You are on page 1of 207

aray ------

..
Refik Halid Karay

Bir Avu Sama


Bir Avu Sama 1 Refik Halid Karay

2009, inklap Kitabevi


Yayn Sanayi ve Ticaret A.

Sertifika No: 10614

8u kitabm her trl yayn haklan Fikir ve Sanat Eserleri Yasast gereince
inktlap Kitabevi Yaym Sanayi ve Ticaret A.. 'ye aittir.

Dizgi Me/ine Pamukuolu


Sayfa tasanm ismet Sayar
Kapak tasanm Okan Ko
Redaksiyon Recep Cokun
Yayna haztr/ayan Aslhan Karay zda

ISBN: 9789
- 751
- 0-30368
-

10 11 1213 987 654 3 21

8askt
iNKILAP KiTABEVi BASKI TESiSLERi

jj: iNo.AP
:

obaneme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8


34196 Yenibosna-istanbul
Tel : (0212) 496 11 11 (Pbx)
Faks : (0212) 496 11 12
posta@inkilap.com
www.inkilap.com
Refik
Halid
Ka ray
Bir Avu
Sama

kronik


.... . --

ia INKilAP
Refik Halid Karay

1888 ylnda Beylerbeyi'nde Serveznedar Mehmed Halid'in olu olarak do


an Refik Halid'in anne taraf Krm Girayiarna dayanmaktadr; baba taraf
ise 18. yzyl sonlarnda bir kolu Mudurnu'dan lstanbul'a gen Karakay
ailesindendir. "Galatasaray Sultanisi" ve "Mekteb-i Hukuk"ta okuyan yazar,
Merutiyet sralarnda gazetecilie balamtr. Ksa srede hiciv yazlaryla
ne kavumu, "Fecri Ati" edebiyat topluluunun kurucularndan olmutur.
"Kirpi" adyla yazd talamalar ve siyasal yazlar sonucu Ittihat Terakki
hkmetince Anadolu'nun eitli illerinde be yl srgne gnderilmi, ancak I.
Dnya Sava'nn son y/ lstanbul'a dnebilmitir. Dnnde Robert Kolej'de
retmenlik, Sabah gazetesi bayazarl, iki kez Posta-Telgraf Genel Mdrl
yapan Refik Halid, bu srete "Aydede" mizah dergisini karmtr.
Siyasal yazlar ve grleri nedeniyle memleketten ayrlmak zorunda kalan
yazar, Halep'e yerleerek yaymlad "Vahdet" gazetesindeki yazlar ve a
lmalaryla Hatay'n Trkiye'ye balanmasna katkda bulunmutur. 1938'de
yurda dnen Refik Halid, dergi ve gazetelerde gnlk yazlar yazm ve 20
kadar roman kaleme almtr.

Merutiyet'ten Cumhuriyet'e uzanan zaman dilimini, gl gzlem yetenei


ve dilinin zenginliiyle farkl trlerdeki eserlerine tayan Refik Halid, Mem
leket Hikayeleri'nde Anadolu gereini; Gurbet Hikayeleri ve Srgn gibi
eserlerinde, derin memleket hasretini edebiyatla buluturmutur. Yazarn, Ago
Paa'nn Hatrat, Kirpinin Dedikleri gibi mizah eserlerinde; Bir Avu Sa
ma, Makyail Kadn gibi kroniklerinde; Mine/bab llelmihrab ve Bir mr
Boyunca adl hatrat/arnda, ok ynl ve renkli anlatm, sosyal-siyasal orta
mn resimlendiri/mesini salar. Anahtar, Nilgn, ki Cisimli Kadn, 2000 Yln
Sevgilisi, Bugnn Sarayis gibi romanlarnda ise srkleyici kurgular iinde
tasvir yeteneiyle yaratcln birletirerek, genel olarak bireysel ilikileri ve
zel olarak da kadn-erkek ilikilerini mekan-zaman boyutlarnda derinleme
sine ele alr, romanlarn getii dnem ve mekaniara ait ince detaylara yer
vererek anlatmn zenginletirir.

18.7.1965 tarihinde Istanbul'da len yazar Refik Halid, muhalif kaleminin


keskinlii, temiz Istanbul Trkesi, renkli anlatm, tasvir gc ve yaratcl
yla, Trk edebiyatnn en gl isimlerinden biridir.

4
Kitap yayma hazrlanrken yaptn edebi nitelii gz
nnde tutularak yazarn zgn anlatm korunmu,
genlerin de yararlanmas amacyla baz
szckler dipnottarla aklanmtr.
KUZUY A MERHAMET

Geen gn, akam vakti, kap alnd . Odamdan hizmet-


iye sordum:
"Kimdir o? Ne istiyorlar? "
"Efendim, bir kuzu gndermiler . . .
"

Kuzu mu? Ben canl hediyeyi pek sevmem; olduka be


lal eydir. Nereye koyarsn? Nasl beslersin? Bilhassa besle
yip nasl, acmarlan kesersin? Tavuk, kaz , hindi cinsinden
ise, ehirdeyiz, kmes bulunmaz; daha iri cins hayvanat iin
ise ahr lazm.
Senede avu dolusu kira vererek oturduumuz evleri
koyun gbresi veya tavuk kehlesP ilave ederek bsbtn
ah ra evirmekte de mana yok . . . Hay aksi eytan hay! Da
ha dorusu, hay dirayetsiz ahbap hay! Kyde kuzudan baka
gnderecek bir nesne bularnadn m? Yz yumurta, iki okka
tereya ne kadar makbule geerdi . .. Bunlarn ne besleme
si, ne kesmesi, ne temizlenmesi, hibir zahmeti de yoktu; t
t kr, yut; yahut, ekmein stne sr sr afiyetle ye !
atkn suratla yerimden kalktm, kapnn nne var
dm. Daha benim azm anama vakit kalmadan, ba kas
kedi bir adamn kucandaki karal beyazl, bn yzl ve
1 kehle: bit

7
fersiz gzl bir kuzu "Bee ! ! " diye yzme doru haykrd .
Bu, "Ben geldim! " der gibi bir eydi. Safa geldin ama, seni
nereye, nasl misafir etmeli? Hem kuzu sesi botur, irindir,
tesirlidir, lakin alda, kyde , ovada . . . Odada deil. Hayvan
cazn masum nidas koridorda acayip, yakksz, yabanc
bir aksiseda hasl etti; zerimde naho bir tesir yapt .
Hediye de geri evrilmez . . . Abbabrnn izanszlkta da
ha ileri varp bana on be gnlk bir kuzu yerine on be
gnlk bir spa veya deve yavrusu gndermemi olmasna
krederek, bu taze et ve taze yn demetini, hem yumuak,
hem sert, lk kleyi banma bastrdm, sofaya aldm. Ge
tiren adam da, bandan belay attna memnun, kolunu,
hudunu saHayarak gitti; kapy rttk. Ben de kuzuyu kemali
nezaketle Msrllarn mukaddes "Apis"i veya Hintliterin ila
hi inei, yahut da Siyamllann beyaz fli cinsinden mbarek
bir malluk imi gibi, ineitmeden halnn stne braktm .
yle bir silkindi, sonra, baknz terbiyesize, ilk ii art ayak
larn gerip yeri nl rl slatmak, sonra da etrafa ptr ptr
bir kutu kara hap serpmek oldu.
Mersi! Uurdur, inallah !
Hizmeti hemen su, sprge ve fara getirmeye koar
ken biz, kabahatini, merakl merakl , daha ilk defa gr
yormu gibi koklamakta ve kokladka haprmakta devam
eden kuzunun ba ucunda istiareye dalmtk. Ne yapacak
tk? Ben hayvanat iinde ancak kedi ile kpei severim; zira
bunlar, abdest bozmak -hayvanlardan bahsederken bu tabir
biraz acayip oluyor ya- hususunda insanlar gibi izan sahibi
dirler, nerede olursa olsun, vakitli vakitsiz, mnasebetsizlik
etmezler . . . Zaten kulardan da durup dinlenmeden, yedik-

8
lerinden fazla -bana yle gelir- kirleUneleri itibaryla nefret
ederim. Kuzular, aa yukar ku fasilesindendirler. 1
Gel de bu gbre makinesine aparUnanda yer bul!
Hemen kesrnek bizim gibi yufka yrekli adamlarn kar
deildi. Hem bu saatte, etrafa akam alacal kerken ve
bu hznl loluk iinde garip hayvanck dertli dertli ba
rrken . . . Buna imkan yok! Yok ama uzun yoldan gelen
ocuun herhalde karn at . Ot yemez; ho yese de nere
den bulacaz? St bu saatte bulunmaz . . . Acaba bulunsa da
kaseden imesini bilir mi? Yoksa kak kak azna m d
kecektik?
Nitekim yle oldu.
Birimiz enesini ayoruz, dierimiz dkyoruz; o silki
niyor, rpnyor, st damlalar etrafa, yzmze, gzmze
serpiliyor; ayn zamanda bir damla ancak yutabilen kuzu, alt
taraftan be mislini hallara iiriyor. Bu hediye deil , azizlik,
hatta dmanlk!
Nihayet, iimizden emin olmamakla beraber, birbirimi
zi aldatarak, "Artk doymutur! " kararyla hayvan aaya,
bodrum aralna gtrdk, altna uval yaydk, nne bir
miktar st koyduk ve yukar ktk.
Oh!
Fakat bizim b u "Oh " a bodrumdan mthi, canhra
bir "Bee ! ! " cevap verdi. Yalnz kalan kuzu ikence ediliyor,
grtlana kr bak srtlyormu gibi birteviye haykryor,
kyamet koparyordu. Haydi biz bu feryatlara tabesabah2 da
yanalm, ya komular?

1 fasile: aile
2 tabesabah: sabaha kadar

9
U sul usul merdivenleri indim; kuzu, yanna birinin gel
diini hisseder etmez, sustu . Adam aryor, adam istiyordu.
Ses karmamasnn aresini bulmutuk ama tatbiki nasl
olacak? Ya inip nbetiee biz bodrumda oturacaktk, ya onu
yukar karp yanmzda bulunduracaktk. Kolay i deil!
Tekrar odama dndm; iimde ufack bir mit vard :
Belki barr, yorulur ve sesini keserdi . . . Hayr, evvelce tatl ,
taze bir name ile haykran kuzu, gittike kaba, bouk, bed
bir perdeye geiyor, sessizliin iinde avaz btn mahalleyi
tutuyordu.
Bir aralk, kapy ap ardna bir tekme, bu belal hedi
yeyi sokaa atmay dndm. Elbette birisi alr, gtrrd.
Lakin bu, drt, be mecidiyeyi sokaa frlatmak demekti.
Gurbette , yoksul halimizde, yarn, ayrca, kasaptan , stelik
para da vererek et almak . . . Hesapszln bu derecesi ayp
olurdu.
Ben , iki elim akaklarmda bunlar dnrken, bad
rumdan gelen ve artk bir harharaya1 benzeyen feryatlardan
iime baygnlk kyor ve albabma kar dudaklarmdan
u nnlt dklyordu:
"Hay Allah layn versin ! Hay Allah mstahakn ver
sin ! "
Pekala anlyorsunuz ki bu temenniler hayr dua sayla
mazd . . .
Kuzu mu? Bir daha canlsn eve sokmayacaktm . . . im
di, hiddetle, btn kurdara hak veriyor, srlerden ekip
gtrdkleri ve kemiklerini atr atr yedikleri kuzulara
1 harhara : srekli horultu

lO
kar hibir merhamet duymuyordum. Hatta, ne saklayaym,
bu dakikada elime bir kurt geseydi bilamerhamet, bir Ne
ron zulmyle gtrr, onu bodrum aralnda ahmak ah
mak ve bed bed haykran kuzunun yanna salverirdim!

Gece byle geti .


Sabahleyin bam kazan gibi, gzlerim i ve kanl, ma
sama oturdum, kk bir pusula yazp kuzuyu, ben de, bir
albabma hediye yolladm.
Akl varsa hemen kessin ve yesin . . . Zira merhamet ye
rinde gerek.
Eek hoaftan , kuzu merhametten ne anlar?

ll
ClNLERlN ARKADAI

Eski stanbul'un drt ba marnur olan bahtiyar ba


rnda esrarengiz, acayip sanatlada geinen eit eit insan
yaard . Tannm ailelere bu meyanda1 birok kii gelir gi
derdi. Bizim evin de bir Hafz Efendi 'si, bir sa Efendi'si, bir
Hocahanm', bir mevliti hanm , bir kuruncusu, bir de
Baise Hanm' vardr ki benim en fazla bu kadn merakm
uyandrr, aklm en ziyade bununla megul olurdu. Baise
Hanm eri br, eci bc, yamru yumru bir kadnd; ha
kikaten cin arpm gibi bir mahluktu, hornur homur, sert
sert cevaplar verir, ba sedire kurulur, daima titizlik, aksilik
ederdi. Beni grr grmez okayp seveceine, "Maallah
bym, uslanm, adam olmu," filan diyeceine kalarn
atar:
"Yine mi yaramazlk? Yine mi haarlk, seni gidi beni
bilmez ! " hitabyla canm skard . Sonra ilave ederdi:
"Getirin bakalm mangal , hele ben onu bir tespihten
geireyim, bir ttsleyim de, bak, nasl cinleri bandan gi
der. . . Bu ocuk tekin deil, perili ! "
Btn ev halk benim perilere bal olduuma inanm
lard . Binaenaleyh , hizmetiler hemen bir mangal getirirler,

1 rneyanda: arada, zarnanda

13
Baise Hanm'n nne koyarlar, dadm da beni yakalar, oda
ya sokard . Eski usul kadife perdeli, tl rtl kafesli veya
pancurlu bu lo yerde , kmrterin kzl ltsn bir mddet
vecd iinde seyreden Baise Hanm, bohasndan bir kutu
karr, bu kutudan bir tutarn toz alr, atee atard . Derhal
etraf gnlk, zerlik, daac , reotu gibi kimi keskin , ki
mi baygn, bazs ruhani, bazs mevtail yirmi eit kokunun
insana ahiret dncesi , lm kokusu, cennet havas veya
cehennem sknts veren byl, bunaltc duman kaplar
d . O zaman kadn beni kucana eker, okur okur, yzme ,
gzme fler; tespihinden geirir, yere yatrr, eyrekler; en
sonunda dumanlarn stnden atlatr, bir daha fler, koyu
verirdi .
Kuzu gibi uslu , akn ve rkek yerime dnerdim.
ki ayda bir, perilerimi yattracak olan bu acayip arne
liye tekerrr ederdi . Uslanr mydm? Zannetmem. Nasl
bydm zaman gurbetler ve srgnler inat, ele avuca
smaz yreimi yattramad ise, ocukluumda da deil
tespihler, nefesler veya zerlikler, daha maddi ilalar ve te
daviler, yani annemin sevgili amarcklar veya dadrnn fs
keli okaylar da tesir edemezdi.
Zaten bu ciheti Baise Hanm da biraz sonra tasdik et
mek mecburiyerinde kalrd . Anneme:
"Hanmefendiciim, " derdi , "bu ocuun perisi pek az
l . . . Senede bir Zincidibaba trbesine gtrp muhakkak
okutmal, bir de koyun adak etmeli. "
Onu da yaparlard .

1 mevtai: lye benzer

14
Halbuki Baise Hanm, bizimkilerin itikadnca cinle
rin ili dl ahbab , perilerin senli benli arkada , eytann
ahiret karda , ifritin st hemiresi gibi bir mahluktu. Ona
malum olmayan bir ey yoktu; evah latife1 veya habise2 ile
daimi bir muhabere ve temas halinde yaadndan, olmu
mu, olacak m ne varsa hepsini bilirdi.
Fakat sylemezdi.
Periler sylemesine msaade etmezlermi . . . ayet azn
dan bir kelime bile karsa o dakikada cinler hcum eder,
kadncaz bouverirlermi!
Bu, dadnn fikri idi . Her eyi bilip syleyememek? Ne
g, ne azapl bir i! "Aman u vapura binmeyiniz, biraz
sonra batacak . . . Bu arabadan abuk ininiz, imdi parala
nacak . . . Evde durmaynz, zelzeleden yklacak! " diyemeye
ceksiniz; einiz, dostunuz, oluunuz, ocuunuz gznz
gre gre lecek yahut yaralanacak . . . Cinlerle, perilerle
mnasebette olmann faydadan ziyade zarar var, demekti.
ime korkular dolard : imdi, derdim, bu kadn benim ve
ya annemin ne zaman leceimizi biliyor da sylemiyor ha?
Baise Hanm'a garez olurdum. Bir endiem daha vard: Zih
nimden geirdiklerimi ve yapayalnzken yaptklarm, peri
ler vastasyla renip btn gizlediklerime bu kadnn vakf
olmas znt verirdi, fakat teseliimi bulurdum:
"Mademki , " derdim, "kimseye syleyemeyecek ve sy
lerse ecinniler onu boacak . . . O halde korku yok! " Sonra
aklmdan u da geerdi:
"Ah , ne olurdu , " derdim, "bir kerecik syleyiverse de
cin kardelerinin hmna urasa!"
1 ervah latife: melekler
2 ervah habise: cinler, kt ruhlar

15
Ve Baise Hanm ', grtlanda ecinnilerin pene yerle
ri, yatanda boulmu bir halde tasavvur eder, rpermeler
duyardm.

Baise Hanm perllerin hibir srnn fa etmemi1 olacak


ki boularak lmedi. Fakat anlalan kendisine her felaketi
haber veren cin ve peri kardeleri yalnz bir musibeti, en
byn, en lzumlusunu ondan saklamlard:
stanbul 'un byk zelzelesi gn Msrars ' na, galiba
zedik almaya gitmi ve alemi kaypta t olsa haber alan ho
ca hanm, hareketi arz bir kt sismograf aleti kadar olsun
hissederneyerek kafasna den bir kemer tayla, kazaen ve
fat etmiti.
Benim de o gnden beri cinlerle sihirbazlardan , manya
tizmaclarla hakkabazlardan stkm synlmt .
Elenceme, iinde yaadmz bu tabii hayat, olduu
gibi, srsz ve sihirsiz, pek kafidir!

1 fa etmek: aa vurmak

16
BAYRAMLAR ARASINDA MUKAYESE

Kk yamdan beri Kurban Bayram ile bam ho de


ildi.
Ben eker Bayram 'n tercih ederdim. eker Bayram 'nn
ismi de, ekli de, neesi de bana daha tatl, daha zarif gelir
di . Kan manzarasyla et kokusundan hazzetmezdim. Nerede
elmastra tabakl gm bir tepsiye konmu latilokumlarla
badem ekerleri , nerede bakr leenlere doldurulmu kanl
phtl koyun butlar . . . Bilhassa derilerle balardan pek i
renirdim. Gzlerinin feri kam, dilleri dilerine skm,
gerdanlar bak yerinin kzl izleri, o korkun kelleler bay
ram neeme yas bular, yreimin mesut atiarna felaket
titremeleri katard.
lle arife akam . . .
Arife akam , yeni alnm kurbanlk koyunlar ahr tara
fnda, dar, izbe, lo bir blmeye kapatlrlard . Srlerinden
ayrlm, yabanc bir kovua tklm bu bahtsz hayvanlar,
yerlerini yadrgayarak ac ac melemeye balarlard . Ben
bunu yarnn faciasn hissederek lm korkusuyla bar
tklarna hamleder,1 kapy ap usulcack, hepsini sokaa
koyuvermek arzular duyardm. Fakat beni avutmann yolu-
1 hamletmek: yormak

17
nu bulmulard : "Allah byle emretmi, " derlerdi, "kyamet
gn onlarn srtna binerek Srat Kprs 'n geeceiz! "
Kk aklmla iimden itiraz ederdim: "Neden acaba, "
derdim, "at gibi, ku gibi daha evik, daha emniyetli hayvan
Iann arkasna binip bu tehlikeli yeri gemeyeceiz de yr
mesini bile beceremeyen, bilhassa komaya hi gelerneyen
u hantal malluklar seeceiz? "
Meselenin tehditkar bir ciheti de vard : "Eer," derler
di , "kurban kesmezsek, Allahn emri, babalar erkek ocuk
larndan birini kesecek! " Demek br bayramlarda, babam,
aabeylerimi srasyla kurban etmi olaca iin sra oktan
bana gelmi olacakt . . . Byle korkulu gne bayram diyebilir
miydim?
in iinde anlayamadm bir hikmet sezer, sormaya
korkar, susardm. Susardm ama btn gece, kulaklarmda
kurban melemeleri , korkulu ryalar grr, zlr, rpnr
dm. Nihayet sabah olurdu. Yataktan frlar frlamaz, daha
yeni amarlarm ve elbiselerimi bile giymeden, koar, ko
yunlar grmeye giderdim. Bakardm ki akamki dertleri ya
tm, sakin ve kaygsz ot yiyorlar, ite bu son gdalar , kuru
otlarn bakiyesini ekseriya, kesilmi balarnn dileri arasna
skm bulur, yemeklerini bile rahata bilirtneden canlar
na kyan zalim insanlara kar adavet1 beslerdim.
Kurban Bayram 'nda stanbul'un iinde, eski refah za
manlarnn icab , drt yz bin koyun kesilir, bunlarn ka
nyla topraklar slanr, barsaklanyla ukurlar taar, psteki
ve boynuzlaryla etraf dolard. Satr sesi kulak hrpalar, kl
bast kokusu nefes tkard . Hlasa o gn, her ev, bir kasap
tezgahna, her mutfak bir kebap dkkanna dner; kanl
1 adavet: dmanlk

18
torbalar tklm tklm dolu dilenci kafileleriyle ehir iren
bir hal alrd .
te bu sebeplerden, irkin manzara ve ackl sahneler
den dolay Kurban bayramlarndan hazzetmezdim.
Halbuki eker bayramlarna baylrdm!
Gzlerimi aar amaz, hususi olarak benim iin yapt
rlan ekerleme kutusunu elime uzatrlard . Bu, ya kadife
kapl , srma eritli, yahut da atlas stne yalboya resimli,
cici, nefis, k bir eydi. San , parlak madenden mini mini bir
anahtar , saat kurulaca kadar da kk bir kilidi vard . He
yecanla aardm: Bazen fondan dizisi, bazen gelin serpmesi,
bazen kays ekerlernesi yzme gler, gzlerime sevin
, gnlme saadet arpnts dolard .
Ah o latilokumlar . . . Gzel bir kadnn pudra kutusu
na hatp km gibi baygn rayihal latilokumlar! Sonra
stanbul ' un mini mini, bembeyaz , sert ve gevrek badem e
kerleri . . . ocuk aklyla bunlar dnnz, bir de kavurma
tenceresini veya yahni sahann . . . Elbette eker Bayram'n
tercih ederdiniz !

Hem vaktiyle ocuklar, yle imdikiler gibi, kanl va


kalar kanksamaya frsat bulamamlard . Bizim zaman
mzda, nedense , ne be sene sren harpler, ne yetmi ehri
birden yer altna geiren zelzeleler, ne de baltasn kapnca
yedi mahallenin oluunu ocuunu kesen katiller vard . . .
Tehcirler, taktiller, 1 taripler2 modas veyahut tanklar, tay
yareler, zehirli gazlar devri henz hulul etmemiti. Sel gibi
kan ak tan, karn gvde deip kelle bacak uuran icatlar,
1 taktil: ldrme
2 tarip: uzaklatrma, kovma

19
mevcutsa da az mstameldi . 1 Gazeteler byle vakalan ksa
keser, stnkr yazard . Hlasa bizler iin dnya gnlk
gnelik, drt yan mamur, eziyetsiz ve korkusuz bir yerdi.
Onun iin Kurban Bayram sabahnn bakl satrl faaliyeti
ocuklara korkun getirdi. Bir koyunun bile kesilmesine ve
yank yank melemesine yreciklerimiz dayanamazd .
Derken . . .
Derken dnya deiti. Artk bayramda kurban az kesili
yor, kurban keseni parmakla gsteriyoruz. Onun yerine . . .
Maazallah , insanlar kurbanlk koyun oldu. Evet, artk dnya
deiti, yle deiti ki deil koyun melemesi, adam feryad
bile imdi ta kalbirnize tesir etmemeye balad . Sr sr
kurban deil a, insan boaziasalar umurumuzda olmuyor.
Be kii , be yz kii, be bin kii, kesilmi, batm veya boul
mu . . . Olur a, diyoruz ve sigaramz tttrp keyfmize veya
iimize bakyoruz.
Binaenaleyh , ben bu gnn ocuu olsaydm, eminim
Kurban Bayram 'nda -rkm ek, korkmak, irenmek nere
de- kasabn elinden ba kapar, koyunlann grtlan gle
gle, srttre srttre , uzatp eziyet ede ede ben keser,
sonra kanl gzlerimi etrafma gezdirerek:
"Daha boazlanacak kurban var m? " diye ben sorar
dm!

1 msramel: bulunmak

20
IPLAK GEZMEK MDASI

plak gezmek modas taammm1 ederse her incir ve


zm yapra irkin vcutlu ve sarkk uzuvlu yal kadnlarla
erkeklere haykracaktr:
"Ne duruyorsun be melun, beni kopar ve rtn ! "
Ve havada, yksekte, da balarnda dolaan bulut d-
necektir:
" n ip de unu kapatay m bari . . . "
Ve gne kzacaktr:
"Acaba dnyay aydnlatmaktan vazgesem mi? "

Fakat krpe vcutlu, sert etli, srahi endaml gen kzla


r anadan doma gren blbl , gl brakacaktr:
"Ah , yandm kz! " diye cadde boylarnda, damlara kona
rak, daha yank dem ekecektir ve glistana bedel mahalle
aralarnda mesken tutacaktr.

1 taammm: yaylma, genelleme

21
Ve pnar balanndaki durgun sular dnecektir:
"Ah keke ayna gibi daha parlak olsam da bunlar bar
ma bakarak tuvalederini yapsalar! "
Ve ay alayacaktr:
"Niin m bu kadar snk? "

plak gezmek modas taammm ederse, irkin vcut


lu, sarkk uzuvlu bir insann oturmak iin kendisine yakla
tn gren men:
"Niin diken deilim? " diye sziayacak ve diken ise ken
dinden kaan gencin arkasndan:
"Keke imen olsaydm! " diye iini ekecektir. Ve nisan
yamuru yaarken , hastalar bir gzel kzn vcudundan s
zan abhayat , sihirli bir eme nnde marapasn doldu
ran yanklar gibi elmastra kaseler tutarak toplayacaklar ve
ifa niyetine ieceklerdir.

Dallan altnda dolaan tazelere bakarak turunlarla ay


valar ve incirlerle tyl eftaliler kskanla decekler ve
hasetlerinden atlayacaklardr. Fakat baz yal ve iren v
cutlarn kuytu yerleri , a kurmak zahmetine katianmayan
korkun rmceklere mesken olacak ve akreplere:
"Bize yakan ne ho yuva! " dedirtecektir. Halbuki ke-

22
lebekler krpe kziann daima ift aan goncalar stnde
dnp dolaacak ve balarlan imenterinde biriken rayihal
usarelere musaBat olacaktr.

Bu zarif ve nefis ryanlklara hayran olan souk belki


de:
"Zulmetmekte mana yok! " diye hayrl fikirlere kapla
cak ve kzgn scak da, br taraftan, acuzelere hiddetlene
rek:
"unlar kavurmak icap etmez mi? " diye caniyane d
ncelere dalacaktr. Artk gsleri iek gibi meydanda
duran kzlar, gslerine iek takmaya lzum grmeyecek
lerdir. Kei ve kzler ise, krlarda plak ayak dolaan taze
terin ayaklarna bakarak:
"Yazk! Derilerimiz iskarpin ekline girerek bunlara sa
rlamayacak . . . " diye zleceklerdir. Fakat koyun srleri
tarlalarda plak dolaan bir ihtiyar kafilesinin karsnda
aha kalkarak homurdanacaklardr:
"Krpnz ynlerimizi, rtnz nlerinizi ! "

23
YLK ET ...

" yilik et de denize at, balk bilmezse hali k 1 bilir, " demi
ler. Ben bu atalar szn, evvela ya bal "halik", ya haliki
"balk" gibi okunnas icap ettiinden dolay sevmem; yani
selaset2 itibanyla . . .
Trkeyi, bazen, nazik telaffuz hi amaz. Kaba okunu
u daha zarif der. Bundan on sekiz sene evvel, Sinop 'a
srldm zaman , baktm, belde ahalisi bizim nazik stan
bullulann "palamut" dediimiz ve yazdmz gibi okudu
umuz maruf balk ismini "pelamit" diye telaffuz ediyorlar;
gya zarafet yapyorlar. Bana pek souk gelmiti. Sonra da
ha fenasn iittim: Anahtara "inehter" demek ... Ne mna
sebetsizlik! Bu kelimede bir salamlk hissi vardr ki ancak
kaln hecelerle okununca duyulur. " nehter" denileni kilide
sokunca, eskiden stanbul 'da gece yars satlan be paralk
sirnitler gibi hemen krlverecek sanyorum. "Pelamit" ise ,
dense dense dipdiri taze palamudun ancak kokmuuna de
nilebilir!
Taral bir zat anlatmt: Memleketinde, kitaplarda ya
zld gibi okuduu "galebelik" kelimesini payitaht ahalisi
nin, nezaketi icab, bu yolda da telaffu z ettiklerini sanrm.

1 balik: yaratc
2 selaset: akclk

25
Bir gn stanbul'a gelmi ve stanbullulam olan akraba
sn ziyarete gitmi; galiba bir bayram veya kandil imi. Sor
mular:
"Direklerarasnda ok adam var myd? "
Taral nezaket gstermenin tam sras geldiine bk
netmi ve azn yaya bze demi ki:
"Pak galebelikti , efendim! "
Glrnekten katlmlar. Zira stanbul'da galebelik, kala
balk suretinde okunur ve sylenir. Kalabala "galebelik"
demek kabalk olur. Canm "sal " da elif ve yay uzatmak ve
"hafta" telaffuz ettiimizi de "hefte" yapmak, arambay "
haranbe " okumak kadar acayip grnr. Baz kelimelerin
gzellii, spor ayakkabs gibi kabalndadr. Zinciri yakaya
iliik, altn ereveli, nazik eski gzlklere baknz. Bir de
baa taklidi, kulaktan atma yenilerine, kabalar na . . . Elbette
bunlar beenirsiniz. Fazla nezaket kabalktan fazla irkin
dir. "Galebelik"teki o ezili, bzl, o naziklik ne souk!
Halbuki "kalabalk" kelimesinde okluu, grlty de ifa
de eden bir telaffuz var; halkn kaynat grlyor, adeta
"elfazsavtiye"1 ekline sokulmu. "Galebelik" ise bo, yavan,
peltek bir kelime . . . Dile uymuyor.
Zevk hususunda stanbul lehesi en yksek mertebeye
varmtr; mesela kpek manasma gelen "it"i, pek nazik te
laffuzlu olmasna ramen kullanmaz. "Enik" ve "encik" de
nilen kklerine de yavru demeyi tercih eder. Sonra ee
in kne "spa" der; neden bununkilere "eek yavrusu"
denmez? Nazik bir meseledir. Ispanaa niin limon sklr
da paaya sirke konur? Hatta daha ineesi var: Neden kutu
sardalyasna limon skarsnz, f sardalyasna sirke dkersi-
1 elfazsavtiye: sesli kelimeler

26
niz? Bu aznn tadn bilen bir halkn asrlardan beri vasl
olduu tekarntn eseridir. En ksa cevab " yle yakt
iin . . . " demektir. Safsata erbab benim dilime ve damama
ylesi yakmyor, diyebilir. Ama yine spanaa limon skl
makta, galebelie kalabalk demekte devam olunur.

Yukandaki atalar szyle, bilhassa medh11,1 mana cihe


tinden pek bam ho deildir: Ben ne zaman, nerede ve
kime iyilik ettimse, sonradan kemlik grdm . (Bana iyilik
etmi olanlarn da benden ayn mukabeleyi grm olma
lan mmkndr. ) Bu bapta doru bir darbmesel varsa o
dahi, " yilik et, kemlik gr! "dr.
Hem iyilik etmek marifetli bir itir, ince eleyip sk do
kumal . . . Yoksa bela getirir. Ylan , yan , tilki, akrep ma
kulesine iyilik etmek bir hayr saylamaz; bilakis fenalktr,
kendine vesair ok iyi insan ve hayvanlara . . . Bazen de iyilik
zannettiin fenalk eklinde tecelli eder. Mektep kitaplarn
da okuruz a . . . Adamn biri souktan donmu bir ylan s
tp canlandrmak iin -Allah akl versin- koynuna sokmu
ve ylann ilk ii, bittabi, iyilik grd biareyi sokmak ol
mutur. "Hay ahlaksz ylan hay! " deriz. Hayr, bence yle
deil: "Hay ahmak adamcaz hay! " demeli. Zira bu baarat
muhibbi, ktler merakls, muzrlar halaskan cahil kimse,
bilmelidir ki k mevsimi ylanlar uyurlar, ta scaklar bala
yncaya kadar . . . Bu hal onlarn douunda vardr. . . (Keke
bizlerde de yle olsayd . . . ) Vakitsiz uyandrmaktan, stmak
tan ylana hibir fayda gelmez. Uyuyorken myor, zah
met ekmiyor, bir lm tehlikesine maruz deil ki . . . lme,
1 medlfl : anlam

27
edebiyata vakf bir adam byle bir haltta bulunrnazd ; hayva
nat ilmini okurnarn bile olsa:
Mar- sermadideye1 rabbim gne gstermesin
rnsran olsun bilirdi. Anlalan ylaneaz kendisini bila
rnucip,2 bilasebep, hibir faydas olmad halde tatl uyku
sundan kaldran, rahatn bozan, f trat hilafna sevk eden,
hlasa cann skp zarar veren bu adama, pek hakl olarak,
fena halde kzrn ve hiddet saikasyla -kanunu cezada bile
haffletici sebeplerdendir- dilerini etine geirmi!
Sonra, byle bir hikaye daha: Akrebin birisi dere gee
cekrni, kurbaa denilen budala malluk komu, o irkin
rnahluku srtna alp yzmeye balam . . . Tam suyun orta
snda akrep kuyruunu "caz ! " demi, kurbaann kalasna
daldrrn. te yerinde olmayan_ bir iyiliin rnukabili; layk
olmayana yaplan dostluun cezas. A kurbaa efendi, krk
yldr harnallk m edersin? Allah seni dere iinde baarat
nakli iin mi halketti? Muzr hayvanlarn araba vapuru mu
sun? Srtna akrebi alacana, altna diini alp trk ara
rak keyfine baksan a? !
Karnca, austosbceine kar pek iyi muamele ve rnu
kabele etmitir: Ben, yaz scanda zahire biriktirirken sen
arn glgesinde rnaval oku, sonra k balad m , gel , ambar
rnn dibine dan ek! Fakat, bence, bu fkra dahi tashibe muh
tatr: Kannca kn yemek rnecburiyetinde olduu iin yaz
vaktinde alr, austosbcei zaten souklar balamadan
atiayp lmeye mahkum olduundan dolay scak mevsim-

1 mar- sermadide: kn souundan uyumu ve uyumu ylan


2 bilamucip: hi yoktan

28
de isiz oturur. Binaenaleyh ne onun karncadan muavenet1
istemeye gelmesinin, ne de kanncann ona dans nasihati
vermesinin imkan vardr. Fakat bence hikaye, layk olma
yanlara iyilik etmemek tavsiyesinde bulunduu iin pek
muvafktr. Hakikat olsayd , emin olunuz, karncann arn
barndan kn karnn doyuran austosbcei, yazn, artk
trksn brakr, gelir, karnca yuvasnn bana musaHat
olarak sade tadklan erzak deil, karncalann kendilerini
de birer, beer yutard .
Mamafih , deminki ylan ve akrep hikayelerinden daha
fecisi de vardr: Kuyuya den tilki, oradan geen uzun boy
nuzlu bir keiye demi ki:
"Aman birader, ben yalnz bama kamyorum, gel de
ayaklar n duvara daya, boynuzianna basarak kurtulaym,
sonra elimi uzatr, seni de darya ekerim. " Kei tutmu,
kendisini suya atm. (Bir manaya buna atee atm, ateine
yanm da diyebiliriz ! ) Sayesinde kurtulan tilki yukandan
elini uzatacana, dilini karm ve elini vermek nerede, se
lam bile vermeden fertii ekmi! 2
imdi siz b u keiye acr msnz? Ben acnn . . . Acnn
ama iimden derim ki: "A zavall ! Uzun, ak sakatn deir
mende mi aarttn? Ne tecrbesiz mahluksun? Kendini
kuyu emberi mi sandn? Hayvanata yardm cemiyeti reisi
misin? Yoksa fazilet mkafatna m namzetsin? Tatl cann
sokakta m buldun? Anan seni kuyu diplerinde can versin
diye mi dourdu? Baban sana ne id bellisiz hilekarlara
merdivenlik edesin diye mi nasihat verdi? " Baktn ki bir tilki

1 muavenet: yardm
2 fertii ekmek: kamak

29
kuyuya dm, pek iyi kalpli isen -bunu da tavsiye etmem
ya- yle kenarna pek yaklamamak artyla yanar ve fazla
eilmeden, "Vah vah birader," dersin, "pek ac dm. Allah
kurtarsn. Sana istediin yardmda bulunamayacam, zira
doktor romatizmamdan dolay rutubetli yerleri tavsiye etmi
yor. Karada, kuru yerde, da, tepe her emrini ifaya hazrm ! "
Ve oradan savuur, uzaklarsn . . . Mamafih bu hareketin de
fuzulidir, zararldr. Zira yarn arslan, dalkavuu olan tilki
nin lmnden dolay tahkikat aar, senin o civardan ge
tiin ve onunla lmnden evvel konutuun meydana
kar, sorgu sual, mahkeme, hapishane, anandan emdiin st
burnundan gelir. Neme laz m, grmemie, iitmemie vur;
brak iyilii insanlar yapsn, belalarn insanlar bulsun !
Bana gelince : yilie pas!
Az gnn adam deilim; grdm tecrbeler bini at ,
seneler, sama, sakalma krlar sat; iyilik edip fenalk bul
maktan canm yand , sabrm tat , mrmn tad kat . Bina
enaleyh , bence serlevhamzdakP atalar szn "ne iyilik et,
ne denize at, ne balk bilsin, ne halik" tarznda tashih etme
lidir. Zira iyilik etmekten o kadar gzm yld ki, korkarm,
darbmeselin tavsiyesi vehiyle iyilik edip de denize atsarn
halik bile bu iyilie mukabil bir frtna karp vapurumu ba
trr, balk da kpekbal ekline girip hacan kapar.

1 serlevha: balk

30
EL VERME !

Evet arkada, el verme, elimi tutma, elimi skmal


Zira demin, sen bu elinle kulan kam, bumunu
silmi, terini kurulamtn. Grdklerim bunlar . . . Grme
diklerimi hele bir hatrla! Benim henz ykadm tertemiz,
sabun ve kolonya kokulu elimi de, biraz evvel egzamal bir
alhap yakalam, skm, muhabbet ve samimiyetinden tam
bir dakika avucu iinde hapsetmiti . Anlyorsun a, ne senin,
ne benim, ikimizin de ellerimizde meymenet yok, hayr kal
mam! Binaenaleyh musafahadan 1 vazge tim; gzlerimiz
birbirine tahassr ve mveddetini2 nakl etsin, ellerimiz rahat
dursun . . .
Ellerimiz sadece bize, nefsimize, uzvumuza, mnhas
ran kendimize hizmet etmelidir. Zira el bedenimizin ifrazat
yapan ne kadar delii varsa; az, burun, kulak ve gayri, hem
. . . O bunlann tanzifat3 memuru, Trkesi sprntcs ve
ocak sprcsdr. Gzyandan balaynz ayak terine ka
dar btn gizli szntlar iin vcut dediimiz belde ve bele
diyenin , biri tembel ve beceriksiz -sol el- dieri yorulmaz
ve igzar -sa el- iki amelesi vardr. Bu iki amele , ne kadar
1 musafaha: tokalama
2 mveddet: muhabbet, sevgi, dostluk
3 tanzifat: temizlik ileri

31
itina etseniz, vazifeleri icab temiz kalamazlar, temiz dura
mazlar.
Ve en garibi, insanlar, birbirlerine ibraz huls1 iin de
ayn ameleyi, en iren ileri grdrdmz bu temizlen
mez ve temiz durmaz vastalar kullanrlar

Pastr'n kefinden sonra medeni dnyann hala el


skmak adetini terk etmemesi, her trl terakki ve irfana
ramen beni beerin hibir zaman tam manasyla kemale
eremeyeceine bir delildir.
pmek ve el skmak . . . Bunlar, ancak ak, yani cinnet
haline gelince insanlarn bir fedailik olarak yapacaklar i
lerdendir. yle bir an gelmeli ki ihtiras, fikri bosun; his
mant kovsun . . . Ancak o zaman eller buluup kavumal ,
dudaklar kenetlenip yapmaldr.
Yoksa, alelade, ben, aklm bamda, yolumda giderken
neden, niin, nasl avularnn arasna. hi sevmediim
Ali'nin terli ellerini alaym veya daima irendiim Veli 'nin
kirli parmaklarn sokaym? O eller ki kimi bazen yosun tut
mu bir kaya gibi hem kayc, hem kuru; kimi kflenmi bir
mutfak paavras kadar hem ya, hem kokulu; kimi srme
leri tam trnaklada kokot2 gz gibi ssl, kimi nikotin
dzgnyle yz boyal , kimi upuzun tylerle maymun gibi
kll , hlasa berbat ve irendiricidir. Baz insanlarn ellerini
tutarken kpek ve kedi penelerini , hatta etime batmalarn
bile gze alarak, zlediim vakidir.
Fakat diyeceksiniz ki, gl tmakl yasemin eller; kadn
elleri; hanm elleri?
1 hul is: samirniyet
2 kokot: batan km, iffetsiz kadn

32
Bizim gzlerimize byle grnen o eller hakknda, bir
de mikroskopun fikrini, kanaatini sorunuz! Hem bunlar,
hakikaten iek, gl goncas, yasemin demeti iseler, daha iyi
ya, braknz, incitmeyiniz, soldurmaynz ! iekleri avular
arasnda ezmek reva mdr? Uzaktan seyretmek ve rayihasn
duymak . . . Bununla iktifa edelim !

El yalnz maddi manas olan bir uzuv deildir.


Keke sade eller bedenin levsine batmakla kalabilsey
di . . . Bir miktar lizol veya sblime . . . te pir pak oldular!
Fakat el irtikap 1 vastasdr, el rz dmandr, el katildir, el
denidir,2 el sade tanzifat amelesi deil, bazen haydut etesi
dir. Alr, kopanr, krar, yakar, ykar, kan dker ve hanuman3
sndrr. Avucumuza aldmz, sktmz baz ellerin ter
veya kirle bulak olduklann bildiimiz kadar manevi levs
lerine de vakf deil miyiz? Mesela iimizden, "Bu el deil
midir, " deriz, "rvet alan, babasnn kanna giren, kans
n mezara gnderen, adam ldren, jurnalcilik, casusluk,
ikence eden, dotandran ve szlatan?"
Evet, o el, imdi elinize sarlan bu eldir.

Arkada, el verme !
Lakin baz ellere hrmet et. . . Rafael 'in frasn,
Rodin 'in ekicini, Dante'nin kalemini tutan eller, sanatkar
elleri, hrmete layktr. Eller vardr ki gnl yapar, eller var
dr ki da baa evirir, cana can katar, derde deva, aa gda
olur.

1 irtikap: rvet
2 deni: alak
3 hanuman: ev, hark

33
Fakat byle ellere rast gelebilmek iin, galiba, mr be
er kifayet etmiyor ve byle bir talih hepimize nasip olam
yor.
Sen o eli bulursan, kirli veya temiz sade skma; skmakla
iktifa etme . . . p !
Zira bir elin maddisinden ziyade, temizlenemeyen ma
nevi levsinden daha fazla ireniliyor. Biri ancak temas ettii
yeri kirletiyor, br gnlnde bu pas ve vicdanda bir is b
rakyor.
Arkada beni dinlersen, el verme !

34
OTOMOBLDEN SAKININIZ !

. . . Fakat alelade kazasndan deil, bunu herkes bilir,


herkes rendi. Benim bahsedeceim mesele bsbtn ba
kadr; zabta vukuatn alakadar etmez. timai bir yaray de
eceim ve ahlaki bir mevzuya gireceim.
"Otomobille ahlak? Ne mnasebet? " dersiniz . . .
Bence bir mnasebet vardr. Zira medeniyet asr , oto
mobili sadece bir nakil vas tas olarak kullanmyor; otomo
bil, bir ksm halkn elinde dalavere ve aldat aleti, dolan
dnclk makinesidir. Bittabi adi bir Ford' dan, bir Chevrolet
veya Citroen'den bahsetmiyorum; bunlarn fenal, nihayet
tavuk, iki kpek, bir adam ezmekten veya devrilerek iin
dekileri kan ve pht haline getirmekten ibaret kalr. Yani
zarar nndekilere ve stndekileredir . . . Fakat lks oto
mobiller, baka suretle de tehlikelidirler. Gz balar, gnl
avlarlar. Gazetelere baknz veya dedikodular dinleyiniz.
Ka aile serveti ve haysiyeti bunlara kurban gitmi, matbuat
stunianna gemeyen ka facia vukua gelmitir.
Mesela bir gn evinizde otururken, bakarsnz, kapn
zn nnde cilas stnde, nikelleri parl parl, iri lastikleri
azametten kabarm ve borusunun sesi vakardan kalnla
m, kocaman bir otomobil durur. Kimdir? Kimdir bu gelen

35
zengin? oktan beri grmediiniz, hal ve vaziyetinden ha
berdar olmadnz uzak akrabadan birisi, bir zppe . . . Mi
ras m yedi? kramiye mi kazand? Milyoner bir kadnla m
evlendi, yoksa defne mi buldu? Olur a, yl uursuzundur,
derler; servet krdr, ans a !
Elinizde olmayarak, evvela, nefsiniz otomobilin altnda
kalr, manen ezilir ve bu misafiri, istemediiniz halde ha
raret ve heyecanla karlarsnz; ikrama, iltifata balarsnz.
ayet yayan veya kira arabasyla gelseydi acaba ayn istikbali
gsterir miydiniz? Hayr. . . Siz, imdi, biraz o adama, fakat
asl makineye yer veriyorsunuz. Bakeye oturttuunuz mi
safir, kapda bekleyen otomobilin manivelasdr.
Hem sade sizde deil, btn ev halknda, hatta, komu
larda bile bir hafif heyecan hasl olmutur. Saklamayalm,
bu kadar lks otomobilin aada beklemesinden , ele g
ne, yar ayara1 kar siz de marursunuz. Hatta arabuk
gitmemesini, biraz daha mahallede size reklam olmasn
istiyorsunuz. Hay, mnasebetsiz ofr hay! Keke tam kap
nzn nnde dursayd . . . Geenlerden bazlar , komunuza
gelmi farz edebilirler!
Misafiriniz mahviyetkarane bir tarzda, yle bir gezinti
teklif eder. . . "Rahatsz olmazsnz," der, "yaylar pek rahat,
motoru sessiz, ierisi genitir. " O cihet malum . . . Teklif ka
bul olunur; sratin, konforun, kontluun verdii nee , sar
holuk iinde evvelceden hi sevmediiniz ve yannza sok
mak istemediiniz zppeye kollarnz ve evinizi aarsnz.
onunla kalsa . . .
ou kimse kesesini de aar. Kznz varsa o artk damat-
1 yar ayar: dost ve dman

36
lnza namzettir. "Alah Allah , " dersiniz, "bol paras olmasa
byle bir otomobil alabilir ve masrafna dayanabilir mi? " Ka
ynvalide gz szerek, "olum" diyerek iltifat bezlederken,
kerime hanm da gs kabarnalar ve boy salnmalar ile
hoa gitmeye abalar.
Sonra?
Sonras ya san sar altnlar sayarak muvakkat1 bir mali
bulran geiren zatla mveddet ve muhadenetinizi2 tahkim
ve imza edersiniz, yahut, nikah erhetlerini iersiniz, sonu
iflasa ve talaka mncer4 olmak artyla . . . te o koca otomo
bil nihayet size veya sizi arpmtr; hem btn arlyla!
Gemi olsun!
Ben bunlar ve emsalini ok grp iittiim iin lks oto
mobili iine yan kurulup gezen adamlardan daima pheye
derim. Bilhassa otomobillerin adedi ikiyi, bul ursa .. .
Bunlar otomobille ceylan avclna gider gibi otomobille
servet ve mevki vurmaya, yahut gnl aviarnaya kmlardr.
Zavall gazallar gibi nlerine sr sr ne ikarlar der.
Otomobille l avn men eden hkmetler keke bun
larn da melanetine set ekse ve mali itibarn ispat edeme
yen serserileri lks otomobiliere sahip olmaktan men etse !
Kendi hesabma ka mflis biliyorum ki, imdi, kanun
ellerindeki otomobilleri alsa, derhal mahiyet ve marifetleri
anlalr, foyalar meydana kar ve zararlarndan cemiyet
halas bulur.

1 muvakkat: geici
2 muhadenet: dostluk
3 talak: boanma
4 mncer: srklenme, neticeleme

37
Fakat ne yapalm ki "dzdzc "larn 1 nlerindeki para
dolabn ve kalpazanlarn krn yakalayp alan zabta,
henz sefhlerin ve serserllerin altndan bu habaset2 ma
kinesini ekip onlar kst, sokak ortasna oturtabilecek
kudretten mahrum!

1 dzdzc: dolandrc
2 habaset: ktlk

38
NE YAZIK! .. .

stanbul gazetelerinin ilan sayfalarnda okudum: Beyo


lu'nda Caddeikebir' de kain1 bonmare maazalar tatili ti
caret hasebiyle camekiniarn ucuz fyatla satyormu. "Vah
vah , " dedim, "ne yazk! "
Benim bu teessrm zamane ocuklar anlayamazlar.
Alaka ve yeisimin sebebi , bittabi, ne o maazann orta ol
duumdan, ne de camekana ihtiyacm bulunduundandr.
Benim alveri, kar ve zarar, dkkan veya apartmanla ne
mnasebetim var? O ilann zerincieki tesiri bsbtn ba
ka sebeptendir; tamamen hissi, ruhi bir sebepten . . .
Eski stanbul 'un gn grm bir ocuu , bir genci , bir
ihtiyar , hlasa kadn veya erkek her yataki bir gzide snf
zerinde ite bugn kapanan maazann hayati bir ebern
niyeti vardr. Bonmare bal bana bir kudret, bir muhit,
bir cihand . Eyann mana ve kymetini anlamaya balayan
yanda bir yavrunun mini mini yrei heyecana gelecek
mal sahibi olmak arzularyla renip zledii ilk yer oras
idi. Zira orada upuzun bir camekan, bir sergi mevcuttu ki s
ra sra, kat kat, istif istif her ekilde , her cinsten, her renkten

1 kain: olan

39
cicili bicili, zemberekli, ddkl, yayl kanatl, vidal teker
lekli, algl trkl bin bir trl oyuncak dizilmiti. Neler
yoktu ki . . . Tahrirli mavi gzl, ukur eneli, donlu gmlek
li, patikti orapl , kocaman kocaman bebekler mi? Hem de
yle bebeler ki kaldrnca gzlerini aar ve yatrnca kapar
lar, karnma basnca "Mama! " diye barrlar; makinesini ku
runca yrmeye balarlar veya oynamaya kalkarlard . Daha
baka ne marifetli, ne merakl , ne ho eyler sralanmt:
Mutfak takmlar , asker taburlar , inek ve kei ahrlar , ni
an tfekleri, borular, trampetler, arabalar, trenler, bilyeler,
neler de neler! Fakat i bununla bitmezdi ki . . . Biraz tede
bir camekan daha: i ekerler, ekerlemeler, ikolatalarla
dolu. Hem de altn varaklara, pembe gazelere 1 mi sarlma
m, ssl ielere , acayip kutulara m konulmam, stleri
ne resimler, pullar, teller mi yaptrlmam . . . Mini mini
yavrunun beyazlar daha henz mavimtrak saf gzlerinde
ilk ihtiras, servet, malikiyet atelerini ite bu camekanlar ya
kar, ocuklar bu camekanlar karsnda yrekii arparak
yrr, koar, bakar, yanar, gler veya alard . Ona en byk
vaid:2 Bonmareye gtrmek . . . En byk mkafat hanmar
eden bir paket getirmek! O paketler, mavi ince katlar ,
renkli nazik sicimieri ile elan , otuz bu kadar sene sonra hala
nmde duruyor ve elime srlyor gibi hatrmdadr.
Ufak ocuk bebek, eker, ddk arzularyla saykiaya
szlana, hanmareyi isteye seve biraz daha byr; bir mek
tepli olur. Fakat mektepli iin de bu maazann cazibeli

1 gaze: evren, a lem


2 vaid: vaat

40
camekinlar vardr. Girince soldaki ksm . . . Oraya maroken
kapl defterler, yaldzl katlar, pergel kutular , mrekkep
li kalemler, boya takmlar , yazhane edevatnn her eidi
tertemiz, pek muntazam, ok gz alc bir tarzda yerleti
rilmitir. Ah, bunlardan her hafta ba mektebe bir anta
dolusu gtrebilmek ne saadettir, ne kudret, ne teselli, ne
azamettir! Bonmarenin o ksmdaki camekinlan mektepli
iin yerine gre hlya, mit, yeis, zafer veya gzya olur. Bir
mavi katl paketin snfta al etrafa kinler, husumetler,
adavetler serper ve biraz da mdahane1 yayard !
O mektepli artk bir gentir, ne dde, ne bebee
muhtatr, diyeceksiniz. Hayr, yle deil . imdi bebein
aslna, yani scak, oynak, kvrak ve canlsna ihtiyac vardr.
yle bebekler ki bazen tatan kalpli, bazen balmumu ruhlu
olurlar; yatnlnca behemehal gzlerini kapamazlar, aar
lar; hatta sade gzlerini de deil . . . Gnlnz de beraber
aarlar. Karniarna dokununca "mama" temizler, bin tr
l lk, rayihal , iniltili szler, ahlar, eninler sarf ederler.
Bunlardan ekserisinin her azas tamamdr, camekandaki
bebeklerinki gibi sade gze grnen yerleri deil . . . Fakat
birounda, tpk canszlan gibi cici balarnn ve sert g
slerinin ii bombotur. Bu zevk bebekleriyle bonmare
nin mnasebeti nedir mi dersiniz? Bonmare, eski devirle
rin mutena bir randevu yeriydi. Hem oraya para mukabili
satlanlar kadar candan sevienler de gelirdi. En yksek aile
kadnlannn triyat camekinlan nnde , simsiyah , upuzun

1 mdahane: dalkavukluk
2 enin: inilti, inierne

41
ipek arafl , fakat bembeyaz, upufak glase eldivenli vakur,
esrarengiz, yrek yakc hayalleri dolard . Pee ucu kald
rarak bir muhabbetli bakn cihan deer kymeti olduu o
asrda bonmare tatl, bayltc raelerin 1 bir i bahesi, naz
lar, niyazlar mabedinin son halveti idi . lle o tuvalet levazm
dizili camekanlarn kurulduu sa tarafl imdi, artk saia
rna kr dm olmas lazm gelen asma filizi gibi ne ter
taze ne narin ve ne mevzun2 kzlarn o zaman bu mcella3
camiara berrak akisleri derdi. Zaten kn, danda amur,
souk ve irkinlik dolu iken bonmarenin bu kesinde lk,
trl , kuytu bir hava yaard . Yazn, sokak smscak, terletici
ve bunaltc iken mkellef bir berber salonu kadar burada
serinlik ve temizlik bulunur, nazik bir kolonya kokusu duyu
turdu. Bonmare, dncesiyle genlerin uykularn karan
veya ryalarn dolduran yle sihirli, yle iekli mutena bir
ak kesiydi.
Gel zaman, git zaman demin ki gen, oluk ocuk babas
bir adam olurdu . Artk bebeklerin ne canszyla ne de ca
lsyla alakadardr, diye dnrsnz. Hayr, bir baba, bir
bykanne, bir nine iin yavrusunun elinden tutarak bon
mareye girmek ve oyuncak camekfmlan nnde durarak,
"Se, been, beendiini al ! " demek ne saadet, ne bahtiyar
lkt . . . Oras kendi bana bir alem, bir deveran idi!
te btn bir mrm doldurduu ve imdi beni bin
tatl hatralada uzaktan heyecana getirdii iindir ki , terki
ticaret hesabyla camekanlar ucuz fyatla satlan bonmare
1 rae: titreyi, rkme
2 mevzun: gzel
3 mcella: parlak

42
iin, "Vah, vah," dedim, "ne yazk! " O camekanlarda, sihirli
aynalar gibi , her yataki kendi akislerimi ve sevdiklerimin
nazenin hayallerini gryorum, gzlerimin szladn du
yuyorum!

43
BlRAZ lTlMAlYAT

Evlenmek? Her gn bir avu su imek iin kendini ku


yuya atmak olsa gerektir. Yahut tane ve baak yetitirmek
iin buday gibi topraa gmlmek demektir.
Sevierek evlenmeyiniz: Birini bir kere seven bir bakas
n da sever, on bakasn da sever. Fakat sevineden de izdi
va etmeyiniz: Zira evvel sevimezseniz sonra hi seviemez
siniz . O seni severse, sen onu sevmezsen yine evlenmemeli.
Ona kendini yedirmi, sen a kalm olursun. Mamafh sen
onu sevip de o seni sevmezse keza izdivatan vazgemelidir:
Cam altndan reel yalar gibi tadn alamazsn.
Bakire ile izdivac bu asrda tavsiye etmem: Piyango bi
leti gibidir, ikramiyesi yz binde birine nasip olmaz . Fakat
dul ile evlenmekten de ekinmelidir: Byle bir kadn tam
kadn saylmaz, yzne baktka ara sra eskisinin by veya
sakal grnr.
Paran oksa evlenme veya evlen . . . Evlenme: Zira kadn
gzlerinin iinde hep banknotun "50" lirasn grmek ve a
znda maliye vekilinin imzasn okumak iin yzne bakar.
Evlen: Anlarsn ki para ile de aile saadeti temin edilemez ve
zevce para olmadka bela olduu kadar para olduka da
yktr.

45
Paran yoksa veya arkas gelmeyecekse evlenmek demek
kreksiz kayk, yelkensiz gemi, buharsz vapurla tenezzhe1
kmak demektir. Aknt , anafor, girdap ortasnda mitsiz
seviebilirsen o baka . . .
Sakn roman okuyan kadnla hayaun birletirme : Haya
Unz dillerde destan olacak bir romana benzer, bakalanna
elence, fakat sana azap olur. Sinema dkn kadndan ise
ka : Ben eski zamanlarda hamam naunyla evlenenleri bu
gn sinema merakls bir hanmla izdivaca tercih ederim.
Pek gzel kadnla evlenmeyi tavsiye edemem: Herkes
gzleriyle onu da, seni de billahi i i yer. Fakat onu lez
zetle , seni hasetle . . . Sen gzel bir erkeksen yine ayn tavsiye
ve ayn netice. irkin kadnla izdiva ise eline haston yerine
fasulye sr almak veya koluna pards yerine uval atmak
veyahut da bana apka yerine kavanoz giyrnek kadar insan
meclislerde gln eder. ok irkin erkek de kadn iin bir
nasipsizliktir: Her gn mutfak paavrasyla silinen bir billur
srahi veya iine sprge p dikilmi bir gm ieklik!
Bir akll dedi ki :
"Falc elim e bakt , defa evleneceksin," dedi . yi ki
bunu diyen falc idi; inandm biri syleseydi derdirnden
divane olurdum.
ayda tanr, dansta nianlanr, otelde nikahlanr, evde
ayrlrsn, ite be fasllk bir izdiva mudhikesi ! 2 Yahut da
ayda muarefe,3 dansta muaaka, otelde muanaka,4 evde

1 tenezzh: gezinti
2 mudhike: gldr
3 muarefe: tanma
4 muanaka: birbirinin boynuna sarlma

46
mnakaa ve mnafese . . . 1 te yeni zevc ve zevcelerin hayat
ruznamesi f2
Pek gen bir kzla yalnn izdivac botur. Lakin kaynak
tan eilerek bardaksz su imek gibi evvela ok lezzetli, fakat
sonra pek yorucudur. Kanmadan, soluksuz kalr, ekilirsini
Yalca bir kzla izdivaca gelince vaktinde gl olup alma
dan ayazdan donmu sonbahar goncasnda ne rayiha,3 ne
renk, ne ten olabilir ki . . . Hem byle bir zevcede beenilme
dii iin sanda atlm elbiselerin kullanlmadan eskimi
bir hali vardr; o t ile izale4 edilemez, krkn gemi her
erkee varan gen kz lagar5 bir beygir stnde yara kan
biniciye benzer. Bu azgn at srmek, srmek, srklemek
iin ne kadar rpnmak lazm? . . . Krkn atlam bir kadn
la evlenen gence ne diyeyim? Bana bu, anasnn memesine
sarlm bir danay hatrlatr.
ocuksuz aileyi anlamam, bir ocuk ise azdr, birden o
u da fazladr. Gel bu hesabn iinden k!
imdiki izdivalar sesiere taksim edebiliriz: lk gnler
bir aprt , sonrakiler szlt, daha sonrakiler homurtu, en
sonrakiler ise grltdr. Nihayetinde bir gmbrt ile fa
sl nihayet bulur. Aradaki ocuk nnltlan da bu cehennem
musikinin basosunu tutar.

Cazbant kasrgas acaba ka ev ykt? Yahut dans zelzelesi


ka aileyi yerinden oynatt? Yahut da sinema yangn ka ana

1 mnafese: haset, kin


2 ruzname: gndem
3 rayiha: gzel koku
4 izale: yok etme
5 lagar: zayf

47
ve babay yavrusundan ayrd? Veyahut da morfn koleras
ka iffete mal oldu? Bunun istatistii neredildikten sonra
dneyim . . . Belki ben de size evlenmeyi tavsiye ederim!

48
KOMUNUN TAVUGU . ..

. . . Komuya kaz grnr, derler.


Bu doru sz bana, bir gn, tam yerinde hatrlatan ih
tiyar arkadann ruhuna rahmet. O ld, gitti; fakat sz
kulamda kpe kald . Ne zaman bir bakasnn zevcesine,
metresine veya sevgilisine gzlerim arzu, ihtiras ile kaysa bu
dost ihtar zihnimden geer, kendimi topariarm ve "Bela
hete1 lzum yok," derim, "unutma: Komunun tavuu kom
uya kaz grnr."
Bundan birok sene evvel idi; bir k evde, kadn erkek,
akam yemeine davetli idik. Aramzda, birbirlerinden baka
eit gzelliklerde drt mkemmel kadn vard ki , en itinal
birer tuvaletle gezer, konuur, gler ve yerlerken "aheser!
aheser! " diye barmak ve el rpmak ihtiyac duyuyordum.
Bir aralk gzlerim, ilerinden birisine, daha dorusu, birisi
nin ayaklarna iliip kald . zerinde siyah bir tek boncuk bi
le bulunmayan pek sade , dekolte iskarpinler giymiti. Fakat
bu iskarpinlerde ayaklara nezaketle, muhabbetle, stmscak,
el gibi sarlm bir hal vard . O derece biimli ve o kadar
kusursuzrlu ki, tekini bir ss gibi alp yaz masamn zerine
koyacam geliyordu. indeki biraz m olmas lazm
1 belahet: bnlk, alklk, kaln kafallk

49
gelen aya da dndm; sanki buza konmu bir meyve ha
trlamm gibi yutkundum.
Pembe, nemli azndan her kelime sslenerek, renkle
nerek, rayihalara bulanarak, tuvalet odasndan kar gibi
kyor; her kelimesinde vcudunun kvrakl , baknn de
rinlii ve glnn tazelii seziliyordu. Sesinde sade ahenk
deil, tat, tenasp, hararet de vard . . . Heceleri ne kadar l k,
ne kadar lezzetli ve ssl . . . Aznda nasl bir eni, bir has
sa, bir marifet ve keramet mevcuttu ki kelimeler, yaldz va
raklara sarlm ekerlemeler gibi hem tatl , hem telli pullu
idi . . . Onlar , birer birer, zihnimin parmaklaryla ayor ve
aklmn itihasyla yiyordum. Her kelimesini dudaklarndan
azmla, bir kiraz koparr gibi almak, dilerimin arasnda ez
mek istiyordum.
te tam bu esnada, bu cokun dernde idi, yukarda bah
settiim ihtiyar arkadann bana doru eildiini grdm:
"Ne nefs mahluk," dedi, "ne eker bir kadn, deil
m. ; "

"Evet, " dedim, "hakikaten yle . . . Bir iir, aheser. Koca


s tebrike layk bir adam! "
Arkadam birden cevap vermedi; oturduu koltuu bi
raz daha benimkine yaklatrd , kulama daha fazla eildi.
Bir sr tevdi edecek1 sandm. Hayr, unu syleyecekmi:
"Komunun tavuu komuya kaz grnr! "
O nsilsiz kadndan balsolunurken tavuk, kaz misalleri
getirmek kabalk, zevksizlik, hrmetsizlikti. Adeta kzm
tm, mukalele edecektim, vakit brakmad :
"Bu onun salon, meclis, ive, hlasa sahte ehresi, yap
ma halidir, " diye balad . "Aldanma! Sen bu melul baygn,
1 tevdi etmek: vermek

50
iir kank gzleri kocasna, ninesine, hizmetisine kar
ate saarken bir grsen . . . Ya u nazik izgili, iek gibi taze
ve bal gibi tatl azn haset, iftira, yalan gibi hisler altnda ne
irkin, ne fena bir dm hasl ettiini bilsen ! Bu hanm,
tandn kadniann en huysuzlanndan, en geimsizlerin
den biridir. Hayat, onun yannda bir azaptr ve kocas bir
bedbahttr.
Dediim gibi , u mlayim, meleksiyret grne ra
men evinde ekilmez bir bela kesilir; haftada bir hizmeti
yanndan kaar, ahbap dayandramazsnz. Shhatte zan
nedilir, hastadr. Ne zaman kapsn alsanz onu banda
doktor, elinde ila veya dizinde rt, bitkin bir halde bulur
sunuz. Bugn sinir nbetine, yarn ay sancsna, br gn
yann ba ansna, daha ertesi gn romatizma szsna tu
tulur. Geceleri uykusu kaar; gndzleri uykuya yatar. "
"Evet, ama," diye mrldandm, "cazibesine, gzelliine
ne buyurulur? "
"Ona da pek inanma. Zira vcut, gzellik itibanyla ok
kusurludur. Mesela o gsnde dimdik, kaskat ve balan
yksk gibi duran nesneler birer sanatkarane yaplm ka
paklardr ki altnda sakl duranlar sarkk ve esmer paralar
dan ibarettir. Gsndeki simsiyah ben , akln alan o ben,
sahtedir; cehennem tayla yaplmtr. Ayaklar flvaki, u
cici iskarpinler iinde latif duruyor. Lakin ama! O kadar
kaba, kat ve ok nasrldr ki , insann muhabbetini deil,
merhametini celb ettirir. Ara sra egzama cinsinden bir cilt
hastalna uradn ve tedavi iin kkrt banyolan yapt
n sylersem inanr msn?
te, azizim, bize komunun tavuu byle kaz grnr.

51
Baz eskice elbiselerimizin ilk grenlere yeni tesiri yapma
s, karmzdakinin yalanc boyunba inesini mcevher
sanmamz ve herkesteki hizmetiyi bulunmaz bir meta farz
etmemiz kabilinden . . . Bakalarnn elinde iken baylp ayl
dmz, hsnn ilahesi ve ahlak numunesi addettiimiz o
u kadn, emin ol ki, haddi zatnda mkemmel olduklarn
dan deil, bizim olmadklarndan byle grnrler. Bizim
olduklannn haftasna btn faraziyatmzn ne kadar vahP
olduunu derhal anlarz, anlarz ama o zamana kadar yle
mecnunluklar yapm oluruz ki bir daha geri dnemeyiz,
yanl gr ve hatal muhakememize, adi ehvetimize kur
ban gideriz. "
"O halde? . . . "
"O halde komunun tavuuna bakmann usul vardr:
Kendi tavuundaki btn kusurlar , irkinlikleri , dahildeki
haliyle hariteki grnnn farkm, ilk grdn gnle
u gnk tesirini, hepsini gz nne almal ve ondan sonra
' Benimki de komuya kaz grnr ama bunlar birbirinin
cinsi ve ei . . . ' demeli, gemelidir! "

1 vahi: bo, sama

52
BNBR ET

Dnyadaki binbir eit mevcudattan 1 hangilerini daha


ok severim, hangilerini tercih ederim? Bir zihin elencesi
olmak zere size bunlar yazacam.
En nazik ve zarifyle, iekle balayalm: Birbirlerine
zt renk: Biri san . . . Yani fulya, dieri mor . . . Yani mor
salkm -ki buna Frenkede glisin derler-. br krmz . . .
Yani gelincik. Fulyay daha ziyade kokusu iin severim. He
men hemen ar, adeta lktr; fazlas baa vurur, bir tek n
gl2 kapal bir odaya kafi gelir. Lakin yle bir rayihadr ki
nebattan ziyade tenden gelir gibidir; hem de tenin kuytu
yerinden . . . i, air Nedim'in tabirince adeta "Hab kokar",
yani temiz bir yatakta, temiz bir vcudun, temiz bir yorgan
altna sinmi uyku kokusu . . . Bir uyku kokusu ki ona biraz
ehvetli rya, biraz da terden ewelki o hafif nem, hlasa can
ve canan karmtr. Yeil bir ot veya souk bir elyaf rayihas
deildir.
Mor salkm da, tpk fulya gibi stanbul'a has iekler
dendir. Mor salkm ardaklara, parmaklklara sarlarak ye
tiir ve nisan sonunda iri zm taneleri gibi dolar, atlar,

1 mevcudat: varlk
2 ngl: kk salkm

53
mor mor ieklerden asklar, tneller, hevenkler vcuda ge
tirir; sulara meneke urubu rengi verir. Bunun rayihasnda
sevdiimiz bir kadnn el antasndaki deriye gemi pud
ra, lavanta, dudak boyas , kolonya, lokman ruhu falan gibi
mahrem kokularn kapanp kalm ve yerlemi bir hlasas
vardr; bunlarla bir arada kalm bir mendil gibi, o da, yar
uzvi bir koku nereder.
Gelincik ok boyal dudaklar arasndan kopan bir kah
kahadr, bir sarho kadn kahkahasdr. Yeil, ruhani tarla
larn urasnda, burasnda am birer krmz di yeri; mu
habbet, ehvet izi. Dikkat ediniz: Gelincikler etraf tarassut1
eden gzler gibidir; bizim onlara baktmzdan ziyade sanki
onlar bizi seyreder. Bebekleri iri , simsiyah tr. Ah, bu krmz
Bolevik gzleri, "Gpeu" casuslar ! ieklerin maksimalisti !
Aalardan evvela nar beenirim. nar, bana aa
larn "tarih"i gibi gelir. Her dalnda bir milletin ehnamesi2
yazldr, sanrm. Ne kadar vakarl , heybetli, adeta kurum
ludur. Fakat uzaktan , yahut ilk nazarda yle marur gr
nen bu saltanat tamamen demokrattr: Altnda kr kahveleri
alr; ky ocuklar oynar, mahalle kadnlar seyrana kar;
ihtiyar heyetleri nargileleriyle, ubuklaryla, pirin divitleri
ve gl mhrleriyle onun glgesinde ilmhaber3 yapar,
mazbata hazrlar.
Sevdiim bir aa da salkm sttr. Franszlarn "ala
yan st" dedikleri gevrek, narn aa . Tevazuya meneke
deil, bu st misal olmaldr: Hain bir zenginin hrsl na-

1 tarassut: gzedeme
2 ehname: tarih
3 ilmhaber: birinin yer, hal ve medeni durumunu gsteren belge

54
zarlan karsnda nlplak braklnca saiarna brnen,
salaryla rtnen bir nadide halayk, bir esire gibi vcudu
nu dallanyla ne utanga kapatr . . . Ne taze bir yeillii, bir
ibriimlii vardr. Dere kenarlarna sra sra, talime km
dev ordusu neferleri gibi, dizilen, bedenleri narin, dallan
kl , yapraklar oynak kavaklar da severim. Kavaklar krlar
da birer tabii iarettir: Burada su var!
Sebzelerden enginar tercih ederim. "Tat" dediimiz
ey, enginar kadar hibir nebatn iine sinmemitir. Her
sebzede de biraz tatllk, aclk, tuzluluk, hlasa dile doku
nan bir halet1 vardr; fakat enginar ne tatl, ne ac , ne de
tuzludur; serapa lezzet ve enidir. Zerzevatlar iinde o lk
bir busedir;2 bir buse ki stne su itike tekerrr eder.
Yemilerin ou gzeldir; fakat eftali, ilek ve kiraz;
bana, aalardan veya fidelerden kopmu gibi gelmez; g
nein zerratdr3 ki seher ve afak bulutlar arasndan yere
derken renk almlardr; meleklerin eteklerine srnp
geerlerden de rayiha. . . Arzn yetitire bilecei eylerden
deildirler. Muz bir "satir"dir,4 turunlara bakarak ahlaksz
lk eder. Karpuz, merkezi arzdan bize gnderilen bir hediye
kutusu: Anca kremizin atein barnn soumu bir man
zarac ile karlanz; iinde atein rengi hala var; fakat
alevler ne tatl bir su kesilmi!

Yumurta nedir? Bir harika . . .

halet: hal
2 buse: pck
3 zerrat: ufak paralar
4 sa tir: Yunan mitoloj isinde yar insan yar kei kr tanrs

55
Sars sayesinde itihaaver1 ssl syleyici deil midir?
Knnz, o dolgun kubbesiyle, tabakta ne hassal bir duruu
vardr. Halaynz , drde blnz, biraz tuz ve peynir . . . te
bir gda iei ! Hem keyifle, bir san gl gibi seyredebilirsi
niz hem lezzetli bir kuwet hap gibi yutabilirsiniz . . . Merak
ls iseniz koklayabilirsiniz de; taze yumurtada canl, scak,
bedeni bir meyve rayihas sakldr. Zaten yumurta nedir?
Can fdannn yemii deil mi? Ama diyeceksiniz ki pek ters
tarafndan hasl olan bir meyve ! Ey bunu diyen insan, sen
anann gsnde mi filiz verdin ve banda m atn?

Kulardan sakaya meftunumdur. Saka yakut, kehribar,


baa ve akikten can verilmi bir mcevherdir. Keklik eti
nefistir; etin nefaseti nispetinde tabiat ona sanatkarane bir
mahfaza yapmam mdr? Kekliin sekii de pek gzeldir:
Sanki butlannn enisini kendisi de bilir de onlar yere do
kunmaktan esirger. tne de baylnm, zavall bilmeden ,
birbir arkasna yle syler: Ye etimi ! Ye etimi ! Ye etimi !
Sonra, kulardan kumrular houma gider. Cami avlula
nnda, medrese duvarlarnda, adrvan kenarlarnda dolap
zarafet satan kumrulan , mektepten dnen yetimi edal
kzlara benzetirim, hem uh , hem afifl Kumrular, bence,
kularn Mslman 'dr. "Venedik"teki kilise avlusunda on
lardan bir srye rastgeldiim vakit bir Hristiyanla gei
vakas nnde kalm gibi hiddet ve husumet duymutum.
Mcevherler iinde gk yakutu beenirim: Semadan
bir damla parmanzn stne dp donmu gibi . . . Haki
ki gkten inmi bir kra ki sevdiinizin gl gsnde titri-
1 itihaaver: itah verici

56
yor. Bir yamur katresi ki mavi semadan hem renk, hem k
getirmi . . . Bir urup damlas ki meyveden yaplmam, gk
eritilmi ve eker diye gne tozu kullanlm!

En fazla sevdiim renk: Taze saman yn . . . Taze boya,


taze ekmek, taze balk, taze ayr ve sadece taze kokusundan
pek holanrm. unlar da pek severim: Yaz yamuru ve bu
yamurdan sonraki toprak kokusu; kuba kar, ocuk yana
ndan dklen gzya ; sigara duman halkalar ; elektrikli
tramvay tellerinde parlayan mavi alev.
Ev eyalarmzdan: Sar bakr cezve, pirin mangal ve
havan, gm leen ve ibrik, boy saati . Kadn eyasndan:
orapba ve gm pullu hamam tlbenti. ocuk eyasn
dan: Rugan patik, takye, zbn.
Yalardan kendi yam beeniyorum. Balardan da ken
diminkini . . . Malum ya, herkes ban pazara karm, yine
kendi ban satn alm.
ok sevdiim bir manzara: Likr dolu ince bir kadehin
k alunda parlay . . . O minimini bir kredir ki tatl hlya
gnein peykidir.
Madeniyattan , bence, en ok ie yarayan ve en fazla
kullanlan ilkidir: Teneke ve . . . Alun. Fakat benim en sevdi
im maden tuntur. Galiba, tuncu, biraz da madene uygun
isminden dolay da seviyorum: Bu kelime, Trkenin bir ke
rameti olarak, sanki iaret ettii madenden dklm ve o
madenin sesi de telaffuzuna verilmitir.
Elbise hususunda, kendim giymem ama, seyri houma
gider: Mevlevilerin tennuresi, derviterin haydarisi, bedevi
terin kefyesi. Kadn iki kyafette grmekten holanrm: Ya

57
terlik, orap ve kombinezondan ibaret bir aklk . . . Yahut,
krk, bua, manon, pee iine gmlm bir kapallk. Baz
krkl kadnlar, ehir iinde at cambazlanesi kafeslerinden
kurtulup kam bir pelenk1 edasyla, elik kalalann hiper
va oyuatarak ne ho gezerler! . . . Birer tehlike gibidirler; hal
kn kamarlna aanm.
Musahabemize iekle baladk onu yine iekle bitire
lim. Kadnlar hakknda pek mklpesentim: "Yalnz esmer,
sann, kzl, beyaz olanlarla mavi, kestane, siyah , yeil gz
lerini; bir de zayf, iman , balk etinde, ksa, orta ve uzun
boylulann, iri ve ufak tefeklerini, kz ve dullann tercih
ederim.
Baka eitleri varsa veya kaldysa istemem . . . Fakat, yan
cebime koy!

1 pelenk: ar bir eyi yerinden oynatmak iin kullanlan ilkel kaldra

58
AY

Ayasofya'da dilenip Sultanahmet' te zekat veren bir bo


kafal : Arzdan k toplar, sonra yine arza caka satar!

Ay ancak hilal iken gzel ve zariftir . . . Yani gze en az


grnd zaman !

Ay n , yani mehtab en ok sevenlere baknz:


Aklar, airler ve kadnlar. . . Yani hastalar!

Ay yle bir ktr ki ararln zaman ele gemez, istedi


in vakitte yanmaz, kah bir idare kandili gibi snk, kah bir
lks gibi parlak, bazen bulutlarla rtl, bazen halelere b
rldr. Hlasa gvenilmez, ihtiya zamannda ie yaramaz
bir dosttur.
Halbuki geceleri biz daha emin, daha intizam sever bir
ziyaya muhta deil miyiz?

Gne aaa, yldzlar ive, ay belahet1 timsalidir. Bedir


halindeki aya bakarken bam ge evirip haykrmak iste
rim:
1 belahet: bnlk, alklk

59
"Yahu, abdal abdal sn tma! Biraz anla, biraz hisset! "
Ne gezer? !

Gnele arzn nikahsz akndan domu kof beyinli, bi


imsiz, ama ve sar bir galat tabiat: Ay babasnn karsna
kmak hakkndan bile mahrum!

Ay nda ne kan , ne hararet, ne sanl, ne srtn . . .


Hibir canllk ve sokulganlk yoktur. O, buz kesmi bir ay
dnlktr; ak nevinden iinde bir atei olmayanlara uyku ve
rir.

Bu ne sahtekar ve hokkabaz bir ktr: Yerdeki tezek


parasn bir kurdele fyongas gibi gsterir; harabdere ye
ni yaplm saraylar manzaras verir; bir irkef ukurunu saf
pnariara evirir.
Aldannay ve aldatmay sevmeyenlerin hazzedecei ma
rifetlerden deil!

Denize vuran ay . . . Ne latif ey! Fakat bu gzellik, o


n kymetinden ziyade suyun derinliinden geliyor. Me
ziyet denizde !

Ayn ziyas gz yormaz, doru . . . Fakat gnl yorar.


Mehtap sefas botur, malum . . . Fakat senede kere ! Ay ay-
dnlnda sevimek, nefs ey . . . Fakat sonra odaya dnmek
artyla!
Ay, mtemadiyen gneten bor alan bir mflistir. Bir
gn borcunu demeden bsbtn batacak!

60
Ay, bir akam hatp da knayverse, dnya ne kaybe
derdi? A em yine ol alem, devran yine ol devran i

San , solgun, kansz ve dermansz vcutlarn gzden


dt bu spor asrnda ay gibi lenfatik bir surada kar kar
ya oturmak bir azap . . . Elektrik projektrlerinin gklere ve
denizlere nurlu stunlar diktii bu harikalar dnyasnda ay
na avu amak bir zillet! 1

Ayn akl olsa, "Artk benim bu dnya ile alakan kalma


d , ekileyim ! " der, gider, bir hortlak gibi ldkten sonra
yine etrafmzda dolamaktan vazgeerdi . . .
Fakat o zekasz ehreden bu idraki bekleyebilir miyiz?

Dikkat ediniz , medeniyetin tam kvamn bulduu yer


lerde ayn laf bile olmuyor.

Aya aiTetmediim bir kusur daha: Cici bici, irin, uh


yldzlar ara sra gzmzden saklamakl
Karanlk ve yaldzl bir gk ne kadar manal ve derindir.
Fakat mehtap balaynca sema dmdz, ssz ve esersiz bir
kum lne dner ve ay bu bolukta a bir deve gibi ar
ar, takatsiz ve bedbaht yrr, gider.
Yldzl bir gk tabiatn iledii bir mozaik kubbedir;
baknakla doyulmaz . Halbuki ay bu deha eserinin zerine
badana sren cahil ve mutaassp2 bir fraya benzer; semann
btn zevkini siler ve rter; onu hastane duvarna evirir.

1 zillet: aalaruna
2 mutaassp: banaz

61
Aydan memnun olduum bir nokta: Bereket ki, Allah 'n
her gecesi ba mza musaBat olmuyor ve "Ben geldim ! " diye
karmza dikilmiyor!

62
AYSEL HANlM' A lTlRAZ

Antakya'da kan bir mecmada "Aysel Hanm nerede?"


serlevhasyla bir mensure1 nerettiler. Bu temiz yazda, ay
nen, diyorlar ki:
"Neeli yzler, yalansz szler, riyasz gzler istiyorum . . .
Nerede kedersiz gnler, elemsiz kalpler, lekesiz hisler isti
yorum, nerede? Yokusuz yollar, amursuz gller, dikensiz
gller istiyorum, nerede? lmsz dnya, korkusuz rya,
hakiki hlya istiyorum, nerede?"
Ben de diyorum ki:
Baka aresi yok, "Aysel Hanm nerede " diye inim inim
aradklanmza varmak, btn bu istediklerinize kavumak
iin , bir yolunu bulup doru cennete terif buyurmalsnz !
Bunlar bize ancak cennet vadediyor: Cennet, cenneti ala . . .
Fakat belki esreli cinnet de dnyay cennet gibi gsterebilir.
O baka mesele ! Fakat ben, size ikisini de muvafk grm
yorum: Allah mrnz mezid2 etsin ve aklnz halelden
esirgesin !
Fikrinize itirak etmediimi bu mukaddime ile, bittabi

1 mensure: yaz
2 mezid: artma, oalma

63
anladnz. Bilirsiniz ki strap yksek malluklara has bir im
tiyazdr. Teekklat 1 tekemml ettii derecede bir mahlu
kun strab artar. Denizdeki yar nebat sngerden tutunuz
da beniademe kadar -her canl , hatta cansz- strap duyar,
lakin ne azm farklarla . . .
nsan en fazla tahasss2 eden mahluktur, en fazla elem
duyan . . . Elem dehay dourur. Istraptaki lezzeti duyabilen
ler harikalar yaratmlardr. Ac ruha iledike, zeka filiz ve
rir ve kk salar.
Mesela Arnand Duval ile Marguerite Goutier sizin iste
diiniz gibi hep kedersiz gnler geirseler ve elemsiz kalp
lerle yaasa idiler bir "La Dame aux Camelias3 O Kamelya"
vcuda gelebilir miydi? "Romeo ve Jlyet" hikayesine lm,
korku, yalan ve riya karmam olsayd bu aheser, yahut
"Werther", "Faust", "Graziella" halk edilebilir miydi?
Gl goncasnn rayihasn, insan parmana gl dikeni
hatarak bir ufack kan goncas atktan sonra daha iyi du
yar. Kendi kan damlasn yalarlktan sonra . . . Zannederim ki
analar, doumrken ac ektikleri iin evlatlarn babalardan
ziyade severler. Ac , insanlar iin lzumludur ve onun iin
de gayrikabili izaledir.4
Bereket ki tabiat sizinle hemfikir deil. Gl dikenle kal
sn, kedi tmayla ve ylan zehiriyle . . . Kadn da yle!
Yokusuz yol ldr; amursuz gl amar kazan . . .
Gazal gibi mtemadiyen lde mi gezmek niyetindesiniz?
1 teekklat: teekklle
2 tahasss: duygularuna
3 La Dame a ux Camelias: Kamelyal Kadn, Alexandre Dumas roman 1 8 48
4 izale: giderme

64
Bakc gibi amar kazan banda m tefekkre dalacaks
nz? nsan geni ufuklara karan yokutur; gln amurlu
amakna1 dalarak fikir derinleir. Dibi grnen suda ne me
habet2 vardr, ne de mana . . . O, sadece bir ss kalr!
Sanatn en yksek tecelliyat , edebiyat, musiki ve resim
strap topranda yetien kudsi fidann nazenin iekleri
dir. Gerek boya, gerek me rmer, gerek ses ekline g :rsin, iir
acnn nurudur. Elem yapranda biriken iy, strap se d e
finde donan incidir. Elmas gibi, byk bir yangnn, yrek
ateinin saf bir karbonudur.

Daima neeli olan bir yz, kederlisi kadar nihayet can


skabilir. Cennete itiraz edenlere niin hak verirler? Sizin
"nerede " dediklerinizin orada, ittiratla3 mevcut olmasn
dan deil mi? ocuun tebessm alarlktan sonra daha
hoa gider. Hastalktan kalktktan sonra dnya daha tatl
grnr. Sulhu, harpten dnene sorunuz. dbardan4 tek
rar ikbale gemek veya ayrlktan sonra yine mahbubuna5
kavumak ne tatl heyecan . . . nsandan heyecan kaldrnz,
ortada bir et peltesi veya bir kemik kafesinden baka ne ka
lr? Sizin istediiniz hemen hemen mumya olup bir granit
lahtte upuzun yatmak veya balmumundan bebek haline
girip camekanda spsivri durmak . . . Bu istenecek ey deil,
korkulacak mesele! nsan strap, heyecan ve deiiklik pe-

1 amak: derinlik
2 mehabet: ycelik
3 ittirat: birbirini izleme
4 idbar: talihsizlik
5 mahbub: sevgili

65
inde koan bir mahluktur. Siz sade muhallebi yiyeyim di
yorsunuz, afyet olsun, fakat sonunda bkarsnz. Can , dayak
yemek bile ister . . . Her gn, mtemadiyen, deiiksiz yenen
nesne zehir olur.
Hayat przlerinden amma da ayklamak arzusundas
nz . . . Elde kala kala rnrn koan kalyor. Riya ve yalan hil
katin garnitrdr. Sz her zaman yalandan tasfiye ediniz,
sohbet denilen en beeri zevkin ne tad kalr, ne de tuzu !
Gze bakalm: Riya iin yaratldn zannettiren bir ha
li yok mudur? O kank teekklat sanki hakikati gizlemek
iin vcuda gelmitir. Kapaklarna, kirpikierine kadar. . .
Renk iinde renksizlik, manal gibi grnen manaszlk . . .
Gvenilmeyen bir ey. En byk facialar oradan kopmu,
beeriyete heyecan ve strap menba riyal gzler olmutur.
Istrap ve heyecan ise sade sanatn deil , btn yksek hisle
rin, kahramanln ve fedakarln da mastandr.
Sizin arzulannzn hlasas : Zahmet ekmeyeyim, zl
meyeyim, aldanmayaym ! Emin olunuz, bunlardan mahrum
kalsa idiniz, yani kah kah zahmet ekmemi, zlmemi ve
aldanmam olsaydnz cennet beldesi "Antakya"da sknt
dan imdiye kadar oktan boulmu olurdunuz .
krediniz ki tatl bir rya gibi gzel bir belde olan ora
daki yollarda da biraz yoku, gllerde de bir miktar amur,
szlerde de bir nebze yalan, gzlerde de bir zerre riya var.
Yani dnya yzndeki her yerde olduu gibi . . . Yani biraz
yoruluyor, zlyor, ac ekiyor, heyecan duyuyorsunuz.
Yoksa size "Aysel" deil "Heykel " Hanm demekliimiz la
zm gelecekti l

66
te istediiniz gibi riyasz ve yalansz bir deste sz . . .
Fakat ne yapalm, dikensiz deil . Gln seven dikenine
katlanr. Sizin gibi edebiyat sevenler de tenkite msaade ve
tahamml ederler.
Hemen Cenab Hak aradklannz gecinden versin !

67
BR AVU SAMA

* Ayanda nasr olduunu sakn kadna syleme; mu


hakkak stne basar.
* Kedi, az aprdayann; kadn, kesesi krdayann y
zne bakar ve dizine kar.
* Kadnn baytar gibi yana, bana, alna, dorusuna
bakma . . . Bunlar teferruatur. Fakat binici gzyle, gsne
ve sansna bak.
* Bilmediin bir yemein harici manzarasyla tadna
hkmedebilir misin? Mesela midye dolmasn mrnde tat
mam olsan tabaktaki duruu sana lezzeti hakknda bir fikir
verir mi? irkin kadn vardr ki, kestane gibidir: Sevda atei
ne biraz gsterince kabuklar soyulur, iinden hararetlenir,
lezzet kesilir. Gzeli de vardr ki, grnne aldanrsnz:
Ak bana uraynca karpuz gibi kabak, muhabbet diine
dokununca rk fndk gibi kof, sevgi mihengine vurunca
bakr gibi kalp kar.
* Hanmlada dolu bir ay davetinde zendost1 sinen
biri kulama yle vzlad :
"Tuvalet kremi yalamaktan midem buland ! "
* Baz kadnn iinde zehir kaynar, lakin azndan bal
1 zendost: apkn

69
dklr. Bazs uzaktan kelebek gibi grnr; ineli an ol
duunu sokunca anlarsn.
* Kadn paras iin alacak adam, avucunu aarken g
zn kapamak lazm geldiini bilmelidir. Evienirken de ke
seni aacana gzn a !
* Zayf kadn sevene bir ey diyemem; tombulunu se
ene hak veririm; irisini beenenle beraberim; fakat her
eidini ho grenlere aferin! Sann severim, kumraldan
hazzetmem, esmer ruhumu okamaz, beyaza baylnn gibi
tasnifler zevksizlerin kardr. EleimsamadakP yedi rengin
yedisi de hem bir arada, hem tek bana latiftir. Birini teki
ne tercih edemezsin.
* Gzele bakmak gnah deildir, derler. O halde ir
kine bakmak sevap saylmaldr. Gnl yapmak sevap deil
midir?
* Hanmiara u nasihati vermek isterim: amarlar
nzdan yatanza ve sohbetinizden ivenize kadar her ha
linizde tabii, sade , arneli olunuz. Erkekleri hizmeti kzlar
peinde koturan muammann srr udur: Hizmeti dedii
miz mahluk, hayvan natkn2 en fazla diiye benzeyeni, en
tabiisi dir.
* Tohumun trtl, trtln koza, kozann kelebek oluu
na atn gibi on iki yandan on beine kadar bir kz o
cuunun vcudunda hasl olan nefs istihaleye5 de hayret et.
O bir ak tohumuydu, efkatli ana barnda tombul tombul
kvrand ; ipekli bir yuva halini ald ; imdi gnl ieimize
konan bir kelebektir.

1 eleimsama: gkkua
2 natk: dnen
3 istihale: biim deitirme

70
* "ap olur mu eker? " derler. Olmaz. Fakat ekerin
ap olduu vakidir: Balay getikten sonra, bazen, gelin ha
nmn dili !
* Kadn ve kz bahsinde bir mtalaa: Ham muzun d
ndan manzaras olgunundan gzeldir. Lakin hele bunu
bir kere soy, hangisinin daha ball olduunu anlarsn. Ham
dorudan doruya die dokunur, olgun damaa yaylr.
* Baz gzeller tanrm, sussunlar diye mtemadiyen
azlarndan pmeli.
* ivi iviyi sker, dorudur. Kadn bir zehir ise panze
hiri de yine kadndr. Kadn eliyle alan gnl yarasn yine
bir kad n eli sarar.
* Bir hanm dedi ki:
"Eskiden erkekler bizi kafese sokard ; imdi biz onlar
kafese koyuyoruz. "
* Kadn var kardan souk, kadn var kordan scak . . .
Kadnn muhabbette ortas yoktur. Severse baldan tatldr,
sevmezse zakkumdan ac !
* "At at oluncaya kadar sahibi mat olur, " derler. Baz
koca da kars kadn oluncaya kadar iki kat olur.
* Deniz dalgasz, kadn yalpasz olmaz; hem de olma
mal . . .
* Baz erkeklerin ellerine baknca ayaklarnn ne halde
bulunmas lazm geldiini dnr ve hanmlarndan tiksi
nnm.
* Her kadn kulandan iitmez, gnlne iittirmeli.
Hepsi de azndan beslenmez, gnln doyurmal . . .
* Kz bir gl goncasdr; onu koparp almaldr. Fakat
71
dikenli aacn yani kaynanay da beraber srklemeye l
zum yok!
* Kimisi olgununu, kimisi hamn , kimisi rn ve
ya kurusun u, kimisi i veya pikinini sever, nedir o bil?
"Kadn. "
* Baz gen kzlar bana sadece, bir ift ayva vermek iin
on drt sene itina grm narin ve nadide fdanlar tesirini
yapar.
* ki ey vardr ki, insann bana dnyay zindan eder:
Ayakkabnn dan , kaynanann dili! ey vardr ki, ekil
mez: Kaynanann naz , baldz hanmn saz, susuz memle
ketin yaz !
* Kadn kendi bana ne gl goncasdr, ne de diken.
Koklamasn bilirsen gl olur, tutmasn bilmezsen diken . . .
* Baz gzel kadnlar gaz konmam veya vidas skt
rlmam ssl lks lambalar gibidir: Ne kadar kurcalasan
beklediin veremez.
* ki biskvi arasna konmu kays dondurmas tezze
tinde dudaklar bilirim; insana evvela srarak, sonra dama
nda ezerek yemek arzusu verir. Baz dudaklar ise ne erir,
ne ezilir. engel sakz gibi durma, ine!
* Gzele ne yakmaz? iekbozuu bile . . . Halbuki ir
kine iek bile yaramaz.
* Baz kadn giyinince iee, soyununca yemie ben
zer; iki hali de hotur. Bazs soyunur, insana giyinse diye
temenni ettirir; giyinir, artk gitse diye bekletir.
* Gen kzlarn vcudu taze sornun gibi yumuaklk
tesiri yapmamaldr; biskvi gibi gevreklik hissi uyandrma-

72
ldr. Teni pamua deil, ketene benzemeli, endam ayr
demetini deil, buday baan hatrlatmaldr.
* Bazen irin yzlerde Halep ban bana letafet fab
rikasnn alametifarikas ,1 gzellik enstitsnn etiketi gibi
grnyor. Baz sevimsiz ehreler stnde ise, tabiat tara
fndan sanki u iaret konmu: " ptal edilmitir. "
* Baldz kelimesinin bandaki "bal ", birok evin az
tadn karmtr.
* Yamurdan kaan doluya tutulur, kadndan kaan da
kza!
* Erkee yakan bir tek mcevher vardr: Kadn.
* Gzn drt a: Kee ile pee kusur rter!
* nsan baz kadnlarn meclisine ikisiz tahamml
edemez; baz kadn ise ikiye hacet brakmaz; kendisi iki
gibi tesir eder.
* Deveye " nii mi seversin," demiler, "yokuu mu? "
"Dz yolu ge mi ektiler? " demi. Onun gibi rahatn bi
len birine sormular: "Kaynatay m tercih edersin, kaynana
y m? " "Dnyada yetim kz kalmad m ? " demi!
* "Eek hoaftan ne anlarsa, " diye bir sz vardr. Eek
bizden hoaf istemiyor ki . . . Anlamadm isternek insanlara
mahsus bir huydur.
* "Garip kuun yuvasn Allah yapar. " Amenna . . . Fakat,
ey Allahm, ku yurdunda kalsa da yuvasn kendi yapsa da
ha iyi olmaz m?
* Sivrisinen biri "U zat kulan , sana bir hikmet syle
yeceim," derse inanma; sokup gidecektir.
* nsanlar huylar ve hayattaki rolleri itibaryla ks-

1 alametifarika: aync zellik

73
ma aynyorum: Kendi oturduu dal kesenler; bakasnn
bindii dal kesmekle uraanlar; bakasnn daln kesiyo
rum zannyla kendi daln kesenler.
* Nasl sabun suya dokunmadka kprp temizle
mezse, bir muharrir de halkn vicdanna srtnmedike he
yecana gelemez ve eser veremez.
* Yalan pek tatl bir ey olmal ki, bu gnah dilimizle
ileriz.
* Sivri ve tehlikeli yerlerde dolaan kedilere baktka:
"Ben, " derim, "sizin gibi drt ayarnn stne dece
ime emin olsaydm, daha nerelere kar ve nerelerde ge
zerdim ! "
* Kn gne banyosu yaplan, yazn kartopu oynanan
yerde kim oturabilirse bence zengin odur.

74
NANKR POLTKA

Politika ne nankr bir meslek, ne dipsiz kile,1 bo ambar


imi!
te misali: Ahmet Rza Bey! Evet, Ahmet Rza Bey . . .
Baknz siz bile, birdenbire bu isim karsnda tereddde,
hayrete dtnz; "sahi," dediniz, "bir zamanlar ismi diller
de destan olan bir Ahmet Rza Bey vard , Trkiye merutiye
tini bu isim temsil eder, bu ismin sahibi uzun boyu, akl ve
zarif sakal , biimli ve atiasl redingotuyla merutiyetin bir
abidesi gibi btn Trklerce taziz2 edilir, tavaf olunurdu.
imdi nerededir? Ne haldedir? Servi boyu iki bklm m
oldu? Bir tekkede mihman3 mdr? Yoksa strap deinde
yatalak m? Ne sesi iitiliyor, ne ismi anlyor, ne de cismine
rast geliniyor! "
Zavall zat! Eci bc, ksa sska, a hasta bir muhteris
taifenin, nesli cedidin hcumu, yaygaras , istilas karsnda
yksek boyu, ahane bedeni, mutaazzm4 simasyla evvela bir
cins at gibi ahland; meydan okumak, kafa tutmak istedi;

1 kile: eski bir tahl arlk ls


2 taziz: sevgi ile anma
3 mihrnan: misafir
4 mutaazzum: byklk tasiayan

75
ak yelelerini dalgalandrd , iri gzlerini hasrnlanna dikti,
kinedi . . . Fakat para etmedi, er taifesi sel gibi akp geliyor,
knp geiriyor, skp gtryordu. Mukavernetin beyhude
olduunu grd, sadan geri dnd ve an ve hret mey
dann bo brakp inzivaya sindi, bir yldz gibi snd.
Bir zamanlar Ahmet Rza Bey ne idi? Hangi gazete vard
ki ba sahifesinde ismi yer bulmasn; hangi kahve vard ki
bakede resmi mevki tutmasn? Hibir meclise rast gelin
rnezdi ki , o isimden bahsolunrnasn; hibir bahis gemez
di ki esasn onun fikri veya fiili tekil etmesin! Ahmet Rza
Bey, Meclisi Mebusan krssne mukaddes bir sanern1 gibi
geirilip oturtulrnutu; milletin yreinde ise ayn harnet
le, Allah korkusu ve peygamber sevgisi gibi yksek bir yer
ternin etmiti. Ziyaret, takdis ve tavaf edildii gnler oldu.
rnrne, selarnetine, afiyetine aylarca dualar edildi. Aylar
ca o rnerutiyetin babas , hrriyetin eyhi, adaletin karls ve
rnsavatn2 kassarn3 telakki olunarak yeni doana, nur, nee
ve nimet ondan beklendi; otuz bir rnartta o ld korkusuy
la matemler tutuldu , mecliste muhalifler ona hrmetsizlik
gsterdi diye memleketin drt kesinden kfrler yad ;
Abdlharnid Han ile sevitiler, ptler diye halk dn
bayram yapu , krk gn krk gece enlikler oldu. Ahmet Rza
Bey kprden geerken yol Musa'nn ap denizinden ge
ii gibi ikiye blnr ve rnaiyetiyle ona bu ihsan dalgalar
ortasnda rahat, emin bir geit alrd . Selamlar, senalar,

1 sanem: put
2 msavat: eitlik
3 kassam: mirasclar arasnda kkterin haklarn koruyan memur

76
methiyeler, kasideler, Ahmet Rza Bey demokrat bir Haru
nur Reit gibi stanbul 'da mahviyetkar1 bir dekor ortasnda
nfuzlu bir saltanat sryordu. Mevkii saclaretten bir arn
yksek, padiahlktan bir cigara kad alakt. Resmini sey
rettire ettire hemen her ailenin akrabas , batrdan kmaz
bir velisi olmutu. ocuklann hafzasnda o en canl bir ah
siyetti, byklerin dimanda ise silinmez zannedilen bir iz
brakmt . Hlasa stanbul bir devirde onu yaamt : Ah
met Rza Bey devri !

O dahi geti !
Bugn artk bykler o bir zaman "Yaa! Var ol ! " alk
lan ve "Halaskar, mnci ,2 merutiyet babas ! " tavsifleriyle3
tespihten geirdikleri ahs ve kudreti unutmu oldular. Ay
lar, yllar geer, onun ismi gemez oldu. Keke sehpalara
aslsa, zindanlara atlsa, listelere yazlsa idi . . . Bu onun elan
yaadna delil ittihaz4 edilebilirdi; keke alsa, yaksa, yksa,
kasp kavursa idi, siyasi hayat devam eder giderdi. Hayr,
daha fenas oldu: Ahmet Rza Bey varken yok oldu. Halbuki
on temmuzdan sonra yok iken, birden var olmu, anl anl
bir devir srmt.
Nankr politika!
Bir zamanlar ismini yreimizde , cismini bamzda ta
dmz; kederiyle dertlenip neesiyle sevindiimiz, sigara
kad destelerinden kandil kutulan ve stla kaselerine ka-
1 mahviyetkar: alak gnll
2 mnci: kurtarc, kurtaran, nder
3 tavsif: nitelendirme
4 ittihaz: sayma

77
dar resmini basp seyrine doyamadmz o heykeli, ilah ne
yaptk?
Sadece unuttuk. Ya yenilerini, bu bugnkleri , yarn
kileri , hepsini ne yapacaz? Onlar da m yle yapacaz,
onlar da m yle?
Nankr politika.

1 924

78
AHlRETTE BULUMA

Cennetkuu tynden rlm yumuak sedirden ba


n kaldrd; dizi dibinde uzanp elbise narnma sade salary
la rtlm billur bedenli huri kzna:
"Glendam , " diye sordu. "Bugn tandklardan yeni ge
lenler var m? "
Glendam glmsedi:
"Padiahm," dedi, "Ahmet Rza Bey kulun uz imdi ka
pdan girdi, fakat biare pek mecalsiz ! "
Sultan Abdlhamid'in yznde de bir tebessm ulesi
dolat :
"Beni grmek isterse gelsin ! " emrini verdi.

Buras cennet ile cehennem arasnda, suu az, taksirat


ehven, hayr errine galip olanlara mahsus, Arafn bir u
besi idi. Bahesi Versay'daki parklara, kkleri svire' deki
elalere benziyordu; pek hayret verici cennet ei bir yer de
ildi. Hatta Yldz Saray 'ndan Boazii 'ne ve Adalar'a do
ru o misilsiz bak, o manzara burada yoktu; gz, dmdz
bir yeillik deryasnda kayboluyordu; ne deniz, ne gk, ne
bulut!

79
Ahmet Rza Bey, gl kuwetli, tun bedenli ve e
lik pazulu, som gmten dkme iki levent hurinin kol
Ianna dayanarak park yolundan ar ar, fakat dnyann
dadaasndan, 1 sefalet ve idbanndan2 kurtulmu olmaktan
domu iten bir skfnla memnun, geliyordu.
Yaklanca, Sultan Abdlhamid sedirden doruldu:
"Safa geldin , beyolum ! " diye iltifatta bulundu. Arz ze
rinde birbirinin kanna susam, didimi, boumu bu iki
ahs, artk birbirlerine zarar vermeyecek bir muhitte, ahi
rette idiler; kinsiz ve ihtirassz birbirlerine bakyorlard. Pa
diah , karsndakini dikkatle szd:
"Epey bozulmusun uz, ben sizi ok iyi bir halde, shhat
te ve servette, mebusan reisi ve ayan azas , Ebul 'ahrar olarak
tebciller3 ve tevkirler4 iinde brakmtm! " dedi.
Ahmet Rza Bey'in yzn derin, geni bir hzn b
rd:
"Guraba Hastanesi 'nden ktm," diye cevap verdi. "Da
ha ewel de a kaldm gnler olmutu . "
Sultan Hamid, nezaketen tafsilat istemedi; yalnz:
"Milletler unutkan olur, " dedi, "burada kendinizi top-
larsnz. "
Eski vatanperver:
"Ziyan yok," diye sylendi, "yine millet sa olsun ! "
Sabk padiah :
"Sizi merak ediyorduk," diye devam etti, "hi haber
alamyorduk; isminiz unutulmu, iziniz silinmiti . sene
1 dadaa: skit
2 idbar: talihsizlik
3 tebcil: arlamak, yceltmek
4 tevkir: gzel karlama

80
evvel arkadalannzdan bir ksm , birdenbire, bir kafile ile
gelivermilerdi . . . "
Ahmet Rza Bey mrldand :
"Cavit, Doktor Nazm, kr, Canbulat vesaire . . . "
"Evet, onlardan sizi sordurdum, haberleri yoktu. Ho,
daha evvel de Talat, Enver ve Cemal 'den istifsar1 etmitim,
malumatszl k gstermilerdi. "
"Onlar hep burada, bu daredeler mi? "
"Yoo, Cemal ile Talat gayya kuyusu civarnda, olduka
scak bir mahalde oturuyorlar. Enver, yaknda buraya nak
ledilecekmi . . . Nazm'la Canbulat daha bir mddet klhan2
dairesinde hizmet mecburiyetindedirler; kr ifritler ko
uunda! "
"Ya Cavit? "
"Onun mezhebinde ihtilaf hasl oldu, hayr ve erri de
henz muhasebe ediliyor. Bizim parkn kapsnda muvakka
ten bir beki kulbesi verdiler, orada sakin . . . Fakat ieriye
girmesi memnu! "
"Acaba ne ile megul? "
Hakan esbak3 Glendam'a dnd: "Sen syle, n e ile
megul? " diye sordu. Glendam, tavus ty bir yelpazeyi ha
vada saliayarak yine mtebessim u cevab verdi :
"Mteessir . . . ' Beni ahirete gndermekte acele ettiler,
imdi orada olsaydm kambiyo iini yoluna koyardm! ' diye
vnyor ve zlyor. "
Glendam'n szne Ahmet Rza Bey de ac ac glm
sedi l

1 istifsar: bir eyin aklamasn isteme


2 klhan: hamamlar stan geni ocak
3 esbak: nceki, eski

81
Uzun lepiska salarndan baka billur bedeninde liba
s1 olmayan Glendam ayaa kalkt ; elinde bir altn tepsi ile
ieri giren fdan gibi nazl hurinin elinden bir dolu kadeh
ald , yeni gelene sundu.
Ahmet Rza Bey bir yudum iti, bir daha iti, sonra ka
debi bir hamlede bitirdi.
"Enfes bir arap, " dedi, "fakat 'Bordaux' mu, 'Bourguig
non' mu, 'Porto ' veya ' Ren' mi anlayamadm? "
Sultan Harnit'le Glendam tekrar glmsediler, sade-
ce:
"Kevser! " dediler.

1 92 9

1 libas: elbise

82
lZZETlNEFlS MESELESl

Hayatta ektiimiz ilelerin bir ba da nereden gelir,


bilir misiniz? . . . " zzetinefis"ten ! Evet, izzetinefis ismini ver
diimiz o faziletli his, h r, geni, kaygsz, laubali, latif ya
amann en byk, en hain, en kuvvetli engeli, mthi bir
maniasdr. zzetinefsimizden feda etmek artyla mahrum
kaldmz nelere , ne tatl, ne cici, ne ho nesnelere kavu
mak, fazla fazla ne keyifler duymak, ne tezzetler toplamak
mmkndr!
Hatratm yle kantrdm zaman, ta ocukluum
dan beri izzetinefs uruna ne belalara, ne eziyet ve ne mah
rumiye tlere kattandn gryor ve ne ahmaklklar ettii
min farknda olarak imdi ezim ezim zlyor, u kanlm
lezzetlerden dolay dertleniyor, gamlanyorum.
Mesela, -en ehemmiyetsizinden balayalm- ufacck
iken bamdan bir yass kadayf meselesi gemiti. Hemen
hemen daima mrm bu tatl meselenin aclyla doldu,
daima o ite gsterdiim safdillik hayatmda tekerrr etti,
durdu: Bir gn, sofrada naslsa, -sebebini hatrlayamyo
rum- yass kadayfn tabama koyarken:
"Ben onu sevmem, yemem! " demi bulundum . . . "Peki
olur a! " dediler, hi srar etmediler. Etmediler ama iki da-

83
kika sonra yreime bir perianlktr kt; gzm tabak
lardan alamyordum, bol cevizi, koyu tatls, ibriim gibi ho
psklleriyle yass kadayf gittike gzmde Jetafet kesbedi
yordu. Fakat:
"Vazgetim, yiyeceim! " demeye izzetinefsim bir trl
msaade vermiyordu. Yutkuna yutkuna kalktm, iim h
znle dolu, odadan ktm. Lakin mesele bununla kapan
m olmad ki . . . Aradan be, on gn geti, sofraya yine yass
kadayf kondu. Artk, bu defa, dikkati celbetmeden, herkes
gibi ben de yemeye hazrlanmtm, taban uzatmak zere
idim. Siraderim -bu hnc hala unutmam- birden:
"Refik bunu sevmez ve yemez! " deyiverdi . . .
Dierleri de tasdik ve tekit1 ettiler:
"Sahi, yemez ! " dediler. Ah izzetinefs, ah ! . . . "Niin ye
meyeceim, ewelce yle sylemitim, ama fkrimden vaz
getim, veriniz ! " demeye bir trl azm varmad . zzetine
fs dediimiz o elik kska dudaklarm kapad , izzetinefsin
o sert mengenesi dilerimi skt, hlasa izzetinefsin o aman
vermez darbesi dilime indi . O zaman bir daha sordular:
"Yemeyecek misin? "
N e duruyordum?
"Yiyeceim ! " desem a? Hayr . . . Artk bu, bir izzetinefs
meselesi olmutu:
"Yemem! " dedim, kalktm! . . . te o tarihten itibaren
ismim yass kadayf yemeze kmt . . . Ta son zamanlara
kadar, evim barkm ayrlncaya kadar, bana sofrada yass ka
dayf yemek myesser olamad . . . Yutkunur, durur, fakat el
uzatmaya cesaret edemez, bu kuru, bo, manasz ve hiten
1 tekit: saiarniatrma

84
hisle o nefs, leziz, gdal ve itah ekici tatldan mtemadi
yen mahrum kalr, kendimi mahrum ederdim.

Yine bu esnalarda idi ki, bir gn ailece oturup konuur


ken azmdan bir sz kardm:
"Ben u havuza kendimi tutar, atarm ! " dedim . . .
Havuz yle orba kasesi gibi sekiz kaklk oyuncak vazo
lardan deildi, derin, byk ve azna kadar dolu . . .
"At bakalm," dediler, "dile kolay! "
Bama bir izzetinefs meselesi daha kmt . . . i aka
ya vurmak, geitirrnek icap ederdi, ama u melun his yaka
rn brakmyordu ki . . .
"Peki, grrsnz ! " dedim ve frladm . . . Zannettim ki
arkarndan koup eteime yapacaklar ve bu manasz teel:r
bsme mani olacaklar . . . Hayr, benim atlmak fikriyle ko
tuurnun farknda bile olamamlar . . . Kzd , gitti zannyla
sohbetlerine devam etmiler. Ben ise drder drder merdi
venleri atlam, camekful kapy gemi, baheye inmi ve
birka saniye sonra havuz bana yetimi tim . . . Pek iyi hatr
larm, tam o srada, izzetinefsimle ksa, fakat edit1 bir mca
deleye tutumutum. Btn melekatm,2 en maddi aksam ,
hayata bal cihetleri:
"Atlma! Atlma! ldrdn m? " diye haykryorlar ve ge
ri geri ekiliyorlard . Lakin hain his:
"Maskara olursun, mahup olursun , atl, durma! " diyor,
beni ileriye srklyordu. Bir aralk vazgeer gibi oldum ,
dndm , etrafma, hayata baktm. Gelen , giden de yoktu.

1 edit: zorlu
2 melekat: melekeler

85
Fakat ya pencereden seyrediyorlar, bu teredddm gr
yorlarsa . . . Artk dnemedim; kendimi kaldrdm, suya fr
latverdim. Dibi bulmutum , bouluyordum.
Bahvan uzaktan grm, yetiti, kurtard . imdi s
rlsklam, camekina dayanm, hkra hkra alarken ve
biraz sonra da u lgnlmn cezas olarak btn ailenin
gz nnde babamdan hakl drt sille yerken izzetinefsim
bana:
"Al a! Merin ! Byle olmal ! " diyor ve hatta uzun yaz tati
line ramen mektebin yolunu tutup evden nefyolunurken1
bile gsm garip bir iftiharla kabartmaya urayordu.
Bydm zamanlarda da bamdan hep buna benzer
maceralar geti. zzetinefsim bela kesilmeseydi muhakkak
ne menfalara2 gider, ne muhalefette kalr, ne ikbalden mah
rum olur, ne de uzun, ezici ve zc yoksulluklar geirir
dm . . . Mtemadiyen rahat eder, keyif srerdim.
Ah, hep bu izzetinefs meselesi deil midir ki hala yass
kadayf gibi lezzetli hislerden beni mahrum ediyor ve bos
tan kuyusu gibi derin tehlikelere ba aa mtemadiyen
daldnp karyor!

1 nefolunma: srgn etme, srme


2 menfa: srgn

86
lNGlLlZ LlRASI

"Harp ten ewel, ngiliz liras stanbul' da yz yirmi ku


ru, yani alt meddiye kymetinde idi . . ."

["Dn tarih, bugn iktisat, acaba yarn da bir kimse ve


ya miibadettabiiye1 bahsi mi? Krk yandan sonra size her
telden almak merak geldi! " diye dnebilen karilerimel
hemen teminat vereyim: Makalemin unvanna ve mukaddi
mesine3 bakmaynz, ben size ilmi iktisattan deil, sarraflk
dnyasnn mihveri olan bu ar, hametli, cazibe/i ve ky
metli isim altnda pek hafif, pek sudan eylerden, sade ve
deersiz ilerden, dedikodu ve mizahtan, hlasa havaiyattan
bahsedeceim. Onun iin para meselelerine akl erdireme
yen veya altn kmelerine yetierneyen/er aadaki satrlar,
hibir iptidai malumata ihtiya grmeden, kolayca okuya
bilirler.]

Evet, harpten ewel, ngiliz liras stanbul'da yz yirmi


kuru, yani alt meddiye kymetinde idi; fakat hala anlaya-

1 mibadettabiiye: fizik tesi, metafizik


2 kari: okuyucu
3 mukaddisime: nsz

87
madm bir sebepten dolay , klli1 miktarda Osmanl altn
alanlar, bunlar ngiliz lirasyla tebdiF ettikten sonra baka
lar na verirler ve o muameleden bir eyler kazanrlard . . .
Lidnyatna vukufl kesbedemediim4 halde, bunu ben de
yapar, bittabi ben de cebime, havadan be, on kuru atar
dm. Vakit msait olsa idi , phesiz, u kk sarraflk data
veresine benim de akl m erecekti . . . Lakin ngiliz altnnn
Trkiye 'de mr vefa etmedi, hatta biraz sonra Osmanl li
ras da suyunu ekti ve btn o ho sesli, latif renkli, scak,
canl sikkeler tarihe kart ; antika yerine geti. Bir zamanlar
kulaklarmz servet ve refah bestesi dinlerdi: Altn krts . . .
Sonra iflas ve ktlk enini5 iitiyorduk: Kat hrts !
Bence altn devri, iktisat aacnn meyve verdii mev
simdi . . . Bu yemiler, bir gn geldi, devirildi; sonra dallar
sarstk, kurumu yapraklar drdk ve bunlarla yaamaya
mecbur olduk: ktisadi bir yaprak dkm!
Her ne ise, asl bahsimiz ngiliz liras idi . . . ngiliz liras ,
her eyden evvel , bir siyasi paradr; politikaclk aleminde
byk bir rol oynar. Fakat zannma kalrsa, siyaset mahfille
rinde6 kendinden ziyade ismi dolar ve dedikodusu geer;
en mthi bir iftira vesilesi ve ihanet damgasdr. Hatratm
yokladm zaman birer birer gzmn nne geliyor; mu
halifler, birletiimiz zaman ttihatlar zem7 iin:
1 klli : btne ilikin
2 tebdil: deitirme
3 vukuf: anlama, bilgi, bilme
4 kesbetmek: kazanmak, elde etmek
5 enin: inleme, inilti
6 mahfi!: yer
7 zem: ktleme

88
"Haber var m , " derdik, "Alman sefri merkezi umumi
ye, Talat Paa'ya veya Enver' e yz bin ngiliz liras vermi! "
Neden Alman liras deil? Bu daima byledir, hangi
devletten alnrsa alnsn, politika aleminde dnen parann
cinsi hep ngiliz liras olur. Fesat, melanet, hyaneti vatan
ye, ihtilal, darbe-i hkmet gibi kirli ve kanl ilerin zemmi
esnasnda bu para zikrolunur velev ki in devletinden veya
Norve sefrinden alnsa, daha dorusu alnd iddia edilse
bile . . .
Muhalifler iin de byleydi . ttihatlar:
"Hay satlm hainler, hay! " derlerdi. "Ruslardan aldk
lan o ngiliz liralar yok mu? . . . " ngiliz liras deil, ngiliz
kuma veya aks bile gremeyen o biardere bunlar byle
ta'n1 ederken, tekiler de ayn itharn savurmaktan geri kal
mazlard :
"Alnanlarn gnderdii ngiliz altnlar olmasa g tu
tun urlard ! "
Sanki ngiliz liras, politika rezaletleri iin sureti mahsu
sada darbedilmi, yalnz bu gibi alverilerde geer bir fesat
sikkesidir. Ancak onu vermeli ki mukabilinde ihanet satn
alnabilsin. Fransz veya Nemse altn ile ne casus tutulabilir,
ne vatan mezada karlr, ne de vkela ihanete sevkedilir.
lle, stnde kargl svarinin ejderha ile boutuu ngiliz
lirasn saymal !
Malum ya, b u kargl svari "Saint-George "un timsaH
dir. . . "Saint-George ", yani Hzr Aleyhisselam. ngiliz liras
nn baz mkl ilerde Hzr gibi imdada yetitiine iaret
olsa gerek!
1 t a' n : yerme

89
Harbi umumiden beri bir ngiliz liras grmediim hal
de -ho, dierlerini de pek sk ve ok grmedim ya- baz adi
hafye ve politikaclar, Kralie Viktorya'nn tasvirini tayan
altnlarla ararnn pek iyi olduunu yaymaktan geri kalma
dlar. Hatta Beyrut'a admm atar atmaz ortaya da u ha
ber atld : Elli bin ngiliz lirasyla gelmi, Vahdettin narnma
propaganda yapacakmm ! Buna inanan baz safdiller kar
mda bir mddet elpene divan durdular. yle ya, elli bin
altndan elbette bir pay da bunlara ayrrdm. Sonra bakt
lar ki gidi o gidi deil, stelik kendilerinden dn birka
kat istemekliim ihtimali bile var, bu korku ile il yavrusu
gibi daldlar ve il il liralardan da mahrum kaldlar!
Nasreddin Hoca'nn bir akam evinde karn ackm.
"Ah, ne olur, imdi naneli bir orba olsa da isem . . . " demi.
Tam o srada kap ahnm, komunun kz elinde bir bo
kase ieri girmi, demi ki:
"Anam Qasta, sizden bir kase orba istiyor. "
Hoca bunu iitince:
"Yahu," demi, "bizim komular malihlyadan1 da koku
alyorlar! "
Onun gibi, baz a heriflerin de, hayalimdeki ngiliz li
ralarnn ltsndan bile gzleri kamayor.

1 malihlya: bo hayaller

90
NATIKA1

Ben diyeyim otuz sene, siz deyiniz otuz be . . .


Herhalde , muhakkak olan bir cihet, pek kk yata
idim, mektebin iptidai snflannda bulunuyordum. Kraat
kitabnda yle bir cmle vard:
"Beni beer ki erefi mahlukattr,2 Cenab Hak onu hay
vanat saireden hassai nutukla mmtaz kld . . . "

lah . . . tesinin bize lzumu yok. Ho, ba taraf da bir


ho a ve lzumlu ey deil ya . . . Fakat benim maksadma uy
gun dt iin , yani iime geldiinden , bunu makaleme
esas ittihaz3 edeceim.

"Beni beer ki erefi mahlukattr . . . "

sterseniz ewela bu sze itirazla balayalm: Beni beer,


yani ksacas insan acaba erefi mahlukat mdr?
Ne gezer? !
Bir kere bu meselede gze batan cihet, insanlar hakkn
da bu laf yine insaniann sylemesidir. Mamafh hakszlk
etmeyelim, mademki btn hayvanat iinde insanlardan

1 natka: dzgn ve iyi konuma


2 erefi mahlukat: yaratklarn erefiisi
3 ittihaz: tutma

91
baka "hassai nutukla mmtaz" bakas yok, o halde kendi
kendimizden bahis iin tam bir hrriyete malikiz demektir.
Yani nevima1 diktatrz. Arslandan tutunuz da kanncaya
kadar hibir hayvann karmza dikilip de itiraz etmesine
imkan var m?
Mesela bize en yakn olduunu iddia ettiimiz maymun
bile:
"Yahu, ne diyorsunuz, erefi mahlukat olduunuzu han
gi sebeplere istinat ettiriyorsunuz? " gibi bir itirazda buluna
biliyor mu?
Yoo !
H e m insanlar birbirlerini bile dinlemiyorlar, hayvanla
rn szne mi ehemmiyet verecekler? "eyhin kerameti ken
dinden menkul" fehvasnca2 insann erefi mahlukat oluu
da yine insandan menkul !
Doar domaz koup yrmeye balayan bir taya bir
de aylarca kundakta ve senelerce kucakta kalmaya mahkum
ocua baknz. Ya geceleri gndzm gibi gren kediler?
Ya hem suda, hem karada yaayabilen kurbaalar? Ya kn
inine kapanp tabann yalayarak geinen aylar? Bir tavua
zehirli ot veriniz yemez . . . Biz farknda olmadan yer ve hap
yutarz. Bir kpek yavrusu atee elini sokmaz . . . Bizim ocu
umuz alev tutmaya koar. Yaralarn yalayarak iyi eden, has
talannca kendiliinden perbizini yapan, elbisesini tabiattan
alan hayvaniara ou cihetten gpta etmeliyiz.
"Ama insanlarda akl var, hele u dnyaya bir gz gezdi
riniz; makineler, vapurlar, trenler, otomobiller, ilah . . . "

1 nevima: bir eit


2 fehva: anlam

92
Peki ama, btn bunlar insann aczinden doma eser
lerdir. Tabiat insan yaamak iin o kadar noksan vcuda
getirmitir ki, geceleyin grmek iin bir ziya, koup gidebil
mek iin bir vasta bulmak mecburiyetinde kalm, btn
ihtiraat 1 zaafndan hasl olmutur. Peki iftiharla bahsettii
miz tayyare nedir? Sere ve sinen tabiatnda mevcut olan
haline benzerneye almak deil mi? Bir at, bir devekuu,
bir ceylan gibi koup yryebilseydik veya bir karga kadar
umaya muktedir olabilseydik otomobil ve tayyare kadna
lzum grr mydk? Tahtelbahire2 hacet mi kalrd , ayet
uskumru kadar su altnda yzebilseydik?
Ho bunlar olup da ne olmutur? Daha mesut, daha h r
ve mtekamil miyiz?
Hayr.
Yaamakta gaye azami derecede sadelik ve bundan m
tevellit saadet olmaldr. nsan akln kullandka, yani icat,
ihtira ettike sadelikten, bu mnasebetle de saadetten uzak
dyor. Fakat beer, her kusurunu beenmek bilkatnda
olduundan, kedi kabahatini rter gibi kendi kusurlarn
da rtyor. Fikrince insanlar kendi nevilerine saadet veren
hibir ihtirada bulunamamlardr. Akl bamzn belas,
mrmzn trps olmutur.
Ilk bir iklimde , muz ve ananas dallan arasnda yaayan
bir maymunu dnrm: Yiyecei nnde, elbisesi srtn
da, diisi yannda, yavrusu kucandadr; hava latif, meyve
mebzul, muhabbet yerinde . . . Para kaygusu, ikbal hrs , icat
ihtiyac yok.

1 ihtiraat: icat
2 tahtelbahir: denizalt

93
Bu malluk otomobili ne yapsn, tayyareye neden lzum
grsn, bilhassa neye konusun . Arife iaret kafidir, derler.
Maymunlara da kafi gelir. nsanlarn vnd iki hassaclan
biri ki akldr, zafna delildir. Dieri ki natkadr, bedbahtl
na sebeptir.
Ve her ikisi yznden de beeriyet zarardan, ziyandan
baka bir ey grmemitir.

Her ne ise, herkesin bildii amiyane laflan brakalm;


sadede gelelim. Zaten maksadmz felsefe paralamak deil,
sohbetti . . .
Gelelim natka bahsine . . .

Acaba insanlarn hassa-i tekellmle 1 hayvanat saireden


ayrlmas lehlerinde mi, yoksa aleyhlerinde mi netice ver
mitir?
te mhim, ciddi, ar bir mesele . . . Konumay bilme
seydik, beceremeseydik daha m iyi olurdu, daha m fena?
Bana daha ala olurdu gibi geliyor.
Konuabilmekle beeriyet en kymetli vaktini bo yere
sarf etmi, daha faydal ilerle uraahilecei veya rahat ede
cei zamann havaya serpmitir. Natka kabiliyetimizi, sakn,
akl ve zekamzn, marifetlerimizin saiki gibi gstermeyiniz.
Anlar, karncalar ve kunduzlar hi konumay bilmedikleri
halde en muntazam tekilat haiz birtakm muharip, mimar,
mhendis, mstahsil,2 mtekamil, medeni mahluklardr.
Hatta hayvanlar brakalm, bir dilsiz insan, dilli olanlardan

1 hassa-i tekellm : konuma zellii


2 mstahsil: retici

94
daha az m igzardr? Bilakis . . . Belki de bizim dilimiz ol
masayd , upk dilsizlerde olduu gibi, zekfunz veya baka
bir hassamz daha fazla inkiaf ederdi. Meydana i koymak
iin sze lzum yok demektir. i aret veya en fazlas bir ufak
ses kafidir.
ayet konumak bilse idik, iddiamca, dnyann ekli, ya
ni insanlarn hayat tarz bsbtn baka olacakt , imdikin
den ok iyi ve ok rahat . . .
Baz hemcinslerimizde mevcut nauka kuvveti, insanlar
girmemeleri lazm gelen knaziara sokmu, iyi szn tesiri
alunda kalan beer, lzumsuz yere bir lafazann arkasndan
harplere girmi, akniara kalkm, irikatlarn deitirmi,
tabiiliini kaybetmitir. Nauka belki , esasnda pek fena bir
ey deildi , lakin sonradan tereddiye 1 uram; yalan, dolan,
ifsad2 ve tezvir vastas olmutur. Mesela parlamentoculuk,
yani gnn idare siyasetinde , nutuk ve hitabet ekline gire
rek bamza az belalar m amtr! Ya edebiyat ve felsefe?
Bunlar da natkann mahsulleri , mariz4 ruhumuzun sebep
leri deil mi?

Muz ve ananas ormannda yaad tabii ve mreffeh


hayatndan bahsettiim maymun ayet konuan bir cinse
mensup olsa idi , o saadetine veda etmesi icap ederdi. Zira,
diisi bir gn gelir, karki dalda oturan dier bir maymu
nun karsyla aleyhlerinde unu, bunu sylediklerini haber

1 tereddi: yozlama
2 ifsat: bozma, azdrma
3 tezvir: yalan, dedikodu
4 mariz: hastalkl

95
verirdi . . Al bir komu kavgas ! Hem ne yiyecek ne iecek
.

zerine . . . Bir dedikodu meselesi !


Bunlar grtlaklarken yal bir maymun sebebini sorar
d ; sylerlerdi; dnrd; nihayet ortaya bir nasihat atar
d : "Komunun aleyhinde laf etme ! " Maymunlarn en kuv
vetlisi, azls, bu cmleden, nedense holanrd ve onu bir
kanun ekline sokard : "Komusunun aleyhinde bulunanlar
bir haftadan bir aya kadar aa dalna balanmak suretiyle
a braklacak! " O zaman bu cezay tatbik edebilmek iin ba
z memurlar, yani mahkeme heyeti, jandarmalar, hapisha
ne gardiyanlan vesaire bulmak icap ederdi. Onlar vazifeleri
ile megul iken karnlarn doyurmaya vakitleri olamayaca
ndan halka vergi tarh 1 olun urdu: "Madde i kanun iye . Her
maymun gnde bir muz tedarikine, yahut da onun yerine
para tabir edilen nesneden itaya mecburdur. " Grdnz
m, felaket, byk, mthi, barikulade bir felaket: Para da
icat ve istimal2 edildi. Artk maymunlar diyarnda her mit
mahvolmutur.
Bu hal, laf , geveze bir maymunun cann skard ; bir
gn kalkar, yksek bir aaca trmanr, nutka balard : "Efen
diler, zulm gryoruz, mahvoluyoruz, hrriyetimiz eli
mizden, lokmamz azmzdan gitti, ilah . . . " Bu kuru laftan
mteessir olan samiin3 hayknr, ayaklanr, gidip hkmet
konan , yahut aacn basard . Bunu iiten azl maymun
iin sarpa sardn grr, karar frara tebdil eder, ahali de
onu bulamaynca gider, ilk nasihat veren yal maymunu

1 tarh: karma
2 istimal: kolianma
3 samiin: dinleyenler

96
paralard . Derken bir grlt, bir rezalet. . . Nihayet kes
kin dili, evik ve zeki bir maymun kargaalktan bilistifade:
"Kardeler," diye kelama aaz1 ederdi; "arkamdan geliniz,
bu yaadmz ormandan daha meyvelisi var, bir yandan
be yana kadar olanlannz harbe hazrlansn; gidip kom
u ormandaki sefil maymunlar kovalm, orasn da biz ala
lm! " O szn bitirir bitirmez, bir dalkavuk maymun he
men bir iir okumaya koyulur, harbin faziletinden, keskin
dili maymunun meziyetinden, daha bir sr yalandan dem
vururdu. Yaa, bravo, zito, hurra sadalar ! i lan harp; kanl
msademeler,2 zafer! Aruk keskin dili maymun btn civar
ormanlarn hakimidir. Asu asuk, kestii kestik! Ve airler,
edipler, alimler etrafn almur: Kasideterin bini bir para
ya . . Hapishaneler mazlumlarla dolu, hudut ormanlarda da
.

ima kanl hadiseler ve ikide bir komu memleketlere mthi


seferler!
te natkadan doan bir itimai heyet. . . Bana bir kud
ret veriniz, karncalara nauka ihsan edeyim, yirmi be se
ne sonra bu muktesid3 ve ihtiyatkar hayvancklar alktan
lr bulmazsanz bir daha szme inanmaynz! Nerede
o ananas dalnda rahat ve huzur iinde dem sren mesut
maymun, nerede bu drt duvar arasnda kvranan biare se
fil mahluk? Baknz bir laftan, dedikodudan, yani "hassa-i
nauka"dan neler kt?

Her ne ise, laf uzatuk, zaten lafnn bu suretle, lzum-

1 aaz: az
2 msademe: ksa atma, arpma
3 muktesid: iktisatl, tutumlu

97
suzca uzamas da yine natka dediimiz hassann mnase
betsizliini ispat eder. Benim asl maksadm, size hayalden
deil, hakikatten bahsetmekti.
Gelelim hakikat bahsine . . .

Ben insana natkann zararl olduu kanaatindeyim;


belki siz aksi fikirdesiniz. Olabilir. . . Fakat bu hususta baka
yle bir gr noktam var ki hilafn kim ve nasl iddia eder
se etsin, beni iknaya muktedir olamaz:
nsanlar kendilerinde mevcut olan natka hassasn
iyi kullanamamlardr. Esasnda pek faydal olabilmesi de
mmkn grnen bu mmtaziyet, bu kudret tereddiye u
ram, en zararl , en mnasebetsiz ve belal bir ekil alm
tr.
Btn tandklarnzn iinde ka kii hosohbettir, mu
sahabesine1 can atarsnz? Ka kii geveze ve mzitir,2 ko
numasndan bucak bucak kaarsnz?
te bir istatistik muammas ki yle be dakika dnse
niz ve isimlerini bir kada dizip yanna meruhatn3 kaysa
nz derhal hallolur.
Ve grrsnz ki yzde doksan dokuz adam ya ok ko
nuur ya hi konumaz ya fena konuur: Kafa patlatr, can
skar, insana baygnlklar verir . . . H lasa natkay rez il ve rs
va eder.
Tam yerinde ve icab derecesinde, seme kelimeler ve
zekal telmihlerle4 konuan bir beni beer ne kadar nadi-
1 musahabe: konuma, sylei
2 mzi: bunaltc
3 meruhat: aklama
4 telmih: sz edilmeyen bir eye iaret etme, hatrlatma

98
rattandr. Halbuki sama sapan, mnasebetli mnasebetsiz,
hi lzumu olmadan ve yeri gelmeden konuanlar ekseriyeti
tekil ederler. Yolda giderken birini durdurup konuunuz . . .
Konumasn bilmediini grrsnz . Bu tecrbeyi yz kere
tekrar ediniz, mstesna bir talihe mazhar deilseniz hemen
hepsi ayn neticeyi verir.
nsanlar konumak hassasn hsn idare edemeyen
mahluklardr. Natka bir servet addedilirse beer ya bunun
mirasyedisi, ya cimrisi , yahut da msrifdir.
Hlasa dnyada konuabilen bir nevi malluk vardr:
nsan.
Onun da binde biri bunu beceremez.

Tarih nmzde duruyor:


Ka byk serdar1 sayyoruz? Dolu ! Al im! Keza. Muhteri
keza. air veya edip? Keza.
Fakat hatip?
Deve de kulak. . . "Demosten " ve "ieron " kabilinden
be, on kii ! te bu netice de ispat eder ki beeriyet nat
kada pek geridir; gzel konumak sanat hibir zaman icap
eden inkiaf bulamam, daima gevezelik eklinde tereddi
etmitir.
Mesela hatipleriyle mehur olan Fransz meclisi mebu
sann ele alalm: Bu be yze yakn mebustan sz lezzetle
dinlenilebilen natkaperdazlann2 yekunu ancak yirmiye ba
li oluyor. brleri eveleme develeme kabilinden konuu-

1 serdar: komutan
2 natkaperdaz: dzgn, dokunakl sz syleyen

99
yorlar. Vaktiyle Osmanl meclisi mebusanndaki sr iinde
sz sohbeti ekilen ka kii vard? Be veya alt.
Halbuki mebusta talakat hemen hemen bir mecburiyet-
tir.
Bu mecburiyete ramen mebuslann bile ancak yz d e
ikisi drst konuabiliyor. Artk gerisini siz kyas ediniz.
Sonra sanat sz sylemek, syleyerek retmek olan
muallimler? Bunlar da ayn ackl vaziyettedirler. lk mek
teplerden ykseklerine kadar krss nnde bulunduum
elli , altm hoca arasnda adam gibi konumasn bilen iki
kii vard .
Dierleri, hitabette mahalle bakkalndan veya kundura
boyacsndan farkszdlar.
"Labruyer" der ki: "Adisi tahamml edilemeyecek olan
baz eyler vardr: Umuma hitaben sylenen nutuk gibi . . . "
"Konuabilmek iin lazm gelen zekay haiz olmamak
veya skft etmek lazm geldiini aniayacak idrakte bulun
mamak byk bir sefalettir. "
"Az sylediinden dolay insan nadiren piman olur; fa-
kat fazla sylediinden dolay ekseriya . . . "
Bizim Trkede bir darbmesel vardr:
Az syle, ok iit!
Bence hem az sylemeli, hem de az iitmelidir. Syle
mek bir beladr, iitmek, yani dinlemek iki bela . . . Beeriyet
anlatmak istedii ey iin icap ettii kadar kelime sarf etse
idi hayat hemen hemen bir misli uzatm olurdu. Fikrince
elli sene yaayan bir adam, takribi olarak, bu mddetin on
be senesini bo yere , lzumsuzca konumaya ve on beini
de kendine hi lazm olmayan veya mazarrat1 vereni dinle-
1 mazarrat: zarar

1 00
meye saf etmitir. mrnden eksiittii bu uzun mddette
yazk deil midir?
Mekteplerde her eyi talim ederler, mesela kelebein
nasl koza rdnden, maden kmrnn nasl vcuda
geldiine kadar . . . Fakat hayat iin daha ehemmiyetli olan
bir mesele ders programiarna dahil deildir: Konumak
usul!
Srf kendimize ait olan niin bakalanna dinietiriz ve
niin srf bakasna ait eyleri bize dinletirler? Drt cmle
ile ifadesi mmkn bir mesele neden yarm saatlik sohbete
zemin tekil etmeli ve neden bana hi zevk, fayda vermeyen
bir mesele gnmden iki saati alp gtrmelidir?
Keke sz sylemek bu kadar kolay bir i olmasa idi de
her nmze gelen kafamz artnasa idi . . . Ben isterdim
ki nauka her adamn deil, yalnz baz ahslarn imtiyaz
olsun . . . ofrlk vesikas veya tabip ahadetnamesi gibi bir
tecrbe ve imtihan devresi geirip resmi msaade almadan
insanlar konumaktan men edilebilseydi, beeriyet herhal
de bugnknden daha rahat olur, daha fazla ban dinler
ve daha faydal eserler meydana getirirdi.
Tramvayda, kahvede veya misafrlikte dinleyip tetkik
ediniz: Ekseriya konumak bilen pek az , konuulan ey de
pek lzumsuzdur. Ne soran, ne syleyen , ne de dinleyen
iin o musahabe esnasnda bir fayda veya zevk hasl olmu
tur. Dil bo yere dnm, ene hiten oynam ve kulaklar
-ve dima- bila lzum1 yorulmu ve zlmtr.
Bir ift kelime ile sylenilecek cmleyi be, on misline
karan adam bir cezaya mstahak olduunu haurlamaldr.
1 bila lzum: lzumsuz

101
O bir hrszdr, bakasnn vaktini ahyor; bir mbezzirdir, l
kendi vaktini israf ediyor.
Teessf olunur ki insanlarn ekserisi, sohbetlerinden
karsndakinin zevk almadn anlamak idrakini gste
remez; ksa kesrnek veya susmak zamannn geldiini bile
mez.
Beeriyet akl, izan, idrak hususunda hakikaten erefi
mahlukat saylabilirdi . . . ayet dili ile konuup anlamak ye
rine gzle her eyi aniasa ve anlatabilse idi!
nsan ancak dilden feragat ettii gn tekemml edecek-
tir.

1 mbezzir: israf

1 02
BENlM HARP ZENGlNL1GlM

Hatnma benim harp zenginliim geldi. Evet, benim


harp zenginliim . . . Ben de bir gn, bir yerde, bir ksa md
det iin harp zengini oldum . . . Oldum deil, daha dorusu
zannedildim, o muameleyi grdm, o zevki duydum, o ha
yat yaadm hem de en sermayesiz, en bitkin, en perian bir
zamanmdal Fakat ne ziyan var o gn, anladm ki parasz
ken paral zannolunmak herhalde yoksulluu gze batmak
tan bin kat hayrldr.
lk menfa1 dn, harbin son senesinde ve nisan iin
de idi, stma yakarn brakmyor, ate, titreme, ter, zaten
tuvansz2 olan bedenimi bsbtn zebun3 ediyordu. Adada
birka ay oturmaya can auyordum. Fakat bana arkadalar,
"Senin dnyadan haberin yok," diyorlard. "Adada ancak
harp zenginleri oturabilir. ki odal evin ayl elli lira . . . Na
sl? Verebilir misin? " Heyhat! midimi kesrnek zereydim,
ben ki o zaman stanbul 'da nereden ne alarak, nasl yaaya
bileceimi henz kestirememi bir mevkide, yrekler acs
bir halde idim. Tam o esnada bir dost -sonradan dman
kesildi ya- Heybeli 'de ucuz, pek ucuz bir ev tarif etti.
"Gidip bir bakaym! " dedim. Srtmda yepyeni emper-
1 menfa: srgn
2 tuvansz: gsz, kuvvetsiz
3 zebun: zayf, perian

1 03
meabP bir palto vard ; be sene ewel yaptrmtm, ama sr
gne gtrmediim iin taravetini muhafaza etmiti; kam
hastonumu kaybettiim iin elime de Nuhu nebi zamann
dan kalma altn kaplama bir atafatl haston alm, yine by
le eskiden bakiye eldivenlerle bezenip bir gnlk gnelik
le zeri Heybeli iskelesine -Razzakizade Narn Bey4i
andran bir k kyafetle- fstki makam dmtm. Zahir
yzmn solgunluunu stmadan ziyade sefahate ve palto
mun mkemmeliyerini sandkta senelerce durmaktan ziya
de paramn bolluuna atfeden Rum tellallar, birden etraf
m aldlar. O ne tekrim,2 o ne tazim,3 o ne dalkavukluk idi . . .
On gnden beri stanbul 'da gezip tozduum halde hrmet
nerede, bir selama bile nail olamadn dnyor, sonra
u mazhariyete bakyor, ayor, mamafih aknln belli
etmeyerek vakar ile ar ar yoluma devam ediyordum .
"Ev mi aryorsunuz, paa efendimiz? Bulalm . . . " nidala
ryla tellallar etrafmda, vapurlardaki mutfak delii nnde
hayknarak uuan a gzl martlar gibi mtemadiyen d
np dolayorlard . Fakat ben, "Evet, ev aryorum ! " demeye
bir trl cesaret edemiyordum; kim bilir beni ne kaanele
re, tavanlan yaldzl , parketeri cilal, kaplan nakl ne pa
hal kklere gtreceklerdi . . . Yazl bin liraya, diyecekler
di, hi de pahal deil! Halbuki topu topu benim yanmda
altm lira vard , yanmda dediime bakp da evde, bankada
veya bedestende fazlas olduunu zannetmeyiniz. Btn
mevcudum, servetim ondan ibare tti. " tesine Allah kerim ! "
1 empermeabl: su geirmeyen
2 tekrim : ikram etme
3 tazim: sayg gsterme

104
diyerek Ada iskelesine kmtm. imdi bin pimandm! S t
ma nbeti bugn, sknt ile , saatinden ewel gelecee ben
ziyordu.
Birden kararm deitirdim, peimde en yakn giden
tellala -kran ta bir Rum- hemen dndm: "Evet, " dedim,
"ev aryorum, gster, gezdir bakalm ! "

Geziyorduk . . . Her girdiimiz kkte sahipleri veya bek


ileri pencerelere erek bu yeni harp zenginini, beni,
merakla, hayretle, hasetle seyrediyorlar, fotinlerimin ucun
dan fesimin ccne kadar valihane1 temaa eyliyorlard .
lle kadnlar, hele biraz gzelceleri olgun birer armut gibi,
kendiliklerinden azma decek gibi grnyorlar; bana
bakarak elmasl altnl parlak hlyalara dalyorlard . Hisse
diyordum ki bunlar:
"Niin olmasn, gnl bu ya, " diye dnyorlard "u
eker, bulgur veya bu cinsten baka bir zkkm muhtekirinin2
houna gidebilirim, ah ne saadet, dakikasnda beni ipee,
inciye , al el h us us yemee gark e de bilir . . . Krkler, otomobil
ler, mcevherler ve yatama serilen be liralk banknottan
rtler. . . Ne hayat, ne hayat! "
Evet, fakir Rum kadnlaryla kn Ada'da kalan dkn
aile kzlarn gzergahmda aa yukar hep bu kabil saa
detli tahayyllere sevk ediyordum. Erkekler birbirlerine ia
ret ederek: "Bu yeni muhtekir, u sefih, u zppe de kim?
Nereden peyda oldu? te, belli, sefahatten yznde nur, pir
kalmam, kadidi km, gebersin melun ! " diyorlard .

1 valihane: aknca
2 muhtekir: vurguncu

1 05
Ben ise, sahte harp zengini, bu takdirlerle telinler1 ara
sndan nmde tellal, lakayt, hibir taraf beenmeyen bez
gin bir suratla geiyor, dama, bacaya, merdivene veya hal
kona itirazlar ederek bir kkten brne gidiyordum. Ev
sahibesi yal madamalar etrefl Trkeleriyle nmde ne
diller dkyorlar, acele sslenip pazarlkta hsn tesiri g
rlr midiyle yanma sokulan akraba matmazeller gzleri
gzlerimde ne manal , ne ak tebessmler serpiyorlard . . .
Vallahi, deil sahici harp zenginlii , taklidi bile ho bir
eydi . Hem yava yava ben de kendimi, herkesin zannettii
gibi paral kyas etmeye, bu ariyet2 elbiseye almaya, bun
dan holanmaya balamtm . . . Beinci evde koltua oturu
um, etrafn szm, glm ve yrym bsbtn
deimi, kvamn kesbetmiti. Bir aralk girdiim evde,
mutfaktan gelen bir kzgn zeytinya kokusuyla acktm
hatrladm. Tellal:
"Emir buyurun uz, " dedi , "otele haber gnderdim, ha
zrlasnlar! "
Azmdan gayet kibar bir:
"Hay hay . . . " kt . Bu yemek bana kaa mal olacakt?
u sergzet nasl hitama3 erecekti? Artk bilmiyor, dn
myordum. Anasonlan tr tr donmu bir kadeh rak ile
bol salatal scak barbunya tavas gzmde ttyordu. Onu
dnerek ev salibesinin siyah nlkl kerimesine a a ba
kyordum . . . Astarlk kumatan sade, simsiyah bir nlk ki
yalnz bir kenanndan iindeki geceliin bembeyaz fstosu

1 telin: lanet okuma


2 ariyet: dn alma
3 hitam: son

1 06
ara sra grnerek bu gneli adada, le zeri ne mthi
bir tesir yapyordu . . .
"Adam sen de, " diyordum. "Btn servetim bugn feda
olsun ! "
Yreimden geen bu sz muhataplanmdan bir ii
ten olsa akln oynatrd : Bir harp zengininin btn serveti
ha? . . . Evet, btn serveti: Altm lira!

Altm lira, derecesine gre, o zaman bir harp zengini


iin ne idi? eker muhtekiri dakikada bir, zeytinya muh
tekiri eyrekte bir, bulgur muhtekiri yarm saatte bir, alela
de muhtekir ise saatte bir bu mebla sarf edebilir ve yine
fazla sarfiyatta bulunmu addolunamazd . Halbuki ben bu
altm liray altm adet yirmi drt saate taksim etmek mec
buriyetinde idim; bu benim altm gnlk nafakamd . Fakat
etrafmdakiler iin farknda deildi ki . . . Ho, ben bile artk
bu ac ciheti dnmez olmutum. Eteinin ucundan beyaz
geceliinin dantelas sarkan dolgun hacakl kza hoyrata,
hatta terbiyesizce -yani tpk bir harp zengini usulyle- ka
ba kaba nazarlar frlatarak:
"Maaallah madam, kerimeniz pek dilher ey . . . " diyor
dum. Ev sahibesi, kkn bin liray sayvererek derhal kira
layabilmem midiyle:
"Mersi beyefendi," diyordu , "o sizin zatlnz . . .
"

Sonra kznn gayet gzel piyano aldn ve ksmet olur


da kk kiralarsam ara sra buray terif ederek hoa vakit
geirebileceimi sylyordu. Neredesin bin liralk katlar?
Bayramzadenin cebinden bir taneniz olsun frlayp gvercin
gibi imdi benim bama konamaz msnz? Derken otelin

107
garsonu geldi: Yemeim hazr m ! Eyvah . . . Acaba nakti mev
cudum bu harp zengini taam tediyeye 1 elverecek miydi?
Kerime matmazel benim baktm ciheti fark ederek bir
mahareti fevkalade ile, ellerini dokundurmadan, dantelas
n bir perde daha indirmiti. Ertesi gn bir defa da evdeki
lerin gelip grmesi kararyla dar ktk.
Ada bana durgun havas, aaal gnei ve tenbal iin
de dnyann en mkemmel bir beldesi gibi grnd. Fakat
altm lirann nne en aa sfr ilave etmedike orada
yerlememe imkan yoktu. sfr, hibir ey deil . . . Leva
zm reisinin bir sz, bir kelimesi, bir imzas, hatta bir iareti
bunu temin ediverirdi! !

Otelci kapdan karlad, garsonlar selama dizildi, soba


erefme yanm, erefme masann zerine mimoza dallar
konmu, iekler serpilmiti . Ben iimden , "Ah, " diyordum,
"ne halt ettim, demin nnden geerken grdm a
dkkan benim neme yetmezdi? Herif tavasn kapya koy
mu, czr czr istavrit piiriyordu ! "
Bu teessfm masaya iri bir stakoz konunca kati bir
nedamet ve mthi bir fecaat halini ald . Harbi umumide ,
adada, bir harp zengininden stakoz iin yirmi be lira talep
etmek iten bile deildi.
Otel sahibi bizzat hizmet ediyordu:
"Size," dedi, "bir siyah medok aaym, halis Fransz mar
kas . . . "
Evet ama, halis harp zengini markasn ben haiz deil
dim ki . . . arap istedii kadar halis olsun, ben bu harp zengi-
1 tediye: deme

1 08
ni iesi ve yaftas iinde sirke gibi mayho ve kymetsizdim,
ancak bir taklitten, hem de en ktsnden ibarettim.
Sonra bir harp zengini ismini verdi , o adam bu arap
lardan bilmem ka lira verdii halde bulduramyormu . . .
Reddettim:
"Siyahn azma koymam, kk ie bir Ren arab var
sa . . . Alman arab ! "
nme en cilasndan bir iltenker iesi getirdi. Kar
daki dmdz, cilal, gergin ve cansz deniz bana adeta:
"Boul bakalm," diyordu, "insanlar sade bende deil,
bazen byle ielerde de boulurlar! "
Filvaki bouluyordum, ama lezzetle . . . Tpk kmrle
intihar eder gibi, hlyalar iinde !
Istakoz, mantarh kuzu klbasts , beyinli pilav ve mey
veden mrekkep olan taam bittii zaman hesap da geldi.
Aa, hibir ey deil, ama cidden bir ey deil. . . Demek harp
zenginleri paralarn yemee sarf etmiyorlarm . . . Kumar ve
kadn daha pahalya mal oluyormu: Bin yedi yz kuru . . .
lira da bahi braktm, yirmi lira ile kurtulmu oldum.
imdi sokakta daha hafftim; bu hafiflik ve bu nee alt
m liramdan yirmisinin eksilmesinden ziyade krknn he
nz durmasndan mtevellitti. Tellal yalvard :
"Yol zeri paam, " dedi, "evde bir kahvemizi ier misi
niz? Bizim kz size bir keman alsn; daha vapura vakit var! "
Kahveden, kemandan ve nezaketten ziyade bu "bizim
kz" cmlesindeki cazibeye kaplarak dar bir yokua saptm,
[harp zenginlii zendostluk ve ylkanlkla denk olacakt ki,
bugn bende takn bir apknlk vard] sonunda khne bir
ev aslyd , fakat balkonu denize bir uzanmt ki . . . Biz gr
nr grnmez, zahir evvelceden haberleri vard , kap al-

1 09
d . . . Lakin aferin bizim kranta tellala, u ince fidan o dikti,
o yetitirdi ise . . . Ben dolgun, biimsiz bir ahlat beklerken,
karma solgun ve narin bir st kmu . Elinde keman
gece, balkonda, denize kar, yar plak ilah . . . Ne ho olur,
ne ho olabilirdi ! . . . Evet, olabilirdi ki keman alan , herhal
de kemandan bin kat daha kolay alnacana emin oldu
um gnlm de alverirdi. O zaman , hakiki harp zengini
olsaydm, elimi czdanma sokar, bir, iki , belki de adet
binlik kaime karr; yle ularn , rakam yerlerini, tellala,
kzna veya anasna gsteriverirdim. Ondan sonras kolayd ,
al koluna, yryver!
Birden iime bir hzn yaylverdi:
S tma, nbetini icraya balamu . . . Bu fakir dam altn
da, kemanndan teselli alarak solan gen kza, kendime,
heba olan yirmi lirama, aldhusus buna, ne derinden, ne
perian bir halde acyor, nasl hudakl ve katmerli bir eza
duyuyordum. Bir aralk:
"Be adam, be kadn, be gen kz," diye barmak iste
dim. "Ben sizden daha paraszm, daha harap, daha perian ,
dmanlarla, ihtiyalada daha muhaum! "1
Birden vapurun drl tt. Kz, kemann kesti; aya
a kalkum, paltomu ilikledim ve tellaln eline bir be liralk
sktrdktan sonra basum yeri grmeyerek iskeleye ko
tum.
imdi bu maceraya, benim harp zenginliime iimden
glyorum . . . Fakat o gn, galiba yreimden alamum!

1 muhat: kuatlm, sarlm, evrilmi

o
MFETTi EFENDl

Politikacln yldnm gibi vuran idbarlan 1 olduu gibi


bulut altndan syrlan gne gibi ani ikballeri ve bu dev
reler iinde de bin eit feci veya gln hadiseleri vardr.
En beklenilmeyen tahavvllere2 politikac maruzdur: Bugn
srgndedir, mahpestedir, ikencededir; yann -bir rzgar
eser- menfasnda uyuz uyuz dolaan, hapishanesinde dertli
dertli kanan veya ikence odasnda dana gibi bren o
hiten ahsiyet, birdenbire, kanatianm gibi uar, havada
hayret verici taklalar atar, marifetler yapar ve gider ikbal sa
raynn damna, pr azamet, konar. Aruk o kafes iinde r
pnan deminki dneeli ispinoz, imdi, bir efsane kuu, bir
zmrdanka kesilmitir. Ve "gak" dedike karsnda bir
ordu harekete gelir, yer yerinden oynar, "gk" dedi mi millet
birbirine girer, dnyann temeli sarslr. Yakt yakuk, kr
d krdkur. . . Ta, tekrar idban veya ukbay3 boylayncaya
kadar!
On yedi sene kadar oluyor; ilk srgnlm ve ilk men
famd . Sinop ' ta idim. Sinop 'ta ahalinin bir ksm Rum ol-

1 idbar: talihsizlik
2 tahavvl: deime, deikenlik, dnm
3 ukba : br dnya

lll
mak itibanyla hayat pek skntl gemezdi. Deniz stne
uzanm selatn meyhaneler, taze balk mezeleri ve nefis
meyveler, akamstleri dert yattrmaya ve gnl avutma
ya kafi gelirdi. Sonra, temizce oteller, rahata pansiyonlar
bulunabiliyor, gzlerin kadn ekline olan ihtiyacn da yol
larda rastgeldiimiz veya pencerelerde seyre daldmz gr
bz ve oynak Rum kzlar temin edebiliyordu.

Bir akam oturduum pansiyon sahibi , prtela yanma


kotu:
Byk bir memur, bir mfetti efendi gelmi, bizim eve
incekmi, bir hafta kadar kalacak imi, yemekiere itina ede
cek, odasn yle hazrlayacak, byle temizleyecek imi . . .
Zavall ih tiyar Rum nazarnda elbette bu devlet memuru,
devlet sahibi yolcunun kymeti, itibar vard . Biz kimdik? Biz
bir sr srgn . . . Mfetti efendinin yannda esamimiz mi
okunurdu?
Nihayet, kendisinden bir adm geride yryen posta m
dr refakatinde arkada avu, en ileride mvezzi, alay vala1
ile mfetti efendi skp geldi. Rum pansiyoncu o gne ka
dar e h resinde hi gremediimiz bir sal te nezaket maskesi,
yerlere kadar eilerek, elpene yryerek, odadan karken
geri geri giderek misafire adeta kul , kle oluyordu.
Mfetti efendi bize yle, yarm yamalak bir selam verip
gazubane2 nigahyla3 hepimizi ayr ayr bir szdkten sonra
ayan ayann stne att , ey Allahm, karsnda insan m

alay vala: gsterili, debdebeli


2 gazubane: ok fkeli bir ekilde
3 nigah: bak

112
vard , yoksa bir sra sebilhane barda m , bakmaya tenezzl
etmeyerek gazetesini mtalaaya koyuldu. Neden sonra bir
aralk "Tanin " elinden kayd ve yolda rastgeldii ocuktan
adres soran bir komiser veya tarih imtihanna arlm bir
mmeyyiz tavryla, nedense bana dnerek dedi ki:
"Ahalinin ne kadan Mslman, ne kadar Rum 'dur? "
O zamanlar pek gen, daha sinirli, daha kavgac oldu
umdan azmdan bir aksi cevap frlamak zereydi; posta
mfettiine Hanya'y , Konya'y retecek, suratma damga
m basacak, creti kabul edilmemi takse bir zarf gibi kendi
sini geldii yere gnderecektim. Fakat benden evvel bir ba
kas , heybet ve azametinden rkm birisi , nazikane izahat
vermeye koyuldu, ben de odadan ktm.
On gn kadar pansiyonda mfetti efendinin borusu t
t, emri yrd, hkm srd, posta mfettii? Muamelat
mfettii? Kimdir, ne derece bir memurdur, nasl yetiir, ne
lere kadirdir? Bu bapta hibir fkrim yoktu. Benim bildiim
bu adam, yanmzda ayan ayann stnden indirmeyen,
kimseyi kendisinden stn bir iskemieye bindirmeyen ve
konuurken ellerini cebinden ekmeyen, yani hibirimize
metelik vermeyen byk, hamet ve kudret sahibi , mhim
bir zatt .

Be sene sonra posta ve telgraf idaresinde baz azil ve


nasip kararlarn imzalyordum. Birden hatrladm ve me
murin mdrne sordum:
"Bundan be sene evvel Sinop 'a bir muamelat mfettii
gelmiti, yle tknazca, sa kvrck, ar birisi, ismi hatrm
da deil . . . Acaba kimdi? "

113
Be dakika gemedi, mfetti efendinin fotorafl dos
yas nme geldi . . . Sahifeleri evirdim: kinci snf mfetti,
idareden yetimi, iki ihtar, bir kat'i 1 maa, ilah . . . Fakat terfi
snfa mstahak. Sicil defterini iade ettim:
"Teftite deilse gelip beni grsn," dedim.
Ertesi sabah , nezaret kapsnn nnde birisi yerlere
eilerek selama durdu.
Mfetti efendi, heyecan iinde, makamn emrini bek
liyordu.
Terfi snf mzekkeresine "mucibince "yi2 hastm ve ken
disine dedim ki:
"Bir daha yolunuz politika srgnlerinin bulunduu
yerlere urarsa, hatrnda kalsn: Onlara iyi muamele edi
niz, zira hepsi benim gibi her zaman vicdanl kmaz ! "

1 kat: kesilme
2 mucip: lazm gelen

1 14
SU VE KPK

"Antakya" alayanlarnda Dolarken

Kpk, dayak yiyen suyun kopard ln notasdr:


itmeseniz bile ne kadar haykrdn ona baknca anlars
nz.
"Suyu bardakta, gemiyi duvarda gr, " derler. Kp
de bira kadehinde!
Arbal su, kpklenince hoppalar ve bayalar. Bir
alayann kollan bana, kafe antanda caz davuluna uyarak
lgnca numaralar yapan ak eteklikli oyuncu kzlan hatrla
tr. Bunaltc bir grlt iinde yalanc bir keyif!
Durgun akan suda "seksapel " vardr, kpkls yalnz
"erotik"tir.
Kpe baknca hep devamsz eyleri dnrm: De
vamsz aklan , devamsz nleri, devamsz ykselmeleri . . . Su
da kpk ne ise atete de saman alevi odur.
Kpkl su bana serin gibi gelmez . . . Kaynyor sanrm.
fke seyrinden zevk duyanlar varsa suyun , azndan k
pkler saan fkesini alayanlarda grsnler!
Kamlarla sazlar arasndan bin kvraklkla dolaa dolaa
yosunlara nazl nazl basp geen ufack derenin sesi, yaprak
hltsna uyan kpksz ses! . . . te, su sesi diye beendii
miz ses, senin sesindir.
1 15
D ounca alayan ocuk gibi u alayan da yeryzne
kar kmaz dvnp rpnnaya balyor, kendisini yerden
yere vuruyor. Irmaa doru atlnda, kendini yok etmek sa
hrszl buluyorum. Halbuki bir kaynak, baltndan sevin
duyan bir gz gibi dnyaya alr ve haykrarak, barn de
erek deil, glmseyerek, trk syleyerek ilk admlarn
atar.
Kpk, suyun gzel taylann ( en dam) kabalatran kof
bir rtdr. Bir yeil somaki mermer dnnz ki, stne
durmadan kire vuruluyor!
Kpk faydal bir ey olurdu, su gibi ho olan bir plak
l deil, bir irkinlii rtseydi . . .
Su kp bir ocuk elencesi olabilirdi, u artla ki, ha
mamlarda tas iinde bir sabunlu bezi fleyerek iirdiimiz
renkli kkler ve kubbeler gibi ho ekiller alabilseydi . . .
Kpk hem kaba bir renktir, hem kaba bir ses. Bari su
lar grlt karmadan kpklenebilselerdi . . .
Ah , bir dakika u azgn alayan dinse ve donuverse . . .
O zaman austosbceklerinin yaz yaatan trklerini iite
bilecektim ve kurbaalarn mine ilenmi gzlerinin beni
gzlediklerini grebilecektim.
alayann bana geip, "Sen de uslanacaksn ey ap
kn ! Sen de durulacaksn ey deli gnl ! Sen de arlaacak
sn ey hop pa! " diye bir eyler sylyorum. Dinlemiyor. Fakat
ben kendimi dnerek sylediklerime inanyorum ve onun
da, aada, rman kucana dnce bana hak vereceini
biliyorum.

116
DEGlEN DNYA

Clement Vautel bir yazsnda, Anatole France'a dil uy


durarak diyor ki: " lim ve fen ne kadar yenilikler gsterirse
gstersin, insanlarn yaad hayat kadrosunun ana yollan
deiemez. Deienler ekle has ufak tefek, hiten eyler
dir. "
Doru. O kadar doru ki, bunu sylemek iin bir byk
kafa ve byk adam markasn tamaya lzum yoktur. Ana
yollar nedir? Yine douyoruz, yine yiyoruz, yine hkmete
uyuyoruz, yine bir bellisize inanyoruz ve yine lyoruz.
Bunlar deimiyor.
Benim anlamadm nokta niin bunlarn deimesini
istemekliimizdir. Bunlarn deimesini istemek, bsbtn
baka eit malluklara evrilmemizi dilemek demektir ki,
bu kadar artk flozofa bir dnceden kp yan deli ve
ok mark bir kafann artc ve fkelendirici istekleri
ekline irer. Ham hayaldir.
Bsbtn deimek, ana yollarnda deiiklie ura
mak nedir? Hayal stne roman yazaniann uydurduklar
eitten el ile tutulamayan, gz ile grlemeyen cin tayfa
sna, yahut eci bc malluklara benzemek, yemek yerine
havay emmek, sevimek diye tabann yalamak, konumak

117
yerine flemek, uyumak diye erimek, byle eyler mi? Yoksa
daha bilgili baktan, sosyal hayatta aynlmak, evlenme alm
satm, irs, hkmet idaresi gibi bir sr ileri atp baka bir
dzene mi girmek?
Bence bunlarn her ikisi de gittike oluyor.
nsanlktan kp balklamak m? Ku ekline girmek
mi? Ruh haline gelmek mi? Fen bize hemen hemen bunlar
da yapt . Son sistem bir dalg gmlei ile balk oluyoruz,
uaklarla ku ve telsizlerle ruh !
Sosyal sahada, bu yirminci asrn adam herhalde tre
ve kanunlar bakndan bir Orta a klesiyle bir durumda
deildir.
Elli yl hapishanede kalp kan bir adamn bugn yeni
icatlara ve yeni yaay usullerine bakp da abucak akn
lktan kurtulacana ve "Adam sen de dnya deimemi ! "
diyeceine ben "Clement Vautel " gibi inanamayacam.
Alt ekmei bulup yutmas, bildii ikiyi yuvadamas
ve kadna koup sonra da uykuya yatmas "Dnyada deiik
lik yoktur! " demesini hakl gsteremez. Biz bu delillerle ona
inanamayz, hak veremeyiz. in iinde yine karn doyurmak,
kafasn uyuturmak, hevesini yattrmak ve dinlenneye ko
yulmak var. yle ise , dnya deimemi!
Byle diyemeyiz. Evet, ne yazk ki o yarm asr iinde
dnya, ham hayalcilerin diledii gibi deimemitir. Baknz
yine aalar yerden yetiiyor, gklerden sarkmyor. Yine de
reler yataklanndan akyor, bolukta dolamyor. Yine evler
temeller zerine kuruluyor, bulutlara oturtulmuyor. Yine
sevgililer sama konuuyor, hikmet samyor. Yine evlenili
yar ve iftleiliyor, iek koklaynca gebe kalnmyor ve sar-

118
mak dallanna sanlmak sevimenin yerini tutmuyor. Yine
insanlarda doum var, yumurtlama yok. Yine para dnyor,
kei gbresi gemiyor. Yine hamur youruyoruz; daha ziftin
pekini yemeye balamamz.
yle ise dnya deimemitir. Yeni dnyada alacak
bir ey yoktur!
"Anatole France" diyor ki: "Ekmeki yine hamur you
ruyor; dlger1 ta stne ta koyuyor; ocuk, bebek oynuyor;
sevgililer sama konuuyor. rnrumzn ana yollannda de
iiklik gremiyorum. "
Sannn ki bunlarda da byk ayrmlar ve deimeler
vardr. Son sistem bir frnda ekmeki elini ne una, ne ate
e, ne kree srmeden makineler tkr tkr, insan parma
dokunmam ekmek karr. Dlger, bugn ta stne ta
koymuyor, akl tan imento ile kartrp demir ubuklar
ve rgler arasna dkyor. ocuun oynad bebek konu
an , koan, gzlerini ap kapayan bir bebektir, eskiden ele
geseydi yeni bir din kurulmasna yarayabilirdi. Bugnk
ocuun oyuncaklar ile oynayabilmek iin drt yandaki
bir yavrunun deil , vaktiyle yirmisini gemi bir gencin akl
ve beceriklilii lazm gelirdi. Sevgililer imdi direksiyon ba
nda pyorlar ve gkyznde dl yapyorlar.
Gkte ana karnma den ve sualt gemisinde yeryzne
kan bir ocuk . . . O ana baba, diledikleri vakit, bir, iki bin
metre yksekte iken pmelerinin sesini birka bin kilo
metre uzaktaki adamlara da iittirebilirler. Duygu ve zevk
iin az genilik mi?
Bunlara deiiklik mi denecek? Hayr, ufak tefek, hi-
1 dlger: yaplarn kaba aa ilerini yapan kimse

1 19
ten eyler! Yz yldan beri dnyaya uzak kalp imdi bir ko
mnist nutkunu ilk dinleyen birini dnelim. aar, bir
deiiklie inanr m dersiniz? "Hayr, fikir yolunda ufak,
ufacck, hiten bir ey, bir eycik olmu der ve omuz silkip
geer! " Byle midir?

mrmzn ana yollarn deitirmek istemek, olma


yaca dilemektir. Mantk kadrosuna smaz. nsanlar, yara
dliar yapsndan, ana yollarnn kadrosundan kamazlar,
kamayacaklardr. Ancak bu kadro iinde yle deiiklikler
yapacaklardr ki, biraz daha geerse uzunca bir kapanma
devrinden sonra dnyaya yeniden kan uurlu bir adam
iin deimemi yalnz bir ey kalacaktr:
Btn olanlar az gren ve beenmeyen huysuzlar!

1 20
P AKETTEKl EY . . .

Elimdeki ufack paketi masann stne braktm.


"Nedir aldnz? " diye sordular.
Ksaca adn syleyip geecektim. Vazgetim.
"Gnde en aa birka kere elimize alp okadmz,
evirip evirip yzmze, gzmze srdmz, hatta pp
kokladmz bir ey . . . " dedim.
Herkes meraka dt.
"Bence yabani adamdan bizi ayran biraz da budur, bu
pakettekidir. O, insanlk artlanndan biri saylabilir. Eski
den dnyaya sosyallik getiren Msrllar, Yunanllar, Romal
lar bile bu pratik eklini bilmezlerdi . Onun yerine birtakm
otlar ve topraklar kullanrlard. Yazk ki tarih bu byk ve
gzel bulgu iin karanlktad r. lk cam nasl yapld , pusu
lay kimler kulland , barut ne zaman ortaya kt? . . . Bunlar
hakknda bilgisiz deiliz. Fakat u paketteki iin bir ey bil
miyoruz . . . Ne ilk dnp yapan, ne de ilk kullanld yeri
ve yl . Halbuki bugn hepimizin en ok kullandmz ve
kullanmasndan vazgeemeyeceimiz ey odur. Onun yok
luu bizi kendimizden tiksindirebilir. Onunla sk sk bulu
mamz, pp koklamamz, yz yze srnp srtnme
miz insanlan iren bir malluk olmaktan kurtanyor. "

121
"Adn syleyiveriniz de meraktan kurtulalm ! "
"Alnz paketi , anz. Korkmaynz, knlmaz. "

"A, sabun imi! "


"Evet, sabun . . . Dnyaya doar domaz, tenimize ilk do
kunan ve dnyadan ekilirken son dokunacak olan ey. "
Ben sabunu yalnz temizlie yarad iin sevmem. Sa
bun ayrca da gzel bir eydir. Sokulganl tutan bir kedi
yavrusu gibi tombul ve lk elimize srtnmeye balad m ,
derimiz zevk ve haz duymaya balar, kprr, kprr, avu
cumuzda kpkten yaplm bir kokulu iek gibi alr. Bir
iek ki ezilmez, erir. Solmaz, akar. Suya dokununca canla
mr, tenimize srtndke ieklenir.
Eskiden -ben yetimedim- yemekten kalknca, belleri
ince, salan gr Kafkas kzlar nmze gm leen ve ib
rik getirirler, al un teller ile ular ilenmi keten havlular tu
tarlard . Bu leenin deliklerle, oymalada ssl kapa orta
sndaki yuvada bir Edirne sabun u ku gibi otururdu. Somaki
mermerden bir yuvadaa benzeyen tostoparlak bir sabun . . .
Bunu avulanmza alr, evirir, evirirdik. Kafkas kz su d
kerdi, lzumu kadar dkerdi. yi ki bu yuvarlak somaki, im
diki Frenk sabunlan gibi su damlaynca, hemen , marka
kpk vermezdi; ar ar yumuard , ar ar kpklenir
ve kokusu yava yava yaylrd . . . nce bir gl kokusu . . . Ei
len o Kafkas kz , o parlayan gm leen, o lavanta iei
kokan havlu ve bu gll sabun . . . Bu ne ince bir zevkti !
Harnarnda sabunlanmak zevkini de dnnz . . . Yeni
ve daha ssl bir dnyaya kayp gidiyormusunuz gibi bir
ey!

122
imdi, yle, ocukluuma doru bam evirince pek
iyi hatrlyorum: Vaktinde Girit sabunlan vard ; i ac koku
lanyla evlerimiz dolard . Bunlar belki otuz, otuz be yldan
beri grmedim. Grmemekle beraber stndeki yazlan bile
okuyabiliyorum: Hac Cemali sabunlar . . . uvalla alnrd ,
hizmetiler yerlere otururlar, bunlar telle keserler, parala
ra ayrrlard . Sabun kallnn tertemiz, kansz eti arasna bu
telin yavaa nasl kayp sokulduu, yanlanndan nasl tahta
tala gibi kvnm kvrm, bklm bklm, ho dantelalar
braktn grr gibi oluyorum. Hac Cemali sabunlannn
kokusu bambaka idi . . . Temiz amar kokusuydu. Bir ko
ku ki bunda -Avrupa' nn tuvalet sabunlarndaki- hoppalk,
oynaklk, koketri' ve kokotluk yoktu. Bir ev hanm koku
su . . . Fren k sabunlar , ne kadar ince ve ustalkl kokularla
yorulmu olsalar, bunlar derecesinde temizlik duygusu ve
remezler. Girit sabunlar , bir devri yaatr: Servi sandklara
elbise ve amarlarn bohalar iinde yerletirildii devir . . .
imdiki devir aynal dolabn asklanndan sarkan elbiseler ve
ekmelerinde bohasz duran amarlar devridir ki , bunlar
da ruj lekeleri bulursunuz ve eskiyince ekileen "Palmoliv"
ve "Cad un " kokusunu duyarsnz.
Bence sabuna aktan baka renk yaramaz. Yasemin, ful,
manolya rengi . . . Baka renklere boyanan sabun bir makyaja
uram tr.
Nedense, dilimizde zarar verecek eylere ilimemek, dil
ve kalem uzatmamak anlamna bir "suya sabuna dokunma
mak . . . " sz geer.

1 koketri: klk, holuk

1 23
Bunun nereden ve ne iin bu manaya geldiini bilmiyo
rum. Bildiim bir ey varsa o da benim iki manaya da suya,
sabuna oka dokunduum ve birisinden fayda, brnden
zarar grdmdr.

1 24
SOYADI

Kanunu (karken)

Trklerin bundan byle soyadlar olacak.


Eskiden soyadlar olanlar bu adlar durgulayacaklar, 1 ol
mayanlar uyduracaklar . . .
Bunu dnnce glmsyorum. Soyadn istemedi
imden , gln bulduurndan deil. Bu , yle bir i ki is
temeyenler, neden istemediklerini anlatabilmekten uzaktr
lar, bir kulp takamazlar. Mslmanla uymuyor diyemezler:
Araplar yalanlarn karr. Atalarmz kullannaziard sz
de tutmaz: Soysuz ve soyadsz Trk yoktu. Bamza glk
karr da denemez: milyon Ali, be milyon Veli ile soy
soy grnmektense bunlardan ayrt olmak yektir. Hem es
kiden Ahmetleri, Mehmetleri birbirinden semek iin kel,
kr, topal, olak, opur, ingene, deli , pepeme, kekeme gibi
aykn , biimsiz ve yaraksz laflar kullanrdk. Bundan da
kurtulacaz. Artk eksiklerimiz yzmze ikide bir vurul
mayacak, kulamza demeyecek.
Bylelerine ne mutlu. i sterlerse Srmasa, Akgz, Ku-

1 durgulamak: durdurmak, kontrol altna almak

1 25
ladelik, Soysal, Uysal, Acar, Macar gibi adlar alarak oul
larn Kel Ahmet, Kr Mehmet, Pepe Hasan, ingene Ali,
kz Hseyin, t Memi, Aygr Mustafa turasndan , byle
yaramaz lakrdlardan kurtarrlar.
te, balangta benim glmsediim bu idi, burasyd :
Bakalm ne eit soyadlar greceiz, neler iiteceiz!
Kimisi ince, tknldm adlar sever, yavrularna vn
lecek adlar koyard : "Latif", "Nezih", "Melih" yahut "Fatin",1
"Fasih ", "Gazanfer" gibi. . . ou yerde bu adlar o ocuklara
uymazd . Latif Efendi diye karnza bir goril krmas , Me li h
Bey diye bir kuzgun azman, Nezih Bey diye bir mee yarma
s kard. Dnn z bir kafasz ki ad "Fatin" . . . Bir keke
ki "Fasih " Bey . . . Bir sska rkek ki "Gazanfer"! Ak sakall,
beli bkk, mumulaya dnm bir irkin bunak "Sabih "2
adn ne yapsn?
Onun iin yalnz soyadlarn deil, kk adlarmz da,
sonradan hem babay , hem ocuu utandrmayacak eitler
den semeliyiz.
Babam benim adm "Refik", Trkesi e ve yolda gi
bi suya, sabuna, yze, gze dokunmayanndan semi. yi
etmi. Byle yapmayp da, olur a, gzellie ve kabadayla
gelir adlardan koysa idi pek aynasz decek, aynaya baktk
a ayna bana sntyor gibi gelecekti. Ac ac glmseyecek
tim.

Yazclar, eskiden beri kendilerine sonradan alma, uy-

1 fatin: zeki, akll


2 sabih: gzel, irin

126
durma ad takabilirlerdi. Nefi, Fuzuli, u, bu, hep byle
idi. Yenilerden de "Celal"in "Sahiri", "Tevfik"in "Fikret"i,
"Emin "in "Blend"i, " zzet"in "Melih "i takma adlardandr.
Byleleden ou uygun derdi. Celal Sahir'i -Sahir, gece
uyank olan demektir . . . Beki gibi bir ey!- tanrm, tanyeri
aarncaya kadar poker masasnda gzn kapamaz, kapa
maz deil, krpmaz, krpmaz da deil, drt aard . "zzet"
bir delikanlyd, bulduu ada genliinde kimse diyecek sz
bulamamt. "Yahya Kemal"in eski ad "Agah "1 idi. Bu adla
geinemedi , yokluk ekti, deitirdi. yi yapt : Yeni ad uur
getirdi, yolunu at , belini dorulttu. Bana yle geliyor ki
"Agah " adyla ne mebus olabilirdi, ne eli !
"Yakup Kadri "nin soy ad temelden vard ve yazlarnn
altnda kullanrd : Karaosmanzade . . . Ne dnd bileme
yiz, demokratlk modasnda bunun bir aristokratlk grn
mesinden mi rkt, ne oldu, silip att , bir mddet kullan
maz oldu. Ruen Eref e bir t: Soy adn ""siz sesin. Bir
"" daha katarsa deil pepemeler, dilli ddkler bile kolay
ca, rldatmadan okuyamazlar. Eli olduu "Atina"da ""yi
okumay bilmeyen "Elen "ler ise ok glk ekerler, imdiki
adn "Rusen Esref' diye okurken bir "" daha girerse iin
iinden kamazlar.
"Falih Rfk "da da iki "f' var, yetiir. Umarm "f'li bir
soyad taknp da bizi n dileri sklme evirmez, "fe, fe,
fe " diye fefeletmez !

Soyadm olmasayd da kanuna uzaktan uyup yeniden


1 agah: bilgili, haberli, uyank

127
semeye kalksaydm, benim gibi leylein bacadan att
yavruya hangi ad yakk alrd , bulunuz, biliniz, bakaym?
"Bunun bilinmeyecek, bulunmayacak nesi var? Sr
gn ! "

1 28
LK SEVGlLlLERlM

Sevmeye ne kadar erken balamm . . . imdi ocukluk


hatratarm yoklarken gryorum ki ilk sevgiyi drt yan
da duymuum; drt yanda gzlerimden panl parl ve p
tr ptr ufack yanaklanma dklen yalardan bir ksm da
oyuncak, eker, ila ve azar iin olduu gibi ilk sevgitim iin
de serpilmi! Katla katla, hkra hkra, iimi eke eke
aladm krk drt sene sonra ne ak, ne bulutsuz bir su
rette hatrlyorum . . .
stanbul 'un gnlk gnelik bir k gnyd. Veli Aa
(lalalk eden bir Anadolu ua ) sobal odalarda cierlerine
tkanan ar havalarn zelrini atmak iin beni evimize pek
yakn olan Laleli Camii 'nin avlusuna gtrmt. Mermer
merdivenlerin k iinde panl parl yand ve geni mey
dandaki aydnlkla gzlerimin kamat , bugn bile zih
nimde ayn aaa ile yayor . O parlakla karm insanlar
. .

ve insan yavrular arasnda benim yamda bir kz ocuuyla


Veli Aa kyafetinde de redingotlu bir lala yan yana dola
yordu.
Mini mini bebei koyu krmz elbisesine ve siyah kadife
hotozuna kadar elan hatrladma ayorum. Fakat cildi
nin d uru beyazl ve toparlakl ile san salarnn ok ince

1 29
tellerinden baka yznden hatra kalmam. Aalar ahbap
ktlar, biz de birbirimizle ahbap olduk. Neler oynad
mz ve neler konutuumuzu unutmuum. Yalnz durgun ,
vakart ve uslu bir kzcaz olduu gzmn nnde . . . Bir
mddet byle yan yana kaldk, sonra tramvay caddesinin ya
rsn da beraber, el ele, lalalar arkamzda yrdk.
Bizim bir baka yola sapmak iin ayrlacamz anlayn
ca mahbubemin 1 elini, minik elini birden erkekleiveren
parmaklarnn arasnda sktm ve koyvermedim. lle eve ,
bizim eve gitmek ve oyuncaklarm nne serperek onunla
oynamak istiyordum. Fakat asl istediim bu yumuak tenli,
sarn, sokulgan, upuslu bebekten ayrlmamakt .
Halbuki ayrlmak lazm geliyormu . . . Beni kandrmaya
altlar; hayr, hayr, fkrimde inat ediyordum; tepiniyor
dum, alyordum. Sevgilim ise gzlerini nne emi, mal
cup ve memnun, ses karmadan duruyor, neticeyi bekliyor
du. Fakat bana yle gelmiti ki ie karmamakla beraber
can ve gnlden muvaffakiyetimi istiyordu.
stediimiz oldu .
Elinden tutup annemin karsna bir gelin gibi getirip
takdim ettiim gzel kz herkes takdirle ve biraz da hayretle
karlad. Hatta, zannederim, hareketimde istikbalde neler
yapabileceime, cret ve tutkunluuma bir iaret olduun
dan hayli znt bile verdi. Belki anamla babam arasnda
bana dair endieli bir sohbet de gemitir.
Nihayet yine ayrlmak saati geldi; hala brakmamak hl
yasnda idim. te o zamand ki elimden artk bir ey gelme
yeceini aniayarak uzun bir alama tutturdum ve bam iki
1 mahbube: sevilen kadn

1 30
yastn arasna sokup iftirakn 1 acsn gzyalanmla karan
lkta dindirmeye uratm. Yalar kesilmi, tkenmiti, lakin
hknklanm saatlerce dinmedi. Galiba ne verseler, ne vaat
etseler:
" stemem! i stemem! " diyordum.
Fakat hknklanm bu tek kelimeyi her hecesinden
sonra muhakkak kesiyor, ne dediim anlalmyordu. Gece
nbet yapt ve sonradan anlattlar, sabaha kadar sayklam
m. Kz bir daha gstermediler ve avlu gezintisini de men
ettiler.
kinci sevgilin sekiz yanda tandm iin pembe
yanandaki kapkara beninden tombul elinin zerindeki
drt tane fndk yuvasna kadar pek iyi tahattur2 ederim.
Gztepe 'de bir ta mektep vard ki civar sayfyelerinin b
tn kibar ocuklan oraya giderdi ve akamzeri kapsnda
midilliler, sepet arabalar ve kupalar beklerdi. Kz erkek be
raber okurduk.
Onu, bu yenisini Leyla ile Mecnun efsanesinde olduu
gibi, ite byle, mahalle mektebinde tandm ve sevdim. O
da beni severdi ve tek rgl uzun sar salarnn ucunu ta
rayla kabartr, kabartr, bir pudra ty nezaketiyle yzme
srer, bundan zevk alrd . Ben de ondan zevk alrdm. Ha
lep sabununun dnyada mevcut btn rayihalardan daha
fazla kadn vcuduna ve amara yakan temiz kokusuyla
saiann en munis tr olan Halep kilinin ilk defa olarak ra
yihasn ben onun vcudunda kokladm. Belki de bundan
dolaydr ki bu kokulara balandm, kaldm.

1 iftirak: ayrlk
2 tahattur: hatriama

131
Bir yaz sren sevgimizin stnden imdi krk yl at. La
kin urasn syleyeyim ki, bydmz zaman onu arayp
bularak hayatm hayatna balayamam olduumdan dola
y iimde daima bir arzu, bir honutsuzluk kald ve daima,
gzlerim stanbul iinde bir mitle, her yabanc ve gzel ka
dnn ehresinde onun ana gzlerini bulmak midiyle bo
yere arand .
Deste deste gller ve sepet sepet meyveler kadar tabii
rayihas ile yreime ferah veren o afte salarn -imdi
yayorsa ellisine yaklam bir kadn olmas iktiza 1 eden- sa
h ibesini hala baz gnler arar gibi etrafma bakndm olur.
Hatta rast gelmek ihtimali en az olan yerlerde, gurbette bi
le . . .
lle salannn kl yumuaklna sarlarak dinlenen o
siyah benli yzn yastnn zerinde grmek hrsyla y
reimin titrediini ok defa duymuumdur.

1 iktiza: gereken, gerekli olan

1 32
BABIMJ KAPISI

"Babali kaps " denmeyeceini bildiiniz halde bu koca


yani iri iri harflerle makalenize serlevha 1 yapmak! "Lisan
bozuldu, bitti ! " diye haykranlara hak vermemek elde deil.
Halbuki, gya, siz en fasih ve en doru Trke yazanlardan
sayhrsnz; bu nasl i? Galiba gelecek makalenizin bal
"Ay mehtab " olacak!
"Ay mehtab da derim, Babali kaps da . . . Bunlarn ikisi
de, bilhassa birincisi, yanl deildir; yanl saylmtr. "
"Allah Allah ! lk snflarda okuduumuz sarf kitaplarn
da bile yazldr. ' Bab' kap demek olduuna gre 'ali kap
kaps ' ve 'mehtap ' ay manasma geldiinden 'ay ay ' demek
yanl olmaz m? Herkes kendi keyfine gre lisan kuracaksa
vay halimize ! "
"Bu son sznzde sizin hakknz var. 'Babali kaps '
demekte de benim hakkm var. 'Babali' byk kap demek
deildir. "
"Bu da lakrd m? 'Bab'm kap, ' ali 'nin yksek olduu
nu her okuma yazma bilen, bilir. "
"Yanl bilmi olur, daha dorusu eksik bilmi olur. Bab
sade kap manasma gelmez. "

1 serlevha: balk

1 33
"Baca manasma da m gelir? "
"Hayr! Hem kap , hem baca, hem oda, hem sofa, hem
tavan, hem dam, yani ksaca, ev, konak da demektir. Bun
dan baka da manalan vardr: Mesela 'bu babda' , ' olbabda'
dersiniz. Burada ' husus' ifade eder. Sonra 'kitabn birinci
bab ' cmlesinde de 'fasl ' manasn alr. ' Emir' ve ' madde '
manalarma da gelir. ' Ali 'ye gelince yalnz, kuru, maddi ma
nada yksek demek midir? Aziz, celil, erif gibi manalara da
gelmez mi? Binaenaleyh , ite ' Babali ' , 'yksek kap 'lktan
kyor. "
"Ne oluyor? "
"Aziz ve celil ve erif olan bir zatn makam , kona , da
iresi demek oluyor. Byle bir konan elbette kaps vardr.
Ve bu kapya da kap demekte elbette mahzur yoktur. "
"Sahi, i deiiyor . . . "
"Hatta, benim ocukluumda 'kap ' , ' devlet dairesi '
manasma da gelirdi. Babam, Maliye Nezaretindeki memu
riyeti bana gittii zaman birisi gelse de ona sorsa, ' Kapya
gitti ! ' derdik. O soran adam da anlar, isterse gider, aradn
ii banda, yani hkmet binasnda grrd. stanbullular
bilirler, skdar'da bir ' Paa kaps ' vardr. Yani hkmet
memurlarnn dairesi, mutasarrfn makam ! "
"Doru."
"Ben lisan keyfince deitirenlerden deilim. Onun
hem sarf ve nahvinil bilirim, hem de halkn kullan ekille
rindeki inceliklerini sezer, tetkik ederim. Farz edelim ki ben
size malum 'Babali 'nin tam kaps , nnde bir ' randevu ve
receim' . 'Kap ' kelimesini kullanmak iin ne demeliyim?
1 nahvin: dilbilgisinin konusu cmle olan ksm

1 34
'Babali nnde ' desem bu cephe yarm kilometreliktir.
Mektep kitabndaki o cahilane ih tara aldrmam: 'Birader,
derim, beni Babali kaps nnde bekle ' ! "
"Peki, 'ay mehtab ' hususundaki fkriniz? "
"Bu babdaki fkrim halk lehesini mdafaa olacak, nalva
pek uygun deildir. ' Mehtap ' , bilirsiniz ayn parlaklk zama
nn ifade eden bir tabirdir. Avam 'Aman, o gece ay mehtab
pek hotu ! ' dedii vakit anlarsnz ki ayn banda, sonunda
deil, tam genilik ve parlaklk devrinde bir ho gece geir
miler. Zaten ' mehtap ' Trkede yalnz ay parlakln ifade
etmez; geceleyin, ekseriya elence iin yaklan fiekiere de
mehtap denir. El mehtab , anak mehtab gibi nevileri var
dr. 'Ay mehtab ' biraz da ayn n mehtap gibi bembeyaz
bir parlaklkla tasvir iin kullanlmtr. Sanki ay gkte , bir
anak mehtab gibi yanyor, saatlerce snmeyen, tkenmek
bilmeyen bir ay , bir ay ana ! Bu tasviri bir kelime
ile nasl yapsn? 'Ay mehtab ' diyor; herkes, hepimiz -avam
ve havas-1 mkemmelen anlyoruz. Anlyoruz ki ay, balar
nn stnde, onlara, saatlerce bir kase dolusu bembeyaz k
tutmu, maddiyatlarn ve maneviyatlarn aydnlatm, bu,
bir enlik gecesi olmu! "
"Size lakrd yetitirilmez. Allahasmarladk! "
"Selametle . nallah bir ay mehtabnda Babali kaps
nnde buluuruz! "

1 havas: kendilerini halktan ayr ve stn sayan kimseler

1 35
BUGNK SAYlMIZ ON ALTI SAYFA

"Olur ey deil, hele u gazeteye baknz, on alt sayfa!


evir bre evir . . . Okumakla bitmez. Para ile alaym desen
yalnz kad be kurutan ok deer. Hem iinde neler yok
neler . . . Binbir eit maazas msn mbarek? ineden ipli
e kadar ne ararsan var."
" "
"Bir ey demiyorsunuz? "
"Cokunluunuz biraz yatsn diye bekliyorum. Yoksa
diyeceim, yle diyeceim: Az sayfal , gzel yazl , resimsiz
ve atafatsz gazeteleri gzm aryor. Benim fkrim, gazete
okumak isteyince, bir kervansaraya girmek istemiyor, atlarn
tepindii, eeklerin gbreledii, tavuklarn eelendii , yn
uvallanyla ya tulumlannn, pamuk balyalanyla gaz sandk
lannn karmakank yld bir kervansaraya . . . Fikrin ter
temiz, derli toplu, ufak tefek, aydnlk ve sevimli bir apartma
na sokmak isterim. Ancak orada rahat eder, orada kolaylkla
aradn bulur, orada az ernekle ihtiyacn giderir. "
Bir gazete, sayfalannn okluundan dolay satlmama
ldr. D olmalk lahana almyoruz. Gazeteler, yazlan okuma
zevkimizi okad , lazm olan, ne az, ne ok, verdii iin
satlnal ve rabet grmelidir.

1 37
Halbuki sizin vndnz gazeteler okkaca ardr,
fkirce deil. Yz eit mezenin dizildii bir upuzun masa ki
stnde istediinizi bulmak iin hem gznz, hem zihni
nizi yormalsnz. uras da var: Bu mezelerin ou artktr,
Avrupa gazetelerinin artdr. Frenke gazeteleri okuyanlar
ka gnlk bayatjambonlu yumurta olduunu anlarlar.
Her gn on drt, on alt , on sekiz sayfay dolduracak
olan yaz srlerini, gazeteye koymadan nce gzden geir
mek, yanllarn dzeltmek tek bana insan gc yetecek
ilerden deildir. Bunun iindir ki belli bal byk gazete
lerde can skc bir slup kargaal ve bir bilgisizlik dalga
lanmas alp yryor.
Mesela, geen gn, byklere ve kklere bilgi ret
mek iin yazlm fenni bir yazda yle okudum:
"Avrupa'nn biricik yanarda olan 'Vezv' . . . "
Anlalan bu gazeteci koca "Etna"y Akdeniz 'de bir e
hir ve bandan atei eksilmeyen " stromboli "yi Kanada' da
bir gl sanyor. Bunlardan baka yine Akdeniz 'de bir "Vol
kano" vardr ki daha henz snm deildir. Belki, be, on
bin yl sonra bunlar da sner. Avrupa'da "Vezv" biricik
volkan olarak kalr. Fakat "Kipling"in dedii gibi: "Bu; bir
baka hikayedir . . . "
Bilgi bakndan ara sra rast gelinen, byle, Nasreddin
Hoca'nn yataanla1 dzeltecei kocaman yanllar bir ya
na brakrsak keyif bozucu mesele, gazetelerdeki slup ve
gramer ihmalleridir. Bu hatalar haberler arasnda arayacak
olursak saysn ancak Tanr bilebilir. Ben, imzal makaleler
iin sylyorum.
1 yataan: kavisli, iki ucu kesici bir sava ba

1 38
Mesela, tarihi bir yazda u iki cmle:
" . . . Paann hibir vaka olmakszn Selanik' ten ayrlma
s ( . . . ) Paay sevindirdi ve geni nefes ald . "
B irinci cmleye gre ikincisinin: "Ve ona geni bir nefes
aldrd , " olmas gerek deil midir?
Szm ona edebi sanlan ve o niyete yutturulan roman
Iann birinde unu grdm:
" . . . Bey odadan bir zrhl otomobil gibi ar ar kt . "
Odadan kan bir zrhl otomobil? Bunu yazan adamn
zrhl otomobili de, oday da bildii halde bu ikisini birbiri
nin iinden karabilmesi, dorusu epeyce artc bobo
azlklardandr.
Sinema haberlerinden:
"Emil Yanings bir mddetten beri " ki Krallar" adnda
bir film evirmektedir."
ki Krallar, kzler, drt eekler, be kara bilgisizler
diye saydan sonra gelen kelimelerin cemilendirilemeyece
ini ilkokul ocuklar da bilir. Elli yl nce " ki Ahhap avu
lar" ve " ki Bedbaht Lostraclar" adlarnda iki piyes oynanr
d . O zamanki mtercim "Alik" ve "Civelek" ivesizlii yarm
asrdr devam ediyor demek! Ho, stanbul belediyesinin
ilanlar ise bir asrlktr:
" . . . Bu gibiler hakknda muamelei lazmeye tevessl
edilmek zere ahaiii muhteremenin ltfen . . . "
Haydi, diyelim ki halka yazlan bu szler, pek de z
kelimelerle dolu olursa beklenilen fayda alnmaz . . . Fakat
terkipsiz de mi yazlamaz: "Bu gibiler hakknda lazm gelen
muamele yaplmak zere muhterem ahalinin . . . " de dene
mez mi?

1 39
Ben bunlarn hepsine de katlanacam, yeni kma k
rk dkk, kesik kopuk slup olmasa . . .
Dikkat etmemi olamazsnz, u ekilde bir yaz yazma
usul kt:
"Alver u barda yerden, koyuver masann stne
onu . . .
"

"Girdi kapdan ieri , p diye frlatt bandan apkac


n, atverdi bir koltua kendisini orackta . . .
"

"Gne hatt krmz bulutlarn iine, srtmaya balad


ay da Kayda' nn ardnda, bir bn surat gibi afal afal . . . "
Trke deil bu . . . Bu , orta oyunu ve Karagz' de Arna
vut ve Rumelili taklidi !
Dilleri Hint-Avrupa kaidelerine bal olan Arnavutlar,
bizim dilimizi kendi usullerine uydurup konuurlar:
"u kovay havuzdan kar! " diyemezler. "kar u kova
y havuzdan ! " eklinde konuurlar. Bu yetimezmi gibi bir
de cmle sonuna lzumsuz edatlar eklerler:
"kar u kovay havuzdan yine! "
Buradaki "yine" tekrar, "bir daha", "yeniden" demeye
gelmez. Kovay havuzdan ilk bile karacak olsalar yine "yi
ne" derler.
Trkede fillerin cmle arkasna gelmesi belki bir ku
surdur. Fakat bir usta yazc bu kusurdan slubunu kolayca
kurtarabilir. Konuurken, bize retilen gramer kaidelerini
de bozmaz deiliz. Trke, yeri gelince, Hint-Avrupa kaide
siyle de konuulan ve yazlan bir dildir.
Ancak bu az kullanlan ekil, yaz slubuna rnek ola
maz.

1 40
Lzumu varsa o slupla Arnavutluk'a zmir panayn
iin propaganda ve reklam katlan yollanlabilir!
Hem, sorarm size, acaba ka kii Manuri 'deki in
Japon uyumamazln anlatan drt stun siyasi yazy okur?
Ben sinema yldz bilmem hangi matmazelin veya misin ka
kocadan boanp ka kpek deitirdiini ve dolabnda ka
ift iskarpin bulundurduunu niin okuyaym? Ya sayfann
yarsn dolduran resmine ne buyurulur? Baldr bacak me
rakls da olsam gndelik kt kada baslm o lekeli resim
benim hevesimi yattramaz. Gider parlak kada basl bir
sinema gazetesi alnn ve yldzn deniz elbisesi altnda gl
geleri seilen oyluklarn daha temiz seyrederim.
Politika, sinema, edebiyat, karikatr, btn ilimler, fen
ler, elenceler iin ayr gazeteler vardr. Gndelik gazeteler
bunlardan birer para, ancak doyurmayacak, tkamayacak,
bezdirmeyecek kadar koyabilir. Gnlk haberlerin yannda
bir garnitr olmas iin !
O kpkrmz yazlar, kapkara kadrolar, ipiri harfler, o
boylu boyuna resimler, o souk maskaral klar, aalk soyta
rlklar, kaba gz baclklar, dkn sokak rtkanlklar
iin sevinmemelisiniz. Zevkimizin bozulmasna, vaktimizin
alndna, snnet ocuu yerine konulmamza kzmalyz.
Resimde yaplan fena kullan ise hepsine ty dikiyor:
Avrupa acentelerinin be paralk kazanca kar yadrdklar
klieleri srala srala, bas. "Misisipi" rma tam imi: Bir
su tabakas , stnde hacalar sezilen bir, iki dam. Kzlrmak
da, Menderes de tasa, bu byledir: Bir su yn, birka dam
ve baca.
Byle bir resimden alacamz bilgi ve zevk hitir, s-

141
frdr. Resimler pek yerinde, pek taze olmaldr, pek sca
scana konulmaldr. Msy Laval 'in bildiimiz kafas . . .
Bugn sylev verir, hasarlar, yarn Roma'ya gider, koyarlar,
br gn kabine der, yine burnumuza sokarlar. Msy
Laval 'i, Eden'i, Mussolini'yi bu kadar kafamda tamaya,
gzmden ayrmamaya beni neden zorluyorsunuz? Ya Ha
be kralna ne buyuracaksnz? Zavall beynime bu rktc
yz, kvrck abanoz salar , kar gibi parlayan dileri ve aklar
ok; sert bebekli ufack gzleriyle iledi, oyuldu, bir daha
silinmeyecek gibi yerleti .
Yz "Mari Pikfort", "Claudette Colbert", "Marlene Di
etrich" karma dizilseler, hepsi de glseler, pseler,
soyunsalar, serpilseler yine "Mussolini 'nin" ve Habe' teki
dmannn gnl karartan hayallerini aklmdan karmaya
yetiemezler.
On alt sahifelik gazetelerin gzmn nne gelen
hali udur: "Dolmam daha ka sahife kald? " "Be. " ''Ver
yle ise u profesrn uyku veren yazsn, bir de talarn
ya , kzlerin ba, devedikeni a iin yazlm makaleler
vard . Onlar da koy . . . Ka kald? ki ! " " fl Getir u kedi
masaln, Zaro Aa'nn sakaln , Ankara baln . . . Dolmad
m? " " ki stun ak! " "Sinema yldzlanndan bir de resim
se, en byn, hani bir eein nnde iki hacan ap
memelerini gsteren bir kocaman vardr, 1 3x35 bykl
nde . . . Onu yerletir. " "Altna ne yazalm? " "Ne yazarsan
yaz be! stersen 'mis bilmem kim eekleri anrtma idman
yaparken . . . ' diye yaz ! "
Azck dikkat ederseniz grrsnz: Byle ok sayfal ,
bol harl, abur cuburla dolu gazetelerde iyi yazlar, deer-

1 42
liklerinden epeyce kaybediyorlar. Bedestende kt eyler
arasna karm antika mallar gibi bunlar semek de herke
sin ii deil. Belki de yazlarn deersizlii byle, bo resim
ve kuru laf ile gazeteyi sslemeye sebep oldu, bir arlatanl
a yol at .
Sanyorum ki bunu gren Mussolini, talya'da gnde
lik gazetelerin sayfalarn altya indirmekle iyinin deerini
verdi, gzeli kalp yaldzl kadrodan kurtard ve bozulan bir
zevki yeniden diriltti.
Dars on alt sahifenin bitpazarnda bunalm baka
memleketlerin bana!

1 43
DlL BAHSl

Fakat Dil Encmeni, lgat, terim, akademi, teori bahsi


deil !
Cannz sklmasn! Bize eskiden rettikleri Arapa ile
arapa konuulan memleketlerdeki lisan farkndan ve iyi dil
bilmemenin tuhaflklanndan bahsedeceim.
Lbnan 'da bir ev tutmutum, bir de yerli hizmeti. . . Ca
nmn "lbr" istedii bir gn kadncaz karma aldm.
Yumurtaya "beyza" denildiini bilirdim. Galip Dede '
nn:
" Yek beyze ve sadhezar dava sndan dolay bunu
"

renmitim ya.
"Beydan beyze, " dedim, "aere beyze ! "
Mal afal yzme bakyordu. Neden sonra kelimeyi be
nim telaffuzumla tekrar etti:
"Beyze ! Beyze ! "
Arlamyordu. Bir yerde mi okumutum, biri mi naklet
miti, haunma geldi:
Seyyahn biri yumurtay anlatamaynca hemen yere k
m, bir iki rpnm, "G t g t gdak! Gt g t gdak! . . . " Bu
suretle istediini getirtmi. Fakat ben dndm: Ya bunu
tavuk anlar, tavuk getirirse? Onun iin hem kmeli, hem

1 45
gdaklamal, hem de elimi altma gtrp yerden bir ey alr
gibi yapmal, o aldm eyi de, gsterdikten sonra ayrca
bir kenara koymak taklidini de ustalkla becermeli . . . Yahut
sahana, gya, krmal: t! t!
Bir sr palyaoluklar:
Odada benden ve ondan baka kimse olmamakla bera
ber utandm. nsan ecnebi diyariarda milliyetine kar pek
hassas oluyor, soytanlk haysiyetime uymad . Daha ciddi bir
ekil buldum: Yanmda bir Larousse lgati vard , yumurta
kelimesini aradm, belki resmiyle anlatrdm.
Aksi gibi karma bir yumurta maktaiyle1 alafranga bir
yumurtalk kt .
kisinde de yumurtay hatrlatacak ufack bir benzeyi
yok. Bari ocuun oyuncaklan arasnda, hani i ie, renk
renk, tahtadan yumurtalar vardr, onlardan olsa . . .

Haydi yumurtay anlattk diyelim; sra yourda gelin


ce ne yapacaktm? Eski edebiyatta kebaba ait ok msralar,
kebap tebihli pek akane gazeller bulunur da yourtlu
kebaptan hi bahsedilmemitiL iirde kebap, aksi gibi, yo
urdu, yani beyaz deildir de hep kanldr; "prhun "dur,
krmz dr.
St kelimesini bilsem, belki yourdu anlatmann yolu
nu bulmu olurdum.
N efi, Nabi, Nedim, Ruhii Badadi , Vasf Enderuni, Her
ekli Arif Bey' e kadar zihnimden getiler. Divanlanndan ga
zeller okuyarak . . . Ste rast gelmedim.

1 makta: kesit

1 46
nek gibi breyim mi? Meme iaretleri mi yapaym?
Kadnn gsne mi bam koyaym? Hepsi mnasebetsiz
eyler!
"Edebiyat cedide "cilere de kzmaya baladm: Arap
Acem dilinde ne kullanlmaz, ne lzumsuz, ne ssl kelime
ler almlard da st ihmal etmilerdi ! O srada hatnma
bir hikaye geldi , glmsedim:
Alexander Duma, Alman sviresinde bir lokantaya gir
mi, can mantar istemi, garsonu arm, masann stne
kocaman bir mantar resmi izmi. Bakm, garsonun gzle
rinde anladn anlatan bir parlaklk. Koarak gitmi, biraz
sonra dnm: Elinde bir emsiyeyle !
Onun iin resme, bilhassa ressamlma da gvene
mem. Hem st ile yourt resmi yapmak deil benim, deme
ressamn bile kar deil! Haydi taba izdik, iine st ve
yourdu nasl koyacaksn? Bunlar da kat gibi beyaz.
lbr sade yumurta ve yourtla da bitmez, sarmsak is
ter.
Soann Arapasn nceden bilirdim, gya tuhaf olan
bir uydurma fkradan dolay : am' da bir askerimiz soan al
mak istemi, soanc dkkan nnde durmu, eliyle tezgah
gstermi. Satc retme merakls olacak:
"Basal ! " demi.
Nefer, memleketin tembel olduunu biliyor ya, buna:
"Bas! Al ! " manasn vermi, tezgaha basm, soanlar yu
varlanm, ila . . .
O gn lbr yiyemedim; fakat akam Franszca bilen bir
papaza mracaatla lbra lazm gelen nesneleri rendim:
Meerse bizim beyze diye okuduumuz kelimeye bayda ve

1 47
cemine baydat, ste leben, yourda leben zebadi, sarnsaa
tum demekliim lazmm.
On gn sonra Halep ' e gitmitim. Otel garsonundan st
isternek icap etti; malumauma gvenerek:
"Leben ! " dedim. Gitti ve bir tabak yourtla geldi. Kz
dm:
"Le ben ! Le ben ! "
Ben bu kelimeyi tekrarladka garson, yourt taban
gzme sokuyordu. Nihayet mesele anlald: O havalide
yalnz yourda leben derlermi, stn ad :
"Halib! " imi. Hal ep ad da akllarnca oradan gelir-
mi! . . .
Onlar bana bunu anlatrlarken iimden diyordum ki:
"u Halib kelimesi kulama pek de yabanc gelmiyor.
Sk sk kullandmz buna benzeyen bir kelime olacak ama
neydi? "
Birden hatrladm: Muhallebi!
Muhallebici denilen bir stanbul ocuunun bu kelime
yi unutur gibi olmas affedilir aknlklardan deildir. Fakat
dilini bilmedii, yahut bilirim sand yerde meramn anla
tamayan bir adamn akl banda kalmyor ki . . .

Mesela, yukandaki cmlemin banda kullandm


"fakat"n da bir garabeti vardr: Arapada bu edatn bsb
tn baka manada kullanldn nereden bileceim? Bir
herher dkkan levhasna rastladm: "Lisseyyidat fakat".
"Fakat" ile biten bir cmle . . . Tercme ettim: Kadnlara
fakat!
Ey, tesi? tesi yok. "Kadnlara, fakat ihtiyarlar, ocuk-

1 48
lar, unlar, bunlar da girebilir" gibi cmleyi tamamlayacak
baz szler lazm deil mi?
Deilmi.
Arapada "fakat" bizdekinden bsbtn baka mana
ya gelirmi. "Yalnz, katiyen" demekmi. Fakat, bu "fakat"
yerine Arapada ayn manaya geldiine hkmettiimiz
"katiyen "i sylesem ve yazsam kimse anlamazm, belki de
ters anlarm!
Beyrut'ta dolatm ilk gnlerden birinde, ayakkab sa
tlan bir maaza camnda u levhay okudum: Kendirci.
Kendir de nedir? Kenevir kendir denilen ve ip yapmaya
yarayan otun elyafyla ayakkabnn ne mnasebeti olabilir?
Hem Arapada bu elyafa bakalm kendir denilir mi? San
rm, denilmez. Fakat sonraki "ci " ne oluyor? O, muhakkak,
Trke?
Dilimizi bilen bir tanrla rast gelince, "kendirci" yazl
dkkaniardan birini iaret ederek dedim ki:
"u yazy okusanal "
Bakt :
"Senin anlayacan," dedi, "kundurac ! "
Hem atm, hem fkelendim:
"Kundurac byle mi yazlr? " dedim, "kef yerine kaf is
temez mi? Vav istemez mi? "
Gld:
"Bura Arapasnda 'kaf varsa da okunmaz; ecnebi asl
dan kelimelerde bu harlin okunnas lazm gelince 'kef kul
lanrz. "
"Allah Allah ! ' Kamer'de 'kaf yok mu? Bunu siz kamer
diye sylemez misiniz?"

1 49
"Hayr, ona 'Amer' deriz . "
te Arapa renemedirnin binbir sebebinden birka-
:
Zaten hem Avrupa' da, hem arkta dikkat ettim, ecnebi
konumasn Trk kadar gzel sezen, yanllan iinde anla
yan millet yok. Bir yabanc lisanmz ne kadar fena, bozuk,
acayip, hatal telaffuz etse biz yine ne demek istediini idrak
ederiz.
Halbuki bir garpl ve arkl ecnebi , ufak bir ive hatas
ile sylediimiz kelime karsnda, ne kadar kafasn yorsa,
yine iinden kamaz; afal afal, bn bn yzmze bakar,
kalr.
Uzun seyahatlerim neticesinde vasl olduum kanaat
udur:
Leb demeden leblebiyi anlayan tek millet biziz!

Suriye 'ye vardrnn ilk gnlerinde idi; bir ahbapla bu


lumak iin ikinci snf otellerden birine girdim:
Limon ve portakal aalanyla boulmu bir ta avlu . . .
Sra sra oda kaplan . . . Kenarda bir caml kap daha . . . ze
rinde u yaz :
Mektep:
"Acayip," dedim, "otel iinde de mektep olur mu?"
Albabm beklerken o kapya da bakyordum: Kim ka-
cak? Sankl hocalar m? Fesli talebe mi?
ka ka elinde katlar, bir dolgun kadn kt . Gerda
nnda altnlar diziliydi, kulaklanndan iri halkalar sarkyor-

150
du, kollannda bilezikler oynuyordu. ok boyal , az elbiseli,
fazla koketti .
"Zahir kz mektebi," diye dndm, "bu d a hoca ha
nm . . . Fakat ne tuvaletli bir hoca hanm bu ! "
Hoca hanm iltifatl bir glmseyile ve kollarnda, g
snde, kalalarnda "Uslu dur! " diye azariatmak isteyen bir
takn hareket, yaramazlk ve marklkla dosdoru, ar
mm gibi, yanma geliyordu.
Yanllk olmasn diye baka tarafa bakmaya baladm.
nmde durdu .
insan, adetlerini bilmedii memleketlerde kadn dan bi
raz yz grd m, kendi lehine acayip acayip, ho ho eyle
re hkmeder. am diye neler, ne hikayeler iitmitik.
Olur a!
Otel iindeki "Mektep " yazl kapdan kan bu hafif el
bise li ve merepli hoca hanm, glmseyiine gz szmesi
de ekleyerek bana Arapa:
"Emir buyurunuz?" demesin mi? Ne cevap verecein
evvela dil bilmediimden, saniyen 1 bilsem de ne isteyecei
mi kestiremediimden, salisen2 kestirsem de sylemeye ce
saret edemeyeceimden kzarp sustum.
Bereket ahbabm o srada yetiti; kadnla akalat ; g
ltler. pecekler bile sandm. Hoca hamnn bu lauba
liliini neye yaracan bilemiyordum.
Yalnz kalnca kap stndeki yazy gstererek sormu
tum:

1 saniyen: ikinci olarak


2 salisen: nc olarak

151
"Canm," demitim, "otel iinde kz mektebi, kz rnekte
binde de byle hoca olur mu?"
"Ne mektebi? Ayol Arapada ' mektep ' kalem odas , b
ro demektir. Oras otel katibinin odas . . . Kadn da otelcinin
kans ! "
"yle ise siz mektebe ne dersiniz? "
"Medrese. "

Lbnan kylerini dolamaya ktmd .


le st bir lokantaya girdim. Temiz Arapada "Ma
tam" denilen yerlere halk "Lkente " der ve yle de yazar.

Canm arap imek istedi. Eti arapsz yemek beni sar


maz. Arapa yazl listeye baktm, baktm, "arap" kelimesi
ne rastlamadm.
"arabentahhura . . . " ve "arab kevser" hatrmda ya . . .
Elbette Araplar da araba arap derler. Seslendim:
"arap ! arap ! "
Garson aar gibi sordu:
"arap? arap? "
Ben tekrar ettim:
"arap ! arap ! "
Gz ucu ile bakyordum . Gitti, bfedeki adama bir ey
ler syledi; herif hayretle beni szd, ban sallad , "yanl
lk olacak," der gibi . . .
Garson geri dnmt; gene soruyordu:
"arap?"
"arap ! arap siyah ! " diye cevap verdim. "Siyah " Arapa
deil miydi ya? "Zlf siyah " da m bilmiyorum? Kaln ka
fal , dal garson gene anlamad . Fakat Lbnanllar misafir

152
sever, nazik ve turistlere alm adamlardr. Beni skmamak
iin gitti, anlad kadar yapacakt .
Biraz sonra masama bir bardak sapsan su koydu.
Bu da nedir? Acaba Cebel'e mahsus bir cins sar arap
m vard? Kadehi dudaklarma gtrdm: Halis portakal u
rubu.
yi, faydal ama pirzola ile gitmez.
sonra, bir Franszca bilen mterinin yardmyla anla
ld : Bizim bildiimiz "arap "a Arapada "nebid" derlermi;
"urup" da "arap " . . . Ve siyah kelimesinin manasn kimse
bilmezmi, "esved" demekliim lazmm, beyazna da "eb
yad "!

Vaktiyle "araba"nn eski harflerle "elif"le mi, yoksa


"ayn "la m yazlmas hakknda edebi bir mnakaa olmu
tu. Recaizade Ekrem Bey, "ayn "da srar edip bizde satirik
romanlarn en gzeli, en edebisi, belki de yeganesi olan
"Arebe Sevdas "nda "ayn" kullanmt .
Araba, gya "arebe " telaffuzuyla Arapa imi. Trkler
"elif"le yazmaktan ve kelimeyi Trke addetmekten vazge
mediler.
Bence o eski kupa arabalar, ekil itibaryla "arebe "ye
benzerdi : yle, drt taraf kapal, perdeli ve kapitone bir
kutu idi. "Arebe "yi okurken kan ses gibi de yayl, yuvarla
nc bir gidii vard. Ama srk arabas , kz arabas deyince
"elif"li arabay yaktrrdm: Boyasz uzun tahtalardan kaba,
kat, kaln, "elif"li bir ekil !
Merhum Ahmed Haim de, eski imlada"alev"i "elif'le
yazanlara kzard . . . (Ho, neye kzmazd ki . . . ) "Ayn"la ya
zlnca eklinde alev grnrm; "ayn "da hem kzllk,

153
hem scaklk duyulurmu . . . Ondan evvel bir Fransz airi
de harflerde byle keyfyetler, renkler, hararetler, mana
lar bulmutu. Ben de "yoktur! " diyemeyeceim. Profesr
Lombroso'nun ettleri byle grenlere bir "mim " koymu
olmakla beraber . . .
"Mecnun "un bandaki "mim"i !
Vakta ki Karagz'n mehur oyununda, baheden sille
tokat kovuluu veya "Kanl Nigar"da rlplak sokaa atl
gibi akn akn Beyrut'a ktm, beni bir meraktr ald : Re
caizade Arapay bilmez olamaz, arabaya, muhakkak, "are
be " denir; fakat arahacy armak iin ne derler?
Arrab m acaba?
Otelc iye:
"Arebe ! " dedim.
"Arrab! " dedim; iinden kamad .
Elimle, uzaktan caddede duran bir faytonu gsterdim.
Hamdolsun araba istediimi anlad , sokaa seslendi:
"Arabac ! "
Ve arahac geldi.
Meerse, yoktan yere kafa yormuum; kk bir telaffuz
deiikliiyle aralacya bizim dediimizi derlermi.
Araba, ister "elif"le, ister "ayn "la yaz, Arapa deilmi!
Nihayet hakikati renmitim.
Ama bu reni bana Marko Poto 'nun iniiierden ba
rutla maden kmrn renii kadar uzun ve zahmetli bir
sefere mal olmutu!

154
YEN SENE ESKl SENE

Bizden ewelk.i edebi nesiller iin hararetli ve heyecanl


makaldere vesile olan bu mevzu, artk yeni devir muharrir
lerini okluk megul etmiyor. zerine yle, haffinden do
kunup geiveriyorlar.
yi ediyorlar.
Eskiden sene ba makaleleri demek, iinden klmaz
hayat felsefeler dolu, mezar ta kitabesi kadar "Ah "l "Of"lu,
insann tylerini diken diken eden ve gzlerinin nne kara
bir perde eken yazlar demekti. Edipler ylba geldi mi yas
tutarlar ve birbirleriyle tasa yanma karlard . Hangisi fazla
gnl kararlabilirse birincilii kazanrd .
Bunlan okuyanda neenin zerresi varsa o da snp gi
der, yree kahve telvesi gibi ar, yal bir kasvet kerdi.
Hayat hakknda fena fena dncelere, mitsizlie der
dik; nmzde mthi bir tehlike sezer, gen yamzda
kendimizden bezerdik.
Mesela, o zamankileri andran bir makale balangc uy
duralm:
"Hazan mrmn savurduu bir senelik evrak peri
ann sonuncusu da, ite, dn nsfulleylde bad bihfkeni
sermann katil ve aman vermez penesinde, pr rae ve pr

1 55
lerzi sukut edip nakusu ademin davetine itap eyledi; hiiyi
hayatla mahrur bir senemiz daha fenapezir oldu. Heyhat!
mr beer ki zaten ziyay asr kadar kasir ve yine onun gibi
ancak zl itibaryla mediddir, Melikelmevtin destizulmnde
her an ritei hayat muntazr kesir bir tar gamnsardan ba
ka nedir? Va esefa ki . . . "

Cenaze banda okunnaya layk bu korkun mersiyeye


gel de gzya dkme! Hem bu yle bir mersiyedir ki orta
da duran tabutun iinde komunun yal ve yatalak amcas
yatmyor, cenaze bizzat sizsiniz; aladnz l, sizin mr
nzdr!
Yaprak dken , filiz kran , daha ne bileyim ben, fidan
sken, dam uuran frtnalan , adem anlar , Azrail penele
ri, hayaletler, karalt lar, loluklar ve boluklada dolu o kabil
yazlar, belki de, gemi zamanlarn miskin, mtevekkiP ha
yatna, divan ve dekadan edebiyatna, ince sazla tekke musi
kisine uygun derdi.
Kymetli olmakla beraber iir diye mit krc "Sis"i, ro
man narnma gnl zc "Eyll" okuyan bir gen, ke
bandaki ahap mescidin alak minaresinden gelen hazin
akam ezann dinlerken ve komunun nemli odalarda ka
pal yaamaktan rengi solup kan sulanm, boazna bir de
irmi2 tlbentle beladon ya sarm clz kzn dnrken
senelerin eskisinden ve yenisinden ne bekleyebilirdi?
Elbette nee verici fikirlere dalamaz, evk arttran hisle
re kaplamazd .

1 mtevekkil: tevekkl eden, kadere boyun emi


2 deirmi: bir eityazma

156
Ruhlardaki bezginlik edebiyata da siner, muhitteki gam
gnllere de ilerdi. Onun iin yeni sene mevzuu muhar
rirlere eski ranllann Muharrem matemi gibi figan vesilesi
olurdu.
Bir sene daha geti diye ark adetine uyarak dvnr
dk.
imdi, Garp adetini model olarak oynuyoruz.

Bence ne dvnmeli, ne vnmeli, ho grp geme


lidir.
Dnya ve tabiat insanlarn uydurduu gn, hafta, ay,
sene hesaplaryla hi de alakadar deildir. Onun gznde
1 938 senesinin bitip 1 939'un balamas ne bir tasa, ne bir
elence tekil eder.
Yeni sene diye mukadderatmza tesir yapacak bir kuv
vet farz etmek iptidai kavimlere ve diniere yakr bir adette
srar demektir. Biz yeni seneyi idrak ve uur sahibi bir kud
ret, hayr ve er ilah ekline sokuyoruz.
Yeni sene kimimize sorduu bilmecenin cevabn ala
maynca lm cezasna arptran Sfenks, yahut gz bal,
ayaklan tekerlekli, elinde bereket boynuzu bir Tikhe gibi
grnyor. Korkarak veya mide derek, dimasz ve ira
desiz, bu efsane tiplerine diz kyoruz.
Byk, esasl roBerin esatir1 ilahianna verildii bir tra
jedi veya operet iinde, huyumuza gre alayan veya glen
ikinci derecede ahslar mevkiindeyiz. Yeni sene karsnda
korkudan titreyenlerimiz, mitten rpnanlanmz var.
Bu gelen sene, giden sene gibidir; her sene gibidir.
1 esatir: efsanevi hikayeler

157
Hibir seneden ne fazla iyilik, ne fazla fenalk bekleme
liyiz.
Dnya sefil ise, bize yz eviriyorsa ondan alnacak in
tikam yolumuz udur: O dnya ile iktifa ederek mmkn
olan zevkinden hissemizi koparmak!
Yani szn filozofas oportnist olmak.
Oportnist ve neeli olalm. Byle olmak iin de antren
man yapalm. Kendi kendimize diyelim ki:
"Dnyada lm vardr, hastalk, dert, paraszlk vardr.
Fakat bunlarn arasnda ksa veya uzun faslalar, hava a
lan da vardr. Bu faslalarda olsun hayattan zevk almalyz;
mademki yayoruz, iktidanmz nispetinde rnrn ho taraf
lanndan nee derlemeliyiz. Scack bir orba, altn kase iin
de olmasa da gene keyif vericidir. Gen ve din bir kadn v
cudu patiska geeelikle de rtl olsa gene gzel ve lktr.
Bir deniz manzarasnn zevkini yalnz hususi bir yatta
deil, Kadky vapurunda da duyabiliriz . Dnya btn hak
szlklar, merhametsizliklerle dolu olduu halde gene lm
den iyi, ne olsa elendirici, keiboynuzu gibi bir okka odun ,
bir dirhem bal, fakat gene tatldr. "
Keder verici hadiseler iinde bir kaamak yolu bulup
syrlmak . . . te nikbinlik 1 felsefesinin dsturu budur !
Nikbinlik bir milletin yaama ve dayanma kudretini ar
trr.
Sonra ruhen bedbin, fiilen nikbin olmak, yani esas
fena bulup iyi cihetinden istifade etmek de mmkndr.
Hayatta her zaman bir teselli noktas aramay itiyad ediniz,
bulursunuz.
1 nikbinlik: iyimserlik

1 58
Et sevmeyen bir adam lahana dolmas yerken "zerinde
sebze var ! " diye bu teselli noktasn kefetmi ve kann doyur
mak zevkinden de mahrum kalmam olur.
Asl muzr adam bakasnn keyfini ve itihasn karan
adamdr. Kederimizi kimseye belli etmemeye almay da
en ehemmiyetli bir sosyal vazife bilmeliyiz.
Hem kederimizden bahis neye yarar? nsanlarn, farkn
da olmayarak, en sahte olduklan zaman kederimizi dinle
dikleri zamandr. Birine gamnz syleyiniz, sonra arkasn
dan takip ediniz: Onu eskisinden neeli bulursunuz .
Keder kendi hususi, mahrem malmzdr, rzmzdr;
onu bakalanna karmamalyz. Neemiz ise umuma ait
tir, herkes grebilir. Belki neenin fazlas da bakalar iin
ekilmez bir eydir; fakat bir kere de gamn fazlasyla kyas
edelim: Neesinden lgna dnp akr akr oynayan biri
ni herhalde kederinden deli olup san ban yolan birine
tercih ederiz.

Makalemin banda bahsettiim eski usul sene ba ya


zlarndan kurtulmu olduumuza sevinmeliyiz. Bu bizdeki
byk ruh deiikliini gsteriyor.
Lo benliimizde bir k belirmitir. Hayatn gzel ta
raflarn grmeye, gstermeye, yaamak zevkini srmeye ,
srdrmeye alyoruz.
Hamdolsun alam suratl ylba makaleleri devri ka
pand . Bir karanlk trbe ziyaretinden gnlk gnelik bir
yeil kr manzarasna km gibi ferahlk duyuyorum.
Nasreddin Hoca eeini kaybetmi, trk syleyerek
ararm. Bir bedbin adam bu hale am. "Eeini kaybeden

1 59
trk syler mi? " diye itiraz edince, hoca, "u da ardnda
midim kald ; orada da bulamazsam seyret sen bendeki f
gan ! " demi.
Halbuki hoca, hayatn srrn bilen oportnist ve nikbin
bir flozoftu. Eeini bulamaynca alamazd , teselli nokta
sn kefeder, odununu kendi srtna ykler ve ormandan
dnerken tatl tatl yle dnrd:
"Elime bir para geerse yeni bir eek alacam; zaten es
kisi huysuzdu, lagarlamt;1 yenisini daha gen, daha din
seerim! "
Ben, yllarca srtmda gurbet yk, kaybettiim eein
yerine byle bir eek dnerek yaadm.
Tatl dnebilmek . . .
te size de bu ylba gn, temenni edeceim saadet!

1 lagar: zayf, elimsiz

1 60
ARADAK.t FARK

Tandmz bir memur arkada , geen gn ziyarete


gittim.
Evini bilmiyorum, tarifle bulacaktm. Halep ehrinin
i mahallelerindeki dar, kapank, eri br sokaklarda ne
isim, ne rakam vard . Saa sapyor, sola dnyor, tekrar ge
riye yryor, tekrar ileriye kouyor, bakkaBara soruyor, saka
lara yalvaryor, gelip geenleri durduruyor; bir trl arad
m yeri bulamyordum.
Yine bulamayacaktm; yoluma kan bir bildiin him
neti olmasa . . .
Hamam kapsna benzeyen bir ahap blmenin kan ka
dim 1 to knan vurdum; ses yok . . . Daha iddetle al dm, k
rarcasna dvmeye baladm; yine cevap gelmedi. Dnmek
kararyla son bir tecrbe daha yaptm: Yumruklanmla, hatta
kemle vurdum. Nihayet, bouk bir sada:
"O kim? " dedi. Kap araland :
"Beyefendi evdeler mi? " diye sordum. Ne la2 ve ne
naam,3 cevap yok. Tekrarladm . . . Bir ey demeden kap

1 kar kadim: eski zaman ii


2 la: hayr
3 naam: evet

161
gitti. imdi ne yapacaktm? Acaba gireyim mi? Bu ka,
"Buyurunuz ! " mu demektir? Yoksa merann anlamad , bir
bakasn m aracak? Hepsi mphem . . .
htiyaten biraz daha durdum. Kap usulca araland ,
bir ufak ocuk zuhur etti. Parma burnunda bana hayran
hayran , bn bn bakyordu . Ona da sordum. Gya azm
amamm gibi , ayn halde , elan suratm, kyafetimi seyret
mekle megul . . . Derken ieriden bir nal takrts duyuldu;
kap bu sefer ard na kadar ald , uaa, ameleye, daha do
rusu isiz gsz takmndan , serseriye benzeyen bir herif
telala geldi, ocuun srtna bir yumruk indirdi, omuzla
rndan kaldrd , tokatiaya tokatlaya, barta aiata eve tkt .
Artk yapacak bir i kalmamt , ters yz dndm, yolu tut
turdum. Tam o srada arkarndan birisi, "Vay efendim, buyu
run uz, safa geldiniz, safalar getirdiniz ! " diye seslendi. Dn
dm. Arkadam, entarisi arkasnda, kua belinde, takkesi
ba nda beni aryor.
Girdik.
Dar bir avlu . . . Kenarda tenekeler, bakralar, kazanlar
ve asl ocuk bezleri . . . Bir merdivenden ktk; parmakl
esniyor, kademeler yamru yumru ve karpuz, kavun ekir
dekleriyle rtl . . . Oda, ibret! Galiba ocuklar, biraz evvel,
orada hora tepmiler, hibir yastk yerinde ve hibir minder
sedirde deil! yi , kt, bir ke bulup oturdum; ev sahibi
bir kyor, geliyor, telal grnyordu. Aadan kadn m
rltlar , ocuk vzlamalar , ara sra da tencere, sahan sesleri
geliyordu .
Sohbete koyulduk.
ki ocuk, karmza dizilip, yan yana, acayip acayip bi
zi seyrediyor. . . Kahve bir trl piip gelemiyor, pek canm

1 62
istedii halde su istemeye cesaretim yetmiyordu. Bel l i k i , cv
intizamszlk, dirliksiz iinde, bir azap yuvas , bir kasvet ko
vuu idi. Zaten hepsinden baka o bina ne fena, ne harap ,
nee krc ve can skc, ne muhvif1 bir yerdi . . . Samc at
lak, kuyusu metruk, abdesthanesi ykk, hlasa her taraf ek
sik ve berbatm. Arkadam, "Ne yapaym," diyordu, "ucuz
ca olsun da . . . "
Buradan kurtulup yeni Halep 'in nee ve refah hali sezi
len mahallelerine gelince derin bir nefes aldm. Fakat iim
deki ac devam ediyordu:
"Bedbaht arkllar, " diyordum, "bedbaht ark memu
ru . . . Garptaki arkadalannla arandaki fark nedir, sakn bil
me, renme! "

Bundan on be sene evvel, bir svire ehrinde idim.


Oturduum pansiyonun karsndaki binann nc kat
benim odann iine bakard . Ben de oraya bakardm: Ufak
bir apartmand, fakat yepyeni yap . . . Gzel bir balkonu var
d : iek sakslanyla ssl . . . erisinde bir kadn grrdm,
daima ev iiyle megul, din bir kadn . Mutfakta o, amar
lkta o idi. ty o yapar, ocuklara o bakar, sofray o kurar
ve -acayibi- btn bunlann arasnda vakit bulup piyanoyu
da o alard .
Tam le oldu mu, masay tertemiz rtsyle kurar, ko
casn beklerdi. eyrek gee zil alnr, efendi gelirdi. Biraz
sonra ocuklar da mektepten dnerdi; hep beraber oturur
lar, etaret2 ve itiha ile yemeklerini yerlerdi. Sonra ev sahi-

1 muhvif: korkutucu
2 etaret: enlik, nee

1 63
bi piposunu yakar, halkonda sahneakl iskemiesine uzanr,
kahvesini ierek gazetesini okurdu.
Daha sonra herkes iine koard. Akam oldu mu, ayn
intizam, ayn nee ve refah . Baz geceler, oluk ocuk giyi
nip, galiba sinemaya giderlerdi . . . Pazar gnleri de zannede
rim , gl kenannda teferrce1 karlard.
Ne mesut bir aile idi . . . Ne temiz, ne kibar, ne rahat ya
yorlard.
Acaba bu adam kimdi, neci idi?

Bir sabah haber verdiler, taahhtl mektup varm, pos


tac kapda bekliyormu, bizzat imza atmal imiim . . .
ndim. Mvezzi2 beni grnce kasketini kard , selam
verdi. Bu bir paral mektup tu, cmertliin sras idi, tuttum,
eline bir frank sktrdm:
"Teekkrler ederim, efendim ! " diyerek ald , tazimle3
bir selam daha verdi, memnuniyetle gitti. imden: "Yahu,
diyordum, ben bu adam birine benzetiyorum . . . Kimdir
acaba? "
leden sonra, kim olduunu anladm: Karmdaki bal
konda, sahneakl iskemiesine uzanp pipo ierek gazetesini
okuyan zatn ta kendisi idi.
O yerlerde bir posta mvezzii bile byle mr sryor
du!

1 teferrce: gezinme, rahatlama


2 mvezzi: datc
3 tazim: sayg

1 64
lKl EKILDE DlPLOMAT

Okuyucuianma babsin tamamen siyasi ve ciddi olma


dn tebir1 ile balayaym: "Bu adamcaz da m , zamane
modasna uyarak bandan byk ilere bumunu sokmak
merakna dt? O da m diplomat kesildi?" diye dnerek
kalannz atmaynz. Benimki diplomatik mevzuuna en
hafif ve elenceli tarafndan bir gz atmaktan ibaret kala
caktr.
ki trl diplomat devrini idrak edenlerdenim: Byk
harpten nce ve sonra. ncekiler koltukianna mhl diplo
matlard , oturdular m kalkmak, kalkmak deil, kmldan
mak bilmezlerdi . Her i koltukta grlrd; kat zerinde
yrrd. Bir diplomat yle, azck bir kmldansa, kprdan
sa hemen devletler gzlerini drt aarlar, yzlerini buru
tururlar, bundan bir ey sezerler, pheye derler, mrn
krn ederlerdi.
Diplomat deyince gzmzn nne gelen ekil yle
bir eydi: Yan ban alm, siyatik ve romatizmaya mptela,
her hareketi hesapl ve ll, gz nnde siyah ipek kurde
leli altn gzlk, srtnda atias parlak bir redingot, banda
pnl prl yan an bir silindir, ok ar, oturakl bir adam, bir
sr kp! ksrnden bir mana kanlrd , glmsernesi
1 tebir: mjdeleme

1 65
bir ey demekti. Gl ise -ayet bu derece haffmereplik
ederse- bir mesele olurdu; Kafda ikiye ayrlp ortasndan
bir ikinci ay domu kadar dnyay heyecana verirdi.
Ba and m kendi hekimi bile inanmazd ; "Ahval bo
zuk gidiyor! " derdi. Enflenzaya tutuluverdi mi -o zaman
larda gribin ad bu idi- bir harp ihtimali haura gelirdi; nice
imparatorluklar ve krallar erkan harp reisieriyle istiareye
varrd .
Bunlar amandraya bal , altlanndan midye tutmu
diplomatlard. Byk harbi bamza onlar karmu.

Bugnn diptomatlar gebe , gezginci , yerlerinde


durmaz, koltuklarnda dinlenmez ayak satcs diplomatlar
dr. Golf pantolonludurlar, balannda kasket, ayaklannda
paten vardr. Kimisi buz stnde kaymay -hatta buz stne
yazmay- sever; kimisi tenis oynamay , kimisi ay avn , ki
misi de otomobil yarn . . . at burada, at kap arkas nda
drlar; sesleri kah Tuna boyundan, kah Alp dandan , kah
gkyznden, kah deniz altndan gelir. Cenevre 'de sanr
snz, Riviyera'da belirirler. Gidilmeyecek yerlere giderler,
Tiran 'a gibi . . . Gidilecek yerlere gitmezler, kendi hariciye
daireleri gibi . . . Amerika kap komusudur, Balkanlar bele
diye park !
Bunlar kaula katla glerler, boula boula ksrrler;
trenlere kei gibi atlarlar, otomobillerden der gibi iner ler,
vapur merdivenlerini drder drder karlar, tanare mer
divenlerine cambaz evikliiyle srarlar. Azlarda pipolar
vardr, yahut sakzlar . Birbirlerinin srtianna vururlar, el ve
dil akalar yaparlar. Armudu sap ile elmay kabuu ile yut-

1 66
mak, tavuk hudunu elle yemek, zeyti n e k i n l t k l t i i a 1 1l a
ryla tabaa frlatmak bunlar iin mbah t r . Zira ye i d i p lu
matlar demokrat bile olmasalar modern diplomatlanl r .
Bunlar harbi kaldracaklard , kaldra kald ra " i l a
harb"i kaldrabildiler.
imdilik, ite marifetleri !

Diplomat kime derler?


Bir, halkn anlad, aralarnda kulland manada dip
lomat vardr, bir de ilmi tarifiyle diplomat.
Diplomat kelimesi eski Yunancada "iki kat", "ifte " na
nasma gelen bir kelimeden alnmtr. Kadnlarn giydii iki
katl bir elbiseye "diplois" derlerdi. Diploma, ferman, berat,
hccet, imtiyaz demekti, mektep diplomas da bu manaya
dr. Anlyorsunuz ya, diplomat iki kat olan demektir. Son
siyasi inklaplar arasnda baz diplomatlar hakikaten iki kat
oldular, hatta iki kat deil, drt kat olup yerin dibine bile
getiler!
lim, diplomat yle tarif eder: Memleketini ecnebi mil
letlerle olan mnasebetlerinde temsil etmek sanat , "sanat
nefse "si . . . Diplomat, evvela, devletlerin harici mnasebet
lerini tayin eden "mdevvenat"a1 vakf bir ilim adam; sani
yen o ilmi tatbik edecek kabiliyette bir sanatkar, yani artist
olmaldr. Bu bahis epeyce uzundur ve zaten dnya yznde
o kratta diplomat kalmad iin fazla izah lzumsuzdur.
Biz halk dilinde diplomat kime derler, onu arayalm.
Halk nazarnda diplomat, menfaalini korumak iin b
tn dirayet, talakat, 2 idrak ve inceliini sarf eden adam de-

1 mdevvenat: bir araya toplanm eserler


2 talakat: kolayca sz syleme durumu, akc ve dzgn konuabilme

1 67
mektir. Beenilen bir ey deildir. Zira bu tarifte yle bir
nokta da vardr: Kendi iini yapmak maksadyla alrken
karsndakinin menfaalini gzeriyor hissini verene derler.

Maln satan bir dkkancya baknz: Dnyann en ma


haretli diptomat odur. Grrsnz ki kendi kazancndan
fazla sizin istifadenizle megul oluyor.
"Buhran dolaysyla bu gmlein kumalarn yzde
yirmi zararna satyoruz , halis ipektir, be sene yka, tle,
giy . . . Ne rengi atar, ne parlakl gider ! "
Dkkannda byle seme, sudan ucuz, hem dayankl ,
hem k bir kuma olan adamn niin srtnda baka cins
maldan gmlek tarlna dikkat edemezsiniz. Birka yka
nta solar, ahrem ahrem ayrlr. Sakn ikayete gitmeyiniz;
zira kabahatti siz karsnz, siz utanrsnz.
"Ykamas n bilmemii er! " der ve ipekli kumalarn na
sl ykanmas lazm geldiine dair bir ders verir, ailenizin ev
kadnlndan bile pheye drr!
te bu dkkanc diplomattr. Michelet'nin yazd gi
bi: "arabn almaya ikna iin bir dkkanc ra size on
Talleyrand 'dan fazla diplomatlk yapar! "
Asl diplomatlk kprden geineeye kadar ayya day
demektir. . . te esasl kaide bu! yle:
Geme lanet kprsnden ko apartsn su seni!

nasihati ne siyaset, ne de halk dilindeki diplomat manasma


san ilerden deildir. Lanet kprsnden geersin . . . Hem
de kpr sahibine kaside okuya okuya! Suya tepesinden
bakmak diplomatlktr; neyin tepesinden bakarsan bak . . .

1 68
Aknt seni apartmasn da . . . Gayen nedir? l rma a a k ?
ster eytann omzunda, ister peri kzn n ve y a ndcklt ri
kanadnda ge . . . Ge de! Hem geerken nakil vas lan isn
iblis, ister melek olsun; her ikisine de ayn dili kullan: Bee
riyete faydasndan, memlekete hizmetinden, ebedi dostluk
ve krandan dem vur.
blis ise de memnun olur, melek ise de ! Lanet kpr
snden gee gee, bir gn senin de bir kpr kurabilmen
i h timali vardr.

eytan Adem' e secde etmemi. Ziyan yok, iin dnce


sen -Beni Adem namna- eytan etekle. Bir gn o eytan
kendi eteine kapattrabilirsen en byk diplomat sana der
ler. Adem babamzn dnya yaratlndan kalm eski hnc
n da karm, intikamn alm olursun .

Ne utanmaz kpekleriz,
Kimi grsek eteklerizi

tarifi, fikrince etekleyip hem de buna ramen maksadna


ulaamayanlara aittir. Etekleye etekleye , eteklenecek mevki
ye geince i deiir! Ho, btn bunlar, bilmekle beraber
benim yapacam ilerden deildir, o dahi baka mesele !
Zaten dorusu, eytan, yle denildii kadar zeki, diplo
mat deilmi: "Ben ateten yaratldm, "Adem" topraktan . . .
Ona secde edemem ! " diye ortaya haseb. ' neseb,2 terifat ve

1 haseb: kiisel zellik


2 neseb: soy, slale

1 69
protokol koyup meseleyi Allah 'a itaatsizlik derecesine kar
mak eytanca bir zekaya delalet etmez.
Onun neticesidir ki, beni Adem, imdi, yeni yeni icat
larla eytana klah ters giydirdi. eytan dediimiz oynak ve
hain zekaya, artk, baba bindi gibi sadece kuru bir kurulma
kald .
Bir Kolonel Lawrence 'in yannda eytan, at ua kadar
payesiz kalmad m?

Mamafh saydm faydalarna ramen siz, yine halk


dilindeki manada diplomat olmaynz: Zira dolandncnn
m um u yatsya kadar yanar dedikleri gibi bu diplomatn mu
mu da, ou defa, sabah ezanma yetiemiyor!
Biliriz ki, mum snnce a alanlara yldzl gece bile
zifri karanlk grnr.

1 70
BAHAR SESLERI

stanbul 'a ilkbaharn renginden nce sesi gelir.


Bu ses nedir?
Yazk ki bahar mefhumuna uygun, airce, sanatkarca,
ho, terbiyeli bir ses, bir flt, bir ney, bir klarnet, hatta bir
kaval sesi bile deildir. Hibir mzik kaidesine, tasnifine uy
maz. N e bir melodi, ne bir serenad, ne bir senfoni, ne pre
ld, ne pastoral, ne do, ne trio, ne koro, hibir ey deildir.
Bir notasyon , bir modlasyon bile saylamaz . Sadece kuru,
kaba, kaln bir "avaze", bed bir haykrtr:
Silivri yourdu satanlarn sesi !
Bahar stanbul 'da, gfte ile, beste ile, trk ve mani ile
deil, bu grtlak zorlamasyla balar. Renk, gne, iek, ra
yiha vuslatn 1 brnden yaralanm bu gaml ku feryad
mjdeler.
Sanki ehrin gne, akamst, bir sr acayip, iri, in
san azl esatiri ku yaylmtr. Uzakl yaknl birbirlerine
hayknrlar; birbirlerini dinler, birbirlerine cevaplar verir
ler. ittike mahzunlar, zlrsnz. Sesler kesilse bile
iinize sinmi, kaba tortusunu brakmtr. Kederlisinizdir.
Ah, bu puslu, lo akam vakitleri ! . . . Srlsklam duvar
lan , ya kaplamalar , slak, yosunlu kiremitleri ile rk,
1 vuslat: sevgiliye kavuma

17 1
ksrkl stanbul ehri . . . Ve bu ehrin havasnda dolaan
yourtu sesleri !
Bunlann yasn duymayan kim vardr, hususuyla hangi
ocuk?
ocukluumda yle akamlarn hzn ile slak bir eker
paras gibi bembeyaz, gevrek, temiz yreimin yava yava
koflaun, daldn , eridiini, karanlk, nemli ehrin
ruhu iinde kaybolduunu duyar, geceye kanum anlar,
rkerdim.
Halbuki Silivri yourdu ve onu sataniann sesi bize taze
bitmi gevrek ayrlan, yeni domu krpe kuzulan haurlat
mal, zihnimizde bir bahar manzaras amaldr; ruhumu
za, son k frunalar iinde bile glmseyen yeil bir mit
serpmelidir; neeli bir name olmaldr. Zira onun haber
verdii pek yakn gnlerde kapank gk masmavi, apaydn
lk alarak, u kara, kadid aalar ieklere ve yapraklara
sarlacak, gn ve denizin yzndeki barut rengi gidecek,
firuze tatll yaylacak, bahar ulaacakur.
Sokakta baran satclarn sesi ise balar deil , kya
meti haber veren meum teliallann halka gnahlarmzdan
syrlmamz , hesap gnne hazrlanmamz bildiren hitab ,
itabdr.1
Bence , asl Silivri yourdu -keten helva ve macun gibi
trk alg ile satlmaldr.

Bahar seslerinden ikincisini damlarmzda, ncsn


krlarmzda duyarz: Kedi ve kurbaa sesleri .
Kar kadar souk kl bir ay alunda kiremitleri takrda-
1 itab: azarlama

1 72
tarak birbirlerini kovalayan ked i l c r i n a l m a v w v i , w l i
ni yorgana smsk sarl yatamda d i n l l r k c l
B u ayaz geeelerio ardndan bahar d iyo , y a )( f ' l l ' l
diye . . .
Fakat kurbaa sesi duyulunca beklenen bahar art k ya
n yarya gelmitir. Hava serin de olsa kurbaa amatalan
nn krlara yayd bir lk nefes vardr. Bu, hususuyla gece
vakti, daha iyi hissolunur. Geceler, balara doru , ok defa,
bir kubbe alu gibi durgun, kuytu olur. Bir aaca dayanr,
uzaktan dereyi dinlerim. Skunetli dere , imdi zerinde be
yaz ses habbeciklerP srkleyen bir amatac su olmutur.
Sanki yosunlan para para kopmu ve bu kopan paralar
kurbaa ekline girerek canlanm, birer ses mekanizmas
kesilmitir!
Kurbaa sesi uzaktan di nlenir ve o bed haykrmalar
havann geniliine yaylnca sertliini kaybederek bir ahenk
halini alr. Bahan , ara vermeden cokunca uurlayan, alk
layan bir konser! Kurbaalar bahara, austosbcekleri yaza
kaside okuyan geveze nedimler, dalkavuklardr. Bahan ve
yaz onlar pohpohlarlar.
Kurbaa sesinin alafranga konserinden mahrum kalm
bir bahar, eksik bir bahardr. Nitekim austosbceklerinin
alaturka saz fasl kanmayan yaz da, yle noksandr. Birinde
su, ikincisinde aa yok demektir. O halde bir l bahan ,
bir l yaz iindesinizdir.
Sulak yerlerde bahar geceleri kurbaa sesleri bana de
reden deil, gkte vcldayan yldzlardan iniyor gibi gelir.
Gk bir durgun, serin su yatadr ve yldzlar da, sesleri arza
1 habbe: tohum

1 73
kadar akseden ktan yaplm hrsl, muhabbette kurbaa
lardr.

Fakat baharn daha nazik, daha nazenin bir baka sesi


vardr:
Hafif rzgarl bir gnde, yeni ieklenmi bir badem
aacnn altnda durunuz. Bilmem bu dediim bahar
rzgarn iyice hatrlyor musunuz? O, daimi surette esmez.
Be, on dakikada bir, grnmez bir dalga gibi gelir, aalar
kucaklar, atlar, gider. Sonra, neden sonra, bir yenisi gelir
ki, rzgardan ziyade bir nefes, bir okama, bir ptr. te
bu rzgar badem aacna sarlnca iittiiniz bir ses vardr;
ieklerin titremesinden , rpnmasndan kan ok ince bir
name, bir rperme ve uzunca bir "ah ! " . . .
Bunu dinlemek bahar zevklerimden balcasdr.
O hareketsiz, sessiz duran iekler, birdenbire, bir ku
caklama basknna uram krpe vcutlar gibi titrerler . . .
Sonra bayltc bir buse altnda kalm gen azlar gibi , g
slerinden kopan bir "ah ! " ile gizli, ksk, mahcup, feryat
ederler.
Bu kavuma o kadar lk, sihirlidir ki hava iek koku
suyla dolar. Daha sonra yznze, yerlere , sulara hafif, be
yaz, ipek birka damla der:

"Dk er eear badtm i saha ab revan zre. "

1 74
KASA NNDEKl BAYAN

Geen gn, rasgele bir eczaneye girdim; bir ila alacak


tm. smini tam syleyeceim srada bir de baktm ki eczac
kalfalannn tezgah yanna kurulmu para giesinin arkasn
da, taze, gzelce, mtecessis bir kasadar hanm oturuyor.
ster istemez beni dinieyecek vaziyette . . .
Allah iin sylemeli , tertemiz maazaya, prl prl
camekanlara, kolanya ile karm "antiseptik" ho eczane
havasna pek uygun dm . . . Hele gienin san pirin u
buklu parmaklklar ardnda, kafesinde kanarya gibi, ha
imdi te cek, ha tt, bir zarif duruu var ki . . . evke gelsin
diye karsnda durup slk alacam geldi ! Fakat ilac sy
lemekten vazgetim ve hem bo kmamak, hem de hanma
tuvaletime merakl salam, shhatte grnmek iin yksek
sesle pahal bir sa losyonu ad verdim.
Bunun bana lzumu yoktu, zaten vniilen hassasna
da inanmyordum.
Yoluma ikinci bir eczane kt ; dalgnlkla girivermiim.
Giede gene aka paka bir hanm kz . . .
"Emriniz? " diyen kalfaya:
"Bir di macunu! " demeye mecbur oldum. Halbuki ev
de tp henz almarn vard .

1 75
Artk nc eczaneye, camndan bakmadan girer mi
yim? Bu sefer de gene fuzuli bir masraf olarak mesela tuvalet
kremi alacakum; evde de pheye deceklerdi . Oh ! Kasada
sr dinlemeye idmanl , oktan merak denilen illetten kurtul
mu, dertlere kanksam bir gzlkl ihtiyar, bir babayani
veznedar uyukluyor. Cesaretle ilerledim, kalfaya seslendi.
"Bana krk gram Karlsbad tuzu! "
Suizanna lzum yok, gryorsunuz ya, alacam ila
yle kadn yannda sylennesinde mahzur olan ksmdan
hi deil; gizli bir ilietle alakas yok. Halbuki, kazara, ya pek
yal olabilirdim, yahut da pek gen . . . O zaman , elalem ve
oluk ocuk iinde kolayca isimleri verilerneyecek ilalarla
alveriim olabilirdi.
Maamafh bunlar dnda da tesiri ho olmayan ilalar
vardr, cilt hastalkianna vesaireye mahsus merhemler vesa
ire . . . Benim aldm mshil de elbette karakulak suyu de
ildi. O ismin haura getirebilecei naho dnceleri gen ,
gzel , hatta isterse yal ve irkin bir hamnn zihninden ge
irmesine neden vesile olaym?
Hem sonra baz ilalar vardr ki , ok iyi bir niyetle alr
snz; fena tevile1 urayabilir. Mesela tifodan ev halkn ko
rumak maksadyla salatalar eczalamak iin permanganal
alrken . . . Elbette , bara bara:
"Efendiler! Bilhassa siz, kasadar bayan ! Emin olunuz ki,
ben bu ilac pek sevdiim, fakat kirli sularla yetiip ykand
n bildiim mevsim marullarn mikroplardan temizlemek
iin alyorum. Aklnza baka bir ey gelmesin ha! " eklinde
bir nutuk veremezsiniz. Paketi cebinize koydunuz mu sizi
1 tevil : bir sz baka bir alanda kullanma

1 76
bir mahcubiyettir alr; sanrsnz ki e c z a c: k a lh l a r , h i r ka,
,

mteri ve hususuyla kasadaki san bal s a l mm t t' k


,

gzl, top yasemin elli, trbe erii t makl ve olg u (,' i l k


dudakl kasadar arkanzdan manal manal bakyor:
"Hele u saianna kr dm teke suratlya bak nz, bu
yata bana ne dertler am ! " diyor. Giedeki bayann ver
diim paradan bile, bana bakarak irenmesi ve kad ucun
dan , yle, pek temas etmeden tutarak ekmeye atmas pek
mmkn !

Sakn, benim kasalara kadn oturtulmasna aleyhtar ol


duumu sanmaynz. u fikirdeyim ki, gzel bir veznedara
verdiiniz paraya daha az acrsnz. Onun bir "mersi ! " yahut
"teekkr ederim ! " demesi hemen hemen bir iskonto yerine
geer. Elbe tte Barba Kosti'nin veya Milran ustann "kesene
bereket! "in den daha i ac , hatta daha uurludur.
Beyolu'nda piyango bileti satan baz dkkanlar var ki
nlerinden geerken, byk ikramiye kmadan ewel insa
nn kendisi ileden kyor ve ikramiye hlyas da katmer
li oluyor: Alacanz deste deste liralar zerinde -Fransz
banknotlarnda olduu gibi- birer de dilher kadn ba g
ryorsunuz, iki hasret ekiyorsunuz !
Elbette dikkat etmisinizdir; gie arkasndaki bayanlar
hep gzelcedirler; gzelce grnrler. Bu, vcutlarnn
kusuru grlmediindendir; boylarn, boslann anlamaya
elde bir mikyas1 bulunmadndandr. Sonra para aldklar
iindir: Para alrken her kadn -farknda olmayarak, cinsi
bir cazibe ile- tatl bir hal taknr, dudaklarna ho bir tebes-
1 mikyas: lek, l

1 77
sm drr; gzlerinde halavetlP bir fer dolatnr. Eline
dokunan paradan holanr, holannca da, bittabi, holar!

Peki, diyeceksiniz, kadn veznedar bulunduran eczane


lerde telefon blmeleri nevinden kapal ve hususi bir yer
mi yapmal? Eczac kalfasyla ieri girip siparilerinizi, fskos,
kulaklara m verecek, al al, moru mor mu kacaksnz? Bu,
daha phe verici deil mi?
yle! Fakat benim istediim udur: Kadn kasadarb
eczaneler, gielerini eczac kalfasnn alt tezgahn en
uzak tarafna yerletirmelidir.
Zira beeriyet iin, ne yazk ki, eczane her zaman gzel
ekilli ve ho rayihal kutular ve ieler derlerneye girilen bir
yer deildir.
Eczaneler biraz da gnah karmaya kotuumuz mah
rem snaklardr.

1 halavet: sevimlilik, tatllk

1 78
YENlCAMl SAATl

Geldiimden beri, her nnden geite, eski alkanlk


la, elimi saatime gtryorum . Fakat baknca, ufak bir ke
derle duraksyor, yoluma devam ediyorum.
Yenicami saatleri ilemiyor.
Bu ifte saat, o zamanki tabirlerle biri alaturka, br
alafranga, istibdat ve merutiyet stanbul 'unun en doru
ayarn gsterirdi .
Dedem, babam ve ben , belki de yedi gbek stanbul'da
gml ecdadm, asrlarca, ona bakarak saatlerimizi ayar et
mitik.
Asrlarca stanbul halk , onun nnden geerken, bir
nevi selam ve tazime, hatta ibadete benzeyen merasime tabi
olmutu: Gzler yelkovanlara evrilir, eller saatiere gtr
lrd.
Yenicami muvakkithanesi, sanki, Kore 'de, Tibet'te,
Annarn 'da bir ilah mabedi , saati ise acayip dinlerin revata
olduu byle uzak ark memleketinde bir ilah heykeliydi;
kendine mahsus iaretlerle selamlanmas , nnde bir eit
istavroz kanlmas adetti.
Her gn bir milyonun yansna yakn kalabalk, eitli,
renkli, tp tp yryen bir halk bu ayini yapard . Sabah,

1 79
akam, iki kere, iine giderken ve dnerken yapanlar da ok
tu.
O, imdiki elektrikli saatler gibi aceleci deildi; durup
durup hoppaca atlamaz, saniyeden saniyeye ocuka sra
mazd . Bana bu zamann saatlerinden daha ar, daha vakar
l, baka bir kreye, baka bir gne manzumesine mahsus
l ile iler gibi grnrd. Atl arabalara, atl tramvaylara,
fotin kundural efendi yryne yakan bir temkinli, ihti
yatl ilerleyii vard . Glgesine basmaktan, kanncay ezmek
ten rken bir yry!
"Saatiniz ka? " diye soruldu mu, gurura benzeyen bir
tavrla, mesela:
"Bei sekiz geiyor, " derdik ve ilave ederdik. "Yenicami
ayar . . . "
Yenicami ayan karmzdakine emniyet verirdi ve
stanbul 'un yerinde sayan aheste nakil vastalarn o saat
idare eder, harekete o geirirdi.

ebi yelday muvakkitle mneccim ne bilir?


Mptelay gama sor kim geceler ka saat?

beytini mektepte ilk rendiim gn, gzmn nne he


men Yenicami saati gelmiti ve bu saatin alundaki pence
releri sk demir parmaklkl ta kovukta, minderli sedirine
bada kurarak hatim sren muvakkit. . 1 .

O zamanki ocuklar iin saat yalnz Yenicami saati ve


muvakkit de bu saati kuran adamd .
Genliimde ben bu muvakkit efendiye gpta ederdim:
1 muvakkir: gnee bakarak namaz vakirlerini bildi ren kimse

1 80
Btn bir payitaht onun ayarlad saatle oturu p kal kard ;
zamanmzn, hayatmzn nazm o idi ve bu hkmdar
lna ehemmiyet vermeyerek ne kadar alakgnlllkle
keye ekilmi yaard l Eseri alemin nnde durur, ken
disi gze grnmezdi . Gaipten bir kudret, bir tanr ilham
idi.
Gizlendii ta yuva, bana acayip, efsunlu, perilerle mes
kun bir trbe gibi gelirdi. yle bir trbe ki iinde kafatas
zaman lsne yarayan kank aletlerle dolu bir yan l
bannrd. El ayak ekildikten, nndeki o maler ve insan
seli dalp durulduktan sonra sanduka usulcack kmldar,
sessizce alr, iinden ufak tefek, gzlkl, kafas kocaman,
vcudu sska bir hayalet syrlr, bast duyulmadan yrr,
gelir, alretten ald bir emirle yelkovan dzeltir, saati,
tyler rpertici bir zincir sesiyle kurar, yine szlerek san
dukaya girer, kaybolurdu. Fakat lo, izbe , ta duvarl mu
vakkithanede "Tk! Tk! " yreinin intizamla att daima
duyulurdul
Ve stanbul'da sabah ezanlan bu saatle okunur, ho
rozlar onu bilerek ter, gne onunla doar, vapurlar ilk
ddklerini ona uydurarak alar, ehir byle uyanr, byle
harekete gelir, yine byle, onun ilettii saatle, gever, su
yrtrd.
Yenicami saati fermanna boyun eilen tam bir "ehin
ah "1 idi .
Padiah yasa gn srer, padiahlar ve fermanlar
devrilir, fakat onun sultanl saniye amadan, hkmn
yrtrd.
1 ehinah: ran hkmdarlarnn san, en byk hkmdar

181
Yine, dn, nnden geerken, eski alkanlkla elimi sa
atim gtrdm, gzm yelkovanma evirdim.
kisi de durmutu.
Tam o srada ehrin zerinde, insan yerinden sratan
bir canavar haykr iittim.
Grltl asra yakan tiz, sert, hain le dd . . .
Zannettim ki Yenicami muvakkithanesine bakarak asr
larca saatlerini ayar etmi cedlerim ve cedlerim zamannda
ki ller, imdi, mezarlarnda rkm, acayip bir titreyile
silkiniyorlar:
"Acaba ' Suri srafl' mi alnd? Kyamet gn m? " diye
kadit kemiklerini derleyip yerlerinden kalkmaya yelteniyor
lar.

1 82
BR HATADIR OLDU!

"Efendi , " dedim, "niin yere tkryorsun? "


"Ya nereye tkreyim? Suratma m? "
aaladm. ki sebepten: Herif iri yan idi, ben d e kaba
ca cevap versem dayak yiyebilirdim. Sonra, "Yere tkrme
yiniz" yazsnn altnda " te uraya! " diye gsterebileceim
bir kase, anak, vazo filan da yoktu. Ho, olmas da art de
ildi.
Geip yoluma devam etmeliydim; izzetinefsime dokun
du:
"Buyurunuz karakola! " dedim.
"Memur musun? "
"Hayr. Fakat oku, bak ne yazyor: En yakn polise haber
veriniz ! "
"Ne duruyorsun, ko, haber ver! "
"Peki ama, sen o zamana kadar kaar, gidersin ! "
"Tkrmn banda bekleyecek deilim ya? "
Bu da doru . . . Gene duraksadm. in iinden haysiye
timle kurtulmann aresini anyordum. Yumuamay tercih
ettim:
"Maallah , " dedim, "siz bu meseleleri anlamayacak
adam deilsiniz. Belediyenin yasanda hepimizin shhatini

183
korumak gayesi gzetilmiti. Bulak hastalklardan korun
mak . . . "
Szm kesti :
"Bende verem surat var m? Hele iyi bak! "
Hakk var, pulad gibi bir vcut; Zaten korktuumuz
hastahn alameti yznde, bedeninde belli olsayd kork
mayacak, ilk terbiyesizce szne kar tokad atacaktm. Sa
de verem deil, shhiyemizin Sirkeci ganna yaptrd sari
hastahklar levhasndaki frengili, bitli, uyuz, sarho ve sair
illetiileri de gsteren alametler onda mevcut deil. am yar
mas bir adam: Omuzlar geni, kollar adaleli, kan gr, sesi
stma grmemi, gzler ferli . . . Shhat mostras ! l Mamafh
yenilmi olmay hala izzetinefsime yediremiyorum:
" lk polis noktasna kadar arkanzdan geleceim. Mede
ni vazifelerimizi ihmale ahmamalyz; hkmetin tavsiyesi
ne riayet edeceim. "
"Sen bilirsin ! "
Bana dikkatle bakyor. Yzmde, halimde bir ey aryor,
bir hkm vermek istiyor ve sonra soruyor:
"Bakrky civarnda m oturuyorsun?"
Dalgnlma geldi :
"Hayr, " dedim, "yazn Yeilky'de oturuyorum, imdi
ili ' deyim. "
"Bu yaz Bakrky'e tan ! "
Benim zamanmda, eskiden, o manada Topta kullan
lrd . Arkasndan be, on adm kadar gittikten sonra ne de
mek istediini anladm; anladm ama i iten gemiti, cevap
srasn karmtm. Teselli noktasn buldum; imdi dedim,
1 mostra : rnek, model

184
ona karakolda dersini verirler; oturaca yeri gsterirler.
Yrrlk, yrrlk.
Ara sra dnp bakyor, glyor. Hiddetinden ziyade bu
gl kanma dokunuyor. "Acaba vazgesem mi? " derken
glmsemesine tutulup peini brakmyorum.
Nihayet aradm yerin nndeyim:
"u giden iri yan adam, demin, kpr zerinde yere t
krd. "
Yzme bakyor, duruyor.
" . . . Hem de tam levhann altna, ' yle ey yapmaynz! '
diye yazl yerin nne tkrd. "
Ayn bak.
" . . . Tutsanza gidiyor, kalabala karacak, aman ka
masn ! "
"Tutsanza! Kamasn ! . . . " cmlesi zabta zerinde tesir
lidir, zemberei harekete getiren bir efsunlu szdr. Bir po
lis koup arkasndan omzuna vuruyor, bir ey sylyor. Hah ,
ite beraber geliyorlar; intikam saati yaklat !
Parmamla mevkufu, 1 korkusuz, ta suratma doru eli
mi uzatarak gsteriyorum:
" te, bu zat tkrd. Belediye nizamna, emrine aldr-
mayarak tkrd; hem de levhann nne tkrd. "
Soruyorlar.
" yle bir ey yaptnz m? "
"Hayr."
Bana dnyorlar.
"ahidiniz var m? "
"Hayr. "
1 mevkuf: tutuklu

1 85
apa oturduumu anlyorum; meram anlatmaya aba
lyorum.
"Herkesi yolundan alkoyup buraya getiremezdim ya?
Grenler oktu, fakat halk byle eylere aldrmaz; bir ksm
da iinden olmak, karakoliara dmek istemez. "
(Biz ne yapalm manasnda yzme baklar.)
" . . . Ama, elbette, belediye bu levhalar ast zaman za
btaya talimat vermi, ihbar edenlere bir kolaylk gstermi,
meseleyi pratik bir ekle sokmutur. "
Ben byle rpnrken iri yar, hastalksz, am yarmas
adam, adaleli kollarn saliaya saliaya oktan yanmzdan ay
rlm, kalabala karm, kaybolmutur.
"Gidiyor, gitti ! "
" yi ama, dnnz, yere tkrd diye gsterilen her
vatanda ahitsiz, uhutsuz cezaya arpamayz ya? Gareze
mstenidse,1 tezvirse,2 intikam almak iinse?"
Karmdakinin de hakk var. Alnmda souk ter damla
lan biriktiini, fenalatm , hatta akas , yaptm iten
utandm duyuyor, anlyorum . . . Bir hatadr, oldu . . . Ber
bat haldeyim; karakoldan ne tarzda, haysiyetime biraz uy
gun olarak kmann yolunu aryor, bulamyorum. Halim
den anlayan memur, bir i yapm olmak iin nefes alaym,
kendimi toplayaym diye bana ismimi, sanatm soruyor.
Sylyorum.
Bir sual daha:
"Semtiniz? "
Demin yere tkren adamn semtimi sormas, yaz iin

1 mstenid : dayanan
2 tezvir: yalan, dolan

1 86
yer tavsiyesi hala hatnnda ya . . . Hiddetliyim ya Davan
. . .

kaybetmi, aknm ya . . Dalgnlkla n e cevap veriyorum ,


.

biliyor musunuz?
"Bakrky! "

187
KAR VE KI

Benim ocukluumda, otuz krk sene evvel , stanbul 'da


uzun klar olur ve srekli karlar yaard . Acaba drt mevsi
min hkm o zamandan beri deiti, yahut stanbul baka
bir iklime mi tabi oldu? Bittabi, hayr. . . Fakat hkmeti ida
re etmek usullerinin mevsimler zerinde bir tesiri vardr.
Bu szmle iyi veya fena bir hkmetin soua veya scaa
nfuz geirmesi ihtimali hatra gelemez. Politika iptilas 1
bende hibir zaman bu derece tarafgirane, ilim ve fen ds
turlanna aykr , akl ve mantk esaslanndan an fikirlere
meydan amamtr. Demek istediim udur: Merutiyetin
ilan halkn rahatn kard ; kzlca bir kyamet kopmu,
herkes tedirgin olmutu.
Birdenbire hayat mcadelesine atlan, geinmek tela
na tutulan, lm korkusuna urayan, seyyah ve seferber olan
uyuuk halkn ba iinde divane kafalanna has bir mantk
szlk kasrgas hkm sryordu. Harp, harik,2 tensikat ve
ihtilallerden kimse gzn ap da kn, yazn anlayam
yor, baharn, gzn gremiyordu. Smscak mevsimlerde

1 iptila: dknlk, tiryakilik


2 harik: yangn

1 89
asgn, basgn korkusuyla tir tir titrenildii, buz gibi geceler
de yangn ateleri arasnda rpma rpma kan ter iinde
kalnd oluyordu. Papatyalar m ayor, karlar m yayor;
pus mu basyor, gne mi yakyor, pek farknda deildik.
Evvelce, hkmleri ar ar seyredilip safas srlen
veya cefas ekilen drt mevsim de aklmz gibi karm, i
lerimiz gibi bozulmu, ahali gibi birbirine girift ve umuru
devlet gibi altst olmutu. Drt mevsim de nazarmzda mil
let ve memlekete dnmt, hercmerce uramt . Bu hal
tam yirmi sene srd.

te onun iindir ki, isiz gsz, dncesiz korkusuz,


bir lokma, bir hrka, fakat asude yaadmz eski klardan
doya doya gam alabilir, bu sebeple onlar daha uzun zanne
derdik. Birok tatl hatrat ile ssl ve dolgun olduundan
eski karlar ise bize daha srekli grnrd.
O zamanlar mevsimler, geceler ve gndzler gibi
hakimdi. Sonradan, ihtilal devresinin gz atrmayan aman
sz fasllar arasnda tabiatn drt mevsimi daima, birbirinin
iinde, izsiz ve zevksiz, silinip gitti . . .
Eski stanbul kara kla bembeyaz kar grr grmez ev
vela grtlak merakna derdi . Mutedil havalarda ekseriyetle
pek hafif yemekleri, sebze ve tatllar , mesela asma yapray
la ufack et dolmasn, kuru bamyal ebegmeci veya zeytin
yal spanak kkn tercih eden, terbiyeli kereviz, sigara
brei, kays hoaf gibi yan erez, sudan eylerle avunan
halk kar yaar yamaz ar yemekiere can atard . Evin efen
disi, derecesine gre , abaya, aya, a kadna, alretli
ine veya karsna o gn derdi ki:

1 90
"Daireye gitmeyeceim; leye kzarm ya l c km e k l l'
bir tarhana orbas yapsanz da stne k rmz bibt:r gezd i
rerek bir ala isek! "
Bu ekildeki tarhana orbas karak gnlerinin ba ye
meiydi; zengini, fukaras buna iltifat ederdi . Baz kk ev
lerde ise ikembe orbasna bavurulur; hizmeti kz eline
kaseyi alp gider, semtine gre en maruf dkkandan yap
tnp getirdii bol yumurtal, bol kpkl, bol biberli or
baya, oluk ocuk, apurdata apurdata kak attnrd. Et
yemeklerinden souk havada kibarlar hindi dolmasna kaz
kzartmasna rabet gsterirlerdi; ufak aileler kimyonlu s
r kftesi, hi olmazsa kapuska dediimiz ok biberli laha
na piirirlerdi.
Byk evlerde, bazen hanmlar, a haricinde harem
mutfana girerek kar erefne, kemali itina ile tel ve yas
s kadayf , yahut bol kaymakl glla yaparlard . O srada
selamlkta aba da tepsi veya altst brei aar, bakiava
hazrlard .
K yemekleri arasnda midye ve balk dolmalannn da
mhim bir mevkii vard ; frnda kefal pilakisi, nohutlu i
kembe yahnisi, erkes tavuu, paa, yourdu kebap da ar
yemekler meyannda sayldndan bunlara sra geldiini
ancak kar veya karayel htar ederdi. O devirde her ey pa
ra, hkmet, memuriyet sabitti . Kar, insann gnlne korku
deil, midesine itiha verirdi ve bu itibarla evlerde ziyafetler
birbirini velyederdi . 1 Bilhassa gece topluluklan rabet bu
l urdu.
1 vely: birbiri ard sra gelme

191
Gece topluluu demek, biraz da scak leblebi ile ala Ve
fa bozas imek demekti.
Aradan ne kadar seneler geti . . . Fakat bunca inklaplar
ve ihtilaller, bu kadar sergzetler ve gurbetler hala dma
rnn iindeki bir boza iesinin canl manzarasn silemedi.
Aznda pembe kattan sargsyla, pul ieden yamru yum
ru, lekeli benekli, alelacayip yaplm bir boza binlii imdi
karmda, elimle tutacakmm gibi duruyor ve bir mahbube
hayali gibi bana gemi gnlere, geen genlie hasret ek
tiriyor!

Hal ve vakti yerinde olan uakl evler iin mahalle ara


lannda dolaan bozaclardan alveri etmek ayp saylrd .
stanbul' un bir ksm ahalisi, uzak olmasna bakmaz, bozas
n Vefa' dan, dier ksm da Nuruosmaniye 'deki dkkandan
aldrrd . Sokak satclarnn bozas kepek kokar ve enisiz
olurdu.
Ben bunlarn karl gecelerde, vahi kular veya yaral
hayvanlar gibi acayip, rpertici, dndrc seslerle hay
krlarn, kk cam fenerlerinin yarm aydnl iinde
hayal meyal grnen kukuletal korkun ekillerini, ufak ev
lerde camiara vurularak arllarn , sonra kar rtm dar
sokaklara ktan emberler serperek gidilerini pek sever,
dinlemesine ve seyrine doyamazdm.
Bozaclar ekildikten sonra sra gece simitilerine gelir
di . . . Gece yanlarna doru ehir iine scak, k ur k ur, latif
bir susam ve frn kokusuyla semt semt yaylan bu be paralk
nefs simitler, akam yemeini erken yiyip de "papazkau "

192
veya "fincan " oyununda gecikenler iin mkemmel bir kah
valt yerine geerdi. Bilhassa kaar peyniriyle beraber yenir
se buna doyum olmazd .
Beyolu dn, sabaha yakn , Unkapan fnnndan
kor gibi kzgn ve kzarm olarak alp yediim, yiyerek yoku
a trmandm geceler genliimin ve haanlmn bugn ,
yad ile avunduum kymetli hatratanndan saylr.
Eski stanbul halk evlerde misafire ay ikram etmez;
ay, shhatini ehemmiyetle dnen bu halk iin, sinir bozu
cu ve uyku kanc addedildiinden rabet grmezdi. Fakat
sohbet ve oyunla geciken misafirlere yemi kard . Byk
ve cilal bir tepsi iine ayr ayr tabaklarda mevsim meyveleri
sralanr, smscak odalarda laf ve kahkaha boBuunda az
damana yapm nsafirlerin harareti bastrlmak, ackan
Iara da bir yardm olmak iin, giderayak nlerine konurdu.
Bir ismi de avam lisannda Engr olan Ankara armutlan ,
Sinop ve Amasya elmalan , Yafa ve Trablus portakallan , Bur
sa kestanesi, nar, kuru zm, kuru fndk ve ceviz gibi eit
eit gzel eylerle dolu yemi tepsileri gzler alr, itihalar
kabartrd .
Nar ayklamak iin byk konaklarda zenci kalfalann
ellerine mracaat olun urdu; beyaz halayklar ve hizmetiler
bu lekeleyici iten muaf tutulmulard . Ah, o siyahi , simsiyah,
kmr gibi siyah , ah o beyaz, bembeyaz, kar gibi beyaz kal
falar. . . Bu satrlan yazarken siyah il erden benim tahamml
edilmez yaramazlm ve huysuzluumu beyaz dilerinin ay
dnlk tebessmleri ile yattran iki muhterem simay , "Ka
demhayr" ve "Konce "yi hatrlyorum . . . Sonra, beyazlardan

1 93
da baka manadaki yaramazlm, yani apknlm bast
ran iki , tatl tebessm, tatl hayal zihnimde canlanyor.

Vaktiyle stanbul 'da kar yanca, kalemler tenhalard .


Bir defa yal bal ufak memurlar bunlar ekseriyeti tekil
ederdi, zira kimse arzusu olmadka tekade sevk edilemez
ve tekat yan bulanlar iin de devam kimse mecbur tuta
mazd . . . Byle gnlerde mangal veya soba bandan ayrl
mak istemezler, srtta hrka, bata takke, evin tekir kedisiyle
kar karya uyuklamay tercih ederlerdi . Bunlar uyuklaya
dursun, kadnlar mutfakta souk mevsime has biberli, ba
harl yemekler hazrlamakla megul olurlard .
Byk memurlar, kupa arabalanyla sarnur pal tolanna
gvenerek yle bir aralk daireye urarlar, birka sigara, bir
iki kahve, be, on ift laf, tekrar konaklanna dnerlerdi. i
tatile uramak yle dursun, bilakis oalan ve gleen biri
varsa o da aba idi. Mamafh onun alt mutfak, ha
mam klhamndan sonra dnyann en scak yeridir.
Eski konak mutfaklannda kok kmryle snan sekiz,
on gzl dkme yemek sobalan vard; yekpare ate kesilir,
kzll gz kamatnrd . Aba deyip de gememeli; bir
ka kere tahassrle yad ettiim gibi bir konak abas m
him bir ahsiyeti temsil ederdi: Ayanda limon kf alvar,
srtnda san srma cepken, belinde bir deirmi lahur al,
boynundan aa sarkm gm samal bir kstek, ucunda
drt yz dirhem eker bir priyol saat. . . O ne reftar, 1 o ne
gftar,2 o ne heybetti ! Kahve ocanda ba sedire kemali va-

1 reftar: gidi
2 gftar: szler

194
kar ile bada kurup savat1 ilemeli ttn malfazasndaki s
kee gbeinden yle bir tutarn alarak avuolu kadna
ar ar san , mercan kalnal baa kutudan bergamot ko
kulu Amerika enfyesini itina ile ekii gzmn nnden
gitmeyecek canl manzaralardandr.

1 savat: kara nak

195
BOY BS

Kadnlanmz boylaunak lazm.


Uzun kenin bu ii grmeye yaramad anlaldn
dan artk meseleyi kunduraclann elinden almal, baka bir
yoldan, fen ve ilim yolundan halle almalyz.
"Normal " bir boyun verdii gzelliin yerini hibir ss
gayreti tuunuyor. Ne kays renginde pudra, ne devedikeni
kirpik, ne garibaldi trnak . . . Hatta ne de krk, ne de yeni
biim apka!
Sokaklarda dolarken dikkat ediyorum: Hanmlanmz
da gml tilkiye fazla bir rabet ve yersiz bir gven var.
Krk, sanki pee ile kee gibi her ayb , her kusuru, boy ek
sikliini ve yry ahenksizliini rtyor.
Halbuki daha ok meydana kanyor.
Boy denizde, atta, arabada, krek ekerken, tenis oynar
ken, hele dansta, hele yolda, her yerde, her ite, gezerken
ve otururken, koltukta ve yatakta, daima lzumlu ve klasik
hsn itibanyla art. Hemen hemen medeni bir art!
Uzunca boylu bir erkein yannda ksaca bir hanma
rasgelince gzmn nnde bir "grafik" tablosu tecessm 1
ediyor: Cumhuriyet devrinden evvelki mektep talebesiyle
imdikini gsteren bir mukayeseli resim !
1 tecessm: cisirnlerne, belirrne

197
Kadnlanmzn niin bana, bu defa, ok ksalm grn
mesinin sebebini bulur gibi oluyorum: Eskiden araf ekse
riya siyah renkliydi; koyu renk uzun gsterir. Spor keye
rabet yoktu; bu, iki, santim epeyce fark hasl ederdi. Ba
tan yukansn ykselttii iin boyu ksaltan apka da kulla- .
nlmazd; onun tesirini de hesaba katmal . imdi ayrca, bir
bela daha zuhur etti: Etekler tekrar ksald. Ksa etek boysu
zu bsbtn indirir, yerden yapma eder.
Fakat btn bu bak ve gr oyunlarndan baka orta
da daha ciddi bir hal var: Yeni nesil ok ksa boylu yetiiyor.
Neden acaba?
Bilirim ki gzellik ksa boyluda da kaybolmayan bir me
ziyettir. Oya gibi gzellikler vardr ki ufak tefee pek yarar.
Fakat her gzellik boysuzu amaz; ksa boya ihtiyac olan g
zellikler, ehreler vardr ve okluk da bylesindedir.
Ben boy taraftarym.
Krklere brnm, boylu bir kadn ne "ahane "dir!
"Dnyay ben yarattm! " der iddiasna kadar varamayacam
ama "u camekanlar, u maazalar stndeki apartmanlar
benimdir! " manasnda bir mal sahiplii tavr tar. Ksa boy
lu ise, kendisi ne kadar sevimli, gzel olsa bir ireti hali se
zerim.
Midilli ho bir mahluktur; fakat ksran yerini tutmaz.
Pekinuva cici ve lks bir dosttur, fakat onda ne taznn es
tetik hatlar , ne bir ngiliz "Seter"inin gz sevindiren tabii
endam vardr. ampanyan n ancak boylu ve narin kadehe
yakmas gibi kadnn k benlii de bodur ekle yaramyor.
Fskiye ge, aya ve gnee uzand zaman daha zariftir, na
nal ve gnl alcdr; suyu ksld vakitte deil ! Kadnda
imek gibi uzun ak, havai fiei gibi boylu ak heyecanl
oluyor. Boy ziya gibidir, serpilip uzanmas iirini artrr.
198
Geen gn Enderuni Vasfn divanndan:

O gl endam bir al ala brnsn yrsn


Ucu gnlm gibi ardnca srnsn yrsn

beytini okurken gzmn nne ne Lilian Harvey, ne An


nabella, ne Claudette Colbert geldi . . . Bunlar pek irin, pek
eker, etlerini karldes gibi beyaz ve diri , ayrca manfetlerini
ho ve sevimli bulmakla beraber; tutup elimle, okaya kok
laya masamn stndeki incecik vazoya bir yasemin demeti
gibi yerletirmek veya bahmn cam rafna beyaz mine en
fye kutular gibi dizrnek istemekle beraber!
O iirin nme getirdii modern tablo yledir: Byk
bir "palas"n geni bolnden ihtiaml boy ile suare elbise
sinin eteklerini sryerek geen bir feyizli kadn . . . Belki
de bir Zarah Leander, bir Joan Crawfond, hele bir Edwige
Feuillere !
ittiime gre ksa boylu yldzlarn ayaklar altna, ak
roln oynayan uzun boylu erkeklerin, mesela bir Gary
Copper'in yannda, sinema hilesi olarak yksek kutular ko
yarlarm . . . Bunun hakiki hayatta tatbikine imkan yok!
Hem bilmem dikkat ettiniz mi? Tarihe yer etmi byk
kadn tipleri, Semiramisler, Salambolar, Mesalinalar, Tevdo
ralar, Pompadurlar vesaire bize -olduklarnn belki de aksi
ne- hep uzun boylu imi gibi grnrler. Bu onlarn boyla
rn bilmediimizden deil, tarihe gemek iin boylu boslu
olmay daha yarakl, daha elverili bulduumuzdandr . . .
Napolyon 'u ve Kleopatra'y , ben, epeyce zaman olduk
a uzun boylu sanmtm. Yaptklar hretten . . .

1 99
Yabanc lkelerde gremeyenler de Atatrk' hep yle
sanrlard .

Benim bu latifeler haricinde asl sylemek istediim u


dur:
Yolda rastladm kz talebemizi ok ksa boylu, epeyce
bodur grmekteyim. Allah vergisi saylan boy, sanrm ki,
ilmi metotlar, gda ve idrnan usulleri, birtakm seleksiyon
lada nesilden nesile ykseltilebilir. Hi olmazsa daha fazla
ksalmasnn nne geilebilir. Bu hal , mesul makamlarn
dikkatten uzak tutmamalar lazm gelen bir mesele olsa ge
rektir.
Mamafih bedbin ekilde makale bitirmeyi sevmediim
iin hemen ilave edeyim: Boy her eyi tamamlamaz, bilakis
boylu olunca, ok gze arpaca dnlrse , gzel , hatta
gzelden yksek olmak icap eder. Bu itibarla uzun boylu ol
mann mahzurlar ksalktakinden oktur. Evvela memleke
timizde uzunlua allmamtr. Sonra, yle boyu olanlarn
el, ayak gibi meydanda duran uzuvlar , bilhassa kemikleri
iridir, serttir, gze baucdr. Pek uzun boyun akl zerindeki
tesirini , bu zehab 1 da unutmamal !
Hem santim itibaryla ksa, fakat nedense orta boylu,
gzel boylu grnen birok hanm tanyorum. Bu , sanrm
giyini ilmine vukuftan ileri geliyor.
O halde , uzanncaya kadar, giyinmemizi boyumuza uy
duralm.

1 zehab: bir fikre kaplma

200
DAMLARA BAKlP DNDM

* Odann pencereleri damlara bakyor.


Bunda bir fevkaladelik yok; her ykseke pencereden
birka dam grnebilir. Fakat benimkiler bir, be, be yz,
bin deil, kocaman bir ehir parasnn, ili 'den denize ka
dar sren birka bin danma nazrdr.

* Sanki yldzlar dam olan bir acayip gkyzn seyir


iin kurulmu bir rasat kulesindeyim. Rahat u ki benim
kainatmn yldzlan bamn stne toplanmamlar, te
pemde tepinmiyorlar; bakmak iin su ien kmes hayvanla
r gibi kafan yukar kaldrmaya lzum yok. Hepsi ayarnn
altna serilmilerdir. Frenk karikatrlerinde dnyaya nazar
eden ak sakall , mtebessim halik1 benim galiba!

* Bazen yle dnyorum: Bunlar tam yldz deil


dirler; yldz enkazdrlar. Gkte souyarak artk dneme
yen, tutunamayan kreleri -bir belediye hrdavat arnbar
gibi- buraya ymlar. Hem de alt alta, st ste, intizansz
ca boaltvermiler! Kimisi . km, kimisi frlam, ou da
henz scakadr: Kiremitlerin kzl rengi bana o enkazn
halik: tanr

20 1
bsbtn soumad hissini veriyor. Zaten tten hacalar
bu yamru yumru olmu krelerdeki yan yanm yangnn
alametleri deil midir?

* Bilhassa geceleyin, mehtap nda damlar dn


drc oluyor; korkun oluyor. Abdlhak Hamid'in "d
skut ile dolu, ii maher" szn hatrlatan bir mana al
yor. Geceleri damlar dirilerin barnd, merdivenle klan
kabarm toprak altlardr; nefes alan mevtalarn inleridir.
Rya nedir? Kafamzn lmediini anlatan nefes al deil
mi?

* Damlar birer defnedir, defnelerden km kpler


dir. lerinde ne var acaba? Hlyadan vazolar, muhabbet
ten yzkler, emelden sikkeler, hrstan silahlar ve faziletten
kandiller mi? Aralarnda kara bcekler gibi dolaanlarda
deni dnceler mi?

* nsanlar damlar altnda soyunurlar. Fakat sadece


maddi soyunma m? Hayr. Ruhlar da orada plaklarlar.
Elbise ve terbiye, ou defa, bedenimizin ve benliimizin d
kyafetidir. Dam altna girip de terliimizi giydiimiz dakika
dan itibaren hviyetimiz de soyunmaya balar.

* Bizim dam altnda yaptklanmz gvercinler, kumru


lar ve kediler dam stnde yapyorlar. Damlarn sesi ve ss
bunlardr; altnda neler getiinin birer remzi 1 gibi stne
kondurulmulardr.

1 remzi: simgeli, simgesel

202
* Siz bacalarda bir arballk, bir eski zaman flozof
luu hali sezmez misiniz? Dumanlar bana balanndaki isli
felsefe dnceleri buram buram danya vuruyor zehabn
verir. Tnekte bindiler ve damda hacalar kadar derin d
nceye dalmay hibir ekil temsil edemez. Bazen bu man
zaradan yle sklyorum ki, hacalar sarsmak, kmldatmak,
"tefekkr"den kurtarmak istiyorum.

* Byk binalarn kta kta, yan yana, balan kat apkal


baca dizileri bana, nedense nc Napolyon 'un Solferino
meydan muharebesine ait tablolan hatrlatyor. Tpk o re
simlerdeki gibi bu hacalar da yere yatmay bilmezler, avcya
yaylmazlar, dimdik ve birbirlerine yanlanndan yapk, ate
hattna yle, kahramanca gs gererler!

* Ay, dikkat ederim, damlara basmaktan ve bacalara yas


lanmaktan ok haz duyuyor. Tepemizde kedimsi, yumuak
ve tyl bir gezii, kendine bir e aray var. Ay bana,
denizde ykanr, sonra dama kp kurunur gibi gelir.

* Damlann aladn hepiniz bilirsiniz: Yamur altn


da . . . Fakat gldn de ben grdm: Kra yad geee
lerin sabahndal Hem k, hem de su olan , hem kara ben
zeyen, hem ter gibi dizilen bu taze, neeli, inci ey damlarn
bir tebessm oluyor.

* Benim bam da bir damdr. Kenannda kah kumru


lar ten, kah gvercinler pen, kah kediler gezinen bir
dam . . . Gzel fkirlerin muhabbet veya zevk duygularnn

203
dolat dam! Baz insan balannn damnda baykular yuva
kurmu; bedbinlik mekfu tuunutur; kargalar kanat rpar,
puhular gz aar. Benimkinden , isterim ki, kck, sevim
li, hiten, fakat ho fikirler rpnsn, sereler cvldasn !

204
Refik Halid Karay'n Eserleri

An
1- Mine/bab lelmihrab
2- Bir mr Boyunca

Hikaye
1 - Memleket Hikayeleri
2- Gurbet Hikayeleri ve Yeraltnda Dnya Var
3- Memleket Hikayeleri - Genler in
4- Gurbet Hikayeleri - Genler in

Kronik
1 - Bir Avu Sama
2- Bir im Su
3- lk Adm
4- Makyaj/ Kadn
5- Tanr 'ya ikayet
6- Nesil Hayat
7- Nesil Hayat - Genler in

Mizah
1 - Ago Paa 'nn Hatrat
2- Ay Peinde
3- Deli
4- Guguklu Saat
5- Kirpinin Dedikleri
6- Sakn A ldanma, nanma, Kanma
7- Tandk/arm
Roman
1 - A nahtar
2- Ayn Ondrd
3- Bu Bizim Hayatmz
4- Bugnn Sarayis
5- ete
6- Dii rmcek
7- Drt Yaprakl Yonca
8- Ekmek Elden Su Glden
9- ki Cisimli Kadn
1 0- 2000 Yln Sevgilisi
1 1 - stanbul'un Bir Yz
1 2- Kadnlar Tekkesi
1 3 - Karl Dadaki Ate
1 4- Nilgn
1 5- Sonuncu Kadeh
1 6- Srgn
1 7- Yerini Seven Fidan
1 8- Yezidin Kz
1 9- Yzen Bahe

Refik Halid Karaya Dair Bir nceleme


Refik Halid Karay - Ankara
Hazrlayan: A li Birinci
Bir Avu Sama
"Halbuki eker bayramianna baylrdm!
Gzlerimi aar amaz, hususi olarak benim iin
yaptnlan ekerleme kutusunu elime uzatrlard. Bu, ya
kadife kapl, srma eritli, yahut ta atlas stne yal boya
resimli, cici, nefis, k bir eydi. Sar, parlak madenden
mini mini bir anahtan, saat kurulaca kadar da kk
bir kilidi vard. "
Refik Halid Karay

"Yakup Kadri'nin 'Kalemi de tebssm kadar in eli


bir edip' dedii Refik Halid'in yaptlan keskin zekAs,
nkteci kiilii ve kvrak slubuyla Trk edebiyatnda bir
dneme oluturmaktadr. "
Tanzimat'tan Bugne Edebiyatlar Ansiklopedisi

You might also like