You are on page 1of 120

Arthur Schopenhauer

STENCN
ZGRL ZERNE

Trkesi
M ehtap S Y L E R
teki
FELSEFE

Yapm
TEK AJANS

Kapak Tasarm
K O R A Y A RIKAN

Redaktr
K EM AL KUTU

Bask ve Cilt
T E K M A T B A A SI

Birinci Basm
K A S IM 1998

kinci Basm
O C A K 2000

Y N ET M Y ER
Mediha El dem Sokak 52/1
06420 Kzlay/ANKARA
Tel: 312 435 38 33
Fax: 312 433 96 09

ISBN 975 - 584 - 107-5


G zide ve Burhan Syler'.e

M o tto:
L a L ib ere e si un M vstere.
H ELV E TU S
t zg rl k b ir m uam m adr.)
{"R uha D a ir" / , blm 4)
EV R E N N N S Z

stencin zgrl zerine adl dll eser, Schopenhau-


er'm, ana kitab sten ve Tasarm Olarak D nya'dan yirmi yl
sonra, 1839'da Norve Krallk Bilimler Akademisine sunduu
ve en nemli eserleri arasnda yer alan uzun bir makaledir. Da
nimarka Krallk Bilimler Akademisi'nin dln almaya hak
kazanamayan makalesi "Ahlakn Temeli" ile birlikte 1841 y
lnda Ahlakn ki Temel Problemi ad altnda birletirilerek ya
ymlanmtr. zellikle ana kitab olan sten ve Tasarm Ola
rak D nya'da, genelde tm felsefesinde etkisi younlukla hisse
dilen iki ncelinin, Kant ve Platon'un izdii temel ereveden
yola karak kitab okumaya balamak, gnmzde de felsefe
tartmalarnda canlln yitirmeyerek kendisini odak noktas
yapan isten kavramn zmleme ve Schopenhauern dilin
den anlama noktasnda yararl olacaktr.
"Bilgi, bilen znenin deneyime ykledii apriori formlarla ko-
ullandrlmtr" cmlesiyle de zetlenebilecek olan, Kantm
6

K o p e rn ik D e v rim i'n in arkasndaki devasa birikimi Schopen-


h a u e r'a, ken di felsefesini oluturm aya gtrecek bir kap a-
m tr. S ch o p en h au era gre, insann eriebilecei bilginin s
nrlar us tarafndan izildii gibi dnya da bizim bir tasarm-
m zd. A ncak S chopenhauer, K anftan ayr olarak, numene, bi
linm ez olan kendinde eye ulaabileceim izi iddia eder. Baka
bir deyile, k endinde eyin yerine istenci koyar. sten tek, de
im ez, tahribi im knsz ve sonsuz olandr, her eyin iinde
vardr. B ir reel eyin istenciyle birlikte yok edilmesi tm dn
yann da yok oluu dem ektir. B ununla birlikte, insan deneyimi
dn y ad ak i tm varlklarn bal olduu eye, istence ulamada
veri salar. nsann her edim i, bitki ve hayvan dnyasndaki
olaylar, inorganik cisim lerdeki deiim ler, istencin birer nes
n ellem i halidir. A yn istencin nesnellem i halleri olm alar
na ram en doadaki tm fenom enler ve eyler farkl "asli g
leri" ifade ederler. Bu farkl asli gler farkl nedensellik biim
lerini [neden, uyarm (stim ulus), gdlenim] karlar.
sten ve Tasarm O larak Dnya'da. Schopenhauer Platonik
idea kavram n ortaya atar. Bu kavram da, istencin farkl nes
n ellem e hallerinin bir sonucu olarak deerlendirilmelidir. Pla
tonik idea, asli gte bulunan ve bilen znenin zeksyla kavra
yaca bir edir. Fakat Schopenhauer bu kavramn salt usa hi
tap eden yann deil ayn zam anda dinamik, yaratc ynn
de vurgulayarak P laton un tanm lad idea kavramndan uzak
lar. O na gre, istencin insanda nesnellem esi evrensel isten
cin yaratc nitelii sayesindedir. Btn insanln ulamaya
alt b ir insanlk ideasm n olm adn ifade ediiyle de
P latondan farkl bir yaklam savunur, nk bu trde bir olgu
ancak bitki ve hayvan dnyas iin geerlidir.
stencin insanolunda ideal anlam da nesnellemesi sadece,
kiinin hem kendi i doasn hem de evrensel istencin temel
karakteristiini anlam as ile m m knd. Kendisini evrensel is
7

tencin karsna koyarken bireyin istencinin bu bilgiyi -hem


kendi i doas hem de evrensel istencin temel karakteristii
hakkndaki bilgiyi- kullanacana dair inanc, Schopenhauer'm
felsefesini ilgin klan iddialardan biridir. stencin zincirlerin
den insan kurtaracak iki eit deneyim vardr ona gre: Yarat
mak, byk sanatlar anlayabilmek ve bakalarnn acsna
m erhamet etmek. Kiinin istenci karsna entellekte kavra
yyla geebilme yeteneine sahip olduunu dnmesi, Spi-
noza gibi Schopenhauerm da tm zgrln dncemizde
var olduu grn tadnn bir gstergesidir. Kant gibi
Schopenhauer da zgrln akn ya da yeter-sebep prensi
binden bamsz olduunu kabul eder. zgrlk ve felsefi bilgi
birikimi arasnda bir paralellik kurar.
Bilindii gibi isten zgrl zerine tartmalarda taraflar
kabaca determinizm savunucular ve kartlar olarak ikiye ay
rlr. Schopenhauer iin kincisini savunmak, eylemleri mutlak
ansn iktidar altna koymak olurdu. Byle bir durum, ahlaki
sorumluluun sorgulanamamas anlamna gelirdi. Fakat okuya
canz makaleden de aka anlalaca zere Schopenhau-
ern yapmak istedii, zgrl determinizmle badatrmak,
daha tesi zgrl insan karakterine atfetmektir.
Schopenhauerm imdi konu dnda kalan bire bir yaa
mnda olduu gibi teorisinde de baz amazlar ve elikilere
rastlamak pekl mmkn. Karakterin deimezlii ve dou-
tanl hakknda edinilecek bilginin ampirik verilerden deil in
sann beninden karlmas gerektiini ne srp iddiasn sa
vunmak iin verdii rnekleri aziz ya da katillerden seen, er
dem ve dehann kimseye retilemeyeceini savunup kendisini
insanln retmeni ilan eden ayn kiidir. Yine de, tad
btn elikilere ramen Schopenhauer, felsefe tarihi kitapla
rnda, ne srd ayrks savlar yznden Alman idealistleri
arasnda hep ayr bir yere oturtulan bu zgn felsete adamn
/

ve elbette Nietzschenin ncelini okumak herkese keyif verecek


tir kansndaym.
Ne yazk ki, Yaam Bilgelii zerine zdeyiler ve Akn
Metafizii gibi, filozofun temel kitaplarndan alnm parala
rn evirileri dnda Schopenhauer Trkiye'deki okura tanta
cak alm alara rastlanmamaktadr. Umarm bu eviri, tad
Schopenhauer felsefesine bir giri olma niteliiyle onun hem
zgr isten problemini ele alnn amlanmasna hem de d
ncesinin temel talarnn gn na kmasna yardmc
olacaktr.
Bu evirinin gereklemesinde yaymlanma aamasna ka
dar verdii tm desteklerden tr Ortadou Teknik niversite
si aratrma grevlilerinden sayn Erdoan Yldrm'a teekkr
ederim.

M. S.
17. 06. 1998
EVRYE DAR BRKA NOT

Olduka ar bir dile sahip olmasna ramen bu makalede


okuyucunun kafasn kartrabilecek birbirleriyle ilintili baz
kavramlar aa kavuturmak istiyorum. rade anlamna da ge
len isten (der Wille) kavramnn tanmn burada tekrarlamaya
gerek duymuyorum, nk kitapta buna yeterince deiniliyor.
Fakat eviriyi yaparken neden isten kelimesini setiimi belirt
me ihtiyac duyuyorum. ncelikle bu kelime, irade teriminin
Trk Dil Kurumunca zletirilmi halidir ve felsefe terimleri
szlklerinde yer edinmitir. Ayrca, birok deerli evirmen
tarafndan da ayn ekilde kabul grm, Schopenhauer dendi
inde akla ilk gelen, anahtar szck olarak belleklere yerle
mitir. Ayn szckten treyen ve makalede sk sk geen is
temli, isteme ya da arzu, isten edimleri gibi kelimeler srasyla
willkrklich, das Wollen, die Willensakten kelimelerinin yerine
tutarl bir ekilde konmutur. Karlalabilecek bu trde dier
karklklar engellemek zere birok terimin orijinali keli ^
parantez iine alnmtr.
10

Kaynaklara gelince, eserde geen kaynaklarn Trke eviri


leri mmkn olduunca bulunup belirtilmitir. Dipnotlarda bu
lunan eviri eserler okurun kaynaklara ulamasnda salayaca
yarar asndan ele alnmtr, ama metinde geen eviriler
dipnotlardaki evirmenlere deil kendime aittir. Benim ve
Schopenhauern dipnotlarnn birbirine karmasn nlemek
ve yazann orijinal dipnot numaralamasn korumak amacyla
evirenin dipnotlar sembollerle, yazarn dipnotlar ise saylarla
sayfa sonlarnda gsterilmitir. Ayrca Schopenhauer'm, tm
makale boyunca alntladklarn orijinal haliyle de belirtme
prensibine sadk kalnm, alntlar orijinal dilinde dipnotlara
ilitirilm itir.
STENCN ZGRL ZERNE

Norve Krallk Bilimler Demei tarafndan sorulan som u


dur:
"Num liberum hominum arbitrium e sui ipsius conscienta
demonstrari potest?"
"nsan istencinin zgrl z bilin yoluyla kantlanabilir
mi?"

1.
KAVRAM TANIMLAMALARI

Aslnda Orta a ve yakn zamanlarn tm felsefesinin te


mel bir problemiyle i ie geen bylesine nemli, ciddi ve zor
bir som phesiz epey titiz olmay, somda varolan ana kavram
lar zmlemeyi gerektirir.
12 Arthur Schopenhauer

1. zgrlk ne dem ektir?

Dikkatle incelendiinde zgrlk, olumsuz bir kavram ola


rak kar karm za. Biz, zgrlk deyince sadece btn engel
ve basklarn yokluunu dnrz; bu ise dier taraftan gcn
varlna iaret etm esiyle olumlu bir ey olmak zorundadr.
Kavram , engellerin olanakl niteliklerini karlayan birbirinden
ok farkl alt tre ayrlr: fiziksel, entelektel ve ahlaki z
grlk.
a) Fiziksel zgrlk her tr maddi engelin yokluudur. Bu
yzden "ak gkyz*, serbest gr sahas, temiz hava, ak
alan, bo m eydan, serbest s (kimyasal ba olmayan), serbest
elektrik yk, dalar veya su bentleriyle durdurulmayan suyun
serbest ak vb." deriz. Sadece "bo oda, bedava yemek, zgr
basn, posta cretsiz mektup" bile bu tr eylerden yararlanl
m asna engel oluturm aya alkn can skc koullarn yoklu
unu anlatr. Ancak bizim tasavvurumuzdaki zgrlk kavram
en ok, eylemleri istenlerinden domu, yani istemli olan ve
bundan dolay hibir engel bunu imknszlatramad zaman
zgr diye tanmlanabilecek canl varlklarn bir niteliidir. Bu
engeller ok eitli trde ortaya kabildii ve onlardan dolay
engellenen daim a isten olduu iin kolaylk olsun diye kavram
tercihen olumlu anlamda kavranr ve bununla, salt kendi isten
ciyle hareket eden ya da sadece kendi istenci dorultusunda
davranan her ey kastedilir; kavramn byle ters evrilmesi z
de hibir eyi deitirmez. Bu yzden, zgrlk kavramnn bu
tr fiziksel anlam erevesinde hayvan ve insanlar, eylemleri
nin -ne zincir, ne zindan ne de ikenceyle ktrmletirme-
hibir fiziki ya da maddi engelle karlamamas, tam tersine
koullarn istenlerine gre ilemesi halinde zgr diye tanm
lanabilirler.
* Ak, temiz, bo, bedava sfatlar Almanca'ya frei (zgr) kelimesiyle ter
cme edilir. *
istencin zgrl zerine 13

zgrlk kavram zellikle canl varlklarn yklemi olarak


ele alndnda en temel, dorudan ve en sk rastlanan tanmn
fiziksel anlamnda bulur. Bundan dolay kavram, bu anlam er
evesinde hibir kuku ya da tartmaya tabi olmayp tersine
kendi gerekliini deney yoluyla daima kantlayabilecektir.
nk canl bir varlk -neyin onun istencini etkileyebilecei he
saba katlmad zaman- salt kendi istenciyle hareket ettii an
zgrdr. nk zgrlk kavram sadece yapabilme yetene
iyle, yani eylemlerinin dediim gibi fiziksel engellerden yok
sun olmasyla temelde, dorudan ve bu sebepten popler an
lamda ilikilidir. Bu yzden "ku havada, vahi yaratk orman
da zgrdr; insan doas bamszdr, sadece zgr olan mut
ludur" denir. Bir halk da bamsz diye tanmlandnda halkm
sadece kanunla ynetildii fakat bu kanunlar kendisinin koydu
u anlalr; ancak yle ise halk her konuda sadece kendi isten
cine itaat eder. O halde politik zgrlk fiziksel zgrle dahil
edilmelidir.
Fiziksel zgrlkten yola kp dier iki tr aynym gibi
kabul ettiimiz anda, biz artk kavramn popler deil, bilindii
gibi birok zorluklara yol aan felsefi anlamyla ilgilenmeye
balarz. Kavramn felsefi anlam birbirinden tamamen farkl
iki tre ayrlr: entelektel ve ahlaki zgrlk.
b) Aristo'da karln "istemli ve istemsiz dnme g
cnde"1 bulan entelektel zgrlk, burada sadece, kavramn
snflandrlmasnda btnln salanmas amacyla dikkate
almyor. Bu yzden Aristo'nun tartmasn, orada kullanlacak
kavramlar ksaca deerlendirilebilmek iin nceki blmlerde
aklamak zere bu yaznn sonuna dek ertelemeyi uygun gr
yorum. Fakat bu tartma fiziksel zgrlkle ok yakndan ili
kili olduundan snflandrmada onu izlemelidir.
1 Aristo, Ethica ad Eudemia (Eudemos Ahlak), 2. kitap, 7. blm, 1223a,
14 Arthr Schopenhauer

e) B ylece, dorudan doruya aslnda liberum arbitrium


(zgr isten karar) dernek olan ve Krallk Bilimler Deme-
i'nin sorusunda bahsettii nc tre, ahlaki zgrle dn
yorum .
Bu kavram , kendi yeterince ok ge oluumunu kavranabilir
k lacak ekilde fiziksel zgrle balanr. Yukarda belirtildi
i gibi fiziksel zgrlk, yokluu halinde kendisinin varolduu
m addi engellerle ilikilidir. Fakat baz durum larda bir kiinin
m addi engeller tarafndan alkonm am asna ramen, sadece yok
luu halinde istencini ifade edecei gdler -tehdit, vaat, tehli
keler vb.- tarafndan belli bir ekilde davranmaya ynlendirile
bilecei gzlenm ektedir. Sonu olarak, byle bir insann hl
zg r olup olm ayaca ya da aslnda, gl bir kar gdnn
istence uygun davran fiziksel bir engel gibi imknsz klp
klam ayaca sorusu soruldu. Cevap, salkl akl yrtenlere
zor gelm eyecektir: Elbette bir gd asla fiziksel engel kadar et
kili olam az. Zaten fiziksel engel insann bedensel gcn kayt
sz artsz aacaktr, buna karn bir gd tek bana kar ko
nulam az deildir ve mutlak bir iktidara sahip olamaz. Tam tersi
ne gd, daha gl b ir kar gd tarafndan, ayet yle bir
gd varsa ve o kii iin belirleyiciyse mmkn mertebe alt
edilebilecektir, nk biz de tm gdlerin genellikle en gl-
snn -yaam korum a gdsnn- baka gdler tarafndan
alt edilebildiine sklkla ahit oluruz: intiharda ya da kiinin
hayatn bakalar iin ya da fikirleri ya da baz idealleri uru
na feda etmesinde olduu gibi, ya da tam tersine, titizlikle ha
zrlanm ikence sehpalarnn btn derecelerine arasra sade
ce, uruna hayatn feda edilebilecei dnceler sayesinde ga
lip gelinmi olmas gibi. H er ne kadar buradan, gdlerin salt
nesnel ve mutlak bir zorunluluk tamad ortaya karsa da
yine gdlere sz konusu kiiye gre znel ve greli bir zorun
du k atfedilebilir. Ancak bu sonucu deitirmez. Bu yzden
stencin zgrl zerine 15

geriye "istencin kendisi zgr mdr?" sorusu kalr. -imdiye


kadar sadece yapabilme yetenei bakmndan dndmz
zgrlk kavram, bylece burada istemeyle ilikili hale gelir
ve istemin kendi bana zgr olup olmad problemi ortaya
kar. Ancak daha yakndan gzlemlendiinde temel, salt gr-
gl ve bu yzden popler olan zgrlk kavramnn istemeyle
iliki kurmaktan aciz olduu grlr. nk buna gre "z
gr", "kendi istencine uygun" demektir. stemenin kendi bana
zgr olup olmadn sormak aslnda istemenin kendi kendine
uygun olup olmadn sormaktr; geri sorulan, onun kendisin
den ne anladdr fakat bu da hibir ey anlatmaz. Ampirik bir
kavram olan zgrle gre bu, "eer istediimi yapabilirsem
zgrm" demektir. Buradaki "istediimi" tabirinde zgrlk
artk inkr kabul edilemeyecek ekilde belirgindir. Biz artk is
temenin kendi bana zgr olup olmadn sorguladmz
iin soru, buna uygun olarak yle sorulmaldr; "stediini ar
zu edebilir misin?!"', cevap, sanki istein arkasnda yatan daha
baka bir istee balym gibi. Bu soru sakince olumlandn-
daysa akla ikinci soru gelir: "Arzulamak istediini arzulayabilir
misin?" ve bylece sorular, iinde bir istemenin daima daha n
cekine ya da daha derinde yatana tabi olduu o "daha yksekte-
kine" itilirdi ve bu yolla nihayet hibir eye tabi olmadn d
ndmz ve yle varsaymak zorunda olduumuz bir iste
meye bou bouna ulamaya abalanlrd. Ancak byle bir
durumu varsaymak durumunda olsaydk, ilki herhangi bir so
nuncu yerine koymak yoluyla soru en basit olana geri gtrle-
bilirdi: "steyebilir misin?". Fakat bilinmesi istenen ey, soru
nun yaln bir ekilde olumlanmasmm istemenin zgrlne
dair bir belirleyicilii olup olmadyd. Ama bu durumda so
run zmlenmeden kalr. Baka bir deyile, zgrlk kavra
m, eylemden karlan, temel, ampirik anlam erevesinde is
ten kavramyla kurduu dorudan balanty sona erdirmekte
16 Arthur Schopenhauer

direnm itir. zgrl k kavram n b u n a ram en istenler zerine


u y g u la y ab ilm ek iin kavram soyut olarak yorum layp deitir
m ek zorunluydu. B u, zgrl k kavram na genelde btn zorun
luluklarn y okluu anlam y klend i in de gerekleti. K avram
avn zam an d a h em en b alan g ta b elirtm i oldu um olum suz
k arakteri de tam aktadr. D em ek ki ilk nce, olum suz anlam
veren olum lu k av ram olarak zorunluluu tartm ak gereklidir.
yleyse soruyoruz: "Z orun lu n e dem ektir?" A llm ak
lam a: "Z o ru nlu, kart im knsz olan, b aka trl olam ayan
dr" . B u yaln zca k elim elere day anan bir aklam adr, kavram n
b iz im k av ray m z artrm ay an b ir yeniden yazm dr. Fakat
ben gerek ak lam a diye unu ne sryorum : "Zorunlu olan
k k her d oru tanm lam a gibi ters evrilm eye izin verebilecek
y e te r seb ep nerm esin d en ka n d r". Y eter sebep nerm esinin
m a n tk sal, m atem atik sel y a da fiziksel balam da tanm lanm
o lu u n a g re zo ru n lu lu k m antksal (ncller verildii zam an
so n u ta olduu gibi), m atem atiksel (rnein, alar eit olduu
zam an g en in k en arlarn n d a eit olm as) ya d a fiziksel, reel
(neden v aro ldu u zam an etkinin balam as gibi) olur; ancak se
b ep belli olduu zam an zorunlu lu k daim a ayn kesinlikte sonu
c a atfedilir. S adece b ir eyi belli b ir sebebin sonucu olarak kav
radm z lde on u zorunlu sayarz ve tersine evirirsek, bir
eyi y eter seb ep nerm esin in sonucu olarak tandm z an
onun zorunlu olduu nu grrz; btn sebepler zorlaycdr.
B u nesnel ak lam a yle uygun ve kapsaycdr ki zorunluluk
ve sonu kavram lar y er deitirebilecek, yani her yerde biri di
erinin yerine geebilecektir*. B una gre zorunluluun yokluu
belirli bir yeter sebep kknn yokluuyla ayndr. Halbuki zo
runlu olann k a r t ra stlantsa l olan diye dnlr ve bu da
burada belirtilen d nceyle atm az. Y ani, her rastlantsal
* Zorunluluk kavram zerine bir tartma Yeler-sebep n erm esi zerine
adi;, makalemde bulunabilir. S m tlk h e Werke, Band 3: Kleinere Sehrij-
ten, (Jher den S atz vom Orur/ie, Cotta-Insel Vcrlag, 1978, s. 181-183.
ktencin zgrl zenne 17

olan sadece greli olarak zorunlunun kartdr. nk, gerek


yaamda mutlak rastlantsal olanla karlamak her zaman
onun nedeniyle bantl olarak zorunludur. Buna karlk, ne
den ayn zaman ve meknda rastlaan btn dier eylerle ba
ntl olarak rastlantsaldr. mdi, zorunluluun belirtisi oldu
u iin zgr olan akas hibir nedene bal olmamak, mut
lak rastlantsal olan diye tanmlanmak zorundayd: Bu bende
salam bir tasarm bulunmayan, bununla beraber garip bir e
kilde zgrln tasavvuruyla akan, zlmesi en g kav
ramdr. Anlald gibi, hibir ekilde zorunlu olmayan, yani
hibir nedene bal olmayan zgr kalr. Bu kavram insan is
tenlerine uygulansayd, bireysel bir istencin davurumlarnda
[isten edimleri (Willensakte)] hibir ekilde nedenler ya da ye-
ter-sebepler tarafndan belirlenemeyecei anlamna gelirdi. Ay
rca, yeter-sebep nermesinin sonucu her zaman zorunlu oldu
undan edimleri zgr deil, ancak zorunlu olurdu. zgrl
n, kiinin kendi bana bir dizi deiiklie balayabilmesi
anlamna geldii K ant m tanm da buna dayanmaktadr. nk
"kendi bana , gerek anlamna dndrlrse, "nceden varol
mayan bir nedene sahip olan" demektir; bu da "zorunluluu ol
mayan" anlamna gelmektedir. Her ne kadar bu tanm zgrl
n tanmna olumlu bir grn veriyor gibiyse de daha dik
katli bir gzlemde olumsuz doas tekrar ortaya kar. O halde,
zgr bir isten nedenler tarafndan belirlenmezdi ve bakasn
belirleyen her ey bir neden (gerek varlklarda gerek neden)
ya da kaynak olmak zorunda olduundan hibir ey tarafndan
belirlenmezdi. stencin ayr ayr her davurumu, yani isten
edimleri, akas nsel koullar tarafndan yaratlmadan ve
bundan dolay kurala tabi ola hibir ey tarafndan belirlenme
den istencin aslen kendisinden gelirdi. Nedenin sonucu her an
lamda btn bilgi yetimizin balca biimi olduundan zgr
lk kavramnn anlaml bir tasavvurunu yaratanlayz. Yine de
bu kavram teknik terminolojiden yoksun deildir: liberum ar*
s Arthur Schopenhauer

b i t lum in d ijfera n tia e, b a m sz , h i b ir y nden etkilenm em i


b en zg rl , a n lam n a gelir. Z aten kavram isten zgrl
diye an lan lar a ra s n d a an lam tespit edilm i, salam ve k e
sinlik ta y an tek k av ram d r; k im se arkasnd a tereddt halinde
b ir y arm k a lm l n sak lan d , zem ini kaygan ve bulank
ak la m a la ra d m ed en bu terim den kaam az. H er nedenin so
nu cu zo ru n lu d u r ve h er zo run luluk bir nedenin sonucudur. By
le b ir "liberi a rb irii indifferantiae"x\m kabul, kavram tek b a
na k a ra k te riz e ed en ve onun kendine has belirtisi olan bir so
n u ca v ard rr. B u so nu, batan sona belirlenm i ve tam am en
b irey sel d k o u lla r altnd a, bu trde bir yetenei olan bireyin
iki tab an ta b an a zt d av ran n n ayn an da m m kn olm as du
ru m udur.

2) z b ilin n e d e m ektir?

C evap : " z bilin, te ki eylerin bilincine varm ann tersine


ben'in k en d i znn b ilin cine varm asdr". teki eylerin bilin
cine v arm ak bilgi yeteneini karlar. Geri bu yetenek, daha
i in d e b ak a e y le r o rtay a km adan nce eylerin eit ve
tarzlarnn kesin biim lerini ierm ektedir. A slnda bu biimler,
ey lerin varolu olan a n n yani bizim iin nesneye dnebil
m esinin k oullarn oluturur: B unlar bilindii gibi zaman,
m ekn ve nedenselliktir. Her ne kadar bu biimleri bizzat kendi
m izde bulsak da bunun nedeni teki eylerin bilincine yalnz
byle varabilecek olm am zdr; bununla kastedilen, bizzat ii
m izde bulunsalar d a bu biim lere, z bilince ait deil de daha
ok nesnel bilgiyi m m kn klacak ekilde, teki eylerin b ilin
cine aitm i gzyle bakm ak zorunda olduum uzdur.
A yrca soruda k ullanlm olan "conscientcd" kelimesinin
iine d t anlam belirsizliinin beni yanl yniendirm esi-
t Bilin ve vicdan (yerine getirilmi adalet ve neden olunmu hakszlklar
hakkmdaki bilin)
stencin rl zerine 19

ne izin vermeyeceim: vicdan ya da pratik us (praktischen Ver-


nm ft) ad altnda, Kant tarafndan ileri srlen pratik usun kate
gorik buyruklaryla bilinen ahlaki itkileri z bilince yklemeye
ceim. Bu ksmen, bu itkilerin sadece deneyim ve tepki, yani
dier eylerin bilincinin rn olarak ortaya kmalarndan;
ksmen de itkiler arasnda insan doasna asli ve bizzat ait olan
la ahlaki ve dini eitimin ekledii arasndaki snr henz keskin
ve tartm asz bir ekilde izilmediinden kaynaklanr. u da
var ki, bilinci z bilince dahil ederek sorunun ahlaki dzeye e
kildiini ve Kant'n apriori ahlak kurallarndan kan ahlaki ka
ntnn ya da daha ok zgrlk koyutunun (postulat) "sen zo
runlu olduun iin yapabilirsin" tasm sayesinde tekrarland
n grm ek elbette Krallk Akademisi'nin amac olamaz. Syle
nenden, genel olarak tm bilincimizin en byk ksmnn z bi
lin deil, tam tersine teki eylerin bilinci ya da bilgi yetenei
olduu aklk kazanyor. kincisi btn gcyle darya y
nelmitir ve gerek d dnyann -aslnda daha derin bir sorgu
lama noktasndan deerlendirildiinde koulu- sahnesidir. n
celikle d dnyay aka kavrar, sonra bylece elde edilen -
adeta bir gevi getirmeye tabi tutularak- zerinden hemen kav
ram lara geilir. Kelimeler yardmyla yaratlm kavramlarn
sonsuz bileim leri dncem izi oluturur. Demek ki ncelikle
tm bilincimizin en byk blmn kardktan sonra eli
mizde kalan z bilin olurdu. Daha imdiden kincisinin ieri
inin ok zengin olamayacann farkna varyoruz. Bu yz
den una gvenebiliriz: sten zgrlne kant olarak ara
nan bilgiler gerekten z bilinte bulunmak zorunda olsalard,
o bilgiler gzmzden kamazd. Bununla beraber z bilin
aracsz iledii iin gerek anlamdan ok metaforik anlamda
kavranmas gereken, z bilince ait bir i duyu* dzenlenmi
tir. O duyu ne olursa olsun, dier sorumuz yle: "yleyse z
* Bu, Ciccro'da Academicae (Juaesiiones (Akademial'lafin Sorunlar) 4,
7'de tactus interior adyla, daha ak bir ifadeyle Augustine'de [De Libero
Arbitrio - (zgr Seme stenci zerine) - 2. 3 sqq|. sonra Descartes an
20 Arthur Schopenhauer

bilin nevi iermektedir?". Ya da: "Bir insan kendi znn bi


lincine arasz nasl varabilir?". Cevap: "Tmyle bir isteyen
olarak varr". Herkes eninde sonunda kendi z bilincini gzle
yerek nesnesinin daima kendi istekleri olduunun farkna vara-
c ur. phesiz bununla sadece, nceden dnlm hemen
eyleme geirilecek isten edimlerine dair biimsel kararlarla
birlikte, onlardan kan eylemler anlalmamaldr. Miktar ve
tarzda eitli deiimlere urasa da bir ekilde z ayrt edebi
len kimse hibir eyi yapmakta tereddt etmeyecek, arzulaya
cak, abalayacak, dileyecek, isteyecek, zleyecek, umut edecek,
sevecek, sevinecek, sevin lklar atacak vb. ve hibir eyi
istememekte, arzu etmemekte, her eyden tiksinmekte, kamak
ta, korkmakta, nefret etmekte, her eye gcenmekte, zlmekte,
ac ekmekte de tpk dierlerinde olduu gibi tereddt etmeye
cektir. Ksacas, tm duygu ve tutkular istencin davurumlar
arasnda saymakta tereddt etmeyecektir; nk bu duygu ve
tutkular daha az ya da ok, zayf ya da gl, kiinin sakl ya
da serbest kalm, zgr ya da tutsak kendi istencinin kimi za
man iddetli ve frtnal, kimi zaman durgun ve sessiz hare
ketleridir. Bunlar istenilene ulama ya da onu karma, nefret
edilene katlanma ya da ona stn gelmeyle eitli ynlerden
ilikilidir. Sonu olarak, onlar ayn istencin karar ve edimler
de aktif rol oynayan belirli duygulanmlardr1. Hatta haz ve
ac ad altndaki duygular da bunlar arasndadr. Geri bunlar
(Principia Philosophiae - Felsefenin lkeleri, eviren: Mesut Akn, Say
Yaynlar, 2. basm, 1989, s. 83) ve tamamen gelitirilmi olarak Loc-
keda bulunur.
1 Bunu birok modern dnr kendi szm ona "duygu yeteneiyle" gr
m ezken kilise babas Augustinus'un tmyle tanm olmas dikkat eki
cidir. Tanr D e vle ti zerine'de (D e C ivitate Dei, kitap 14,blm 6) ve da
ha nceki kitabnda arzu, korku, sevin ve znt (cupiditas, timor, laeti-
tia, tristitia) adlaryla drt kategori altnda toplad ruhun duygulanm
lar (affectionibus animi) zerine yle der: "isten ite hepsinin iinde
dir. Hibiri isten,edim lerinden baka bir ey deildir; arzu ve sevin is
tediimiz eylere rza gsterme istencinden baka nedir? Korku ve zn-
stencin zgrl zerine 21

daha byk eitlilikte derece ve trde de olsa daima arzu ya da


nefret duygulanmlarna, yani honut ya da honutsuz, engel
lenmi ya da zgr braklm bir halde kendisinin bilincine
varan istenlere geri gtrlebilirler. Aslnda buna, haz ya da
ac veren ve bu iki u arasnda uzanan dier btn bedensel
duygulanmlar eklenmelidir, nk btn bu duygulanmlarn
nitelii onlarn dorudan doruya z bilince, istence uygun ya
da istence kart bir halde girip girmediinden ibarettir. Daha
kesin konuursak, insan kendi vcudunun bilincine bile, isten
cin salt darda aktif olan organ ve duyarln haz ya da ac
veren duygulanmlarnn mekn olarak varr. Fakat bu duygu
lanmlar az nce sylendii gibi ya istence uygun ya da istenci
alkoyan, istencin tamamen dorudan duygulanmlarna geri
dner. Bu yzden haz ve acnn bu yaln duygularn hesaba is
ter katalm ister katmayalm, her seferinde -isteklilik ya da is
teksizlik arasnda srekli gelgitleriyle z bilincin tek nesnesini
ya da baka bir deyile i duyunun nesnesini oluturan- isten
cin btn hareketleri ile d dnyada alglanan ve bilinen ara
snda evrensel ve genelde tannm bir iliki buluruz. Dier ta
raftan, sylendii gibi d dnyada alglanan ve bilinen, arac
sz z bilincin alanna giremez. z bilincin teki eylerin bilin
cine temas ettii d dnyaya ayak bastmz an z bilincin s
nrna varrz. Ancak dnyada kavranan nesneler, istencin her
hareketinin ve eyleminin unsuru ve nedenidir. Bu bir kant
amalarna uygun olacak ekilde punduna getirmek (petitio
principii) anlamnda ne srlmeyecektir, nk istememizin
daima dtaki eyleri nesnesi yaptn, onlara yneldiini ve
en azndan onlar tarafndan gdlendiini kimse inkr edemez;
aksi takdirde elinde kalan d dnya tarafndan tamamen kua
tt istemediimize rza gstermeme istencinden baka nedir?" (Voluntas
est quippe in omnibus, imo omnes nihil aliud quam voluntates in corum
consensionem, qae volumus? et quid est metus atque tristitia nisi volun-
tas in dissensionem ab his, quae nolumus?).
22 Arthur (Schopenhauer

tlm ve z b ilin cin k a ra b o lu u n a hapsedilm i istenleri


olurdu . im dilik h l sorunlu olan tek nokta, sayesinde d
d n y a d a yer alan eylerin isten edim lerini belirledii zorun
luluktur.
O halde z bilin younlulukla ve hatta aslnda yalnz is
tenle ilikilidir. A m a z bilincin bu yaln ierii, o istencin z
g rl zerine kelim enin yukarda belirtilen ayrk ve kesin an
lam nda k arsam a yapacak bir bilgi salyor mu? imdi geri
b u ra y a k ad ar dolayl da olsa artk fark edilir ekilde yaklam
olarak bu sorunun cevabnn stne gideceiz.

2.
Z BLN KARISINDA STEN

E er bir insan istiyorsa, dem ek ki o bir eyi istiyordur; is


ten edim i her zam an bir nesneye ynelm itir ve kii sadece
b y le b ir eyle ilikisine bal olarak dnlebilir. O halde
"bir eyi istem ek" ne dem ektir? u demektir: ncelikle z bi
lincin nesnesi olan isten edimi, teki eylerin bilincine ait olan
bir eyin sonucu olarak varolur; bilgi yeteneinin bir nesnesi
dir. Bu balam da nesne gd adn alr ve ayn zamanda isten
edim inin ieriini oluturur. sten edimi bu nesneye yneliktir,
bir baka d eyile nesneyi herhangi bir deiiklie uratmay
am alar ve ona tepki verir; isten ediminin tm varl bu tepki
den oluur. D aha buradan isten ediminin byle bir nesnenin
yokluunda m eydana gelemeyecei ortadadr; o zaman hem ne
denini hem de ieriini kaybetmi olurdu. Bu nesne, bilgi yete
nei iin var olduu zaman isten ediminin de meydana gelmek
zorunda olduu ya da aksine meydana gelmeyecei veya hibir
eyin olum ayaca y a da bam baka bir eyin, hatta tam tersi
nin oluup olum ayaca bal bana phelidir. Baka bir
istencin zgrl zerine 23

deyile, bu tepki oluamaz veya tamamen ayn koullarda ba


ka ya da tam tersi bir sonu veremez miydi? Bu ksaca u de
mektir: sten edimi gd yoluyla bir zorunluluk sonucu mu
oluuyor ya da daha ok, isten, bilince girme zgrln is
temeye mi yoksa istememeye mi veriyor? Bundan dolay zgr
lk kavram yukarda zorunluluun salt yadsnmas olarak so
yut anlamnda aklanp bu balamda sadece ilevsellii ispat
edilerek gsterildi ve problemimiz bu gzle tespit edildi. Ama
problemi zmek iin gereken bilgiyi aracsz z bilinte ara
mak zorundayz ve eriilen son bilgiye kadar her eyi dikkatle
snayacaz. Ancak Cartesius (Descartes) gibi kemikleri kra
rak zetleyici bir karara varmamalyz. Descartes arkas olma
yan bir iddia ne srmt: "Baka hibir eyi bu kadar ak
ve kapsaml bir ekilde kavrayamayacak kesinlikte zgrl
mzn ve kaytszlmzn bilincindeyiz*". Bu iddiann geer
lilii Leibniz tarafndan eletirildi**. Fakat bu noktada Leib-
niz'in kendisi bile yalnzca rzgarda savrulan bir samand. En
onulm az elikilerle dolu ifadelerde bulunduktan sonra istencin
gdler yoluyla meyyal klnsa da zorunlu klnamayaca so
nucuna varmt. Der ki: "Btn eylemler belirimlidir ve asla
birbirine kaytsz deildir; her zaman bizi zorunlu klmasa dahi,
baka trl deil de daha ok yle davranmaya meyyal klan
bir neden m evcuttur1". Bu, benim yukarda belirtilen alternatif
ler arasnda bir orta yolun elde edilemeyecei ve gdlerin is-
* Descartes, Rene. Felsefenin tikeleri, eviren: Mesut Akn, Say Yaynlar,
2. basm, 1989, s.83.
Libertatis autem et indifferantiae, quae in nobis est, nos ita conscios esse,
ut nihil sit, quod evidentius et perfectius comprehendamus.
** Leibniz, G.W. Theodicee Denemeleri - manla Akln Uygunluu zerine
Konuma, eviren: Hseyin Batu, M.E.Basmevi, 2.basm, 1986, cilt 1,
no: 50, s. 67-69.
1 Schopenhauer "zgrlk zerine" adl makaleye gnderme yapyor. Le
ibniz, G.W. "De Libertate", Opera, ed. Erdmann, s. 669.
Omnes actiones sunt determinatae et nunquam indifferentes, quia semper
datur ratio inclinans quidem, non tamen necessitans, ut sic potius quaw
aliter fiat.
24 Arthur (Schopenhauer

te n ci sadece belli b ir derecede etkilediinin, ancak belli lde


belirlediinin ve istencin kendisini daha sonra gdlerin etkisin
de n bam sz klabilece inin o m alum ve makbul yarm azla
sylenem eyeceini fark etm em e neden olm utur. nk veri
len b u gce n eden atfetm isek yani onun etkisini tanm sak
bu g direnle k arlar, gcn grevini tam am lam as iin
g erekli tek ey uy g u la n an diren cin karsndaki gcn orannn
artrlmasdr. O n d uka a ltn rvet kabul etm eyen ama bocala-
yan kii yz d u k a altna dayanam ayacaktr, vb.
S orum uzla birlikte v u k a n d a tespit ettiimiz anlam bala
m n d a a ra c sz z bilince dnyoruz. G d belirdiinde, yani
anlaa Intellekt) sun ulduunda isten ediminin de ortaya k
m a sn d a zo ru n lu lu k kavram nn uygulanabilir olup olm ayaca
nn so rulduu o soyut soru zerine z bilin ne gibi bir bilgi ve
riyor? Y'a d a byle bir durum da isten edim inin olumas ola
na y a da olanakszl hakknda ne diyor? Eer hem genelde
nedensellik, zeld e gdlenm e hem de onlarn beraberlerinde
g etirebilecekleri herhangi bir zorunluluk zerine z bilinten
esasl ve d erin li i olan ifadeler bekleseydik kendimizi daha ok
hayal k rk l n a uram bulurduk. B tn insanlarn sahip ol
duu z bilin bu olaylar zerine bir ey syleyem eyecek kadar
basit ve snrl olduu iin bu byledir. Sz konusu olan, bu
k a v ra m la rn d a ry a y n elm i salt anlktan (reinen Verstand)
k t ve h ak k n d a h er eyden nce sadece dnen usun (ref-
le ktierende V em u n ft) forum unda konuulabileceidir. Buna
karlk doal, basit ve aslnda m asum olan z bilin soruyu ce
vaplayabilm ek bir yana soruyu anlayam az bile. Herkesin gizlice
kendi iinde dinlem ekten holand z bilincin isten edimleri
hakkm daki tahlilleri dier btn yabanc ve gereksiz unsurlar
dan arndrlrsa ve yaln ieriine dndrlrse una benzer
bir ekilde ifade edilebilirler: 'steyebilirim ve nasl davranmak
istersem bedenim in hareket edebilen uzuvlar istediimi baar
stencin zgrl zerine 25

szla uramadan o an gerekletirecektir". Bu ksaca u de


mektir: "istediimi yapabilirim". Bu ifade nasl evrilirse ev
rilsin ya da soru hangi biimde sorulursa sorulsun aracsz z
bilincin tahlilinin devam yoktur. Demek ki tahlili hep, istenle
uygunluk iindeki yapma yeteneine dairdir; bu, balangta be
lirtmi olduum ampirik, temel ve popler zgrlk kavramdr
ve buna gre zgr "istence uygun" demektir. z bilin bu z
grl kesinlikle onaylayacaktr. Ancak biz zgrlk zerine
soru sormuyoruz. zbilin -istemenin nceden tahmin edildii
durumda- yapma zgrln onaylar, ama sorulan istemenin
zgrldr. Yani biz istemenin yalnz gdyle olan ilikisini
aratryoruz: bunun zerine "istediimi yapabilirim" ifadesi
hibir ey sylememektedir. Bizim yapmamzn, yani bedeni
mizin eylemlerinin aslnda, z bilinci ifade eden istencimize
bal oluu, isten edimlerimizin, d koullardan bamsz
oluundan farkldr: Bu trde bir bamszlk isten zgrl
ne yol aard. Ama konu, (bize teki eylerin bilinci adyla ve
rilmi olan) d dnyann kararlarmzla kurduu nedensel ili
kiyle ilgili olduu iin z bilincin dnda kalr. z bilin tama
men kendi alan dnda kalann, alan iinde bulunanla ilikisi
hakknda bir hkm veremez. Hibir idrak gc, kendisine un
surlarnn hibir ekilde verilemeyecei bir ilikiyi tasarlaya-
maz. Belli ki isten eylemini birebir belirleyen arzunun nesnele
ri, z bilincin snrlar dnda, teki eylerin bilincindedir; is
ten edimi sadece z bilincin iindedir ve sorulan da dierleri
nin z bilinle kurduu nedensel ilikidir. Aslnda z bilincin
yapt tek i, "istediimi" ifadesinde sylenmek istenen bede
nin organlar zerindeki mutlak gcyle sadece istemektir. z
bilin iin de olsa, ncelikle bu gcn yani edimin kullanm
nesneyi bir istemeye dntrr. nk edim domak zere ol
duu mddete dilek, tamamlandnda ise karar adn alr:
edimin karar olduunu z bilince her eyden nce edimin ken
26 Arthur &chopenhauer

disi kantlar; nk kincisine kadar her ey deiebilir nitelik


tedir. Bu noktada her eyden nce artk inkr kabul etmeyen o
suretin asl kaynandayz. Bu suret dolaysyla felsefeye ya
banc (felsefi adan ham olan) kii birbirine zt iki eyi iste
menin onun iin nasl olursa olsun her durum da mmkn olabi
leceini dnrken, bunlar ifade ettiini dnd z bilin
cine dayanr. B aka bir deyile, dilem eyi istem ekle kartrr.
O iki birbirine zt eyi dileyebilir*, fakat bunlardan ancak birini
isteyebilecektir. H angisinin istenecei z bilince her eyden n
ce edimi gsterir. Fakat z bilin -sayesinde birbirine zt iki di
lekten birinin deil de dierinin istemeye ve edime dnt-
o yasa benzeri zorunlulua dair hibir eye sahip deildir; n
k z bilin sonucu tam am en aposteriori renir ve apriori bi
lir. Birbirine zt dilekler gdleriyle birlikte z bilin karsn
da yer deitirerek ve tekrarlanarak oalr ve azalrlar; z bi
lin her birine atfen istem e haline geldiinde edime dnmesi
ni syler. Z ira bu son ve tamam en znel olaslk aslnda iki di
lek iin de geerlidir ve kesinlikle "istediimi yapabilirim" anla
m na gelir. Fakat, bu znel olaslk tamam en varsaym a daya
nr; yalnzca u anlam a gelir: "E er bunu istersem yapabili
rim". stem ek iin gerekli olan kararll iermez; z bilin sa
dece istemeyi ierir, istem eyi belirleyen nedenleri deil; kincisi
teki eylerin bilincinde, yani idrak yeteneindedir. Tam tersi
ne karar veren nesnel olaslktr am a bu z bilince yabancdr
ve hem gdye hem de nesne anlam nda insana sahip olan
nesnelerin d nyasna aittir. Bu yzden her znel olaslk, k
vlcm verm ek iin tata bulunan, bununla beraber nesnel ola
sln sahibi olan elie bal olanla ayn trdendir. Bu nok
ta y a d ier b lm de baka bir bak asyla geri dneceim .
O zam an istenci burada olduu gibi iten deil fakat dtan
* Bkz. Parerga Paralipomera (Kk Notlar, Ekler), Samtliche Werke,
Cotta-lnsel Verlag, 1979, cilt 5, no: 327, 1.
stencin zgrl zerine 27

gzlemleyeceiz ve istemenin nesnel olasln inceleyeceiz;


bylece iki farkl cepheden de aydnlatldktan sonra isten tam
anlamn kazanacak ve rneklerle aklanacaktr.
O halde z bilinte bulunan "istediimi yapabilirim" duygu
su bize her zaman elik eder ama bu duygu sadece, iimizin ka
ranlk derinliklerinde meydana gelseler bile istencimizin karar
lar ya da belirli edimlerinin, daima ayn zamanda alglanabilir
dnyaya girebilecekleri anlamma gelir; btn dierleri gibi v
cudumuz da alglanabilir dnyaya aittir. z bilin, baka trl
dipsiz bir uurumla ayrlacak olan i dnya ve d dnya ara
snda bir kpr kurar; bu kpr olmasayd d dnya yaln alg
lar bizden her anlamda bamsz nesneler olarak kapsayacakt
ve i dnyada ilevsiz ve yalnzca hissedilen isten edimleri
bulunacakt. Eer bir safdile ounlukla istencin iddia edilen
zgrl olarak grlen aracsz z bilinci tanmlamas sorul
sayd, yle bir cevap alrdk: "Ne istiyorsam onu yapabilirim:
Sola m gitmek istiyorum, o zaman sola giderim; saa m git
mek istiyorum, o zaman saa giderim. Bu sadece benim istenci
me baldr; demek ki ben zgrm". Bu ifade her eyden nce
tamamen gerek ve dorudur; kiinin artk karar verdiini ka
bul eder ve sonuta onun kendi zgrlne dair daha baka
hibir kant kefedilemez. Fakat ifade isten edimlerinin b-
langcndan hibir ekilde bahsetmiyor, aksine bu edimin ba
lamasndan sonra oluan sonutan sz ediyor. Daha kesin ko
numak gerekirse bahsedilen, beden hareketi halinde baarya
ulam olan edimin grnleridir. Ancak felsefeye yabanc
yani felsefi adan ham olan bir insann -ne yazk ki baka
alanlarda ok yetkin olabilir- isten zgrln dorudan do
ruya phe gtrmeyen bir gereklik diye tanmlayacak kadar
emin olmasnn, baka filozoflarn ondan ciddi anlamda phe
lendiklerine gerekten inanamamasnn ve btn bu zrvalarn
akademik diyalektiin eskrim almalar ve temelde bir aka
28 Arthur (Schopenhauer

olduuna kalpten inanmasnn tek nedeni, o ifadenin temelinde


yatan bilintir. Yalnz, bunun yannda z bilinten kaynaklanan
ve aslnda nem li bir rol oynayan kesinlik daima el altnda bu
lunduundan, kendisi ncelikle ve temelde teorik deil pratik
bir varlk olduu iin insan, istemelerinin etken unsurunun bi
lincine edilgeninkinden, yani bamllndan daha fark edilir
bir ekilde varm aktadr. Bu nedenle felsefi adan ham olan in
sanlara sorunun gerek anlamn kavranabilir klmak ve soru
nun her isten edim inin sonularna dair deil fakat nedenlerine
dair olduunu anlatm ak zordur. Onun eylemesi tamamen iste
m esine bal olacaktr am a bilmek istenilen istemesinin kendisi
nin neye bal olduudur. stem ek hibir eye bal deil mi,
y o ksa bir eye bal m? Tabii ki eer isterse bir eyi yapabile
cektir ve eer isterse yaptnn tam tersini yapacaktr: Fakat
artk birini dieri gibi istem eye kadir olup olmadn daha iyi
dn m ek gerekiyor. Bu am ala soruyu o kiiye yle sorarz:
"inde oalan birbirine kart iki dilekten birine, dierine uy
duun gibi uyar m sn? rnein, tutkunun birbirini dlayan iki
nesnesi arasnda yapacan seimde, herhangi birini dieriyle
ayn suretle tercih edebilir misin?" unu syleyecektir: "Belki
seim g olacaktr am a birini mi yoksa dierini mi semek is
tediim sadece bana bal olacaktr; baka bir gce deil: ste
diimi sem ekte tam bir zgrle sahibim ve seerken tama
m en yalnz istencim i takip edeceim." "Ama kendi bana iste
men neye baldr?" diye sorulunca, insan z bilincine dayana
rak u cevab verecektir: "Benden baka hibir eye bal de
ildir! Ben ne istersem onu isteyebilirim: Ne istersem istiyo
rum ". Sonuncusunu bir totolojiyi amalamadan ya da, bu sz
salt kendi varlyla doru klan z bilincin en dibindeki kimlik
yasasna dayanm adan syler. D aha dorusu, burada son derece
mkl durumda, benin kendine 'beninden bahsetmesiyle ayn
olan istemesinin istenmesinden bahseder. O, ayrt edilemeyecek
istencin zgrl zerine 29

halde olan benlii ve istenciyle karlat z bilincinin ekir


deine itilir, ancak orada ikisi zerine bir yargya varmaya yara
yacak hibir ey kalmamtr. Yaplacak seimde -burada ken
disi ve seime tabi tutulacak nesnelerin verili olduunu varsay
yoruz- bir bakasnn deil kendi arzusu son seferkinden ola
naklar lsnde biraz daha farkl bir ekilde ortaya kabilir
miydi? Ya da verilen bilgi sayesinde istemesi, bir gende en
byk ann en byk kenara kar gelmesi gibi bir zorunlulu
un mu sonucuydu? Bu doal z bilince yle uzak bir sorudur
ki o, soruya kar hazr bulundurduu ya da sonradan naifesi-
ne dataca gelimemi ya da embriyon halinde bir cevaba
sahip olmak bir yana soruyu anlayamaz bile. Acemi ve felsefi
adan ham insan, belirtildii gibi hl sorunun -eer gerekten
anlalrsa- ortaya karmak zorunda olduu aknlktan yu
karda sylendii gibi, ben istediimi yapabilirim ve istediimi
isteyebilirim" ifadesindeki o ak kesinliin arkasna snarak
kamaya alacaktr. Bunu her zaman bir yenisinde deneye
cektir ve daima kamaya alt gerek soruyla kar karya
gelmek zorlancaya kadar bunu saysz kere tekrarlayacaktr.
Ayrca bunun iin sulanmamak, nk sorulan aslnda bir
hayli derin dnmeyi gerektiriyor. Soru, aratran bir elle in
san varlnn derinliklerini kavramaktadr: nsann da doada
ki dier her ey gibi, kendisine ait belli, srekli zellikler ta
yan, dnyada geriye kalan herey gibi kendine zg yapsyla
bir kere ve sonsuza dek olmak zere belirlenmi bir varlk m -
ayet yle ise insann tepkileri o zellikler dolaysyla d ne
denler zerinden zorunlu olarak ortaya kacak ve bu tepkiler o
zelliklerin bu bakmdan deitirilemez karakterini tayacak
tr, dolaysyla o varlkta deiime ak olan herhangi bir ey
dsal nedenler tarafndan tamamen kaderin hkm altna gire
cektir- yoksa doann tmhden ayr olarak tek bana bir istis
na m olduunu bilmek ister. Bu balamda soru, d nedenler
30 Arthur Schopenhauer

tarafndan belirlenm i olmann bu zelliklerde herhangi bir de


iiklii m m kn klp klm ad ya da bunlarn deimez ka
raktere sahip olup olm adn ya da insann doann tmne
kar bir ayrcala sahip olup olmadn bilmek ister. Onu bu
zor soruyla kar karya getirm eyi sonunda baarnca ve ara
trlann -ister bir kurala tabi olsun ister tamamen kural d ge
lim i olsun- onun istem esinin kayna olduuna aklk geti
rince, bu kon uda z bilincin hibir ey bilmedii kefedilir. "O
filozof kii" burada denem eyi brakr ve derin derin dnme
ye d alarak ve her trden aklam alara bavurarak aknln
aa vurur. Kimi zam an beraberindeki deneyimler ya da baka
eylerle kim i zam an da genel anlk kurallar ile aklamalar te-
m ellendirm eye alr. A ncak aklamalarnn tmndeki g
vensizlik ve deikenlik, aracsz z bilincin doru anlalan
soruya dair hibir bilgi salamadm gsterir. Halbuki soru
yanl yorum lansa cevap verm ek ok kolay olurdu. Bu, insan
istencinin son tahlilde onun gerek kendilii, varlnn z ol
m asndan ileri gelir; akas o, bilincin tamamen verili ve kaim
olan nedenini oluturur ve ondan ayrlamaz. te bunun iin o
istedii gibidir ve nasl olacan ister. Ona yaptndan baka
bir ey isteyip istem eyeceini sormak aslnda ona kendisinden
baka biri olabilip olm ayabileceini sormak anlamna gelir: z
bilin ise bunu bilmez. Bu yzden dierinden eitimiyle ayrlan
filozof bu konuyu akla kavuturm ak istiyorsa bilgileri apri
ori salayan anla, byle bir anln nne onun yorumu ve
denetim ine tabi olm ak zere hem kendisinin hem de bakalar
nn eylemlerini karan deneyimine ve usuna son ve yetkili tek
m erci gzyle bakarak ynelm ek zorundadr. Anlk, deneyim
ve usun karar z bilincinki gibi kolay, dorudan ve basit olma
sa da konuyla ilgili ve yeterli olacaktr. Soruyu ortaya atan ka
fadr ve cevaplayacak olan da odur.
Bununla birlikte, aracsz z bilincin bu mulak, speklatif
ve zor sorunun cevabna sahip olmamas bizi artmamaldr.
stencin zgrl zerine 31

nk z bilin ii karanlk olmakla birlikte, btn nesnel idrak


gcyle tamamen darya ynelmi olan bilincimizden dar bir
kesittir. Tmyle kesin olan, yani apriori bilinen her bilgi sade
ce d dnyayla karlar, sonra bilinte kk salm olan belli
genel kurallara gre d dnyada neyin mmkn, neyin
imknsz, neyin zorunlu olduuna kesin bir karar verir ve bu
yolla salt matematii, salt mant aslnda salt temel doa bi
limlerini apriori meydana getirir. Bundan baka, anlk tarafn
dan apriori bilinen biimlerin duyu duyarll sonucunda edi
nilen bilgi zerinde kullanm duyulur, gerek d dnyay ve
onunla birlikte deneyimi ortaya karr: Sonra mantn ve bu
mantn altnda yatan dnme yetisinin kullanm bizi d
nceler dnyasna ve oradan tekrar bilimlere ve onun kaza-
nmlarma vb. gtrecektir. Bu yzden darda, bilincin gr
sahasnda byk bir aklk ve aydnlk vardr. Ancak ierisi
iyi karartlm bir teleskop gibi karanlktr: erinin karanln
hibir apriori nerme aydnlatamaz; aksine bu fener kuleleri sa
dece darya doru k verirler. Yukarda tartld gibi i
duyuda kendi istencimizden baka bir eyin varl sz konusu
olamaz ve btn duygular istencin hareketlerine geri gtrl
mek zorundadr. Yine de yukarda gsterildii gibi istencin ii
ni alglamay salayan her ey aslnda "istencimin btn ey
lemlerini derhal (bana gre hibir ekilde kavranlamaz bir
tarzda) bedenimin eylemleri halinde gryorum" anlamna ge
len ve kesin konumak gerekirse bilen zne iin deneyim ner
mesi olan "istediimi yapabilirim" ifadesindeki kesinliin elik
ettii isteme ya da istememeye geri dner. Burada daha fazlas
bulunmaz. Demek ki ortaya atlan som iin yneldiimiz hkim
krss yetkin deildir. Aslnda soru doru anlamyla bu krs
nne karlamaz bile, nk bu hkim krss soruyu anlamaz.
imdi sorumuza karlk z bilinten aldmz cevab daha
ksa ve basit szlerle tekrar ifade edeceim. Her kiinin z bi
linci ok ak bir ekilde kiinin ne isterse yapabileceini ne
32 Arthur Schopenhauer

srer. Ama onun tam am en birbirine kart eylemleri istedii


dnlebilecei iin, eer isterse tam tersini yapabilecei so
nucu kar. im di ham anlk bunu insann verili bir durum da
kart olan isteyebileceiyle kartrr ve bunu istencin zgr
l olarak tanmlar. A kas, yukardaki nerm ede onun be
lirli bir durum da kart olan isteyebilecei anlam yoktur, aksi
ne sadece birbirine kart iki davrantan birini isterse onu ya
pabileceini ve eer dierini isterse dierini de ayn ekilde ya
pabilecei anlam n tar; ancak belirli bir durum da birini die
ri gibi isteyebilecei kesinlik kazanm am durum dadr ve salt
z bilincin gerekletireceinden daha derin bir aratrmann
konusudur. Bu sonu iin en ksa hatta skolastik forml u
olurdu: z bilincin iddias istenci sadece a parte p ost, dier ta
raftan zgrlk sorununu a parte ante ele almaktadr. -Bu yz
den z bilincin inkr edilem ez "ne istersem yapabilirim" iddias
istencin zgrlne dair hibir ey ierm ez ve onun hakknda
hibir eyi belirleyem ez. sten zgrl, her bireysel durum
da yani belli bir karakter sz konusu olduunda kiinin zorunlu
olarak iinde bulunduu d koullar tarafndan belirlenm esey-
di, aksine im di hem byle hem de baka ekilde sonu verebi
lecek halde olsayd, o ifade iinde y er alabilirdi. Ancak z bi
lin bu noktada tam am en sessiz kalr; konu tm yle onun alan
d n d ad r ve d d nyayla kii arasndaki nesnel ilikiye da
yanr. Salam akl yrten, am a felsefe eitim i almam bir ki
iye, kendisi z bilincinin iddiasna dayanarak bu kadar emin
olarak ileri srd isten zgrlnn nelerden olutuu so
rulursa yle cevaplard: "istediim i fiziksel olarak engellen
m em i olduum zam an yapabileceim iin". D em ek ki bahset
tii ey hep, yapm asnn istem esiyle kurduu ilikidir. Fakat bu
ilk blm de gsterildii gibi hl sadece fizik se l zgrlktr. O
zaman ona, b ir eyi onun k arty la ayn anda isteyebilip iste
yemeyeceini sorarak tartm aya devam edersek phesiz bir
solukta bunu onaylayacaktr; ancak sorunun anlam n kavram a-
stencin rl zerine 33

ya baladnda dnmeye de balayacak ve en sonunda be


lirsizlik ve aknla dm bir halde o makbul "ne istersem
yapabilirim" tezinin arkasna snacaktr. Orada kendini tm
nedenler ve usavurmalar karsnda savunacaktr. Ama tezine
verilecek ve br blmde btn phelerden arndrmay um
duum doru karlk u olurdu: "Sen istediini yapabilirsin
ancak hayatnn her annda sadece belli bir eyi isteyebilirsin
ve dorusu ondan bakasn da isteyemezsin".
Krallk Bilimler Akademisi'nin sorusu aslnda bu blmde
elde edilen ayrmayd ve her ne kadar ana hatlaryla da olsa
olumsuzlanarak cevapland. Artk bunu, edimin varlna dair
z bilinteki aklamann biraz daha tamamlanmas izleyecek.
Fakat olumsuz cevabmz iin dahi tek bir rnekte daha fazla
denetleme gerekir. Yani soruyu daha nce havale ettiimiz tek
yetkin otoriteye -salt anla, onun bilgisine yansyan usa ve iki
sini izleyen deneyime- yneltseydik bu hkim krssnn kara
r "liberum arbitrium"un var olmad, aksine insan davran
nn doadaki dier her ey gibi belirli bir durumda zorunlu bir
etken olarak meydana geldii dorultusunda olurdu. Bu otorite
ayn zamanda "liberum arbitrium"un kantlanabilecei bilginin
z bilinte hibir ekilde bulunamayacana emin olmamz
salard. Bylece olumsuz gerekleri apriori bilmeyi mmkn
klan tek yol olan imknszdan gereklii olmayana (a non pas-
se ad non esse) argman sayesinde kararmz imdiye kadar
aklanm grgl olan temeli yannda rasyonel bir temel de
kazanm ve o zaman iki kat gvence altna alnm olabile
cekti. nk, z bilincin aracsz ifadeleri ve salt anln ifade
lerinden kan sonular arasndaki belirgin eliki varken, anl
n deneyime uygulanmasnn mmkn olduu sanlmamal-
dr: z bilincimiz bu kadar yalanc olamaz. Bu balamda bu
konuda Kant tarafndan ortaya konan grnrdeki atk,
Kant'a gre de tez ve anti-tezin farkl bilgi kaynaklarndan -biri
z bilincin ifadeleri, dieri us ve deneyim- domasndan deil,
34 Arthur Schopenhauer

aksine tez ve anti-tezin her ikisinin de nesnel nedenler yoluyla


usa vurulduundan ortaya kt belirtilmelidir. Tez tembel
'ustan, yani geri dnte bir duraklam a noktas bulm a ihtiya
cndan baka bir eye dayanm az; dier taraftan anti-tez gerek
ten tm nesnel nedenlere kendi lehine sahiptir.
F akat u anda giriilecek olan bilgi yetisi alannda yrt
len ve onun iinde yer alan d dnyada duran dolayl incele
m e, ayn zam anda buraya kadar srdrlen dorudan inceleme
ye k tutacak ve onun tam am lanm asn salayacaktr. Dieri
teki eylerin bilinciyle, z bilinle birlikte tek ve ayn znede
k k salm olan bilgi yeteneiyle atrken dolayl inceleme,
doal olarak z bilincin alabildiine basit ifadesinin yanl yo
rum lanm asndan doan hayal krklklarn giderecektir. Asln
da t m eylem lerim izde bize elik eden "istiyorum" ifadesinin
gerek anlam ve ierii ve o eylemleri bizim klan zgnlk ve
b an a buyrukluum uzun bilincine varm ann ne anlama geldi
i, sadece bu dolayl incelem e sonucunda anlalacaktr. Bunun
yannda, buraya kadar srdrlen domdan inceleme sonunda
tam am lanacaktr.

3.
STEN VE TEK EYLERN BLNC

S orum uzla birlikte bilgi yeteneine dndmzde, bu yete


nek esas itibariyle darya yneldii iin teki eylerin bilinci
nin istenci, z bilin gibi dorudan alglayamayacan artk bi
liyoruz. Yine de z bilinci sorumuza aklk getirmekte yetersiz
bulduk. D ier yandan bilgi yetenei sadece isten sahibi varlk
lar g z nne alm ak zorundadr. Bu varlklar bilgi yetenei
karsnda nesnel ve d bir grng, yani deneyim nesneleri
grnmndedir; bu suretle ksmen olanakl btn deneyimler
stencin zgrl zerine 35

iin geerli olan evrensel, apriori kesinlik kazanm kurallara


gre ksmen de halihazrda ve gerek anlamda var olan dene
yimlerin ortaya koyduu olgular nda sorgulanmal ve yar
glanmaldr.
Bu yzden artk i duyuya ulaabilen istencin kendisiyle
deil fakat isteyen ya da isten tarafndan harekete geirilen ve
d duyularn nesneleri olan varlklarla da ilgileneceiz. Bu s
rete incelememizin gerek nesnesini sadece aracyla ve daha
uzak bir noktadan ele almann dezavantajndan dertli olsak da
belirsiz, kasvetli, tek tarafl, aracsz z bilinten ya da i duyu
dan daha da mkemmel bir aratan yararlanabilme avantaj ar
basyor. Nesnel kavray iin d duyularla ve dier btn yet
kilerle donatlm olan anl imdi kullanabiliriz.
Anln en evrensel ve temelde en kkl biimini nedensel
lik kanunu olarak gryoruz. Ancak bu kanunun araclyla
gerek d dnyann algs ortaya kar ve duyu organlarmz
da tmyle dorudan hissedilen deiiklik ve duygulanmlar
(herhangi bir rehber, eitim ve deneyime sahip olunmakszn) al
glanr ve bu duygulanmlardan hemen onlarn nedeninin kavran
masna geilir. Tam da bu anlama srecinde "nedenler" bize ken
dilerini mekndaki nesneler halinde sunarlar*. Bundan tartma
sz ortaya kan ey, herhangi bir deneyimin mmkn olmas
iin zorunlu olan nedensellik kanununu apriori bildiimizdir.
Bu yzden Kant'n bu nemli gerek zerine ne srd
dolayl, zor ve aslnda yetersiz kanta bavurma gereksinimi
duymuyoruz. Nedensellik kanunu d dnyadaki istisnasz tm
nesnelerin tabi olduu genel kural olarak apriori saptanmtr.
stisnann yokluu bu apriori karakterine dayanmaktadr. Ka
nun esas itibariyle ve yalnz deiikliklere aittir ve nesnel, ger
ek, maddi dnyada herhangi bir ey az ya da ok deimeden
* Bu reti zerine daha ayrntl bir tartma Yeter-sebep nermesi zeri
ne (Samtliche Werke, s. 21) adl incelemede bulunabilir.
36 Arthur (Schopenhauer

hem en nce zorunlu olarak baka bir eyin deim i olmas


gerektii ve ondan nce baka bir eyin ve ondan da nce ba
k a bir eyin d eitii ve biz m addelerin mekn kaplad gibi
zam an d a kaplayan, o geriye giden deiiklikler dizisinin ba
lang noktasn grem eden, bunun sonsuza kadar bylece sr
d anlam na gelir. nceden bilindii gereinden bahsetmek-
sizin byle bir balang noktasnn m m kn olabilecei d
n lem ezdi. K aytsz artsz kendini tekrar eden "bu deiikli
in nedeni nedir?" sorusu iin anlk, soru ne kadar usandrc da
olsa hibir zam an bir dayanak noktas salamaz. Bu nedenle ilk
n eden zam an n balangc ya da m eknn snr gibi dnle
m ezdir. N edensellik kanunu, nceki deiiklik -neden- meyda
na geldiinde onun neden olduu dierinin -sonucun- tamamen
kanlm az bir halde m eydana gelmesinden ve zorunlu olarak
ortaya km asndan baka bir eyi ifade etmez. Nedensellik ka
nunu bu zorunluluk karakteri dolaysyla tm anlama yetenei
m izin en evrensel biimi olan yeter-sebep ilkesi grnmndedir.
G erek dnyada nedensellik olarak grnd gibi dnceler
dnyasnda da bilm e edimi dzleminin mantksal kanunu olarak
ortaya kar. Bo olan am a apriori sezilen meknda bile bu ilke
kesinkes zorunlu karlkl bamllk kanunu olarak meknn
tm paralarnda bulunur; bu zorunlu bamll zelde ve ay
rntlaryla ispat etm ek geometrinin tek konusudur. te bu yz
den, nceki tartmann da gsterdii gibi "zorunlu olmak" ve
"yeter sebebin sonucu olm ak" yer deitirebilen kavramlardr.
D em ek ki nesnel, gerek d dnyada var olan tm nesneler
de m eydana gelen d eiiklikler nedensellik kanununa tabidirler
ve bu yzden nerede ve ne zaman olursa olsun her zaman zo
runlu ve kanlm az bir ekilde m eydana gelirler. Kural dene
timlerin btn olaslklar iin apriori geerli olduundan, bu
nun istisnas olamaz. Ancak kuraln verili bir duruma uygulan-
na gelince, sorulmas gereken tek ey d deneyimi edinen
stencin rl zerine 37

gerek nesnede bir deiikliin sz konusu olup olmaddr.


yleyse deiiklikler nedensellik kanununun uygulanna ta
bidir; baka bir deyile, bir neden araclyla ve o nedenden
dolay zorunlu olarak meydana gelmi olmak zorundadr.
Genel, apriori bilinen, bundan dolay btn olanakl dene
yimler iin istisnasz geerli olan kuralla deneyimin kendisine
daha ok yaklaalm. Deneyim edinen ve kendisinde meydana
gelen deiikliklerin kuralmza tabi olduu gerek nesneleri
gzlemlediimizde, onlarn da uzun zamandan beri birtakm
uzun erimli temel farkllklar uyannca tasnif edildiklerinin far
kna varrz. Bunlar ksmen inorganik, yani cansz, ksmen de
organiktir, yani canldr; bunlarn bir ksm bitki, bir ksm da
hayvandr. Ayrca, btn hayvanlar temelde birbirlerine benzer
olsalar ve ayn kavram karlasalar bile bitkiye ok yakn olan
ve ondan zor ayrt edilebileceklerden balayp en kusursuzuna,
hayvan kavramn tmyle karlayanna kadar uzanan son de
rece eitli ve ince nanslara dolu mkemmellik hiyerarisini
olutururlar; bu hiyerarinin tepesinde insan -bizleri- grrz.
imdi o eitliliin bizi artmasna izin vermeden tm bu
varlklar sadece deneyimin nesnel, gerek nesneleri olarak ele
alp btn deneyim olanaklar iin apriori sabit olan nedensel
lik kanununu bu varlklarda meydana gelen deiikliklere uy
gulamaya baladmzda, deneyim her zaman apriori bilinen
kanunlarla uygunluk iinde de olsa deneyim nesnelerinin tm
nn doasnda var olan yukarda sralanan byk farkllklarn
-zerinde hukukunu geerli klan nedensellik gibi- kendilerine
has bir deiiklii karladn greceiz. Ksacas: Cansz ci
simlerdeki, bitki ve hayvanlardaki katl farklla gre, on
larda meydana gelen tm deiiklikleri ynlendiren nedensellik
keza ekilde belirecektir, yani kelimenin en dar anlamyla
neden, uyarm (stimulus) veya gdlenim olarak ortaya ka
caktr. Bu deiimle nedenselliin apriori geerlilii ve onu iz
leyen sonu, sonucun zorunluluu hibir ekilde farkllamaz
38 Athur Schopenhauer

Kelim enin en dar anlam yla neden, deneyim nesnesindeki


tm m eknik, fiziki ve kim yasal deiikliklerin sayesinde m ey
dana geldii eydir. H er zam an iki zelliiyle karakterize edi
lir: lki, nedene nc N ew ton Y asas, "etki ve tepki birbirine
eittir", uygulanabilir, yani neden ad verilen nceki durum so
nu denilen sonrakiyle ayn deiim i geirir; kincisi kinci
Nevvton Y asas'na uygun biim de, sonucun derecesi her zaman
tam tam n a nedenin derecesini karlar ve bundan dolay birin
deki g artm dierindekinde de ayn derecede bir g artm
n beraberinde getirir, yle ki sonucun tr belli olduunda ne
denin younluunun derecesinden sonucun derecesi de -ya da
tam tersi- bilinebilir, llebilir ve hesaplanabilir. Ancak bu
ikinci zelliin am pirik u ygu lannda d grnt gerek so
n u la k arlatrlm a m ald r. rne in , kim se b ir yap skt-
rld m d a h acm in in sktran gle orantl biim de artm asn
beklem em elidir. nk yapnn iinde zorland m ekn srek
li azalm akta ve bu yzden direnci artm aktadr: E er bu durum
da gerek sonu yani sktrm a, M ariotte K anunu'nun belirttii
gibi gerekten nedenle orantl biim de gelise dahi, bu gerek
o d grntd en anlalam az. B unun yannda, birok durum da
hem kar tepkinin tr deitiinden hem de o ana kadar sahip
olduu tr sonsuz byklkte bir yap tarafndan tketildiin
den belirgin ve kesin b ir dereceye sahip etki sz konusu oldu
unda bile, aslnda tm tepki tr bir anda deiecektir. rne
in, su belli bir n oktaya kadar stldnda ,scaklk sda art
a neden o lacaktr am a bir noktadan sonra scaklk sadece hzl
bir buharlam aya neden olacaktr. A ncak burada da neden ve
sonucun dereceleri arasnda ayn iliki ortaya kar ve birok
durum da d a bu byledir. D em ek ki, btn cansz, yani inorga
n ik y aplarda deiim e yol aan byle en d a r anlam yla tanm
ladm z nedenlerdir. Bu trde nedenlerin bilinmesi ve varsa-
ylmas m eknik, hidrodinam ik, fizik ve kim yann konu saha
Mencin zgrl zerine 39

sndaki deiikliklerin incelenmesini ynlendirir. norganik ya


da cansz bir cismin asl ve gerek zellii bu yzden, yalnz bu
trde nedenler tarafndan belirlenmi olmaktr.
Nedenlerin ikinci tr uyarm, yani ncelikle kendi eylemi
nin neden olduu bir tepkiye maruz kalmam olan ve de kendi
younluu ve etkisinin younluu arasnda bir eitlik bulunma
yandr. O halde etkinin derecesi llemez ve nedenin derecesi
tarafndan nceden belirlenemez: Ya uyarmn biraz artrlmas
etkinin ok fazla artrlmasna neden olacaktr ya da tam tersi
nceki etkiyi tamamen yok ederek gerekte sonucun tam tersini
verebilecektir. rnein, bilindii gibi scaklk ve topraa kat
lan kalsiyum sayesinde bitkilerde olaand bir gelime elde
edilebilir; o nedenler bitkilerin yaam gcn tevik ederler.
Ancak uyarmada doru lnn czi bir miktarda dahi alma
s, bitkinin yaamnn daha iyi ve hzl gelimesi yerine onun
lmn getirecektir. Ayn ekilde arap ve afyonla dnme
yetimizi derinletirebilir ve fark edilir derecede artrabiliriz, an
cak uyarm iin uygun l aldnda sonu kesinlikle tam
tersi olacaktr. Organizmalardaki btn deiiklikleri byle be
lirleyen bu trde nedenlerdir, yani uyarmlardr. Bitkilerdeki
tm deiiklik ve geliimler ve hayvanlarn salt organik ve bit
kisel deiimi ya da ilevleri uyarma bir karlk olarak mey
dana gelir. Bu, n, snn, havann, besinin, ilacn, her tema
sn, her dllenmenin vb. organizmay etkileme yoludur. Hayvan
yaam imdi hakknda konuacam bambaka bir alanda var
olurken, bitki yaamnn tm sadece uyarmalara verilen kar
lkla yol alr. Bitkinin zmlemesi, geliimi, tacyla a, kk
leriyle daha iyi bir topraa ynelmesi, dllenmesi, filizlenmesi
vb.: Bunlarn hepsi uyarmlarla oluan deiikliklerdir. ok az
sayda cinste ayn ekilde sadece uyarm araclyla oluan
garip, hzl bir hareket fazladan vardr; ancak bu yzden onlara
duyarl bitki denmektedir. Bunlar bilindii gibi ncelikle Mimo-
40 Arthur (Schopenhauer

sa p u d ica, H edysarum gyrans ve D ionaea muscipula'dr. stis


nasz, tam am en uyarm tarafndan belirlenm e bitkinin karakte
ridir. B u n a gre b ir bitki, doasna uygun karakteristik deiik
lik ve hareketlerin daim a ve tam am en u ya n m a bir karlk ola
rak m eydana geldii cisim dir.
E tkin nedenlerin nc tr hayvanlarn karakterini betim
leyen gdlenim , yani bilm e edim inden geen nedenselliktir.
G d len im , d o a organizm alar hiyerarisinde aprak ve bu
yzden eitli ihtiyalara sahip olan varln, ihtiyalarn, sa
dece bek lem e y i gerektiren uyarm yoluyla karlayamadnda
ve k arlay acak olan arac sem ek, kavram ak, aslnda bulmak
d u ru m u n d a ise, ortaya kar. B undan dolay, bu tr organizma
larda u yarm karsndaki duyarllk ve hareketin uyarmla sa
lanm as yerine gdlere kar duyarllk ya da baka bir deyi
le, dlem e yetenei, m kem m elliin sonsuz basamaklarndaki
anlk, m evcuttur. A nlk, kendisini sinir sistemi ve beyin olarak
m addi doasyla gsterir ve bunlarla birlikte bilin devreye gi
rer. B y lece salt u yarm yoluyla sren bitki yaamnn hayvan
y aam n n tem elini oluturduu bilinir. Fakat hayvann hayvan
olarak gerekletirdii ve bu yzden psikolojinin de hayvansal
ile v le r diye tanm ladna bal olan hareketler, bilinen bir
nesne dolaysyla yani gdler dolaysyla meydana gelirler.
B una gre bir hayvan, doasna uygun karakteristik d hare
ketler ve deiikliklerin daim a gdlerin, yani nceden varsa
ylan bilinte bulunan belli dncelerin sonucunda ortaya k
t b ir organizm adr. D nm e ve bylece bilin yeteneinin
hayvan soyunda sonsuz dereceleri olsa da her hayvan bir gd
nn farkna varacak ve onun tarafndan harekete geirilecek du
rum dadr. B u srete, gd tarafndan ortaya karlan iteki et
kin gcn her davurum u, kendisini u an var olan z bilinte
isten diye tanm ladnz ey olarak gsterir.
stencin zgrl zerine 41

mdi bizim burada bulunduumuz konum olan dardan


gzlem asndan belli bir cismin u y a r m m yoksa g d le r yo
luyla m hareket ettii phe gtrmeyecektir: Uyarmn gc
nn gdnnkinden fark o derece aktr. Bir uyarm daima
dorudan temas ya da hatta tefekkrle1 etki eder ve hava, k,
scaklk gibi kendisinin grlebilir olmad yerde dahi iliki,
uyarmn sresi ve younluuyla apak ilintili olduu iin uya
rmn tm derecelerinde ayn kalmasa da kendini gsterir. Buna
karlk bir g d ne zaman bir eyleme neden olursa bu tr fark
llklar tamamen ortadan kalkar. Burada etkinin asl ve son ara
c atmosfer deil tam tersine b ilm e e d im in in kendisidir. Gd
etkisini yapan nesne her eyden nce fa r k n a va rlm a k , b ilin
m e k ihtiyacndadr; bu konuda kendisinin ne kadar anlaml bir
halde algland hi fark etmez. Btn bu farkllklar etkinin
derecesini hi mi hi deitirmez. Gd alglandnda, byle-
ce uyarlacak istenci belirleyen neden olduu srece ayn ekil
de etki edecektir. Fiziki ve kimyasal nedenler ve buna benzer
uyarmlar bile bundan etkilenecek cisim onlara d u y a r l olduu
taktirde etkili olabilirler. "Bylece uyarlacak istenten" daha
nce bahsetmitim, nk daha nce sylendii gibi, aslnda
gdye etkileme gc veren hareket, is te n kelimesinin orga
nizmaya tanmlad ey olarak gizli helezonik yaya iten ve
dorudan bildirilir. Tamamen uyarm araclyla hareket eden
cisimleri (bitkileri), d ir e n g e n i k o u l-y a a m g c o la r a k ad
landrrz, dar anlamda sadece nedenler karsnda harekete ge
en cisimlere d o a g c y a d a n itelik diyomz. Aklamalarda bu
gcn daima aklanamaz olduu varsaylr, nk bu varlklarn
iinde kendilerinin dorudan eriebilecei bir z bilin yoktur.
Bu dummda alg yetisinden yoksun, hatta cansz varlklarn d
nedenler karsndaki tepkilerinin ieriden artlanmas -eer g
r n g leri ta m a m e n grmezden gelerek K an t'm kendinde ey di

1 Kendi iinde dnceye dalma, ie kabul etme.


42 Arthur Schopenhauer

ye adlandrd eyin aratrlm as ilenseydi bir gnmz filo


zofunun gerekte gstem i olduu gibi kendinde eyin doas
gerei iim izde istenler adn verdiim iz eyle ayn olaca-
b ah sinde K ant'n grsne dorudan doruya muhalefet etmek
am acnda deilim , fakat bir tespitte de bulunm uyorum 1.
D ;er taraftan, gdlenim srasnda insana ait z bilincin
h ay v a n n kinden ayrm asyla ortaya kan farkll aa ka
vuturm adan konuyu kapatam am . A slnda us kelim esini kar
layan bu zellik, insan hayvan gibi salt d dnyay alglam a
yeteneine sahip yapan b ir kavraytan deil, tersine mantkl
b ilin cind e sabitleyebilm ek ve sk skya tutabilmek iin insa
nn kelim elerle tanm lad ve bu srada ele ald saysz bile
im lerin onlar m eydana getiren kavram lar gibi alg yoluyla bi
linen d n y ay k arlad ve aslnda d nm e denilen ve insan
cin sin in btn dier varlklar karsndaki byk stnln
m m k n klan, yani dili, dnceyi, gem ie geri dnp bak
m ay, g elecek kaygsn, hedefi, niyeti, birok kiiyle planl ha
reket etm e becerisini, devleti, bilimi, sanat vb. oluturan genel
k avram larn (notiones universales) retim inden ibarettir. Btn
bunlar tek bir yetenee, kavram lar (eylerin i kavram lar) de
nilen alglanam az soyut genel dncelere sahip olm a yetenei
ne dayanr, nk her kavram kendi iinde birok tekil eyi
kavrar. Bu yetenee hayvanlarn hibiri, en aklllar dahi sahip
deildir; bundan dolay duyularn izdii dncelerden baka
hibir d nceye ulaam azlar; sadece hem en imdi olan bilir
ler, y alnz im dide yaarlar. A raclyla hayvan istenlerinin
hareket ettii gdler bu yzden daim a duyulur trden ve u
anda var olm ak zorundadr. Fakat bunun sonucunda hayvanlara
son derece az seim hakk braklm tr, yani seim salt snrl
gr sahas ve kavram a yeteneiyle eriilebilecek alglanabi
1 Burada bir gnmz filozofu derken kendimden bahsettiim aktr. Ta
nnmayacak bir kla girmek gerektiinden birinci tekil ahsta konua
mazdm.
istencin zgrl zerine 43

lir olanlar arasnda, zaman ve meknda da gd anlamnda da


ha gl olann istenleri hemen belirledii, ayn zamanda g
dnn nedenselliinin ok ak olduu, u anda var olanlar ara
snda meydana gelecektir. Alkanlk araclyla etki eden
korku, yani t e r b i y e bu noktada a p a k bir istisnadr. gd, a
yet hayvan davrannn karmak to p la m aslnda gdler ta
rafndan deil iten ekim ve itimle harekete geiriliyorsa bir
dereceye kadar g e r e k istisnadr. Ancak h e r eylemin ayrnts
ve her an iin bu ekim ve itimin daha yakndan belirlenmesi
sadece gdlere baldr ve bylece kurala geri dneriz. Burada
gd zerine daha fazla tartmak beni konumdan ok uzaklara
gtrecektir. Ana kitabmn ikinci cildinin yirmi yedinci bl
m bu konuya ayrlmtr*. Dier taraftan insan, araclyla
d n p t a n d a l g l a n a m a y a n dnceler sayesinde var ol
mayan, gemi ve gelecei kavrayan sonsuz byklkte bir uf
ka sahiptir. Bundan dolay seiminde imdiki zamann darl
na skm hayvannkinden ok daha geni, gdlerden mey
dana gelen bir gr sahasna sahiptir. Yapmasn belirleyen
ey kural uyarnca duyumsal algsnda bulunan deil, mekn
ve zaman anlamnda imdiki zamanda olandr. Onu imdiki za
mann etkisinden bamsz klan daha ok, her yerde kendisiyle
birlikte tad salt d n c e le r d ir . Ancak bunu yapmay baa
ramadklarnda davranlarna aklszca denir; bunun tam tersi,
eer davranlar iyi dnlmse ve bylece alglama imdi
ki zamann etkisinden tmyle bamsz bir ekilde gerekle
irse a k l l c a diye vlr. Bu da insan, hayvann sahip olmad
kendine has bir dnce grubu (soyut kavramlar, fikirler) ta
rafndan harekete geirildiinden grnrde bile aikrdr.
nk btn eylemleri hatta en anlamszlar ve aslnda btn
hareketi ve admlar h e d e fle n e n ve a m a la n a n n karakterini

* Samllichc Werke, Die Welt als Wille und Vorstellung (sten ve Tasann
Olarak Dnya), Cotta-Insel Verlag, 1976, blm 27, s. 443-451.
44 Artlur Schopenhauer

vurgular. Bu yzden insanla hayvann eylemleri arasndaki fark


o k a d ar aktr ki, hayvann hareketleri alglanan imdiki zam a
n n gzle grlen kaba sicim leri tarafndan gdlrken insann-
kilerin ince, grnm eyen ipler tarafndan idare edildii phe
gtrm ez. F akat farkllk bundan teye gitmez. Gr istenler
zerinde etkisini srdrebildii zam an nasl gd haline geli
y o rsa d n ce de gd haline gelir. A ncak btn gdler bir
nedendir ve nedensellik zorunluluu beraberinde getirir. nsan
dnm e yetenei sayesinde etkisini istenleri zerinde hissetti
i gdleri, istenleri nnde tutabilm e iin arzu edilen bir d
zende deitirilm i ve tekrarlanm olarak imdiki zam ana ge
tirir. B una d n p tanma, denir. nsanda tasarlama yetenei
vardr ve bu yetenek sayesinde hayvan iin mmkn olandan
o k d ah a geni kapsam l bir seim ansna sahiptir. En azndan
bu yolla greli zgrdr, yani hayvann kesinlikle tabi olduu
alglad m z im diki zam anda gdler halinde etki yapan nes
neler tarafndan istenlerin dorudan zorlanmasndan bamsz
dr; gdleri ya da dnceleriyle imdiki zam ann nesnelerin
den kendisini bam sz bir halde tarif eder. Bu greli zgrlk,
eitim sahibi ancak derin dnm eyen kiilerin, insan hayvan
dan bariz bir halde stn yapan isten zgrlnden temelde
anladklardr. H albuki bu im diki zam anda alglananla ilikili
olarak salt grelilik, hayvanlarnkiyle karlatrldnda salt
stnlk ifade eder. O nun araclyla deitirilen tek ey g
dlenim in trdr am a gdlerin etkileme zorunluluu hibir
suretle oalp azalmaz. Soyut, salt dnceden oluan gd,
alglanan im diki zam ann gerek nesnesini oluturduu kadar
istenleri belirleyen bir d nedendir de. O halde dierleri gibi
bir nedendir, hatta dierleri gibi herhangi bir ana ve edinilmi
izlenime d ta n ve batan sona balysa daim a gerektir, mad
dedir. Gdnn sadece daha uzun bir ileticiye sahip olma stn
l vardr. G dnn bu stnlk araclyla salt duyularla al
istencin zgrl zerine 45

glanabilen gdler gibi zaman ve meknda belirli bir yaknla


bal olmadn ama en uzak mesafeden, en uzun zaman aral
ndaki kavram ve dnceler araclyla zincirleme bir etki
yaratabileceini gstereceim. Bu onun etkisini ilk nce duyup
alglayan organn -insan akl ya da usunun- zelliklerinin ve
yksek duyarlnn sayesindedir. Bu en azndan nedensellii
ve onunla balantl zorunluluu artrmaz. O yzden yalnzca
olduka yzeysel bir gr, her greli ve stn zgrl soyut
bir liberum arbitrium indijferantiae sanr. Bu greli zgrlk
ten kaynaklanan tasarlama yetenei, eylemde kararszlkla ken
disini belli eden ve savam alan insann tm can ve bilinci
olan sklkla ac bir gdler atmasndan baka bir eye yol
amaz. atma kart gdlerin tekrar tekrar snanmasna g
trr. Bylece insan, iindeki farkl glerden -en belirgin ve
en glsnn- bariz bir ekilde en glsnn dierini saha
dan atp istenci belirlemesine kadar kart ynlerde etkiye ma
ruz kalan bir cismin bulunduu durumla ayn duruma der ve
sonucu, karar belirler. Karar, o mcadelenin sonucudur ve t
myle zorunluluun getirisidir.
inde kelimenin en dar anlamyla nedenlerin, ondan sonra
uyarmlarn ve en sonunda, kavranan ve soyut olana tekrar b
lnen gdlerin, ak bir ekilde birbirlerinden ayrld neden
sellik biimlerinin sralanna baktmzda, varlklar hiyerar
isini bu bakmdan aadan yukarya izlediimizde neden ve
onun etkisinin birbirinden giderek daha fazla ayrldn, daha
bariz bir ekilde farkllatn ve daha heterojen hale geldiini
fark ederiz. Bu srada neden giderek daha az maddesel ve elle
tutulur hale gelir; bundan dolay giderek daha az neden fakat
daha ok etki iinde bulunacaa benzer. Sylenenlerin hepsi bir
araya getirilirse: Neden ve etki arasndaki ba giderek dorudan
kavranmaktan ve anlalmaktan uzaklar.
46 Arthur (Schopenhauer

A z nce bahsedilen tespitlerin tm yle karlam a ihtimali


m ekanik nedensellik sz konusu olduunda en aza iner; bunun
iindir ki m eknik nedensellik, nedensellik biimleri iinde en
a n la lr olandr. B yle olduundan geen yzylda olduu gi
bi bugn de Fransa'da var olan ancak yakn zam anda Alman
ya'da d a yaylan btn nedensellii meknik olana indirgemek
ve bylece fiziksel ve kim yasal tm sreleri m eknik nedenler
le, y aam srecini ise yine ayn eyle aklam a eilimi ortaya
km tr. arpan cisim duran hareket ettirir ve ne kadar hare
k et nakletm ise o kadarn kendisi kaybeder. Burada etkinin
adeta tepkiye tandn grrz, ikisi tamam en homojen, ke
sinlikle karlatrlabilir ve bu yzden belirgindir. Aslnda bu,
salt m eknik tepkilerin tm nde byledir. Ancak bir basamak
tan d ierine her km zda btn bunlarn giderek daha az
sklkta m eydana geldii, dier taraftan (neden ve sonu arasn
daki ilikide) yukarda sylenenlerin ortaya kt grlecek
tir. B unu grm ek zere neden ve sonu arasndaki ilikiyi her
basam akta inceleyelim : rnein, neden scaklk olduunda s
caklk ile genlem e, akkor haline gelme, erime, buharlama,
yanm a, term o-elektrik gibi eitli sonular arasndaki ilikide
ya da buharlam a ve soum a ya da kristalleme arasndaki ya
da cam larn srtnm esi ile garip grnmyle statik elektrik
arasndaki ilikide, m etal levhalarn yava oksidasyonu ile b
tn elektrik, kim yasal, manyetik grnmyle galvanizm sonu
cu arasndaki ilikide olduu gibi. Neden ve etki birbirlerinden
giderek daha ok fa rk lla p heterojenleir, aralanndaki ba
a n la lm a zla r, sonu nedenin ona salayacandan daha fazla
ey ierecektir, nk kincisi giderek daha az maddesel ve elle
tutulur hale gelmektedir. Nedenlerin salt uyarm (bir para d
arda -k, scaklk, hava, toprak ve besin gibi- ve bir para
ieride -suyuk ile canllarn vcudunda bulunan her parann
birbirlerini etkilemeleri gibi-) olduu organik cisimlere atlad
istencin zgrl zerine 47

m zda her ey daha fazla akla kavuur. Uyarmn bir so


nucu olan yaam ise sonsuz karmakl ve saysz eitlili
inde, bitki ve hayvan yaamnn farkl biimleriyle kendini
betimler*. Fakat artan heterojenlik, llmezlik ve anlalmaz
lk yznden neden ve sonu arasndaki iliki kendisinin gerek
tirdii zorunluluu yitirir mi? Asla! Hibir ekilde. Yuvarlanan
topun duran harekete geirmesi kadar zorunlu bir ekilde ii
ve d metalle kapl, elektrik toplayan cam kavanoz tek elle
dokunulduunda ykn boaltacak, arsenik her canly ldre
cektir. Ayn ekilde binlerce yl hibir deiiklik gstermemi,
saklanm kuru bir tohum tanesi, ait olduu topraa brakld
nda ve hava, k, scaklk ve neme maruz brakldnda fi
liz vermek, gelimek ve bitki haline gelmek zorundadr. Neden
daha karmak, sonu daha heterojendir, ancak araclyla so
nucun meydana geldii zorunluluk bir sa kl kadar dahi azal
m am tr.
Geri, bitki yaamnda ve hayvann bitkisel yaamnda uya
rm, kendisinin harekete geirdii organik ilevlerden her ba
kmdan azami lde farkldr ve ikisi de aka mstakildir;
yine de henz birbirlerinden ayr deildirler, aksine aralarnda
ne kadar zayf ve grnmez de olsa bir ilinti bulunmak zorunda
dr. Tam ayrma ncelikle hayvan yaamnda eylemler, gd
ler tarafndan ortaya karldnda gerekleir. Bu srete, o
ana kadar sonula arasnda maddesel bir ba olan neden, tama
men ondan bamsz ve tmyle farkl bir doaya brnecektir.
Bu ierik, ncelikle madde dnda, salt dnce bazndadr. O
yzden hayvann hareketine neden olan gdlenimdeki neden
ve sonu arasndaki heterojenlik, bunlarn birbirlerinden ayr
malar, llemezlikleri, nedenin madde diilii ve bu yzden
* Neden ve sonucun byle birbirinden ayrlmas zerine daha ayrntl bir
tartma Doadaki sten zerine'de (Samtliche Werke, Band 3: Kleinere
Schrifen, Physische Astronomie, Cotta-Insel Verlag, 1978, s. 403-419 )
bulunabilir.
48 Arthur (Schopenhauer

sonu karsnda dt belirgin bir ierik yoksunluu en


yksek dereceye ulamtr. kisi arasndaki uyumazlk, bu
ilikiyi dier btn nedensel ilikileri bildiimiz gibi sadece d
a r d a n bilseydik mutlak bir iliki dzeyine kabilirdi. Fakat
bu durumda tamamen farkl trde bir i te n bilme, dardakini
tamamlar. Nedenin meydana geliinden sonra burada sonu
olarak ortaya kan sre bizim tarafmzdan gizlice bilinir; onu
yamama ( a d h o c ) bir terimle tanmlarz: sten. Ancak burada
da nedensellik ilikisinin yukarda geen uyarmla olduu gibi
z o r u n lu lu u n u yitirmediini onu n e d e n s e l b ir ili k i olarak tan
dmzda teslim ederiz ve onu usumuzda var olan bu biim do
laysyla dnrz. Ayrca, nedenselliin yukarda amlan
m iki farkl biimiyle gdlenimin tmyle benzer olduunu
ve gdlenimin sadece bu biimlerin kesinlikle kerteli bir ge
ile ykseldikleri en yksek basamak olduunu grrz. Gd
hayvan yaamnn en ilkel olannda bile hl uyarmla yakn
dan ilikilidir: Bitkisel hayvanlar (z o o p h y te s ) , genelde nsal
hayvanlar ( r a d i a r i e ) ve yumuakalar (m o llu s c a ) arasnda ka
buklu hayvanlar ( a k e p h a la ) bilincin sadece zayf bir alacaka
ranlna sahiptir. Bu ise besini kendisine ekmeye, besini ya
da avn grmeye ve olsa olsa yerini daha uygun olanla dei
tirmeye yeter. Bu yzden gdnn sonucu uyarmnkine benzer
ekilde bu ilkel evrede tamamen ak, dorudan ve kesinmi ve
mulaklk tamyormu gibi grnr. Kk bcekler n
parltsndan alev iine ekilir; sinekler az nce gzlerinin
nnde hemcinsini yutmu olan kertenkelenin kafasna alkn
bir halde konarlar. Burada kim zgrln hayalini kurar? Da
ha soylu ve akll hayvanlarda gdnn sonucu giderek daha
dolayl hale gelir; gd uyard hareketten o denli ak bir e
kilde ayrlr ki hayvan zeksnn lmnde bir standart olarak
gd ve hareket arasndaki uzakln farkndan yararlanlabilir
di. Bu fark insanlarda llemez.
stencin rl zerine 49

Dier taraftan, hayvanlarn en aklllarnda dahi yapmann


gds haline gelen dnce daima alglanabilir olmaldr. Bir
seim mmkn olduu zaman bile bu sadece o anda alglanabi
lenler arasnda yaplabilecektir. Kpek tereddt iinde sahibi
nin sesi ve grd dii kpein arasnda durduu zaman daha
gl gd hareketini belirleyecek ama bu zorunlu olarak sanki
meknik bir sonu gibi gerekleecektir. Tpk denge halinden
km olan bir cismin arlk merkezinin bulunduu taraf be
lirleyene kadar her iki tarafa doru sallanmas ve sonra bir tara
fa dmesi gibi. Gdlenimin neden ve uyarmla genel olarak
kurduu iliki, gdlenim alglanabilen dncelerle snrlan
m olduu srece onu etkileyen nedenin gerek ve kaim olma
syla ve aslnda olduka dolayl yoldan da olsa duyular k,
ses ve koku araclyla fiziksel olarak etkilemesiyle de ortada
dr. Ayrca burada neden gzlemciye sonu kadar berrak gr
nr: gzlemci gdlenimin baladn ve eit derecede bariz
olan baka bir gd ya da (herhangi bir) eitim aksi etkide bu
lunmad taktirde bunu kanlmaz suretle hayvann eyleminin
izlediini grr. kisi arasndaki bantdan phe etmek
imknszdr. Bu yzden kimse hayvanlara 'liberum arbitrium
indijferantiae'yi, yani hibir nedenin belirlemedii bir eylemi
atfetmeyecektir.
Ancak bilincin rasyonel olduu, yani duyu-d bilgi elde
edilebildii, baka bir deyile kavram ve dnce yeteneine
sahip olunduu yerde gdler imdiki zamandan ve evredeki
tm olaylardan tamamen bamsz olacak, bundan dolay gz
lemciden gizlenmi hale gelecektir. nk onlar insann u an
da zihninde dolatrd, oluumlar o zihnin dnda ve ou
zaman ondan ok uzakta meydana gelen salt dncelerdir.
Baka bir deyile, bazen gemi yllarn kiisel deneyiminde,
bazen bakalaryla, hatta en uzak gemite yaam kiilerle
sz ya da yaz yoluyla kurulan iletiimdedir. Ancak, karmak
50 Arthur Schopenhauer

d k o u lla rn sk sk an la m a y g letiren bileim leri nede


niyle g dler arasna b ir hayli hata, nesilden nesile aktarlan ha
yal k rk lk lar ve bu y zd en b iro k budalaln dahil edilm i
o lm a sn a ra m en g dlerin kayna daim a gerek ve nesneldir.
B u n a in sann k endi eylem lerini gdleyen eyleri sk sk dier
lerinden, hatta bazen kendisinden de gizlem esi, yani kendisini
bir ey ya d a di erini y ap m ada gerekte neyin harekete geir
d i ini bilm ekten kork m as d a eklenir. Fakat bu srada gerek
le tirdii b iro k eylem e ahit oluruz. T pk cansz cisim lerin
m
eydanageliini grm olabileceim iz her hareketinin nede
nim v arsay d m zd ak i k ad ar salam ve gvenilir ekilde her
g d d en birinin dieri gibi bir neden olm adan gerekleem eye
cei in a n cy la hareket edip tahm in yoluyla gdleri anlalr
k lm ay a alrz. B una gre, bu rad a ele alnan insann bireysel
karak terin d en kiriin uzunluunu ve enini, tekerleklerin apn,
y k n arln vb. bildiim iz gibi emin olsaydk, mekanik
aralarn son ularn h esap lam ad a ulatm z kesinlie eit
d e erd e k u kuy a y er verm eden gdlerin insann plan ve giri
im leri zerindeki etkisini tahm in edebilirdik. Darya bakt
, dierleriyle ii olduu ve pratik am alar gtt srece her
k es bu varsaym yapar; nk insan usu bu hedefe ynelmitir.
F akat insan, insan aklnn gerekte hangi nedenden dolay belir
lenm em i olduu konusunu teorik ve felsefi adan sorgulama
ya alrk en ve kendisini sorgu nesnesi yaparken ayn zaman
da ken disin in az nce anlatlan salt dncelerden oluan soyut
g d lerin m add e d do asnca yanl ynlendirilm esine de
izin verir. G d ler imdiki zam ana ve evredekilere bal ol
m ad ve karlatklar engeller yine salt dncelerden
olu tu u iin kii yle bir akna dner ki, onlarn var olula
r hatta sonularnn zorunluluundan bile phe eder ve yap
lan eyin ayn zam anda yapim ayabileceini, istencin, neden
olmadan kendiliinden karar verdiini ve bu kararn her eylemi
istencin zgrl zerine 51

balatan sonu grlmeyen bir deiiklikler serisinin balangc


olduunu dnr. Bu yanlg z bilincin yanl yorumu -ilk
blmde yeteri kadar ilenmi olan "istediimi yapabilirim"
ifadesi- tarafndan desteklenmektedir, zellikle her zaman oldu
u gibi salt yalvaran ve birbirini karlkl dlayan gdlerin
eylemi sz konusu ise. Btn bunlar toplandnda, demek ki
doal yanlgnn kayna, salt usun ve doann tm kanunlar
na aykr olarak hibir yeter sebebe dayanmadan kendini belir
leyen ve kararlar tek ve ayn insanda verili koullarda birbirine
kart haller alabilecek olan kesin bir isten zgrlnn z
bilincimizde bulunduu grdr.
Konumuz iin bu denli nemli olan yanlgnn oluumunu
zellikle ve en ak ekilde aklamak ve bylece nceki b
lmde yer alan z bilin incelemesini tamamlamak iin yolda
durup kendi kendine unlar syleyen bir adam tasarlayalm:
"Saat akamn alts, gnlk alma bitti. imdi bir yry
yapabilir ya da bir kulbe gidebilirim, ayn zamanda kaleye
kp gnein batn da seyredebilirim: tiyatroya gidebilirim,
u ya da bu arkada ziyaret edebilirim: aslnda, kapdan da
rya sonsuzlua kabilir ve asla geri dnmeyebilirim de. Btn
bunlar sadece bana bal, burada zgrln tasarrufu tmyle
elimde; yine de imdi bunlarn hibirini yapmayacak, tam tersi
ne ayn ekilde zgr irademle eve, eime gideceim. Bu, su
yun kendisine unu demesiyle ayndr: "Yksek dalgalar yara
tabilirim (evet! denizde ve frtna srasnda), tepeden nmde
ki leri srkleyerek inebilirim (evet! dere yatanda), kprp
fkrarak dalabilirim (evet! elalede), su seli olup zgrce ha
vaya ykselebilirim (evet! fskiyede), son olarak tamamen bu
harlap yok olabilirim (evet! seksen derecede); bna ramen
u an bunlarn hibirini yapmyorum, hatta zgr istencimle
yansmal bir glette durgun ve berrak halimle duruyorum". Su
yun btn bunlar, belirleyici nedenlerin sadece u ya da bu
52 Arthur Schopenhaer

olaslk iin var olduu halde gerekletirebilmesi gibi, insan


da yapabileceini sandn, ayn koullara tabi olmadan farkl
bir yoldan yapamaz. Byle bir ey o adam iin nedenler ile
m eye balayana kadar imknszdr; ancak sonra nasl su uygun
artlarla karlatnda bir ey yapm aya zorunluysa o da zo
runda kalacaktr. Y anlgs ve genelde kiinin her olasl o
anda gerekletirebilecei anlamnn yklendii z bilince dair
yorum dan ortaya kan yanllk kesin bir gzlemle, o adamn
dlem inde belirli bir anda sadece tek resmin var olabilmesi ve
o an iin dier her eyi dlam asna dayanr. Mmkn olduu
nu varsayd eylemlerden biri iin kendi kendine bir gd ta
sarlar tasarlamaz o gdnn etkisini istencinde hemen hisseder:
Buna sanat dilinde velleitas (isten doumu) denir. Ancak, o
im di bunu voluntas (isten) dzeyine ykseltebileceini yani,
varsaylan eylemi gerekletirebileceini dnr: Bu yalnzca
bir yanlgdr. nk derhal bir ihtiyatllk kendisini gsterecek
ve kart ya da farkl taraflara ekitiren gdler ona bir eyler
hatrlatacaktr: Bylece dndnn eyleme dnmediini
grecektir. erideki "istediimi yapabilirim" ifadesinin srekli
elik ettii farkl, birbirini karlkl dlayan gdlerin bu tr
de baarl tasavvur edilii srasnda, iyi yalanm bir milin
zerindeki yel deirmeninin deiken bir rzgrda bir ynden
dier yne dnmesi gibi insan, dleme yetisinin salad ve
mmkn grnen her gdye hemen ynelir. Her defasnda ki
i onu isteyebileceini ve bylece deirmeni belli bir noktaya
sabitleyebileceini dnr ki bu da salt yanlgdr. nk "bu
nu isteyebilirim" ifadesi gerekte bir varsaymdr ve kendisiyle
birlikte "eer dierini tercih etmeseydim" ek cmlesini tar.
Fakat bu ek, isteme yeteneini hkmsz brakr.
Saat altda tasarmlar yapan kiiye geri dnelim ve benim
onun arkasnda durup kendisi hakknda felsefe yaptm, onun
olas eylem zgrln tmden inkr ettiimi fark ettiini d
stencin rl zerine 53

nelim. ddiam rtmek iin dndklerinden birini ger


ekletirmesi iten bile deildir: Ancak o zaman benim inkrm
ve onun muhalefet sevdas onu harekete geirmeye yetecek g
dy olutururdu. Bununla beraber, ayn ey onu yukarda sa
ylan eylemlerden sadece daha kolay olan herhangi biri iin ha
rekete geirirdi: Tiyatroya gitmek gibi. Ancak asla en sonda
anlan o sonsuz dnyaya komak zere uyarmazd; bu gd on
da bir hayli zayf olurdu. Elinde dolu bir silah olup kendisini bu
nunla vurabileceini dnenler de ayn ekilde yanlr. O
meknik alet intiharn en az nem tayan unsumdur, asl mesele
yaam sevinci ya da daha dorusu lm korkusundan ar bas
maya yetecek mthi gce sahip olan, o son derece gl ve en
der rastlanan gdnn olumasdr. nsan ancak bu sayede kendi
sini gerekten vurabilir; eylemi daha gl bir gd -ayet yle
biri mmknse- engellemedii taktirde bunu yapmak zorundadr.
stediimi yapabilirim, eer istersem sahip olduum her e
yi bir fakire verebilir ve bylece kendim -eer istersem!- fakir
hale gelirim. Fakat bunu isteyemem, nk kart gdler bunu
gerekletirmemde zerimde yeterinden fazla iktidara sahipler.
Dier taraftan, beni bir aziz yapacak kadar farkl bir karakterim
olsayd bunu isteyebilirdim; ancak o zaman da bunu istemekten
kendimi alamaz ve yle yapmak zorunda olurdum. Btn bun
lar, hl gnmzde dnce yoksunu filozoflarn kendisinde
isten zgrln grdklerini sandklar ve bu yzden o bi
lincin belli bir gerei olduunu ileri srdkleri, z bilincin "is
tediimi yapabilirim" ifadesiyle mkemmel bir uyum iindedir.
Bu filozoflar arasnda Bay Cousin kendisini dierlerinden ayr
makta olduundan burada anlarak onurlandrlmay hak edi
yor. Cours d'histoire de la philosophie'de isten zgrlnn
bilincin en gvenilir gerei olduunu retiyor1 ve Kant' bu
1 Cousin, V. Cours d'historiae de la Philosophie,professe en 1819/20 et
p u b lie p a rV a c h e ro t, 1841,cilt l , s . 19.
54 Arthur (Schopenhauer

nu sadece ahlak kanunlaryla ispatlad ve salt bir koy ut olarak


gsterdii iin eletiriyor, nk bu C ousine gre bir gerektir:
"Tespit etm enin yeterli olduu yerde neden ispat ediliyor?"1;
" zgrlk bir gerekliktir, bir inan deildir"2. Bu arada Al
m anyada da by k dnrler tarafndan bu konuda iki yz
yldan beri sylenen her eyi rzgra savuran ve geen blm
de zm lenen z bilincin ifadesine dayanarak isten zgrl
n apak bir gerek olarak ilan eden kara cahiller de yok de
il. B elki de onlara hakszlk ediyorum, nk belki de onlar
grndkleri gibi cahil deil am a alar ve bu yzden kupkuru
bir para ekm ek iin yksek bir bakanln memnun kalaca
her eyi retiyorlar.
Szlerim kesinlikle ne bir metafor ne de bir abartmadr. Tam
tersine tam am en bilardo masasndaki bir top itilmeden nce ne
kadar az harekete geirilebilirse kendisini bir gd itmedii ya
da tevik etm edii taktirde, bir insann oturduu sandalyeden
kalkm as da o kadar az olanakldr; ancak o zaman onun ayaa
kalkm as topun itmeden sonraki yuvarlanmas kadar zorunlu bir
hale gelir. B irinin kesinlikle hibir kar salamad bir ey
yapm asn beklem ek bir para odunun onu eken bir sicim ol
m akszn bana doru gelmesini beklemeye benzer. Ayn eyi
bir toplulukta savunan adam, inat bir muhalefetle karlat
nda "at yklyor!" diye baracak olan baka bir adama sa
hip olsayd meseleden ksa zam anda syrlabilirdi. O zaman
m uhalifler bir gdnn kuvvetli bir meknik neden gibi insanla
r evden dar atm aya kadir olduunu anlayacaklard.
nsan, deneyimin tm nesneleri gibi mekn ve zaman iinde
ki bir grngdr ve nedensellik kanunu ikisi iin de apriori ve
bu yzden istisnasz geerli olduundan o da kurala tabi olmak
1 Ayn, s. 50.
Pourquoi demontrer ce quil suffit de constater?
2 Ayn.
la liberte est un fait, et non une croyance.
stencin zgrl zerine 55

zorundadr. Salt usun apriori ifadesi byledir ve tm doada


rastlanan bir benzerlik onu byle teyit eder; doa varlklarnn
giderek daha yksek bir dzeye varma srecinde daha karma
klamas ve -salt meknik olandan kimyasal, elektriksel, si
nirsel, duyarl, akll ve sonunda rasyonel olanna kadar- duyar
ln artmas ve hassaslamas gibi etkin nedenlerin doasnn
her basamakta ayn sreten gemek ve etkilenecek varlklara
karlk gelmek durumunda olaca grnn yaratt yanl
gya dlmezse, her ann deneyimi tarafndan da bylece do
rulanr. Sonuta, nedenler de sonunda gze grnmeyinceye,
fakat aslnda, her tekil durumda sarslmaz bir gvenle us tara
fndan varsaylp uygun bir aratrmayla kefedilip ulalabi-
linceye kadar, giderek daha az elle tutulur ve daha az maddesel
hale geleceklerdir. nk burada etkin nedenler aralarnda en
gl olannn karar verdii ve insanlan harekete geirdii salt
dncelere ykseltilmitir. Btn bunlar karmak balantlar
iindeki salt meknik nedenlerin karlkl etkileimde bulun
malar ve hesaplanan sonucun hatasz gereklemesi kadar sk
bir nedensellik erevesinde meydana gelir. Nedenin grnmez-
lii dolaysyla yokmu gibi grnmesine elektriklendirilmi-
mantar paralarnn bir bardakta her yne sramasnda olduu
kadar bir insann hareketlerinde de rastlanr; ancak gz bunu
yarglamaya yetkili deildir, bunu sadece us yarglar.
sten zgrlnn varsaymlar altnda her insan davran
aklanamaz bir keramet, nedensiz bir etki olurdu. Eer bir
insan byle bir liberum indiffemtiaey i dleyebilme cesaretine
sahip olsayd sonunda bu konu hakknda usun sessiz kaldnn
farkna varrd: us'ta byle bir eyi dnmeye yarayacak bir
biim yoktur. nk yeter sebep prensibi, tm grnglerin ta
mamen birbirlerince belirlenmeleri ve birbirlerine baml ol
malar prensibi, nesneleri arasndaki farka gre farkl biimler
alan bilgi yeteneimizin evrensel biimidir. Fakat burada belir
56 Arthr chopenhauer

lenm eden belirleyen, hibir eye bal olm ayp ona bir baka
snn bal olduu bir eyi dnm ek zorundayz. O ey B, C
ya da D sonucunu verebilecekken hibir zorunluluk ve hibir
neden olm akszn A sonucunu veriyor. Ayrca bunu kesinlikle
ayn koullarda, yani A 'da B,C ya da D zerinde hibir stnl
(o zam an gd ya da nesnellik olurdu) olmad zaman ya
pabiliyor. B urada tam balangta sorunsal olduu belirtilen
m utlak rastlantsal kavram na geri dndrldk. Tekrar ediyo
rum: U s bu konuya getirilebilse bile gerekte bu konuda tama
m en sessiz kalm aktadr. Fakat imdi nedenin gerekten ne ol
duunu hatrlayalm : O nu izleyeni zorunlu klan bir nceki de
iiklik. D n yada hibir neden, sonucunu asla salt kendi ba
na ya da bir hilikten m eydana getirmez. D aha ok etkiledii
bir ey her zam an vardr ve sadece o anda, o yerde ve o varlkta
deiiklik yaratr. B u deiiklik daim a o varln, iinde kendi
sini retecek gc tayan doasna uygundur. Bundan dolay,
her neden ite ve dta bulunm ak zere iki etkenden doar: Ya
ni etkilenenin asl gcnden ve burada ncekinin kendini da
vurm asn zorunlu klan belirleyici nedenden. Neden zerine
kurulm u her nedensellik ve aklam a asl gc varsayar; bun
dan dolay sonuncusu hibir zam an her eyi aklamaz; tam ter
sine daim a baz eyleri aklanm adan brakr. Bunu fizik ve
kim ya bilim lerinin tm nde grrz: Aklamalar daima g
rngde kendilerini da vuran doal gleri varsayar. Btn
aklam a grngnn b ir nedene dayandrlm as ile oluur. Bir
doa gc kendi bana aklk kazanm az; tam aksine tm
aklam ann ilkesidir. Ayn ekilde, kendi bana bir nedensel
lie tabi de deildir, am a nedenselliin her nedene kazandrd
, yani etkilem e yeteneidir. O kendi bana bu trdeki sonu
larn tm nn tem elidir ve hepsinde bulunur. Bylece manye
tizma grngs elektrik denen asl gce dayandrlr. wSonra
aklama sessizleir; aklam a sadece byle bir gcn kendini
stencin rl zerine 57

gsterecei yani kendini aa karaca, onun etkilemesini


salayan koullar gsterir. Gk cisimlerinin hareketlerine dair
aklamalar yer ekiminin, sayesinde dnyadaki cisimlerin gidi
atn belirlemek zere her nedenin iledii bir g olduunu
varsayar. Kimyann aklamalar kendilerini belli stkiometrik1
ilikilere gre gsteren gizil glerin aslnda cisimlerin seilen
le birleme eilimi olduunu varsayar. Tm sonular sonunda
bu ilikilere dayanr ve tam bir kesinlikte belli nedenler tarafn
dan sonu ad altnda meydana getirilir. Bunun gibi, fizyoloji
nin tm aklamalar yaam gcnn iteki ve dtaki uyarm
lara belirli bir tarzda tepki verdiini varsayar. Dahas, her alan
da byle bir usavurum gerekleir. arpma ve basn gibi
mekniin ilgilendii o kadar anlalabilir olan nedenlerin ken
disi bile, az nce anlan anlalmas imknsz glerden alta
kalmayan geirmezlik, kohezyon, bklmezlik, sertlik, atalet,
arlk, elastiklik varsaymlarn ierirler. yleyse nedenler her
yerde, sadece varsaylmalar halinde neden olan, yani belirli et
kileri zorunlu olarak uygulayan asli, aklanamaz glerin ne
zaman ve nerede grneceinden baka bir ey ifade etmez.
Tabii ki bunun gdler iin, dar anlamda nedenler ve uya
rmlar iin olduundan daha az geerli olmas sz konusu deil
dir. Gdlenme gerekte nedensellikten farkl deildir, sadece
onun bir trdr, yani bilme aracndan geen nedenselliktir. Bu
rada neden baka nedenlere dayandrlmayacak ve bundan do
lay, daha ok aklanmayan gcn belli olmasna neden ola
caktr. Ancak burada isten diye anlan bu g dier doa g
leri gibi yalnzca dtan bilinmez, z bilin sayesinde iten ve
dorudan da bilinir. stence ynelmi olan ve burada gd diye
anlan nedenler salt byle bir istencin var olduu ve her tekil
durumda belli bir ierie sahip olduu varsaym altnda geer-
1 kimyasal balantlar ve onlarn bileimlerinde var olan arlk ilintileriy
le ilgili.
58 Arthur Schopenhauer

lidir. stencin ayn gdlere tepkisinin her insanda sayesinde


farkl olduu, istenlerin bu zel ve bireysel bazda belirlenmi
ierii karakter denen eyi oluturur; bundan baka, karakter
apriori bilinm edii ve sadece deneyim yoluyla elde edildii iin
grgl karakteri oluturur. K arakter araclyla ncelikle, belli
bir insann eitli gdleri belirlenir. nk genel doa gleri
nin, en dar anlam da nedenlerin m eydana getirdikleri sonularn
tem eli olm as ve yaam gcnn, uyarm n sonucunun temeli
olm as gibi karakter, gdlerin neden olduu tm sonularn te
m elidir. D oa gleri gibi o da asli, deimez ve aklanamaz-
dr. H ayvanlarda her cinse, insanlarda her bireye gre deiir.
C insin karakterinin tad kesin stnle ramen, gze ar
pan bir bireysel karakter sadece en soylu, en akll hayvanlarda
kendini gsterir.
1. nsan karakteri bireyseldir: H erkesin karakteri farkldr.
phesiz trlerin karakteri btn bireysel karakterlerin temelin
de yatar; bu yzden her birinde ana karakteristik eler tekrar
lanm tr. A ncak karakteristikler arasndaki karlkl kombi
nasyon ve deiim ler o kadar anlam l bir ekilde farkllar ki,
karakterler arasndaki ahlaki farklln entelektel yeteneklere
eitlendii varsaylabilir. Bu da ok eyi anlatr. Her ikisi de
kyaslanm akszm deve ve cce, A pollon ve Thersites arasnda
ki farktan daha byk bir cisimsel farklla sahiptir. Bu yz
den, ayn gdlerin farkl insanlar zerindeki etkisi tamamen
birbirinden farkl olacaktr; n balm um una beyaz, klorun
gm e siyah rengi verm esi, scakln balmumunu yumuat
mas am a kili sertletirm esi gibi. Bundan dolay sadece gd
nn bilgisinden yola karak eylem tahmininde bulunulamaz,
karakteri de ok iyi tanm ak gereklidir.
2. nsan karakteri grgldr: Sadece deneyler araclyla
tannr. Bu sadece bakalar iin deil insann kendisi iin de
geerlidir. Bylece bakalarnda ya da kendimizde u ya da bu
stencin zgrl zerine 59

zelliin -adaletli olma, zgecilik, cesaret vb.- kayra kadar yce


olmadn kefettiimizde hayal krklna urarz. Bu yz
den zor herhangi bir karar seimde gerekte verilene kadar,
baka birisi iin olduu kadar bizim iin de bir sr olacaktr.
Bilginin isten karsnda u ya da bu gdy ne kadar yakn
dan hedef aldna gre, kararn kimi zaman bir tarafa kimi za
man da dier tarafa yneldiine inanrz. Bu srete "istediimi
yapabilirim" ifadesi istencin zgr olduu sansn yaratr. En
sonunda daha gl olan gd, gcn isten zerinde uygula
yacak ve seim genellikle balangta umduumuzdan farkl
sonulanacaktr. Bundan dolay, sonuta hi kimse bir baka
kiinin olduu kadar kendisinin de belli bir durumda nasl dav
ranacan, o durumda bulunana kadar bilemez. Ancak edinil
mi bir tecrbeden sonra, bir bakasndan ya da kendisinden
emin olur. Ancak o zaman emindir: Kantlanm arkadalklar,
denenmi hizmetiler gvenilirdir. Genelde bize zelliklerini
nceden bildiimiz herhangi bir ey gibi kesinkes tandk olan,
gvenle ondan neyin beklenip neyin beklenemeyeceini nce
den kestirdiimiz bir kiiyi ele alalm. Bir kere bir eyi yapm
olan, gerekirse ayn eyi iyi ya da kt tekrarlayacaktr. Bu
yzden kim daha byk, olaanst bir yardma ihtiya duyarsa
kendini licenap olarak kantlam olana ynelecek, bir katil
tutmak isteyense kendisini eli kana bulanm insanlar arasnda
bulacaktr. Heredot'un anlatsna1 gre Sirakuza'l Gelon byk
meblada bir paray bir kiiye artsz teslim etmeye ve o kii
nin paray yurt dna karmasna tmyle raz olmak zorunda
kalmt. O da bu grevi nadir rastlanan, gerekten duyulma
m bir drstlk ve vicdan sahibi olduunu kantlam olan
Cadmosa vermiti ve gveni tamamyla hakl kmt. Ayn
ekilde, z bilincimizin ya da gvensizliimizin temellendii
kendimizle tanmamz, deneyim yoluyla ve frsat doduunda

1 Historiae, 7, 164.
60 Arthur Schopenhmer

yaav.'. n ;r o ayda ihtiyatllk, cesaret, drstlk, az sklk,


kibarlk ya da durum un gerektirdii baka zellikleri gsterip
gsterm ediim ize ya da bu tr erdem lerin yokluunun sz ko
nusu olup o lm ad n a gre, kendim izle yaptm z tanm a do
laysyla kendim izden sonradan ya m em nun oluruz ya da tam
tersini v aan z. A ncak kendisinin grgl karakterine dair edin
dii kesin bilgi kiiye edinilm i karakter denilen eyi salar. O
kii iyi ya d a kt kendi zelliklerini ve bu yzden kendisine
ne iin inanp inanam ayaca ya da kendisinden ne beklenip
b eklenem eyeceini kesinlikle bilir. Grgl karakteri sayesinde
nceden sad ece d oallkla oynad roln artk artistik ve yn-
tem li b ir ekilde ciddiyet ve kayrayla, sylendii gibi karakteri
ne hi vefaszlk etm eden oynar. Kii ne zaman karakterine sa
d k k alm azsa kendisi h akkn da yanlr.
3. nsan karakteri sabittir: T m yaam boyunca ayn kalr.
G een yllar boyunca, ilikileri, hatta bilgi birikimi ve grle
rinin deiken kabuu altnda ayn ve gerek insan, kabuunun
iindeki yenge gibi hibir ekilde deim eyip ayn kalarak
saklanr. K arakteri yalnz yandaki deiiklik ve gereksinim
lerinin sonucu olan bir yn ve tarz dorultusunda fark edilir de
iim lere urar. nsan asla deim ez: Bir olayda nasl davran-
d y sa tam am en ayn koullarda (fakat koullara dair doru bil
giye sahip olm as gereklidir) davranlarm daim a tekrarlaya
caktr. Bu gerein olum lanm as gnlk deneyimlerden kar
labilir am a bir tandkla yirm i ya da otuz yl sonra tekrar kar
laldnd a ve vaktiyle urat ayn budalaca ileri yapar
ken yakalandnda, bu gerek en hayret verici haliyle grlr.
JBazlar bu gerei kelim elerle .inkr etse de vaktiyle sahtekr
olduunu dnd bir kiiye asla gvenm eyip gem ite ona
drstln kantlam bir kiiye pek tabii gvenerek, bunu
kendi eylem lerinde kabul eder. nk bu gvende, gerekte in
sanolunun bilgisinin tm ne dayanarak yapt olaslk hesap
stencin zgrl zerine 61

lar ve denenm i, snanm ve olumlanm olanlara kar du


yulan sk inan yatar. Byle bir inan bizi gemite yanltm
olsa da hibir zaman "karakteri deimi" demeyiz, aksine
"onun hakknda yanlmm" deriz. Bu gerek ayn zamanda,
bir gerei ahlaki adan deerlendirmek istediimizde, o dav
ran gdleyenden emin olmak iin zel bir aba sarf etme
mizin de temelinde yatar. Ancak sonra vg ya da itham gd
ye deil, bu gd tarafndan belirlenmeye izin veren ikincil ve
sadece insanda mevcut olan etkene, karaktere ynelecektir. Ger
ek onurun, (ucuz kahramann ya da ahman onum deil) bir
kere kaybedilmesi halinde asla geri alnamayaca ya da tam
tersine tek alaka bir eylemin lekesinin kiiye daima yapp
kalaca ve onu deyim yerindeyse damgalayaca gr yine
ayn geree dayanr. Bundan dolay, atasz, "Bir kere alan,
mr boyunca hrsz olarak kalr," der. Bu, nemli devlet ile
rinde gerekleebilecei gibi bir hainlik planlanp da, hain kul
lanlp dllendirildikten sonra amaca ulaldnda, onu uzak
latrmann aklllk olarak bellenmesi gereinin de temelinde
yatar. nk koullar deiken olsalar da onun karakteri de
imez. Bunda, bir dram airinin en byk hatasnn yaratt
karakterlerin sabit olmad, baka bir deyile byk airler ta
rafndan yaratlan karakterlerin tersine, doann gcnn getir
dii sabitlik ve sk mantk uyarnca yaratlmam olduu ger
ei yatar. Bu sonuncusunu "Parerga*"da Shakespeare'den**
verdiim detayl bir rnekle gsteriyorum. Aslnda ayn gerek
te, ayet ileri yalarda genliimizdeki hatalarn tekrarn en
gelliyorsa, bilincin rol oynama olasl da sakldr. rnein
bu, kendi yapt bir hrszlk suundan hizmeti Marion'u so-
* Samtliche Werke, Parerga md Paralipomena, Cotta-Insel Verlag, 1979,
cilt 5, no: 118, s.276-277.
** 2.Richard (eviren: M. Hamit alkan, Yap Kredi Yaynlar, 2.bask,
1992, 1.blm) ve 4.Henry'deki (eviren: Blent Bozkurt, Remzi Kitabe-
vi, 1993, 2.blm) Graf Northumberland adl karakter.
62 Arthur Schopenhauer

rum iu tutan Jean Jacques R ousseau'ya bilinci tarafndan krk yl


sonra hatrlatlm asyla yaand. Bu ancak karakterin hi dei
m eden ayn kalm as olasl halinde m m kndr; dier taraf
tan genliim izdeki en aptalca hatalar, en hdke cehaletler,
hayret verici aptallklar yallkta bizi utandrm az; koullar de
iti ve btn yaplan lar bilgiyle ilikiliydi, onlardan uzakla
tk, genlik giysilerim iz gibi onlar oktan kardk. Ayn ger
ek b ir kiinin ahlaki hatalar ve bozukluklarn aka bilmesi
ve gerekte onlardan nefret etm esi ve en samimi duygularla de
im eye niyetlense dahi aslnda kendisini dzeltem emesi ve
ciddi niyetlere, drste verilen szlere ramen frsat yeniden
doduu zam an bir anlam da kendisine srpriz yaparak kendisi
ni eskisi gibi ayn yolu izlerken bulm asnn da temelinde yatar.
D zeltilebilir olan salt, nceden kulland u ya da bu aracn
onu am alarn a ulatrm ad ya da kazantan ok zarar getir
dii k an sn a vardran bilgisidir; o zam an sadece aralar dei
m i olur, am alar deil. Bu gr A m erikan ceza sisteminin te
m elidir: K arakteri, insann yreini deitirm eye alm az.
Y ap m ay a giritii ey ise, o kiinin kafasn yola getirmek ve
karakteri dolaysyla hep yneldii am alara daha nce kullan
d adilik yoluyla drstlk, alm a ve kendine yeterlik yo
luyla olduunkinden daha fazla zorlama, aba ve tehlikelere
m aruz k alarak u laacan gsterm ektir.
H er eyden nce beraberinde gelim e ve asillemeyi geti
ren tek m ekn ve alan bilgi alandr. K arakter deimez, gd
ler zorunluluk sonucu ilerler: A ncak gdler arac olan bilgi
den gem ek zorundadrlar. Bilgi mthi bir eitlenm eyle ge
nilem eye ve saysz derecede, srekli dzeltilm eye yetenekli
dir: Bu, eitim in tm yle urunda alt eydir. H er trden
bilgi ve gr araclyla usun eitilm esi, onsuz insann kapal
kalaca gdlere giri yolu at iin ahlaki bakm dan nem
lidir. O nlar anlayam ad lde gdler istenler iin var ola
stencin zgrl zerine 63

mazlard. Bu yzden ayn d koullar altnda insann konumu


baka bir seferde eylem anlamnda tamamen farkl olabilir: Ya
ni, kii koullar doru ve tam kavrayabilme yeteneine sahip
olursa ve bylece nceden onun iin eriilmez olan gdler onu
etkilemeye balarsa. Bu noktada Skolastikler ok doru syle
miler: "Son neden (ama, gd) gerek deil alglanan zne
gre iler*". Fakat hibir ahlaki etki bilginin dzeltilmesinden
daha ok kapsayc deildir ve insan karakterinin hatalarn ko
numa ve ahlak alama yoluyla or adan kaldrmak ve bylece
onun karakterini hatta aslnda ahlakn dzeltmeyi istemek, kur
unu d mdahaleyle altna evirmeyi ya da dikkatli bir ba
km la meenin eftali vermesini salamay tasarlamakla t
m yle ayndr.
Karakterin deimezliine dair inancn, Apelius'un kendisini
byclk sulamalar karsnda savunduu ve savunurken de
0 tannm karakterine bavurduu Oratio de Magia'snda p
heye yer brakmayacak bir inan olduunu grrz. Orada y
le der: "Her insann karakterinde doa tarafndan daima ayn
tarzda erdeme ya da ktle ak kesin bir kantn bulunmas
cinayet ilemek ya da cinayet ilemekten kanmak iin kesin
bir nedendir1".
4. Bireysel karakter doutandr: O, ne bir sanat eseri ne de
rastlantya bal olan koullarn eseridir; o bizzat doann ese
* Suarez'den Disputctiones metaphysicae, disp. 23, blm 7, 8.
Causa fnalis movet non secundum suum esse reale, sed secundum esse
cognitum.
Schopenhauer'n editr Deussen'e gre, Schopenhauer causa finalis de
yimi Disputationes Methaphysicae'de getiini sylemektedir, fakat ad
geen pasaj bulunamamtr (Bu dipnot eserin Konstantin Kolenda'ya ait
olan ngilizce evirisinden alnmtr. Essay on the Freedom o f the Wili,
The Liberal Arts Press, 1960, s. 54).
Schopenhauer bu alnty Parerga Paralipomenada (cilt. 2, no: 118,
s.275) kullanmtr.
1 Certum indicem cuiusque animum esse, qui semper eodem ingenio ad vir-
tutem vel ad malitian morarus firmum argumentum est accipiendi crimi-
nis aut respuendi.
64 A rtk r chopenhauer

ridir. Bir e y sel k arakter henz ocuklukta kendini gsterir, k


n ileride b y y n ce ne olacan syler. Bu yzden tam am en
ayn e itim ve ev re y e sahip iki ocuk, akas yal bir adam
o ld u k larn d a ta y ac ak lar k arakterlerin ayns olan tem elde
b irb irind en farkl karak terlerin sahibidirler. H atta ocuun ana
karakter zellikleri salt babasndan, d i er taraftan anl a nne
sinden bir kalttr. B u so ruy la ilgili olarak ana kitabm n 43. b
lm ne [cilt 2, s.660-678] gn derm e yapyorum .
B ire y sel k arak terle rin y aratlna d air aklam adan, erdem
ve k t l k le rin d o u tan olduu sonucu kyor. Bu gerek,
belli b az n yarg ve szde p ratik karlaryla yani sevimli dar
k a v ra m la r ve snrl o kul ocu u grleriyle dolu olan baz
ta n d rn am elere u y g u n dm eyebilir. F akat bu zaten, Aris
to n u n 1 b elirtti in e g re iyi y a d a kt olm ann bize bal olm a
d n (in a rb itrio n ostro p o situ m non esse nos probos vel ma-
lo s esse ete.) ileri sren ahlak n babas S okratesin inancdr. Bu
n o k ta d a A risto 'n u n g r besbelli kusurludur, nk ayn za
m a n d a S o k rate s'in g r ne k atlr ve bunlar en ak haliyle
N ik o m a k h o s'a E tik 'inde* ifade eder: " nk grld gibi,
ay r ay r h e r k a ra k te r zelli i b ir ekilde doas gerei her
k e ste k en d in e hastr; n k adaletli, kanaatkr, cesur olm ak ve
bu t rden d i e r ah lak i zellik lere sahip olm ak h erkeste dou
ta n d r2".
A risto'nun onlar k saca gzden geirdii E rdem ve K tlk
le r zerine (D e virtutibus et vitiis) adl kitabnda erdem ve k
tl e gz atarsak, h epsinin gen insanlarda sadece doutan
zellik ler o larak dn leb ildi in i ve yalnzca byle gerek ha
le geldiini grrz. D ier taraftan, tefekkrden dosalar ve
1 E thica M agna (Byk Ahlak), 1, 9, s .l 187a, 7.
* N ikomakhos'a Etik (E thica a d Nicomachum), eviren: Saffet Babr, A y
ra Yaynlan, Ankara: 1997, 6, 1144b, 4, s. 128.
2 Singuli enim mores in obnibus hominibusque quodammodo videntur ines-
se natura: nam que ad iustitiam, temperantiam, fortitudinem ceterasque
virtutes proelivitatem statim habemus, cum primum nascimur.
stencin zgrl zerine 65

keyfi bir ekilde tasarlanabilselerdi, aslnda her ey bir tr iki


yzlle varrd ve zgnln yitirirdi. O yzden de onlarn
sreklilik ve gvenilirliini koullarn basks altnda hesapla-
yamazdk. Aristo ve btn Antik a filozoflarnda eksik olan
akn Hristiyan tutkusu -caritas- buna eklense de mesele de
imez. Bir insann tkenmeyen iyilii ve dierinin dzeltile
mez, derine kk salm ktl, -diyelim ki bir yanda Antoni-
ne, Hadrian, Titus'un karakterleri, dier yanda Caligula, Nero
ve Domitian'nkiler- nasl dardan uarak konan rastlantsal
koullarn eseri ya da salt bilgi ve ders olabilirdi! Neronun
eitmeni Seneca deil miydi? Doutan karakterde, tm insa
nn bu asl znde, daha ok onun tm erdem ve gnahlarnn
tohumu bulunur. Safdil bir insan iin doal olan bu inan Cato
hakknda unlar yazan Velleius Paterculusun {Historiae Ro-
manae, 2, 35) kalemini ynlendirmitir: "Erdemin kendisine
benzedii ve tm eylemlerinde doas gerei insanlardan ok
Tanrlara yakn duran bir insan: Asla adil grnmek iin deil,
aksine baka trl davranamayaca iin adil olan kii1".
Dorusu, isten zgrlnn varsaym altnda erdem ve
gnahn kaynann ne olduu sorusu ya da ayn ekilde yeti
tirilmi iki insann tamamen ayn koul ve nedenler altnda t
myle farkl, hatta birbirlerine kart davranlarda bulunmala
rnn gerekte ortaya karmas gereken sonu bir yana brak-
1 Homo virtuti consimillimus et per omnia genio diis quam hominibus pro-
pior: qui nunquam recte fecit, ut facere videretur, sed quia aliter facere
non poterat.
Bu pasaj giderek deterministlerin cephanesinde standart bir silah haline
geldi ve 1800 yl nce en iyi tarihilerin bile kesinlikle dleyemeyecei
bir onura dnt. Bunu ilkin Hobbes yceltti, ondan sonra da Priestley,
en sonunda da zgrlk zerine adl aratrmasnda Schelling tarafndan
(ber die Freihei, s. 478) eviri srasnda ama uyarnca bir derece tah
rif edilmi olarak ve bu yzden Velleius Paterculusun (Historiae roma-
nae, 2, 35) dorudan deil ama zeki olduu kadar kibar bir tarzda "bir ka
dim" diye anlmasyla aktarld. Son olarak, ben de buraya uygun dt
iin bunu syleme frsatn karmak istemedim.
66 Artlur Schopenhauer

lam az. K arakterlerin gerek lekte ve temelde yatan farkll,


her insan iin her durum da birbirine kart davranlarn eit
derecede m m kn olm alar anlam na gelen byle bir isten z
grl varsaym yla uyum az. O halde insan karakteri, yarat
l gerei L ocke'un anl gibi bir tabula rasa olmak zorunda
kalrd ve aslnda 'liberum arbitrium indifferantiae 'de bulundu
unu dndm z tam dengeyi yok edecei iin herhangi bir
ynelim i olan hibir doutan eilim e sahip olmazd. Yani, o
varsaym la gzlem altna alm an farkl insanlarn arasndaki
dav ran farkllk larn n nedeni zne 1 elerde bulunamaz, nes
n el elerdeyse ancak daha az nedene rastlanabilir; bu durumda
ise davran belirleyen nesneler olurdu ve varsaylan zgrlk
b sb t n kaybedilm i olurdu. Davran tarzlarnn o gerekten
by k farkllnn kaynam znel ve nesnel elerin arasna
yerletirm ek iin, onun nesnelin znel tarafndan kavrand
farkl yollardan doduunu ya da farkl insanlar tarafndan bi
lindiini gz nne getirm ek, olsa olsa geriye kalan tek k
yolu olurdu. A ncak o zam an her ey, davran tarzlarndaki ah
laki farkll sadece, kararn doruluunun farkllna ve ah
lakn m anta dnt artlara dair doru ya da yanl bilgi
ye sahip olm aya dayandrm aya dnrd. Fakat isten zgr
l taraftarlar karakterlerin doutan farkll var olmasa da
ayn farklln d koullardan -bask, deneyimler, rnekler,
eitim vb.- ileri geldiini syleyerek o talihsiz amazdan kurtul
m aya alsalar ve karakter bu yolla bir defaya mahsus olmak
zere m eydana gelm i olsayd, o zaman davran farkll
aklk kazanm olurdu. D em ek ki buna gre, ilkin karakterin
(daha ocukluktan tannr halde olmasna ramen) ok ge g
rnm kazandn ve karaktere sahip olamadan nce ou in
sann lm olacan ve sonra eserleri karakter olmak duru
m unda olan d koullarn tam am en gcm z dnda bulun
duklarn ve karakterin rastlantyla (ya da istee gre, takdiri
stencin rl zerine 67

ilahiyle) yle ya da byle meydana geleceini sylemek zorun


dayz. imdi, eer karakter ve dolaysyla davran farkllklar
bundan ileri gelseydi, davran farkllklar iin tm ahlaki so
rumluluk tamamen yok olurdu; nk fark aka son kertede
ansn ya da takdiri ilahinin eseri olurdu. Demek ki isten z
grl varsaym altnda davran tarzlarnn kaynan ve so
rumlulukla birlikte erdem ve ktl, hibir dayanak olmaks
zn muallakta kalm ve kk salacak hibir yer bulamam hal
de grrz. Fakat buradan, o varsaymn, ilk bakta ham anl
a ne kadar, uygun olursa olsun temelde ahlaki inanlarmzla
elitii kadar yeterince gsterildii gibi anlmzn en stteki
ana kuralyla da elitii sonucu kar.
Yukarda ayrntlaryla gsterdiim gibi, genelde tm ne
denler gibi gdlerin iledii zorunluluk da varsaymlardan ba
msz deildir. imdi bu zorunluluk varsaymn, bunun da
yand temeli ve zemini rendik: Doutan, bireysel karak
ter. Cansz doadaki her sonucun iki etkenin, yani burada gr
nen genel doa gc ve bu grnme neden olan tekil nedenin
zorunlu sonucu olmas gibi insann her eylemi, karakterinin ve
ileyen gdsnn rndr. Her ikisi de mevcutsa, sonucun
ortaya kmasnn nne geilemez. Baka bir eylemin meyda
na gelmesi iin ya baka bir gdnn ya da farkl bir karakterin
ikame edilmesi gerekirdi. Ayrca, ksmen karakterin i yzn
anlamak zor olduu, ksmen gd sklkla gizlendii ve daima
kiinin dncelerinin meknnda kapal kalan dier gdlerin
kar etkisine maruz kald iin eylem bakalarnca anlala
maz hale gelmeseydi, her eylem kesinlikle nceden tahmin edi
lebilir ve hesaplanabilirdi. nsann temelde aresizce abalad
amalar bile, doutan karakteri araclyla belirlenir: Bu
ama iin elinde tuttuu aralar kesinlikle ksmen d koullar
ksmen de onlar kavray tarafndan belirlenir. Bu kavrayn
doruluu yeniden anla ve eitimine baldr. Hepsinden
68 Arthur (Schopenhauer

kan en son sonu, insann tek il ey lem leri ve b ylece d nyada


o y n am ak zo ru nd a oldu u roln kendisidir. B urada sunulan b i
rey sel k arak ter retisinin so nu cun u G oethe'n in en gzel ktala
rn d an b irin d e airan e b ir slu p la k av ra n m o lduu k ad ar ke
sin b ir ifadey le d e b elirtilir halde buluruz:

S en i d n y a y a b a h e d e n gnde
G n ein d u rd u u gibi g ezeg en leri selam a
A y n ek ild e sen de g elierek hep biraz daha
T ab i o ldu u n y asay a gre
V a r o lm ak zo ru n d asn , k en d in d en kaam azsn
B u y d u h e m S ybillerin* h em de peygam berlerin syledii
V e para lay am az hib ir zam an h i bir g
Y a ra tlm fo rm u , i in d e c a n ln n g e liti i1

B t n n ed en lerin son ucun un zorunluluunun bile dayand


0 v arsay m , dem ek k i h e r eyin i varldr: ya sadece, ken di
sini bu bi im d e g steren g enel b ir do al g tr y a d a yaam g
c d r y a d a istentir. B elli b ir varlk nasl olursa olsun her ko
ulda, sahip olduu d o ay a u ygun ileyen nedenler araclyla
tepki verecektir. D nyadaki tm eylerin istisnasz tabi olduu
bu kanun, skolastiklerin "operari sequitur esse2" (ne eylendii ne
olunduuna tbidir) fo rm l y le ifade edilm itir. B unun gerei
* Kahin kadnlarn.
1 W ie an dem Tag, der dich der W elt verliehen
So musst du sein, dir kannst du nicht entfliehen,
D ie Sonne stand zum Grusse der Planeten,
So sagten schon Sibyllen, so Propheten;
B ist alsobald und fort und fort gediehen
Und keine Zeit und keine Macht zerstckelt
Nach dem Gesetz, vvonach du angetreten,
Geprgte Form, die lebend sich entvvickelt.
(Urvvorte, Orphisch, 1)
2 Pomponatius, D e Animi mmortalitate, s.76.
istencin zgrl zerine 69

olarak kimyager, cisimleri ayralar kullanarak, insan ise bir di


er insan deneylere tabi tutarak inceler. Her koulda d etken
ler varlkta sakl olan zorunluluk dolaysyla ortaya kar, n
k o olduundan farkl davranamaz.
Burada her varln bir z ngrd, yani var olan her e
yin ayn zamanda bir eyler olmak, belli bir ierie sahip ol
mak zorunda olduu hatrlanmaldr. O hem orada olup hem de
bir hi olamaz, ens metaphysicum, yani var olan ama belirlenim
ve zelliklerin hibiri ve sonuta bunlardan kan belli bir so
nu tr olmakszn 'orada olma dan baka hibir ey olmayan
olamaz, tersine varl olamayan bir z ne kadar az (Kant'n bi
linen rnei olan yz talerle aklad) gereklie sahipse z
olmayan varlk da buna o kadar az yeteneklidir. nk var olan
her ey, sayesinde neyse o olduu, daima sahip olduu ve da
vurumlarna nedenler tarafndan zorunlu olarak yol alan ken
disine ait ve kendi ahsna has bir doaya sahip olmak zorunda
dr; dier taraftan bu doann kendisi hibir ekilde ne o neden
lerin sonucudur, ne de onlar tarafndan deitirilebilir. Fakat
btn bunlar insanlar ve onlann istenleri iin, tpk doadaki
dier tm varlklar iin olduu kadar geerlidir. O da var olmak
iin bir ze, yani karakterini oluturan ve ortaya kmak iin
sadece d bir nedene gereksinim duyan temel zelliklere sahip
tir. Sonu olarak, bir insann ayn neden altnda birbirine kart
davranlarda bulunacan beklemek, bu yaz kiraz vermi bir
aacn dier yazda armut vermesini beklemek gibi bir eydir.
Kesin bir gzlemle, isten zgrl z olmayan bir varolu
anlamna gelir: bu da bir eylerin var olmas ama bunun yann
da aslnda bir hi olmas demektir. Buysa onun var olmad,
yani yadsnmas anlamna gelir.
Nedensellik yasasnn apriori bilinen ve bu yzden istisna
sz bir geerliliinin olmas gibi, bu gerein de kavranmas,
daha sonra ileri srdkleri grler ne kadar farkl olursa olsun,
70 Athur Schopenhauer

btn zam anlarn gerekten derin dnrlerinin hepsinin is


ten edim lerinin zorunluluunu ortaya kan gdlerle akla
m ak ve "liberum arbitrium "u reddetm ekte k arar klm alarnn ar
d nda yatan nedendir. H atta dnm ekten aciz olan ve zevahiri
ve nyargy dllendiren kitlenin hesaplanam ayacak denli b
yk oun lu u bu geree h er zam an inatla kar kt iin, o
dnrler, bu gerei keskin hatta en takn kelim elerle ifade
ederek ona atfedilen nem i dorua karm ladr. B unlar arasn
da en tannm olan, B uridan'n halen bulunabilen yazlarnda
in sanlarn y aklak yz y ld r bou bouna arad Buridan'n
eeidir. K endi adm a, onun 15.yzylda basld aikr olan
fakat basm yerinin y a d a ylnn belirtilm edii ve sayfa says
nn olm ad S o p h ism a td sna sahibim . K itapta sayfa says ara
dm am a neredeyse h er sayfada eeklerin rnek verilm esine ra
m en ab am ou k ez bounayd. B uridan adl makalesi daha
sonra konu zerine yazlanlarn tem eli olan Bayie, Buridan'n sa
dece tek b ir sofizm inin bilinebildiim sylerken yanlyor; ben
k endi ad m a onun sofizm lerden oluan btn bir kitabna sahi
bim . A y n ca, B ayie ko nu yu etraflca ele alm olduundan, bura
d a savunduum , fak at onun zam anndan beri fark edilm em ie
benzeyen b y k gerein b ir ekilde sem bol ve tipi olm u o,
rnein B uridan'dan o k d aha yal olduunu bilm esi gerekirdi.
0 rnek, ann btn bilgi birikim ine sahip olan, B uridandan
n ce y a a m ve C e n n etin in drdnc kitabnda sz eekler
den deil in san lard an aarak balatm olan D ante'de bulunur:
In tra duo cibi, d ista n ti e m o ven ti
D 'u n m odo, p rim a si m o rria d ifa m e ,
C he lib er' uom o Vun recasse a ' d en tfi.
1 in ler duos cib o s aequ e rem o to s unoque m odo m otos constitus, homo p ri-
us fa m e periret, quam ut ab so lu ta libertate usus, unum eorum dentibus
a d m o v e re t (Ayn derecede uzak ve ayn derecede itah verici iki yeme
in arasnda kalan zgr bir adam, bunlardan birine di dokundurmadan
alktan lebilir). Alighieri, Dante, lahi K om edya, Cennet, eviren: Feri
dun Timur, stanbul: 1996, M.E.Basmevi, Drdnc manzume, s. 26.
istencin zgrl zerine 71

Aslnda bu, daha Aristo'da u szlerle bulunuyordu: "Bir


adam ar derecede ve eit miktarlarda a ve susuz olmakla
birlikte yemek ve iecee eit uzaklkta bulunuyorsa, zorunlu
olarak bulunduu yerde kalmak zorundadr"*. rnei bu kay
naklardan kalma olan Buridan, bu ksr skolastik, sadece Sokra-
tes, Platon ya da bir eei rnek seme alkanl olduundan
insanlar bir eekle deitiriyor. sten zgrlne dair soru
gerekten de derin dnen bir akim yzeysel olandan, ya da
gd ve karakter verili olduu zaman bir eylemin zorunlu ola
rak gerekleeceini ifade edenlerle byk ounlukla isten
zgrlne tutunanlarn birbirlerinden aynlabildii bir mihenk
tadr. Bunun yannda, utanga bir tavrla bir ileri bir geri gi
dip hedefi kendisi ve tekiler iin artan, kelime ve deyimler
ardna saklanp soruyu nereden kt bilinm eyene kadar, bir
tersine bir yzne eviren bir tr orta yol da mevcuttur. Filo
zof olmaktan ok matematiki ve bilgin olan Leibniz de bunu
yapmtr**. Byle tereddtl hatipleri sadede getirmek zere
soruyu onlara u ekilde sormak ve bundan vazgememek ge
rekir.
1. Belli bir insan ve belli koullar sz konusu olduunda, iki
davran birden mi yoksa bunlardan biri mi mmkndr. Tm
derin dnrlerin cevab: Sadece biri.
2. Belli bir insann katettii yaam yolunda -bir taraftan ka
rakterin deimeden kalmas, dier yandan da karakterin etkile
rini yaamak zorunda olduu koullarn batan aa ve en
ufak ayrntya kadar her zaman sk bir zorunluluk yasasyla
meydana gelmesi ve tmyle ayn trde zomnlu balardan olu
* De Caelo, 2,13, s. 295b, 32.
iteni ea, quae de sitiente vehementer esurienteque dicuntur, cum aeque ab
his, quae eduntur atque bibuntur, distat: quiescat enim necesse est
** Leibniz'in bu noktadaki kararszl kendisini en ok Coste'a mektupla
rnda (Opera Philosophiae, ed:Erdmann, s.447) ve ayn zamanda Theo-
dicee'de (Theodicee Denemeleri, eviren: Hseyin Batu, M.E.Basmevi,
2.basm, 1986, s.45-53) gsterir.
72 Arthur <Schopenhauer

an zincirlerin sonsuza kadar srd d koullar tarafndan


zorunlu olarak belirlenmesi halinde- herhangi bir yerde herhan
gi bakmdan, hatta en nemsizinden bir sahne olduundan fark
l bir ekil alabilir miydi? Hayr! M antkl ve doru cevap bu-
dur. H er iki nerm enin sonucu udur: Olan her ey en by
nden en kne kadar zorunlu olarak meydana gelir. Qu-
idquidft, necessario fit.
Bu nerm elerden korkm u olanlar hl baz eyleri renip
dier rendiklerini unutm ak durumundadr, ancak daha sonra
onlarn rahatlk ve sakinliin en bol kaynaklar olduklarnn
farkna varacaklardr. Eylem lerim iz her eyden nce bir ilk
balang deildir. Bu yzden onlar araclyla varlk iin ger
ekten yeni olan hibir ey olumaz: Aksine eylediklerimiz do
laysyla ne olduum uzu reniriz.
O lan biten tm eylerin sk zorunluluuna dair aka bilin
m eyen fakat hissedilen inancn temelinde, yallarda ok sa
lam olan kader ya da yazg inanc yatar. Mslmanlarn kader
cilii hatta hibir yerde kk kurutulamayan omen [ilk iaret]
inanc da byledir, nk en ufak tesadf bile zorunlu olarak
m eydana gelir ve her olay bir dieri ile tabiri yerindeyse zaman
oluturur, yle ki her ey her eyden yansr. Hatta bu, son ola
rak zerre kadar bile kast olmadan ya da tamamen kazara birini
sakatlam ya da ldrm olan bir adamn, bu talihsizliin ya
sm tm yaam boyunca sululua yakn bir duyguyla tutma
syla balantldr. Ayrca, bir talihsiz insan (persona piacula-
ris) olarak o kii tekiler tarafndan aka hor grlr. Aslnda
insan karakterinin deimezlii ve davurumunun tabi olduu
zorunlulua dair inan, byk olaslkla Hristiyanln kayra
seimlerinden dahi etkilenmemi deildir. En sonu, burada her
kesin bak asna gre kabul edecei ya da reddedecei ba
ka bir tali fikri vurgulamayacam. Eer olup biten eylerin
tm olaylar fark gzetmeksizin balayan nedensel zincir saye
istencin zgrl zerine 73

sinde tabi olduu sk zorunluluu kabul etmez ve bu zincirin


m utlak bir zgrlk tarafndan saysz m eknlarda krlmasna
izin verirsek, o zaman hayallerde ve gaipten haber veren uyku
da gelecein grlmesi srasnda oluan ve peygamberlik yete
neinde var olan tm ngrler salt nesnel, bundan dolay mut
lak imknsz, bylece akla hayale smaz hale gelir; nk o za
man ngrlebilecek nesnel bir gerek gelecek olamaz; fakat
bunu syleyecek yerde sadece znel koullardan, yani ngr
nn znel olaslndan phe ediyoruz. En gvenilirinden sa
ysz ahidin gelecee dair nermelerinden sonra, gnmzn
artk iyi bilgilendirilm i insanlar arasnda bu phe barnamaz
bile.
Olan biten tm eylerin zorunluluu retisine gereke ola
rak birtakm gzlemleri eklememe izin verin.
Zorunluluk her eye nfuz etmese ve her eyi bir araya ge-
tirmeseydi, zellikle bireylerin yaratlarn ynetseydi bu dnya
neye dnerdi? Bir canavar, enkaz, anlamsz ve mantksz bir
karikatre, yani gerek ve asli rastlantnn eserine dnebilir
di.
Herhangi bir olayn meydana gelmemesini istemek insann
kendisine aptalca ikence etmesidir, nk bu mutlak imknsz
bir eyi istem ek demektir ve gnein batdan domasn iste
m ek kadar aklddr. nk olan biten byk kk her ey
sk bir zorunlulukla m eydana geldiinden ortaya kan neden
lerin ne kadar czi ve rastlantsal olduunu ve daha farkl bir
biimde ne kadar kolayca var olabileceini dnmek botur.
Her ey ayn ekilde sk bir zorunlulukla m eydana gelmi ol
duu ve sayesinde gnein doudan doduu, o ayn tam yet
kiyle etkiledii iin bu dnce aslszdr. Olaylarn nasl
m eydana geldiini daha ok, baslm kelimenin bizim onu
okumamzdan nce var olduunu iyi bilen bir gzle deerlen
dirmeliyiz.
74 Arthur Schopenhauer

4.
NCELLER

Sorun um uz zerin d e derinlem esine dnm kiilerin yu


kardaki iddia hakknda verdikleri hkm lerin belgesi olarak bu
ereved e gr bildirm i byk adam lardan bazlarn hatr
latm am a izin verin.
H er eyden nce, dinin esaslarnn tarafm dan ne srlm
olan geree aykr dm esi gibi b ir eye inanabilecek olanlar
rahatlatm ak zere, Jerem ias'nm "Eylem ek insan egemenliinde
deildir ve onun adm larn ynlendirm ek, belirlemek kimsenin
yetkisi altnda deildir" {Incil, Jeramias, 10, 23) szn hatrlat
m ak isterim . A m a zellikle bizzat bu konu zerine yazlm
olan D e servo arbitrio kitabnda isten zgrln tm ateiy
le inkr eden Luther'e dayanm ak istiyorum. Oradan baz pasaj
lar L uther'in doal olarak felsefi deil teolojik temele dayandr
d grlerini karakterize etm eye y etecektir:1
"Bu yzden zgr istencin bir hi olduu ayn ekilde tm
b elleklere yazlm tr; o inan bir hayli kart iddia ve birok
otorite tarafndan glgede braklsa bile."2 "Burada isten z
grl savunucularna zgr istenleriyle Hristiyanl inkr
ettiklerini akllarnda tutm alarn hatrlatm ak isterdim ."3 "Hz.
sa'dan bahseden K utsal K itabn tm hkmleri isten zgrl
ile savar. Saysz hkm vardr, hatta kitabn tamam is
1 Martin Luther, On the Bondage o fth e Will (stencin Esareti zerine).
* Scopenhauer bunu Luther'in eserlerinin Sebastian Schmidt edisyonundan
(Strassburg: 1707) alntlyor. (Bu ek eserin Konstantin Kolenda'ya ait
olan ngilizce evirisinden alnmtr. Essay on the freedom o f the will,
The Liberal Arts Press, 1960)
2 Ayn, s. 145.
Quare simul in omnium cordibus scriptum invenitur liberum arbitrium ni-
hil esse; licet obscuretur tot disptationibus contrariis et tanta tot virorum
auctoritate...
3 Ayn, s. 214.
Hoc loco admonitos velim liberi arbitrii tutores, ut sciant sese esse abne-
gatores Christi, dum asserunt liberum arbitrium...
stencin zgrl zerine 75

ten zgrln ele alr. Bundan dolay, kitab bu konuda yar


g konumuna getirirsek isten zgrl retisini mahkm et
meyen tek harf ya da izginin dahi geriye kalmayaca husu
sunda tamamen hakl km olurum."1
imdi gelelim filozoflara. Burada eskilere ncelik verecek
deilim. nk felsefeleri tabiri caizse henz masumiyet an
da, yeni felsefenin iki en derin ve hassas problemini, yani isten
zgrlne dair soruyu ve d dnyann gerekliine ya da
ideal ve gerek arasndaki ilikiye dair soruyu henz ak bilin
ce karm deildir. Ayrca Aristo'nun, bu konuda dncesi
nin temelde salt fiziksel ve entelektel zgrlkle akt ve
0 sebepten daima istemli olan ve zgr zde tutar ekilde sa
dece "isteyerek ve istemeden yaplan" eylemlerden sz ettii
-imdi greceimiz- Nikomakhos'a Etik'ten* yola karak isten
zgrlnn eskilerin anlaynda ne derece netlik kazanm
olduu epeyce karlabilir. Karakteri -zellikle tam tersini ya
paca yerde- eylemden karma hatasna dt Nikomak
hos'a Etik**te dnceleri her ne kadar arasra o noktaya kadar
varsa da, ahlaki zgrlk probleminin Aristo'da da kendini gs
termediine phesiz tank olabiliriz. Ayn ekilde Sokrates'in
yukarda tarafmdan aktarlm olan inancn ok hatal bir
tarzda eletirmi, dier taraftan farkl ortamlarda bu gr
tekrar kendisine mal etmitir. rnein: "Doadan bize den
hisseye gelince onun bize tabi deil, Tanrsal bir vahiyden dola
y gerekten talihli olana has olduu aktr."*** "Demek ki ka
1 Ayn, s. 220.
Contra liberum arbitrium pugnabunt Scripturae testimonia, quotquot de
Christo loquuntur. At ea sunt innumerabilia, imo tota Scriptura. Ideo, si
Scriptura iudice causam agimus, omnibus modis vicero, ud ne iota unum
aut apex sit reliquus, qui non damnet dogma liberi arbitrii.
* Nikomakhos'a Etik, eviren: Saffet Babr, Ayra Yaynlar, Ankara:
1997,3,1-8.
** Ayn, 2. kitap, blm 2, 3, 7.
*** Ayn, 10, 10, 1179b 21, s.218.
Quod igitur a natura tdbuitur, id in nostra potestate non esse, sed ab ali-
qua divina causa profectum inesse in iis, qui revera sunt fortunati, perspi-
cuum est...
76 Arthr Schopenhauer

rakterde soylu olan sevip adi olandan nefet eden erdem le kan
daln bir ekilde nceden var olm as zoftmludur."* Bu hem
yuk ip da aktardm pasaja hem de B yk Ahlak!a 1 uyar: "Eer
> vlta da bulunm uyorsa, salt niyetle en iyi olunm az; ancak
a h a vi o lunur.'- Aristo ayn noktadan hareketle isten zgr
l m eselesini asl problem e biraz daha yaklat Byk A h
lak (L blm 9-18) ve E udem os Ahlaknda, da (2, blm 6-10)
iler. Y ine de her ey m ulak ve yzeyseldir. A risto btn eser
lerinde analitik yntem le m eselelerin dorudan zerine gitme
yip d zelliklerden sentetik sonulara varm a metodunu kulla
nr. eylerin zne v arm a yollarn zorlam ak yerine d zellik
lere h atta kelim elere tutunur. B u m etot kolayca yanltr ve derin
p ro b lem ler sz konusu olduunda asla hedefe ulatrmaz. Artk
zoru nlu ve istem li olan ey arasnda olduu varsaylan kart
lk k a r sn d a b ir d u var k arsnd aym gibi kalakalr. A ncak
b u d u varn ark asn da istem li olann ncelikle, -yokluu halinde
herhangi b ir isten edim inin gereklem esini, isteyen bir zne
nin yokluu halinde olduu kadar az m m kn klan- meknik
nedenlerden sadece tali noktalarda ayrlan bir neden olan gd
yznden zorunlu olduu gr bulunur. Bunu kendisi de sy
ler: "Edim in nesnesi nedenin drt trnden biridir."3 te bu
yzden istem li ve zorunlu olan arasndaki o kartlk temelde
yanltr; her ne kadar birok szde filozof hl bugn de A ris
to'nun hatasn tekrarlasa da.
C icero isten zgrl problem ini D e Fato (10. ve 17. b
lm ) adl k itab nd a olduka anlam l bir ekilde ortaya koyar.

* Ayn, 1179b 29, 218.


Mores igitur ante quodammodo insint oportet ad virtutem accomodati,
qui honestum amplectantur, turpitudineque offendantur.
1 M agna M oralia (Byk Ahlak), 1,2, s. 1187b 28.
2 Non enim, ut quisque voluerit, erit omnium optimus, nisi etiarn natura
exsdterit, melior quidem recte erit.
3 Ethica Eudemia (Eudemos Ahlak), 2, 10, 1226b 26.
Nam id, cuius gratia, una e causarum numero est.
istencin zgrl zerine 77

Eserinin konusu doas itibariyle onu bu probleme phesiz


ok kolayca gtrr. Kendisi isten zgrl tarafn tutar.
Ancak daha nceden, Chrysippus ve Diodoros'da problemin az
ya da ok anlam yklenmi olarak bilince karlm olmas
gerektiini grrz. Minos ve Stratos arasnda geen, isten z
grl ve onunla birlikte sorumluluu inkr eden Lukianos'un
otuzuncu lm konumalar da kayda deerdir.
Fakat Septuaginta'daki Makkabilerin -Luther'de bu eksiktir-
drdnc kitab, anln tm tutku ve duygulanmlar ama g
cne sahip olduunu ispatlamay kendisine dev edinen, tabiri
caizse isten zgrlne dair bir incelemedir. kinci kitaptaki
Yahudi ehitler bunu belgeler. Problemimizin bildiim anlaml
en eski tasarmna Clemens Alexandrius'un u szlerinde rast
larz: "Ruh, aba ve diren yeteneine sahip deil de, ne yazk
ki istem dysa ne vg ne azar, ne onurlandrma ne de ceza
hakl deildir."1 Sonra, daha nce sylenmi bir szle ilikili
olan parantezli cmleye gre: " yle ki Tanr ktlmz kar
snda bu denli susuzdur."2 Bu son derece kayda deer yan
cmle kilisenin problemi hangi ereveye oturttuu ve kanna
uygun olan hangi karar hemen ngrdn gsterir. Yaklak
iki yzyl sonra zgr istenler retisini zaten ayrntlaryla
Nemesios'un De Natura Hominis (nsan Doas zerine) adl
eserinin 35. blmnde, kitabn sonunda ve 39'dan 41. blme
kadar ilenmi buluruz. sten zgrl burada istemli olma
ya da seim annda karar klma yetisi olarak belirlenir ve byk
bir hevesle ifade edilir. Yine de hibir zaman meselenin tartl
masndan teye gidilmez.
Problemimizin ona ilikin her eyle birlikte tam olarak ge
litirilmi haliyle ortaya konmasna ilk olarak filozoftan ok te
1 Nec laudes nec vituperationes nec honores nec supplicia iusta sunt, si ani-
ma non habeat liberam potestatem et appetendi et abstinendi, sed sit viti-
um involuntarium. (Stromata, 1, 17, s. 83).
2 ut vel maxime quidem Deus nobis non sit causa vitii. s.84.
78 Arthur (Schopenhauer

olog olm asna ram en burada hesaba katm am z gereken kilise ba


bas A ugustinus'ta rastlarz. A yn zam anda onu ayn mesele ze
rinde D e libero arbitrio ( zgr Sem e stenci zerine) adl ki
tapta basiretsizlik ve inkrlara kadar gtren fark edilir bir sknt,
gvenilirliini yitirm i bir m ulaklk iinde buluruz. Elbette o,
Pelagius gibi isten zgrlne, ilk gnah, kurtarlm a zorunlu
luunu ve kayrann zgr seim ini ortadan kaldracak ve insann
kendi gcyle adil olm aya ve ruhlar katna ykselm eye layk ol
m asn salayacak derecede, gereinden fazla nem atfetmeyi is
tem ez. H atta o kitaplar, grleri karsnda D e natura et gratia
(D oa ve K ayra zerine) adl kitabn kalem e ald Pelagius'un
o rtay a km asnd an nce yazlm am olsalard bile, tartmann
(L u th e rin daha sonra iddetle inand) bu yanndan daha ok
b ahsetm i o lacan rectationum d esum to1 teslim eder. Bu arada
unlar syler: "nsan, imdi neyse o olduundan daha iyi olamaz
ve insann gc daha iyi olm aya, ya nasl olmas gerektiini anla
y am adndan ya da anlad olm as gerekeni olm a gcne sahip
olm adn grdnden yetm ez."2 H em en sonra: "O aslnda ne
yapm as gerektiini grm ve yle davranm ak istemise de bil
gisizlikten dolay bunu gerekletirem em i olabilir."3 Szn et
tiim iz A rgum ento'da yle der: "Sayesinde insann gnahlarn
klesi haline geldii istencin kendisi, Tanrsal kayra tarafndan
zgrle kavuturulam az ve gnahlar yenm ede yardmc olun
m azsa lm lden adil ve dindar yaam as beklenemez."4
1 Yapmamakta direterek zerine alma.
2 Nunc atem homo non est bonus nec habet in potestate, ut bonus sit, sive
non videndo, qualis esse debeat, sive videndo et non volendo esse, qua-
lem debere se videt.
D e libero arbitrio (zgr Sem e stenci zerine), 3, blm 18.
3 Vel ignorando non habet liberum arbitrium voluntatis ad eligendum, quid
recte faciat; vel resistente camali consuetudine, quae violentia mortalis
successionis quodammodo naturaliter inolevit, videat, quid recte facien-
dum sit, et velit nec possit implere.
4 Voluntas ergo ipsa nisi gratia Dei liberatur a servitute, qua facta est serva
peccati, et, ut vitia superet, adiuvetur, recte pieque vivi non potest a mor-
talibus.
stencin zgrl zerine 79

Dier taraftan, istencin zgrln savunmada u neden


Augustinus'u tevik eder:
1. zgr istenci inkr ettikleri ve baka bir er ve ktlk
kaynan kabul ettikleri iin karsna zgr sten zerine
adl kitabn aka ynelttii Manilie muhalefeti. De Animae
Quantitate (Ruhun Nicelii zerine) adl kitabnn son bl
m nde bundan alayla bahseder. "nsanlara seme hakk veril
mitir ve bu gerein altn eytanca akl yrtmelerle kazma
ya alanlar ylesine krdr ki... vb."1
2. "stediimi yapabilirim" ifadesi sayesinde istencin zgr
saylmasndan ve "istemli"mn "zgr'lt ayn kabul edilmesin
den doan ve tarafmdan aa karlm olan doal hayal k
rkl: "Zira istencin iktidarnda istencin kendisinden baka ne
olabilir?"2
3. nsann ahlaki sorumluluunu Tanrnn adaleti
uyumlu klma zorunluluu. Yani, Augustinusun keskin zeks,
bertaraf edilmesi bildiim kadaryla istisna dnda -ki bu
yzden hemen daha yakndan gzlemleyeceimiz- tm filozof
larn sanki hi varolmam gibi sessiz ve kibarca kaacaklar
kadar zor olan o ok ciddi problemi fark etmeme hatasna d
medi. Ayrca Augustinus ondan, kitaplarnn hemen balang
kelimelerinde cmert bir samimiyetle, dobra dobra yle bahse
der: "Ltfen syle bana, Tanr eytann yaratcs deil miy
di?"3 ve sonra hemen ikinci blmde ayrntlara girer: "Ruhum
u sorudan rahatsz oluyor: gnahlar Tanrnn meydana getirdi
i ruhlardan geliyorsa gnahlarn dorudan Tanrya geri dn
mesinden farkl bir sonuca varmak nasl mmkn olur?"4 Din
1 Datum est animae liberum arbitrium, quod qui nugatoriis ratiocinationi-
bus labefactare conantur, usque adeo caeci sunt, ut... ete.
2 Quid enim tam in voluntate quam ipsa voluntas situm est?
zgr Seme stenci zerine, 1, blm 12.
3 Dic mihi, quaeso, utrum Deus non sit auetor mali?
zgr Seme stenci zerine, 1, blm 1, s. 1.
4 Movet autem animum, si peccata ex his animabus sunt, quas Deus crea-
vit, illae autem animae ex Deo; quomodo non parvo intervallo peccata re-
ferantur in Deum. Blm 11, s. 4.
80 Arthur (Schopenhauer

ley en cev ap verir: "im di d n p k arm ak iin o kadar kafa


p atla tt n eyi a k a o rtay a k o y d u n ." 1
B u h ay li p h eli d n ce L u th er ta rafn dan tekrar ele alnd
ve L u th e r t m b elag aty la sorunu gzler nne serdi: "Fakat
T an rn n , zg rl sayesinde bizi, doal usun bile kabul et
m e k z o ru n d a o ld u u zo ru n lu lu a tabi klan bir ey olm as gere
k ir... T a n rn n h e r eyi bilen ve her eye gc yeten olduunu
v a r sa y y o rsa k , k en d i k en d im iz i yaratm ad m z ne phe ne
itiraz k a b u l ed e c e k ekilde o rtay a kar. N e kendim iz sayesinde
y a y o ru z n e d e h erh an g i b ir ey yapyo ru z, salt onun her eye
g c y e tm e si say esin d e t m b unla r gerekleiyor... Tanrnn
h e r ey i b ilm e s i v e h er eye g c yetm esi istencim izin zgrl
y le ta b a n ta b a n a zttr... H er insan kanlm az surette, isten
d e il fa k at z o ru n lu lu k sayesinde var olduunu ve bu yzden is
te n z g rl say esin de d iledii eyleri yapam ayacan, ak
sin e T a n rn n , k an lm a z ve deitirilem ez olan karar ve isten
ci a ra c l y la n g rd ve neden olduu eyleri yapabilece
ini k ab u l e tm e k zo ru nd a k alacaktr"2
O n y e d in c i y zy ln b a n d a yaam olan V anini, olayn i
y z n e d a ir tam am en byle b ir kav ray a sahipti. H er ne kadar
isy an n o zam an larn basks altnd a m m kn olan her kurnaz
l a b a v u ru la ra k g izlem ek z o ru n d a k alm sa da, bu anlay
o nu n T a n rc l a kar inat isyannn kalbi ve can dam aryd.
V anin i h e r frsa tta bu an laya geri dner ve onu en renkli g
1 d nunc plane abs te dictum est, quod m e cogitantem satis excruciat. s. 5.
2 Luther, D e S ervio A rbitrio, s. 144.
At talem oportere esse Deum, qui libertate sua necessitatem imponat no-
bis, ipsa ratio naturalis cogitur confteri... Concessa praescientia et omni-
potentia sequitur naturaliter irrefragabili consequentia nos per nos ipsos
non esse factos nec vivere nec agere quidquam, sed per illius omnipoten-
tiam... Pugnat ex diametro praescientia et omnipotentia Dei cum nostro
libero arbitrio... Omnes homines coguntur inevitabiii consequentia admit-
tere nos non feri nostra voluntate, sed necessitate; ita nos non facere qu-
od libet, pro ure Iiberi arbitrii, sed prout Deus praescivit et agit consilio
et virtute infallibili et immutabili.
stencin zgrl zerine 81

r noktasndan tantmaktan bkmaz. rnein lahi Takdirin


A m fiteatr1h da (Amphitheatre o f Ethernal Providence) unlar
syler: "Eer Tanr gnahlar isterse onlar yaratr; nk yle
yazldr: 'O ne isterse yaratr'. Eer gnahlar istemedii halde
onlar etkiliyorsa ya Tanrnn ngr sahibi olmadn ya da
merhametsiz olduunu syleriz; nk o ya kararlarn nasl y
rrle konulacan bilmiyordur ya kudretsizdir ya da kayt
szdr. Filozof der ki: Eer Tanr dnyada gnahkar eylemler is
temeseydi, phesiz tek bir ba hareketiyle dnyadan tm
utan verici eylemleri yok eder ve kovard. Tanrnn istencine
aramzdan kim direnebilirdi? Her ahlak d eylemde gnahkar
kiiye eylemi gerekletirme gc salarsa sular nasl Tanr
nn istencine ramen gerekleir? Ayrca insan kendisini Tanr
nn istenci karsna koyarsa Tanr ona kar gelen ve kazanan
insandan aa olur. Bundan Tanrnn dnyay imdi olduu
gibi istedii ortaya kar ve eer daha iyi bir dnya istemi ol
sayd daha iyisine sahip olurdu."1 44. denemede unlara rastla
rz: "Ara, sahibi tarafndan nasl ynetiliyorsa her zaman yle
hareket eder ve eylemlerde istencimiz ara, dier taraftan Tanr
da asl etken gibi ortaya kt iin isten kt eylem gerek
letirdiinde suu Tanr stlenecektir... stencimiz sadece ile
yi deil z itibariyle de Tanrya baldr; bu yzden gerekte
istenci sulayacak ne ileyi ne de ze ait hibir dayanak yok
tur. Aksine su her anlamda istenleri sadece byle yaratm ve
1 Vanini, Amphitheatrum Aeternae Providentiae, Exercitatio 16.
Si Deus vult peccata, igitur facit; scriptum est enim :' Omnia, quaecunque
voluit, fecit'. Si non vult, tamen committuntur, erit ergodicendus improvi-
dus vel impotens vel crudelis, cum voti sui compos fieri aut nesciat aut
nesciat aut nequeat aut negligal... Philosophi inquiunt: si nollet Deus pes-
simas ac nefarias in orbe vigere actiones, procul dubio uno nutu extra
mundi limites omnia flagitia exterminaret profligaretque: quis enim nost-
rum divinae potest resistere voluntati? Quomodo invito Deo patrantur
sceiera, si in actu quoque peccandi scelestis vires subministrat? Ad haec,
si contra Dei voluntatem homo labitur, Deus erit inferior homine, qui ei
adversatur et praevalet. Hine deducunt: Deus ita desiderat hunc mundum,
qualis est; si meliorem vellet, meliorem haberet.
82 Arthur Schopenhauer

b y le h areket ettiren T a n n y a y klen m ek zorundadr... stencin


v arl ve eylem i T an rd an ileri geldiinden isten T a n n iin
ara sa T a n n y a istencin iyi o lduu k ad ar k t ileyileri de atfe-
d ilm e iid ir"1 A n cak V an ini'yi o kurken onun batan sona aslnda
k en disin in o la n dnceleri, n efret ettii ve yalanlam ak istedii
d n c e le r g ib i rak iplerin in a zna yerletirm e stratejisini yrt
t n a k ld a tu tm a k gerekir. S onu olarak, grn ikna edici
b ir ek ild e v e ad am ak ll su nar k i hem en kendi ahsnda onun
k a r sn a s n e d en ler ve z ay f arg m anlarla kabilsin. Sonra
o k u ru n u n b e d b a h tl n a day anarak, iini iyi grm gibi (tanqu-
a m re bene g esta ) g u ru rla geri ekilir. B u kurnazlkla, btn bun
lar c id d iy e alm v e sam im iy etle onu n en T an n tan m az yazlar
n a ta sd ik erh i k o y m u olan y k se k renim li Sorbonne'u kan
d rm t. S o rb o n n e onun en ok yl sonra T anrya kfreden
d ili k esild ik ten so n ra canl can l yakldn sam im i bir m em nu
n iy e tle grd . B u tabii ki teo loglarn asl g kaynadr ve o
k en d ilerin d en aln d n dan b eri olay lar hzla tersine gitmektedir.
Y a n lm y o rs a m ilk d efa A u g u stin u s tarafndan daha doru
a n la m y la o rta y a k a rla n b u cidd i zo rluk tan svm ayan ve
o n u h i b ir ey sa k lam ad an -fak at k ald ki V anini, A ugustine ya
d a L u th e r'd e n b ile b ah setm ed en ilk kez ortaya koyan, zgrlk
ve Z o ru n lu lu k z erin e adl m ak alesiy le H um e oldu. H um e bu
m a k a le sin d e so n la ra d o ru yle yazar: "T m istencim izin son
faili, b u so n su z m a k in e y e h arek et veren ve her varl bir sonra
ki o la y n k a n lm a z z o ru n lu lu k la o rtay a k m ak zorunda kald
1 A yn , Exercitatio 44.
(Instrumentum m ovetur prout a suo principali drigitur; sed nostra volun-
tas in suis operationibus se habet tanquam instrumentum, Deus vero ut
agens principale; ergo si haec m ale operatur, D eo imputandum est... Vo-
luntas nostra non solum quoad motum, sed quoad substantiam quoque to-
ta a D e o dependet; quare nihil est, quod eidem imputari vere possit, neque
ex parte substantiae neque operationis, sed totum Deo, qui voluntatem sic
formavit, et ita m ovet... Cum essentia et motus voluntatis sit a Deo, ads-
cribi eidem debent vel bonae vel malae voluntatis operationes, si haec ad
ili um se habet vel ut instrumentum)
stencin rl zerine 83

zel bir durua koyan dnyann yaratcsdr. Bu yzden in


san eylemleri ya ok iyi bir nedenden meydana geldikleri iin
hibir alakla yetenekli olamayacak ya da herhangi bir alak
l barndryorsa yaratcm z da ayn sua dahil etmek zorun
da kalacaktr, nk Tanr o eylemlerin son nedeni, faili olarak
tannm tr. nk bir dinamiti patlatan insann kkrtl fitil
ne kadar uzun ya da ksa olursa olsun, o andan itibaren btn
sonulardan sorumlu olmas gibi zorunluluun taycs etkin
nedenlerin kesintisiz zincirlemesi sabitse, sonlu ya da sonsuz ilk
nedeni etkileyen varlk dierlerinin de yaratcs olacaktr"*
H um e bu zorluu zm ek iin bir denemeye giriir fakat so
nunda onun zlemez olduunu itiraf eder.
K ant da ncellerinden bamsz olarak "Pratik Usun Eleti-
risi"nde ayn engele taklr: "Tanrnn ilk evrensel varlk olarak
tzn de varolu nedeni olduu kabul edildii an, insan eylem
lerinin belirleyici nedeninin tamamen onun gc dnda bulu
nan bir eyde, yani varl ve nedenselliinin tm tanmnn
bsbtn bal olduu, insandan ayr duran o en yksek varl
n nedenselliinde olduunu teslim etmek zorunludur... nsan
en stn sanat ustas tarafndan yontulmu ve kurulmu bir
kukla ya da Vaucanson'un otomat olurdu ve z bilin geri onu
dnen bir otom at haline getirebilirdi ama onun kendiliin-
* David Hume, nsan Zihni zerine Bir Aratrma, "zgrlk ve Zorunlu
luk zerine", eviren: Serkan dm, lke Kitabevi Yaynlan, Felsefe
Dizisi, 1998, s. 106-107.
The ultimate author o f ali our volitions is the creator o f the world, who
frst bestovved motion on this immense machine, and placed ali beings in
that particular position, whence every subsequent event, by an inevitable
necessity, must result. human actions therefore either can have no turpitu-
de at ali, as proceeding from so good a cause, or, if they have any turpitu-
de, they must involve our creator in the same guilt, while he is ackovv-
ledged to be their ultimate cause and author. For as a man, \vho fred a
mine, is answerable for ali the consequences, whether the train employed
be long or short; so wherever a continued chain of necessary causes is ti-
xed, that Being, either finite or infinite, who produces the frst, is likevvise
the author of ali the rest.
84 Arthur (Schopenhauer

d en li inin b ilin ci -e er bu zg rl k saylrsa- ancak bir yanlsa


m a olurdu. n san h arek etlerin i belirleyen en yakn nedenler ve
onlar b elirley en u zu n n ed en ler zin cirinin isel olm asna karn
son ve en y ce n ed en ta m am en yabanc b ir elde olduu iin, bu
k e n d ili in d e n lik zg r d iy e a d lan d rlm ay a sad ece karlat
rlm al b ir d u ru m d a layktr"* S o n ra b u by k zorluu kendin
d e ey v e g r n g a ra s n d a b ir ay rm o lu tu ra rak am aya a
lr a m a b u n u n m e se le n in z n d e h i b ir eyi d eitirm edii
y le ak ki bu n o k ta d a g erek ten ciddi olm adna em inim .
B iz z a t k en d isi d e z m n yetersizli ini unlar eklerken kabul
eder: "P ek i d e n e n m i y a d a d e n en m ey e kalk lm olan b ak a
h e rh a n g i b ir z m d ah a k olay v e anlalr m dr? D aha doru
su d o g m a tik m etafizi in retm enlerin in zm , kim senin ko
la y ca d n e m e y e c e in i u m a ra k m e seleyi olabildiince gzden
ra k h ale g e tirm eleri z erin e, onla rn bu zorluu uzaklatrm a
d a k i sam im iy etlerin d en o k k u rn a zlk la rn kan tla m o ld u k la
rn m s y le m e liy iz ."* *
* P ra tik A kln E letirisi, evirenler: onna Kuuradi, lker Gkberk, Fsun
A katl, H acettepe niversitesi Yaynlar, 1980, s. 110.
Es scheint doch, man m sse, sobald man annimmt, Gott als allgemeines
U rw esen sei d ie U rsache auch d e r Existenz d er Substanz, auch
einrumen, die Handlungen des M enschen haben in demjenigen ihren
bestim m ten Grund, was gnzlich auBer seiner Gewalt st, namlich in der
Kausalitat eines von ihm unterschiedenen hchsten W esens, von welc-
hem das D asein des ersteren und die ganze Bestim mung seiner Kausalitat
ganz und gar abhngt. ...Der M ensch wre ein Vaucanonscher Automat,
gezim m ert und aufgezogen vom obersten Meister aller Kunstwerke, und
das Selbstbew u6tsein vvrde es zwar zu einem denkenden Automat mac-
hen, in vvelchem aber das BewuBtsein seiner Spontaneitat, wenn sie fr
Freiheit gehalten wird, bloBe Tauschung wre, indem sie nur komparativ
so genannt zu werden verdient, weil die nachsten bestimmenden Ursac-
hen hinauf zwar innerlich sind, die letzte und hchste aber doch gnzlich
in einer fremden Hand angetroffen wird.
** A yn, s. 112.
A llein st denn jed e andere, die man versucht hat oder versuchen mag, le-
ichter und faBlicher? Eher mchte man sagen, die dogmatischen Lehrer
der M etaphysik htten mehr ihre V erschm itztheit als Aufrichtigkeit darin
bevviesen, daB sie diesen schwierigen Punkt so weit w ie mglich aus den
Augen brachten, in der Hoffnung, daB, wenn sie davon gar nicht
sprchen, auch wohl niemand leichtlich an ihn denken wrde.
istencin zgrl zerine 85

H epsi ayn eyi syleyen en heterojen seslerin bu kayda de


er derlem esinden sonra kilise babam za geri dnyorum. Ken
disi kar karya kald zorluun arln tm yle hissedi
yordu am a onu felsefi deil -nk bu usavurumun mutlak ge
erlilii yoktur- Tanrbilim sel usavurm ayla aacan um uyor
du. A yrca, bunun dayana da sylendii gibi insana Tanr ta
rafndan verilm i "liberum arbitrium"u savunm aya alm as
nn nedenine dair yukarda anlan iki nedene eklenen nc
nedendir. Byle bir liberum arbitrium, yaratan ve kulunun g
nahlar arasnda durduu ve onlar ayrd iin tm zorluu or
tadan kaldrm aya gerekten uygun olurdu; kolayca kelimelere
dkldnde, olaslkla kelimelerin pek tesine gitmeyen bir
dn tatmin edebileceinden ciddi ve incelikli tepkilere ra
men en azndan dnlr olm aya devam edebilirdi. Ancak
tm varl ve zyle baka bir eyin rn olan bir varln
aslen insan belirleyecei ve bylece eylemlerden sorumlu ola
ca nasl dnlr? Bu sav, kendisi rtlem ez bir nerme
olan operari sequitur esse; yani her varln ileyiinin onun
olm a'sndan kt nerm esiyle geersiz klnm tr. B ir insan
kt davranyorsa, bu onun kt olm asndandr. Fakat bu ner
m enin bir de vargs var: ileyi de 'olm a'nm kaynandan
kar (ergo unde esse, inde operari). Saatleri yanl ilerledii iin
onlara kzan bir saatiye ne sylenebilir? istenci bir tabula rasa
yapabilseydik bile gene de, iki insandan biri dierinden ahlaki
adan tamam en fakl bir davran tarzyla hareket ettiinde,
herhangi bir eyden kaynaklanm as gereken bu farklln ne
deninin ya d koullarda olduunu -ki o halde su insanlara
dm ez- ya da bizzat onlarn istenlerindeki asli bir farklla
dayandn -ki bu tm olu ve z baka bir eye ait olduu
iin su ve liyakatin yine insanlara atfedilmemesi demektir- iti
raf etmekten kammazdk. Anlan byk adamlarn bu labirent
ten bir k yolu bulm ak iin kendilerini bouna zorladklarn
86 Arthur Schopenhauer

grdkten sonra, insan istencinin ahlaki somutluluunu o istencin


kendisi tarafndan belirlendiini dnmeksizin deerlendirmenin
benim de kavray gcm n dnda olduunu itiraf ediyorum.
phesiz Spinozamn Ethik'm at sekiz tanmdan yedincisini
dikte ettiren de ayn yeteneksizlikti: "Salt kendi doasnn zorunlu
luu sonucu var olan ve eylemesi sadece kendisi tarafndan belirle
nen eye zgr denilm esi gerekir; dier yandan varoluu ve ile
yii baka bir ey tarafndan belirlenen eye ise, zorunlu ya da da
h a dorusu zorlanm denir."*
K t ey lem e er yaratltan yani insann doutan elde et
tii y ap sn d an geliy orsa su aka bu yaratln yaratcsn-
dadr; ite bu zgr istencin neden icat edildiini aklar. An
cak zg r isten salt olum suz bir zellik olduundan ve sadece
b ir in san h i b ir eyin yle ya da byle davranm aya zorlaya-
m ay aca y a da unu ya d a bunu yapm asn engellem eyeceini
ifad e ettiinden zgr istencin kabul edilmesi durum unda bu ni
teliin nereden doaca akas anlalr deildir. Fakat ne
in sann d o utan gelen ya da sonradan kazanlm yapsndan
-ki o zam an yaratcsnn hatas olurdu- ne de sadece d koul
lardan -ki o zam an rastlant diye adlandrlmak dumm unda kalr
d- ileri gelm em esi gerektiinden eylemin nihai kaynann ne
olduu sonsuza kadar akla kavumaz. Bu yzden her iki du
rum da da insan susuz kalr; ancak eyleminden sorumlu tutulur.
zg r b ir istencin doal grn bo bir terazidir: Bo te
razi kefelerinden birine bir ey konm adka ylece dengede
asl k alr ve h ibir zam an dengeden kmaz. H ibir eyden
hibir ey km ayaca iin terazi kendiliinden ne kadar ok
hareket edebilirse zgr isten salt kendisinden o kadar ok ha

* Trebilim, eviren: A ziz Yardml. Deniz Canefe, dea Yaynlar, 1993,


Tanmlar 7, s. 23.
Ea res libera dicetur, quae ex sola naturae suae necessitate existit et a se
sola ad agendum determinatur; necessaria autem vel potius coacta, quae
ab alio determinatur ad existendum et operandum.
stencin zgrl zerine 87

reket yaratacaktr. Terazi bir tarafa m eilmeli, yleyse ana ha


reketin kayna olacak yabanc bir cismin kefeye koyulmas ge
rekir. Ayn ekilde insan eylemi de, olumlu etki eden ve salt
olumsuz bir zgrlkten daha fazla olan bir eyden ileri gelmek
zorundadr. Ancak bu sadece iki ekilde olabilir: Bunu ya g
dlerin kendisi, yani d koullar yapacak ve o zaman insan ey
leminden aka sorumlu tutulamayacak ve her insan ayn ko
ullarda tamamen ayn davranlar gsterecektir ya da bu
onun byle gdler karsndaki duyarlndan, yani doutan
edindii karakterinden, yani her bireyde farkl olabilecek ve g
cyle gdlerin ilerlik kazand, insanda aslen mevcut olan
eilimlerden ileri gelecektir. Fakat bu durumda isten artk z
gr deildir, nk bu eilimler terazinin tablasna konmu
arlklardr. Sorumluluk onu koymu olana, yani insan bu tr
eilimlerle yaratan eye der. Bu yzden kii sadece kendi
kendisinin eseri ise eyleminden sorumludur.
Burada sunulan soruna bak as yaratc ve yarattnn g
nahlar arasnda kanlmaz bir uurum oluturan isten zgrl
yle bantl her eyi hesaplamamza izin veriyor. Bundan, te
ologlarn isten zgrlne neden bylesine inatla sarldklar
ve onlann kalkan taycs felsefe profesrlerinin de, byk d
nrlerin en inandrc kar kantlarna karn, sar ve kr bir
halde neden zgr istence sanlarak umnda sanki yurt ve ocak
uruna (pro ara etfocis1j savayormucasna mcadele verecek
kadar srarla bu giriimlerinde onlar destekledikleri anlalr.
Artk Augustine hakkndaki ara verdiim aklamam ta
mamlayaym. Gr tamamen, insann aslnda sadece Adem
gnah ilemeden nce tam zgr bir istence sahip olduu, an
cak daha sonra ilk gnahn bir kurban olarak -sylemek gere
kirse sanki kilise babas gibi- kayra ve deme yoluyla kurtulu
unu umut etmek zorunda kaldndan ibarettir.
1 Cicero, "De natura deorum" 3 ,4 0 ,9 4 .
ss Arthur chopenhauer

B u ara d a A u g u stin u s v e o n un m anilik ve p e k g ia n iz m le g ir


d i i a tm a , felsefi so ru n u m u z a d air b ir bilin olum asn sa
lad. A rtk so run , sk o lastik ler sayesin de, B uridan'n Sophism a-
ta s ve D a n te nin y u k a rd a ak tarlm p asajn teyid eden filo
zo flara. g id e re k d a h a an lam l b ir ekilde sunuldu. F akat gr
n e g re so ru n u n k a lb in e ilk varan 1656'da ortaya kan ve
k e sin lik le bu s o ru n a atfed ilm i ola n Q uaestiones de libertate et
n e c e ss ita te . co n tra D o cto rem B ra n h a llu m ( zgrlk ve Z o ru n
lu lu a D a ir S o ru la r) adl k ita b y la Thom as H o b b es'du. G n
m z d e bu e se re n ad iren rastlanr. Y az, ngilizce'de u an pasa
jn a k ta rd m T h o m a s H o b b e s'u n A hlaki ve P olitik E serle-
ri'n d e b u lu n a b ilir.1
6. H i b ir ey k e n d i b a n a b ir b alan g y aratm az am a b a
la n g k e n d isi d n d a k i b a k a b ir d o ru d an failin eylem inden
y a ra tlr. B u y zd en kii, o an d an hem en nce, ne diledii ne
d e iste d i i b ir eyi d ile d i i ve isted i ind e, istem esinin nedeni
bu iste m e n in k en d isi deil, fak at o n a bal olm ayan bir eydir.
B y le c e isten z e rin e y r tt m z tartm am zdan, istem li
1 T hom as H obbes, The E nglish W orks o f Thom as H obbes (London: 1840),
"Of Liberty and N e c e s s it y ', cilt 4 , s. 274 -7 5 , 277.
(6. N othing takes a beginning from itself; but from the action o f some ot-
her im m ediate agent, \vithout itself. Therefore, when frst a man has an
appetite or w iil to som ething, to vvhich imm ediately before he had no ap-
petite nor w ill; the cause o f his will is not the will itself, but something el
se not in his ow n disposing. S o that, vvhereas it is out o f controversy, that
o f voluntary actions the wiiJ is the necessary cause, and by this which is
satd, the w ill is also necessarily caused by other things, vvhereof it dispo-
ses not, it fo llo w s that voluntary actions have ali o f them necessary cau-
ses, and therefore are necessitated.
7. I hold that to be a suffcient cause, to vvhich nothing is vvanted that is
needfull to the producing effccl.T h e same is also a necessary cause: for, if
it be possble that a suffcient cause shall not bring forth the effect, then
there vvanted somevvhat, vvhich vvas needfull to the producing o f it; and so
the cause vvas not sufficient. But if it be im possible that a sufficient cause
should not produce the effect; then is a sufficient cause a necessary cause.
Hence it manifest, that vvhatever is produced, is produced necessarily. For
v/hatsoever is produced has had a sufficient cause to produce it, or else it
had not been: and therefore also voluntary actions are necessitated.)
stencin zgrl zerine 89

edimlerin zorunlu nedeninin isten olduu kesinkes ortaya k


sa da az nce sylendii gibi isten kendisine bal olmayan
baka eyler tarafndan da zorunlu olarak meydana getirildi
inden her istemli eylemin zorunlu nedenlere sahip olduu, ya
ni zorunlu klnd sonucuna varlr.
7. Sonucun yaratlm as iin gerekli baka hibir eyin isten
medii eyi yeter sebep olarak tanrm. Ayn zamanda bu zo
runlu bir nedendir, nk yeter sebebin sonucu ortaya karma
m a olasl bulunsayd, o zam an sonucun yaratlmas iin ge
rekli olan ey aranacak ve neden yeterli olmaktan kacakt. Fa
kat, yeter sebebin sonucu yaratmamas imknsz olsayd yeter
sebep ayn zam anda zorunlu sebep olurdu. Ortaya kan her e
yin zorunlu olarak ortaya kt aktr. M eydana getirilen her
ey onu m eydana getiren yeterli bir nedene sahiptir, aksi taktir
de hi m eydana gelmemi olurdu, yani istemli eylemlerin de zo
runlu olduu anlalr.
8. zgr failin sradan tanm (sonucun elde edilmesi iin
gerekli olan her ey var olduu halde onlarn sonucu yine de
m eydana getirem emesi halinde ortaya kan ey) elikili ner
meler ierdii ve bir nedenin hem yeterli, yani zorunlu olup
hem de sonucu gerekletirmede aciz kalabileceini ifade ettii
iin sam adr."1
"Ne kadar rastlantsal grnse va da ne kadar istemli olsa da
her olay zorunlu olarak meydana gelir"2
nl kitab Yurtta zerine'de (De Cive) yle der: "Her in
san kendisi iin iyi olan arzular ve kendisi iin kt olandan
1 Ayn, s. 469.
That ordinary definition o f a free agenl (namely that a free agent is that,
which, when ali things are present, which are needfull to produce the ef-
fect, can nevertheless not produce it) inplies a contradiction and is non-
sense; being as nch as to say. the cause nay be sufficient, that is to say
necessary, and yet the effect shall not follow.
2 Ayn, s. 485.
Every aecident, hovv contingent soever it seen, or how voluntary soever
it be, is produced necessaily
y A rthur chopenhauer

k a m a y a a l r, fa k a t e n o k d o a l k t l k le r in e n b y n
d e n , y a n i l m d e n k a a r v e b u k a ta n a a y a d m e s i g i
b i y in e b y k b ir d o a l z o ru n lu lu k y z n d e n g e r e k le ir" 1
H o b b e s 'd a n h e m e n s o n ra ta m a m e n ay n in a n la d o lu o lan
S p in o z a 'y g r y o ru z . B u n o k ta d a k i re tis in i b e tim le m e k z e
re b irk a p a sa j y e te rli o la c a k tr:
"ste n z g r d e il a n c a k z o ru n lu b ir n e d e n o la ra k ta n m la
n a b ilir. n k is te n b a k a e y le r g ib i b e lli b ir ta rz d a d a v ra n
m a y a z o rla n d b ir n e d e n e ih tiy a d u y a r" * "S o n o la ra k d r
d n c itir a z a (B u rid a n 'n e e in e ) ra s tg e le n ey le ilg ili o la rak ,
b ir in s a n n b u t rd e n b ir d e n g e y e k o n m a s h a lin d e (y a n i su su z
lu k v e a lk d n d a h i b ir e y i a lg la y a m a z k e n y e m e k ve i e
c e in o n a e it u z a k lk ta o lm a s h a lin d e ) a lk v e su su z lu k ta n
lm e si g e re k ti in i ta m a m e n k a b u l e d iy o ru m " * *
" A k im k a ra r la r b u y z d e n g e r e k a n la m d a v a r o la n ey lere
d a ir d n c e le rle a y n z o ru n lu lu a ta b i o la ra k a k ld a o rta y a
k a r. O h a ld e a k im z g r k a ra r y la k o n u tu u n u y a d a su stu u
n u v e y a b a k a b ir e y y a p t n d n e n k im s e g z le ri a k r
y a g r y o r o lm a l" * * *
1 Ayn, cilt 2, s. 8.
Fertur unusquisque ad appetitionem eius, quod sibi bonum, et ad fugam
eius, quod sibi malum est, maxime autem maximi malorum naturalium,
quae est mors; idque necessitate quadam naturae non minre, quam qua
fertur lapis deorsum.
* Spinoza, Trebilim, blm 1, nerme 32, s. 45.
Voluntas non potest vocari causa libera, sed tantum necessaria. Nam vo-
luntas ut reliqua omnia causa indiget, a qua ad operandum certo modo de-
terminatur.
** Ayn, blm 2, nerme 49, s.96.
Quod denique ad quartam obiectionem (de Buridani aina) attinet, dico
me omnino concedere, quod homo in tali aequilibro positus (nempe qui
nihil aliud percipit quam sitim et famem, talem cibum et talem potum, qui
aeque ab eo distant) fame et siti peribit
*** Ayn, blm 3, nerme 2, s. 104.
Mentis decreta eadem necessitate in mente oriuntur ac ideae rerum actu
existentium. qui igitur credunt se ex libero mentis decreto loqui vel tacere
vel quidquam agere, oculis apertis somniant.
stencin zgrl zerine 91

"H er ey d etkenler tarafndan belli bir tarzda var olmak


ve ilem ek zere belirlenmitir. rnein bir ta d etkinin iti-
m iyle belli m iktarda bir harekete kavuur ve bunun sayesinde
d etkenler tarafndan verilen uyar sona erdiinde de hareket
etm eye devam etm ek zorundadr. imdi bir tan hareket halin
deyken, hareketini mm kn olduu kadar devam ettirmeye a
b alam ak zorunda olduunu dndn ve bildiini dne
lim. O zam an sadece kendi gayretinin farknda olan ve buna
k ar hibir ekilde kaytsz kalam ayacak olan ta, tamamen
zgr olduunu ve sadece yle istedii iin hareketini devam
ettireceine inanacaktr. Bu herkesin sahip olmakla vnd,
o insan zgrldr ve sadece istemesinin farknda olup iste
m esini belirleyen nedenleri gz ard ettii gereinden doar.
B ylece tam ve snrl zorunluluk ve insann varsaylan zgr
l zerine ne dndm yeteri kadar aklam oldum"*
A ncak Spinoza'nn, kart gr kararl ve heyecanl bir tarz
da sunduktan ok sonra son yllarnda (yani krklarnda) bu g
re varm olm as kayda deer bir durum dur. H atta 1665 y
lnda henz bir kartezyenken Cogitata M etaphysica 'snda Buri-
d an m sofizm alaryla ilgili az nce sylenmi grle tam bir
eliki iinde olan u szleri sylem itir: "nk eek yerine
b ir insann byle bir denge vaziyetinde olduunu varsayarsak,
insan dnen b ir varlk olm aktan kar ve alk ve susuzluk
* Ayn, 4, ksm 62, s. 190.
Unaquaeque res necessario a causa externa aliqua determinatur ad exis-
tendum et operandum certa ac determinata ratione. Ex. Gr. lapis a causa
extema ipsum impellente certam motus quantitatem accipit, qua postea
moveri necessario perget. Concipe iam lapidem, dum moveri pergit, cogi-
tare et scire se, cjuantum potest, conari, ut moveri pergat. Hic sane lapis,
quandoqidem sui tantummodo conatus est conscius et minime indifferens,
se liberrimum esse et nulla alia de causa in motu perseverare credet, qu-
am quia vult. Atque haec humana illa libertas est, quam omnes habere
iactant et quae in hoc solo consistit, quod homines sui appetitus sint cons-
cii et causarum, a quibus determinatur, ignari....His, quaenam mea de li-
bera et coacta necessitate deque fcta humana libertate sit sententia, satis
explicui.
92 Arthur Schopenhauer

tan te le f o ldu u va rsay ld n d a d a tam am en aptal bir eek ye


rin e k o n m u olur."*
B u n d an b ak a, aa d a d i e r iki b y k adam d a m eydana
g elen g r d e iim in i v e fik irlerin d en nasl ayn ekilde dn
d k le rin i de an lataca m . B u, pro blem im izde doru kavray
sa lam an n ne k ad a r zor olduunun ve sorunun ne kadar derin
d e y a tt n n k a n td r.
B ir p asajn a k ta rm o ld u u m zgrlk ve Z orunluluk ze
rine adl den em esin d e H um e, gdlerin verili olduu durum da
tek te k isten ed im le rin in zorunluluunu en keskin inanla kale
m e alr ve b u n u genel k a v ray a sahip b ir tarzda aka sunar:
"B y le ce g d le r ve istem li dav ranlar arasndaki birliin, do
an n h e r p ara sn d a n eden ve sonu arasndaki birlik kadar d
zenli ve te k d ze oldu u o rtay a k ar."1 V e devam nda: " Bu
y z d en z o ru n lu lu k retisin i teslim etm eden ve o karm g
d le rd en isten ed im le rin e, karakterd en davran tarzlarna ge
erk en u y g u la m a d a n h erh ang i trde b ir bilim e ya d a eylem e gi
rim e k n ere d ey se im k an sz g ib i grnyor."**
A n cak isten ey lem lerinin zorunluluunu hibir yazar Priest-
ley'in salt bu k o n u y a atfed ilm i eseri F elsefi Z orunluluk reti-
j/'n d e o ld u u k a d a r ay rn tl ve inandrc bir ekilde ortaya
k o y m a m tr.2 T am a m en kesin ve kav ranab ilir ekilde kalem e
* Spinoza, cilt 2, blm 12.
Si enim hom inem lo co asinae ponamus in tali aequilibrio positum, homo
non pro re cogitante, sed pro turpissimo asino erit habendus, si fame et si-
ti pereat.
1 Thus it appears that the conjunction between motives and voluntary acti-
ons is as regular and uniform as that between the cause and effect in any
part o f nature.
** Hum e, David. nsan Zihni zerine B ir A ratrm a, eviren: Serkan O-
dm, lke Kitabevi Yaynlar, Felsefe D izisi, 1998, s. 95-96.
It seem s almost im possible, therefore, to engage either in science or acti-
on o f any kind, vvithout acknovvledging the doctrine o f necessity and this
inference from m otives to voluntary actions, from character o f conduct.
2 Schopenhauer J. Priestleyin D octrin e o f P h ilosophical N ecessity (Felsefi
Zorunluluk retisi) adl eserinin ikinci basksndan (Birmingham: 1782,
s. 20, 26, 37, 4 3, 66, 84, 90, 28 7 ) alntlyor.
istencin zgrl zerine 93

alnm bu kitaptan kim ikna olmadysa anl nyarglar tara


fndan felce uratlm olmaldr. karmlarn akla ka
vuturmak zere birka pasajn aktaryorum: "Bence felsefi
zgrlk fikrinden daha ok gze arpabilecek bir samalk ola
m az."1 "Mucize ya da baz yabanc glerin araya girmeleri ol
makszn hibir isten edimi ya da herhangi bir insan davran,
meydana geldiinden daha farkl geliemezdi."2 "Bir eilim ya
da akln istei yerekimi olm asa da beni etkiler ve zerimde
yerekiminin gcnn ta zerinde uygulad kati ve zorunlu
etkiye sahiptir."3 "stencin kendini belirlediini sylemek hibir
fikir vermez ya da daha ok bir samal, yani sonu olan bir
belirlenimin hibir neden olmadan meydana geldiini ifade
eder. nk, gd ismi altnda anlalan eylerin dnda be
lirlenimi meydana getirmek zere gerekten hibir ey kalma
m tr. Kii hangi kelimeyi kullanrsa kullansn bizlerin nasl
olup da, bazen gdler bazen de hibir gd olmakszn belir
lendiim iz konusunda, bazen arlklarla bazen arl olma
yan, -kendi iinde ne olursa olsun teraziye gre bir hi olan- bir
tr cisimle dengesi bozulan terazi hakknda sahip olabildiin
den fazla bir kavraya sahip olamaz."4 "Gd, uygun felsefi li-
1 There is no absurdity more glaring to my understanding, than the notion
o f philosophical liberty.
2 Without a miracle, or the intervention of some foreign cause, no volition
or action of any man could have been otherwise, than it has been.
3 Though an inclination or affection o f mind be not gravity, it influences
me and acts upon me as certainly and necessarily, as this power does
upon a stone.
4 Saying that the will is self-determined, gives no idea at ali, or rather imp-
lies an absurdity, viz: that a determination, which is an effect, takes place,
without any cause at ali. For exclusive o f every thing that comes under
the denomination of motive, there is really nothing at ali left, to produce
the determination. Let a man use what words he pleases, he can have no
more conception how we can sometimes be determined by motives, and
sometimes without any motives, than he can have o f a scale being someti
mes vveighed down by weights, and sometimes by a kind of substance
that has no weight at ali, which, whatever it be in itself, must, with res-
pect to the scale be nothing.

(
94 Arthur Schopenhauer

teratrde ey lem e uygun neden olarak adlandrlm aldr. G d


d o ad ak i h er eyin d i e r eylerin nedeni olduu kadar eylem e
u y g u n d u r.1 " n ced en var olan d i er b tn koullarn tam a
m e n ayn o lm as d u ru m u n d a iki eyi birden sem ek asla gc
m z dah ilin d e olm ay acak tr."2 "A sln d a gem i yaam sre
cin dek i b elli h erh a n g i b ir davran yznden kendisini aypla
yan b ir kii, ay n d u ru m d a yeniden bulunsayd farkl davrana
can tasarlay ab ilir. B u yalnz bir y a n lsa m a d r ve kendisini
k esin b ir g zlem e tabi tutup h er k oulda hesaba katarsa, sahip
o ld u u a yn h aleti ru h iy e ve tam am en ayn bak asyla- o za
m an dan b eri d n m e y o lu y la kaza n lm g rleri dlarsa-
d ah a farkl d av ran am ay aca n a ikn a olabilir."3 "K sacas, bu
d u ru m d a seim deil, zorunluluk ya d a m utlak sam alk reti
si var."4
A y n g r d e iik li in in S p ino za gibi Priestley'de ve biraz
so n ra g sterilec ek b ak a b ir b y k adam da da tekrarlandn
k ay d e tm e liy iz. n k P riestley ilk basknn nsznde yle
der: "Z o ru nlu luk retisine yine de kolaylkla dnecek gibi g
rn m y o rd u m . T pk Dr. H ertley gibi zgrlm den byk
b ir g n ls zl k le vazgetim . Bu konu zerine bir zam anlar y
r tt m u z u n b ir m ek tu p lam a srasnda zgrlk doktrininin

1 n proper philosophical language, the motive ought to b called the proper


cause o f the action. It is as much so as anything in nature is the cause o f
anything else.
2 It will never be in our power to choose two things, when ali the previous
circumstances are the very same.
3 A man indeed, when he reproaches him self for any particular action in his
passed conduct, may fancy that, if he was in the same situation again, he
would have acted differently. But this is a mere deception; and if he exa-
mines h im self strictly, and takes in ali circumstances, he may be satisfied
that with the same inward disposition o f mind and with precisely the sa
m e view o f things, that he had than, and exclusive o f ali others, that he
has acquired by reflection since, he could not have acted othervvise than
hed id .
4 In short, there is no choise in the case, but o f the doctrine o f necessity or
absolute nonsense.
istencin zgrl zerine 95

ateli savunucusuydum ve bana kar ne srlen grler kar


snda asla pes etm edim "1
Bana ayn ey gelen nc byk adam bu deiimi
kendine has cana yaknl ve naifliiyle dile getiren Voltai-
re'dir. M etafizik zerine Tezler'dt isten zgrl denen eyi
ayrntl ve cokulu tarzyla savunmutur. Fakat krk yl sonra
yazd Bilgisiz F ilozof (Le Philosophe gnorant) adl kitabnda
isten eylemlerinin tabi olduu sk zorunluluu retir. 13. b
lm de yle der: "Arimet bir problemin zmne ondan vaz
gem ek akimdan gemeyecek kadar derinlemesine daldnda
sanki onu oraya kilitlemiler gibi odasndan kmamak zorunda
kalrd: Kader isteyeni ynlendirir; istemeyeni terbiye eder.
B yle dnen aptal her zaman byle dnmemiti, ancak so
nunda pes etmek zorunda kald."2 Bir baka kitabnda Voltaire
yle der: "Bir baka topa arpan top, bir geyii ama gderek
zorunlulukla izleyen avc kpek, geni bir hendei daha az zo
runluluk ve am aca tabi olmayarak aan o geyik: Btn bunlar
yaptm z her eyde olduundan daha fazla kar konulur bir
halde nceden belirlenmi deildir."3

1 Ayn, 1. bask, s. 27.


I was not however a ready convert to the doctrine o f necessity. Like Dr.
Hartley himself, I gave up my liberty with great reluctance, and in a long
correspondence, vvhich I once had on the subject, 1 maintained very stre-
nuously the doctrine o f liberty, and did not at ali yield to the arguments
then proposed to me.
2 Voltaire, Le Philosophe gnorant, blm 13.
Arcimede est galement necessite de rester dans sa chambre, quand on l'y
enferme, et quand il est si fortement occupe dn proleme, qu'il ne reoit
pas l'idee de sortir: 'Ducunt volentem fata, nolentme trahunt' (Seneca,
Epistulae, 107, 11). L'ignorant qui pense ainsi n'a pas toujours pense de
meme, mais il est enfin contraint de se rendre.
3 Voltaire, Le Principe d action, blm, 13.
Une boule, qui en pousse une autre, un chien de chasse, qui court
necessairement et volontairement apres un cerf, ce cerf, qui franchit un
fosse immense avec non moins de necessite et de volonte: tout cela n'est
pas plus invinciblement determine que nous le sommes a tout ce que nous
faisons.
96 Arthr Schopenhauer

B u k ad ar yk sek, sekin d im a n grm z ayn e


k ild e k abul etm esi, ph esiz m eseleyle ilgili hibir eyi dokun
m adan b rak an aptal z bilin cinin "am a ben ne istiyorsam yapa
bilirim " ifadesiyle sarslm az gerekleri reddetm eye girien her
k iiy i k u k u la n d rm a k zo ru n d ad r.
G n m ze en yakn bu ncelleri ele aldktan sonra K ant'n,
g rg l k a ra k terin g d ler araclyla itildii zorunluluu hem
k en d isi h e m de bak alar iin sabit bir m esele olarak grm esi
ve onlar te k rar te k rar k an tlam ak iin de harcayacak vaktinin
o lm a m a s b iz i artm am ald r. "G enel T arihe D air D nce-
le r"in e y le balar: "B ir k im se m etafizik adan isten zgr
l ne d a ir k afasn d a nasl b ir k av ram a sahip olursa olsun is
ten zg rl n n grngleri, yani insan davranlar dier
b t n o la y la r gibi do an n genel yasalarna gre belirlenirler."*
S a lt A k ln E le tirisi'nde de: "G rgl karakter kendisinin etkile
d i i g r n g lerd en ve bunlarn deneyim tarafndan sunulan ku
rallarn d an k arlm as gerektiinden, grngler dnyasndaki
t m insan edim leri grgl karakterden ve o karakterle beraber
iley en d i e r nedenlerden doann dzenine gre belirlenirler
ve e er insan istencinin t m grnglerini tem ellerine dek ince
le y eb ilecek olsayd k kesin bilgisine ulaam ayacam z ve n
sel koullardan zorunlu olarak doduunu kabul edem eyecei
m iz tek bir insan eylem i bile olmazd."**der. O halde grgl ka
* Immanuel Kant, "Idee zu einer Allgemeinen Geschichte in Weltbrgerlic-
her Absicht", Schriften zu r A nthropologie, Geschichtsphilosophie, Politik
und Padagogik, Werke in Sechs Biinden, cilt. 6, Cotta-Insel Verlag, 1964,
s.33.
Was man sich auch in metaphysi seher Absicht fr einen Begriff von der
Freiheit des W illens maehen mge; so sind doch die Erscheinungen des-
selben, die menschlichen Handlungen ebensowohl als jene andere Natur-
begebenheit nach allgemeinen Naturgesetzen betimmt.
** Immanuel Kant, A n Usun E letirisi, A 798 B826, s. 365, Idea Yaynlar,
1993, eviren: A ziz Yardml.
Weil der empirisehe Charakter selbst aus den Erscheinungen als Wirkung
und aus der Regel derselben, welche Erfahrung an die Hand gibt, gezogen
werden muB; so sind aile Handlungen des Menschen in der Erscheinung
ktencin rl zerine 97

rakter itibariyle zgrlk yoktur. Eer insanlar sadece gzlem


liyor ve hareketlerini gdleyen nedenleri antropolojide olduu
gibi psikolojik aratrmaya tabi tutmak istiyorsak onlar sadece
grgl karaktere gre inceleyebiliriz. Ayn kitapta u szler ge
er: "Eer isten zgrse, bu ancak istemlerimizin anlalr ne
deni yznden mmkndr. nk doann dier btn grn
gleriyle ayn ekilde istencin davurumlarnn grnglerini,
eylemlerimizi, yokluu halinde grgl ya da herhangi baka bir
balam da usu yrrle koyamayacamz inenmez bir ds
tura gre, yani doann deitirilemez kanunlarna gre akla
mak zorundayz."* Pratik A kln E letirisi'nde daha baka un
lar syler: "yleyse, hem i hem de d edimlerle kendini gs
teren insana ait dnme biimini, bu eylemlere yol aan her
gdy hatta en nemsizini bile ve eylemleri ayn ekilde etki
leyen d verileri de bileceimiz kadar derinden kavramak
m mkn olsayd, ay ve gne tutulmasnn tahminindeki gibi
kesin tahminler gibi bir insann gelecekteki davrannn ne
olacana dair de akl yrtlebileceini teslim edebilirim."**
aus seinem empirischen Charakter und den mitwirkenden andem Ursac-
hen nach der Ordnung der Natur bestimmt: und wenn wir aile Erschei-
nungen seiner Willkr bis auf den Grund erforschen knnten; so wrde es
keine einzige menschliche Handlung geben, die wir nicht mit GevviSheit
vorhersagen und aus ihren vorhergehenden Bedingungen als notwendig
erkennen knnten. In Ansehung dieses empirischen Charakters gibt es al
so keine Freiheit, und nach diesem knnen wir doch allein den Menschen
betrachten, wenn wir lediglich beobachten und, wie es in der Anthropolo-
gie geschieht, von seinen Handlungen die bewegenden Ursachen physio-
logisch erforschen wollen.
* Ayn.
Der Wille mag auch frei sein, so kann dies doch nur die intelligible Ur-
sache unsers Wollens angehn. Denn vvas die Phnomene der uerungen
desselben, d.i. die Handlungen betrifft, so mssen vvir nach einer unver-
letzlichen Grundmaxime, ohne vvelche vvir keine Vemunft im empirisc
hen Gebrauch ausben knnen, sie niemals anders als aile brigen Ers-
cheinungen der Natur, namlich nach unvvandelbaren Gesetzen derselben
erklaren.
** Immanuel Kant, Pratik Akln Eletirisi, evirenler: lonna Kuuradi, lker
Gkberk, Fsun Akatl, Hacettepe niversitesi Yaynlan. 1980. s. 108.
98 Arthr Schopenhauer'

A ncak burada, zgrln zorunlulukla kurduu birliktelik


h akkndaki d oktrini k avranlr ve grgl karakter arasndaki ay
rm y o luy la b irb irin e balar. B u gre aada dneceim ;
nk onu tm yle kabul ediyorum . K ant bunu iki frsatta ifade
etm iti. nsan zg rl n eylem lerin tabi olduu zorunlulukla
b irletirm e o lan a n a d air tam b ir kavray a sahip olm ak iste
y en h er k im se b u d e rin d en k av ranm ve sk dnlm pa
sajlar o k um ak zorundadr.
K o n um uzu n g n m zd eki ele aln tm bu asil ve sayg
d e e r n cellerin b aarlarn d an tem elde iki noktada ayryor.
lkin bu y arm a so rusunun ynlendirilm esiyle z bilincim izde
ki istencin iten bilinm esin i dtakinden tam am en ayrp ikisini
kendi iinde ayr ayr d eerlendirdim . ou insan kar koyul
m az b i im d e e tk iley en y anln k ayn a n aa karm am
salayan sadece budur. kincisi, istenci doada geri kalan her
eyle b ir iliki k urarak deerlendirdim , daha nce hi kim senin
y ap am ad ve sayesinde k o nu ya v akf olunm asn ve konunun
b ir b t n l k iin d e ele alnabilm esini salayan ey buydu.
K ant zerine y azm olan fakat kendim e ncel kabul etm e
diim baz y azarlar h ak k n d a birka kelim e daha ileteyim.
in sa n zgrlnn z zerine n celem eler^'inde Schel-
lng, K an tn y uk ard a yorum lanan nem li doktrinine, kavranlr
ve grgl k arakter h ak knd a am layc bir yorum getiriyor. Bu
alm , s slem elerin in canll sayesinde K antm tam fakat ku-

Man kann also einraumen, daB, vvenn es fr uns mglich vvre, in eines
M enschen Denkungsart so, wie sie sich durch innere sovvohl als uBere
HandJungen zeigt, so tiefe Einsicht zu haben, da jede, auch die mindeste
Triebfeder dazu uns bekannt vvrdc, imgleichen aile auf diese wirkenden
auBeren Veranlassungen, man eines Menschen Verhalten auf die Zukunft
mit GevviBheit so wie eine Mond- oder Sonnenfmstcrnis ausrechnen
knnte.
1 F. W. J. Schelling, Philosophische Unlersuchungen ber dcs W esen der
menschlichen F reiheit und die dam it zusammenhangenden Gegenstande
(Leibzig: 1907), s. 479.
stencin zgrl zerine 99

ru ifade tarzna gre durumu daha kavranabilir klacaktr. Bu


arada gerein ve Kant'm onuruna zeval getirmeden ondan bah
setmenin mm kn olmadn da eklemeliyim. nk Kantn
doktrinleri arasndan en nemli ve hayranlk verici ve hatta ka
naatim ce en enginlerini ileri srerken Schelling, sunduklarnn
ierik itibariyle Kant'a ait olduunu aka ifade etmekten ok,
bu byk adam n dall budakl ve zor eserlerine aina olmayan
ou okurun Schelling'in kendi dncelerini okuduklann san
m alarna neden olacak bir izlenim yaratmaktadr. Bu giriimin
ne kadar baarl olduunu burada bir ok rnekten biriyle gs
tereceim.
H l bugn bile Halle'de gen bir felsefe profesr olan
H err Erdm ann 1837 tarihli Vcut ve Ruh adl kitabnn 101.
sayfasnda unlar sylemektedir: "Leibniz gibi Schelling'de de
'zgrlk zerine' adl deerlendirmelerde ruh kendisini tm
zam anlarda belirlem itir"1 vb. Bu yzden Schelling Kant'a g
re Amerigo'nun Colum bus'a gre bulunduu ansl konum da
dr: Birinin kefi dierinin adyla damgalanmtr. Ancak o,
bunu ansna deil kurnazlna borludur. nk 465. sayfa
yle balar: "zgrlk doktrinini o alana ykselten genelde
ve ncelikle idealizm olm utur"2 vb. ve sonra bunlar dorudan
Kant'n dnceleri izler. Dem ek ki, drstle yakr ekilde
Kant demek yerine, idealizm diyor: Bu ok anlaml terimin al
tnda herkes Kant'n doktrinini deil de Fichte ve Schelling'in
erken Fichtevari felsefesini grecektir, nk Kant felsefesinin
idealizm olarak adlandrlm asna kar km *, Salt Usun

1 Wenn auch Leibniz ahnlich wie Schelling in seiner Abhandlung 'ber die
Freiheit' die Seele vor aller Zeit sich bestimmen lBt.
2 berhaupt hat erst der Idealismus die Lehre von der Freiheit in dasjenige
Gebiet erhoben
* Immanuel Kant, Gelecekte Bilim Olarak Ortaya kabilecek Her M etafi
zie Prolegomena, evirenler: Ionna Kuuradi, Yusuf rnek, Trkiye
Felsefe Kurumu eviri Dizisi: 3, 2. bask, Ankara: 1995, s. 31,99.
Arthur Schopenhauer

E l e t i r i s i n in ikinci basksna "dealizmin Reddi*"ni eklemitir.


zleyen sayfada Schelling tabii ki o kadar tantanayla kendi mal*
gibi ortaya dkt bilgilerin Kant'n serveti olduunu bilenleri
susturmak iin, parantez ii bir ibare kullanarak, kurnazca
"Kant kavram " der. Fakat sonra, 484. sayfada tm gerek ve
adaleti savunm a adna K ant'n teorisinde bu gre ykselm edi
ini vb. yazar. A ncak yukarda tekrar okunmasn tavsiye etti
im K ant'n lm sz iki pasajndan da herkesin aka grebi
lecei zere, K ant olm adan Fichte ve Schelling Beyler gibi bin
lerce kafann asla kavram aya yeterli olm ayaca o gr, aslen
bizzat K ant'a aittir.
B urada Schelling'in deerlendirmelerinden bahsetmek zo
runda olduum iin bu noktada sessiz kalamazdm. Kant'a tar
tm asz kendisine ait olan iade ederek zellikle, Goethe'nin
" ocuklar yolun lid erid ir1"sznn tam am en geerli olduu bir
zam anda, G oethe'yle birlikte A lm an halknn asl onuru olan,
insanln o byk retm enine kar grevim i yerine getirdim.
A yrca, ayn incelem ede Schelling Jacop B hm enin dncele
rini hatta szlerini hibir kaynak belli etmeden yazm akta ayn
d erecede tereddt etm em itir.
" zgrlk zerine ncelem eler", K ant'n dnceleri dn
da yeni ya da tem el bir aydnlanm aya yol aacak hibir ey
ierm iyor. Bu, hem en balangtaki tanm da kendini belli edi
yor: zgrlk "iyilik ve ktlk" yeteneiym i. Sorulu cevapl
eitim iin byle bir tanm elverili olabilir fakat felsefede bu
h ib ir ey ifade etm ez ve bu yzden onunla hibir eye balan
maz. nk iyilik ve ktlk kendiliinden ak ve hibir ak
lam a, tespit ya da tem ellendirm e gerektirm eyen basit kavram lar
(notiones sim plices) olm aktan uzak deildir. Zaten tezin yalnz
ca kk bir blm zgrlkle ilikilidir, ana ieriini daha

* S. 274.
1 Goethe, "Parabolisch", 7, 8, "das Knabenvolk st Herr der Bahn".
stencin rl zerine 101

ok, yazarn bize oluumunu dahi tasvir ettii zere gizli bir ta
nklk iinde olduu bir Tanrya ait ayrntl bilgi oluturur.
Ne yazk ki bu tankla nasl vard hakknda tek bir keli
me bile etmez. Tezin balangc, sln sesleni tonundaki
cret dolaysyla korkutulmam herkesin fark edecei bir so-
fizmalar andan oluur.
O zamandan beri bu ve buna benzer rnler sonucunda Al
man felsefesinde entelektel ve mutlak dn, ak kavramlar
yaratmann ve drst aratrmann yerini ald. Kuru sk atmak,
utandrmak, hayrete drmek, okuyucunun gzne her trl
oyun yardmyla kum atmak metot haline geldi. Konumay de
rin kavray yerine her alanda bencil amalar ynlendiriyor.
Sonunda btn bunlar sayesinde felsefe -hl yle adlandrl
mak istenirse- Hegel'in bakanlk yarat olarak en aa dze
yine eriinceye kadar giderek daha ok alald. Bu adam,
Kant'n urunda mcadele edip kazand dnce zgrl
n yeniden bomak iin felsefeden, usun kz kardei ve gere
in gelecekteki annesinden, devlet amalar, mulaklk ve
Protestan Cizvitlik iin bir ara yaratt. Fakat bu rezaleti rtmek
ve ayn zamanda olanak dahilindeki akla durgunluk verecek en
byk eye neden olmak zere, tmarhane dnda hibir yerde
duyulmam en bo kelime erpn, en sersem, bo sz pe
lerinini felsefenin zerine rtt.
ngiltere ve Fransa'da genelde ele alndnda felsefe, hl
Locke ve Cadillac'n onu brakt yerde duruyor. Yaymcs
Cousin tarafndan "zamannn en nde gelen Fransz metafizik-
isi" (le pem ier metaphysicien franais de montemps) diye ad
landrlan Main de Biran 1834 tarihli Fizik ve Ahlakn Yeni
Karlklar (Nouvelles considerations du physique et moral)
adl kitabnda 'liberum arbitrium indijferantiae'nm. fanatik ta
kipisidir ve bunu apak bir gerek addeder. Baz gnmz Al
man felsefi ilahiyat yorumcular daha farkl kmyor karm
102 ,\rthr 6chopenhauer

za: Y azlarnda liherum arbitrium indifferantiae' "ahlaki zgr


lk ad altnda konuyu sanki yukarda saylan byk adamlar
htbir zaman var olm am gibi deerlendirip isten zgrl
nn dorudan z bilinte var olduunu ve bundan dolay kar
grleri sofizm den baka bir ey saym ayacak kadar sarslmaz
bir ekilde saptanm olduunu sylerler. Bu yceltilm i g
ven. iyi arkadalarn isten zgrlnn ne olduunu ve ne
anlama geldiini bile bilmem eleri ve onu, kendi masumiyetleri
erevesinde, 2. blm de analiz ettiimiz istencin gvdenin par
alan zerindeki hkm nden baka bir ey sanm amalar gere
inden kaynaklanm aktadr. Fakat bundan mantk sahibi hi
kimse phe etm em itir ve bu da "istediimi yapabilirim" fik
riyle kesinlikle ifade edildi. Onlar btn drstlkleriyle, bunun
istencin zgrl olduunu dnyor ve m m kn olan tm
phelerin tesinde olm asyla vnyorlar. Bu kesinlikle, o ka
dar byk ncellerden sonra A lm an dnnn Hegelci felse
feyle iine itildii m asum iyet halidir. Halbuki bu trden kiilere
yksek sesle yle denm eliydi:

Saatlerce akla davet edilm esine ram en


D aim a srarla ilk kelim esine geri dnen
K adnlara benzem iyor m usunuz?*

A ralarndan b azlarnn yukarda belirtilm i teolojik gdle


ri hl gizliden gizliye ibanda olabilir.
Sonra yine zam anm zn tp, zooloji, tarih, politika ve edebi
yat alanndaki yazarlar var. nsan zgrl ve ahlaki zgr
* Seid ihr nicht w ie die Weiber, die bestndig
Zuriick nur kommen auf ihr erstes Wort,
W enn man Vemunft gesprochen stundanlang?
Schiller, Wallenstein'in lm, eviren: Seniha Bedri Gknil, Dnya
Edebiyatndan Tercmeler, Alman Klasikleri: 46, perde 2, sahne 3, M.E.
Basmevi, 1952, s. 33.
istencin zgrl zerine 103

lkten bahsetmek zere her frsat ne byk kvanla yakalyor


lar! Bunu sylediklerinde kendilerini bir ey sanyorlar. Tabii
ki ne sylediklerini aklamaya girimiyorlar. Ancak birinin
onlar snamasna izin verilseydi ahlaki zgrlkten, hangi za
rif ibareyle giydirilmi olurlarsa olsunlar ya hibir eyi ya da
eski, drst, iyi bilinen 'liberum arbitrium indifferantiae 'yi kas
tettikleri anlalrd. Kavramn geersizlii hakknda kitleleri
ikna etmek byk olaslkla hibir zaman mmkn olmayacak,
fakat en azndan akademisyenler onun zerine konuurken ma
sumiyetten saknmak durumundalar. Bundan dolay, onlar ara
snda elendirici bir halde istencin zgrlnden bahsetmeye
cret etmeyecek ve bylece olaydan syrlmay umarak onu da
ha k bir hale getirmek iin ntinin zgrl" diye adlandra
cak rkek arkadalar olabilir. Fakat ok kr u anda bana so
ru iaretleriyle bakan okuru, bunu sylediklerinde onlann ne
dndklerine dair bilgilendirecek konumdaym. "Hibir ey,
mutlak olarak hibir ey," szleri iyi Alman modas ve stiliyle
sonsuz bir ifadeyi ve aslnda gerekte hibir eyi sylemeyen
sadece boluklar ve rtsyle imrenilmi bir k yolu sala
yan ifadelerden baka bir ey deildir. "Tin" kelimesi -gerekten
de metaforik bir terim- istencin kart olarak her zaman entelek
tel yetenekleri belirtir. Tin, yeteneklerin ileyilerinde hibir
zaman zgr saylmaz, fakat aka anlalmas, yani nesnel ol
mas iin ve asla, 'isten akln yerine geer' {stat pro ratione vo-
luntas1) denmemesi iin nce mantk kurallarna sonra da bil
menin nesnesine uyma, boyun eme ve tabi olma zelliinde ol
duu sylenir. Genelde ada Alman Edebiyatnda her yerde
bulunan "tin" tamamen pheli ve bu yzden nerede karla
lrsa ehliyetinin sorulmas gereken bir arkadatr. Aklma gel
miken bilindii gibi tin (geist) kelimesinin kkeni Arapa ve
simya kaynakl "gas", yani spiritus ve pneuma kelimesidir, ya
1 Juvenal, Saturae, 6, 223.
104 Arthur Schopenhauer

da soluk anlam nda olan anem osla balantl anim us, sis ya da
h av a anlam na gelir.
A lntlar yaplan byk dnrlerin konu zerinde ret
tikleri eylerden sonra konum uzun imdiki durum u byle. Bu
yalnz, doann btn zam anlarda istisna halinde nadir olarak
gerek dnr rettiini deil, bunlarn da kendi balarna
ok az b ir zam an dilim inde var olduklarn doruluyor. Kesin
likle bu nedenle budalalk ve hata hkmlerini sryorlar.
S orunun ahlaki yanyla ilgili olarak byk airlerinin tank
lnn da nem li yeri vardr. Szleri sistem atik bir alm ann
so n u lan olm asa d a insan doas onlarn ie ileyen baklar
n a aktr. S onuta iddialar dorudan doruya sonula ak
yor. S hakespeare'in K sasa K sas'nda (M easure fo r Measure)
sabella lm e m ahk m edilen kardei iin yardmcs Ange-
lo'dan m erham et diler:
A ngelo: Y apm ayacam .
sabella: steseydiniz yapabilir m iydiniz?
A ngelo: G ryorsunuz, istem ediim i yapam am 1.
O n kinci G ece'de yle sylenir:
K ader, im di gcn g stereb ilirsin !
Y azlan bozulm az, kim se efendisi deil kendisinin*.
W alter Scott da insan kalbinin ve onu harekete geiren en
gizli eylerin hkim i ve ressam , St. R onan'n Kuyusu'nda (St.
R o n a n s Well, cilt 3, b lm 6) bu derinde yatan gerei gn
n a karm tr. l m deinde huzursuz bilincini itiraflarla
1 Angelo: I will not do it.
Jsab.: But can you if you would?
Angelo: Look, what I will not, that I cannot do.
VVilliam Shakespeare, M easure f o r Measure, perde 2, sahne 2.
* Fate, show thy force, ourselves w e do not owe,
What is decree'd must be, and be this so. ..
W illiam Shakespeare, On ikinci G ece (Ne isterseniz), eviren: zdemir
Nutku, Remzi Kitabevi, 1992, 2. basm, blm 1, sahne 5, s. 59.
stencin rl zerine 105

rahatlatmaya alan piman bir gnahkr anlatr. Gnahkr,


zaman gelip atan lmnn ve huzursuz vicdannn arasnda
konum aya balar:
"Git ve beni kaderimle yalnz brak; ben yaam en iren
alam -en kts kendime kar da iren biriyim, nk
imdi piman olsam bile o zamanda olsaydm yine her trl
gnahkrl hatta daha ktlerini yapacam syleyen bir f
slt var iimde. Tanrm, gnahkr dnceleri ezmek iin bana
yardm et, ne olur!1"
Bu iirsel rnee paralel olarak u gerek, karakterin sabitli
i retisini deerli klar ve ayn zamanda onun en gl do
rulaycsdr. 2 haziran 1845 tarihli London Times'&Fransz ga
zete La Presse'den benim tarafmdan evirilmi ve baslmtr.
Bal yledir: "Oran'da Askeri dam".
24 Mart'ta Gomez diye bilinen spanyol Anguilar idama
mahkm edilmiti. damdan nceki gn gardiyanyla yapt
konumada, "Ben onlarn beni tantt kadar sulu deilim,"
dedi. "Otuz kiinin katili olmaktan sulandm, fakat sadece yir
mi alt cinayet iledim. ocukluumdan beri kana susamtm.
Yedi buuk yandayken bir ocuu ldresiye baklamtm.
Sonra hamile bir kadn ve spanyol bir memuru ldrdm ve
bunun sonucunda kendimi Ispanya'dan kamak zorunda hisset
tim. Yabanclar Lejyonu'na girmeden nce iki cinayet ilediim
Fransa'ya katm. Blk komutanyken 1841'de beraberinde bir
avu, bir onba ve yedi adam bulunan bir general-komiseri
hapsettim. Hepsinin kellesini kestirttim. Bu insanlarn lm
zerime byk bir arlk gibi kt. Btn sularmn arasn
da en ok piman olduum bu cinayettir. Onlar ryalarmda
1 "Go and leave me to my fate; I am the detestable wretch, that ever lived -
detestable to myself, worst of ali; because even in my penitence there is a
secret whisper that telis me, that were I as I have been, I would again act
ver ali the wickedness I have done, and much worse. Oh! for Heavens
assistance, to crush the wicked thought!"
106 Arthr tSchopenhauer

gryo rum ve yarn beni vuracak olan askerlerde de greceim.


F akat tekrar zgrlm e kavusaydm , yine, hatta daha fazla,
insan ld r rd m ."
G oethe'nin phigenia'sndaki u szler de bu blm e aittir:
A rka s: nk sadk arkadann dne kulak asm adn.
phigenia: G cm n yettii eyi gururla yaptm.
A rkas: F ikrini deitirm ek iin hl vakit var.
p h ig e n ia : B una hibir zam an gcm z yetm ez1.
S chiller'in, W allenstein'in lm'ndeki nl bir pasaj da ay
n ekilde tem el gerei ifade eder:
unu b iliniz ki
n san o lun un dndkleri ve yaptklar
B en zem ez kr k rne alkalanan okyanus dalgalarna
dnyas, kk kozm osu
D erin bir k ay n a k tr onlarn ebediyen fkrd
A acn m eyvesi k ad ar elzem dir onlar
R astlan ty a uyup deiem ez doru ve gerek
A ratrd m zam an insann zn
B ilirim onun istediklerini de hareketlerini de*.

1 Arkas: Denn du hast nicht der Treue Rat geachtet.


Iphigenie: Was ich vermochte, hab' ich gern getan.
Arkas: Noch nderst du den Sinn zur rechten Zeit.
Iphigenie: D as steht nun einm al nicht in unserer Macht.
(Perde 4, sahne 2)
* D es Menschen Taten und Gedanken, wi6t,
Sind nicht w ie M eeres blind bevvegte Wellen.
D ie inn're Welt, sein Mikrokomus, st
Der tiefe Schacht, aus dem sie ew ig quellen.
Sie sind notwendig w ie des Baumes Frucht,
Sie kann der Zufai) gaukelnd nicht vervvandein.
Hab' ich des M enschen Kern erst untersucht,
So vveiB ich auch sein WoIIen und sein Handeln
Sebiller, Wallenstein'in lm, eviren: Seniha Bedri Gknii, M.E. Bas
mevi, stanbul: 1952, Alman Klasikleri: 46, perde 2, sahne 3, s. 38
stencin zgrl zerine 107

5.
SON U VE DAHA Y K SEK B R G R

Benim de savunduum hakikatin bu anl, airane felsefe


ncellerini okura anmsatmaktan gurur duydum. Ancak filozof
larn silah otoriteler deil nedenlerdir. Sonuta, davam savu
nurken salt nedenlere dayandm ve hala imknszdan yok olua
(a non passe ad non esse) doru yaptm karsamada tantla
m aya tamamen yeterli kant saladm umuyorum. Yukar
daki z bilin incelemesinde Kraliyet Akademisi'nin sorusunun
reddi dorudan ve olgusal, yani bundan dolay aposteriori ka
ntlarla temellendirildi. Fakat imdi dorudan ve apriori olarak
da tantland, nk zaten var olmayan bir ey z bilinte saye
sinde kantlanaca hibir bilgiye sahip olamaz.
Savunduum gerek, basiretsiz, ileriyi gremeyen kitlelerin
nyargl dncelerine kar duracak gereklerden biri olabi
lir. Fakat burada, vakitli ve yerinde sorduu sorusunu nyarg
lar kuvvetlendirmek deil gerei onurlandrmak zere soran
halka deil, aydn bir akademiye konutuumu bildiim iin
sorunu dolambal szlere ve ketumlua bavurmaya gerek
duymadan sunmama engel olmamaldr. Ayrca, sz konusu
olan ey bir gerei saptamak ve tantlamak olduka, drst bir
aratrmac bunun sonucuna deil fakat daima nedenlerine ba
kacaktr. Gerein kendisi saptand an bunun zaman da gele
cektir. Sonularna bakmakszn kabul edilmi bir gerein di
er inanlarmzn sistem iyle uyuup uyum adn sormadan
nce sadece nedenleri gzden geiriyoruz. Bu ayn zamanda,
burada szlerini tekrarlamaktan kendimi alamadm Kant'm
salk verdii eydir: "Bu nokta, daha nce bakalarnca da bili
nen ve salk verilen u dsturu glendirir: Her bilimsel ara
trm ada, aratrm ann ierebilecei o alann dnda karla
labilecek hi bir zorlua bulamadan amaz bir tavrla yolu-
108 Arthur Schopenhauer

mu za m m kn olan tm kesinlik ve aklkla devam etme ve


a ratrm am za srf kendisi iin, drst ve elim izden geldii ka-
d ar ta m b ir e kilde yrtm e dsturu. Srekli incelem e yapm ak
b e r ni una in and rd: y arm b rak ld n da, benim dm daki
re tile rle k a r la trld n d a b an a olduk a pheli grnen
ey iimtam am lanan a dek onu gzden rak tutup sadece hazr-
daki ile m egul o lunca, so nunda iim bittii zam an, beklen
m edik b ir ekilde, bu retilerin hi birine en czi ekilde ria
yet etm eden, ta ra f tutm adan, bu retiler iin pein bir sevgi
b e sle m ed en, ayr olarak kefedilm i olan eyle tam bir uyum
i in d ed ir. Y a z a rla r e e r ie b iraz d ah a fazla sam im iyetle ba
la m a n iy e tin d e o lsalard k en d ile rin i baz yanlglardan ve bu
k u ru n tu y z n d e n a b a larn bo a harcam ak tan kurtarm
o lu rla rd "*
G en el olarak m etafizik bilgim iz, sadece sonular bu bilgiyle
uy u m lu deil diye gerekten belirgin b ir hakikati reddedebilme-
ye o lan ak tan y ab ilecek kad ar kesinlikten uzak. Dorusu, elde
ed ilm i ve sap tan m her hak ik at d ah a ok, genelde bilgi prob
lem leri alan n d a fethedilm i b ir blgedir. Bu haliyle o hakikat
* Kant, P ra tik A kln E letirisi, evirenler: Ionna Kuuradi, lker Gkberk,
Fsun Akatl, Hacettepe niversitesi Yaynlan, 1980, s. 116.
D ies bestrkt die schon von andern erkannte und gepriesene Maxime, in
jeder vvissenschaftlichen Untersuchung mit aller mglichen Genauigkeit
und Offenheit seinen Gang ungestrt fortzusetzen, ohne sich an das zu
kehren, w ow ider sie auBer ihrem Felde etwan verstoBen mchte, sondern
sie fr sich allein, soviel man kann, wahr und vollstndig zu vollfhren.
ftere Beobachtung hat mich berzeugt, daB, wenn man dieses Geschft
zu Ende gebracht hat, das, was in der Hlfte desselben in Betracht anderer
Lehren auBerhalb mir bisw eilen sehr bedenklich schien, wenn ich diese
B edenklichkeit nur so lange aus den Augen lieB und bloB auf mein
Geschft achthatte, bis es vollendet sei, endlich auf unerwartete Weise
mit dem jenigen vollkom m en zusammenstimmte, was sich ohne die min-
deste Rcksicht auf jene Lehren ohne Parteilichkeit und Vorliebe fr die-
selben von selbst gefunden hatte. Schriftsteller wrden sich manche Irrt-
mer, m anche verlorene M hew eil sie auf Blendvverk gestellt war) erspa-
ren, w enn sie sich nur entschlieBen knnten, mit etvvas mehr Offenheit zu
Werke zu gehn.
istencin zgrl zerine 109

ler dier ynlar harekete geirecek ve aslnda uygun durum


larda bir anda tmn daha nce o gne kadar sahip olduklarn
dan daha yksek bir gre ykseltecek olan kaldrac sabitle-
yebileceimiz birer noktadr. Bilginin her alannda hakikatlerin
birbirine eklenmesi yle kesindir ki, tek bir gerein sahipliini
kazanm bir kimse oradan tm gereklii ele geirmeyi umabi
lir. Zor bir cebir problemindeki tek pozitif byklk zm
olanakl kld iin tahmin edilemeyecek bir neme sahiptir;
ayn ekilde karlalabilecek problemlerin en zorunda bile -
ki bu metafiziktir- bu ekilde paha biilmez bir deeri olan ve
ri, belli karakter ve gdden eylemi meydana getiren apriori ve
aposteriori kantlanm kat zorunluluun kesin bilgisidir. Tm
problemin zmne veriyi balang noktas olarak kullanp
sadece bu veriden varabiliriz.
Bundan dolay, hakknda salam, bilimsel bir dorulama ya
plamayan her ey, eer baka birinin deil de kendi yolunda
ilerliyorsa, byle iyi temellendirilmi bir hakikate dayanmal
dr. Byle bir hakikat, kantlanmam ve belki hatal iddialarla
uyum lu olmas iin hibir ekilde uzlama ve snrlandrmala
ra tabi tutulmamaldr.
Baka genel bir hatrlatma daha yapmama izin verin. Son
durumumuza bakarken iki problemle ilgili olarak gzlemledii
miz ey -nceki blmde antik filozoflar tarafndan aka an
lalmam olsa da modem felsefenin en derin problemleri ola
rak sunulmu olan istencin zgrl ve ideal ve gerek olan
arasndaki iliki sorunu- salkl fakat yetkisiz akllarn sadece
yetersiz kalmad, ayn zamanda hata yapmaya kar ak bir
eilimi olduunu ortaya kard. Onlar bu hatadan kurtarmak
iin ok gelikin bir felsefe gerekir, nk bilgi sreciyle ilgili
konularda o akl iin nesneye ok fazla ey yklemek gayet do
aldr. Bu yzden bunun ne kadarnn zneden ileri geldiini
gstermek ilk kez Locke'a ve Kanta dt. Dier taraftan istem
110 Artlur 6ehopenhauer

bakm ndan byle bir akl, nesneye ok az, zneye ise okfazla
ev yiiklem ek gibi ters bir eilim e sahiptir. O, nesnede bulunan
etkenler rerine, yani eylem lerinin gerekten tm bireysel ka
rakterlerin belirleyen gdler zerine uygun bir gre sahip ol
madan. istem eyi sadece zne zerinden geirir. Eylemlerin sa
dece genel \ e tem el eleri, yani temel ahlaki karakter zneden
geer. A ncak akl, aslen salt pratik, fakat hibir ekilde spek
latif olm ayan am alar iin dzenlenm i olduundan, speklatif
incelem elerde akl iin doal olan bu trden bir aksilik, bizi a
rtm am a ld r.
lk aklam am zn sonucu insan eylem inin zgrlnn ta
m am en ortadan kalkm asyd ve onun en sk zorunlulua tabi
klnm asyd. F akat bizi imdi, daha yksek bir mesele olan
g erek ahlaki zgrl k av ram a noktasna ulatrm olan da
ite bu izlediim iz yoldur.
u ana kadar tam am en bir kenara braktm inceleme sre
cini b lm em ek iin baka bir bilin olgusunu sunuyorum. Bu
olgu, ne y aptm z hakknda apak bir sorum luluk duygusuna
sahip olm am zla ve fa ilin in kendim iz olduuna dair sarslmaz
kesinlie dayanan, eylem lerim izden sorum lu tutulabilmemizle
ilgilidir. Y ukarda ne srlm olan zorunlulua tamamen
inanm olan kiinin bile kafas, bu sorum luluu, byle bir bi
lin sayesinde eylem lerim izin m eydana geldiini almamaktadr;
nk bu cahillik, zorunluluu haddi am ann zr yapmak ve
gdler ortaya ktnda eylem in kanlm az olduunu ne s
rerek suu kendilerinden gdlere atm aya yaramaktadr. O
aka, zorunluluun znel bir koulu olduunu ve nesnel, yani
var olan koullarda onu belirleyen gdlerin etkisi altnda, sa
dece o baka biri olm u olsayd tam am en farkl bir eylemin,
aslnda gerekletirdiinin tam tersi bir eylemin pekl m m
kn olduunu gryor. Fakat bu sadece onu baka bir ey yap
maktan alkoyabilirdi. B aka bir kii deil de kendisi olduun
istencin rl zerine 111

dan, byle bir karakteri olduundan o kii iin farkl davranmak


mmkn deildi; fakat kendinde, yani nesnel olarak bu mm
knd. Demek ki farkna vard eyle ilgili sorumluluk sadece
geici olarak ve grn itibariyle eylemine derse de, temel
de sorumluluk karakterdedir: Kii karakterine kar kendisini
sorumlu hisseder. Bakalar da kiiyi karakterine kar sorum
lu tutar, onlarn hkmleri failin karakteristik zelliklerini sap
tamak zere derhal eylemi terk eder: "O kt bir adam, o alak,
sulu, aalk bir adam", bylece hkmler devam eder ve k
namalar karaktere geri dner. Bu balamda eylem, gdyle bir
likte sadece failin karakterinin ahidi olarak ele alnr ama ayn
zamanda onun -ki sayesinde feshedilemeyecek bir halde ve son
suza kadar saptanr- gvenilir bir belirtisi saylr.
Bu yzden Aristo tamamen hakldr: "Bundan dolay eer
kii halihazrda bir ey yapmsa ona methiye (ereomilems)
dzeriz. Fakat gerek eylemler failin karakterine kant olutu
rurlar; belirli bir iyi ey yapmam olsa da eer onu yapacak
trde biri olduundan eminsek veriz onu."* yleyse, nefret et
mek, irenmek, hor grmek geici eylemden gelmez, failin, s
reklilii olan zelliklerinden, yani eylemlerin geldii karakter
den kar. Bu, ahlaki yozluun sfatlarnn ve onlar tanmlayan
knayan adlarn her dilde, neden eylemlerin deil de insann
yklemi olduuna aklk getirir. Onlar karaktere ilintilendiril-
mitir ve karakter sadece eylemlerinin gcne gre hkm sr
m olan suu tamak zorundadr. Sum olduu yerde sorum
luluk da olmak zorundadr. Sorumluluk bizi ahlaki zgrl
ortaya karmaya yetkili klan tek veridir. Tek veri olduundan
zgrlk de ayn konumda, yani insann karakterinde olmakta
dr: Daha ok, zgrln, verili bir karaktere gre kat zorun-

* Aristoteles, Retorik, eviren: Mehmet H. Doan. Yap Kredi Yaynlar,


1995, kitap 1, blm 9, 1367b, satr 31, s. 68.
Encominio celebramus eos, qui egernt: opera autem signa habitus sunt;
quoniam laudaremus eitam, qui non egisset, si crederemus esse lalem.
112 Arthur Schopenhauer

lulukla m eydana gelen dorudan bireysel eylemlerde bulunama


yacana kendim izi yeteri kadar inandrdmz iin, bu byle-
dir. F akat karakter nc blm de gsterildii gibi doutan
ve sabittir.
zgrl bilin olgusundan karm ve konumunu sapta
m olarak m m kn olduu kadar felsefi adan da kavramak
iin bizde bilgisi olan, tek anlam da yorumlanm zgrl bi
raz daha yakndan incelem emize izin verin. nc blmde
varlan sonu, her insan eyleminin iki etkenin, gdsyle birlik
te karakterin rn olduu idi. Bu hibir ekilde eylemin orta
yolda bulunan bir ey, gd ve karakter arasnda bir uzlama
olduunu ifade etmez. Hayr, eylem ikisinin de hakkn verir,
bunu tm olanayla ilikili olarak ayn zamanda ikisine de bu
yolla dayand iin o zel karakteri harekete geiren gd kar
lar ve karakter bu trde bir gd tarafndan belirlenebilir hale
gelir. Karakter bireysel istencin deneysel anlamda kabul edil
mi, srekli, deim ez ieriidir. Karakter, gd gibi her eyle
min zorunlu etkeni olduundan bu hakikat, eylemlerimizin biz
den kt duygusunu verir ve herkesin, sayesinde onlar ey
lemleri olarak anlam as gerektii ve onun yznden kiinin
kendini ahlaki sorumluluk altnda hissettii "istiyorum" ifadesi
ni aklar. Bu yine, z bilince dair yrtlen yukardaki aratr
m a srasnda karlalan, ham anlay inatla, grev ve ihmal
den m utlak zgr olma zgrln (liberum arbitrium indifer-
rantiae) ileri srmeye ynlendiren, "istiyorum ve daima sadece
istediimi arzulayacam" ifadesidir. Ancak bu, o zgrl tek
bana ortaya karm ada yetersiz kalacak, dier taraftan gd
belirdii zaman ondan kam aya da yeterli olmayacak olan, ey
lemin ikinci etkeninin bilincinden baka bir ey deildir. Fakat
sadece byle eylem e konduu iin bilgi yeteneine kar kendi
doasn aa vurur. Bu yetenek, temelde ieriye deil dar
ya ynelmi olarak, kendi istencinin ieriini gerekte deneysel
stencin zgrl zerine 113

biimde eylemlerinden renir. Bilin denilen ey aslnda bu


daha yakn ve giderek daha iten oluan tanklktr. Tmyle
bu nedenden dolay bilin kendini sadece eylem sonrasnda
dorudan duyurur. Ondan nce en ok, sadece dolayl olarak fi
kir yanstma yoluyla gelecekteki bir olay dnrm gibi ko
nuur ve kendini ifade etmi olduu benzer durumlar inceler.
Bu, nceki blmde alnm olan rnei hatrlatan noktadr.
Deneysel ve kavranabilir karakter arasndaki iliki Kant'n su
numuydu. Bununla beraber zgrl zorunlulukla birletir
mek de ona aitti. O byk akl ya da aslnda tm zamanlarn
adam tarafndan ortaya konan en gzel ve engin dnceler
den biriydi bu. Sadece ona gnderme yapmaya ihtiya duyuyo
rum, nk tekrar etmek burada gereksiz bir gevezelik olurdu.
Fakat, sorumluluk duygusunun teyit ettii ve sayesinde ahlaki
boyutta kendimize aklayabildiimiz eylemlerimizin aracs
olduumuz zgrlkle birlikte eylemlerimizin sk zorunluluu
nun nasl varolduunu insan gcnn yettii kadar anlamamz
sadece onun yardmyla mmkndr.
Kant tarafndan gsterilen, grgl karakterin kavranabilir
karakterle olan bu ilikisi, onun felsefesinin tmn oluturan
temel zellie, yani grng ve kendinde ey arasndaki farkl
la dayanr. Kendisi iin deneyim dnyasnn tm grgl ger
eklii o gerekliin akn tefekkryle varolduundan eylemin
tabi olduu sk grgl zorunluluk o zorunluluun akn zgr
lyle birlikte varolur. Grgl karakter, insan gibi, deneyim
nesnesi gibi salt grngdr. Bundan dolay tm grnglerin
biimine -zaman, mekn ve nedensellik- baldr ve onlarn ka
nununa tabidir. Dier taraftan bu, tm grngnn koulu ve
temeli -ki kendinde ey bu biimlerden bamsz olduu ve bu
yzden zaman farklarna tabi olmayp srekli ve deimez ol
duundan- onun aklla kavranan karakteri, yani kendinde ey
halindeki istencidir. Bu mevkiide zgrlk hatta mutlak zgr
114 Arthr Schopenhauer

lk, yani nedensellik kanununun bamszl (salt ggng bi


imi olarak) tamamen istence aittir.
Fakat bu zgrlk akndr, yani grngde meydana gel
mez O, tm zamanlarn dnda olduundan kendinde insann
i varl olarak dnlmesi gerekene varmak iin sadece bi
zim onu grngden ve onun tm biimlerinden soyutladmz
biimde vardr. Bu zgrlk sayesinde insann tm eylemleri
kendisinin eylemidir; gdlerle karlatrldnda ne kadar
zorunlu biimde deneysel karakterden km olursa olsun, za
man, mekn ve nedensellie bal olan bilgi yeteneimizde de
neysel karakter kavranlr karakterin salt grngs olduu iin
byledir; yani kendimizin kendinde znn, kendini bu yetene
e sunduu biimdir. Buna bal olarak isten tabii ki zgrdr,
fakat salt kendinde ve grngs dnda zgrdr. Bunun ter
sine grngde kendini, tm eylemlerinin uygunluk iinde ol
duu belli bir karakterle temsil eder ve bylece ortaya kan g
dler tarafndan belirlenmeye devam ettiinde baka bir ey
deil o olmak zorundadr.
Kolayca grld gibi bu yol, zgrlmzn eserini da
ha ok bireysel eylemlerimizde aramamamz, fakat genel kan
nn syledii gibi insann tm varoluu ve znde (existentia et
essentia) aramamz gerektii sonucuna varyor. Aradmz
ey, oulluk ve eitlilik iindeki eylemler arasnda zaman,
mekn ve nedensellie bal olduu iin kendini bilgi yetene
inde gsteren zgr eylem olarak dnlmelidir. Fakat, ile
rinde kendini gsteren asli birlik yznden her eylem kesinlikle
ayn karaktere sahip olmaldr; bundan dolay eylemler her du
rumda meydana getirildikleri ve ayrntsyla belirlendikleri g
dler tarafndan sk zorunlulua tabi olarak meydana gelir. Bu
na gre deneyim dnyas bakmndan "operari sequitur esse"
ayrcalklara yer vermeyecek ekilde, kesin bir halde saptan
mtr. Her ey kendi zelliine gre eyler ve eylemleri, neden
stencin rl zerine 115

leri karlad iin bu zellii tantr. Her insan ne olduuna g


re hareket eder ve buna gre her durumda zorunlu olan eylem bi
reysel durumda salt gdler tarafndan belirlenir. Bu yzden
'operari'e rastlanmayan bu zgrlk 'esse'de bulunmaldr. Zo
runluluu esse'ye zgrl ise operari'ye atfetmek tm zaman
larn temel hatas, yersiz bir ters evirmedir (hysteron-proteron).
Doru olan bunun tersidir: zgrlk sadece esse'dedir, fakat ope
rari zorunlulukla esse'den ve gdlerden kmtr. Yaptklar
mzdan ne olduumuzu biliriz. Sorumluluk bilinci ve yaamdaki
ahlaki eilim, varsaylan liberum arbitrium indiferrantiae'ye de
il buna dayanr. Her ey kiinin ne olduuna baldr; onun ne
yapt zorunlu bir gereke olarak kendisinden kacaktr. Gz
ard edilemeyecek halde her eylemimize elik eden ve sayesinde
onlarn bizim edimlerimiz olduu bana buyrukluk bilinci bu
yzden, gdlere ballna ramen aldatc deildir. Fakat o
bilincin doru ierii eylemlerden daha uzaa gider ve yksel
meye balar. Gerekte bu doru ierik, gdler ortaya ktn
da, her eylemin getii varlmzn ve zmzn kendisini
kapsar. Bu anlamda, bana buyrukluk ve zgnlk bilinci gibi
eylemlerimize elik eden sorumluluk bilinci, gsteriyor gibi g
zkt yakndaki bir tan uzandakine iaret eden elle kar
latrlabilir. Baka bir deyile: " nsan ne isterse her zaman
onu yapar ve bunu zorunlu olarak gerekletirir. Ancak
bu,kiinin ne olduundan, her seferinde ne yapaca belirecei
iin zaten ne istiyorsa o olduu gereinden kaynaklanr. Bu
davran nesnel bir gzle yani dardan ele alrsak, her doal
varln davran gibi tm ciddiyetiyle nedensellik kanununa
tabi olmak zorunda olduu aa kar: Dier taraftan herkes
znel olarak daima sadece ne istiyorsa onu yaptn hisseder.
Ama bu sadece u anlama gelir: Eylemi tamamen kendi z var
lnn katksz ifadesidir. Her doal varlk, en ala bile eer
hissedebilseydi ayn eyi hissederdi.
116 Arthur (Schopenhauer

Sonu olarak, benim sunuum zgrl yok etmiyor, sade


ce onu darya ekiyor. B aka bir deyile onu, ispatlanabildii
haliyle daha yksek bir alana varana dek bulunamayaca, bil
gim ize o kadar da kolayca dahil olamad tekil eylemler ala
nndan darya attm : zgrlk akndr ve bu aknlk ayn
zam anda benim himayesi altnda bu tezde Krallk Akademisi
tarafndan ortaya konulan problemi zmeye giritiim Maleb-
ranche'n "la liberte est un mystere" szn* yorumlamak iste
diim anlam tar.

EK
BRNC BLME TAMAMLAYICI EK

En bata zgrln fiziksel, entelektel, ahlaki olmak ze


re blm leniini gsterdim. lki ve sonuncusu tartld ve
imdi hl kincisini incelem ek zorundaym. Bu salt btnlk
adna yapldndan tezdeki yerini sadece zet olarak alacak.
A nlk ya da bilgi yetenei gdlerin aracdr. Gdler insa
nn gerek z olan istenleri bu arala etkilerler. Gdlerin
arac ancak norm al halinde ise ilevini doru bir ekilde yerine
getirir ve bundan dolay, seen istencin nne gdleri bozma
dan, gerek d dnyada olduu gibi koyar. sten kendi doa
sna uygun biimde, yani insann bireysel karakterine uygun bi
im de seer. Byle bir durumda isten kendini snrlanmadan
ve zne uygun olarak davurur. nsan o zaman entelektel an
lamda zgrdr, yani eylemleri istencinin, bakalar iin oldu
* zgrlk bir muammadr.
Schopenhauerm editr Deussen'e gre Malebranche tamamen bu keli
meleri kullanmad, fakat ayn dnceyi Enlerliens sur la
Metaphysique'de (4, blm 16) ifade etti. (Bu dipnot eserin ngilizce evi
risinden (Konstantin Kolenda, Essay On The Freedom O f The Wili, The
Liberal Arts Press, 1960, s. 99) alnmtr.
stencin zgrl zerine 117

u gibi kendisi iin de varolan gdlere gsterdii tepkinin ka


tksz sonucudur. Buna gre eylemlerden hem ahlaki hem de
hukuki adan sorumlu tutulmaldr.
Entelektel zgrlk ya gdlerin arac, bilgi yetenei s
rekli veya arayla bozulduunda ya da bireysel durumda d ko
ullar gdlerin anlalmasn engellediinde yok edilir. Birin
cisi delilik, hezeyan, paroksizm (ani ve iddetli nbet) ve uyu
ukluk koullarnda, dieri ise kesin ve masum hatalarda, rne
in bir adam bir barda ila yerine zehirle doldurursa ya da bir
insan gece gelen hizmetisini hrsz sanp vurursa ortaya kar,
ki durumda da gdler yanl anlalmtr ve bu yzden is
ten, anlk ona gerek koullar bildirdiinde karar verdii gibi
karar veremez. Bu koullarda ilenmi cinayetler bu yzden
hukuki olarak cezalandrlabilir deildir. Kanunlar istencin ah
laki olarak zgr olduuna dair doru kandan ortaya ktklar
iin -ki bu durumda kimse onu ynlendiremezdi- gdler arac
lyla snrlamaya maruz kalr. Buna gre kanunlar ceza tehdi
diyle cinayete ynelik tm gdleri zt bir gdyle karlar. Bir
ceza kanunu cezai eylemlere kar bir zt gdler listesinden
baka bir ey deildir. Fakat, araclyla zt gdlerin ileme
si gerektii anlk, onlar anlamaktan ve onlar istence tamak
tan uzak olduundan eylemleri olanakszd; kar gdler o is
ten iin varolmamlard. Bu bir makineyi hareket ettirmeye
yarayan kablonun kesik olduunun grlmesine benzer. Sonu
olarak, byle durumlarda su istenten anla tanmtr. An
cak anlk cezaya tabi deildir, kanunlar ahlak gibi sadece is
tenle ilgilidir. Anlk sadece kiinin bir organ, darya uza
nan anteni, yani gdler yoluyla ileyie bir ara iken o kii as
lnda sadece herhangi bir insandr.
Bu trden eylemler ayn ekilde daha az ahlaksal ykml
le sahiptir. nk onlar insan karakterinin bir zellii deil
dir. nsan ya kendisinin yaptna inand eyden biraz farkl
118 Arthur Schopenhauer

bir ey yapm tr ya da onu bunu yapm aktan alkoyan eyi d


nm ekten, yani kar gdleri kabul etmekten acizdir. Bu, bir
maddeyi kim yasal bileenlerine ayrrken oluabilecek eyler
le benzerlik tar. H angisiyle en gl ba tadn bulmak
iin madde bir ok reaktrn etkisine maruz braklr. Eer de
ney sonunda reaktrlerden birinin tesadfen etki edemedii
kefedilirse deney geersizdir.
Yok olduunu yukardaki rnekte tamamen kabul ettiimiz
entelektel zgrlk bazen a zalm ya da bir para yok olmu
olabilir. Bu, zellikle tutku ya da sarholuk durumunda gerek
leir. Tutku, istence dardan dahil olan ve gd haline gelen
dnce araclyla oluan ani ve iddetli heyecanlanmadr.
D nce yle bir canllk tar ki onun karsnda zt gdler
halinde etki edecek dier her eyi gzden saklar ve onlarn bi
lince girm esine engel olur. Dnce ounlukla sadece soyut
bir ierie sahipken, yani salt dncelerden ibaretken zt g
dler alglanabilir, u anda bulunan eylerdir. Sonu olarak,
baka bir deyile, zt gdler vuruma ansna sahip deildirler,
bundan dolay ngilizce'de fa ir play (adil oyun) diye anlan ey
burada sz konusu deildir; eylem onlarn eyleme kar koyabi
lecekleri andan nce gereklemitir. Bu, delloda bir tarafn
iaret verilmeden nce ate etmesine benzer.
B ununla ilikili olarak burada da koullarn durum una gre
ahlaki sorum luluk az ya da ok fakat daima bir para yok edil
mitir. ngiltere'de byk bir dncesizlik yznden ve en
ufak bir kast olm adan ya da en gaddar biimde, aniden kkr
tlm bir fkenin sonucunda gereklem i bir cinayet, kastsz
adam ldrm e olarak kabul edilir ve sadece hafif bir cezaya
hkm edilir, hatta bazen hi cezalandrlmaz.
Alkoll olm ak alglanabilir dncelerin canllnn artr
larak tutkularn aa karld fakat dier taraftan soyut d
nme gcn zayflatld, ayn zam anda da istencin enerjisi
nin artrld durumdur. Eylem lerden sorumlu olm a yerine, al
istencin zgrl zerine 119

koll olmann kendisinden sorumlu tutuluruz. Bundan dolay,


bu durumda entelektel zgrlk ksmen yok edilmi olsa da
alkoll olmak hukuki adan affedilmez.
Aristo ok ksa ve yetersiz de olsa ahlaki zgrlkten "us ba
kmndan istemli ve istemsiz olan" diye Ethica Eudemia'di (2,
blm 7, 8) ve biraz daha genileterek Nikomakos'a Etik'de (3,
2) bahseder. Adli tp ve ceza hukuku, cinayetin zgrlk, yani
sorumluluk halinde gerekleip gereklemediini aratrd
nda bu zgrlk sz konusudur.
O halde genel olarak btn bu sularn kiinin ya ne yapt
n bilmedii ya da sadece o eyi yapmaktan onu alkoyacak
eyi; yani eylemlerinin sonularn gz nne alma kapasitesin
de olmad zaman, entelektel zgrln yokluu halinde i
lendii dnlr. Kii bu yzden byle durumlarda cezaland
rlmayacaktr.
Ahlaki zgrlk var olmad ve sonu olarak kiinin tm
eylemleri kanlmaz olduu iin hibir sulunun cezalandrl
mamas gerektiini savunanlar, hatal bir cezalandrma gr
nden yola kmaktadrlar; yani onun suu, zerine arptrl
d ktln zaten ahlaki dzlemde baka bir ktlkle geri
dendii ve bunun Tanrnn verdii bir ceza olduu grn
den yola karlar. Ancak Kantn bunu rettii gereine ra
men byle bir ey absrd, gereksiz ve tamamen gayri meru
olurdu. Kimin, kendisini baka bir insann mutlak ahlaki yarg
c olarak ilan etmesine ve bylece ona gnahlarndan dolay i
kence etmesine izin verilebilir ki! Hukukun, cezalandrma teh
didinin amac bunun yerine, gereklememi sulara bir kar-
gd oluturmaktr. Byle bir durumda sulu, gerekten kendi
payna koullar (gdler) ve (hatal bir ekilde ona cezadan
kama umudunu vermi olan) usuyla birleerek kanlmaz bir
halde eyleme neden olmu olan kendi ahlaki doas sonucu ce
120 Arthur (Schopenhauer

zaya tabi tutulacaktr. Bu durum da o kii ancak ahlaki karakteri


kendi eseri, k avranlr eylem i deil de baka birinin eseri ise
adaletsizlie m aruz kalacaktr.
E ylem in, kendi sonucuyla kurduu ayn iliki kiinin kt
davrannn sonular insann deil fakat doann yasalar
u yarn ca gereklem ise m eydana gelir, rnein; alaka zevk
ve elenceye dknln korkun hastalklara neden olm asn
da ya d a bir adam n hrszlk yapm ak iin girecei domuz evi
nin her zam anki sakinini karacakken karsnda ona doru
ak k o llarla yaklaan, o gece o ine snm olan bir ayy bu
larak kaza geirm esinde olduu gibi.

You might also like