Professional Documents
Culture Documents
ı8
ANLAMAK iç İ N
EYLÜL 2009 - 5 TL
KKTC Fiy a tı 6.25 TL
ISSN 1308-7878
Efsaneden gerçeğe
beylikten devlete
kuruluş serüveni
Halil Inalcık
Cemal Kafadar
Ahmet Kuyaş
Necdet Sakaoğlu tarihi;
Bünyad Dinç
coğrafyayı yazdı
SakLı hazineLeri keşfetmek isteyenLer,
en iyi rehberLerLe yoLa ç ıkm aLı. ..
Akbank Private Ba nking uzmanlık ve de neyim i, tüm engelleri ortadan ka l d ı r ır .
Size, tatsız sürpriz lerle karşılaşmayacagınız bir maceranın keyfini çıkarmak kalır.
• istanbul [B ak ırköy. Ko zyata g ı. Levent. Nişarıt aş ı. Suad iyeJ • Adana. Ankara. Antalya. Bursa • izmir
Private Banking
i· indekiler . . . ... . . ..... . . . . . . .... . . . . . .... . . . . . ...... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . ... . . . . . .....ı . . .
.... ç . .... . . ... . . . . . ... . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . ... . ... . . ... ... . ... . . . . ... . . . . . . . ... . . . . . . .... . . . . .... ... . ... ..
30 Osm~~ar'ın kuruluş
gerçegı
48 Yaz Ramazam ve bayram
Bu sene 21 Ağustos'ta
Fareli köyün çocukları
nereye gitti?
Osman Gazi'nin s avaş yolundan başlayan oruç ayı, 201Tye kadar En güzel çocuk masallarından
Koyunhisar'a, beylikten hanedana yaz aylarına denk gelecek. Osmanlı "Fareli Köyün Kavalcısı" nda
giden süreç nasıl şekillendi? döneminden Ramazan belgeleri, neler olmuş, çocuklar nereye
Osmanlı devletinin gerçek kuruluş kaftan giydirilen minareler, bayram kaybolmuştu? Almanya'nın Hameln
hikayesinin ayrıntıları, bugüne tebrik kartları ve lokuma atılan 232 şehrinde başlayan 725 yıllık masalın
kalan izlerle birlikte aydınlatıldı. yıllık imza: Hacı Bekir gizemli finalleri ...
06 Okurdan
10 Evrak-ı Metruke
13 Haberler
22 Gündemin Tarihi
24 O Kadar da Değil
Derya Tulga
26 Tarihte Bu Ay
28 Ayın Fotoğrafı
46 Dün/Bugün
Ay;egül Parlayan
72 Silinmeyen İmzalar
Haluk Oral
76 Kağıt Üzerinde
Enis Batur
78 Kitap
84 Sahaftan
E. Nedret İ;li
86 Anadolu'nun Ustaları
Ahmet Ye;iltepe
88 Evliya Çelebi
89 HaBuDiyar
BünyadDinç
94 Tavanarası
Feza Kürkçüoğlu
99 Ajanda
104 Bulmaca
Sedat Yafayan
105 Bilmece
106 Zamanın İzinde
İsenbike Togan
O 2. Dünya Savaşı'nda
Türkiye cephesi
Dünyayı dolaşan ilk
insan: Henrique
78 Ara Güler:
Tarihin objektifi
Eylül 1939'da başlayan ve Macellan' ın üç yıllık Ara Güler'in biyografisi Foto
EOmilyondan fazla insanın devrialemi, 487 yıl önce bu ay Muhabiri Ara Güler kitabı,
plümüyle sonuçlanan savaşın tamamlanmıştı. Yolculukta yer Türkiye'nin yakın tarihine
rrürkiyc'ye yansımaları: alanlar arasında bulunan eski ışık tutuyor; geçen yüzyıla
Bıçak sırtında bir diplomasi, bir esir, doğduğu topraklara damgasını vuran pek çok
Türkiye i ş Bankası
r okluklarla dolu bir hayat. dönünce bir ilke imza attı. ismin hikayesini anlatıyor.
85 yaşında S.94
eklemek gerekir. Divan peşine taktığı alpler, yoldaşlarla, dünyayı değiştirecek bir
Kurulu üyesi olan babamız devletin temelini atan Osman Gazi ise ülkemizde hakettiği
Can Ökten'i ve halen divan ölçüde araştırılmıyor; efsanelere terkedilerek, klişelerle idare
. bilinen, futbol şubesinin kurulu başkanlığını yürüten ediliyor.
kurucusu Ahmet Şerafettin dayımız Yalçın Karadeniz'i Osmanlıların kuruluş dönemiyle ilgili kaynakların çok
Bey'in yakın arkadaşı ve bu de sayarsak, belki bir ailenin kısıtlı olması, bu durumu bir yere kadar izah edebilir. Ama
görevdeki yardımcısı olan bir takımın tarihiyle kesişen şimdiye kadar kuruluş coğrafYasında; İzniKte, HerseKte,
N azmi Ökten, dostluklarına küçük tarihi konusunda
Yalova'da ciddi bir arazi etüdü yapılmamış olmasını nasıl
ithafen, daha sonra doğan birkaç ipucu vermiş oluruz.
açıklayacağız kendimize?
ilk çocuğuna, yani amcamıza Ne de olsa bütünü yaratan
Yarım asırdır bu konu üzerinde çalışan Halil İnalcıKın
Şeref adını koymuştu. parçalardır, tarihi yaşayan
Armatörlükten kazandıklarını, insanlardır. Tüm bunları sadece arşivlerde değil, sahada da ter döktüğünü bilmek;
Beşiktaş yönetim hatırlama ve bir bütün içinde tarihin coğrafYasız yazılamayacağının en güzel kanıtı. Aynı
kurullarındaki görevleri düşünme fırsatı verdiğiniz için metodun, aynı yolun yokusu olan NTVTarih de; son
sırasında kulüple de paylaştığı teşekkürlerimizi kabul edin. aylarda gündeme gelen "Osmanlı Devleti'nin kuruluş yeri
bilinen dedemiz, 1961 yılında Nazlı Ökten ve yılı" tartışmalarını hadiselerin geçtiği araziyi araştırdı,
ulaştığı bulguları da sayfalarına taşıdı.
70 sene önce yine bir Eylül günü, ı Eylül 1939'da başlayan
Mektuplar-mesajlar 2. Dünya Savaşı'nın Türkiye cephesinde ölüm yoktu fakat
yokluk vardı. O günleri yaşayan büyüklerimiz, ı. Dünya
Savaşı'nı yaşamış anne -babaları gibi sonraki nesillere tuhaf
Okunası dergi getirmiş olduğu doğrudur"
gelen alışkanlıklar edindiler. İpler atılmaz, rulo yapılarak
Ağustos sayısındaki Tevfik yargısı yeralmaktadır.
saklanır; kurşun kalemler tutulmayacak ölçüde küçülene
Fikret ve W oodstock yazıları ı. "Kutsal E manetler" ne
için teşekkür ederim; ilgiyle kadar kutsal? Hülagu'nun kadar kullanılır, hatta sonrasında başka uca takılır; torbalar
okuyup birçok kişiye tavsiyede Bağdat istilasından çok az saklanır; kağıtlar üzerinde boş yer kalmayacak noktaya
bulundum. Önceki sayılara şeyin kurtulduğunu biliyoruz. kadar yazılırdı. Onlar "bir gün bir yerde lazım olabileceK'
göre daha dopdolu ve ilgi 2. Yavuz'un Mısır' dan tüm bu eşyaları hiç atmadılar; biriktirdiler. Çünkü harp
çekiciydi ... 2 Ağustos'ta getirdiklerinin bir listesi yok. zamanının yokluk zamanlarını yaşamışlardı. Harbin
17.30'dan 22.00'ye kadar 3. Sarayda bulunan diplomatik ve ekonomik faturası var dergimizde.
tek oturuşta dergiyi okuyup emanetlerin bir bölümünün Savaşın sonlarına doğru ı 944'ü görenler, Ramazan' ın o yıl
bitirdim. Hz. Muhammed ve Dört 20 Ağustos'ta başladığını belki hatırlamayabilirler. Ama
Atakan Kurucu, istanbul Halife dönemine ait olmadığı aynı içinde bulunduğumuz 2009'daki gibi, o vakitler de
kanaati yaygındır.
bir "yaz Ramazanı"nın başlangıcına denk gelmişti. Oruç
Kutsal emanetler 4. Sarayda bulunan Kutsal
zamanının uzadığı ve 33 yılda bir yaşanan yaz Ramazanıyla
Ağustos sayısının "Cahillikler Emanetler'in hepsi Yavuz
birlikte, bayram de geliyor sayfalarımıza. Tarihi belgeleri,
Tarihi" köşesinde, "Yavuz'un döneminde gelmemiştir. Daha
Mısır seferinden dönerken, sonraki dönemlerde de bazı adetleri, kavramları, tebrik kartları ve tabii şekerleriyle.
bugün Topkapı Sarayı'nda Emanetler gelmiştir. NTVTarih bu ay lokum gibi.
bulunan 'Kutsal Emanetler'i AzizAşan
Sevgil kur, dedelerin ve ninelerin tarihini yazmaya, yazılana kendi tarihini katıp
bugünkü Türkiye'nin tarihini yaptı. Sana da onu zenginleştirmeye davet ediyor. Elindeki
bir bakıma, işin kolayı düştü: Yapılan bu tarihin bir kopyasını, fotoğrafını gönder; NTV
tarihi "yazmak"; bu insanları unutmamak, Tarih uzmanları değerlendirsin ve dergimizde
unutturmamak. Birçoğumuzun elinde ve evinde, yayınlansın.
bu tarihi yapan atalarımızdan kalan bilgi. belge, Tarih sadece büyük olaylardan, büyük insanlardan
eşya, fotoğraf, resim var. Okunmayı, anlaşılmayı ibaret değiL. Gündelik hayatlarımızIa da yapıyoruz
bekliyorlar. Tarihte hak ettikleri yeri almak için .. . onu. Ataların ve anaların da bu tarihi yaptılar.
Diğer vatandaşlarımızın da bu insanları bilmesi Peki onlar kimdi ve ne yaptılar?
için. Türkiye öğrensin; geçmişimiz geleceğe bağlansın .
NTV Tarih, seni bu ülkenin yazılmamış NTVT
... ..... ....... .. ... ........ .. . . .. ...... ..... . .. . .... . ... . ... .... : .. . ' ~'.: '':','" :..:" .......... .... . ..... ... ... .. ........ . . .. ........... . ... ......... . .. . . . . ............ . . . . ...... . .... .
.~
ATASAGUN
Atatürk
döneminde
Konya'da
tenis
R esimdeki şahıs
(erkek), babam
A. Suavi
Atasagun' dur. ı 908 Konya
doğumludur. Saint-Joseph
ve Galatasaray liselerinden
sonra İstanbul Teknik
Üniversitesi'nden mezun
olmuş; ı 928- ı 938 arasında
GS futbol takımında solhaf
mevkiinde oynamış ve 4 sene
kaptanlık yapmıştır. Aynı
zamanda, İstanbul Şehir
Orkestrası'nda birinci keman
olarak sürdürdüğü bir müzik
hayatı vardır.
Yaz tatilierinden istifadeyle,
ailesinin yaşadığı Konya'ya beri birçok devletin merkezi kesiti canlandırdığı
gider ve o zamanki Yol Spor olarak ne kadar önemli için de önemli buluyorum. bugünkü Türkçesini not
takımıyla antrenman yapar, bir kent olduğu ve birçok Mustafa Atasagun, istanbul düşmüş: solda: Bir numaralı
diğer zamanlarda da tenis kıymetli insan yetiştirdigi tenis sahası - sağda 2
oynar. Babam ı 997 yılında herkesin m:l1umudur. Bu NTVT Suavi Bey resmin numaralı tenis sahası -
vefat etti. resmi, aynı zamanda, Atatürk altına kendi elyazısıyla, üstte: Oyun esnasında sahaya
Konya' nın eski devirlerden Türkiye'sinde Konya'da bir tabelalardaki yazıların girilmez."
ALTUG
Çanakkale gazisi Erzincan
Kemaliyeli Hüseyin A ltuğ
(solda), ingi liz binbaşıya
ID edemin babası
Erzincanlı Hüseyin
Altuğ, Çanakkale
tepenin hemen aşağısındaki
Ağıl mıntıkasında (The
Farm) bulunuyordu. Bu
gazisiydi. Doğduğumdan saldırıda kayıpları en ağır
beri evimizde bulunan bu tabur 10. Hampshires
cep matarasını Çanakkale oldu. Ölen subaylardan
dönüşü getirmişti. Üzerindeki biri de binbaşı Pilleau idi
yazı ilgimi çekti ve kısa bir ve o sırada 51 yaşındaydı.
araştırma yaptım. Matara, 10 Kesin olmamakla birlikte
Ağustos 1915'te ölen İngiliz Hüseyin Altuğ'un, 10
Binbaşı Arthur Langston Ağustos saldırısına katılan
Pilleau'ya aitti. Binbaşı, bugün Türk birlikleri arasında, Ağıl
Seddülbahir' deki Gözcübaba bölgesindeki çarpışmalarda
tepesi üzerindeki Helles yer alan Yarbay Recai Bey
Anıtı'nda adıyla anılıyor. komutasındaki 23. Alay'a
İngiliz arşivlerinde, binbaşı bağlı 2. veya 3. Tabur askerleri
Pillcau'yla ilgili ayrıntılı arasında bulunduğunu
bilgiler var. Doğduğu yer olan düşünebiliriz. Aynı noktada
İngiltere' deki Kent bölgesinde, savaşan 23. Alay 3. Tabur
Marden kasabasında ıı. Bölük komutanı Yüzbaşı
da anılıyor. Kendisinin Mehmet Tevfik Bey de burada
akrabalarına da ulaştım, şehit olmuştu. Ölen Binbaşı
konuyla ilgili yazıştım. Pille au da büyük ihtimalle
Cep matarası 1912'de imal 10. Hampshires taburunun
edilmiş; alt kısmında üreticisi komutanıydı.
~lan gümüşçünün adı basılı.
Büyük dedemin Süleymaniye
Askerlik Şubesi'nden 1926'da
aldığı ihtiyat tezkeresini
ve binbaşının matarasını
ihtimamla saklıyoruz.
~
Kerim Altuğ
_ - , - _ - - ',v :J!
NTVT Okurumuzun İngiliz --' .pK< ;~
binbaşıyla ilgili verdiği --f": ,~
bilgilere birkaç şey ekleyelim:
Pilleau, cep matarasının
uzerinde de yazdığı gibi, 10.
Hampshires Taburu'nda görev
yapmıştı. Bu tabur, 6 Ağustos
1915'te Suvla Koyu'na çıkarma
yapan Yeni Ordu birlikleri
arasındaydı ve 10 Ağustos
1915'te Mustafa Kemal'in
Conkbayırı'nı tamamen geri
alan karşı saldırısı sırasında,
.. ...... .
."4.......-
•
. il'
,.
•
• •, •
.ı&
f~ G aran t·i ww"w . ntvm sn be. co m
İstanbul: Minyatürdeki tarih - Süleymaniye Camii'nin akustik sırrı .
Geleneksel Türk El Sanatları:
ton saz ustası İznik: Yaşayan Osmanlı, çök~n Türkiye Osmanlı Arşivi: Tarihin tarihi Anılarma
Saygı: Yücel Dağlı, Jale Baysal ve Etem Ruhi Ungör Gündemin Tarihi: Coğrafi yer adları tartışması
KAHRAMANMARAŞ
18 bin yaşında
bir toprak ana
Kahramanmaraş - Direkli Mağarası'nda, şimdiye kadar bilinen en
eski anatanrıça figürü bulundu. MÖ 16000-12000'lere tarihlenen ve
pişmiş topraktan yapılmış heykelcik, Anadolu' daki anaerkil yaşam
geleneğini 5 bin yıl daha geriye taşıdı.
(Neolitik Çağ) başladığı düşünülüyordu. işçiliğe sahip. önemli ipuç l arı içeriyor.
Minyatördeki
tarih bulundu
Dev kantarın
Aya İrini'nin yanında bu yıl başlayan temizlik çalışmaları sırasında, mermer ağırlıkları
Hünername'de, Bab-ı Humayun'u
16. yüzyıla ait Hünername'de resmedilen devodun terazisinin geçtikten hemen sonra, Aya irin i'nin
yanında bulunan odun depolarını
ağırlıkları bulundu. Sim Sakalar Ocağı'nın taş tekneleri ve Bizans'ın
gösteren minyatür, "miri odun
meşhur Samson Hastanesi de gün ışığına çıkanlar arasında. terazüsü" yazısı ve ortaya çıkarı l an
mermer ağ ı rlı klar.
HAYRİ FEHMİ YILMAZ 16. yüzyıla ait ünlü minyatürlü yazma araştırmalar, bu kalıntıların daha iyi değer
• ~~anbuı Üniversitesi'nden ,Dr. Ferudun Hünername'de yer alan Topkapı Sarayı lendirilmesini sağlayacak.
Aya İrini'ye bitişik ortaya çıkan kalıntı
I
minyatüründe, Bab-ı Humayun'un hemen
Ozgümüş başkanlığında Istanbul Ar- içinde Aya İrini'ye bitişik büyük bir odun ların Bizans devrinin meşhur hastane/ düş
keoloji Müzeleri adına 2010'da başla terazisine ait mermer kantar ağırlıkları, künler evi olan Samson Ksenedokhion'u ya
yacak kazı öncesi, Topkapı Sarayı'nın ana temizlik çalışmasının en güzel sürpriz- da piskoposluk sarayı olduğu düşünülüyor.
girişi Bab-ı Humayun'dan girince solda yer lerinden biri oldu. Osmanlı döneminde Bazı bölümlerde, Aya İrini'nin güney nefi
alan Aya İrini' nin yanındaki alanda 194Tde Topkapı Sarayı sınırları içinde kalan Bi- ve avlusunda örülerek kapatılmış bazı ge-
ortaya çıkarılan kalıntılar ve çevresi temiz- zans yapılarının yerine Odun Anbarı'nın çitler, bugün ha1a izlenebiliyor. Bu izler,
lendi. yerleştiği biliniyor. Buradaki kantarın ağır kalıntıların Aya İrini ile ilgili bir yapının
Şehrin merkezinde uzun yüzyıllar ke- lıklarıyla birlikte, Osmanlı kaynaklarında hatıraları olduğuna işaret ediyor.
sintisiz kullanılan alanda her dönemin iz- geçen "Sim Sakalar Ocağı"na ait olduğu İşlevleri henüz tam olarak bilinmeyen
lerini görmek mümkün. Günümüzün çöp düşünülen kitabeli taş tekneler de tespit mekanların duvarları, her dönemin mal-
ve yapı molozu arasında , Bizans dönemi- edildi. Divan-ı Hümayun'un toplantıla zeme ve duvar tekniğiyle tamir edilmiş ya
ne ait korkuluk levhaları, sütun başlıkları, rında gümüş taslarla su ikram eden Sim da ekler yapılmış. Bazı mekanların küçük
cam şişeler, seramikler, Osmanlı çinileri ve Sakalar, belli günlerde aynı gümüş taslarla renkli mermer parçalarıyla yapılmış dö-
mimari parçalar birarada bulunuyor. Ken- Hırka-i Saadet dairesini de yıkarlarmış. şeme izleri de görülebiliyor. Bizans'ın son
tin uzun tarihinin her evresini temsil eden Temizlik çalışmalarıyla, İstanbul'un günlerine kadar kullanıldığı anlaşılan ya-
kalıntıların bazıları döneminin en güzel kent belleği yeni buluntularla canlandı. pılar, özellikle Bizans sivil mimarisi için
örneklerinden. Önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek kazı ve önemli bir örnek.
14 NTV TARiH EYLÜL 2009
MİMAR SİNAN SES VERDİ
Ana
224 küpe ulaş
\
457 yıl önce, caminin yapımı ~ aş gı
yerleştirilen küplerin ağızlarının tıkandığı; buyüzden
b ozulduğu düşünülüyordu. Restorasyon çalışması küplerin
sağlam ve ağızlarının açık olduğunu, zeminde ve sıvada
kullanılan yanlış malzemenin sesi engellediğini ortaya koydu.
M imar
diye
Sinan'ın "kalfalık
nitelendirdiği,
eserim"
Osmanlı
İmparatorluğu'nun en simgesel
cm. çapındadır.
Kaynaklarda da bildirilen küplerden, şu
ana dek sadece ana kubbede bulunanlara
yapısı Süleymaniye Camii, akustik düze- ulaşıldı. Tespit edilen rakamın inşaat mu-
niyle de yıllarca sanat ve mimarlık tarih- hasebe defterlerinden az olması, kubbenin
çilerini uğraştırmıştır. Kasım 2007'den bu başka yüzeylerinde de küplerin bulunabile-
yana süren ve tarihinin en kapsamlı resto- ceğini düşündürse de inşaat sırasında olu-
rasyon çalışmaları sonucu Süleymaniye ile şabilecek fireler için daha fazla sayıda küp
ilgili yeni bilgilere ulaşıldı. Cami hakkında sipariş edilmiş olması da mümkün.
bugüne dek yazılan ve söylenenler de bu Günümüzde cami akustiğindeki bozul-
çalışmalar sayesinde somutlaştı. maların nedeni olarak küplerin ağızlarının
Ömer Lütfi Barkan'ın Süleymaniye kapalı olduğu gösterilse de araştırmalarda
Cami ve İmareti İnJaatı adlı eserinde bah- akustik ağızlarının özgün boyutlarında ol-
si geçen 88. muhasebe defterinde, tanesi 2 duğu ortaya çıktı. Akustik kaybına ise, kü-
akçeden 255 adet testi (sebu) satın alındığı feki zemin üzerine ahşap döşeme yapılması
bilgisi yer alır. Farsça "testi" anlamına gelen ve birçok kubbenin çimentoyla sıvanması
"sebu"ların akustik düzeni sağlamak için nın neden olduğu düşünülüyor. Restoras-
üst örtünün çeşitli noktalarına yerleştiril yon kapsamında yüzeylerdeki çimento
diği yıllardır yazılagelmiştir. Bu görüşten sıvalar itinayla sökülüyor ve aslına uygun
yola çıkarak, akustiğin sırlarını barındıran olarak "Horasan sıva" kullanılıyor. Tarihi ses sistemi
ana kubbede yapılan araştırmalarda; 26.20 İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Baş Süleymaniye'nin muhteşem ana kubbesi
üzerinde yürütülen çalışma l ar sırasında
m. çapında, 48 m. yüksekliğindeki ana kenti olacağı dönem yaklaşırken, bu anıt bazı küplerin omuzları net biçimde görüldü.
kubbede yedi sıraya eşit sayıda yerleştiril eserin sorunlarına bilimsel çözümler üre- Bunların ağızlarının sıvanmadığı anlaşıldı ve
miş toplam 224 adet küpe ulaşıldı. Pişmiş tilmesi adına önemli adımlar atılıyor. hassas ölçümleri yapıldı.
Namık Doymuş,
DOYMUş
yirmi yıla yakın süren Osmanlı imparatorıu v ,
Fetret Devri'ni ve
ardından gelen yeniden
kuruluşun öyküsünü
ayrıntılarıyla ele
alıyor, tarihimizin
az bilinen bir
Rı
dönemini
aydınlatıyor.
YenidenK
uruluşun Tarihi
Haber
100 MİLYONUN ÜZERİNDE BELGE
Tarihin tarihi
Osmanlı Arşivi üç sene sonra
yeni binasına kavuşacak
O Devleti'nin
smanlı Arşivi, altı asırlık Osmanlı başlatılır. 1849'da arşiv
merkez ve taşradaki binası tamamlanmış
yönetim mekanizması ve bürokra- (bu bina 2008'de restore
sisi içinde üretilmiş yazışmalar ve tutulan edilmiş ve günümüzde
kayıtların muhafaza edildiği kurum. Os- araştırma salonu ola-
manlı Arşivi'ndeki belgeler Arap alfabe- rak kullanılmaktadır)
siyle yazılan çoğunlukla Türkçe, yani Os- Hazine-i Evrak Müdür-
manlıca. lüğü adını alan kurum
Devletin kuruluş yıllarına ait çok az Sadaret'e (Başbakanlık)
sayıda belge var. Fatih Sultan Mehmed za- bağlı olarak imparator-
manına kadar olan döneme ait de az sayıda luğun sonuna kadar bu
ferman, vakfıye ve mülkname bulunuyor. konumunu muhafaza
15. yüzyıldan itibaren sürekli bir artış etmiştir.
gösteren ve bugüne ulaşan arşiv malzeme- Cumhuriyet döne-
sinden, Osmanlı Arşivi'nde mevcut olanla- minde de Başbakanlığa
rın sayısı 100 milyonun üzerinde. Bunlar bağlı kurum olma özel-
genellikle defter ve belge koleksiyonları liğini sürdüren arşiv,
Sultan ii . Mahmud dönemine ait berat (1824).
olarak tanımlanabilir. H arita, plan, proje son olarak 1984 yılında kurulan Devlet
ve fotoğraflar bu malzemeyi zenginleştiren Arşivleri Genel Müdürlüğü bünyesinde
unsurlardır. Bir diğer önemli arşiv malze- Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı adıy kaldırılmıştır. Kuruma gelen yerli veya ya-
mesi de Osmanlı Devleti'nin yabancı dev- la günümüze kadar gelmiştir. 1987 yılına bancı araştırmacı, başvuru yaptıktan hemen
letlerle yaptığı her türlü antlaşma ve mua- kadar İstanbul Valiliği bahçesindeki tarihi sonra araştırmaya başlayabilmektedir.
hedelerin orijinalleridir. mekanında hizmet veren Osmanlı Arşivi, Araştırmacıların istedikleri bilgi ve
Osmanlı Devleti kurulduğundan beri bu tarihte Sultanahmet'teki yeni binasına belgeye daha kolayerişebilmesi amacıyla,
önemli bilgileri saklama fikri vardı. Mil- taşınmıştır. Osmanlı Arşivi' nde tasnif çalış kataloglar internet ortamında da hizmete
yonlarca belge kese, sandık, çuval ya da maları devam etmekte olup 100 milyonun sunulmuştur. Böylece dünyanın neresinde
torbalarda belli usullere göre saklanmıştı. üzerindeki belgenin çoğu tasnif edilmiştir. olursa olsun, araştırmacıların bilgisayar ara-
19. yüzyıla kadar belge ve defterler, başta Arşivde Osmanlılar'dan Türkiye cılığıyla Türk arşivlerine erişimi ve katalog
Topkapı Sarayı olmak üzere Sultanahmet Cumhuriyeti'ne intikal etmiş çok zengin taraması yapabilmesi imkanı sağlanmıştır.
civarındaki muhtelif yerlerde muhafaza bir malzeme bulunmaktadır. Aralarında Osmanlı Arşivi, asli görevi olan belge-
edilmişti. Ortadoğu, Balkanlar, Doğu Avrupa, Ku- lerin tasnifi ve muhafazası yanında, belge
1846 yılında
Sadrazam Mustafa Reşid zey Afrika ve Arabistan ülkelerinin olduğu neşrine dayalı kitaplar yayınlamakta, yurti-
Paşa, çeşitliyerlerde bulunan arşiv malze- 40'a yakın devletin milli ve ortak tarihle- çi ve yurtdışında muhtelifkonularda sergi-
mesini dağınıklıktan kurtarmak amacıyla rinin yazılmasında, ülkeler arasındaki an- ler açmaktadır.
modern bir arşiv binasının inşası için gi- laşmazlıkların çözümünde başvurulacak
rişimde bulunur. İtalyan Mimar Fossati ta- yegane kaynak Osmanlı Arşivi'dir. Adres: Ticarethane Sk. No. 12 34410 Sul-
rafından Biib-ı Ali bahçesi içinde Hazine-i Burada bilimsel çalışmaları kolaylaştır tanahmet! İstanbul
Evrak denilen ilk arşiv binasının inşasına mak için bürokratik engeller olabildiğince www.devletarsivleri.gov.tr
18 NTV TARiH EYLÜL 2009
· ..... .1. . ....... ............ .... . ........... . ............. .. ... ..... ... . ...... .... .... ......... . ............. .. ............... . .
l'y adını
lideri Ernesto "Che" Guevara'nın, daha
önce yayınlanmamış üç adet renkli
alakdere köyüne veren dere- geçsin diye. Sonuç: Arabalar ve kamyon-
fotoğrafı bulundu. Nicola Seyd'in 1960'ta
nin üstünde, 17. yüzyılda, ıv. Mu- lar, tarihi katır yolundan devam ediyorlar!
İngiltere'den Küba Dayanışma Derneği'nde
rad ile Sultan İbrahim'in annesi Zira görüldüğü gibi yeni yol çökmüş. Aca-
çalışmak üzere Havana'ya geldiğinde
Kösem Valide Mahpeyker Sultan'ın yaptır- ba günümüzde Türkiye'de inşa edilmiş kaç
çektiği, daha sonra da unuttuğu negatifler
dığı düşünülen tarihi bir köprü var. Hemen yapı, asırlar sonra hala insanoğluna hizmet
tesadüfen ortaya çıktı. Fotoğraflar Che'yi,
yanıbaşında ise aynı derenin üzerinden ge- verebilecek? Cevap şu: Bırakın asırlar son-
Küba'da Sierra Maestra bölgesinde bir
çen ve bizim 21. yüzyılda yaptığımız bir yol rasını, bugüne bile kalmıyor yaptıklarımız.
eğitim kurumunu gezerken gösteriyor.
daha var. Biri katırlar, develcr, atlılar geçsin O yüzden hiç değilse Mahpeyker S ultan'ın
diye yapılmış; diğeri arabalar, kamyonlar eserine zarar vermeyelim.
Kütükten saza,
son usta
• stanbul -Taksim Gezi
i I 12-
20 Ağustos'ta düzenlenen 4. Altın
Eller Geleneksel Türk El Sanatları
Parkı'ında
Türk kültürü Japonya'da
Japonya'nın Nishinomiya kentindeki
Mukogawa Üniversitesi'nde (MWU),
Festivali'ne çeşitli illerden 80 zanaatkar ka- Bahçeşehir Üniversitesi ile ortaklaşa
tıldı. Hepsi de kendi alanının son temsil- faaliyet gösterecek Türk Kültürü Araştırma
cilerinden olan zanaatklrlardan, Tokat'ın Enstitüsü 29 Temmuz'da açıldı. Mart
Çavuşlu köyünden saz ustası Metin Ham- 2010'da Bahçeşehir Üniversitesi'nde
zaoğlu, iki yıllık üretim sürecini şöyle an- kurulacakjapon Kültürü Araştırma
lattı : "Kütüğü dört gün keserle oyduktan Merkezi'yle beraber, iki kuruluş karşılıklı
sonra, tekneyi bir sene gölgede bekletiyo- olarak faaliyete geçmiş olacak.
rum. Ancak ondan sonra üstünü ve tellerini
oturtuyorum; sedefişlemelerini yapıyorum. Küçükçekmece' de kazı
Oyma sazda Türkiye'de tekim. Kütük atöl-
yeme geliyor, saz olarak çıkıyor. E n iyisi dut İstanbul - Küçükçekmece'de 2008'de ilk
ağacı... Oyma yöntemiyle ağacın gözenek- izlerine rastlanan antik Bathonea kentinde
lerine ve akustiğine zarar vermediğimden, kazı çalışmaları başladı. Göle doğru uzanan
saz 20 sene sonra da ses kalitesinden bir alanda, İstanbul'un MÖ 7. yüzyılda "Byzas"
şey kaybetmiyor hatta daha da güzelleşiyor. tarafından kurulduğu yıllara tarihlenen
Benimkiler evladiyelik. .. " ikinci bir kent daha olduğu düşünülüyor.
www.rlxos.com
, Güroymak mı, Norşin mi" tar- büsbütün yabancı veya anlamsız gelen kimi
EI-Abrik nasıl Divriği oldu? tışmasıyla gündeme düşen yer- köy adları Hititçe, Urartuca kökenlidir.
' leşim adları konusunun ucu ne- Bunları değiştirmek şöyle dursun titizlikle
Yer adlarına uydurma anlamlar, masallar
yakıştırıldığı zamanlarda, yerli tarih-şinaslar,
relere varır bilinmez. Türkiye'deki binlerce yaşatmalıyız.
Promete'den esinle bir masal düzmüşler : Hz. yerin adları üzerine yapılacak çalışmaların Güroymak ilçesinin merkezi, mahalli
Süleyman, "RTk" adlı devi, buradaki yalçın boyutlarını tahmin etmek de zor. Kurulu- adıyla Norşin, 120 yıl önce Çukur'du ve
kayaya bağlatıp ciğerlerini yırtıcı kuşlara şundan beri aynı adla anılagelmiş yerlerin bu ad Cumhuriyet yıllarında da geçerliy-
yedirdiği için buraya Div-rik denilmiş imiş. tarihi ise 19. yüzyıldan gerilere gitmez. Bü- di. Yüzyıl sonra 1987'de Güroymak adıyla
Peki Divriği adı nereden geliyor? tün bunlar, toplumsal tarihi uzun ve hare- ilçe merkezi yapılmıştır. Çevre köylerde
En eski kaynak Mutahhar bin Tahir el- ketli bir ülke için doğaldır. 12.-14. yüzyıllarla tarihlenen Selçuklu üs-
Makdisl'nin, Ebu Zeyd Ahmed bin Sehl Hasan Dağı'na adını vereni, kibirliler lubu kümbetler ve mezarlar vardır. Bu eski
el-Belhl'ye atfettiği Yaratılış ve Tarih için söylenen "Munzur'dan kar getiren" yerleşim, Nakşibendi tarikatının Halid!
Kitabı'ndaki, "Fırat nehrinin çıktığı el-Abriq
benzetmesini, Tendürük, Süphan, Bey kolunun merkeziydi. Şeyh Said (ö1.1925)
kayalık bir yerdir" cümlesi, adın kökünü
dağlarının öykülerini anlatan bir kitabımız buradaki Halidi medresesinde okumuştur.
içeriyor: el-Abrik! Bunun iki anlamı var:
su akıtan kap yani "ibrik" ve ş i mşek gibi
var mıdır? Adilcevaz'a bağlı başka bir Norşin (yeni
parlayan "kılıç". İstanbulluların güneydoğudan esen ve adı Güldüzü-Heybeli) ve bir de Norşincik
Fırat'ın, Nehr-i Abrik kolunu a l dığı mıknatıslı "keşişleme" dedikleri rüzgarın adının, bir (yeni adı H armantepe) var.
dağları şimşeklerin yaladığı doğru . Aynı zamanlar adı Keşişdağı olan Uludağ'dan Yer adları, toponimi denen bilim dalı
yörede Pavlisiyenlerin kurduğu kente de geldiğini kaç kişi bilir? nın konusu. Bu alana coğrafYanın tarihle
Eski Arap coğrafyacıları el-Abrik demişler. Anadolu coğrafYasındaki nirengilerle ilgisi bağlamında her zaman başvurulur. Yer
Arapça yazılış benzerliğinden dolayı kimileri kent ve köylerin, uygarlık, kültür ve ege- adlarının kökeni, anlamı, evrimi ise etimo-
de el-Abrik'i Konya Obruk'u ile karıştırmış, menlik sarmallarında adlandırılışları, tür- lojinin konusudur. Bu iki alandaki kaynak
Arap tarihçilerinin "Medinetü'l- Bayalika" külerle öykülerle örülmüş ayrı bir tarih ve çalışmaların yetersizliğinden kökenler,
(pavlikanların kenti) dedikleri kente,
zenginliği saklar. anlamlar bilinmediği gibi, yazılışı söylenişi
Bizans tarihçileri, Grekçe kalıbına sokarak
1960 sonrasında özellikle köy ölçek- kolay, kulağa hoş gelen, yakıştırma - uydur-
"Taphrik(e)" demişler. Bu sözcük, Selçuklu,
li birçok yerleşime, yanlış, gereksiz, iğreti ma sözcükler eski adların yerini alıyor.
MemlOk, Osmanlı dönemlerinde tedricen
Tefrikel Dafrikll Divrigi olmuş. 1938'de yeni adlar yapıştırıldığı doğrudur. Halkın, Kimi yerlerin birkaç adından biri res-
demiryoluna kavuşan kasabanın istasyon belediye meclislerinin, köy ihtiyar heyetle- mileşmiş; kimi adlar yazılıp söylenmesin-
binasına "Divrik" yazılı levha konulmuş rinin başvuruları sonucu adları değiştirilen deki zorluktan ya da mensuplarını rahat-
ama PTT işlemlerinde Devrek- Divrik yerler yanında, birkaç adını birarada yaşa sız ettiğinden değiştirilmiştir. Ab-ı germ'e
karıştırmaları önlenemeyince 1950'de tan yerleşimler de vardır. Örneğin resmi bugün Ilgın, Rumkale'ye Halfeti, Küre-i
"Divriği"de karar kılınmış. adı Hazro olan ilçeye Mihrani ve Tercil nuhas'a Küre, Daltaban'a Gümüşhane,
de denir. Yanlışlık ya da hata, yer adlarına Polathane'ye Akçaabat, Atine'ye Pazar,
22 NTV TARiH EYLÜL 2009
~ Gümüşhane
r------'---I=~Alathane • Akçaabat
Atine • Pazar
Ab-ı "germ . Ilgın
ort Uzun
Fırt S
Gekbuze
Çapakçur'a Bingöl diyoruz. Orhaneli'nin
köyü Dağgüney'in eski adı Cebel-i
Çapakçur
Cedid-i Atranos, Erzurum'un ilçesi
Uzundere'ninki Azort, Sivas'ın köylerin-
den Bedirli'ninki Hergele imiş.
Suriye tarafındaki Telebyad'ın, Türkiye
sınırında kalan istasyonuna ve çevresinde
gelişen ilçe merkezine verilen ve Arapça Urartu, Hitit kökenli pek çok coğrafYa ve
Telebyad'ı (beyaz tepe) çağrıştıran Akça- yerleşim adı göreceklerdir. Eski adlar bun- İsİM EFSANELERİ
kale adı ne kadar oturmuştur? Elli yıl önce, lardır deyip kent girişlerine Arkadiopolis,
Urfa garajından kalkan küçük otobüsün Dazimon, Germanikopolis, Hadrionopo- Trabzon: Tuğra-bozan
sürücüsünün "Ağcakala'ya, Ağcakala'ya!" lis, Samosata, Hısnıziyad, Hısnımansur, Kastamonu: Kastın ne
nidasını hala duyar gibiyim. Yine o yıl Meyyafarikin, Cezire-i İbn Ömer, Al- Moni?
larda Edirne faytoncuları da Kapıkule'ye Bustan, Diyar-ı Bekr tabelaları mı koy-
gidecek yolcuları "Kapu'ya, Kapu'ya!" çağ malıyız? Bir zamanlar "Oniki Divan" sonra "Dolap",
rısıyla toplarlardı. Susurluk (Fırt/ Susığır Kimi kentlerimiz, uzun tarihinde de- çevre köylülerce de yakın zamanlara
lığı) , Zara (Koçkiri), Kırklareli (Kırkkili ğişik adlarla anılmış . Kurşaura -Archelais- kadar "Bazar" diye bilinen Bartın'ın bu
adının mitolojideki "Partenius"tan geldiğini
se), Koçakoç (Pah) örneklerine de itiraz Garsa ura - Colonia -Taxara - Aksera-
bilmeyen veya bilmezden gelen kimi
edilemez. Aksara(y) olmuş; Selçukluların başlıca
yerli aydınlar; Dlv-rik benzeri bir metatez
Kondurulmak istenen yeni adı kabul merkezlerinden olduğu dönemde Darü'z-
kolaycılığıyla "Bar = yük; lin = toprak"
etmeyen beldeler de yok değildir. Bağdat, zafer, Darü'l-cihad unvanlarıyla anılmış. demektir. Bol toprak taşıyan ırmağa
Musul, Şam, Urfa gibi kadim bir Or- Papertum'un yüzyıllar içinde aldığı son ve içinden geçtiği kasabaya Bartın adı
tadoğu kentiyken harabeleşip köyleşen biçim Bayburt'tur. Birecik'i Til-Bursip ve rilmiş" derler. "Kastro-Komneni"den
Harran, Altınbaşak'ı benimsemedi; ta- adıyla Asurlular, Bitlis'i Badlis adını ve- (Komnen Kalesi) yuvarlama Ka stamonu
rihsel kimliğinin gücüyle asıl adını koru- rerek Mitanniler kurmuş . Oğuz-Türkmen için : "Kastın ne Moni?" s afsatasını
du. Tıpkı, tarihinden taşıdığı onlarca adı yerleşkesi olarak şenlenen kentlerden günümüzde bile yineleyenler var. Tibaritel
olan İstanbul'a 18. yüzyılda, dindar padi- Bozok'a bugün Yozgat diyoruz. Tibarendel Trabendel Trebizondel
şahlarımızın "İslambol" demelerine, altın Osmanoğulları'nın Söğüt'ünü Bizans- Trapesondal Trabesusl Trebizondl
gümüş paralarına "Duribe fı İslambol" lı yazar Anna Comnena, Sogudai olarak
Trebizondel Tırabuzan aşamalarından
sonra Trabzon'da kara r kılan Karadeniz
yazdırmalarına karşın İstanbul'un değiş kaydetmiş. 14. yüzyılda Katolik papazla-
kentimiz için, Evliya Çelebi orada
mezliği gibi ... rının, çizdikleri haritalarda yarımadanın
dinlediklerine dayanarak iki parmağı
W. Ramsay'in Anadolu'nun Tarihi üzerine "Turchia" yazdıklarını görmezden arasında altın gümüş paraların tuğralarını
Coğrafyası'nın dizinine göz atanlar, İlk ve gelip Türkler Anadolu'da Çakalköy, Dede- silip atan (!) bir yiğidimizden, "Tuğra
Ortaçağ Anadolusu'ndan, Grekçe, Rum- bel, Kabaktepe vb. beş-on köy kurmuşlar bozan"dan söz ediyor'
ca, Farsça, Arapça, Ermenice, hatta Asur, dır mı denmeli?
~i
denize dökmüş. canlandırılıyor. Acaba bu kada- dergimizin Nisan foto mutfağında
Bu olaydan hemen sonra rını kendisi de biraz bağnaz sayısının ıı. ve 12. baharatlandığın
Korsika'da Bastia gibi bir bulduğu için mi söylemedi? sayfalarında aynı dan, Habertürk'ün
merkezi rahatça alabilen Gürsel, aynı katedralin merdi- konuyu yazmış; manşetine ayrı
Turgut'un, böylesine bir yenil- venlerinden Ahmet Haşim'le NTVTarih de NTV Tarih, Nisan 2009. bir çeşni katmış.
giye uğradığına inanmak güç. birlikte ağır ağır çıktıktan
Ama bunu anlayışla karşıla sonra, İsa bahsine geçiyor:
mak lazım; neticede Pollença "Kilisenin girişinde İsa bekli- Kahrolsun mühürler kapitalizmin ilk işaretlerinden
turizm gelirini, bizdeki "temsili yor beni. Çarmıhta tek başına biridir" demiş Prof. Ahmet
kurtuluş gösterileri" benzeri
törenlerle kutlamaya başlamış.
ve İspanyol halkının yalnızca
acısını değil isyanını da dile
Antikçağ'da Tırpan . Ne zamandan beri bir
"imza" veya "mülkiyet işareti"
Gürsel'in tanımadan hayran
olduğu yerel kahraman Joan
getiriyor sanki: ,Tanrım beni
neden terk ettin!' O çarmıh
kapitalizmI herhangi bir dönemdeki ka-
pitalizme işaret edebiliyor, ne
Mas'a eklediği Farragut adı tayken bile hala susan Tanrı'ya Böyle bir haberi, üstelik de zamandan beri salt mülk edin-
doğruysa, gerçekten de çok bir yakınma mıydı bu, yoksa "Marksist kurarn"ı vaaz et- me üretim araçlarına egemen
nadir bir bilgiye kavuşmuş İbranice bir duanın sözleri mi? mekten bıkmayan bir gazetede olmakla eş tutuluyor?
oluyoruz. Çünkü bu kadar Hiçbir zaman bilemeyeceğiz." okumak şaşırtıcı. "Mühür eski
büyük bir başarıya imza atmış Gerçekten de hiçbir zaman çağ insanında ekonominin, Birgün, 19 Ağustos 2009, Ahmet
olan bu kahramanın, nedense bilemeyeceğimiz çok şey var mülk edinmenin, dolayısıyla da Tırpan, "Kapitalizmin ilk imzası "
köyü dışındaki literatürde yeri ama; İsa' nın dilinin sadece
yok. "Saldıran taraf yöreyi çarmıhta değil, kısacık ömrü
haraca kesen Türk korsanla- boyunca da İbranice değil, Söz uçar, yazı kalır bıkmadığı için.
rı", "kendi hallerinde yaşayan Ararnice olduğunu biliyoruz. İlk yazdığım yazıda sadece
insanların mal ve hayatlarına
kasdettikleri için", "önünde
İncil'de bizlere nakledilen
dilin tıpkısının aynısı yani!
Minyatür ünlü bir minyatürün çizim
tarihi ve "İstanbul'un fethine
sonunda yenilmeye mahkurn"
imişler Nedim Gürsel'e göre.
Gürsel'in Pollença katedrali
önünde yazıklandığı İsa da dile
ve tarihçisi çeşitli kulplar takanların bunu
da hesaba katması" öğüdü var.
Ayrıca da "üstlerinden" yüzler- gelse, işte öyle gelirdi! Biz lafımızı yazılı olarak ettiği Afyoncu bu tarife uyduğunu
ce mil uzaklaşmışlarmış ve miz için, onu istesek de Erhan kabul etmiş ki fena halde öfke-
"yeldeğirmenlerine saldıran k~.~k
oo
~~~u ________- - - - -
SEYAHArcmnt.l Afyoncu'nun "Tarihin Arka lenmiş . Üstad malum gemi-
Don Kişot gibi hareket
etmekte"ymişler.
Turgut Reis'in ~~vent~ Odası"nda takdim ettiği şekil
de dolandıramayız. Kendisinin
lerin karadan yürütülmesinin
palavra olduğunu ve bu efsane-
Türk korsanları Osmanlı acımasız falanJıstlerı "Panorama 1453 Müzesi"nden nin fetihten çok sonra uydu-
İmparatorluğu ile savaş po\.l.EN5A
bahsederken "Panolarla ilgim rulduğunu dünya ve aleme ilan
halinde olan bir devletin var, ama Panorama ile yok" etmişti . Eğer bu minyatürden
topraklarına saldırırken, sa- mealindeki sözünün gülünçten haberi olarak bu iddialarda
dece İstanbul'daki sultanın de öte olduğunu ekleyelim. bulunmuşsa özrü kabahatin-
değil, onun sadık müttefıki Biz yine de kendisine teşekkür den büyük demektir. Böyle
Fransa kralının da hesabına Hürriyet, 17 Ağustos 2009, Nedim borçluyuz; sayın Bardakçı'ya o durumlarda nas ıl susulması
hareket etmekteydiler. Yani Gürsel, "Ibiza 'nın vakur karde ş i mahut Mahmut Şevket Paşa gerektiğini sayın Bardakçı'dan
Mayorka" meselesini hatırlatmaktan öğrenmesinde fayda var.
YENi
PiR AŞKINA 1336 sayfa YALNıZ DEMOKRAT 1416 sayfa TEKKE'DEN MECliS'E 1192 sayfa TEŞK i lAT'1 MAHSUSA'DAN
KUVA-YI MiııiYE'YE 1176 sayfa
HAliFE ABDOlHAMiD'iN
HAC SiYASETi 1368 sayfa
SULTAN VAHDEDDiN'iN poıiTiKA GALERiSi 1512 sayfa Ali EMi Ri 'NiN iziNDE 1608 sayfa TÜRK YURDUNUN BilGELERi
SAN REMO GONlERi 1136 sayfa 270 sayfa
6 EYLÜL 1955
Atatürk'ün Selanik'te
7 EYLÜL 1946
Cumhuriyet tarihinin ilk
8 EYLÜL 1504
Michelangelo, Rönesans
9 EYLÜL 1976
Çin Devrimi lideri ve Çin
10 EYLÜL 1855
istanbul-Edirne telgraf
doğduğu evin devalüasyonu yapıldı. 1 heykel sanatının Halk Cumhuriyeti'nin hattı tama m landı.
bombala nd ığına dair ABD dolarını n alış fiyatı başyapıtlarından kurucu ve önderlerinden Kırım Savaşı sırasında
düzmece haberin 1.30 TL.:den 2.80 TLye Davut heykelini Mao Zedong (Tse-Tung), Ş umn u'dan Istanbul'a
tet ikled iği , istanbul ve yü kseltildi. tamamladı. 82 yaşında Pekin'de öldü. çekilen ve Türk tarihinde
izmir'de iki gün süren Davut'un Golyat' ın 1966'da baş latt ığ ı Kültür "ilk" kabul edilen telgrafta,
gösteriler, özellikle Rum karşısına dikildiği Devrimi boyunca çok Osman lı ordusu ve
az ın lığa yönelik tahrip anı simgeleyen, sayıda bilim i nsanı Müttefik kuvvetlerinin
ve yağma hareketine 5.17 m. ve aydın tasfiye Sivastopol'a g i rdiği
dönüştü . yüksekliğindeki edilmişti. bildiriliyordu.
mermer
heykelin
14 EYLÜL 1867
Kapita/' in (Das Kapital)
15
Tankı n savaşta
EYLÜL 1916
ilk
yapımı üç yıl
sürmüştü.
EYLÜL 1935
Sümerbank Kayseri
17
27 May ıs
EYLÜL 1961
darbesinin
ilk cildi Almanya'da i. Dünya
kullanım ı Bez Fabrikası açı l dı. ardından kurulan
yayımland ı. Karl Marx' ın Savaşı'nda ingil iz birlikleri Cumhuriyet döneminde Yüksek Adalet Divan ı 'nı n
kapita list sistem kuramını tarafından gerçekleştirildi. sanayi hareketin i kararıyla, Demokrat
ortaya koyduğu üç ci ltten 31 adet "Mark 1" tank ı , başlatan ilk tesis Parti'nin başkanı ve
ol uşan eserinin bu ilk Fransa'daki Somme olan fabrika, devri k başbakan Adnan
cildi 1000 adet basılm ı ş muharebelerinde Sovyetler'den Menderes, imralı'da idam
ilk baskı ancak dört yılda kull anı ldı. alınan 8.5 milyon edildi.
t üke n m i şti. TL kred iyle
kurulmuştu.
11
EI Kaide
EYLÜL 2001
tarafı nda n
12 EYLÜL 1980
Türk Silahl ı Kuvvetleri Yunan ord usunun
kaç ı rı la ndört yolcu yönetime el koydu. Meclis yenilgisiyle sonuçlanan
uça ğ ın ı n ikisi New York feshedildi. Devam eden Sakarya Meydan
Dünya Ticaret Merkezi'ne, süreçte 650 bin kiş i Muharebesi sona erdi.
biri Pentagon'a çarpt ı , diğer i gözaltına alındı, aç ı lan Mustafa Kemal, "Hattı
ise Pennsylvania'da düştü. 210 bin davada 230 bin müdafa yoktur, sath ı
AB D tarihi nin en sistemli ve ki ş i yarg ı landı; 171 k i şi müdafa va rdır. Bu satı h
büyük terör sald ı rısı n da 19 işke n ceden öldü, 50 k i şi bütün vatand ı r" sözünü,
Yazar Demirtaş 29
Ceyhun (75) öldü. Tem.
hava korsanı ile 2974 kişi idam edi ldi, 39 ton gazete 23 Ağustos' t a baş l aya n bu
Ceyhun, Asya adlı
öldü. ve dergi imha edildi. savaşta söylemişti. T romanıyla 1970 TRT
Ödülü'nü, Çamasan
ile 1973 Sait Faik
Hikaye Armağanı'nı,
Apartman (1981) ile
Türk Dil Kurumu Hikaye
Ödülü'nü kazanmıştı.
Eyüboğlu Anhegger
(90) öldü. Türkiye'nin
kültür mirasının
korunmasında büyük
katkısı olan Eyüboğlu
EYLÜL 1896 EYLÜL 1513 Köy Enstitüleri'nin
Fransız matematikçi Amerikalı yazar Francis ıspanyo l kaşif Vasco kurulmasında ve ilk
l) rbain Jean Joseph Scott Fitzgerald doğdu. Nünez de Balboa, eğitim-öğretim sürecinde
Le Verrier, Alman 20. yüzy ı lın en önemli a ltın aray ı şına ç ı kt ı ğ ı Anadolu'nun 21 köyünde
astron om Johann yaza rl arından kabu l ed ilen yolcu l uğu n u n son unda çalışmıştı.
Gottfried Galle'nin Fitzgerald; Cennetin Bu Panama'nın batı
hesap l arına Yant, Muhteşem Gatsby, k ı yılarında yüksek bir
dayanarak, Güneş Benjamin Button'm Tuhaf tepeyi aşarak Büyük Irak'ın başkenti 19
sisteminin sekizinci Hikayesi adl ı eserleriyle Okyanus'a ulaşan ilk Bağdat'ta bir günde bir Ağ.
gezegen i Neptün'ü tan ı nm ı şt ı. Av rupalı oldu. dizi sa ldırı da 101 kişi
keşfetti. öldü, 563 kişi yaralandı.
28
Patro na Halil'in
EYLÜL 1730 29
Osmanlı
EYLÜL 1911
Devleti ile
30 EYLÜL 1520
Yavuz'un oğ l u Süleyman,
Jamaikalı
atlet Usain
Bolt, 12.
kış kırtm asıyla başlayan ı ta l ya K rallığı aras ı nda 26 yaş ın da tahta ç ıkt ı.
isyan üç gün sü rdü . Tra blusgarp Savaş ı Os m an lı Imaparatorl u ğu, Dünya Atletizm
Şampiyonas ı 'nda ,
Sadrazam Nevşe h ir l i baş l adı. Ekim 1912'de Kanuni Sultan
Damat ı brahim Paşa ı talya'nın galibiyetiyle Süleyman'ın 1566'da erkekler 100
idam edildi; ııı. Ahmed sona eren savaş ölümüne kadar süren 46 metrede 9.58 ile 200
tahttan indirilerek yerine ı. sonrası n da imzalanan Uşi yıllık sa l tanat ı boyunca, metrede ise 19.19'luk
Mahmud getirildi ve "Lale A n t l aşması'yla, Osmanlı eski dünyanın en güçlü derecesiyle dünya
Devri" sona erdi. Devleti Kuzey Afrika'daki devletlerinden biri oldu. rekorunu kırdı.
son toprakların ı kaybetti.
.!\.Y.~.~... f~~~ğ~~.~~ . :.:. :·. ::· ·: : : .: ·.·:.: ·:.: .· : .... :.:... : :::.:.: .: . . :. . . . :. :. : ..: :. : :":': .: . :' .:': '.:::"'.:::: .
16 EYLÜL 1930
•
Ilk sivil Türk havacı
sivil Türk uçağı
uçuşun hemen öncesi
Hersek köyünde yakın zamanda restore edilen cami ve kervansaray tarihten kal an son iz.
önemi konusundaki görüşüne hak verme- kenti olmuş bu şehir 1097'de Haçlı sefer-
13~ApJ?İ~Ç H
B
mek elde değil. Ben de bunu yaptım. leri sırasında tekrar Bizans'ın eline geçti.
ugün, İstanbul'un Anadolu İnceleme alanımız İznik ile Hersek Bilecik ve Eskişehir civarını yurt edinen
yakasının en gözde piyasa yeri arası; tam bir geçiş coğratyası. İznik, bizim Osman 1301 veya 1302'de şehri kuşattı.
olan Bağdat Caddesi, tarihte otoyol kültürümüze göre İstanbul'a uzak Bapheus savaşı da işte bu kuşatmayı kır
İstanbul'u Bağdat a bağlayan bir yer. Ama aradaki dağları aşıp Hersek'e mak için İstanbul'dan gönderilen General
yolun başlangıcıydı. Bu yolu geldiğinizde karşınızdaki yer Gebze. Ege Mouzalon komutasındaki Bizans ordusu
geçmişteki gibi takip etme şansınız olsaydı, sahillerinden Bursa üzeri gelip Topçular ile Osmanın ordusu arasında gerçekleşti.
eski zaman anlayışıyla kısa bir sürede, diye- feribot iskelesine varır ve İzmit Körfezi'ni Tarihi kaynaklarda savaş alanı olarak
lim iki günde, son günlerin en popüler tar- feribotla geçersiniz ya, asırlar önce de gösterilen yer, Yalak-Ova. Dağlardan ge-
tışma konularından olan Bapheus (Koyun- Anadolu'dan gelen veya Anadolu'ya giden- len Yalakdere'nin İzmit Körfezi'nde oluş
hisar) savaşının yapıldığı yere varırdınız. ler için durum aynıydı; Hersek'e varanlar turduğu yarımada. Bugünkü adı, Altınova.
27 Temmuz 1302'de vuku bulan Bap- kendilerini İstanbul'da farzediyorlardı. Yarımadanın en ucundaki Hersek Burnu
heus savaşı, Osmanlı Devleti'nin kuruluş İznik- Hersek hattına hakim olmak, ismini antik adı Kibotos olan buradaki ta-
sürecindeki en önemli mihenk taşı. Prof. Osman Gazi'nin at oynattığı kuzeybatı rihi Hersek köyünden alıyor. Burnun karşı
Halil İnalcık, arazi araştırmalarını da kap- Anadolu'dan İstanbul'a açılan kapıyı kont- sı Gebze Dil İskelesi; aralarındaki mesafe
sayan akademik çalışmalarıyla savaş hak- rol etmek demekti. Osman Gazi, Bapheus üç bin metre. Tarih boyu körfezin bu nok-
kında gayet net bilgiler veriyor. Savaşın zaferiyle bu kapıyı ele geçirmiş oldu. tadan teknelerle aşıldığı biliniyor. Zaten
geçtiği alanları ve İznik'e kadar uzanan Savaşa giden süreç İznik'ten başlıyor. mantıklı olanı da bu.
coğrafyayı gezince İnalcık' ın bu savaşın Bir dönem Anadolu Selçuklularının baş - S avaşın cereyan ettiği muhtemel alanlar
Söğüt'te doğdu,
Koyunhisar'da parladı
CEMAL KAFADAR hatta uzun vadede mukadderdi. Dande-
Osmanlı Devleti ne zaman, nekan Savaşı'nda vurduğunu deviren ama
-
KöprühlSar
(Yalova'nın) Koyunhisarı'nda parladı" der-
sek, hem modernite öncesinde devletlerin
ortaya çıkışına dair önemli bir hakikati kav-
Yenişebir
Bursa
1326 '" 1299
_
Yarhisar -
1302 ramış olacağız hem de, sanırım, "Söğüt'te
mi kutlasak, Koyunhisar'da mı?" gibi gerek-
siz bir tartışmaya girmemiş olacağız. Her
halükarda, Koyunhisar'ın öneminin anla-
şılmış olması büyük bir kazançtır.
Ama Koyunhisar'da bir devlet kurul-
muş muydu, bilemiyorum. Söğüt'te baş
Söğüt
- Karacabisar
Eskişehir
•
yılma ve kurumlaşma hikayesinin tümüne
Osmanlı Devleti' nin bünyad edilişinin aşa
maları olarak bakmak belki de en doğrusu
1288 _ dur. Bu işi ta Gelibolu'ya kadar uzatmamı
fazla bulabilirsiniz ama, beylikler ara - ~
hutbenin Karacahisar'da (1288?) okundu- na basıldığı için, olsa olsa Osman Bey'in
ğu kabul edilebilir mi? bağımlılığına delil olurdu. "Osman bin Er-
Son yıllarda kuruluş dönemini, hem tuğrul" yazılı iki sikke ise maalesef tarihsiz
yazılı kaynakları tekrar tekrar, ince ince ve (ya da tarih belirten kısımları okunamıyor).
karşılaştırmalı okuyarak, hem topografik Kesinlikle ve tarihlendirerek Osmanlı di-
çalışmalarla erken Osmanlı coğrafYasını yebileceğimiz Orhan Bey'e ait Bursa dar-
tarayarak, tüm ayrıntılarıyla incelemek gibi bı 1326-27 sikkesi için "Osmanlılar'ın ilk
müthiş bir bilimsel projenin peşine düşen bağımsız sikkesi" sonucuna varamıyoruz,
ve bilindiği sanılan birçok konuda yepyeni çünkü daha öncelere ait bilmediğimiz sik-
yorumlarla bizleri aydınlatan Halil İnalcık, keler olabilir. Yerin altı, nümizmatikten öte
Karacahisar'da hutbe okunması rivayetini çeşitli arkeolojik bulgularla, birçok soruya
de haklı nedenlere dayanarak sorgular. Os- cevap vermemizi sağlayacaktır, ama ileride.
manlı tarih yazıcılığının hutbe gibi önemli Devlet olma yolunda bir diğer önemli
bir konuyu bu şehirle özdeşleştirmiş olma- adım, Osman Bey'in, ne kadar küçük öl-
sı üzerine yine de düşünmeye değer, ama çekli olursa olsun, siyası diyebileceğimiz
"Karacahisar hutbesi"ni tarihselliği kesin- ittifaklar içine girmesidir. Komşusu Köse
leşmiş olgular arasında sayamayız. Mihal ile başlattığı "siyası ittifakın", babası N ereden nereye
Ya ilk sikke? Rudi Paul Lindner'in, Ertuğrul Bey kuşağından bir kolonizatö- Samsa Çavuş'un yatın, Mudurnu ile Göynük
Kütahya'da bulunan 1299 yılına ait bir rün, yani Mudurnu vilayetine yerleşip "ora- aras ında kendi adını taşıyan ufacıkbir
grup sikke arasında bir tanesinin darb ye- nın kafirleriyle iyi geçinen" Samsa Çavuş'un köydedir. "O s manlı Devleti'nin kuruluşu"
dediğimiz hikayenin mütevaz ılığı ile sonradan
rini "Söğüd" okuma önerisi (ben emin de- katılımıyla genişlemesi ve Sakarya suyu-
ortaya çıkan cihan devletinin debdebesi
ğilim, Lindner de sadece öneriyor zaten) nun ötesine taşarak birlikte sefer edenlere ara s ınd a ki farkı anlamak isteyenler için
kabul edilse dahi, bu sikke Gazan Han adı- bol mal ve ganimet kazandırması, Osman hayret ve ibret kaynağıdır.
Inalcık'ın yolculuğu
yanında, giderek açılan iki kanat gibi şaş
maz bir simetriyle ilerlemiştir.
Kısacası, "Osmanlı Devleti nerede ve
ne zaman kuruldu?" sorusunun kısa ve
27 Temmuz'da Yalova'da Prof.
Dr. Halil İnalcık'ın katkılarıyla
Mihai Maxim, Slavka Draganova gibi
eleküstü yabancı uzmanlar çalışma
Yalova ve Bilkent üniversitelerinin ları zenginleştirirken , adlarını tek tek
kestirme bir cevabı yoktur. Olmasın za-
ortaklaşa düzenlediği "O smanlı saymaya yerimizin müsait olmadığı
ten. Osmanlıların devleti Söğüt'te doğdu,
Koyunhisar'da parladı, Bursa'da kendine
Devleti'nin Kuruluş Tarihi" sempoz- bilimadamlarımız özenli bildiriler-
Ünlüçalışmanıma Osmanlı Klasik çağı'nın lamsız olduğunu öne sürerler. menler arasında Alevilik bu yaşam ve inanç
başlangıcını 1300 olarak vermişken şimdi Evet, Osman'ın bölgede geniş fetihleri, esaslarının devam ettiğini gösterir. Osmanlı
bunu neden 1302'ye kaydırdığınızı sorarlar. bir hanedan kurucusu durumuna yükselme- merkezi devleti teşekkül edince, bu göçebe-
Klasik çağ kitabımda başlangıcı 1300 si, Batı Anadolu'da kurulan Aydın, Saruhan lere karşı baskı politikasına başlamıştır. Baş
olarak almışım. Aradan 40 sene geçti. Ta- beylikleri gibi bir beyliğin başına geçmesi, lıca sebebi de bu TUrkmenlerin isna-aşeriye
bii yeni araştırmalarım olmuştur. l299'da tarihçinin tespit etmesi gereken önemli bir doktrinini yayan Şah İsmail'e tabi olmaları
Osman Gazi ilk kez merkezini Yenişehir'e vakıadır. İşte ben bir tarihçi olarak, bu koşul dır. Bütün bu bilgiler tarafımdan ve başkala
getirerek Bizans devleti ile hemhudut olmuş ların Bapheus zaferinden sonra gerçekleşti rı tarafından uzun uzadıya yazılmış, çizilmiş
ve 30 km. ileride, Bizans'ın büyük zengin ğini tespit ettim ve yazılarımda belirttim. O tarihi gerçeklerdir. Ben bu soruları şimdi
şehri İznik'e ve etrafına akınlara başlamış zamanlarda TUrkiye Cumhuriyeti'nin ilan ortaya çıkaran kimselerirı, mevcut literatü-
tır. Bunu Aşıkpaşazade ve onu tekrarlayan tarihi gibi resmi bir tarihten söz edilemez. rü okumadıkları kanaatindeyim. Sünnilik,
Neşri'de ve bu ikisini kaynak alan ıbn Ke- Bir diğerleri Osmanlı Devleti'nirı ku- Orhan zamanında beylik idaresinin başına
mal, İdris vb. tarihlerde görüyoruz. İznik ruluş devrinde sünni olduğuna dair hiçbir geçen sünni ulema tarafından, devletin dini
muhasarası bu akınlar sonunda BOl'de kanıt olmadığında hemfikirdir. politikası olarak benimsenmiştir.
veya 1302'de başlamış olabilir. İzniklilerin Osman Gazi'nin akınlarına TUrkmen- NTV'de İlber Ortaylı ve Heath
imparatora başvuruları bu iki tarih arasında lerden bir grup savaşçı olarak katılmıştır. Lowry'nirı de katıldığı tartışmada ben
olmalı. Pachymeres'in açıkca bildirdiği gibi Bunlar kızıl-börk giyerek, aşiretin diğer bi- Osmanlılar içinde Kayılar bulunduğu gibi
İznikhler yardım gelmezse teslim olacağız, reylerinden farklılaşıyordu. Bunlara gazi de- diğer boylardan, hatta etnik gruplardan
diyor. Aynı şeyi biz Tevarih-i Ali Osman'da niyordu. Bunlar gaza ve ganimetle yaşamla katılmaların normal olduğunu söyledim.
buluyoruz. (Lütfen benim İznik kitabında rını sürdürüyordu. Aşiret mensupları, bütün Bu Germenlerde de böyledir, başka göçen
çıkan makalemi okuyunuz). İmparatorun TUrkmen toplumlarında gördüğümüz gibi kavimlerde de. Birileri sİzİ yanlış anlamakta
Muzalon kumandasında İstanbul'dan İznik'i heteredoks dervişlerin, babaların dini nü- ısrar ettiğinden bir açıklamanız faydalı olur.
kıırtarmak için gönderdiği ordu ve bu ordu- fuzu altında idiler. Bunların dini görüşünde Yine şikayet edeceğim; yazdıklarımı
nun Yalak-ovada yenilgisi 1302 tarihindedir. sünnilikten söz edilemez. Bunlar Pir Sultan okumadan sual ve tenkitler ortaya çıkıyor.
Demek ki benim için bir kaydırma ya da Abdal' ın TUrkmenleri gibi sufıyane görüş Ortaylı'nın televizyon programında tartı
yanlış tarih tespiti sözkonusu olamaz. lere sahip, Abdalan denilen Kalenderi der- şılan konulardan birisi, Osmanlı ailesinin
Bir başkaları da Osmanlı Devleti'nirı vişlerin nüfuzu altında idiler. Daha sonraki TUrkmen Kayı boyuna mensup olup olma-
kııruluşuna illa bir kesin tarih vermenirı an- yüzyıllarda yarı göçebe yaşam süren Tı.irk- dığı problemidir. Bu konu 70-80 senedir ~
çeşitlibilimsel makalelere konu olmuş, Fuat man ailesinin bu Kayı gruplarından çıkmış şından sonra Anadolu'da Bizans devleti ile
Köprü1ü, Z. V. Togan ve özellikle Türkmen olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur. F. Sü- Selçuklular arasında bir denge kurulmuştur.
tarihinin baş araştırıcısı F. Sümer tarafından mer, bu iddia gerçek de olabilir, diyor. Be- Fakat Anadolu'da Trabzon İmparatorluğu,
ele alınmış ve tartışılmıştır. Bu literatürden nim son yazılarımda ele aldığım konu ise Bizans ve Kilikya'da Ermeni krallığına karşı
tamamen habersiz olunmasını hayrede kar- bambaşka bir konudur. II. Murad zama- hududarda devamlı gaza akınları devam et-
şılıyorum. Demek ki, bizde ciddi yazıları nında Timur oğullarının Osmanlı Devleti mekteydi. Bizans tarafindan bizim gazilere
okuma geleneği kalmamış. Bu bilim adam- üzerinde egemenlik iddialarına karşı, Os- benzeyen bir askeri organizasyon, akritai,
larının görüşü son kez, F. Sümer tarafindan man Gazi'nin Oğuz Han'ın torunu Kayı savaşmaktaydı. Selçuklu Devleti iyi müna-
şöyle bir formülle sonuçlandırılmıştır: Evet, Han neslinden geldiği tezi, Yazıcızade Ali sebederi devam ettirdiği halde, uc (hudut)
....:
Osman Gazi'nin faaliyet bölgesinde Kayı tarafindan ortaya atılmış ve Osmanlı hane- bölgelerinde bu özel savaş sürüp gitmektey-
en
en boyundan gruplara rasdanmıştır. Ama Os- danı tarafindan resmi bir kabul görmüştür. di. Uc denilen bölgelerde daha çok savaşçı
Bundan önce bu iddiaya dair, bu iddiayı göçer evlerden ibaret Türkmenler faaliyet-
destekleyecek çağdaş bir kanıt elimize teydiler. Selçuk devletinin bu udarı organi-
geçmedi. Osmanlı hanedanının Kayı ze etmek için Kastamoni, Karahisar, Erme-
boyundan geldiği iddiası ile Oğuz nak gibi uc şehirlerinde sultanın tayin ettiği
Han neslinden geldiği iddiası bir- emir-ül Ümera'lar mevcut idi. Bu emir-ül
birinden tamarniyle ayrı tarihi id- ümeralar Selçuk devletinde önemli mevki
dialardır. Osmanlı hanedam Fatih, sahibi olarak, devlet politikasında önemli
II. Bayezid dönemlerinde hanedamn roller oynamışlardır. Bunu İbn Bibi Selçuk
Oğuz Han neslinden geldiği teorisini bir tarihinden öğreniyoruz. Kastamoni'deki
devlet siyaseti olarak benimsemiştir. Bu emir-ül ümera veya başka unvanı ile sipeh-
konuyu bundan belki 25-30 sene önce salar, Hüsameddin Çoban idi. Ankara'daki
Milli Eğitim İslam Ansiklopedistnde sipehsalar Kızılbey idi. Bu uelardaki emir-ül
II. Murad maddesinde açıklamıştım. ümeralar bu makamı babadan oğula ellerin-
Demek ki yine aynı noktaya geliyo- de tutmakta idiler. Çok sonraları Osman-
ruz. Sayın okuyucular, lütfen bazı iddi- lılarda Evrenosoğulları, Mihaloğulları aynı
alara kalkışmadan önce mevcut litera- rolü oynayacaklar, akıncı beyliğini babadan
türü okuyunuz. oğula ellerinde tutacaklardır.
Aynı programda öne sürdüğüm Eserini 130Tye kadar getiren, Bizanslı
gibi Selçuklularda İstanbul viz- tarihçi Pachymeres, Osman Gazi'nin Kas-
yonu kalmadığı, Bizans'la modus tamoni emir-ül ümeraları Çobanoğulları'na
vivendi'nin onlara yettiği, Osmanlılar tabi bir uc gazisi olduğunu kaydeder. Bu
da ise bunun maddi ve manevi ola- Kastamoni Çobanoğulları, Selçuklu sultam
rak Bapheus savaşıyla başladığı ve İlhanlı hakanları ile ters düştükleri za-
görüşüne katılır mısınız? man, Kastamoni uc beyliği bertaraf edildi.
Evet, Komnenler ile Yine çağdaş Pachymeres'in belirttiği üzere,
Bizans sahil bölgeleri- Çobanoğullarından ayrılan gaziler, Osman
ni geri aldığı zaman, Gazi'nin bayrağı altına geçtiler. Bu bilgi,
özellikle Myriokep- çağdaş bir Bizans kaynağı tarafindan veri-
halon (1176) sava- len tarihi bir kayıttır. Osman Gazi, bu uc
BiZANS'TAN BiR BAKıŞ:
PACHYMERES ANLATıYOR
'Vahşi
özgüvenleriyle
her şeyi ele
geçiriyorlardı'
tanlarına bağlı idiler. Selçuklu sultanları da lara neden olmaktadırlar. Osman Gazi'ye
İran'daki Cengiz soyundan İlhanh1ara bağ atfedilen bir sahte gümüş akçe evvela nü- Her yeri kuşat ıryo rla rd ı , bütün toprakları,
kiliseleri, muhteşem manastırl arı; bazı
lı idiler. Uc bölgesindeki Türkmen beyleri mizmat İbrahim Artuk tarafından ciddiye
kaleleri yıkıyorla rdı ve en güzelleri ni
üzerinde hem Selçuklu sultanlarının, hem alınmış, fakat bir süre sonra kendisi bunun
yakıyorlard ı ; benzeri görülmedik türde
de İlhanh1arın yüksek otoritesi tanınmakta sahte olduğuna dair bir makale yayınlamış cinayetler meydana geliyordu. insanlar
idi. Bunlardan bu iki üst otoriteye karşı ge- tır. kaçırılıyordu . Bundan da keyif alıyoriardı.
lenlere, Selçuklu sultanı ve İlhanh1ar tepki Feodallikten ne anladığınızı söyleyebi- Bazı dayan ı k lı bölgeler d ı şında, Bitinya,
göstermekteydiler. İşte Kastamoni'de Ço- lir misiniz? Apanaj verebilmek için bir şe Mysia, Frigya ve Lidya'da ve Asya 'n ın
banoğullarının Selçuk sultanına karşı hare- kilde devletleşmiş olmak gerekmez miydi? üst tarafındaki o ünlü bölgeleri tamamen
keti, Selçuklu-Mogol kuvvetleri tarafından Osman Gazi zamanında fethedilen yö- harap etm i ş l erdi.
I ezildi. Güneyde Eşrefoğulları başkaldırdı reler onun yoldaşları alplara il olarak veril-
Küstahlıklarından kaynaklanan heyecan
ve bey, sultan unvanını aldığı için Selçuklu- mekteydi. En çarpıcı örneği, İnegöl'ü fethe- ve tıpk ı vahşi bir ateş gibi yanan
İlhanlı kuvvetleri tarafindan ezildi. Eşre- den Turgut Alp' a bu bölge verilmiş ve bölge özgüvenleriyle her şeyi ele geçiriyorlardı;
foğlu idam edildi. Osman, İznik'i kuşattı o zaman Turgut-ili adıyla anılagelmiştir. onları daha da ileri gitmekten a lıkoyan tek
~ı zaman Bizans iml?aratoru bir prensesi Osman Gazi zamanında merkezi bir idare şey denizdi.
ı
dım ordusu gelemedi. Çünkü Anadolu'da gibi siyasi bağımlılığın hakim olduğu ya- meselesiydi. Teknelerden ç ı kıp karş ı
İlhanlı valileri merkeze karşı isyan halin- pıya feodal yapı demekteyiz. Bu tamamiyle sahile ayak basar basmaz tehlike
deydiler. Bu bakımdan Osman talihli çıktı. sosyolojik anlamda kullanılan bir tanımdır. başl ı yordu, çünkü Türkler karşı tarafın her
yanına hiçbir engelle karşılaşmaksızı n
ı
Bu tarihi bilgileri biz Selçuknamelerden ve Avrupa ve Japonya'da belli bir tarihi devre-
yayıımışlard ı.
İran'da yazılmış çağdaş vekayinamelerden ve de buna benzer sosyal-siyasi yapılar ortaya
Pachymeres'den öğrenmekteyiz. Bu bilgiler, çıkmıştır. Bu rejimIere feodal sıfatı kullanı
Düşmanlar ya l nızca Ağva'ya ve
özellikle Z. V. Togan ve F. Sümer tarafin- lır. Ben bu feodal terimini bu genel manada Şile'ye saldırmakl a kalmamış, Anadolu
dan yazılmış çizilmiştir. Yine aynı noktaya kullandım . Osmanlı Devleti'nde merkezi Kavağı'nda ki kaleye de saldırı
geliyoruz; mevcut, güvenilir, bilimsel araş bürokratik bir idare ilk kez Orhan (1324- düzen lemişlerdi.
Beği mi deniyordu?
-Osmanoğullarının yarı efsanevi atası
nın yaşamöyküsüne yedirilmiş tarih uyarla-
malarını ayıklamak gerekli midir?
Orhan'dan (1324-1362) Çelebi
Mehmed'e (1413-1421) kuruluş döne-
minin en eski ve yaşlı tanığı diyebileceği
miz şair Ahmedi (133S? - 1413), 1409'da,
"İskender-i Sani" dediği, o tarihte meşru
Osmanlı beyi olan Emir Süleyman'a (tarih-
çilerin bunun ardılları İsa ve Musa Çelebi-
leri "Fetret Devri"ne koyarak Osmanoğul
ları cetvelinden çıkarttıklarını hatırlatalım)
sunduğu İ,kendernamesi'sinde: Gündüzalp
(oğlu) Ertuğrul'un anlatıldığı bölümde-
ki: "Gitdi Ertuğrul cihandan yerine/ Oğlı
Osman kaldı anun yerine" dizeleri, beyli-
ği kuranın Gündüzalp Ertuğrul olduğunu
gösteriyor.
F. Giese'nin yayımladığı Tevarih- i
AI- i Osman'da ise Koyunhisar cenginden
Osman Gazi'nin ölümüne değin vakalar
özetlenirken Bursa'nın alınışı (H. 726)
Osman'ın ölümü (H.727), 19 yıl beylik
ettiği, Bursa'da "Gümüşkubbe"nin altına
veya "Sögüdcük"te gömüldüğü bildirili-
yor. Bu tür çelişkileri bir tarafa bırakıp İ.
H . Uzunçarşılı'nın, İ. H . Ertaylan'ın, P.
Wittek'in, C . Cahen'in ... .itibar etmedikle-
ri "kenarda kalmış" bir kronikle 19. yüzyılda
yazılmış bir Osmanlı tarihinden, Ertuğrul
ve Osman'a ilişkin birkaç ayrıntı üzerinde
düşünelim:
Şikad'nin, kısaca Karamanname denen
Kitab-ı Tevarih- i Karamaniyye'sinde : "Os-
1600'lü yıll arda yapılmış, Tercüme-i Miftiih-/ Cifru'I-Ciimi kitabından , ı. Osman'dan ııı.
Mehmed'e kadar Osmanlı sul tanıarını gösteren minyatür. man, Keyhüsrev bin Keykubad Alaüddin'in
çoban-başısı idi. İnönü'nde ne kadar koyun
NECDETSAKAOGLU -Kurucu Ertuğrul mu, Osman mıdır? ve sığır, atı ve devesi ve katın var ise Os-
-Osman adı, ''Ataman-Atman- Otman" man gözlerdi, kafır almazdı. Karamanoğ
O resine
smanlı Devleti'nin kuruluşu ev- dan mı çevrildi? Batı kaynaklarında neden, lu Mehemmed Beg, Alaüddin'i kaçurub
eğilenlerin başvurabildiği Halife Osman "Uthman", bizimki "Ot- cümle mülkini alduğu vaktin, Osman gelip
kaynaklar 15. ve 16. yüzyıllarda homan"; Osmanlı Devleti de "Ottornan toğruluk gösterdi. Ana, İvaz Mehemmed ı
yazılmış, aynı haberleri farklı anlatılada Empire"dır? Beg (ile) tabI, alem, kılıç verüp beg eyledi.
yineleyen "Tevarih-i Al-i Osman"larla 14. -Devletin, kuruluş evresinde adı ney- Osman bir geda iken şah eyledi. Aslı cinsi
yüzyıla ait birkaç yabancı yapıttır. Bunlarda di? Konya Sultanı, Germiyan Beği vb gibi, yok bir yörük oğlu iken beğ oldu, beğleri
şu sorulara yanıtlar bulmak olanaksızdır: bunlara da Söğüt Beği, İznik Beği, Bursa beğenmez oldu" deniyor. Yani, Alaeddin
Kar(a)man dayim gelirdi hizmete / dolaylarındaki Frikya hükümeti baki- yeni eleştire l okumaları sayesinde daha iyi bili-
nir oldu. Ancak, devlete adını veren hanedanın
Gönderüb akına özengi tuta" yesinden Rum (Bizans) imparatoruna
kurucusu nun henüz kesin bir profili oluşa bil-
denerek Karamanoğullarının atası tabi bir küçürek hükümet olup oraların miş değiL. Osman Gazl'nin Kayı Boyu'ndan
Karamanın, Osman Beğ'e bağlı, onun da Selçuklu sınırlarına katılması için olmayan, hatta Oğuz boyların ı n askeri
buyruğunda ve hizmetinde olduğu vurgu- Keykubad'ın buyruldu gönderme si üze- aristokrasisine bile mensup olmayan, ama Batı
lanıyor. Bu çelişki bir bakıma ezber bozu- rine Ertuğrul Gazi bu iki şehri fethetti. Anadolu'nun sınır (uç) boyunda talihi yaver
yor. Eklemek gerekir ki Şikari, (ö.1S84) Frikya hükümetinin merkezi Kütahya'yı giden cesur bir maceracı olduğu , artık kesin-
Karamanname'yi, Hoca Dehhanl'nin Keykubad'la birlikte H. 630'da (1232) l eşmiş gibi görü nüyor. Ne var ki, uç bölgesinde
başına devlet kuş u konan bu tarihi karakterin
(13. yy) yarım bıraktığı, Karamanoğlu kuşattılar. Moğollar Ereğli'ye yürüyünce
o sıralarda Müslüman olup olmadığ ı nı , adının
Alaüddin Bey'in (1361 - 1397), Yaricani'ye Keykubad kuşatma işini Ertuğrul'a bıra da gerçekten Osman mı o l duğunu tam olarak
tamamlattığı bir Şehname'den çevirdiği kıp o tarafa gitti. bilemiyoruz. Osman Gazi'nin gerçek ad ı nın
gibi Karamanoğulları tarihinin Alaüddin Otman (çoban) olduğu veya, başka bir öneriye
Bey sonrasını da kendisi yazmıştır. Şu Ertuğrul, Kur'an'ı gördüğünde göre, Kuzey Karadeniz bölgesinden göç eden
halde Karamanname, 15. yüzyılda "an- b) Ertuğrul Gazi, hayvanları ve at katır Altınordu döküntüleri a rasında görülen Atman
rivayetin' (söylencelere dayalı) kaleme alı sürüleriyle Söğüt ve Domaniç'e yerleşir. ya da Ataman isimlerinden biri olduğ u , günü-
müz tarihçilerince ciddiye alınan olasılıklar.
nan "tevarih-i Al-i Osman"lardan, 13 ve Koyunlarını dağlara, davarlarını ovala-
Bu sorgu l ama l a rın iki farkl ı veri türünden
14. yüzyılda yazılmış kayıp bir şehnamenin ra saldığı günlerin birinde, - Künhü'l- beslendiğini söyleyebiliriz. Birincisi, görece
çevirisi olarak önemli bir kaynaktır. Ahbarda, Ravzatü'l-ahbarda ve Kitib zamandaş yaz ı lı kaynaklar. Nitekim , hem daha
"Keykubad'ın çobanbaşısı Osman' tanım Larl'de yazıldığı üzere- bir akşam İtburnu sonra Avrupa dillerinde görülen "otman" ismi
lamasında ise Osmanoğullarının atasının köyünde imama konuk olur. Pencerenin ve "ottoman" sıfat ının kökenindeki Bizans kay-
asıl adının "Otman" (çoban) olduğuna üstü üzerinde Mushaf-ı Şerif(Kur'an) varmış . nakları, Arapça Osman adındaki ikinci sessiz
kapalı gönderme vardır. İmam, hürmet edilmesi gerektiğini uya- harfi (adın başında bulunan ve Türkçe'de "o"
sesini veren ayın harfi, sesli bir harf değildi r),
m. Ertuğrul, her ne kadar "salabet-i di-
özellikle de Türklerin telaffuzu sonucunda "s"
Küçümsenen kaynak niyesi" (güçlü inancı) varsa da okuryazar olarak duyup yazmaları çok daha kolayken, "t"
Bu eserin bilinen üç yazma nüshası Kon- olmadığından Mushaf-ı şerif nedir bil- biçiminde duym u ş ve yazm ı ş l ar, hem de 14.
ya, İstanbul ve Berlin kütüphanelerinde- mediği için: "Buna neden saygı göster- yüzyıl başlarında yazan Suriyeli el-Umari, şö h
dir. Bunlar ve Konya nüshasından Mesut mem ihtar olundu?" diye imama sormuş. reti artık her tarafta duy ulmuş namlı gazinin
Koman'ın basıma hazırladığı Şikari'nin O da namazda Kur' an okunurken ayakta adın ı Arapça metninde "tı" harfiyle yazmıştır.
Karaman Oğulları Tarihi (1946) Osmanlı durulduğunu açıklamış. Geceleyin her- ikinci veri ise doğru dan toplumsal tarihle
ilgili ve yazılı kaynaklara hak verir nitelikte:
Devleti'nin kuruluşu tarihini araştıranlar kes dağılıp odada yalnız kalınca sabaha
Osman'ın huruc döneminde hem kendi nesiine
ca incelenmemiş ya da örneğin C. Cahen kadar Kur'anın karşısında ayakta dur-
(Gündüz Alp, Sarı Yatu/Savcı), hem önceki
"romantik"; İ. H. Ertaylan: "ihticaca salih muş! Bu öyküyü, Osman Gazi'ye yakıştı nesle (Ertuğrul, Dündar, Gündoğdu , Sungur
(başvurulabilir) ilmi bir eser değil"; P. Wit- ran kaynaklar da vardır. Şu anlaşılıyor ki, Tekin), hem de çocuklarının/yeğenlerinin nesi i-
tek: "kullanılmağa pek az elverişli" demiş Asya'dan kopup gelen göçebe bir boyun ne (Orhan, Pazarlu, Savcı, Bay Hoca, Aktim ur,
lerdir(!). Karamanname, kaynağının eskiliği beyi Ertuğrul, Kur'anı ilk kez İtburnu Aydoğdu) mensup olan aile üyelerinin adlarının
yanında, tevarih-i al-i Osmanlarla karşılaş imamının evinde görmüş, ilk İslami bil- neredeyse tama mı Türk adı. Ancak kendi
oğulları arasın da ve ya ln ızca üç Türkçe olma-
tırmalı kullanılabilecek bir kaynaktır. gileri de galiba o akşam öğrenmiş!
yan ada rastlıyabiliyoruz: Alaeddin, Hamid ve
İkinci kitap, Hayrullah Efendi'nin Bu satırların yazarı Hayrullah Melik. Yani Osman, tabii bu biçimiyle, ailesinin
(ö.1866), Devlet-i LIliyye-i Osmaniye Efendi'nin (ö. 1866), reisü'l-ulema He- fertleri arasında ve kendi nesiine kadar, Arapça
Tarihi'dir. Yazar, Ertuğrul Gazi' nin, A. Key- kimbaşı Abdülhak Molla'nın oğlu, mü- bir ad taşıyan tek kişi. Bütün bunlar, ciddi bir
kubad (1219- 1237) zamanındaAnadolu'ya derris, hekim, tarihçi, Meclis-i Ahkam-ı sorgulama nedeni. Ama aceleci davranmamak,
gelip Söğüt ve Domaniç'e yerleşmesi serü- Adliye, Meclis-i Maarif-i Umurniye köşe li sonuçlara varmamak gerekir. Ortaçağ
venini, Murad Hüdavendigar'ın ümerasın ve Nafı'a üyesi, Encümen-i Daniş'in Anadolusu'nu henüz hakkıyla tanıyabilm i ş de
olmadığımıza göre, şimd i lik yapabileceğimiz,
dan defterdar Cafer Beğ'in oğlunun Al-i ikinci reisi, belediye reisi, tıbbiye nazırı,
Osman Gazi'nin adın ın da zamanla, islami bir
Selçuk Tarihi'ne atıfla anlatırken özetle şu elçi, Sultan Abdülmecid'in, Sultan meşru lu k gereksinimine koşut olarak geliş
açıklamalarda bulunuyor: Abdülaziz'in çağdaşı olduğunu; kitabı tiri lmiş bir "resmi" tarih öğesi ol abileceğini
a) Ertuğrul, Keykubad'dın emirleri ara- nın ise Matbaa-i Amire'de basıldığını da hatırlatmaktan ibarettir.
sında yer almak, yurt talebinde bulunmak hatırlatalım. Ahmet Kuyaş
Erol BüYÜkburç,
Tarabya'ya döndü
i
i
~
,
:.
Yaz
Ramazanı
ruç bu yıl 21
ayına,
Ağustos'tagirdik.
Bektaşi'nin nükteli bir
yorumuna göre, "mürninleri pek
sevdiği için her yıl 11 gün daha önce
gelen Onbir Ayın Sultam" m; daha
dokuz yıl boyunca yaz aylarında
yaşayacağız. 2017 Ramazam,
Mayıs'ın son haftasında başlayıp
Haziran'da elveda diyecek. 2018
ve izleyen yıllarda bahar 2024 ve
sonrasında da -yaşayanlarımız- kış
günlerinde oruç tutup Şeker Bayramı
yapacaklar.
Ramazan sözcüğünün anlamı
aşırı sıcak, hararet olduğuna göre;
yaz oruçları, bu ibadetin amacına
daha uygun, dolayısıyla sevabı da
daha fazla olmalı. Çünkü, gün-
tün değişimine bağlı bu ibadette,
tan yeri ağarmazdan, akşam
hava kararıncaya değin yememek
içmernek koşuL. Bu süre, bir orta
kuşak ülkesi olan Türkiye'de
ESKİ RAMAZANLAR
ortalama 16 saattir.
Modern tarıma geçilmezden •
önce, yaz ramazanları, halkın "orak
zamam" dediği hasat mevsimine
rastladığında, köylülerimizin
Iftardaki belgeler
iki arada bir derede kalışlarının Osmanlı arşivlerindeki belgeler arasında;
ve sarayın halkın
öyküsünü, yaşlılardan dinlemeli. Ramazan'ı nasıl yaşadığına, nasıl eğlendi ği ne dair hikayeler
Bartın'ın Akpınar köyünden
var. Muzaffer Albayrak, üç belgeden üç hayat kesiti anlatıyor.
emekli öğretmen Mehmet Dinç'in,
çocukluk yıllarındaki (1940'lar) yaz
Osmanlı padişahları şöyle yazar:
Ramazanlarında, yaşlı kadınlar 1801
III. Selim'in zaman zaman, "Benim Vezirim
dışında, kadın-erkek kimsenin oruç
tebdil-i kıyafet edip Bugün tebdilen geçerken Divanyolu'nda
tutamadığım, Ramazan'ın tamamını hassasiyeti
halkın arasına karışır; fırın önünde kalabalık gördüm. Herifın
kazaya bırakıp, kışın ocak başında onların dertlerine, biri de yiyecek ekmek bulamıyoruz
otururken tuttuklarım anlatması şikayetlerine bizzat tanık olurlardı. III. diye feryat eyledi. Allah biliyor ki
buna bir örnek. Selim de bir Ramazan günü tebdil-i üzüldüm. Şunun bir çaresine bakasın.
Okurlarımıza, nice yaz, bahar, kıyafet dolaşırken, bir kalabalığın fırınlar Zira Ramazan-ı Şerif'te halka zahmet
kış ve güz ramazanlarım sağlıkla yeterli ekmek çıkarmadığı için ekmek çektirmek layık değildir. Alemlere rızk
karşılayıp bayramlarla uğurlamalarım bulamamaktan yakındığına şahit olur. veren Allah inayet ihsan eylesin. Çaresi
dileriz ... Saraya döndüğünde, vezirine durumun ne ise fırınları fazla ziyade işletmek ile mi
Necdet Sakaoğlu çaresine bakması için bizzat kendi eliyle olur, hasılı dikkat eyleyesin. Ocak 1801."
HacıBekir Efendi:
Lokumun mucidi
Bayram lokumları, ağız da kolayca dağılan Istanbul, Cadde·i Kebir'de
akide şekerleri ve uŞekerci Hacı Bekir". Şöhreti (bugün istlklal Caddesi)
develer üzerinde gezdirilen
kıtalar aşan markanın serüveni, Bekir Efendi'nin Hacı Bekir reklamı.
H
acıBekir, Eminönü -
Bahçekapı'da hala hizmet veren
şekerci dükkanını 1777'de açar.
Kısa sürede neredeyse tüm İstanbul,
şekerlerinin -özellikle de akide şekerinin
tiryakisi olur. Sultan 1. Abdülhamid
tarafından sarayın Şekercibaşılığına
getirilir.
Lokumunun hikayesine gelince ...
Şekerci Hacı Bekir, 1811'de bulunan
nişastayı un yerine kullanarak lokumunu
şeker ve nişasta terkibiyle hazırlar. O
zamanki adıyla "rahatu'l-hulkum",
tıpkı akide şekeri gibi ünlenir. Arapça
bir sözcük olan ve "gırtlağı rahatlatan"
anlamına gelen "rahatu'l-hulkum" zaman
içinde "lokum" adıyla anılır.
Lokumun yurtdışında "Turkish
delight" (Türk lokumu) olarak bilinmesi
ise, 18. yüzyılın başında İstanbul'a
gelen bir İngiliz'in, Hacı Bekir'in
Bahçekapı'daki dükkanından aldığı
lokumları "Turkish delight" olarak
tanıtmasıyla olur.
"Türk lokumu" yakın bir zamanda
H ac ı Bekir'in 1777'de Eminönü - B a h çe ka pı'd a açtığı ilk dük kanının televizyonda da boy gösterdi. Amerikan
önünde, 1950'Ierde bir arefe günü bayram şe k e ri kuy ruğu . dedektiflik dizisi Law & Order'ın,
Türkiye'de Mayıs 2009'da gösterimde olan
...::-.
c:...r :J.-J ~ ,,-:F.~
\
~~ v:...--ı::-....-ı>
•
Iydiniz Bilmuk;obele b ..yr am ırı.iq
kutlular say~ı ve se:v~ı.e9
sun a rız .
L
725 YILLIK MASALıN ARDINDAKİ GERÇEKLER
ÇOCUKLAR NEREYE
GİT -? .
•
Bütü~ zamanların "en güzel çocuk masalları" arasında yer alan Fareli Köyün
Kavalcısıında şehir farelerden kurtulur ama, pocuklarını kaybeder. Kavalcının
müziğine dayanamayan fareler gibi, çocuklar da onun peşinden gitmiştir.
Efsaneyle gerçeğin karıştığı noktada, pek mutlu olmayan sonlar, gizemli
finaller var. 1284'e, olayın geçtiği Almanya'nın Hameln şehrine dönüyoruz.
A
lmanya'nın Aşağı Sak-
sonya bölgesinin b.aşkenti mamaktadır; çünkü onların hilciyeye
Hameln ya da Ingiliz- dahiloluşu ancak 1559'dadır.
ce yazılı§ıyla Hamelini Willy Krogmann'un Fareli Köyün
Hamlin şehri, doğal güzelliklerinin Kavalcısı: Efsanenin Oluşumu Üzerine
yanı sıra dünyaca ünlü bir efsane/ bir İnceleme adlı eserinde belirttiğine
masala da ev sahipliği yapmaktaqır. göre, 14. yüzyılda şehirde yaşamış
Türkçe'ye "Fareli Köyün Kavalcısı" Lude isimli bir din adamının elin-
olarak çevrilmiş "Hameln'in Sıçan de, içinde kilise şarkıları bulunan bir
Avcısı" adlı bu ünlü efsane/masal kitap vardı. Büyükannesi tarafından
günümüz anlatımlarında mutlu son- kitabın içine olayın tanığı olduğuna
Ia bitse de, gerçekte Hameln şehrini dair bir dize yazılmıştı. Fakat bu kita-
yüzyıllar boyunca derin bir travmayla bın 17. yüzyıldan bu yana izine rast-
yaşamak zorunda bırakan karanlık bir lanmamış, dolayısıyla bu tanıklığın
sona sahiptir. Masalı ingiliz şair ve yazar Robert Browning izini sürmek mümkün olmamıştır.
Söylence 1284 tarihinde Hameln şiir olarak yorumlamış kitap 1888'de Elimizdeki ilk Almanca yazılı ka-
Londra'da yayımlanmıştı. Eserdeki resimler
şehrine gelen rengarenk elbiseli ve ka- yıt ise 1440-1450 arasına tarihlenen
ise çocuk kitapları yazarı ve çizeri Catherine
val çalan bir adamın, bir sebeple 130 Greenaway'e ait (yanda ve üstte). Lueneburg Yazması'dır. Burada olay
çocuğu şehirden götürmesiyle ilgilidir. kısa bir şiirle anlatılmaktadır.
Konuyla ilgili en eski yazılı belge, şehir kroniklerinde yer "1284 yılında Aziz John ve Aziz Paul günü
alan 1384 tarihli Latince kayıttır: "Çocuklarımız ayrılalı 26 Haziranda
on yıl oldu." Bu kaydın anlamı üzerine çok değişik tezler Hameln'de doğmuş 130 çocuk alındı
üretilmiş ama kesin bir sonuca ulaşılması bugüne kadar Rengarenk elbiseler içinde bir kavalcı tarafından ve
mümkün olmamıştır. Kayboldular tepenin yakınında bir yerlerde."
Olayın yaşandığına dair en eski kanıt ise 1300'lü yıl Günümüzde Lueneburg Yazması temel alınarak ko-
ların başında yapılan bir vitraydır. Şehrin kilisesinde bu- nuyu açıklamaya yönelik pek çok tez ortaya atılmıştır.
lunduğu bilinen bu vitray, yine kayıtlardan öğrendiğimi Araştırmacı-yazar David Wallechinsky'ye göre, 1212
ze göre 1660 yılında parçalanmıştır. Tarihçi Hans yılında gerçekleşen ve başlarında Nicholas isim-
Dobbertin tarafından kayıtlardaki açıklamalar li bir Alman gencinin bulunduğu 20 bin kişilik
esas alınarak yeniden yapıImiş olan vitrayda ka- "Çocuk Haçlı Seferi" için Hameln'den de 130
val çalan adam renkli, çocuklar ise beyaz kıyafet çocuk alınmış olabilir. Kaval çalan kişinin ise
ler içerisinde betimlenmektedir. Bu vitrayın, bir - asker toplama görevlisi olabileceğini
şehrin tarihindeki trajik bir olayın anı- düşünmektedir. Nitekim Qrtaçağ'da ~
J
sözler söyler. Bu sefer dört fare gelir ve tabutu
cak bir göçe istekli olacağı düşünülebilir.
sırtlarlar. ibn-i Sina son bir defa tılsımlı sözler söyler
ve binlerce fare meydana toplanır. Başta tabutu
Tarihçi Ursula Santter ise dilbilirnci Jurgen
taşıyan dört fare olmak üzere şehrin dışına doğru
Udolph'un "Doğu Avrupa'da Soyadlar" üzerine yaptı
giden bir cenaze korteji oluştururlar. Şehir kapı s ından ğı araştırmaları baz alarak şu tezi ileri sürmektedir:
çıkmaya başladı k larında sultan durumun komikliğine "Dan'ların 1227 Bornhoved savaşında yenilmeleri
dayanamayıp gülmeye başlar. Kapının dışına çıkmış üzerine Baltık Deniz'nin güney bölgeleri Almanlar
bütün fareler ölürken henüz çıkmamış olanlar hızla tarafından kolonileştirilmeye elverişli hale gelmiş
şehrin içine dağılırlar. Sultanın gülmesi tılsımı ti. Pomeranya, Brandenburg, Uckermark ve Prignitz
bozmuş farelerin bir kısmı kurtulmuştur." başpiskopos ve dükleri, asker toplama görevlileri ve
'lokator' diye adlandırılan iskana uygun yer bulmak-
la görevli kişiler vasıtasıyla, yeni bölgelere yerleşrneyi
•
TARİH BOYUNCA FARELER VE İNSANLAR
COK
•
CEKTiK
•
AMA
•
... •
•
liği
ile olan ilişkilere azami itina göstermek
ana düşüncesi ile, Ekim'de Türk- İngiliz
Fransız ittifakı imzalandı.
Antlaşmaya göre, Türkiye'nin bir Av-
rupa devleti tarafından saldırıya uğraması
durumunda İngiltere ve Fransa Türkiye'ye
tüm olanakları ile yardım edeceklerdi. Eğer
İngiltere ve Fransa bir Avrupa devleti tara-
fından Akdeniz'de savaşa yol açan bir sal-
dırıya uğrarlarsa, bu defa Türkiye bu dev-
letlere tüm olanakları ile yardım edecekti.
Antlaşmanın can alıcı önemdeki protokol
maddesi, askeri ittifak yükümlülüklerinin
Türkiye'yi Sovyetler Birliği ile bir çatışma
ya hiçbir biçimde sürüklemeyeceğine iliş
kin çekince (Sovyet Çekincesi) idi.
Alman ordusu Polonya ordusunu kısa
zamanda yenilgiye uğrattı, ama asıl belir- Uzakdoğu'daki gelişmeleri konuşmak üzere Kahire'de 22·26 Kasım 1943 tarihlerinde
düzenlenen konferansa; ABD'den Roosevelt, ingiltere'den Churchill, Çin'den Çan Kay Şek,
leyici savaş alanı "Batı cephesi"ndeydi. Kış
Türkiye'den de inönü katılmıştı . Konferansı betimleyen çizimin taşbaskısı.
ayları sakin geçti ve Alman ordusu bir-
denbire Nisan'da Danimarka ve Norveç'i tefıklere askeri bakımdan yardım etmesi zorunda kalmıştı. Almanya da o an için,
işgal etti. Bununla da kalmadı; Mayıs'ta ve savaşa girmesi gerekiyordu, çünkü savaş Müttefıklerden koparak kendisine karşı
Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'u iş Akdeniz'e inmişti. daha yumuşak bir dış politika izlemekte
gal etti ve bu topraklar üzerinden saldırı İnönü, şimdi de ülkenin aslında bir sal- olan Türkiye'nin bu tutumu ile yetinebil-
ya geçerek Fransa'ya girdi. Alman ordusu dırıya uğramaktan kaçınmak için girdiği mekteydi.
Paris önlerine geldiğinde, bu kez İtalya bu pakt nedeni ile savaşa girmek zorunda Mart ayında Türk-Alman Saldırmaz
Müttefıklere karşı savaşa girdi. İtalya'nın kalmasından kaçınmak istiyordu. İnönü, lık Paktı Antlaşması'nın imzalanması için
savaşa girişi Türk dış politikası açısından savaşa girmeyi hiç düşünmemişti ve dü- bir hayli yol da alınmıştı. Bu antlaşma ile
önemli bir kararı da gündeme getirdi: İt şünmüyordu da. İnönü'nün politikasının cidden garipsenmesi gereken bir durum
tifak antlaşmasına göre, Türkiye'nin müt- hedefı, ülkeyi her ne pahasına olursa olsun ortaya çıktı: Şimdi Türkiye, Almanya ile
savaştan uzak tutmaktı. savaşmakta olan İngiltere ile müttefıkti,
İnönü, ülkenin savaştan uzak kalabil- İngiltere'nin yakında müttefıki olacak olan
mesinin, askeri güç merkezleri (İngiltere, Sovyetler Birliği ile arasında saldırmazlık
Ankara Valiliğinden
Almanya ve Sovyetler Birliği) arasında bir paktı vardı ve nihayet Almanya ile de bir
denge politikası izlemekten geçtiğini dü- saldırmazlık ve dostluk paktı imzalamıştı.
Bahçe içindeki münfe rit evlerde, ve ci-
şünüyordu. Dolayısıyla İnönü, askeri ba-
varında a çık arazi ve arsa bulunan binalar-
kımdan güçlenerek, ülkesini kendi yanın İkinci perde
cIa oturan halk hava tehlikesine karşı korun-
da savaşa sokabilmek için baskıda bulunan Almanya' nın 1941 Haziran' ında Sovyetler
ma siperi kazacak veya kaıdıracaklardır.
askeri bloka karşı, diğer blokun desteğini Birliği' ne saldırısı ile savaşın aldığı şekil
Açıl acak siperler, civardaki binalar yıkıl almak suretiyle, bu olanağı değerlendir temelden değişti. Türkiye de rahatladı. O
dığı takdirde enkar altı n d a kalmayacak mek istedi. zamana dek derinden derine ciddi bir teh-
şekilde yani asgari bina irtifaının bir bu- Almanya, Fransa'dan sonra, 1941 yılı dit olarak görülen Alman-Sovyet işbirliği
çuk misli mesafede yapılac aktır. nın kış ve ilkbahar aylarında tüm Balkan- kuşku ve kaygısı , kendiliğinden ortadan
Siperlerin derinliği 2 üst kısmının geni.- ları işgal etti. Türkiye savaşın bu dönemin- kalkmış oldu. Ama bu defa da Türkiye
liği ı metre ve taban 80 santim olacaktır. de bir müttefık olarak görevinin, Almanya üzerindeki İngiliz ve Sovyet baskısı arttı.
\ ile askeri çatışmadan kaçınarak, Alman Müttefıkler, Türkiye'nin bu sırada Alman-
On beş gün içinde siper kazdırmayan- ,
ordularını kendi sınırında durdurmak ve ya ile olan yakın ilişkilerini hoş karşılamı
lar hakkında gereken kanuni ~akibat yf!.-
bu sayede Orta ve Yakın Doğu yolunu yorlardı. Hatta Moskova, Almanya'ya o
pılacaktır.
tıkamak olduğunu değerlendiriyordu. As- zamana dek hiç görülmemiş ölçüde yakın
lında İngiltere, müttefıkine yardım edecek olduğu görülen, üstelik Almanya ile anla-
gücü olmadığından ve Türkiye'nin ağır şan birTürkiye'nin, kendi üzerine herhangi
Siper kazılacak, kaz baskı altında tamamen Mihver etkisine bir zamanda saldırabileceğini ya da Alman
Başkentte harp yıllarında valiliğin
yayınladığı genelge. Siperin ölçüleri ayrıntılı
girebileceği endişesinden dolayı, bu po- ordusuna transit geçiş izni verebileceğini
biçimde verilmiş. litikayı "ehven-i şer" olarak kabul etmek düşünerek, tedirgin oluyordu.
Churchill Adana'da
30 Ocak 1943'te Winston
Churchill, Adana'ya ge l m i ş
inönü'yle Tarsus'un Yen ice
istasyonu'nda buluşmuştu.
Türkiye'de
süzlükleri nedeni ile, o ana dek Alman, İngiliZ
geniş ölçüde yerine getireme-
dikleri askeri yardım.
ve Sovyet ajanlar
İnönü bu defa da Müttefik- Mihri Belli 1968 y ılında soldaki iktidar
ler arasında belirginleşen görüş kavgasında ta 2. Dünya S avaşı yıllarına
ayrılıklarını kendi lehine değer dönerek, "o tarihlerde Beyoğ l u'nda ge li şi
lendirmeye çalıştı. İngiltere'nin güzel bir taş at ı l sa , biri Alman, biri Rus,
savaşa bir an önce girilmesi yo- biri ingiliz, biri Amerikan olmak üzere -ufak
lundaki talebi, artık ne ABD ne tefekleri saymıyoru m- dört yabanc ı ajana
de SSCB tarafından tam anlamı gelirdi" demişti.
Ajanlar Türkiye gibi ta rafsız olan bir ülkeyi,
Kısa zamanda "Doğu cephesi"nden ile desteklenmekteydi. Bu kar-
serbest bu lu ş m a a l an ı olarak kullanmış l a rdı
ardı ardınagelmeye başlayan Alman askeri şıtlığı değerlendirmek isteyen İnönü, İn
ve bu yı llarda yaşa n m ı ş bir dizi olay,
başarı haberleri, tabii Türkiye'nin siyasal giltere ile ABD'yi karşı karşıya getirdi ve Hollywood patro n l arı nın işta hı nı kabart ı r
tutumunu da derinden etkiledi. bu iki devleti birbirlerine karşı oynamaya nitelikteydi (Aşağıdakilerden biri de o
Almanya, Türkiye'nin, askeri başarıla çalıştı. Başarılı da oldu. mutlu l uğa e rmiştir zaten).
rını görerek ve bundan etkilenerek, bir an Mihverin yıkımın eşiğinde olduğu · 11 Mart 1941 'de Lo ndra 'n ın Balkanlar'daki
önce kendi yanında savaşa girmesini ya sırada İnönü, Müttefiklerle ilişkiyi yeni- derin ilişk i lerini yönlendiren Sir George
da en azından kendisine askeri kolaylıklar den sağlamlaştırmak ve Türkiye'nin Batı Will iam Rende l ' ı h ed efl ediğ i söylenen bir
sağlamasını istiyordu. ittifakında yeniden yer bulabilmesini sağ bomba, Pera Palas'ta patl adı, 4 k i ş i öldü.
lamak için girişimlerde bulundu: Önce · 21 Haziran 1941 'de savaş eğitimi görmek
Son perde Almanya'ya krom sevki durduruldu, Al- üzere Türk denizci ve h avacı l arını Mıs ı r ' a
götüren Refah ş il eb i kimvurduya getirilerek
Alman ordularının gerek Doğu ve gerek manya ve Japonya ile diplomatik ilişkiler
torpillend i. 168 kiş i öldü.
Kuzey Mrika cephesinde yenilgiye uğ kesildi; Sovyetler Birliği ile yakın ilişkilere
· 24 Şubat 1942'de Al m an ya ' nın Ankara
raması, aynı zamanda ilk Müttefik askeri girmek için önemli adımlar atıldı; hatta
Büyükelçisi Franz von Papen'a bombalı bir
başarılarının göstergesiydi. Bu kez, "Doğu Almanya ve Japonya'ya savaş ilan edildi. saldırı düzenlendi. Suikast başarısız kalınca
cephesi"nde geri çekilmek zorunda kalan Ancak bütün bu jestlerin somut bir yara- . 18 Mart 1942 günü dört Ingiliz uçağ ı
Almanya, Türkiye'nin Müttefik başarı rı olmadı. Türkiye, savaşın son döneminde "Rodos yerine" Milas'a 15 bomba
larından etkilenerek, karşı tarafta savaşa yalnız kalmıştı ve savaş sonunda yeniden sallayıverd i. Iki kişi öldü, kasaba harap oldu.
girmesini engellemek amacı ile çaba har- biçimlenen dünyada da yalnız kalmaya · Ekim 1943 - Mart 1944 tarih leri a ras ı nda
cayacak ve Türkiye'den savaşa katılmayıp, adaydı. İnönü'nün tedirginliği buradan ileri Büyük Britanya ' nın An kara sefıri Sir Hughe
"Doğu cephesi"nde kendi güney sınırını geliyordu. Savaş yıllarında izlenen Türk dış Knatchbull Hugessen'in uşağ ı , Arnavut
güven altında tutmasını isteyecektir. Müt- politikası, Türkiye'yi savaştan uzak tutmayı as ıllı Elyesa Bazna, n am- ı d iğer Cicero, von
tefikler ise, askeri başarılarının verdiği güç başarmıştı, ama savaş sonunda gelişen yeni Papen'a paha biçilmez stratejik değe rde
belgeler sattı. Olay, başrol ü n d e James
ve "hak"la, Türkiye'nin pasif bir rol ile ye- uluslararası politikada ülkenin yalnız kal-
tinmesini artık kabul etmeyeceklerdir. masına da neden olmuştu . •
Sovyetler Birliği, bu sırada Türkiye'nin
müttefik olarak savaşa girmesini istemekte
ve İngiltere de buna bir ölçüde katılmak
tadır. Amerika Birleşik Devletleri'nin tavrı
ise henüz belirgin değildir ve Türkiye'nin
(kelimenin tam anlamı ile) sıkboğaz edil-
mesini istememektedir; ama o da, diğer
müttefiklerinin taleplerine bir ölçüde ka-
tılmak zorunda kalmaktadır.
İnönü, bu son dönemde savaşa ka-
tılmaktan kaçınmak için, Müttefiklerin
yoğun baskılarına karşı Mihver'in saldırı
potansiyel ve olasılığını öne sürmekte ve
Türkiye'nin görevinin hala Alman ordusu-
na Yakın ve Orta Doğu yolunu tıkamak ol-
duğunu belirtmektedir. Ayrıca, İnönü'nün
önemli bir talebi daha vardır: Müttefikle-
rin söz vermiş oldukları, fakat askeri güç-
10.YIl II. OÜNYA SAVAŞı
Baskı altında gündelik hayat tarihi
• •
Savaş sırasında alınan önlemler sonucu Türkiye kıtlık
sınırına dayanmıştı. İlan edilen seferberlikle 1 milyon
askerin beslenmesi gereği, üretimi dibe vurdurmuş
şehirde ekmek karneleri, köyde tarım vergileri
dönemi başlamıştı. Savaş ekonomisinin anatomisi.
AHMETKUYAŞ
kadar zayıf olması nedeniyle, tarımsal üre- sektörünün sıkıntıları gelir.
. .. .
tim 1940'tan itibaren düşmeye başladı. Büyük, küçük, bütün üreticiler, üre-
"TO ürkiye, 2. Dünya Savaşı'na girmemeyi Öte yandan, hükümetin üçüncü bir tim kaybına uğramışlar, ama iktidar, savaş
başararak yıkıma uğramaktan kurtul- gündem maddesi de, kalabalık ordusunu zamanında artan fıyatlardan yararlanma
du ama, savaş sırasında alınan bazı mümkün olduğunca iyi besleyebilmek- imlcinını kendilerine tanımamıştı. Bazı
önlemler ve uygulanan ekonomi poli- ti. Bu amaçla ve savaş başladıktan dört ları milletvekili de olan büyük toprak sa-
tikaları sonucunda çok sıkıntı yaşadı. buçuk ay sonra çıkarılan M illi Korunma hipleri, iktidara olan yakınlıkları sayesinde
Savaş başladığında Türkiye'yi yöne- Kanunu (18 Ocak 1940), hükümete eko- ürünlerinin önemli bir bölümünü kara-
tenler, başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nomi alanında olağanüstü bir yaptırım borsada satabilmişlerdi gerçi; ama kırsal
ve Başbakan Refık Saydam olmak üzere, gücü tanımıştı. Bu kanunla üretici, ürünü- nüfusun çoğunluğunu oluşturmalarına
çoğunlukla asker kökenli, dolayısıyla da nü öncelikle devlete satmak, bir de serbest karşın arkaları kuvvetli olmayan küçük
ülkenin ı. Dünya Savaşı sırasında neler piyasadakilerin çok altında kalan fıyatlarla üreticiler jandarma dayağı yemişlerdi. Bü-
çektiğini en yakından bilen kişilerdi. Yeni yetinmek zorunda kaldı. Bu durum ise, tün üreticiler açısından en korkunç olan
Türkiye'nin hem silah ve cephane hem de ürünün saklanmasına ve karaborsaya düş ise, 4 Haziran 1943'te karar altına alınan
askeri harelcitların gerektirdiği altyapı ba- mesine, sonuç olarak da kentli halkın kıt Toprak Mahsulleri Vergisi'ydi. Tarım üre-
kımından henüz çağın gerisinde olduğunu lık sınırına dayanmasına neden oldu. 1942 ticisiyle başa çıkamayacağını anlayan ikti-
iyi bildiklerinden gündemlerinin birinci yazından itibaren devletin satın alma poli- dar, sonunda bir kanun çıkararak ürünün
maddesi savaşın dışında kalmaktı. tikalarında yumuşamaya gidilmesine kar- ortalama yüzde onunu vergi olarak almaya
Gündemdeki ikinci madde ise, şın, istiflerne, darlık ve karaborsa üçlüsün- karar vermiş, böylece de aşar vergisinin
Türkiye'nin kendi iradesine karşın savaşa den oluşan kısırdöngü bir kez başlamıştı 1925'te kaldırılmasından sonra ilk kez ta-
sürüklenme olasılığı bulunduğundan, bü- ve savaş sonuna kadar sürecekti. rım sektöründe bir vergi peydah1anmıştı.
yük bir orduyu hazır tutma mecburiyetiy- Kıs aca özetlediğimiz bu gelişmeler Kırsal Türkiye'nin artık Cumhuriyet Halk
di. Böylece alınan seferberlik kararı, yakla- zincirinin, Türkiye'nin siyasal yaşamın Partisi'ne kendi partisi gözüyle bakmaya-
şık bir milyon kişinin silah altına alınması da 2. Dünya S avaşı sonrasında görülen cağı aşilcirdı.
nedeniyle, ilk sıkıntıyı yarattı. O dönemde önemli değişiklikleri büyük ölçüde açıkla Büyük şehirlerde yaşayanlar ise savaş
Türkiye nüfusunun yaklaşık % 85'ini oluş yan birçok yan etkisi oldu. Bunların başın yıllarında kıtlıktehlikesiyle sürekli olarak
turan kırsal kesim ciddi bir oranda işgücü da, daha sonraki yılların siyasal yaşamında, burun burunaydılar. Kentlerin iaşesi dar-
yitirdi ve makinalaşmanın da yok denecek hiç kuşkusuz, en önemli etken olan tarım lık nedeniyle zorlaşınca, 1942'den itibaren
Sa vaş sı ra s ında kuyruklar
eksik olmamış, ekmek
karneye bağlanmış;
tramvaylarda karartma
uygulanmıştı .
gelip nereye gittiğinden azçok haberdar gerginliğe neden oluyordu. yeltenen gözü doymaz vurgu ncu tüccar
olan kentli vatandaşlar için ekmek darlığı Kentli nüfusun adalet duygusu- ve bütün bu sık ın t ı l arı politika ihtirasları
kadar ciddi bir sıkıntı nedeni olmayabilirdi. nu zedeleyen önemli olgulardan biri de, için büyük fırsat sanan ve hangi yabancı
milletin h esabına ça l ı şt ı ğı belli olmayan
Zira Türkiye, savaş başladığında şeker üre- "hacıağalar"ın ortaya çıkmasıydı. "Hacıa
birkaç politi ka cı, büyük bir milletin bütün
timinde kendi kendine yeterli bir seviyeye ğa", kır kökenli, dolayısıyla kentli yaşamına
hayatına küstah bir surette kundak
henüz ulaşamamıştı. Savaş zamanında şe ve edep - erkanına görece yabancı, ama ta- koymaya ça l ış ma ktadırl ar. Üç, beş yüz
ker ithal etmek ise hayal bile edilemezdi. rımsal ürünlerin fiyatlarındaki müthiş artış kişiy i geçmeyen bu insan l a rın vatana
Ama iktidar, elindeki şekeri memurlarına sayesinde zengin olmuş ve parasını görgü- karşı aşikar olan zararla rını gidermek yolu
dağıtarak fazladan bir huzursuzluk daha süzce harcayan adam anlamına kullanılıyor elbette va rd ır. "
yarattı. du. Harcamalarındaki ölçüsüzlük ve büyük
Başta yüksek rütbelileri olmak üzere kentlerin fiyat artışları dolayısıyla sıkıntıya (TBMM'nin 6. Dönem 4. Yasama yı lı 'n ı
devlet memurlarının önemlice bir bölümü düşmüş sakinlerinin gayrımenkullerini ~ açı Ş konuşmas ı , 1 Kas ı m 1942)
10.YIl II. DÜNYA SAVAŞı
hedef alan Varlık Vergisi'nde matrahlar üniversite eğitimi Mimarl ı k tahsil i görmek üzere Almanya'ya
ciddi kıstaslar olmadan tespit edilmişti giden Ta rı k Em i roğlu da (soldan ikinci, koyu
ve mükelleflerin itiraz hakkı yoktu. Bu 2. Dünya Savaşı'na eğitim için gönderildikleri renk pardösülü), Berlin'in Kurfürstendam
Avrupa ülkelerinde yakalanan Türk Caddesinde görülüyor. 1953'te vefat eden
korkunçluklarına karşın vergi, hepsi ik-
aydınları, s ı cak savaş ı n içinde yaşayan az E miroğlu daha sonra 1. Levent adını alacak
tidar yanlısı olan gazetelerce büyük bir
sayıda vatandaşımızdı. Almanya, Fransa, semtteki viIIaların mimarıydı.
coşkuyla desteklendi.
Belçika ve ingiltere'de öğrenim gören Türk Kamu Şarman
Bir yanda zenginler, özellikle de
gayrımüslimler aleyhinde ve ırkçılık sı
nırlarını zorlayan bir kamuoyu oluştu
rulurken, diğer yanda da halk, haksız ve BANKNOTLARI TAŞıYAN
ahlaksız kazancın cezalandırıldığı yanıl
YORKSHİRE BOMBALANMIŞTI _~_
samasıyla avutularak, iktisat politikala- ,~~ . ·'\.1'1-
atlatmayı mümkün kılıp kılamayacağı yer alan 50 ve 100 liralıklarla, 50 kuruş l uk Haberin Ankara'ya telgrafla ulaşmas ı
banknotların basımını kısa süre içinde ve dönemin başbakanı Refik Saydam
da tartışılabilir. Bu konulara eğilen araş
tamamlar ve bun ları Akdeniz'den istanbul'a tarafından cumhurreisi ı smet ın ön ü' ye
tırmaların ve çözümlemelerin yakın ta-
u laştırmak üzere Yorkshire adlı bir gemiye aktarılmas ı y l a Bakanlar Kurulu toplanır ve
rihimizi daha iyi anlayabilmemiz açısın gereken açıkl ama yapılır: "Gemideki tüm
yükler. Yunanistan'ın Pire Liman ı 'na ulaşan
dan çok önemli sonuçları olacağından gemi, burada ikmal için demirler. Ne var banknotlar geçersiz kılınmışt ır."
kuşkumuz yok. Ama, bulgular ne olursa ki Ingiliz bandıralı gemi, 16 Nisan 1941 'de Aynı yıl bu paraların yerine çıkarılacak
olsun, 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan eko- Alman savaş uçaklarının bombalı saldırısına 50 kuruşlar için bas ı m yeri olarak bu defa
nomik sorunların, savaştan kısa bir süre uğrar. Yorkshire da kısa sürede sulara Almanya seçilecek, o l ay ın kahramanı kağıt
sonra gerçekleşecek olan iktidar değişik gömülür. 50 kuruşluklar ise koleksiyoncular arasında
liğinin belki de en önemli nedeni olduğu Ertesi sabah Pire Limanı'na gelen halk, "batan gemi" olarak isimlendirilecekti.
tespiti geçerWiğini yitirmeyecektir. . gördüğü manzara karşısında şaşırıp kalır. R. Sertaç KayserilioğlU
rı İ M G E KİT AB EV İ YAY ıN LAR ı
IMGE
ki tabevi
Y E N 1 E Y L Ü L i M G E LER 1
To&oy, binlerre wrihi belg: inceleyerek
160 5. 1yazdığı "Hacı Mumt"ta, haymnlık uyandının ııs
6 TL biryapıt ortaya koymııştur. t ıı
Bu ilk rom1111Ilda fuis ~
süıekli~r...
Yazaıın lxışka bir kirapa bulamadıBı
ve bı.ılan:ıayeıcağı için kendi keıXJine
aıWWğı biröykü w!
7445.
19 TL
272 s.
358 s.
368 s. 136 s. 1011.
392 s. 1311.
1311.
~
'Terönzme kaışı.sav.:ı;;
g:rateJı5l
"
.. .ABD'nin geıileyen
~
-
6 TL
Dünyaywaoa zilıniyet ile
algı1andığında realizmin
lıEylüİ2001 ~dın/an,
Amerika Birleşik D::I~etkri
veAvrupı'da hukukıID
a1(Ü5( edilme$ıe bir
. 371 s.
1311.
-
1411.
~ğı.ın mcx:leın1~esi "86 yılda 83 pııti!"
_1;~n1 psikoloj1Sl Kitap, kıpınlnıa süreCinden
-Bu çaJışn8, mekafUJ1
topıumsal o]arak
~
Macellan'ın yolculuğunu iki açıdan etkile- Macellan'ın dünyanın çevresini renilmiş Ümit Burnu üzerinden Avrupa'ya
miştir.Bunlardan birincisi Macellan'ın bu dönme olasılığı vardı. Elbette bu yol
dolaşmak gibi bir niyeti
yolculuğa, doğduğu ülke olan Portekiz adı Portekiz'in egemenlik alanında olduğun
na değil, onun rakibi İspanya adına çıkmış yoktu. Güneydoğu Asya'daki dan İspanya adına hareket eden bir gemi
olmasıdır. Portekiz, Ümit Burnu üzerinden zenginlikler peşindeydi. Ama bu için riskliydi; ama bu şartlarda fazla seçe-
Güneydoğu Asya'nın zenginliklerine ula- nekleri de yoktu.
şabilmenin verdiği rahatlıkla, Macellan'ın
yolculuk, okyanusların tahmin Yolculuğun temel amacı açısından ba-
Amerika kıtası yoluyla bu bölgeye ulaşma edilenden çok daha büyük, tüm şarılı olduğunu söyleyemeyiz. Evet, geri
teklifine önem vermez. Oysa Tordesillas denizlerin birbirine bağlı ve gelebilen gemi Doğu'nun zenginliklerine
anlaşması dikkate alındığında, İspanya'nın ulaşmıştı ve baharat yüklüydü; ama bul-
dünyanın yuvarlak olduğunu
güneydoğu Asya'ya Uıaşabilmesinin tek dukları yol İspanyolların temel hedefle-
yolu, Macellan'ınki gibi önerilere destek uygulamada kanıtladı. rine ulaşmaları için yeterli değildi. Zira,
olmaktır. Macellan' ın keşfettiği ve kendi adını alacak
Anlaşmanın bir diğer etkisi ise doğ ya yeltenmek, amaçlarından biri değildi. Amerika kıtasının güneyindeki boğaz yo-
rudan yolculuk süreci ile ilgilidir. İspanya En azından yolculuk öncesi İspanya kralı luyla Doğu Asya'nın zenginliklerine ulaş
kralı i. Carlos (geleceğin V. KarllŞarlken'i) ile yapmış olduğu anlaşmalarda bu yönde mak maliyeti yüksek, fazla zaman alan ve
tarafından Macellan' ın çıkacağı yolculukla bir ifade yer almıyordu. en önemlisi çok zor bir yolculuğa çıkmak
ilgili uyulması gereken tüm kurallar belir- Macellan büyük olasılıkla Amerika anlamına geliyordu.
lenmiş ve bunlar içinde Tordesillas anlaş kıtası yoluyla Maluku adalarına vardıktan Ama bu yolculuk, insanlık tarihine et-
ması ile çizilmiş hayali sınıra riayet edilme- sonra, gidiş yolundan geri dönmeyi öngör- kileri açısından dikkate alınırsa, tabii kaza-
si ısrarla vurgulanan en önemli konu olarak müştü. Yani IS2I'de İspanya'ya geri döne- nımları paha biçilmez. Yolculuk, okyanus-
yer almıştı. bilenler, önceden hazırlanmış bir planı ba- ların tahmin edilenden çok daha büyük,
Bu bilgi ışığında asıl sorumuza dönecek şarıyla gerçekleştirmekten çok; yolculuğun tüm denizlerin birbirine bağlı olduğunu ve
olursak, Macellan'ın yolculuğa çıkarken te- gidişatı gereği dünyanın çevresini dolaşmış bu uçsuz bucaksız su kütlesinde yol alarak
mel amacı, Güneydoğu Asya'da İspanya'nın kişilerdir. Kaybedilen onca mürettebata, dünyanın çevresinin dolaşılabileceğini; yani
hakimiyet alanında olduğu varsayılan Ma- gelinen yolun uzunluğu ve zorluğu eklen- Antik dönemden beri iddia edilen dünya-
luku adalarının zenginliklerine ulaşmaktı. diğinde, geldikleri yoldan geri dönmeme- nın yuvarlak olduğunu, kiliseye inat, uygu-
Varolduğunu iddia ettiği boğazı bulur da, leri gayet anlaşılabilir bir karar olsa gerek. lamada kanıtlanıyordu. Böylece, dünyanın
Amerika kıtasını geçebilir ve Maluku'ya Nihayetinde hayatta kalanlar, Büyük bizim şimdi bildiğimiz haliyle algılanma
varabilirse amacına ulaşacaktı. Dolayısıyla, Okyanusun büyüklüğüne şahit olmuşlardı sındaki en önemli adımlardan biri atılıyor,
dünyanın çevresini deniz yoluyla dolaşma- ve önlerinde Vasco de Gama'dan beri öğ- dünyanın sınırları ortaya çıkıyordu. •
,., il'
-t)on Itnfs: lt:~mtb 1{tfcfraf, mO~Qmtb
Tarihı el yazısı
Enver Bey fotoğraftaki l eri numaralayıp
2lur Taufr ıwrirr motıammrllanilılırr irftrr in Patalının. isimlerini de yazmış. Soldan sağa Ahmet
iii· i it bt< b.utjd).n Orientmillion
:ın ber !llIloIQIIIrd)e au 'llolObam DOUoOg anıalınd) beıs ,rlten i b:jn. X';, bl, s;oule om,I,r ~ö~er,r Keşşaf, Mehmet Nesim i ve Awetaran ian.
bt< ..angellld)e 'llallor 3o~Qnne9 ~melarQnlQn 6d)ulrl <ııı,n , !r~. 6d).dj5 eLn,. :Dermıldj· Notunda ise "acaba bu doğru mu, bu
mo~mmebQnLld),r 'jlrlelter au. !lllaa,bonl,n, b,. ~d)meb ltel Qi, '"'ı;:ı~g,~ ~1.nbL
orbeM, unb Idnu !!lrubert, bu mıUb,rl. o~m,b ~__ !f ahmaklar kimdir" diyor.
S
kızından biri olan Münife, 12 yaşında sa-
ahaf dostum Bahtiyar İstekli, kitaplar yazılmıştır. 31 Mart Vakası'ndan ğır ve dilsiz olur, sonra da neredeyse kör-
Almanya'da muhtemelen Ekim (13 Nisan 1909) hemen önce Berlin'e as- lük derecesinde görme yeteneğini yitirir.
1909'da basılmış bir gazetenin keri ataşe olarak yollanmış, bu olayı ha- Münife'nin ablası Hatice, babası tarafından
kupürünü getirdi. Kupürün kenar ber alır almaz İstanbul'a dönerek Hareket şehir sekreteri Zihni ile evlendirilir. Aweta-
boşluğunda şöyle bir yazı vardı: "Muhte- Ordusu'na katılmış; ayaklanma bastırıldık ranian kitabında Zihni için "Bayburduydu
rem Kardeşler! Berlin'de Potsdam'da bir tan sonra, yine Berlin'deki görevine dön- ve zamanının tanınmış şairiydi" diyor.
Ermeni papazı tarafından Hıristiyan edi- müştür. O tarihte 28 yaşındaki Binbaşı Yani dizeleri hala yaşayan meşhur halk
len Şeyh Ahmed KeşşafEfendi ilc biraderi Enver Bey, iki yıl daha Berlin'de kalacaktır; ve divan şairimiz Bayburdu Zihni, Meh-
Müderris Mehmed Nesimi Efendilerin İtalyanlar Trablus'a saldırana kadar. met Şükrü'nün teyzesinin ilk kocasıdır.
resmidir. Acaba bu doğru mudur? Bu ah- Hikayemizin kahramanı Enver Bey Hatice'nin Bayburtlu Zihni'den bir
maklar kimdir?" değil; onun, not düştüğü bu kupürdeki fo- oğlu olur ama, hem üç yaşında oğlunu
Bu notun altındaki imzayı hemen ta- toğrafta, sağda oturan kişi. Adı: Johannes hem de birkaç yıl sonra kocasını kaybeder.
nıdım: Enver. Yani geleceğin Enver Paşası. Awetaranian veya Mehmet Şükrü! Daha sonra kız kardeşi Münife'yi de yanı
Resimdeki üç kişi numaralanmış ve resmin Bu isim bizi, 1905'te yayımlanan bir na alarak Erzurum yakınlarındaki Haydari
altına isimleri tek tek yeniden yazılmış. kitabı bulmaya götürdü: Geschichte eines (bugün çat ilçesine bağlı) köyüne taşınır,
Enver Bey 23 Temmuz 1908'de "Hür- Mohammedaners der Christ wurde (Hı orada bir şeyhle evlenir. Münife de şeyhin
riyetin İlanı"yla "Hürriyet Kahramanı" ol- ristiyan olan bir Müslümanın Hikayesi). müriderinden Ali ile evlendirilir. 1861'de
muş, adına marşlar bestelenmiş, destanlar, Awetaranian'ın yazdığı bu kitap, Mehmet Münife'nin bir oğlu olur: Mehmet Şükrü.
---
. noıJIIIl"_"-,,
•.;.f. .':;;:;'l:.,.:.~IM
~r,->,.ı
Awetaranian'nın Bulgaristan'da
çıkardığı haftalık gazetesi Güneş'in
7 Mart 1909 tarihli 8. sayısı.
Gr. ~ı .... .:.ı-ı..';'~w ~.rl"";.ı::Jı::~
.-
.:I".:.~~ ,;,s.;..\~;~
~.r.'~..ı........7':.:,.;.~
~_J".f"';"~'i';....:.
ve milletin tek kurtarıcısı olarak İttihat ve
""""'~.\:i;"'u-'J".:.J.,.",
..h'J"" " ~J''':I.CJ,.,.1.~
~,;,J'"J)jMo ~\ ....;
J;tı •___ ". .)~ ~i iı.!'"
Terakki Cemiyeti'ni göstermesi; buna kar-
şılık Nesimi ve Keşşaf'ın milliyetçilik kar-
şıtı bir tutum içinde olmasıdır.
Awetaranian ise milliyetçiliği reddet-
miyor, ama Hıristiyanlığın milliyetçiliğe
daha uygun olduğunu savunuyordu. Tezini
desteklemek için Arapçanın, Müslüman
Şair'in
temsili milletlerin dillerindeki etkisini vurguluyor
bir resmi. ve fakat İncil'in her dile çevrildiğini yaza-
rak Balkanlar'daki bağımsızlık hareketleri-
ni hatırlatıyordu. Ama kendisi Hıristiyan
Bayburtlu Zihni, olduktan sonra milliyetçilik yapmamıştır.
Awetaranian, hayati tehlikede oldukları
Awetaranian'ın nı düşündüğü Nesimi ve Keşşaf'ı Potsdam'a
eniştesiydi götürür. 10 Ekim 1909'da Potsdam'da St. 1949'da öldü. Ölümünden iki yıl önce ya-
Nikolas Kilisesi'nde vaftizlerini bizzat ya- yımlanan Canlı Tarihlerde, yukarda anlattı
Vardım ki yurdundan ayağ göçü rmüş. par. Awetaranian bir süre Potsdam'da kalır, ğımız olayları şöyle nakletmişti: "Filhakika,
Yavru göçmüş, ıssız kalmı ş otağı. sonra Filibe'ye döner. Güneş gazetesi irtica sırasında yalnız fikri cephesi
Camlar şikest olmuş, meyler d ökülmüş. 1912'de yasaklanınca, yerine Hurşid olan bir mücadeleye girişmemiş,
Sakller meclisten çekmiş ayağı
adıyla (yine güneş anlamında) bir gazeteciliğin bütün icapları
başka gazete çıkarır. Aynı yıl Keş na göre hareket etmiştim. Bu
dizeleriyle baş l ayanve Saadetlin Kaynak
şaf ve Nesimi'nin Güne/te yayımla meyanda, o zaman büyük tesir
tarafından bestelenen koşmasıyla pek çok
k i şinin aklındadır Bayburtlu Zihni. Nazım
nan makalelerini Mecmua-i Makalat yapan bir vak' anın üzerinde dur-
Hikmet'in "Türk Köylüsü" başlıklı şiirinde adıyla bastırır. muştum. Olay şu idi: Edirne'de
O Topraktan öğrenip Ahmet Keşşaf 1912'de, irtica lehinde vaiz eden iki
kitapsız bilendir. Mehmet Nesimi 1917'de yobaz vardı. Bunlar ora-
Hoca Nasreddin gibi ağlayan Potsdam'da öldüler. dan kaçmak mecburiye-
Bayburtlu Zihni gibi gülendir. Awetaranian 11 Ara- tinde kalmışlar, soluğu
Ferhad'dır lık 1919'da öldü. Almanya'da Bulgaristan'da almışlar. Bir
Kerem'dir Wiesbaden'deki Südfriedhof Awetaranian'ın yaşamını külah kapmak için, din de-
ve Keloğlan'd ı r.
mezarlığında yatıyor. anlattığı kitabının ğiştirdiler! N e oldular biliyor
m ı srala rı yla anılır.
Onunla ilgili kaynaklar ingilizce çevirisinin
Enver Paşa, ı. Dünya musunuz? Protestan papazı!
bir-iki yıl farklılık gösterse de, 1797-1859 kapağındaki resmi.
Savaşı'ndan sonra 4 Ağustos Herifler kilisede vaftiz edi-
y ı lları arasında yaşadığ ın ı söyler. En
az ı ndan ölüm tarihi Mehmet Şükrü'nün
1922'de, Buharanın doğusunda lirken fotoğraflarını çektir-
yazdıklarıyla uyumludur. Bayburtlu Pamir eteklerinde Bolşeviklerle çarpışken dim. Bu vesikayı Balkan'a koyup şiddetli
Zihni'nin iki defa evlendiğ i belirtilir. ilk öldü. bir makale yazdım."
evliliğinden Ahmet Revayi adında bir oğlu Ethem Ruhi, Balkan Savaşı sırasında Vaftiz olayı 10 Ekim 1909 tarihinde
olduğu ve ikinci eşiyle Akka'da evlendiği, hapse atıldı. Kendi anlattığına göre sa- Potsdam'da gerçekleştiğine göre, Ethem
daha sonra bu eşinden istanbul'dayken vaşın bitiminde Bulgaristan'ın Osmanlı Ruhi'nin sözlerindeki doğruluk payı çok
boşandığı yazı l ır. Hatice ile evl il iğinden Devleti'yle sulh yapmaya hazır olduğu su götürür. Bu ünlü vaftiz resmi, Alman
hiç bahsedilmez. Bu durumda Mehmet nu bildirmek için Bulgar Başbakanı Ra- Protestan Kilisesi' nin resmi propagandası
Şükrü'nün yazdıkları, Bayburtl u Zihni'nin
doslavof tarafından İttihat ve Terakki meyanında dağıttığı bir şeydi ve gizli ka-
yaşamıyla ilgili yeni bilgiler vermektedir.
yetkilileriyle konuşmak üzere İstanbul' a paklısı yoktu. Lepsius ve Aweraranian'ın
Ahmet Revayi Bayburt Rüştiye
gönderildi. ı. Dünya Savaşı'nın bitimin- Müslümanları Hıristiyanlaştırma hayalleri
Mektebi'nde hüsn-ü hat hocasıdır.
Babasının divanını Divan-ı Zihni adıyla
de Radoslavof'un partisi iktidarı kaybetti. daha başladığı yerde bitmişti . •
yayına hazı rlam ı ştır. Bu kitap Istanbul 1920'ye kadar Balkan gazetesini çıkaran
Süleyman Efendi Matbaas ı 'nda 1876'da Ethem Ruhi, Bulgaristan'a ihanetle suçla-
basılmıştır. Mehmet Şükrü kitabında narak tevkif edileceğini öğrendi, anavatana Awetaranian yaşam öyküsünü Geschichle eines Mohammedaners der
Chrisı wurde adıyla kitaplaştrrdı. 1905'te yayımladı . Ölümünden sonra
Hatice'yle beraber Bayburt'a geld i ğini, Ali kaçtı. yaşamının sonraki yılları Richard Schafer tarafından kitaba eklenerek
Revayi ile tanıştığını ve ondan çok şey Cumhuriyet döneminde avukatlık 1930'da genişletilmiş bas ı mı yapıld ı. 2002'de John Bechard tarafı n dan
öğrendiği ni anlatır. ingilizce'ye çevrilerek, A Mus/im Who Became A Christian (Hıristiyan
yapan Ethem Ruhi Balkan 13 Temmuz Olan Bir Müslüman) adıyla yayımlandı.
Bizim uzmanlığımız
si zin avantajınız
Ağınızı ESET Smart Security 4 ün cok katmaniı ve g el işmi s özeilikleri ile virus,
w orm, trojan , spyware, ac1ware, ro otk it, sparrı ve hackerlara karşı ko ruy un.
-Bıra kın yeteneklerini sızi n i(;ii1 sergılesi n.
1940'h yıllarda
Heybeliada sahili.
"
A
çamlıklarından yakında eser kalmaz. Adada
Çamlara musallat olan da çamlarını gece pamuklu bit- ölecek olan her çamın yerini, müdahale ol-
ler sardı. Geçen yıl, önceki yıl mazsa, makiden gelen bir nebat alacak, yeni
asalaklar, Adalar'ın güzelim
da rastlıyorduk o asalaklara, bu bir çam yetişmeyecektir".
yeşil örtüsünü tehdit ediyor. yıl daha tehlikeli boyutta sarıp Bu noktada Dr. Birand Şurayı Devlet
Sorun yeni değil; ama 1917'de sarmaladıklarını gözlemliyoruz dalları. azasından Süreyya ve Darülfünun profe-
Sonradan Türkçe'nin büyük ustaları söderinden Hovasse' ın 1926 tarihli, İstan
"Ada Çamlarını Muhafaza ve
arasına giren, Anadolu Manzaraları ve Alır bul baskısı Ada Çamlarına Musallat Olan
Teksir Cemiyeti" ve onun 27 Ağacı İle Sohbetler gibi başyapıtlar veren Böcekler broşürüne dikkat çeker. Daha ön-
sayfalık bir nizamnamesi vardı. Hikmet Birand, bir gençlik ürünü sayılabi cesi vardır: ınTde, ı. Dünya Savaşı'nın
lecek Büyükadanın Yefil Örtüsü'nde (1936 , olanca vahşetiyle sürdüğü dönemde, gene
Bugün kekikler, herdemtazeler,
Köyöğretmeni Basımevi, Ankara), illetin İstanbul'da (Matbaa-i Amire baskısı), 27
taşmeşeleri, bodur ardıçlar, yeni olmadığını gösterir: "Bir zamanlar sayfalık Ada Çamlarını Muhafaza ve Teksir
lavanta veya hanımelleri de Evkafla Belediyenin senindi benimdi diye Cemiyeti Nizamnamesi yayımlanır. Nere-
paylaşamadıkları çamların sahipsizliğini deyse yüzyıllık geçmişi olduğunu gördü-
nadir doğayı koruma ve tarih
sezen tırtıllar, pamuklu bitler ve mantari ğümüz bir duyarlılığın, bir kaygının kanıtı.
bilinci taşıyanlar da. bir çok parazitler, çamlara musallat olmuş- Bu çalışmaların, girişimlerin tek açıklaması
76 NTV TARiH EYLÜL 2009
20. yüzyı l baş larında T ürkçe- Fran s ı zca
basıla n ve ada çam l arın dan yap ıl an esansın
faydalarından bahseden tanıtım broşürü.
BANUGÜVEN
Dagı.
.~~~~.P .............................................................................................................................................................................
otururken çekilen bir resminin var olması resmini çekemedim. Durmuyor herif ya! fotoğraf dersimektebi kitabı, en iyi portre
nı istemiyor. Yani yarattığı tipin adamı ola- Anladın mı? seçmez mi? Çünkü bu kadar abstre bir şeyi
rak kalmak istiyor dünya tarihi için. Aynı bu hale getirmek çok zordur.
şey başıma Jacques Tati'yle geldi. Fransız Ara Güler'in en çok ses getiren foto rö-
komedyen. Çok müthiş. portajlarının gayet zor koşullarda gerçek- Ara Güler'in çalıştığı portreler arasında
- Neoldu? leştiğini de söylemek gerek. Bu işin sabır ve çok önemli bir kadın da var. Indira G and-
Ara Güler- Hiçbir b .. olmadı. Sadece yaratıcılık işi olduğunu anlatıyor bize. hi. Siyaseten hep dalgalı olan Hindistan'ın
kazık yedik. 280 Frank taksi parası ver- Ara GüIer- Hitchcock çok oyaladı beni yine karışık bir döneminde, ı 977'de tutuk-
dim, aklım başıma geldi. Bir gün tayyarede ya. Sonra da çok sevdi. Akşam stüdyo ka- lanmadan hemen önce, belki de içgüdüleri
Kopenhag'dan Paris'e gidiyorum. Yanımda panıncaya kadar beni uğraştırdı ya. "Başka götürüyor Ara Güler'i Gandhi'ye.
bir herif var. Bakıyorum , "yahu ben bu he- zaman gelsin" diyor. Randevu vermiyor. Ara GüIer- İndira Gandhi röportajı çok
rifı tanıyorum" diyorum ama çıkaramıyo Türk gazeteci deyince b .. u yiyorsun, kimse enteresandır. Başbakan kadın. Büyükelçi
rum da kafamda. Ha ben ona bakıyorum, iplemiyor yani Türkiye'yi anladın mı? Hal- Oktay İşcen arkadaşımdı. G ittim tayyarey-
o bana bakıyor, ben ona gülüyorum, o bana buki benim başka hüviyetim var. TIME'ım, le. Daha hiçbirTürk gazetecisi röportaj yap-
gülüyor. En sonunda öğrendim, Jacques Life'ım ulan ben. O zaman imparatorsun. mamış.
.. . ....... .. .... . . ... .. ............ . ... .. ... . ......... ..... . . ..... .... ...... . ..... .. . ...... ...... .. . ..... ... ...... ...... .. ......... .. . . ..... . .. . ...... . . ... ........... . . .. . ........ . .......
- Kitabın bir yerinde "insanlar resim- Ara Güler foto muhabirliği yaptığı ve "hücre çalışması ve komünizm propa-
lerimin ancak yüzde birini görmüştür" yıllar boyunca tarihe, bir toplumun nere- gandası" ile suçlanan, yıllarını hapiste ge-
diyorsunuz. den nereye geldiğine ya da ne kadar yol çiren, Bulgaristan'da tedavi görürken ölen
Ara Güler- Tabii yahu nerede ne kadar katettiğine de tanıklık ediyor. 6-7 Eylül Orhan Kemal; her tarafta gördüğü bir
resim görüyorsun? Bir milyonun üstünde olaylarının da tanığı. Babası Dacat Bey'in Alman ressamın eseri olan çirkin Atatürk
resim var bende ya. Ben bir H indistan'a gi- eczanesi, Güler soyadı kulağa Türkçe gibi portresine söven ve bu yüzden tutuklanıp
diyorum, 40 bin resimle dönüyorum abii! geldiğinden yağmalanmıyor. Üstelik ecza- dövülen, ardından da akıl hastanesine gön-
Kırk biin! Saysan bitmez. Yanyana 40 bin ne çalışanları ortalığı dağıtırken kendini derilen ve hayatı boyunca bu travmadan
saysan 3 gün sürer. yaralayanlara da ilk yardım hizmeti vermek kurtulamayan Fikret Mualla ... Hepsi Ara
zorunda kalıyor. Güler'in anlattığı tarihin bir parçası. O an-
Anadolu'yu keşfetmek ve keşfettirmek - Nazım Hikmet'i ilk önce istediğiniz ları tespit ederken, bir taraftan da o ana yol
Ara Güler için öncelikli konulardan biri gibi çekememişsiniz, ikinci çekişinizde açan hik:1yeyi de aktaran kişi çünkü.
olmuş hep. Koşullar ne olursa olsun. 6lmleri yammzda getirememişsiniz.
.~~.~~.P ........................................................................................................................................................................... .
doğu
bir teğmeniıı
ce/>hesi giil/lüğü bironbaşmm
Askerin gözünden
doğu cephesi günlüğü
1. Dünya Savaşı'nda
Doğu cephesi
Bir Teğmenin Bir Onbaşının
Bir ve bir teğmenin, muharebeler sırasında tuttuğu hatırat,
onbaşı
Doğu Cephesi Doğu Cephesi kayıtlara sadece birer sayı olarak geçen rütbesiz ve küçük rütbeli
Günlüğü Günlüğü askerlerin ilk elden tanıklıklarını yansıtıyor.
Celalettin Efendi Ali Rıza Eti
iş Bankası Yayınları, i ş Bankası Yayın l arı, , , 15 Kanunuevvel [28 Aralık] defterlerin sayısı, iki elin parmaklarını geç-
178 sayfa, 12 TL 110 sayfa, 10 TL Pazartesi. Erkenden çadırın mez. Bu iki eser, bu bakımdan da literatüre
kapısındaki yalvarma ağlama ciddi bir katkı anlamı taşıyor.
sesleri arasında dışarı çıktım. On bir asker BirOnbaJınınDoğu Cephesi Günlüğü' nde
can çekişiyor. Ah bu soğuk, uğursuz soğuk. Ali Rıza Eti, cephede kimi zaman sıcak ça-
Elimizden bir şey gelmiyor. Hepsi de hem- tışmalarda, şarapnel ve güllelerin altında,
şeri. Doktor da çıktı, baktı baktı da başını bir gün okunacağını umarak, yarına ken-
yumruklamaya başladı. Ağlıyor, 'Ne yapa- disinden bir "iz" bırakmak üzere hatıratını
yım oğlum ben de sizin gibiyim. Bu halle- yazmış. Seferberlik ilanıyla başlayan savaş
ri düşünmeyip de bu işe teşebbüs edenler günlüğünden öğrendiğimize göre Ali Rıza
kahrolsun' diyor. Zavallılara hiçbir yardım Eti, sıhhiye müfettişi olan ağabeyinin nü-
edilemiyor. Çünkü malzeme eksik. Birer fuzu ve okur-yazar olmasının getirdiği
birer ölüyorlar. Bu manzaranın asabımda avantajlarla nispeten rahat edecektir. Ama
yaptığı tesirleri tarif edemem. Düşündüm savaşın ve her an ölümle burun buruna kal-
ve kararımı verdim. Bugün ve yarın olacak manın getirdiği korku ve yaşanan sefalet,
olan harbe katılacağım. Belki arzu ettiğim askerler arasındaki gerilimi arttıracak ta-
ölüme kavuşacağım. Belki de hatıram bura- nıklık ettiğimiz cephede yaşanan psikolojik
da bitecek, kim bilir dağlar başında binbir çöküntünün resmini ortaya çıkaracaktır.
güçlükle yazdığım hatıracığımı kim alacak, Bir Teğmenin Doğu Cephesi Günlüğü' nde
ihtimal çürüyecek. Yok yok inşaallah bir ele ise adını ve rütbesini kendisine hitaben ya-
geçer de okunur. Ve benim gibi bedbaht bir zılan emri kopyalamasından öğrendiğimiz,
askere acırlar. Sevgilisinden uzak işıklar mülazım-ı sani Celalettin Efendi, yaralanıp
gibi boyunları burulmuş Kafkas dorukla- hastaneye yatırıldığında günlüğüne "harbin
rının eteklerinde, esaret zincirleri altında gidişatı" hakkında düşüncelerini yazıyor.
inleyen kardeşlerimi görmeden öleceğim." Psikolojik çöküntünün birliklerin boz-
(Bir Onbaşının Doğu Cephesi Günlüğü, s. gununa sebep olduğunu anarken, kişisel
107-108) çatışmaların orduya, kimi zaman düşman
Doğu Cephesi, Osmanlı Devleti açısın birliklerinden daha çok zarar verdiğini de
dan, 1. Dünya Savaşı'nın başından beri en anlatıyor. Celalettin Efendi'nin acemi as-
sorunlu cepheydi. Savaşın ilk yıllarında Ça- ker eğitimine dair notları da, cepheye sevk
nakkale' Kut gibi diğer cephelerde önemli edilen askerin portresini çizmek noktasın
başarılar elde edilmesine rağmen; 1914-15 da ilk elden bir tarihi vesika hüviyetinde.
kışındaki Sarıkamış faciasının ardından, bu Liderlik ve komuta zincirlerinin emir-
cephe 1917 Şubat'ına kadar savunmaya ge- komuta etkinliğinde ya da uygulanma aşa
çilen, askeri ve moral üstünlüğün Rusya'da masında nasıl biçimsel ve fiili değişikli~
1. Dünya Savaşı anılan bulunduğu bir cephe haline gelir. gösterdiğini, her iki hatıratta da görüyo-
1. Dünya Savaşı'nda mülazım-ı sani olarak Bilindiği gibi 1. Dünya Savaşı sırasında ruz. Eğitim ve tecrübenin, özellikle savaş
görev yapmış iki askerin Kafkasya'da Türk askerleri tarafından yazılan hatıratlar mekanizmalarının sahada uygulanmasına
çektirdikleri fotoğraf, Bahtiyar istekli'nin
pek azdır. Bunların büyük bölümü de, sa- nasıl etki ettiğine tanık oluyor moral ve 10-
arşivinden (üstte). Teğmen Celalettin'in
günlüğünden 10. ve 11. bölüklerin yerlerini de vaştan sonra yazılmış eserlerdir. Muhare- jistik gibi eksiklikleri gittikçe belirginleşerı
gösteren siper kroki si (altta). beler esnasında, günlük olarak tutulmuş birliklerin arasına katılıyoruz... i
82 NTV TARiH EYLÜL 2009
i···· ·· ·· ··· ··· ···· ·· ······· ·· ··· ·· ··· ····· ······ ···· · .... ... ... .. .... ............................ ....... ... . .. ....... .............. ...... ....... ..... ........ .... .. ........ ....... ...... . .
, . .. .... . . .. ..... .. .. .. . . ...... .. ... .. . . . . ..... . . .. . .. .. ... . .. . . . ... .. . ........ .. .... . ... .. .... . .. . .. .... .. .. . . ... .. .. ... . . ........... . ... . .. .. .. .... .. .... .. . .... . .. . .. .... .. .... .. .... . . .
ARAŞTffiMA
Leonardo Da Vinci
Bir Ustanın Portresi
Osmanlı İmparatorluğu'nda Bruno Nardini
Madenciler ve Devlet Can Yayın/an, 199 sayfa, 16.50 TL
Zonguldak Kömür Havzası 1822-1920
Donald Quataert "Leonardo, biliyor musun,
\;
ç eviri: Nilay Özok Gündoğan, Azat Zana Gündoğan senin çi zdiğin melek, ustamızın \ .. \
Boğaziçi Üniversitesi Yayın/an, 414 sayfa, 25 TL meleğinden daha güzel!"
Duymamazlıktan gelse de
Donald Quataert, Zonguldak kömür aldığı ilk övgülerden biriydi
ı ~" ~ '!
madencilerini konu alan diğer bu Leonardo'nun ve en yakın ••
aynısın ı haketmektedir. Hatta ilk ı rkç ı Nazi teorisine Hıfzı Topuz Can Yayın/an / Çocuk Dizisi, 60 sayfa, 9.50 TL
göre, " Moğo l, Tatar ve K ırg ı z aşağı ırkla eşdeğer Remzi Yayın/an, 205 sayfa, 12,5 TL
felimelerdi ve Rusya' n ın Asya laşmas ı ı rkı saflığını yok Nasrettin hoca bir gün yolun
etmi şti" Hıfzı Topuz'un kaleme aldığ ı H1>l1TOPC7 ke narında kedisini yı kıyomuş .
i . roman, Tanzimat dönemi Yoldan geçen arkad aş ı
Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu pad işahlarından Abdülmecit'in hocaya:
psmanAğa h ayat ını kişisel bir bakış - Hocam kediyi y ı kama ölür,
Süleyman Beyoğlu açısıyla ele a l ıyor. Kitapta, dem i ş.Hoca aldırış etm emiş
Sengi Yayın/an, 400 sayfa, 24 TL Tanzimat Fermanı'n ı ilan ve yıkamış.Arkadaş l dön üşte
eden, Dolmabahçe Sarayı' n ı h ocay ı tekrar yolun kena rı nda
f i nşa ettiren bu tarihi kişiliği n
MillT Mücadele'nin sisler altın d a görm üş . Kedi ölmüş. Arkadaşı:
ka l m ış ki şilerinden biri Giresunlu kafasından geçenlere, - Hocam ben size kediyi y ıka m ay ın , ölür demedim mi?
Osman Ağa ... Giresun ve çevresinin duygularına yer veriliyor; çevresiyle olan il i ş kis i dem i ş. Hoca:
en önemli Kuva-yi Milliye kahramanı anlat ıl ıyor. Kitabın içerisindeki gravür, fotoğraf - Ben kediyi y ıkarke n ölmedi ki, sıka rke n öldü, de m i ş .
p sman Ağa veya bilinen ad ıyla gibi görsel malzemeler sayesinde, arka planda Önce çocuklar, sonra büyükler için hazırlanmış
"Topal Osman"ın Çankaya Köşkü'ne anlatılan tarihi olayları da izlemek mümkün. Öykü bir "Nasrettin Hoca kitabı". Ünü Anadolu'dan tüm
uzanan hayat ı ve hazin sonu yeni aynı zamanda 19. yüzyılOsmanlı Devleti'nin Bat ı ve dünyaya taşa n bilge ve hazırcevap Hoca ' n ın , Mustafa
belge ve bulgulara dayanarak ilk kez Doğu'yu harmanlayan çokkültürlü ortamına öznel bir Delioğ l u'nun seçtiği ve resi m lediğ i fı kra ları ... Her gün
bir akademik araştırmanın konusu oldu. tanıklık imkan ı sunuyor. gülmek isteyenlere, her gün okumaları için.. .
.
:(;:\.:.,'
~), . ~
\2)' ·~.;~~J\~~1\~
."".,.
;~~;U~~'pt;~ "'~ ..
i
i
-.)jj. ;r.;..
MOlU. SOı/U,VOU
• 40 P. • ü".w.; c:::ı
A. ~U'~LO. DU eOlllrl't
B. LICU'. OL otll'AOIIT • 20 . • ~S; c:::ı
C. INT.". DU COI"'."
D. • • IIQI'''
• E. ..n.t.u "'....'''n
F.
G.
UCIIT;! LT IiIOVCH U
ii0ii •••
• mparatorluk
I gayrimü~lim
ettiği
döneminde daha çok
ve levantenlerin ika.met
Istanbul'un mutena semti
arasına Sultan Mehmed Reşad ve Veliaht
Yusuf İzzeddin Efendi'nin fotoğrafları
yerleştirilmiş.
kolaylık sağlamak amacıyla, İstanbul'u~
muhtelif iskelelerinden Şirket-i Hayriy
vapurları hareket edecek, vapurlar çeşitl~
Moda'da, 7 Eylül 1913 Pazar gunu ıcra Kitapçığın içinde
"1329 senesi iskelelere uğrayarak Moda'ya gelecektir.
edilen "Moda Büyük Deniz Yarışları", 2 Ağustosunun yirmibeşinci günü Moda'da Yarışlar sonrasındaki gece şenliklerinde,
kuruşa satılan program kitapçığı sayesinde icra edilecek deniz yarışlarına mahsus "Büyük havan havaileri, limanın renk-i mill~
tüm ayrıntılarıyla bugüne ulaşabilmiş . plandır / Plan General des Regates de ile tenviri, havai fışenkler, havan fışenkleri!
"Taht-ı himaye-i hazret-i Padişahide, Moda, 7 Septembre 1913" künyesiyle donanma sandalları müsabakası, kayıkla~
veliaht-ı saltanat devletlu, necabetlu basılan renkli haritada, Kalamış Körfezi ve içinde musiki ile tenezzüh-i bahri, nurani'
Yusuf İzzeddin Efendi Hazretlerinin Moda Burnu'ndaki yarışları izleyecekleri n uçurtmalar, mehtaplar bir hercümerc-i
riyaset-i fahriyelerinde ve Donanma-yı yerleşecekleri yerler protokole göre nurani, Fenerbahçe yangını, sandallarla
Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyetinin belirtilmiş. Yağmur ve · fırtına olması meşale alayı" gibi gösterilerin icra edileceği
nezareti altında Moda'da 1329 senesi halinde, bir hafta sonraki Pazar gününe kitapçıkta anlatılmış. Ayrıca, çeşitli askeri
25 Ağustos'unda icra edilecek olan erteleneceği belirtilen yarışlar Moda iskelesi bandoların da "icra-yı terennüm"de
büyük deniz yarışları resmi programı" ucundaki yarış kulesinden, yarısı beyaz bulunacakları belirtilmiş .
başlığını taşıyan, güzel basılmış kitapçıkla yarısı yeşil renkli olarak çekilecek bayrak ile Düzenleme komitesi üyelerinden
tanıtılan Moda deniz yarışları; padişahın başlayacaktır. Yarış sırasında çeşitli büfelerde Ahmed İhsan Tokgöz'ün fırması olan
himayesinde ve saltanatın veliahtı Yusuf satılacak yiyecek ve içecekler Tokatlıyan Ahmed İhsan ve Şürekası Matbaacılık
İzzeddin Efendi'nin reisliği altında Efendi tarafından hazırlanacak ve fıyatlar Osmanlı Şirketi tarafından basılan
Osmanlı Donanmasına Yardım Cemiyeti büfelerde yazılı olacaktır. Herkesin kitapçığın fıyatı 2 kuruştur. Ciltli ve karton
tarafından gerçekleştirilmiş. biletinin rengine göre boyalı kapılardan kapaklı olarak satışa sunulan kitapçık,
Fransızca ve Osmanlıca olarak girmesi ve yer değiştirmemesi kitapçıkta Osmanlı matbaalarında İstanbul ile ilgili
basılan kitapçıkta, iki dili ayıran bölüm rica edilmektedir. Yarış günü, seyircilere basılan zarif ve zevkli eserlerden biridir.
meR::L:Tn
AKŞAM 8 AKŞAM 9
"Tarihin babası"
Bodrumlu Herodotos, Tarih -bir anlamda-
NTV Tarih' e yazdı
benimle başlamıştı
Tarihi alışılagelmiş kalıplardan çıkarıp
öykülerle zenginleştirdim; tt.
B en,
toprak
yurttaşınız,
kardeşiniz,
Anadolu'nun batı-
daki uç kıyısından
Halikarnassoslu Herodotos ... Sa-
bildiğiniz Samos adasında, sürgünde geçti.
Tiran yıkılıp, yurduma döneceğim vakit;
yerleşik hayata geçemeyeceğimi anladım.
Sürgün edilmişlik, ruhumda, belli bir yere
bağh kalmadan yaşamanın, yani özgürlük
dece savaşları değil, gezdiğim dün- isteğimin fitilini ateşlemiş beni yeni dünya-
yanın her köşesini yazdım; anlattım hra savuracak rüzgarın kaynağı olmuştu
Qilinen ve o güne dek bilinmeyen Yola çıktım ve ilk demir attığım lim~n,
kara parçalarının, denizlerin öyküsünü MÖ 5. yüzyılın kültür, sanat ve ticaret baş
en ince ayrıntısına kadar... Halkların kenti Atina oldu. Pers Savaşları'nın sona
adetlerini, inançlarını, ülkelerinin coğ ermesi ve Atina'nın Perikles'in liderliğinde
rafyasını ve iklimini, hayvanını ve ne- dünyanın en önemli siyasi merkezine dö-
batını anlattım ... nüşmesi, burada kültür ve sanat alanında da
Roma'nın bilge siyasetçisi, erdem yeni bir çağ başlatmıştı. Sokrates, Thuky-
sahibi düşün adamı Cicero'nun lütfettiği dides, Protagoras gibi dev isimler Atina
sıfatla ben, "Tarihin Babası" Herodotos, bu meydanlarında, sokaklarında fikirlerini-
defa kendi öykümü anlatacağım. Ama bu, serbestçe açıklayıp, öğrenciler yetiştiriyor
2500 yıl önce yazdığım ve ölümümden çok du. En yakın arkadaşım tragedya yazarı, ye-
sonra İskenderiye'de 9 cilt halinde toparla- teneği tartışılmaz deha Sophokles'ti. Bana,
nıp yayımlanmış Historiaı·den daha keyifle bilinen dünyanın öykülerini yazmanın kolay
okunacak bir öykü olmayacak. Çünkü ben, olduğunu söylüyordu Sophokles. Onun asıl
sadece gezerek öğrenmeyi seven bir mace- rüyası, bilinmeyen dünyaların, bizi çevrele-
raperestim! yen hayatın içerisinde yaşayan ama henüz
Bugün Bodrum diye andığınız kentte, bilgisine somut olarak ulaşamadığımız kav-
Halikarnassos'ta, Akdeı:ıiz'e bakan bir evin ramlar, alışkanlıklar ve inançların öykülerini
odasında, şimdiki tarihlendirmenize göre yazmaktı.
MÖ 484'de doğdum. Babam ve annem,
kökleri Dor Hellenlerinden gelen kavimle- Seyahatler başlıyor
rin çocuklarıydı. Ama sülalemiz, Karia'nın Böylece ilk tarih yazıcılarından, yani
yerli halklarından Leleglerin de izlerini taşı Logographos'lardan farklı bir metot izleyip
yordu. Elbette buraya koloni kurmaya gelen Miletoslu Hekataios'un yaptığına benzer
Dorların sonradan yerli halkla bütünleşmesi biçimde, benden öncekileri yazmakla bera-
.",
(!)
c
zor olmamıştı. ber, gezip gördüklerimi de kayda geçirme
ro
.c
cl.
Charles Henry Kardeşim Theodoros ile beraber, kararı aldım. Ama gördüklerim, herkesin
,'"
;s Niehaus'un Halikarnassos'ta ilk eğitimimizi amcamız kolayca görebileceği şeyler olmamalıydı. Bu
""
~
ol
yaptığı heykel,
şair Panyassis'ten aldık; daha sonraki ıs yı yüzden uzun seyahatlere çıkmaya başladım.
C Washington'daki
Karada, denizde uzun, çok uzun ve meşak-
o
""clco ABD Kongre hm, ailemin kentin tiranı Lygdamis'e karşı
<t: muhalefeti yüzünden, bugün Sisam olarak katli yollara düştüm. •
, t 4
. 1 ~ ~i
.... ........ . ... .. ...... . ...... ô ' "'. '! . .t. . h. . ot •• • • *!.~ .. . . ~ . ... . .. . . .. ... . ...... . .. . .. . ......... . .. , ....... . . . .. . . . . . .... . . . ........................... ..
• _ • .r
--.=;: - M ela n c hlltn; ll li:f.ı.
1Jli '1" A. -/J .. . .. .. .................... : ........... .. ........ ..
. ...... . .~.......... .... -...... ·0 ·· ···· · ':rı, .••.. 'p'" 'J'~';~'; ' .<t-.,: : .... .... .·lo ·············· ···· ·.. ··········· _
" ~ ~ ~.dropbag' ~ ~. ' ~ ~.. i... _ ._ _ ~- .
-t N .ur~ " " ;;; < ~ ~- i
~ ~ '·'0 Q ,O) l&iBJ S JiI:E~D)lCl.o'T J ~
:l
~ ~
iii i i
'§
'01 i 'i
~ i 'i
i !ı "Historiai"den
seçmeler
ii
\ • Dicle ve Fırat
nehri üzerinde gördüğü
~ ı aşı rı büyük, yuvarlak ve sepet işi
yani Küçük Asya'ya, Lydia'ya, Frigya'ya, sekreterim Tesalyalı Plesirhous'a dikte ettir- i •Anadolu'da bir kasabada buğday
unuyla koyulaştırıimış demirhindi
1}1ezopotamya'ya, Dicle ve Fırat'ın üzerin- dim. Burada, göçebe ruhumun sürgün edil-' şurub u n dan yapılan bir şe kerlem eyi
~en Babil'e, sonra Perslerin ülkesine, Susa'ya,mişlikten gelen huzursuzluğunu dindirecek, "muhte şem bir lezze!" diyerek anlatır.
Fenike'de Tyros'a, Doğu Akdeniz'in he- yıllardır aradığım o sakin limanı buldum.
• Babillileri anlatırken, " s açları uzun,
ıpen tüm limanlarına, Nil ile hayat bulmuş Akhmda ve defterlerirnde biriktirdiğim her türban takarlar, tüm vücutlarına parfüm
Mısır' a, Assuan' a, onun yukarısında şaşırtıcışey burada Historiai'nin içine girdi. Olaylara ı sürerler, baston kullanırlar" der.
tapınakları ve görkemli siluetiyle deltanın baktığım yer Batı'da ve Hellenlerin yanın
• Mı s ır'da inanç sistemine büyük
başında bekleyen Memphis'e ve en uzun, dadıL Ama dürüst olalım, hiç kimsenin bil-
ilgi gösterir. Mısır tanrıl a rı ile Yunan
~n yakışıklı adamların ülkesi Etiyopya'nın mediği olaylara ilişkin benim tarafsız dav- ta nrıl a rının ortak kökten geldiği savını
sınırlarına, Makrobianların sınır karakolla- ranmadığımı kim iddia edebilir ki? i üretir. Piramitleri ise üstleri kireçtaşı
tına, Libya'ya seyahader yaptım. Keza o olayları bugün benim sayem- kaplı, cilalanmış ve kaplama çizgileri bile
de ogrenmemiş . olsaydınız, Sar~eis'te, farkedilemeyecek derecede parlak ve
~akin bir ~imana doğru Marathon'da,Artemision'da,Thermopylai'da,
i pürüzsüz şekilde görür.
Karadeniz'de Iskiderin ülkesine çıktım, en Salamis, Plataia ve Mykale'da yaşananları
fOğuk iklimin hüküm sürdüğü yerleri gör- başka türlü nasıl bilecektiniz? Elbette Lo-
• Geometrinin kökeninin
d a yandığını
söyler.
Mı s ır'a
i
püm, hatta Kimme'~kavimlerinin toprak-
larına girdim. Kırırn'daki Hellen kolonile-
gographoslar bazı olayları aktarmıştı, ama
hangisi benim kadar canlı, benim kadar
• Lydia ve onun zenginliği dillere
destan kralı Kroisos'u yani Karun'u
'i
rinden, Olbia'dan daha kuzeyde donmuş a nl atı rke n, değerli taş ve madenierden i
ayrıntılı anlattı o öyküleri? Leonidas'ın ön-
cehir yataklarına, yüksek vadilere tırman derliğindeki 300 Spartalının öyküsünü size
yapılmış mücevherlerle dolu, ucu bucağı i
~m. Sauromates'in ülkesinden bu defa de_O başka kim böylesine canlı ve içten aktardı?
I görünmeyen dev bir hazineden söz eder.
ı
i
rizin doğu kıyılarına, sizin Kafkasya olarak İşte yazdığım geçmiş orada duruyor! i I, .Lydia'da yaşayan Etrükslerin ülkeyi
saran kuraklık ve bunun sonucundaki
bildiğiniz dağlara yürüdüm. Tarihi alışılagelmiş kalıplardan çıkarıp açlık fel aketi nedeniyle itaiya'ya göç
Doğuyu anlatmakla yetinmedim ... Ba- öykülerle zenginleştirdim; anlaşılır, oku- ettiklerini ileri sürer.
tıda barbar kavimlerden Kelderin ülkesi nur hale getirdim ve zengin ayrıntılarıyla
i
Galia ve İberia'nın Tartessus kenti hakkında geleceğe en canlı şekilde bıraktım. Her ne
• Ermenilerden ilk defa bahseden odur. i
yazdım; en anlaşılmaz -dilleri konuşan kara kadar Plutharkos, bana bu unsurların "fazla
Friglerin bir kolu olduğunu anlatır ve i
Doğu Anadolu'da yaşadıkları alanın ,i
adamların ülkesi Atalant ve onun korkunç şaşırtıcılığı" nedeniyle saldırıp, acımasız bir çerçevesini çizer. 'i
kavimlerinin öykülerini biriktirdim. Hatta kibirle, "Yalanların Babası" sıfatınılayık gör- • Lyk ia lıl a r'ın anaerkil bir toplum
bir defasında "cüce kara adamları", bilin- düyse de, size aktardıklarım MÖ 5. yüzyılın o lduğunu söyler. Bir Lykialı ii
meyen bir ülkenin bir köle pazarında onları, dünyasını, siyasal ve ekonomik görüntüsü- "kimlerdensin" sorusuna, sadece i
yani Pigmeleri gördüm. Etrüksler ve Tiren- nü, gelenek ve göreneklerin her coğrafyada· an as ının adını söyleyerek cevap verir.
liler ile Ege'deki Hellen adalarının halkları ve kavimde değişen çeşidiliğini, 2500 yıl • P hoka ialılar' ı (Foçalılar) uzak yol
gemi c iliğini gerçekleştiren ilk Hellen
i
nı anlatmayı unutmadım . öncesinin "bilinen" ve "bilinmeyen dünyala-
Bilinen dünyanın hemen her köşesine rının" panoramasını gözler önüne seriYOL kavmi olarak tanıtır. Ve şöyle der: "Onlar
bize, Adriya'yı, Tiren Denizi'ni, iberik'i, ~i
gittim, gidemediğim toprakların sınırla
rından öyküler topladım ve biriktirdikle-
Geçmiş size ders veriyor; yapmanız ge-
reken tek şey, onu doğru ve önyargısız oku-
L ta nıttılar; bilinmeyene kapı açtılar". ru
rimi, hayatırnın son yıllarında yerleştiğim mak Historiai'den başlayabilirsiniz...
NTV TARiH EYLÜL 2009 87
.... .... ....... . .'.7............
MAR MAR \ S KAL E S,
.
.
Evliva ç~.~.,i IŞ(:}y~1:ı(ltı:ı,~m(:} . . . ... . ... . ..... . . ····· ·......•. . . . •. ... ....
.
...... ...... .... .. ...... ... .......... .... .....
Dizdar: Kale muhafızı. Aynı zamanda şehrin de gü- Kudret kalemi: Dini ilimierin "ilah-i kalem" tabir Firkate: Osmanlı Devleti'nde, ince donanmanın ağır
venliğinden sorumlu ve tımar sahibi olması dolayısıyla ettiği;
insan aklına ve yaratan Tanrı'nın gücüne atıfta bu- gemilerine verilen ad. 10-17 otu raklı, çifte kürekli olup; her
dizdarların askeri yükümlülüğü de bulunurdu. lunan tamlama. kü reğ i n i iki ya da üç forsa veya hükümlü çekerdi.
ASLANTAŞLAR
Yeniköy
·0
Gürpınar
• • Darende
Yazıhan
•
hemen yakınında, göz kutsal alan mı, yol işareti mi, tarafından gücün ve iktidarın Aslantaşlar
Malatya .
alabildiğine uzanan bir nedir? sembolü olmuş; mezarlarda,
ovanın ortasındayız. Ovanın Yapılan araştırmalar, yakın anıtlarda, yapı duvarlarında,
orta yerinde yüzleri doğuya
dönük tonlarca ağırlıkta
çevrede bir yerleşimin
olmadığını gösteriyor.
kaya üstlerinde, paralarda
betimlenmiş. En görkemli
D Malatya Darende
Unutmayın: Aslantaşlar'ın bulunllu()u
yanyana iki devasa aslan Çevrede hiçbir defıneci olanları ise genellikle tunç Yeniköy' e dogru giderken Günpınar
heykeli var. Anadolu daki çukurunun olmaması da çağı heykelleri. Aslantaşlar köyünden geçiliyoL Burada ufak
şelalelerin kımarına ilişıniş ağaçlar
tarih sürprizlerinin bir örneği. bunun en basit göstergesi. işte bu dönemin benzersiz
altında çok sayıda alabalık lokantası vaL
Geç Hitit dönemine (MÖ Heykellerin sadece dipleri ürünleri.
BEÇiN KALESi
bir alandan
Şiirsel
mısra bile kalmamış
u sahanın etüdü, bize binalarının gölgesindeki bir
Beçin Kalesi alanı kapsayıp, Göksu parçalar ise köşkün yapımının • Only
Marmara O ._Mlg ••• MMM
•
Ula! .i deresinin ilerisindeki Dört bittiğini destekler nitelikte.
Anadolu Hisarı ear ourSA
•
Küçük'.
Kampüsü
Güvercinlik Kardeşler mevkiine kadar Mimari açıdan ilginç olan,
• Kasrı
LARYMNA
Kral ve kraliçelerin
mekanıydı
arihte Ermeniler bu yüzden katedralin ilk
döneminde "Tayk", yapımının Ermeni döneminde
Gürcüler döeminde olduğu sanılıyor. Erivan yıllarBagrat hanedanı Bagrat, 1032 yılında Bizans
"Tao" olarak adlandırılan yakınlarındaki Zvartnots tarafından imparatorluk İmparatoru Romanos III'ün
kuzeydoğu Anadolu' daki bu katedralini de inşa ettiren katedrali olarak kullanılmış. yeğeni Helena'yla burada
bölgenin en ihtişamlı dinsel N erses III tarafından 7. Bu durum Osmanlıların evlenmiş. 15. yüzyılda,
yapılarından biri olduğu, yüzyılda yaptırıldığı ileri 16. yüzyılda bölgeyi ele Gürcü kralı Vakhtang IV ve
kalıntılara bakılınca rahatlıkla sürülmekte. Kendisi Artvin'in geçirmelerine kadar sürmüş. eşi Sitik Hatun da buraya
anlaşılıyor. Yapım modeli İşhan köyünden olup 1853 - 1856 yılları arasındaki gömülmüşler.
olarak Erivan yakınlarındaki döneminde birçok dinsel Kırım savaşı boyunca Osmanlı Şu anda Penek çayının
Zvartnots katedrali örnek yapının inşasının hamiliğini orduları burayı bir kale olarak yanı başında, eski ihtişamlı
alınmış. Bu yöredeki diğer üstlenmiş. Bölge 8. yüzyılda kullanmış. 1877-78 Rus savaşı günlerinden çok uzakta,
kiliselerden farklı. Dıştan Gürcülerin kontrolüne sırasında ise yapı tahrip olmuş. kaderine terk edilmiş tamamen
tam dairesel formda, içte geçince, katedral, hükümdar Katedral tarihte bir çok önemli yok olacağı günü beklemekte.
ise dört yönde apsis var. Bu Adarnase IV tarafından olaya ev sahipliği etmiş.
üsluba "Tetraconch plan" yeniden inşa ettirilmiş. 1 ı. Gürcü kral Bagrat IV'ün •
Ardahan
deniyor. Duvarlarındaki taş yüzyıl Gürcü yazılı kaynakları, taç giyme töreni 1027'de
işlemeler Ermeni üslubunda; yapıdan bahsediyor. Uzun burada yapılmış. Yine aynı
Bana
Katedrali
Yolboyu . O penek
•
Ollu
EI Erzurum Oltu
Unutmayın: Bölgede birçok köy olsa
da buradaki seyahatiniz sırasında
her tiirlü ihtiyacınızı önceden
düşünmelisiııiz. Ana yola çok yakın
olduğu için yerel ulaşımla rahatlıkla
yakınına kadar gidilebiliyor.
~\ .
*~~~~~~~~~b ~~~!~~!~~~t~~!c.. ~tc..~~~t~~ ~~~~~t~c..ı:--
~
~ Türkiye Iş Bankası ~
ENGOZEL ~
*1
~
' Sermayesi: tediye edilmiş 4.000.000 liradır
UMUMİ MÜDURLÜK: ANKARA
~) ŞUBELERİ: ANKARA, İSTANBUL, BURSA, İZMİR, ADANA, ~
~
i'
{~
iş Ban kası 'nın 14 şubesi ile hizmet vermekte olduğu 1929 yılında verdiği ilan .. .
Her Keşidede"207"
kumbara sahibi ikra-
miye alacaktır.
Mijkar~tI~yo
iş Bankası'nın 1930'larda verdiği kumbara ilanları ...
~ f:jJC(1ğwna
Türkiye İş Bankası 85 yaşında
kwrrrffw'za rilJrn
Kumbarada biriken
anılar harcanmaz -
C umhuriyet döneminin
ilk ulus~ bankası olan
Türkiye Iş Bankası,
ve 37 personel ile hizmete
başlar. Bu sermayenin fiilen
ödenen 250 bin TL'lik
yeni bir kavram ile tanıştırır :
"Tasarruf Kutuları" ... Sadece
bankada açılabilen kumbaralar
ile tasarruf alışkanlığını
26 Ağustos ı 924 tarihinde bölümü Atatürk tarafından yaygınlaştırır. Bir zamanlar
Ankara'da kuruldu. Açılış karşılanır. çocukların vazgeçilmez
günü ilk hesap açtıran iki 26 Ağustos ı 924'te nesnelerinden biri olan
kişi kayıtlara geçer: 110.000 Ankara'daki açılışın ardından, kumbaralar, ne yazık ki bugün
liralık "ı Numaralı Hesap", şube sayısı ı929 yılında 27 artık kullanılmıyor. Onların
TBMM veznedarı Hacı iken ı 944 yılında 48'e ulaşır. .. yerini çoktan "Kumbara Fonu"
Mehmet Efendi'nin, 207.40ı Bankacılık faaliyetlerinin yanı aldı. ..
liralık "2 Numaralı Hesap" ise sıra ülkenin sanayileşmesine Bugün l1'i yurtdışında,
Reisicumhur Gazi Mustafa önemli katkılarda bulunan İş yatırımlarıyla 1.046 şubesiyle hizmet veren
Kemal Paşa' nındır. Bankası pek çok kuruluşun öncülük eder. İş Bankası, ı 930'lı yıllardan
ı milyon TL'lik nominal kurucusu, ortağı olur. Cam, Cumhuriyet tarihimizle başlayarak düzenlediği
sermaye ile kurulan İş Bankası, dokuma, demir-çelik, yaşıt banka, ı920'li yılların çekilişlerle verdiği
para, altın,
ilk Genel Müdürü Celal madencilik, otomobil, lastik, sonunda başlattığı bir reklam apartman dairesi "mükafatları"
Bayar'ın yönetiminde 2 şube şeker, ve yağ sanayimize kampanyası ile Türkiye'yi ile de hatırlanmakta ...
Büyük ses: Ruhi Su Adab-ı Muaşeret
Çorak yönetimlerin
çölünde akıp gitti (
Çok sesli halk müziğimizin kuramcısı,
/ i
i
bestecisi, yorumcusu Ruhi Su, 20 Eylül
1985'de hastalığa yenik düştü. 1912 Van
doğumlu Mehmet Ruhi Su, 1935'te
Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası'na
seçilerek, çalışmaya başladı. Aynı
zamanda müzik öğretmeni olarak da,
"İkinci Ortaokul" ve "Hasanoğlan Köy
Enstitüsü"nde ders vermekteydi.
Basbariton Ruhi Su, 1942'den 1952'ye
dek Devlet Operası'nda; "Bastien
Bastienne", "Madam Butterfiy", "La
Boheme", "Fidelio", "Maskeli Balo",
"Yarasa", "Figaro'nun Düğünü", "Rigoletto"
gibi operalarda sahneye çıktı. 1952'de Tiryaki kadınlar
tutuklanarak beş yıl hapis yattı. Ardından
halk türkülerimizi seslendirdiği konserler, Bugünkü muaşeret hayatı
plaklar, kasetler, koro çalışmaları ... sigarayı eskisi gibi kadın için
Aziz Nesin, 1 Ekim 1985 tarihili Milliyet ayıp bulmuyor. Fakat kadının
Sanat dergisi'ne yazdığı yazıda onu rastgele her yerde sigarasını
şöyle uğurluyordu: "Kendisinden geriye, yakması, hele sokakta sigara
.\ .. \
.. ,.,.
",...............,,--
"
Davidson: "Düzkafa"
Yıl 1935, "Burla Harley Davidson Flathead
Biraderler"in en eski (Düzkafa) motosikletleri
şirketlerinden biri olan - Düzkafa ismi silindir
OTTAŞ'ın verdiği bir kapağının düz olmasından
ilan .. . Dünyanın en ünlü takılmıştı - ülkemizde de
motosiklet firmalarından bütün dünyada olduğu gibi
birinin, Harley-Davidsodun büyük rağbet görmüştü ...
yeni modeli tanıtılıyor. İlan, Harley-Davidsodun
William S. Harley ve Amerika'da verdiği ilanın
Arthur Davidsodun 1903 tanıtım yazısının biraz
yılında kurdukları "Harley kısalmış haliyle aynısı:
Davidson", kısa zamanda "İmalatta yenilik, her sene
motosiklet dünyasının dev evelki modellerden daha
markalarından biri olarak, rahat, daha sağlam, daha
1920'de dünyanın en büyük kuvvetli ve daha idareli
motosiklet üreticisi olarak makinalar yapmak. . .
tarihe geçmişti. İşte : Harley Davidson
OTTAŞ tarafından satışa Fabrikası'nın 31 seneden beri
sunulan 1935 model takip ettiği gaye!.."
v;
en
:;,
S •
. Mrmkkef tekbiyarı ııuı! oI_lıdır)
Karikatür
~
'"
.~
~
.. M
;;.
co
(fJ
.....
':;'
E • ~ Edebiyatçılann
çizeri:
{g
o
::;; .
•
11o Zahir Sıtkı Güven
1936 yılında Peyami Safa'nın kardeşi İlhami Safa
ile birlikte çıkardıkları Kültür Haftası dergisinde
"Memleket Edebiyatı Nasıl Olmalıdır?" başlıklı
karikatürler yayınlanır. Ressam, karikatürist,
yazar, edebiyat öğretmeni Zahir Sıtkı Güvemli
imzasını taşıyan karikatürlerin ilki Yahya
Kemal'e ait ...
Daha sonraki sayılarda seri devam eder,
edebiyatımızın ünlü isimlerinin karikatürleri
yayınlanır: İzzet Melih, Hüseyin Rahmi, Falih
Rıfkı, Salih Zeki, Mithat Cemal, Yakup Kadri . ..
1913, Edirne doğumlu olan Zahir Sıtkı
Güvemli, ilk kez 1934'te Yeni Adam dergisinde
çizmeye başladı. Daha sonra Haber, Vakit,
Şaka, Akbaba, Mizah gibi dergi ve gazetelerde
karikatürleri yayınlanan Zahir Sıtkı Güvemli,
19S0'lerden sonra araştırma ve yazı çalışmalarına
ağırlık verdi. 2004 yılında yitirdiğimiz Zahir
Sıtkı Güvernli'nin karikatür albümlerinin yanı
sıra sanat ve edebiyat tarihi üzerine çok sayıda
kitabı bulunmakta .. .
Yahya Kemal, Mustafa Şekip Tunç, Ahmet
AğaoğlU, Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk
Nafız Çamlıbel, ElifNaci, Cahit Sıtkı Tarancı,
Nizamettin Nazif, Zahir Sıtkı Güvemli gibi ünlü
ibrahim H a kkı Konyalı, Fatih devrinde isimlerin yazılar yazdıkları Kültür Haftası dergisi
Galatasaray Li sesi'nin bulunduğu ise, LS Ocak - 3 Haziran 1936 tarihleri arasında
yerden çıkarılan demir madeni ile 21 sayı yayınlandı.
Yııll ~:t h."IIIUJ"" ,,(jr,> lıi , ~ I, "
yapılan tüfekle ...
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .
Teknik arıza
birlikte okuyalım: "Evet,
Zeki Müren'in ağzı açık kaldı Zeki Müren'in ağzı açık kaldı.
Aşağıdakilerden hangisi
Amerika kıtasından
Türk Sanat Müziği'nin dev Müren, sık sık tekrarlanan Sanatçı, tam inleyen bir sesle
gelmemiştir?
ismi Zeki Müren, 24 Eylül "teknik arıza"kurbanı olur. .. 'Karadutuum ... ' derken, içerden
A) Domates
1996'da aramızdan ayrıldı. 13. Hayat dergisinde yayınlanan 'Hoop .. .' diye başka bir ses B) Patates
ölüm yıldönümünde kendisini Koray Güney imzalı "Zeki duyuldu. Ve Müren'in de ağzı C) Soğan
bir yazı ile analım istedik. Müren'in Ağzı Açık Kaldı" bir karış açık kaldı. D) Tütün
1970 yılında İ stanbul'da başlıklı yazıdan bir bölümü Bakın bu nasıloldu? E) Yer fıstığı
Teknik Üniversite'nin Maçka Zeki Müren aslında şarkı Ağustos sorusunun cevabı:
binasından deneme yayınları söylemiyor, sadece ağzını açıp Cumhuriyetin ilk banka
yapan İTÜ Televizyonu, kapatıyordu. Şarkıyı söyleyen soyguncusu olan 3 kişi kimdir?
Fecri Ebcioğlu'nun yapımcısı stüdyodaki ses bandıydı. Bant, 1933'te Karabiber Hamit; kardeşi
ve sunucusu olduğu "Büyük birden durunca Müren'in de Mustafa Rıdvan ve Ali Rıza
Geçit" adlı programa Zeki ağzı açık kalıverdi. Teknik Bursa'daki Osmanlı Bankası'ndan
3 bin lira çalarak Samsun'a
Müren'i konuk eder. Zeki arıza giderildikten sonra özür kaçmışt!. Yakalanarak Ege
Müren ilk kez televizyona dilernek, programın yapımcısı vapuruyla Istanbul'a getirilen ve
boyunlarındaki ağır prangalarla
çıkmaktadır. Program canlı Fecri Ebcioğlu'na düştü.
iskeleye indirilen soyguncuları
yayınlanmakta ancak müzik Önce sanatçıdan, sonra da TV görmek isteyen halk Karaköy
"pleybek" verilmektedir. Zeki başındakilerden özür diledi. limanına akın etmişti.
,
,
\ • ':'t
~ • t
Aı·anda · · ·· ······· · ····· ···· · ·· · · ···· · · · ···
.......... .
. · ··· · ·. .. . .... . . . . ... ... . . . . . ..... .... . . ... . . . ......
. .. ... .. .. ...... ...... ... .... .. .. ....... ... ..... ... ..... .... ....... ..... ...... .. .. ..... ......... ... ....... .... ........ .. .. ...... ....... ...... .. .......... .... .... ... .
B eşiktaş Deniz
Müzesi'nde süren "Tarihi
Dalgıç Malzemeleri
de Japon
parçalara
saldırısı
ayrılan
üssünden düşen kalıntıları
sonucu
Pearl Harbor
bu kadarıyla yetinmeyi
düşünmüyor. " Etrafı
çevrili ama denizden bir o
denizlerle
Bu sergiyi görmeye
gidenler üst kattaki "Osmanlı
Bahriyesi'nde Ahşap Sanat ı "
Sergisi" nde Jeff Hakko'ya ait toplayan dalgıçların siyah-beyaz kadar uzak bir kültüre sahip" bir na da uğ rayabilirler. Osman l ı
200 sualtı malzemesi mevcut. görüntüleri var. Sergiyi gezerken ülkede koleksiyonunu sürekli Dona n ması'na ait ahşap arma
Serginin başında müzeye ayakkab ı ların büyüklüğüne olarak sergileyebi l eceğ i bir ve süslerin tanıtı l dığı sergi de
ait olan da l g ı ç kıyafeti insanı şaşırıyor, o ağırlıkla rla dalınırsa müze için ekibiyle beraber 30 Kasım ' a kadar açık. Bu iki
içeri buyur ediyor. Kronoljik nasılsu yüzeyine çıkılacağını sergi, restorasyona girecek
yerine tipolojik sıra l amayla hayretle düşünüyorsunuz. olan müzeyi ziyaret etmek için
diziimiş olan nesneler arasında Serginin doğuşu tesadüfiere son şans . Merkezi konumuna
dalgıç başlıkları sayıca öne dayanıyor. Koleksiyondan rağmen yeterince ilgi görmeyen
Büyükada,1950.
www.adalar-istanbul.org
ve Yeni Akropo)
Eski Akropol Müzesi "Kutsal Kaya Parthenon"
ve etrafından çıkanlar için yetersiz di. Yeni
müze bunun için yapıldı. Prestijine rağmen
mimarisi, yapılırken neden olduğu tahribat ve
sergileyemediği heykellerle tartışma yaratan Yeni
Akropol Müzesi'nin arka planında yaşananlar. ..
...... .. ... .... . Atina, Yeni Akropol Müzesi müze , 1874'den kalma eski
Saatler: Müze pazartesi hariç müzenin yerini aldı. Altı yılda
Sikkelerde her gün 08.00 ile 20.00 arasında tamamlanan ve Fransız-
ısviçreli mimar Bernard Tschumi
gizlenen anlam gezilebilir.
ileYunan l ı Michalis Photiadis'in
17 Eylül-28 Aralık Bilet: 1 euro
birlikte tasarladığ ı yeni müze, 14
Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi
ERIK SJÖBERG 000 metre karelik sergi alanıyla,
eskisinin on katı büyüklüğünde.
Yapı Kredi Vedat Nedim Atina'nın demokrat lideri Dışarıdan verdiği prestijli
Tör Müzesinde açılacak Perikles, Pers işgalciler görüntüye rağmen müzenin
olan sikkeler sergisinde, Selçuklu Hükümdan Gıyaseddin tarafından tahrip ed ilmiş Akropol içyüzü bambaşka. Yeni Akropol
Yapı Kredi Kültür'ün 55 bin Keyhüsrev dönemine ait güneş Tepesi'ndeki tapınakların yerine Müzesi açıldığı günden
ve arslan ikonografısinin yer
parçalı k koleksiyonundan 180 Parthenon 'un inşa edilmesi beri "geçmişini seçmek"
aldığı sikke.
tanesi seyirciyle buluşuyor. emrini verdiğinde, Atinalılar, tartışmalarının merkezinde.
Paraların üzerindeki resimlerin Bizans'ta hem Selçuklu'da maliyetini düşünerek itiraz Ilk olarak müze binası dış
ön plana çıkartıldığı sergi, görülen "çift başlı ka rta i" figürü ettiler. Perikles de binanın görünüşüyle tepki çekti. Bina,
bunların sembolik anlamları ele alınıyor. Bunun dışında, cephesine adının kazınması büyüklüğü yüzünden "canavar"a;
üzerine kurulu . Sikkeler, sergide koruyucu kanatlı koşuluyla inşaatın bedelini beton, çelik ve camdan yapısıyla
Ortaçağ Anadolusu'nun melek, arslan, "kuyruğu ejder üstlenme sözü verdi. 2400 yıl da otoparka benzetildi. Ayrıca,
Araplar, Eyyubiler, Zengidler başı, gövdesi insan" motifleri sonra bugün bile Perikles'in Atina ' nın en eski semtlerinden
ve Bizans'ı içeren karmaşık de inceleniyor. Kubad'abad Parthenon'u, Batı uygarlığının Makriyanni'deki binaların
siyasal manzarasına tanıklık Sarayı'ndan gelecek parçalar ve tüm insanoğlunun en büyük bazıları müze binasına yer
ed iyor ve aynı siyasal gibi mimari dekor örnekleriyle başarılarından biri. açmak için yıkıldı. Müzenin
atmosferde bulunan bu karşılaştırmalı olarak sunulan 20 Haziran 2009 günü, bulunduğu "Areopagitou"
medeniyetlerin geliştirdikle ri sikkeler, Ortaçağ islam Akropol Müzesi'nin çoktandır sokağındaki biri müzisyen
ortak görsel dil üzerine dünyasının "medeniyetler beklenmekte ve uzun süredir Vangelis'e ait olmak üzere iki
düşündürtüyor. ittifakı" teması etrafında ertelenmekte olan açılış 19. yüzy ı l binası da yıkılmayı
Örneğin, temelleri uzun sergileniyor. töreni Atina'da gerçekleştirildi. bekliyor. Yıkım sebebi de
zamandır tartışılan ve hem www.ykykultur.com.tr Akropol'ün yamacında yükselen Akropol ile müze arasında
............... ................ .... ...... ..... ..... .... ............................ ... ... ... .... .. ... ... .. ... ... ...... ..... .. ... ..... .. ....... .. ..
Televizyon
Bir bilimkurgu
klasiği: Dr. Who
DR. WHO
Oyuncular: Christopher
Eccleston, Billie Piper, Bruno
Langley
Yapım yılı: 2005
Süresi: 13 x 60 dakika
6 Eylül'den itibaren her Pazar
21 :OO'de, CNBC-e
\gesel Kütüphane
\ Yaşa"an Tarih :
:
II Aydın1at" bi2i
15 günde bir, saat 21.00'de : fener
Kanal B : Ayvacık Sivrice Feneri
: Bilgi için: 0532.321.83.71
: Ayşe Öksüz'ün sunduğu
: :
: programda Anadolu ve
: Eski istanbul Barosu
: Istanbul'un tarihi eser ve :
: : Başkan ı Yücel Sayman
mekanla r ı belgesel bak ı ş :
: ve eşi Hacer Sayman,
açısıyla
(3krana taşınıyor. 7 Ağustos'ta, Ayvacık
Bu ayın 8 ve 29'unda
: ilçesi'nde ve Anadolu'yla
: yayınlan acak olan bölümlerin
Midilli Adası arasındaki
: konusu Urfa. Burada Ba l ıklı
: Müsellem Boğaz ı'na hakim
Göl, Gümrük Han ve Urfa bir konumda bulunan
bedesteni tanıtıla cak. :
: Sivrice fenerinin bekçi
Fenerin "okurları" olacak.
evinde bir kütüphane
Bir Tanzimat : :
açtılar. Deniz fenerlerine
alafranga hayat süren bir aileyi kendisiyle görüştüğümüzde ve tüm meraklıları katıl ım a
: çağırıyor. ilgilenen herkes
anlatan dizinin senaryosunu koleksiyonlarını
: :
Alper Elze yazmış . Başrolle rde : : genişletebilmek için 2-5 Ekim'de yapılacak olan
:
Gülşah Şahin ve Yetkin : meraklıların desteğine de resmi açılışa davetli.
:
Dikinciler var.
........ ..... .............. ... ... .... ... ......... ........ .. ..... ..... ..... ..... ...... .... .. ... ... ...... .. ..... .. ... .... ... .. .. ..... .. ..... ....... .... ......... .. ... ....... .. .... .. .......
j
Sanat Tarihi
Çağdaş sanatta
tarihi dönemeç:
Joseph Beuys
Mayıs'ındaki "Ben Amerika'yı
"Joseph Beuys ve
seviyorum Amerika da
Öğrencileri" Beni" performansları ve
9 Eylül-1 Kasım fötr kullanarak oluşturduğu
Sakıp Sabancı Müzesi enstalasyonlarla 20. yüzyılın
sanat tarihine geçti.
i Eylül ayından itibaren, Sabancı Müzesi'ndeki sergide
Sabancı Müzesi'ne çağdaş sanatçının fazla bilinmeyen
sanata damgasınıvuran bir bir yönü ortaya çıkarılıyor:
sanatçı konuk oluyor. Joseph
Öğretmen Beuys. Sanatçının
Beuys, 1960-1980 arasında "öğretmenlik benim en büyük
gerçekleştirdiği performans ve
eserimdir" sözünden yola çıkan
enstalasyonlarla güncel sanatla sergide, Beuys'ün kağıt üzerine
bir referans noktası oldu. 26
I ~~sım 1965'te gerçekleştirdiği
yaptığı işleriyle 15 öğrencisinin
gravür, fotoğraf ve özgün askı .,
"Olü bir Tavşana Bu Resimler eserleri sergileniyor. ~
Nasıl Açıklanır" ve 1974
muze.sabanciuniv.edu.
Brecht ilk oyunu "Baal"i ama hala geçerli: Insan neyle yaşar?
1918'de yazdı. 1949'da www.iksv.org
. ... . .....................
Nereden bakıyorum:
Derenin içinden mi, r,
13. yüzyılda bir "arda": Kadın, erkek,
çocuk ve hayvanların birarada olduğu
hareket halindeki hayat alanları.
pencereden mi?_, i
r
--'- -
/ ((
M
o
Bugünkü ordu kelimesinin en
• •
SARI SESSIZLIK
"Emekli Tümgeneral Cihangir Akş i t'in son derece
gü zel bir çalışması: Sarı Sessizlik. 1914-191s'in o
unutulmaz kışında Doğu Cephesi'nde yaşananları
okuyunca insanın tüyleri diken di ken oluyor. 'Bir iki
sayfa bakar, işime dönerim ' diye düşündüm, bir iki
sayfa derken bir de baktım 50 . sayfadayım. Akşam
eve geldim, devam ettim. Sabaha karşı bitirdim ..."
0500 000
492.0 ., f'L"l If.!} VAliD
4920 ,\\RU '.Tl
, i
fAS \,l