You are on page 1of 203

ATATRK NVERSTES

SOSYAL BLMLER ENSTTS


FELSEFE VE DN BLMLER ANABLM DALI

Hsn AYDENZ

TEST VAROLUULARDA MAN-AHLK LKS


(KIERKEGAARD, JASPERS VE G. MARCEL)

DOKTORA TEZ

TEZ YNETCS
Do. Dr. Ruhattin YAZOLU

ERZURUM-2010

II

NDEKLER

ZET.................................................................................................................... III
ABSTRACT ......................................................................................................... IV
KISALTMALAR ..................................................................................................V
NSZ ................................................................................................................. VI
GR ..................................................................................................................... 1
1. Varoluuluk, man ve Ahlk Kavramlarna Genel Bir Bak ........................ 1
1.1. Varoluuluk ............................................................................................. 1
1.2. man Kavram ........................................................................................... 8
1.3. Ahlk Kavram ........................................................................................ 15
1.4. man-Ahlk likisi ................................................................................. 18
BRNC BLM
1. KIERKEGAARD DNCESNDE MAN-AHLK LKS ............. 23
1.1. Kierkegaardn Kurumsal Din Eletirisi ..................................................... 26
1.2. Kierkeaarda Gre Tekil Birey Kavram ve znellik ................................ 31
1.3. Kierkegaardda man Kavram ................................................................... 35
1.4. Kierkegaarda Gre Akln man Boyutundaki Yeri ................................... 43
1.5. Kierkegaardn Ahlk Anlay .................................................................. 47
1.6. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii ..................................... 53
KNC BLM
2. JASPERS DNCESNDE MAN-AHLK LKS........................... 69
2.1. Jaspers Dncesinde nsan ....................................................................... 71
2.2. Jaspers ve Kurumsal Din Eletirisi ............................................................. 75
2.3. Jasperse Gre zgrlk ve letiim .......................................................... 82
2.4. Jasperse Gre ifre Kavram ve Tanr ...................................................... 85
2.5. Jasperste man Kavram ............................................................................ 92

II

2.6. Jaspers Dncesinde Ahlk ...................................................................... 99


2.7. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii ................................... 107
NC BLM
3. MARCEL DNCESNDE MAN-AHLK LS ............................ 113
3.1. Marcel ve Kurumsal Yap ........................................................................ 116
3.2. Marcele Gre Bilim ................................................................................ 119
3.3. Marcele Gre nsan, Katlm ve Umut .................................................... 123
3.4. Marcele Gre Sr Kavram ...................................................................... 127
3.5. Marcelde man ve Tanr .......................................................................... 129
3.6. Marcelin Ahlk Anlay ......................................................................... 136
3.7. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii ................................... 145
DRDNC BLM
4. KIERKEGAARD, JASPERS VE MARCELN GRLERNN
KARILATIRILMASI .................................................................................. 150
4.1. Dnsel Altayaplar Bakmndan .......................................................... 150
4.2. Bireysellik ve zgrlk Dnceleri Bakmndan ................................... 153
4.3. Kurumsal Yaplara Yaklamlar Bakmndan ......................................... 156
4.4. Tanr Dnceleri Bakmndan................................................................. 163
4.5. man Anlaylar Bakmndan .................................................................. 167
4.6. Ahlk Anlaylar Bakmndan ................................................................. 175
SONU ............................................................................................................... 181
KAYNAKA ..................................................................................................... 185
ZGEM ....................................................................................................... 194

III

ZET
DOKTORA TEZ
TEST VAROLUULARDA MAN-AHLK LKS
-KIERKEGAARD, JASPERS VE MARCELLE SINIRLI OLARAKHsn AYDENZ
Danman

:Do. Dr. Ruhattin YAZOLU


2010-Sayfa: 193 +VII

Jri

: Do. Dr. Ruhattin YAZOLU


Prof. Dr. Vahdettin BACI
Prof. Dr. Mevlt ZLER
Do. Dr. Tuncay MAMOLU
Do. Dr. M. Kazm ARICAN

Dnce tarihi, insann merkez bir konumda olduu problemlere ynelik


birbirinden farkl eilimlerin tartmalaryla zenginleen bir yapya sahiptir. Bu
tartmalar daha ok idealizm ve rasyonalizm yahut materyalizm ekseninde
cereyan etmekle birlikte, kimi zaman her iki anlayn da eletirildii alternatif
grler ortaya konulmaktadr. Kukusuz bunlar arasnda varoluu olarak
isimlendirilen dnrlerin grleri son derece dikkat ekicidir. zellikle toplum
karsnda bireye atfedilen nem ve zgrle verilen arlk, zerinde durulmas
gereken bir konudur.
Bu alma, insann anlam aray iinde ortaya kan nemli felsef
akmlardan biri olan varoluuluun teist kanadnn en nemli dnrlerinden
Sren Kierkegaard, Karl Jaspers ve Gabriel Marcelin iman-ahlk ilikisine
ynelik grlerini ele almay amalamaktadr. almada, varoluuluun tarih
arka plan ve her dnrn grleri ayr ayr blmler halinde ele alnarak
incelenmi ve son olarak genel bir karlatrma yaplmtr.
Anahtar Kelimeler: Varoluuluk, man, Ahlk, Kierkegaard, Jaspers,
Marcel.

IV

ABSTRACT
Ph. D. THESIS
THE RELATION BETWEEN FAITH AND MORAL IN THEIST
EXISTENTIALISTS
-LIMITED BY KIERKEGAARD, JASPERS AND MARCELHsn AYDENZ
Supervisor

: Assoc. Prof. Dr. Ruhattin YAZOLU


2010-Pages: 193+VII

Jury

: Assoc. Prof. Dr. Ruhattin YAZOLU


Prof. Dr. Vahdettin BACI
Prof. Dr. Mevlt ZLER
Assoc. Prof. Dr. Tuncay MAMOLU
Assoc. Prof. Dr. M. Kazm ARICAN

History of thought has a contexture that getting rich with discussions of


different movements about the problems that human has being central position
there. These discussions are usually happening in the axis of idealism and
rationalism or materialism; but sometimes alternative paints of view that critising
both of them have revealed. Certainly among them, views of thinkers called as an
existentialist are conspicuous. Especially, the attributed importance to individual
opposing society and given value to the freedom is a matter that has to being
deliberated.
This study is aiming to deal with Sren Kierkegaard, Karl Jaspers and
Gabriel Marcels views about faith-moral relationship. Whom are ones of most
important thinkers in teist side of existentialism that is an important philosophical
movement appeared in way of searching the meaning of human. In this study, the
historical background of existentialism and viwes of all thinkers one bye one were
examined and finally compared in generall manner.
Key Words: Existentialism, Faith, Moral, Kierkegaard, Jaspers, Marcel.

KISALTMALAR
A.g.e.

: Ad geen eser

A.g.m.

: Ad geen makale

A.g.t.

: Ad geen tez

A...F.D.

: Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi

A..S.B.E.

: Ankara niversitesi Sosyal Bilimler Enstits

Bkz.

: Baknz

C.

: Cilt

ev.

: eviren

D..B.Y.

: Diyanet leri Bakanl Yaynlar.

E...F.D.

: Erciyes niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi

E..S.B.E.D.

: Erciyes niversitesi Sosyal Bilimler Enstits Dergisi

Ed.

: Editor

Intr.

: Introduced

M.U.S.B.E.D.

: Mula niversitesi Sosyal Bilimler Enstits Dergisi

M...F.V.Y.

: Marmara niversitesi lahiyat Fakltesi Vakf Yaynlar

No.

: Number

S.

: Sayfa

S.D..F.E.F.S.B.D. : Sleyman Demirel niversitesi Fen Edebiyat Fakltesi Fen


Edebiyat Fakltesi Sosyal Bilimler Dergisi
T.D.V.Y.

: Trkiye Diyanet Vakf Yaynlar

Trans.

: Translator

U..S.B.E.

: Uluda niversitesi Sosyal Bilimler Enstits

Uy.

: Uyarlayan

Vd.

: Ve devam

Vol.

: Volume

VI

NSZ
Son yllarda en ok dile getirilen ifadelerden birinin, dnyann kresel bir
ky haline geldii eklindeki bir yaklam olduu sylenebilir. Bunun, gelien
bilim ve teknolojinin doal bir sonucu olduu gz ard edilemez bir gerektir.
Ancak kreselleme, insanlk iin nemli imknlarn kaplarn amakla birlikte,
beraberinde bir dizi ciddi sorunun da ortaya kmasna neden olmutur. Gnmz
dnyasnda, sorunlar yumayla kuatlm olan birey,

yalnzlama ve

yabanclama girdabnda kendini kaybetmeye balamtr. Bu da, en temel insan


niteliklerin byk oranda erozyona uramasnn balca sebebi haline gelmitir.
Bu sorun, genelde bir insanlk sorunu olmakla birlikte, Bat medeniyetinin
oluturduu hegemonya ve dayatmac anlay, alternatif zm nerilerinin
yeterince yank bulmasn engellemektedir. Bu anlamda, sorunun zmne her
eyden nce Bat dnyasndan balanmas gerektii sylenebilir. Dolaysyla,
modern dnyann temellerinin atld kltrel altyap ve ortamn kavranmas bir
zorunluluktur.
Modern Bat dncesi, idealizm ve rasyonalizm ikileminde kalmak
suretiyle, karlat sorunlar zmek yerine, iinden klamaz bir hale
sokmutur. nsann evrendeki konumunun belirlenmesinde ynelinen dinsel
eilimler ne yazk ki zaman zaman insann ciddi bir deer kaybna uratlmasnn
gerekesi haline gelmitir. Ortaa serveninin ardndan, insan hak ettii konuma
ulatrma iddiasyla ne karlmaya allan felsef ve bilimsel anlaylarn
atmas ve kimi deerlerin ikinci plana atlmas veya yok farz edilmesi, baka
bir neden olarak grlebilir.
Skolastisizm ve modernizm kskancnda kalan insanln kurtarlmasna
ynelik olarak Bat dncesinde kimi zaman farkl zm nerileri sunan baz
anlaylar ortaya kmtr. Bu anlaylarn en nemlilerinden birisi de
Varoluuluktur. zellikle I. ve II. Dnya Savalarnn ardndan buhran evresine
giren Bat insannn kurtuluuna ynelik olarak varoluu dnrlerin ortaya
koyduu anlaylarn kayda deer dnceler olduklar inkr edilemez.
Hazrlanan

bu

alma,

varoluuluun

teist

kanadnn

nemli

dnrlerinden olan Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin iman-ahlk ilikisine


ynelik grlerinin ele alnmasn ngrmektedir. almann hazrlanmasnda,

VII

bu dnrlerin eserleri esas olarak alnmtr. Bu eserler, Almanca, Franszca ve


Danca dillerinde hazrlandndan dolay, ngilizce evirileri kullanlmtr. Ayn
zamanda, bu yazarlarn eserleri arasnda Trkeye evirisi yaplanlar, kimi
noktalarn daha iyi anlalmas iin gzden geirilmi ve kaynaka blmnde
belirtilmitir.
alma srasnda, Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin grleri ayr ayr
blmler halinde ele alnm ve bu dnrlerin fikr alt yaplar ile iman ve ahlk
grlerine temel oluturan yaklamlar vurgulanmtr. Son aamada ise, bu
dnrn anlaylarnn genel bir deerlendirmesi yaplmtr.
Bu almann hazrlanmasnda ve doktora eitimim boyunca hibir zaman
desteini esirgemeyen; ufuk ac ve yol gsterici tavrlaryla, madd ve manev
motivasyonuyla beni cesaretlendiren hocam Do. Dr. Ruhattin YAZOLUna
teekkr bir bor bilirim.

Erzurum 2010

Hsn AYDENZ

GR
1. Varoluuluk, man ve Ahlk Kavramlarna Genel Bir Bak
1.1. Varoluuluk
Gnmzde kar kaya olduumuz en byk problemlerden birinin,
bilim ve teknolojinin oluturduu hegemonya ierisinde yok olua doru yol
almz olduu sylenebilir. Tarihin eski dnemlerinden beri insan kendi olma
arayndan uzaklatran pek ok etken bulunmakla birlikte, modern an bu
duruma ivme kazandrd aktr1. Dolaysyla insan, kendisini bekleyen
tehlikelere kar adeta dalgn bir konuma kendisini yerletirmektedir. Bu
durumdan kurtulmann en geerli yolu ise, felsefe yapmak olup, bu felsefe
yapmann da ufuk ac bir mahiyet arz etme zorunluluu vardr. Dalgnlktan
kurtulu, ancak varolula ilgili konular zerine eilmekle yaplacak olan
felsefeden gemektedir2.

Buradan hareketle, alma konusunun temelini

oluturan varoluuluk kavramnn ana hatlaryla ele alnmasnn byk bir


nem tad aktr.
nsan zerine yaplan felsefenin ok eski dnemlere dayanan bir gemii
olduu sylenebilir. Varoluulua ilikin incelemeleriyle n plana kan
Mouniere gre, kken itibariyle varoluu olmayan hibir felsefe yoktur. nk
bilim grlerle, sanayi yararllklarla, felsefe ise varoluu ve var olanlar ortaya
karmakla3 urar. Ancak varoluuluun nemli bir katk yapt sistematik
anlamda bir insan felsefesinden sz edilmesinin yirminci yzyln ikinci
yarsna denk geldii dncesi gz ard edilemez. zellikle an balarnda
yaanan buhranl dnemlerin ardndan, insann nemine vurgu yapld gzlerden
kamamaktadr. Bu aamada rol alan filozoflarn byk ounluunun varoluu
dnrler olduu ifadesi, doru bir ifadedir. Buradan hareketle varoluuluun
bir insan felsefesi4 olarak nitelendirilmesi yanl olmayacaktr.
Kken itibariyle ok eski dnemlere dayanan varoluuluun, bir dnce
yaps olarak ortaya kmasnn temellerini Ortaa felsefesinin anlay zerinde
ina etmek mmkn grnmektedir. Ortaa dncesine alternatif oluturmaya
1
2
3

Erich Fromm, zgrlkten Ka, ev. emsa Yein, Payel Yaynlar, stanbul, 2008, s.15-17.
William Barrett, rrasyonel nsan, ev. Salih zer, Hece Yaynlar, Ankara 2003, s.9.
Emmanuel Mounier, Varolu Felsefesine Giri, ev. Serdar Rifat Krkolu, Alan Yaynclk, stanbul
1986, s.44.
Hasan iek, Mevlana ve Karl Jaspersin Benzeen nsan Anlay, Felsefe Dnyas, Say: 39, ss.159169, s.159; ayrca bkz. Takiyettin Mengolu, nsan Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul 1988, s.17.

alan modern dnyada, empirizm ile rasyonalizm arasnda var olan atmann,
farkl eilimler arasnda gemiten gnmze kadar uzanan bir srece iaret ettii
gz ard edilemez. Aslnda bu dnsel atmann kkenini yonya Okulu ile
Sokrates arasndaki mcadeleye kadar gtrmek mmkndr. Bu mcadelenin
isimlendirilmesi de materyalist ve idealist dncenin mcadelesi eklinde ifade
edilebilir5. Yunan dnce geleneinin bir uzants olarak grlebilecek olan
Ortaa dncesi teosantrik bir yapya sahiptir. Tarihsel sre ierisinde, bu
yapnn deiime uramas, znenin nemini geri plana itmi ve doal olarak
alternatif dncelerin ortaya kmasna zemin hazrlamtr. Rnesans ve Reform
hareketleriyle ekillenen modern dnce, znenin kaybettii itibar ona tekrar
verme abasnn bir sonucu olarak ortaya kmtr. Ancak bu yaklam da,
znenin mekanik bir anlamda ele alnmas ve nesneletirilmesi sonucunu
dourmas bakmndan, beraberinde ciddi sorunlarn ortaya kmasna neden
olmutur. Bu anlamda modern dncenin en nemli hatasnn, anlamdan
ziyade aklamaya dayanan bilimi, genel geer bir unsur olarak grmesi olduu
sylenebilir6. Bat dnce geleneinde ve modern bilim anlaynda, belirli
artlarn her zaman belirli durumlar douracana ynelik bir algnn egemen
olduunu gzlemlemekteyiz. Ancak tarihsel veriler, durumun her zaman byle
olmadn gstermektedir. Ayn artlar ierisinde bulunan insanlarn, ayn
olaylara her zaman eit bir tepki vermedii aktr. Bu nedenden dolay, her eyi
belirlenmi ve objektif verilerle aklama imknndan yoksun bir yapyla kar
karya kalnmaktadr. Ayn zamanda, btnyle objektif bir bak asnn
hegemonyas altnda kalan insan, en basit durumlarda bile zgrln kaybetme
tehlikesiyle kar karya kalacaktr. Felsefeciler artk, Locke ve Hume benzeri
ngiliz empiristlerin yapt gibi, insan tecrbesini basit fikir ve duyumlardan
hareketle ina etmeye kalkamaz. nsann psiik yaam, yle zihinsel atomlardan
oluan bir mozaik deildir.7 Dolaysyla, farkllklarn korunmas bakmndan bu
dnceye alternatif bir bak asnn varln savunmak, insana belirli bir alan

5
6

Adam Schaff, Marksizm, Varoluuluk ve Birey, ev. Evin Diner, De Yaynevi, 1966, s.6-7.
Emel Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, idc.sdu.edu.tr/tammetinler/bilim/bilim.9.pdf,
04.04.2010, ss.1-11, s.3.
Barrett, a.g.e., s.23.

oluturmak asndan byk bir nem tamaktadr8. Bu anlamda varoluuluk


Ortaa dncesi ile ona alternatif oluturan modern anlayn atmasnn bir
rn olarak grlmektedir.
Ortaa

Bat

dncesinde

iki

temel

anlayn

egemen

olduu

gzlemlenmektedir. Bunlardan birincisi, Pltoncu anlay benimseyen St.


Augustine, dieri ise Aristotelesci anlay benimseyen St. Aquinastr. Bu
anlaylar, dnce srecinde rasyonalizm ile empirizmin mcadelesinin
younlamasna neden olmulardr. Ancak her iki eilimin ortak bir buluma
noktasnn bulunmas, bunun da dinin temelini oluturan vahiy olmas, atmann
iddetlenmesini engellemitir. Ancak Descartesle birlikte, iki farkl eilimin ortak
noktas olan din unsur geri plana itilmi ve bir sre sonra neredeyse ortadan
kaldrlmtr. Bylesi bir durumda da atmann boyutlar son derece ileri
noktalara ulamtr. En son nokta ise, akla gereinden fazla bir yer verdii ifade
edilen Hegel tarafndan konulmutur9. te varoluuluk, bylesi bir ortamda
gelimeye balamtr.
Varoluuluk eklinde bir nitelendirme, bu balk altnda isimleri saylan
dnrler tarafndan bile benimsenmeyen10 ve snrlar tam olarak belirlenmemi
bir dnme biimi olmas nedeniyle, varoluu olarak kabul edilen dnrler
zerinde tam bir mutabakat sz konusu olmamtr. Dolaysyla varoluuluk,
belirli bir felsef sistemi ifade etmez. Bu dnce akm iinde yer ald
dnlen filozoflarn kendilerini tanmlamalarnda bile byk farkllklar
bulunmaktadr. Btn bu farkllklara ramen, Kierkegaard, Heidegger, Jaspers,
Sartre, Marcel, Abbagnano, Merleau-Ponty, Bardyaev ve Camus gibi dnrlerin
genel yaklamlar ele alndnda, egzistansiyalist bir dnce yapsndan ve
geleneinden sz etmek mmkn grnmektedir11.
Varoluuluk,

bu

dnce

anlay

ierisinde

olduu

varsaylan

dnrlerin, birbirlerinden olduka farkl grler ileri srmeleri nedeniyle,


tanmlanmas olduka zor bir anlaytr. rnein, Gabriel Marcel Katolik bir
8

10
11

Bkz. John Wild, Existentialism as a Philosophy, The Journal of Philosophy, Vol.57, No.2, 1960, pp.4562, s.51-53.
Roger Verneaux, Egsiztansiyalizm zerine Dersler, ev. Murtaza Korlaeli, Erciyes niversitesi
Yaynlar, Kayseri 1994, s.1-2.
John Macquarrie, Existentialism, Penguin Books, New York 1972, s.86.
Frederick S. J. Copleston, Contemporary Philosophy Studies of Logical Positivism and Existentialism, The
Newman Press, Westminster-Mayland 1966, s.125.

Fransz, Nicholas Berdyaev Ortodoks bir Rus, Martin Buber Yahudi bir teolog
olup, varoluu olduu dnlen birok dnr de Protestanl benimsemi
insanlardr. Bununla birlikte agnostik olduu sylenebilecek olan Heidegger,
ateist olan Sartre ve din konusunda ok belirgin bir gre sahip olmayan Jaspers
de varoluu dnrler arasnda kabul edilmektedir12. Buradan hareketle btnyle
zde

bir

varoluuluk

akmndan

sz

etmekten

ziyade,

farkl

varoluuluklardan sz etmek daha doru bir yaklam olarak grlebilir13.


Varoluuluk, var olan varoluun karsna karmakla ve btn insanlar iin
genel geer olan her trl teoriyi reddetmekle14 birlikte, sre ierisinde belirli bir
balk altnda toplanmaya ve tanmlanmaya allmtr. Problemin tanmlanmas
ve daha anlalabilir olmas iin, onu, dnyada bir insan varl olarak var
olmann ne olduunu aklama abas iine giren, bir okul ya da sistemden ziyade
belli ortak ilgileri ve n kabulleri olan filozoflar tarafndan oluturulan felsefe
hareketi ya da akm15 olarak tanmlamak mmkndr.
Varoluuluu ele alan baz dnrlerin kar kmalarna ve grlerinde
ksmen hakl olmalarna ramen16, varoluular genel anlamda iki grup altnda
toplanabilir. Birinci grup, kurumsal anlaylara kar ynelttii btn eletirilere
ramen, Tanr dncesinden tam anlamyla bamszln ilan edemeyen
dnrlerin oluturduu teist varoluular; ikinci grup ise, kurumsal din
yaplara ok ak bir ekilde kar kan ve Tanr ld sloganyla grlerini
temellendiren ateist varoluular. Birinci gruba u veya bu ekilde Tanrya
inanan ve Onunla bireysel tecrbeye dayal bir anlay benimseyen Kierkegaard,
Jaspers ve Marceli; ikinci gruba ise Nietszche, Heidegger ve Sartre rnek
verebiliriz17. Bu balamda, almann konusunu da, teist varoluular olarak

12

13

14
15
16

17

David E. Roberts, Existentialism and Religious Belief, Oxford University Press, New York 1959, s.3-4;
Jean Whall, Existentialismein Tarihi, ev. Bertan Onaran, Elif Yaynevi, stanbul 1964, s.7; F. C.
Copleston, Existentialism, Philosophy, Vol.23, No.84, 1948, pp.19-37, s.19; W. James Davis,
Existentialism: A Reaction to the Age of Organisation, The Western Political Quarterly, Vol.16, No.3,
1963, pp.541-547, s.545.
Mikel Dufrenne, Existentialism and Existentialisms, Philosophy and Phenomenological Research,
Vol.26, No.1, 1965, pp.51-62, s.51.
Jacques Colette, Varoluuluk, ev. Ik Ergden, Dost Kitabevi, Ankara 2006, s.9.
Ahmet Cevizci, Felsefe Szl, Paradigma Yaynlar, stanbul 2000, s.975.
rnein, bir Hristiyan olarak kabul edilen Kierkegaardn Hristiyanlnn; buna karn ateist olarak
grlen Heideggerin ateistliinin tartmal olmas vb. gibi. Bkz. Macquarrie, a.g.e., s.19.
Mounier, a.g.e., s.46-47; Swami Akhilananda, Existentialism, Journal of Bible and Religion, Vol.17,
No.4, 1949, pp.236-239, s.236.

nitelenen Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin iman-ahlk dncelerinin ele


alnmas oluturmaktadr.
Varoluuluun vurgu yapt en nemli konulardan birinin, zgrlk
olduu aktr. Yirminci yzyln ilk yarsnda yaygnlk kazanan varoluuluk
birok bakmdan yenian zne merkezli felsefelerinin bir uzants olarak
grlebilir.18 Bu zne merkezlilik, ister istemez zgrlk fikrinin n plana
karlmasn zorunlu klmtr19.
Varoluuluun, akl deerlendirmelere ynelik olarak ortaya koyduu
yaklamlarn temelinde, aklcln kendisini aan, insan varlnn temeli olarak
kabul edilmeyi ngren ve bu noktada bir tekel oluturmaya alan bir anlay
benimsemesinin

yattn

sylemek

mmkndr20.

Buradan

hareketle

varoluuluun eletiri ynelttii en nemli hedefin rasyonalizm olduu


sylenebilir. nk rasyonalizm, insan zihnini n plana koyarken, bu zihnin
sahibinin nceliini arka plana atm gibidir21. Dolaysyla varoluuluk, insann
her trl konunun ele alnmasndan nce, kendine ynelmesini ngren bir
yaklam benimsemektedir. znel dnce, isel bir ynelimi gerekletirebildii
srece benimsenebilir olan bir durumdur. Bu ikisinin birbirinden tamamen ayr
olduu bir yapda, gerek bir varolutan sz etmek mmkn deildir. rnein
Sokrates ruhun lmszl sonucuna bir kouldan yola karak varm, ancak
bu koula da varln balamtr.22 Ancak bu isel ynelim, bireyin evreden
kopmas ve mutlak anlamda bamsz bir varlk haline gelmesine neden
olmamaldr. Kendisini sorgulayan ve evresinden bamsz olmayan insan,
evreye de duyarl olarak, onu sorgulamak durumundadr23.
Geleneksel Bat felsefesinin en temel sorunlarndan birisi de, bireyi toplum
asndan sadece nicel bir deerlendirmeye tabi tutmasdr. Ancak birey gerekte,
nitel anlamda toplumdan farkllklar gsterebilir. Nicelie dayanan, bireyi toplum
iinde eritmeyi hedefleyen ve adeta mekanik bir varlk haline getirmeyi ngren
bir eilim yerine, onun farkl niteliklerine vurgu yapan ve toplumla ilikisine
nem veren bir yapnn oluturulmasna gayret gstermenin daha tutarl bir
18
19
20
21
22
23

Doan zlem, Etik-Ahlk Felsefesi, nklap Kitabevi, stanbul 2004, s.111.


Bkz. Vefa Tadelen, Kierkegaardda Benlik ve Varolu, Hece Yaynlar, Ankara 2004, s.115 vd.
Mounier, a.g.e., s.52, 69.
Hasan iek, Karl Jaspersin Siyaset Felsefesi, Dergah Yaynlar, stanbul 2008, s.111.
Mounier, a.g.e., s.58.
Whall, a.g.e., s.19.

anlay yansttn sylemek gereki bir yaklam olarak grlebilir24.


Dolaysyla varoluu felsefe, mekanist dnya tablosu karsnda eletirel bir
tavr alr. Bu anlaya gre hakiki bilgi duyulur bilgi deildir. Hakiki bilgi, felsef
bilgi, benin varlndan hareket eden ve dnyann varln pozitif doa
bilimlerinin aksine, benin temel bir dnya yaants olarak kavrayan bir bilgidir.
Byle bir anlay, anti-pozitivist, anti-mekanist ama hmanist bir anlaytr.25
Varoluuluk dncesinin, gnmzde cidd bir nem kazanmasnn
temelinde iki nemli etkenin bulunduunu syleyebiliriz. Birincisi, insan
hayatnda merkezi ve egemen bir konuma sahip olan dinin gerilemesi; ikincisi ise,
bu gerilemeye bal olarak toplumun btnyle rasyonel bir tarzda dizayn
edilmeye allmas ve sekler kltrn egemen bir konum elde etmeye
balamasdr26.
Varoluuluun bir anlay olarak ortaya kt ve yayld dnemin,
kaosa dayal bir yabanclamann egemenliiyle belirlenen bir zaman dilimi
olduu grlmektedir. Sanayi devrimi sonucunda meydana gelen geni toplumsal
deiim ve ortaya kan ekonomik, siyas ve ahlk kargaa ortam, insanlarn
deer anlaylarnda derin bir deiim ve dnm meydana getirmitir. Bu
dnmn olumsuz yanlarnn arlkta olmas, alternatif baz yaklamlarn
gelitirilmesini zorunlu hale getirmitir27.
Alternatif bir dnce tarz sunmaya alan varoluuluk, entelektel
alanda byk bir ilgi uyandrmakla birlikte, onun baz eksik yanlarnn bulunduu
aktr. Bu nedenle de eitli ekillerde eletirilerle karlamtr. rnein,
varoluuluk, insan temel alan bir yap tamaktadr; ancak, akln abas
desteklenmeden salam bir felsefe ina edilmesi mmkn deildir. Btn
ekiciliine ramen, fenomenolojik yaklamlar, felsef bir sistem oluturmakta
yetersiz kalmakta, balang noktas olarak sbjektivizmi esas almakta ve ona
teslim olmaktadrlar28. Yine varoluuluun, kendi doas gerei, ontoloji, bilgi
teorisi, ahlk, politika, sanat, kltr ve din felsefesi gibi alanlarn hibirinde
belirgin bir tavr ortaya koymamas, varoluu olarak nitelendirilen dnrlerin
24
25
26
27

28

Bkz. Wild, a.g.m., s.55 vd.


smail Tunal, Tasarm Felsefesine Giri, Yap Yayn, stanbul 2004, s.57.
Barrett, a.g.e., s.30 vd.
Colette, a.g.e., s.152; Talip Karakaya, Jean Paul Sartre ve Varoluuluk, Elis Yaynlar, Ankara 2004,
s.15.
Copleston, Existentialism, s.37.

hibiri tarafndan sistematik bir dnce olarak benimsenmemesi asndan29;


gelenee ynelik sert eletiriler ynelten tutumu, baz filozoflar abartl bir
ekilde eletirmesi, bilimsellii ve objektiflii gereinden fazla kmsemesi ve
insann zihni ile z arasnda ayrm yapmas ve eylemleri zn nne geirmesi
gibi konularda eletirilmektedir30.
Varoluuluk, modern dnemlerde cidd bir otorite kaybna uratlan dine
ve onun kurumlarna yeniden bir alan oluturmay ngrmesine ramen, bu
konuda da ona ynelik baz nemli eletirilerle karlalmaktadr. Varolusal
yorumun getirdii risk, dinin toplumsal boyutunu ihmal edecek derecede kiiyi
ne karmasdr. Egzistansiyel yaklamda tabiata sadece insann dramn
oynayaca bir sahne olarak ihtiya duyulmakta, Tanrnn aktelletii alan
olarak ise benlik alan kalmaktadr. Dinin alann Tanr ve insana, tabiat da
bilime terk eden bir zihniyetin kuraca ilikiler a daha bandan sakat
domaktadr. Teolojinin bireysel yaama ncelik verdii tartma gtrmez, ama
bunun anlaml bir kozmosu dlamas dnlemez.31
Varoluuluun, bireysellie yapt vurguda arya kalmas, cidd bir
belirsizlik oluturacandan dolay, belki de onun en temel zaaf noktalarndan
birisidir. Bu anlamda nesnelliin kuatc yapsndan kurtulmak istenirken, kaos
olarak nitelendirilebilecek bir yapyla yz yze gelinebilir32.
Varoluularn zgrlk konusunda kimi zaman arya kaan baz
grler tadklar sylenebilir. Bu konuda verilen mahkm ve garson rnei
olduka aklaycdr. nfazn bekleyen bir mahkm mu, yoksa masann yannda
hizmet etmeyi bekleyen garson mu zgrdr? sorusuna, genel yaklamn aksi
bir ekilde mahkmun zgr olduu eklinde bir cevap verilmesi33, bu arl
aklayc bir mahiyet

arz eder. Mahkmun sadece bedensel

olarak

snrlandrld, garsonun ise ruhsal olarak snrlandrld eklindeki bir


cevapla, gr temellendirilmeye allsa da, her iki durumda da bir snrlandrma
vardr. Ayrca byle bir yaklam, insan sadece ruhsal bir varlk olarak grme
29

30
31

32
33

Colette, a.g.e., s.11; Alasdair MacIntyre, Varoluuluk, ev. Hakk Hnler, Paradigma Yaynlar, stanbul
2001, s.9-10.
iek, a.g.e., s.115.
aban Ali Dzgn, Tecrbe, Dil ve Teoloji: Din Tecrbenin Teolojik Yorumu, Kelam Aratrmalar
Dergisi 2:1, 2004, ss.27-46, s.42.
Mounier, a.g.e., s.107-108.
Bkz. Killinger, Existentialism and Human Freedom, The English Journal, Vol.50, No.5, 1961, pp.303313, s.303-304.

gibi eksik bir anlaya bal kalma sonucunu douracaktr. Dolaysyla, mutlak
zgrlk iddiasna dayanan bu anlayn cidd bir yanlg olarak grlmesi
mmkndr.
Teist ve ateist olmak zere genel olarak iki ana ksma ayrlan
varoluulukta, iman kavramnn belirleyici bir yere sahip olduu sylenebilir.
Hatta byle bir ayrm yaplmasnn temel dayanann, iki farkl bak asna
sahip

olan

dnrlerin,

imana

baklarndaki

farkllklar

zerinde

temellendirildii sonucuna ulamak mmkndr.

1.2. man Kavram


Din bir bak asyla ele alndnda (zellikle Tanr inancnn belirgin
olduu dinler), imann, zellikle Tanrya iman ifade eden bir kavram olduu
sylenebilir34. Ancak ilk bakta din bir arm yapmakla birlikte, btnyle
belirli bir din anlama sahip bir kelime olarak grlmemelidir. Zira onun sekler
bir boyutta kullanlmas da mmkn olabilir. Bylece iman, herhangi bir eye
veya kiiye ball veya gveni de ifade edebilir35. Dolaysyla seklerleen
dnyada, imann btnyle kaybolduu eklindeki bir yargnn doru olduunu
sylemek zor grnmektedir. Burada imann kaybndan ziyade, farkl anlaylarn
eilimlerine paralel olarak ciddi bir dnme urad sylenebilir. Balangta
sakramental olan iman, bir sre sonra feodalizmin etkisinden syrlarak,
burjuvazinin veya geni halk kitlelerinin aydnlanmas iin mcadele edenlerin
imanna dnmtr36.
mann, sje ile obje arasnda bir akt olduu eklindeki bir kabulden ve
insanlk tarihi boyunca en ilkel topluluklardan en modern topluluklara kadar
geerli olduu gereinden hareketle, insanln en temel yap talarndan biri
olduunu syleyebiliriz. Ancak buradaki ban iman olarak nitelendirilebilmesi,
sradan bir ynelimle aklanamaz. Dolaysyla sjenin objeye ynelik mutlak ve
youn bir ilgi ve ynelim iinde ballk duymas zorunludur37.
34
35
36

37

C. Stephen Evans, Faith Beyond Reason, Eerdmans Publishing Company, Michigan 1998, s.3.
Evans, A.g.e., s.1; Hlya Alper, mann Psikolojik Yaps, Rabet Yaynlar, stanbul 2002, s.99.
Paul Tillich, mann Dinamikleri, ev. Fahrullah Terkan-Salih zer, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara
2000, s.67; ayrca bkz. John B. Jr. Cobb, Existentialism, Buddist-Christian Studies, Vol.14, 1994, pp.3541, s.38.
Hanifi zcan, Epistemolojik Adan man, M...F.V.Y., stanbul 1997, s.12, 18, 23; Tillich, mann
Dinamikleri, s.17.

mann ift kutuplu bir yapya sahip olduu sylenebilir. Buna gre iman
ilk boyutu bireyle inanlan arasndaki bireysel ilikiyi gsterir. Bu ilikide esas
olan bireyin kiisel ynelimi ve tecrbesidir. kinci boyut ise, inanan insanlarn
ayn konuya ynelik payda bir inanc yanstmasdr ki, bu durum imann sosyal
yansmasdr ve dinlerin oluumu da buradan kaynaklanr. mann psikolojik
boyutu ele alndnda, farkl kaynaklardan beslenen insann farkl ynelimlere
sahip olmasnn temel gerekesi daha anlalr hale gelmektedir38.
man, hem nermesel hem de nermesel olmayan boyutlara sahip olmas
bakmndan karmak bir yapya sahiptir. mann bu karmak yaps onun
epistemolojik analizini zorlatrmaktadr. man bir taraftan ierdii bilisel eler
nedeniyle, nermesel bir tutuma benzemekte iken, ierdii nermesel olmayan
unsurlar nedeniyle de nermesel olmayan bir tutuma benzemektedir.39
Gerek nermesel iman anlay, gerek nermesel olmayan iman anlay
bir ksm eletirilerle yz yze kalmaktadr. nermesel iman anlaynn,
btnyle ikna edici bir anlay ortaya koyamamas ve yetersiz baz delillerden
hareketle, mutlak bir sonuca ulamay hedeflemesi, bu eletirilerden en belirgin
olandr40. nermesel olmayan iman anlay ise, akl dlayan ve sama olsa da
inanmann gerekliliini vurgulayan bir fikri ileri srmektedir. Ancak bir kii
iman nermesel olmayan bir anlamda dahi anlyor olsa, yine de bu sorulara cevap
bulmak zorundadr. Zira Kierkegaard ve Tertullian gibi dnen biri bile,
kendisinin sama olan her eye inanmak zorunda olduunu dnemez. yleyse
sama olduu iin inanyorum ya da sama da olsa inanyorum diyen birinin,
neden bir bakasna ya da hepsine deil de sadece belli bir samaya inandn
ve dahas inanmas gerektiini aklayabilmesi gerekir.41
man konusunda n plana kan tartmalarn banda, onun akl bir mesele
olup olmadna ynelik yaklamlar gelmektedir. Kimi dnrler, u veya bu
ekilde imann temellendirilmesi ve aklanmasnda akl bir dayanaa sahip
olunmasnn zorunluluunu savunmaktadrlar. Bu anlamda, inan mutlaka
rasyonel temellere dayanmaldr. Onlara gre herhangi bir rasyonel temel
bulunmadan benimsenecek olan bir inan, anormal, gayr ahlk ve kaba bir tutum
38
39
40
41

Bkz. Alper, a.g.e., s.78.


Ferit Uslu, Felsef Adan man Temellendirme, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara 2004, s.75.
Uslu, a.g.e., s.375.
Uslu, a.g.e., s.29; Evans, a.g.e., s.10-11.

10

olarak nitelendirilmeyi hak etmektedir. zellikle kimi insanlar dinsel inanlarn


rasyonel bir dayanak olmadan benimser ve ortaya koyarlar. Hlbuki byle bir
yaklam kesin olarak yanl bir deerlendirmedir42. rnein, yeterli bir delile
dayanmadan kabul edilen bir inancn kiiye zevk vermekle birlikte, bu zevkin
belirli bir aba sonucu elde edilmemi olmasnn, insan asl grevlerinden
uzaklatran bir unsur tad sylenebilir. Hatta byle bir dnce tarz, dier
insanlara kt rnek olma ve onlar aldatmaya ynlendirme gibi bir ileve de
sahip olduu iin gerekte bir gnahkrlk olarak grlebilir43.
mann akl kart olduu eklindeki bir iddiann geerli olduunu
dnmek, imann, insan, insan niteliklerden uzaklatrmaya almas gerektii
dncesine gtrr. Bu durum ise, imann kendi kendisini yok etmesiyle ayn
anlama gelir. nk ancak akl sahibi olan bir varlk, imann kutsal kabul
ettiklerini anlayabilir ve bu erevede ortaya kan gerekleri yerine getirebilir44.
zellikle slam kelamclar ve batdaki doal teoloji geleneine mensup
dnrlerin bu ynde bir ura iinde olduklar sylenebilir45. Her dinde imann
bilgiyle uzak veya yakn bir ilikisi vardr. nan nesnesi u veya bu ekilde bilgi
temellidir. Bu bilgi, nesnesine gidilebilen dorulanm bir bilgi deildir. yle
olsayd inan olmaktan kar, bilgi olurdu. Olsa olsa inan nesnesi hakknda
bilgiden bahsedebiliriz. Her iman bilgiyle az veya ok, salam veya zayf
temellendirilmi bir inana dayanr. nan ise, bir olanan, belirli bir durumda
gerekleme(me)si, ya da bir eyin gerek olma(ma)s hakknda kesin bir
hkmdr. Kesin hkm inancn belirleyici en temel unsurudur. Bunu belirleyen
ey ise, inan nesnesi hakkndaki eitli yollardan elde edilmi bilgi ile birlikte
iradedir.46

mann akl btnyle dlamas kendi temelini ortadan kaldrmak

anlamna gelecektir. nk iman her eyden nce evrendeki dzen zerine


dnen ve bu dzenin sosyal hayata yansmasn ngren bir akl karma
ynelik inan zerine temellendirilmitir. Bu inan olmakszn insann herhangi
bir eyi dnmesi sz konu olamaz. Bu nedenle iman, herhangi bir eyi kr
42

43
44
45
46

Hanifi zcan, Birbirine Zt ki Epistemolojik Yaklam: Temelcilik manclk, A...F.D., C.XL,


ss.157-166, 1999, 158.
zcan, a.g.m., s.161.
Tillich, mann Dinamikleri, s.72.
Uslu, a.g.e., s.22-23.
lhami Gler, Kuranda mann ve nkrn Ahlk ve Bilisel (Kognitif) Temelleri, slmiyat Dergisi,
Say:1, 1998, ss.7-24, s.8.

11

krne kabul olarak grlemez. Ayrca onun tecrbe ve bilgiye kart olan
herhangi bir otoriteye ynelik bir inanma kapasitesi olduunu sylemek doru
deildir. Akln gerekliliini reddeden bir anlayn, sosyal hayat dzenleyen bir
deer retmesi mmkn deildir. nk byle bir anlay, her eyden nce
imann iletiimsel boyutunu ortadan kaldracaktr47.
man rasyonel bir temele dayandrmaya alan bu anlaylarla birlikte,
hibir akl dayanan iman iin gerekli olmadn, hatta byle bir eilimin imann
zne aykr olduunu savunan fideist anlaylar da, dnce tarihinde nemli
bir yer edinmilerdir48. zellikle Bat dncesinde, imann rasyonal bir ekilde
aklanmaya allmasna ynelik olarak ortaya kan yaklamlarn karsna
fideizmle klmtr. Fideizme gre iman, aklla belirlenen ve ynlendirilen bir
kavram olarak grlmemeli ve akldan bamsz bir kavram olarak kabul
edilmelidir. Hatta akl, imanla dorulanmal ve imana itaat etmelidir. nk akl
snrl ve noksan olup, bazen de farkl ekillerde zarara urama ihtimali olan bir
yapya sahiptir49. man doas gerei zihnin din bir durumu olup, sjenin, bir dizi
doktrinin hakikatine inancn ierir. Bu inan, kendisini snayan baz sorular ve
durumlar karsnda gsterdii direnle niteliini ortaya koyan, teslimiyeti ifade
eder. man eden kii, inand eylerin doruluundan mutlak olarak emin
deildir; hatta bu noktada ortaya konan baz kantlar, kesin bir sonuca ulatrmasa
da, o imanndan vazgemez50.
Radikal imancla gre, iman ile akl asla bir arada bulunamazlar. Bu
kavramlar bir arada olmaktan ziyade birbirine son derece zt kavramlardr. mann
kaytsz artsz boyun emeyi ve tam bir teslimiyeti gerektirmesi, objektiflik ve
tarafszlk gibi zelliklere uygun hareket etmek zorunda olan akln salkl bir
ekilde kullanm iin ciddi bir engel oluturmaktadr. Dolaysyla iman
noktasnda deerlendirici bir unsur olarak akln kullanlmas, gerek imann
ortadan kalkmas iin yeterli bir neden olacaktr51.

Ancak, iman konusunda

rasyonellikten en uzak olduu dnlen mistik imanda bile, akln btnyle


47

48
49

50

51

Mary Gilliland Husband, Philosophic Faith International Journal of Ethics, Vol.7, No.4, 1897, pp.464474, s.467-468.
Uslu, a.g.e., s.28.
Evans, a.g.e., s.9; Herbert W. Schneider, Faith, The Journal of Philosophy, Vol.21, No.2, 1924, pp.3640, s.36.
Terence Penelhum, Introduction, Faith, ed. Terence Penelhum, Macmillan Publishing Company, New
York 1989, pp.1-12, s.2.
zcan, a.g.m., s.166.

12

telendiini sylemek doru deildir. nk mistisizm, irrasyonel deildir. Asya


ve Avrupadaki en byk mistiklerden bazlar, ayn zamanda aklk, tutarllk ve
aklclkta gze arpan baz byk filozoflardr. Fakat onlar fark ettiler ki bir niha
kaygya olan imann hakiki muhtevas, ne sakramental imann istedii gibi
realitenin bir parasyla zdeletirilebilir, ne de rasyonel bir sistemin diliyle ifade
edilebilir. O, cokusal bir tecrbe meselesidir ve bir kimse ancak ayn zamanda
onun hakknda konuma imknn inkr eden bir dille onun hakknda konuabilir.
Mistik imann kendisini ifade edebilecei tek yol budur52.
Bu iki dncenin de kendini hakl karma noktasnda makul delillere
dayand sylenebilir. Ancak herhangi birinin mutlak hakikatin bir yansmas
olarak kabul edilmesi zor grnmektedir. Dolaysyla iman, ne btnyle bir
duygu, ne de btnyle akl bir tavrdr. O, kendine mahsus bir anlamann sz
konusu olduu zel bir kavram olarak anlalmaldr53. manda esas olan
cokusal bir yapya sahip olmasdr. O, hem rasyonel olmayan bilinaltn hem
de rasyonel olan bilinci kuatmtr. Ancak btnyle bunlara indirgenemedii
gibi, bunlar ortadan kaldrmay da hedeflemez. mann cokusunun dayand
duygusal boyut inkr edilememekle birlikte, duygu imann btn deildir.
mann bilisel ieriinin bu noktada gz ard edilmemesi gerekir. nk iman,
iradenin bir eylemidir54.
mancla ynelik eletirilerde bulunan dnrlerin hakllk pay bulunsa
da, zaman zaman kat deerlendirmelere yol aan eitli ynleri, gnmz
bilimsel ura alanlar iin bile mutlak anlamda doru deildir. Nitekim bu
yaklam en sistemli bir ekilde uygulayan Descartesin deerlendirmeleri bile
bugn ciddi eletirilere maruz kalmaktan kendisini koruyamamtr. David
Humeun da belirttii gibi, dnyann Tanr tarafndan yaratld eklindeki temel
bir din dnce bile tam anlamyla ispatlanabilir deildir. Bu durum aksi bir iddia
iin de geerlidir. te bu noktada devreye giren kurtarc unsur iman olmak
durumundadr. man sz konusu olunca akla gelebilecek en kk bir rasyonel
yaklam bile, dier insanlar btnyle inanmaya ynlendirebilecek bir gce

52
53
54

Tillich, mann Dinamikleri, s.61.


F. H. Bradley, Faith, The Philosophical Review, Vol.20, No.2, 1911, pp.165-171, s.165.
Tillich, mann Dinamikleri, s.19-20; Bradley, a.g.m., s.167.

13

sahip olmad iin, rasyonel bir temel bulma araylar doal olarak sonusuz
kalmak durumundadr55.
manda, temel olan unsur inanlan olmakla birlikte, imann mahiyetinin ve
snrlarnn belirlenmesinde inanan daha etkin bir role sahip olmak durumundadr.
Bu durum, imandaki sbjektif roln arlkl bir hale gelmesini daha anlalr bir
dzeye karr. Ayrca inanma srecinde gz ard edilemeyecek olan tekml
fikri, iman her ne kadar sosyal boyutu olan bir olgu olsa da, bireyselliin nemini
gsteren baka bir dayanak noktasdr56.
man ele alan iki farkl anlayn uzlam noktas olarak kimi dnrlerce
felsef iman kavramnn kullanld sylenebilir. Bu anlamda onun, evrende var
olan her eyin bilimsel ltler ve akl verilerle anlalabilir ve aklanabilir
olduu eklindeki bir anlaya kar teist imann bir refleksi olarak kabul
edilmesi mmkn olabilir57. Bu kavram daha ok, varoluu dnrler tarafndan
kullanlm ve genel anlamda imann daha iyi anlalmasnda yardmc olaca
dnlmtr. Kutsal kitaplarn insana ulaacak kavramsal yapsn kurmann
yolunu aan, varolusal tecrb yorumdur. Bu yorum, insann kendini anlamasna,
snrlarn bilmesine gtren bir perspektif salar. Teolojik olan iinde
antropolojik olan kefetme de diyebileceimiz bu perspektifte teolojinin insan
yn vurgulanmaktadr, teolojinin antropolojiye indirgenmesi sz konusu
deildir. Byle bir yorum, Aristotelyen gelenekten devralnan ve etkisini St.
Thomas kanalyla Orta a Hristiyanlnda ve Frb yoluyla da slm dnce
sisteminde gsteren dalist evren tasarmnn getirdii ve Yaratan ve yarattklar
arasna kapanmaz bir boluk koyan Allah-insan ilikisinin yerine yenisinin
ikamesi demektir.58
man konusunda fikir beyan eden dnrlerin, arlkl olarak vurgulad
konulardan birinin de, imann btnyle bir bilgi, en azndan bilimsel bir bilgi
konusu olmaddr. mandaki bilgi ile bilimsel bilgi arasndaki en temel farkn,
imandan bahsedildiinde bilginin deer ifade etmesi olduu sylenebilir. Bunun
aksine bilimsel bilgi, yeni deneyimlerle aksi ynde bile deiime ak olan bir
55
56
57

58

zcan, a.g.m., s.162-164.


zcan, a.g.e., s.31-32.
A. Campbell Fraser, Philosophical Faith, The Philosophical Review, Vol.5, No.6, 1896, pp.561-575,
s.575.
Dzgn, a.g.m., s.40.

14

yapya sahiptir. Hlbuki imandaki bilgi, deiime kar ciddi bir direni
gsterebilir59. Dnyamzn bilgisi (dnyann bir paras olarak kendimiz de
dhil), bizim tarafmzdan veya kendilerine gvendiimiz kiiler tarafndan
yaplacak bir aratrma konusudur. Bu, bir iman meselesi deildir. mann boyutu,
bilim, tarih ve psikolojinin boyutu deildir. Bu alanlardaki muhtemel hipotezlerin
kabul iman deil, bilakis ilm metotlarla test edilecek ve her yeni keifle
deitirilecek geici bir inantr. man ve bilgi arasndaki hemen hemen tm
mcadele, imann dk dereceli kant olan, ancak din otorite tarafndan
desteklenen bir bilgi eidi olduu eklindeki yanl iman anlayndan
kaynaklanmaktadr.60
man sz konusu olduunda, zerine vurgu yaplan konulardan birisinin de
irade olduu grlmektedir. Hangi bak asndan ele alnrsa alnsn, imandan
sz edildiinde iradenin etkin bir role sahip olduu gerei inkr edilemez.
Herhangi bir zorlayc otoritenin ynlendirmesiyle elde edilecek bir imann,
gerek bir iman olmayaca aktr. Ayn zamanda bu iradenin, eitli etkilerle
yz yze kalmas, zgrlk boyutunu ortadan kaldrmamaldr61. mann
gerekliliini savunan birok dnrn, inanma ile inanmama kavramlarnn eit
bir dzleme sahip olduklar gereini ak veya rtl bir ekilde ifade etmeleri,
onlarn da imanda sz konusu olan en temel unsurun irade olduu gereini kabul
etmek zorunda kalm olduklarn gstermektedir62. Bu anlamda insan eylemleri
deerlendiren davran psikolojinin iradeyi reddetmesine karn, zellikle
varoluu anlay benimseyenlerin, iradeye atfettikleri nem dikkat ekicidir63.
rad bir eylem olarak iman, bu iradenin zgrln zorunlu klmaktadr.
zgr olmayan bir irade, gerek anlamda sahibinin kendini ifade ettii bir
yaklam ortaya koyamaz. Dolaysyla zgrlk ile iradenin ve iman ile
zgrln birbirinden ayrlmayan, hatta birbiriyle zde olan kavramlar64 olduu
sylenebilir.

59

60
61
62
63
64

Alper, a.g.e., s.80; ayrca bkz. lhami Gler, man Ahlk likisi, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara, 2010,
s.19.
Tillich, mann Dinamikleri, s.39.
Bkz. Uslu, a.g.e., s.73.
zcan, a.g.m., 165; Gler, a.g.m., s.17; Alper, a.g.e., s.127 vd.
Alper, a.g.e., s.124.
Tillich, mann Dinamikleri, s.18.

15

mandan bahsedilirken, vurgu yaplan en nemli noktann sadakat ve


gven olduu sylenebilir. Buradaki sadakat ve gvenin temel unsuru ise,
Tanryla ahitlemek ve Ona gvenmek olarak ifade edilebilir. man ayn
zamanda Tanrnn rehberliini kabul etmeyi ve bu rehberlie gveni de
gerektirmektedir65. man duygusunun oluumunda etkili olan gven ve kayg
unsurlarndan sz edildiinde, bunlarn dayanmas gereken daha nemli bir baka
temelin varln da vurgulamak gerekir. Bu da, sevgidir. Sevgi temeli zerine
ina edilmeyen bir gven ve kaygl oluun, kuatc ve srekli olan bir iman
douramayaca sylenebilir66.
Sonu olarak, iman sadece bir ynyle ele almak doru bir kanaate
ulamakta yeterli deildir. man ne sadece duygudan, ne iradeden, ne fiilden ve
ne de baka herhangi bir eyden ibarettir; ancak o, onlarn hepsinin bir
toplamdr.67

1.3. Ahlk Kavram


Gnmz dnyasnn ba dndrc bir hzla gelimesi ve bu geliime
bal olarak kresel iletiimin son derece etkin bir konum kazanmas, beraberinde
youn bir deiim ve dnm srecini getirmitir. Bu durum da, insann anlam
arayn ve geleneksel toplumsal kurumlarn yeniden anlamlandrlmasn ve
yorumlanmasn zorunlu hale getirmitir68. Bu konularn banda da ahlk
kavramnn ele alnmas ve yorumlanmas gelmektedir. zellikle, imann soyut bir
anlamla snrlandrlmas ve dolayl olarak bireyin hayatnda somutlamasnn
engellenmi olmas, iman ahlk ilikisinin daha farkl bir dzlemde ele alnmasn
zorunlu klmtr. Varoluuluun teist kanadn oluturan dnrlerin en nemli
ura alanlarndan birinin de bu olmas, dnsel srecin doal bir yansmasdr.
Dnce tarihi iinde, insann rasyonel ynne iaret eden dnrler
olduu gibi, onun duygusal yanna vurgu yapan dnrler de bulunmaktadr.
Bunlara gre, ierisinde, sevgi, nefret ve seim yapma gibi nitelikleri barndran

65
66
67
68

Cobb, a.g.m., s.36.


Bkz. Alper, a.g.e., s.112-113.
zcan, a.g.e., s.22.
Ruhattin Yazolu, Paul Tillich Teolojisinde Deien Dnya, Etik ve Etik zmler, Ekev Akademi
Dergisi, S.28, ss.99-106, 2006, s.100.

16

bu duygusallk, insandaki deer anlaynn temelini oluturmaktadr ve


dolaysyla ahlk, insann duygusal boyutu zerinde ina edilmektedir69.
nsanlk tarihi boyunca ahlkn toplumsal boyutuna yaplan vurgunun n
plana karld sylenebilir. Ancak sre ierisinde bireydeki zgrlk ve
sorgulama mantnn, insana kendi yaad toplumsal deerler konusunda
eletirel bir bak as kazandrd sylenebilir. Bylece insan, ahlk bir tavr,
dsal bir unsurun basksndan ziyde, isel bir sikle gerekletirmeye balar. Bu
da onun, dogmatik bir dzlemden bir nebze olsun kurtularak, daha zgn bir
dzeye sramasna zemin hazrlar70.
Ahlkn farkl kltrlerde yaanan ve tarihsel olan bir yapya sahip olmas,
farkl ekiller almasna ve deiik adlarla nitelendirilmesine neden olmutur. Bu
anlamda, ahlkn dinsel boyutunu ne karan Yahudi, Hristiyan, slam veya
Budist ahlk gibi isimlendirmelerin yannda, sosyal ynn ne karan
aristokrat, burjuva, kle, i ve meslek ahlk gibi isimlendirmelerle de
karlalmaktadr. Bunlara ek olarak hmanist, dev, hogr ve bilim ahlk
gibi ayr trden bir nitelendirme de sz konusudur. Bu durum, ahlklar
okluuyla yz yze gelinmesinin temelini oluturmaktadr. Ahlk alanda
ortaya kan bu okluk, sofistler gibi ahlk rlativizmi benimseyenlerin yannda,
btn insanlar iin genel geer bir ahlk yapy oluturmay hedefleyen
niversalizm yanls dncelerin de balang noktas olarak grlebilir71.
Din ile sosyal kltr arasnda var olan ayrln ortadan kaldrlmasna
ynelik anlaylara bakldnda otonominin, evrensel akln taycs olarak
grd insan din ve kltrn taycs olarak kabul ettii; heteronominin ise,
evrensel akla gre hareket edebilen insann, kanun karsnda nesnelemesi
gerektiini ve kanunun insandan daha gl ve ncelikli olmas gerektiini
dnd grlmektedir. Bu durumda otonom kltr, niha ve artsz bir eye
referansta bulunmakszn ve sadece teorik ve pratik akln gereklerine uyarak
bireysel ve sosyal bir hayat ngrmekte; heteronom kltrn ise, aklliin
yaplarn ykma pahasna, dncenin form ve yasalarn nesneletirdiini ve
kurallam dinin gvenilir ltlerine gre hareket etmeyi ngrmektedir. Bunun
69
70
71

Ahmet Cevizci, Etie Giri, Paradigma Yaynlar, stanbul 2002, s.3.


Bkz. William Frankena, Etik, ev. Azmi Aydn, mge Kitabevi, Ankara 2007, s.26-28.
zlem, a.g.e., s.18 vd.

17

aksine teonomiye dayal kltr ise, zorlayc olmayan, fakat manev bir temel
oluturan niha ilgiye ve akn bir anlama iaret eder72.
Birbirinden farkl ahlk anlaylarnn olmasnn temel nedenlerinden
birinin, ahlk konularn sadece belirli bir zmreyi ilgilendiren konular olmamas,
aksine her insann bu konular zerinde dnmesinin gereklilii olarak
grlebilir73. Sistematik olarak kkleri sofist Protagorasa kadar uzanan ahlk
rlativizmin, kendi iinde bir elikiye dt eklindeki bir yargnn doru
olduunu belirtmek gerekir. Buna gre, her eyin lsnn birey olduu
eklindeki bir anlay, ahlk reten bir kiinin, her eyden nce byle bir
reticilik grevinde bulunmaya hakk olmad eklindeki bir itirazla kar
karya kalacaktr. nk her birey hakikati bir ekilde yanstt iddiasndadr ve
kendi anlaynn yanl olduu eklindeki bir dnceyi reddetme hakkna
sahiptir74. Protagoras ve onun gibi dnen kiilerin, ahlk rlativizme yaptklar
vurgunun doal sonucunun nihilizm olduu sylenebilir. nk nihilizm, bireyin
kendi dndaki otoriteler tarafndan snrlandrldn ve bunun da gerei
yanstmayan bir durum oluturduu iddiasndadr75.
Ahlk kurallarnn, herhangi bir toplumsal hayatn insnda oynad
roln nemi, genel olarak inkr edilmemekle birlikte, toplumsal hayatn
deimesiyle birlikte, ahlkn da btnyle deiime urayacana ynelik
dorudan veya imal her aklama76 bir noktadan sonra ahlkn evrensel
boyutunun grmezden gelinmesi veya bunlara ikincil bir konum verilmesi
eklindeki yanl bir yaklama sebep olabilir.
Dnce tarihi boyunca, ahlkn temellendirilmesi konusunda genel
anlamda birbirinden farkl drt anlay bulunduu sylenebilir. Bunlar; evrendeki
dzen ile toplumsal dzen arasndaki bir ilikinin varln ngren ve bunlar
arasnda z ve nitelik anlamnda herhangi bir fark grmeyen ve ahlk kozmolojik
72

73
74

75

76

Paul Tillich, Religion and Secular Culture,The Journal of Religion, Vol.26, No.2, 1946, pp.79-86, s.79;
bkz. Paul Tillich, Sistematik Teolog in Dinler Tarihinin nemi, ev. Aliye nar, A...F.D., C.XLIV,
2003, ss.337-346, s.339-340, 344; Paul Tillich, Ak, G ve Adalet, ev. Ruhattin Yazolu-Bozkurt Ko,
Yeni Zamanlar Yaynlar, stanbul 2004, s.86-87.
Annemarie Pieper, Etie Giri, ev. Veysel Atayman- Gnl Sezer, Ayrnt Yaynlar, stanbul 1994, s.22.
Alasdair MacIntyre, Ethikin Ksa Tarihi, ev. Hakk Hnler-Solmaz Zelyut Hnler, Paradigma Yaynlar,
stanbul 2001, s.20.
Bkz. Macit Gkberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, stanbul 1996, s.43; Ernst von Aster, lka ve
Ortaa Felsefesi Tarihi, uy. Vural Okur, m Yaynlar, stanbul 1999, s.106, Wilhelm Weischedel,
Felsefenin Arka Merdiveni, ev. Sedat Umran, z Yaynlar, stanbul 1997, s.121-123.
MacIntyre, Ethikin Ksa Tarihi, s.5-6.

18

adan temellendiren kozmolojik temellendirme; ahlk verileri herhangi bir dinin


veya metafizik bir anlayn verilerine dayandran dinsel/teolojik temellendirme ve
ahlk dzeni insandan yola kmak suretiyle temellendirmeye alan
antropolojik temellendirme ve ahlkn temelinde toplumsal bir szlemenin
bulunduunu savunan sosyolojik temellendirme olarak sralanabilir77.

1.4. man-Ahlk likisi


Ahlk din bir temele dayandrmay ngren anlay, konuyu ele al tarz
bakmndan iki farkl ekilde isimlendirilebilir. Buna gre, ahlk tecrbeden
hareketle Tanrnn varlna ulamaya alan anlay Ahlk Teolojisi (Moral
Theology veya Ethical Theology); Tanrnn varlndan hareketle ahlka
ulamaya alan anlay ise Teolojik Ahlk (Theological Ethics) olarak
isimlendirilebilir78. Ancak Tanr hakkndaki bilgimizden, yani teolojiden hareket
ederek Tanr-ahlk ilikisini aklaya almann tarihi ise, ahlk teolojisine
nazaran ok daha gerilere, hatta felsefenin ilk dnemlerine uzanmaktadr.79
Dinin

ngrd

ahlk

yapda,

herhangi

bir

davrann

gerekletirilmesinin gerekesi, Tanrnn byle istiyor olmasdr. Tanrnn


isteine boyun emenin gerekesi olarak, farkl ifadeler kullanlabilir. Ancak
verilecek her trl cevap, dinin kalplar ierisinde kalnmay gerektirecektir80.
Dolaysyla dinin ngrd ahlkn, ne kadar rasyonel olunmaya allrsa
allsn, niha anlamda, btn sorgulamalarn tesinde kalan bir imana
dayanmas gerektii sonucuna ulalabilir.
Teolojik ahlkn, birbirinden farkl olan trleriyle kar karya kalnmakla
birlikte, temelde tartlan problemin, herhangi bir eyin Tanrnn iradesi
dorultusunda m iyi veya kt olarak nitelendirildii, yoksa bizatihi iyi veya kt
olduu iin mi Tanrnn iradesinin bu dorultuda tecelli ettii eklindeki bir
sorun etrafnda srdrlen tartmalar olduu sylenebilir81. Ancak her iki
durumda da, dikkat ekilen ve merkezi noktaya yerletirilen unsur, Tanrsal
irade olarak grlmektedir.
77
78

79
80
81

Bkz. zlem, a.g.e., 24-27; Cevizci, Etie Giri, s.17-20.


Mehmet Aydn, Tanr-Ahlk likisi, T.D.V.Y., Ankara, 1991, s.1; Ruhattin Yazolu, Leibnizde Tanr ve
Ahlk, Yeni Zamanlar Yaynlar, stanbul 2005, s.9.
Yazolu, a.g.e., s.10.
MacIntyre, Ethikin Ksa Tarihi, s.127, 130-131; Frankena, a.g.e., s.61.
Yazolu, a.g.e., s.11-12.

19

Ahlkn, teolojik adan temellendirilmeye allmas, baka herhangi bir


temellendirme anlayn ortadan kaldrmaz. nk ahlk bir eylemde
bulunmann gereklilii noktasnda, herhangi bir teolojik gelenee bal olmayan
bir insann da bu gereklilii kavramas zorunludur ve bu insan bir gerek olarak
karmzda durmaktadr82.
Modern dnemlerde, zellikle Kantn ahlk anlayndan etkilenerek, n
plana kan bir dier ahlk anlay ise, varoluuluk zerine temellendirilen ahlk
anlaydr. Varoluu ahlk anlay, insann akl sahibi bir varlk olmasnn
tesinde irade sahibi bir varlk olduu vurgusunu yapar. Bu erevede ortaya
konan eylemler, gerek ahlk eylemler olarak grlr. Bu durum ise, znel ve
bireysel bir anlayn gerekli olduu sonucunu dourmaktadr83. Varoluu
dnrler, eserlerinde dorudan bir ahlk neride bulunmamaktadrlar. Ancak
onlarn eserleri dikkatli bir ekilde incelendiinde, bir ksm ahlk ngrlerle
karlalmaktadr. Bu ahlk zellikler, onlarn felsef dnceleri iin, normatif
bir ana yap ilevi grr84.
Ahlkn zgrl zorunlu kld aktr. nk herhangi bir eylemin
ahlk

olarak

nitelendirilebilmesi

iin,

bireyin

onu

zgr

bir

ekilde

gerekletirmesi gerekir. Ancak bu zgrlk snrsz bir zgrlk olarak


dnlmemelidir. Birey, kendi zgrln, daha iyi bir varlk olmak adna,
kendi dndaki deerlerle snrlandrma yolunu tercih edebilir85. nsann zgr bir
varlk olmas, ahlk karsnda da ksmi olarak zgr tavrlar sergilemesini gerekli
klmaktadr. nk belirli bir toplum tarafndan benimsenen herhangi bir ahlk
ilkesinin, mutlak anlamda doru olduu eklindeki bir yarg gerei yanstmaktan
uzaktr. Bu noktada, bireyin, yanl grd bu ahlk ilkesine kar kmas veya
alternatif sunmas gerekir. Ancak, burada, bireyi btnyle toplumun dna itecek
ve belki de ahlka duyulan gereksinimin geerliliini ortadan kaldrmaya ynelik,
mutlak bir zgrlkten sz etmek de sz konusu deildir. Zira byle bir dnce,
her eyden nce toplumsal zlmenin balad bir noktaya dnebilir86.
82
83
84

85

86

Pieper, a.g.e., s.113.


Cevizci, Felsefe Szl, s.975; Karakaya, a.g.e., s.79.
Kurt Salamun, Moral Implication of Karl Jaspers Existentialism, Philosophy of Phenomenological
Research, Vol.49, No.2, 1988, pp.317-323, s.317.
Alan Carter, Morality and Freedom, The Philosophical Quarterly, Vol.53, No.211, 2003, pp.161-180,
s.161-162.
Bkz. Pieper, a.g.e., s.48.

20

Din ahlk ilikisi sz konusu olduunda, genel olarak ahlk dine


dayandran,

ahlk

olgularn

nesnelerin

bizzat

kendisinde

bulunduunu

belirtmekle birlikte dinin destekleyici bir rol bulunduunu dnen ve ahlk


olgularn nesnelerde bizzat bulunduunu, herhangi bir dinsel balantya ihtiya
duymadn savunan farkl eilimlerle de karlalmaktadr87.
Din ile ahlk veya iman ile ahlk arasndaki ilikinin karmak bir tartma
konusu haline gelmesinde, doa ve insana ynelik yorumlarn mekanik bilim ve
materyalist ontolojinin kontrolne braklma abasnn olduu sylenebilir. Bu
anlaya gre ahlk ele alan etik, biyoloji, psikoloji ve sosyolojinin bir problemi
olarak grlmtr. Dolaysyla her var olan deer, bir olguya; her norm, bir
geree; her fikir, bir ideolojiye dntrlmtr.88
man ahlk ilikisinin bozulmasnn temel nedenlerinden birinin, ahlkn
din kklerinden uzaklatrlmas olduu sylenebilir. Ancak bunun, dardan
gelen bir eletirinin ortaya kard bir durum olmaktan ziyade, bizzat dinin
dindarlarca tahrif edilmesinden kaynakland sylenebilir89. Temelinde bir niha
kayg olmakszn her ahlk sistem, niha olarak dorulanm olsun olmasn sosyal
taleplere ayak uydurma metoduna dnr. Ayrca hakiki bir iman karakterize
eden sonsuz tutku uup gider ve bir putperest imann saldrlarna dayanamayan
bir hesaplkla yer deitirir. Bu Bat medeniyetlerinde ok geni lekte vuku
bulan eyin tasviridir.90
mann, herhangi bir deer tadnn ortaya konmas asndan
varolusal katlm olarak isimlendirilebilecek bir tutumun ortaya kmas,
zorunlu bir durum olarak grlebilir. rnein, kendisine verilen sevinli bir haber
karsnda, sadece sylem dzeyinde bu haberi getiren kiiye inandn ortaya
koyan bir kiinin tavrnda herhangi bir ciddi deiiklik olmamas, kendisine
getirilen habere kar yeterince ilgili olmadn dndrecektir. Dolaysyla,
herhangi bir eye inandn ifade etmekle birlikte, inand hususun gerektirdii

87

88
89
90

Tuncay mamolu, Paul Tillich Felsefesinde Din Ahlk likisi, Ekev Akademi Dergisi, 2006, Say: 28,
2006, ss.107-126, s.108.
Tillich, Ak, G ve Adalet, s.84.
Tillich, mann Dinamikleri, s.107.
Tillich, mann Dinamikleri, s.106.

21

ekilde uygulamalara ynelmeyen bireyin, gerek anlamda inandn sylemek


olduka zor bir durum olsa gerektir91.
nsann sosyal bir varlk olmas, onun dier insanlarla ve btn evresiyle
iletiimini zorunlu klmaktadr. Bu iletiimin alg alanna yansmas ise ancak
bireyin davranlaryla olabilir. Kendi dmzdaki birine veya bir eye ynelik
olarak sahip olduumuz duygularmz ancak davranlarmzla ortaya koyabiliriz.
Dolaysyla davrana yansmayan bir duygunun somutlamas sz konusu
olmadndan, mutlak anlamda bir deer ifade etmesi mmkn olamaz92.
Varoluuluk ve ahlk kavramlarnn kullanlmasnda, bir hususun
belirtilmesi nem tamaktadr. Buna gre, varlk, varolu ve varoluuluk
kavramn ifade ederken, ounlukla bu kavramlarn Trkeleri kullanlmakla
birlikte, baz durumlarda egzistans veya egzistansiyalizm kelimelerine de
bavurulmutur. Ayn durum, etik ve ahlk kelimeleri iin de geerlidir. Gnmz
Trkesinde kullanlan ahlk kelimesinin Bat dillerindeki karl etik ve
moral kelimeleridir. Her kelime de, tre, gelenek, alkanlk, huy, karakter,
miza vb. anlamlara gelmektedir. Daha sonra ahlk ve moral kelimeleri ayn
anlama iaret etmeye devam ederken, etik, ahlk bilimini ifade etmek iin
kullanlr hale gelmitir93. Etik ve ahlk kelimelerinin kullanmnda ounlukla
ahlk kelimesi tercih edilmekle birlikte, kimi zaman etik kelimesi kullanlmtr.
Bilindii gibi, man ile inan kavramlar gerek dini alanda gerek dind
alanda ou zaman birbiri yerine kullanlan kavramlar olarak kullanlmaktadr.
Ancak zellikle din felsefesi asndan bu kavramlar arasnda bir faklln
bulunduu grlmektedir. Buna gre inan, delile dayanan genel bir yapy ifade
etmekle birlikte; iman, delilden ziyade teslimiyeti esas alan bir kavram olarak
grlebilir. mann delillendirmeye dayanma ihtiyac duymamakla birlikte,
teslimiyetin devreye girmesiyle, inantan daha arlkl ve ileri bir boyut
tamaktadr94. Bu adan, iman ve inan kavramlarnn kullanmnda, ifade edilen
bu ayrm esas alnmtr. Bu nedenle, dnrlerin kendi eserlerinde bu

91
92
93

94

Bkz. Alper, a.g.e., s.148; Uslu, a.g.e., s.79; Dzgn, a.g.m., 40.
Bkz. Alper, a.g.e., s.141; Tillich, mann Dinamikleri, s.105.
Bkz. zlem, a.g.e., s.23; Pieper, a.g.e., 31; Cevizci, Etie Giri, s.3; Frankena, a.g.e., s.20 vd.; Lokman
ilingir, Ahlk Felsefesine Giri, Elis Yaynlar, Ankara 2003, s.1-12.
Bkz. zcan, a.g.e., s.88-89; Uslu, a.g.e., s.18, 36 vd; F. R. Tennant, Faith, Faith, ed. Terence Penelhum,
Macmillan Publishing Company, New York 1989, s.99.

22

kavramlar kullanm ekillerine sadk kalnm ve bu kavramlara, anlam


farkllklar dikkate alnmak suretiyle bavurulmutur.

23

BRNC BLM
1. KIERKEGAARD DNCESNDE MAN-AHLK LKS
Danimarkal nl dnr Sren Kierkegaard (1813-1855), grleri ve
hayat tarzyla kukusuz Bat dnce geleneinde ok nemli bir yer edinmitir.
Ona atfedilen nem gn getike daha byk bir boyut kazanmaktadr95.
Kendisinden sz edildiinde ele ald grler nedeniyle ilk akla gelen alan
teoloji olsa da, felsefe, psikoloji ve sosyoloji gibi alanlarda da dikkate deer
dnceler tad gzlerden kamamaktadr.
Kierkegaard, ocukluk ve genlik dnemlerinden itibaren youn bir din
hayat yaam ve ilerleyen dnemlerde de bunun etkileri yaklamlarnda nemli
bir unsur haline gelmitir. ok kuvvetli bir din etki alanyla yz yze kalmasna
ramen,

ilk

dncesinin

etkisiyle

oluturduu

ironik

slubuyla

Hristiyanlarn inanlarn ve kltrel anlaylarn youn bir ekilde eletirmekten


uzak kalamam ve bu eletirilerde gsterdii kararllk, onun normal bir isel
mutluluktan ve adalaryla uyumlu olmaktan kopmasna neden olmutur96.
Hegel, onun dnce yapsnda ok nemli bir yere sahiptir. Ancak btn bu
etkileime ramen, onun uzlatrma ve senteze dayal anlay Kierkegaard
tarafndan ciddi eletirilere konu edinilmi ve uzlam yerine gerilim, tutku,
kurban etme ve bireysellik ihtiyacna dayal bir anlay ortaya konulmaya
allmtr97. Onun eletirilerinin temelinde Yunan Felsefesine duyduu tepkinin
yer ald ifade edilmitir. Muhtemelen bunun nedeni de, Yunan dncesinin
akla atfettii byk nemdir98. Kierkegaardn gerek geleneksel din yap gerek
felsef sistemlere ynelik eletirilerinin genel bir deerlendirmesini Blackhamn
u ifadelerinde bulabiliriz: O, muhafazakr (fundamentalist) bir Hristiyan
olduu kadar, dnce ve iradenin temel geerliliiyle ilgilenen ve sadece
Hristiyan imann koruma altna ald iin deil, yanl ve tehlikeli bir hiyerari
ile ahlk iradeyi tarafsz bir zeknn altna yerletirerek, tm hayati kararlara
ynelik aldatc grler belirleyerek kategorileri birbirine kartrd iin de
95

96

97

98

J. G. Robertson, Sren Kierkegaard, The Modern Language Review, Modern Humanties Research,
Vol.9, 1914, pp.500-513, s.500.
H. J. Blackham, Six Existentialist Thinkers, Harper Toorchbooks The Academy Library Harper and Low
Publishers, New York 1959, s.1; Verneaux, a.g.e., s.9.
Bkz. Blackham, A.g.e., s.1-2; Copleston, Contemporary Philosophy Studies of Logical Positivism and
Existentialism, s.148-149.
Walter Kauffman, Dostoyevskiden Sartrea Varoluuluk, ev. Akit Gktrk, Yap Kredi Yaynlar,
stanbul 2002, s.14.

24

speklatif felsefeyi reddeden bir filozoftur99 Buradan hareketle Kierkegaardn


gemi dneme ynelik olarak ortaya koyduu tepkileri genel olarak ksmda
ele almak mmkn grnmektedir: 1. Hegel felsefesi arlkl olmak zere,
speklatif felsefeye ynelik tepki; 2. Speklatif felsefenin etki alannda
kurumsallam olan Hristiyanlk; 3. Bireyin varoluunun gz ard edilmesi
suretiyle nesnel bilgi, nesnel dnce ve nesnel inancn n plana karlmas100.
Kierkegaardn kategorik bir snflandrmaya tabi tutulmas zor olan ve
kendine zg bir dnr olduu sylenebilir. Ancak bireyselliin n plana
karld, sistem kartlndan sz edildii ve varoluuluun bu eksende
deerlendirilmesinin doru olduu kabul edildiinde, Kierkegaardn, bireyin
ahlk kurallar karsnda bile bamsz olmas gerektii grnden hareketle,
onun varoluuluun kurucular arasnda saylmas yanl olmayacaktr101. Burada
u noktann da gzden karlmamas gerekir; her biri grleriyle dnce
tarihinde n plana kan ve zgn yaklamlara sahip olan varoluu dnrlerin
homojen bir yap oluturduklarn sylemek olduka zordur. Bu nedenle varoluu
dnrler arasnda da ayrm yaplmas gerektii fikr gz ard edilmemelidir.
Ayrm noktalar da dikkate alnmak kaydyla, bu dnrlerin birbirlerini bir
ekilde etkiledikleri gerei, her ne kadar sistematik bir dnce yaps
oluturmadklar ifade edilse de, bizi onlarn doal bir aile eklinde
nitelendirilmesini kabul etmeye ynlendirmektedir102. Kierkegaardn, kimi
dncelerini

ifade

ederken

pragmatik

bir

anlay

benimsediine

de

rastlamaktayz. Her ne kadar Pascal, Kant ve William James gibi tam bir
pragmatizme yneldiini ifade etmek zor olsa da, din dnce balamnda
pragmatist bir dncenin iinde yer ald eklindeki bir ifadenin mutlak anlamda
reddedilmesi imkansz grnmektedir. Zira gerek ncilin retileri103 gerek buna

99

Blackham, a.g.e., s.5; Maximilian Beck, Existentialism, Rationalism and Christian Faith, The Journal of
Religion, Vol.26, No.4, 1946, pp.283-295, s.285-286.
100
Tadelen, a.g.e., s.24.
101
Ahmet Bayndr, Kierkegaardda mann Paradoks Oluu, U..S.B.E., (Yaynlanmam Yksek Lisans
Tezi), Bursa 2006, s.13.
102
Blackham, a.g.e., s.V; Akhilananda, a.g.m., s.236.
103
Sonra sa, rencilerine unlar syledi: "Ardmdan gelmek isteyen kendini inkr etsin, armhn
yklenip beni izlesin. Cann kurtarmak isteyen onu yitirecek, cann benim uruma yitiren ise onu
kurtaracaktr. nsan btn dnyay kazanp da canndan olursa, bunun kendisine ne yarar olur? nsan
kendi canna karlk ne verebilir?, (Matta, 16:24-26)

25

bal olarak Kierkegaardn kurtulu aray iinde olan kiiler iin ngrd
yaklamlar, bu dncenin doruluu iin dayanak oluturmaktadr104.
Kierkegaard, soyut dncelerin ifade edilmesiyle gerek anlamda
hakikate ulalmasnn mmkn olmadn savunmaktadr. zellikle mutlak bir
hakikatin teorik gereklii kabul edilse bile, herhangi bir insann veya
kamuoyunun onun bilgisine sahip olduunu iddia etmesi imkn dhilinde deildir.
nsanlar mutlak hakikatin ksm yansmalarna ulama imknna sahip olsalar bile,
btnyle byle bir iddiada bulunma hakkna sahip deillerdir. nk byle bir
iddia, her eyin bilgisine sahip olan Tanrnn yerine kiinin kendisini koymas
anlamna gelebilir105. Onun eserlerinde ifade ettii yaklamlarn bir ksmnn
yansmasn kendi hayatnda grmek mmkndr106.
Kierkegaardn incelenmesinde aratrmaclarn dtkleri en byk
yanlglardan biri, eserlerini onun hayatndan bamsz bir ekilde ele almalar
olarak

nitelendirilebilir107.

Bu

nedenle

dnrlerin

ortaya

koyduklar

yaklamlarn en doru ekilde belirlenebilmesi iin, onlarn sahip olduklar


dnsel alt yapnn irdelenmesinde byk bir yarar olduu aktr. Her ne kadar
bu zorunlu bir balanty ifade etmese de, barndrd yararlar inkr etmek de
mmkn grnmemektedir. Dolaysyla Kierkegaardn dncelerinin de bu
balamda ele alnmasnn faydal olduu sylenebilir108. rnein, felsefesine
btncl bir bakla yaklaldnda, varoluun evreleri olarak adlandrlan bu
evrelerin her birinde onun bunlar bizzat yaad veya yaamaya alt
sonucuna ulalabilir. Bu anlamda kendi hayatn nihilizmin deneysel felsefesi
olarak gren Nietzsche ile benzetiini ve dinsel varolu yolundaki tinsel
geliimin deneysel felsefesi eklinde nitelendirilebilecek bir dnce seyrine
sahip olduunu ifade etmek, doru bir tespit olarak grlebilir109.
Onun, zgr seime yapt nemli vurgulara ramen, zaman zaman
yaad skntl hayatn etkisiyle kadercilii benimseyen ifadeler kullandna da
104

Steven M. Emmanuel, Kierkegaards Pragmatist Faith, Philosophy and Phenomenological Research,


Vol.51, No.2, 1991, pp.279-302, s.292.
105
Tadelen, a.g.e., s.139; MacIntyre, Varoluuluk, s.11.
106
Paul L. Holmer, Kierkegaard and Ethical Theory, Ethics, Vol.63, 1953, pp.157-170, s.158.
107
Kauffman, a.g.e., s.13.
108
Kamuran Gdelek, Kierkegaardn nsan Gr, Uluslararas Sosyal Aratrmalar Dergisi, 1/5, 2008,
ss.357-371, s.358. Kierkegaardn, dnemin baz ileri gelen din adamlaryla ok ciddi tartmalar
girimesi, Regine Olsen adl nianlsndan ayrlma karar almas ve bunun dayand gerekeler vb. gibi
konular, onun anlalmasnda nemli bir kaynaklk deeri tamaktadr.
109
Bkz. Tadelen, a.g.e., s.56.

26

rastlamaktayz. Ona gre kadercilik, tpk bir karncayiyenin gevek bir topraa
burnunu sokarak oradaki karncalar kuatmas gibi, din inan duygularnn iine
szmaktadr. Bu nedenledir ki, dnyada meydana gelen dler temelde ilk
de dayanmaktadr110. Ancak bu szlerinden hareketle onun btnyle
kadercilie teslim olmu birisi olarak deerlendirilmesinin tutarl olmayaca
aktr. Vurgulanmak istenen konu, yaad hayatn, kiinin dncelerinde
oluturduu gelgitleri gsterme abasdr.

1.1. Kierkegaardn Kurumsal Din Eletirisi


Bat dnce geleneinde, Rnesans ve Reform hareketlerinden itibaren
gl bir din eletiri geleneinin olutuu gerei gzlerden kamamaktadr. Bu
gelenei srdren dnrlerin homojen bir yap oluturduklar sylenemez.
Ancak, farkl ekillerde gereklese de, kurumsal din yapya ynelik olarak
eletirel bak asnn onlarn ortak tavrlarn oluturduu sylenebilir. Bu
durumdan Kierkegaard da byk oranda etkilenmitir.
Kierkegaardn iman ve ahlk hakkndaki grlerinin incelenmesine
gemeden nce, doumundan itibaren yz yze kald din atmosfere ilikin
eletirel bak asnn tespiti, onun daha iyi anlalmasna ve sahip olduu sra
dln kefedilmesine imkn tanyacaktr. nk yaad dnem gz nne
alndnda, dnrlerin ya din ve ahlk konusunda pozitivist bir eilime sahip
olduklar; ya ok kat bir dinsel yaklam benimsedikleri; ya da uzlatrmaya
dayanan

bir

anlaya

yneldikleri

gzlemlenmektedir.

Kierkegaardn

zgnlnn, bu seenekten her biriyle balantl olmakla birlikte, hibirinin


aidiyeti altna girmemi olmasnda yatmakta olduu sylenebilir.
O, zellikle babasnn ve iinde doduu evrenin etkisiyle, youn bir din
hayat gzlemleyerek bymtr. Yaad dnemde zellikle Protestan din
akmlarn ok nemli bir etkinlie sahip olduklar grlmektedir. Byle bir
ortamda Kierkegaard babasnn kendisini ynlendirdii gibi gl bir din eitim
almtr. Ancak birok aratrmacnn da ifade ettii gibi, babasna kar sevgi
hisleri beslemediinden dolay, sonraki dnemlerde ald eitimin at ufukla

110

Sren Kierkegaard, Papers and Journals: A Selection, trans. Alastair Hannay, Penguin Books, London
1996, s.10.

27

birlikte, geleneksel din kurumlarla ciddi bir mcadele iine girmitir111.


Bylesine sorgulayc ve eletirel bir tarz edinmesi, sadece kurumsal din yapya
deil, inceledii btn sistematik yaklamlara kar nyargsz bir bak as
kazanmas ve farkl alanlarda dikkate deer grler ileri srmesi imknn
dourmutur112.
Kierkegaard, kurumsal din yaplanmann eletirisinden nce yaad
dnemin en etkin dnce biimi olan speklatif felsefeye ynelik gvensizliinin
bir sonucu olarak nesnel bir sistem kurma anlayna tepki gstermeye balamtr.
Ona gre byle bir dnce ve yaay biimi bireysel varoluun gerek
sorunlarndan kamaya neden olmaktadr. O, kurumsal Hristiyanl ve
speklatif felsefeyi reddetmekle, inan ve akl arasndaki tutarszl ortaya
karm bulunmaktadr. Bu sayede de Hristiyanln srekli olarak bir anlam
yenilenmesi yaamas gerektii zerinde durmutur. Kierkegaard, Hristiyanln
gerek anlamda var olabilmesi iin, kltrel bir mirasa dntrld ve tarihle
uzlatrld bir ortamdan uzaklatrlmas gerektiini; aksi takdirde onun aresiz
bir samalk ve kalc bir saldr olmas ve bir seim dayatmas gerektiini
savunmaktadr. Ancak tarih boyunca Hristiyan inanlar felsefletirilmi ve
doal teolojiye ynelik bir vahiy dayatmas sz konusu olmutur. Bu durum da
Hristiyan inanlarnn zaman zaman ciddi eletirilere maruz kalmasna neden
olmutur. Byle bir dnce hareketi septik akl ve din vicdan arasndaki
gerilimden kaynaklanabilir, fakat ayn zamanda Hristiyan dogmas ve sekler
kltr arasnda var olan gerilimi de ortaya koymaktadr.113
Kierkegaard, insann kendi dndaki otoritelerin dayatmasyla ortaya kan
dogmatizmin karsnda bir konuma sahiptir. Dogmatikler, Tanrnn kimi zaman
insanlara msamaha gsteren kimi zaman da gazap eden bir varlk olmad ve
gerekte deienin Tanr deil de kendileri olduklar dncesine ulatklarnda,
Kopernikin gne merkezli sistem kefine benzer bir keifte bulunduklarn
syler114. Hristiyanla ynelttii eletirilerde, Hristiyanln, mensuplarna g
vermek yerine, onlar bir anlamda kendi gerekliklerinden uzaklatrd sonucuna
111

Mark C. Taylor, Sren Kierkegaard, Encyclopedia of Religion, Second Edition, ed. Lindsay Jones,
Thompson-Gale, USA, Vol.8, pp.5140-5143, s.5140; Robertson, a.g.m., s.501 vd.
112
Walter Kauffman, Kierkegaard, The Kenyon Review, Vol.18, 1956, pp.182-211, s.183.
113
Blackham, a.g.e., s.3.
114
Kierkegaard, Papers and Journals, s.12.

28

ulatn ve bunu birok rnekte grdn belirtir115. Yaad toplumda


egemen olan Hristiyanlk anlayn bu haliyle benimsediini sylemek imknsz
grnmektedir. Hatta kimi zaman kurumsal Hristiyanlk ve Hristiyan lemi
hakknda sarf ettii szlerin hakaret boyutuna ulat bile sylenebilir116.
Kierkegaardn

dogmatik

sistemle

ilgili

yaklamlarnn

temel

gerekelerini iki ana maddede ifade etmek mmkn grnmektedir;


1- Kierkegaard, Hristiyanlk asndan dogmatik bir sistemin lks
olduunu, bunun olabilmesi iin, nfusun byk bir ksmnn gerek anlamda
Hristiyan olmas gerektiini, ancak bunun hibir zaman gereklemediini
savunmaktadr.
2- Kierkegaarda gre dogmatik bir sistem, imann kavranmasn
salamak yerine, onun kavranamayacann kavranmasna dayanmaktadr. Rahip
ve profesr ayn eyleri sylyor olsalar da, ncelik, disipline ynelik ura veren
rahibin olmaldr. Disiplini kabul eden bireyin, baz noktalarda profesrden bilgi
almas,

onun

ikincil

bir

konuma

sahip

olmasnn

gstergesi

olarak

deerlendirilebilir. Dolaysyla iman, bilgiden ncelikli bir konuma sahiptir117.


Kierkegaarda gre toplumda ok ciddi bir ahlk yozlama vardr ve
bunun nne gemek iin din adamlarnn ahlk bir etkiye sahip olan bir hareket
balatmalar gerekmektedir. Bu tutum gerek Hristiyanlktan uzak olsa da yine de
bir etkiye sahip olacaktr. Ancak din adamlarnn byle bir grevi kabullenmeleri
ok zor grnmektedir. Bu da, toplumun Hristiyanln znden ne kadar uzak
olduunun en nemli gstergelerinden biridir118. Kierkegaard yle demektedir;
Din adamlarnn toplumda ynetimsel bir g olduu sanlr; bundan dolay din
adamlarnn eitimci olmas muhtemelen en byk hatadr Din adamlar
ynetimsel bir gtr. Kargaann tam resmini izebilmek iin, polisin hrszl
nlenmek yerine ders vermeye baladn dnn119 O bu ifadeleriyle, din
adamlarnn kurumsal bir yap ve kimlik altnda sadece vaazlar vermek ve soyut
ahlk ilkeleri topluma anlatmak eklindeki bir ileve sahip olmalarn
eletirmektedir. nk uygulamaya gemeden salt soyut ifadelerle sunulan
115

Kierkegaard, a.g.e., s.96.


J. Martin Heinecken, Kierkegaard As Christian, The Journal of Religion, Vol.37, 1957, pp.20-30, s.24.
117
Kierkegaard, Papers and Journals, s.401-402.
118
Kierkegaard, a.g.e., s.572.
119
Kierkegaard, a.g.e., s.513-516.
116

29

prensiplerin insan davranlarnda istenilen dzeyde bir karlk bulamayaca,


inkr edilemeyen bir gerektir. Ancak Kierkegaardn din adamlarndan eitimci
olmaktan btnyle uzak bir tavr sergilemelerini isteyen bir dnceye sahip
olmad aktr.

nk kimi ifadelerinde din ve ahlk kurallarn aktarm

yollarndan en nemlisinin eitimden getiini ifade etmektedir. Dolaysyla din


adamlarna atfetmek istedii rol, istemeyerek de olsa, bu ynde kabul etmek
zorunda kalmtr.
Din yapnn bu ekilde eletirisini yapmakla birlikte, benzer eletirileri
baka bir kurumsal yap olan devlet iin de ifade etmekte ve devletin ahlk eitim
sz konusu olduunda, sorgulanmas gerektiini iddia etmektedir. Hatta devletin
bu alanda faaliyet gstermesini, bir saati yahut gravrcnn dalgal bir denizde
yol alan bir gemide almalarna benzetir. Bundan dolay da Hristiyanlk,
kendisine bal olan insanlar ahlk olarak gelitirmek iin siyas bir topluluk
iinde kalmamaldr. nk kiinin iinden gelmeyen saygnlk ve ahlkl olma
durumu, onu gerekte bu konuma ulatrmaz. Ayrca devletin ahlkszl
nlemesi, dsal grnmn aldatmasna yol ama riski tamaktadr120. nk
insanlar herhangi bir otoritenin ynlendirmesi ve uyarmas karsnda kimi zaman
reaksiyon gsterebilirler. Kierkegaard, belki de insanlk tarihi boyunca sregelen,
insanlar doruya ynlendirme ve buna kar olma tutumunu aklamaya
alrken, uyarlmay ho grmeyen hatta buna byk bir tepki gsteren kiinin,
kendisini uyarmaya alan dman gibi algladn ve onun kendi mutluluu
iin bir tehdit olduunu dndn ifade eder. Hlbuki uyarlan kii gerek
anlamda mutlu deildir. Byle birisi gerei gz ard etmekte ve nefsinin
isteklerine boyun emektedir121.
Kiinin bireysel olmas ve yerleik dzene kar kmas, mutlak bir kar
k olarak deerlendirilmemelidir. Ancak kendi geim kaynan ve kariyerini
yerleik dzenin korunmasna balayanlarla, bunu ideal olarak gerekletirmek
isteyenler arasnda, ahlk bir farkllk olduu gz ard edilmemelidir. Dolaysyla

120
121

Kierkegaard, a.g.e., s.622.


Sren Kierkegaard, The Sickness Unto Death, trans. Wolter Lowrie, Princeton University Press, New York
1954, s.176.

30

buradaki savunmalar arasndaki benzeim sadece ekilsel bir benzeim olarak


kabul edilmelidir122.
Kierkegaard,

dinin,

aktel

hayata

yanstlmas

sayesinde

sahip

olunabilecek bir ey olduunu varsaymakta ve dinin eitim ve bilinlendirme


dnda aktarlabilme imknna sahip olmadn dnmekte; bu yzden dinin,
sanat, edebiyat, speklasyon, aratrma ve dogmayla ele alnmasnn gnah olarak
kabul edilmesi gerektiini savunmaktadr123. Nitekim gnmz din anlaynda
imann alabildiine isel bir hale getirilmesi, ciddi bir sapma olup, iman fiilen
ortadan kaybolmaktadr. nanca dayal bir yap yerine sekler bir anlay ne
karlmakta ve imann yerine imann varl bir teminat olarak kabul
edilmektedir124.
Kierkegaard kendi dnemindeki Hristiyanlk anlayn ciddi bir ekilde
eletirirken, Hristiyanln ilk zamanlardaki halini ise zlemle anmakta ve yle
demektedir; Hristiyanln eski dogmatik terminolojisi, iinde en sevimli
prenslerin ve prenseslerin derin bir uykuda olduu byl bir atoya benzer;
btn ihtiamyla ayaa kalkmas iin sadece uyandrlmas ve hayata
kavuturulmas gerekir.125 Yine kimi zaman Mesihin insanlk iin tek model
olduu eklindeki sylemi, onun Hristiyan anlaytan btnyle uzak olmad
sonucuna bizi ulatrmaktadr126. Bu anlamda onun, otantik Hristiyanln
ihyasna dayal bir anlay benimsedii eklindeki bir sonuca ulamak mmkn
grnmektedir. Kierkegaardn dnce sisteminde ncile ok byk bir nem
atfedildii de grlmektedir. Ona gre ncil tamamen ahlk olanla ilgilidir. Onun
kavranmas uygulanmasndan sonra gelen bir husustur. Bir kii anlalmas en
kolay olan hemen yerine getirmeye almaldr. Gerek anlamda kavrama
uygulamadan sonra gelecektir127. Kierkegaardn asl vurgulamak istedii nokta,
gnmz dnyasnda tam anlamyla anlalmad iddia edilen hususlarn ileri
srlmesiyle, ahlk sorumluluun bir anlamda arka plana itilmesini nlenme
abasdr. Burada kavramann tahkik dzeyi olarak deerlendirilmesi yerinde

122

Kierkegaard, Papers and Journals, s.529.


Kierkegaard, a.g.e., s.400-401.
124
Kierkegaard, a.g.e., s.444.
125
Kierkegaard, a.g.e., s.86.
126
Heinecken, a.g.m., s.30.
127
Kierkegaard, a.g.e., s.497.
123

31

olacaktr. Aksi takdirde uygulamann mutlak anlamda kavramadan nce


geldiini sylemek, btnyle anlamsz bir iddia olacaktr.
Kierkegaarda gre ncile dayal iman, bir felsefe olmasa bile, felsefe
araydr. Onun varoluuluu da, ncile dayal bir imana baldr. Kendi bak
asnn da byle olduunu dnmekte ve buradan hareketle, hakikatin,
insanlarn kendi araylaryla bulduklar cevaplarda deil, ncilin Tanrsnn
onlardan istek ve emirlerine verdikleri cevaplarda bulunduunu savunmaktadr128.
Kierkegaard,

aka

Hristiyanln

gerekliini

kabul

etmenin

imknszln gstermekten ziyade, bunun objektif ve entelektel yaklamlarla


aklanmasnn imknszln ortaya koymaya alr. Her ne kadar Hristiyan
inanc absrd olsa da, burada yer alan iman olgusu onu dier baya
"absrd"lerden ayr klmaktadr129.
Kierkegaardn

genel anlamda sistem kart bir filozof olduu

sylenebilir. Ancak onun sistem kartlnn sadece teolojik planda ortaya


ktn sylememiz doru olmaz. Ayn zamanda metafizik konularda da sisteme
kar olduu sylenebilir. Buradan hareketle, entelektalist bir yaklamdan
ziyade psikolojiye dayal bir varolu yasas benimsediini sylemek doru
olacaktr130. Onun Hristiyanla ynelttii ironik eletiriler ve varoluu olarak
nitelendirilebilecek sylemleri, Protestan, varoluu bir ilhyat olarak
tanmlanmasna imkn vermektedir131.

1.2. Kierkeaarda Gre Tekil Birey Kavram ve znellik


Din, devlet, sistematik felsefe gibi btn kurumsal yaplanmalara kar
temkinli bir yaklam sergileyen Kierkegaard, bunlarn yerlerini doldurmak zere
tekil birey kavramna vurgu yapm ve znelliin hakikate ulatrmada en etkili
ve hatta tek yol olduunu savunmu, ncilin insan bir varlk olmak iin ortaya
koyduu ltn tekil birey olmaktan getiini belirtmitir132. Bu bakmdan iman
ve ahlk kavramlarnn anlalmasna temel oluturmak amacyla konunun bu
boyutunun da irdelenmesinde yarar grnmektedir.
128

Edmund Perry, Was Kierkegaard a Biblical Existentialist, The Journal of Religion, Vol.36, No.1, 1956,
pp.17-23, s.17.
129
Emmanuel, a.g.m., s. 284-285; Roberts, A.g.e., s.84-85.
130
Bayndr, a.g.t., s.2.
131
Bayndr, a.g.t., s.7.
132
Kierkegaard, a.g.e., s.574, 576.

32

Kierkegaard estetik bir yazar olarak kamuoyunda yer edinmek zere yola
ktn ve toplum iinde kendi yaam tarzn yanstmaya altn ifade eder.
Ancak bu henz tamamlanmam bir hareket olup, niha olarak kamuoyundan
tekil bireye geile tamamlanmaktadr. Onun arzusu krsalda bulunan bir papaz ve
evinde tekil birey olarak sonlanan bir hayattr. Ona gre bu dnceye
ulamasndaki en kuvvetli dayana ise Tanrnn inayetidir133. Ancak durum
Kierkegaardn arzusunun tam tersi bir ynde ilerlemektedir. ann dnyas,
birbirinden farkl yansmalar tayan farkl insan modellerinin yerine, hepsi
birbirine benzeyen insan gruplar oluturmay tercih etmektedir. Hlbuki mevcut
yaplanmann tek tip insan retmeye almak suretiyle heterojenlie kar
mcadele

etmesi

son

derece

yanl

bir

durumdur.

nk

insanlar

homojenletirmek suretiyle eitmeye almak, gerekte bireyleri yok etmek


anlamna gelmektir134. Kierkegaard sonras Bat dncesinde ortaya konan
oulcu yaklamlarn, belki de onun arzu ettii dzeye ulamada nemli bir adm
oluturduu ifade edilebilir. Bu sayede, birbirinden farkl olan bireylerin, bu
farkllklarnn birer zenginlik olarak kabul edilmesi mmkn olacaktr. Ancak
Kierkegaardn ada eilimlerle btnyle paralel bir anlaya sahip olduunu
sylemek

iin

elimizde

yeterince

veri

bulunmamas,

daha

salkl

deerlendirmeler yaplmas imknn engellemektedir.


Kierkegaard,

kurumsal

yap

tarafndan

saylarn

okluuna

dayandrlmaya allan stnlk anlaynn gerek dindarlk olmak bir yana,


ahlk yozlamann balangc olduu dncesindedir. Ona gre, ann
insanlar, bireyselliin egemen olduu ve bu sayede gerek stnln elde
edildii bir anlay terk ederek, saylara dayal stnl ne karan bir gcn
yardmyla yce olan eylerden kurtulmaya almakta ve ilerlemeyi ounluun
egemenliiyle elde etmeyi arzulamaktadrlar. Bunun sonucunda ise, lmszlk
ve Tanryla iliki gibi deerler sama (ridiculous) bir ey olarak kabul edilmeye
balanmaktadr135. Hlbuki gerek Hristiyanlk ruhtur. Say ise hayvan yne ait
olan bir eydir. Dolaysyla saynn ynnde ve onun yardmn kullanarak
Hristiyanlk iin aba gstermek, ruhu hayvan olana dntrmek demektir.
133

Kierkegaard, a.g.e., s.432-433.


Kierkegaard, a.g.e., s.598-599.
135
Kierkegaard, a.g.e., s.573.
134

33

Ancak Hristiyan dnyasnn byk bir ksm, bu ynde bir aba gstermektedir.
Burada asl sorumluluk, sradan insanlara deil, tccar din adamlarna (trader
clegy)136 aittir. Hristiyanln asl amac ve insanlar ulatrmay hedefledii
kutsama, bireyin isel younlamasdr. Birey bilinlenme ynnde aba
gstermeye balayp, bunun bilincinde olarak ve fan bir ama iin almad
zaman ie dnk bir hale gelir. Bu, insan bir durum olup, her eyin Tanrya
atfedilmesi sonucunda niha hedefe, yani olgunlamaya varlacaktr137. Bunu ok
arpc bir ekilde yle ifade eder; Hristiyanlk her tekil olan Tanryla
birletirmek iin, insanlar birletirmez; bilakis onlar ayrr. Bir insan Tanrya ait
olduunda, birleen insanlardan ayr hale gelir.138
Kierkegaard bir adm daha ileriye giderek, tekil bireyin, evrensel olan
deer yarglarndan stn bir konuma sahip olduunu belirtir. Ancak burada
kiinin imana dayal eylemlerini herhangi bir ahlk izahla ortaya koyma abas
sz konusu olmamaldr. Yani bir gizleme sz konusudur ve bu durum paradoksa
neden olur. Zira bu paradoks olmadan, gerek anlamda iman gerekleemez139.
Nitekim imann babas (father of faith) olarak isimlendirdii Hz. brahimin,
olunu kurban etmesi istei karsndaki suskunluu, bunun en gzel rneidir.
Zira o, konutuunda bile kendisini anlayabilecek bir zihin yaps karsnda
bulunmamaktadr140.
ounluun gcnn nemine inanan insanlar, tekil birey karsnda
bireysel olarak deil de topluluk olarak hareket ederler. Onlarn bu tavrlarnn
temel nedeni, gl grdkleri tekil birey karsnda toplu bir ekilde hareket
ederek onu bask altna almaya almaktr. Tekil bireyin topluluk karsnda
baarsz olmasnn da kendi yaklamlarndan kaynaklandn dnrler141.
Hlbuki byle bir anlayta saynn gcnden baka sahip olunan herhangi bir
fikr temel bulunmamaktadr. Hatta kamuoyunda var olan bu fikirsizlik,
fikirsizlikten

te,

fikre zt

bir konuma sahiptir142.

Buradan

hareketle

Kierkegaardn bunu bir baar olarak grmedii sonucunu elde etmekteyiz.


136

Kierkegaard, a.g.e., s.601; Beck, Existentialism, Rationalism and Religious Belief, s.291.
Kierkegaard, a.g.e., s.434-435; Killinger, a.g.m., s.307.
138
Kierkegaard, a.g.e., s.574.
139
Sren Kierkegaard, Fear and Trembling, trans. Walter Lowrie, Princeton University Press, New York
1954, s.91;
140
Kierkegaard, a.g.e., s.122.
141
Kierkegaard, Papers and Journals, s.490.
142
Kierkegaard, a.g.e., s.615.
137

34

nk mcadelede adil bir ortam sz konusu deildir. Kald ki, tekil bireyin
burada geri adm atmas, mutlak anlamda bir baarszlk olarak kabul
edilmemelidir.
Kierkegaarda gre insanlar ilerinde tadklar umutsuzluu, dnyada
yaadklar geici hazlar nedeniyle gz ard etmektedirler. Aslnda bu durum
onlar geree ulamaktan engelleyen bir durumdur. nsanlar bu nedenle kendi
varlklarn da bir anlamda unutmakta ve ynlar halinde hareket etmekte yahut
ettirilmektedirler. Hlbuki bireyler, tek balarna bu ynlardan kurtulmak ve en
yksek amaca ulamak iin gayret gstermek zorundadrlar. nsanlar, geici
hazlar bir kenara brakarak, kendilerine gerek hayat salayacak olan bu en
yksek iyiye ulamay hedef edinmelidirler143.
Kierkegaard, tekil bireyin nemini ortaya koyan grecelilii anlatmak iin,
elinde camlarndan biri grnty kltrken dierinin bytt bir gzlk
bulunan bir adamn iinde yer ald bir hikye yazmak istediini belirtir. O,
bylece adamn her eyi son derece greceli bir ekilde alglayaca bir rnei
anlatma arzusu tamaktadr144. nk doru olann, znel bir bak haricinde
belirlenmesi kesinlikle mmkn deildir. Bu da sosyal, kolektif bir hayat ilkesinin
reddedilmesi sonucunu dourmaktadr. Ayrca, bilim de dhil olmak zere
herhangi bir kurumsal yap tarafndan ngrlen ve nerilen (buna dayatma da
denilebilir) bir yaklam tarz, kesinlikle kabul edilemezdir. nsanlarn, haric bir
g tarafndan belirlenen ilkeleri benimsemeleri ve hayatlarn bu ilkeler etrafnda
srdrmeyi kabul etmeleri, her eyden nce sorumluluktan kan ifadesi olarak
nitelendirilebilir145. Ayrca, Kierkegaarda gre, tekil birey kavram, sorumluluk
ve yarglanma balamnda da ok byk bir neme sahiptir. Bu dnyada yapt
eylemlerden dolay sonsuzlukta yarglanmakla kar karya olan kii, toplu bir
yarglanmaya deil, bireysel bir yarglanmaya muhatap olacaktr. nk toplu bir
yarglamann adalete dayanr bir yan yoktur. Kii eer bir birey olmay
baarmsa gerek anlamda bilinli bir eylem yapm demektir. Toplu bir
yarglanmadan sz etmek, hayvanlarn yarglanmasyla ayn anlama gelecektir146.

143

Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.159-160.


Kierkegaard, Papers and Journals, s.95.
145
Gdelek, a.g.m., s.360-361.
146
Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.253-254.
144

35

1.3. Kierkegaardda man Kavram


Kierkegaardn iman kavramna baknn ele alnmasndan nce, insanda
bulunan baz zelliklerin bilinmesinde yarar bulunmaktadr. Bu zelliklerin
banda umutsuzluk kavram yer almaktadr. Ona gre umutsuzluk, insan olmann
en belirgin zelliidir. Doktorlarn ifadelerine gre, dnyada tam anlamyla
salkl bir insann bulunmad olgusu gibi, iinde endie, korku ve umutsuzluk
bulunmayan bir insan da yoktur. Aslnda iinde umutsuzluu tamayan bir insan,
ister Hristiyanln iinde ister dnda olsun tam anlamyla yayor olarak
nitelendirilemez. Gerek anlamda insan olmak Hristiyan olmak anlamna
gelmektedir ve bu noktaya ulamann en temel yolu, iinde tad umutsuzluu
bilmek ve onunla mcadele etmektir147. nsanda var olan bu umutsuzluk, bilinli
veya bilinsiz olabilir. Ancak bu durumda isel bilin n plana kar ve belirleyici
bir etken olur. Bilin ise benin ls olup, bilin ve ben arasnda doru bir
orant bulunmaktadr. Bilincin gelimesi istenci artrr, isten de beni gelitirir.
Nitekim isten tamayan bir insanda benden sz etmek mmkn deildir; benin
olmad bir insann ise kendinin bilincinde olmas sz konusu deildir148.
Kierkegaard, umutsuzluun bir avantaj m yoksa bir eksiklik mi olduunu
sorguladktan sonra, onun her ikisi de olabilecei yantn verir. Ona gre
umutsuzluk yalnzca soyut bir fikir olarak ele alndnda bir avantaj olarak
deerlendirilebilir. nk umutsuzluk acsn ekmek, insan hayvandan ayrt
eden en nemli unsurlardan biridir. Yani insan hayvandan stn hale getiren, bu
acy ekmesinin gerekliliidir. Tanr insanda var olan umutsuzlukla, deta onu
kendisine balamaktadr. Bu sayede insan dnceye ynelir ve umutsuzluk var
olduu srece insan kendini sorumlu hisseder149. Kendi beninin farknda olan
insann, umutsuzluktan gerek anlamda kurtulmas, Tanr iin var olduunu
anlamasna baldr. Aksi halde, Tanrnn varlna inanmakla birlikte Tanr iin
var olduunu kavrayamayan bir insan, gerek anlamda umutsuzluktan
kurtulamayacaktr150. Kierkegaard, insann iinde bulunduu durumdan duyduu
rahatszl, akl kullanmak suretiyle aklamaya almasn gereksiz bir aba
olarak nitelendirmektedir. nk insan ne kadar gayret gsterirse gstersin,
147

Kierkegaard, a.g.e., s.153.


Kierkegaard, a.g.e., s.162.
149
Kierkegaard, a.g.e., s.147-148; Roberts, a.g.e., s.116-117.
150
Kierkegaard, a.g.e., s.165.
148

36

bunun hakikatini ortaya koymakta baarsz olacak ve ortaya koyduu


aklamalarn yetersiz olduu aa knca, bir sonraki aklamasnda ilk
aklamasnn tam aksini iddia etmek durumunda kalacaktr. Hayat bir bulmacaya
benzemektedir. Byle bir bulmacann zm konusunda hrs gstermek yerine,
bulmacay hazrlayann bir sre sonra onu aklayacan dnmek ve bunu
beklemek gerekir. Zaten kii bulmacay zse bile, adnn bulmacay hazrlayan
gazetede yazlmasndan fazla bir ey elde edemeyecei gerei gz ard
edilmemelidir151.
Kierkegaardn iman grnn anlalmasnda yardmc olacak olan bir
dier insan zellik zgrlk ve buna bal olarak ortaya kan iradedir. nk
zgrlk, insan dntrmekte ve sonlu kiilii, sonsuz olarak seim iinde
sonsuz hale152 getirmektedir. Bir kimsenin ruhsal anlamda doum yapmas,
iradenin yaratc gayreti ile olur ve bu da insann kendi elindedir.153 Bu srecin
son aamasnda ise insann sorumlu bir varlk olduu gereine ulalmaktadr.
Kierkegaard, Tanrnn insan zgr bir varlk olarak yarattn dnmekte ve bu
durumu felsefenin tam olarak anlayamayacan ve deta armha gerilmi bir kii
gibi bunu anlama srecinde strap duyacan syler154. Yani Tanrnn karsnda
zgr bireylerin bulunmas aklla kavranmas mmkn olmayan bir durumdur.
Anlalabilir nitelikte olan tek nokta, iyi ve ktnn var olmasnn zgrln var
olmasna bal olmas, zgrln olmamas halinde bu kavramlardan sz
etmenin mmkn olmamasdr155.
Kierkegaarda gre, ncildeki gerek Hristiyanlk insann iradesine
odaklanmtr ve temel ama o iradenin dntrlmesidir. Ancak Hristiyan
dnyada bu durum, entelektellie evrilmi ve bir doktrin haline gelmitir. Bu
durum nesilden nesile aktarlarak da srdrlmektedir. Bundan kurtuluun tek
yolu ise ncil Hristiyanlna yeniden dnmektir156. Nitekim insann kurtuluunun
kendi abalar sonucunda belirleneceine ynelik itirazda bulunan ve kurtuluu
sadece Tanrnn inayetine balayan Lutherci anlay, Hristiyanln deerini
151

Kierkegaard, Papers and Journals, s.190-192.


Sren Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, ev. brahim Kapaklkaya, Aa Kitabevi Yaynlar, stanbul
2009, s.68.
153
Kierkegaard, a.g.e., s.48.
154
Kierkegaard, Papers and Journals, s.115.
155
Kierkegaard, a.g.e., s.187.
156
Kierkegaard, a.g.e., s.618-619.
152

37

drmektedir. Kierkegaard ise, ilkesel olarak Tanrnn inayetini kabul etmekle


birlikte, kiinin kurtulu iin elinden gelen abay gstermesi gerektiini
dnmektedir157. nsann bireyselliinin nemine vurgu yapan ve toplumun
bireyi yarglar bir tavr taknmasn eletiren Kierkegaard, ironik bir sluba sahip
olmasna ve bu dorultuda yapt yorumlara ramen, Hristiyanln temel
retilerinden uzaklamaz. Ancak bu konularda bile, bireysellii ne karan
tavrndan vazgemez. rnein, bireyin ebed hayatta eylemlerinden dolay hesaba
ekileceini ifade ederken bile kimi zaman dnceli bir ekilde, bireysellii de
ne kararak grlerini dile getirmektedir; Btn ruhlarn yeniden dirildii ve
yalnz bana, hi kimse tarafndan tannmadan, tek kald Hesap Gn ne kadar
korkutucudur: Tamamen yalnz kald ve hi kimse tarafndan tannmadan, hem
de hi kimse tarafndan158
Kierkegaarda gre iman kavram paradoksal ve absrd olarak
nitelendirilebilecek bir kavramdr. Bu nedenle, herhangi bir entelektel abayla
onun anlalmas sz konusu olamaz. mann anlalmas konusunda bir renci
gibi deerlendirilebilecek olan insann, iman anlamaya almaktan ziyade, onun
bir paradoks olduunu anlamas gerekmektedir. nk iman bir bilgi deildir.
ayet bir bilgi olsayd ya ebed ya da tarihsel bir bilgi olurdu. Ebed bir bilgi
olmas onun zaten anlalamaz olmasn gerektirir; tarihsel olmas ise, geici
olmasn gerektirir159. ounlukla ak iin ifade edilen anlatlmaz, yaanr
sznn, Kierkegaardn imana bak as iin tam yerinde bir kullanm olduu
sylenebilir. Onun, iman kavramn ele alrken de genel tavr olan varoluuluun
etkisiyle hareket ettii ve srekli olarak bireyi n plana kard ifade edilebilir.
Buradan hareketle sistemciliin karsna akl dl, nesnelliin karsna
znellii, dsal olana kar isel olan160 kard sonucuna ulalabilir. Bir
kiinin Tanryla gerek bir iliki kurmas ve gerekten inanan bir insan olmas ie
dnmesine baldr. Bir kiinin ie dnmeyi baaramamasna ramen, gerekten
inanl olduunun sylenmesi estetik bir glnlk douracaktr. Aslnda
inanszlk ile bo inan temelde birbirlerinden farkl deildir. nk ikisinde de
157

Kierkegaard, a.g.e., s.597-598.


Kierkegaard, a.g.e., s.110.
159
Sren Kierkegaard, Philosophical Fragments or A Fragment of Philosophy, trans. David F. Swenson,
Princeton University Press, New Jersey, 1962 s.72-73.
160
Bayndr, a.g.t., s.54.
158

38

ie dn gereklememitir. nanszlk kendinden hareket ederek bir noktaya


ulamakta iken, bo inan edilgen bir durumda ayn noktaya ulamtr. Bo
inanta ne kan kavramlar rahata dknlk, korkaklk, alaklk ve kendi
Beninden vazgememe iken; inanszlkta etkin olan kavramlar meydan
okuma, gurur, kibir161 kavramlardr.
Kierkegaard iman kavramn kullanrken, model olarak Hz. brahimi
almtr. Hz. brahim bir model olmakla birlikte, onun iman anlalmas g ve
hatta neredeyse imknsz bir durum olarak karmza kmaktadr. Aslnda bu,
durumun anlalmazlndan ziyade, Hz. brahimden daha yce bir konumda
olmay baarabilecek insanlar bulunmayndan kaynaklanmaktadr162. nk
iman, dnceye dayal bir yap olarak ele alnmamaldr. Esas olan imanda en
ileri seviyeye ykselme arzusu ve abas olup, bu da en erefli bir durum olarak
nitelendirilmektedir ve gerek anlamda bunun farkna varlamasa da aslnda
imrenilecek bir durumdur. mana ulamak iin bir dnr olmak zorunlu
olmad gibi, bir din bilgini olmak da zorunlu grlemez163. man sz konusu ise,
orada sama olana kar duyulan bir ilginin varl n plana kmaldr. Absrd n
plana knca da, herkes tarafndan anlalamaz bir durumla yz yze
kalnmaktadr. nk absrd olan, sradan (immediate) iman sahibi yahut hi
iman etmeyen bir kii tarafndan anlalamaz. Sradan iman sahibi, toplumla olan
irtibatn kesemedii iin onlarn bu ekilde nitelendirdii iman tam anlamyla
yaayamaz. Hlbuki mmin kendi kurtuluu olarak grlen eyin, bakalar iin
absrd olduunu kavramaldr. Akas tekil birey olan biri, iinde ciddi bir
gerilim hissi duyacaktr. Ancak bunu iinde tutmas ve bu duruma kar diren
gstermesi gerekmektedir. Bununla birlikte yaanlan ortamda iman dorudan
yorumlamak ve kavramaya almak temel hedef haline gelmitir. Bu ise bilim
olarak nitelendirilebilir164. Absrd olana kar duyulan ilgiyi salayan ana unsur
ise ilh aktr ve buna bal olarak gelien tutku ve arzudur165. Gnmz
161

Bkz. Sren Kierkegaard, The Concept of Dread, trans. Walter Lowrie, Princeton University Press, 1969,
s.125-128.
162
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.29.
163
Kierkegaard, a.g.e., s.26.
164
Kierkegaard, Papers and Journals, s.482.
165
Kierkegaard, mantksal bir sistem kurmann doru olduunu kabul etmekle birlikte, varlk veya varolu
sistemini reddeder. Bu nedenle hibir ahlk kuraln, mantksal tasvirin veya mantksal sistemin, insana
nasl olmas gerektiini retemeyecei dncesindedir. Yol gsterici unsur konusunda boluk
brakmann doru olmayacan dndnden, bu boluun tutku ve arzu tarafndan doldurulmas

39

dnyasnda insanlar akn gerek anlamn unutmu, onu bir erdem olarak
grmeye balamlardr. Bu istenmesi gereken bir durum olmakla birlikte, ok
nemli olarak kabul edilmemelidir. Zira ak kendini inkr etmektir ve Tanryla
ilikiye dayanmaktadr166 Tanrya kar duyulan bu iten ve ok kuvvetli ba,
ou zaman kiinin iinde yaad ortamdan kopmasna neden olmaktadr ve yle
olmaldr. nk iman edilecek husus, bazen genel olann aksi bir ynde hareket
etmeyi gerektirebilir. man edilmesi ve bu dorultuda hareketi gerekli olduu
ynde deil de aksi ynde bir hareket biroklarnn menfaatine uygun debilir.
Ancak iman dorulusunda hareket emek, kiiyi hakikate ulatrabilir. Nitekim Hz.
brahimin imana uygun bir tutumu benimsemesi onu imann babas haline
getirmitir167.
man, bir sre olarak deerlendirildiinde, kimi zaman trl zorluklarla
karlalmas olaan bir durum olarak grlebilir. Ancak bu zorluklar karsnda
herhangi bir gerileme gstermeyen birisi, bir sre sonra hakikatle karlar ve
kendisini yolundan alkoymaya alan engellerin, hakikatin kt grnmesi iin
eitli aldatmacalara bavurduunu anlayarak, gerek mutluluu elde eder. nk
Tanrya inanan bir insan, hayatta bana gelecek btn olumsuzluklar karsnda,
dayanmak zorunda olduunu bilecektir168. rnein, ocuunu stten kesmeye
alan bir anne eitli yollara bavurur. Bu, ocuun balangta honut
olmayaca bir durum olmakla birlikte, ocuk zamanla annesinin efkat ve
sevgisinin farkna varacaktr169.
Kierkegaard, ilh akn bir sonucu olarak ortaya kan balln kr
krne bir ballk olmasndan yana deildir. Kii her eyden nce kuvvetli bir
iradeyle byle bir ynelim iinde olmaldr. O, ncilde yer alan ve imana sahip
olmayanlarn

cezalandrlacana

ynelik

ifadeler

barndran

metinlerden

hareketle, imann ve bilince dayal eylemlerin mutlaka iradeye dayal olmalar


gerektiini belirtir ve aksi bir sylemin, ncilde yer alan ifadeleri aklamay
imknsz klacan ifade eder170. Hatta buradaki irade, bazen irade edenin
gerektii kansndadr. Arzu ve tutkunun, din bakmdan yansmas ise en gzel ekilde Hristiyan
inancnda ortaya kmaktadr. Holmer, a.g.m., s. 158-159.
166
Kierkegaard, Papers and Journals, s.268.
167
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.32-33.
168
Kierkegaard, Papers and Journals, s.196.
169
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.28.
170
Kierkegaard, Papers and Journals, s.16.

40

isteiyle eliik de olabilir. rnein, hasta ve lmekten korkan bir insann


leceini sylemesi ile hayaletlerden korkarak inanmak istiyorum, ama
inanamyorum diyen bir insann ifadeleri bunun iin gzel bir rnek olarak
sunulabilir. Birincisinde bir irade tezahr yokken, ikincisinde kesinlikle bir irade
ifadesi olduunu belirtir171.
Gl bir irade ile elde edilen imann ardndan, yine bir o kadar gl bir
teslimiyet sz konusu olmaldr. nk iman, mutlak bir teslimiyet gerektirir. Bu
srete kii, teslimiyetten kaynaklanan eitli ileler ekmeyi en batan kabul
etmek durumundadr. Hatta bu teslimiyet kimi zaman insan Tanrdan istekte
bulunmaktan bile alkoyabilir. Nitekim olunu kurban etmesi istenen Hz. brahim,
bu noktada tam bir teslimiyetle istenilen eyi gerekletirmek zere yola km
ve bu hususta Tanrnn affn isteme cretini kendinde grmemitir172. Ayrca
inanan kii, hayat ile olan ban koparma dncesinde de olamaz. nk hayatla
olan ba koparma arzusu, gerek iman yanstmaktan ziyade, kendisini
olgunlatrmaya ynelik olarak arzu edilen zorluklarla ba edebilme itiyakndan
kamak anlamna gelmektedir173. Kierkegaard, sonsuz teslimiyet, imandan nce
gelen son aamadr; bu yzden bunu gerekletirmeyen imana ulaamaz. nk
sadece sonsuz bir tevekkl iinde ebed geerliliim bana ak hale gelir ve ancak
o zaman imann gcyle hayatn/varoluun kavranmasndan sz edebilirim174
demekle, imana ulaacak olan kii iin teslimiyetin tad nemi ok ak bir
ekilde ortaya koymaktadr. Teslimiyete yaplan bu vurgunun ve ou zaman,
imann nesnel olarak ele alnmasna kar kmasnn temel gerekesinin, imann
objesine ynelik ilginin azalmas ve imann ngrd pratiklerin yaplmamasna
ynelme durumu olduu ifade edilebilir. Bu da, sadece kiinin iman noktasnda

171

Kierkegaard, a.g.e., s.32.


Kimi batl dnrler, Kierkegaardn, kutsal metinlerde aktarlan Hz. brahimin olunu kurban etmesi
konusunu yanl anladn ve dolaysyla yanl aktardn iddia etmektedirler. Onlara gre, aslnda bu
olay, Hz. brahimin dneminde yaygn olma ihtimali bulunan ocuk kurban edilmesi olaynn ortadan
kaldrlmasna ynelik bir tavrdr. Dolaysyla burada dinsel olanla ahlk olan arasndaki kartlk, ahlk
olann yanllndan kaynaklanan bir kartlk olarak grlmelidir. nk dnemin artlarna gre, Hz.
brahimin olunu kurban etmesinde ahlk bakmdan herhangi bir saknca bulunmamaktadr. Bkz. Perry,
A.g.m., s.21. Bu yorumlara gre, ahlk olanla din olan, Kierkegaardn iddia ettii gibi zorunlu bir
kartl yanstmamaktadr. Yaanan atmalar ise, gerekte dinin gnderili gerekelerine bal olarak
ortaya km olup, Tanrnn insanlarn yanllklarn dzeltmek iin din emirleri gndermi olduu
dncesinden hareketle bu sonuca kolaylkla ulalabilir.
173
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.34-35.
174
Kierkegaard, a.g.e., s.57.
172

41

kaytsz artsz bir teslimiyet gstermesiyle nlenebilir175. Bu teslimiyetin


temelinde ise Tanr sevgisi yer almaldr. Hz. brahim, bu eylemi Tanry sevdii
iin yapmasayd, gerek bir imana sahip olamazd. nk kim iman olmakszn
Tanry severse kendisini yanstr, kim Tanry severse Tanry yanstr. Bu en
yksek

noktada

brahim

durmaktadr.

Kaybettii

son

nokta

snrsz

teslimiyettir.176 Bu teslimiyet, kiinin ile ekmesine de neden olabilir.


Kierkegaard, insanlarn zaman zaman duyduklar skntdan dolay gzya
dkmelerinin, Tanrnn houna gittiini belirtir. nk alayan bir insanda
kutsaln yansmas ok daha gzel olmaktadr177.
Kierkegaard, sreklilik arz eden ve yenilenebilir bir imann olmas
gerektiini dnmektedir. man, kiinin kendisinden ncekilerden miras ald
bir yapya sahip deildir. man eden, iman srecinin ilk basaman kendi
hayatnda yaar ve bu ekilde srdrr. Aksi takdirde gerek anlamda bir imandan
sz etmek sz konusu olmayp, ncekileri taklit ve tekrar haline dnecektir.
Dolaysyla imann evrensel ve aktarlabilir bir tecrbe olmaktan ziyade, bireysel
ve aktarlamaz bir tecrbe olduunu sylemek daha doru olacaktr. Ayrca iman,
kendisine ulaabilen biri tarafndan bile hep yeni bir arayn ve ycelmenin alan
haline dnecektir. Dolaysyla iman noktasna ulap da burada duraan bir
hayat yaamay kabul etmek sz konusu olmaz178. mann tecrbe edildii
ekliyle

aktarlamaz

olmas,

onun

kavramsal

bir

ereve

tarafndan

kuatlamamasndan kaynaklanmaktadr. Bir kii imann btn ieriini


kavramsal bir forma dntrebilirse, iman tam olarak kavram biri deil, iman
noktasna nasl geldiini ya da imann kiiye nasl geldiini anlam biri
olacaktr.179 Kierkegaardn bu yaklam imann kr bir saplant olarak
alglanmasna yol amamaldr. Saplant haline gelmi bir inan, son derece kat
bir kadercilie yol ama ihtimali yksek olan bir durum ortaya karr. Hlbuki bir
insann Tanr iin her eyin mmkn olduuna inanmas bile, onun kadercilie
ynelmesini

gerektirmez.

nk

kadercilie

ynelmek,

kiinin

benini

kaybetmesine, dolaysyla gerek anlamda Tanry kaybetmesine neden olacaktr.


175

Recep Alpyal, Wittgenstein ve Kierkegaarddan Hareketle Din Felsefesi Yapmak, Anka Yaynlar,
stanbul 2002, s.80, 150.
176
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.47.
177
Kierkegaard, Papers and Journals, s.132.
178
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.130-131.
179
Kierkegaard, a.g.e., s.24.

42

Nitekim kaderci bir insan zorunluluk dncesine dald iin, dua gibi nemli bir
olgudan da uzak kalmaktadr. Hlbuki dua, insan insan yapan nemli unsurlardan
biri olarak deerlendirilmektedir180. Kadercilie neden olacak bir iman, kiiyi
niha olarak umutsuzluk gibi kabullenilmesi zor bir duruma srkleyecektir.
Gerek iman ise, insan asndan tersi bir sonucu dourmaldr. Yani o, hayatn
anlamlandrlmas konusunda kiinin umutsuzluktan kurtulmasna ve doru bir
sonuca ulamasna vesile olacak yegne durumun Tanrnn insana duyduu
sevginin bilincinde olmak ve ona balanmak olduunu dnmektedir181.
man, ayn zamanda inayetin kurtarclna olan gveni de salayacaktr.
Tanr iin her eyin mmkn olduunu dnen bir insann gerek kurtulua
erememesi sz konusu olmayacaktr. nk bu tavr sergileyen birisi en skntl
zamannda

Tanrnn

inayetiyle

karlaacaktr.

Bu

mucizev

olarak

nitelendirilebilecek bir ekilde de gerekleebilir182.


Kierkegaarda gre kiiyi Tanrya yaklatran hatta Onunla btnletiren
iman, kiinin baka eylerden mutlak bir kopuunu gerektirmez. Aksine bu durum
kiinin cesaretinden kaynaklanan bir durumdur. man sebebiyle hibir eyden
vazgemem; aksine, hardal ekirdei kadar imana sahip olan bir kiinin dalar
hareket ettirebileceinin ifade edildii anlamda, imanda her eyi elde ederim183.
Ebedlie ulamak iin btn fanilii terk etmek, tam bir insan cesaret gerektirir;
ancak ben ona gerekten ularm ve yine de btn sonsuzluk iinde fanilii terk
edemem -bu bir z eliki olur. Ancak btn fanilii absrdn gcyle kavramak
iin paradoksal ve alak gnll bir cesaret gereklidir ve bu cesaret imann
cesaretidir.184 Kierkegaardn bu yaklamnn slm tasavvufunda yer alan halk
iinde, Hakla beraber olmak eklinde formle edilen anlayla paralellik tad
sylenebilir. Ksacas ona gre iman, kiinin hayattan kopuuna neden olan bir
olgu olmaktan ziyade, hayatn gerek anlamn bulmasna yardm eden bir
aracdr. Bylesine bir cesaretin, iinde byk riskler tad da bir gerektir.
Zaten Kierkegaard da, imann objektif bir gvence olmakszn giriilen bir karar
180

Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.173-174.


Kierkegaard, Fear and Trembling, s.30.
182
Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.171-172.
183
Kierkegaard, burada ncilden bir alnt yapmaktadr. Bir sorunun stesinden gelemeyen rencilerine,
imanlarnn zayflndan sz eden Hz. sa, mannz kt olduu iin karln verdi. Size dorusunu
syleyeyim, bir hardal tanesi kadar imannz olsa u daa, 'Buradan uraya g' derseniz, ger; sizin iin
imknsz bir ey olmayacaktr" (Matta: 17, 20) cevabn vermektedir.
184
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.59.
181

43

olmas anlamnda bir risk olduu dncesindedir. Bu ekilde bir imana sahip
olan kii, btn varln sadece ezel kurtuluun imkn iin tehlikeye
atmaktadr185. man eden kii, kendisini, bakalar tarafndan anlalma gibi bir
zorunluluk iinde grmemelidir. nk olduka g bir sre sonunda elde edilen
iman, elde edildikten sonra da kiinin, kendisini anlamayan insanlar tarafndan
ciddi eletirilere ve kimi zaman da alay konusu yaplmasna neden olabilir. Ancak
iman eden kii, yine de bu yoldan vazgemez ve herhangi bir vg beklentisi
ierisinde olamaz. Zira byle bir beklenti, iman eden kiinin imann
deersizletirmesi anlamna gelmektedir. Mmin, kendisini ve imann anlatma
yolunu da semez. Bunun nedeni ise, imann herkes tarafndan eit bir biimde
elde edilmeye ak bir hakikat olmasdr186. Dolaysyla ona ulamak isteyen kii
de, ifade edilen zorlu sreci bizzat yaayarak, hakikate ulamaya almaldr.
Byle bir tecrbeyi yaamam olan bireyin, hem imann gzelliini yeterince
kavrayamamas hem de ona verecei deerin byklne zarar verebilecek
olmas ihtimalinden dolay, Kierkegaardn byle bir syleme yneldii
dnlebilir. mann aktarlamaz bir olgu olmasnn bir dier nedeni ise yle
ifade edilebilir; onun biri tarafndan retilebilir olduunu kabul etmek, retenin
de Tanr olmasn gerektirir. Bu bakmdan imann tarihsel olarak aktarlabilir
olmad da ortaya kmaktadr. Mmin olarak nitelendirilebilecek bir kii, iman
dorudan doruya Tanrdan almak durumundadr187.

1.4. Kierkegaarda Gre Akln man Boyutundaki Yeri


Dnce tarihinde iman kavramndan sz edildii zaman, karlkl olarak
deerlendirilmek zorunda kalnan kavramlardan birisi de akl olmaktadr. Bu
deerlendirmelerin tarihi ok eski dnemlere kadar uzansa da, akll bir birey
olarak insana atfedilen nem ile insann gc ve kapasitesinin byklne olan
gven arttka tartmann derinlii de doal olarak artmaktadr. Bat dnce
geleneinde vahye mutlak itaatin gerekliliine dayal anlaylara ynelik
eletiriler, zellikle Aydnlanma dneminde zirveye ulamtr. Dolaysyla bu
dnemde vahiy merkezli (mutlak itaate bal iman merkezli) anlay ile insan
185

Emmanuel, a.g.m., s.302.


Kierkegaard, a.g.e., s.90.
187
Kierkegaard, Philosophical Fragments, s.85.
186

44

merkezli (akl merkezli) anlay arasndaki gerilim, gnmz de dhil olmak


zere, ciddi tartmalarn yapld bir konu haline gelmitir. Bu tartma
srecinde, birbirini btnyle olumsuzlayan anlaylarla birlikte, yukarda da
ifade edildii gibi senteze dayal anlaylar da gelitirilmitir. Kierkegaardn, bu
yaklam tarzndan da genel anlamda farkllklar ieren bir anlaya sahip
olduu sylenebilir. nk o, btnyle akl ve buna bal olarak irade,
sorumluluk vb. gibi kavramlar bir kenara brakan bir anlaya sahip deildir188.
Zaten, din asndan btnyle iman ile akl arasnda bir iliki yoktur demek
gerei yanstmayan bir yarg olur. Bununla birlikte aklla iman arasndaki bir
ilikinin niteliini belirleyecek bir lt de bulunmamaktadr. Dier bir deyile bu
iliki, sbjektif olmak durumundadr. En azndan btn insanlar balayc bir din
yorumunun olmay da, bu tezimizi destekler. Dier taraftan akln kendi iindeki
otoritesi noktasnda da birok sorunun oluu bu tezi destekleyen baka bir
yndr.189 Bununla birlikte, hayatn gerek anlamnn belirlenmesinde etkin olan
yegne kavramn iman olduu vurgusunu yapmaktan da uzak durmamaktadr. O
halde, bu iki kavram arasndaki gerilimin giderilmesi iin nasl bir yol izlenmesi
gerekir?
Kierkegaard, akln nemini kabul etmekle birlikte, her eyden nce onun
snrllnn farknda olunmas gerektiini dnmektedir. O, Hugo de St.
Victorenin Akl aan bir ey olduunda, imann gerekten de herhangi bir
muhakeme yoluyla desteklenmedii dorudur. nk iman inandnn ne
olduunu kavramaz. Yine de akln imana boyun edii bir ey, tam olarak
anlayamayaca bir ey vardr szn aktarmak suretiyle, aslnda akln bir
dereceye kadar ok nemli bir konuma sahip olduuna olan inancn ortaya
koymaktadr190. Grnen o ki, Kierkegaard, iman akln snrlarnn tesinde bir
konuma yerletirmekte ve hakikate ulama srecinde, akla da belirli bir yer
vermektedir. Ancak akl ile hakikat arasnda var olan boluun doldurulmasnda
iman sraynn gerekliliine de inanmaktadr.
Kierkegaard, imann rasyonel olarak anlalamaz olmasnn, onun gerek
deerine ulamasnda en nemli ara olduunu kabul etmektedir. nk btn
188

Bkz. Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, s.112; Paul W. Kurtz, Kierkegaard, Existentialism and
Contemporary Scene, The Antioch Review, Vol.21, No.4, 1961-1962, pp.471-487, s.475-476.
189
Alpyal, a.g.e., s.52.
190
Kierkegaard, Papers and Journals, s.462.

45

aklyla ortaya km bir hakikatin kabul edilmesi, ayrt edici bir unsura sahip
deildir. Dolaysyla insan, kimi zaman akld, doa kart ve ahlkd olarak
kabul ettii bir durumu benimsemekle, sradan bir ballktan stn bir imana
geebilir191. Ona gre, imann aklla uzlatrlmas yahut imann rasyonel bir
ekilde aklanmaya allmas faydadan ziyade iman asndan zararldr. Bu
adan onun teolojik fideizme canllk kazandrd sylenebilir. Hatta imann
aklanmasnda akla muhta olmak bir yana, bunlarn arasnda ok ciddi bir
uyumazlk olduunu ifade etmekle, radikal bir fideizmi yanstt da
sylenebilir192. Baz aratrmaclara gre ise, Kierkegaardn imancl pheci
manclk

olarak tanmlanan yaklamn Kutsal Kitap mancl eklinde

isimlendirilen blmne uygun dmektedir. Bu imancla gre, pheci kii,


akln iddialarndan hareket ederek ortaya kan ruhsal boluu imanla doldurmaya
almaktadr193. Ancak phe kelimesinin, bylesine bir nitelendirmede
kullanlmas, yeterince makul grnmemektedir.
Akln imann aklanmasnda kullanlmasnn doru olmadna ynelik
inancn, sadece imann deerinin ykseltilmesine bal olduunu dnmek yanl
olacaktr. Kierkegaardn genel anlamda dhil olduunu ifade edebileceimiz
fideist epistemolojinin, temellerini byk lde baka bir sistemin zaaflar
zerine kurduu sylenebilir. man-akl ilikisi sz konusu olduunda da,
zellikle speklatif akln yetersizlikleri gsterilerek imana yer almak
istenmektedir.194
Kierkegaarda gre, imann aklla temellendirilmemesini gerektiren bir
dier neden ise, tahmin ve phenin bu srete yer almasdr. nk iman bu
ekilde ele alndnda, tahmin ve phe nemli bir konuma geecektir. Hlbuki
iman pheyi asla barndrmaz. nk phe ve tahmin, sonucunda hata bulunan
durumlardr. Ancak iman noktasnda hata kavramndan sz etmek mmkn
deildir195.

191

David West, Kta Avrupas Felsefesine Giri, ev. Ahmet Cevizci, Paradigma Yaynlar, stanbul 1998,
s.174.
192
West, a.g.e., s.164-165.
193
Bkz. Tadelen, a.g.e., s.20.
194
Alpyal, a.g.e., s.53.
195
Alpyal, a.g.e., s.75.

46

man sz konusu olduunda akln bir tarafa braklmas, gerekte dinin


insandan yerine getirmesini istedii en byk fedakrlktr. nk akln bir
kenara brakan bir insan bir anlamda kendini de kaybetmeyle yz yze
kalmaktadr. Kierkegaarda gre, Tanrya inanmak ve Onun iin her eyin imkn
dhilinde olduunu sylemek, sadece lafta kalan bir ey olmamaldr. Gerekten
inanmak, bunun imkn dhilinde olduu noktasnda hibir akl muhakemeye
ihtiya duymamay gerektirir. Akl-iman ilikisindeki en ksa forml Tanry
kazanmak iin akl yitirmek (to lose ones understanding in order to win God)
eklinde ifade edilebilir. Aslnda bu durumun, kiinin kendi lehine olmak zere
yerine getirdii en gzel eylemlerden biri olduu dnlebilir. Nitekim
umutsuzlua dm ve bundan bir k yolu arayan kii iin Tanr asndan her
eyin mmkn olduunu dnmesi gerek kurtulua ulatran en nemli yol
olacaktr196.
Kierkegaardn iman ve akl ilikisine bakn fideizm balamnda ksaca
yle zetlemek mmkn grnmektedir; nsan akl, her eye gc yeten, her
eyi bilen ve tam anlamyla iyiliksever bir Tanry bilememesi hi de artc
olmayan eksikli ve gnahkr bir varln snrl melekesidir. Akln ulaabilecei
en st nokta, fideizmin terimleriyle sylenecek olursa, kendi snrlarnn
bilincinde olmaktr.197
Yukarda da ifade edildii gibi, Kierkegaard, enkarnasyon vb. gibi imanla
ilgili baz kavramlarn anlalamaz ve eliik olmalarna ramen, tutku ve arzu
araclyla mutlak dogmalar olarak kabul edilebileceklerini dnmektedir.
nk eliiklii belirleyen ilke evrensel olarak geerli olabilir de olmayabilir de.
Byle bir durumda da herhangi bir nermenin doru veya yanll iin kesin bir
kant sz konusu olmamaktadr198. Bu durum da akla dayal deerlendirmeleri
srecin daha banda engellemektedir.
Yukardaki paragraflarda din dnce balamnda pragmatist olduu
deerlendirmesini yaptmz Kierkegaardc iman grnn yorumu asndan,
pragmatist nermelerin iki avantaj vardr. lki, bunun irrasyonalist yorumu
artran kritisizmden uzak kalmasdr. Pragmatik yaklam inanan kiiyi sama
196

Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.171.


David West, a.g.e., s.165.
198
Emmanuel, a.g.m., s.282.
197

47

olan bir eyi kabul eden bir ekilde betimlemek yerine, baka yollarla
ulalamayacak eyleri pratik vesilelerle elde edebileceimizi savunur. kincisi ise,
bu nerme yazarn Hristiyan amac ile inanan kiinin onun mutlak arayna
cevap olarak kabul ettii arayn gerekesini uzlatrr: Yaklaan lm tehlikesi
karsnda, ezel mutluluk199

1.5. Kierkegaardn Ahlk Anlay


Kierkegaard,

modern

dncenin

temelini

oluturduunu

savunan

Pltoncu yaklamlardan ziyade, hakikatin bilgisinin sbjektif olduu yargsn


savunan Sokratik anlay daha doru bulmaktadr. Bu noktada Kierkegaardn
kendisinden kimi zaman etkilendii Kant, birok adan Pltoncu gelenein iinde
yer alsa da, o, snrl varln snrsz olan idrak edemeyecei dncesinde
Sokratik anlaya yakn durmaktadr. Kierkegaardn Kantn dnceleri
noktasnda en ok kar kt konu, evrensel bir ahlkn varlna ynelik
vurgudur. Hlbuki sbjektiflik, ahlkn evrensellii yerine bireyselliine bizi
gtrmektedir200. Ayn zamanda buradaki sbjektiflik, bizi dier insanlarn
deerlendirilmesinde ynlendirici olmaldr ve bunun byk bir fayda tad
bilinmelidir. Birok insan kendisine kar sbjektif, baka herkese kar objektif,
hatta bazen korkutacak derecede objektiftir -ama yaplmas gereken kendisine
kar objektif, dierlerinin tmne kar sbjektif olmalardr.201 Bu ifadeleriyle
o, empati yapmann gerekte ahlk bir stnlk olacan belirtmektedir.
Ahlk noktasnda Sokratesi takip eden Kierkegaard, bilgiye byk bir
nem vermektedir. Ancak burada kastedilen bilgi z bilgidir (self-knowledge).
Ahlkszla neden olan bilgisizlikten kastedilen ise, ahlk kurallarnn
bilinmemesi deil, kiinin zn bilememesidir. nk Sokratesin retisi, bir
doktrin olmayp, varolusal bir durumdur202. Genel kullanm gz nnde
bulundurularak (z bilgi olmakszn), ahlk yarglara bilisel bir anlam yklemek,
byk bir mulkla neden olur. Bir kiinin herhangi bir gr dile getirmesi,

199

Emmanuel, a.g.m., s.302.


M. Antoinette Stafford, Kant and Kierkegaard: The Subjectivization of Faith, www2.swgc.mun/ca/
animus/vol.3.html, 05.04.2010, pp.145-182, s.167.
201
Kierkegaard, Papers and Journals, s.264.
202
Geroge J. Stack,Kierkegaard: The Self and Ethical Existence, Ethics, Vol.83, 1973, pp. 108-125, s.108.
200

48

btnyle onun varolusal tecrbesinin rndr203. Dolaysyla soyut kavramlar


erevesinde aklanmaya allan bir ahlk sistemi, onun kesinlikle kabul
edemeyecei bir durumdur204. nk genel anlamda btn Hristiyanlar ve
ahlk bilgiler, kendi konumlar dnda olduklarnda, bulunduklar noktadan
uzaklarlar. Ahlk bilgi iin konum (yani aktalite ya da kiinin kendi bilgisini
aktalite iinde ifade ettii olgusu) vazgeilmez bir arttr (conditio sine qua
non).205
Kierkegaarda gre ahlk, ideal olan hakiki klmaya alan bir alan olup,
herkes bu ideale ulaabilecek bir yetenektedir ve bunun bir grev olarak kabul
edilmesi gerekir206. Kierkegaard, psikoloji ve fizyoloji gibi doa bilimlerinin
ahlk aklamaya ynelik gayretlerinin bo bir aba olduunu dnmekte ve
ahlkn kendine ait zel konumlarnn bu bilimler tarafndan aklanamayacan
savunmaktadr. Bunun temel nedeni ise, doa bilimlerinin inceleme konularna
istatistiksel olarak ele alnan ve btnyle objektif kurallara dayandrlmas
gereken konular olarak bakmalardr. Hlbuki ahlk, niha olana dayanmakta olup,
doa bilimlerinin yapaca aklamalarn burada yetersiz kalaca, drstlk
sahibi bilim adamlarnca itiraf edilmek zorundadr. Ayrca bu bilimlerin ruh
lemine girmeye almalar, yozlatrc ve tehlikeli olmakla birlikte, ahlk ve
din duyguyu da zayflatmaktadr207.
Kierkegaard, ahlkla uraan insanlarn, bilim veya sanatla uraanlar
gibi, kendilerini farkl bir konumda grmelerinin doru olmadn ifade eder.
nk onun rnek olma gibi bir grevi vardr. Dier alanlarda n plana km
kiilerin ise byle bir ykmllkleri yoktur. Hatta ahlkla uraan kii, bakalar
tarafndan stn bir insan olarak grld zaman, kendisinin byle olmadn
ve sradanln belirtmek suretiyle, insanlarn kendisi gibi olmalarn salamaya
almaldr. Byle yaptnda insanlarn kendisine ynelik eletirilerinin
artmasndan dolay herhangi bir znt de duymamaldr. Bu kii yaarken trl
trl eletirilere maruz kalmasna ramen, dnyadan ayrldktan sonra insanlarn

203

Holmer, a.g.m., s.167.


Kierkegaard, Papers and Journals, s.114.
205
Kierkegaard, a.g.e., s.406.
206
Kierkegaard, The Concept of Dread, s.15.
207
Kierkegaard, Papers and Journals, s.235-236.
204

49

vg dolu szleriyle anlacak ve dnya onun haklln gsterecektir208.


Kierkegaard, bunu sylemekle ahlkla uraan bir kiinin, niha olarak tek gerek
baary elde eden kii olduunu dndn ortaya koymaktadr.
man kavramnda olduu gibi, ahlk kavramnda da iradenin byk bir
nemi vardr. Kierkegaarda gre ahlk, iyi olan grmekten ziyade, bir karar
verme sorunu olarak nitelendirilmektedir. Ancak ona gre, byle bir srete akln
yol gstericiliini kabul etmek bo bir abadr209. Ahlk sorumluluklar da akla
deil, iradeye yneliktir. Dolaysyla herhangi bir insann, ahlk bir grevi yerine
getirmesi istendiinde, buna yetenei olmadn, bunu baaramadn iddia
etmesi, mtevaz grnmek suretiyle, gerei inkr etmesinden baka bir ey
deildir210.
Kierkegaardn ahlk dncesinde seme yetisi ok byk bir nem
tamaktadr. Nitekim kii, kendini ilgilendiren pek ok nemli konuda, nemli
seeneklerle yz yze kalr ve herhangi biri lehinde tercihini ortaya koyar. Bu
noktada nemli olan konu ise, seimi belirleyen unsurdur. Bu unsurun dnce
tarihinde yaygn olduu ekliyle akl olduu dnlse de, Kierkegaard akln
yerine tutkuyu koymaktadr. Ancak bu tutku btnyle irrasyonel bir tutku veya
kontrolsz bir arzu olarak dnlmemelidir. Tutkuyla birlikte, z-bilgi (selfknowledge), ihtiyatl bir bilgi, akl ve iyi olarak kabul edilen bir amacn (telos)
varsaym da bu eylemde nem tamaktadr211. Kii hem estetik (ve speklatif)
dzeyde, hem de ahlk dzeyde seme, dnme ve hissetme gibi zelliklere
sahiptir. Ancak ahlk dzeyde, estetik dzeyden farkl bir seme, hissetme ve
dnme sz konusudur. Kierkegaard, bireyin eyleminin gerek bir zgrlk
tamasnn, ahlk alanda yapt seimlere bal olduunu savunmaktadr. yi
benim onu irade etmem yoluyla iyidir; aksi halde bir varla sahip deildir. Bu
zgrln ifadesidir; ayn durum kt iin de geerlidir; ancak benim irade
etmem halinde kt vardr. Bu (szlerim) hibir ekilde iyi ve kt kategorilerinin
kmsenmesi ya da sbjektif belirlemelere indirgenmesi anlamna gelmez.
Aksine bu kategorilerin mutlak geerliliini savunmak demektir. yi, kendi iinde
208

Kierkegaard, a.g.e., s.263-264.


Kauffman, a.g.e., s.15; Thomas R. Koening, Existentialism and Human Existence: An Account Five Major
Philosophers, Vol.2, Krieger Publishing Company, Florida 1997, s.26.
210
Kierkegaard, a.g.e., s.494-495.
211
Stack, a.g.m., s.113.
209

50

ve kendisi iin, kendi iinde ve kendisi tarafndan konumlandrlmtr ve bu


zgrlktr.212 Kierkegaard, zgrlk noktasnda bir adm daha ileri giderek,
seme eyleminde bulunmann, iyi yahut kty semekten daha nemli olduunu
savunur213. Ancak, bu ifadeden anlalmas gereken asl husus, iyi ile kt
arasnda tercih yapmann nemini gz ard etmek deildir. Kierkegaardn asl
amac, zgr olmayan bir bireyin seim yapamayacan veya yapt seimlerin
anlam kazanabilmesi iin zgrln nceliini vurgulamaktr.
Bu anlamda, estetik alanda yaplan herhangi bir seim, gerek bir seim
olarak grlmemelidir214. Ahlk eyleme gre iyi ve kt, seilen objelerin
niteliklerinden ziyade z-belirlenimin ynelimleridir. Buradaki seme eylemi
kiiyi ahlk, yani iyi ve kt kategoriler altnda snflandrr215. Ona gre ahlkn
doasyla ilgili bir teori oluturmak imkn dhilindedir. Ancak byle bir teori,
eylemin yenilenmesinde katk salayc bir role sahip deildir. nk teori ne
kadar objektif olursa olsun, dnen kiinin sbjektifliini ortaya koymaz216.
Kierkegaard, bir insann ktlkle mcadele etmesi esnasnda bana
gelenlerden sorumlu olmayacan dnmektedir. nk o, mcadelesinde
gerekli gayreti gstermek ve geri kalan Tanrya brakmak durumundadr. Bu
noktada zaman zaman arya kamas veya mcadelesinde ylgnlk izlerinin
belirmesi, onun aldatlmasna ynelik bir hile olarak dnlmelidir217.
Ahlk yarglar ele alnrken znel bir yaklam ortaya konulmaldr. O,
nesnel bir anlaya dayand ifade edilen btn yarglar reddederek, kiinin
kendine zg bir ahlk anlayna sahip olmas gerektiini savunmaktadr. Ona
gre, kiinin sahip olduu en kymetli eyleri urunda feda edebilecei ey iin
gerekli olan nesnel ve akl olan deil, ihtiras ve znelliktir218.
Ahlk yarglarn znel olmas, toplumsal bir yapnn da ikinci plana
itilmesini gerektirmektedir.

212

J. B. Coates, Existentialism, Philosophy, Vol.28, No.106, 1953, pp.229-238, s.230; bkz. Kierkegaard,
Etik-Estetik Dengesi, s.69.
213
Kierkegaard, a.g.e., s.18.
214
Kierkegaard, a.g.e., s.16.
215
Harry S. Broudy, Kierkegaards Level of Existence, Philosophy and Phenomenological Research,
Vol.1, 1941, pp.294-312, s.332.
216
Holmer, a.g.m., s. 164.
217
Kierkegaard, Papers and Journals, s.489.
218
Gdelek, a.g.m., s.359-360.

51

Kierkegaarda gre, bireysel ahlk toplumsal ahlktan daha nemlidir ve


ondan nce gelmelidir. Gnmz dnyasnn en byk sorunu Tanr korkusunun
yerini insan korkusunun almasdr. nsanlar bireysellii terk ederek, anonim bir
tavr tercih ettiklerinde tekil birey deta yoklua mahkm edilmeye allmtr.
Nitekim en temel ahlk dknlklerden biri olan kskanlk, soyutlama
karsnda nemsiz hale gelen tekil bireyin bu durumundan yararlanmaktadr.
Aslnda byle bir tavr benimsemekle insanlk kendi bana rettii bir yapnn
karsnda korkuya kaplmakta ve bir anlamda kendisini cezalandrmaktadr219.
Kierkegaarda gre toplumda kimi zaman gerekte ahlkszlk olarak
nitelendirilebilecek baz uygulamalarn temelinde entelektel bir anlam aray
bulunmaktadr. Ancak zamanla entelektel aray, kimilerinin suistimal olarak
deerlendirilebilecek davranlar neticesinde anlamsz bir hale gelmekte ve ifade
edilen davran gerekten ahlk d grnmektedir220. Bu da ahlkn
konumlandrlmasnda entelektel bak asnn yetersiz kald sonucuna bizi
ulatrabilecek nemli bir argman olarak karmzda durmaktadr.
Kierkegaard, bireysellii n plana karma, kurumsal yapy eletirme ve
insanlar gerek kurtulua ulatrma gayretine ramen, kimi zaman umutsuzlua
dmektedir. nk byk abalarla oluturduu mirasn, kendisinden sonra,
kendileriyle ciddi mcadelelere giritii kiilerin geleneine mensup olanlar
tarafndan, zerinde konuulacak bir malzeme haline dnecei endiesini
tamaktadr. Onun endiesi anlattklarnn deta bir ibret alma arac olarak
deerlendirilmek yerine akademik tartmalara konu olma tehlikesidir. nk
brakt miras sadece akademik bir deerlendirme arac olarak ele alanlar, hayat
boyunca srdrd abalarn bir anlamda boa ktnn canl gstergeleri
olacaklardr221.
Toplumsal etkilerin ne karld bir ahlk sisteminin en temel sorunu,
bireylerin, isel bir ynelimden ziyade, gce boyun emelerine neden olmasdr.
O, yle der; ruh adna her eyi benimseyen ve isel ahlk utan adna,
hayatlarnda buna benzer bir ey olmad iin, fantezi olarak kabul eden
insanlarla gnlk bir ba iinde yaamak zorunda olmak, biraz rpertici olabilir.
219

Kierkegaard, Papers and Journals, s.502; Kurtz, a.g.m., s.481.


Kierkegaard, a.g.e., s.478-479.
221
Kierkegaard, a.g.e., s.551-552.
220

52

Byle bir kimse aldanm bile olamaz; nk yalnzca fiziksel gce sayg
duyduu iin aldatmann onun zerinde hibir etkisi yoktur. Bunlar, birlikte
olmann gerekten korkun olduu insanlardr. Onlar iin fiziksel olmayan her
kayg glntr.222
Burada akla u soru taklmaktadr: Herhangi bir insann seme eyleminde
bulunurken, belirleyici unsur olarak tutkunun kabul edilmesi, psikolojik sorunlar
yaayan ve seimlerini de buna gre yapan insanlarn bu seimlerini de, sorunsuz
ve n yargsz bir ekilde meru kabul etmek gerekmez mi? Kierkegaardn
dncesinden ortaya kan genel yaklam dorultusunda bu soruya hayr
cevab verilebilir. nk byle bir kii tam anlamyla zgr bir seim yapma
yetisine; gdlerini kontrol etme, eksikliklerinin farknda olma, vicdannn sesine
kulak verme, yapt ey ile yapmas gereken ey arasndaki kartl tecrbe
edebilme gibi yetilere tam anlamyla sahip deildir223.
Kierkegaarda gre, dinsel olmayan bir ynelimle de erdemli bir insan
haline gelinebilir. Ancak bu durum, bireyin kendi iine kapal bir konumda
gerekleir. Dine dayal olarak ulalan erdem ise, tam bir zgrlk ierdiinden
dolay, srekli, derinlii olan ve kaybolmayan bir yapdadr224. Bu nedenle niha
ahlk eylem, din bir eylem olarak nitelendirilmelidir. nk o, zorunlu
seenein, nitel bir sramann ve znenin sembolik sisteme giriinin bir
tekrardr. Dinsel olarak nitelenen ahlk eylem, her trl psikolojik snrn
tesinde yer almakta olduundan, bunlarn aklanmasndan kanmak en doru
olan seenek olarak kabul edilmektedir225.
Kierkegaard, ahlk kavramlar olarak n plana kan iyi ve kt
kavramlarnn belirlenmesinde, Tanrnn iyiyi gerekletirdii, ktye ise izin
verdii eklindeki bir formln yeterli olduunu ifade eder. Burada dikkate
alnacak konu, kiinin zgr klnmas olup, bunun gereklemesi de Tanrnn
sonsuz gcne ve iyiliine dayanmaktadr. nk Tanrnn kendi karsnda
bireyi zgr klmas, bir anlamada kendisinden bir dn verme olarak
deerlendirilebilir. Ancak bu zgr klmann, mutlak bir zgrlk olarak da
222

Kierkegaard, a.g.e., s.273.


Stack, a.g.m., s.113.
224
Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, s.83-84.
225
Cameron, The Ethical Paradox in Kierkegards Concept of Anxiety, www.colloquy.monash.edu.au/
issue013/ cameron.pdf , 05.04.2010, pp.93-113, s.110.
223

53

deerlendirilmemesi gerekir. Burada Tanrnn kudretine baml bir zgrlk


durumu vardr. Zaten bireyin bamsz bir varolua sahip olmasna Tanrnn izin
vermesi sz konusu olmayacaktr226.
Ahlk alan, varln srdrmek iin estetik ve dinsel alana ynelik bir
tepkisellik barndrr. Bu durum, ahlk alann ara bir alan olmasndan
kaynaklanmaktadr. Bu alann snrlar belirlenirken iki temel unsur n plana
kar. Bunlar nesnellik ve evrenselliktir. Hem estetik alan hem de dinsel alan bu
her iki unsurun da dnda kalmaktadr227.
Kierkegaardn ahlk alan ile dinsel alan arasnda meydana getirdii
gerilim ve ztln, Kant ve Hegelin din ile ahlk zdeletiren yaklamlarna
ynelik

olarak

grnmektedir228.

duyduu

tepkiden

kaynaklandn

sylemek

mmkn

Ancak, ahlk ile dinin zdeletirilmesine kar kmay

dnrken, ahlk alan ve kurallarn btnyle dlama tehlikesi tayan ve


toplumsal anlamda bir kaosa neden olabilecek bir soruna kaynaklk edeceini
yeterince dikkate almad sylenebilir. nk psikolojik sorunlar yaayan
herhangi bir insann mann Babasn rnek aldn ifade ederek, olunu
Tanrya kurban etme arzusuna kar kmak, imana kar kmakla edeer olarak
grlebilir.

1.6. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii


Kierkegaardn iman-ahlk ilikisine baknn genel deerlendirmesi
yaplrken, onun, tenkiti bir tarzda olsa da, Hristiyanla bal bir dnr
olduu

unutulmamaldr.

Dolaysyla ona

referans

olan

temel

kaynak,

Hristiyanln temelini oluturan Kutsal Kitapa dayal retilerdir. O, Hz.


brahimi imann babas olarak kabul ederken, insann eylemlerinde sorumluluk
sahibi olduu vurgusunu yaparken ve dinsel olann ahlk olandan stn olduunu
ifade ederken, hep bu temel kaynaklara dayal argmanlar ortaya koymaktadr.
Kierkegaard, din ve ahlk ilikisi noktasnda deerlendirilebilecek bir
ifadesinde, Hristiyanlkla ilgili iki temel nerme dile getirir;

226

Kierkegaard, Papers and Journals, s.234-235.


Bkz. Tadelen, a.g.e., s. 200; Beck, Existentialism, Rationalism and Christian Faith, s.289.
228
Bkz. Tadelen, a.g.e., s. 215.
227

54

1. Hristiyanlk bir doktrin olmayp, varolusal bir iletiimdir. Bu nedenle


tarihsel geliime dayal bir din anlay yerine, srekli yenilenen bir yapdan sz
etmek gerekir.
2. Hristiyanlk bir doktrin olmad iin, onun doktriner olarak
nitelendirilebilecek insanlar tarafndan sunulmas ve anlatlmas yerine, bizzat
yaanarak, uygulanarak aktarlmas esas olmaldr. Aksi takdirde bu, gerek bir
dinsel aktarm olmayacaktr229.
Ahlk olann, iman karsnda boyun emesinin gereklilii, onun deersiz
bir olgu olduu dncesini uyandrmamaldr. Ancak ahlk her durumda, din bir
amacn etrafnda younlamak suretiyle kabul edilmelidir. Ahlk olan
evrenseldir ve ayn zamanda kutsaldr. Bu nedenle btn grevlerin sonuta
Tanrya kar grevler olduunu syleyen bir kii hakldr; ancak bu kii daha
fazla bir ey syleyemezse, bu durumda fiilen benim Tanrya kar hibir
grevim olmadn kabul etmek durumunda kalr. Grev Tanrya atfedilmekle
bir grev haline gelir, ancak ben Tanryla grevin iinde ilikiye girmem. Bu
nedenle kiinin komusunu sevmesi bir grevdir, bu Tanrya atfedildii srece
bir grevdir; ancak bu grevde iliki kurduum Tanr deil, sevdiim komumdur.
Eer bu balamda byle dersem, o zaman bu benim Tanry sevme
grevimdir.230 Burada gerekletirilen ahlk eylem, yaplma amac bakmndan
kimi zaman bir belirsizlie brnme riski tamaktadr. Bu durum da, Tanr
sevgisi

iddiasn

tartmal

klabilir.

Bu

nedenle,

ahlk

eylemin

gerekletiriliindeki asl ama hibir zaman unutulmamaldr.


Kierkegaard, ahlk olana uymann zorunlu olduunu, aksi bir durumun
ise eliki yaratacan sylemekle birlikte, Tanrnn istekleri sz konusu olunca
ahlk kurallarnn geici olarak askya alnabileceini dnmektedir. Tanrnn
isteinin yerine gelmesi ve istediinin kaytsz artsz uygulanmaya alld bir
durumda istenilen hedefe ulalm olacak ve ahlk kurallar tekrar hayata
geecektir. Hz. brahim bunun gzel bir rnei olup, olunu feda etmeyi
kabullenmesi Kierkegaarda da ilham kayna olmutur. Onun benzer bir rnei
kendi hayatnda da uygulayarak kendisine byk bir ak besledii nianlsndan

229
230

Kierkegaard, Papers and Journals, s.322-323; Akhilananda, a.g.m., s.237.


Kierkegaard, Fear and Trembling, s.78.

55

ayrlmay, iman asndan bir fedakrlk olarak kabul ettii ifade edilebilir231.
Kierkegaarda gre brahimin shak kurban etmeyi kabul etmesi, insan
hayatndaki en kutsal ahlk kesinliin, inancn belirsizliine boyun emesini
yanstan en nemli rnektir. Zira iman, ahlk kurallara dayanan bir dnyay terk
etme ve her trl bamllktan kurtulmay gerektirmektedir232. man eden kii,
bazen din olan ile ahlk olan arasnda ok ciddi bir elikiyle karlar ve bu
durum ona dayanlmas olduka g bir strap verir. Grnrde ahlk olan
yapmas daha makul gibi gelmekle birlikte, hakikatte dinsel olan yapmas
gerekmektedir. Ancak bu durum, kiinin hayatnda sradan olaylar zerine
yaad bir eliki ve strap olarak ortaya kmaz. rnein, bir kiinin evladnn
kurban edilmesi isteiyle yz yze kalmas, ahlk adan kesinlikle kabul
edilebilir bir durum deildir. Din ise bunu ycelmenin bir aamas olarak kabul
etmektedir. Sradan bir olay olarak grldnde, evladn kurban etmek isteyen
bir kii, zaten buna isteklidir. Hlbuki gerekte kii hayatnn en byk elikisini
ve strabn yaamaktadr233. Kierkegaarda gre, evrensel ahlka aykr olarak
grlen bir ksm din emirlerin, sadece ilh buyruklar olarak alglanmas ve
bunlarn belirli bir rasyonel sre erevesinde anlalmaya allmas, her ne
kadar din olanla ahlk olan arasnda arabulucu bir tavr olarak grnse de,
gerekte imandan uzaklatrc bir tavrdr234.
nsanlarn bu strab yaamalar, kurtulu iin en temel gerekelerden
birisidir. nsanlar byle yapmak suretiyle, Tanrya duyduklar sevginin bir
yansmasn ortaya koymaktadrlar. Kierkegaarda gre kiinin gerek anlamda
Tanrnn rzasna ulamas, Tanr iin nefsinin arzuladklarndan uzaklamasyla
mmkn olabilir. rnein, kiiyi Tanr sevgisine ve rzasna ulatracak olan en
nemli aralardan birisi, kiinin dmann Tanr iin sevebilmesidir. Kiinin,
dostunu sevmesi, olaanst bir durum olmayp, bu paganlar tarafndan da
gerekletirilen bir eylemdir235. Onun bu ifadelerinden bireyin yapt eylemleri
btnyle Tanr sevgisi ve Onun rzasna ulama gayesiyle yapmas gerektii
sonucuna ulamaktayz.
231

Bayndr, a.g.t., s.61


Blackham, a.g.e., s.5.
233
Kierkegaard a.g.e., s.41.
234
Stafford, a.g.m., s.168.
235
Kierkegaard, Papers and Journals, s.335.
232

56

Btn insanlar kendilerinin deerli olduklarn dnr ve unutulmaz


olmay arzu ederler. Burada belirleyici olan ise, sevenin sevdiinin yceliiyle
doru orantldr. Gerekte unutulmaz ve yce olacak olan ise, en Yce olan
Tanry seven kiidir. Bu durumun en gzel rnei ise, Hz. brahimdir. O,
Tanrya olan sevgisinin bir tezahr olarak kendisini zora sokan birok eylem
gerekletirmi ve dnyay n plana karan bir anlay yerine iman n plana
karan bir anlay benimsemitir236. Ancak Hz. brahimin iman, dnyadan
btnyle soyutlanm ve sadece ahirete ynelik bir iman olarak da
alglanmamaldr. brahim inand. O, bir gn te dnyada (ahirette) mutlu
olacana inanmad; aksine, bu dnyada mutlulua ulaacana inand.237
Aslnda insanlarn Tanr iin zorlu bir srete yrmeyi kabullenmeleri ve
fedakrlkta bulunmalar, bir vefa borcunun denmesi olarak deerlendirilebilir.
nk Tanr, insanlar iin daha byk bir fedakrlkta bulunmutur. Tanrnn,
insann hakikate ulamasn istemesi ve bu sayede ycelmesini arzu etmesi, Onun
insana

duyduu

sevgiden

kaynaklanmaktadr238.

Kierkegaarda

gre,

Hristiyanln temel retisi olan enkarnasyon ve buna bal olarak Tanrnn


ektii aclar, gerekte insana olan sevgisini gstermek iindir239. Ayrca Tanr,
insana duyduu sevgiyle birlikte, kendisini akn bir konuma yerletirmekten
ziyade, insanla eit bir dzlemde yanstmak suretiyle, onunla yaknlama isteini
gstermitir240. Bunun farknda olan Hz. brahim, kendisinden beklenen
fedakrl gsterebilmitir. shak kurban etmeye hazr olduu anda, onun
yaptnn ahlk aklamas udur: O, shaktan nefret etmektedir. Ancak,
gerekten shaktan nefret etseydi, Tanrnn kendisinden bunu istemediinden
emin olabilirdi; nk Kabil241 ve brahim ayn deildir. O, shak mutlaka btn
ruhuyla sevmelidir; Tanr, shak istedii zaman, brahim eer mmknse shak
daha ok sevmelidir ve ancak o zaman onu kurban edebilir; nk Tanr sevgisine
ynelik paradoksal kartlkla birlikte, onun eylemini bir zveri haline getiren
aslnda bu shak sevgisidir. Ancak insan ifadeyle bu paradokstaki znt ve
strap, onun (brahimin) kendisini anlalabilir hale getirmekteki acizliidir.
236

Kierkegaard, Fear and Trembling, s.31.


Kierkegaard, a.g.e., s.46-47.
238
Kierkegaard, Philosophical Fragments, s.29-31.
239
Kierkegaard, a.g.e., s.40.
240
Kierkegaard, a.g.e., s.42.
241
Metinde Cain olarak geen kelimenin asl Cainedir.
237

57

Onun bu hareketi, sadece duygusuyla mutlak bir eliki iinde olduunda, kurban
haline gelir; ancak onun hareketinin gereklii, evrensele ait olmasna bal bir
etkendir ve bu adan o bir katildir ve yle kalacaktr.242
Bu yaknlama isteinin (enkarnasyonun) bir dier nedeni ise, insana
baka birini gndererek eksik retme yerine, bizzat gelerek gerei btn
aklyla retme isteidir. nk Tanry tantma konusunda, Onun en ok
gvenebilecei
kalacaktr

243

bir kiinin

rettikleri

bile,

Onun

tannmasnda

eksik

. Yani Tanr sadece kendini tantma konusunda deil, insan

yceltecek btn dorularn retilmesinde de aktif bir rol stlenmitir.


Tanrnn retici bir konumda olmas, iyi ve kt gibi kategorilerin
belirlenmesinde de, imann n plana kmasna neden olmaktadr. Kierkegaard,
kiinin bireysel olarak iyi diye nitelendirdii eylemleri gerekletirerek kurtulua
ermesinin mmkn olmadn, kurtuluun ancak iman yoluyla olabileceini ifade
eder. nk birey iyi olan yapsa bile bunun gerekte iyi olup olmadn bilemez.
Herhangi bir eylemin iyi olup olmadnn niha bilgisi sadece Tanrdadr. Ayrca
bir kiinin herhangi bir konuda iyi niyetli olmas tek bana yeterli olmayacaktr.
nk iyi niyetler bazen insan cehenneme gtrebilir244.
Kierkegaarda gre, estetik ve dinsel olan arasnda znellik bakmndan bir
benzerlik vardr. Estetik alanda bulunan kii seimlerini tamamen haz
erevesinde, dinsel alanda olan kii ise kendini bulma ve kendi tercihini ortaya
koyma bakmndan belirleyerek znelliin snrlar ierisinde hareket etmeyi
uygun grr. Bununla birlikte dinsel alandaki kii, ama bakmndan estetik
alandaki kiiden ayrlmaktadr. O, hazdan te ok daha yce olan ve kendi
dndaki bir etkenin isteine uygun olarak tavrn ortaya koyar. Bu ynyle dinsel
alandaki kii, ahlk alandaki kiiyle benzerlik tar. Ancak burada da bir farkllk
bulunmaktadr. Ahlk alandaki kii, nesnel ve rasyonel ilkelerle aklanabilen
gerekelerle eylemde bulunurken, dinsel alanda olan, hibir nesnel ve rasyonel
nedene bal olmayan bir tercih ortaya koymaktadr. rnein, kzn feda eden
Agamemnon, daha ok insann kurtuluu iin bunu yapmtr ve bu aklanabilir

242

Kierkegaard, Fear and Trembling, s.84.


Bkz. Kierkegaard, Philosophical Fragments, s.68-70.
244
Bkz. Kierkegaard, Papers and Journals, s.176-179.
243

58

bir durumdur. brahimin fedakrl ise, bu ekilde aklanabilir bir nitelik


tamamaktadr245.
Kierkegaard, estetik alann btnyle nemsiz bir alan olduu eklinde bir
gr belirtmez. Ancak, bu alanda son derece ileri boyutlara ulam insanlar
bulunmakla birlikte, snrl ve effaflktan uzak bir konumda olduklarn
dnr246. Bu nedenle gemi toplumlarda var olan bir ksm dnce ve
uygulamalarn deerlendirilmesinde doru bir yargda bulunmak iin, salt zihnin
veya estetik dncenin yeterli olmad aktr. Bu konuda geree ulamay
salayacak olan en nemli yardmc, ahlk-dinsel (ethico-religious) tanmlama
olmaldr247.
Kierkegaardn savunduu ahlkliin, evrensel bir kural koyuculuk olarak
anlalmak yerine, iki ynl bir sorumluluun inas olarak anlalmas daha
doru olacaktr. Bu bakmdan kii hem ahlka hem de dine kar bir sorumluluk
duygusuyla hareket etmi olur. Bylece imana dayal olarak gerekletirilen kimi
eylemler (Hz. brahimin olunu kurban etme giriimi gibi), din olmayan bir
grev ile Tanrya kar bir grev arasndaki kartlk eklinde anlalmak yerine,
imanda ikin olan bir gerilimin yansmas olarak anlalabilir248.
Kierkegaardn ortaya koyduu anlayta estetik, ahlk ve din alanlarn
btnyle birbirinden bamsz alanlar olduunu sylemek mmkn deildir.
nk bu alanlar, ayn zamanda yapsal olan karlkl ilikiler ierisinde ortaya
kan niteliklerdir.249 Ancak gerek estetik gerek ahlk tutumlar karsnda ortaya
koyduu tavrn, niha anlamda din alann egemenliini oluturmaya ynelik
olduu sylenebilir. Nitekim kimi zaman bireysellii evrensel ahlk normlarn
stne karacak syleminde bunu gzlemleyebiliriz. Devletler ve toplumlar
tarafndan ortaya konan ve bireyin itaatini arzulayan ahlk normlar, gerekte onu
kurtulua ulatrmaz. Onu kurtulua ulatracak yegne unsur ise tanrsal
badr250.
245

Konuya ilikin ayrntl deerlendirmeler ve rneklendirmeler iin bkz. Bkz. Tadelen, a.g.e., s.164 vd.;
Gdelek, a.g.m., s. 369-370.
246
Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, s.26-27, 70.
247
Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.178-179.
248
J. Aaron Simmons, What About saac? Rereading Fear and Trembling and Rethinking Kierkegaardian
Ethics, The Journal of Religious Ethics, 2007, pp.319-345, s. 322.
249
Tillich, Ak, G ve Adalet, s.43.
250
Bayndr, a.g.t., s.5; Kurtz, a.g.m., s.472-473.

59

Kierkegaard, Tanrya ulama noktasnda, merak ve zihinsel uraa


dayanan abalar gereksiz grerek, bireyin sadakat ve tevazuyla bu merakndan
vazgemesi gerektiini savunur. Yaplmas gereken, Tanrya ibadet etmek ve
Onunla sadece ahlk yoluyla iliki kurmaktr251. nk insanlarn yaptklar
ibadet, ahlk hayatn bir parasdr. Ancak ibadette temel olan niyetten ziyade ak
olmaldr252. Ancak Kierkegaardn bu dncesinden niyeti tamamen ortadan
kaldrma eiliminde olduu sonucu karlmamaldr. Nitekim mistik insana
ynelik yapt eletiride, ar sbjektif olan unsurlardan uzak kalmann
gerekliliini altn kuvvetli bir ekilde izmektedir. Tanryla kurulan ilikinin
dayana ahlk ise, Hristiyan inancna bal olmaldr. Ancak bu inancn
paradoksal ve absrd olduu gerei gz ard edilmemelidir. Kierkegaard,
Hristiyan imannn paradoksal olduunu Hristiyanl benimseyen bir kiinin de
absrd bir ekilde iman srayn gerekletiren umutsuz bir varolusal zne
olduunu dnmektedir. nk ona gre ahlk ve din bilin arasnda bir
kopukluk bulunmaktadr. Ahlk aba ile din inan arasndaki arabulucu unsur ise
akl deil tutkudur253. Ancak Kierkegaard absrd ve paradoks kavramlarnn
yaygn olarak kullanlan olumsuz anlamlaryla kullanmamaktadr. rnein vahiy,
bu kavramlarn yaygn kullanmlarndaki gibi absrd deildir. Onun absrd olmas
insan bilgisini akn olmasna dayal bir absrdlk olarak anlalmaldr.
Dolaysyla burada akla aykrlktan ziyade, akldan akn olan bir durumun
varl n plana karlmaktadr254. Yeni Ahitte iman entelektel deil, Tanryla
insan arasndaki kiisel ilikiyi gsteren ahlk bir kategoridir. Bu nedenle iman,
(dindarln bir yansmas olarak) akla ramen inanmay, (bireyselliin ve
ahlkliin tasviri olarak) grmemeye ramen inanmay gerektirir. Havari imann
mutlak itaatinden sz eder. man snanmaya tabi tutar, snanr vs.255
Kierkegaard, ahlk kurallarn evrensel olduunu ve normal artlarda
bunlarn dna klmasnn doru olarak grlemeyeceini ifade ettikten sonra,
ikinci plana atlmalar konusunu ele alrken bunun ancak iki ekilde
gerekleebileceini belirtmektedir. lkinde, ahlk bir kuraln askya alnmas,
251

Kierkegaard, Papers and Journals, s.240.


Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, s.85-86.
253
Stafford, a.g.m., s.164; Koenig, a.g.e., s.46.
254
Emmanuel, a.g.m., s.286
255
Kierkegaard, Papers and Journals, s.641.
252

60

daha yce olan bir amaca ulamay kapsamakla birlikte bunun mantksal bir
aklamas sz konusudur. rnein bir milletin kurtarlmas iin bir kiinin feda
edilmesi, devleti ayakta tutabilmek iin evlatlarn hayatlarnn tehlikeye atlmas
veya kzgn olan tanrlarn kzgnlklarn gidermek iin bakire bir kzn feda
edilmesi gibi kinci durumda da daha yce bir ama hedeflenmi olmakla
birlikte, evrensel ahlk kurallarn ikinci plana atmay makul klacak herhangi bir
argman

sz

konusu

deildir.

Burada

yaplan

fedakrl,

insanlarn

anlayabilecei bir ekilde aklamak mmkn deildir. Bu tamamen isel bir


yneliin, bir teslimiyetin yansmasdr. Nitekim Hz. brahimin olunu kurban
etmesi rneinde, birinci ksmda ifade edilen mantksal izahlarn hibirisi sz
konusu deildir. Bu tamamen Tanrnn snamas olarak karmza kan bir
durum olup, yaplan fedakrlk bakmndan dieriyle mukayese edilemeyecek
kadar yce bir eylemdir. Birinci ksmda eylemi gerekletiren kii, evrensel olan
ahlk kurallarnn geerliliini kabul etmekle birlikte, bir anlamda dsal bir
zorunluluk nedeniyle bunu yapmaktadr. Yani olaanst artlar son bulduunda,
yapt eylem de son bulacaktr. Hz. brahim rneinde ise, dsal gibi grnen
bask, teslimiyetle iselletirilmitir. Ayrca byle bir durumda sreklilik sz
konusudur. Yani artlarn ortadan kalkmas eylemin ortadan kalkmasn
gerektirmeyecek bir yapya brnmtr256.
Kierkegaardn, nianls Regine Olsenle olan sevgi ban, Hz. brahimle
olu arasndaki ilikiye benzer olarak grd sylenebilir. Hz. brahimin olunu
kurban etmesi, sadece onun tarafndan kabul edilebilir olan ve kendisinin
Tanryla kiisel ilikisine dayal bir durumdur. Dolaysyla byle bir tavrn
evrensel ahlk tarafndan kabul edilebilir olmamas, bireysel iman asndan
herhangi bir nem tamamaktadr. Ayrca belirtilmesi gereken husus, Hz.
brahimin davrannn sadece bir model olduu ve birebir uygulanmas zorunlu
olan bir rnek olmaddr. man asndan zirveye ulamay arzulayan bir kii,
kendi kurbann, nceliklerini dikkate almak suretiyle kendisi belirlemek
durumundadr257.
Kierkegaarda gre ahlkn doasyla ilgili bir teori oluturmak imkn
dhilindedir. Ancak byle bir teori, eylemin yenilenmesinde katk salayc bir
256
257

Kierkegaard, Fear and Trembling, s.69-70.


Perry, a.g.m., s.18-19.

61

role sahip deildir. nk teori ne kadar objektif olursa olsun, dnen kiinin
sbjektifliini ortaya koymaz258.
Kierkegaardn iman-ahlk ilikisine baknda gnah kavramnn da
nemli bir belirleyici unsur olduu grlmektedir. nk hem din hem de ahlk,
bireyin gerekletirdii eylemlerin deerlendirilmesine ynelik veriler ortaya
koymaktadr.
Kierkegaard, bireylerin eylemlerindeki sorumluluklarn ifade etmek iin,
lk Gnah kavramn kullanmaktadr. Ona gre, Hz. demin iledii gnah, onun
trnn ilk rnei olmas bakmndan dikkate deerdir. Ancak gnahn ilk olmas,
byklnn bir gstergesi olmad gibi; ondan sonra ilenen gnahlarn da
daha kk olduunu sylemek iin dayanak olarak kullanlamaz. nsanlar
sorumluluktan kurtulmak iin, btn suu Hz. demin zerine ykmaya
alrlarsa, bu durum birey ve tarih kavramlarnn ortadan kalkmasna neden
olacaktr259. Gnahn tanmlanmasnda ifade edilmesi gereken temel husus,
doruyu anlamamak ile doruyu anlamak istememek ifadeleri arasndaki farktr.
Buna gre bir eyi gnah olarak belirleyen temel nokta, dorunun anlalmasn
istememek olarak belirlenir. Byle bir ayrm da bizi eylemin deerlendirilmesinde
bilincin rolne vurgu yapmaya ynlendirmektedir. Hristiyanlk asndan gnahta
ne karlmas gereken bilgiden ziyade istentir. Buradan hareketle gnahla ilgili
olarak u sylenebilir; Tanrdan gelen bir aklama ile aydnlandktan sonra
gnah, Tanr nnde kendi olunmann istenmedii bir umutsuzluk veya Tanr
nnde kendi olunmann istendii bir umutsuzluktur.260 Gnah sz konusu
olduunda, kiinin geleceinin belirlenmesindeki en nemli konu, o kiinin
gnahtan dolay umutsuzlua dp dmedii sorunudur. Kii amansz bir
umutsuzluk ierisinde ise, kurtulu yollarn deta kendi elleriyle kapam
demektir. nk gnah ilemek suretiyle, iyilikle olan ba kopmu demektir;
umutsuzlua dmek ise, pimanlkla olan ban kopmasna neden olmak
suretiyle ikinci ve daha byk ve glenmi bir gnaha bulamak anlamna
gelmektedir261.

258

Holmer, a.g.m., s.164.


Kierkegaard, The Concept of Dread, s. 28-30.
260
Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.225-227.
261
Kierkegaard, a.g.e., s.240.
259

62

Herhangi bir eylemin gerek anlamda bir gnah olarak nitelendirilebilmesi


iin, Tanr fikrnin bulunmas gerekir. Burada gnahn kart olan kavramn inan
sonucuna

olduu

ulalabilir.

Dolaysyla

her

gnah

Tanr

karsnda

gerekletirilmi olmaldr. Buradan hareketle inantan kaynaklanmayan her eyin


gnah olarak deerlendirilmesi gerekir262.
Kierkegaard, bireyin grevinin, gnahlarndan kurtulu iin iyilik yapmas
olduunu

dnmektedir.

Bu

noktada

abalarnn

bo

gurur

peinde

harcanmamas iin zen gsterdiini ifade eder. Ayrca bu aba esnasnda,


herhangi bir dnyev ve geici menfaat elde etmeye uramamal ve tevekklle
almaldr263.
Gnahla ilgili olarak belirtilmesi gereken bir dier nokta, gnahn
srdrlmesinin ayrca bir gnah olarak deerlendirilmesinin gerekliliidir.
Gnah ileyen kii, yaptndan dolay bir pimanlk duygusu tamyor ve bunu
srdryorsa, gnahn bir defa ilendiinden sz etmek doru deildir. nk
onun ortadan kalkmas, pimanlk duygusu tamaya baldr. Gnah ilemenin
insana zg bir durum olduunu ifade etmek doru olmakla birlikte, bunu
yapmaya devam etmek eytan bir durum olarak deerlendirilmelidir. nk
gnahta srar edilmesi, onun daha da glenmesine veya baka gnahlara yol
amasna neden olabilir264.
Kierkegaard, kiinin gnahlarndan kurtuluu iin kiisel bir gayret
gstermesi gerektiini savunur. Hristiyanln en temel retilerinden olan ve Hz.
sann kendini feda etmekle insanlarn gnahlarnn baland eklindeki
Kefaret Doktrininin bireyi rahatlatmakla birlikte, onun gsterecei aba iin bir
engel oluturmad dncesindedir. Dolaysyla gnahnn farknda olan ve
kendisini Tanrya kar sorumlu hisseden bireyin ahlk bir tutum olarak bu
dorultuda bir aba gstermesi gerekir265.
Kierkegaard, gnahlarn affedileceine inanmann, kiiyi gerek anlamda
olgunlatran bir ileve sahip olduunu dnmektedir. Byle bir dnceye sahip
olmamann ve gnahlarn affedilmesi tecrbesini yaamayan kiilerin insan
nitelikleri tam anlamyla tadklar bile sylenemez. Hlbuki gnahlarnn
262

Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.208-213.


Kierkegaard, Papers and Journals, s. 230.
264
Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.236-237.
265
Kierkegaard, Papers and Journals, s.84.
263

63

affedileceini dnen, byle bir umuda sahip olan insan bencillikten de


kurtulacaktr. Bu ekildeki bir insan, ruh haline gelmitir ve yal olarak
nitelendirilse de ebed anlamda o bir gentir266.
Kierkegaard, Hristiyanln, insan iradesiyle Tanrnn inayeti arasnda
gerekleen ibirliine dayal manevi yenilenmenin hayata getii bir alan
olduunu dnmektedir. nsan burada zgrl de kazandn grebiliriz.
nk bu ilikide ortaya kan ilk kavram gnah kavram olup, bylece gnah
sadece sonlu olmamakta ve bir zgrlk unsuru ve zgr bir sonluluk unsuru
ierir hale gelmektedir267.
Kierkegaardn felsefesiyle ilgili dikkat ekici iddialardan birisi, bu
felsefenin erkek merkezli bir felsefe olduu iddiasdr. Bu iddia yle dile
getirilmektedir: Varolu alanlar eril bir bak asn yanstr ve dnyay bu bak
asndan okur. Bu nedenle kadn edilgen bir e olmak durumunda kalr. Estetik
varolu alannda erkek ayartan kadn ayartlandr, ahlk varolu alannda erkek
seven kadn sevilen durumundadr, dinsel varolu alannda ise yalnzca erkeklerin
oyunu vardr. Hz. brahim olunu alp Moria Dana doru giderken geride kalan
annenin durumundan neredeyse hi sz edilmez. Agamemnon kzn toplumunun
kurtuluu iin feda ederken, kurban edilen gen kzn ve annesinin trajedisinden
ok az sz edilir. Ama sonu udur: Varolu alanlar erkeklerin eylem alan
gibidir, kadn bu alanlarda ancak ikinci kii, bazen sevginin, bazen ehvetin,
bazen de acnn edilgen nesnesi konumundadr. Bu eril felsefe, kiisel yaamna
uygundur. O, yalnz yaam ve hi evlenmemitir. Varoluu bekr bir erkein
gznden okumas doal karlanabilir.268 Bu dnceye ramen Kierkegaard,
geleneksel Hristiyanln lk Gnah balamnda kadna ykledii sorumluluu
doru bulmayarak, bu noktada erkein de eit derecede sorumluluk tadn
dnmektedir269. Bu yaklamn btn eylemler asndan geerli olduunu ifade
edebiliriz.

O, ayn zamanda, bireyin tek bana yeni bir birey retmesinin

mmkn olmad gibi, gnahn sorumluluunun tam anlamyla erkekten de


kaynaklanmadn ifade etmekte ve bu nedenle Hristiyanlkta var olan eytann

266

Kierkegaard, Papers and Journals, s.303-304.


Kierkegaard, a.g.e., s.139.
268
Tadelen, a.g.e., s.152.
269
Kierkegaard, The Concept of Dread, s.57.
267

64

ayartmas dncesinin doru olduunu savunmaktadr270. Buradan hareketle,


insann eylemlerinde zgr olduunu belirtmekle birlikte, baz d unsurlarnda bu
eylemlerin

ortaya

kmasnda

etkili

olduunu

savunduu

dncesine

ulalabilmektedir. Bunlara ek olarak, fiillerin kendiliinden kt olarak


nitelendirilmeleri de doru deildir. Kierkegaarda gre bir eylemin kt olarak
nitelendirilmesi iin, kiinin o konu hakknda yeterli bir bilgiye sahip olmas
gerekmektedir. Ayrca kiinin iinde bulunduu ortamdan etkilenmesi de inkr
edilemeyecek bir durum olduu iin, bireyin eylemlerinde pay sahibidir. rnein
Hristiyanlk

insanda

bulunan

ehvet

duygusunu

gnahkrlk

olarak

nitelendirmektedir271. Hlbuki onun bu grlerinden hareketle, baz duygu ve


eylemlerin herhangi bir ekilde nitelendirilebilmelerinin, bilgi, bilin ve ama gibi
unsurlara dayandrmak gerektiini dnd sonucuna ulaabiliriz.
Kierkegaard, insann ne bir melek ne de bir hayvan olduunu kabul eder.
Aslnda insan bu ikisinin bir sentezi olarak deerlendirmek daha dorudur. Bu
nedenle insan kayg duyan bir varlktr ve bu kayg onun ycelmesi iin bir
aratr. Bu kayg, dtan kaynaklanan bir duygu deil, insann bizzat rettii bir
duygu olarak kabul edilir. Ayrca bu kayg, insann kendini kontrol etmesini ve
sorgulamasn salayan en nemli unsurdur. Dnyev ve dolaysyla dsal hibir
unsurun, kayg kavram kadar insan etkilemesi sz konusu olamaz272. Kiinin
sululuunun tespitindeki en nemli unsurun, inan yoluyla elde edilen kayg
olmas gerekir. Suun belirlenmesinde dsal ve sonlu unsurlarn n plana
karlmas, bu sonlulukta kaybolmaya yol aabilir ve buradaki tespit eksik
olur273. Bu adan o, ada olduu insanlar zgrlk balamnda ok ciddi bir
eletiriye tabi tutmaktadr. zellikle aydnlanmann da etkisiyle, zgrlemek
adna ortaya konan dncelerin, gerekte insanlar zgrlkten uzaklatrdn
dnmektedir. nsanlar grece baz unsurlarn snrlandrmalarndan kurtulmu
olmakla birlikte semi olduklar hayat tarz, bir ksm gerekleri ortadan
kaldrmamaktadr. nsanlar sadece baz hazlar ideal olarak kabul edip, lmn

270

Kierkegaard, Papers and Journals, s.9.


Kierkegaard, The Concept of Dread, s.68 vd.
272
Kierkegaard, a.g.e., s.139.
273
Kierkegaard, a.g.e., s.144.
271

65

kanlmazl gereiyle yzlemekten uzak durmakta, bir anlamda hakikatle


karlamay ertelemektedirler274.
Kierkegaard, Hristiyanln, mensuplarndan Hz. say rnek almalarn,
onun yolunu takip etmelerini istediini savunur. nk sa bu dnyaya bir
prototip olarak gelmitir. Onu takip eden havariler, Tanrdan gelen bu kutsal
istei uygulamlardr. Ancak zaman ierisinde insanlar, Hz. sa ve havarilerini bir
rnek olarak kabul etmek yerine, onlar tapnlacak objeler haline getirmilerdir.
Bu ise Tanrnn isteinin aksi olan insann isteidir275. Tanrnn isteine boyun
een ve dolaysyla kendini doru bir ekilde eiten kii, Tanrnn eittii kii
gibidir; baka bir ifadeyle o, Tanr ilerine eilim duyan kii dzeyinde olup,
felsefeyi kendi bana gerekletiren birisi olarak da tanmlanabilir. Bylece sua
ilikin olarak Kayg tarafndan eitilen kii, ancak Kefaret ile huzur bulacaktr.276
Kierkegaard, bireyin kurtuluunu salamayan ve onu dierlerine kar
sorumlu hale getirmekte yetersiz kalan salt ahlk ve estetik yaklamlarn bu
yetersizliini amasna din ynelimin yardmc olacan dnmektedir. Bunun
tam olarak gereklemesi ise, bireyin bilinli seimi ve kaytsz artsz balln
gerektirdiini dnmektedir. Zira kiinin sorumlu olduunun kabul, ancak onun
bilinli bir seimde bulunmasna baldr277.
Kierkegaarda gre insan deiken bir varlktr. Onun bu deikenlii,
sahip olduu imknlar, zgrlk ve yapt seimler erevesinde, kendisini
varolu alanlar arasnda hareket etmeye ynlendirir. Haz ve elenceye dayal bir
hayat estetik alana, toplumla iliki ahlk alana ve Tanr ile iliki dinsel alana
ynlendiren unsurlardr. Kierkegaarda gre varoluun aamalarn belirleyen
temel kavram vardr. Bunlar, haz, zafer ve strap kavramlardr. Buna gre
estetik alan haz, ahlk alan zafer ve dinsel alan strap belirler278.
Kierkegaardn varlk dncesi ele alndnda, varlklarnn konumlarnn
belirlenmesinde aama ifadesinin mi, yoksa alan ifadesinin mi kullanlaca
tartma konusu olmutur. Bu konudaki genel kanaatin alan ifadesinin

274

West, a.g.e., s.170; Koenig, a.g.e., s.16-17.


Kierkegaard, Papers and Journals, s.585.
276
Kierkegaard, The Concept of Dread, s.162; bkz. Sren Kierkegaard, Kayg Kavram, ev. Trker Armaner,
Trkiye Bakmas Kltr Yaynlar, stanbul 2006, s.162.
277
Bayndr, a.g.t., s.5.
278
Bkz. Tadelen, a.g.e., s.147, 150.
275

66

kullanlmas ynnde olduu ifade edilebilir279. Bu konuya ilikin kesin bir


yargya varmak mmkn grnmemektedir. Ancak Kierkegaardn varlk
alanlarna rnek olarak gsterdii kiilikler ve bunlar betimlerken sergiledii
tutumundan hareketle ksm bir aamallktan sz edilebilir.
Kierkegaard, entelektel ve estetik olann, ahlk ve din olandan ayr
tutulmalar gerektiini; bunlara, zihindeki soyut dnce yerine, ahlk olann
stnl altndaki bireyin hayatnda bir birlik kazandrlmas gerektiini
savunur280.
Kierkegaarda

gre,

kiinin

kendi

ahlk

gerekliinin

dndaki

gerekliklerle ilgilenmesi bir yanl anlamadr. nk birey inkr edilemez; ancak


kendi iinde deerlendirilebilir. Kiinin kendi varl dncesinin ncelikli ve
zel nesnesidir ve bu ekilde kendi dndaki her eyi yarglar281.
Kierkegaarda gre hakikatin renilmesindeki temel unsur kiinin kendisi
olmaldr. Kii hakikati kendi kefetmelidir. Bu hakikat temelde Tanr tarafndan
verilmi ve ona ulama koullar Onun tarafndan belirlenmi olsa bile, insann
btnyle edilgen bir durumda olmas, hakikate gerek anlamda ulamasna engel
olacaktr. Bu durum kiinin hakikate ulamasnda zgr olmas gerektii
sonucunu da beraberinde getirmektedir. Kiinin hakikate ulamasndaki bir dier
nemli nokta da, ie dnn gerekletirmesine baldr282.
Kierkegaard, dinin ahlk ihtiyatan doduunu dnr; dini ve onun
felsefeyle olan ilikisini tanmlamak iin gayret sarf eder. Onun, dini de iine
almak amacyla, ahlkn doasn anlama ve ifade etme konusunda baarl olduu
sylenebilir. Bu nedenle de geleneksel o, tarihi ve metafizik din yorumlarn
eletiren bir kii olmutur283. Nitekim bir eletirisinde yle der; Hristiyanlkla
insan arasndaki atmann nedeni, Hristiyanln mutlak olmas ya da mutlak bir
eyler olduunu vazetmesi ve Hristiyandan yaamnn bir mutla yanstmasn
talep etmesidir. Bu anlamda ben hibir zaman Hristiyan olarak tannmadm,
hibir zaman yaamna mutla yanstan birini grmediimi sylyorum. Onlarn
Hristiyanl, imanlarn tekrar tekrar itiraf etmeleri, ortodoksiyi protesto
279

Bkz. Tadelen, a.g.e., s.155.


Blackham, a.g.e., s.10.
281
Blackham, a.g.e., s.8.
282
Kierkegaard, Philosophical Fragments, s.17-18.
283
Holmer, a.g.m., s.158.
280

67

etmeleri, heterodoksiyi reddetmeleri vs.den ibarettir. Ancak hayatlar tpk


kfirlerin hayatlarndan farkszdr; grecelilikte var olan insan yanstr. Hayatlar
greceliliklerden ibarettir.284
Kierkegaardn, hakikat anlaynda znel hakikat kavramnn nemli bir
yeri vardr. Ona gre znel hakikat rasyonel delillerle ve phe duyulamaz bir
ekilde ortaya konulamaz. Nitekim rasyonel olarak ortaya konulabilecek bir
hakikat ne dinde ne de ahlkta mevcuttur. Byle bir kesinliin olmas bizi
kesinsizlikten kurtarrken, zgrl ortadan kaldracaktr. Dolaysyla kesinsizlik
hakikatin en nemli bir unsuru olarak deerlendirilmektedir. Ayrca zgr olmak,
hakikate ulama abas gibi bir sorumluluk tamamz da salamaktadr. Eer
kesinlik sz konusu olsayd, yani herhangi bir eyi kendi zgrlmzle
sememi olsaydk, ideal anlamda hakikate ulamamz sz konusu olmazd285.
Kierkegaarda gre, ahlk din hakikat bilisel deil, sbjektiftir. Haz
iyidir, tek iyilik, iyi bir arzudur veya sa, Tanrdr gibi nermeler
dorulanabilir deildir. nk ahlkllk, kavramsal hakikatlerin aratrmasnn
konusu deildir. Ancak byle bir hakikatin sbjektif olduunu ifade etmek, onu
sama bir boyuta tamak anlamna gelmemektedir. Kierkegaard, ahlk kavramlar
noktasnda sbjektiflii n plana karmakla birlikte,

niha olarak onlarn

objektifliini de inkr etmez. Onun abas, her biri kendi grlerinin hakikat
olduunu

iddia

eden

farkl

taraflarn

birbirleriyle

olan

eliikliklerini/uyumazlklarn ortaya koymaya yneliktir. Nitekim objektif


belirsizlik bir gerek olup, felsefe tarafndan da zlemez. Bu nedenle
matematik, tarih ve bilim gibi alanlarda var olan sje-obje ayrmnn ahlk ve din
alanlarna aktarm doru bir tutum olmaz. Ahlkta ve dinde yer alan gerek ama
hakikati bilme deil, onu uygulamaktr286.
Kierkegaarda gre inanlar, nesiller boyu aktarlan biyolojik zelliklere
benzemez. nk kaltsal bir asaletten bahsetmek sz konusu deildir. Byle bir
iddiada bulunan bir kii, vicdanna dantnda syledii sz sorgulamaya
balayacaktr. Ahlk, bireylerden mkemmel olmalarn ister ve aksi bir durumda
sorumluluun kiinin kendisinde olduunun bilinmesini savunur. Bir kiinin
284

Kierkegaard, Papers and Journals, s.331.


West, a.g.e., s.168.
286
Holmer, a.g.m., s.166.
285

68

ahlk stnl elde etmeyi istemesi fakat bunu gerekletirememesinin


sorumluluu kendisindedir. Eer birey mkemmel hale gelemiyorsa bunun temel
nedeni, onun bu noktaya ulamay gerekten istiyor olmamasdr. Bireyin, istekli
olmasna karn bu yolda baka engellerle karlatn sylemesi, suu Tanrya
ve Onun rehberliine yklemesi olarak grlmelidir287.

287

Kierkegaard, a.g.e., s.525-526.

69

KNC BLM
2. JASPERS DNCESNDE MAN-AHLK LKS
nl Alman dnr Karl Jaspers (1883-1969), eitim hayatna,
babasnn da etkisiyle bir hukuku olarak balamay tasarlam, ancak ok ksa bir
sre sonra tp eitimine ynelmitir. Otuzlu yalarnda felsefeye eilim
gsteren288 Jaspers, hayatnn sonuna kadar bu alanda yapt almalarla n
plana km ve zellikle din felsefesini ilgilendiren eserler kaleme almtr.
Jaspersin hayat ile ortaya koyduu felsefe arasnda ok ciddi bir
etkileim olduu gzlerden kamamaktadr. Samimiyete ve zgrle byk bir
nem veren bir babann terbiyesi altnda yetimesi, belki de onun en byk
ansdr289. Bu zgrlkten dolay Jaspersin daha ocukluk alarndan itibaren
kiinin varoluunu ne karan bir dnce tad sylenebilir. Jaspers, kiinin
kendini ait hissetmedii bir oluumun iinde yer almasnn doru olmayaca
dncesine daha ocukluk yllarnda ulatn gstermektedir. Ayn zamanda o,
toplumsal dzende oluturulan ve toplumun snflara ayrlmasn ngren bir
anlay

doru

bulmamakta

ve

dncelerini

yalnz

kalma

pahasna

savunmaktadr290. Nitekim Jaspers zihninde gelitirdii dnceleri iinde


bulunduu artlarn da etkisiyle, pratik hayata aktarma konusunda olduka baarl
bir dnrdr. Bu noktada, zellikle 20. y.y.n ikinci yarsndan itibaren Batda
gelimekte olan demokratik hayata nemli katklar yapt inkr edilemez291.
Jaspersin dikkat ekici bir yn de, sadece teorik bir felsef anlay
gelitirmeyi tasarlamakla yetinmeyen bir dnr olmasdr. Dolaysyla onun,
insan varoluun zevklerinin ve gerekliinin, tehlikelerinin ve zaferlerinin, ac
ve tatl yanlarnn dardaki, sokaklarda292 bulunduu eklindeki bir dnceye
sahip olan, aksiyoner bir dnce yaps ortaya koymaya alt sylenebilir.
Jaspers, bata Kant olmak zere, Kierkegaard, Nietzsche, Max Weber gibi
dnrlerden byk oranda etkilenmitir. Yine, eserlerinde zellikle Platon,

288

Karl Jspers, Philosophical Autobiography, The Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp,
Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.5-93, s.12-13.
289
iek, a.g.e., s.95.
290
Karl Jaspers, Felsefe Nedir?, ev. smet Zeki Eybolu, Say Yaynlar, stanbul 2001, s.23; Jaspers,
a.g.m., s.6.
291
iek, a.g.e., s.13; Hasan Haluk Erdem, Karl Jaspers Felsefesinde Hakikat, letiim ve Siyaset, Ebabil
Yaynlar, Ankara 2007, s.1.
292
Blackham, a.g.e., s.44.

70

Bruno, Spinoza ve Schelling gibi dnrlere de byk bir nem atfeder293.


Bunlarla birlikte kimi dncelerinde paralellik bulunan Plotinusa da sempati
duyduu gzlemlenmektedir. Nitekim baz kavramlar kullanrken ve baz
grlerini ifade ederken ondan yararland sylenebilir294. Bu noktada Jaspers,
dnce sisteminin olumasnda Kierkegaard ve Nietzscheden byk oranda
etkilenmi ve onlarn dncelerinin yeni bir dnce atmosferi oluturduunu
belirtmitir. Onu bu dnceye ynelten temel nedenin, Kierkegaard ve
Nietzschenin akademik bir felsef anlay takip etmek yerine varolua dayal
zgn bir anlay gelitirmeye ynelik gayretleri olduu ifade edilebilir295. Ancak
bu byk etkilenime ramen, btnyle bir takipi grnts ortaya koymaz296.
Jaspers, farkl ekillerde de olsa, varoluu bir dnce geleneine ait bir
filozof olarak grlmektedir. Ancak o, varoluu bir dnr olmakla birlikte,
btnyle kiisel ve kavranlmas g bir anlaya sahip deildir. Ayn tavrn
varlk hakknda konuurken, metafizikle ilgilenen birok dnrden farkl olarak,
anlalmas zor olan bir bak asyla da ortaya koymamtr. Onun ortaya
koyduu dnce, baka sistemleri aklamaya dnk bir yap da arz etmez297.
Jaspersi dier varoluu dnrlerden ayran en nemli noktalardan biri,
gelenee bak asdr. O, dier varoluularn gelenee ynelik olarak ok sert
eletirilerine paralel bir yaklam sergilemez ve eletirilerinde daha ll bir dil
kullanmay tercih eder298. Jaspers gemiin btnyle reddine kar kmaktadr.
Bu noktada gemite yaam olan insanlarn dnceleri bizlere yol gsterici bir
unsur olarak deerlendirilmeli ve bizi hakikate ulatrmada yardmc unsurlar
olarak kabul edilmelidir. Tarihsel birikimin tasfiye edilmeye allmas ve
dolaysyla yanl bir tarih algs bizlerin daha byk sorunlarla yz yze
gelmesine neden olacaktr299.

293

Bkz. Jaspers, a.g.m., s.26, 55,86; I. M. Bochenski, Egzistans Felsefesi ve Jaspers, Felsefeye Giri, ev.
Mehmet Akaln, Hareket Yaynlar, stanbul 1971, s.13; Copleston, a.g.e., s.160 vd.
294
iek, a.g.e., s.102.
295
Kauffman, a.g.e., s.24.
296
Blackham, a.g.e., s.43; MacIntyre, Varoluuluk, s.27-28.
297
J. N. Hart, God, Trensendence and Freedom in The Philosophy of Jaspers, The Review of Metaphysics,
Vol.4, No.2, 1950, pp.247-258, s.247.
298
Jaspers, a.g.m., s.39; iek, a.g.e., s.112.
299
Karl Jaspers, Philosophy is For Everyman: A Short Course in Philosophical Thinking, trans. R. F. C. HullGrete Wels, Harcourt Brate and World Inc., New York 1967, s.19; Karl Jaspers, The Origin and Goal of
History, trans. Michael Bullock, Yale University Press, New Heaven 1965, s.47.

71

Jaspersin btn dnce sistemi iin, zgrlk kavram ok nemli bir


temel oluturmaktadr. O, dnceye ve insan ufkuna konulan snrlandrmalara
kar bir dnr olduunu ifade etmektedir. Daha ocukluk alarnda, etrafnda
grd ve bak asn snrlandrd doal unsurlardan bile rahatszlk
duyduunu ifade etmektedir300. Jaspers, zgr dnceye ve doru bildiini
yapmaya kararl bir kiilie sahiptir. Ancak zaman zaman toplumsal dzenin
varln srdrmesi adna, pragmatik bir eilimi benimsediinin iaretlerini,
ocukluk dnemlerinde bir retmeniyle yaad sorunun zmn aktarrken
gz nne sermektedir. Bu aktarmdan, kiinin kendine duyduu saygy
kaybetmeden ve kendinden dn vermeden baz ara formller bulunabilecei
sonucuna ulalabilmektedir. Ancak temelde, doruluktan uzaklama sz konusu
olmamaldr: Doruluk her eyin stndedir, dahas varsaylan ya da gerek olan
ilgilerde bile neyse odur, deimez.301
Jaspers, zgrle verdii byk nem nedeniyle, Bat felsefesinde ortaya
konan ve sonuta rasyonalizm, dogmatizm ve hogrszle ulaan bak asna
kar kmaktadr. Ona gre kendiliinden ak bir balang noktas fikri, doru
bir dnceye gtrmez. nk bu tr yaklamlar ak fikre kar ciddi bir
mcadele iindedir. Bu anlamda onun anti-realist bir dnceye sahip olduu
sonucu karlabilir302.

2.1. Jaspers Dncesinde nsan


Jaspersin iman ve ahlka bakn ele almadan nce, onun insana bak
asn tespit etmek yerinde olacaktr. nsan her ne kadar, klasik anlaylarda
olduu gibi kinatn merkezi olarak grlmese de, insanla ilgili kavramlarn
anlalmas bunu gerektirmektedir.
Jaspers, insann tek nemli varlk olduu ve her eyin ls olarak kabul
edilmesi eklindeki dnceye kar kmaktadr. Byle bir anlay, varln idraki
asndan geerlilik tasa da, bu idrakin ne kadar gerek olduu konusunda bizleri
yanltabilecei iin hatal bir yaklam olarak grlr. Ayrca byle bir dnce,

300

Jaspers, Felsefe Nedir?, s.18.


Jaspers, a.g.e., s.21-22, 30.
302
Harold A. Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, International Journal of
Philosophy of Religion, Vol.1, No.4, 1970, pp.201-210, s.205-206.
301

72

var olan eylerin varln adeta insann varlna balamaktadr. Hlbuki insan
var olmasa da, dier varlklar vardr303.
Jaspers, insann farkl zellikler tayan ve eitli aamalardan geen bir
varlk olduu dncesindedir. nsann sahip olduu bu farkl zellikler farkl
bilim dallar tarafndan ele alnmaktadr. Ancak byle bir durum, insann
btnln bozduu iin, ulalan sonular doru olmayacaktr. Bu nedenle
bilim, insan anlamlandrmakta yetersiz kalmaktadr304.
Jasperse gre insan, konuan ve dnen, kurallarla kendi toplumunu
kent-polis eklinde oluturan, aralar yapan, aralar kullanan ve varln ortak
ekonomi ile srdren canl bir varlktr.305
nsan, dier varlklardan ayr olarak deerlendirilmelidir. nk o dier
varlklar gibi doaya ait bir varlk olmakla birlikte, dnen, reten ve bilinli
eylemlerde bulunan bir varlktr. Ayn zamanda, iinde bulunduu ortam kuatma
yeteneine sahip olabilen yegne varlktr. Bu zellik de, onun kkensel olarak
doa ve tarihin dndan gelmesine ve hedeflerinin de gelmi olduu kkende
olmasna baldr306.
Jaspers, insan konumlandrrken, onun bir ynyle hayvanlara yakn,
dier bir ynyle ise meleklere yakn olduunu ifade eder. Ancak, hayvanlarn en
stn ve meleklerin en aas mertebesindedir. Bunlarla birlikte, Tanrnn
dolaysz yarat olmas asndan, bu iki varlktan da stn bir konumdadr.
Mikro kozmos olarak dnlen insan, tad nitelikler bakmndan makro
kozmos seviyesinde deerlendirilebilir307.
Jaspers, insann btn hrslardan ve ktlklerden arnm melekler
olmadklarn ifade eder. Ancak, bir canavar olarak da nitelendirilemeyecek olan
insan, btn eksikliklere ramen, sevgiye dayal bir mcadeleyle, bu skntlarn
stesinden gelerek bir arada yaayabilecek bir varlktr308.

303

Karl Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, trans. Ralph Manheim, Archon Books, USA 1968, s.4748.
304
Bkz. Karl Jaspers, Philosophy of Existence, trans. Richard F. Grabau, University of Pennsylvania Press,
1971, s.10; Jaspers, Philosophical Autobography, s.38; iek, a.g.m., s.163-164.
305
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.33.
306
Jaspers, a.g.e., s.31.
307
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.49.
308
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.77-78.

73

nsan, hayvanlardan farkl olarak, dinamik bir yapya sahiptir ve srekli bir
yenilenme iindedir. Hlbuki hayvanlar, kendi kendilerini srekli tekrarlayan,
statik bir yapya sahiptirler309.
nsan farkl klan bir dier zellik, onun konumas ve evresiyle diyalog
iinde, ciddi bir anlam aray iinde olmasdr. Doada var olan suskunluk, ancak
onun konumas ve adeta doay konuturmasyla ortadan kaldrlmaya allr310.
Jasperse gre insan hayvandan ayran en nemli zelliklerden biri olan
lmn farknda olma ve hilii reddetme gibi zelliklerin aydnlatlmas grevi
felsefeye aittir311.
Jaspers, eserlerinde Akn Varlka ok byk bir yer vermekte ve bir
anlamda merkezi pozisyona Tanry yerletirmektedir. Zira bir insann gerek
anlamda hakikate ulamas, bu Akn Varlk gereince tanmasna baldr312.
Ancak Tanrya verilen bu merkezi konum, insan bir kenara itmemektedir. nk
Tanr merkezde yer almasna ramen, insandan dorudan bir talepte bulunmad
iin, hakikate ulama abas ierisindeki insan bir anlamda merkezi konuma
yerlemek mecburiyetinde kalmaktadr. Dolaysyla Jaspersin dorudan olmasa
da dolayl anlamda antroposentrik bir anlay benimsediini sylemek yanl
olmayacaktr313. Psikolojik bak asna gre, Tanrnn sesi, insann kendisi
hakkndaki deerlendirmesinden baka bir ifade deildir. Bu deerlendirme
birbirine kart btn ihtimallerin ele alnmasyla, insann drst ve dikkatli bir
gayretinden sonra, belirli bir kesinlikle ortaya kabilir ve insan bunu kesin
olmasa da ve hep iki anlaml olsa da Tanrnn yargsnda bulur. Fakat bu,
yalnzca yce anlarda sesli hale gelir.314
Jaspers, insanlar iki gruba ayrr. Birinci grup, daseinin bir paras olan
ve henz kendi bilincine varamam yn kavramyla ifade edilir. kinci ve asl
grup ise, exzistenz olan insanlarn oluturduu akll topluluktur. Dnyada arzu
edilen yapy ancak bu ikinci grup gerekletirebilir. zgr olan ve sorumluluk

309

Jaspers, a.g.e., s.33.


Jaspers, a.g.e., s.32.
311
iek, a.g.e., s.145.
312
Jaspers, Philosophy of Existence, s.39, 52.
313
Bkz. Alan M. Olson, Jaspers Critique of Mysticism, Journal of American Academy of Religion, Vol.51,
No.2, 1981, pp.251-266, s.257.
314
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.68
310

74

bilinci tayan insanlar, birbirleriyle iletiim ierisinde, bireyin haklarn gzeterek


hedefe ularlar315.
Jaspers, insann teknoloji konusunda kendisine salam bir konum
belirlemesi gerektii dncesindedir. Tarihsel sre iinde bilinmeyene doru bir
sal yolculuu ile balayan sre, gnmzde uzaya gnderilen uydularla
srdrlmektedir. Ancak, buradan hareketle, insann bir byklk duygusuna
kaplmas doru deildir. Evrenin bykl karsnda insann son derece kk
bir varlk olduunu kavramas ve daha mtevaz bir tutum belirlemesi gerekir.
nk en yakn gne sistemine ulamak bile, bireysel olarak bir insann biyolojik
varl asndan imknsz grnmektedir316.
nsanlar, toplum olarak yaamak zorundadrlar. Ancak, insann iinde
bulunan, egemen olma, zorba gc elinde bulundurma, ldrme, eziyet etme ve
ikence yapma gibi igdsel kimi eler, bunun iin ciddi bir engeldir. nsan,
tam anlamyla yetkin bir yapya kavuamasa da, iindeki bu igdlerle mcadele
iinde toplumsal hayat kurmaldr317.
Jasperse gre nicelik belirleyici bir unsur olmamaldr. Bu noktada
evrendeki en deerli eyin insanlk olduu ve bu deeri her eyden nce bireysel
olarak elde ettii kabul edilmelidir. Aksi bir dnce insan oluumunun
anlamndan vazgeme318 sonucunu douracaktr.
Jaspersin felsefesinin, gerek benliini unutan insann kendi asl
varln aramaya ynelik bir ar olarak nitelendirilmesinin doru olduunu
syleyebiliriz319.
Jasperse gre bir insan kendi hayatn drt boyutta gerekletirebilir:
1. Dasein Boyutu: Bu boyut, fizik durumlar, kendiliinden ortaya kan
duygular, ilgiler ve igdsel tepkilerden oluan boyuttur. Bu aamada z dnce
ve z bilin sz konusu deildir.

315

iek, a.g.e., s.198; Fritz Kaffman, Karl Jaspers and A Philosophy of Communication, The Philosophy
of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schlipp, Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.210-295, s.214.
316
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.37; bkz. Jaspes, The Origin and Goal of History, s.96 vd.
317
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.50-51.
318
Jaspers, a.g.e., s.123.
319
H. Haluk Erdem, Karl Jaspers Felsefesinde nsan Problemi, Felsefe Dnyas, Say: 37, 2003, ss.173178, s.174.

75

2. Farknda Olma Boyutu: Bu boyut, kiinin, dnyann anlalmasna


ynelik mantksal kurallara gre hareket etmesi ve evrensel bir bilgi ortaya koyma
aamas olan ve bireyin entelektel kapasitesini kulland boyuttur.
3. Geist veya Spirit Boyutu: Bu aamada kiisel idealler, dinin ilkeleri,
politik ideolojiler ve sanata ynelik yaratc kavramlar gerekletirilir.
Bu aama insan empirik bir fenomen olarak betimler.
4. Existenz

Boyutu:

Bu

boyut,

insan

varln

gerek

temelini

oluturmaktadr. Ancak bu boyut bilimsel yaklamlar ve terimlerle deil sadece


felsefe araclyla aklanabilir320.
Jaspersin ortaya koyduu insan anlayndan hareketle, Hristiyanlkta
bulunan insann hem en yce bir varlk olabilecei hem de en aa bir seviyeye
inebilecei eklindeki bir anlaytan etkilendii sonucuna ulalabilir321.

2.2. Jaspers ve Kurumsal Din Eletirisi


man ve ahlk kavramlar, bireyin toplumla ilikileri noktasnda en nemli
kavramlar olarak karmza kmaktadr. Sosyal bir varlk olan insann, iinde
tad soyut iman, ahlkyla toplumsal alanda somutlatrmak suretiyle
yanstt sylenebilir. Bu srete, sosyal bir varlk olmann gereince hareket
eden insan, eitli kurumsal yaplar oluturmutur. Bu kurumsal yaplarn en
nemlilerinden birisi de, din olarak karmza kmaktadr. Bundan dolay,
Jaspersin iman-ahlk kavramlarnn temellendirilmesi asndan kurumsal din
yap ve bunun eitli alternatiflerine bak asnn tespiti yerinde olacaktr.
Jaspers, isel ve dsal olmak zere iki tr otoriteden sz eder. nsan dsal
otoriteye tabi olmakla birlikte, gerekte bu hibir zaman isel otoritenin nne
gememelidir. Otoritenin oluturulmas psikoloji ve sosyolojinin ilgi alan
olmakla birlikte, felsefe de otoritenin belirlenmesinde etkin bir rol oynamaldr.

320

Bkz. Karl Jaspers, Reason and Existenz, trans. William Earle, The Noondays Press, New York 1955, s.54,
59; Jaspers, Philosophy of Existence, s.24 vd.; Karl Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, trans. E.
B. Ashton, Harper and Row Publishers, New York 1967, s.64-65; Kurt Salamun, a.g.m., s. 317-318; Kurt
Hoffman, Basic Consepts of Jaspers Philosophy, The Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur
Schlipp, Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.95-113, s.96-97; James Collins, Jaspers on
Science and Philosophy, The Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schlipp, Tudor Publishing
Company, New York 1957, pp.115-140, s.117.
321
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.52-53.

76

nsann, otoritelerin ynlendirmesiyle sahip olduu nyarglardan kurtulmas ok


zor bir i olsa da, saduyunun etkin bir konuma kavuturulmas gerekmektedir322.
Jasperse gre, insan bir hilikten meydana gelmemitir. Bu nedenle
kkensel bir belirlenim olmakszn insann yeterince anlalmas ve anlatlmas
sz konusu olamaz. nsann kkensel olarak aklanmasnda tarihsellik byk bir
anlam ifade eder.

Dolaysyla tarihin devre d braklmasyla giriilen bir

aklama abas, yanlg olarak kabul edilmelidir323. Jasperse gre insann


anlamlandrlmasnda tarih ve evrenin ok byk bir rol vardr. Bir insann
tarihsel kken ve evreden uzaklatrlmas, onun tketilmesine ve yoklua
srklenmesine neden olmaktadr324.
Jaspers, tarihin dna km bir insann hilie deceini belirterek,
onun nemini vurgular. Ancak tarihin dna kmama grevi, onun iine
hapsolmay gerektirmez. Burada ortaya konan forml yle zetleyebiliriz: nsan
tarihsel bir varlk olarak, gemi birikimden yararlanmak zorundadr. Ancak,
tarihsel veriler birer dogma olarak kabul edilmemeli ve insan zgrln
snrlandran unsurlara dntrlmemelidir325.
Jaspers, bilginin mutlaklatrlmasna kar bir dnr olduu iin,
btnyle sistematik bir anlay yanstan ve kalplatrlm bir dncenin
sembol olarak grlebilecek olan egzistansiyalizm kavram yerine egzistans
felsefesi ifadesinin kendi dncesini daha iyi yanstt kansndadr326.
Bu nedenle, kurumsal din erevesinde ortaya konulmu olan teoloji,
dogmatik olmas nedeniyle kabul edilmez. Bunun yerine ifrelerin oul anlam
ifade ettikleri dncesi benimsenir ve herhangi bir otorite kurmay tasarlamayan
bir felsef anlayn, hakikate ulatrmada yegne yol olduu vurgusunda
bulunulur327.
Jaspers, dnya tarihi incelendiinde, birok insann dier insanlar zerinde
baskya dayal bir otorite kurmaya altklarn ve kimi zaman bunda baarl
olduklarn ifade etmektedir. Bu gler, otoritelerini kurmaya alrken, mutlak
322

Karl Jaspers, Descartes ve Felsefe, ev. Akn Kanat, lya Yaynlar, zmir 2005, s.111.
Jaspers, a.g.e., s.120.
324
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.17.
325
Jaspers, a.g.e., s.20.
326
iek, a.g.e., s.107.
327
Jaspers, a.g.e., s.96.
323

77

gerek fikrini ve Tanr inancn bir payanda olarak kullanmlardr. Ancak


gerekte, dnyada tanrsal bir otorite sz konusu olmamtr. nk bu tr bir
yaklam aslnda hibir inanca layk deildir ve belki de en byk bir ahlk
erozyon olarak grlebilir328.
Jaspers, kurumsal din yap ierisinde yer edinmi din adamlarnn,
bireysel bir ynelim iinde Tanrnn aranmasna kar kmalarnn temel
nedeninin, kendi doktriner inanlarna balkla, gerekten Tanrya ball
birbirine kartrmalar olduu dncesindedir329.
Kurumsal din sz konusu olduunda, Jaspers iin Hristiyanl ele almak
byk bir nem arz eder. O, Hristiyanln temelini oluturan ncilin, Bat
dncesi iin ok byk bir anlam tadn dnmektedir. Ona gre ncil,
ierdii evrensel deerler asndan herhangi bir inanca veya topluma tek bana
ait deildir. ncilin vurgu yapt temel konular, Jaspers yle sralar; tek Tanr
inanc; yaratc Tanrnn Transandans; insann Tanryla karlamas, Tanrnn
emirleri, tarihsellik bilinci, ile, zmszlklere kar ak olma330 Bu konular,
insanlarn derinlemesine dnmeleri ve pay karmalar iin ok byk bir
neme sahiptir. Ancak tarihsel sre ierisinde, ncilin gerek retisinde
meydana getirilen deiim, bu evrensel ilkelerin de yanl yorumlanmasna neden
olmutur. Jaspers yle der; ncile dayal din, bu sapmalarn gnmze kadar
srdn gstermektedir. Onda sklkla ortaya kan bu vahet, imann kkensel
heyecannn sapknlnn bir parasdr. Eski din drt, zorlayc bir gce sahiptir
ve insanlar ondaki yanllar pratie yansttklarnda sonu doal drtlerin
tehlikeli bir birleimi ve bunlarn sapmalardr.331 Bu bozulmadan hareketle
Jaspers, Hristiyanln kaynan oluturan ncilde birbirine tezat oluturan baz
ifadelerin bulunduunu belirtir. O, bu tezatlklar yle zetler; Klt dini ve salt
ahlka dayanan vahiy dini; yasa dini ve sevgi dini; (nesiller boyu imann kymetli
geleneini saklamak iin) kat formlar iinde kapal hale gelen din ve sadece
Tanrya inanana, Onu sevene ak hale gelen din; ruhbanlarn dini ve bireysel
olarak ibadet edenlerin dini; ulusal Tanr ve evrensel Tanr; seilmi insanlara
ballk ve insana, insan olduu iin duyulan ballk; su ve cezann bu dnyada
328

Jaspers, a.g.e., s.56.


Karl Jaspers, Way To Wisdom, trans. Ralph Manheim, Yale University Press, London, 1975, s.72-73.
330
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.38 vd.
331
Jaspers, a.g.e., s.42.
329

78

olduunun kabul ve Jeremiahn imannn, ilahi sr karsndaki Eybn


konumu; cemaat dini ve ruhbanlar, khinler, peygamberler dini; by dini ve
saduyulu, rasyonel yaratl fikrine dayanan ahlk dini.332 Jaspers, bu tezatlklar
ele

alnrken,

dine

mensup

olanlarn

byk

oranda

olumsuz

olarak

nitelendirilebilecek zelliklere eilim gsterdiklerini dnmektedir.


Jaspers, sa ile kilisenin ifade ettii mesajlar arasnda farkllk bulunduu
dncesindedir. Ona gre, sann gerek retileri balangta St. Paul
tarafndan arptlm ve zamanla Hristiyan toplumu dogmatik yapnn korunmas
adna, bu retileri grmezden gelmitir. Bu adan Jaspers, Hz. sann ve
sinoptik ncillerde ifade edilen imann, dogmalar ve bir ksm temel din kurallar
koymak bakmndan ayn olmad sonucuna ular333. Hatta ona gre Hz. sa
ncile dayal olarak gelitirilen dinin merkezi olmaktan ziyade, sadece onun bir
paras olarak deerlendirilmelidir334.
Jaspers, kurumsal dinlere ynelik eletirilerde bulunmakla birlikte, modern
an, baz dnrlerinin ortaya koyduu, kurumsal dine alternatif olarak
dnlebilecek, bilimsel dncelerini de ciddi bir eletiriye tabi tutmutur.
Dinsel inanlar youn ve sert bir ekilde eletiren Marx ve Freud gibi
dnrlerin adeta modern peygamberler konumuna yerletiklerini ifade
etmektedir. Nitekim geleneksel din yapnn kskacndan kurtulmaya alan ve
henz felsef dnceye ulaamam insanlar, bu dnrlerin yoluna girmeyi
tercih etmilerdir. Ancak byle bir ballk, insanlar gerek anlamda kurtulua
ulatramamtr335.
Jaspers, kurumsal din yapya eitli eletiriler yneltir. Ancak ona gre,
kurumsal dinlerin alternatifi ateizm olamaz. nk ateizm, insan baz
zorunluluklara teslim olmaya ve ktmserlie ynelterek, adeta iflas ettirir.
Burada gerek alternatif olarak felsef iman kavram sunulur336.
Jaspers, Marksizmi, Psikoanalizi ve rk kuramn ve bunlarla ilintili bir
ekilde ortaya konan sosyoloji, psikoloji ve biyolojik antropolojiyi, insan olua

332

Jaspers, a.g.e., s.99-100.


Harold A. Durfee, Karl Jaspers Christiology, The Journal of Religion, Vol.44, No.2, 1964, pp.133-148,
s.135.
334
Durfee, Karl Jaspers Christiology, s.140.
335
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.68-69; Jaspers, The Origin and Goal of History, s.132.
336
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.74.
333

79

kar hasm olarak nitelendirmektedir. nk byle bir anlay, insan kleletirir


ve bilimsel basmakalp bir yaklamla adeta insan yok eder. Ona gre, bu
problemden kurtulmann tek yolu planl ve ak-seiklie kavuturulmu bir
felsefeyle olabilir337.
Jasperse gre hem din hem de ateizm dogmatik sistemlerdir. Ateizm
dogmatik bir ekilde akn reddederken, din ise akna ynelik sadece kendine
mahsus bir anlaya sahip olmak suretiyle dogmatik hale gelir. Bu dogmatizm ak
gr ve hogry kabul etmez. Dolaysyla hakikate gtrecek olan salkl bir
iletiim imkn elde etmek sz konusu olmaz. Bu dogmatizme kar ortaya
konulabilecek olan yegne yaklam ise, felsef imandr. Ancak o bir vahiy olarak
alglanmamaldr338.
Jaspers, filozoflarn dine ynelttikleri eitli eletirileri yle sralar;
1. ok sayda dinin var oluu, hibirinin doru olmadn kantlar; nk
tek bir hakikat vardr.
2. Dinler gnmze kadar, her ktl tasvip etmi, su ilemi ya da
birok zulm, zorbal ve yalanlar, insan kurbanlarn, hal seferlerini, din
savalar onaylamlardr.
3. Din, sahte korkular uyandrr. llzyonlar, ruha eziyet eder. Cehennem
azab, Tanrnn gazab, merhametsiz bir iradenin akl almaz gereklii ve benzeri
hususlar, zellikle lm deindeyken korku kaynadr. Dinden kurtulu
zihinsel bir huzur salar; nk bu aldatmacalardan kurtulutur.
4. Dinler, hakikate aldrmamann genele yaylmasn tevik eder. nk
anlalmaz, dnlemez ve sama olan en baa oturtur, her trl sorgulamaya
engel olur; kr bir itaate ynelik baskn bir ruh hali oluturur.
5. Dinler aslnda kutsal olmayan ve sadece insan yaps olan eyleri, kutsal
kabul eder. Bu tr bir sylem, gizemlerini artrarak, dnyadaki dier eylerin
deerini azaltr339.
Jaspers, btn bu eletirileri deerlendirerek, onlarn ksm hakllk paylar
bulunduunu ifade eder. Ancak ona gre dinle ilgili eletirilerin hibiri, asl

337

Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.74 vd.; Hoffman, a.g.m., s.98-99; Collins, a.g.m., s.123-124.
Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, s.209.
339
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.84-87
338

80

olana dokunmaz. Bu din kart fikirler, dinin zne deil, eitli dinlerin
bozulmu yanlarna ynelik eletirilerdir.340
Jaspers, kurumsal dinin oluturduu ho olmayan durumdan kurtulmak
iin baz nerilerde bulunur. Buna gre, dinin statik bir anlaytan kurtulmas ve
kkende yer alan unsurlara ynelmek; sonsuza kadar hakikat olarak kalacak olan,
tek Tanr fikri, insann iyi ve kt arasnda tercihte bulunurken koulsuz olmas
dncesi, balayc olmayan dnya dzeni fikirleri, yegne snan Tanr
olduu dncesi vb. gibi inanlar egemen olmaldr. Dinin kkenine ynelmek,
geni topluluklar iin geerli bir yaklam olamayacaktr. Ancak bir aznlk bu
yolu benimseyecektir341.
Jaspers,

iinde

bulunduu

dnsel

konumu

belirlerken,

bunun

vahyedilmi din ile nihilizmin eletirilerinin younlat bir alan olduunu ifade
eder. Onun temel itiraz, dinlerin kendilerini mutlak hakikatin yegne sahibi
olarak grmeleri, nihilizmin etkisinde kalan bilimsel anlayn ise, adeta btl bir
inan haline dnm olmasdr. Jaspersin eletiride bulunduu her iki alann en
byk amac, Tanr tarafndan insana verilmi olan z sorumluluk bilincini
ortadan kaldrarak, insann kendilerine boyun emesini salamaktr342.
Jaspersin geleneksel din yaplardan hibirine mensup olmad aktr.
Buradan hareketle onun ateizmi benimsedii sonucu da kmaz. Tanrnn, vahye
dayal herhangi bir reti erevesinde anlalmamas, Tanrya iman ortadan
kaldrmaz. Bu sadece, vahyedilmi bir Tanr inancn benimsememek olarak
grlmelidir343. Blackham, onun teist, ateist, pozitivist ve panteist olarak
nitelendirilemeyecek bir anlaya sahip olduunu ifade eder344. Ancak onun
evrenin kkeninde var olduuna inand akn bir varlk grne sahip
olmasndan ve ifreler araclyla dolayl bir ekilde de olsa Tanryla iliki
kurulabileceine ynelik dncelerinden hareketle, klasik anlamda olmasa da
teist bir dnr olduu grn kabul edebiliriz345.

340

Jaspers, a.g.e., s.87-88.


Jaspers, a.g.e., s.104 vd.
342
Jaspers, a.g.e., s.2-3.
343
Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.324.
344
Blackham, a.g.e., s.62-63.
345
Bzk. Copleston, a.g.e., s.164; MacIntyre, Varoluuluk, s.29
341

81

Jaspers, felsefe ile din arasnda vazgeilmez bir iliki bulunduunu


savunmaktadr. Aslnda felsefe, dinin mutlaklk anlayn hibir ekilde
benimsemez ve belirli bir dinden hareket etmez. Ancak, dine bir ekilde yer aar.
Bunun karsnda din de, bir anlamda felsefenin varlnn devamn salar. nk
insanlarn dinsel bir hayat srdrmemesi felsefenin varln srdrmesini salar.
Felsef ierikler, halk arasnda din inanlar araclyla yer alr. Felsefenin,
herhangi bir yaptrm gcne sahip olmamas bunun temel nedenidir346.
Jaspers bu hususu dikkat ekici ifadelerle yle vurgular: Kendi kltne
sahip olan din, kltten kaynaklanan ve insan topluluuna zg bir yapyla
snrldr ve mitten ayrlmaz. Din, dnyada kutsal bir ey meydana getirerek ve
onu dine ait olmayan veya kutsal olmayandan ayrarak, insann Aknla olan
pratik ilikisini somutlatrr. Dier yandan felsefe, bu tr bir klt, ruhbanlarca
ynetilen bir topluluk, dnyev varolutan ayrlan bir kutsallk tanmaz. Dinin
belirli bir alanla snrlandrdn, felsefe her yerde ve her zaman gsterebilir.
Felsefe sosyolojik olarak belirlenmi artlarn deil, kiisel zgrln bir
rndr ve toplumun teyidine gerek duymaz. Felsefede ayinler ve ilkel
mitolojiye dayanan kkler yoktur. nsana, insan olarak ait olsa da, bireylerin
ilgisine yneliktir. Din kendi gerekliini, anlalr sembollerle ifade etmeyi
amalar; felsefe ise, sadece etkin sbjektif kesinlii takip eder. Dine gre,
filozoflarn Tanrs yoksul, soluk, botur. Felsef bak asn, kmseyen bir
tavrla Deizm olarak isimlendirir. Felsefeye gre ise din semboller, aldatc
maskeler, yanltc basitletirmeler olarak grnrler. Din felsefenin Tanrsn, salt
soyutlama olarak itham eder; felsefe de din Tanr imajlarna gven duymayarak,
bunlar, her ne kadar muhteem grnseler de, batan karc putlar olarak
alglar.347
Jaspersin genel yaklamlarndan ve oluturduu terminolojiden hareketle,
Tanr fikrine kar olmad sonucuna ulalabilir. Ancak, ona gre, dnyann
farkl blgelerinde ve farkl insan gruplar tarafndan benimsenen dinsel
yaklamlarn ve bu erevede ortada bulunan vahiylerin, Akn olarak
nitelendirilen varl betimlemeleri yanltr. Bu nedenle Jaspersin mutlak
anlamda herhangi bir dini kabul ettii sylenemez. Hatta dinsel yapya kart
346
347

Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.111-112.


Jaspers, a.g.e., s.77-79.

82

olduu ve bunlarla mcadele ettii sonucuna ulalabilir348. Ancak bu


mcadelenin ateist veya anti-teist bir mcadele olmadn, sadece dinlerde yer
alan ve bireyle Tanr arasndaki ilikiyi gerek anlamda ortadan kaldrd
dnlen dogmatik anlaylara ynelik olduunu belirtmek gerekir.

2.3. Jasperse Gre zgrlk ve letiim


Karl Jaspersin insana ykledii anlamda, en nemli unsurlardan birisi de
zgrlk olup, bu insann dnda olan bir ey deil, onun iinden gelen ve kendi
gerekliinin farkna varmasn ve kendi olmasn salayan bir unsurdur349.
Dnyann kendiliinden bir temele sahip olmad anlalmtr. Ama insan kendi
iinde, dnyann hibir yerinde bulamadn bulur; tannmayan, kantlanamayan,
nesnel olmayan, her trl bilimsel sorgulamadan kaan bir ey zgrl ve
onunla ilgili olan hususlar bulur. Burada, bir eyi bilmek suretiyle deil, bir ey
yapmak suretiyle tecrbe ederiz. Buradaki yol, dnya ierisinden bizi Akn
Olana gtrr.350
Jaspers, insan hayvanlardan ayran en belirgin niteliin zgrlk
olduunu ifade eder. nsan eylemlerinin btnnde bu zgrlne bal olarak
hareket eder. Bu zgrlk, kiinin kendi varoluunun farkna varmasn da
salayan bir edir. Doada var olan eitli yasalar bireyi snrlandrmaz. Kendi
bilincinin farkna varan insan, doann snrlarn da kavrayarak, kendini amaya
ynelir ve Tanryla balant kurar. nsan olmak zgrlk ve Tanryla
balant351 demektir.
nsann dier varlklardan farkl olduunu ifade eden ve en nemli olan
unsurun zgrlk kavram olduunu vurgulayan Jaspers, onun, nnde bulunan
seenekler arasnda tercih yapmak durumunda olduunu ve bu tercihini ya olumlu
ya da olumsuz ynde kullanacan belirtir. Seme hrriyetine sahip olan insan,
zgr iradesiyle, istedii yne doru gider. Bu durum da onun sorumlu olmas
sonucunu dourmaktadr352. Dolaysyla, neredeyse btn varoluular iin temel

348

Nebil Reyhani, ifre Kavram Inda Karl Jaspersde Felsefi nan, M..S.B.E. Dergisi, Say:6, 2001,
ss.1-18, s.8.
349
Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.286; Erdem, a.g.m., s.177.
350
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.62; Hoffman, a.g.m., s.100-101.
351
Jaspers, Way To Wisdom, s.64-66; Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.81.
352
iek, a.g.m., s.166.

83

bir konu olan zgrlk kavram anlalmadan Jaspersin felsefesi yeterince


betimlenemez353.
Jaspers, insann tanmlanmasnda, onun sadece canl ve bilin sahibi bir
varlk olarak ortaya konmasna kar karak, ruhsal ynne ve buradan hareketle
zgrlne de eilmek gerektiini savunur. nk insan, ancak varolusal bir
zgrlkten hareketle, Akn Olana doru gerek bir ynelim iine girebilir354.
Jaspers, varoluun en temel unsurunun insann kendi bilincine varmas
olduunu

dnmektedir355.

nsann

kendi

olmasnn

ise,

onun

kendi

sorumluluklarnn farkna varmas olduu sonucuna ular. Bu sorumluluu onun


zgrlyle birlikte vardr. zgrlk ve sorumluluk ikilisi erevesinde ortaya
kan karar verme yetisi, insan dier varlklardan stn hale getirmektedir356.
zgrln gerek anlamda var olabilmesi iin, aklk en temel dstur olmaldr.
nk zgr bir irade erevesinde verilecek olan kararlarn doruluu, aklk
temeli zerinde ina edilebilir357. Bir insann herhangi bir ekilde sorumlu
olabilmesi iin, zgr olduunu bilmesi gerekir. Sadece bu zgrlk erevesinde
yaplan seimler kiiyi ykmllk altna sokacaktr358.
zgrlk, ayn zamanda, insanlarn bir toplum olarak yaayabilmelerinin
temel artdr. Bu sayede insan, toplumsal hayatn devamn salayacak eitli
kurumlar ve yasalar meydana getirir359. Geree uygun olan kararlar vermedeki en
temel lt olan zgrln en byk dman sansrdr. Hakikate ulamay
hedefleyen insanlar, sansrle engellenmi olan unsurlar zgrlkle ve fikirsel
atmalarla ortadan kaldrmaldr360.
Jaspers, insann sosyal bir varlk olarak yaamas zorunluluunu, onun
kendi farkna varmas iin gerekli bir unsur olarak grd iletiim kavramyla
ortaya koymaya alr. Ona gre bir insann kendi bilincine varmas, evreyle ve
hepsinden nemlisi dier insanlarla salkl bir iletiime girmesine baldr. Yine,
sosyal bir varlk olarak insan, iine dt skntlardan kurtulmann bir vesilesi

353

iek, a.g.e., s.146.


Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.25-26.
355
Jaspers, Philosophy of Existence, s.20.
356
iek, a.g.e., s.135.
357
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.79.
358
Bochenski, a.g.m., s.21.
359
Jaspers, a.g.e., s.49.
360
Jaspers, a.g.e., s.84-85.
354

84

olarak bu iletiimden yararlanmaldr361. Kendi kendini soyutlatran insan beni,


kendi z varl deildir artk. nsan z, baka bir insan zyle iletiim iinde
bulunursa, kendine gelir. Savaan sevgi, bu yzden, varlkla ilgilidir. nsan
sevgide yaln benlik savndan vazgeer, her trl fkeden syrlr, krc olmann
kendini beenmiliini denetim altna alr. nk kendi kendini soyutlatran
hibir gereklikte nesnel gereklik yoktur.362
Jasperse gre, varolusal olarak hakknda bilgi sahibi olduumuz hakikat,
iletiimi gerektirir. Gerek anlamda kurulan iletiim ise, zorunlu olarak ak
fikirlilii ve akl gerekli klmaktadr. Aksi takdirde bu iletiim dogmatizme
neden olur. Dolaysyla iletiimin akl hakikati anlamamz iin, zorunludur
denilebilir363.
Jaspers, Tanr inancndan yola karak kiinin kendisini izole etmesini,
mutlak hakikati elde ettiini dnmesini bir yanlg olarak deerlendirmektedir.
Felsef iman, byle bir dnceye kardr. nk onun temelini oluturan
saduyu, izole edilmi bir insan yerine, baka insanlarla iletiim iinde olan bir
insan arzu eder. Varolu, ancak baka insanlarla iletiim ierisinde anlalabilir ve
bu yolla zaman ierisinde gerek ortaya kar364.
Felsefe yapmann temeline, aknlk ve bilgi, phe ve kesinlik, yitmilik
ve kendi bilincine varmay yerletiren Jaspers, bunlarn gerek niteliini ancak
iletiim sayesinde kazandklarn dnmektedir. nk sadece zgr bir iletiim
sonuca gtren bir yol olarak grnmektedir365.
nsanlar aras ilikilerde (iletiimde) en temel unsur sevgidir. letiim, eer
mkemmel anlamda gerekleecekse, sevgi temelli olmaldr. Bunun dndaki
iletiimler varolusal bir iletiim olarak nitelendirilemez ve basit bir dzeyde
gerekleen bir iliki olarak kabul edilebilir366. Ayrca, insann iinde arl ve
deeri olan her eyin kkeninde sevgi bulunmaktadr. Bu sevgi, Tanr
sevgisinden, herhangi bir arkadaa duyulan sevgiye kadar, ok farkl ekillerde
ortaya kabilir367.
361

Jaspers, Philosophical Autobiography, s.85; bkz. iek, a.g.e., s.153.


Jaspers, Felsefe Nedir?, s.349.
363
Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, s. 208.
364
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.46.
365
Jaspers, Way To Wisdom, s.24-25.
366
Bkz. iek, a.g.e., s.154.
367
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.97; Kauffman, a.g.m., s.223.
362

85

Jaspers, iletiim noktasnda teologlarn son derece yetersiz ve eksik bir


anlaya sahip olduklar kansndadr. Teologlarla kurulan iletiimde, ya onlarn
suskunluu ya da anlalmas mmkn olmayan szleriyle karlalr. nk
onlar daha ok telkine dayal bir yaklam tercih etmekte ve gerek bir
iletiimden uzak durmaktadrlar. Onlar buna sevk eden temel etken, inanlarna
duyduklar kaytsz gvendir. Hlbuki iletiimde esas olan muhatab dinlemek ve
gerek anlamda cevap vermek olmaldr. Bu noktadan sonra, zaten iletiim
kesintiye urar368.

2.4. Jasperse Gre ifre Kavram ve Tanr


Jaspers, inanan insanlar ksma ayrr. Birinci ksm, kendi sahip
olduklar bir vahye inananlar; ikinci ksm, din bir otorite tarafndan dorulanan
ve ifade edilen bir vahye inananlar; nc ksm ise, kutsal bir gelenee bal
olmakla birlikte, kiisel bir Tanrnn zel bir eylemi olan vahye inanmayp, bunu
ifrelere bal olarak kabul edenler369.
Jaspersin dnce sisteminde Akn Varlkn ok nemli bir yeri vardr.
Bununla birlikte bu Aknn ifrelerden baka bilinme ve anlalmas sz konusu
olamaz. Ancak bu ifreler, Akn btnyle kuatc bir nitelie sahip
deillerdir370. nsann varolusal olarak Tanryla balantl olduunu ve Tanrya
yaklamann simgeler ve ifrelerle ortaya konan nesnelerin diliyle mmkn
olduunu dnen Jaspers, akln bu noktada salt bir ara olarak grlmemesi
gerektiini ifade eder371.
Jaspers, balangta insann kendinin farkna vardn ve bu noktadan
sonra kendini sorgulamaya baladn ifade etmektedir. Kendini sorgulayan
insan, baka varlklarn da farkna varmak suretiyle, varoluunu gerekletirmeye
balam olmaktadr. Ancak, kendi dndaki dier varlklarla iliki kurmas,
onlardaki snrlln farkna varmasn salad iin baka bir aray iine giren
insan, yetkin bir varln araynda olur. Bu aamada artk Akn Varlka

368

Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.75-76.


Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.19.
370
Durfee, Karl Jaspers Christiology, s.134.
371
Jaspers, Way To Wisdom, s.32-33.
369

86

ular372. Dolaysyla Akna ulamann temelinde bireyin kendini bilmesinin


bulunduu sylenebilir373.
ifre, varoluu elde etme abamzdr ve bu elde edeceimiz hususlarn,
bilimsel sistemde mi, sanatsal veya edeb almada m, yoksa felsef bir teoride
mi bulunduunu gstermeye alr. Onun ortaya koyduu ifre kavramnn
epistemolojik adan bir phecilie neden olduu sylenebilir. Ancak byle bir
phe yaratmadan vazgemek ve ifrelerin bizlere bir ey sunacan reddetmek
anlamna gelmez374.
ifre kavram, insanlar iin yol gsterici bir iaret olarak dnlmektedir.
Jaspers ifreleri tanmlarken yle der; Otantik olann kendisini bize gsterdii,
ancak sonsuza kadar eitli anlamlarda bize gizli kalan bir ifreler dnyasnda
yayoruz. ifreler, bizim tarafmzdan meydana getirilen dil gibi bize oradan
gelen, Aknlkn dilidir. ifreler zneldir: nsan kendi anlamlandrmas,
dncesi ve gcyle bu ifreleri yaratr. ifreler zne-obje blnmesinin iinde
ayn zamanda hem nesnel, hem de zneldir.375 Ancak bu ifreler, insanlar iin bir
anlam ifade etmekle birlikte, herhangi bir eyin anlamn ifade etmezler376.
Tanrya ulamada metafizik ve bu erevede kullanlan ifreli anlatm byk bir
neme sahip olmakla birlikte, bu ifreler, varolusal bir ekilde ve bireysel olarak
anlalmaya

allmal,

herhangi

bir

kalba

dklmemelidir.

ifrelerin,

dogmatizm tarafndan ele alnd gibi, nesnel bir gereklik olarak kabul edilmesi,
bireyi temelsiz bir inanca ynlendirecektir.
Jaspers, ifrelerin olgusal bir deerlendirmeye tabi olmadklarn ve her
insan tarafndan farkl ekilde anlalabileceklerini savunur. O, en nemli
ifrelerden biri olarak nitelendirilebilecek Tanr ifresinin kavramaktan uzak
olduumuz bir ifre olduu dncesindedir. Tevrata inanan Yahudilerin Onun
anlamn zmlemeye altklarn ancak bulamadklarn, buna ramen
Tanrnn varlndan phe duymadklarn belirtir. Bundan dolay, ok anlaml

372

Jaspers, Reason and Existenz, s.61.


iek, a.g.e., s.176.
374
Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, s.203.
375
Jaspers, Way To Wisdom, s.35-36; Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.92.
376
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.93-94; Hoffman, a.g.m., s.107.
373

87

bir dil kapsamnda ve ifrelere bal kalarak Tanrya ynelmenin tek yol olduu
sonucuna ular377.
Jaspers ifre kavramn ele alrken, Hz. Musaya verilen On Emire
byk bir nem atfeder. Ona gre, gvenli bir toplumsal yapnn olumas iin bu
on emre gerekten uyan bir yap oluturulmaldr. nk tutku, keyfilik ve kapris
gibi olumsuz nitelikler, on emirde ifade edilen hususlarla ortadan kaldrlabilir ve
varolusal zgrle ulamak, bu on emre ballkla gerekleebilir. znenin
keyfiliini ortadan kaldran ve onu harici otoritelerin basksndan uzaklatrarak
hakikate gtren bir saduyu eliinde bunu yapan vicdan, Jaspersin en temel
dayanak noktalarndan biri olarak gze arpmaktadr378.
Ortaya konulan bu ifre anlay, kavranmas g bir anlay olduu iin,
herhangi

bir

ekilde

anlalmas

ve

aktarlmas

yeterince

mmkn

grnmemektedir. Jasperse gre bu ifreler, sadece varolusal olarak ve tek


bana anlalabilir379.
Jaspers, varoluun bilincine ulamadaki aamalardan birinin de, insann
sonsuz fikriyle temas etmesi olduunu dnmektedir. Ona gre, sonsuz
kavranamayan bir yapya sahip olsa da, insan onunla temas etmek suretiyle kendi
sonluluunun farkna varr ve bir Tanr dncesine ular. Bundan sonra,
lmszlk dncesini elde eden insan, kendi sonluluunun snrlarndan
kurtularak, bir anlamda varlnn bilincine ular380. Jaspersin ifade ettii
ifrelerden birisi de eskatoloji olup, bu erevede dnya hayatnn sona ereceine
inanan bir insann, bunun mutlak bir yok olu deil, sonsuzluun balangc
olduunu dnerek varolusal bir ilerleme kaydedecei grlmektedir381.
Jasperse gre, bizi geree ulamaktan alkoyan baz kavram ve
dncelerden kurtularak, bir tek Tanr dncesine ulamamz gerek
zgrlktr. Bu zgrlk Tanry allm anlaylarn dnda bir ifre olarak
anlamamza ulatrr. Buradan baz olumlu sonular doar. Bunlar;
1. Dinsel dlaycln son bulmas,

377

Jaspers, a.g.e., s.94; Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.256-257.


Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.188 vd.
379
Olson, a.g.m., s.256.
380
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.64.
381
Jaspers, Philosophical Fait and Revelation, s.192.
378

88

2. Hakikat ve deer asndan kendini hakl karmaya ynelik kullanlan


Tanrnn dorudan konumas iddiasnn sonu,
3. Rasyonalizmin sonu382.
Jaspersin ortaya koyduu felsef dncede, mistisizme, dnyadan kopua
ve Tanr ile dorudan bir iliki kurmaya yer yoktur. Bu Tanr sadece insan
tarafndan ve bireysel olarak anlalabilir. Buradan hareketle Tanry aklamaya
alan kurumsal yaplarn, hakikatin dile getiricileri olarak grlmekten ziyade,
hakikate ynelik ortaya konmu aklama abalar olarak grlmesi daha yerinde
olacaktr383. Jasperse gre Tanryla dorudan bir iliki kurulamayaca ifadesi,
onun deist olduu eklindeki bir yoruma neden olmamaldr. nk ifre kavram,
dorudan olmasa da dolayl bir ilikiyi gerekli klmaktadr.
nsann iinde, Tanrsal olana yaklamak ve onu somut bir varlk gibi
alglamaya ynelik bir eilim bulunmaktadr384. Ancak, varl aklla ortaya
konmaya allan bir Tanr inanc inandrc olmaktan uzak olacaktr. nk
byle bir inan, sevgiden uzak ve gerekte akla uymayan, kargaaya neden olan
ve aldatc bir anlaya temel oluturur. Bu yzden, byle bir Tanr dncesinin,
insanla herhangi bir yarar olamaz385.
Tanry dnyann zerindeki ya da nndeki transandans olarak
tanmlayan Jaspers, onun herhangi bir ekilde ispatlanabilir olduu dncesini
kabul etmez. Ona gre ispat edilmi olan bir Tanr, gerek Tanr deildir. Tanr,
dnsel bir gayretin sonucunda ulalan bir hedef olmaktan ziyade, dncenin
balangcnda yer almas gereken bir varlktr ve kii, eer Tanrdan yola
kyorsa, ancak bu ekilde Tanrya ulaabilir386.
Jaspers, Akn (Transendance)n hakikati bilinmekle birlikte, tasavvuru
mmkn olmayan bir varlk olduunu ifade etmektedir. nk Aknn sonlu ve
snrl bir varlk olan insann, snrlarn belirledii alanlar erevesinde ifade
edilmesinin doru olmad aktr. Ancak insan bir ekilde bu Aknla ilgili
dnmek ve Ona yaklamak arzusu ierisinde olduundan, bir anlamda buna
mecbur kalmaktadr. Bu ise bir atmaya neden olmaktadr. Jaspers, bu durumda
382

Olson, a.g.m., s.253.


Bkz. Blackham, a.g.e., s.59 vd.
384
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.308.
385
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.90.
386
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.32; ayrca bkz. Jaspers, Reason and Existenz, s.131.
383

89

ortaya konan dinsel ifadeleri, her ne kadar btnyle Akn ifade edebilen
ifadeler olmasa da, Ona yaklatran ifreler olarak kabul etmektedir387.
Jaspers, dnyann mekanik bir anlayla ele alnmasn reddetmektedir.
Byle bir bak as, hem dnyann hem de Tanrnn yok olmasna neden
olmaktadr. nk bu dnce tarz insanlarn hem davranlarn hem de
inanlarn etkilemektedir388. O, Descartesn dncelerini ele alrken, sadece
kantlanm bir Tanr anlaynn yeterli bir dnce olamayacan ve felsef
dncenin gerek temelini oluturamayacan ifade eder. Ona gre, gereklii
belirleyen kriterleri temin etmekten baka bir ileve sahip olmayan bir Tanr389
inanc bo ve belirsiz bir inantr. Kii dier nesneleri bir ekilde alglar ve obje
konumunda bunlar kavrar. Bununla birlikte, Kuatc Varlk kiinin alg alannn
tesinde bulunmaktadr ve nesnel ltlerle kavranamaz. Kii ancak nesnel varlk
alanndan kopmak suretiyle bu varla ulaabilir390.
Tanr nesnel bir varlk olarak tarihsel alanda insann karsna kmamakta,
her insan kendi zel tecrbesi iinde Tanrya ulamaktadr. Ancak bir Tanr
fikrinin olumas ve belirginlemesi, sadece bu bireysellikle gereklemez.
Tecrbe eden insann baka insanlarn tecrbeleri hakknda da bilgi sahibi olmas
gerekir. Bu ise, insanln birliini gerektirir.391 Tanr, her eyden en uzak
olandr. O, Transandanstr. Herhangi bir eyi mutlaklatrmaya ynelik btn
giriimler, tamamen aldatcdr. Ancak Akn Olan Tanrnn, Transandansn ne
olduu

sorusu

sonsuza

kadar

tartlabilir

ve

varl

inkr

edilerek

snrlandrlabilir. Fakat hibir zaman tam anlamyla cevaplanamaz.392


Bu noktada iletiim kavram aktif hale gelir. letiim, sadece insanlarn
birbirlerine basit bir ynelimi olarak alglanmamaldr. nk varolusal olarak
gerekleen bir iletiim, taraflar hakikate ulatrmann bir arac haline
dnecektir. En stn hakikatin Tanr olduu dnldnde, iletiim Tanrya
ulamann da bir aracdr. Zaten Tanr kendisini dorudan insanlara amamakta ve
dolayl bir ekilde gstermektedir393.
387

Reyhani, a.g.m., s.4.


Jaspers, Descartes ve Felsefe, s.142.
389
Jaspers, a.g.e., s.29; Collins, a.g.m., s.120-121.
390
Jaspers, Way To Wisdom, s.30.
391
Jaspers, a.g.e., s.105.
392
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.146.
393
iek, a.g.e., s.153.
388

90

Jasperse gre Tanr herhangi bir ekilde bilinebilen ve tanmlanabilen bir


varlk olmad iin, Onun varlna ynelik ortaya konulan felsef kantlar
geerlilik tamaz. Tanr iin en uygun ifadenin mutlak olarak bilinemez
olduu sylenebilir. Ancak bu bilinemezliin Tanrnn varlna ynelik
olmad, Tanrnn mahiyetine ynelik olduunu belirtmek gerekir. Bu balamda,
Tanryla ilgili bir ksm kantlar ileri srmenin de geersiz olduu sonucuna
ulalabilir. Tanrya ynelik olarak kantlar ileri srlmesinin geersiz olmasnn
temel gerekesi, bu kantlarn dorudan balant kurulamayan bir varlkla ilgili bir
anlama dzeyini yanstyor olmalar ve Onu snrl ve deiken bir hakikat haline
getirmeleri nedeniyledir394. Bu konuda Jaspers yle der; u da ilgintir: Tanr
varlnn kantlanabilir olduuna inanmaldr. Ancak, kantlanabilir olan inanc
gerektirmez. nk anln, ierii zorlayarak temellendirdii bilgi gereksiz
olur. Bilgi yoluyla, inanc bilgi olarak elde etmek Oysa inan, bilgiyle
btnle ulatrlamayan, burada yanl olarak bilgi saylan, insann geersiz bir
temel varldr. Ben, bilimden, onun yapamad bir nesne bekleyebilirim. Ben,
szde bilgi diye grebildiim bir nesneye de inanabilirim. Sama inan ierikleri,
bilim verileri diye ileri srlyor. Herkes, gerekten bilgiymi gibi, bilimsel bilgi
diye bir nesneden sz eder.395
Jasperse gre Tanr, tektir; Tanr, dnya deildir; yaygn olarak
anlald ekliyle kiisel bir varlk deildir; ifreler ve semboller yardmyla
dolayl bir ekilde bilinebilen bir varlktr. Tanr bizatihi bir ifre veya sembol
deildir ve herhangi bir ekilde kavranamayan Kendinde Gerekliktir. Ayrca
Tanr kiilerle dorudan bir balant kurmaz. Tanrnn bilinmesi somut bir din
hayatla ortaya konan ve belirlenen bir bilinme deildir396. Sadece bir Tanr
vardr. Bir tek Tanrya inanan insann hayat, birok Tanrya inananlarn
hayatndan daha kkl bir temele dayanr.397
Jaspers, Tanrnn insanlara neyi emrettiini bildiini savunmann,
Tanry bir nesne olarak kabul etme sonucunu dourduunu, bunun ise Tanry

394

Hart, a.g.m., s.252.


Jaspers, Felsefe Nedir?, s.191-192.
396
Hart, a.g.m., s.253.
397
Jaspers, Way To Wisdom, s.49.
395

91

bir put olarak alglamaya ynlendirdiini dnmektedir. Ayrca bu dnce,


bireyin banaz bir yapya brnmesinin temelini oluturur398.
Jaspers, Yunan dncesinde bulunan Tanr anlay ile Kutsal Kitapta
ifade

edilen

Tanr

anlaynn

anlam

bakmndan

benzer

olduklarn

dnmektedir. Grek Tanr anlay ile Eski Ahit Tanr anlay temelde birbirine
benzeyen anlaylardr ve tarihsel sre iinde birbirlerinden etkilenmi ve
yorumlanmalarna yardmc olmulardr399. Ancak Kutsal Kitapta ifadesini bulan
Tanrnn, Yunan dncesinin aksine, hayata katlan canl bir yapya sahip
olduunu ifade eder. Ancak her durumda Tanr, felsefenin de ilgi alan ierisinde
olmaldr. Jaspers, agnostik bir tavr doru bulmaz. Ancak agnostisizmden
kurtulmak iin, Tanrnn eitli kantlarla nesnel bir varlk olarak tasarlanmas da
doru olmayacaktr. nk Tanrnn hem var olduunu hem de var olmadn
gsteren btn kantlar eletiriye tabi tutulur400.
Jasperse gre dua kavram, din ile felsef anlay arasnda bir srama
alan olarak dnlebilir. Gerekte bireysel temelli olan dua, speklatif bir
kesinlie sahiptir ve felsef bir tevekklle birliktedir. Tevekkl ise z itibariyle
bir dua olup, Tanryla kurulan bireysel bir ilikiyi gsterir401.
Jaspersin Tanr anlaynda, kimi zaman Tanr-Dnya ayrmnn belirsiz
hale geldii ve ikisinin birbirine kart eklinde bir eletiri ortaya konmaktadr.
Buna gre Jaspers, dncelerini ortaya koyarken, panteizm ve teizm arasnda
kalm bir profil sergilemektedir402. Ancak Jaspersin dnceleri bir btn olarak
ele alndnda, panteizm veya teizmin eletiriye ak kimi yanlarndan kurtulmay
hedeflerken, byle bir belirsizlie dt; gerekte, Tanry Akn olarak
nitelemesi

ve ifreler

araclyla da olsa

Onunla dolayl

bir

iliki

kurulabileceini hatta bunun gerekliliini ifade etmesi, onun bir teist olarak
nitelendirilmesini mmkn klmaktadr.

398

Jaspers, Felsefe Nedir?, s.370.


Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.81.
400
Jaspers, Way To Wisdom, s.41-42.
401
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.81-82.
402
Hart, a.g.m.,s.256.
399

92

2.5. Jasperste man Kavram


Jasperste iman kavramn ele almadan nce, onun inanszla ilikin
grleri, konunun temellendirilmesi asndan byk bir nem tad iin,
irdelenmesi gereken bir konudur.
Ona gre, inanszlk zgrle nem veriyor grnmekle birlikte,
gerekte insan bir belirsizlie srklemek suretiyle, onun zgrln ortadan
kaldrmaktadr. Bu ise, insann bir dayanak olmadan, kendisini merkeze
yerletirmesinden kaynaklanr403. Bilgi alannn iinde kaldn iddia ederek,
transandansn varln inkr eden her tutum, inanszlk olarak adlandrlr ve
cin bilgisi, insanlara tapnma, nihilizm olmak zere farkl ekilde
karmza kar. Bu farkl inanszlk tr, gerekte birbiriyle ok yakn iliki
iindedir404.
nanszlk trlerinden ilki olan cin bilgisi, varoluu, iyi ve kt cinlere ve
birok Tanrya balama eklinde ortaya kar. Bu alanda, ahlk olanla estetik
olan birbirine kartrlr. Bir adan ahlka dayal olarak iyi ve kt kavramna
vurgu yaplrken, dier adan cinlere ait zellikler estetik bir biimde aktarlr.
Herhangi eliik bir durumla karlanca, ahlk olan durumdan estetik olan
duruma gei sz konusu olabilir. Doal olarak byle bir anlayta Transandansa
ynelik bir ballk bulunmadndan, tesadfler ok etkin bir konuma sahiptir405.
Jaspers, insann tanrlatrlmasna ynelik olarak, insanda evrensel bir
ynelim bulunduu inancndadr. Bu eilim, insann ya kendi baaramad
eyleri baaran birine duyduu hayranlk, ya da zentiden kaynaklanmaktadr406.
Ona gre, insann iinde, kendi elde edemedii kimi stnlkleri, bu stnlklere
yakn baz insanlarda grme ve ona kar bir sempati besleme bulunmaktadr.
Tarih iinde bu srece dayal olarak n plana karlm pek ok insan vardr.
nsanlar tarafndan, tanrsal niteliklerle brnm olarak grlen insanlar, zaman
ierisinde, elde ettikleri pozisyonun etkisiyle bu durumu kanksar hale gelirler. Bu
insanlar da kendi ilerinde farkl gruplara ayrlabilirler. Bazen bir devlet adam,
bazen bir filozof, bazen de bir din by olarak karmza karlar. Bir sre sonra

403

Jaspers, Way To Wisdom, s.45.


Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.120.
405
Jaspers, a.g.e., s.121, 131.
406
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.317.
404

93

insanlara ynelik duyulan bu sevgi ve sayg, inan haline dnr407. Hangi


gerekeye dayanrsa dayansn, Jaspers herhangi bir insann Tanr olarak kabul
edilmesi fikrine kardr. nk felsef iman, insann fanilii ve snrllna iaret
etmekle byle bir inancn geersizliini ortaya koyar. Ayrca bu inan, bireysel
zgrl de etkisizletiren bir anlay olduu iin, kar klmas gereken bir
mahiyettedir408. Tanr, grnmez olmak suretiyle, kendisinin resimler, putlar ve
oymalar biiminde gsterilmesini yasaklamtr. Ayrca bu yasak, sadece
grnmeyen deil, ayn zamanda tasarlanamayan, dnlp kavranamayan bir
varlk olduunu da kapsamaktadr. Onun dengi saylabilecek benzer bir varlk
yoktur ve nesne olan hibir ey onun yerine konamaz. Bu noktada ifade edilen
anlatmlar,

sadece

sylence

olarak

grlmelidir409.

Jaspers,

insann

tanrlatrlmasnn, bizzat insann deerinin ortadan kaldrlmas anlamna


geldiini savunur410.
Dolayl inanszlk olarak nitelendirilebilecek olan cin bilgisi ve insana
tapnmaya ek olarak karmza kan nc ve dorudan inanszlk tr ise,
nihilizmdir. Nihilizm, Tanrnn kantlanmam olmasna dayanarak Tanr
inancn; herhangi bir tecrbeye dayanmad iin Tanr ile insan arasndaki
balanty ve gerekte dnyev grevler olarak grd eitli emir ve yasalarn
Tanrya atfedildii grnden hareketle de Tanrya kar vazife ve grevler
bulunduu dncesini reddeder411. Ancak nihilizm de, temelde ok byk bir
yanllk iermektedir. nk hilie dayanan bu anlay, reddettii hususlarn
varln dolayl olarak kabul etmektedir. Herhangi bir eletirinin yneltilebilmesi
iin, eletiriyle ilgili bir nesnenin kabul, hiliin de reddedilmesini gsterir. Ayn
zamanda nihilizm, insanlk iin temel olan btn ahlk prensipleri de ortadan
kaldran bir anlay ortaya koyar ve insani temelin varln srdrmesini
salayacak geerli bir anlay ortaya koyamaz. Bu ise, byk bir ykma neden
olur412.

407

Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.120-122.


Jaspers, a.g.e., s.132 vd.
409
Jaspers, Way To Wisdom, s.48.
410
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.320.
411
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.137-139.
412
Jaspers, a.g.e., s.140.
408

94

Jaspers, farkl alan olarak kar karya kalnan inanszlk trnn,


temelde ayn sonuca ulatklar grndedir ve tmn reddeden bir anlaya
sahiptir413.
Jaspers tarafndan ortaya konulan iman anlaynn incelenmesinden nce,
onun felsefe ve din ilikisine bakn da ifade etmek gereklidir. O, din ve felsefe
ilikisini aklarken, felsefenin, tarihsel kken ve bireye verdii nem ve ona
salad zgrlk nedeniyle, dinden daha byk bir konuma sahip olduunu
ifade eder. Ancak felsefe, kurumsal bir yap kazanamam olmas ve herhangi bir
bask unsuruna sahip olmamas nedeniyle, dinin karsnda gsz kald iin,
zaman zaman dine boyun emek zorunda kalmtr. Felsefenin bir dier zellii
ise, elitizmden uzak bir yapya sahip olmasdr. Yani, isteyen btn bireyler,
felsefeye ynelebilir414. Jaspers, eski alardan modern zamanlara kadar birok
dnr tarafndan kabul edilen ve felsefe yapmann sadece belirli bir zmreye ait
olabilecei eklindeki sekinci bir anlaya kar karak, felsefenin herkes iin
olduu dncesini savunan Kantn yolundan gitmeyi tercih etmektedir. nk
herhangi bir insan, gayret gstermesi halinde, gemiin felsef tecrbelerini
anlayabilme yetkinliine sahiptir. Sorun sadece kiinin byle bir talep ve aba
ierisinde olup olmamasna baldr415. Felsef abay srdrmemizdeki ama,
varoluu kavramak suretiyle, asl (authentic) insanla ulamaktr. Baka bir
ifadeyle, Tanry idrak etmek suretiyle, kendimizi bulmaktr.416 Dolaysyla, her
insan Akn Varlka ulama imknn eit dzeyde elde etme hakkna sahip
olmaldr.
Jaspers, felsefe yapmann temelinde, kukunun bulunduu grn
benimsemektedir. Ancak bu kuku, kiiyi muallkta brakan ve yarm kalan bir
konumda olmamal; sistematik bir yapya sahip olmaldr. Ancak bu ekilde kendi
bilincinin farkna varan kii, dnsel anlamda ilerleyiini srdrebilir417.
Dogmatik olarak belirlenen ve dayatlan bir anlay ise bu kukuya yer vermedii
iin, herhangi bir ilerlemenin temelini de oluturamaz.

413

Bkz. Jaspers, a.g.e., s.142-144.


Jaspers, Way To Wisdom, s.132.
415
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.119-120.
416
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.166.
417
Jaspers, Way To Wisdom, s.17.
414

95

Jaspers, bir filozofun ll ve tutarl dnmesi iin, ak fikirli olmas ve


farkl gerekliklere ilgi duyan bir yapya sahip olmas gerektiini dnmektedir.
Kendisi de, dneminde yaygn olan ve bireye snrlandrmalar getiren baz
alanlarla uram ve bunlarn etkisinde kalmtr. Ancak sre ierisinde, ilkesel
dzeyde bunun farkna vararak, doru olan yolu benimsemitir418. Felsefede,
kendi evresini srekli bir geniletme eilimi vardr. Felsefe, kendi gryle,
belirli bir anlay dininden yola karak geni kapsaml bir Kutsal Kitap dinine, bu
dinden de btn dinler iin geerli olan bir gereklie doru gider. Felsefe,
bylece, gerek dinin belirttii yitik bir varla ular419 Ancak felsefe inan
ilkeleri reten bir yapya sahip olmamaldr. Tarih ierisinde yer etmi ve
dnceleri dorultusunda hayatn feda etmeyi gze alm olan Sokrates,
Boethius ve Bruno gibi dnrler, saygdeer insanlar olmakla birlikte,
mutlaklatrlmalar sz konusu deildir420. Felsef iman, geleneksel felsefeye
sayg duysa da, ona itaat etmeyi gerekli grmez. Tarih onun iin bir otorite
deildir, fakat sreklilik arz eden manev bir uratr. Tarihin birden ok anlam
vardr. Felsefe itikat haline geldiinde, dogmalarla katlatnda, ekoller
kurduunda, gelenekleri otorite haline getirdiinde, ekollerin kurucularn
kahramanlatrdnda, kendini sorumsuzlua ynlendiren diyalektiin oyununa
geldiinde, ne kadar da kolay yolundan sapar. Felsef iman, soukkanllk ve ayn
zamanda, tam bir ciddiyet gerektirir.421 Jaspersin, felsefenin inan ilkeleri ortaya
koymamas gerektii eklindeki dncesi, felsef iman olarak bireysel varolu
tarafndan belirlenen ve sadece kiiyi balayan hususlarn, genele dayatlmasn ve
dogmatikletirilmesini eletirmeye ynelik bir ifade olarak alglanmaldr
Jaspers, aydnlanmay, doru aydnlanma ve yanl aydnlanma olmak
zere ikiye ayrr. Yanl aydnlanmada, otorite sadece akla verilir ve sadece aklla
temellendirilen unsurlarn geerlilii kabul edilir. Bu aydnlanmann ierisinde,
insan yegne otoritedir ve tek hedefi bilmektir. Doru aydnlanmada ise, dtan
gelen hibir basky ve ayn ekilde akln ortaya koyduu snrlar mutlak olarak

418

Jaspers, Felsefe Nedir?, s.45.


Jaspers, Felsefe Nedir?, s.298.
420
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.4,10; Kar Jaspers, Socrates, Buddha, Confucius, Jesus: The
Paradigmatic Individuals, trans. Ralph Manheim, A Harvest Book, New York, 1962, s.20-21.
421
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.22.
419

96

grmez. Akl her ne kadar geree ulamada aydnlatc bir role sahip olsa da,
onun snrlarnn dnda var olan gereklikler de inkr edilmez422.
Bu ekilde temelleri atlan iman kavram, Jaspersin dnce sisteminin en
temel elerinden birisi haline gelmitir. man, varln sezgisel bir kavray
olarak dnlmeli ve bilgi bunun dnda yer almaldr. Ayrca imanda, temel bir
zgrle dayal bir karar verme sz konusu olmaldr423.
Geree ulalmada, en nemli grev varolu, bilin, ruh ve varlk
kavramlarnn aklanmasdr. Btn bu varolu ekillerinin temelinde ise
Transandans bulunmaktadr. Bu ekillerden varolutaki gerek, onun hayata
geirilebilir olup olmaddr. Bu da igdye dayal olarak, pratik ve uygun olan
bir gerektir. Bilinteki gerek genel kategorilerdeki nesnel dnselliin
elimezlii, ruhtaki gerek fikri inan, varlktaki gerek ise salam bir iman
olup, varln transandansla ilgili bilincidir.424
Jasperse gre gerek imann temelinde zgrlk bulunmaktadr. zgr
dncesi sayesinde Transandansa ulaabilen insan, kendi varlnn bilinciyle,
kendi kendine var olamayaca dncesini elde eder. Bunun tersi ise, zgrln
kullanlmamas

yoluyla,

herhangi

bir

dnceye

balanp,

zgrl

kullanmamakla gerekleecektir425.
Buradan hareketle eitli kurumsal yaplar ierisinde temel retileri
bozulmaya uram olan dinlerin, gerek retilerine dnn temel hedef olmas
gerektii sylenebilir. Bu kkene yneli, felsef imana ulatran bir yapya
dnr. Her ne kadar byle bir anlay, aznlkta kalan bir grubun anlay olsa
da, gerekte insanln anlay bu olmaldr426. Ancak tarihsel sre, istenenden
farkl bir ekilde gereklemi ve peygamber inanc felsefe inancna stn
gelmitir, nk o, dolaysz olarak Tanr bilgisinden geliyor. Ancak bu inan,
felsefe inancnn altnda bir dzeydedir; bu anlamda birbirini izleyen kurulularda
bulunur ve srekli olarak ncilde yer alr, sonra ortalkta grnmez olur.427

422

Bkz. Jaspers, Way To Wisdom, s.88-89; Jaspers, Reason and Existenz, s.25.
Hart, a.g.m., s. 248; Tuncay Akgn, Karl Jasperste Vahiy ve man, A..S.B.E., (Yaymlanmam Yksek
Lisans Tezi), Ankara 2004, s.76.
424
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.28.
425
Jaspers, a.g.e., s.165 vd.
426
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.296.
427
Jaspers, a.g.e., s.275.
423

97

Jasperse gre, dnyada var olan deer yarglar, inan yarglar ve irad
yarglar, bilimsel yaklamlarn ltleriyle deerlendirilmemeli ve byle bir
iddiada bulunmamaldr428. Ona gre, doru bilgi, onu anlayan herkesin, doru
olarak tand eydir. Ancak inan iin bu sz konusu olamaz ve inanlarn
mutlak hakikat olduu iddiasnda bulunmak gereki bir yaklam deildir429. Bu
nedenle inanlarn tarihsel olduklar dnlmelidir. O yle der; Her inan
tarihsel olduundan, tad gereklik, inan nermelerinin bir toplamnda deil,
trl trl olumalar iinde tarihsel olarak grn alanna kan bir kaynakta
bulunur. Birok din, hep bir gereklie doru yrr, dorudan doruya
eriilemeyen bu gereklik, her zaman gidilebilen, ancak hep e zamanl zde
trde

gidilemeyen

yanlglarnn

temel

yollar

zerindedir.430

nedeni,

her

eyi

nsanlarn
bir

ekle

iman
sokma

konusundaki
isteinden

kaynaklanmaktadr. Bu ekilde inanlan ey nesnelletirilir ve elle tutulur bir hale


getirilerek, btl inan haline dntrlr. Felsef iman ise, byle bir
nesnelletirmeye kar kar ve ilkeler dzeyinde bir iman anlay ortaya
koymaz431.
Jaspers, vahye dayal din anlay ile ateizm arasnda bir yol olarak
nitelendirilebilecek olan Felsef man kavramn ortaya koymu ve bunun
sadece filozof veya aydnlanm insanlar tarafndan benimsenebilecek bir yapya
sahip olduunu ifade etmitir. Bu dncenin, Jaspersin Hz. sann kiilii ve
genel olarak btn dinsel yaplara kar iinde bulunduu konum asndan nemli
bir role sahip olduu sylenebilir. Jaspers, dneminin en nl bilim adamlarndan
birisi olmasna ramen, sahip olduu bilimsel altyap, onu mit veya ifre
kavramlarn btnyle reddetmesine neden olmamtr. Hatta mit ve ifre
kavramnn rolne vurgu yapmasn salamtr. Jaspers, diyalog ve hogrye
son derece ak bir dnrdr. Bu nedenle hakikate ynelik dlayc anlaylar
(exclusivism), onun tarafndan reddedilmektedir432.
Dnen insana ait olan ve bilgiyle srekli ittifak ierisinde bulunan felsef
iman, Jaspers tarafndan ikna olunan ve idrak edilen olmak zere ikiye ayrlr ve
428

Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.65.


Jaspers, a.g.e., s.58.
430
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.300.
431
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.18.
432
Durfee, Karl Jaspers Christiology, s.134.
429

98

bunlara ilikin yle denilir; mann znel ve nesnel yanlar, bir btndr. Sadece
znel taraf kabul edersem, sahip olduum iman, itikat olarak kalr ve nesnesi
olmaz. Bu iman, sadece kendisine inanr. Bu imann inan ierii yoktur. Yalnzca
nesnel taraf kabul edersem, imann ierii, nesne, nerme, dogma ve varlk olarak
l bir ey olur. man, her zaman bir eye inanmaktr; ancak, imann iman
tarafndan belirlenmeyen, nesnel bir gereklik olduunu iddia edemediim gibi,
nesne tarafndan belirlenen, znel bir gereklikten ok, nesneyi belirleyen, znel
bir gereklik olduunu da iddia edemem. man, zne ve nesne olarak ikiye
ayrdmz, kendisiyle iman ettiimiz ve kendisine balandmz hususlarn
birliinden oluur.433
Felsef dnce bize imann ieriini sunmamakta, ancak zihnimizi imana
ynelik bir akla ulatrd savunulmaktadr. Bu durum dlayclk ile
phecilik arasnda bir konumda yer almaktadr. Byle bir bak as Akna
ynelik ifrelerin farknda olan bir kiinin sahip olduu bir zelliktir434.
Jasperse gre, felsef imann temelini oluturan en temel e, saduyudur.
Saduyu aklla birlikte hareket eden soyut bir kavram olmakla birlikte, akldan
ok daha fazla bir anlam ifade etmektedir. Gereklerin tam olarak anlalabilmesi
iin, saduyunun aydnlatmasna ihtiya vardr. Saduyu gerei ortaya koyarken,
en ok mutlak hale getirilmi inanlarla mcadele eder. Bu anlamda kendi ulat
sonularn da statik hale gelmesini engellemeye alr. Saduyu, bunu
gerekletirebilmek iin, ufkunu geni tutmak mecburiyetindedir435.
Jaspers, doru bir inan iin temel art ortaya koymaktadr;
1. Tanrnn bedensel bir tasarmn, zaman ve meknla snrlandrlmasn
reddetmek.
2. Tanrnn, mahiyeti, yeri ve zaman tam olarak kavranamayan bir ekilde
ve sadece ifreler araclyla bize seslenebileceini kabul etmek.
3. ifrelerin ok anlaml bir ekilde anlalabileceini kabul etmek436.

433

Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.7-8; Akgn, a.g.t., s.77.


Durfee, Karl Jaspers Christiology, s.146.
435
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.42 vd; Jaspers, Reason and Existenz, s.64-65.
436
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.94-95.
434

99

2.6. Jaspers Dncesinde Ahlk


Jaspers, felsefe yapmann niha hedefinin, dorulua ulamak olduunu
dnmektedir. nsann gl bir konum kazanmasnn temel dayana da bu
doruluktur437. Jaspers iin, bilgece bir hayat yaamak, hayatn gerek anlamn
oluturan bir husustur. Ancak bilgece hayat srmek belirli bir disiplin ierisinde
yaamay gerektirir. Akn Olan temele yerletirmeyen bir hayat anlay,
kendini bolukta hisseder ve arlklarn ierisinde kendini kaybeder. Bilgece
hayatn iki ekilde gerekleeceini syleyen Jaspers, bunlarn, kendi bilincinin
farkna varmak ve dier insanlarla iletiim kurmak olduunu ekler. Kendi
bilincinin farkna varmak, kendisini dnme konusu etmek, Akn Varlka
ynelik derin dnce ve hayat boyunca ne yapmak gerektii stne derin
dnme eklinde cereyan eder438.
Jaspers de dier varoluu dnrler gibi belirli ahlk kurallar ortaya
koymaz; ancak varoluu felsefesi araclyla bunlar tevik eder. Bireyleri, kendi
hayatlarnda ve bireysel ilikilerde bu ahlk tutumlar kullanmaya ynlendirme
eilimindedir439.
Jasperse gre, insanlarn asl eitlii, herkesin kendi ahlk yaantsn
takip ederek, Tanrya ulaabilme zgrlyle ortaya kar. Bu, insan bilgiyle
anlalamayan ve dorulanamayan bir deerin ve ezel ruh olarak bireylerin
eitliidir. Bu, haklarn ve insanlar cennet veya cehenneme gtren ezel yargnn
eitliidir. Bu eitlik u anlama gelir: Herkese, baka bir insan sadece bir ara
olarak grmeyi yasaklar ve kiinin kendisinin niha gaye olmadn gsterir.
nsann kar karya kald en byk tehlike, varolabilecei noktaya zaten
ulatn dndren bir gven duygusudur. nsana yeteneklerinin yolunu
gsteren iman, ister ahlk vurdumduymazlk ister doutan gelen gurur eklinde
olsun, onun yolunu kesen bir unsur haline gelir.440
Jaspers, kiiyi ynlendiren yarglarn iki ekilde ortaya ktn
dnmektedir. Bunlar, genel geerlik tayan ve tarihsel dncelerdir. Genel
geerlik tayan dnceler, On Emirde ifade edilen hususlar gibidir ve kesinlik
iinde, bireysel olarak bilinen hususlardr. Burada herhangi bir otoriteden gelen
437

Jaspers, Felsefe Nedir?, s.174.


Jaspers, Way To Wisdom, s.120-122.
439
Salamun, a.g.m., s.319.
440
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.70.
438

100

bir buyruk sz konusu olmayp, kiinin iinden gelen bir yansma sz konusudur.
Tarihsel dnce ise, belirgin bir otorite karsnda boyun emeye baldr ve
Tanr adna konumann sonucuna dayanr441.
Jaspers, insann Tanryla dorudan bir iletiim kurmasnn mmkn
olmad dncesindedir. Tanryla kurulabilecek olan iletiim, sadece kiinin z
bilincinde Tanrnn sesini iitmesiyle mmkn olacaktr. Doal olarak bu iletiim
objektif bir dnceye dayanmayacaktr. Bundan sonraki aamada birey, kendini
yarglamak suretiyle, Tanrya yaklamaya alr. nsan, her ne kadar kendi
eylemlerini bakalarnn yarglaryla deerlendirme eiliminde olsa da niha yarg
esi kendi znde bulunmaktadr442.
Jasperse gre, inancn ieriklerinin en nemlilerinden bir tanesi mutlak
taleptir. Ancak mutlak talep, hibir ekilde haric otoriteler tarafndan
belirlenmemelidir. nk byle bir belirlenimin temel amac, kr krne itaat
edilmesini beklemektir. Gerekte mutlak talebin ne olduu, kiinin iinden gelen
bir inanla belirlenebilir443. Olaylarn akn Tanr ynlendirir; insanlar ve
devletler, Onun birer aleti gibi ve Onun iradesine bal kaldklarn bilmeksizin,
grevlerini

yerine

getirirler.

Bunu

ifade

eden

peygamberler,

kendi

dnemlerindeki ve sonraki btn insanlar uyandrmak istedirler. Tek bir tleri


vard: Tanrya temiz ve ahlkl bir yaam srdrmek suretiyle, itaat etmek.
Dnya, hilikten meydana gelmiti ve hibir deeri yoktu. nsann sahip olduu
anlam, Tanrya olan itaatindeydi ve Tanrnn iradesi, bozulmam On Emirde
bulunmaktayd. Tanrnn belirli istekleriyse, peygamberlerin vahiy ile Ondan
aldklarn dndkleri konulard ve bunlar etraflarna ilettiler. Fakat bazlarnn
anlam belirsiz kald. Tanr insanlarla dorudan konumaz. Bilgisizlik halinde
mtevaz olmak zorunludur.444
Jaspers su kavramn ele alrken politik, kriminal, metafizik ve ahlk
olmak zere drt farkl su alanndan bahseder. lgisini en ok politik su kavram
zerinde younlatran Jaspers, bunlar arasnda en nemli olann ahlk su
olduunu ifade eder. Ona gre, insanlk yaad buhranlardan kurtulmak iin, ok
ciddi bir ahlk dnme ynelmeli ve sululuunun farkna varmaldr. Ancak
441

Jaspers, Way To Wisdom, s.69-70.


Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.71.
443
Jaspers, a.g.e., s.33.
444
Jaspers, a.g.e., s.170.
442

101

bu dnm, ncelikli olarak bireysel bir karakter tamak durumunda olsa da,
daha kalc ve gelecee etki edecek, onu dzenleyebilecek bir dzlemde
srdrlebilir olabilmesi iin toplumsal bir ahlk dnm yaanmas
zorunludur. nk bireyler birlikte yaamak bakmndan birbirlerine kar
sorumludurlar445.
Jaspers, su kavramn ele alrken, en ok politik su kavramnn zerinde
durur. Ancak z itibariyle deerlendirildiinde, bu suun kkeninde bireysel ve
toplumsal sorumluluklarn yerine getirilmemesi yatmaktadr. Bu da ok ciddi bir
ahlk zaafiyetin varln gstermektedir446. Onun genel yaklamlardan
hareketle, siyaset ve ahlk arasnda herhangi bir ayrm yapmad sonucuna
ulalabilir. Dolaysyla onun, siyaseti ahlktan ayrmayan siyaset filozoflar
arasnda olduu eklindeki bir yarg, yerinde bir deerlendirme olarak kabul
edilebilir447.
Jaspers, insanlk iin en byk grevin ahlk-politik bir sorumluluk
bilincinin tanmas olduunu dnmektedir. zellikle Bat dnyasnn ahlkpolitik sorumluluunu yeterince tayamamas, insanlk iin ok byk felaketlere
neden olmutur. II. Dnya Sava sonrasnda oluan ara dnem, huzur ve refahn
saland yanlgsna bizi gtrmemelidir. nceki tecrbelerden hareketle
Jaspers, yle bir sonuca ular; Bugn bak srtnda durmaktayz ve iki
seenekten birini semek zorundayz: Ya insann sonsuz bir ekilde kaybolmasna
ve buna bal olarak onun btn dnyev hayatnn tketilmesine dalmak; ya da
otantik insana ve z-dnm iinde onun snrsz frsatlar yakalamasna
sramak.448
Jasperse gre, insan aktivitenin en nemli alan siyaset alannda
sergilenen eylemlerdir. Ancak, bir filozofun grevi, siyaset alannda gayret
gstermek yerine, kiisel zelliklerin ve eletirel yetilerin gelitirilmesi olmaldr.
Bundan dolaydr ki, siyasi etki niversitelerden uzak durmaldr449.

445

Bkz. Mark W. Clark, A Prophet Without Honour: Karl Jaspers in Germany, 1945-48, s.210; iek,
a.g.e., s.185.
446
Bkz. iek, a.g.e., s.186.
447
Bkz. iek, a.g.e., s.195.
448
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.124.
449
Mark W. Clark, A Prophet Without Honour: Karl Jaspers in Germany, 1945-48, Journal of
Contemporary History, Vol.37, No.2, 2002, pp.197-222, s.198.

102

Totaliter bir yapnn insanlarn tmnn aynlatrlmas sonucunu


douracan dnen Jaspers, bunun da daha dk bir manevi ve ahlki dzeyi
meydana getirecei kanaatindedir450. Dolaysyla, ahlkn da ait herhangi bir
otoritenin buyruklar erevesinde ekillendirilmesi yerine, bireyin kendi
tarafndan elde edilmesi ve ekillendirilmesinin daha doru olaca eklindeki bir
yargnn Jaspers tarafndan benimsendiini sylemek daha doru bir ifade
olacaktr451.
mann, bireysel olarak vicdanda baladn dnen Jaspers, bunun
evreye dnk bir ekilde var olan bir yaant olduunu, bireyin bunu yaadn
veya yaamadn dnmektedir452. Jaspers, hakikatin her eyden nce geldiini
belirtmekte ve kiinin doru kabul ettii hususlar, duraksamakszn uygulamas
gerektiini savunmaktadr453. mann da vurumu olarak nitelendirilebilecek
ahlk konusunda ise, Jaspersin, aksiyoner bir dnr olduunu ve II. Dnya
Sava ncesinde ve sava esnasnda Nazilerin Almanyada oluturduklar baskya
dayal dzene kar karak, sahip olduu konumu kaybetme ve srgne
gnderilme

tehlikesini

de

gze

alarak

kendi

duruunu

yansttn

gzlemlemekteyiz. Her eyden nce onun bu tavr, ciddi bir yenilenme iin
ngrd ahlk dnceye dayanmaktadr. Bu ynyle de sava sonrasnda
hakl olarak bir hret elde etmi ve modern batnn temelini atan dnrler
arasnda yerini almtr454.
nsann bireysel yn arlkl olmakla birlikte, sosyal yannn bulunduu
gerei de inkr edilemez. Jaspers insann toplumdan soyutlanamayan, sosyal bir
varlk olduunu dnmekte ve bunun zorunluluuna iaret etmektedir. Baka
insanlarla birlikte yaamayan ve onlarla diyalog iinde olmayan insann kendi
beninin farkna varmasnn sz konusu olmayacan ifade eder. Bu bakmdan ona
gre toplumsal hayat ve aile hayatnn dzeni byk bir nem tamaktadr455.
Jaspers, aydnlanmann, kendi bilincine varmak olduunu savunmaktadr.
Ancak kendi bilincine varmak iin zaman zaman toplumdan uzaklamak
durumunda olan birey, bu tutumunu srekli hale getirmemelidir. Aksi takdirde,
450

Jaspers, The Origin and Goal of History, s.282; Erdem, a.g.e., s.24.
iek, a.g.e., s.196.
452
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.9.
453
iek, a.g.e., s.101.
454
Clark, a.g.m., s.197.
455
iek, a.g.m., s.168.
451

103

iletiim eksikliine bal olarak, kiinin hakikate ulama abas yarm kalacak
yahut kendi aydnlanmasn bakasna yanstamad iin, bu herhangi bir anlam
ifade etmeyecektir. Jaspersin, birey toplum ilikisinin, halk iinde, Hakla
beraber olmak456 anlayyla paralellik arz ettii sylenebilir. Jaspers, toplumsal
ahlkn gerekletirilmesinde, Kutsal Kitapta ifade edilen On Emiri fazlasyla
nemsemektedir457.
Jaspersin

pek

ok

konuda

Kantn

yaklamlarndan

etkilendii

sylenebilir. O ak fikirlilik ve zgr bir diyalog konusunda da Kantn


yaklamlarndan etkilenmitir458. nemine vurgu yaplan hogr kavramnn,
ak bir toplumda ahlk, sosyal ve politik felsefenin temelini oluturan bir unsur
olarak grld sylenebilir459.
Jaspersin ortaya koymaya alt pheci anlay, kapal bir dnya
grn terk etmemizi ve ak bir diyalogun ruhunu yakalamamz bizlerden
istemektedir. Onun bu istei, zellikle demokratik bir sistemin kurulmas iin
gerekli olan ak toplum yapsn ngrr460.
Jaspers, genel anlamda snrlandrc otoritelerin karsnda yer alan bir
dnrdr. Ancak btnyle otoriteden uzak, adeta babo bir felsef anlayn
var olabileceine de inanmaz. Bu yzden felsefe, tarihsel sre ierisinde oluan
geni birikimden istifade etmeli ve herhangi bir donuklua sebebiyet vermemek
artyla sre iinde gelien birikimi deerlendirmelidir. Bu birikimin iinde
sistematik olarak gelien felsefe geleneinin yan sra, bir insann kendi ailesi ve
yaad toplumun birikimleri de yer almaktadr461.
Jasperse gre toplumsal hayatn zgr bir ekilde srdrlmesinde,
siyasetilere byk bir grev dmektedir. Siyasetiler reel politika ve oportnizm
kskac iinde kalmamal ve davranlarn halknn gerek menfaatleri
dorultusunda belirlemelidir. Bunun temeli ise, ahlkl ve vicdannn sesine kulak
veren bir insan olmaktan geer462.

456

Bkz. Jaspers, Felsefe Nedir?, s.186.


iek, a.g.e., s.204-205; Erdem, a.g.e., s.53 vd.
458
Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, s.202.
459
Durfee, a.g.m., s.210.
460
Durfee, a.g.m., s.206.
461
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.116-117.
462
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.51-52.
457

104

deal bir toplumda, bask karsnda hukukun stnlne ve zgrle


nem vermek ve bunlar n plana karmak gerekir. Bulunduklar konuma gerek
anlamda liyakat kazanm olan devlet adamlar, istedikleri gibi ynlendirdikleri
bir toplumdansa, toplumun gvenini kazanm liderler olmay arzu ederler. Bu
sayede, toplumlarn ikna yoluyla bilinlendiren bir konumu kazanm olurlar463.
zgrlk, znde ciddi bir risk tamakla birlikte, aksi bir durum, riskten te
tamamen olumsuzluun kaynadr. Dolaysyla zgrlk, vazgeilemez bir
konum elde etmektedir. zgrlkte ahlk bozulma byktr, tam bir ahlk
bozulma mmkndr, ama zgrlk olmakszn ahlk bozulma kesindir.464
Jasperse gre, modern dnyann iinde bulunduu en byk kltrel ve
ruhsal sorun, toplumun bir yn olmasdr. Dolaysyla bu toplumsal krizin
ortadan kaldrlabilmesinin yegne zm, sorumluluk bilincine sahip insanlarn
varolusal bir dnm ierisinde dnmn gerekletirilmesidir. Bu da ancak
sorumlu bireyler ve vatandalar haline gelmekle mmkn olacaktr465. nsanlar,
politik sorumluluklarn yerine getirmedikleri zaman, tarih boyunca ortaya kan
olumsuzluklardan, tekrar sorumluluk bilincine ulamak suretiyle kurtulabilirler.
Bu da ciddi bir ahlk dnm gerektirmektedir. Zira bu olumsuzluklara
kaytsz kalnmas, insanl tehdit eden ve hatta onu ortadan kaldracak bir srece
girilmesinin en temel gerekesidir466.
Jaspers, varolu devam ettii srece herhangi bir umutsuzlua kaplmay
doru grmez. Bireysel olarak insanlarn ellerinde olan her eyi kaybetmeleri bile
onu umutsuzlua sevk etmemelidir. nk toplum olarak insanlar hl varlklarn
srdrmektedirler467.
Sevgiyi, deerli olan her eyin kkenine koyan Jaspers, teorik olarak
yeterince anlalm ve uygulamaya yansm olan bir sevginin ahlk bir sistemin
ve ortak bir dzenin zorunluluunu ortadan kaldraca dncesindedir. Ancak
insandaki yetkin olmay hali, byle bir teorinin, pratie yansmasn
engellemektedir. Bu aamada devreye kiinin vicdan ve bilinci bir denetici unsur
olarak karmza kar. Ayrca sevgi, btnyle idrak edilmekten uzak bir kavram
463

Jaspers, a.g.e., s.52.


Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.57.
465
Clark, a.g.e., s.199; Kauffman, a.g.m., s.260.
466
iek, a.g.e., s.191.
467
Clark, a.g.e., s.201.
464

105

olduu iin, sadece sevgiye dayal bir yargda bulunma imkn bulunmamaktadr.
Bu durumda da yine bilin ve vicdann yargsna bavurulur468.
Jaspers, herhangi bir eye deer atfetmede doa bilimlerinin sz sahibi
olamayaca dncesindedir. nk doa bilimleri, hi kimsenin tartma
konusu yapamayaca deneysel konularla ilgilenmek durumundadrlar. Deerlerin
anlalmasnda

kullanlabilecek

yntemler,

sosyal

bilimlerin

ierisinde

bulunmaktadr469.
Jaspersin ahlkla ilgili olarak vurgulad temel konulardan biri de kadnerkek ilikilerindeki yanllklarn dzeltilmesidir. O, eski Yunan medeniyetinde
var olan ve kadnlar aalayan ve sahip olunan nesneler olarak kabul eden
anlay rnek gstererek, bunun yanlln ifade eder. Kadnlarn erkeklerden
ayr bir snf olarak deerlendirilmeleri, sadece kadnn aalanmas deil,
erkein de insanla aykrlnn bir gstergesi olarak grlmelidir. nk insan
olmak her eyden nce gelen bir konum olarak kabul edilmelidir. Erkek ve kadn
ilkin insandrlar ve sonra iki ayr cinstirler.470 Jaspersin ahlk dncesinde
evlilik kurumuna ok byk bir nem atfettiini grmekteyiz. Ona gre insan,
kar cinsle iliki noktasnda hayvanla biyolojik olarak benzeen bir yapya
sahiptir ve bu durum bir gereksinimin tezahrdr. Ancak insanda, hayvandan
farkl olarak, bir utanma duygusu vardr. Ayn zamanda insandaki estetik dzey,
kar cinsle ilikiye bakn farkl bir boyuta ykseltmektedir. Buradan hareketle
Jaspers, kar cinsle ilikiyi cinsellik, erotizm ve evlilik olmak zere aamada
deerlendirir. Cinsellik kavram sadece ehevi yn ilgilendiren, erotizm estetik
yn ilgilendiren, evlilik ise ahlk yn ilgilendiren bir durumu ifade eder. Bu
anlamda evlilik, bireysel ve toplumsal sorumluluklarnn bilincine varm insanlar
iin mucizev bir nimet olarak kabul edilir471.
Jaspersin tpk Kant gibi dev duygusunu ahlk bir zorunluluk olarak
kabul ettii ve bunu Tanr inancna dayandrd sylenebilir. Ayrca bu inantan
kaynaklanan sevgi, insann btn zorluklara karn doru olduuna inand
yolda yrmesinin en temel gerekesi olduu dnlebilir472.
468

Jaspers, a.g.e., s.105.


Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.61-62.
470
Jaspers, a.g.e., s.103.
471
Jaspers, a.g.e., s.98 vd.
472
Bkz. iek, a.g.e., s.164.
469

106

Jaspers, lmle yz yze olan insan iin bir ksm ahlk tutumlar ifade
etmitir. Bunlar; kendini kandrma olmayan cesaret, bastrlamaz straba ramen
derin bir huzur, lmn bir son olduu eklindeki huzur verici bir bilgiye dayal
olarak lmle huzurlu bir bar yakalamak, itidal, sabr ve saygnlktr473. lme
vurgu yapan Jaspers, bu erevede ifade ettii snr durumlarn farkna varan
bireyin, insanda var olan ve onu ihtirasl hale getiren tutkudan uzak duraca
dncesindedir. Bu seviyeye ulaan birey, bencil olan duygularndan uzak
kalacaktr. Bu ahlk tutum, varolusal iletiimin temel zellii olarak
belirlenebilir. Nitekim snr durumlarn farkna varmak ve varolusal iletiim,
varolusal olarak kendimizi gerekletirmemiz bakmndan bize yardm eder474.
Modern bat dnyasnda ounlua dayanan demokrasi anlay ile
oulcu demokrasi anlay arasnda

yaplmakta olan ayrmn, Jaspers

dncesinde de mevcut olduu gzlerden kamamaktadr. Bu anlamda Jaspers,


ounlua dayal demokrasiyi eletirmekte ve bugn aznlkta olan bir anlayn
bir sre sonra ounluu oluturabileceini ifade eder. Dolaysyla, burada
yaplmas gereken, bireyin nemine vurgu yapmak ve dolayl olarak oulcu
anlay hkim klmak olmaldr475.
Jaspersin varolusal iletiim iin zorunlu olarak kabul ettii ve insanln
en nemli normatif kazanmlar olarak nitelendirdii hususlarn bazlarn yle
sralayabiliriz:
1. Yalnzla tahamml etme ve onun saygnln tamaya istekli ve
yetenekli olmak. Jaspers bu yalnzl toplumdan btnyle izole olmak
anlamnda kullanmaz. Ancak bireyin kendini gerekletirmesi iin ok nemli bir
husus olarak grr. Bu noktada Kierkegaardla benzeen yaklamlar vardr.
2. Bir kiinin baka bir kiiyle, nyargl olmakszn ve gerek niyetini
gizlemeksizin iletiime girmesini salayan ak fikirlilik ve ak szllk.
3. Herhangi bir insann yanl ve dogmatik fikirlerini eletirirken, ayn
entelektel drstlk ve samimiyeti gstermek.

473

Salamun, a.g.m., s.320.


Salamun, a.g.m., s.320; Edwin Latzel, The Concept of Ultimate Situation, The Philosophy of Karl
Jaspers, ed. Paul Arthur Schlipp, Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.177-209, s.203; Erdem,
a.g.e., s.64-65.
475
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.176-177.
474

107

4. Baka bir kiinin grlerine saygl olmak erevesinde, onunla


gerekten bir iliki kurma niyetini tamak. Bu durum, diyalog kurulan kiiye
herhangi bir dogmatik kural dayatmamay gerektirir.
5. Kendi

kiisel

tecrbelerini,

iletiim

kurduu

kiinin

kendini

gerekletirmesi noktasnda kullanmasnda bencil olmayan bir niyet tamak476.


Ahlk konusuyla ilgilenen pek ok dnr, insanlk tarihinde nemli
konumlara sahip olan din liderlerin ahlk noktasndaki etkilerini irdelemekten
kanrken, Jaspers, bu kiilerin etkilerini incelemekten uzak kalmamtr. Bu
ynyle de dikkat ekici bir konuma sahiptir. Jaspers, bu ynyle varoluu
dnrler arasnda da kendine has bir konuma sahiptir. Zira o, ayn dnce
ekolndeki dnrlerden farkl bir ekilde, bir filozof olarak kalmakla birlikte
Hristiyan dncesiyle yakn bir iliki iinde olunmas gerektii kansndadr.
Onu buna ynelten en nemli etkenin, grlerinde farkllklar bulunsa da, Kant,
Kierkegaard ve Nietzsche gibi dnrlerden ciddi ekilde etkilenmesi olduu
sylenebilir477.

2.7. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii


Jaspers, dier tm varoluu dnrler gibi, sistematik bir anlay ortaya
koymamaktadr. Bunun temel nedeni ise, insann dncelerine belirgin engeller
oluturan bir dogmatizmin domasn istememesi olarak ifade edilebilir.
Dolaysyla onun temel hedefi, btnyle zgrle dayal bir bireysellikle
Tanrya ulamann, iman olarak grlmesidir. Kii bu inanca, eitli ifreler
araclyla ulamak durumundadr. Tanr, bizatihi bir ifre deil, var olan ifreler
araclyla ulalan bir varlktr. Ancak, daha sonra insan kendi bilinciyle, bu
imann aksiyona dntrmeye alr ve mutlak taleple ka karya gelir. Bu
durumda da Tanrnn, Jasperse gre dolayl bir ifre haline dnt sonucuna
ulalabilir. Yani, Tanr balangta imann hedefi olan bir varlk iken, daha sonra
dolayl bir ifre olarak onun ahlk tutum ve davranlarn dolayl bir ekilde
ynlendirir.
Benzer bir iddia, aslnda doktriner dinlerde de bulunmaktadr. Bu dinlere
gre de Tanr, insann ahlk iin, belirleyici bir konumdadr. Ancak dinlerin
476
477

Bkz. Salamun, a.g.m., s.322.


Durfee, Karl Jaspers Christiology, s.133.

108

ortaya koyduu anlayta, kimi insanlar dorudan bir balantyla Tanryla


iletiim halindedirler. Jaspers ise, byle bir dnceye kesinlikle kardr ve hibir
insann Tanryla dorudan bir balant kuramayacan, iletiimin ancak z
bilince vararak, bireysel ve dolayl olarak gerekleebileceini vurgular. Ayrca,
Tanryla kurulan iletiim araclyla ulalan hibir sonu, bireyin kendisinden
bakasn balayc deildir.
Yine, Tanr bilginin ve zorlayc bir kantn objesi deildir. O, hibir
duyusal alg tarafndan tecrbe edilemez. O, grlemez, sadece Ona inanlr
diyen Jaspers, bu inancn temelinde zgrln bulunduunu ve sadece bu yolla
Tanrya ulalabileceini ifade eder478.
Burada ifade edilen anlaytan hareketle, soysal bir varlk olarak
nitelendirilen insann, toplumsal bir konsenss nasl salayaca sorusu akla
gelmektedir. Jaspers, buna ynelik cevabn, iletiim kavramyla ortaya
koymaktadr. Buna gre, bireysel tecrbeler, iletiim araclyla paylalmak
suretiyle, toplumsal hayat belirleyen baz kurallara ulalr. Ancak bu kurallar,
hibir buyurucu otoriteye dayandrlamaz ve vicdan temel belirleyici olarak kabul
edilir.
Jaspers, dier varoluularn byk bir ksmndan ayr olarak, tarihsel
birikimi ve gemite yaayan baz nemli kiilikleri atl bir konuma yerletirmez.
Ona gre insanlk iin model olabilecek drt kii belirgin bir ekilde n plana
kmaktadr. Bunlar Buda, Sokrat, Konfys ve Hz. sadr. Ona gre bu kiiler,
klasik anlamda bir filozof deillerdir. Ancak insann durumunu ve grevlerini
kavramak iin nemli birer rnektirler479. Bu esiz rnekler sadece insan
tarihsellik ierisinde kavranabilir ve baka hibir ekilde aklanamaz. Jaspers de,
bu rnek kiiliklerin aklanmas dncesi yerine, bunlarla ilgili yorumlar
zerine eilmeyi tercih eder. Ona gre bu kiilikler, bireysel rnekler olmak
yerine, insanlk iin model kiilikler olarak kabul edilmelidir. Bireysel rnek ile
model arasndaki fark, bu rnek kiilere birebir ballk ile bunlarn evrensel
rnekliklerini almak arasndaki fark gibidir480. Ancak bu rneklerin dnda,
model olarak kabul edilebilecek baka kiilikler de bulunmaktadr. nsanlar
478

Jaspers, Way To Wisdom, s.44.


Bkz. Jaspers, Socrates, Buddha, Confucius, Jesus, s.94-96; Durfee, Karl Jaspers Christiology, s.136.
480
Antoni S. Cua, Morality and the Paradigmatic Individuals, American Philosophy Quarterly, Vol.6, No.4,
1969, pp.324-329, s.324-325.
479

109

balangta kendilerini birey olarak ele almaya balamlardr. nzivaya ekilen ve


gezgin dnrler inde, dnya nimetlerinden uzaklaan kiiler Hindistanda,
filozoflar Yunanistanda, peygamberler ise srailde, inanlar, dnceler ve isel
tutumlar asndan birbirinden farkl eilimlere sahip olsalar da, birlikte
snflandrlabilirler481.
Yukardaki

ifadelerden,

Jaspersin

dinsel

anlamda

oulculuu

benimseyen bir dnr olduu sonucuna rahatlkla ulalabilir. nk o, dlayc


(ekslusivist) bir anlayn doruluuna ynelik dncelere katlmaz ve bunun
ancak mecrasndan sapm bir vahye dayal veya felsef imann sonucu olduunu
ifade eder482. Ona gre, insann bencillikten kurtulmas, fedakrl salayan isel
dnm sadece Hristiyanlk araclyla meydana gelmez. Baka inanlara ve
dncelere mensup olan kiiler arasndan da, ifade edilen noktalara ulam
insanlar bulunmaktadr. Ayrca herhangi bir inanca mensup olan ve olumsuz
nitelikler tayan kimi insanlarn kurtulua ereceini dnrken, ahlken
ykselmi olan ve farkl bir inanca bal olan insanlarn kurtulua eremeyeceini
dnmek samalk olarak deerlendirilir483. Mutlaklk (exclusivism) iddiasna
bir insan nasl ntr kalr, anlamyorum. Bu, sadece hogrszln tuhaf ve
zararsz bir anormallik olarak kabul edilmesi halinde mmkn olur. Fakat ncile
dayanan mutlaklk iddiasnda, byle bir durum sz konusu deildir. Bu iddiann
yapsnda, gitgide glenen kurumlar vastasyla, yeniden ortaya kma gayreti
vardr ve dinden kanlarn yakld ateler, her zaman alevlendirilmeye hazrdr.
ncile dayal dinin btn formlarnda yer alan mutlaklk iddiasnn doas, bunu
gerektirir.484 Felsef dnceye sahip olan bir insan, ekslusivizmin ykc
tesirlerinin farkna varmak suretiyle, oluabilecek zaaflarn telafisi yoluna
ynelebilir. Nitekim dlayc manta sahip olan dinlerin, tarih sre ierisinde
neden

olduu

ykmlar

gzlerden

kamamaktadr.

Jaspers,

zellikle

Hristiyanlktaki mutlaklk iddiasnn, her ne kadar kart kutularda yer alsalar da


Bat Dnyasnn laiklik anlayn bile zihniyet dzlemine etkisi altna aldn
dnmektedir485.
481

Jaspers, Way To Wisdom, s.101.


Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.342.
483
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.89; Jaspers, The Origin and Goal of History, s.265.
484
Jaspers, a.g.e., s.94.
485
Jaspers, a.g.e., s.92-93.
482

110

Jasperse gre, gemite yaam olan nemli kiilikler, insanlar iin kabul
veya reddedilebilecek rnekler olup, anlam aray iinde, bunlardan btnyle
uzaklamak sz konusu olamaz. Ancak bu rnek kiilerin, btnyle kabul de
sz konusu olmamaldr486. Yani, bu rneklikler, insanlar dogmatik bir anlaya
srkleyecek nitelikteki bir kabuln objeleri olarak grlmemelidirler. Aksi
takdirde, insan kendi olmaktan uzaklaarak, kiisel benliini model olarak ald
kiiliin benliinde eritme gibi bir olumsuzlukla yz yze gelecektir.
Jaspers, dnyada farkl insanlara ait farkl inanlarn var olduunu ve
bunlarn kimi zaman atmaya dtklerini belirtir. Byle bir atma durumunda
yaplmas gereken, insanlk kavramn her eyin nne geirmek olmaldr.
atan inanlara sahip olan insanlarn birbirlerine ynelik olarak tadklar
olumsuz duygu ve dnceler ancak bu ekilde engellenebilir. Farkl inanlara
mensup olan insanlarn birbirleriyle salkl bir iliki kurabilmelerinin temel
dayana ancak bu olabilir487.
Jaspers, dlayc dncenin temelde Hristiyanlkta ok belirgin olduunu
ifade etmekle birlikte, Yahudilik ve slam gibi dier baz dinlerde de bulunduunu
syler. Bu dinlerin her biri, temelde dierinin temel deerlerini benimsemekle
birlikte, birbirlerinin gerekliini reddetmektedirler ayn zamanda. Gerekte ise
bu anlay, Tanrya dayanmayp, insan rn bir yaklamdr. nk Tanr,
insanlarn kendisine ulaabilecekleri pek ok yol var etmitir488.
Jaspers, akl kart bir dnr olarak nitelendirilemez. Ancak onun akl
nceleyen bir dnr olduunu sylemek de bir yanlg olacaktr. Bu ynyle de
kendisinden nceki filozoflardan ayrlmaktadr. Jaspers, akl konumlandrrken,
akln egemen olduu alann felsef alann dnda olduunu, akln yetersiz kald
noktadan itibaren felsefenin devreye girdiini savunur489.
Jaspers, bilimin insanlk iin ok yararl bir ara olduunu dnmektedir.
nsan bilim sayesinde nesnel varlk alann anlamlandrabilir. Ayrca bilim
insanln tmnn ortak mal olarak kabul edilir. Ancak, bir ara olarak bilimin
ktye kullanld da gz ard edilmemelidir. Ayrca, kimi ideolojilerin adeta

486

Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.34-35.


Jaspers, a.g.e., s.59.
488
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.96-97.
489
Bkz. Kauffman, a.g.e., s.32-33; Erdem, a.g.e., s.15; Akgn, a.g.t., s.78.
487

111

bilimsel gerekmi gibi ifade edilmesi, onun insanlk iin ok byk bir tehdit
unsuru haline gelmesine neden olmutur490.
Jaspers, bilimsel verilerin kr krne kabulne ve bilimsel olarak
ispatlanabilir olanlarn haricindeki hususlarn reddedilmesine kar kmakta ve
her konunun bilimsel erevede ele alnarak, ifade edilmeye allmasn, batl bir
inanca srklenmek olarak grmektedir. nk byle bir yaklam insan bilincine
byk bir zarar vermekte ve onun varln adeta ilevsiz hale getirmektedir.
Byle bir durumdan kurtulmann yegne art, kendisini bu snrlandrmalardan
kurtaran bir felsefi anlay gelitirmektir491.
Jasperse yneltilen eletirilerin en nemlilerinden birisi, onun dnce
sisteminde ortaya koyduu kimi kavramlarn mecaz olmas ve hakikatin bu
mecazlarn arkasnda sakl bulunmasdr. Dolaysyla bu hakikatlere ulamak
neredeyse imknsz gibidir492.
Birok dnr, Jaspersin Felsef man kavramnn bir din alternatifi
olduunu iddia etmekte ve onu bu noktada baarsz bir giriim olarak
nitelendirmektedir. Dnrleri buna ynlendiren temel etkenin, Jaspersin vahiy
ile felsef iman kavramlarn karlkl olarak deerlendirmesi olduu
sylenebilir. Ancak Jaspersin ifadelerinden hareketle, bu kavramlatrmann bir
din alternatifi olarak nitelendirilmesi olduka tartmal bir konu olarak
deerlendirilebilir493.
Jaspers kendisini bir mistik olarak saymasa da, eserlerinde ifade edilen
genel yaklamlardan hareketle onun mistisizme eilimli olduu sonucuna
ulamak, ok fazla yanltc olmayacaktr. Nitekim o, mistisizmi speklatif ve
ibadete ynelik (devotional) olmak zere ikiye ayrmakta ve speklatif mistisizme
daha yakn durmaktadr494. Ancak onun yneldii mistisizmin, Kierkegaardn
imanc tutumu kadar kat yahut klasik anlamda deerlendirilen mistikler kadar
soyut olduunu ifade etmek doru olmaz. nk Jaspersin genel anlay, insann
bu dnyadan soyutlanmasn, insanlarla iletiimden uzaklamasn yahut
btnyle dogmatik olarak kabul edilebilecek bir dnya grn doru bulmaz.
490

iek, a.g.e., s.122.


Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.10.
492
Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, s.209.
493
Reyhani, a.g.m., s.1-2.
494
Olson, a.g.m., s.260
491

112

Bu anlamda, mistisizme farkl bir anlam ykleyen bir eilim iinde olduu
sonucuna ulalabilir.

113

NC BLM
3. MARCEL DNCESNDE MAN-AHLK LS
Gabriel Marcel (1889-1973), dnceleri ok ak bir ekilde ortaya
konulabilecek bir dnr olarak grlmemektedir. Bu duruma neden olan
etkenlerin, dier birok varoluu dnr gibi, Marcelin kendini tanmlayan
sistematik bir anlay reddetmesi ve dncelerini birbirinden farkl alanlarda
yazd eserlerde ortaya koymas olduu sylenebilir. O, grlerini kitap ve
makalelerin yan sra, eitli gnlk, mektup ve tiyatro oyunlarnda ortaya
koymaya almtr495.
Marcelin dncelerinin geliiminde, yetitii aile ortam ile mzik ve
drama gibi faaliyetlerinin ok byk bir etkisi olduu, bunlarn dnyay anlamada
kendisine byk bir hayal gc kazandrd ve olaylar karsnda speklasyondan
uzak bir tavr benimsemeye ynlendirdii kendisi tarafndan ifade edilmektedir496.
Felsef almalarnn yan sra, edeb eletiri, tiyatro ve mzik alanlarna ilikin
almalarda da bulunmu, sadece tiyatro alanna ynelik on be eser kaleme
almtr497.
Kk yalardan itibaren karlat -kk yata annesini kaybetmesi, I.
Dnya Savanda karlat durumlar vb.- kimi glklerin, madd eilimlerin
arlkta olduu dneminin felsef anlaylar yerine, daha isel bir anlam
arayna ynelmesinde etkili olduu sylenebilir. Bu eilimlerinden hareketle,
metapsiik deneyler olarak nitelendirdii telepati, gelecei grme, ruhlarla iliki
vb. alanlar zerinde durduu gzlemlenmitir498. Marcel, derinden kavraylar
olan bir metafiziki olduu kadar iyi bir dramaturg, tiyatro eletirmeni ve
mzisyendir. Onun felsef ynyle olduu kadar, sanatsal ynyle de
olgunlamasnda bireysel tecrbelerinin nemi byktr Kendi varolu
dncesini soyut bir biimde aklamaktan kanan Marcel iin dramatik eserleri,
felsef fikirlerini daha anlalabilir hale getiren, onlar soyut bir dnce olmaktan
kurtararak, rneklendiren eserlerdir. Marcel ayrca, umut, ak, nefret, sadakat,
495

Copleston, a.g.e., s.165.


Gabriel Marcel, The Philosophy of Existentialism, trans. Manya Harari, The Cidatel Press, New York
1956, s.106.
497
Roger Verneaux, Gabriel Marcelin Somut Felsefesi (1), E...F.D., ev. Murtaza Korlaeli, Say: 6,
ss.305-326, s.305.
498
Bkz. Nejat Bozkurt, 20. Yzyl Dnce Akmlar: Yorumlar ve Eletiriler, Sarmal Yaynevi, stanbul
1998, s.140.
496

114

ihanet ve iman gibi tecrbeye dayal kavramlar aklamada, ura verdii alanlar
baaryla kullanmasn bilen bir dnrdr.499
Marcel, youn bir Hristiyan kltr ierisinde yetimitir. Babasnn
Katolik bir eitim almakla birlikte, Katolikliin kimi inanlarn benimsemediini
ve agnostisizme yakn durduunu ifade eder. Annesinin lmyle birlikte
babasyla evlenen teyzesi ise, dogmatik inanlara uzak duran ve Protestanl
benimseyen bir kiidir ve o da kimi zaman agnostisizme yaklar. Ancak babas
estetik, teyzesi ise etik yn ar basan bir dnce yapsna sahiptir500.
Bylesine din bir atmosfer, onun zaman zaman iinde bulunduu ortam
eletirmesine zemin hazrlamtr. Yaygn olan kurallarla snrlandrlm ahlk
yapnn etkisinden kurtulmak iin, bu yapnn temelini oluturduunu dnd
idealizm ve rasyonalizm onun temel eletiri hedefleri arasnda yer almaktadr.
Ancak bu durum onun btnyle dinden uzaklamasna yol amamtr. Marcel
dine yakn olan bir insan olmakla birlikte, btnyle dinsel bir dnce dnyasna
sahip deildir. Bundan dolay onu, inanan bir Hristiyan olarak nitelendirmekle
birlikte, Ortodoks bir teolog olarak kabul etmek mmkn grnmemektedir.
Dolaysyla onun teolojisinin, tecrbe zerine kiisel bir dnce olarak kald
sylenebilir501.
Marcelin dnce hayatnn ilk yllarnda, gelenee bal bir ekilde
idealist ve rasyonalist bir dnceyi takip ettii, ancak sonraki dnemlerde bu
anlaya kart bir pozisyon ald sylenebilir502.
lk dnemlerinde idealizmin etkisinde olan bir dnr503olan Marcel,
zamanla idealizme kar nemli eletirilerde bulunmutur. Zamanla bu etki
alannn dna km, yaad dnem Fransasnda etkin olan rasyonalizme de
muhalif bir tavra sahip olmutur. Marcel, bu akmn temelinde yer alan Kartezyen
Felsefeyi kart bir konuma yerletiren bir tutumu benimsemitir504.

499

Emel Ko, Gabriel Marcel ve Sadakat, Art Yaynclk, Ankara 2004, s.28-30.
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.109-110.
501
Blackham, a.g.e., s.78.
502
M. Celalettin Muta, Gabriel Marcelin Varoluuluu, K.B.Y., Ankara 1988, s.1.
503
Ko, a.g.e., s.18.
504
Ko, a.g.e., s.19.
500

115

Marcel, varoluun objektif bir ekilde anlatlamayacan savunmas ve


felsefenin znn kiisel tecrbelerden olutuunu sylemesi asndan,
anlalmas zor olan bir dnr olarak tanmlanabilir505.
Sistematik bir dnce anlayna kar olan Marcelin, yine de
varoluuluun teist yannn Fransadaki temsilcilerinden biri olarak kabul
edildii grlmektedir. nsan merkeze alarak onun anlalmasn temel konusu
haline getiren bir felsef anlay olan varoluulukta insan, z nceden
belirlenmemi bir varlk durumu olarak grlmektedir. Bu anlayn genel eilimi,
insan yaad durum ierisinde somut bir birey olarak anlamak olup, znellie
vurgu yaplmas esas olarak kabul edilmektedir. Dolaysyla byle bir anlayta,
soyut ve rasyonel olan deerlendirmeler, varln anlalmas ve aklanmas iin
yeterli grlmemektedir. Soyut felsefenin temelini oluturan ve evrensellii n
plana karan idealizm ve insan varolutan kopararak sadece fonksiyonel bir
varlk olarak kabul etme eilimindeki modern bilime dayal anlaylar hedef alan
ve bunlarla mcadele etme ura veren Marcelin, znelliin n plana karld
ve somut felsefe olarak isimlendirdii dncesiyle, varoluu bir dnr
olarak nitelendirilmesi yanl olmayacaktr506. Bu nitelendirmeye ramen Marcel,
varoluulukun ne olduunun ifade edilmesinin olduka g bir i olduunu
sylemekte ve birbirinden farkl olan ve farkl taraflarn birbirilerini kabul
etmedii varoluu yaklamlar bulunduunu dnmesi507 asndan da
deerlendirilmek durumundadr.
Kierkegaard ve Jaspers gibi, Marcel de, ann sosyal artlarndan byk
oranda etkilenmi ve zellikle ahlk adan daha iyi bir noktada olmasn arzu
ettii bir toplumsal yapnn kurulmasna ynelik nemli bir dnsel aba
ierisinde olmutur508. Bu anlamda Marcelin felsefesinin, dnsel anlamda
yakndan ilgili olduu Jaspersin felsefeye yaklamndan daha hassas olduu
sylenebilir. Nitekim onun felsefesi ikincil dncelerin felsefesi veya dnce
zerine bir dnme olarak adlandrlabilir. Dolaysyla soyutlanm bir

505

Ko, a.g.e., s.13.


Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.4.
507
Marcel, a.g.e., s.91.
508
Bkz. Ko, a.g.e., s.39.
506

116

dnceden ziyade, hayatla i ie olan ve dnceyi salamlatrmay ngren st


dzey bir dnce biimi509 eklinde betimlenebilir.
Marcelin dncelerinin geliiminde Bergsonun nemli bir yeri vardr.
Bergson, soyut zeknn, tecrbeye dayal alann geniliini kavramakta yetersiz
kalaca ve insann psikolojik yapsnn mevcut bilimlerinin nicelie dayal
yaklamlaryla yeterince aklanamayaca eklindeki vurgusuyla, sadece Marcel
iin deil, btn varoluu dnrler iin nemli bir filozof olarak
nitelendirilebilir510.
Marcelin dnceleriyle Kierkegaardn yaklamlar arasnda da nemli
paralellikler

grlmektedir.

Kendinin

ifade

ettii

zere

Kierkegaardn

eserlerinden hibirini okumamakla birlikte, birok aratrmac tarafndan


Kierkegaarda en akn dnrlerden biri olarak grlmektedir511. Marcel,
varoluulukla ilgili dncelerini Kierkegaardn eserlerini okumadan nce
ekillendirip,

varolu

(existence)

ve

varolusal

(existential)

terimlerine

Kierkegaard bir anlam ykleyerek, belirli bir ekilde nitelendirilmekten hi


holanmasa da, bugn ilk Fransz varoluu filozofu ve ilk Fransz fenomenologu
nitelendirmesiyle anlmaktadr.512

3.1. Marcel ve Kurumsal Yap


Yeni bir felsef anlay ortaya koymak durumunda olan her dnr gibi
Marcel de, kendi dnemine kadar gelen her trl felsef ve din anlayla
yzlemek ve bir anlamda hesaplamak mecburiyetinde kalmtr. Mevcut din ve
felsef anlaylarn kurumsallam yapsna ynelik eletiriler Marcel iin temel
bir grev haline gelmitir. Tarih boyunca ortaya konan felsef anlaylarn
somutlamadan uzak kalmalar nedeniyle skolstik bir yaklama eilim
gsterdikleri Marcel tarafndan ifade edilmektedir. rnein, Descartes, Kant ve
Bergsonun dnceleri, sadece soyut dzlemde kaldklar iin, Kartezyenizm,
Kantizm ve Bergsonizm gibi anlaylar ortaya km ve bu durum ciddi bir anlam
kaybnn domasna neden olmutur. Buradan hareketle, ona gre, btn

509

Blackham, a.g.e., s.66.


Ko, a.g.e., s.22; Colette, a.g.e., s.35.
511
Ko, a.g.e., s.24.
512
Ko, a.g.e., s.49.
510

117

izmlerin reddedilmesi gerekmektedir513. Ancak byle bir yaklamla yeni bir


anlayn ortaya konmas mmkn grnmektedir.
Marcel de, tpk Jaspers gibi, Descartes felsefesini eletirmektedir. Bu
anlay, kiinin kendini ap, baka bir benle diyaloga girmesinin nndeki temel
engellerden birisidir514.
Marcel, varolu ile soyut dncenin bitmeyen bir mcadele iinde
olduklarn sylemektedir. Nitekim ona gre, soyut dncenin egemen olduu bir
ortamda varolutan sz etmek mmkn deildir. Bu balamda onun, felsefeyi
somut yaklamlar ieren bir alan olarak kabul ettii sylenebilir. Bunun aksi
olan soyut dncede ise, sistem btn yapsyla tamamlanm gibidir. Bu nedenle
de Marcelin, soyut dnceye dayanan ve sonu izmle biten herhangi bir
anlayla zdeletirilmesi uygun olmaz515.
Marcel, dncenin izmle sonlandrlan bir yapya brndrlmesinin,
banazln

temelini

oluturduunu

iddia

eder.

Dolaysyla

byle

kalplandrmalardan olabildiince uzak durmak gerekmektedir. Bu ise, uuru


gerekli klmaktadr. Ancak Kant ve Hegelci anlay, bu noktada uuru hep eksik
bir biimde sunmulardr516.
Marcel, balangta kendisine ait bir sistem ortaya koymay dnmekle
birlikte, zaman ierisinde bunun yanl olaca sonucuna ulamtr. Buradan
hareketle, kendine ait bir felsefe yerine, felsefenin bir aratrma ve yntem olmas
gerektiini dnmeye balamtr. Sistemletirilmi bir felsef anlayn,
donuklaaca dncesini tayan Marcel, her trl sosyal, din ve siyas
nyargdan arnm bir anlay iin, sistemden uzak durulmasnn gerekliliini
vurgulamtr517.
Mevcut kurumsal anlaylar iin, konformizm518 ok nemli bir yere
sahiptir. Bu durum ise mevcut olana ball esas kabul etmektedir. Marcel ise,
burada sadakat kavramn kullanr. Ancak Marcel, sadakatli olmann
513

Gabriel Marcel, Creative Fidelity, trans. Robert Rosthal, The Crossroad Publishing Company, New York
1964, s.54.
514
Muta, a.g.e., s.3
515
Ko, a.g.e., s.45-47.
516
Murtaza Korlaeli, Gabriel Marcelin Din Anlay, E..S.B.E.D., Say: 4, ss.211-220, s.214.
517
Muta, a.g.e., s.12-13; MacIntyre, Varoluuluk, s.47.
518
Konformizm, ilke olarak ya da uygulamada, evresinde kabul grm veya egemen durumda olan
davran modellerine, dnce tarzlarna uyan kimsenin hareket tarz; toplumun deer yarglarna,
geleneklerine sayg duyma, onlara kar kmama, onlarla bark olarak yaama tavr ya da eilimi olarak
tanmlanmaktadr. Ahmet Cevizci, Felsefe Szl, s.569.

118

konformizle kartrlmamas gerektiini ve bunlarn birbirlerine kart kavramlar


olduklarn savunur. Hatta konformizmin bir gerei olan herhangi bir ilkeye
ballk, bir noktadan sonra putperestlie dnebilir ve bireyin bunu inkr etmesi
kutsal bir grev haline gelir. nk herhangi bir ilkeye bu ekilde ballk, kiinin
kendi kendine ihanet etmesidir519.
Marcel, var olan din yapya alternatif olarak sunulan inanszl da
kurumsal bir anlay olarak grme eilimindedir. Bu nedenden dolay, kendisinin
inanszl reddeden bir mmin olduunu ifade eder ve inanszl kt bir iman
olarak nitelendirme eiliminde olduunu belirtir520.
Marcel, ateizmin, Tanrnn varln reddetmeye ynelik dncesini
btnyle akla dayal bir temel zerine ina etmesi durumunda, egzistansiyalizmi
bir kenara brakp, geleneksel rasyonalizmin eskimi konumuna yerleeceini
savunmaktadr521.
Marcele gre bir ateist, Tanryla ilgili herhangi bir tecrbeye deil, bir
fikre yahut yanltc bir fikre dayanmaktadr. Byle dnen bir kii, Tanry
sadece kendi fikirleri erevesinde tanmlamaya kalkmaktadr. Hlbuki Tanry
kendine ait dnceler erevesinde belirlemeye kalkmak, kendini Tanr yerine
koymak anlamna gelir. Normal hayatta bile, kimi insanlarn yerine kendimizi tam
olarak koyamyorken, Tanr hakknda bu tr bir kanya sahip olmak, uygunsuz
grnmektedir522.
Marcel, ateizmin temelinde yatan unsurun, bireyin toplum hizmetinden
uzaklamasyla balayan ben-merkezcilik olduu dncesindedir. Byle bir
konuma yerleen birey, Mutlak Sen olmas gereken Tanry birisi olarak
grmeye balayacaktr ki, z itibariyle ateizmin tavr da bu sonuca
gtrmektedir523.
Marcel, materyalizm ve idealizmin birbirinin benzeri olduklarn
savunmaktadr. Birisi dorudan maddeden hareket etmekte, dieri ise maddenin
dncesinden yola kmaktadr524.
519

Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.35.


Marcel, Creative Fidelity, s.181.
521
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.85.
522
Gabriel Marcel, The Mystery of Being II (Faith and Reality), trans. Ren Hague, Gateway Edition Henry
Regnery Company, Chicago 1970, s.82-83.
523
Muta, a.g.e., s. 103.
524
Muta, a.g.e., s.4
520

119

nsan asndan dinin vazgeilmez bir deer tadn, sanat ve metafizikle


birlikte, dinin insan insan yapan en nemli etkenlerden biri olduunu ve insan
eylemlerin bu alanlarn denetiminde olmalar gerektiini dnen Marcel, dinin
insan iin tad vazgeilmez deeri belirttikten sonra, din ierisinde yer alan
ekli unsurlarn gerek dine ulamada engel olduunu ifade etmekte; bu engelin
ortadan kalkmasnn, din dncenin gerek bir imana dnmesiyle mmkn
olacan savunmaktadr525.
Marcel kurumsal yaplarn, yani hem Hristiyanln hem de laikliin, bu
halleriyle dnyann doasn deitirdiklerini ve bozduklarn dnr ve bu
alanlara eletiriler yneltir. Hristiyanln ve laiklie temel oluturan hmanizmin
yeniden yorumlanmas gerektiini ifade eder. Bu adan da Marcelin Hmanist
bir Hristiyanlk anlayn ortaya koyarak bu sorunun stesinden gelmeye
alt sylenebilir526.
Marcel, kendisine yneltilen eletirilerden birinin, felsefesi iinde sevgi
kavramna ykledii anlamn sadece Hristiyan dini erevesinde anlalabilecei
olduunu syler. Bu eletirinin makul olduunu kabul etmekle birlikte, hibir
insann yetitii evreden btnyle bamsz olamayaca eklinde bir karlk
vererek kendini savunmaya alr. Bu anlamda kendisinin u veya bu ekilde
Hristiyanlktan etkilenmesinin doal olduunu vurgular ve bunun baka durumlar
iin de geerli olabileceinin ekler527. Dolaysyla Marcelin, insann tarihsel bir
varlk boyutuna sahip olduu fikrini benimsedii sonucuna ulalabilir.
Marcelin Mutlak Seninin sonunda Hristiyan bir Tanr anlayna
ulamasnn kaynanda, byle bir Tanr anlayndan pein olarak hareket etmesi
yatmaktadr. Bylece Marcel imann derin bir varolusal yaantsn hedef olarak
ortaya koymasna ramen, bu yaantnn kaynanda metafizik hatta din bir
dogma bulunmaktadr.528

3.2. Marcele Gre Bilim


Bilime duyulan gvenin tarihsel kkeninin ok eskilere dayand
sylenebilir. Ancak on yedinci yzylda balayan teknik ilerleme ve Aydnlanma
525

Korlaeli, Gabriel Marcelin Din Anlay, s.212.


Blackham, a.g.e., s.72.
527
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.44.
528
Muta, a.g.e., s.181.
526

120

Felsefesinde zirveye ulaan bilime ballk ve bunun sonucunda gelien hayat


yeniden anlamlandrma abalar, mutlakln skntlaryla yz yze kalmtr.
Postmodern dnce ise, daha nce yaygn olarak dine ait olduu kabul edilen bu
alann, sonradan bilim tarafndan ele geirilmi olmasnn, anlam aray iindeki
insan iin, istenilen sonulara ulamada yeterli olmadn dile getirmeye
balamtr. Bilimin, zellikle insan ilikilerin, arzu edilebilir bir noktaya
ulamasnda yetersiz kald vurgusu n plana kmaya balamtr. Dolaysyla
yeni bir toplumun inas iin, bu mutlaklk iddiasndan bir ekilde uzak
durulmas gerektii ifade edilmitir.
Marcel, mutlak bilgi dncesine btnyle kart olan bir dnrdr.
Ona gre rasyonalist dncenin en byk yanlgs bu noktada balamaktadr529.
Bilim, bize eitli sosyal olgular arasndaki ilikiyi aklama konusunda yardmc
olmakla birlikte, deerleri btnyle aklayamaz530.
Marcel, modern dnya iin nemli bir adm olarak grd Kopernik
devrimini, bilime olan ar ball hatta btnyle bilim tarafndan kuatlm
olmas asndan eletirir. Kopernik devrimi, bir ksm insan zellikleri gereince
ortaya koymakla birlikte, insan merkezli bir anlay tamamen bilimin
hegemonyas

altnda

deerlendirdii

iin,

hatalar

barndrmaktadr531.

Rnesanstan sonra ciddi bir geliim gsteren doa bilimleri ve bu bilimlerin


Descartes tarafndan, kendisinden phe duyulmayan sonular elde edilmek
amacyla felsefesinde sentezlenmeye allmas sonucu elde edilen felsef anlay
ile Kopernik Devrimi ekseninde gelien yaklamlar, insan neredeyse her eyin
temeline ve merkezine alma eiliminde olmulardr. Bu anlaylar, insan merkeze
yerletirmekle birlikte, ben ile ben-olmayan arasnda var olan ilikiyi sadece soyut
bir dzlemde ele almaya neden olmalar bakmndan, somut tecrbenin arka plana
atlmalarna ve hatta btnyle ortadan kaldrlmalarna neden olmutur.
Bu tasarmda insan, ncelikle bir varlk olarak deil, epistemolojik
fonksiyonlarn bir karmaas olarak dnlm ve somut insan varl, bilimin
aktif girdabnda yutulmutur. Modern felsefeye damgasn vuran Descartesn
nl cogito ergo sum yani dnyorum yleyse varm nermesiyle benin
529

Muta, a.g.e., s.2


Marcel, The Mystery of Being II, s.110.
531
Marcel, Creative Fidelity, s.30.
530

121

ncelikle, dnen bir ey olduunun alt izilerek, onun somut tecrbeleri gz


ard edilmi, ben (zihin) ile ben-olmayan (madde, doa, beden) arasnda onarlmaz
bir uurum oluturulmutur. Oysaki Marcele gre, somut bir varlk olarak insann
ben varm iddias Descartesc yaklamn ben dnyorumunun aksine ben,
dnya ierisindeki bir benim yani benim bir dnyam var anlamna gelir.532
Marcel, felsefenin tecrbe iin baz aralar saladn belirterek, bunun rasyonel
yahut mantksal deil, varolusal bir kesinlie dayandn ifade eder533.
Marcel, kimi dnrlerin savunduu gibi, her eyin objektif ve
dorulanabilir olduu fikrine de kar kmaktadr. Ona gre bu, indirgemeci bir
anlay olur. Birinci refleksiyon, nemi inkr edilemeyecek bir aama olsa da,
kimi konularn anlalmas iin ikinci refleksiyona bavurmak zorunludur. Aksi
durumda varolma kavram sadece sahip olma dzeyine indirgenecek ve
varln deeri drlecektir. Gnmz teknolojisine duyulan ar gven, bu
noktada olumsuz bir etken konumundadr534. Marcel, birinci refleksiyon olarak
isimlendirdii dncenin, kendisinden nce var olan tecrbenin birliini ortadan
kaldrdn; ikinci refleksiyonun ise, ortaya kan yetersizlii giderdiini
belirtir535. Bu anlamda deneysel glkleri bir problem olarak ele almay
amalayan birinci refleksiyon tmel, objektif ve dorulanabilir olan bir bilgiye
ynelir ve objeleri eitli bilimlere paralayarak nne ilk konulan tecrbe
birliini zme eilimi gsterir. Birinci refleksiyon dorulanabilir ve objektif
olan bir bilgiye yneldii iin soyuttur ve zne ile nesnesi arasnda ksm bir iliki
ierir. Marcele gre, dnen zne ile egzistansiyel dnyann ilgisinin
kurulmad soyut matematiksel ya da mantksal dnceler olan paradigmalar ya
da bir teorinin dorudan doruya uygulanabilmesinin dikkate alnmad pr bilim
veya bedeni objektifletirerek onu zihinden ayran Descartesc felsefe, birinci
refleksiyondan treyen dnce biimleridir.536
Marcel, modern dnemde, gemie ynelik olarak srdrlen kat
eletirileri doru bulmaz. Bu tr eletiriler, bir anlamda, dnrn tarihle olan
ban koparmaya neden olacaktr. Yaplmas gereken ise, dnce tarihini
532

Marcel, Creative Fidelity, s.83; Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.5;
Marcel, a.g.e., s.15.
534
Bkz. Ko, a.g.e., s.104 vd.; Colette, a.g.e., s.38.
535
Marcel, The Mystery of Being I, trans. G. S. Fraser, Gateway Edition Henry Regnery Company, Chicago
1966, s.102.
536
Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.5.
533

122

gerektii gibi bilmektir. Ancak bu bilgi, skolastisizmin neden olduu gibi, kiiyi
tarihe hapsetmemelidir537.
Mevcut bilimsel anlaylara ynelik olarak ciddi eletiriler ynelten
Marcelin, tamamen bilime kart bir dnr olarak grlmesi doru deildir.
Ancak, z itibariyle objeleri, dolaysyla problemleri incelemesi gereken bilimsel
yntemlerin genel geer bir konuma karlmasna kar kmaktadr. Bilimsel bir
yntemin kullanlmasyla, insann temel arzusu olan varla katlmann ve
ebedilemenin gereklemesi sz konusu olamaz538. Bilim, dogmatizmden uzak
kalp, vazgeilmez metotlara ve mutlakla sahip olduu eklinde bir iddiada
bulunmad srece, vgye layk bir alan olarak grlmelidir. Zaten bu tr bir
iddiada bulunan anlaylar gerek bilim olmaktan ziyade szde bilim olarak
nitelendirilmeye daha uygun grnmektedirler. nk mutlaklk iddiasnda
bulunan bir anlay, dogmatizme mahkm olmak mecburiyetindedir. Bilimsel
dogmatizm ise, insann ok ciddi bir ontolojik anlam kayb yaamasna neden
olacaktr. Ontolojik anlam kaybna urayan insan ise, bir nesne olarak
grlmekten uzak kalamayacak ve bu da stesinden gelinmesi neredeyse imknsz
olan eitli sorunlarn ortaya kmasna neden olacaktr539. Bu sorunlarn banda,
insanlarn sahip olduklar deerleri yitirmeleri gelmektedir ve bilimsel
dogmatizmin neden olduu indirgemeci anlay, her eyden nce olmas gereken
sevgiyi ortadan kaldracaktr. nk sadece maddi alanda rettikleriyle
deerlendirilen insann, manev boyutu grmezden gelinecek ve materyalist bir
metafiziin etkisiyle, makine olarak grlen insanlar tadklar dier deerlerden
arnm olarak kabul edileceklerdir. Bu durumda da tek mutlak gerek, bilimsel ve
teknolojik konum ve insann madd retime yapt katk olacaktr540.
Sonu olarak, Marcelin bilim ve teknolojiye ynelik eletirileri, onlarn
btnyle ortadan kaldrlmas arzusunu iermez. Ancak, herhangi bir alanda
kendine ait ilevini yerine getirmesi gereken insan, eyleminin duygusal alt
yapsn gz ard etmemeli ve bu eyleme anlam katmaldr. nsann bilim ve

537

Muta, a.g.e., s.6.


Fulya Bayraktar, Gabriel Marcelde nsan, Bilim, Teknik ve Anlam likisi zerine, Felsefe Dnyas
Dergisi, Say: 48, 2008, ss.90-95, s.92; Roberts, a.g.e., s.295.
539
Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.6-7.
540
Ko, a.g.m., s.7-8.
538

123

teknolojiyi gereince kullanmas ve bunlarn olumsuz etkilerinden kurtulmas


sadece bu yolla gerekleecektir541.

3.3. Marcele Gre nsan, Katlm ve Umut


Marcel, modern dnyada gelien teknolojik ilerlemenin tad deeri
kabul etmekle birlikte, insann teknolojiye ynelik olarak duyduu ar gvenin,
ontolojik bir anlam kaybna neden olduunu dnmektedir. Hlbuki sadece
bedensel ve fonksiyonel gelime gerek bir ilerleme ortaya koymaz; aksine insan
tecrbesinin ontolojik deerini ve aknln gerekliliini geri plana iter542.
Marcel, modern dnyann en byk sorunlarndan birisinin, insann sadece
ilevlerden ibaret bir varlk olarak grlmesi olduu kanaatindedir. Bu noktadaki
sorumluluk ise tarihsel materyalizm ve Freudu teorilere aittir. Bu tr yaklamlar,
insanlarn toplum ierisindeki fonksiyonlarndan hareketle, hiyerarik bir
yaplanmay esas almakta, insann gerek yapsn gz ard etmektedir. Freudu
anlay, insann son derece snrl bir varlk olarak ele almakta ve ardndan
tketen, reten ve vatanda gibi baz sosyal ilevler n plana karlmaktadr543.
Marcel, insanda var olan egonun, sahip olma duygusunu ne kararak,
kendi dndaki her eyi nesnel bir alanda deerlendirmesine neden olduunu, bu
durumun ise insan kendi gerekliinden ve asl varlktan uzaklatrdn
savunmaktadr544. nsann znden kopuu, bireyi kendine hkim olma
duygusundan, dnyaya hkim olma duygusuna ynlendirmektedir. Bu ise,
teknolojik gelimenin insan hayatndaki artan rolnden kaynaklanmaktadr. Bu
noktada birey, gerekten mutlu bir hayata kavumak istiyorsa, teknolojinin esareti
altna girmemelidir. Teknolojinin konumuna ynelik bu olumsuzluklar dile
getiren Marcelin, teknolojinin bir ara olarak dnlmesi ve insann onun
zerindeki hkimiyetini kaybetmemesi gerektii sylenebilir545.
Marcel, zgr iradeye byk bir nem atfetmekte ve btn tavrlarn
temelinde zgrln bulunmas gerektiini ifade etmektedir. Bu anlamda,
bireyin kendisi tarafndan snrlar belirlenmeyen bir ynelimin, gerek bir deer
541

Ko, a.g.e., s.119.


Bayraktar, a.g.m., s.90.
543
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.10.
544
Bayraktar, a.g.m., s.91.
545
Muta, a.g.e., s.8-9.
542

124

tamadn dnmektedir546. Bu noktaya ulaabilmenin yolu ise Mutlak katlm


olarak dnlmelidir.
Marcelin iki ynl bir insan anlay vardr. nsan, dnyaya ait olmamakla
birlikte, bu dnya iinde var olmaktadr. O, dnyaya ve Tanrya ayn anda katlan
bir yapya sahiptir. Cisimleme (incarnation) ile dnyaya, mnacaat/dua/niyaz
(invocation) ile de Tanrya katlr547.
Bireyin gerek bir ynelim iinde olabilmesi iin zgrlk temel unsur
olarak kabul edilmelidir. Bu erevede ona dardan yaplacak olan her
mdahale,

ynelimindeki samimiyeti ciddi bir ekilde olumsuz olarak

etkileyecektir. Bu anlamda, zgrlkten doan fanatizm onun en byk dman


olarak grlmelidir. Buradan hareketle Marcelin, ateistlerin ngrd ekilde
snrsz bir zgrlk anlayn benimsedii sonucuna ulalmamaldr. O her
eyden nce zgrl Tanrnn inayetine balamaktadr. zgrlk ancak bu
ekilde sadakatle bir arada bulunabilir548.
zgrlnn farkna varan ve sadakatle bunu pekitiren insan iin, umut
kavramnn ayr bir anlam ve nemi vardr. Buradaki umut, Mutlak Sene bal
olan bir umut olarak grlmelidir549.
nsan ancak bu umut yardmyla varoluundaki derinlii anlayabilir. yle
ki, tad umut ve sahip olduu zgrlkle Mutlak Varlka ynelik kabul ve
reddetme zelliiyle donanml olduunu anlayan insan, bu Varlka gre kendi
konumunu yine kendisi belirleyecektir. Dolaysyla umudunu yitiren ve
umutsuzluk iine dnen insan, kendi deerinin farkna varmas sz konusu
olamayaca gibi, umutsuzluk da onun iin en temel gnahlardan biri haline
gelecektir550.
Marcele gre insan, son noktaya ulam ve tamamlanm bir varlk
olmayp, olu halindeki bir varlktr. Bu olu hali, onun srekli deien bir doaya
sahip olmas sonucunu dourmaktadr. Marcelin ifadesiyle Homo Viator olan
insan iin, ilerlemekte olduu sreteki en nemli zellik umut sahibi olmasdr
546

Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.74-75.


Muta, a.g.e., s.18.
548
Gabriel Marcel, Being and Having, trans. Katharine Farrer, Dacre Press, Westminster 1949, s.54; Muta,
a.g.e., s. 59 vd.; Roberts, a.g.e., s.317-318.
549
Ko, a.g.e., s.201.
550
Gabriel Marcel, Homo Viator: Introduction To a Metaphysic Hope, trans. Emma Craufurd, Henry Regnery
Company, Chicago 1951, s.60-61; Emel Ko, Bir Umut Metafizii Olarak Gabriel Marcel Felsefesi,
S.D..F.E.F.S.B.D., Say: 18, 2008, ss.171-194, s.191.
547

125

ve bu durum onun yaam biimi olarak grlebilir. nsann kendi dndakilere


ynelik olarak tad bu umudun niha hedefi ise Mutlak Gerekliktir.
Dolaysyla umut, homo viator olarak balanan ve srdrlen fiziksel ve metafizik
yolculukta, zorunlu bir konuma sahip olup, srecin btnnn ynlendirilmesinde
temel belirleyicidir. Ayn zamanda, birey iin en byk tehlikelerden biri olan
kendine yabanclamann engelleyicisi olarak grlebilir. nk birey kendi
dndakilere ynelik umut tamadnda, merkezi noktaya kendini eritirecek ve
adeta da ynelik ak bulunmas gereken btn kaplar kapatm olacaktr551.
Marcele gre, insann sahip olduu umudu salayan etkenler birbirinden
farkl olup, tadklar nem asndan da birbirlerinden ayrlrlar. Ancak, insan
niha anlamda istenilen noktaya ulatracak her trl umudun kaynanda Mutlak
Varlk bulunmaktadr. Bu ynyle de, insann sahip olduu bir gereklik olmasna
ramen, onu aan bir yannn bulunduu da inkr edilemez. Bu, snrlarn tesinde
bulunma durumu, insana hakikati kazandrmak ve aknln srrna ulamak
asndan byk bir nem arz eder ve ift ynl bir deer tar. Bireyin toplumla
uyumas asndan tad ahlk yn ile akn olann srrna ulatrma bu ift
ynlln bir ifadesidir552.
nsan, umut ile umutsuzluk arasnda seim yapma konusunda zgrle
sahiptir. Bu noktada yapaca tercih, onun ya srete olumlu bir ynde
ilerlemesini salayacak ya da gerilemesine ve yok olmasna neden olacaktr.
nk umudun niha kayna ve hedefi olan Tanrya bir cevap vermek sz
konusudur. nsana gerek deerini verenin Tanr olduu dnldnde,
umudun olumsuzlanmasyla ortaya kacak olan umutsuzluk hali, bir anlamda
bireyin kendi kendini inkr etmesi anlamna gelecektir. Buradan hareketle,
umudun iman asndan da son derece nemli olduu grlebilir553. nk sadece
umut sayesinde gerek bir imana ulalabilir. Umudun doasnda koulsuz bir
balanma ve ak bulunduu iin, ierisinde herhangi bir talebi veya beklentiyi
tamamas gereken gerek bir imandan ancak bu suretle sz edilebilir. Umudun
olmad bir ortamn, eitli zorluk ve skntlarla karlamas kanlmaz olan

551

Marcel, Homo Viator, s.30.


Ko, a.g.m., s.190.
553
Marcel, a.g.e., s.29; Marcel, Being and Having, s.79.
552

126

bireyi, ruhsal anlamda da olumsuz etkileyecei aktr554. Ayn zamanda, modern


dnyada insan, sanki bu doann bir paras deilmi gibi dnlmektedir. Bu
durum da, insan ile doa arasnda amansz bir savan hayal edilmesi sonucuna
gtrmektedir. Doa ile insan arasnda bir sava halinin var olduu dncesi,
hem doa hem de insan asndan ok byk problemlerin ortaya kmasna neden
olmaktadr ki, bunun binlerce olumsuz rneini gnmzde ok daha fazla
gzlemlemekteyiz. Dolaysyla Marcelin ortaya koyduu umudun ontolojik
zorunluluu dncesi, insan-doa ilikileri asndan da byk bir nem
tamaktadr.
Marcele gre insan, kendi iine kapal bir varlk olarak dnlmemelidir.
nsan kendi i geliimi zerine younlamakla birlikte, olgulamann en temel
yansmalarndan biri, katlmla ortaya kacaktr. Katlmda niha ama Tanr
olmakla birlikte, srecin aamalarndan birisi de toplumsal katlmdr555. Katlm
srecini varolu olarak dndmzde, Marcelin yaklamlarnda varoluun
aamalar olarak nitelendirilebilecek aamadan sz edilebilir. Birinci aama,
bireyin bilinli olmakszn katld aamadr ve bu aama sje-obje ve her trl
aamadan nce vardr. kinci aama, dncenin etkinliinin sz konusu olduu,
objektif ve dorulanabilir elerin bulunduu birinci refleksiyon aamasdr.
nc aama ise, varolua ilikin bilinli bir atlmn sz konusu olduu, meta
problematik olarak nitelendirilebilen ve somut katlmn gerekletii ikinci
refleksiyon aamasdr556. Bu srete ulalan aknlk fikri de kendi iinde bir
sre barndrmaktadr. Bu srete yer alan aamalarn birincisinde, birey
kendinin ve evresinin ve bunlarn snrlarnn farkna varr. Bu yatay aknlk
olarak tanmlanmaktadr. kinci aamada, birinci aamada kefedilen snrlarn
tesine doru ynelim sreci balar. Bu ise dikey aknlktr. nc ve son
aama ise, iinde bulunduu toplumla gerek anlamda btnleen birey, Mutlak
Sene ular557. Burada ifade edilen aamalar, birbirinden btnyle bamsz
olarak dnlebilen ve gerekletirilebilen aamalar olarak grlmemeli, srekli
olarak birbirine bal ve birbirini destekleyen aamalar olarak kabul edilmelidir.

554

Ko, a.g.m., s.192-193.


Marcel, Homo Viator, s.61.
556
Marcel, Creative Fidelity, s.142; Ko, a.g.e., s.102.
557
Marcel, Mystery of Being, I, s.49; Ko, a.g.e., s.204 vd.
555

127

Bu aamalarn birinden bamsz olarak kabul edilmeleri, ruh-beden ayrlna


neden olmamas iin dikkatli ve zenli bir ekilde srdrlmelidir558.

3.4. Marcele Gre Sr Kavram


Marcel hayat bir problem olarak deil, bir gizem olarak ele almay uygun
grmektedir559. Metafizik alanda sahip olunanlar ve varlk olanlar eklinde bir
ayrm yapan Marcele gre, modern dnyada insann deerinin kaybolmasndaki
temel sebep de, insann sadece fonksiyonel bir deerlendirmeye tabi tutulmasdr.
Yani insan sadece sahip olduklar noktasnda ortaya koyduu fonksiyonla
deerlendirilmeye

allmaktadr.

Hlbuki

birey,

ciddi

bir

ekilde

deerlendirildiinde, gerekte sahip olduklarndan ok daha fazlasn ifade


etmektedir. nsana sadece fonksiyonlar asndan deer biilmesi, btnyle
sebep sonu ilikisine dayal son derece mekanik bir yapy ortaya karacak ve
srrn ortadan kalkmasna neden olacaktr. Srrn ortadan kalkmas ise, hayatn
anlamlandrlmas asndan byk bir nem tayan sevgi vb. manev deerleri
yok edecektir560.
Marcele gre metafizik dnce sr zerine ynelmi bir dnce olmas
nedeniyle, dnlemeyen ve ispat edilebilir olmayan bir kavramdr. Srrn
ispatlanabilir ve dnlebilir olduunu kabul etmek, onun nesnelletirilmesi
anlamna gelecektir. Ayrca, sr olan unsurlarn sadece rasyonel bir temel zerinde
aklanmaya ve delillendirilmeye allmas, konunun sadece bize bakan
ynnn aklanmasndan ibaret olup, gerei tamamen yanstt sylenemez561.
Hlbuki sr, kendiliinden anlalamayan ve hrriyete bal, imana benzeyen bir
eit somut bir sezgi ile ancak bilinebilir.562 Burada somut sezgiyle birlikte,
beden ve ruhun birliine dayal olarak zgrlk, ak, sadakat, umut, gven vb.
gibi sr olarak kabul edilecek unsurlar ortaya kar. Ortaya kan btn bu srlar
ise, temel sr olarak kabul edilen Varlk Srrn ortaya koyar ve onun yansmalar

558

Ko, a.g.e., s.174-175.


Blackham, a.g.e., s.69; Coates, a.g.m., s.236.
560
Bayraktar, a.g.m., s.93.
561
Bkz. Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.21.
562
Verneaux, a.g.m., s.310.
559

128

olarak grlrler. Bu noktada felsefenin temel hedefi de, bu niha srra ulamak
olmaldr563.
Problem ve sr arasnda ayrm yapan Marcel, modern dnyada doum, ak
ve lm gibi sr olarak deerlendirilebilecek baz unsurlarn ortadan kaldrldn
belirtir. Bunun nedeni ise yozlam bir rasyonalizmdir. nk rasyonalizmde kat
bir sebep-sonu ilikisi kurulmakta ve sebep artk hibir deerlendirmeye tabi
tutulmayacak ekilde sonucun yegne aklamas olarak dnlmektedir. Byle
bir anlay ise, btn olaylar sadece problem olarak ele almakta, ayrca dogmatik
ve nyargl bir yapnn meydana gelmesine temel tekil etmektedir564.
Problem ve sr arasnda bir ayrmn yaplmamas yahut bunlarn birbirine
kartrlmas,

karlalan

konularn

deerlendirilmesinde

bizi

yanla

gtrecektir. rnein, herhangi bir kiinin ktlk hakknda deerlendirme


yaparken, sr olan unsurlar gz ard etmesi, olaya sadece kendi asndan
bakmas sonucuna gtrecek ve btncl bir bak engelleyecektir. Yani byle
bir durumda birey, ktl sadece kendine verdii zarar erevesinde ele almak
durumunda olur ve kendini ilgilendirmeyen veya daha az ilgilendiren btn
unsurlar gz ard etmek zorunda kalr565.
Marcelin dnce sisteminden hareketle problem ve sr arasndaki fark
ortaya koymak iin yle bir tablo izilebilir;
PROBLEM
Problematik
Dorulanabilir
Objektivite
Kanaat
Ayrlma
Reddedi
Soyut
Objektif
Ben-ona
Sahip olmak

SIR
meta-problematik
dorulanamaz
varolu
iman
katl
yakar
somut
btnyle sbjektif (intersbjektif)
Ben-Sen
varlk olmak566

Marcel, sr ile sevgi arasnda nemli bir ba bulunduunu ifade eder ve sr


alannn anlalmasnda sevginin byk bir neme sahip olduunu savunur567.
563

Ko, a.g.m., s.174; Verneaux, a.g.e., s.79.


Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.12-13; Marcel, Being and Having, s.100, 117.
565
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.19-20.
566
Ko, a.g.e., s.92.
567
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.20.
564

129

Ayrca, ontolojik srrn kavranmasnn herhangi bir dine bal olmay gerekli
klmamakla birlikte, vahyin imknn reddetmenin bu srrn anlalmasn
olumsuz bir ekilde etkileyeceini dnr. Dolaysyla vahyin imknn kabul
etmek veya herhangi bir dine mensup olmak, sr olan kefetmeye ve onun
tesine gemeye tevik eden nemli bir yardmc g unsuru olarak
grlmelidir568.

3.5. Marcelde man ve Tanr


Marcel, inanan bir kiinin varoluunun, onun imanna bal olduunu
savunmaktadr. Varla katlm ise, sadece bu yolla gerekleebilir. Ayrca bireyin
zgrlemesi de iman etmekle elde ettii zgrlk olup, kiiyi determinizmden
kurtarr. Ayrca Tanry zmsemi olan bir kii, kendi dndaki bir Sene
baland ve onu sevdii iin, gerek zgrl elde edecektir569.

Marcel,

gerek iman elde edememi bir insann, grme konusunda fikir yrten bir mya
benzediini sylemektedir. Bu ise bir elikiye neden olacaktr570. Bu balamda,
Tanr ile birey arasndaki bir akt olarak kabul edilen iman, btn nesnel
elerden arndrlabildii lde ve sadece kavrama yoluyla ortaya kabilir.
Dolaysyla burada esas olann balanma olduu ve imann ancak bu ekilde
tanmlanabileceini sylemek mmkndr571.
Marcel, dnen ben ve deneysel ben eklinde bir ayrm yaparak,
imann dnen ben ile deneysel ben arasnda var olan boluun akn bir ilikiyle
doldurulduu kanaatindedir. Bu boluk doldurulurken, nesnel bir dnme ve
aklama sz konusu olmayp, temelde yer alan unsur, bireyin dorudan
tecrbesidir572.
man bir sray olarak deerlendiren Marcel, bunun bilinsiz bir srama
olarak anlalmasna kar kar. Dolaysyla refleksiyon, iman konusunda nemli
bir adm olarak grlmelidir. Ancak sadece dnme dzeyinde kalnmamal ve
dncenin tesinde bir inanma alannn bulunduu dikkate alnmaldr573.
568

Marcel, a.g.e., s.46.


Marcel, Being and Having, s.22; Korlaeli, Gabriel Marcelin man Anlay, E...F.D., Say:4, 1987,
ss.77-89, s.88.
570
Korlaeli, a.g.m., s.84.
571
Korlaeli, a.g.m., s.83.
572
Marcel, Being and Having, s.21-22, 139, 191; Korlaeli, a.g.m., s.79.
573
Ko, a.g.e., s.100.
569

130

Marcel, imann bilginin tesinde olduunu ifade eder ve imana ynelik


sorunun objektif bir ekilde aklanmasnn mmkn olmadn savunur. Ona
gre, imann bilgiyle ifadesi, onun inkr anlamna gelmektedir. Ayrca imann
ispatlanabilir bir unsur olarak grlmesi, iman iin ok byk bir nem tayan
zgrl ortadan kaldracaktr574. Marcelin imann bilgi konusu olmamas
gerektii eklindeki dncesi, bireyin kendi dncelerini bir obje olarak ele
almasn ortadan kaldrmaya ynelik olup, byle bir yaklamn yabanclamaya
neden olacan ve fanatizme srkleyeceini dnmektedir. Ayn eilimin iman
sz konusu olduunda da srdrlmesi, kiiyi yine yabanclama ve fanatizme
srkleyecektir575.
Marcel, rasyonel olmayan bir alana ynelik, dardan yaplacak olan
rasyonel deerlendirme ve eletirilerin sama olduklar dncesindedir576. Bu
nedenle de, imann dncenin bir ekli olarak kabul edilmesine kar kmakta
ve bu noktaya ularken, her ne kadar ayn dnse de, Kierkegaarddan haberdar
olmadn vurgulamaktadr577. man ile akla dayal dnme sreci arasnda
belirgin bir farklln bulunduunu belirten Marcel, akl dnme srecinin
banda ifade edilen dnyorumun iman srecini balatan inanyorumdan
farkl olduunu savunur. nk dnyorum nermesinde dnen ile
dnlen arasndaki iliki, bireyi nesnel bir boyuta iletirken, imanda herhangi bir
nesnellikten sz etmek mmkn deildir. manda Tanrya katlma ve kendi
kendini yeniden kurma sreci vard578. Bu nedenle iman, hibir kimsenin nesnel
bir tarzda ifade edebildii ve aklayabildii bir kavram olarak grlmemelidir.
mann, ancak imanla dorulanmas sz konusu olabilir579.
Marcel, imann bir kanaat olarak grlmesine kardr. Kanaatte, objektif
bir yan bulunmas, bu sebeple kanaatin bir bakas karsnda savunulabilir bir
nitelikte olmas, onu imandan ayrmay gerekli klmaktadr. Marcelin kanaatle
(veya inanla) iman arasndaki bu ayrm, klasik teolojinin l iman ve yaayan
iman arasndaki ayrmna uygun den bir ayrmdr. slam dncesinde bu ayrm,

574

Marcel, Mystery of Being II, s.76 vd.; Muta, a.g.e., s.122.


Verneaux, a.g.m., s.309; Roberts, a.g.e., s.315.
576
Korlaeli, a.g.m., s.88.
577
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.120.
578
Marcel, Being and Having, s.80-81, 93; Marcel, Homo Viator, s.239-240; Korlaeli, a.g.m., s.78.
579
Korlaeli, a.g.m., s.80.
575

131

kelm ve tasavvuf iman ayrmna denk dmektedir.580 Bu ayrma gre, kelm


iman, naslara dayanan ve rasyonel anlamda bireyi ynlendiren bir temel zerine
otururken; tasavvuf iman, rasyonellikten tede bulunan, bireyin bilincine dayanan
ve hal olarak yaanan bir temel zerinde bulunmaktadr581.
manla grn birbirine kartrlmasnn byk bir sorun oluturacan
dile getiren Marcel, grn deikenliini vurgulayarak, kendi yaklamn
temellendirmeye alr. Ayrca, grn bakalarna kar savunmay ve
aklanabilir olmay gerektirmesi de, onu imandan farkllatran bir yapy
dourur582.
Marcel, imann kantlanamaz ve bakalarna tam anlamyla aktarlamaz
olduuna inanmakla birlikte, bakalarnn inanlarn kabul etmenin, imana alan
bir kap olarak grlmesi gerektiini dnmektedir583. Buradan hareketle, onun
dinin sosyal boyutunu kabul ettii sylenebilir.
Bu adan Marcel, iman ile akn zde olduunu ifade etmekte, hatta
imann teminat ve balang aamas olarak ak grmektedir584. Gerek bir
imann ayrlmaz paralarndan biridir. Bu anlamda ak, imann bir art olarak
grlmekle birlikte, akla iman temelde ayn eydir. Ak, insan bir boyuttan, ilh
bir boyuta yolculuk olarak da grlebilir. lh akta, k olunann niteliklerinin
ayr ayr sevilmesi sz konusu olamaz ve btncl bir ak esas olmaldr. Bu
ekilde ortaya kan bir ak, ayn zamanda lme de alternatif olarak kabul
edilir585.
Marcelin tasarlad umut, bireyin kendisini baka bir varla balamakla
snrlandrd eklinde yorumlanabilir. Ancak Mutlak Varlka ynelik duyulan
mutlak umut bu snrlarn tesine gemeyi salad iin, bir anlamda
snrszln kaplarn aan bir niteliktedir. Bunu salayacak olan ise, umudun tam
bir teslimiyet ve gven ierisinde tanmasdr. Ayn zamanda bu gven duygusu,
580

Muta, a.g.e., s.128-130.


Bkz. Abdurrahim Gzel, Kelam ve Tasavvuf Asndan Tevhid, E..S.B.E.D., Say: 11, 2001, ss.193209, s.196-197. Burada ifade edilen kelm ve tasavvuf iman ayrmnn, kesin izgilerle birbirinden
ayrlmas mmkn grnmemektedir. nk slm kelmn bu tasnif erevesinde homojen bir karaktere
sahipmi gibi deerlendirmek doru olmayacaktr. Konuya ilikin ayrntl bir deerlendirme iin bkz.
Temel Yeilyurt, man, Objektivite ve Yanllanabilirlik, Gnmz nan Problemleri- lahiyat
Faklteleri Kelam Anabilim Dal Sempozyumu, Erzurum, 2001, ss.77-95, s.77 vd.
582
Korlaeli, a.g.m., s.81.
583
Marcel, Mystery of Being II, s.194-195; Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.119; Blackham, a.g.e.,
s.79.
584
Marcel, Creative Fidelity, s.136.
585
Muta, a.g.e., s.142-144.
581

132

sabr ve Mutlak Varlk karsnda alakgnll olmay zorunlu klar586. Bylesine


bir tevazu ve gven erevesinde gerekleecek olan umut beraberinde inayeti
getirecektir. Marcele gre, iman inayete bal olarak ortaya kar ve gerek
anlamda inayet olmakszn tam bir imandan sz edilemez. Ancak bu inayet, bireye
basky gerektirse de, onun zerinde btnyle zorlayc deildir. nk zorlayc
bir inayet, zgrl ortadan kaldrd iin, gerek bir imann gereklemesini
engelleyecektir587.
Marcelin, bireyin sahip olduu imann, zgrlk temeline dayanmas
gerektiini savunduu sylenebilir588. zgr bir iradeyle elde edilecek iman,
bireyi statik bir imandan kurtaracak ve dinamik bir imana kavuturacaktr. Bu
durum da, dnrn, bir defa kazanlm ve varln bundan sonra srdren
statik bir iman anlayndan ziyade, srekli olarak yenilenen bir varolu tarz
olarak ortaya kan bir iman anlayn benimsediini gstermesi asndan byk
bir nem tamaktadr589.
mann en st noktaya kmasnda, birey ile Tanr arasnda kurulacak olan
ba da nemlidir. Marcelin birey ile Tanr arasnda bir ba olarak grd dua,
bireyin, nitelikli bir imana sahip olmas gerektii noktasnda fikir vermektedir.
Ona gre, dua eden, duasn en kk bir menfaate dayandrmamaldr. Birey,
ancak bu sayede kendi deerini ykseltecektir. Aksi halde, az veya ok
pragmatizm sz konusu olacaktr ki, bu da dini inkr etmekle edeer bir durum
ortaya karr590.
Marcelin, objektif olarak benimsenen bir iman anlayna sahip
olmamakla birlikte, ontolojik srra katlmaya dayal ve bu sayede objektiflie
yaknlaan bir iman benimsedii ifade edilebilir. Herhangi bir nedenden dolay
yaplan bir ayine veya duaya katlmak byledir. Ayinin veya toplu olarak
gerekletirilen duann, yeri, zaman ve bu aktiviteye katlacak olan kiilerin
nitelii objektif bir yap arz etmekle birlikte, bireyin katlmda yaad duygusal
durum objektiflikten uzaktr. Ancak ama sz konusu olduunda, yani ideal n

586

Marcel, Being and Having, s.56; Ko, a.g.m., s.174-175.


Marcel, Creative Fidelity, s.26; Muta, a.g.e., s.124; Roberts, a.g.e., s.318-320.
588
Ko, a.g.e., s.139.
589
Muta, a.g.e., s.126.
590
Marcel, Being and Having, s.207; ayrca bkz. Muta, a.g.e., s.131-133.
587

133

plana ktnda, bireyin objektif katlmdan ciddi bir pay ald sonucuna
ulalabilir591.
Birey imann olgunlamas srecinde kimi zaman phelerle karlaabilir.
Bu durumda inanan birey, kar karya kald pheleri gidermekle sorumludur.
Ancak burada Mutlak Akn, yani Tanr kesinlikle bir tartmann konusu
olmamal ve pheden arnm bir imanla Ona balanlmaldr. Nitekim bu
yaklam bata Hristiyanlk olmak zere, Yahudilik ve slamn Tanr anlaylar
iin de sz konusudur. Marcel, eletiriden uzak tutulan ve insanlar tarafndan
oluturulmu eserlerin ve anlaylarn irdelenmekten uzak tutulmasnn da
banazl krkleyen unsurlar olduunu dnmekte ve bu noktada zellikle
Marksizm ve Nazizmi eletirmektedir592. Ancak dikkat edilmesi gereken husus
udur ki; banazlkla imann birbirinden tamamen ayr eyler olduklarn
savunmaktadr. Banazlk bir bakasnn grlerine herhangi bir bilgi olmakszn
kr krne ball ve itaati gerektirir. Burada kendisine balanlan kii ve
grleri, bir obje niteliindedir. Birey, hibir surette bu durumun dna kamaz.
man ise, bizzat yaanan ve iselletirilen bir durumdur. Yani, herhangi bir bilgiye
ihtiya duyulmaz. man sonucunda ortaya kan ballk ise, banazlk deil
sadakattir. Ayrca banazlkta, balanlan husus, yle veya byle bir grtr.
Grler, bir ekilde dorulanabilir veya yanllanabilirler. man ise dorulama
veya yanllamann sz konusu olmad ve gr olmayan ve bireysel olarak
yaanan bir alandr. Gre dayanan banazlk, rekabet ettii btn unsurlar
ortadan kaldrmay hedefleyen ve ykcla dayanan bir konumu gerektirir. Onun
temelinde tartma vardr. man ise, doas gerei byle bir konumda olmay
kesinlikle reddeder593.
Marcel, belirli bir srecin sonunda ulalan imann, elde edildikten sonra
sorgulanabilirlikten uzak tutulmas gerektiini savunur. mann elde edildikten
sonra sorgulanabilir olmas, gerek bir iman olmasn engelleyecek ve bireysel
adan dnlmesi imknsz bir hayat tarznn ortaya karlmas sonucuna neden
olacaktr594. O, imann negatif eletirisini doru olarak kabul etmez ve onun bir

591

Muta, a.g.e., s. 54-56.


Korlaeli, Gabriel Marcelin Din Anlay, s.216-217.
593
Korlaeli, a.g.m., s.218-219.
594
Marcel, Creative Fidelity, s.162.
592

134

indirgemecilik olduunu dnr. Bu anlamda ikinci refleksiyon, bu tr bir


indirgemeci anlaya kar kmaktadr595.
Marcel, hangi iman? eklindeki bir soruya karlk olarak, Yeniden
Ahlk Donanm (Moral Re-Armanent) anlayn benimseyen insanlarn
grlerini sunar. Bu anlay benimseyen kiiler, btnyle tabi olduklar itikd
kabullerine gre konumazlar. Bunun aksine, herhangi bir doktrinal anlayn
dnda bulunan yepyeni bir anlaya yneldiklerini dnrler596.
Marcel, imann gerek anlamda var olabilmesi iin, bir Ben-Sen ilikisinin
zorunlu olduu kanaatindedir. nk insan ancak kendisi dndaki birine ynelik
bir gvenme duygusu ve ona inanmaya ynelebilir597. Bu anlay ise Mutlak
Senin var olmasn zorunlu klmaktadr. Benzer bir anlay, varoluu dnceyi
benimseyen Martin Buberin yaklamlarnda da grlmektedir598.
Marcele gre Tanr her trl dorulamann tesindedir. Herhangi bir
kiinin Tanr,.. dr eklinde bir ifade kullanmas, sadece kendine ynelik bir
ifade olarak anlalmaldr599. Bu nedenle, Tanr ispatlanabilir ve aklla
kavranabilir bir varlk olmayp, Ona ulamak sadece inanla mmkndr. Bu
inan, Tanryla bireysel bir ilikiyi gerektirmekte olup, Onun sosyal anlamda
zerinde ittifak kurulacak bir nesne olarak alglanmasnn nnde bir engel
oluturmaktadr. Bu nedenle Tanr Mutlak Sen olarak isimlendirilebilir600. Bu
anlamda bireysel iman, objektif bir ekilde kantlanamayan, ancak tecrbelerle
yaanan bir sre olarak dnlmelidir. Tecrbenin yaanlabilir olmasnn
zorunluluu, imann kr krne bir ballk olmasna da engel olmaktadr601.
Ayrca Tanrnn tahkik edilemez oluu, gereklii olmayan ve aratrlamayan bir
yapya sahip olduu anlamna gelmemelidir. Tanrya varoluumuzdan hareket
etmek suretiyle ulaabiliriz602.
Marcel, Tanrnn varlna ilikin ortaya konan kantlarn, amaca hizmet
etmekten uzak olduunu savunur. nk modern felsefe de, gn getike anti595

Marcel, The Mystery of Being II, s.75.


Gabriel Marcel, Fresh Hope for the World, trans. Helen Hardinge, Longman Green and Co., London 1960,
s.12.
597
Marcel, Creative Fidelity, s.135.
598
Bkz. Martin Buber, Ben ve Sen, ev. nci Palsay, Kitabiyat Yaynlar, Ankara, 2003, s.47 vd.
599
Marcel, The Mystery of Being II, s.25.
600
Muta, a.g.e., s.109.
601
Bkz. Ko, a.g.e., s.208-209.
602
Muta, a.g.e., s.25.
596

135

teizme dnmekte olan ateizm iin ok eitli argmanlar ortaya koymaktadr.


Dolaysyla, Tanrnn varl iin ifade edilen kantlar, inanmayan bir kii iin,
ok fazla anlam tamazlar. Bizi Tanrya asl yaklatracak olan eyler, ak ve haz
olmal ve bunlar da kalbimizin derinliklerinden gelmelidir. Ancak bu noktadan
sonra imann anlalabilir ynne vurgu yapabiliriz.603 Marcelin, Tanrnn
varln inkr veya ispat etmenin, eitli kantlar yardmyla mmkn
olamayaca dncesine sahip olmasnn temelinde ateistlerin yaklamlarnn da
etkili olduu sylenebilir. nk ateistlerin ortaya koyduu delilleri rtmeye
ynelik teist dayanaklar olduu gibi, teistlerin ortaya koyduu kantlarn da inkr
edilebilir olduu gz ard edilmemelidir. Ona gre, Tanrnn dorulanmas
kendini yaratk olarak dnen hr varlklarn varoluundan ayrlamaz. Ancak bu
hr varlklarn iman ve duada gerekleen deneyleriyledir ki Tanrnn varl
varoluumuza katlacaktr.604
Marcel, imann herhangi bir konuyu veya nesneyi dardan inceleme
olarak kabul edilmesinin yanlln vurgular. Gerek bir iman, ancak yaanlarak
elde edilebilen bir durumdur. mana ilikin konularn, incelemeye dayal olarak
ele alnmas, onu bir gr haline getirecek ve imana konu olan eyi o olarak
nitelendirme sonucunu douracaktr. Hlbuki imanda esas olan, bir Sene
balanmak ve teslim olmaktr. Bu Sen asla bir iman objesi olarak
dnlmemelidir. Ayrca ona gre Mutlak Sen olarak isimlendirilen ve
kendisine balanlan Tanr, bir obje olarak dnlemeyecei iin, Onun
delillerle ispatlanmaya allmas da doru deildir. nk delil olarak ortaya
konan hususlar, Tanry ispatlamakta yetersiz kalmaktadrlar. Marcel, bu
grleriyle, Tanry ispata ynelik delillendirmeyi btnyle reddetmez. nk
akn olan, btn tecrbelerin dnda deildir. Ona gre, akn olan hissetmenin
tesinde olsa da, btnyle tecrbenin tesinde olamaz605. Ancak bu delillerin
imandan nce gelen birer kantlama arac olarak kullanlmak yerine, imandan
sonra gelen ve iman kuvvetlendirmeye yarayan aralar olarak grlmelerinin
doru olacan savunur606.

603

Marcel, a.g.e., s.197-198.


Muta, a.g.e., s.119.
605
Marcel, The Mystery of Being I, s.59.
606
Marcel, Creative Fidelity, s.179; Verneaux, a.g.m., s.324-325.
604

136

Marcele gre imanda hazr bulunma esastr. Buna gre, Tanr, insann
varlnn derinliklerinde nceden var olduu iin, bireyin tecrbe ettii ak ve
sadakat gibi kavramlar, onun Tanrya ynelimi anlamna gelmektedir. Tanrya
inanma hazr bulunma erevesinde gerekletii iin, herhangi bir kouldan sz
etmek de mmkn olmamaktadr607.
Marcel, varoluun, bireyin beninden kurtularak Mutlak bir Sene iman
ba ile balanma suretiyle gerekleeceini dnmektedir. nk bireyin
kendini Benle snrlandrmas, kendi Benini bir monad olarak kabul etmesi
sonucunu douracaktr. Bu ise, kendi dn kefetmenin nn kapatan byk bir
engel olacaktr608.
Marcel, te hakknda konuurken, Jaspersin kulland ifre kavramna
ihtiya duymadn ifade eder. Ancak, yllar boyu yanl bir ekilde kullanlm
olan transandans kavram burada doru bir ekilde kullanlabilir ve zamanla
olmas gerektii gibi bir noktaya ulaacaktr609. Transandans kelimesi, akn
bir tecrbe anlamna gelmez; aksine byle bir aknn tecrbesine sahip olma
imkn da sz konusu olmaldr. Bu imkn var olmadka, bu kelime herhangi bir
anlam ifade etmez.610
Marcel, ben kimim sorusunun cevab aratrlrken, tecrbe st bir
unsura bavurmak gerektiini dnmektedir. Ancak bu bavuru bizi tecrbe st
bir alann tesine ulatrabilir. Bavuruda bulunulacak olan ise Mutlak Sen olarak
ifade edilendir ve sknt iindeki insan varl iin en son ve en yce kaynaktr611.
Ben-merkezli bir anlaya gre, Tanr, gerek olan herhangi bir yolla
dnlemez. Bu durumda O, sadece bir idol olarak dnlp, bir ruh olarak da
dnlemez612.

3.6. Marcelin Ahlk Anlay


Marcelin dnce yaps ele alndnda, sistem kart bir dnr
olmasnn ve bireyin tecrbe alannn nemini ciddi bir ekilde vurgulamasnn
607

Marcel, Being and Having, s.21-22, 170; Ko, Bir Umut Metafizii Olarak Gabriel Marcel Felsefesi,
s.191-192.
608
Verneaux, a.g.m., s.320.
609
Marcel, Fresh Hope for the World, s.8-9.
610
Marcel, The Mystery of Being I, s.57.
611
Marcel, a.g.e., s.188.
612
Marcel, The Mystery of Being II, s.39.

137

doal bir sonucu olarak, evrensel anlamda dnlebilecek bir ahlk yapsndan
sz etmemiz mmkn grnmemektedir. Bunun yerine, bireyi gerek anlamda
varoluundan uzaklatran kimi tehlikelere iaret ettii ve yaad dnemde
ortaya kan kimi sorunlara vurgu yaparak, kendi anlayn ortaya koymaya
altn syleyebiliriz.
Marcele gre, gnmz dnyasnn kar karya olduu en byk
sorunlardan birisi, otonom bir gereklie veya deer anlayna ynelmi
olmasdr. Bu noktada, filozofun temel grevi, sadece zihinsel bir ksm
becerilerle ilgilenmek deil, isel bir ksm ihtiyalar da ele almak olmaldr613.
Modern dnyada, ihtiras ve tutkulara dayal egemenlik anlay, teknik
gelimeyi temel bir unsur olarak ele almaktadr. Bu durum ise, sadece belirli
teknikleri deil, ruhan hayat da etkileyen bir konum elde etmitir. Bu vesileyle
insan, psikolojik nemini kaybetmekte ve belirsiz bir metafizik nesne haline
dnmektedir614.
Marcele gre, gnmz dnyasnda kar karya bulunduumuz en
byk sorun, bilimsel ve teknolojik gelimelere duyulan gvenle birlikte, varln
sadece ilevine gre deerlendirilmesi sorunudur. Bu noktada, insanlar sadece
toplumda sahip olduklar maddi konuma gre deerlendirilmektedir. Hlbuki
insann manev yn vardr ve bu ynn gz ard edilmesi, insann ontolojik
itibarn adeta ortadan kaldrmaktadr. Birey tad ontolojik deerden
arndrlm bir ekilde, bir iadam, siyaseti veya temizliki olmas bakmndan
ele alnmaktadr. Gerekte ise insan, toplumdaki ilevinden ayr olarak bal
bana bir deer olarak grlmelidir615.
Bilim ve teknolojinin mutlaklatrlmas sonucunda insan, yalnzlk,
yabanclama, umutsuzluk ve hayal krkl gibi sorunlarla yz yze gelmitir.
zellikle kimi teknolojik ilerlemeler, insann dier unsurlarla olan ilikilerini
zayflatmas bakmndan onu yalnzla srklemitir. Buna bal olarak da kendi
znden habersiz bir insann ortaya kmas sz konusu olmu; ak, umut ve
sadakat gibi nemli ahlk temellerde zayflama durumuyla kar karya

613

Marcel, The Mystery of Being I, s.26.


Marcel, a.g.e., s.30-31.
615
Ko, a.g.e., s.114-115.
614

138

kalnmtr. Dolaysyla, toplumdan soyutlanma sreci, hayatn anlamnn da


kaybolmasna zemin hazrlamtr616.
Modern dnyann, bireye baknn temelinde yer alan fonksiyon
dncesi, insan ilikilerin deerini drmektedir. rnein, hizmetilik yapan
bir kadnn aktivitesi, bir fonksiyon olarak dnlmeli ve creti buna gre
verilmelidir. Yine, devletlerin sadece ilevsel anlamda deerlendirilmesi, trl
sorunlara neden olmaktadr. Bireylere ve kurumlara atfedilen bu anlam, sanatsal
ve dinsel alanlar bile kuatr hale gelmitir617. Bireylerin, sadece fonksiyondan
ibaret grlmelerinin oluturduu soruna yle bir rnek verilebilir: Devlet
kurumunda alan bir hemire, sadece fonksiyondan ibaret grlrse, grevi
bittii andan itibaren, onun kendinden dn vererek, ihtiya sahibi bir hastaya
yardm etmesi beklenemez. Hlbuki insanlar birer makine olarak grlmemeli ve
dolaysyla sadece fonksiyonlaryla deerlendirilmemelidir618.
Marcel, modern insann Rnesans dneminden beri, birbiriyle btnyle
uyumaz olmasalar da, olduka farkl alanlarn etkisinde kaldn ve varolusal,
kiisel, ailev, politik, din ve sosyal adan adeta farkl blmlere ayrldn
savunur. Buna gre yirminci yzyl insan felsefede rasyonalist, din alanda salt
uygulayc (practising), i hayatnda realist, siyas hayatta demokrat ve evde
diktatr olmak suretiyle hayatn srdrmektedir619.
Marcele gre, Yunanllar ve Hristiyan teolojisi tarafndan temel bir
problem olarak kabul edilen kibir, gnmz dnyasnda yeterince nemsenen
bir problem deildir. Hlbuki kibir, bireyin kendini merkeze yerletirmesinin
kaynadr. Bu ise, insan dostlarndan bile soyutlayan bir noktaya gtrmektedir
ve sadece bu noktada kalmayp, kiinin kendisiyle uyumama halini
dourabilir620. Kibrin karlnda Marcel mtevazlk kavramn ne karmaya
alr. Nitekim mtevazln temelinde Kendi bama hibir ey deilim ve
kendisi her eye sahip olan ve btn gc elinde bulundurann yardm olmakszn

616

Ko, a.g.e., s.116.


Marcel, The Mystery of Being II, s.43.
618
Bkz. Marcel, a.g.e., s.44-45, 49.
619
Marcel, Fresh Hope for the World, s.162.
620
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.32.
617

139

hibir eyi gerekletiremem ve varlm yceltemem eklinde bir anlay


bulunmaktadr621.
Bireyin ve toplumun bozulmasndaki bir dier etken ise, ihtiraslar ve
bireysel karlarn bir sonucu olarak ortaya kan uyumazlklar ve bu
uyumazlklarn niha sonucu olan savalardr. Bilime ve teknolojiye duyulan ar
gvenin, bireyi, gnahlarn temeli olarak kabul edilebilecek olan kibir duygusuna
kaplmaya sevk edeceine vurgu yapan Marcel, bu duygudan hareketle, sava ve
benzeri kimi eilimlerin bunun bir sonucu olduunu dnmektedir622. Savan
hibir meru gerekeye dayandrlamayacan ifade eden ve onun bir gnah
olarak deerlendirilmesi gerektiini savunana Marcel, savala ulalmaya allan
amalarn bir arac olarak kullanlan her trl teknik destek de, bir gnah unsuru
olarak deerlendirilmelidir. Tekniin yanl bir algyla deerlendirilmesi yaratma
ile retme arasndaki farkn grlmesini engellemektedir. retimi yaratmn
nne geirme yaklam, hayatn anlamnn ve deerlerin yaratlmasnn da birey
tarafndan gerekletirildii gibi yanl bir algya neden olmaktadr ki, bu da
gnahn bir parasdr. Oysaki retim, teknie dayal iken yaratmann metateknik (meta-problematik) dzene ait olduunu belirten Marcel, yaratcln
dardan,

dnyann

zorunluluundan

deil,

ieriden,

llemeyen

ve

aklanamayan i dnyamzn derinliklerinden kp geldiini ifade eder.


Dolaysyla ona gre, tekniinin iine gmlp kalm ve btndeki manay
gzden karm teknik adamn hrs ve gururu ancak niha bir gnah olarak
nitelendirilebilir. Marcel, ilahiyatla ilgili olmayan felsef bir almada gnah
kavramn kullanmann bir takm itirazlara neden olabileceini vurgulayarak, bu
itirazlarn hakl olabileceini belirtir. Ancak XX. yzyln ilk yarsnda yaanan
sistemli ktlkler karsnda yalnzca inanan insanlarn deil, Tanrnn varln
kabul etmeyen inanmayan insanlarn dahi bu vaheti ve dejenerasyonu gnahn
deiik belirtileri olarak deerlendireceklerine ve her geen gn daha youn bir
biimde ahlk bir yozlamaya tank olacaklarna dikkat ekmektedir.623
nsanlarn,

kimi

konularda

yanl

ynlendirilmelerinin

temelinde

propagandann bulunduunu savunan Marcel, amaca ulamak iin kullanlan


621

Marcel, The Mystery of Being II, s.95-96.


Ko, a.g.e., s.122-123.
623
Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.9-10.
622

140

propagandann, yalanla ii ie olan bir durum olduunu ifade eder. Propaganda


esnasnda, otantik anlamn bilerek veya bilmeyerek kaybeden kimi kelimeler,
ayartc bir unsur haline gelmektedir. Bunun sonucunda insan, yanl olsa da,
mevcut yapy eletiremez bir konumda kalmakta ve bir anlamda kendini otomat
bir varlk haline dntrmektedir624. Modern dnyada, otantik anlamn
dolaysyla etkisini kaybeden kavramlarn banda, insann varolu srecinde
olgunlamasn salayan zgrlk, birey ve demokrasi gibi kelimeler gelmekte
olup,

bunlar

lzumsuz

yere

kullanlmakta

ve

adeta

birer

slogana

dnmektedirler625. Ayn durum sosyalleme iin de geerlidir. Toplum daha ok


sosyallemesine ramen, sosyallemenin gerek amacna ulalamamtr626.
Marcel, insann hayatnn anlam kazanmas noktasnda, tam olduu
ebedilik duygusunun nemli bir yere sahip olduu dncesindedir. Ancak bu
ebedilik arzusunun temelinde bireyin kendisinin olmas dnlemez. Bu
durumda, kendisi ebed olan baka bir unsura balanmak esas olarak kabul
edilmelidir. Bu balamda, bireyin Tanry inkr etmesi kendini inkr etmesi
anlamna gelir627. Ona gre, sahip olunan bu hayat, kendisi ebed olann insana bir
armaandr. Dolaysyla Marcelin insandaki iyi duygu ve dncelere, ontolojik
bir temel konumlandrmay arzu ederek byle bir ynelim iinde olduu
sylenebilir628. Ayrca, ahlkl bireylerin yetimesinde ve gelimesinde Tanrnn
temel bir dayanak noktas olduu ifade edilebilir.
Birey, tek bana ahlk bir dzeye ulaabilse de, insann sosyal bir varlk
olduunu gz ard etmeyen Marcel, toplumsal birliktelie de nem vermektedir.
Toplumun ayakta kalmas ve salkl ilikilerin kurulmas da ahlk bir yapnn
olumasndan gemektedir. Bireysel ahlk ilerleyiin temelinde bulunan Tanr ve
bu Tanrya duyulan iman, toplumsal dzlemde de ayn ileve sahiptir. Bu
anlamda Marcelin dncesinde dostluk ve bakalarna duyulan sevginin ok
nemli bir role sahip olduklar gz ard edilemez. nk bakalarna
duyduumuz sevgi, bizi dnya ve Tanrya ulatran kap ve kendimize dndren

624

Bkz. Ko, a.g.m., s.9.


Marcel, The Mystery of Being I, s.41.
626
Muta, a.g.e., s.11.
627
Marcel, Homo Viator, s.96.
628
Ko, a.g.e., s.138-139.
625

141

aynadr629 nsan egoizm ve narsizm tehlikesiyle kar karya kaldnda, onu bu


tehlikelerden koruyacak olan da yine bu dostluk ve sevgidir630.
Marcelin tasavvur ettii dostluk ve sevginin temelinde bulunan ak,
imanla birlikte bireyin Mutlak Sene ulamasnn en temel yoludur. Aka bal
olarak ortaya kan sadakat ise, koulsuz bir balanmay gerektirir. Bu anlamda
onun ak ve iman ile zde olduu sylenebilir. Dolaysyla Tanrya sadakat,
ahlkn da temel dayana olarak grlebilir. nk mutlak varla ynelik olan
sadakat, snrl sadakatin de gvencesi olarak grlmelidir. Yani, dnyev
anlamda benimsenen sadakatin, herhangi bir anlamnn olabilmesi, mutlak ve
snrsz bir sadakatle anlamlandrlmasna baldr631.
Marcel, insan hayatnn sadece ben-merkezli olarak kabul edilmesinin
kesinlikle doru olmadn dnmektedir. rnein, olu pilot olan ve hayat risk
altnda olan bir annenin, kendisinin yaayamayacan ifade etmesi, insanlarn
ben-merkezliliin dna kabildiklerinin kantdr. Bireyin kendi dnda, ballk
tad ve merkez olarak kabul ettii unsur, sevilen birisi olabildii gibi, avclk
gibi sama bir spor, kumar gibi bir gnah yahut aratrma veya icat gibi yksek
deere sahip bir unsur da olabilir632.
Marcelin,
gerekenin,

Descartesn

kiiyi

cogitosuna

ben-merkezcilie

ynelik

yneltmesi

eletirisindeki
olduu

temel

sylenebilir.

Dnyorum ilkesinden hareket eden bir kii, kendi dndakilerle gerek bir
iliki kurmaktan yoksun olma tehlikesiyle kar karya kalacaktr. Bunun aksine,
yaplmas gereken ey, biz varz eklindeki bir ifadeye dayanan metafizik bir
anlay gelitirmek olmaldr. Byle bir anlaya sahip olmama,

felsef bir

yanlgya ve gnaha neden olacaktr633.


Ben-merkezlilik, birey ile tekiler arasnda bir engel oluturmaktadr.
Hlbuki hayat ancak, dierleriyle iliki kurmak ve onlarn tecrbelerinden
yararlanmak suretiyle anlalmaldr. nk benim bireysel tecrbem, ancak
dierlerinin tecrbeleriyle gerek anlamda kurulacak bir iliki sayesinde anlam
bulur. Bu bakmdan ben-merkezlilik, her zaman bir krlk nedenidir. nk
629

Marcel, Homo Viator, s.112.


Ko, a.g.e., s.170; Roberts, a.g.e., s.304.
631
Ko, a.g.e., s.194-195.
632
Marcel, The Mystery of Being I, s.101; Marcel, Homo Viator, 65.
633
Bkz. Ko, a.g.e., s.80-82.
630

142

dncelerini bencil bir yaklamla ortaya koyan birey, dierlerinin konuya ilikin
tecrbelerinden haberdar olmad iin, bu dnceleri fazlasyla snrlandrmak
durumundadr634.
Bireyselliin nemine vurgu yapan, ancak bireyin kendi hayatn
anlamlandrmasnda topluma katlmasnn gerekliine vurgu yapmay da ihmal
etmeyen Marcelin, bireyin toplumla ilikisinde zgrlk temelli bir anlaya
sahip olduu sylenebilir. Ancak birey, kendi egosuna dayal bir birliktelik
arzusuyla hareket etmemelidir. Byle bir durumun, bireyin hakikate ulamada
istekli olmasndan ok, kendi egosunu tatmin etmeye ynelik ve toplumu kendi
isteklerine gre ekillendirmeye dayal bir anlaya sahip olduu fikrine
ulalabilir635.
Marcel, bireyin topluma entegre olmasnda tecrbeye byk nem atfeder.
Ona gre bireyin baka insanlarla btnlemesi, ayn duygu ve ynelimler
erevesinde edindii ortak tecrbelere baldr636. Ortak yaam ve ortak
fikirlerin her geen gn anlamn yitirdii amzda, biz duygusunun benden
daha derin bir anlama sahip olduunun fark edilmesi gerekir. Marcele gre,
benden bize ya da benden sene ynelimin esasn, hepimizin aslnda yol
arkadalar olduumuzun farkna var oluturur. Birbirlerini bilgisel anlamda
denetleyerek ya da onaylayarak deil, ayn acy, zevki, sevgiyi paylaarak
insanlar

birbirlerine

yaknlaabilmekte

ve

gerek

bir

komnyon

oluturabilmektedirler. Gerek bir komnyonun dnda otantik bir birlik ya da


otantik bir derinlik sz konusu deildir.637
Marcelin kitle toplumu ya da topluluk ile gerek bir toplumsal
birliktelik arasnda yapt ayrm nemlidir. Kitle toplumu veya toplulukta
bireysel hesap ve karlara dayal bir anlay vardr ve bu durum, deerlerin
erozyona uramasna neden olmaktadr638. rnein, gerekte kutsal olan baz
deerlerin yerini szde kutsal olan deerler almaktadr. Bunun temel nedeninin

634

Marcel, The Mystery of Being II, s.8.


Bkz. Ko, a.g.e., s.163-164.
636
Marcel, Creative Fidelity, s.155.
637
Ko, a.g.e., s.153-154.
638
Bkz. Marcel, Being and Having, s.237.
635

143

ise, sevgi ve dostlua dayal bir birliktelik arzusunun yerine, kiisel nceliklerin
dikkate alnmas olduu sylenebilir639.
Tanrnn bir nesne olmayp, dorulanamaz bir meta-problematik
olduunu dnen Marcelin, Tanrnn diyalog ve iletiim sayesinde insana ak
hale gelebilecei dncesinin,640 Jaspersin Tanrya ulama konusunda iletiime
atfettii nemle paralellik arz ettii sylenebilir.
Marcel iin toplumsal birliktelik asndan ailenin byk bir nemi vardr.
Aile sadece sosyal bir olgu olarak deil, bireyin kendini anlamlandrmasnda da
sr konumuna sahip olan bir deer olarak kabul edilmektedir. Kendi hayatnda
da ailenin byk bir etkisi olduu gz ard edilmemelidir641.
Marcel, bireysel ve toplumsal ahlk yapnn temelinde gl bir aile
bann yatt grndedir. Gnmz dnyasnda, aile ve aile bireylerine
yklenen anlamda meydana gelen kayma, bireysel ve toplumsal bozulmann temel
nedeni haline gelmektedir. rnein babalk ve annelie ynelik geleneksel ve din
temele dayal bir ilikinin varlnn, arptlm bilimin etkisiyle sadece biyolojik
ve menfaate dayal bir iliki olarak dnlmesi, konunun manev yapsnn
btnyle bozulmasna neden olmutur. Bu noktadaki zm ise, kaybolmaya yz
tutan manev ban yeniden kurulmasdr642.
Marcel, dnce ve ahlkn, bireye dardan dikte ettirilen kurallar
erevesinde benimsetilmesinin doru olmad kansndadr. Kii ilgi duyduu
alana sadk olma ve bunu iselletirme konusunda herhangi bir baskya maruz
kaldnda, samimiyetten uzaklama riskiyle kar karya kalacaktr. Dolaysyla
eylem ve dncelerde esas olan, bireyin isel ynelimi olmaldr643.
Marcel, bir insann kendi zne dnmesinde, bakalarna ynelik olarak
ortaya koyduu faydaya byk bir nem atfeder. Ona gre, birey, kendisinden
faydalanlabilir olunduu oranda zne dner ve ycelir. Modern dnemlerdeki
yaantnn en byk sknts da buradan kaynaklanmaktadr. nk insanlar,
etraflarna sunmakta olduklar hizmetten uzaklam ve dolaysyla hayatlarnn

639

Bkz. Ko, a.g.e., s.166-167.


Bkz. Marcel, Creative Fidelity, s.142-143; Bozkurt, a.g.e., s.35.
641
Marcel, Homo Viator, s.11, 68-70, 102-103.
642
Muta, a.g.e., s.105-106.
643
Bkz. Muta, a.g.e., s.30 vd.
640

144

anlamn kaybetmilerdir. Byle bir eilim, kiinin yabanclamasnda da en


nemli paya sahip olan bir unsur haline gelir644.
Marcel, bireyin deerlendirilmesinde, ak, vaat, sadakat, umut vb. gibi
srlarn nemli olduunu, bu kavramlar erevesinde Senin gerekliliini ifade
eder. Deerlerin anlalmas da ancak bu yolla mmkn olabilir645.
Marcel, umutsuzluun insan iin byk bir sorun olduunu ve onu iflasa
srkleyen bir neden olarak grlmesi gerektiini dnr. Bunun aksine umut,
sr ile birlikte daha anlaml bir deerlendirme yapmaya bizi ynlendirmektedir646.
mann gerek anlamda var olabilmesi iin, umudun zorunluluunu dile
getiren Marcel, umutsuzluun, kaytsz ve artsz dnyaya teslim olma sonucunu
douracan belirtir. Byle bir teslimiyet ise, tam bir gnah olarak grlmelidir.
nk umutsuzlua kaplan ve dnyann sorunlaryla karlaan insan, bir sre
sonra kendi dndaki varlklardan kopacak ve iine kapanacaktr. Dier insanlarla
salkl bir iletiimden yoksun olmak, Tanrdan da uzak kalma sonucunu
douracaktr. Byle bir insann durumunu gnahkrlk kelimesiyle ifade etmek,
yanl bir sylem olmayacaktr647.
Marcel, banazln kuvvetlenmesinde bireyin toplum ierisinde ve onunla
birlikte hareket etmesinin etkili olduu kansndadr. Bireyler arasndaki banazlk
benzerlii, kanaatleri daha da kuvvetlendirmekte ve daha etkin bir hale
getirmektedir. nk kitle ierisine giren ve bireysel niteliklerinden uzaklaan
insan, kendi zn kaybetmekle ve kitlenin dncelerini dorulanabilir bir
konumdan uzaklatrmak zorunda kalmaktadr. Kitlenin etkisiyle oluan
banazlk, kendisini eletiriye ak olmaktan uzak bir noktaya yerletirir648.
Marcelin takip ettii ifade edilen Sokratik anlayn, sadece doru bilgiyi
deil, ayn zamanda doru davran da esas ald sylenebilir. Yine bu anlay,
sadece bireyin deil, toplumsal yapnn da nemli olduu vurgusunda bulunur. Bu
anlamda birey, kendi dndaki insanlara da kardee duygularla bakmal ve

644

Marcel, Being and Having, s.166; bkz. Muta, a.g.e., s. 99 vd.


Ko, a.g.e., s.96-97.
646
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.27.
647
Marcel, Being and Having, 79, 233-234; Marcel, Homo Viator, 93-94; Ko, Bir Umut Metafizii Olarak
Gabriel Marcel Felsefesi, s.191.
648
Korlaeli, Gabriel Marcelin Din Anlay, s.215-216.
645

145

tavrn buna gre belirlemeli ve toplumu geree ynlendirme konusunda etkin bir
rol oynamaldr649.

3.7. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii


Marcelin felsefesini tecrbe zerine refleksiyon olarak tanmlamak
mmkn grnmektedir. Ayn zamanda o, birbirinden olduka farkl alanlarda
ura vermi bir dnr olarak olduka renkli bir kiilie sahiptir. Ancak
fikirlerindeki farkllk ve kendi itirazna ramen varoluuluk ierisinde
deerlendirilmesi uygun olan bir dnr profili izmektedir650.
Marcel, somut felsefe olarak nitelendirdii kendi felsefesini dnen
dnce olarak tanmlamakta, ancak bunun sbjektif bir idealizm olmadn
belirtmektedir651. Soyut dncenin nemli bir etken olduunu inkr etmemekle
birlikte, bireyin kendini sadece bu alana hapsetmesinin yanl olacan vurgular.
Bu problemden kurtulmann yolu ise, somut bir anlay benimsemekten
gemektedir652.
Marcelin kk yalardan itibaren karlat -kk yata annesini
kaybetmesi, I. Dnya Savanda karlat durumlar vb.- kimi glklerin,
madd eilimlerin arlkta olduu dneminin felsef anlaylar yerine, daha isel
bir anlam arayna ynelmesinde etkili olduu sylenebilir. Bu eilimlerinden
hareketle, metapsiik deneyler olarak nitelendirdii telepati, gelecei grme,
ruhlarla iliki vb. alanlar zerinde durduu gzlemlenmitir653.
Marcelin, varoluuluk ekseninde, Hristiyanl dlamayan ve Sartren
aksine toplumsal ahlka da vurgu yapan bir anlay sergilemesinden hareketle,
Hristiyan bir Sokratizm olarak isimlendirilen bir dnceye sahip olduu
sylenebilir. Ancak, byle bir ifadeden hareketle, onun zgnlkten uzak ve
klasik anlamda Katoliklii benimsemi bir dnr olduu sonucuna ulamak
eksik bir yarg olacaktr654.
Jaspers gibi, dncesinin belirli bir nitelendirmeye tabi tutulmasndan
rahatszlk duyan Marcel, dncelerinden etkilendii Kierkegaardn takipisi
649

Bkz. Ko, a.g.e., s.52-53.


Ko, a.g.e., s.16.
651
Marcel, Creative Fidelity, s.13.
652
Ko, a.g.e., s.90.
653
Bkz. Bozkurt, a.g.e., s.140.
654
Bkz. Copleston, a.g.e., s.172; Bozkurt, a.g.e., s.137.
650

146

olmay bile reddetmektedir. Ancak belirli bir sre sonra Yeni-Sokratlk veya
Hristiyan Sokratlk eklindeki bir isimlendirmeye raz olduu ifade
edilmektedir655. Neo-Sokratizm olarak da isimlendirilebilecek olan bu yaklamn,
Marcelin anlaynn temeline yerletirilmesi mmkn grnmekte olup, bunun
sorgulayc bir ierie sahip olduu da grlmektedir. nk bu sorgulayc
anlay sreklilik arz etmekle birlikte, terimler de Sokratik bir eilimle ele
alnmaktadr656.
Marcelin, felsefesini, insan duygu ve davranlarnn tasviri zerine
temellendiren

bir

varoluuluk

anlayna

sahip

olduu

belirtilebilir.

Hristiyanln da etkisiyle, dncesini gelitiren Marcel, bu ynyle


Kierkegaard ve Jasperse yaknlamtr. Marcel, Kierkegaardla benzeen
dncelere sahip olmakla birlikte, aralarnda kimi zaman derin fikir
farkllklarnn bulunduu da gzlerden kamamaktadr. Marcel, Kierkegaardn
mezar tana O Birey yazdrmasna kadar giden ferdiyetiliinin karsnda, bizi
bir komnyon metafiziine gtrmek ister. Marcel bylece varoluuluun ok
tenkit edilen yanlarndan biri olan solipsizmden kendini kurtarmaktadr. Dier
yandan Marcelin Kierkegaardn benimsedii inanyorum, nk anlamszdr
szn de kabul etmesine imkn yoktur. nk ona gre onun iman hayata bir
anlam vermektedir. Marcelin Kierkegaard ve dier ateist varoluulardan ayrlan
bir taraf da, onlardaki karamsarlk yerine Marcelin mide verdii temel nemdir.
te yandan Marcelde Kierkegaardn lgnlndan da eser yoktur657.
Dncelerindeki Hristiyanlk etkisinden dolay Hristiyan Varoluu bir
filozof olarak nitelendirilmesi olduka yaygn bir durum haline gelmitir658. Yine
onun

felsefesinin

gzlemlemekteyiz

659

deneyci

mistisizm

olarak

isimlendirildiini

. Kierkegaard ve Marcelin grleri arasnda var olan ciddi

benzerliklerin temelinde, Kierkegaardn Hegele kart bir anlay gelitirmesi ve


Marcelin de ngiliz Hegelcilere ynelik itirazlarda bulunmasnn yatt ifade
edilebilir. Ayrca her iki dnrn de Hristiyanlktan byk oranda etkilenmi

655

Verneaux, a.g.m., s.305-306.


Ko, a.g.e., s. 50.
657
Muta, a.g.e., s.178-179.
658
Bozkurt, a.g.e., s.134.
659
Muta, a.g.e., s.17.
656

147

olmalar, benzer eilimlere sahip olmalar sonucunu dourmutur660. Yine


Marcelin, varl tasvir etmek yerine, varl varlk olarak ele almay ve
aklamay

dnmesi

bakmndan

Jaspersten

uzaklaarak

Heideggere

yaklat; ancak fenomenolojide kaybolmayan bir anlay benimsemesi


bakmndan da Heideggerden uzaklaarak Jasperse yaklat sylenebilir661.
Marcele gre var olmak, herhangi bir eyin dnlmesi ya da bireyin
canl olduunu ifade etmesi anlamna gelmez. Ben varm demek tecrbe
ediyorum anlamnda kullanlan bir ifadedir662.
Marcel, sistematik olmayan, kiisel ve sbjektif bir anlay benimsemesi
asndan, kimi bilim adamlarnca bir filozof olarak kabul edilmemitir. Buradan
hareketle onun anlaynn bir felsefe olmaktan ziyade, felsefe ncesi his ve
tavrlarn deerlendirilii eklinde nitelendirildii sylenebilir663.
Marcele gre, Descartes bir anlay, Benin konumunu gereinden fazla
ykseltmektedir. Bu durumda Ben yegne deerlendirme lt haline gelmekte
ve konunun anlalmasnda kat bir epistemolojik znellik esas kabul
edilmektedir664. Gerekte akliletirmeye temel hazrlad dnlen bu anlay,
bireyi

toplumdan

uzaklatrmakta

ve

gnmzde

kolektif

uur

olarak

nitelendirilen bir yapy ortadan kaldrmaktadr.


Marcel, Bat medeniyetinin iinde bulunduu durumun, bireyi bir makine
olarak kabul etmesi sonucunu dourduunu ve bu anlamda var olan sorunlara
zm retmesinin sz konusu olamayacan dnmektedir. Ona gre, bu
noktada insan bir btn olarak alglayan ve deerlendiren bir felsef anlayn
devreye girerek, bireysel ve toplumsal bir varlk olarak insan zerine eilmesi
zorunludur. Bu anlamda filozof, uyarc ve retici bir konumda olmaldr665. Bu
zamana kadar dnlen ve arzu edilen btn zm yollarnn, sonuta insan
hayal krklna urattn belirtir. Ancak yine de, yeni bir dnya mmkndr.
Byle bir dnyay kuracak etkenler, basit eylemlere dayanr ve bunlara ulamak
herkes iin mmkndr. zellikle bireyin kendi var oluunun derinliklerinden
gelen sese kulak vermesi, nemli bir balang noktasdr. Buradan hareketle ina
660

Muta, a.g.e., s.176.


Verneaux, a.g.e., s.79; Verneaux, a.g.m., s.307.
662
Marcel, Creative Fidelity, s.60.
663
Ko, a.g.e., s.220.
664
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.16.
665
Ko, a.g.e., s.218.
661

148

edilecek olan dnya, insanlarn elindedir. ocuklarmza ne sunacaz? Bu,


bencilliklerimiz,

kartlklarmz,

ihtiraslarmz

ve

korkularmza

dayal

fantezilerle ina edilen dzeni bozuk ve kaos iindeki bir dnya m olacak? Ya da,
ocuklarmzn gerek bir umut iinde yaayabilmeleri iin kendimizi ve
milletlerimizi mi adayacaz?666
Marcelin felsefesinde umutsuzlua kesinlikle yer yoktur. nk
umutsuzluk gereklik alannda inanabilecek bir eyin olmad ve yaamn
anlamszl vurgusuna dayanr. Bu ynyle de, Kierkegaard'n sonlu ile Sonsuz
arasnda var olduunu dnd sevgi bann, Marcel tarafndan da kabul
edildii sonucuna ulalabilir. Bu ban kopmasyla birlikte umutsuzluk da gn
yzne kmaktadr. Ayrca sevgi temeli zerine ina edilmeyen herhangi bir
eylem, bir sre sonra bizzat sevgiye kart bir hal alr. Dolaysyla sevgiden uzak
olan bir kii iin umuttan sz edilemez hale gelinir667.
Marcel, sbjektiflie byk bir nem vermesi bakmndan Kierkegaarda
yaknlamaktadr. Ancak, sbjektiflik niha bir anlama sahip olmayp, bir
balang noktasna sahip olmaldr668. Bu balang noktasna Mutlak Sene olan
inancn yerletirildii aktr. Mutlak Sen olarak ifade edilen balang noktasnn
Hristiyan bir Tanr olaca eklindeki ifadenin kabul zorunlu grnmektedir. Bu
adan da varolua dayal bireysel bir sreci kabul eden Marcelin, balang
unsuru dncesinin temelinde metafizik bir n kabuln bulunduu sylenebilir.
Hatta daha da ileri bir adm atlarak, Marcelin din bir dogmadan hareket ettii
sonucuna ulalabilir669. Kabul etmem gerekir ki, buraya kadar sylediklerimin
hibiri, vahiy ya da daha dorusu dogma kadar bizi amaca ulatrmaz. Fakat bu
(abamz), niha anlamda ona yaknlamay salar. Bu zor bir sretir ve nnde
pek ok engel vardr; fakat bu kutsal yolu takip ederek, bu dnyada her zaman
zerimizde parlayan ezel Ikn aydnln grmeyi mit ederiz. Bu n
rehberlii

olmakszn,

yolculuumuza

asla

balayamayacamzdan

olabiliriz.670

666

Marcel, Fresh Hope for the World, s.215-216.


Ko, Bir Umut Metafizii Olarak Gabriel Marcel Felsefesi, s.191.
668
Ko, a.g.e., s.66.
669
Muta, a.g.e., s.181.
670
Marcel, The Mystery of Being II, s.210.
667

emin

149

Marcelin ortaya koyduu anlayn dnce tarihine yapt katknn,


eitli nedenlerden dolay ciddi bir itibar kaybna urayan insan, bir ksm
snrlandrmalarn tesine tama noktasnda son derece olumlu olduu
sylenebilir. Bu anlamda aka dayanan sadakat ve umut gibi kimi deerler, insan
snrlarn tesine tayacak ve haric otoritelerin basksndan kurtarmaya yardmc
olacak unsurlar olarak olarak grlebilirler671.

671

Ko, a.g.e., s.222.

150

DRDNC BLM
4. KIERKEGAARD, JASPERS VE MARCELN GRLERNN
KARILATIRILMASI
Bu almann ilk drt blmnde, varoluuluk, iman, ahlk kavramlar
ve Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin grleri ele alnm ve iman-ahlk
ilikisine ynelik dnceleri incelenmeye allmtr. Gerek varoluuluun
nesnel dzlemde ortaya konulmas zor bir anlay olmasnn gerek fikirleri ele
alnan dnrlerin yaklamlarnn ok ak bir ekilde ortaya konulmasnn
olduka zor bir konu olduu aktr. Bu anlamda yz yze kalnan bu girift
sorunun zm noktasnda, dnrn anlaylarna ynelik karlatrmal
bir deerlendirme yaplmasnn, konunun akla kavumas asndan yararl
olduu bir gerektir. Bu nedenle, grleri ele alnan dnrlerin, bata iman ve
ahlk anlaylar olmak zere, kurumsal yap, zgrlk, znellik ve akl gibi
konulara ilikin kanaatleri bu blmde karlatrmal olarak ele alnmaya
allacaktr.

4.1. Dnsel Altayaplar Bakmndan


nsan, biyolojik yapsnn yan sra, kendisini dier varlklardan ayran ok
nemli ve ayrcalkl bir konuma sahiptir. Onun bu konumu elde etmesinde,
dnen, sorgulayan ve ruhsal boyuta sahip olan bir yapsnn bulunmasnn
nemli bir etken olduu sylenebilir. Ruhsal adan her insann kendine mahsus
bir nitelii ve konumu vardr. Bu adan dnyada yaayan hibir insan, birbirinin
ayns olamaz. Dolaysyla her bir insann znel bir yannn bulunduu ve bu
suretle onun dierlerinden ayrld sylenebilir. Ancak btn bu znelliine
ramen, onun sosyal bir varlk olduu gereini gz ard etmek de mmkn
deildir. nk sosyal yan ortadan kaldrlm herhangi bir bireyin, kimi
nitelikleri bakmndan ciddi bir zaafa urayaca aktr. Doal olarak, insann,
kendini

dier

gereklemesinin

varlklardan
yegne

ayrt

unsurunun,

eden
bu

niteliklerinin
nitelikleri

kmil

sosyal

anlamda

bir

paylamasndan getiini sylemek doru bir yaklam olacaktr.

ortamda

Sosyal bir

hayat yaayan herhangi bir insann, iinde yaad ortamdan etkilenmesi ve


anlaylarn bu dorultuda ina etmesi kanlmaz grnmektedir. Bu dnceden

151

hareketle, grleri ele alnan dnrlerin fikr altyaplarnn deerlendirmesi


gerekir.
alma konusunu oluturan Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin, dnsel
altyaplarnn ksa bir deerlendirmesi, karlatrmamzn temel konularndan
birini oluturmaktadr.
Kierkegaardn dnceleri ele alnrken, ocukluk dnemlerinden itibaren
yaad dinsel ortamn ok nemli bir yere sahip olduu grlmektedir. Bu
sayede hayatnn her aamasnda, ciddi bir din ilgi, onun btn anlayn
etkilemitir. Dolaysyla din, Kierkegaardn hayatnda merkez bir konuma
sahiptir. Kierkegaard, ald eitimlerin de etkisiyle kimi zaman dine yaklam,
kimi zaman da mevcut din anlaylarla ciddi bir atma ierisine girmitir. Din
ile ilikisinin yan sra, kk yalarnda annesini kaybetmesi ve babasyla
otoriteye dayanan bir ilikisinin olmas da, onun hayatnn nemli bir parasn
oluturmaktadr. Dolaysyla ok erken dnemlerden itibaren, kendisi ve yaad
sosyal evre zerine sorgulayc bir bak as kazanmasnda, bu durumun
oynad roln nemini ifade etmek gerekir. Yine Kierkegaard, kk yalarndan
beri baz hastalklar yaam ve bu durum onun bedensel anlamda zayf dmesine
neden olmutur. Bu da, kendi zerine dnmesine ve sosyal hayattan ksmen bir
kopu srecine girmesine neden olmutur. Btn bu skntl gemii, onun
ilerleyen hayatnda etkili olmu, duygusal ve akl bak asn ynlendirmitir.
Zaman zaman karmak bir ruhsal hayat yaayan Kierkegaardn, iman ve ahlk
anlaynn olumasnda btn bu etkenlerin roln grmezden gelmek mmkn
deildir.

Kendi

uzaklamasna

imann

ynelik

somutlatrrken,

olarak

yapt

rneklerinden birini oluturmaktadr

672

nianls

temellendirme,

Regine
bunun

Olsenden
en

gzel

Karl Jaspersin dnceleri ele alnrken, Kierkegaard gibi, onun da


yetitii ortamn deerlendirilmesi nem tamaktadr. Jaspers, Kierkegaarda
oranla daha rahat bir ocukluk ve genlik dnemi geirmitir. zellikle babasnn
zgrle nem veren bir yetitirme tarzna sahip olmas, onun hayata baknda
zgrl ve oulculuu nceleyen bir anlay gelitirmesinde nemli bir yere
sahiptir. Jaspersi Kierkegaarddan ayran en nemli noktalardan birinin, farkl
672

Perry, a.g.m., s.18-19; Bayndr, a.g.t., s.61.

152

alanlarda olmak zere, ald bilimsel eitimdir. Bu nedenle Kierkegaard bilime


ve bilim adamlarna kar olduka kat bir anlaya sahip olmasna ramen,
Jaspers daha makul bir bak as ortaya koymakta ve bilime, hayatn birok
alannda belirli bir konum vermektedir. Sosyal hayata Kierkegaarddan daha aktif
bir ekilde katlan Jaspers iin, insanlar aras iletiimin ok nemli bir ileve sahip
olduu sylenebilir. Ayrca onun, yetitii Hristiyan kltrn bir mensubu
olmayan Yahudi biriyle yapt evlilik, zellikle dine bak asnda oulcu bir
anlaya sahip olmasnn temel nedenlerindendir.
nceki blmlerde ele alnd gibi Jaspers, insanln karlat en
byk sorunlardan birisi olan byk savalarla yz yze kalm ve onlarn
sonularndan byk oranda etkilenmitir. Kierkegaardn karlat bireysel ve
sosyal sorunlar onu sosyal hayattan uzaklatrp, kendi iine kapanmaya
ynlendirirken; Jaspersin karlat sorunlar, sosyal hayatla daha yakn bir
ilikiye ynelmesine neden olmutur. Bu nedenle, siyas ve sosyal konular
Kierkegaardn dncelerinde ok fazla ele alnan sorunlar haline gelmemiken;
Jaspers iin bu konular bir ahlk ve daha da tesi bir iman meselesi haline
gelmitir.
Gabriel Marcel, ocukluk dnemleri asndan Kierkegaardla olduka
byk benzerlikler tamaktadr. O da tpk Kierkegaard gibi kk yalardan
itibaren youn bir din eitim almtr. Annesini kaybetmesinin ardndan
babasnn teyzesiyle evlenmesi ve ocuk yetitirmede otoriterlie nem veren
teyzesinin sahip olduu din grlerin onun zerinde nemli bir iz brakt
sylenebilir. Bu alardan Kierkegaardla benzerlikler tayan Marcel, isel bir
ynelim iine girmitir. Ancak Marcelin, hayatnn ilerleyen aamalarnda
yaadklar, Jaspersin yaadklarna benzer eler iermektedir. O da Jaspers gibi,
farkl din ve dnya grlerinin mukayesesini yapabilecek bir ortamda
bulunmutur. rnein babas dindar bir Katolik, teyzesi ise dogmatik anlaytan
uzak bir Protestandr. Kukusuz bu durum, Marcelin farkl din anlaylarn u
veya bu ekilde gzlemlemesine ve eletirel bir bak as kazanmasna neden
olmutur. Yine Marcelin I. Dnya Savan aktif bir ekilde yaamas, sosyal
sorunlar zerinde younlamasnda nemli bir etkendir. Dolaysyla, bireysel kimi

153

sorunlar Kierkegaardla benzemesine, sosyal hayatta yaad skntlar da


Jaspers ile benzerlikler tamasna temel oluturmutur673.

4.2. Bireysellik ve zgrlk Dnceleri Bakmndan


Varoluu dncenin ne kard en nemli konulardan birisi, birey
kavram ve bireyin zgrl meselesidir. nceki paragraflarda, insann bireysel
boyutunun yannda, toplumsal boyutuna da iaret edildi. Tarihsel sre boyunca,
insann sosyal bir varlk olmas gereinden hareketle, toplum ve toplumsal
kurumlar karsnda, birey kavramnn nemli bir anlam kayb yaad
gzlemlenmektedir. Temelde kendisini gerekletirmekle ykml olan insan,
toplumsal hayatn hegemonyas altnda gn getike bu grevinden uzaklamak
zorunda kalmtr. nk toplumsal yap, kolektif bilincin rn olan deerlerini,
insana dayatm ve onu kendinden uzaklatrmtr. Gnmz dncesinin en ok
ilgi duyduu kavramlardan birisi olan yabanclamann ilk aamas olarak kabul
edilen kendine yabanclama bu dayatmann bir sonucu olarak ortaya kmtr.
Dolaysyla kendine yabanclaan birey, evreye ve dier insanlara da
yabanclam ve bu durum btn insanl tehdit eden bir problem haline
gelmitir. Varoluu dncenin nemli isimlerinden olan Kierkegaard, Jaspers ve
Marcelin birey kavramna ynelik yaptklar vurgu, bu bakmdan nem
tamaktadr.
Kierkegaard, varoluu felsefenin karakteristik zellii saylabilecek olan
bireysellik konusunda son derece ileri bir dnceye sahiptir. Ona gre,
bireysellik insan olmann en temel ltdr. nsanln gidiat bu anlamda
Kierkegaardn grnn aksi bir ynde ilerlemektedir. Bireysellie dayal olan
heterojen yap, nemli lde ortadan kaldrlmaya ve bunun yerine btn
insanlarn tek tip olmasn ngren homojen bir yapnn tesis edilmesine
allmaktadr. Ancak homojenlie yaplan bu vurgu, insan nitel bir boyuttan
nicel bir boyuta indirgemeye dayand iin, her eyden nce insann kendisi ve
btn bir toplum iin zararldr. Bu tr bir anlayta, hakikatin stnlnden
ziyade saylarn stnlne dayal bir egemenlik kurulmaya balayacaktr674.
Dolaysyla ruh, tad deeri kaybederek salt hayvan bir unsur olarak ele
673
674

Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.109-110; Bozkurt, a.g.e., s.140.


Kiekegaard, Papers and Journals, s.573.

154

alnacaktr. Ruhun byle bir deerlendirmeye tabi tutulmas ise, insann


olgunlamasna engel oluturacaktr. Kierkegaard bu noktadan sonra daha kat bir
deerlendirmede bulunarak, bireyin evrensel deerlerden bile ncelikli olduunu
belirtir. nk dsal bir otoritenin dayatmasyla benimsenebilecek herhangi bir
kural, sorumlu bir varlk olarak gereken insann bu sorumluluuna zarar verecek
hatta onu ortadan kaldracaktr. Hlbuki insan kendi zgr iradesiyle karar
vermedike, sorumlu tutulmas da doru olmayacaktr. Ayn zamanda kendi
bireysel zgrlne dayanmayan bir eylemi gerekletiren herhangi bir kiinin,
bu eylemin anlamndan da uzak kalacan unutmamak gerekir. Dolaysyla
Kierkegaarda gre, en temel insan niteliklerden biri olan zgrlk ve bu
zgrlk

zerinde

temellendirilen

sorumluluk

bilinci,

toplumsal

alanda

kaybolmam olan bir tekil birey anlayn zorunlu klmaktadr675. Ancak


Kierkegaardn tekil bireyin sosyal alandaki konumunu belirlemekte yeterince
baarl olduunu sylemek zor grnmektedir. nk onun tasarlad bireye
atfettii anlam, snrlar byk oranda zorlayan ve sbjektivizme yol aan bir
kabule ynlendirmektedir.
Kierkegaard gibi, Jaspers de bireyselliin nemini savunmaktadr. Ona
gre nicelik herhangi bir deerin belirlenmesinde n plana karlmamal ve
bireyin bu noktadaki fonksiyonuna nem verilmelidir. Bu her eyden nce
insann oluumunun anlamndan vazgemenin nlemidir. nk insan, zgrlk
ve buna dayal olan bireysellikle Tanrya ynelebilir ve hayatnn anlamn
kavrayabilir. Jaspers de, sorumlu bir varlk olan insann, bu bilince varmasn,
onun zgrlne balamaktadr. Tpk Kierkegaard da olduu gibi, Jaspers de,
herhangi bir davrantan sorumlu olunmasn yine insann zgr bir varlk olduu
dncesi zerinde temellendirir676. Ancak Kierkegaardla Jaspers arasndaki en
belirgin fark, Kierkegaardn zgrle dayal bireysel boyut ile sosyal hayat
arasnda kurmakta zorland hatta baarsz olduu akl, Jaspersin
doldurmaya almasdr. Jaspers bu sorunun stesinden iletiim kavramyla
gelmeye alr. Ona gre, sosyal bir varlk olarak yaama zorunluluu bulunan
insan, dier varlklarla iletiim halinde olmak zorundadr. Hatta iletiim, bireyin
kendi farkna varmasnn da dayanadr. letiim, sadece bu farkndalk asndan
675
676

Kiekegaard, a.g.e., s.574-576.


Jaspers, Felsefe Nedir?, s.18.

155

deil, bireyin karlat sorunlar zmesinde toplumun yardmna bavurmas


asndan da byk bir nem tar677. Bu anlamda insann kendisini soyutlayan bir
konumdan uzak durmas zorunludur. Birey asndan deer tayan bu zgrlk
toplumun

geneli

iin

de

olduka

nemlidir.

zgr

bir

erevede

gerekletirilemeyen iletiimin, doru sonuca ulatran bir yap barndrmas sz


konusu deildir. Jaspers, insann zgrlnn ve dier insanlarla kurduu
iletiimin

salam

bir

temele

dayanmasnn

ancak

sevgiden

getiini

dnmektedir. Bu anlamda sevgi, bireyi topluma balayan en nemli balardan


birisidir. Sevgi ok farkl ekillerde tezahr etmekle birlikte, z itibariyle birdir.
Grld gibi, Kierkegaardn bir noktaya kadar getirdii bireysellik anlaynn,
insan ile toplum arasnda ortaya karaca derin uurum, Jaspers tarafndan
kapatlmaya allmtr. Bunun temel nedenlerinden biri, yukarda da ifade
edildii gibi, dnrlerin fikr altyaplarn oluturan ve kk yalarna dayanan
hayat sreleri olduu sylenebilir. Kukusuz Jaspersin bu abasna ynelik baz
eletiriler yaplabilir. rnein, dier insanlarla kurulan iletiim, sevgi temelli olsa
bile, kimi zaman yanl bir ynelime neden olabilir. nk objektif kriterlere
dayanmayan her trl iletiimde speklatif bir yn mevcuttur ve sevgi bunu her
zaman ortadan kaldrmakta baarl olamayabilir. Sevginin ortaya kard iyi
niyetin, doru bir sonuca, dolaysyla hakikate ulatrmakta yeterli olacann bir
garantisi yoktur. Ancak bu noktada gz ard edilmemesi gereken husus,
Jaspersin, Kierkegaardn dncelerinde var olan ar sbjektif ynden
uzaklam olmasdr. Dolaysyla onun anlay, sonraki araylar iin bir
balang noktas olarak kabul edilebilir.
Kierkegaard ve Jaspers gibi Marcel de, bireysellii n plana karmaktadr.
Onun fikr mcadelesi, bireyin gelenek karsnda boyun emesini ngren
konformizme kar bir giriimdir. Marcele gre bireyin, niha olarak putperestlie
gtrecek olan konformizmle mcadele etmesi, her eyden nce kutsal bir
grevdir. Bu mcadelenin temelinde zgrlk bulunmaktadr. Bu anlamda,
bireyin kendisi tarafndan snrlar belirlenmeyen bir ynelimin, gerek bir deer
tamad sylenebilir.

677

Jaspers, Philosophical Autobiography, s.85.

156

Marcelin genel anlamda sadakat kavramna ykledii anlamn,


konformizmle kartrlmamas gerekir. nk konformizmde bireyin hazr olarak
bulduu herhangi bir eye kr krne balanmas esas olarak grlmektedir.
Hlbuki sadakat, bir dizi varolusal srecin sonucunda, bireyin bizzat tecrbesine
dayal olan bir ballktr. Dolaysyla konformizmde bireysel herhangi bir tecrb
dayanak sz konusu deilken ve zgrlkten bahsetmek neredeyse imkanszken;
Marcelin sadakat anlaynda son derece youn ve zgrl ortadan
kaldrmayan bir tecrbe mevcuttur678.
Marcel, Jaspersin dncelerine benzer bir ekilde, insann sosyal bir
varlk olduuna vurgu yapar ve onun toplumdan tamamen bamsz bir hayat
srdremeyeceine iaret eder. Ona gre de, toplumsal birlikteliin birletirici
unsuru sevgidir. Bu anlamda sevgi, bireyi kendinden, Tanrdan ve toplumdan
uzaklatran egoizm ve narsizm gibi eitli tehlikelerden koruyan bir kalkan
gibidir. Ancak Marcelin de zgr birey ile toplumsal yap arasnda tamamen
anlalabilir ve kabul edilebilir bir forml gelitirdiini sylemek zor
grnmektedir. Bu adan da Kierkegaarda paralel bir boyutta olduunu
sylemek mmkn grlmektedir.
Bireysellie ilikin olarak dnrn de nemli vurgularda bulunduu
bu ekilde akla kavuturulabilir. Ancak her nn de, bu balamda varoluu
anlaya yneltilen eletirilerden btnyle kurtulabilecek nitelikte grlere
sahip olduklar sylenemez. Kierkegaardn zaten byle bir kayg tamamas ve
dncesinin temeline paradoks kavramn oturtmas; Marcelin de sr kavramna
atfettii nem, bir dereceye kadar anlalabilir bir durum ortaya karmakla
birlikte, yeterince tatmin edici deildir. Bu dnrler arasnda, en anlalabilir
olan yaklamlarn Jaspers tarafndan ortaya konduu sylenebilir. Ancak, ifade
edildii gibi, onun grlerindeki kimi eksik ve belirsiz hususlarn da ortadan
kaldrlmas zor grnmektedir.

4.3. Kurumsal Yaplara Yaklamlar Bakmndan


Bat dnce geleneinin temelini oluturan en nemli yaplardan birisinin
Hristiyanlk olduu aktr. Ancak Hristiyanlk balang dnemlerindeki saf
678

Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.35.

157

halini srdrememi ve zellikle Yunan felsef gelenei ve Roma devlet


geleneinin etkilerini bnyesinde birletirmek zorunda kalmtr. Bu gl
yapnn bir araya gelmesi, din, felsefe ve sosyal hayatn bir btn olarak
deerlendirilmesini ve ynlendirilmesini ieren kurumsal bir anlay ortaya
karmtr. Bat insannn paralanm ve dank yapsnn bir araya toplamasnn
zorluu, kurumsal yapya atfedilen nemin daha da artmasnn en nemli nedeni
olarak grlebilir. Karlalan bu zorluk, son derece kat ve otoriter bir kurumsal
anlay ortaya karmtr. Kurumsal yapnn arlk kazand bir ortamda,
hayatn her alanna ynelik kuatc bir bakn geliecei ve insanlarn btnn
etkilemeyi hedefleyen kurallar ynnn gerekli olaca dncesi egemen bir
anlay haline gelmek durumundadr. Dolaysyla byle bir anlayta, bireysel
farkllklara ve insann bir birey olarak kendini ifade etmesine imkn tanyan bir
alandan sz etmek olduka zor bir hale gelmektedir. Her kurum, iine ald
insanlarn, kendi yaklamlarn ikincil bir konuma yerletirerek, ncelii
topluluun ortak anlayna vermek mecburiyetindedir. oulcu bir bak asnn,
bu yapda varln srdrmesi neredeyse imknszdr. Doal olarak kilisenin
kurumsal kimliinin yegne otorite haline gelmesi son derece doal bir sonu
olarak grlmelidir. Bu durumun, bir ksm yararlar olmakla birlikte, geliim ve
deiime ynelik ciddi bir reaksiyonun gelimesindeki roln gz ard etmek sz
konusu olamamaktadr. Dolaysyla kilisenin her hkmnn mutlak bir deer
ifade etmesi gerektii, btn zihinlere yerletirilmesi gereken zorunlu bir dnce
olarak grlmeye balanmtr. Felsefenin zgrl ve bilimin zerklii bu
vesileyle kaybolmu ve her ikisi de kilisenin otoritesine boyun emek zorunda
kalmtr.
nsann bireysel ynnn yok farz edildii bu anlayn srdrlebilirlii,
bilimsel gelimelerin ivme kazanmasyla birlikte, sadece entelektel boyutta deil,
geni kitleler tarafndan da tartlmaya balanmtr. Rnesans ve Reform
hareketleriyle birlikte kendini gsteren deiim, bir sre sonra btn Bat
dncesini derinden etkileyen bir hal almaya balamtr. Bu noktada
Descartesin felsefesinin ve Newtonun bilimsel etkinliinin bir dnm noktas
olduu sylenebilir. Kilise otoritesinin sarslmasyla birlikte, Bat dnyasnda
ciddi bir boluk ortaya kmtr. Ancak bu boluun, mevcut haliyle devamna

158

imkn bulunmad iin, baka otoritelerin ortaya karlmas fazla gecikmemitir.


Bir sre sonra bu otorite boluu, akl ve bilimle doldurulmaya allmtr. Bu
defa da, bilim ve akln mutlak hkimiyetini ngren bir anlay egemen olmaya
balamtr. Balangta insann zgrln ve bireyselliini amalayan
hmanist eilimler, zamanla kilisenin otoritesi kadar kat bir anlay dayatmak
durumunda kalmtr. Dolaysyla bireysel deerler ve hmanizm tekrar ikinci
plana atlmtr. Etkinliini Aydnlanma felsefesiyle zirve noktaya tayan bu kat
anlaya kar tepkiler gecikmemi ve alternatif bak alar tekrar gndeme
gelmitir.
Varoluu dnce, yukarda ifade edilen her iki otoriteye de bir bakaldr
olarak grlebilir. Dolaysyla kurumsal yap, varoluu dnrlerin hedefinde
yer alan en nemli unsurlar haline gelmitir. Bu dnrlere gre, din otorite
insan bir birey olarak ne kadar telemekteyse, mevcut bilimsel anlay da o kadar
teleyici bir yapya sahiptir. Buradan hareketle Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin
kurumsal anlaylara kar gsterdikleri tepkinin incelenmesi byk bir nem
tamaktadr.
Son derece kat bir din ortam ierisinde byyen Kierkegaardn temel
hedefinin geleneksel din anlay olduu sylenebilir. Ona gre Hristiyanlk,
kltrel bir yap kazanm ve zamanla tarihle uzlatrlmaya allarak ciddi bir
anlam kayb yaamtr. z itibariyle bireysellie vurgu yapmas gereken din,
bireyin tecrbesinden tamamen arndrlm ve dayatmac bir vahyin otoritesine
mahkm edilmitir. Birey kendi iinden gelmeyen hislerle, bu kurumsal
anlaylara teslim olmutur. Doal olarak din, btnyle dogmatik bir hal almtr.
sel bir ynelimin gereklemedii bir dinsel tutum, gerekte istenilen hedefe
ulatrmaktan yoksun kalaca iin, samimiyetten sz edilemez. Birey, din bir
hkm

uygulamaya

alrken,

bunun

hangi

gerekeler

zerinde

temellendirildiini anlamad iin, tamamen anlamsz bir eylemde bulunabilir.


Yahut yerine getirdii bir grevi, ona inand ve doru olduu iin deil, otorite
ona emrettii iin yapmaya balar. Bu ise dindarlk deil, bireyin kendini istemsiz
bir ekilde teslim etmesi olarak grlmelidir. Burada insann ciddi bir anlam

159

kaybna urayaca kesindir. Hayatn kaybeden bireyden de, fazla bir beklenti
duyulmamaldr679.
Kierkegaard, kurumsal din yapya olduu kadar sistematik felsefeye ve
bilimsel alanlarn hkimiyetine de kardr. Ona gre felsefe, mevcut haliyle
speklatif olmaktan teye gidemeyecei iin, herhangi bir yarar salamaz. nk
sistematik ve speklatif anlayta, her ey rasyonel bir ereve iinde grlmekte
ve ortaya konulan btn retiler nesnellik ifade etmek zorunda kalmaktadr.
Nesnellie yklenen deer, znellii ortadan kaldrd iin, her eyden nce
bireyin zgrlne ve daha sonra da sorumluluuna zarar verir hale gelmektedir.
Bu balamda, insana herhangi bir eylemde bulunmasn tavsiye veya emreden
herhangi bir rahiple bir bilim adamnn fark yoktur680. Kurumsal otorite
karsnda, kendi farkna varan insann, zgr iradesiyle gerekletirecei ve
sorumluluunu yklenecei eylemlerde bulunmas bir devrim niteliindedir.
nk otoriter din anlaynn veya bilimin, toplumda meydana getirdii
yozlamann stesinden gelinmesinin yolu bundan gemektedir.
Kierkegaardn, din ile bilimin uzlatrlmasna dayal anlaylara da scak
bakmad sylenebilir. Bu tr uzlatrmac anlaylarn da, bir sre sonra kendi
otoritelerini kurmaya balamalar ve sistematik bir bak asn zorunlu klmak
zorunda olmalar nedeniyle, ilk iki anlayn dt hatadan uzak kalmalar
mmkn deildir.
Kierkegaardn ortaya koyduu bu eletirel dnce bir dereceye kadar
makul olmakla birlikte, tad ciddi belirsizlik ve ar sbjektiflik nedeniyle
eletirilere maruz kalaca aktr. nk bireyin herhangi bir otoriteye veya
kurumsal yapya bal kalmakszn hayatn srdrmesi nemli sorunlarn ortaya
kmasna neden olacaktr. Bu ise, bir kaosun balangcdr. Kaosun egemen
olduu bir dnyada, her eyden nce bireyin zarar grecei aktr. Ontolojik
planda anlam kazanmas dnlen birey, her eyden nce temelini kaybedecei
iin, toplumdan ve kendinden uzaklaacak ve insan niteliklerini bir kenara
brakacaktr. Bu sorunu fark eden Kierkegaard, kimi zaman zm nerilerinde
bulunmu ve zellikle din adamlarnn etkin bir rol stlenmesi gerektiini
belirtmitir. Ancak bu durum da onun kendi dnceleriyle eliik bir fikri ortaya
679
680

Kiekegaard, a.g.e., s.401-402.


Blackham, a.g.e., s.5; Beck, a.g.m., s.285-286.

160

karmtr. Ayrca Kierkegaardn zlemle bahsettii eski Hristiyanln, ne


kadar ideal bir yap sunduu tartma konusudur. nk ncilin, Kierkegaardn
tasavvur ettii gibi, salt ahlk ilkeler sunan bir retiyi benimsediini sylemek
olduka zordur. Sonu olarak, kurumsal yaplarn neden olduu kimi problemleri
eletirirken gsterdii baarnn, zm nerileri sunarken yeterince ortaya
kmad sylenebilir.
Jaspers de, kurumsal yapya kar eletirel bir tutum taknmtr. Ona gre
birey isel ve dsal olmak zere iki farkl otoriteye bal kalmaktadr. Ancak
bireyin,

isel otoritenin

ynlendirmesinden

uzaklaarak,

dsal

otoriteyi

ncelemesi doru deildir. Bu anlamda, sistematik bir yap sunan her trl
anlay, uzak durulmas gereken bir hviyete sahiptir. Tarih boyunca, bireyin
kendi isel ynelimine bal kalarak Tanrya ulamasn arzu eden her trl
dnce, din adamlar tarafndan reddedilmitir. Bunun nedeni ise, din
adamlarnn kendi otoritelerini salamlatrmak adna Tanry bir dayanak noktas
olarak grmeleridir. Buradan hareketle, sistematik bir anlam arm yapaca
iin, kendi dncesinin egzistansiyalizm olarak nitelendirilmesine kar km
ve alternatif olarak egzistans felsefesi681 eklinde bir isimlendirmeyi nermitir.
Jaspers otorite ve kurumsal yap konularnda, Kierkegaard kadar kat bir
anlaya sahip deildir. Bunun sebebi ise, onun farkl dncelerle dorudan bir
iliki kurmas ve bilimsel bir ortam derinlemesine yaamas olarak grlebilir.
Ayrca Jaspersin Kierkegaard gibi, herhangi bir din gelenee bal kalarak
deerlendirmelerde bulunmam olmasnn, daha tutarl ve objektif bir bak
kazanmas asndan nemli olduu sonucuna ulalabilir.
Jaspers sadece kurumsal dine deil, daha sonralar adeta modern
peygamberlere dntrlen kimi filozof ve dnrlerin grleri erevesinde
ekillendirilen anlaylara da eletiriler yneltmitir. Ona gre, bu anlaylar
eletirdikleri ve ortadan kaldrmay dndkleri dinsel otoritenin yerine, kendi
anlaylarn egemen klmay hedefleyen bir bak asna sahiptirler. Dolaysyla
bu bak alar, dinin kurduu otoriter yapya, baka bir adan ynelmektedir.
Jaspers, insan tarihsel bir varlk olarak grmektedir. Tarihsel bir varlk
olan insann, yine tarihsel sre ierisinde ve insanlar tarafndan ortaya konulan
681

iek, a.g.e., s.107.

161

kurumsal

yaplardan

btnyle

uzak

kalmasnn

mmkn

olmadn

dnmektedir. Tarihsel altyaps ortadan kaldrlm bir insann, anlamn


btnyle kaybetme riski tadn kuvvetli bir ekilde vurgulamas, bunun en
temel gstergesidir. rnein kendisi bir Hristiyan olmamasna ve kurumsal din
yapya eletirilerde bulunmasna ramen, Hristiyanln temel unsurlarn
btnyle reddetme eiliminde deildir. Ona gre Hristiyanln temelini
oluturan tek Tanr inanc; yaratc Tanrnn Transandans; insann Tanryla
karlamas, Tanrnn emirleri, tarihsellik bilinci, ile, zmszlklere kar
ak olma vb. fikirler682, zerinde dnlmesi ve pay karlmas gereken fikirler
olarak grlmelidir. Din, zamanla insan eliyle kimi deiim ve bozulmalara maruz
kalmasna ramen, bu temel elerin yeniden yorumlanmalar byk bir nem
tamaktadr.
Jaspersin, Hristiyanln ve bilimin nemli figrleri hakknda yapt
olumlu deerlendirmeler sadece bunlarla snrl deildir. Tarih sahnesinde yer
alm olan Sokrates, Buda ve Konfys gibi kimi dnrler ile Hinduizm ve
slm gibi baz dinlerin retilerinde yer alan ve btn insanl kuatan baz
deerlerin de, insanlk iin yararlanlabilecek deerler olduklarn dnmektedir.
Dolaysyla Jaspersin din ve bilimin otoritelerini, bizatihi bu dinlere kar
olduu iin deil, otoritenin yanl kullanmna kar olduu iin reddettii
sylenebilir. Buradan hareketle Kierkegaarda yneltilen baz eletirilerin Jaspers
iin sz konusu olmad sonucu karlabilir. Ayrca onun insanlar aras iletiime
atfettii nem, btnyle iine kapanan ve klasik anlamda uzlete ekilmi bir
insan profilini ngren bir anlaya sahip olmadn gstermektedir. Bu anlamda
Kierkegaardn eletiri ynelttii dinsel ve bilimsel otoritelerin uzlamasn
destekleyen tavrn, Jaspers tarafndan, baz sorunlar ortadan kaldrmak iin
kullanld grlmektedir.
Kurumsal yap konusunda, bu iki dnrden farkl olarak Marcelin daha
tecrbeli olduu gzlemlenmektedir. Balangta kendisi de sistematik bir anlay
gelitirmeyi dnen Marcel, bir sre sonra bunun doru olmayaca kanaatine

682

Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.38 vd., 99-100.

162

varmtr. Bu anlamda bata varoluuluk olmak zere, kendisinin herhangi bir


felsef anlayla zdeletirilmesine tepki gstermitir683.
Marcel, sistematik bir anlay artran her trl ifadenin, bir sre sonra
banazla ve kapal bir yapya dnecei iddiasnda bulunmutur. nk sistem
dncesi, zamanla dinamik bak asn ortadan kaldrarak statik bir hal
kazanacaktr. Ona gre tarihsel tecrbe bunun rnekleriyle doludur. Kendileri de
kurumsal yaplara eletiriler ynelten Kant ve Hegelin sistemleri bile bir sre
sonra byle bir anlayla yz yze kalmlardr.
Jaspers gibi Marcel

de, din otoriteye

sava aan inanszl

eletirmektedir. nk ateizm, dinin temel deerlerini reddederken btnyle


rasyonel bir anlayla konuyu ele almaktadr. Ateizmin ifade ettii btn
argmanlar, ispat tamamen mmkn olan konular olmad iin, imann farkl bir
tr haline gelmektedir. Hatta Tanry reddetmeye eilimli olan bu anlaylar,
belirli bir sre sonra, kendilerini Tanr yerine kurmak suretiyle otoriter bir yapya
brnmektedir. Bu nedenle Marcel inanszl kt bir iman olarak kabul
etmektedir684.
Marcelin bu grlerinden hareketle, kurumsal yapy tamamen reddettii
sonucuna ulalamaz. rnein, ona gre din sosyal hayatn devam asndan
byk bir deer tamaktadr. Ancak dine dayal olarak gelitirilen kimi ekli
unsurlar, tadklar anlamdan uzaklatrldnda, bu bozulmann balangc
olarak grlmelidir. Dolaysyla Marcelin, bata kendisinin mensubu olduunu
ifade ettii Hristiyanlk olmak zere btn kurumsal anlaylarn, ekl yanlarnn
ne karld bir yapdan kurtarlarak yeniden yorumlanmalar gerektii
eklindeki bir anlay savunan slahat bir dnr olduu sylenebilir. Bu
adan da onun, ada din felsefesinin nemli konularndan biri olan din
oulculuun mevcut halini benimsemeye yakn durduunu sylemek yanl
olmayacaktr. Ancak byle bir durumda da, din oulculua yneltilen baz
eletirilerin Marcele de yneltileceini ifade etmek gerekir.

683
684

Copleston, a.g.e., s.156.


Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.85; Marcel, The Mystery of Being II, s.82-83.

163

4.4. Tanr Dnceleri Bakmndan


almann

giri

blmnde

belirtildii

gibi,

insanln

eski

dnemlerinden beri, idealist ve materyalist yahut rasyonalist veya empirist


anlaylar srekli bir atma halindedir. Bu atmann bir yansmas olarak Tanr
fikri etrafnda yaplan tartmalar nemli ve belirleyici olan bir unsur olarak gze
arpmaktadr. Ortaa dncesiyle, modern bak alarnn mcadelesinin de
nemli bir parasn oluturan bu atmalar, byk dnsel gerilimlere neden
olmutur. Ortaa dncesi nemli lde teosantrik bir anlay benimserken,
modern bak alar akln ve bilimin mutlak egemenliine bal kalmann
zorunluluunu vurgulamlardr. Bu fikr ayrm varoluu dnrler arasnda da
benzer bir boyutta srdrlmtr. Bu balamda, kimi dnrler Tanr fikrini
reddeden bir anlaya veya en iyimser ifadeyle agnostik bir tavra sahip olmuken;
kimi dnrler de, bak alarnn temeline Tanr fikrini yerletirmilerdir.
Bylece, ana hatlaryla bir ayrm yaplacak olursa teist varoluulardan ve ateist
veya agnostik varoluulardan sz etme imkn ortaya kmtr. Kierkegaard,
Jaspers ve Marcel, teist varoluuluun temsilcileri arasnda saylabilirler. Bu
dnrlerin iman ve ahlka ilikin anlaylarnn belirlenmesinde, her eyden
nce Tanr anlaylarnn belirlenmesi byk bir nem tamaktadr.
Kierkegaarda gre Tanr evrenin yegne kayna durumundadr. Bu
anlamda, kendinin farkna varma ura veren her tekil birey iin Tanrnn inayeti
esas

olmak

durumundadr ve inayet

olmakszn

bir kiinin kendisini

gerekletirmesinden sz edilemez. Gnmz dnyasnn iinde bulunduu


sorunlu durumun temelinde Tanr dncesinin ve Onunla kurulmas dnlen
ilikinin sama grlmesi olduu sylenebilir. Bireyin olgunlamasnn temelinde,
onun isel bir ynelime balanmas bulunmaktadr. Ancak bu isel ynelim,
bireyin tek bana gerekletirecei bir ey deildir. Burada insan her trl
dnyev amac brakarak, merkez konuma Tanr dncesini yerletirmek
zorundadr. Ama ne kadar ulv olursa, ulalmas dnlen hedef de o kadar ulv
hale gelecektir.
Kierkegaarda gre Tanr dncesinin niha hedefi, yn haline gelen
insan gruplar deildir. Bu nedenle Tanr, genel kanaatin aksine birletirici bir
unsur olmaktan ziyade insanlar ayrtran ve bireysellie ynlendiren bir varlk

164

olarak dnlmelidir. zelikle Hristiyanln Tanr anlay, Tanryla bireysel


bir bulumay ve insan bu vesileyle kemal noktasna ulatrmay esas almaktadr.
nsan z itibariyle umutsuzluk iinde olan bir varlktr. Bu umutsuzluk
dncesi, onun kendisini sorumlu hissetmesini ve kendi zerinde younlamasn
salayan en nemli etkendir. Ancak umutsuzluk sreklilik arz eden bir kayg hali
olarak kalmamaldr685. nk mutlak anlamda umutsuzluk, Kierkegaard her ne
kadar bunu ok ak bir dille ifade etmese de, insann kendini bir hi olarak
grmesine neden olacaktr. Bu durumda insann, mutlak umutsuzluktan
kurtulmas iin daha stn bir varln yardmna bavurmas gerekir. Bu da,
Tanrdr. Tanr, insan zgr bir varlk olarak yaratmtr. Ancak insann bunu
btn ynleriyle kavramas sz konusu deildir. Zaten bunu kavramaya almas,
kendisine ac ektirmekten baka bir sonuca ulatrmaz. O halde yaplmas
gereken, Tanrnn inayetinin bunu ortaya karmasn beklemektir. Ancak burada
kaderci bir anlaya ynelmek doru deildir. nsan elinden gelen gayreti
gsterdikten sonra ancak byle bir beklenti iine girmeyi hak edebilir.
Kierkegaardn Tanr ile insan arasndaki ilikiyi aklamak iin ak686
kavramn kulland grlmektedir. Ona gre ak, kiinin kendini inkr ederek
Tanryla iliki kurmas anlamna gelmektedir. Dolaysyla bunun gereklemesi,
yukarda da ifade edildii gibi bireysellii esas almakla mmkndr. Tanr ayn
zamanda insann psikolojik dayana olarak grlmelidir. nk hayatta
karlalan problemlerin stesinden tek bana gelemeyen insan, Tanrya
snmak suretiyle bunu gerekletirebilir.
Jaspers, insan bir ynyle hayvanlara, dier bir ynyle de meleklere
yakn bir varlk olarak grmektedir. Ancak onu bu her iki varlktan ayran ve
onlarn stne yerletiren bir dayanak noktas vardr. Bu da insann Tanrnn
dolaysz yarat687 olmasdr. Bu adan Tanr, Jaspers iin btn varln temeli
konumundadr. nsan kendi hakikatine varmak iin Tanrya inanmak zorundadr.
Ancak Tanrya verilen bu nemli konum, insann konumunun nemsizliini ifade
etmez. Hatta insan, Tanrnn dorudan kendinden isteklerde bulunmamas
nedeniyle
685

merkez

konuma

yerletirilmitir.

Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.153


Kierkegaard, Papers and Journals, s.268.
687
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.49.
686

Bu

nedenle

Jaspersin

165

Kierkegaarddan farkl olarak dolayl anlamda antroposentrik bir bak asna


sahip olduu sylenebilir. Jaspersin kurumsal din yaplara ynelttii eletirilerin
balang noktasnda Tanr anlaylarndaki bak alarnn farkllnn
bulunduu grlmektedir. rnein, Tanrnn insann zne yerletirdii anlamn
gz ard edilerek, buyurucu ve ynlendirici bir Tanr fikrinin esas alnmas son
derece olumsuz bir noktaya gtrmektedir. Gerekte bu durum dinlerin asl
yaplarndan

deil,

sonradan

bu

dinleri

yanl

yorumlayan

insanlarn

anlaylarndan kaynaklanmaktadr. nk byle bir Tanr algs her eyden nce


Tanrnn evrenselliini ortadan kaldrmann temel nedenlerinden biridir. Jaspers,
vahyedilmi bir dinin otoritesinin kabul edilmemesinin, Tanrya duyulan inanc
ortadan kaldraca eklindeki bir yorumu doru bulmaz. Buradan hareketle onun,
herhangi bir dinin otoritesine teslim olmamakla birlikte teist bir dnr olduu
sylenebilir. Aslnda Jaspersin, bu dncelerini ifade etmekteki amac, anti-teist
bir anlayla dinlerle mcadele etmek olmadn belirtmek gerekir. Onun hedefi,
bireyle Tanr ilikisini ortadan kaldrma tehlikesi tayan dogmatizmin etkilerini
azaltmaktr. Ancak bu konuda, din oulculuun muhatap olduu eletirilerden
onun da pay aldn sylemek mmkndr. Ayrca, insanlar aras iletiime byk
nem veren ve onu kendi anlaynn temel unsuru olarak gren Jaspersin,
btnyle sbjektif bir Tanr imajn tasavvur etmesinin, ciddi bir belirsizlie
neden olaca aktr. Bu belirsizlik de, salkl bir iletiimin gereklemesinin
nndeki en byk engellerden biri olarak grlebilir.
Kierkegaard ve Jaspers gibi Marcel de Tanr dncesini, merkez bir
noktaya yerletirmektedir. Hatta onun, bu iki dnrden daha ileri bir boyutta
ateizme eletiriler ynelttii sylenebilir. Ateizmi, Tanry reddetmekle birlikte,
Onun otoritesini ele geirmeye alan bir dnce biimi olarak tanmlayan
Marcel, baka bir insann sahip olduu konuma bile kendini yerletirmeyen
gnmz insannn, kendisini Tanrnn konumuna yerletirmeye almas son
derece uygunsuz bir tavrdr. Marcel, Tanr dncesinin ortadan kaldrlmasnn,
sosyal adan bir dizi nemli soruna neden olacan belirtmektedir. Buna gre
insan, toplumun hizmetinde olmas gereken bir varlktr. Bunu salayacak olan ise
Tanrya olan ballktr. Tanrnn inkr edilmesi, insann ego-sentrik688 bir
688

Ko, a.g.e., s.163-164.

166

anlaya ynelmesi sonucunu dourmas ve bireyin kendini toplumdan


soyutlamas ve kendini toplumun stne karmas balamnda, tehlikeli
sonularn domasna neden olacaktr.
nsann dier varlklar karsndaki konumunun belirlenmesinde temel
lt olarak, onun zgr bir varlk olduunu ifade eden Marcel, bu zgrln
ateistlerin ifade ettii gibi snrsz bir zgrlk olmadn dnmektedir. nk
insan, zgrl kendiliinden elde etmi bir varlk deildir. zgrlk, Tanrnn
inayetine bal olarak ortaya km olan bir yapdr.
Marcele gre Tanr her trl dorulamann tesindedir. Herhangi bir
kiinin Tanr,.. dr eklinde bir ifade kullanmas, sadece kendine ynelik bir
ifade olarak anlalmaldr689. Bu nedenle, Tanrnn ispatlanabilir ve aklla
kavranabilir bir varlk olmayp, Ona ulamak sadece inanla mmkndr. Bu
inan, Tanryla bireysel bir ilikiyi gerektirmekte olup, Onun sosyal anlamda
zerinde ittifak kurulacak bir nesne olarak alglanmasnn nnde bir engel
oluturmaktadr. Bu nedenle Tanr Mutlak Sen olarak isimlendirilmektedir.
Her dnr de, iyi niyetle, Tanrnn rasyonel olarak alglanma
abalarndaki yetersizliklere iaret etmi ve bunun yanllna vurgu yapmtr.
Ancak bu durum ar sbjektif bir anlayn domasna neden olmutur. Bu da
insanlarn zerinde ittifak edecekleri bir algnn olumasn engellemektedir.
Zaten onlarn iddialarnn temelini, her insann Tanryla bireysel bir iliki
kurmalar gerektii eklindeki bir anlay oluturmaktadr. Ancak, Tanrnn
sbjektif bir boyutta ilikiye girilen bir varlk olacann dnlmesi, toplum
asndan Tanrnn ciddi bir deer tamamas riskini beraberinde getirecektir.
Herhangi bir insann u veya bu ekilde elde ettii Tanryla ilikisinin baka
insanlarla paylalmas imknsz hale gelecektir. Belki byle bir paylam zaten
gereksizdir eklinde bir cevap verilebilir. Ancak hayat yeni tanmaya balayan
bir ocuun, Tanr fikrinin iinde olduu varsaylsa bile, bu fikri harekete
geirecek dsal bir etkiye maruz kalmas gerekmektedir. Ateizmin farkl trleri
ele alndnda, bunlardan birinin de Tanr fikrine ilgisiz kalanlarn ateizmi
olduu sylenebilir690. Bu ise Tanr kavramnn bir ekilde bu insanlarn
gndemine alnmasn salamann gerekliliini gstermektedir. Herhangi bir
689
690

Marcel, The Mystery of Being II, s.25.


Bkz. Aydn Topalolu, Ateizm ve Eletirisi, D..B.Y., Ankara, 2004, s.11-13.

167

rasyonel dayanak olmadan, byle bir ilgiyi oluturmak sz konusu deildir. Yine
Tanryla bireysel olarak kurulan iliki sayesinde, Tanrnn bizden ne istediini
bildiimizi varsayabiliriz. Ancak, Tanr benden Ay istiyor diyen bir kii ile
Hayr! Tanr benden Byi istiyor diyen bir baka kii arasndaki uzlam
noktasnn hangi suretle belirlenecei nemli bir tartma ve belirsizlik konusu
haline gelmektedir.
Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin bireyle Tanr asndaki ilikiye ynelik
anlaylarnn elitizme neden olan bir anlay olduu da sylenebilir. nk
dnyada yaayan btn insanlarn, bu dnrlerin ifade ettikleri bir tecrbeyi
yaamalar neredeyse imknsz gibi grnmektedir. Bu durumda da, Tanryla
iliki kurabilecek insan says, btn bir insanlk gz nne alndnda, yok
denecek kadar az bir zmreye iaret etmektedir. Byle bir anlay ise, Tanr
dncesinin insanln tm iin belirleyici bir otorite olmaktan uzaklamas
sonucunu ortaya karacaktr.

4.5. man Anlaylar Bakmndan


Din, insann kutsal kabul ettii varlklarla kurduu iletiim zerine ina
edilmi olan bir yapy ifade eder. Tarihsel sre ierisinde bu iliki kimi zaman
karmak, kimi zaman sistematik ve kimi zaman da sosyal boyutu n plana kan
bir ilikiye dnse de, btn anlaylarda vurgu yaplan nokta bireyin kutsal
olanla psikolojik ve isel bir ilikisidir. Bu ilikinin en ak ifadesi iman olarak
belirlenebilir. Burada ifade edilen kutsal kavramnn, geleneksel bak asndan
ziyade, daha kapsaml bir anlama sahip olduu eklindeki bir dnceyi de gz
ard etmemek gerekir. Buna gre kutsal kabul edilen, her zaman bir Akn
Varlk tarafndan belirlenmemi olabilir. Dolaysyla, Akn niteliklere sahip
olan herhangi bir varla inanmayan insanlar iin de iman konusu olabilecek baz
unsurlarn bulunabilecei dnlebilir ve bu da kavramn ve ona olan ynelimin
daha geni bir erevede ele alnmas sonucunu dourabilir.
almann bu amasnda Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin iman
anlaylar ele alnacak ve ortak ve farkl yanlar incelenecektir.
Kierkegaardn dnce yapsnn temelinde iman kavramnn bulunduu
sylenebilir. O, iman konusunu ele alrken her eyden nce kendi mensubu

168

bulunduu kltrel ortamda hkim olan iman alglarndaki yanlla vurgu


yapmakta ve dogmatik bir ekilde kabul edilen imann yanll zerinde
odaklanmaktadr. Dogmatik iman ngren anlaylar, imann kavranmayacana
inanlmas gerektiini kabul etmektedir. Bu ise, bata Hristiyanlk olmak zere,
btn anlaylar iin lks ve sakncal bir duruma neden olmaktadr. nk birey,
nne hazr olarak konulmu olan herhangi bir retiyi isel bir tecrbeyle
yaayamamakta ve kr krne bir inanca balanmas ondan istenmekte veya
daha doru bir ifadeyle iman bireye dayatlan bir yap tar hale gelmektedir691.
zellikle dinler tarafndan zorunluluu ifade edilen bu iman anlay, bireyi
zgrletirmek adna ortaya km olan farkl dnceler tarafndan da deiik bir
boyutta srdrlmektedir.

Akl ve bilimi her trl deerlendirmenin tesine

yerletirerek, bunlarn mutlak hakikatler olduunu insanlara kavratmaya alan


bilimsel veya speklatif her anlay da, dogmatizmin deiik bir yansmas olarak
grlmelidir.
Kierkegaarda gre imann bireyle Tanr arasnda, bireyin tecrbesine ve
Tanrya balanmasna dayal bir anlay olduunu ifade etmek gerekir. Ancak bu
durum, bireyin imannn son derece soyut ve belirsiz bir alanda kalmas
dncesini ifade etmemelidir. Bu anlamda iman, tek bana yaanlacak bir olgu
olmamal, toplumsal boyuta tanmaldr. Gnmz dnyasnn, iman btnyle
iselletirmeye alan anlaylarn neden olduu sakncal sonularla kar
karya kaldn grmezden gelmek mmkn deildir. Bu nedenle iman,
yansmalar toplumsal boyutta ortaya kmas gereken bir kavram olarak kabul
edilmelidir.
Kierkegaardn imannn ncile dayal bir iman olduu sylenebilir.
Ancak geleneksel anlamda kilisenin sunduu bir iman olmadn belirtmek
gerekir. nsan bu iman herhangi bir dnsel gayretin sonucu olarak elde etmez.
Hakikate ulamak sadece ncilde ifadesini bulan Tanrnn insandan istediklerine
teslimiyetle mmkn olabilir.
Kierkegaard insan tanmlarken, insan olmann belirleyici ynlerinden
birinin tad umutsuzluk olduunu ifade etmektedir. Umutsuzluk ve kayg
iinde bulunan birey, bu durumdan kurtulmann yollarn aramaya balayacaktr.
691

Kierkegaard, Papers and Journals, s.444; Kierkegaard, Fear and Trembling, s.78.

169

Bu ise onun sorumluluunun bilincine ulamasnn tek yoludur. Dolaysyla


umutsuzluk balangta olumsuz bir durum olmakla birlikte, insan kendi bilincine
ulatrmas bakmndan gerekli bir durumdur ve aray ierisindeki insan,
umutsuzluunu yenmek suretiyle, dezavantajl konumunu avantajl bir hale
dntrecektir. Kendi sorumluluunun ve farkllnn bilincine varan birey,
bunun kendinden kaynaklanmadn ve daha st bir otorite tarafndan kendisine
verildiini anlayacaktr. Buradan itibaren bireyin iman yolculuunun balad
sylenebilir.
Kierkegaardn iman anlaynda zgrlk ve iradenin neminin byk
olduunu belirtmek gerekir. zgr iradeye bal olmakszn ulalacak bir imann
gerek bir iman olmadn savunan Kierkegaard, bireyin eylemlerinden sorumlu
olmasnn bunu zorunlu kldn dnmektedir. nsann sorgulanaca Hesap
Gnnde zgrle dayal bir bireysellik esas olacaktr692. Bu nedenle bakalar
tarafndan dayatlan bir otoriteye bal kalnarak gerekletirilen imann,
eylemlerin meruluu asndan dayanak olarak grlmesi dnlemez. Byle
bir iman, bo inan olarak grlmelidir. z itibariyle bu tr bir iman ile
inanszlk arasnda herhangi bir fark bulunmamaktadr.
Kierkegaard asndan Hz. brahimin iman geerli olan en nemli
rnektir. zellikle olunu Tanrya kurban olarak sunarken gstermi olduu
tavr, tam olarak iman diye nitelendirilir. Bu anlamda Hz. brahim mann
Babas693 eklinde isimlendirilir. Hz. brahimin genel tavr her trl akl ve
sosyal deerlendirmenin tesine gemesi bakmndan nem arz eder. Normal
artlar altnda herhangi bir babann evladn genel geer yarglar dikkate
almakszn feda etmesi, toplumun yarglarnn tesinde yer alan bir teslimiyeti
gerekli klmaktadr. Bu da imann gcn ve stnln gsteren bir delil olarak
grlebilir. Burada aklayc bir bilgi olarak unu ifade etmek gerekir.
Kierkegaardn Hz. brahimi bu ekilde alglamasnn nedeninin, Kutsal Kitapn
aktard eksik bir Hz. brahim figrnden kaynakland grlmektedir. rnein
slm asndan da nemli bir ahsiyet olan Hz. brahim imanyla ne karlmakla
birlikte, onun rasyonel sreten btnyle kopuk bir imana sahip olmad
grlmektedir. nk Hz. brahim, insanlar imana arrken akl delillerden
692
693

Kierkegaard, Papers and Journals: A Selection, s.110.


Kierkegaard, Fear and Trembling, s.122.

170

yararlanm, hatta Tanrnn yaratmas konusunda tatmin olabilmek iin, kendisine


akl bir kap amasn istemitir. Buradan hareketle, Kierkegaardn slmn
vurgulad Hz. brahim rneini dikkate almad sylenebilir. Zaten bu durum
onun genel tavrnn doal bir yansmasdr. Baka bir dinin verilerini kaynak
olarak kullanma bir yana, kendi kutsal metinlerini yorumlamay bile doru
bulmayan bir dnr asndan bunu isel bir tutarllk olarak grmek
mmkndr.
Kierkegaardn, imann btnyle isel olmamas gerektii eklindeki bir
anlay savunduu ifade edildi. Ancak buraya kadar aktarlan dncelerinden,
kiiyi kendi iine kapal bir anlaytan kurtarma konusunda onun grlerinin
yetersiz kaldn belirtmek gerekir. Bu konularda kendisine yneltilecek
eletirilerin farknda olan Kierkegaard, iman paradoks ve absrd694
kavramlaryla ifade etmek suretiyle, bu eletirileri ortadan kaldrmaya
almaktadr. Ancak bunda baarl olduunu sylemek olduka zordur. Dnsel
anlamda olduka dar bir alana hapsolduu iin, imann hibir surette
aktarlamayacan ifade edip, ardndan imann btnyle iselletirilmesine kar
olmak veya onun toplumsal yansmalarn zorunlu grmek, sadece paradoks
veya absrd kavramlaryla deil, olsa olsa meta-paradoks veya meta-absrd
kavramlaryla ifade edilebilir. Bir noktann daha altn burada izmek yerinde
olacaktr. Kierkegaard, iinde yaad bireysel ve sosyal buhrann etkisinde
kald iin, konuya ilikin grlerini ifade ederken fikr bir med-cezire tutulmu
gibidir. Onun sistematik dncenin ve dogmatik anlayn birey ve toplum
asndan ortaya kard sorunlar zmek isterken, bireyle toplum arasnda daha
byk engeller karan bir dnceyi savunduu sylenebilir. Ayrca gen yata
hayatn kaybetmesinin, kimi dncelerini olgunlatrmas asndan, kendisine
yeterli bir frsat sunmad savunulabilir.
Jaspersin imana bak ele alnmadan nce, onun inanszla ynelik
dncelerinin tekrar vurgulanmas gerekir. Ona gre inanszlk, bireyi
zgrletirme adna ortaya kmakla birlikte, gerekte bunu baarmak bir yana,
insana verdii zararla daha byk sorunlara neden olmutur. nanszlk, negatif
bir
694

iman

olmas

nedeniyle,

insan

Kierkegaard, Philosophical Fragments, s.72-73.

ego-sentrik

ve

nihilist

bir

alana

171

ynlendirmektedir. Dolaysyla doru bir imana ulamak iin, inanszln


ortadan kaldrlmas zorunludur. nanszlk kadar, insana tapnma ve cin bilgisi
gibi inan trleri de, gerek bir imana ulamann nndeki engeller olarak
grlmelidir. nk bu tr otoriteler, bireyi yanl bir algya gtrecekleri iin,
iman asndan ciddi bir sapma olarak deerlendirilmelidir.
nsanlarda stn bir kudrete ynelik isel bir ynelim olduunu dnen
Jaspers, yukarda ifade edilen anlaylarn bu eilimi yanl bir ekilde
ynlendirdiklerini dnmektedir. Ancak bu durum stesinden gelinemeyecek bir
sorun deildir. Bu nedenle Jaspers felsefeyi ne karmaya almaktadr. Felsefe,
bireye tand zgrlk ve ona atfettii deer bakmndan, dinin bile nne
gemektedir. Felsefe ayrca kurumsal yaplarn ortaya kard sekinci
yaklamlar doru bulmamaktadr. Felsefeye gre her birey, hakikate ulama
konusunda hibir haric otoriteye balanmak veya onun desteiyle hareket etmek
zorunda deildir. Bu anlamda felsefe yapmann belirli bir zmreye ait olduu
eklindeki bir dnce de eletiri konularndan biridir. Bu anlamda Jaspers, din
dogmatizme olduu kadar, felsef ve bilimsel dogmatizme de kardr.
Jaspersin ortaya koyduu iman Felsef mandr. Felsefenin emelinde yer
alan phe, bireyi dnmeye sevk edecek en nemli etkendir. Bu sayede birey,
nce kendi farkna varacak, ardndan daha salam bir temel bulma arayna
giriecektir.

Burada da karsna

Tanr

dncesi

kacaktr695.

Ancak

belirtilmelidir ki, Jaspersin iman iin gerekli grd phe, Sofizmin veya
Septisizmin savunduu bir phe deildir. Bu phe sistematik ve ll bir phe
olarak kalmaldr. Belki de bu noktada Jaspers Kierkegaarddan ayrlmaktadr.
Kierkegaardn dncesinde phenin imana gtren byle bir etkinlii yoktur ve
son derece kat ve sorgulamann tesinde bir teslimiyet sz konusudur. Jaspers ise
pheyi bir balang noktas olarak grmektedir.
Felsef iman kavramnn, dinlerde olduu ekliyle sistematik bir retiyi
sunmad ifade edilebilir. Ancak bu iman, bireyin kimi hakikatleri kavramas iin
alan bir kap olarak grlmelidir. Tarihsel sre boyunca btn din ve dnsel
yaplarn ortaya koyduu otantik ilkeler mevcuttur. Ancak sre ierisinde
bunlarda bir ksm tahribatlar yapld gz ard edilmemelidir. Bu noktada felsef
695

Jaspers, Felsef Nedir?, s.74; Jaspers, Reason and Existenz, s.64-65.

172

iman, bu yaplardaki otantik unsurlar tespit etmeye yarayan bir anlaytr.


Jaspersle Kierkegaardn ayrldklar bir dier nemli dncenin de bu olduu
sylenebilir. Kierkegaard ncile dayanan bir din bak asn esas almakla
birlikte, Jaspers btn bir insanlk tarihini esas almaktadr. Bu anlamda
Kierkegaard oulcu bir bak asndan ziyade kapsayc bir anlay kapsamnda
kabul edilebilir. Ancak Jaspers btnyle oulcu bir dnr olarak grlebilir.
Jaspersin savunduu anlaytan hareketle baz sosyal sorunlarn
zmne ynelik kimi zm nerileri gelitirilebilir. zellikle iletiim kavram
bu anlamda byk bir deer tar. Ancak ileri bir oulculua dayandrlmaya
allan bu dncelerin, karmak bir din bak asna gtrecei ve bu kadar
farkl bak alarnn bir uzla noktasn nasl bulacana ynelik bir kaygy
uyandrd da aktr.
Marcel, insann varoluunun, onun imanna bal olduunu sylemekle,
imann vazgeilmez bir dayanak noktas olduunu ifade etmektedir. man, Marcel
dncesinin temel konularndan biri olan katlmn gereklemesinin yolu olarak
grlr ve bireyin gerek anlamda zgrl ve determinizmden kurtulmas buna
baldr. zgrlk ayn zamanda bireyin Mutlak Sene balanmasyla
gerekleebilen bir olgudur696.
Marcel imann herhangi nesnel bir ltle elde edilemeyeceini
savunmakta ve rasyonalist bir bak asnn imann gereklemesine yardmc
olamayacan ifade etmektedir. manda esas olan balanmadr. Bu ynyle
Kierkegaardla ayn noktada olduu sylenebilir. Dnen ben ile deneysel
ben697 eklinde bir ayrm ne karan Marcel, bu her iki ben arasnda meydana
gelen boluun iman yoluyla doldurulacan syler. Burada bir iman sray
gereklemelidir. Bu srayta bireyin tecrbesine byk bir nem atfedilir.
Ancak tecrbe, Kierkegaardda olduu ekliyle dnceyi byk oranda ortadan
kaldran

bir

anlayla

deil,

ona

nemli

bir

yer

almak

suretiyle

temellendirilmeye allr. He ne kadar iman dnce alannn tesinde bulunsa


da, dncenin ona ulatran nemli bir ara olduu vurgusu yaplmaktadr. Bu
dncenin bir bilgi alan olduu anlamna gelmemelidir. nk bilgiyle
aklanmaya allan bir iman, gerekte onun inkr anlamna gelmektedir.
696
697

Marcel, Homo Viator, s.60-61; Muta, a.g.e., s.181; Ko, a.g.e., s.201.
Marcel, Being and Having, s.21-22, 139, 191.

173

Ayrca imann bilgiye dayandrlmas, bireyin kendi dncelerini bir objeye


dntrmesine yol aacandan dolay, yabanclamann ve fanatizmin de temel
nedeni haline gelecektir. Grld gibi Marcelin dnceye atfettii anlam,
genel yargnn dnda bir yere sahiptir. Bu dnce, nesnel bir dnce biimi
olmayp, tecrb bir dncedir.
man bir kanaat ve gr olarak nitelendirilemez. Kanaat haline gelen
iman, bir ekilde kendini yok etmekle yz yze kalacaktr. Hlbuki imann
sreklilik arz eden yani yaayan bir iman olmas gerekmektedir. mann gr
olmas demek ise, deikenlie ak bir anlam tamas demektir. Ancak iman bu
anlamda herhangi bir deiiklie sahip olmamaldr. Ayrca gr, bakalar
karsnda savunmay gerektiren bir kavramdr. man ise, bakalar karsnda
savunulabilir bir nitelikte deildir. Buna ramen Marcel, bakalarnn imanlarnn
imana alan bir kap olmas gerektiini de ifade eder698. Bu durum ilk bakta bir
eliki gibi grnmektedir. Ancak herhangi bir kiinin imann kabul etmek veya
kendi imann bakalarna aklamakla, bir bakasnn iman ifade eden
tecrbesinden yararlanmak birbirlerinden farkl konular olarak grldkleri
zaman, Marcelin anlayna makul bir ereveden bakmak daha mmkn
grnmektedir. Kendisini bir Hristiyan olarak tantan Marcelin, sahip olduu bu
anlayla Kierkegaard ile Jaspersin ortasnda bir yerde olduu sylenebilir.
Kierkegaardn iman konusunda umut kavramna verdii nemin benzeri
Marcelde de grlmektedir. nsan umut sayesinde Mutlak Varlka ynelecek,
sabr gsterecek ve mtevaz bir tavra sahip olacaktr. Tam bir teslimiyet ve
gvenle elde edilen iman, balanmann bir baka tr olan ak ile zde hale
gelmektedir. Marcel ak ile zdeleen imann, lme alternatif hale geleceini
belirtmektedir.
Marcel ile Kierkegaardn bir dier benzerlik noktas da inayettir.
Jaspersde byle bir inayetten tam olarak sz edilemezken, Kierkegaard ve
Marcel, imann gerek anlamda inayet olmakszn sahip olunamayacak bir duygu
olduunu dnmektedirler699. Ancak bu inayet zorlayc bir inayet deildir.
nk inayetin zorlayc olmas, zgr bir ekilde iman ortadan kaldrr.
698
699

Marcel, Mystery of Being I, s.59; Korlaeli, Gabriel Marcelin man Anlay, s.81.
Kierkegaard, Papers and Journals, s.432-433; Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.171-172; Marcel,
Being and Having, s.54; Marcel, Creative Fidelity, s.26.

174

Grld gibi Marcelin zgrl iman asndan zorunlu grmesi, genel


anlamda varoluuluun karakteristiine uygun olup, Kierkegaard ve Jaspersle
ayn anlaya sahip olduunun bir gstergesidir.
Kierkegaard Tanrdan herhangi bir talepte bulunmay zaman zaman
eletirmektedir. Jaspers ise bu konuda yeterince ak olmayan bir konumdadr. Bu
dnrlerden farkl olarak Marcel, duann Tanr ile insan arasndaki ilikinin
nemli bir paras olduunu dnr. Ancak dua herhangi bir menfaate
dayanmamaldr. nk menfaat ieren bir dua pragmatizme neden olaca iin,
her eyden nce imana zarar veren bir konudur700.
mandaki phe konusunda da Marcel Kierkegaarda oranla daha ak bir
anlaya sahiptir. nsan kimi zaman kendisini pheye gtren baz durumlarla
karlaabilir ve bu doal bir durumdur. Ancak burada bireyin sorumluluu
devreye girer. Buna gre birey, oluan pheleri gidermekle ykmldr.
Marcel, Kierkegaardn paradoks ve absrd kavramlaryla aklamaya
alt iman konusunu ontolojik sr701 kavramyla ifade etmeye almtr.
Ontolojik sr, gnmz dnyasnda kat bir rasyonalizm nedeniyle btnyle
reddedilen bir kavramdr. Ancak hayatta karlalan ve akl herhangi bir
deerlendirmeyle aklanmas mmkn olmayan baz gizemli konular vardr.
Dolaysyla gerek olarak yaanlan bu hususlar, rasyonel bir anlayla izah
edilemediklerinde, reddedilebilecek nitelikte deildirler. nsann dnyaya gelmesi
ve bu dnyadan ayrlmas gibi gizemli konular, sr kavram erevesinde
anlalmas gereken hususlardr. Bu srlar ontolojik sr olarak nitelendirilen
yapnn bir parasdr. Buradan hareketle Marcelin, hayatn gizemini tamamen
reddeden anlaylar ile hayat bir gizem olarak gren ve buna teslim olmay
tleyen anlaylar arasnda bir orta yol bulmaya alt sylenebilir. Bu
ynyle de Kierkegaardn kabul edilmesi son derece zor olan paradoks ve
absrd kavramlarnn yerine ontolojik sr kavramn kullanmas kayda deer
bir yaklam olarak grlebilir. Marcel, iman ontolojik sr kavramyla bir
dereceye kadar anlalabilir bir yapya kavuturmay amalamakla birlikte, bunda
btnyle baarl olduunu sylemek zor grnmektedir. man eden bireyin, bu
imann katlm yoluyla toplumsal dzleme tayacan ifade etmesi de, sorunu
700
701

Marcel, Being and Having, s.207.


Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.46.

175

ortadan kaldrmamaktadr. Dolaysyla imann isel boyutuna yaplan vurgu,


Kierkegaardda olduu gibi, Marcel iin de nemli bir sorun tekil etmektedir.

4.6. Ahlk Anlaylar Bakmndan


Varoluu dncenin en byk sorunlarndan birisinin, gerek inanca
gerek sosyal hayata ilikin doktrin ifade eden btn anlaylar reddetmesi veya en
azndan

scak

bakmamas

olduu

sylenebilir.

Onlarn

bu

dnceye

ynelmelerinde ksm bir hakllk pay tadklar aktr. yle ki, varoluu
dncenin yaygnlk kazand dnemde, Avrupann ve genel anlamda btn
dnyann adeta sorunlar yuma haline geldii grlmektedir. Bu sorunlarn
kaynaklar irdelendiinde, Bat dnyasnda yzyllar boyu egemenliini srdren
din otoritelerin ve buna kar kan modern anlaylarn, mevcut kt gidii
durdurmak bir yana onu hzlandrdklar gereiyle yz yze gelinmektedir.
Kilisenin egemenliindeki insan btnyle deerini yitirmi ve benliinin kilise
ve onun otoritesinin ellerine brakmtr. Bu otorite din ve siyaset adamlarnn
elinde, btn insanlk iin bir ykm arac haline gelmitir. Yzyllar boyu
srdrlen savalar, buna bal olarak ortaya kan ekonomik ve sosyal
bunalmlar, konunun daha iyi anlalabilmesi iin srekli olarak verilen rnekler
arasnda yer almtr. Dolaysyla insan deerleri ifade etmek ve onlar korumak
iddiasnda olan din, btn gcyle bunlara zarar verir bir nitelie brnmtr.
Din otoritenin basksna son vermek ve hmanist deerleri yeniden ikame etmek
iddiasyla ortaya kan ve konumunu salamlatrmaya alan kimi anlaylar da,
belirli bir destekle elde ettikleri gcn ardndan, koruma iddias tadklar
deerlere srt evirmilerdir. Teknolojik imknlarn youn bir ekilde kullanld
I. Dnya Sava, II. Dnya Sava ve Rusyada gerekletirilen devrimle
komnizmin egemen olmas, insanlarn umut besledikleri btn hayalleri ortadan
kaldrmtr. Dolaysyla nceden kilisenin belirli ltler dairesinde kulland
otorite, bu defa belki de ltlerin ksmen veya tamamen ortadan kaldrld
ideolojilerin eline gemitir. Bu ideolojiler ve bilimi mutlaklatran anlaylar,
insann ontolojik anlamda tad btn deerleri yok saymtr.
nsann bu ikilemden kurtulmas iin, yeni bir bak asnn ortaya
kmasnn zorunluluu daha belirgin bir hale gelince, insana he eyden nce

176

insan olduu iin deer verilmesi gerektiini savunan varoluuluk ortaya


kmtr. Yukarda ifade edilen gerekelerle ortaya kan varoluuluk, bu
nedenle herhangi bir doktrin neren veya dayatan ve son aamada otoriter olmaya
meyilli btn anlaylara kar klmasnn zorunluluunu vurgulamtr.
Varoluuluun bu noktadaki temel gerekelerinden birinin, onun, yukarda
belirtilen otoriter anlaylarn bireysel ahlk ortadan kaldrmalarna ynelik bir
dnce tayor olmasdr. Buradan hareketle bireysel adan ahlkn yitiren
insanlarn ahlk zerine temellendirilmesi gereken toplumsal hayata zarar
verecekleri daha ak bir hale gelmektedir. Dolaysyla varoluuluk otorite ve
bask anlamna gelebilecek herhangi bir ahlk yapy ngrmez ve ahlk bir
sistem nermez.
Varoluu dncenin genel eilimini yanstan Kierkegaard, ahlk
konusunda Sokratesin izinden giderek nispeten sbjektif bir anlay benimsemi
grnmektedir. Her alanda olduu gibi, nesnel yarglarla belirlenmi btncl bir
ahlk reti, onun kar kt bir konudur. Genel geer kurallarn kat bir
ekilde bireyin dncelerini ynlendirmesi, dier alanlarda olduu gibi ahlk
alannda da bireyi isel bir ynelimde uzaklatrd iin, doru bir yaklam
olarak grlmez. Birey, objektif deerlendirmelerden syrlarak, bakalarn
anlamaya ynelik empatik bir tavr taknmak mecburiyetindedir.
Kierkegaarda gre toplumda var olan ahlk bozulmann temelinde
bilgisizlik bulunmaktadr702. Dolaysyla yaplmas gereken ilk ey, bilgisizliin
ortadan kaldrlmasdr. Ancak bu bilgisizlik objektif bir bilgisizlik olmayp, zbilginin bulunmaydr. Geleneksel bak alarnn objektif nitelikte ahlk
yarglarda bulunmasna kar olduu kadar, bilimsel ltlere bal kalnarak
belirlenen deerler de hakikate ulatrmakta yetersiz kalacaklar iin, Kierkegaard
bunlara da eletirel bir tarzda yaklamaktadr. Ancak ahlk alannda ura veren
kiilerin rnekliini n plana kararak kendi dnceleriyle elitii belirtilmesi
gereken bir husustur. Ayn zamanda, din adamlarnn ahlk konularda
ynlendirici olmalarn doru bulmamakla birlikte, kimi zaman onlarn ahlk
eitimle uramalar gerektiini belirtmesi de bir baka eliki olarak grlebilir.

702

Stack, a.g.m., s.108.

177

Ahlk eylemlerde iradeye byk bir nem atfeden Kierkegaard, bu


noktada akl teleyen bir anlaya sahiptir. Ancak btnyle irrasyonel bir
anlayn

yeterli

olmayacan

fark

ettiinden

dolay,

akln

btnyle

reddedilmesini de doru bulmaz. Kierkegaardn ortaya koyduu anlayta estetik,


etik ve iman alanlar birbirinden btnyle bamsz alanlar olarak grlebilir.
Ancak bunun teorik adan byle olduu sylenebilir. Pratikte onun byle
dndn sylemek olduka zordur. Ahlk alanna rnek olarak verilen
Agamemnonun tavr ile iman alannn rnei olan Hz. brahim arasndaki fark
teorik olarak ifade etmek kolay olmakla birlikte, byle bir ayrmn pratik olarak
yaplmas neredeyse imknsz gibidir. Bu nedenle iman alannda olduu gibi,
ahlk alannda Kierkegaardn ciddi bir sorun yaad sylenebilir. rnein, Hz.
brahimi btn ahlk yarglar bir kenara brakarak imannn peinden giden bir
insan olarak nitelendirmesi nemli bir belirsizlie neden olacaktr. nk iman ile
ahlk

arasnda

birbirine

tezat

oluturan

bir

durum

ortaya

kacaktr.

Kierkegaardn bu sav ortaya atarken, bireysel ahlk, toplumsal deerlerin nne


geirmeyi tasarlad sylenebilir. Bunun nedeni ise, din ve bilimin bireyi toplum
karnda yok etmeye neden olan tutumlarnn olduu sylenebilir. Dolaysyla
Kierkegaardn iman ile ahlk alanlarnn birbirinden btnyle bamsz alanlar
olduklar eklinde bir iddiada bulunmaktan ziyade, iman ve ahlkn birbirlerinden
ayr, bununla birlikte biri tekini destekleyen alanlar olduklarn dndn;
ancak bunu ortaya koyarken yeterli bir aklama yapmadn varsaymak daha
tutarl grnmektedir.
Jaspers, bir insann temel hedefinin doru bir hayat gerekletirmek
olduu dncesindedir. Bu dncesini gerekletirmesinin dayana ise Akn
Varlka ynelik ball703 olduunu syler. Birey Akn Varlkla iletiim
kurabilmek iin, kendi iinden gelen ahlk buyruu takip etmek zorundadr. Bu
dncesiyle Jaspersin ahlktan Tanrya ulamay ngrd sylenebilir.
Muhtemelen Jaspers bu ahlk buyruu insann zne yerletirenin Tanr olduu
fikrine bu srecin sonunda ulalacan varsaymaktadr. Ahlk buyruktan
hareket ederek Tanrya ulaan insan, ahlk olarak daha da olgunlaarak tekrar

703

Jaspers, Philosophy of Existence, s.52.

178

insan boyuta ynelir. Herhangi bir dinin mensubu olmadn ifade eden
Jaspersin, bu balamda Kierkegaarddan daha tutarl olduu sylenebilir.
Jaspers, bir insann ynlendirilmesinde iki unsurun etkili olduunu ifade
eder. Bunlardan ilki, genel geer dncelerdir ve tarih boyunca btn insanlarn
bu dnceleri bir ekilde sahiplendikleri sylenebilir. Bunlarn ierisinde din
mensuplar ve filozoflarn anlaylar da dhil olmak zere her trl olumlu
anlay bulunmaktadr. kincisi ise, tarihsel dncelerdir704. Buradaki tarihsel
ifadesinin belirli bir retiye veya disipline iaret ettiini belirtmek gerekir.
Jaspers, birinci unsurun kabulnn gerekliliini ifade eder. Muhtemelen bu
dncesiyle, herhangi bir reti kapsamnda benimsenen ve zamanla bozulmaya
urayan kimi ilkelerin ayklanmasn ngrmektedir. Dolaysyla Jaspersin iman
konusunda olduu gibi, ahlk konusunda da oulcu bir anlay benimsedii
sylenebilir. Bu ekilde zorlayc, dogmatik ve geleneksel olmayan fakat evrensel
anlamda kabul edilebilecek bir ahlk yapnn inas iin ura verdii sonucuna
ulalabilir. Ancak bireysel anlamda ulalan bu ahlkliin evrensel boyuta
tanmas olduka zor grnmektedir. Zira insanlarn Jaspersin de nemsedii ve
On Emirde ifadesini bulan kimi ilkeleri btn olarak kabul etmeleri sz konusu
olmakla birlikte, her toplumun kimi deer yarglarnda farkllatklar bir
gerektir. Dnya zerinde yaayan her insann, bireysel bir tecrbeyle Tanryla
iliki kurmasn ve herkesin kabul edecei dzeyde bir ahlk anlayna ulamasn
beklemek, tutarl bir dnce deildir. Bu durumda da Jaspersin anlay elitizme
dayal bir ahlk anlay haline gelme riskini tamaktadr.
Kierkegaardla Jaspers arasndaki farkllklardan birinin de, bireysel ve
toplumsal ahlka yaptklar vurgu olduu sylenebilir. Bu anlamda Kierkegaard
toplumsal ahlk konusunda fikirlerini aklamakla birlikte, bireyin ahlklemesini
ne karmaktadr. Jaspers ise, bireyin ahlklemesinin temel olduunu
vurgularken, zellikle politik ahlka eserlerinde geni bir yer ayrarak toplumsal
ahlk konusunda daha belirgin ifadeler kullanmaktadr. Bunun, Jaspersi derinden
etkileyen ve Nazi dneminde yaam olduu kimi sorunlardan kaynakland
sylenebilir.

704

Marcel, Mystery of Being I, s.30-31; Ko, a.g.e., s.114-115.

179

lk iki dnrde olduu gibi Marcelin de sistematik bir ahlk


anlayndan

yana

olmad

grlmektedir.

Marcelin

yaklamlarnn

Kierkegaarddan ziyade Jaspersin anlayna daha yakn durduu sylenebilir. O


da Jaspers gibi ahlk alannda fikirlerini ifade ederken daha ok toplumsal
rneklerden hareket etmektedir. Ancak hem Kierkegaard hem de Jaspersin
bireyin ahlk olgunlamasna atfettikleri nem Marcel iin de geerlidir.
Kierkegaard ve Jaspers ahlk bozulma konusunda geleneksel ve modern
anlaylar eit anlamda eletiriye tabi tutmulardr. Marcel ise daha ok modern
bilimin ve tekniin neden olduu sorunlar zerine younlamtr. Ona gre,
gnmzde gelinen noktada bilim ve teknie duyulan ar gven, insann sadece
ilevleriyle deerlendirilen bir varlk haline gelmesine neden olmutur. Bu ise
insann ontolojik bir anlam kaybna uramasnn balca gerekesidir. nk
byle bir anlayta insan, insan olarak deil, bir iadam, bir siyaseti veya
temizliki olarak ele alnmaktadr. Bilim ve teknolojinin ortaya kard bir dier
sorun da, bireyin yabanclamasdr. zellikle teknolojik gelime, bir ekilde
insann yaad toplumdan kopmasna ve ona yabanc hale gelmesine neden
olmaktadr. Toplumdan yabanclaan insan btnyle iine kapand iin,
kendisini hakikate ulatracak kimi desteklerini kaybetmektedir. Hlbuki insann
insan olduunun farkna varmas, baka insanlarla kurduu iletiime baldr.
Birey toplumla olan ban koparnca veya zayflatnca, salkl bir bireysellik ve
isel ynelim gereklemedii iin, kiisel ihtiyalarn giderilmesi ve daha tesi
ihtiraslarn tatmini kendisi iin tek gaye haline gelmektedir. Marcel insanlar
arasnda ortaya kan bireysel ve toplumsal atmalarn ve savalarn temelinde
bu kopuun yattn dnmektedir.
Btn bu sorunlarn stesinden gelmenin ilk aamas, insann ahlk
olgunlamasna salam bir temel bulmasndan gemektedir. Bu ise Tanr ile insan
arasnda Ben-Sen ilikisine dayal bir anlaya sahip olmay gerektirir. Ancak bu
iliki sadece bu noktada kalmamal, toplumsal boyuta da tanmaldr. Tanryla
kurulan ilikideki ben bir noktadan sonra derinlii ve anlam daha fazla olan
bize dnmelidir. nsann biz haline ulamas ise kendi dndaki dier
insanlara kar duyduu sevgiyle mmkn olacaktr. Marcelin aile kurumuna
verdii deerde sevgiye ykledii anlamn byk olduu aktr. Aile ile elde

180

edilen ve byk oranda koulsuz olan bu sevgi, daha ileri bir noktaya, toplumsal
boyuta tanmaldr. Ancak toplum hibir zaman insan buyruu altna alp,
egemenlik alan iinde onu eriten bir yapya dnmemelidir. Yani bir yn
olarak deil, nitelikli bir btn olarak varln srdrmelidir705.
Marcelin sevgi ve sadakat gibi kimi unsurlar ahlk anlaynn temeline
yerletirmesi, Kierkegaard ve Jasperse yneltilebilecek baz eletirileri ortadan
kaldrmas asndan nem tamaktadr. Ancak varoluu anlaylarn geneline
yneltilebilecek olan ar sbjektiflik eletirisinden Marcelin de uzak
kalamayaca sylenebilir.
Bu dnrn grlerinin, gnmz dnyas iin nemli bir yere sahip
olduklar sylenebilir. Topluluk iinde ontolojik temelini yitirmi olan insann,
kendine ynelmesi ve kendi deerinin farkna varmas bir zorunluluktur. nk
kendi farkna varamayan ve nemini kavrayamayan bir insann, Tanrya ulamas
mmkn deildir. Tanr dncesine ulamam bir insann ise, ortak yaama
dnk deerlerin bilincine varmas veya bu balamda deerler retmesi sz
konusu olamaz. Ancak varoluuluun genelinde olduu gibi, bu dnrlerin
grlerinde de eletirilere ak kimi ynler bulunmaktadr. zellikle bireyin
topluma balanmasnn fikr temelleri yeterince glendirilmeden, varoluuluun
bu zayf noktasna yneltilen eletiriler btnyle ortadan kaldrlamayacaktr.

705

Marcel, Homo Viator, s.68-70, 102-103; Ko, a.g.e., s.153-154.

181

SONU
nsan, bu evrende sahip olduu konum dikkate alndnda, kendisi
dndaki btn varlklardan belirgin bir farklla sahiptir. Onun bu farkllnn
biyopsiik bir varlk olmasndan kaynakland sylenebilir. Biyolojik ynyle
maddi evrenin bir paras iken, psikolojik ynyle manev bir boyuta ykseldii
aktr. Evrende bulunan btn varlklar eksik niteliklerinden dolay eitli
ihtiyalara sahiptir ve bunlarn giderilmesi dorultusunda kimi abalarda bulunur.
Ayn eksiklikler onun manev boyutunda da mevcuttur. nsann manev
ihtiyalarnn karlanmasna ynelik uran genel bir ifadeyle insann anlam
aray olarak isimlendirmek mmkndr.
Akl sahibi olan insan, kendisini ve evresini sorgulayan bir niteliktedir.
Bu sorgulamann nereden balayacana dair dnceler birbirinden farkllk arz
etse de, her eyden nce kendisinin konumlandrlmasnda ontolojik bir temel
arayna girildii grlmektedir. Bu temelin, insann kendinden mi yoksa kendisi
dndaki bir varlk boyutundan m kaynaklandna ilikin tartmalar tarihsel
srecin en nemli ayrm noktalarndan birini oluturmaktadr. nsanlarn bir ksm,
bu ontolojik temeli kendilerinden yola kmak suretiyle belirlemeye alrken;
byk bir ksm ise insann kendi dndaki bir varlk alanna ynelmenin daha
doru olaca yargsnda bulunmaktadr. Dnce tarihi incelendiinde,
birbirinden farkl anlaylarla karlalmakla birlikte, tmnn bu iki balk
altnda topland ifade edilebilir.
nsann dier varlklardan ayr tutulmasn salayan bir baka zellii ise,
zgr bir iradeye sahip olmasdr. Bu zgrln snrlar zerinde youn
tartmalar olmakla birlikte, kadercilii benimsemi olanlarn bile belirli bir
zgrlk alann reddedemeyecei sylenebilir. Bu anlamda dnsel bir anlayn
erevesi belirlenirken, insann zgrlne ynelik yaklamlar byk bir nem
tamaktadr. nsann mutlak anlamda zgr bir varlk olamayaca, otoriter
yaplarn btnn reddeden dnceler iin bile makul bir anlay haline
gelmitir. Bunun nedeninin, insann snrsz bir varlk olarak tasarlanmasnn
sosyal ve evresel artlar asndan bir zorunluluk olduunun grlmesine
dayandn belirtmek gerekir. zgrln insanlk asndan tad nem, onun
sorumlu bir varlk olarak grlmesinin dayanadr. Sadece zgr iradesiyle bir

182

eylemde bulunan bir varlk, gerekletirdii bu eylemlerden sorumlu tutulabilir.


Aksi bir durumda herhangi bir sorumluluktan sz edilmesi mmkn
grnmemektedir.
nsan konumlandrrken haric bir otoritenin varln kabul eden
anlaylar genel olarak teist bir nitelik tamaktadr. Ancak teizmin btnyle
homojen bir karakter tamad grlmektedir. Bununla birlikte, birbirinden
farkl teist anlaylar, konunun deerlendirilmesini karmak bir hale getirseler de,
yukarda ifade edilen anlam arayna yaptklar katklar inkr edilemez.
Dolaysyla bu anlaylarn olumlu katklarnn, olumsuz ynlerinden daha fazla
olduu sylenebilir.
Teizmin en belirgin ekli, kurumsal din yaplarda ortaya kmtr.
nsanlarn bir btn olarak yaamalar ve dnya zerinde belirli bir dzenin
salanmas, ancak belirli otoritelerin buyruu altna girmeyi gerektirir. Bylece
gerek iten gelen baz drtler kontrol altna alnmakta, gerek dtan gelen eitli
tehlikeler bertaraf edilmektedir. Ancak tarih boyunca, zellikle dinin salad
otorite belirli insan veya gruplarn elinde ciddi sapmalara neden olmutur.
Bylece zgr olmas gereken insan, ciddi bir anlam kaymas yaam ve insan
niteliklerinden belirli bir dzeyde uzaklamaya balamtr. Ortaya kan bu
olumsuz tablo, bilimsel ve teknolojik ilerlemenin salad imknlara dayal
olarak yrtlen dnsel gayretlerle dzeltilmeye allmtr. Ancak grece
iyiletirmeler salanmakla birlikte, bir sre sonra meydana gelen otorite boluu,
zgrln dayana olduu iddiasn tayan anlaylar tarafndan doldurulmaya
allmtr. Bu durumda da insan, olmas gereken noktadan belki de daha uzak
bir hale gelmitir. rnein, eski dnemlerde yaplan savalarn belirli bir gelenei
ve bir dereceye kadar ahlk ilkeleri varken, modern zamanlarla birlikte egemen
olan deer kayb, dnya iin telafisi neredeyse imknsz olumsuzluklarn
domasna neden olmutur. Bu durumun insanlk iin srdrlebilir olmad
aktr. Dolaysyla geleneksel din anlaylarn ve modern bak alarnn
yeniden yorumlanmas veya en olumlu sonucu salayacak uzlam noktalarn
bulunmas zorunludur.
Yukarda ifade edilen sorunlarn zmne ynelik olarak ortaya kan
dncelerden birisi de Varoluuluk dncesidir. Birbirinden farkl varoluu

183

anlaylardan sz edilmekle birlikte, temel baz dnceler asndan ortak ilkelere


sahip olduklar sylenebilir. Bunlar, insann ruhsal bir ynnn bulunduu, zgr
iradeye sahip bir varlk olduu ve otoriter anlaylarla gereinden fazla
snrlandrlmamas gerektii vb. konulardr.

Bu adan varoluuluk, bireye

verdii deer, onun zgrlne yapt vurgu ve bireysel sorumluluu n plana


karma gayreti balamnda byk bir nem tamaktadr.
Varoluu dncenin en nemli temsilcileri arasnda, onun teist kanadn
oluturan Kierkegaard, Jaspers ve Marcel dikkat ekici bir konuma sahiptirler. Bu
nedenle bu dnrn grleri dikkatli bir okumayla, dnce dnyasna
nemli katklarda bulunacaktr.
Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin dnceleri, zellikle modern dnemle
birlikte ortaya kan dinin ve manev deerlerin telenmesi sorununun stesinden
gelinmesi asndan deer tamaktadr.
Manev deerlerin oluumunun temelinde yer alan iman kavram, din
gelenekler iinde olmas gereken noktadan kimi zaman uzaklatrlmtr. manda
esas olmas gereken insann Tanryla bireysel ilikisi, eitli birey ve gruplarn
ynlendirmesi kapsamnda bozulmaya maruz kalmtr. Bu ise hem birey hem de
toplum iin ortaya kmas arzulanan olumlu sonulara zarar vermitir. Ayn
zamanda bireysel ilikinin doal sonucu olarak grlebilecek olan sorumluluk
duygusu zayflam veya ortadan kalkmtr. Bir sre sonra sekler anlayn
etkinliini artrmasyla birlikte bu durum, bireyin imann ve ontolojik temelini
ciddi bir belirsizlie itmitir.
Benzer bir durum ahlk alannda da gereklemitir. Bireyin kiisel
erdeminin ve toplumun sosyal birlikteliinin garantisi olan ahlk anlaylar, ya
din otoritelerin bozulmu yaplar

ya da sekler dncelerin

yanl

ynlendirmeleri nedeniyle faydadan uzak bir noktaya itilmitir. Birey artk iinden
gelen bir ynelimle ahlk eylemlerde bulunmaktan uzaklam ve deer yargs
olarak sunulmu olan unsurlara itaat eden bir varla dnmtr. Yahut
kendisini toplumun dnda veya stnde bir konumda grerek, gerekte
deersizlik olan kendince bir deer sistemini kurmaya alr hale gelmitir.
Sonu olarak, iman ve ahlk kavramlarnn salam bir temel zerinde
yeniden ele alnmalar ve byk oranda zaafa uram olan ilikilerinin tekrar

184

gzden geirilmelerinde byk bir yarar olduu aktr. Bu balamda grleri


irdelenen Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin iman-ahlk ilikisine bak alarnn,
kimi eksikliklerine ramen, kendi inan ve kltr zeminindeki sorunlarn
zmnde istifade edilebilecek yanlarnn olduu aktr. Bu dnrlerin
yaklamlarndan yararlanlarak, zellikle kurumsal Hristiyanln ya da kilisenin,
hayat ve inan-kltr erevesini daraltan bak asna bir genilik getirme
imkn bulunduu sylenebilir.
Bizim iin asl nemli olan husus ise, varoluu anlaylarn, bireysel
olgunlamaya ve zgrle atfettikleri anlam idrak ederek, benzer bir kritii
kendi geleneimize uygulamann imknlarn aratrmak olabilir. Yahut
geleneimizde yer alan ve yukardaki anlaylarla benzerlik tayan eilimleri
yeniden gzden geirme frsat deerlendirmeye tabi tutulabilir. zellikle dinin
niha hedefleri zerinde durularak, geleneksel anlamda kurumsallamann, onun
otantik

halinin

bozulmasna

neden

olan

veya

olabilecek

unsurlarnn

ayklanmasnda, bu yaklamlarn ciddi bir katk salayaca dnlebilir.

185

KAYNAKA

Akgn, Tuncay, Karl Jasperste Vahiy ve man, (Yaymlanmam Yksek Lisans


Tezi), A..S.B.E., Ankara 2004, 115 s.
Akhilananda, Swami, Existentialism, Journal of Bible and Religion, Vol. 17,
No. 4 (Oct., 1949), pp. 236-239.
Alper, Hlya, mann Psikolojik Yaps, Rabet Yaynlar, stanbul 2002.
Alpyal, Recep, Wittgenstein ve Kierkegaarddan Hareketle Din Felsefesi
Yapmak, Anka Yaynlar, stanbul 2002.
Aster, Ernst von, ka ve Ortaa Felsefesi Tarihi, uy. Vural Okur, m Yaynlar,
stanbul 1999.
Aydn, Mehmet S., Tanr-Ahlk likisi, TDVY, Ankara 1991.
Barret, William, rrasyonel nsan, ev. Salih zer, Hece Yaynlar, Ankara 2003.
Bayndr,

Ahmet,

Kierkegaardda

mann

Paradoks

Oluu

Meselesi,

(Yaymlanmam Yksek Lisans Tezi), U..S.B.E., Bursa 2006, 83 s.


Bayraktar, Fulya, Gabriel Marcelde nsan, Bilim, Teknik ve Anlam likisi
zerine, Felsefe Dnyas Dergisi, Say: 48, 2008, ss.90-95.
Beck, Maximilian, Existentialism, Rationalism, and Christian Faith, The
Journal of Religion, Vol. 26, No. 4 (Oct., 1946), pp. 283-295.
Blackham, H., J., Six Existentialist Thinkers, Harper Torchbooks The Academy
Library Harper and Row, Publishers, New York 1959.
Bochenski, I. M., Egzistans Felsefesi ve Jaspers, Felsefeye Giri (Karl Jaspers),
ev. Mehmet Akaln, Hareket Yaynlar, stanbul, 1971.
Bozkurt, Nejat, 20. Yzyl Dnce Akmlar Yorumlar ve Eletiriler, Sarmal
Yaynevi, stanbul 1998.
Bradley, F. H., Faith, The Philosophical Review, Vol. 20, No. 2 (Mar., 1911),
pp. 165-171.
Broudy, Harry S., Kierkegaards Levels of Existence, Philosohy and
Phenomenological Research, Vol.1, (1941), pp. 294-312.
Buber, Martin, Ben ve Sen, ev. nci Palsay, Kitabiyt Yaynlar, Ankara, 2003.

186

Cameron, Ed, The Ethical Paradox in Kierkegards Concept of Anxiety,


www.colloquy.monash.edu.au/issue013/cameron.pdf,

05.04.2010,

pp.93-113.
Carter, Alan, Morality and Freedom, The Philosophical Quarterly, Vol. 53, No.
211 (Apr., 2003), pp. 161-180.
Cevizci, Ahmet, Etie Giri, Paradigma Yaynlar, stanbul 2002.
__________, Felsefe Szl, Paradigma Yaynlar, stanbul 2000.
Clark, Mark W., A Prophet Without Honour: Karl Jaspers in Germany, 194548, Journal of Contemporary History, Vol. 37, No. 2, 2002, pp.197222.
Coates, j. B., Existentialism, Philosophy, Vol. 28, No. 106 (Jul., 1953), pp. 229238.
Cobb, John B. Jr., Faith, Buddhist-Christian Studies, Vol. 14 (1994), pp. 35-41.
Colette, Jacques, Varoluuluk, ev. Ik Ergden, Dost Kitabevi, Ankara 2006.
Collins, James, Jaspers on Science and Philosophy The Philosophy of Karl
Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp, Tudor Publishing Company, New
York 1957, pp.115-140.
Copleston, Frederick S. J., Contemporary Philosophy Studies of Logical
Positivism and Existentialism, The Newman Press, WestminsterMayland 1966.
Copleston, F. C., Existentialism, Philosophy, Vol. 23, No. 84 (Jan., 1948), pp.
19-37.
Cua, Antonio S., Morality and the Paradigmatic Individuals, American
Philosophy Quarterly, Vol. 6, No. 4, (1969), pp.324-329.
iek, Hasan, Karl Jaspersin Siyaset Felsefesi, Dergah Yaynlar, stanbul 2008.
__________, Mevlana ve Karl Jaspersin Benzeen nsan Anlay, Felsefe
Dnyas Dergisi, Say: 39, 2004, ss. 159-169.
ilingir, Lokman, Ahlk Felsefesine Giri, Elis Yaynlar, Ankara 2003.
Davis, W. James, Existentialism: A Reaction to the Age of Organization, The
Western Political Quarterly, Vol. 16, No. 3 (Sep., 1963), pp. 541-547
Dufrenne,

Mikel,

Existentialism

and

Existentialisms,

Philosophy and

Phenomenological Research, Vol. 26, No. 1 (Sep., 1965), pp. 51-62.

187

Durfee, Harold A., Karl Jaspers As the Metaphysician Tolerance, International


Journal of Philosophy of Religion, Vol. 1, No. 4, 1970, pp. 201-210.
__________, Karl Jaspers Christiology, The Journal of Religion, Vol. 44, No.
2, 1964, pp. 133-148.
Dzgn, aban Ali, Tecrbe, Dil ve Teoloji: Din Tecrbenin Teolojik Yorumu,
Kelam Aratrmalar Dergisi 2: 1, 2004, ss.27-46.
Emmanuel, M., Steven, Kierkegaards Pramatist Faith, Philosophy and
Phenomenological Resarch, Vol. 51, No. 2, 1991, pp. 279-302.
Erdem, Hasan Haluk, Karl Jaspers Felsefesinde Hakikat, letiim ve Siyaset,
Ebabil Yaynlar, Ankara 2007.
__________, Karl Jaspers Felsefesinde nsan Problemi, Felsefe Dnyas
Dergisi, Say: 37, 2003, ss.173-178.
Evans, C. Stephen, Faith Beyond Reason, Eerdmans Publishing Company,
Michigan 1998.
Frankena, William, Etik, ev. Azmi Aydn, mge Kitabevi, Ankara 2007.
Fraser, A. Campbell, Philosophical Faith, The Philosophical Review, Vol. 5,
No. 6 (Nov., 1896), pp. 561-575.
Fromm, Erich, zgrlkten Ka, ev. emsa Yein, Payel Yaynlar, stanbul,
2008.
Gdelek, Kamuran, Kierkegaardn nsan Gr, Uluslararas Sosyal
Aratrmalar Dergisi 1/5, 2008, ss. 357-371.
Gkberk, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, stanbul 1996.
Gler, lhami, man Ahlk likisi, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara, 2010.
___________, Kuranda mann ve nkrn Ahlk ve Bilisel (Kognitif)
Temelleri, slamiyat Dergisi, s.1, 1998, ss.7-24.
Gzel, Abdurrahim, Kelm ve Tasavvf Adan Tevhid, E..S.B.E.D., Say:
11, 2001, ss.193-209.
Hart, J. N., God, Trensendence and Freedom in The Philosophy of Jaspers, The
Rewiev of Metaphysics, Vol. 4, No. 2, 1950, pp. 247-258.
Heinecken, J., Martin, Kierkegaard As Christian, The Journal of Religion, Vol.
37, 1957, pp. 20-30.

188

Hoffman, Kurt, Basic Consepts of Jaspers Philosophy, The Philosophy of Karl


Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp, Tudor Publishing Company, New
York 1957, pp.95-113.
Holmer, Paul L., Kierkegaard and Ethical Theory, Ethics, Vol. 63, 1953, The
University of Chicago Press, pp. 157-170.
Husband, Mary Gilliland, Philosophic Faith, International Journal of Ethics,
Vol. 7, No. 4 (Jul., 1897), pp. 464-474.
mamolu, Tuncay, Paul Tillich Felsefesinde Din Ahlk likisi, Ekev Akademi
Dergisi, 2006, Say: 28, ss.107-126.
Jaspers, Karl, Descartes ve Felsefe, ev. Akn Kanat, lya Yaynlar, zmir 2005.
__________, Felsefe Nedir?, ev. smet Zeki Eybolu, Say Yaynlar, stanbul
2001.
__________, Felsefi Dnn Kk Okulu, ev. Sedat Umran, Birleik
Yaynclk, stanbul 1995.
__________, Felsefi nan, ev. Akn Kanat, lya Yaynlar, zmir 2005.
__________, The Origin and Goal of History, trans. Michael Bullock, Yale
University Press, New Haven 1965.
__________, The Perennial Scope of Philosophy, trans. Ralph Manheim, Archon
Books, USA 1968.
__________, Philosophy Is For Everyman: A Short Course in Philosophical
Thinking, trans. R. F. C. Hull, Grete Wels, Harcourt, Brace and World
Inc., New York 1967.
__________, Philosophy of Existence, trans. Richard F. Grabau, University of
Pennsylvania Press, Philadelphia 1971.
__________, Philosophical Autobiography, The Philosophy of Karl Jaspers, ed.
Paul Arthur Schilpp, Tudor Publishing Company, New York 1957,
pp.5-93.
__________, Philosophical Faith and Revelation, trans. E. B. Ashton, Harper and
Row Publishers, New York 1967.
__________, Reason and Existenz, trans. William Earle, The Noondays Press,
New York 1955.

189

__________, Socrates, Buddha, Confucius, Jesus: The Paradigmatic Individuals,


trans. Ralph Manheim, A Harvest Book, New York 1962.
__________, Way To Wisdom, trans. Ralph Manheim, Yale University Press,
London 1975.
Karakaya, Talip, Jean Paul Sartre ve Varoluuluk, Elis Yaynlar, Ankara 2004.
Kauffman, Fritz, Karl Jaspers and A Philosophy of Communication, The
Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp, Tudor Publishing
Company, New York 1957, pp.210-295.
Kauffman, Walter, Dostoyevskiden Sartrea Varoluuluk (Seilmi Blmler),
ev. Akit Gktrk, Yap Kredi Yaynlar, stanbul 2002.
__________, Kierkegaard, The Kenyon Review, Vol. 18, 1956, pp. 182-211.
Kierkegaard, Sren, Etik Estetik Dengesi, ev. brahim Kapaklkaya, Aa
Kitabevi Yaynlar, stanbul 2009.
__________, Fear and Trembling, trans. Walter Lowrie, Princeton University
Press, New York 1954.
__________, Felsefe Paralar Ya Da Bir Para Felsefe, ev. Doan ahinler,
Trkiye Bankas Kltr Yaynlar, stanbul 2005.
__________, Gnlklerden ve Makalelerden Semeler, ev. brahim Kapaklkaya,
Anka Yaynlar, stanbul 2005.
__________, Kayg Kavram, ev. Trker Armaner, Trkiye Bakmas Kltr
Yaynlar, stanbul 2006.
__________, Korku ve Titreme, ev. brahim Kapaklkaya, Anka Yaynlar,
stanbul 2005.
__________, lmcl Hastalk Umutsuzluk, ev. M. Mukadder Yakupolu, Dou
Bat Yaynlar, Ankara 2007.
__________, Papers and Journals: A Selection, trans. Alastair Hannay, Penguin
Books, London 1996.
__________, Philosophical Fragments or A Fragment of Philosophy, trans. David
F. Swenson, Princeton University Press, New Jersey 1962.
__________, The Concept of Dread, trans. Walter Lowrie, Princeton University
Press, Princeton 1969.

190

__________, The Sickness Unto Death, trans. Walter Lowrie, Princeton


University Press, New York 1954.
Killinger, John, Existentialism and Human Freedom, The English Journal, Vol.
50, No. 5 (May, 1961), pp. 303-313.
Ko, Emel, Bir Umut Metafizii Olarak Gabriel Marcel Felsefesi,
S.D..F.E.F.S.B.D., Say: 18, 2008, ss.171-194.
__________,

Gabriel

Marcele

Gre

nsan-Teknoloji

likisi,

idc.sdu.edu.tr/tammetinler/bilim/bilim9.pdf, 04.04.2010, ss.1-11.


__________, Gabriel Marcel ve Sadakat, Art Yaynclk, Ankara 2004.
Koenig, Thomas R., Existentialism and Human Existence: An Account of Five
Major Philosophers Volume 2, Krieger Publishing Company, Florida
1997.
Korlaeli, Murtaza, Gabriel Marcelin Din Anlay, E..S.B.E.D., Say: 4,
1990, ss.211-220.
__________, Gabriel Marcelin man Anlay, E...F.D., Say: 4, 1987, ss.
77-89.
Kurtz, Paul W., Kierkegaard, Existentialism, and the Contemporary Scene, The
Antioch Review, Vol. 21, No. 4 (Winter, 1961-1962), pp. 471-487.
Latzel, Edwin, The Concept of Ultimate Situation, The Philosophy of Karl
Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp, Tudor Publishing Company, New
York 1957, pp.177-209.
Macintyre, Alasdair, Ethikin Ksa Tarihi, ev. Hakk Hnler-Solmaz Zelyut
Hnler, Paradigma Yaynlar, stanbul 2001.
__________, Varoluuluk, ev. Hakk Hnler, Paradigma Yaynlar, stanbul
2001.
Macquarrie, John, Existentialism, Penguin Books, New York 1972.
Marcel, Gabriel, Being and Having, trans. Katharine Farrer, Dacre Press,
Westminster 1949.
__________, Creative Fidelity, trans. and Intr. by Robert Rosthal, The Crossroad
Publishing Company, New York 1964.
__________, Fresh Hope For The World, trans. Helen Hardinge, Longmans
Green and Co. Ltd., London 1960.

191

__________, Homo Viator: Introduction to A Metaphysic of Hope, trans. Emma


Craufurd, Henry Regnery Company, Chicago 1951.
__________, Ontolojik Muamma zerine, Metafizik Nedir, ev. Ahmet
Aydoan, Birey Yaynclk, stanbul 2001, ss.49-90.
__________, The Mystery of Being I (Reflection and Mystery), trans. G. S. Fraser,
Gateway Edition Henry Regnery Company, Chicago 1966.
__________, The Mystery of Being II (Faith and Reality), trans. Ren Hague,
Gateway Edition Henry Regnery Company, Chicago 1970.
__________, The Philosophy of Existentialism, trans. Manya Harari, The Citadel
Press, New York 1956.
Mengolu, Takiyettin, nsan Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul 1988.
Mounier, Emmanuel, Varolu Felsefesine Giri, ev. Serdar Rifat Krkolu, Alan
Yaynclk, stanbul 1986.
Muta, M. Celaleddin, Gabriel Marcelin Varoluuluu, Kltr Bakanl
Yaynlar, Ankara 1988.
Olson, Alan M., Jaspers Critique of Mysticism, Journal of American Academy
of Religion, Vol. 51, No.2, 1981, pp. 251-266.
zcan, Hanifi, Birbirine Zt ki Epistemolojik Yaklam: Temelcilik ve
manclk, A...F.D., C. XL, Ankara 1999, ss. 157-176.
__________, Epistemolojik Adan man, M...F.V.Y, stanbul 1997.
zlem, Doan, Etik-Ahlk Felsefesi, nklap Kitabevi, stanbul 2004.
Penelhum, Terence, Introduction, Faith, Ed.: Terence Penelhum, Macmillan
Publishing Company, New York 1989, pp.1-12.
Perry, Edmund, Was Kierkegaard a Biblical Existentialist, The Journal of
Religion, Vol. 36, No. 1, 1956, pp. 17-23.
Pieper, Annemarie, Etie Giri, ev. Veysel Atayman-Gnl Sezer, Ayrnt
Yaynlar, stanbul 1994.
Reyhani, Nebil, ifre Kavram Inda Karl Jaspersde Felsefi nan,
M..S.B.E.D., Say 6, 2001, ss.1-18.
Roberts, David E., Existentialism and Religious Belief, Oxford University Press,
New York 1959.

192

Robertson, J. G., Soren Kierkegaard, The Modern Language Review, Modern


Humanities Research, Vol. 9, 1914, pp. 500-513.
Salamun, Kurt, Moral Implications of Karl Jaspers Existentialism, Philosophy
of Phenomenological Research, Vol. 49, No. 2, 1988, pp. 317-323.
Schaff, Adam, Marxizm ve Varoluuluk, ev. Evin Diner, De Yaynevi, 1966.
Schneider, Herbert W., Faith, The Journal of Philosophy, Vol. 21, No. 2 (Jan.
17, 1924), pp. 36-40.
Simmons, J. Aaron, What About saac? Rereading Fear and Trembling and
Rethinking Kierkegaardian Ethics, Journal of Religious Ethics, 2007,
pp. 319-345.
Stack, George J., Kierkegaard: The Self and Ethical Existence, Ethics, Vol.83,
The University of Chicago Press, 1973, pp. 108-125.
Stafford, M. Antoinette, Kant and Kierkegaard: The Subjectivization of Faith,
www2.swgc.mun/ca/animus/vol.3.html, 05.04.2010, pp.145-182, s.167.
Tadelen, Vefa, Kierkegaardta Benlik ve Varolu, Hece Yaynlar, Ankara 2004.
Taylor, Mark C., Soren Kierkegaard, Encyclopedia of Religion, ed. Lindsay
Jones, Thompson-Gale, USA, Second Edition, Vol.8, pp. 5140-5143.
Tennant, F. R., Faith, Faith, ed. Terence Penelhum, Macmillan Publishing
Company, New York 1989, pp.99-112.
Tillich, Paul, Ak, G ve Adalet, ev. Ruhattin Yazolu-Bozkurt Ko, Yeni
Zamanlar Yaynlar, stanbul 2004.
__________, mann Dinamikleri, ev. Fahrullah Terkan-Salih zer, Ankara
Okulu Yaynlar, Ankara 2000.
__________, Religion and Secular Culture, The Journal of Religion, Vol.26,
No.2, 1946, pp.79-86.
__________, Sistematik Teolog in Dinler Tarihinin nemi, ev. Aliye nar,
A...F.D., C.XLIV, Say 2, 2003, ss.337-346.
Topalolu Aydn, Ateizm ve Eletirisi, D..B.Y., Ankara, 2004.
Tunal, smail, Tasarm Felsefesine Giri, Yap Yayn, stanbul, 2004.
Uslu, Ferit, Felsefi Adan man Temellendirme, Ankara Okulu Yaynlar,
Ankara 2004.

193

Verneaux, Roger, Egzistansiyalizm zerine Dersler, ev. Murtaza Korlaeli,


Erciyes niversitesi Yaynlar, Kayseri 1994.
__________, Gabriel Marcelin Somut Felsefesi, ev. Murtaza Korlaeli,
E...F.D., Say: 6, Kayseri 1989, ss. 305-326.
West, David, Kta Avrupas Felsefesine Giri, ev. Ahmet Cevizci, Paradigma
Yaynlar, stanbul 1998.
Whall, Jean, Existentialismein Tarihi, ev. Bertan Onaran, Elif Yaynevi,
stanbul 1964.
Wild, John, Existentialism as a Philosophy, The Journal of Philosophy, Vol. 57,
No. 2 (Jan. 21, 1960), pp. 45-62.
Yazolu, Ruhattin, Leibnizde Tanr ve Ahlk, Yeni Zamanlar Yaynlar, stanbul
2005.
__________, Paul Tillich Teolojisinde Deien Dnya, Etik ve Etik zmler,
Ekev Akademi Dergisi, Say:28, 2006, ss.99-106.
Yeilyurt, Temel, man, Objektivite ve Yanllanabilirlik, Gnmz nan
Problemleri lahiyat Faklteleri Kelam Anabilim Dal Sempozyumu,
Erzurum, 2001, ss.77-95.

ZGEM

31.10.1978 ylnda Erzurumda dnyaya geldi. 1995 ylnda Erzurum


mam-Hatip Lisesinden mezun oldu; ayn yl Atatrk niversitesi lahiyat
Fakltesine girdi. 1999 ylnda bu faklteden mezun olarak, ayn yl Atatrk
niversitesi Sosyal Bilimler Enstits Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dal Din
Felsefesi Bilim Dalnda Yksek Lisans eitimine balad ve 2002 ylnda
Aristoteles ve Voltaire Gre Deizm Dncesi adl almasyla bilim uzman
oldu. 2003 ylnda ayn alanda doktora almasna balad. 2000 ylnda MEB
bnyesinde Din Kltr ve Ahlk Bilgisi brannda retmenlik grevine atand.
Bu grevini Erzurum ili Palandken ilesi Yldzkent MKB lkretim
Okulunda srdrmektedir. Evli ve iki ocuk babasdr.

You might also like