You are on page 1of 85

ANKARA N VERSTES

IL HIYAT FAKLTESI YAYINLARINDAN

LIV

DIN SOSYOLOJ S

Yazan eviren
Ord. Prof. Dr. HANS FREYER Do. Dr. TURGUT KALPSZ

ANKARA NIVERSITESI BASIMEVI.I964


ANKARA UNVERSTES
ILAHIYAT FAKLTESI YAYINLARINDAN

LIV

DIN SOSYOLOJ S

Yazan eviren
Dr. HANS FREYER Dr. TURGUT KALPSZ
Mnster niversitesi Hukuk ve Ankara niversitesi
Devlet filmleri Fakltesi Sosyoloji Hukuk Fakltesi Doenti
Ordinarys Profesr

ANKARA "NIVERSITESI BAS I MEV .1964


IINDEKILER

IINDEKILER III
NSZ V
YAZARIN NSZ VII

I.BLM
UMUM SOSYOLOJ YE BR BAKI
l.Sosyal Guruplar 4
2.Sosyal Tabakalar 19
a) Zmre Cemiyetleri 21
b) Snf Cemiyetleri 22
c) Kastlar 24
d) Modern snai cemiyetlerin tabakala ma yaps 24
3.Sosyal Vetireler 27
a) Sosyal Tabakalarn Seyyaliyeti 27
b) Sosyal Tabakalamann Tahavvl 28
c) Sosyal Guruplarn Bnyelerinin Tahavvl 28
II. B L M
DIN SOSYOLOJ S
l.Dini Guruplar Nazariyesi 38
I . Tabii Guruplar 40
a) Aile 40
b) Sop 43
c) Mahalli Birlikler: Ky ve ehirler 44
d) Kavim ve Millet 46
II . Dinden doan Guruplar 47
2. Din ile Cemiyet aras ndaki kar l kl Mnasebet-
ler 64
3. Dinler ve modern s nai Kltr 75
UMUM LTERATR LISTESI 79
YAZARN TRKE NE RED LM DI ER ESERLERI 81

III
1959-60 ders ylnda Sayn Ord. Prof. Dr. Hans Freyer'in ilhiyat
Fakltesinde verdii "Din Sosyolojisi" derslerini tercme ile grevlen-
dirildim. Dersler devam etti i mddete o zamanki lhiyat Fakltesi
Dekan Sayn Prof. Dr. Bedii. Ziya E emen'den grdm yakn al-
kadan cesaret alarak ve gene kendilerinin teklifi ile, Prof. Freyer'in tak-
rirlerinin sadece misafir Profesr s fatyla ilhiyat Fakltesinde ders ver-
dii ksa sre zarfnda Fakltede talebe olanlara inhisar etmeyip, gele-
cek talebe nesilleri ve din sosyolojisi ile ilgili evrelerin de istifadesine
arz maksad ile nerini kararlatrdk. Tercmenin tamamlanmas e-
itli sebeplerden 1963 y l sonuna kadar srd. Eseri Almanca asl ndan
evirirken lafz na ve ruhuna sad k kalmak hususunda muktedir oldu-
um dikkat ve itinay gstermee alt m. Bu vesile ile beni eseri terc-
meye te vik etmi olan Sayn Prof. Dr. Bedii Ziya E emen ile eserde yer
alan felsefi ve sosyolojik terimlerin Trke kar lklarnn tesbitinde ben-
den kymetli yardmlarn esirgemeyen Say n Hocam Prof. Dr. Hamide
Topuolu ve ne ri gerekletiren ilhiyat Fakltesi Dekan Prof. Dr.
Neet aatay'a te ekkrlerimi bildirmei vazife sayar m.

Do. Dr. Turgut KALPSZ


Paris 1963

V
YAZARIN NSZ

Din Sosyolojisi hakkndaki bu muhtasar eser, 1960 senesi yaz s-


mestrinde Ankara niversitesi lhiyat Fakltesinde misafir Profesr
olarak verdi im derslerin bir icmlinden ibarettir.

Derslerde nce Umumi Sosyolojinin asli baz mefhumlarn izah


etmek mecburiyeti has l olduundan, birinci ksmda bilhassa sosyal
guruplar nazariyesi ile sosyal tabakalara taalk etmekte olup da btn
sosyoloji mektepleri tarafndan kabul edilmi bulunan bir tak m neti-
celeri bir araya toplamak te ebbsnde bulunulmutur. phesiz bu k -
sm sosyolojinin tamamna eksiksiz bir giri olmak iddiasnda deildir.
Sadece bilhassa Din Sosyolojisi bak mndan arzetmekte olduklar ehem-
miyet gznnde bulundurulmak suretiyle seilmi bir gurup sosyolojik
meseleleri ihtiva eder.

Din Sosyolojisine tahsis edilmi olan ikinci ksma da, eksiksiz bir
ders kitab deil, sadece bu filmin meseleleri ile onlar n vaz edili suret-
lerine bir giri nazariyle baklmasn istirham ederim. Bu ksmda ba-
lca; metodik esaslarn izah', dini guruplar n teekkl hakknda ksa
bir bilgi ve nihayet din ile dier kltr sahalar arasndaki karlkl te-
sirler meselesine yer verilmi tir. Din Sosyolojisi mefhumlarnn kendi din-
lerine tatbiki rencilere braklmak iktiza etti inden misller kasden
slmiyet d ndaki dinlerden intihap olunmu tur. Eser bu manada Din
Sosyolojisi meselelerinin mstakil olarak d nlmesine bir balang
tekil etmek arzusundad r.

Ord. Prof. Dr. Hans FREYER


Wiesbaden 196o

VII
LBLM

UMUM SOSYOLOJ YE B R BAKI

Sosyoloji gen bir ilim dal dr. Doumunu tebir eden ilk emareler
18. asrn sonlarna doru zuhur etmi olup, 19 . asrn sonlarnda da ayr
bir ilim dal hviyetini kazanm tr. Bir ilim dal iin bir buuk as r, bin-
lerce yllk maziye sahip di er baz ilmi disiplinlerle mukayese edildi i
taktirde hakikaten bir genlik ya dr.
Halen mevcut btn ilim kollar felsefeden ayrlarak mstakil du-
ruma gelmilerdir. Ba langta hepsi felsefenin bir cz'n te kil etmek-
te yahut hi de ilse, felsefe erevesinde mtalaa edilmekte idiler. Ilim
dallarnn felsefeden uzakla arak mstakil hale gelmeleri ok erken ta-
rihlerde ve mesela, Avrupa fikriyat nda daha Sokra t'tan nceki filozof-
larla balamtr. Fizik, Astronomi, Kozmografya ve bilahare biyoloji
ve tbbn felsefeden ne suretle ayr ldklar kolaylkla izlenebilir. Mate-
matik ise, P 1 a t o n zaman nda ve hatta onun akademisinde felsefeden ay-
rlmtr. Pythagoras zaman nda matematik henz felsefenin ayr lmaz
bir cz' telkki ediliyordu. Euklide s; "Ben filozof de il, riyaziyeciyim"
diyen ilk ahstr. Mteakiben skenderiye'de filoloji, dar manada fel-
sefe gibi ilk manevi ilimler, felsefe tabir olunan kl'den ayr lmaa balad .
Yeni alarda bu olu daha da hzllat . Tarih, iktisad, sanat ve
sair btn kltr bilimleri mstakil ilim dallar haline geldi. I te bu te-
kamln son merhalelerinden birini 1800 seneleri civar nda sosyoloji-
nin istildalini kazanmas keyfiyeti tekil eder.
Bugn sosyolojiyi mstakil bir ilim dal addetmek laz mdr. Halen
tpk nebatat, lisniyat, hukuk ve muhtelif san'at eserlerini inceleyen
birok ilimler gibi bir itimai tezahrler ilmi de mevcuttur ve sosyoloji,
mnferit ilim dallarnn tekil eyledi i sistemde kltr ilimleri meya-
nnda salam bir mevki ihraz etmitir
Fakat sathi bir muhakeme dahi, sosyolojinin di er kltr ilimleri
ile olan mnasebetlerinin ilk nazarda zannedildi i kadar basit olmad -
n gsterir. ster maziye mal olmu bulunan, ister halen ya amakta
olan bir kltr ve mesela, 18. as rdaki Fransz kltr yahut bugnn
Trkiye'sindeki eitli kltrler, bir btn olarak nazar itibare alndk-
lar taktirde, bnyelerinde muayyen faaliyet sahalar nn sarih olarak
birbirinden ayrld grlr. Mesela; mstakil san'at, hukuk, ilmi ara -

1
trma ve kaza sahalar mevcuttur. Ayr ca bir iktisadi faaliyet sahas , yani
mallarn istihsal ve tevzii mevzuubahs olur. Bunun d nda retim, ta-
ntma ve siyaset sahalar vard r.
Bu afaki sahalar ayn bir kltr btn ierisinde yan yana yer al r-
lar. Geri bunlar ayn bir kltrn cz'lerini te kil etmeleri itibariyle
birbirinden tamamen ayr lm deildirler. Fakat btn ierisinde sarih
olarak yekdi erinden tefik edilebilirler. Hadd zatnda bu sahalar t pk
bir yelpazenin kanatlar gibi yan yana s ralanmlardr. Her mnferit
kltr eseri kat'i olarak mezkr sahalardan birine girer. Medeni Kanun
veya Ceza Kanunu hukuk sahas na, bir tablo yahut bir mzik eseri san'at
sahasna, ilmi bir eser ilim sahas na, bir okul eitim sahasna vs. dahildir.
Bir kltr ierisindeki itimai tezahrler (yani bir kltrdeki sos-
yal tabakalar, guruplarst birlik ve te ekkller) malrn oldu u zere,
sanat, ilim ve hukuk gibi ayr bir afaki kltr sahas tekil etmez; Yani
kltr btnn vdde getirdii yelpazenin mstakil kanatlar durumunda
deildir bilkis kltrn kendisine gre ekillendi i itimai kalplar, ayn
zamanda onun di er ksmlarnn zerinde oturdu u kaideyi, bu ksm-
larm dayand insani temeli te kil eder. Zira bu kltrn cari oldu u
sahada vukua gelen herhangi bir hadiseyi, bilfarz iktisadi bir vak ay ,
mesela, mallarn istihsal ve mbadelesini tahlil etti imizde bu vakann
amillerinin daima insanlar ve filvaki muayyen bir itimai nizam ieri-
sinde yaayan ferdler oldu unu grrz. limle itigal mevzubahs olduu
taktirde de bu i i yapanlar gene muayyen gurup, te ekkl ve messese-
ler ezcmle, niversiteler, Akademiler, Ara trma Enstitleri, Ilim Ce-
miyetleri, ksaca insanlarn tekil ettii sosyal topluluklard r.
Netice itibariyle sosyal ekiller dier kltr sahalar yannda yer
alan, onlar gibi birer kltr sahas deildir. Aksine bu sahalara dikey
durumda bulunur. Binnetice bir kltrn yap sn ema olarak yle
gstermek kabildir :

Bu husus her kltr sahas iin ona has bir sosyolojinin mevcudiye-
tini kabule sevkeder. Mesela; bir iktisad sosyolojisi, yani istihsalde bulu-
nan iktisadi iletmelerin ve aslnda iktisadi hayat n ilerinde cereyan
ettii byk i topluluklarnn sosyolojisi mevcuttur. Bugn Sosyolojinin

2
bu kolu bilhassa i lenmektedir. Zira ierisinde yzler ve hatta binlerce
insann planl olarak ve mtereken al t bir iletmenin yalnz ikti-
sadi deil ve fakat ok ehemmiyetli itimai baz meselelerin de ortaya
kmasna sebep oldu u hakikatinin fark na varlmtr. Bunun gibi bir
sanat sosyolojisi, bir edebiyat sosyolojisi, bir retim ve nihayet bir
din sosyolojisi mevcuttur. Bir dinin dayand baz sosyal unsurlar da
vard r. Din, bir yandan ancak muayyen evsaf haiz bir takm topluluk-
larda nev nma bulur, dier yandan bizzat insanlar aras nda dini ce-
maatler, tarikatlar, ruhani cemiyetler vs. gibi muayyen baz sosyal m-
nasebetlerin zuhurunu inta eder. Sosyolojinin kltr ilimleri sistemin-
deki ok hususi ve mmtaz mevkii bu suretle bir nebze belirtilmi olur.
timai tezahrler sadece di erleri yannda yer alan, ayr ve hususi bir
kltr sahas olmakla kalmayp, aksine btn kltr sahalar nn dayan-
d insani temeli te kil eder. Hakikati halde kltr ilimleri sisteminde
benzer durumda bulunan yaln z dier bir ilim kolu daha mevcuttur;
Psikoloji. Bilindii zere btn kltrel tezahrler ayn zamanda uuri
vakalar, yani ruhi hadiselerdir. Mesela; sanat mnhas ran bir takm
akt'lar (fiiller) ile icra edilir ve gene bu yoldan anla labilir. Tpk bu-
nun gibi insanlar n birbirleriyle hukuki mnasebata giri melerinde ya-
hut iktisadi hareketlerinde de ruhi davran ve tutumlar byk bir rol
oynar. te bu sebepten bir sanat psikolojisi, bir iktisad psikolojisi, bir
eitim psikolojisi ve bir din psikolojisi mevcuttur. Btn kltrel hadi-
seler ruhi oldu u kadar itimai hayat da alkadar eder. Bu durum psi-
koloji ve sosyolojinin kltr ilimleri manzumesinde mstesna bir mevki
ihraz etmelerine amil olmu tur.
Sosyoloji sahas nda bugn de yekdi erinden ok farkl cereyan
ve mektepler mevcuttur. phesiz bu husus mezkr ilim dahn n nisbeten
gen olmas vakas ile alakaldn Ancak daha imdiden modern sosyo-
lojide temsil edilmekte olan btn gr lerin zerinde ittifak ettikleri
baz asil hakikatlerin tesbiti mmkn olmu tur. Evvela; btn mektep-
ler sosyolojinin tecrbi metodlarla al an ve mevzuunu s rf tesbit ga-
yesi ve bunun gerektirdi i bir tavrla, yani kymet hkmlerinden ani
ve normatif olmayan bir tarzda ele alan bir vak alar ilmi olduunda
mttefiktirler. nsanlar itimai nizam meseleleri zerinde evveldenberi
dnegelmilerdir. Bu meseleler daima filmin nazar dikkatinden kaa-
mayacak kadar byk bir ehemmiyet arzetmi tir. Buna ramen mez-
kr meselelerin tetkiki daha nce de bilindi i gibi, uzun mddet felsefe
erevesine inhisar etmi tir. Felsefe ise yaln z olan deil, aksine daima hadi-
satn mana ve deerini de birlikte aratrn Bu yzden itimai meseleler
felsefi bir zaviyeden tetkik edildikleri mddete, maddi meselelerin ma-
hiyet ve deer meselelerinden tefik olunmas na imkan yoktur. Bilfarz
bir itimai nizamn ve mesela, bizim halen ierisinde ya amakta olduu-

3
muz dzenin, asl nda neden ibaret, neden maml oldu u meselesi, dai-
ma ayn zamanda onun bu ekli ile ihtiyalara uygun, adil ve insani olup
olmad yahut saylan evsaf haiz olabilmesi iin hangi artlar ihtiva
etmesi lazm geldii meselesi ile birlikte mtalaa olunur.
Mana ve mahiyet meselelerinin, vak a meselelerinden sarih olarak
tefriki, sosyolojinin felsefeden ayr lmasnda kat'i merhaleyi te kil etmi-
tir. Modern sosyoloji, ilmi hviyetini muhafaza etmek istedi i mddete
bir itimai nizam n iyi veya kt oldu u hakknda hkm verme e me-
zn bulunmad na vakftr. Sosyoloji itimai nizam sadece oldu u gibi
tasvir, yapl tarz n tahlil ve neden bu yap da olduunu tesbit ile m-
kelleftir.
19. asrn balarnda sosyolojinin kurucular , biraz mbalagal ola-
rak, onun insan cemiyetlerini t pk ar, karnca ve kunduz cemiyetleri
gibi tetkik etmesini istemi lerdir. phesiz bu talep, olduka a rdr.
ahsi itirakimizin olmas ve mukadderat mza tesir etmeleri itibariyle
itimai mnasebetlerin mana ve de erleri bakmndan da bizi alka-
landrdklar hakikatini tamamen bir yana b rakamayz. Yalnz bu su-
retle anlat lmak istenen husus, asl nda bir ilim dal olarak sosyoloji ile
megul olduumuz taktirde de er meselesini parantez ierisine almak,
muvakkaten bir kenara b rakmak gerektiidir. Bu ok sun'i bir tecrit,
akas ilmin kendisini mahkrn etti i bir ikence olmakla beraber hak-
l ve zaruri bir istektir. Max Weber bu lzumu yle ifade etmi tir:
"Sosyoloji k ymet hkmlerinden ari bir surette d nmek mecburiyetindedir." Di-
er birok modern sosyolo lar da bu hususu ayn kat'iyetle tebarz ettir-
milerdir.
te yandan modern sosyolojide temsil edilmekte olan btn ana
cereyanlar, onun esas itibariyle hangi byk vak a guruplar ile megul
olmas gerektii hususunda da ittifak halindedirler. Bugn sosyolojiyi
hakikaten me gul eden 3 byk mevzu vard r;
1) Sosyal guruplar nazariyesi
2) Sosyal tabakalar nazariyesi ve tabakala ma artlar (stratification)
3) Sosyal olular nazariyesi

I.Sosyal Guruplar
Sosyolojinin bu ksmn bugnk sistemlerde tamamen i lenmi
olarak bulmaktay z. Hele muasr Amerikan sosyolojisinde guruplar me-
selesi balca mevzulardan birini ve hatta ok kere asit mevzuu te kil
etmektedir. Btn sistemlerin zerinde durduklar mesele udur; Sosyal
bir gurup nedir? Birden ziyade kimselerin bir araya gelmesi daima bir
gurubun vcudunu inta eder mi; etmezse bir insan toplulu una gurup
haline ykselten ey nedir? itimai e'niyette sosyal guruplar n hangi tip-
lerine, hangi asli ekillerine rastlan r?

4
Sosyal guruplar meselesi, daha ilk sosyolojik sistemlerde ve mesela,
1830 seneleri civar nda sosyolojinin ilk sistematik tasnif ini yapan, dola-
ysyla kendisine bu filmin babas nazar ile baklmakta olan A u gust e
C o m t e tarafndan dahi, asil konulardan biri olarak kabul edilmi tir.
A u g u s t e C o m t e itimai guruplar meselesini "Sosyal Statik" ba -
ilki altnda incelemitir. Sosyal guruplar tamamen ilmi bir zaviyeden ele
aldmz taktirde, itimai e'niyeti hangi zaviyeden ve hangi kategoriler
ierisinde kavrama a almak gerektii aka ifade edilmi olmaktad r.
Cemiyeti statik olarak ele ald mz zaman, de iikliklerinden, hareket-
lerinden, gelimelerinden sarf nazar etmi oluyoruz. Bu sadece bir tec-
rittir; nk itimai hayat mtemadi bir hareket ierisinde olan, dal-
galanan, alkanan, seyyal bir kitledir. Nazan dikkatinizi itimai gurup-
lar zerine teksif etti imizde, bir yandan cemiyetin mtemadiyen de i-
mekte olduu vakasn geici olarak ihmal ediyor, di er yandan hadi-
selerin ak n durduruyoruz. te ancak bu taktirde, yani ancak statik bir
zaviyeden bakld zaman, cemiyet bize itimai guruplar n vucde ge-
tirdii bir btn veya itimai guruplardan maml bir doku gibi grnyor.
Itimai guruplar meselesi, sosyal hayat n guruplama hassasna,
daha dorusu cemiyetin dalgalanan, alkanan ve daimi surette tebed-
dlata urayan bir kitle oldu u halde, daima muayyen kurulu lar
(Struktur) 1 ) arzetmesi vak asna raptolunur. Filhakika bu asil bnye dai-
mi bir dalgalanmaa maruzdur, lakin bir mddet sonra bu hareket de
bnyeye dahil olur. Sosyal guruplar nazariyesi i te bilhassa bu nokta
zerinde durur.
nsann daima cemiyet halinde ya ad, A r i s t o t el es 'in ifadesi ile
"siyasi bir hayvan" ( Zo o np o litik o n) olduu gayri kabili inkar bir vak -
adr. Cemiyet d nda yaayan bir insan mevcut olmay p, Robinson Crusoe
ancak bir roman kahraman ndan ibarettir. Insanl n ne kadar kadim
tarihine, ne kadar karanl k devirlerine inersek inelim, insan daima, s-
rekli olarak birlikte ya ayan guruplar halinde buluruz. imdiye kadarki
kaz larn neticeleri de bunu gstermi tir.
Fakat insann siyasi bir hayvan olmas demek, sadece onun yaln z
yaamaktan ho lanmamas, fitreten itimai olmas , yahut her ferdin di er-
lerinin yard mna muhta bulunmas demek deildir. Bilkis bu ayn za-
manda ferdin, her defas nda cemiyetin dier azalanyla muayyen bir nizam
dahilinde yaadn ve mesela; cemiyetin azalar ndan birinin, di erlerine
emir ve dierlerinin ise, ona itaat etmekte yahut birinin muayyen bir hiz-
meti, buna mukabil di erlerinin baka baz hizmetleri ifa eylemekte bu-

') "Struktur" kelimesi mellif tarafndan hem sureti umumiyede topluluklar n


yapsn, hem farkl lam cemiyetlerin esas te kiltm (Verfassung) anlatmak iin kul-
lanlm olduundan, yekdierinden farkl bu iki mefhumu birlikte ifade etmek zere
"kurulu " kelimesi ile trkeye evrilmitir.

5
lunduklarn, ksaca bir gurubun azalar arasnda sabit mnasebetler ve
mustakar bir rol taksiminin mevcut oldu unu anlatr. Sosyal yap lar ite
bu suretle meydana gelir ve bu nevi yap larda itimai hayat daima te ki-
ltlandrlm durumdad r.
Bylece sosyal guruplar n mterek vas flarndan birincisini tesbit
etmi bulunuyoruz ; timai oluta teferrt ederek varlklarn kazanan ve
azalan arasnda muayyen bir rol taksimini derpi eden yaplar.
Son hususu tavzih etmek zere bililtizam yap s, bir ema ile gsterile-
bilecek kadar belirli bir sosyal gurubu seiyorum.
i, memur ve mstandemlerle birlikte ierisinde 1000 ki inin al-
makta olduu bir snai messeseyi ele alal m; Mdrnden tutunuz, ka-
pc ve odacsna kadar bu iletmeye mensup olan herkes, ustalar, mhendis-
ler, bro memurlar, sekreter ve telefoncu han mlar ; elhas l iletmede al-
an kim varsa, hepsi bu guruba dahildir.
Bin kiiden terekkp eden u gurup sadece bir y ndan, bir toplamdan,
bir kitleden ibaret olmay p, ema ile tersimi kabil dakik bir nizama sahip-
tir. Bu nizam biraz sadele tirilmi olarak yle bir ema ile gsterilebilir; 1 )

LETME DARES

Teknik dare Ticari dare Idari K s m

Pazar M teri Sat


etd cebi rsal

Plnlama
malt
__ Zat
Muhasebe
Sosyal
ve projeler I leri Yardm Subesi

In a Malzeme
brolar kontrol

Dkmhane I

r] 11 [-
al ma Guruplari

I ) Bu ema derslerde ok teferruatl bir ekilde verilmi olup, tarafmza teslim edilen
manskriptte bulunamad ndan, eserin mellifine vaki mracaat zerine, onun tara-
fndan daha basit bir surette izilerek gnderilmi tir. Mellif ayrca bu hususta herhangi
bir letme iktisadi kitab na bavurulabileceini ve orada yer alan emalarn kfi dere-
cede aydnlatc olduunu kaydetmektedir.

6
Grlyor ki, gurubun azas olan bin kiiden her birinin btn ieri-
sinde muayyen bir mevkii vard r. Byklk itibariyle buna muadil bulun-
mak, yani onun gibi bin ki iden terekkp etmekle beraber bir smai i letme
deil de, tabur eklinde tekilatlanm olan bir itimai gurubu ele ald -
mz taktirde kurulu emas tamamen deiir. Geri bu ikinci halde de bir
kurulu emas izmek zor de ildir; fakat bu ema ilkinden ok farkldr.
Nihayet ayn byklkteki nc bir gurubu, mesela; bin ki ilik bir
ky veya beldeyi bir ema ile gstermek istersek, ilk iki emadakinden de
ayr bir kurulu tipi ortaya kar.
Birok i letmeler, resmi daireler ve sair byke messeselerde bu
teekkllerin kurulu unu gsteren emalar asldr. Bu gibi hallerde ilgili
sosyal gurubun kurulu u tam bir vuzuhla gz nne serilmi tir. Lkin
her zaman byle bir emann mevcudiyetine ihtiya yoktur. Biraz evvel,
nc olarak zikretti imiz bin kiilik bir belde mislinde bizzat bir te ki-
lat emas meknzdur. (Bir belediye reisi, belediye meclisi azalan ve sair
makamlar). Fakat bunun d nda beldede ya ayan baz kimselerin hemeh-
rileri nezdinde byk bir hrmet ve itibara mazhar olmalar ; buna mu-
kabil dierlerinin daha az sayg grmeleri, hatta bir kama iyi nazarla
baklmamas ve onlarla temasdan ka nlmas dahi bu sosyal gurubun
kuruluuna messir olan hususlardand r. Vaka bu durumlar resmi bir
metinle tesbit edilmi deildir; fakat buna ra men gurubun kuruluuna
tesir edip, onun kendine has eklini almasna sebep olmulardr.
Demek ki, bir gurubun kurulu u vazh bir ekilde tayin ve tesbit
edilmi yahut sadece fiilen teesss etmi bulunabilir; yani sarih bir nizam-
name veya talimatname hkmne istinad edebilir veya byle bir esastan
mahrum olabilir. u kadar ki, her hal krda byle bir kurulu mevcut-
tur ve gurup azalar nn btn ierisindeki mevkiini tayin eder.
Daha ilk misllerimiz gstermi tir ki, guruplarn kurulu emalar
birbirinden ok farkl olabilir. Bu kabilden (mesela, bin azadan terekkp
eden) bir derne i ele aldmz takdirde, bunun da s nai iletme, tabur
veya beldeninkinden tamamen farkl , kendisine mahsus bir kurulu u
olduunu grrz. Mnferit hallerdeki farkl la ramen sosyal kurulu -
larn daima tekerrr eden muayyen tipleri mevcuttur ve i te sosyal gurup-
lar nazariyesinin ba lca vazifelerinden biri, sosyal guruplara has tipik
kurulular bulup meydana karmaktr.

Sosyal guruplar biyolojik varlklarla mukayese etmek akla yak n


gelebilir. Nitekim bilhassa sosyolojinin yeni kurulmakta oldu u zaman-
larda bu mukayeseyi en ince teferruat na kadar yaparak ondan sosyal
guruplar hakk nda da muteber baz neticeler istidlal edebileceklerini uman
bir takm mellifler ortaya kmtr. Mesela, ingiliz sosyolo u Her b er t

7
S p e n c e r, alman sosyolo u A 1 b e r t S c haeffle yahut daha nceki
nesle mensup frans z sosyolou R e n W o r m s, hep bu sosyolojinin, ismi
zerinde, biyolojik ekolne mensupturlar.
Hakikaten byle bir mukayese ilk nazarda pek o kadar garip g-
zkmez Nihayet canl uzviyetin de bir bnyesi, her uzvun veya uzuv
paras nn (mesel, bir sinirin, bir adalenin) uzviyetin tamam ierisinde
tpk, ferdin te kiltlanm bir gurup ierisinde olduu gibi, muayyen bir
yeri ve kendisine mahsus bir grevi vard r. Ayn ekilde biyoloji sahasnda
da organik hayatn kendilerine gre ekillendii muayyen yap lar ve mese-
l, memeli hayvanlarn, balklarn, srngenlerin kendilerine mahsus bn-
yeleri mevcuttur.
phesiz bugn sosyal te ekkllerle canl uzviyet aras ndaki muka-
yeseyi fazla ileri gtrmenin caiz olmad hakikati oktan anla lm bu-
lunmaktadr. Zaten burada bnyelerin fiili ayniyetinden farkl bir mesele
mevzuubahistir. Sosyolojide biyolojik mektebin mmessili olarak tan n-
m bulunan Her bert S p e n c er 'de dahi fiili ayniyet mlhazas na
ynelmi ciddi endielere tesadf edilir. Bu mellif pek hakl olarak;
"Sosyal guruplarla biyolojik varlklar arasndaki en mhim fark, biyolojik uzvi-
yette uurun sadece bir tek uzuvda temerkz etmi olmasna mukabil, sosyal gu-
rupta bunun btn unsurlara dalm bulunmasndadr. Hcre ve nesiler tabii
olarak canl bir vcii da dahildirler, halbuki sosyal organizma mstakil ve
irade sahibi fertlerden terekkp eder. Bu fark biyolojik kanunlarn sosyal bnye-
lere tatbikini kat'i olarak nleyecek derecede ehemmiyetlidir." der.
zahlarmzn bu noktasnda, yukar danberi birok defalar kullanm
olduumuz bir terim, ezcmle ( rol ) mefhumu hususi bir ehemmiyet
kesbeder. Evvel Amerikan sosyolojisinde kullan lmaa balanp, halen
Avrupada da benimsenmi olan bu mefhum unu anlatr: Bir sosyal gu-
ruba dahil olan kimse, ancak muayyen bir rol deruhte etmek ve devaml
olarak oynamak suretiyle o gurubun hakiki bir azas haline gelir ve gurub
yaps ierisindeki yerini elde eder. "Rol" ve "Kurulu " birbirlerine te-
tabuk eden mefhumlard r. Gurubun btnnden hareket edildikte "kuru-
lu" tesmiye olunan ey, mnferit azalardan hareket edildikte "rol" ismini
alr. Yukardaki emada (bak. sh . 6 daki ekil) "X" mevkiini i gal etmekte
olan kimse, sinai i letmenin kurulu unda "tat ileri mdr" yahut "mon-
taj ksm ustabas" roln oynar. Bir beldenin kurulu unda "Y" mevki-
ini igal eden kimse, o beldenin "tahrirat lltibi" yahut "ok muteber bir hem-
ehrisi" roln icra eder. Bu manada rol mefhumu, hem gurubun ku-
ruluunun usulen bir ema ile akca gsterildii, hem de sadece fiilen
mevcut olduu hallere amildir. Yani buna gre bir sosyal gurubun "sos-
yal roller sistemi" olarak tarifi mmkndr. Geri bu ok ekli bir tarif
olur. Fakat sadece biyolojik bir te bihe istinad etmeyip, sosyal kurulu da
tek tek fertlerin ehernmiyetini hesaba katmas itibariyle isabetlidir.

8
Bundan baka rol mefhumundan di er bir husus daha istidlal
olunabilir. Bir kimsenin muhtelif sosyal guruplara mensup olmas mm-
kndr ve hatta normal olan hal budur. Bu takdirde o kimse mevzuubahs
guruplardan her birinde ba ka ve fakat muayyen bir rol oynar. Mesela;
bir kimse kuruluu sh. 6 daki ema ile gsterilen smai i letmede memur
ve ezcmle, plan brosunda teknik ressam (A 60 i aretli rol); bir aile ie-
risinde baba durumunda olan bir aile ferdi (B 1 i aretli rol); bir demekte
2. Bakan durumunda bir dernek azas (C 2 iaretli rol); nihayet bir belde-
de vasat nfuz ve itibare sahip bir hem ehri (D 25 i aretli rol) olabilir.
Bu ve buna benzer di er birok sosyal roller bir tek ki ide itima
ettii takdirde, rollerinin mecmuu, hadd zatnda o kimsenin cemiyet ie-
risindeki mevkiinin tarifidir. Binnetice sosyal gurubun " roller sistemi" ek-
linde tarifi kabildir. Ancak bu ahvalde ferdi de sosyal bak mdan "mensup
olduu muhtelif kurulu larda oynad rollerin muhasalas" eklinde tarif etmek
lazm gelecektir.

Sosyal rol mefhumu, mahiyeti icab kiilere kar afakidir. Sosyal


rol gurubun kurulu unda ferde isabet eden roldr. T pk bir tiyatro ese-
rinde artistlere datlan roller gibi bu rol de ferde verilmi tir Fert onu
biraz daha iyi veya biraz daha kt oynayabilir. Muayyen hudutlar ie-
risinde roln byltmek, tevsi etmek imkanlarma da sahiptir. Fakat
her hal karda bu rol kendisine verilmi tir. Yani bu rol bizzat yaratma-
m, mezkr rol gurubun kurulu unda derpi ve tesbit olunmu tur. Bu
durumdan sosyal guruplar n ok mhim bir hususiyeti, ezcmle; kendi-
lerini tekil eden fertlere ba l olmakszn temadi edebilme ve de imeme
hassalar istidlal olunur.
Yukarda verdiimiz smai iletme mislinde, imalat servisi m-
drnn ya haddini doldurarak emekliye sevkedildi ini ve yerine
yeni bir mdrn tayin olunduunu, plan brosundaki mhendisin yaban-
c bir memlekete gitti ini, montaj gurubunda al an yal ustabann
ldn ve bu sebepten buraya bir mtehass s iinin getirildiini, rek-
lam ve mteri celbi servisindeki sekreter han mn evlenerek i den ayrl-
dn, szn ksas muayyen bir anda gurubu te kil eden btn ahslarn
dier kimselerle ikkne olunduklarn farzedelim. Btn bunlara ra men
bin kiilik gurubun kuruluunun hi deimeyerek ayn nceki gibi kalmas
mmkndr. Bu takdirde roller sistemi de imemi ve fakat roller tamamen
baka kimseler tarafndan deruhte edilmi olur.
Yalnz gurubun kuruluunun sabit bir te kilat emas ile afaki ola-
rak tesbit edilmi bulunduu hallerde de il, sadece fiilen ve z mmen ta-
ayyn etmi olduu hallerde de durum bu merkezdedir. Gerekten her
sosyal gurup muayyen bir mddet sonra tamamen farkl kimselerden te-

9
rekkp eder, lakin kurulu u esas itibariyle ayn kalabilir. phesiz gurup-
larn kuruluu da baz tebeddl ve tahavvllere tabidir. Ancak bu daha
uzun vadeli ve herhalde insan mr iin mevzuubahs olandan daha farkl
bir ritm ierisinde cereyan eder. Hususiyle gurup onu te kil eden fertler-
den daha uzun bir mre ve bu nisbette afaki, yani mnferit ahslardan
tecerrt etmi bir varl a sahiptir.
Bu nokta da biyolojik sosyolojinin istinad etti i hususlardan birini
tekil eder. Vaka canl bir organizman n maddi cz'lerini te kil eden
ksmlar da devaml surette de iir; eski hcreler bozulur, yenileri te ekkl
eder, hulsa muayyen bir devre sonunda uzviyet tamamen yeni unsur-
lardan terekkp eder. Fakat kurulu maddi aksamn tahavvlat ndan
mteessir olmaz. te muhtelif unsurlar n daimi tahavvlne ra men
btnn arzetti i bu deimezlik sosyal yap larda da mahede olunur.
ok uzun bir zaman zarfnda ehemmiyetsiz baz deiiklikler mstesna
asli kuruluu itibariyle ayn kalm , ierisinden on, yirmi veya otuz nesil
gelip getii halde mevcudiyetini idame ettirebilmi olan guruplar vard r.
Bu deimezliin misllerini bilhassa dini guruplarda buluyoruz.

Sosyal guruplar nazariyesinde ehemmiyetli ikinci nokta, "Mensubiyet


uuru", "Birlik Hissi" veya "Gurup uuru" terimleriyle ifade olunan
husustur. Bu suretle itimai guruplar n enfusi cephesi, mnferit azalar n
gurubun temsil ettii btne ruhi bak mdan itirakleri kasdedilmektedir.
nce bu halin tam z ddn te kil eden "ibih Guruplar" ele ala-
rak tetkik edelim. "ibih Gurup" ( = Quasigruppe ) tabiri, "sanki",
"sureta" manalarna gelen latince "Quasi" kelimesi ile te kil edilmitir. Bu
tabir ilk defa ingiliz sosyolo u Gi nsb e rg tarafndan kullanlmtr. Quasi
kelimesinin asil manas na uygun olarak ibih gurup, sadece zahiren gurup-
mu gibi grnp, hakikatte byle olmayan bir itimai mnasebettir.
Aslnda bu mefhumla ifade edilmek istenen husus udur: Byke bir
halk kitlesi ierisinde m terek evsaf haiz ve mesela, ayn yata, ayn mes-
lekte veya ayl k gelirleri msavi yahut hepsi evli olan muayyen bir miktar
insan vard r. Byle mterek vas flar haiz kimselerin vcuda getirdikleri
guruplarn tesbiti istatisti in, hususiyle sosyal istatisti in vazifesidir. Bugn
eitli idari maksatlar iin her memlekette yap lmakta olan sosyal istatis-
tik bize muayyen bir memlekette mesela, 70 ya nda ve bunun zerinde
ka kiinin mevcut oldu unu, okula gitme a nda ka ocu un veya ge-
liri muayyen bir miktara bali olan ne kadar kimsenin vs. .. , . bulundu-
unu tam olarak gsterir.
imdi bu insanlar s rf mterek bir vasf haiz olmalar dolaysyla
bir sosyal gurup te kil ederler mi? Bu sualin cevab nn iki sebebten "hayr"
olmas gerekir: Evvela bunlar n kuruluu yoktur. Burada bir sosyal roller

10
sistemi teesss etmemi tir, aksine yalnz fertlerin teker teker say lmas
suretiyle bulunmu bir yekn, sadece bir toplam, bir y n mevzuubahs-
tir. Saniyen bu toplama dahil olan fertlerde bir birlik hissi te ekkl etme-
mitir. Yani fertler kendilerini m terek hususiyetleri dolay syla bir
btn vcda getirecek surette birbirine ba lanm hissetmezler.
phesiz mterek hususiyetler bazan bir birlik hissinin do umuna
sebeb olabilir. Bu takdirde ibih gurup hakiki bir gurup haline inkilb
eder. Ancak bu netice m terek vas flar yan nda daha birok amillerin
tesiri ile vcda gelir. Muayyen bir sanayi kolunda al an iiler veya
orta halli memurlar yahut sars nt geirmekte olan bir iktisad ubesinde
faaliyet gsterenler de ba langta sadece kemmi bir okluk te kil eder.
Fakat m terek menfaatlerin idraki ile bu oklu a dahil olanlarda bir
birlik, bir mensubiyet hissi do abilir. Bu takdirde okluk byk bir ihti-
malle tekiltlanacak, daha do rusu muayyen bir kurulua sahip olarak,
bir gurup haline inkilp edecektir.

Netice itibariyle ibih guruplar kendilerinden hakiki guruplarn do-


duu kaynaklar, te bih caizse, ierisinde guruplar n yetitii tarlalard r.
Mhim olan, bir toplulukta birlik uurunun te ekkl etmi olup olmamas
ve bunun teekklnn hangi amillere tabi oldu unun tayini meselesidir.
Mensuplarnda byle bir birlik, beraberlik hissinin mevcudiyeti sosyal
guruplarn mmeyyiz vasflarndand r. Bu cihet mevcudiyeti ile ademi
mevcudiyeti aras nda belirli bir fark olmayan psikolojik bir teferruat de il,
gurubu itimai bir gereklik haline ykselten unsurdur. Birlik hissi ok
farkl ekillerde tezahr ve muhtelif derece ve nanslar arzeder. Bir kim-
senin kendisini bir guruba mensup hissetmesi, onun tam bir uur ve kat'-
iyet ve samimi bir kanaatla kendisini bu sosyal guruba merbut addetmesi
eklinde olabilece i gibi, sureta, s rf oyun bozanl k etmemek, di erlerine
uymak, tav'an veya kerhen gurubun kendisinden istedi i eyi yapmak
eklinde de tecelli edebilir. Nihayet bir guruba mensubiyet bir kimse iin
o kadar tabii bir ey olabilir ki, bunun iin ayrca bir karar almasna veya
bir tercihte bulunmas na ihtiya veya lzum yoktur. Netice itibariyle
birlik hissi uurlu bir davrantan basit bir tehammle; aktif bir tutumdan
passif bir katlan a kadar e itli dereceler arzedebilir. Ancak herhalde
mevcudiyeti arttr. Aksi takdirde gurup da lr, ruhi gdas kesilmi oldu-
undan, tabir caizse lr.
Bu, dier kelimelerle ifade edilmek istendi inde, sosyoloji daima
ayni zamanda sosyal psikolojidir denebilir. Filvaki sosyal guruplar n kuru-
lu kanunlarn ortaya koymak (bak. paragraf 1) sosyolojinin vazifesidir.
Fakat bunun d nda sosyoloji gurup hayat nn fertlerde tecelli ve tahak-
kuk suretini gsteren ruhi vak alar tetkik ve tesbit etmekle de mkellef-
tir. Yani mutlaka u sualin cevab n aratrmas lz mdr : Gurubun kurulu-

11
una insanlar hangi ruhi kuvvetlerle kat lrlar? Daha do rusu sosyal gurup
insan ruhunun hangi tabakalar na perinlenmitir?
Ayn sahada al an i adamlarnn vdda getirdii daimi bir birlik
eklinde te kilatlanm bir gurubu ele alalm. Burada bir te kilat kurul-
mu , bir bakan seilmi , bir bro tesis edilmi ve gerekli sair muameleler
tamamlanmtr. Bu gurup kurulu emas kolayca izilebilecek bir te ek-
kldr. imdi asl meseleye gelelim: Mnferit azalar n guruba itirakini
tevlid eden ruhi amiller nelerdir? Gurup azalar nn dnceleri udur:
"Vak a biz kendi aramzda birbirimizin rakibi durumunda bulunmaktayz, ancak
bir ok hususlarda da menfaatlerimiz mterektir. Teker teker bu menfaatlerimi-
zi, m tereken hareket ettiimiz ahvalde olaca kadar tesirli bir surette koruya-
may z. Bu keyfiyet bizi mensup oldu umuz guruba balar. Bu yzden aidat -
demee ve serbest zaman mzn bir ksmn feda etmee katlanrz. Lakin tabii,
birliin, tekiline amil olan gayeleri gerekle tirmedii yahut tayin ettiimiz me-
murlarn vazifelerini gerei vehile yerine getirmedikleri tebeyyn ederse, bu birli-
i fesih ile yerine bir bakasn kurabiliriz. Ama imdilik birlik iyi i lemekte
ve ondan beklediimiz faideleri salamaktadr; dolaysiyla kendimizi ona ciddi
olarak merbut hissediyoruz."
imdi bir de bunun tam zdd bir misali, ok farkl yapdaki bir
sosyal gurubu, bilfarz aileyi ele alal m. Burada nce gurubun kurulu u
ilk misaldekinden tamamen farkl dr; yani depde iik bir sosyal roller
sistemi karmza kar. Dier yandan gurup hayat nn ruhi temelleri de
birinci misaldekinden ok farkl dr. Aile fertleri biribirine akli esaslara
uygun olarak takip ettikleri m terek gayeler veya bir tak m menfaat
mlabazalar ile deil, karlkl bilavasta temaslarn neticesi olan, sem-
pati, sevgi, hrmet, kran ve mesuliyet hisleri ile balanmlard r. Bin-
netice mesela, mid edilen maddi faideyi sa lamad iin ailenin feshi
yoluna gitme i dnmek abestir yahut baba veya anan n yukarda
bahsolunan guruplar n reis veya memurlar gibi deitirilip azledilme-
leri mmkn deildir. Ailede bir ivaz mukabili, bir kazan sa layaca
hesap ve tahmin olunarak, fedakarl kta bulunulmaz. Aksine fedakarl k
bizzat aile u runa, onun inki af ve tekmln sa lamak, onu muhafa-
za ve vikaye etmek maksad yla, ezcmle tabii bir mensubiyet hissi ne-
ticesinde yap lr.
Demek oluyor ki, sosyal guruplar sadece te kiltlarn gsteren ku-
rulu emalar itibariyle deil ve fakat en az bunun kadar kendilerine
has ruhi muhtevalar , yani azalar na telkin ettikleri mensubiyet hissi-
nin nev'i itibariyle de tehalf ederler. Ferd ruhunun hangi kat na kadar
indii, hangi manevi kuvvetleri harekete getirip, hangilerine hitap et-
medii hususlar bir gurup rab tasn dierlerinden tefrik ve temyiz eden
unsurlardand r. Siyasi bir partinin, bilfarz dini bir birli e nazaran men-

12
suplarnn ok ba ka neviden ruhi kuvvetlerine hitap etti i izahtan va-
restedir. Bir siyasi parti de ferdi tamamen kendi hakimiyet ve nfuzu
altna alabilir, fakat asla dini bir birli in hitap etti i ruhi tabakalara
inemez.

u halde bir sosyal gurubun mahiyetinin kavranabilmesi ve hatta


dpedz tasviri iin dahi mutlaka gurubun azalar arasnda mevcut ruhi
rabtann nev'i ve mahiyetinin bilinmesi iktiza eder. Guruplar bu bak m-
dan da eitli ksmlara ayrlrlar. Bilhassa modern Amerikan sosyolojisi,
sosyal guruplar bu sosyo psikolojik zaviyeden s nflandrmaa ve ara-
larndaki tipik farklar bulmaa almtr. Bu yolda ilk incelemeleri
yapanlardan biri Alman sosyolo u Ferdi n. and T nnies 'dir. T n -
nies mezkr noktai nazardan guruplar , "cemaat" ve "cemiyet" olmak zere
ikiye ayrr. Ona gre btn sosyal guruplar "psikolojik cevherden mami'd
dokular" olmakla beraber, her birinin imal edildi i psikolojik cev-
her dierlerininkinden farkl dr. Cemaatleri vucde getiren psikolojik
cevher, btn ruhi k prdanlar , hisleri, kanaatlar , ahsi temaylleri,
biribirine olan hissi ballk, sadakat ve sevgileri ile insanlard r. T n -
n i e s 'e gre bir cemiyetin en su kat lmam misali, asil ekli, ailedir.

Cemiyetin kendisinden imal edildi i insani cevher ise, akli mlaha-


zalar, tefekkr kabiliyeti ve gal bir tak m da vran lardr. Bir cemiyete
mensup olan fertler ona btn varl klar ile deil, bilakis sadece manevi
varlklarnn rasyonel ksm ile itirak ederler.Byle bir gurubun yeleri-
nin birbirini sevmesi iktiza etmez; ahsiyetlerinin daha derin tabakalar n-
da birbirleriyle anlasm olmalarna da lzum yoktur. S rf bu gurubun
tegkilinin yelerin hepsi iin faideli olaca mlahazas , cemiyetin isti-
nad ettii psikolojik cevheri teQkil eder. Tnnies bugnk smai cemiyet-
lerde hakim olan modern sosyal guruplar n esas itibariyle "cemaat" de-
il, "cemiyet" karakteri tan dklar iddiasnda d Geri modern cemi-
yetlerde de hala bir ok sahalarda cemaat karakteri ta yan guruplara
rastlamak kabildh, fakat cemiyet karakterindeki guruplar hakim durum-
dad r.
T nni es 'in "cemaat" ve "cemiyet" mefhumlar ile sosyal grupla
nazariyesine, bilhassa sosyal psikoloji ynnden ok mhim bir yard m-
da bulunduu inkr edilemez. Nitekim bu tefik hemen hemen btn
sosyolojik mektepler tarafindan benimsenmi olup, her iki mefhum bil-
cmle yabanc dillere tercme edilmi tir.
Tabii din sosyolojisinin hususi mevzuu bak mndan bilhassa cemi-
yet mefhumu ehemmiyeti arzeder. Dini (yahut dinden do an) sosyal
guruplarn kaideten T n n i es 'in anlad man ada cemaat karakterini
haiz olduklarn aada greceiz. Bunlar insanlar aras nda ok derin,

13
ok kuvvetli bir rab ta husule getirirler. Maml olduklar psikolojik cev-
her, gai mlhaza ve hareketler de il, ferdin btn mevcudiyetini kav-
rayan hayat tecrbeleridir.

Sosyal guruplar nazariyesinin zerinde durdu u 3. nokta "M-


essese" mefhumudur.
Yukarda 7. sahifede de bir nebze temas etti imiz gibi, bir sosyal gu-
rubun bnyesi, ya gurup nizam n gsteren ekli bir tasarruf ve mesela;
iletme ynetmeli i, cemiyet nizamnamesi yahut esas te kilat kanunu
ile tesbit edilmi olur veya sadece rf ve adetle fiilen taayyn etmi bu-
lunur.
Dier yandan serahaten tesbit edilmi bir gurup nizam da ya ka-
nuni veya rfi, teamli, bir karakter arzeder. Gurup nizam nn muha-
fazas na icbar ve bunun ihlalini tecziye selahiyet ve kudretini haiz bir
merci mevcut oldu u taktirde,nizam hukuki bir mahiyet ta r. Buna
mukabil rf ve adetle taayyn eden nizam ,hukuki bir nizam gibi zecri
olmayp, ihlalini te kil eden hareketler iin muayyen cezalar derpi edil-
memitir.
phesiz rf ve adetle taayyn eden bir nizama riayetsizli in de
baz meyyideleri vard r. Ancak rf ve adet husus! surette onun muha-
fazas na memur bir merci, bir resmi makam sayesinde de il, gurubun
umumi kanaat na istinaden ayakta durur. rf ve adete muhalif hare-
ket eden kimse hor grlr, laakal tasvip edilmez ve bu durum, icab
halinde ve bilhassa kk guruplarda, t pk hukukun ihlali halinde veri-
len ceza gibi, messir bir zecir vas tas tekil edebilir.
Bir gurubun nizam bu iki suretten biri ile tayin ve tesbit edilmi ol-
duu taktirde, gurub "messese" haline inklap eder. u hale nazaran
messese, sosyal gurup rab tasnn hukuk veya rf ve adet yahut bu iki-
sinin karmndan ibaret bir nizam vas tasiyle tahkim ve takviyesi de-
mektir. Hususiyle messeseler gurubun kurulu unu tarsin ederler. Bu
sebepten bir gurubun kurulu unun aradan uzun yllar gemesine, o gurup
ierisinde yaayan fertlerle nesillerin tamamen de imesine ramen, sa-
bit kalabilmesinin en mhim amillerinden biridirler. Bugnk sosyoloji,
sosyal messeseler mevzuuna bir ok bak mlardan layk olduu alakay
gstermemektedir. Frans z sosyololarndan E mil e D ur k h e i m sosyal
messeselerle sureti mahsusada me gul olmu ve bunlarn mahiyetleri
hakknda kayda deer baz mtalaa.lar ileri srm tr. Dier baz Fran-
sz mdekkikleri ve mesela, hukuk filozofu D u g u i t 'yi de sosyal messe-
selerle megul olan mellifler aras nda zikretmek laz mdr. Alman sos-
yololarndan messesevi faktrn ehemmiyetini kavrayanlar n banda

14
ise M a x W e b e r gelir. Bu mellifler d nda, messeselerin insanl n sos-
yal hayat bakmndan arzetmekte olduklar byk ehemmiyet, bu-
gnk sosyolojide maalesef lay k vehile idrak edilmemitir. Modern
sosYoloji, sosyal guruplar n karkas n tekil eden messeselerden ziyade
sosyal siyaset meseleleri, yani insanlar n birbirleriyle olan mnasebetleri
ile ilgilenmektedir. Fakat bilhassa bizim mevzuumuzda messese mef-
humu zerinde dikkatle durmak laz mdr. Zira bu suretle din sosyolo-
jisinin. hususi mevzuu bak mndan byk ehemmiyet arzeden bir vak a
izah edilmi olacakt r. Filhakika dinler ve hasseten yksek dinler dai-
ma, dini kuran ile onun tilmizlerinin meydana getirdi i tamamen ahsi
vasftaki baz cemaatler gibi, hi te kilatlanmam ve messesele memi
ekiller ierisinde zuhur ederler. Lkin byk dinlerin as rlar boyunca
devam dierleri meyannda dini cemaatlerin kadrolar nda yaadk-
lar baz messeselerin vcde getirilmi olmas vakasna istinad eder.
Messeselerin sosyal guruplarn hayat zerindeki tesir ve ehemmi-
yetleri noktai pazar ndan u iki ana hali birbirinden ay rmak laz mdr:
Evvela, bir sosyal gurubun kendine has messeseye sahip olmas mm-
kndr. Mesela, yeni bir devletin kurulmas veya bir ihtilal sonunda
mevcut bir devletin tamamen yeni bir ekle girmesi gibi gurubun ba -
langtan .itibaren bir messese olarak tesisinde hal byledir. Byle hal-
lerde messese veya messeselerle gurup ayn eydir; gurup tamamen
kendisine has messeselerin kabu u ierisinde ya amaktad r.
Bir messese e itli guruplarn fevkine ykseldii, bir ok sosyal gu-
ruplar iine ald taktirde ise, di er hal mevzuubahs olur. Bu son halde
messese, tabir caizse, ilgili guruplar n ierisinde faaliyet gsterdikleri
umumi ereveyi te kil eder. Mesela, aile hatta sadece modern aile de-
il, hemen hemen btn kltr seviyelerinde kar lalan eitli aile tip-
leri bu suretle messesele mi, yani bir hukuk messesesi haline gelmi
veya en az ndan hukuki yahut rfi bir tanzime mazhar olmu tur.

Mesele bu zaviyeden ele al nd taktirde sosyal messeseler naza-


riyesini ikmal etmek zere kullanlan, modern guruplar nazariyesinde
de benimsenmi, daha bir sr, din sosyolojisi bakmndan ehemmiyetli
mefhumlarla karlalr.
Yukardaki aile misalinde messeseler, mesela aileyi tanzim eden
eitli hkmler sadece bir ereve, hatta ok ekli bir ereveden iba-
rettir. Ailenin dahili hayat nda bu messeseler de il, yeleri aras ndaki
ahsi mnasebetler esast r. Bu guruba mensup olanlar bir arada tutan
ey, yalnz aile hukukunun aile iin derpi ettii belirli nizam deil, ayn
zamanda mensuplar nn kan hsm olmalar, birbirine yard m etmeleri,
birbirini korumalar ve sevmeleri vak asdr.

15
Srf azalan aras ndaki ahsi balha istinad eden, hususiyle mes-
seseler olmakszn mevcudiyetlerini idameye muktedir sosyal guruplar
iin Amerikan sosyolojisinde "face to face group" (yz yze gurup)
mefhumu kullanlmaktadr. (Evvela Co ol ey tarafndan teklif edilip, bil&
hare ok e itli manalarda kullan lm olan bir istlah). Asil manas nda
bir face to face gurubun en kat ksz misalinin messese mefhumunun
tam aksini te kil eden hal olarak d nlmesi gerekir. Fakat bilhassa
byke guruplarda ok kere bu iki tipin gayet mudil bir sistem vcude
getirecek surette birle tikleri mahede olunur.
Bu mnasebetle nce i letme sosyolojisinde kullan lmaa balam
olmakla beraber, sonradan di er itimai tezahrlere de te mil edilen
iki mefhuma daha temas etmek laz mdr: Guruplar, ekli guruplar, tav'i
guruplar olarak ikiye taksim edilmekte ve bununla u kasdolunmaktad r:
Yukarda 6. sahifede yer alan ema sinai bir messesenin kuru-
luunu gsterir. Bu emada i aret olunan btn guruplar, i letme pla-
nnda derpi ,mterek al malar tanzim ve roller sistemi messesevi
nizamlarla tesbit edilmi tir. Binaenaleyh bunlar "ekli guruplar" dr.
imdi byle bir gurupta da gurup azalar arasnda ahsi mnasebetlerin
teesss mmkn ve hatta muhakkakt r. Bu son ihtimal tahakkuk etti i
nisbette ekli gurup, "tav'i bir gurup" haline inklap eder. Bylece vcde
gelen, tav'i guruplar n ekli guruba tam tam na tetabuk etmesi gerek-
mez. Yeni gurup, ekli gurubun mesela, sadece bir k smn ihata edebile-
cei gibi mteaddid ekli guruplara amil de olabilir, bu kabilden dier
alma guruplarna dahil baz kimseleri de iine alabilir.
Tav'i guruplarn ar derecede messesele mi sosyal yaplarda da
ve hatta hasseten bu nevi yap larda kar mza kt ve sosyal gurubun
yapl bakmndan byk bir ehemmiyet arzetti i, daha nce de zikre-
dildii gibi, kefini iletme sosyolojisine medyun oldu umuz bir hakikat-
tir. Tav'I guruplar, iktisadi bir i letmede "iletme iklimi" denilen unsuru
tayin ve bir dereceye kadar, byke itimai topluluklar n hassas i yap -
sn tekil ederler.

Sosyal guruplar nazariyesinde calibi dikkat 4. ve son bir nokta


da, sosyal guruplarn, bizzat di er baz sosyal guruplardan terekkp
edebilmeleri vakasdr. Bilhassa byke guruplar ok sabit ve kendileri-
ne has yaplar olan bir sr kk guruplar ihtiva edebilir.

Fertler bakmndan bu hal onlar n kk guruplara mensup olmak-


la, ayn zamanda o gurubun cz'n te kil eyledii daha byk gurup-
lara da dahil olmalar neticesini tevlid eder. Bir bl e mensup olan asker,
bu suretle kendili inden o bl n bal olduu tabur ve alaya da da-

16
hilir. Bir montaj gurubunun iisi, haliyle o gurubun ba l olduu i-
letmeye de mensuptur.
Grlyor ki, burada daha yksek kurulu kanunlar, iki veya n-
c derecedeki sosyal yap lar kar mza kmaktadr. phesiz tali gurup-
larm birleerek geni gurublar tekil etmeleri de her mnferit hadisede
muayyen baz kurulu kanunlar dairesinde cereyan eder. Mevzuubahis
kanunlar ok e itlidir. Fakat burada sadece iki kutup, birbirinin tam
zddn tekil eden iki hal zerinde duraca z.

Bunlardan birincisi tali guruplar n btn ehemmiyetli meselelerde


byk guruba tabi olmalar , onun tarafindan sevki idare edilmeleri hali-
dir. Tali guruplar btne dahil olmakla hususiyetlerini kaybetmezler ;
ancak geni gurupta oynayacaklar rol bizzat tayine selhiyetleri yok-
tur. Bu rol onlara dahil olduklar daha geni guruplar tarafindan veri-
lir. Dier bir ifade ile "otonom" , yani kendi kanununa de il, onlarn
fevkinde bulunan bir btnn kanununa tabidirler.
kinci hal tali guruplarn davrannn btn meselelerde yukar -
dan tayin edilmeyip, onlar n esas itibariyle bizzat karar ittihaz edebi-
lecek bir durumda bulunmalar kkndan ibarettir. Bu manada "muh-
tar" guruplar da byk guruba tabi olmakla beraber onlar n daha byk
btne itirkleri ksmen veya tamamen kendi iradelerine istinad
eder. Tali guruplar n muhtariyeti mesela, idareci ve memurlar n yuka-
rdan tayin edilmeyip, bizzat onlar tarafndan seilmesi, mamelek ve
gelirlerini bizzat idare ve gayelerini bizzat tesbit etmeleri vs. gibi husus-
larda tecelli edebilir Bu tarzda te kilatlanm bir byk gurup "ademi
merkeziyet" esasna tabi demektir.
Byk guruplar sosyolojisinde "merkeziyet", "adem i merkeziyet" ve
"muhtariyet" mefhumlar hususi bir ehemmiyet kazanr. Mesela, tali
guruplara ,yani eyalet, kaza ve belediyelere tan nan muhtariyetin de-
recesi byk siyasi guruplar n bir nev'e ithalinde rol oynayan ba l-
ca hususlardan biridir. Bu keyfiyet byk dini cemaatler iin de ayn
ehemmiyeti haizdir. Bunun iin mahalli cemaatlerin dinin umumi te -
kilat, yani kilise ile olan mnasebetlerini d nmek kifayet eder. Mn-
ferit dini cemaatlerin muhtariyeti meselesi byk dinlerin tarihinde daima
ok mhim bir rol oynam tr.
Sosyolojinin me gul olduu en byk cz' tama "cemiyet nizam "
diyoruz 1). Bir itimai nizam her yerde say sz sosyal guruplarn birle-
mesi ile vucde gelir. Zira bu zeminde ya ayan btn sosyal guruplar

) Burada nizam bir "birim", "vahit" olarak tavsif eden Almanca metne sad k
kalnmtr : Die grssten Einheiten, mit denen es die Soziologie zu tun hat, nennen wir
"Gesellschaftsordnung".

17
u veya bu ekilde onun bir paras n ,bir uzvunu tekil ederler. Dolay -
syla burada daima u mesele kar mza kar: Mnferit guruplar itimai
nizamn btnne ne kadar s k, ne derecede merkeziyeti bir esasa tev-
fikan (veya ne derecede muhtar olarak) ba lanmlardr? Halen dnya
zerinde mevcut iki byk itimai sistem, bu mevzuda iki z d kutbu
tekil eder. Fransz sosyololarndan J u 1 es M o n n e r o t cemiyet nizam-
nn arka mahsus tipini tavsif etmek zere "monolitik" =yekpare
(yani "bir tek tatan yontulrnu" yahut "tek kal ptan dklm ") terimini
teklif etmiti. Haddzatnda bu tipi anlatmak iin kullanlmas mtea-
mel tabir "totaliter" dir. Cemiyet nizam nn onu terkip eden tali gurup-
larla olan mnasebetini gsteren forml bu surette mkemmelen ifade
edilmi olur.Burada btn tali guruplar her trl muhtariyetden yok-
sundur. Hi bir zirai ve smai i letme hedeflerini bizzat tayin ve tesbit
etmez, bilkis be veya yedi y llk bir plan iletmeyi bunlarn tahakkuku
ile mkellef klar Hi bir belediye imar program n bizzat haz rlamaz
veya belediye reisini bizzat semez, aksine merkezi komite, komiserleri
vastasyla beldelerin dahili i lerine dorudan doruya mdahele eder.
Bedii gayeler takip eden dernekler, sanat ve edebiyat eserlerinin nevi ve
istikametini tayinden ziyade yukar dan emredilen bir kltr program n
tatbik etmekle mkelleftirler. Bu bilavas ta mdahele mesela, genlik
tekilat, okullar ve sair vastalarla ta aile oca na varncaya kadar tesir-
lerini gsterir.
L enin bu te kiltlanma prensibini gayet m ahhas bir tabirle "de-
vir kay " eklinde tesmiye etmi tir Sovyet cemiyetinde btn alt gu-
rublar, bir nevi devir kay olup merkezi kuvvet istasyonundan gelen
hareketi mnferit makinelere naklederler.
Bat itimai nizam sosyal tali gruplarn btnle olan mnasebetlerine
talluk etti i nisbette monolitik de il , p / r a iis t bir esasa gre ina edilmi
tir. (Bu mefhum sosyoloji edebiyat na ingiliz sosyolou ve devletler hu-
kuku alimi H a r o 1 d La s k i tarafndan ithal olunmutur.) phesiz bat
sistemlerinde de daha byk bir btne, ondan vazife, talimat ve emir ala-
cak surette ba l bulunan tali guruplar mevcuttur. Lkin bat itimai
nizamnn hususiyeti bilcmle tali guruplar n muayyen, hatta ksmen ok
geni bir muhtariyete sahip olmalar ve mnferit kltr sahalar n-
da hedeflerini bizzat tesbit ile kendi kendilerini idareye selhiyetli ta-
mamen mstakil baz guruplara dahi rastlanabilmesinde mndemitir.
Bilfarz bir bat memleketinde mcerret (abstre) sanat n icra ve te viki
maksad ile bir sanat cemiyeti kuruldu u zaman bu bir "devir kayg "
gibi deil, kendi te ebbs insiyatifi ile hareket eder. Ayn ekilde
mnferit iktisadi zmrelerin te kil ettii menfaat birlikleri ile muayyen
meslek guruplarnn kurduu mesleki te ekkller ve sair birok birle -
meler de dahili meselelerine taallk etti i nisbette muhtard r.

18
2. Sosyal Tabakalar

Tabakalama meselesi bugn Avrupa'da oldu u kadar Amerika-


da da sosyal guruplar nazariyesi yan nda en fazla i lenen mevzulardan
biridir. Son zamanlarda Amerika'da bu mevzu "stratification" ke-
limesi ile ifade olunma a balamtr.
Tabii vaziyette ya amakta bulunan halk toplulu u gibi ok basit
bir sosyal dokuda itimai tabakala ma hi veya hemen hemen hi te-
esss etmemitir Buna mukabil biraz geli mi btn cemiyetlerde alta
doru veya ste do ru sralanm birden ziyade sosyal kesitler mevcut-
tur. Yani bu nevi cemiyetlerde itimai bir st, itimai bir alt ve itimai
bir orta vard r. Bu itibarla alt tabaka, orta tabaka ve st tabakadan iba-
ret olmak zere yap lan l bir tasnif, bir cemiyetin yap sn gsteren
en basit emadr. Modern Amerikan cemiyetindeki tabakala ma prob-
lemine mtedair say sz tecrbi ara trmalar ile me hur bir mektebin
kurucusu, Amerikal sosyolo W. L. W a r n e r, tabakadan ibaret bir
ema ile almann maksad karlamaa kifayet etmeyece i kanaatn-
dadr. Bu sosyolo aratrmalarnda asgari alt basamakl bir emay esas
alm , hususiyle bir alt ve st st tabaka, bir alt ve st orta
tabaka, bir alt ve st alt t ab ak a d an ibaret bir tasnif yapm tr.
W a r n e r ' e gre sosyal tabaka mefhumunun tamamen ekli bir tarifi,
bir cemiyet mensuplarnn tamamnn herhangi bir kstasa gre aralar nda
dald , birbirine nazaran stte veya altta olmak zere sralanm sosyal
kesitlerdir" mealinde olabilir. Bu durum bir ema ile gsterilmek istenildi i
taktirde u ekil karmza kar:

Bu emada sosyal tabakalar bir pramidin basamaklar eklinde


tersim etmekle ok kere cemiyetin yap snda st tabakalar n adet itiba-
riyle daha az, buna mukabil alt tabakalar n daha fazla azadan terekkp
etmekte olduu ve hususiyle yapnn ste doru darald vakas ifade
edilmek istenmi tir. Ancak bu kemmi nisbet zaruri de ildir. Bilhassa
iktisadi bakmdan ok geli mi memleketlerde ve ezcmle, Amerika'da
cemiyetin alt tabakalar nn ve hele en alt tabakan n adet itibariyle ce-
miyet azalar nn en byk ksmn ihtiva etmedi i modern sosyoloji, do-
laysyla: Amerikan Sosyolojisinin meydana kard hakikatlerden biri-
dir. phesiz her cemiyette ve bu arada en zengin, gelirin en adilne bir

19
surette taksim edildi i cemiyetlerde dahi, bir en a a tabaka mevcuttur.
Fakat mevzuubahs cemiyetlerde bu tabaka hi bir zaman halk n ok b-
yk bir ksmn iine almaz, bilkis di erlerine nazaran daha kk
bir yzdeye (takriben % 10'a) inhisar eder. Buna mukabil orta tabaka-
lar en kesif olanlard r. Bu durumu bir ema ile ylece gstermek ka-
bildir :

I i

I

i
Tabakalama yapsnda husule gelen bu tahavvlde gnmzn
smai cemiyetlerinde hayat standard nn ykselmi olmasnn byk
tesiri olmutur.

Bir cemiyetin tabakala ma yapsn yakndan te his edebilmek iin


daima u iki hususun aratrlmasna ihtiya vard r: Evvela sosyal taba-
kalar hangi kstasa gre tefik olunurlar? Saniyen tabakalar aras ndaki
bu ayrlk ne derecede kesindir?
Sonuncu sualle alakal iki zd ihtimal kabili tasavvurdur. Bir kere
sosyal tabakalar gayet kesin bir surette birbirinden ayr lm olabilirler.
Bu taktirde her fert (do utan veya soyu itibariyle yahut tereddde ma-
hal vermeyecek surette tayin edilmi dier bir sebepten) belli bir sosyal
tabakaya mensuptur ve en kt ihtimalle ,ne daha alak, ne daha yk-
sek dier bir sosyal tabakaya intisap edebilmek imkan na sahiptir.Her
sosyal tabaka mensuplar n mutlak surette ierisinde muhafaza eder.
Dier kutbu te kil eden durum ise, sosyal tabakalar aras ndaki snrla-
rn tamamen geilebilir olmas halidir. Bu taktirde s nrsz olarak yahut
ok geni lde dier bir sosyal tabakaya girebilmek imkan mevcuttur.
Bu, sosyal bir ykselmeyi tazammum edecek ekilde daha stte bulunan
bir tabakaya intisap veya bir d ifade edecek tarzda daha a a bir
tabakaya inmek gibi her iki istikamette de vaki olabilir.
Mevzuubahs iki kutup aras nda dmlebilen btn intikal safha-
lar yer al r. Bu kabilden bir sosyal tabakadan di er bir sosyal tabaka-
ya gei bir istisna te kil edebilir; bununla beraber muayyen bir ritm
dairesinde tekerrr eder yahut ok s k vukua gelip cemiyetteki normal
tezahrler aras na girer.
Cemiyetin sosyal tabakalara blnmesinde hangi k stas n aslolduu
meselesi ile sosyal tabakalarn ne dereceye kadar geilebilir veya geilemez

20
snrlarla ayrlm olduklar meselesi ok yakn alka halinde bulunan iki
husustur. imdi bu iki meselenin drt tipik zm yani, sosyal tabakala -
ma sistemlerinin drt ana tipi incelenecektir.

a) Birinci tipe ekseriya Zmre cemiyetleri (Staendegesell-


schaft) tabir olunur. Cemiyetin zmrelere ayr lmasndan, ancak muhte-
lif sosyal tabakalarda.n her birinin ayr bir takm sosyal haklarla techiz
edilmesi, yani modern hukuk devletinde alm olduumuz tarzda, ce-
miyetin btn azalar iin ayn hukukun deil, aksine her sosyal tabaka
iin ayr bir hukukun cari olmas halinde bahsederiz. Orta ve Yeni a -
larda hem Avrupa'da, hem Avrupa d nda kalan geli mi kltrlerde
en saf, en bozulmam ekli ile zmre cemiyetlerine rastl yoruz.

Muayyen bir zmreye bah edilmi olup, ayn itimai nizama dahil
dier zmrelerin istifade edemedi i haklar ok muhtelif mevzulara taal-
lk edebilir. Mesela, devlet, byk toprak sahibi olmak ve bunu sadece
kendisine tabi zirai i gc ile iletmek hakkn muayyen bir zmreye
bahetmi olabilir Fransa'da byk ihtillden evvel ve di er birok
Avrupa devletlerinde 19. asr n bidayetine ve hatta daha sonraki za-
manlara kadar oldu u gibi.
Dier yandan muayyen bir zmrenin inhisar nda bulunan haklar,
belirli meslekleri icraya sadece o zmre mensuplar nn mezun olmas ve me-
sela, yksek subayl k mevkileri ile idari makamlar n onlara hasr tahsis
edilmi bulunmas eklinde de tecelli edebilir. Tabii ok kere bu nevi
hususi haklara iktisadi baz faideler de terettp eder. Lkin bir zmre-
nin asli mahiyeti, gelirin yksekli i veya servet durumu gibi unsurlar-
la taayyn etmez. Aslolan ok belirli bir hale geldikleri taktirde umu-
miyetle imtiyazlar tabir olunan, zmreye has haklara i tirak key-
f iyetidir.

imdi acaba tipik zmrelerde sosyal tabakalar n "kapaltlk" dere-


cesi nedir? Zmreler aras ndaki snrlar hukuken tayin ve tesbit olun-
mutur. Yani zmrelerin messesed bir karakteri vard r ve bu yzden
zmreler nisbeten birbirine kar muhkemdir. Belli bir zmreye mensu-
biyetin ancak ve ancak irsen taayyn etti i ferdin tabir caizse, zmre-
,

nin iine doduu saysz zmre cemiyetleri mevcuttur. ngiliz Aris-


tokrasisi ve bilhassa bu aristokrasinin alt kademeleri daima halk taba-
kalarna ak bulunmu ve halktan yeni aileleri ierisinde almakta de-
vam edegelmitir. Bu hususiyeti biz zmre esas na mstenid bir ok ce-
miyetlerde mahede ediyoruz. Hatta bu bazan, hassaten cemiyetin en
st kademede bulunan zmrelerinin muntazaman ierisine yeni unsurlar
almas ve bu suretle kan n tazelemesi yolunda bir tatbikat olarak tecel-
li etmektedir. Eski Romada P atr i c i u s 'lar zmresi (ok karakteristik im-

21
tiyazlarla tehiz edilmi hakiki bir zmre) bu metodu planl bir surette
tatbik etmi ve bu sayede asrlarca hayatiyetini muhafaza edebilmi tir.
Din sosyolojisinde itimai zmrelerin ierisinde ehemmiyetli bir rol
oynadklar btn cemiyetlerde bu zmreler zel bir zmre dininin
hamili olarak karmza karlar. Zira bittabii bir zmre, mensuplar
iin muayyen bir yaay tarz , muayyen eref mefhumlar ve hatta ken-
dine has bir ahlaki birlikte getirir. Ekseriya muayyen dini kanaatlara
sahip olmak ve Malarn muhtevalarnda birlik de buraya dahildir. H o-
m e r o s'un destanlar ndan tandmz efsanevi tanr lar alemi, bu destan-
larn kendileri iin dzld asiller zmresinin dinini temsil ediyordu.
Fakat eski Yunan'da bu din yan nda, tamamen farkl tanrsal veya yar
tanrsal varlklara iman eden bir kyl s nfnn dini, bir halk dini de
mevcuttu. Grlyor ki, bizzat esatir zerinde dahi cemiyetin zmre-
lere ayr lmasnn tesirleri izlenebilmektedir.
b) Tabakalamann ikinci tipi Snf Cemiyetleri (Klassenge-
sellschaft) dir. S nflar haklarda farkl lk deil, bilkis e itlik esasna da-
yanan tabakalard r. Snflar tayin eden unsur, fertlerin iinde bulun-
duklar iktisadi durumdur. Byk Frans z ihtilali ve esasen 19. asr n
btn halk ihtilalleri "Hrriyet ve Eitlik" uruna yaplmtr. "Hr-
riyet" den maksad, her eyden evvel "insanlar dier insanlara ahsen
tabi klan, bilfarz onlar n mal , klesi haline getiren sosyal durumlar n
lav" idi. "Eitlik" ise, imtiyazl zmrelere mahsus haklar n ilgas, yani
cemiyetin btn azalar nn ayn hukuki statye tabi olmalar manas n-
da kullanlyordu. Filvaki bu halk ihtilalleri, zmre esas na mstenid
cemiyetleri ortadan kald rmaa ve mesela, asiller zmresinin byk arazi
sahibi olabilmek hususundaki mutlak imtiyaz n bertaraf etme e ,mu-
ayyen mesleklerin mnferit mesleki zmrelere olan ba n koparmaa
ve btn makamlarn kaideten cemiyetin btn yelerine a k bulun-
masn temine muvaffak oldu. Lakin bu hak e itlii beklenildii gibi,
mutlak bir msavatn teesssne mncer olmayp, bundan byle ikti-
sadi farklar, sosyal tabakala ma yapsn tayin etmee balad . Byle-
ce zmreler ortadan kalm ve fakat s nf fark ve ihtilflar ba gstermi
oldu.
19. asrda Avrupann sanayile mi memleketlerinde hakim olan
kapitalist cemiyet sistemi, s nf esas na, yani iktisadi durumlar yla bir-
birinden ayrlmakta olan sosyal tabakalara mstenid bir cemiyet niza-
=un en su katlmam mislini tekil eder. Vaktiyle kendilerini tavsif
iin "Proletarya" mefhumunun te kil edilmi olduu sanayi iilerinin
durumu ise bir s mfin tipik mislidir. te M a r x smai cemiyetin istikbal-
de daima daha kat'i surette iki byk itimai s nfa ve ezcmle; kapita-
listler snf ile proletarya s nfna blnecei tezini bu tarihi artlar al-

22
tnda ortaya atmtr. Biraz ileride izah na gayret olunaca gibi, M a r x' n
tehisi hi bir vehile tahakkuk etmemi tir. Bununla beraber 19. as rda
Avrupann sanayile mi memleketlerinde mevcut itimai nizam , "s-
nf cemiyeti" olarak tavsife mecburuz. Yani burada sosyal tabakalar
mensuplarnn eit yahut benzer iktisadi durumda bulunmalar ile te-
mayz ederler.
Byle bir cemiyette itimai s nflarn birinden dierine geiin
ne surette cereyan etti i tetkike deer bir mevzudur. Acaba cemiyetlerin
bu "snf cemiyeti" olarak adland rdmz tipinde sosyal tabakalar aras n-
daki snrlar ne derecede kapal veyahut a ktr?
Burada zmre esas na mstenid bir nizam mevzuubahs olmad ci-
hetle, bir s nfa mensup fert ve ailelerin di er bir s nfa geebilmeleri iin
hukuki ve hatta messesevi takyitler mevcut de ildir. Muayyen bir nis-
bette dahili seyyaliyet s nf cemiyetinin mahiyeti iktizas ndandr. Zira
ok e itli yollardan ve ezcmle, al ma ve gayret sayesinde, inad ve
sebat ile, ok cretkrane hareket ederek yahut hususi bir beceriklilik
veya talih eseri iktisadi bir durumun iktisab ve ihraz mmkndr. Bu-
nun gibi saysz hayat hadiseleri, fertler veya ailelerin iktisaden iyi veya
kt bir duruma ykselme veya d melerine sebep olabilir. Bu manada
snflar kapal deil, ak itimai tabakalard r. Fakat bazan iktisadi du-
rumlar, o durumda bulunanlar iin do rudan doruya hviyet ve mev-
cudiyetlerini tayin eden bir unsur haline gelebilir, hatta fertlerin men-
sup olduklar snfn bilfiil esiri olmalar neticesini douracak surette
almas imkansz bir mania te kil edebilirler.
Snf cemiyetleri bilhassa bu son mevzuda byk farklar arzeder.
Mesela, iktisad n kuvvetli bir yay lma temayl ve inkiaf istidad gs-
terdii, imkanlar henz tkenmemi olan memleketlerde s nf cemiye-
tinin seyyaliyeti fazlad r, yani srf maddi bakmdan bir snftan dier
bir snfa geebilmek iin daha fazla imkanlar mevcuttur. Amerikada
hi deilse 19. asrn devam mddetince hal byle idi ve bu yzden de
orada itimai snflar asla Avrupa memleketlerinde oldu u gibi hisse-
dilir surette birbirinden ayr lmad .
Sosyal snflar daha nce manas izah olunan bir tabirle "ibih gu-
rup"lardr, , yani her eyden evvel ayn evsaf haiz (mevzuumuzda ayn
veya benzer iktisadi durumda bulunan) ki ilerden mte ekkil bir kt-
leyi anlatrlar; dolaysyla bir organizasyon, bir mensubiyet hissi veya
birlik uurunun mevcudiyetini icap ettirmezler. Di er yandan btn
ibih guruplar gibi, sa lam tekilatlanm guruplar iin msait bir ze-
min te kil ederler. Bu istikamette bir tekml te kiltlanm snf zdd-
yetleri ve muhtemelen s nf mcadelelerinin zuhuruna mncer olur. Ni-
tekim sn f cemiyetlerinde filhal byle bir inki af vukubulmutur.

23
c) Sosyal tabakalarn nc karakteristik tipi kastlar'dr. Kast
esasna mstenid cemiyetin mmeyyiz vasf, sosyal tabakalar n birbiri-
ne tamamen kapal bulunmasdr. Tarihi tecrbeler tam kast cemiyet-
lerinin daima dini sebeplere istinad etmekte oldu unu gstermi tir. En
saf ve mfrit ekli ile kast nizam , bin yllar boyunca Hindistan'da h-
km srmtr. Hint kastlar sistemi Miltdan nceki bininci y ln
balarnda zuhur etmi olup, hemen hemen gnmze kadar devam ede-
gelmitir. Ancak M ah a t ma G a n d h i 'nin faaliyeti, hususiyle yirminci
yzyln ba, kast nizam= mutlak hakimiyetine son verebilmi tir.
Hint kastlarnn tesis etti i sosyal sistem, kurulu unu ve bin yllar
boyunca devam n Budizme borludur. Hinduizmin telkkisine gre,
doumlar silsilesinde (Samsara) her insan daha nceki varl klarda seb-
keden amelinin kendisini adeta kanuni bir zaruretle getirip b rakt
noktada yeniden do ar. Binnetice fertler, kastlar nizam ndaki yerlerini
bir tesadf eseri yahut sosyal bir haks zlk deil, bilakis ok manidar ve
kanlmas imkansz bir icab telkki ederler. Bu durumda mensup oldu-
u kasd n dna kmaa almak, dini dnya nizamnn ezeli takdiri-
ne mdahele demek olacakt r. Dini amiller dnda kalan sebeplerin ve
mesela, (snf cemiyetlerinde oldu u gibi) iktisadi yahut (zmre cemi-
yetlerinde oldu u gibi) hukuki amillerin, cemiyetin bu kadar kat'i bir
surette snflara ayr lmas neticesini do urabilmeleri hemen hemen ini-
kanszdr. te ancak Hinduizm gibi bir din, kastlar sistemini as rlar bo-
yunca ayakta tutabilmi tir.
d) Modern sinai cemiyetlerin tabakala ma yaps hususi ve halli
g bir problem te kil eder. M a r x' In kehaneti, cemiyetin sinai istihsal
tarzna gre kesin bir surette s nflara ayrlaca merkezinde idi. M a r x
bu ayrln prensibini, kiinin bir istihsal vastasna sahip olmas yahut
sadece ahsi alma gc zerinde tasarruf etmekte bulunmas vaka-
snda gryordu. Bu suretle s nai sisteme gei te ktle halinde ortaya -
kan iktisadi hadiselerin i in mahiyetine en uygun bir ekilde tarif ve tav-
sif edildikleri itiraf olunmal dr. Ancak s nflama durumunun, s nai ce-
miyetin tabakala ma sistemini tayin eden yegane unsur oldu u kehaneti
bugn vakalarla cerhedilmi bulunmaktad r. Bu iddian n hilafna, bil-
hassa ok tekml etmi smai cemiyetlerde iktisadi faktrlerin de asli
unsurlarndan birini tekil ettii ve fakat hi bir zaman tek unsuru olma-
d ok daha mudil bir sosyal tabakalar sistemi teesss etmi tir. Hele bir
kimsenin i gcn deerlendirmede muhta oldu u istihsal vastalar-
na bizzat sahip olup olmamas meselesi, bir yandan, bugn, fertlerin
byk bir ksmnn bakalarna ait istihsal vas talar ile almalar, di-
er yandan iktisaden "mstakil olmayanlar"n iktisadi durumlar nn da
kendi aralarnda birbirine nazaran byk farklar arzetmekte bulunmas
dolaysyla git gide ehemmiyetini kaybetmitir.

24
Modern sosyoloji, bugnk cemiyetin bilhassa sinai bak mdan geli-
mi memleketlerdeki tabakala ma sistemini msbet olarak tarif ve tav-
sif edebilmek iin byk gayretler sarfetmektedir. Bu yolda yap lan a-
lmalar henz sonuland rlmamtr. Bununla beraber baz hususlarda
kat'i saylabilecek neticelere varmak kabil olmu tur.

Amerika Birle ik Devletlerinde mezkr ara trmalar "stratification"


tabakalara ay rma ad altnda yrtlmektedir. Bu sahada nderli-
i ise, uzun zamandanberi W. L. W a r ne r'in tesis etti i mektep yap-
maktadr.

Modern smai cemiyetteki tabakala may gsteren bir ema yapa-


bilmek iin mutlaka gelir nisbeti esas ndan hareket etmek gerekir.
Filvaki bu cihet " tabakalamay tayin eden yegdne unsur" deildir;
fakat bu mevzuda esasl bir rol oynar. Zira modern cemiyetler muayyen
bir hayat standard nn prensip itibariyle btn mstehliklere a k olmas
esasna dayanr. Yani ferdin herkese a k bulunan hayat standard na
erime lsn geliri tayin eder. Bugn her memlekette gelir istatistik-
leri mevcut oldu undan, meslek sahibi halk n btnn gelir esas na gre
tasnifi kabildir.
Yalnz sosyal yap y az ok hakikata yak n bir surette tasvir edebil-
mek iin iptidaen baz dzeltmeler icras na ihtiya olduu aikardr.
Bir kere gelirin emniyet derecesini hesaba katmak laz mdr. Zira bittabii
biri mukannen ayl k, dieri ise sadece bir konjonktr kazanc ndan iba-
ret olan ayn ykseklikteki iki geliri msavi addetmek yanl neticelere
sevkedecektir. Bunun gibi istihdam mukavelesinin uzun mddetli olu u,
feshi ihbarn baz takyidata tabi tutulu u, i yerinde i emniyetinin sa -
lanm bulunuu gibi hususlar da daima nazar itibare almak laz mdr.
Ayrca gelirin bir insan n hayatnn hangi safhasnda kazanlmakta ol-
duu cihetini de ihmal etmemek gerekir. Mtehass s bir sanayi i isi
istihsal kabiliyetinin en yksek oldu u devrede para ba na cret esa-
sna gre ayda yksek bir ortalama tutturabilir. Fakat bu hayat mn-
hanisinde onun gelirinin en yksek olduu noktay tekil eder. Buna mu-
kabil gen bir tabibin aa yukar ayn seviyede bulunan geliri onun sa-
dece ba lang cretidir. te gelir seviyesinden itimai tabakala ma
sistemi hakknda baz istidlallerde bulunabilmek iin btn bu husus-
larn gz nne al nmas iktiza eder.

Fakat i aret olunan bu tashihler yap ldktan sonra dahi, modern


sina cemiyetin tabakala ma yapsn gsteren, hakikata uygun bir e-
ma elde etmek mmkn olmaz. nk e itli kaynaklardan ne et eden
gelirlerin (ve mesela; cretler, memur ve mstandem maa lar, ms-
takil iktisadi faaliyetten do an gelirler, serbest meslek erbab nn mesaisini

25
karlamak zere denen cretler vs. nin) ok de iik tarzlarda birle me-
leri veya kesi meleri bugnki cemiyetin hususiyetlerinden birini te kil
eder. Bu kesi melere bilhassa gelir tablosunun alt basamaklar nda ok
sk rastlan r. Bundan dolay tabakala ma problemi zerinde al an sos-
yololarn mterek kanaatlar sadece gelir seviyesi k stasnn hali haz r-
daki cemiyetin sosyal tabakala masn tam olarak izaha kifayet etmeye-
cei merkezindedir. Bu gayeye ula abilmek iin daha ba ka kstaslara
mracaata da ihtiya vard r. Bu k staslardan birincisi istihlk tarz dr.
Bir ferd veya ailenin cemiyet ierisindeki mevkiinin tayini ve sosyal ba-
kmdan snflar drlmasnda gelirinin miktar kadar, bu gelirle ne Yap-
makta, onu nas l kullanmakta, ne suretle istihlk etmekte oldu u nok-
tas da ehemmiyetlidir. stihlak kaidesi sosyal tabakadan sosyal tabaka-
ya, bunlar birbirinden tefrik ve temyiz edecek surette de iir. Bu tarz
daima "tabakalara has"d r, yani bir kimsenin mensub oldu u sosyal
tabakay tayine imkn verir.
Bu manada mesela, bir aile btesinde ev masraflar nn nisbeti m-
meyyiz bir unsurdur. Ailede ocuklar n tahsili iin yap lan masraflar
ise, tabakalara has olan, bunlara gre de ien hususlar n banda ge-
lir. Bir an evvel ailenin geimini temine yard m etmeleri maksad ile o-
cuklar n mmkn mertebe k sa bir retime tabi tutulmalar ile ailenin
gelirinin bu suretle artt rlmasndan sarf nazar edilerek uzun bir tahsil
sresinin gze al nm olmas ok ehemmiyetli ve bilavas ta tabakalar
birbirinden temyiz eden bir husustur.
Kltrel ihtiyalar n tatmini maksad ile yaplan masraflar da ayni
ekilde tabakalara has, onlar birbirinden tefik ve temyiz eden unsur-
lardand r. Halen modern sosyoloji tecrbl metodlarla, mesela, rakl k
devresi geirmemi iiler zmresinde, mtehass s ii tipinde, memur
ve mstandemler tabakas nda, serbest meslek sahibi tipik orta tabaka-
da ve ezcmle, btn sosyal tabakalarda istihlk nizam nn neden iba-
ret olduunu byk bir dikkatle ara trmaktadr.
Btn modern ara trmalarda esas ittihaz edilen di er bir kstas
da "itimai itibar" (Sosyal prestij) ibaresi ile ifade edilmektedir. Bu
mefhumun iki istikamette anla lmas lazmdr. Evvela, her ferdin ken-
disini muayyen bir sosyal tabakaya mensup ad' ve sosyal durumunu
muayyen bir surette telkki etmesi manas nda; saniyen onun dier kim-
seler tarafndan muayyen bir noktai nazardan s nflandrlmas mana-
snda. phesiz itimai itibar vak asnn objektif olarak tesbiti kolay de-
ildir. Bu yzden mesela, tecrbe iin seilmi bir miktar ahstan, kk
kartonlar zerine kaydedilmi eitli meslekleri itimai itibar dereceleri-
ne gre s ralamalar n istemek gibi tecrbi baz metodlarla problemin
halline gayret edilmi tir. Filhakika bu nevi tecrbelerin hatal baz ta-

26
raflar vardr, ancak bugnki cemiyette mnferit mesleklerin mazhar
olduklar itimai itibar derecesi hakk nda bir ip ucu verme e muvaffak
olabildikleri de bir gerektir.
Problemin zmne gtren di er bir yol da kimin kiminle arka-
dalk ettii, hangi sosyal durumlarn daha fazla say da fertlere
amil olduu ve kiilerin hangi birlik, te kilat ve cemiyetlere mensup bu-
lunduklar hususlarnn tahkik ve tesbitinden ibarettir. Bilhassa W a r -
n e r ve kurduu mektebin mmessilleri ara trmalarnda bu noktalara
dikkat etmi lerdir. Yanke e City isimli eserde tipik bir Amerikan
ehri yukarda zikrolunan alt basamakl ema esas al narak sosyal taba-
kalamas bakmndan incelenmitir. Aratrmann arlk noktasn daha
ziyade sosyal tabakalar n bizzat kendilerine izafe ettikleri itibar ve ehem-
miyetle dier sosyal tabakalar n onlara bitikleri de erin, mensuplar nn
davranlarnda, hayat alkanlklarnda ve tavrlarnda ne ekilde tecelli
etmekte oldu u, muhtelif tabakalara mensup kimselerin ikametghlarnu
ehrin hangi ksmlarnda semekte bulunduklar , ocuklarn hangi okul-
lara gnderdikleri, kimlerle d p kalktklar vs. gibi meseleler te kil
eder.
Dier hususlar meyan nda daima cemaatlere mensubiyetin de na-
zar itibare al nmas Amerikada yap lan almalar n bir hususiyetini
tekil eder. Filvaki Amerika Birle ik Devletlerinde mevcut say sz hris-
tiyan kilise ve mezhepleri, muayyen sosyal tabakalara, sair tabakala ma
kstaslar meyannda derpi edilmelerini gerektirecek derecede s k bir
ballk gsterirler.

3 . Sosyal V etir eler

Bu mevzu daha nce trke ne rolunan " S osyoloj i ye Giri "


isimli eserimde teferruat yla incelenmi olduu cihetle, burada sadece sz
geen esere at fla yetinilecektir. zahlarmz yalnz sosyal vetireler na-
zariyesinde zerinde durulan ba lca meselelerin hat rlatlmasna inhi-
sar ettirece iz.

a) Sosyal tabakalara mstenid her itimai nizamda baz dahili ha-


reketler mevcuttur, yani bir sosyal tabakadan di erine intikaller vaki
olur. Arzetmekte oldu u dahili seyyaliyetin derecesi, bir itimai nizam di-
erlerinden tefik ve temyiz eden unsurlardand r. Modern sosyoloji seyyali-
yetin iki nev'ini, ezcmle "11f/d" ve "alculi" tiplerini birbirinden tefrik eder.
Bunlardan ilki, bilfarz fertlerin ta radan ehirlere g etmesi gibi harici-
maddi manada bir yer de iikliini anlatr. Her ufki seyyaliyetin bir a-
kuli seyyaliyeti tazammun etti i, yani dier bir sosyal statye intikal netice-

27
sini dourduu, sosyolojinin, modern snai cemiyetin tetkiki sonunda va-
sl olduu bir hakikattir. Bugnki cemiyette fert ve ailelerin ufki ve aku-
l haraketleri fevkalade artm olup, bunlarn muayyen kanunlara irca
imkn dahiline girmi tir. Bu keyfiyet sosyal vetireler nazariyesinin me gul
olduu meselelerin banda gelir.
b) Bir tabakadan di erine gei byk mikyasda ve bilhassa
uzunca bir zaman hep ayn istikamette vaki olursa, bu durum muayyen bir
mddet sonra sosyal tabakalar aras ndaki muvazenenin esasl ekilde dei-
mesi neticesini dourur. Bu suretle nisbeten kk olan sosyal tabakalar n
byk ktleler haline inkilb etmeleri kabil oldu u gibi, sosyal yap da tama-
men yeni baz tabakalarn teekkl etmesi de imkn dairesindedir. Sanayi
iilerinden terekkp eden sosyal tabaka bunun bir mislini te kil eder.
Bu nevi vetirelere "sosyal tabakalamann tahavvl" tabir olunur.
Mezkr vetireler bir cemiyetin btn tabakala ma sisteminin muayyen bir
mddet zarfnda esasl surette de iip, yeniden ekillenmesini mucip olur.
c) Sosyal olularn byk ve ok e itli bir ksm "Sosyal Gruplarn
bnyelerinin tahavvl" ad altnda incelenmektedir. Cemiyeti te kil e-
den kkl bykl tali guruplar n bnyeleri (dolay syla cemiyetin bn-
yesi) ya tedricen, safha saf ha veya ani mdahelelerle, yani birdenbire ve bir
hamlede deiebilir. Bu son zikredilen hal mesela; guruplar n nizamnn
dayanmakta oldu u adi messeselerin tebdili neticesinde tehadds ede-
bilir. Uzun mddet devam eden tedrici de iiklikler btn sosyal gurub-
larda daimi surette cereyan edegelmektedir. Birdenbire ve apa ikar surette
vuku bulan bnye tahavvllerinin misalini ise, bir devletin messeselerinin
esasl bir ekilde deimesi neticesini do uran siyasi ihtilallerle bir dini
gurubun messeselerinin istihalesini ifade ve temin eyleyen dini islahat
(reformlar) te kil eder.

28
ILBLM

DiN SOSYOLOJ S

Din sosyolojisine balarken, sosyolojinin vak alar ilmi olduunu bir


kere daha hat rlatmak isteriz. Sosyoloji k ymet hkm vermeksizin d n-
mek mecburiyetindedir. Bu ilim dal nda kymet hkmleri ve hadiselere
kar taknlan ahsi tavrlarn bir kenara b raklmas ve vakalarn olduu
gibi ele alnarak tahlil edilmesi gerekir.

Fakat hassaten sosyoloji sahas nda bu metodik icab n is'af kolay


deildir. Zira itimai vak alar bir tabiat hadisesi gibi hariten m ahedesi
kabil, bize yabanc baz tezahrler de il, kendilerine ahsen de itirak
ettiimiz bir takm vakalardr.

Din sosyolojisi sahas nda bu glk daha da o aln Din ferdi ahsi-
yetin en derin tabakalar na kadar nfuz eder. yle ki; cferdin mutlak su-
rette btn mevcudiyeti ile i tirak ettii bir vak a mevcut ise o da dindir"
denilebilir. Bu yzden haddi zatnda dini tezahrlere kar tamamen ob-
jektif, kymet hkmlerinden ani ve ilmi bir tav r taknmann mmkn
olup olmad meselesini ciddi surette ara trmak lz mdr.

Bir sosyoloun modern itimai ve iktisadi hayat n ilerinde te kilt-


land menfaat birliklerini inceledi ini farzedelim. Bu sosyolog tetkikleri
neticesinde dier birok hususlar meyan nda, herhangi bir menfaat birli i-
nin, muayyen bir iktisad ubesi mensuplarnn menfaatlerini muvaffakiyetle
temsil ve mdafaa etmekte oldu unu ve fakat buna mukabil, msbet ola-
rak isbat kabil surette, itimai btnn menfaatlerine ayk r den baz
taleblerde bulundu unu tesbit etmek durumunda kalm olabilir. Mezkr
sosyolog bu tesbiti ile (belki de ok kudretli) bir gurubun a ikr menfaat-
lerine kar cephe alm bir vaziyete d ecektir. Bu tehlikeye ra men yap-
lan tesbitin, isabetli ve objektif olarak isbat kabil olmak art ile efkr
umumiyeye arzedilmesi icap eder.
Din sosyolojisi sahasnda ise, meselelerin tamamen objektif ve ilmi
bir tavrla ele al nmasna mani olan husus sadece harici glkler, yaln z
kymet hkmlerinden ani beyanlarla ba kalarnn maddi menfaatlerini

29
haleldar etmek endi esi deildir. Bilkis burada glkler dahilidir; bizzat
bizden, iimizden gelir. Zira bu meselelerin ara trlmasna girimekle,
ahsen bizim iin de mukaddes olan bir sahaya el atm oluyoruz. Fakat
her eye ramen burada da btn ilim dallar iin cari olan icaplara ri-
ayet etmek laz mdr. Bir dine itikad etmekle, o dini nazari bir tetkikin
mevzuu yapmak arasnda byk bir fark n mevcut oldu u inkr edilemez.
Bunun gibi son halde de mutlaka objektif hkmler vermek iktiza eder.
Geri bu yzden ilmi tefekkrmzn iten gelen bir tazyike maruz kal-
d su gtrmez. Lkin modern din sosyolo lar aras nda dinleri tam bir
lkaydi ile muayyen k staslara gre ay rp, bir hayvanat aliminin bcek
veya kelebekleri tasnif etti i gibi snflandran baz larnn mevcut olduu
da bir hakikattir. Herhalde bu son durumda, bu kadar mesafeli ve alka-
sz bir davranla dini en'iyete varman n kabil olup olmad meselesini
teemml etmek gerekir. Zira asl nda meselenin srf nazari mtalaas nda,
mcerret d nlmesinde dahi hadiseye dahili i tirakimizi gsteren baz
kmldanlarn mevcudiyeti hissolunmal dr. Aksi takdirde sadece l baz
kalplara, dini olmayan en'iyete el atabilmi iz demektir. Fakat di er yan-
dan kendimizi tamamen bitaraf, nazari hkmler verme e de zorlamam z
lazmdr. Bu iten, dahilden gelen bask y din sosyolojisi tetkiklerinden
skp atma a imkan yoktur; ondan korkmamal , aksine onu her defas nda
yeni batan yenme e almaldr.

Din sosyolojisi tetkiklerinde rastlan lan gln bir hususiyeti daha


vardr: Yeryznde, inanlar nn muhtevas , kudsiyet hakkndaki tasavvur-
lar ve bilhassa ayin ve ibadet tarzlar bakmndan biribirinden ok farkl
saysz dinler mevcuttur. Sadece halen ya amakta olanlar deil, insan-
ln ilk devirlerinde hkm srm bulunanlar da nazar itibare al-
dmz takdirde bu cihet ayd nlanr.

Halen ya amakta olan dinler -ve hele bunlar n nisbeten eskice bir
tarihte zuhur etmi olanlar- aras nda bile bize klliyen yabanc gelen-
lerine, pek byk glklerle ancak yle byle nfz etmee muvaffak
olabildiklerimize rastl yoruz. Bunun gibi muhtelif dinler aras nda ok b-
yk de er farklar da mahade ediyoruz: Bir yanda ilahi kudretler hakk n-
da ok basit ve kaba tasavvurlar, di er yanda yksek dinlerde ifadesini
bulan byk ve ulvi fikirler.

Din sosyolojisi insanl n dini hayatnda zuhur etmi bulunan btn


bu ekilleri gz nnde bulundurmak mecburiyetindedir; onun gr
zaviyesinin, e itli dinler aras ndaki derin farkllk ve deer ayrlnn in-
kar neticesini do urmayacak surette cihan uml olmas laz mdr. Tabii
halde yaamakta bulunan kavimlerin pek iptidai dinlerinin dahi din sos-
yolojisi tarafndan ihmal edilmesi caiz de ildir.

30
Insanln ne kadar kadim tarihine, ne kadar nceki devirlere inersek
inelim, daima din vakas ile karlarz. Fert, nas l en iptidai kltrlerde
bile birtakm sosyal guruplar ierisinde ya amsa, bir dinde de ya am-
tr. Bu devrede de insan st baz varlklarn mevcudiyetine inanm ,
onlarla temas edebilme arelerini aram , lmden sonraki hayat zerinde
kafa yormu tur.
Feti 'de dahi bir nebze din meknzdur. Ancak byle bir inan ile
yksek dinler aras ndaki deer fark, din sosyolojisi bakmndan gayet ehem-
miyetlidir. Eski medeni kavimlerin dinleri dahi, gerek muhteva, gerekse
deerleri itibariyle bugn bizim anlad mz manada dinden ehemmiyetli
surette farkl dr. Eski yunanl, romal ve msrllar ile smer ve hititlerin
ok tanr l inanlar bu kavimlerin kltr zerine fevkalade messir ol-
mutur. Bunlarn hi bir bayram yoktur ki, ayn zamanda dini bir mana
ifade etmesin, hi bir mukaveleleri mevcut de ildir ki, tanrlar ad na akde-
dilmi olmasn ve gene hi bir spor yar mas yoktur ki, kendisine dini
bir ayin refakat etmesin. Bu kavimlerin inanc , bir kere ok tanr l olmas ,
dier yandan tanr larn -birok insani vas flar haiz olarak ve hatta ekseriya
birbirleriyle rekabet veya mcadele halinde- tasavvur ve tasvir edili tarz
itibariyle bizimkine ok yabanc olmakla beraber, onlarda da tanr larn
mukaddes olduu inkar edilemez.
Tek tanrl dinlerin zuhuru, dinler tarihinin dnm noktas n ve hat-
ta belki dnya tarihinin en mhim hadisesini te kil eder Alman tarih
felsefesi alimi K a r 1 J aspers bu hadiseyi dnya tarihinin "dnm noktas "
olarak vas flandrr. Bunun sebebi a a yukar ayn zamanda, yani Milat-
tan nce 7. ve 6. as rlarda Ahdi Atik de bahsolunan byk peygamber-
lerle, Zaratustra dininin, Hindistanda B u d a'n n, inde K onfyus
ve L a o t s e nin zuhur etmi olmalardr. Asl tek tanrl byk yksek
dinler, ok sonra, takriben aradan bin y l kadar bir zaman n mururunu
mteakip ortaya kmtr.
mdi bu noktada din sosyolojisinin her eyden evvel be eriyetin gel-
mi gemi btn dinlerini gz nnde bulundurmakla mkellef oldu unu
ve fakat bunun hi bir zaman dinler ve hele ok tanr l halk dinleri ile
yksek dinler aras nda mevcut kymet farklarm n izafiliini kabul manas -
na gelmeyece ini hatrlatmak laz mdr.

Din sosyolojisi tetkiklerinde daima dinin mahiyeti icab teker teker


fertlere nfz edip, tabir caizse onlarda yerle mek ve kk salmakla bera-
ber, zaruri olarak onlar n fevkine de ykseldi i ve fertden ferde giden bir
kpr vazifesi grd vakasndan hareket etmek gerektir.
lk defa btn dinleri iine alacak surette dinin mahiyetini tarife
teebbs eden kimse R udolf Ot to 'dur. Bilhare birok din alimleri tara-

31
fndan da kabul edilmi olan bu tarife gre din, mukaddes olan n yaan-
mas (das Erlebnis des Heiligen) dr. Mezkr tarif ilk bak ta ok ekli
ve gayri vaz h grnd halde tamamen bo da deildir. Evvela ferdin
bir kudsi olan yaayabilme kabiliyetinin mevcudiyetini ve hatta bu tec-
rbenin onun varl icab bulunduunu ifade eder. Di er yandan bu
suretle dinin, daima nce tek tek fertlerin uurunda yerle tii hakikati
anlatlm olur. Zira tecrbeler her zaman bir uur, bir ruh, hususiyle mu-
ayyen bir kimse, bir fert ile irtibat halindedir.
Dinin iptidaen ve evleviyetle, tek bir ki iyi, ferdi alakadar eden bir
mesele ve hatta tamamen ahsi ve dahili bir husus olduu yksek dinler
dolaysyla hepimizin malumudur. Btn yksek dinlerde ferdi ruhlar n
mevzuubahs olmakta ve bunlar n imana davet edilmekte bulunduklar na
dair ok derin manal , gzel ve veciz szler vard r.
Bununla beraber, tecrbelerin ve hele bunlar n ok tesirli ve ehem-
miyetli olanlarnn sadece fertlere inhisr etmesine imkn bulunmad
da aikardr. Bu tip tecrbeler mutlaka di er ahslara da sirayet eder.
Tecrbelerin di er ahslara da sirayeti, onlar n zahir olmas ve bu suretle
ilk hamilinden ayrlp, dier ahslarca da bilinir duruma gemeleri ile
vaki olur. te dini tecrbenin cemaat te kil edici tesirinin mebdei bu nok-
tadr. nce dinin bervehipe in ferdi uura yerle ip, kk saldn tesbit
ettikten sonra, hemen arkas ndan, cemaat te kil edici tesirinden bahsetme-
mizde sadece zahiri bir tezad vard r. ki vaka arasndaki kpr, dini tec-
rbenin zahir olmas , tebli edilmesi, afakile mesi ile atlm olur.
Dini tecrbe muhtelif tarzda afakile ir. imdi bu istikameti
ana hatlar ile izah edelim;

a) Her dini tecrbe muayyen baz tasavvurlarla irtibat halindedir.


Bu tasavvurlar, maddi, tasviri, mu ahhas baz unsurlardan veya yksek
baz fikirlerden ibaret olabilir. ok tanr l dinlerde dini tasavvurlar n
muhtevas muahhas, tasviri baz unsurlardan ibarettir; yani bir ustureye
inhisar eder. Buna mukabil yksek dinlerde bu muhteva mcerret baz
fikirler, bir din nazariyesi haline ykselir.
Srf bir dine has tasavvurlar muhtevas nn dahi fertleri birle tiren
bir tesiri vard r. Bu muhteva fertlerin fevkine karak onlar birbirine ba-
layan bir kpr vazifesi grr, adeta bir ok kimselerin m tereken vakf
olduklar bir sr, dinin btn mensuplarnn aah olduu bir gizli bilgi
gibidir. Basit dinlerde dahi hal byledir. Bu cihet ferdi uurda ifadesini
u ekilde bulur: "Biz bu boyun veya kavmin mensuplar , hangi tanrlarn
mevcut olduunu, ayr ayr hepsinin isimlerini ve sahip olduklar fevkcilbe er kud-
retleri biliyoruz". Nevama byle bir usturenin dahi inan lmayacak kadar
kuvvetli bir balayc tesiri vardr.

32
Yksek dinlerde fertleri birle tiren tasavvurlarm muhtevas n muah-
has, maddi bir usture deil, bir nazariye te kil eder. Kaideten her dinde
dini inanlar, o dinin getirdi i nazariyenin zbdesini ifade eden bir itikad
forml halinde telhis olunur. Bilhare dine mensubiyet sadece bu for-
mln tekrarlanmas ile beyan ve ifade edilir. Eski yunanda bu nevi bir
itikada "S ymbolo n" (senbol) deniliyordu. Bu suretle itikad dile getiren
formln (veya daha ziyade bu formlde ifadesini bulan dini gr n)
tpk bir senbol, herkesin arkas ndan gittii bir bayrak gibi, fertleri birle -
tirdii anlatlmak istenmitir.

Dini tasavvur ve fikirlerin heyeti mecmuas yahut dier bir ifade ile
bir dine has gr , ya bizzat dinin kurucusu tarafindan kendisine nazil
olan vahiylerin toplanmas suretiyle vucda getirilmi bir kitapta veya
onun talebeleri, tilmizleri yahut yak nlar tarafndan, gene onun kelm
esas tutulmak suretiyle uzunca bir zaman zarf nda tertip edilmi bir eser-
de tesbit edilmi bulunabilir. Kur'an bu hallerden ilkine, Ahdi Cedit ise,
ikincisine misaldir.
Mukaddes yaz lara daima, vazifesi onlar n nazari muhtevas n izah,
tefsir ve erh ile asil ve hakiki manalar n meydana karmaktan ibaret
olan bir din bilgisi, (teoloji) refakat eder.
Btn dinler nazariyelerini bir itikad forml eklinde olsun, bir mu-
kaddes kitap halinde olsun, tesbit etmek temaylndedirler. Byk dinlerin
kurucularndan baz larnn, cemaatleri ierisinde "hoca", "stdd" namyla
anlmalar bu bakmdan calib-i dikkatt r. K onf y u s, L a o t s e ve
Manieizm'in kurucusu Mani hakknda varid olan bu husus bir dinin
nazariyesinin, zerinde birle ilen bir nokta, vandet sa layan bir prensip
olarak arzetti i ehemmiyeti gsterir.
Fakat ekseriya, itikad formlleri de dahil olmak zere dini metinler
zerinde yap lan almalar, baz gr ayrlklar, hatta z ddiyetlerinin
doumu neticesini tevlid etmi tir Bu e it ihtilaflara btn yksek din-
lerde rastlan r. Neticede bu durum ayn bir din ierisinde birbirine tam
manasyla zt baz mektep ve istikametlerin ortaya kmasna sebeb olur.
Theb, Memphis ve Heliopolis ehirlerindeki byk dini mekteplerin biri-
birleriyle ihtilaf halinde bulunduklar eski Msr mislinden anlalaca
zere, daha ok tanr l dinlerin hkim olduu devirlerde bile vaziyet k smen
bu merkezde idi. Msrdaki ihtilaf esas itibariyle eski M sr tanrlar arasn-
daki silsile i meratibe taallk ediyordu. Bununla beraber din nazariyesinde
mnakaal dier baz noktalar da vard .
Mukaddes metinlerin mevcut oldu u her yerde, hususiyle btn yk-
sek dinlerde dini mektep ve istikamet tezatlar ok eitlidir. Bu bakmdan
4., 5. ve mteakip asrlarda toplanan byk ruhani meclisler (din adam-

33
lar -ruhban- meclisleri, konsiller) ayan dikkattir. Sz geen meclisler-
de tezekkr ve mnaka a edilen balca mesele sa Peygamber ile Allah
aras nda hangi ontolojik mnasebetin mevcut oldu u hususu idi. H risti-
yan kilisesindeki paralanma; merkezi Romada bulunan bat kilisesi ile
dou kilisesi aras ndaki byk ayrlk, bu meseledeki mnaka alarla ba-
lamtr.

Din nazariyesi ile alkal bu nevi ihtilflar, h rstiyanla inhisar et-


meyip, dier btn yksek dinlerde grlm tr. Mahajana Budizmi ile
Hinayana Budizmi tefriki bunun misllerinden birini te kil eder. Dinin
umdelerinin tefsiri, fertler bak mndan ok ehemmiyetli olduu ve onlar
gayet yakndan alkadar etti i iin din nazariyesi fertleri tefrik edici bir
tesir de icra edebilir. Nitekim Ingilterede dini islahat devrinde baz nokta-
larda din nazariyesinin asl ndan inhiraf eden bir gr n taraftarlar
"dissenters" (M u t e ri z ler) tesmiye ediliyorlar -veya kendilerine
bizzat bu ismi vermi bulunuyorlar- d . Bu kabil inhiraflara btn yksek
dinlerde rastlan r ve bunlar ok defa dini vandetin paralanmas netice-
sini doururlar.

Dier yandan asl ndan inhiraf etmi bir inanc n salikleri aras nda
ok daha s k bir dayanma husle gelir. Grlyor ki, din nazariyesinin
birletirici ve ay rc tesirleri aras ndaki kar lkl mnasebet olduka mu-
dildir.

b) Her din mukaddesat ile alkal muayyen baz tasavvurlar ve hat-


ta yksek bir din mevzuubahs oldu u nisbette, muayyen baz fikirler ih-
tiva eder: Lkin hi bir din sadece bir tasavvurlar, fikirler toplam ndan
ibaret deildir. Din asla, mnhasran bir gr , tasavvur ve tefekkr mese-
lesi, bir idrk mevzuundan ibaret olmam , bilkis daima ayn zamanda
bir his, iradi bir davran meselesi olarak kar mza kmtr.

Filhakika dinin sadece bir tak m tasavvurlardan ibaret oldu unu


mdafaa eden din felsefeyi nazariyeleri de mevcuttur. Bilhassa Rnesans
devrinde ve daha sonra 19. asr n baz mtefekkirleri tarafndan din bu
ekilde telkki edilmekte idi. Byle olunca din, bir " dnya gr" , bir
nevi felsefe, henz mcerret mefhumlara ula amayp, mahhas tasavvur-
lar seviyesinde kalm bir nevi ilim ncs mahiyeti arz ve iktisap eder.

Bu gr p en mtemayiz mmessili A u gus t e C o m t e' dur.


C omte'a gre insanl k tarihinde birbirini takip eden byk devre
vardr. Bu devrelerden her biri di erlerinden o devrede hakim olan dnya
gr, dn ve dnyay izah edi tarz ile ayrlr. Beeriyet tarihinin en
byk bir ksmn ierisine alan ilk devrede, insan muhitinde fevklbe er ba-
z varlk ve kuvvetler tasavvur etmi tir. Bu devrede fert muhitinde cereyan

34
eden hadiseleri ve bilhassa bunlar n frtna, bora gibi ok kudretli ve insan
mukadderatna tesir edebilecek mahiyette olanlar n sz geen varl k
ve kuvvetlerle izah yoluna gitmi tir A u gust e C o m t e'un tabiriyle bu
devre be eri tefekkrn dini veya teolojik devridir. Yani burada din,
muayyen bir d n tarz , muhitte cereyan eden hadiselerin bir nevi izah
ve tefsiri suretinde telkki edilmektedir.

Aug u s t e C o m t e'a gre be eriyet tarihinde bunu takip eden iki


safha daha vard r. Umumi tasnifte ikinci gelen safhada dini tefekkr yerini
metafizik dit iince'ye terketmi tir ; yani art k fert, muhitinde cereyan
eden hadiseleri onlara ilahi baz manalar atf ve izafe etmek suretiyle de il,
cevher, tabiat kuvveti, cazibe" vs. gibi mcerret metafizik mefhumlara
mracaatla izah etmektedir. nc safhada ise, bu metafizik d nce tar-
z yerine C o m t e'un "pozitif" (msbet) olarak vas flandrd dn
ekli kaim olmutur. Son halde dini izah mmkn klan prensiplerden
olduu kadar, metafizik mefhumlardan da s yrlm, srf ilmi bir dnce
tarz kastedilmektedir. Bu telkkiye gre din bir nevi "n ilim" dir, dola-
ysiyla beer akhnn mcerret ilmi kavrayacak bir seviyeye gelmesi ile
kendiliinden ehemmiyetini kaybeder.

Dini sadece akldan hareketle izaha gayret eden btn nazariyeler


gibi bu nazariyenin de d t fahi hata, btn dinlerde mterek bir
noktay , ehemmiyet arzeden tek husus olarak kabul etmesidir. Halbuki
esatiri olsun, yksek olsun, her din sadece bir tasavvurlar, fikirler toplam n-
dan ibaret olmay p, aksine ayn zamanda bir tutum, d tan belli olan ya-
hut sadece iten bir yneli eklinde tecelli eden bir tav rdr. Tezahr
eden bir tutum, davran diyoruz; mesela., bir dini merasim yap lmas,
bir vahyin icab nn ifas, ayin ve ibadetler icras gibi. Dahili, deruni bir
tavr diyoruz; mesela murakabaya var lmas , bir ihtiram hareketinde bu-
lunulmas, bir dua okunmas gibi. Btn bunlar nazari akl n tezahrleri
olmayp, davranlar, iradi baz hareketlerdir.

Bylece her dinde mevcudiyeti m ahede olunan ikinci bir cihete


intikal edilmi olur. imdi bu ikinci cephenin cemaat te kil edici bir tesiri
haiz olup olmadn aratralm. Yalnz burada nce dinin biri, birtak m
tasavvurlardan ibaret, di eri iradeyle ilgili bu iki unsurunun (yani bir yan-
dan esatir ve nazariye ile di er yandan ibadet ve dini davran n) ayrlmaz
bir btn tekil edecek surette kayna m bulunduklarn belirtmek lazmdr.
Bir tarz hareket, bir davran ve mesela, tap nma, ihtirann ifade eden
hareketler, dini baz merasim vs. olarak dinin fail ve hamilinin birinci
planda sadece fertler oldu unda phe yoktur. Fakat bu davran zaruri
olarak fertleri a p, civardaki dier ahslar zerinde de tesirler husle
getirir. Hatta dini tecrbeyi tasvir eden tap nma, insanlar mcerret m -

35
terek tasavvur ve inanlara sahip olundu u uurunun temine muvaffak
olabileceinden ok daha fazla birbirine yakla trr. Mterek i ler ve
biroklar tarafndan ayn tarzda icra olunan hareketlerin, cemaat
te kil edici tesiri, psikoloji tarafndan uzun zamandanberi bilinmekte olan
bir hakikattir. M terek hareket halinde, her ahs adeta, kl olarak bu
hareketi icra etmekte olan fertler st bir btnn uzvu durumundad r;
onun tarafndan ynetilir, hatta srklenir. T pk bunun gibi, m terek
sukt dahi fertleri bel'eder.
Bir insan gurubunun azalar , her birinin teker teker ayn hareket-
leri icra etmesi manas nda birlikte hareket ediyorlarsa, gurubun hareketi
zaruri olarak bir s ra dahilinde cereyan eder. yle ki, nce bir veya birka
kii hareketi icra etme e balar, bilhare di erleri onlara iltihak ederler.
Yani biri ses verir, di erleri syleme e balarlar. Bu, laduni hareketler de
dahil olmak zere, btn gurup hareketlerinin dahili bnyesi ile alakal
bir kanundur ve mesela, m terek alma, dnyevi dans ve oyunlar hak-
knda da caridir. Son zikredilen misllerde de daima biri veya baz lar
ne geer, fakat bu suretle gurubun d na km olmayp, aksine dier
azalar meyan nda temayz etmi olur. Dini ibadeti ynetenin arada s rada
gurubun dna kmas da mmkndr. Onun bu suretle oynayaca
rol, halin icab na gre de iir. Ancak neticede bu durum dahi gurubun
muayyen bir tarzda te kilatlanmas na yol aabilir. Dini ibadeti idare
eden hususi bir s nfn, ezcmle papaz ve ruhanilerin ortaya kmas bu
istikametteki bir tekmln sonucudur. Mustakar ayin ve ibadet usl-
'erinin teesss, her yerde dini guruplar ierisinde vukua gelen bu kabil
bir farkllama ile yakndan alakaldr.
Dini yin ve ibadetin nevilerinden biri "tasviri"tabir olunan iba-
det usldr. Bu usl kendisine kudsiyet izafe olunan eyin sadece tema-
a ve tasavvur edilmesi veya d nlmesinden deil, fakat ayn zamanda
maddi hareketlerle tasvir de olunmas ndan ibarettir. Eski Yunanda esati-
ri canland rma a mahsus iki yol mevcuttu: logos (yani "sz", "nazar i-
y e") ve drama (tam kelime manas yla, "f i i l", "i craa t"). Yunan dram
menei itibariyle ibadet maksad yla tertiplenmi bir msameredir. Ma-
ls m olduu zere eski Yunanistanda byk trajediler yunan esatirinin
tanrlarndan D i o n i z o s ad na yap lan enliklerde oynan rd ve mevzu-
lar daima tanrlar, yar tanrlar ve kahramanlar n hayat hikyelerinden
ibaretti. Ancak tasviri yin ve ibadetler sadece esatiri dinlere mahsus
deildir. Yksek dinlerde de bunlar n izlerine rastlan r. Kiliselerde Haz-
reti Isa'ya yap lan ikencelerin dramatik bir tarzda tasvir edildi i Orta
a hristiyanl buna bir misal te kil eder.
Bilhassa iptidai dinlerin tetkiki, dini guruplarn btn hayat nn
bir takm dini seremoniler dairesinde cereyan etti ini ve insanlarn bu
sayede devaml bir hayat birlii teminine muvaffak olabildiklerini gs-

36
termi tir. Bu guruplarda dini bir kisveye brnm veya dini bir ayinle
sslenmi olmayan hi bir faaliyet yoktur. Bir ocu un domas , bir gen-
cin cemiyetin yeti kin azalan meyanna kabl, izdiva, tedfin, ilan
harp, hasada ba lama, hasad n sonu gibi gurup hayat nn asli ve ehemmi-
yetli hadiseleri daima mustakar dini merasimler dairesinde cereyan eder.
Bu dini merasimler ekseriya irtibat halinde bulunduklar tasavvurlardan
daha devaml drlar. yle ki, zamanla byle bir merasime esas te kil eden
tasavvur ve fikirler uurda eski canllk ve vuzuhlar n kaybettikleri halde,
dini seremonilerin tamamen geleneklere uygun ve icab vehile icra edil-
dikleri bir hakikattir. Btn bunlar dini ayin ve merasimlerin yahut di-
er bir ifade ile dini faaliyetin, din nazariyesi kadar, hatta ondan ok
daha kuvvetli bir birle tirici tesiri bulunduunu gsteren emarelerdir.
Bu bakmdan F r a n c i s Bacon' n "religio praecipium vinculum socie-
tatis" (= din cemiyetin en kuvvetli zinciridir) sz isabetlidir.
Yeri gelmi ken. K onfyus 'n tetkik etmekte oldu umuz mevzu ile
alakal bir tavsiyesine i aret etmek muvafk olacaktr. Bilindii gibi Kon-
fuyanizm ziyadesiyle akli bir dindir. Hatta bu sebepten din bilgisinde
ok kere onun bir dinden ziyade bir felsefi mektep, bir nevi ahlak ilmi,
siyasi bir hikmet nazariyesi olup olmad mnakaa edilmitir. K o n -
fyus 'n yaz larnda, daima emredilen dini ayin ve merasimlerin hi
deitirilmeksizin aynen ifa edilmelerinin btn di er hususlara tekaddm
etti inin ifade olunmas ve devlet ve cemiyetin bekas nn her eyden evvel
buna istinad etmekte olduu fikrinin mdafaas ve sk sk tekrar, dini hare-
ketlerin birle tirici tesiri d rld taktirde, ok manidard r. Bu ikaz-
da dini hareketlerin birle tirici tesirine tam bir vukuf m ahede olunur.
Bugn birok dinlerde bu hakikatin fark na varlmtr. Nitekim
btn dnyada bunun say sz misallerini gryoruz. Bilfarz Katolik
kilisesinde takriben elli senedenberi dini merasim ve ayin usllerinde
ve mesela, merasimlerde okunacak dua ve yap lacak ayinlerin s rasna
riayet ve inkiyad kuvvetlendirmee ve ksmen eski usulleri ihya etme e
matuf bir cereyan ba lam bulunmaktadr. Dou kilisesinde ve ayrca
mesela, Mahayana Budizminde' de buna m abih cereyan ve temayl-
ler mevcuttur.
c) Her dinin, bilhassa her byk-yksek dinin, mnhas ran din
olan, yani dinin zatna taallk eden hususlar d nda, hayat n btn
ehemmiyetli meseleleri hakk ndaki hkmlerle, btn mhim dnyevi
hadiselere kar taknlan tavrlarn mecmuundan ibaret gayet zengin
bir fikri muhtevas vard r. Din muayyen bir "ruh" getirir, btn mute-
kitler bu ruha iman edip onu payla rlar ve uuri veya gayri uuri ola-
rak bu ruh onlar n hayatna tesir eder. Bu husus dinin birle tirici tesir-
leri zaviyesinden zerinde durulmas iktiza eden nc noktad r.

37
Tabii bir dinin ruhunu kelimelerle anlatmak, onu terkip eden un-
surlar tadad etmek kolay bir i deildir. Cihan uml dinlerin ruhunu
ifade veya hi de ilse misallerle izaha te ebbs etmesi, Max W e b e r' in
ilme yapt byk hizmetlerden birini te kil eder. Bir din, ferdin dini
olmayan meselelere kar muayyen bir tav r taknmasn ve mesela, ta-
biat, tarih ve kltr muayyen bir zaviyeden de erlendirmesi neticesini
tevlid eder. Her eyden evvel, uhrevi hususlarla dnyevi hususlar aras n-
daki hududun tesbiti dahi bir dini tefik ve temyiz eden unsurlardand r.
Mukaddes olmayan (profane) alemin bir btn olarak kymetlendirili tar-
z, mesela, iyi yahut kt bir ey veyahut kendisinden iyi bir ey yap la-
bilecei kadar kt bir ey de yap lmas mmkn, bizzatihi kymeti haiz
olmayan bir madde olarak kabl ve telkki edilmesi do rudan do ruya
bu tesbite ba ldr. Hint dininin en eski vesikalar ndan olan Veda'lar
dnyann haddzatnda iyi bir ey (bir nimet) oldu u telkkisine misal
tekil ederler. Buna mukabil Budizm tamamen, kainat n fenalk ve ac -
larla dolu, hatta, her trl hakikatten yoksun, bo ve geici bir hayal
olduu gr zerine bina edilmi tir.
Dnyaya kar taknlan bu msbet ve nikbin tav rla, onu klliyen
red ve inkr eden bedbin tav r arasnda birok mutavass t durumlar yer
alabilir. Gerek islam, gerekse h ristiyanl kda ve musevilikde ifrat ve
tefriti ifade eden bu iki tav rdan biri benimsenmemi tir. Bu dinler noktai
nazarndan laduni alem her ne kadar mukaddes de ilse de, kutsile me
kabiliyetini haizdir; yani btn tezahrleri ile iyi olmamakla beraber
iyiyi kabule mstaiddir. Mezkr dinlerin ruhu a a yukar bu ekilde
ifade edilebilir. Bir din mensuplarnn hepsinin dnyaya kar taknlan
belirli bir tavr benimsedikleri ve ba ka bir zaviyeden bu keyfiyetin dine
insanlan birletirici ve e itli millet ve kltrleri ayn esaslara gre ekil-
lendirici bir kudret bahsetti i izahtan varestedir.

1 . Dini Guruplar Nazariyesi

Din sosyolojisinin bu blmnde tetkik edilecek olan mesele, bir


dinin hangi sosyal guruplarda ya ad ve hangi sosyal guruplarn do-
umuna sebebiyet verdi i hususlandr. Ksaca bir dinin sosyal te kilat-
nn nasl bir manzara arzetti i tetkik olunacakt r. Meselenin bu ekilde
vaz' na kar hemen ,bir dinin ierisinde mevcudiyetini idme ettirdi i
tekilat nevilerinin ehemmiyeti haiz olmad , herhalde bunlarn dinin
muhtevasn aklamaktan ziyade rten harici baz kalplardan ibaret
bulunduu itiraz yaplabilir. Bu itiraz muayyen bir manada hakl dr.
Ancak buna kar, dinin, her eyden evvel, yeni baz sosyal guruplar
yaratmak ve muayyen messeselere yerle erek yaamak suretiyle tarihin

38
seyrine messir bir faktr haline geldi i, onun tarihi temadisini, yz ve
hatta bin yllar boyunca sre gelen devam n, baka ekilde izah etmenin
kabil olmad ileri srlebilir.
Dini guruplar meselesini, ba lca iki hali birbirinden tefrik ederek
incelemek laz mdr. Bunlardan ilki din d nda kalan baz sebeplerle
teekkl etmi olup, mevcudiyetleri dinin zuhuruna tekaddm eden baz
sosyal guruplarn, dinin hamili, yani dinin ierisine yerle erek ya ad
messeseler durumuna gelmeleri halidir. Mesela, kan h smlna yahut
komuluk esasna istinad eden guruplar n, ayn zamanda inan ve iba-
det birlikleri haline gelmesi mmkndr. Bu taktirde fertler aras nda
zaten mevcut olan gurup ba nn din vastasyla daha da kuvvetlenece i,
sklaaca ve zindelik kazanaca tahmin olunabilir, nitekim fiiliyatta
da byle olmutur.
kinci hal dinin kendiliinden yeni baz sosyal guruplar, daha do -
rusu evvelce mevcut olanlar n hi biri ile ayniyet ve irtibat bulunmayan
mnhasran dini topluluklar yaratmas dr. Kiliseler, mezhepler, dini
tarikatler ve karde lik cemiyetleri bunun misllerini te kil eder. lk hali
anlatmak zere ekseriya tabils guruplar" ibaresi kullanld halde, ikin-
ci nev'e dahil olan guruplar, "hasseten dini guruplar" eklinde tes-
miye olunmaktadr.
Guruplarn bu tarzda ikiye tefriki, sadece dinler tarihinde daima
yan yana grlegelmi iki hali ifadeye yaramaz, fakat ayn zamanda
dorudan doruya birbirini takip eden iki safhaya da i aret eder. Mtead-
did ilhlarla alakal bir ustureden ibaret olan dinler kaideten tabii gurup-
larda, yani karabet yahut kom uluk esasna istinad eden veya siyasi bir
birlik olarak tedenberi mevcut iken bilhare dinin de hamili durumu-
na gelen guruplarda ya ar. Hasseten dini guruplar esas itibariyle yksek
dinler zemininde ortaya kar. Bu bir bak ma iin mahiyetinden ne et
eden bir zarurettir. Zira istisnas z, bir kurucu tarafndan tesis edilmi
dinler olarak yksek dinler, mevcut guruplardan birine yerle erek ya-
amayp, yeni baz guruplar vuctide getirirler. Hususiyle halk dinlerinden
yksek dinlere gei ,hasseten dini olan guruplar ve te kilat nevilerinin
zuhuruna tekabl eder.
phesiz bu ayrm mutlak deildir. Hasseten dini olan guruplara
daha halk dinlerinin hakim oldu u zamanlarda da rastlamak kabildir.
Ancak bu devrede hasseten dini olan guruplar, istisnai baz tezahrler,
zamana gre ileri baz admlardr. Esas ok tanr l halk dinlerinin hi
bir hususiyet arzetmeyen tabii guruplarda ya amalardr. imdi evvela
birinci hal ele alnarak incelenecek ve bu arada tabii guruplar n daima
dini baz grevler de deruhte etmelerinin, kendi yap larnda ne gibi
tesirler husule getirdi i; onlarn bnyelerini ne suretle tebdil, tahkim
veya tahvil eyledi i hususlar aratrlacaktr.

39
I. TABII GURUPLAR

a ) Aile

Btn insan topluluklar ve her kltr safhas nda, aile messesesine,


yani ana-baba ve ocuklar ve bazan kan h sm durumunda bulunan di-
er birtak m ahslarn sk bir hayat birli i vucde getirecek surette bir-
likte yaamalar vakasna rastlyoruz. Aileyi guruplar byk itimai
yaplarn tulalar mesabesindedir.
Aile messesesinin, btn kavim ve kltrlerde mevcudiyetine rast-
lanacak kadar umumi ve yayg n olmasna mukabil, aile ekilleri ok e-
itlidir. Bugn medeni milletlerde grlen aile tipi asla tarih ierisinde
mevcut olagelmi yegane tip de ildir. Bilkis ailenin bunun yan nda
daha birok, say sz, ekilleri mevcuttur. Din sosyolojisi iin arzetmekte
olduklar ehemmiyete binaen burada modern sosyolojinin epeyce i len-
mi blmlerinden birini te kil eden aile sosyolojisine dahil iki ana me-
sele zerinde durmak gerekir.
Bunlardan birisi; byk aile-kk ail e tefrikidir. Bugn mo-
dem smai cemiyetin icablar , bilhassa byk ehirlerdeki hayat artlar do-
laysyla kk aile tipi hakim bulunmaktad r. Yani gerekten bir hayat
birlii vudde getirecek surette birlikte ya ayanlar, sadece iki nesilden,
ksaca ana, baba ve ocuklardan- daha do rusu henz yeti memi , i
tutmayan ocuklardan- ibarettir. Pek muhtelif sebepler, bu meyanda
mesela, byk ehirlerdeki mesken durumu kadar modern i hayat nn
icaplar da, bugn kk aile tipinin hakim olmas n inta etmi tir.

Ancak kk aile tipi hi bir zaman yegane aile ekli olmam, hatta
birok kltrlerde istisnai durumu te kil eylemi tir. Kk ailenin mu-
kabili, gene bir ok nevi ve ekilleri mevcut olmakla beraber, daima ger-
ekten bir hayat birli i vucde getirecek surette bir arada ya ayan kim-
seler manas nda ailenin, kan h smlarndan mteekkil daha geni bir
evreyi iine almas ile temayz eden byk aile tipidir.

Byk aile tipine bugn de ve bilhassa ta rada rastl yoruz. Vak-


tiyle byk aile tipi kaideyi te kil ediyordu ve gayet s k bir surette ni-
zamlanm, belirli ekilleri mevcuttu. Kimlerin byk aileye mensup
olduklar hususu ya bizzat hukuk nizam tarafndan veya rf ve adetle
yahut her iki surette birden kat'i olarak tesbit edilmi bulunuyordu.
Byk aile kk aileye nazaran daha fazla ki ilerden terekkp
etmekte olduundan, kendi bnyesi ierisinde istihsalde bulunma a daha
msait, daha muhtar ve mustakildir. Eski byk aile, modern kk ai-

40
lenin ifas n piyasa ve resmi messeselere devretti i vazifelerin byk
bir ksmn bizzat kendi bnyesi ierisinde yerine getiriyordu; buna muk-
tedirdi; zira hat r saylr bir i gc zerinde tasarruf ediyordu. pti-
dal kltrlerde oldu u kadar mesela, eski Roma ve k smen eski in
kltrleri gibi ok terakki etmi baz kltrlerde de byk aileyi ehir..
lerde ok salam messeseler olarak te kiltlanm bir halde buluyoruz.
Bilfarz o ullarn evlenseler, oluk ocuk sahibi olsalar ve yksek makam-
lar igal etseler dahi, daima aile babas nn hakimiyetine tabi kalmakta
devam etmeleri, Roma Hukukunun asil kaidelerinden biridir: O ullar
ancak babann lm ile onun hkimiyetinden karlar. Byk ailenin
asli ekilleri ile mevcud oldu u btn kltrlerde, ayn zamanda mhim
dini grevlerin icras n da deruhte etti i biraz a ada izah olunacakt r.

Din sosyolojisi bakmndan ehemmiyetli ikinci ay rm, baba hk


miyetine dayanan aile ile ana hakimiyetine dayanan
a ile arasnda yaplan tefriktir. Modern cemiyetlerde bu mevzuda da
tek istikamette bir geli me kaydedilmi ve neticede baba hakimiyetine
mstenid aile, normal aile tipi haline gelmi tir. Fakat muhtelif kltr-
lerde, zaman zaman ve e itli meselelerde ana esas nn hkim olduu
da bir vakadr
Bu iki nevi aile dzeni aras ndaki fark, nesebin baba veya ana ta-
raf esas alnmak suretiyle tesbit edilmesindedir. Bu taktirde mesela,
isim (ve bununla birlikte eslafa olan mensubiyet) birinci halde baba-
dan, ikinci halde anadan ocuklara intikal eder. Mallar n intikalinde
de ayn esas caridir. Ana esas na mstenid ailede miras furu a anadan
intikal eder ve kaideten k zlar, oullara nazaran rhanl durumdadr.

Baba hakimiyetine mstenid byk ailede ise, o ullarn karlarnn,


ailelerinden ayrlarak, kocan n babasnn hkimiyeti alt na girmeleri
ve bu suretle kocann mensup olduu ailenin bir uzvu haline gelmeleri
esastr. Buna mukabil ana hkimiyetine dayanan ailelerde evlenen k z-
larn kocalarnn kendi ailelerinden karak kar larnn ailelerine intisap
ettikleri m ahede olunur. Cari oldu u kltrlerde ana hkimiyeti, t pk
modern cemiyetlerdeki baba hakimiyetine mstenid aile ve miras huku-
ku sistemi gibi bir kl halinde d nlp, teamlen veya hukuken tan-
zim olunmutur.

ok tanr l halk dini karakteri ta yan btn dinlerde aile, byk


bir dini ehemmiyet arzeden ve daima ierisinde dini ayin ve merasimlerin
icra olundu u balca yerlerden birini te kil etmitir. Ailenin ayn zaman-
da bir ayin ve ibadet birli i haline gelmesi, azalar arasnda, kan ba
ve birlikte ya amann dourduu sair balardan daha kuvvetli bir te-
sand husle getirmi tir.

41
phesiz efsane, yani dini tasavvurlar n muhtevas ve mesela, mev-
cudiyetine iman olunan ilhlar alemi, her yerde ailenin fevkine yksel-
mi, insanlardan mrekkep ok daha geni bir guruba malolmu tur. Fa-
kat aile daima tanr lar taziz iin yap lan ayin ve merasimlerin oca
olarak kalmtr. Bu kabilden, ailede muayyen zamanlarda m tereken
yenen yemeklere, adaklar ve dualarla ba lanlm ve yemein sonunda
gene ayn merasim icra edilmitir. almann balamas ve nihayete
ermesi ve ezcmle, gnlk hayat n mutad vakalar iin de bir tak m
ayin ve merasimler derpi edilmitir. Nihayet bir sene zarfnda cereyan
mutad vakalara ve mesela, mahsulun ekilme e balamas ve hasad na ise,
ncekilerden daha farkl baz ayin ve merasimlerin refakat esas kabul
olunmutur. Ksacas aile, birlikte ya ayan ve i blm neticesinde birbi-
rine bal kimselerden mrekkep bir birlik olarak, daima btn bu nevi
merasim ve ayinlerin ierisinde cereyan etti i tabii muhiti te kil etmitir.

Bu keyfiyet bir mddet sonra sadece aile de il, ayn zamanda evin
de dini bir mana ve ehemmiyet iktisab etmesini mucip olmu tur. Evin
aile fertlerinin etrafnda topland merkezi noktas olarak ocak, tanr -
lara adanan kurban ve adaklar n yerine getirildi i bir mahal haline gel-
mi ve hatta evin e ii, kaps ve sair baz yerleri ve mesela, tanr larn
resimlerinin durmakta oldu u raflar, gzler dahi dini bir mana kazan-
mtr. Birok yerlerde evi himaye eden hususi tanr lar da tasavvur olu-
nur. Mehur Romal air Vir giliu s'un byk destan nda Aenea s' n
tahrip edilen Troja ehrinden kaarken s rtnda yal babas ile birlikte
ev tanrlarnn resimlerini de tad hikaye edilir. Bu resimlerin imha
veya tahrip edilmeleri yahut d man eline gemeleri caiz olmay p, mut-
laka kurtar lmalar ve yeni yurda ta nmalar iktiza ederdi. air bu hu-
susu Aenea s' n dine olan ballnn bir delili olarak zikretmi tir. Aile ve
evin, bir ayin ve ibadet birli i olarak arzetti i mana ve ehemmiyeti
gsteren ne mkemmel bir sembol!
Ailenin nevi, bu mevzuda da tesirini gsterir. Baba hkimiyetine
dayanan ailelerde ayin ve merasimlerin en ehemmiyetli simas aile babas-
dr. Ayinleri baba idare veya tek ba na icra eder. Bu dini grevlerle
tavzif edilmi olmas, aile babasnn hakimiyet ve kudretini ok artt r-
mtr. Ana hakimiyetine mstenid ailede ana, aile reisinin dini grevleri-
ni de tekabbl eder, ayinleri ynetir, kurbanlar keler. Dinler ve kltr
tarihi ile alakah bir ok kaynaklarda baba hakimiyetine dayanan ailede,
oullarna ileride icra etmeleri gereken dini seremonileri retmenin,
babann vazifeleri cmlesinden oldu u ehemmiyetle tebarz ettiril-
mitir. Bunun gibi ana hakimiyetine mstenid ailelerde, k zlarn dini
ayin ve ibadete mtedair meselelerde tenvir etmek de anaya terettp
eden bir vazifedir.

42
Aile ve ev, ocuklarn doduu, evlenmelerin akdedildi i, insan-
larn ld ve gmld yerlerdir. Btn bu hadiseler muayyen dini
merasim ve ayinler dairesinde cereyan eder. Aile, bu hususlara talluk
ettii nisbette de dini merasim ve ayinlerin tabii surette ierisinde cere-
yan etti i muhittir. Mesela, yeni doan ocuklara isim konulmas daima
muayyen bir dini merasim refakat nda olur. Tekris merasimi Initia-
tionsrite tabir olunan, buhia eren erkek ocuklar n kahil erkekler me-
yanna kablune teferru eden merasim ve ayinler, hemen hemen buna
mmasil bir mana ta r; aradaki fark, bu ikincilerin yaln z aile deil,
btn sop tarafndan icra olunmalardr. Zira gen erkeklerin silah ta-
yacak yaa gelmeleri, phesiz btn sop hayat bakmndan ehemmi-
yet arzeden bir hadisedir.

Buna mukabil, ayin ve ibadetin icras tarz bir ok yerlerde aileye


kalm bir meseledir. En iptidai dinlerde, tap nma hareketleri, a a yu-
kar daima llerin mdahalelerini bertaraf etmek yahut hediye ve adak-
larla lleri teskin ve tatmin etmek maksad na matuftur. Biraz daha te-
kml etmi halk dinlerinde llere itikad ve tapma tamamen farkl bir
mahiyet kesbeder : Burada ller, ailenin ecdad olarak dini bir ta'zim
mevzuu te kil ve bu suretle aile ierisinde ya amaa devam ederler. By-
lece esatiri tanr lar yannda ecdada da tap nlmaa balanr. Ecdada
itikad ve tap nma, birok eski yksek kltrlerde ve mesela, eski Peru-
da, Japonyada, inde ve hatta eski Avrupa kltrlerinde en bariz ekli
ile mahede olunur.

b) S o p

Ecdada itikad ve tap nma mevzuu, bahsi, birden ziyade aileleri


ierisine alan daha byk insan topluluklar na intikal ettirmek iin iyi
bir vesiledir. Zira ecdad ve bilhassa nceki nesillerin ecdad daima
birden ziyade ailelerin m terek asllardr. Geri soplar, normal olarak
aileler gibi ok s k bir hayat birli i husle getirecek surette birlikte ya-
ayan kimselerden terekkp etmez, fakat bir sop eklinde birleme va-
kas da bir ok kltrlerde gayet mhim bir rol oynar.

Soplarda da nemli baz dini grevler itima eder. Bunu bilhassa


gelimi gebe kavimlerde m ahede ediyoruz. ok kere sop, ferdin en kuv-
vetli sosyal deste idir. Her eyden nce mensuplar na hukuki himaye
baheder. Bir ok kavimlerde ayn sopun mensuplar birbirini (kelimenin
asli manasnda) "d o s t" diye a rrlar ve kar lkl olarak birbirine hu-
kuki yardmda bulunmakla mkelleftirler. Di er baz yerlerde sop men-
suplar arasnda gene bu manada "kar d e " kelimesi kullanlr.

43
Bu tekml safhas nda bulunan birok kavimlerde soplar, kaideten
dini ayin ve merasimlerin ierisinde icra edildi i birliklerdir. Daha do -
rusu burada tek bir ailenin hududlar n aarak birden ziyade aileleri
alkadar eden her husus, sopun vazifeleri meyan na girer.

Salam bir birlik vucde getirecek surette te kiltlanm olan sop-


lara umumiyetle "filan" tabir olunur. (Clan aslen kelte bir kelimedir.
Bilindii zere keltlerde gayet mtekamil bir sop te kilat mevcuttu.)
Klanlar, ayn zamanda ok defa y llk trenlerde btn mensuplar nn
bir araya topland salam dini birliklerdir. Bunlar cedde tapmak ze-
re yap lan ayin ve merasimlerin idarecisi, hamisi olmu lardr. Mesela,
eski Yunanllarda, daha gebe hayat terkedip, topra a bal olarak
yaamaa baladklar tarihlerden itibaren, yani Miltdan nceki bi-
ninci yln ilk as rlarnda Phyle (yani a iret) veya P h r atr ie (yani boy,
karde lik cemiyeti) lerin mevcudiyetini m ahede ediyoruz. Bu birlikle-
rin her ikisi de zamanla h smla dayand klar uurunu kaybederek, s rf
mahalli birlikler haline gelmi soplardr. Phyle'ler de Phratrie'ler de, yu-
nan halk tanrlar yannda ve hatta evleviyetle, cedlerine ve bilhassa
bunlardan fevkalade icraatlar hala hafzalarda ya ayan; mesela, yerle-
ilen topra n zabtnda nderlik etmi yahut muayyen baz ehir veya
kyleri kurmu bulunanlara tap yorlard . Atalar "Hero s" yani
"kahraman" idiler. Aslnda heros'lar n hayat, icraat ve lmlerinin
dramatik bir tasvirinden ibaret olan Yunan trajedisi, boylar n cedde
(heros'a) tap nmasndan domutur.

Cedde tapmadan ibaret bir dinin en saf misali Japon intoizm'idir.


Eski Japon cemiyetinin en ehemmiyetli cz' olan klanlar burada da
cedde gsterilen hrmetin men e ve mebdeini te kil ederler. Japonca'da
klana " Uj i" tabir olunur. Japon intoizm'i devlet dini olduktan sonra
phesiz bir hayli de iikliklere maruz kald , fakat cedde tapman n bu
dinde igal etmekte oldu u mstesna mevki, bizzat s nai devrin ilerine
kadar ehemmiyetini muhafazada devam etti.

c) Mahalli Birlikler : Ky ve ehirler

ok tanrl dinler daima m ntka ve mahallere gre tanr larnn


adedini arttrmak ve nevilerini o altmak temayl gsterir. Usture
tanrlar alemini nce her tanr nn hususiyetleri, e kali ve grevlerine
gre bir tasnife tabi tutar. Bylece mesela; bir harp tanr s, bir frtna
tanrs, bir bereket tanr as ve ilh. tasavvur olunur. Di er yandan ma-
halli baz tanrlarn mevcudiyeti de kabul edilir. Bu ise, ya umumi us-
turenin tanr larnn hususi bir ihtiram ve itibare mazhar olduklar yer-

44
lerde ayr bir hviyete brnmeleri yahut bir m ntkann muayyen baz
noktalarnn kendilerine mahsus tanr larnn mevcut olduunun farz ve
kabul edilmesi suretiyle olur. Mesela, bir p narn perisinin, bir nehir ve-
ya dan tanrsmn tasavvur olunmas gibi. Esatir bu ekilde memleke-
tin her noktas n ilahi varlklarla iskn ederek, arazi ile muayyen bir unsi-
yet peyda eyler.Mahalli tanr lar, isimlerinden de anla laca zere
bilhassa mahalli guruplarda byk bir hrmet ve itibara mazhar olur-
lar, burada onlara tap lr, burada onlar en yksek de ilse de, kendileri-
ne en nce mracaat edilen, en yak n tanrlard r. Bu suretle nce sadece
komuluk esasna dayanan birlikler ayn zamanda dini guruplar haline
gelmi olur. Dini ibadet ve merasimler ya cemaat reisi tarafndan idare
edilir veya bu i i grmek iin hususi baz merciler ihdas olunur; fakat
herhalde dini ayin ve merasimleri daima btn gurup birlikte icra eder.
Eski dinlerin hepsinde mahalli birliklerce tertiplenen dini tren ve bay-
ramlara rastlan r. ehirler gibi meskn mahallerde bunlar en ince te-
ferruat na kadar nizamlanm tr. Mesela, erkek ocuklar n, yetikin-
ler safna alnmas -yani aileden daha byk birli e girmeleri- daima
ehir tanr larnn tamamna takdim edilmeleri sureti ile olur. Bu genler
ancak mihrap nnde hem ehrilik yemini ettikten sonrad r ki, ehir
halkndan addolunurlar.
Izahlarrruzn bu noktasnda Max Weber' in din sosyolojisinde te-
mas ettii bir hususu teferruat yla incelemek lzumuna inan yoruz. Mez-
kr " Din Sosyolojisi" isimli byk eserinde dnya tarihinde
belirli bir iz b rakm btn kltrlerle, binlerce yzy ldan bize intikal
eden muazzam bir vak alar hamlesini hukuk sosyolojisi, ekonomi ve
bilhassa din sosyolojisi bak mlarndan i liyerek vudda getirdi i gayet
mufassal bir "ehir Sosyolojisi" ksmna yer vermi tir. Bu ksmdaki izah-
laryla Weber -o zamana kadar malm olmayan- u irtibat ortaya
karmaa muvaffak olmutur:
Btn ehirler ve bilhassa bykleri, ta radan vaki gler netice-
sinde zuhur etmi tir. Byle bir teksfn sebebi, ehrin kale duvarlar
ile evrilmi olmas dolaysyla, kiiye kyn temin edemedi i emniyeti
bahetmesi yahut esnaf ve zanaatkarlar cezbeden msait bir pazar olmas
veya saraylar n ehirlerde kurulmas sebebiyle byk insan kitlelerinin
buralara toplanmas olabilir. ehre hicret edenlerin burada da daha nce
oturmakta olduklar yerde cari itimai artlar dairesinde ya adklar ai-
kardr. Bunlar ehre kendileri ile birlikte, daha evvelki itimai mnase-
betlerinden doan baz zaruretleri ve bilhassa bir sopa mensubiyetin
tahmil ettii vecibeleri de getirirler.
te ehir karakteri bak mndan e itli kltrler aras nda mevcut
farklarn balang noktas budur. Bir sopa mensubiyetten do an balarn

45
ehirde de ki ilere, bilhassa dini davranlarnda hakim olacak derecede
zinde kalmas mmkndr. Bu taktirde sopta mevcut olan itimai art-
lar aynen ehre nakledilmi , dolaysyla sopta cari tap nma usulleri e-
hirlere de gelmi olur. Bu artlar altnda hakiki manada bir hem ehri-
likten bahsedilemez, bilkis gerekte ana yurtlar na bal kalmakta de-
vam eden bir takm insanlar, sadece yer itibariyle bir araya gelmi , mu-
ayyen bir mahalde toplanm demektir. Max W e b e r bu tipi "dou"
ehri olarak tesmiye eder. Bu tavsif ,mezkr ehirlerin yaln z douda
grldkleri zehab n uyandrmamaldr. Ancak bu tip ehirlerin en
bozulmam ekillerine eski do u, hassaten uzak do u kltrlerinde rast-
lanr. Eski Peking bunun klasik misalidir.

Dier tipe Max Weber "bat" ehri isimini verir. Bu da ad geen


tipe yalnz batda rastlanmasndan deil ve fakat onun iptida eski Akde-
niz kltrlerinde (nce Girit ve daha sonra Yunanistan'da) grlm
olmasndan ileri gelir. Burada ehre gle birlikte ferdin durumunda
daima itimai ve bilhassa dini sosyoloji bakmndan kayda ayan bir de-
iiklik hasl olur. Yerle mek zere ehre gelenler, kendine has tanr lar
bulunan ayr bir sosyal birli e girer, binnetice boya mensubiyetten do-
an balardan kurtulurlar. te ancak bylece ehir ta rada grlen sos-
yal yaplardan farkl, nevi ahsna mahsus bir sosyal te ekkl mahiyeti
iktisab eder.

Ortaa da "ehir kiiyi balarndan kurtarr" (Stadtluft macht frei)


kaidesi cari idi. Bu, bir kere ehirde teesss eden yeni sosyal muhitin
fertleri ananevi balarndan ve mesela, toprak sahibine ahsen de tabi
olmaktan kurtard n anlatr; fakat ayn zamanda ki ilerin hemehri
sfatn iktisab ve ehir dinine girmekle, sopa mensubiyetten do an ba-
lardan ve bahusus sopta cari ayin ve ibadet usllerine riayet mecburiye-
tinden kurtulacaklar n da ifade eder.

Grlyor ki, ehire mahsus ayin ve merasimler ile sopta riayeti


gerekli dini mkellefiyetler tezad halinde bulunabilir. Din sosyolojisi ba-
kmndan mevcut bu tezad n, byk ehirlerin zuhurunda oynad
ehemmiyetli rol ke fetmek Max W e b e r'e ait bir ereftir.

d) Kavim ve Millet

Kavim de bir guruptur ve nesebe, kan h smlna olduu kadar


komuluk esasna da dayanabilir. Kavmin de kendisine has bir dini ola-
bilir; nitekim hemen hemen btn ok tanr l dinler kannt dinler mahi-
yetindedir.

46
Milli dinler ve ok tekaml etmi bir milli tapnmann misalleri,
kltr tarihinde mevcuttur. Bilfarz, Assur, Asur mparatorluunda milli
tanrlarn ba idi. Assur asl nda sadece Assur ehrinin tanr s iken, bila-
hare bu ehrin hkmet merkezi olmas ile, nce milli tanr, sonra da
mparatorluk tanr s olmutur. Neticede ehir, imparatorluk ve tanr
hepsi ayn isimle anlmaa balamtr. Dier baz yerlerde de buna ben-
zer durumlara rastlan r. Mesela; eski M srda Ammon Re nce yaln z
Memphis ehrinin tanrs iken, sonradan btn nparatorlu un tanrs
haline gelmitir. Bu gibi durumlar n mterek hususiyeti, ilgili tanrnn
daima o dinin yegane tanr s deil, bir tanrlar aleminin ba olmasdr;
lakin milli btnn tanr s olmak, onun hususi grevini te kil eder.
Milli ve siyasi bir dinin hassaten ehemmiyetli misllerinden biri de
Roma dinidir. Menei itibariyle bu din de bir ehir dini idi. Fakat tal-
yada Roma hakimiyetinin yay lmas ve Roma mparatorluunun zuhuru
ile git gide daha geni sahalara inti ar eyledi. Roma mparatorluunun
Akdeniz kylarndaki btn eyaletlerinde Roma tanr larnn hepsinin
ve bu arada bittabii yce Roma ehri tanras Roma 'nn da, tap nak ve
mihraplar mevcuttu. J u p i t e r, Mars,Ve n s gibi Roma esatirinin di-
er btn tanr lar da Roma halk ve dolaysyla mparatorluk dinine dahil
bulunuyorlard . Bylece Roma halk , siyasi esas te kilat ile olduu ka-
dar, dini itibariyle de ayr lmaz bir btn vcde getirecek surette bir-
lemiti.

II. D NDEN DO AN GURUPLAR

ok tanrh halk dinlerinden tek tanrl dinlere gei , srekli bir te-
kaml neticesinde husule gelen tedrici bir intikal olmay p, aksine insan-
lk tarihinin en byk hamlelerinden birini te kil eder. Do rudan do-
ruya dinden doan guruplara ilk defa tek tanr l dinler zemininde rast-
lanr. Bu hadisenin dini itimai zaviyeden grn dr. Fakat dinden
doan guruplar, s rf sosyolojik bakmdan, yani bnyeleri itibariyle de
eski dinlerin ierisinde ya ad tabii guruplardan farkl ,yeni bir gurup
tipini ifade ederler. Bu guruplar n kendisine tevfikan te kilatland pren-
sipler de ayrdr, onlarda ya ayan cemaat hissinin nev'i ve kesafeti ba -
kadr. Btn yksek dinlerde kesafetin bu yeni nevini ifade etmek zere
"manevi kardelik" ve buna benzer bir tak m tabirlerin te kili yoluna
gidildii grlr; "Hak yolunu tutma", 'yeni bir hayata doma", "ruhi di-
rili" gibi deyimler ortaya kar. Bylece yeni dini guruplar, eski sos-
yal yaplarla aikar bir zddyet haline girer. Bu taktirde fertlerin mut-
laka eski itimai mnasebetlerini btn ile tasfiye etmeleri gerekmez,
onlar gene aile ve soplar na, beldelerine, ehirlerine, milletlerine men-

47
sup olmakta devam ederler. Ancak bu suretle, keyfiyet itibariyle nce-
kilerden farkl , yeni bir cemaat, mevcuda inzimam etmi , eski sosyal d-
zenin messeseleri meyan na girmi olur.

Dinden doan guruplara, tamamen istisnai mahiyette tezahrler


olarak, ok tanr l halk dinleri evrelerinde de rastlanabilir. ok tanr l
halk dinlerinde bu nevi guruplar ba lca iki ekilde karmza karlar;
Gizli cemiyetler ve S r cemiyetleri.

Kz lderili kabilelerinde ve Malenezya'da oldu u gibi iptidai kl-


trlerde byk bir rol oynamalar itibariyle, etnoloji gizli cemiyetlerle
uzunca bir zamandanberi me gul olmaktadr. Bu mevzuda yaz lm saysz
eserlerden H u t t on W e b s t e r'in "Secret Societies" adl kitab zikre
ayand r.

Airetlerin sosyal te kilatnda aileler ve mahalli topluluklar yan n-


da yaln z erkeklerden mte ekkil baz birlikler erkek birlikleri de yer
alr. Erkek birlikleri a iret hayatnda umumiyetle ba ta harp olmak ze-
re, byk hayvan av , tekne ina vs. gibi eitli grevlerin ifas n deruhte
eder. Bu taktirde ok kere, a iretin yallar ile erkek birliklerinin reisleri
arasnda bir ikilik hatta bir z ddyet ba gsterir. Bul a eren erkek o-
cuklarn dine kabulu maksad ile yaplan merasimin, yani gen boy men-
suplarnn erkek birli inin saflarna alnmasna refakat eden ayin ve me-
rasimlerin icras ekseriya bu birli in inhisar altndad r.

Erkek birlikleri, bir yandan mesela, baz kabahatler ve kk su-


larn cezaland rlmasn deruhte etmek, di er yandan git gide daha fazla
dini grevler yklenmek suretiyle gizli bir cemiyet haline de inkilap ede-
bilirler. Birlie giri iin hemen hemen daima ok kar k baz merasim
ve ustillerin derpi edilmi olduu grlr. Ayr ca birlie dahil olduktan
sonra da geirilmesi gereken adeta mason te kiltm hatrlatr muhtelif
derecat mevcuttur. mann muhtevasna taallk etti i nisbette ise, bu
nevi birliklerde ekseriya sopun umumi inanc ndan inhiraf ile hususi baz
tanrlara tap lmakta ve farkl bir tarzda ibadet edilmekte oldu u ma-
hede edilir. Bu suretle gizli cemiyetler dinden do an guruplar n ilk
asil eklini tekil ederler.

Gelimi eski kltrlerin o unda sr cemiyetlerine tesadf edilir. Bun-


lar ksmen sosyal gayeler bilfarz m kl durumlarda kar lkl yard m-
lama gibi de takip edilebilir, ancak asil gayeleri daima dinidir. Eleu-
sis Sr Cemiyeti bunun bir mislini te kil eder. Bu s r cemiyeti klasik de-
virde btn Yunanistan'a yay lmt . Cemiyetin senelik trenleri, Ati-
na'nn civarnda Eleusis ehrinde yaplmaktayd . Sr cemiyetinin inan-

48
cnn asln ; ziraat, o alma ve bereket tanr as D e m e t er ile alakal ef-
sane te kil eder. Aslnda D em et er umumi Yunan dininin tanr larndan
biridir Efsaneye gre D em et e r'in k z, yer alt tam s tarafindan karl-
m olup, annesinin rica ve yalvarmalar zerine senenin yar sn yer al-
tnda geirmek art ile serbest braklmtr Bylece ilkbaharda yery-
zne kt zaman nebatlar ieklenmekte, tarlalar ye ermektedir; son-
bahar'da yer alt na dnmee mecbur oldu u zaman ise, bitkiler canl -
ln ve aalar yapraklar n kaybetmektedirler. Mevsim de iikliinin
efsanevi bir tasviri !

Grlyor ki, Eleusis Sr Cemiyeti, aslnda Yunan umumi halk dini-


nin efsanelerinden birini alarak derinle tirmi, ahlkiletirmi, bir umu-
mi vucd zeval, daha do rusu hayat lm dirili nazariyesi haline
sokmu, birtakm ahlak ve adap kaideleri ve teharet esaslar ilavesiyle
ikmal eylenitir. yle ki, insanlar temiz kalmak ve hemcinslerine kar
drst davranmakla mkelleftirler, ancak bu taktirde yeniden do mak
dirilmek ansn kazanabilirler. Faziletleri kadar kusur ve gnahlar da
mstakbel hayatlar zerinde messirdir. Efsane bu ekilde ikmal edil-
mekle, artk umumi halk dininin bir cz' olmaktan km , aksine sr
cemiyetini, dinden ay ran bir husus haline gelmitir. Binnetice art k ie-
risinde ya ad muhit, tabii guruplar; yani aile, sop, belde, ehir deil,
byk dini cemaat ierisinde yer alan, hasseten dinden do ma gurup-
lardr.

Her hr vatanda esas itibariyle bir s r cemiyetine de girebilmek


hakkn haizdir. Ancak sr cemiyetine giri hususi baz imtihanlarla,
kabul merasiminin icras na vabeste olup, dini gurubun azas haline gel-
meden evvel s r cemiyetinin inanlar hususunda tenvir edilmi olmak
gerekir. Ilgililer s r cemiyetinde icra olunan hususi ayin ve ibadetler
hakknda suktu muhafaza ile mkelleftirler. Bu ayinler muhtemelen s r
cemiyetinin inanc na esas te kil eden efsanenin dramatik bir tasviri ile
ahlaki senbolik muhtevas nn tefsir edilmesinden ibarettir. Ayr ca buna
hususi baz teharet ve kefaret merasimleri de inzimam edebilir. K sa-
cas bu suretle ok tanr l bir halk dini zemininde ve bizzat bu dinin mal-
zemesinden istifade ile daha yksek evsafta bir din vucde getirilmekte-
tedir.

Eleusis Sr Cemiyeti, nazara muhtevas bakmndan olduu kadar


gurup tekilat itibariyle de bu teka nl basamanda bulunan evrelerde
rastlamlan sr cemiyetleri iin tipiktir. Eski kltrlerde zuhur eden tari-
katlarn hemen hemen hepsinde lm, yeniden do u, ruhlarn lm-
szl ve tenash nazariyeleri merkezi bir rol oynar ve teharet, kefa-
ret ve ok kere gnah karma usul ve kaideleri ehemmiyetli unsurlar

49
olarak kar mza kar.
Bu nevi sr cemiyetlerinin sair misllerini Romada mparatorluk
devrinde buluyoruz. Bu devirde eski Roma halk dini inkiraz etmek ze-
redir. Her ne kadar eski Roma tanr larmn tap naklar hala mevcut ve
bu tapnaklarda hala resmen onlar iin ayin ve ibadetler yap lmakta ise
de, artk Roma dini tanrlarmn kiilerin hayatnda gerek bir yeri yok-
tur. te Romada s r cemiyetlerine mahsus tap nma uslleri bu devirde
ortaya kmtr. Umumiyetle s r cemiyetlerine mahsus tap nmann arlk
noktasn , eski dou tanrlarndan biri ve mesela, bir M sr veya Babil
tanrs te kil etmekteydi. Roma'da, mparatorluk devrinin ilk zamanla-
rnda en mhim dini ayin ve merasimler Iran tanr larndan k
ve gne tanrs Mithr as ad na yaplanlard . Bu tanr ile alakal ef-
saneye de nce lm, yeniden do u , ahiren srlecek hayatta mcazat
ve mkfat fikirleri i lenmi ve bu ekliyle efsane, bilhassa Romal as-
kerler aras nda ok yaygn baz sr cemiyetlerince benimsenmi ti.
Dorudan doruya fert ruhuna hitap etmeleri dolay syla, bu gu-
ruplarn dini, umumi halk dinine nazaran hemen hemen daima daha
yksek bir din nevini ifade eder. te fertlerin teker teker ele al np, ah-
siyetleri zerinde durulduktan sonra kabul edildikleri, do rudan doruya
dini guruplarda yaamas da bu sebepten ileri gelir. Fert eski halk din-
lerinin ierisinde ya ad tabii guruplarn ,tabir caizse, iine do ar.
Buna mukabil dorudan doruya dini olan guruplara, ancak fert olarak,
ahsi iradesi ile ve daima hususi bir tak m dini merasim refakatinde
intisab edebilir. Lkin byle de olsa, do rudan doruya dini guruplar,
halk dinleri zemininde henz istisnai baz tezah ler, ender rastlanan
hadiselerdir.

Dinden doan guruplar, yksek dinlerin zuhuru ile devaml ve ka-


idevi tezahrler haline gelirler. Burada bir kere daha, din sosyolojisi tet-
kiklerinde dinleri, sadece sosyolojik noktai nazardan, yani tevlid ettikleri
sosyal tesirler bak mndan mtalaa etmekte oldu umuzu belirtmek ih-
tiyacn duyuyoruz.
Yksek dinlerin zuhuru ile beliren ilk yenilik, dini tesis eden, kuran,
bir kimsenin ortaya kmasdr. (Tetkiklerimizde btn yksek dinler
gznnde bulundurulmak gerekti i cihetle "dinin kurucusu" gibi umu-
mi bir tabirin kullanlmasna zaruret has l olmutur. Bu kimse mesela,
uzak dou dinlerinde dini reten, hoca, stad ezcmle; Konfyus,
La o t s e, Buda slamda, Peygamber , H rstiyanlkta ise, I s a nin
zatdr.)
Mesele sosyolojik bak mdan tetkik edilirse, bu dinlerin hepsinde
dini kuranla birlikte onun ahsi etrafnda ok dar, ok kk bir gurubun

50
da zuhur ettii grlr. Bu gurup hadd zatnda dinden doan guruplarn
ilk, asil. eklidir. Zira tamamen ve mnhas ran dini kurann gurup azalan
zerine ahsen ve do rudan doruya tesir etmesi neticesinde vcuda ge-
lir. Din kurucularnn tercmei hallerinden, hayatlar nn muayyen bir
noktasnda tilmizler edinmee baladklarn reniyoruz. Umumiyetle
bu ok mhim hadise, ilk tilmizlerin nasl dini kurann etrafnda toplan-
maa ba ladklar, hangi muhitlerden gelmekte olduklar vs. de zikredile-
rek gayet teferruatl bir surette hikaye olunur.

lk tilmizler halkas epeyce dar oldu u ve sadece ahsen birbirine ba-


l kimselerden terekkp etti i halde gayet vaz h ve belirli bir yap s vardr.
Ekseriya tilmizlerden biri (yahut ikisi veya ) gzde tilmiz (veya tilmiz-
ler) olarak di erleri aras nda temayz eder. (Is a n n gzde havarisi J o han-
nes veya Budan n gzde tilmizi Ananda gibi) Konfyus ve Za-
ratustra 'n n gzde tilmizleri de emsali gibi isimleri ile zikredilir. Ierisin-
de her tilmizin mstakil bir ahsiyet olarak zati hususiyetlerine gre ve mese-
la, tilmizlerin en gayretlisi, en ate lisi, en sessizi vs. eklinde dierlerinden
tefik ve temyiz olundu u daha geni bir tilmizler halkas, bu en iteki
daireyi kuatr. Fakat btn tilmizler gurubunu birle tiren husus, dinin
kurucusuna olan tamamen ahsi mahiyetteki ba llktr. Bu ba esas iti-
bariyle btn tilmizler iin ayn kuvvet ve s klkta olup, sadece tilmizlerin
ahsi kabiliyet ve zati hususiyetlerine gre, nanslar arzeder.
Max Weber bu nevi guruplarn hususiyetlerini izah edebilmek iin
"C h a r i s m a" mefhumunu ortaya atm tr. W e b er sosyal guruplar ba-
lca e ayrr : Ananev Guruplar, yani teaml ve rf ve adete dayanan
guruplar; Kanun Guruplar, yani mukavele veya nizamnameye daya-
nan guruplar ve nihayet kar iz ma tik Guruplar. Yunanca bir kelime
olan "C h a r i s m a" (=hidayet), bir kimsenin mstesna bir deruni kudretle
mcehhez olmas manasna gelir. Ma x Weber "Charisma" tabirini ek-
seriya ok umumi bir manada kullanarak, bir kimsenin di erlerine tesir ede-
bilmek hususundaki her nevi fevkalade kabiliyetini bu kelimeyle ifade
eder. Bu manada mesela, Na p o 1 y on 'un kumandanl k karizmas ndan
yahut bir devlet reisinin siyasi nderlik karizmas ndan bahseder. Fakat cevher
ve menei itibariyle bu tabir, din sahas na aittir: Karizma tabirini istimal
ile mesela, dinin kurucusunun etrafn kuatan tilmiz veya refikler embe-
rinin karizmatik bir gurup oldu unu syleyebiliriz. Bu demektir ki, gurubun
teekkl tamamen bu dini ahsiyetten inti ar eden deruni bir kuvvete
istinad eder, yoksa onun uhdesinde olan bir makama veya herhangi bir
statye deil. Zira tilmizlerle dinin kurucusu aras ndaki mnasebette bir
makam veya statnn rol oynamad aikardr. Dier yandan byle bir
karizmatik rab ta, tasavvur olunabilecek en kuvvetli, en s k balardan
biridir.

51
Bu nokta, karizmatik guruplar n, insanlarn ibu guruplar d nda
dahil olduklar dier sosyal yap lar, bilfarz aileleri yahut ierisinde ya a-
dklar siyasi birliklerle olan mnasebetleri bak mndan ok ehemmiyetli
baz neticeler tevlid edecek mahiyettedir. Hemen hemen btn dini kay-
naklar tilmizler gurubuna giren veya girmeleri takdir olunanlar n bu
suretle o zamana kadar ierisinde ya adklar btn sosyal yaplardan
ayrldklarn veya hi de ilse sair rabtalarnn ar derecede gev ediini
gsterir. Bu kabilden Budizm'le ilgili kaynaklarda, B u d a'n n ilk tilmiz-
lerinin "gariplik yolunu tuttuklar" yani o zamana kadarki yurtlar n
terkettikleri kaydolunur. phesiz burada "yurt" dan maksat, sadece
oturulmakta olan yer de il, belki daha ziyade ilgililerin o zamana kadar
ierisinde ya adklar ve sadk kaldklar sosyal mnasebetlerdir. Bu "ga-
riplik yolunu tutma", "baka sahillere muvasalat"n ilk artn tekil eder.
Yani tilmizler halkas na giri , bir deniz yolculu una, yeni bir dnyaya
yelken amaa benzetilir. Ahd Cedidte de s a 'nn ilk havarilerine taallk
ettii nisbette buna benzer tabirler kullan lmtr. Mesela, bir ok yerlerde
kan hsmlarnn deil, havariler gurubun.un di er azalar mn, havari-
lerin hakiki karde , kzkarde , baba ve anas olduu zikredilir.
Haliyle ok ufak bir guruptan ibaret olan ilk tilmizler zmresinin
etrafnda, hemen daima ilk "s a l i k" lerden ibaret daha geni bir evre te-
ekkl eder. Salikler her gn, her saat stad Azam'la beraber olmay p,
zaman zaman ve k smen tilmizler gurubunun m terek hayat na itirak
eden ve mesela, dini kuran yahut tilmizlerini yabanc bir ehre muvasa-
latlarnda arlayan veya onlara herhangi bir hizmet veyahut yard mda
bulunan kimselerdir.
Bu salikler zmresi, henz teesss eden dinlerin yerle tii ilk cema-
atlarn teekklnde kpr vazifesi grr. Daha pek kk tilmiz veya
refikler gurubunda dahi m tereken murakabaya yarma, bir a zdan
dua okuma vs. gibi basit baz yin ve ibadet usulleri ve dini al kanlklar
teesss eder. Bu en ufak guruplar n henz sahip olmadklar tek ey, te-
kilttr. Fakat burada herhangi bir te kilta lzum da yoktur, zira gurup,
azalarnn kurucuya olan tamamen ahsi ballklarna istinad etmektedir.
Demek oluyor ki, ilk cemaatler bir dinin tarihinde ilk ad m tekil
ederler ve daha nce mevcut olmay p, din sayesinde ortaya km bulun-
duklarndan dine has guruplard r. Dini kurann lm bu guruplarn
hayatnda bir dnm noktas tekil eder. nki haddi zat nda karizma-
tik olan gurup, bu suretle yelerini bir arada tutan ahsi merkezi kaybet-
mi olur, hususiyle bnyesi de iir. Bu saf hada dini kuran n yakini, emini
olanlar veya ilk tehlike ve glklerde gsterdikleri fedkrhk ve feragat
ile temayz edenler ortaya kar. Fakat muayyen bir zaman sonra bunlar da
lerek guruptan ayr lnca, gurup ba artk cemaatin btnne amil

52
maddi unsurlara, yani din nazariyesine, ayin ve ibadetlere, aradaki zaman
zarfnda teesss eden bir tak m tekilat nevilerine dayanma a balar.
Bu tekml safhas nda ayin ve ibadet uslleri, nesiller boyunca hi
bir deiiklie uramakszn devam etmelerini teminen muayyen ve sabit
esaslara ba lanr. Hrstiyanlkta, icra zaman ve suretleri, ilk dini cema-
atler tarafndan tesbit edilmi bulunan takdis merasimleri ve bahusus
vaftiz ve arapl ekmek ayini yahut sureti umumiyede muayyen ibadet
saatleri ihdas veyahut (mesela, Budizm'de oldu u gibi) bir azdan ahadet
getirilmesi gibi hususlar hep bunun misallerini te kil eder. Muayyen gn-
lerde vaaz edilmesi uslu de bu safhada kar mza kar. Tabii tilmizler
gurubunda vaaz'a ihtiya yoktur. Fakat cemaat ierisinde din nazariye-
sini hafzalarda daima taptaze bulundurmak ve bilhassa yeni yeti enlere
anlatmak ve a klamak hususunda vaaz' n faide ve zarureti inkar edilemez.
lk tekilat meseleleri ve bilhassa do rudan doruya tilmizler guru-
bunun genilemesi neticesinde te ekkl eden merkezi cemaat ile ayn din
mensuplarnn baka mahallerde vucde getirdikleri topluluklar aras n-
daki mnasebetlerin tanzimi meselesi de bu tekml safhas nda karmza
kar. Kilise mverrihlerinden H a r n a c k, bu meseleyi, 1 ve 2. as rlarda
Roma Imparatorlu unun byk bir ksmna yaylm bulunan hiristiyan
topluluklar vesilesiyle gayet etrafl bir surette incelemi tir. Merkezi
asil cemaat kaideten rhanl durumdadr. Fakat, ba ka mahaldeki
cemaat'lerin merkezi cemaata nazaran daha byk olmas veya dinde
hususi ehemmiyeti haiz bir mahalde teesss etmi bulunmas da kabil-
dir. Bu taktirde cemaat'ler aras nda ne gibi bir mnasebetin mevcut ol-
mas laz m geldii meselesini halletmek gerekir.
lk cemaatlarn ierisinde bulundu u tekml seviyesinde te kilat
meseleleri olduka basittir. Bazan asli cemaatin en hat r saylr azala-
rnn ziyaret ve seyahatleri; bazen mzakere ve mbahaseler ve icab
hale gre bir konsil ile, yani mnferit cemaatlerin mmessillerinin iti-
ma etmeleri suretiyle hallolunur. Bu safhada bilhassa ehemmiyet arze-
den hususlar, dini yaymak ve dua, ibadet ve ilahilerin ilk tilmizler zm-
resinde icra olunduklar ekilde muhafazas n temin eyleyebilmektir.
Dinin vaz'etti i asli hakikatlerle, en basit evamiri dahi, lkeler tesinde
onun vandetini salamaa kfi gelir. Fakat araya byk mesafelerin
girmesiyle mteakip geli me saf halarna da intikal edilmi olur. Dinin
yaylmas ve mensuplarn adedinin o almas artk daha kuvvetli bir te -
kilata ihtiya hissettirir. Dini guruplar n bylece ortaya kan yeni ek-
lini, aslnda yahudi dininde dini cemaate verilen isim olup, zamanla
dier dinlerin terminolojisine de gemi bulunan "K ilis e" (=Kirche) ke-
limesi ile ifade ediyoruz. Aslen ibranice bir kelime olan " K ah al", "halk
topluluu" manasna gelir; yani latince "ecclesi a" kelimesiyle mte-

53
radiftir. Her iki kelime bilfarz "siyasi maksatlara matuf halk topluluu"
nu da anlatr, fakat sonradan sadece dini cemaati ifade etmek zere
kullanlmaa balanmtr.

Btn yksek dinlerin, Roma Katolik veya Ortodoks Kiliseleri mana-


snda hakiki kiliseler eklinde tekiltlanmam olduklar dorudur. Bu-
nunla beraber git gide daha geni sahalara yay lan ve mensuplarnn
says artan btn yksek dinler, zamanla muayyen bir te kilta da sa-
hip olurlar. Bu te kilat ok gev ek olabilir; mandut messeselerle yeti-
nerek mnferit dini cemaatlere geni bir muhtariyet bah edebilir. Bu
gibi hallerde baz din sosyololar " kilise benzeri" bir tekilattan veya
"yara kilise" te kilatndan bahsederler. Di er baz lar ise, " did teskiltn
biri azam", dieri asgari iki hudud arasnda muhtelif dereceler arzedebileceini
ve ancak azami haddin hakiki manada kilise olarak tavsif edilebilece ini"
kaydederler.
Mamafih btn yksek dinlerde u veya bu tarzda bir te kilat mev-
cuttur. Dini guruba zahiren de, yani a k hkmleri muhtevi bir stat
ile de, objektif olarak tesbit edilmi bulunan bir nizam verilmitir. Bu su-
retle din bir messese haline gelmi tir, daha do rusu din bizzat bir
messese haline gelmeyip, bir messese kadrosuna sokulmu tur. Birinci
ksmda izah ettiimiz vehile messeseler itimai en'iyette ok byk bir
rol oynar. Bir guruba uzun bir zaman hi de imeden bnyesini muha-
faza edebilmek kabiliyetini veren ey, evvelemirde messeselerdir. Dini
guruplar iin de ayn esas cari olup, bunlar n yz ve hatta bin y llar bo-
yunca devamn messeseler salamtr.
imdi yksek dinlerde mustakar messeselerin te ekkln haz r-
layan, yani dinin kilise olmak yolunda inki afin salayan e itli amiller
zerinde duraca z.
Bu amillerden ilki, bizzat din nazariyesi dir. Filhakika din naza-
riyesi vahiy yoluyla nazil olmu ve dinin kurucusu tarafndan mminlere
tefhim edilerek nihai eklini almtr. Fakat sonradan bu nazariye ze-
rinde byk bir dikkatle tekrar tekrar durulmas ; neticede onun bir ter-
tibe sokulmasn, muhtelif ksmlarnn biri biriyle ahenkdar khnmasm
ve bilhassa vahyolunmu bir metne taallk etti i nisbette, bu metnin
alelcle kimseler iin de anla labilir bir hale getirilmesini, yani tefsirini
icap ettirmitir. Bu ise bir mddet sonra mstakil bir ilim dal haline ge-
lecek olan, din nazariyesinin sistematik tefsirine iptidar olunmas , yani
Din Bilgisi (Theologie) ile i tigal edilmesi demektir.
Byle bir tekmle sevk ve hatta icbar eden dier bir mil de dinin
sair dinler ve felsefi nazariyelerle olan temas dr.
Yksek bir dinin vaz'etti i esaslar teolojik bak mdan ilenirken, ekseriya

54
o devrin felsefesinden fikri baz unsurlar da al narak, din nazariyesine
ithal edilir. Hatta bazan di er dinlerden bir tak m fikirlerin de iktibas
olunduu vakidir. Mesela, h ristiyanl kta, yahudi dininden ve yunan
felsefesinin son zamanlar nda hakim olan cereyanlardan bir ok hususlar
alnarak din nazariyesinin mefhumlar itibariyle i lenmesinde kullanlm-
tr. Nazariyenin cevheri bu yabanc unsurlardan mteessir olmamakla
beraber, onun ierisinde mantiki bir s ra dahilinde izah edildi i teolojik
sistem zerinde mezkr unsurlar n izlerini grmek kabildir. slam
Teolojisi de, kadim felsefenin bir ok fikirlerini iktibas etmi tir.

Fakat bu iin bir cephesidir ; di er yandan din nazariyesini sair din-


ler ve felsefi dnya gr lerinden ayrmak, serahaten tefrik ve temyiz
etmek ve onlara kar savunmak zarureti vard r. Hususiyle birden zi-
yade dinler kar latklarnda, ister aralar nda yalnz ayn zamana te-
sadf etmekten ibaret dostne bir mnasebet, ister rekabet veya z dd-
yet mevcut olsun, daima kendi nazariyelerinin ilahi hakikatlere mteallik
ksmn, dierlerininkinden ayrmak, onlar muvacehesinde hakl kar-
mak gayretleri ba gsterir. Bu ise, teolojinin, din nazariyesinin di er
tutumlara kar savunulmasna hizmet eden k sm manasnda din m -
dafaas n a (Apologetik) mncer olur ve halin icab na gre e itli teolojik
mnakaalar tahrik eder.

Btn bunlar din nazariyesinin bir sistem haline ifra demek olup,
tekilat meseleleri ile yakndan alakal dr. Din nazariyesinin safiyetini
muhafazasna dikkat etmek ve onu fikri bak mdan ileyerek, geli tirmek
iin, hususi surette bu i e kabiliyet ve istidatl baz kimseler ortaya kar
veya bu maksadla hususi bir tak m merciler te kil edilir. te birok din-
lerde bir ruhban s nfinn teekklne amil olan sebeplerden en ba -
ta geleni budur.

Muayyen bir hacme vas l olduktan sonra dini cemaatin ierisinde


de nazariyenin en can al c noktalarnn bir itikad forml, bir iman
remzi halinde ic nali ehemmiyet kesbeder. Baz yksek dinlerde bu iti-
kad formln bizzat dini kuran kimse tesbit eder ve bu hal, ilgili
dine, daha batan itibaren ok sa lam bir birlik, btnlk salar.
Buna mukabil dier bir takm yksek dinlerde balayc itikad forml-
leri ok sonra ve mesela, h ristiyanhkta teolojik mektep ve istikametler
arasndaki ok iddetli dahili mcadeleleri mteakip 4 ve 5. as rlarda
kat'i ekillerini iktisap edebilmilerdir.
Messeselerin zuhurunu haz rlayan ikinci amil, dini ayin ve ibadet-
lerdir. Burada iki istikamette bir inki af dnlebilir: Bir kere hacim
itibariyle byme e balayan bir cenlaatte ayinler s rf cemaatin geni -
li i sebebiyle ilk zamanlardaki kk guruplarda mevcudiyetine lzum

55
hissedilmeyen bir elden idareye ihtiya gsterir. Bir ruhban s nfnn
yani dini merasimin icras na memur baz kimselerin ortaya kmasnn
ikinci ve belki en ehemmiyetli sebebi budur. Ancak mevzuubahs hadi-
sede rol oynayan dier bir amil daha mevcuttur. Bir din git gide daha
geni sahalara yay lmaa balaynca ayin ve ibadet usllerinde birli i mu-
hafaza bir zaruret halini al r ve ite bu hususa dikkat ve nezaret etmek
vazife ve mesuliyeti, ayin ve ibadetlerin icra ve idaresi ile mkellef olan-
lara racidir. nk dinin gittike daha geni , binnetice ok farkl saha-
lara, e itli dilleri ve kltrleri olan memleketlere yay lmas ile ayin ve
ibadet ekillerinin ve mesela, dini bayram ve trenlerin farkl bir istika-
mette gelimeleri de byk bir ihtimal dahilindedir. Ayin ve ibadet usl-
lerinde birlii muhafaza ve vikaye edecek baz kimse veya mercilerin
mevcudiyetine her eyden evvel bu sebepten ihtiya vard r. ptida ce-
maat ierisinde bu vazifeyi gnll olarak ifa eden baz kimseler ortaya
kar. Umumiyetle dini merasimleri idare etmek grevini, cemaatin
hrmete sayan baz azalan deruhte ederler. Fakat dinin yay lmas ve ce-
maatin bymesi ile bu vazifeyi grecek hususi bir merciin ihdas lzu-
mu hasl olur.

Din nazariyesi ve dini ayin ve ibadetler yan nda nc bir sebep,


daha dorusu sebepler manzumesi de bu neticenin husln haz rlam-
tr. Dini cemaatlerin yap l itibariyle veya bilhassa dini bakmdan
kendilerinden farkl , ayr karekterdeki sosyal evrelerde asil vazifeleri
yannda dier birok grevlerin yerine getirilmesini de tekabbl etme-
leri, yksek dinlerin hemen hemen hepsinde grlen umumi ve m te-
rek bir hususiyettir. Bu gibi hallerde dini cemaatler, daha ziyade farkl
yapdaki sosyal evrenin tazyiki ile tam bir hayat birli i ekline inkilab
ederler. Fakat bu hal d nda da m terek din, insanlar , dini gurup ta-
rafndan daha bir sr itimai grevlerin deruhte edilmesi neticesini
douracak surette birbirine ba lar. Bu vazifeler mesela, fakirler ve hasta-
lara bakmak (itimai vazifeler), kszler ve sureti umumiyede ocukla-
rn terbiye edilmesi (pedagojik vazifeler) ve ilh. dir.Ayr ca cemaat men-
subininin iktisadi refah nn salanmas, yani iktisadi ve sosyal siyasi
vazifeler de buraya dahildir. Bunun gibi, dini cemaat yabanc bir muhitte
teekkl etmi olduu taktirde, cemaat mensuplar ile o muhitte siyasi
iktidar elinde bulunduranlar aras ndaki mnasebetlerin tanzimi, yani
dorudan doruya siyasi mahiyetteki bir tak m vazifeler de ncekilere
inzimam eder.
Balangta bu nevi vazifeler de, esasen onlar cemaat iin ifaya
amde bulunan azalarca ve mesela, dinda larna yardm edecek kadar
zengin yahut cemaati d arda temsil edebilecek derecede nufuz ve itibar
sahibi olanlar tarafndan icra edilmi tir. Fakat dini gurubun bymesi

56
ile bu vazifelerin ifas iin de muayyen merciler ihdas zaruret haline
gelir.
Bu suretle bizzat dini gurubun ierisinde, gurubun alelade azalan
ile dini memuriyetleri uhdelerinde bulunduranlar, daha do rusu rahip-
lerle ,alelade din mensuplar arasnda bir ayrlk ortaya kar. Fakat
i bununla kalmay p bir mddet sonra rahipler aras nda da ifa etmekte
olduklar vazifelere gre bir farkl lama husule gelir. Bir ksm rahipler
din nazariyesinin tefhimi ile ayin ve ibadetlerin idaresi i ini zerlerine
alrlar. Umumiyetle daha a a kademede bulunduklar farzolunan di-
er bir ksm rahipler ise, itimai muavenet, fakir ve hastalara bakma
vs. iini deruhte ederler. Nihayet ekseriya en yksek rtbeli olduklar
kabul edilen nc bir guruba dahil rahipler ise, cemaatin sevki ida-
resi ve harice kar temsili vazifesini yklenirler. lk hiristiyan cemaat-
larnda dahili idare ve siyasi temsil ile ilgili greVlerden Piskaposluk ma-
kam domutur.
Byle bir ruhban snfnn teekkl ile cemaatin alelde azalar yla
onlar aras ndaki mnasebetleri ilgilendiren saysz problemler ortaya
kar. Yksek dinlerde bu problemler ok farkl ekillerde hallolunmu-
tur. Baz misllerde, rahiplerle cemaatin di er azalar arasnda tedri-
cen byk bir uurum has l olur. Bilfarz onlar iin, dinin di er mensup-
larna amil olmayan hususi baz ahlak kaideleri ve mkellefiyetler vaz-
olunmutur. Evlenme yasa , mnzevi bir hayat srme mecburiyeti vs.
bu cmledendir. Dini memuriyetleri uhdelerinde bulunduranlar iin
bu nevi hususi kaidelerin derpi edilmesi onlarn alelade kimselerden
tefrik olunmas demektir. Bu istikamette vaki olacak bir geli me sonun-
da rahipler, bir nevi ruhani s nf vuctsde getireceklerdir. (Malm oldu u
zere snflar, dnyevi mevzularda da hususi baz hak ve mkellefiyet-
lerinin ve hatta srf o snf mensuplar iin muteber ahlak yasalar nn
bulunmas ile temayz ederler.)
Fakat bu noktada da yksek dinler aras nda esasl farklar mevcut-
tur. Hatta yalnz yksek dinler de il, ayn bir dinin muhtelif tekaml
safhalarnda arzetmekte oldu u durumlar dahi birbirinden farkl dr.
Mesela, bir yksek dinin zuhurunu takip eden ilk devrede llettayin a-
hslarn, yani dini gurubun herhangi bir azasnn din nazariyesini tef-
him ve temsil etmesi hep grlegelmi hallerdendir. Nitekim resmen
bu ile tavzif edilmedii halde, srf duydu u byk heyecan ve ahsi
taassubu sebebiyle vaaz eden, fevkalade ruhani kabiliyetlerle mcehhez
kimselere her yerde rastlan r Lkin bilhassa bu durum din nazariyesi-
nin vandeti bakmndan ok tehlikeli addedilmektedir. Bir teoloji tesis
edilip, dini hakikatler ilmi bir tefsire tabi tutuldu u taktirde, her nne
gelenin ahsi kanaat ve kabiliyetleri dairesinde din nazariyesini temsile

57
kalkmasna kar duyulan itimads zlk daha da artar. Dinde hocal k
mertebesinin rahiplerin inhisar altnda olmasnn balca sebeplerinden
biri budur.

Dini ayin ve ibadet uslleri hakk nda da ayn ey, yani ayin ve iba-
det usfllerinde birli i muhafaza endi esinin bir rahipler snfnn zuhu-
runa yol at sylenebilir. Bu mevzuda da ba lca yksek dinler ok
farkl hal tarzlar ihtiyar etmi lerdir. Sz konusu meselede birbirinin tam
z dd iki ihtimal tasavvur olunabilir: Bunlardan ilki, en ehemmiyetli ve
hatta bilcmle dini ayin ve merasimlerin icras nn rahiplere b raklm
olmas halidir. Buna mukabil dier baz dinler ok daha serbest yahut
siyasi bir deyimle, "demokratik" bir davran tercih etmi lerdir. Me-
sela, slamda ibadete davet hocalar n inhisarnda olmayp, her msl-
man dindalarn ibadete a rabilir. Bunun gibi Protestanl n baz
kollarnda cemaatn llettayin bir azas tarafndan icras kabil bir tak m
ayin ve merasimler mevcuttur. Din Bilgisinde bu son hal tarz , "rahip-
liin umuma te mili prensibi" eklinde tesmiye olunur.

Netice itibariyle yukar danberi izah edilen btn bu amiller, din


hayat iin messeseler, ruhani makamlar ve mustakar nizamlar ihdas n
mucip olmutur. Bir din miktar kfi yayldktan sonra, en ehemmiyetli
tekilat meselesi, mnferit cemaatlerin birbirleriyle olan mnasebetleri,
yani byk dini camiann memleketin btnne veya birden ziyade
lkelere amil umumi nizamdr. Mnferit cemaatlar n ne derecede muh-
tar olduklar , yani kendi dahili meselelerinde ne nisbette sz syleme e
mezun bulunduklar yahut merkezi idarede, merkezdeki te kilta hangi
lde i tirak ettikleri gibi daha umllu ve yksek te kilat meseleleri
burada karmza kar. Hususi durumu icab btn cemaatler nezdinde
makbiil ve muteber bir mahallin (veya mahallerin) mevcut olup olmad -
ok ehemmiyetli bir noktad r. Zira e er byle bir mahal varsa, mm-
taz durumda bulunan cemaatin ruhnilerinin de sair mahallerdeki ru-
hanilere nazaran rhanl bir mevkide olacaklar , binnetice dini grev-
lerin ifas ile mkellef makamlar aras nda bir silsilei meratip meselesi-
nin ortaya kaca ve bir kere rtbeye gre s ralanma ba ladktan sonra
bunun haliyle tam bir ruhani makamlar hiyerar isine mncer olaca
aikardr.

Bu durum dar ve hakiki manas nda kilisenin teesssn haz rlayan


bir gelimenin ifadesidir. Rahiplerle alelde ahslar aras nda bir tefrik
yaplmas, rahiplerin silsilei meratibe gre s nflandrlmalar ve merke-
ziyeti bir te kilat, ar kilise tipinin mmeyyiz vasflarn tekil eder.
Hakiki bir kilise te kilatnn en su kat lmam misalleri, iki Katolik ve belki
bir de Yksek Anglikan kilisesidir. Fakat ok daha nceleri Mahayana

58
Budizminde de ileri derecede bir silsilei meratibe mstenid kademele -
me, hususiyle a r bir kilise tipi teesss etmi bulunuyordu.
te yandan bir dinin ar kilise tipine iltifat etmeyerek daha ser-
best kalplar ierisinde te kiltlanmas nn da saysz mislleri mevcut-
tur. Bittabii byle bir te kiltlanma dinin ilk ortaya kt zamanlarda
deil, bilhare tedricen vaki olur. Burada da dini memuriyetlere ve hi p-
hesiz din nazariyesi ve ayin ve ibadet usllerinin asil' ekillerini kaybet-
memesine dikkat eden baz makam ve mercilere rastlan r; fakat silsilei
meratibe istinad eden bir nizam teesss etmemi tir. Mnferit dini ce-
maatler geni bir muhtariyete sahiptir; ruhanilerle ayn dine mensup
alelde kimseler aras nda kesin bir tefrik yap lmamtr veya bu tefrik
cemaat ierisinde iki ayr smfn vucde gelmesi neticesini tevlid edecek
kadar ileri gitmemi tir. Hinayana Budizmi ile e itli hristiyan mezhep-
leri bu nevi bir tekiltn rnekleridir. slm da ilkinden ziyade, bu ikinci
tekilt nev'ine dahildir.
Din sosyolojisinin mevzuuna giren tezahrlerden, umumiyetle "'ikaz-
lar" tesmiye olunan byk bir ksm , btn dinlerin tarihinde ok m-
him bir rol oynar ve gerekte bir dinin zlme e balad veya zeval
bulmak zere oldu una deil, aksine dahili hayatiyetini muhafaza ey-
lediine dellet eder.
Bu tezahrlerin manas n anlayabilmek iin dinin cevheri itibariyle
daima fertlerin deruni bir tecrbesi oldu u esasndan hareket etmek l-
zmchr. Geri bu dini tecrbe bilhare mutlaka fertlerin d na taar
ve bylece dini cemaatlerin te ekklne mil olur, fakat dini guruplar n
teekkl etti i ve hatta sabit ve mstakar bir te kilta sahip olduklar
yerlerde dahi, ferdi ruh daima dinin kayna kalmakta devam eder.
te bizzat bu durum baz hallerde bir i k a z'a, dini guruba ve onun
messeselerine kar bir mukavemetin do masna vesile olur. Bu kabil-
den dini cemaatin ok geni lemesi halinde, ekseriya "bu kilisede dini ciddiye
almayan baz kimseler var" yahut "bizim cemaat mzda dinin icabat sadece
zahiren icra ediliyor, bunlarn gerektirdii dikkat ve ballk gsterilmiyor" gibi
bir takm itirazlar duyulma a balar. Bu suretle gerekte dine kar deil,
bilkis dinin iyilii iin baz ikazlarda bulunulmaktad r. Umumiyetle bu
kabil bir ikaz n kendilerinden sad r olduu kimseler bilhassa tabiaten
dindar olan cemaat azalar dr.
imdi hangi hususlar n bir dini ikaza mevzu te kil edebilecei, ya-
hut di er bir ifadeyle, dini ikaz n hangi hususlara matuf olabilece ini
tetkik edelim.
Byle bir ikaz bervehipe in, din nazariyesinden vaki inhiraflar'a
taallk edebilir. Ezcmle; sa lam bir kilise te kiltna sahip byk bir

59
cemaatta din nazariyesinin safiyeti mevzuunda sz sahibi merkezi bir
otorite te ekkl ettii ve dinin nazari muhtevas itiraz kabul etmez nas'-
lar eklinde tesbit edilmi olduu taktirde, hal byledir. Bu nokta ekse-
riya u ekildeki bir ikazda bulunulmas na vesile olur : "Din nazariyesi,
halen seldhiyetli mercilerin onu yo umladklar ekli ile dini tesis edenin keldm -
na uygun mudur? Acaba ilmi keldm, hadd zatnda hakiki ve asit muhtevas na
dahil olmayan baz hususlar ona ithal etmiyor mu?" Din nazariyesi ile al
kah bu ikaz, onu sonradan yap lan ilave ve tahriflerden temizleyerek,
saf ve asil ekline irca etmek gayesini gder.
Saniyen dini ikaz, ayin ve ibadet usClleri'ne taallk edebilir. Bir din
vasi sahalara yay larak cihanuml bir mahiyet ald zaman ibadet ve
ayinlerin de ok zengin bir tarzda tertiplendi i ezcmle; mabetlerin
emsalsiz bir ihti ama brnd , dini merasimlerin icras nda btn
sanatlardan istifade edildi i grlr. Bu durum da u mealde baz ikaz-
lara hedef te kil etmi tir: "Ayin ve ibadetler bu suretle asit ekillerinden
ehemmiyetli bir tarzda ayrlm olmuyorlar m ?" Ksaca burada da ayin
ve ibadetlerin ilk cemaatler veya mritler gurubundaki basit ekillerine
irea temayl dile getirilmektedir. H ristiyanlktaki btn protestan
reformlar bu noktaya mteveccih olup, ayin ve ibadet usllerinin kato-
lik kilisesine nisbeten esasl suretle basitle tirilmesini sa lamtr. Dini
ibadet ustllerinde sadeliin muhafazasna balangtan itibaren byk
bir itina gsterdi i cihetle slam, tarihi boyunca bu nevi ikazlara h ris-
tiyanliktan ok daha az nisbette maruz kalm tr.
Fakat dini ikazlar sadece ayin ve ibadetlerin ok kar k ve tanta-
nal bir hale sokulduklar deil, fazla sathile tikleri noktas na da matuf
olabilirler. Bu taktirde ikaza sebep olan husus, e itli ayinler ve mera-
simin haricen hala ayn surette icra edildikleri halde dini mana ve ehem-
miyetlerini kaybetmi bulunduklardr. Meziffir ikaz n, dini ayin ve
merasim icras nn asil manasn hatrlatma temin maksad ile bil-
hassa mutaass p kimselerden geldi i aikard r.
kazlara mevzu te kil eden nc nokta, dinin vazettii baz ahlak
kaide ve dusffirlardr. Zuhur ettikleri kk muhitin hudutlar n aa-
rak ktle te kilat haline gelen ve hele merkezi vaziyetteki byk e-
hirlere yaylan btn dinler, ya ay tarz ile alakal ahlaki mahiyetteki
baz emir ve kaidelerinin, kltrel muhite intibak mecburiyeti ile gev-
emesi tehlikesine maruz kal rlar. Bu ise muhite baz tavizler verilmesi,
bir takm uzlamalara yana lmas eklinde cereyan eder. Mesela, bir k -
sm dinler bidayette mensuplar arasnda, umumiyetle veya sadece din
karde leri arasndaki muamelelere mnhas r olmak zere, adi mesa-
ilde faiz yasa koymulardr. imdi dinin zirai toplumlardan byk ti-
caret ehirlerine yay lmaa balamas ile faiz yasan bertaraf etmek

60
veya hi deilse bu yasaktan baz tavizlerde bulunulmas n salamak
abalar da bagsterir ve hatta bu, zaruret haline gelir. Bunun gibi dinin
byk ehir hayat na nfuzu ile dini bayramlarla alakal emirler ve ha-
reket kaideleri de sadele ir ve yumuar.
Zaruri olarak husle gelen bu de i iklik de bir tak m ikazlar mu-
cip olur. Ksaca, dinin emir ve kavaidine eskisi gibi harfiyen riayet olun-
mas, bagsteren gev eklik ve yanalan uzlamalarla mcadele edilmesi
lzumu ileri srlr. kazlarn, dini ziyadesiyle ciddiye alan evrelerden
geldii burada bilhassa tebarz eder.
Nihayet 4. bir nokta olarak tekil& meseleleri de ikazlara mevzu
tekil edebilir. Bilhassa aprak bir kilise te kilatnn mevcudiyeti halin-
de zaman zaman u ikaz i idilir: "lk cemaatlerin sadeliine avdet edi-
niz!" Silsilei meratibe mstenid bir te kilat ekseriya dinin cevherine
aykr telkki olunur. kazlara vesile te kil eden noktalardan biri de dini
rtbe sahiplerinin cemiyet ierisinde maddi bir otorite elde etmeleri
veya siyasi meselelere fazlas ile karmalardr.

imdi dini bir ikaz n kimlerden sad r olabilece i ve


hangi nevi guruplar n te ekklne sebebiyet verdi-
k' i meselelerini inceleyece iz.
Bu nevi bir ikaz nce ahsi dini tecrbeleri sebebiyle dinda larnn
ekseriyeti veya mensup olduklar dinin resmi tekilat ile ihtilaf haline
dm olan mnferit ahslardan gelebilir. Her yksek dinde, dinin b-
tn emirlerini harfiyen yerine getirme e kararl bu tip ahsiyetlere rast-
lanr. Bunlar dinin sert icabat nn ancak d muhitten tecrid edilmi bir
halde yaamakla yerine getirilebilece ine kani olduklarndan, tedricen,
zahiren de di er insanlardan uzakla arak inzivaya ekilirler; Byle yap-
mayp da eklen evvelce mensup olduklar normal medeni muhit ieri-
sinde kalsalar dahi, kendilerine mahsus bir dini hayat yaamakta devam
ederler. Herhalde bu suretle mensup olduklar dini cemaatten ayrlm
olmayp, aksine belki daha derin, daha kkl, daha cezri bir surette dini
hakikatler alemine gmlrler. Btn yksek dinlerde zuhur eden byk
mutasavv flar bu katagoriye dahil kimselerdir.
Bu kabil ahsiyetlere di er baz kimselerin iltihak etmesi de mm-
kndr. Bylece onlar n evresinde de kendilerine kat lanlardan vucde
gelen bir daire te ekkl edebilir. Dini ikaz n gurup tekil edici tesirleri-
nin mebdei budur. Ancak byle ahsi bir merkez olmaks zn da bir tak m
kimselerin dinin icaplar n ciddi olarak ifa etmek maksad yla bir araya
gelmeleri kabildir. Bu hadisede di er sebepler meyan nda, ancak kk
guruplarda gerekle tirilmesi mmkn olacak surette dini esaslara tev-
fikan yaayan hakiki bir dini cemaatin numunesini veya mislini vermek

61
kasd da rol oynar. 17 ve 18 . as rlarda Almanyada ve di er baz Avrupa
memleketlerinde bu nevi guruplar tavsif etmek zere gayet isabetli bir
ekilde "Memleketin 2 "ahitleri" ( =die Stillen im Lande) tabiri kullan l-
yordu. Gurup mensuplarnn byk dini cemaatten ayr lmak arzusunda
olmayp, sadece daha dar bir evrede, hususi surette kesif bir dini hayat
yaamak istedikleri bylece gayet iyi bir ekilde ifade edilmi olmakta-
dr.
Bu guruplarn ok salam bir tekilta sahip olmalar , mensuplar
arasnda ok sk bir ballk husille getirmeleri mmkndr. Bu taktir-
de "hvan Birlikleri" tabir olunurlar. slam da dahil olmak zere btn
cihanuml dinlerde bu nevi hvan Birliklerine ( = Tarikatler) rastlanr
ve hatta bugn de rastlanmaktad r. Bu guruplarda da byk dini ce-
maatten ayr lmak arzusu yoktur. Gurup azalar nn hedefi, tamamen
dini esaslara uygun bir hayat ya ayabilmekdir. Bu yoldaki gayretler
bazan, m terek zilyetlik ve m terek iktisadi sevki idare prensibinin
tatbikine mncer olacak kadar ileri gider. Yanikomnizmin siyasi e-
killeri ile kartrlmamas gereken bir nevi dini komnizm mevzuu-
bahs olur. hvan birlikleri dahilinde mamelek farklar rol oynamaz, her-
kes malik oldu u eyi dier kimselerle payla mak mecburiyetindedir.
Ekseriya ilk cemaatlerdeki durum buna misal olarak gsterilir.

hvan birliklerinden sonraki ilk ad m, dini guruplarn ok m-


him bir nevi, Islam, dou bat Hiristiyanl , Budizm, Taoizm ve Jai-
nizm gibi hemen hemen btn cihan uml dinlerde rastlanan tarikat-
ler tekil eder. Bir ihvan birlii muayyen ve mustakar esaslara mstenid
bir cemaat hayat srmekte oldu u ve mensuplar na hususi baz mkel-
lefiyetler tahmil eyledi i taktirde bir tarikat n zuhuru iin elverili i-
timai zemin te ekkl etmi demektir. limumiyetle tarikatler belli bir
kimse tarafndan kurulur, yani byk bir dini ahsiyet muayyen bir ta-
rihte, bir tarikat tesis eder. Fakat tarikatlerin birden ziyade kimselerin
ihtiyarl olarak birle meleri ile tedricen te ekkl etmesi de kabildir.

Miladdan nce 3 . asrda Msrda keiliin zuhuru bu bakmdan


calib-i dikkattir. Burada nce gayet sert riyazat kaidelerine tevfikan ya-
ayan baz mnzeviler zuhur etmi , bilahare bunlar gurup halinde top-
lanmaa balamlar, nihayet Pachomiu s'da mmtaz bir dini ahsiyet
ortaya karak, ke ilerden mrekkep gurupta, riayeti gerekli ya ay ka-
ideleri ve hususi ibadet uslleri ile alakal esaslar tesbit etmi tir

Dier birok dinlerde de tarikatleri tesis veya tarsin eden kimseler


mmtaz dini ahsiyetlerdir. Tarikat mensuplar ndan taleb olunan husus-
lar btn yksek dinlerde m abehet arzeder. Bunlar k saca; hayat bo-
yunca tarikata mensubiyet, tarikat azalan iin mevzu mkellefiyetlere

62
mutlak riayet vs. gibi hususlard r. Tarikata giri ihtiyari ve fakat tarikat
mensuplarnn riayeti mecburi bilcmle mkellefiyetlerin "tekabbl edil-
diine mtedair bir yeminin icras na vabestedir. Tarikat mensublar nn
mkellefiyetleri daima dine mensup olan alelde kimselerin mkelle-
fiyetlerinden a rdr.

Keiler arasnda ve sureti umumiyede tarikatlerde mmtaz dini


ahsiyetlere s k sk rastlanr. Byk vaizler, dini hayat n byk islhat
ve tanzimat lar hep bunlar aras ndan yeti mitir. Haddi zat nda tari-
katler de byk dini cemaatten ayr lnm olduunu ifade etmez, aksine
ayn camia ierisinde daha kesif bir dini hayat anlatr. Tarikatler ce-
maat ierisinde muayyen baz grevlerin icras n da tekabbl etmi ola-
bilirler. Mesela, hastalara bakmak, onlara efkat ve ihtimam gstermek
vazifesini zerine alm olan tarikatler mevcuttur, buna mukabil esas
itibariyle btn gayretlerini dinin yay lmasna hasreden baz tarikatler
de vard r. Nihayet dier bir guruba giren tarikatler ba lca; okullar tesisi,
dini metinlerin tetkiki, i lenmesi vs. gibi ilmi almalarla i tigali gaye
edinmilerdir. arkta da, garpda da ilk yksek okullar n kurulmas tarikatle-
rin tarihi ile ilgilidir. Btn klasik devir filozoflar nn ve bu arada mesela,
A r i s t o t e 1 e s'in fikirlerinin o zamanlar en iyi bir ekilde manastr ve tari-
katlerce bilinmekte olduu ve hatta bat dnyasna Ar istoteles felsefesi-
nin slam alimleri tarafindan tan tld, Orta a Avrupa Kltr Tari-
hinin herkese malm bir vakasdr.

imdiye kadar mevzuubahs edilen e itli guruplarn mterek hu-


susiyeti byk dini camiann iinde kalm olmalardr. Fakat dini ikaz,
muterizler gurubunun byk dini camiadan maddeten de ayr lmas ne-
ticesini tevlid edebilir. Bu hal btn cihan innul dinlerde bir veya mte-
addid defalar vaki olmu tur. Yunanca bir kelime ile buna " isma"
(=itizal), yani ayrlk, blnme tabir olunur. Bu suretle dini camian n
tekil ettii klden bir para koparak ayr lm, 11 . asrda Dou Kilise-
sinin, Roma Kilisesinden ayr lmasnda olduu gibi mstakil bir kilise
yahut mezhep haline gelmi tir.

Ekseriya balangta bir ayrlma istei mevcut deildir Aksine dini


camia ierisinde kalmak ve onu islah etmek fikri hakimdir Sadece baz
messeselere ve asl ndan inhiraf ettiine inanlan baz noktalara itiraz
edilmektedir. ihtilafh noktalar n bir zlme neticesini tevlid edecek
derecede ehemmiyetli olmas mmkndr. yle ki; nihayet ya mteriz-
- ler gurubunun. bizzat "art k yeter!" deyip dini cemaati terketmeleri yahut
temsil ettikleri gr n, dallet veya dini ayin ve ibadetin asil eklinden
inhiraf telkki olunarak kendilerinin byk dini cemaatten tardedilme-
leri suretiyle ayr lk gerekle ir.

63
Dou bat katolik kiliselerinin blnmesinde, ayr l tevlid eden
balca husus din nazariyesi ile alkah meselelerdir. Ayn ekilde Ma-
hayana Budizmi ile Hinayana Budizmi aras ndaki ayrla da din naza-
riyesi ile ilgili baz noktalardaki anla mazlklar sebep olmutur. Dier
baz misllerde ihtilafn konusunu, ayin ve merasim (tap nma) uslleri
ile alakal baz meseleler, bilfarz dualar n adedi, pehriz aylar nn tesbiti,
ibadet lisan vs. tekil eder. Nihayet bazan bilhassa kilise te kiltyla
hususlar ihtilafl dr.

Byle bir isma'nn neticesi dinin iki veya byk kola ayrlmas
yahut bir veya mteaddit mezhep lerin ortaya kmasdr. Mezhep mef-
humu ve mezheple din aras ndaki fark modern din sosyolojisinde ok
mnakaa edilmitir Mezheplerin muazzam bir rol oynad Amerika
Birleik Devletlerinin halen en ba ta gelen teolo u Niebuhr, mezhebi
u suretle izaha gayret eder: "Normal olarak fert, milletinin olduu gibi bir
kilisenin de iine doar ; buna mukabil bir mezhebe girmek kiz m gelir, yani bir
mezhebe mensubiyet ferdin serbest iradesine dayan r."

Bu tesbit yzde yz isabetli de ildir. Zira bir kiliseye sonradan in-


tisap olunabilecei gibi, birok byke mezheplere nesiller boyunca
sadk kalnmas da mmkndr. Mezhebi tarif iin yap lan dier teeb-
bsler, onlarn ekseriya byk kiliselerle devlet aras ndaki s k bahla
muhalif olmalar ve daima devletten ayr , tamamen hususi vas fta
dini guruplar olarak kalmaa itina gstermeleri vakasndan hareket
ederler. Lakin bu kstas da her zaman do ru netice veren bir l de il-
dir. Zira kiliseler de devletten uzak kalabilirler ve hatta gnmzde
aslolan budur. Nihayet baz byk mezheplere taallk etti i nisbette
mnferit hallerde bir mezhebin mi, yoksa bir kilisenin mi mevcut oldu-
u ciddi tereddd ve mnakaalara yol aabilir.

2 . Din ile Cemiyet Aras ndaki Kar l kl Mnasebetler

Din ve ondan do an guruplarn herhangi bir kltr evresinde


her trl tesirlerden masun, tecrid edilmi olarak yaayamayacaklar ,
bilkis kltrel hayatn btn ksmlar, ezcmle; hukuk, iktisadi nizam
ve bilhassa cemiyetin umumi yap s, yani zmreler, s nflar ve sair sos-
yal tabakala ma nevileri ve bittabii siyasi yap , yani devlet ile s k bir m-
nasebet halinde bulunduklar aikardr.

Bu mnasebetlerin kar lkl olduunu, yani 'bir yandan cemiyet


nizam ve sair kltr sahalar din zerinde tesir icra ederken, di er yan-
dan da dinin cemiyet hayat ve kltrn dier sahalar zerinde tesirler

64
gsterdiini kabul ve tey'id iin uzun deliller arama a ihtiya yoktur.
Esasen hakikatte sadece kar lkl bir takm tesirler mevcuttur. Nitekim
maddi alemde dahi sadece a r cisimler hafifleri de il, her ikisi de kar-
lkl olarak birbirini cezbederler. phesiz byle bir kar lkl mna-
sebette bir taraftan gelen tesirlerin, di er taraftan gelenlerden a r bas-
mas mmkndr. Cemiyet ile din aras ndaki mnasebetlerde de hal
byledir. Cemiyet nizam ve mesela, sosyal tabakala ma yapsnn din
zerinde muayyen bir tak m tesirler icra etti i inkar olunamaz; lakin
hi deilse yksek dinlere taalla etti i nisbette, dinin kltr hayat nn
dier kollar zerindeki tesirleri ok daha fazla ve kuvvetlidir.

Tarihi materyalizm, bir halk n veya kltr evresinin dininin, do -


rudan doruya o muhitte mevcut itimai mnasebetlerle kabili izah ol-
duu iddiasndadr. Bu fikre gre istihsal mnasebetleri, yani iktisadi
ve itimai artlar btn kltrel tezahrleri kat'iyetle tayin eder. Me-
sela, hukuk nizam itimai hakimiyet mnasebetlerinin bir ifadesidir.
Bunun gibi san'at, edebiyat ve benzeri manevi kltr sahalar da bila-
vasta itimai mnasebetlerin bir makesidir. Din hakk nda da ayn esas
caridir. Yani din de itimai ve iktisadi vak alarn ifadesi telkki edilmek
lazm gelir. Bununla iki farkl husus kastedilmektedir. Evvela, dini inan-
lar itimai vak alarn aynas, onlarn aslna sadk birer aksidir. itimai
hayatta rol oynayan e itli kuvvetler aras ndaki mnasebetler, zmre
imtiyazlar, hakimiyet durumlar, aynen itimai eniyette var olduklar
ekilde tanrlar alemine aktar lmdr. Mesela, muharipler s nfnn eref
mefhumlar ve idealleri aynen bir harp tanr s misalinde tecessm etti-
rilmitir Yahut bir kral veya imparator'un mutlak hakimiyeti, en yk-
sek mertebede bulunan kadiri mutlak bir tanr fikrinde canland rlm-
tr. Saniyen bir dinin getirdi i ahlak da dpedz itimai kuvvet mna-
sebetlerinin bir makesidir. Bu kabilden dinlerde mevcut yemek ile ala-
kal kaideler dorudan do ruya iktisadi zaruretlerin neticesidir; yahut
bir dinde hastalk, fakirlik ve strap ekmee dini bir kymet at f ve izafe
ediliyorsa, materyalist din sosyolojisine gre bunun izah tarz , cemiyette
dn bir vaziyette olanlar , ierisinde bulunduklar kt hayat artlarna
raz etmek, bu artlar altnda dahi memnun olmalar n salamaktr.
Netice itibariyle din, cemiyet ierisindeki tebaiyet mnasebetleri ve is-
tismar messesesini tahkim ve tarsin eden bir vas tadr.
Tarihi materyalizm dini, ahlaki emirleri ve dini tasavvurlar nn
muhtevas ile bir btn olarak, srf sosyolojik adan izah etmek iddias n-
dadr. Bylece dinin kltr hayat mzdaki mstakil mevcudiyet ve mev-
Idi inkr edilmi olur. Bu mfrit ekli ile mezkr iddiann isbatna imkan
olmad aikardr. Fakat dier yandan itimai hadiselerin din zerinde
baz tesirlerinin mevcut olup olmad da aratrlmaa deer bir mesele

65
tekil eder. Bir vakalar ilmi olan din sosyolojisi bu meselenin tecrbi
olarak aratrlmasyla grevlidir.

Basit dinlerle yksek dinler aras nda bu mevzuda da kat'i bir tefik
yapmak gerekir. Materyalist din sosyolojisinin en byk hatas , bu tefriki
yapmamas, ok tanrs halk dinleri ile yksek dinler aras ndaki muaz-
zam tarihi fark inkr etmesidir.

Esatiri halk dinlerinde dini inanlar n ziyadesiyle maddi hayat


artlar ve iktisadi ve itimai amillerin tesirinde kald bir ok misllerle
sabit olmu bir keyfiyettir. iftilikle u raan kavimlerin esatirinde dai-
ma, iftilerin koruyucusu yahut verimlilik ve bereket tanr s olarak ken-
disine tap nlan bir tak m tanrlara rastlan r. Birok eski ark dinlerinde
en yal ve en hrmete ayan ilh "toprak ana" isimli tanrad r. Mu-
harip kavimlerde ise, harp, arp ma ve zafer tanr alar daha mhim
bir rol oynar.

Esatiri halk dinlerinin tanrlar ile ilgili tasavvurlarda oldu u gibi,


dini bayram ve trenlerde icra olunan ayinler zerinde de maddi ha-
yat artlar nn tesirleri m ahede olunur. Topra a balanarak iftilik-
le itigal etme e balayan kavimlerde, ayin ve ibadetler hassaten tarla-
larn srlmesi (ekin) ve mahslun toplanmas (hasad); obanl kla ge-
inen kavimlerde, mesel, ehli hayvanlar n yavrulamas yahut koyun
krkma zamannn gelmesi vs. mnasebetiyle icra olunur. (Gebe halde
yaayan eski yahudi kavimlerinde koyun k rkma zamannn gelmesi mna-
sebetiyle yap lan bayram, en byk dini bayramlardan biri idi). Muha-
rip kavimlerde dini ayin ve bayramlar daha ziyade harp ve arp ma
hadiseleriyle ilgilidir. Bir deniz veya deniz yolculu u tanrsna tabiatiyle
ancak denizci bir kavmin esatirinde rastlanabilir. Eski Yunan esatirin-
deki H e r m e s gibi bir ticaret tanr s ise, phesiz yaln z ticaretin ok er-
ken bir tarihte inki af etti i kavimler iin mevzuubahistir.

Aile yaps ile din aras ndaki sk rabtadan yukarda bahsedilmi ti.
Ana esasna mstenid ailenin hakim oldu u cemiyetlerde, kad n tanrlar
esatirde ehemmiyetli bir mevki i gal eder. Buna mukabil baba esas na
dayanan ailelerin hakim oldu u yerlerde en yksek rtbeli tanr lar er-
kek tanrlardr.

Netice itibariyle, esatiri halk dinlerinin geni lde itimai ve ikti-


sadi mnasebetlerin tesirinde kald , bir ok misllerle, tecrbi olarak
isbat kabil bir keyfiyettir. Bu dinler tabii guruplarda ya amalarndan
da anlalaca zere halk n mterek hayat na intibak ederler. itimai
bnyenin onlar zerinde do rudan doruya tesirler icra etmesi bu se-
bebtendir.

66
Yksek dinlerde de durumun bu merkezde olup olmad cai sual-
dir. Modern din sosyolojisi meseleyi istikra metodu ile halle al maktadr.
Max W e be r'in Din Sosyolojisi isimli eserinde zerinde durduu balca
meselelerden biri, yksek dinlerin esas itibariyle zuhur ettikleri memle-
ketlerdeki itimai ve iktisadi mnasebetlerden mteessir olup olmad k-
lar ve eer oluyorlarsa, bunun derecesinin tayini hususlar dr.

Btn aratrmalar, yksek dinlere intisap edenlerin ba langta


daima muayyen itimai tabakalardan gelmekte olduklar n gstermitir.
Bu tabakalar ehir halk , kyller, cemiyetin mreffeh s nflar veya fa-
kirler zmresi olabilir. Mesela, Konfyanizm'in ilk salikleri edebi kltr
yksek in devlet memurlar snfna mensupdur.

Hinduizm de bidayette cemiyetin yksek tabakalar na mensup olan-


lar aras nda yaylm ve tutulmu bir dindir. Mslmanlkla Hristiyan-
lk ise, balangta daha ziyade ehir halk arasnda taraftarlar bulmu -
tur. Bir din ile muayyen bir itimai tabaka aras ndaki alka, aynen
mezhepler iin de varittir. Mesela, Budizmin Japonya'da ok ehemmi-
yetli bir rol oynayan Zen mezhebi, bilhassa Samurai, yani Japon as l-
zade ( valye) s nfnn mensuplar arasnda yaylmtr.

Max W e b e r btn bu alka ve mnasebetleri ke federek "Din Sos-


yolojisi" isimli eserinin ikinci cildinde neretti. Lakin onun bu vak alar-
dan istinta etti i neticelerle, istidlline cevaz grmedi i hususlar, belki
yapmaa muvaffak oldu u keiflerden de ehemmiyetlidir. W e b e r; "Izah-
larmn gayesi, asla, bir dinin vasf ve muhtevas nn onun karakteristik temsil-
cisi olan tabakann ierisinde yaad sosyal statlerin dpedz bir fonksiyonu
olduunu isbat deildir. Bilkis yksek dinlerin hususiyetleri mnhas ran dini kay-
naklar, yani nazil olmu ve tefhim edilmi muhtevalarna gre taayyn eder."der.
Dolaysyle W e b e r'in vas l olduu netice, din nazariyesinin muhtevas -
nn, asla, sadece dinin ilk saliklerinin geldi i sosyal tabakalar n iktisadi
ve itimai menfaatlerine gre taayyn etmedi idir. Btn yksek dinle-
rin pek abuk ilk taraftarlar nn mensup olduu sosyal tabakan n dna
sirayetle farkl sosyal evreleri ihata etmesi vak asn W e b e r bu iddias-
nn bariz bir delili addeder.
Filvaki ok kere ehirler gibi merkezi noktalarda zuhur eden dinler
bilahare ovalar n gebe veya iftilikle u raan halk arasnda yaylr
yahut nce cemiyetin a a tabakalarna mensup olanlar aras nda taraf-
tarlar bulan baz dinler ok gemeden hakimiyeti elinde tutan tabaka-
lara hulal eder. Btn bu hallerin yksek dinlerin tarihinde say sz mi-
salleri vard r. Hatta bazan dinlerin ok farkl itimai dzenler ierisinde
yaayan, birbirinden ok ayr yapdaki kavimlere ve mesela, iftilikle
uraan bir kavimden, ehirlerde ya ayan medeni bir kavme veya aksine,

67
ok medeni bir kavimden basit bir ova te kilatna sahip airetlere yay l-
mas gibi daha calibi dikkat durumlara da rastlan r. Eer din dpedz
bir itimai nizamn fonksiyonu olsa yahut din nazariyesi muayyen baz
sosyal artlara tabi bulunsayd , phesiz btn bu hallerin tahakkuku-
na asla imkan olmazd .

Yksek dinler ferde fert olarak hultil eder ve onu hakimiyeti alt na
alr. Binnetice sosyal artlardan tecerrt etmi olarak da, onlardan isti-
fade suretiyle de fertleri tesir ve nufzu alt nda bulundurur. Birok yk-
sek dinlerin nazariyelerinde bu cihet sarahaten ifade edilmi tir. Yksek
dinler kiileri, ifti, zanaatkr, orta veya yksek tabaka mensubu olarak
snfland rmaz Aksine din nazariyesi ve emirleri "mutlak" surette, yani
itimai artlardan ari olarak, istisnas z herkes, s rf insan olmalar hase-
biyle btn insanlar hakknda mevzudur.

Bu hususla ok yak ndan ve zaruri surette ilgili di er bir vaka daha


mevcuttur. Btn yksek dinlerde yay lmak, yani her ne surette olursa
olsun intiar etmek kudret ve temayl vard r.

Fakat bu mevzuda da ok tanr l halk dinleri ile yksek dinler ara-


snda esasl bir fark grlr. ok tanr l halk dinleri umumiyetle ierisin-
de zuhur ettikleri kavmin d na yaylmak arzu ve temayl gstermez-
ler. Daha nce de izah edildi i gibi, tabii guruplara sk skya baldr-
lar. Tanrlar ierisinde zuhur ettikleri kavmin, devletin tanr lardr.
Buna mukabil yksek dinlerde durum ok farkl dr. Bunlar tabii gurup-
lara bal olmayp, cihan umldur, hususiyle btn insanla hitap eder.
Binnetice dini yaymak (misyon) onlar n tabiatlar icabndandr. Nitekim
yksek dinlerin ok farkl kltr basamaklar nda bulunan, tamamen ayr
cemiyet nizamna sahip e itli milletlere yayldklar bir vakadr Mez-
kr dinler muayyen bir sosyal tabakaya inhisar etmedikleri gibi, baz
kavim ve rklara da mahsus de ildirler. Bilhassa Mslmanl k ve Hiris-
tiyanlk, yksek dinlerin zuhur ettikleri m ntkalardan ok ba ka ma-
hallerde, hatta uzak k t'alarda bile mminler bulduklar vakasnn mi-
sllerini te kil ederler. Budizm de byledir : Asl nda Hindistan'da zuhur
ettii halde in'de ve Japonya'da milyarlarca taraftar kazanm tr. Bu-
gn ierisinde mslman veya hiristiyan unsurlar n hakim olduu mil-
let ve devletler nazara al nrsa, bunlar aras nda da ok e itli kltr ba-
samaklar nda bulunan, ok farkl iktisadi ve sosyal bnyeye sahip mil-
let ve memleketlerin mevcut oldu u grlr.
Ksacas dinin mnferit baz hallerde, bahusus esatirin umumiyetle
cemiyet hayat n aksettirdi i ve sosyal dzenin ve mesela, aile te kilat
ve toprak nizam nn din zerinde derin tesirler gsterdi i basit ve esa-
tiri dinlerde, harici bir tak m faktrlerin, daha do rusu itimai yap ile

68
iktisadi mnasebetlerden ne et eden fili baz millerin tesiri alt nda kal-
d dorudur. Fakat bu tesirler de kar lkldr. Bu kabilden ana hki-
miyetine dayanan bir aile te kilatnn esatirde kad n tanrlarn hususi
bir ehemmiyet kazanmalar n salamasna mukabil, bu nevi bir esatir de
cemiyet ierisinde ana esas na dayanan ailenin mevkiinin tahkim ve tar-
sini neticesini do urur.

Fakat yksek dinler hi bir zaman muayyen bir itimai nizama


yahut mesela, ilk taraftarlar nn mensup olduu sosyal tabakaya ba l
kalmam veya aralar ndaki ill bir rabta neticesinde bunlara gre taay-
yn etmemitir. Bir yksek dinin nazari muhtevas nn sosyolojik bakm-
dan izah' imkans zdr. Mezkir muhteva s rf dini sebeplerle taayyn
etmi olup, cihanumfldur ve herhalde ierisinde zuhur etti i itimai
artlarn basit bir ifadesinden ibaret de ildir.
Bu netice itimai nizamn din zerinde ill baz tesirleri olup olma-
d sualinin esas itibariyle menfi bir ekilde cevapland rlmas demek-
tir. Ancak phesiz ilimde menfi bir cevap dahi, en az msbet olan ka-
dar kymetli bir neticedir.

imdi bu noktaya, modern snai cemiyetler ve bilhassa s nai bakm-


dan ok gelimi memleketlerde grlen cemiyet tipi ile ilgili ksa bir ila-
ve yapacaz. Misal olarak hali haz rdaki Amerikan cemiyetini ele alal m ve
yukarda 19. ve mteakip sahifelerde sylenenleri bu misle tatbik edelim.
Neticede bugnki Amerikan cemiyetinde mevcut sosyal tabakalar n kelime-
nin hakiki manas nda ne snf, ne zmre olduklar n greceiz. Geri ik-
tisadi durum burada da messir bir faktrdr, fakat hi bir zaman yegne
amil deildir. Cemiyetin sosyal tabakalara blnmesinde onun d nda
kalan bir sr sebepler daha rol oynar. Bilfarz sosyal prestij, yani insan n
kendisi ve bakalar tarafndan takdiri bu sebepler aras ndadr. Sosyal iti-
bar her eyden evvel dier kimselerle muntazam temaslarda bulunmak
mesela; muayyen dernek, birlik, klub, vs. ye aza olmakla ihraz olunur.

Amerikan sosyolojisi, saysz aratrmalar neticesinde bir dine men-


subiyetin daima itibar tayin eden sosyal unsurlardan biri oldu unu
meydana karmtr. Bylece mesela, numune olarak seilen baz haller-
de stn bir sosyal itibare mazhar olan ailelerin ekseriyetle ngiliz veya
sko Yksek Kilisesine, buna mukabil di er bir tak m sosyal tabakalar n
mesela, Katolik Kilisesine, ba ka bir tak mlarnn ise Protestan Kilisesi ve-
ya mezheplerinden birine mensup olduklar tesbit edilmi tir. Bu bilhassa
modern smai cemiyette, dini inan ile sosyal tabakala ma arasnda mu-
ayyen bir alakan n mevcut olduunu ve hatta (Amerikan sosyolojisinde
umumiyetle kabul edildii gibi) sosyal tabakala mann din zerinde
tayin edici bir tesirinin bulundu unu anlat r. Burada sadece son zikre-

69
dilen hadisenin tenkidi bir gzle tetkikinde nazara al nmas gerekli
mlhazalardan u ikisi zerinde duraca z :
Evvela dini inan ile sosyal tabakala ma aras nda mevcut olduu
iddia edilen alaka ,esas itibariyle fertler ve ailelerin milli men elerine
irca olunabilir. Maln olduu zere, Amerika Birle ik Devletleri halk
eitli memleketlerden buraya gelip, yerle mi bulunan muhacirlerden
terekkp etmi tir. Bittabii bunlar ana yurtlar ndan dini inanlar n da
birlikte getirmi ler ve onlardan halkolan mteakip nesiller de bu inan-
lara sad k kalmtr. te yandan Amerikan cemiyetinde muayyen bir sos-
yal tabakaya mensubiyet de, kaideten milli men e ve muhaceret zama-
nna gre taayyn eder. Bu kabilden bir ka as r evvel Ingiltereden,
skoyadan, Hollandadan, Amerikaya gelen muhacirler, Amerikan ce-
miyetinin en yksek tabakalar n tekil ederler ve ngiliz Yksek Kilisesine
olan ballklarn yahut di er bir ifade ile protestanl ana vatanlar n-
dan kendileriyle birlikte getirmi lerdir. Ekserisi 19. as r zarfnda Ame-
rikaya hicret etmi olan Almanlar ise, esas itibariyle orta tabakay tekil
ve Lteryanizm'e olan ba llklarn muhafaza etmi lerdir. Byk kit-
leler halinde Amerikaya hicretleri ayn ekilde 19 . asra rastlayan rlan-
dallara gelince, bunlar Amerikada da ana yurtlar nda olduu gibi
katolik olarak kalmlardr. Son asr muhacirlerinin byk bir k sm ise,
Balkan memleketlerinden ne 'et etmi olup, dou kilisesine mensuptur-
lar. Demek oluyor ki, incelenen hadisede esas, insanlar n milli men-
elerine ve muhaceret zamanlar na gre bir tak m sosyal tabakalara
ayrlmakta olduklardr. Bir dine mensubiyet ise dolay syla bu hususa
teferru eden bir neticedir. Binaenaleyh sosyal tabakala mann din ze-
rinde dorudan do ruya bir tesiri yoktur.
kinci mlhaza Amerika Birle ik Devletlerinde mebzlen mevcut
olan mezheplerle ilgilidir. Mezhepler ve bilhassa bunlar n pek byk
olmayanlar , mensuplarnn dini meseleler d nda itimai hayatta sair
bir takm maksatlar n istihsali iin de gayet s k bir surette birle meleri
neticesini hus 'le getirir. Yaln z mezhep mensuplarnn ocuklar na
mahsus ocuk baheleri, okullar, mezhep mensuplar iin tertip edilen
elenceler ve gene onlara yard m iin kurulmu hayr cemiyetleri vs.
mevcuttur. Bylece bir dini gurupta hakikaten ayn bir sosyal tabakaya
mensup olanlar bir araya gelmi olur ve muayyen bir dini inan ile belli
bir sosyal tabaka aras nda az ok mustakar bir mnasebet teesss eder.
Bu durum halin icab na gre dinin sathile mesini tevlid edebilir. (Yani
bu taktirde iinde bulunulan sosyal duruma tekabl eden bir dini ce-
maata intisap edilmi olur.) Fakat dier yandan dini cemaat de insanlar
sosyal evrelerine ba lar. Grlyor ki, burada da sosyal tabakala mann
dini tayin etti inden deil, bilkis dinin de mstakil bir faktr olarak
ierisinde rol oynad bir karlkl mnasebetten. bahsolunabilir.

70
imdi sra, din ile cemiyet aras nda mevcut kar lkl mnasebetin
dier bir cepheden tetkikine ve ezcmle, dinin cemiyet hayat zerinde ne
gibi tesirler icra etti i sualinin cevapland rlmasna gelmi bulunmaktadr.
Her dinin, bahusus byk-yksek dinlerin mnhas ran teolojik hu-
suslar dnda kalan ok zengin bir fikri muhtevas vardr. Ksacas din,
hayatn bir sr ehemmiyetli meseleleri ile alakal hal tarzlar , insanlar
ilgilendiren e itli hususlar ve problemlere kar tutum ve davran lar
ihtiva eder. Her byk din, mesela, tabiat , tabii hadise ve ihtiyalar
muayyen bir zaviyeden de erlendirir ve bylece ferdin tabii vak alara
kar belli bir tavr taknmasn mucip olur. Bu tav r ya bir red, inkr, fera-
gat veya bir tasvip, kabl, kran dolu bir teslimiyet eklinde tecelli eder.
En saf ekli ile Budizmin btn tabii alemi, dpedz bir hayal, ilahi
hakikati gizleyen, aldat c bir tl'den ibaret telkki etmesi, din dolay sy-
la tabii aleme kar taknlm olan bir tav rdr. Bu telakkinin zaruri
neticesi, ferdin ilahi hakikatlere ula abilmek iin maddi alemden tecer-
rd etmesi, el etek ekmesi gerekti idir.
Dier baz yksek dinlerde -ve mesela, Musevi Dininde, H ristiyan-
lkta ve hatta Islam'da- ise, mukaddes nazariye dnyay tanrnn eseri
addeder ; dolay syla dnya, insan n bir an evvel kendisinden kurtulmas
lazm gelen bir yk, aldat c bir hayalden ibaret de ildir. Fakat bu, ta-
bii olan her eyin, ayn zamanda iyi de olduu manasna gelmez. Yer
yznde fenalk ve gnah n, sefalet ve tedenninin mevcudiyeti inkr olu-
namaz. Ancak asl nda dnya iyilie mstaid, iyilik zerine messesdir.
Fertlerden tabii aleme i tirak ile orada faaliyet gstermelerinin; iyili i
tevik ile eksik ve noksanlar ikmal ve tashih etmelerinin taleb olunmas
bu telkkinin zaruri bir neticesidir. Demek ki, bu dinler tabii aleme kar
inkr ve red eden, passif bir tutumu deil, aksine aktif bir davran gerek-
tirmekte ve bu keyfiyet bir tesadf eseri olmay p, din nazariyesinin
cevherinden ne et etmektedir.
Dinin, kltr hayatnn din dnda kalan ksmlar zerindeki te-
sirlerinin mebdeini bu noktan n tekil ettii uzun izahlara ihtiya gs-
termeyen bir husustur. Bir dine has zihniyetin o dine itikad edenler ara-
snda paylalmas ve yaylmas neticesinde mminler normal dnyevi
hayatlar n srer ve mesela, gndelik i lerini grr ve hatt tabiat sey-
rederken dahi bu zihniyetin tesiri alt nda kal rlar. Dnyaya kar takn.-
dklar tavrn dinden ileri geldi inin uuruna vak f olsunlar veya olmas n-
lar, harici alemi daima dinlerinin altnda grrler. Bu "zihniyet"
dinin insan hayatnda etraf snrlarla evrili kapal bir blge te kil etme-
yip, kltr ve cemiyet hayat nn din dnda kalan ksmlarnda da ms-
temirren mevcudiyetini hissettirmesinin ba lca sebeplerindendir.
W e b er Din Sosyolojisi isimli eserinde bu mevzu ile alakal izahlarda
ok ie yarayan bir mefhum teklif etmi tir Bu mellif bir dine mahsus

71
zihniyetin sadece tabiata kar deil ve fakat ayn zamanda evlilik ve aile,
i ve meslek, iktisad ve devlet gibi bir tak m itimai vakalara kar da
muayyen bir tavr taknlmasn mucip olduu kanaat ndadr. Buna
kendisi "cihansuntil dinlerin iktisad ahlkz" ismini verir ve yukarda bahset-
tiimiz eserinin byk bir ksmn bu ahlakn bulunup, meydana ka-
rlmasna tahsis etmi tir.
Hemen i aret etmek laz mdr ki, iktisad ahlaki mefhumu, W e be r'in
anlatmak istedii hususu ifade iin ok dard r. Zira iktisad ahlaki ile
kasdolunan, sadece iktisadi mnasebet iin mevzu ahlaki esaslar de il,
bunlar yan nda aile nizam, hukuk, kazai tekilat gibi hususlard r. E i-
tim ve devlet de daima buraya dahildir. Yani bu suretle cihan uml bir
dinin getirdii iktisadi ve sosyal ahlak, bir btn olarak ifade edilmek
istenmitir. Nas l tabii alemi red veya kabul etmek; bir hayal, bir vehim-
den ibaret addederek silkip atmak veya tanr tarafndan yaratlm far-
zederek kabul ve tasdik etmek bir dinin zihniyetine taallk etmekte ise,
sosyal hayatn ehemmiyetli hadiselerine kar muayyen bir tav r taknl-
mas da gene dinin zihniyetinden ne 'et eden bir husustur. Burada Yu-
nanca bir kelime olan "Ethos" (=Ahlk) In asil manas n hatrlamak la-
zmdr. Modern dilde "ahlk" , felsefenin mant k, bediiyat, ontoloji gibi
ksmlar yannda yer alan bir cz'n ifade eder. Fakat eski Yunanca-
da "Ethos" kelimesinin ok daha umumi bir manas vard r; bir insan
veya insan toplulu unun hasletini, karekterini, mesela; muayyen bir mil-
letin seciyesini (halk karakterini) yahut halen bir insan toplulu unun
(bir gurubun) "zihniyeti" tesmiye olunan hususu ifade eder.
Bu zaviyeden bakld taktirde Max W e be r, iktisadi faaliyet, mai et
salama, sosyal nizam, kaza ve siyasetle alakal meselelerde bir dine has
Ethos'u ara trmaktad r. Weber' in bir dini temyiz eden zihniyetin tabi-
ata kar taknlan tavrda olduu kadar bu meselelerde de tecelli ede-
ceine inanmas gayet isabetlidir.
Bu cmleden olarak her yksek dinin mesela, meslek hayat nn va-
kalarna kar muayyen bir tutumu vard r. Mnferit mesleki faaliyetin
deerlendirili tarz ve hatta bizzat mesleki al ma vakasuun sureti
telkkisi, ezcmle, onun sadece bir hayat idame ve mai eti temin vas -
tas saylp saylmamas yahut mesleki al maya ahlaki bir de er de iza-
fe edilip edilmemesi, hep, geni lde bir dinin zihniyetine gre taayyn
eden hususlardand r.
Yksek dinlerin baz lar ruhani mesleklere o kadar byk bir k y-
met atf ve izafe ederler ki, bunun yan nda dier btn meslekler tama-
men deilse bile, olduka a a seviyede bir tak m faaliyetler olarak kal r-
lar. Bilhassa rahiplerle dinin alelade mntesipleri aras nda tam bir tef-
rik yaplmakta olan cemiyetlerde hal byledir. Mesela, Hindu dininde

72
Brahmanlarn faaliyeti btn dnyevi faaliyetlerin fevkinde addolunup,
emsalsiz bir k ymet tar. Ayn ekilde Hristiyanln Katolik Kilisesinde
de rahiplik, btn dnyevi mesleklerle k yaslanamayacak derecede
byk bir itibare sahiptir. Bu tefik nihayet btn di er mesleklere sade-
ce teknik bir ehemmiyet atfolunarak, ancak ve ancak rahipli e ulvi bir
mana ve mevki tan nmasna kadar gidebilir.
Buna mukabil dier dinler meslek ve mesleki al ma eklinde te-
celli eden sosyal vak aya kar tamamen farkl bir tavr taknmlardr.
Budizmin bilhassa Japonya'da tutulmu olan Shin mezhebi (ki Budizmin
Japonyadaki byk islahat s S h i n r a tarafndan tesis edilmi tir) buna
bir misal tekil eder. Ad geen mezhebin telkkisine gre cemiyet iin
zaruri olan btn insani faaliyetler dini bak mdan ayn seviyededir. Mez-
hebin gr n ifade etmek zere mesela, bir rahiple i iyi yanyana gs-
teren bir resmin alt na S h i n r a'n n "Yaln z rahip ve rahibeler Budann sev-
gilisi deildir, demircilerle inaat kalfalar da ebedi hayata mazhar olacaklardr"
sz dercedilir. Bu suretle mezkr dinin mensuplar dnyevi meslekle-
rinde kalma a ve bu meslekte vazifelerini ifaya devama te vik edilmek
istenmitir.
Mesleki almay tasvip ve te vik eden bu davran , bilhassa rahip-
ler zmresi ile dinin alelade mensuplar arasnda esasl bir tefrik yapma-
yan btn aktif yksek dinleri tefik ve temyiz eden bir husustur. Mese-
la, L u t h e r'in "Gerektii gibi icra edildii taktirde her mesleki i bir ibadettir"
sz btn dnyevi mesleklerin msbet bir ekilde de erlendirilmesi
halinin bir ifadesidir. te bu tavr, zihniyeti dnyaya kar aktif bir dav-
rana mstenit yksek dinler ve bu arada slam iin de tipiktir.
Zenginlik ve fakirlik vak alarnn takdiri bakmndan da yksek
dinlerin tutumlar arasnda baz farklar vard r. Bir takm dinler, dnya
nimetlerine tesahb takbih ile servet sahibi olmamay meslek ahlalunn
icabndan sayarlar. Hindistanda'ki asl ekli ile Budizm bunun bir mi-
salidir. Hrs ve tamahtan azade olmak, yani dnya nimetlerinden tama-
men yz evirmek N ir v an a'ya giden yolda ilerlemenin ilk artdr.
Dier dinlerde ve mesela, H ristiyanl kta da, mensuplar nn nasl,
hangi yoldan temin edilirse edilsin, servet sahibi olmamalar n art ko-
an tarikatlar mevcuttur. Bunlar hukuka uygun olarak ve mesela, ahsi
alma sayesinde elde edilen serveti de ifsad edici veya en az ndan teh-
likeli addederler.
Dnyay kabul ve , tasdik eden dinler umumiyetle serveti de tasvip
ederler. phesiz bu daima muayyen baz kayt ve artlara, ezcmle,
insann kalbini mal ve mlke balamamasna vabestedir. Mezkr din-
lerde servet evvelernirde bir mkellefiyet, hemcinsine yard m ve cema-
atte muayyen baz vazifeler tekabbl edebilmek imkan n veren bir du-

73
rum addolunur ve yaln z mukabilini te kil eden bu sosyal mkellefiyet-
lerle birlikte deruhte edildi i taktirde dini manada k ymetlenir.
Mal ve mlk sahibi olmak veya olmamak vakasnn sadece ikti-
sadi bir hadise telkki edilmeyerek, ona terettp eden sosyal mkellefi-
yetlerle birlikte d nlmesi bilhassa aktif dinlerin iktisadi ve sosyal ah-
laki= balca hususiyetlerinden birini te kil eder. Aktif dinlerde mesela,
hemcinsine ac may maddi dnyann cazibesinden kurtulman n ilk ad-
m sayan Budizm'den ok farkl olarak acma hissi eklinde tecelli eden
fazilet de buna benzer bir surette telkki olunur. Aktif dinler servetin
fakirlere yard m iin bir vas ta olduunda mttefiktirler. Bu husus sa-
dakann mal mlk sahibi olanlarca denmesi gerekli bir nevi vergi ad-
dedildii Islam'da en a k ifadesini bulmutur.
Bu noktada kapitalist devrin iptidas nda, sosyal problem ortaya
kt, sanayiin ve byk ehirlerin zuhuru ile ktle sefaletinin tama-
men yeni bir takm ekillerinin grlmee balad zamanlarda, mez-
kfir sosyal meselelerle ilk i tigal edenlerin gene kiliseler ve dini gurup-
lar olduunu hatrlatmak laz mdr. Devletin kanun yolu ile itimai me-
selelerin halline tevessl etmesi, tarih itibariyle ok daha sonrad r. Hatta
bunun iin gerekli tahrik ve te vikler de gene dini guruplardan gelmi tir.
Mal edinme vakasnn din tarafndan telkki edili tarz , Weber' in
uzun uzad ya zerinde durarak inceledi i ok ehemmiyetli bir mevzu-
dur. Servete kar msbet bir tav r taknan dinlerde dahi, ekseriya ikti-
sab iin gayret sarfetmenin insanlar mevcut mallarnn idaresinden daha
fazla i gal etti i fikrine rastl yoruz. Bu durum baz aktif dinlerde ve
mesela, Luteryanizm'de ki inin iktisab abas ierisinde kaybolup gitme-
mesi, aksi taktirde "baz manevi kay plara duyar olaca" ihtarnn yapl-
masna sebep olmutur. Byk h ristiyan mezhepleri aras nda sadece
Kalvinizm'in bu meselede hususi bir tutumu vard r. ktisap iin sar-
folunan gayretler ve bilhassa mesleki al ma neticesinde elde edilen
maddi muvaffakiyetin, mesela, bir i adamnn kazanc nn, onun hakiki
hayatta bozulmad n gsteren bir unsur oldu u grnn aslnda
Kalvinizm'den geldiini Max Weber isbat etmi tir. Demek oluyor
ki C a 1 v i n, dinde hakim olan gr n aksine, sulh ve sldn ierisinde
kesine ekilerek babadan kalma servetin nimetlerinden isifadeyi tak-
bih ile durup dinlenmeksizin al mak lzumunu ihtar etmi tir. Max
Web e r, Kalvinizm'in iktisadi ve sosyal ahlaki= kapitalist iktisadi sis-
temin te ekklnde rol oynayan ba lca amillerden oldu u yolundaki
mehur iddias n bu noktadan hareketle ortaya atm tr. Bilindii zere
bu sistem mteebbisin mevcut serveti ile iktifa etmesi de il, aksine m-
temadiyen servetini artt rmak yolunda gayretler sarfetmesi esas na da-
yanr. Binnetice bu mstemirren iktisap maksad ile alma ahlaki,

74
We be r'in mnferit misllerle isbat na muvaffak oldu u gibi, iktisabn
dini bir takdis'e mazhar oldu u, yahut dier bir ifade ile, H ristiyan-
ln Kalvinizm mezhebinin hkim bulundu u mahallerde zuhur etmi tir.

3. Dinler ve Modern Stnai Kltr

zahlarmzn bu ksmnda kltrn tpk bir yelpazenin kanatlar


gibi yan yana sralanm muhtelif sahalardan vudde gelmesine mukabil,
cemiyetin bu sahalardan birini te kil etmeyip, aksine hepsini cem'eden
bir btn olduu vakasndan (Bak. yuk. sh . 2) hareket edece iz.

Aslnda mesele undan ibarettir: Acaba din de iktisad, hukuk, sanat,


ilim, eitim vs. gibi ve bunlar yan nda yer alan afaki bir kltr sahas m dr?
Bu sualin cevab nn "hayr" olmas iktiza eder. Filvaki sathi bir gr -
le, tamamen dini bir mahiyet ta yan mevzu ve hareketleri, ikti-
sadi, hukuki veya siyasi bir mana ta yan mevzu ve hareketlerden tef-
rik ve temyiz etmek kabildir. Bu cmleden dua etmek veya kurban kes-
menin dini bir vaka, buna kar sat akdinin hukuki bir muamele, bir
mektepte hocalk etmenin ise, bir retim meselesi oldu u sylenebilir.
Lkin bu tefik ok sathidir. Zira iktisadi faaliyetin tamam n ifade ede-
cek surette iktisad; sanat eserlerinin btn manas nda san'at ve ilh.
gibi her kltr sahas kendine has bir mevzu ve muhtevaya sahip ol-
makla dierlerinden ayr lmakta iken, din btn kltr sahalar na amil
bulunmaktadr. Bir dinin zihniyeti, btn ehemmiyetli hayat hadiseleri
iin bir takm hkmler, asli baz hal tarzlar ihtiva etmesinde mnde-
mitir. Netice itibariyle din, kltrn kendisinden ayr lmas veya tecrid
edilmesi kabil olan bir cz' de ildir. Belki o, zihniyetiyle btn kltr
sahalarna nufz etmi bulunmaktad r. Srf dnyevi davran larndan
dahi bir kimsenin dindar olup olmad n, hatta hangi dine mensup ol-
duunu anlamak kabildir. Dinine ba l bir budistin, iktisad, sanat ve ilh.
hadiselerine kar tutumu, ister istemez bir mslman veya h ristiyan n-
kinden farkldr.

Vaka burada daha mazideki yksek kltrlerde ba layp, modern


snai kltrde zirveye eri en ok ehemmiyetli bir geli meden bahset-
mek yerinde olur. Kltr seviyesi ykseldike mnferit kltr kollar ara-
sndaki rabta da gev er, bunlar gittike birbirinden ayr lmaa, uzak-
lamaa balarlr. Geri mnferit sahalar birbirleriyle her zaman ayn
kltr btnne mensubiyetin gerektirdi i nisbette alkal bulunurlar,
fakat gene her kltr sahas kendi kanunlar na tabi olup, herbiri-
nin kendine has bir mant vard r. leri derecede farkl lam kltrler-
de hukuk sahasnda sadece hukuki mlhazalar caridir; iktisad sahas nda

75
srf iktisadi esaslara gre hareket edilir; sanat sahas nda bedii kstaslar-
dan baka bir l mevcut de ildir vs. Bu paralanma ve tecrit ameliye-
si, kltr seviyesindeki ykselmenin zaruri bir neticesidir. Mnferit sa-
halarda ihtisas sahibi ki ilerin zuhuru da bu hadise ile ilgilidir. Netice-
de mesela, yaln z iktisadi meselelerde ihtisas sahibi kimseler, hatta ikti-
sadn sadece bir kolunda derinle mi eksperler ortaya kar. Hukuk, mes-
leki eitime tabi tutulmu kimselerin eline ve ihtimamna tevdi olunur.
Bylece ilmin mnferit ubeleri gittike birbirinden uzakla an mesleki
disiplinler haline gelir. Bu hadiseye mutaden "kltrel faaliyetin ileri de-
recede ihtisaslamas" denir.
Mezkr durum, dolay syla dinin kltr sahalar zerindeki tesir-
lerinin (hi de ilse dorudan doruya tesirlerinin) zay flamas neticesini de
dourur. htisaslama sonunda kltr kollar , kltr btnnden uzakla -
tklar gibi, dinden de tecerrt ederler. Bu yzden mevzuubahs hadiseyi
"Saecularisierung" = d n y ev il e me terimiyle ifade ediyoruz. Latince
saeculum" kelimesi hadd zatnda "asr", "a" manas na gelir. Eski h -
ristiyan ilahiyat larnn lisannda bu terim kilise mefhumunun aksini
ifade etmek zere kullan lyordu. Onlarca kilise, ebedi, ezeli, zaman n
stnde bir kudretti. Buna mukabil "Saeculum" ise tehavvl eden, fani
olan, ierisinde kuvvetler durumu ve kltr nevilerinin mtemadiyen
deimekte bulundu u, din d (profane) alemi anlatyordu. Bylece
"Saeculum" mefhumu dini olan mukabili "dnyevi" yi ifade etmee ba-
lad . Bu gelimeye muvazi olarak "Saecularisierung"da mnferit kltr
kollarnn kendilerine has bir tak m prensiplere gre te kiltlanarak,
birbirleriyle vaki mnasebetlerinde oldu u kadar, dine kar da bam-
szlklarn kazanmalar, tamamen dnyevi sistemler haline inkilab eyle-
meleri manas n iktisab etti.
Dier yandan "dnyevile ne" kelimesi, btn yksek dinlerde zuhur-
larndan muayyen bir zaman sonra husule gelmekte ve bilhassa modern
smai kltrlerde bariz bir surette gze arpmakta olan bir vetireyi an-
latmak zere de kullan lmaktadr. Eskice kltrler ve mesela, Orta a -
daki durumla bir k yaslama yap ld taktirde mesele kendili inden te-
vazuh edecektir. Bu son zikredilen evrelerde dini fikir ve saiklerin,
btn kltr sahalar n, onlar zerindeki bilavas ta tesirleri kolayca his-
sedilecek surette, hkimiyet ve nufuzlar altna alm olduklar malm-
dur. Bu devirde de sanat n byk terkkiler kaydetti i, srf bedii bakm-
dan da zirve te kil eden ok k ymetli eserlerin vucde etirildii inkr
edilemez. Fakat bunlar n ksm azamnn mevzular dini olduu gibi,
gene byk bir ksm srf dini maksatlarla vucde getirilmi tir. Bu devir-
de din, kltrn sanat d nda kalan sahalar na da nufz eylemi tir. Bil-
farz hukukun, aile hukuku, miras hukuku ve ilh. gibi hacim itibariyle

76
ok ykl baz ksmlar , dini esaslarla tanzim edilmi bulunuyordu. Ti-
caret hukuku, iktisad hukuku gibi tamamen dnyevi baz hukuk kolla-
rnn dahi dinin tesirlerinden masun kald iddia edilemez. Mesela; Or-
ta ada semen-i mebi'in yahut faiz nisbetinin s rf iktisadi mlhazalarla
tayin edilmeyip, aksine dini esaslara gre de "Mil" bir fiatn tesbiti, ah-
val-i adiye'dendi.
Buna dier bir misal verelim: Asr mzda itimai ahlak ve muave-
netin istikametleri devlet tarafndan tayin edilmekte ve bu sahada za-
ruri tedbirleri ve te kilatn temellerini anayasaya uygun olarak isdar
edilen kanunlar tesbit etmektedir. Halk sa l ve sosyal adalet mlha-
zalar ile insani i gcnn maksada uygun bir surette kullan lmasna
dikkat etmek, bu sahada kendisinden hareket olunan ba lca esaslardan
biridir. Bu mevzuda ittihaz olunan tedbirlerin tatbiki ile mkellef ma-
kamlar, amme messeseleri ve belediyelerdir. Gemi te ise, itimai mu-
avenet tamamen kilise ve sair dini cemaatler tarafindan yrtlyor
ve bu hizmetin ifasnda sadece dini saikler rol oynuyordu.
Grlyor ki, modern kltrlerde btn bu sahalar dnyevile mi,
yani klliyen dini esaslardan uzakla larak tanzim olunmu tur. Bu du-
rum karsnda kendiliinden akla gelen bir soru vard r: Din bakmn-
dan, bu yeni vaziyet bir kayb , bir daralmay , bir boalmay m ifade
eder, yoksa yalnz dinin sair kltr sahalar ile olan mnasebetlerinde
bir deiiklik mi husle gelmitir?
Bir ok kltrel faaliyetlerin dnyevile mesi neticesini tevlid et-
mi olan bu gelime, nlenmesi kabil olmayan zaruri bir gidi tir. Hi bir
modern kltr kendisini bu ak tan kurtaramaz. Bugnn s nailemi
memleketlerinde oldu u kadar kark bir iktisadi sistem, maddi mese-
lelerle teker teker me gul olan bir hukuk nizam ve idari mekanizmaya
ihtiya gsterir. Hatta denebilir ki, seyri seferin tanzimi, dvizlerin ida-
resi, i pazarnn dzenlenmesi gibi baz meselelerin hallinin dinden
beklenmesi, nevama onun tahrifi, hi de ilse kendisine tamamen yabanc
baz vazifelerle tahmil edilmesi demektir. Bu ve buna benzer say sz me-
seleler iin mnhasran teknik ve maddi esaslara dayanarak mu lak
hadiselerin cereyan n tanzim edecek hususi te ekkllerin vucde getiril-
mesi zarurettir.
Bylece dinin kltr camias ndaki yeri gerekten esasl bir deiik-
lie uramtr. Dinin etrafnda adeta, tamamen dnyevile mi sahalarn
tekil ettii geni ve gittike daha da geni lemekte olan bir daire vard r.
Lkin din, bu sfatla insanlara hull ederek onlar hakimiyeti altna al-
ma kudretini kaybetmedike, kltr hayat nn merkezi kalmakta devam
eder ki, ehemmiyetli olan da budur. Zira malm oldu u zere, btn
afaki kltr sahalar nihayet insanlar tarafndan vucilde getirilir ve de-

77
vam ettirilir. Ferd bu sahalardan her birine sadece muayyen bir nisbet-
te, umumiyetle varl nn mandut bir ksm ile itirak eder. Bilfarz ikti-
sadi hayata yaln z alc veya sat c sfatyla kat lr; Mali makamlar hu-
zurunda sadece bir vergi mkellefidir. Hukukta yaln z muayyen baz
hak ve mkellefiyetlerin hamilidir. K sacas her defas nda ahsiyetinin
kk ve kesin olarak s nrland rlm bir ksm, bir paras , mevzuu-
bahs olmaktad r.
Buna mukabil dinde durum farkl dr. Ferd bir dine iman etmekte
ise, ona ahsiyetinin tamamiyle ba lanm demektir. Yani dinin, hi de il-
se yksek dinlerin insan ahsiyetinin en ite bulunan tabakalar na kadar
nufz ederek burada yerle mesi vakasnda bugne kadar hi bir de i-
iklik vudde gelmemitir. Bundan insan n, ahsiyetini, dolaysyla dini
tutumunu her zaman farkl sahalarda dile getirmek imkan na sahip ol-
duu gibi ok ehemmiyetli bir netice kar. Daha nce de belirtildi i
zere, bu sahalar ondan varl nn tamamn deil, bir ksmn gerek-
letirmesini, di er bir tabirle klli de il, ksmi bir tak m edalarda bulun-
masn taleb ederler. Fakat phesiz ilgilinin tutumuna ahsiyetinden
de bir eyler ilave etmek suretiyle istenilenden daha fazlas n vermesine
bir mani yoktur.
Modern kltrlerde as l tehlike, kltr sistemi gibi insan ahsiyeti-
nin de bir takm mstakil kompartmanlara, birbirinden tecrid edilmi
baz ksmlara ayrlmas , paralanmas ihtimalidir. Bu taktirde insan,
tabir caizse sadece iktisadi bir mahlk, dar ve asli manas nda bir memur
(Funktionaer), muazzam bir makinan n ufack bir ark haline gelir yahut
umumiyetle ifade edildi i gibi bir "ktle adam" olur. Ktle sadece bir
ok kimselerin toplu halde bir mahalde bulunmalar n anlatmaz, ayn
zamanda insanlar n ahsiyetlerinin btn ile de il, i varlklarnn i-
tirak etmedi i, harici, mtehavvil, arizi bir tak m mnasebetler vesile-
siyle karlamalarn, bir araya gelmelerini de ifade eder.
Netice itibariyle dinin bilhassa modern s nai cemiyette kazanm
olduu mana u ekilde telhis edilebilir : Din fertleri, ahsiyetlerinin par-
alanmas tehlikesine kar korur; onlar mukaddesat ile kar karya
getirerek ahsiyetlerinin vandetini saklar ve bir cz' tam haline gelme-
lerine yard m eder. Bilahare ferd, bu tam ve mtecanis ahsiyetini, bir
retmen, bir tabib, bir vatanda , bir hemehri yahut bir aile ferdi ola-
rak dnyevi hayat n muhtelif sahalar nda deerlendirmek imkann
bulur. Filhakika modern kltrleri, az farkl lam kltrlerden tefrik
eden husus bu son uncularda dinin btn kltr sahalar n dorudan
doruya hkimiyeti alt nda bulundurmay dr. Fakat dini ahsiyet do-
laysyla din, gene btn kltr sahalar zerinde tesir gstermekte ve
bu manada kltrn merkezi olarak kalmakta devam etmi tir.

78
UMUM LTERATR LSTES

Comte, Auguste : Cours de philosophie positive, 1830-1842


Cooley, H. Charles : Social organization, 1909
Durkheim, Emile : Les formes dbnentaires de la vie religieuse, 1922-
1925.
Eliade, Mircea . : Trait d'histoire des religions, 1953
James, William : The variations of religious experience, 1902
Mensching, Gustav : Soziologie der Religion, 1947
Otto, Rudolf : Das Heilige, 1917
Spencer, Herbert : The Study of Sociology, 1873
Toennies, Ferdinand : Gemeinschaft und Geseltschaft, 1887
Troeltsch, Ernst : Gesammelte Aufsaetze zur Geistesgeschichte und
Religionssoziologie, 1925
Van Der Leeuw, G. : Einfhrung in die Phaenomenologie, der Religion,
1925
Wach, Joachim 1944 (195.1 tarihli Al-
: Sociology of Religion,
manca tercmesine mufassal bir bibliograf-
ya eklidir.)
Weber, Max : Gesammelte Aufsaetze zur Religionssoziologie,
3 cild, 1920-1921
Worms, Rene : Organisme et Socit'16, 1896

79
YAZARIN TRKE NEREDLM DIER ESERLERI

1 . Freyer, H. (ev. aatay, T.) : timai Arazariyeler Tarihi,


Ankara, 1960

2 . Freyer, H. (ev. Abadan, N.) Sosyolojiye Giri , B. 2, Ankara,


1963

81

You might also like