You are on page 1of 99

~~!

ı8
ANLAMAK iç İ N
EYLÜL 2009 - 5 TL
KKTC Fiy a tı 6.25 TL

ISSN 1308-7878

Efsaneden gerçeğe
beylikten devlete
kuruluş serüveni
Halil Inalcık
Cemal Kafadar
Ahmet Kuyaş
Necdet Sakaoğlu tarihi;
Bünyad Dinç
coğrafyayı yazdı
SakLı hazineLeri keşfetmek isteyenLer,
en iyi rehberLerLe yoLa ç ıkm aLı. ..
Akbank Private Ba nking uzmanlık ve de neyim i, tüm engelleri ortadan ka l d ı r ır .
Size, tatsız sürpriz lerle karşılaşmayacagınız bir maceranın keyfini çıkarmak kalır.

• istanbul [B ak ırköy. Ko zyata g ı. Levent. Nişarıt aş ı. Suad iyeJ • Adana. Ankara. Antalya. Bursa • izmir
Private Banking
i· indekiler . . . ... . . ..... . . . . . . .... . . . . . .... . . . . . ...... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . ... . . . . . .....ı . . .
.... ç . .... . . ... . . . . . ... . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . ... . ... . . ... ... . ... . . . . ... . . . . . . . ... . . . . . . .... . . . . .... ... . ... ..

30 Osm~~ar'ın kuruluş
gerçegı
48 Yaz Ramazam ve bayram
Bu sene 21 Ağustos'ta
Fareli köyün çocukları
nereye gitti?
Osman Gazi'nin s avaş yolundan başlayan oruç ayı, 201Tye kadar En güzel çocuk masallarından
Koyunhisar'a, beylikten hanedana yaz aylarına denk gelecek. Osmanlı "Fareli Köyün Kavalcısı" nda
giden süreç nasıl şekillendi? döneminden Ramazan belgeleri, neler olmuş, çocuklar nereye
Osmanlı devletinin gerçek kuruluş kaftan giydirilen minareler, bayram kaybolmuştu? Almanya'nın Hameln
hikayesinin ayrıntıları, bugüne tebrik kartları ve lokuma atılan 232 şehrinde başlayan 725 yıllık masalın
kalan izlerle birlikte aydınlatıldı. yıllık imza: Hacı Bekir gizemli finalleri ...

4 NTV TARiH EYLÜL 2009


HER AY

06 Okurdan
10 Evrak-ı Metruke
13 Haberler
22 Gündemin Tarihi
24 O Kadar da Değil
Derya Tulga
26 Tarihte Bu Ay
28 Ayın Fotoğrafı
46 Dün/Bugün
Ay;egül Parlayan
72 Silinmeyen İmzalar
Haluk Oral
76 Kağıt Üzerinde
Enis Batur
78 Kitap
84 Sahaftan
E. Nedret İ;li
86 Anadolu'nun Ustaları
Ahmet Ye;iltepe
88 Evliya Çelebi
89 HaBuDiyar
BünyadDinç
94 Tavanarası
Feza Kürkçüoğlu
99 Ajanda
104 Bulmaca
Sedat Yafayan
105 Bilmece
106 Zamanın İzinde
İsenbike Togan

O 2. Dünya Savaşı'nda
Türkiye cephesi
Dünyayı dolaşan ilk
insan: Henrique
78 Ara Güler:
Tarihin objektifi
Eylül 1939'da başlayan ve Macellan' ın üç yıllık Ara Güler'in biyografisi Foto
EOmilyondan fazla insanın devrialemi, 487 yıl önce bu ay Muhabiri Ara Güler kitabı,
plümüyle sonuçlanan savaşın tamamlanmıştı. Yolculukta yer Türkiye'nin yakın tarihine
rrürkiyc'ye yansımaları: alanlar arasında bulunan eski ışık tutuyor; geçen yüzyıla
Bıçak sırtında bir diplomasi, bir esir, doğduğu topraklara damgasını vuran pek çok
Türkiye i ş Bankası
r okluklarla dolu bir hayat. dönünce bir ilke imza attı. ismin hikayesini anlatıyor.
85 yaşında S.94

NTV TARiH EYLÜL 2009 5


kurdan ·· · · · ··· ·. · · · ···· · · ·
,
Erzincan!ı Hasan Çavuş
NTVT Ağustos sayımızın geçtiğimizdönemde belki
kapak konusu, gazete de pek çok siyasetçinin,
ve TV'lerde geniş yankı görsel medyadaki
buldu. Okurlarımızdan da tartışmaların, köşe
çok sayıda tebrik mesaj ı yazarlarının yapamadığı
ve telefonu aldık. Hepsi etkiyi yaptı; hiç kuşkum
adına Meliha Hanım'ın yok ki bütün okurları için
yazdıklarını yayınlıyoruz. de aynı etkiyi yapacak.
Kitaplığımın en güzel
Mektubunuzu yerinde saklayacağımdan
aldım! şüpheniz olmasın. Uzun
Sayın editör, zamandır beni böylesine
Bugün edindiğim derginizin etkileyen bir durumla
içinden çıkan mektubu karşılaşmamıştım. Bir kez
aldım! Sizi ve sizin daha teşekkür ediyor, uzun
nezdinizde bütün ekibinizi ömürlü nice güzel yayınlar
içtenlikle kutlarım. Ve diliyorum. Saygıyla.
de sonsuz teşekkürler. İlk MelihaAkay
Beş!ktaş, Nazmi Bey gelmemişti.
kez geçen ay tanışmıştım
derginizle. Bugün de
ve Okten ailesi Ta ki
Derginizi ilk elime aldığımda ablam Ayşe
alışveriş poşetleriyle
"Okurdan" köşesindeki Ürgen, Temmuz
mutfağa girmiştim ilkin.
"Katkılar" bölümü çok ilgimi sayınızda "İstanbul Pazar
Dergilerimi çıkarırken
Çanakkale'den çekmişti ve insanların kişisel Ligi Şampiyonu Beşiktaş"
içinden düşen mektuba ektup var tarihleriyle, büyük harfle başlığıyla yayınlanan fotoğrafa
uzandım. Merakla açtım. ERZiNCANlJ
fIASAN ÇAWş "Tarih"in kesiştiği anları dikkatimi çekene kadar. ..
Kapı eşiğinde ne kadar m Un5Yllında
V&fG.I\ıuıguçektıtr
kahnım.tnlıkhlkjylilll bu şekilde kaydetmenin Futboleuların sol yanındaki
kaldığımı inanın ki
çok heyecan verici bir fırsat uzun boylu, fesli, çıkık
hatırlamıyorum. Minicik
olduğunu düşünmüştüm. elmacık kemikli adam,
ama çok derin, çok özel,
Bir gün katkıda bulunma rahmetli dedemiz N azmi
çok içkin mektup, içinden
ihtiyacı duyacağım aklıma bile Ökten'di. ŞerefBeyolarak

NTVT Okurlarımıza teşekkür ve averaj olarak turnuvayı eşit


Katkılar
ederiz. Verdikleri değerli bilgi bitirmişler; şampiyonluk iki
üzerine, Trabzonspor Sadri takım arasında paylaşılmış
Bir "yanm kupa n Anadolu' dan tek şampiyon Şener Müzesi sorumlusu ve şampiyonluk kupası da
daha var olan Trabzonspor'un eşine Hakan Başağa'ya ulaştık ortadan ikiye bölünmüştür.
Ağustos sayınızda 1958' deki az rastlanır tarihini de NTV ve kendisi bize hem yanda 1967 senesinde bordo-
Başbakanlık Kupası'nın ikiye Tarih'te görmek isterim. gördüğünüz yarım kupanın mavi renklerle kurulan
bölünmesinin bir benzeri T eşekkürler. fotoğrafını hem de bu kupanın Trabzonspor'u meydana
olmadığını belirtmişsiniz. Cemi! Cirit ikiye bölündüğü maç ve getiren dört takımdan biri
Oysa Türkiye'de bir benzeri sonrasına ilişkin daha isabetli olan İdmanocağı takımına
daha var: 1959 Türkiye Bu konuda FB ve GS ve başka değerli bilgiler verilen bu yarım kupa, halen
Gruplar Şampiyonası'nda tek değildir. 1957-58 ulaştırdı. Sadri Şener sosyal tesislerinde
Trabzon İdmanocağı ile Türkiye Amatör Futbol Buna göre Trabzon'da yer alan Trabzonspor M.
Ankara Havagücü yine aynı B irinciliği'nde, Trabzon yapılan1957-1958 sezonu Şamil Ekinci Müzesi'nde
şekilde bir kupayı ikiye bölerek İdmanocağı ve Ankara Türkiye amatör futbol sergileniyor. Bir ilginç ayrıntı
kupanın sahibi olmuşlardı. Havagücü takımları şampiyonasında Trabzon da aslında İdmanocağı
Bu yarım kupa Trabzonspor aynı puan ve averajla İdmanocağı ve Ankara futboleusu olan Ahmet
Sadri Şener Müzesi'nde birinci olunca, ilk kez Havagücü takımları puan Suat Özyazıcı'nın, o dönem
sergilenmektedir. Ayrıca, bir kupa ortadan ikiye askerlik vazifesini yaptığından
"Üç Büyükler" dediğiniz ayrılarak iki takıma dolayı, bu şampiyonada
1959'da verilen kupanın yarısı,
takımların tarihine bakmanızı verilmiş. Trabzonspor Müzesi'nde. Havagücü'nde kendi takımına
yadırgamamakla beraber Cem Şeyhoğlu, Samsun karşı mücadele etmesidir.

6 NTV TARiH EYLÜL 2009


. ,
da Adalet Partisi Trabzon Editör Gürsel Göncü
milletvekili olarak meclise
girmişti . Diğer bir amcamız,
ikinci oğlu Şan Ökten'in Acıve tatlı
ismini ise halihazırda
sökülmekte olan Fulya hep birarada
tesislerinde görebilirsiniz.
Süleyman Seba
başkanlığındaki yönetim 72 5 yıl önceydi. Efsaneye göre "Fareli Köyün
Kavalcısı", bugünkü Almanya' nın Hameln
kurulunda yer alan Şan şehrini farelerden kurtarmış; sonra da çocukları peşine takıp
Ökten, 24 Temmuz 1987'de
ortadan kaybolmuştu. Masalın gerçekle kesiştiği noktalar
bir trafik kazası sonrasında
ve çocukların acı akıbeti günümüzde hala tartışılıyor ve
hayatını kaybetmişti. Fulya'da
ismini taşıyan tesisi de mimar Avrupa literatüründe sayısız kitaba ve araştırmaya konu
olan kızı İpek Ertin'in onun oluyor.
anısına projelendirdiğini Aynı yıllarda, 1280'lerde Kastamonu'dan yola çıkan ve

eklemek gerekir. Divan peşine taktığı alpler, yoldaşlarla, dünyayı değiştirecek bir
Kurulu üyesi olan babamız devletin temelini atan Osman Gazi ise ülkemizde hakettiği
Can Ökten'i ve halen divan ölçüde araştırılmıyor; efsanelere terkedilerek, klişelerle idare
. bilinen, futbol şubesinin kurulu başkanlığını yürüten ediliyor.
kurucusu Ahmet Şerafettin dayımız Yalçın Karadeniz'i Osmanlıların kuruluş dönemiyle ilgili kaynakların çok
Bey'in yakın arkadaşı ve bu de sayarsak, belki bir ailenin kısıtlı olması, bu durumu bir yere kadar izah edebilir. Ama
görevdeki yardımcısı olan bir takımın tarihiyle kesişen şimdiye kadar kuruluş coğrafYasında; İzniKte, HerseKte,
N azmi Ökten, dostluklarına küçük tarihi konusunda
Yalova'da ciddi bir arazi etüdü yapılmamış olmasını nasıl
ithafen, daha sonra doğan birkaç ipucu vermiş oluruz.
açıklayacağız kendimize?
ilk çocuğuna, yani amcamıza Ne de olsa bütünü yaratan
Yarım asırdır bu konu üzerinde çalışan Halil İnalcıKın
Şeref adını koymuştu. parçalardır, tarihi yaşayan
Armatörlükten kazandıklarını, insanlardır. Tüm bunları sadece arşivlerde değil, sahada da ter döktüğünü bilmek;
Beşiktaş yönetim hatırlama ve bir bütün içinde tarihin coğrafYasız yazılamayacağının en güzel kanıtı. Aynı
kurullarındaki görevleri düşünme fırsatı verdiğiniz için metodun, aynı yolun yokusu olan NTVTarih de; son
sırasında kulüple de paylaştığı teşekkürlerimizi kabul edin. aylarda gündeme gelen "Osmanlı Devleti'nin kuruluş yeri
bilinen dedemiz, 1961 yılında Nazlı Ökten ve yılı" tartışmalarını hadiselerin geçtiği araziyi araştırdı,
ulaştığı bulguları da sayfalarına taşıdı.
70 sene önce yine bir Eylül günü, ı Eylül 1939'da başlayan
Mektuplar-mesajlar 2. Dünya Savaşı'nın Türkiye cephesinde ölüm yoktu fakat
yokluk vardı. O günleri yaşayan büyüklerimiz, ı. Dünya
Savaşı'nı yaşamış anne -babaları gibi sonraki nesillere tuhaf
Okunası dergi getirmiş olduğu doğrudur"
gelen alışkanlıklar edindiler. İpler atılmaz, rulo yapılarak
Ağustos sayısındaki Tevfik yargısı yeralmaktadır.
saklanır; kurşun kalemler tutulmayacak ölçüde küçülene
Fikret ve W oodstock yazıları ı. "Kutsal E manetler" ne
için teşekkür ederim; ilgiyle kadar kutsal? Hülagu'nun kadar kullanılır, hatta sonrasında başka uca takılır; torbalar
okuyup birçok kişiye tavsiyede Bağdat istilasından çok az saklanır; kağıtlar üzerinde boş yer kalmayacak noktaya

bulundum. Önceki sayılara şeyin kurtulduğunu biliyoruz. kadar yazılırdı. Onlar "bir gün bir yerde lazım olabileceK'
göre daha dopdolu ve ilgi 2. Yavuz'un Mısır' dan tüm bu eşyaları hiç atmadılar; biriktirdiler. Çünkü harp
çekiciydi ... 2 Ağustos'ta getirdiklerinin bir listesi yok. zamanının yokluk zamanlarını yaşamışlardı. Harbin
17.30'dan 22.00'ye kadar 3. Sarayda bulunan diplomatik ve ekonomik faturası var dergimizde.
tek oturuşta dergiyi okuyup emanetlerin bir bölümünün Savaşın sonlarına doğru ı 944'ü görenler, Ramazan' ın o yıl
bitirdim. Hz. Muhammed ve Dört 20 Ağustos'ta başladığını belki hatırlamayabilirler. Ama
Atakan Kurucu, istanbul Halife dönemine ait olmadığı aynı içinde bulunduğumuz 2009'daki gibi, o vakitler de
kanaati yaygındır.
bir "yaz Ramazanı"nın başlangıcına denk gelmişti. Oruç
Kutsal emanetler 4. Sarayda bulunan Kutsal
zamanının uzadığı ve 33 yılda bir yaşanan yaz Ramazanıyla
Ağustos sayısının "Cahillikler Emanetler'in hepsi Yavuz
birlikte, bayram de geliyor sayfalarımıza. Tarihi belgeleri,
Tarihi" köşesinde, "Yavuz'un döneminde gelmemiştir. Daha
Mısır seferinden dönerken, sonraki dönemlerde de bazı adetleri, kavramları, tebrik kartları ve tabii şekerleriyle.
bugün Topkapı Sarayı'nda Emanetler gelmiştir. NTVTarih bu ay lokum gibi.
bulunan 'Kutsal Emanetler'i AzizAşan

NTV TARiHEYLÜL 2009 7


Evrak-ı metruke
.......... ... ..... .. .......... .......................... .... ........ ... ........ .. ........ ... .. ....... .............. .... ....... .... ....... .... ...... .. ........ .... .. .... ........ .... ...... . ,

Sevgil kur, dedelerin ve ninelerin tarihini yazmaya, yazılana kendi tarihini katıp
bugünkü Türkiye'nin tarihini yaptı. Sana da onu zenginleştirmeye davet ediyor. Elindeki
bir bakıma, işin kolayı düştü: Yapılan bu tarihin bir kopyasını, fotoğrafını gönder; NTV
tarihi "yazmak"; bu insanları unutmamak, Tarih uzmanları değerlendirsin ve dergimizde
unutturmamak. Birçoğumuzun elinde ve evinde, yayınlansın.

bu tarihi yapan atalarımızdan kalan bilgi. belge, Tarih sadece büyük olaylardan, büyük insanlardan
eşya, fotoğraf, resim var. Okunmayı, anlaşılmayı ibaret değiL. Gündelik hayatlarımızIa da yapıyoruz
bekliyorlar. Tarihte hak ettikleri yeri almak için .. . onu. Ataların ve anaların da bu tarihi yaptılar.
Diğer vatandaşlarımızın da bu insanları bilmesi Peki onlar kimdi ve ne yaptılar?
için. Türkiye öğrensin; geçmişimiz geleceğe bağlansın .
NTV Tarih, seni bu ülkenin yazılmamış NTVT

... ..... ....... .. ... ........ .. . . .. ...... ..... . .. . .... . ... . ... .... : .. . ' ~'.: '':','" :..:" .......... .... . ..... ... ... .. ........ . . .. ........... . ... ......... . .. . . . . ............ . . . . ...... . .... .
.~

ATASAGUN

Atatürk
döneminde
Konya'da
tenis
R esimdeki şahıs
(erkek), babam
A. Suavi
Atasagun' dur. ı 908 Konya
doğumludur. Saint-Joseph
ve Galatasaray liselerinden
sonra İstanbul Teknik
Üniversitesi'nden mezun
olmuş; ı 928- ı 938 arasında
GS futbol takımında solhaf
mevkiinde oynamış ve 4 sene
kaptanlık yapmıştır. Aynı
zamanda, İstanbul Şehir
Orkestrası'nda birinci keman
olarak sürdürdüğü bir müzik
hayatı vardır.
Yaz tatilierinden istifadeyle,
ailesinin yaşadığı Konya'ya beri birçok devletin merkezi kesiti canlandırdığı
gider ve o zamanki Yol Spor olarak ne kadar önemli için de önemli buluyorum. bugünkü Türkçesini not
takımıyla antrenman yapar, bir kent olduğu ve birçok Mustafa Atasagun, istanbul düşmüş: solda: Bir numaralı
diğer zamanlarda da tenis kıymetli insan yetiştirdigi tenis sahası - sağda 2
oynar. Babam ı 997 yılında herkesin m:l1umudur. Bu NTVT Suavi Bey resmin numaralı tenis sahası -
vefat etti. resmi, aynı zamanda, Atatürk altına kendi elyazısıyla, üstte: Oyun esnasında sahaya
Konya' nın eski devirlerden Türkiye'sinde Konya'da bir tabelalardaki yazıların girilmez."

10 NTV TARiH EYLÜL 2009


.... . . .1. .. . . . . .. ... .. . ... . ...................................... . ...... . .. .. . . ... . ................. . ........ ... . ........ . . .. ..... . .. .. .. ....... .. ...... . ............ ....... ............... .

ALTUG
Çanakkale gazisi Erzincan
Kemaliyeli Hüseyin A ltuğ
(solda), ingi liz binbaşıya

Çanakkale gazisi ve ait cep matarasını savaş


d önüşü getirmişti.
Altuğ'un 1928'de a l dığ ı
ı bir İngiliz matarası ihtiyat tezkeresi (en altta).

ID edemin babası
Erzincanlı Hüseyin
Altuğ, Çanakkale
tepenin hemen aşağısındaki
Ağıl mıntıkasında (The
Farm) bulunuyordu. Bu
gazisiydi. Doğduğumdan saldırıda kayıpları en ağır
beri evimizde bulunan bu tabur 10. Hampshires
cep matarasını Çanakkale oldu. Ölen subaylardan
dönüşü getirmişti. Üzerindeki biri de binbaşı Pilleau idi
yazı ilgimi çekti ve kısa bir ve o sırada 51 yaşındaydı.
araştırma yaptım. Matara, 10 Kesin olmamakla birlikte
Ağustos 1915'te ölen İngiliz Hüseyin Altuğ'un, 10
Binbaşı Arthur Langston Ağustos saldırısına katılan
Pilleau'ya aitti. Binbaşı, bugün Türk birlikleri arasında, Ağıl
Seddülbahir' deki Gözcübaba bölgesindeki çarpışmalarda
tepesi üzerindeki Helles yer alan Yarbay Recai Bey
Anıtı'nda adıyla anılıyor. komutasındaki 23. Alay'a
İngiliz arşivlerinde, binbaşı bağlı 2. veya 3. Tabur askerleri
Pillcau'yla ilgili ayrıntılı arasında bulunduğunu
bilgiler var. Doğduğu yer olan düşünebiliriz. Aynı noktada
İngiltere' deki Kent bölgesinde, savaşan 23. Alay 3. Tabur
Marden kasabasında ıı. Bölük komutanı Yüzbaşı
da anılıyor. Kendisinin Mehmet Tevfik Bey de burada
akrabalarına da ulaştım, şehit olmuştu. Ölen Binbaşı
konuyla ilgili yazıştım. Pille au da büyük ihtimalle
Cep matarası 1912'de imal 10. Hampshires taburunun
edilmiş; alt kısmında üreticisi komutanıydı.
~lan gümüşçünün adı basılı.
Büyük dedemin Süleymaniye
Askerlik Şubesi'nden 1926'da
aldığı ihtiyat tezkeresini
ve binbaşının matarasını
ihtimamla saklıyoruz.
~
Kerim Altuğ
_ - , - _ - - ',v :J!
NTVT Okurumuzun İngiliz --' .pK< ;~
binbaşıyla ilgili verdiği --f": ,~
bilgilere birkaç şey ekleyelim:
Pilleau, cep matarasının
uzerinde de yazdığı gibi, 10.
Hampshires Taburu'nda görev
yapmıştı. Bu tabur, 6 Ağustos
1915'te Suvla Koyu'na çıkarma
yapan Yeni Ordu birlikleri
arasındaydı ve 10 Ağustos
1915'te Mustafa Kemal'in
Conkbayırı'nı tamamen geri
alan karşı saldırısı sırasında,

NTV TARiH EYLÜL 2009 11


- "'-
-
..

.. ...... .
."4.......-

. il'

,.


• •, •

BASKETSOL A MILLi TAKIM ANA SPONSORU

.ı&
f~ G aran t·i ww"w . ntvm sn be. co m
İstanbul: Minyatürdeki tarih - Süleymaniye Camii'nin akustik sırrı .
Geleneksel Türk El Sanatları:
ton saz ustası İznik: Yaşayan Osmanlı, çök~n Türkiye Osmanlı Arşivi: Tarihin tarihi Anılarma
Saygı: Yücel Dağlı, Jale Baysal ve Etem Ruhi Ungör Gündemin Tarihi: Coğrafi yer adları tartışması

KAHRAMANMARAŞ

18 bin yaşında
bir toprak ana
Kahramanmaraş - Direkli Mağarası'nda, şimdiye kadar bilinen en
eski anatanrıça figürü bulundu. MÖ 16000-12000'lere tarihlenen ve
pişmiş topraktan yapılmış heykelcik, Anadolu' daki anaerkil yaşam
geleneğini 5 bin yıl daha geriye taşıdı.

Ama bu stilize kadın heykelciği, Ana-


CEVDET MERİH EREK
dolu ve çevresindeki anaerkil yaşam
ahramanmaraş, "Kahraman" ol- modelinin, bilinenden çok daha es-
madan önce Maraş'tı. Peki, Ma- kiye gittiğini gösterdi.
raş olmadan önce neydi? En eski Yaklaşık 3 cm. boyundaki hey-
sakinleri kimlerdi? 1947'den bu yana kelcik, elle şekillendirildikten sonra
bölgede gerçekleştirilen araştırmalar, bu ısıtılarak sertleştirilmiş. Sivri bir
sorulara cevap arıyor. Kesintilerle süren baş kısmı ve yuvarlak bir dip kısmı
bu araştırmalara, 2007'de Kahramanma- bulunuyor. Gözler çizilerek hafif-
raş Arkeoloji Müzesi'nin yönetiminde ve çe belirtilmiş ve memeler sonradan
Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nün gövde üzerine ilave edilmiş iki çıkıntı
bilimsel danışmanlığında yürütülen bir ça- olarak şekillendirilmiş. Kol ve bacak-
lışma eklendi. Türkiye' nin üçüncü mağara ları ise hiç belirtilmemiş. Orta Anadolu
kazısı, Kahramanmaraş'a 72 km. uzaklık­ Yenitaş Çağı höyüklerinde sıklıkla rast-
ta yer alan Döngel Köyü, Yukarı Döngel lanan sivri serpuşlu, şişkin kalçalı, çekik
Obası'nda bulunan Direkli Mağarası'nda gözlü ana tanrıça heykelcikleriyle de ben- 3 cm.'lik dev keş i f: "Direkli Hatun"
sürüyor. zerlik taşıyor.
Direkli Mağarası 2009 sezonu kazıla­ Kahramanmaraş ve çevresinde arke-
rında "son avcı-toplayıcılara" ait yerleşim olojik çalışmaların geçmişi çok
tabakalarında bulunan stilize kadın hey- köklü değil; ama son buluntular Zevkli bir süsleme
Deniz kabuk lu larından , taş ve kemikten
kelciği, toprağın ateşle ısıtılarak sertleşti­ bölgenin yüksek potansiyelini
ve akrep kıskaçlarından ürettikleri
rilmesi sürecinin tarihsel geçmişini MÖ gösteriyor. boncuklar, Direkli sakinlerinin
16000-12000 yıllarına taşıdı. süslenmeye önem verdiklerin i
Bu tarihlerde ve öncesinde, Yontmataş gösteriyor. Özelli kle Nassarius
gibbosu/a ve Dentalium olarak
çağı insanının taş, kemik ve boynuzdan
Üstün bir işçilik tanımlanmış kavkılı deniz
hayvan ve kadın heykelcikleri yaptığı bi- Heykelcikle aynı tabakada can lı larının kabukları
liniyordu. O rta ve Batı Avrupa'da bulunan bulunan geometrik çakmaktaş ı delinerek veya kes ilerek
kadın heykelcikleri "Venüs" olarak adlan- aletler, çoğun l ukla yarımay biçimli, boncuk haline get iri l miş.
boynuz veya kemik orakların kesici Bu materyalleri bulmak
dırılmış; ama bunların Anadolu ve Yakın
ağızlarının yap ı mında kullanılmış . için en yakındaki
Doğu'da örneklerine rastlanılmamıştı. Direkli sakinleri, taş aletlerin iskenderun Körfezi
Anadolu'da anaerkil bir sosyal yaşamın yanıs ıra yedikleri hayvanların ve dolayısıy la Doğu
varlığını yansıtan heykel ve heykelcik sa- kemiklerinden de alet yapmay ı Akden iz'e ul aşmaları,
başarm ı şlar. Özellikle giyim kuşam Yontmataş Çağ ı'nd a
natının, Direkli Mağarası'ndaki heykel-
konusunda bir işleyişin var lı ğını Direkli i n sanın ın
ciğin bulunuşuna dek Yenitaş Çağı'nda gösteren kemik iğneler, üstün bir yaşam biçimi hak kında

(Neolitik Çağ) başladığı düşünülüyordu. işçiliğe sahip. önemli ipuç l arı içeriyor.

NTV TARiH EYLÜL 2009 13


...................................................... ··········1
...... .. ............ .......... ...... .. ....... ... ...... " 1

Minyatördeki
tarih bulundu
Dev kantarın
Aya İrini'nin yanında bu yıl başlayan temizlik çalışmaları sırasında, mermer ağırlıkları
Hünername'de, Bab-ı Humayun'u
16. yüzyıla ait Hünername'de resmedilen devodun terazisinin geçtikten hemen sonra, Aya irin i'nin
yanında bulunan odun depolarını
ağırlıkları bulundu. Sim Sakalar Ocağı'nın taş tekneleri ve Bizans'ın
gösteren minyatür, "miri odun
meşhur Samson Hastanesi de gün ışığına çıkanlar arasında. terazüsü" yazısı ve ortaya çıkarı l an
mermer ağ ı rlı klar.

HAYRİ FEHMİ YILMAZ 16. yüzyıla ait ünlü minyatürlü yazma araştırmalar, bu kalıntıların daha iyi değer­

• ~~anbuı Üniversitesi'nden ,Dr. Ferudun Hünername'de yer alan Topkapı Sarayı lendirilmesini sağlayacak.
Aya İrini'ye bitişik ortaya çıkan kalıntı­
I
minyatüründe, Bab-ı Humayun'un hemen
Ozgümüş başkanlığında Istanbul Ar- içinde Aya İrini'ye bitişik büyük bir odun ların Bizans devrinin meşhur hastane/ düş­
keoloji Müzeleri adına 2010'da başla­ terazisine ait mermer kantar ağırlıkları, künler evi olan Samson Ksenedokhion'u ya
yacak kazı öncesi, Topkapı Sarayı'nın ana temizlik çalışmasının en güzel sürpriz- da piskoposluk sarayı olduğu düşünülüyor.
girişi Bab-ı Humayun'dan girince solda yer lerinden biri oldu. Osmanlı döneminde Bazı bölümlerde, Aya İrini'nin güney nefi
alan Aya İrini' nin yanındaki alanda 194Tde Topkapı Sarayı sınırları içinde kalan Bi- ve avlusunda örülerek kapatılmış bazı ge-
ortaya çıkarılan kalıntılar ve çevresi temiz- zans yapılarının yerine Odun Anbarı'nın çitler, bugün ha1a izlenebiliyor. Bu izler,
lendi. yerleştiği biliniyor. Buradaki kantarın ağır­ kalıntıların Aya İrini ile ilgili bir yapının
Şehrin merkezinde uzun yüzyıllar ke- lıklarıyla birlikte, Osmanlı kaynaklarında hatıraları olduğuna işaret ediyor.
sintisiz kullanılan alanda her dönemin iz- geçen "Sim Sakalar Ocağı"na ait olduğu İşlevleri henüz tam olarak bilinmeyen
lerini görmek mümkün. Günümüzün çöp düşünülen kitabeli taş tekneler de tespit mekanların duvarları, her dönemin mal-
ve yapı molozu arasında , Bizans dönemi- edildi. Divan-ı Hümayun'un toplantıla­ zeme ve duvar tekniğiyle tamir edilmiş ya
ne ait korkuluk levhaları, sütun başlıkları, rında gümüş taslarla su ikram eden Sim da ekler yapılmış. Bazı mekanların küçük
cam şişeler, seramikler, Osmanlı çinileri ve Sakalar, belli günlerde aynı gümüş taslarla renkli mermer parçalarıyla yapılmış dö-
mimari parçalar birarada bulunuyor. Ken- Hırka-i Saadet dairesini de yıkarlarmış. şeme izleri de görülebiliyor. Bizans'ın son
tin uzun tarihinin her evresini temsil eden Temizlik çalışmalarıyla, İstanbul'un günlerine kadar kullanıldığı anlaşılan ya-
kalıntıların bazıları döneminin en güzel kent belleği yeni buluntularla canlandı. pılar, özellikle Bizans sivil mimarisi için
örneklerinden. Önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek kazı ve önemli bir örnek.
14 NTV TARiH EYLÜL 2009
MİMAR SİNAN SES VERDİ

Ana
224 küpe ulaş
\
457 yıl önce, caminin yapımı ~ aş gı
yerleştirilen küplerin ağızlarının tıkandığı; buyüzden
b ozulduğu düşünülüyordu. Restorasyon çalışması küplerin
sağlam ve ağızlarının açık olduğunu, zeminde ve sıvada
kullanılan yanlış malzemenin sesi engellediğini ortaya koydu.

topraktan imal edilen küpler 0.5 cm. ka-


NİLGÜN OLGUN
lınlığında, 50 cm. boyunda, ağız kısmı 12

M imar
diye
Sinan'ın "kalfalık
nitelendirdiği,
eserim"
Osmanlı
İmparatorluğu'nun en simgesel
cm. çapındadır.
Kaynaklarda da bildirilen küplerden, şu
ana dek sadece ana kubbede bulunanlara
yapısı Süleymaniye Camii, akustik düze- ulaşıldı. Tespit edilen rakamın inşaat mu-
niyle de yıllarca sanat ve mimarlık tarih- hasebe defterlerinden az olması, kubbenin
çilerini uğraştırmıştır. Kasım 2007'den bu başka yüzeylerinde de küplerin bulunabile-
yana süren ve tarihinin en kapsamlı resto- ceğini düşündürse de inşaat sırasında olu-
rasyon çalışmaları sonucu Süleymaniye ile şabilecek fireler için daha fazla sayıda küp
ilgili yeni bilgilere ulaşıldı. Cami hakkında sipariş edilmiş olması da mümkün.
bugüne dek yazılan ve söylenenler de bu Günümüzde cami akustiğindeki bozul-
çalışmalar sayesinde somutlaştı. maların nedeni olarak küplerin ağızlarının
Ömer Lütfi Barkan'ın Süleymaniye kapalı olduğu gösterilse de araştırmalarda
Cami ve İmareti İnJaatı adlı eserinde bah- akustik ağızlarının özgün boyutlarında ol-
si geçen 88. muhasebe defterinde, tanesi 2 duğu ortaya çıktı. Akustik kaybına ise, kü-
akçeden 255 adet testi (sebu) satın alındığı feki zemin üzerine ahşap döşeme yapılması
bilgisi yer alır. Farsça "testi" anlamına gelen ve birçok kubbenin çimentoyla sıvanması­
"sebu"ların akustik düzeni sağlamak için nın neden olduğu düşünülüyor. Restoras-
üst örtünün çeşitli noktalarına yerleştiril­ yon kapsamında yüzeylerdeki çimento
diği yıllardır yazılagelmiştir. Bu görüşten sıvalar itinayla sökülüyor ve aslına uygun
yola çıkarak, akustiğin sırlarını barındıran olarak "Horasan sıva" kullanılıyor. Tarihi ses sistemi
ana kubbede yapılan araştırmalarda; 26.20 İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Baş­ Süleymaniye'nin muhteşem ana kubbesi
üzerinde yürütülen çalışma l ar sırasında
m. çapında, 48 m. yüksekliğindeki ana kenti olacağı dönem yaklaşırken, bu anıt bazı küplerin omuzları net biçimde görüldü.
kubbede yedi sıraya eşit sayıda yerleştiril­ eserin sorunlarına bilimsel çözümler üre- Bunların ağızlarının sıvanmadığı anlaşıldı ve
miş toplam 224 adet küpe ulaşıldı. Pişmiş tilmesi adına önemli adımlar atılıyor. hassas ölçümleri yapıldı.

16 NTV TARiH EYLÜL 2009


Roman tadında
okunan bir tarih NAMIK
çalışması ...

Namık Doymuş,
DOYMUş
yirmi yıla yakın süren Osmanlı imparatorıu v ,

Fetret Devri'ni ve
ardından gelen yeniden
kuruluşun öyküsünü
ayrıntılarıyla ele
alıyor, tarihimizin
az bilinen bir


dönemini
aydınlatıyor.
YenidenK
uruluşun Tarihi
Haber
100 MİLYONUN ÜZERİNDE BELGE

Tarihin tarihi
Osmanlı Arşivi üç sene sonra
yeni binasına kavuşacak

İstanbul Sultanahmet'te bulunan Osmanlı Arşivi, 100


milyon dolarlık bir yapı bütçesiyle İstanbul Kağıthane'ye
taşınıyor.Bu devasa arşiv, sonunda bütün birimleriyle
hakettiği ölçüde bir merkeze kavuşacak.
İşte, Osmanlı Arşivi'nin kısa tarihi ve bugünü.

başlanırke n, idari ma-


MUZAFFER ALBAYRAK
nada da kurumsallaşma

O Devleti'nin
smanlı Arşivi, altı asırlık Osmanlı başlatılır. 1849'da arşiv
merkez ve taşradaki binası tamamlanmış
yönetim mekanizması ve bürokra- (bu bina 2008'de restore
sisi içinde üretilmiş yazışmalar ve tutulan edilmiş ve günümüzde
kayıtların muhafaza edildiği kurum. Os- araştırma salonu ola-
manlı Arşivi'ndeki belgeler Arap alfabe- rak kullanılmaktadır)
siyle yazılan çoğunlukla Türkçe, yani Os- Hazine-i Evrak Müdür-
manlıca. lüğü adını alan kurum
Devletin kuruluş yıllarına ait çok az Sadaret'e (Başbakanlık)
sayıda belge var. Fatih Sultan Mehmed za- bağlı olarak imparator-
manına kadar olan döneme ait de az sayıda luğun sonuna kadar bu
ferman, vakfıye ve mülkname bulunuyor. konumunu muhafaza
15. yüzyıldan itibaren sürekli bir artış etmiştir.
gösteren ve bugüne ulaşan arşiv malzeme- Cumhuriyet döne-
sinden, Osmanlı Arşivi'nde mevcut olanla- minde de Başbakanlığa
rın sayısı 100 milyonun üzerinde. Bunlar bağlı kurum olma özel-
genellikle defter ve belge koleksiyonları liğini sürdüren arşiv,
Sultan ii . Mahmud dönemine ait berat (1824).
olarak tanımlanabilir. H arita, plan, proje son olarak 1984 yılında kurulan Devlet
ve fotoğraflar bu malzemeyi zenginleştiren Arşivleri Genel Müdürlüğü bünyesinde
unsurlardır. Bir diğer önemli arşiv malze- Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı adıy­ kaldırılmıştır. Kuruma gelen yerli veya ya-
mesi de Osmanlı Devleti'nin yabancı dev- la günümüze kadar gelmiştir. 1987 yılına bancı araştırmacı, başvuru yaptıktan hemen
letlerle yaptığı her türlü antlaşma ve mua- kadar İstanbul Valiliği bahçesindeki tarihi sonra araştırmaya başlayabilmektedir.
hedelerin orijinalleridir. mekanında hizmet veren Osmanlı Arşivi, Araştırmacıların istedikleri bilgi ve
Osmanlı Devleti kurulduğundan beri bu tarihte Sultanahmet'teki yeni binasına belgeye daha kolayerişebilmesi amacıyla,
önemli bilgileri saklama fikri vardı. Mil- taşınmıştır. Osmanlı Arşivi' nde tasnif çalış­ kataloglar internet ortamında da hizmete
yonlarca belge kese, sandık, çuval ya da maları devam etmekte olup 100 milyonun sunulmuştur. Böylece dünyanın neresinde
torbalarda belli usullere göre saklanmıştı. üzerindeki belgenin çoğu tasnif edilmiştir. olursa olsun, araştırmacıların bilgisayar ara-
19. yüzyıla kadar belge ve defterler, başta Arşivde Osmanlılar'dan Türkiye cılığıyla Türk arşivlerine erişimi ve katalog
Topkapı Sarayı olmak üzere Sultanahmet Cumhuriyeti'ne intikal etmiş çok zengin taraması yapabilmesi imkanı sağlanmıştır.
civarındaki muhtelif yerlerde muhafaza bir malzeme bulunmaktadır. Aralarında Osmanlı Arşivi, asli görevi olan belge-
edilmişti. Ortadoğu, Balkanlar, Doğu Avrupa, Ku- lerin tasnifi ve muhafazası yanında, belge
1846 yılında
Sadrazam Mustafa Reşid zey Afrika ve Arabistan ülkelerinin olduğu neşrine dayalı kitaplar yayınlamakta, yurti-
Paşa, çeşitliyerlerde bulunan arşiv malze- 40'a yakın devletin milli ve ortak tarihle- çi ve yurtdışında muhtelifkonularda sergi-
mesini dağınıklıktan kurtarmak amacıyla rinin yazılmasında, ülkeler arasındaki an- ler açmaktadır.
modern bir arşiv binasının inşası için gi- laşmazlıkların çözümünde başvurulacak
rişimde bulunur. İtalyan Mimar Fossati ta- yegane kaynak Osmanlı Arşivi'dir. Adres: Ticarethane Sk. No. 12 34410 Sul-
rafından Biib-ı Ali bahçesi içinde Hazine-i Burada bilimsel çalışmaları kolaylaştır­ tanahmet! İstanbul
Evrak denilen ilk arşiv binasının inşasına mak için bürokratik engeller olabildiğince www.devletarsivleri.gov.tr
18 NTV TARiH EYLÜL 2009
· ..... .1. . ....... ............ .... . ........... . ............. .. ... ..... ... . ...... .... .... ......... . ............. .. ............... . .

AL TINOVA - İZNİK / YALAKDERE KÖYÜ TARİH GAZETE sİ

Katip Çelebi 400 yaşında


PTT Genel Müdürlüğü
Filateli ve Müze Şubesi,
bilgin, tarih ve coğrafYa
yazarı, kitabıyatçı
ol
>
Cihannüma müelliği Katip '~~,ıJj5~: . 'gl
Çelebi'nin 400. doğum .!!!
ii:
yıldönümü için, iki adet
f-
f-
o..
anma pulu bastırdı. 36x52
mm ebadında, renkli olarak
basılan pullar, 75+10 ve 90+10 kuruş (artı
değerli pul) üzerinden satışa sunuldu.

i Che'nin renkli fotoğrafları


Latin Amerika'nın efsanevi devrimci

l'y adını
lideri Ernesto "Che" Guevara'nın, daha
önce yayınlanmamış üç adet renkli
alakdere köyüne veren dere- geçsin diye. Sonuç: Arabalar ve kamyon-
fotoğrafı bulundu. Nicola Seyd'in 1960'ta
nin üstünde, 17. yüzyılda, ıv. Mu- lar, tarihi katır yolundan devam ediyorlar!
İngiltere'den Küba Dayanışma Derneği'nde
rad ile Sultan İbrahim'in annesi Zira görüldüğü gibi yeni yol çökmüş. Aca-
çalışmak üzere Havana'ya geldiğinde
Kösem Valide Mahpeyker Sultan'ın yaptır- ba günümüzde Türkiye'de inşa edilmiş kaç
çektiği, daha sonra da unuttuğu negatifler
dığı düşünülen tarihi bir köprü var. Hemen yapı, asırlar sonra hala insanoğluna hizmet
tesadüfen ortaya çıktı. Fotoğraflar Che'yi,
yanıbaşında ise aynı derenin üzerinden ge- verebilecek? Cevap şu: Bırakın asırlar son-
Küba'da Sierra Maestra bölgesinde bir
çen ve bizim 21. yüzyılda yaptığımız bir yol rasını, bugüne bile kalmıyor yaptıklarımız.
eğitim kurumunu gezerken gösteriyor.
daha var. Biri katırlar, develcr, atlılar geçsin O yüzden hiç değilse Mahpeyker S ultan'ın
diye yapılmış; diğeri arabalar, kamyonlar eserine zarar vermeyelim.

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARı FESTİvALİ

Kütükten saza,
son usta
• stanbul -Taksim Gezi
i I 12-
20 Ağustos'ta düzenlenen 4. Altın
Eller Geleneksel Türk El Sanatları
Parkı'ında
Türk kültürü Japonya'da
Japonya'nın Nishinomiya kentindeki
Mukogawa Üniversitesi'nde (MWU),
Festivali'ne çeşitli illerden 80 zanaatkar ka- Bahçeşehir Üniversitesi ile ortaklaşa
tıldı. Hepsi de kendi alanının son temsil- faaliyet gösterecek Türk Kültürü Araştırma
cilerinden olan zanaatklrlardan, Tokat'ın Enstitüsü 29 Temmuz'da açıldı. Mart
Çavuşlu köyünden saz ustası Metin Ham- 2010'da Bahçeşehir Üniversitesi'nde
zaoğlu, iki yıllık üretim sürecini şöyle an- kurulacakjapon Kültürü Araştırma
lattı : "Kütüğü dört gün keserle oyduktan Merkezi'yle beraber, iki kuruluş karşılıklı
sonra, tekneyi bir sene gölgede bekletiyo- olarak faaliyete geçmiş olacak.
rum. Ancak ondan sonra üstünü ve tellerini
oturtuyorum; sedefişlemelerini yapıyorum. Küçükçekmece' de kazı
Oyma sazda Türkiye'de tekim. Kütük atöl-
yeme geliyor, saz olarak çıkıyor. E n iyisi dut İstanbul - Küçükçekmece'de 2008'de ilk
ağacı... Oyma yöntemiyle ağacın gözenek- izlerine rastlanan antik Bathonea kentinde
lerine ve akustiğine zarar vermediğimden, kazı çalışmaları başladı. Göle doğru uzanan
saz 20 sene sonra da ses kalitesinden bir alanda, İstanbul'un MÖ 7. yüzyılda "Byzas"
şey kaybetmiyor hatta daha da güzelleşiyor. tarafından kurulduğu yıllara tarihlenen
Benimkiler evladiyelik. .. " ikinci bir kent daha olduğu düşünülüyor.

NTV TARiH EYLÜL 2009 19


Haber / Anılarına saygı

ETEM RUHİ ÜNGÖR (1922-2009) YÜCEL DAGLI (1963-2009)

Çalgılar seni söyler,


tellerde nağme adın
ayatını Türk çalgılarını araştırmaya bir havlu, yedek gömlek ve pantolonla yola
adamış müzikbilimci Etem Ruhi çıkarmış. Sonuçta 10 yıl boyunca 20 bin
Üngör (87), 10 Ağustos'ta ekmek km. yol katederek 750'den fazla çalgı ale-
almaya gittiği bakkal dönüşü, geçirdiği kalp ti toplamış . Hepsini tek tek fotoğraflamış.
krizi sonucu öldü. Nereden, ne zaman, hangi fiyata aldığını da
Evliya Çelebi 'nin
TBMM'nin üstün hizmet ödülü ver- not etmiş. peşinden gitmişti
diği Üngör, doğma büyüme, hatta ilçenin Türkiye'deki tüm vilayetleri dolaşsa da
tıklımtıkış sokaklarının bir zamanlar hay- aklının kaldığı birçok küçük köy ve kasaba Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi bin Derviş
vanların otlatıldığı arsalardan oluştuğunu varmış. Konuşmamız sırasında "Türkiye'deki Muhammed Zılli'yi 21. yüzyılda yeniden
hatırlayacak kadar Kadıköyıüydü. Kısa bir 40 bin köye gitmeye, benim ömrümü bıra­ canlandıran günümüz okuruna kazandıran,
süre önce, Acıbadem'deki evine gittiğimiz­ kın, asırlar yetmez. Devlet bana üstün hiz- Evliya'nın dünyaca bilinen şöhretine sayısız
de bunca senenin bilgi ve emeğiyle madde met ödülünün yanında yetiştirebileceğim katkılar sağlayan Dr. Yücel Dağlı vefat etti.
madde en ince ayrıntısına kadar hazırladığı asistanlar da verseydi, hepsi dört bir koldan 1963 yılında Sinop-Gerze'de doğan Dağlı,
"Türk Çalgıları Ansiklopedisi"ni bastıracak araştırmaya koyulurdu" diyerek bu konuda- 2001'den bu yana da Marmara Üniversitesi
bir yayınevi bulamaması dışında, keyfı de ki açığa dikkat çekmişti. Geçen yıl kendisi- Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü'nde görev
yerindeydi. Haydarpaşa Lisesi'nden sonra ne verilen üstün hizmet ödülü içinse "Adam yapmaktaydı. Yücel Dağlı, sabırlı ve titiz bir
Cağaloğlu'ndaki defterdarlıkta başlayan kıtlığından dolayı bana verdiler!" demişti. çalışmayla Seyahatname'nin eksiksiz ve aynı
memuriyet hayatı konservatuar sınavlarını Koleksiyonunu sergilediği duvarla- formatta olan tek yayımını gerçekleştirdi.
kazanmasıyla bir anda hareketlenmiş; hiç rı adeta bir müzeydi. Aralarında Neyzen Eserin dünyadaki yazma nüshalarını bira-
kopmayacak şekilde müziğe bağlanmıştı. Tevfik'in neyinin, Sultan Abdülaziz'in lav- raya getirerek sansürsüz karşılaştırmalı bir
Ta o zamanlar, bu konudaki eksikliğin tasının bulunduğu çalgıları gösterirken her metin oluşturdu. Dünyaca ünlü uzmanlar-
farkına varmış ve Türk çalgıları alanında ça- birini sanki ilk defa görüyor gibi heyecanla la çalışarak 10 ciltten oluşan Evliya Çelebi
lışmayı seçmiş. Aradığını sadece İstanbul'da tutuşu, duvardaki yerlerinden çıkarırken Seyahatnamesi' nin yayınlanmasını sağladı.
bulamayacağından, Anadolu'da da dolaş­ adeta bir bebeği tutar gibi nazik oluşu o E. Nedret İşli
maya karar vermiş. H er sene 30 gün olan günden aklıma kalanlar...
izin hakkını, daha önce bilinmeyen, yerel Ardından öksüz kalan çalgılarının ger-
JALE BAYSAL (1925-2009)
bir çalgı bulabilmek için Anadolu'nun ka- çek değerini büyük ihtimalle kimse onun
sabalarını gezerek kullanmış. Dönüşte aldı­ gibi anlayamayacak.
ğı çalgıyı rahatça taşıyabilmek için, sadece Ayşegül Parlayan
Kütüphaneler
...-~------------.--",~---... --_._-- -_ ---------------------_
. -.-..... ..~--
daha da sessiz
Kadın hakları savunucusu, eğitim gönüllü-
Elem Bey elinde bavulu :
sü, "kütüphane profesörü" Jale Baysal, 84
...... : . Anadolu'yu dolaşırken ... .
yaşında öldü. Baysal, İstanbul Üniversitesi
Kütüphanecilik Bölümü'nün ilk doktora
öğrencilerinden biriydi ve akademik ka-
riyerine bu bölümde devam etti. Ankara
Üniversitesi'nde KütüphanecilikBölümü' nü
kurmak üzere 1963'te Almanya'dan davet
edilen Prof. Rudolf Juchhoff'un yardım­
cılığını yaptı. 1974-1994 arasında bölüm
başkanlığını yürüttü. Kariyerinin sonra-
ki yıllarında İstanbul'da Kadın Eserleri
Kütüphanesi'nin kuruluşunda görevaldı ve
Tarih Vakfı'nın da kuruluşuna öncülük etti.
Yazar Tarık Buğra'nın eşi, Ayşe Buğra'nın
da annesi olan Baysal, kütüphanecilik ve
eğitimcilik hakkında birçok kitap yazdı.
Ümit Bayazoğlu

20 NTV TARiH EYLÜL 2009


HERKES BiRAZ ŞIMARTILMAYı HAK EDER ...

www.rlxos.com

KAZAKHSTAN CROATIA UKRAINE DUBAI AUSTRIA BAHRAIN


.g~.~4.~~~~..~~~~~.~..!.ç9.ğ~~~~ ..Y~r.~~J~.~~ ...... ............ ............... ................. ....... ........................... .

İki Norşin,bir Norşincik var;


Atine var, Azort var; ama
Altınbaşak yok, Harran var;
İslambol yok, İstanbul var
Cumhurbaşkanı Gül'ün, Bitlis'in Güroymak ilçe merkezi için
"Norşin" demesiyle başlayan tartışma Başbakan Erdoğan'ın
desteği ve muhalefet liderlerinin karşı tutumuyla siyasi bir
düzlemde devam ediyor. Oysa konunun tarihi ve çok boyutlu
geçmişi, salt siyasi yaklaşımların ötesine geçiyor.

NECDETSAKAOGLU müdahalenin toponimi ve etimoloji çalış­


"SU GÖTÜRMEZ" GERÇEK maları tamamlanmadan yapılmasıdır. Bize

, Güroymak mı, Norşin mi" tar- büsbütün yabancı veya anlamsız gelen kimi
EI-Abrik nasıl Divriği oldu? tışmasıyla gündeme düşen yer- köy adları Hititçe, Urartuca kökenlidir.
' leşim adları konusunun ucu ne- Bunları değiştirmek şöyle dursun titizlikle
Yer adlarına uydurma anlamlar, masallar
yakıştırıldığı zamanlarda, yerli tarih-şinaslar,
relere varır bilinmez. Türkiye'deki binlerce yaşatmalıyız.

Promete'den esinle bir masal düzmüşler : Hz. yerin adları üzerine yapılacak çalışmaların Güroymak ilçesinin merkezi, mahalli
Süleyman, "RTk" adlı devi, buradaki yalçın boyutlarını tahmin etmek de zor. Kurulu- adıyla Norşin, 120 yıl önce Çukur'du ve
kayaya bağlatıp ciğerlerini yırtıcı kuşlara şundan beri aynı adla anılagelmiş yerlerin bu ad Cumhuriyet yıllarında da geçerliy-
yedirdiği için buraya Div-rik denilmiş imiş. tarihi ise 19. yüzyıldan gerilere gitmez. Bü- di. Yüzyıl sonra 1987'de Güroymak adıyla
Peki Divriği adı nereden geliyor? tün bunlar, toplumsal tarihi uzun ve hare- ilçe merkezi yapılmıştır. Çevre köylerde
En eski kaynak Mutahhar bin Tahir el- ketli bir ülke için doğaldır. 12.-14. yüzyıllarla tarihlenen Selçuklu üs-
Makdisl'nin, Ebu Zeyd Ahmed bin Sehl Hasan Dağı'na adını vereni, kibirliler lubu kümbetler ve mezarlar vardır. Bu eski
el-Belhl'ye atfettiği Yaratılış ve Tarih için söylenen "Munzur'dan kar getiren" yerleşim, Nakşibendi tarikatının Halid!
Kitabı'ndaki, "Fırat nehrinin çıktığı el-Abriq
benzetmesini, Tendürük, Süphan, Bey kolunun merkeziydi. Şeyh Said (ö1.1925)
kayalık bir yerdir" cümlesi, adın kökünü
dağlarının öykülerini anlatan bir kitabımız buradaki Halidi medresesinde okumuştur.
içeriyor: el-Abrik! Bunun iki anlamı var:
su akıtan kap yani "ibrik" ve ş i mşek gibi
var mıdır? Adilcevaz'a bağlı başka bir Norşin (yeni
parlayan "kılıç". İstanbulluların güneydoğudan esen ve adı Güldüzü-Heybeli) ve bir de Norşincik

Fırat'ın, Nehr-i Abrik kolunu a l dığı mıknatıslı "keşişleme" dedikleri rüzgarın adının, bir (yeni adı H armantepe) var.
dağları şimşeklerin yaladığı doğru . Aynı zamanlar adı Keşişdağı olan Uludağ'dan Yer adları, toponimi denen bilim dalı­
yörede Pavlisiyenlerin kurduğu kente de geldiğini kaç kişi bilir? nın konusu. Bu alana coğrafYanın tarihle
Eski Arap coğrafyacıları el-Abrik demişler. Anadolu coğrafYasındaki nirengilerle ilgisi bağlamında her zaman başvurulur. Yer
Arapça yazılış benzerliğinden dolayı kimileri kent ve köylerin, uygarlık, kültür ve ege- adlarının kökeni, anlamı, evrimi ise etimo-
de el-Abrik'i Konya Obruk'u ile karıştırmış, menlik sarmallarında adlandırılışları, tür- lojinin konusudur. Bu iki alandaki kaynak
Arap tarihçilerinin "Medinetü'l- Bayalika" külerle öykülerle örülmüş ayrı bir tarih ve çalışmaların yetersizliğinden kökenler,
(pavlikanların kenti) dedikleri kente,
zenginliği saklar. anlamlar bilinmediği gibi, yazılışı söylenişi
Bizans tarihçileri, Grekçe kalıbına sokarak
1960 sonrasında özellikle köy ölçek- kolay, kulağa hoş gelen, yakıştırma - uydur-
"Taphrik(e)" demişler. Bu sözcük, Selçuklu,
li birçok yerleşime, yanlış, gereksiz, iğreti ma sözcükler eski adların yerini alıyor.
MemlOk, Osmanlı dönemlerinde tedricen
Tefrikel Dafrikll Divrigi olmuş. 1938'de yeni adlar yapıştırıldığı doğrudur. Halkın, Kimi yerlerin birkaç adından biri res-
demiryoluna kavuşan kasabanın istasyon belediye meclislerinin, köy ihtiyar heyetle- mileşmiş; kimi adlar yazılıp söylenmesin-
binasına "Divrik" yazılı levha konulmuş rinin başvuruları sonucu adları değiştirilen deki zorluktan ya da mensuplarını rahat-
ama PTT işlemlerinde Devrek- Divrik yerler yanında, birkaç adını birarada yaşa­ sız ettiğinden değiştirilmiştir. Ab-ı germ'e
karıştırmaları önlenemeyince 1950'de tan yerleşimler de vardır. Örneğin resmi bugün Ilgın, Rumkale'ye Halfeti, Küre-i
"Divriği"de karar kılınmış. adı Hazro olan ilçeye Mihrani ve Tercil nuhas'a Küre, Daltaban'a Gümüşhane,
de denir. Yanlışlık ya da hata, yer adlarına Polathane'ye Akçaabat, Atine'ye Pazar,
22 NTV TARiH EYLÜL 2009
~ Gümüşhane
r------'---I=~Alathane • Akçaabat
Atine • Pazar
Ab-ı "germ . Ilgın
ort Uzun
Fırt S
Gekbuze
Çapakçur'a Bingöl diyoruz. Orhaneli'nin
köyü Dağgüney'in eski adı Cebel-i
Çapakçur
Cedid-i Atranos, Erzurum'un ilçesi
Uzundere'ninki Azort, Sivas'ın köylerin-
den Bedirli'ninki Hergele imiş.
Suriye tarafındaki Telebyad'ın, Türkiye
sınırında kalan istasyonuna ve çevresinde
gelişen ilçe merkezine verilen ve Arapça Urartu, Hitit kökenli pek çok coğrafYa ve
Telebyad'ı (beyaz tepe) çağrıştıran Akça- yerleşim adı göreceklerdir. Eski adlar bun- İsİM EFSANELERİ
kale adı ne kadar oturmuştur? Elli yıl önce, lardır deyip kent girişlerine Arkadiopolis,
Urfa garajından kalkan küçük otobüsün Dazimon, Germanikopolis, Hadrionopo- Trabzon: Tuğra-bozan
sürücüsünün "Ağcakala'ya, Ağcakala'ya!" lis, Samosata, Hısnıziyad, Hısnımansur, Kastamonu: Kastın ne
nidasını hala duyar gibiyim. Yine o yıl­ Meyyafarikin, Cezire-i İbn Ömer, Al- Moni?
larda Edirne faytoncuları da Kapıkule'ye Bustan, Diyar-ı Bekr tabelaları mı koy-
gidecek yolcuları "Kapu'ya, Kapu'ya!" çağ­ malıyız? Bir zamanlar "Oniki Divan" sonra "Dolap",
rısıyla toplarlardı. Susurluk (Fırt/ Susığır­ Kimi kentlerimiz, uzun tarihinde de- çevre köylülerce de yakın zamanlara
lığı) , Zara (Koçkiri), Kırklareli (Kırkkili­ ğişik adlarla anılmış . Kurşaura -Archelais- kadar "Bazar" diye bilinen Bartın'ın bu
adının mitolojideki "Partenius"tan geldiğini
se), Koçakoç (Pah) örneklerine de itiraz Garsa ura - Colonia -Taxara - Aksera-
bilmeyen veya bilmezden gelen kimi
edilemez. Aksara(y) olmuş; Selçukluların başlıca
yerli aydınlar; Dlv-rik benzeri bir metatez
Kondurulmak istenen yeni adı kabul merkezlerinden olduğu dönemde Darü'z-
kolaycılığıyla "Bar = yük; lin = toprak"
etmeyen beldeler de yok değildir. Bağdat, zafer, Darü'l-cihad unvanlarıyla anılmış. demektir. Bol toprak taşıyan ırmağa
Musul, Şam, Urfa gibi kadim bir Or- Papertum'un yüzyıllar içinde aldığı son ve içinden geçtiği kasabaya Bartın adı
tadoğu kentiyken harabeleşip köyleşen biçim Bayburt'tur. Birecik'i Til-Bursip ve rilmiş" derler. "Kastro-Komneni"den
Harran, Altınbaşak'ı benimsemedi; ta- adıyla Asurlular, Bitlis'i Badlis adını ve- (Komnen Kalesi) yuvarlama Ka stamonu
rihsel kimliğinin gücüyle asıl adını koru- rerek Mitanniler kurmuş . Oğuz-Türkmen için : "Kastın ne Moni?" s afsatasını
du. Tıpkı, tarihinden taşıdığı onlarca adı yerleşkesi olarak şenlenen kentlerden günümüzde bile yineleyenler var. Tibaritel
olan İstanbul'a 18. yüzyılda, dindar padi- Bozok'a bugün Yozgat diyoruz. Tibarendel Trabendel Trebizondel
şahlarımızın "İslambol" demelerine, altın Osmanoğulları'nın Söğüt'ünü Bizans- Trapesondal Trabesusl Trebizondl
gümüş paralarına "Duribe fı İslambol" lı yazar Anna Comnena, Sogudai olarak
Trebizondel Tırabuzan aşamalarından
sonra Trabzon'da kara r kılan Karadeniz
yazdırmalarına karşın İstanbul'un değiş­ kaydetmiş. 14. yüzyılda Katolik papazla-
kentimiz için, Evliya Çelebi orada
mezliği gibi ... rının, çizdikleri haritalarda yarımadanın
dinlediklerine dayanarak iki parmağı
W. Ramsay'in Anadolu'nun Tarihi üzerine "Turchia" yazdıklarını görmezden arasında altın gümüş paraların tuğralarını
Coğrafyası'nın dizinine göz atanlar, İlk ve gelip Türkler Anadolu'da Çakalköy, Dede- silip atan (!) bir yiğidimizden, "Tuğra ­
Ortaçağ Anadolusu'ndan, Grekçe, Rum- bel, Kabaktepe vb. beş-on köy kurmuşlar­ bozan"dan söz ediyor'
ca, Farsça, Arapça, Ermenice, hatta Asur, dır mı denmeli?

NTV TARiH EYLÜL 2009 23


o kadar da değil ······DERYp>ruLcA···································· ........................................
.......................................... ............................................................................................ Arkeolojik
1\.11&01 ....

Nedim Gürsel ve kurgutarih Önce NTV Tarih yazdı Nazım'ın kitabı

Fazla edebiyat tarih bozar 4 ay sonra


edim Gürsel gaze- Gürsel'in doğduğu vatanından Habertürk'te Haberlürk, 16 Ağustos 2009,
tenin turizm bölü- sonra doyduğu vatanından "Kaz ı dan Nazım ç ı kt ı "
müne fazlasıyla tarih yana da bahtı açık değil. Birinci sayfanın manşetindeki N azım Hikmet tarafını öne
felsefesi tıkıştırmaya kalkışınca Yazarımız aynı adada bulunan haber, Sultan Uçar imzası ile çıkararak haberi yayınlamıştı.
iş kontroldan çıkıvermiş. Pol- ünlü 365 basamaklı katedrale verilmiş. Haberin Gazetenin ha-
lença, Balear adalarında orta de gitmiş ama, buranın bahset- spotunda da ''Arke- berinde mostra
halli bir kasaba. İddiaya göre tiğimiz kurtuluş festivalindeki olojik buluntulara rolü oynayan
bizzat Turgut Reis'in yönet- başat rolüne hiç değinmemiş. ilk kez Habertürk N'zım'm Gece Gelen Tefgrif
tiği 1500 Türk korsanı 30-31 Zira her yıl adada yapılan bu ulaştı" deniyor. İç ::ıUD;~dU,;;;~~::~.;~ kitabından arta
Mayıs 1550'de burayı basmış, festivalin en heyecanlı sahne- sayfada referans kalan yanmış
fakat kasaba halkı "kahraman- leri burada yaşanıyor; "Türk- olarak verilen sayfa görüntüsü
ca" direnerek, bizim leventleri leri tepeleyen" kahramanlar Asuman Denker, de dergimizin

~i
denize dökmüş. canlandırılıyor. Acaba bu kada- dergimizin Nisan foto mutfağında
Bu olaydan hemen sonra rını kendisi de biraz bağnaz sayısının ıı. ve 12. baharatlandığın­
Korsika'da Bastia gibi bir bulduğu için mi söylemedi? sayfalarında aynı dan, Habertürk'ün
merkezi rahatça alabilen Gürsel, aynı katedralin merdi- konuyu yazmış; manşetine ayrı
Turgut'un, böylesine bir yenil- venlerinden Ahmet Haşim'le NTVTarih de NTV Tarih, Nisan 2009. bir çeşni katmış.
giye uğradığına inanmak güç. birlikte ağır ağır çıktıktan
Ama bunu anlayışla karşıla­ sonra, İsa bahsine geçiyor:
mak lazım; neticede Pollença "Kilisenin girişinde İsa bekli- Kahrolsun mühürler kapitalizmin ilk işaretlerinden
turizm gelirini, bizdeki "temsili yor beni. Çarmıhta tek başına biridir" demiş Prof. Ahmet
kurtuluş gösterileri" benzeri
törenlerle kutlamaya başlamış.
ve İspanyol halkının yalnızca
acısını değil isyanını da dile
Antikçağ'da Tırpan . Ne zamandan beri bir
"imza" veya "mülkiyet işareti"
Gürsel'in tanımadan hayran
olduğu yerel kahraman Joan
getiriyor sanki: ,Tanrım beni
neden terk ettin!' O çarmıh­
kapitalizmI herhangi bir dönemdeki ka-
pitalizme işaret edebiliyor, ne
Mas'a eklediği Farragut adı tayken bile hala susan Tanrı'ya Böyle bir haberi, üstelik de zamandan beri salt mülk edin-
doğruysa, gerçekten de çok bir yakınma mıydı bu, yoksa "Marksist kurarn"ı vaaz et- me üretim araçlarına egemen
nadir bir bilgiye kavuşmuş İbranice bir duanın sözleri mi? mekten bıkmayan bir gazetede olmakla eş tutuluyor?
oluyoruz. Çünkü bu kadar Hiçbir zaman bilemeyeceğiz." okumak şaşırtıcı. "Mühür eski
büyük bir başarıya imza atmış Gerçekten de hiçbir zaman çağ insanında ekonominin, Birgün, 19 Ağustos 2009, Ahmet
olan bu kahramanın, nedense bilemeyeceğimiz çok şey var mülk edinmenin, dolayısıyla da Tırpan, "Kapitalizmin ilk imzası "
köyü dışındaki literatürde yeri ama; İsa' nın dilinin sadece
yok. "Saldıran taraf yöreyi çarmıhta değil, kısacık ömrü
haraca kesen Türk korsanla- boyunca da İbranice değil, Söz uçar, yazı kalır bıkmadığı için.
rı", "kendi hallerinde yaşayan Ararnice olduğunu biliyoruz. İlk yazdığım yazıda sadece
insanların mal ve hayatlarına
kasdettikleri için", "önünde
İncil'de bizlere nakledilen
dilin tıpkısının aynısı yani!
Minyatür ünlü bir minyatürün çizim
tarihi ve "İstanbul'un fethine
sonunda yenilmeye mahkurn"
imişler Nedim Gürsel'e göre.
Gürsel'in Pollença katedrali
önünde yazıklandığı İsa da dile
ve tarihçisi çeşitli kulplar takanların bunu
da hesaba katması" öğüdü var.
Ayrıca da "üstlerinden" yüzler- gelse, işte öyle gelirdi! Biz lafımızı yazılı olarak ettiği­ Afyoncu bu tarife uyduğunu
ce mil uzaklaşmışlarmış ve miz için, onu istesek de Erhan kabul etmiş ki fena halde öfke-
"yeldeğirmenlerine saldıran k~.~k
oo
~~~u ________- - - - -
SEYAHArcmnt.l Afyoncu'nun "Tarihin Arka lenmiş . Üstad malum gemi-
Don Kişot gibi hareket
etmekte"ymişler.
Turgut Reis'in ~~vent~ Odası"nda takdim ettiği şekil­
de dolandıramayız. Kendisinin
lerin karadan yürütülmesinin
palavra olduğunu ve bu efsane-
Türk korsanları Osmanlı acımasız falanJıstlerı "Panorama 1453 Müzesi"nden nin fetihten çok sonra uydu-
İmparatorluğu ile savaş po\.l.EN5A
bahsederken "Panolarla ilgim rulduğunu dünya ve aleme ilan
halinde olan bir devletin var, ama Panorama ile yok" etmişti . Eğer bu minyatürden
topraklarına saldırırken, sa- mealindeki sözünün gülünçten haberi olarak bu iddialarda
dece İstanbul'daki sultanın de öte olduğunu ekleyelim. bulunmuşsa özrü kabahatin-
değil, onun sadık müttefıki Biz yine de kendisine teşekkür den büyük demektir. Böyle
Fransa kralının da hesabına Hürriyet, 17 Ağustos 2009, Nedim borçluyuz; sayın Bardakçı'ya o durumlarda nas ıl susulması
hareket etmekteydiler. Yani Gürsel, "Ibiza 'nın vakur karde ş i mahut Mahmut Şevket Paşa gerektiğini sayın Bardakçı'dan
Mayorka" meselesini hatırlatmaktan öğrenmesinde fayda var.

24 NTV TARiH EYLÜL 2009


Edebiyat asla sadece
edebiyat de~ildir!
T.B.M.M Onur Ödülü sah ibi KEMAL KARPArtan:
Osmanlı'dan Günümüze Edebiyat ve Toplum

• Türk edebiyatı en parlak devresine henüz u l aşmadı mı?


OSMANı. I 'DAN GüNüMüZE
• Mehmet Akif - Tevfik Fikret ve Neclp Fazıl - Naz ı m Hikmet
ikileminin kayn ail i ne?
EDEBİYAT • Türk edebiyatı siyasetin himayesine ~irdi mi?
VE • Hükümetler deiliştikçe dilimiz nasıl de~işti?
• Türk edebiyatı; toplumu, ekonomisi, teknolojisi
TOPLUM sürekli ~elişen Türkiye'nin hızına yetişe bilecek mi?
• 27 Mayıs darbesiyle toplumcu edebiyatı ortaya çıkaran
sebepler ayn ı mı?

Usta tarihçi Kemal Karpat bu kez Türk edebiyatını masaya yatırdı.


Rejimi de~işen, darbeler ~eçiren, ekonomisi ve toplumsal yapısı
dönüşen bir ülke edebiyatını tüm yön leriyle ele alan Karpartan
emsalsiz bir çalışma !

DÜNÜ ANLAMAK, BUGÜNÜ ANLAMLANDIRMAK içiN

YENi

PiR AŞKINA 1336 sayfa YALNıZ DEMOKRAT 1416 sayfa TEKKE'DEN MECliS'E 1192 sayfa TEŞK i lAT'1 MAHSUSA'DAN
KUVA-YI MiııiYE'YE 1176 sayfa

HAliFE ABDOlHAMiD'iN
HAC SiYASETi 1368 sayfa

SULTAN VAHDEDDiN'iN poıiTiKA GALERiSi 1512 sayfa Ali EMi Ri 'NiN iziNDE 1608 sayfa TÜRK YURDUNUN BilGELERi
SAN REMO GONlERi 1136 sayfa 270 sayfa

iyi kı kitaplar var- ... www.timas.com.tr - (212) 511 2424


EYLÜL 1666 fY JL 1908
Milli yüzücü Erdal Acet, Londra tarihinin en büyük Haftalık Türkçe-Fransızca
Manş Denizi'ni 9 saat 2 yangını başlad ı. Üç gün mizah dergisi Ka/em
dakikada geçti. Bu süre süren yangında St. Paul yayımlanmaya başlandı.
tüm zama nların en iyi 10 Katedra li ile birlikte 87 Pek çok yazar ve
perfo rmansı arasındadır. kilise, 13.500 ev ve pek karikatüristin yer aldığı
çok bina hasar gördü. dergi, çağdaş Türk mizahı
ve karikatürünün öncüsü
haline geldi.

6 EYLÜL 1955
Atatürk'ün Selanik'te
7 EYLÜL 1946
Cumhuriyet tarihinin ilk
8 EYLÜL 1504
Michelangelo, Rönesans
9 EYLÜL 1976
Çin Devrimi lideri ve Çin
10 EYLÜL 1855
istanbul-Edirne telgraf
doğduğu evin devalüasyonu yapıldı. 1 heykel sanatının Halk Cumhuriyeti'nin hattı tama m landı.
bombala nd ığına dair ABD dolarını n alış fiyatı başyapıtlarından kurucu ve önderlerinden Kırım Savaşı sırasında
düzmece haberin 1.30 TL.:den 2.80 TLye Davut heykelini Mao Zedong (Tse-Tung), Ş umn u'dan Istanbul'a
tet ikled iği , istanbul ve yü kseltildi. tamamladı. 82 yaşında Pekin'de öldü. çekilen ve Türk tarihinde
izmir'de iki gün süren Davut'un Golyat' ın 1966'da baş latt ığ ı Kültür "ilk" kabul edilen telgrafta,
gösteriler, özellikle Rum karşısına dikildiği Devrimi boyunca çok Osman lı ordusu ve
az ın lığa yönelik tahrip anı simgeleyen, sayıda bilim i nsanı Müttefik kuvvetlerinin
ve yağma hareketine 5.17 m. ve aydın tasfiye Sivastopol'a g i rdiği
dönüştü . yüksekliğindeki edilmişti. bildiriliyordu.
mermer
heykelin
14 EYLÜL 1867
Kapita/' in (Das Kapital)
15
Tankı n savaşta
EYLÜL 1916
ilk
yapımı üç yıl
sürmüştü.
EYLÜL 1935
Sümerbank Kayseri
17
27 May ıs
EYLÜL 1961
darbesinin
ilk cildi Almanya'da i. Dünya
kullanım ı Bez Fabrikası açı l dı. ardından kurulan
yayımland ı. Karl Marx' ın Savaşı'nda ingil iz birlikleri Cumhuriyet döneminde Yüksek Adalet Divan ı 'nı n
kapita list sistem kuramını tarafından gerçekleştirildi. sanayi hareketin i kararıyla, Demokrat
ortaya koyduğu üç ci ltten 31 adet "Mark 1" tank ı , başlatan ilk tesis Parti'nin başkanı ve
ol uşan eserinin bu ilk Fransa'daki Somme olan fabrika, devri k başbakan Adnan
cildi 1000 adet basılm ı ş muharebelerinde Sovyetler'den Menderes, imralı'da idam
ilk baskı ancak dört yılda kull anı ldı. alınan 8.5 milyon edildi.
t üke n m i şti. TL kred iyle
kurulmuştu.

18 EYLÜL 1956 19 EYLÜL 1870


Fransa-Prusya Savaşı'nda
20
Uluslararası Cannes
EYLÜL 1946 21 EYLÜL 1975
Ressam ve şair Bedri
22
16 Eylül'de
EYLÜL 1980
Şatt-ül-Ara p
Dünyaca ünlü Efes
Artemis heykeli bulundu . Alman orduları Paris Film Festivali ilk kez Rahmi Eyüboğlu 64 antlaşmasını feshettiğ in i
Bugün Efes Müzesi'nde önlerine geldi. Savaş, düzenlendi. 1 Eylül yaş ı nda öldü. Geleneksel aç ı klayan I ra k ' ın, i ran'ı
sergilenen heykel, Efes Ocak 1871'de Fra n sa'nın 1939'da başlaması el sanatların ı , halk işgaliyle iran-Irak Savaşı
Artemis Tapınağ ı ' n d aki yenilg isiyle sona erdi. planlanan ilk festival, d eyişle ri ni, m asa ll a r ı başladı. Ağustos 1988'de
ilk heykelin 1. yüzyılda 3 Eylül'de Fransa ile resi m ve şii rlerine taş ı yan sona eren savaş, yaklaşık
ya pıl mış mermer ingiltere'nin Almanya'ya sanatçı yazma, seramik, 1 milyon kişini n ölümüne,
kopyasıydı. savaş ilan etmesiyle heykel, vitray, hat, serigrafi 150 milyar dolar maddi
e rte le n m işti. gibi formlarda da eserler hasara ve her iki ülkede
verdi. ağı r y ı kımlara yol açt ı.

26 EYLÜL 1364 27 EYLÜL 1538


Barbaros Hayreddin
Edirne'de Meriç
kıy ıs ında, Sırp Sındığı Paşa komutasındaki 122
Savaşı'nda, Hacı ilbey kadırgadan oluşan Osmanlı
komutasındak i Osmanlı donanması , Andrea
öncü birlikleri, Macar, Doria komutasındaki
Sırp ve Eflak kuvvetlerini 462 kadırgalık Haçlı
mağlup etti. Osmanlıların donanmasını Adriyatik
Balkanlar'daki pozisyonu Denizi'ndeki Preveze'de
sağlamlaştı. yendi. Akdeniz'deki askeri
üstünlük Osmanlılara geçti.

26 NTV TARiH EYLÜL 2009


Gazeteci ve yazar
Nezihe Araz (87) öldü.
25
Tem.
Gazeteciliğe Resimli
EYLÜL 1919 EYLÜL 1960
Hayat dergisinde
Sivas Kongresi baş l adı. Cassius Marcellus Clay, baş l ayan Araz;
11 Eylül 'de sona eren 18 yaş ın dayken kat ı ldığı roman, öykü, ş iir ve
kongrede, m eşruti Roma Oli m piyat l a rı ' n da oyunları, inceleme
rejime dön ü ş, yani altın madalya ve röportajları,
parlamentonun kazandı. 1964'teki ansiklopedi
istekleri dile getiril ağır sıklet dünya
çalışmalarıyla,
şampiyonluğunda n
tiyatrodan tasavvufa
sonra Müslüman oldu 20 dolayında özgün
ve Muhammed Ali
yapıt kaleme aldı.
ad ı n ı a ldı. ~

11
EI Kaide
EYLÜL 2001
tarafı nda n
12 EYLÜL 1980
Türk Silahl ı Kuvvetleri Yunan ord usunun
kaç ı rı la ndört yolcu yönetime el koydu. Meclis yenilgisiyle sonuçlanan
uça ğ ın ı n ikisi New York feshedildi. Devam eden Sakarya Meydan
Dünya Ticaret Merkezi'ne, süreçte 650 bin kiş i Muharebesi sona erdi.
biri Pentagon'a çarpt ı , diğer i gözaltına alındı, aç ı lan Mustafa Kemal, "Hattı
ise Pennsylvania'da düştü. 210 bin davada 230 bin müdafa yoktur, sath ı
AB D tarihi nin en sistemli ve ki ş i yarg ı landı; 171 k i şi müdafa va rdır. Bu satı h
büyük terör sald ı rısı n da 19 işke n ceden öldü, 50 k i şi bütün vatand ı r" sözünü,
Yazar Demirtaş 29
Ceyhun (75) öldü. Tem.
hava korsanı ile 2974 kişi idam edi ldi, 39 ton gazete 23 Ağustos' t a baş l aya n bu
Ceyhun, Asya adlı
öldü. ve dergi imha edildi. savaşta söylemişti. T romanıyla 1970 TRT
Ödülü'nü, Çamasan
ile 1973 Sait Faik
Hikaye Armağanı'nı,
Apartman (1981) ile
Türk Dil Kurumu Hikaye
Ödülü'nü kazanmıştı.

Türkiye'nin ilk kadın


mimarlarından Mualla
16
Ağ ·

Eyüboğlu Anhegger
(90) öldü. Türkiye'nin
kültür mirasının
korunmasında büyük
katkısı olan Eyüboğlu
EYLÜL 1896 EYLÜL 1513 Köy Enstitüleri'nin
Fransız matematikçi Amerikalı yazar Francis ıspanyo l kaşif Vasco kurulmasında ve ilk
l) rbain Jean Joseph Scott Fitzgerald doğdu. Nünez de Balboa, eğitim-öğretim sürecinde

Le Verrier, Alman 20. yüzy ı lın en önemli a ltın aray ı şına ç ı kt ı ğ ı Anadolu'nun 21 köyünde
astron om Johann yaza rl arından kabu l ed ilen yolcu l uğu n u n son unda çalışmıştı.
Gottfried Galle'nin Fitzgerald; Cennetin Bu Panama'nın batı
hesap l arına Yant, Muhteşem Gatsby, k ı yılarında yüksek bir
dayanarak, Güneş Benjamin Button'm Tuhaf tepeyi aşarak Büyük Irak'ın başkenti 19
sisteminin sekizinci Hikayesi adl ı eserleriyle Okyanus'a ulaşan ilk Bağdat'ta bir günde bir Ağ.
gezegen i Neptün'ü tan ı nm ı şt ı. Av rupalı oldu. dizi sa ldırı da 101 kişi
keşfetti. öldü, 563 kişi yaralandı.

28
Patro na Halil'in
EYLÜL 1730 29
Osmanlı
EYLÜL 1911
Devleti ile
30 EYLÜL 1520
Yavuz'un oğ l u Süleyman,
Jamaikalı
atlet Usain
Bolt, 12.
kış kırtm asıyla başlayan ı ta l ya K rallığı aras ı nda 26 yaş ın da tahta ç ıkt ı.
isyan üç gün sü rdü . Tra blusgarp Savaş ı Os m an lı Imaparatorl u ğu, Dünya Atletizm
Şampiyonas ı 'nda ,
Sadrazam Nevşe h ir l i baş l adı. Ekim 1912'de Kanuni Sultan
Damat ı brahim Paşa ı talya'nın galibiyetiyle Süleyman'ın 1566'da erkekler 100
idam edildi; ııı. Ahmed sona eren savaş ölümüne kadar süren 46 metrede 9.58 ile 200
tahttan indirilerek yerine ı. sonrası n da imzalanan Uşi yıllık sa l tanat ı boyunca, metrede ise 19.19'luk
Mahmud getirildi ve "Lale A n t l aşması'yla, Osmanlı eski dünyanın en güçlü derecesiyle dünya
Devri" sona erdi. Devleti Kuzey Afrika'daki devletlerinden biri oldu. rekorunu kırdı.
son toprakların ı kaybetti.
.!\.Y.~.~... f~~~ğ~~.~~ . :.:. :·. ::· ·: : : .: ·.·:.: ·:.: .· : .... :.:... : :::.:.: .: . . :. . . . :. :. : ..: :. : :":': .: . :' .:': '.:::"'.:::: .

16 EYLÜL 1930


Ilk sivil Türk havacı
sivil Türk uçağı
uçuşun hemen öncesi

Vecihi Hürkuş, üç ay gibi kısa bir sürede


ürettiği ilk sivil Türk uçağı Vecihi K-XIV 'le,
Kadıköy semalarındaki ilk uçuşunu anlatıyor:
"Parlak bir gün. Saat 15.00. Çalışan motörümün
muntazam ahengini dinliyorum. Güzel, her şey
yolunda, tekerleklerin önündeki takozlar alındı,
artık tayyarem serbest. Elimdeki gaz manetini
açarak motörümü doldurdum, tayyarem
koşmaya başladı ve kısa bir rule ile yeri terk
etti. Onbeş dakika devam eden uçuş bitip yere
indiğim zaman, beni omuzlarından bırakmayan
bu sevgili halkımızın tebrikleri ayyuka
yükseliyordu; yanaklarımın ve ellerimin buselere
boğu1duğu bu gün, ne mutlu bir günümdü. İşte
özel emek ve teşebbüsün bu başarı günü Türk
özel havacılığının doğduğu gündü ... "

28 NTV TARiH EYLÜL 2009


NTV TARiH EYLÜL 2009 29
Kuruluş serüveni

Osman Bey'in gazileri


14. yüzyıl başında
/

Bizans'a kafa tuttu


sman Gazi, uçta akınlara gaza akınlarının, gazilerin ve onların
girişen gazileri etrafında en parlak önderi konumuna gelen Os-
toplayan bir önder olarak man Gazi'nin açılımının da en dikkat
parlamaya başladığında, çekici dönemeciydi. Bizans direnci
Anadolu darmadağı- kırılmıştı; gaziler akın akın kuzeybatı
nık bir haldeydi ve en yaygın "fetret Anadolu'ya, Osman ' ın bayrağı altına
devri"ni yaşamaktaydı. Konya'daki geliyordu. Bizans, sıkışmanın ötesin-
Selçuklu sultanına bağlı irili ufaklı de çaresizliğini bu savaşla idrak etti.
beylikler, bu bağlılıktan sıyrılıp başına Dönemin Bizans tarihçisi Pachymeres,
buyruk hareket ediyor, kimi atılımcı yapılacak hiçbir şeyolmadığını gayet
bir medeniyetin işaretlerini veriyordu. iyi anlatıyor:
Beyliklerin Anadolu'da at oynatması, "Türklere karşı direnmek ve ordular
Selçukluların iktidarının budanmış ol- sevketmek imkansızdı, zira Rum kuv-
masının sonuçlarından biriydi. Selçuk- vetleri zayıftı , çünkü yerlerini yurtları­
lu Sultanı, İran' daki İlhanlıların sultası nı kaybetmiş , sırf canlarını kurtarmak
altındaydı. Daha da önemlisi, Moğol için Rumeli'ye kaçıyorlardı. Anlaşma­
akınları Anadolu'yu tarümar etmişti. larla Türkleri Bizans tarafına döndür-
Gazileri daha da uca, ganimet akınları mek de imkansızdı, faydasızdı; çünkü
düzenlemeye zorluyor, teşvik ediyor- birbirinden ayrı gruplar halindeki
du. Durumu daha da karmaşık hale Türkler birçok başbuğa tabiydi; bir
getiren bir faktör de Anadolu'daki Mo- başbuğ adamlarına başka başbuğlar
ğol valilerinin "merkez"e isyan etmesi idaresinde yağmalara katılma izni ve-
oldu. İsyancıları bastırma çabaları riyordu; bir başbuğ Rumlarca verilen
Anadolu'yu bir kez daha kasıp kavur- bağışlara kanarsa, Türkler kendilerini
du. yağma ve başka kazançlar sağlamaya
Bu durumun doğrudan bir sonu- götüren başbuğlar arıyordu."
cu Bizans'ın sıkışmasıydı. 1302'deki Velhasıl, şartlar, her bakımdan bir
Bapheus (Koyunhisar) Savaşı bu sıkış­ açılımı dayatıyordu ve Osman Gazi de
manın belki de en kritik noktasıydı. daha sonra tarihi "değiştirecek" bir
Gaziler ilk kez bir imparatorluk ordu- atılım haline gelecek bu açılım için en
sunu altetmişti. Tabii, aynı zamanda, uygun ve talihli önderdi.
Kuruluş serüveni

Osman Gazi 'nin


savaş yolu
Kuşattığı İznik' e İstanbul' dan yardım geldiğini öğrenince,
Bizans ordusunu bertaraf etmek için Hersek'e indi. Bapheus'ta
ilk kez bir imparatorluk ordusuna karşı zafer kaz andı ve kendi
imparatorluğunun yolunu açmış oldu.
NTV Tarih, İznik'ten Hersek' e kadar Osman Gazi'nin yolunu
ve savaş alanını araştır dı.

Hersek köyünde yakın zamanda restore edilen cami ve kervansaray tarihten kal an son iz.

önemi konusundaki görüşüne hak verme- kenti olmuş bu şehir 1097'de Haçlı sefer-
13~ApJ?İ~Ç H

B
mek elde değil. Ben de bunu yaptım. leri sırasında tekrar Bizans'ın eline geçti.
ugün, İstanbul'un Anadolu İnceleme alanımız İznik ile Hersek Bilecik ve Eskişehir civarını yurt edinen
yakasının en gözde piyasa yeri arası; tam bir geçiş coğratyası. İznik, bizim Osman 1301 veya 1302'de şehri kuşattı.
olan Bağdat Caddesi, tarihte otoyol kültürümüze göre İstanbul'a uzak Bapheus savaşı da işte bu kuşatmayı kır­
İstanbul'u Bağdat a bağlayan bir yer. Ama aradaki dağları aşıp Hersek'e mak için İstanbul'dan gönderilen General
yolun başlangıcıydı. Bu yolu geldiğinizde karşınızdaki yer Gebze. Ege Mouzalon komutasındaki Bizans ordusu
geçmişteki gibi takip etme şansınız olsaydı, sahillerinden Bursa üzeri gelip Topçular ile Osmanın ordusu arasında gerçekleşti.
eski zaman anlayışıyla kısa bir sürede, diye- feribot iskelesine varır ve İzmit Körfezi'ni Tarihi kaynaklarda savaş alanı olarak
lim iki günde, son günlerin en popüler tar- feribotla geçersiniz ya, asırlar önce de gösterilen yer, Yalak-Ova. Dağlardan ge-
tışma konularından olan Bapheus (Koyun- Anadolu'dan gelen veya Anadolu'ya giden- len Yalakdere'nin İzmit Körfezi'nde oluş­
hisar) savaşının yapıldığı yere varırdınız. ler için durum aynıydı; Hersek'e varanlar turduğu yarımada. Bugünkü adı, Altınova.
27 Temmuz 1302'de vuku bulan Bap- kendilerini İstanbul'da farzediyorlardı. Yarımadanın en ucundaki Hersek Burnu
heus savaşı, Osmanlı Devleti'nin kuruluş İznik- Hersek hattına hakim olmak, ismini antik adı Kibotos olan buradaki ta-
sürecindeki en önemli mihenk taşı. Prof. Osman Gazi'nin at oynattığı kuzeybatı rihi Hersek köyünden alıyor. Burnun karşı­
Halil İnalcık, arazi araştırmalarını da kap- Anadolu'dan İstanbul'a açılan kapıyı kont- sı Gebze Dil İskelesi; aralarındaki mesafe
sayan akademik çalışmalarıyla savaş hak- rol etmek demekti. Osman Gazi, Bapheus üç bin metre. Tarih boyu körfezin bu nok-
kında gayet net bilgiler veriyor. Savaşın zaferiyle bu kapıyı ele geçirmiş oldu. tadan teknelerle aşıldığı biliniyor. Zaten
geçtiği alanları ve İznik'e kadar uzanan Savaşa giden süreç İznik'ten başlıyor. mantıklı olanı da bu.
coğrafyayı gezince İnalcık' ın bu savaşın Bir dönem Anadolu Selçuklularının baş - S avaşın cereyan ettiği muhtemel alanlar

32 NTV TARiH EYLÜL 2009


çarpık şehirleşmeden her türlü nasibini al- dan sonra, aynı günümüzün karayolu gibi, 21 Ekim 1096 da, Haçlı orduları burada
mış . Geçmişe dair hiçbir iz kalmamış. Her- tabanında Yalakdere'nin aktığı, yamaçları Türklerle ilk büyük savaşı yaptılar. Drakon
sek köyünde, lS0g'de Hersekzade Ahmet çok dik, dar bir vadiye giriyor. Antik yolun savaşı denilen bu muharebe sonucunda
Paşa'nın yaptırdığı camii ve hemen bunun buradan gittiğinin en önemli delili, vadinin Türkler aynı Bapheus'ta Osmanın yaptığı
yanında olduğunu bildiğimiz eski kervan- en daraldığı noktada tam orta yerdeki bir gibi düşmanı Hersek Burnu'ndan denize
saraydan kalan hamam ve çeşme yapıları tepenin üzerindeki Çobankale harabeleri. dökmüştü. Kısa bir süre sonra yine bu va-
son kalan tarihi izler. Hersek köylüleriyle Kale çok stratejik bir noktada. Belli diden geçen Haçlı orduları İznik'i kuşatmış
konuşunca şu anda askeri bölge olan yarı­ ki eski zamanda bu vadiden kaledekile- ve ıg Haziran 1097'de şehri Türklerden al-
madanın uç kısmında da bazı kalıntılar ol- re görünmeden geçmek mümkün değildi. mıştı. Sonraki Haçlı seferlerinde de bu gü-
duğunu öğreniyorum . Heyecansız bir alan. Kuzey yamaçtan çıkıyorum. En görülür zergahın kullanıldığını biliyoruz.
Heyecanı ancak Osmanın İznik'ten kalıntılar dört burç harabesi. Diğer alanlar Bütün bunlar çok net gösteriyor ki,
savaşa giderken izlediği yolda bulabilece- yoğun çalı örtüsüyle kaplı. Bu yırtıcı doğal bulunduğum yerler tarih boyunca birçok
ğimi, bu savaşın önemini bu şekilde daha engelleri yararak yaptığım gezinti sırasında egemen gücün kendi hükümranlığını or-
iyi kavrıyabileceğimi hissediyorum. Hedef, surların bir kısmının yoğun bitki örtüsü ta- taya koymak için yaptığı mücadelenin
bu ovayı İznik'ten ayıran Samanlı Dağları . rafından kapatıldığını fark ediyorum. Eğer kilit noktalarından biriydi. Antik yolun
Bazı haritalarda bu yükseltilerin bulunduğu temizlenirse yapının daha belirgin olarak Çobankale'nin doğusundaki vadi yama-
bölüm Naldöken Dağları diye geçiyor. Çok ortaya çıkacağını söyleyebilirim. Kalenin cından geçtiğini kısa bir soruşturmanın
önemli bir antik yolun burada olduğunu kontrolündeki bu dar geçişin tarihteki ismi ardından öğreniyorum. Bu noktada Yalak-
çağrıştıran manidar bir isim; tarih boyunca Drakon vadisiydi (şimdi Yalakdere vadisi). dere, kale ile antik yol arasında doğal bir su
çok nal dökülmüş olmalı. Antik yol, ova- Bapheus savaşından yaklaşık 200 yıl önce, hendeği oluşturuyor. Yöre insanları şu ~

NTV TARiH EYLÜL 2009 33


Kuruluş serüveni

anda asfalt yolun altında kalmış olan, 20 yıl


BİzANS' A KARŞI İLK OSMANLı ZAFERİ önceye kadar kullandıkları taş döşeli bir yol
olduğunu anlatıyor; "Bağdat Yolu" diyorlar.
Vay canına! demek bizim Bağdat Caddesi
Bapheus Savaşı'nın hikayesi buralara kadar uzanıyormuş .
• Çobankale'nin biraz yukarısında, yol
ı yolda
znik'i kuşatan
Osman, Bizans ordusunun askeri şiddetli saldırıya geçip Rumiarı kaçırdI.
olduğu haberini ald ı ğında telaşa Muhtemelen, Osmanlı tarih lerinin anlattığ ı kenarında şirin bir alabalık lokantası var.
düştü ve Konya sultanından yardım çıkarma bask ı nından sonra Bizans ordusu Tahmin edilebileceği gibi ismi Bağdat Res-
istedi. Neşri'ye göre Osman, "ıstanbul'dan toparlandı ve ertesi gün saf halinde savaştı taurant. Buranın tuvaletinin arkasında çok
bı-kı yas leşker geliyür, eğer ayrılırsavuz ama yeniidi. önemli bir yapı gösteriyorlar. Bir zamanlar
üzerimize hücum edip etraf Rumi'nin kafirleri Pachymeres'den devam: "Türkler için savaşı Yalakdere'ye bu noktadan bağlandığı çok
bize şır-gır olurlar; bu gelen kafirin sınmasına bitirmek, etrafa dağılıp hiç direnç görmeden
belli olan yan vadideki bir derenin, antik
bir çare olsa, dedi. Gaziler eyittiler: Bizim kolayca ganimet toplamaktan başka iş kal-
adamımız azd ı r, biz dah i Alaeddin-i Sani'den mamıştı. Bu da mahsulün alınma zaman ı nda
yolun altından geçmesini sağlıyan Roma
istimdM edelim, deyip fi'I-ha l Konya'ya tüm bölgede büyük kötülüklerin başlangıcı dönemi tüneli. Buraya eskiden köprü de-
adam gönderdiler. ... Sultan Alaeddin-i Sanı oldu. Köylülerin bir kısmı tutsak ediliyor, bir diklerini, ama asıl köprünün 500 m yukarı­
bu haberleri işidib ... Buyurdu ki, Sahibi n kısmı boğazlanıyor, başına geleceği erken- da olduğunu ama tamamen yıkık olduğunu
Karahisar'dan (Afyon) bir nice bin halk den anlayarak kurtuluşu bir kaleye sığınmak­ sadece taşlarını görebileceğimi anlatıyorlar.
muavenete vara lar, Sultan'a giden adam ta bulan bazıları ise fırar yolunu tutuyordu. Kır Okuduğum hiçbir kaynakta böyle bir köp-
dahi gelmedin ı stanbul'dan kafir gelip Dil'den halkı tüm aileleriyle gelip Istanbul'a s ı ğın­
rüden bahsedilmiyor. Heyecanla oraya gi-
geçmeğe başlad 1. " makta idiler. Düşman yaln ı z esirleri deği l ,
Osman, Karahisar'dan gelen destekle impa- hayvanla rı, hatta ağaçtaki meyveleri de alıp
diyorum. Tam dar vadinin bittiği noktada
rator ordusunu vurmak için ıznik'ten ayrıldı, götürüyordu. Taşınması mümkün her şeyi ga- Yalakdere'yi aşan erken Roma dönemine
dağlık araziyi (Yalakdere vadisini) geçip sahi- nimet olarak aldıkları hayvanlarla taşıyorlardı. tarihlendirilebilecek muazzam bir köprü-
le indi. Anonim'e göre, Osman'ın ordusu, "ol Bununla beraber, Izmit'ten ötedeki bölgeleri nün kalıntıları. Demek ki antik yol bura-
kafirlerin çikacak kenarda (sahilde) pusuya istilaya cesaret edemediklerinden olacak, dan Yalakdere'nin batısına geçmekteydi
girdi". Bizans ordusu Yalak-Ovas ı 'nda sahile oralara henüz yayılmadılar. Sanki kutsal ve ve muhtemelen Osman da Bapheus'a gi-
çıkmaya baş l ad ığı nda gazilerin baskınıy l a sa- dokunu l mazmış gibi, Istanbul'a yakın dış
derken bu köprüyü kullanmıştı. Derenin
vaş koptu. Neşri'ye göre, Osman "dün (gece) mahalleiere sa l dırıdan çekinip dokunmad ı l ar.
tabanında muazzam büyüklükteki yapı
bask ı n edüp basıp ba'zın kılıçtan geçirip ve Gerçekte tah ribat sadece burada değildi.
ba'zın denize gark edüp" zafer kazandı. En iyi berkitilmiş kaleler hariç ı mparator'un taşları görünüyor. Batı yamacında da kıyı
Pachymeres, savaşı biraz daha fa rklı anlatır: bulunduğu Edremit'e kadar tüm bölgeler bağlantısının çalılarla kaplanmış duvarları
Iki ordu karşı karşıya geldi. Ilkin Rumlar Türklerce yağma edildi. Daha ötede Ach- var. Buradan itibaren coğrafya açılıyor.
aceleyle saldırıya geçti. Ama ı stanbul'dan yraous (Balıkesir yakınında Akira), Kyzikos, Çok ileride İznik'le ararndaki son engel
Heteriarch Mouzalon komutasında gelen Kapıdağı, Pegai (Kara Biga) ve Lapadion olan dağ sırası görünüyor. Amacım, antik
asker ile yerel savaşçılar ve ücretli Alanlar- (Ulubat); denize yakın bölgeler tahribattan
yolun bu dağları hangi noktadan aştığını
dan oluşan Bizans ordusunda birlik yoktu. Iyi masun ka l m ışt ı. Fakat yağmalar Bursa ve
ıznik kapı l arına kadar uzanıyordu. Böylece
bulmak. Yalakdere boyunca ilerlediği belli
asker olan Alanlar, Altun-Ordu emıri Nogay'ı n
ölümü (1299) üzerine başsız kalmış; Bizans'a etraftaki tüm kırsal bölge tahrip edildi. Tah ri- olan antik yolun artık dikliklere yaklaştığı
ücretli asker olarak hizmet sunmaktaydl. bat korkunç ve önüne geçilemezdi. Her şey noktada derenin üstünde ı 7. yy'dan kalma
Alanlara bazı ayrıcalıklar tan ı nmışt ı. Bu birkaç gün içinde harabeye dönmüştü. bir Osmanlı yapısı olan Valideköprü var.
yüzden Rumlar gevşek davrand ı. Osman'ın (Halil ina/cık'tan naklen) Az ileride de Yalakdere köyü. Köprüden
batıya dönen asfalt yol Kızderbent, Ba-

34 NTV TARiH EYLÜL 2009


yındır köylerinden geçerek dağları aşıyor
ve Boyalıca köyünde İznik gölü kıyısına
iniyor ve İznik'e varıyor. Kızderbent keli-
mesindeki derbentin geçit demek olduğu­
nu bilmeme rağmen bu yolu katedince bu
güzergahın bir ana antik yololamayacağına
kanaat getiriyorum. Çünkü İznik'e yol çok
uzuyor ve su kaynakları bakımından zen-
gin değil. O eski zamanları düşünün, yol
boyunca suya ihtiyacınız olacak. Ayrıca,
tarihte bataklık olduğu bilinen göl kıyısı
boyunca çok uzun bir mesafe katetmek ge-
rekiyor. Burada olsa olsa bir bağlantı yolu
veya ara yololabilir. Öyleyse ana antik yol
Valideköprü'den sonra önümdeki dağ sır­
tını nereden aşıyordu? Dağlara bakarken
bir şeyi fark ediyorum. Yakın bir tarihte ya-
pılan bu yapı muhtemelen daha aşağıdaki
Roma köprüsü devreden çıktıktan sonra As ırl ara direnen Valide Köprü antik yol boyunca rastl anan en belirgin Osm a nlı yapısı.

kurulmuş olmalıydı. Birbirine yakın me-


safede aynı dereyi aşan iki köprü anlamsız. insanlarla muhabbet ediyorum. Her zaman yola dönme mi adeta emrediyor. Toprak yol
Bu durumda, aşağı köprü yıkıldıktan sonra olduğu gibi beni defıneci zannettikleri için bizi bütün coğrafyaya hakim bir tepenin
yukarıdan gelen antik yol Valideköprü'den çok ketum davranıyorlar. Sorduğum, aslın­ yamacına getirdiği sırada kurtarıcımın sesi
Yalakdere'yi geçiyor ve eski yolun aksi- da, basit bir soru: Buralarda bu köy yolları duyuluyor: "Tam burada dur."
ne derenin doğu kıyısından Çobankale'ye yokken katırlarla İznik'e veya Hersek'e gi- Arabadan iniyoruz , dağlar, Çamdibi,
devam ediyordu. Çok kısa bir mesafe için derken kullandığınız yol nerelerden geçi- Fulacık köyleri, Valideköprü ve hatta aşağı ­
güzergah derenin doğusuna taşınmıştı. yordu? Bunun cevabının beni antik yolun da uzaklarda Yalakdere vadisinin girişi bile
Demek ki, Valideköprü yokken dağlardan izine ulaştıracağını gayet iyi biliyorum. görünüyor. "Sen Katır Yolu'nu soruyorsun,
inen antik yol yıkık Roma köprüsüne kadar Umutsuzca Fulacık'tan tekrar aşağılara yani eski Bağdat yolunu" diyor ve teker te-
hep derenin batısındaydı. Yalakdere'ye doğru inerken yolun kenarın­ ker anlatıyor: "Yol Valideköprü'nün oradan
Bunu anlamam işimi çok kolaylaştırdı. da bir traktör römorkuna toprak dolduran sonra altımızdaki vadiye giriyormuş. Bu
Doğuya doğru dönen Yalakdere'nin ana yaşlı bir karı koca görüyorum. Durup se- mevkinin ismi Zincirli Çınarlar." Hakika-
kolunu terk ederek dimdik güneye, köy lam verdikten sonra damdan düşercesine ten vadi boyunca yukarı doğru bir zincirin
yollarından dağlara yöneldim. Sırt hattının soruyorum: "Buralarda eskiden katırların halkaları gibi sıralanmış ulu çınarlar gözü-
hemen aşağılarında birbirine yakın iki şirin kullandığı, İznik'e giden bir yol varmış; küyor. Burada eskiden iki büyük değirmen
köy var: Çamdibi ve Fulacık. Antik yol bu- nerededir?" Yalakdere köyünün Çiftlik varmış. Buradan sonra yol Manastır tepeyi
ralarda bir yerden dağları aşmalı. Tecrübem mahallesinden Ahmet Yılmaz hiç soru doğusunda bırakarak Ayvalı Boğaz mevki-
ve topografya bunu söylüyor. Umudum an- sormadan arabaya biniyor ve "İlerle" diyor. ine varıyormuş. Her yeri göstererek tek tek
tik yoldan bir iz bulmak. Köy kahvelerinde İkiyüz metre gittikten sonra soldaki toprak anlatıyor. Buradan görüldüğü kadar yo- ~

NTV TARiH EYLÜL 2009 35


Kuruluş serüveni
lun tek dik olduğu yer Zincirli Çınarlar ile
İZNİK KUŞATMASı VE BAPHEUS SAVAŞı Ayvalı Boğaz arası. Fulacık'ın hemen altın­
daki Manastır tepede eskiden bir kilisenin
olduğunu ve tehcire kadar köyde RumIarın

'Üzerümüze Türk geldi, yaşadığını söylüyor. Yol Ayvalı Boğaz'dan


sonra Fulacık ve Çamdibi arasındaki böl-
geden dağları aşarmış. çoğu yeri taş döşe­
bizi zebôn itdi' me olan yolun kullanılmaya kullanılmaya
kaybolmuş, orman yolları açılırken birçok
bölümü tahrip edilmiş. Eskiden her kış çı­
G feth itdi. Anda gelüp ızn i k' i hisar itdi
eıü p Köpri hisar'ın yagmayile alup zebOn itdi, oglumızla kızımızla esir iderler,
veyahud açlıkdan k ı rıluruz, eğer bize derman kışında bütün çevre köylüler toplanıp ime-
(kuşattı). ıznik ol zamanda gayet itmezsenüz" didiler. ( ... ) Istanbul tekvurı bu ce usulü yolun bakımını yaparmış. İznik'ten
sarp ve mu'teber ve galebe şehir idi. Dört hale vakıf aldı, hayli gemiler cem idüp içine yüklü yola çıkan katırlar bu yolu izleyerek
yanı sazlık ve bataklık idi. Şöyle kim, adam çok leşker koyup göndürdüler kim varalar
8-9 saatte Hersek'e ulaşıyormuş .
yöresine varımaz idi. Hem içinde adam gazileri ıznik üzerinden ayıralar. Hem bir
galabalık idi. Şöyle rivayet iderler kim, dört i'timad itdüği ademin bile göndürdi. Ge-
Ertesi gün antik yoldan bir iz bulma
kapusı var idi. Her kap ı sından bin alaca atlu milere girüp azm idüp gitdiler kim varalar umuduyla bahsedilen yerlere gittim. Belli
kafir çıkardı. Girü kalan renkli atı ana göre Yalak ovasına çıkalar, andan ıznik üzerine belirsiz bazı izlere rastlasam da net dehl-
kıyas itgil, nice galebe şehir idi. OL vakit kim varalar, gazileri gafilin basalar. Bunlar bu lere ulaşamadım. Doğa ve insanlar burala-
gaziler iyüyidi. Her biri bir ejderhayidi eğer yana bu kavli itdükle, meğer ki gazilerün dahi ra acımasız davranmış. Ayvalı Boğaz'dan
adam başına bin kafir gelse yüz döndürmez- bu casOsl var idi. Kafir leşkerine gönderüp yukarıyı araştırmaya karar verdim. Şansım
lerdi. ( ... ) Gelüp ı zn i k'ün dayiresin yagma nireye çıdacağın haber alup bilüp can atup
yüksek olabilirdi, çünkü orman örtüsünün
itdiler. Kafirleri nice kez ç ı kd ı lar, uğraşdılar. geldi. Gazilere haber itdi. Andan gaziler dahi
Hak te'ala gazilere fursat virüp kafirleri yüritüp geldiler, ol kafırleri çıkacak kenarda
bitip çayırların başladığı yerlerdi. Sonunda
sıyup hisara kayd ı lar. Gördiler kim ceng pusuya girüp pinhan olup durdılar. Kafirleri Fulacık köylüleri insafa gelip aşıt noktası­
ile alınmaz; dört yanı su. Hiç kat ına adam dahi gemilerden sürüp varup ol Ya lak ova- na yakın bölümlerde yolun belirgin olduğu
varımazdı. Vardılar Yenişeh ir'den yana olan sında ol kenara iskele urup bir gice çıkmaga yerleri gösterdiler. Taş döşemeler kapan-
tag dıvarında bir havale kal'a yaptılar. OL başladılar, kara yire döküldiler. Herbiri atların mıştı ama şüphe götürmez şekilde antik
kal'anun içinde adamlar kadılar. (... ) Andan ve esbabların çıkarmaga çalışurken gaziler yolun üstündeydim.
sonra kafirler zebOn olup hisarda oturdılar. dahi gafilin Allaha sıgınup tekbir getürüp
Çamdibi köyünden İsmail Cambaz da
Gaziler dahi daima seğirdip içeriden adam cümle yagmaya hamle idüp at salup kafırler
aşıt noktasının öbür tarafında, Yanık De-
çıkartmaz aldılar. Taşrada n dahi kimse üstüne koyu lup kılıc urdılar. Hemandem
gelimez aldı. Bir nice zaman bu hal ile kalup kafırleri birbirine katdılar. Şöyle kırdılar kim
ğirmen mevkiinde taş döşemelerin hala
oturdılar. Akıbet kafirler bir gün fursat bulup vasfın ı bir Allah bilür. Denize dökilüp gark al- göründüğünü, beni oraya götürebileceğini
Istanbul tekvurına adam gönderüp hallerin dılar ki başında devleti olan gemiye girebiidi. söyledi. Az sonra döşemelerin sadece ke-
arz eylediler. "Üzerümüze Türk geldi, bizi Muhassal-kelam, kafirün çogı helak aldı. narlarının kaldığı yoldaydım. Buralarda
zebOn itdi, taşra çıkartmaz aldı, aciz ka ld ı k. dikkatimi en çok çeken, suyun bolluğu
Eger bize dermanun varise eyle, yohsa bizi Anonim Tevarih-i AI-i Osman
oldu. Her tarafta çeşme var. Kervanlar ve
insanlar için bulunmaz bir nimet.
Antik yol buradan devamla Yörükler
köyünden geçip Hamidiye köyü yol ay-
rımındaki eski mezarlığın oradan yamaç
boyu ağır ağır ovaya inmekte, göl kıyısın­
daki Çakırca köyünün üstünden İznik'e
varmaktaydı. Şehre girmeden önce yo-
lun varlığını en iyi gösteren ise İmparator
Justinianus döneminde yapılmış Roma
köprüsü; Karasu'yu aşmak için yapılmış.
Taşkınlar sonucu ırmak yatağı değişince
köprünün altı susuz kalmış .
İşte bu güzergah Osmanın Bapheus
savaşına giderken kullandığı yoldu. İznik'i
ordusuyla terkeden Osmanın dağlara tır­
manıp tam aşıt noktasında neler düşün­
düğünü anlayabilmek için buranın hemen
yanındaki, biraz daha yüksek bir tepeye
çıkıyorum . Bir tarafta İznik gölü, öbürün-
de uzaklarda Gebze kıyıları görünüyor.
Dağlardan aşağı her geçen metrede artan
bir ivmenin verdiği hırsla düşmana ilerle-
yen atlıları sanki aşağılarda görüyorum. Bu
savaşçıların artık önünün kesilemeyeceği
duygusu içimi kaplıyor. •

36 NTV TARiH EYLÜL 2009


GAZAYOLU

DUbuınu

Koyunhisar: İznik'ten gelen yolu kapatan kale


(bugün Çobankale). Yalak Ovası'ndaki savaştan
önce Bizans kuvvetleriyle Osman'ın öncü keşif
kuvvetleri burada çarpıştı. Pachymeres 'e göre,
"Yüz kadar Türk kuvveti aniden Telemaia'da
(Koyunmsar kalesi) gece baskını yaptı. Ganimetle
kaçarken Rum askeri peşine düştü, bir tepeye çıkan
Türkler kendilerini oklanyla savundu."

Draz Ali: Osman İznik'i kuşattı


ama alamadı. Bunun üzerine,
açlıkla teslim olmaya zorlamak için
şehri ablukaya aldı ve giriş çıkışlan
önlemek için de "Yenişehir' den
"""""" Osman Gazi'nin yana olan dağ" yamacında bir
kullandığı antik yol "havale" kulesi yaptırıp içine Taz
= Günümüz Köy Yolları (Draz-ı Uzun) Ali kumandasında
ufak bir kuvvet yerleştirdi. "Gaziler
• Antik yolun izleri daima segiıdüp (akın yapıp)
içerüden adem çıkartmaz oldular."
Kuleden bugün iz yok, ama Halil
İnalcık, Dıaz Ali köyündeki Dmz
.~--_. __.
Ali pınarını tespit etti.
_-~ .. _..............._.. _. NTV TARiH EYLÜL 2009 37
Kuruluş serüveni

Söğüt'te doğdu,
Koyunhisar'da parladı
CEMAL KAFADAR hatta uzun vadede mukadderdi. Dande-
Osmanlı Devleti ne zaman, nekan Savaşı'nda vurduğunu deviren ama

B ir zamanlar devlet, zuhur ettikten


sonra, yükselip alçalan, parlayıp sö-
nen, artan eksilen bir şeydi. Yazılı
nerede kuruldu sorusunun
kesin bir cevabı yok. Çünkü
bir batında kurulmadı, kritik
sonunda, devleti parlamakta olan Selçuklu-
ların karşısında hezimete uğrayan Gazneli
Sultan Mesud'a, "bir kişi ki darb-i desti bu
bir karar ya da metinle bağımsızlık ilanı, vechile ola, hezimet olmak nedendir?" diye
bunun uluslararası kuruluşlar tarafından dönüm noktalarından geçerek sorarlar. Bahtsız sultanın, "hüner budur ki
kabulü gibi modern mekanizmaların ol- usul usul inşa edildi. Bu gördün; amma devlet yoktur, elden ne ge-
madığı ya da yeterince formelleşmediği bir lir?" cevabında geçen devlet, işte o devlettir;
dünyadan söz ediyoruz. O dünyada devlet-
yüzden Osmanlı yayılması, bürokrasi vs. değil.
lerin oluşum ve çözülmesi meselelerinin, benzerlerinden farklı bir boyut Anadolu göçer toplumunun siyasi tec-
kurulmak ve kaldırılmak gibi zaman için- taşır: yavaş ve metodik. Altı rübesinin en özlü hikmetlerinden biri şu
de sabit noktalardan hareketle anlaşılması, dörtlükte yatar: Ekme bağ bağlanırsın,
yüzyıl yaşamış olmasını da
çoğu zaman, mümkün değildir. ekme ekin eğlenirsin, çek deveyi güt ko-
Türklerin ve birtakım başka kavimlerin buna borçludur. yunu, bir gün olur beğlenirsin . Hüküm
kadim siyasi geleneklerinde, bugünkü anla- sürenler katına çıkma sevdasına düşen bi-
mında bir devlet sahibi olması için, o yola soyunun çok da matah olmadığı söyleni- rinin, diyelim Ertuğrul oğlu Osmanın, bu
girmiş olan siyasi iradenin eski anlamında yordu. Beylikler arasında cereyan eden bu hevesle ortaya çıkması, yani hurucu, eline
devleti olması gerekirdi. Yani, kazandığı rekabette bizim taraf olmamız gerekmez, bir fırsat düşmesi meselesidir ama devlet
askeri ve diğer başarılarla kut!karizma sa- ama bu kaynaklara yansıyan siyaset söyle- sahibi olması, hele hele hem kutlu hem
hibi olduğu, kendisine Tanrı'nın devlet ih- mine yakından bakarak, beylikler dönemi de tebası ve idari örgütü olan bağımsız bir
san ettiği yönünde bir kanaat oluşması ve Anadolusu'nda "devlet"ten ne anlaşıldığına yapılanmanın başı olması, ancak bir süreç
belirli çevrelerde kabul görmesi gerekirdi. dair önemli ipuçları elde edebiliriz. olarak anlaşılabilir. Devletinin "artıp" belli
Anadolu Türkçesinin bir nesir dili ola- bir kıvama gelmesi de diyebiliriz.
rak serpildiği 15. yüzyılda, o coğrafyada ni- Devlet kıvama gelince Bu sürecin ilk aşaması, "padişahlık fur-
cedir Türkçe anlatılan destanlar, menkıbe­ Bu yazı çerçevesinde, bir örnekle, Yazıcıza­ satı gözedecek" irade ve tasavvur, Söğüt'te
ler ve tarih öyküleri bir bir yazıya geçerken de Ali'nin Selçuklu Devleti'nin zuhuru ile ortaya çıkmış olsa gerek. 1280 ve 90'larda
[Danişmendname (belki daha 14. yy'da) , ilgili yazdıklarının kısa bir özetini vermek- Söğüt merkezli bu aşiretin, siyasi anlamda
Battafname, Dede Korkut Kitabı, Saftuk- le yetineceğim. "Çokluklarından ve otlak faal olduğu, bir cihan devleti yaratan siyasi
name, Hacı Bektaş Vefi Vefayetnamesi, farklı yerlerinin darlığından Türkistan'ı koyup maceranın burada başladığı muhakkak. Za-
Tevarih-i Af- i Osman'lar, vb.] eser verenler Maveraünnehr'e" gelen Selçuklular, bir süre ten Osmanlı hanedanı, sonraki kuşaklarda
arasında Yazıcıoğlu Ali'nin özel bir yeri sonra oraların hakimi Gazneliler ile ger- kendi kuruluş hikayesinin izlerini sürdü-
vardır. Kendisi, Sultan II. Murad devrinde, ginlik yaşamaya başlarlar. Göç sürecinde ğünde, bakışlarını hep Söğüt'e çevirmiştir.
İbn Bibl'nin (13. yy) Selçuk tarihini Türk- çeşitli boyları örgütleyerek iyice güçlenen Çelebi Mehmed'den II. Abdülhamid'e,
çeye çevirirken geniş eklemeler yapmış, Selçuklular, "hod padişahlık talebine fursat mütevazı olsa da anlamlı imar, tamir ve va-
Osmanoğulları dahil değişik beyliklerin isterlerdi ve huruc etmeğe bahane gözedür- kıf faaliyetleriyle Söğüt'e "kurucu ataların
siyaset kültürünün duyarlık ve gerilimleri- ler idi". Önce bir talep, yani bir siyasi iddia yurdu" muamelesi yapmıştır.
ne ışık tutacak son derece önemli örnekler ve irade, sonra da maddi ve siyasi şartların İyi ama Söğüt'te kendini ortaya koy-
sunmuştur. Bu çerçevede, unutulmaya yüz izin vermesi, yani huruc etmek için bir fır­ maya başlayan bu irade, hangi noktada res-
tuttuğunu iddia ettiği Oğuz geleneklerine sat, gerekiyordu. Gazneli ordusunun Ma- miyet kazanmıştır? Biraz farklı ama en az
özel bir yer ayırmış, mesela Osmanlılar'ın zenderan seferinden zayıf dönmesini fırsat o kadar önemli bir soru da, Osmanlıların
Kayı boyundan geldiğini, dolayısıyla, bilerek harekete geçen "Selçukllerin devleti devletinin hangi noktada bağımsız olduğu.
"Oğuz'un kalan hanları uruğundan ... ulu günden güne artmakta olup kuvvet tutardı". Bu sorulara, bugün için, hele bu yazının sı­
asıllı" oldukları iddiasını ortaya atmıştır. Yazıcızade ve çağdaşlarının çok iyi anladığı nırları içinde, cevap vermek mümkün değil.
Buna karşılık, rakip beylikler adına yazılan üzere, bunu ölçecek bir alet yoktu elbette, İslami geleneklere göre egemenliğin ölçütü
bazı eserlerde ve Anadolu beyliklerinin tü- ama devlet denilen ve birisi için yükselir- olan, "kendi adına hutbe okutmak ve sikke
münü kendilerine tabi vassal'ler olarak gö- ken birisi için alçalan şeyin, alçaldıktan basmak" Osmanlılara ne zaman nasib ol-
ren Timurlular arasında, Osmanoğullarının sonra bir noktada yok olması muhtemel, muştur? Osmanlı rivayetlerine uyarak, ilk

38 NTV TARiH EYLÜL 2009


Bey'in namının yürümesi açısından önemli
KURULUŞ FETİHLERİ bir "ilk" olarak anlatılır mesela.
Buna benzer adımların atıldığına
İstanbul emin olsak da elimizdeki bilgiler rivayet
düzeyindedir, anlamlarını ve hangi tarih-
te gerçekleştikleri dahil tüm ayrıntıları­
nı tartışabiliriz. Ama Koyunhisar savaşı
Pelekanon İzmit
farklıdır. İnalcık' ın haklı olarak üstünde
1329 1337

- • durduğu gibi, Osmanlı tarihinde yerini ve


tarihini kesinlikle tespit edebildiğimiz ilk
olayolmanın yanısıra Bizans imparator-
luk güçlerine karşı kazanıldığı bilinen ilk
zaferdir. İnalcık' a göre, "bu zafer, Osman' ı
bölgede karizmatik bir bey durumuna yük-
seltmiştir" . Yani, devlet kavramını eski an-
lamında kullanarak, "Osmanlıların devleti

-
KöprühlSar
(Yalova'nın) Koyunhisarı'nda parladı" der-
sek, hem modernite öncesinde devletlerin
ortaya çıkışına dair önemli bir hakikati kav-
Yenişebir
Bursa
1326 '" 1299
_
Yarhisar -
1302 ramış olacağız hem de, sanırım, "Söğüt'te
mi kutlasak, Koyunhisar'da mı?" gibi gerek-
siz bir tartışmaya girmemiş olacağız. Her
halükarda, Koyunhisar'ın öneminin anla-
şılmış olması büyük bir kazançtır.
Ama Koyunhisar'da bir devlet kurul-
muş muydu, bilemiyorum. Söğüt'te baş­
Söğüt

Bomyük - layan ve Gelibolu'nun, hatta Edirne'nin


fethine uzanan yarım yüzyılı aşkın bir ya-

- Karacabisar
Eskişehir


yılma ve kurumlaşma hikayesinin tümüne
Osmanlı Devleti' nin bünyad edilişinin aşa­
maları olarak bakmak belki de en doğrusu­
1288 _ dur. Bu işi ta Gelibolu'ya kadar uzatmamı
fazla bulabilirsiniz ama, beylikler ara - ~

hutbenin Karacahisar'da (1288?) okundu- na basıldığı için, olsa olsa Osman Bey'in
ğu kabul edilebilir mi? bağımlılığına delil olurdu. "Osman bin Er-
Son yıllarda kuruluş dönemini, hem tuğrul" yazılı iki sikke ise maalesef tarihsiz
yazılı kaynakları tekrar tekrar, ince ince ve (ya da tarih belirten kısımları okunamıyor).
karşılaştırmalı okuyarak, hem topografik Kesinlikle ve tarihlendirerek Osmanlı di-
çalışmalarla erken Osmanlı coğrafYasını yebileceğimiz Orhan Bey'e ait Bursa dar-
tarayarak, tüm ayrıntılarıyla incelemek gibi bı 1326-27 sikkesi için "Osmanlılar'ın ilk
müthiş bir bilimsel projenin peşine düşen bağımsız sikkesi" sonucuna varamıyoruz,
ve bilindiği sanılan birçok konuda yepyeni çünkü daha öncelere ait bilmediğimiz sik-
yorumlarla bizleri aydınlatan Halil İnalcık, keler olabilir. Yerin altı, nümizmatikten öte
Karacahisar'da hutbe okunması rivayetini çeşitli arkeolojik bulgularla, birçok soruya
de haklı nedenlere dayanarak sorgular. Os- cevap vermemizi sağlayacaktır, ama ileride.
manlı tarih yazıcılığının hutbe gibi önemli Devlet olma yolunda bir diğer önemli
bir konuyu bu şehirle özdeşleştirmiş olma- adım, Osman Bey'in, ne kadar küçük öl-
sı üzerine yine de düşünmeye değer, ama çekli olursa olsun, siyası diyebileceğimiz
"Karacahisar hutbesi"ni tarihselliği kesin- ittifaklar içine girmesidir. Komşusu Köse
leşmiş olgular arasında sayamayız. Mihal ile başlattığı "siyası ittifakın", babası N ereden nereye
Ya ilk sikke? Rudi Paul Lindner'in, Ertuğrul Bey kuşağından bir kolonizatö- Samsa Çavuş'un yatın, Mudurnu ile Göynük
Kütahya'da bulunan 1299 yılına ait bir rün, yani Mudurnu vilayetine yerleşip "ora- aras ında kendi adını taşıyan ufacıkbir
grup sikke arasında bir tanesinin darb ye- nın kafirleriyle iyi geçinen" Samsa Çavuş'un köydedir. "O s manlı Devleti'nin kuruluşu"
dediğimiz hikayenin mütevaz ılığı ile sonradan
rini "Söğüd" okuma önerisi (ben emin de- katılımıyla genişlemesi ve Sakarya suyu-
ortaya çıkan cihan devletinin debdebesi
ğilim, Lindner de sadece öneriyor zaten) nun ötesine taşarak birlikte sefer edenlere ara s ınd a ki farkı anlamak isteyenler için
kabul edilse dahi, bu sikke Gazan Han adı- bol mal ve ganimet kazandırması, Osman hayret ve ibret kaynağıdır.

NTV TARiH EYLÜL 2009 39


Kuruluş serüveni

sında bir beylikten değil de, bir devletten


söz ediyorsak, bildiğimiz Osmanlı Devleti
"berreyn ve bahreyn (iki kıta ve iki deniz)"
devletidir, Rumeli'siz düşünülemez. Ancak
Gelibolu'nun fethiyle, Osmanlı Devleti'nin
bütün temel taşları yerini bulmuş sayılır.
Osmanlı Devleti'nin yayılmasının, ben-
zerlerinden farklı ve çok önemli bir boyutu
vardır. Osmanlı hakimiyetinin genişleme­
si, karşılaştırılabilecek örnekler arasında en
:yavaş ve metodik olanıdır. Mesela, Büyük
ıskender'in tek ve kısa bir ömre sığdırdığı
ya da Cengiz Han'ın ve ardından gelen iki-
üç kuşak boyunca soyunun gerçekleştirdiği
fetihlerin yanında Osmanlıların devletinin
yayılmasına hızlı diyemeyiz. Sonuç olarak,
Osmanlı Devleti çok geniş topraklara sahip
olmuştur, ama o noktaya ulaşması on kuşak
ve iki buçuk yüzyıl almıştır. Bu, Osmanlıla­
rın beceriksizliğine ya da işi ağırdan aldık­
larına değil, tam tersine sebatına, istikrarına
ve fatih olmak kadar devletli olmaya önem
verdiklerine işaret eder. Nitekim, metodik
davranışın semeresini görmüş, şairlerin "şu
dünyanın saltanatı~ göz açıp kapayıncaya
kadar" demek için ıskender'i örnek verdiği
bir dünyada, kendi devletlerini birkaç yüz-
yıl yaşatmayı becermişlerdir.
KaygusuzAbdal' ın kastı bu değildir ama
onun "kaplu kaplu bağalar i kanatlanmış
uçmağa" deyişi, sanki Osmanlı Devleti'nin,
yüzeysel bir bakışla çelişkili gibi görünen
yayılma temposunu tasvir etmek için söy-
lenmiş gibidir: hem ağır, sabırlı ve hesaplı
hem kanatlanmış gibi. Osmanlı fütuhatı,
1370'lerden sonra bir buçuk yüzyıl boyun-
ca, Boğazların ve Marmara Denizi'nin iki
. Osman Bey ve yakın çevresi.

Inalcık'ın yolculuğu
yanında, giderek açılan iki kanat gibi şaş­
maz bir simetriyle ilerlemiştir.
Kısacası, "Osmanlı Devleti nerede ve
ne zaman kuruldu?" sorusunun kısa ve
27 Temmuz'da Yalova'da Prof.
Dr. Halil İnalcık'ın katkılarıyla
Mihai Maxim, Slavka Draganova gibi
eleküstü yabancı uzmanlar çalışma­
Yalova ve Bilkent üniversitelerinin ları zenginleştirirken , adlarını tek tek
kestirme bir cevabı yoktur. Olmasın za-
ortaklaşa düzenlediği "O smanlı saymaya yerimizin müsait olmadığı
ten. Osmanlıların devleti Söğüt'te doğdu,
Koyunhisar'da parladı, Bursa'da kendine
Devleti'nin Kuruluş Tarihi" sempoz- bilimadamlarımız özenli bildiriler-

payitaht buldu, İznik'te mektep- medreseli


yumuna davet üzerine biz de katıl­ le vaktimizin boşa geçmemesini
dık. 26 Temmuz'da İnalcık'ın aktif sağladılar. Çalışmalara ev sahipliği
oldu, Gelibolu'da Doğu Roma'nın yerine
önderliğinde bir de arazi çalışması yapan Yalova'nın konukseverliğini
geçecek mecraya döküldü ... İstenirse, bun-
yapıldı ve Hersek Dili ile Koyunhisar ve özellikle gayretlerini esirgemeyen
ların her biri Osmanlı Devleti'nin kurulu-
arasındaki görrneğe değer objeler pml pırıl gençleri de övgüyle anmak
şunun köşetaşları olarak tek tek kutlanabilir.
tanıtıldı . Sempozyuma katılım nicelik hakşinaslık olur sadece.
Belki de en iyisi, tek noktaya kilitlenen bir
ve nitelik bakımından olağanüstü, İnalcık Hoca kendince son derece
kuruluş tartışması yerine, Halil İnalcık'ın
salonda 25 üniversite rektörünün haklı sebeplerle görüşlerini yazılı ver-
tesbitlerinden hareket ederek, bir kuruluş
bulunması dikkate değerdi. İnalcık'ın rnek istedi. O bakımdan Hoca'nın ta-
güzergahının çizilmesidir. Söğüt, Harman-
tam 48 dakika ayakta anlattığı dersi rihe düştüğü bu dipnotlarını en ufak
kaya, Karacahisar, ~amsaçavuş, Yenişehir,
genç öğrenciler gibi dinledik. "Mes- bir redaksiyonel müdahale olmadan
Koyunhisar, Bursa, Iznik, Gelibolu ... gibi
lekdaşlarım beni okumuyorlar!" yayınlıyoruz.
noktaları biraraya getirecek bu güzergah,
yakınması ise hala yankılanıyor. He-
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu anlamak
ath Lowry, J.L.Bacque-Grammont, Derya Tulga
ve araştırmak isteyenler için eşsiz bir zevk,
ilham ve bilgi kaynağı olacaktır. •

40 NTV TARiH EYLÜL 2009


Prof. Dr. Halil İnalcık, NTV Tarih'in sorularını cevapladı

'1302 Bapheus zaferi,


hanedanın başlangıcıdır'
· Sünnilik, Orhan zamanında
sünni ulema tarafından,
devletin dini politikası olarak
benimsenmiştir.
• Osman ailesinin Kayı
gruplarından çıkmış olduğuna
dair kesin bir kanıt yoktur.
• Osman İznik'i kuşattığında
talihliydi. Çünkü Anadolu'da
İlhanlı valileri merkeze karşı
isyan halindeydiler.
· Popüler bilgilerle tarihi Kayı'nın amblemi
gerçekleri birbirine Fatih'in babası ii. Murad'a ait mangır. Mangırın bir yüzü nde (solda) stilize ed ilmiş "Çifte
Murad" yazısının a ltın da, Kayı boyunun amblem i var. Diğer yüzde (sağda) ise, bir motif
karıştıranlara bilimsel eserleri
altında, mangırın darpedildiği şehir yer alıyor: Bursa. Osmanlı sikkeleri arasında Kayı'nın
okumalarını tavsiye ederim. ambleminin yer aldığı tek örnek budur.

Ünlüçalışmanıma Osmanlı Klasik çağı'nın lamsız olduğunu öne sürerler. menler arasında Alevilik bu yaşam ve inanç
başlangıcını 1300 olarak vermişken şimdi Evet, Osman'ın bölgede geniş fetihleri, esaslarının devam ettiğini gösterir. Osmanlı
bunu neden 1302'ye kaydırdığınızı sorarlar. bir hanedan kurucusu durumuna yükselme- merkezi devleti teşekkül edince, bu göçebe-
Klasik çağ kitabımda başlangıcı 1300 si, Batı Anadolu'da kurulan Aydın, Saruhan lere karşı baskı politikasına başlamıştır. Baş­
olarak almışım. Aradan 40 sene geçti. Ta- beylikleri gibi bir beyliğin başına geçmesi, lıca sebebi de bu TUrkmenlerin isna-aşeriye
bii yeni araştırmalarım olmuştur. l299'da tarihçinin tespit etmesi gereken önemli bir doktrinini yayan Şah İsmail'e tabi olmaları­
Osman Gazi ilk kez merkezini Yenişehir'e vakıadır. İşte ben bir tarihçi olarak, bu koşul­ dır. Bütün bu bilgiler tarafımdan ve başkala­
getirerek Bizans devleti ile hemhudut olmuş ların Bapheus zaferinden sonra gerçekleşti­ rı tarafından uzun uzadıya yazılmış, çizilmiş
ve 30 km. ileride, Bizans'ın büyük zengin ğini tespit ettim ve yazılarımda belirttim. O tarihi gerçeklerdir. Ben bu soruları şimdi
şehri İznik'e ve etrafına akınlara başlamış­ zamanlarda TUrkiye Cumhuriyeti'nin ilan ortaya çıkaran kimselerirı, mevcut literatü-
tır. Bunu Aşıkpaşazade ve onu tekrarlayan tarihi gibi resmi bir tarihten söz edilemez. rü okumadıkları kanaatindeyim. Sünnilik,
Neşri'de ve bu ikisini kaynak alan ıbn Ke- Bir diğerleri Osmanlı Devleti'nirı ku- Orhan zamanında beylik idaresinin başına
mal, İdris vb. tarihlerde görüyoruz. İznik ruluş devrinde sünni olduğuna dair hiçbir geçen sünni ulema tarafından, devletin dini
muhasarası bu akınlar sonunda BOl'de kanıt olmadığında hemfikirdir. politikası olarak benimsenmiştir.
veya 1302'de başlamış olabilir. İzniklilerin Osman Gazi'nin akınlarına TUrkmen- NTV'de İlber Ortaylı ve Heath
imparatora başvuruları bu iki tarih arasında lerden bir grup savaşçı olarak katılmıştır. Lowry'nirı de katıldığı tartışmada ben
olmalı. Pachymeres'in açıkca bildirdiği gibi Bunlar kızıl-börk giyerek, aşiretin diğer bi- Osmanlılar içinde Kayılar bulunduğu gibi
İznikhler yardım gelmezse teslim olacağız, reylerinden farklılaşıyordu. Bunlara gazi de- diğer boylardan, hatta etnik gruplardan
diyor. Aynı şeyi biz Tevarih-i Ali Osman'da niyordu. Bunlar gaza ve ganimetle yaşamla­ katılmaların normal olduğunu söyledim.
buluyoruz. (Lütfen benim İznik kitabında rını sürdürüyordu. Aşiret mensupları, bütün Bu Germenlerde de böyledir, başka göçen
çıkan makalemi okuyunuz). İmparatorun TUrkmen toplumlarında gördüğümüz gibi kavimlerde de. Birileri sİzİ yanlış anlamakta
Muzalon kumandasında İstanbul'dan İznik'i heteredoks dervişlerin, babaların dini nü- ısrar ettiğinden bir açıklamanız faydalı olur.
kıırtarmak için gönderdiği ordu ve bu ordu- fuzu altında idiler. Bunların dini görüşünde Yine şikayet edeceğim; yazdıklarımı
nun Yalak-ovada yenilgisi 1302 tarihindedir. sünnilikten söz edilemez. Bunlar Pir Sultan okumadan sual ve tenkitler ortaya çıkıyor.
Demek ki benim için bir kaydırma ya da Abdal' ın TUrkmenleri gibi sufıyane görüş­ Ortaylı'nın televizyon programında tartı­
yanlış tarih tespiti sözkonusu olamaz. lere sahip, Abdalan denilen Kalenderi der- şılan konulardan birisi, Osmanlı ailesinin
Bir başkaları da Osmanlı Devleti'nirı vişlerin nüfuzu altında idiler. Daha sonraki TUrkmen Kayı boyuna mensup olup olma-
kııruluşuna illa bir kesin tarih vermenirı an- yüzyıllarda yarı göçebe yaşam süren Tı.irk- dığı problemidir. Bu konu 70-80 senedir ~

NTV TARiH EYLÜL 2009 41


Osman Gazi 1301'de iznik'e geldiğinde, o dönemde etrafı bataklık olan şehre benzer bir açıdan bakmıştı.

çeşitlibilimsel makalelere konu olmuş, Fuat man ailesinin bu Kayı gruplarından çıkmış şından sonra Anadolu'da Bizans devleti ile
Köprü1ü, Z. V. Togan ve özellikle Türkmen olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur. F. Sü- Selçuklular arasında bir denge kurulmuştur.
tarihinin baş araştırıcısı F. Sümer tarafından mer, bu iddia gerçek de olabilir, diyor. Be- Fakat Anadolu'da Trabzon İmparatorluğu,
ele alınmış ve tartışılmıştır. Bu literatürden nim son yazılarımda ele aldığım konu ise Bizans ve Kilikya'da Ermeni krallığına karşı
tamamen habersiz olunmasını hayrede kar- bambaşka bir konudur. II. Murad zama- hududarda devamlı gaza akınları devam et-
şılıyorum. Demek ki, bizde ciddi yazıları nında Timur oğullarının Osmanlı Devleti mekteydi. Bizans tarafindan bizim gazilere
okuma geleneği kalmamış. Bu bilim adam- üzerinde egemenlik iddialarına karşı, Os- benzeyen bir askeri organizasyon, akritai,
larının görüşü son kez, F. Sümer tarafindan man Gazi'nin Oğuz Han'ın torunu Kayı savaşmaktaydı. Selçuklu Devleti iyi müna-
şöyle bir formülle sonuçlandırılmıştır: Evet, Han neslinden geldiği tezi, Yazıcızade Ali sebederi devam ettirdiği halde, uc (hudut)
....:
Osman Gazi'nin faaliyet bölgesinde Kayı tarafindan ortaya atılmış ve Osmanlı hane- bölgelerinde bu özel savaş sürüp gitmektey-
en
en boyundan gruplara rasdanmıştır. Ama Os- danı tarafindan resmi bir kabul görmüştür. di. Uc denilen bölgelerde daha çok savaşçı
Bundan önce bu iddiaya dair, bu iddiayı göçer evlerden ibaret Türkmenler faaliyet-
destekleyecek çağdaş bir kanıt elimize teydiler. Selçuk devletinin bu udarı organi-
geçmedi. Osmanlı hanedanının Kayı ze etmek için Kastamoni, Karahisar, Erme-
boyundan geldiği iddiası ile Oğuz nak gibi uc şehirlerinde sultanın tayin ettiği
Han neslinden geldiği iddiası bir- emir-ül Ümera'lar mevcut idi. Bu emir-ül
birinden tamarniyle ayrı tarihi id- ümeralar Selçuk devletinde önemli mevki
dialardır. Osmanlı hanedam Fatih, sahibi olarak, devlet politikasında önemli
II. Bayezid dönemlerinde hanedamn roller oynamışlardır. Bunu İbn Bibi Selçuk
Oğuz Han neslinden geldiği teorisini bir tarihinden öğreniyoruz. Kastamoni'deki
devlet siyaseti olarak benimsemiştir. Bu emir-ül ümera veya başka unvanı ile sipeh-
konuyu bundan belki 25-30 sene önce salar, Hüsameddin Çoban idi. Ankara'daki
Milli Eğitim İslam Ansiklopedistnde sipehsalar Kızılbey idi. Bu uelardaki emir-ül
II. Murad maddesinde açıklamıştım. ümeralar bu makamı babadan oğula ellerin-
Demek ki yine aynı noktaya geliyo- de tutmakta idiler. Çok sonraları Osman-
ruz. Sayın okuyucular, lütfen bazı iddi- lılarda Evrenosoğulları, Mihaloğulları aynı
alara kalkışmadan önce mevcut litera- rolü oynayacaklar, akıncı beyliğini babadan
türü okuyunuz. oğula ellerinde tutacaklardır.
Aynı programda öne sürdüğüm Eserini 130Tye kadar getiren, Bizanslı
gibi Selçuklularda İstanbul viz- tarihçi Pachymeres, Osman Gazi'nin Kas-
yonu kalmadığı, Bizans'la modus tamoni emir-ül ümeraları Çobanoğulları'na
vivendi'nin onlara yettiği, Osmanlılar­ tabi bir uc gazisi olduğunu kaydeder. Bu
da ise bunun maddi ve manevi ola- Kastamoni Çobanoğulları, Selçuklu sultam
rak Bapheus savaşıyla başladığı ve İlhanlı hakanları ile ters düştükleri za-
görüşüne katılır mısınız? man, Kastamoni uc beyliği bertaraf edildi.
Evet, Komnenler ile Yine çağdaş Pachymeres'in belirttiği üzere,
Bizans sahil bölgeleri- Çobanoğullarından ayrılan gaziler, Osman
ni geri aldığı zaman, Gazi'nin bayrağı altına geçtiler. Bu bilgi,
özellikle Myriokep- çağdaş bir Bizans kaynağı tarafindan veri-
halon (1176) sava- len tarihi bir kayıttır. Osman Gazi, bu uc
BiZANS'TAN BiR BAKıŞ:
PACHYMERES ANLATıYOR

'Vahşi
özgüvenleriyle
her şeyi ele
geçiriyorlardı'

D kötüleşiyo rdu . Öyle ki, imparatora


oğ u 'nun durumu gittikçe

her gün başka bir haber geliyor,


kötülerini beterleri izliyordu. Bu içinde
yaşadığ ı mız durumu her gün tekrardan
izliyorduk. Bu durumun içinde yaşamış
veya bundan etki l enmiş olanlar aras ın da
kendini göstermeden kaçabilenlerin de
acı l arıyla ilgili s ı zl anmala rın ı dinliyorduk.
Boğaz'ın özgür s ul arı düşmanla
emir-ül ümeraları dolayısıyla Selçuklu sul- lara ait sahte akçalar çıkarıp bu gibi soru- aramızdaki te k ayrı mdı.

tanlarına bağlı idiler. Selçuklu sultanları da lara neden olmaktadırlar. Osman Gazi'ye
İran'daki Cengiz soyundan İlhanh1ara bağ­ atfedilen bir sahte gümüş akçe evvela nü- Her yeri kuşat ıryo rla rd ı , bütün toprakları,
kiliseleri, muhteşem manastırl arı; bazı
lı idiler. Uc bölgesindeki Türkmen beyleri mizmat İbrahim Artuk tarafından ciddiye
kaleleri yıkıyorla rdı ve en güzelleri ni
üzerinde hem Selçuklu sultanlarının, hem alınmış, fakat bir süre sonra kendisi bunun
yakıyorlard ı ; benzeri görülmedik türde
de İlhanh1arın yüksek otoritesi tanınmakta sahte olduğuna dair bir makale yayınlamış­ cinayetler meydana geliyordu. insanlar
idi. Bunlardan bu iki üst otoriteye karşı ge- tır. kaçırılıyordu . Bundan da keyif alıyoriardı.
lenlere, Selçuklu sultanı ve İlhanh1ar tepki Feodallikten ne anladığınızı söyleyebi- Bazı dayan ı k lı bölgeler d ı şında, Bitinya,

göstermekteydiler. İşte Kastamoni'de Ço- lir misiniz? Apanaj verebilmek için bir şe­ Mysia, Frigya ve Lidya'da ve Asya 'n ın
banoğullarının Selçuk sultanına karşı hare- kilde devletleşmiş olmak gerekmez miydi? üst tarafındaki o ünlü bölgeleri tamamen
keti, Selçuklu-Mogol kuvvetleri tarafından Osman Gazi zamanında fethedilen yö- harap etm i ş l erdi.
I ezildi. Güneyde Eşrefoğulları başkaldırdı reler onun yoldaşları alplara il olarak veril-
Küstahlıklarından kaynaklanan heyecan
ve bey, sultan unvanını aldığı için Selçuklu- mekteydi. En çarpıcı örneği, İnegöl'ü fethe- ve tıpk ı vahşi bir ateş gibi yanan
İlhanlı kuvvetleri tarafindan ezildi. Eşre- den Turgut Alp' a bu bölge verilmiş ve bölge özgüvenleriyle her şeyi ele geçiriyorlardı;
foğlu idam edildi. Osman, İznik'i kuşattı­ o zaman Turgut-ili adıyla anılagelmiştir. onları daha da ileri gitmekten a lıkoyan tek

~ı zaman Bizans iml?aratoru bir prensesi Osman Gazi zamanında merkezi bir idare şey denizdi.

Ilhan'a göndererek, Ilhanlılardan yardım henüz kurulmadığı için yapılan fetihler bu


istedi. Osman' ı durdurmak için Bizanslı1ar Uzaktakilerinden vazgeçtim, tehlikeler
şekilde gaza başbuğları olan alpların idare-
ta kapımıza, imparatorluk başkentinin
30 bin kişilik bir Mogol ordusunun yolda sine bırakılmaktaydı. Feodal kelimesi sosyal
eşiğine kadar ge lmişti. Bu tehlikeler,
olduğu söylentisini yaydılar. :Fakat bu yar- bir terim olarak kabul edildiği zaman, bu Boğaz'ı geçmek isteyenler için bir an

ı
dım ordusu gelemedi. Çünkü Anadolu'da gibi siyasi bağımlılığın hakim olduğu ya- meselesiydi. Teknelerden ç ı kıp karş ı
İlhanlı valileri merkeze karşı isyan halin- pıya feodal yapı demekteyiz. Bu tamamiyle sahile ayak basar basmaz tehlike
deydiler. Bu bakımdan Osman talihli çıktı. sosyolojik anlamda kullanılan bir tanımdır. başl ı yordu, çünkü Türkler karşı tarafın her
yanına hiçbir engelle karşılaşmaksızı n

ı
Bu tarihi bilgileri biz Selçuknamelerden ve Avrupa ve Japonya'da belli bir tarihi devre-
yayıımışlard ı.
İran'da yazılmış çağdaş vekayinamelerden ve de buna benzer sosyal-siyasi yapılar ortaya
Pachymeres'den öğrenmekteyiz. Bu bilgiler, çıkmıştır. Bu rejimIere feodal sıfatı kullanı­
Düşmanlar ya l nızca Ağva'ya ve
özellikle Z. V. Togan ve F. Sümer tarafin- lır. Ben bu feodal terimini bu genel manada Şile'ye saldırmakl a kalmamış, Anadolu
dan yazılmış çizilmiştir. Yine aynı noktaya kullandım . Osmanlı Devleti'nde merkezi Kavağı'nda ki kaleye de saldırı
geliyoruz; mevcut, güvenilir, bilimsel araş ­ bürokratik bir idare ilk kez Orhan (1324- düzen lemişlerdi.

tırmaları gözardı ederek, popüler bilgiler- 1362) döneminde görülmüştür. O devirde


Georges Pachymeres, Relations
le tarihi gerçekleri birbirine karıştıranlara ulema sınıfindan kimseler vezir sıfatıyla
Historiques [Tarihi An l at ı l arı] LV, Kitap
lütfen bilimsel eserleri okumalarını tavsiye idarenin başına getirilmiş ve ilk kez beyliği x-xııı, s.424 (Aslı Yunanca olan metnin
ederim. Bizans'a karşı savaş durumunun İslami devlet geleneğinde örgütlemişlerdir. Albert Failler'nin F ransızca çevirisinden)
Osman ile başladığı hakkındaki sorunuzun Osman'ın hukuki sorular karşısında
cevapları yukarıda andığım literatürde etra- hükmüne başvurduğu yüksek otorite Ede- Kadirşinas l ık notu:

fiyla açıklanmıştır. Balı'dır. Ede- Balı aslında Baba! Vefaiyye


Modern Bizans tarihçileri arasında,
Bizans'ın ard ın dan hala ağlayan la rın
l. Murad devrinden kalma, Kayı amb- tarikatından bir şeyhtir. Yani yukarıda açık­
sayısı bir hayli kabarıktır. Bu gruba
lemi taşıyan bir Osmanlı sikkesinden bah- ladığımız gibi Osmanlı Devleti'nin ilk dö- dahil olmayan tarihçilerin başında,
sediliyor... neminde sosyal-dini hayata bu gibi şeyhler Pachymeres'i Osm anlı tarihçilerine tanıtan
Turistik piyasada antikacılar ilk sultan- hakim idiler. • Elizabeth Zachariadou'nun adı gelir. NTV
Tarih, Zachariadou'ya selam gönderiyor.

NTV TARiH EYLÜL 2009 43


Kuruluş serüveni

Otman' dan OsmaD'a


Osmanlıtarihi kaynakları, kuruluş evresiyle ilgili kimi sorulara cevap
vermekten uzak. Kimi tarihçilerin itibar etmediği kenarda kalmış bir kronik
ve 19. yüzyılda yazılmış bir Osmanlı tarihi bazı pencereler açıyor.

Beği mi deniyordu?
-Osmanoğullarının yarı efsanevi atası­
nın yaşamöyküsüne yedirilmiş tarih uyarla-
malarını ayıklamak gerekli midir?
Orhan'dan (1324-1362) Çelebi
Mehmed'e (1413-1421) kuruluş döne-
minin en eski ve yaşlı tanığı diyebileceği­
miz şair Ahmedi (133S? - 1413), 1409'da,
"İskender-i Sani" dediği, o tarihte meşru
Osmanlı beyi olan Emir Süleyman'a (tarih-
çilerin bunun ardılları İsa ve Musa Çelebi-
leri "Fetret Devri"ne koyarak Osmanoğul­
ları cetvelinden çıkarttıklarını hatırlatalım)
sunduğu İ,kendernamesi'sinde: Gündüzalp
(oğlu) Ertuğrul'un anlatıldığı bölümde-
ki: "Gitdi Ertuğrul cihandan yerine/ Oğlı
Osman kaldı anun yerine" dizeleri, beyli-
ği kuranın Gündüzalp Ertuğrul olduğunu
gösteriyor.
F. Giese'nin yayımladığı Tevarih- i
AI- i Osman'da ise Koyunhisar cenginden
Osman Gazi'nin ölümüne değin vakalar
özetlenirken Bursa'nın alınışı (H. 726)
Osman'ın ölümü (H.727), 19 yıl beylik
ettiği, Bursa'da "Gümüşkubbe"nin altına
veya "Sögüdcük"te gömüldüğü bildirili-
yor. Bu tür çelişkileri bir tarafa bırakıp İ.
H . Uzunçarşılı'nın, İ. H . Ertaylan'ın, P.
Wittek'in, C . Cahen'in ... .itibar etmedikle-
ri "kenarda kalmış" bir kronikle 19. yüzyılda
yazılmış bir Osmanlı tarihinden, Ertuğrul
ve Osman'a ilişkin birkaç ayrıntı üzerinde
düşünelim:
Şikad'nin, kısaca Karamanname denen
Kitab-ı Tevarih- i Karamaniyye'sinde : "Os-
1600'lü yıll arda yapılmış, Tercüme-i Miftiih-/ Cifru'I-Ciimi kitabından , ı. Osman'dan ııı.
Mehmed'e kadar Osmanlı sul tanıarını gösteren minyatür. man, Keyhüsrev bin Keykubad Alaüddin'in
çoban-başısı idi. İnönü'nde ne kadar koyun
NECDETSAKAOGLU -Kurucu Ertuğrul mu, Osman mıdır? ve sığır, atı ve devesi ve katın var ise Os-
-Osman adı, ''Ataman-Atman- Otman" man gözlerdi, kafır almazdı. Karamanoğ­

O resine
smanlı Devleti'nin kuruluşu ev- dan mı çevrildi? Batı kaynaklarında neden, lu Mehemmed Beg, Alaüddin'i kaçurub
eğilenlerin başvurabildiği Halife Osman "Uthman", bizimki "Ot- cümle mülkini alduğu vaktin, Osman gelip
kaynaklar 15. ve 16. yüzyıllarda homan"; Osmanlı Devleti de "Ottornan toğruluk gösterdi. Ana, İvaz Mehemmed ı
yazılmış, aynı haberleri farklı anlatılada Empire"dır? Beg (ile) tabI, alem, kılıç verüp beg eyledi.
yineleyen "Tevarih-i Al-i Osman"larla 14. -Devletin, kuruluş evresinde adı ney- Osman bir geda iken şah eyledi. Aslı cinsi
yüzyıla ait birkaç yabancı yapıttır. Bunlarda di? Konya Sultanı, Germiyan Beği vb gibi, yok bir yörük oğlu iken beğ oldu, beğleri
şu sorulara yanıtlar bulmak olanaksızdır: bunlara da Söğüt Beği, İznik Beği, Bursa beğenmez oldu" deniyor. Yani, Alaeddin

44 NTV TARiH EYLÜL 2009


Keykubad'ın çobanı olan yoksul Osman'ı üzere Saruyatu -"S avcı da denirmiş"­
bey yapan,
imiş!
Karamanoğlu Mehmed Bey adlı oğlunu, birkaç katar katır yükü
halılar ve bir sürü koyun hediyesiyle İsimdeki sır:
Oysa Düstur-name-i Enveri'de:
Osman'ın "t"si
Konya'ya gönderdi. Sultan Keykubad, H.
"Nüre Sofi oğlu mir Kar(a)man / Eyle- 628 (M.1230) tarihinde Ertuğrul'a, Do-
di Osmana hizmet zaman maniç dağlarını yaylak, Karacaşehir ve
O bu sürece
smanıı Devleti'nin ortaya çık ı ş süreci,
Almışdı ilini Tatar (Moğol) / Vardı Os- Söğüt havalisini de kışlak verdi. Kütahya i l i şk i n eski anlatıların 20.
man cümle kıldı tar u mar havalisinde Karacahisar ve Karacaşehir yüzyılın son çeyreğ i nde gerçekleşen

Kar(a)man dayim gelirdi hizmete / dolaylarındaki Frikya hükümeti baki- yeni eleştire l okumaları sayesinde daha iyi bili-
nir oldu. Ancak, devlete adını veren hanedanın
Gönderüb akına özengi tuta" yesinden Rum (Bizans) imparatoruna
kurucusu nun henüz kesin bir profili oluşa bil-
denerek Karamanoğullarının atası tabi bir küçürek hükümet olup oraların miş değiL. Osman Gazl'nin Kayı Boyu'ndan
Karamanın, Osman Beğ'e bağlı, onun da Selçuklu sınırlarına katılması için olmayan, hatta Oğuz boyların ı n askeri
buyruğunda ve hizmetinde olduğu vurgu- Keykubad'ın buyruldu gönderme si üze- aristokrasisine bile mensup olmayan, ama Batı
lanıyor. Bu çelişki bir bakıma ezber bozu- rine Ertuğrul Gazi bu iki şehri fethetti. Anadolu'nun sınır (uç) boyunda talihi yaver
yor. Eklemek gerekir ki Şikari, (ö.1S84) Frikya hükümetinin merkezi Kütahya'yı giden cesur bir maceracı olduğu , artık kesin-
Karamanname'yi, Hoca Dehhanl'nin Keykubad'la birlikte H. 630'da (1232) l eşmiş gibi görü nüyor. Ne var ki, uç bölgesinde
başına devlet kuş u konan bu tarihi karakterin
(13. yy) yarım bıraktığı, Karamanoğlu kuşattılar. Moğollar Ereğli'ye yürüyünce
o sıralarda Müslüman olup olmadığ ı nı , adının
Alaüddin Bey'in (1361 - 1397), Yaricani'ye Keykubad kuşatma işini Ertuğrul'a bıra­ da gerçekten Osman mı o l duğunu tam olarak
tamamlattığı bir Şehname'den çevirdiği kıp o tarafa gitti. bilemiyoruz. Osman Gazi'nin gerçek ad ı nın
gibi Karamanoğulları tarihinin Alaüddin Otman (çoban) olduğu veya, başka bir öneriye
Bey sonrasını da kendisi yazmıştır. Şu Ertuğrul, Kur'an'ı gördüğünde göre, Kuzey Karadeniz bölgesinden göç eden
halde Karamanname, 15. yüzyılda "an- b) Ertuğrul Gazi, hayvanları ve at katır Altınordu döküntüleri a rasında görülen Atman

rivayetin' (söylencelere dayalı) kaleme alı­ sürüleriyle Söğüt ve Domaniç'e yerleşir. ya da Ataman isimlerinden biri olduğ u , günü-
müz tarihçilerince ciddiye alınan olasılıklar.
nan "tevarih-i Al-i Osman"lardan, 13 ve Koyunlarını dağlara, davarlarını ovala-
Bu sorgu l ama l a rın iki farkl ı veri türünden
14. yüzyılda yazılmış kayıp bir şehnamenin ra saldığı günlerin birinde, - Künhü'l- beslendiğini söyleyebiliriz. Birincisi, görece
çevirisi olarak önemli bir kaynaktır. Ahbarda, Ravzatü'l-ahbarda ve Kitib zamandaş yaz ı lı kaynaklar. Nitekim , hem daha
"Keykubad'ın çobanbaşısı Osman' tanım­ Larl'de yazıldığı üzere- bir akşam İtburnu sonra Avrupa dillerinde görülen "otman" ismi
lamasında ise Osmanoğullarının atasının köyünde imama konuk olur. Pencerenin ve "ottoman" sıfat ının kökenindeki Bizans kay-
asıl adının "Otman" (çoban) olduğuna üstü üzerinde Mushaf-ı Şerif(Kur'an) varmış . nakları, Arapça Osman adındaki ikinci sessiz

kapalı gönderme vardır. İmam, hürmet edilmesi gerektiğini uya- harfi (adın başında bulunan ve Türkçe'de "o"
sesini veren ayın harfi, sesli bir harf değildi r),
m. Ertuğrul, her ne kadar "salabet-i di-
özellikle de Türklerin telaffuzu sonucunda "s"
Küçümsenen kaynak niyesi" (güçlü inancı) varsa da okuryazar olarak duyup yazmaları çok daha kolayken, "t"
Bu eserin bilinen üç yazma nüshası Kon- olmadığından Mushaf-ı şerif nedir bil- biçiminde duym u ş ve yazm ı ş l ar, hem de 14.
ya, İstanbul ve Berlin kütüphanelerinde- mediği için: "Buna neden saygı göster- yüzyıl başlarında yazan Suriyeli el-Umari, şö h ­
dir. Bunlar ve Konya nüshasından Mesut mem ihtar olundu?" diye imama sormuş. reti artık her tarafta duy ulmuş namlı gazinin
Koman'ın basıma hazırladığı Şikari'nin O da namazda Kur' an okunurken ayakta adın ı Arapça metninde "tı" harfiyle yazmıştır.

Karaman Oğulları Tarihi (1946) Osmanlı durulduğunu açıklamış. Geceleyin her- ikinci veri ise doğru dan toplumsal tarihle
ilgili ve yazılı kaynaklara hak verir nitelikte:
Devleti'nin kuruluşu tarihini araştıranlar­ kes dağılıp odada yalnız kalınca sabaha
Osman'ın huruc döneminde hem kendi nesiine
ca incelenmemiş ya da örneğin C. Cahen kadar Kur'anın karşısında ayakta dur-
(Gündüz Alp, Sarı Yatu/Savcı), hem önceki
"romantik"; İ. H. Ertaylan: "ihticaca salih muş! Bu öyküyü, Osman Gazi'ye yakıştı­ nesle (Ertuğrul, Dündar, Gündoğdu , Sungur
(başvurulabilir) ilmi bir eser değil"; P. Wit- ran kaynaklar da vardır. Şu anlaşılıyor ki, Tekin), hem de çocuklarının/yeğenlerinin nesi i-
tek: "kullanılmağa pek az elverişli" demiş­ Asya'dan kopup gelen göçebe bir boyun ne (Orhan, Pazarlu, Savcı, Bay Hoca, Aktim ur,
lerdir(!). Karamanname, kaynağının eskiliği beyi Ertuğrul, Kur'anı ilk kez İtburnu Aydoğdu) mensup olan aile üyelerinin adlarının

yanında, tevarih-i al-i Osmanlarla karşılaş­ imamının evinde görmüş, ilk İslami bil- neredeyse tama mı Türk adı. Ancak kendi
oğulları arasın da ve ya ln ızca üç Türkçe olma-
tırmalı kullanılabilecek bir kaynaktır. gileri de galiba o akşam öğrenmiş!
yan ada rastlıyabiliyoruz: Alaeddin, Hamid ve
İkinci kitap, Hayrullah Efendi'nin Bu satırların yazarı Hayrullah Melik. Yani Osman, tabii bu biçimiyle, ailesinin
(ö.1866), Devlet-i LIliyye-i Osmaniye Efendi'nin (ö. 1866), reisü'l-ulema He- fertleri arasında ve kendi nesiine kadar, Arapça
Tarihi'dir. Yazar, Ertuğrul Gazi' nin, A. Key- kimbaşı Abdülhak Molla'nın oğlu, mü- bir ad taşıyan tek kişi. Bütün bunlar, ciddi bir
kubad (1219- 1237) zamanındaAnadolu'ya derris, hekim, tarihçi, Meclis-i Ahkam-ı sorgulama nedeni. Ama aceleci davranmamak,
gelip Söğüt ve Domaniç'e yerleşmesi serü- Adliye, Meclis-i Maarif-i Umurniye köşe li sonuçlara varmamak gerekir. Ortaçağ

venini, Murad Hüdavendigar'ın ümerasın­ ve Nafı'a üyesi, Encümen-i Daniş'in Anadolusu'nu henüz hakkıyla tanıyabilm i ş de
olmadığımıza göre, şimd i lik yapabileceğimiz,
dan defterdar Cafer Beğ'in oğlunun Al-i ikinci reisi, belediye reisi, tıbbiye nazırı,
Osman Gazi'nin adın ın da zamanla, islami bir
Selçuk Tarihi'ne atıfla anlatırken özetle şu elçi, Sultan Abdülmecid'in, Sultan meşru lu k gereksinimine koşut olarak geliş­
açıklamalarda bulunuyor: Abdülaziz'in çağdaşı olduğunu; kitabı­ tiri lmiş bir "resmi" tarih öğesi ol abileceğini
a) Ertuğrul, Keykubad'dın emirleri ara- nın ise Matbaa-i Amire'de basıldığını da hatırlatmaktan ibarettir.
sında yer almak, yurt talebinde bulunmak hatırlatalım. Ahmet Kuyaş

NTV TARiH EYLÜL 2009 45


.P.~~ . : ~. . ~~g.~~.: : .::: : ::·~i~~.??~.~~~~~~~:· : :.:: :""" .·.":".·.: :".· .·.. . . . . . :. . . :. . . . .. . . . . . . ... . . . . . . . ....

Erol BüYÜkburç,
Tarabya'ya döndü

i
i
~
,

:.

46 NTV TARiH EYLÜL 2009


i i
E rol Büyükburç,
dönemin popüler
fotoroman dergileri
için poz verdiğinde
bir oyuncuyla fotoroman icabı aşk
yaşayan sanatçı; bu defa 2004'te
evlendiği eşi Uthe'yle 40 yıl sonra
aynı yerde objektifin karşısına
33 yaşında. Şöhretinin zirvede geçti.
olduğu dönemler... Genç Erol Bey Tarabya sahiline
kızlar, prodüktörler peşinde ... geldiğinde arka planda hala
Toplam kırk fotoromanda duran ve son iki senedir Irak
boy gösteren sanatçı, "O Konsolosluğu olarak hizmet
zamanlar fotoromandan başımı veren kırmızı panjurlu villanın
kaldıramıyordum. Son derece bir zamanlar Kalkavan ailesine
önemli ve pahalı prodüksiyonlardı. ait olduğunu, hatta burada
Herkes için de yapılmazdı. Bir film düzenlenen ve kendisinin de
15-20 günde biterken, fotoroman küçük konserler verdiği partileri
4 ay sürerdi. İnanılmaz seder hatırladı. Eşini kucağına alıp
kurulurdu" diyerek hatırlıyor o saçlarından tuttuğunda ise onun
furyayı. Tarabya'da tamir için mavi gözlerine baktı, "derinliği
teknelerin getirildiği çekek görüyorum" dedi ve fotoğraf
yerinde, ismini hatırlayamadığı uzun süren bu anı dondurdu.
11 Ayın Sultanı

2017'YE DEK SÜRECEK

Yaz
Ramazanı
ruç bu yıl 21
ayına,
Ağustos'tagirdik.
Bektaşi'nin nükteli bir
yorumuna göre, "mürninleri pek
sevdiği için her yıl 11 gün daha önce
gelen Onbir Ayın Sultam" m; daha
dokuz yıl boyunca yaz aylarında
yaşayacağız. 2017 Ramazam,
Mayıs'ın son haftasında başlayıp
Haziran'da elveda diyecek. 2018
ve izleyen yıllarda bahar 2024 ve
sonrasında da -yaşayanlarımız- kış
günlerinde oruç tutup Şeker Bayramı
yapacaklar.
Ramazan sözcüğünün anlamı
aşırı sıcak, hararet olduğuna göre;
yaz oruçları, bu ibadetin amacına
daha uygun, dolayısıyla sevabı da
daha fazla olmalı. Çünkü, gün-
tün değişimine bağlı bu ibadette,
tan yeri ağarmazdan, akşam
hava kararıncaya değin yememek
içmernek koşuL. Bu süre, bir orta
kuşak ülkesi olan Türkiye'de
ESKİ RAMAZANLAR
ortalama 16 saattir.
Modern tarıma geçilmezden •
önce, yaz ramazanları, halkın "orak
zamam" dediği hasat mevsimine
rastladığında, köylülerimizin
Iftardaki belgeler
iki arada bir derede kalışlarının Osmanlı arşivlerindeki belgeler arasında;
ve sarayın halkın
öyküsünü, yaşlılardan dinlemeli. Ramazan'ı nasıl yaşadığına, nasıl eğlendi ği ne dair hikayeler
Bartın'ın Akpınar köyünden
var. Muzaffer Albayrak, üç belgeden üç hayat kesiti anlatıyor.
emekli öğretmen Mehmet Dinç'in,
çocukluk yıllarındaki (1940'lar) yaz
Osmanlı padişahları şöyle yazar:
Ramazanlarında, yaşlı kadınlar 1801
III. Selim'in zaman zaman, "Benim Vezirim
dışında, kadın-erkek kimsenin oruç
tebdil-i kıyafet edip Bugün tebdilen geçerken Divanyolu'nda
tutamadığım, Ramazan'ın tamamını hassasiyeti
halkın arasına karışır; fırın önünde kalabalık gördüm. Herifın
kazaya bırakıp, kışın ocak başında onların dertlerine, biri de yiyecek ekmek bulamıyoruz
otururken tuttuklarım anlatması şikayetlerine bizzat tanık olurlardı. III. diye feryat eyledi. Allah biliyor ki
buna bir örnek. Selim de bir Ramazan günü tebdil-i üzüldüm. Şunun bir çaresine bakasın.
Okurlarımıza, nice yaz, bahar, kıyafet dolaşırken, bir kalabalığın fırınlar Zira Ramazan-ı Şerif'te halka zahmet
kış ve güz ramazanlarım sağlıkla yeterli ekmek çıkarmadığı için ekmek çektirmek layık değildir. Alemlere rızk
karşılayıp bayramlarla uğurlamalarım bulamamaktan yakındığına şahit olur. veren Allah inayet ihsan eylesin. Çaresi
dileriz ... Saraya döndüğünde, vezirine durumun ne ise fırınları fazla ziyade işletmek ile mi
Necdet Sakaoğlu çaresine bakması için bizzat kendi eliyle olur, hasılı dikkat eyleyesin. Ocak 1801."

48 NTV TARiH EYLÜL 2009


Ressa m Münif Fehim (1 899-1983), eski Yiyecek içeceklerden; şerbet,
reçel, şeker,
istanbul'da Ramazan eğ lence leri n i anlattığı menekşe, sakız, pastırma, sucuk, kaşar pey-
bayram yeri resminde, şe ke rcis i , baloncusu,
niri, şehriye, kuş üzümü, razaki üzüm, çe- Minarenin
athkarıncasıyla; muhtemelen ç ocukluğunun
bayram eğlenceleri nden esinlenmiş. kirdeksiz üzüm, Nazilli inciri, Azak havya- kaftanı ...
rı, zeytin, kibariye turşusu, balık yumurtası,
Mardin eriği, sardalya, kelle şekeri , zeytin- Ramazan'da
yağı gönderilmiştir. ipler arasına yer-
leştirilen kandil-
O rtaoyunu, lerle hazırlanan
1909 mahyalar ilk ifade
canbaz, hokkabaz
Önce namaz biçimini bu top-
gösterilerinden
sonra eğlence raklarda bulmuş gelen
oluşan Ramazan
eğlenceleri, İstanbul seyyahlara, "gökyüzüne
Vezneciler'deki Direklerarası'nda yapılırdI. yıldızlarla yazı yazmışlar" dedirtmiş­
Tam bir asır önce, 1909 Ağustos'una tir. Özellikle tek minareli camiIerde ~
>0>

uygulanan "kaftan giydirme" adeti de, B


denk gelen Ramazan ayında Direklerarası o
u..
bitimindeki Camcı Ali Camii (1958'te mahyalar kadar etkileyicidir. İplere
yıktınldı) bitişiğinde bulunan arsada, sıralanan kandiller minarenin alemin-
Ramazan gecesi ortaoyunu oynatılmak den veya külah altından şerefeye doğru
üzere belediyeden ruhsat talep edilir. dikeyolarak sarkıtılır, minare "kaftan
Camiye yakınlığı ve namaz vaktinde giymişçesine" gökyüzünü aydınlatırdI.
olacak gürültünün hoş karşılanmayacağı 20. yüzyıl başlarına kadar
gerekçesiyle talep İstanbul Polis Edirne'deki tek minareli camiIerin,
Müdürlüğü'nce uygun görülmez. hatta Selimiye Camii'nin dört mi-
Ama eğlence mekanını işletecek kişi, naresının kandillerle kaftanlandığı
ortaoyununu namazdan sonra başlatacağı, biliniyor. İstanbul'da ise Bekir Paşa,
o vakte kadar seyirci toplayıp gürültü Davut Paşa ve Koca Mustafa Paşa
çıkarılmasına meydan vermeyeceği, aksi camilerinin minarelerine kaftan giy-
takdirde zabıtanın müdahale ederek dirilmiş. Mimar Sinan'a ait Şehzade
eğlence ve oyunu engellemesine itiraz Camii'nin batı tarafındaki minaresinin
etmeyeceğine dair taahhütte bulununca, külah altındaki "1" biçiminde kancalar
ruhsat almaya hak kazanır. da, büyük olasılıkla metinlerde bahsi
Ramazan geçen kaftan giydirme uygulamasının
1826 izleridir.
yaklaştığında saray
Saray'da İ. Umut Çelik
mutfağından
iftariye
padişaha, şehzadelere,
sultanlara, ağalara
ve şeyhülislama "iftariyelik" adı altında
sofra takımı ve yiyecek takdim edilmesi
bir gelenekti. 1826 Nisan'ına denk
gelen Ramazan ayında Matbah emini
tarafından takdim olunan iftariyeyi
gösteren deftere göre:

Sofra takımı olarak 17 İngiliz işi bardak,


48 Saksonya küçük ve büyük bardak, 40
Saksonya elvanlı büyük kase, 25 Sakson-
ya elvanlı küçük kase, 5 Paris işi sakız
kasesi, 10 karanfil ve zencefıl kasesi, 79 ... ve giydirme sanatı
Macar işi zeytin kavanozu, 89 yaldızlı
kristal kase, 56 sade kristal bardak, 64 "Kaftan giydirme" üzerine az sayıda
yaldızlı kristal bardak, 12 billur kase, 5 kaynaktan biri, tarihçi Süheyl Ünver'in
tabla, 120 zeytin ve turşu şişesi, pamuk, Mahya Hakkında Araştırma/ar adlı ki-
CT-~,:
: ,'.' . ~.
kağıt, sünger, bardak mahfazası, büyük . ~~ tabında "Minarelerin her bir tarafının
ve küçük Venedik sepeti, simli nakışlı kandillerle donanması" olarak tanımla­
tabla. dığı çizimlerdir.

NTV TARiH EYLÜL 2009 49


11 Ayın Sultanı

232 YILLIK MARKA

HacıBekir Efendi:
Lokumun mucidi
Bayram lokumları, ağız da kolayca dağılan Istanbul, Cadde·i Kebir'de
akide şekerleri ve uŞekerci Hacı Bekir". Şöhreti (bugün istlklal Caddesi)
develer üzerinde gezdirilen
kıtalar aşan markanın serüveni, Bekir Efendi'nin Hacı Bekir reklamı.

Kastamonu'dan İstanbul'a gelişiyle başlıyor.

H
acıBekir, Eminönü -
Bahçekapı'da hala hizmet veren
şekerci dükkanını 1777'de açar.
Kısa sürede neredeyse tüm İstanbul,
şekerlerinin -özellikle de akide şekerinin­
tiryakisi olur. Sultan 1. Abdülhamid
tarafından sarayın Şekercibaşılığına
getirilir.
Lokumunun hikayesine gelince ...
Şekerci Hacı Bekir, 1811'de bulunan
nişastayı un yerine kullanarak lokumunu
şeker ve nişasta terkibiyle hazırlar. O
zamanki adıyla "rahatu'l-hulkum",
tıpkı akide şekeri gibi ünlenir. Arapça
bir sözcük olan ve "gırtlağı rahatlatan"
anlamına gelen "rahatu'l-hulkum" zaman
içinde "lokum" adıyla anılır.
Lokumun yurtdışında "Turkish
delight" (Türk lokumu) olarak bilinmesi
ise, 18. yüzyılın başında İstanbul'a
gelen bir İngiliz'in, Hacı Bekir'in
Bahçekapı'daki dükkanından aldığı
lokumları "Turkish delight" olarak
tanıtmasıyla olur.
"Türk lokumu" yakın bir zamanda
H ac ı Bekir'in 1777'de Eminönü - B a h çe ka pı'd a açtığı ilk dük kanının televizyonda da boy gösterdi. Amerikan
önünde, 1950'Ierde bir arefe günü bayram şe k e ri kuy ruğu . dedektiflik dizisi Law & Order'ın,
Türkiye'de Mayıs 2009'da gösterimde olan

50 NTV TARiH EYLÜL 2009


BAYRAM TEBRİK KARTLARı

...::-.
c:...r :J.-J ~ ,,-:F.~
\

~~ v:...--ı::-....-ı>


Iydiniz Bilmuk;obele b ..yr am ırı.iq
kutlular say~ı ve se:v~ı.e9
sun a rız .

said olsun eher l'


-
a hri ~Ze;ren
o
v' ( )

Tebrik kartlarıyla ilk


tanışmamız, Osmanlı
döneminde İstanbullu
levantenlere Avrupa'dan
gönderilen kartpostallar
sayesindedir. Bu kartları
örnek alarak yazılan dini
bayram tebrikleri de ilk saidinizi tebrik ederim", "iydiniz mezid
bölümlerinden birinde, Hacı Bekir şekeri
de rol amıştı. Dedektiflere, "Dünyanın
kutlama kartlarımız olur. o~sun" (Bayramınız ziyade olsun),
"Iyd-i şerifinizi tebrik ederim" en sık
en iyi şekeri Hacı Bekir" diyerek ikramda
kullanılan bayram tebriği ifadeleriydi.
bulunan şüpheliyi ele veren yine ünlü
akide şekeri olmuştu .
Kuşaktan kuşağa, aynı geleneği
sürdüren Ali Muhiddin Hacı Bekir
19 yüzyıl sonlarında şehir
manzaralı kartpostalların
• arkasına dini bayramları
Cumhuriyetin kuruluşuyla
kartpostallardaki görüntüler çiçek,
kuş, doğa motifleri ve güzel kadın
kutlamak amacıyla elle yazılan mesajlar, figürleriyle zenginleşti. 1930'lardan
müessesesi zaman içinde büyür, şubeler
Osmanlı halkının "kutlama kartı" sonra Avrupa'dan fotoğraf
açar. Bugün uluslararası bir kuruluş olan
gönderme geleneğinin ilk adımlarıydı. malzemelerinin gelmesiyle, 5x9 cm'lik
Kastamonulu Bekir Efendi'nin şekerleri
Çoğunlukla Fransa ve italya'dan boyutlardaki siyah-beyaz fotoğraf
geleneksel tadını muhafaza etmeye devam
getirtilen ve üzerine "iydiniz said olsun" kartlarından tebrik kartları oluşturuldu.
ediyor.
(Bayramınız mutlu olsun) sürşarjı Büyük şehirlerden kasabalara,
Feza KürkfÜoğlu
vurulan kartlar ise, 20. yüzyıl başlarında tüm yurttan karelerin görüldüğü bu
piyasaya sürülmeye başlandı. fotoğraf kartları, her yörede fotoğrafçı

Am adeo "iydiniz said, ömrünüz mezid olsun" ve matbaacıların ortak girişimi ve


Preziosi'ni n (Bayram.ınız mutlu, ömrünüz ziyade tercihiydi. Meydanlar, saat kuleleri,
1858'de olsun), "Iydinizi tebrik ile kesb-i şeref okul binaları, hükümet konakları
ya ptı ğ ·ve
eylerim" (Bayramınızı tebrik etmekten veya genel manzara fotoğrafları, bu
Louvre
Müzes i'nde şeref duyarım), "iydi saidiniz mübarek kartlarla ve "Bayramınızı tebrik ederim"
sergilenen olsun" (Bayramınız kutlu olsun), "iyd-i ifadeleriyle adreslerine ulaşıyordu.
Şe ke rc i Kutlamaların artık internetten ve cep
Bekir
telefonlarından yapıldığı bugünlerde,
Efendi'nin
suluboya sevdiklerimize bir kez daha bayram
tabl osu, sevgisi yollayalım ... Ama bu kez
bugün kartpostallarla ...
lokum
R. Sertaç Kayserilioğlu
kutul a rın.
süslüyor.

NTV TARiH EYLÜL 2009 51

L
725 YILLIK MASALıN ARDINDAKİ GERÇEKLER

Fareli Köyün Kavalcısı kimdi ve

ÇOCUKLAR NEREYE
GİT -? .

54 NTV TARiH EYLÜL 2009


Bütü~ zamanların "en güzel çocuk masalları" arasında yer alan Fareli Köyün
Kavalcısıında şehir farelerden kurtulur ama, pocuklarını kaybeder. Kavalcının
müziğine dayanamayan fareler gibi, çocuklar da onun peşinden gitmiştir.
Efsaneyle gerçeğin karıştığı noktada, pek mutlu olmayan sonlar, gizemli
finaller var. 1284'e, olayın geçtiği Almanya'nın Hameln şehrine dönüyoruz.

sını canlıtutmak amacıyla yapıldığı


sanılmaktadır. Söylencenin en önemli
ögelerinden fareler ise vitrayda yer al-

A
lmanya'nın Aşağı Sak-
sonya bölgesinin b.aşkenti mamaktadır; çünkü onların hilciyeye
Hameln ya da Ingiliz- dahiloluşu ancak 1559'dadır.
ce yazılı§ıyla Hamelini Willy Krogmann'un Fareli Köyün
Hamlin şehri, doğal güzelliklerinin Kavalcısı: Efsanenin Oluşumu Üzerine
yanı sıra dünyaca ünlü bir efsane/ bir İnceleme adlı eserinde belirttiğine
masala da ev sahipliği yapmaktaqır. göre, 14. yüzyılda şehirde yaşamış
Türkçe'ye "Fareli Köyün Kavalcısı" Lude isimli bir din adamının elin-
olarak çevrilmiş "Hameln'in Sıçan de, içinde kilise şarkıları bulunan bir
Avcısı" adlı bu ünlü efsane/masal kitap vardı. Büyükannesi tarafından
günümüz anlatımlarında mutlu son- kitabın içine olayın tanığı olduğuna
Ia bitse de, gerçekte Hameln şehrini dair bir dize yazılmıştı. Fakat bu kita-
yüzyıllar boyunca derin bir travmayla bın 17. yüzyıldan bu yana izine rast-
yaşamak zorunda bırakan karanlık bir lanmamış, dolayısıyla bu tanıklığın
sona sahiptir. Masalı ingiliz şair ve yazar Robert Browning izini sürmek mümkün olmamıştır.
Söylence 1284 tarihinde Hameln şiir olarak yorumlamış kitap 1888'de Elimizdeki ilk Almanca yazılı ka-
Londra'da yayımlanmıştı. Eserdeki resimler
şehrine gelen rengarenk elbiseli ve ka- yıt ise 1440-1450 arasına tarihlenen
ise çocuk kitapları yazarı ve çizeri Catherine
val çalan bir adamın, bir sebeple 130 Greenaway'e ait (yanda ve üstte). Lueneburg Yazması'dır. Burada olay
çocuğu şehirden götürmesiyle ilgilidir. kısa bir şiirle anlatılmaktadır.
Konuyla ilgili en eski yazılı belge, şehir kroniklerinde yer "1284 yılında Aziz John ve Aziz Paul günü
alan 1384 tarihli Latince kayıttır: "Çocuklarımız ayrılalı 26 Haziranda
on yıl oldu." Bu kaydın anlamı üzerine çok değişik tezler Hameln'de doğmuş 130 çocuk alındı
üretilmiş ama kesin bir sonuca ulaşılması bugüne kadar Rengarenk elbiseler içinde bir kavalcı tarafından ve
mümkün olmamıştır. Kayboldular tepenin yakınında bir yerlerde."
Olayın yaşandığına dair en eski kanıt ise 1300'lü yıl­ Günümüzde Lueneburg Yazması temel alınarak ko-
ların başında yapılan bir vitraydır. Şehrin kilisesinde bu- nuyu açıklamaya yönelik pek çok tez ortaya atılmıştır.
lunduğu bilinen bu vitray, yine kayıtlardan öğrendiğimi­ Araştırmacı-yazar David Wallechinsky'ye göre, 1212
ze göre 1660 yılında parçalanmıştır. Tarihçi Hans yılında gerçekleşen ve başlarında Nicholas isim-
Dobbertin tarafından kayıtlardaki açıklamalar li bir Alman gencinin bulunduğu 20 bin kişilik
esas alınarak yeniden yapıImiş olan vitrayda ka- "Çocuk Haçlı Seferi" için Hameln'den de 130
val çalan adam renkli, çocuklar ise beyaz kıyafet­ çocuk alınmış olabilir. Kaval çalan kişinin ise
ler içerisinde betimlenmektedir. Bu vitrayın, bir - asker toplama görevlisi olabileceğini
şehrin tarihindeki trajik bir olayın anı- düşünmektedir. Nitekim Qrtaçağ'da ~

NTV TARiH EYLÜL 2009 55


ve kırmızıdır. Şiirin
sonunda ise Grimm meln) gibi bazı yerleşimIerin isimleri
Kardeşler'in anlatısında olduğu gibi, çocukla- de bu iddiayı destekler gözükmektedir.
rın açılan yarıktan geçerekTransilvanya'ya Kavalcı'nın buradaki rolü ise yerleşimcilere
gittiklerini ve oraya yerleştiklerini söy- yol gösteren bir lider olabilir.
ler. Elbette Browning'in . şiiri göre- Hameln şehrinin resmi web sitesine
ce mutlu sonIa bitmektedir, göre, akla en yatkın olarak kabul edilen
çünkü o bu şiiri yakın yorum şöyledir: "Hameln çocukları o
. dostu aktör William günlerde Batı Prusya, Pomerania, Tö-
Mcready'nin hasta ço- ton Bölgesi ve Moravia'ya yerleşebil­
cuğu Willy'nin hoşça va- rnek için toprak sahipleri tarafından
kit geçirebilmesi için yazmış­ kayıt altına alınan göçe istekli
tır. Ve şiir bugün de kullanılan Almanlardan sadece birka-
ve İngilizce'ye yerleşmiş bir öğütle biter: çıydı. Geçmiş dönemlerde
Öyle ya da böyle verdiğimiz sözü tutmalı ve de aynen bugün olduğu
Kavalcı'ya parasını ödemeliyiz! gibi bir şehrin sakinlerine 'o
Efsanenin açıklanmasına yönelik olarak or- şehrin çocukları' denmesinin adetten
taya atılanlar içinde, Hameln şehri sakinlerinin de olduğu gerçeği göz önüne alınırsa, Hameln çocukla-
hemfikir olduğu, Doğu Avrupa kolonizasyon hareke- rının da bildiğimiz anlamda çocuk değil en azından
tini temel alan tez ön plana çıkmaktadır. Bu teze göre bir yerleşim birimi kuracak güçte ve yaşta gençler ya
Hameln şehrinin çocukları, kendilerine yeni bir yer- da insanlar oldukları anlaşılır. Çocukların Hameln'den
leşim yeri kurmak için yurtlarını terk etmişlerdir. Pek ayrılışı daha sonra Avrupa'nın ortak belası haline ge-
çok Avrupa şehrinin, söylencenin geçtiği dönemde len fare istilası ile birleştirilip tek bir efsaneye dönü~­
kurulduğu düşünülürse, çocukların yeni yerleşimciler müş olmalıdır."
olabileceği fikri anlamlı hale gelmektedir. Hameln'in Bu açıklama üzerine akıllara şu sorunun gelmesi
etrafındaki "Qyerhameln" (değirmen kasabası Ha- normaldir: O halde neden böylesi bir göçün hiçbir
yazılı kaydı bulunmamaktadır? Bu soruya verilen ce-
vap, göçmen toplamak ya da seçmekle görevli kişinin
Doğu'daki efsane Hameln'de bir çeşit usü1süzlük yaptığı ya da rüşvete
bulaşmış olabileceğidir. Ama Hameln'de bazi eski
İbn-i Sina, Kavaleı'nın evlerin duvarhı,rında, bahsettiğimiz göç teorisini des-
yerini alınea tekleyen yazılar bulunmuştur. Bunlara göre 26 Tem-
muz 1284 tarihinde Olmütz Başpiskoposu Bruno
Aynı temayı küçük farklarla işleyen benzer efsaneler
von Schaumburg'un görevlendirmiş olduğu bir yetkili
var. Bunlar arasında en ilginç olanlarından biri
(Kavalcı) Hameln kasabasına gelmiş ve 130 çocuğu
Kavaıcı'nın yerini ibn-i Sina'nın aldığ ı Suriye kaynaklı
beraberinde götürmüştür. Schaumburg o sıralarda
masal:
"Evvel zaman içinde Halep'te bir sultan yaşardı. Bohemya Kralı II. Ottokar'ın emrinde, bugünkü Çek
Bir gün Ibn-i Sina ile sohbet ederken önlerinden Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan Moravia'nın
geçen fareyi gösterip 'bu fareler de her tarafı sardı, bir bölümünü iskan etmekle meşguldü. Öte yandan
bir şeyler yapma l ı ' der. Bunun üzerine Ibn-i Sina o .tarihlerde Avrupa'nın bu bölgesinde bir evin bütün
şehri farelerden temizleyebileceğini ama sultanın ne malları evin büyük oğluna kalır diğer kardeşleri hiçbir
görürse görsün gülmemesi gerektiğini söyler. hak iddia edemezlerdi. Bu durum da göç teorisinin
ibn-i Sina yanında küçük bir tabutla şehir meydanına gerçek olma ihtimaline kuvvet kazandırmaktadır. So-
gelir. Tı l sımlı bazı sözler söyler. Bir tek fare çıkagelir. nuçta yaşadığı yerde hiçbir gelecek kuramayacak olan
Ibn-i Sina fareyi öldürüp tabuta koyar. Tekrar tılsımlı
birçok gencin, kendilerine fırsat ve toprak kazandıra­

J
sözler söyler. Bu sefer dört fare gelir ve tabutu
cak bir göçe istekli olacağı düşünülebilir.
sırtlarlar. ibn-i Sina son bir defa tılsımlı sözler söyler
ve binlerce fare meydana toplanır. Başta tabutu
Tarihçi Ursula Santter ise dilbilirnci Jurgen
taşıyan dört fare olmak üzere şehrin dışına doğru
Udolph'un "Doğu Avrupa'da Soyadlar" üzerine yaptı­
giden bir cenaze korteji oluştururlar. Şehir kapı s ından ğı araştırmaları baz alarak şu tezi ileri sürmektedir:
çıkmaya başladı k larında sultan durumun komikliğine "Dan'ların 1227 Bornhoved savaşında yenilmeleri
dayanamayıp gülmeye başlar. Kapının dışına çıkmış üzerine Baltık Deniz'nin güney bölgeleri Almanlar
bütün fareler ölürken henüz çıkmamış olanlar hızla tarafından kolonileştirilmeye elverişli hale gelmiş­
şehrin içine dağılırlar. Sultanın gülmesi tılsımı ti. Pomeranya, Brandenburg, Uckermark ve Prignitz
bozmuş farelerin bir kısmı kurtulmuştur." başpiskopos ve dükleri, asker toplama görevlileri ve
'lokator' diye adlandırılan iskana uygun yer bulmak-
la görevli kişiler vasıtasıyla, yeni bölgelere yerleşrneyi

58 NTV TARiH EYLÜL 2009


TARİH BOYUNCA FARELER VE İNSANLAR

Eski Çağrda Ortaçağ'da

Dost, hatta Düşman, hatta


kutsal şeytan
• Fare ve sıçanların daVranışları • Çok zalim bir adam olan Polonya
dikkatle takip ediliyor iyi veya Kralı Popiel II, 820'de tahta çıkar.
kötü olayların alametleri olarak Öyle çok eziyet eder ki ha l kına
yorumlanıyordu . sonunda Tanrı ceza olarak kralın üstüne fareler
• Mısır hiyerogliflerini açıklamak amacıyla yazılmış gönderir. Kral ve ailesi bu intikamc ı ların şerrinden
ve günümüze ulaşmış tek antik kaynak olan kurtulmak için Prusya sınırındaki Gopla Gölünde bir
Horapolion metninde, fareler yıkıcı güç sembolü olarak adaya sığınır. Ancak fareler burada da kralı bulurlar.
gösterilmektedir. Mısırlılar bu olumsuz özelliğine . Kaleyi ele geçirip ailesiyle beraber k ralı öldürürler.
rağmen fareye saygı duyarlardı, çünkü o her zaman • Mainz'ın zalim başpiskoposu ii. Hatto, kıtlık
pek çok dilim içinden en iyisini seçmeyi başarırdl. zamanında depoları ürünle dolu olmasına
• Efsaneye göre Teucri'ler kendilerine yeni bir yurt rağmen halkını aç bırakır. Hiçbi r yerde yiyecek
kurmak üzere Girit'ten ayrılırken bir kahin tarafından bulamayan fareler nihayetinde başpiskoposun
"şehrinizi size yerlilerinin saldırdığı bir yerde kurun" yiyecek dolu depolarına saldırırlar. Bu arada
sözleriyle uğurlah ırlar. Troya'da farelerin saldırısına Hatto'yu da öldürmeye çalışırlar. Başpiskopos
uğramaları üzerine bunu kahinin sözlerinin doğruluğuna Rhein'da günümüzde "Fare Kulesi" olarak bilinen
yorar ve şehirlerini orada kurarlar. Akabinde Apollo yapıya saklanır. Ama fareler burada da onu rahat
Smintheus adına (Apollo Farelerin·Efendisi) bir tapınak bırakmaz ve kulenin duvarlarında kemirerek açt ı kları
dikerler. Denildiğine göre Troya'da fareler kutsal kabul deliklerden içeri girip zalim Hatto'yu öldürürler.
edilirdi. • ingiltere'nin krallar tarihini anlatan A Chronicle of
• Grek yazar Heraklides, farelerin Chrysa'da the The Kings of England kitabında bahsedildiğine
(Çanakkale açıklarında bir ada) kutsal kabul' edildiklerini göre Fatih William döneminde kralın lordlarından
yazar. Bu şehir de Apolion tapınağı ile ünlüdür. biri kralın verdiği bir ziyafet esnasında farelerin
Bugünkü Çanakkale- Gülpınar'ın güneybatısında yer saldırısına uğrar. Önce denize S0nra tekrar karaya
aldığına inanılan Hamaxitus şehrinde fareler kamusal kaçmasına rağmen farelerin ısrarlı takibinden
alanlarda halk tarafından beslenirlerdi. kurtulamaz ve en sonunda onlar tarafından öldürülür.

kabul edenlere büyük imkanlar sundular. Aşağı Sakson-


ya ve vestfalya'dan pek çok genç bu çağrıya kayıtsız ka-
lamadı. Buna kinıt olarak vestfalya'da 'pek çok yerleşim
ismi gösterilebilir. Örneğin vestfalya'dan Pomeranya'ya
kadar düz bir hat üzerinde Hindenburg isminde beş,
Spiegelberg isminde ise üç yerleşim birimi vardır. Güney
Hameln'deki Beverungen ile Berlin'in kuzeydoğusunda­
ki Beveringen ve günümüz Polonya'sındaki Beweringen
yerleşim isimleri arasındaki benzerlik dikkat çekicidir."
Udolph'un Polonya telefon kayıtları üzerinde yaptığı
araştırmada "Hameln çocukları"nın Hameln'deki atala-
rının soyadlarını muhafaza ederek bu bölgede yaşadık­
larını ortaya koymuştur.
Pek çok iddia yüzyıllardır araştırmacıların kafasını
meşgul etmeye devam ediyor. Tüm dünyada bilinen Fa-
reli Köyün Kavalcısı ' masallefsanesi henüz tam anlamıy­
·la açığa çıkarılamayan geçmişiyle her geçen gün daha
fazla merak uyandıryor. Tabi günümüz Hameln şehri de
her yıl düzenlediği festival ve ağırladığı binlerce turistle
bu gizemin sağladığı faydalardan yararlanmaya devam Augustin von Moersperg'in 1592 tarihli suluboya resmi,
ediyor. • Hameln'deki kilise vitrayından esinlenmiş.

NTV TARiH EYLÜL 2009 59


Iman
a

Almanlar sınıra dayanmış, savaş Akdeniz'e inmişti;


Ruslar IIsavaşa girin" diye bastırıyordu. İnönü'nün savaşa
girmeme düşüncesi; Müttefikler ve Mihver arasındaki güç
dengesi ve harbin gidişatına göre şekillendi.
60 milyondan fazla asker ve sivilin hayatını kaybettiği
beş yıllık savaşın Türkiye'deki macerası ...
10. Yıl ii. O·ÜNYA SAVASI•
Bıçak sırtında diplomasi tarihi

COK

CEKTiK

AMA

... •

maksızın, Batılı müttefikler yanında yer


CEMİLKOÇAK
.... ........................................
alacak; ya Almanya ile olan anlaşmasına
ürkiye'nin daha Atatürk'ün aldırmaksızın, Batılı müttefikler gru-
sağlığında 1933 yılında baş­ bundan ayrılıp, Mihver'e yakın bir ko-
layan İngiliz politikasına numa geçmek anlamına gelecek biçimde
yönelik tercihi giderek be- Sovyetler'le bir ortaklığa girece; ya da o
lirginleşmşti. İsmet İnönü zamana dek olduğu gibi, herhangi bir
Cumhurbaşkanı seçildiğinde, askeri ittifaka girmeksizin bağlantısızlı­
yakında
büyük bir savaşın çı­ ğını korumayı sürdürecekti. İnönü'nün
kabileceğini
tahmin ediyor- acilen bir karara varması gerekiyordu.
du. Bir savaş anında Türkiye'nin güvenli- İnönü, ilke olarak Batılı müttefiklerin
ğinin ancak İtalya ve müttefiki Almanya yanında yer almayı kabul etti; bu yoldan
tarafından tehdit edilebileceği görüşün­ geri dönülmeyecek ve Mihver tehdidi ne
deydi. Bu tehdidi önlemek için, ülkenin karşı Batılı müttefiklerin askeri desteği­
İngiltere ve Fransa'nın yanında, Mihver'e nin sağlanmasına çalışılacaktı. Ama İnö­
(Almanya ve İtalya'ya) karşı olan, içinde nü, Sovyetler Birliği ile olan ilişkilere de
henüz Sovyetler Birliği'nin de bulundu- çok önem veriyor Sovyetler Birliği'ni ta-
ğu devletler grubuna katılması gerektiği­ mamen dışarıda bırakmak istemiyor, bir
ni düşünüyordu. antlaşma fırsatı yakalamak istiyordu.
1939 yılının başlarında dış politi-
kada izlenmesi gereken yol çok basit
görünüyordu: Mihver'in Avrupa'da ve Perde açılırken
Balkanlar'da yayılma arzularına karşı, Savaş başladıktan hemen sonra Dışiş­
Batılı müttefikler ile Sovyetler Birliği'nin leri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, Sovyet-
görünürde kurmaya çalıştıkları bloka ka- ler Birliği ile bu güç sorunları çözmek
tılmak ve blokun kurulmasına katkıda ve aslında Batılı müttefikleri değil de,
bulunmak. Ağustos ayı sonlarında Al- Mihver'i hedef alan bir askeri ittifak
manya ile Sovyetler Birliği arasında im- imzalamak amacı ile Moskova'ya gitti.
zalanan Saldırmazlık Paktı, Türkiye'nin İnönü, Sovyetler Birliği ile anlaşmayı
kurmaya çalıştığı ittifak sistemini ikiye ve Sovyetler Birliği'nin -Türkiye'nin de
ayırmıştı: Bir yanda Batılı müttefikler içinde bulunacağı- Batı ittifakı içinde yer
kalmıştı, diğer yanda ise Almanya ile an- almasını ümit ediyordu. Fakat Moskova,
laşmış görünen Sovyetler Birliği. Türkiye'nin izlediği politikanın tam ak-
İnönü artık bir "yol ayrımı" önünde sine, askeri ittifakın Mihver'e karşı değil
idi: Ya şimdiye dek izlenen yönde devam de, Batılı müttefiklere karşı olmasında
edilecek ve Türkiye, Sovyetler Birliği 01- direndi. Bunun üzerİne Sovyetler Bir- ~
10 .YIl II. DÜNYA SAVAŞı

liği
ile olan ilişkilere azami itina göstermek
ana düşüncesi ile, Ekim'de Türk- İngiliz­
Fransız ittifakı imzalandı.
Antlaşmaya göre, Türkiye'nin bir Av-
rupa devleti tarafından saldırıya uğraması
durumunda İngiltere ve Fransa Türkiye'ye
tüm olanakları ile yardım edeceklerdi. Eğer
İngiltere ve Fransa bir Avrupa devleti tara-
fından Akdeniz'de savaşa yol açan bir sal-
dırıya uğrarlarsa, bu defa Türkiye bu dev-
letlere tüm olanakları ile yardım edecekti.
Antlaşmanın can alıcı önemdeki protokol
maddesi, askeri ittifak yükümlülüklerinin
Türkiye'yi Sovyetler Birliği ile bir çatışma­
ya hiçbir biçimde sürüklemeyeceğine iliş­
kin çekince (Sovyet Çekincesi) idi.
Alman ordusu Polonya ordusunu kısa
zamanda yenilgiye uğrattı, ama asıl belir- Uzakdoğu'daki gelişmeleri konuşmak üzere Kahire'de 22·26 Kasım 1943 tarihlerinde
düzenlenen konferansa; ABD'den Roosevelt, ingiltere'den Churchill, Çin'den Çan Kay Şek,
leyici savaş alanı "Batı cephesi"ndeydi. Kış
Türkiye'den de inönü katılmıştı . Konferansı betimleyen çizimin taşbaskısı.
ayları sakin geçti ve Alman ordusu bir-
denbire Nisan'da Danimarka ve Norveç'i tefıklere askeri bakımdan yardım etmesi zorunda kalmıştı. Almanya da o an için,
işgal etti. Bununla da kalmadı; Mayıs'ta ve savaşa girmesi gerekiyordu, çünkü savaş Müttefıklerden koparak kendisine karşı
Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'u iş­ Akdeniz'e inmişti. daha yumuşak bir dış politika izlemekte
gal etti ve bu topraklar üzerinden saldırı­ İnönü, şimdi de ülkenin aslında bir sal- olan Türkiye'nin bu tutumu ile yetinebil-
ya geçerek Fransa'ya girdi. Alman ordusu dırıya uğramaktan kaçınmak için girdiği mekteydi.
Paris önlerine geldiğinde, bu kez İtalya bu pakt nedeni ile savaşa girmek zorunda Mart ayında Türk-Alman Saldırmaz­
Müttefıklere karşı savaşa girdi. İtalya'nın kalmasından kaçınmak istiyordu. İnönü, lık Paktı Antlaşması'nın imzalanması için
savaşa girişi Türk dış politikası açısından savaşa girmeyi hiç düşünmemişti ve dü- bir hayli yol da alınmıştı. Bu antlaşma ile
önemli bir kararı da gündeme getirdi: İt­ şünmüyordu da. İnönü'nün politikasının cidden garipsenmesi gereken bir durum
tifak antlaşmasına göre, Türkiye'nin müt- hedefı, ülkeyi her ne pahasına olursa olsun ortaya çıktı: Şimdi Türkiye, Almanya ile
savaştan uzak tutmaktı. savaşmakta olan İngiltere ile müttefıkti,
İnönü, ülkenin savaştan uzak kalabil- İngiltere'nin yakında müttefıki olacak olan
mesinin, askeri güç merkezleri (İngiltere, Sovyetler Birliği ile arasında saldırmazlık
Ankara Valiliğinden
Almanya ve Sovyetler Birliği) arasında bir paktı vardı ve nihayet Almanya ile de bir
denge politikası izlemekten geçtiğini dü- saldırmazlık ve dostluk paktı imzalamıştı.
Bahçe içindeki münfe rit evlerde, ve ci-
şünüyordu. Dolayısıyla İnönü, askeri ba-
varında a çık arazi ve arsa bulunan binalar-
kımdan güçlenerek, ülkesini kendi yanın­ İkinci perde
cIa oturan halk hava tehlikesine karşı korun-
da savaşa sokabilmek için baskıda bulunan Almanya' nın 1941 Haziran' ında Sovyetler
ma siperi kazacak veya kaıdıracaklardır.
askeri bloka karşı, diğer blokun desteğini Birliği' ne saldırısı ile savaşın aldığı şekil
Açıl acak siperler, civardaki binalar yıkıl­ almak suretiyle, bu olanağı değerlendir­ temelden değişti. Türkiye de rahatladı. O
dığı takdirde enkar altı n d a kalmayacak mek istedi. zamana dek derinden derine ciddi bir teh-
şekilde yani asgari bina irtifaının bir bu- Almanya, Fransa'dan sonra, 1941 yılı­ dit olarak görülen Alman-Sovyet işbirliği
çuk misli mesafede yapılac aktır. nın kış ve ilkbahar aylarında tüm Balkan- kuşku ve kaygısı , kendiliğinden ortadan

Siperlerin derinliği 2 üst kısmının geni.- ları işgal etti. Türkiye savaşın bu dönemin- kalkmış oldu. Ama bu defa da Türkiye
liği ı metre ve taban 80 santim olacaktır. de bir müttefık olarak görevinin, Almanya üzerindeki İngiliz ve Sovyet baskısı arttı.
\ ile askeri çatışmadan kaçınarak, Alman Müttefıkler, Türkiye'nin bu sırada Alman-
On beş gün içinde siper kazdırmayan- ,
ordularını kendi sınırında durdurmak ve ya ile olan yakın ilişkilerini hoş karşılamı­
lar hakkında gereken kanuni ~akibat yf!.-
bu sayede Orta ve Yakın Doğu yolunu yorlardı. Hatta Moskova, Almanya'ya o
pılacaktır.
tıkamak olduğunu değerlendiriyordu. As- zamana dek hiç görülmemiş ölçüde yakın
lında İngiltere, müttefıkine yardım edecek olduğu görülen, üstelik Almanya ile anla-
gücü olmadığından ve Türkiye'nin ağır şan birTürkiye'nin, kendi üzerine herhangi
Siper kazılacak, kaz baskı altında tamamen Mihver etkisine bir zamanda saldırabileceğini ya da Alman
Başkentte harp yıllarında valiliğin
yayınladığı genelge. Siperin ölçüleri ayrıntılı
girebileceği endişesinden dolayı, bu po- ordusuna transit geçiş izni verebileceğini
biçimde verilmiş. litikayı "ehven-i şer" olarak kabul etmek düşünerek, tedirgin oluyordu.
Churchill Adana'da
30 Ocak 1943'te Winston
Churchill, Adana'ya ge l m i ş
inönü'yle Tarsus'un Yen ice
istasyonu'nda buluşmuştu.
Türkiye'de
süzlükleri nedeni ile, o ana dek Alman, İngiliZ
geniş ölçüde yerine getireme-
dikleri askeri yardım.
ve Sovyet ajanlar
İnönü bu defa da Müttefik- Mihri Belli 1968 y ılında soldaki iktidar
ler arasında belirginleşen görüş kavgasında ta 2. Dünya S avaşı yıllarına
ayrılıklarını kendi lehine değer­ dönerek, "o tarihlerde Beyoğ l u'nda ge li şi
lendirmeye çalıştı. İngiltere'nin güzel bir taş at ı l sa , biri Alman, biri Rus,
savaşa bir an önce girilmesi yo- biri ingiliz, biri Amerikan olmak üzere -ufak
lundaki talebi, artık ne ABD ne tefekleri saymıyoru m- dört yabanc ı ajana
de SSCB tarafından tam anlamı gelirdi" demişti.
Ajanlar Türkiye gibi ta rafsız olan bir ülkeyi,
Kısa zamanda "Doğu cephesi"nden ile desteklenmekteydi. Bu kar-
serbest bu lu ş m a a l an ı olarak kullanmış l a rdı
ardı ardınagelmeye başlayan Alman askeri şıtlığı değerlendirmek isteyen İnönü, İn­
ve bu yı llarda yaşa n m ı ş bir dizi olay,
başarı haberleri, tabii Türkiye'nin siyasal giltere ile ABD'yi karşı karşıya getirdi ve Hollywood patro n l arı nın işta hı nı kabart ı r
tutumunu da derinden etkiledi. bu iki devleti birbirlerine karşı oynamaya nitelikteydi (Aşağıdakilerden biri de o
Almanya, Türkiye'nin, askeri başarıla­ çalıştı. Başarılı da oldu. mutlu l uğa e rmiştir zaten).
rını görerek ve bundan etkilenerek, bir an Mihverin yıkımın eşiğinde olduğu · 11 Mart 1941 'de Lo ndra 'n ın Balkanlar'daki
önce kendi yanında savaşa girmesini ya sırada İnönü, Müttefiklerle ilişkiyi yeni- derin ilişk i lerini yönlendiren Sir George
da en azından kendisine askeri kolaylıklar den sağlamlaştırmak ve Türkiye'nin Batı Will iam Rende l ' ı h ed efl ediğ i söylenen bir
sağlamasını istiyordu. ittifakında yeniden yer bulabilmesini sağ­ bomba, Pera Palas'ta patl adı, 4 k i ş i öldü.
lamak için girişimlerde bulundu: Önce · 21 Haziran 1941 'de savaş eğitimi görmek
Son perde Almanya'ya krom sevki durduruldu, Al- üzere Türk denizci ve h avacı l arını Mıs ı r ' a
götüren Refah ş il eb i kimvurduya getirilerek
Alman ordularının gerek Doğu ve gerek manya ve Japonya ile diplomatik ilişkiler
torpillend i. 168 kiş i öldü.
Kuzey Mrika cephesinde yenilgiye uğ­ kesildi; Sovyetler Birliği ile yakın ilişkilere
· 24 Şubat 1942'de Al m an ya ' nın Ankara
raması, aynı zamanda ilk Müttefik askeri girmek için önemli adımlar atıldı; hatta
Büyükelçisi Franz von Papen'a bombalı bir
başarılarının göstergesiydi. Bu kez, "Doğu Almanya ve Japonya'ya savaş ilan edildi. saldırı düzenlendi. Suikast başarısız kalınca
cephesi"nde geri çekilmek zorunda kalan Ancak bütün bu jestlerin somut bir yara- . 18 Mart 1942 günü dört Ingiliz uçağ ı
Almanya, Türkiye'nin Müttefik başarı­ rı olmadı. Türkiye, savaşın son döneminde "Rodos yerine" Milas'a 15 bomba
larından etkilenerek, karşı tarafta savaşa yalnız kalmıştı ve savaş sonunda yeniden sallayıverd i. Iki kişi öldü, kasaba harap oldu.
girmesini engellemek amacı ile çaba har- biçimlenen dünyada da yalnız kalmaya · Ekim 1943 - Mart 1944 tarih leri a ras ı nda
cayacak ve Türkiye'den savaşa katılmayıp, adaydı. İnönü'nün tedirginliği buradan ileri Büyük Britanya ' nın An kara sefıri Sir Hughe
"Doğu cephesi"nde kendi güney sınırını geliyordu. Savaş yıllarında izlenen Türk dış Knatchbull Hugessen'in uşağ ı , Arnavut
güven altında tutmasını isteyecektir. Müt- politikası, Türkiye'yi savaştan uzak tutmayı as ıllı Elyesa Bazna, n am- ı d iğer Cicero, von

tefikler ise, askeri başarılarının verdiği güç başarmıştı, ama savaş sonunda gelişen yeni Papen'a paha biçilmez stratejik değe rde
belgeler sattı. Olay, başrol ü n d e James
ve "hak"la, Türkiye'nin pasif bir rol ile ye- uluslararası politikada ülkenin yalnız kal-
tinmesini artık kabul etmeyeceklerdir. masına da neden olmuştu . •
Sovyetler Birliği, bu sırada Türkiye'nin
müttefik olarak savaşa girmesini istemekte
ve İngiltere de buna bir ölçüde katılmak­
tadır. Amerika Birleşik Devletleri'nin tavrı
ise henüz belirgin değildir ve Türkiye'nin
(kelimenin tam anlamı ile) sıkboğaz edil-
mesini istememektedir; ama o da, diğer
müttefiklerinin taleplerine bir ölçüde ka-
tılmak zorunda kalmaktadır.
İnönü, bu son dönemde savaşa ka-
tılmaktan kaçınmak için, Müttefiklerin
yoğun baskılarına karşı Mihver'in saldırı
potansiyel ve olasılığını öne sürmekte ve
Türkiye'nin görevinin hala Alman ordusu-
na Yakın ve Orta Doğu yolunu tıkamak ol-
duğunu belirtmektedir. Ayrıca, İnönü'nün
önemli bir talebi daha vardır: Müttefikle-
rin söz vermiş oldukları, fakat askeri güç-
10.YIl II. OÜNYA SAVAŞı
Baskı altında gündelik hayat tarihi

HARBE GiRMEDi~ AMA ...

• •
Savaş sırasında alınan önlemler sonucu Türkiye kıtlık
sınırına dayanmıştı. İlan edilen seferberlikle 1 milyon
askerin beslenmesi gereği, üretimi dibe vurdurmuş
şehirde ekmek karneleri, köyde tarım vergileri
dönemi başlamıştı. Savaş ekonomisinin anatomisi.

AHMETKUYAŞ
kadar zayıf olması nedeniyle, tarımsal üre- sektörünün sıkıntıları gelir.
. .. .
tim 1940'tan itibaren düşmeye başladı. Büyük, küçük, bütün üreticiler, üre-
"TO ürkiye, 2. Dünya Savaşı'na girmemeyi Öte yandan, hükümetin üçüncü bir tim kaybına uğramışlar, ama iktidar, savaş
başararak yıkıma uğramaktan kurtul- gündem maddesi de, kalabalık ordusunu zamanında artan fıyatlardan yararlanma
du ama, savaş sırasında alınan bazı mümkün olduğunca iyi besleyebilmek- imlcinını kendilerine tanımamıştı. Bazı­
önlemler ve uygulanan ekonomi poli- ti. Bu amaçla ve savaş başladıktan dört ları milletvekili de olan büyük toprak sa-
tikaları sonucunda çok sıkıntı yaşadı. buçuk ay sonra çıkarılan M illi Korunma hipleri, iktidara olan yakınlıkları sayesinde
Savaş başladığında Türkiye'yi yöne- Kanunu (18 Ocak 1940), hükümete eko- ürünlerinin önemli bir bölümünü kara-
tenler, başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nomi alanında olağanüstü bir yaptırım borsada satabilmişlerdi gerçi; ama kırsal
ve Başbakan Refık Saydam olmak üzere, gücü tanımıştı. Bu kanunla üretici, ürünü- nüfusun çoğunluğunu oluşturmalarına
çoğunlukla asker kökenli, dolayısıyla da nü öncelikle devlete satmak, bir de serbest karşın arkaları kuvvetli olmayan küçük
ülkenin ı. Dünya Savaşı sırasında neler piyasadakilerin çok altında kalan fıyatlarla üreticiler jandarma dayağı yemişlerdi. Bü-
çektiğini en yakından bilen kişilerdi. Yeni yetinmek zorunda kaldı. Bu durum ise, tün üreticiler açısından en korkunç olan
Türkiye'nin hem silah ve cephane hem de ürünün saklanmasına ve karaborsaya düş ­ ise, 4 Haziran 1943'te karar altına alınan
askeri harelcitların gerektirdiği altyapı ba- mesine, sonuç olarak da kentli halkın kıt­ Toprak Mahsulleri Vergisi'ydi. Tarım üre-
kımından henüz çağın gerisinde olduğunu lık sınırına dayanmasına neden oldu. 1942 ticisiyle başa çıkamayacağını anlayan ikti-
iyi bildiklerinden gündemlerinin birinci yazından itibaren devletin satın alma poli- dar, sonunda bir kanun çıkararak ürünün
maddesi savaşın dışında kalmaktı. tikalarında yumuşamaya gidilmesine kar- ortalama yüzde onunu vergi olarak almaya
Gündemdeki ikinci madde ise, şın, istiflerne, darlık ve karaborsa üçlüsün- karar vermiş, böylece de aşar vergisinin
Türkiye'nin kendi iradesine karşın savaşa den oluşan kısırdöngü bir kez başlamıştı 1925'te kaldırılmasından sonra ilk kez ta-
sürüklenme olasılığı bulunduğundan, bü- ve savaş sonuna kadar sürecekti. rım sektöründe bir vergi peydah1anmıştı.
yük bir orduyu hazır tutma mecburiyetiy- Kıs aca özetlediğimiz bu gelişmeler Kırsal Türkiye'nin artık Cumhuriyet Halk
di. Böylece alınan seferberlik kararı, yakla- zincirinin, Türkiye'nin siyasal yaşamın­ Partisi'ne kendi partisi gözüyle bakmaya-
şık bir milyon kişinin silah altına alınması da 2. Dünya S avaşı sonrasında görülen cağı aşilcirdı.
nedeniyle, ilk sıkıntıyı yarattı. O dönemde önemli değişiklikleri büyük ölçüde açıkla­ Büyük şehirlerde yaşayanlar ise savaş
Türkiye nüfusunun yaklaşık % 85'ini oluş­ yan birçok yan etkisi oldu. Bunların başın­ yıllarında kıtlıktehlikesiyle sürekli olarak
turan kırsal kesim ciddi bir oranda işgücü da, daha sonraki yılların siyasal yaşamında, burun burunaydılar. Kentlerin iaşesi dar-
yitirdi ve makinalaşmanın da yok denecek hiç kuşkusuz, en önemli etken olan tarım lık nedeniyle zorlaşınca, 1942'den itibaren
Sa vaş sı ra s ında kuyruklar
eksik olmamış, ekmek
karneye bağlanmış;
tramvaylarda karartma
uygulanmıştı .

ekmek buralarda kar-


neyle dağıtılır oldu. Un
bulunamaması yüzünden
pasta ve kurabiye çeşitle­
rinin yanısıra poğaça ve
börek türleri de ortadan İnönü : Üç, beş yüz
kayboldu. Bu tür yiyecek- de has un yardımı alıyordu . çoğu
ler, o da çok az miktarlarda olmak üzere, bu unu, ekmeğini evinde yapamadığı için kişilik bu insanlar...
ancak pahalı lokantalarda bulunabiliyor- mahalle fırınına veriyor, böylece ellerinde
" Acı ile hatırlamalı yız ki, milletin iaşe
du. Bulunmayan başka bir önemli tüketim karneyle kalitesiz kara ekmek (% 20 çav-
işleri n i
tanzi m etmek yolunda Cumhuriyet
maddesi de şekerdi. Nitekim çayın savaş dar, % 30 arpa) kuyruğunda bekleyenlerin Hükümetleri' nin sarfetlikleri gayretlere, iki
yıllarında şekersizlik yüzünden kuru üzüm önünden mis gibi kokan francalalar geçip seneden beri, cem iyetimiz tarafından hiç
katık edilerek içildiği, hemen savaşı izleyen memur evlerine gidiyordu. Bu da kentli yard ı m ed i lm emiştir ... Bulan ı k zama n ı, bir
dönemde doğanların yıllarca evlerinde tek- vatandaşla, iktidarı temsil eden memurlar daha ele geçmez fırsat sayan eski batakçı
rar tekrar duydukları bir öykü oldu. arasında, husumet diyemesek de, adalet çiftlik ağası, ve elinden gelse teneffüs
Gerçi şekersizlik, ülkelerinin nereden duygusunun zedelenmesinden doğan bir ettiğimiz havay ı ticaret metaı yapmaya

gelip nereye gittiğinden azçok haberdar gerginliğe neden oluyordu. yeltenen gözü doymaz vurgu ncu tüccar
olan kentli vatandaşlar için ekmek darlığı Kentli nüfusun adalet duygusu- ve bütün bu sık ın t ı l arı politika ihtirasları
kadar ciddi bir sıkıntı nedeni olmayabilirdi. nu zedeleyen önemli olgulardan biri de, için büyük fırsat sanan ve hangi yabancı
milletin h esabına ça l ı şt ı ğı belli olmayan
Zira Türkiye, savaş başladığında şeker üre- "hacıağalar"ın ortaya çıkmasıydı. "Hacıa­
birkaç politi ka cı, büyük bir milletin bütün
timinde kendi kendine yeterli bir seviyeye ğa", kır kökenli, dolayısıyla kentli yaşamına
hayatına küstah bir surette kundak
henüz ulaşamamıştı. Savaş zamanında şe­ ve edep - erkanına görece yabancı, ama ta- koymaya ça l ış ma ktadırl ar. Üç, beş yüz
ker ithal etmek ise hayal bile edilemezdi. rımsal ürünlerin fiyatlarındaki müthiş artış kişiy i geçmeyen bu insan l a rın vatana
Ama iktidar, elindeki şekeri memurlarına sayesinde zengin olmuş ve parasını görgü- karşı aşikar olan zararla rını gidermek yolu
dağıtarak fazladan bir huzursuzluk daha süzce harcayan adam anlamına kullanılıyor­ elbette va rd ır. "
yarattı. du. Harcamalarındaki ölçüsüzlük ve büyük
Başta yüksek rütbelileri olmak üzere kentlerin fiyat artışları dolayısıyla sıkıntıya (TBMM'nin 6. Dönem 4. Yasama yı lı 'n ı

devlet memurlarının önemlice bir bölümü düşmüş sakinlerinin gayrımenkullerini ~ açı Ş konuşmas ı , 1 Kas ı m 1942)
10.YIl II. DÜNYA SAVAŞı

satın almaları,genel darlık ve fakirleşme


ortamında çok göze batıyor, bu duru-
mun hükümetin iktisat politikalarından
kaynaklanması nedeniyle iktidarın daha
bir gözden düşmesine yol açıyordu.
11 Kasım 1942'de iktidar, kentli zen-
ginleri de kendinden uzaklaştıracak olan
bir önleme başvurdu ve Varlık Vergisi
Kanunu'nu çıkardı. Maliyeye nakit sağ­
lamak kadar istifçilik ve karaborsacılığı
da cezalandırmak niyetiyle başvurulan öğrenciler arasında; Cahit Sıtkı Taraneı,
bu önlem, tümüyle hukuka aykırı bir Jale inan, Şahap Kocatopçu gibi sonraki
uygulamaydı. Daha çok gayrımüslimleri Gamalı Haç altında yılların meşhur isimleri da vardı. Fotoğrafta,

hedef alan Varlık Vergisi'nde matrahlar üniversite eğitimi Mimarl ı k tahsil i görmek üzere Almanya'ya

ciddi kıstaslar olmadan tespit edilmişti giden Ta rı k Em i roğlu da (soldan ikinci, koyu
ve mükelleflerin itiraz hakkı yoktu. Bu 2. Dünya Savaşı'na eğitim için gönderildikleri renk pardösülü), Berlin'in Kurfürstendam
Avrupa ülkelerinde yakalanan Türk Caddesinde görülüyor. 1953'te vefat eden
korkunçluklarına karşın vergi, hepsi ik-
aydınları, s ı cak savaş ı n içinde yaşayan az E miroğlu daha sonra 1. Levent adını alacak
tidar yanlısı olan gazetelerce büyük bir
sayıda vatandaşımızdı. Almanya, Fransa, semtteki viIIaların mimarıydı.
coşkuyla desteklendi.
Belçika ve ingiltere'de öğrenim gören Türk Kamu Şarman
Bir yanda zenginler, özellikle de
gayrımüslimler aleyhinde ve ırkçılık sı­
nırlarını zorlayan bir kamuoyu oluştu ­
rulurken, diğer yanda da halk, haksız ve BANKNOTLARI TAŞıYAN
ahlaksız kazancın cezalandırıldığı yanıl­
YORKSHİRE BOMBALANMIŞTI _~_
samasıyla avutularak, iktisat politikala- ,~~ . ·'\.1'1-

rındaki becereksizliklerin üstü örtülmüş


oluyordu. "Batan gemilinin
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, paraları bunlar
savaş sonrası döneminde yaptığı bir yurt
gezisinde, "Bizi ekmeksiz bıraktın"yergi­ 2. Dünya Savaşı tüm hızıyla sürmekteydi ...
Savaşa girsin ya da girmesin birçok ülke
sini, "Ama babasız bırakmadım" yanıtıy­
yoksulluk ve sefaletle boğuşurken, genç
la karşıladığına ilişkin bir rivayet vardır.
Cumhuriyet'te savaş ı n tüm sıkınt ıl arı
İnönü gibi ı. Dünya Savaşı'nı yaşamış
hissedilmekteydi. Öte yandan enflasyonu Zira tüm denizin üzeri ınönü portreli Türk
tüm bir nesil için gayet anlamlı olan bu tetikleyen savaş ekonomisi, gitgide daha banknotlarıyla doludur. Haber kısa sürede
yanıt, Cumhuriyet döneminde doğanlar yüksek kupür değerli paralar basılmasın ı tüm şehre yayı lı r ve sulara dalan yüzlerce
için fazla bir şey ifade etmiyordu belki. zorunlu kılıyordu. O tarihte henüz kaliteli insan çanta ve torbalarla kağıt paraları
Öte yandan, Türkiye' nin 1940'ların kağıt para basacak bir tesisi bulunmayan toplamaya koyulur. Paralar daha tedavü le
ilk yarısındaki ekonomik yapısının, sa- Türkiye; ingiltere'yle para basımı için bir çıkmadan ha lkın eline geçmiştir. Üstelik
vaşı özetlediğimiz sıkıntılara ve bunla- anlaşma yapmıştı. 1 Amerikan Doları karşılığ ı nda 1.32 Türk
rın doğurduğu psikolojiye yol açmadan Matbaa, Atatürk yerine ilk kez inönü portresi Li rası gelen değerl i de bir para ...

atlatmayı mümkün kılıp kılamayacağı yer alan 50 ve 100 liralıklarla, 50 kuruş l uk Haberin Ankara'ya telgrafla ulaşmas ı
banknotların basımını kısa süre içinde ve dönemin başbakanı Refik Saydam
da tartışılabilir. Bu konulara eğilen araş­
tamamlar ve bun ları Akdeniz'den istanbul'a tarafından cumhurreisi ı smet ın ön ü' ye
tırmaların ve çözümlemelerin yakın ta-
u laştırmak üzere Yorkshire adlı bir gemiye aktarılmas ı y l a Bakanlar Kurulu toplanır ve
rihimizi daha iyi anlayabilmemiz açısın­ gereken açıkl ama yapılır: "Gemideki tüm
yükler. Yunanistan'ın Pire Liman ı 'na ulaşan
dan çok önemli sonuçları olacağından gemi, burada ikmal için demirler. Ne var banknotlar geçersiz kılınmışt ır."
kuşkumuz yok. Ama, bulgular ne olursa ki Ingiliz bandıralı gemi, 16 Nisan 1941 'de Aynı yıl bu paraların yerine çıkarılacak
olsun, 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan eko- Alman savaş uçaklarının bombalı saldırısına 50 kuruşlar için bas ı m yeri olarak bu defa
nomik sorunların, savaştan kısa bir süre uğrar. Yorkshire da kısa sürede sulara Almanya seçilecek, o l ay ın kahramanı kağıt
sonra gerçekleşecek olan iktidar değişik­ gömülür. 50 kuruşluklar ise koleksiyoncular arasında
liğinin belki de en önemli nedeni olduğu Ertesi sabah Pire Limanı'na gelen halk, "batan gemi" olarak isimlendirilecekti.
tespiti geçerWiğini yitirmeyecektir. . gördüğü manzara karşısında şaşırıp kalır. R. Sertaç KayserilioğlU
rı İ M G E KİT AB EV İ YAY ıN LAR ı
IMGE
ki tabevi

Y E N 1 E Y L Ü L i M G E LER 1
To&oy, binlerre wrihi belg: inceleyerek
160 5. 1yazdığı "Hacı Mumt"ta, haymnlık uyandının ııs
6 TL biryapıt ortaya koymııştur. t ıı
Bu ilk rom1111Ilda fuis ~
süıekli~r...
Yazaıın lxışka bir kirapa bulamadıBı
ve bı.ılan:ıayeıcağı için kendi keıXJine
aıWWğı biröykü w!

7445.
19 TL

KaLırammJaıı amsında Arthur Koestkıi,


Jean-Paul Sarorl, A1bert Oınlt15yıı ve
yaıaıın kendi:irıi görürgibi OkiUğı.U1lUZ
M:mdarinler, eşsiz bir be/ges?l;
cerızersiz bir aşk yapındır.

192 s KasikHatuey, adaya


7 rı çıkışlanndan itihıreıı
Kitap, amsız araçlann }6ini carılı lspırıyollarm eline
araçlann aL,ıaıBı birgeh::ekte, ~eıneye çalıştı.
iıNın-dc@, iıNın-iıNın ve Çünkü onlan tanıyordu
srufilişkileıini !arırast:ik bir ve ııeleryapıbilecekleıini
'i'Vgı kıpı1an temizlerıseydi herşey
ı 525. /İINlııa o1duğıııgibigörı1nıirdü· S:msuz." düzkrnde mliyor. iyi biliyordu.
9 TL \Mj}jarn Blake Ama sonunda yakalandı
ı,e diıi diıi yakıldı...

272 s.
358 s.
368 s. 136 s. 1011.
392 s. 1311.
1311.
~
'Terönzme kaışı.sav.:ı;;
g:rateJı5l
"
.. .ABD'nin geıileyen
~
-
6 TL
Dünyaywaoa zilıniyet ile
algı1andığında realizmin
lıEylüİ2001 ~dın/an,
Amerika Birleşik D::I~etkri
veAvrupı'da hukukıID
a1(Ü5( edilme$ıe bir
. 371 s.
1311.
-
1411.
~ğı.ın mcx:leın1~esi "86 yılda 83 pııti!"
_1;~n1 psikoloj1Sl Kitap, kıpınlnıa süreCinden
-Bu çaJışn8, mekafUJ1
topıumsal o]arak
~

edildiğini \-e 18JU da


ı,,,,,,,nıonyasmı
:"·lS~ · -- e:jik. bölgelere asken
. daraIwgı hayaıın, nasıl
oıgusu, ~" ·
g:.çerı \-e kıı:xınJan pırti1erin bu nedenle, tOpı~
1
ıçın sınır .. gerekçe' oldıı Kirap, ile çı:x:ukIugun tarihi ya;mnın oluşrurııcu bır
derinle;ebiler:egi gözler seıiiVenini anlaıırkerı,
. .A~"'n1lerle ~ si)$ll rejimdeki kökten aJ<l9l1da köprüler
yv'''''' .- b· ]ıareket pJıınıdır önüne seriliyor. siyaxıl pııti1eri kapıırnarıın parçası olduğtınu
değiŞmi gJzler kurulaını< ınceIeniyor.
.sagJayaI1 ır yaımsız/ığına da c~r öne sürJlYOr.
önüne seriyor.

TüRKiYE'NIN VE DÜNYAN IN HER YERİNDEN


O N B i N Lt R C E K ir ArE [) D V D D i: R cı i
ıe ı IOBi ÜRÜNLERiN[ ULAŞMANIN EN KISA YOL LI
BODRUM ŞUBEMİZ
\f)() - 21 (LO ')<1. tl
imge-com-tr
ı 11.1f s tlua 1\,
Ocısis Alış',"tTis Merke::ı
Nt>. Rı B LO
ı __ 1 L'
internet kita be vi
Macellan'ın fikir babası olduğu bu yolculu-
ğun böyle biı amacı olup olmaGıgıGı!. Ger-
çekten Macellan yolculuğa çıkarken dünya-
nın çevresini dolaşmayı amaçlıyor muydu?
Bu soruya cevap aramadan önce onun ön-
cülü Kristof Kolomb'u düşünmek lazım.
Kolomb, İspanya'dan Atlas Okyanusu'na
açıldığında, amacı yeni bir kıtayı keşfetmek
değil, hep batıya doğru ilerleyerek zengin-
likleriyle ün salmış Hindistan'a ulaşmaktı.
Nitekim uzun bir süre karşılaştığı ilk kara
parçasının kendisi için yeni bir kıta OldU- I
ğunu anlamayacak, amacına ulaştığını sa-
narak burayı Asya kıtasının doğu uzantısı
zannedecekti.
Avrupalılar tarafindan yeni keşfedilen
bu kıtanın zenginliklerinin farkına varılın­
caya kadar Amerika, Asya'ya batıdan ulaş­
manın önünde bir engel olarak görülecekti.
Bu engeli deniz yoluyla aşmak için ise bir
boğaz arayışı başlayacaktı. Macellan devre-
ye bu noktada giriyordu. Onun yolculuğu
bu engeli, yani Amerika kıtasını aşmak için
yapılmıştı.

Neden batıdan dolaştı?


İyi de, niçin Macellan güneydoğu Asya'ya
daha kısa ve tehlikesiz yoldan, yani Ümit
Burnu'nu dolaşarak gitmeyip kulağı ters
taraftan gösteriyordu? Üstelik önünde ör-
nek de vardı, kendisinden 21 yıl önce Vasco
de Gama bunu başarmıştı.
Macellan'ın zoru seçmesi onun mace-
raperestliğine değil, dönemin şartlarına ve
yapılmış olan anlaşmalara bağlıydı.
7 Haziran 1494 tarihinde dönemin
iki büyük deniz gücü Portekiz ve İspanya
arasında Papa VI. Alexander'ın (Borgia)
Macellan'ın ölümü Benjamin Andrews'in, Avrupalı değil, Malakkalı bir esirdi. Ma- aracılığıyla Tordesillas anlaşması imzalan-
Amerika'nın Keşfinden Bu Yana ABD Tarihi'nde
yer alan i1üstrasyon, Mace ll an'ın Filipinler'de
cellan 1505-1513 yılları arasında doğduğu mıştı. Anlaşmaya göre bugün 47. batı me-
ölümüyle sonuçlanan çarpışmayı tasvir ediyor. ülke olan Portekiz'in Hint okyanusundaki ridyeni civarına denk gelen hayali bir çizgi,
hakimiyetini sağlamak amacıyla bu böl- iki ülkenin hakimiyet alanlarını belirliyor-
Tüm bu hilciyede Macellan ismi unutu- gede bulunmuş; ülkesine Malakkalı bir du: Çizginin batısı İspanya'nın, doğusu ise
lup gidebilirdi. Ama resmi belgeler ve An- esir ile dönmüş ve ona vaftiz ismi olarak Portekiz'in olacaktı. Yani dünya, daha tüm
tonio Pigafetta'nın yazdıkları, Macellan'ın Henrique'yi seçmişti. 1519 yılında bu defa sınırları bilinmeden iki ülke arasında bö-
bu yolculukta sahneyi erken terk eden baş İspanya adına Doğu'nun zenginliklerine ıüşülmüştü. Böylece Portekiz, o dönemde
aktör olduğunu gösteriyordu. İspanya'ya ulaşmak için yeni bir yol arayışına çık­ büyük öneme sahip Mrika kıyıları ile gü-
geri dönebilen ilk 18 kişinin içinde yer tığında, Henrique hizmetli ve çevirme n neydoğu Asya'yı kapsayan alanın sahibi
alan İ talyan asıllı Pigafetta, yolculuk bo- olarak onun yanındaydı. 1521 yılı orta- olmuş ve bu bölgede ticaret ve seyahati te-
yunca aldığı notlarla Macellan'ın isminin sında Macellan' ın gemileri, Henrique' nin keline almıştı.
yüzyıllar sonrasına taşınmasında çok etkili doğmuş olduğu, bugünkü Singapur civa- Yorum farkları yüzünden tam anlamı
olacaktı. rına ulaştığında, hep batıya doğru giderek ile hiçbir zaman uygulanmayan Tordesillas
Dünyayı deniz yoluyla dolaşan ilk dünyayı dolaşmış ilk insan Henrique olu- anlaşması 16. yüzyılın sonunda önemini
kaptan sıfatı -Macellan' ın değil ama- yordu. yitirecek ve 1750 yılında resmen yürürlük-
Elcano' nun olabilir; ama bu inanılmaz işi Aslında dünyayı ilk olarak kimin do- ten kalkacaktı. Ama bu anlaşmanın varlığı
başarabilen ilk kişi bir kaptan değil, bir laştığı sorusu kadar önemli bir diğer soru, ve dünyanın bu şekilde paylaşılmış olması,

70 NTV TARiH EYLÜL 2009


Victoria: Dün-bugün
Coğrafyacı Ortelius'un 1590 tarihl i dünya atlasında Macellan'ın
gemilerinden Victoria resmedilmiş (solda). Victoria, dünya
turunu 1522'de tamamlamasından tam 470 yıl sonra 1992'de
aslına sadık olarak tekrar inşa edi ldi (üstte).

Macellan'ın yolculuğunu iki açıdan etkile- Macellan'ın dünyanın çevresini renilmiş Ümit Burnu üzerinden Avrupa'ya
miştir.Bunlardan birincisi Macellan'ın bu dönme olasılığı vardı. Elbette bu yol
dolaşmak gibi bir niyeti
yolculuğa, doğduğu ülke olan Portekiz adı­ Portekiz'in egemenlik alanında olduğun­
na değil, onun rakibi İspanya adına çıkmış yoktu. Güneydoğu Asya'daki dan İspanya adına hareket eden bir gemi
olmasıdır. Portekiz, Ümit Burnu üzerinden zenginlikler peşindeydi. Ama bu için riskliydi; ama bu şartlarda fazla seçe-
Güneydoğu Asya'nın zenginliklerine ula- nekleri de yoktu.
şabilmenin verdiği rahatlıkla, Macellan'ın
yolculuk, okyanusların tahmin Yolculuğun temel amacı açısından ba-
Amerika kıtası yoluyla bu bölgeye ulaşma edilenden çok daha büyük, tüm şarılı olduğunu söyleyemeyiz. Evet, geri
teklifine önem vermez. Oysa Tordesillas denizlerin birbirine bağlı ve gelebilen gemi Doğu'nun zenginliklerine
anlaşması dikkate alındığında, İspanya'nın ulaşmıştı ve baharat yüklüydü; ama bul-
dünyanın yuvarlak olduğunu
güneydoğu Asya'ya Uıaşabilmesinin tek dukları yol İspanyolların temel hedefle-
yolu, Macellan'ınki gibi önerilere destek uygulamada kanıtladı. rine ulaşmaları için yeterli değildi. Zira,
olmaktır. Macellan' ın keşfettiği ve kendi adını alacak
Anlaşmanın bir diğer etkisi ise doğ­ ya yeltenmek, amaçlarından biri değildi. Amerika kıtasının güneyindeki boğaz yo-
rudan yolculuk süreci ile ilgilidir. İspanya En azından yolculuk öncesi İspanya kralı luyla Doğu Asya'nın zenginliklerine ulaş­
kralı i. Carlos (geleceğin V. KarllŞarlken'i) ile yapmış olduğu anlaşmalarda bu yönde mak maliyeti yüksek, fazla zaman alan ve
tarafından Macellan' ın çıkacağı yolculukla bir ifade yer almıyordu. en önemlisi çok zor bir yolculuğa çıkmak
ilgili uyulması gereken tüm kurallar belir- Macellan büyük olasılıkla Amerika anlamına geliyordu.
lenmiş ve bunlar içinde Tordesillas anlaş­ kıtası yoluyla Maluku adalarına vardıktan Ama bu yolculuk, insanlık tarihine et-
ması ile çizilmiş hayali sınıra riayet edilme- sonra, gidiş yolundan geri dönmeyi öngör- kileri açısından dikkate alınırsa, tabii kaza-
si ısrarla vurgulanan en önemli konu olarak müştü. Yani IS2I'de İspanya'ya geri döne- nımları paha biçilmez. Yolculuk, okyanus-
yer almıştı. bilenler, önceden hazırlanmış bir planı ba- ların tahmin edilenden çok daha büyük,
Bu bilgi ışığında asıl sorumuza dönecek şarıyla gerçekleştirmekten çok; yolculuğun tüm denizlerin birbirine bağlı olduğunu ve
olursak, Macellan'ın yolculuğa çıkarken te- gidişatı gereği dünyanın çevresini dolaşmış bu uçsuz bucaksız su kütlesinde yol alarak
mel amacı, Güneydoğu Asya'da İspanya'nın kişilerdir. Kaybedilen onca mürettebata, dünyanın çevresinin dolaşılabileceğini; yani
hakimiyet alanında olduğu varsayılan Ma- gelinen yolun uzunluğu ve zorluğu eklen- Antik dönemden beri iddia edilen dünya-
luku adalarının zenginliklerine ulaşmaktı. diğinde, geldikleri yoldan geri dönmeme- nın yuvarlak olduğunu, kiliseye inat, uygu-
Varolduğunu iddia ettiği boğazı bulur da, leri gayet anlaşılabilir bir karar olsa gerek. lamada kanıtlanıyordu. Böylece, dünyanın
Amerika kıtasını geçebilir ve Maluku'ya Nihayetinde hayatta kalanlar, Büyük bizim şimdi bildiğimiz haliyle algılanma­
varabilirse amacına ulaşacaktı. Dolayısıyla, Okyanusun büyüklüğüne şahit olmuşlardı sındaki en önemli adımlardan biri atılıyor,
dünyanın çevresini deniz yoluyla dolaşma- ve önlerinde Vasco de Gama'dan beri öğ- dünyanın sınırları ortaya çıkıyordu. •

NTV TARiH EYLÜL 2009 71


Hıristiyan olan Müslümanlar
1909
1909 tarihli Almanca bir
gazetede, Hıristiyan olan
iki Müslüman din adamının
fotoğrafları yayınlanır. O dönem
Berlin' de askeri ataşe olan
Enver Bey'in, yanına "kim bu
ahmaklar" diye not düştüğü
kişilerin yanındaki Johannes
Awetaranian adlı rahip de, eski
adı Mehmet Şükrü olan bir
Müslümandır.
19. yüzyılsonu, 20. yüzyıl
başlarında siyaset, din ve kırık
bir aile yapısı tarafından çizilen
yaşam portresi.

,., il'
-t)on Itnfs: lt:~mtb 1{tfcfraf, mO~Qmtb
Tarihı el yazısı
Enver Bey fotoğraftaki l eri numaralayıp
2lur Taufr ıwrirr motıammrllanilılırr irftrr in Patalının. isimlerini de yazmış. Soldan sağa Ahmet
iii· i it bt< b.utjd).n Orientmillion
:ın ber !llIloIQIIIrd)e au 'llolObam DOUoOg anıalınd) beıs ,rlten i b:jn. X';, bl, s;oule om,I,r ~ö~er,r Keşşaf, Mehmet Nesim i ve Awetaran ian.
bt< ..angellld)e 'llallor 3o~Qnne9 ~melarQnlQn 6d)ulrl <ııı,n , !r~. 6d).dj5 eLn,. :Dermıldj· Notunda ise "acaba bu doğru mu, bu
mo~mmebQnLld),r 'jlrlelter au. !lllaa,bonl,n, b,. ~d)meb ltel Qi, '"'ı;:ı~g,~ ~1.nbL
orbeM, unb Idnu !!lrubert, bu mıUb,rl. o~m,b ~__ !f ahmaklar kimdir" diyor.

Şükrü'nün, yani kendisinin sıradışı hayatı­


Enver Bey "tarihe not" düşmüştü nı ve aile yapısını gözler önüne seriyor.
30 Ocak 1861'de doğan Mehmet (ya da

Kim bu ahmaklar? Muhammmed) Şükrü'nün dedesi Süley-


man Efendi, Erzurum Valisi Esat Paşa'nın
mühürdarıdır. Süleyman Efendi'nin iki

S
kızından biri olan Münife, 12 yaşında sa-
ahaf dostum Bahtiyar İstekli, kitaplar yazılmıştır. 31 Mart Vakası'ndan ğır ve dilsiz olur, sonra da neredeyse kör-
Almanya'da muhtemelen Ekim (13 Nisan 1909) hemen önce Berlin'e as- lük derecesinde görme yeteneğini yitirir.
1909'da basılmış bir gazetenin keri ataşe olarak yollanmış, bu olayı ha- Münife'nin ablası Hatice, babası tarafından
kupürünü getirdi. Kupürün kenar ber alır almaz İstanbul'a dönerek Hareket şehir sekreteri Zihni ile evlendirilir. Aweta-
boşluğunda şöyle bir yazı vardı: "Muhte- Ordusu'na katılmış; ayaklanma bastırıldık­ ranian kitabında Zihni için "Bayburduydu
rem Kardeşler! Berlin'de Potsdam'da bir tan sonra, yine Berlin'deki görevine dön- ve zamanının tanınmış şairiydi" diyor.
Ermeni papazı tarafından Hıristiyan edi- müştür. O tarihte 28 yaşındaki Binbaşı Yani dizeleri hala yaşayan meşhur halk
len Şeyh Ahmed KeşşafEfendi ilc biraderi Enver Bey, iki yıl daha Berlin'de kalacaktır; ve divan şairimiz Bayburdu Zihni, Meh-
Müderris Mehmed Nesimi Efendilerin İtalyanlar Trablus'a saldırana kadar. met Şükrü'nün teyzesinin ilk kocasıdır.
resmidir. Acaba bu doğru mudur? Bu ah- Hikayemizin kahramanı Enver Bey Hatice'nin Bayburtlu Zihni'den bir
maklar kimdir?" değil; onun, not düştüğü bu kupürdeki fo- oğlu olur ama, hem üç yaşında oğlunu
Bu notun altındaki imzayı hemen ta- toğrafta, sağda oturan kişi. Adı: Johannes hem de birkaç yıl sonra kocasını kaybeder.
nıdım: Enver. Yani geleceğin Enver Paşası. Awetaranian veya Mehmet Şükrü! Daha sonra kız kardeşi Münife'yi de yanı­
Resimdeki üç kişi numaralanmış ve resmin Bu isim bizi, 1905'te yayımlanan bir na alarak Erzurum yakınlarındaki Haydari
altına isimleri tek tek yeniden yazılmış. kitabı bulmaya götürdü: Geschichte eines (bugün çat ilçesine bağlı) köyüne taşınır,
Enver Bey 23 Temmuz 1908'de "Hür- Mohammedaners der Christ wurde (Hı­ orada bir şeyhle evlenir. Münife de şeyhin
riyetin İlanı"yla "Hürriyet Kahramanı" ol- ristiyan olan bir Müslümanın Hikayesi). müriderinden Ali ile evlendirilir. 1861'de
muş, adına marşlar bestelenmiş, destanlar, Awetaranian'ın yazdığı bu kitap, Mehmet Münife'nin bir oğlu olur: Mehmet Şükrü.

72 NTV TARiH EYLÜL 2009


Enver Paşa, ziyaretçiler şerefine ziyafet
i düzenlemekle görevli heyetle. Fotoğraf
Wansee gölü üzerinde bir vapurda
çekilmiş . Tarih 22 Haziran 1911 .

Birkaç yıl sonra bu defa


Hatice' nin kocası şeyh ölür. Mehmet
Şükrü'nün babası Ali ortalıkta yok-
tur. Kız kardeşler Mehmet Şükrü'yü
yanlarına alarak Erzurum'a dönerler.
Mehmet Şükrü üç yaşındayken, an-
nesi Münife ölür. Mehmet Şükrü'nün
babası Ali bir süre sonra ortaya çıkar,
oğlunu yanına almak ister. Hatice'nin
yeğeninden vazgeçmeye niyeti yoktur.
Bunun üzerine Ali, baldızı Hatice'yle
evlenir.
Babası Mehmet Şükrü'yle pek
ilgilenmezken, izleyeceği yolu tey-
zesi çizer. Altı yaşında din eğitimi
almaya başlar. Yedi yıllık bu eğitim­
den sonra, Karabet adlı bir terzinin
yanına çırak olarak girer; iki yıl çalışır.
Bu sırada babası Ali, yıllar sonra tekrar
askere alınır. Yalnız kalan Hatice, Meh-
met Şükrü'yü de yanına alarak ilk ko-
cası Zihni'nin memleketi olan Bayburt'a
gider. Zihni' nin ilk evliliğinden olan ve siyle Kaşgar' a gider, beş yıl kalır. Kitabında testan" olduğunu düşündüğü bu din ada-
Hatice'yi sık sık ziyaret eden oğlunun yanı­ uzun uzun burada geçirdiği yılları ve bölge mına karşı oldukça hoşgörülü davranmış­
na yerleşirler. Bir yıl sonra Hatice de ölür. halkının adetlerini anlatır. tır. Tartışma Nisan ayına kadar 16 makale
Geri dönmek umuduyla Kaşgar'dan ile devam eder.
Erzurum'dan Tiflis'e ayrıldığında, İncil'i Uygurca'ya çevirmekle Awetaranian 1909'un Ocak ayında haf-
O sırada Ruslar Erzurum'u işgal etmiştir. meşguldür (Awetaranian bir daha Kaşgar'a talık Güne; gazetesini çıkarmaya başlar. Bir
Mehmet Şükrü'ye babasının Erzincan'da dönemez, ama çevirisi 1914'te yayımlanır) . ay sonra evine iki kişi gelir. Hıristiyan olmak
olduğu ve kendisini görmek istediği ha- Bir süre sonraAlman ŞarkMisyonu'nda isteyen bu iki kardeş Müslüman din ada-
beri gelir. Erzincan'a gider fakat babası Johannes Lepsius'un sağkolu olarak çalış­ mı, yazının başında bahsettiğimiz kupürde
orada değildir. Bunun üzerine babasının maya başlar. Martin Luther'in kesin yö- fotoğrafları görülen Şeyh Ahmet Keşşaf
köyü olan Evrenli'ye gider ve onu bulur. nergesine rağmen Müslümanlar arasında ve Müderris Mehmet Nesimi Efendi'dir!
Mehmet Şükrü, 1879 kışını köyde akrabası misyonerlik yapma fikrini Lepsius'un ka- Kardeşlerin büyüğü olan Ahmet Keşşaf
Behçet Hanım'ın yanında geçirir. Onun ki- fasına sokan da Awetaranian'dır. Berlin'de iddialar doğruysa, Makedonya'daki Rufai
taplığında bulduğu Türkçe İncil'i okumaya 1900'de evlenir, aynı yılın Kasım ayında dervişlerinin önde gelen isimlerindendir.
başlar. Behçet Hanım'ın Ruslara esir düşen Bulgaristan' a gider. 1902'de Şumnu'da
oğlu, esaret dönüşü getirmiştir kitabı. Şahid-ül-Hakaik'ı yayınlamaya başlar. Milliyetçilik bu mu?
Mehmet Şükrü bir yandan İncil okur- Awetaranian 1907'de Filibe'ye taşınır Ahmet ve Mehmet kardeşler Hıristiyan ol-
ken bir yandan da Persor köyünde öğ­ ve 1908'in Şubat ayında, aynı şehirde ya- duktan sonra Güne/in editörleri de olurlar.
retmenlik yapmaya başlar. Bir süre sonra yımlanan, Balkan gazetesinde, bir imarnın Güne; ve Balkan gazeteleri arasında ateş­
davranışlarını hoş karşılamayan köylüler ta- yazdığı "Bir Müslüman'ın İslamiyet'ten li bir tartışma daha başlar. Ethem Ruhi,
rafından taşlanarak buradan kovuluro Hris- başka dini olamaz" başlıklı bir maka- Ahmet Keşşaf ve Mehmet Nesimi'ye,
tiyanlığı açıkça seçmesine artık bir engel le çıkar. Awetaranian'ın yaptığı Hıristi­ Awetaranian' a gösterdiği müsamahayı gös-
kalmamıştır. yanlık propagandası eleştirilmekte ve bir termez. Ethem Ruhi, İslamiyet'e dayanan
Mehmet Şükrü'nün bundan sonra- Müslümanın bundan etkilenmeyeceği bir milliyetçiliği savunur. Ethem Ruhi için
ki hikayesi, uluslararası bir misyonerlik savunulmaktadır. Balkan, Bulgaristan'da İslamiyet, milleti millet yapan en önem-
hikayesidir. 28 Şubat 188S'de Tiflis'de Türkçe çıkan tek Müslüman gazetesidir. li unsurdur ve ona ihanet eden vatana da
vaftiz edilir, artık adı Johannes (Yahya) Sahibi İttihat ve Terakki Partisi'nin önem- ihanet etmiş olur. Bu durumda bir Ermeni
Awetaranian'dır. Orada tanıştığı bir İsveçli li isimlerinden Ethem Ruhi'dir (Balkan). olduğunu düşündüğü Awetaranian olmasa
aracılığıyla bir yıl sonra İsveç'e gider; İsveç Awetaranian'ın gazeteye gönderdiği cevap, bile Ahmet Keşşaf ve Mehmet N esimi ha-
Misyonerler Derneği'yle çalışmaya baş­ Ethem Ruhi'nin İslamiyet'in fikir özgürlü- indir, millete ihanet etmişlerdir.
lar. 1889'da tekrar Kafkasya'ya gönderilir. ğüne verdiği öneme değinen açıklamasıyla Bu tartışmada ilginç olan bir diğer nok-
1892'de yine aynı derneğin görevlendirme- yayımlanır. Ethem Ruhi bir "Ermeni Pro- ta ise, Ethem Ruhi'nin 31 Mart ayak- ~

NTV TARiH EYLÜL 2009 73


-- ... ,.1· ...-.11. • .-.
J!<:-Jj)lol.",ı,-

---
. noıJIIIl"_"-,,

•.;.f. .':;;:;'l:.,.:.~IM
~r,->,.ı

Awetaranian'nın Bulgaristan'da
çıkardığı haftalık gazetesi Güneş'in
7 Mart 1909 tarihli 8. sayısı.
Gr. ~ı .... .:.ı-ı..';'~w ~.rl"";.ı::Jı::~

lanmacılarına şiddetle karşı çıkması, İslam

.-
.:I".:.~~ ,;,s.;..\~;~
~.r.'~..ı........7':.:,.;.~
~_J".f"';"~'i';....:.
ve milletin tek kurtarıcısı olarak İttihat ve
""""'~.\:i;"'u-'J".:.J.,.",
..h'J"" " ~J''':I.CJ,.,.1.~
~,;,J'"J)jMo ~\ ....;
J;tı •___ ". .)~ ~i iı.!'"
Terakki Cemiyeti'ni göstermesi; buna kar-
şılık Nesimi ve Keşşaf'ın milliyetçilik kar-
şıtı bir tutum içinde olmasıdır.
Awetaranian ise milliyetçiliği reddet-
miyor, ama Hıristiyanlığın milliyetçiliğe
daha uygun olduğunu savunuyordu. Tezini
desteklemek için Arapçanın, Müslüman
Şair'in
temsili milletlerin dillerindeki etkisini vurguluyor
bir resmi. ve fakat İncil'in her dile çevrildiğini yaza-
rak Balkanlar'daki bağımsızlık hareketleri-
ni hatırlatıyordu. Ama kendisi Hıristiyan
Bayburtlu Zihni, olduktan sonra milliyetçilik yapmamıştır.
Awetaranian, hayati tehlikede oldukları­
Awetaranian'ın nı düşündüğü Nesimi ve Keşşaf'ı Potsdam'a
eniştesiydi götürür. 10 Ekim 1909'da Potsdam'da St. 1949'da öldü. Ölümünden iki yıl önce ya-
Nikolas Kilisesi'nde vaftizlerini bizzat ya- yımlanan Canlı Tarihlerde, yukarda anlattı­
Vardım ki yurdundan ayağ göçü rmüş. par. Awetaranian bir süre Potsdam'da kalır, ğımız olayları şöyle nakletmişti: "Filhakika,
Yavru göçmüş, ıssız kalmı ş otağı. sonra Filibe'ye döner. Güneş gazetesi irtica sırasında yalnız fikri cephesi
Camlar şikest olmuş, meyler d ökülmüş. 1912'de yasaklanınca, yerine Hurşid olan bir mücadeleye girişmemiş,
Sakller meclisten çekmiş ayağı
adıyla (yine güneş anlamında) bir gazeteciliğin bütün icapları­
başka gazete çıkarır. Aynı yıl Keş­ na göre hareket etmiştim. Bu
dizeleriyle baş l ayanve Saadetlin Kaynak
şaf ve Nesimi'nin Güne/te yayımla­ meyanda, o zaman büyük tesir
tarafından bestelenen koşmasıyla pek çok
k i şinin aklındadır Bayburtlu Zihni. Nazım
nan makalelerini Mecmua-i Makalat yapan bir vak' anın üzerinde dur-
Hikmet'in "Türk Köylüsü" başlıklı şiirinde adıyla bastırır. muştum. Olay şu idi: Edirne'de
O Topraktan öğrenip Ahmet Keşşaf 1912'de, irtica lehinde vaiz eden iki
kitapsız bilendir. Mehmet Nesimi 1917'de yobaz vardı. Bunlar ora-
Hoca Nasreddin gibi ağlayan Potsdam'da öldüler. dan kaçmak mecburiye-
Bayburtlu Zihni gibi gülendir. Awetaranian 11 Ara- tinde kalmışlar, soluğu
Ferhad'dır lık 1919'da öldü. Almanya'da Bulgaristan'da almışlar. Bir
Kerem'dir Wiesbaden'deki Südfriedhof Awetaranian'ın yaşamını külah kapmak için, din de-
ve Keloğlan'd ı r.
mezarlığında yatıyor. anlattığı kitabının ğiştirdiler! N e oldular biliyor
m ı srala rı yla anılır.
Onunla ilgili kaynaklar ingilizce çevirisinin
Enver Paşa, ı. Dünya musunuz? Protestan papazı!
bir-iki yıl farklılık gösterse de, 1797-1859 kapağındaki resmi.
Savaşı'ndan sonra 4 Ağustos Herifler kilisede vaftiz edi-
y ı lları arasında yaşadığ ın ı söyler. En
az ı ndan ölüm tarihi Mehmet Şükrü'nün
1922'de, Buharanın doğusunda lirken fotoğraflarını çektir-
yazdıklarıyla uyumludur. Bayburtlu Pamir eteklerinde Bolşeviklerle çarpışken dim. Bu vesikayı Balkan'a koyup şiddetli
Zihni'nin iki defa evlendiğ i belirtilir. ilk öldü. bir makale yazdım."
evliliğinden Ahmet Revayi adında bir oğlu Ethem Ruhi, Balkan Savaşı sırasında Vaftiz olayı 10 Ekim 1909 tarihinde
olduğu ve ikinci eşiyle Akka'da evlendiği, hapse atıldı. Kendi anlattığına göre sa- Potsdam'da gerçekleştiğine göre, Ethem
daha sonra bu eşinden istanbul'dayken vaşın bitiminde Bulgaristan'ın Osmanlı Ruhi'nin sözlerindeki doğruluk payı çok
boşandığı yazı l ır. Hatice ile evl il iğinden Devleti'yle sulh yapmaya hazır olduğu­ su götürür. Bu ünlü vaftiz resmi, Alman
hiç bahsedilmez. Bu durumda Mehmet nu bildirmek için Bulgar Başbakanı Ra- Protestan Kilisesi' nin resmi propagandası
Şükrü'nün yazdıkları, Bayburtl u Zihni'nin
doslavof tarafından İttihat ve Terakki meyanında dağıttığı bir şeydi ve gizli ka-
yaşamıyla ilgili yeni bilgiler vermektedir.
yetkilileriyle konuşmak üzere İstanbul' a paklısı yoktu. Lepsius ve Aweraranian'ın
Ahmet Revayi Bayburt Rüştiye
gönderildi. ı. Dünya Savaşı'nın bitimin- Müslümanları Hıristiyanlaştırma hayalleri
Mektebi'nde hüsn-ü hat hocasıdır.
Babasının divanını Divan-ı Zihni adıyla
de Radoslavof'un partisi iktidarı kaybetti. daha başladığı yerde bitmişti . •
yayına hazı rlam ı ştır. Bu kitap Istanbul 1920'ye kadar Balkan gazetesini çıkaran
Süleyman Efendi Matbaas ı 'nda 1876'da Ethem Ruhi, Bulgaristan'a ihanetle suçla-
basılmıştır. Mehmet Şükrü kitabında narak tevkif edileceğini öğrendi, anavatana Awetaranian yaşam öyküsünü Geschichle eines Mohammedaners der
Chrisı wurde adıyla kitaplaştrrdı. 1905'te yayımladı . Ölümünden sonra
Hatice'yle beraber Bayburt'a geld i ğini, Ali kaçtı. yaşamının sonraki yılları Richard Schafer tarafından kitaba eklenerek
Revayi ile tanıştığını ve ondan çok şey Cumhuriyet döneminde avukatlık 1930'da genişletilmiş bas ı mı yapıld ı. 2002'de John Bechard tarafı n dan
öğrendiği ni anlatır. ingilizce'ye çevrilerek, A Mus/im Who Became A Christian (Hıristiyan
yapan Ethem Ruhi Balkan 13 Temmuz Olan Bir Müslüman) adıyla yayımlandı.

74 NTV TARiH EYLÜL 2009


07-11 Ekim 2009
tarihleri arasında
CeBIT Bi l işim Eurasia
Tüyap Büyükçekmece
6-B16/SS'deyiz

Bizim uzmanlığımız
si zin avantajınız

ESET t See rity 4


Daha hızlı, daha hafif PC güvenl i ği

Ağınızı ESET Smart Security 4 ün cok katmaniı ve g el işmi s özeilikleri ile virus,
w orm, trojan , spyware, ac1ware, ro otk it, sparrı ve hackerlara karşı ko ruy un.
-Bıra kın yeteneklerini sızi n i(;ii1 sergılesi n.

ESET Remote Admi ni strator; Oturduğunuz yerden sınırsız sayıda bilgisayarı


yönetebi lmenizi ve tarayabilm enizi sağlar
ESET Sys lrıspector; işletim si stemi ni , hizmetle ri , registry kayıtlarını ve ağ
bağlantılarını derinlemesine ince ler
ThreatSense Tekn oloJisi; Teh ditleri saldırmadan önce tespit eder
Anti-Stealth Teknolojisi ; Cizli rootkitleri açığa ç ı karır

Ant ivirus , Antispyware


Pe rsonal Firewal l
Stratus Bilişim Sistemleri Tic. A.ş. Antispa m
www.nod32.com.tr I<o lay kuru lum ve yönetim
istanbu l merkez: 0212.251 51 80
Ank ra: 031247320 74
emai l: satis@n od32com.tr
Dijital dünyanızı koruyoruz (es(a,
ı
.. •• •
K~ğ._~ u.~~--_g.d.~.:·:··:::.··::~~~~~.~~!~~:::::· ·:::::::. ::::::.::::.:: ... . .... . .. . . . . . . . . . .... . .........
·· .. ······· ····· ······· ···· ··· ·· ······ ····· ······· ··1·· .... .

1940'h yıllarda
Heybeliada sahili.

"

Adalar'ı, doğayı ve lardır. Chinotecampa pitiocampa denilen


kelebeğin tırtıllarıçam dallarına ağlarını
kurmuşlar, yaprakları kemirmekte, fennı

tarihi kemirenler adı Monopklebus Helenicus olan pamuklu


bitler de dallardan geçen nusgu emmekte-
dider. Bunlara bakan olmazsa adanın güzel

A
çamlıklarından yakında eser kalmaz. Adada
Çamlara musallat olan da çamlarını gece pamuklu bit- ölecek olan her çamın yerini, müdahale ol-
ler sardı. Geçen yıl, önceki yıl mazsa, makiden gelen bir nebat alacak, yeni
asalaklar, Adalar'ın güzelim
da rastlıyorduk o asalaklara, bu bir çam yetişmeyecektir".
yeşil örtüsünü tehdit ediyor. yıl daha tehlikeli boyutta sarıp Bu noktada Dr. Birand Şurayı Devlet
Sorun yeni değil; ama 1917'de sarmaladıklarını gözlemliyoruz dalları. azasından Süreyya ve Darülfünun profe-
Sonradan Türkçe'nin büyük ustaları söderinden Hovasse' ın 1926 tarihli, İstan­
"Ada Çamlarını Muhafaza ve
arasına giren, Anadolu Manzaraları ve Alır bul baskısı Ada Çamlarına Musallat Olan
Teksir Cemiyeti" ve onun 27 Ağacı İle Sohbetler gibi başyapıtlar veren Böcekler broşürüne dikkat çeker. Daha ön-
sayfalık bir nizamnamesi vardı. Hikmet Birand, bir gençlik ürünü sayılabi­ cesi vardır: ınTde, ı. Dünya Savaşı'nın
lecek Büyükadanın Yefil Örtüsü'nde (1936 , olanca vahşetiyle sürdüğü dönemde, gene
Bugün kekikler, herdemtazeler,
Köyöğretmeni Basımevi, Ankara), illetin İstanbul'da (Matbaa-i Amire baskısı), 27
taşmeşeleri, bodur ardıçlar, yeni olmadığını gösterir: "Bir zamanlar sayfalık Ada Çamlarını Muhafaza ve Teksir
lavanta veya hanımelleri de Evkafla Belediyenin senindi benimdi diye Cemiyeti Nizamnamesi yayımlanır. Nere-
paylaşamadıkları çamların sahipsizliğini deyse yüzyıllık geçmişi olduğunu gördü-
nadir doğayı koruma ve tarih
sezen tırtıllar, pamuklu bitler ve mantari ğümüz bir duyarlılığın, bir kaygının kanıtı.
bilinci taşıyanlar da. bir çok parazitler, çamlara musallat olmuş- Bu çalışmaların, girişimlerin tek açıklaması
76 NTV TARiH EYLÜL 2009
20. yüzyı l baş larında T ürkçe- Fran s ı zca
basıla n ve ada çam l arın dan yap ıl an esansın
faydalarından bahseden tanıtım broşürü.

ESSENCE DE SAPıliS DES kES


kültürel gelişkinlik cephesinden yola çıka­
rak yapılabilir, düşüncesindeyim .
Yeni Türkçe'nin "kültür" karşılığı öner- • LA PHU.ACIE DE LA COUft ., A. CHEVlET"

diği "ekin" sözcüğünü elbirliğiyle uzaklaş­


tırmayı başardık. "Ekin", oysa, çam ağacı
dikmekle opera bestelemek arasındaki kök
birliğini, kaygı ortaklığını ap açık tanımlı­ I.'ıılr(!~\ li' ııı~rnıjcı' 6YI)IIliml tl(! ILI '10 (ıL (',dui .10111 II) ))11 ... ,111 (1,.1
Irı l"u ııı e')lUinlı, ı:I'iI(nrıt 'iııi ıi""t ıle mdtre 1'CI4ı.ı1rO .nc\ı',nqu(ımeııt
I\ıiı' hiru ,!ınnıde pN)I!II[~ı lı- ... 1111 ıleMI1(IUI'!'lcej l'homınc I'e"'ı"ıı:ı
yordu. Bir canlı türü olarak "insan"ın varsa, ili If! fni .. "ıu' mimlli', {,m,li .. 411'jJ n" Illango (100.2_1 r,ıi,. par
)')11l', cl r"i .. ıııı! ım ..,.t.. r K-JoWXllilrtı .. d'ııir ı»ar "on (!c,miJOıiı.,,!lınıı
olacaksa, temel ayrıcalığıydı kültürel etkin- ll' iliNII.' IOll'lv;ı qu'i! roınoı{'ınnı.) 2-3 litre.. ,ı'CIUI. 011 ,"I pı)t1(1
rı ııı:ıl'l"", ııni' ilOlkll'IIIlI(~ '101 ıı re m!ı'r ur,ln' iili" (Jirc:oıı~tıını~" do
.)J~ J. .;..ıJ,I, ı:t# •.,;;,. Jı~J ..f. -'o !Li.!..i;':-- i,.
liği.
:; Lu 1'ı)!I'I1ilUlluıt ,Lu I'nir ııur 11"00011ıell"" ill'j'j>f>ıııl/ı IL011.., runelioıı tle
i,.
\' d..&!~ ~iJ. ;.lı,''''';:: ~ ~ji...t ~"";T .r.~J. Ji,Jo I'i'"-I'inıü,,rı Iı l'nwluı'lı\I Iı' IlMI'''",iM 'if) l'oX,H\:l!ıutt1IJIl du

19. yüzyıl başında, İstanbul adalarının


f,'III)ltııı ı e il I'IUI' 11l;11'l1 ıit d,ı 1'01 iı i r tl\ lul rtrHI .ie..
·2 ,. J\ l J. .:lı. W~ ,. J I,. .~f'('~ ).a:,' ..,.;;..;.1 \AJ' .itt .h'I'lml; mni .. ,'''III' 1'.)U·",mmlıll!!H eı Ch' '
I'~nı iınıııt\llin\"llwnl ,Inn" La ItIIlII"'O i
bitki örtüsünün çeşitlilik arzettiğini, buna ıJ''' . ~ 1\ • • • _ A ·..:f.l. Joo!. M-J/.:.'.;.ı\.oj s..~I ,j;J ,.
OJı"rıııilt\N lı M'.. ::'~~,:~::;'ı:;;~':'ı:ı:::!;~,%~:ı,:~.~,:
~ )-I..ıl y .:J.:.ıyf.,:.\;'i.. ~ 1.....:...1 ~ 1. (')~ ~:,..~",,: :)bl
karşılık, ağaçlık alanlarının alabildiğine .:.(1,. ,,\',ı ~I.ı,~.,. .;,).~ "';ıJo, ".>I':'.;if.,.ıT
kısıtlı olduğunu gezginlerin metinlerinden d~ .jf,I."A.. -ri' ~1 .Jj,' .;l,ı .~.~ ~J, 4...,rj
.;1;# ""-ı,.;,.>,,,:ı.;; -.ı~ı.;.. !I;;ıi,ıi, <!l:l""t... .;,ıt
öğreniyoruz. Yüzyılın ikinci yarısından ka- <i- !I).ı.;

lan fotoğraflara baktığımızda


bu gözlemleri doğrulayan gö-
rünümler çıkıyor karşımıza.
Sözgelimi, bugün Ruhban
Okulu'nun bulunduğu ağaç­
lıklı tepede bir sıra servi göze
çarpıyor eski fotoğraflarda.
Çamlar, adalara özellikli bir
doğal denge kazandırdığı için
ranatoryum H eybeli'de açıla­
eilmiştir. Verdiğinizin karşılı­
ğını almanızın tipik örneğidir.
Şehir, böylelikle yeni ciğerler
kazanmıştır. Yan kültür ögeleri
~ıkar karşımıza: Yesari Asım
Aksoy'un şarkılarından, Ah- Ada çamla rındak i eski hastalık yayılıyor.
f et Rasim'in yazılarından, Çallı'nın tablo-
~arından çam imgesi eksik olmaz. Arıcılık Yaz boyu, özellikle haftasonları,
gelişir bir dönem. İstanbul'un her ucundan adalara
Yüzyıl başından zor bulunur bir belgeyi doğru hareket eden onlarca vapur,
dostum Emin Nedret İşli taşıdı kitaplığın­ tekrre, motor binlerce ziyaretçi, gü-
ıdan: Çift dil (eski Türkçe-Fransızca) basıl­ nübirlikçi indiriyor iskelelerde. Çekip git- kadar geleceği olduğu
mış dört sayfalık bir 'tanıtım broşürü' bu: tiklerinde, devasa bir çöplük bırakıyorlar hazırlamayı da sağlayabilir
bu bilgi dalı.
lAdalar'ın sıhhi {am kokuları. Sarayeczacısı arkalarında: Plastik şişeler, teneke kutular, Bugünlerde (Ağustos-Eylül 2009, Büyü-
A. Şevket Bey ile mahdumu M . Şevket'in her türden katı ve sıvı atık, "mesire"yerleri- kada) bir açıkhava sergisiyle ön tanıtımı
~azırlayıp sundukları bu esansın, kış boyu ni, çamlıkların ortasındaki piknik alanları­ yapılan Adalar Müzesi önemli bir girişim.
~apalı kalan evlerde, özellikle de hasta oda- nı, denizin yüzeyini kaplıyor. Yüzyıldan kısa bir süre içinde büyük kırıl­
~arında biriken ekşi kokuları bertaraf etme Uyarılar işe yaramıyor bu yeni, vandal malar yaşandı İstanbul'un takımadalarında.
ve solunum yollarını hafifletip, ciğerleri kültür karşısında. Yakınacak olsanız, ne Kültürel mirasın bir bölüğü unutuldu ya da
açma özellikleri üzerinde ısrarla duruluyor. seçkinciliğiniz bırakılıyor, ne "beyaz"lığınız. silindi; bir bölüğü göçetti, bir bölüğüyse
"Ada Çamları Esansı" yok artık. Ada 1917 Nizamnamesi'ni hazırlayan derneğin yok oldu. Kalanlarla yetinmek bir yol değil:
makileri arasında geniş yer tutan kekik- üyelerinin öncülüğünü, 1926 ya da 1936 Onları koruyabilmek, yaşatıp devretrnek
~ere, herdemtazclere, taşmeşesine, bodur basımı botanik bilginlerinin katkılarını, için bile gidenlerin, yitenlerin izlerine ulaş­
ardıçlara, lavantaya, hanımeline ne sıklıkta şarkıları, şiirleri, kokuları hiçesayanları kı­ mak, onları yanyana getirmek gerekiyor.
f~stlanıyor ki. 1950'lilerin büyük çiçekçile- namak, neredeyse soyu tükenmiş, anakro- Ada çamlarına musallat olan pamuk
rinin yerinde yeller esiyor. Kuş ve balık çe- nikleşmiş davranışlar arasında görülüyor. bit1eriyle bitmiyor iş ; bırakırs anız bütün bir
şitlerinde ciddi seyrelme var. Deniz -Yaşar Tarih merakını geçmişi öğrenmeyle sı­ toplumsal dokuyu kemirmeye hazır çekir-
Kemal yazmıştı- çoktan küstü zaten. nırlayamayız bana kalırsa: Şimdiki zamanı gelerin sesi gitgide yakından geliyor.
NTV TARiH EYLÜL 2009 77
Ki

81 yaşındakiusta fotografçının kapsamlı biyografisi,


aynı zamanda Türkiye'nin yakın tarihine de ışık tutuyor.
Sadece Türkiye'nin mi? Geçen yüzyıla damgasını vurmuş pek çok uluslararası isim,
onlarca tarihi olay da, Ara Güler'in kareleriyle biliniyor, hatırlanıyor.
Usta, hem son kitabı hem de kitaba sıgmayan fotograf hikayelerini anlattı.
Foto Muhabiri Ara Güler
Nezih Tavla ş, Fotoğ rafevi, 343 sayfa, 19 TL

BANUGÜVEN

A ra Güler'e, evirnin duvarında


asılı ve en sevdiğim fotoğrafla­
rından birinden bahsetmiştim
üç- dört yıl evveL. Akşam karan-
196ü'ta "Nuh'un Gemısı
Arkada Ağrı
• · 11 ro
_
·· portaJ·ında.

Dagı.

lığı çökerken deniz kenarında iki sandalye,


arkada Şirket-i Hayriye vapuru - Kalender Gerçekten de Ara Güler'in ne bu keşiflere götüren tesadüfler ya da aslın­
olabilir - uzaklaşıyor. Bana "ne görüyorsun Afrodisias'ı keşfı ne de Nemrud Dağı'ndaki da tesadüften çok ilgili olma hali ve algı­
orada" diye sormuştu. Tam bir Kalender dev heykelleri fotoğrafladığı röportajı sının açıklığı da ortaya çıkıyor. Arkeoloji
düşkünü olduğum için vapurdan lafa girip Türkiye'de, Hayat mecmuasında hak ettiği Müzesi'nde fotoğraf çekerken, dinlenme
fırçayı yemiştim: "Ne vapuru yahu! İki san- ilgiyi bulabiliyor. Paris - Match, Nemrud'u arasında kütüphaneyi karıştırmasaydı,
dalye var orada bak. Birileri oturuyormuş "muhabirimizin keşfı" başlığıyla veriyor, Nemrud'dan haberdar olmazdı. 19S8'de
orada, belki iki sevgili. Sonra bırakıp git- o ayrı . Ara Güler kitapta bu iki keşif için Kemer Barajı'nın açılışına giderken kay-
mişler. Hikaye var orada hikaye!" yaptığı zor yolculukları da anlatıyor. Onu bolarak girdiği köyde, kahve de sütun baş­
Geçen ay 81 yaşını dolduran Ara Gü- larının masa ayağı olarak kullanıldığını
ler dünyaya işte böyle bakan; bu yüzden o ve bunun önemini farketmese, Mrodisias
fotoğrafları çekebilen biri. Ben de dersimi kimbilir ne zaman keşfedilirdi?
öğrenmiş olarak tekrar çıktım ustanın kar- Ara Güler iyi fotoğraf çekiyor. Peki bu
şısına; Nezih Tavlaş'a hayatını anlattığı Foto geçen yüzyılın tanımını yapan birçok kişi­
M uhabiri Ara Güler kitabını ve kitapta yer nin ona poz vermesi yalnızca bu yüzden mi?
alamayan özel anekdotları konuşmaya... Hayır. Ara Güler kendi şansını yaratanlar-
Ara Güler- Şimdi gazetecilik üzerine dan. Pes etmiyor; mesela Picasso'ya çıka­
böyle bir kitap hiç çıkmamıştır bugüne bilecek her yola giriyor ve sonunda Skira
kadar. Çünkü burada bir gazetecinin nasıl Yayınevi'nden geçen yolonu Notre-Dame
çalışması gerektiğini anlattım . Bunları top- de Vie'deki şatoya çıkarıyor. Picasso'yla
layıp da anlatan kitap yoktur bugüne kadar. saatler değil, günler geçiriyor. Picasso da
Ben rastlamadım yani. Bu iş çok utan- karşısındakinin "herhangi bir foto muha-
gaçların, kibar insanların yapacağı meslek biri olmadığını" anlıyor. Ama Ara Güler'in
değildir. Her türlü şeyden istifade eden içinde ukde kalanlar da var.
adamların hikayesidir gazetecilik. Herkes Ara Güler- Picasso'ya girmek var ya.
olamaz gazeteci, anlamaz. .. Gazeteciliği Mühim olaydır Picasso'ya girmek. Ama
öğrenmemin sebebi benim dış basında ça- ben senelerce, 40 sene Şarlo'yu çekeme-
lışmamdır; TIMEda çalışmamdır. Neyin dim. Ben aşağıda karısıyla yemek yiyorum,
haber olduğunu, neyin mühim olduğunu çay içiyorum falan. O yukarıda duruyor.
anlarsın. Mevzular enternasyonal. Mesela Bana bakıyor tekerlekli sandalyeden, ama
gidiyorsun Hitchcock'la röportaj yapıyor­ ben onun resmini çekemiyorum. Neden?
sun. Hiçbir Türk gazetesi, "Hitchcock'la Çünkü o herif bir tip yaratmıştır dünyada.
röportaj yap" demez be. Mrodisias'ı bu- Dünyanın en cevval adamı. Bir yerden giri-
1950'lerin ortalarından itibaren
luyorsun. Burada "neden gider bu p..... nk yor' öteki taraftan çıkıyor. Bız bız bız bızz ...
stern ve TIME-Life'la çalıştı.
dağları taşları çeker" derler, orada başka. Böyle bir adam tekerlekli sandalyede ~
NTV TARiH EYLÜL 2009 79
........ .. . . . ... . .. .. . . ... ... . ... . . ..... . ........ . ................. . .... . ............. . . . ... . .. . ......... . ... . . . . . . .................. . .. . . . .. ... ........... . ............... . ... . ..... . .. . . . . . .

.~~~~.P .............................................................................................................................................................................
otururken çekilen bir resminin var olması­ resmini çekemedim. Durmuyor herif ya! fotoğraf dersimektebi kitabı, en iyi portre
nı istemiyor. Yani yarattığı tipin adamı ola- Anladın mı? seçmez mi? Çünkü bu kadar abstre bir şeyi
rak kalmak istiyor dünya tarihi için. Aynı bu hale getirmek çok zordur.
şey başıma Jacques Tati'yle geldi. Fransız Ara Güler'in en çok ses getiren foto rö-
komedyen. Çok müthiş. portajlarının gayet zor koşullarda gerçek- Ara Güler'in çalıştığı portreler arasında
- Neoldu? leştiğini de söylemek gerek. Bu işin sabır ve çok önemli bir kadın da var. Indira G and-
Ara Güler- Hiçbir b .. olmadı. Sadece yaratıcılık işi olduğunu anlatıyor bize. hi. Siyaseten hep dalgalı olan Hindistan'ın
kazık yedik. 280 Frank taksi parası ver- Ara GüIer- Hitchcock çok oyaladı beni yine karışık bir döneminde, ı 977'de tutuk-
dim, aklım başıma geldi. Bir gün tayyarede ya. Sonra da çok sevdi. Akşam stüdyo ka- lanmadan hemen önce, belki de içgüdüleri
Kopenhag'dan Paris'e gidiyorum. Yanımda panıncaya kadar beni uğraştırdı ya. "Başka götürüyor Ara Güler'i Gandhi'ye.
bir herif var. Bakıyorum , "yahu ben bu he- zaman gelsin" diyor. Randevu vermiyor. Ara GüIer- İndira Gandhi röportajı çok
rifı tanıyorum" diyorum ama çıkaramıyo­ Türk gazeteci deyince b .. u yiyorsun, kimse enteresandır. Başbakan kadın. Büyükelçi
rum da kafamda. Ha ben ona bakıyorum, iplemiyor yani Türkiye'yi anladın mı? Hal- Oktay İşcen arkadaşımdı. G ittim tayyarey-
o bana bakıyor, ben ona gülüyorum, o bana buki benim başka hüviyetim var. TIME'ım, le. Daha hiçbirTürk gazetecisi röportaj yap-
gülüyor. En sonunda öğrendim, Jacques Life'ım ulan ben. O zaman imparatorsun. mamış.

Picasso'ya girmek var ya. Mühim


Hitchcock çok oyaladı beni ya. olaydır Picasso'ya girmek.
Ama sonra da çok sevdi.
Indira Gandhi'nin evine gittik. Torunları
Tati. Ulan dünyanın en mühim komedye- Bir de Kenneth Galbraith var. Hin- var. Rajiv Gandhi orada. Papağanlar var
ni, dahası var mı? Dedim, "sizinle röportaj distan büyükelçisiydİ Kennedy'nin. Mas- kocaman bahçede. Papağanlarla oynuyor
yapmak istiyorum, yerinize gelmek istiyo- sachussets Institute of Technology. Büyük çocuklar bilmem ne. Neyse çektim böyle
rum. Ben foto muhabiriyim. Adres nedir?" mekteptir. Oradaki iktisatçı profesördür. yan yana. İşte bir arada resimlerini çektim.
Dedi, "Rue St. Jacques 25". E, Samuel Bec- Şimdi bu herif, ikibuçuk metre boyunda, Günbatımından sekize doğru üç saat fa-
kett oturuyordu orada. Oralarda bir yerde. her tarafından böyle ayaklar kollar, böyle lan kaldıktan sonra saat ıO'daki tayyareye
"Pekiyi" falan. Adamı buldum. En sonunda büyük herif. "Otur" dedim, gitti ters yere binip Bangkok'a gittim. Sabah Bangkok'a
röportaj da yaptım. Onu anlatmamın se- oturdu. Şimdi karşında bir büyükelçi, Ken- vardım, açtım gazeteyi, İndira Gandhi tev-
bebi şu. Charlie Chaplin kendini felçli bir neth Galbraith. Dünyadaki en büyük eko- kif edildi. Ulan en son resmi ben çektim!
şekilde göstermek istemiyorsa, bu herif de nomist. Şimdi herife "git burada oturma" Benden başkası yok! Paris Match, Sunday
Tati tipini yaratmış, öyle kalmak istiyor. diyemezsin ki! Herif abstre! Ulan elini ne- Times, Life - TIME ve Stern'e, dört yere ser-
Mesela seninle konuştuğu gibi kalmıyor; reye koyarsa koysun, uzanıyor, çok uzanıyor. vis yapmam lXüm röportajı. Ulan ne yapa-
makineyi tutuyorum, "böyle" yapıyor. Fo- Buradan oraya gidiyor herifın eli. Ondan cağım şimdi? Film yıkamak var. Şimdi olsa,
toğrafta oynadığı rolleri göstermek istiyor. sonra da o enayi resmi çektim. Ne oldu o koyarsın makineye, dijital yollarsın. AP'ye
Jacques Tati'nin şöyle oturup da bakarken resim biliyor musun? Almanya'da çıkan bir gittim, fılmleri yıkadılar, ama iyi olmadı.
80 NTV TARiH EYLÜL 2009
.. ... ... . . .......... . . ..... .. . .... .. . . . .. . ...... . . .. ... ........ . . . . ...... .. . . .. .... . ... . .... . . ........ ... . . ....... . . . .... ... ... . . . .... . .. .......... .. ... . .... . .. ... . ........ ... . .... .... . . .

.. . ....... .. .... . . ... .. ............ . ... .. ... . ......... ..... . . ..... .... ...... . ..... .. . ...... ...... .. . ..... ... ...... ...... .. ......... .. . . ..... . .. . ...... . . ... ........... . . .. . ........ . .......

- Kitabın bir yerinde "insanlar resim- Ara Güler foto muhabirliği yaptığı ve "hücre çalışması ve komünizm propa-
lerimin ancak yüzde birini görmüştür" yıllar boyunca tarihe, bir toplumun nere- gandası" ile suçlanan, yıllarını hapiste ge-

diyorsunuz. den nereye geldiğine ya da ne kadar yol çiren, Bulgaristan'da tedavi görürken ölen
Ara Güler- Tabii yahu nerede ne kadar katettiğine de tanıklık ediyor. 6-7 Eylül Orhan Kemal; her tarafta gördüğü bir
resim görüyorsun? Bir milyonun üstünde olaylarının da tanığı. Babası Dacat Bey'in Alman ressamın eseri olan çirkin Atatürk
resim var bende ya. Ben bir H indistan'a gi- eczanesi, Güler soyadı kulağa Türkçe gibi portresine söven ve bu yüzden tutuklanıp
diyorum, 40 bin resimle dönüyorum abii! geldiğinden yağmalanmıyor. Üstelik ecza- dövülen, ardından da akıl hastanesine gön-
Kırk biin! Saysan bitmez. Yanyana 40 bin ne çalışanları ortalığı dağıtırken kendini derilen ve hayatı boyunca bu travmadan
saysan 3 gün sürer. yaralayanlara da ilk yardım hizmeti vermek kurtulamayan Fikret Mualla ... Hepsi Ara
zorunda kalıyor. Güler'in anlattığı tarihin bir parçası. O an-
Anadolu'yu keşfetmek ve keşfettirmek - Nazım Hikmet'i ilk önce istediğiniz ları tespit ederken, bir taraftan da o ana yol
Ara Güler için öncelikli konulardan biri gibi çekememişsiniz, ikinci çekişinizde açan hik:1yeyi de aktaran kişi çünkü.
olmuş hep. Koşullar ne olursa olsun. 6lmleri yammzda getirememişsiniz.

Tarih en mühim şeydir hayatımda.


1 milyon resim var bende. Hindistanta
Açtım gazeteyi: Indira Gandhi tevkif Foto muhabiri görsel tarihçidir.
gidiyorum 40 bin resimle dönüyorum.
edildi. Ulan en son resmi ben çektim!

Ara Güler- Benim biyografımi okur-


- Anadolu'da sizin kadar dolaşan yok Ara Güler- Hayat mecmuasına verdik- ken Türkiye'nin tarihi çıkıyor arkasından.
galiba. Hele o yıllarda, zor koşullarda ... lerim enayi resimlerdi. Sonra Paris'te kar- Tarih en mühim şeydir benim hayatımda.
Ara Güler- Ben Anadolu'ya her git- şıma çıktı. Abidin (Dino) bizi buluşturdu. Yahu aslında bir foto muhabiri kimdir bi-
tiğimde bitlendim. Yahu bir otele gidi- Abidin'in evine yakın küçük bir otelde ka- liyor musun? Görsel tarihçidir. Tarih artık
yorsun, deve güreşi röportaj ına; Germen- lıyordu. Oradan bir parka gittik, birkaç re- bugün görsel yazılacaktır. Sen bugün yakın
cik. Onbeş kere gittim. Şimdi otelde, altta sim orada çektim. O filmleri de Abidin'de tarihteki katliamları yazıdan mı okuyorsun,
develer bağlanıyor, develerin vücudarının bıraktım, o da kaybetti. Ne yapalım? Bende yoksa fotoğraflardan mı görüyorsun? Han-
sıcaklığı üst odayı ısıtıyor. Ben giderim. kopyaları var, onların üzerinden aldık tek- gisi aklında kalıyor? Hangisi daha güvenilir,
Gece herif yatak kiraya verir, oda değiL. O rar kurtardık vaziyeti. Yapı Kredi'den çıkı­ daha gerçek. Onun içindir ki kimi polisler,
yüzden gecenin ikisinde biri gelir, horlar yorlar ya. anladın mı, hep fotoğrafçıların peşindedir,
~ilmem ne. Ayakkabısını çıkarır, kokar, her makina kırar. Çünkü istedikleri tarih yazıl­
[ . var. Onun için ben üç oda tutarım. Or- Ara Güler'in tanıklık ettiği haksızlıklar sın istiyorlar memlekette.
tadaki odada yatarım. H er seferinde bitle- sadece Nazım Hikmet' e yapılanlarla sınırlı
nirdim. Zaten var, zaten yatakta. İstanbul'a değiL. Nazım Hikmet'le beraber "askeri is- Foto
Muhabiri Ara Güler, Nezih
geldiğimde önce hamama gidip, sonra eve yana teşvik" suçlamasıyla yargılanıp sonra Tavlaş'ınharika anlatımı, derlemesi ve kur-
giderdim. Bit şampuanı da yok o zaman. afla çıkan Kemal Tahir; "yabancı rejimler gusuyla "herşeyi" anlatıyor. Ama biliyoruz
Ziftle yıkanırsın. lehine propaganda ve isyana muharriklik" ki bu hayattan daha çok biyografı çıkar. •
NTV TARiH EYLÜL 2009 81
.......................... ... .... ... .. ....... .. .......... ........... ...... ... ................. .......... ... .... ........ .......... ..... ........ .... ... ........ ... ................... .... ... ..

.~~.~~.P ........................................................................................................................................................................... .

doğu
bir teğmeniıı
ce/>hesi giil/lüğü bironbaşmm
Askerin gözünden
doğu cephesi günlüğü

1. Dünya Savaşı'nda
Doğu cephesi
Bir Teğmenin Bir Onbaşının
Bir ve bir teğmenin, muharebeler sırasında tuttuğu hatırat,
onbaşı

Doğu Cephesi Doğu Cephesi kayıtlara sadece birer sayı olarak geçen rütbesiz ve küçük rütbeli
Günlüğü Günlüğü askerlerin ilk elden tanıklıklarını yansıtıyor.
Celalettin Efendi Ali Rıza Eti
iş Bankası Yayınları, i ş Bankası Yayın l arı, , , 15 Kanunuevvel [28 Aralık] defterlerin sayısı, iki elin parmaklarını geç-
178 sayfa, 12 TL 110 sayfa, 10 TL Pazartesi. Erkenden çadırın mez. Bu iki eser, bu bakımdan da literatüre
kapısındaki yalvarma ağlama ciddi bir katkı anlamı taşıyor.
sesleri arasında dışarı çıktım. On bir asker BirOnbaJınınDoğu Cephesi Günlüğü' nde
can çekişiyor. Ah bu soğuk, uğursuz soğuk. Ali Rıza Eti, cephede kimi zaman sıcak ça-
Elimizden bir şey gelmiyor. Hepsi de hem- tışmalarda, şarapnel ve güllelerin altında,
şeri. Doktor da çıktı, baktı baktı da başını bir gün okunacağını umarak, yarına ken-
yumruklamaya başladı. Ağlıyor, 'Ne yapa- disinden bir "iz" bırakmak üzere hatıratını
yım oğlum ben de sizin gibiyim. Bu halle- yazmış. Seferberlik ilanıyla başlayan savaş
ri düşünmeyip de bu işe teşebbüs edenler günlüğünden öğrendiğimize göre Ali Rıza
kahrolsun' diyor. Zavallılara hiçbir yardım Eti, sıhhiye müfettişi olan ağabeyinin nü-
edilemiyor. Çünkü malzeme eksik. Birer fuzu ve okur-yazar olmasının getirdiği
birer ölüyorlar. Bu manzaranın asabımda avantajlarla nispeten rahat edecektir. Ama
yaptığı tesirleri tarif edemem. Düşündüm savaşın ve her an ölümle burun buruna kal-
ve kararımı verdim. Bugün ve yarın olacak manın getirdiği korku ve yaşanan sefalet,
olan harbe katılacağım. Belki arzu ettiğim askerler arasındaki gerilimi arttıracak ta-
ölüme kavuşacağım. Belki de hatıram bura- nıklık ettiğimiz cephede yaşanan psikolojik
da bitecek, kim bilir dağlar başında binbir çöküntünün resmini ortaya çıkaracaktır.
güçlükle yazdığım hatıracığımı kim alacak, Bir Teğmenin Doğu Cephesi Günlüğü' nde
ihtimal çürüyecek. Yok yok inşaallah bir ele ise adını ve rütbesini kendisine hitaben ya-
geçer de okunur. Ve benim gibi bedbaht bir zılan emri kopyalamasından öğrendiğimiz,
askere acırlar. Sevgilisinden uzak işıklar mülazım-ı sani Celalettin Efendi, yaralanıp
gibi boyunları burulmuş Kafkas dorukla- hastaneye yatırıldığında günlüğüne "harbin
rının eteklerinde, esaret zincirleri altında gidişatı" hakkında düşüncelerini yazıyor.
inleyen kardeşlerimi görmeden öleceğim." Psikolojik çöküntünün birliklerin boz-
(Bir Onbaşının Doğu Cephesi Günlüğü, s. gununa sebep olduğunu anarken, kişisel
107-108) çatışmaların orduya, kimi zaman düşman
Doğu Cephesi, Osmanlı Devleti açısın­ birliklerinden daha çok zarar verdiğini de
dan, 1. Dünya Savaşı'nın başından beri en anlatıyor. Celalettin Efendi'nin acemi as-
sorunlu cepheydi. Savaşın ilk yıllarında Ça- ker eğitimine dair notları da, cepheye sevk
nakkale' Kut gibi diğer cephelerde önemli edilen askerin portresini çizmek noktasın­
başarılar elde edilmesine rağmen; 1914-15 da ilk elden bir tarihi vesika hüviyetinde.
kışındaki Sarıkamış faciasının ardından, bu Liderlik ve komuta zincirlerinin emir-
cephe 1917 Şubat'ına kadar savunmaya ge- komuta etkinliğinde ya da uygulanma aşa­
çilen, askeri ve moral üstünlüğün Rusya'da masında nasıl biçimsel ve fiili değişikli~
1. Dünya Savaşı anılan bulunduğu bir cephe haline gelir. gösterdiğini, her iki hatıratta da görüyo-
1. Dünya Savaşı'nda mülazım-ı sani olarak Bilindiği gibi 1. Dünya Savaşı sırasında ruz. Eğitim ve tecrübenin, özellikle savaş
görev yapmış iki askerin Kafkasya'da Türk askerleri tarafından yazılan hatıratlar mekanizmalarının sahada uygulanmasına
çektirdikleri fotoğraf, Bahtiyar istekli'nin
pek azdır. Bunların büyük bölümü de, sa- nasıl etki ettiğine tanık oluyor moral ve 10-
arşivinden (üstte). Teğmen Celalettin'in
günlüğünden 10. ve 11. bölüklerin yerlerini de vaştan sonra yazılmış eserlerdir. Muhare- jistik gibi eksiklikleri gittikçe belirginleşerı
gösteren siper kroki si (altta). beler esnasında, günlük olarak tutulmuş birliklerin arasına katılıyoruz... i
82 NTV TARiH EYLÜL 2009
i···· ·· ·· ··· ··· ···· ·· ······· ·· ··· ·· ··· ····· ······ ···· · .... ... ... .. .... ............................ ....... ... . .. ....... .............. ...... ....... ..... ........ .... .. ........ ....... ...... . .

, . .. .... . . .. ..... .. .. .. . . ...... .. ... .. . . . . ..... . . .. . .. .. ... . .. . . . ... .. . ........ .. .... . ... .. .... . .. . .. .... .. .. . . ... .. .. ... . . ........... . ... . .. .. .. .... .. .... .. . .... . .. . .. .... .. .... .. .... . . .

YENi ÇıKANLAR BİYOGRAFİ


.~

ARAŞTffiMA
Leonardo Da Vinci
Bir Ustanın Portresi
Osmanlı İmparatorluğu'nda Bruno Nardini
Madenciler ve Devlet Can Yayın/an, 199 sayfa, 16.50 TL
Zonguldak Kömür Havzası 1822-1920
Donald Quataert "Leonardo, biliyor musun,
\;
ç eviri: Nilay Özok Gündoğan, Azat Zana Gündoğan senin çi zdiğin melek, ustamızın \ .. \
Boğaziçi Üniversitesi Yayın/an, 414 sayfa, 25 TL meleğinden daha güzel!"
Duymamazlıktan gelse de
Donald Quataert, Zonguldak kömür aldığı ilk övgülerden biriydi
ı ~" ~ '!
madencilerini konu alan diğer bu Leonardo'nun ve en yakın ••

~azarlardan farklı olarak, istanbul arkadaş ı Lorenzo'dan gelmişti.


odakl ı bürokraside değil maden Nardini, çağdaşları arasında
~avzasında oluşturu lan belgelerden da "efsane" ve "muamma" olan,
.;: . '
~ .I .
~ayd a l anmış. Haritalar, resimler, Fransa Kralı .; .
~.:\ \ ...
ii. Abdülhamid Koleksiyonu'ndan i. François'nın
Bn.ınoNolrdll'll
.' /'l,
~otoğrafıarıa desteklediği çal ışması, LEDNARDO DA 'ilNCI
kolları n da ölen
madencilik üzerine tarih yazım ına da Leonardo'yu,
odaklan ı yor. Meşhurhalk hikayesi "Uzun Mehmed'in sanki onunla
Kömürü B ulması" da bu başl ı kl ardan biri .... aynıçağda
yaşamışça s ına

Kırım Tatarları okurla paylaşıyor.


Aları Fisher Büyük u stanın yaşamından Da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği"
Se/enge Yayın/an, 336 sayfa, 18 TL bir çok diyalogu, anekdotu, ayrıntıyı; eskizleri, tablosundan Aziz Philip'in eskizi.
çizimleri ve resimleriyle birlikte sunan bu biyografı
Yazar, K ı r ı m Tatarla rın ın trajedisini, bir roman gibi de okunabilir. Her ne şekilde Rönesans italya'sını yaşamak, sokaklarında
Rusya ve Batı 'n ın ırkçı bak ış aç ısını okunursa okunsun, kitap sona erdiğinde Leonardo Leonardo ile sohbet ederek dolaşmak, resimlerine
kergiliyor
i
kitabında . Buna göre Da Vinci, en yakın arkadaşınız, öğretmeniniz veya omzu üzerinden bakmak, çevresine, yaşamına
K ı rı m' ı bir sömürge olarak değil, ailenizden biri oluyor. sokulmak isteyen herkes için ...
bski çağlardan beri kendi toprakları
plarak gören Ruslar, bir istila
gerçekleşti rmemiş, bilakis ata l arına
ait toprakları geri alm ışla rd ı r. Ve yine ROMAN FıKRA
Ruslara göre, Kazaklar, K ı rgızlar,
Tatarlar Cengiz'in ve Timur'un to run l arı dır; Amerika'da Abdülmecit : İmparatorluk Nasreddin Hoca Bir Gün - 1
K ız ı lderi lilere nas ıl muamele edilmişse, onlar da Çökerken Sarayda 22 Yıl Mustafa D elioğlu

aynısın ı haketmektedir. Hatta ilk ı rkç ı Nazi teorisine Hıfzı Topuz Can Yayın/an / Çocuk Dizisi, 60 sayfa, 9.50 TL
göre, " Moğo l, Tatar ve K ırg ı z aşağı ırkla eşdeğer Remzi Yayın/an, 205 sayfa, 12,5 TL
felimelerdi ve Rusya' n ın Asya laşmas ı ı rkı saflığını yok Nasrettin hoca bir gün yolun
etmi şti" Hıfzı Topuz'un kaleme aldığ ı H1>l1TOPC7 ke narında kedisini yı kıyomuş .
i . roman, Tanzimat dönemi Yoldan geçen arkad aş ı
Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu pad işahlarından Abdülmecit'in hocaya:
psmanAğa h ayat ını kişisel bir bakış - Hocam kediyi y ı kama ölür,
Süleyman Beyoğlu açısıyla ele a l ıyor. Kitapta, dem i ş.Hoca aldırış etm emiş
Sengi Yayın/an, 400 sayfa, 24 TL Tanzimat Fermanı'n ı ilan ve yıkamış.Arkadaş l dön üşte
eden, Dolmabahçe Sarayı' n ı h ocay ı tekrar yolun kena rı nda
f i nşa ettiren bu tarihi kişiliği n
MillT Mücadele'nin sisler altın d a görm üş . Kedi ölmüş. Arkadaşı:
ka l m ış ki şilerinden biri Giresunlu kafasından geçenlere, - Hocam ben size kediyi y ıka m ay ın , ölür demedim mi?
Osman Ağa ... Giresun ve çevresinin duygularına yer veriliyor; çevresiyle olan il i ş kis i dem i ş. Hoca:

en önemli Kuva-yi Milliye kahramanı anlat ıl ıyor. Kitabın içerisindeki gravür, fotoğraf - Ben kediyi y ıkarke n ölmedi ki, sıka rke n öldü, de m i ş .
p sman Ağa veya bilinen ad ıyla gibi görsel malzemeler sayesinde, arka planda Önce çocuklar, sonra büyükler için hazırlanmış
"Topal Osman"ın Çankaya Köşkü'ne anlatılan tarihi olayları da izlemek mümkün. Öykü bir "Nasrettin Hoca kitabı". Ünü Anadolu'dan tüm
uzanan hayat ı ve hazin sonu yeni aynı zamanda 19. yüzyılOsmanlı Devleti'nin Bat ı ve dünyaya taşa n bilge ve hazırcevap Hoca ' n ın , Mustafa
belge ve bulgulara dayanarak ilk kez Doğu'yu harmanlayan çokkültürlü ortamına öznel bir Delioğ l u'nun seçtiği ve resi m lediğ i fı kra ları ... Her gün
bir akademik araştırmanın konusu oldu. tanıklık imkan ı sunuyor. gülmek isteyenlere, her gün okumaları için.. .

ÇOK SATAN KiTAPLAR


Devlet-i Aliyye Macbeth (çizgiroman) Kur' an incil ve Tevrat 'ın Truva'nın intikam. Avrupa'nın 50
Halil inalcık William Shakespeare/ Süm er'deki Kökeni Erhan Afyoncu Büyük Yal a nı
Türkiye iş Bankası John McDonald - Jon Haward Muazzez ilmiye Çığ Yeditepe Yayınları Mustafa Armağan
Kültür Yayınları NTV Yayınları Kaynak Ya y ın ları 166 sayfa, 10 TL Timaş Yayınları
388 sayfa, 18 TL 145 sayfa, 10 TL 88 sayfa, 8 TL 320 sayfa, 15 TL

NTV TARiH EYLÜL 2009 83


ş~Ii~#~iıE~~IlRf:TIŞ~ 0 0 0

.
:(;:\.:.,'
~), . ~
\2)' ·~.;~~J\~~1\~
."".,.
;~~;U~~'pt;~ "'~ ..
i
i

-.)jj. ;r.;..
MOlU. SOı/U,VOU

Plucu dt i ılq. ~~.J, c::=ı

• 40 P. • ü".w.; c:::ı
A. ~U'~LO. DU eOlllrl't
B. LICU'. OL otll'AOIIT • 20 . • ~S; c:::ı
C. INT.". DU COI"'."
D. • • IIQI'''

• E. ..n.t.u "'....'''n
F.
G.
UCIIT;! LT IiIOVCH U
ii0ii •••

PLAN GENERAL DES REGATES DE MODA


7 cSeDtemlıre /9/.'1

Moda 'da deniz yarışıarı Kitapçığın


İtinalı harita
içinde, yarışıarın yapılacağı,
seyircilerin ödedikleri bilet fiyatına
Koyu , plajı, köşkleriyle ünlü sayfiye semti Moda, Osmanlı göre oturacağı, basın ve protokolün yer
alacağı alan ve bölüm ler itinalı bir harita
döneminde pek çok deniz etkinliğine sahne olmuştu. 1913'teki üzerinde gösterilmiş.

"Moda Büyük Deniz Yarışları " için hazırlanan program kitapçığı


denizciliğe verilen değeri göstermesi açısından önem taşıyor .

• mparatorluk
I gayrimü~lim
ettiği
döneminde daha çok
ve levantenlerin ika.met
Istanbul'un mutena semti
arasına Sultan Mehmed Reşad ve Veliaht
Yusuf İzzeddin Efendi'nin fotoğrafları
yerleştirilmiş.
kolaylık sağlamak amacıyla, İstanbul'u~
muhtelif iskelelerinden Şirket-i Hayriy
vapurları hareket edecek, vapurlar çeşitl~
Moda'da, 7 Eylül 1913 Pazar gunu ıcra Kitapçığın içinde
"1329 senesi iskelelere uğrayarak Moda'ya gelecektir.
edilen "Moda Büyük Deniz Yarışları", 2 Ağustosunun yirmibeşinci günü Moda'da Yarışlar sonrasındaki gece şenliklerinde,
kuruşa satılan program kitapçığı sayesinde icra edilecek deniz yarışlarına mahsus "Büyük havan havaileri, limanın renk-i mill~
tüm ayrıntılarıyla bugüne ulaşabilmiş . plandır / Plan General des Regates de ile tenviri, havai fışenkler, havan fışenkleri!
"Taht-ı himaye-i hazret-i Padişahide, Moda, 7 Septembre 1913" künyesiyle donanma sandalları müsabakası, kayıkla~
veliaht-ı saltanat devletlu, necabetlu basılan renkli haritada, Kalamış Körfezi ve içinde musiki ile tenezzüh-i bahri, nurani'
Yusuf İzzeddin Efendi Hazretlerinin Moda Burnu'ndaki yarışları izleyecekleri n uçurtmalar, mehtaplar bir hercümerc-i
riyaset-i fahriyelerinde ve Donanma-yı yerleşecekleri yerler protokole göre nurani, Fenerbahçe yangını, sandallarla
Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyetinin belirtilmiş. Yağmur ve · fırtına olması meşale alayı" gibi gösterilerin icra edileceği
nezareti altında Moda'da 1329 senesi halinde, bir hafta sonraki Pazar gününe kitapçıkta anlatılmış. Ayrıca, çeşitli askeri
25 Ağustos'unda icra edilecek olan erteleneceği belirtilen yarışlar Moda iskelesi bandoların da "icra-yı terennüm"de
büyük deniz yarışları resmi programı" ucundaki yarış kulesinden, yarısı beyaz bulunacakları belirtilmiş .
başlığını taşıyan, güzel basılmış kitapçıkla yarısı yeşil renkli olarak çekilecek bayrak ile Düzenleme komitesi üyelerinden
tanıtılan Moda deniz yarışları; padişahın başlayacaktır. Yarış sırasında çeşitli büfelerde Ahmed İhsan Tokgöz'ün fırması olan
himayesinde ve saltanatın veliahtı Yusuf satılacak yiyecek ve içecekler Tokatlıyan Ahmed İhsan ve Şürekası Matbaacılık
İzzeddin Efendi'nin reisliği altında Efendi tarafından hazırlanacak ve fıyatlar Osmanlı Şirketi tarafından basılan
Osmanlı Donanmasına Yardım Cemiyeti büfelerde yazılı olacaktır. Herkesin kitapçığın fıyatı 2 kuruştur. Ciltli ve karton
tarafından gerçekleştirilmiş. biletinin rengine göre boyalı kapılardan kapaklı olarak satışa sunulan kitapçık,
Fransızca ve Osmanlıca olarak girmesi ve yer değiştirmemesi kitapçıkta Osmanlı matbaalarında İstanbul ile ilgili
basılan kitapçıkta, iki dili ayıran bölüm rica edilmektedir. Yarış günü, seyircilere basılan zarif ve zevkli eserlerden biridir.

84 NTV TARiH EYLÜL 2009


F =:ınt=:ıstik P=:ı2=:ır

meR::L:Tn
AKŞAM 8 AKŞAM 9

cnbce.com YENi DiziLER . k. PAZAR


dolu'nun
A~~........
... ... .
Ustal~I.'~~~TYEŞiLT~PE
. ......... . .. . ........ .. ...... . ................ . .........
. .

"Tarihin babası"
Bodrumlu Herodotos, Tarih -bir anlamda-
NTV Tarih' e yazdı
benimle başlamıştı
Tarihi alışılagelmiş kalıplardan çıkarıp
öykülerle zenginleştirdim; tt.

anlaşılır, okunur hale getirdim ve zengin ayrıntılarıyla geleceğe


en canlı şekilde bıraktım . Size aktardıklarım, 2500 yıl öncesinin
bilinen ve bilinmeyen dünyalarının panoramasıdır. Ve tarih, ancak
coğrafya bilgisi eşliğinde gezerek, dolaşarak yazılır.

B en,
toprak
yurttaşınız,
kardeşiniz,
Anadolu'nun batı-
daki uç kıyısından
Halikarnassoslu Herodotos ... Sa-
bildiğiniz Samos adasında, sürgünde geçti.
Tiran yıkılıp, yurduma döneceğim vakit;
yerleşik hayata geçemeyeceğimi anladım.
Sürgün edilmişlik, ruhumda, belli bir yere
bağh kalmadan yaşamanın, yani özgürlük
dece savaşları değil, gezdiğim dün- isteğimin fitilini ateşlemiş beni yeni dünya-
yanın her köşesini yazdım; anlattım hra savuracak rüzgarın kaynağı olmuştu
Qilinen ve o güne dek bilinmeyen Yola çıktım ve ilk demir attığım lim~n,
kara parçalarının, denizlerin öyküsünü MÖ 5. yüzyılın kültür, sanat ve ticaret baş­
en ince ayrıntısına kadar... Halkların kenti Atina oldu. Pers Savaşları'nın sona
adetlerini, inançlarını, ülkelerinin coğ­ ermesi ve Atina'nın Perikles'in liderliğinde
rafyasını ve iklimini, hayvanını ve ne- dünyanın en önemli siyasi merkezine dö-
batını anlattım ... nüşmesi, burada kültür ve sanat alanında da
Roma'nın bilge siyasetçisi, erdem yeni bir çağ başlatmıştı. Sokrates, Thuky-
sahibi düşün adamı Cicero'nun lütfettiği dides, Protagoras gibi dev isimler Atina
sıfatla ben, "Tarihin Babası" Herodotos, bu meydanlarında, sokaklarında fikirlerini-
defa kendi öykümü anlatacağım. Ama bu, serbestçe açıklayıp, öğrenciler yetiştiriyor­
2500 yıl önce yazdığım ve ölümümden çok du. En yakın arkadaşım tragedya yazarı, ye-
sonra İskenderiye'de 9 cilt halinde toparla- teneği tartışılmaz deha Sophokles'ti. Bana,
nıp yayımlanmış Historiaı·den daha keyifle bilinen dünyanın öykülerini yazmanın kolay
okunacak bir öykü olmayacak. Çünkü ben, olduğunu söylüyordu Sophokles. Onun asıl
sadece gezerek öğrenmeyi seven bir mace- rüyası, bilinmeyen dünyaların, bizi çevrele-
raperestim! yen hayatın içerisinde yaşayan ama henüz
Bugün Bodrum diye andığınız kentte, bilgisine somut olarak ulaşamadığımız kav-
Halikarnassos'ta, Akdeı:ıiz'e bakan bir evin ramlar, alışkanlıklar ve inançların öykülerini
odasında, şimdiki tarihlendirmenize göre yazmaktı.
MÖ 484'de doğdum. Babam ve annem,
kökleri Dor Hellenlerinden gelen kavimle- Seyahatler başlıyor
rin çocuklarıydı. Ama sülalemiz, Karia'nın Böylece ilk tarih yazıcılarından, yani
yerli halklarından Leleglerin de izlerini taşı­ Logographos'lardan farklı bir metot izleyip
yordu. Elbette buraya koloni kurmaya gelen Miletoslu Hekataios'un yaptığına benzer
Dorların sonradan yerli halkla bütünleşmesi biçimde, benden öncekileri yazmakla bera-
.",
(!)
c
zor olmamıştı. ber, gezip gördüklerimi de kayda geçirme
ro
.c
cl.
Charles Henry Kardeşim Theodoros ile beraber, kararı aldım. Ama gördüklerim, herkesin
,'"
;s Niehaus'un Halikarnassos'ta ilk eğitimimizi amcamız kolayca görebileceği şeyler olmamalıydı. Bu
""
~
ol
yaptığı heykel,
şair Panyassis'ten aldık; daha sonraki ıs yı­ yüzden uzun seyahatlere çıkmaya başladım.
C Washington'daki
Karada, denizde uzun, çok uzun ve meşak-
o
""clco ABD Kongre hm, ailemin kentin tiranı Lygdamis'e karşı
<t: muhalefeti yüzünden, bugün Sisam olarak katli yollara düştüm. •
, t 4
. 1 ~ ~i
.... ........ . ... .. ...... . ...... ô ' "'. '! . .t. . h. . ot •• • • *!.~ .. . . ~ . ... . .. . . .. ... . ...... . .. . .. . ......... . .. , ....... . . . .. . . . . . .... . . . ........................... ..
• _ • .r
--.=;: - M ela n c hlltn; ll li:f.ı.
1Jli '1" A. -/J .. . .. .. .................... : ........... .. ........ ..
. ...... . .~.......... .... -...... ·0 ·· ···· · ':rı, .••.. 'p'" 'J'~';~'; ' .<t-.,: : .... .... .·lo ·············· ···· ·.. ··········· _
" ~ ~ ~.dropbag' ~ ~. ' ~ ~.. i... _ ._ _ ~- .
-t N .ur~ " " ;;; < ~ ~- i
~ ~ '·'0 Q ,O) l&iBJ S JiI:E~D)lCl.o'T J ~
:l
~ ~
iii i i


'01 i 'i
~ i 'i
i !ı "Historiai"den
seçmeler
ii
\ • Dicle ve Fırat
nehri üzerinde gördüğü
~ ı aşı rı büyük, yuvarlak ve sepet işi

.... . .. _ ~~~. \. D. \ o 'i _ .-


i kayı kla rı anlata anlata bitiremez. "Bu
kayıkl a rın esas yükleri şa ra ptır" der.
li
~;-..., ~
)l.a:T.~-.o;:.
'He!,odotos'un
••
dunyası , • Dinyeper nehrinin deltas ınd a tutulan i
:? MÖ 5. yü~yıld a Herodot'un çizdiğ i ı ve tuzl a m as ını çok sevdiği bir ba lı ğ ı
,,/ ' dünya haritası , coğrafya literatürün e . i heyecanla anlatı r. Bugün "Turna" adı i
A? t h i o
_____ ",........,,;...,,
1' • • Orbis Herodoti (Herodot os 'un i ı verilen bu ba lığın tütsü le nmiş hali
D ü n yası ) olarak geçm i şt ir. R u sya 'nın en popüler yiyecekleri

Anadolu'nun hemen her köşesine, İtalya'daki Thurii (Thuroi) kentinde genç


I aras ındadır.

yani Küçük Asya'ya, Lydia'ya, Frigya'ya, sekreterim Tesalyalı Plesirhous'a dikte ettir- i •Anadolu'da bir kasabada buğday
unuyla koyulaştırıimış demirhindi
1}1ezopotamya'ya, Dicle ve Fırat'ın üzerin- dim. Burada, göçebe ruhumun sürgün edil-' şurub u n dan yapılan bir şe kerlem eyi
~en Babil'e, sonra Perslerin ülkesine, Susa'ya,mişlikten gelen huzursuzluğunu dindirecek, "muhte şem bir lezze!" diyerek anlatır.
Fenike'de Tyros'a, Doğu Akdeniz'in he- yıllardır aradığım o sakin limanı buldum.
• Babillileri anlatırken, " s açları uzun,
ıpen tüm limanlarına, Nil ile hayat bulmuş Akhmda ve defterlerirnde biriktirdiğim her türban takarlar, tüm vücutlarına parfüm
Mısır' a, Assuan' a, onun yukarısında şaşırtıcışey burada Historiai'nin içine girdi. Olaylara ı sürerler, baston kullanırlar" der.
tapınakları ve görkemli siluetiyle deltanın baktığım yer Batı'da ve Hellenlerin yanın­
• Mı s ır'da inanç sistemine büyük
başında bekleyen Memphis'e ve en uzun, dadıL Ama dürüst olalım, hiç kimsenin bil-
ilgi gösterir. Mısır tanrıl a rı ile Yunan
~n yakışıklı adamların ülkesi Etiyopya'nın mediği olaylara ilişkin benim tarafsız dav- ta nrıl a rının ortak kökten geldiği savını
sınırlarına, Makrobianların sınır karakolla- ranmadığımı kim iddia edebilir ki? i üretir. Piramitleri ise üstleri kireçtaşı
tına, Libya'ya seyahader yaptım. Keza o olayları bugün benim sayem- kaplı, cilalanmış ve kaplama çizgileri bile
de ogrenmemiş . olsaydınız, Sar~eis'te, farkedilemeyecek derecede parlak ve
~akin bir ~imana doğru Marathon'da,Artemision'da,Thermopylai'da,
i pürüzsüz şekilde görür.
Karadeniz'de Iskiderin ülkesine çıktım, en Salamis, Plataia ve Mykale'da yaşananları
fOğuk iklimin hüküm sürdüğü yerleri gör- başka türlü nasıl bilecektiniz? Elbette Lo-
• Geometrinin kökeninin
d a yandığını
söyler.
Mı s ır'a
i
püm, hatta Kimme'~kavimlerinin toprak-
larına girdim. Kırırn'daki Hellen kolonile-
gographoslar bazı olayları aktarmıştı, ama
hangisi benim kadar canlı, benim kadar
• Lydia ve onun zenginliği dillere
destan kralı Kroisos'u yani Karun'u
'i
rinden, Olbia'dan daha kuzeyde donmuş a nl atı rke n, değerli taş ve madenierden i
ayrıntılı anlattı o öyküleri? Leonidas'ın ön-
cehir yataklarına, yüksek vadilere tırman­ derliğindeki 300 Spartalının öyküsünü size
yapılmış mücevherlerle dolu, ucu bucağı i
~m. Sauromates'in ülkesinden bu defa de_O başka kim böylesine canlı ve içten aktardı?
I görünmeyen dev bir hazineden söz eder.
ı
i
rizin doğu kıyılarına, sizin Kafkasya olarak İşte yazdığım geçmiş orada duruyor! i I, .Lydia'da yaşayan Etrükslerin ülkeyi
saran kuraklık ve bunun sonucundaki
bildiğiniz dağlara yürüdüm. Tarihi alışılagelmiş kalıplardan çıkarıp açlık fel aketi nedeniyle itaiya'ya göç
Doğuyu anlatmakla yetinmedim ... Ba- öykülerle zenginleştirdim; anlaşılır, oku- ettiklerini ileri sürer.
tıda barbar kavimlerden Kelderin ülkesi nur hale getirdim ve zengin ayrıntılarıyla
i
Galia ve İberia'nın Tartessus kenti hakkında geleceğe en canlı şekilde bıraktım. Her ne
• Ermenilerden ilk defa bahseden odur. i
yazdım; en anlaşılmaz -dilleri konuşan kara kadar Plutharkos, bana bu unsurların "fazla
Friglerin bir kolu olduğunu anlatır ve i
Doğu Anadolu'da yaşadıkları alanın ,i
adamların ülkesi Atalant ve onun korkunç şaşırtıcılığı" nedeniyle saldırıp, acımasız bir çerçevesini çizer. 'i
kavimlerinin öykülerini biriktirdim. Hatta kibirle, "Yalanların Babası" sıfatınılayık gör- • Lyk ia lıl a r'ın anaerkil bir toplum
bir defasında "cüce kara adamları", bilin- düyse de, size aktardıklarım MÖ 5. yüzyılın o lduğunu söyler. Bir Lykialı ii
meyen bir ülkenin bir köle pazarında onları, dünyasını, siyasal ve ekonomik görüntüsü- "kimlerdensin" sorusuna, sadece i
yani Pigmeleri gördüm. Etrüksler ve Tiren- nü, gelenek ve göreneklerin her coğrafyada· an as ının adını söyleyerek cevap verir.

liler ile Ege'deki Hellen adalarının halkları­ ve kavimde değişen çeşidiliğini, 2500 yıl • P hoka ialılar' ı (Foçalılar) uzak yol
gemi c iliğini gerçekleştiren ilk Hellen
i
nı anlatmayı unutmadım . öncesinin "bilinen" ve "bilinmeyen dünyala-
Bilinen dünyanın hemen her köşesine rının" panoramasını gözler önüne seriYOL kavmi olarak tanıtır. Ve şöyle der: "Onlar
bize, Adriya'yı, Tiren Denizi'ni, iberik'i, ~i
gittim, gidemediğim toprakların sınırla­
rından öyküler topladım ve biriktirdikle-
Geçmiş size ders veriyor; yapmanız ge-
reken tek şey, onu doğru ve önyargısız oku-
L ta nıttılar; bilinmeyene kapı açtılar". ru
rimi, hayatırnın son yıllarında yerleştiğim mak Historiai'den başlayabilirsiniz...
NTV TARiH EYLÜL 2009 87
.... .... ....... . .'.7............
MAR MAR \ S KAL E S,
.
.
Evliva ç~.~.,i IŞ(:}y~1:ı(ltı:ı,~m(:} . . . ... . ... . ..... . . ····· ·......•. . . . •. ... ....
.
...... ...... .... .. ...... ... .......... .... .....

Charles Texıer'nın 19.


ortasında yazdığı As;e M;n~ure
yuzyıl

\~Ü~Ü~ (\S~a) aulı eşennde


Marmaris ~a\esi ~e \\mam.
i

Deniz kıyısında' mavi


renkte yalçın bir kaya üstünde dört Buraya gelen bütün mallardan gümrük
tabyalı yumurtaya benzer bir kaledir. İki taraflı limanı, alınır. Bu gelir Rodos topçularına yazılmış­
tır. Yılda on yedi bin akçası Marmaris ko-
sekiz rüzgardan da emin bin parça gemi alır güzel yataktır. ruyucularına ayrılmıştır. Limanda ise beşer
İçinde beşer altışar okkalık levrek tutulur. altışar okkalık levrek tutulur. Liman sekiz
rüzgardan da emin bin parça gemi alır güzel
odos fethine gidilirken Sultan da bulunan lcirgir hanın kapısı üzerindeki yataktır. Limanın dibinde ulu ağaçlar altın­
Süleyman'ı11,...l' buyruğu üzerine dört köşe mermer taş üzerinde, "bu imaret da bir de namazgah vardır. Tadı sulu kuyu-
yapılmıştır. Padişah gelip de ka- dbkuz yüz yirmi iki yılında karalar padişahı, su kaynayarak çıkar. Gayet tadı bir su olup,
leyi görünce, "hayli büyük kale denizler hakanı, Arap ve Acem ülkelerinin dört yanı duvarla çevrilmiştir. Yolcular için
bina itdük" diye buyurmuş. Taşlık ve dar bir sahibi, Allah'ın yeryüzünde gölgesi sultan dinlenmeye ve seyre elverişli bir yerdir.
yerde kurulmuş olmakla alanı ancak dört oğlu sultan, Sultan Selim Şah oğlu Sultan Kalenin iki yanı da limandır. Her gün
yüz adım tutar ufarak bir l}aledir. Öyle ki Süleyman -Allah onun mülkünü dünya yı­ Rodos'la bu liman arasında gel-git olayı
bir yalçın, yüksek kaya üzerinde, dört köşe kılıncaya dek ebedi kılsın- zamanında yapıl­ görülür, geceleri sular Rodos'a doğru çeki-
gayet sağlam ve dayanıklı bir kale olmuştur. dı. Yazanı Mehmet Karahisarrnin oğlu Ha- lir, gündüzleri de bu limana doğru gelirler.
Yapıldıktan sonra Sultan Sji1eyman saadede san Çelebi" ibareli kitabe var. İnsan görünce Acayip bir olaydır. Limanın sağ yanında da-
gelip Rodos'ageçerken kaleyi gezdiğinde, kudret kalemiyle yazılmış gibi bir hisse ka- racık bir boğaz vardır. İnsan ayağını sıvasa
"ya mimar bu kale azdır" demekle, "mimar pılır. Hemen önünde ve çatısı altında sekiz rahadıkla geçer. Bir tarihte lcifır bizim bu
azdır" sözü zamanla değişerek Marmaris ol- düklcin bulunmaktadır. fırkatemizi bu boğazda kıstırmış, kafır ge-
muştur. Adını böylece almıştır. Deniz kıyısında ise tüccar mahzenleri misi limanın ağzında demir salıp beklerneye
Deniz kıyısında mavi renkte yalçın bir vardır. Hepsi de ticarı eşya ile dopdoludur. koyulmuş, fırkate reisi ise gemisini bu sığ bo-
kaya üstünde dört tabyalı yumurtaya benzer Çatıları kurşunla kaplı olmayıp kireçle sıva­ ğazdan beri yakaya aşırıp ertesi sabah kafırin
bir kaledir. Kayaya oturmakle. hendeği yok- lıdır. Cami ise dört köşe olup, on iki ağa\: yattığıliman ağzına geldiği gibi il halkına da
tur. İçinde sadece dizdar, imam, müezzin ve direğe dayanan ahşap tavanla örtülüdür. haber salınca cümle halk üşürüntü ile aman
kayyum evleri ile buğday ambarları var, baş­ Minaresi yoktur. Cami önünden bir su akar, vermeyip kafırleri ele geçirmişler. Böyle sığ
ka bir şey yoktur. Kemer altında da minare- halkı bu suyu kullanır. Hamarnı ise caminin bir boğazdır. Orada ulu ermişlerden Gözcü
siz bir mescidi bulunmaktadır. Otuz gözcü- mihrabı önündedir. Dar bir yerde ve havası Baba yatmaktadır. Bütün gemiciler ona ina-
sü ile liman ağalığı da üzerinde bulunan bir ağır olmakla halkı yaz günlerinde dağla­ nırlar ve her zaman adaklarını gönderirler.
dizdarı vardır. Taşrasında kayalar arasında ra çıkarak ferahlayıp hava alırlar. Kaleyi de
otuz evli, camii ve hamamı olan çatıları ki- nöbede beklerler. Bağ ve bahçe olmaz ama Seyahatname, Kültür ve Turizm Bakanlığı
remide örtülü bir varoşu vardır. İskele başın- hayvan, sığır, hele iri taneli buğday yetişir. Yayınları, 1983.

Dizdar: Kale muhafızı. Aynı zamanda şehrin de gü- Kudret kalemi: Dini ilimierin "ilah-i kalem" tabir Firkate: Osmanlı Devleti'nde, ince donanmanın ağır
venliğinden sorumlu ve tımar sahibi olması dolayısıyla ettiği;
insan aklına ve yaratan Tanrı'nın gücüne atıfta bu- gemilerine verilen ad. 10-17 otu raklı, çifte kürekli olup; her
dizdarların askeri yükümlülüğü de bulunurdu. lunan tamlama. kü reğ i n i iki ya da üç forsa veya hükümlü çekerdi.

88 NTV TARiH EYLÜL 2009


aBuDi BÜNYADDİNÇ

Darende 2 Muğla Milas 3


4 Muğla Marmaris 5 E mmım'

ASLANTAŞLAR

3000 yıl öncesinden gelen kükreme sesi


D arende'nin 20. km.
güneybatısında
kalan Yeniköy'ün
ı OOO'ler)tarihlendiriliyorlar.
Fakat ne amaçla dikildikleri
şu an için bilinmiyor. Bir
eşelenmiş. Aslan fıgürü, bu
topraklarda hüküm sürmüş
neredeyse bütün medeniyetler

Gürün

Yeniköy
·0
Gürpınar
• • Darende
Yazıhan

hemen yakınında, göz kutsal alan mı, yol işareti mi, tarafından gücün ve iktidarın Aslantaşlar
Malatya .
alabildiğine uzanan bir nedir? sembolü olmuş; mezarlarda,
ovanın ortasındayız. Ovanın Yapılan araştırmalar, yakın anıtlarda, yapı duvarlarında,
orta yerinde yüzleri doğuya
dönük tonlarca ağırlıkta
çevrede bir yerleşimin
olmadığını gösteriyor.
kaya üstlerinde, paralarda
betimlenmiş. En görkemli
D Malatya Darende
Unutmayın: Aslantaşlar'ın bulunllu()u
yanyana iki devasa aslan Çevrede hiçbir defıneci olanları ise genellikle tunç Yeniköy' e dogru giderken Günpınar
heykeli var. Anadolu daki çukurunun olmaması da çağı heykelleri. Aslantaşlar köyünden geçiliyoL Burada ufak
şelalelerin kımarına ilişıniş ağaçlar
tarih sürprizlerinin bir örneği. bunun en basit göstergesi. işte bu dönemin benzersiz
altında çok sayıda alabalık lokantası vaL
Geç Hitit dönemine (MÖ Heykellerin sadece dipleri ürünleri.

NTV TARiH EYLÜL 2009 89


·H"lısiiOıyar···· · ·· ·· · · · · · · · ··· · · · ··· · ··· · · · ········ · · .... ............................................................... ... ......... ......... .......................... .
Kale, Milas ovasına hakim noktada,
kayalık bir tepenin üzerinde.

BEÇiN KALESi

Bodrum'da tarih vakti


E vliya Çelebi'nin "Ve
kal'ası Milas sahrasına
nazır bir yalçın kaya
günümüze oldukça sağlam
ulaşmış. Görkemli yapısıyla
ve çevresindeki kalıntılarla bir
yanıbaşında,
kayalık
üç tarafı dik,
bir tepenin üzerine
kurulu. Bodrum civarına gelen
böylelikle
şehir kalenin
güneyindeki
üzre evci asumana set çekmiş çok medeniyetin izini taşıyor. yerli turistlerin büyük bölümü platoya doğru
bir sa'b kal'ai metindir. Hala Milas kent merkezinden "yeme- içme- dağıtma" tatili yayılmış .
burç ve baruları zahirdir" 5 km. ileride, Ören'e yaptığı için ana güzergah Büyük
sözleriyle tarif ettiği Beçin, giden karayolunun hemen üzerinde ama gözlerden hamam,
ırak bir yerde diyebiliriz. Ahmet
Araştırmalar bölgenin arkaik Gazi medresesi, Orhan Bey
dönemden itibaren yerleşim camii, Kızılhan, Bey Konağı
gördüğünü gösteriyor. Kalenin gibi bu döneme ait yapıların
giriş tarafındaki basamaklı kalıntıları platoda görülüyor.
podyum kalıntısı, bazı Kale içerisinde ise bir hamam
araştırmacılara göre Mylasa kalıntısı ve sarnıçtan başka
antik kenti ve Zeus Karios tanımlı bir yapı yok. Sur
tapınağından günümüze kalan duvarlarının bazı kısımları
izdir. Bu kutsal yapının varlığı, MÖ 4. yüzyıla tarihlendirilse
kalenin bir zamanlar Karia'nın de, kalenin geneli Bizans
önemli dinsel merkezlerinden dönemine aittir. Surların bir
biri olduğunu kanıtlıyor. çok bölümünde, buradaki
Kalenin en görkemli dönemi daha eski yapılara ait taşlar
ise Menteşe beylerinin bölgeyi ve işlenmiş mermer parçalar
ve kaleyi ele geçirdikleri devşirme olarak görülür.
1270 yılı civarlarıdır. Beçin, Evliya Çelebi'nin bahsettiği
Menteşe Beyliği'nin başkenti "kale çevresinde 10 kulaç
olmuş; Orhan Bey ve Ahmet derinliğinde ve üstünde inip
Gazi dönemlerinde bir çok kalkan bir tahta köprünün
yeni yapı inşa edilmiş ve olduğu hendek"ten iz yoktur.
GÖKSU KÖŞKÜ

bir alandan
Şiirsel
mısra bile kalmamış
u sahanın etüdü, bize binalarının gölgesindeki bir

" bu gibi yerlerin ne


kadar ince bir duygu
mezbeleliğin ortasında fark
bile edilememenin ezikliği
etrafa yayılmış. Sofanın
üstündeki köşk kalıntısının
ve kuwetli bir anlayış ile içinde. Yakın zamanda hemen arkasında, yere yatık
işlendiğini öğretir". Sedat sadece köşkün çevresinde bir şekilde oldukça büyük bir
Hakkı Eldem, Köşkler ve yapılan çevre düzenlemesi, yazılı taş var. Bu bir nişantaşı.
Kasırlar kitabında Göksu kalıntılara bir nebze nefes 1811 tarihli bu taşın kasırla
mesiresini anlattığı bölüme aldırmış. Köşk, Göksu bir ilgisi yok; bir zamanlar
bu cümle ile başlar ve deresine yakın yakınlarda bir atış sofasının
devam eder: "Bu oluşturulmuş olduğunu gösteriyor.
fevkalade sevimli ~ıç bir setin, Güneyde Yenimahalle
sahayı insan eli ~ .- \ teknik deyimle sırtında bulunan bir başka
çok anlayışlı bir , .~ ) bir sofanın nişantaşı, atış yönlerinden

Kal enin güneyindeki platoya


surette işlemiş .' / üzerine inşa birinin bu doğrultuda
doğru yayılan Menteşe Beyliği ve en uygun _IP.::-ıt:"--- edilmek üzere olduğunun kanıtı. Buraya
dönem i y ap ıları . yerlerini uygun Kalıntılar arasındaki bir taş tasarlanmış . yakın varlığını bildiğimiz
süslemede, II. Mahmud'un
motiflerle II. Mahmud namazgahtan ise artık hiçbir
tuğrası da var.
belirterek zamanında iz kalmamış .
değerlendirmiştir" . yapımına başlanan köşk,
Göksu mesiresi, zamanında bir görüşe göre daha sonra il
Boğaz kıyısından itibaren bu fikirden vazgeçilmesiyle Anadolu
Hisarı iskelesi
Küçüksu ve Göksu yarım bırakılmış. Yakın Göksu <,,~~.
Milas . • Hisarı K"" J.~~
O derelerinin aralarında kalan zamanda bulunan mimari Anadolu
Hisarı e
Anadolu
MezarlıOI. oş U "
kU

Beçin Kalesi alanı kapsayıp, Göksu parçalar ise köşkün yapımının • Only
Marmara O ._Mlg ••• MMM

Ula! .i deresinin ilerisindeki Dört bittiğini destekler nitelikte.
Anadolu Hisarı ear ourSA

Küçük'.
Kampüsü
Güvercinlik Kardeşler mevkiine kadar Mimari açıdan ilginç olan,
• Kasrı

devam ederdi. İşte bu şiirsel


BOdrum Turkevleri alana bir zamanlar insan
sofanın benzerlerinden farklı
olması. Dere tarafındaki
ii İstanbul Beykoz
• •
EI Muğla Milas eliyle eklenen inceliklerden
biri de Göksu Köşkü idi.
yüzü hareketlilik gösterir;
arkası ise yarım yuvarlaktır.
Unutmayın: Köşkün bulunduğu
alan çevrilmiş ve bekçi tarafından
korunmaktadu. Şu an için halka açık
Unutmayın: Büyük bir ihtimalle
yaz aylarında Bodrum'da olacaksınız . Günümüz kalıntıları ise Süslemeleriyle birlikte Barok oimadığmdan dolayı ancak görevliden
izin alarak dolaşabilirsirıiz. Kitap: Sedat
Kalıntılann bulunduğu plato otoban bağlantı yolları bir üsluba sahip. Duvar Hakkı Eldem, Köşkler vo Kasırlar, Devlet
dayarıılmaz sıcak oluyor. Bu yüzden
arasında, zevksiz süpermarket taşları dağınık bir şekilde Güzel Sanatlar Akademisi, 1969
gezmek için akşam saatlerini seçin.

NTV TARiH EYLÜL 2009 91


:~.~~~~ı.y.~~: :: .::::':':"':::::' .'. ':.".':":" '.'.:. .: .:. . . ..:.:. : . . :.:.:: .::.::.::.:: . . : .:.: . : . :.: : : .:.:.::. . : :.::.: .:..:::: .: :

LARYMNA

Bozburun'un ilk sakinleri


ntik dönemdeki ismi dikdörtgen odacıklar var; içindeki konumunu yani gözükenlerin bir kısmı Leleg
Karia Chersonesos kapakları ise tonlarca ağırlıkta önemini yansıtmaktaydı. türü denilen çok iri kaya
olan, Marmaris iri sandık şeklinde düzgün Arazi çalı kaplı olduğundan bloklarından oluşturulmuş
Bozburun yarımadasına kesilmiş büyük kaya blokları. mezarları uzaktan görme şansı Kyklop işçiliğinin ürünleri.
günümüzdeki ismini veren Ayrıca büyükten küçüğe doğru pek yok. Yükselen patika en Kentin kesin kuruluş tarihi
Bozburun köyünün hemen üstüste konulmuş gibi duran sonunda yerleşim alanına bilinmemekle birlikte, bu
arkasındaki Kale tepesinin dikdörtgen prizmalardan varıyor. Temel seviyesindeki duvarların varlığı burada
üstü ve çevresini kaplayan oluşan mezar üstlükleri dikkat duvar kalıntıları ve solda kalan Helenistik dönemden önce de
gizemli bir antik kent burası. çekiyor. 2-3 -4 katlı bu mezar Akropolü çevreleyen surlar yaşam olduğunun göstergesi.
Gizemli, çünkü neredeyse örtülerinin kat sayısı, belki fark ediliyor. Surların büyük Akropolün tepesinde ise,
hiçbir kapsamlı araştırma de gömülü kişinin toplum kısmı yıkık olsa da parça parça çıkıncaya kadar çalılarla
yapılmamış. verdiğiniz savaşın ödülü sizi
Köyden kısa bir yürüyüşle beklemekte: Emsalsiz bir
ören alanına varılıyor. deniz manzarası ve her yere
Girişteki kalıntılar, kentin hakim olma duygusu.
nekropol (mezarlık) alanı.
Akropole doğru çıkan
patikanın başlangıcından
itibaren, defıneciler Marmaris
Hisarönü •
tarafından harap edilmiş •
Selimiye - Turuaç
sağlı sollu bir çok mezar Bozburun O :s;ğ~~~~ÖY
dizili. Yapısalolarak değişik •
Taş lı ca

bunlar; sadece Karia'nın bu


bölgesine, yani Chersonesos ii Muğla Marmaris
yarımadasına özgü. Unutmayın : Gezerken ş ıpıdık terlik,
Gömme bölümleri yerin kısa pantolon gibi tatil giysileri kesinlikle
tavsiye edilmez. Köye çok yakın olınası
içine açılmış, çevresine sizi yarııltmasın , nispeten zor bir arazi.
yassı taşlar yerleştirilmiş Hakkıyla gezmek 3 - 4 saatinizi alir.

92 NTV TARiH EYLÜL 2009


BANA KATEDRAli

Kral ve kraliçelerin
mekanıydı
arihte Ermeniler bu yüzden katedralin ilk
döneminde "Tayk", yapımının Ermeni döneminde
Gürcüler döeminde olduğu sanılıyor. Erivan yıllarBagrat hanedanı Bagrat, 1032 yılında Bizans
"Tao" olarak adlandırılan yakınlarındaki Zvartnots tarafından imparatorluk İmparatoru Romanos III'ün
kuzeydoğu Anadolu' daki bu katedralini de inşa ettiren katedrali olarak kullanılmış. yeğeni Helena'yla burada
bölgenin en ihtişamlı dinsel N erses III tarafından 7. Bu durum Osmanlıların evlenmiş. 15. yüzyılda,
yapılarından biri olduğu, yüzyılda yaptırıldığı ileri 16. yüzyılda bölgeyi ele Gürcü kralı Vakhtang IV ve
kalıntılara bakılınca rahatlıkla sürülmekte. Kendisi Artvin'in geçirmelerine kadar sürmüş. eşi Sitik Hatun da buraya
anlaşılıyor. Yapım modeli İşhan köyünden olup 1853 - 1856 yılları arasındaki gömülmüşler.
olarak Erivan yakınlarındaki döneminde birçok dinsel Kırım savaşı boyunca Osmanlı Şu anda Penek çayının
Zvartnots katedrali örnek yapının inşasının hamiliğini orduları burayı bir kale olarak yanı başında, eski ihtişamlı
alınmış. Bu yöredeki diğer üstlenmiş. Bölge 8. yüzyılda kullanmış. 1877-78 Rus savaşı günlerinden çok uzakta,
kiliselerden farklı. Dıştan Gürcülerin kontrolüne sırasında ise yapı tahrip olmuş. kaderine terk edilmiş tamamen
tam dairesel formda, içte geçince, katedral, hükümdar Katedral tarihte bir çok önemli yok olacağı günü beklemekte.
ise dört yönde apsis var. Bu Adarnase IV tarafından olaya ev sahipliği etmiş.
üsluba "Tetraconch plan" yeniden inşa ettirilmiş. 1 ı. Gürcü kral Bagrat IV'ün •
Ardahan
deniyor. Duvarlarındaki taş yüzyıl Gürcü yazılı kaynakları, taç giyme töreni 1027'de
işlemeler Ermeni üslubunda; yapıdan bahsediyor. Uzun burada yapılmış. Yine aynı
Bana
Katedrali
Yolboyu . O penek


Ollu
EI Erzurum Oltu
Unutmayın: Bölgede birçok köy olsa
da buradaki seyahatiniz sırasında
her tiirlü ihtiyacınızı önceden
düşünmelisiııiz. Ana yola çok yakın
olduğu için yerel ulaşımla rahatlıkla
yakınına kadar gidilebiliyor.

NTV TARiH EYLÜL 2009 93


Tavanarası FEZAKÜRKÇÜOCLU

~\ .
*~~~~~~~~~b ~~~!~~!~~~t~~!c.. ~tc..~~~t~~ ~~~~~t~c..ı:--
~
~ Türkiye Iş Bankası ~
ENGOZEL ~
*1
~
' Sermayesi: tediye edilmiş 4.000.000 liradır
UMUMİ MÜDURLÜK: ANKARA
~) ŞUBELERİ: ANKARA, İSTANBUL, BURSA, İZMİR, ADANA, ~
~
i'
{~

~ TRABİZON, BALIKESİR, GiRESUN, AYVALıK, ZONGULDAK,


ii KAYSERİ, MERSIN, SAMSUN, EDREMIT !4.
*
*1 ~
~ ISTANBUL ŞÜBESİ: {~
~\ Bağçe Kapusunda. Telefon: 3657/9 ve 3639 {~
1
7f
Müsait muamelat, kumbaralaı', kasalar P. 2 !~
~
{r~~~.~~.~~""A+~~.~"'7.~~+~~+';:""'='+~~~~~ '?~'?~~.~~~-?~'"':i.'\:!"''?~ *

iş Ban kası 'nın 14 şubesi ile hizmet vermekte olduğu 1929 yılında verdiği ilan .. .

iş Bankası kumhara ikramiyelerini hİr


misli çoğaıtarak 10,000 liraya çıkardı
'\
t i
Bundan sonra her
ke,idede 3,000 lira
,ikramiye verilecektir
- "

Her Keşidede"207"
kumbara sahibi ikra-
miye alacaktır.
Mijkar~tI~yo
iş Bankası'nın 1930'larda verdiği kumbara ilanları ...
~ f:jJC(1ğwna
Türkiye İş Bankası 85 yaşında
kwrrrffw'za rilJrn

Kumbarada biriken
anılar harcanmaz -
C umhuriyet döneminin
ilk ulus~ bankası olan
Türkiye Iş Bankası,
ve 37 personel ile hizmete
başlar. Bu sermayenin fiilen
ödenen 250 bin TL'lik
yeni bir kavram ile tanıştırır :
"Tasarruf Kutuları" ... Sadece
bankada açılabilen kumbaralar
ile tasarruf alışkanlığını
26 Ağustos ı 924 tarihinde bölümü Atatürk tarafından yaygınlaştırır. Bir zamanlar
Ankara'da kuruldu. Açılış karşılanır. çocukların vazgeçilmez
günü ilk hesap açtıran iki 26 Ağustos ı 924'te nesnelerinden biri olan
kişi kayıtlara geçer: 110.000 Ankara'daki açılışın ardından, kumbaralar, ne yazık ki bugün
liralık "ı Numaralı Hesap", şube sayısı ı929 yılında 27 artık kullanılmıyor. Onların
TBMM veznedarı Hacı iken ı 944 yılında 48'e ulaşır. .. yerini çoktan "Kumbara Fonu"
Mehmet Efendi'nin, 207.40ı Bankacılık faaliyetlerinin yanı aldı. ..
liralık "2 Numaralı Hesap" ise sıra ülkenin sanayileşmesine Bugün l1'i yurtdışında,
Reisicumhur Gazi Mustafa önemli katkılarda bulunan İş yatırımlarıyla 1.046 şubesiyle hizmet veren
Kemal Paşa' nındır. Bankası pek çok kuruluşun öncülük eder. İş Bankası, ı 930'lı yıllardan
ı milyon TL'lik nominal kurucusu, ortağı olur. Cam, Cumhuriyet tarihimizle başlayarak düzenlediği
sermaye ile kurulan İş Bankası, dokuma, demir-çelik, yaşıt banka, ı920'li yılların çekilişlerle verdiği
para, altın,
ilk Genel Müdürü Celal madencilik, otomobil, lastik, sonunda başlattığı bir reklam apartman dairesi "mükafatları"
Bayar'ın yönetiminde 2 şube şeker, ve yağ sanayimize kampanyası ile Türkiye'yi ile de hatırlanmakta ...
Büyük ses: Ruhi Su Adab-ı Muaşeret

Çorak yönetimlerin
çölünde akıp gitti (
Çok sesli halk müziğimizin kuramcısı,
/ i
i
bestecisi, yorumcusu Ruhi Su, 20 Eylül
1985'de hastalığa yenik düştü. 1912 Van
doğumlu Mehmet Ruhi Su, 1935'te
Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası'na
seçilerek, çalışmaya başladı. Aynı
zamanda müzik öğretmeni olarak da,
"İkinci Ortaokul" ve "Hasanoğlan Köy
Enstitüsü"nde ders vermekteydi.
Basbariton Ruhi Su, 1942'den 1952'ye
dek Devlet Operası'nda; "Bastien
Bastienne", "Madam Butterfiy", "La
Boheme", "Fidelio", "Maskeli Balo",
"Yarasa", "Figaro'nun Düğünü", "Rigoletto"
gibi operalarda sahneye çıktı. 1952'de Tiryaki kadınlar
tutuklanarak beş yıl hapis yattı. Ardından
halk türkülerimizi seslendirdiği konserler, Bugünkü muaşeret hayatı
plaklar, kasetler, koro çalışmaları ... sigarayı eskisi gibi kadın için
Aziz Nesin, 1 Ekim 1985 tarihili Milliyet ayıp bulmuyor. Fakat kadının
Sanat dergisi'ne yazdığı yazıda onu rastgele her yerde sigarasını
şöyle uğurluyordu: "Kendisinden geriye, yakması, hele sokakta sigara

dünyamızda durmadan su gibi akacak tüttürmesi göze batan çirkin


güzellikler kaldı. Tevfık Fikret'in Nef'i bir hareket olur.
1940'ların ortalarında Ruhi Su için söylediği 'Eyvah ki bir çorak vadi de Şık ve modern kadınların
Ankara Kaleönü'ndeki evinin girişind e kedisi
akıp gitmişsin' dizesindeki gibi Ruhi Su da bir kısmında sigara elleri n
"Saman" ve köpeği "Boncuk" ile çektirdiği
çorak yönetimlerin çölünde akıp gitti. Ama güzelliğini , tırnakların
bu fotoğrafın üzerine şu satırları yazmış: "Üç
kardeşiz. Bir orduya yeteriz ... " gönüllerimizde yerini alarak." tuvaletini ve yüzüklerinin
pınltısını kalabalık yerlerde
.................. ....... ...... .................................. teşhir için bir vesiledir. Fakat
bu husustaki mübalağalı
Lütfi Kırdar dönemi Beyazıt, Aksaray, Eminönü, Ardından da istimlak edilen jestler kibar bir kadına bir
Şişhane, Üsküdar ve Beşiktaş binalar yıkıldı. Yeni Camii'nin kokot manzarası verebilir.
Eminönü başta olmak üzere 18 meydan
düzenlendi. Eminönü
önü ve Mısır Çarşısı'nın etrafı
açıldı. Osmanlı döneminden
Parmak zifıri tiryaki
erkeklerde çirkin, fakat
meydanı Meydanı düzenlenirken, önce beri ticaretin, alışverişin bilhassa tiryaki kadınlarda
meydanı genişletmek için merkezi olan Eminönü yeni büyük bir kusurdur. Ağızlık
açılıyor ... istimlak çalışmaları başladı. bir çehreye büründü .. . kullanmak bunun bir
dereceye kadar önünü alıyor.
1938 yılında İstanbul'da Fakat ağızlıkların erkeklerde
büyük bir yıkım cepleri, kadınlarda çantaları
yaşandı. Yıkımın nedeni kokutması mahsuru vardır.
deprem değil, imar
çalışmalarıydı. Fransız Yedigün, 11 Birinciteşrin
şehircilik uzmanı Henri (Ekim) 1938, Sayı 292.
Prost'un hazırladığı
"İstanbul N azım Planı",
29 Nisan 1938'de kabul
edildi. Tarihi yarımada
ile Haliç ve Beyoğlu'nu
kapsayan plan, dönemin
Vali ve Belediye Başkanı
Lütfi Kırdar tarafından
uygulamaya konuldu. 27 Eylül 1938: Eminönü Meydanı açılırken ...

t~ ..... , NTV TARiH EY.UL 2009


~ "'i •
'..
' ... , "
,•
" ". '~J ~'~ .' '_II'
Mekteb-i Sultani 141 yaşında

.\ .. \
.. ,.,.
",...............,,--
"

....... ,,~J'.- ~_. ~ ...L._._



i i

Galatasaray Lisesi'nin altındaki maden


1 Eylül 1868 ... İstanbul'da başlıklı yazının yazarı, tarihçi
ülkemizin en köklü eğitim İbrahim Hakkı Konyalı'ydI.
kurumlarından biri, Sultan Galatasaray Lisesi'nin altında
Abdülaziz'in katıldığı bir zengin demir yatağı olduğunu,
• törenle "Galata Sarayı bir zamanlar bu yataklardan
Mekteb-i Sultanısi" adıyla çıkarılan demir ile '~yasof)ra
hizmete açıldı. Tevfik Fikret'in Müzesi'nin bütün levazımatı,
• "Doğu'nun Batı ufkuna açılan Çemberlitaş'ın bentleri, hatta
• ilk penceresi" diye tanımladığı, Fatih'in yaptırdığı kılıç ve
• Galatasaray Lisesi'nin 14L. tüfeklerid' yapıldığını yazan
kuruluş yıldönümünde eski Konyalı, iddialarını Evliya
dergi sayfalarında kalmış bir Çelebi'ye dayandırır. Lisenin
yazıyı aktaralım ... altında demir madeni olup
1939 yılındaki Modern Türkiye olmadığını bilemiyoruz. Biz
mecmuasında "Galatasaray Konyalı'nın yalancısıyız, o da

1935 model Harley Lisesi'nin Altında Ne Var?" Evliya Çelebi'nin.

Davidson: "Düzkafa"
Yıl 1935, "Burla Harley Davidson Flathead
Biraderler"in en eski (Düzkafa) motosikletleri
şirketlerinden biri olan - Düzkafa ismi silindir
OTTAŞ'ın verdiği bir kapağının düz olmasından
ilan .. . Dünyanın en ünlü takılmıştı - ülkemizde de
motosiklet firmalarından bütün dünyada olduğu gibi
birinin, Harley-Davidsodun büyük rağbet görmüştü ...
yeni modeli tanıtılıyor. İlan, Harley-Davidsodun
William S. Harley ve Amerika'da verdiği ilanın
Arthur Davidsodun 1903 tanıtım yazısının biraz
yılında kurdukları "Harley kısalmış haliyle aynısı:
Davidson", kısa zamanda "İmalatta yenilik, her sene
motosiklet dünyasının dev evelki modellerden daha
markalarından biri olarak, rahat, daha sağlam, daha
1920'de dünyanın en büyük kuvvetli ve daha idareli
motosiklet üreticisi olarak makinalar yapmak. . .
tarihe geçmişti. İşte : Harley Davidson
OTTAŞ tarafından satışa Fabrikası'nın 31 seneden beri
sunulan 1935 model takip ettiği gaye!.."
v;
en
:;,
S •
. Mrmkkef tekbiyarı ııuı! oI_lıdır)

Karikatür
~
'"
.~
~
.. M
;;.
co
(fJ
.....
':;'

E • ~ Edebiyatçılann
çizeri:
{g
o
::;; .

11o Zahir Sıtkı Güven
1936 yılında Peyami Safa'nın kardeşi İlhami Safa
ile birlikte çıkardıkları Kültür Haftası dergisinde
"Memleket Edebiyatı Nasıl Olmalıdır?" başlıklı
karikatürler yayınlanır. Ressam, karikatürist,
yazar, edebiyat öğretmeni Zahir Sıtkı Güvemli
imzasını taşıyan karikatürlerin ilki Yahya
Kemal'e ait ...
Daha sonraki sayılarda seri devam eder,
edebiyatımızın ünlü isimlerinin karikatürleri
yayınlanır: İzzet Melih, Hüseyin Rahmi, Falih
Rıfkı, Salih Zeki, Mithat Cemal, Yakup Kadri . ..
1913, Edirne doğumlu olan Zahir Sıtkı
Güvemli, ilk kez 1934'te Yeni Adam dergisinde
çizmeye başladı. Daha sonra Haber, Vakit,
Şaka, Akbaba, Mizah gibi dergi ve gazetelerde
karikatürleri yayınlanan Zahir Sıtkı Güvemli,
19S0'lerden sonra araştırma ve yazı çalışmalarına
ağırlık verdi. 2004 yılında yitirdiğimiz Zahir
Sıtkı Güvernli'nin karikatür albümlerinin yanı
sıra sanat ve edebiyat tarihi üzerine çok sayıda
kitabı bulunmakta .. .
Yahya Kemal, Mustafa Şekip Tunç, Ahmet
AğaoğlU, Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk
Nafız Çamlıbel, ElifNaci, Cahit Sıtkı Tarancı,
Nizamettin Nazif, Zahir Sıtkı Güvemli gibi ünlü
ibrahim H a kkı Konyalı, Fatih devrinde isimlerin yazılar yazdıkları Kültür Haftası dergisi
Galatasaray Li sesi'nin bulunduğu ise, LS Ocak - 3 Haziran 1936 tarihleri arasında
yerden çıkarılan demir madeni ile 21 sayı yayınlandı.
Yııll ~:t h."IIIUJ"" ,,(jr,> lıi , ~ I, "
yapılan tüfekle ...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .
Teknik arıza
birlikte okuyalım: "Evet,
Zeki Müren'in ağzı açık kaldı Zeki Müren'in ağzı açık kaldı.
Aşağıdakilerden hangisi
Amerika kıtasından
Türk Sanat Müziği'nin dev Müren, sık sık tekrarlanan Sanatçı, tam inleyen bir sesle
gelmemiştir?
ismi Zeki Müren, 24 Eylül "teknik arıza"kurbanı olur. .. 'Karadutuum ... ' derken, içerden
A) Domates
1996'da aramızdan ayrıldı. 13. Hayat dergisinde yayınlanan 'Hoop .. .' diye başka bir ses B) Patates
ölüm yıldönümünde kendisini Koray Güney imzalı "Zeki duyuldu. Ve Müren'in de ağzı C) Soğan
bir yazı ile analım istedik. Müren'in Ağzı Açık Kaldı" bir karış açık kaldı. D) Tütün
1970 yılında İ stanbul'da başlıklı yazıdan bir bölümü Bakın bu nasıloldu? E) Yer fıstığı
Teknik Üniversite'nin Maçka Zeki Müren aslında şarkı Ağustos sorusunun cevabı:
binasından deneme yayınları söylemiyor, sadece ağzını açıp Cumhuriyetin ilk banka
yapan İTÜ Televizyonu, kapatıyordu. Şarkıyı söyleyen soyguncusu olan 3 kişi kimdir?
Fecri Ebcioğlu'nun yapımcısı stüdyodaki ses bandıydı. Bant, 1933'te Karabiber Hamit; kardeşi
ve sunucusu olduğu "Büyük birden durunca Müren'in de Mustafa Rıdvan ve Ali Rıza
Geçit" adlı programa Zeki ağzı açık kalıverdi. Teknik Bursa'daki Osmanlı Bankası'ndan
3 bin lira çalarak Samsun'a
Müren'i konuk eder. Zeki arıza giderildikten sonra özür kaçmışt!. Yakalanarak Ege
Müren ilk kez televizyona dilernek, programın yapımcısı vapuruyla Istanbul'a getirilen ve
boyunlarındaki ağır prangalarla
çıkmaktadır. Program canlı Fecri Ebcioğlu'na düştü.
iskeleye indirilen soyguncuları
yayınlanmakta ancak müzik Önce sanatçıdan, sonra da TV görmek isteyen halk Karaköy
"pleybek" verilmektedir. Zeki başındakilerden özür diledi. limanına akın etmişti.

,
,
\ • ':'t
~ • t
Aı·anda · · ·· ······· · ····· ···· · ·· · · ···· · · · ···
.......... .
. · ··· · ·. .. . .... . . . . ... ... . . . . . ..... .... . . ... . . . ......
. .. ... .. .. ...... ...... ... .... .. .. ....... ... ..... ... ..... .... ....... ..... ...... .. .. ..... ......... ... ....... .... ........ .. .. ...... ....... ...... .. .......... .... .... ... .

Geçmişten kopup gelen dalgıç başlıkları, fenerler, ayakkabılar


insanoğlunun sualtı tarihinin belki de ilk örneklerini oluşturuyor .
1870 - 1950 arasında kullanılan ekipmanlar Jeff Hakko koleksiyonundan.

"Tarihi Dalgıç örnekler mevcut. Siyah-beyaz haberdar olan Deniz Kuvvetleri


Malzemeleri Sergisi" fotoğraflarla desteklenen Komutanlığı, Denizcilik Siebe Gorman tarafından yapılan
açıklama panoları sayesinde 16. Müzesi'nde sergilenmesi için dalgıç baş lı ğı, ingiltere.
17 Haziran- 30 Kasım
yüzyılın "dalış çanı"nı, 1820'lerin önayak olmuş.
Beşiktaş Denizcilik Müzesi
Bilet: 3 TL (yetişkin) 1 TL (öğrenci) "duman cihazı"nı hayal etmek Fakat Jeff Hakko denizaltı kollarını sıvamış . Müze için
mümkün . Son bölümde dünyasını sevdirrnek için Antalya şehri en kuvvetli ihtimaL.

B eşiktaş Deniz
Müzesi'nde süren "Tarihi
Dalgıç Malzemeleri
de Japon
parçalara
saldırısı
ayrılan
üssünden düşen kalıntıları
sonucu
Pearl Harbor
bu kadarıyla yetinmeyi
düşünmüyor. " Etrafı
çevrili ama denizden bir o
denizlerle
Bu sergiyi görmeye
gidenler üst kattaki "Osmanlı
Bahriyesi'nde Ahşap Sanat ı "
Sergisi" nde Jeff Hakko'ya ait toplayan dalgıçların siyah-beyaz kadar uzak bir kültüre sahip" bir na da uğ rayabilirler. Osman l ı
200 sualtı malzemesi mevcut. görüntüleri var. Sergiyi gezerken ülkede koleksiyonunu sürekli Dona n ması'na ait ahşap arma
Serginin başında müzeye ayakkab ı ların büyüklüğüne olarak sergileyebi l eceğ i bir ve süslerin tanıtı l dığı sergi de
ait olan da l g ı ç kıyafeti insanı şaşırıyor, o ağırlıkla rla dalınırsa müze için ekibiyle beraber 30 Kasım ' a kadar açık. Bu iki
içeri buyur ediyor. Kronoljik nasılsu yüzeyine çıkılacağını sergi, restorasyona girecek
yerine tipolojik sıra l amayla hayretle düşünüyorsunuz. olan müzeyi ziyaret etmek için
diziimiş olan nesneler arasında Serginin doğuşu tesadüfiere son şans . Merkezi konumuna
dalgıç başlıkları sayıca öne dayanıyor. Koleksiyondan rağmen yeterince ilgi görmeyen

çıkıyor. 1870'den 1950'lere müze, restorasyondan sonra


uzanan başlık koleksiyonunda şeffaf bir görüntü kazanacak.
italyan Galeazzi
Çin, ABD, Rusya, Almanya, şirketine ait dalgıç
Fransa gibi farklı ülkelerden ayakkabısı . ww.denizmuzeleri.tsk.tr

NTV TARiH EYLÜL 2009 99


.. ...... .....
.... .................... ... .......... .. .... ... .. ..... ... ... .....
.~l~~~~ ..... ... .············· ························· ..................... ... .......... ~.__.rı~
sergide Adalar'ın tarihi havası
Adalay müzesine canlandırılı')lof.
kavuşuyken Fotoğraflardaki kişilerin
8 Ağustos- 12 Eylül
kimlikleri gizemlerini korurken
iskele Meydanı, Büyükada
resimlerin nerede ve ne
zaman çekildiği altyazılarla
Büyükada'da Deniz Otobüsü belirtilmiş . Sergi, arka tarafa
iskelesi'nin karşısında, Bahar yerleştirilmiş bir panoyla
Pastahanesi'nin yanındaki sonlanıyor; burada Adalar'da
boş arazide kurulmuş olan yaşamış ünlüler ve Adalar'la
"Adalar Müzesi'ne Doğru" açık özdeşleşmiş kişilerin büyük
hava sergisi, ağ ı rl ıklı olarak, boy fotoğraf ve resimleri
adaların eski sakinlerinin mevcut. Sergide estirilen tarihi
burada çektirdikleri Adalar rüzgarını, 2010'da
fotoğraflardan oluşuyor.
Bunların yanı sıra, harita,
kitap kapağı, desen ve afiş
açılacak Adalar Müzesi'nde
devamlı olarak koklamak
mümkün olacak.
Tarihini seçmek
gibi malzemelerle beslenen

Büyükada,1950.
www.adalar-istanbul.org
ve Yeni Akropo)
Eski Akropol Müzesi "Kutsal Kaya Parthenon"
ve etrafından çıkanlar için yetersiz di. Yeni
müze bunun için yapıldı. Prestijine rağmen
mimarisi, yapılırken neden olduğu tahribat ve
sergileyemediği heykellerle tartışma yaratan Yeni
Akropol Müzesi'nin arka planında yaşananlar. ..

...... .. ... .... . Atina, Yeni Akropol Müzesi müze , 1874'den kalma eski
Saatler: Müze pazartesi hariç müzenin yerini aldı. Altı yılda
Sikkelerde her gün 08.00 ile 20.00 arasında tamamlanan ve Fransız-
ısviçreli mimar Bernard Tschumi
gizlenen anlam gezilebilir.
ileYunan l ı Michalis Photiadis'in
17 Eylül-28 Aralık Bilet: 1 euro
birlikte tasarladığ ı yeni müze, 14
Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi
ERIK SJÖBERG 000 metre karelik sergi alanıyla,
eskisinin on katı büyüklüğünde.
Yapı Kredi Vedat Nedim Atina'nın demokrat lideri Dışarıdan verdiği prestijli
Tör Müzesinde açılacak Perikles, Pers işgalciler görüntüye rağmen müzenin
olan sikkeler sergisinde, Selçuklu Hükümdan Gıyaseddin tarafından tahrip ed ilmiş Akropol içyüzü bambaşka. Yeni Akropol
Yapı Kredi Kültür'ün 55 bin Keyhüsrev dönemine ait güneş Tepesi'ndeki tapınakların yerine Müzesi açıldığı günden
ve arslan ikonografısinin yer
parçalı k koleksiyonundan 180 Parthenon 'un inşa edilmesi beri "geçmişini seçmek"
aldığı sikke.
tanesi seyirciyle buluşuyor. emrini verdiğinde, Atinalılar, tartışmalarının merkezinde.
Paraların üzerindeki resimlerin Bizans'ta hem Selçuklu'da maliyetini düşünerek itiraz Ilk olarak müze binası dış
ön plana çıkartıldığı sergi, görülen "çift başlı ka rta i" figürü ettiler. Perikles de binanın görünüşüyle tepki çekti. Bina,

bunların sembolik anlamları ele alınıyor. Bunun dışında, cephesine adının kazınması büyüklüğü yüzünden "canavar"a;

üzerine kurulu . Sikkeler, sergide koruyucu kanatlı koşuluyla inşaatın bedelini beton, çelik ve camdan yapısıyla
Ortaçağ Anadolusu'nun melek, arslan, "kuyruğu ejder üstlenme sözü verdi. 2400 yıl da otoparka benzetildi. Ayrıca,
Araplar, Eyyubiler, Zengidler başı, gövdesi insan" motifleri sonra bugün bile Perikles'in Atina ' nın en eski semtlerinden

ve Bizans'ı içeren karmaşık de inceleniyor. Kubad'abad Parthenon'u, Batı uygarlığının Makriyanni'deki binaların
siyasal manzarasına tanıklık Sarayı'ndan gelecek parçalar ve tüm insanoğlunun en büyük bazıları müze binasına yer

ed iyor ve aynı siyasal gibi mimari dekor örnekleriyle başarılarından biri. açmak için yıkıldı. Müzenin
atmosferde bulunan bu karşılaştırmalı olarak sunulan 20 Haziran 2009 günü, bulunduğu "Areopagitou"

medeniyetlerin geliştirdikle ri sikkeler, Ortaçağ islam Akropol Müzesi'nin çoktandır sokağındaki biri müzisyen

ortak görsel dil üzerine dünyasının "medeniyetler beklenmekte ve uzun süredir Vangelis'e ait olmak üzere iki
düşündürtüyor. ittifakı" teması etrafında ertelenmekte olan açılış 19. yüzy ı l binası da yıkılmayı
Örneğin, temelleri uzun sergileniyor. töreni Atina'da gerçekleştirildi. bekliyor. Yıkım sebebi de
zamandır tartışılan ve hem www.ykykultur.com.tr Akropol'ün yamacında yükselen Akropol ile müze arasında

100 NTV TARiH EYLÜL 2009


............ .. .................. .... ... .. ... .... ...... ................. .... .... ...... .. ........... ......... .. .... ... .................... ..........

............... ................ .... ...... ..... ..... .... ............................ ... ... ... .... .. ... ... .. ... ... ...... ..... .. ... ..... .. ....... .. ..

Televizyon
Bir bilimkurgu
klasiği: Dr. Who

DR. WHO
Oyuncular: Christopher
Eccleston, Billie Piper, Bruno
Langley
Yapım yılı: 2005
Süresi: 13 x 60 dakika
6 Eylül'den itibaren her Pazar
21 :OO'de, CNBC-e

engelsiz bir görünüm yaratmak! Bilim kurgu sinemasının


Karar üzerine Vangelis, kültür kültlerinden sayılan Dr. Who
bakanlığını, 19. yü zy ılda dizisi, bu ay Türkiye'ye geliyor.
Parthenon'un heykellerini CNBC-e'de başlayacak
yurtdışına kaçıran ingiliz dizide, adını söylemeyen,
~onsolos Lord Elgin'in maruz kendini yalnızca "Doktor"
kaldığı "vandalizm" hükmüyle olarak tanıtan bir başkarakter Göreceli Boyutlar) adını verdiği Doktor'u canlandıran 9. aktör
zaman makinesiyle çıktığı Christopher Eceleston ve
suçladı. Yunanistan'daki var. Gerçek adı bilinmediği
yardımcısı Rose rolünde Billie
Osmanlı yöneticilerinin izniyle için, dizinin de adı "Doktor zaman yolculuklarında aldığı Piper.
söktürülüp ingiltere'ye götürülen Kim" olarak ka l mış. 1963'ten gerçeküstü görevler.
ve "Elgin Mermerleri" olarak 1996'ya kadar ingiliz Doktor'un 1963'ten beri toplam
anılan frizlerin evlerine dönmesi televizyonları nda aralı ksız 35 farklı yardımcısı oldu.
için Yunan devleti 1980'lerden yayınlanan dizi , 2005'ten Alışılagelen anlatım tarzının
beri mücadele ediyor. British itibaren de yeni bir yapımla dışına çıkmak için doktor
Museum ise heykelleri geri kaldığı yerden devam etti. ile kadın yardımcı arasında
veremeye ceğini, çünkü Akropol Ingiltere'de halen gösterimde yaşanabilecek herhangi bir
Müzesi'ndeki mekanın frizler için olan dizi, yayına başladığı yakın l aşmadan kaçınıimış.
yeterli olmadığını savunuyordu . günden beri 10 farklı aktör Diziye damgasını vuran
Yeni Akropol Müzesi, işte tarafından canlandırıldı. ilk karakterlerden birisi de
tam da bu varsayıma yayın l andığı zaman siyah- "Dalek"ler. Skaro gezegenine
cevap vermek için yapıldı! beyaz olarak gösterim e ait olan yaratıklar, Star
Hatta yeni müzede Yunan giren dizinin yaratıcı fikri, Wars'daki R2-D2'ya benzeyen
mülkiyetinde olan parçalar, BBC'den Sydney Newman robot görünüşlü mutant'lar.
British Museum'dakilerin ve Donald Wilson'a ait. Dünyanın en uzun soluklu
alçı kopyalarıyla yanyana Dizinin konusu ise Gallifrey bilimkurgu dizisi olarak
sergileniyor. Müze açıld ı ğında gezegeninden gelen bir uzaylı Guinness Rekorlar Kitabı'na
British Museum heykelleri geçici olan doktorun, telefon kulübesi giren Dr.Who, Christopher
olarak ödünç verebileceğini şeklindeki TARDIS (Time Eceleston'ın oynadığı 2005
Dr. Who'nun 1964'te çekilmiş
söyeleyerek zeytin dalı uzattı. And Relative Dimensions In yapımı yeni bölümleriyle ilk bölümlerinden "Terör'ün
Kültür Bakanı Antonis Samaras Space- Uzayda Zaman ve başlıyor. Hüküm d arlığı"nın afişi.

ise bunun British Museum'un


onlar üzerindeki mülkiyet
iddia sını yasallaştırmak
olacağını söyleyerek öneriyi red
etti. Yeni Akropol Müzesi ise Solan papatya ing iltere'de Margaret
Thatcher'ın iktidarının
böylece Yunanistan'ın Avrupa'da
MARGARET zayıflamaya başladığı 1990'11
Aydınlanma çağı sırasında
Yönetmen: James Kent yıllarda kadın başbakan,
gündeme gelen "klasik dönem"
Senaryo: Richard Cotlan "Demir Lady"nin başından
fikrini öne çıkarttığını ama başka
Oyuncular: Lindsay Duncan, lan geçenleri anlatan BBC yap ı mı
geçmişleri gözardı ettiğinin
McDiarmid, James Fox belgesel Eylül ayında CNBC-e
göstergesi oldu.
10 Eylül , 22.00, CNBC-e ekranlarında.
www.newacropolismuseum.gr

NTV TARiH EYLÜL 2009 101


.. ............ .. ..... .. ... ......... .. ............. ........... .
.. .... .....
...... ........ ....... ... ....... .... ...... .. .. .. ..... ..... ..... ....... ........................... ..... ..... ...... ... .... ... ... ......... ................ ................ .... ...

"Alanda . . .... ... . . . .......... ................ . .;........... . . .....................


...... .. .... ..... ...
m

\gesel Kütüphane
\ Yaşa"an Tarih :
:
II Aydın1at" bi2i
15 günde bir, saat 21.00'de : fener
Kanal B : Ayvacık Sivrice Feneri
: Bilgi için: 0532.321.83.71
: Ayşe Öksüz'ün sunduğu
: :
: programda Anadolu ve
: Eski istanbul Barosu
: Istanbul'un tarihi eser ve :
: : Başkan ı Yücel Sayman
mekanla r ı belgesel bak ı ş :
: ve eşi Hacer Sayman,
açısıyla
(3krana taşınıyor. 7 Ağustos'ta, Ayvacık
Bu ayın 8 ve 29'unda
: ilçesi'nde ve Anadolu'yla
: yayınlan acak olan bölümlerin
Midilli Adası arasındaki
: konusu Urfa. Burada Ba l ıklı
: Müsellem Boğaz ı'na hakim
Göl, Gümrük Han ve Urfa bir konumda bulunan
bedesteni tanıtıla cak. :
: Sivrice fenerinin bekçi
Fenerin "okurları" olacak.
evinde bir kütüphane
Bir Tanzimat : :
açtılar. Deniz fenerlerine

hikayesi : ilişkin çeşitli dillerde 5.000


, kitabı kapsayacak olan ihtiyaçları olduğunu
atv, Her Cuma :
kütüphanede, birçok ülkenin söyledi. Sayman ailesi
: :
"Aile Saadeti" 19. yüzyılda ,: ve tabii Osman lı Devleti'nin dışarıdan gelecek olan

yaşayan Selim Paşa ve deniz fenerlerinin tarihine desteklerle kütüphanenin


: çok daha zengin bir nitelik
ailesinin başından geçenleri : ilişkin pek çok kıymetli
:
anlatıyor. Tanzimat sonrası eser mevcut. Yücel Bey, kazanabileceğini hatırlatıyor

alafranga hayat süren bir aileyi kendisiyle görüştüğümüzde ve tüm meraklıları katıl ım a
: çağırıyor. ilgilenen herkes
anlatan dizinin senaryosunu koleksiyonlarını
: :
Alper Elze yazmış . Başrolle rde : : genişletebilmek için 2-5 Ekim'de yapılacak olan
:
Gülşah Şahin ve Yetkin : meraklıların desteğine de resmi açılışa davetli.
:
Dikinciler var.

Sinema Festival Program


11 Eylü l: 10 . 30Aç l lış
20.00 Hacivat-Karagöz,
Filistinli Ertuğnıl Gazi Meddah ve Orta Oyunları
Meryem'in törenleri 12 Eyıül : 13 . 30 Yörüklerin ve
aile dramı 11 Eylül-13 Eylül Söğüt
diğe r konukların karş ıl anması
ve mehteran bö lüğ ü gösterisi
Zeytinin Hayali 16.00 Cirit oyunları
ilki Ertuğrul Gazi'nin,
Yönetmen: Omar Kawan Alan i 17.30 Yörük çad ı rl arına ziyaret
yaylağı Domaniç'ten kışlağ ı
Senaryo: Abdullah Koçyiğit 18.00 Geleneksel Şifa l ı Pilav
Söğüt'e sağ salim dönmesini
Görüntü yönetmeni : Luma ikramı
kutlamak için düzenlendiği
Abbas 11 -12 Eylül Gün boyu Hacivat-
rivayet edilen "Ertuğru l
Sanat yönetmeni: Amer Jazie Karagöz, Meddah ve Orta
Gazi Törenleri" bu sene de
Leaybe Oyunları
çocukluğunu 1940'1ı yıllarda törenlerle aç ıl ıyor. Şen li kler,
Montaj: Yasi n Sinop Filistin'dEl geçirm i ş olan ii. Abdü lhamid 'in
Ses ve efekt: Eşref Küçük Meryem'in hikayesi üzerinden Ertuğrul Gazi'yi Osmanlı
Karakter tasarımları : Amer israil 'in kuruluş yıllarını Devleti'nin kurucusu
Jazie Leaybe, Yasir Rasan anlatıyor. Filmin merkezinde olarak tanıması ve özel
Gösterim tarihi: 4 Eylül Avrupa'dan gelen göçmen bir önem vermesiyle
Omar Kawan Alani Yahudiler yüzünden köylerinde beraber ayrı bir boyut
tarafı ndan gerçekleştirilm i ş edilen Müslüman bir ailenin kazandı. Cirit oyunlarının,
olan animasyon filmin in yaşadıkları var. Filmin ilginç meddah gösterilerinin yer
senaryosunu Ahmed Abdulhafı tarafı, ana karakterlerin aldığı festivale, Yörük
Bilecik-Pazaryeri Günyurdu Köyü'nün
yazmış. "Zeytin'in Hayali", başörtül ü kadınlar olması. toplu l ukları da katı lı yor. Yörük kadınları şe nlik sırasında.

102 NTV TARiH EYLÜL 2009


.... .... ... .... .. ...... .. ... ........................ ............................. .... ... .... .... .. ........................ ..... ...... .. ... ..... .... ............. .. ..... ..... ... .. .... ....

........ ..... .............. ... ... .... ... ......... ........ .. ..... ..... ..... ..... ...... .... .. ... ... ...... .. ..... .. ... .... ... .. .. ..... .. ..... ....... .... ......... .. ... ....... .. .... .. .......
j

Sanat Tarihi
Çağdaş sanatta
tarihi dönemeç:
Joseph Beuys
Mayıs'ındaki "Ben Amerika'yı
"Joseph Beuys ve
seviyorum Amerika da
Öğrencileri" Beni" performansları ve
9 Eylül-1 Kasım fötr kullanarak oluşturduğu
Sakıp Sabancı Müzesi enstalasyonlarla 20. yüzyılın
sanat tarihine geçti.
i Eylül ayından itibaren, Sabancı Müzesi'ndeki sergide
Sabancı Müzesi'ne çağdaş sanatçının fazla bilinmeyen
sanata damgasınıvuran bir bir yönü ortaya çıkarılıyor:
sanatçı konuk oluyor. Joseph
Öğretmen Beuys. Sanatçının
Beuys, 1960-1980 arasında "öğretmenlik benim en büyük
gerçekleştirdiği performans ve
eserimdir" sözünden yola çıkan
enstalasyonlarla güncel sanatla sergide, Beuys'ün kağıt üzerine
bir referans noktası oldu. 26
I ~~sım 1965'te gerçekleştirdiği
yaptığı işleriyle 15 öğrencisinin
gravür, fotoğraf ve özgün askı .,
"Olü bir Tavşana Bu Resimler eserleri sergileniyor. ~
Nasıl Açıklanır" ve 1974
muze.sabanciuniv.edu.

Brecht'in• 80 yıllık ve aktüel


sorusu: Insan neyle yaşar?
11. İstanbul Bienali Doğu
Berlin'de "Berliner Ensemble"
12 Eylül- 8 Kasım 2009 adıyla
kendi tiyatrosunu kurdu. 1954'te
Tütün Deposu, 3. Antrepo ve Feriköy Alman Sanat Akademisi'nin başkan
: yardımcısı olan Brecht, 12 Ağustos
Çağdaş tiyatronun önemli yazarlarından, . 1956'da Berlin'de öldü. Bertolt Brecht,
kuramcıl a rınd an ve yönetmenlerinden 1928'de sahneye koyduğu "Üç Kuruşluk
Bertolt Brecht, 1930'lu yıllarda Opera" ve 1949'da yayınlanan "Kafkas
doğan epik tiyatronun Tebeşir Dairesi" ile tiyatro tarihinde çığır
açtı.
babası. izleyicinin seyrettiği
oyunlarda aktif bir şekilde 11. istanbul Bienali'nin kavramsal
rol almasını hedefl ed iği . çerçevesini, "Üç Kuruşluk Opera"
tiyatrosunda, gerek biçim , adlı oyunundaki "insan Neyle Yaşar"
gerekse içerik olarak şarkısı oluşturuyor. istanbul Bienali,
yabancılaştırma teknikleri Brecht'in çok ilgi görmüş ve eleştiriimiş
geliştirdi, seyircinin oyuna : oyunundan bir şarkıyı gündeme
belirli bir mesafeden, getirerek, kapitalist sistemin tarihe
damgasını vuran çalkantılarını yeniden
düşünerek katılmasını
sağladı. düşünmeye davet ediyor. Soru çok basit

Brecht ilk oyunu "Baal"i ama hala geçerli: Insan neyle yaşar?
1918'de yazdı. 1949'da www.iksv.org

NTV TARiH EYLÜL2009 103


.•.
Zamall.~1I. .İ~.ı:ı.~~ ·.·.iSEN~ij(];T~~"" .·.·.· .·••.·.·.·••.·.·.·.·••. ·.·.·.·...................................... H.............. . .............................

. ... . .....................

Nereden bakıyorum:
Derenin içinden mi, r,
13. yüzyılda bir "arda": Kadın, erkek,
çocuk ve hayvanların birarada olduğu
hareket halindeki hayat alanları.

pencereden mi?_, i
r
--'- -

/ ((
M
o
Bugünkü ordu kelimesinin en

geldiği "orda", han, kağan, hatun


ve ileri gelen kişilere mahsus
karargahlardır. Batı dillerine
"horde" olarak geçen aynı kelime >-'...._~~'-­
güruh anlamına gelir. "Orda"ya
içeriden bakan için mekanın
taşınabilirliği, dışarıdan bakan
içinse hareket halindeki insan
kalabalığı öne çıkar.

T arihi kaynaklar göçler için pek


sebep göstermezler. Sanki göç bir
dürtüdür. Günümüz tarihçileriyse
göçleri açıklama yoluna giderken
bazılarına "kavimler göçü" adını verirler.
bu dışardan bakışın
ceğinin
içeriye nüfuz edebile-
bilincinde olmalıdırlar.
Hayat tarzları hareket üzerine kuru-
lu konar göçerlerse, yalnız hareketi değil
"konar göçer" deyiminin de belirttiği gibi,
rar verme yeri" anlamında olan karargah
sözcüğü de, bugün askeri bir terim olarak
algılanır. Orduya mahsus bu taşınabilir
mekanda genellikle profesyonel askerler ve
genellikle erkekler vardır. Halbuki tarihte-
Büyük kitleler halinde göçen bu gruplara hareket ve konaklamayı birarada yaşar­ ki "orda"larda kadın, erkek, çocuk, hayvan
batı dillerinde "horde" denir. lar. Onlar için ikisi arasında büyük farklar biraradaydı. Kısacası bu "orda"larda hayat
Türkçeye genellikle "güruh" diye çevri- vardır. Onlar yazın yayılır, kışın toplanırlar. vardı. Hatta yalnız han, kağan ve önemli
len "horde", göçebe kavimler açısından ha- Kışın biraraya geldiklerinde, birbirlerine kumandan ve beylerin değil, hatunların da
reket değil konaklamayı simgeleyen "orda" hikaye, destan anlatırlar. Tabii bunlar içe- "orda"ları vardı. "Orda" sahibi olmak cinsi-
sözcüğünden gelir. "Orda"lar han, kağan, riden bakışla görülen farklardır. yete değil öneme bağlıydı.
hatun ve diğer ileri gelen kişilere mahsus Göç de genel bir addır. Konar- Daoist rahip Chang Chun, Çinggis
karargahlardır. Biz bugün karargah sözcü- göçerlerin mevsimlik göçleri, eski tabirle (Cengiz) Hadı ziyarete giderken, hatun-
ğünü kullanırken, hareket halinde değil de yaylak ve kışlak çerçevesinde algılanırdı. lardan birinin "orda"sında misafir edilmişti.
bir yerden başka yere taşınabilen bir karar Türkçenin gelişmesi içerisinde sondaki İbn Battuta bunlara "mahalle" der. Onun
merkezini anlarız. Karargahı nasıl, hareket- - k düşmüş ve bu sözler bugün dilimizde mahallesi, içinde cami ve pazarlarıyla yü-
le değil de, mekanın taşınabilirliği açısın­ yayla ve kışla şeklini almıştır. Ama "yayla", rüyen bir şehirdir. Adar, arabalı çadırları
dan algılarsak, "orda" da benzer bir konum- odakları bol, sıcaktan korunaklı, yüksek çeker, mutfak bacalarından dumanlar tüter.
dadır. Bu kelime, aynı olgunun içeriden ve yerlerde, mevsimlik göç ve hayvancılıkla il- Mahalle gider ve gelir. Ancak mahalle ge-
dışarıdan ne kadar farklı algılanabildiğini gili bir terim olarak algılanıyorsa da; "kışla" lince hatunları ziyaret edebilir.
gösteriyor. İçeriden bakan için mekanın ta- artık konar-göçerlerin kışın birarada otur- Kelime "orda"dan "horde" haline gelin-
şınabilirliği, dışarıdan bakan içinse hareket dukları mekan olmaktan çıkmıştır. Bugün ce, dışarıdan bakışla, güruh adını alır. Bir
halindeki insan kalabalığı öne çıkar. biz "kışla"dan asker kışlasını anlarız. Tıpkı olguya içeriden mi ve dışarıdan mı baktı­
Yerleşik halklar bulundukları yerden "orda"dan gelen ordu sözcüğünün de bu- ğımız ve nerede durduğumuz önemlidir.
bakarak gördükleri hareketleri bir kefeye gün askerlikle ilgili kullanılması gibi. Ama genellikle bunun farkında olmayız.
koymakta mahzur görmemişlerdir. Bun- Bu değişim, toplumumuzun gittikçe Hatta "sen bana bakma, ben senin baktı­
lar, tarif ettikleri olguya tamamen yabancı daha askerileşmiş olmasıyla değil, asker- ğın yönde olurum" bile deriz. Bunu da gü-
is eler, ancak yabancı gözüyle dışarıdan ba- sivil ayrımının ortaya çıkmasıyla bazı zel bir jest olarak algılarız. Halbuki nerede
kabilmişlerdir. Ama böyle bir terimi veya terimlerin sadece askeri anlamda kulla- durduğumuz ve nereden baktığımız bizi
bakış açısını yerleşiklerden öğrenenler de, nılmasıyla ilgilidir. Örneğin aslında "ka- tanımlar.

106 NTV TARiH EYLÜL 2009


•• •• •
BU ROMAN BUYUK TAARRUZ'A DAIR ...
• •
VE MIRALAY RESAT

BEY'IN
DESTANSI HAYATıNA ...
içine gömmek zorunda kaldığı tertemi z aşkı, ailesi, insan ve vatan sevgisi , istanbul
tutkusu arasında cepheden cepheye fırtınalarla dolu 43 yıl süren ve bu cephelerde 18
kez yara alarak fedakarca koşuştururken Çiğiltepe'ye gelip dayanan, hatta tıkanan
onurlu ve trajik bir yaşam ...
Cihangir Akşit'in 26 yıllık titiz incelemesi ve 40 yılı bulan mesleki gözlemleriyle
ortaya çıkan bu dev eserle bazen gözleriniz dolacak, bazen de hırsla yum r uklarınızı
sıkıp isyan edeceksiniz . Yakın tarihimize ait çok kapsamlı, benzerine az rastlanır,
keyifle okuyabileceğiniz tarihi bir savaş ve biyografi romanı ...

• •
SARI SESSIZLIK
"Emekli Tümgeneral Cihangir Akş i t'in son derece
gü zel bir çalışması: Sarı Sessizlik. 1914-191s'in o
unutulmaz kışında Doğu Cephesi'nde yaşananları
okuyunca insanın tüyleri diken di ken oluyor. 'Bir iki
sayfa bakar, işime dönerim ' diye düşündüm, bir iki
sayfa derken bir de baktım 50 . sayfadayım. Akşam
eve geldim, devam ettim. Sabaha karşı bitirdim ..."

Mehmet Ali Birand


HalkCard Advantage ile kredi kartı borcunuzu bir sonraki döneme erteleyin.
Bütçenizi rahatlatın, ekstra rahatlayın!

0500 000
492.0 ., f'L"l If.!} VAliD
4920 ,\\RU '.Tl
, i
fAS \,l

ıilIMIlıı HALKCARD Ayrıntılı bilgi: www.halkcard.com.tr l444 O400 Halkbank Dialog


advantage

You might also like