pamela, ormandan dn yaplrken kacan sylyor
du. Ben eyizi iin istediklerini salyordum. Kendine, uzun du
vakl, uzun kuyruklu, beyaz bir gelinlik dikti, lavanta iei di
kenlerinden ta, kemer yapt. Birka metre tl artt iin, keiye
bir dn giysisi, rdee bir dn giysisi dikti, sonra pein
de hayvanlar, duva dallara taklp kalncaya, etek kuyruuna
yerlerde kurumakta olan btn am ineleriyle, atkestaneleri
taklncaya dek arnanda kotu.
Ama nikahtan nceki gece biraz dnceliydi, biraz da kor-

77
kuyordu. plak bir ykseltinin tepesine oturmu, etek kuy
ruunu ayaklarna dolam, lavanta iei tacn yan yatrm,
enesi bir eline dayal, i ekerek evredeki aalara bakyordu.
Ben hep onunla birlikteydim, nk trende, Esau ile bir
likte etei tutacaktk, ama Esau pek gelip gitmiyordu.
"Kiminle evleneceksin Pamela?" diye sordum ona.
"Bilmiyorum," dedi, "ne olacan bilmiyorum. yi mi ola
cak? Kt m olacak?"
Ormandan, genizden gelen bir tr lk, bir i ekme yk
seliyordu. ki yarm adayd bunlar, nikah ncesinin heyecanna
kurban olmular, kara giysilerini kuanp biri clz atyla, br
tyleri dklm katryla ormann bayrlarnda, ukurlarnda
dolayorlar, yreklerini daraltan dlerin etkisiyle homurdan
yor, i ekiyorlard. At, ukurlarda, yksekliklerde sekiyor, ka
tr bayrlardan, yamalardan trmanyor, ama iki binici hi kar
karya gelmiyorlard.
Sonunda, gn aarrken, drtnala giden at, bir koyakta
ayan sakatlad, Tasal nikaha zamannda yetiemedi. Katr
ise ar ar, gvenle yol alyordu, yi kiliseye vaktinde, tam ge
lin gelirken vard, gelinin eteini benle Esau tutuyorduk, ama
Esaii etei yere srdryordu.
Damat olarak sadece, koltuk deneine dayanarak gelen
yi'yi gren halk biraz d krklna urad. Ama nikah ku
rallara uygun olarak kyld, taraflar evet dediler, birbirleri
ne yzk taktlar, rahip de: "Terralbal Medardo ile Pamela
Marcolfi'yi kar koca ilan ediyorum," dedi.
Bu srada sahanln dibinden, koltuk deneine dayana
rak, kabark yeni kadife giysisi sular, yrtklar iinde vikont gir
di. "Terralbal Medardo benim," dedi, "Pamela benim karm
dr."
yi, bozulmutu: "Hayr, Pamela ile evlenen Medardo be-
ni m."
Tasal, koltuk deneini frlatp elini klcna att. yi iin de
ayn eyi yapmaktan baka are kalmamt.
"Koru kendini!"
Tasal, klc saplamak zere atld, yi savunmaya geti,
ama ikisi de kendilerini yere yuvarlanm buldular.

78
Tek ayak zerinde dengede durarak dvmenin olanaksz
olduunda karar kldlar. Daha iyi hazrlanmak iin delloyu
ertelernek gerekiyordu.
"Ben de ne yapacam biliyor musunuz," dedi Pamela, "or
mana dneceim."
Koarak kiliseden frlad, artk eteklerini tutan kimse yok
tu. Kprde, kendisini beklemekte olan keiyle rdei buldu,
hayvanlar pt pt yryerek ya nna geldiler.

Dellonun, ertesi gn afakta Rahibeler ayr'nda yapl


mas kararlatrld. Pietrochiodo Usta, bir eit pergel baca
icat etti, yarm adamlarn kemerlerine balannca, durmak iin
topraa saplanan ucu sabit olmadndan, ayakta durmay, y
rmeyi, hatta ne arkaya eilmeyi salyordu. Salklyken soy
lu olan czaml Galateo hakem oldu; Pamela'nm babasyla bek
iba Tasal'nn, iki Kalvinci de yi'nin tanklar oldular. Doktor
Trelawney salk hizmetlerini stlendi, sanki savaa gidiyor
mu gibi, bir balya sarg, bir f merhemle geldi. Benim iin iyi
oldu, btn bunlar tamak iin ona yardm ettiimden, del
loyu seyredebildim.
Yeile alan bir afak skyordu; ayrda, karalar giymi,
iki elimsiz dellocu, kllarn ekmi duruyorlard. Czam
l borusunu ttrd, iaretti bu; gkyz gerilmi bir zar gibi
titreti, yedi uyuklayanlar maaralarnda trnaklarn topraa
geirdiler, saksaanlar kafalarn kuyruklarnn altndan kar
makszn, koltukaltlarndan bir ty kopartp canlarn yaktlar
ve engerek kendini diiedi ve eekars inesini tata krd ve
her ey kendisine kar kmaya balad, su birikintilerinin kra
s buz tuttu, likenler ta kesildiler, talar liken oldu, kuru yap
rak topraa dnt, youn ve sert bir zamk aalar ayrm g
zetmeden ldrmeye balad. nsan, iki elinde de bir kl, kendi
kendisiyle atyordu.
Pietrochiodo bir kez daha ustaln gstermiti; pergeller
ayrda daireler iziyor, dvler savunmacia olsun aldatma
cacia olsun, sert, canl hamleler yapyorlard. Ama birbirlerine
deemiyorlard. Her ileri kta, klcn ucu sanki kesinlikle
rakibin havalanan cppesine doru ynetiyordu, ikisi de ade-

79
ta, bir ey olmayan tarafa, yani kendisinin bulunmas gereken
tarafa saidrnada inat ediyordu. Hi kukusuz, yarm dellocu
yerine tam dellocu olsalard, kim bilir ka yara alm olurlar
d. Tasal, fkeli bir yabanllkla dvyor, ama vurular bir
trl dmannn tam olarak bulunduu noktay tutturamyor
du; yi, solaklarn drst ustalna sahipti, ama vikontun cp
pesinde delik amaktan baka bir ey yapamyordu.
Bir ara, kabzalar tam kar karya geldi; pergellerin ula
r tarla srgs gibi topraa saplanmt. Tasal srayarak ken
dini kurtard, ama dengesini yitirip yere decekken, rakibin
srtn olmasa da, neredeyse srtn, klcnn keskin yzyle
biti; yi'nin vcudunu yarya ayran izgiye kout bir vuru
oldu, ylesine yakndan syrmt ki izgiyi, bir sre yi'nin ne
olduunu anlayamadk. ok gemeden cppenin altnda, ba
ndan bacak balantsna dek kanlar iinde vcudunu grn
ce, kukumuz dald. yi, yere yld, ama derken, gl ve
neredeyse isteksiz bir devinimle, o da klcn yan bandaki
rakibine, bandan karnma dek, Tasal'nn vcudunun olmad
noktayla, vcudun olmaya balad noktann arasna indirdi.
imdi Tasal'nn vcudundan da, eski kocaman yark boyunca
kan fkryordu. Her birinin vuruu, yeniden btn damarla
r kesmi, ikisini yarya ayran yaray yeniden amt. imdi
srtst yatyorlar, vaktiyle bir arada olan kanlar, ayrda yine
birbirine karyordu.
Bu rktc gorunue kendimi kaptrdm n,
Trelawney'e dikkat etmemitim, doktorun crcrbcei bacak
larnn stnde zp zp zpladn, ellerini rparak bardn
duydum: "Kurtulacak! Kurtulacak! Bana brakn."
Yarm saat sonra atoya, bir sedye iinde tek bir yaral gtr
dk. Tasal ile yi, bir arada sk skya sarlmlard, doktor iki
yarnn da i organlarn, damarlarn yan yana getirmeye al
mt, sonra bir kilometrelik sargyla yle skca sarmt ki onla
r, bir yaraldan ok, mumyalanm eski bir ly andryorlard.
Daym gnlerce lmle yaam arasnda gitti geldi. Bir sa
bah, krmz bir izginin alndan eneye kadar indii, sonra bo
yuna doru devam ettii yzne bakarken, stnine Sebastiana:
"Kprdad," dedi.

80
Gerekten de daymn yz hatlarnda bir canlanma gr
nyordu, doktor canlanmann bir yanaktan br yanaa geti
ini grnce sevinten alad.
Sonunda Medardo gzlerini at, dudaklarn oynatt; ba
langta grn gergindi, bir gz fkeliydi, br yaka
ryordu, bir taraf atk olan alnn br taraf rahatt, azn bir
taraf glmsyor, br taraf dilerini gcrdatyordu. Sonra
yava yava bakml oldu.
Doktor Trelawney: "Artk iyileti," dedi.
Pamela da haykrd: "Sonunda benim de, doru drst bir
kocam olacak."

Bylece Medardo Daym yeniden tam bir insan oldu, ne k


tyd, ne iyi, ktyle iyi karmyd, yani grne gre, ikiye
blnmeden nceki halinden farkszd. Ama, bir araya getirilen
iki yarnn deneyimlerine sahip olduu iin, ok olgunlam
olmalyd. Mutlu bir yaam srd, ok ocuu oldu, lkesini iyi
ynetti. Bizim yaammz da deiip iyileti. Vikont geri dnn
ce, benzersiz bir mutluluk dneminin baiayacan bekledik
belki, ama her eyin eksiksiz olmas iin eksiksiz bir vikontun
yeterli olmayaca akt.
Bu arada Pietrochiodo artk daraac deil, deirmen yap
yordu; Trelawney de, mezarlk parlts yerine kzamkla, ylan
ckla ilgileniyordu. Bense, bu btnlk cokusu iinde kendimi
hep daha hznl, daha kusurlu hissediyordum. Bazen insan
kendini eksik sanr, oysa sadece gentir.
Yeniyetmeliin eiine ulamtm, ama hala ormandaki
byk aalarn kkleri arasnda saklanp kendime masallar
anlatyordum. Bir am inesi benim iin bir atl, bir saray kadn
ya da bir soytan yerine geebiliyordu; onu gzlerimin nnde
devindiriyor, sonu gelmez masallar anlatarak kendimden gei
yordum. Sonra bu dlerden utanyor, kayordum oradan.
Doktor Trelawney'in beni terk ettii gn de geldi att. Bir
sabah !imanmza bayraktarla donanm, ngiliz bandral bir
sava filosu girip koya demirledi. Btn Terralba gemilere bak
mak iin kyya gitti, bir ben yoktum, nk haberim olmam
t. Gvertelerin korkuluklarnda, direklerde, ananaslar, kaplum-

81
baalar gsteren, zerinde Latince ile ngilizce zdeyiler yazl
katlar sallayan bir sr denizci vard. K gvertede, k
eli apkal, perukah subaylar arasnda, Kaptan Cook drbnle
kyy taryordu, Doktor Trelawney'i grr grmez, kendisine
bayrakla, "Doktor hemen gemiye gelin, yarm kalan pitiyi biti
relim," haberinin iletilmesi komutunu verdi.
Doktor btn Terralballarla vedalap bizi terk etti. Gemi
ciler "Ey, Avustralya!" diye bir ark sylediler, doktor bir 'can
carone' arab fsnn stnde ayaklarn iki yana sarktm
olarak gverteye ekildi. Sonra da gemiler demir aldlar.
Bense hibir ey grmemitim. Kendime masallar anlat
mak iin ormanda saklanmtm. Haberi ok sonra aldmda
"Doktor! Doktor Trelawney! Beni de gtrn! Beni burada bra
kamazsnz doktor!" diye bararak deniz kysna kotum.
Ama gemiler ufukta kaybolmak zereydi, ben burada, so
rumlulukla, mezarlk parltlarnn bol olduu bizim dnya
mzda kalmtm.

82
AGACA TNEYEN BARON

EVREN:
Filiz zdem
1

15 Haziran 1767, aabeyim Cosima Piovasco di Rondo'nun,


aramzda oturduu son gn oldu. Dn gibi hatrlyorum. Omb
rosa'daki villamzn yemek odasndaydk, pencereler korudaki
byk prnaln sk dallarn ereveliyordu. Tam le vaktiy
di, eski bir gelenei srdren ailemiz o saatte sofraya oturur
du; pek erkenci olmayan Fransa Saray'ndan gelen, btn soy
lular arasnda yaygn olan n ikindiye kaydrma modasna
uyulmazd. Rzgi'.rn denizden estiini hatrlyorum, yapraklar
kmldyordu. Cosima, "i stemiyorum dedim, istemiyorum!" di
yerek salyangaz yemei taban itti. Bylesi bir itaatsizlik hi
grlmemiti.
Babamz Baron Arminio Piovasco di Rondo, pek ok eyi
gibi modas gemi, kulaklarna dek inen XIV. Louis perukas
kafasnda, bakedeydi. Aabeyirole benim aramda, ailemizin
rahibi, bizim retmenimiz Rahip Fauchelafleur oturuyordu.
Karmzda da annemiz, Bayan General Corradina di Rondo ve
evin rahibesi ablamz Battista vard. Masann dier ucunda, ba
bamzn karsnda, iftliklerimizin yneticisi ve su ilerine ba
kan, Trk usul giyinmi valye Avukat Enea Silvio Carrega
yer alyordu, babamzn gayri meru kardei olsa da bizim z
amcamzd.
Cosima on iki, bense sekiz yan henz tamamlamtk,
aile byklerimizin topluca yemek yedii masaya birka aydr
kabul ediliyorduk; zamanndan nce, aabeyirole ayn terfiden
yararlanmtm, nk tek bama yemek yerneme gnlleri

85
raz olmamt. Yararlanmay lafn gelii sylyorum: Aslnda
Cosima ile benim iin keyif atlan gnlerin sonu gelmiti, Ra
hip Fauchelafleur'le ba baa geirdiimiz nlerin yokluu
nu hissediyorduk. Rahip, kabuunda kurumu, buru buru bir
ihtiyarckt, Jansenist diye bilinirdi, gerekten de Engizisyon'un
bir davasndan kurtulmak iin doup byd topraklardan,
Dauphine'den kamt. Ama genellikle herkesin pek vd
kat kiilii, kendine ve bakalarna kabul ettirmeye alt ya
radl sertlii gnden gne yumuuyordu, umursamazla, bo
vermeye doal bir eilimi vard, gzlerini bolua dikip o uzun
dneeye dalmalar, byk bir sknt ve isteksizlikten baka bir
eye yaramamt, kck de olsa her zorlukta bile kar koy
mann gerek olmad bir kadercilik grrd. Rahiple birlikte ye
diimiz yemekler uzun sylevlerden sonra balard, ka doru
dzgn kullanmalydk, trensel bir tavrla, sessizlik iinde, g
zn tabandan ayrann ya da arbasn ierken azn apr
datann vay haline; ama orbann sonuna geldiinde rahip zaten
yorulmu olurdu, skntyla gzlerini bolua diker, arabndan
ald her yudumda dilini aklatrd, sanki en yzeysel ve zayf
duyumlar ona ulamay becerebilir gibiydi; ikinci yemei elleri
mizle yemeye koyulmu olurduk bylece, yemein sonunda ar
mut koanlarn birbirimize atarken, rahip arada bir, kaytszca
"Oooo, Bien! . Oooo Alors"*larndan birini koyuverirdi.
.

Herkesin yemek yedii masada yer aldmzdan beri, o


cukluun ac blm, aileye kinlenneler aa kyordu. Ba
bamz ve annemiz gzlerini zerimizden ayrmyorlard, tavuk
yerken atal bak kullanma adabndan "dik dur"lara, "dirsek
lerini masadan ek"lere kadar hi bitmeyen tembihler Sevim
siz ablamz Battista da cabas. Azarlamalar, inatlamalar, ceza
lar, ayak diremeler, Cosima'nun salyangaz yemeyi reddedip ka
derini bizimkinden ayrmaya karar verdii gne kadar srd.
Bu hn birikiminin ne olduunu sonradan anladm: He
nz sekiz yandaydm, her ey bana oyun gibi geliyordu, b
yklere kar verdiimiz sava btn ocuklarnkinin aynyd,
aabeyimin ayak dirernesinin ok daha derinde bir eyi gizle
diini anlamyordum.
Eeee tamam, hadi. (ev. N.)

86
Babamz Baran, kt deilse de skc bir adamd, bu ke
sindi: Skcyd, nk hayat, gei dnemlerinde olduu gibi,
artk geerlilii kalmam dnceler tarafndan ynetiliyor
du. Onlarn andaki alkantlar, pek oklarna da hareke
te geme gereksinimi alar, ama tmyle tersine, doru yo
lun dna: Bylece babamz, baz dolaplar eviriyor, Ombrosa
Dkal'nda hakk olduunu syleyerek iiniyor, soy sop, ha
leflik, ekime ve yakn ya da uzak lkelerle ittifak sorunlar d
nda hibir ey dnmyordu.
Bu nedenle, evimizde srekli, sanki bir Saray arsnn
davetine katlnacak da onun hazrl yaplyormu gibi yaa
nrd, ama Avusturya mparatoriesi'nin mi, Kral Louis'nin mi
ya da belki de Tarinolu dallarn ars m bilmiyorum. Di
yelim ki masaya hindi geldi, babamz, hindiyi kraliyet kural
larna gre kesip kesmediimizi, yiyip yemediimizi gznn
ucuyla izlerdi, rahip bir kusur ilerken yakalanr korkusuyla
yemekten bir iki lokma ya alr ya almazd, o, babamzn btn
azarlamalarnda akaklk etmek zorundayd. valye Avu
kat Carrega'ya gelince, onun nasl sahtekar biri olduunu ke
fetmitik, bada gizlenip keyfince lp lp yutmak zere, koca
koca butlar Trk ii cppesinin altna gizliyordu, her ne kadar
eli ok abuk olduu iin onu sust yakalayamadksa da,
sofraya gelirken cebine syrlm kemik paralar doldurduu
na yemin edebilirdik, lp etli hindi butlaryla bunlar deiti
rirdi. Bayan General annemizin hesaba katld yoktu, nk
sofrada bile askerce, sert tavrlar srdrd, "So! Noch ein wenig!
Gut!"* Kimse kar kamazd; bizimle yemek yerken belki t
rensel davranlara aldrd yoktu, ama d isipline ok nem
verirdi ve talim alanlarna zg emirlerle Baran'un yardmna
koard: "Sitz rhigf** Azn sil!" Onun hmna uramayan
tek kii evimizin rahibesi Battista'yd, yalnzca kendisinde bu
lunan, cerrah aletlerine benzeyen keskin, sivri ulu baklar
la besili pilileri zenle, dikkatle lif lif paralara ayrrd. Onu
bize rnek gstermesi gereken Baran bile Battista'ya bakmaya
kalkmazd, nk kolal rahibe balnn altnda yuvalarn-

Peki! Bir para daha ister misin? (ev. N.)


Uslu uslu otur. (ev. N.)

87
dan frlam gzleri, boz, farems suratndaki sklm dileriy
le babamz bile korkuturdu. Anlalaca zere, yemek masas
aramzdaki btn uyumazlklarn, anlamazlklarn ve hatta
btn deliliklerimizin, ikiyzllklerimizin aa kt yer
di; Cosima'nun isyan da masada patlak verdi. Laf uzattrnn
farkndaym, ama sebebi u: Aabeyimi bir daha kurulu bir
sofrada grmeyeceiz, bundan emin olabilirsiniz.
Yemek masas, byklerle bir arada bulunduumuz tek
yerdi. Gnn geri kalan blmnde annemiz odalardan biri
ne ekilmi dantel ryor, nak iliyor olurdu, nk Bayan
General, geleneksel birer kadn ura olan bu tr eyleri yap
may bilirdi ancak ve bunlarda sava tutkusunu da vururdu.
Dantellerde, naklarda ounlukla haritalar ilerdi; yastk ya
da hallarn stne gerili, annemizin ezbere bildii Avusturya
Taht Savalar iin arpma yaplan alanlar gsteren yerler,
ine ve kk bayraklada doluydu. Bazen de, namlularndan
deiik alarla farkl hedeflere glle atan toplar ilerdi, top
uluk konusunda pek bilgi sahibiydi, general babasnn b
tn ktphanesi, sava sanat blmleri, muharebe planlar
ve atlaslar onun emrine amadeydi. Annemiz Konradine, Von
Kurtewitz'in soyundand, bundan yirmi yl nce, Avusturya
mparatoriesi Maria Theresia'nn ordularnn banda toprak
larmz igal eden General von Kurtewitz'in kzyd. General,
annesi ldnden kzn da yannda sefere gtrrd, bunda
romanlara konu edilecek bir yan yok, en iyi donanmla seya
hat ederler, en iyi atolarda kalrlar, emirlerinde bir hizmeti
ordusu olur, annem gnlerini tepeciklerde nak ileyerek gei
rirdi; annemin de at tepesinde savalara katld anlatlr, ama
hikayedir bu; her zaman, tpk bizim aklmzda kald gibi
pembe tenli, ufak tefek, burnu havada bir kadn olmutur, ama
babadan kalma askerlik merakn da, belki kocasna kar gel
mi olmak iin korumutur.
Babamz sava srasnda, blgede i mparatorluk tarafn tu
tan nadir soylulardand, General von Kurtewitz'i malikanesin
de kollarn iki yana aarak karlam, adamlarn onun emri
ne vermiti, mparatorlua balln gstermek iin Konrad
ne ile evlenmiti, btn bunlar bir gn Dk olabilmek umu-

88
duyla yapyordu, ama bu kez de, her zamanki gibi iler ktye
gitti, i mparatorluk askerleri ksa srede geri ekildiler, Cenova
llar da babamz vergi ykne bodular. Yine de babas Pro
vence Seferi'nde ehit olduktan ve Maria Theresia, am ipekli
sinden yastk stnde altn bir boyunluk gnderdikten sonra
Bayan General diye anlmaya balanan iyi bir e kazanmt;
annem ordugahlarda bydnden, srekli ordu ve muhare
be dleriyle yatp kalkp kocasn talihi yaver gitmeyen bir da
lavereciden baka bir ey olmamakla payladysa da, babam he
men her zaman iyi geindi onunla.
Aslna baklacak olursa, annem kafasnda topu birlikle
ri, babam da soyaacyla, ikisi de Avusturya Taht Savalar za
mannda kalmlard; annem biz oullar iin orduda subaylk
dlerdi, rtbesinin nemi yoktu, babam ise i mparatorluk sei
minde oy kullanabilecek bir grandesle evlenmemizi . . . Btn
bunlara karn iyi birer ana babaydlar, ama ylesine dalgnd
lar ki, ikimiz de neredeyse kendi halimize braklm olarak b
ydk Bu kt m oldu, iyi mi? Buna kim, ne cevap verebilir?
Cosima'nun hayat ok olaand geti, benimki gayet dzenli
ve alakgnll, oysa ocukluumuz birlikte geti, yetikinle
rin fkelerine her ikimiz de aldrmazdk, kendimize insanlarn
atmalarnn dnda bir yol arardk
Aalara kardk (bu ilk masum oyunlar, imdiden bakt
m zaman, anlarmda yalnzca bir srrn aydnla kavumas,
bir kehanet gibi; ama o zaman kimin aklna gelirdi ki?), bir ka
yadan brne zplayarak akntilarn stnden atlardk, deniz
kysndaki maaralar kefederdik, villlann mermer merdi
ven trabzanndan kayardk Bu kaymalardan biri, Cosima'nun
byklerimizle arasndaki en ciddi atma nedenlerinden biri
oldu, haksz yere cezalandrldn dnd ve o gnden son
ra aileye (belki de topluma, hatta genel olarak dnyaya) kar,
daha sonra 15 Haziran'daki kararnda aa kacak kini iin
iin besledi.
Aslna baklacak olursa merdivenin mermer trabzanlarn
dan kaymamamz konusunda oktan ihtar almtk, kolumuzu
bacamz krarz endiesiyle deil, annemizin babamzn hi
byle vesveseleri olmad, bana gre, belki de bu nedenle zaten

89
hibir yerimizi krmadk; boyca ve kiloca gelitiimizden, ba
bamz her merdiven sahanlndaki kk stunlara koydur
duu atalarmzn heykellerini drmemizden korkuyordu.
Cosimo, bir keresinde, kuak nceki dedelerimizden bir
piskoposun heykelini bal ve geri kalanyla devirmiti; ce
zalandrlnca da, sahanla varmadan hemen nce hzn kesip
heykele be kala aa atiarnay renmiti. Ben de renmi
tim, o ne yapyorsa aynn yapyordum, ama her zaman daha
alakgnll ve tedbirli olduumdan yar yolda atlyor ya da
srekli hz keserek blk prk kayyordum. Bir gn Cosimo
trabzandan ok gibi kayarken, merdivenden kim ksa beenir
siniz? Elinde dua kitab ak, bolua dikili tavuk gibi sabit ba
klaryla aylak aylak basamaklar trmanan Rahip Fauchelafle
ur. Her zamanki gibi yar uyur halde olsayd bari! Yok, o bile
bazen ar uyank, her eye dikkat kesilmi halde olabiliyor
du. Cosima'yu grd ve yle dnd: Trabzan, heykel, im
di arpacak, ben de hemen azar iiteceim (nk yaptmz
her yaramazlkta, niye bize gzkulak olmad diye o da payla
nrd); aabeyimi tutmak iin trabzana atld, Cosimo hzn
kesemedi ve gelip rahibe arpt, zaten bir deri bir kemik olan
ihtiyarc da trabzan boyunca kendisiyle birlikte srkledi,
Hal Seferi'ne katlp Kutsal Topraklara kadar varan atamz
Avcsava Piovasco'nun heykeline hznn iki katyla bindirdi:
Paralanan Hal savas (aldand), rahip ve Cosimo, hepsi
birden basamaklarn dibini buldu. Ardndan, bitip tkenmek
bilmeyen azarlar, kam cezalar, ceza devleri, kuru ekmee
ve souk orbaya talim etmeler geldi. Kabahati kendinde deil
rahipte bulan Cosimo amanszca sayd dkt: "Yedi ceddiniz
vz gelir trs gider, sayn pederim!" Bakaldrma eilimi daha
o zamandan boy gsteriyordu.
Ablamza gelince, znde Cosima'ya benziyordu. Marki
della Mela hikayesinden sonra babamn zorlamasyla kesine
ekilmi olsa da, o da her zaman dikbal ve yalnz bir insan
olmutu. Gen markiyle bir vakitler aralarnda ne getii asla
tam olarak renilemedi. Bize dman bir ailenin olu olmakla
birlikte nasl olmutu da evimize sokulabilmiti? Amac neydi?
Aileler arasnda kan sonu gelmez didimede, ablamz batan

90
karmak iin olduu sylendi, hatta, tecavz etmek iin den
di. Ama o illi ahma bir tecavzc olarak gzmzn nne
getiremedik, hele de ablamzn karsnda! Battista ondan ok
daha glyd, seyislerle bilek grei yapp onlar yenmesiy
le nam sald uzun yllar. Hem sonra, iitilen neden markinin
lyd? Nasl olmutu da, babamla birlikte koan uaklar,
onu sanki giysileri bir kaplann peneleri tarafndan paralan
m halde bulmulard? Mela ailesi, hibir zaman oullarnn,
Battista'nn namusunu lekelediini kabul etmeye yanamad ve
evlilie raz olmad. Bylece ablamzn sonu, kuku uyandran
eilimi gz nnde tutularak, rahibelik yemini bile ettirilme
den, rahibe klnda eve gmlmek oldu.
Ktcll zellikle mutfakta aa kyordu. Yemek pi
irmekte pek maharetliydi, her iyi ann balca nitelikleri
olan zen ve yaratclktan yoksun deildi, yemee o el att m
sofrada ne srprizierin bekledii kestirilemezdi: Bir keresinde
bize kfte kzartmt, ok lezzetli olduunu syleyip afiyetle
yutarken deil de bitirdirniz zaman bize iin asln, kfteleri
fare cierinden yaptn sylemiti; bir turtann stne mozaik
gibi dedii ekirge bacaklar, hem de ok sert ve trtkb arka
hacaklar ve sirnit gibi yuvarlayp zgarada piirdii domuz
kuyruklar da cabas; bir keresinde de bize btn bir kirpiyi pi
irmiti, btn dikenleri stndeydi, neden mi, kim bilir, belki
yalnzca kapa kaldrdnda nasl irkildiimizi grmek iin,
ama piirdii her eyi kendisi de yedii halde bunun tadna
bakmak istemedi, pembecik, krpecik bir yavru kirpi olsa da.
Aslnda, dehet verici yemeklerinin ou bakalarn etkilemek
amac gdyordu, tyler rpertici eyleri tattrmak gibi bir he
vesi yoktu. Battista'nn servis tabaklarndaki bu yemekler, hay
van ya da bitkinin bir kuyumcu titizliiyle ilenmiiydi: Tavan
derisinden bir halkann stne tavan kulayla sslenmi kar
nabaharlar dizilir; bir domuz kafasndan sanki hayvann dili
sarkm gibi kpkrmz bir stakoz frlar, stakoz da kskalary
la damuzun dilini koparrmasna kstrrd. Bir de salyangaz
yemei vard: Kim bilir ka salyangozun kafasn keserdi, bu
kafalarn her birini, bu yumuack kk at kafalarn, sanrm
krdanla, bir brek parasnn stne saplard, yemek sofraya

91
getirildiinde herkes minnack kuulardan olumu bir sry
le karlam duygusuna kaplrd. Bu el emei gz nuruyla
hazrlanm yemekierin grnn etkili klan, Battista'nn
bunlar hazrlarken gsterdii ar gayretke aznini dnme
miz, onu o incecik elleriyle hayvan gvdeleriyle urarken g
zmzn nne getirmemizdi.
Salyangozlarn ablamzn rkn hayal gcn kkrt
mas, aabeyimle beni, hor davranlan bu zavall hayvanck
lada dayanmadan, onlarn tadna duyulan tiksintiden, her
eye ve herkese duyulan fkeden oluan bir bakaldrmaya itti,
Cosima'nun byle byle gelien ve ardndan gelen tepkisinin
kkeninde bu bakaldrma varsa amamak gerekir.
Bir plan yapmtk. valye Avukat, eve bir sepet dolusu
salyangaz getirdiinde, bunlar bir f iinde mahzene konuyor,
iieri ternizlensin diye a braklyor, yalnzca kepekle besleni
yorlard. Fnn kapa kaldrldnda bir tr cehennemle kar
lalrd, salyangozlar fnn tahtasnda, salya phtlarndan
mat eritlere ve renkli dklarna -ak havada ve ayrlarda
geirilen gnlerin ans- karan kepek kalntlar arasnda, can
ekimenin habercisi olan ar hareketlerle yukar trmanrlar
d. Bazlar kafalarn dikip boyunlarn uzatarak kabuklarn
dan km olurdu, bazlar da kabuklarna bzlp yalnzca
gvensiz antenierini uzatrd; bir blm geveze kadnlar gibi
bir araya toplanr, kimi kapanp uykuya dalar kimi de kabu
undan kp lrd. Onlar uursuz a kadnla karlamak
tan kurtarmak, kendimizi de onun kurduu sofradan korumak
iin fnn dibinde bir delik atk, bala bulanm ot paralary
la mahzendeki dier ielerin ve ara gerecin arkasndan dola
nan, salyangozlara ka yolunu gsteren olabildiince gizli bir
yol izdik, buradan bakmsz ve allada kapl bir tarha alan
bir pencerecie varlyordu.
Ertesi gn, planmzn sonularn grmek iin mahzene in
dik, mum nda duvarlar, koridorlar inceledik, "Burada bir
tane var!.. urada da!", "una bak, nereye kadar gitmi!" izdi
imiz yol boyunca, aralarnda ok mesafe olmayan bir salyan
gaz dizisi fdan kk pencereye kadar yer ve duvar boyunca
belli bir yol katetmiti. Onlarn ar ar ilerlediini, mahzenin

92
przl duvarnda oluan kabarklklar, kfler ve kabuklan
nalar yznden tembel tembel yol deitirip ii uzattklarn
grdke, "Haydi smkller abuk! Hemen kan!" demekten
kendimizi alamyorduk; ama mahzen karanlk, tklm tk, en
gebelerle dolu olduundan onlar kimsenin bulamayacan ve
hepsinin kap gidecek zaman bulacan umuyorduk.
Gel gr ki, ruhu huzursuz ablamz Battista, geceleri elinde
amdan, kolunun altnda tfek, fare avlamak iin evi drt dn
yordu. O gece mahzenden geti, amdann yolunu arp
tavana kan bir salyangoza, ardnda brakt gmi ize vur
du. Bir el ate edildi. Hepimiz yataklarmzdan sradk, sonra
da evimizin rahibesinin gece aviarna alkn olduumuzdan
gerisingeri yattk. Ama salyangozu yok eden ve o gereksiz t
fek atyla tavandan bir sva paras kopartan Battista tiz sesiy
le barmaya balad: "Yetiin! Hepsi kayor! Yetiin!" Yar p
lak uaklar, elinde klcyla babamz, perukasn takmadan frla
m rahip kotular, valye Avukat ise ne olduunu anlamadan,
belaya bulamak istemediinden krlara kotu, bir saman y
nnn arasna kvrlp yatt.
Mahzende, mealelerin nda hepsi salyangaz aviama
ya koyuldu, aslnda kimsenin buna niyeti yoktu, ama madem
uyanmlard, bou bouna yataklarndan kaldrlm olmay
kendilerine yediremiyorlard. Fdaki delii buldular ve hemen
bizim yaptmz anladlar. Babamz, elinde arabaemn kam
syla gelip bizi yataklarmzdan kaldrd. Srtmz, kaba etleri
miz, bacaklarmz mor izlerle dolu, kasvetli kk odada hap
sedilmi bulduk kendimizi.
gn orada tutulduk, ekmek, su, salata, inek derisi ve pi
rinli souk sebze orbas (neyse ki bunu seviyorduk) verildi
bize. Sonra, sanki hibir ey olmam gibi, 15 Haziran lenine
denk gelen gn, ilk aile yemeine karldk Ne hazrlarnt
bakalm bizim aba ablacmz? Salyangaz orbas ve ardn
dan salyangaz yemei. Cosima bir tek salyangoza bile dokun
mad. "Yiyeceksiniz, yoksa yine hapis cezas var!" Ben boyun
edim ve yumuakalar mideye indirmeye koyuldum. (Alak
lk etmitim, bylece aabeyim kendini daha yalnz hissetti,
gidiinde bana kar da bir protesto vard, onu d krklna

93
uratmtm; ama henz sekiz yandaydm, irade gcm, o
yata olabilecek irade gcm, aabeyimin btn hayatn be
lirleyecek insanst direnmeyle karlatrmak neye yarar?)
"Evet..." dedi babamz Cosimo'ya.
"Hayr, yine de hayr!" dedi Cosima taban iterek.
"Kalk bu masadan!"
Cosima hepimize srtn dnm, yemek odasndan k
yordu bile.
"Nereye gidiyorsun?"
Caml kapdan, giriteki vestiyerden keli apkasn ve
kk klcn aldn grdk.
"Ben bilirim nereye gideceimi!" dedi ve baheye kotu.
Bir sre sonra, pencereden, prnala trnandn grdk.
Babamz sofraya otururken, on iki yanda olmasna karn
nasl giyinip kuanmasn istiyorsa, yle hazrlanmt: Salar
pudral ve arkadan kurdeleli tek rgyle sarktlm, keli
apka, dantel boyun ba, kuyruklu yeil tren ceketi, eflatun
pantolon, kk kl ve kr hayatnda verilmi tek dn say
lan, dizkapaklarnn stne kan beyaz deri tozluklar. (Henz
sekiz yanda olan ben, zel gnler dnda salarm pudrala
mak ve kl tamak zorunda deildim, oysa kl takabiisem
ne kadar sevinirdim.) Uzun denemelerimiz sonucunda kazan
m olduu ustalk ve abuklukla, dallarn arasnda kollarn
bacaklarn aynatarak budakl aaca trmanyordu.
Sylediim gibi, aalarn stnde uzun saatler geirirdik,
ama birok erkek ocuk gibi, yalnzca meyve ya da ku yuvas
bulmak benzeri yararc amalarmz yoktu, en g yerleri ve a
tallar amak, olabildiince yksee kmak, yerleecek uygun
keler bulup oradan altmzdaki dnyaya bakmak, aadan
gelen geene barp maskaralk etmek uruna yapardk bunu.
Evdekilerin haksz yklenmeleri karsnda Cosima'nun ilk ak
lna gelenin bizim ok aina olduumuz prnala kmak olmas
bana doal geldi, yemek odasnn pencereleriyle ayn yksek
likte olan dallarndan, aile yelerine, onlar hor gren, hie sa
yan tavrn zorla seyrettirebilirdi.
"Vorsicht! Vorsiclt!* Decek zavall!" diye kaygyla bard,
Dikkat! Dikkat! (ev. N.)

94
bizi top at saldrs altnda gnll seyredecek olan, ama her
lyunumuzda kahrolan annemiz.
Cosimo, rahata yerleebilecei koca bir daln atalna ka
dar trmand, keli apkas alnna dm, ba omuzlar
na gml, elleri koltukaltlarnda, bacaklarn sarktarak oraya
oturdu.
Babamz pencerenin pervazndan sarkt. //Elbet orada otur
naktan yorulup fikrini deitireceksin!" diye bard.
J/Asla deitirmeyeceim!" diye karlk verdi aabeyim da
l n tepesinden.
uGnn gstereceim sana, hele bir aa in!"
JIBir daha aa inmeyeceim!" Ve szn tuttu.

95
2

Cosimo prnaln tepesindeydi. Yerin ok ykseindeki kp


rler, dallar oynayordu. Hafif bir rzgar esiyor, gne yaprak
larn arasndan parldyordu. Gne yapraklarn arasndayd ve
Cosima'yu grmek iin ellerimizi alnmza siper etmemiz gere
kiyordu. Cosimo, aacn tepesinden dnyaya bakyordu: Yukar
dan baklnca her ey deiikti, bu bile bal bana bir elencey
di. Aalkl yol bambaka bir adan grlyordu, iek tarhla
r, ortancalar, kamelyalar, bahede kahve iildiinde kullanlan
demir masa da. Daha telerde aalar gitgide seyreliyordu, seb
ze baheleri, yerlerini ta duvarlardan destek alan kk taraa
lara brakyordu, zeytinlik olan yama daha koyu renkliydi ve
hemen arkada Ombrosa kasabas, solmu kiremitli ve kurun
rengi damlarn gzler nne seriyordu, oradan yk gemileri
nin direkleri seiliyordu, daha aada liman vard. Dipte, deniz
ufka doru uzanyor, ar ar bir yelkenli szlyordu.
te, Baron ve Bayan General, kahvelerini itikten sonra
baheye kyorlard. Cosima'ya hi dikkat etmez grnp bir
gl fidanna bakyorlard. Kol kola giriyor, ama hemen tart
mak zere ayrlyor, ellerini kollarn sallyorlard. Bense oyun
oynuyormu gibi yapp prnaln altna gittim, ama aslnda
Cosima'nun dikkatini ekmek istiyordum; oysa o bana hala f
keliydi ve gzlerini uzaklara dikmi yukarda duruyordu. Dik
katini ekmekten vazgetim ve grnmeden onu gzetleyebil
mek iin bir bankn arkasna meldim.

96
Aabeyim sanki gzclk yapyordu. Her eye bakyor
du ve her ey bir hiten ibaretti. Limon aalarnn arasndan
sepetiyle bir kadn geiyordu. Bir katrc, katrnn kuyruuna
yapm, yokutan kyordu. Birbirlerini grmemilerdi, kadn
nal seslerini duyup dnd ve yola doru eildi, ama ge kal
mt. Bunu anlaynca ark sylemeye balad, ama katrc sa
pa dnmt, sese kulak verdi, kamsn aklatt ve "Deeeh!"
dedi katrna. Her ey bu kadarla son buldu. Cosima her ikisini
de gryordu.
Rahip Fauchelafleur elinde dua kitab ak, aalkl yoldan
geti. Cosima daldan bir ey ald ve rahibin tepesine att; ne ol
duunu anlamadm, belki rmcekti, belki de aa kabuu;
ama hedefini tutturamad. Cosima kk klcn bir delie so
kup kurcalamaya balad. Delikten fkeli bir eekars kt,
keli apkasn saliayarak ary kavalad ve bir balkaba sar
nann arasna girip gizlenene kadar ary gzleriyle izledi.
valye Avukat her zamanki gibi prtela evden frlad, bahe
basarnaklarna yneldi ve zm bandaki baranlarn arasnda
kayboldu; Cosima, nereye gittiini grmek iin bir stteki dala
trmand. Yapraklarn arasndan bir hrt duyuldu ve bir kara
tavuk havaland. Cosima tepeye tnedii btn bu sre iinde
bir ey fark etmedii iin bozulmutu. Gnee srtn dnerek
yapraklarn arasnda baka ku olup olmadn inceledi. Hayr,
baka yoktu.
Prnal, bir karaaacn yaknndayd; yapraklar neredey
se birbirine deiyordu. Karaaacn bir dal yarm metre arayla
tekinin stnden geiyordu; aabeyim iin buray amak o
cuk oyuncayd ve bylece karaaacn tepesini de ele geirdi,
aacn plak gvdesi ok uzun olduu iin yerden trmanmaya
pek elverili deildi, bu yzden aaca trmanmaya kalkma
mtk bile. Karaaatan, komu bir dal bulmak suretiyle baka
bir aaca, bir keiboynuzuna, oradan dut aacna gemek mm
knd. Bylece Cosima'yu daldan dala ilerleyerek bahenin s
tnde aslm gezerken gryordum.
Byk dut aacnn baz dallar villamz evreleyen duva
ra eriiyor, oradan d'Ondarivalarn bahesine tayordu. Komu
olmakla birlikte Ombrosa'nn soylularndan Marki d'Ondariva

97
hakknda hibir ey bilmiyorduk, babamzn hak iddia ettii
baz feodal ayrcalklardan birka kuaktan beri yararlandklar
iin karlkl bir hn iki aileyi blyor, babamn m yoksa mar
kinin mi yaptrdn bilmediim kale burcu gibi yksek bir du
var, villalarmz birbirinden ayryordu. Buna, d'Ondarivalarn
bahelerini kimsenin bilmedii nadide bitkiletle doldurdukla
rnn sylenmesiyle bir de kskanlk ekleniyordu. Linneaus'un
rencisi olduu sylenen imdiki markinin babas, Fransa ve
ngiltere saraylarndaki hsm akrabas saylan btn tanla
rn, smrgelerdeki nadir bulunan en deerli bahe bitkileri
ni getirtmek iin harekete geirmi, yllar boyu yk gemileri
Ombrosa'ya uvallarla tohum, demet demet a elii, saksda
fidanlar, hatta kkleri kesekli koca aalar indirmiti; ta ki bu
bahede Hindistan ve Amerikan ormanlar, dahas Yeni Hollan
da ormanlar birbirine karr hale gelene kadar, yle diyorlard.
Duvar boyunca bizim btn grebildiimiz, Amerika'nn
smrgelerinden yeni getirilen koyu yaprakl bir aa, manol
yayd, kara dallarnda beyaz, etli iekler veriyordu. Cosimo,
dut aacmzdan duvarn stne geti, gayet dengeli biimde
birka adm att, sonra elleriyle duvara tutunup kendini sark
tarak manolyann yapraklarna, ieklerine doru atlad. Sonra
onu gremez oldum; imdi anlatacaklarm, onun hayatna dair
pek ok ey gibi bana sonradan Cosimo tarafndan anlatlmtr
ya da ben blk prk tank olduklarm bir araya getirerek
bir sonuca varmmdr.
Cosimo, manolyann tepesindeydi. Bu aacn ok sk dal
lar olsa da, aabeyim gibi eit eit aacn stnde deneyim
kazanm bir ocua gre rahata stnde gezinebilecek gi
biydi; dallar ok kaln deilse de onun cssesini kaldryordu,
Cosima'nun pabularnn ucu narin dallar syryor, aacn
kara kabuunda beyaz yaralar ayordu; ocuu yapraklarn
taze kokusu sarp sarmalyor, rzgar oynattka sanki bir do
nuk, bir parlak yeil sayfalar evriliyordu.
Btn bahe mis gibi kokuyordu ve Cosimo henz bu da
nk younluu gzleriyle seemese de koku alma duyusuyla
keifte bulunuyor, deiik trleri sezmeye alyordu; rzgarla
bahemize gelen, komu evin srlaryla ykl bu kokulara ne

98
de olsa nceden ainayd. Sonra yeermi dallara bakyor, yeni
yeni yapraklar gryordu, kimi geni ve sanki sudan bir zarla
koplym gibi parlak, kimi de ufack, dikenliydi ve hepsinin
gvdesi kaygan ya da kabukluydu.
Her yer sessizlie brnmt. Yalnzca miniminnack a
l kular terek havaland. Derken incecik bir sesin syledii
ark duyuldu: "O lay lay lay! La ba-lan-oire!"* Cosimo aaya
bakt. Yakndaki byk bir aacn dalna kurulu salncakta on
yalarnda bir kz sallanyordu.
Sarn bir kzd, salar o yata bir ocuk iin gln say
lobilecek biimde kabartlmt, mavi elbisesi de hi yana gre
deildi ve salncan her hareketinde dantelli eteklii havalan
yordu. Gzleri aralk, burnu havada, hanmefendilie pek al
knd sanki; her srta salncan ipinden kuvvet alarak ba
n elindeki elmaya uzatyordu, salncan izdii eri en alak
noktasna geldii her seferinde pabularnn ucuyla yere doku
narak itiyordu, azna gelen meyve kabuklarn dudaklarnn
ucuyla flyor ve o arky mrldanyordu: "O lay lay lay! La
/a-lan-oire!" Aslnda artk hibir ey uruurunda olmayan bir
kk kz gibiydi, ne salncak ne ark ne de (hatta daha fazla)
elma; sanki kafasnda ok daha baka eyler vard.
Cosimo, manolyann tepesinden en alt dallara inmi, atal
daln birine bir ayan, dierine tekini dayam duruyordu,
dizleriyle de hemen nndeki bir dala korkuluk niyetine aban
mt. Salncak her havalandnda kz tam da burnunun dibine
geliyordu.
Kz dalgnd ve onu fark etmemiti. Birden Cosima'nun
keli apkas ve tozluklaryla aacn stnde dikildiini gr
d. "Ay!" dedi.
Elma elinden dt, manolyann dibine yuvarland. Cosi
mo klcn ekti, en alt dala indi, klcnn ucuyla meyveye ula
t, saplad, bu arada bir gidi dn yapp ayn yere varan kza
uzatt. "Buyurunuz," dedi, "kirlenmemi, yalnzca bir taraf r
selenmi."
Sarn kz, manolya aacnn dibinde bitiveren yabanc k
k bey karsnda nasl afalladn bu kadar belli ettiine pi-
* Salncak (ev. N.)

99
man olmutu bile, yine o arbal, burnu havada grnmne
brnd. "Siz hrsz msnz?" diye sordu.
"Hrsz m?" dedi Cosimo alnm; sonra biraz dnd:
Bu fikir houna gitti. "Evet," dedi keli apkasn alnndan
iterek, "bir sakncas m var?"
"Peki ne almaya geldiniz?"
Cosimo, klcnn ucuna saplad elmaya bakt, sofrada
hibir eye el srmedii ve ackt aklna geldi. "Bu elmay,"
dedi, ailesinin btn yasaklamalarma karn her zaman biletti
i klcyla meyveyi alp soymaya koyuldu.
"O halde siz meyve hrszsnz?"
Aabeyim, meyvelikleri yamalamak iin duvarlar, itleri
aan yoksul ocuk etelerini hatrlad, bu soysuz ocuklar hor
grmeleri, onlardan uzak durmalar belletilmiti; ilk kez bu ha
yatn ne kadar zgr, ne kadar imrenilesi olduunu dnd.
te, bundan byle onlardan biri olabilirdi, yle yaayabilirdi.
"Evet," dedi. Elmay dilimlemi, yemeye koyulmutu.
Sarn kz bir kahkaha att, kahkahas salncan gidi d
n boyunca srd. "Hadi canm! Ben tanrm o meyve hr
szlarn! Hepsi arkadamdr! Yalnayak, srtlarnda bir grn
lekle gezerler, salar balar darmadanktr, ne tozluklar var
dr ne de perukalar!"
Aabeyim, elmann kabuu gibi kpkrmz oldu. Yalnzca
hi holanmad pudralanm salar yznden deil, ok sev
dii tozluklaryla dalga geilmesine, d grnnn bir mey
ve hrsznnkiyle karlatrlp beenilmemesine, en nemlisi
de, d'Ondarivalarn bahesinin sahibesi havalarndaki bu k
k hanmn, kendisinin deil, btn meyve hrszlarnn ar
kada olmasna bozulmu, bunlarn hepsi iini fke, utan ve
kskanlkla doldurmutu.
"O lay lay lay... Tozluklar ve perukaaa!" diye alay ederek,
kk kz salncakta ark sylyordu.
Gururuyla oynandn hissetti, "Ben sizin bildiiniz hr
sziara benzemem!" diye bard Cosimo. "Hatta hrsz falan da
deilim! ylesine syledim, sizi rktrnek iin, nk gerekte
kim olduumu bir bilseniz korkudan lrdnz. Ben bir hay
dutum. Korkun bir haydut!"

1 00
Kk kz burnunun dikine dikine havalanmaya devam
l'diyordu, sanki pabularnn ucuyla Cosima'ya dokunmak ister
gibiydi. "Hadi canm! Ya tfeiniz nerede? Her haydutun tfei
olur! Ya sapannz! Ben grdm onlar. atodan Ombrosa'ya gi
derken be kere arabamzn yolunu kestiler!"
"Ama reisierini tanmyorsunuz! Ben reisleriyim! Haydut
larn reisinin tfei olmaz! Yalnzca klc olur," dedi ve kk
klcn ne doru uzatt.
Kk kz omuz silkti. "Haydutlarn reisinin ad Gian dei
Brughi'dir," diye aklad, "Noel ve Paskalya'da bize hep hedi
yeler getirir!"
"Ya!" diye bard Cosima di Rondo, aileler arasndaki d
manl dipten gelen bir dalga gibi hissederek, "yleyse babam,
Marki d'Ondariva'nn blgedeki btn apulculuk ve kaakl
n koruyucusu olduunu sylemekte haklym."
Kk kz yere yakn geiyordu, hz alaca yerde ayan
yere srterek birden durdu ve aa atlad. Bo salncak hava
da, iplerinin ucunda zplad. "Hemen aa inin! Nasl oluyor da
topraklarmza girme hakkn buluyorsunuz kendinizde?" dedi
kk kz, delikanlya iaretparman kt kt sallayarak.
"Topraklarnza girmedm ve inmeyeceim," dedi Cosima
ayn hararetle. "Topraklarnza ayak basmadm ve dnyann
btn altnlarn verseler de basmam!"
Bunun zerine kk kz, byk bir soukkanllkla hasr
bir koltuun stnde duran yelpazeyi ald, hava hi de scak
olmad halde yelpazeyi sallaya sallaya bir ileri bir geri gidip
gelmeye balad. "imdi," dedi btn sakinliiyle, "uaklar a
racam, sizi indirtip sopalatacam. Topraklarmza girmek
ne demekmi, o zaman anlarsnz." Bu kk kz her defasnda
sesinin tonunu deitiriyordu, aabeyim de her defasnda ap
kalyordu.
Cosima, "Ayam bastm yer toprak deil, stelik sizin de
deil!" diye aklad, iinden unlar da sylemek geldi: "Hem
sonra, ben Ombrosa dkym, btn bu topraklarn efendisi
yim!" Ama kendini tuttu, nk babasnn durmadan ettii la
krdlar tekrar ediyor olmak, hem de onunla kavga edip sofra
sn terk ettii u ara, hi houna gitmiyordu; yalnzca houna

101
gitmiyor deil, doru da bulmuyordu, bu dklk iddialar ona
her zaman sama gelmiti; Cosima'nun da dklkle bbrlen
mesinin sras myd imdi? Kendi kendini yalanlamak isteme
diinden, aklna estii gibi konumay srdrd. "Buras sizin
deil," diye tekrar etti, nk sizinki toprak, ayan basarsam
topraklarmza gemi olurum. Ama yukarda byle bir ey sz
konusu deil, burada canm nereye isterse oraya giderim."
"yleyse yukarlar senin mi?"
"Elbette. Yukarda ne varsa kiisel malmdr," diyerek dal
lara, k almayan yapraklara, ge doru belirsiz bir hareket
yapt. "Btn aa dallar benim arazimdir. Syle de gelip ya
kalasnlar bakalm beni, yakalayabiliyorlarsa!"
Btn bu palavralardan sonra, onunla kim bilir nasl alay
edeceini dnyordu. Oysa kk kz umulmadk bir ilgi
gsterdi: "Yaaa! Peki senin bu arazin nereye kadar uzanyor?"
"Aalarn stnden nereye kadar gidilebilirse oraya ka
dar, buraya, uraya, duvarn tesine, zeytinlie, tepeye, tepenin
ardna, ormana, Piskopos'un topraklarna kadar... "
"Fransa'ya kadar da m?"
"Polonya'ya, Saksonya'ya kadar," dedi Cosimo, corafya
konusunda Taht Savalar vesilesiyle annemizden duyduu
yerlerden bakasn bilmiyordu. "Ama ben senin gibi bencil de
ilim. Seni kendi blgeme davet ediyorum." Birbirleriyle senli
benli olmulard, ama nce kz balatmt.
"Peki salncak kimin?" diye sordu kz, elinde ak yelpaze
siyle otururken.
"Salncak senin," diye buyurdu Cosimo, "ama bu dala as
l olduundan bana da bal. Sahneaa bindiinde ayan yere
deiyorsa kendi toprandasn, ama havalandncia benimkin
desin."
Kz iyice hz ald, elleri sk skya ipe yapm, havaland.
Cosimo manolya aacndan salncan kurulduu byk dala
atlad, ipleri yakalayarak kz sallamaya balad. Salncak gitgi
de daha ok havalanyordu.
"Korkuyor musun?"
"Ben mi, hayr. Senin adn ne?"
"Cosimo ... Senin?"

1 02
"Violante, ama Viola derler."
"Bana da Mino derler, nk Cosima ihtiyar ad."
"Houma gitmedi."
"Cosima mu?"
"Hayr, Mino."
"Eh, o zaman Cosima diyebilirsin."
"Asla! Bak, seninle ak seik anlamalar yapmamz lazm."
"Ne demek istiyorsun?" Cosima, her defasnda fena halde
ka lakalyordu.
"Diyorum ki, eref misafiri olarak senin arazine kabili
rim, tamam m? stediim zaman girip karm. Sen ise ancak
burada onaylanm ve dokunulmazsn, kendi arazinde, ama ne
zaman ki ayan bahemin toprana basarsn, o saat klem
olursun ve zincire vurulursun."
"Yok, ben ne kendi baheme ne de seninkine inerim. Bun
larn hepsi benim iin dman topraklardr. Sen yukarya gelir
sin, hatta meyve hrsz arkadalarn da gelebilirler, biraz dlek
olsa da belki kardeim Biagio'yu da kabul ederim, aalarda
ordu kurar, yeryzn ve orada yaayanlar hale yola sokarz."
"Yok yok, ben istemem yle. Dur anlataym sana nasl ola
can. Sen aalarn efendisisin, tamam m? Ama ayann ucu
bile yere deerse, btn kralln kaybedersin ve hep kle ka
lrsn. Aniadn m? Bir dal krlp yere decek olursan, her eyi
kaybedersin."
"Hayatmda bir kere bile aatan dmedim."
"Tamam, ama ya decek olursan, o zaman kl olursun ve
rzgar seni istedii yere savurur."
"Laf bunlar. nnem yere, istemiyorum."
" f, ne kadar skcsn."
"Tamam, tamam, oyuna devam. Peki sen hep salncakta ka
labilir misin?"
"Sen ayan yere demeden salncakta sallanmay becerebi
lirsen, ben de kalrm."
Viola'nn salncann yannda, ayn dala kurulmu bir sa
lncak daha vard, birbirlerine arpmasnlar diye birer dm
atlp ipleri ksaltlmt. Cosima ipierden biri boyunca kaya
rak aa indi, annemiz bizi halata o kadar ok altrnt

103
ki, idmanl olduundan gayet baarlyd, dme geldi, z
d, salncakta ayaa kalkt, hz almak iin dizlerini krp ne
doru kayklarak arlk merkezini deitirdi. Bylece gitgide
daha ok havaland. Ters yne doru sallanan salncaklar ar
tk ayn ykseklie kyor, yar yolda birbirlerinin yanndan
geiyordu.
"Oturup ayaklarnla hz almay denersen daha ok havaya
kalkarsn," diye Viola aabeyimi sinsice uyard.
Cosima'yu alaya alyordu.
"Hadiii, n'olur gel beni it," dedi uslu, kibar glmseyerek.
Cosimo tam faka basmak zereydi, "Yooo, ne pahasna
olursa olsun inmemem gerektiine gre ... "
"Hadi biraz nazik ol ama."
"Hayr."
"Hah ha! Az kalsn tuzaa dyordun. Ayan yere
bassaydn her eyini kaybederdin." Viola yere inip usul usul
Cosima'nun salncan itmeye balad. "Hah!" Birden aabe
yimin stne dikildii salncak oturan tuttuu gibi tersine
evirmiti. Neyse ki Cosimo ipiere sk sk yapmt! Yoksa
armut gibi yere decekti.
"Kalle!" diye barp yapt ipierden yukar trmand,
ama k initen daha zordu, hele ktcl damar kabarm
sar kz aadan ipleri sallayp dururken.
Sonunda Cosimo kaln dala eriti ve ata biner gibi oturdu.
Dantel kravatyla yznn terini sildi. "Hah ha, becerernedin
ite!"
"Kl payyla!"
"Ben de seni dost sanmtm!"
"Gerekten mi!" diyerek yelpazesini sallamaya koyuldu.
"Violante!" diye seslenen tiz bir kadn sesi o an bld. "Ki-
minle konuuyorsun?"
Yiliann beyaz basamaklarnn ucunda bir hanm belirmi
ti: Sapl gzl, geni etekliiyle ince uzun bir kadn. Cosimo
rkerek yapraklarn arasnda kayboldu.
"Bir genle teyzeciim," diye cevap verdi kz, "aa tepe
sinde domu, bir by yznden yere ayak basamyor."
Kpkrmz kesilen Cosimo, kzn byle konuarak teyze-

1 04
sinin nnde kendisiyle mi dalga getiini, yoksa bir olup tey
zesiyle mi dalga getiklerini, yoksa yalnzca oyunu srdrme
gayretinde mi olduunu anlayamad, belki de ne kendisi, ne
teyzesi ne de oyun umurundayd; bu arada, garip bir papaan
incelemek istercesine sapl gzlnn ardndan szerek, kad
nn aaca doru yaklatnn farkndayd.
'a, mais c'est un des Piovasques, ce jeune homme, je crois. Vi
ens, Violante."*
Cosima aalanm olmaktan dolay kpkrmz kesilmiti:
Orada ne yaptn bile sormadan, pek olaan bir eymi gibi
onu kabul edivermilerdi ve kararl, ama sert olmayan bir a
r, uysal Viola'nn arkasna dnp bakmadan teyzesinin szn
dinlemesine yetmiti; her ey onun kuruluk hkm olma
dn gsteriyordu, varl da yokluu da birdi. O olaanst
le sonras bir utan sisi iinde dibe batyordu.
te, kz teyzesine bir iaret yapyor, teyze ban ne eiyor,
kz onun kulana bir eyler sylyor. Kadn yeniden sapl gz
lyle Cosima'ya bakyor. "Kk bey," diyor, "bir fincan s
cak kakao ikram etmemizi kabul eder miydiniz? Bylece tan
m olurduk," Viola'ya yandan yandan bakarak, "hem madem
aile dostusunuz ..."
Cosima, gzlerini kocaman aarak teyzeyle yeene baka
kald. Kalbi kt kt arpyordu. Yrenin en kibirli ailesi Ombro
sal d'Ondarivalarn arlsyd, az nce duyduu aalanma
duygusu, imdi yerini babasndan alma duygusuna brak
yordu, her zaman tepeden bakan hasmlar misafirperver dav
ranniard ve Viola onun iin araya girmiti, artk resmen ka
bul edilmiti ve hibir baheye benzemeyen bu bahede onunla
oynayabilecekti. Cosima btn bunlar bir rpda dnd,
ayn zamanda da belli belirsiz, kart bir duygu douyordu: e
kingenlik, vn, tek banalk, dikkafallk karm bir ey; bu
duygu karmaas iinde aabeyim tepesindeki dal yakalad
gibi trmand, yapraklarn en sk olduu tarafa gitti, oradan bir
baka aaca geti ve gzden kayboldu.

Aaa, ama sanyorum ki Piovascolardan biri, bu gen adam. Haydi gel bakalm
Violante. (ev. N.)

l OS
3

O gn, bitmek bilmedi. Cumburlop diye den bir ey, bir


hrt, bahelerde sklkla duyulan bu sesleri her iitmemizde
sesin ondan geldiini sanarak dar frlyorduk, ola ki inmeye
karar vermitir diye. Ne gezer, beyaz iekli manolyann tepesi
salianm ve Cosimo duvarn te yannda belirmi, atlayp bi
zim tarafa gemiti, grmtm ite.
Onu karlamak iin dut aacna trmandm. Beni grr
grmez terslendi, hala kzgnd. Benimkinden daha yksekte
bir dala oturdu, konumaya hi niyeti yokmu gibi kk kl
cyla dal entmeye koyuldu.
"Duta kmak kolaym," dedim yalnzca laf olsun diye,
"daha nce hi kmamtk ..."
Dal entmeye devam etti, sonra buruk bir sesle, "Houna
gitti mi salyangaz yemei?" dedi.
Ona bir sepet uzattm: "Sana biraz kuru ineide turta getir
dim ..."
"Onlar m gnderdi seni?" diye sordu souk bir sesle, ama
bir yandan da sepete bakp yutkunuyordu.
"Yoo, biliyor musun rahipten gizli kanam gerekti," de
dim abuk abuk. "Seninle konumaya gelirim diye btn ak
am ders alarak geirmemi istediler, ama ihtiyar uyuklad!
Annem zlyor, dmenden korkuyor, seni bulmalarn is
tiyor, ama babam seni prnalda grmeyeli beri aa indiini,
kt davrann zerine dnmek iin bir keye sakland
n, korkulacak bir durum olmadn sylyor."

1 06
"Hi inmedim aaya!" dedi aabeyim.
"Ondarivalarn bahesinde miydin?"
"Evet, ama o aatan bu aaca geerek, ayan yere bas
madan!"
"Niye?" diye sordum kuralndan habersiz, ilk kez duyuyor
dum bunu, ama o sanki daha nce aramzda kararlatrmz
da, bu kural inemeyeceinden emin olmarn istermi gibi ko
numutu, ben de soruma uzun uzadya aklama yapmas iin
diretmedim.
"Biliyor musun," dedi bana cevap vereceine, "Ondarivala
rn bir bahesi var, tamamn kefetmek gnler srer! Amerika
ormanlarndan gelme aalar var, bir grsen!" Sonra aramzn
bozuk olduu, kendi keiflerini benimle paylamak zevkinden
kendini alkoymas gerektii aklna geldi. Birden ksa kesti:
"Neyse, zaten seni oraya gtrmeyeceim. Bundan byle gezin
tilerini Battista'yla ya da valye Avukat'la yaparsn!"
"Mino, n'olur beni de gtr," dedim, "salyangozlar yzn
den bana kzna, berbatt zaten, ama onlarn barp armas
na dayanamadm."
Bu arada turtayla kursan dolduruyordu. "Seni snayaca
m," dedi, "benim tarafmda m onlarn tarafnda m olduu
nu kantlarnan gerek."
"Ne yapmam istiyorsun, syle."
"Bana ip bulmalsn, yle salam ve uzunundan, baz ge
iler yapmak iin kendimi balarnam gerek; sonra bir makara
ve engeller, u byklerinden ivi..."
"Ne yapacaksn? Vin mi?"
"Buraya ok ey lazm, sonra bakalm greceiz; tahta, ka
n. .
. "

"Aacn stnde kulbe mi yapacaksn! Nereye?"


"Olursa. Yerini seeriz. imdilik adresim prnaldaki kovuk.
Sepeti iple sallanm, neye ihtiyacm olursa doldurursun iine."
" yi de niye? Sanki uzun sre burada saklanmak gerekliy
mi gibi konuuyorsun ... Seni balamazlar m sanyorsun."
Kpkrmz bir suratla bana dnd. "Bana ne balayp ba
lamayacaklanndan? Hem ben saklanmyorum ve de kimseden
korkum yok! Ya sen, bana yardm etmekten ekiniyar musun?"

1 07
Aabeyimin aaya inmeyi reddettiini anlamyor deil
dim, ama onu bir aklama yapmaya zorluyordum, ne bileyim
" kindiye kadar burada kalmak istiyorum" ya da "gnbatmna
kadar kalacam," "akam yemeine kadar," "karanlk kene
kadar buradaym," desin, ksacas bu protestosunun snrn, l
sn belirtsin istiyordum. Ama byle bir ey sylemiyor ve
ben de yava yava korkmaya balyordum.
Aadan biri seslendi. "Cosima! Cosima!" diye baran ba
bam, onun cevap vermeyeceinden emin olunca, "Biagio! Bia
gio!" diye bana seslenmeye balad.
"Gidip hemen ne istediklerine bakaym. Sonra gelir sana
anlatrm," dedim abucak. Aabeyimi haberdar etme konu
sundaki aceleciliimin, oradan tyme telayla birletiini itiraf
etmeliyim, dut aacnn tepesinde onunla fsl fsl konuurken
yakalanmak ve tabii ki, onu bekleyen cezay paylamaktan kor
kuyordum. Ama Cosima, suratmda beliren dleklii grmez
den geldi: Babamzn kendisine syleyeceklerinin urourunda
olmadn belirtir bir hareketle omuz silktiini gsterneyi ih
mal etmeden gitmeme izin verdi.
Geri dndmde hala oradayd, budanm bir daln s
tnde kendine oturacak rahat bir yer bulmutu, enesini dizle
rine dayam, kollarn bacaklarnn altndan geirmiti.
"Mina! Mina!" diye seslendim, soluk solua yanma trma
nrken. "Seni affettiler! Bizi bekliyorlar! Annemle babam ikindi
kahvaltsna oturdular bile, tabaklannza da turta dilimlerini
koydular. Pasta var, kremal ve ikolatal pasta, hem de pasta
y yapan Battista deil biliyor musun! Battista sinirden al al,
moru mor olmu halde odasna kapand herhalde! Annemle ba
bam bam okayp, 'Git zavall Mina'yu bul, gelsin de bara
lm ve bu konuyu kapatalm, dediimizi syle!' dediler. Hadi,
hemen gidelim!"
Cosima aznda yaprak iniyordu. Kmldamad.
"Hadi," dedi, "bana rtnecek bir eyler bulmaya git, g
rnmeden getir. Gece, burada souk geecee benziyor."
"Geceyi aalarda geirmeyi dnmyorsun herhalde!"
Cevap vermiyordu, enesi dizlerinde, yaprak ineyerek
nne bakyordu. D'Ondarivalarn bahe duvarna doru, be-

1 08
yaz ieiyle manolyann olduu yere ynelen bakn izledim,
az ileride bir uurtma szlyordu.

Akam oldu. Uaklar sofray kurmak iin gidip geliyorlar


d; yemek odasnda amdanlar yaklnt bile. Cosimo, aacn
tepesinden her eyi gryor olmalyd, Baran Arminio pence
reden glgelere doru seslendi: "istiyorsan kal orada, alktan
lrsn, bunu da bil!"
O akam ilk kez, Cosimo'suz yemee oturduk. Cosimo
prnaln tepesindeki dallarndan birine ata biner gibi otur
mutu, kenanndan bacaklarnn sarktn gryorduk yalnz
ca. Gryorduk diyorum, eer pencerenin pervazndan karan
la sarkarsak gryorduk, nk oda aydnlkt ve dars
kapkaranlkt.
valye Avukat bile darya sarkp bir eyler sylemek zo
runda hissetti kendini, ama her zamanki gibi sorunla ilgili bir
yargda bulunmamay baard. "Oooh ... ok salam aa ... Yz
yl dayanr..." dedi, sonra Trke bir iki kelime etti, belki de pr
nal dedi, Cosima'yla deil de aala konuur gibiydi.
Ablamz Battista ise Cosima'ya kar bir tr ekemezlik
iindeydi, lgnlklaryla btn aileyi soluunu tutmu halde
bekletneye alknd, sanki imdi birisi onu gemiti; durma
dan trnaklarn kemiriyordu (trnaklarn yerken parman
azna gtrerek deil, ama ban eerek, dirsei havada, elini
tersine evirmi olarak).
Bayan General'in aklna bir karargahta aalara gzc as
kerler yerletirildii geldi, ama Slovenya myd oras yoksa Po
meranya myd bilemedi, gzcler dman grp olas bir bas
kn nlemilerdi. Bu an, birden onun analara zg kuruntula
rnn kaybolmasn salad, Bayan General'i ok sevdii askerlik
havalarna soktu, sanki olunun davrannn nedenlerini anla
yabilmiti, rahatlad ve neredeyse kvan bile duydu. Rahip Fa
uchelafleur dnda kimsenin ona kulak ast yoktu, annemin
sava hikayesiyle bu olay arasnda kurduu baianty ciddi
ciddi onaylyordu; zaten rahip her gre drt elle sarlrd, ye
ter ki olan biteni doal bulmasn salasn ve bandan her trl
sorumluluu ve endieyi savsn.

1 09
Yemekten sonra erkenden yatmaya giderdik, o akam da
adetimizi deitirmedik. Bykler, Cosima'yu btn dikkatin
kendisine yneldii zevkinden mahrum braknay kararlatr
dlar; yorgunluk, rahatszlk ve gecenin souu elbet onu ora
dan indirmesini bilirdi. Herkes odasna ekildi, evin yznde,
pencerelerin ereveledii yank mumlar altn gzlerini ayor
du. Geceyi akta geiren aabeyimde, bu yan banda duran
ve aina olduu ev, kim bilir nasl bir zlem ve scaklk duygu
su uyandryordu! Odamzn penceresinden baktm, prnaln
bir girintisinde, bir dalyla gvde arasnda bzlm glgesini
setim, yorgana sarnm ve dmernek iin kendini smsk
balam olmalyd.
Ay ge vakit km, dallarn stnde parldyordu. Batan
karalar, yuvala nnda onun gibi tortop olmu uyuyorlard. Ak
havadaki gecede, saysz hrt ve uzak yanklar korunun ses
sizliini delip geiyordu ve rzgar geip gidiyordu. Zaman za
man uzak bir uultu bize kadar ulayordu: Denizin uultusu.
Penceremden bu kesik kesik duyulan solua kulak veriyordum,
tamamen braklm az tedeki kendi evinin, bildik yatann
dnda bu sesi duymann; yalnzca geceyle evrili, sarlabilece
i yegane dostun, iinde kurtuklarn uyuduu, sonu gelmeyen
incecik galerilerle delik deik sert kabuktan gvdesiyle bir aa
dal olmasnn nasl bir ey olduunu anlamaya alyordum.
Yataa girdim, ama mumu sndrmek istemedim. Belki
odasnn penceresinden szlen k ona yoldalk ederdi. Oda
mz ortakt, hala iki tane ocuk yata vard. Onun bozulmam
yatana, pencereden de onun iinde durduu karanla bak
yordum; yorgann iinde dnp dururken, ilk kez beyaz, scak
bir yatakta soyunuk, plak ayaktarla yatmann sevincini duyu
yordum, ayn zamanda yukarda tyl battaniyesine sarnm,
hacaklar smsk tozluklarn iinde, saa sola dnemeyen, ke
mikleri batan aabeyimin skntsn hissediyordum. O geceden
sonra bir yataa, temiz araflara, yumuak bir ilteye sahip
olma ansnn bilinci yakarn brakmad. Bu duyguyla birlikte
dncelerim, saatlerdir ektiimiz skntnn kayna olan ki
iye yneldikten sonra kendi stme kapand ve uyudum.

lO
4

Kitaplarda okuduklarmz doru mudur, deil midir bile


mem, bir zamanlar bir maymun Roma'dan yola kp hi yere
inmeden aatan aaca atlayarak spanya'ya varm, yle ya
zyordu. Benim zamanmda yalnzca Ombrosa* Krfezi'ni bir
ucundan tekine kaplayan ve tepelerin doruklarna kadar yk
selen vadisinin byle sk aalar vard; blgemiz adn bu zel
liine borluydu.
Artk bu blge tannmaz halde. Franszlar geldii zaman,
her yl biilen ayrlar gibi ormanlk arazideki aalar da kesil
meye baland, ertesi yl ayrlar yeniden bitiyordu, ama aalar
yeniden bitmedi. O zamanlar ormanlarn yok oluunun savala
ra, Napoleon'a bal olduu sanlrd, ama aa kesimi durmak
bilmedi. imdi srtlar ylesine plak ki, vaktiyle nasl olduunu
bilen bizler, itenerek bakyoruz.
Eskiden nereye gitsek, gkyzyle aramzda dallar, yap
raklar olurdu. Yeillikterin en alak olduu blge, limon aa
lar olan yerdi, stelik oradan buradan incir aalar ykselirdi,
tepeye doru, ar yapraklarn oluturduu kubbelerle bostan
Iann stn rterlerdi, incir yoksa, koyu yapraklanyla kiraz
aalar, daha narin ayva aalar, eftali aalar, badem aa
lan, krpe armut aalar, bol meyve veren erik aalar, son
ra vez aalar, keiboynuzlar, dut aac yoksa yal bir ceviz
aac bulunurdu. Bostanlarn tesinde zeytinlikler balard,
kynn yarsna kmelenen gms gri bir bulut. Aadaki
Ombrosa: Glgeli. {ev. N.)


limanla yksekteki kale arasndaki ukurda ylm kasaba
bulunurdu; orada da, damlarn arasndan aalarn tepeleri u
verirdi: Prnallarn, narlarn, hatta bodur meelerin olutur
duu, kendiliinden serpilen bir bitki rts, soylularn viila
larn yaptrdklar ve bahelerini telle evirdikleri kesimlerde
daha dzenli boy verirdi.
Zeytinliklerin stnde orman balard. Eskiden arnlar
blgede hkm srm olmalyd, hala yeillik dalgalar ha
linde yamalardan sahile kadar iniyordu, karaarnlar da yle.
Bodur meeler, bugn olmad kadar fazla ve skt, orman k
ymnn ilk ve en deerli kurbanlar oldu onlar. Daha yksek
lerde, arnlar yerini kestane aalarna brakrd, orman daa
doru trmandndan snr kestirilemezdi. Ortasnda yaad
mz canllk evreni buydu ite, biz Ombrosallar bunun far
knda bile deildik.
Btn bunlara ilk akl basan Cosimo oldu. Bylesine sk
bir bitki rtsnn ortasnda, yere basmak gerei olmadan,
bir daldan dierine geerek epey mesafe alabileceini anlad.
Bazen plak bir toprak paras onu olduka dolamak zorun
da brakyordu, ama ksa srede btn zorunlu gzergahlar
rendi, uzaklklar bizim llerimizle deil, hep kafasndan,
dallarnn stnde izlemek zorunda olduu dolambal yola
gre hesaplyordu. Atlayarak bile en yakn dala ulalamayan
yerde baz kurnazlklara bavuruyordu; ama bunlar daha son
ra anlatacam; henz, onun gzlerini atnda kendini bir pr
naln tepesinde bulduu, srcklarn akmalar arasnda, so
uk iyle slanm, uyumu, kemikleri aryarak, hacaklarnda
ve kollarnda karncalanmalarla uyanp mutluluk iinde yeni
evrenini incelemeye koyulduu tan vaktindeyiz.
Korunun son aacna vard, bir nard bu. Aada akl
ta ynlar gibi tmsekierin arkasna gizlenmi ev kmeleri
nin bazlarnn kurunrengi damlarndan ykselen duman ve
sisten elenkle kapl gkyznn altnda vadi uzanyordu; in
cir ve kiraz aalar yapraklarndan oluan bir gkyz; daha
aalarda erik ve eftali aalar tknaz dallar ayryordu; her
ey, yamal boha gibi ayrlar bile grlyordu, ama topran
rengini grmek mmkn deildi, her yer tembel tembel yay-

1 12
lan balkaba yapraklaryla ya da fidanlklardaki marul ve la
hana sralaryla doluydu ve byle byle vadinin her iki yakas
da deniz seviyesinden yksekte huni biiminde alyordu.
Bu manzaradan, grnmese de, arada srada iitilen, ama
iitilir iitilmez de endie yaratmaya yeten, dalga gibi bir anda
patlayan tiz lklar, sonra sanki bir eylerin dmesinden kay
naklanan bir gmbrt, belki de krlan bir dal atrts, yine
lklar, ama daha deiik, tiz lklarn ilk duyulduu yere
doru ynelen fkeli bartlar. Sonra hibir ey, bir hilik duy
gusu, bir eyin akp gidii gibi, beklenecek bir eyler varm da
yeri oras deilmi gibi ve gerekte grltlerle sesler yeniden
iitilirse, buras her zaman kiraz aalarnn trtkl kk yap
raklarnn rzgarda sallandnn grld yerler olurdu. Co
simo, aklnn hayallere dalp giden yanyla -oysa dier yan her
eyi nceden gryor, anlyordu- u fikre kapld: Kiraz aala
r konuuyordu.
En yakn kiraz aacna, daha dorusu kara kiraztarla dolu
yemyeil yaprakl bir dizi kiraz aacna yneldi, ama aabeyim
dallarn arasnda ne olup olmadn aniayacak kadar beceri ka
zanmamt henz. Orada kald, az nce duyulan patrt kesil
miti. Cosimo daha alak dallarn stndeydi, tepesindeki b
tn kirazlar srtnda hissediyordu, nedenini anlayamadan, ona
yaklatklarn hissediyordu, sanki bu bir kiraz aac deil de
gz aacyd. Cosimo ban kaldrnca fazla olgun bir kiraz ak
diye alnna dt. Gzlerini ksarak n geldii yere, yukar
ya bakt (gne ykseliyordu) ve hem o aacn hem de komu
aalarn stnn tnemi ocuklarla dolu olduunu grd.
Grldklerini anlaynca sessizliklerini bozup tiz sesleri
ni ksarak, "una bak, ne gzel," dediklerini duyar gibi oldu ve
her biri nndeki yapraklar aralayarak keli apkal ocu
a doru, bulunduu daldan bir alttakine indi. Balar akt ya
da kenarlar tiftikli hasr apkalar takmlard, bazlar kukule
ta gibi uval geirmiti kafasna; stlerinde hrpani gmlekler
ve poturlar vard; yalnayak olmayanlar ayaklarna aputlar
sarmt ve kimisi aaca trmanrken takunyalarn boynuna
asmt; ailenin uyarlarna uyarak Cosimo ile her zaman uzak
durduumuz meyve hrsz etelerindendi bunlar. Oysa o sabah

1 13
aabeyim, ne niyetle olduunu bilmeksizin onlar aramaya k
m gibiydi.
Onlar alak sesle serte, "Ne ii var bunun burada?" gibi
sinden laflar atarak aa inerlerken, kmldamadan bekledi, bir
yandan da kiraz ekirdeklerini Cosima'nun suratma tkr
yor, rk ya da karatavuklarn gagalad meyveleri seri bir
hareketle havada evirerek sapanla atar gibi savuruyorlard.
"Aman," dediler birden. Arkasnda asl kk klc gr
mlerdi. "Nesi de varm yle?" derken glmeye balamlar
d bile, "K tokac."
Sonra yine sessizlie gmldler, glmeyi kesmiler
di, nk deliler gibi elenecekleri bir eye hazrlanyorlard:
Bu kk haydutlardan ikisi, Cosima'nun tam tepesindeki bir
dala sessizce tnemi, ona doru az ak bir uval indiriyor
lard (u iine ganimetierini doldurduklar ve kullanmadklar
zaman da tepelerine geirdikleri, omuzlarna sarkan pis u
vallardan biri). Az sonra aabeyim, nasl olduunu anlamadan
kendini uvaln iinde sucuk gibi balanm, itilip kaklrken
bulacakt.
Cosimo tehlikeyi sezdi, belki de hibir ey sezmedi de, k
k klcyla alay edildiini hissedip onurunu korumak iin k
lcn ekmek istedi. Klc havaya kaldrd, ucu deince de u
val grd ve klcna dolad gibi kt hrszlarn elinden alp
frlatp att.
ok iyi bir i kvrmt. tekiler hayal krkl ve akn
lk iinde "Aa" dediler ve uval kaptran iki kafadar okkal ha
karetler iittiler: "Cuiasse! Belinui!"
Cosimo baarsnn tadn karacak zaman bulamad. Bir
fke dalgas koptu, ama bu aadan geliyordu; kpekler havl
yor, talar atlyor, barlyordu: "Bu sefer kaamazsnz elimiz
den, pi kurulan, hrszlar!" ve yabalarn sivri ular havadayd.
Dallarn stndeki hrszlarn arasnda bzlen bzlene, baca
n ve dirseini karan karanayd. Cosima'nun etrafnda ko
pan patrt, tetikte bekleyen iftileri alarma geirmi olmalyd.
Saldrya g birlii iinde hazrlanmlard. Meyveleri ol
gunlatka aldrmaktan bkp usanan vadideki baz kk
toprak sahipleri ve yarclar birlemilerdi; haylazlarn taktii

1 14
hep birlikte bir meyvelie dalmak, yamalamak ve uzaa ka
mak ve orada ayn harekete girimekti, onlara benzer bir tak
tikle karlk vermekten baka yol yoktu: Yani er ya da ge ge
lecekleri bir meyvelikte nbet tutmak ve epeevre kuatmak
la. Salverilen kpekler, rktc azlaryla dilerini gsterip
kiraz aalarnn gvdesine trmanr gibi dayanm havlyor,
yabalarn atallar havada sallanyordu. Hrszlardan dr
d kendilerini yere attlar, tam zamanlama! Srtlarn yabalarn
sivri ularyla deldirip pantolonlarnn klarn kpeklerin a
znda braktlar ve haykrarak komaya baladlar ve balarn
itlerini kafa atarak devirip katlar. Bylece baka kimse aa
tan inmeye yeltenmedi: Cosima dahil hepsi dallarn tepesinde
kayg iinde bekleti. iftiler kiraz aalarna merdivenleri da
yayarak, nde yabalarnn sivri ular, trmanmaya balamlar
d bile.
Ksa sren bir aknlktan sonra, Cosima, srf bu serseri
srs app kald diye kendisinin de aknla dmesinin
gereksiz olduunu anlad, onlar pek maharetliydiler de o deil
miydi, byle sanmak da akl kar deildi, kant da hepsinin ser
sem sersem olduklar yerde durmalaryd: Komu aalara ka
mak iin daha ne bekliyorlard? Aabeyim oraya nasl geldiyse,
yle geri dnebilirdi: keli apkasn kafasna iyice yerle
tirdi, kendisine kpr olan dal arad, son kiraz aacndan bir
keiboynuzu aacna, oradan sarkp sallanarak bir erik aacna
geti ve bylece yol ald. tekiler, ky meydannda yrr gibi
onun daldan dala getiini grnce, hemen peine dmek ge
rektiini anladlar, yoksa onun izini bulana kadar vay halleri
neydi ve sessizce onu izlediler, elleriyle ayaklaryla bu dolam
bal yola dtler. Bu arada Cosima bir incir aacna trman
yordu, bostann itini ayor, oradan incecik dallar yznden
tek seferde gemek gereken eftali aacna atlyordu. eftali
aac, bir duvarn boyunu aan eri br bir zeytin aacna
tutunmasn salyordu; zeytin aacndan bir srayta deli deli
akan rman stne dayankl bir daln uzatan bodur meeye
geiliyordu ve te yakadaki aalara ulalm oluyordu.
Adamlar, ellerinde yabalarla artk meyve hrszlarn yaka
ladklarn sandarken bir de baktlar ki bunlar ku olup uu-

1 15
yorlar. Yanlarndaki kpekler havlarken birlikte komaya ba
ladlar, iti getiler, duvar da, ama stnde bir kprs olup
onlara yol vermediinden, rman kenarnda kalakaldlar, ge
ebilecekleri s bir yer arayarak zaman kaybettiler, bu arada
haylazlar kirii krnt bile.
Ayaklar yerde, ademoullar gibi kouyorlard. Dallarn
stnde yalnzca aabeyim kalmt. Artk onu nlerinde gr
mediklerinden, "u tozluklu kuyrukkakan nereye kayboldu?"
diye soruyorlard birbirlerine. Balarn kaldrdlar, yukarday
d, zeytin aalarna trmanyordu. "Hey, sen, in aa, bundan
byle bizi yakalayamazlar." Ama o inmedi, daldan dala sra
yarak bir zeytin aacndan tekine geti, gms sk yaprak
larn arasnda gzden kayboldu.

Kk serseri srs, uvallar kafalarna kukuleta gibi


geirmi, ellerinde kamlarla, vadinin ucundaki kiraz aalar
n yamalyorlard imdi. Dzenli alyor, bir dal indirdikten
sonra tekine geiyorlard; birden, en yksek aacn tepesine
bada kurup tnemi, iki parmayla her kirazn sapn kopa
rp dizlerinin arasna sktrd keli apkasna dolduran
kimi grseler beenirsiniz? Tozluklu ocuu! "Hey, nereden
ktn?" diye sordular burunlarndan kl aldrmaz bir edayla.
Ama bozulmulard, teki sanki uup da gelmiti.
Aabeyim, apkasndaki kirazlar birer birer, sanki eker
leme yer gibi azna atyordu. Sonra, dudaklarn bzp ekir
dekleri azndan atarken yeleini lekelernemeye zen gsteri
yordu.
"Bu ekerleme dknnn derdi ne bizimle?" dedi ile
rinden birisi. "Ne demeye ayamza dolanp duruyor? Ne diye
kendi bahesindeki kirazlar zkkmlanmyor?" Yine de biraz
gzleri korkmutu, aalarn stnde hepsinden becerikli oldu
u gn gibi ortadayd.
"ekerleme dknleri arasnda, ara sra yanllkla brle
rinden daha iyi olan kar: Bak, Fettan Hanm ... "
Bu gizemli ad duyunca Cosima kulak kabartt, nedenini
kendi bile kestiremeden kzard.
"Fettan Hanm bizi kandrd!" dedi bir bakas.

1 16
"Ama, bir ekerleme dkn olsa da becerikliydi, sabah
buralarda olup borusunu alarak bizi uyarsayd yakalanmaz
dk."
"Yeter ki bizim tarafmz tutsun, bir ekerleme dkn de
aramza katlabilir."
(Cosima o zaman, ekerleme dkn diyerek neyi kastettik
lerini anlad: Bu, kentli, soylu, yksek zmreden biri demekti.)
"Bak," dedi ilerinden biri, "ak konualm: Bize katlmak
istiyorsan bizimle seferlere karsn ve bildiin btn yollar
retirsin."
"Ve babann meyve bahelerine de sokarsn," dedi bir die
ri. "Bir keresinde beni kuruskyla kovalamlard."
Cosima, kafasnda tek bir dnce, durmu onlar dinliyor
du. " yi de," dedi, "kim bu Fettan Hanm?"
Yapraklarn arasndaki hrpani klkllar yle bir glmeye
baladlar ki neredeyse atlayacaklard, bazlar az kalsn aa
tan decekti, bazs kendini arkaya atp hacaklar dalda asl
halde, bazs da elleriyle dala aslp dur durak bilmeden hayk
rp dalga geiyorlard. Tabii, byle bir amatann ardndan pe
lerine denler izlerini buldular. Hem de bir kpek mangasyla
oralara ok yaknda olmalydlar, nk havlamalar ykseldi,
yabalarn yine ortaya kt grld. Ama bu kez, az nceki
gibi mat olmamaya kararlydlar; merdivenleri dayayp evre
lerindeki aalara trmanmakla ie baladlar; kk serseriler
havaya kalkm yabalar ve trmklada kuatlmlard. Yalnz,
aalara yaylm adamlar gren kpekler, ne tarafa saldracak
larn bilemediler, saa sola dalm, burunlarn havaya dike
rek havlamakla yetindiler. Bylece meyve hrszlar kendilerini
abucak yere atmaya frsat buldular, ne yapacan aran k
peklerin arasndan her biri bir yana kat, bazlar baldrndan
bir srk, bazlar ta ya da sapa darbesi alsa da, sa salim oray
terk ettiler.
Cosima aacn tepesinde kald. "n!" diye baryorlard
brleri kaarken. "Ne yapyorsun? Uyuyor musun? Yol ak
ken atla!" Ama o, dal bacaklaryla skca kavrayarak klcn
kmndan ekti. iftiler ona erimek iin srklarn ucuna ba
ladklar yabalar evredeki aalardan uzatyorlard ve Cosima

117
klcn frl frl dndrerek srklar savuturuyordu, ta ki g
sne bir yaba dayanp onu aacn gvdesine mhlayana kadar.
"Dur!" diye bard biri. "Bu gen Piovasco Baronu'dur.
Efendim, aacn tepesinde ne iiniz var? Nasl oldu da itin ko
puun arasna kartnz?"
Cosimo, babamzn renberlerinden biri olan Giua della
Vasca'y tand.
Yabalar geri ekildi. Mangadakilerin ou apkasn kar
d. Aabeyim de apkasn kaldrp eildi.
"Hey, yerdekiler, kpekleri. balayn!" diye seslendi birileri.
"Yardm edin de aa insin! Inebilirsiniz efendim, ama aman
dikkat, aa ok yksek! Bekleyin, bir merdiven dayayalm!
Sonra size eve kadar ben elik ederim!"
"Hayr hayr, teekkr ederim," dedi aabeyim. "Hi ra
hatsz olmayn, yolu biliyorum, kendi bama bulabilirim!"
Aa gvdesinin ardnda kayboldu ve yeniden baka bir
daln stnde grnd, yine gvdenin ardnda kayboldu ve te
pedeki sk yapraklarn arasndan, daha yksekteki bir daldan
yalnzca ayaklar grnr oldu, sonra ayaklar da kayboldu ve
hibir ey grnmez oldu .
"Nereye gitti?" diye soruyorlard birbirlerine ve yukar m
baksnlar yoksa aaya m bir trl kestiremiyorlard.
"te, orada!" Uzaktaki bir baka yksek aacn tepesindey
di, yine yok oldu.
"te, orada!" Yine bir baka yksek aacn tepesindeydi,
rzgaxla srklenmiesine saliamyordu ve atlad.
"Dt m? Yok, yok! urada!" Ge doru ykselen ye
illiklerin tepesinde apkasndan ve kurdelesinden baka ey
grnmyordu.
iftiler, "Ne biim bir efendin var senin?" diye sordular
Giua della Vasca'ya, " nsan mdr, yabani hayvan mdr belli
deil! eytan m girmi iine, nedir?"
Giua della Vasca'nn sesi soluu kmaz olmutu. stavroz
kard.
Cosima'nun ark syledii duyuldu, nameli bir bart.
"Aah! Fet-taaan Haaa-nm..."

1 18
5

Fettan Hanm... Cosimo, meyve hrszlarnn konumala


rndan, azck undan birazck bundan derken onun hakknda
ok ey rendi. Onlar, kr bodur atyla gezen, villalarda otu
ran ve hrpani klkl ocuklarla ahbaplk eden, hatta bir sre
kendilerini koruyan ve otoriter biri olduundan onlar ynet
mi bile olan kk bir kza bu ad vermilerdi. Atn yollar
da, patkalarda koturuyor, bekisiz bir meyve bahesinde ol
gun meyveler grdnde hemen onlar haberdar ediyordu,
basknlar srasnda atnn stnde bir subay gibi onlara elik
ediyordu. Boynunda bir av borusu aslyd; onlar badem ya da
armut aalarn yamaladarken kasahaya hakim yksek ka
yalklar boyunca tur atyor ve iftilerin ya da kyllerin onlar
fark edip enselerinde bitebilecekleri kukulu bir durum seze
cek olursa hemen borusunu flyordu. Bu sesi duyan haylazlar
aalardan atadkiar gibi svyorlard, dolaysyla kz yanla
rnda olduu srece hi yakalanmamlard.
Sonradan ne olduunu anlamak daha zordu: Fettan Ha
nm'n "ihanet"i onlarn zararna ilemiti, meyve yesinler diye
ocuklarn akln clip kendi villalarna ekmi, sonra da onlar
uaklara dvdrtmt szde; ilerinden birine, Bel-Lore adn
da bir olana yz vermiti, bu yzden hala onunla dalga gei
liyordu, ayn zamanda Ugasso'ya ilgi gstermi, ikisini birbiri
ne drmt gya; yle ki, uaklarn sopa atma hikayesinin
belki meyve hrszlyla ilgisi yoktu da, kza kar birleen iki
kskan an oray basmasnn sonucuydu; hatta ka kere ve
receine yemin edip sonunda iine hintya koyarak ocuklara

1 19
sunduu tartlar yznden bir hafta karn ars ektikleri de
anlatlyordu. Bu olaylardan biri ya da ayn trde bir bakas,
belki hepsi birden Fettan Hanm'la ete arasnda kopmaya yol
amt ve imdi ocuklar onu kinle, ama ayn zamanda yoklu
unu hissederek anyorlard.
Cosima, kendisine malum olan, sanki ufak ufak ortaya
kyormu gibi kulak kesilmiti, sonunda sormaya karar verdi:
"u Fettan Hanm, hangi viilada oturuyor?"
"Ne yani! Onu tanmyor olamazsn! Komusunuz ya!
D'Ondarivalarn Fettan Hanm."
Cosimo'nun, serserilerin sz ettikleri kzla Viola'nn ayn
kii olduunu anlamas iin bu onaya ihtiyac yoktu elbette.
Kz zaten evredeki btn meyve hrszlarn tandn syle
dii iin, bence o hemen bir ete aramaya koyulmutu. Ama,
Cosima'da beliren huzursuzluk, hep deiiklik gsteriyorduy
sa da, o andan sonra iyice iddetlendi. Bir etenin bana geip
d'Ondariva villasnn bahesini yamalamaya gitmeyi, bir k
k kzn emrine girip eteye kar gelmeyi dnyordu, ge
rekirse sonradan kz koruyabilmek iin onlar Viola'nn can
n skmak amacyla kkrtabilirdi, bazen de nasl olsa dalayl
yoldan kzn kulana gidecek baarlar dlyordu; bu dn
celerle dolup taarak, artan bir bitkinlikle eteyi izliyor, onlar
aalardan indiklerinde bir bana kalyor, gnei rten bir bu
lut gibi yzn bir hzn dalgas kaplyordu.
Sonra birden kedi gibi evik bir hamleyle frlayarak dallara
trmanyor, meyveliklerin ve bahelerin stnden geiyor, dile
rinin arasndan kim bilir neden, sinirli, neredeyse sessizce ark
sylyor, sabit gzlerle hibir ey grmezcesine nne bakyor
ve sanki kedilere zg bir igdyle dengesini salyordu.
Birka kez, byle iine eytan girmi gibi, onu bahemiz
deki dallardan geerken grdk. "Orada! Orada!" diye bar bar
baryorduk, nk hala, neyle uramaya alrsak alalm,
aklmz ondayd, aalarn stnde geirdii saatleri, gnle
ri sayyorduk ve babamz: "Deli bu! Cin arpm!" diyordu ve
Rahip Fauchelafleur'e atyordu: "Bu cinleri karmak lazm
bundan! Ne bekliyorsunuz, size sylyorum, /'abbe"', ne bekli-
Rahip. (ev. N.)

1 20
yorsunuz kollarnz kavuturup? Olumun iine eytan girdi,
anladnz m, sacre nam de Dieu!"*
Rahip birden silkeleniyor, "eytan" sz kafasnda belirgin
bir dnce silsilesi yaratm grnyor ve eytann varlnn
doru yorumu zerine ok kark bir Tanrbilimsel nutua ba
lyor, babama kar m kmak istiyor, yoksa ylesine ortaya m
konuuyor anlalmyordu: Sonuta eytanla aabeyim arasnda
bir ilikinin mmkn olabilmesi ya da nsel olarak bunun red
dedilmesi konusunda bir fikir telaffuz etmiyordu.
Baronun sabr tayor, rahip ipin ucunu karyor, benimse
canm sklyordu. Annemizdeyse, her eye bulap hakim olan
analk kaygs pekimi, btn duygularnda gsterdii eilim
gibi, sonralar pratik kararlar ve duruma uygun aralarn ara
trlmas biiminde somutlamt sanki; bir generalin endiele
rinin de byle zmlenmesi gerekirdi zaten. U ayakl, uzun
bir drbn bulmutu; villann terasnda saatlerce gzn dr
bne yaptrp yapraklarn arasndaki olunu yakalamak iin
srekli mercekleri ayarlyordu, stelik gr alanndan kt
konusunda yeminler etsek bile.
"Onu hala gryor musun?" diye soruyordu babamz bah
eden, aalarn altnda bir aa bir yukar gidip geldiinden
Cosimo'yu asla seemiyor, ancak tepesinden geerken fark ede
biliyordu. Bayan General grdn belli eden bir iaret yapp
sessiz olmamz iin bizi uyaryor, onu rahatsz etmemizi istemi
yordu, bakan da bir tepeden birlikleri izlediini sanrd. Bazen,
hibir ey grmedii belli olsa da, kim bilir niye, urada deil
de burada grneceine karar verdiinden drbn oraya do
rultuyordu. Yine de arada srada yanldn kabul etmesi gere
kiyordu, o zaman mercekten gzn ayryor, kucana yayd
bir kadastro haritasn incelemeye koyuluyor, bir elini dneeli
dneeli azna dayyor, dieriyle olunun vardn sand
yeri bulana dek haritann hiyerogliflerini izliyordu ve alar
hesaplyor, o yaprak denizi iindeki herhangi bir aacn tepesi
ne drbn yneltiyor ve ar ar mercekleri ayarlyordu ve ne
zaman ki dudaklarnda bir glmseme belirirse o zaman onu
grdn, onun gerekten orada olduunu anlyorduk.
Ulu Tanr adna! (ev. N.)

121
O an, taburesinin yanndaki renkli kk bayraklardan bir
kan kapt gibi sanki iki taraf arasnda uzlalm bir dilin
iletilerini verircesine kararl, ritmik hareketlerle bayraklar bir
biri ardna sallard. (Ben biraz krlmtm, nk annemin bay
raklar olduunu ve bunlar kullanabildiini bilmiyordum, tabii
bayraklada oynamay bize kkken ve henz birlikteyken
retmi olsayd ne gzel olurdu; ama annemiz hibir eyi oyun ol
sun diye yapmazd ve artk bunu umut edecek bir durum yoktu.)
Btn bu sava avadanl, skan yrei, avcunda knan
mendiliyle onun yine bir anne olarak kaldn sylemem ge
rekir, fakat unu da eklemek gerekir ki, generakilik oynamak
onu dinlendiriyordu ya da btn bu tasal dnemi, sradan bir
anne gibi giyinerek geireceine general giysileri donanarak
geirmek daha ok paralanmasna engel oluyordu, temelde
duyarl bir kadnd ve tek savunmas Von Kurtewitz'ten ona
miras kalan bu askerce huydu.
Orada bir yandan drbnle bakp bir yandan kk bay
raklarn sallad bir gn, birden yz aydnland ve gld.
Cosima'nun ona cevap verdiini anladk. Nasl cevap verdiini
bilmiyorum, belki apkasn saliayarak ya da bir dal kmlda
tarak Kukusuz o andan sonra annemiz deiti, nceki kayg
s utu gitti; madem dier btn analardan bylesine farklyd
kaderi, madem bylesine garip, olaan duygusal hayat elinin
tersiyle iten bir oul sahibiydi, o zaman Cosima'nun bu garipli
ini hepimizden nce o kabul edecekti, o gnden sonra zaman
zaman, beklenmedik bir biimde birbirlerine gnderdikleri o
selamlarla, o sessiz mesajlarla yetinmeyi bildi.
Ne alaacak ey ki, kendisine bir selam yollad diye
Cosima'nun kana son verip aramza dnecei hayaline bir
an bile kaplmad: Babamz ise srekli bu umutla yayordu,
Cosima'nun davranlarndaki kck bir deiiklik bile he
men heveslenmesine neden oluyordu: "Ah, evet! Bakn! Dne
cek ite!" Ama, belki de Cosima'ya en uzak kii olan annemiz,
belki de buna bir anlam veremedii iin, onu olduu gibi kabul
edebilen tek kii grnyordu.
Yine ilk selamiamaya dnelim. Annemizin ardnda birden
Battista belirdi, o ana kadar hi ortalkta grnmemiti ve irin

1 22
bir edayla, ne olduu belirsiz bir bulamala dolu taba uzatt
ve kan saliayarak "Cosima... ster misin?" diye sordu. Baba
mzdan bir tokat yedii gibi ieri girdi. Kim bilir nasl bir kpek
yal hazrlamt! Kardeimizse gzden kaybolmutu.
O baldr plaklar etesiyle seferlere ktn bildiimden
beri onu izlemek iin yanp tutuuyordum, yle sanyordum
ki, artk o gven vermeyen korkaklma aldrmakszm, ortak
bir cokuyla yeni bir kralln kaplarn ayordu sanki bana.
Aalarn tepesini szebileceim teras ile tavan arasndaki pen
cere arasnda mekik dokuyordum, oradan, etenin bahelere
dalarken kopard grlt patrty iitmekten ok, gzlerimle
izleyebiliyordum; kiraz aalarnn tepelerinin sallandn g
ryordum, ara sra yoklayan, koparan bir el ya da salar kar
makark ya da uval geirilmi bir kafa beliriyordu ve sesle
rin arasndan Cosimo'nunki de seiliyordu, "Ama nasl o kadar
aaya varr? Daha az nce korudayd! imdiden eviklikte sin
caplan geti mi?" diye kendime sormadan edemiyordum.
Byk Havuz'un stne sarkan krmz erik aalarnn te
pesinde olduklarn hatrlyorum, tam o srada boru alnmt.
Ben de duymutum, ama niye alndn bilmediimden aldr
mamtm. Kardeimin anlattna gre onlar suspus olmular
d, boru sesini yeniden duymann aknlyla bunun bir teh
like iareti olduunu unutmulard sanki, yalnzca birbirlerine
iyi duyup duymadklarn soruyorlard, onlar uyarmak iin
bodur atyla yollar arnlayan Fettan Hanm myd bu? Birden
komaya baladlar, ama kamak iin komuyorlard, kz ara
mak ya da ona yetirnek iin kouyorlard.
Orada yalnzca Cosima kald, yz alev alev yanyordu.
Haylazlar koarken grnce, onlarn kza doru gittiklerini
anlar anlamaz, her srayta boynunu krma pahasna daldan
dala atarnaya koyuldu.
Viola, dik bir yolun dnemecinde, bir elini atnn yelesine
dayam, teki elinde krbacyla duruyordu. Kamsnn ucunu
kemirerek yukardan aaya ocuklar szyordu. stnde
mavi bir elbise vard, yaldzl borusu ksa bir zincirle boynu
na aslyd. ocuklar hep beraber durmu, onlar da bir eyler
kemiriyorlard: Bir erii ya da parmaklarn, ellerindeki koll-

1 23
larndaki bir yara izini ya da uvallarnn bir ucunu ... Ve usul
usul, btn bu kemirgen azlardan, gerek duygulardan kay
naklanmayan, sadece tedirginlikten kurtulmak iin, kandrlp
kandrlmadklarn anlamak arzusuyla, azlardan dkld
an bir arkya dnen mrl mrl cmleler kmaya balad:
"Orada ... Ne yapyorsun Fettan Hanm?.. Geri dn abuk. .. Sen
artk. .. Bizim dostumuz deilsin ... Ah, ah, ah ... Ah, hain ... "
Dallardan bir hrt ykseldi ve ite yksek incir aacnn
tepesinde Cosima'nun ba yapraklarn arasndan grnd, so
luk solua kalmt. Kz, kams aznda, onu ve dier ocukla
r ayn ezici bakla yukardan aaya szyordu. Cosimo da
yanamad, dili hala darda, kelimeler azndan dkld: ''Bi
liyor musun, geen grmemizden beri aalardan inmedim!"
ten gelen bir inada bal baarlarn sessizlik iinde ve
karanlkta kalmas gerekir; bunlar aklanacak olursa ya da
bunlarla bbrlenmeye kalklrsa yavanlar, anlamsz hale
gelir, bayalar. Aabeyim de bunu hissetti, o kelimeler azn
dan kar kmaz asla sylememi olmay istedi, artk her ey
nemini yitirmiti, o an aaya inmek ve bu oyuna bir son ver
mek isteiyle doldu. Viola usulca krbacn azndan ekip se
vimli bir edayla:
"Ya, yle mi? Ahmak, aferin sana!" deyince, daha beter
oldu.
O bitiiierin azndan bir brt gibi dklen kahkaha,
azlarn amalaryla kapatmalar arasnda atareasma bir
ulumaya dnt ve incir aacnn stndeki Cosimo fkeyle
yle bir srad ki, aacn insan yanltan esneklii daha fazla
dayanarnad ve ayaklarnn altndaki dal krld. Cosimo ta
gibi dt.
Kollar ak, tutunamadan dt. Doruyu sylemek ge
rekirse, aalarda yaad srede, bir yere tutunma niyeti ve
igds tamad tek and bu. Fraknn kuyruunun ucu al
ak bir dala taklnca Cosimo yerden drt kar yukarda, ba
aa takl kald.
Yzne hcum eden kan, kendini utantan kzarm gibi
hissetmesine neden oldu. Gzleri fal ta gibi alm, uluyan
ocuklar uurumun tepesinde tersine evrilmi, teker teker

1 24
olaan duruianna dnecek taklalar atarlarken ve ahlanan at
nn stnde uan sarn kz grnce aklna ilk gelen dn
ce u oldu: Bu, aalarn stndeki yaamndan ilk ve ayn za
manda son kez sz edii olacakt.
Sallanarak dala yapt ve ata biner gibi kp oturdu. At
n sakinletiren Viola, az nceki olay sanki hi olmam gibi al
drmaz grnyordu. Cosima hemen aknln unuttu. Kz,
borusunu azna gtrd ve tehlike iareti olan en bouk sesi
kard. Bu sesle haylazlar (Cosimo'nun daha sonra fark ettii
zere, Viola'nn varl, mehtabn tavanlar zerindeki tuhaf et
kisi gibi bir heyecan duygusu uyandryordu zerlerinde) ka
maya baladlar. Kzn bunu oyun olsun diye yaptn bildikle
ri halde, onlar da dnmeden, oyun olsun diye kouyor, boru
sesini taklit edip, nlerinde ksa bacakl atn stnde drtnala
giden Viola'y izleyerek tepeden iniyorlard.
ylesine paldr kldr, krlemesine gidiyorlard ki, bazen
bir bakyorlard, Viola'y gzden kaybetmiler. Viola aniden
yn deitirmi, onlar ekerek yoldan ayrlmt. Nereye gitmek
iindi peki bu? Hafif eimli krlarda, vadiye inen zeytinlikler
arasnda drtnala gidiyor, Cosima'nun yayland aac aryor,
drtnala evresinde dnyor ve sonra ekip gidiyordu. Aabe
yimin dallarnda salland bir baka zeytin aacnn dibinde
yeniden beliriyordu. Bylece zeytin aalarnn dallar kadar
karmak yollar izleyerek vadiyi birlikte atlar.
Meyve hrszlar ikisinin daldan yere ne frldak evirdikle
rini anladklarnda, bunlar alaya almak niyetiyle hep bir az
dan slk almaya baladlar. Var gleriyle slk alarak Porta
Capperi ynnde inmeye devam ettiler.
Kz ile aabeyim, zeytinlikte yalnz balarna kalm, bir
birlerini kovalamaya koyulmulard, ama Cosima d krkl
iinde, ayaktakm ortalktan kaybolduktan sonra Viola'nn
keyfinin katn, cannn sklmak zere olduunu fark etti.
Kzn, her eyi, yalnzca tekileri kzdrmak iin yapt kuku
suna kapld, ama ayn zamanda kendisini kzdrmak iin de
oyunu srdrd umudu dodu iinde: Kesin olan, kendini
kymetli klmak iin her zaman birilerini kzdrma ihtiyac duy
duuydu. (Tabii, bir ocuk olan Cosima'nun yeni yeni alglad

125
duygulard bunlar: Aslnda, sert aa kabuklar boyunca hibir
ey anlamadan trmanp duruyordu, bir peelibaykutan fark
yoktu sanrm.)
Srtlarn dnmeleriyle akl tepeciinin stnden iddetli
bir kk ta saana balad. Kz, atnn boynunun arkasna
sinerek kat; dirsek yapan bir dalda hedefte grnen aabeyim
ta yamuru altnda kald. Fakat talar, yukar varncaya kadar
zarar verici etkisini kaybediyordu, yine de alnndan ve kulak
larndan birka darbe ald. Kudurganlar, slk alyor, glyor
ve baryorlard: "Fet-tan Ha-nm pek fe-na . . ." deyip katlar.
Haylazlar imdi, sur dipleri yemyeil gebreotu dallaryla
dolu Porta Capperi'ye varmlard. evredeki derme atma ev
lerden analarn bartlar geliyordu. Bu tr ocuklara, akam
lar artk eve girsinler diye seslenilmezdi, ama eve dndkle
ri iin barlrd, niye yemee geldiler diye, niye sada solda
ziftlenecek bir ey bulamadlar diye azarlanrlard. Porta Cap
peri evresinde, ahap barakalarn ve kulbelerin, yan yatm
arabalarn, adrlarn iine Ombrosa'nn en yoksul insanlar y
lmt; uzak lkelerden toplanp gelen, btn lkelere yay
lan ktlk ve sefaletin kovalad bu ahali ylesine fukarayd ki,
kasabann uzana, kentin surlarnn dna atlmt. Gnbat
myd, salar taranmam, emzikte bebeleri olan kadnlar tten
ocaklarn yelliyorlard, serin bir yere yaylan dilenciler sargla
rn ayorlard, kimi de kesik kesik lklar koyuvererek bar
but atyordu. Kafadar meyve hrszlar, imdi bu kzartma du
manna ve az dalana katlyorlard, analarndan okkal bi
rer tokat yiyorlar, birbirleriyle dalaarak tozun topran iinde
yuvarlanyorlard. Hrpani giysileri imdiden btn br par
tallarn rengini alm, bu insan at tarafndan avianan kula
rnkini andrr neelerinin tad tuzu kamt. Drtnala gelen
sarn kk kz ve aatan aaca geen Cosima grndn
de, rkek gzleriyle ancak yle bir bakp geri ekildiler, tozun
topran, ocaklardan ykselen dumann arasnda kaybolmaya
altlar, sanki iki ocuk ile onlar arasnda aniden bir duvar
rlmt .
Btn bunlar gz ap kapayncaya kadar olup bitmiti.
Viola, akam alacasna karan barakalardan ykselen duman

126
ve kadnlarla ocuklarn feryatlarn geride brakm, sahildeki
arnlarn arasnda ilerlemeye balamt bile.
Deniz yan bandayd. akllarn yuvarland iitiliyordu.
Karanlkt. Daha da baskn bir grlt, atn koarken akllarn
stnde kvlcmlar saan nallarndan kyordu. Alak ve eri
br bir arnn stndeki aabeyim, sahili kateden sarn
kzn belirgin karaltsna bakyordu. Simsiyah denizden yk
selen bir dalga, kvrlarak dikildi, ite, bembeyaz sahile doru
geliyordu, dalyordu, at ile kzn glgesi burnunun dibine ka
dar geldi ve srayan tuzlu suyla arnn stndeki Cosima'nun
yz sland.

1 27
6

Cosima'nun aalarn stnde geirdii o ilk gnlerin bel


li bir amac, dzeni yoktu, yalnzca kendi kralln tanma ve
ona sahip kma arzusuna balyd. En u noktalara kadar ara
yp taramak, kendisine sunduu btn olanaklar incelemek,
aa aa, dal dal kefetmek isterdi. sterdi diyorum: Gerekte
gizlendikleri zaman hareketsiz kaldklarnda bile hep ileriye
atlmaya hazr vahi hayvanlarn o hep megul ve her zaman
atik edasyla, srekli bizim tepemizde gezinmekten baka bir
ey yapt yoktu nk.
Neden bizim koruya dnyordu? Annemizin drbnnn
gr alannda, bir nardan prnala dnp durduunu gr
dke asl derdinin hala bizimle yaad tartma olduu, bu
yzden bizi cezalandrmaya ya da kudurtmaya alt san
labilirdi. (Biz diyorum, nk hakkmda ne dndn an
layabilmi deilim: Bir eye ihtiyac olduunda benimle birlik
olduu asla su gtrmezdi; baka vakitlerse tepemden geip gi
diyor, beni grmyordu bile.)
Aslnda bizim bahe yalnzca bir gei yoluydu. Onu eken,
manolya aacnn yanndaki duvard, her zaman o duvarn tepe
sinde kaybolduunu gryorduk, daha kk sarn kz kalk
madan orada bitiyordu ya da hizmeti ve teyze srs tarafn
dan kz ieri girmeye zorlandnda bile beklerneye devam edi
yordu. D'Ondarivalarn bahesinde dallar, olaand hayvanla
rn hortumlar gibi uzanyordu, srngenlerin yeil derisinden
kopmu gibi grnen yapraklar toprakta yldz eklinde alm-

1 28
t, sar ve hafif bambular kat gibi hrdayarak dalgalanyordu.
Cosimo, o farkl yeilin, o deiik n, o benzersiz sessizliin
tadn karmak iin yanp tutuuyor, kendisini en yksek aacn
tepesinden ba aa sarktyor ve tersten, bahe bir orman olu
yordu, yeryz orman deil de, yepyeni bir dnya.
Sonra Viola ortaya kyordu. Cosima onu birden, salnca
na hz verirken ya da bodur atnn eyerinde gryordu veya
bahenin derinliklerinden av borusunun bouk sesi iitiliyordu.
D'Ondarivalar, kk kzn at gezilerini hi merak etme
milerdi. Ama yerde bir adm atacak olsa btn teyzeleri peine
derlerdi; eyerine atlar atlamaz ku gibi zgrd, teyzeleri ata
binmeyi bilmediklerinden nereye gittiini de renemezlerdi.
Hem sonra, kzn o serserilerle sk fk olabilecei ylesine ina
n 1 maz bir fikirdi ki, akllarnn ucundan bile gememiti. Ama
dallarn arasna sinen Kk Baron hemen dikkatlerini ekmi
ti, ona kar pek nemsemezlermi gibi bir hava taknsalar da
hepsi tetikteydi.
Babamz ise, Cosima'nun itaatsizliinin yaratt buruk
lukla, d'Ondarivalara besledii dmanl birbirine kar
tryordu, her eyin onlarn yznden olduuna inanacakt
neredeyse, sanki olunu bahelerine eken onlard, sanki onu
davet etmilerdi, sanki onu bu isyankar tavr srdrmesi iin
yreklendirmilerdi. Bir gn, Cosima'yu yakalamak iin s
rek av yapmaya karar verdi, bunu bizim topraklarmzda de
il, d'Ondarivalarn bahesindeyken yapacakt. Komularmza
ynelik bu saldrganca niyeti belirtmek iin, seferi kendisinin
dzenlemesinin ve d'Ondarivalardan olunu teslim etmeleri
ni bizzat istemesinin, bu istek hakl olmasa da, soylu kiilere
yarar kibar bir iliki kurulmasn salamaya yol aabileceini
dndnden, Avukat Enea Silvio Carrega kamutasnda bir
alay uak gnderdi.
Uaklar, tahta merdivenler ve iplerle donanm vaziyette
d'Ondarivalarn demir kapsna dayandlar. Avukat, srtnda
cppesi, banda fesiyle hamurdanarak zrler sralayp ieri
alnmalarn rica etti. D'Ondarivalarn hizmetileri, kapdaki
leri, bizim baheden onlarnkine sarkan baz aalarn budan
mas iin gelen adamlar sandlar: Sonra Avukat'n, "Yakalaya-

1 29
caz . . . Yakalayacaz . . ." deyip azn havaya dikmi aalara
bakarak bir yle bir byle koturup durduunu grnce: " yi
ama, kaan ne? Papaan m?" diye sordular.
"Bizim olan, ilk evlat, ocuk," dedi Avukat tela iinde ve
bir atkestanesinin altna merdiveni dayayarak trmanmaya ba
lad. Dallarn arasnda, hibir ey olmam gibi oturmu ayak
larn sallayan Cosima seiliyordu. Viola da, hibir ey olmam
gibi bahede ember eviriyordu. Uaklar, kim bilir nasl kulla
mdarsa aabeyimi yakalayacaklar ipleri Avukat'a uzatyorlar
d. Ama Avukat daha merdivenin yarsna varmadan Cosima
bir baka aacn tepesine gemiti bile. Avukat, merdivenin ye
rini deitirdi, drt be derken ve her defasnda iek tarhlarn
ezerek tekrarland bu, Cosima ise iki hamleyle yandaki aaca
geiyordu. Viola birden teyzeler ve teyzelerinin yardmclaryla
evrildiini grd, bu grlt patrtdan uzaklatnlmak iin
eve gtrlyordu . Cosima bir dal krd ve havada slk ald
rarak bir iki kere sallad.
" yi de, bu av kendi geni korunuzda srdremez misi
niz sevgili beyler?" diye sordu, stnde sabahl, kafasnda
garip bir biimde Avukat'a benzemesine yol aan takkesiyle
villann basamaklarnda grkemli bir biimde beliren Marki
d'Ondariva. "Piovasco di Rondo ailesi! Sizlere sesleniyorum!"
diyerek koluyla aataki Kk Baron'u, amcamz, uaklar,
duvarn te tarafn, bize ait olabilecek her eyi gsteren geni
bir hareket yapt.
Bunun zerine Enea Silvio Carrega ses tonunu deitirdi.
Hzl admlarla Marki'ye yaklat, homurdanrken, bir ey ol
mam gibi nlerindeki havuzdan fkran suyun oyunlarn
dan sz etmeye balad, aklna bir fikir gelmiti, daha yksek
bir fskiye taklacak olursa, hem daha etkili olurmu hem de
bir dilisi deitirilecek olursa, ayn zamanda imenieri de
sulamaya yararm. Byleli kle, amcamzn ne kadar nceden
kestirilemeyen iler yapan, nasl gvenilmez mizata bir insan
olduu bir kere daha anlalyordu: Baran tarafndan oraya
belli bir grevle, aka komularmzia kararl biimde tart
maya gnderilmiti; imdi gzne girmek ister gibi Marki'yle
dosta sohbete girimesinin ne gerei vard? stelik Avukat,

1 30
hatiplik yeteneini, yalnzca keyfi yerinde olduunda ve zel
likle de yabani kiiliini gvence altnda hissettii zamanlar
da ortaya dkerdi. En gzeli de Marki'nin ona hak vermesi,
sorular yneltnesi ve bahedeki btn havuzlarla fskiyeleri
gstermeye gtrmesi oldu, stlerinde benzer giysiler, uzun,
geni kaftanlar, hangisinin hangisi olduunu kartrmaya ne
den olabilecek birbirine yakn boylaryla yan yana yryorlar
d, arkalarndan bazlar merdivenleri srtlam, ne yapaca
n kestiremeyen, bizimkilerden ve onlarnkilerden oluan bir
alay uak izliyordu.
Bu arada Cosima, gayet rahat bir biimde, villann pence
relerine yakn aalarda birinden tekine atlyor, perdelerin ar
dna bakp Viola'nm kapatld aday kefetmeye alyordu.
Sonunda buldu ve bir yemi frlatt.
Pencere ald, kk sarn kzn yz grnd.
"Senin yznden bu delie tkldm," dedi, pencereyi ka
patt, perdeyi ekti.
Cosima bir an kendini ok aresiz hissetti.

Aabeyim fkeye kapldnda, gerekten telalanmak ge


rekirdi. Kotuunu gryorduk, (eer, yeryznden koparl
m, dzensiz dayanaklarn ve deiik yksekliklerin olduu
bir dnyada, bolua sallandrlm gibi yol almaya komak de
nirse), her an ayann taklacan, deceini sanyorduk, ama
bana hi byle bir ey gelmedi. Atlyor, eik bir dal stnde
hzl admlarla ilerliyor, birden yksek bir dala aslp sryor,
byle tehlikeli drt be zikzaktan sonra kayboluveriyordu.
Nereye gidiyordu? O sefer, kotu kotu, prnallardan zey
tin aalarna, kaynlara geti ve arnanda buldu kendini. So
luk solua durdu. Bulunduu yerin altnda bir ayrlk uzan
yordu. Alaktan esen rzgar, sk otlarda aktan koyuya yeil
bir dalgalanma yaratyordu. Elle tutulamayan karahindiba pa
mukuklar uuuyordu havada. Ortada, kocaman kozalaklar
la dolu, eriilmez bir am aac duruyordu tek bana. ok atik
kular olan kahverengi benekli trmakkular, ine yaprakl
dallara yanlamasna, bazen de gagalar aada, kuyruklar yu
karda ba aa kanarak trtllar ve kozalaklar gagalyorlard.

131
O, hakim olmas ok g bir ortama girme ihtiyac aabeyimin
aalarn stnde izledii yolu katetmesine neden oluyor, hala
iini kemiriyor, bir trl doymak bilmiyordu ve en ufack ay
rntya girrnek iin yanp tutuuyordu, yle bir ba kurulsun
istiyordu ki, onu her yapraa, her kyrna, her tye, her kanat
rpma balasn. Avcnn, yaayan her eye kar duyduu
ve namlusunu yneltmekten baka trl belirternedii akna
benziyordu bu; henz bu ak tanmayan Cosirno, ancak incele
rnelerini srdrerek eksikliini da vuruyordu.
Sk bir orrnand, yol vermez gibiydi. Cosirno, klcyla ken
dine yol amak zorundayd, adm adm karsna kan sorun
lar ve aina olduu yerlerden fazlasyla uzaklamas yznden
kapld (kabul etmek istemedii, ama var olan) korkuyla ya
va yava saplantlarn unutuyordu. Byle dallarn arasnda
ilerlerken, birden yapraklarn iinde, tam karsnda kendine
dikilmi bir ift sar gz grd. Cosirno, klcn ileri uzatp bir
dal iteledi, sonra brakt. Rahat bir nefes ald, korkuya kaplm
olmasna gld; bunlar yalnzca bir kedinin gzleriydi.
Dal itelediinde kediyi yle bir grmt, ama grn
ts ak ak zihnine kaznrnt, aradan bir dakika bile ge
meden yine korkuyla titrerneye balad. O kedi, bildik kedilere
benzernesine karn rktcyd, tyler rperticiydi, insan
bir grte korkudan bartacak bir hayvand. Niye tyler r
pertici olduunu aklamak gt: Olaanst irilikte bir tr
ala kediydi, tabii bu nemli deildi, kirpi dikenleri gibi dikil
mi byklar, engel gibi iki sra sivri diin arasndan kan ve
iitilrnekten ok sanki grlen soluu; aldatc bir yumuaklk
taki tylerle kapl ve gerilim hattndan kan alevler gibi sp
sivri kulaklar; tylerinin hepsi ayaa kalkm sar bir halkayla
evrili boynundan yanlarna doru uzayan, birbirini okarnak
istercesine aynaan izgileri; hi oynamazrn duygusu uyand
ran srk gibi dikili kuyruu korkuntu: Hemen brakt daim
ardndan Cosima'nun bir saniye sreyle grebildii btn bun
lara, grecek zaman bulamad, ama hayalinde canlandrd
daha baka eyler de ekleniyordu: Ayaklarnda, stne atlma
ya hazr penelerindeki saldrgan gc gizleyen uzun tyler;
yapraklarn arasnda hala ona bakan kara gzbebeklerini ev-

1 32
releyen sar gzleri; duymakta olduu, gitgide bouklaan ve
glenen homurtu; btn bunlar, ormandaki en vahi kediyle
kar karya olduunu anlamasna yetiyordu.
Btn cvltlar ve hrtlar kesilmiti. Yabankedisi frlad,
ama ocuun stne deil, Cosima'yu korkutmaktan ok afal
latan, neredeyse dikine bir sramayd. Korku, daha sonra, yr
tc hayvann tam tepesindeki dalda olduunu anlaynca geldi.
Kaskat duruyordu orada, neredeyse bembeyaz uzun tyl kar
nn, trnaklarn aaca geirdii penelerini, aka stne ata
maya hazrlanp khh diye sesler karrken kamburlaan srtn
gryordu. Cosimo, tamamen igdsel, kusursuz bir hareket
le, bir alt dala geti. Yabankedisi khh, khhh diye soludu, her
khlaynda bir saa, bir sola srayarak Cosima'nun tepesinde
ki dala geldi. Aabeyim yine geri ekildi, ama sonunda kendini
kayn aacnn en alt dalnda ata binmi gibi otururken buldu.
Ykseke bir son atlayyla kendini yerde bulabilirdi, ama yere
atlamak da, hayvann insana eziyet eden bu hrltyla miyavla
ma aras sesini keser kesmez ne yapacan beklemek de ye tu
tulacak gibi deildi.
Cosimo aa atlamak iin ayakland, ama sanki iinde iki
igd arpyordu, -biri doal olarak atlayp kendini kurtar
mak isteiydi, dieri hayat pahasna da olsa yere ayan de
dirmeyi inatla reddetme- o anda kollaryla bacaklaryla dala
sarld; ocuu yle sallanr gren kedi, atlmann tam sras ol
duuna karar verdi; bir ty, frlak trnak ve hrlt yuma o
cuun stne utu; Cosimo gzlerini kapatp klcn ne uzat
maktan baka yapacak ey bulamad, budalaca bir eydi belki,
kedi kolayca bu hamleyi savuturup ocuu yere devirecein
den emin tepesine kt. Cosimo yanandan bir trmk darbesi
ald, ama deceine bacaklaryla smsk yapt dalda arka
st brakt kendini. Kedi tam tersini beklerken yana savruldu
ve den o oldu. Tutunmak, trnaklarn dala geirmek isteiyle
havada bir dn yapt; bu bir saniye, byk bir zafer atlmy
la Cosima'nun hcum etmesine yetti, klcn hayvann karnma
saplamasyla ilenen kedi miyavlad.
Kan revan iinde kalsa da kurtulmutu, yabani hayvan k
lcnn ucunda ie geirilmi gibi kalakalmt ve Cosima'nun

133
gznn altndan yana boyunca enesine kadar uzanan l
bir trmk izi olumutu. lk kez zafer kazanann umutsuzlu
uyla, kazanmann da bir eziyet olduunu anlam, artk seti
i yolda devam etmekle ykml olduu nu, baaramadnda
bir ka yolu olmayacan bilerek dal, klcn, kedi lsn
sk sk kucaklam, akl bandan gitmi halde acyla ve zafer
le haykryordu.
Onu aalarn arasndan, yeleine kadar kan iinde, ekil
siz apkasnn altmda sa zlm, ancak imdi kediye ben
zeyen yabani hayvan leini kuyruundan tutmu gelirken gr
dm.
Koarak gidip taraada Bayan General'i buldum. "Muhte
rem validem," diye bardm, "yaralanm."
"Was?* Nasl yaral?" derken drbn dorultnaya koyul
mutu bile.
" te, yaral gibi yaral!" dedim, Bayan General benim ta
nmlamam yerinde bulmu olmal ki, Cosima'nun her zaman
kinden daha evik hareketlerle yapt srayiarn izlerken
drbnn arkasndan bayla onaylad: "Das stimmt."**
Taburun cankurtaran arabasma yetirnek zorundaym
gibi hemen gazl bez, bant ve merhem hazrlayp ona gtr
mem iin elime tututurdu, tedavi edilmek iin eve dnme
ye karar verebileceine dair kck bir umuda bile kapl
mamt. Ben, pansurnan paketiyle koruya kotum ve onu
d'Ondarivalarn duvarna en yakn dut aacnda beklerneye ko
yuldum, nk manolyann altnda kaybolmutu.
D'Ondarivalarn bahesinde, elinde ldrd hayvan,
muzaffer bir edayla ortaya kt. Villanm nndeki ak alan
da ne grse beenirsiniz? Bir araba harekete hazrd, uaklar
arabann stne bavullar yklyorlard, hizmetilerden ve
kapkara giysiler iinde gayet ciddi teyzelerden oluan bir kala
baln ortasnda, stnde seyahat giysileriyle Viola, Marki ve
Markiz'le kucaklayordu.
"Viola!" diye bard Cosimo, kuyruundan tuttuu kediyi
havaya kaldrd. "Nereye gidiyorsun?"
Ne? (ev. N.)
yle. (ev. N.)

1 34
Arabann evresindekiler balarn kaldrp dallara baktlar,
onu yrtk prtk giysileri, kan revan iinde kalm, elinde l
hayvanla deli gibi grnce birden dehete kapldlar. "De nou
veau ici! Et arrange de quelle faon!"* diyerek, teyzelerinin hepsi
birden kz arabann iine doru iteklediler.
Viola dnd, burnu havada, kskn bir edayla, ailesine ola
bilecei gibi Cosima'ya da ynelik olabilecek bunalm ve kibir
li bir ksknlkle, (elbette onun sorusuna cevaben) "Yatl oku
la gnderiyorlar beni!" dedi zerine basa basa ve arabaya ynel
di. Ne Cosimo'yu ne de avn bir bakla onurlandrma gerei
duymutu.
Kap kapanm, arabac yerine oturmutu ve bu gidii hala
kabul edemeyen Cosimo, onun dikkatini ekmeye, bu kanl za
feri ona adadn anlatmaya alyordu, derdini nasl dile geti
receini bilemediinden haykrd: "Bir kediyi yendim!"
Teyzelerin mendilleri uuurken krba aklad ve araba
hareket etti, kapnn ardndan Viola'nn sesi ykseldi: "Aferin
sana!" Cosimo bunun hayranlk m kmseme mi belirttiini
anlayamad.
Vedalamalar byle oldu. Cosima'nun gerginlii, trmk
izlerinin yol at ac, zaferiyle ilgili hevesinin kursanda kal
mas, o ani ayrln yaratt byk znt, hepsi birden boa
zn tkad ve haykrlarla, dal atrtlarna karan gz yala
nyla patlak verdi.
"Hors d'ici! Hors d'ici! Polisson sauvage! Hors de Notre jardint"**
diye baryordu teyzeler ve btn d'Ondariva ailesi ellerinde
sopalarla kouyor, ta atarak onu kovalyorlard.
Cosimo hkrp haykrarak, artk aadakilerden kimin
stne derse, l kediyi frlatp att. Uaklar hayvan kuyru
undan tutup gbrelie attlar.

Komu kzmzn gittiini renince, Cosima'nun yere ine


ceini umut ettim bir sre. Neden bilmem, ama aabeyimin
aalarda yaama kararnn bu kzla bir ilgisi olduunu d
nyordum.

Yine burada. Nasl bu hale gelmi! (ev. N.)


k buradan, k buradan! Vahi ocuk! Defol bahemizden! (ev. N.)

1 35
Oysa bu konu zerine hi konumadk bile. Ona pansu
man malzemesini vermek iin aaca trmandm, yzndeki ve
kollanndaki synklan kendisi temizledi. Sonra ucunda kanca
bulunan bir olta istedi. D'Ondarivalarm gbreliinin stne
gelen bir zeytin aacndan kedi lsn avlamak iin kulland
bunu. Hayvann derisini yzd, elinden geldiince deriyi ta
baklad ve kendine bir kalpak yapt. Hayat boyunca kafasnda
greceimiz krk kalpaklann ilkiydi bu.

1 36
7

Cosima'yu son yakalama giriimine ablamz Battista kal


kt. Tabii bunu kimseye danmadan, btn ilerinde olduu
gibi gizlice yapt. Gece vakti, bir tencere kseotu ve tahta bir
merdivenle kp keiboynuzu aalarndan birini batan aa
kseye bulad. Cosima her sabah bu aaca tnerdi.
Sabahleyin, keiboynuzu aacnn stne yapm kanat
rpan sakalar, tepeden trnaa kseye bulanm alkular,
gece kelebekleri, rzgarn getirdii yapraklar, bir sincap kuyru
u, hatta Cosima'nun frakndan kopmu bir para bulduk. Kim
bilir, belki bir daln stne tneyip sonra kurtulmay becer
miti ya da byk olaslkla, -epeydir frakn stnde grm
yordum- o kuma parasn bizimle alay etmek iin koymutu.
Her neyse, aa iren bir biimde kseotuna bulanm olarak
kald ve sonra kurudu.
Babamz da dahil olmak zere hepimiz Cosima'nun bir
daha aa inmeyeceine kendimizi inandrmaya baladk.
Aabeyim Ombrosa topraklarndaki btn aalarn stnde
atlayp zplamaya baladndan beri, Baron, dklk saygnl
nn zedeleneceinden korktuu iin ortalkta grnmeye eki
niyordu. Her gn biraz daha solgunlaan yz iyice ortaya
kyordu, bunda babalk ve hanedanlk endielerinin pay nedir
bilemiyorum: Ama belli ki, iki dert birleiyordu, nk Cosima
ilk oluydu, unvan ona geecekti, her ne kadar bir Baran'un il
kuu gibi aatan aaca sektiini grmek zorsa da, ocuk bile
olsa bir Dk'n bunlar yaptn kabullenmek daha beterdi ve

1 37
bizimki gibi tartmal bir unvan iin varisin bu davran des
tek bulacak gibi bir konu deildi.
Yersiz kayglar tabii, nk btn Omrosallar babamn
bu bo arzusuna glp geiyorlar; evredeki villalarda yaa
yan soylular onu deli yerine koyuyorlard. Soylular, o sralar,
derebeyi atolarnda oturmaktansa byle ho yerlerde yaplan
villalarda oturmay adet edinmilerdi, bu bile onlarn sradan
insanlar gibi yaayp dertten tasadan kama eilimlerini orta
ya koyuyordu. Eski Ombrosa Dkal kimin umurundayd?
Ombrosa'nm gzellii, burann herkesin ve hi kimsenin topra
olmasndan geliyordu: Hemen hemen btn topraklarn sa
hibi olan d'Ondariva Markilerine kar birtakm ykmllk
ler vard, ama buras oktandr Cenova Cumhuriyeti'ne vergi
deyen zgr bir beldeydi, bize miras kalan ve grtlana ka
dar vergi borcuna batm beldeden yok pahasna satn ald
mz topraklarda rahat rahat yaayabitirdik Daha ne isterdi ki
insan? evrede villalar, korular, meyve baheleriyle denize
kadar uzanan kk bir soylular topluluu vard; birbirlerini
ziyaret ederek, avianarak mutlu mesut yaayp gidiyorlard, ha
yat pahal deildi; kraliyet soyundan gelen bir ailenin dn
mek zorunda olduu sermayeydi, politikayd gibi sknt, y
kmllk ve masraflarmz olmakszn Saray'a yakn kiilerin
ayrcalkianna sahiptik. Babamza gelince, o bunlarn tadn
karacana, devrik bir hkmdar gibi hissediyordu kendini,
evredeki soylutarla btn balarn koparnt (annemiz ya
banc olduundan zaten bandan beri bu ilikileri kurmam
t); bunun yararlar da vard, kimseyi konuk etmeyince pek ok
masraftan kurtulmu oluyor, yaadmz para skntsn by
lece gizleyebiliyorduk.
Ombrosa halkyla iyi ilikilerimiz olduunu sylemek zor;
Ombrosallarn nasl insanlar olduklarn bilirsiniz, pek cimri,
yalnzca kendi kervanlarnn yrmesine bakan insanlardr; o
zamanlar zengin snf arasnda limonata pek revata olduun
dan limon iyi para eder olmutu; her yere limon aalar dikil
mi, ok zaman nce korsanlar tarafndan zarar verilen liman
onarlmt. Cenova Cumhuriyeti, Sardunya Kral'na bal top
raklar, Fransa Krall ve Piskoposluk arazisi arasnda kalan

1 38
Ombrosallar herkesle ticaret yapyor, kimseyi takmyorlard,
ah bir de u her yl byk zorluklarla Cenova'ya demek zorun
da olduklar, deme vakti geldiinde vergi memurlarna kar
isyan etmelerine neden olan vergiler de olmasayd!
Baron di Rondo, vergi yznden kan bu isyanlar her pat
lak veriinde, gelip kendine dkalk tacn sunacaklarn san
yordu. O zamanlarda alana iniyor, Ombrosallarn karsna ko
ruyucu olarak kyor, ama her defasnda iin sonu rk limon
yamuruna tutulup bir an nce oradan kamaya varyordu. Bu
iin iinde her zamanki gibi Cizvitlerin parma olduunu, ken
disine komplo hazrlandn sylyordu. Cizvitlerle arasnda
lmne bir sava olduunu kafaya taknt bir kere, Birlik'in
ona zarar vermekten baka ey dnd yoktu. Gerekten
de, ailemizle sa'nn Birlii arasnda bir bestann mlkiyetiyle
ilgili anlamazlk kmt; sonunda dava alm ve Piskopos'la
aras iyi olan Baron, blge papazn Piskoposluk topraklarndan
uzaklatrmay baarmt. Bu olaydan beri babamz, Birlik'in
hayatna kastetmek, haklarn elinden almak iin adam yollad
ndan emindi; dier yandan Cizvitlerin eline tutsak dt
n dnd Piskopos'u kurtarmak iin gvenilir adamlar
dan bir milis kuvveti oluturmaya alyordu; Cizvitlerin ken
dilerine musallat olduundan ikayet edenleri himaye ediyor,
kayryordu; bylece bize de ruhsal anlamda babalk edecek o
akl bir kar havada yar Jansenisti hoca olarak semiti.

Tek bir kiiye gvenirdi babam, o da valye Avukat't.


Baran'un kardeine kar bir zaaf vard, onu biricik ve bahtsz
olu olarak gryordu; o zamanlar bunun farknda mydk bil
mem, ama Carrega'y nasl deerlendirdiimize baklacak olur
sa onu biraz kskanyorduk, nk babamz bu ellilik kardei
biz ocuklarna ye tutuyordu. Ayrca bu duygularmzda yal
nz deildik: Bayan General ve Battista da ona sayg duyarm
gibi davranyorlar, ama aslnda varlna katlanamyorlard; o
da ba emi grnnn altndan her eyle, herkesle dalga
geiyor, ok ey borlu olduu Baron dahil olmak zere belki
hepimizden nefret ediyordu. valye Avukat az konuurdu,
gren de onu sar-dilsiz ya da yabanc sanabilirdi: Bir vakitler

1 39
kim bilir nasl avukatlk yapmt, Trklerle iliki kurmadan
nce de byle tuhaf myd? Belki de Trklerden, artk yapa
bildii yegane i olan ve bunun sayesinde babamzdan abart
l vgler ald sulama bilimini renmekle aklllk etmiti.
Hibir zaman tam olarak gemiini renemedim, ne annesi
kimdi, ne genliinde bykbabamla nasl ilikileri olmutu
(avukatlk tahsili almasn saladna, valye unvann verdi
ine gre kukusuz bykbabam da onu sevmiti) ne de na
sl olmu da kendini Trkiye* topraklarnda bulmutu. Uzun
sre kald yerin aslnda Trkiye olup olmad da tam olarak
bilinmiyordu, belki de Berberilerin bulunduu yerlerdi, Tu
nus, Cezayir olabilirdi, ama kesin olarak bilinen Mslman bir
lkede yaadyd, hatta onun da Mslman olduu syleni
yordu. Onun hakknda pek ok ey anlatlrd: nemli grev
lerde bulunmutu, Sultan'n yannda makam sahibi olmutu,
Divan'n sulama uzman ya da buna benzer bir ey ve ardn
dan, bir saray entrikas, kadn meselesinden kaynaklanan bir
kskanlk ya da kumar borcu yznden gzden dm ve
kle olarak satlmt. Venediklilerin ele geirdii bir Osmanl
kadrgasnda zincire vurulmu, krek eken klelerin arasn
da bulunduu ve zgr brakld bilinirdi. Venedik'te aa
yukar dilenci gibi yaam, sonunda sebebini bilmediim,
kart bir kavga yznden (byle sklgan bir adam gidip
kime dalard, Tanr bilir) yine zincire vurulmutu. Babamz,
Cenova Cumhuriyeti'nin araya girmesiyle para deyerek onu
kurtard; kabak kafal, kara sakall, perian halde, dilsiz sayla
bilecek bu ufak tefek adam, kendisine ait olmayan bol giysiler
iinde aramza katld (henz ocuktum, ama o akama ait bu
sahne zihnime kaznmtr). Babamz, onu yetkili bir kii ola
rak herkese kabul ettirdi, iftliinzin yneticisi yapt, ona bir
alma odas verdi, bu oda gitgide tklm tk katlarla dolan
bir yer haline geldi. valye Avukat'n srtnda cppe, ban
da fes olurdu, o gnlerde pek ok soylu ve burjuvann alma

Calvino'nun Trkiye derken kastettii, Osmanl topraklarn iaret eden coraf


yadr. leride geecek, hem Trke hem de Frank dilinde konutuklar sylenen
ayn korsan grubunu nitelerken kulland Arap, Mslman, Berberi, Maribi vs
gibi adlar da ayn ekilde "Osmanl" uyruklarn niteler. (ev. N.)

1 40
odalarnda giydikleri eyierdi bunlar; ama o alma odasnda
doru dzgn oturmuyordu bile ve darda, balk bahelik
yerlerde bu klkta dolamaya balad. Sonunda sofraya da bu
Trk ii giysilerle geldi, iin garibi, kurallara sk skya bal
babamzn ona son derece hogrl davranmasyd.
Ynetici olmakla birlikte, ekingen yaradl ve konu
makta glk ekmesi yznden, valye Avukat kahyalarla,
yarclarla ve renberlerle hibir ey konumuyordu; verilecek
emirler, alanlarn denetlenmesi gibi btn sorunlar babam
zn zerine kalmt. Enea Silvio Carrega muhasebe ilerine ba
kyordu, hesaplara o bakt iin mi ilerimiz ktye gidiyordu,
yoksa ilerimizin gidiatndan dolay m onun hesaplar gle
iyordu, bilmiyorum. Baz sulama hesaplar ve tesisat izimie
ri de yapyor, kocaman bir tahtay izgiler, rakamlar ve Trke
kelimelerle dolduruyordu. Zaman zaman babamz onunla a
lma odasna saatlerce kapanyor (Avukat'n alma odasnda
kald en uzun srelerdi bunlar) ve bir sre sonra kapal kap
nn ardndan Baran'un fkeli sesi, alalp ykselen bir tartma
iitilir, ama valye'nin sesi neredeyse kmazd. Ardndan kap
alr, kafasnda sivri fesi, hzl hzl att admlardan ayaklar
cppesinin eteklerine dolanarak, valye Avukat kar, balkon
kaplarnn birinden frlayp koruya, balara bahelere doru
giderdi. "Enea Silvio! Enea Silvio!" diye baran babamz pein
den koar, ama kardei oktan zm bann baraniarna ya da
limon bahesinin ortasna varm olur, yapraklarn arasndan
yalnzca inatla ilerleyen krmz fesi seilirdi. Babamz ona ses
lenerek izini srerdi, bir sre sonra Baran elini kolunu sallayp
hala didierek, valye yannda ufack, kamburu km, skl
yumruklar cppesinin ceplerinde, birlikte geri dndklerini
grrdk.

141
8

O gnlerde Cosimo yerdekilere meydan okuyor, bu yolla


kendi niyetini, ustaln snyor, bylelikle gcnn snrlarn
da grp aalarn tepesinde ne yapp ne yapamayacan anl
yordu. Bir gn haylazlara yere inmeden atlayp sramada mey
dan okudu. Porto Capperi yaknlarnda, yoksullarla serserilerin
barakalarnn arasndaydlar. Yapraklar dklm, yar kuru
bir prnaln stnde oynarken, uzun boylu, hafif kamburu k
m, srtnda kara mantolu bir adamn at stnde yaklatn
grd. Babasn tand. Ayaktakm ortalktan yok oldu; derme
atma evlerinin eiinden kadnlar seyre koyuldular.
Baron Arminio atn aacn altna kadar getirdi. Gnbat
mnn kzll vuruyordu. Cosimo plak dallarn arasndayd.
Birbirlerine baktlar. Salyangaz yemeinden sonra ilk kez byle
kar karya geliyorlard. Olayn stnden gnler gemi, her
ey deimiti, ikisi de artk iin ne salyangozlarla ne de oul
larn itaat etmesiyle ya da babalarn otoritesiyle bir ilgisi kalma
dnn farkndaydlar; mantkl, saduyulu szler etmek yersiz
kaacakt, yine de birbirlerine bir ey sylemeleri gerekiyordu.
"Pek soylu bir biimde kendinizi ortaya koyuyorsunuz!"
diye ac bir sesle balad babam. "Kibar bir beyefendiye yarar
bir davran!" (Sizli bizli konuuyordu, tpk ar serzenilerde
bulunurken yapt gibi, ama imdi bu mesafenin, ayrln be
lirtisiydi.)
"Muhterem pederim, beyefendi her yerde beyefendidir,
yerde de aa tepesinde de deimez bu," diye cevap verdi Co
simo ve hemen ekledi, "doruluktan ayrlmad srece."

142
"Pek veciz szleriniz var," diye onaylad Baron ciddi ciddi,
"lakin az nce bir kiracnn bahesinden erik almaktan imtina
etmediniz."
Doruydu. Aabeyim sust yakalanmt. Ne diyebilir
di ki? Glmsedi, ama kstahlk ya da umursamazlkla deil:
Utanga bir glmsemeydi, yz kzard.
Babam da glmsedi, zntl bir ifadeyle ve kim bilir ne
den, o da kzard. "En beter soysuzlarla, dilencilerle ibirlii ya
pyorsunuz," diye ekledi.
"Hayr muhterem pederim, ben kendi hesabma i gryo
rum, herkes kendi hesabna," dedi hi kmldamadan.
"Sizi aa inmeye davet ediyorum," dedi Baron, sakin ve
neredeyse snk bir sesle, "durumunuzun gerektirdii grevle
re yeniden balamaya aryorum."
"Size itaat etmek niyetinde deilim muhterem pederim, bu
beni zse de."
kisi de tedirginlik iindeydi, canlar sklmt. Birbirleri
nin ne diyeceklerini biliyorlard. "Ama ya reniminiz! Ya bir
Hristiyan olarak devleriniz!" dedi babam. "Amerika'daki vah
iler gibi mi yetirnek istiyorsunuz?"
Cosimo sustu. Bunlar henz dnmedii konulard, d
nmeye de hevesli deildi. "Birka metre yksekteyim diye
yararl bilgilerin bana ulanayacan m sanyorsunuz?"
Kvrak bir cevapt, ama imdiden davrannn sonularn
hafifletiyordu: Dolaysyla bir zayflk belirtisiydi.
Babam bunu fark etti ve iyice zerine gitti: " syan, lye
gelmez. Birka karlk yolculuun bile geri dn olmayabilir."
Aabeyim bir baka soylu cevap verebilir, hatta Latince bir
zdeyi bile patlatabilirdi, imdi aklma hibiri gelmese de, o
zamanlar bir srsn ezbere biliyorduk. Bu merasimden bu
nalmt, dilini kard ve bard: "Ama ben aalarn tepesin
den herkesten daha uzaa iiyorum." Pek yersiz bir cmle ol
makla beraber tartmay bak gibi kesen bir cevapt.
Porta Capperi'deki haytalar bu cmleyi duymular gibi bir
haykntr kopardlar. Baron di Rondo'nun at ahland, Baron
kourulara asld ve oradan ayrlmaya hazrlanr gibi mantasu
nun yakalarn tuttu. Ama dnd, mantosundan bir kolunu -

143
karp yaklamakta olan kara bulutlar gstererek bard: "Dik
kat et evlat, hepimizin stne iemeye muktedir biri var," dedi
ve atn mahmuzlad.
Tarlalarn nicedir bekledii yamur tek tk iri damlalar
halinde yamaya balad. Derme atma evlerin arasnda kafa
Ianna uval geirmi ocuklar karken "Cieuve! Cieuve! L'aiga
va pe euve!" diye ark sylyorlard. Cosimo yapraklarn ara
snda kaybolurken zeri suyla kaplanan yapraklara dedike
iyice slanyordu.

Yamurun yadn fark edince, aabeyim iin endieye


kapldm. Onu srlsklam, yandan vuran yamurdan kaama
dan bir aa gvdesine sarlrken hayal ediyordum. Ama bir
frtnann onu eve dndrmeye yetmeyeceini biliyordum. An
nemizin yanna kotum: "Yamur yayor! Cosimo ne yapacak
muhterem validem?"
Bayan General perdeyi aralayp yanura bakt. Gayet sa
kind i. "Yamurun en byk sakncas yerlerin amur iinde
kalmasdr. Yukarda olduuna gre onu etkilemez."
"Ama aalarn arasnda nereye snacak?"
"Klk yerine ekilecektir."
"Hangi klk yerine?"
"Zamannda kendine klk bir yer hazrlamay dnm-
tr."
"Sizce ona bir emsiye gtrsem daha yerinde olmaz m?"
Bu emsiye sz onu hemen gzlem yerinden kopard ve
analk kayglarnn iine att, "Ja, ganz gewiss!"* demeye koyul
du Bayan General, "Yanna bir ie de scak elma urubu al,
yn oraba sar! Bir de muamba paras al, nemden korunmak
iin dallarn stne sersin ... Ama iyi de, zavallm, nerededir
kim bilir imdi ... Dilerim onu bulursun ..."
Kolumun altnda paketler, stmde kocaman yeil bir em
siye, elimde Cosima'ya gtrdm bir baka kapal emsiyey
le yamurun altnda yola koyuldum.
ifreli slmz alyordum, bana yamurun durmadan
aalar dven sesi cevap veriyordu yalnzca. Karanlkt; bah-
Evet, kesinlikle. (ev. N.)

1 44
enin dnda nereye gideceimi bilmiyordum, kaygan talar
stnde, amura batan ayrlarda, su birikintileri arasnda slk
alarak rastgele admlar atyordum ve slm duyurmak iin
emsiyeyi arkaya devirdiimde su yzme vuruyor, slm
dudaklarmn arasnda bouyordu. Yksek aalada kapl, ka
muya ait belli yerlere doru gitmek istiyordum, orada toplu s
naklar olabileceini dnyordum, ama karanlkta yolumu
kaybettim. Paketleri ve emsiyeleri kucaklam halde, orada y
lece kalakaldm, yn oraba sarl scak urup iesi azck st
yordu beni.
Derken tam tepemde, aalarn arasnda bir prlt grdm,
ne ay olabilirdi bu ne de yldzlardan gelen bir k. Sanki
slklarma cevap veriyordu.
"Cooosimo!"
"Biaaagio!" diye seslendi biri aacn tepesinden, yamurun
iinden.
"Neredesin?"
"Burada ... Sana doru geliyorum, ama elini abuk tut, sla
nyorum."
Birbirimizi bulduk. Cosimo, battaniyeye sarnm olarak,
birbirine gemi dallarn arasndan, n geldii yksek gv
deli kayn aacna nasl klacan gstermek iin bir sdn
en alt atalna kadar indi. Hemen ona emsiyeyi ve paketlerden
birkan verdim, elimizde ak emsiyelede trmanmaya al
tk, ama mmkn deildi, emsiye yokmu gibi slandk yine
de. Beni gtrd yere vardk, adr bezinden szan n d
nda hibir ey grmedim.
Cosimo, adrn bir kanadn kaldrd, beni ieri ald. Fene
rin nda, her yan perde ve hallada kapl kk bir oda gr
dm, kayn aacnn gvdesi ortasndan geiyordu, kaln dallar
stne zemin niyetine kalaslar konmutu. Bir saraya girmiim
gibi hissettim kendimi, ama bu sarayn ne kadar oynak oldu
unu anlamakta gecikmedim, nk ikimizin arl denge
sini bozuyordu ve Cosimo ken, yklan yerleri tamir etmeye
koyulmutu bile. emsiyeleri ap tavandaki iki delii rtrnek
iin adrn stne yerletirdi; ama baka bir sr delikten su
aknaya devam ediyordu ve ikimiz de srlsklam olmutuk, ie-

1 45
risi de dars kadar souktu. Yine de Cosimo buraya o kadar
ok rt ve battaniye ymt ki, yalnzca ba darda kala
rak altna gmlebilirdi insan. Fenerin sallanan, titrek nda,
dallar ve yapraklar, bu tuhaf yapnn tavannda ve duvarlarn
da i ie gemi glgeler yanstyordu. Cosimo, elma urubunu
koca yudumlarla ierken, bir yandan da: "Ooh! Oh!" diyordu.
"Gzel bir ev," dedim.
"Henz bitmedi ama," diye abucak cevaplad. "Daha ya-
placak ok i var."
"Her eyi sen mi yaptn?"
"Ya kim yapacakt? Hem buras gizli bir yer."
"Ben gelebilir miyim?"
"Olmaz, bakalarna yol gsterirsin."
"Babam, seni artk aramayacan syledi."
"Olsun, yine de gizli kalmas gerekiyor bu evin."
"O hrsz ocuklar yznden mi? Onlar senin arkadan
deil mi?"
"Bazen yle, bazen deil."
"Ya kk atl kz?"
"Sana ne bundan?"
"Yani arkadan m senin, onu merak ettim, birlikte oyun
oynuyor musunuz?"
"Bazen yle, bazen deil."
"Niye bazen arkadan deil?"
"Bazen ben istemiyorum nk, bazen de o."
"Peki buraya getirir misin onu?"
Cosimo, surat ask, dallardan birinde dertop olan hasr
dzeltmeye alyordu, "Gelse, getirirdim," dedi ciddi ciddi.
"Gelmez mi?"
Cosimo uzand yerden atlad, "Gitti," dedi.
"Sylesene," dedim alak sesle, "nianln m o?"
"Hayr," diye cevap verdi aabeyim ve derin bir sessizlie
gmld.

Ertesi gn hava gzel olduundan, Cosima'nun Rahip Fa


uchelafleur ile derslerine yeniden balamasna karar verildi.
Derslerin nasl yaplacana dair bir ey sylenmedi. Yalnzca,

1 46
Baron biraz serte rahibi ard ("L:Abbe*, orada durup sinek av
layacanza ..." diyerek), gidip aabeyimi aramasn ve ona biraz
Vergilius evirisi yaptrmasn syledi. Sonra, rahibi ok g bir
durumda brakm olmaktan korktu ve onun grevini hafiflet
mek iin bana, "Git aabeyine yarm saat iinde Latince dersi
iin bahede hazr olmasn syle," dedi. Bunu, elinden gelen en
doal ses tonuyla sylemeye alt, bundan sonra bu tavrn sr
drmek istiyordu: Cosimo aalarn stnde yaayacak idiyse
de her ey eskiden naslsa yine yle devam etmek zorundayd.
Ders yapld. Aabeyim bir karaaa dalna ata biner gibi
oturmu, bacaklarn sarktm bir halde, rahip de aada, a
yrlarn stnde bir tabureye oturmu, bir azdan dizeleri tek
rarlyorlard. Ben evrelerinde oynuyordum, derken bir an orta
lktan kayboldum; dndmde rahip de aaca kmt; siyah
orapl uzun, clz bacaklaryla bir atala aslmaya alyor, Co
simo dirseinden tutarak ona yardm ediyordu. i htiyara uygun
bir oturma ekli buldular, kitabn stne eilip zor bir blm
heceleye heceleye birlikte okudular. Aabeyim dikkat kesilmi
grnyordu.
Sonra nasl oldu bilmiyorum, renci kat, belki de rahi
bin orada her zamanki gibi gzlerini bn bn bolua dikerek
dalp gitmesi yznden; bylelikle ihtiyar kara rahip, dizinde
ak kitap, beyaz bir kelebein uuunu az ak izlerken dal
da bir bana kald. Kelebek gzden yittiinde, aacn stnde
olduunu fark eden rahip korkuya kapld. Aacn gvdesine
yapt gibi, birileri merdivenle gelene kadar: ''Au secours! Au
secours!"** diye barmaya balad, bir sre sonra sakinleip ine
bildi.

Rahip. (ev. N.)


Yetiin! Yetiin! (ev. N.)

1 47
9

Ksacas, Cosima, mehur kana ramen yan bamzda


ve neredeyse eskisi gibi yayordu. nsanlardan kamayan bir
mnzeviydi. Hatta insanlara yrei ak olduu sylenebilirdi.
iftilerin tarla apaladklar, gbre havalandrdklar, ot bi
tikleri yerlerde durur, kibarca onlar selamlard. iftiler a
knlkla balarn kaldrp baknr, o da hemen bulunduu yeri
sylerdi, nk daha nceleri birlikte sk sk yaptmz gibi
aadan geleni geeni korkutma adetinden vazgemiti. lk
zamanlar, dallarn stnde bunca yolu atn gren iftiler,
durumu idrak edememiler, beylere yapld gibi apkalar
n karp selamasnlar m, yoksa onu yaramaz bir ocuk gibi
azarlasnlar m bilememilerdi. Sonralar altlar, onunla ho
be etmeye, ilerden, hava durumundan konumaya baladlar,
hatta onun aalarnn stnde srdrd, zenginlerin oyna
dklarn grdkleri oyunlardan ne daha iyi ne de daha kt
olan oyununu takdir bile etmeye baladlar.
Cosima, iftilerin almalarna bakmak iin saatlerce k
prdamadan aalarda oturuyor, gbre ve tohumlar zerine so
rular soruyor, yerde yaarken kyller ve uaklada iki kelime
etmesini hep engelleyen ekingenlii yznden yapma frsat
bulamad eyleri yapyordu. Kimi kere saban srederken iz
eri giderse onlar uyaryor, evredeki bostanlarda damates
Ierin olguntatn haber veriyor, bazen de oraknn karsna
adamn biley tana ihtiyac olduunu sylemek ya da bostann
su yolunun deimesi konusunda uyarmak gibi ufak tefek i-

1 48
lerde kyllere yardmc oluyordu. iftiler iin bu tr grevleri
yerine getirmek zere harekete getiinde, yolu serelerin istila
ettii bir buday tarlasndan geecek olsa, grlt patrt edip
apkasn kararak kular kovalyordu.
Ormanda tek bana yapt geziler srasnda nadiren de
olsa insanlarla karlard; bunlar bizim karlamadmz tr
den kiiler olur ve onu derinden etkilerdi. O zamanlar, bir sr
yoksul gebe ormanlarda yayordu: Alk yznden kendi
topraklarndan uzaklara srklenen, ekmeklerini kmrclk,
kazanclk, camclk gibi geici ilerden kazanan ailelerdi bun
lar. iikierini ak havada kuruyor, al rpdan attklar ku
lbelerde yayorlard. Aalarda yaayan bu krkl ocuu ilk
grdklerinde korkmulard, zellikle kadnlarn, hortlak mdr
cin midir bu diye dleri patlamt; ama sonradan Cosima on
larla ahbap olup yanlarndan saatlerce ayrlmaz olmu, oturup
almalarn seyretmi, akamlar ate yakp bana getikle
rinde yaknlarndaki bir aaca gelip anlattklar hikayeleri din
ler olmutu.
Klrengi araziyi kaplayanlarn iinde en kalabalk olanlar
kmrclerdi. "Hura! Hota!" diye baryorlard, Bergamolu ol
duklarndan dedikleri anlalmyordu. En gl, en iine kapa
l, en birbirine bal olanlar anlard: Hsm akrabalkla, ilikiler
le, hrgrle bir topluluk arnanlara yaylyordu. Cosima, bazen
bir grupla teki arasnda araclk ediyor, haber getirip gtr
yor, grevler stleniyordu.
"Rovera Rossa'nn alt tarafndakiler size unu sylememi
istediler: Hanfa la Hapa Hata '1 Hoc!"
"De ki onlara: Hegn Hobet Ho de Hot!"
Genizden gelen tuhaf seslerini aklnda tutmak iin tekrar
layp duruyordu, onu her sabah uyandran kularn cvltsn
taklit ettii gibi.

Baron di Randa'nun olunun aylardr aalarn tepesinden


inmediinin dedikodusu evrede kulaktan kulaa dolasa da
babamz yine de bunu sada solda karlat insanlardan bir
sr gibi saklyordu. Toulon Krfezi'nde topraklar olan Estomac
Kontlar, Fransa'ya giderken bizde konaklamak istediler. Bu iin

1 49
altnda ne gibi bir kar vard bilmiyorum: Baz mallar stn
de hak m iddia ediyordu ya da oullarndan biri piskopostu,
onun bir yere atanmas sz konusuydu da Baron di Rondo'nun
desteine mi ihtiyac vard? Babam da, Ombrosa'daki hanedan
lk iddialar iin devasa tasarlar retmeyi srdryordu bu
birlemeyi dnerek.
Bir ziyafet verildi, herkes birbirinin nnde ylesine el
pene divan duruyordu ki, az kalsn skntdan patlayacaktm,
hele bir de misafirlerin perukah tkrldm bir oullar vard,
evlere enlik! Baron, oullarn, yani yalnzca beni takdim etti,
sonra yle devam etti: "Biare kzm Battista'y grebilecek mi
siniz bilmem, yle her eyden elini eteini ekmi ve sofu bir
hayat srer ki ... " der demez o alk ortaya kmaz m, hem de ne
halde, banda rahibe bal, ama her yan kurdeleler ve ssler
le dolu, yz pudral, ellerinde yarm eldivenler. E onu da an
lamak lazm, Marki della Mela olayndan beri, hizmetkarlar ve
kyller dnda gen bir erkek grmemiti. Gen Estomac Kon
tu, hemen nnde eilip kalkmaya koyuldu, Battista da isterik
kahkahalarla ona karlk veriyordu. Kzyla ilgili hayaller kur
maktan oktan vazgemi olan Baran'un kafasnda olas yeni
fikirler vzr vzr dnmeye balad.
Kont ise olan bitenin farknda deilmi gibi davranyordu.
"Fakat, sizin bir olunuz daha yok muydu Monsenyr Armi
nio?"
"Evet, byk olum," dedi babamz, "tesadf edemediniz
ite, kendisi avda."
Yalan da deildi, o zamanlar Cosimo, ormanda elinde tfe
i tavanlarn, ardkularnn peindeydi. Tfei ona ben g
trmtm, hani u Battista'nn fare avlad ve avianmaktan
vazgetikten sonra bir iviye ast, hafif tfekti bu.
Kont, evredeki av hayvanlaryla ilgili sorular sorma
ya balad. Baron sorulara stnkr cevaplar veriyordu, d
dnyaya kar sabrla ve dikkatle bakma yeteneinden yoksun
olduu iin aviannay bilmiyordu. Her ne kadar byklerin
laflarnn arasna girmemem konusunda sk skya tembihli ol
sam da sze kartm.
"Sen ne bileceksin yavrucuum?" dedi Kont.

1 50
"Aabeyimin avlad hayvanlar almaya ben gidiyorum,
sonra aa ... " diyordum ki babamz sz azmdan ald:
"Sana kim sz verdi? Haydi git oyna bakalm."
Bahedeydik, akam olmasna karn yaz olduu iin hava
ge kararyordu. Derken Cosima, banda kedi krknden kal
pa, bir omzunda tfei, dierinde mzra, hacaklarnda toz
luklaryla nariarn ve karaaalarn arasndan sessizce geldi.
"Aman da aman," dedi pek keyiflenen Kont, daha iyi gr
mek iin yerinden kalkp eilip dorulmaya balad: "O da
kim? Kim var aalarn stnde?"
Elbette babamz, iaret edilen yere bakacana, "Ne var?
Bilmem ki ... Size mi yle geldi ..." derken iyi grp grmediini
anlamak iin Kont'un gzlerinin iine bakyordu.
Bu arada Cosima tam tepelerine gelmi, bacaklarn am
bir ataln stnde duruyordu.
"Ah, tabii ya, olum Cosima, ocuk ite bunlar, bizi art
mak iin aaca km."
"Byk olan deil mi?"
"Evet, evet, byk olum, ama daha ocuk grdnz
gibi, hala oyun yanda bunlar ..."
"Yine de dallarn stnde byle gezecek kadar ustalam...
Hele srtndaki bunca arlkla ..."
"Eh, oynuyorlar ite..." Berbat bir samimiyetsizlikle yz
kpkrmz kesilmiti: "Ne yapyorsun orada? Hadi, in artk.
Kont'a ho geldiniz, de."
Cosima, kedi krknden kalpan karp eildi. "Kont
Hazretleri, size hrmetlerimi sunarm."
"Hah ha ha!" diye glyordu Kont, "Aferin, aferin! Mon
senyr Arminio, brakn kalsn orada. Aalarda gezen gen,
aferin!" Glmeye devam ediyordu.
Gen Kont olacak o mankafa da, "C'est original, a. C'est tres
original!"* diye papaan gibi tekrarlayp durmaktan baka halt
etmiyordu.
Cosima atala oturdu. Babamz konuyu deitirdi, Kont'un
dikkatini baka yne ekmek iin enesi almt. Fakat Kont
ikide bir ban kaldrp bakyordu, aabeyim de hala yukar-
Tuhaf bu! ok tuhaf! (ev. N.)

151
dayd, bir o aaca bir buna geip duruyordu, tfeini temizli
yor, tozluklarn yalyor, akam kp hava souduu iin s
tne daha kalm bir ey alyordu.
"una bak una! Her i de geliyor elinden bu delikanlnn!
Pek houma gitti. Saray'a ilk gidiimde iim bunu anlatmak
olacak. Piskopos oluma, Prenses teyzeme..."
Babam kuduruyordu. stne stlk kz ortalkta yoktu,
gen Kont da gzden kaybolmutu.
Ortal kolaan etmek iin oradan uzaklaan Cosimo, ne
fes nefese dnd geldi. "Battista yznden Kont'u hkrk tut
tu! Kont'u hkrk tuttu!"
Yal Kont'u bir endiedir ald. "Ah ne naho bir durum!
Olum pek mustariptir bu dertten. Aferin delikanl, git bak ba
kalm gemi mi? Syle de geri dnsnler."
Cosimo frlad, bir ncekinden daha tknefes geri dnd:
"Birbirlerini kovalyorlar. Battista, hkr gesin diye Kont'un
mintannn iine kertenkele atmak istiyor. O da istemiyor!" Ve
olup biteni grmek iin yine gitti.
O akam byle geirdik, aslnda dierlerinden fark olma
yan bir akamd, Cosimo her zamanki gibi aalarn stnden
kaamak olarak hayatmza katlyordu, ama bu kez konuklar
da vard ve aabeyimin bu tuhaf davrannn nam btn Av
rupa sarayiarna yayld, babam utan iinde brakt. Aslnda
utanmasna gerek yoktu, nk Estomac Kontu ailemiz hak
knda olumlu izlenimlere sahip olmu, bylece de Battista ile
gen Kont nianlanmlard.

1 52
10

ie gemi biimde yaylan zeytin aalar, Cosima'ya


rahat ve dz yollar sunuyordu; kabuklarnn sertliine karn,
stnden geene ve konaklayana sabrl ve dost aalardr bun
lar, kaln dallar azdr ve stnde fazla hareket etmeye elverili
deildir. ncir aalarndaysa, dallarnn insan tartp tartma
dna her zaman dikkat etmek gerekir, ama gezintinin sonu
gelmez; Cosimo, geni yapraklarnn arkasnda durup gnein
yapraklarn ince damarlarndan szn seyreder, yeil meyvele
rin yava yava olguntatn grr, saplarndan szlen st
koklard. ncir aac, insan kendine benzetir, yapkan salgsy
la, eekarlannn vzltlaryla doldurur; bir sre sonra Cosimo
incir aacyla hemhal olduu duygusuna kaplr, bundan tedir
gin olur ve ekip giderdi. Salam vez ya da dut aac rahat
tr, ne yazk ki bunlar az bulunur. Ceviz aalar iin de ayn
ey sylenebilir, aabeyimi devasa bir ceviz aacnda grecek
olsam, pek ok kat ve saysz odadan oluan bir malikanede ol
duunu dnr, onu taklit etmek, aaca trmanmak arzusuna
kaplrdm; bu aacn aa olmakta gsterdii g ve kararllk,
yapraklarna kadar yansyan, ar ve salam duruundaki inat
ylesine hissedilirdi ki.
Cosimo yemyeil meeterin yapraklar arasnda keyifle otu
rur (bizim korudan sz ederken, belki de babamzn sekinci
dilinin etkisiyle, hep prnal dedim bu meelere), aalarn at
lak kabuklarn severdi; dneeli olduu zamanlar da, aaca
zarar vermek arzusuyla deil, o uzun yenilenme abasnda ona

1 53
yardmc olmak amacyla bu kabuklar koparrd. nariarn da
pul pul kalkan beyaz kabuunu sayar, kfl eski altn tabaka
larn ortaya karrd. Yumrularndan krpe fknlar, kesik ke
sik yaprak tutarnlar ve kadms yemiler veren yamru yum
ru karaaa gvdelerini de severdi; ama karaaa trmanmak
iin pek uygun deildi, clz ve sk dallar ge doru ykselir,
geit vermezdi. Ormanda tercih ettii aalar kaynlar ve me
elerdi: am aalar birbirine ok yakn olur, ince dallar ve
ineyapraklaryla geecek ve tutunacak yer brakmazd; atkes
taneleri de trtkb yapraklar, dikenli meyve kabuklar, yksek
dallaryla sanki uzak durulsun diye yaratlmt.
Bu tankl ve ayrmlar Cosima zamanla edindi, yava
yava aalar tand; ama ilk gnlerde bile, sanki bir igdyle
hepsi onun evrenine dahil oluyordu. Onun iin dnya artk de
imi, bolukta dar ve eri kprlerden; budaklar, kymklar
ve atlaklar halinde kalkan kabuklardan, en ufak esintiyle sap
klarn ucunda titreen ya da aa eildiinde bir yelken gibi
dalgalanan yaprak perdesinde, yapraklarn sklna ya da sey
rekliine bal olarak deien bir yeil ktan olumutu. Bizim
dnyamz ise orada, yerde, gitgide yasslyordu, oransz biim
lerimiz vard ve elbette onun yukarda yaad hibir eyi an
lamyorduk: O, aa gvdelerinin iinde yllar gsteren halka
lar nasl hcreleriyle iirdiine, kuzey rzgarnda kflerin le
kelerini nasl genilettiklerine, balarn kanatlarnn en yumu
ak yerine gmp uyayan kularn rpertisine, trtllarn uya
nna, rmcekkuunun yumurtadan kna kulak veriyordu
geceleri. Bir an gelir, krlarn sessizlii bir gaklama, bir cik cik,
atlarn arasnda ani bir hrt, suda bir prt, tan topran
arasnda bir kouturma, austosbceklerinin her eyi bastran
tnden oluan grltden bir zerre olarak kulaa doluur.
Grltler birbirine karr, tpk yumak olmu ynn dm
lerini aan parmaklarn altnda her dmn daha ince, daha
hissedilmez oluu gibi, kulak her seferinde sesleri ayrt etmeyi
becerir. Kurbaalar arka planda durmadan vrakladklar halde
nasl seslerin ak srerse, yldzlarn srekli gz krprnalar
gecenin n nasl deitirmezse, yle. Hele bir de rzgar
kar ve dinmezse, ite o zaman btn sesler deiir ve yenilenir.

1 54
Kulan derinliklerinde yalnzca bir kkremenin, bir uultu
nun izi kalr: Denizin sesidir bu.
K geldi, Cosima bir krk ceket dikti kendine. Tavan, til
ki, sansar, dagelincii gibi avlad deiik hayvanlarn post
larndan dikti bu ceketi. O yabankedisinden yapt kalpak hep
bandayd. Dizleri deri kapl, kei klndan bir pantolon yapt.
Pabuca gelince, aalarn stnde hibir eyin arn yerini tu
tamadn anlad sonunda, kendisine, ne derisinden olduunu
bilmediim, belki de porsuktan, bir ift ark yapt.
Bylece souktan korunmu oluyordu. O zamanlar klar
hafif geerdi, Napoleon'un ta Rusya'dan peinden getirdii sy
lenen imdiki souklar henz yoktu. Yine de k gecelerini ak
ta geirmek zorlu olsa gerekti.
Gece iin ii krkl tulum yapmay akl etmiti: adra, ku
lbeye gerek kalmamt artk, bir dala asl krkl tulumu yeti
yordu. ine girip kayboluyor, bir bebek gibi kvrlp uyuyordu.
Gece allmadk bir grlt iitilecek olursa, torbann aznda
nce krk kalpak, sonra tfein namlusu, sonra da fal ta gibi
alm gzleriyle Cosima beliriyordu. (Karanlkta gzlerinin
kedi ya da bayku gibi parlamaya balad syleniyorduysa da,
ben bunu hi fark etmedim.)
Sabah alakargann tmesiyle, torbadan iki yumruun da
r kt grlr, yumruklar ykselir, kollar gerinerek yavaa
alr, bu gerinmeden sonra esneyen yz kard darya, son
ra da omzunda asl tfei ve barutluuyla gvdesi ve arpk
bacaklar (iki bklm durmaktan, srekli erneklemekten ya da
bada kurup oturmaktan bacaklar arplmaya balamt). Ba
caklar dar kar, esnetilir, srt hareketleri yaplr, krk ceketi
nin altndan biraz kanan Cosima, uykusunu alm ve taptaze
olarak gne mis gibi balard.
emeye giderdi, Cosima'nun kendi icad bir asma emesi
vard, daha dorusu doaya yardmc olarak yaplm bir e
me. Bir rman alayan oluturarak uurumdan dkld
yerde yksek dallaryla bir mee vard. Cosima, birka metre
uzunluunda bir kavak dalndan bir eit oluk yaparak ala
yann suyunu meenin daUarna kadar getirdi ve bylelikle
ime ve ykanma suyu elde etti. Evet, ykanyordu, ka kez gz-

155
lerimle grdm, pek sk saylmazd, her gn deilse de ykan
yordu; sabunu bile vard. Aklna estiinde amar da ykyor
du, srf bu i iin meeden bir leen yapmt. Sonra kurusun
diye eyalarn daldan dala gerdii bir ipe asyordu.
Ksacas, Cosima aalarn stnde her eyi yapyordu.
Yere inmeye gerek olmakszn, av etlerini ite kzartmann yo
lunu bulmutu. yle yapyordu: e kavla bir am kozalan
tututurmakla balyor, sonra kozala yerdeki ocaa atyordu
(dzgn talardan bir ocak yapmtm ona), stne de ince dal
lar, al rp drd m ite size ate hazrd, uzun bir sapaya
balad ate kreiyle atei ayarlyor, iki daln arasna ast
ie erimesini salyordu. Btn bu iler dikkat gerektiriyordu,
nk arnanda kolayca yangn kmasna yol alabilirdi. Buna
sebep vermemek iin ocak, mee aacnn altna, alayana ya
kn yaplmt, tehlike halinde istendii kadar su bulunabilirdi.
Bylece Cosima, biraz avladklarndan yiyip geri kalann
meyve ve sebze karl kyllerle takas ederek gayet rahat
yayor, artk evden gelecek hibir eye ihtiya duymuyordu.
Bir gn, her sabah taze st itiini rendik; bir zeytin aac
nn, eriilmesi kolay olan, yerden iki kar yukardaki atalna
trmanan, daha dorusu arka ayaklarn dayayan bir keiyle
ahbap olmutu, bylece elinde bir kovayla atala inip hayva
n sayordu. Bir tavukla bile anlamt, sz dinleyen, krmz
ve iri bir Padova tavuuydu. Onun iin bir aacn kovuuna
gizli bir falluk yapmt, burada gn ar bir yumurta bulu
yordu, yumurtada ineyle iki delik ap iindekini hp diye
ekiyordu.
Bir baka sorun ise, hacetini grmekti. Balangta, ora ol
mu bura olmu, pek aldrmyordu, dnya bykt, nerede s
krsa orada yapyordu. Sonra bunun pek ho bir davran ol
madn anlad. Merdanzo Deresi'nin kylarnda bir kzlaa
kefetti; derenin en msait, en sapa yerindeydi, stnde rahat
a melecek bir atal vard. Merdanzo Deresi, evredeki her
kesin atklarn boaltt, sazlarn arasndan grl grl akan,
gizli ve karanlk bir rmakt. Gen Baron di Rondo, uygar bir
insan gibi, yan bandaki insanlara ve kendisine kar saygl
yayordu.

156
Ama Cosima, avc dediin adamn hayatn tamamlayacak,
olmazsa olmaz bir eyden yoksundu: bir kpekten. Tamam, ben
vardm; onun havaya att kurunla vurulup den ardku
larn, bataklk ulluklarn, bldrcnlar bulmak iin kendimi
allklarn arasna atyordum ya da pusuda geen bir geceden
sonra hemen fundalklarn dnda nallar diken tilkileri getir
mek iin bekliyordum. Ama her zaman ormana koup onun
emrine arnade bekleyemiyordum: Rahiple yaptmz dersler,
alma saatlerim, hizmet etmek zorunda olduum ayin, hazr
bulunmam gereken aile yemekleri elimi kolumu balyordu; ai
leyle birlikte yaamann getirdii binbir trl ykmlln
boyunduruu altndaydm, stne stlk her frsatta kafama
kaklan bir cmle vard: "Bir eve, bir asi yeter!" Haksz da de
ildiler ve bu serzeni btn hayatma damgasn vurdu.
Dolaysyla, Cosima hemen her zaman tek bana ava k
yordu, vurduu hayvanlar ele geirmek iin (bir sarasma ku
unun kaskat olmu sar kanatlaryla dallara taklm olduu
nu grebilecek kadar talihi yaver gitmediyse) balk alet edeva
tndan yararlanyordu: Ucunda ineler ve kancalar olan altasn
kullanyor, ama avn her zaman yukar ekmeyi baaramyor
du, ka ulluun akbeti, brtlenlikte karncalarn istilasna
urayp kapkara kesilmek oldu.
imdiye kadar yalnzca av kpeinin grevlerinden sz
ettim, nk Cosima o zamanlar hep pusuya yatp avlanrd;
gnler, geceler boyunca bir dala tner, ardkuunun gelip bir
aacn tepesine konmasn ya da tavann ayrln ortasnda
belirmesini beklerdi. Pusuya yatmad zamanlarda, kularn
tn izleyerek rastgele dolar ya da krkl hayvanlarn
olas gzergahlarnda iz srerdi. Tavan ya da tilkinin peinden
bir taznn havlamasn iittiinde, oradan uzaklamas gerek
tiini, bu avn, kendisi gibi umulmadk biimde avc olan bir
mnzevinin hakk olmadn bilirdi. lkeli davranan biri oldu
undan, amaz gzetierne yerlerinden grd ve nian ald
m mutlaka vuraca, bakalarna ait kpeklerin izledii ava
asla tfek dorultmazd. Soluk solua kalm, kulak kesilmi,
bocalayan gzlerle bakan avcnn patikann ucunda belirmesini
bekler ve ona hayvann ne yne gittiini sylerdi.

1 57
Bir gn, yeilliin arasnda krmz bir dalgalanma grd:
Hrsla soluyan, byklar dikilmi bir tilki ayr geip fundalk
larn arasnda kayboldu. Ardndan "Hav! Hav! Hav!" kpekler.
Koa koa geldiler, burunlar yerde, iki kez tilkinin koku
sunu alamayp gerisingeri dndler.
yice uzaklamlard ki, "Uuuiyk, uuuiyk" diye ince bir
uluma duyuldu, bir kpeinkinden ok balnkine benzeyen
sraylarla otlar yarld, sanki tazlardan daha sivri burunlu,
daha sarkk kulakl bir yunus ayrda yzyordu. Gvdesinin
arkas balktan, ayaklar grnmeyen, upuzun bir hayvan, yz
ge ya da perdeayaklarnn yardmyla bata ka ilerliyordu. So
nunda akla kt: Bir base idi bu.
Taz srsne katlm, ama ok gen, neredeyse yavru ol
duundan geride kalmt. Tazlarn havlamalar daha kzgn
bir tona brnmt, avn izini kaybettiklerinden bir koku
alma ebekesine dnm halde kra alanda daha geni bir
evreye dalmlar, kaybettikleri kokuyu bulmak iin iyice sa
brszlanrken hevesleri kamaya balamt, imdiden bazlar
frsattan yararlanp bir tan dibine iiyordu.
Gereksiz bir muzaffer edayla burnu havada ve soluk solu
a base onlara yetiti. Yine, hi gerei yokken kurnazca havl
yordu: "Uiyk! Uiyk!"
Bir an iin tilkinin izini srmeyi brakan tazlar ona he
men hrladlar, karsna dikilip srmaya hazr azlarn atlar:
"Grrrr!" Sonra hemen, ilgisiz ilgisiz klarn dnp ekip gittiler.
Cosimo, rastgele ilerleyen baseyi izliyordu; hayvan bocala
m bir halde saa sola dnenirken aacn stnde onu grd
ve kuyruunu sallad. Cosimo, tilkinin oralarda bir yerde sak
landndan emindi. Tazlar dalmt; zaman zaman avclarn
tevik eden, ama artk bunalm haykrlaryla evke gelip ke
sik ve gereksiz havlamalarla yakndaki alak tepelerden sesleri
ni duyuruyorlard. Cosimo baseye: "Hadi! Hadi bul onu!" dedi.
Gen kpek, ocua bakmak iin ara sra dnerek, etraf
koklamak zere atld. "Hadi! Hadi!"
Kpek gzden kayboldu. Cosimo, allardan bir hrt duy
du, sonra patlamayla: "Auuuuuuuu! Hav! Hav!" Tilkiyi yerin
den karmt.

1 58
Cosima, hayvann ayrda kotuunu grd. Bakasna
ait bir kpein yerinden kard bir tilkiye ate etmek do
ru olur muydu? Cosima, hayvann kamasna izin verdi, ate
etmedi. Base, kpeklerin bir eyi anlamadklar zaman, aca
ba anlamaya da haklar var m bakyla bumunu kaldrp
Cosima'ya bakt, sonra yine burnunu yere yaptrp tilkinin
peinden gitti.
enileye enileye tilkiye koca bir tur attrd. Tilki yine ora
ya dnd. Ate etmeli miydi, etmemeli miydi? Ate etmedi.
Base, zntl bir bak att ona. Artk havlamyor, dili kulak
larndan daha aa sarkyordu, gc tkenmiti, ama yine de
komaya devam ediyordu.
Basenin tilkiyi yerinden karmas hem tazlar hem avc
lar artmt. Patikada kocaman arkebzyle koan yal ada
ma, "Hey!" diye seslendi Cosima, "O base sizin mi?"
"Sen de, slalen de banz yiyin!" diye bard cinleri te
pesine frlam grnen adam, "Biz de baselerle avianacak tip
var m?"
"yleyse yerinden kard hayvan ben vurabilirim!"
diye diretti, her ey kitabna uygun olsun isteyen Cosima.
"Elinin krne et, bana ne, neye istersen ate et!" diye kar
lk verip koar adm uzaklat adam.
Base tilkiyi oraya srd yine. Cosima ate etti ve vurdu.
Base onun kpei oldu, adn da Optimus Maximus koydu.

Optimus Maximus, genlik hevesiyle srye katlm sa


hipsiz bir kpee benziyordu. yi de, nereden geliyordu? Bunu
anlamak iin Cosima kpei izledi.
Base, srnerek itleri ve hendekleri ayor, sonra, yuka
rdaki ocuun kendisini izleyip izleyemediini anlamak iin
ardna bakyordu. yle acayip bir yol izlediler ki, Cosima so
nunda nereye vardklarn karamad. Anladndaysa yrei
azna geldi: D'Ondarivalarn bahesindeydiler.
Villa kapalyd, panjurlar rtlmt; yalnzca at katn
daki panjurlardan biri rzgarda arpyordu. Bakmsz kalan
bahe, her zamankinden daha ok, baka bir dnyann orma
nym izlenimi veriyordu. Ot bryen aal yollarda, al r-

1 59
pyla dolan iek tarhlarnda Optimus Maximus drt dnyor,
kendi evindeymi gibi mutlu geziniyor ve kelebekleri koval
yordu.
Bir allkta kayboldu. Aznda bir kurdeleyle geri dnd.
Cosima'nun kalbi hzl hzl arprnaya balad. "Optimus Maxi
mus, bu da ne? H? Syle bana, bu kimin?"
Optimus Maximus kuyruk sallyordu.
"Buraya getir, getir Optimus Maximus."
Cosima, alak bir dala indi, kukusuz bir zamanlar
Viola'nm salarn balayan, artk solmu bu kuma parasn
kpein azndan ald, hatta bu kpek de ailenin tanrken bu
rada unuttuu Viola'ya ait bir kpek olmalyd. Cosima hatrlar
gibi oluyordu, nceki yaz, kk sarn kzn kolundaki sepet
te, belki yeni hediye ald bir yavru kpek vard.
"Ko ara Optimus Maximus!" Base, bambularn arasna
dalp Viola'y hatrlatan eyatarla geri dnyordu, ip atlad
bir sicim, bir uurtma paras, bir yelpaze.
Bahenin en yksek aacnn tepesine klcnn ucuyla Vio
la ve Cosima isimlerini kazd, sonra daha aaya, kpee ba
ka bir ad vermi olsa da kzn houna gideceinden emin, Base
Optimus Maximus yazd.
O gnden sonra, ocuk aalarda grnr grnmez, yer
de hemen altnda ya da yaknlarnda, karnn yere yaptrm
base Optimus Maximus da mutlaka grnrd. Cosima ona
aratrmay, durup beklemeyi, av getirmeyi, av kpeklerinin
yapt btn ileri retmiti, ormanda avlamadklar hay
van yoktu. Vurulan hayvan getirmek iin, Optimus Maximus
iki nayan aacn mmkn olduu kadar ykseine dayar,
Cosima eilip tavan ya da il keklik ne varsa azndan alr,
ban okard. Btn yaknlklar, kutlamalar ite bu kadard.
Ama birinden tekine, dallarla toprak arasnda kesintisiz bir
konuma, bir uyum, tek heceli havlamalar, dil ya da parmak
aklatmalar devam ederdi. Insana kpek, kpee insan gerek
liydi, bu baa ikisi de ihanet etmedi; dnyadaki btn insan
lardan ve btn kpeklerden farkl olmakla birlikte insan ve
kpek olarak ikisi de mutlu olmadklarn syleyemezlerdi.

1 60
11

Uzunca bir sre, btn yeniyetmelii boyunca, av


Cosima'nun dnyas oldu. Balkl da eklemeli buna, nk
rman kenarnda, elinde oltas ylanbal ve alabalk bekler
di. Bazen, artk bizimkinden farkl duyular ve igdleri oldu
unu dnesi geliyordu insann, sanki o tabaklanm derileri
kuandktan sonra bu giysilere uygun biimde huyu suyu de
imiti.
Kukusuz, srekli aa kabukianna deerek; kymn, k
ln, tyn, telein oynaan grntsne, varolan dnyann renk
cmbne ve sonra yapraklarn damarlarnda dnp duran
baka bir dnyaya ait bir kan gibi yeilin akkanlna gzlerini
dikerek yaamak: Aa gvdesi, ardkuu gagas, balk solun
gac gibi insana zg olandan ok uzak btn bu yaam biim
leri, derinine itildii bu yabanl snrlada kaynamak, onun ru
hunu yeniden ekillendirebilir, insan grnn yitirmesine
neden olabilirdi. Oysa, aalada ortaklndan ve hayvanlarla
mcadelesinden edindii yetenekler ne olursa olsun, yeri her za
man buras, bizim yanmzd, bu benim iin gayet aikard.

Tabii, seyrek olarak yerine getirdii baz alkanlklarn is


ter istemez kaybediyordu. rnein, Ombrosa'daki byk ayin
lere katlmaya alt. lk aylarda aksatmadan srdrd. Her
pazar, tren giysilerimizi giymi darya ktmzda, srtnda
saklad yerden karp giydii eski giysileriyle, bandan krk
kalpan atp keli apkasn takm olarak, nihayetinde

161
bayramlklarn giymeye zen gstermi ekilde onu dallarn
stnde hazr buluyorduk. Yola koyuluyorduk, o bizi dallar
dan izliyordu ve bylece btn Ombrosallarn gzleri nnde
yortu yerine varyorduk (zamanla hepsi bu grntye alt,
hatta babamzn yaad sknt da bylelikle azald), bizler l
l, o havada zplaya sraya, zellikle kn, aalarn plak
lnda iyice belirginleen tuhaf bir grnt sergiliyorduk.
Biz katedrale girip yerierimize oturuyorduk, o darda
kalyor, byk bir pencerenin denk dt, katedralin yan
sahanlklarndan birinin bitiiindeki prnala tnyordu. Otur
duumuz yerden, camn ardndan dallarn siluetini ve apkas
n gsne bastrm, ban nne emi Cosima'nun karalt
sn gryorduk. Babam, her pazar bu pencerenin ak brakl
mas iin kiliseden bir mstahdemle anlat, bylece aabeyim
ayini aatan izleyebilirdi. Ama zamanla onu gremez olduk.
Pencere de kapatld, nk cereyan yapyordu.

Onun iin nceleri nemli olan eyler, artk deildi. lk


baharda ablamz nianland. Bir yl nce, byle bir ey kimin
aklna gelirdi? Estomac ailesi gen Kont'la birlikte geldi ve b
yk bir kutlama yapld. Evimizin btn odalar l ld, ev
redeki btn soylular gelmiti, danslar edildi. Cosima'yu artk
dnen kimdi? Dorusu hepimiz dnyorduk. Ara sra
pencerelerden dar, gelip gelmediine bakyordum; babamz
zntlyd, ailece yaplan bu kutlamada bile akl fikri on
dayd, kendini bu elencenin dnda brakanda. Bayan Gene
ral, btn treni bir talim alann ynetir gibi ynetiyor, byk
olunun orada bulunmamas yznden duyduu znty
belli etmemeye alyordu. Rahibe giysilerini kardndan
beri tannmaz halde olan, kafasnda badem ezmesine benze
yen bir peruka, stnde mercanlada ilenmi byk bir kfe
ye benzeyen, kim bilir hangi terzinin elinden kma giysisiyle
ayaklarnn ucunda bir dn yapt o anda Battista'nn bile
Cosima'yu dndne kalbm basarm.
Cosima gelmiti, grmedim, ama soukta narn tepesine
tnemi, k saan prl prl pencerelerden gz alc biimde ss
lenmi odalar, dans eden perukah konuklar seyrettiini son-

1 62
radan rendim. Kafasndan ne gibi dnceler gemiti acaba?
Biraz olsun bizim yaammz gznde ttyor muydu? Bizim
dnyamzdan onu ayran o admn ne kadar ksa olduunu, d
nn ne kadar ksa ve kolay olabileceini hi dnyor muy
du? Orada ne dnr, ne isterdi bilmiyorum. Bildiim tek ey,
kutlama sresince, son mum snnceye, aydnlk tek bir pencere
kalmayncaya kadar, hatta daha sonra bile, oradan ayrlmad.

Dolaysyla, Cosima'nun ailesiyle ilikisi iyi kt sryor


du. Hatta ailenin bir yesiyle daha sk fk olmutu: Yeni yeni
tanmaya balad sylenebilecek valye Avukat Enea Silvio
Carrega ile. Bu yar tk, kaak, nerede olduu ve ne yapt
na akl sr erdirilmez adamn ailede aslnda bir sr ura olan
tek kii olduunu ve hibir eyi bouna yapmadn Cosimo
kefetti.
leden sonra, en scak saatte bile, kafasnda kayklm
fesi, cppesinin yere deen uzun etekleri ayaklarna dolanarak
dar kar, topraktaki atlaklar, itler ya da ta duvarlar tara
fndan yutulmu gibi birden ortadan yok olurdu. Srekli nbet
tutmakla oyalanan Cosimo (daha dorusu, oyalanmaktan ziya
de artk onun olaan haline dnen nbetlerde, gz neredey
se ufka kadar yaylan bir alanda iyice keskinlemiti) bir yerden
sonra onu gzden kaybediyordu. Bazen kaybolduu yere kadar
daldan dala atlayarak hzla gidiyor, ama hangi yolu tuttuu
nu bir trl kestiremiyordu. Oysa evrede bir iaret verir gibi
srekli arlar uuuyordu. Cosimo, valye'nin varlyla arla
rnki arasnda bir ilikinin bulunduu, iz bulmak iin arlar ta
kip etmek gerektii sonucuna vard. Ama nasl yapacakt? Her
iekli bitkinin etrafnda toplanm bir ar vzlts vard; yolda
bu vzltlara dalp oyalanmamak, tali yollarda izini kaybetme
mek gerekirdi, arlarn gidi geliinin daha ok olduu, bir itin
ardnda duman gibi havaya ykselecek kadar younlat g
rnmez hava yolunu izlemek gerekliydi. Orada bir masa stne
diziimi bir ya da daha ok kovan vard ve o kaynamann ara
snda dalp gitmi valye.
Arclk, gerekten de, amcamzn gizli ilerinden biriydi,
tabii bir yere kadar gizliydi, nk arada srada sofraya kovan-

1 63
dan henz karlm, stnden bal damlayan bir petek getiri
yordu; rnn bizim topraklarmzn dndan, bilinmesini
istemedii aka belli olan yerlerden alyordu. Aile iletmesi
nin delik cebinden kiisel olarak kurduu bu sanayiinin hasla
tn kurtarmak ister gibi bir ihtiyatllk iindeydi, madem adam
cimri deildi, birazck balla balmumu ona ne kazandrrd, ya
da kardei Baron'un bumunu sokmayaca bir eyleri olsun,
buna da sahip kmaya kalkmasn arzusundayd; belki, ar
clk gibi sevdii pek az eyden biri olan bir alan, iletmecilik
gibi hi sevmedii birok eyle kartrmak istemiyordu.
Ayrca, babamz arlar evin yaknna yerletirmesine izin
vermezdi, nk Baron arlardan fena halde korkard, bahede
bir anya ya da eekarsna rastgelecek olsa, sanki karta! kova
larm gibi perukasn tutarak akllara ziyan bir kou tutturur
du aalkl yollarda. Bir keresinde, byle kaarken perukas
utu gitti, onun sramasndan rken ar tepesine konup ine
sini kabak kafasna batrverdi. gnn sirkeli mendilleri
bana bastrarak geirdi, cins bir adamd, en zorlu durumlar
da onurlu ve gl davranrd da hafif bir syrk, kck bir
sivilee onu deliye dndrrd.
Hal byle olunca, Enea Silvio Carrega ar yetitirme iini
biraz oraya, biraz buraya btn Ombrosa Vadisi'ne datm
t; toprak sahipleri, bir miktar bal karlnda iki kovann
kendi arazilerine yerletirmesine ses etmemilerdi, o da dere
tepe gezer, kovanlarn evresinde didinip dururken, yle el kol
saliard ki, bazen ar sokmasna kar kara eldivenler taktn
dan, gren, elleri yok da peneleri var sanrd. Yzne, fesinin
tepesine sard kara tl der, her nefes alp veriinde az
na bir yapr, bir havalanrd. Kovanlar kartnrken arla
r uzaklatrmak iin duman saan bir alet kullanrd. Btn
bunlar, ar srs, kara tl ve duman bulutu, Cosimo'ya bu
adamn oradan kaybolmak, silinip uup gitmek, sonra baka
bir yerde, baka bir zamanda baka biri olarak yeniden do
mak iin yapmaya alt bir sihir gibi grnrd. Ne yazk
ki, Avukat kt bir hokkabazd, nk manzara hibir defa
snda deinedii gibi, stne stlk bir de ar sokmu par
man emiyor olurdu.

1 64
Mevsimlerden bahard. Cosimo bir sabah bakt ki, sanki
hava ldrm, hi duymad bir ses, gk grlts gibi bir
uultu ortal titretyor ve bir dolu ki, yere deceine yatay
olarak savruluyor, frl frl dnerek youn bir yala ortala
salyor. Bir ar srsyd bu: evresinde yeillik, iekler ve
gne; ne olup bittiini anlayamayan Cosimo, iin iin bir tela
a kapld. "Anlar kayor! valye Avukat! Arlar kayor!" diye
aatan aaca srayp Canega'y arayarak barmaya balad.
"Kamyorlar, oul veriyorlar," diye cevap verdi valye;
Cosima'nun altnda mantar gibi bitivermi, ona ses etmesin
diye iaret ediyordu. Sonra birden koarak gzden kayboldu.
Nereye gitmiti?
Oul verme dnemiydi. Eski kovandan bir ar srs krali
e ary izliyordu. Cosimo evresine baknd. te, valye Avu
kat, elinde bir bakr tencere ve tavayla mutfan kapsnda beli
riyordu. imdi, tavay tencereye vurup kulak zarn trmalayan,
insana kulaklarn tkama istei verip ok uzun bir nlamayla
kaybolan, son derece yksek ve rahatsz edici tangur tungur
sesler karyordu. valye Avukat, bakr kaplar her admda
bir birbirine vurarak ar srsnn peinden gidiyordu. Bu sesi
her karnda sr sanki bir sarsnt geiriyor, hzla alalp
ykseliyor ve uultu sanki bouklayor, arlarn uuunda bir
kararszlk beliriyordu. Cosimo pek iyi seemiyordu, ama sr
nn, yeilliin bir noktasna doru yneldiini ve oradan teye
gitmediini sanyordu. Carrega ise tencereye vurmaya devam
ediyordu.
"Ne oluyor valye Avukat? Ne yapyorsunuz?" diye sordu
aabeyim ona yetierek
"abuk," diye homurdand, "hemen arlarn bulunduu
aaca git, ama sakn ha ben gelene kadar rahatsz etme onlar!"
Arlar bir nar aacna iniyordu. Cosimo oraya vardnda
nce hibir ey grmedi, sonra birden, bir dala asl, kozataa
benzer kocaman bir meyve ayrt etti; birbiri stne ylm ar
lardan olumutu, ha bire yenileri gelip yaptka irileiyordu.
Cosimo soluunu tutmu, nar aacnn stndeydi. Ar sal
kn hemen altndayd, bydke sanki hafifliyordu, bir ipli
e balym gibi, daha beteri, yal kralie arnn clz baca-

1 65
na aslym gibi ve gvdelerindeki kara ve sar izgilere tezat
oluturarak o hrdayan kanatlarn stne yaylan gri renk ne
kadar inceydi.
valye Avukat, elinde bir kovanla hoplaya zplaya geldi.
Kovan tersine evirerek ar salkrnma doru tuttu. Alak sesle,
"Hadi, hafife salla!" dedi.
Cosima, nar aacn yle bir sallad. Sallamasyla beraber
bir ar srs yaprak gibi dklp kovann iine dt, val
ye kovandaki delii bir tahtayla tkad. " te, tamamdr."

Bylece Cosima ile valye Avukat arasnda, bir anlama,


arkadala benzer bir ibirlii dodu; tabii buna arkadalk de
mek abartmak olur, pek de sokulgan olmayan iki kii arasnda
oluan bir yaknlk diyelim.
Aabeyimle Enea Silvio sulama konusunda da anlatlar.
Bu garip gelebilir, nk aalarn stnde yaayan birinin ku
yularla, kanallarla ne ii olabilir deil mi? Ama size Cosima'nun
kefettii, u asma eme ynteminden sz etmi tim, hani suy u
kavaktan olukla ta alayandan meenin dallarnn arasna ek
tii. Pek dalgn bir adam olan Avukat'n gznden, kasabada
su dzeniyle ilgili hibir ey kamazd. alayann stnde,
bir kurtbar beinin ardna gizleyerek, mee dallar arasn
dan oluu ekip aacn bir atalna, dier ucunu da uurumun
talarnn arasna dayayan Cosima'yu su ierken yakalad (aa
beyim, vahilere zg ve hemen kendisinin de edindii bir al
kanlkla, kullanmad zamanlar her eyi gizlerdi).
Bu grnt karsnda, kim bilir aklnda ne tilkiler dn
dyse, valye nadiren kapld mutluluk anlarndan birine
srklendi. Kurtbar beinin orada durdu, ellerini rpt, ip
atareasma iki kez zplad, su sratt, az kalsn alayanla
birlikte srklenip sarp kayalardan aa yuvarlanacakt. Son
ra, aklna geleni ocua aklamaya koyuldu. Dnd ey
kark, aklamalarysa karmakarkt. valye Avukat, tal
yanca bilmediinden deil, alakgnlllnden, ounlukla
yerel azia konuurdu, ama birden heyecanland iin farkn
da olmadan Trke konumaya balam ve ne dedii hi anla
lmaz olmutu.

1 66
Szn z, daldan dala geip vadinin ok kurak olan teki
yakasna varacak ve oralar sulayacak asma bir su yolu yapmak
gelmiti aklna. Cosima, onun tasarsn hemen srdrerek yet
kinletirdi ve ekinleri sulamak iin baz yerlerde kanala delikler
amay nerdi, Avukat kendinden gemiti.
Koup alma odasna kapand, tasarlarn sayfalarca
kada dkt. Cosima da te yanda uramaya koyuldu, n
k aalarn stnde yapabilecei her ey ok houna gidiyor,
stelik durumuna yeni bir nem ve saygnlk kazandryordu;
Enea Silvio Carrega'da ete kemie brnen beklenmedik bir
yolda bulduunu sand. Alak aalarda bulumak iin szle
iyorlar, Avukat valye kucanda izimlerle dolu kat rulola
ryla merdivenden aaca kyor ve saatlerce kuracaklar su yo
lunun gitgide karmaklaan gelimelerini tartyorlard.
Fakat bir trl btn bunlar gerekletirme aamasna va
ramadlar. Enea Silvio pes etti, Cosima ile grmelerini sey
reltmeye balad, izimlerini hibir zaman bitiremedi ve bir haf
ta sonra konutuklarn unuttu gitti. Cosima bu durumdan ok
etkilenmedi, bu tasarnn hayatna can skc bir karklktan
baka ey getirmeyeceini yolun banda fark etmiti.

Amcamz, sulama konusunda, kukusuz ok daha fazlasn


yapabilirdi. Hevesi vard, bu bilimin gerektirdii zel zekadan
yoksun deildi; fakat onda dndn gerekletirme evki
yoktu: Yolunu kaybediyordu, tpk yatan bulamayan, bir sre
aktktan sonra topran gzenekleri tarafndan emilen su gibi,
balad ii bitiremiyordu. Bunun nedenini kestirrnek zor de
ildi: Arclkta kendi bildii gibi, neredeyse gizlice, kimseyle
alp verecei olmadan, arada srada birilerine, kimse bir talep
te bulunmakszn bir petek bal hediye ederek ilerini yrtmek
varken, sulama kanallar iinde unun bunun karlarn hesaba
katmak, Baran'un ya da siparite bulunan kiinin emir ve g
rlerine boyun emek zoruna gidiyordu. Mahcup ve kararsz
olduundan bakalarnn isteklerine kar kamyordu, ama
yapt iten hemen souyor, vazgeiyordu.
Onu gnn her saati, yannda kazmal krekli adamlar,
elinde bir metre ve harita tomar, bir ark almas iin emirler

1 67
yadrrken grmek mmknd; topra admayarak lerdi,
boyu ok ksa olduundan admlarn abartl bir biimde atar
d. Bir yeri, sonra bir bakasn kazdrr, adamlar durdurur, ye
niden l almaya koyulurdu. Akam olur, i paydos edilirdi.
Ertesi gn, ie ayn yerden balamaya karar vermesi zordu. Bir
hafta ara da bul bulabilirsen onu koyduun yerde!
Sulama konusuna olan byk ilgisi; eilimleri, arzular ve
igdsyle besleniyordu. Kalbinde hala saklad bir an var
d, Sultan'n gzelce sulanan o ahane topraklarnn, hayatnda
tek mutlu olduu yer olan o bostanlarn ve bahelerin ans...
Ombrosa'nn ba bahelerini srekli o Berberi lkesiyle ya da
Trkiye'yle karlatrr ve yaad yeri verimli hale getirme ve
anlarn burada canlandrma hayaliyle yanp tutuur, zanaati
sulama ileri zerine olduundan, bu deiim tutkusu sulama
ya odaklanr, ama sonu hep dlediinin tersine iler ve umut
lar boa kard.
Elinde atal bir sopayla yeralt sularn aramaya kt da
olurdu, ama gizli gizli, nk o zamanlar bu tuhaf uralara
hala byclk etiketi yaptrlabiliyordu. Bir keresinde Cosi
mo onu, elinde bir atal sopa, topuklarnn stnde dne dne
gezerken yakalad. Bu da bakalarndan grd, ama bir so
nu alamayaca, bir eyleri tekrarlama eilimi olsa gerekti, za
ten yle de oldu.
Enea Silvio Carrega'nn huyunu husunu anlamak, Cosimo'
nun yalnzl seven insanlar konusunda epey fikir sahibi ol
masna yarad ve bu rendiklerinden mr boyunca yararlan
d. Diyeceim o ki, yazgsn dier insanlarnkinden ayranla
rn bana neler geldiini ona hep hatrlatan bir ders olarak,
valye Avukat'n akn grnn hep yan banda gezdirdi
ve ona asla benzememeyi baard.

1 68
12

Cosima, baz geceler, " mdat! Haydutlar! Yakalayn!" lk


laryla uyanrd.
Daldan dala atlayarak, hemen lklarn geldii yere yne
lirdi. Buras, bazen kk toprak sahiplerine ait bir ky evi olur
ve kapnn nne yar plak km bir aile dvnyor olurdu.
"Vah bize! Vahlar bize! Gian dei Brughi gelip btn mahsu-
lmz kaldrd!"
Ahali toplanrd.
"Gian dei Brughi miydi gerekten? Grdnz m?"
"Oydu! Ta kendisiydi! Yz maskeliydi, elinde nah u ka
dar silah vard, arkasndan iki maskeli daha geliyordu, ama
emirleri veren oydu! Gian dei Brughi'ydi!"
"Nerede peki? Ne yana gitti?"
"Hah, tamam, iin yoksa Gian dei Brughi'yi yakala! imdi
ye nereyi bulmutur kim bilir?"
Bazen de biri at, paras, mantosu, yk, her eyi alnm
halde yolun ortasna braklm banrken bulunurdu.
" mdat! Soygun var! Gian dei Brughi!"
"Nasl oldu? Anlatn!"
"Tfeini dorultmu uradan kverdi, karalar iinde, sa-
kall, az kalsn lyordum!"
"abuk! Peine delim! Ne yandan kat?"
"uradan! Hayr, hayr galiba oradan! Rzgar gibi gitti!"
Cosima, Gian dei Brughi'yi bulmay kafasna koymutu.
Tavanlarn, kularn peinden bir o yana bir bu yana gidip, Op-

1 69
timus Maximus'u, "Hadi bul onu, hadi," diye kkrtarak orman
katediyordu. Adam bulsa, ona ne bir ey yapaca ne de bir di
yecei vard, istedii yalnzca bu kadar nam salm birini gr
mekti. Fakat, btn bir gece boyunca sada solda doland za
man bile ona hi rastlayamad. "Demek bu gece kmad!" diye
dnyordu, ama ertesi sabah, vadinin bir tarafnda, bir evin
nnde ya da bir sapakta yeni bir soygun konuuluyor oluyordu.
Cosimo derhal oraya gidip anlatlanlara kulak kabartyordu.
" yi de sen ormanda, aalarn tepesinde yayorsun," dedi
bir defasnda biri, "bu Gian dei Brughi'yi hi grmedin mi?"
Cosimo ok utand, "eyy... Sanmam ..."
"Nasl olsun bu dediin," diye araya girdi bir bakas,
"Gian dei Brughi kimsenin bulamayaca deliklerde yayor,
hem yolda yrse tanyacak kimse kmaz!"
"Bana koyulan dlle, onu yakalayacak olan mr boyu
rahat eder!"
" yle! Ama onun yerini bilen herkesin, adaletle onun ka
dar ii var demektir, ortaya kacak olurlarsa onlar da daraac
n boylayacaklardr!"
"Gian dei Brughi! Gian dei Brughi! Peki ama btn bu su
lar o mu iliyor?"
"Hadi canm, o kadar ok sula itharn ediliyor ki, on tane-
sinden syrsa on birincisi aslmasna yeter!"
"Bu kylardaki btn ormanlarda haydutluk etti!"
"Genliinde, etesinin reisini de ldrd!"
"Haydutlar bile onu aralarndan attlar!"
"Bu yzden gelip bizim topraklarmza snd!"
"Eh, tabii biz de pek becerikli olduumuzdan!!!"
Cosimo, iittii her laf gidip kazanclada deerlendirirdi.
Ormanlar mesken tutanlar arasnda, o zamanlar, sryle p
heli seyyar satc vard: Kazanclar, iskemle onarclar, aput
ular gibi evleri gezip akama yapacaklar hrszl gndz
den kafalarnda kuran eitli insanlar. Orman onlar iin ilerini
yapacaklar bir gizli snak olmaktan ziyade yaptklar vurgu
na yataklk eden bir yerdi.
"Duydunuz mu, bu akam Gian dei Brughi bir yolcu araba
sn soydu!"

70
"Hadi be! Eh, olur mu olur!"
"Drtnala giden atlar, geminden tuttuu gibi durdurdu!"
"Bak, bu onun ii deil, tabii arabaya atlarn yerine crcrb-
cei komadlarsa!"
"Ne diyorsunuz? Soygunu yapan Gian dei Brughi deil mi-
dir?"
"Tabii tabii, neler diyorsun sen yle, elbette Gian dei Brughi!"
"Gian dei Brughi her eyi yapamaz m?"
"Ha ha ha!"
Gian dei Brughi'den byle sz edildiini duyunca Cosima'
nun kafas karyordu, oradan ayrlp gezginlerin olduu baka
bir obaya gidiyordu.
"Sylesenize, sizce bu geeeki araba soygunu Gian dei
Brughi'nin ii deil mi?"
"Eer eylemi baaryla sonulandrdlarsa mutlaka Gian dei
Brughi'nin iidir. Bunu bilmiyor musun?"
"Neden baaryla sonulandrdlarsa onun ii oluyor?"
"nk ii eline yzne bulatrdysa, o gerekten Gian dei
Brughi'dir."
"Hah ha! Ah beceriksiz!"
Cosima hibir ey anlamyordu. "Gian dei Brughi becerik-
siz mi?"
tekiler hemen havay deitiriyorlard. "Yok cannn, be-
ceriksizin tekinden milletin bu kadar d patlar m?"
"Siz onu grdnz m?"
"Biz mi? Onu kim grm ki!"
"Ama gerekten var olduunu biliyorsunuz deil mi?"
"Bu da iyi! Elbette var! Hem olmasa bile..."
"Olmasa bile mi?"
"... Olmasa da bir ey deimezdi. Hah hah ha!"
"Ama herkes diyor ki ..."
"Tabii derler, demeleri gerekir. Her yerde soygunlar yapan,
herkesi ldren Gian dei Brughi, o korkun haydut! Bundan
kukulanan varsa boyunu grelim!"
"Evlat, bundan kuku duyacak cesaretin var m senin?"
Szn z, Cosima aada, vadide Gian dei Brughi'den ne
kadar korkuluyorsa, yukarlara, arnanlara doru kldka bu

171
korkunun yerini daha kukucu, hatta aka alayc bir havaya
braktn anlamt.
Bu ilere aina adamlarn gznde Gian dei Brughi'nin be
para etmediini anlaynca, onu grme hevesi geti. Tam o sra
da da Gian dei Brughi'ye rastlayverdi.

Cosimo, bir leden sonra, bir ceviz aacnn stnde kitap


okuyordu. Bir sredir kitap okuma ak kabarmt, btn gn
tfei elinde, bir ispinoz ha kondu ha konacak diye beklemek
skc geliyordu.
Dolaysyla bir elinde tfei, dierinde kitap, Lesage'n Cil
Blas'n okuyordu. Sahibinin kitap okumasn sevmeyen Opti
mus Maximus onun dikkatini ekmek iin ortalkta dnenerek
bahaneler aryor, kelebek bile grse havlayp tfeini dorult
turmaya alyordu.
O anda, dadan inen patikada, soluk solua koan sakall,
hrpani ve silahsz bir adam grnd, peinde kllarn ek
mi iki muhafz bararak onu kovalyordu: "Yakalayn! Gian
dei Brughi bu! te enseledik!"
Haydut, peinden gelenlerle biraz aray amt, ama
yolunu armaktan ya da tuzaa dmekten korkan biri
gibi hareket etmeyi srdrecek olursa o saat yakalanrd.
Cosimo'nun bulunduu ceviz aacnn altlarda dal olmad
ndan trmanlacak gibi deildi, ama onun, almas g yer
lerde kullanmak iin yanndan ayrmad ipi vard. Bir ucu
nu dala balayarak ipi aa sarktt. Haydut, hemen nne
den ipi grnce, bir an ne yapacan bilemedi, sonra ipe
aslp evik hareketlerle ipe trmand; uygun an kollamay
hibir zaman bilemeyen, ama her zaman turnay gznden
vuran, atlgan kararszlardan ya da kararsz atlganlardan ol
duu bylece belli oldu.
Muhafzlar geldi. p oktan yukar ekilmiti ve Gian dei
Brughi cevizin dallar arasnda Cosimo'yla diz dize oturuyor
du. Yol tam burada ayrlyordu. Muhafziarn biri bir yana, di
eri te yana gitti, sonra yeniden bir araya geldiler ve nereye
gideceklerini bir trl kestiremediler. evrede kuyruunu sal
Iayarak gezen Optimus Maximus karianna kt.

172
"Hey," dedi muhafziardan biri, "bu, aalarda yaayan
Baran'un kpei deil mi? Eer ocuk buralardaysa belki bize
bilgi verir!"
"Buradaym, hemen stnzde!" diye seslendi Cosima.
Ama az nce bulunduu ve haydutun sakland cevizden ses
lenmemi, hemen yakndaki kestane aacna gemi, bylece
muhafzlar saa sola hi baknmadan kafalarn o yana doru
kaldrmlard.
"Beyefendileri, gnaydnlar," dediler, "acaba haydut Gian
dei Brughi'yi kaarken grm olabilirler mi?"
"O da kim, bilmiyorum," diye cevaplad Cosima, "ama ka
an ufak tefek biriyse, koarak u yana, rnaa doru gitti ..."
"Ufak tefek mi? nsann gzn korkutacak kadar kap gibi
bir adamdr..."
"Eh, bilemem, yukardan hepiniz pek ufak grnyorsu
nuz ..."
"Beyefendilerine mteekkiriz!" diyerek rnaa doru kes
tirmeden gittiler.
Cosima ceviz aacna dnd ve Gil Blas' okumaya devam
etti. Gian dei Brughi, yz bembeyaz, toprak gibi kzl ve kir
pi gibi saiarna sakalna kuru yapraklar, kestane kabuklar ve
am yapraklar taklm, tutunduu dala hala smsk yapm
duruyordu. Yeil, akn gzlerini Cosima'ya dikmi, tepeden
trnaa szyordu; irkin mi irkindi.
"Gittiler mi?" diye sordu sonunda.
"Evet, evet," dedi Cosima arkadaa. "Siz, haydut Gian dei
Brughi misiniz?"
"Nereden bildiniz?"
"Eh, namnz pek yaygn... "
"Peki, siz de u aalardan inmeyen ocuk musunuz?"
"Evet. Ya siz nereden biliyorsunuz?"
"Canm, sizin de namnz alm yrm!"
Rastlantyla karlam ve birbirlerine yabanc gelmedik
leri iin memnun iki nazik insan gibi birbirlerine saygyla bak
tlar.
Cosimo baka ne diyeceini bilemediinden yeniden kitab
n okumaya koyuldu.

173
"Merakla okuduunuz nedir?"
"Lesage'n Cil Blas'."
"Gzel mi?"
"Eh, evet."
"Bitirrnenize ok var m?"
"Neden sordunuz? Yirmi sayfa kadar var."
"Bitirdiiniz zaman bana dn verir misiniz diye so
racaktm," dedi kafas kark bir biimde. "Biliyor musunuz
mrm saklannakla geiyor, ne yapacam bilemiyorum. Hi
olmazsa elirnde okuyacak bir kitap olsun. Bir keresinde bir
arabann nn kestim, iinden pek bir ey kmad, ama bir
kitap buldum aldm. Ceketimin iine saklayp tepeye gtr
dm; o kitap karlnda ganimetin geri kalann gzden ka
rrdm. Akam feneri yakp okumaya koyuldum ... Latinceydi!
Tek kelime anlamyordum." Ban sallad. "Bakn, Latince bil
miyorum ite..."
"Canm, Latince de zordur," dedi Cosirno, farknda olma
dan koruyucu bir havaya brndn sezerek, "bu okudu
um Franszca ..."
"Franszca, Toskana lehesi, Provansa, Kastilya lehesi,
hepsini anlarm," dedi Gian dei Brughi, "hatta biraz Katalanca
da: Bon dia! Bona nit! Estii la mar molt alborotada!"*
Yarm saat sonra Cosirno kitab bitirmi ve Gian dei
Brughi'ye vermiti.

Aabeyirnle haydutun ilikisi byle balad. Gian dei


Brughi kitabn birini bitirir bitirrnez hemen geri getiriyor, bir
yenisini alyor, gizlendii yere ekilip okuyordu.
Cosima'ya kitaplar ben salyordurn, evdeki ktphane
den alyordurn, bittii zaman geri veriyordu. Artk, kitaplar
daha uzun sre tutmaya balamt, nk kendisi okuduktan
sonra Gian dei Brughi'ye veriyordu ve kitaplar ounlukla cilt
leri ypranm, kf tutmu, srnklbcek izleriyle kapl geli
yordu, kim bilir haydut nereye koyuyordu bunlar.
Belirli gnlerde Cosimo ve Gian dei Brughi, belli bir aa
ta bulumak zere szleiyor, kitaplar dei toku ediyor ve

i yi gnler! iyi geceler! Deniz ok dalgal! (ev. N.)

1 74
hemen ayrlyorlard, nk orman muhafzlar tarafndan sk
denetim altndayd. Byle basit bir i bile, her ikisi iin de ok
tehlikeliydi: Kardeim bir suluyla ahbaplk ettiinden kendini
temize karamazd. Ama Gian dei Brughi bir okuma lgnl
na kaplmt, roman zerine roman deviriyordu; gn boyun
ca saklanp okuduundan, aabeyimin bir haftada okuyacam
sand ciltleri bir gnde yalayp yutuyor, bylece iler altst
oluyor, hadiii bir yenisini istiyordu; eer buluma gnleri deil
se, kylerdeki aileleri dehete drp Ombrosa'nn btn g
venlik kuvvetlerini peine taknay gze alarak Cosima'yu ara
mak iin balara balelere atyordu kendini.
Haydutun istekleriyle hastrd Cosima'ya benim salaya
bildiim kitaplar yetmez olmu, aabeyimi yeni kaynaklar bul
mak iin bir telatr almt. Sahaf olan bir Yahudiyle, Orbecche
ile tanmt, ondan birka ciltlik yaptlar alyordu. Keiboynu
zu aacndan, penceresini tklatyor, kitaplar henz aviayp ge
tirdii tavan, ardkuu ve il keklikle takas ediyordu.
Bir de Gian dei Brughi'nin kendine gre zevkleri vard, her
hangi bir kitap vermek mmkn deildi, beenmeyecek olursa
ertesi gn Cosima'ya gelip kitab deitirmesini istiyordu. Aa
beyim daha faydal kitaplar okumaya balad yatayd, ama,
Gian dei Brughi Telemaklos'm Se rii venleri'ni geri getirip eer bir
daha byle skc bir kitap verirse tepesine tnedii aac teste
reyle kesmekle tehdit edince daha yavatan almaya mecbur ol
duunu anlad.
bu noktaya gelince, Cosimo kendince rahat rahat okumak
istedii kitaplar ile hayduta vermek amacyla ald kitaplar
ayrmak istedi. Fakat nerede! Haydut iin aldkiarna da hi de
ilse yle bir gz atmak gerektiini ksa zamanda hemen an
lad, nk Gian dei Brughi gitgide daha srarc ve kukucu ol
maya balamt, kitab almadan nce konusunu biraz anlatma
sn istiyordu, aabeyim yanl bir i yapacak olsa, vay haline!
Cosimo ona ak romanlar yutturmay denedi: Haydut, "Vay
ben aalk kadn mym da ... " diye yeri g ykt. Ona nasl
kitaplar vereceini bir trl kestiremiyordu.
Ksacas, kitap okumak Cosimo iin yarm saatlik ho bir
oyalanmayken, yakasndan dmeyen Gian dei Brughi sayesin-

175
de, gnnn amac haline gelen bir ana ura oldu. Gian dei
Brughi adna ve kendi adna ciltlerce kitab kartrmaktan, yo
rumlamaktan, karlatrmaktan, gitgide daha ok ve yepyeni
kitaplar kefetmek zorunda kalnca, edebiyat ve insanlkla ilgili
btn bilgileri edinme tutkusu bulaan Cosima'ya tan vaktin
den gnbatmna kadar gnn saatleri yetmemeye balad ve
geceleri fener nda okumaya devam etti.
Bir gn, Richardson'n romanlarn kefetti. Gian dei
Brughi'nin ok houna gitti. Birini bitirir bitirmez hemen bir
bakasn istiyordu. Orbecche, Cosima'ya bir yn cilt buldu.
Hayduta bir aylk kitap kmt. Rahat bir nefes alan Cosima,
Plutarkhos'un yaam yklerine dald.
Bu arada, Gian dei Brughi, kirpi gibi kzl salar kuru yap
raklada dolu, kalar atk, yeil gzleri harcad abadan kan
anana dnm, hecelemek iin enesini lgn gibi oynata
rak, sayfay evirmeye hazr tkrklenmi parma havada
okuyor, okuyordu. Richardson' okuyunca epeydir ruhunda g
ml duran bir dilek onu eritip bitirmeye balamt: Dzenli
ev hayatna, akrabalarna, iten duygulara, erdeme duyduu
zlem ve ktlk ile ahlakszla duyduu tiksinti. evresin
deki hibir ey artk ilgisini ekmiyar ya da bkknlkla doldu
myordu iini. Yalnzca koup yeni ciltler, hele elindeki birka
ciltlik bir romansa ve hikayenin yarsnda kaldysa devamn
almak iin Cosima'ya gitmek dnda ininden kmyordu bile.
Bylesine mnzevi bir hayat sryordu, kendisine kar besle
nen hrs frtnasnn farknda deildi; bir zamanlar yardaks
olan orman sakinleri bile, btn muhafzarn peinde olduu,
skartaya km bir haydutun kendilerine ayak ba olmasn
dan bkmlard.
Eskiden, ciddi ve ar sular ileyen haydut ahbaplar, hatta
ufak tefek hrszlklar yapan serseri tencere kalayclar gibi ba
adaletle belaya girenler evresinden eksik olmazd. Her hr
szlkta, her soygunda insanlar onun gcnden ve tecrbesin
den yararlanyordu, onun azdan aza dolaan ad bile siper
oluyor ve tekilerinin adn glgede brakyordu. Soygunlara
katlmayanlar da vurgunlardan pay alyor, frsattan yararlan
yorlard, nk orman, elden karlacak ya da satlacak eit

176
eit alnt ve kaak mal kaynyor, oralarda dp kalkan her
kes karanlk ilere bulayordu. Kendi hesabna soygun yapan
lar, Gian dei Brughi'nin haberi bile olmakszn adn kullanarak,
ondan fena halde dleri patlayan madurlardan neleri var nele
ri yoksa slyorlard: nsanlar korku iinde yayor, her soy
guncuyu Gian dei Brughi ya da etesinden biri sanarak kesenin
azn ayorlard.
Bu gzel gnler uzun sre devam etmiti; Gian dei Brughi
almadan geinip gidebileceini grm ve yava yava ah
maklamt. Her ey eskisi gibi devam ediyor sanyordu, oysa
dnceler deimiti ve kimsenin nezdinde adnn saygnl
kalmamt.
Gian dei Brughi'nin bundan byle kime ne faydas olacakt?
Gzleri ya iinde roman okumak iin saklanyor, artk ne soy
guna kyor ne de kimseye mal getiriyordu, arnanda kimse i
yapamaz hale gelmiti, muhafzlar her gn onu aramaya geli
yor ve kimi azck kukulu grseler ieriye tkyorlard. Bir de
kellesine biilen paha dnlecek olursa, Gian dei Brughi'nin
gnlerinin ne kadar sayl olduu anlalr.
Bylesine nam alm yrm bir ete reisini kaybetmeye
gnlleri raz olmayan, onun yetitirmesi iki haydut, ona eski
saygnln kazandrmak istedi. Ugasso ve Bel-Lore idi bun
lar, ocukluklarnda meyve hrszl yaparak balamlard ie.
Sonra da haydut olmulard.
Gian dei Brughi'yi ininde bulmaya gittiler. Orada, samanla
rn stne uzanmt. "Ne oldu?" diye sordu, ban kitabndan
kaldrmadan.
"Gian dei Brughi, sana bir nerimiz var."
"Hmm ... Neymi?" Hala okumaya devam ediyordu.
"Tahsildar Costanzo'nun evi nerede, biliyor musun?"
"Evet, evet... H! Tahsildar da kim?"
Bel-Lore ile Ugasso, canlar skkn bir bak frlattlar birbir
lerine. Kafasn u kahrolas kitaptan kaldrmadka, ne dendi
inden tek kelime anlayaca yoktu. "Bir dakika u kitab kapat
Gian dei Brughi. Kapat da bizi dinle."
Gian dei Brughi, dizlerinin stnde doruldu, iki eliyle
kitaba sarld, kald yeri kaybetmemek iin gsne bastrd,

1 77
okumaktan bir trl ayrlamadndan, kitab gsnde sk
sk tutarken, bumunu iine sokacak kadar yukar kaldrd.
Bel-Lon'nin aklna bir fikir geldi. Oraya koca bir rmcek
a rmt. Bel-Lore, evik bir hareketle rmcekle an kal
drd gibi Gian dei Brughi'nin stne, kitabyla burnu arasna
att. Zavall Gian dei Brughi, rmcekten bile korkacak kadar
hanm eviad olmutu. rmcein kvl kvl ayaklaryla yap
yap an burnunda hissedince, ne olduunu bile anlamadan
dehet dolu bir bart kopard, kitab yere drd, gzleri frl
frl yuvasnda dnerek, azndan tkrkler saarak ellerini
yznn nnde sallamaya balad.
Ugasso kendini yere att ve Gian dei Brughi ayan stne
basamadan kitab kapt.
"Ver u kitab bana!" dedi Gian dei Brughi, bir eliyle rm
cek andan kurtulmaya, tekiyle de kitab Ugasso'dan geri al
maya alyordu.
"Olmaz, nce bizi dinle!" dedi Ugasso kitab arkasna sak
layarak.
"Clarisse'i okuyordum. Ver u kitab. En heyecanl yerinde
kaldm ..."
"Dinle! Bu akam tahsildarn evine odun gtreceiz. u
valdan odun deil, sen kacaksn. Karanlk knce uvaldan
kp..."
"Ben Clarisse'i bitirmek istiyorum!" Son rmcek a kaln
tlarndan kurtulmay baarm, delikanllarla bouma ann
kolluyordu.
"Dinle ... Karanlk knce uvaldan karsn, iki tabanca
olacak yannda, tahsildardan bir hafta boyunca toplad vergi
yi alrsn, yatann baucundaki kasada saklyor..."
"Yahu, brakn kaldm blm bitireyim bari ... Hadi ..."
Delikanllar, Gian dei Brughi'nin kendisine kar kanlarn
dne ifte silah dayad gnleri dnyorlard. Acyla ge
mie dalyorlard. "Sen para keselerini alrsn, tamam m?" diye
kederle diretiyorlard, "Bize getirirsin, o zaman kitabn geri ve
ririz, istediin kadar okursun. Anlatk m? Gelecek misin?"
"Hayr! Olmaz! Gelmem hibir yere!"
"Ya, demek gelmezsin... gelmezsin ha, yleyse... Grrsn

1 78
sen!" Ugasso, kitabn son sayfasna yapt, ("Hayr!" diye hay
krd Gian dei Brughi) yrtt, ("Hayr! Dur dedim!") dertop etti
ve atee att.
"Aaaah! t! Nasl yaparsn bunu? Sonunu asla renemeye-
ceim!" Kitab geri almak iin Ugasso'nun peinden kouyordu.
"O halde, geliyor musun tahsildarn evine?"
"Hayr, gelmiyorum!"
Ugasso iki sayfa daha yrtt.
"Dur dedim! Oralara gelmedim daha! Yakamazsn!"
Ugasso o sayfalar da atee atmt bile.
" t! Clarisse! Hayr!"
"Tamam m, geliyor musun?"
"Ben ..."
Ugasso sayfay daha yrtp atee att.
Gian dei Brughi, elleriyle yzn kapayarak yere kt.
"Tamam," dedi. "Ama, tahsildarn evinin nnde kitapla beni
bekleyeceinize sz verin."
Haydut bir uvala sokuldu, tepesine bir ba al yerletiril
di. Bel-Lore uval srtlam tayordu. Arkasndan kitapla Ugas
so geliyordu. Arada srada, uvaln iindeki bir tepinme ya da
homurdanmadan Gian dei Brughi'nin fikrini deitirmek zere
olduu anlalyor, bunun zerine Ugasso ona yrtt bir sayfa
nn sesini duyumnca Gian dei Brughi hemen duruluyordu.
Bylece, oduncu klnda onu tahsildarn evine kadar g
trp braktlar. Biraz tede, bir zeytin aacnn arkasnda pu
suya yatarak onun iini bitirip yanlarna gelmesini beklediler.
Oysa Gian dei Brughi'nin acelesi vard, karanlk kmeden,
ev ahalisi el ayak ekmeden uvaldan kt. "Eller yukar!" Ama
artk o eski havas kalmamt, sanki kendisine dardan bak
yor, halini biraz da gln buluyordu. "Eller yukar, dedim ...
Herkes u odaya gesin, duvarn dibine..." Yaptklarna kendisi
dahi inanmyordu, yapm olmak iin yapyordu. "Herkes bura
da m?" Kk bir kzn katn fark etmemiti.
Bu ilerde bir dakika kaybetmeye gelmez. Oysa, i uzadk
a uzuyor, tahsildar aptal numaras yapyor, anahtar bir trl
bulamyordu, Gian dei Brughi artk kendisini ciddiye almadk
larn anlyordu ve byle olmasna iten ie seviniyordu.

7 9
Sonunda, kucanda para dolu keselerle dar kt. Anla
tklar gibi, zeytin aacna doru neredeyse krlemesine kotu.
"Buyurun hepsi ne var ne yoksa burada! Verin bana Clarisse'i
mi!"
Drt, yedi, on kol stne atld, onu kskvrak yakaladlar. Bir
muhafz takm tarafndan sucuk gibi balanp havaya kaldrl
mt. "Clarisse'i grrsn kodeste!" dediler ve onu hapse attlar.

Hapishane deniz kysnda bir kuleydi. Hemen yan ba


nda bir fstkam korusu vard. Bu fstkamlarndan birinin
tepesinden, Cosimo, Gian dei Brughi'nin neredeyse hcre pen
ceresinin hizasna geliyor ve demir parmaklklarn arkasndan
yzn gryordu.
Haydutun ne sorgulamaya ne de mahkemeye aldrd var
d; nasl olsa sonunda aslacakt; ama onun asl derdi hapiste ki
tap okuyamadan bo bo geirdii gnlerdi ve akl yarm kalan
romanndayd. Cosimo, Clarisse'ten bir nsha daha bulabildi ve
am aacnn tepesine gitti.
"Nerede kalmtn?"
"Clarisse'in randevuevinden kat yerde!"
Cosimo bir sre kitab kartrd, sonra, "Hah, ite tamam.
Hadi bakalm," dedi ve yz, haydutun ellerinin smsk yap
t parmaklklara dnk, yksek sesle okumaya balad.
Soruturma uzun srd; haydut krbalanmaya dayanyor
du; saysz cinayetini itiraf ettirmek iin gnler, gnler gereki
yordu. Her gn, sorgudan nce ve sonra Cosimo okuyor, o da
dinliyordu. Clarisse bitince onun kederlendiini hisseden Cosi
ma, byle drt duvar arasna mahkum birisi iin Richardson'n
biraz i karartc olduunu dnd; hareketli olaylar dizi
siyle ona zgrlkten yoksun kaln azck unutturur diye
Fielding'in bir romann okumaya karar verdi. Mahkeme srer
ken Gian dei Brughi'nin kafasnda Jonathan Wild'n bandan
geenlerden baka ey yoktu.
Roman bitmeden idam gn geldi att. Gian dei Brughi,
bir at arabasnda, papaz eliinde hayatnn son yolculuuna
kt. Ombrosa'da idam mahkumlar meydann ortasndaki b
yk mee aacna aslrd. Insanlar evresinde halka olurdu.

1 80
lmek boynuna geirildiinde Gian dei Brughi dallardan
gelen bir slk sesi duydu. Ban kaldrd. Cosimo kitab kapat
m, oradayd.
"Sonunu sylesene," dedi mahkum.
"Bunu sana sylemek ok zc Gian," diye cevap verdi
Cosimo, "Jonathan'n sonu ipte bitiyor."
"Sa ol. Benim sonum da yle! Hoa kal!" diyerek kendi
taburesini itti ve ipte boulup kald.
Kalabalk, onun gvdesinin titremeleri kesilince ekti git
ti. Cosimo, akam kene kadar, adamn asl olduu daln s
tnde ata biner gibi oturmu bekledi. lnn gzlerini ya da
bumunu gagalamak iin ne zaman bir karga yanasa, kalpan
saliayarak kuu uzaklatrd.

181
13

Cosimo bu haydutla de kalka, okumaya ve aratrma


ya, btn hayat boyunca srecek snrsz bir heves duymaya
balamt. Artk onu, elinde ak bir kitap, bir daln stne
ata biner gibi rahata oturmu ya da bir aacn atalna okul
srasym gibi dayanm, katlar bir tahta parasna yaym,
aataki bir delie koyduu hakkasna uzun kaz ty kalemini
batrp yazarken grmek olaan bir durum haline gelmiti.
imdi Rahip Fauchelafleur'n peine dp ders yapmala
rn isteyen Cosimo'ydu; Tacitus ve Ovidius'u, gk cisimlerini,
kimya yasalarn anlatmasn istiyordu, ama yal rahibin biraz
dilbilgisi, biraz Tanrbilim zerine konumas bile bir kuku ve
boluk denizinde buulmasna yettiinden, rencisinin soru
lar karsnda kollarn aarak gzlerini gklere dikiyordu.
"Monsieur l'Abbe, ran'da ka kadnla birden evlenilebilir?
Monsieur l'Abbe, Savoi Vekili kim? Monsieur l'Abbe, Linneaus
retisini anlatabilir misiniz acaba?"
"Alors ... Voyons ... Maintenant ... "* diye balyordu rahip, son
ra akl karyordu, gerisini getiremiyordu.
Oysa Cosimo her trden kitab yalayp yutuyordu, vakti
nin yarsn okuyarak, yarsn da Sahaf Orbecche'ye kitap bor
cunu demek iin aviannakla geiriyor, her zaman anlatacak
yeni bir hikayesi oluyordu. svire ormanlarnda gezinirken
ot toplayan Rousseau, uurtmayla yldrm yakalayan Benja
min Franklin, Kzlderililerle mutlu bir hayat sren Baron de la
I lontan zerine bir sr hikaye.
Haydi. . . Grelim bakalm . . (ev. N.)

1 82
htiyar Fauchelafleur afallam bir halde bu konumalara
kulak kabartyordu, gerekten mi ilgisini ekiyordu, yoksa ona
bir eyler retmekten kurtulmu olmann verdii rahatlkla
m dinliyordu, arasn bilemem; duruma razyd ve "Non! Dites
le moi!"* diyerek konumaya katlyordu; Cosima ona, "Biliyor
musunuz, nasl oluyor da ..." diye balayp sorduunda ve ceva
bn verdiinde, "Tiens! Mais c'est epatant!"** ya da "Man Dieu!"***
diye baryordu, btn bunlar Tanr'nn ona o anda aklanan
yeni nitelikleri karsnda duyduu sevin olabilecei gibi, dn
yann binbir klkl efendisi Ktlk karsnda esef etme de
olabilirdi.
Ben henz ok kktm, Cosima ise okuma yazma bilme
yenlerle dolu bir snfta olduu iin, kitaplarda kefettiklerini tar
tma ihtiyacn ihtiyar hocasn boan soru ve cevaplada kar
lamaya alrd. Rahibin itaatkar ve uzlatrc eilimi, bilindii
gibi, her eyin beyhudeliine dair yksek bilincinden geliyordu
ve Cosima bundan yararlanyordu. Bylece aralarndaki hoca ta
lebe ilikisi tersine dnd: Cosima hoca, rahip de talebe olmutu.
Aabeyim yle bir sz sahibi olmutu ki, aalarn stndeki ge
zintilerinde titrek ihtiyar da peinden srkleyebiliyordu. Koca
bir leden sonray, d'Ondarivalarn bahesindeki atkestanesinin
stnde, ince bacaklarn saHatp nadir bitkileri, batan gnein
nilferli havuza yansmasn hayranlkla seyrettirerek geirtti
ona; kendisi de krallk ve cumhuriyet, farkl dinlerdeki doru ve
hakikat kavray, in'deki dinsel merasimler, Lizbon depremi,
Leyden iesi, duyuruculuk zerine kafa yordu durdu.
Benimse Yunanca dersim vard, fakat hoca ortalkta yoktu.
Btn aile telaa kaplp ortala dkld, balar baheler didik
didik arand, dalgnlna gelip de dp boulmu olmasn en
diesiyle balk havuzu yokland. Rahip, saatler boyunca ra hat
sz durumda oturmaktan kaynaklanan bel arsndan yakma
rak akam eve dnd.
htiyar Jansenistte, bu her eyi edilgin kabullenme duru
muyla, ruhani katl gerei sahip olduu temel meraknn ye-

Hayr! Sen syle! (ev. N.)


Al! Harika bir ey bu! (ev. N.)
Tanrm. (ev. N.)

1 83
niden nksetmesinin birbirini izlediini unutmamak gerekir.
Eer, dalgn ve yumuak bal bir anndaysa, btn insanlarn
yasalar karsnda eitlii, vahilerin onuru ya da batl itikat
larn zararl etkisi gibi her yeni ve zgrlk dnceyi hi
direnmeden karlayabilir, on be dakika sonra, bir katlk ve
kesinlik nbetinin etkisiyle, az nce bu kadar kolay kabul etti
i dnceler birleir ve tutarllk ihtiyacyla ahlaki sertlii ek
lenirdi. O zaman azndan dklen zgr ve eit yurttalarn
grevleri, doal dini izleyen kiilerin erdemleri gibi konular
amansz bir disiplinin kurallar, banaz bir inancn temelleri
oluyordu ve bunun tesinde karamsarlkla grd bir bozul
madan baka ey deildi, ktlkten sz eden yeni filozoflarn
hepsi fazlasyla yumuak ve yzeyseldiler, kusursuzlua giden
yol, ok etin de olsa, uzlamaya da orta yolculua da gelmezdi.
Rahibin bu beklenmedik klar karsnda Cosimo, tutar
sz ve doru olmayan eyler sylemekle eletirilmekten ekin
diinden tek laf etmeye kalkmyordu, dncelerinde canlan
drmaya alt zengin dnya mermer bir mezarla dn
yordu. Neyse ki rahibin bu gerginlik ortamn fazla uzatmaya
dernan yetmez, sanki her kavram bir ze indirgemek iin
didiklemek, kendisini elle tutulmaz, yok edilmi glgelerin in
safna braklm hissetmesine neden olur: Gzkapaklarn kr
ptrr, i eker, hemen esnemeye balar, kendi mutlak mutlulu
una dnerdi.
Rahip, ruhu bir o yana bir bu yana savrulsa da, artk gn
lerini Cosima'nun giritii aratrmalar izlemeye vakfetmiti,
aabeyimin bulunduu aalarla, Orbecche araclyla Ams
terdam'daki, Lizbon'daki dkkaniara sipari ettii yeni kitap
lar almak iin gittii sahafa yakn aalar arasnda mekik do
kuyordu. Bylece kendi felaketini hazrlyordu. Ombrosa'da,
Avrupa'nn en ar ekilde aforoz edilmi yaynlarn srekli
izleyen bir rahip bulunduu sylentisi kilise mahkemesinin
kulana gitti. Bir leden sonra, muhafzlar, rahibin hcresin
de arama yapmak zere villamzn kapsna dayandlar. Dua
kitaplarnn arasnda Bayle'n yaptlarn da buldular, sayfalar
bile almamt, ama rahibi yanlarna katp gtrmeleri iin
daha fazlasna gerek yoktu.

1 84
O bulutlu ikindi vakti, hayli hznl bir sahne yaand,
odann penceresinden nasl perian halde gtrldn sey
rediimi hatrlyorum, sonra geni ekimli fiilieri almay b
raktm, nasl olsa bir daha ders yaplmayacakt. htiyar Rahip
Fauchelafleur, silahl muhafzarn arasnda aalkl yol boyun
ca uzaklarken gzlerini aalara doru kaldryordu, bir an,
bir karaaaca doru koup trmanmak istermi gibi atld, ama
dizlerinde bunu yapacak takat yoktu. O gn Cosima arnanda
ava ktndan olan bitenden habersizdi, dolaysyla vedalaa
madlar.
Rahibe yardm etmek iin elimizden gelen bir ey yoktu.
Babamz kendini alma odasna kapatt ve yemek yemek iste
medi, nk Cizvitler tarafndan zehirlenmekten korkuyordu.
Rahip, hayatnn geri kalann hapishaneyle manastr arasnda
srekli tvbe ederek geirdi; neye inanacan bilmese de, so
nuna dek kesinlikle inanmaya alarak iman etmeye adanm
mrnn sonunda, lmeden nce neye inandn haJa anlaya
bilmi deildi.

Rahibin tutuklanm olmas, Cosima'nun kendini yetitir


mek iin att admlara bir zarar vermedi. Avrupa'nn en byk
filozoflar ve bilim adamlaryla mektuplamas bu dneme denk
gelir; meselelerin ve kar grlerin zmlenmesinde onlara
bavurmasnn sebebi yalnzca byk zekalarla tartma zevkin
den kaynaklanmyordu, ayn zamanda yabanc dilleri de kullan
m oluyordu. Ne yazk ki, yerini bir tek kendisinin bildii aa
kovuklarna soktuu, hibir zaman bulunamayan bu katlarn
akbeti sincaplar tarafndan kemirilmek ya da rmek olacakt;
bu kovuklar kefedilse, yzyln en nemli bilginlerinin kendi
elleriyle kaleme aldklar mektuplar bulunmu olurdu.
Cosima birka kez, kitaplar iin yanura ve kemirgenlere
kar iyice korunakl asma kitaplklar yapt; o sra ne zerine
alyor, neden zevk alyorsa ona gre srekli yerlerini dei
tiriyordu, biraz da kitaplar kulara benzetiyor ve onlar ha
reketsiz, kafese konmu gibi grmek istemiyordu, eer byle
yapmazsa zleceklerini sylyordu. Bu havada asl raflarn
en salamlarna, Livorno'daki bir kitapdan parti parti gelen

185
Diderot ve d'Alembert'in Ansiklopedi ciltlerini dizerdi. Son za
manlarda kitaplarla fazla ili dl olmaktan her ne kadar biraz
dalgnlam ve evresindeki dnyayla gitgide daha az ilgilen
mise de, imdi Ansiklopedi'yi okurken Abeille, Arbre, Bois, far
din* gibi gzel tnl seslerle sylenen baz kelimelerden oluan
maddeler, evresindeki her eyi yeniden kefetmesine yol a
yordu. Ismarladklarnn arasnda, zanaat ve baz uralar ze
rine el kitaplar da vard ve Cosima yeni rendiklerini uygu
layabilmek iin sabrszlanyordu.

nsanlarn almasn seyretmek, Cosima'nun hep hou


na gitmiti, ama o gne dek, aalarn stnde srdrd
hayat, yerini deitirip durmas ve avlanmas, onun her za
man yaltlm bir igdye sahip olduu eklinde yorumlan
m ve haksz yere ku muamelesi grmt. Oysa artk kendi
gelecei iin bir eyler yapmak gayretine dmt. Aslna
baklacak olursa, bunu haydutla ahbaplna borluydu; ken
dini yararl biri klmak, bakalar iin gerekli bir i yapmak
istiyordu.
Aa budama iini rendi ve meyve yetitiricilerine g
nll olarak yardmc oldu; aalarn kuru dallaryla dzen
siz, kark yollar kurduu ve iee durup yaprakla, meyveyle
dolmak iin sanki daha dzenli biimlere sokulmay canlar is
tercesine bekledikleri k aylarnda alyordu. Cosima iinde
becerikliydi ve az para istiyordu: Bylece kk toprak sahip
lerinin ya da yarclarn kendi bahelerine uramasn istemele
rine gerek kalmadan, o zaten sabahn dupduru havasnda, p
lak ve alak aalarda hacaklar ak dikilmi durur, boynunda
kulaklarna kadar rten bir boyunba, elinde bir bkyla, ne
yapacan bilen hareketlerle gereksiz dallar ve srgnleri hrt
hrt uurduu grlrd. Bahelerde de, elinde kk bks,
glgelik ya da ss aalarnda sanatnn inceliklerini gsteri
yordu ve ormanlarda, oduncularn asrlk aalar yerle bir et
mekten baka ie yaramayan kaba nacaklarnn yerine, kendisi
nin yalnzca dallar ve u taraflar temizlemekte kulland seri
keskiyi kabul ettirmeye alyordu.
* Ar, Aa, Koru, Bahe. (ev. N.)

1 86
Uzun lafn ksas, bu aa sevgisi, btn gerek sevgilerde
olduu gibi, amansz ve sancl da olsa, bytmek ve ekillen
dirmek adna yaralamay ve kesip atmay retti ona. Elbette,
budarken ve ayklarken yalnzca mal sahibinin karn deil,
yayann yryecei yollar en elverili hale getirmeye ala
rak kendi karn da gzetiyordu; dolaysyla iki aa arasnda
kpr oluturan dallara dokunmamaya zen gsterirdi, hatta
dier dallarn temizlenmesinden bunlar g kazanrd. Bylece,
Ombrosa'nm zaten pek uysal bulduu bitki rtsn, sanatnn
katklaryla kendisi iin daha elverili hale getiriyor, gelecekte
hem doaya, hem kendisine dost kazandryordu. Bu almas
nn meyvelerini daha ileriki yalarda toplad, aalarn biimi o
zamanlarda azalan gcnn yardmna yetiti. Sonra yol yar
dam bilmeyen, ngrsz bir agzlle sahip, bata kendisi
olmak zere hibir eyle bark olmayan kuaklarn gelmesi
her eyi deitirmeye yetti, artk hibir Cosima aalarda boy
gsteremezdi.

1 87
14

Cosima'nun dostlar artyordu, ama dmanlar da olmu


tu. Ormandaki serseriler, Gian dei Brughi'nin okuma sevciasna
kaplmasndan ve bunu izleyen dnden sonra perperian
olmulard. Bir gece aabeyim, dibudak aacna asl tulumu
iinde uyurken, basesinin arnanda yanklanan havlamasna
uyand. Gzlerini at, aadan vuran bir aydnlk vard; bu
lunduu aacn altnda ate yaklm, alevler aacn gvdesini
yalamaya balamt bile.
Ormanda yangn! Kim karm olabilirdi yangn? Co
sima, o akam kavla ate yakmadndan emindi. in iinde
kt niyetli kiilerin bir oyunu olsa gerekti! Odun kmr elde
etmek iin orman baskn yapp aalar atee vermek ve ayn
zamanda suu Cosima'nun zerine ykmak, daha da tesi, onu
diri diri yakmak istiyorlard.
Cosima, o an kendisini bekleyen tehlikeyi dnmedi:
Yalnzca kendi yollar ve snaklaryla dolu usuz bucaksz
krallnn yok olaca endiesine kapld, bu onun iin byk
bir korkuydu. Optimus Maximus, ikide bir dnp arkasna ba
karak umutsuz bir havlama koyuverip cann kurtarmak iin
alevlerden kayordu: Yangn arnana yaylmaya balamt.
Cosima, olaylara hakim olma yeteneini kaybetmedi. O
gnlerde barnak olarak kulland dibudak aacna, her za
man yapt gibi bir sr malzeme ymt; bunlarn iinde
ar scaklarda susuzlua kar direnci artran bir f arpa u
rubu vard. Fnn bulunduu yere trmand. Tehlikeyi anla-

1 88
yan sincaplar, yarasalar dibudak aacnn dallarndan kayor,
kular yuvalarn terk ediyordu. Cosima fy kapt gibi tpa
sn ap alevleri etkisiz hale getirmek iin tam dibudak aac
nn gvdesinden aa boca ediyordu ki, zaten otlara, kuru yap
raklara, allara yaylm olan yangnn evredeki btn aala
ra srayabilecei geldi aklna. Sonucu gze almaya karar verdi:
"Gerekirse dibudak aac yansn! Bu arpa urubuyla aacn
evresindeki henz alev almayan yerleri slatabilirsem, ben bu
yangn durdururum!" Fnn tpasn ap dalgal ve deirmi
hareketlerle d taraftaki alazlar sndrerek yere dkt. Isia
nan otlar ve yapraklada embere alnan atein yaylmas durdu.
Cosima, dibudak aacnn tepesinden hemen yanndaki
kayn aacna atlad. Zamanlamas ok iyiydi: Alevlerin sard,
dibi yanan aa, sineaparn ciyaklamalar arasnda, byk bir
atrtyla yere devrildi.
Yangn o noktada sktrlm olacak myd? Kvlcmlar ve
alevler ortala salyordu, slak yapraklardan oluan zayf hal
ka, yangnn yaylmasna engel olamazd. "Yangn var! Yangn
var!" diye btn gcyle barmaya koyuldu Cosima: "Yangn
vaaar!"
"Ne var? Kim baryor?" diye karlk verdi sesler. Yakn
larda bir kmrlk vard ve Bergamolu bir grup kmrc gece
leri oradaki bir barakada kalyordu.
"Yangn var! Tehlike vaaar!"
Btn dada sesler yanklanmaya balad hemen. Ormana
dalm olan kmrcler, hi anlalnayan leheleriyle birbir
lerine sesleniyorlard. Nihayet herkes drt bir yandan koup
gelmeye balad. Yangn sndrld.

Bu, iinde bir dalavere olduu belli olan ilk yangn giriimi
ve hayatna kastedilmesi, Cosima iin ormandan uzak durmas
gerektii konusunda bir uyar olmalyd. Halbuki o, yangnlar
dan nasl korunulur diye kafa yarmann derdine dt. O yl,
kavurucu ve kurak bir yaz vard. Bir haftadr denetim altna
alnamayan bir yangn, Provence tarafndan, kydaki ormanla
ra doru ilerliyordu. Geceleri dan doruklarnda, gnbatmm
dan arta kalan ltlar gibi panltlar seiliyordu. Hava kuruy-

1 89
du, bylesi bir ar scakta otlar ve allklar yalnzca byk bir
tuzak saylrd. Daha nce buralarda kazara ya da kasten ka
rlm bir yangn btn kyy saran byk bir yangna dn
mediyse de, rzgar alevleri bizim tarafara doru itiyor gibiydi.
Bu tehlike karsnda Ombrosa ahalisi, kundaklarn saldr
sna uram saman daml kulbelerde yaayan insanlar gibi,
donakalm bekliyordu. Gkyz de bu ate toplarndan muaf
deil gibiydi: Her gece, tepemizden art arda kayan yldzlar ge
iyordu ve biz de stmze dmesini bekliyorduk sanki.
Bu herkesi etkisi altna alan dehet gnlerinde Cosimo
kendisine flardan bir ymak oluturdu, hepsini suyla doldu
rup en yksek aalarn tepelerine ve nemli mevzilere yerle
tirdi. "Az da olsa ie yarad grld," diye dnyordu. Hi
de memnun kalmayarak, yar yarya kurumu sel sularnn ve
ip gibi su kan kaynaklarn akn inceliyordu. Gidip valye
Avukat'a akl dant.
"Ah, tabii," diye bard Enea Silvio Carrega eliyle alnna
vurarak. "Havuzlar! Barajlar! Bir sr plan yapmak gerek!" Ar
dndan, kk lklar atp heyecanla hoplayp zplarken say
sz dnce yordu kafasna.
Cosimo onu bir sr hesap ve tasiakla ba baa brakt, bu
arada orman sahiplerini, kamu arazisi iletmecilerini, oduncu
lar, kmrcleri bu iten haberdar etti. Hepsi birlikte, valye
Avukat'n ynetiminde (daha dorusu valye Avukat, onlarn
hizmetinde, kendilerini ynetmeye ve bir arada tutmaya mec
bur kald) ve Cosima'nun ileri tepeden denetimi altnda, su
yedekleyecek yataklar yaptlar; yangn hangi noktada karsa
ksn tulumbalarn yeri biliniyordu artk.
Bu da yeterli deildi, yangn sndrecek bekileri rgt
lemek, tehlike annda hemen su kovalarn elden ele geirerek
yaylmadan yangn durdurabilecek takmlar kurmak gerekliy
di. Bylece, geceleri bekilik eden ve nbet tutup denetim yapan
bir tr milis kuruldu. Cosimo, adamlar Ombrosal kyl ve
zanaatkarlar arasndan topluyordu. Her ibirliinde grld
gibi, bir takm ruhu, birlikler arasnda birbirini geme abas
dodu ve hepsi kendini byk iler yapmaya hazr hissediyor
du. Cosimo da yeni bir g, bir honutluk duyuyordu: insanla-

1 90
r birletirmeye ve bakanlk etmeye dair becerisini kefetmiti;
neyse ki bu becerisini hi ktye kullanmad, hayat boyunca
birka kez kalkt her nemli durumda baarl sonular ald.
Bylelikle anlad ki: Ibirlii insan glendirir, her tek tek
kiinin en stn niteliklerini ortaya karr, kendi bana yaar
ken duymas nadir olan bir kvan verir, stelik bu da bir sr
onurlu, maharetli ve iyi eyler hissetmeyi hak eden insan oldu
unu anlamaya yarar (insan yalnz yaarken bunlarn tam ter
si geerli hale gelir, insanlarn baka huylarn grrsn ve bu
yzden srekli tetikte bekliyor olursun).
Sadede gelirsek, yangn kan yaz, hayrl bir yaz oldu: Her
kesin zmlerneyi gnlden istedii, kendi kiisel karlarnn
nne koyduu ortak bir sorun vard ve ekilen bu skntnn
karl herkesin uyum iinde olmasyla ve dier mkemmel
insanlarn saygsn kazanmakla alnyordu.
Cosima, daha sonra, ortak sorun ortadan kalktnda i
birliinin eski tad kalmadn, o zaman da elaleme bakanlk
etmektense tek bana bir adem olmann ye olduunu anlaya
cakt. Ama o ara, bakanlk ettii gnlerde, her gecesini orman
da, her zamanki gibi bir aacn tepesinde bir bana nbetilikle
geiriyordu.
Yangn ktn grecek olursa, aacn tepesine ast ve
uzaktan duyulabilen, tehlikeyi haber verecek an hazrd.
Ombrosallar bu yolla drt kez yangna annda mdahale et
miler ve bylelikle orman kurtarmlard. Bunlar kastl yan
gnlard, bu iin sorumlusunun o iki haydut, Ugasso ile Bel-Lore
olduu anlald ve belde snrlarnn dna srldler. Austo
sun sonunda saanaklar balad; yangn tehlikesi atlatlmt.

O zamanlar Ombrosa'da aabeyirole ilgili olumlu szler


dnda tek laf edilmezdi. Bu kayrc szler bizim kulamza
da gelirdi: "Fakat, nasl da becerikli!", "Yine de, baz ilerin pek
gzel altndan kalkyor," gibi, sanki baka dinden ya da kart
partiden birinden sz eder bir edayla tarafsz yargda bulunma
ya alanlar, kendilerininkinden ok farkl da olsa her eyi an
layabilecek kadar ak fikirli olduklarn gsterir bir ses tonuyla
konuuyorlard.

191
Bu havadisler karsnda Bayan Genaral tepkilerini sert
ve kestirmeden ortaya koyuyordu. Cosima'nun yangna kar
toplad bekilerden kendisine sz edildiinde, "Silahlar var
m?" diye soruyordu, "Talim yapyorlar m?" imdiden, sava
halinde askeri harekatara katlacak silahl milisler kurmaya
balamt kafasnda.
Babamz ise sessizce dinliyor ve olundan gelen havadis
lerin ona ac verip vermedii ya da vc szlerle iin iin k
van duyup duymad belli olmakszn ban sallyor, aslnda
ondan bir eyler umut ettii ana geri dnmekten baka bir ey
dnmyordu. Herhalde doru olan ikincisiydi, nk birka
gn sonra atma atlayp olunu aramaya kt.
Bir dizi kk aacn evreledii aklkta karlatlar. Ba
ran, olunu grd ha lde grmemi gibi yaparak atyla iki
kez bir aa bir yukar gitti geldi. Cosima, zplaya zplaya
en yakn aalara doru geldi. Babasnn karsna vardnda
(yazlar yabankedisi krknden kalpann yerine takt) hasr
apkasn kard:
"Gnaydn muhterem pederim."
"Gnaydn evlat."
"yisinizdir umarm."
"Bu yata, bu skntlarla ne kadar iyi olunabilirse."
"Sizi gayet iyi grmekten dolay memnunum."
"Ben de sana ayn eyi syleyeceim Cosima. Kamu yarar
na altn iittim."
"Beni barndran ormanlarn korunmasndan baka ey
yok gnlmde muhterem pederim.
"Ormanlarn bir ksmnn bize ait olduunu biliyor mu
sun? Zavall bykannen Elisabetta'dan miras kald, ruhu ad
olsun."
"Biliyorum muhterem pederim. Belrio denen yer. Otuz
kestane aac, yirmi iki kayn, sekiz am ve bir de akaaa var.
Btn kadastro haritalar bende mevcut. Orman sahibi bir aile
ferdi olarak ilgili her kiiyi aalar koruma iine dahil etmek
istedim."
"Biliyorum," dedi Baran, cevabn mnasip bulmu ekil
de onaylayarak. "Kulama geldiine gre frnclar, bostan-

1 92
clar ve nalbantlar birliiymi," diye eklemekten de kendini
alamad.
"yle, muhterem pederim. Namuslu olmak artyla, her i
kolundan insan var."
"Dk unvanyla btn bu vasallar soylulukla ynetebile
ceini biliyor musun?"
"Bakalarndan daha ok fikrim varsa, bakalarna fikir
veririm, eer kabul ederlerse tabii; ben ynetmekten bunu an
larm."
"Bu devirde ynetmenin adeti aa tepelerinde yaamak
m?" diyecekti ki, lafn yuttu Baran. Bu hikayeyi iin iine sok
mak neye yarard ki? ini ekti, derin dncelere dald. Sonra
klcnn asl olduu kemerini kard. "On sekiz yamdasm ...
Kendini bir yetikin olarak telakki etmenin vaktidir... Ben m
rmn sonuna geldim..." derken klcn yukar doru uzatyor
du. "Baran di Rondo olduunu unutnadn deil mi?"
"Elbette, adm unutmadm muhterem pederim."
"Adna ve anna layk olacak msn?"
" nsan olmak adna ve onun btn nitelikleri adna, layk
olmaya alacam."
"Al bu klc, benim klcm." Baran, zengilerinin stnde
dikeldi, Cosima daldan eildi ve babas klc takt.
"Sa olun, muhterem pederim... Bu klc iyi ilerde kulla
nacama dair size sz veririm."
"Hoa kal evlat." Baran, atn evirdi, dizginleri hafife
ekti, usul usul uzaklat.
Cosima, babasn klcyla selamlamas gerekip gerekmedi
ini dnd bir an, sonra babasnn klcn ona merasim tre
ni iin deil, kendini korumas iin verdiini dnd ve knm
dan karmad.

1 93
15

valye Avukat'la sk sk grt o gnlerde, Cosimo


onun tutumlarnda bir gariplik, daha dorusu her zamankine
gre bir farkllk, az ok bir tuhaflk hissetti. Sanki o uyurge
zer hali, baboluundan ziyade kendisine egemen olan bir sa
bit fikirden kaynaklanyordu. Artk daha sk enesi dyordu,
eskiden gayet yabani, ehre hi inmeyen bir adamken, imdi
limandan kmaz olmutu; milletle ene alyar ya da yal pat
ronlarla denizcilerin yannda basarnaklara oturup gemilerin
geli gidii veya korsanlarn verdii zararlar zerine yorumlar
yapyordu.
Berberi korsanlarn yelkenlileri hala bizim kylar zorlu
yor, bizimkilerin kaaklk ilerine sekte vuruyorlard. Asln
da bu tam da korsanlk saylmazd, karsanlara rastlayanlarn
akbetinin Tunus ya da Cezayiriiiere kle gitmek ya da burun
larnn, kulaklarnn kesildii zamanlar artk mazide kalmt.
Mslmanlar bir Ombrosa yk gemisini ele geirecek oldular
m, morina bal varilleri, Hollanda peyniri kalplar, pamuk
balyalan gibi ykleri boalttklar gibi yallah! Ara sra bizimki
ler cevval davranyor, yelkeniilere mancnk at yapp svma
y beceriyorlard, Berberiler de bizimkilere pskrtme at e
liinde yakksz birtakm hareketler ve edepsiz barmalada
karlk veriyorlard.
Ksacas bu, baz alacaklar yznden srp giden hallice
bir korsanlkt, Paalar bu yrelerden alacaklarn isternek zo
runda olduklarn, dediklerine gre bizim tccar ve armatrle-

1 94
rin baz mallarn teslimini yapmadklarn, hatta kendilerini do
landrdklarn iddia ediyorlard. Bylece yanayla elde ettikle
ri malzemeyle yava yava alacaklarn tahsil etmeye alrken,
bir yandan da itiraz ve uzlamalada da olsa ticari mzakereleri
ni devam ettiriyorlard. Sonuta, iki tarafn da ipleri koparc bir
davranta bulunmak iine gelmezdi; denizcilik kuku ve tehli
kelerle doluydu, ama bunlar asla bir faciaya dnmyordu.
imdi aniatacam hikaye, bana Cosima tarafndan deiik
biimlerde anlatld: lerinden ayrntlar en zengin olan ve en
az mantkd grneni yeleyeceim. Hi kukusuz, aabeyim
bize kendi maceralarn anlatrken bire bin katard, baka kay
nak olmadndan, onun her dediine sadk kalmaya alyo
rum.

Sadede gelirsek, yangn yznden tuttuu nbetlerden ge


celeri uyannay huy edinen Cosima, bir keresinde vadiye inen
bir k grd. Kedi gibi sessizce daldan dala geerek izle
di ve banda fesi, stnde cppesiyle Enea Silvio Carrega'nn
elinde bir fener, hzl hzl yrdn grd.
Her zaman tavuk gibi erkenden yatan valye Avukat'n bu
saatte ortalkta ne ii olabilirdi? Cosima arkasndan gitti. Amca
snn byle eamu halde yrrken saulatn ve ayaklarnn
ucundan baka ey grmediini bilse de, grlt yapmamaya
alarak onu izledi.
Katrclarn izledii yollardan ve kestirmelerden deniz ky
sna, akl tal sahile vard ve fenerini sallamaya balad. Meh
tapsz bir geceydi, en yakndaki dalgalarn aynaan kpkleri
dnda denizde hibir ey grnmyordu. Cosima, kydan bi
raz uzaktaki bir am aacnn tepesindeydi, nk o noktadan
sonra aalar seyreliyor ve daldan dala geerek her yere ula
mak mmkn olmuyordu. Yine de, kafasnda yksek fesiyle
elindeki feneri denizin karanlna doru sallayan ssz sahilde
ki elimsiz ihtiyar gayet iyi gryordu ve bu karanlktan, bir
den, ok yakndan, sanki yeni yaklm bir baka fenerin
ona cevap verdi; kara, drt ke yelkeniyle buralardakilere pek
benzemeyen krekli bir kk tekne belirdi hzla ve kyya ya
nat.

195
Fenerierin titrek nda, Cosimo sarkl adamlar grd:
Bazlar, hafife krek saliayarak kyda tuttuklar teknede
kalmt; dierleri sahile inmiti, krmz alvarlar, kuaklar
na sokulu parlak palalar vard. Cosimo gzn, kulan drt
amt. Amcasyla Berberiler aralarnda tam olarak anlalma
yan, ama anlar gibi olduu bir dilde fsldayorlard, herhalde
nl Frank diliydi bu. Ara sra Cosimo, Enea Silvio'nun br
anlalmaz kelimelerle kartnrken zerinde direttii talyanca
baz kelimeler iitiyordu, bunlar gemi adlaryd, bildik yk ge
misi adlar ya da Ombrosal armatrlere ait ya da bizim liman
larla komu limanlar arasnda mekik dokuyan ektirilerdi.
valyenin neler dediini anlamak zor deildi! O korsan
lar, gemilerin Ombrosa'ya geli gidi gnleri, ne yk tadk
lar, rotalar, hangi silahlarla donatldklar hakknda bilgilen
diriyordu. htiyar, geri dnp hzla uzaklatna gre btn
bildiini sylemi olmalyd, adamlar da o srada teknelerine
atlayp karanlk denizde kaybolmulard. Konumann abuk
luundan, bu iin sk sk yapld anlalyordu. Kim bilir ne
zamandr, Berberi tuzaklar amcamzn szdrd bilgilerle ku
ruluyordu!
Cosimo, ssz sahilden uzaklaacak gten yoksun, am
aacnn tepesinde kalakalmt. Rzgar esiyor, dalgalar talar
andryor, aa btn oynak yerleriyle gcrdyor ve havann
sauundan deil, az nce grdklerinin eytaniliinden aa
beyimin dileri birbirine vuruyordu.
ocukluumuzdan beri hep gvenilmez biri olduunu d
ndmz ve Cosima'nun yava yava deer verip acmay
rendiini sand bu ekingen ve esrarengiz ihtiyarck, ba
lanmaz bir hain, hatalarla dolu bir hayat yznden bir gemi
enkazna dntkten sonra kendisini kucaklayan lkesine k
tlk etmek isteyen kadirbilmez bir adam olup kyordu. Peki
neden? Hayat boyunca mutluluu bulduu tek yer olan o lke
lerin, o insanlarn hasreti mi onu bu ilere itiyordu? Yoksa boa
zndan geen her lokmann ona nasl aalandn hatrlatma
s, bu lkeye kar dinrnek bilmez bir kin mi beslemesine neden
oluyordu? Cosimo, bizim tccarlarn mallarn kurtarmak iin
bu casusun evirdii entrikalar koup haber vermek istiyor,

1 96
ama babamzn kardeine duyduu akl almaz sevgi nedeniy
le duyaca zntden ekiniyordu. Cosimo, imdiden sahneyi
gznn nne getirebiliyordu: Muhafziarn arasndaki elleri
kelepeli valye, ift sra olmu Ombrosallarn yadrdklar
kfrler altnda meydana gtrlyor, ilmei boynuna geiri
yorlar, onu asyorlard... Gian dei Brughi'nin aslmasndan sonra
gzne uyku girmedii gece, Cosimo bir daha asla bir idam t
reninde bulunmamaya yemin etmiti ve ite imdi bir yaknnn
lm fermann kendi elleriyle imzalamakla kar karyayd!
Btn bir gece ve ertesi gn boyunca bu dnceyle kv
rand durdu, fkeyle bir o dala bir bu dala geti, tekmeler sal
lad, kafas kark olduu zamanlarda hep yapt gibi aa
gvdelerine sarlp kayd. Sonunda bir karara vard, bir orta
yol buldu: Adaleti iin iine kartrmadan bu karanlk ilere
bir son vermek iin korsanlarn ve amcasnn gzn korkuta
cakt. Gece, o am aacnn stnde drt dolu tfekle nbet
tutacakt (avclk gerei bir sr silah vard artk): valye, kor
sanlada bulutuunda da silahlar art arda patiatp kurunlar
tepelerinde slk aldrarak boaltacakt. Bu yaylm atei kar
snda amcasyla birlikte korsanlar il yavrusu gibi dalacaklar
d. Amcas da yrekli bir adam olmad iin, tannm olaca
kukusuyla ve bundan byle buluma yerlerinin gzleneceine
emin olduundan, Mslman tayfayla kurduu yaknl etraf
lca gzden geirecekti.
Cosima dndn yapt, am aacnn stnde tfekle
rini dorultmu halde iki gn bekledi. Ne gelen oldu, ne giden.
nc gece, banda fesiyle elimsiz ihtiyar grnd; sahil
deki talarda sendeteyerek hzla yrd, feneriyle iaret verdi,
iinde sarkl denizciler olan tekne sahile yanat.
Cosima'nun eli tetikteydi, ama ate etmedi. nk bu kez
iler farkl grnyordu. Sahile inen iki korsan, amcasyla ksa
bir konuma yaptktan sonra tekneye bir iaret yaptlar, br
leri mallar boaltmaya balad: flar, kasalar, balyalar, uval
lar, damacanalar, peynir ykl sandklar. Kyda tek bir tekne
deil, tka basa dolu bir sr tekne vard, sarkl bir sra harnal
sahile dizildi; kararsz, ksa ve hzl admlarla nden giden ve
onlara yol gsteren amcamz kayalklarn oradaki bir maara-

1 97
ya kadar izlediler. Maribiler, kukusuz son yamalamalarm
rn olan mallarn oraya ydlar.
yi de bunun sebebi neydi? Sonradan hadisenin ne olduu
anlald: Berberi yelkeniisi bizim limanlardan birine demir at
mak zorunda kalp (onlarla bizimkiler arasmda her zaman ola
gelen soygun mallarnn yar yarya bllmesi ykmll
gibi makul bir i gerei) gmrk denetiminden gemek zorun
da kalnca, dnte geri almak zere yamaladklar mallar
gvenli bir yere gizlerneleri gerekmiti. Bylece tekne, son soy
gun olaylarna karmadm gsterecek ve bizim lkeyle ola
an ticari ilikileri glendirmi olacaklard.
Bu iin btn perde arkas daha sonra aa kt. O srada
Cosima, kendi kendine sorular sorarak vakit kaybetmedi. Kor
sanlara ait hazine, bir maarada saklanm duruyordu, korsan
lar teknelerine dnyor ve hazineyi orada brakyorlard: Bir an
nce hazineyi ele geirmek gerekiyordu. Aabeyim bir an, bu
mallarda hak sahibi olmalar gereken Ombrosal tccarlar gidip
uyandrmay dnd. Ama hemen aklna, arnanda aileleriyle
alk eken kmrc dostlar geldi. Hi duraksamad: Daldan
dala atlayarak gri, bask kayranlarn evresindeki, Bergamolula
rm yaadklar kaba saba kulbelerin olduu yerlere doru gitti.
"abuk! Toplanm! Korsanlarn hazinesini kefettim!"
Kulbelerin tentelerinin, ardaklarnn altndan hoflayp
poflamalar, ksrme sesleri, kfrler ve nihayet merakl hayk
rlar, sorular iitildi: "Gm m? Altn m?"
"Tam olarak gremedim," dedi Cosima. "Ama kokusun
dan, kurutulmu morina bal ve koyun peyniri olduunu
syleyebilirim."
Bu szler zerine arnanda yaayan btn insanlar ayaa
dikildi. Tfei olan tfeini, dierleri balta, karg, bel, krek,
zellikle de iine mallar dolduracak kaplar, krk dkk k
mr kovalarn ve kara uvallar srtarna vurup ne varsa kap
tklar gibi ortala dkldler. Byk bir kafile yola koyuldu,
"Hura! Hata!" diye baryorlard, kadnlar bile tepelerinde bo
sepetlerle aa iniyorlard, kafalarma uval geiren ocuklar
da meale tayorlard. Cosima arnanda am aacndan zeytin
aacna, zeytinden ada arnma geerek nlerinden gidiyordu.

1 98
Maaramn aznn bulunduu kayalk knty tam dn
mek zereyken, eri br bir incir aacnn tepesinde palasm
kaldrp bararak tehlike iareti veren karsann beyaz glgesi
ni grdler. Cosima, birka srayla tepesine vard karsann
brne klcn yle bir sapiad ki, adam sarp kayalklardan
aa kendini atmaktan baka are bulamad.
Maarada korsan reisierinin toplants vard. (Mallarn bo
altlmas srasnda reisierin orada kaldm fark edememiti.)
Nbetinin ln duyunca dar ktlar ve yzlerini ise bu
lam, kafalarna uval geirmi, kazma krekli kadn ve erkek
kalabalyla kuatlm olduklarn grdler. Palalarn kald
rp ne atlarak kalabal yarmaya altlar. "Hura! Hata!", " i n
allah!" nidalaryla arpma balad.
Kmrcler daha kalabalkt, ama korsanlar daha iyi silah
lanmt. Yine de palalara kar arpmak sz konusu olduun
da en iyi eyin kazma krek olduu bilinir. "Dan! Dun!" Arap
palalar entik entik olarak geri ekiliyordu. Tabanca tfekler
de ses ve duman karmaktan baka ie yaramyordu. Korsan
larn bazlarnn (subaylarn tabii) grlmeye deer, telkari kak
mal ok gzel tfekleri vard; ama maaramn rutubetinden
akmak talar slandndan tutukluk yapyordu. Kmrcle
rin uyank olanlar, subaylarn ellerinden tfeklerini almak iin
krekle kafalarna vurup bayltmaya alyordu. Ama tepele
rindeki sarklar yastk etkisi yarattndan bu bir ie yaramyor
du, korunmasz karnarna diz atmak daha yerinde olurdu.
Baktlar ki tatan bol bir ey yok, kmrcler ta atmaya
baladlar. Maribiler de aymm yaptlar. Ta yamuru balayn
ca, arpma daha dzenli bir grnm kazand, ama ortal
kaplayan kuru morina bal kokusuna dayanamayan kmr
cler maaraya girmeye altklar, Berberiler de sahildeki tah
liye sandalna ulanaya abaladklar iin aslnda her iki taraf
iin de byk direnme nedenleri yoktu.
Bir an geldi ki, Bergamolularn tarafnda maarann k
nda onlara yer aan bir hareketlenme oldu. Mslmanlar hala
ta yamuru altnda direnmeye devam ederlerken, denize gi
den yolun aldn grdler. O halde ne diye direnip duruyar
lard ki? En iyisi yelken ap kamakt.

1 99
Tekneye varr varmaz, korsan, de soylu subaylar
dand, yelkenleri atlar. Cosimo, sahile yakn bir am aacn
dan srayp seren direine asld, yukarda tutunmak iin
dizleriyle sarlrken kmndan klcn ekti. korsan palala
rn kaldrd. Aabeyim, sadan soldan gl kl darbeleriy
le n birden sktryordu. Henz kyya deen tekne bir o
yana, bir bu yana yatyordu. O an doan ayn nda Baron'un
oluna hediye ettii kl ve Mslmanlarn palalar parldad.
Aabeyim direkten aa indi ve klcn korsanlardan birinin
gsne saplad, adam teknenin bordasndan denize dt.
brlerinin darbelerini iki hamleyle savuturarak, kertenkele
gibi evik yukar trmand, sonra yine aa kayd, ikinciyi i
ledi, ncyle ksa bir vurumas oldu, son kez kayarak onun
da hakkndan geldi.
Mslman subay, sakallar yosun dolu, gvdelerinin
yars darda yars suda yatyorlard. Dier korsanlar, ta ve
kazma krek darbeleriyle baylm, maarann aznda yere se
riliydiler. Hala diree trmanm duran Cosimo, muzaffer bir
edayla evresine baknrken, o ana kadar saklanm olan val
ye Avukat kuyruu tutumu kedi gibi maaradan frlad. Ba
n eerek kumsal geti, kydan uzaklatrmak iin tekneyi itti,
iine atlad, kreklere yapt ve var gcyle aa doru ek
meye balad.
"valye! Ne yapyorsunuz? Deli misiniz?" diye baryor
du diree asl Cosimo, "Kyya dnn! Nereye gidiyoruz?"
Ne mnasebet, dner miydi! Belliydi ki, Enea Silvio Carre
ga, postu kurtarmak iin korsan gemisine yetirnek istiyordu.
haneti gn gibi aa kmt, kyda kalacak olsa son soluu
nu daraacnda verirdi. Krek ekiyor, ekiyordu ve Cosimo
kmndan kard klcyla karsna dikildiinde, silahsz ve
gsz ihtiyara kar ne yapacan bilmiyordu. Aslna bakla
cak olursa amcasna zorbalk etmek houna gitmiyordu, stne
stlk ona erimek iin direkten yere inmiti, bir teknenin iin
de yere inmek de topraa basnakla ayn ey saylrd, kkleri
olan bir aatan bir teknenin ahap direine atiarnakla zaten
kendi isel yasalarn inememi miydi; o an zerine dn
mek iin fazlasyla kark bir sorundu bu. Bylece hibir ey

200
yapmyor, ama hacaklar iki yanda serende rahata duruyordu,
tekne dalgalarn stnde ilerliyor, hafif bir rzgar yelkeni iiri
yor, ihtiyar krek ekmeye devam ediyordu.
Cosima bir havlama iitti. Sevinten yerinden srad. ar
pma srasnda ortalktan kaybolan kpei Optimus Maximus
teknenin knda kvrlp yatm, imdi de hibir ey olmam
gibi kuyruk sallyordu. Sonradan sonraya, fazla endielenecek
bir durum olmadn dnd Cosima, amcas ve kpeiyle
teknede gidiyordu, aalarn stnde geirdii onca yldan son
ra ho bir deiikiikti bu.
Ayn avk denize dmt. htiyar, artk yorulmutu,
krekleri gbela ekiyor ve alyor, alarken de syleniyor
du: "Ah, Zaira ... Ah, Allah, Allah, Zaira ... Ah, Zaira, inallah..."
Byle, anlalmaz biimde Trke konuuyordu, gzyaiarna
boulmu, durmadan, Cosima'nun hi duymad bir kadnn
adn tekrarlyor, tekrarlyordu.
"Ne diyorsunuz valye? Ne oluyor size? Nereye gidiyo
ruz?"
"Zaira .... Ah Zaira ... Allah, Allah ..." diyordu ihtiyar.
"Zaira kim valye? Buradan gide dide Zaira'ya ulaabile
ceinizi mi sanyorsunuz?"
Enea Silvio Carrega bayla onaylyor, gzyalar iinde
Trke konumaya devam ediyor ve aya kar bu kadnn adn
haykrp duruyordu.
Bu Zaira zerine, Cosima'nun akl hemen tkr tkr al
maya, birtakm varsaymlar retmeye balad. Belki de bu es
rarengiz kle adam en derin srlarn aklamaktayd kendisine.
valye, korsan gemisine ulamakla, bu Zaira'ya varabileceini
sanyordu, o halde oralarda, Osmanl topraklarnda yaayan bir
kadndan sz ediyordu. Belki de btn hayat bu kadnn has
retini ekmekle gemiti, belki de ar yetitirir, su yollar ya
parken izledii, bu kaybedilmi mutluluun hayali o idi. Belki
orada, denizar memleketlerdeki bahelerde bir sevdals, bir
kars olmutu, hatta byk ihtimalle bir kz, ocukluundan
beri grmedii bir kz. Onu bulmak iin, yllardr bizim liman
lara urayan Osmanl ve Maribi gemileriyle iliki kurmaya a
lm, sonunda haberlerini alm olmalyd. Belki kznn kle

20 1
dtn renmiti de, para deyip onu kurtarmak karl
nda kendisini Ombrosa'ya urayan yelkeniiierin geli gidile
riyle ilgili bilgi vermek zorunda brakmlard. Belki aralarna
kabul edilmek, Zaira'nn memleketine gidebilmek iin onun da
bedel demesi gerekiyordu.
Artk hilesi ortaya ktna gre, Ombrosa'dan kamak zo
rundayd, bundan byle Serberiler onu yanlarna almamazlk,
kzna gtrmemezlik edemezlerdi. Soluk solua ve kesik ko
numasna umut eden, yalvaran, hatta korku dolu szler kar
yordu: Ya bu defa da gidemezse, ya yine talihsiz bir olay byle
yana yakla kavumaya alt ocuundan ayrrsa!
Krek ekecek mecali kalmamt, tam o srada beyaz bir
glge, bir Serberi kay yanat. Belki gemiden, sahildeki ar
pmann seslerini duymu, bir keif kay gndermilerdi.
Cosimo, yelkenin arkasna saklanmak iin direin yars
na kadar kayd. htiyarsa, Frank dilinde, alnp gemiye gtr
mesini istediini haykrmaya balam, kollarn uzatyordu.
Dilei yerine getirildi: Sarkl iki yenieri, elinden tuttuklar
gibi omzundan kavrayp onu ty gibi, ki zaten yleydi, kaldrp
kayklarna aldlar. Cosima'nun bulunduu tekne itildi, yelken
rzgarla iti, bylece lmnn geldiini dnen aabeyim
sa salim kurtuldu.
Rzgarla uzaklarken, korsan kayndan Cosima'nun
kulana bir az dalann sesleri ulayordu. Maribilerin a
zndan kan, "aalk" szne benzer bir laft ve ihtiyarn da
sersemiemi gibi durmadan, "Ah, Zaira!" diye tekrarlad iiti
liyordu, btn bunlar valye'nin nasl karland hakknda
kukuya yer brakmyordu. Elbette korsanlar, maarada pusu
ya drlmelerinden, ganimetierinin kaybndan, adamlarnn
lmnden onu sorumlu tutuyor, ihanetle suluyorlard... Bir
lk iitildi, bir cump sesi, ardndan ortalk sessizlie kesti; o
an Cosimo, "Enea Silvio! Enea Silvio!" diye bararak da bayr
kardeinin izini sren babasnn sesini duyar gibi oldu; yzn
yelkenin arkasna gizledi.
Kayn nereye gittiini grmek iin sancak direine tr
mand. Denizin ortasnda bir ey, sanki akntyla srkleniyor
gibiydi, bir nesne, bir tr amandra, kuyruklu bir amandra ...

202
stne ay vurduunda bunun bir nesne deil, bir ba, ps
kll fesiyle bir insan ba olduunu anlad, Cosima, srtst
gelen valye Avukat'n simasm tand, gzleri her zamanki
gibi akn akn bakyordu, az akt, bandan aas suyun
iindeydi, bir ey grnmyordu: "valye! valye! Ne yap
yorsunuz? Neden tekneye kmyorsunuz? Tutunun kenara! He
men geliyorum yardma! valye!" diye bard.
Fakat amca cevap vermiyordu: Suyla birlikte hareket edip
duruyor, hibir ey grmez gibi diktii gzleriyle akn a
kn gkyzne bakmaya devam ediyordu. Cosima, Optimus
Maximus'a seslendi: "Haydi olum! Atla suya! valyeyi ense
sinden yakala! Kurtar onu! Kurtar onu!"
itaatkar kpek, suya atlad, ihtiyarn ensesini azyla tut
maya alt, baaramad, sakalndan yakalad.
"Ensesinden dedim Optimus Maximus, ensesinden!" diye
diretti Cosima, ama kpek, sakalndan tutarak ba tekneye
doru getirip bordaya att, o zaman deil ense, bedeninden ge
riye hibir ey kalmad anlald; yalnzca bir kafadan ibaret
li, Enea Silvio Carrega'nn ba bir pala darbesiyle vcudundan
ayrlmt.

20 3
16

valye Avukat'n akbeti, Cosimo tarafndan daha nce


olduka farkl bir biimde anlatld. Rzgar, onun serenine t
nedii tekneyi kyya srklediinde, Optimus Maximus a
znda kesik bala peinden geldiinde, bir halattan yararlana
rak abucak yakndaki aalardan birine atiayan Cosima'nun
arsyla koup gelen ahaliye hayli basit bir hikaye anlat
mt: valye, korsanlar tarafndan karlp ldrlmt.
Cosimo, herhalde, babasnn bu lm haberini alp kardein
den feci ekilde artakalanlar grnce yaayaca byk acy
dndnden hikayeyi byle anlatmt, valye'nin ihane
tini dillere sakz ederek durumu daha da adatrmaya gn
l elvermemi olmalyd. Hatta, daha sonra, Baron'un yaad
ruhsal knt kulana gelince, amcamz iin uydurma bir
zafer hikayesi dzmeye bile kalkt, gya valye, korsanlar
hezimete uratmak iin gizliden gizliye, hinoluhin bir m
cadele yrtmt, epeydir ba koyduu bu i aa knca,
bunu canyla demek zorunda kalmt. Ama Cosimo, baka
baz noktalar gizlemek istediinden, hikaye eliki ve boluk
larla doluydu, yani vurgun mallarnn korsanlar tarafndan
maaraya konmas, kmrclerin bu ie karmas gibi. Ola
yn bu taraf renilecek olsa, btn Ombrosa ahalisi ormana
skn edip Bergamolularn bulduklar mallara el koyar, bir de
onlar hrszlkla sulard.
Birka hafta sonra, kmrclerin ellerindekileri kursak
larna indirmi olduklarndan emin olunca, maara basknn

204
anlatt. Bir eyler bulup almak iin ormana gidenlerin elleri bo
kald. Kmrcler her eyi hakkaniyetle paylamlard: Fileto
fileto marinalar, domuz sucuklarn, peynirieri ve kalanlada
ormanda gn boyunca sren bir ziyafet verdiler.
Babamz iyice yalanmt ve Enea Silvio'yu kaybetmenin
ona verdii acyla, huyunda tuhaf deiiklikler olmutu. Karde
inin emek verdii ilerin kaybolup gitmemesi iin evke geldi.
Arlarn yetitirilmesiyle bizzat ilgilenmek istedi, o gne kadar
tek bir kovan grmemi olsa dahi, byk bir almla ie koyul
du. Konu hakknda biraz bilgi sahibi olan Cosima'nun fikrine
bavuruyordu bazen; bunu da ona akl sorarak yapmyordu, laf
dndrp dolandrp arcla getiriyor ve Cosima'nun syle
diklerini dinliyordu, sonra da rendiklerini tel gibi gerilmi ve
kendini beenmi bir edayla emirler yadrarak kyllere tek
rar ediyordu, sanki bunlar herkesin bilmesi gereken eylermi
gibi. Ar sokmasndan ok korktuu iin, kovanlara fazla yak
lamamaya alyordu, ama bu korkusunu yenneyi bildiini
gstermek istiyordu, kim bilir ne byk bir gayret iindeydi.
Ayn ekilde, baz su yollar kazdrp duruyordu, zavall Enea
Silvio'nun balad bir ii bitirmek arzusundayd, talihsiz kar
dei niyet ettii tek bir ii bile nihayete erdirememiti.
Baran'un bu tr meguliyetlere duyduu sonradan edinil
mi heves, ne yazk ki ksa srd. Bir gn, ii bandan akn,
sinirli bir halde kovanlada arklar arasnda gidip gelirken ani
den bir ift arnn dibinde bittiini grd. Telaa kapld, elini
kolunu sallamasyla bir kovan devrildi, peinde bir ar bulutuy
la komaya balad. Krlemesine koarken, su doldurmaya al
tklar bir arkn iine dt, onu ekip kardklarnda iliklerine
kadar slanmt.
Yataa dt. Ar sokmasndan ve souk algnlndan
kaynaklanan ate yznden bir hafta ayaa kalkamad; sonra
iyiletii sylenir. Lakin yle bir ylgnla kapld ki, bir daha
yataktan kalkmak istemedi.
Yataktan kmak istemiyordu, hayatla her trl ban yitir
miti. Yapmak istedii hibir eyi baaramamt: Artk kimse
nin Dk olmaktan sz ettii yoktu; byk olu koskoca adam
olmutu olmasna, ama hala aalarn tepesinde geziyordu;

205
kardei katledilmiti; kz evlenmi, uzaklarda, kendinden de
sevimsiz kiilerin yanndayd; ben, ona can yoldal ederneye
cek kadar kk saylrdm; kars telal ve hkmrand. Abuk
sabuk konumaya, Cizvitlerin evini igal ettiklerini, bu yzden
odasndan kamacln sylemeye balad, bylece, hayat bo
yunca olduu gibi aclar ve saplantlarla dolu bir haldeyken,
lm geldi att.
Bir aatan dierine geerek, Cosima da cenazeyi izledi,
ama mezarla girmeyi baaramad, nk serviierin dallar
ylesine skt ki, zerlerine kmak mmkn deildi. Cosima,
defnedilme srasnda duvarn tepesinde hazr bulundu ve bizler
tabutun stne birer avu toprak atarken, o da yaprakl kk
bir dal frlatt. Ben, hepimizin, tpk aalarn stnde yaayan
Cosima kadar, babama hep uzak olduumuzu dnyordum.

Artk, Baran di Rondo ad Cosima'ya gemiti. Yine de ha


yat deimedi. Dorusu, karlarmzla ve maliarmzla ilgi
leniyordu, ama bu srekli alamyordu. Kahyalar, yarclar onu
aradklarnda, hibir zaman nerede bulacaklarn bilemiyorlar
d, gzne grnmek istemediklerindeyse bir daln stnde bi
tiveriyordu.
Ailenin ileriyle uramak iin, Cosima artk daha sk e
hirde grnmeye balamt, meydandaki byk ceviz aacnn
ya da limana yakn prnallarn stne tnyordu. Ahali ona
hrmette kusur etmiyor, "Baran Hazretleri" diye hitap ediyor,
Cosima'nun da ara sra, genlerin yapmaktan holandklar, ya
larndan bykm gibi davranma numaralar taknd oluyor,
oradan, aacn evresinde dikilen Ombrosallarla ene alyordu.
Amcamzn akbetini, her defasnda deiik bir biimde
anlatmaya devam ediyordu ve valye'nin korsanlada su or
taklna giritiini de ufak ufak ifa etmeye balad, lakin aha
linin fkesine gem vurmak iin, Carrega'nn lmeden hemen
nce kendisiyle paylat srrn, Zaira hikayesini eklerneyi ih
mal etmedi, bylece herkesin, ihtiyarn ackl kaderine zlme
sini salad.
Cosima, tamamen el yordamyla, sonular aa be
yu kar tartarak olaylar arasndaki neredeyse geree yakn ili-

206
kiye ulat sanrm. Bylece bunu iki kez anlatabildi; sonra,
Ombrosallar hikayeyi dinlemekten bkp usanmadklar iin ve
dinleyenlerin arasna hep yeni birileri eklendiinden, onlarn
da yeni ayrntlar istemesi sonucu birtakm eklerle, laf uzatma
larla, abartmalarla, yeni kahramanlar ve olaylar katmak duru
munda kald ve hikaye biim deitire deitire ilkinden daha
da uyduruk hale geldi.
Artk Cosima'nun her anlattna az ak kulak vermeye
hazr bir dinleyici topluluu olmutu. Anlatmann keyfine var
d: Aalarn stndeki hayat, avlar, haydut Gian dei Brughi
ve Optimus Maximus, sonu gelmeyen hikayeterin bahaneleri
oldular. (Onun hayatna dair bu anlarn muhtelif servenleri,
Cosima'nun halktan kiilere aletacele anlatt biimiyle akta
rlmtr, eer yazdklarm zaman zaman geree, insanln ve
olaylarn uyumlu manzarasna uygun dmyorsa affmza s
nrm.)
rnein, o aylaklardan biri ona yle soruyordu: "Aa
lardan baka yere ayak basmadnz doru mu Baron Hazret
leri?"
Cosimo, hemen cevab yaptryordu: "Doru, ama bir kez
yanllkla oldu, bir geyiin boynuzlarnn stne indim. Bir
akaaaca getiimi sanyordum, meer altmda kprdama
dan duran, kralla ait av hayvanlarnn arasndan kam bir
geyikmi. Boynuzlarnn stne arlm biner binmez hayvan
ormana dald. Nasl canmn yandn anlatamam size! Tepe
sinde, her yandan delik deik edildiimi hissediyordum, bir
yandan boynuzlarn spsivri ular batyordu, te yandan di
kenli yapraklarla dallar yzme arpyordu ... Geyik beni srtn
dan atmak iin debelenip duruyor, bense ona smsk yapyor
dum ...
"

Hikayeye ara veriyor, tekiler hemen, "Eee, nasl syrldnz


bu iten Baron Hazretleri?" diye soruyorlard.
O da her defasnda yeni bir son uyduruyordu: "Geyik ko
tu, kotu, srsne yetiince, dier geyikler bunu tepesinde bir
adamla grnce kimisi kamaya, kimisi de merakla yaknna
gelmeye balad. Hep omzumda tadm tfeimi dorulttum
ben de ve grdm her geyii devirdim. Elli tane ldrdm..."

207
"Elli geyiin bir arada grlml var m bizim buralar
da?" diye soruyordu bu ipsiz sapsziardan biri dierine.
"O gn geyiklerin soyu kurudu. nk elli geyiin hepsi
diiydi, anladnz m? Benim stnde olduum geyik, her dii
geyie yanamaya altnda ate ediyordum, hayvan lyor
du. Geyik hibir ey anlamyordu ve umutsuzlua kaplmt.
Derken ... Derken kendini ldrmeye karar verdi, yksek bir ka
yala doru kotu ve kaldrp att kendini. Bense tepedeki am
aacna tutunduru ve ite karnzdaym!"
Ya da saldrya geen iki geyik sz konusuydu, her boy
nuz darbesiyle Cosimo birinin boynuzlarndan tekininkine
atlyordu, ta ki hepsinden gl bir vuru onu mee aacna
frlatana dek. ..
Szn z, btn hikaye anlatanlar gibi taknla ka
plmt, gerekten bandan geenlerin mi, yoksa eskiler yad
edildii zaman onlarn ansyla geri gelen, iinde duygu krn
tlarnn, skntlarn, mutluluklarn, kararszlklarn, bbr
lenmelerin, kendinden tiksinmelerin yer ald gemi saatler
denizinin mi ya da hani yksekten attka her eyin pek kolay
grnd, ama deitire deitire anlattka sonunda ille de
gerekte yaanan veya yaarken ne olduu grlen eylere geri
dnldnn anlald tamamyla uydurmann m daha g
zel olduunu kestiremiyordu.
Cosimo henz, yaama isteinin aniatma isteine ar bas
t, yeterince ey anlatacak kadar yaanmadna inanld
yalardayd, dolaysyla ava kyor, haftalarca ortalkta grn
myor, sonra kuyruundan tuttuu aasansarlar, porsuklar
ve tilkilerle meydandaki aalarn stnde beliriyor, Ombrosa
l ayiaklara yeni hikayeler anlatyor, bunlar gerekken, anlattk
a uyduruklayor, uydurduka gerek oluyordu.

Btn bu cokuda daha derin bir honutsuzluk, bir eksiklik


vard, insanlarn kendini dinlemesini isteme arzusu baka bir
araytan kaynaklanyordu. Cosimo henz ak tanmyordu, ak
olmadktan sonra grp geirdiklerin neye yarard ki? Hayatn
tehlikeye atmann ne yarar vard, tadn bile bilmediin hayat?

208
Sebze ya da balk satan kzlar geerdi Ombrosa Meyda
n'ndan ve faytonlarn iinde hanmefendiler, Cosima da aacn
tepesinden, hepsine yle bir gz atyordu ve hala her birinde
arayp da kesinlikle bulamadnn ne olduunu anlayabilmi
deildi. Geceleri, evlerin klar yanp da, Cosima balrengi bay
ku gzleriyle dallarn stne tnedii zaman, akla ilgili ha
yaller kuruyordu. itlerin arkasnda, baranlarda bulumak ze
re szleen iftler, yreini imrenme ve kskanlkla dolduru
yordu, karanlkta kayboluiarn izliyor, ama onun bulunduu
aacn dibine uzanacak olsalar utan iinde kayordu.
Bu doal utantan kurtulmak iin hayvanlarn iftlemesi
ni gzetlerneye koyuldu. lkbaharda aalarn stndeki dn
ya, bir dn evi gibiydi: Sincaplar, neredeyse insanlarnkine
benzer hareketlerle ve lklar atarak iftleiyorlard, kular
kanat rparak, kertenkeleler de kuyruklar dm olmu halde
birlemi kouuyorlard ve kirpiler kucaklamalarn daha ho
klmak iin sanki yumuam gibi grnyorlard. Ormann tek
basesi olmaktan hi gz korkmayan Optimus Maximus, sevgi
uyandran doal sevimliliine gvenerek, gz pek bir cretle
kocaman dii oban kpeklerini ya da kurt kpeklerini tavla
maya alyordu. Bazen hrpalanmaktan pestili km halde
geri dnyordu, ama tek bir ansl birleme bile, ona daha nce
urad hezimeti unuttmmaya yetiyordu.
Bu arada, meydanda gevezelik etme alkanlndan dola
y, gitgide kendinden daha az honutluk duymaya balyordu.
Ne zaman ki pazar kurulduu gn Olivabassa ehrinden gelen
biri, "Aaa, sizin de mi Ispanyolunuz var!" dedi ve ona ne de
mek istedii sorulduunda, "Olivabassa'da aalarn tepesinde
yaayan bir sr spanyol var!" diye cevap verdi, ite o zaman
Cosima yerinde duramaz oldu, Olivabassa'ya giden ormanlar
gemesi gerekiyordu.

209
17

Olivabassa, lkenin orta taraflarndayd. Cosimo, seyrek


bitki rtsyle kapl yerleri tehlikeli biimde geerek iki gnde
oraya vard. Yerleim yerinin yaknna geldiinde, daha nce
onu hi grmemi olan insanlar aknlkla barmaya, baz
lar da onu talamaya balad, dolaysyla mmkn olduunca
gzlerine grnmemeye alt. Ama Olivabassa'ya iyiden iyi
ye yaklatnda onu gren baz ormanclarn, srtmalarn ya
da zeytin toplayolarn hi de armadklarn fark etti, hatta
onu tanrm gibi apkalaryla selamlyorlard bile ve yerel leh
eye alkn azlarnda tuhaf bir ezgiyle yle szler nhyor
du: "Seiior! Buenos dfas, Sefior!"*
Mevsimlerden kt, aalarn bir blm yapraklarn
dkmt . Olivabassa'nn anacaddesini iki sra nar ve karaa
a katediyordu. Aabeyim yaklanca, plak dallarn arasnda
birka insan, hatta baz aalarda ciddi bir edayla kimi ayak
ta, kimi oturmu iki insan grd. Birka srayta yanlarna
vard.
Erkekler, tyl keli apkalar, geni pelerinleriyle soy
lular gibi giyinmilerdi; kadnlarn da ayn soylu havas vard,
balarnda dantel tller rtl, dallara ikier er oturmular,
kimi nak iliyor, gvdeleriyle hafife dnerek kollarn, pen
cere pervaz gibi dayadklar daldan ara sra yola bakyorlard.
Erkekler, acl bir anlayla dolu selamlar ynelttiler ona:
"Buenos dfas, Sefior!" Cosimo da apkasn karp eildi.
* Bayrn! yi gnler baym! (ev. N.)

210
lerinden birinin, sz en ok saylan olduu belliydi, i
man gvdesiyle bir narn atalyla sanki yekvcut olmu ve bir
daha oradan kalkamaz gibiydi, ileri yana ve tral olmasna ra
men, sakal ve by, karacierinden rahatsz birininki gibi sapsa
r derisini karartp glgeliyordu; sska, soluk benizli, siyah giysili
ve kendisi gibi tral yz karaya alan komusuna, aa sras
boyunca ilerleyen bu yabancrun kim olduunu sorduu grld.
Cosima, kendisini tantmann vakti geldiine karar verdi.
iman beyefendinin tnedii nara vard, eildi: "Bende
niz Baran Cosima Piovasco di Rondo, hizmetinizdeyim," dedi.
"Rondos? Rondos?" [Rondo mu? Rondo mu?] diye sordu i-
man. ''Aragones? Gallego?" [Aragonlu mu? Galiyal m?]
"Hayr efendim."
"Catalcin?" [Katalan m?]
"Hayr efendim. Buralardarum."
"Desterrado tambie?"
Sska beyefendi araya girmek ve evirmenlik yapmak ih
tiyac hissetti, tumturakl szlerle: "Frederico Alonso Sanchez
de Guatamurra y Tobasco Hazretleri, acaba srgnde misiniz,
onun iin mi byle aalarn tepesinde sizi grmekteyiz, diye
sormaktalar."
"Hayr efendim. Ya da en azndan bakalarnn buyruu
gerei deil."
"Viaja usted sobre los tirbo/es por gusto?"
evirmen: "Frederico Alonso Hazretleri, zat alinizin keyif
iin mi bu yolu kendinize setiinizi sormaktan zevk duyarlar."
Cosima bir an dnd ve cevap verdi: "Kimse beni zorla
mad halde, sanrm bylesini uygun grdm."
"Feliz usted!" [Ne mutlu size! ] diye bard Frederico Alonso
Sanchez, iini ekerek: ''Ay de mf, ay de mf!" [Vay bana, vaylar
bana!] dedi.
Siyah giysili olan, gitgide daha tumturakl szlerle aklad:
"Efendimiz Hazretleri, zat alinizin bu zgrl tadabildii
niz iin ahsnz talihli addetmeniz icap ettiini zikretmekteler,
bizlerin ise Tanr iradesinin hkmettii bu mecburiyet karsn
da boynumuz kldan ince olduundan, duruma katlanmakta
yz," diyerek, ardndan ha kard.

211
Bylece, Prens Sanchez'in veciz nidalar ve kara urbal ada
mn ayrntl aklamalaryla Cosima, nariara tnemi toplu
luun hikayesinin aa be yukar ne olduunu anlayabil
di. Bunlar spanyol asilleriydi, derebeylik karlarna dokunan
bir tartma yznden Kral III. Carlos'a bakaldrm olduklar
iin aileleriyle birlikte srgne gnderilmilerdi. Olivabassa'ya
vardklarnda yollarna devam etmelerinin yasaklandn gr
mlerdi; bu lke, Katalik Majesteleri'yle yapt eski bir anla
ma uyarnca, spanya'dan srlen kiileri barndumad gibi,
durmadan gemelerine bile izin vermiyordu. Bu soylu ailelerin
durumuna zm bulmak ok zordu, ama Olivabassal yne
ticiler, hem yabanc mahkemelerle balarnn derde girmesini
istemediklerinden hem de bu varlkl yolculara engel karmak
iin bir neden grmediklerinden, uzlatrc bir yol buldular:
Anlama uyarnca, srgnlerin, orann "toprana ayak basma
malar" gerektii belirtiliyordu; o halde aalarda kalrlarsa bir
mesele yoktu, her ey kuralna uygundu. Bylece srgnler, e
hir ynetiminin temin ettii merdivenlerle narlara, karaaa
lara trmanmlar, sonra da merdivenler ekilmiti. Birka ay
dr aalara tnemi, mevsimin lman gitmesine, III. Carlos'un
yakn bir gelecekte genel af karmasna, ilahi mukadderata bel
balayarak yayorlard. Yedeklerindeki spanyol altnlaryla
yiyecek iecek satn alyor, ehrin ticaretine katkda bulunuyor
lard. Yiyecek tabaklarn yukar karmak iin bir indirme
karma donann kurmulard. Baz aalara da uyumalar iin
sayvanlar kurulmutu. Ksacas, ileri yoluna koymay becer
milerdi, aslnda bu ite karlar olan Olivabassallar btn bu
ara gereci laykyla onlara salamt. Srgnlerin btn gn
boyunca parmaklarn kprdattklar yoktu.
Cosima, ilk kez aalarda yaayan birilerine rastladn-
dan, onlara pratik konularda sorular sormakla ie balad.
"Peki yamur yadnda ne yapyorsunuz?"
"Sacramos todo el tiempo, Senor!"
Mezhebi spanya'da yasaklanal beri srgnde bulunan,
sa'nn Birlii'nden Peder Sulpicio de Guadalate idi evirmen:
"Sayvanmzn altna snyoruz, Tanr'y dnyor ve bize
yeten u azck eyi ltfettii iin krediyoruz! .."

212
"Hi ava kmyor musunuz?"
"Sefior, algunas veces can el visco."
"Ara sra, iimizden biri vakit geirmek iin bir dala kse
bu lar."
Cosimo, kendisinin de karlam olduu sorunlar, onla
rn nasl zmlediklerini anlamak iin sorular sormaktan b
kp usanmyordu.
"Ya ykanma, ykanmak iin ne yapyorsunuz?"
"Para lavar? Hay lavendaras!" dedi Don Frederico omuz sil
kerek.
"Kirlilerimizi buradaki amarc kadnlara veriyoruz,"
diye evirdi Don Sulpicio. "Daha dorusu, her pazartesi kirli
sepetimizi aa indiriyoruz."
"Hayr, hayr, elinizi yznz, ykannanz kastetmi
tim."
Don Frederico, sanki hi bu sorunla karlamam gibi ho
murdanp omuz silkti.
Don Sulpicio evirmek zorunda olduunu dnd: "Efen
dimiz Hazretlerine gre bu tmyle zel bir sorun."
"Affnza snarak soruyorum, ihtiyalarnz nereye yap
yorsunuz?"
"Ollas, Sefior."
Don Sulpicio, ayn mtevaz ses tonuyla: "Dorusu, birta
km byk kpler kullanyoruz."
Don Frederico'nun izniyle, Cosimo, Peder Sulpicio eli
inde, topluluun dier bireylerini oturduklar aalarda zi
yaret etti. Btn bu beyzade ve hanmefendiler, barnaklar
nn btn bu kanlmaz elverisizliine ramen, alkanlk
ve grglerini muhafaza etmeye alyorlard. Baz erkekler,
dallarn stne ata biner gibi otururken eyer kullanyorlard,
yllardr aalarn stnde yaayan ve bylesi bir yntem hi
aklna gelmeyen Cosimo'nun bu ok houna gitti (zengiler
sayesinde ayaklar sarktmak zorunluluu olmaynca karn
calanma sorunu da ortadan kalkard). Bazlar da, (ilerinden
biri Amiral rtbeliydi) herhalde aatan aaca birbirlerini gz
leyip dedikodu merakn gidermekten baka bir ie yarama
yan denizci drbnlerinden kullanyordu. Hanmefendiler ve

213
kk hanmlar, elleriyle iledikleri yastklara oturmular t
ii yapyor (toplulukta yle ya da byle alan yegane insan
lar bunlard) ya da koca koca kedileri okuyorlard. Bu kedi
lerden aalarda bir sr vard, bir sr ku da vard, gen
hanmlarn ellerine konan ve onlarn hzn iinde okadkla
r baz serbest gvercinlerin dnda hepsi kafesteydiler (belki
kseye yakalanmlard).
Bu aa salonlarda Cosima ciddi ciddi arlanyor
du. Ona kahve ikram ediyorlar, ardndan hemen Sevilla'da,
Granada'da kalan malikanelerinden, mallarndan, ambarla
rndan, ahrlarndan sz etmeye balyorlar ve itibarlar iade
edilip de eski durumlarna kavuacaklar gn geldiinde onu
mutlaka memleketlerine beklediklerini sylyorlard. Kendi
lerini srgne gnderen Kral'dan hem kr krne bir d
manlkla hem de mesafeli bir saygyla sz ediyorlard, bazen
ailelerin mcadele ettii kiiyle kendi otoritelerinin de dayan
d krallk namn kesinkes birbirinden ayrnay baaryor
lard. Ara sra da, kasten, bu iki kart gr tek bir dn
cede harmanlyorlard: Cosima, sz dnp dolap Hkm
dar'a geldiinde, bundan ne anlamas gerektiini bir trl
kestiremiyordu.
Srgnlerin btn davran ve konumalarnda, biraz on
larn iinde bulunduklar koullardan kaynaklanan, biraz da
bile bile yle bir hava yaratlyormu gibi grnen bir keder ve
matem gze arpyordu, tpk bazen insanlar, tanm iyice belir
lenmemi davalar uruna mcadele ettiklerinde tavrlarndaki
gsterile durumu telafi etmeye altklarndaki gibi.
lk bakta Cosima'ya fazla tyl ve mat tenli grnen kz
larda da, zamanla srekli bastrlan bir canllk iaretinin f
krd grlyordu. lerinden ikisi bir nardan brne ra
ketlerle top atarak oynuyorlard. Pat pat pat pat, sonra kk
bir lk: Top yola dmt. Olivabassal yumurcaklardan
biri topu kapyor, iki peseta karlnda yukar getirebilecei
ni sylyordu .
En sondaki karaaata, El Conde adnda, perukasz, giysi
leri bakmsz bir ihtiyar yayordu. Adama yaklarken Peder
Sulpicio sesini alaltt, ister istemez Cosima da onun gibi yapt.

2 14
El Conde, ara sra bir dal ekiyor, arkasndan tepenin yamacn,
uzaklarda kaybolan yer yer yeil, yer yer kra grnen ovay
seyrediyordu.
Sulpicio fsldayarak, El Conde'nin Kral Carlos'un zindanla
rnda tutulan ve ikence gren oullarndan birinin hikayesini
anlatt. Cosima, btn bu beyzadelerin sudan sebeplerle sr
gnde olduklarn, zaman zaman niin ve nasl burada oldukla
rn hatrlamalar ve kendi kendilerine tekrar etmeleri gerektii
ni, ilerinden yalnzca bu ihtiyarn gerekten ac ektiini anla
d. Baka topraklar grmeyi beklercesine bu dal ekii, ufukta
asla grmeyecei, ne yazk ki ok uzaklarda kalm bir lkeye
varmay umut edercesine dalgal geni alanda usul usul gezi
nen baklar, Cosima'nun grd, srgnn ilk gerek belirti
siydi. Bu beyzadelerin, El Conde'ye, onlar bir arada tutan, var
lklarna bir anlam veren kii olarak ne kadar sayg duyduklar
n anlad. O, belki en yoksullar, belli ki kendi vatanlarndayken
aralarnda en az nfuzlu olanyd, ama onlara ne kadar ac ek
meleri ve umut etmeleri gerektiini syleyendi.
Ziyaret dn, Cosima bir kzlaacn stnde, daha nce
grmedii bir kz fark etti. ki srayta yanna vard.
Meneke rengi ahane gzleri olan, teni mis gibi kokan bir
gen kzd. Elinde bir kova tayordu.
"Herkesle tantm halde nasl oldu da sizi grmedim?"
"Kuyudan su ekmeye gitmitim," diyerek glmsedi. Bi
raz eilen kovadan su dkld. Cosima tamas iin yardm
etti.
"O halde siz aatan iniyar musunuz?"
"Hayr, bir kuyuyu glgeleyen eik bir kiraz aac var. Ora
dan kovalar sarktyoruz. Gelin gstereyim."
Bir avlu duvarnn stnden geen dal admladlar. Kz, ki-
raz aacna kadar ona yol gsterdi. Kuyu hemen altndayd.
"Grdnz m Baran?"
"Baran olduumu nereden biliyorsunuz?"
"Ben her eyi bilirim," diyerek glmsedi. "Kz kardele
rim ziyaretinizi hemen haber verdiler bana."
"Top atan kzlar m?"
"Ta kendileri, Irena ve Raimunda."

215
"Don Frederico'nun kzlar m?"
"Evet..."
"Sizin adnz nedir?"
"Ursula."
"Aalarn stnde buradaki herkesten daha iyi yryor
sunuz."
"Daha ocukluurnda aalara trrnanrdrn: Granada'daki
evimizin avlusunda koca koca aalar vard."
"u gl koparabilir misiniz?" Bir aacn tepesinde sarma
k gl iek amt.
"Ne yazk ki hayr."
" yi, ben koparnn sizin iin." Cosima gitti ve elinde glle
geri dnd.
Ursula glmseyerek elini uzatt.
"Ben takmak istiyorum. Nereye takaym syleyin."
"Sarna, teekkr ederim/' diyerek eliyle Cosima'ya yol
gsterdi.
"imdi syleyin bana," dedi Cosima, "u badem aacna
eriebilir misiniz?"
"Nasl olur," dedi Ursula glerek "Umay bilmiyorum ki!"
"Bekleyin/' dedi Cosima ve bir kement att. "Bir sicime
balanmaya itiraznz olmazsa, sizi makarayla eker gibi ka
rnn oraya."
"Hayr... Korkarm," diyordu, ama bir yandan da glyor-
du.
"Bu yntemle ben yllardr tek bama yolculuk ediyorum."
"Yok canm!"
Kz badem aacna kard. Sonra kendisi de badem aa
cna geti. Gen, kk bir aat. stnde dip dibe durulabili
yordu. Ursula yapt uutan dolay hala soluk solua ve kp
krmzyd.
"Korktunuz mu?"
"Hayr." Ama kalbi hzl hzl atyordu.
"Glnz drmernisiniz," dedi Cosima glmseye
rek, bir yandan da dzeltmek iin iee dokundu.
Aacn stnde skk oturduklarndan, her hareketlerin
de birbirleriyle kucaklayorlard.

2 16
"Ah!" dedi kz, Cosimo uzand ve ptler.
Aklar byle balad, delikanl mutlu ve aknd, kz mut
lu, ama akn deildi (zaten kzlar her eyi bilir ve armaz
lar). Cosima'nun ok bekledii ve ite anszn karsna kan
akt, hem de dleyebildiinden ok daha gzeldi. Gzellii
nin yan sra beklenmedik olan bu kadar kolayca oluvermesiydi
ve Cosima'ya o an, hep byle gidecekmi gibi geldi.

21
18

eftali, badem ve kiraz aalar iee durdu. Cosima ile


Ursula gnlerini birlikte, iee durmu aalarn stnde ge
iriyorlard. lkbahar, hsm akrabann kasvetli komuluunu
bile neesiyle renklendiriyordu.
Srgnler topluluunda, aabeyim hemen yararl olmay
becerdi, aatan aaca gemenin deiik yollarn reterek bu
soylu aileleri her zamanki lllklerinin dna kp biraz
hareket etmeye zendirdi. Daha yal srgnlere misafirlie
gitme olana salayan halattan kprler yapt. Bylece, yak
lak bir yl kadar yanlannda kald spanyollarn yerleim
yerini, kendi buluu olan su depolan, frnlar, krkl uyku tu
lumlanyla donatt. Yeni bulular yapma arzusu, gzde yazarla
nnn dncelerine ters gittikleri zaman bile bu beyzadelerin
adetlerine uygun davranmaktan alkoymad onu: Bylece, bu
dindar insanlarn dzenli olarak gnah karma isteini g
rnce, bir aa gvdesine gnah karma yeri oydu; sska Don
Sulpicio'nun ancak sabilecei, tl ve demir parmaklkla ka
panan pencereciin ardndan ilenen gnahlan dinleyebilecei
bir yerdi.
Teknik yeniliklere duyduu kuramsal merak, sonuta, ge
erlikteki kurallara sayg gsternede yeterli olmuyordu; neri
ler gerekiyordu. Sahaf Orbecche'ye mektup yazp yokluunda
gelen kitaplan Ombrosa'dan Olivabassa'ya postalamasn rica
etti. Bylece Ursula'ya Paul ve Virginie ile Yeni Heloise'i okutabi
lirdi.

2 18
Srgnler, byk bir mee aacnda sk sk bir araya geli
yor, oturum sonularn kaleme alp Hkmdar'a gnderiyor
lard. Mektuplarn her birinin ille de birer fkeli kar k, teh
dit, hatta aa yukar ltimatom olarak balamas gerekiyordu,
ama bir noktada ilerinden aklselime davet eden biri kyor,
daha yumuak bal, daha saygl bir yol seilmesini neriyor,
sonunda Balayc Majesteleri'nin hrmetle ayaklarna kapa
np affedilmeyi rica ettikleri bir dilekeye geliyorlard.
O zaman, El Conde ayaa kalkyordu. Hepsinin dili tutulu
yordu. El Conde, onlara tepeden bakarak, alak ve titreyen bir
sesle konumaya balyor, iindekileri sayp dkyordu. Yerine
oturduunda, dierleri ciddi bir edayla dut yemi blble d
nyorlard. Bir daha kimse af dilekesinden sz etmiyordu.
Cosimo artk topluluktan biri olmutu ve toplantlara ka
tlyordu. Orada, genliin toy cokusuyla filozoflarn dnce
lerini, hkmdarlarn hakszlklarn, devletlerin nasl akl ve
adaletle ynetilebileceini anlatp duruyordu. Ama ilerinden
ona kulak verenler yalnzca, ileri yana ramen her zaman an
lamak ve tepki gstermek iin didinen El Conde, birka kitap
okumu olan Ursula ve dierlerinden daha uyank olan birka
gen kzd. Topluluun geri kalan nato kafa, nato mermerdi.
te bu Conde, gitgide, manzara seyretme huyundan vazge
ip okunacak kitap istemeye balad. Rousseau, onun iin fazla
etin kmt, Montesquieu ise houna gitmiti: Bu byk bir
admd. Dier beyzadelerin bazlar, Peder Sulpicio'dan gizli,
Cosima'dan kkrtc blmlerini okumak iin Gen Kzz' dn
istiyorlard, hibiri be para etmezdi. Derken, El Conde yeni
rendiklerini neredeyse yuttuundan, mee aacndaki toplant
lar baka bir boyut kazanmaya balad: spanya'ya gidip devrim
yapmaktan sz ediliyordu artk.
Peder Sulpicio, nceleri tehlikeyi sezmedi. Kendisi pek kur
naz deildi ve stleriyle btn hiyerarik ilikisi koptuundan,
insanlarn beyinlerini ykayacak son zehirlerden haberli deil
di. Ama kafasn toplar toplamaz (bazlar da, piskoposluk m
hrl mektuplar alnca, diyorlard), aralarna eytann gizlice
girdiini, stndekilerle birlikte aalar yakp kl edecek bir
yldrm yamurunu beklemek gerektiini sylemeye balad.

2 19
Bir gece, Cosima, bir inierne sesiyle uyand. Eline fener alp
baktnda, El Conde'nin bulunduu karaaacn gvdesine ihti
yarn balanm olduunu ve Cizvit papaznn da dm att
n grd.
"Durun, Peder! Bu da neyin nesi?"
"Kutsal Engizisyon'un eli evlat! Kiliseye kar iledii su
unu itiraf etsin, eytan dar karsn diye bugn bu bahtsz
ihtiyara uzand. Yaknda da sra sana gelecek!"
Cosima klcn ekip ipleri kesti. "Siz kendinize bakn Pe
der! Akl ve adalete hizmet eden baka eller de var!"
Cizvit papaz, pelerinin altndan knsz bir kl ekti. "Ba
ran di Rond, zaten ailenizin mezhebimizle ne zamandan ka
lan bir meselesi var!"
"Mteveffa babamn hakk varm!" diye bard Cosima
klcyla vuruurken. "Cizvitler affetmez!"
Dallarn stnde dengelerini kaybetmemeye alarak ar
ptlar. Don Sulpicio mkemmel bir eskrimciydi, Cosima ka
kez kt durumda kald. nc saldr srasnda kendine ge
len El Conde barmaya balad. Bunun zerine uyanan dier
srgnler, olup bitenin farkna vararak delloya tutuanlarn
arasna girdiler. Sulpicio kala gz aras klcn ortadan yok etti
ve sanki hibir ey olmam gibi herkesi skCmete davet etmeye
koyuldu.
Bylesine iddetli bir olay bastrmak, baka bir topluluk
sz konusu olsa mmkn olmazd, ama kafalarnda sorun et
tikleri her dnceyi basite indirgerneye meyilli bu toplulukta
durum farklyd. Dolaysyla Don Frederico'nun arabuluculu
uyla Don Sulpicio ile El Conde arasnda bir tr uzlama sa
land ve her ey eski haline dnd.
Kukusuz, Cosima gven duymamakta yerden ge hak
lyd, Ursula ile aalarda gezinirken Cizvit papaz tarafndan
gzetlenmek endiesini tayordu her zaman. Don Frederico'yu
kznn kendisiyle gezmemesi konusunda daldurduunu bi
liyordu. Aslnda, bu soylu aileler ok sk geleneklerle yetiti
riimi olmalarna ramen, srgnde, aalarn stnde sr
drdkleri hayat ierisinde pek ok eye kulak asmyorlard.
Cosima'nun iyi bir delikanl olduunu dnyorlard; soyluy-

220
du, stelik onlara faydas vard ve kimse kendisini zorlamad
halde onlarla kalyordu; her ne kadar, Ursula'yla aralarnda bir
sevgi ba olduunu fark ediyorlar, sk sk iek ve meyve top
lama bahanesiyle meyve aalarnn arasnda kaybolduklarn
gryorlarsa da, kar kmamak iin bu durumu grmezden
geliyorlard.
Fakat Don Sulpicio'nun mesele karmasndan sonra, Don
Frederico artk bilmezden geliyormu gibi davrannay srd
remezdi. Cosima'yu grmek iin, bulunduu nara ard.
Uzun, kara Don Sulpicio yan bandayd.
"Baran, kulama geldiine gre sk sk benim nilia [kz] ile
grlyormusun."
"Hablar vuestro idioma [sizin dilinizi] retiyar bana Efendi-
miz."
"Ka yandasn?"
"Diez y nueve [on dokuz] saylrm."
"foven! [Gen!] ok gen! Kzm evlenecek yaa geldi. Por
que [niin] ona elik ediyorsun?"
"Ursula on yedi yanda ..."
"Zaten casarte [evlenmeyi] mi dnyorsun?"
"Nasl?"
"Kzm sana el castellano'yu [ spanyolcay] iyi reternemi
hambre [be adam] . Diyorum ki, kendine bir novia [e] semeyi,
bir yuva kurmay dnyor musun?"
Sulpicio ile Cosimo, ayn anda bir hareket yaparak ellerini
ne doru uzattlar. Konuma yle bir mecraya doru aknaya
balamt ki, Cizvit papaznn istedii bu deildi, aabeyimin de.
"Yuvam," dedi Cosimo, en yksek dallar, bulutlar gste
rerek, "ite bunlar benim yuvam, trmanabildiim yere kadar,
yukar kabildiim..."
"No es esto," [Mesele bu deil] diyerek, Prens Frederico
Alonso ban sallad. "Baran, geri dneceimiz zaman sen de
bizimle Granada'ya gelmek istersen, Sierra'nn en zengin top
raklarn greceksin. Mejor que aquf. [Buradan daha iyi.]"
Don Sulpicio daha fazla seyirci kalamad: "Ama Efendimiz,
bu delikanl Voltaire'ci. Kznzla arkadalk etmemesi gere
kir..."

22 1
"Ah, es joven, es joven, [gensiniz, gensiniz] dnce
ler deiir, que se case, [evlenin] evlenince geer, hepsi geer,
Granada'ya gelsin, gelsin."
"Muchas gracias a usted ... [ok teekkrler size] Dnece
im." Kedi krknden kalpan elinde evirip eviren Cosima
eilip selamaya selamiaya ekildi.
Ursula'y grdnde Cosima hayli dnceliydi. "Ursula,
haberin var m, baban benimle konutu. Baz eyler syledi."
Ursula dehete kapld. "Bir daha birbirimizi grmememizi
mi istedi?"
"Hayr, deil... Srgnlnz bittiinde sizinle Crana
da'ya gelmemi istiyor ... "
"Ah, evet! Ne gzel olur!"
"Biliyorsun, seni seviyorum, ama ben hep aalarn stn
de yaadm ve byle de devam etsin istiyorum."
"Ah, Cosme, bizim orada da ok gzel aalar var..."
"yledir elbet, ama sizinle seyahat etmek iin yere inmem
gerekir, bir kere indim mi de ..."
"Merak etme Cosme. imdilik srgndeyiz ve bu, belki ha
yatmz boyunca srecek."
Bunun zerine, aabeyim endielenmekten vazgeti.
Fakat Ursula'nn tahminleri doru kmad. Ksa bir sre
sonra Don Frederico, spanya kralnn mhrn tayan bir
mektup ald. Balayc Katalik Majesteleri srgn buyruu
nu iptal etmiti. Srgndeki spanyol asilzadeleri evlerine geri
dnebilir, mallarnn bana geebilirlerdi. Haber duyulur du
yulmaz nariarn stnde bir curcunadr koptu. "Dnyoruz!
Dnyoruz! Madrid! Cadiz! Sevilla!''
Sylenti ehre ulat. Olivabassallar tahta merdivenleri
ni kapp kotular. Srgnlerden kimi aa iniyor, ahali onlar
kutluyor, kimi de eyalarn topluyordu.
"Daha bitmedi!" diye baryordu El Conde, "Soylular bizi
dinleyecek! Kral da!" Srgn arkadalarndan hibiri o an ken
disine kulak asacak halde deildi; hanmefendiler oktan mo
das gemi giysilerinin, gardroplarn yenilemeleri gerektii
nin derdine dmlerdi bile; El Conde ise Olivabassa halkna
uzun bir nutuk atmaya koyulmutu: "imdi spanya'ya gidiyo-

222
ruz, greceksiniz! Onlarla hesaplaacaz! Bu delikanlyla iki
miz adaleti salayacaz!" derken Cosima'yu gsteriyordu. a
kna dnen Cosimo, hayr iareti yapyordu.
Kucaklarda aatan indirilen Don Frederico topraa ayak
basmt. "Baja, joven bizarro!" diye bard Cosimo'ya. "Yiit de
likanl, in aa. Bizimle Granada'ya gel."
Bir daln stnde bzlen Cosimo, atlatmaya alyordu.
Prens: "Como no?" [Hayr m?] diye soruyordu, "Olum sa
ylacaksn benim!"
"Srgnlk bitti!" diyordu El Conde. "Uzun zamandr d
ndklerimizi uygulamaya kayabiliriz artk! Baron, ne yapa
caksn aalarn stnde kalp da? Artk gerek kalmad!"
Cosimo kollarn at. "Ben sizden nce ktm buralara
beyler, sizden sonra da kalacam!"
"Bizi terk mi ediyorsun?" diye bard El Conde.
"Hayr, kar koyuyorum," diye cevaplad Baron.
lk inenlerin arasnda olan ve kz kardeleriyle birlikte ba
vullar bir arabaya tktrmaya alan Ursula aaca doru fr
lad. "O halde ben de seninle kalyorurul Ben de kalyorum!" di
yerek merdivene kotu.
Drt be kii onu durdurup oradan uzaklatrd, merdiven
leri de aalardan indirdiler.
Gen kz hareket etmek zere olan arabaya zorla gtrr
lerken, ''Adios, [Hoa kal] Ursula, mutlu ol!" dedi Cosimo.
Neeli bir havlama koptu. Sahibinin Olivabassa'da kald
sre iinde, belki spanyollarn kedileriyle srekli tututuu kav
galardan bkm olan Optimus Maximus hrn bir memnuniyet
sizlik gstermiti, oysa imdi mutlulua kavumu grnyordu.
Tylerini diken, ona tslayan, aalarda unutulmu birka kediyi
kovalamaya koyuldu, ama bu kez srf oyun olsun diye.
Kimi atla, kimi daha kk kimi daha byk arabalada
srgnler yola dzldler. Yollar tenhalat. Olivabassa'daki
aalarn stnde aabeyim bir bana kald. Dallarn arasna
taklp kalm birka ty, birka kurdele ya da dantel paras
rzgarda salnyordu, bir eldiven, bir dantel emsiye, bir yelpa
ze, mahmuzlu bir izme grlyordu.

22 3
19

Baron, Ombrosa'da yeniden boy gsterdiinde dolunayla,


kurbaa vraklamalaryla, ispinozlarn tmeleriyle geen bir
yazd. Kapana kslm kua benziyordu: Daldan dala sryor,
zerine vazife olan olmayan her ie bumunu sokuyordu, hrn
ve kendini beenmiti.
Tez zamanda, vadinin te yakasndan Checchina adnda
bir kzn sevgilisi olduu dedikodusu ortalkta dolanmaya ba
lad. Bu kz, yannda sar teyzesinden baka kimsenin olmad
bir evde yaamaktayd ve penceresinin kenanndan bir zey
tin aacnn dal gemekteydi. i gc olmayanlar, meydanda
bu lakrdlarn doru olup olmadn kaynatyorlard.
"Grdm onlar, kz pencerenin pervazna dayanmt, Co
simo da daim stndeydi. Elini kolunu oynatp duruyordu ya
rasa gibi, kz da glyordu!"
"Bir sre sonra ieri atlad!"
"Yok yahu, btn hayat boyunca aalardan yere inmeye
ceine yemin etmemi miydi bu..."
"Canm, kural koyan nasl kendisiyse, istisnalar da kendi-
sine kalm..."
"Eh artk, istisnalar devreye girmeye balaynca ... "
"Hadi canm, bence: Pencereden dala kan kz!"
"yi de nasl halleiyar bunlar? Pek zahmetli olsa gerek. .."
"Bence bunlar birbirlerine el bile srmemilerdir. Tamam,
olan kz tavlamaya alyor ya da kz olana sarm olabilir.
Lakin, Baran aatan hi inmiyor ... "

224
yleydi, deildi, aland, kzd, pervazd, sramt, dal
dayd, deildi derken tartmalar uzayp gidiyordu. Bir hanm
arkada olan ya da evli erkekler, sevgilileri ya da karlar ba
larn kaldrp bir aaca bakacak olsa kzlca kyamet kopuyor
du. Onlara gre kadnlar bir araya geldikleri her frsatta "vr vr
vr" kimden sz ediyorlard, elbette Cosimo'dan ...
Checchina ya da kimse kim, aabeyim gnl maceralarn
aalardan hi inmeden srdryordu. Bir keresinde onu, ilte
sini srtlam, sanki silah, halat, balta, heybe, matara, barutluk
tar gibi bir rahatlkla dallarda koarken grdm.
Dorotea adnda ho bir kadn, kendi arzusuyla, hibir kar
gzetmeksizin, srf onun hakknda fikri olsun diye aabeyimle
bulutuunu bana itiraf etti.
"Peki nasl bir fikir edindin?"
"Eh, pek honut oldum."
Zobeida adl bir baka kadn, bana ryasnda (kendi deyi
miyle) "tneyen adam" grdn anlatt ve bu rya ylesine
ayrntl bilgiyle doluydu ki, bana soracak olursanz rya falan
deil, gerein ta kendisiydi.
Tabii, ben bu hikayelerin nasl olup bittiini bilmem, ama
sanrm Cosima'nun kadnlarn stnde byleyici bir etkisi
vard. lspanyollarla yaad gnlerde kendisine dikkat etme
alkanl edinmi ve ay gibi kll dolamaktan vazgemiti.
Pantolonu, frakyla geziyor, ngiliz usul silindir apka takyor
du, tra oluyor, perukasna zen gsteriyordu. Hatta, giysisine
baknca, ava m yoksa bir hanmla bulumaya m gittii kesin
kes sylenebilirdi.
Ne var ki, Ombrosa'da, adn syleyemeyeceim (kzla
r, torunlar hayattalar ve incinebilirler, ama o zamanlar bu
hikayeyi herkes bilirdi) orta yal, soylu bir hanmefendi ih
tiyar arahacsyla birlikte arabasnda hep yalnz bana dola
yor, adam anayolun ormandan geen blmnden geirti
yordu. Belli bir yere gelince, "Giovita," diyordu arabacsna,
"orman kum gibi mantar kaynyor. Haydi u sepeti doldurup
gelin," ve ona bir kfe yklyordu. Zavall adam, romahz
malarna ramen arabadan iniyor, kfeyi srtiayp anayoldan
ayrlyor ve iy dm ereltiotlarnn arasndan kendine yol

225
amaya alarak bir sr kayn aacnn arasndan geiyor,
bir tamantan ya da kurtmantan bulabilmek umuduyla her
yapran altna bakmak iin eiliyordu. Bu arada, hanmefen
di kendinden gemi halde geri dnecei arabasndan kaybo
luyor, yolu glgeleyen dallarn arasna, yukarya uuveriyor
du. Baka da bir ey bilinmiyor, ama oradan geenlerin, orma
nn ortasnda bo duran arabay pek ok kez grml var.
Sonra, kaybolduu gibi gizemli bir biimde, baygn gzlerle
bakarak yeniden arabada oturur halde grnrd. Giovita,
amur iinde, kfenin dibinde gbela toplad azck man
tarla geri dner; yola klrd.
Bu hikayeler srsne bereketti, zellikle de, baz Ceno
val hanmlarn, hali vakti yerinde beyleri adadklar evleri
(bekarlmda bu evlere benim de gitmiliim vardr) ve ite bu
evierden be hamnn gidip Cosimo'yu grme hevesine kapl
dklar anlatlrd. Bugn hala Be Sere Meesi olarak anlan
bir mee vardr ki, bunun hikayesini biz ihtiyarlar biliriz. a
mzm ticareti yapan ve szne gvenilir bir adam olan Ge,
bize anlatt. Gneli, gzel bir gn Ge ormancia ava km, o
meenin yanna vardnda bir de ne grsn? Cosimo, sana
soluna beini de dallara oturtmu, kadnlarn bei de rlp
lak, havann scaklndan istifade edip gne tenlerine dokun
masn diye emsiyelerini am, Baron da ortalarnda, bunlara
artk Ovidius'tan mdr tam anlayamam, yoksa Lucretius'tan
m, Latince iirler okuyormu.
Bu trden pek ok hikaye anlatlrd, bunlardan ne kada
r doruydu bilemiyorum: O zamanlar Cosimo da bu konular
da ihtiyatl ve utangat; halbuki ilerleyen yalarnda enesine
vurdu, ba sonu belli olmayan, kendisinin de iinden kama
d hikayeler anlatmaya balad. Neyse, ite o zamanlar bir
adet peyda oldu, bir kz kimden olduunu bilmedii bir gebe
lik mi yayor, sorumluluu hemen aabeyime yklemek ii
ne gelir oldu. Bir keresinde kzn teki, zeytin toplarken birden
maymununkiler kadar uzun iki kolun kendini yukarya ek
tiini anlatt... Gerisi malum, sonra ikizleri dodu. Ombrosa,
Baron'un, sahiden mi uydurma m bilinmeyen pileriyle dol
du. Artk hepsi bydler ve bazlar gerekten de ona benzi-

226
yor: Ama bu, tesir altnda kalmann sonucu da olabilir, nk
Cosimo'nun anszn o daldan bu dala atladn gren hamile
kadnlarn akllar balarndan gidiyordu.
Bana gelince, doumlarn sebebi olarak anlatlan bu hikaye
lere hi mi hi inanmyorum. Bu kadar ok kadnn kanna gir
mi midir bilemem, ama unu bilir unu sylerim: Onu gerekten
tanm kadnlarn sessiz kalmay tercih etmeleri gerekirdi.
Hem sonra, elinin altnda gerekten bu kadar ok kadn var
idiyse, ne demeye mehtapl gecelerde kedi gibi evredeki incir,
erik, nar aalarndan geerek Ombrosa'nn d surlar altndaki
bahelik blgede bulunan evlerin evresinde szlanarak, esne
yip inleyip iini ekerek, btn bu belirtileri denetlemeye, daha
katlanlabilir, olaan eylermi gibi gstermeye altka grtla
ndan kan sesler ulumaya, miyavlamaya dnerek dolanp
duruyordu ki? Artk, uykularndan uyanan ve bu sesiere aina
olan Ombrosallar fazla rkmeden yataklarnda dner: "Baron,
hatun aryor yine. Aradn bir an nce bulsa da, biz de uyku
muzdan olmasak bari!" derlerdi.
Uykusuzluktan mustarip, her ses iittiklerinde pencerenin
nne gnll koan baz ihtiyarlar, bostanlara doru bakar
ken incir aacnn dallar arasnda, glgesi mehtabn ndan
yere yansyan Cosimo'yu grr, "Efendimiz, bu gece uyku tut
muyor mu?"
"Yo, oktandr dnp duruyorum, uyanm," diyordu Co
simo, sanki yataa uzanm, yzn yasta gmm biri gibi,
oysa canbaz gibi dala asl duruyordu. "Bu akam ne var bile
medim, bir scak, bir gerginlik Belki hava dnecek, siz de hisse
diyor musunuz?"
"Tabii, tabii ... Ama hadi ben ihtiyarm, siz ise Efendimiz,
kannzn kaynad..."
"yi kt kaynyor, kaynyor... "
"O halde, buradan uzaklara gitmelisiniz Baron Hazretleri,
nk buralarda derdinize are olacak kimse yok: Yalnzca a
fakla uyanan ve imdi uyumak isteyen yoksul aileler var."
Cosimo cevap vermeden baka balarda, bahelerde kendi
sine blbl aramaya giderdi. Belli snrlar ihlal etmemeyi her
zaman baard, Ombrosallar da onun bu tuhaflklarn hog-

2 27
ryle karladlar; ne de olsa, dierlerine benzernemekle birlikte
yine de onlarn Baron'uydu.
Ara sra, onun can gnlden kard bu sesler, hazrda
bekleyen pencerelere gidip arpard: Bir mumun yaklmas,
kadife gibi bir kahkahann alts, kla glge arasnda cil
veli szler onunla alay etmek iin mi, yoksa onu davet etmek
iin mi ya da arma numaras m, bazen anlalmazd; ama
bu kadar bile, iskete gibi dallarn stnde atlayp duran bu
kimsesiz adam iin ciddiye almaya, bunu bir ak belirtisi say
maya yeterdi.
te, ilerinden en arsz, stnde hala yatann scakl,
gs bar ak, dank salar, dolgun dudaklar arasndan
bembeyaz dilerini gsteren bir glle, sanki ne olduuna ba
karm gibi pencerede biter ve hasbhal balard:
"Kim var orada? Bir kedi mi ne?"
Cosima da, "Bir erkek, yalnzca bir erkek."
"Miyavlayan bir erkek mi?"
"Hayr, yalnzca i geiriyorum."
"Niin? Neyin eksik?"
"Sende olan."
"Ne ki o?"
"Gel yanma da syleyeyim ..."
Ona kar asla bir erkek kaba g kullanmaya kalk
mad ya da ondan intikam almak isteyen kmad, bence bu,
ok tehlikeli olmadnn belirtisiydi. Yalnzca bir defa, an
lalmaz biimde yaraland. Ertesi sabah haber duyuldu.
Ombrosa'nn cerrah, iniltlerinin geldii ceviz aacna tr
manmak zorunda kald. Serelere atlan samalarla doluydu
bir baca: Bunlar penseyle teker teker temizlemek gerekti.
Ktyd, ama abuk toparland. Ne olduu hibir zaman tam
olarak bilinmedi: Cosima daldan dala geerken yanllkla
kendini vurduunu syledi.

Nekahet dneminde, ceviz aacnn stnde hareket ede


rneden yatarken daha ciddi almalara verdi kendini. O sra
da, Aalarn stnde Kurulacak deal Bir Devlet in Anayasa
Tasla'n yazmaya balad; drst insanlarn yaad dsel

228
Aalk Cumhuriyeti'ni anlatyordu burada. Yasalar ve hk
metle ilgili bir inceleme olarak yazmaya balamt, ama yaz
dka, etrefil hikayeler uydurma eilimi stn geldi ve so
nucunda servenler, dellolar ve aile hukukuyla ilgili blme
eklenen ak sak fkralada arapsana dnm bir ey kt
ortaya. Kitabn sonu yle olacakt: Yazar, aalarn stnde ku
sursuz Devlet'i kurduktan ve btn insanl mutlu bir hayat
srmek iin aalarn tepesinde yaamaya ikna ettikten sonra,
kendisi pssz kalan yeryznde yaamak iin yere iniyordu.
necekti, ama kitap yarm kald. zetini, gsterisiz bir ifadeyle,
Ansiklopedi okuyucusu Cosima Randa diye imzalayarak Diderot'ya
gnderdi. Diderot da ona, teekkrlerini belirten bir pusulayla
karlk verdi.

229
20

O dnem hakknda pek bir ey syleyemem, nk


Avrupa'ya ilk seyahatim sz konusu olmutu. Yirmi bir yam
bitirmitim ve ailenin malvarln gnlnce kullanabilirdim,
nk aabeyimin doru drst para harcad yoktu, artk
iyice yalanan anneciiminse Cosima'nunkinden fazlasna ih
tiyac yoktu. Aabeyim, btn malvarlnn idaresini bana b
rakmak iin resmi bir belge imzalamak istiyordu, karlnda
ona aylk balayacak, vergilerini deyecek ve ilere biraz e
kidzen verecektim. Topraklarmzn iletilmesi, kendime bir
e semekten baka ey kalmyordu geriye ve nmde uzanan
dzenli, sakin hayat gzmde canlandrabiliyordum, yzyln
kargaalada dolu sonuna ramen gerekten byle yaamay be
cerdim.
Bu hayata balamadan nce, kendime bir sre seyahat
etme hakk tandm. Paris'e bile uradm, hem de yllar sonra,
trajedilerinden birinin aynanmasnda hazr bulunmak zere
oraya geri dnen Voltaire'in grkemli konukseverlikle karla
nn grecek bir zamana yetierek Ama btn bunlar, elbet
te yazlmay hak etmeyen benim hayatma dair hatralar deil:
Sylemek istediim, btn bu seyahat boyunca, yabanc lke
lerde dahi, aaca tneyen Ombrosal adamn nnn dillere
destan olmasna ne kadar ardm. Bir yllkta bir resim bile
grdm, altnda yle yazyordu: "L'homme sauvage d'Ombreuse
(Rep. Genoise). Vit seulement sur les arbres." [Ombrosal vah
i adam. (Cenova Arivi) Yalnzca aalarda yaar. ] Resimde,

230
uzun sakall ve uzun kuyruklu, tepeden trnaa kl ty iinde
bir yaratk olarak gsteriliyordu ve ekirge yiyordu. Bu resim,
gudubet yaratklar blmnde, Erdii'yle Denizkz arasnda
yer alyordu.
Bylesine hayal rn eyler karsnda, genellikle bu vahi
adamn aabeyim olduunu aa vurmuyordum. Ama Paris'te
Voltaire onuruna verilen bir davette bunu yksek sesle syle
dim. htiyar filozof, koltua oturmu, bir sr hanm tarafndan
pohpohlanyordu, hem az kulaklanndayd hem de kirpi gibi
diken dikendi. Ombrosa'dan geldiimi renince bana kt:
"C'est chez vousr man cher Chevalier, qu'il y a ce fameux philosophe
qui vit sur les arbres comme un singe?'' [Ama, maymun gibi aa
larda yaayan o nl filozof sizin ehrinizde deil miydi, sevgi
li valyem?]
Bu gstermelik pohpohlamaya cevap vermemezlik edemez
dim: "C'est man frere, Monsieur, le Baran de Rondeau." [Monsen
yr, Baron di Rondo, benim aabeyimdir.]
Voltaire ok ard, belki o ucubenin kardeinin byle nor
mal biri olmasna da armt ve bana yle sorular sormaya
balad: "Mais c'est pour approcher du ciel, que voltre frere reste lt'
haut?" [Peki, gkyzne yakn olmak iin mi orada duruyor?]
"Aabeyim," dedim, "yeryzn iyi grmek iin biraz
uzaktan bakmak gerektiini iddia ediyor." Voltaire bu cevab
ok beendi.
"Jadis, c etait seulement la Nature qui ereait des plenomenes vi
vants, maintenant c'est la Raison," [Eskiden yalnzca Doa tuhaf
canllar yaratrd, imdiyse Akl.] diyen bilge ihtiyar, yeniden
evresindeki yobaz Tannclarn gevezeliklerine dald.

Acil bir aryla seyahatimi ksa kesmek ve Ombrosa'ya


dnmek zorunda kaldm. Astm azan annemizin durumu bir
den arlam, biarecik yataklara dmt.
Bahe kapsndan girer girmez, onu orada greceimden
emin, bam villamza doru kaldrdm. Cosimo, annemizin
yatak odasnn penceresinin nndeki dut aacnn yksek bir
dalna tnemiti. Alak sesle, "Cosimo!" diye seslendim. Her
eyi birden anlatmaya alt bir iaretle annemizin kendini

23 1
biraz daha iyi hissettiini, ama durumunun ciddi olduunu,
ses etmeden yukar kman syledi.
Oda yar karanlkt. Ban yksekte tutsun diye bir yastk
ynna yaslanan annemiz, asla grmediimiz kadar hamet
li duruyordu. evresinde evdeki kadnlardan birka vard.
Battista henz gelememiti, nk ona elik etmesi gereken
kocas Kont babozumuyla meguld. Odann karanlnda,
Cosimo'nun kprdamadan durduu aa daln ereveleyen
ak pencere gze arpyordu.
Annemizin elini pmek iin eildim. Beni hemen tand,
elini bamn stne koydu. "Ah Biagio, geldin mi ..." dedi. As
tm gsn sktrmad zamanlardaki gibi sesi bir rpda,
abucak, ama akl banda karak... Yine de bir ey bana ok
dokundu, sanki o da ayakucunda beklermiesine, tpk bana
seslendii gibi Cosimo'ya da seslendiini iitmek. .. Cosimo aa
cn stnden annemize cevap veriyordu.
" lacm alal ok mu oldu Cosimo?"
"Hayr, daha birka dakika oldu anne, biraz bekleyin, st
ste almak iyi olmaz."
Bir ara annemiz, "Cosimo, bana bir dilim portakal veriver,"
deyince aakaldm. stne stlk, Cosimo'nun pencereden bir
tr denizci kancas uzatarak konsolun stnden bir dilim por
takal alp annemizin avcuna braktn grnce daha da afal
ladm.
Byle ufak tefek eyleri ondan istediini fark ettim.
"Cosimo, ahn ver."
Cosimo, koltuun stne atverilmi giysileri kancasyla
kartrp ah alarak ona uzatyordu. "Buyurun anne."
"Teekkr ederim olum."
Cosimo'yla hep, sanki bir adm tesindeymi gibi konuu
yordu, ama onun aacn stnden uzanamayaca hibir eyi
istemedii dikkatimi ekti. Byle durumlarda benden ya da ka
dnlardan yardm istiyordu.
Annemiz geceleri bir trl uyuyamyordu. Cosimo aacn
stnde sabahlyor, dala ast fenerle annemin karanlkta ken
disini grmesini salyordu.
Sabahlar astmdan en ok ekilen saatlerdi. Onu oyalama-

232
ya almak tek areydi: Cosimo kavalla hafif havalar alyor,
kularn tn taklit ediyor, kelebek yakalayp odaya salyor,
salkmieinden yaplma talar atyordu ieri.
Gneli bir gnd. Cosimo aata, elinde bir anak, sa
bundan kpkleri pencereden ieri, hastann yatana doru
flyordu. Annemiz, gkkua renklerinin uuup odaya dol
duunu gryor ve ocukluumuzcia ok bo, ocuksu buldu
u elencelerimizi hep knad zamankini andrr sesiyle: "Ne
oyunu oynuyorsunuz bakalm!" diyordu. Ama, belki de ilk kez,
bizim oynadmz bir oyun houna gitmiti. Sabun kpkleri
yzne kadar geliyor, o da fleyerek balonlar patatyor ve g
lyordu. Dudaklarnn stne bir kpk kondu ve ylece kald.
Yataa eildik Cosimo elindeki ana drd. Annemiz l
mt.

Elemlerin ardndan er ge mutlu olaylar gelir; hayatn ka


nunudur bu. Annemizin lmnden bir yl sonra, bizim ci
varlardan soylu bir gen kzla nianlandm. Mstakbel eimi,
Ombrosa'da kalmas konusunda ikna etmek iin epey dil dk
mek zorunda kaldm: Aabeyimden korkuyordu. Daldan dala
gezen, her hareketi pencerelerden denetleyen, hi beklenmedik
anlarda ortada bitiveren bir adam fikri, Cosima'yu hi grmedi
i ve Kzlderili gibi biri sandndan, onu dehete dryor
du. Bu korkuyu kafasndan atmas iin ak havada, aalarn
altnda, Cosima'nun da davetli olduu bir le yemei verdim.
Cosimo, tepemizde, bir kayn aacnda, destek rafnn stnde
ki tabaklardan yemek yiyordu ve hakkn teslim etmem gerekir
ki, yksek tabaka yemeklerine alk olmad halde durumu
gayet iyi idare etti. Nianlm biraz rahatlad, aalarn stnde
yaayan bir adam olmasnn dnda herkes gibi biri olduunu
anlamt; yine de ona kar ba edilmez bir kuku beslerneye
devam etti.
Evlenip Ombrosa'daki villada oturmaya baladmz za
man, yalnzca konumaktan deil, kaynyla kar karya kal
maktan da mmkn olduunca kat, oysa zavall, ara sra ona
demet demet iek ya da kymetli krkler getiriyordu. ocukla
rmz doup bymeye baladnda, karm, amcalaryla yakn-

23 3
lklarnn onlarn terbiyesinde olumsuz bir etki yaratabileceini
kafaya takt. Ombrosa'dan daha yukardaki, Rondo ailesinin
eski derebeylik topraklarnda uzun zamandr bo duran atoyu
onartp ocuklarn kt rneklerden uzak kalmas iin orada
yaamaya karar verene kadar da memnun olmad.
Cosimo da, geip giden zamann farkndayd, bunun ia
reti Optimus Maximus'tu, gitgide yalanyordu, taz srsne
katlp tilki kovalamaya hevesi kalmamt artk, danua ya da
mast kancklaryla iftlernek iin sama sapan ilere de kalk
myordu. Srekli yatyordu, sanki ayaklar stnde durduun
da karnn yerden ayran azck mesafe dik durma zahmetine
demezmi gibi. Cosima'nun bulunduu aacn dibinde boylu
boyunca uzanyor, efendisine yorgun bir bak frlatyor ve zar
zor kuyruunu sallyordu. Cosimo honut deildi: Zamann
akp gidii karsnda, hayat, drt daln arasnda bir aa
bir yukar gidip gelerek geirmek onu doyumsuzluk iinde
brakyordu. Hibir eyden tam olarak memnuniyet duyam
yordu; ne avdan, ne kaamak aklardan, ne de kitaplardan. Ne
istediini bile bilmiyordu: fke nbetlerine kaplp sanki aa
larn tepesinde byyen yeni aalar varm, onlarn da stne
kmak istermi gibi hzla en ince, en dirensiz dallarn bulun
duu tepelere trmanyordu.
Bir gn, Optimus Maximus huzursuz grnd. Sanki bir
ilkbahar yelinin kokusunu almt. Bumunu kaldryor, havay
kokluyor, yeniden yere atyordu kendini. ki kez kalkt, ev
rede doland, yine serildi. Birden frlad. Bazen yavalyor, ara
da srada durup soluklanyordu. Cosimo dallardan onu izledi.
Optimus Maximus ormann yolunu tuttu. Gayet iyi bildi
i bir yne doru gider gibiydi, her ne kadar arada srada du
rup siyse de, sahibine bakp dili darda diniense de, hemen
silkinip kendine geliyor ve hi kararszla kaplmadan yoluna
devam ediyordu. Bylece, Cosima'nun pek uramad, hatta
hi bilmedii yrelere, Dk Tolemaico'nun avland yrelere
yneldi. Dk Tolemaico, iyice yalandndan, elbette kim bilir
ne zamandr ava kml yoktu, ama bekilerinin bol ve te
tikte olduu aviaklarna hibir avc ayak basamazd ve adam
larla arasnda zaten tartmalar geen Cosimo, oralardan uzak

234
durmaya alyordu. Optimus Maximus ile Cosima, Prens
Tolemaico'nun aviaklarna girmilerdi bile, ama ikisinin de ky
metli bir av hayvann kaldrmak gibi bir niyetleri yoktu: Base,
gizli bir arya uyar gibiydi, Baran ise kpeinin nereye gitti
ini renmeye can atyordu.
Derken base, arnann bir ayrla ald yere geldi. S
tunlar stnde oturan iki tatan aslan, bir arna tayordu. Her
halde burada bir koru, bir bahe, Tolemaico'nun iftliinin daha
zel bir blm balasa gerekti: Ama iki tatan aslandan ve a
yrln ilerisindeki ok daha geni, uzakta kara mee aalar
nn snr izdii, ksack ve yemyeil otlu bir ayrlktan baka
ey grnmyordu. Geride gkyz hafif bulutluydu. Tek bir
ku tmyordu.
Cosima iin o ayrln, insann iini rperten bir gr
n vard. Ombrosa'nn sk bitki rts arasnda, her zaman
kendi yollarndan diledii yere varabileceinden emin yaam
Baran'un geit vermeyen, gkyznn altnda bombo, geni
alanlara bakmas, bann dnmesine yeterdi.
Optimus Maximus ayrlara atld, sanki genlemi gibi
var gcyle kouyordu. Cosima, tnedii dibudaktan slk al
maya, onu armaya balad: "Gel buraya, Optimus Maximus!
Nereye gidiyorsun?" Lakin, kpek onu dinlemiyor, dnp bak
myordu bile: ayrlk boyunca kouyor, kouyordu; bir sre
sonra, uzakta bir virglden baka ey grnmez oldu, kuyru
uydu bu, o da gzden kayboldu.
Cosima, dibudan tepesinde ellerini ovuturuyordu. Sa
senin arada srada kamasna, ortalktan yok olmasna alkn
d, ama bu kez Optimus Maximus almaz ayrln iinde yok
olmutu, kayla birlikte iini daraltmaya balayan duygu, be
lirsiz bir bekleyie salnt onu, sanki ayrln te tarafndan
bir ey kverecekti.
Bu dnceler kafasnda frl frl dnerken dibudan al
tndan bir ses geldi. Elleri ceplerinde, slk alarak geen bir av
bekisi grd. Dorusu, iftlikteki o korkun bekilerinden ola
mayacak kadar hrpani ve dikkatsiz grnyordu, ama nifor
masndaki iaretler Dklk armalarndand, Cosima da bulun
duu aacn gvdesine iyice yapt. Fakat, kpei aklna gelin-

235
ce merak ar bast, paylar gibi bir sesle, "Hey, avu, bir base
grdnz m?" diye sordu.
Beki ban kaldrd: "Ah, siz miydiniz? Havada uan avc
ile yerde srnerek giden kpei! Hayr, basenizi grmedim.
Bu sabah ne vurdunuz bakalm?"
Cosimo, en amansz dmanlarndan birini tanmt: "Ne
mnasebet, ne vurmas! Kpeim kat ve peinden buraya ka
dar onu izlemek zorunda kaldm ... Tfeim dolu deil..."
Beki gld: "Ah, istediiniz kadar doldurup cannzn is-
tedii kadar ate edebilirsiniz bundan byle..."
"Ne demek istiyorsunuz?"
"Dk ldne gre, kime ne artk av yasandan!"
"yle mi, Dk ld m, haberim yoktu."
"U ay nce defnedildi. stelik, birinci ve ikinci elerinden
miraslarla, gen dul ei arasndaki anlamazlk hala sryor."
" nc kars da m vard?"
"Seksenindeyken, lmeden bir yl nce yeniden evlenmiti,
yirmi bir yanda var yok bir kzla; olacak i mi, ne delilik! Bir
gn bile yannda durmayan bir e, kadn daha yeni geldi top
raklarn grmeye, hem de hi beenmedi buralar."
"Nasl beenmiyor?"
"Amaaan, ite malikanelerden ya da atolardan birine
yerleiyor, btn maiyetiyle birlikte geliyor, bir de peinden
eksik olmayan hayran kafilesi vardr; gn dedi mi hibir
eyi beenmez oluyor, pek kasvetli buluyor, haydi yallah.
O zaman dier miraslar dklyor ortaya, maln mlkn
zerine atlayp hak iddia ediyorlar. O da: 'Ah, ok mu been
diniz, buyurun sizin olsun!' diyor. imdi de bu av kkne
geldi, ama ne kadar kalr derseniz, uzun srmeyeceini size
temin ederim."
"Av kk nerede?"
"Aada, ayrln, meeliin ardnda."
"Kpeim oraya ..."
"Herhalde kemik aramaya gitmitir. Balayn, ama Efen
dimiz, sanki hayvan alktan srndryormusunuz gibi
geldi bana," dedi ve katla katla glmeye balad.
Cosimo, hi oral olmad, geit vermez ayrla bakyor-

236
du, kpein geri dnmesini beklemekten baka yapacak bir ey
yoktu.
Optimus Maximus btn gn grnmedi. Ertesi sabah Co
sima, yine dibudak aacnn tepesinde, sanki bu grntnn
kendisinde yaratt endieden artk kurtulamazm gibi, ayr
gzlyordu.
Base, akama doru ortaya kt; ancak Cosima'nun keskin
gzlerinin grebilecei bir noktayd ayrlkta, gitgide grn
ts belirginleerek yaklat. "Optimus Maximus! Gel buraya!
Nerelere kayboldun?" Kpek durmutu, kuyruunu sallyor,
sahibine bakyordu, havlad, kendisiyle gelmesi iin onu a
rr gibiydi, ama efendisinin aamayaca bir mesafe olduunun
farkndayd sanki, ardna bakyordu, birka kararsz adm at
yordu ve ite gidiyordu. "Optimus Maximus! Buraya gel! Opti
mus Maximus!" Ama base, koarak uzaklayor, ayrn tesin
de gzden kayboluyordu.
Daha sonra, iki av bekisi geti. "Efendimiz, hala orada k
peinizi mi bekliyorsunuz? Kkn orada grdm, emin eller
de..."
"Ne demek istiyorsunuz?"
"Markiz'in, daha dorusu dul Des'in yannda, biz ona
Markiz deriz, gen kzlndaki unvan buydu. Sanki eskiden
beri tand birine kavumu gibi bayram ediyor. Efendimiz,
izninizle sylemek zorundaym, bu hayvan tam bir lapac. Ara
d yeri buldu, artk orada kalr."
ki kafadar srtarak uzaklayorlard.
Optimus Maximus geri dnmyordu. Cosima her gn di
budak aacnn tepesinde, uzun zamandr iini yakan uzaklk,
yeri doldurulmazlk ve sonsuza kadar srebilecek bekleyie
dair bir eyler syleyecekmi gibi nnde uzanan ayrla ba
kp duruyordu.

237
21

Bir gn, Cosimo dibudak aacndan bakyordu. Gne


parlad, ak yeilden zmrt yeiline dnen ayrla bir k
yayld. lerideki mee ormann karanlnda birka dal kml
clad ve bir at frlad. Eyerindeki binici, kara giysili, pelerinli,
hayr hayr, etekliydi, svar deil, bir kadn biniciydi bu, dolu
dizgin gidiyordu ve sarnd.
Cosima'nun kalbi arprnaya balad, kadn binicinin, ok
gzel olacan tahmin ettii yzn gsterecek kadar yakn
Iamas umuduna kapld. Yakniamas ve gzellii dnda bir
beklentisi daha vard, dierleriyle i ie geen nc bir umut
dal ... Bu dal, bildik ve neredeyse unutulan bir izienimin kimli
ini saptamak ihtiyacna denk den, kendisinden geriye yal
nzca bir hat, bir renk kalan bir an, ama btnyle yeniden su
yzne karmak ya da iyisi mi imdi var olan bir ey olarak
yeniden bulmak istediimiz bu annn, bu gitgide parlaklaan
gzellikle rtmesi arzusu ...
Bu ruh haliyle, kadnn, aslanl stunlarn ykseldii yere,
ayrln kendisine yakn tarafna m geldiini gremiyordu;
bu bekleyi ac veren bir hale dnmeye balad, nk kadn
binicinin, aslanlarn olduu tarafa doru ayrl dmdz ge
eceine, keden keye bir yol tutturduunu fark etti, byle
ce hemen, ormanda yine kaybolacakt.
Onu tam gzden kaybetmek zereydi ki, birden atnn ba
n evirdi ve belki biraz daha yaknna gelecei, ama yine a
yrln kar kysna ynelerek ayn biimde gzden kaybala
ca dier apraz yolu izlemeye balad.

238
O srada Cosimo skntyla, ormandan kan iki kahve
rengi atlnn ayrda bittiini fark etti, hemen skntsn kafa
sndan kovmaya alt, bu atllarn hi nemi olmadn d
nmeye karar verdi, hem kadnn arkasnda nasl yalpalayp
durduklarn grmek yeterdi, adamdan bile saylmazd bun
lar, ama yine de haklarn teslim etmek gerekirdi, cann sk
niard ite.
Kadn binici, ayrlktan ayrlmadan nce bir kez daha dn
d, ama atn geriye dndrerek Cosima'dan uzaklat. Hayr,
ite imdi at kendi etrafnda dnerek oraya, dibudak aacna
doru drtnala gelmeye balamt, anlald zere kadn, at
llar artmak istiyordu, adamlar, kadnn gittii ynn tersine
doru uzaklatklarn henz fark edememilerdi.
te imdi her ey Cosima'nun lehine geliiyordu: Kadn,
her an daha gzelleerek, her an onun iddetli arzusuna biraz
daha cevap vererek gnein altnda drtnala ilerliyordu; tek
tehlike, niyetinin ne olduunu kestirememesine yol aan, rotas
boyunca izdii zikzaklard. ki atl bile onun nereye gittiini
anlayamamlar, bir sr gereksiz yol teperek, gerekten azimli
ve efendice onu izlemeye alyorlard.
Fakat, Cosima'nun en az umduu eyi yapan kadn, ayr
ln onun tarafndaki kysna varm, sanki kendisini karla
snlar diye oraya konmu aslanl stunlarn arasndan gemi
ti bile ve ayrla, ayrln tesinde uzanan her eye usulca,
veda iaretini andrr bir hareket yapm, atn stne eilerek
dibudak aacnn altndan geip drtnala gitmeye balamt
ve o zaman Cosimo onu iyice grmt: Eyerin stnde dim
dik oturuu, kadn havasna brnen ocuk yz, gzlerinin
stnde olmaktan memnun aln, o yze ait olmaktan mem
nun gzleri, burnu az enesi boynu, ona ait ol maktan mem
nun her eyiyle, on iki yandayken btn gn aa stnde
geirdii o gn salncakta sallanrken grd kk kz en
ufak ayrntsna kadar hatrlyordu : Sofonisba Viola Violante
d'Ondariva'y.
Demek sezdii ilk andan, kendi kendine aka syleyebile
cei bu fma kadar gelen bu bilgi, Cosima'nun iini ate gibi yak
t. Barmak, dibudak aacna kafasn kaldrp da kendisini

239
grsn diye seslenmek istedi, ama boazndan ulluk tn
andrr bir ses kt, o da dnp bakmad.
Kr at, kestane aalar arasndan drtnala gidiyordu, tay
naklar yere salan kestanelere dedike d kabuklar alp
ilerinden aaca benzer, prl prl i kabuk kyordu. Kadn,
atn bir bu yana bir o yana yneltiyor ve Cosima yetiemeye
cei kadar uzaa gittiini dnyor, aatan aaca geerken,
aknlkla aa gvdelerinin arasndan yeniden ortaya kt
n gryor, bu da Baran'un aklmda alev alev yanan ansn
daha da glendiriyordu. Onu armak, kendi varln gs
terecek bir iaret vermek istiyordu, ama dudaklarndan yal
nzca boz keklik t sesi kyor, o da bu sese kulak vermi
yordu.
izleyen iki atl, kadnn ne niyetini ne de rotasn kestire
bilmiler, o yakalamas mmkn olmayan bir kararllkla ok
gibi giderken, onlar yanl yollara girip brtlenlere taklyor,
bala batyodard. Hatta arada srada krhacn kaldrarak ya
da bir keiboynuzu aacndan kapt meyveyi, nereye gitme
leri gerektiini iaret etmek istercesine atarak atllara emirler
veriyor, yol gsteriyordu. Atllar hemen o yne, ayrlara ve
yalyariara doru drtnala atlyor, ama o oktan, arkasna bile
bakmadan baka tarafa dnm oluyordu.
"0, evet o!" diye dnyordu Cosima umutla yanp tutu
arak, adn haykrmak istiyor, ama dudaklarndan ancak ya
murkuununki gibi uzun ve kederli bir ses kyordu.
Btn bu dndrp dolandrmalar, atllar oyuna getirme
ler, dzensiz ve engebeli bir izgi boyunca ilediyorduysa da, bir
niyeti ortaya koymuyor deildi. Bu niyeti tahmin eden Cosima,
onu izlemenin artk mmkn olmadna karar verince: "yle
bir yere gideceim ki, eer o ise gelir. Hatta, oraya varm bile
olabilir." Kendi bildii yollardan atiaya hapiaya d'Ondarivalarn
terk edilmi eski korularna doru yola koyuldu.
O lolukta, o gzel kokulada dolu havada, aalada yaprak
larn baka bir renk ve zden olduu o yerde, ocukluk anlar
na yle dald gitti ki, kadn biniciyi neredeyse unuttu, unutma
dysa bile o olmayabileceini, ama bu bekleyi ve umudun en az
onun varl kadar gerek olduunu syledi kendi kendine.

240
Bir grlt iitti. Kr atn toynaklarnn akll yolda
kard sesti bu. Bahede ilerlerken artk komuyor, yava
admlarla ilerliyordu; kadn binici sanki her eye bakmak, her
eyi en ufak ayrntlarna kadar hatrlamak istiyordu. Ahmak
atllardan iz yoktu: Onlara yollarn iyice kaybettirmi olma
lyd.
Cosimo kadn grd: Havuzun, kk kulbenin, amfora
larn evresinde dolanyordu. Devasa boyutlara ulam, kkleri
havadan sarkan aalar seyrediyordu, manolya aalarndan
bir orman olumutu; ama bahedeki kularn youn tme
si arasnda kaybolan bir sesle htht gibi kuurarak, ayrkuu
gibi dem ekerek ona seslenmeye alan Cosima'yu fark etmi
yordu.
Eyerinden atlam, atn yularndan ekerek yryordu.
Villaya vard, at orada brakarak stunlu giriten geti. "Orten
sia! Gaetano! Tarquino! Badana yapmak, kepenkleri cilalamak,
duvar hallarn asmak gerek! Masay buraya, konsolu uraya,
klavseni ortaya istiyorum, btn tablolarn yerini deitirmek
gerek."
Cosimo, o anda, dalgnlktan fark edememiti, evi her za
manki gibi kapal ve bo sanmt, oysa akt ve insanlar var
d: Temizlik yapan, ekidzen veren, havalandrp eyalar
yerlerine koyan, hallar silkeleyen hizmetilerle doluydu. Vi
ola geri dnm, Ombrosa'ya yerleiyordu demek, ocukken
ayrld evine sahip kyordu! Cosima'nun sevinle arpan
kalbi, korkuyla skmaya balad, nk onun dnm olma
s, byle ne yapaca kestirilemez ve gz pek ekilde gzle
rinin nnde bulunmas, ona bir daha anlarndaki yaprakla
rn gizemli kokusunda ve yeilliin arasndaki n renginde
bile asla sahip olamamak anlamna gelebilir; ondan kamas,
dolaysyla ocukluk anlarndan bile kamas gerektii anla
mna gelebilir.
Kalbi bir yle bir byle arparken, Cosimo onun hizmeti
terin arasnda dolatn, divanlarn, klavsenin, kede duran
mobilyalarn yerlerini deitirttiini, sonra aceleyle baheye
getiini, emirler bekleyen bir uak, hizmeti ordusu peinde,
atma atladn gryordu; bahvanlara dnerek ot bryen

24 1
iek tarhlarn yeniden dzenlemek, yamurlarn srkleyip
gtrd akl talarn yeniden bahenin yollarna yaymak,
hasr iskemleleri yerletirmek, salnca asmak gerektiini sy
lyordu.
Kolunu kaldrarak salncan kurulmas iin bir zamanlar
asl olduu eski yerini iaret etti; ipierin uzunluunu, salnca
n nereye kadar ykselmesi gerektiini el kol hareketleriyle
gsterip anlatrken, baklar, bir zamanlar stnde Cosimo'yu
grd manolya aacna takld. te yine oradayd.
ard. Hem de ok. Tabii hemen toparland, her zamanki
kurumlu havasna brnd, ama allak bullak olup aknla
dt o anda gzleri, az, dileriyle tpk ocukluundaki
gibi glmt.
"Sen!" diye seslendi, sesine son derece olaan bir eyden
sz edermi havas vermeye alarak, ama honutluk iindeki
ilgisini saklamay beceremeyerek: "Ah, hi aa inmeden, ora
da ylece kaldn m?"
Cosimo, grtlandan sere gibi cvldayarak kmak iste
yen sesini bastrmaya alarak: "Evet, benim Viola, hatrladn
n?"
"Hi, ama hi yere ayak basnadn m gerekten?"
"Asla."
Sanki buna izin veren kendisiymi edasyla: "Grdn m
bak, baarnsn. O kadar zor bir i deilmi demek!"
"Dnmeni bekliyordun ..."
"ahane! Hey, siz, nereye gtryorsunuz o tenteyi? Her
eyi burada brakn, ben bakarm ne olacana!" Yeniden
Cosima'ya evirdi ban. Trasz, banda kedi krknden kal
pa, elinde tfeiyle avc kyafetleri giymi Cosimo'yu szd:
"Robinson'a benzenisin!"
"Okudun mu Robinson'u?" dedi hemen Cosino, olan bi
tenden haberdar olduunu gstermek istercesine.
Viola arkasn dnmt bile: "Gaetano! Anpelio! Kuru
yapraklar! Her yer kuru yapraklada dolu!" Yeniden Cosimo'ya
dnp: "Bir saat sonra, korunun dibinde. Bekle beni." Atnn
srtnda, emirler vermek zere ekti gitti.
Cosino sk ormana dald: Bin kat fazla sklkta olmasn;

242
yapraklardan, dallardan, dikenlerden, hanmelilerden, bal
drkaraiardan oluan bir olmasn isterdi ormann; iine
gmlmek, batmak ve btnyle daldktan sonra mutlu mu
olduunu, yoksa korkudan deliye mi dndn anlamak is
terdi.
Korunun dibindeki byk aacn tepesinde, daln stn
de dizlerini krm, bykbabas General Von Kurtewitz'ten
yadigar cep saatine bakp duruyor ve "Gelmeyecek," diyordu.
Oysa Viola tam saatinde, atyla geldi: Aacn altnda atn dur
durdu, yukarya ban kaldrp baknad bile; ne apkas vard
ne de binici giysileri; neredeyse rahibeler gibi siyah bir etek, s
tne fistolu beyaz bir bluz giymiti. zengilerin stnde do
rularak elini Cosima'ya uzatt, Cosima ona yardm etti; eyerin
stne kp oradan dala eriti, Cosima'nun yzne bakmama
y srdrerek hzla trmand, gzne kestirdii rahat bir atala
oturdu. Cosima da onun ayann dibine meldi, sze nasl gi
receini bilemiyordu: "Demek geri dndn!"
Viola alayl alayl yzne bakt. ocukluundaki gibi sap
saryd salar. "Nereden biliyorsun?"
Cosima akay anlamayarak "Seni Dk'n ayrlktaki av
landa grdm ..." dedi.
"Avlak benim. Dilerim tez zamanda srganlar brsn her
yann. Biliyor musun? Yani bamdan neler gelip getiini?"
"Hayr... Yalnzca dul kaldn rendim."
"Ya, tabii, dulum," diye aklarken eteini eliyle yle bir d
zeltti ve hzl hzl konumaya koyuldu: "Hibir zaman, hibir ey
bilemezsin. Sen btn gn aalarn tepesinde ol, elalemin iine
gcne bumunu sok, sonunda hibir ey bilme! Ailem beni zorla
d iin ihtiyar Tolemaico ile evlendim, beni zorladlar. Fingirde
yip gezdiimi, artk bam balamann vakti geldiini sylediler.
Bir yl Des Tolemaico olarak kaldm, ihtiyarn yannda bir haf
tadan fazla durmadmsa da hayatnn en bunaltc ylyd. Onun,
ylanlar dalas atolarna da ykntilarna da harabelerine de ayak
basnarn bir daha! Bundan byle burada kalacam, ocukluu
rnun getii yerde. Tabii, anlalaca zere, houma gittii srece
kalacam burada, sonra ekip gideceim: Artk dulum, canmn
istediini yapabilirim, nihayet. Dorusunu istersen, ben hep ak-

24 3
lma estii gibi davrandm: Tolemaico ile evlennemin sebebi de
bylesi iime geldiindendir, yoksa ailem onunla evleneyim diye
zorlad iin deil, ne olursa olsun evlennemi istiyorlard, ben
de taliplerin iinden en tiridi km olan setim. Bylece hemen
dul kalrm, diye dndm, imdi de dulum ite."
Cosimo, btn bu havadislerin, bu kesin szlerin yk al
tnda serseme dnmt, Viola her zamankinden uzakt artk:
uh dul Des, onun ulaamayaca bir dnyaya aitti ve btn
iittiklerinden sonra ancak, "Kimlerle dp kalkyordun?"
diye sorabildi.
"Grdn m, kskandn ite. Bak, kskanlk etmene asla
izin vernem bilesin."
Cosimo anlatlanlardan etkilenip ileden km, kskan
mt, ama hemen aklmdan: "Nasl? Kskanmak m? Neden onu
kskandm dnyor? Niye bana asla izin vermeyeceini
sylyor? Demek ki dnd, bizim ... " diye geirdi.
Bunun zerine, yz kpkrmz, sarslm bir halde ona
bir eyler sylemek, sormak, ondan bir eyler dinlemek istedi,
ama sert bir sesle sorguya eken Viola oldu: "Anlat bakalm,
sen neler yaptn?"
"Ah, bir sr ey yaptm: Ava ktm, yabandomuzu bile
avladm, ama daha ok tilkidir tavandr aasansardr,
efendime syleyeyim ardkuu, karatavuktur avladm;
sonra korsanlar, Osmanl korsanlar indi buraya, byk bir
arpma yaand, arncam bu arpmada ld; bir sr kitap
okudum, kendim iin ve sonu daraacnda biten bir haydut
dostum iin; Diderot'nun Ansiklopedi'sinin btn cilHerini
edindim, hatta ona mektup yazdm, o da Paris'ten cevap ver
di; pek ok i yaptm, aa budadm, bir orman yangnn n-
ledim ..."
"... Ve beni her zaman, her ne pahasna olursa olsun, her
eyden ok sevecek, benim iin bir eyler yapacak msn?"
Bu ktan afallayan Cosimo, "Evet..." dedi.
"Yani srf benim iin aalarn stnde yaadn, beni sev
meyi renmek iin ..."

"Evet... Evet..."
" p beni."

244
Aacn gvdesine yaslad Viola'y pt. Ban kaldrrken
yzne bakt, o ana dek onu hi bu kadar gzel grmediini
fark etti: "yle gzelsin ki ... "
"Senin iin," diyerek beyaz bluzunun dmelerini zd.
Diri gsleri pembe uluydu, Cosimo gslerine dokunur
dokunmaz Viola bir rpda, uar gibi dallarn arasna kat, Co
simo da yz etee deerek peinden trmand.
"yi de nereye gtryorsun beni?" diye soruyordu Viola,
sanki nden giden Cosimo'ymu gibi.
"uradan," diyerek ona yol gstermeye balad, daldan dala
geerken elinden tutuyor ya da beline sarlyor, ayaklarn nere
ye basacan gsteriyordu.
Sarp bir arazide yaylm zeytin aalarnda ilerliyorlard,
birinin tepesinden, o ana dek yapraklarn, dallarn arasndan
para para grdkleri deniz birden ortaya kvermiti: Sakin,
prl prl, gkyz gibi usuz bucaksz. Ufuk gepgeni alyor
du, tek bir yelkenlinin bulunmad suyun dmdz mavilii
dalgalarla ancak kryordu. ekme gibi hafif bir su evrintisi
sahildeki akllara deiyordu.
Cosimo ile Viola, gzleri biraz kamam olarak yeniden
yapraklarn lo yeilliine indiler. "uradan."
Ceviz aacnn gvdesinde baltayla alm eski bir yarayla
oluan leenimsi bir oyuk vard: Buras Cosima'nun korunakla
rndan biriydi. Yabandomuzu derisi seriliydi, etrafna hasrl bir
ie, bir anak, vr zvr eyler konmutu.
Viola, derinin stne uzand. "Baka kadnlar getirdin mi
buraya?"
Cosimo cevap vermeye ekindi. Viola: "Eer getirmedinse
yazklar olsun sana."
"Yani ... te, bir iki tane..."
Suratma okkal bir tokat yedi. "Byle mi bekledin beni?"
Cosimo elini kpkrmz yananda gezdiriyor ve ne diyece-
ini bilemiyordu, ama Viola her eye hazr gibiydi: "Nasld o
kadnlar? Syle, nasldlar?"
"Senin gibi deil Viola, senin gibi deil."
"Benim nasl biri olduumu biliyor musun, h, ne biliyor
sun?"

245
Yeniden yumuamt, Cosima'nun ise bu ani deiiklikler
karsnda aknl bir trl bitmiyordu. Ona yaklat. Viola
bal dklm altn gibiydi.
"Syle ...
"

"Syle...
"

Birbirlerini kefettiler. Cosimo, Viola'y ve o gne kadar


gerekten tanmam olduu kendini kefetti. Viola, Cosima'yu
ve o her zaman farknda olduu, ama bylesini hi bilmedii
kendini kefetti.

246
22

lk urak yerleri, ok eskidii ve biimsizletii iin artk


insan elinden kt bile anlalmayan, kabuun derininde ka
lan, byk harflerle: Cosima, Viola, hemen altnda Optimus Maxi
mus yazs kaznm o aat.
"Bu kadar yksee, kim, ne zaman yapt bunu?"
"Ben. Sen gittiinde."
Yiola sarslmt.
"Ya bu ne demek?" diye sorarken Optimus Maximus szleri-
ni gsteriyordu.
"Benim kpeim. Yani senin kpein. Base."
"Turcaret mi?"
"Optimus Maximus adn taktm ona."
"Turcaret! Yola karken onu arabaya almadklarn anla
drnda ne kadar aladm ... Seni bir daha gremeyecek olmak
beni o kadar zmyordu, ama kpeimi bir daha gremeyece
im diye ok umutsuzlua kaplmtm!"
"O olmasa seni bulamazdm! Senin yaknlarda olduunun
kokusunu o ald ve seni arayamaya kana kadar da huzursuz
land..."
"Nefes nefese av kkne geldiini grr grmez hemen ta
ndm ... 'Bu titrek de nereden kt?' diyordu tekiler. Eilip in
celedim onu: rengi, benekleri ... 'Ama bu Turcaret! Ombrosa'day
ken, ocukken sahip olduum kpeim!' dedim onlara."
Cosima glyordu. Birden, Viola burun kvrd: "Optimus
Maximus ... Ne irkin bir isim! Nereden bulup karyorsun by
le irkin isimleri?" Cosima'nun yz asld hemen.

247
Optimus Maximus'un ise keyfine diyecek yoktu. ki sahi
bi arasnda blnen yal kalbi nihayet huzur bulmutu, hele
Markiz'i avian snrnda, Cosima'nun tnedii dibudak
aacnn oraya ekebilmek iin gnler boyu bunca uratk
tan sonra. Viola'y eteinden ekmi, bir eyay kapp pein
den gelir umuduyla ayrla doru kant ve Viola: "Ne
istiyorsun canm? Nereye srklyorsun beni? Turcaret! Yetti
artk! Ne aksi bir hayvan bu byle?" Ama baseyi grmek bile,
hafzasnda ocukluk anlarn, Ombrosa'ya duyduu zlemi
canlandrmaya yetmiti. Hemen fikir deitirip Dk'n av
kknden ayrlmaya, tuhaf aalarla dolu eski evine dnme
ye karar vermiti.
Viola geri dnmt. Cosima iin hayatnn en gzel d
nemi balamt; kr atyla krlar bayrlar ap getikten sonra,
dallarn arasnda Baron'u grr grmez eyerinden atlayp en az
onun kadar bu konuda uzmanlam olduundan hemen dik
aalara, dallara trmanan ve ona ulaan Viola iin de yleydi.
"Ah, Viola, nerelere trmanacam bilemez oldum artk. .."
"Bana trman," diyordu Viola usulca, Cosima zaten delir
mi gibiydi.
Viola iin ak, kahramanlk altrmasyd: Cesaret, cmert
lik, teslimiyet ve gerilim gibi btn ruhsal yetenekierin snanp
zevkle i ie gemesiydi. Birbirine gemi, dolanm, eriilmez
aalar onlarn dnyasyd.
ok yksekteki bir atal gstererek, "Oras!" diye bar
yordu Viola ve oraya ulamak iin yarrcasna birlikte atlyor,
sonu yeni kucaklamalarla bitecek canbazlk hareketleri yap
yorlard. Dallardan destek alarak ya da aslarak bolukta sevii
yorlard, Viola neredeyse uarak Cosima'nun stne atlyordu.
Tutkulu Viola'nn dik kafall Cosimo'nunkiyle uyuuyor,
bazen de atyordu. Cosima uzatmalardan, tkrldmlktan,
incelikli yoldan kmalardan kanyordu: Hibir ey doal
sevime kadar houna gitmiyordu. Cumhuriyeti erdemierin
havas esiyordu: Sert ve utanma sklma olmayan dnemlerin
balangcyd. Gz doymaz ak Cosima, bir erdem yanls,
bir ileci, bir tutucuydu. Hep akn mutluluu peinde olsa da,
her zaman ehvet dman olmutu. pmelerin, akama-

248
larn, ayartc szlerin, doal ifann yerine geip glgeleyecek
ya da buna talip olacak hibir eye gvenmeyecek kadar ile
ri gidiyordu. Viola ona korunmasz doruklar sunand, onunla
birlikte, Tanrbilimcilerin vaazlarnda szn ettikleri, sevi
tkten sonraki mutsuzluu hi tatmad, hatta bu konu zerine
Rousseau'ya felsefi bir mektup yazd, Rousseau belki kafas ka
rt iin cevap vermedi.
Ama Viola da incelikli, aklna eseni yapan, martlm,
ruhu ve kanyla Katolik bir kadnd. Cosima'nun akyla dolup
tayor, ama arzular tatmin olmuyordu. Srtmeler ve ku
kulu duygular bunun zerine kyordu ortaya. Ama ksa s
ryordu, nk hayatlar ve onlar evreleyen dnya ok yn
lyd.
Yorgun dtklerinde, dallar en sk olan aalarn s
tndeki gizli barnaklarna gidiyorlar: Yapraklarn sarmal bir
ss gibi gvdelerini kaplad hamaklara ya da bez duvarlar
rzgarda dalgalanan asma adrlarna veya kuty yataklar
na uzanyorlard. Buralarda, Viola'nn eilimleri ortaya kyor
du: Markiz nerede olursa olsun, evresinde rahatlk, debdebe,
karmak bir konfor yaratma yeteneine sahipti; dnnce
karmak gelse de, o her eyi mucizevi bir kolaylkla elde edi
yordu, nk her istedii, ne pahasna olursa olsun derhal yeri
ne getirilmeliydi.
Bu hava yataklarnn stne nar blblleri konup tyor,
perdelerin arasndan ifter ifter ieri szan gndz kelebekle
ri, orada birbirlerini kovalyorlard. Yaz ikindilerinde uyku, yan
yana yatan aklar yakalad srada bir sincap ieri giriyor,
kemirecek bir eyler aranyor, yumuak kuyruuyla yzlerini
okuyor ya da ayak parmaklarndan birini diliyordu. Perdeleri
daha ihtiyatl kapattlar, o gnlerde bir ormansan ailesi ad
rn tavann kemirmeye koyuldu ve tepelerine dt.
Birbirlerini tanmaya altklar bu dnem, hayatlarn an-
latyor, karlkl sorular soruyorlard.
"Kendini yalnz hissediyor muydun?"
"Senin eksikliini hissediyordum."
"Geri kalanlara oranla m?"
"Hayr. Niye yle sylyorsun? Her zaman insanlarla yapa-

24 9
cak ilerim olmutur: Meyve topladm, aa budadm, Rahip'le
felsefe altm, korsanlada arptm. Herkes bir eyler yapmaz
m?"
"Yalnzca sen bylesin, onun iin seviyorum seni."
Viola'nn ondan neyi yapmasn, neyi yapmamasn istedi
ini hala tam olarak kavrayamamt. Arada srada eften pf
ten bir ey, bir sz, bir vurgu Markiz'in cinlerini tepesine kar
maya yetiyordu.
rnein, Cosimo, "Gian dei Brughi'yle roman okurdum, -
valye ile su dzeniyle ilgili tasarlar gelitirirdim ..." diyordu...
"Ya benimle, ya benimle?"
"Seninle seviiyorum. Tpk aa budar, meyve ..."
Viola sessizleiyor, yerinden bile oynamyordu. Cosimo he
men cinini tepesine kardn fark ediyordu: Gzleri birden
buz kesiyordu.
"Ne oldu, ne var Viola, ne dedim imdi?"
Viola onu ne grr ne de iitir gibiydi, mermersi yzyle
sanki yz binlerce kilometre uzaktayd.
"Hadi ama Viola, ne var, ne oldu, dinle ...
"

Viola yerinden kalkyor ve eviklikle, yardm almakszn


aatan inmeye koyuluyordu.
Cosimo hala yanlnn ne olduunu anlayamam, bunun
zerine dnmeyi bile becerememiti, belki de dnmeyi is
temiyordu, anlamazlktan geliyordu, susuz olduunu ilan et
menin en iyi yolu buydu. "Ama Viola, beni yanl anladn, din
le..."
En alttaki dallara kadar peinden gidiyordu: "Byle gitme
Viola, yapma ..."
Sonunda Viola konuuyordu, ama yanma vard, dizginle
rini zd atla; eyere atlyar ve yola koyuluyordu.
Cosimo umutsuzluk iinde aatan aaca atlyordu. "Dur
Viola, sylesene!"
Drtnala gitmiti bile. Cosimo dallardan onu izliyordu:
"Yalvarrm Viola, seni seviyorum!" Ama, artk onu gremiyor
du. Tehlikeli sraylarla kendini gven olmayacak dallara at
yordu. "Viola! Viola!"
Onu kaybettiinden emin olduunda hkrklarn tutam-

250
yordu, tam o srada Viola ban bile kaldrmadan trs giderek
yeniden altndan geiyordu.
"Bak, bak Viola, ne yaptma bak!" diyor aa gvdesine
kafa atmaya balyordu (ok salam bir kafas vard dorusu).
O bakmyordu bile. oktan uzaklamt.
Cosimo, aalarn arasnda zikzak izerek geri dnmesini
bekliyordu.
"Viola, umutsuzlua dtm!" diyerek, ba aada, hacak
larndan dala asl bolua brakyordu kendini ve fkeden k
prerek kafasna, yzne pat pat vuruyordu. Ykc bir iddetle
dallar krmaya koyuluyor ve az nce yapraklarla, dallada kapl
bir karaaa, doluya tutulmuasna rlplak kalyordu.
Fakat Cosimo, asla kendi canna kymakla gzda verme
di, hatta hibir konuda gzda vermedi, duygusal antajlar ona
gre deildi. Yapmaya kalkaca eyi yapyordu, zaten akla
d zaman da yapmakta oluyordu, daha nce deil.
Viola, nasl ngrlerneden fkeye kaplyorsa, yle de sy
rlyordu. Cosima'nun btn lgnlklarn hi umursamazm
gibi grnyor, ama anszn bir ey onu etkileyip merhamet ve
akn tututuruyordu. "Hayr, Cosimo, sevgilim, bekle beni!"
diyor, eyerinden atlayp bir aa gvdesine doru frlayarak tr
manmaya balyordu ve Cosima'nun kollar onu yukar ekmek
iin hazrda bekliyor oluyordu.
Ak, kavga kadar fkeli, yeniden balyordu. Gerekten de
ayn eydi, ama Cosimo bunu hi anlamyordu.
"Niye beni zyorsun?"
"nk seni seviyorum."
Kzna sras Cosimo'dayd: "Hayr, beni sevmiyorsun! Se-
ven kii ac deil, mutluluk vermek ister."
"Seven kii, ac pahasna da olsa, yalnzca ak ister."
"O halde bana bile bile ac ektiriyorsun."
"Evet, beni sevip sevmediini anlamak iin."
Bu noktada Baran'un felsefesi onu izlemesini reddediyordu.
"Ac, olumsuz bir ruh halidir."
"Ak, her eydir."
"Acyla her zaman mcadele edilmeli."
"Ak, hibir eye hayr diyemez."

25
"Baz eyler var ki, asla kabul edemem."
"Ama kabul ediyorsun, beni sevip ac ektiine gre."

Cosima'nun umutsuzluk nbetleri ne kadar grltl pa


trtlysa, sevin taknlklar da bir o kadar nne geilemez
di. Ara sra mutluluu yle bir noktaya varyordu ki, sevgilisini
brakmas ve hoplamas, barmas, kadnnn esiz gzelliini
haykrmas gerekiyordu.
"Ya quiero the most wonderful puellam de todo el mundo!"
Civardaki banklarda oturan bota gezerler ve yal denizci
ler, onun bu beklenmedik ortaya kiarna artk armyorlar
d. Prnal aalarnn stnde hoplayarak bara ara geldii
grlrd:

Zu dir, zu dir, gwu7ika,


Va cercando il mio ben,
En la isla de Jamaica,
Du soir jusqu'au matinf

Ya da:

Il y un pre where the grass grows toda de oro


Take me away, take me away, che io ci mora!
Ardndan gzden kaybolurdu.

Pek derine gitmemekle birlikte, klasik ve ada dillerle il


gili renimi, duygularn byle aaal biimde ifade etmesine
olanak veriyordu ve ruhu ne kadar iddetli bir heyecanla sar
slrsa, dili de o denli anlalmaz oluyordu. Bir keresinde, y
renin koruyucu Aziz'i gnn kutlamak iin Ombrosallarn
yld meydana, st elenklerle ssl, bayrak ekili bereket
direi dikilmiti. O srada Baron bir nar aacnn tepesinde
grnd ve ancak onun canbaz evikliinin elverecei bir s
rayla diree atlad, sonuna kadar trmand ve "Que viva die
schne Ven us posterior!"* diye bararak sabun srl kazktan
Bu sayfada evrilmeden braklan cmleler, drt be dilden karma kelimeler
iermektedir. (ev. N.)

252
neredeyse yere kadar kayd, birden durdu, yeniden tepesine ka
dar trmand, dllerin iinden bir teker pembe peyniri kapt
gibi o nl srayiarndan birini yaparak narn stne utu,
Ombrosallar hayretler iinde brakarak kat.

Hibir ey Markiz'i bu taknlklar kadar mutlu etmiyor


du; btn bunlar onu, Cosima'nunkiler kadar azgn ak gste
rileriyle karln vermeye kkrtyordu. Ombrosallar onu ne
zaman, yzn neredeyse atnn beyaz yelesine gmm dolu
dizgin giderken grseler, Baran'la bulumaya gittiini anlarlar
d. At stndeki gidii, ayn zamanda aktaki atlganlnn be
lirtilerinden biriydi, ama bu noktada Cosimo onu izleyemezdi;
Viola'nn at merakna hayran olmakla birlikte, onun nezdinde
gizli bir kskanlk ve hn nedeniydi de, nk Viola'nn ken
disininkinden daha engin bir dnyaya hkmettiini gryor ve
sevgilisini asla yalnzca kendine ait klamayacan, onu kendi
aleminin snrlar iine kapatamayacan gryordu. Markiz
de, kendi asndan, belki hem ak, hem binici olamadna
zlyordu: Bazen belli belirsiz bir ihtiya hissediyor, akla
rnn at stnde srmesini istiyordu, aalarn stnde koup
durmak artk ona yetmiyordu, aalarn arasndan, eyerinde sa
vasyla birlikte drtnala gitmek isterdi.
Gerekten de hayvan bu yokularla, sarp kayalada dolu
arazide yol almaktan karaca kadar iyi bir trmanc olmutu.
Viola onu baz aalara, rnein eri br gvdeli zeytin aa
larnn stne kmaya zorlard. At bazen ilk atala eriirdi,
Viola da bylelikle onu aada deil, zeytin aacnn stnde
balamay adet edindi. Eyerden atlyor, onu yapraklar, filizleri
yerken brakyordu.
Derken bir gn dedikodu kurukukasnn teki zeytinlikten
geerken merakl gzlerle yukar baktnda Baron ile Markiz'i
kucak kucaa grd, bir kou anlatmaya gitti: "Hem kr at da
bir dala kmt!" diye ekleyince, bunu onun hayal gcne ver
diler ve kimse inanmad. Bir kez daha aklarn srr korunmu
oldu.

25 3
23

Az nce anlattm olay, Ombrosallar, aabeyimin eski


apknlk hayat hakknda nasl bol bol dedikodu etmilerse,
imdi grdkleri, neredeyse kendi tepelerinde frtna gibi estii
sylenebilecek bu tutku gsterileri karsnda, sanki kendileri
ni aan bir eylerle kar karyaymlar gibi ihtiyatl bir sayg
gsterdiklerinin kantdr. Markiz'in tutumunu knarnyar de
ildiler: Ama daha ok, tutumunun davraniarna yansyan
ksmyla ilgileniyorlard, dp de boynunu krmasna neden
olabilecek delice at koturmalarna ("Kim bilir nereye gidiyor
byle ok gibi?" diyorlard, Cosima'yla bulumaya gittiini bile
bile) ya da aalara yerletirdii eyalara laf edip duruyorlard.
Zaten her eyi soylularn peyda ettii bir moda, onlarn saysz
tuhaf ilerinden biri olarak addetmenin pek revata olduu bir
dnerndi (''Canm, artk herkes aalarn tepesinde: Kadnd,
erkekti demiyor kimse. Dur bakalm daha ne icatlar aacaklar
bamza!"); sonuta, belki de daha hogrl, ama kukusuz
daha ikiyzl zamanlar gelip kapya dayanmt.
Baran'un meydandaki prnallara epey aralklarla urarna
ya balamas, Viola'nn geri dndnn iareti olurdu. n
k Viola, Avrupa'nn drt yanna dalm bulunan mallaryla
uramak bahanesiyle bazen aylarca ortalkta grnmez, ama
bu gidiler hep ilikilerinin ktye gittii, Cosima'nun onun
aktan ne anladn anlamamakta direttii ve bu yzden
Markiz'in gcendii zamanlara denk gelirdi. Fakat Viola ona
ks olarak yola kmazd: Ayrlmadan nce ne yapp edip bar-

254
rlard, ama her defasnda artk kendisinden bkt, onu yann
da tutmay beceremedii iin yola kt kukusu Cosima'yu
iin iin yerdi, belki kendisinden kopmaktayd, belki seyahat
srasnda karsna baka frsatlar kard ya da lp biip
geri dnmemeye karar verebilirdi. Aabeyim byle endieler
iinde yayordu. Bir yandan da ona rastlamadan nceki haya
tnn alkanlklarna, yeniden ava kmaya ve balk tutmaya,
iftilikle ilgili ilerini srdrmeye, incelemelerine, meydanda
palavra skmaya geri dnmeye alyordu, sanki baka hibir
ey yapmam gibi (bakalarnn etkisi altnda kalmamakta di
renip burnunun dikine giden genlik gururunu srdryordu)
ve bu akn ona verdii eli abukluktan, bbrlenmeden tr
memnun oluyordu; fakat dier yandan artk hibir eyin ilgisi
ni ekmediini fark ediyordu, Viola'sz hayatn tad tuzu yoktu,
akl fikri ondayd. Viola'nn varlnn girdabndan kurtulmaya,
ruhu ustaca bir tutumlulukla tutku ve zevklerine hakim olma
ya altka, onun ardnda brakt boluu ve onu bekleme
menin sabrszln daha ok hissediyordu. Szn z, Cosima
ne sanrsa sansn, iini yakan ak, tam Viola'nn istedii akt;
uzakta da olsa zaferi hep kadn kazanyordu ve Cosima isteme
se de bundan zevk alyordu.
Hi beklenmedik bir anda Markiz geri dnyordu. Aa
larn stnde yine ak mevsimi balyordu, ayn zamanda da
kskanlk mevsimi. Viola nerelerde kalmt? Neler yapmt?
Cosima bunu ok merak etmekle birlikte, sorup durduklarna
ald cevaplardan da rahatsz oluyordu, cevap yerine imalarla
karlayor, her ima Cosima'ya sinsice kuku alyor ve Casi
mo gen kadnn kendisine eziyet etmek istediini anlyordu,
ama sylediklerinin hepsi doru da olabilirdi ve bu belirsizlik
iinde kah kskanln gizliyar kah iddetle da vuruyordu ve
Viola her seferinde onun tepkilerine farkl, beklenmedik cevap
lar veriyordu; bir ona hi olmad kadar bal grnyor, bir
onu yeniden alevlendirmekten vazgeiyordu.

Markiz'in seyahatlerinde bandan neler getiini, byk


ehirlerden ve dedikodulardan uzak olduumuz iin biz Omb
rosallar bilemezdik O gnlerde baz szlemeler iin (Limon

255
sat sz konusuydu, nk pek ok soylu limon ticareti yap
maya balamt, bunlardan ilki de bendim.) Paris'e ikinci seya
hatimi yaptm.
Bir akam, Paris'in nl salonlarndan birinde Viola
Hanm'a rastladm. atafatl sa tuvaleti ve gz kamatran
giysisiyle onu tanmakta gecikmediim gibi grr grmez
de yreim azma geldi, nk hi kimseyle kartrlmas
mmkn deildi. Aldrsz bir havayla selamasa da, beni he
men bir keye ekip cevaplarn beklemeden sorular ynelt
neyi ihmal etmedi: "Aabeyiniz neler yapmakta? Ombrosa'ya
hemen dnecek misiniz? Aln, beni hatrlamas iin bunu ona
verin." Gsnden ipekli bir mendil karp elime sktrd.
Sonra, ardnda srklenen hayran kafilesinin yanna varma
sn bekledi.
"Markiz'i tanyor muydunuz?" diye sordu Parisli bir arka
dam.
"Yalnzca uzaktan," dedim, yalan da deildi: Viola Hanm,
Ombrosa'da konaklad gnlerde, Cosima'nun yabanilii ken
disine gemi gibi, evredeki soylulada ili dl olmazd.
"Bylesine nadir rastlanr bir gzelliin bunca huzur
suzlukla birlemi olmas!" dedi arkadam. Dedikoducular,
Paris'te o srekli ak deitirsin, bylesi hi durmayan bir at
lkarncada kimse kendini ona ait hissedemesin, kimse zel ol
duu iddiasnda bulunamasn istiyorlar. Ama bir bakyorsun,
aylarca ortadan kayboluyor, sylediklerine gre nedamet geti
rip gnah karmak iin manastra kapanyormu."
Glmernek iin kendimi zor tuttum, demek Parisliler,
Markiz'in Ombrosa'da aa stnde geirdii gnlerde manas
tra kapandn sanyorlard; ama ayn zamanda, bunlar du
yacak olursa aabeyimin ne kadar zleceini dnnce, iyi
ce canm skld.
Kt haberlere kar hazrlkl olmas iin onu uyarmak is
tedim ve Ombrosa'ya dner dnmez ilk iim onu aramak oldu.
Seyahatimin nasl getii, Fransa'da neler olup bittii konusun
da uzun uzun sorguya ekti beni, ama tabii siyaset ve edebiyat
konusunda onun bilmedii bir ey syleyemedim.
Sonunda, Viola Hanm'n mendilini cebimden kardm.

256
"Paris'te bir salonda seni tanyan bir hanmla karlatm, bunu
selamlaryla birlikte sana gnderdi."
Aletacele ipe bal sepetini aa sarktt, ipek mendili yu
kar eker ekmez koklamak iin bumuna yaptrd. "Ah, de
mek onu grdn! Nasld? Sylesene nasld?"
"ok gzel ve neeli," dedim ar ar, "ama kulama gel
diine gre bu kokuyu bumuna eken daha niceleri varm."
Sanki biri elinden mendili ekip alacakm gibi gsne
bastrd. Al al moru mor bir suratla: "Sana bu yalanlar syle
yenin grtlana sokacak bir klcn yok muydu?"
Bunun aklma bile gelmediini itiraf etmek zorunda kal
dm.
Bir sre sustu. Sonra omuz silkti. "Hepsi iftira. Onun yal
nzca benim olduunu bir tek ben biliyorum." Ardndan bana
selam kelam etmeden daldan dala atlayarak kat. Onu kendi
dnyasndan kmaya zorlayan her eyi geri tepmeye eilimli,
bildik tavrn yeniden grm oldum.
O gnden sonra, kederli ve ldrm halde oradan oraya
srayp durmaktan baka hibir ey yaparken grlmedi. Ara
da srada slk alarak karatavuklada yara girdiini iitiyor
sam da, t gitgide daha sinirli ve bouk oluyordu.

Markiz geri dnd. Her zamanki gibi, Cosima'nun kskan


l houna gitti: Kskanlm bazen kkrtt, bazen oyuna e
virdi. Bylece ak dolu gzel gnlere dnld, aabeyim mut
luydu.
Ama Markiz, Cosima'yu ak konusundaki dar kafalln
dan dolay her frsatta inelerneyi ihmal etmedi.
"Ne demek istiyorsun imdi? Kskan olduumu mu?"
"Kskanmakla iyi ediyorsun da, sen kskanl aklla ehli-
letirmek istiyorsun."
"Tabii: Bylece daha etkili hale getiriyorum."
"Fazla dnyorsun. Niye ak bu kadar dnlsn ki?"
"Seni daha ok sevmek iin. Yaptn her ey zerine ne ka-
dar ok dnrsen, onu o kadar gl klarsm."
"Aalarn tepesinde yayorsun, ama kafan fil hastaln
dan mustarip bunak bir noter gibi iliyor ancak."

257
"En yrek isteyen giriimler en sade ruhlarla yaanr."
Cosimo, Markiz'i kartana kadar veciz szler dktrmeyi
srdryordu: Sonunda da peine taklyor, kara dertlere d
yor, san ban yoluyordu.

O gnlerde, bir ngiliz amiral gemisi bizim limana demir


att. Amiral, Ombrosa'nn ileri gelenlerine ve limanda demirli
dier gemilerin subaylarna bir davet verdi; Markiz davete git
ti; Cosimo, o akamdan sonra kskanlk strabmm ne mene bir
ey olduunu grd. Farkl gemilerden iki subay Viola'ya aba
y yakt; kadn elde etmek, ilgisini ekmek iin srekli karaya
ktklar grlyordu. Biri yelkenli ngiliz amiral gemisinde
temendi, teki de yelkenli gemide temendi, ama Napoli do
nanmasnda. Temenler birer doru at kiralamlar, Markiz'in
balkonunun altnda mekik dokuyorlard ve Markiz'i grdkle
ri zaman Napolili ngilize, sanki onu yakp kl edecekmi gibi
bir bak atyordu, ngiliz de ona aralk gzkapaktarnn altn
dan kl ucu gibi keskin bir bak frlatyordu.
Ya Viola Hanm? O fingirdek, saatler boyunca evinde otu
rup pencerenin nne yatak klyla gelmeyi adet edinmez mi,
sanki daha yeni yastan km, tazecik bir dulmu gibi. Artk
onu aalarda yannda bulamayan, kr atyla drtnala geliinin
sesini iitneye hasret kalan Cosimo'nun akl bandan gidiyor
du, sonunda (onun da) yeri Viola'nn balkonunun kars oldu,
Viola'y ve yelkenliden gelen temenleri gzlemeye koyuldu.
Rakiplerini en ksa zamanda gemilerine gnderecek bir
kumpas peindeydi ki, Viola'nn her ikisini de eit biimde ma
iyetine kabul etmeye gnll davrandn grnce her ikisiy
le, hatta kendisiyle de oyun oynad umuduna kapld. Bunun
iin onlar gzaltnda tutmaktan vazgeecek deildi: kisinden
birini seecek olduuna dair ilk belirtiyi grd an, olaya m
dahale etmeye hazrd.
Bir sabah, ite ngiliz geer. Viola pencerede. Birbirlerine
glmserler. Markiz elinden bir pusula drr. Subay, pusu
lay havada kapar, hemen okur, kzararak eilir ve atn mah
muzlayp gider. Bir buluma! ansl ngiliz demek! Cosimo ak
ama kadar ona rahat gn yz gsternemeye yemin eder.

258
Sra Napolilidedir. Viola ona da bir pusula atar. Subay
okur, dudaklarna gtrp per. Markiz'in kendisini mi seti
ini sanmakta? O halde ya teki? Cosima hangisine kar ataa
geecekti? Kukusuz, Viola ikisinden birine randevu vermiti,
dierineyse her zamanki oyunlarndan birini oynamt. Yoksa
ikisiyle de dalga m geiyordu?
Cosima'nun kukular, bulumak iin seilen yerin koru
nun kuytularndaki bir kk olduunda odaklanyordu. Mar
kiz, ksa sre nce kk onartm, iini detmiti; kskan
lk, Cosima'nun iini kemirdike kemiriyordu, nk Viola'nn
aa tepelerini kumalarla, sedirlerle donatt vakitler geri
lerde kalmt: Artk, Cosima'nun asla girerneyecei yerler ge
liyordu aklna. "Av kkn gzetleyeceim," dedi Cosima
kendi kendine. "Ola ki bu temenlerden biriyle buluacaksa,
bu oradan baka bir yer olamaz." Bir atkestanesinin dallarnn
arasna tnedi.
Gnbatmna yakn nal sesleri iitilir. Napolili gelir. "im
di ona meydan okuyacam!" diye dnr Cosima ve kamla
fleyerek ensesine sincap pislii pskrtr. Subay yerinden s
rar, etrafna baknr. Cosima daldan eilir ve eilir eilmez itin
br yannda ngiliz temenin eyerinden atladn grr, atn
bir kaza balamaktadr. "yleyse bu adam buluaca, dieri
belki rastlantyla geiyordu buradan." Kamtan frlayan sincap
pislii bumuna yapr.
"Who is there?" diye sorar ngiliz, itin dier yanna geer
ken Napolili meslektayla burun buruna gelir, o da atndan
yeni inmitir ve o da "Kim var orada?" diye sormaktadr.
"I beg your pardon, Sir,"* der ngiliz, "ama sizi derhal buray
terk etmeye davet etmek zorundaym!"
"Burada bulunduuma gre, burada bulunmaya hakkm
var demektir," der Napolili, "asl ben Beyefendilerini buradan
uzaklamaya davet etmek zorundaym!"
"Benim hakkrnn yannda hibir hakkn itibar olamaz,"
diye itiraz eder ngiliz. ''I'm sorry,** kalmanz tasvip edemem."
"Bu bir onur meselesi," der dieri, "ismim bunun kantdr,
* Affmza snrm, Sir. (ev. N.)
** Kusura bakmayn. (ev. N.)

259
ki Sicilya Krall Danannas'ndan Salvatore di San Cataldo di
Santa Maria Capua Vetere!"
"Sir Osbert Castlefight, bu ad tayan nc gbeim,"
diyerek ngiliz kendini takdim eder. "Benim onurum da sizi
buradan uzaklatrmaya zorluyor."
"Sizi bu klla kovalamadan nce deil," diyerek teki k
lcn kmndan eker.
"Baym, vurumak m istiyordunuz," diyerek Sir Osbert
gardn alr.
Vuruurlar.
"Evet bunu istiyordum meslektam, lakin bugn deil!"
Kendini savunmak iin ataa geer.
Sir Osbert saldry savuturur: "Ne zamandr hareketlerinizi
izliyoruro temen, size haddinizi bildireceim yer burasym!"
Eit gteki iki deniz temeni saldr ve artma hareketle
rinden yorgun dtler. En hararetli anlarnda: "Durun ltfen,
Tanr akna!" Av kknn eiinde Viola Hanm belirmiti.
"Markiz, bu adam ..." diye bir azdan sze balad temen
ler, kllarn eip birbirlerini gstererek.
Viola Hanm: "Sevgili dostlarm! u kllar knlarna so
kun rica ederim! Bir hanm hi byle korkutulur mu? Bu kk,
korunun en sessiz ve gizli kesi olarak hibir yere deimez
dim, ie bakn ki uykuya dalar dalmaz sizin kl darbelerini
zin sesiyle uyanyorum!"
"Ama Leydim," der ngiliz, "buraya sizin tarafnzdan da
vet edilen ben deil miydim?"
"Beni beklemek zere burada deil miydiniz hanmefen
di ..." der Napolili.
Viola Hanm'n boazndan kanat hrts gibi hafif bir
kahkaha kt. "Ha, evet, evet, sizi davet etmitim ... Ya da sizi ...
Ah kafam yle kark ki ... Neyse, niye bekliyorsunuz? Girin,
oturun, rica ederim..."
"Leydim, yalnz benim iin bir davetin sz konusu olduu
nu sanyordum. Bo yere umutlanmm. Sayglarm sunarak
msaadenizi istirham ederim."
"Ben de ayn eyi sylemek istiyordum hanmefendi, izni
nizle ekiliyorum."

260
Markiz glyordu: "Dostlarm... Nazik dostlarm... yle
dalgnm ki ... Sir Osbert'i bir saatte... Don Salvatore'yi baka bir
saatte ardn sanyordum... Hayr, hayr, balayn: Ayn
saatte, ama baka yerlerde ... Ah hayr, nasl olur? .. E madem iki
niz de buradasnz, niin hep birlikte uygar insanlar gibi sohbet
etmeyelim?"
Temenler birbirlerine, sonra da Viola'ya baktlar. "Markiz,
her ikimizle de yalnzca oyun oynamak iin mi ilgimizi kabul
buyurduunuzu gstermek istiyorsunuz, bunu mu anlamal
yz?"
"Niin, nazik dostlarm? Tam tersi, tersine ... Srekli benim
le ilgilenmenize aldrsz davranamazdm ... Ikiniz de yle se
vimlisiniz ki ... Bu benim kabahatim... Sir Osbert'in zarafetini
sesem sizi kaybedecektim, benim tutkulu Don Salvatore'm ...
Temen San Cataldo'nun ateliliini seecek olsam, sizden vaz
gemek zorunda kalacaktm Sir. Ah, niin ... Niin bunu yapa
ym?"
"Niin neyi yapasnz?" diye bir azdan sordu iki subay.
Viola Hanm, ban eerek: "Niin ikinizle de ayn anda
birlikte olmayaym?.."
Atkestanesinin ykseklerinde dallarn hrdad iitildi.
Cosima, daha fazla kendini tutamyordu.
Ama temenler onu iitemeyecek kadar altst olmulard.
Bir adm gerilediler. "Bu asla olamaz hanmefendi."
Markiz gzel yzn kaldrp en ho glmsemesiyle:
"Pekala, yleyse akn kantlamak ve her istediimi yapacan
gstermek iin hanginiz beni rakibiyle de paylamaya hazr ol
duunu sylerse onun olacam!"
"Hanmefendi ..."
"Leydim ..."
Kesin bir hareketle yere eilip gitmek iin Viola'dan izin is
teyen iki temen, birbirlerine dnp el sktlar.
"I was sure you were a gentleman, Signor Cataldo,"* dedi ngi-
liz.
"Onurlu bir insan olduunuzdan hi kukum yoktu, Mister
Osberto," dedi Napolili.
Bir centilmen olduunuzdan hi kukum yoktu, Sinyar Cataldo. (ev. N.l

261
Markiz'e srtlarn dnp atiarna doru gittiler.
"Dostlarm ... Ne var bunda alnacak? Ahmaklar..." diyor
du Viola, ama subaylar oktan ayaklarm zengilerine atm
lard.
Cosimo'nun hazrlanp drt gzle bekledii alma am
gelmiti: Temenler ac bir srprize doru yaklayorlard. La
kin onlarn, utanmaz Markiz'den ayrlrken bile efendiliklerini
bozmadklarm grnce, birden yumuayvermiti. Ama bir
eyler yapmak iin ok geti! Berbat dzen artk ortadan kal
drlamazd! Bir anda yce gnlllkle onlar uyarmaya karar
verdi: "Durun!" diye bard aatan, "Oturmayn eyere!"
ki subay hemen balarn kaldrdlar. "What are tfOU doing
up there? Ne yapyorsunuz yukarda? Bu ne cret? Come down!"*
Arkalarndan Viola Hamm'n, her zamanki art arda patat
t kahkalanndan koyuverdii iitildi.
ki subay aknd. Bir nc erkek daha peyda olmutu,
belli ki olayn tezgahiannasnda parma vard. Durum gitgi
de iinden klmaz oluyordu.
"In an!f way, ** biz dayammay srdreceiz," diye sz ver
diler birbirlerine.
"erefimiz zerine!"
" kimiz de Leydi'yi, kim olursa olsun, bir bakasyla pay-
lamayacaz ..."
"Asla, mr boyu!"
"Birimiz buna rza gstermeye karar verirse..."
"Durum ne olursa olsun, dayammay srdreceiz! Gs
terirsek de, birlikte rza gstereceiz!"
"Anlatk! Gidelim artk!"
Bu yeni konumay iitince, Cosimo almaktan vazgeti
ine piman oldu, tepesinin tas att. "Ne olacaksa olsun!" dedi
ve dallarn arasna sindi yeniden. ki subay eyederine atlamak
zere hamle ettiler. "imdi yaygaray koparacaklar," diye d
nd Cosimo, kulaklarn kapama istei duydu. ki haykr
nlad. Subaylar, eyer rtsnn altna gizlenmi kirpilerin
stne oturdular.
Aa inin. (ev. N.)
Her halkarda. (ev. N.)

262
"Alaklk!" diye barp avaz avaz lklar ve taklalar ata
rak yere utular; yle grnyordu ki, bu iin Markiz'in bann
altndan ktn dnyorlard.
Ama Viola Hanm onlardan daha kzgnd, yukar doru ba
rd: "Hain ebek, canavar!" Ve atkestanesinin gvdesine atlma
syla ortadan yok olmas bir oldu; byle aniden gzlerinin nn
den kaybolunca subaylar yer yarld da iine dt sandlar.
Viola, dallarn arasnda Cosima ile burun buruna geldi.
Alev alev gzlerle birbirlerine baktlar, bu fke ikisine de bir tr
saflk, meleksi bir saflk katyordu. Tam birbirlerini paralaya
cakm gibi grnrlerken, kadn: "Ah sevgilim!" diye bard.
"Byle, ite byle istiyorum seni: Byle kskan ve amansz!"
Kollarn boynuna dalarnt oktan, kucaklayorlard ve Casi
mo her eyi unutmutu bile.
Viola, Cosima'nun kollarnda yle bir bocalad, dneeli
bir edayla yzn onun yznden ayrd: "Ama, o ikisinin de
beni nasl sevdiini grdn m? Beni aralarnda paylamaya
hazrlar..."
Cosima bir an ona saldracakm gibi grnd, sonra dalla
rn arasnda dikildi, yapraklar diledi, kafasn aacn gvdesi
ne vurdu: "Onlar birer solucaaan!"
Viola, put kesilmi yzyle ondan uzaklamt. "Onlardan
renecein ok ey var." Arkasn dnd ve hzla aatan indi.
Anlamazlklarn unutan iki apkn, baka zm bulama
ynca, areyi sabrla dikenleri tek tek ayklamakta bulmulard.
Viola ilerini yarda kesti. "abuk! Arabama atlayn hemen!"
Av kknn arkasnda gzden kayboldular. Araba yola kt.
Cosima, atkestanesinin stnde, elleriyle yzn rtyordu.
Gerek Cosima, gerekse iki eski rakibi iin ileli bir dnem
balad. Viola iin keyifli bir dnem olduu sylenebilir miydi?
Bence Markiz kendi kendine ac ektirrnek iin eziyet ediyordu
onlara. ki soylu subay yapk kardeler gibi srekli Viola'nn
peinde, penceresinin altnda ya da davet edildiklerinde onun
misafir odasnda ya da uzun sre bekleyecek olsalar ikisi ba
baa handaydlar. Viola ikisini de bo vaatlerle kandryor, rn
sabakadaymlar gibi onlardan srekli aklarn kantiayacakla
r yeni eyler istiyordu; her defasnda isteklerine hazr ve nazr

263
grnyorlard, imdiden onu aralarnda, hatta bakalaryla
paylamaya da hazrdlar, bir kez dn verme arkna girrni
lerdi, artk durarnazlard, her biri bu ekilde onu sonunda et
kileyebilrneyi ve verdii szlerin karln alabilrneyi kafasna
koymutu ve ayn zamanda aralarnda verdikleri dayanma
szne ballklarn srdrmekle beraber iierini kemiren ks
kanlkla biri dierinin ayan kaydrmak umuduyla, ars
na uyduklar bu karanlk aalanrnann da gitgide iine battk
larn hisssediyorlard.
Denizci subaylardan kopard her yeni szde, Viola atma
atlad gibi Cosima'ya haber vermeye gidiyordu.
"Bak, biliyor musun ngiliz una una una sz verdi ... Na
polili de ..." diye, onu tnerni grd her aacn dibinde he
men barmaya balyordu.
Cosirno cevap vermiyordu.
" te bu mutlak ak," diye Viola steliyordu.
"Ya, ya, mutlak sanalk ineklik, hepiniz ineksiniz!" diye
haykryordu Cosirno ve ortalktan kayboluyordu.
Birbirlerini zalirnce sevrne yollar buydu ve artk bu yoldan
nasl klacan bilrniyorlard.
ngiliz arnral gemisinin demir alma vakti gelmiti. "Siz
kalyorsunuz deil mi?" diye sordu Viola Sir Osbert'e. Sir Os
bert gerniye dnrnedi, asker kaa sayld. Dayanma ve yar
ma duygusuyla Don Salvatore de askerden kat.
" kisi de benim iin askerden kat!" diye muzaffer bir
edayla haberi Cosima'ya verdi. "Ya sen, sen ... "
"Ben mi?" diye haykrd Cosirno, gzlerinde yle vahi bir
bak belirrniti ki, Viola tek sz dahi edemedi.
Harnetli krallarnn danannasndan kaan Sir Osbert ve
Salvatore di San Cataldo, gnlerini handa zar sallayarak, bet
leri benizleri atm, huzursuz, birbirlerini meteliksiz brakma
yarnda geiriyorlard, Viola o sra kendinden ve evresindeki
her eyden honutsuzluunun doruklarndayd.
Atma atlayp orrnana doru yola koyuldu. Cosirno bir rne
enin stndeydi. Viola aacn altnda, ayrlkta durdu.
"Yoruldurn."
"O adarnlardan m?"

264
"Hepinizden."
"Ya?"
"Onlar bana aklarnn en byk kantlarn verdiler."
Cosima tkrd.
"... Ama bunlar bana yetmiyor."
Cosima gzlerini Viola'ya dikti.
"Sen akn mutlak teslimiyet, kendinden vazgeme olduu
na inanmyorsun ..."
ayrlkta, her zamankinden gzel duruyordu ve onun iz
gilerini az ok sertletiren soukluu, gururlu tavr kck
bir hareketle eriyip gidebilir, onu kollarnn arasna alabilirdi.
Cosima ona bir ey syleyebilirdi, yanna gelmesi iin herhan
gi bir ey, diyebilirdi ki: "Syle, ne yapmam istersen hazrm..."
ve onun iin mutluluun kaplar yeniden alabilirdi, glgeleri
olmayan bir mutluluun kaplar ... Oysa yle dedi: " nsan var
gcyle kendi olmaya almazsa, ak da olmaz."
Viola onaylamadn belli eden bir hareket yapt, bu hare
ket yorgunluunu da ifade ediyordu. Yine de ha.la onu anlaya
bilirdi, zaten anlyordu da, hatta dilinin ucuna, "Sen olmasn
istediim gibisin," trnden szler geliyordu ve sonra hemen
yukar, yanma trmanmak geiyordu iinden ... Dudan srd.
"yleyse, tek bana, olduun gibi kal," dedi.
"O zaman tek bama olmamn anlam kalmaz ... " te bu da
Cosima'nun iinden geenlerdi. Oysa, "O iki solucansa tercih
ettiin ..." dedi.
Viola, "Dostlarm kmsemene izin vermem!" diye ba
rrken bile aklndan, "Beni ilgilendiren yalnzca sensin, yapt
m her ey senin yznden!" diye geiriyordu.
"Kmsenen biri varsa, o da benim."
"Sen deil, dnme biimin!"
"Ha dncem ha ben, ikisi ayn ey."
"O halde elveda!.. Bu akam gidiyorum. Bir daha beni gr
meyeceksin."

Villaya kotu, temenlere tek kelime bile etmeden yola


kt. Sznde durdu. Ombrosa'ya bir daha dnmed i. Frn n
sa'ya gitti, geri dnmekten baka ey dnemez h < l g l

265
diinde de siyasal olaylar onun niyetini engelledi. Devrim
patlak verdi, sonra da sava; balangta olaylarn yeni ak
yla ilgilendi (Lafayette'in yakn evresindendi), ardndan
Belika'ya gt, oradan da ngiltere'ye. Londra'nn sisli
ortamnda, Napoleon'a kar uzun yllar sren sava sra
snda Ombrosa'nn aalarn hayal ediyordu. Daha sonra,
Hindistan Kumpanyas'yla ilgilenen bir Lord ile evlendi ve
Kalkta'ya yerletiler. Balkonundan, ocukluundaki bahe
lerinden daha tuhaf aalada dolu bir ormana bakyordu ve
her an yapraklarn arasnda kendine yol aan Cosima'yu g
rr gibi oluyordu. Ama grd bir maymunun ya da bir ja
guarn karaltsyd.
Sir Osbert Castlefight ile San Cataldo hayatlarnn sonuna
kadar birbirlerine bal kaldlar ve mrlerini bir servenci ola
rak geirdiler. Venedik kumarhanelerinde, Gttingen ilahiyat
Fakltesi'nde, Petersburg'da II. Katerina'nn saraynda grld
ler, sonra izleri kaybedildi.
Cosima, uzunca bir sre gzya dkerek, stnde hrpani
bir klkla, yemeden imeden ormanlarda babo dolat. A
larken, yeni domu bebekler gibi bas bas baryordu ve bir
vakitler, bu amaz avcnn yaklatn fark eder etmez srler
halinde kaan kular, artk yaknna geliyor, etrafndaki aa
larn tepesine konuyor ya da bann stnde uuuyordu, ser
eler bir yaygaradr koparyor, saka kular seslerini titretiyor,
kumru kuuruyor, ardkuu crldyor, alkuuyla ispinoz c
vldayordu; ykseklerdeki kovuklarndan sincaplar kyor,
ormansanlar ve tarlafareleriyle birlikte cyaklayarak bu koro
ya katlyorlard ve aabeyim bu inleyen nameler arasnda yol
alyordu.
Ardndan ykc bir iddet dnemi geldi: Her aac, tepe
den trnaa, mthi bir atiklikle yaprak yaprak kopararak, k
gelip de aa yapraklarn dkmeye frsat bulamadan rlp
lak brakyordu. Sonra tepeye trmanyor, yalnzca kalnlar
kalasya kadar btn ince dallar kryor, yeniden tepeye
kyor, elindeki akyla kabuklar soymaya balyor ve kabuu
syrlan aalarn tyler rperten yaralaryla beyaz gvdeleri
aa kyordu.

266
fkeden kplere binmesinde, Viola'nn en ufak pay yok
tu; yalnzca onu kaybetmi, onu kendine balayamam, yersiz
ve aptalca bir gurur yznden onu yaralam olmaktan dolay
pimand. nk, nihayet anlyordu ki, Viola ona her zaman
sadk kalmt, o iki herifi peinden srdyse, bu yalnzca
Cosima'ya deer verdiini, onun biricik a olduunu gster
mek iindi ve btn doyumsuzluklar, maymun itahl gr
n, Viola'nn doruuna vardn bir trl kabul edemedii
aklarn daha da, daha da artrmann gz doymaz hezeyan
larndan kaynaklanyordu ve o, ah o, btn bunlar hi anlama
m, onu kaybedecei noktaya getirecek kadar hrnlamasna
neden olmutu.
Birka hafta boyunca, hayatnda hi olmad kadar yalnz,
ormancia kald; Optimus Maximus bile yannda deildi artk,
Viola onu yannda gtrmt. Aabeyim Ombrosa'da yeniden
grndnde, ok deimiti. Ben bile kendimi kandramaz
dm artk: Bu kez Cosimo gerekten delirmiti.

267
24

Cosima'nun kak olduu Ombrosa'da hep sylenegelir


di, ta aalara kp da bir daha yere ayak basnay reddettii
on iki yandan beri. Ama nasl olmusa olmu, sonunda bu
kakhk herkes tarafndan kabul grmt; bunu sylerken,
yalnzca aalarn stnde yaama sapiantsn kastetmiyo
rum, onun pek ok garip huyu da nev'i ahsna mnhasr biri
olmasna verilmiti. Viola'yla aklarnn baharnda, zellikle
Ombrosa Azizi'nin kutlama enlikleri srasnda anlalmaz bir
dilde konumas, oklar tarafndan kutsal eylere hakaret sa
yld, szlerinin belki Kartacallarn, Phelagyallarn dilinde ya
da Leh dilinde socinianizm* retisindeki sapkn nidalar ola
rak yorumland. te o zaman, "Baron delirdi!" diye dolamaya
balayan sylentiye, saduyu sahipleri, "Ne zaman akllyd da
imdi delirmi olsun!" diye cevap verdiler.
Bu biri tekini tutmayan grlerin ortasnda Cosimo ger
ekten delirmiti. O gne kadar batan aa hayvan postlarna
brnm gezerken, artk Amerikan yerlileri gibi bana telek
ler takyordu, renk renk ibibik ya da ispinoz teleklerini yalnz
ca bana taknakla kalmyor, giysilerinin stne de ilitiriyor
du. Sonunda her yan tylerle, teleklerle kapl bir ceket yapt ve
Hristiyanlkta Tanr'y tek g sayan, sa'nn Tanrsall, Baba-Oul-Ruhl
Kuds lsn ve ilk gnah gibi Hristiyan retilerini reddeden ve sa'nn
erdemlerini izleyenierin esenlie kavuacaklarn savunan talyan Protestan
Tanrbilimciler ve reformcular olan Faustus Socinus (1539-1604) ve amcas
Laelius Socinus'un (1525-1562) grlerinin temellendirdii, hogrye dayanan
ve Aydnlanmacl etkileyen, merkezi Polonya olan reti.

268
eitli kularn davranlarn taklit etmeye balad; aakakan
gibi aa gvdelerinden solucanlar, kurtlar kard, buna da ha
zine bulmu gibi sevindi.
Aalarn altna birikerek onu dinleyip elenen ahaliye
kular vyordu: Kanatl hayvanlar aviayan adamken, imdi
onlarn avukat kesilmiti; kendini kah saka, kah peelibayku,
kah nar blbl ilan edip onlarn klna giriyor, kularn ger
ek dostlar olduunu bilememelerinden dolay insanlar sulu
yordu, aslnda bu sulamalar btn insanla ynelikti. Onun
dncelerindeki bu deiimi kular bile fark etmi, aada
birikmi onu dinleyen insanlar olsa da, Cosima'nun yaknna
geliyorlard. Bylece konumasn, civar dallardaki kular gs
tererek canl rneklerle sslyordu.
Ombrosal avclar, bu zelliinden yararlanarak onu tuzak
olarak kullanmay aralarnda sk sk konumular, ama hi kim
se Cosima'nun civarna tneyen kulara ate etmeye kalkma
mt. Baron, her ne kadar artk zvanadan km grnse de
insanlarda haJa belli bir ekinme hissi uyandryordu; herkes
onunla alay etmesine ediyordu, bulunduu aacn altnda sk
sk onunla dalga geen yumurcaklardan ve aylaklardan oluan
bir kalabalk oluyordu, yine de sayg gsteriliyor, anlattklar
her zaman dinleniyordu.
Aalar artk yazl katlarla ve Senaca'dan, Shaftesbury'
den zdeyiler bulunan kartonlarla, birtakm nesnelerle bezeliy
di: Telek demetleri, kilise mumlar, kk oraklar, elenkler, ka
dn korseleri, tabancalar belli bir dzen dahilinde birbirine ba
lyd. Ombrosallar btn bu muammann ne anlama geldiini
anlamak iin saatlerce kafa yoruyorlard: Soylular m, Papa'y
m, erdemi mi, yoksa sava m temsil ediyor diye; bence bazen
hibir anlama gelmese de yalnzca zekay keskinletirmeye ya
ryor ve en kabul grm dncelerin dnda kalanlarn da
doru olabileceini anlatyordu.
Cosimo, "Karatavuun t", "Gagalayan Aakakan",
"Baykularn Konumalar" gibi hikayeler yazp halka datma
ya balad. Hatta bu kakhk dneminde basmclk iini ren
di ve yergiler, gazeteler basmaya balad (aralarnda Saksam/a
rn Gazetesi de vard), sonra hepsini tek isim altnda topl<d : iki

2 69
Ayakllarn Yol Gstericisi. Bir ceviz aacnn stne byk bir
tezgah, ember, bask makinesi, hurufat kasas, damacanayla
mrekkep karlmt ve Cosima gnlerini dizgi yapt sayfa
lar basarak geiriyordu. Ara sra emberle kat arasna rm
cekler, kelebekler giriyor, baslan sayfalara izleri kyordu; ara
sra bir ormansan, mrekkebi kurumam kadn stne at
lyor ve kuyruunun demesiyle btn sayfa amurlayordu;
ara sra da sincaplar yiyecek bir ey sanarak hurufat kasasn
dan kaptklar harfleri kovuklarna gtryorlard, tpk yu
varlak biimi ve sap nedeniyle meyve sanlan Q harfinin ba
na geldii gibi, bylece Cosima, Q harfiyle balayan kelimeleri
C harfiyle yazmak zorunda kald.
Hepsi iyiydi, gzeldi, fakat o dneme ilikin benim izleni
mim, aabeyimin bunlar yalnzca delirdiinden deil, biraz
da ahmaklatndan yaptyd, ite bu iin dayanlmaz ve ac
ksmyd, nk sonuta iyi ya da kt, delilik doann dayat
t bir eydir, oysa avanaklk doann gszldr, karl
yoktur.
K boyunca, aabeyimin zerine bir tr miskinlik kt.
Uyku tutumunun iinde, yle yalnzca ba grnerek, yavru
bir ku gibi asl duruyordu ve bu durum onun haline gayet uy
gundu; gnn en scak saatlerinde, birka srayta Merdanzo
Deresi'nin stndeki kzlaaca varp ihtiyacn gideriyordu.
Uyku tutumunda bazen (karanlk bastrnca kandilini yakp)
zar zor sayfalar evirerek bir eyler okumaya alyordu, ba
zen de ya kendi kendine hamurdamyar ya da bir ark mnlda
nyordu. Ama zamannn byk bir ksmn uyuklayarak gei
riyordu.
Yemek iin tuhaf besinleri vard, ama yardmsever birileri
merdiveni aaca dayayp ta yukar kadar ikramlarn karacak
olursa, kendisine pirinli sebze orbas ve mant sunulmasna
izin veriyordu. Halk arasnda bir batl itikat peyda olmutu,
Baron'a bir ey balamann uur getireceine inanmaya ba
lamlard; bu da ondan ekinildii ya da onun sevgi uyandr
d anlamna geliyordu, ki tabii ben ikincisi olduunu d
nyorum. Baranluk unvan varisinin halkn balaryla yaa
mas bana pek yakksz grnd, hele mteveffa babamz ya

270
bundan haberdarsa diye dnnce. O zamana kadar kendim
de ayplanacak bir yan bulmamtm, nk aabeyim her za
man aile rahatln horlam, ufak bir aylk balamak dnda
(zaten bu parann neredeyse hepsini kitaplara yatryordu) ona
kar hibir ykmllm olmadn belirten bir kat imza
latmt bana. Ama, artk onun kendine yiyecek salamaktan
aciz olduunu grnce, hizmetli kostm ve beyaz perukasyla
bir uamz, eyrek hindi ve yannda bir kadeh Borgonya a
rab bulunan tepsiyle merdivenden aaca kartnay denedim.
Onun, akl sr ermeyen, kim bilir hangi ilkesi gereince redde
ceini sanyordum, oysa hemen seve seve kabul etti, o gnden
sonra aklmza geldike sofradaki yemekten ona da bir porsi
yon gndermeye baladk.
Sonu olarak, utan verici bir kt bu. ok kr dadan
kurtlar indi de, Cosima meziyetlerini yeniden gstermek duru
munda kald. Dondurucu bir kt, bizim arnanlara bile kar d
t. Alk yznden Alp Dalan'ndan inen kurt srleri, bizim
kylara dadandlar. Kurtlara rastlayan orman bekileri korkutu
cu haberi getirdiler. Balanndan geen yangnlar srasnda fela
ket gelip attnda bir araya gelmeyi renmi bulunan Omb
rosallar, a yrtc hayvanlarn yaklamasn engellemek iin
ehrin evresine drt dnen nbetiler diktiler. Kimse yerleim
merkezinden uzaklamaya kalkmyordu, zellikle de geceleri.
"Aah ah, nerede o eski Baran!" diye syleniyordu herkes.
O kt k, Cosima'nun salnda iz brakmadan gelip
gemedi. Kozasndaki ipekbcei gibi tulumunda tartop ol
mu asl yayor, burnundan smkler de aksa, hi aral deil
mi gibi grnerek almn bozmuyordu. Kurtlara kar herkes
alarma gemiti ve Cosima'nun bulunduu yerden gelip geen
ler: "Ah Baran, vaktiyle aalarn tepesinde sen bizim iin nbet
tutardn, imdiyse biz sana nbetilik ediyoruz," diyerek ona
kyorlard.
Cosima, gzleri yan kapal, sanki sylenenleri iitmiyor
ya da dnya yklsa umurunda deilmi gibi duruyordu. Ama
birden ban kaldrd, bumunu dar kard ve ksk bir sesle:
"Koyun lazm. Kurtlar yakalamak iin koyun lazm. Koyunlar
aalara yerletirilecek. Bal olarak."

27 1
Kalabalk, onun ne herzeler yiyeceini merak ettiinden
dalga gemek iin oraya toplanyordu. Oysa o, soluyup bo
azn temizleyerek tulumunda dikildi, "Nereler olduunu
gstereyim size," diyerek dallarn stnde yola koyuldu.
Cosimo, ormanla tarlalar arasndaki baz ceviz ve mee
aalar gibi zenle setii yerlere balamak iin koyun ve
kuzu getirmelerini istedi, mer mer meleyen canl hayvan
lar, dmeyecek ekilde dallarn stne balad. Btn bu
aalara doldurulmu birer tfek saklad. Kendisi de koyun
klna girdi: Balk, cppe, alvar, hepsi kvrck koyun
postundand. Gece, aalarn stnde, akta beklerneye ko
yuldu. Herkes bunun, zrvalklarmn en by olduunu
dnyordu.
Oysa o gece kurtlarn hepsi ulland. Koyunlarn koku
sunu alan, melemelerini iiten ve onlar tepelerinde gren
btn kurtlar aalarn dibinde dikilmi, a azlarn ge
dikip uluyarak, penelerini aa gvdelerine dayamlar
d. te o an Cosimo er drder atlayarak yaklamaya ba
lad ve bu yar koyun yar insan, ku gibi tepelerinde seken
yarat gren kurtlar azlar ak, bn bn bakmaya ba
ladlar. Bunun zerine "Bam! Bam!" diye tam grtlaklarn
dan iki kurun yiyorlard. ki kurun yemelerinin sebebi,
Cosima'nun biri boaldka doldurduu yanndaki tfei,
bir de her aacn stnde zaten dolu olarak yedekledii bir
baka tfei kullanmasyd, bylelikle her defasnda donmu
topraa kurtlar ikier ikier seriliyorlard. Cosimo ok sayda
kurdu temizledi, her patlamada sr arp saa sola ka
yordu; ulumalarn ve silah seslerinin geldii yerlere yetien
avclar geri kalanlar haklyorlard.
Daha sonra, bu kurt avn, Cosimo trl ekillerde anlat
t, hangisinin doru olduunu bilemem. Bir tanesi yleydi:
"arpma, en alasyla, istediimiz ynde sryordu, son
koyunun bulunduu aaca doru ilerlerken dallara trman
nay baaran kurt grdm, koyunun iini bitirmek ze
reydiler. Souk algnl yznden gzlerim yar kr, ser
seniemi halde kendimi fark ettirmeden kurtlarn neredeyse
burunlarnn dibine kadar vardm. Kurtlar, dalda iki aya

272
stnde yryen bu koyunu grnce, kan iindeki azlar
n koca koca aarak ona baktlar. Tfeim botu, o kadar ok
ate etmitim ki, bamtum kalmamt; kurtlarn yan banda
olduundan o aataki hazr tfee ulanarn mmkn de
ildi. Pek salam olmayan, ince bir daln stndeydim, ama
tam tepemde kolumun eriebilecei mesafede daha salam
bir dal vard. stnde bulunduum dalda, gvdeden yava
yava uzaklaarak, gerisingeri gitmeye baladm. Kurtlardan
biri beni ar ar izliyordu. Ama ben stteki dala ellerirole
yapm, alttaki ince daldaysa yryormu gibi yapyordum;
aslnda yukar asl duruyordum. Aldanan kurt ilerleyebile
ceini sand, ince dal eildi, o srada ben bir hamleyle stteki
dala getim. Kurt, kpek havlamasna benzer bir ses kara
rak aa dt, yere arpnca kemikleri darmadan oldu,
geberip gitti."
"Ya dier iki kurt?"
"... O ikisi krprdamadan beni inceliyordu. Birden cp
pemi, baln kardm gibi stlerine attm. Kurtlardan
biri, tepesinde uan ak koyunun karaltsn grnce azyla
kapmak istedi, ama daha ar bir eyi kapmaya hazrland
ndan, ii bo krk kapnca sarsld ve dengesini kaybedip
o da yere dt, ayaklaryla boynu krld."
"Geriye bir kurt daha kald. .."
"... Biri daha kald, ama ben zerimdekileri karp bir
den plak kalnca, yeri g ykan trden bir aksrk patlat
tm. Bu ani ve yeni patlamayla yle yerinden srad ki, ayn
biimde o da dp boynunu krd."

Aabeyim, arpma gecesini byle anlatyordu. Kesin


likle doru olan souk algnlyd, zaten hasta olduu iin
bir de bu eklenince az kalsn canndan oluyordu. Gnlerce
lmle hayat arasnda gitti geldi ve minnettarlklarnn ifade
si olarak, Ombrosa yerel ynetimi tedavisini stlendi. Aaca
dayal merdivenlerden inip kan hekimlerin banda bulun
duu bir hamaa yatrld. Yredeki en iyi hekimler konsl
tasyona arld, kimi lavman yapyor, kimi kan alyor, ki mi
hardal yaks yaptryor, kimi de kampres yapyordu. A r t k

273
herkes delinin tekiymi gibi deil de, yzyln byk deha
larndan, olaanst kiilerinden biriymi gibi sz ediyordu
ondan.
Hastal sresince byle oldu. iyiletii zaman, kimi
si onun eskisi gibi bir bilge, kimisi de her zamanki gibi deli
olduunu syledi. Ne var ki, o da fazlasyla tuhaf davran
mad. Haftalk bir gazete basmaya devam etti, lakin artk
ad deimiti: ki Ayakllarn Yol Gstericisi deil, Dnen
Omurgal'yd.

274
25

O yllarda, Ombrosa'da Hr Duvarclar Locas kurulmu


muydu bilmiyorum: Masonluk daha sonralar, Napoleon'un ilk
seferinden sonra, bizim oralardan hali vakti yerinde kentsoy
lularn byk bir blmnn ve az saydaki asilzadenin katl
myla yaygnlat, dolaysyla aabeyimin Loca'yla balangtaki
ilikilerinin ne olduunu syleyemeyeceim. Bu konuda, aa
yukar szn ettiim dnemde yaanan ve deiik tanklklar
la dorulanan bir olay aktaracam.
Bir gn Ombrosa'ya iki spanyol yolcu geldi. Mason ol
duu bilinen, tatlc Bartolomeo Cavagna'nn evinde arlan
dlar. Kendilerini Madrid Locas'na bal biraderler olarak
tantm olmallar ki, Cavagna onlar hazr bulunsunlar diye,
akamna Ombrosa Masonlarnn oturumuna gtrd; o za
manlar orman iinde bir kayranda mealelerin, mumlarn al
tnda toplanyorlard. Btn bunlardan, sylentiler sayesinde
ve tahmin yrterek haberdar olundu: Kesin olan u ki, ertesi
gn kaldklar yerden kan iki spanyolun, aalarn stnde
gizliden onlar gzleyen Cosimo di Rondo tarafndan izlen
d ikleriydi.
ki yolcu, ehrin dndaki bir hann avlusundan girdiler.
Cosimo, salkmieinin tepesinde pusuya yatt. Masalardan bi
rinde bu ikisine kulak vermi bir mteri vard; geni siperlikli
siyah apkas glgelediinden yz seilmiyordu. Kafa kafaya,
daha dorusu apka apkaya veren , beyaz masa rtsne
eilerek sohbetlerini srdrdler; biraz hobe ettikten sonra

275
mehul adam bir kat parasna, br ikisinin syledii bir
eyleri yazmaya koyuldu, adamlarn buyurduklarn alt alta s
raladna gre bu bir isim listesi olsa gerekti.
"Gnaydn beyler!" dedi Cosima. apka havaya kalk
t, gzleri salkmieindeki adama dikilen yz aa kt.
Fakat ilerinden birinin, u geni siperlikli apkas olann, y
zn kaldrmasyla yere emesi bir oldu, neredeyse burnunun
ucu masaya deecek gibi oldu. Aabeyim kendisine yabanc
gelmeyen bu tipi vaktinde tanr gibi olmutu.
"Bueonos dias a usted!"* dedi br iki kii. "Burann adeti
midir, gvercin gibi gkten inerek kendini yabanclara tant
mak? Bunu aklamak iin hemen inip yanmza geleceinizi
umuyoruz."
"Yksekte olan, her yerden rahata grlr," dedi Baran,
"kimileri de suratn gizlemek iin yerlerde srnr."
"Iimizden kimse size suratn gstermek zorunda deil
sefior, kn da gstermek zorunda olmad gibi."
"Bilirim, baz insanlar iin yzn glgede tutmak bir
onur meselesidir."
"Ltfediniz, kimler iin mesela?"
"Mesela, casuslar iin!"
ki kafadar yerlerinden sradlar. Yzn ne emi olan
kprdamad, ama ilk kez sesi kt.
"Ya da, gizli cemiyet yeleri mesela ... " dedi ar ar.
Bu karlk eitli ekillerde yorumlanabilirdi. Cosima d
nd ve gl bir ekilde cevap verdi: "Bu karlnz baym,
eitli ekillerde yorumlanabilir. 'Gizli cemiyet yeleri' derken,
benim bunlardan biri olduumu mu, yoksa zat alinizin mi
bunlardan biri olduunu, ikimizin de mi ye olduunu, yoksa
bakalarnn ye olup ikimizin olmadn m kastediyorsunuz
veya son bir varsaymla byle bir karlk benden bir cevap al
maya m yarayacak?"
"Como como como?"** dedi kafas karan geni siperlikli
apkal adam ve o kafa karklyla da yzn emesi gerek
tiini unutup Cosima'nun gzlerinin iine bakacak kadar ba-
Size iyi gnler. (ev. N.)
Ne ne ne? (ev. N.)

276
n kaldrd. Cosima onu tand: Olivabassa'daki dman, Cizvit
papaz Don Sulpicio idi.
"Hah! Yanlmamm! Maskeler aa, muhterem papaz!"
diye bard Baran.
"Siz! Bundan emindim!" dedi spanyol ve apkasn karp
tepe tran gsterecek ekilde eildi. "Don Sulpicio de Guada
late, supeior de la Compania de Jesus."*
"Cosima di Rondo, Hr ve Kabul Edilmi Duvarc!"
Dier iki spanyol da hafife selamiayarak kendilerini tant-
tlar:
"Don Calisto!"
"Don Fulgencio!"
"Bu beyler de mi Cizvit?"
"Nosotros tambien!"**
"Fakat, sizin kuruluunuz Papa'nn emriyle datlmam
myd?"
"Sizin trnzden sefihler ve sapknlara frsat vermek iin
deil!" diyerek Don Sulpicio klcn kmndan ekti.
Kurulularnn datlmasndan sonra krsal alana yaylp
yeni dncelere kar mcadele vermek, dinsizlere kar sa
vamak iin her blgede silahl milis gleri kurmaya alan
spanyollard bunlar.
Cosima da klcn gururla ekmiti. evrelerinde bir kala
balk birikmiti. "Buyurunuz, ininiz, eer caballerosamente*** vu
rumak istiyorsanz!"
Az tede ceviz aalarndan oluan bir orman vard. Ceviz
rpma zamanyd, kyller rptklar cevizleri toplamak iin
aatan aaca araflar germilerdi. Cosima bir ceviz aacna
geip arafa atlad, bir tr hamaa benzeyen bu kuman s
tnde kayan ayaklarna hakim olarak dimdik durdu.
"Asl siz iki kar yukar kverin Don Sulpicio, ben alk
olmadm kadar aa indim zaten!" dedi ve o da klcn ekti.
spanyol da gerili arafn stne srad. Ayakta durmak
ok zordu, nk gvdelerinin arlyla araf kyordu,

sa'nn Birlii'nin amiri. (ev. N.)


** Biz de. (ev. N.)
*** Yiite (ev. N.)

277
ama iki rakip ylesine fke doluydular ki, yine de vurumaya
devam ettiler.
"Tanr'nn zaferi adna!"
"Evrenin Byk Mimar'nn Zaferi adna!"
Birbirlerine gl kl darbeleri savuruyorlard.
"Midenizi demeden syleyin," dedi Cosima, "Sinyorita
Ursula ne yapyor?"
"Bir manastrda ld!"
Cosima bu haberle sarsld (ama ben, papazn bunu mah
sus sylediini sanyorum), Cizvit bozuntusu bu durum
dan yararlanarak bir dalavere evirdi. Alttan bir hamleyle,
arafn Cosima'nun bulunduu taraftaki aa dalna ba
l dmn tmyle kesti. Cosima seri davranp kendini
Don Sulpicio'nun tarafna atp arafn ucuna tutunmasay
d, kukusuz aa decekti. Bu atlayyla klc spanyalun
savunmasn at ve karnma girdi. Don Sulpicio kendinden
geti, arafta dm kestii yne doru iki bklm kayd
ve yere kapakland. Cosima ceviz aacna trmand. br iki
Cizvit bozuntusu, yaral ya da l (ne olduu hibir zaman
tam olarak renilemedi) yoldalarn kaldrp katlar ve bir
daha da grnmediler.
Insanlar kanl arafn bana yld. O gnden sonra aa
beyim genel olarak Masonluuyla anld.

Mason Cemiyeti'nin gizlilii daha fazlasn ogrenmeme


engel oldu. Masonlara katldmda, daha nce de belirttiim
gibi, Cosimo'dan, Loca'yla ilikileri tam olarak kestirilemeyen
kdemli birader olarak sz edildiini iittim; kimisi onun "uy
kuda" olduunu sylyordu, kimisi onun baka bir treye ge
en bir sapkn olduunu, hatta kimisi dnek olduunu; ama
her zaman onun gemite yaptklarndan hep saygyla sz edi
liyordu. Onun, "Dou Ombrosa" Locas'n kuran, bir zamanla
rn efsanevi stad "Aakakan Duvarc" olmas da muhtemel;
saklanan belgelerdeki ilk ayinlerin anlatrnma baklacak olursa,
bunlarda Baran'un etkisi hissedilecektir: ayiaklarn gzleri
nin balanp bir aacn tepesine karimalarn ve oradan iple
balanarak aa indirilmelerini sylemem yeter.

278
Bizde ilk Mason toplantlar, kukusuz geceleyin orman
larn ilerinde yaplrd. Dolaysyla, Cosima'nun bu toplantla
ra katlm olmasnn dorulanmas bir yana, ya konuk gelen
yelerden ald risalelerden Masonik Yaplanma zerine
rendikleriyle Loca'y bizzat kendisi kurmu olsa gerekti ya da
baka birileri, muhtemelen Fransa veya ngiltere'de daha nce
balam olan ayinleri Ombrosa'ya da getirmiti. Belki de zaten
var olan Masonluktan Cosima'nun haberi yoktu da, bir gece or
manda aalarda gezinirken bir kayranda amdanlarn al
tnda, stlerinde tuhaf ayin giysileri ve eyalarla toplant yapan
adamlar tesadfen grm, tepeden onlar dinlemek iin dur
mu, sonra ortal kartraca arpc bir kla araya girmi:
"Duvar recek olursan, dnda kalacaklar dn!" gibisinden
(bu szn pek ok kez iitmiliim vardr) inciler dktrm
t ve onun derin bilgisinden haberli Masonlar, zel grevler
vererek Cosima'yu Loca'ya sokmular, o da nemli lde yeni
tren ve simgeler eklemiti.
Aabeyim ilgilendii srece, Ak Hava Masonluunun
(bunu, daha sonra drt duvar arasnda kapal yaplacak toplan
tlardan ayrmak iin sylyorum), iine baykularn, teleskop
larn, kozalaklarn, su pompalarnn, mantarlarn, kartezyen
dalglarnn, rmcek alarnn, Pisagor cetvellerinin girdii
son derece zengin ayinleri oldu. Ayrca bir kafatas sergisi de
olurdu, ama yalnzca insanlara deil, inek, kurt ve yarasala
ra ait kafataslar da bulunurdu. Btn bu nesneler ve ilerinde
olaan Mason ayinlerinin malalar, gnyeleri, pergellerinin bu
lunduu dierleri, o zamanlar tuhaf bir dzen iinde dallarda
asl olurdu ve bu da yine Baran'un kaklna verilirdi. Ancak
imdilerde az sayda kii bu muammann daha ciddi bir anlam
olduunu anlayabiliyor; dorusu, nceki iaretlerle sonrakiler
arasna hibir zaman net bir ayrm yaplamad gibi balang
tan beri bunlarn baz gizli topluluklara ait ezoterik iaretler ol
mad da sylenemez.
Cosima, Masonluktan ok daha nce eitli meslek birlikle
rine ya da yardmsever derneklerine yeydi, Aziz Crispino ya
da Kunduraclar ya da Faziletli Fclar, Drst Silahlar Yil d.
Titiz apkaclar gibi. Kulland hemen her eyi kend i Pl l r y l

279
yapt iin eitli zanaat dallarnda beceri edinmiti ve pek ok
meslek kuruluuna ye olmakla vnebilirdi, bu kurulular da
aralarnda soylu bir aileden gelme, deiik yetenekleri olan ve
tarafszl aikar bir ye bulunmasndan gayet memnundular.
Cosimo'nun bu ortaklaa hayata gsterdii merakla, srek
li toplumdan kamasn nasl badatrdn, dorusu hibir
zaman anlamadm; ne kadar ei benzeri bulunmaz biri oldu
unun kayda deer yanlarndan biridir bu. Dallarn arasnda
sakl kalmakta ne kadar ok kararllk gsteriyorsa, bir o kadar
da insan tryle yeni ilikiler kurma ihtiyac hissettii syle
nebilir. Zaman zaman, yeni bir topluluun rgtlenmesinde ne
kadar canla bala, kl krk yararak ynetmelikler ve amalar
zerine alyor, her tr greve en uygun kiiyi seiyorsa da,
arkadalar ona ne kadar gvenebileceklerini, onu ne zaman ve
nerede bulabileceklerini asla bilemezlerdi ve an gelir kulara
benzer ruhu uyanrd, ite o zaman tut tutabilirsen. Birbiriyle
elien bu davranlar ille de ayn drtye balanmak istenir
se, onun kendi zamannda mevcut her tr birlikte yaama al
kanlna ayn derecede dman olduu, bu yzden hepsinden
kat, inatla yenilerini denemek iin rpnd: Ama bunlar
dan hibirinin ona uygun ve dierlerinden yeterince deiik
gelmedii; bu nedenle uzun srelerle mutlak yabanlla kat
dnlmelidir.
Aslnda, kafasndaki evrensel toplum fikriydi. nsanlar bir
araya getirmeye alt her defasnda, gerek yangnlara kar
nbet tutmak ya da kurtlara kar savunmaya gemek gibi so
nular gayet iyi bilinenlerde, gerek ininin Ehli BileyeHer ya
da Aydn Deri Sepicileri benzeri mesleklerle yardmlamasn
da, bunlarn hepsini gece yars ormanda bir aacn evresine
toplamay becerdiinden, hep aykr bir gr etrafnda bir giz
li birlik, bir tarikat kuruyormu havas hasl olur ve o havayla
konumalar da kolaylkla zelden genele kayar, bir zanaatn ba
sit kurallarndan konuulurken birden sz dnp dolap eit
liki, zgrlk ve adil bir dnya cumhuriyeti kurma niyetine
gelip dayanverirdi.
Sadede gelirsek, Cosimo'nun Masonluu, katlm oldu
u gizli ya da yar gizli topluluklarda ne yaptysa onlar sr-

280
drrnekten baka bir ey deildi. Ktadaki biraderlerini ziyaret
etmek iin Londra Byk Locas tarafndan gnderilen Lord
Liverpuck adnda biri, aabeyimin stad olduu dnemde
Ombrosa'ya uradnda, onun ne kadar gelenein dnda dav
randn grnce o kadar ok ard ki, hemen kada kaleme
sarlp Ombrosa'da yeni birtakm Masonluk trenleri uygulan
dn, Stuart'larn parasal desteiyle Hannaver'in tahtn devi
rip jakoben lkleri hayata geirmek iin almalar yrtld
n Londra'ya bildirdi.
Bunun zerine, daha nce anlatm olduum, Bartolarneo
Cavagna'ya kendilerini mason olarak tantan iki spanyol yolcu
hadisesi oldu. Bunlar, Loca'nn bir oturumuna davet edilmi,
her eyi gelenee uygun bulmulard, hatta Madrid Dou Lo
cas'ndaki uygulamalarn tpatp ayns olduunu sylemiler
di. te Cosima'yu kukulandran bu oldu, nk ayinlere neler
kattn kendisinden iyi kimse bilemezdi: Bu nedenle muhbir
lerin peine dp maskelerini indirdi ve kadim dman Don
Sulpicio'yu alaa etti.
Her ne kadar, Cosima'nun ayinlerle ilgili yapt deiiklik
lerin onun kiisel ihtiyacndan kaynaklandn, btn meslek
lerin simgelerini yerinde olarak benimseyebileceini dnsem
de, duvarclk buna dahil deildi, nk o asla ne drt duvar
rmeyi istemiti ne de arasnda oturmay.

28 1
26

Ombrosa balk bir yerdi. Bundan ok sz etmedimse, se


bebi Cosima'nun peinde hep yksek aalarda gezmek zo
runda kalmamdr. Geni yamalarda zm balar uzanr,
austosta teveklerin yapraklar altnda salkmlarnda iyice b
yyp tatlanan taneler arap rengini alrd. Baz balar ardak
biimindeydi: Bunu, yalandka ufalp hafifleyen Cosima'nun
arln vermeden kendisini tartan ardaklarn tepesinde ge
zinme becerisi edindiini belirtmek iin sylyorum. Demem
o ki, evredeki meyve aalarndan yararlanarak balarda da
gezer ve kazkiara tutunarak eitli iler grebilirdi: Kn, yap
raklarn dken asmalarn demir direkiere dolanan dallarn
budar, yazn yaprak toplar ya da bcekleri temizler ve ardn
dan eyllde babozumuna yardm ederdi.
Babozumunda btn Ombrosallar gn boyunca balar
da olurdu, yemyeil baranlarda rengarenk eteklerle pskll
balklardan baka ey grnmezdi. Katrclar azna kadar
doldurduklar kfeleri flara boaltyor; dierleriyse yrenin
soylular, Cenova Cumhuriyeti Hkmeti ve kiliseye ve aar
olarak denecek vergileri denetlernek iin muhafz birlikleri e
liinde gelen tahsildarlarn derdini ekiyorlard. Her yl bir hr
gr kard.
Fransa'da devrim olunca, hasadn saa sola datlmasyla
ilgili taraflar arasnda kan sorunlar "ikayet defterleri"ne iti
razlarn yazlmasyla yetkililere bildirilmeye baland. Bu def
terler, hibir ie yaramasa da, en azndan denemi olmak iin

282
Ombrosa'da da tutulmaya baland. Bu fikir, o aralar ienin
dibini bir bulan be Masonla nefes tketmek istemedii iin
Loca'nn toplantlarna katlma hevesi duymayan Cosima'dan
kt. Meydandaki aalarn tepesine kuruluyor, limandan ve
krsaldan gelen insanlar evresine toplanp haberleri vermesini
bekliyorlard, nk Cosima'ya postayla bir sr gazete, ayrca
baz ahbaplarndan mektuplar geliyordu: Aralarnda, sonradan
Paris belediye bakan olan gkbilgini Bailly ve teki kulple
re ye olan arkadalar vard. Her an yeni bir haber oluyordu:
Necker, imen tenisi, Bastille, kr atyla Lafayette, uak klna
girmi Kral Louis gibi. Cosima daldan dala atlayarak aklama
larda bulunuyor, taklitler yapyordu: Bir dalm stnde krs
deki Mirabeu oluyor, bir bakasnda Jakobenlerin karsnda ko
nuan Marat oluyor, baka birinde Paris'ten Versaille Saray'na
gelen dedikoducu kadnlarn gzne ho grnmek iin kafas
na krmz balk geiren Kral Louis oluyordu.
"ikayet defteri"nin ne olduunu anlatmak iin, Cosima
"Bir defter de biz tutalm!" dedi. Sicimin ucuna balad bir
okul defterini aatan sallandrd; herkes gelip kendince uy
gun bulmad bir eyi yazyordu deftere. Her trl ikayet or
taya dklyordu: Balklar balk fiyatlarndan, baclar aar
vergisinden, obanlar otlaklklarn snrlarndan, arnanclar
ormanlarn kamu mal olmasndan ikayet ediyorlard, sonra
akrabalar hapishanede olanlar m istersiniz, iledikleri bir su
yznden krba cezas alanlar m, kadn meselesi yznden
soylulara sayp saytranlar m, artk ard arkas kesilmiyordu.
Cosima'nun aklna, -bir "ikayet defteri" bile olsa bu kadarn
fazla kasvetli bulduundan- herkesten en ok ne houna gider
se onu yazmasn isternek geldi. Bylelikle herkes yeniden, bu
defa gzel eyleri yazmak iin defterin bana gelmeye balad:
Kimi pasta rekten, kimi orbadan sz ediyordu; kimi sar
n bir hatun istiyordu, teki iki esmer hatun; kimi btn gn
yan gelip yatmak derdindeydi, kimi yl boyunca mantar bula
bilmek; kimi drt atl arabas olsun hevesindeydi, kimi bir ke
iye razyd; kimi lm anasn yeniden grebilmeyi diliyor
du, kimi Olimpas'un Tanrlarn. .. Sonu olarak dnya gzyle
grmek istenen her ey deftere yazlyor ya da resmediliyordu,

283
nk pek ounun okuma yazmas yoktu, hatta renkli resim
ler bile vard. Cosimo da yazd, yalnzca bir isim: Viola. Yllar
dan beri her yere kazd isim.
Bylelikle ortaya gzel bir defter kmaya balad, Cosimo,
"ikayet ve Memnuniyet Defteri" koydu adn. Ama doldu
u zaman gnderebilecei hibir meclis olmadndan, defter
ylece sicimin ucunda aaca asl kald, yamurlar balaynca
yazlar silindi ve defter rd; bu grnt, yaadklar setalet
nedeniyle bakaldrma isteiyle yanp tutuan Ombrosallarn
yreini dalyordu.

Ksacas, Fransz Devrimi'nin yaplma sebeplerinin hep


si bizde de mevcuttu. Ne var ki, buras Fransa deildi, haliyle
Devrim de olmad. Bizim memlekette her zaman sebepler var
dr, ama sonular gelmez arkasndan.
Yine de Ombrosa'da alkantl bir dnem yaand. ki adm
tede, Cumhuriyet Ordusu, Avusturya-Sardunya Ordusu'na kar
savayordu. Massena Collardente'deydi, La Harpe Nervia'da,
Mouret o zaman sradan bir topu generali olan Napoleon ile te
pelerde savayordu, yle ki zaman zaman rzgarn Ombrosa'ya
ulatrd gmbrtler onun toplarndan kyordu.
Eyllde babozumuna hazrlanlyordu. Bizler iin gizli ve
korkutucu bir eyler hazrland kukusuna kaplmtk.
Gizli birtakm konumalar kap kap dolayordu:
"zm olgunlat!"
"Tabii tabii, olgunlat!"
"Olgunlat da, toplama zaman bile geldi!"
"Ezip suyunu karmak lazm!"
"Hepimiz ie varz! Peki, sen nerede olacaksn?"
"Kprnn arkasndaki bada. Sen? Ya sen?"
"Kont Pigna'da."
"Ben deirmendeki bada."
"Ka muhafz var, grdn m? Salkmlar gagalamaya ka-
ratavuklar yor."
"Bu yl gagalayamayacaklar ama!"
"Evet, ok karatavuk var, ama bizim de avclmz var!"
"Grnmek istemeyenler var. Kaanlar var."

284
"Niye bu yl babozumu pek ounun gznde byd?"
"Bizim orada ertelemeye altlar. Ama bir kez zm ol
gunlat!"
"Olgunlat!"
Oysa ertesi gn, babozumu sessiz sedasz balad. Ba
lar, baranlar boyunca sra sra diziimi insanlarla doluydu, ama
kimsenin bir ark tutturduu yoktu. Ara sra birileri bararak
sesleniyordu: "Siz de mi geldiniz? Olgunlam deil mi!" nsan
beklerinde bir kk hareketlilik, belki de havadan kaynakla
nan bir kasvetli hal yok deildi, ok ar bir biimde olmasa da
karamsarlk sinmiti zerlerine, biri hafiften bir ark tuttura
cak olsa, kimse elik etmediinden hemen susuyordu. Katrclar
zm ykl kfelerini flara gtryorlard. Her zaman soy
lularn, piskoposun ve hkmetin pay nceden ayrlrd, ama
bu yl yle olmamt, sanki onlar unutmulard.
Aar vergisi payn almaya gelen tahsildarlar gergindiler,
ne yapacaklarn bilemiyorlard. Zaman geiyordu, hibir ey
olduu yoktu, hala bir eyler olacakm hissi hakimdi, muha
fzlar mdahale etmeleri gerektiini anlamasna anlyorlar, ama
ne yapacaklarn kestiremiyorlard.
Cosima, kedi gibi sessiz admlarla ardaklarn stnde iler
liyordu. Elindeki budama makasyla sadan soldan kestii sal
kmlar aada babozanlara uzatp her birine alak sesle bir
eyler sylyordu.
Muhafziarn efi sessizliini bozdu. "Pekala, hadi baka
lm, aarlklar grelim biraz da!" Laf azndan kar kmaz
dediine diyeceine piman oldu. Balarda, yar grleyen yar
uuldayan bouk bir ezgi nlad: Babozanlardan biri elinde
ki askeri alglardan bir denizkabuunu fleyerek vadidekile
ri uyanyordu. Her tepeden ayn ses karlk veriyordu, baclar
denizkabuklarn borazan gibi havaya kaldryorlard ve Cosi
ma da bir ardan tepesinden onlara katlmt.
Baranlardan, balangta kesik kesik, uyumsuz, ne olduu
anlalnayan bir ark ykselmeye balad. Sonra sesler ara
snda bir ibirlii, bir uyum oldu, havay tutturdular ve koar
casna, uarcasna arkya katldlar ve baranlarda hareketsiz,
yar sakl duran erkeklerle kadnlar, kazklar asmalar salkmlar,

285
hepsi birden kouyar gibiydiler, sanki ba kendiliinden bozu
luyordu, salkmlar kendi balarna kfelere girip suyu karl
maya gidiyordu ve gkyz bulutlar gne sanki hepsi raya
batmt, ark daha iyi seilmeye balanmt, nce ezgisi, son
ra baz szleri: "a ira! a ira! a ira!"* diyorlard ve delikanl
lar kzla kesmi plak ayaklaryla zmleri iniyorlard, "a
ira!" ve gen kzlar haner gibi budama makasiarn sk yaprak
larn arasna daldrp birbirine girmi dallarn arasndan salk
m sapndan koparyorlard, "a ira!" ve cendereye girmeye ha
zr da gibi yl salkmlarn stne kk sinekler bulut gibi
iniyordu, "a ira!" ve ite o an muhafzlar olaya el koydular:
"Durun! Yeter! Kesin patrty! arkya balayan vururuz!" ve
havaya ate etmeye baladlar.
Tepelerde sava dzeninde saf tutmu alaylara benzeyen
kalabaln tfeklerinden gk grlts gibi bir karlk geldi.
Ombrosa'daki btn av tfeklerinin hepsi birden patlyordu ve
Cosima bir incir aacnn tepesinden hcum borusunu alyor
du. Balar dolduran kalabalkta bir hareketlenme oldu. Ba
bozumu muydu bu, yoksa sava m, artk hibir ey anlalm
yordu: Erkekler zmler kadnlar asma ubuklar ba baklar
yapraklar kazklar tfekler kfeler atlar demir teller yumruk
lar katr ifteleri incik kemikleri memeler hepsi ark syleye
rek birbirine girmiti: "a ira!"
"Aln size aarlk!" Muhafzlarla tahsildarlarn sonu zm
dolu flara tepest girmek oldu, ayaklar havada debelenip
duruyorlard. Elleri bo, tepeden trnaa zm suyuna, posaya,
tortuya, ekirdee, salkma bulanm, tfekleri, fiekHkleri ve
byklar dahi yap yap geri dndler.
Hepsi, derebeyi ayrcalklarnn hkmne son verdiklerini
dndklerinden, babozumu bayram havasna brnd. O
srada, biz soylular ve asilzade msveddeleri malikanelerimize
kapanp silahlanmtk, kolay kolay pes etme niyetinde deil
dik. (O arada ben, blgenin ileri gelen Hristiyanlk kart, k
krtclarn nl elebas, jakobeni, dernekisi olarak anlan,
benim de byle anlmasn yersiz bulmadm aabeyim y-
* Fransz Devrimi srasnda devrimin ve devrincilerin simgesi haline gelmi
marn nakarat: "Umut var! Umut var! Umut var!" (ev. N.)

286
znden, zellikle dier soylulardan bir laf iitirim diye ekin
diim iin, gerekten evden burnumu bile karmadan.) Ayrca,
tahsildarlarn ve muhafz birliinin kovaland o gn yzn
den, kimsenin klna bile dokunulmad.
Kutlama hazrlklar iin hepsi ok urat. Revata olan
Fransz esintilerine uygun olarak bir zgrlk Aac dikildi;
yalnz, ne yapacaklarn pek de bilmiyorlard, hem bizim ara
lar zaten aatan geilmiyordu, sahtesini dikmek manidar sa
ylmazd. Bylelikle gerek bir aac sslemeye baladlar; bir
karaaac ieklerle, zm salkmlaryla, elenklerle donattlar,
"Vive la Grande Nation!"* yazs astlar stne. Aacn en tepe
sinde aabeyim, renkli bir kokart ineledii kedi krknden
kalpayla, Rousseau ve Voltaire zerine nutuk atyordu, sy
lediklerinin tek kelimesi bile anlalmyordu, nk aadaki
kalabalk halay ekerek ark sylyordu: "a ira!"
Bu nee uzun srmedi. Byk destek birlikleri geldi : Bun
lar, aar vergisini toplamak ve blgenin tarafszln gvence
ye almak isteyen Cenova birlikleri ile Ombrosal jakobenlerin
"Evrensel Byk Ulus"a, yani Fransz Cumhuriyeti'ne katlma
isteklerini ilan edecekleri sylentisi zerine harekete geen
Avusturya-Sardunya birlikleriydi. Isyankarlar direnmeye al
tlar, baz barikatlar kurdular, ehrin kaplarn kapattlar... El
bette bunlar yetmezdi! Birlikler her yandan ehre girdiler, b
tn ky yollarn kestiler, kkrtc olarak mimlenenlerin hepsi
kodesi boylad, Cosima ve onunla birlikte hareket eden birka
kii bunlara dahil deildi, zaten Cosima'yu yakayabilene de ak
olsun demek gerekirdi!
Devrimcilerin davas alelacele grld, ama sanklar bu
ile hibir ilgilerinin olmad, asl elebalarnn kaanlar ol
duu konusunda mahkemeyi ikna edebildiler. Bylelikle hep
si salverildi, hem Ombrosa'da kalan birliklerin varl yeni
bir kargaa kar m endiesine mahal brakmyordu. Olas
dman sznalarna kar blgede kalan Avusturya-Sardun
ya garnizonunun komutanln, Provence Kontu'nun pei sra
Fransa'dan talya'ya snan enitemiz, ablamz Battista'nn ko
cas, D'Estomac yapyordu.
* Yaasn Byk Ulus (ev. N.)

287
Bylece Battista da bama kald, bundan ne kadar mem
nun olduumu varn siz tahmin edin. Kendi yetmezmi gibi,
subay kocas, atlar, emir erieriyle eve yerleti. Battista, akam
larn bize Paris'teki son nemli idamlar anlatarak geiriyordu:
Hatta, gerek ba olan ufack bir giyotini bile vard ve btn
arkadalaryla akrabalarnn sonunu gstermek iin, ele geir
dii ne kadar kertenkele, ylanms kertenkele, solucan ve san
dahil olmak zere hayvan varsa, hepsinin kafasn uuruyor
du. te byle geiriyorduk akamlarmz. Gnlerini ve gecele
rini allklarla, fundalklada ba baa, kim bilir ormann nere
sine gizlenerek geiren Cosima'ya gpta ediyordum.

288
27

Sava srasnda ormanda gsterdii olaanst baar l a r


konusunda, Cosimo o kadar ok inanlmaz hikaye anlatt k i ,
bunlardan herhangi birinin doruluuna ben kefil olacak d u
rumda deilim. Dolaysyla, anlattklarna sadk kalarak szii
ona brakyorum:

ki dman ordusunun keif kollar ormanda dolanyorla r


d. allar hrdatan bir ayak sesi iitir iitmez, Avusturya-S< r
dunya Ordusu'ndan m, yoksa Fransz Ordusu'ndan m asklr
lerin getiini anlamak iin, bulunduum dalda kulak kaba r
yordum.
Ufak tefek, sapsar sal bir Avusturyal temen, kusursuz
niformalar iindeki bir keif koluna komuta ediyordu: Atkuy
ruklar ve kurdeleleri, keli apkalar ve tozluklar, beyaz
apraz asklar, tfekleri ve sngleri tastamam askerleri bu
engebeli patikada bile hizay bozmadan iki sra halinde y rii
tyordu. Orman tanmayan, ama ald emirleri harfi harfi lll'
uygulamakta tereddt etmeyen subayck, haritada iaretli yol
lar izliyor, srekli aa gvdelerine toslayarak, birliin kab< r< l
pabular dz talarn stnde kayarak ya d a bii r l l l r . s
kerlerin gzne girerek de olsa imparatorluk ord u l.r .
lnn bilincinde olarak ilerliyord u .
Olaanst askerlerdi. Ben )!,l't," i l l h. i l , . . . , , .

lenmi, onlara kulak veriyord u m 1 l l , . . . "

kozalak vard, srann som n d . . . . l n , ,

.'H'J
Piyade eri kollarn at, dizlerini bkt ve yerdeki ereltiotlar
nm stne ykld. Kimse bunun farkna varmad; birlik yr
meye devam etti.
Onlara yetitim. Bu kez, tartop olmu bir kirpiyi bir onba
mm ensesine attm. Onba ban edi ve bayld. Temen bu
kez olay inceledi, iki adamn sedye getirmeye yollad ve yolu
na devam etti.
Keif kolu, sanki bile bile, ormandaki en sk ardla sap
lanmak zere yol alyordu. Onlar her defasnda yeni bir tuzak
bekliyordu. Bir klahm iine, dokunur dokunmaz adam sr
gandan beter dalayan mavi, kll trtllardan doldurmutum,
belki yz tanesini tepelerine yadrdm. Mfreze geti, gr a
llklar arasmda gzden kayboldu, te utan kamarak, elleri ve
yzleri krmz beneklerle kapl ilerlemeye devam etti.
Harika bir birlik ve olaanst bir komutan! Ormandaki
her ey ona ylesine yabancyd ki, balarna gelen gariplikle
rin farkna bile varmyordu, kklerine kibrit suyu da dklse,
gururlu ve ylmaz askerlerleriyle yola devam ediyordu. Bunun
zerine bir yabankedisi ailesinden yararlandm: Kuyruklarn
dan tutup havada yle bir salladktan sonra kedileri frlatyor
dum, bu i, kedileri anlatlmaz ekilde kzdryordu. Byk bir
grlt patrt koptu, zellikle kedigiller tarafnda, ardndan bir
sessizlik geldi, bir ara verildi. Avusturyallar yaralarn saryor
lard. Keif kolu, bembeyaz sarglarla, yryne devam etti.
nlerine gemek iin acele ederek, "Tek zm onlar tut
sak almaya almak!" dedim kendi kendime, bir yandan da
dmanlarn yakma geldiini haber vermek iin bir Fransz ke
if koluna rastlamay umut ediyordum. Ama bir sredir, Fran
szlar bu cephede hayat belirtisi gstermiyorlard.
Yosunlarla kapl bir yerden geerken, yerde bir eylerin
kmldadm grdm. Durdum ve kulak kabarttm. Sanki a
kltalarm dverek bir dere akyordu, sonra bu' ses srekli bir
homurtuya dnt ve yava yava kelimeler ayrt edilir oldu:
. .
"Mas a lors ... ere-nam- de ... 1ou
; tez-mo-done . . . t u m emmer.. quo. ... " * .

Alacakaranlkta gzlerimi ksarak baktmda, o yumuak bit


ki rtsnn aslnda tyl kalpaklardan, gr sakal ve byk-
* Ama . . . hay lanet . . . beni rahat . . . canm sk . . . ne . . . (ev. N.)

2 90
lardan olutuunu grdm. Hafif svari askerlerinden oluan
bir Fransz rnfrezesiydi. Krsal alandaki k koullarnda artan
rutubete maruz kalnca btn kll blgeleri ilkbaharda kfe ve
yosuna kesiyordu.
Bu nc birlie, Rouenli air, Cumhuriyet Ordusu'nda g
nll temen Agrippa Papillon komuta ediyordu. Doann c
rnertliine inanan Temen Papillon, askerlerinin ormandan
geerken stlerine taklp kalan arn yapraklarn, kestane ka
buklarn, krk dallar, yapraklar, srnklbcekleri temizle
melerini istemiyordu. Keif kolu, kendisini evreleyen doayla
ylesine uyum halindeydi ki, onlar ancak benim deneyimli
gzlerim ayrt edebilirdi.
Konaklayan askerlerin arasnda, air-subay, uzun kvrck
salar tepesindeki iki keli apkann altndan ince yzne
dm, orrnana doru baryordu: "Ey orman! Ey gece! te
insafnza kaldm! Dernek, bu yiit askerlerin ayaklarna dola
nan incecik bir baldrkara dal, Fransa'nn kaderini durdurabi
lecek! Ey Valrny! Ne kadar da uzaksn!"
lerledim: "Pardon, citoyen."*
"Ne? Kim var orada?"
"Bu ormanlarda yaayan bir yurtsever, subay yurtta."
"Ya! Burada m? Nerede?"
"Tam tepenizde, subay yurtta."
"Grdm. O da ne? Bir ku-adam, canavarlarn olu! Belki
de siz mitolojik bir kahrarnansnz!"
"Ben yurtta Rondo'yurn, hem ana hem baba ynnden,
insanlardan doma olduum konusunda sizi ternin ederim, su
bay yurtta. Hatta annem, Taht Savalar'na katlm itibarl bir
askerdi."
"Anladm. Ey zaman, ey zafer! Size inanyorum yurtta,
bana verrnek zere geldiinizi sandm haberleri merak et
rnekteyirn."
"Bir Avusturya mfrezesi snrlarmza girrnek zere."
"Ne diyorsunuz? Bu sava demektir! Vaktidir! Ey dere, ey s<
kin dere, ite az sonra kana boyanacaksn Haydi! Silah ban<!"
air-temenin ernirleriyle, hafif svariler silahlar n w
* Affedersiniz yurtta. (ev. N.)

291
yalarn topladlar, ama ylesine dank ve dikkatsiz hareket
lerle gerinmekte, boazlarn temizlemekte, svmektelerdi ki,
onlarn askeri adan ie yarayp yaramayacaklar konusunda
endielenmeye baladm.
"Subay yurtta, bir plannz var m acaba?"
"Plan m? Planm, dmann zerine yrmek!"
"Tamam, ama nasl?"
"Nasl m? Skk dzende!"
"Peki, bir neride bulunmama izin verirseniz, ben olsam
askerleri sabit ve dank dzende brakr, dman mfrezenin
kendiliinden tuzaa dmesini beklerdim."
Temen Papillon uzlamac bir adamd ve benim planma
itiraz etmedi. Ormana dalan hafif svariler, yeil allardan
ayrt edilecek gibi deildi ve elbette Avusturyal temen bu far
k aniayacak en son adamd. i mparatorluk mfrezesi, arada s
rada sert bir "Saa dn!", "Sola dn!" emriyle, harita zerinde
iaretli ratay izleyerek yol alyordu. Bylece, farkna bile var
madan Fransz hafif svarilerin burnunun dibinden getiler.
Hafif svariler ise, sessizce, etrafa yalnzca yaprak hrts, ka
nat rp gibi doal sesler yayarak kuatma hareketini uygula
dlar. Aalarn tepesinden, bldrcn t ya da bayku sesiy
le dman birliklerin yer deitirmelerini ve tutulmas gereken
kestirme yollar onlara bildiriyordum. Hibir eyden habersiz
Avusturyallar kapana kslmlard.
"Durun! zgrlk, kardelik ve eitlik adna hepinizi esir
alyorum!" diye barldn iittiler birden, dallarn arasndan
uzun namlulu bir tfek bozuntusunu kendilerine doruHan bir
insan karalts fark ettiler.
"Um1h! Vive la Nation!"* evredeki btn allklar, bala
rnda Temen Papillon'un bulunduu Fransz hafif svarlerine
dnt.
Avusturyallarn bouk svgleri iitildi, ama daha hare
kete geerneden silahlar alnmt bile. Beti benzi atsa da aln
ak, yz ak Avusturyal temen, dman komutana silahn
teslim etti.

* Hurra! Yaasn Ulus! (ev. N.)

292
Cumhuriyet Ordusu iin kymetli bir ibirliki oldum, ama
tpk bir Avusturya safnn stne eekars yuvas atp onlar
karttm seferki gibi ormandaki hayvanlardan yararlanarak
tek bama aviannay yeliyordum.
Avusturya-Sardunya karargahnda namm alm yrm,
aalarn tepelerine gizlenmi silahl jakobenlerden arnann
geilmedii laflarna kadar gelip dayanmt. Krallk ve impa
ratorluk birlikleri yolda kulaklarn drt ayorlar; kabuundan
syrlp den kestanenin kard hafif bir grltden tutun
sineabm clz cyaklamasna kadar her seste jakobenler tarafn
dan sarldklarn sanp yollarn deitiriyorlard. Hal byle
olunca, belli belirsiz iitilen hrtlar, patrtlar yapp Piemonteli
ve Avusturyal biriikiere yollarn deitirtiyor, onlar istediim
tarafa ynlendirebiliyordum.
Bir gn, bu birliklerden birini dikenlikli ve sk bir fundala
srkleyip yollarn kaybettirdim. Fundalkta bir yabandomuzu
srs gizleniyordu, top atlaryla gmbrdeyen dalardaki
inierinden kap srler halinde arnann daha aa mevkileri
ne snmlard. Kaybolan Avusturyallar burunlarnn ucunu
bile grmeden ilerliyorlard, saldrgan homurtular salan kll bir
yabandomuzu srs birden ayaklarnn dibinde bitiverdi. Ka
falarn ne uzatm hayvanlar, askerlerin bacaklarnn arasna
dalp onlar havaya frlatyor, dtklerinde de sipsivri toynak
laryla gibi ayaklarnn altna alp eziyor, dileriyle karn
larn deiyorlard. Koca birlik tmyle bozguna uratlmt.
Arkadalarmla ben, gzclk ettiimiz aalardan ate ederek
kalanlar kovaladk. Karargaha dnenlerden kimi ayaklarnn
altndaki dikenli arazinin birden yersarsntsyla iddetle sallan
dn, kimi de yerin altndan frlayan bir jakoben etesiyle sa
vamaya tututuklarn, zaten bu jakobenlerin eytann ta ken
disi olduklarn, yar insan yar hayvan bu yaratklarn aalarn
tepesinde ya da allklarn dibinde yaadklarn anlatt.
Saldrlar tek bama yapmay yelediimi size syle
mitim ya da babozumundan sonra benimle arnana s .
Ombrosa'dan birka yoldam bulunuyordu. Fransz Ord 1 'y l . 1
olabildiince a z iliki kurmaya alyordum, ord 1 1 l . 1 r 1 w 1 1
nem bir gruh olduu malumdur, harekete gl. i l l 1 l l . l t

2 93
getirirler. Ama, Temen Papillon'un ileri karakoluna bayln
tm ve temenin akbetinin ne olaca konusunda endie etmi
yor deildim. Gerekten, airin komutanlk ettii mfreze iin
cephenin hareketsizlii lmcl bir tehlike arz ediyordu. As
kerlerin niformalarnn st yosun tutmu, likenler boy ver
miti, ara sra funda ve ereltiotu kt da grlyordu; kal
paklarna alkular yuva kuruyor ya da inciiekleri ayordu;
izmeleri yere aklp topran bir uzants haline geliyordu:
Neredeyse btn mfreze kklenmek zereydi. Temen Ag
rippa Papillon'un doaya itaat etme eilimi, bir bek yiidi bir
hayvan ve bitki harmanna dntryordu.
Onlar uyandrmak gerekliydi. Ama nasl? Aklma bir fikir
geldi ve bunu temene nermeye gittim.
"Ey ay! Ateten bir az, bir top gllesi kadar yuvarlak ay,
barutun itici gc tkenince gklerde sessizce yuvarlanp usul
usul yrngesinde dnmeye devam eden ay! Yarattn ulu toz
ve kvlcm bulutunu dman ordularnn ve tahtlarnn stne
kertip yurttalarnn beni iinde tuttuklar bu itibar etmeme
duvarnda bir zafer gedii anam iin ne zaman patlayacak
sm? Ey Rouen! Ey ay! Ey kader! Ey Kurucu Meclis! Ey kurbaa
lar! Ey gen kzlar! Ey hayatm!"
Ve ben: "Citoyen ..."
Srekli sznn kesilmesine sinir olan Papillon serte, "Ne
var?" diye sordu.
"Subay yurtta, demem o ki, artk tehlike arz eden bu mis
kinlikten adamlarnz uyandumann bir yolu olmal."
"Tanr isterse yurtta. Grdnz gibi, harekete gemek
iin yanp tutuuyorum ben. Szn ettiiniz yol nedir?"
"Pireler, subay yurtta."
"Kusura bakmayn, ama sizi bir yanlgdan kurtarmak
zorundaym yurtta. Cumhuriyet Ordusu'nda pire bulunmaz.
Kuatma ve hayat pahall yznden hepsi alktan ld."
"Ben size temin edebilirim subay yurtta."
"Saduyulu davrandnzdan m sylyorsunuz bunlar,
yoksa aka m yapyorsunuz bilemiyorum. Gene de, stlerime
bu durumu bildireceim, bakalm uygun grecekler mi? Yurt
ta, cumhuriyet davas uruna yaptklarnzdan dolay ahsm

2 94
adna size teekkr ederim! Ey zafer! Ey Rouen! Ey pireler! Ey
ay!" deyip zrvalayarak uzaklat.
Anladm ki, i baa dmt. cabna bakarak bir sr
pire topladm, ne zaman ki bir Fransz hafif svarisi gryor
dum, ince bir kamla fleyerek stne bir pire frlatyordum,
tabii amaz nianclmla yakasndan ieri atmaya alyor
dum. Sonra btn bln stne avu avu pire samaya
baladm. Bunlar tehlikeli ilerdi, sust yakalanacak olsam,
yurtseverlik namm be para etmezdi: Tuttuklar gibi beni
Fransa'ya gtrr, Pitt'in ajan diye giyotine gnderirlerdi. Ney
se ki mdahalem ie yarad: Pirelerin yol at kant, hafif s
varilerde kanmak, aranmak, pireleri ayklamak benzeri nne
geilmez insani ve uygar istekler uyandrd; yosunlu urbalar
n, srt antalarn ve mantarlarla, rmcek alaryla kapl pl
prtlarn frlatp havaya atyorlar, ykanp krklanp taranyor
lard; nihayet yeniden kendi insanlklarnn bilincine vanyar ve
uygarlk duygusunu yeniden kazanyor, yabanl doalarndan
kurtuluyorlard. stne stlk, oktan unuttuklar bir hareket,
bir gayretkelik, bir savama ruhuyla dolup tayorlard. Sald
r an, ite tam bu evke geldikleri sraya rastlad: Cumhuriyet
Ordusu, dmann gsterdii mukavemetin hakl olarak ste
sinden geldi, cepheyi yararak Dego ve Millesimo zaferlerini ka
zand.

295
28

Ablamz ve snnac D'Estomac, Cumhuriyet Ordusu ta


rafndan yakalanmamak iin tam vaktinde Ombrosa'dan kat
lar. Ombrosa ahalisi babozumu gnlerine geri dnm gr
nyordu. Bu kez Franszlarnkine daha ok benzeyen, yani az
ok bereket direini andran zgrlk Aac dikildi. Banda
krmz heresiyle Cosima'nun diree trnandn sylememe
bile gerek yok; ama abuk yaruldu ve ekip gitti.
Soylularn malikaneleri etrafnda biraz patrt koptu: "Soy
lulara lm, soylulara lm, a ra!" Bu soylularn arasnda ben
de vardm, ama hem Cosima'nun kardei olduumdan hem de
her zaman kysndan kesinden soylu sayldmzdan bana
ilimediler; hatta, ardndan beni yurtsever bile ilan ettiler (yle
ki, her ey yine eski haline geri dndnde bu yzden bam
belaya girdi).
Municipalite* kuruldu, bana bir maire** getirildi, her ey
Fransz usulyd; aabeyim geici kurula atand, pek ok kii
bunu onaylamyordu, nk onun kan teki olduunu d
nyordu. Eski ynetim taraftarlar durumu glerek izliyor, he
pimizin bir deli srs olduunu sylyorlard.
Kurul oturumlar, eski Cenova valisinin saraynda yap
lyordu. Cosima, pencerelerle ayn ykseklikteki bir keiboy
nuzu aacna tnyor, oradan tartmalar izliyordu. Bazen
barp ararak araya giriyor ve oyunu veriyordu. Bilindii
Belediye (ev. N.)
Belediye bakan (ev. N.)

2 96
zere, devrimciler muhafazakarlardan daha ekilcidirler: lle
de bir eye kusur buluyorlar, bu dzenin byle devam edeme
yeceini, yok meclisin saygnln zedeliyormu da, falanm
femekanm diye diye, Cenova Oligarik Cumhuriyeti'nin yeri
ne Ligurya Cumhuriyeti kurulduunda da, yeni ynetime aa
beyimi almadlar.
O sralar Cosima, Kadn, ocuk, nsan Haklar; Kular Balklar
ve Bcekler dahil olmak zere Evcil ve Vahi Hayvan Haklar; Yk
sek Aalar, Bostanlar ve ayrlar dahil olmak zere Bitki Haklar Bil
dirgesiyle Cumhuriyeti Site Anayasas Tasla'n kaleme alm ve
datmt. Her yneticiye rehberlik edebilecek ok iyi bir al
mayd; ama kimse ciddiye almadndan almas l domu
oldu.
Cosima zamannn ounu arnanda geiriyordu, Fransz
istihkam bl askerleri, topu birliklerinin nakli iin yol a
yorlard. Kalpaklarnn altndan kp koca deri nlklerinin
altnda kaybolan upuzun sakallaryla istihkamclar dierlerine
hi benzemeyen askerlerdi. Bu belki de onlarn, getikleri yer
lerde ykm ve felaketten baka ey brakmayan dier birliklerin
tersine, arkalarnda kalc iler brakmann honutluu ve elin
den gelenin en iyisini yapma arzusundan kaynaklanyordu. s
telik anlatacaklar ok ey oluyordu: Memleketler katediyor, ku
atmalar ve savalar yayorlard; ilerinden bazlar Paris'teki
o byk olaylar, Bastille'in alnn, giyotinleri bile grmt;
Cosima akamlarn onlar dinleyerek geiriyordu. apalarn,
kreklerini yerlerine braktklarnda, bir atein evresine topla
yor, ksa pipolarn tttrerek gemii yad ediyorlard.
Gndzleri, yolun nerelerden geeceini belirlemeye al
anlara yardm ediyordu. Bu konuda kimse eline su dkemezdi:
Asgari dzey farkn salayarak en az ini-kl yolu izlerken,
olabildiince az aa kesilmesini salayacak yntemleri en iyi o
biliyordu. Aklnda, Fransz topu birliklerinden ok, o yrede
yolu olmayan insanlarn ihtiyalar vard hep. Bu tavuk hrsz
larnn oradan gemeleri hi deilse bir ie yarayacakt: Masra
fn kendi ceplerinden karladklar bir yol yapm olacaklard.
Daha iyiydi: nk artk kimsenin, hele cumhuriyetten
imparatorlua geildiinden beri, igal birliklerine tahamm-

29 7
l kalmamt. Herkes gidip yurtsevedere atyordu: "Gryor
musunuz dostlarnzn yaptn!" Yurtseverler de kollarn a
yor, gzlerini ge dikip: "Elden ne gelir? Asker ite bunlar! Bir
an nce gitseler keke!"
Napoleon'un askerleri ahrlardaki domuzlara, ineklere, ke
ilere bile resmen el koyuyorlard. Aar vergileriyse eskisinden
daha beter olmutu. Bu da yetmezmi gibi stne bir de asker
lik konmutu. Bu askere arlma meselesini, bizde kimse ka
bul edebiimi deildi: arlan genlerin hepsi ormanara ka
p saklanyordu.
Cosimo, btn bu belalar savuturmak iin elinden gele
ni yapyordu: Kk toprak sahipleri baskndan korktuklar
iin hayvanlar ormana gnderdiklerinde srlere gz kulak
oluyor; Napoleon'un askerleri grp rnn bir blmne el
koymasnlar diye, buday deirmene ya da zeytin cendereye
gizlice gnderilirken gzclk ediyor; asker kaa genlere
ormanda gizlenebilecekleri maaralarn yerlerini gsteriyordu.
Ksacas, halk zorbalklara kar koruyordu; o sralarda orman
da "kei sakalllar" denen silahl eteler Franszlara hayat ze
hir etseler de, Cosimo igal kuvvetlerine kar herhangi bir sal
drya kalkmad. Cosimo, her zaman dikkafal olduundan,
bir ii nasl baladysa yle bitirmek isterdi ve balangta Fran
szlada dost olduundan, artk pek ok ey deimi ve bekle
nilenin tam tersi gereklemi de olsa, hala sadakatini srdr
mek zorunda hissediyordu kendini. Hem sonra kabul etmek de
gerekir ki, yalanmaya balamt, artk ne bir taraf ne de teki
taraf iin skntya girmek istiyordu.

Napoleon, kendisine ta taklaca iin Milano'ya gitti ve


ardndan talya'da birka yeri ziyaret etti. Gittii her ehirde
onu byk kutlamalada karlyorlar, ehrin gzel yerlerini ve
antlarn gstermeye gtryorlard. Ombrosa'daki gezi prog
ramnda "aalarn tepesindeki yurtsever"i ziyaret de vard,
nk Cosimo'nun varln burada kimse takmasa bile, dar
da, zellikle yabanc lkelerde nam ok yaygnd.
ok ahane bir karlama olmad. Her ey, Belediye Kut
lama Komitesi tarafndan, iyi bir izienim brakacak ekilde

2 98
hazrland. Gzel bir aa seildi, rnee aac olsun istenmiti,
ama en gzler nnde duran ceviz aac olduu iin bu aa bir
miktar rnee yaprayla sslendi, Fransa ve Lornbardia renkle
rini tayan eritler, kokartlar, fiyonklar ilitirildi. Aabeyirne
bayramlk giysiler giydirilip banda nl yabankedisi krkn
den kalpa, ornzunda bir sincapla aaca tnetildi.
Her ey, trenin saat onda balayaca dnlerek hazr
lanmt, etraf olduka kalabalkt, ama elbette Napoleon saat
on bir buuktan nce ortalkta grnrnedi, ya ilerledike rne
sanesinden derdi artan aabeyirn, ara sra iernek iin aa gv
desinin arkasna saklandndan byk sknt ekti.
rnparator, iki ulu apkalar sallanan rnaiyetiyle kageldi.
len olmutu bile, Napoleon dallara, Cosima'nun olduu yne
bakyor, gzne gne dyordu. Duruma uygun birka cm
le etmeye balad: "fe sais tres bien que vous, citoyen ..." [Gayet iyi
biliyorum ki siz, yurtta . . .] Ayn zamanda elini gzne siper
ediyordu, "parmiles forets ... " [orrnanlar iinde] ve srayarak g-
zne gne dmeyen bir yere geiyordu, "parmi les frondaisons
de votre luxuriante . . " [gr aalarnzn dallar arasnda . . .] ve
.

bir adm daha teye gidiyordu, nk Cosima selarnlarnak iin


eilince gne yine irnparatorun gzne dyordu.
Bonaparte'n rahatsz olduunu grnce Cosima kibarca,
"Sizin iin yapabileceim bir ey var m, mon Empereur? [ rnpa
ratorurn]" diye sordu.
"Evet, evet," dedi Napoleon, "beni gneten korumak iin
biraz daha yle durun rica ederim, hah, yle, tamam ..." Son
ra, aklna bir ey taklrn gibi sustu, kral vekili Eugene'e dne
rek: "Tout cela me rappelle quelque chose... Quelque chose que j'ai dejii
vu . " [Btn bunlar bana bir eyi hatrlatyor. . . Daha nce gr
. .

dm bir eyi . .] dedi.


.

Cosima yardmna yetiti: "Siz deildiniz Majesteleri, B


yk skender'di."
"Ah, evet," dedi Napoleon. "skender'le Diyojen'in karla
rnasyd!"
"Vous n'oubliez jamais votre Plutarque, mon Empereur," [Plu
tarkhos'unuzu asla unutrnuyorsunuz rnparatorurn] dedi Beau
harnais.

2 99
"Yalnz, bir fark vard," diye ekledi Cosimo, "sizin iin ya
pabileceim bir ey var m diye Diyojen'e soran skender'di ve
Diyojen glge etmemesinden baka ey ihsan etmediini syle
yendi ...
"

Napoleon, nihayet arad cmleyi bulmu gibi parmakla


rn aklatt. Maiyetindeki makam sahiplerinin kendisini dinle
yip dinlemediini anlamak iin yle bir gz att ve mkemmel
bir ltalyancayla: "lmparator Napoleon olmasaydm, yurtta Co
simo Rondo olmay ok isterdim!"
Arkasn dnd ve ekip gitti. Maiyetindekiler byk bir
mahmuz akrts kararak arkasna dtler.
Her ey orada bitti. Bir haftaya kalmaz Cosima'ya Legion
d'honneur nian gnderilir diye beklenebilirdi. Beklenenin ter
sine hibir ey gelmedi. Ho, gelse de aabeyim tnmazd bile,
ama bizim ailecek houmuza giderdi.

300
29

Genlik, yeryznde arabuk gelip geiyor; yapraklarn,


meyvelerin dklmeye mahkum olduu aalarn stnde du
rumun nasl olacan varn siz dnn. Cosimo yalanmt.
Bunca yl, geceleri dondurucu souk, rzgar, yamur deme
den, dayanksz snaklarda ya da etrafnda hibir korunak
olmakszn ak havada, bir evden, ocaktan, scak bir kase or
badan mahrum geirmiti... Cosimo hacaklar arpk, kollar
maymun gibi uzun, kamburu km, iinde kll bir kurtuk
gibi grnd kaponlu, uzun krkyle beli bklm bir
ihtiyard artk. Gneten yanp kavrulmu, kestane gibi atla
m yznde krklarn arasnda iri, duru gzleri seiliyordu.
Napoleon'un ordusu Beresina'da bozguna uram, ngiliz
donannas Cenova'ya karma yapmt, biz ise btn bu altst
olua dair haberleri bekleyerek gnlerimizi geiriyorduk. Cosi
mo, Ombrosa'da grnmyordu, ormanda, topu birlikleri iin
alan, Marengo'ya giden toplarn getii yolun kenarnda bir
am aacnn stne tnemi, doudaki, artk yalnzca banda
obanyla kei srlerinin ya da odun ykl katrlarn getii
ssz yola bakyordu. Bekledii neydi? Napoleon'u grmt,
Devrim'in nasl sonuland n biliyordu, daha da beterini bek
lemekten baka yapacak ey yoktu. Yine de orada ylece du
ruyor, gzlerini dikmi, ha deyince dnemete hala Rusya'nn
dolularyla kapl i mparatorluk Ordusu ille de belirecek ve t
rasz enesi gsne dm, ateler iinde, lgn yzl, at
srtndaki Bonaparte balarnda olacakt... Gelip am aacnn

301
altnda duracak (ardnda, mecali kalmam admlarn akn
l, tfeklerin ve srt antalarnn yere atl, yolun kenarnda
bitkin askerlerin postallarn ve arapiarn kar, yara bere
iinde ayaklarn stndeki sarglarn zl) ve yle diye
cekti: "Haklydn yurtta Rondo: Hazrladn anayasa taslan
imdi ver bana; ne Direktuar'n, ne Konsl'n, ne mparator'un
kulak asmak istedii tlerini imdi ver bana: Batan balaya
lm, zgrlk Aalarn dikelim yeniden, evrensel vatan ku
ralm!" Bunlar elbette Cosima'nun hayalleri, umutlaryd.
Ama bir gn, Topularn Yolu stnde topallayarak do
udan dura aksaya gelen karalt grd. Biri topald, koltuk
deneine dayanyordu; tekinin kafas sark gibi sarg be
ziyle sarlyd; ncs ilerinden en hallice olanyd, nk
yalnzca tek gznn stnde kara bir bant vard. Srtlarnda
rengi atm paavralar, gslerinden sarkan parampara e
ritler, ilerinden birinin banda tepesi delik de olsa gerisi du
ran kalpak, boydan boya yrtlm izmeleri ve niformalary
la Napoleon'un Muhafz Birlii'nden olduklar belliydi. Ama
silahszdlar: Biri bo bir svari klc knn sallyordu, teki
bohasn asmak iin bir tfek namlusunu sapa gibi omzuna
dayamt. ark syleyerek gelen sarhoa benziyorlard: "De
man pays ... De man pays . De man pays . "*
. . ..

"Hey, yabanclar," diye aabeyim onlara seslendi, "kimsi


niz?"
"Ne tr bir ku, una bak! Ne yapyorsun yukarda? arn
fst m yiyorsun?"
Dieri: "Bize amfst vermek isteyen kim? Alktan l-
yoruz, sen de bize amfst m yedirmek istiyorsun?"
"Ya susuzluk! Susadka kar yedik!"
"Biz nc Hafif Svari Alay'yz!"
"Tamam m?"
"Tamamndan geriye kalanlar!"
" yz kiiden kii: Az deil!"
"Hayatta kaldm ya, bu bana yeter!"
"Bunu sylemek iin erken, hala postu evine sermi deil
sin!"
lkernin. . . lkernin . . . lkernin. . . (ev. N.)

302
"Hay enen tutulsun!"
"Biz Austerlitz zaferini kazananlarz!"
"Ve Vilnius'ta dmdz edilenleriz! Ne keyif!"
"Syle bize konuan ku, buralarda nerede bir araphane
vardr?"
"Avrupa'nn yarsnn flarnn dibini bulduk, lakin su
suzluumuz gemedi."
"Yediimiz kurunlardan elee dndk de, arap delikler-
den szyor."
"Bilmemneren delik senin!"
"Bize veresiye hesap aacak bir araphane!"
"Bir dahaki sefere deriz borcumuzu!"
"Napoleon der!"
"Brrr..."
"ar der! Arkamzdan geliyor, hesab kendisine takdim
edersiniz!"
Cosima: "Buralarda arap bulamazsnz, ama az tede bir
dere var, orada susuzluunuzu giderebilirsiniz," dedi.
"Sen git derede boul, bayku!"
"Vistl'de tfeimi kaybetmeseydim, seni oktan vurup ar
dkuu gibi ite kebap yapmtm!"
"Durun, unun deresinde ayan ykayacam, cayr cayr
yanyor..."
"Bir de kn yka ..."
Sonunda de rnaa doru yola koyuldu, izmelerini ve
arapiarn karp ayaklarn, ellerini yzlerini, stlerini bala
rn ykadlar. Sabunu Cosima verdi; genlikte hibir rahatszlk
duymadklar bedenlerinden ihtiyarlkta tiksinenlerden oldu
undan, gitgide temizlie den Cosima, yannda sabunsuz gez
miyordu. Serin su sayesinde, gazi, sarholuklarndan biraz
ayldlar. Sarholuklar hafifledike sevinleri snyor, hallerin
den dolay kedere dyorlar, i ekip inliyorlard; ama yine de
bu keder iinde prl prl su nee kaynayd, suyun tadn ka
rarak ark sylyorlard: "De man pays ... De man pays . . ."
Cosimo, yolun kenarnda gzclk ettii yerine geri dn
mt. Nal sesleri iitti. Tozu buluta katarak bir atl mangas
geliyordu. stlerinde hi grlmedik resmi giysiler vard; ar

303
kalpaklarn altnda sarn, sakall, bask yzleri, yeil ksk
gzleri grnyordu. Cosima apkasyla onlar selamlad: "
valyeler, hangi rzgar att sizi buralara?"
Durdular. "Sdrastvuy! [Merhaba] Syleyin, batjuska, [azi
zim] daha ne kadar gitmemiz gerek?"
"Sdrastvujte, [Merhaba] asker," dedi her dilden olduu ka
dar Rusadan da biraz anlayan Cosima, "Kuda vam? [Nereye gi
diyorsunuz?] Nereye varmak iin?"
"Bu yol nereye gtryorsa oraya varmak iin..."
"Bu yol pek ok yere kar... Siz nereye gidiyorsunuz?"
"V Pari ." [Paris' e]
"Peki, ama Paris'e gitmek iin ok daha rahat yollar var..."
"Niet, nie Pari . Vo Frantsiu, za Napoleonom. Kuda vedijot eta
doroga?" [Hayr, Paris deil. Fransa'ya, Napoleon'un peine. Bu
yol nereye gidiyor?]
"Eh, pek ok yere: Olivabassa'ya, Sassocorto'ya, Trappa'ya..."
"Kak? Aliviabassa? Niet, niet." [Nasl? Olivabassa m? Hayr,
hayr!]
"Tabii, eer istenirse Marsilya'ya da gidilir... "

"V Marsel... da, da, Marsel... Frantsia ... " [Marsilya'ya ... Evet,
evet, Marsilya ... Fransa ... ]
"Ne yapmaya gidiyorsunuz Fransa'ya?"
"Napoleon, armzia savamaya geldi, imdi de armz
N apoleon'un peinde."
"Nereden geliyorsunuz siz?"
"Iz Charkova. Iz Kieva. Iz Rostova." [Harkov'dan, Kiev'den,
Rostov' dan.]
"Bylece gzel yerler grm almalsnz! Buras m daha
gzel, yoksa Rusya m?"
Bir nal sesi, bir toz bulutu ve orada stnde bir subayn
oturduu bir at durdu ve Kazaklara bard: "Von! Mar ! Kto
vam pozvolil ostanovitsja?" [Defolun! Mar! Kalmamza kim izin
verdi?]
"Do svidanja, batjuska!" [Hoa kaln, azizim! ] dediler
Cosimo'ya, "Nam ponL." [Gitme zamanmz geldi. . . ] ve atiarn
mahmuzlayp gittiler.
Subay, am aacnn dibinde kalmt. Uzun boylu ve in-

3 04
ceydi, soylu ve hznl bir duruu vard; ak ban bulutlarla
kapl gkyzne doru kaldrmt.
"Bonjour, monsieur," [Gnaydn baym] dedi Cosimo'ya,
"vous connaissez notre langue?" [dilimizi biliyor musunuz?]
"Da, gaspodin ofitser." [Evet, sayn subay] diye cevap verdi
aabeyim, "mais pas mieux que vous le franais, quand-meme." [Si
zin Franszcanz kadar iyi deil ama.]
"Etes-vous un habitant de ce pays? Etiez-vous ici pendant
qu'il y avait Napoleon?" [Bu ehrin sakinlerinden misiniz?
Napoleon'dan beri burada msnz?]
"Qui, monsieur l'officier." [Evet, sayn subay]
"Comment a allait-il?" [Nasl geti?]
"Vous savez, monsieur, fes armees font toujours des degats, quel
les que soient fes idees qu'elles apportent." [Bilirsiniz baym, lkle
ri ne olursa olsun ordular her zaman zarar verir.]
"Qui, nous aussi nous faisons beacoup de degats... mais nous
n'apportons pas d'idees .. " [Evet, biz de ok zarar veriyoruz . . . ama
.

hibir lkmz yok. . .]

Muzaffer olmakla beraber mahzun ve tedirgindi. Cosima


subaya yaknlk duydu, onu teselli etmek istiyordu: "Vous avez
vaincu!" [Kazandnz m?]
"Qui. Nous avans bien combattu. Tres bien. Mais peutetre..."
[Evet. yi arptk. Hem de ok iyi. Hatta . . .]
Haykrlar, bir silah patlamas, bir tokuturma sesi iitil
di. "Kto tam?" [Kim var orada?] dedi subay. Kazaklar dndler,
yar plak birilerini yerlerde sryariard ve ellerinde bir eyler
tutuyorlard, sol ellerindeki (sa ellerinde uzun, kvrk, knn
dan kk, ucundan kan damlayan svar kllar vard) eyler,
zilzurna sarho hafif svarnin sakall kelleleriydi. "Frant
suzy! Napoleon! [Franszlar! Napoleon!] Hepsi geberdi."
Gen subay, sert emirlerle onlar uzaklatrd. Ban evir
di. Cosima'yla konumaya devam etti:
"Vous voyez ... La guerre ... Il y plusieurs annees que je fais le mi
eux que je puis une chose affreuse: la guerre ... et tout cela pour des
ideals que je ne satrais presque expliquer moi-meme..." [Gryorsu
nuz ya . . . Sava. . . Onca yldan beri korkun bir ey iin yapabil-

305
diim en iyi eyi yapyorum: Sava . . . Ve btn bunlar benim
bile aklayamadm lkler yznden . . .]
"Ben de," dedi Cosimo, "yllardr kendime bile aklamak
ta glk ektiim lklerim uruna yayorum: mais je fais une
chose tout a fait bone: je vis dans les arbres." [Ama daha iyi bir ey
yapyorum: Aalarda yayorum.]
Mahzun subay, imdi sinirlenmiti. "Alors," [O halde] dedi,
"je dois m 'en aller." [Artk gitmek zorundaym.] Asker gibi selam
verdi. ''Adieu, monsieur... Quel est votre nam?" [Hoa kaln ba
ym . . . Adnz neydi?]
"Le Baran Cosme de Rondeau," diye yola km olan suba
yn ardndan bard Cosimo. "Pro5cajte, gospodin ... Et le vtre?"
[Peki ya sizinki?]
"Je suis le Prince Andrej ... " [Ben, Prens Andrey. . . ] ve subayn
soyad nal seslerine kart.

306
30

Bakalm bu kt balayan ve baladndan beter devam


eden 19. yzyl, bamza daha ne iler aacak? Restorasyon'un
karanl Avrupa'nn stnde btn arlyla hissediliyor; b
tn yenilikiler -jakobenler gibi Bonaparte'lar da- yenilgiye
uradlar; mutlakiyetiler ve Cizvitler yine her yeri doldurdu
lar; genlik lklerimiz, 18. yzyln aydnl ve umutlar kl
oldu gitti.
Dncelerimi gizlice bu defterde ifade ediyorsam, bunun
sebebi baka yerde syleyemememdir: Ben her zaman akll
oturakl, byk hamlelerde bulunmad gibi byk skntlara
da dmeyen, aile babas, saygn bir soyadna sahip, aydn fikir
li, yasalara saygl bir adam oldum. Siyasetteki arlklar, beni
hibir zaman gereinden fazla sarsnad ve dilerim byle de s
rer. Ama iimde yle byk bir keder var ki!
nceleri farklyd, yanmda aabeyim vard; kendi kendi
me: "Bizi dnen biri var," diyordum ve ben keyfime bakyor
dum. Benim iin deiiklik belirtisi ne Avusturya-Rus ordula
rnn gelii ne Piemonte'yle birlememiz ne yeni vergiler ne de
baka eylerdi; ama pencereyi atmda, artk onu aalarn s
tne tnemi olarak gremez olunca her ey deimeye balad.
Artk o yok, bana yle geliyor ki, felsefeydi, siyasetti, tarihti pek
ok ey zerine dnmek zorundaym, gazeteleri izliyorum,
kitap okuyorum, kafa patlatyorum, ama onun sylemek iste
diklerini okuduklarmda bulamyorum, yalnzca onun yorum
ladklarn deil, onun her eyi kucaklayan, sze dkemedik-

307
lerini de bizzat yaayarak gsterdii eyleri de bulamyorum.
lnceye kadar yapt gibi, ancak gayet amanszca kendi ola
rak kalnakla baka insanlara bir eyler verebilirdi.
Ne zaman hastalandn hatrlyorum. Meydandaki b
yk ceviz aacna deini taynca fark etmitik. Yabanl i
gds gerei, nceleri yatt yerleri hep gizlerdi. Artk her an
insanlarn gz nnde olma ihtiyac duyuyordu. im burkul
du: Yalnz lmek istemeyeceini dnmtm her zaman ve
bu da bir belirtiydi zaten. Merdiven dayayp yanna bir hekim
kardk; indiinde yzn buruturup kollarn at hekim.
Ben ktm yanna. "Cosima," diye sze baladm, "altm
be yl buralarda geirdin zaten, byle aa tepelerinde nasl
kalacaksn artk? Tamam, sylemek istediini syledin, anla
yacamz anladk, seninki byk bir ruhtu, bunu gsterdin,
artk inebilirsin. Hayatn denizlerde geiren birinin de karaya
kt bir ya vardr."
i kna etmek ne mmkn! Eliyle hayr iareti yapt. Hemen
hemen hi konumuyordu. Arada srada yatt yerden kalk
yor, kafasna kadar rtt yorganyla bir dala oturup gnein
tadn karyordu. Bunun dnda yer deitirdii yoktu. Halk
tan yal bir kadn vard, hayrsever bir kadnd (belki de eski
oynalarndan biriydi), gidip onu temizliyor, nne bir kap s
cak yemek koyuyordu. Aaca dayadmz merdiveni kaldrm
yorduk, nk ikide bir yardm iin yanna kmak gerekiyor
du, bir baka nedeni de her an aaya inmeye karar verebilece
i umuduydu. (Herkes bu umudu tayordu; ama ben onun ha
murunu biliyordum.) Meydanda, aacn etrafnda ona ahbaplk
edecek birileri oluyordu her zaman, kendi aralarnda ene al
yorlar, artk yarenlik etmeye hi hevesi kalmadn bilseler de
arada ona bir iki laf atyorlard.
Durumu arlat. Aaca bir yatak karp dengeli bir ekil
de yerletirmeyi becerdik; o da seve seve yataa uzand. Bunu
daha nce dnemediimiz iin pimanlk duyduk: Dorusu
ona salanan hibir rahatl reddetmiyordu: Aalarn tepe
sinde bile olsa her zaman elinden geldiince iyi yaamaya bak
mt. Hal byle olunca, hzla onu rahat eHirebilecek nlemleri
almaya baladk: Kt havadan korunmas iin hasrlar gerdik,

308
sayvan yaptk, mangal koyduk. Biraz iyileir gibi oldu, bir kol
tuk karp iki daln arasna yerletirdik; rtlere sarnm, kol
tua oturarak gnlerini geirmeye balad.
Gel gr ki bir sabah onu ne yatanda bulduk ne de koltu
unda, korkuyla yukarlara baktk Aacn en tepesine km,
srtnda gecelii, ok yksek bir dala ata biner gibi oturmutu.
"Ne yapyorsun orada?"
Cevap vermedi. Neredeyse kaskat kesilmiti. Mucize ese
ri orada durur gibiydi. Zeytin devirirken kullandmz geni
araflardan getirdik, decek diye endie ettiimizden, yakla
k yirmi kii aacn altnda araf gerili tutuyordu.
Bu arada bir hekim aaca trmanyordu; zorlu bir trman
oldu, iki merdiveni u uca birbirine balamak gerekti. i ndiin
de yle dedi: "Gidip papaz getirin."
Bu ii yapsa yapsa Don Pericle'nin yapaca konusunda ara
mzda zaten anlamtk, Cosima'nun arkadayd ve Franszla
rn zamannda anayasa yanls olmu bir papazd; din adamla
rna yasaklanmadan nce Loca'ya yazlmt, bandan bin trl
bela savm ve sonunda Piskoposluk'taki grevine iade edil
miti. stnde ayin giysisi, elinde kutsal yiyecek kab, ardnda
gen bir papaz adayyla aaca kt. Bir sre yannda kald, soh
bet eder gibiydiler, sonra indi. "Kendisini kutsadnz m Don
Pericle?"
"Yoo, yo, her eyin yolunda olduunu, kendisinin iyi oldu
unu syledi." Azndan baka laf alamadk.
araf tutan adamlar yorulmulard. Cosima tepede k
mldamadan duruyordu. Rzgar kt, hava lodosluydu, aacn
tepesi sallanyordu, biz hazrda bekliyorduk. Derken gkte bir
balon belirdi.
ngiliz havaclar ky eridinde balonla uma denemeleri
yapyorlard. Pskller, fiyonklar, kurdelelerle ssl hasrdan
bir altl olan gzel bir balondu bu: inde, yaldzl apoletle
ri, iki keli sivri apkalaryla iki subay, altlarndaki manzara
y drbnle seyrediyorlard. Drbnlerini meydana evirdiler,
aacn tepesindeki adam, gerilmi araf, kalabal, dnya
nn tuhaf grnlerini incelediler. Cosima da ban kaldrm,
prdikkat balona bakyordu.

309
Balon, birden lodosun evrintisine kapld, rzgarda topa
gibi frl frl dnmeye balayp denize doru inmeye balad.
Havaclar, cesaretlerini kaybetmeden, -sanrm- balonun ba
sncn drmeye alyor, bir yandan da bir yere taklp kalr
umuduyla demirli makaray aa salyorlard. Gms prl
tlarla havada sallanan demir, uzun bir ipin ucundayd, balo
nun erisini izleyerek meydann zerine gelmi, ceviz aacna
teet geiyordu, Cosima'ya arpacak diye telaa kaplmtk.
Ama az sonra kendi gzlerimizle greceimiz eyi lsek tah
min edemezdik
lmek zere olan Cosima, demir tam yanndan geerken,
genlik gnlerinde grmeye aina olduumuz srayiarndan
birini yaparak ucuna yapt, ayaklar demirin stnde, gvdesi
dertop olmu uarken grdk onu, rzgarla srklenirken ba
lonun hzn biraz kesmi olsa da denizin stnde kayboldu
lar ...
Balon, krfezi ap kar kyya inebildi. pin ucunda yal
nzca demir aslyd. Bir yn tutturma gayreti iindeki havac
lar, olup bitenin farknda bile deildiler. Ruhunu teslim etmek
zere olan ihtiyarn, krfezin stnden uarken kaybolduu
farz edildi.
Byle ortalktan kayboldu ite Cosima, bize lmnden
sonra bile onu topraa verme memnuniyetini yaatmad. Aile
kabristanndaki mezar kitabesinde yle yad ediliyor: "Cosima
Piovasco di Rondo - Aalarn stnde yaad - Topra hep
sevdi - Gkyzne ykseldi."

Bu satrlar kaleme alrken, arada srada kesip pencereye


gidiyorum. Gkyz bombo, yemyeil kubbelerin altnda ya
amaya alm biz Ombrosal eski kuaklar iin bu manzara
can yakc. Sanki aabeyim gittikten sonra aalar bir daha dik
durarnad ya da insanlar aa kesme illetine kapldlar. Ardn
dan, bitki rts deiti: Artk prnallar, karaaalar, bodur
meeler deil; Afrika, Avustralya, kuzeyiyle gneyiyle btn
Amerika, Hindistan dallar ve kkleriyle buralara uzanyor.
Eski aalar geride, ykseklerde kald; zeytinlikler tepelerde,
am ve kestane aalar dada; ky eridinde okaliptslerden

3 10
oluan kzla kesmi bir Avustralya uzanyor, devasa incirgiller,
koskoca ve bir bana dikilen bahe bitkileri; gerisi hi de ko
nuksever olmayan l aalar, salkm salkm saaklaryla pal
miyeler.
Ombrosa yok artk. Bo gkyzne bakarken, gerekten
var olmu muydu diye soruyorum kendime. Btn o dallarn,
yapraklarn, atallarn, yaprak baumlarnn ve tylerinin k
ck ve d ipsiz bucaksz girinti knts, ancak para para g
rnen gkyz, belki de yalnzca aabeyim batankaralar gibi
hafife sekerek oralardan getii iin vard: Hiliin stne i
lenmi nak gibiydi; tpk u katlara dtm sayfalar dolu
su izikler, derkenarlar, kzgn entikler, lekeler, boluklardaki
mrekkep sznts gibiydi; o sznt ki, bazen parlak, koskoca
ekirdekleri tane tane sralar, bazen de nokta kadar tohumlar,
miniminnack iaretler olarak yar; kah kendi zerine kapa
nr, kah atallanr, kah kenan yapraklardan ya da bulutlardan
cmle phtlarn birletirir ve ardndan sr lisan eder, daha
sonra kvrlp taparlar ve koar koar ve ileyi aar ve kelime
lerden dncelerden dlerden bir lgnca salkma dolar ve
sona erer.

[1957]

311
VAROLMAYAN OVALYE
..

EVREN:
Neyyire Gl Ik
1

Paris'in kzl surlar dibinde Fransa ordusu saf saf dizilmi


ti. Carlomagno* ordusunu denetimden geirecekti. U saatten
fazladr oradaydlar; hava scakt; bir ilkyaz ikindisiydi, biraz
kapal, puslu; millet zrhlarn iinde ar atee braklm tence
rede gibi piiyordu. Kmldamadan duran o valye dizisinde
baylm ya da uyuyakalm olanlar yoktu diyemeyiz, bereket,
zrhlar hepsini eyederinin zerinde dimdik, kaskat, hep bir
rnek tutuyordu. Birdenbire, borazan kez ald: Tolgalarn
sorgular durgun havada bir rzgar esmi gibi yerlerinden s
rad, o ana dein iitilen deniz uultusuna benzer ses hemen
kesildi, bylece, miferlerin madeni boazlarnda boulmu bir
sava horultusu olduu anlald. Ve ite, neden sonra, ukur
dan yukarya doru ilerlediini grdler, doal boyutlarndan
daha bykm gibi grnen bir ata binmiti Carlomagno, sa
kah gsnde, elleri eyerinin n kandayd. Bugn sava, yarn

* Clarlenagne (742-814): I. Charles olarak da bilinir. Ortaa'n en nl kiilerinden


biri, destanlarda ve tarihte efsaneletirilmi Frank devlet adam ve komutan;
9. yzyl balangcnda Papa'nn elinden imparatorluk tacn giyerek lkesinin
snrlarn her ynde geniletti ve Roma'nn yklndan sonra Avrupa'da ilk
birlii kurdu. Ele geirdii topraklar Frank kurumlarna gre rgtledi, bylece
tipik Ortaa toplum dzeni olan derebeylik yerleti. Eitim ve aratrma fikrinin
uyandrlmas, Eskia uygarlnn canlandrlmas yolunda harcanan byk
abalar dolaysyla bir "Charlemagne Rnesans"ndan sz edilir. Ispanya'y
fethetmi bulunan Mariplilere kar yapt uzun savalardan tr, evresindeki
nl valyelerle birlikte Fransz kahramanlk trklerinin bakiilerinden
biri haline geldi. "Charlemagne evrimi" destanlarn oluturan bu yaptlar
saz airlerinin dilinde Fransa'dan talya'ya tanarak bu lke edebiyatn hem
balangta, hem Rnesans dneminde nemli lde etkiledi. (ev. N.)

315
saltanat, bugn saltanat, yarn sava derken, kotur babam ko
tur, o savalarn son grdklerinden beri biraz ihtiyarlam
myd ne?
Her subayn nnde atn durduruyor, dnp onu tepeden
aa bir szyordu. "Ya siz kimsiniz, Fransa'nn yiidi?"
"Bretanyal Salomon, efendimiz!" diye yanthyordu subay,
sesinin yettii kadar bararak; miferinin siperini kaldryor, s
caktan kpkrmz olmu yzn ayordu; ardndan baz yarar
l bilgiler sunuyordu, rnein yle: "Be bin svari, bin be
yz piyade, bin sekiz yz hizmetkar, be yldr seferdeyim."
"Greyim sizi Bretonlar, eksik olma yiidim!" diyordu
Carlo, sonra dgdk dgdk, bir baka svari blnn komu
tanna varyor, yeni batan balyordu:
"Ya siz kimsiniz, Fransa'nn yiidi?"
"Viyanal Ulivieri, efendimiz!" diye heceliyordu subay,
miferini aar amaz. Hemen ardndan: " bin seme sva
r, yedi bin kiilik birlik, kuatma makinesi. Tanrnn inaye
tiyle, Franklarn hkmdan Carlo'ya an olsun diye, zndk
Fierabraccia'y yendim!"
"yi etmisin Viyanal, aferin sana!" diyordu Carlomagno,
sonra maiyet subaylarna: "Atlar biraz sska, saman taynn ar
trn." Ve ilerliyordu. "Ya siz kimsiniz, Fransa'nn yiidi?" diye
yineliyordu hep o ayn tempoyla: "Tatta-tatata-tatata-tatata ..."
"Montpellierli Bernardo, efendimiz! Brunamonte'yle
Galiferno'nun galibi."
"Gzel kenttir Montpellier! Gzel kadnlarn kenti!" Mai
yetindekilere: "Bir bakn bakalm, rtbesini ykseltebilir miyiz
unun."
Bu tr szleri imparatordan duymak hotu, ama yllar yl
dr, hep ayn nktelerdi yinelenen.
"Ya siz kimsiniz? Arnanz tanyorum ..." Aslnda kalkan
larnn zerindeki arnalardan hepsini tanrd, kendilerini ta
ntmalarna gerek yoktu, ama grenek byleydi ite: valye
lerin adlarn bildirip yzlerini gstermeleri gerekiyordu. Kim
bilir, belki de yle olmasa ilerinden bazlar denetlenmekten
daha elenceli bir i bulup kendi zrhlarn bir bakasna giydi
rip gnderirler diyeydi.

316
"Dordonal Alardo, Arnone dknn soyundan ... "
"Helal olsun sana Alardo, Papa' dan ne haber?" Ve byle s-
rp gidiyordu. "Tatta-tatata-tatata-tata- ta..."
"Mongioial Gualfre! Sekiz bin svar, ller dnda!"
Sorgular dalgalanyordu.
"Danimarkal Ogier! Bavyeral Nama! ingiltereli Palmeri-
no!"
Akam kyordu. Miferlerin hava delikleriyle enelik
leri arasnda yzler pek iyi seilemez olmutu. Artk her sz
ck, her hareket nceden bilinebilirdi, yllar yl srp giden o
savata her ey yleydi zaten; hep ayn kurallara uygun olarak
yaplan her arpma, her teke tek vuruma, hatta ertesi gn
kimin yenecei, kimin alt olaca, barsaklar dar dklme
srasnn kimde olduu, kimin eyerden dp kn yere vur
nayla paay kurtaraca bugnden belliydi. Geceleri, meale
lerin nda, demirciler zrhlarn zerinde hep ayn berelere
eki sallyorlard.
"Ya siz?" Kral gele gele bembeyaz zrhl bir valyenin
nne gelmiti; yalnz incecik, siyah bir izgiyle epeevre
evriliydi zrh; baka her yan apak, bakml, iziksiz, ek yerle
ri kusursuzdu; miferinin tepesinde gkkuann binbir ren
gine dnen, kim bilir hangi dou horozunun kuyruundan
yolunmu bir sorgu ykseliyordu. Kalkannn zerinde, geni
bir pelerinin kvrmlar arasnda bir arna bulunuyordu; arna
nn iinde kvrlarak iki yana alm bir pelerin vard, ortasn
da daha ufak bir baka arna, onun iinde de yine iinde daha
ufak bir baka arna bulunan bir baka pelerin. Giderek ineelen
izgilerle hep birbirinin kvrmlar arasnda alan bir dizi pele
rin izilmiti, ortalarnda bir ey olmalyd, ama desen o kadar
ufalyordu ki, ne olduu seilemiyordu. "Ya siz, uradaki, byle
tertemiz, bakml ... " diye yneldi ona Carlomagno; sava uzayp
gittike, yiitlerin temizlik kural larna her gn biraz daha bo
verdiklerini grmeye almt.
"Ben ... " Ses kapal miferin iinden bir insan grtlandan
kar gibi gelmiyordu, demir zrhn paralar titreiyordu sanki,
yankdan tr de hafif bir uultu duyuluyordu.
"... Guildivernizade ve Corbentraz ve Sural Vesai-

317
rezade, Aa Selimpia ve Fez valyesi Agilulfo Emo
Bertrandino'yum!"
"Yaaa ... " dedi Carlomagno, aa sarktt altdudandan
borazanms, hafif bir ses kt, yle der gibiydi yani: "Btn
bu adlar aklmda tutmaya kalksam hap yutardm dorusu!"
Ama hemen kalarn att. "Peki, neden tolga siperinizi kald
rp da yznz gstermiyorsunuz?"
valye kln kprdatmad, ustalkla yaplm demir eldi
veni iindeki eli eyerinin kan daha sk kavrad, kalkan tu
tan teki eli rperir gibi kasld.
Carlomagno steledi: "Hey, yiit valyem, size sylyo
rum! Ne diye hkmdarmza yznz gstermiyorsunuz?"
Miferin hava deliklerinden ak seik bir ses geldi: "Ben
yokum da ondan, efendimiz!"
"Ha, bir bu eksikti!" diye bard imparator. "Ordumuzda
imdi de varolmayan bir valye var, ha! Bir greyim, baka
ym."
Agilulfo bir an duraksar gibi oldu, sonra eli hi titremeden,
ama ar ar, tolga siperini kaldrd. Miferin ii bombotu.
Gkkua rengi sorgulu beyaz zrhta kimseler yoktu.
"Allah, Allah! Yaa yaa gr temaa!" dedi Carlomagno. "E,
peki madem yoksunuz, nasl oluyor da hizmet veriyorsunuz?"
"irademin gc sayesinde, efendimiz!" dedi Agilulfo, "Ve
kutsal davamza olan inancmla."
"Ya, ya, yledir elbette, gzel syledin, insan grevini by
le yapmal. Eh, varolamayan biri olarak pek becereklisiniz!"
Agilulfo srann sonuncusuydu. mparator artk herkesi
denetlemiti; atnn ban evirdi ve otana doru uzaklat.
htiyarlamt artk, karmak sorunlar aklndan karmaya ba
kyordu.
Borazan 'saflar bozun' borusunu ald. Allm at keme
kei balad, koskoca mzrak orman rzgarda bir buday tar
las gibi dalgaland. valyeler eyerlerinden iniyorlar, uyumu
bacaklarn alsn diye hareket ettiriyorlar, seyisler atlar diz
ginlerinden tutmu gtryorlard. Sonra kargaa ve toz bulu
tunun iinde valyeler seildiler, kafa kafaya verip tepelerinde
rengarenk sorgular aynaan bekler oluturmular, akalap

318
hnerler gstererek, kadn ve onur dedikodular yaparak, saat
lerce sren o zorunlu hareketsizliin acsn karyorlard.
Agilulfo o beklerden birine katlmak zere birka adm
att, derken hi nedensiz, bir bakasna geti, ama kendine bir
yer amad, hi kimse de ona aldrmad. Gevezeliklere katl
makszn, biraz birinin, biraz tekinin omuzlar arkasnda bir
sre kararsz kald, sonra bir kenara ekildi. Alacakaranlkt;
tolgasnn tepeliindeki gkkua rengi tylerin hepsi imdi
ayn belirsiz renge boyanmt, ama apak zrh orada, ayrn
ortasnda tek bana gz alyordu. Agilulfo birdenbire kendini
plak hissetmi gibi kollarn kavuturup omuzlarn sard.
Sonra silkindi, hzl admlarla ahrlara doru ilerledi. Ora
da atlarn tmarnn kurallara uygun olarak yaplmad kan
sna vard, soylu seyisleri paylad, at uaklarna cezalar verdi,
btn i vardiyalarn denetledi, grevleri yeni batan datt,
btn ilerin nasl yaplacan herkese teker teker kl krk ya
rarak aklad, iyi aniayp anlamadklarn grmek iin kendi
sylediklerini yineletti. Ve her an subay meslektalarnn g
rev ihmalleri ortaya ktndan, onlar teker teker arp tat
l akam sohbetlerinden alkoyuyor, ihmallerini nazike, ama
amaz bir titizlikle yzlerine vuruyor, kimini nbete, kimini
devriyeye, kimini nbetileri denetlerneye ve benzeri hizmetle
re gnderiyordu. Her zaman haklyd, valyeler onu atatma
nn yolunu bulamyorlard, ama honutsuzluklarn da gizlemi
yorlard. Guildivernizade ve Corbentraz ve Sural Vesairezade,
Aa Selimpia ve Fez valyesi Agilulfo Emo Bertrandino r
nek bir askerdi kukusuz, ama hi kimse ondan holanmyordu.

319
2

Gece, ota kurmu ordular iin yldzl gkyz gibi d


zenlidir; nbet sralar, keif subay, devriyeler. Baka her ey,
sava durumundaki ordunun o bitmez kargaas, beklenmed ik
olaylarn birden aha kalkveren atlar gibi ortaya kt gn
dz kemekei imdi uykuya varmtr, Hristiyan lleminin b
tn savalarn ve drt ayakllarn yenmitir uyku; hayvanlar
sra sra, ayakta uyur, ara sra nallarn yere srter, hafiften ki
ner ya da anrrlar; insanlarsa kendilerini en sonunda yine mi
ferlerinden, zrhlarndan soyunmu, birbirinden ayr, birbiriyle
kartrlamayacak birer kii olarak bulduklarna memnundur
lar; ite orada, horul horul horlamakta hepsi.
te yanda, kafirlerin ordugahnda da her ey tpatp ayn
dr. Ayn admlarla ileri geri gidip gelen nbetiler, kum saatin
den son kum taneciinin getiini grr grmez koup nbeti
devralacaklar uyandran nbeti avuu, uykusuz gecesinden
yararlanp karsna mektup yazan subay. Hristiyan ve kafir
keif kollar iki yandan karlkl yarm mil ilerler, neredeyse
arnana kadar gelir, ama orada biri bir yana, br teki yana
sapar, hi karlamazlar, sonra gerisingeri ordugaha dnp her
eyin yolunda olduunu bildirir, gidip yatarlar. Yldzlar ve ay
dede iki dman otan zerinden sessizce kayp gider. nsan
hibir yerde ordudaki kadar rahat uyumaz.
Yalnzca Agilulfo o rahatlktan nasibini alamyordu. Tam
donanml beyaz zrhnn iinde, Hristiyan ordugahnn en
derli toplu, en rahat adrlarndan birinde, srtst uzanmay

320
deniyor, dncelerini srdryordu: Uykuya dalmaya hazr
lanan birinin ba sonu belirsiz dnceleri deil, hep belli bir
mantk izgisi izleyen, yerli yerince dnceler. ok gemeden
dirseine dayanp doruluyordu, herhangi bir el iine daima
gereksinimi duyuyordu; zaten prl prl olan klcn pariat
mak ya da zrhnn ek yerlerini yalamak gibi. Bu iler de uzun
srmyordu: te, az sonra ayaa kalkyor, mzran, kalkan
n alp adrndan kyor, beyazms glgesinin ordugahta ge
zindii grlyordu. Sivri tepeli adrlardan uyuyanlarn ar
soluklarnn konseri ykseliyordu. Gzlerini yumabilmek, be
deninin bilincini yitirmek, kendi saatlerinin boluuna gml
mek, sonra uyanp kendini yeniden ncekinin ayn bulmak,
yaantsnn ipliklerini yeni batan rmek ne demektir, Agilul
fo bunu bilmiyordu ve varolan insanlara zg uyuma yetisine
imrenmesi de yle, insann aklnn bile almad bir eye kar
duyduu belirsiz imrenmeydi. urada burada, adrlarn ky
sndan kesinden km, yukar kalkm baparmaklaryla
plak ayaklarn grnm onu daha fazla etkiliyor ve tedirgin
ediyordu: Uykudaki ordugah bedenierin sultanlyd, iiimi
arabn ve bir sava gnnn ter kokusunu yayan Adem'in
gvdesinden treyenler serilmi yatyor gz alabildiine; a
drlarn eiklerinde iieri boalm zrhlar karmakark yl
mt, sabaha hizmetkarlar ve seyisler alp gzelce parlatsn,
bir hale yola koysunlar diye bekliyorlard. Dikkatli, sinirli, ki
birli, geip gidiyordu Agilulfo: Geri beden sahibi insanlarn
bedenleri, iinde hasede benzer bir tedirginlik uyandryordu,
ama ayn zamanda gururla, bir stnlk duygusuyla kaslarak
kmsyordu onlar. nleri dillere destan olmu meslekta
lar, o anl valyeler, aslnda neydiler yani? Rtbelerine, ad
larna, baardklar byk ilere, glerine ve yiitlerine tank
olan zrhlar ite bir kabua, ii bo bir demir ynna dn
mt, insanlar ise orackta horlayp duruyorlard, yzlerini
yastklarna gmm, aralk dudaklarndan incecik bir salya
szyordu. O ise, hayr, paralanamaz, blnemezdi: Gnn ve
gecenin her saatinde, falan gn Aa Selimpia ve Fez val
yesi ilan edilmi, Hristiyan ordusunun onurunu yceltmek
iin falan, falan ve falan kahramanlklar gstererek, mparator

32 1
Carlomagno'nun ordusunda filan ve filan birliklerin komutan
lna atanm bulunan Guildivernizade ve Corbentraz ve Su
ral Vesairezade Agilulfo Emo Bertrandino olarak kalyordu.
stne stlk, btn ordugahn en gzel, en temiz zrh, var
lnn ayrlmaz bir paras olarak onundu. Ayrca dnyalara
nam salm nice valyeden daha iyi bir subayd; hatta subay
larn en iyisiydi. Gelgelelim, gecenin iinde umutsuz, drt d
nyordu.
"Komutan beyzadem, balayn ama, nbeti devralmaya
ne zaman gelirler acaba? saattir burada kk saldm!" Nbet
i karn aryarmu gibi mzrana abanmt.
Agilulfo ban evirmedi bile: "Yanlyorsun, ben nbeti
subay deilim!" dedi, yrd, geti.
"Kusura bakmayn, komutanm. Hani baktm buralardan
geiyorsunuz da, sandm ki ..."
Hizmette en ufak bir eksiklik Agilulfo'da her eyi denetle
rnek iin, bakalarnn ilerinde baka yanllar ve ihmaller bul
mak iin delice bir istek uyandrrd, uluorta, geliigzel yapl
m eyler karsnda iddetli bir ac duyard... Ama grevlerinin
arasnda o saatte yle bir denetim yapmak bulunmadndan,
bu davran da yersiz, hatta disipline aykr saylrd. Agilulfo
kendini tutmaya, ilgisini ertesi gn zaten uramakla ykml
bulunduu zel sorunlarla snrlamaya alyordu; rnein mz
raklarn konduu birtakm avadanlklarn ya da saman kuru
tutmaya yarayan gerelerin dzenlenmesi gibi ... Ama beyaz gl
gesi hep geceden artakalm bir arap damacanas bulabilmek
umuduyla mahzeni kartran bir avuun, bir nbeti subayn,
devriye erlerinin karsna dikiliyordu. Her seferinde Agilul
fo bir an iin ne yapacan kestiremiyordu, yalnzca varlyla
bakalarn otoriteye kar saygya zorlamay beceren biri gibi
mi davransn, yoksa grevli olmad bir yerde bulunduundan
kibarca bir adm geri ekilip hi orada yokmu gibi mi yapsn,
bilemiyordu. Bu kararszlk iinde, dncelere dalarak dural
yordu: O tavrlardan ne birini ne tekini taknabiliyordu; yalnz
ca herkesi rahatsz ettiini duyuyordu, bakalaryla iliki kura
bilmek iin bir eyler yapmak istiyordu, rnein avu edasyla
buyruklar yadrmaya, svp saymaya balamak ya da meyha-

322
ne arkadalar arasnda yapld gibi katla katla glp ak sa
k laflar etmek gibi. Byle yapacak yerde, kibir maskesi takm
bir ekingenlikle ya da ekingenlikle dengelenen bir kibirle, an
lalmaz bir selam mnidanarak geip gidiyordu; ardndan, onla
rn kendisine bir eyler sylediklerini sanarak, "Ne?" diye yle
bir dnp arkasna bakyor, ama hemen sonra kendisiyle konu
madklarn aniayarak oradan kaareasma uzaklayordu.
Ordugahn snrlarna, ssz yerlere doru ilerliyor, plak
bir ykseltiye varyordu. Durgun geceyi yalnzca sessiz kanat
l, minik, biimsiz birtakm glgelerin yumuack uuu kml
datyordu, bir an bile bir yn tutturamayan yarasalard bunlar.
Fareyle ku arasnda ne olacan arm o zavall bedenleri
bile elle tutulur gvenli bir nesneydi, yle ak azyla sivrisi
nekleri yutarak, havada kendisini oradan ortaya atabilen bir
ey ite; oysa rzgarn esintisi, uuan sivrisinekler ve ay
Agilulfo'nun btn o zrhnn her yarndan girip kyordu.
Yreinde mayalanp kabarm olan belirsiz fke birden patlak
verdi: Agilulfo klcn kmndan ekti, iki eliyle birden kavrad,
alalan her yarasaya var gcyle indirmeye koyuldu. Sonu s
fr. Yarasalar ba sonu belirsiz uularn srdryorlard, ha
vann yer deitirmesiyle ancak sarslyorlard. Agilulfo klcn
yel deirmeni gibi savuruyordu; artk yarasalara vurmaya a
lmaktan vazgemiti; darbelerine bir dzen gelmiti, klla
eskrim kurallarna uyuyordu; ite gelecek arpmaya hazrla
nr gibi, talim yapmaya balam, ters vuru, savuturma, aldat
maca hareketleri kuramn gsteriyordu.
Birden durdu. Orada, bir itin arkasndan tepede bir deli
kanl bitivermi, kendisini seyrediyordu. Tek silah klcyd,
gs hafif bir zrhla korunmu tu.
"Ah, valyem!" diye bard delikanl, "Sizi engellemek
istemezdim! arpmaya m hazrlanyorsunuz? afan ilk
klaryla sava balayacak, deil mi? zin verir misiniz ben de
sizinle birlikte talim yapaym?" Ve ksa bir sessizlikten sonra:
"Ordugaha dn geldim ... Benim ilk arpmam olacak. .. Her ey
beklediimden o kadar farkl ki ...
"

Agilulfo imdi yan duruyordu, klcn gsne bastrm,


kollarn kavuturmu, kalkannn ardna gizlenmiti. "Silahl

323
atma durumunda kamutanika verilen karar ve buyruklar
subaylara ve birliklere harekat balangcndan bir saat nce bil
dirilir," dedi.
Delikanl hevesi kursanda braklm gibi kalakald,
ama hafif bir kekelemeyi yenerek yine ayn cokuyla sz ald:
"imdi bakn, ben buraya ey iin geldim ... Babamn cn al
mak iin... Siz byklerimden, ltfedip savata Emir Isoarre
olacak o zndk kpekle karlamak iin ne yapmam gerekti
ini sylemenizi istiyordum, yani tpk onun kahraman pede
rim Rossiglione Markisi Gherardo'ya yapt gibi!"
"ok kolay, delikanl!" dedi Agilu lfo, sesinde imdi biraz
coku seziliyordu, ynetmelikleri ve tzkleri ezbere bilen,
bu bilgisinden, ayn zamanda da bakalarnn hazrlkszln
kantlamaktan zevk alan birinin cokusu. "Dello, Alma
ve Onur Lekeleri Genel Mdrl'ne bu isteinin gereke
sini belirten bir dilekeyle bavurursun, onlar gereini d
nrler."
Onun, hi deilse babasnn adn duyunca aknlk ve
sayg gstermesini bekleyen delikanl bu sylevin anlamndan
nce tonuna gcendi. Sonra valyenin dediklerini dnmeye
alt, ama yine iin iin yadsmaya ve yreindeki eakuyu
ldrmeye abalyordu. "Aman valyem, benim derdim genel
mdrlkle deil ki, beni anlyorsunuz herhalde, yani kendi
kendime diyordum ki, yreimdeki bu cesaretle, bir deil, yz
kafiri gebertneye yetecek bu atele ... Sonra silah kullannada
da stme yoktur, iyi eitildim, biliyor musunuz?.. Diyordum
ki, o karklkta, daha ne yana gideceimi anlayamadan, bil
mem ki... O kpei bulamazsam, elimden kaarsa, ite byle
durumlarda sizler ne yaparsnz, syleyin valyem, yani sa
vata zel bir sorununuz varsa, yalnz sizin iin lm kalm
meselesi olan bir ey yani ... "
Agilulfo kuru bir yant verdi: "Ben sk skya kurallara
uyarm. Sen de yle yap, yanlmazsn."
"Balayn," dedi ocuk, souktan donmu gibi kalakal
mt, "Cannz skmak istememitim. Sizinle, bir soylu val
yeyle birazck kl talimi yapmak isterdim! nk ben eskrim
de ok iyiyimdir, ama bilirsiniz ya hani bazen sabahn krn-

3 24
de, insann kaslar uyumu olur, daha snmamtr, istediin
gibi almaz. Size de olur mu?"
"Bana m? Hayr, olmaz," dedi Agilulfo, srtn dnm,
uzaklayordu.
Delikanl konaklama yerlerine dald. afaktan nceki gve
nilmez saatti. adrlarn arasnda insanlarn ilk kmldanmalar
seziliyordu. Kurmaylar daha kalk borusu almadan ayaktayd
lar. Komutanlarn ve kurmay subaylarn adrlarnda gky
znden szlen alacakaranlkla yaran mealeler yaklmt.
Akamdan fsldatklar gibi gerekten sava gn myd bu
balayan? Yeni gelen tedirginlie kaplmt, ama beklediin
den, kendisini oraya srklemi olandan farkl bir tedirginlie;
daha dorusu yeniden topraa salarnca bastm duyma kay
gsyd bu, nk imdi her dakunduu ey sanki ii bomu
gibi ses veriyordu.
Prl prl zrhlarn kuanm, tepeleri sorgulu tastopadak
miferler giymi, yzleri sperlerinin ardna gizli soylu yiitlere
rastlyordu. ocuk dnp dnp arkalarndan bakyor, tavrla
rna, yle zrh, mifer, omuzluklar tek paraym gibi belleri
nin zerinde kurumla bir yandan bir yana dnlerine ykn
rnek geiyordu iinden. te, yenilmez valyelerin arasndayd,
silah elde onlar savata izlemeye, onlar gibi olmaya hazrd
ite! Ama izledii iki valye atarna binrnek yerine, zerinde
katlar yl bir masaya geip oturdular, iki byk komutan
olmalydlar kukusuz. Delikanl koup kendini tantt: "Ben
mteveffa Marki Gherardo'nun olu, valye aday Rossiglione
li Rambaldo'yum! Sevil Surlar dibinde kahramanca arparak
ehit olan babamn cn almaya geldim!"
ki adam ellerini tyl miferlerine attlar, alt yanndan,
boazlktan ayrarak kardlar, masann zerine dayadlar.
Ve miferlerin altndan iki dazlak, sarmtrak kafa, derisi biraz
prsm, her yanndan sarkm iki yz, rengi solmu kaytan
byklar kt: iki yazman, kat doldurmakla mr tketen iki
kocam memur surat. Parmaklarn tkrklediler. "Bir baka
lm, Rossiglione, Rossiglione ... " diyerek kocaman bir kayt def
terinin sayfalarn evrneye baladlar. "yi ama senin kaydm
dn yaptk ya! Ne istiyorsun? Neden birliinde deilsin?"

325
"Hibir ey, yani bilemiyorum, bu gece uyku tutmad, sa
va dndm de, ben babamn cn alacam, biliyorsunuz,
Emir Isoarre'yi ldrmeliyim, bu i iin ararnam gereken bir
yer varm... Hah, buldum: Dello, Alma ve Onur Lekeleri
Genel Mdrl nerededir acaba?"
"Bak, bak, bak! Daha dn geldi, bugn ayann tozuyla
bamza neler karyor! Genel mdrl kim syledi sana?"
"u ey valye var ya o syledi, ad her neyse, hani bem
beyaz zrh olan ... "
"Offf! Bir o eksikti! Varolmayan bumunu sokmad i de
yoktur zaten!"
"Nasl varolmayan? Burunsuz mu yani?"
"Kendi ba nasl olsa armaz diye bakalarnn ban a
rtmaya baylr."
"Kendi ba niye armaz peki?"
"Ba var m ki arsn? O yle, varolmayan bir valyedir
ite ..."
"Varolmayan da ne demek? Ben grdm ya ite! Bal gibi
vard!"
"Ne grdn ki? Bir demir yn... O, varolmadan olan biri
dir, anladn m, aylak?"
Gen Rambaldo grnn bu denli aldatc olabileceini
hi aklndan geirmemiti. Ordugaha ayak bastndan beri her
eyin grndnden farkl olduunu kefediyordu.
"Demek Carlomagno'nun ordusunda insan, varolmas ge
rekmeksizin anl anl bir valye, stelik yiit sava ve gay
retli bir subay olabiliyor, ha?"
"Yava ol bakalm! Kimse 'Carlomagno'nun ordusunda,
vb. .. ' demedi ki. Yalnzca bizim birlikte byle byle biri var, de
dik, o kadar. Genelde neyin olabi lip neyin olamayaca bizi il
gilendirmez. Anlald m?"
Rambaldo Dello, Alma ve Onur Lekeleri Genel
Mdrl'nn bulunduu adra doru ilerledi. Artk zrhla
ra ve tyl miferlere bakp aldanmyordu: O masalarn geri
sindeki zrhlarn iinde toz topraa bulanm elimsiz adamca
zlarn bulunduunu anlyordu. Zrhn iinde o kadarck biri
nin varolmas bile nimetti!

326
"Demek imdi sen general rtbeli Rossiglione markisinin
cn almak istiyorsun! Bakalm: Bir generalin cn almak
iin usulne en uygun ilem binba temizlemektir. Kolayn
dan tane verelim sana, iin tamam olsun."
"Galiba anlatamadm: Benim ldrmem gereken kii Emir
Isoarre. anl pederimin yaamna son veren oydu!"
"Anladk canm, anladk, ama emir ldrmek yle kolay i
mi sanyorsun ... Drt yzba ister misin? Sana hemen bu sabah
drt kafir yzba salayabiliriz. Hem bak, aslnda drt yzba
bir ordu komutanna karlk tutulur, oysa senin baban topu
topu tugay komutanym."
"Ben Isoarre'yi arayp bulacam, barsaklarn dar d
keceim! Onu, bakasn deil, onu!"
"Sen bu kafayla sava yerine soluu mahpusta alacaksn as
lanm! Azndan kan kulan duysun! Sana Isoarre iin g
lk karyorsak, bir bildiimiz var demektir... Ya imparatoru
muzun el altndan Isoarre ile bir pazarl varsa ... "
Ama iki grevliden, o ana dein kafasn katlarn arasna
gmm duran sevinle yerinden doruldu: "Tamam, tamam
ite! Hibir ey yapnana gerek yokmu! almann falan yeri
deil! Ulivieri, geen gn, iki amcasn savata ldler sanp
lerini almt! Oysa amcalar bir masann altnda szp kalm
larm! imdi bizim elimizde fazladan iki amca intikam var,
bamz dertte yani. imdi erisi darusuna geliyor: Bir amca
intikamn biz yarm baba intikamna edeer sayarz, yani eli
mizde ak bir baba intikam varm demek."
Rambaldo fkesinden ldracakt.
"Ah, zavall babacm!"
"Ne oluyorsun, canm?"
Kalk borusu almt. Gnn ilk nda ordugah silah
l adamlarla kaynyordu. Rambaldo, giderek dzenli manga
lara ve biriikiere dnen o kalabala karmak isterdi, ama
o demir tokumalar ona bceklerin kanat rpmas ya da ii
bo kabuklarn trtsym gibi geliyordu. Savalarn biro
u belden yukar zrhlarn giymilerdi, demirden yan ve srt
paralarnn altndan don paa hacaklar grnyordu, nk
uylukluk, bacaklk ve dizlikler eyere trmandktan sonra giyi-

327
lirdi. O elikten gvdelerin altnda hacaklar ekirge hacakla
r gibi incecik grnyordu; konuurken tostoparlak, gzsz
balarn kmldatlar, zrhlara brnm ellerini kollarn
kmldatlar ekirgeleri ya da karncalar andryordu; btn
o kouturmaca zaten ne id belirsiz bir bcek kaynama
sna benziyordu. Aralarnda, Rambaldo'nun gzleri bir ey
aratrd: Agilulfo'nun apak zrhyla karlamay umuyordu,
o ortaya karsa belki ordunun kalan da daha bir somutlaa
cakt ya da belki karlat en salam varlk varolmayan
valyeydi.
Bir am aacnn dibinde grd onu, yere oturmu, aa
tan den kozalaklar dzgn bir plana uygun olarak, dik
gen biimi diziyordu. afan o saatinde, Agilulfo hep dikkat
isteyen bir ile urama gereini duyard: Bir eyleri saymak,
geometrik ekiller halinde dzenlemek, aritmetik sorunla
r zmek gibi. O saat, cisimlerin gece boyunca brndkleri
glge younluunu yitirip yava yava yeniden renklerini ka
zandklar, ama n hafiften demesi, usulca sarp sarmala
masyla bir belirsiz eikten getikleri saatti: nsann yeryz
nn varolduuna en az gvendii saat. Agilulfo ise, cisimleri,
karsnda hep kendi iradesinin gcyle gslernesi gereken
kaln bir duvar gibi duyma gereksinimindeydi, ancak byle
likle kendi kendisinin kuku gtrmeyen bilincini koruyabili
yordu. evresindeki dnya belirsizletike, anlalmaz olduk
a o da bu yumuack lolukta boulup gittiini duyar, bolu
un iinden ak seik bir dnce, bir irade hareketi, bir niyet
bulup karamazd. Kendini rahatsz hissederdi: yle anlarda
kendinden geecek gibi olurdu sanki; dalp gitmemek iin
kimi zaman pek byk bir aba harcamas gerekirdi. te o za
man saymaya balard: yapraklar, talar, mzraklar, kozalak
lar, eline ne geerse onu. Ya da onlar sralar, kare ya da pira
mit biiminde dizerdi. Bu tr titiz uralara dalnca rahatsz
ln yener, honutsuzluunu, tedirginliini, bezginliini alt
eder, her zamanki zihinsel berraklna ve gvenli tavrlarna
yeniden kavuurdu.
Rambaldo onu byle grd, dalgn ve hzl hareketlerle ko
zalaklar gen biiminde yerletiriyor, sonra genin kenan

328
zerinde kareler oluturuyor, ardndan dik kenarlardaki koza
laklar toplayp hipotenstekilerle karlatryordu. Rambaldo
burada her eyin trelerle, trenlerle, kurallarla, formllerle y
rtldn anlyordu, ama ya bunun altnda ne vard, altn
da? Oyunun btn bu kurallarnn dnda olduunu bilmekten
doan anlatlmaz bir korku saryordu yreini... Ama sonra
dnyordu, kendisinin de ille babamn cn alacam diye
tutturmas, gnlndeki bu savana, Carlomagno'nun sava
larnn arasna katlma atei de tpk valye Agilulfo'nun yle
kozalaklar koyup kaldrmas gibi hilie gmlp kaybolma
mak iin bir tre deil miydi? Ve gen Rambaldo bylesine bek
lenmedik sorunlarn tedirginliiyle bunalarak kendini yere att,
hngr hngr alamaya koyuldu.
Salarna bir eyin konduunu duydu, bir eldi, demirden
bir el, ama hafif. Agilulfo yan bana diz kmt. "Neyin var
ocuum? Neden alyorsun?"
teki insanoullarndaki ruhsal knt, bunalm ya da
fke nbetleri Agilulfo'ya hemen kusursuz bir skunet ve g
ven verirdi. Varolan kimselerin kapldklar sarsnt ve bunalm
ara kar bak olduunu duymak ona bakalarna yukardan
bakma ve koruyucu bir tavr taknma olanan veriyordu.
"Balayn," dedi Rambaldo, "yorgunluktan olmal. Btn
gece gzm krpmadm, imdi de kendimi arm durumda
ym. Bir dakikack olsun uyuyabilsem ... Ama gn aard artk.
Ya siz, byle hi uyumadan, nasl dayanyorsunuz?"
"Ben bir an bile uykuya dalsam kendimi arrdm," dedi
Agilulfo yavaa, "daha dorusu kendimi armam bile, hep
ten kaybederim. ite bu yzden gnn ve gecenin her ann
uyank geiriyorum."
"Kt bir ey olmal. .."
"Yooo." Sesi yeniden kuru, gl bir ses olmutu.
"Peki, zrhnz srtnzdan hi karmaz msnz?"
Beriki yine mrldanr gibi sylendi: "Srtm diye bir ey
yok ki. karmann da, giymenin de anlam yok benim iin."
Rambaldo ban kaldrm, o karanlkta bir bakn kvlc
mn grmek istermiesine siperin yarkiarna bakyordu.
"Peki nasl oluyor bu?"

329
"Ya baka trls nasl oluyor?"
Beyaz zrhn demirden eli hala delikanlnn salarndayd.
Rambaldo bann zerinde onun arln ancak fark ediyor
du, tpk bir cisim gibi, kendisine ne avutucu, ne skc, hibir
insan yaknlnn scakln aktarmyordu; delikanl yine de
iine gerilimli bir inada benzeyen bir duygunun yayldn
hissediyordu.

130
3

Carlomagno atnn zerinde, Frank ordusunun banda iler


liyordu. Yaklama yryndeydiler, aceleleri yoktu; pek hzl
gitmiyorlard. Imparatorun evresinde yiit valyeleri bek
lenmiler, sabrsz atlarn dizginliyorlard; o sarsntda, dirsek
dirsee vermi giderken, gms kalkanlar bir baln solun
galar gibi kalkp iniyordu. Upuzun, zeri pullarla kapl bir
bala benziyordu ordu: ylanbalna.
Kyller, obanlar, kasaballar yol kysna yorlard.
"Carlo bu, Kral Carlo!"
Onu pek alk olmadklar tacndan ok sakalndan tanya
rak yerlere kadar eiliyorlard. Sonra hemen dorulup sava
lar semeye alyorlard: "Bak, uradaki Orlando!* Yok canm,
Ulivieri o!" Bir tanesini bile 9karamyorlard aslnda, ama hi
fark etmezdi, nk nasl olsa o da, teki de oradaydlar, iste
diklerini grm olduklarna yemin etseler balar armazd.
Topluca at kotururlarken, Agilulfo ara sra ileri doru ksa
bir kou koparyor, sonra durup tekileri bekliyor, arkasna d
np birliin yanak dzen ilerleyip ilerlemediine bakyor ya
Orlardo (Roland): Charlemagne'n yeeni ve efsanevi Charlemagne evrimi
kahramanlarnn en nls. Denilcliine gre, Bretanya U EyaJetleri kontu
olan Roland, Charlemagne'n spanya'dan dnen art kuvvetlerine saldran
Vaskonlar tarafndan 778'de Ronceveaux'da ldrlmtr. evresindeki
teki valyelerin banda zamanla bir efsane kahraman haline gelen Roland,
ilkin Fransa'da la CJanson de Roland destannda, sonra talya'da, Hal Seferleri
anda, iki dinsel dnyay kutsal sava ortamnda kar karya getiren o ruh
iinde ele alnarak, Mslmanlara kar arpan Hristiyan valyelerin rnei
olarak grld. (ev. N .)

33 1
da gnee bakarak ufkun zerindeki yksekliinden saatin
ka olduunu hesaplamaya alyordu. lerinde yalnzca o,
yry dzenini, molalar, geceden nce varmalar gereken
konak yerini dnyordu. teki soylu valyeler ise, canm
yaklama yryndeydiler ya ite, hzl da gitseler yava da
gitseler, nasl olsa yaklayorlard ve imparatorun yorgun, yal
olduunu bahane ederek her meyhanede durup imeye hazr
dlar. Yol boyunca meyhane levhalaryla hizmeti kzlarn k
larndan baka ey grmyorlard -biz de anlatalm derken a
zmz bozuyoruz ya neyse-; bunun dnda, sanki bir sanda
kapatlm gibi yolculuk ediyorlard.
evredeki binbir eye kar en fazla merak gsteren yine
Carlomagno oluyordu. "Aaa! rdeklere bakn, rdeklere!" diye
yaygaray basyordu. Yol kysndaki ayrlarda ordu kadar r
dek vard. Ortalarnda da bir adam, ama ne halt kartrd
hi anlalmyordu: Elleri srtnda, melerek yryor, ayakla
rn rdekler gibi dmdz kaldryor, boynunu uzatp "Vak. ..
Vak. .. Vak. .." diyordu. rdekler hi oral deildiler, onu kendi
lerinden biri sayyariard herhalde. Aslna bakarsanz, adam
la rdekler arasnda grnrde pek bir fark da yoktu, nk
srtndaki paavralar toprak rengiydi (ou uval paralar
birletirilerek yaplm gibiydi), ama yer yer tpk rdeklerin
tylerinin renginde yeilimtrak griydi, ayrca onlarn binbir
renkteki izgilerini andran yamalar ve lekelerle kapl, hem de
lime limeydi.
"Hey, sen, imparatorunu byle mi selamlyorsun?" diye ba
rdlar soylu valyeler; unun bunun bana musallat olmaya
dnden hazrdlar.
Adam ban evirip baknad bile, ama o bartlardan
rken rdekler hep birlikte havalanverdiler. Adam bumunu
havaya dikti, onlarn uularna bakarak bir an bekledi, sonra
kollarn iki yana at, zplad, byle zplaya zplaya, paavralar
dan salkm saak kollarn rpa rpa, kahkahalarla glerek ve
keyifli "Vak! Vak !"lar kararak sry izlemeye alyordu.
Yaknda bir bataklk vard. rdekler uarak gidip zeri
ne kondular, kanatlarn toplayp hafif bedenleriyle yze yze
uzaklatlar. Adam su birikintisine varnca karn st att ken-

3 32
dini, sular her yana fkrtt, acemice hareketlerle debelendi,
bir "Vak! Vak!" denemesi daha yapt, ama suya gmld iin
sesi bir gurultuya dnt, yeniden su yznde grnd, yz
meye abalad, bir daha batt.
Elinde sazdan bir denekle kagelen bir kyl kzna
valyeler sordular: "O adam rdeklerin oban m?"
"Yooo, rdeklerin oban benim, benim rdeklerim bunlar,
onun bir ilgisi yok, o GurduhY dur..." dedi kyl kz.
"Peki, ne ii var rdeklerinle?"
"Hiii, ara sra tutara tutar byle, rdekleri grr, feleini
arr, kendini ..."
"Kendini rdek mi sanr yani?"
"rdekleri kendisi sanr... Gurdulu ite, nasldr, bilirsiniz:
Dalgaemn biridir..."
"Ee imdi nereye gitti?"
Soylu yiitler batakla yaklatlar. Gurdulu grnrlerde
yoktu . rdekler te yana gemi, paytak paytak atlarn arasn
da yrmeye balamlard. Batakln evresindeki ereltiot
larndan bir kurbaa korosu ykseliyordu. Adam sanki soluk
almas gerektiini o anda anmsam gibi birdenbire ban su
dan kard. Burnunun ucunda, suya yansyan, ereltiotlaryla
kapl o kynn ne olduunu kavrayamyormu gibi aknlkla
baknd. Her ereltiotunun zerinde ufack, yemyeil, prl prl
bir hayvanck oturmu, kendisine bakyor, var gcyle "Vrak!
Vrak!" diye haykryordu.
Gu rdulu, pek sevindi pek, "Vrak! Vrak! Vrak!" diye ya
ntlad, o byle sesienince btn ereltiotlarndan suya, sudan
ereltiotlarna doru bir kurbaa sraydr balad. Gurdulu
da "Vrak!" diye bararak zplad, tepeden trnaa srlsklam,
arnuriara batm olarak kyda buldu kendini; kurbaa gibi
meldi, ylesine iddetle "Vrak!" diye bard ki, devrilen sazlar
ve otlar batakla dt.
"yi de, boulmaz m?" diye sordular soylu yiitler bir ba
lkya.
"E, bazen Omobo kendini unutur, kaybolur, gider... Ama
boulmaz... Asl dert balklarla birlikte aa takldnda... Bir
gn kendisi balk tutmaya kalktnda yle olduydu... A

333
suya salm, bakm bir balkcaz aa taklmak zere, ne yap
sn, o balkla o kadar zdelemi ki, kaldrp kendini suya at
m, kendisi girmi aa ... Omobo ite, bilirsiniz ..."
"Omobo da nereden kt? Ad Gurdulu deil miydi?"
"Biz Omobo diyoruz."
"Ama o kz ... "
"Ha, bakn, o bizim kyden deil, demek onun kynde
yle aryorlar."
"Peki, kendisi hangi kydendir?"
"Valla, yle, dolar ite ... "
Atllar armut aalaryla dolu bir meyve bahesinin yann
dan geiyorlard. Armutlar olgundu. Savalar mzraklary
la armutlar iliyor, miferlerinin azlndan ieri atyorlar,
sonra saplarn tkryorlard. Armut aalanyla bir sraya
dizilmi, kimi grseler beenirsiniz? Gurdulu-Omobo'yu. Kol
larn arptarak dal gibi yukarya doru kaldrmt, ellerinde,
aznda, bann stnde, giysilerinin yrtklarnda hep armut
lar vard.
"una bak!" dedi Carlomagno elenerek, "Kendini armut
aalarna benzetmi!"
"Silkeleyeyim de grsn!" dedi Orlando ve bir sille indird i.
Gurdulu btn armutlarn birden koyuverdi, armutlar
ayrda bayr aa yuvarland, onlarn yuvarlandn gren
Gurdulu da ayrlarda bir armut gibi yuvarlanmaktan kendini
alamad, bylece gzden kayboldu.
"Majesteleri, onu balaynz!" dedi oradan bir ihtiyar
bahvan. "Martinzul kimi zaman yerinin cansz bitkiler ya da
meyvelerin arasnda deil, hkmdarmzn sadk kullarnn
yannda olduunu anlayamyor!"
mparator hogryle sordu: "Peki, sizin Martinzul dedi
iniz bu kan zoru ne? Kafasndan neler getiini kendi de
bilmiyor galiba!"
"Biz nereden bilelim, efendimiz?" htiyar bahvan grm
geirmi birinin saduyusuyla konuuyordu. "Aslnda belki
tam anlamyla kak olduu da sylenemez: Varolan, ama oldu
unu bilmeyen biri yalnzca."
"Aman ne gzel! Bir yanda varolan, ama olduunu bilme-

334
yen bu bendem, bir yanda varolduunu bilen, ama varolmayan
valyem. Birbirlerine pek yarayorlar, inann bana!"
Carlomagno artk eyer stnde durmaktan yorulmutu. At
uaklarna dayanarak, sakalnn arasndan soluyup sylenerek
indi: "Zavall Fransa!" mparator yere basar basmaz, bir iaret
verilmi gibi btn ordu durdu ve ota kuruldu. Karavana pi
irmek iin kazanlar hazrland.
"Gurgur mudur nedir... Getirin bakaym bana, ad neydi
onun?" dedi Kral.
"Ad gittii yere gre deiir," dedi bilge bahvan, "pei
ne takld Hristiyan ya da kafir ordusuna gre de; Grgr da
derler, Cid i-Yusuf da, N'aber Yusuf, Bin-stanbul, Pestanzul,
Bertinzul, Martingarip, Gariban, Hayvanherif, Vadideki irkin,
Gian Paciasso ya da Pier Paciugo da adlardr. Tanr bilir, cinin
bucanda bir iftlikte bunlardan apayr bir ad takm da ola
bilirler; bir de ne var, biliyor musunuz, adlar mevsimden mev
sime deiir. Galiba adlar ona hi yapp kalmyor, zerinden
akp gidiyor. Zaten hangi adla arrsanz onun iin fark etmez.
Onu arrsnz, keilerden birini aryorsunuz sanr; laf ara
snda 'peynir' ya da 'ekmek' deyin, 'Buradaym' diye ses verir."
ki valye -Sansonetto ile Dudone- Cmdulu'yu karga tu
lumba, uval gibi srkleyerek getiriyorlard. Carlomagno'nun
nne varnca ite kaka ayaa kaldrdlar. "A ban, hayvan!
Kraln huzurunda olduunu grmyor musun?"
Cmdulu'nun yz aydnland; Frank zellikleriyle Marip
li zelliklerinin birbirine kart, scak basm bir ablak yzd
bu: Karasar cildini kzl iller basmt; kemerli bir burunla i
dudakl fara gibi bir azn zerinde, iinde kan damarlar g
rnen su mavisi gzler; sarmtrak, kvrck salar, tutarn tutam,
fra gibi bir sakal. Btn o sa sakal ormannn arasnda taklp
kalm atkestaneleri ve pisipisiler.
Carlomagno'nun nnde yerlere kapanp secde etmeye ba
lad, bir yandan da enesi almt. o ana dein yalnzca hay
van sesleri kardn iitmi olan o beyzadeler aakaldlar.
Szckleri yutarak, dili dolaarak, bir tela konuuyordu, kimi
zaman bir leheden tekine, hatta Hristiyan ve Marip dilleri
nin birinden tekine dur duraksz atlyordu. Anlalmaz sesler,

335
ipe sapa gelmez szler arasnda, aa yukar yle demeye ge
len bir sylev veriyordu: "Burnumu yerlere dedirerek, dizieri
nize kapanp arz- ubudiyet eylerim, naiz majestelerinin muh
teem bendesiyim efendimiz, zat- alileriniz emreyleyin, bende
nizin itaati sonsuzdur." Kemerine bal tad ka silah gibi
ekti. "... Majesteleri 'hkmediyorum, emreyliyorum, yapla'
deyip de asasyla byle, byle, ite asamla benim yaptm gibi
yapt myd, sonra da byle benim bardm gibi 'hkmedi
yoruuuum, emreyliyoruuum, yaplaaaa!' diye bard myd,
siz btn kpolu kpek kullar bana ba emek zorundasnz,
yoksa kaza oturturum hepinizi ha, en bata da seni, bunak
suratl, sakall ihtiyar, seni!"
"Kellesini bir vuruta m uuraym, efendimiz?" diye sor
du Orlando, klcn kmndan ekmiti bile.
"Efendimiz, yalvarrz, balayn onu," dedi bahvan.
"Hep byle kartrr ite: Kralla konuuyorum diye kafay da
tt, karsndaki mi kral, kendisi mi, hatrlamaz oldu."
Dumanlar tten kazanlardan karavana kokusu geliyordu.
Carlomagno balayc bir tavrla: "una bir tas orba ve
rin!" diye buyurdu.
Gurdulu azn gzn oynatarak, yerlere kadar eilip
anlalmaz szler ederek bir aacn altna ekildi, yemeine
dald.
"imdi ne halt ediyor?"
Gurdul tas yere brakm, sanki iine girmek istermi
gibi ban sokmaya alyordu. yi yrekli bahvan arnzun
dan tutup sarst: "Martinzul, akln bana devir, sen orbay
ieceksin, orba seni deil! Unuttun mu? Kakla azna gtre
cektin hani ..."
Gurdulu hrsla orbay kaklamaya giriti. Ka yle
canla bala savuruyordu ki, ara sra hedefi aryordu. Dibin
de oturduu aacn, tam kendi bann yksekliinde bir oyu
u vard. Gurdulu aacn oyuuna kak kak orba dkmeye
balad.
"Senin azn deil o, aacn oyuu!"
Varolan eylerin ortasnda, srtn kamak isteyen bir tay
gibi keyifle yuvarlanan bu etli butlu, iri bedenin hareketlerini

336
Agilulfo bandan beri tedirginlikle kark bir dikkatle izlemi
h; ona baktka ba dnyordu sanki.
"valye Agilulfo!" dedi Carlomagno. "Bakn ne diyece
im! Bu adam size seyis olarak atyorum! Ne dersiniz, ha? G
zel bu lu, deil mi?"
valyeler alay ederek kkr kkr glyorlard. Her eyi
(hele ak seik bir imparator buyruunu) ciddiye alan Agi
lulfo ise ilk komutlarn vermek zere yeni seyisine dnd,
ama Gurdulu orbay mideye indirdikten sonra, aacn gl
gesine serilip uyuyakalmt. ayra devrilmi, az ak, hor
luyordu, gs, midesi, karn, demirci kr gibi inip kalk
yordu. Yal tas kocaman plak ayaklarndan birinin yanna
yuvarlanmt. Herhalde kokusunu ekici bulmu olan bir
kirpi, atlarn arasndan kp tasa yaklat, dibinde kalm bir
ka damla orbay yalamaya koyuldu. Bu arada dikenlerini
Gurdulu'nun plak ayann tabanna srtyordu, ipincecik
bir orba szntsn izledike, dikenlerini iyiden iyiye bastr
maya balad. Avare sonunda gzlerini at: Onu uykusundan
eden ac duygusunun nereden geldiini anlayamadan bakla
rn evresinde gezdirdi. ayrn ortalk yerinde dimdik kay
nanadiline benzeyen plak aya, yannda da ona bir gzel
yaslanm duran kirpiyi grd.
"Ey ayak!" diye sylenmeye balad Gurdulu, "Hey, sana
sylyorum, ayak! Budala gibi orada dikilmi ne halt ediyor
sun? O hayvan seni delik deik ediyor, grmyor musun! Ayaa
ak, ayak! apal ayak! Beri ekilsene! Cann yanyor, duymuyor
musun? Salak ayak! Birazck ek kendini canm, birazck ye
ter! Bu kadar da budala olunur mu yahu! Ayaaak! Sz anlamaz
ayak! Bak una, nasl da kalbura evirtiyor kendini! Biraz beri
ekil, salakl Nasl anlatsam, bilmem ki! Bak, dikkatli bak ama:
Ben ne yaparsam sen de yle yap, ite yleee..."
Byle diyerek bacan kvrd, ayan kendine ekti, kirpi
den kard.
"te oldu: Grdn m ne kolaym, gsterir gstermez sen
de becerdin. Enayi ayak, neden onca zaman kendini delik deik
ettirdin sanki?"
Acyan tabann ovuturdu, frlayp ayaa kalkt, slk al-

337
maya balad, bir kou tutturdu, allklara dald, bir yellendi,
derken bir daha, gzden kayboldu.
Agilulfo onu aratrmak ister gibi harekete geti, ama ne
reye kaybolmutu acaba? nnde sk yulaf tarlalar, kocayemi
ve kurtbar itleriyle yol yol olmu, rzgarn at aynatt vadi
alyordu, iektozu ve kelebek ykl meltemler, gkyzn
den kpks, apak bulutlar gelip geiyordu. Gurduli, gnein
dnerken aynak k glge oyunlar yapt bu tepelerde sr ol
mutu, u ya da bu yamacn herhangi bir noktasnda olabilirdi.
Kim bilir nereden, atlak bir trk sesi geldi: "Bayonne'un
da kprleri vay vay!.."
Vadinin tepesinde Agilulfo'nun beyaz zrh kollarn g
snde kavuturdu.
"Ee, yeni seyisin hizmetine ne zaman balyor?" diye takl
dlar valye meslektalar.
Agilulfo bir otomat gibi, tonsuz bir sesle belirtti: "mpara
torun szl buyruu kanun hkmnde kararname gcnde
dir, derhal y rrle girer."
"Bayonne'un da kprleri vay vay!.." Ses bir daha duyuldu,
bu kez daha uzaklardan.

338
4

Bu yknn getii ada dnyann dzeni henz kark


t. Varolan hibir eyin karlk vermedii adlara, dncelere,
kalplara, kurumlara rastlamak olaand. te yandan yeryz
adsz, teki eylerden ayrmsz cisimlerle, kiilerle, yetilerle kay
nayordu. yle bir ad ki, varolma, iz brakma, varolan her
eyle srtme iradesi ve direnci henz tmyle kullanlmyor
du, nk ok kii -yoksulluktan, bilgisizlikten ya da tam tersi
ne, her ey byle de pekala yrdnden tr- bundan hi
yararlanmyordu, bu yzden bir miktar bolukta ylece yitip
gidiyordu. te o zaman, byle erimi durumda bulunan irade
ve zbilincin, tpk alglanamayacak kadar minik su zerreleri
nin younlap buluta dnt gibi, bir noktada younlat
oluyordu; bu topak, rastlant sonucu ya da igdyle o zaman
lar ou yerde ak bulunan bir ada, bir soya, askeri kadrolarda
bir rtbeye, bir yerine getirilecek grevler ve saplanm kural
lar beine tosluyordu; -en nemlisi- bo bir zrha rastlyordu,
en nemlisi dedim, nk o olmazsa varolan biri bile yok olma
tehlikesiyle kar karya kalrd, siz bir de varolmayan d
nn ... Guildivernizade Agilulfo'nun da yiitlik gsterip annn
yrmesi byle balamt ite.

Bu yky anlatan ben Rahibe Teodora, Ermi Colombano


Tarikat'ndanm. Manastrda, eski belgelerden, grme oda
snda kulama alnan dedikodulardan, bir de olaylar yaa
m kiilerden salayabildiim tek tk tanklktan yararlanarak
yazyorum. Biz rahibeler askerlerle konuma frsatn pek bu-

339
lamayz: Demek istiyorum ki, bilmediklerimi de d gcm
le kafamda canlandryorum; elimden baka ne gelir ki? Zaten
yknn tamam da benim iin pek ak seik deil. Anlayla
karlamalsnz: Soylu ailelerden de gelmi olsak, biz rahibeler
ky kz saylrz, hep dnyann dnda, her eyden uzak, ilkin
atolarn, ardndan manastrlarn drt duvar arasna kapal
yaamzdr; yaammz boyunca grp greceimiz, dinsel
trenler, dualar, perhizler, tarla ileri, hasat, babozumu, uak
larn krbalanmas, akrabalar arasnda zina olay, bir miktar
yangn, be idam, ara sra dman istilalar, yamalar, rza
gemeler, veba salgnlar falandr, hepsi o kadar. Bir zavall ra
hibecik ne bilsin dnyay? Ben de ite, gnahlarnn kefareti
olarak anlatmaya baladm bu yky gbela srdryo
rum. imdi Tanr bilir, size arpmay nasl anlatacam; ben,
Tanr korusun, mrm boyu savalardan uzak kalmmdr; a
tomuzun eteindeki ovada yaplan o drt be meydan savann
dnda demek istiyorum, biz kz ocuklar burlarn arasndan,
kaynar katran kazanlarnn ortasnda durup seyrederdik (sonra
nice gmlmemi ceset ayrlarda rmeye braklrd da, er
tesi yaz biz oyun aynarken bir eekars bulutunun altnda bu
lurduk!), diyordum ya sava stne bir eycikler bilmem ben.

Rambaldo da bir ey bilmiyordu: Yaamnn baharnda akl


fikri savatayd ama, bu silah banda ilk gn olacakt. Orada,
safta yerini alm, atnn stnde saldr buyruunu bekliyor
du, ama hi zevk ald yoktu. st ba bir alay eyle ykly
d: elik rgden boazlkl yelei, yakalkl, omuzluklu, ka
rnlkl zrh, ieriden baktnda dary yarm yamalak gre
bildii gagal miferi, zrhnn stnde sava giysileri, kendin
den byk bir kalkan, saa sola dneyim derken arkadalar
nn kafasna indirdii bir mzrak ve altnda, her yan demirden
rtlerle kapl olduundan, grnmeyen bir at.
Emir Isoarre'nin kann dkerek babasnn cn alma is
tei hemen hemen gemiti. Btn ordu saflarnn iaretlenmi
bulunduu birtakm haritalara bakarak kendisine demilerdi ki:
"Borazan aldnda sen atnn zerinde mzran dorultup
dmdz karya ko, ta onu ileyene kadar. Isoarre saflarn tam

340
o noktasnda dvr. Yampiri gitmezsen mutla k< y. 1-.. l . . .
btn dman ordusu dalrsa o baka, ama byk b i r l'Y l
men hibir zaman ilk saldrda olmaz zaten. Bak, i md i .sl l .
ufak bir hesap yani da olabilir, ama onu sen iley enwzst l ,
tasalanma, senin yanndaki ileyecektir nasl olsa." i ll'r biiy l
yryorduysa, Rambaldo'nun uruurunda bile deildi art k.
arpmann baladnn belirtisi ksrk oldu. Ramb. l
do aalardan sapsar bir toz bulutunun ilerlediini grd , b i r
baka toz bulutu da ayaklarnn dibinden ykseldi, nk 1 l
ristiyan atlar da drtnala komaya balamlard. Rambaldo
balad ksrmeye; zaten imparatorluun btn ordusu zrh la
rnn iine tklm ksryordu, byle ksrerekten, kafir to
zuna doru drtnala kouyordu, Maripli ksr de gittike
daha yakndan duyuluyordu. ki toz bulutu birbirlerine eriti;
ovann drt bir yan ksrklerle ve mzrak vurularyla inledi.
lk arpmada hner, ilemekten ok (nk yle yaparsan
mzran kalkanlara arpp paralama ya da daha beteri, o hz
la yzst yere aklma tehlikesi vard), dman altndan ala
a etmekti: Tam atma annda mzra hop diye kyla eyeri
arasna sokmak gerekiyordu. iler yolunda gitmeyebilirdi elbet
te, nk mzran ucunu yere evirdin mi kolayca bir engele
taklabilirdi ya da bir bakardn, yere saplanp kaldra olmu,
mancnk gibi seni eyerinden frlatyor. Yani ilk saflarn arp
mas demek, mzraklarna yapm savalarn havada uu
mas demekti. stelik elinde mzrak varken insan ya dostunun
ya dmannn brne vurmadan birazck olsun saa sola d
nemediinden, hemen yle bir trafik tkankl oluyordu ki, bir
ey anlayabilene akolsun. te o zaman geriden iki tarafn aslan
kllarn ekmi drtnala yetiiyorlard, yldrm gibi darbeler
indirerek o kalabal yarmalar pek g olmuyordu dorusu.
Sonunda dman ampiyonlar kalkan kalkana kar kar
ya geliyorlard. Teke tek vurumalar balyordu, ama yerler
artk at leleri ve llerle kapl olduundan, savalar gbela
hareket edebiliyorlard, birbirlerine eriemediklerinden, kar
lkl svp sayarak iierini boaltyorlard. O noktada svgnn
nitelii ve arl byk nem kazanyordu, nk svgnn
ldrc ya da ancak kanla temizlenen trden, dayanlmaz,

34 1
orta iddette ya da sudan oluuna gre farkl telafi yollar ge
rekebilirdi, bazen de kuaktan kuaa aktarlan kan davalar
doard. Dolaysyla, birbirinin meramn anlamak nemliydi,
ama Mariplilerle Hristiyanlarn, ortada dolaan onca Marip
ve Hristiyan lehesi varken birbirlerinin meramn anlamalar
kolay deildi; diyelim ki ne demeye geldiini anlamadn bir
kfr yedin, ne yapacaktn? Yutup oturman gerekirdi, stelik,
Tanr bilir, mr boyu haysiyetinden olmu olacaktn. te bu
nedenle, arpmann bu aamasna evirmenler de katlrd:
Hafif silahlarla donatlm, ufak tefek atlara bindi rilmi srat
li bir birliktiler, drt bir yan dolar, svgleri havada yakalar,
kime yneltilmilerse annda onun diline evirirlerdi.
"Khar as-Sus!"
"Solucan pislii!"
"Miirik! Sozo! Mozo! Escalvao! Marrano! Hijo de puta! Zabal
kan! Merde!"
Bu evirmenleri ldrmernek gerektii konusunda iki ta
raf arasnda sessiz bir centilmenlik anlamas vard. Zaten e
virmenler oradan oraya seirtip dururlard, o kargaada, kos
kocaman bir ata binmi, elleri kollar zrhlarla kapl, kurun
gibi ar bir savay ldrmek kolay i deilken, onlarn pire
gibi sradklarn bir dnn. Ama bilinen bir gerekti: Sa
va savat, eh ara sra postu deldiren de oluyordu elbette. te
yandan, evirmenler de birka dilde "orospu ocuu" demeyi
bilmelerinden yararlanarak, onca tehlikenin iine atlyorlarsa,
bu ite birtakm karlar vard kukusuz. Eli abuk olan, sava
alanlarndan her zaman iin iyi bir rn toplayabilirdi, hele
tam zamannda, yani getii her yeri ekirge gemie benzeten
piyade erieri gelmeden varabilirse.
Piyadeler, yerde ylm olduklarndan, vr zvr toplama
da daha elverili konumdadrlar, ama valyeler iin en civcivli
annda, eyederinin stnden tepelerine bir tane indirir, ne var
ne yoksa yukarya ekiverirler. Ganimet diyorsam, llerden
alnan eya demek istemiyorum, nk l soymak insann
yle kafasn toplamasn gerektiren bir itir, burada sz konu
su olan kaybedilen eyalar. Savaa byle birbiri stne kat kat
ylan binbir donanmla ssl gitme greneinden dolay, daha

342
ilk atma bir alay akla hayale gelmez vr zvr yere der. Eh,
durum byle olunca da kimde savaacak hal kalr artk? Asl vu
ruma dklenleri toplamak iindir; akama ordugaha dnnce
gelsin takas, alveri fasl. Dne dolaa, bir ordugahtan tekine,
hatta ayn ordugahn bir alayndan tekine aktarlanlar hep ayn
eyalardr, zaten sava dediin gittike daha ok hrpalanan, be
relenen eyalarn elden ele gemesinden baka nedir ki?
Rambaldo'nun bana gelenler kendisine sylenenlere hi
mi hi uymad. Mzran dorulttuu gibi atld, iki safn kar
lamasn heyecandan titreyerek bekledi; ama kimse birbirine
demeden, valyelerin her biri iki dmann arasndan gesin
diye hesaplanm gibiydi her ey. ki ordunun saflar birbirine
srt evirerek her biri kendi yolunda bir sre drtnala gitti, sonra
geri dndler, vurumaya altlar, ne var ki o ilk cokudan eser
kalmamt. O kemekete emiri imdi nasl bulacakt? Rambal
do kazk gibi bir Maripliyle kalkan kalkana arpt. kisinden
hibiri tekine yol vermeye niyetli deil gibiyd i: Kalkanlaryla
itiip duruyorlard, atlar da taynaklarn yere dayamt.
Aldan yaplmasna soluk yzl Maripli konutu.
"evirmen!" diye bard Rambaldo. "Ne diyor bu?"
O aylaklardan biri ayak altnda dolayordu zaten, hemen
bitiverdi: "Geit vermeni istiyor."
"Daha neler!"
evirmen evirdi, beriki yantlad.
"Mutlaka gemeliymi, grevliymi; o gemezse sava
planland gibi yrmezmi ... "
"Emir Isoarre'nin nerede olduunu sylesin brakaym!"
Maripli bararak alak bir tepeyi gsterdi. evirmen:
"urada, u soldaki tepedeymi!" Rambaldo dnp drtnala
uzaklat.
Yeil ehramlara brnm emir ufku seyrediyordu.
"evirmen!"
"Buradaym."
"Syle una; ben Rossiglione markisinin oluyum ve baba
mn cn almaya geldim."
evirmen evirdi. Emir drt parman birletirip yukar
kaldrarak bana ne der gibi sallad elini.

343
"O da kimmi?"
"Babam kimmi, ha? Bu senin son kstahln olacak!"
Rambaldo klcn ekti. Emir de onu taklit etti. Silahrlne
diyecek yoktu. Rambaldo'nun ba dertteydi ki, az nceki al
suratl Maripli soluk solua, bir eyler bararak yetiti.
evirmen alelacele evirdi: "Durun efendim! Balayn,
yanlmm! Emir Isoarre sa yandaki tepede olacakt! Bu Emir
Abdl'dr!"
"Teekkrler!" dedi Rambaldo. "Onurlu bir savasnz!"
Atnn ban evirdi, Emir Abdl' klcyla selamladktan son
ra drtnala teki tepeye yolland.
Rambaldo'nun markinin olu olduu sylenince Emir Iso
arre "Efendim?" dedi. Kulana birka kez bararak yinelemek
gerekti.
Sonunda ban sallad, klcn ekti. Rambaldo zerine
atld. Ama tam vurumaya balamlard ki, belki Isoarre bu
da deildir diye bir kuku dodu iine, cokusu biraz snd.
Olanca heyecanyla vurumaya alyordu ama, darbeleri in
dirdike, hasmnn kimliinden bsbtn kukulanyordu.
Bu kararszln az kalsn canyla deyecekti. Maripli onu
gittike daha yakndan sktryordu ki, yan balarnda bir k
yamettir koptu. Bir Mslman subay kargaann iine dalm
t, birden bir lk att.
O l duyan Rambaldo'nun hasn atekes ister gibi kal
kann kaldrd, yant verdi.
"Ne dedi?" diye sordu Rambaldo evirmene.
"Dedi ki: Evet, Emir Isoarre, gzln hemen yetitiriyo
rum!"
"Ya, demek o deilmi!"
"Ben," diye aklad hasm, "Emir Isoarre'nin gzlk
baym. Siz Hristiyanlarn henz bilmediiniz bir aygt olan
gzlk, gz kusurlarn dzeltmeye yarayan merceklerden ya
plr. Isoarre miyoptur, savata gzlk takmak zorundadr, ama
gzlk camdan olduu iin, her vuruunda bir tanesi krlr.
Benim grevim ona her seferinde yeni gzlk yetitirmek. Bu
nedenle sizinle olan vurumam kesmeyi diliyorum, yoksa gz
leri doru drst grmeyen emirim g durumda kalacak."

344
"Gzlkba, ha!" diye kkredi Rambaldo, fkesinden
hemen onun karnn m desin, yoksa gerek Isoarre'nin zeri
ne mi atlsn, bilemiyordu. Ama gz grmez olmu bir hasmla
vurumak da marifet miydi sanki?
"Beni brakmak zorundasnz beyzadem," diye srdrd
gzlkba, "nk sava planna gre Isoarre'nin klna za
rar gelmemesi gerekiyor, ama gz grmezse hali dumandr!"
Ve gzl elinde saliayarak telere doru baryordu: "te
emirim, gzlnz geliyor!"
"Yooo!" dedi Rambaldo, bir kl vuruuyla gzl pa
rampara etti.
Ayn anda, sanki bin para olan merceklerin ngrts so
nunun geldiini belirtmi gibi, Isoarre dosdoru gidip bir H
ristiyan mzrana sapland.
"imdi," dedi gzlk, "Cennetteki hurileri grmek iin
gzle gerek duymaz nasl olsa." Atn mahmuzlayarak uzak
lat.
Emirin cesedi eyerinden dt, hacaklar zengilere takl
kald, at onu srkleyerek Rambaldo'nun ayaklarnn dibine
getirdi.
Isoarre'yi lm, yerde srklenir grmenin heyecan, onu
izleyen eliik dnceler, sonunda babasnn cn alm ol
duunu syleyebilmenin zaferi, emirin lmne gzln bin
para ederek yol am olmakla cn hakkyla alp almad
sorusu, kendisini oraya kadar getirmi olan amacndan kendini
birdenbire yoksun duymann aknl, hepsi yreinde bir an
srd. Ardndan duyduu tek ey, savan ortasnda kafasna
ivi gibi saplanan o dnceden kurtulmu olmann, ayaklar
na kanat takm gibi koabilmenin, evresine bakabilmenin, sa
vaabilmenin olaanst ferahl oldu.
O zamana dein emiri ldrmekten baka bir ey dne
mediinden, savan dzenine hi dikkat etmemiti, hatta bir
dzeni olduunu bile dnmemiti. Her ey yepyeni geliyor
du, savan lgnln ve dehetini ancak imdi tadar gibiydi.
Toprak imdiden llerle ieklenmiti bile. Zrhlaryla devrii
mi cesetler, demir uyluklar, dirseklikleri ya da baka zrh par
alar st ste ylrken nasl olanak vermilerse yle yatyor-

345
lard, bazlarnn kollar ya da bacaklar havaya dikili kalmt.
Yer yer kaln zrhlarda gedikler alm, i organlar darya d
klmt, zrhlarn iinde sanki salam birer beden yokmu da
rastgele barsaklar tktrlm, onlar da ilk yarktan frlam
gibiydi. Bu kanl grntler Rambald o'yu pek duygulandrd:
Yoksa btn o kabuklar kmldatann, glendirenin scak in
san kan olduunu unutmu muydu? lerinden yalnzca bir ta
nesi btn o kabuklardan ayryd: Yoksa Rambaldo zrh apak
valyenin ele avuca smaz yapsnn btn ordugaha yayld
n m sanmt?
Atn mahmuzlad. ster dost, ister dman, yaayan varlk
larla karlamak isteindeydi.

Ufack bir vadideydi: Her yan psszd, llerle zerlerinde


vzldayan sineklerden baka kimsecikler yoktu. Sava bir ate
kes annda olmalyd ya da alann bambaka bir yerinde kuduru
yordu. Rambaldo atnn zerinde, evresini dikkatle inceleyerek
gidiyordu. Birden bir nal sesi: Bir tepenin zerinde ata binmi
bir sava. Bir Maripli! evresine abucak bir gz atyor, atnn
dizginlerini gevetiyor, kamaya balyor. Rambaldo atn mah
muzluyor, dyor peine. imdi o da tepenin zerinde; bak
yor Maripli orada, ayrda drtnala gidiyor, zaman zaman fn
dk aalarnn arasnda gzden kayboluyor. Rambaldo'nun at
ok gibi: Komaktan baka ey beklemiyarmu sanki. Delikanl
memnun: te, sonunda, o cansz kabuklarn altnda at ata, insan
insana benzemi. Maripli saa sapyor. Niin? Rambaldo imdi
ona yetieceine emin. Ama o ne, allklarn arasndan bir ba
ka Maripli bitiveriyor ve yolunu kesiyor. Kafirlerin ikisi birden
geri dnp Rambaldo'nun zerine ullanyorlar: Tuzakm bu!
Rambaldo klcn ekip ileri atlyor, "Alaklar!" diye baryor.
Biri karsna kyor, miferi kapkara, yabanarsnn an
tenleri gibi ift boynuzu var. Delikanl bir kl vuruundan
kendini kolluyor, klcn onun kalkanna var gcyle indiriyor,
ama at kanyor, ilk Maripli yakndan sktryor, imdi Ram
baldo kl kalkan oyununa giriiyor, bir yandan da dizlerini ve
kalalarn aynatarak atn kendi evresinde dnmeye zorluyor.
"Alaklar!" diye haykryor, gerekten fkeli, nk gerekten

3 46
etin bir sava veriyor, iki dmanla birden ba edebilmek iin
didinirken gcnn azalmas kemiklerine ve kanna ileyen
ldrc bir perianlk yaratyor, imdi tam dnyann varoldu
una inanmken belki de lecek Rambaldo ve tam da imdi l
mek daha ok mu zc, daha az m, bilemiyor.
kisi birden sktryorlard. Geriliyordu. Klcnn kabzas
n smsk kavramt: Onu bir kaybetse her eyi kaybederdi. O
anda, tam o son anda, birinin drtnala geldiini duydu. O sesle
birlikte, sanki bir trampet almasna, iki hasn ondan ayrl
dlar. Gerilerken kalkanlarn kaldrm siper ediyorlard, Ram
baldo da dnd: Bakt, yan banda Hristiyan silahlar tayan,
zrhnn zerine menekerengi tunik giymi bir valye. Mi
ferinin tepesinde yine menekerengi upuzun tylerden oluan
bir sorgu dalgalanyordu. Hafif bir mzra evik hareketlerle
savurarak Mariplileri uzak tutuyordu.
imdi yan yanalar, Rambaldo'yla tanmad valye. O hep
yle mzran fr dndryor. ki dmandan biri aldatc bir
hareket yapp mzran elinden kapmay deniyor. Ama menek
e valye mzra zrhnn halkasna asyor, elini klcna atyor.
Kafirin zerine atlyor, teke tek vuruuyorlar. Rambaldo kim
olduunu bilmedii koruyucusunun klcn nasl bir eviklik
le kullandm grnce az kalsn her eyi unutup seyre cialacak
oluyor. Ama bir an sryor bu : Hemen teki dmann zerine
atlyor, kalkanlar byk bir grltyle arpyor.
Bylece menekenin yannda vurumaya girdi. Baarsz
kalan her yeni saldrdan sonra dmanlar geri ekildiklerinde,
hzl bir dei tokula biri tekinin hasmyla arpmaya bal
yor, farkl silah oyunlaryla Mariplileri serseme eviriyorlard.
Bir arkadala dirsek dirsee arpmak tek bana arpmak
tan bambaka eydi: Birbirinizi yreklendirirsiniz, bir dman
olma duygusuyla bir dostu olmak duygusu ayn scaklk iinde
erir gider.
Rambaldo kendi kendisini yreklendirebilmek iin sk sk
berikine sesleniyor; o ise susuyor. Delikanl, arpma srasnda
soluunu idareli kullanmak gerektiini aniayp kendi de susu
yor; ama dorusu silah arkadann sesini duymadna da bi
raz can sklyor.

347
Kavga daha da kzyor. Ve ite meneke giysili sava
kendi Mariplisini eyerinden alaa ediyor: Adam yaya kaln
ca allklara snyor. teki Rambaldo'nun zerine ullanyor,
ama vurumada klcn kryor; tutsak dmekten korkarak
atn dndryor, o da kayor.
"Teekkr ederim kardeim," diyor Rambaldo yardmna
koan valyeye yzn ap gstererek, "hayatm kurtardn."
Ve ona elini uzatyor. "Adm Rossiglione markilerinden Ram
baldo, valye adayym."
Meneke valye hi yant vermiyor: Ne adn balyor,
ne Rambaldo'nun uzatt sa elini skyor, ne yzn ayor.
Delikanl kzaryor. "Neden yant vermiyorsun bana?" teki
ne yapsa beenirsiniz? Atn dndryor, drtnala uzaklayor.
"valyem, sana hayatm borlu olsam da bu yaptn ld
rc bir aalama sayacam!" diye sesleniyor Rambaldo, ama
valye uzaklam bile.
Bir yandan esrarl kurtarcsna duyduu minnet, vuruma
srasnda doan sessiz birliktelik, bir yandan o beklenmedik
kabalk karsnda kapld fke, te yandan zaferle biraz ya
ttktan sonra kendine hemen oyalanacak baka nesneler ara
ma hrsyla Rambaldo meneke savann peine dmek ze
re atn mahmuzluyordu; bir yandan da avaz avaz baryordu:
"Kim olursan ol, kstahln deteceim sana!"
Mahmuzluyor, mahmuzluyor, gelgelelim at kmldamyor.
Geminden tutup ekiyor, atn ba aa dyor. Eyerinden
sarsyor, sanki bir tahta atm gibi sallanyor. Bunun zerine
yere iniyor. Atn demirden baln karyor ve gzlerinin ak
n gryor: lm. Zrhnn iki demir levhas arasndan giren
bir Maripli darbesiyle yreinden vurulmu. Bacaklarn ve
kalalarn saran demir kalplar onu olduu yere kk salm
gibi ayakta tutmasalar, oktan yere ylacakm. Kendisine o
ana kadar hizmet ettikten sonra ayakst len o yiit ksran
acs Rambaldo'nun yreindeki tkeyi bir an bastrd: Hey
kel gibi kalakalm atn boynuna sarld, soumu burnundan
pt. Sonra silkindi, gzlerini kurulad, yaya kaldndan, koa
koa uzaklat oradan.
Ama nereye gidecekti? Bir derenin aalkl yamacnda,

348
bozuk dzen patikalarda kouyordu, evresinde sava izi g
rnmyordu artk. Gizemli valyenin izini de yitirmiti. Ar
tk onu elinden kardna inanarak, rastgele yrd, yine de,
hala "Ama bulacam onu, isterse dnyann br ucunda ol
sun!" diye dnyordu.
imdi o kavurucu scaktan sonra, en byk derdi susuz
luktu. Dere kysna su imeye indiinde allarn kprdadn
duydu; ayrda uzun bir iple bir fndk aacna balanm bir at
otluyordu, zerindeki ar zrh paralar karlm, oraca y
lmt. Hi kuku yoktu: Gizemli valyenin atyd, sahibi de
uzakta deildi herhalde! Rambaldo onu aramak iin sazlarn
arasna dald.
Dere kysna vardnda, ban yapraklarn arasna soktu;
sava oradayd. Ba ve srt, kabuklu deniz hayvanlarn an
dran zrhn ve miferin iinde kapalyd; ama zrhn uyluk, diz
ve bacak paralarn karmt, szn ksas, belden aas p
lakt ve derenin kayalar zerinde yalnayak kouyordu.
Rambaldo gzlerine inanamyordu. nk bu bir kadn
plaklyd: Altn tylerle kapl dmdz bir karn, yuvarlack
pembe kaba etler, uzun, gergin gen kz bacaklar. Bu gen kz
yars (kabuklu deniz hayvan yars imdi daha da insanlktan
uzak ve anlamsz grnyordu) kendi ekseninde dnd, uygun
bir yer aratrd, ayaklarn akntnn iki yanna bastrp dizle
rini biraz bkt, demir zrhl kollarn dizlerine dayad, ban
ne poposunu geriye uzatt, rahat rahat, kurumla i etmeye
koyuldu. Yuvarlaklar uyumlu, tyleri narin, fskyesi nazik bir
hanmckt. Rambaldo ona derhal sevdaland.
Sava kz dereye indi, suya doru eildi, hafiften rpere
rek arabuk ykand, pembe ayaklaryla srayarak yukar ko
tu. te o anda kendisini sazlarn arasndan dikizlemekte olan
Rambaldo'yu fark etti. "Kpolu kpek!" diye bard, kemerin
den bir haner ekip delikanlya frlatt, ama her zamanki usta
silahr hareketiyle deil, fkesinden lgna dnm, artk ta
bak m olur, sa fras m olur, elinde ne varsa erkein kafasna
frlatan sinirli kadn hareketiyle.
Yine de hanerin Rambaldo'nun alnna sapianmasna ra
mak kald. Delikanl utanarak ekildi. Ama bir an sonra, yeni-

349
den karsna dikilip ona sevdalandn sylemenin bir yolunu
bulmak iin ldryordu . Bir nal sesi iitti; ayra kotu; at yok
tu; gen kz sr olmutu. Gne alalyordu: Ancak o zaman bir
gnn geip gittiini fark etti Rambaldo.

Yorgun, yaya, bana gelen onca eyden sonra, mutlu ola


mayacak kadar sersemlemi, eski kaygsn daha yakc baka
kayglarla dei toku ettiini anlayamayacak kadar mutlu
ordugaha dnd.
"Biliyor musunuz, babamn cn aldm, yendim, Isoarre
savata ld, ben ... " ama karmakark, ala tela anlatyordu,
nk artk varmak istedii nokta bakayd, "... ite ben tam o
ikisine kar arpyordum ki, bir valye yetiip yardmma
kotu, sonra bir de ne greyim, meer asker deilmi, kadn
m, hem dnya gzeli, yzn bilmem ama, zrhnn stne
menekerengi eteklik giyiyor."
"Ha! Ha! Ha!" diye kahkahay bastlar adr arkadalar;
gslerini ve kollarn kaplayan mosmor rklere merhem
srmekle urayorlard, savatan sonra zrhlarn her kardk
larnda olduu gibi felaket bir ter kokusu sarmt ortal. "De
mek kafay Bradamante'ye taktn ha, civciv! Onun da senden
baka derdi yok nk! Bradamante ya generalleri elden geirir
ya seyisleri! Kuyruuna tuz bile eksen tutamazsn!"
Rambaldo diyecek sz bulamad. adrndan kt; gne
batyordu, kpkzl. Daha dn, gnein alaldn grdnde,
kendi kendisine yle soruyordu: "Yarn gne batarken ne hal
de olacam acaba? Denemeyi baarm olacak mym? nsan
olduumu kantlam olacak mym? Topran zerinde yrr
ken iz braktm?" Ve ite o yarnn gnbatm buydu, o ilk
denemeler alm, nemleri imdiden yitirmiti, yeni deneme
beklenmedik ve etin trdendi, tasdik yalnzca oradan salana
bilirdi. Bu belirsizlik iinde, Rambaldo beyaz zrhl valyeye
iini dkmeyi diliyordu, kendisini aniayabilecek tek kiiydi o,
neden ama, sorsanz syleyemezdi.

350
5

Manastrn mutfa hcremin altnda. Bunlar yazarken ka


layl bakr kaplarn tangrts geliyor kulama: Bulak rahi
be kardelerim kt soframzn anaklarn ykyorlar. Barahibe
bana onlarnkinden ayr bir grev vermeyi uygun buldu: Bu
yky yazma grevini. Ama aslnda manastrdaki btn iler
ayn amaca yneliktir, ruhun selametine, bu nedenle hepsi bir
gibidir. Dn arpmay anlatyordum ya, bulakhanenin tan
grts kulama mzraklarn kalkanlara ve zrhlara vuruu, ar
kllarn miferlere indirdii darbeler gibi geliyordu; avlunu n
tesinde, dokumac rahibelerin tezgahlarnn vurularn iiti
yordum, drtnala kouya kalkm atlarn nal seslerine benzeti
yordum: Bylelikle kulaklarnn iittiklerini yar kapal gzle
rim grntye, suskun dudaklarm szcklere, sonra yine daha
baka szcklere dntryor, kalemim beyaz sayfada o sz
ckleri kovalyordu.
Bugn hava daha scak, lahana kokusu daha ar, zihnim
daha bir tembel galiba; bulaklarn patrtsyla Frank ordusu
nun mutfaklarndan teye geemedim. Savalar dumanlar
tten karavana kazanlarnn nnde gryorum, taslarn oraya
buraya arpn, kaklarn trampet alar gibi tkrdatldn,
kepelerin kazanlarn kenarlarna vuruunu, boalm, dibi tut
mu tencereleri kazyn iitiyorum; ister Normanlarnki, ister
Angioinolarnki, ister Borgonyallarmki olsun, bu grnt ve
bu lahana kokusu her alayda yineleniyor.
Bir ordunun gc kard grlt patrtdan llrse,

35 1
Franklarn tangr tungur ordusunun, yemek saati geldiinde
bykln gerekten kantladn syleyelim. Gmbrt
vadilerde, ovalarda yanklanyor, sonunda bir yer geliyor, kafir
kazanlarndan gelen eit yankyla kaynayordu. Dman da
ayn saatte, berbat bir lahana arbasn kaklamakla urayor
du. Dnk sava bu denli patrtl deildi. Bu kadar da berbat
kokmuyordu.
Dolaysyla, ykmzn kahramanlarn mutfaklarn ev
resinde canlandrmaktan baka arem yok. te Agilulfo: Du
manlarn arasnda, lahana kokusundan hi etkilenmeden, bir
kazann zerine eilmi, Alvernia Alay alarna uyarlarda
bulunuyor. Ve ite gen Rambaldo, koa koa geliyor.
"valyem!" dedi soluk solua, "Sonunda buldum sizi!
Bir sorunum var, beni anlarsnz herhalde, valye olmak isti
yorum! Dnk arpmada cm aldm ... karklkta ... hem
yalnz da kaldm, bir bama, karmda iki dman ... tuzakm
yani ... o zaman ben de... demek istiyorum ki imdi dvmenin
ne olduunu rendim artk. Savata en tehlikeli yeri bana ver
sinler istiyorum ya da nemli iler baaraym da n salaym is
tiyorum ... yani kutsal davamz uruna ... savunmasz kadnlar,
zayf ihtiyarlar kurtaraym ... siz bana syleyebilirsiniz ..."
Agilulfo dnp bakmadan nce, grev banda rahatsz
edildiine ne kadar skldn belirtmek ister gibi ona srtn
evirerek bir an durdu; sonra ban evirdi, rahatlkla ve yerli
yerince konumaya balad, orackta nne srlen bir konuyu
hemen kavrayp uzmanlk bilgisiyle aydnlatmaktan zevk ald
her halinden belli oluyordu.
"Deerli valye adaymz, bana belirttin kadaryla, sa
nrm, valyelik rtbesinin, gerek sava srasnda birliklerin
banda, gerekse baka zamanlar, cesurca atldmz bireysel
giriimlerimiz srasnda, kutsal davamz savunmaktan ve ka
dnlara, ihtiyarlara, dknlere yardm elimizi uzatarak an ve
onur kazanmaktan baka bir ykmllk getirmedii kansn
dasn. Doru anlam mym?"
"Evet."
"Bak imdi: Gerekten bu saydklarnn hepsi bizim sekin
valye alaymzn zel grevleri arasnda yer alr, ama ... " Bu

352
noktada Agilulfo bir glck koyuverdi, Rambaldo'nun beyaz
boazlktan ktn duyduu ilk glckt bu ve hem nazik,
hem alayl bir glckt, "... ama grevlerimiz bunlarla bitmez.
istiyorsan sradan valyelere, birinci snf valyelere, genelkur
may valyelerine den grevleri sana bir bir sralayabilirim..."
Rambaldo szn kesti: "valyem, sizi izlemek ve rnek
almak benim iin yeterli olacaktr."
"Demek kurarnlardansa deneyimlere ncelik vermeyi ye
liyorsun; ynetmelikler buna izin veriyor. Peki, bak bugn, her
aramba yaptm gibi, Ordu Levazm Dairesi'nin hizmetinde
denetmenlik yapyorum. Bu grevim gerei; Alvernia ve Poitou
alaylarnn mutfaklarn denetlemekteyim. Beni izlersen, bu na
zik hizmet dalnda yava yava deneyim kazanabilirsin."
Hi de Rambaldo'nun bekledii ey deildi bu, biraz bo
zuldu dorusu. Ama szn geri almay istemediinden,
Agilulfo'nun abalara, mahzencilere ve bulaklara yapt
ve syledii eylerle ilgilenirmi gibi grnd, hepsinin yalnz
ca gz kamatran bir silahl servene atlmadan nceki hazrlk
trenleri olduunu umuyordu hala.
Agilulfo yiyecek taynlarn, orba porsiyonlarn, dolduru
lacak anak saysn, kazanlarn iine neyin ne kadar sacan
defalarca hesaplyordu. "unu bil ki," dedi Rambaldo'ya, "bir
orduya komuta ederken en g ey, bir kazandan ka tas orba
kacan bilmektir. Hesaplar h ibir alayda tutmaz. Ya nereye
gittiini, kaytlara nasl geireceini bilmediin tayn artklar
olur ya da -azaltaym dersen- eksik kalr, birlikte hemen ho
nutsuzluk bagsterir. Her sahra mutfann peinde artklar
toplamaya gelen sr sepet dilenci, yoksul kocakar, sakat var
dr. Ama tabii bu da bitmek bilmez bir kargaaya yol aar. Du
ruma biraz aklk getirmek iin, her alayn kendi mevcudunun
listesiyle birlikte her zaman karavana kuyruuna giren yok
sullarnn da adlarn vermelerini bildirdim. Bylece her orba
tasnn nereye gittiini kesinlikle bilebileceiz. imdi sen
valyelik grevlerinde deneyim edinmek iin, listeleri eline alp
imparatorluk mutfaklarn dolaabilir, her eyin yolunda gidip
gitmediini denetleyebilirsin. Sonra da gelip sonucu bana bildi
rirsin."

353
Rambaldo ne yapsnd? Hayr m desin, ya an ve onur ya
da hi mi desindi? yle yapsa, Tanr bilir, sama sapan bir ey
yznden kariyerini tehlikeye sokard. Gitti.
Hafakanlar basm, kafas karm olarak dnd. "Evet,
ey, yani btnyle iler yolunda grnyor," dedi Agilulfo'ya,
"aslnda tam bir arapsa. Hem sonra, u orba almaya gelen
yoksullarn hepsi karde mi?"
"Nasl, karde mi?"
"Ne bileyim, birbirlerine benziyorlar da... Birbirlerine su
damlas gibi benziyorlar. Her alayn tpk brlerininkine ben
zer bir yoksulu var. Balangta sandm ki hep ayn adam, bir
mutfaktan tekine dolayor. Sonra listelere baktm, adlar fark
l: Boamoluz, Carotun, Balingaccio, Bertella ... Bunun zerine a
vulara sordum, denetledim: Evet, birbirini tutuyor. Ama do
rusu benzerliin bu kadar da ..."
"Gidip kendim bakaym."
kisi birden Lorenlilerin kesimine yneldiler. "te, o
adam." Rambaldo biri varm gibi bir noktay gsterdi. Gerek
ten de biri vard: Ama insann gz renkleri solmu, binbir le
keyle dolmu yeilli sarl giysileri, illerle kapl, tutarn tutam,
diken gibi bir sakalla evrili yz kolay kolay seemiyor, topra
n ve yapraklarn renkleriyle kartryordu.
"O Gurdulu yahu!"
"Gurdulu mu? Al sana bir ad daha! Onu tanyor musu
nuz?"
"Adsz ve akla gelebilecek btn adlarn takld biridir o.
Teekkr ederim valye aday; yalnzca hizmetlerimizdeki bir
aksakla parmak basnakla kalmadn, imparatorun buyruuy
la atanan ve hemen sr olan seyisimi bulmama da olanak ver
din."
Larenli alar birlie tayn datma iini tamamlam, ka
zam Gurdulu'ya brakmlard. "Al, orbann hepsi senin ol
sun!"
"orbann hepsi!" diye bard Gurdulu, pencereden sar
kar gibi kazann iine eildi, her kazann en deerli ierii olan,
epeevre yapm kabuu kazyabilmek iin kayla vuru
yordu.

354
"Her ey orba!" Sesi kazann iinde yanklanyordu, o by
le canla bala debelenedursun, kazan stne devrildi.
imdi Gurdulu tersine dnm olan kazann altmda kal
mt. Ka ar bir ana vurur gibi vurduu, "Her ey orba!"
diye brd duyuldu. Derken kazan ayakland, tasbaa
gibi yruyverdi, sonra tersyz oldu ve Gurdulu yeniden gn
na kt.
Tepeden trnaa lahana arbasma batm, lekelenmi, ya
lanm, stelik ise bulanmt. Suratmdan akan orbayla kr
olmu gibiydi; kollarn ileriye uzatm, "Her ey orba!" diye
haykrarak gidiyordu, gzlerini ve yzn kaplayan orbadan
baka ey gremiyordu; "Her ey orba!" Sanki evresindeki
her eyden kak kak almak ister gibi, bir eliyle kan savu
ruyordu: "Her ey orba !"
Rambaldo bunu grnce o kadar rahatsz oldu ki ba dn
d; ama irenmekten ok kukulanmt: Ya orta yerde yle kr
gibi drt dnen o adam haklysa, ya dnya iinde her eyin da
lp gittii, her eyin birbirinin rengine buland bir muazzam
orbaysa? Az kalsn "mdat! orba olmak istemiyorum!" diye
baracakt, ama bakt ki Agilulfo yan banda, kollarn kavu
turmu duruyor, o sahnenin bayal karsnda, kendisi san
ki pek uzaklardaym gibi kl bile kprdamyor, bu korkusunu
onun asla kavrayamayacam anlad. Beyaz zrhl valyenin
yreinde hep uyandrd bunun tersi nitelikteki tedirginlik,
imdi Gurdulu'nun yaratt yeni tedirginlie balanyordu.
Bylece dengesini yeniden bulmay ve sakinlemeyi baard.
Sesinin tonunu baznamay baararak Agilulfo'ya sordu:
"Neden her eyin orba olmadn kendisine anlatp bu maska
rala bir son vermiyorsunuz?"
"Bunu anlatmann tek yolu onu belli bir grevle ykmlen
di rmektir," dedi Agilulfo, sonra Gurdulu'ya dnd: "Sen Frank
larn kral kutsal Imparator Cario'nun buyruuyla benim seyi
simsin. Bundan byle her dediimi yapmak zorundasm. imdi
ben Cenaze leri ve Dini Veeibeler Genel Mdrl'nce dnk
savan llerini gmmekle grevlendirildiimden, bir kazma
krek alacaksn, sava alanma gideceiz, ehit dp Tanr kat
na ermi kardelerimizin mbarek na'alarn defnedeceiz."

355
Rambaldo'yu da ard, valyelerin bu ikinci nazik gre
vini de renmesi gerekirmi.
birlikte sava alanna doru yryorlard: Agilulfo o
evik olmak isteyen, ama inelerin stnde yryormua ben
zeyen admlaryla; Rambaldo gzlerini falta gibi am, bir
gn nce mzraklarn ve kl darbelerinin yamuru altnda
getii yerleri tanmakta sabrsz; Gurdulu kazma krek omuz
da, grevinin arln hi mi hi kavramam, slk alp trk
ararak.
Getikleri srttan, en kanl arpmalarn yapld ova g
rnyordu. Yerler cesetlerle rtlyd. Peneleriyle llerin
omuzlarna ya da yzlerine tutunmu akbabalar eilmi, gaga
laryla deilmi karnlar kartryorlard.
Aslnda bu akbabalarn ii de yle hemen yoluna giriveren
bir i deildir. Sava bitmek zereyken alaklara inerler: Ama
alan elik zrhlarnn iinde smsk kapal llerle kapldr, yr
tc kular gagalaryla ne kadar vururlarsa vursunlar, bir izik
bile atamazlar. Akam ker kmez kart ordugahlardan, yer
de yzkoyun srnerek, l soyucular gelir. Akbabalar ye
niden havalanp gkyznde daireler izerek, onlarn ilerini
tamamlamalarn beklerler. lk klar, rlplak bedenlerden
aarm bir sava alann aydnlatr. Akbabalar yeniden yere
konarlar, len balar. Ama ellerini abuk tutmak zorundadr
lar, nk ok gemeden mezarclar gelecek, kulardan esirge
dikleri eyi kurtlara sunacaklardr.
Agilulfo ile Rambaldo kllarn, Gurdulu kreini savu
rarak, o kapkara konuklar kavalayp uurdular. Sonra gaml
grevlerini yerine getirmeye koyuldular: Her biri kendine bir
l seti, ayaklarndan srkleyip tepeye, mezarna yerletir
meye elverili bir yere srkledi.
Agilulfo bir ly srklerken yle dnyordu: "Ey
l, sen benim asla sahip olmadm ve olamayacam eye sa
hipsin. te bu bedene. Aslnda sahip deilsin: Sen bu bedensin,
yani efkarlandm zamanlar varolan insanlarda imrendiimi
fark ettiim eysin. Aman ne gzel eymi ya! Mademki bun
suz da her eyi yapabiliyorum, kendimi ayrcalkl sayabilirim.
Her eyi, -yani- bana en nemli gelen her eyi; stelik ou-

356
nu varolan insanlardan daha da iyi beceriyorum, onlarn o her
zamanki kabasabalk, laubalilik, tutarszlk kusurlar, o kt
kokular olmakszn. Geri varolan kimselerin yapp ettikleri
ne benim asla elimden gelmeyecek bir ey ekledikleri, zel bir
damga vurduklar doru. Ama srlar burada, bu ikembe tor
basndaysa, aman teekkr ederim, eksik olsun daha iyi. Bu p
lak bedenler vadisi de beni yaayan insanlarn mezbahasndan
daha fazla tiksindiriyor diyemem."
Gurduli bir ly srklerken yle dnyordu: "Ey
l, sen benim yellenmelerimden daha pis kokular sayorsun.
Bilmem neden herkes sana acyp duruyor? Hareket ediyordun,
imdi hareketin besleyecein kurtlara geecek. Salarn, trnak
larn uzuyordu: imdi saacan svlada ayrn otlar gnein
altnda daha ok uzayacak. Ot olacaksn, sonra otlar yiyecek
olan ineklerin st, st ien ocuun kan olacaksn, bu byle
gidecek. Gryorsun ya ey ceset, yaamay sen benden iyi bece
riyorsun!"
Rambaldo bir ly srklerken yle dnyordu: "Ey
l, ben de senin gibi, kendimi topuklarmdan tutturup srk
letmek iin geldim. Nedir beni iten bu coku, bu sava ve ak
tutkusu, senin ak kalm gzlerinin, talara arpp duran ba
nn olduu yerden baklnca? Bunu dnyorum, ey l, bana
bunu dndrtyorsun; ama ne fark eder ki? Hibir ey. Biz
yaayanlar iin de, siz ller iin de, mezardan nceki ite bu
gnlerden baka gn yok ki. Dilerim onlar ziyan etmeyeyim,
dilerim olduum ve olabileceim eylerden hibirini boa har
camayaym. Frank ordusu uruna yiitlikler gstereyim. Gu
rurlu Bradamante'yi kollarmla saraym, o da beni sarsn, dile
rim. Umarm sen de gnlerini daha kt geirmemisindir, ey
l. Nasl geirmi olursan ot senin zarn atld. Benimkiyse
hakkada dnp duruyor. Ve ben, ey l, kendi kaygn seviyo
rum, senin dinlenneni deil."
Gurduli trk syleyerek cesede bir ukur kazmaya ha
zrland. Onu upuzun yere yatrd, llerini ald, kaznayla
snrlarn izdi, sonra yerinden kaldrd, canla bala kazmaya
giriti. "l, kim bilir, belki de yle durmu beklerken cann
sklyordur!" Cesedi ukurdan karp bir yanma dndrd,

357
kendi kazma saHarken seyretsin diye. "l, birka kazma da
sen indirsen fena olmaz hani ..." Cesedi dorulttu, eline bir kaz
ma tututurmay denedi. l devrildi. "Tamam, anladk. Bece
remiyorsun. Eh, kazmasna ben kazaym da artk ukuru sen
doldurursun."
ukur kazlmt: Ama Gurdulu'nun dzensiz kazma vu
rularyla ortaya biimsiz, huni gibi bir ukur kmt. im
di Gurdulu ukuru bir denemek istiyordu. ine girip uzand.
"Oh, ne rahat! nsan burada byle ne gzel dinleniyor! Ne ho
yumuack toprak! Byle iinde yandan yana dnmek ne zevk
li! l, gel bak, ne gzel bir ukur kazdm sana!" Sonra d
np vazgeti. "Ama bir dakika, madem ukuru sen doldura
caksn dedik, en iyisi ben aada kalaym, sen krekle topra
zerime y!" Birazck bekledi. "Hadisene! Elini abuk tut! Bu
da i mi yahu! Bak, byle yapacaksn!" Yatt yerden, kazmas
n uzatarak topraklar aaya almaya balad. Btn yn ze
rine ykld.
Agilulfo ile Rambaldo bouk bir lk iittiler, korkudan
myd, yoksa kendini byle gzelce gmlm bulmann key
finden miydi, anlalmyordu. yice topran altnda kalm
olan Gurdulu'yu tam zamannda ekip kardlar, az kalsn bo
uluyormu.
valye, Cmdulu'nun iini kusurlu, Rambaldo'nunkini ye
tersiz buldu. Kendisi kk bir yolun iki yanna paralel, dik
drtgen biimi ukurlarn kenarlarn belirleyerek minicik, d
zenli bir mezarlk yapmt.
Akamst dnerken arnann seyreldii bir yerden ge
tiler, Frank ordusunun marangozlar mancnklar iin tomruk,
ate iin odun kesiyorlard.
"imdi Gurdulu, sra geldi odun kesmeye."
Gel gr ki, Gurdulu baltasn rastgele savuruyor, yakacak
odunlarla birlikte ya tahtalar, baldrkara demetlerini, koca
yemi allklarn ve yosun tutmu aa kabuklarn bir araya
koyuyordu.
valye, marangozlarn balta sallaylarn, gereleri, odun
ynlarn denetliyor, bir yandan da Rambaldo'ya odun toplan
mas srasnda bir valyeye den grevlerin neler olduunu

358
anlatyordu. Rambaldo ona kulak vermiyordu: Btn o zaman
boyunca dilinin ucunda bir soru vard, ite Agilulfo ile gezintisi
sona ermek zereydi ve soruyu sormamt. "valye Agilulfo!"
diye szn kesti.
Agilulfo birtakm baltalar elden geirmekteydi. "Ne isti
yorsun?" dedi.
Delikanl sze nereden baiayacan bilemiyordu, yrein
deki tek konuya girebilmek iin birtakm zrler bulmay bece
remiyordu. Bu yzden kzarp bozararak sordu: "Bradamante'yi
tanyor musunuz?"
O ad iitince, her zamanki karmakark ynlarndan bi
rini gsne bastrm yaklaan Gurdulu yerinden srad. Tah
ta paralar, ieklenmi hanmeli dallar, ard meyveleri, kurt
bar yapraklar havada uutu.
Agilulfo'nun elinde kl gibi keskin iki yzl bir balta var
d. Onu bir sallad, hz ald, bir meenin gvdesine indirdi. ki
yzl balta aac bir vuruta keserek bir yanndan teki yan
na geti, ama gvde kknden ayrlmad, ylesine yerli yerine
oturmutu vuru.
Rambaldo rkerek yerinden srad. "Ne oluyor, valye
Agilulfo? Neyiniz var?" diye haykrd.
Agilulfo imdi kollarn kavuturmu, gvdenin evresini
dolaarak inceliyordu. "Grdn m?" dedi delikanlya. "Elin
bir an bile titremeyecek, kesin bir vuru. Kesie bak, nasl da
dmdz."

359
6

Yazmaya baladm bu yk dndmden de gm.


imdi de lmllerin en byk lgnl olan karasevday an
latmak dyor bana; adam, manasirn drt duvar, utanga
huylu oluum beni bugne dein ondan uzak tuttu. Sevdadan
sz edildiini hi iitmedim diyemem dorusu, manastrda,
gnahtan nasl uzak kalacamz renelim diye ara sra otu
rup byle eylerden laflarz, kafamzdaki belirsiz kavramlarla
ne kadar laflayabilirsek elbette, en ok da iimizden bir zavall
rahibecik, toyluundan tr gebe kaldnda ya da Tanr kor
kusu bilmez bir zorba tarafndan karlp da sonra geri dn
dnde kendisine neler yaptklarn bir bir anlattnda. De
mek istiyorum ki, sava gibi, ak stne de, dleyebildiim
kadarn elimden geldiince anlatacam: yk yazma sanat,
yaamdan anlayabildiimiz hiten, geri kalan btn eyleri
karmay bilme sanatdr; ama sayfa sona erdi mi yaam yeni
den balar ve bir bakarz ki, bildiimiz ey gerekten koskoca
bir himi.
Bradamante daha fazlasn m biliyordu ki? Btn o dii
sava yaantsndan sonra, ruhunda derin bir doyumsuzluk
duygusu kk salmt. valyelik yaantsna atlmasnn nedeni
kat, kesin dnsz olan, bir ahlak kuralna ve -silahlarla atla
rn kullanlnda- titizce hesaplara dayanan eylere kar tutku
suydu. Oysa bula bula ne bulmutu o yaantda? Savaa olanca
laubaliliiyle, uluorta dalan, ter ve kana batm iriyar herifler,
i saatleri biter bitmez tek yaptklar kafay ekmek ya da o gece
ilerinden hangisini adrna alacak diye kendi peinden aptal

360
aptal seirtmekti. nk, herkesin bildii gibi, valyelik byk
eydir, ama valyeler koca bebeklerden farkszdrlar, nemli i
ler baarmaya alkndrlar, ama yle uluorta, geliigzel, uyma
ya ant itikleri ve kl krk yararak saptanp kesinletiklerinden,
onlara dnme zahmetini brakmayan kutsal kurallar iyi kt
izleyerek. Sava dediinin nasl olsa biraz mezbaha, biraz al
lm ilerdir, pek yle ince eleyip sk dakunacak yan yoktur.
Aslnda Bradamante'nin de onlardan fark yoktu: Tanr bilir,
bu kesinlik ve dnszlk heveslerine de kendi gerek yapsna
kar kmak iin kaplmt. rnein btn Fransa ordusunda
derbeder biri varsa o da Bradamante'ydi. adr deseniz, btn
ordugahn en dank adryd. Erkekler, kadn ii saylan ama
r ykamak, skk dikmek, ortalk sprmek, dkntleri top
lamak gibi ileri bile iyi kt stlenmilerken, prenses gibi mar
tlarak yetimi olan Bradamante elini scaktan soua srmezdi;
ordu birliklerinin evresinde hep dolaan o kocam amarc
lada bulaklar -hepsi mi hepsi uygunsuz kadnlar- olmasa,
adr kpek balasan durmaz halde olurdu. Nasl olsa kendisi
iinde oturmuyordu; gn ynca zrhn giyinir, eyerine atlard;
gerekten de silahlarn kuand m bambaka olurdu, miferinin
tepeliinden baldrikiarna dein prl prl parlard, en kusur
suz, gcr gcr donanmlada hava atard, zrhnn zerine giydii
gmlei menekerengi fiyonklarla sslyd, bir tanesi bile eksik
olsa kyameti koparrd. Sava alannda byle valyelerin en
gz alcs olma tutkusu kadnca bir hevesten ok, soylu yiitle
re srekli meydan okuyuun, onlarn karsnda bir stnln,
gururun anlatmyd. Dostta olsun, dmanda olsun silahlarn
kusursuz bakmn ve kullanln ruhsal kusursuzluun belir
tisi sayard. Beklentilerine bir lde karlk verdiine inand
bir rnee rastladnda da, iinde o gl ak isteklerinin kadn
uyanverirdi. Bunda yine kendi kesinlik lklerine ters dt
sylenirdi: Hem sevecen, hem hrsl bir sevgiliydi. Ama erkek
yola girer, denetimi elden karr, dizginleri onun eline brakrsa,
Bradamante ondan hemen sour, daha elik ruhlu birinin peine
derdi. Ama artk kimi bulabiiirdi ki? Hristiyan ya da dman
aslanndan hibirisi onu etkilemez olmutu: Hepsinin zayf nok
talarn ve samalklarn renmiti.

361
Onu sabrszlkla arayan Rambaldo yzn ilk kez grd
nde, Bradamante adrnn nndeki aklkta okuluk tali
mi yapyordu. Ksa bir tunik giymiti; plak kollaryla yay ge
riyordu; yz o zorlanmadan tr biraz glgelenmiti, salar
ensesinde toplanm, sonra darmadan bir at kuyruu halin
de salverilmiti. Ama Rambaldo'nun baklar hibir ayrntya
taklmad: Kadn, endamn, renklerini, hepsini birden grd,
ondan bakas olamazd, hemen hi grmeden umutsuzca iste
dii kadnd o, baka hibir trl olamazd.
Ok yayndan frlad, gidip nian direine, daha nceden
saplanm bulunan okla bir sraya dizildi. "Okulukta sana
meydan okuyorum!" dedi Rambaldo ona doru koarak.
Delikanl oldu olas byle koar kadna doru: Ama onu
srkleyen, gerekten o kadnn ak mdr acaba? Yoksa her
eyden nce kendi kendisine duyduu ak, ona yalnzca kad
nn sunabiiecei bir varolma gvencesini aray mdr? Deli
kanl koar ve sevdalanr, kendine gvensiz, mutlu, umutsuz
dur, onun gznde kadn varl kuku gtrmeyen kiidir, o
kant yalnz o verebilir. Ama kadn da hem var hem yoktur:
te erkein karsnda, o da yrei arpntl, gvensiz dur
maktadr, delikanl nasl anlamaz bunu? kisinden hangisinin
gl, hangisinin zayf olduunun ne nemi var? Eit durum
dadrlar. Ne var ki delikanl bilmez bunu, nk bilmeyi iste
mez: Aln ektii varolan kadndr, kuku gtrmeyen ka
dn. Kadn ise daha ok ey bilir ya da belki daha az; yine de
bildikleri farkl eylerdir; imdi arad farkl bir varolu bii
midir; birlikte okuluk yarna giriiyorlar; kadn delikaniy
azarlyor, ustalnn hakkn vermiyor, o ise bunun bir oyun
olduunun farknda deil. evrede Fransa ordusunun adrlar,
rzgarda dalgalanan bayraklar, sonunda saman tayniarna ka
vumu sra sra atlar. Hizmetkarlar valyelerin sofrasn ku
ruyorlar. valyeler epeevre beklenmi, ocukla ok atma ya
rma giren Bradamante'yi seyrediyorlar. Bradamante diyor ki:
"Hedefi tutturuyorsun, ama hep rastlant ite."
"Rastlant m? Hedefi daha bir kez bile armadm, rast
lant ha!"
"Yz tane oku armadan atsan da rastlant, hep rastlant!"

3 62
"yleyse ne var rastlantsal olmayan? Rastlant olmadan
baanya kim ulaabilir ki?"
Alann kysndan Agilulfo ar admlarla geiyordu; ak
zrhnn zerinden kara bir pelerin sarkyordu; bakmak isteme
yen, ama kendisine baktklarn bilen, umursamazlk gstermek
isteyen, oysa umursamasna bal gibi umursayan, ancak bakala
rnn sanabileceklerinden bir baka biimde umursamayan biri
nin yryyle yryordu.
"valyem, gel sen gster bu iin nasl yaplacan. .."
Bradamante'nin sesinden o her zamanki k mseyici ton si
linmiti, davrannda allm gururdan eser kalmamt.
Agilulfo'ya doru iki adm ilerlemi, yay kertiklenmi okuyla
birlikte uzatyordu.
Ar ar yaklat Agilulfo, yay ald, pelerin ini omuzlar
nn bir silkiniiyle geriye att, kollarn yayla birlikte ne uzatt.
Hareketleri bir hedefe yaklamaya alan kaslarn ve sinirlerin
hareketi deildi: Gc kendi diledii bir dzene sokuyor, okun
ucunu hedefe giden grnmez izgide durduruyor, yay tasta
mam, gerektii kadar kmldatarak frlatyordu. Okun hedefe
ulamamas olanakszd. Bradamante haykrd: "te, nian al
mak diye buna derler!"
Agilulfo'nun kl kprdamad, hala titreen yay demirden
elleriyle sk sk tutuyordu; sonra elinden yere brakt; pelerinine
sarnd, yumruklaryla zrhn gsl zerinde kavuturdu;
uzaklat, gitti. Diyecek hibir eyi yoktu ve hibir ey dememiti.
Bradamante yay yerden ald, kollarn uzatarak kaldrd,
at kuyruu salar omuzlarn dvyordu: "Kim, ondan ba
ka kim, yay bylesine gvenle gerebilir? Kim her hareketinde
onun gibi titiz ve kesin olabilir?" Byle sylenerek otlar tekme
liyor, oklar itin kazklarnda paralyordu. Agilulfo uzakla
mt bile, ban evirip bakmyordu; sanki ban eerek yr
yormu gibi, gkkua renkli sorgucu ne dmt, yumruk
larn gsnde skm, kara pelerinini ard sra srklyordu.
evrede toplanm bulunan soylu yiitlerden bazlar l
gnlk nbeti geiren Bradamante'yi keyifle seyredebilmek iin
imenlerin zerine oturdular: "Agilulfo'ya abay yaktndan
beri zavallnn rahat huzuru kalmad. .."

363
"Nasl? Ne dediniz?" O szleri havada kapan Rambaldo,
syleyeni kolundan kavrad.
"Ya, aylak, yle ite, valye hanm kzmzn nnde
daha pazularn iiredur sen! O artk ii d tertemiz zrhlar
dan bakasn beenmiyor! Agilulfo'ya karasevdal olduunu
bilmiyor musun?"
"Ama nasl olur... Agilulfo... Bradamante... nasl yapar
bunu?"
"yle bir yapar ki, varolan btn erkeklerden hevesini
alnca tek istei hi mi hi varolmayan bir erkek olur... "
Artk her kukulandnda, her efkarlandnda beyaz
zrhl valyeye komak Rambaldo iin doal bir davran bii
mi olmaya balamt. imdi de yle yapt, ama yine ondan bir
t isternek iin miydi, yoksa rakip olarak karsna dikilrnek
iin mi, bilmiyordu.
"Hey, fstk, yatan iin biraz elimsiz saylmaz m, ha?"
diye taklyorlard silah arkadalar. Bradamante de epey d
knlemi olmalyd: Bir zamanlar onunla bu tonda konuabi
lirler miydi hi!
"Sylesene," diye steliyorlard o saygszlar, "diyelim ki
rlplak soydun, ne geecek eline?" Ve kaba saba kahkahalar
atarak glyorlard.
Bradamante ile valyeden byle sz edildiini duymann
acsyla, o ykde kendisine hi yer olmadn, kimsenin onu
adam yerine koymadn anlamann fkesi birbirine karyor,
Rambaldo'nun yreini bsbtn sktryordu.
Bradamante imdi eline bir kam geirmi, havada savu
rarak merakllar -onlarla birlikte de Rambaldo'yu- kovalyor
du. "Ne sanyorsunuz yani, her kim olursa olsun, herhangi bir
erkee yapmas gerekeni yaptracak kadar kadn deil miyim
sanyorsunuz?"
Onlar da bir yandan koarken bir yandan baryorlard:
"Hih! Hih! Hih! Bradamante, bir eksii varsa ekinme, bizden
iste de tamamlayalm!"
Rambaldo, tekilerin itip kakmasyla, o aylak sava gruhu
nu dalana kadar izledi. Artk can Bradamante'nin yanna dn
mek istemiyordu; bundan byle Agilulfo'nun yaknlndan da

3 64
tedirgin olacakt. Rastlant bu ya, yannda Torrismondo adnda bir
delikanl vard, Cornovaglia dklerinin kk olu; surat be ka
r, yerlere bakarak, slk ala ala gidiyordu. Rambaldo hemen hi
tanmad bu delikanlnn yannda yrmesini srdrd, iini
dkme isteiyle, ene almaya balad. "Ben burada yeniyim, bil
mem ki, umduum gibi kmad, her ey insann avcundan kayp
gidiyor, hibir yere varamyorsun, bir eycikler anlayamyorsun."
Torrismondo gzlerini kaldrmad, rktc sln bir an
kesip homurdand: "Her ey iren."
"Yani ey," dedi Rambaldo, "ben aslnda o kadar ktmser
deilim, yle anlar oluyor ki zevkle dolup tayorum, hatta hay
ranla kaplyorum, sonunda her eyi anladm sanyorum, hah
diyorum, u anda olup bitenleri grmek iin doru ay buldum
sa, Frank ordusunda sava hep byleyse, bu diyorum, gerekten
dlediim ey. Ama gel gr ki hibir eye gvenemiyorsun ..."
"Neye gvenmek istiyorsun ki?" diye szn kesti Torris
mondo. "Armalar, rtbeler, geitler, sanlar ... Hepsi maskaralk
Soylu yiitlerin anl servenlerinin grntlerini ve sloganla
rn tayan kalkanlar demirden deil, kattan hepsi: Parma
n bir yanndan bastrsan br yanndan kar."
Bir batakln kysna gelmilerdi. Kydaki talarda kurba
alar vraklayarak zplyordu. Torrismondo ordugahtan yana dn
m, it kazklarnn tepelerinde, ykseklerde dalgalanan bayrak
lar, sanki her eyi silmek isteyen bir el hareketiyle gsteriyordu.
"Ama imparatorluk ordusu ..." diye kar kt Rambaldo
(yreindeki burukluu darya dkebilmek istemiti, ama
tekinin her eyi lgnca yadsy karsnda yaya kalmt,
imdi kendi aclarnn tam yerini kavrayabilmek iin ly
karmamaya gayret ediyordu), "unu kabul etmek gerekir ki,
imparatorluk ordusu yine de kutsal bir dava uruna arpyor,
Hristiyanl katirierden koruyor."
"Ne savunma var, ne saldr, hibir eyin anlam yok," dedi
Torrismondo. "Sava dnya durduka srecek, ne kazanan ola
cak ne kaybeden, sonsuza dein byle karlkl sperlerde akl
kalacaz. Bir taraf olmasa teki tarafn hibir varl kalmaya
cak, artk onlar da, biz de neden savatmz oktan unuttuk. ..
u kurbaalar iitiyor musun? Btn yapp ettiklerimizde, on-

365
larn vraklamalarndan, kydan suya, sudan kyya sramala
rndan fazla anlam yok. .."
"Benim iin yle deil," dedi Rambaldo, "benim gzmde,
tam tersine, her ey fazla kalplam, fazla dzenli ... Erdemi,
yiitlii gzlerimle gryorum grmesine de, hepsi yle sap
souk ki ... Varolmayan bir valyenin olmas, ak syleyeyim,
rktyor beni ... Yine de ona hayranm, yapt her ey ylesi
ne kusursuz ki, varolsa bu kadar gven veremezdi insana, ne
redeyse -kzard- Bradamante'yi anlyorum... Hi kukusuz,
Agilulfo ordumuzun en stn nitelikli valyesi ... "
"!"
"Ne demek ?"
"O da bir gz boyamaca, hem de tekilerden beter."
"Gz boyamaca dediin de nedir? Yapt her eyi ciddi
olarak yapyor."
"Hibir ey yapt yok! Hepsi masal... O da yok, yapt i
ler de yok, syledii eyler de, hibir ey yok, hibir ey... "
"yleyse, tekilerin yannda bu kadar sakncal bir durum
dayken nasl oluyor da orduda o yeri tutuyor? Yalnzca sanyla
m?"
Torrismondo bir an ses karmad, sonra yavaa y
le dedi: "Burada sanlar da yalancdr. stesem her eyi havaya
uururum. zerine basacak bir toprak paras bile kalmaz."
"O zaman hibir ey kurtulmaz m?"
"Kurtulur belki. Ama burada deil."
"Kim? Nerede?"
"Kutsal Gral valyeleri!"*

Gral (ya da Graa/): Ortaa inancna gre, sa'nn hava ri leriyle yedii son yemeinde
kulland tas. En tannm efsane gruplarndan birine konu olmutur. valye
romanlar Gral'i arayanlarn servenlerini ve onun yznden ortaya kan
ekimeleri anlatr. Gral efsanesi 12.-13. yzyllarn en artc iir rnlerinden
biridir, valyelik efsanelerini, Citeailx Tarikat'nn din lksn ve pagan
efsanelerini kendinde toplar. Bu efsanenin, zamannda Roma Kilisesi'nin resmi
gr nden uzaklaan ve ona cephealan sapkn tarikatlarca, Hristiyanln doudan
Avrupa'nn kuzey blgelerine Roma'dan deil, baka yollarndan geip iinde sa'nn
kannn topland Kutsal Gral ile birlikte getirildiini ileri srerek, kilisenin yerine
bir baka dinsel yetke yaratabilmek amacyla karld dnlmektedir. Burada
izilen, ie "kutsal sava" ile balayp kolayca iddete ynelen Gral valyeleri Tarikat
grnts de daha ok an sapkn tarikatlarndan esinlenmi. (ev. N.)

3 66
"E, nerede onlar?"
"Iskoya ormanlarnda."
"Sen grdn m?"
"Hayr."
"Peki ne biliyorsun?"
"Biliyorum ite."
Sustular. Yalnzca kurbaalarn vraklad iitiliyordu.
Rambaldo'nun yreini bir korku saryordu, sanki o vrakla
ma her eye egemen oluyormu, onu da bir yemyeil, yvk,
kr solunga vuruunda boacakm gibi. Ama Bradamante'yi
hatrlad, savata klcn ekmi haliyle nasl grndn,
korkusunu unutuverdi: Savamak, onun o zmrt gzlerinin
nnde yiitlikler gstermek iin sabrszlanyordu.

367
7

Burada, manastrda, her tvbekara gnahlarndan arn


mas iin bir kefaret, sonsuz selamete ulamak iin bir yol bu
lunur. Benim payma den de bu yky yazmak: etin bir
kefaret bu, etin. Darda gneli bir yaz, vadiden barma
lar, alkalanan sularn sesi geliyor, hcrem yksekte, darack
penceremden nehrin izdii bir dnemeci gryorum, ky de
likanllar soyunmu, suya girmiler, tede, salkmst fidan
larnn arkasnda gen kzlar da giysilerini karm, suya ini
yorlar. Delikanllardan biri, suyun altndan yzerek gitti, gitti,
imdi ban kard, bakyor, kzlar da lk la bararak
onu birbirlerine gsteriyorlar. Orada ben de olabilirdim, soylu
arkadalar, kendi dzeyimde delikanllar, hizmetiler, uaklar
la. Neyleyeyim ki kutsal grevimiz gelge dnya nimetlerine
srt evirip kendimizi kalc bir eye adamamz gerektiriyor.
Kalc bir ey... bu kitap da, kl olmu yreklerle yerine getir
diimiz btn dinsel grevlerimiz de daha imdiden kl olup
gitmemise... urackta, nehirde, yaamla titreen ve suda halka
halka yaylan ak oyunlarndan bile abuk kl olup gitmemi
se... Bir heves, balyorsun yazmaya, ama bir an geliyor, kalem
den tozlu mrekkepten baka ey akmaz oluyor, bir damlack
yaam szmyor, yaamn tm darda, pencerenin dnda,
senin dnda; artk bundan byle yazdn sayfaya asla sa
mayacakmsn, bir baka dnya aamayacak, gereken sray
yapa mayacakmsn gibi geliyor. Belki de bylesi daha iyidir,
bel k i de neeyle yazdn zamanlar ne mucizeydi, ne Tanrnn

368
inayeti: gnaht, putlara tapnmayd, kibirdi belki. Bunlarn
dnda mym yleyse? Hayr, yazmakla iyiye doru gitme
dim: Yalnzca sabrsz, dnyadan habersiz genliimin birazn
tkettim. Bu krgn sayfalar ne iime yarayacak? Kitap olsun,
adak olsun, deeri senin deerinden teye gemez ki. nsan
yazmakla kendini kurtarr diye bir ey yok. Yazarsn, yazarsn,
bir de bakarsn ki ruhun elden gitmi bile.
yleyse barahibeye gidip kaferetimi deitirmesini, beni
kuyudan su ekmeyle, kenevir eirmeyle, nohut ayklamayla
grevlendirmesini mi isteyeyim? Yarar olmaz. Yine yazc ra
hibe grevimi, elimden geldiince yerine getireceim. imdi de
valyelerin lenini aniatmarn gerekiyor.
mparatorluun btn grg kurallarna aykr olarak, Car
lomagno sofraya daha tekiler gelmeden, zamansz otururdu.
Oturunca da ekmek, peynir, zeytin, yeil biber, yani sofraya ne
konulmusa, plenmeye balard. stelik elleriyle plenirdi.
Mutlak iktidar, en lml hkmdarlarn bile dizginleri sk sk
koyuvermelerine, geliigzel davranlarda bulunmalarna yol
aar.
Soylu yiitler er beer skn ediyorlard, ssl tren giy
silerini giymilerdi, srmalarn, dantelierin arasndan yine zrhl
gmleklerin demir alar grnyordu, ama delikleri iri iriydi,
zrhlar ise bayramlk zrhlard, ayna gibi prl prl, ama klla
yle bir vursan darmadan oluverecek cinsten. lkin Orlando
gelip imparator amcasnn sana yerleti, sonra Montalbanolu
Rinaldo, Astolfo, Baional Angiolino, Normandiyal Riccardo ve
btn tekiler.
Masann teki ucuna Agilulfo gelip oturdu, hep o lekesiz
sava zrhyla. Asla ackmazd, ne dolduracak midesi, ne ata
l gtrecek az, ne Borgogna arabyla siatacak dama vard
da sofraya niin otururdu? Yine de saatler saati uzayp giden o
lenlerden hi eksik olmazd, oysa Agilulfo o saatleri hizme
tinin gerektirdii ilerle daha iyi deerlendirmeyi pekala bilir
di. Bilmesine bilirdi de, aslnda dava uydu: Btn tekiler gibi,
imparatorun sofrasnda bir yere hakk vard ya, o yeri doldur
malyd ve len trelerine de, gnn btn teki trelerinde
gsterdii titizlikle uyard.

369
Yemekler mi? te orduda her zaman ne yenirse o: hindi
dolmas, kaz evirmesi, dana kebab, st domuzu, ylanbal,
mercanbal, falan filan. Uaklar tepsileri sunar sunmaz soylu
yiitler atlyorlar, elleriyle tutup tutup koparyorlar, yemekie
rin suyunu zrhlarna bulatryorlar, her yana sala sratyor
lard. Kargaa savatakinden geri kalmyordu: orba kaseleri
devriliyor, kzarm tavuklar havada uuyor, agzlnn biri
olduu gibi tabana boaltmadan nce, uaklar yemek tepsile
rini zorla ekip gtryorlard.
Masann Agilulfo'nun bulunduu ucunda ise her ey terte
miz, sakin, dzenliydi, ama bir o yemek yemeyen valye iin,
sofrann kalan iin olduundan fazla hizmetkar gerekiyordu.
Her yanda kirli tabaklar karmakark ylmken -o kadar
ki iki yemek arasnda tabak deitirmeye bile frsat kalmyor,
herkes nerede yiyebilirse orada, hatta ara sra rtnn stnde
yiyorken-, Agilulfo bir kere durmadan nne yeni yeni yemek
kaplar, irili ufakl tabaklar, anaklar, biim biim, boy boy bar
daklar, atallar, baklar, orba kaklar, tatl kaklar konul
masn istiyordu, stelik baklar iyice bilenmi deilse, getire
nin vay haline, hem temizlikten yana ylesine titizdi ki, bir bar
dan ya da taban zerinde bir donuk leke oldu mu hemen
geri gnderiyordu. Sonra her eyden alrd: Azck, ama alrd;
bir kap yemei bile geri evirmezdi. rnein yabandomuzu k
zartmasndan ince bir dilim kesip alr, bir tabaa eti, kk bir
tabaa sosu koyar, sonra ok iyi bilenmi bir bakla eti ince
cik eritler halinde keser, bu eritleri bir baka tabaa aktarr,
zerlerine sos dker, sosu ilerine ekmelerini beklerdi, byle
gzelce soslanm et paralarn bir baka kaba alr, ara sra bir
uak arp kirli taba geri gnderir, yerine temizini isterdi.
Bu ilerin her biriyle yarm saat kadar oyalanrd. Hele hele ta
vuk, sln, bldrcn yendiinde neler olduunu hi sormayn,
zel olarak getirttii birtakm sipsivri baklarla zerlerinde
saatlerce kuyumcu gibi alr, en incecik bir kemiin zerine
yapp kalm son incecik inat et lifini syrabilmek iin ba
birka kez deitirirdi. arap da alrd. Srekli olarak oradan
oraya boaltr, nndeki bir alay kadehin ve bardan birinden
tekine aktarr, paylatrr, marapalarda kartrr, arada bir

37 0
uaklardan birine uzatrd, gtrp yenileriyle deitirsin diye.
Bol bol da ekmek tketirdi: Ekmek iinden minimini birbirine
eit toplar yuvarlayarak masa rtsnn zerine dzenli sra
lar halinde dizer; ekmek kabuunu ufalayarak krnt yapar, k
rntlardan ufak piramitler oluturur, sonunda uaklara bir fra
getirip masa rtllsn sprmelerini buyurur, derken yeniden
balard.
Btn bu uralarnn ortasnda, sofradaki konumalarn
tek szn karmaz, tam zamannda lafa karrd.
Soylu valyeler sofrada nelerden mi konuurlar? Neden
konuacaklar, her zamanki gibi bbrlenip dururlar ite.
Alr sz Orlando: "unu sylemem gerekiyor ki, Aspra
monte arpmasnda durum ktye gidiyordu, bereket ben
Kral Agolante'yi delloda yendim de Durlindana'y elinden al
dm. Klca yle bir yapnt ki, sa kolunu bir kl vuruuyla
kestiimde, yumruu Durlindana'nn kabzasn smsk kavra
m olarak kald da ancak kerpetenle aabild im."
Agilulfo laf azna tkar: "Niyetim seni yalanc karmak
tr sanma, ama raporlara gre Durlindana dman tarafndan
Aspramonte arpmasndan be gn sonraki atekes grme
leri srasnda teslim edilmitir. Nitekim, anlama koullarndan
biri gereince Frank ordusuna terk edilen hafif silahlar listesin
de kaytldr."
Alr sz Rinaldo: "Zaten Fusberta olaynn yannda ne
nemi var onun? Pireneler'i getiimizde ben o ejderle bou
mu, klcn bir vurunca gvdesini ikiye ayrmtm, stelik
hepiniz bilirsiniz ki ejderlerin derisi elmastan serttir."
Agilulfo altta kalr m hi: "imdi olaylar yle yerli yerin
ce bir gzden geirelim: Pireneler'i gei harekat nisan aynda
yaplmt, nisan aynda da, herkese bilindii gibi, ejderler deri
deitirirler, yeni domu bebekler kadar yumuack ve narin
dirler."
valyeler: "Canm her neyse, o gn olmu, baka bir gn
olmu, orada olmu, baka bir yerde olmu, oldu ya ona bak, kl
krk yarmann ne alemi var..."
Ama keyifleri kamtr. u Agilulfo var ya, her eyi hatrlar
d, her olay belgeleyebilirdi, en nl, herkese gerek saylan, hi

37 1
grlmemi olanlarn bile ayrntlaryla anlattklar yiitlikleri,
yle akamlar alay komutanlna rapor edilecek sradan hiz
met olayarna evirmekte stne yoktu. Zaten dnya dnya ola
l, savata olup bitenlerle, sonradan anlatlanlar arasnda fark var
dr, hem sonra bir savann yaamnda baz olaylarn gerekten
olmas ya da olmamas o kadar nemli deildir; ortada insann
kiilii vardr, deil mi efendim, gc vardr, sonra tutarl dav
ranlar vardr, bunlara baklr, iler tam yle yle gitmemise
bile pekala da gitmi olabileceine, benzeri bir durumda bundan
sonra yle gidebileceine inanlr. Ama Agilulfo gibi birinin yap
tklarn, ister gerek, ister uydurma olsun, destekletecek hibir
eyi yoktur: Ya gnbegn yazl olarak rapor edilmi, kaytlara
geirilmitir ya da bolukta kalr, kapkara bolukta. Agilulfo'ya
kalsa meslektalarn da kendine benzetrnek ister; onlar ise Bor
deaux arabyla kafay ekip bbrlenirler, bugn hi varolma
dan dne mal olan tasarlarla, bir sre birine, bir sre tekine
atfedildikten sonra, kendilerine uygun kahraman her zaman bu
lup onun stnde kalan sylencelerle iinirler.
Ara sra ilerinden biri Carlomagno'yu tankla arr.
Ama imparator o kadar ok sava yapmtr ki hepsini birbirine
kartrr artk, hatta u anda yapt sava bile doru drst
hatrlayamaz. Onun grevi savaa gidip vurumak, ok ok bir
sonraki sava dnmektir; yaplp bitmi savalar nasl git
mise gitmi; tarih yazarlarnn ve saz airlerinin anlattklarn
pay brakarak dinlemek gerekir; imparator yle herkesin pei
sra dolap erisini dorusundan ayrmaya kalksa vay hali
ne. Ancak askeri kadrolar, rtbeleri, soyluluk sanlarnn ya da
topraklarn ban ilgilendiren bir anlamazlk kt zaman
lar kral fikrini sylemek zorundadr. Fikri diyorsam, o da bir
noktaya kadar elbette: Aslnda Carlomagno'nun kendi iradesi
pek arlk tamaz, sonular dnmesi, eldeki belgelere gre
yarglamas, yasalara ve grenekiere uyarak zmlemesi gere
kir. Bu nedenle, dncesini sorduklarnda omuzlarn kaldrr,
ortadan bir eyler syler, kimi zaman da "Amaaan! Kim bilir!
Sava zaman deil mi, at atabildiin kadar!" diyerek geitirir.
Ekmek ilerinden minimini yuvarlaklar yaparak -aslna uygun
anlatlm olmasalar bile yine de Frank ordusunun yzn

372
aartan- her olaya bir itirazda bulunan o Guildivernizade
valye Agilulfo'ya canndan bezdirecek bir angarya yklemek
gelir iinden, ama en usandrc hizmetlerin onun gayretkelik
etmek iin drt gzle bekledii frsatlar olduunu sylemiler
dir kendisine, onun iin byle bir areden yarar ummaz.
Derken Ulivieri dedi ki: "Agilulfo, azizim, neden bu kadar
ince eleyip sk dokuyarsun anlamyorum. Yiitliklerimizin am
halkmzn belleinde devleiyor ya, bu da onlarn gerek bir
zafer, kazandmz sanlarn ve rtbelerin hakl temeli olduu
nun kant saylr."
"Benimkilerin deil," diye laf azna tkt Agilulfo. "Ben
her sanm ve sfatn kesinlemi, tartma gtrmez belgelerle
kantlanm yiitliklerle aldm!"
"Sen onu kavuuma anlat!" dedi bir ses.
Agilulfo yerinden frlad. "Bunu kim sylediyse hesabn
verecek!"
"Sakin ol, uslu dur," dedi tekiler: "Madem senin hep ba
kalarnn yiitliklerine tirazn oluyor, birilerinin de kp se
ninkileri eletirmesini nleyemezsin ... "
"Ama ben kimseyi aalamyorum. Yalnzca yer, tarih ve
belge belirterek olaylar saptyorum!"
"Konuan bendim. Ben de olaylar saptayacam." Gen bir
sava ayaa kalkt, benzi solmutu.
"Gemiimde tartma gtrecek bir eyler bul da gre
yim seni, Torrismondo," dedi Agilulfo; delikanl gerekten de
Cornovaglial Torrismondo'ydu. "rnein, bana valyelik si
lahlarnn, bundan tam on be yl nce, skoya kralnn kz
Sofronia'nn bekaretini iki haydudun saldrsndan kurtard
rndan tr kuandrldn tartahilir misin?"
"Evet, tartrm: skoya kralnn kz Sofronia on be yl
nce bakire deildi!"
Masann bir bandan brne bir nnlt dolat. O zaman
lar yrrlkte bulunan valyelik yasalarna gre, soylu kken
lerden gelme bir gen kzn bekaretini kesinlemi bir tehlike
den kurtaran kiiye derhal valyelik silahlar kuandrlrd;
ama artk bakire olmayan bir soylu hanm tecavzden kurtar
mann dl yalnzca bir onur belgesi ve maa ikramiyeydi.

37 3
"Yalnzca benim valyelik onuruma deil, klcmla koru
duum bir soylu hanma kar da aalama saylan byle bir
iddiay nasl ileri srebilirsin?"
"Srebilirim de ondan."
"Kantlarn?"
"Sofronia benim annemdir!"
Soylu yiitlerin barndan aknlk lklar koptu. Yani
gen Torrismondo imdi Cornovaglia dklerinin ocuu deil
miydi?
"Evet," diye aklad Torrismondo, "yirmi yl nce, o za
manlar on yanda bulunan Sofronia dourdu beni. te s
koya hanedannn madalyonu." Gsn kartrarak altn
zincire asl bir madalyon bulup kard.
O ana dein yzn ve sakalm bir tabak akarsu karidesi
ne emi bulunan Carlomagno, gzlerini kaldrma zamannn
geldiine karar verdi. "Gen valye," dedi, sesinde en yce
imparatorluk yetkisiyle, "szlerinizin ne kadar vahim olduu
nun farknda msnz?"
"Tmyle," dedi Torrismondo, "hem de bakalarndan
nce kendi amdan."
evrede t kmyordu: Torrismondo, kk oul olarak
valye sann alma olanan bulduu Cornovaglia dknn
eviad olduunu reddediyordu. Piliini ilan etmesi demek, ha
nedandan bir prensesin ocuu bile olsa, ordudan uzaklatrl
may gze almas demekti.
Ama Agilulfo iin durum daha da ard. Kt niyetli ki
ilerin saldrsna urayan Sofronia'ya rastgelip de namusunu
kurtarmadan nce, beyaz bir zrhn iinde serven arayarak
dnyay dolaan bir sade savayd. Daha dorusu (ok ge
meden renildii gibi), iinde sava bile bulunmayan bo
bir zrht. Sofronia'y savunmada gsterdii yiitlik ona
valyelik silahlarn kuanma hakkn vermiti; o sralar Aa
Selimpia valyelii de ak olduundan, o san almt. m
paratorun hizmetine girii, dller, madalyalar, terfiler, sanlar
daha sonra eklenmiti, yani o olayn sonucu saylrd. Kurtar
d Sofronia'nn bekaretinin aslnda varolmad kantlanacak
olursa, valyelii uup gidecekti, daha sonra yapt eylerin

37 4
hibirinin bir deeri kalmayacakt, btn adlar ve sfatlar iptal
edilecek, bedeni gibi varolmayacaklard.
Torrismondo anlatyordu: "Annem daha ocuk yatayken
bana hamile kalm, annesiyle babas durumu renince kzar
lar diye korkarak Iskoya'daki krallk sarayndan kam, yayla
larda dolamaya balam. Beni gkkubbenin altnda, bir funda
lkta dnyaya getirmi, be yama gelinceye kadar ngiltere'nin
krlarnda, ormanlarnda bytm. Bu ilk anlar mrnn en
gzel dnemidir, ona da bu adam gelip son verdi. O gn ha
trlyorum. Annem beni maaramza beki brakmt; kendisi
her zaman yapt gibi, tarlalara meyve hrszlna gidiyor
mu. Yolda kendisinden yararlanmak isteyen iki haydutla yz
yze gelmi. Belki de sonunda arkada bile olurlarm, aslnda
annem sk sk yalnzlktan yaknrd. Ama kendine an arayan
u ii bo zrh kagelmi, haydutlar kovalam. Annemin kral
soyundan olduunu anlaynca korumasna alm, en yakn ato
olan Cornovaglia atosu'na gtrm, dklere emanet etmi.
Ben de bu arada maarada yapayalnz, a kalmm. Annem ilk
i olarak dklere terk etmek zorunda kald minicik yavrusun
dan sz etmi. Uaklar mealelerle gelip beni aradlar, atoya
gtrdler. Cornovaglialarla hsm olan skoya Hanedam'nn
onurunu kurtarmak iin dkle des beni evlat edindiler. Ya
antm btn soylu ailelerin kk evlatlarnnki gibi skc
oldu, binbir kayda arta baland. Bir daha annemi grmeme
izin vermediler, o da uzak bir manastra ekilip rahibe oldu. Ya
ammn doal gidiini saptran o bir alay yalann arl bu
gne dein zerimden kalkmad. imdi, ite, sonunda gerei
syleyebildim. Ne olursa olsun, benim iin bugne dein olan
lardan daha beteri olamaz."
Bu arada sofrada tatl servisi yaplm, suluboya renklerin
de katrner katmer bir pandispanya getirmiti, ama o birbirini
izleyen aklamalar zinciri yle bir aknlk yaratmt ki, dili
tutulmu azlara hibir ataln yaklat grlmyordu.
"Ya siz, bu ykye ne dersiniz?" diye sordu Carlomagno,
Agilulfo'ya. "valye" demediini herkes fark etti.
"Dzmecedir. Sofronia gen kzd. iek gibi tertemiz.
Adm da, onurum da yle olmasna bal."

375
"Dediinizi kantlayabilir misiniz?"
"Sofronia'y arayacam."
"Aradan on be yl getikten sonra onu braktnz gibi
bulacanz m sanyorsunuz?" diye haince sordu Astolfo.
"Dvme demirden yaplm zrhlarmzn bile mr ok daha
ksadr."
"Kendisini o dinibtn a ileye emanet ettiimin hemen er
tesinde rahibe olmutu."
"Bu devirde, on be ylda, Hristiyanln hibir manastr
saldrlardan, yamalardan korunamamtr, her rahibe de cp
pesini en az drt be kez karp giyecek vakit bulmutur..."
"Her ne olursa olsun, bekaret kayb bir saldrgan gerektirir.
Her kimse onu bulur, Sofronia'nn hangi tarihe kadar gen kz
saylabilecei konusunda tankln alrm."
"Dilerseniz size derhal yola kma izni veririm," dedi im
parator, "sanrm u anda en byk istediiniz tartma konusu
edilen sannz ve silah tama hakknz kaybetmemektir. Bu
delikanl gerei sylyorsa sizi hizmetimde tutmam olanak
sz, hatta varlnz hibir bakmdan, birikmi denekleriniz
asndan da nazar itibara alamam." Carlomagno i bitiren bi
rinin memnunluuyla konumaktan kendini alamamt, "Gr
dnz m, u ukaladan yakay kurtarmann yolunu nasl da
bulduk," der gibiydi.
Beyaz zrh imdi iyice ne doru eilmiti, iinin bo ol
duunu hibir zaman yapmad gibi belli ediyordu. Duyulur
duyulmaz bir sesle konutu: "Evet, hkmdarm, yollara de
ceim."
"Ya siz?" Carlomagno, Torrismondo'ya dnd. "Evlilik d
bir ilikiden domu bulunduunuzu bildirmekle soyunuz ge
rei hakknz olan rtbeyi koruyamayacanzn farknda ms
nz? Hi deilse babanzn kim olduunu biliyor musunuz?"
"Beni asla resmen tanyamaz ... "
"yle demeyin, hi belli olmaz. Her erkek, ya ilerledike,
mrnn bilanosundaki hesaplar aksz kapatmaya bakar.
Ben de gzdelerimden olan btn ocuklarm resmen tandm,
stelik saylar da kabarkt hani, Tanr bilir, ilerinde benden
olmayan birileri de vardr."

3 76
"Babam bir erkek deil."
"E, kim yleyse? eytanba m?"
"Hayr efendimiz," diye yantlad Torrismondo istifini boz
madan.
"Kim peki?"
Torrismondo salonun ortasna doru ilerledi, bir dizini yere
dayad, gzlerini gkyzne kaldrd, yle konutu: "Kutsal
Gral valyeleri Tarikat."
len sofrasnda bir nnlt dolat. valyelerden birka s
tavroz kardlar.
yle aklad Torrismondo: "Efendim, annem pek yara
maz, ele avuca smaz bir ocukmu, hep atonun evresindeki
ormanlarn kuytuluklarna dalarm. Gnlerden bir gn, orma
nn derinliklerinde Kutsal Gral valyeleri'ne rastlam, orada
dnya nimetlerinden uzak kalarak moral eitimi iin kamp
kurmularm. ocuk o savalarla oyunlar oynamaya bala
m, o gnden sonra da ailesinin gzetiminden kanay baar
dka soluu o kampta alyormu. Gelgelelim o ocuk oyunla
rndan karnnda bir ocukla dnm."
Carlomagno bir an durup dnd, sonra dedi ki: "Kutsal
Gral valyeleri'nin hepsi bekaret and imilerdir, hibiri seni
resmen olu olarak tanyamaz."
"Zaten ben de byle bir eyi istemem," dedi Torrismondo.
"Anneciim bana hi belli bir valyeden sz etmedi, btnyle
Kutsal Tarikat baba bilip saynay retti bana."
"yleyse," diye ekledi Carlomagno, "btnyle tari
kat bu tr bir antla baml deildir. Yani kendini bir ocu
un babas ilan etmesini engelleyecek bir ey yok. Kutsal Gral
valyeleri'nin yanlarna varr da kendini topluca tarikatn or
tak ocuu olarak kabul ettirirsen, tarikatn ayrcalklar gz
nne alndnda, askeri haklarn soylu bir ailenin eviad oldu
un zamankinden farkl olmaz."
"Gideceim," dedi Torrismondo.
Franklarn ordugahnda o akam yolculuk akam oldu.
Agilulfo donanmn ve atn titizce hazrlad, seyisi Gurdulu ise
battaniyeleri, koumlar, tencereleri tavalar rastgele kucakla
d, nereye gittiini grmesini engelleyecek koca bir yn yapt,

377
efendisine ters ynde yola koyuldu, atn drtnala koturmaya
balayarak, nesi var nesi yok yolda kaybetti.
Agilulfo ayrlrken uurlamaya kimse gelmedi, yalnzca
gariban seyisler, at uaklar ve demirciler geldi, onlar val
yeler arasnda pek ayrm yapmazlard, bu subayn tekiler
den daha ukala, ama daha mutsuz olduunu da sezmilerdi.
Carlomagno'nun soylu yiitleri, yola k saatinin bildirilmedi
i zryle gelmediler, aslnda pek de zr saylmazd: Agilulfo
lenden kalktktan sonra kimseyle tek sz etmemiti. Ayrl
yorumlanmad: Grevleri hibiri akta kalmayacak biimde
bakalarna devredilciikten sonra, varolmayan valyenin yok
luu sanki ortak bir karar verilmiesine, sessizlikle geitiril
meye layk grld.
zlen, hatta zntden ne yapacan aran tek kii
Bradamante'ydi. adrna kotu, "abuk!" diye dadlar, hiz
metileri, halayklar ard, "abuk!" Giysileri, zrh parala
rn, mzraklar, koumlar havalara savuruyordu, "abuk!"
Hem bunu her zaman soyunurken ya da fkesi bana srad
nda yapt gibi yapmyordu, derleyip toplanacak ne varsa
listesini karp yollara dmekti niyeti.
"Her eyimi hazr edin, gidiyorum, gidiyorum, burada bir
dakika daha kalamam artk, gitti o, bu orduya anlam veren tek
kii, yaamma ve savama anlam verebilecek tek erkek gitti,
imdi geriye ne kald ki: Ben de aralarnda olmak zere, bir
sr ayya zorba, yaamak dediin yataklada tabutlar arasn
da yuvarlanmak; o, yalnz o btn bunlarn gizli geometrisini,
dzenini, nereden gelip nereye gittiini anlamak iin gereken
kural biliyordu!"
Byle diyerek sefer zrhnn paralarn kuanyor, menek
erengi gmleini giyiyordu, gz ap kapayncaya kadar eye
rinin stne frlad, her eyiyle erkeksiydi, yalnzca gerekten
kadn olan baz kadnlarn erkeksi olmak istediklerinde takn
dklar o marur tavr dnda. Ve atn mahmuzlad, drtnala
kaldrd, it kazklarn skerek, adr iplerini kopararak, bak
kaliye tezgahlarn devirerek, koskoca bir toz bulutu iinde
kayboldu.
Yaya olarak onu aramaya koan Rambaldo da o toz bulu-

378
tunu grp seslendi: "Nereye gidiyorsun Bradamante, nereye?
Ben burada senin iin duruyorum, sense kalkm gidiyorsun!"
yle demek isteyen sevdallarn inat fkesiyle barmt:
"Ben buradaym, gencim, ak doluyum, nasl olur da benim a
kmdan holanmaz, beni iten, beni sevmeyen u kadn ne ister
ki? Benim kendisine verebileceklerimden, vernem gerekenler
den fazla ne ister?"; byle lgna dnen ak hi aklna getirmez
ki, bir yerde ona olan sevdas ayn zamanda kendinedir, ona
sevdalanm olan kendinedir, ikisinin birlikte olabilecekleri ve
olmadklar eye duyduu sevdadr. Ve Rambaldo o lgnca te
layla adrna kotu, atn, silahlarn, heybelerini hazrlad, o
da yollara dt, nk savata ancak mzraklarn ular ara
snda bir kadn az grdn zaman iyi vuruursun, her ey
yaralar, toz bulutu, at kokusu her ey, yalnzca o glmsemenin
tadn tar.
O akam Torrismondo da ordugahtan ayrld, o da hzn
lyd, o da umutlu. Ormana yeniden kavumak istiyordu, o
cukluunun nemli, karanlk ormanna, annesine, maara gn
lerine ve daha gerilerde babalarnn tertemiz tarikatna; gizli bir
konaklama yerinin atelerinin evresinde, bembeyaz giysileri
iinde silahl, suskun nbet bekleyen, alack dallarn neredeyse
ereltiotlarna dedii, verimli topraktan hi gne grmeyen
mantarlarn bittii, arnann en sk yerinde.
Carlomagno bacaklar biraz titreyerek lenden kalkt, b
tn o beklenmedik yolculuklarn haberini aldktan sonra ota
na doru ilerliyor, Astolfo'nun, Rinaldo'nun, Yabanl Guidon'un,
Odanda'nun sonradan hep saz airlerinin dillerine destan olan
serveniere doru yola ktklar zamanlar hatrlyordu; im
diyse o eski muharipleri zorunlu hizmet ykmllkleri dn
da uradan uraya kprdatmann yolu yoktu. "Gitsinler, yap
snlar, gentirler nasl olsa," diyordu Carlomagno, eylem adam
larna zg, harekette her zaman bereket olduunu dnme
alkanlyla; ama yreinde artk yeni yeni eylerin geliine
sevinmekten ok, eskilerin kayboluuna acnan ihtiyarlarn bu
rukluunu duyuyordu.

379
8

Ey kitap, akam oldu, ben de daha hzl yazmaya baladm


artk, nehirden yukarlardaki avlann sesinden baka ses gel
miyor, penceremde dilsiz yarasalar uuuyor, bir kpek havl
yor ara sra, samanlklardan sesler duyuluyor. Barahibe bana
detecei kefareti iyi semi galiba: Bazen bir bakyorum, ka
lemim kadn stnde alm ban gidiyor, ben de pei sra
kouyorum. Geree doru kouyoruz, kalem ve ben, hep bir
beyaz sayfann dibinden kagelmesini beklediim geree; bu
manastra kapanp kefaretini dediim btn gevekliklerimi,
doyumsuzluklarm, kinimi kalem vurularyla gemie grne
bildiim zaman ancak ulaabileceim geree.
Sonra ufak tefek eyler, bir fare tkrts (manastrn tavan
aras fare yuvas), penceremi arptran bir beklenmedik esinti
(iimi brakmaya dnden hazrm ya, hemen panjuru amaya
kouyorum), bu yknn bir olaynn sona erip bir baka ola
ynn balamas ya da yalnzca bir satrba yetiyor, bir bakyo
rum, kalemim kurun gibi arlam, gerei kovalayan kou
kararszlam.
imdi sra Agilulfo ile seyisinin yolculuklar srasnda ge
lip getikleri lkeleri anlatmaya geldi: Hepsini bu beyaz sayfa
ya sdrmalym, tozlu anayolu, nehri, kpry, ite Agilulfo
hafif admlarla ilerleyen atnn stnde gidiyor, dgdk dgdk,
o bedensiz valyenin arl yok, at hi yorulmadan millerce
gidebilir, efendisi deseniz o zaten yorulmak nedir bilmez. im
di kprde ar nal sesleri var: do-go-dok, do-go-dok! Atnn

380
boynuna sarlm Gurdulu, iki ba birbirine yle yakn ki, at m
seyisin kafasyla dnyor, seyis mi atm kafasyla, belli deil.
Kadn zerine yer yer alarla krlan bir dz izgi ekiyorum,
Agilulfo'nun yolu bu. leri geri dnp dolaan bu karalama da
Gurdulu'nun yolu. Uuan bir kelebek grd m, peinden s
ryor atn Gurdulu, kendisini atn deil, kelebein eyerinde
sanyor, bylece yoldan ayrlp ayrlarda dolamaya koyuluyor.
O byle dnp dolaadursun, Agilulfo kendi yolunu dosdo
ru izleyerek ilerliyor. Gurdulu'nun anayoldan ayrlarak sapt
yollar bazen grnmez kestirmelerle akyor (ya da binicisi
ynetmediinden, at kendince bir yol seip oraya dalyor), onca
dolamba yaptktan sonra bizim avare kendini yine anayolda
efendisinin yan banda buluyor.
Buraya, nehir kysna bir deirmen izeceim. Agilulfo du
rup yolu soruyor. Deirmenci kadn nazike yantlyor, arap
ve ekmek sunuyor, ama o geri eviriyor. Yalnzca at iin saman
kabul ediyor. Yol hem tozlu, hem gneli; iyi yrekli deirmen
ciler ayorlar, valye nasl olmu da susamam diye.
O gittikten sonra, drtnala kalkm bir manga asker patrt-
syla Gurdulu geliyor: "Efendimi grdnz m?"
"Efendin de kim?"
"Bir atl ite ... Hayr: Bir at..."
"Yani sen bir atn m hizmetindesin?"
"Yooo ... Atm bir atn hizmetinde ... "
"Ya atn zerinde kim var?"
"ey... O belli deil!"
"Ya senin atm zerinde kim var?"
"Bilmem! Kendisine sorsanza!"
"Sen de yemek imek istemez misin?"
"sterim, isterim ! Yemek de isterim! imek de isterim!" Ve
tknyor.
Bu imdi izdiim, evresi surlarla sarl bir kent.
Agilulfo'nun bir kapsndan girip bir kapsndan kmas gereki
yor. Kapdaki nbetiler yzn gstermesini istiyorlar; yzn
gstermeyen kimseyi ieri sokmama buyruu almlar, nk
evreyi haraca kesen korkun bir haydut olabilirmi. Agilulfo
olmaz diyor, nbetilerle vuruuyor, geidi zorluyor, kayor.

381
Bu, kentin tesinde izdiim de orman: Agilulfo ormann
her yann dolayor, sonunda korkun haydudu bulup ininden
karyor. Silahn alyor, zincire vuruyor, alp kendisine geit
vermek istemeyen bekilerin nne srklyor. "te, korktu
unuz haydudu zincire vurdum!"
"Ah, Tanr senden raz olsun, ak valye! Ama syle bize,
kimsin, miferinin siperini neden kaldrmazsn?"
"Adm yolumun sonunda," deyip kayar Agilulfo.
Kentte kimileri onun bir sava melek, kimileri Araftaki
ruhlardan biri olduunu sylyor. Biri diyor ki: "At sanki ze
rinde binici yokmu gibi hafif kouyordu."
Buradan, ormann bittii yerden bir baka yol geiyor, o da
kente varyor. Bradamante de bu yoldan geliyor. Kenttekilere
diyor ki: "Ak zrhl bir valyedir aradm. Buradadr, biliyo
rum."
"Hayr, yok," diye yantlyorlar.
"Yoksa var demektir."
"yleyse git neredeyse orada ara. Buradan kat, gitti."
"Gerekten grdnz m onu? inde bir insan varm gibi
duran bir beyaz zrh..."
"nsan yoktuysa ne vard peki iinde?"
"Hibir insann olamayaca bir ey!"
"Sizin ileriniz eytan iine benziyor," diyor bir ihtiyar, "se
ninkiler de, ey sesi baldan tatl valye!"
Bradamante atn mahmuzlayp uzaklayor.
Az sonra, kentin meydannda Rambaldo atn dizginliyor.
"Buradan bir valye geti mi?"
"Hangisi? ki tane geti, sen nc oluyorsun."
"tekini kovalayan."
"lerinden biri erkek deilmi, doru mu?"
"kincisi kadndr."
"Ya birincisi?"
"Hibir ey deildir."
"Ya sen?"
"Ben mi? Ben ... Erkeim."
"Neyse, Tanrya kr!"
Agilulfo peinde Gurdulu ile drtnala gidiyordu. Yola koa

382
koa bir gen kz kt: Salar darmadank, giysileri param
para, yere diz kt. Agilulfo atn durdurdu. "mdat, soylu
valyem/' diye yalvard kadn, "buradan yarm mil tede bir
sr vahi ay soylu hanmm dul Priscilla'nn atosunu kuatt.
atoda yalnzca biz birka savunmasz kadn yayoruz. Kimse
ne ieri girebiliyor, ne dar kabiliyor. Beni burlardan aa
ya halatla sarkttlar, o canavarlarn penelerinden kurtulmam
mucizedir. Ne olur valyem, gel, kurtar bizi!"
"Klcm her zaman dul hanmlarn ve savunmasz kimse
lerin hizmetindedir/' dedi Agilulfo. "Gurdulu, bu kk han
m atnn eyerine al da bizi hanmnn atosuna gtrsn."
Bir da patikasndan gidiyorlard. Seyis ndeydi, ama
yola bakmyordu bile; kollarnn arasnda oturan kadnn g
s giysilerinin yrtklarndan pespembe, dolgun grnyordu,
Gurdulu'nun akl bandan gidiyordu.
Gen kz dnm, Agilulfo'yu seyrediyordu. "Efendinin ta
vrlar ne kadar da soylu!" dedi.
"Oh, oh ..." diye yantlad Gurdulu, o lk gse el atmakla
meguld.
"Her szyle, her hareketiyle ylesine gvenli ki ... " diyordu
kz, gzlerini Agilulfo'dan ayrmadan.
"Oh ... " diyordu Gurdulu, dizgtleri bileklerine dolam, bir
insan bedeni nasl byle hem sert hem yumuack olabilir diye
iki eliyle birden aratryordu.
"Ya o sesi/' diyordu kz, "keskin, madensi ..."
Gurdulu'nun azndan ka ka bir bouk inilti kyordu,
zaten azn kzn boynuyla omzunun arasna gmm, mest
olup gitmiti.
"Kim bilir hanmm onun tarafndan aylardan kurtarl
maktan ne kadar memnun olacak... Ah, nasl da imreniyorum
ona ... Aaa, una bak. Yoldan kyoruz! Ne oldu, seyis efendi
daldn m?"
Patikann bir dnemecinde bir kei dilenci anan uzat
yordu. Rastlad her dilenciye metelik olarak saptad sada
kasn veren Agilulfo atn durdurdu, kesesini kartrd.
Kei paralar cebine indirirken: "Tanr sizden raz olsun
valyem/' dedi ve kulana bir eyler fsldamak iin eilme-

383
sini iaret etti: "Karln hemen vereceim: Dul Priscilla'dan
saknn! Bu ay masal bir tuzak! Aylar kendi eitmitir, ana
yoldan geen en yiit valyeleri kendisini kurtarsnlar diye a
rtr, doymak bilmez ehvetini byle giderir."
"Herhalde doru sylyorsunuz kardeim," diye yantlad
Agilulfo, "ama ben valyeyim, gzyalar iindeki bir kadn
resmen yardm dileinde bulunuyarsa geri eviremem."
"ehvetin alevlerinden korkunuz yok mu?"
Agilulfo kaamak yantlad: "ey... Bakalm ne olacak ..."
"O atoda biraz oyalanan bir valyeden geriye ne kalr, bi
liyor musunuz?"
"Ne kalr?"
"te gznzn nnde. Ben de bir zamanlar valyey
dim ve Priscilla'y aylardan kurtardm. Halimi gryorsu
nuz." Gerekten de hali hal deildi.
"Deneyiminizi aklmdan karmayacam, kardeim, ama
denemeyi gslerneye kararlym." Ve Agilulfo atn mahmuz
lad, Gurdulu ile hizmetiye yetiti.
"Bilmem bunca dedikoduyu nereden bulur bu keiler,"
dedi kz valyeye, "Dinsel olsun olmasn, hibir evrede bun
lardaki kadar dedikodu, bunlardaki kadar fitne fcur yoktur."
"Bu civarda ok kei var m?"
"Kum gibi kaynyor. Hep yeni yeni birileri kageliyor."
"Ben onlardan biri olmayacam," dedi Agilulfo "Haydi,
acele edelim."
"Aylarn homurtusunu iitiyorum!" diye bard kz. "Kor
kuyorum! indirin beni de u alln ardna saklanaym."
Agilulfo atonun bulunduu akla vard. Her yan aylar
dan kapkara kesilmiti. valyeyle atn grnce dilerini gcr
dattlar, omuz omuza verip yolunu kestiler. Agilulfo klcn de
irmen gibi savurarak saldrya geti. Kimisini iledi, kimisini
sersemletti, kimisini hrpalad. Atnn stnde Gurdulu da onu
izledi, aylar ile kovalad. On dakika sonra, aylarn kimisi
post olup yerlere serilmi, kalanlar ormann kuytuluklarna s
nmlard.
atonun kaps ald. "Soylu valyem, minnet borcumu
sizi konuk ederek deyebilir miyim?"

3 84
Eikte, hizmetileri ve halayklaryla evrili Priscilla belir
mit (bizimkileri oraya gtrm bulunan gen kz da arala
rndayd; nasl etmise etmi, eve dnmt, srtnda az nceki
paavralar deil, gzel temiz bir nlk vard).
Agilulfo, peinde Gurdulu ile atoya girdi. Dul Priscilla pek
yle selvi boylu, etine dolgun saylmazd, ama bakmlyd, g
sleri pek iri deildi, ama iyice darya tamt, kara gzleri
fldr fldrd, uzun lafn ksas, diyecek sz olan bir kadnd.
Orackta, Agilulfo'nun beyaz zrhnn nnde diller dkyordu.
valye kibar davranyordu, ama sklgand.
"Guildivernizadelerden valye Emo Bertrandino Agilul
fo," dedi Priscilla, "adnz biliyorum, kim olup kim olmad
nz da."
O belirtme zerine Agilulfo tedirginliinden kurtulur gibi
oldu, sklganl brakt, gvenli bir tavr taknd. Yine de eil
di, bir dizini yere dedirdi, "Hizmetinizdeyim!" dedi, sonra
yay gibi ayaa frlad.
"Sizden sz edildiini ok duydum," dedi Priscilla, "ne za
mandr sizinle karlamay ok istiyordum. Bylesine ku u
maz, kervan gemez bir yere hangi rzgar att sizi?"
Agilulfo dedi ki: "ok ge kalmadan, bundan on be yl n
ceki bir bekareti aramaya ktm."
"Bu denli ereti bir hedef peinde koan bir valyeye de
hi rastlamamtm," dedi Priscilla. "Ama madem aradan on be
yl gemi, atomda konuk olmanz dileyerek sizi bir gece daha
yolunuzdan alkoyarsam vicdanm szamayacak demektir."
Agilulfo ev salibesinin yannda atoya girdi; hanmla bir
likte birbirini izleyen i ie salonlarda gzden kayboluncaya
dein teki kadnlarn hepsinin gz ondayd. Kadnlar sonra
Gurdulu'ya dndler.
"Aman da ne yakkl seyismi byle!" dediler ellerini r
parak. Gurdulu maymun gibi ortalarnda durmu kanyordu.
"Ne yazk ki pireleri var, pek de kt kokuyor!" dediler. "Hay
di, gelin, abucak ykayalm unu!" Alp kendi dairelerine g
trdler, rlplak soydular.
Priscilla, Agilulfo'yu iki kii iin hazrlanm bir sofraya
gtrmt.

385
"Azla yetinmeye alk olduunuzu biliyorum, valyem,
ama sizi onudandrmak iin balang olarak bu sofraya buyur
etmekten daha iyi bir yol bilmiyorum." Sonra fettan bir tavrla:
"Tabii, yreimdeki minnet duygularn gstermek iin bu ka
darckla yetinmeyeceim."
Agilulfo teekkr etti, ato sahibesinin karsna oturdu,
parmaklarnn arasnda biraz ekmek krnts ufalad, birka sa
niye sustu, hafife ksrd, havadan sudan sz etmeye koyuldu.
"Hanmefendi, bir gezgin valyenin ksmetine gerek
ten ok eitli ve tuhaf servenler kar. Bu servenleri birka
bekte toplayabiliriz. Birinciler... " Byle gzel gzel, yerli ye
rince, bilgili konumay s rdrd, kimi zaman bir ar titizlik
kukusu uyandryordu, ama bunu gidermek iin derhal baka
bir konuya atlyor, ciddi szlerin arasna nkteler, akalar kar
trarak laf ustalkla balyor, olaylar ve insanlar hakknda ne
fazla olumlu, ne fazla olumsuz, karsndakinin rahata benim
seyebilecei yarglar ileri sryordu; ayrca kibarca sorular so
rarak onu kendi dncesini sylemeye zendiriyordu.
"Ah, sohbetinize doyum olmuyor!" dedi Priscilla, mutlu
luktan uuyordu. Agilulfo birden, konumaya baladndaki
gibi apansz, sessizlie gmld.
Priscilla ellerini rpt. "alsn sazlar, sylesin kzlar!" Sa
lana lavta alan kzlar girdi. lerinden biri Tek boynuz gl der
Ieyecek arksn syledi, ardndan, Gel, ey nazl yasemin, yastm
en eyle . . arksn.
.

Agilulfo mzii ve arkclar gzel szlerle vd.


Bir grup gen kz raks ederek ieriye girdi. ncecik entari
ler giymi, balarna elenkler takmlard. Agilulfo demir eldi
venleriyle masada tempo tutarak dansa elik ediyordu.
atonun bir baka kanadnda, maiyetteki hanmlarn daire
lerinde edilen danslarn da ondan geri kalr yan yoktu. Gen
bayanlar yar plak oyunlar oynuyorlar, oyuna Gurdulu'yu da
katmak istiyorlard. Seyis, srtnda hanmlarn dn verdikle
ri bir ksa entariyle, yerinde durup topu kendisine atmalarn
bekleyecek yerde, topun peinden kouyor, ille de ele geirme
ye alarak, hanmlardan biraz birinin, biraz tekinin zerine
ullanyor, o kemeke arasnda derken bir baka esin alyor,

386
kadnla birlikte evrede serili duran yumuack minderlerden
birine yuvarlanveriyordu.
"Ay, ne yapyorsun? Olmaz, olmaz, koca eek seni! Ay, bakn
ne yapyor bana, olmaaaz, ben top oynamak istiyorum, ay ay ay!"
Gurdulu kendinden gemiti. Yaptrdklar lk banyodan
sonra, mis gibi kokularn, o pembe beyaz bedenierin ortasnda,
artk tek istedii havadaki tr kokularna karp gitmekti.
"A, a, yine geldi, ff, anneciim, adama bak yahu, aaa!"
tekiler hibir ey yokmu gibi top oynuyorlar, akalayor
lar, glyorlar, arklar sylyorlard: Ay, ay, ay, gkyznde ge
zen ay...
Gurdulu'nun tekilerin arasndan ayrp ald kk ha
nm sonunda uzun bir lk kopardktan sonra, arkadalarnn
yanma dnyordu, yz biraz kzarm, biraz sersemlemi g
lerek el rpyor, "Haydi, haydi, bana da atm!" diyerek oyuna
brakt yerden balyordu.
ok gemeden Gurdulu bir bakasnn zerine yklyordu.
"Hot, yallah, sktn ama, ay ok kabasn yani, olmaz dedim
sana, canm yakyorsun, bana baksana sen..." ve pes ediyordu
kk bayan.
Oyunlara katlmayan baka dier tazeler ve hatunlar otur
mu ene alyorlard:
"... nk, biliyorsunuz ya Filomena Clara'y kskanyordu,
halbuki ... " bir de bakyordu Gurdulu onu belinden kavram,
"Aman dm patlad! .. Halbuki diyordum, Viligelmo aslnda
Eufemia ile krtryormu... Hey, nereye gtryorsun beni?.."
Gurdulu onu omzuna vurmutu, "... Anladnz m? teki saloz
o her zamanki kskanlyla ..." Hatun Gurdulu'nun arnzundan
aa sarkm, gevezeliini, el kol hareketlerini srdryordu;
sonunda ylece gzden kayboluyordu.
ok gemeden yz pancar gibi kzarm, asklarndan biri
kopmu, gerisingeri dnyordu, brakt yerden balyordu
yine: "Ne d iyordum ha, Filomena Clara'nn san ban yolma
ya kalkt, oysa teki ...
"

Bu srada len salonundaki rakkaselerle sazendeler ekil


milerdi. Agilulfo ato salibesine Imparator Carlomagno'nun
algclarnn en sk aldklar besteleri sralyordu.

3 87
"Hava da kararyor," diye belirtti Priscilla.
Agilulfo dorulad: "Gece oldu, kopkoyu bir gece."
"Size hazrlattm oda ...
"

"Teekkr ederim. Parktaki blbl iitiyor musunuz?"


"Size hazrlattm oda ... Kendi odamdr..."
"Konukseverliinize gerekten hayran oldum ... Blbl u
meede tyor. Pencereye yaklaalm."
Kalkt, demirden kolunu kadna uzatt, pervaza yaklat.
Blbln dem ekmesinden esinlenerek bir dizi iirsel ve mito
lojik antrmada bulundu.
Ama Priscilla ksa kesti: "Yani, blbl sevdasndan tr
yor. Biz de ... "
"Ah, mine'l-ak!" Agilulfo sesinde yle sert bir tonla hay
krnt ki, Priscilla rkt. valye birdenbire ak tutkusu ze
rine bir syleve giriti. Priscilla smscak duygular iindeydi;
onun koluna girerek, zeri tavanlkl kocaman bir yatan ege
men olduu bir odaya srkledi.
Agilulfo soluk almadan syleniyordu: "Eski alarda ak
bir Tanr sayldndan ..."
Priscilla kapya ifte kilit vurdu, valyeye yaklat, ban
zrhna edi, dedi ki: "Birazck dm ben, ocak da snm ... "
Agilulfo'nun aklna geldi. "Scak odalarda m, souk oda
larda m sevimenin daha salkl olduu konusunda eskilerin
dnceleri farkldr. Ama ounun d ... "
"Ah, ak stne bilmediiniz de yok. .." diye fsldad Pris
cilla.
"ounun d, boucu scaklktan kannakla birlikte,
belli oranda doal lkln bulunmas yolundadr... "
"Kadnlar arp atei yaktraym m?"
"Ben kendim yakarm." Ocan iinde kmelenmi hazr
duran odunlar inceledi, eitli odun trlerinin verdikleri farkl
alevleri vd, ak ya da kapal yerlerde ate yakmann ayr ayr
yntemlerini sralad. Priscilla'nn i ekmesiyle sz yarda
kald; bu yeni sylevlerinin ak titreimlerini yok ettiini fark
etmi gibi, Agilulfo ate konulu sylevini, duyularn ve duygu
larn atei benzetmeler ve deindirmelerle sslemeye balad.
Priscilla imdi gzlerini yar kapam, glmsyor, tr-

388
damaya balayan aleviere ellerini uzatarak diyordu ki: ''Ah, ne
gzel bir lklk. .. Bunun tadn yatakta, yorganlarn arasnda
karmal ..."
Yatak konusu Agilulfo'ya yeni bir dizi gzlernde bulun
ma frsat verdi: Ona kalrsa, yatak yapmak etin bir sanatt ve
Fransa'daki hizmetiler o sanattan habersizdiler, en soylu saray
larda bile araflar doru drst katlanmyordu.
"Yoo, hayr, yani benim yatam da m?.." diye sordu dul
hanm.
"Hi kuku yok, sizin yatanz bir kralienin yatadr, im
paratorluun btn topraklarnda bir ei benzeri yoktur, ancak,
evrenizde yalnzca size layk eyler grme dileimden tr,
u kr fark ederek kayglannama gcenmeyiniz. "
"Ah, o krk!" diye bard Priscilla; Agilulfo'nun etkisiyle
imdi o da kusursuzluk illetine tutulmutu.
Yata kat kat atlar, ufak tefek kabarklklar, kat yerleri,
fazla gergin ya da gevek ksmlar bulup hayflanyorlard, bu
aray bir an dayanlmaz bir straba dnyor, bir an gn
gittike daha yksek katiarna yceli oluyordu.
Yata somyasna dein kaldrdktan sonra, Agilulfo kural
larna uygun olarak yeniden yapmaya balad; karmak bir iti,
hibir ey rastlantya braklmamalyd, birtakm gizli hnerler
katlmas gerekiyordu. Agilulfo btn bunlar dul hanma ay
rntlaryla aklyordu. Ama ikide bir beenmedii bir eyle
karlayor, yeni batan balyordu.
atonun teki kanatlarndan bir bart, daha dorusu n-
ne geilmez bir brt ya da anrma koptu.
Priscilla yerinden srad: "Ne oluyor?"
"Hi," dedi valye, "seyisimin sesi."
O bartya daha tiz baka barmalar karyordu, yldzla
ra kadar ykselen i ekileri gibi.
"Ya imdi ne oluyor?" diye sordu Agilulfo.
"Ne olacak, kzlar," dedi Priscilla, "oyun oynuyorlardr,
genlik ite."
Bylece gecenin seslerine kulak kabartarak yata dzelt
meyi srdryorlard.
"Gurdulu baryor..."

389
"u kadnlar da ne amata ediyorlar ya ..."
"Blbl..."
''Austosbcekleri ..."
Yatak krksz, hazrd. Agilulfo dul hanma dnd. Ha
nm rlplakt. Giysileri edeplice yere inivermilerdi.
Agilulfo belirtti: "plak hanmlara, duyularn en yce
cokusu olarak, zrhl bir valyeye sarlmalar tlenir."
"Aferin sana: Tereciye tere satyorsun!" dedi Priscilla.
"Dn doruadm ya ben!"
Ve byle diyerek, bir srayta Agilulfo'nun zerine tr
mand, kollaryla bacaklarn zrhn evresine dolad.
Bir zrh btn kucaklama biimlerini birbiri ardnca dene
di, sonra aygn baygn yataa szld.
Agilulfo baucuna diz kt: "Salarn ..."
Priscilla soyunurken, tepesinde toplanm bulunan salar
n zmemiti. Agilulfo insann duyularnn eamasnda sala
rn en byk pay olduunu aklamaya koyuldu. "Bir deneye
lim, bakalm."
Demirden ellerinin kararl, ama nazik hareketleriyle kad
nn rglerden yaplm topuzunu zd, salarn gsne,
omuzlarna dkt.
"Ama," diye ekledi, "kadn, bedeni plak, baysa yalnz
klfetli bir topuzia deil, tller ve talarla da sslenmi olarak
grmek isteyenlerin de bir bildii var kukusuz."
"Bir daha deneyelim mi?"
"Salarnz kendim tarayacam."
Tarad da: Sa rme, rgleri kvrp ssl firketelerle te
pede tutturmadaki ustaln kantlad. Sonra tllerle, deerli
talarla ssleyerek atafatl bir ba yapt. Bu i bir saatini ald,
ama Priscilla valyenin uzatt aynada kendini mrnde
grmedii kadar gzel grd. Onu gelip yanna uzanmaya a
rd.
"Derler ki," dedi Agilulfo, "Kleopatra her gece yatanda
bir zrhl sava dlermi."
"Ben hi denemedim," diye itiraf etti kadn. "Btn erkek
ler zrhlarn ok daha nce karrlar."
"yi yleyse, imdi denersiniz." Ve usulcack, araflar k-

3 90
rtrmadan, btn silahlaryla birlikte yataa girdi, mezara gir
mi gibi derli toplu, boylu boyunca uzand.
"Klcnz da asksndan karmayacak msnz?"
"Ak tutkusunda ll davranmak diye bir ey yoktur."
Priscilla mutluluktan kendinden geerek gzlerini yumdu.
Agilulfo dirseine dayanarak doruldu.
"mine ttyor. Kalkp bir bakaym, baca neden ekmi
yor."
Pencerede ay douyordu. Agilulfo mineden yataa doru
dnerken duralad: "Hanmefendi, gelin, bu gecikmi ay n
atonun burlarndan seyredelim."
Kadn pelerinine sard. yle sarma dola kuleye trman
dlar. Ay, orman gmle kaplyordu. Kukumav tyordu. a
tonun baz pencereleri hala aydnlkt, ara sra lklar, kahka
halar, inlemelerle kark seyisin anrtlar geliyordu.
"Doada varsa yoksa hep sevda ..."
Odaya geri dndler. mine snmek zereydi: Yere
melip kzlere flediler. Orackta yan yana dururlarken,
Priscilla'nn pembe dizleri valyenin madeni diziikierine dei
yar, daha susuz, yepyeni bir yaknlk douyordu aralarnda.
Priscilla yatana yeniden uzandnda pencerelerde ilk
gn belirmiti bile.
"Bir kadnn yzn afan ilk klar kadar deitiren
ey yoktur," dedi Agilulfo, Priscilla'nn yz en uygun al
sn diye yata tavanlyla birlikte baka yere ekmek zorunda
kald.
"Naslm?" diye sordu dul hanm.
"Dnya gzelisin."
Mutluydu Priscilla. Ama gne hzla ykseliyordu, nlar
n izleyebilmek iin de Agilulfo yatan yerini durmadan dei
tirmek zorunda kalyordu.
"afak skyor," dedi. Sesi deimiti bile. "valyelik g
revim bu saatte yola koyulman gerektirir."
"Bu kadar erken, ha!" diye szland Priscilla. "Tam da imdi!"
"ok zgnm, soylu hanmefendi, ama beni aran daha
nemli bir grev var."
"Ah, o kadar gzeldi ki..."

391
Agilulfo dizini yere dayad. "Kutsayn beni Priscilla."
Kalkt, seyisi ard. atonun her yann dolat, sonunda bul
du onu: Tkenmi, bitkin derek, kpek kulbesine benzer bir
yerde uyuyakalmt. "abuk, atma atla!" Ama onu srtlayp
kendisi bindirrnek zorunda kald. Ykseliini srdren gne,
arnann yapraklarnn altna iki atlnn resmini izdi: Seyis,
eyerinin stnde dengesini g tutturan bir uval gibi, valye
incecik salnan bir selvi glgesi.
atonun soylu hanmlaryla halayklar Priscilla'nn evresi-
ni sarmlard:
"Nasl oldu hanmefendi, nasl oldu?"
"Ah, nasl anlatsam, bilmem ki! Bir erkek, bir erkek ki ..."
"Ah, syleyin, anlatn, nasl?"
"Bir erkek. .. bir erkek... Bir gece boyunca, hi durmadan,
bir cennetti..."
"Ama ne yapt? Ne yapt?"
"Nasl syleyeyim ki? Ah, gzeldi ite, gzel..."
"Ama hani eymi ya? Ama siz ... Diyorsunuz ki ..."
"Nasl olduunu imdi bilemeyeceim ... Neler, neler... Ee
ya siz, o seyisle?..
"Ne? A, ne bileyim, sen biliyor musun? Hayr. Sen! Yok,
yok hatrlamyorum ..."

"Nasl olur? Grltnz bize kadar geliyordu hanmlar..."


"Aman, kim bilir, zavallck ite, ben hi hatrlamyorum, e,
ben de hatrlamyorum ... Belki sen ... Yok canm: Ben mi? Han
mefend i, siz valyeyi anlatn, ne olur, ha? Nasld Agilulfo?"
"Ah, Agilulfo!"

392
9

Eski bir tariheyi neredeyse okunmaz olmu katlardan iz


leyerek bu kitab yazan ben, ancak imdi fark ediyorum ki say
falar, sayfalar doldurmuuru da yknn daha bandaym; asl
imdi balyor olay, Agilulfo ile seyisi, Sofronia'nn bekaretinin
kantn bulabilmek iin servenli yolculuklarna dzlyor
lar, yollar hem izleyen hem izlenen Bradamante'nin, sevdal
Rambaldo'nun ve Gral valyeleri'ni arayan Torrismondo'nun
yollarna karyor. Ama olaylar kalemimden su gibi akacak
yerde, ipin ucunu karyorum, daha ne kadar ok yolculuu,
engeli, kovalamacay, aldatmacay, delloyu, turnuvay kada
aktarmam gerektiini dnnce her ey arapsana dnyor.
Manastr yazmanl, hi durmadan szckleri arayp tarama,
her eyin en derindeki zn dnme kefareti bakn beni nasl
deitirdi: Sradan okurlarn -bu ana kadar aralarnda ben de
olmak zere- en byk elence saydklar ey, yani her valye
romann oluturan serven rgs bana imdi gereksiz vr z
vr, souk bir ssleme esiymi, dncemin en nankr yany
m gibi geliyor.
Koa koa, alelacele anlatmak isterdim, her sayfay bir des
tan dolduracak kadar dellolar ve arpmalarla renklendir
meyi isterdim, ama durup da yle yazdklarm yeniden bir
okuyaym desem, bir de bakyorum, kalem kadn zerinde iz
brakmam, sayfalar bembeyaz.
Dilediim gibi anlatabilmem iin bu beyaz sayfadan kzl
kayalarn ykselmesi, kadn unufak olup iri taneli, akll bir

393
kuma dnmesi, zerinde diken diken katrtrnaklarnn bit
mesi gerekirdi. Ortasndan kvrla bkle uzanan belli belirsiz
bir patikadan mzran eyerine asm, atnn stnde dimdik
Agilulfo'yu geirirdim. Ama bu beyaz sayfa, bir kr yolundan
baka, urada alak bir gkkubbeye dnmeliydi, hem o kadar
alak ki, yolla arasnda yalnzca gaklayarak uan kargalara yer
kalmalyd. Kalemle kada izler kazmann yolunu bulmal
ym, ama hafif izler, nk ayrn iinde, atlarn arasnda giz
li bir ylann geii sezilmeli, fundalklarn arasnda bir tavan
dolamal, ite bakn, imdi aa km duruyor, ksack byk
laryla evresini kokluyor; hop, kayboldu bile ...
Przsz sayfada her ey hi grnmeksizin, yzeyde
hi farkllk olmakszn kmldyor, tpk yeryznn kr k
r kabuunda aslnda her eyin kmldad, ama hibir eyin
deinedii gibi; nk yalnzca bir tek madde her yana ya
ylmtr, tpk zerine yaz yazdm kat gibi bzen, fark
l kalplar, farkl younluklar, eitli renk ayrmlar olan, ama
yine de, tyl, telekli ya da kaplumbaa kabuu gibi tmsekli
beklemelerinde bile, hep bir dz yzeyin zerine srt
rlm gibi grnen bir yaygnlk; o tyllk, teleklilik ya da
tmsekiilik kimi zaman kprdar gibidir ya da epeevre yayl
m tekdze maddeye dalm bulunan farkl niteliklerin iliki
ve oranlarnda, zde hibir ey deimeksizin, baz farkllklar
olur. Diyebiliriz ki, burada, yerini deitirdii kesin olan tek
kii Agilulfo'dur, at demiyorum, zrh demiyorum, zrhn iin
de, ata binmi, yollara dzlm olan o yalnz, o kendi derdine
dm, o sabrsz ey. Onun evresinde dallarndan kozalak
lar dyor, akltalarnn arasndan dereler akp gidiyor, de
relerde balklar yzyor, trtllar yapraklar kemiriyor, kaplum
baalar sert karnlarn yere sryorlar; ama bu hareket yalnz
ca bir gz aldatmacas, denizin dalgalar gibi ba sonu belirsiz
bir alkalanma. Ve o dalgada alkalanp duruyor Gurdulu,
evresindeki cisimlerin halsna tutsak, kozalaklarla, balklarla,
trtllarla, yapraklada birlikte o da ayn hamura baslm, yer
kabuunun bir kabartsndan baka bir ey deil.
Bu kadn stnde Bradamante'nin, Rambaldo'nun ya da
fkeli Torrismondo'nun kousunu belirtmek ne kadar da g

3 94
oluyor! Tekdze yzeyde bir kabart olmalyd, kad altndan
bir topluineyle izmi gibi hafif bir kabart, o kabarklk, o y
neli hep yeryznn o ortak hamuruyla dolu, ona batm ol
malyd; duygu ve gzellikle ve ac da ite tam o noktada olma
lyd, gerek srtme, gerek hareket de orada.
Ama byle bembeyaz sayfalar unufak etmeye, ilerine ma
aralar ve vadiler kazmaya giriir, krklklar ve izikler yapa
rak soylu yiitlerin at koturmalarn orada okursam, yky
nasl srdrebilirim? En iyisi, anlattklarma yardmc olacak
bir harita izmek, gzelim Fransa'y, gururlu Britanya'y, kap
kara dalgalarla dolu Man Denizi'ni, urada, yukarda, dalk
skoya'y, burada, aada, sarp Pireneler'i, hala kafir elinde
bulunan spanya'y, ylanlarn anas Afrika'y gstermek. Son
ra minimini oklarla, arp iaretleriyle, saylarla kahramanla
rmzn yolculuklarn teker teker belirtebilirim. te oldu: Bi
raz dolambal olmakla birlikte kestirme saylacak bir izgiyle
Agilulfo'yu ngiltere'ye ayak bastryorum, Sofronia'nn on be
yldr ekildii ma nastra doru ilerletiyorum.
Agilulfo oraya vanyar ki ne grsn: Manastrn yerinde bir
yknt.
"ok ge kaldnz, soylu valyem," diyor bir ihtiyar, "o
talihsiz kadnlarn lklar bu vadilerde hala nlyor. ok za
man olmad, bu kylara akn yapan Maripli korsanlar manas
tn yamaladlar, btn rahibeleri tutsak alp gtrdler, surla
r da atee verdiler."
"Gtrdler mi? Nereye?"
"Kle olarak satmak iin Fas'a, efendiciim."
"O rahibelerin arasnda, nceki yaantsnda skoya kral
nn kz Sofronia olarak bilinen biri de var myd?"
"Rahibe Palmira demek istiyorsunuz! Olmaz olur mu? O
haydutlar onu hemen srtiarna vurdular! Gen kz saylmazd
ama, yine de ho kadnd dorusu. O korkun herifler saldrd
nda nasl da avaz avaz baryordu, bugn gibi hatrlyorum."
"Yamada bulundunuz demek?"
"Bulunmayp da ne yapalm, biz ky halk, btn mr
mz meydanda geer zaten."
"Peki, yardmiarna komadnz m?"

395
"Kimin yardmna, yani? Bakn imdi, beyzadem, her ey
yle birdenbire olup bitti ki ... Bizim ne komutanmz vard, ne
deneyimimiz ... Yzmze gzmze bulatrmaktansa hibir
ey yapmayalm, daha iyi dedik."
"Bakn ne diyeceim, bu Sofronia, manastrda, gerekten
dinibtn bir rahibe miydi?"
"Bu zamanda geri rahibenin de trls oluyor, ama Rahi
be Palmira btn piskoposluun en dindar, en namuslu rahibe
siydi."
"abuk, Gurdulu, limana gidelim, Fas'a doru yelken aa
lm."
Bu imdi ince, dalgal izgilerle gsterdiimin hepsi de
niz, deniz de deil de, Okyanus. imdi Agilulfo'nun binip yol
culuk ettii geminin resmini yapyorum, birazck bu yana da
koskocaman bir balina resmi iziyorum, oldu ite, bir de yle
iki yana doru alm bir parmen ruloyla ssleyelim, ii
ne de "Okyanus!" diye yazalm. Bu ek, geminin getii yolu
gsteriyor: Dilerseniz bir de balinann yolunu gsteren ok i
zebilirim; aaa! kisi kesiiyor. E, demek oluyor ki Okyanusun
bu noktasnda balinayla gemi toslaacak, balinay daha byk
izdiime gre de arpmadan gemi zararl kacak. imdi
btn ynlerde birbirini kesen birok ok izeyim de, bu nok
tada gemiyle balina arasnda dehetli bir arpma getii an
lalsn. Agilulfo aslanlar gibi dvyor, mzran balinann
sarsna saplayveriyor. Fkran iren yala tepeden aa
du yapyor, ite bu fskyeyi de yle drt bir yana salan iz
gilerle gsteriyorum. Gurdulu derseniz, balinann srtna atl
yar, gemiyi falan unutup gidiyor. Hayvan kuyruunu yle bir
arpyor, aman, gemi alabora oldu. Demir zrhl Agilulfo'ya ta
gibi Okyanusun dibine inmekten baka yapacak i kalmyor.
Dalgalara gmlmeden nce seyisine sesleniyor: "Sen Fas'a git!
Ben yaya geliyoru m!"
Gerekten de, millerce derinlie dalan Agilulfo, denizin di
bindeki kurnlara ayak basyor ve balyor hzl hzl yrmeye.
Sk sk deniz canavariarna rastlayp klcn savurarak kendini
koruyor. Bu zrh iinde deniz dibinde dalamann tek sakncas
nedir, siz de bilirsiniz: Paslanmak Ama tepeden trnaa balina

396
yayla svandndan, ak zrhn zerinde imdi onu her trl
zarardan koruyacak bir ya katman bulunuyor.
Okyanusa bir de denizkaplumbaas resmi yapyorum.
Gurdulu, denizin kendisinin iinde deil, kendisinin denizin
iinde durmas gerektiini anlayncaya kadar bir kova tuzlu su
yutmutur; sonunda koskocaman bir denizkaplumbaasnn
kabuuna tutunmutur. Biraz yolculuu hayvann gnlne b
rakarak, biraz sille tokat atp ynetmeye alarak, Afrika ky
Ianna varyor. Burada, Maripli balklarn suya saldklar bir
aa taklyor.
Alar tekneye eken balklar bir de ne grsnler: Zp zp
zplayan barbunya balklarnn ortasnda giysileri rm, yo
sun tutmu bir adam!
"nsan bal tuttuk! nsan bal!" diye baryorlar.
"Ne insan bal be! Cidi-Yusuf'un ta kendisi!" diyor balk
ba. "Cidi-Yusuf bu, ben tanyorum!"
Gerekten de, Cidi-Yusuf, Gurdulu'nun hi farkna varma
dan dman hatlarn geip sultann otana vardnda Ms
lman mutfaklarnda kendisine verilen add. Balkba asker
liini spanya'daki Marip ordusunda yapmt; Gurdulu'nun
salam yapl ve yumuak huylu olduunu bildiinden yanna
ald, onu inci avcs yapmaya niyetlenmiti.
Balklar bir akam, Fas kysnda talarn zerine otur
mu, kardklar istiridyeleri teker teker ayorlard, Gurdulu
da yanlarndayd; bir de ne grsnler, sudan ilkin bir sorgu,
bir mifer, ardndan btn bir zrh kmaz m? Zrh yrye y
rye kyya kadar geldi.
"Istakoz-adam! Istakoz-adam!" diye bartlar balklar,
korkularndan koup kayalklarn arasna saklandlar.
"Ne stakoz-adam be!" dedi Gurdulu. "Benim efendim bu!
Yorgunluktan bitkin dmsnzdr valyem. Onca denizi
yaya getiniz!"
"Hi de yorgun deilim," diye yantlad Agilulfo. "Ya sen
burada ne yapyorsun?"
spanya gazisi sze kart: "Sultann hesabna inci aryo
ruz, her akam bir baka gzdesine yeni bir inci armaan eder
de."

397
yz altm be gzdesi olan sultan her gece birini onur
landrrm, yani her gzde ylda yalnzca bir gece ziyaret ka
bul edermi. Sultan ziyaret ettii gzdesine bir inci armaan
edermi, bu nedenle tacirler kendisine her gn taze taze bir inci
bulmakla ykmlym. Ama o gn tacirler ellerindeki mal
tketmiler, mutlaka bir inci bulsunlar diye balklara haber
salmlarm.
spanya gazisi Agilulfo'ya dedi ki: "Madem denizin dibin
de elinizi kolunuzu saHaya saHaya yryorsunuz, gelip bizim
almalannza katlsanza !"
"Bir valye kar amacna ynelik giriimiere asla el atmaz,
hele din dmanlarnca yrtlyorsa. Ey kafir, bu seyisimi
kurtarp dayurduunuz iin size minnetim sonsuz, ama sulta
nnzn bu gece yz altm beinci gzdesine armaan ede
cek inci bulamamas uruurumda bile deil."
"Ama bizim ok umurumuzda," dedi balk, "nk bu
lamazsak krbalatrlar bizi. Bu gece tekilere benzemeyen bir
gerdek gecesi. Sra yeni bir gzdede, sultan onun yzn daha
hi grmemi. Neredeyse bir yl oluyor, korsanlardan satn al
mlard, imdiye kadar sras gelsin diye beklemi. imdi sulta
nn onun ziyaretine eli bo gitmesi yakk almaz, hem stelik
hanm sizin dindanz, skoya Krallarnn soyundan gelme
Sofronia, Fas'a kle olarak getirmilerdi, hemen hkmdarm
zn haremine aldlar."
Agilulfo heyecanlandn belli etmedi.
"Ben sizi bu dertten kurtaracam," dedi. "Tacirler sultana
yeni geline allm bir inci yerine uzaklardaki lkesinin zle
mini giderecek bir armaan gtrmesini nersinler: Yani tam
takm bir Hristiyan savas zrh."
"Peki o zrh nereden bulacaz?"
"Benimki ne gne duruyor?" dedi Agilulfo.

Sarayn harem dairesinde, Sofronia odasnda akam olsun


diye bekliyordu. Oymal penceresinin kafesinden bahedeki
palmiyeleri, havuzlar, iek tarhlarn seyrediyordu. Gne al
alyor, mezzin ezan okuyor, bahede gnbatmnn mis koku
lu iekleri ayordu.

398
Kapya vuruyorlar. Vakit geldi. Yo, her zamanki haremaa
larym. Sultann yollad bir armaan getiriyorlar. Bir zrh.
Apak bir zrh. Anlam ne ola ki? Sofronia yine yalnz kalarak
pencereye yaklat. Neredeyse bir yldr oradayd. C ariye diye
satn aldklarnda, kendisine sultann az nce boad bir gz
denin srasn vermilerdi, on bir ay akn bir sre sonra gele
cek bir sray. yle gnlerce, elini scaktan soua vurmadan
haremde oturmak da manastrdakinden beter bir skntyd.
"Korkmayn, soylu Sofronia," dedi bir ses omuz banda.
Zrh dile gelmiti!
"Bir zamanlar lekesiz iffetinizi kurtarm olan Guildiverni
zadelerden Agilulfo'yum ben."
"Ay! mdat!" diye yerinden sramt sultann gzdesi.
Bunun zerine toparland: "Ha, evet, bu beyaz zrh bana
yabanc gelmemiti zaten. Yllar nce bir haydut benden yarar
lanmaya kalktnda tam zamannda yetimitiniz ... "

"imdi de dininizden olmayan bir ee varmann kahrndan


kurtarmak iin tam zamannda yetitim ite."
"Ya ... Hep siz, eksik olmayn, e mi ... "
"imdi, sizi i bu klcmla koruyarak, sultann sarayndan
yanma alp gtreceim."
"Ya... Ne demezsin..."
Haremaalar, sultann ziyaretini haber vermeye geldikle
rinde, kltan geirildiler. Sofronia, bir pelerine brnm bah
elerde valyenin yannda koturuyordu. Muhafzlar alarm
verdiler. Ak zrhl valyenin hedefini hi amayan klcnn
karsnda ar yataanlar pek ie yaramad. Agilulfo'nun kal
kan btn muhafz birliinin mzrak saldrsna kar durdu.
Gurduli: atlar getirmi, bir hintincirinin gerisinde bekliyordu.
Limanda Hristiyan diyarna yelken amaya hazr bir ka lyon
bekliyordu. Ve Sofronia geminin gvertesinden, kumsaldaki
hurma aalarnn uzaktatn grd.
imdi buraya, denizin stne, kalyonu iziyorum. Deminki
gemiden biraz daha byk yapaym da, halinaya rastlarsa bile
bir felaket olmasn. Bu eri izgiyle kalyonun yolunu gsteriyo
rum, San Mala Liman'na kadar varyor. u ie bakn: urada,
Biscaille Krfezi'nin hizasnda kesien izgiler ylesine arap-

399
sana dnm ki... iyisi mi kalyonu birazck daha u taraftan
geireyim, sonra uracktan, uracktan, hay aksi eytan, gitti
Bretanya kayalkianna toslad! Batt gemi, dosdoru denizin
dibine iniyor, Agilulfo ile Gurdulu gbela Sofronia'y kurtarp
kyya karyorlar.
Sofronia bitkin. Agilulfo onu bir maarada barndrp seyi
siyle birlikte Carlomagno'nun ordugahna ulanaya karar veri
yor: Bekaretin henz sapasalam, kendi adnn yasal hakk ol
duunu bildirecek. Ben imdi Bretanya kysnda maaraya bir
arp iareti koyuyorum ki, sonra aradmda bulabileyim. Gel
gelelim yine ayn noktadan geen u izgiye: Artk haritam her
ynde izilmi izgilerden yle karmakark oldu ki, bunun ne
olduunu anlayamyorum. Ha, evet, Torrismondo'nun yolunu
gsteren bir izgiydi bu. Demek, tasal delikanlmz tam bura
dan geiyor, Sofronia ise maarann iinde serilmi yatyor. O
da maaraya yaklayor, giriyor, gryor onu.

400
10

Torrismondo oraya nasl m gelmiti? Agilulfo Fransa'dan


ngiltere'ye, ngiltere'den Afrika'ya, Afrika'dan Bretanya'ya ge
edursun, Cornovaglia dklerinin manevi kk olu da Kut
sal Gral valyeleri'nin gizli ordugahm bulabilmek iin Hris
tiyan diyarnn ormanlarn altst etmiti. Kutsal Tarikat her yl
yer deitirdiinden ve varln yabanclara asla belli etmedi
inden, Torrismondo yolculuu srasnda srecek hibir iz bu
lamyordu. inde Gral adyla birlemi olan bir seziyi izleyerek,
rastgele dolayordu; ama sofu valyelerin tarikat myd arad
, yoksa skoya fundalklarmda kendi ocukluunun anlarn
m kovalyordu? Kimi zaman, karaamlardan kapkara kararm
bir vadinin birden nnde al ya da dibinde kpklerden
bembeyaz kesilmi bir rman uuldad kuruni kayalardan
bir uurum yreini anlatlmaz bir heyecana bouyor, o da
bunu bir uyar sayyordu. "te, galiba buradalar, yakmda olma
llar." Ve o topraklardan hznl bir av borusunun sesi ykse
lirse, Torrismondo'nun btn kukular siliniyor, her kuytuluu
kar kar arayarak bir iz aryordu. Sonunda rastlaya rastlaya
yolunu arm bir avcya ya da srlerini otlatan bir obana
rastlyordu.
Uzak Curvaldia lkesine vardnda, bir kyde mola ver
di, kyllerden Tanr akma biraz kara ekmekle peynir istedi.
"Vermesine seve seve verirdim, kk bey," dedi bir kei o
ban, "gel gr ki, ben de karm da, ocuklarm da bir deri bir
kemik kaldk. valyelere verdiimiz hara o kadar yksek ki!

401
u orman sizin meslektalarnzla dolup tayor, yalnz giysileri
farkl. Ordu kadarlar, iaeye gelince, hepsi bizim boynumuzun
borcu oluyor!"
"Ormanda yaayan valyeler, ha? Nasl giyiniyorlar
peki?"
"Beyaz pelerin, altn mifer, iki yannda bir ift kuu ka
nad."
"ok da sofular, yle mi?"
"Dindarlklarna diyeceim yok elbet. Ellerini paraya s
rp kirletmiyorlar, nk el srecek metelikleri yok. Ama
zorbalk desen tmen tmen, bize de eyvallah demek d
yor! imdi elimizde avcumuzda bir ey kalmad: Ktlk var. Bir
daha geldiklerinde, ne vereceiz onlara?"
Delikanl koa koa arnann yolunu tutmutu bile.
ayrlarn arasndan, bir derenin durgun sularnda bir
sr kuu salmarak yzyordu. Torrismondo onlar izleye
rek kydan gidiyordu. Aalarn arasndan bir arp sesi geldi:
"Dling, dling, dling!" Delikanl yrdke ses bir ardndan
gelirmi, bir nnden gidermi gibiydi: "Dling, dling, dling."
Aalarn seyreldii yerde bir insan glgesi belirdi. Miferi be
yaz kanatlada ssl bir savayd, elinde bir mzrakla ufak bir
arp tutuyor, ara sra akort ediyordu: "Dling, dling, dling!" Tek
sz etmedi; baklar Torrismondo'dan kamyor, ama onu hi
alglamyormu gibi zerinden kayp gidiyordu, yine de sanki
delikanlya elik eder gibiydi: Aa gvdeleri ve fundalklar
onlar birbirlerinden ayrdnda, yine arpnn "Dling, dling,
dling!" sesleriyle onu aryor, yolunu bulmasn salyordu.
Torrismondo onunla konumak, bir eyler sormak isterdi, ama
suskun, ekingen izliyordu onu.
Aalarn seyreldii bir akla geldiler. Her yanda elleri
mzrakl, altn zrhlar giymi, upuzun beyaz peleriniere sarn
m savalar vard, her biri bir baka yne dnm, baklar
bolukta kaybolmu, kmldamadan duruyorlard. lerinden
biri bir kuuyu gagasna msr taneleri tktrarak besliyordu,
ama gzlerini baka yana evirmiti.
algemn yeni bir arpejine, at stndeki bir sava, boru
sunu kaldrp uzun uzun alarak karlk verdi. Sustuunda,

402
btn o savalar yerlerinden kmldadlar, her biri kendi y
nnde, birka adm attlar, sonra yine put kesildiler.
Torrismondo olanca cesaretini toplad: "valyeler, yanl
yorsam balayn beni, ama siz Gral..." diyecek oldu.
Omuz bandan bir ses szn kesti: "Sakn ola admz a
zna almayasn!" Sa sakal apak bir valye yan banda ha
reketsiz duruyordu. "Biz byle derin dinsel dncelere dalp
gitmiken, gelip rahatmz karman yetmedi mi?"
"Ah, balayn, ne olur!" diye ona dnd delikanl. "Ara
nzda bulunmaktan ylesine mutluyum ki! Sizi ne kadar ok
aradm, bir bilseniz!"
"Niin?"
"nk ... " srrn aa vurmak iin duyduu delice istek
kutsal bir kavrama kar karak gnah ileme korkusunu bas
trd, "... nk ben sizin olunuzum!"
htiyar valye hi tnmad. Bir an sustuktan sonra: "Bura
da ne babalar bilinir, ne oullar," dedi. "Kutsal Tarikat' a giren
kii dnyadaki her trl akrabalk ban koparr."
Torrismondo kendini itilmiten ok, dkrklna ura
m hissetti: Keke o lekesiz babalar fkelenseler, bekledii gibi
kendisini reddetselerdi; kantlar nlerine serer, kan bandan
dem vururdu; ama olaslklar hi yadsmakszn, ilke gerei
hibir tartmaya girilmeyeceini belirten bylesine umursa
maz bir yant dorusu cesaret krcyd.
"Sonsuz bir hayranlk beslediim bu Kutsal Tarikat'n ocu
u olarak tannnaktan baka bir dileim yok," diye ayak diredi.
htiyar dedi ki: "Madem Tarikatmza bylesine hayransn,
tek dileinin buraya kabul edilmek olmas gerekir."
Torrismondo bu yeni olana hemen ekici buldu. "Kabul
edilebilir miyim dersiniz?" diye bard.
"Layk olduun zaman, evet."
"Ne yapmam gerekiyor?"
"Yava yava btn tutkularndan arnp kendini Gral'in
akna brakman."
"A, ama o ad siz sylyorsunuz ya ite?"
"Biz valyeler syleyebiliriz; siz, bu inancn yabanclar,
hayr."

40 3
"yi ama, neden burada herkes susuyar da bir tek siz konu
uyorsunuz?"
"nancmza yabanc olanlarla ilikiler benim grevimdir.
Szcklerin ou temiz olmadndan, valyeler onlar az
larna alnamay yelerler, dudaklarndan yalnzca Gral'in sesi
duyulsun isterler."
"Syleyin, balang olarak ne yapaym?"
"u akaaa yapran gryor musun? zerinde bir g
damlas var. Sen hi kmldamadan ylece dur, gzlerini yapran
zerindeki i damlasna dik, o damlaya bakarken, dnyadaki
her eyi unut, onunla bir ol, ta kendi benliini yitirdiini, varl
nn her yanna Gral'in sonsuz gcnn ilediini duyana kadar."
Ve onu bir bana brakp gitti. Torrismondo gzlerini su
damlasna dikti, bakt, bakt, aklna kendi dertleri geldi, yap
ran zerine ini yapan bir rmcee bakt, bakt, sonra yeni
den su damlasn seyretmeye balad, bir aya karncalanm
t, kmldatt, ff! Can sklyordu. evresinde ar admlarla
yryen valyeler ormann iinde azlar ak, gzleri yuva
larndan uram bir grnp bir kayboluyorlard, yanlarnda
dolaan kuularn yumuack tylerini ara sra yle bir oku
yorlard. Kimi zaman ilerinden biri kollarn iki yana ap i
ekiiyle kark bir lk atarak ksa bir kou koparyordu.
Torrismondo civarda yeniden beliren ihtiyara sormadan
edemedi: "unlara da ne oluyor?"
"Ne mi oluyor? Esrime," dedi ihtiyar. "Byle dalga geer,
bumunu her eye sokarsan asla tadamayacan bir ey. O bira
derlerimiz sonunda her eyle tam btnlemeye ulamlar."
"Ya brleri?" diye sordu delikanl: Baz valyeler sanki
tatl rpertiler geiriyorlarm gibi kalalarn alkalayarak gi
diyor, azlarn buruturuyorlard.
"Onlar henz ikisi aras bir aamadalar. e yeni balayan
acemi valye kendini gnele ve yldzlada btnlemi duy
madan nce, ancak daha yakndaki eyleri kendi iindeymi
gibi duyar, ama ok youn bir biimde. Bu daha ok genleri
etkiler. Derenin ak, dallarn uultusu, topran altnda man
tarlarn byy bu grdn biraderlerimize ok hafif, ho
bir gdklanma duygusu veriyor."

404
"Aradan bir sre geince yorulmazlar m?"
"Yava yava daha ileri aamalara ularlar, iierini yalnz
ca daha yaknlardaki eylerin titreimleri deil, gklerin sonsuz
soluu kaplar, giderek duygularndan kaparlar."
"Herkese byle olur mu?"
"Pek az kiiye olur. Eksiksiz biimiyle iimizden ancak biri
ne, seilmi kiiye, Gral Kral'na olur."
Aalarn seyreldii bir alana gelmilerdi, zeri tavanlkl
bir tahtn nnde bir alay valye silah talimi yapyordu. Ta
vanln altnda oturmu, daha dorusu bzlp kalm, ha
reketsiz duran biri vard, insandan ok mumyay andryordu,
yine Gral niformas giymiti, ama daha bir atafatl trn
den. Kestane gibi kuruyup kalm yznde gzleri ak, hatta
falta gibiydi.
"Ama, yayor mu bu?" diye sordu delikanl.
"Yaamasna yayor da, artk Gral'in akna kendini ylesi
ne kaptrm ki, ne yemee gereksinim duyar, ne kmldamaya,
ne ihtiyalarn grmeye, neredeyse solumaya bile gereksinimi
kalmamtr. Grmez, duymaz. Kafasndan neler getiini kim
secikler bilmez: Dnceleri hi kukusuz, uzak gezegenlerin
yrngelerinin yansmasdr."
"Peki, madem grmyor, yleyse neden nnde askeri geit
resmi yapyorlar?"
"Gral'in trelerinde var da ondan."
valyeler kendi aralarnda eskrim altrmalar yapyorlar
d. Gzlerini bolua dikmi, kllarn kesik hareketlerle oy
natyorlard, ama admlar sanki bir an sonra ne yapacaklarn
bilemiyorlarm gibi sert ve aniydi. Yine de bir tek vuruta bile
karmyorlard.
"yi de, o uykuda gezer halleriyle nasl vuruabiliyorlar?"
"Kllarmz oynatan iimizdeki Gral'dir. Evrensel ak
dehet verici bir fke biimini alabilir ve bizi, dmanlarmz
sevgiyle ilemeye itebilir. Tarikatmz savata asla yenilmez,
nk biz hibir aba gstermeksizin, hibir seim yapmakszn
vuruuruz, brakrz kutsal fke bizim bedenlerimizde kendini
gstersin."
"Ve iler hep yolunda gider, ha?"

405
"Kendini her trl insan iradesi kalntsndan syrm,
kendi en ufak kmldanlarn bile Gral'e brakm olan kii
iin, evet."
"En ufak kmldanlar m? Yani imdi siz yryorken de
mi?"
htiyar uyur gezer gibi ilerliyordu.
"Elbette. Ayan kmldatan ben deilim: Brakyorum,
Gral kmldatsn. Bir dene. Hepimiz yle balarz."
Torrismondo denedi, ama -bir kere- kesinlikle baaram
yordu ve -ikincisi- hi zevk alnyordu bu iten. Yemyeil yap
raklada dolu, ku uularyla, sincap sesleriyle nlayan orman
vard evresinde, komak, her yana dalmak, av hayvanlarn yu
valarndan dar uratmak, o gizi, o yabanc doay kendi ben
liiyle, gcyle, abasyla, cesaretiyle gslemek isterdi. Oysa
orada durup bir inmeli gibi ayakta sallanmak zorundayd.
"Kendini brak," diye tembihliyordu ihtiyar, "brak her ey
seni senden alsn."
Torrismondo dayanamad: "Asln isterseniz ben baka ey
lerin beni almasndansa, kendim baka eyleri almay yele-
rim."
htiyar dirsekierini yznn stnde aprazlayarak hem
gzlerini, hem kulaklarn kapad: "nnde gidecek daha ok
uzun bir yol var, ocuum."
Torrismondo Gral ordugahnda kald. renmeye, baba
larna ya da biradederine (artk onlara ne diyeceini bilemez
olmutu) yknneye abalyordu, fazla bireysel gelen her
duyguyu bastrmaya, Gral'in sonsuz akyla zdeleerek eri
yip gitmeye abalyordu; valyelerde esrime uyandran o an
latlmaz duygularn en ufak belirtilerini alglamaya dikkat
kesilmiti. Gelgelelim gnler birbiri ardnca geip gidiyordu,
arnma yolunda en ufak bir adm bile atamyordu. Onlarn en
sevdikleri ne varsa, Torrismondo'nun iini skyordu: O sesler,
o mzik, hep yle titremeye hazr bekleyi. Hele biraderlerinin
srekli yaknl, o giyinileri, hafif zrhlar ve altn miferleri,
bembeyaz tenleriyle kimi yalanm, kimi narin, alngan, ks
kan genler, fkeleri burnunda dolamalar yok muydu, git
tike daha ok sinirine dokunuyordu. stelik her hareketlerini

406
Gral'in yaptrd zryle, davranlarnda ahlaksal lakala
kapp koyuveriyorlar ve hep yle lekesiz kaldklarn iddia edi
yorlard.
Bir zamanlar kendisini de yle gzleri bolukta yitip git
mi, ne yaptklarna bile bakmadan retip ardndan hemen
unutuvermi olduklar dncesine katlanamyordu.
Hara toplama gn geldi att. Ormann evresindeki b
tn kyler belli zamanlar Gral valyeleri'ne belli miktarda
peynir tekerlei, havu sepeti, arpa uval ve st kuzusu ver
mek zorundaydlar.
Kyllerden bir heyet geldi: "Demek istiyorduk ki bu yl
Curvaldia diyarnn her yannda mahsul ktyd. ocuklar
mz bile neyle doyuracamz bilmiyoruz. Ktlk karsnda
zengin yoksu l ayrl kalmad. Dinibtn valyeler, yalvar
rz, bu seferl ik haracmz balayn."
Gral Kral sayvann altnda her zamanki gibi suskun, kpr
tsz oturuyordu. Birden karnnn stnde kavuturduu elleri
ni ar ar at, gkyzne kaldrd (upuzun trnaklar vard),
azndan bir ses kt: "Hiiiiii ..."
O sesi iiten btn valyeler mzraklarn dorultarak za
vall Curvaldiallarn stlerine yrdler.
"mdat! Kendimizi savunalm bari!" diye bardlar kyl
ler. "Koun, baltalarmz, trpanlarmz alalm." Ve il yavrusu
gibi daldlar.
Gece bastrnca valyeler gzlerini gkyzne dikip boru
ve davul sesleri eliinde Curvaldia kylerine yrdler. Yaba
larla, ba baklaryla silahlanm kyl ler sra sra erbetiotu
dizilerinin, itlerin arasndan frlayp yollarn kesmeye alt
lar. Ama valyelerin aman vermeyen mzraklar karsnda et
kisiz kaldlar. Savunma hatlarn yaran valyeler altlarndaki
ar sava atlaryla tatan ve samandan yaplm kulbelerin
zerine ullanyor, atlarnn nallar altnda ne bulurlarsa ezi
yorlar, kadnlarn, buzalarn, minimini ocuklarn lklar
n duymuyorlard bile. valyelerden bazlar yanan mealeler
getirmi, damlar, samanlklar, ahrlar, yoksul buday ambar
larn atee veriyorlard; kyler giderek iinden lklar, kuzu
melemeleri duyulan birer ate emberine dnyordu.

407
valyelerle birlikte akma srklenmi olan Torrismondo
lgna dnmt. "Ama niin, syleyin, niin?" diye bararak,
szn dinletebilecei tek kii bildii ihtiyarn peinden kou
yar, bar bar baryordu. "Her eye kar yreinizin sevgiyle
dolu olduu yalanm demek! Hey, dikkat, u ihtiyar kadnca
z ezeceksiniz! Bu zavalllara kar nasl byle davranabilirsi
niz? mdat, beik alevler iinde kald! Aman, ne yapyorsunuz?"
"Gral'in hikmetini soruturmaya kalkma, ey mptedi!"
diye uyard ihtiyar. "Bunlar yapan biz deiliz ki; hareketleri
mizi ynlendiren iimizdeki Gral'dir! Onun fkeli akna brak
kendini!"
Ama Torrismondo eyerinden atlam, bir anaya yardma
komutu, onun yere den bebeini alm, kucana veriyordu.
"Olmaz, rnmn hepsini almayn! O kadar emek ver
mitim!" diye haykryordu bir yal adam.
Torrismondo yan banda bitti: "Brak o uval, haydut
seni!" diyerek bir valyenin zerine atld, zorla ald uval
elinden ekti.
"Tanr seni korusun! Yanmzdan ayrlma!" dediler, ellerin
de yabalar, soan baklar, baltalada bir duvarn gerisine sn
m, kendilerini korumaya alan o biareler.
"Yarm daire biiminde dizilip her birlikte zerlerine sal
dralm!" diye bard Torrismondo ve Curvaldia kyllerinin
bana geti.
imdi valyeleri evierden darya kovalyordu. htiyar
valye ve ellerinde mealeler tutan baka iki valye ile yz
yze geldi. "Dmana satlm bu, yakalayn!"
Dehetli bir kavga koptu. Curvaldiallar kebap ileriyle,
kadnlarla ocuklar talarla giriiyorlard. Birden bir boru sesi
iitildi: "Geri ekilin!" Curvaldiallarn iddetli tepkisi karsn
da valyeler birok yerden geri pskrtlmlerdi, imdi de
ky boaltyorlard.
Torrismondo'yu sktrmakta olan manga da geriledi.
"Haydi biraderlerim!" diye bard ihtiyar, "brakalm Gral ne
reye dilerse oraya gtrsn bizi!"
tekiler dizginleri toplayarak hep bir azdan haykrdlar.
"Zafer Gral'indir!"

408
"Yaa, varol! Kurtardn bizi!" Kyller Torrismondo'nun
evresinde toplanyorlard. "Sen de valyesin, ama vicdanly
msn! Demek bylesi de olurmu! Bizimle kal! Bundan byle
ne dilersen dile bizden!"
"Artk ... Ne dilediimi ben biliyor muyum ki ..." diye kekeli
yordu Torrismondo.
"Bu savatan nce biz de bir ey bilmiyorduk, insan oldu
umuzun bile farknda deildik. .. imdiyse her eyi yapabilir
miiz ... Yapmak istiyormuuz ... Yapmalymz gibi geliyor... Ac
bile verse ... " Ve dnp llerine alayorlard.
"Sizinle kalamam ... Kim olduumu bilmiyorum ... Elveda ..."
Ve atma atlad gibi uzaklat.
"Geri dn, geri!" diye baryorlard kyller, ama Torris
mondo kyden uzaklamaktayd zaten, Gral orman, Curvaldia
gerilerde kalyordu.
O lke senin, bu lke benim, avare dolamaya balad Tor
rismondo. O gne dein tek lk olarak Kutsal Gral valyeleri
Tarikat'n dlediinden, baka her onuru, her zevki kmse
miti. imdi o lk yklp gitmiti, ya tedirginliine nasl bir
hedef belirleyecekti?
Ormanlarda yaban meyveleri toplayarak, yol stnde du
ralad manastrlarda fasulye orbas ierek, kayalk kylarda
denizkestanesi yiyerek karnn doyuruyordu. Ve gnn birinde,
Bretanya kysnda yine bir maarada kestane ararken yatm
uyuyan bir kadn iliti gzne.
Kendisini diyar diyar dolatran istek, yumuack bir bit
ki rtsyle kapl, topra pp geen bir alak rzgarn estii
yerler, gnesiz, berrak gnler istei, imdi o solgun dolgun ya
naklara inmi o upuzun kara kirpikler, kendinden gemi be
denden fkran o scaklk, kabark gsn zerine braklm o
el, o slak dank salar, o dudaklar, o kalalar, o parmaklar, o
soluk karsnda yatr gibiydi sanki o istek.
Torrismondo zerine eilmi, seyre dalmt ki, Sofronia
gzlerini at:
"Bana bir ktlk etmezsiniz, deil mi?" dedi yumuaklk
la. "Bu ssz kayalklarda ne aryordunuz?"
"Benliimde hep eksik olan bir eyi aryordum, ne oldu-

40 9
unu ancak imdi, sizi grnce anladm. Bu kyya nereden
geldiniz?"
"Rahibeyim, beni bir Mslmanla evlenneye zorladlar,
ama ben yz altm beincisi olduumdan aslnda sultann
kars olmadm hi, nk o Hristiyan sava beni alp buraya
getirdi, stelik bir de dn yolculuunda gemim batt, kaza
zede oldum, zaten giderken de korkun korsanlarn eline d
mtm."
"Anlyorum. Peki, yalnz msnz?"
"Kurtarcm uraya, imparatorun karargahna kadar gitti,
anladm kadaryla birtakm ilemler yaptrmas gerekiyor
mu."
"Sizi klcmla korumay nermek isterdim, ama yz nz
grdmde yreime den ate bsbtn alevlenir de, beni
drst saymayacanz davranlara srkler diye korkuyo
rum."
"Aman aman, byle eyleri dert etmeyin, grm geirmi
bir kadnm ben. Ne var ki, her seferinde, iin tam can alc nok
tasnda kurtarcm kageliyor, hep ayn kii."
"Bu sefer de gelir mi?"
"Kim bilir, bir de bakarsnz, gelmeyiverir."
"Adnz balar msnz?"
"Azira ya da Palmira. Sultann hareminde ya da manastr
da oluuma gre deiir."
"Azira, bana yle geliyor ki, sizi her zaman sevdim ... Daha
nce de benliin sizde yitirmitim..."

410
ll

Carlomagno atnn stnde, Bretanya kysna doru ilerli


yordu. "imdi greceiz, imdi greceiz, Guildivernizade Agi
lulfo, sakin olun. Sylediiniz gibiyse, yani bu kadn on be yl
nceki bekaretini hala koruyorsa, bir diyeceim yok, valye
atanmanzda hibir usul sakatl kalmyor, o delikanl da bizi
kandrmaya kalkm demektir. Emin olabilmek iin kadn i
lerinden anlayan bir bacy da maiyetimde getirdim; bilirsiniz
ya, biz askerler byle konularda pek becerikli saylmayz ..."
Gurdulu'nun atma tnemi giden kocakar syleniyordu:
"Bastne efendimiz, bastne, temiz i karacam, isterse
ikiz olsun ..." Kula ar iitiyordu, grevinin ne olduunu he
nz tam kavrayamamt.
Maaraya ilkin ellerinde mealelerle iki maiyet subay giri
yorlar. Ve aknlk iinde gerisingeri dnyorlar: "Efendimiz,
sz konusu bakire gen bir askerle sarma dola yatar durumda."
Aklar yaka paa imparatorun huzuruna karlyorlar.
"Sofronia, sen, ha!" diye banyar Agilulfo.
Carlomagno delikanlya yzn amasn buyuruyor.
"Torrismondo!"
Torrismondo, Sofronia'ya doru atlyor: "Demek sen
Sofronia'sn! Ah, anneciim!"
Imparator soruyor: "Bu delikaniy tanyor musunuz, Sofro
nia?"
Kadn, benzi kl gibi, ban eiyor, duyulur duyulmaz bir
sesle: "Torrismondo ise, onu ben byttm."

411
Torrismondo eyerine atlyor.
"Mahremimle zina ederek iren bir su iledim! Beni bir
daha asla grmeyeceksiniz!" Atn mahmuzluyor, ormana do
ru, saa sapyor.
Agilulfo da atn mahmuzluyor: "Beni de bir daha grme
yeceksiniz! Adm sanm yok artk! Elveda!" Sola sapyor, arna
na dalyor.
Herkes zlerek ylece kalakalyor. Sofronia yzn elle
riyle rtyor.
Sa yandan bir nal sesi geliyor. Torrismondo ormandan
drtnala dnyor. Baryor: "Ama nasl olur? Az neeye kadar
bakireydi o! Nasl da hemen dnmedim? Bakireydi, bakire!
Annem olamaz!"
"Ltfed ip aklasanz," diyor Carlomagno.
"Aslnda," diyor Sofronia, "Torrismondo benim olum de
il, erkek kardeim, daha dorusu vey kardeim. Kral babam
savaa gittikten bir yl sonra annemiz skoya Kraliesi, galiba
Kutsal Gral valyeleri'yle bir rastlant sonucu karlatktan
sonra dnyaya getirmi onu. Kral dneceini haber verince o
kt yrekli yaratk (ne yazk ki annemizi byle nitelernek zo
rundaym), kardeimi gezmeye karttrmak bahanesiyle bana
arnanda yolumu kaybettirdi. Eve dnen kocasna korkun bir
yalan sylemi. Demi ki ben daha on yandayken evden
kap bir pi dnyaya getirmiim. Yanl anlalm bir evlat
saygsndan tr, annemizin bu srrn hibir zaman ele ver
medim. Henz kck bir bebek olan vey kardeirole birlik
te fundalklarn arasnda yaamm srdrdm, hem de o yl
lar, daha sonra Cornovaglia dklerinin beni zorla kapatacaklar
manastrda geireceklerimin yannda zgr ve mutlu saylrd.
Bu sabah, yani otuz yama kadar, erkek nedir bilmedim; ne
yazk ki bir erkekle ilk karlamam da mahremimle zina yo
luyla oldu ..."
"u ie bir bakalm," diyor Carlomagno uzlatrc bir tavr
la. "Mahremle zina durumu hala varit, ama vey kardeler ara
snda olunca en vahim biimi saylmaz ... "
"Mahremle zina olay falan yok, kutsal majesteleri! Yre
ini serin tut Sofronia!" diye banyar Torrismondo yz se-

412
vinle pariayarak "Kkenlerimi aratrrken bir sr rendim,
mrm boyunca da gizli tutmak istiyordum: Annem sand
m kii, yani sen, Sofronia, skoya Kraliesi'nin kz deil
sin, Kral'n bir kylnn karsndan doma evlilikd kzsn.
Kral eini, yani imdi annem olduunu rendiim kiiyi seni
eviad olarak benimsemeye zorlam, ama o da vey analn
gstermi ite. imdi anlyorum her eyi! Kral onu istemedii
bir anala zorlaynca, o da seni bandan def etmek iin frsat
kollamaya balam; bunun iin de ayakst iledii bir gna
hn meyvesi olan beni sana mal etmi. Sen skoya Kral'yla bir
kyl kadnn ocuusun, ben Kralie'yle Kutsal Tarikat'n o
cuuyum, aramzda hibir kan ba yok yani, tek bamz az
nce zgrce kurduumuz ve senin yeniden kurmay dilemeni
btn yreirole istediim ak badr."
"Eh, galiba iler yoluna giriyor," diyor Carlomagno ellerini
ovuturarak. "Aman ge kalmadan u bizim yiit valyemiz
Agilulfo'yu bulalm da adnn sannn kurtulduunu bildirelim
bari."
Bir valye koa koa geliyor: "Ben gidip bildireyim, efen
dimiz!" Rambaldo'dur bu.
Ormana dalyor. Balyor seslenmeye:
"vaaalyeeeem! valye Agilulfoooo! Guildivernizaaade
valyeee! Guildivernizade ve Corbentraz ve Sural Vesaireza
de, Aa Selimpia ve Fez valyesi Agilulfo Emo Bertraaandiii
nooo! Her ey yoluna girdiiii! Geri dnn!"
arsna yalnzca yank karlk veriyor.
Rambaldo ormann her patikasn kar kar aratrmaya
balad, patkalardan baka yamalar ve dere yataklarna da
seslenerek, kulak kabartarak bir belirti, bir iz aratrarak do
lat. te bir nal izi. Bir noktada daha belirgin, sanki hayvan
orada duraklam gibi. O noktadan sonra nal izleri daha hafif
liyor, sanki at ban alp gitsin diye zgr braklm. Ama ayn
noktadan bir baka iz, demir pabulu bir ayan izleri ayrlyor.
Rambaldo o izin ardna dt.
Soluunu tutuyordu. Bir akla geldi. Bir mee aacnn
dibinde gkkua rengi sorgulu bir mifer, bir beyaz zrh, uy
luk, kol, el paralar, yani Agilulfo'nun btn donann yerlere

413
salmt; kimi paralar dzenli bir piramit oluturma niyetiyle
yerletirilmi gibiydi, kimileri yere ylece yuvarlanmt. Klcn
kabzasna bir not ilitirilmiti: "Bu zrh Rossiglioneli valye
Rambaldo'ya brakyorum." Altnda yarm kalm bir karalama
vard, sanki atlacakken hemen vazgeilmi bir imza gibi.
"valye!" diye sesleniyor Rambaldo, mifere, zrha mee
ye, gkyzne dnerek. "valye! Zrhnz yeniden kuann!
Fransa'nn ordusunda ve soylular arasndaki yeriniz tartma
gtrmyor artk!" Bir yandan zrhn paralarn birletirme
ye, ayakta durdurmaya abalayarak baryor. "Varsnz val
ye, bunu kimse yadsyamaz artk!" Hibir yant kmyor. Zrh
ayakta durmuyor, mifer yere yuvarlanyor. "valyem, onca
zaman yalnzca iradenizin gcyle dayandnz, her eyi sanki
varmsnz gibi yerli yerince yapmay baardnz, imdi neden
byle birdenbire teslim oluyorsunuz?" Ama artk ne yana d
neceini kendi de bilmiyor. Zrh bo, eskiden olduu gibi bo
deil, valye Agilulfo ad verilmi ve imdi denizde bir su
damlas gibi eriyip gitmi olan o eyden de boalm.
Rambaldo imdi kendini zrhn karyor, soyunuyor, be
yaz zrh kuanyor, Agilulfo'nun miferini giyiyor, klcn,
kalkann eline alyor, atma atlyor. Byle donanm olarak im
paratorun ve maiyetinin huzuruna kyor.
"Hah, Agilulfo dndnz demek, her ey yolunda ya?"
Ama miferin iinden bir baka ses karlk veriyor. "Ben
Agilulfo deilim majesteleri!" Siper kalkyor, Rambaldo'nun
yz grnyor. "Guildivernizade valye' den geriye kala
kala beyaz zrhyla onu bana braktn belirten bir pusula kal
d. imdi savaa atlmaktan baka ey dnmyorum!"
Alarm borular alyor. Bir kalyon filosu Bretanya'ya bir
Maripli ordusu karm. Frank ordusu koup saf tutuyor.
"te dilein gerekleti," diyor Kral Carlo, "vuruma zaman
geldi att. Tadn silahlar onurlandr. Agilulfo etin cevizdi,
ama askerliine diyecek yoktu dorusu!"
Frank ordusu istilaolara kafa tutuyor, Marip cephesinde
bir gedik ayor, gen Rambaldo gedii ilk zorlayanlarn arasn
da. Dvyor, vuruyor, kendini savunuyor, adamakll hrpa
lanyor, adamakll hrpalyor. Birok hasmna yeri ptryor.

414
Mzrana ka dman sarsa, birbiri ardna iliyar Rambaldo.
stila birlikleri geri ekiliyorlar, kyda demirli duran kalyonla
rnn evresine bekleniyorlar. Frank glerinin sktrmasyla,
yenilenler denize alyorlar, geride kalanlar Bretanya'nn boz
topraklarn Maripli kanyla suluyorlar.
Rambaldo savatan zaferle ve yarasz kyor; ama zrh,
Agilulfo'nun o apak, el dememi, prl prl zrh imdi tepe
den trnaa arnuriara batm, dman kanna bulanm, ezilip
berelenmi, izilmi, paralanm, sorgucunun tylerinin yar
s yolunmu, miferi arplm, kalkan tam gizemli arnasnn
zerinden syrlm. Delikanl imdi onu kendi zrh gibi, yani
Rossiglioneli Rambaldo'nun zrh gibi duyuyor, ilk srtna tak
t anlarn rahatszl artk gerilerde kalm, zrh zerine eldi
ven gibi oturuyor artk.
Bir tepenin srtnda, drtnala gidiyor. Vadinin dibinden tiz
bir ses nlyor: "Hey, sen, tepedeki, Agilulfo!"
Kendisine doru drtnala gelen bir valye var. Zrhnn
zerinde menekerengi bir tunik. Bu kendisini izleyen Brada
mante. "Sonunda buldum seni, beyaz valye!"
inden ona hemen "Bradamante, ben Agilulfo deilim,
Rambaldo'yum!" diye barmak geliyor, ama bunu ona yakn
dan sylemek daha doru olur diye dnyor, atnn ban e
virip ona doru ilerliyor.
"Sonunda bana doru gelen sen oluyorsun, ele avuca s
maz valye!" diye banyar Bradamante. "Bir gn senin de
bana kotuunu grmek iin neler vermezdim, geliigzel, ulu
orta, eline nasl gelirse yle i grmeyen, peim sra kouan h
dk srsne benzemeyen tek erkek! " Bunlar sylerken atnn
ban eviriyor, ondan kaarm gibi yapyor, ama ikide bir ba
n dndrp o da oyuna katlyor, peinden kovalyor mu diye
bakyor.
Rambaldo konumak iin sabrszlanyor: "Grmyor mu
sun ki ben de sarsan biriyim, her kmldanmdan istek, do
yumsuzluk, tedirginlik akyor? Ama benim de tek istediim ne
istediini iyi bilen biri olmak!" diyecek ona, ama bunu syleye
bilmek iin de, glp duran ve "te, hep dlediim gn bu!"
diye nrldanan Bradamante'yi drtnala kovalyor.

41s
Kz gzden kaybetti. Issz, otlarla kapl bir vadide imdi.
Bradamante'nin at bir dut aacna balanm. Her ey onu iz
ledii ve kadn olduunu aklndan gernedii o ilk seferi an
dryor. Rambaldo atndan iniyor. te: Bradamante orada, yo
sunlarla kapl bir bayra uzanm. Zrhn karm, topaz rengi
ksa bir tunik giymi. Yatt yerden ona kollarn ayor. Ram
baldo, beyaz zrhn iinde ilerliyor. "Ben Agilulfo deilim, bak
u sevdalandn zrha, bak imdi nasl da bir bedenin arl
yla hrpalanyor, iindeki benim gen ve evik bedenim bile
olsa. Grmyor musun insanst lekesizlii nasl da yitirdi bu
zrh, iinde vuruulan, her darbeye ak bir giysi, sabrl ve ya
rarl bir gere olup kt?" demenin tam zaman ite. Byle de
mek istiyor, istemesine istiyor da, orada kalakalyor, kza do
ru kararsz birka adm atyor. Belki de en iyisi ban amak,
zrhn karmak, Rambaldo olduunu sylemek, rnein imdi
ite, Bradamante dudaklarnda bekleyen bir glmseyile gz
lerini yummuken. Delikanl kaygyla zrhn karyor: imdi
Bradamante gzlerini aacak, kendisini tanyacak. .. Yoo: Sanki
varolamayan valyenin grnmeyen yaklamasn baky
la rahatsz etmek istemezmi gibi bir eliyle yzn rtt. Ve
Rambaldo onun zerine atlyor.
"Oh, evet, emindim!" diye baryor Bradamante, gzleri
kapal. "Bunun olabileceinden her zaman emindim!" Ona sa
rlyor, ikisi ayn ate iinde birleiyorlar. "Oh, evet, evet, emin
dim bundan!"
Bu i de olup bittiine gre, sra geldi gz gze bakmaya.
"Beni grecek," diye dnyor Rambaldo bir gurur ve
umut imeinde, "her eyi anlayacak, bylesinin yerinde ve
gzel olduunu aniayacak ve mr boyu sevecek beni!"
Bradamante gzlerini ayor. "Sen, ha!"
Yatt yerden frlyor, Rambaldo'yu itiyor.
"Sen! Sen!" Az fke dolu, gzlerinden yalar fkrarak
haykryor: "Sahtekar seni!"
Ayaa sryor, klcn kapyor, Rambaldo'nun zerine y
ryor, vuruyor, ama keskin yanyla deil, kafasna kafasna vu
rup sersemletiyor, delikanlnn silahsz kollarn belki kendisi
ni savunmak, belki de onu kucaklamak iin aarken tek syle-

416
yebildii u oluyor: "Syle ama, syle, gzel olmad m yani?.."
Sonra kendinden geiyor, kulana alnan son ses ekip giden
Bradamante'nin atnn nal sesleri.

Tadn bilmedii pckleri dilenen ak mutsuzsa, o tad


tadar tatmaz yasaklandn grene ne demeli? Rambaldo kor
kuya meydan okuyan asker yaantsn srdryor. Kavga ne
rede kzmsa, orada kendine mzrayla yol ayor. Kllarn
frtnasnda menekerengi bir imek grdnde "Bradaman
te!" diye haykrarak kouyor, ama hep bouna.
Derdini amay diledii tek kii yok olmu. Kimi zaman
konaklama yerlerinde dolarken, bir gs zrhnn kalalar
zerinde dimdik duruu ya da bir dirsekliin birden katkveri
iyle yerinden sryor, nk Agilulfo canlanyor belleinde. Ya
valye eriyip gitmediyse ya kendine bir baka zrh bulduysa?
Yaklap yle diyor Rambaldo: "Sayn meslektam, sakn aln
mayn, ama miferinizin siperini bir kaldrr msnz acaba?"
Her seferinde bir bo ukurla karlamay umuyordu:
Oysa her seferinde bir ift burulmu byn stndeki bir bu
runla yz yze geliyordu. "Balayn," diye mrldanyor ba
n alp gidiyordu.
Agilulfo'yu arayan biri daha var, o da Gurdulu, rastlad
her bo tencerenin, tavann, bacann, kovann nnde durup ba
ryor: "Beyefendiciim! Buyurun beyefendiciim!"
Yol kysnda bir ayra oturmu, bo bir arap iesinin a
zndan ieri doru uzun bir sylev veriyordu ki, bir ses onu a
rd: "eride kimi aryorsun, Gurdulu?"
Torrismondo bu, Carlomagno'nun huzurunda grkemli bir
dn yaparak Sofronia ile bagz olmu, yannda ei, ardnda
kalabalk bir maiyetle, atnn stnde, imparatorun kendisini
kont olarak atad Curvaldia'ya gidiyor.
"Efendimi aryorum," diyor Gurdulu.
"O arap iesinde mi?"
"Benim efendim varolmayan biridir, bir zrhn ierisinde
olmad gibi bir arap iesinin ierisinde de olmayabilir."
"Ama efendin hava cva oldu gitti!"
"Ne yani, ben imdi hava cvann m seyisiyim?"

417
"Peimden gelirsen benim seyisimsin."
Curvaldia'ya vardlar. Az kalsn tanyamayacaklard. Ky
lerin yerinde ta konaklar, deirmenleri, kanallaryla kentler
domutu.
"yi insanlar, ite geri dndm, sizinle kalacam ... "
"Yaasn! Ne iyi! Yaasn valye! Yaasn gelin!"
"Sevincinizi vereceim habere saklayn: Bundan byle kut-
sal adnn nnde eileceiniz Carlomagno bana Curvaldia
Kontu sann verdi!"
"Aa ... Ama ey... Carlomagno mu?.. Dorusu ey, yani ..."
"Anlamyor musunuz? Artk bir kontunuz oldu! Gral
valyeleri'nin haracndan sizi hep ben koruyacam!"
"A, biz onlarn hepsini nice zamandr Curvaldia'nn her
yanndan kovduk, gittiler! Bakn, biz onca zaman hep boyun
edik. .. Ama imdi grdk ki ne valyelere ne kontlara borlu
olmakszn gl gibi geinip gidebilirmiiz ... Topraklarmz i
liyoruz, elii atlyeleri, deirmenler falan yaptk, kendi yasala
rmz geerli klmay, kendi snrlarmz savunmay kendimiz
stlendik, yuvarlanp gidiyoruz ite, bir eksiimiz yok. Siz y
rekli bir gensiniz, bizim iin yaptklarnz unutacak deiliz ...
Bizimle birlikte kalmanz isteriz ... Ama eit koullarda ..."
"Eit koullarda, ha? Kontunuz olaym istemiyorsunuz de
mek? Ama bu imparatorun buyruu, anlamyor musunuz? Ha
yr demeniz olanaksz!"
"Eh, hep byle derler zaten: Olanaksz ... Gral'in adamlarn
bamzdan def etmek de olanaksz grnyordu ... Hem o za
manlar daha elimizde trpanlarmzla yabalarmzdan baka
eyimiz de yoktu ... Biz kimseye zarar vermek istemeyiz kk
bey, hele sizi ineitmeyi hi istemeyiz... Deerli bir gensiniz, bi
zim bilmediimiz nice eylere alksnz ... Burada eit koulla
ra raz olup aramzda kaln, zorbalk etmeye kalkmazsanz,
kim bilir, belki yine bamza geersiniz . ."* .

"Torrismondo, onca zahmetten yoruldum artk," dedi Sof


ronia tl peesini kaldrarak. "Bu insanlar akl banda grn-

* Avrupa tarihinde, kentlerin imparatorun yetkisine kar karak zynetim yo


luna sapmalar aslnda Carlomagno dneminden daha sonra, ll. yzyl dolayla
rnda gerekleen bir olgudur. (ev. N.)

418
yorlar, stelik bize nazik davranyorlar, kent de baka birokla
rndan daha gzel ve daha iyi donatlm gibi grnyor... Ne
den uzlamann yolunu aramayalm?"
"Ya maiyetimizdekiler?"
"Hepsi Curvaldia yurtta olurlar," dedi kentliler "ve ne
hak ediyorlarsa onu alrlar."
"Yani imdi varolup olmadn bile bilmeyen u seyis
Gurdulu'yu da kendime eit mi sayacam?"
"O da renecektir... Dnyada varolduumuzu biz de bil
miyordu k. .. Varolmay da renir insan ... "

419
12

Ey kitap, ite sonuna vardn. Son gnlerde ba dndr


c bir hzla yazmaya baladm. Bir satrdan brne, lkeden
lkeye, denizden denize, ktadan ktaya sryordum. Nedir bu
kapldm lgnca tela, bu sabrszlk? Gren de bir ey bekli
yorum sanr. Ama buraya dnyann hi durmadan deien du
rumlarndan yakay kurtarmak iin snan rahibeler ne bekle
yebilirler ki? Dolduracak yeni sayfalardan ve manastr annn
allm vurularndan baka ne bekliyorum ben?
te, sarp patikadan yukar doru bir atm nal sesleri geli
yor, ite tam manastrn kapsnda durdu. Atl kapy alyor.
Darack penceremden gremiyorum, ama sesini iitiyorum.
"Hey, iyi yrekli rahibeler, dinleyin beni, hey!"
Ama o ses deil mi bu, yoksa yanlyor muyum? Evet,
o, ta kendisi! Bu sayfalarda o kadar uzun uzun nlattm
Rambaldo'nun sesi! Rambaldo'nun ne ii var burada?
"Hey, iyi yrekli rahibeler, Tanr akna syleyin, bir sava
kadn, u nl Bradamante bu manastra m snd?"
te, Bradamante'yi dnyann drt bucanda arayan Ram
baldo sonunda buraya da gelecekti nasl olsa.
Kapdaki rahibenin sesini iitiyorum: "Hayr, asker karde,
burada sava falan ne gezer, yalnzca senin gnahlarnn ba
lanmas iin yalvaran zavall dindar kadnlar var!"
imdi pencereye koup baran ben oluyorum: "Evet, Ram
baldo, buradaym, bekle beni, geleceini biliyordum, imdi ini
yorum, seninle geleceim!"

420
Ve arabuk bartm, manastrda alnma sardklar sar
glar, cppemi, ile gmlein karyorum, ekmecemden to
paz rengi ksa tuniimi, zrhmn paralarn, bacaklklar, mi
feri, mahmuzlar, menekerengi gmleimi alyorum. "Bekle
beni Rambaldo, buradaym, ben, Bradamante!"
Evet, kitap. Bu yky anlatan Rahibe Teodora ile sava
Bradamante, ikimiz ayn kadnz. Biraz sava alanlarnda, vu
rumalar, aklar arasnda at kotururum, biraz manastra kapa
np bamdan geen ykleri dnr, kada geiririm, anla
mak iin. Gelip buraya kapandmda Agilulfo'nun karasevda
syla mutsuzdum, imdi gen ve tutkulu Rambaldo iin ra gibi
yanyorum.
te bunun iin, bir an geldi, kalemim komaya balad.
Ona doru kouyordu; gelmekte gecikmeyeceini biliyordu.
Sayfann yararl yan onu evirdiindedir, ardnda kitabn b
tn sayfalarn zorlayan, darmadan eden yaam vardr. Kale
mi iten g, o seni yollar boyunca koturan zevktir. Baladn
ve hangi yky anlatacan bilemedin blm manastrdan
ktnda dnecein ke gibidir, seni bir ejderhayla m, bir
korsan gruhuyla m, bir byl adayla m, bir yeni akla m
yz yze brakacak, bilemezsin.
Koa koa geliyorum, Rambaldo. Barahibeye allahasmarla
dk bile demiyorum. Beni eskiden beri tanr onlar, bilirler ki kav
galardan, kucaklamalardan, aldatmacalardan sonra geleceim
yer hep bu manastrdr. Ama bu kez farkl olacak. .. Olacak. ..
Gemi zamanda anlattktan, heyecanl yerlerde imdiki
zamana kaydktan sonra, ite, ey gelecek, senin atnn eyerine
atladm. Daha temelleri atlmam kentlerin kulelerinin burla
rndan hangi bayraklar dalgalandrarak karlyorsun beni? Bir
zamanlar sevdiim atolardan ve bahelerden hangi yangnla
rn dumanlar ykselecek? Hangi beklenmedik altn adr ha
zrladn, sen ele avuca smayan, sen bedeli yksek hazine
lerin habercisi, sen fethedilmeyi bekleyen krallm benim, ey
gelecek. ..

[1959]

42 1
1 960 Notu

Bu kitapta 1950-1960 arasndaki on ylda yazdm yky bir


araya getiriyorum, ortak yanlar inanlmaz olmalar ve uzak alar
da, hayal rn lkelerde gemeleridir. Bu ortak nitelikleri nedeniy
le, birbirinin ei olmayan baka nitelikleri de bulunmasna karn, bir
"evrim" dediimiz eyi oluturduklar dnlyor, hatta bir "ta
mamlanm evrim" (yani kapanm, nk yenilerini yazmay d
nmyorum). imdi onlar yeniden okurnam ve bugne dein her
aklma geldiinde yantlamaktan kandm sorulara yant vernem
iin iyi bir frsat kt ite: Neden yazdm bu ykleri? Ne sylemek
istiyordum? Sonuta ne sylemi oldum? Bugnk yazn tablosunda
bu tr anlatnn ne anlam var?
Ben nceleri, o zamanlar kullandklar terirole "yeni gereki"
ykler yazyordum. Yani benim deil de bakalarnn bana gelmi
ya da gelmi olabileceini ya da gelebileceini tasarladm ykler
anlatyordum; o bakalar, "halktan" denilen kiilerdi, ama hepsi de
biraz dzendydlar, garip kiiler, dncelerin ve duygularn yle
pek izini srmeksizin, yalnzca syledikleri szlerle ve yaptklar i
lerle temsil edilebilirlerdi. Kvrak bir biemle yazyordum, ksack
tmcelerle. Vermeyi istediim ey belli bir atlm, belli bir tavrd.
Ak havada ve kamusal alanda geen yklerden holanyordum,
rnein bir istasyonda, rastlantsal olarak bir araya gelen insan
lar arasnda olabilecek ilikileri ieren trden; psikoloji, i dnya, i
mekanlar, aile, grenekler, toplum (zellikle de toplumun saygn ke
simi) beni ilgilendirmiyordu - galiba o zamanlardan bu zamana de
imedim de.

42 3
Partizan ykleriyle ie balamarn bir rastlant deildi: O yk
ler iyi gidiyordu, nk tehlike dolu, batan sona hareketli, biraz
ck zalimce, birazck bbrlenici, gnn ruhuna uygundu, anlatnn
tuzu biberi olan "gerilimi" ieriyordu. Ksa bir roman da yazmtm,
1946'da, rmcek/erin Yuvaland Patika, yeni gereki sertlikle ortal
krp geirmitim, gelin grn ki eletirmenler "masals" olduumu
sylemeye baladlar. Ben o oyunu stleniyordum: Gayet iyi anlyor
dum ki, marifet proletaryadan ve gndelik hayattaki iddet olaylarn
dan sz ederken masais olabilmektir, yle ya, atolarla kuulardan
dem vururken masais olmakta hibir hner yoktur.
Bylece daha baka yeni gereki romanlar yazmay denedim, o
yllardaki halk yaantsndan konular stne, ama baarl olmuyor
du, sonunda el yazmas halinde ekmecemde brakyordum. Keyifli
bir tonda yazmaya koyulsam sahte geliyordu; gerek ok daha fazla
karmakt; her trl biemletirme sonunda zentili kayordu. Daha
dnceli, daha kaygl bir ton kullansam her ey griye dnp bu
lanklayor, hznleniyordu, o kendime zg perdeyi, yani yazann
bir bakas deil de ben olman hakl gsterecek eyi yitiriyordum.
Aslnda deien ey nesnelerin mziiydi: Partizanlk dneminin ve
sava ertesinin babozuk yaants zaman iinde uzaklamaktayd,
insana olaand ykler anlatan btn o garip tipiere rastlanmaz
olmutu ya da belki ha.la rastlanyordu da, insann iinden onlarla ve
ykleriyle zdelemek gelmez olmutu. Gereklik farkl, dtan ba
kldnda daha normal raylara oturmaktayd, kurumsallamaktayd;
halk snflarn kurumlarnn dnda grebilmek glemiti; ben de
artk dzenli bir kategorinin paras olmutum: Byk kentlerin gri
takm elbiseli, beyaz gmlekli entelektel personelinin. Ama suu d
etmeniere yklemek fazlasyla kolaydr diye dnyordum; belki de
ben sahici bir yazar deildim, biroklar gibi, bir deiim ann dal
gasna kaplp bir eyler yazm biriydim ve sonra yazarlk damarm
tkenmiti.

Bylece, kendi kendime ve her eye dargn, zel bir oyalamaca


gibi, 1951'de kiye Bliinen Vikont'u yazmaya koyuldum. Bir yaz tar
zndansa bir bakasn ileri srmek gibi bir niyetim hi mi hi yoktu,
ahlak bir alegori de amalyor deildim, hele hele dar anlamyla po
litik alegoriyi hi. Tabii ki pek ayrmnda olmasam da, o yllarn ha-

424
vasndan tedirgindim. Souk savan ortasndaydk, havada yle bir
gerilim, yle sar bir paralanma vard ki, gze grnr imgelerle
kendini belli etmiyordu, ama ruhiannza egemendi. te hepten hayal
rn bir yky yazmakla, kendim de aynnma varmadan yalnz
ca o zel ann acsn deil, ayn zamanda dna kmak iin gereken
itkiyi de dile getirmi oluyordum; demek istiyordum ki olumsuz ger
ei edilginlikle kabullenmiyordum, o geree Direni yaznnn zel
likleri olan hareketi, bbrlenmeyi, sertlii, biem tutumunu, amansz
iyimserlii yeniden katnay baaryordum.
Balangta yalnzca bu itkiden yola kmtm ve kafamdaki bir
ykden, daha dorusu bir imgeden. Yazdm her yknn kayna
nda kafamda dnp dolaan bir imge vardr, kim bilir nasl do
mutur da ben onu belki yllardr srklemekteyimdir. Yava yava
iimden o imgeyi ba sonu belirli bir ykye dntrmek gelir ve
ayn zamanda -ama iki sre ou kez birbirine kout ve birbirinden
bamszdr- giderek o yknn herhangi bir anlam ierdiine inan
rm. Ama yazmaya baladmda btn bunlar zihnimde henz bo
luklarla dolu bir durumdadr, belli belirsizdir. Ancak yazarken her
ey gidip yerli yerine oturur.
Gelelim ykmze, bir sredir boylu boyunca ikiye blnm,
paralarnn her biri kendi yoluna giden bir adam dnyordum.
Modern bir savataki bir askerin yks m? Ama o her zamanki
anlatrnc hiciv bin kez kullanlmt: Eski zaman savalarndan biri
daha uygun, Trkler, bir pala darbesi, yo, hayr: Bir top gllesi daha
iyi, bylece bir yarnn yok olduu dnlr ve sonradan ortaya
kar. yleyse top kullanan Trkler mi? Evet, Trk-Avusturya savalar,
1 7. yzyl sonu, Prens jen, ama hepsi belirsiz braklacak, tarihsel ro
man beni ilgilendirmiyordu (henz). Demek ki: Adamn bir yars ha
yatta kalacak, teki yars ikinci bir aamada kagelecek kisini bir
birinden nasl ayrmal peki? Etkileyicilii kesin olan sistem bir yary
iyi, br yary kt yapmak, R.L. Stevensonvari bir kartlk, D r. Jekyll
ile Mr. Hvde gibi, Master of Ballantrae'deki kardeler gibi. Bylece yk
kusursuz bir geometri izleyen bir emaya gre kendi kendine kuru
luyordu. Eletirmenler de hatal bir iz srmeye balayabilirlerdi: Beni
aslnda ilgilendirenin iyilik ve ktlk sorunu olduunu syleyecek
lerdi. Hayr, o konu beni hi de ilgilendiriyor deildi, iyilikle ktl
bir an bile dnm deildim. Bir ressam nasl bir ekli belirginle-

425
tirrnek iin allm bir renk kontrast kullanrsa, ben de beni ilgilen
diren eyi, yani ikiye bln belirginletirmek zere pek kullanl
m bir aniatsal kontrasta bavurmutum.
kiye blnm, sakat kalm, eksik, kendi kendine dmandr
ada insan; Marx ona "yabanclam" demiti, Freud "bastrlm";
eskiden bir uyum durumu varm ki yitirilmi, yeni bir btnlk
aranmakta. ykye bilinli olarak vermeyi istediim ideolojik-ahlak
sal anafikir buydu. Ama onu felsefi dzlemde ileyip derinletirmek
yerine, anlatya her paras dierleriyle iyice balantl bir dzenek
grevini yapacak bir iskelet, lirik d gcnn serbest armlarn
dan kan ve can vermeyi yeledim.
ada insann sakatlk trlerini rneklerneyi ykmn kahra
manna ykleyemezdim, o zaten anlatnn dzeneini ilerietmekle
yeterince meguld, o ii evredeki figrlerden bazlar arasnda pay
latrdm. lerinden biri -denebilir ki yalnzca basit bir retici rol
bulunan tek figr,- marangoz Pietro Usta, ne ie yarayacaklarn d
nmemeye gayret ederek elden geldiince gelitirilmi daraalar
ve ikence aralar yapar, tpk. ... Tabii ki tpk atom bombalar ya da
her ekilde toplumda nasl kullanlacaklarn bilmedii gereler ya
pan, gnmzn bilim adam ya da teknisyeni gibi; yalnzca "ken
di iini iyi yapma" gayretinde olmak insann vicdann rahatlatma
ya yetmez. Somut insanlkla btnlememi (ya da zgr olmayan),
"saf" bilim adam konusu Doktor Trelawney'in kiiliinde de ortaya
kar, oysa o bambaka bir biimde domutu, Stevenson zevkine
uygun, o ortama baka imalarn artrd bir ikincil figr olarak,
derken o da giderek kendi ruhsal bamszln kazand.
Czamllardan ve Hgonotlardan oluan iki koro daha kar
mak bir imgelem biiminin rndrler, belki de eski yerel tarih
geleneklerinden esinlenerek hayaller yaratan bir lirik temelden do
mulardr (Ligurya ya da Provans blgelerinin i kesimlerindeki
czamllarn yaad kyler; Nantes Ferman'ndan ya da daha n
celeri, Aziz Barthalome gecesinden sonra Fransa'dan kaan Hgo
notlarn Cuneo'daki yerleimleri). Czamllar benim iin hedonizmi,
sorumsuzluu, mutlu k, estetizmle hastalk ilintisini, bir bak
ma ada, ama aslnda btn zamanlarda grlen sanatsal-yazn
sal dekadantizmi temsil etmilerdir. Hgonotlar ise ikiye blnme
olgusunun br yars olan ahlaklktrlar, ancak imge olarak daha

426
da karmak bir eydirler, nk o noktada ie bir tr aile srr ka
rmaktadr (soyadmn -bugne dein dorulanmam da olsa- var
saymsal kkeni): Max Weber'e gre kapitalizmin ve onun benzeri,
yapc bir ahlaklk stne temellendirilmi her toplumun protestan
kkenierinin (alayc, ama ayn zamanda hayranlk ieren) grnts;
ve dinsiz bir dinsel etiin -bu, satirik olmaktan ok duygu payla
mna dayanyor- antrlmas.
kiye Blnen Vikont'un btn teki kiileri sanrm aniat r
gsndeki ilevselliklerinden te bir anlam tamyor. lerinden
bazlarnda olduka baarl olduumu dnyorum -yani figr
kendince bir yaam kazanm durumda,- rnein dad Sebastiana,
bir de -ksa bir sre sahnede grlen- ihtiyar Vikont Aiolfo. Kzn
(kk oban Pamela) kiilii ise, ancak ikiye blnen kahramann
insanlktan kmlyla kartlk oluturan bir kadns somutluun
ematik imgesidir.
Ya o, Medardo, ikiye blnm kahraman? Onun brleri kadar
zgrl olmadn syledim, nk yol haritas kurguyla olan bu
lumalarna gre nceden saptanm durumdadr. Ama yle kstrl
m halde de olsa, henz yazarn zihninde tam netlik kazanmam bir
eye denk den bir temel belirsizlii ortaya koymay baarr. Benim
niyetim insann btn blnmlklerine kar savamak, btnl
n koruyan insan dilemekti, bu kesin. Ama gerek u ki, balan
gta henz btnln koruyan Medardo, hi belirlenmemi oldu
undan, ne kiilii var ne de ehresi; sonunda btnlne yeniden
kavuan Medardo hakknda da bir ey renemiyoruz; ykde yaa
makta olan kendi kendinin yars olarak Medardo'dur. Ve o iki yar, in
sanlktan km o iki kart imge, aslnda daha insaniydi, elikili bir
ilikiye yol ayordu, kt yar, olanca mutsuzluuyla acndryordu,
iyi yar da o vakarl haliyle alayclk uyandryordu; ve her ikisine de
kart gr alarndan, insann asl olu biimi olan ikiye blnmeye
vg dzdryor, "kaln kafal btnlk" aalattryordum. Acaba,
bir ikiye bln anda doduundan, yk sonunda amacna aykr
olarak, ikiye blnen bilinci mi anlatyordu? Ya da daha dorusu, in
sann gerek btnl belirsiz bir btnlk ya da hazr bulunu ya
da evrensellik serabnda deil de, insan neyse onun, doal ve tarihsel
verinin ve insann kendi gnll seiminin inatla derinletirilmesinde
midir, kendi kendini kurmasnda mdr, kiisel bir beceride, biemde,

427
ta sonuna dein izlenmesi gereken, i kurallardan ve etken vazgei
lerden oluan kiisel bir yasada mdr? Kendi iinden gelen bir itkiyle,
yk beni her zaman iin asl aniat izieim olan ve yle kalan eye
aryordu: Bir kimse kalkp gnll olarak kendine zor bir kural ko
yar, sonra da onu son sonularna dein izler, nk o kural olmasa ne
kendisi ne de bakalar iin kendi kendisi olamayacaktr.

Ayn izlei bir baka ykde, birka yl sonra, 1956-57'de yazl


m Aaca Tneyen Baran'da da buluruz. Burada da yaptn oluum
tarihi, kaynandaki ruh durumunu aydnlatr. Tarihsel devinimde
stlenebileceimiz rol yeniden dndmz bir adaydk, yeni
umutlarla yeni burukluklar birbirini izliyordu. Her eye karn, za
man insan iyiye doru gtryordu; sorun bireysel bilinle tarihin
gidii arasnda doru ilikiyi bulmakt.
Orada da kafamda bir imge vard: Bir aaca kan bir ocuk; o
cuk aaca kar, sonra bana ne gelir? Aaca kar ve bir baka aleme
girer; yo, aaca kar ve olaand kiilerle karlar; tamam: Aaca
kar ve bu aatan o aaca, gnler ve gnlerce gider de gider, da
has, bir daha aa inmez, yere inmeyi reddeder, mrn aalarn
tepesinde geirir. nsan ilikilerinden, toplumdan, politikadan vb ka
anlatan bir yk m yazmak istiyordum? Yo, fazlasyla allm
ve etkisiz olurdu: Ancak bakalar gibi yerde yrmeyi reddeden o
kiiyi insanlardan kaan biri deil de, ann deviniminin paras
olan, tekniin geliiminden yerel ynetime, akiara meklere dein,
etken yaamn her yanma katlmay isteyen, srekli olarak kendini
bakalarna iyilik etmeye adam biri izecek olursam o oyun beni
ilgilendirmeye balyordu. Ama bakalaryla gerekten birlikte olma
nn tek yolunun bakalarndan ayrlmak, o rahatsz benzersizliini ve
yalnzln yaamnn her annda kendi kendine ve dierlerine inatla
dayatmak olduunu hep bilerek; airin, kaifin, devrimcinin ynelimi
de budur ya.
rnein, spanyollarn olay daha yazmaya balarken kafamda
netlik kazanm bulunan az sayda olaydan biriydi: Geici nedenler
den tr aa tepesinde bulunan ve o nedenler sona erince aaya
inen kimseyle, kendi iinden geldiinden tr "tneyen" ve orada
bulunmasna hibir neden olmadnda da aa tepesinde kalan kim
se arasndaki eliki.

428
kiye Blnen Vikont'ta henz aka nermi olmadm eksiksiz
adam, burada, Aaca Tneyen Baran'da btnln kendini etin ve
kstlayc bir disipline sokarak gerekletiren kiiyle zdeleiyordu.
Bu kahramanmla, benim iin allmadk bir ey oluyordu: Onu cid
diye alyordum, ona inanyordum, kendimi onunla zdeletiriyor
dum. unu da ekleyeyim ki, pek de olanakl grnmeyen, aalarla
kapl bir lkeyi yerletirmek iin gemiten bir a aratrrken, ken
dimi 18. yzyln ve o yzylla onu izleyen yzyl arasndaki tarihsel
alkantlarn bysne kaptrmtm. Ve ite romann bakiisi, Baron
Cosimo di Rondo, olayn gldr erevesinden karak, gzmde ga
yet net kltrel zellikleri olan bir ahlaksal portre oluturuyordu; ta
rihi dostlarnn talyan Aydnlanmaclar ve jakobenleri stne yap
tklar aratrmalar hayal gcm asndan deerli bir drt oluyordu.
Kadn kahraman (Viola) da etik ve kltrel gr alarnn oyununa
katlyordu: Aydnlanmac belirginlikle elikili olan, btne ynelen
barok ve daha sonraki romantik itki ki, her zaman iin ykc bir itkiye
dnme tehlikesini ierir, hilie doru bir koudur.
Demek istiyorum ki, Aaca Tneyen Baron aklma kiye Blnen
Viko nt'tan ok farkl olarak geldi. Zamann dnda kalan, sahnesi
belli belirsiz, kiileri izgisel ve simgesel olan, kurgusu ocuk masa
lna benzer bir ykdense, yazarken srekli olarak tarihsel bir nazire
yapnakt beni eken: nl olaylarn ve kiilerin belirdii bir dizi 18.
yzyl grnts; hayal rn olan, ama yerli yerince, zlemle betim
lenmi bir peyzaj ve doa; balangtaki gerekdl bile hakl gs
terebilecek ve inanlabilir klacak bir serven; ksacas, giderek szn
en geleneksel anlamyla romann keyfine varmtm.
O roman ortamnn kendiliinden dourduu ikincil kiilere ge
lince, diyecek pek fazla bir ey yok. Hepsinin ortak zellii yalnz bi
rer kii olmala r, her biri bir baka hatal yalnzlk biiminde, tek do
ru yalnzlk biiminde yaayan bakiiyi evreliyorlar. rnein Avu
kat, Doktor Trelawney'in birok zelliini yineliyor. Sra d kiilikler
yetitiren byk bir asr olan 18. yzyl o acayip tipler galerisini yer
letirmek iin zellikle olumutu sanki. Ama yleyse Cosimo da ken
di sra dlna evrensel bir anlam vermeye abalayan bir sra d
kii olarak anlalabilir mi? yle kabul edilirse, Aaca Tneyen Baron
amaladm sorunu sonuna kadar getirmiyordu. u ak ki, bugn
sra d olmayan kiilerin dnyasnda yayoruz, en basit bireysel-

429
likleri bile reddedilen kiilerin dnyasnda, yle ki, insanlar nceden
belirlenmi davranlarn soyut bir toplamna dnm durumdalar.
Bugn sorun, insann benliinin bir blmn yitirmesi deil artk,
tmn yitirmesi, hi var olmamasdr.

Evrenle bir btn oluturduundan, organik maddeden ayr


mayan, bu nedenle henz varolmadn syleyebileceimiz ilkel in
sanla baladk, derken yava yava rnler ve durumlarla bir btn
oluturduundan, hibir eyle srtmeyen, evresindeki eylerle
(doa olsun, tarih olsun) ilikisi (savam ve savam yoluyla uyum)
kalmam, o yzden varolmayan, ancak soyut bir dzenek gibi "ile
yen" yapay insana varm bulunuyoruz.
Bu dnceler balam, uzun sredir kafamda yer etmi bulu
nan bir grntyle yava yava zdeleti: yryen ve ii bombo
olan bir zrh. yksn yazmay denedim (1959'da), Varolmayan
valye kt ortaya; lde son olarak yer alabilecei gibi, arlma n'n
valyelerinin tarihsel nceliine sayg olarak ilk baa da konulabi
lir, hem teki iki ykyle ilikisinde, sonszden ok bir giritir. Ama
ayn zamanda, tarihsel almlarn 1951 ya da 1957'dekinden daha be
lirsiz olduu bir dnemde yazlm bir kitaptr; daha byk bir fel
sefi sorgulama abasnn rndr, ama bu arada lirizme daha fazla
kaplarak sonulanr.
Varolmayan sava Agilulfo, toplu mumuzun btn evrelerin
de pek yaygn bulunan bir insan tipinin temel psikolojik zellikleri
ne brnd; bu kahraman zerinde hemen pek rahat alabildim.
Agilulfo formlnden (irade ve bilinle donatlm bir varolmay) bir
mantksal kartlama sresiyle (yani dnceden yola kp imgeye
vararak; oysa genelde bunun tersini yaparm), bilinten yoksun var
lk ya da nesnel dnyayla genel zdelik formln elde ettim, by
lece seyis Gurdulu'yu yarattm. Bu kahramamn birincisinin ruhsal
bamszlna eriemedi. Bunca alacak yan yok, nk Agilulfo
rneklerine her yerde rastlayor, Gurdulu rneklerine ise ancak et
noloji kitaplarnda rastlanr.
Biri bedensel bireysellikten, teki bilin bireyselliinden yoksun
olan o iki kii bir yky tayamazlard; onlar, var olmayla var ol
mamann ayn kiide att daha baka kahramanlarn caniand
racaklar konunun yalnzca habercisiydiler. Henz ne olup ne olma-

430
dn bilmeyen kiidir gen; yleyse gen biri olmalyd bu yknn
kahraman. Stendhal tipi soylu bir yiit olan Rambaldo, btn gen
lerin yaptklar gibi, var olmann kantlarn arar. Var olmann kan
t bir eyler gerekletirmektir; Rambaldo, uygulamann, deneyimin,
tarihin ahlakdr. Bana bir gen daha gerekiyordu, Torrismondo, onu
da mutlan ahlak olarak izdim, ona gre varln kant kendinden
baka bir eyden, kendinden nce var olandan, nce bir btnken ko
pup ayrt eyden kaynaklanmaldr.
Gen adam iin kadn kukusuz var alandr; byle.:: e iki ka
dn izdim: Biri Bradamante, eliki olarak, sava olarak sevda,
yani Rambaldo'nun yreini alan kadn; teki -pek az deindi
im- Sofronia, bar olarak ak, dou ncesi uykunun zlemi,
Torrismondo'nun gnlnn sultan. Bradamante, sava olarak sev
da, kendinden baka olan, yani var olmayan arar, bundan tr
Agilulfo'ya tutkundur.
Geriye mistik deneyimi, btn iinde eriyip yitme olarak varol
may rneklemek kalyordu, yani Wagner, Sarnuraylarn Budizmi ve
sahnede Gral valyeleri belirdiler. Sonra -bu kavrama kart olarak
tarihsel deneyim olarak varolu, o gne dein tarihin dnda brakl
m bir halkn bilinlenmesi kalyordu, bylece dnyada olduklarn
bile bilmeyecek kadar yoksul ve ezilmi olan ve varlklarn mcade
le yoluyla renecek olan Curvaldiallar Gral valyeleri'ne kar
kardm.
Artk dilediim btn eler hazrd; onlar ilerinde tadk
lar o birazck varolusal kaygyla kmldanmaya brakmak yeterdi;
ama bu kez Aaca Tneyen Baran'da olduu gibi, anlattm ykye
sonunda ben kendim de nanacak, dalp gidecek deildim; mademki
bir ykyd, u "elence" diye adlandrlan eylerden olmalyd. Bu
"elence" formln ben hep elenmesi gerekenin okuyucu olmas
diye anlammdr: yknn yazar iin de bir elence olmas anla
mna gelmez bu, yazar olaylarla arasna mesafe koyarak anlatmaldr,
soukkanl atlmlarla cokular, zdenetimle itenlik anlar birbirini
izlemelidir, aslnda bu en fazla yoran ve sinirleri gereken yaz biimi
dir. O zaman o yazma abasn da somutlatrp bir kiiye dntr
mek geldi aklma: Bylece yazman rahibeyi yarattm, sanki anlatan
oymu gibi yaptm, bu da benim daha rahatlkla, daha itenlikle al
nama olanak veriyor, yky srkleyip gtryordu.

43 1
Grdnz gibi, her ykde de "ben" diyen birine gereksi
nim duydum, bu herhalde masal anlatrnma zg nesnel soukluu,
modern anlatrnn galiba vazgeilmez sayd bu lirik ve yaknlatr
c eyle gidermek iindi. Her seferinde marjinal ya da her neyse kur
gu iinde bir ilevi bulunmayan bir kii setim: kiye Blnen Viko11t'ta
bir ocuk "ben", bir tr Carlino di Fratta, nk byle durumlarda
her eyi ocuk gzyle grmekten daha uygun bir dzen yoktur.
Aaca Tneyen Baran'da bakiiyle zdeleme yolunda iimden gelen
o fazla gl itkiyi giderme sorunuru vard, orada da o malum Sere
nus Zeitblom dzencini devreye soktum; yani daha ilk satrlardan,
"ben" olarak Cosimo'nun tam zdd karakterli bir kiiyi ne srdm:
durmu oturmu, saduyu dolu bir erkek karde. Bu kez, Varolmayan
valye'de, anlatnn tmyle dnda kalan bir "ben" buldum, bir
kartlk oyunu daha yaratm olmak iin de, o "ben" bir rahibe olsun
dedim.
Bir anlatc-yorumlayc "ben"in varl, dikkatimin birazn olay
dan yazma eylemine, yaamn karmaklyla, o karmakln abece
gstergeleri biiminde aktanld sayfa arasndaki ilikiye kaydrd.
Ve bir an geldi, salt bu ilikiyle ilgilenir oldum, ykm yalnzca rahi
benin beyaz sayfa zerinde kouturan kaz tynden kaleminin y
ksne dnyordu.
Bu arada, aniat ilerledike, yknn btn kiilerinin nasl bir
birlerine benzediklerini fark ediyordum, hepsi ayn kaygnn etkisi
altnda kmldanyorlard ve rahibe, kaz ty kalem, benim dolmaka
lemim, ben kendim ayn kiiydik, ayn ey, ayn kayg, ayn doyum
suz araytk Anlatclarn -sanrm herhangi bir ey yapan herkesin
bana gelen eydir, kafasndan geen ey elindeki ie -yani ykye
yansr, ben de o dnceyi son bir aniat oyununa dntrdm. y
kc rahibeyle sava Bradamante'yi ayn kii yaptm. Aklma son
anda gelen bir srpriz bu, sanrm size sylediimin dnda hibir
zel anlam tamyor. Ama siz ille de, ne bileyim, iselletirici zekayla
da dnk canlln bir btn olmas gerektii anlamna falan geldi
ini dnmeyi yeliyorsanz, o sizin bileceiniz i.
Bu yky dilediiniz gibi yorumlamak da sizin bileceiniz
i, imdi onlarn dou aamalar stne anlattklarm sizi bala
masn. Ben, varln insanolu olarak gerekletirme yolundaki de
neyimleri konu alan bir l yazmak istedim: Varolmayan valye'de

432
varln fethedilii, kiye Blnen Vikont'ta toplurnun dayatt k
rlrnalarn tesinde bir btnle ulama arzusu, Aaca Tneyen
Baran'da bireysel bir kendini belirlerne eylemine ballk sayesinde
ulalacak bireysel olmayan bir btnle ileten bir yol: zgrle
yaklanann basama. Ayn zamanda "ak" diye adlandrlan
trden yk olsun istedim ve her eyden nce, grntlerin man
tk erevesinde birbirlerini izleyiinden dolay, birer yk olarak
ayakta dursunlar, ama gerek yaarniarna okuyucuda uyandrdk
lar ve nceden kestirilerneyen soru-yant oyunlaryla baiasnlar is
tedim. Dilerim ada insann atalarnn soyaac olarak grlsn
ler, izdiirn her yzden evremizdeki kiilerin, sizin, benim kendi
rnin baz hatlarrnz sezilsin.

Italo Calvino

Haziran 1960
eviren: Neyyire Gl Ik

43 3
Rekin Teksoy (1928, stanbul - 30 Mays 2012, Antalya) Hu
kuk renimi grd. Niccolo Machiavelli, Italo Calvino,
Cesare Pavese, Dino Buzzati, Pier Paolo Pasolini, Curzio
Malaparte, Oriana Fallaci, Milan Kundera gibi yazarlar
dan inceleme, roman, yk ve iir evirileri yapt. Carlo
Goldoni'den evirdii ki Efendinin Ua Avni Dilligil en
iyi eviri dln kazand. Giovanni Boccaccio'nun Deca
meron'unu ilk kez eksiksiz olarak Trkeletirmesi zerine
talya Cumhurbakan'nca Kltr valyesi sanyla dl
lendirildi. Dante Alighieri'nin lahi Komedya'sn ilk kez iir
biiminde Trkeletiren evirisi de talyan Senatosu e
viri dl'ne deer bulundu. Yazd Rosa Luxemburg adl
oyun Tiyatro Ayna-Dilek Trker tarafndan iki yl Kk
Sahne'de oynand. Arkn Sinema Ansiklopedisi, Cumhuriyet
Ansiklopedisi gibi ansiklopedilerin yayn ynetmenliini
yapt. TRT 2 televizyonunda 601 hafta boyunca Sinema ve
Edebiyat kuan hazrlayp sundu. 1983-2005 yllar ara
snda stanbul niversitesi letiim Fakltesi'nde Sinema
Sanat ve Sinema ve Edebiyat likileri dersleri verdi. Rekin
Teksoy'un Sinema Tarihi'nden sonra (Olak Yay., 2005), Ko
mnist Manifesto (Olak Yay., 2006) evirisi, Turkish Cinema
(Olak Yay., 2008) yaymland.

Filiz zdem (stanbul, 19 Temmuz 1965) talyan Lise


si'nden mezun olduktan sonra Edebiyat Fakltesi Fel
sefe Blm'n bitirdi, ayn blmde yksek lisans prog
ramna devam etti.
eitli dergi ve gazetelerde iirleri, yazlar, yorumlayc
sanat metinleri ve evirileri yaynland. Urfa, Balkesir,
Mersin, Mardin, Kars, stanbul, Mara, Denizli zerine
ehir monografileri hazrlad. Pier Paolo Pasolini, Luigi
Malerba, Italo Calvino, Edmondo de Amicis ve Carlo Callo
di'nin eitli kitaplarn evirdi.
Yaptlar
iir: Saydam ve Seyirci, Maltepe Sanat Galerisi Yaynlar,
1999.
Roman: Korku Benim Sahibim (YKY, 2007), D Hrkas (YKY,
2009), Yalan Sureleri (YKY, 2010).

434
ocuk kitaplar: Kitap Kurtlar in dizisi: Hayvanlar Alemi
- Doadaki Dostlarmz (YKY, 2010); Kular Bize Neler Syler?
(YKY, 2010); Tavan Daa Kserse, Kaplumbaa Koarsa (YKY,
2011), Firenin Yorgan, Karncann Ryas (YKY, 2011), Eek
Dersem k, Kei Dersem Ka (YKY, 2012).
Yeryznden Binbir Efsane - Bakr Dalar, Kr Kuyular, Byl
Kular (YKY, 2010); Esrarengiz Arkadan Fsldadklar (YKY,
2011); Simay - Ninem Di Perisi Oldu (YKY, 2011); Rosros ile
Zenzen - zm Satan Kedileri ve Balk Tutan Kpekleri (YKY,
2012); Bayku ile obanyldz (YKY, 2012).

Neyyire Gl Ik Yksekrenimini talya'da Floransa ni


versitesi Edebiyat ve Felsefe Fakltesi'nde yapt. Yurda d
nnce stanbul niversitesi Edebiyat Fak ltesi Fransz ve Ro
man Dilleri ve Edebiyatlar Blm'ne okutman olarak girdi
(1971). 1986'da yeni kurulan spanyol Dili ve Edebiyat Anabi
lim Dal'nn ynetimine atand. Bu grevlerini 1997 gzne
dein kesintisiz srdrd.
Madrid Complutense niversitesi'nde Trk Dili ve Edebiyat
dersleri veriyor, yazarlk ve evirmenlik uran srdryor.
MantaZe'nin iir Evreninde Anlamsal Yaplar (1978), spanya, Bir
Baka Avrupa (1991) balkl kitaplarndan baka, I. Svevo'dan
Zeno'nun Bilinci (Azra Erhat eviri dl) ve Yal/k; I. Calvi
no'dan Varolmayan valye; L. Sciascia'dan Oyunun Kural; ]u
an Goytisolo'dan denemeler (Yeryznde Bir Srgn -seki-,
1993) ve Osmanl'nn stanbulu (2002); Ortega y Casset'ten de
nemeler (Tarihsel Bunalm ve nsan -seki-, 1992), nsan ve Her
kes (1995), niversitenin Misyonu (1998); Antonio Munoz Moli
na'dan Ne Mutlu! (1999) balkl evirileri vardr.

435

You might also like