Professional Documents
Culture Documents
Hsn AYDENZ
DOKTORA TEZ
TEZ YNETCS
Do. Dr. Ruhattin YAZOLU
ERZURUM-2010
II
NDEKLER
ZET.................................................................................................................... III
ABSTRACT ......................................................................................................... IV
KISALTMALAR ..................................................................................................V
NSZ ................................................................................................................. VI
GR ..................................................................................................................... 1
1. Varoluuluk, man ve Ahlk Kavramlarna Genel Bir Bak ........................ 1
1.1. Varoluuluk ............................................................................................. 1
1.2. man Kavram ........................................................................................... 8
1.3. Ahlk Kavram ........................................................................................ 15
1.4. man-Ahlk likisi ................................................................................. 18
BRNC BLM
1. KIERKEGAARD DNCESNDE MAN-AHLK LKS ............. 23
1.1. Kierkegaardn Kurumsal Din Eletirisi ..................................................... 26
1.2. Kierkeaarda Gre Tekil Birey Kavram ve znellik ................................ 31
1.3. Kierkegaardda man Kavram ................................................................... 35
1.4. Kierkegaarda Gre Akln man Boyutundaki Yeri ................................... 43
1.5. Kierkegaardn Ahlk Anlay .................................................................. 47
1.6. man-Ahlk likisinin Genel Bir Deerlendirilii ..................................... 53
KNC BLM
2. JASPERS DNCESNDE MAN-AHLK LKS........................... 69
2.1. Jaspers Dncesinde nsan ....................................................................... 71
2.2. Jaspers ve Kurumsal Din Eletirisi ............................................................. 75
2.3. Jasperse Gre zgrlk ve letiim .......................................................... 82
2.4. Jasperse Gre ifre Kavram ve Tanr ...................................................... 85
2.5. Jasperste man Kavram ............................................................................ 92
II
III
ZET
DOKTORA TEZ
TEST VAROLUULARDA MAN-AHLK LKS
-KIERKEGAARD, JASPERS VE MARCELLE SINIRLI OLARAKHsn AYDENZ
Danman
Jri
IV
ABSTRACT
Ph. D. THESIS
THE RELATION BETWEEN FAITH AND MORAL IN THEIST
EXISTENTIALISTS
-LIMITED BY KIERKEGAARD, JASPERS AND MARCELHsn AYDENZ
Supervisor
Jury
KISALTMALAR
A.g.e.
: Ad geen eser
A.g.m.
: Ad geen makale
A.g.t.
: Ad geen tez
A...F.D.
A..S.B.E.
Bkz.
: Baknz
C.
: Cilt
ev.
: eviren
D..B.Y.
E...F.D.
E..S.B.E.D.
Ed.
: Editor
Intr.
: Introduced
M.U.S.B.E.D.
M...F.V.Y.
No.
: Number
S.
: Sayfa
Trans.
: Translator
U..S.B.E.
Uy.
: Uyarlayan
Vd.
: Ve devam
Vol.
: Volume
VI
NSZ
Son yllarda en ok dile getirilen ifadelerden birinin, dnyann kresel bir
ky haline geldii eklindeki bir yaklam olduu sylenebilir. Bunun, gelien
bilim ve teknolojinin doal bir sonucu olduu gz ard edilemez bir gerektir.
Ancak kreselleme, insanlk iin nemli imknlarn kaplarn amakla birlikte,
beraberinde bir dizi ciddi sorunun da ortaya kmasna neden olmutur. Gnmz
dnyasnda, sorunlar yumayla kuatlm olan birey,
yalnzlama ve
bu
alma,
varoluuluun
teist
kanadnn
nemli
VII
Erzurum 2010
Hsn AYDENZ
GR
1. Varoluuluk, man ve Ahlk Kavramlarna Genel Bir Bak
1.1. Varoluuluk
Gnmzde kar kaya olduumuz en byk problemlerden birinin,
bilim ve teknolojinin oluturduu hegemonya ierisinde yok olua doru yol
almz olduu sylenebilir. Tarihin eski dnemlerinden beri insan kendi olma
arayndan uzaklatran pek ok etken bulunmakla birlikte, modern an bu
duruma ivme kazandrd aktr1. Dolaysyla insan, kendisini bekleyen
tehlikelere kar adeta dalgn bir konuma kendisini yerletirmektedir. Bu
durumdan kurtulmann en geerli yolu ise, felsefe yapmak olup, bu felsefe
yapmann da ufuk ac bir mahiyet arz etme zorunluluu vardr. Dalgnlktan
kurtulu, ancak varolula ilgili konular zerine eilmekle yaplacak olan
felsefeden gemektedir2.
Erich Fromm, zgrlkten Ka, ev. emsa Yein, Payel Yaynlar, stanbul, 2008, s.15-17.
William Barrett, rrasyonel nsan, ev. Salih zer, Hece Yaynlar, Ankara 2003, s.9.
Emmanuel Mounier, Varolu Felsefesine Giri, ev. Serdar Rifat Krkolu, Alan Yaynclk, stanbul
1986, s.44.
Hasan iek, Mevlana ve Karl Jaspersin Benzeen nsan Anlay, Felsefe Dnyas, Say: 39, ss.159169, s.159; ayrca bkz. Takiyettin Mengolu, nsan Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul 1988, s.17.
alan modern dnyada, empirizm ile rasyonalizm arasnda var olan atmann,
farkl eilimler arasnda gemiten gnmze kadar uzanan bir srece iaret ettii
gz ard edilemez. Aslnda bu dnsel atmann kkenini yonya Okulu ile
Sokrates arasndaki mcadeleye kadar gtrmek mmkndr. Bu mcadelenin
isimlendirilmesi de materyalist ve idealist dncenin mcadelesi eklinde ifade
edilebilir5. Yunan dnce geleneinin bir uzants olarak grlebilecek olan
Ortaa dncesi teosantrik bir yapya sahiptir. Tarihsel sre ierisinde, bu
yapnn deiime uramas, znenin nemini geri plana itmi ve doal olarak
alternatif dncelerin ortaya kmasna zemin hazrlamtr. Rnesans ve Reform
hareketleriyle ekillenen modern dnce, znenin kaybettii itibar ona tekrar
verme abasnn bir sonucu olarak ortaya kmtr. Ancak bu yaklam da,
znenin mekanik bir anlamda ele alnmas ve nesneletirilmesi sonucunu
dourmas bakmndan, beraberinde ciddi sorunlarn ortaya kmasna neden
olmutur. Bu anlamda modern dncenin en nemli hatasnn, anlamdan
ziyade aklamaya dayanan bilimi, genel geer bir unsur olarak grmesi olduu
sylenebilir6. Bat dnce geleneinde ve modern bilim anlaynda, belirli
artlarn her zaman belirli durumlar douracana ynelik bir algnn egemen
olduunu gzlemlemekteyiz. Ancak tarihsel veriler, durumun her zaman byle
olmadn gstermektedir. Ayn artlar ierisinde bulunan insanlarn, ayn
olaylara her zaman eit bir tepki vermedii aktr. Bu nedenden dolay, her eyi
belirlenmi ve objektif verilerle aklama imknndan yoksun bir yapyla kar
karya kalnmaktadr. Ayn zamanda, btnyle objektif bir bak asnn
hegemonyas altnda kalan insan, en basit durumlarda bile zgrln kaybetme
tehlikesiyle kar karya kalacaktr. Felsefeciler artk, Locke ve Hume benzeri
ngiliz empiristlerin yapt gibi, insan tecrbesini basit fikir ve duyumlardan
hareketle ina etmeye kalkamaz. nsann psiik yaam, yle zihinsel atomlardan
oluan bir mozaik deildir.7 Dolaysyla, farkllklarn korunmas bakmndan bu
dnceye alternatif bir bak asnn varln savunmak, insana belirli bir alan
5
6
Adam Schaff, Marksizm, Varoluuluk ve Birey, ev. Evin Diner, De Yaynevi, 1966, s.6-7.
Emel Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, idc.sdu.edu.tr/tammetinler/bilim/bilim.9.pdf,
04.04.2010, ss.1-11, s.3.
Barrett, a.g.e., s.23.
Bat
dncesinde
iki
temel
anlayn
egemen
olduu
bu
dnce
anlay
ierisinde
olduu
varsaylan
10
11
Bkz. John Wild, Existentialism as a Philosophy, The Journal of Philosophy, Vol.57, No.2, 1960, pp.4562, s.51-53.
Roger Verneaux, Egsiztansiyalizm zerine Dersler, ev. Murtaza Korlaeli, Erciyes niversitesi
Yaynlar, Kayseri 1994, s.1-2.
John Macquarrie, Existentialism, Penguin Books, New York 1972, s.86.
Frederick S. J. Copleston, Contemporary Philosophy Studies of Logical Positivism and Existentialism, The
Newman Press, Westminster-Mayland 1966, s.125.
Fransz, Nicholas Berdyaev Ortodoks bir Rus, Martin Buber Yahudi bir teolog
olup, varoluu olduu dnlen birok dnr de Protestanl benimsemi
insanlardr. Bununla birlikte agnostik olduu sylenebilecek olan Heidegger,
ateist olan Sartre ve din konusunda ok belirgin bir gre sahip olmayan Jaspers
de varoluu dnrler arasnda kabul edilmektedir12. Buradan hareketle btnyle
zde
bir
varoluuluk
akmndan
sz
etmekten
ziyade,
farkl
12
13
14
15
16
17
David E. Roberts, Existentialism and Religious Belief, Oxford University Press, New York 1959, s.3-4;
Jean Whall, Existentialismein Tarihi, ev. Bertan Onaran, Elif Yaynevi, stanbul 1964, s.7; F. C.
Copleston, Existentialism, Philosophy, Vol.23, No.84, 1948, pp.19-37, s.19; W. James Davis,
Existentialism: A Reaction to the Age of Organisation, The Western Political Quarterly, Vol.16, No.3,
1963, pp.541-547, s.545.
Mikel Dufrenne, Existentialism and Existentialisms, Philosophy and Phenomenological Research,
Vol.26, No.1, 1965, pp.51-62, s.51.
Jacques Colette, Varoluuluk, ev. Ik Ergden, Dost Kitabevi, Ankara 2006, s.9.
Ahmet Cevizci, Felsefe Szl, Paradigma Yaynlar, stanbul 2000, s.975.
rnein, bir Hristiyan olarak kabul edilen Kierkegaardn Hristiyanlnn; buna karn ateist olarak
grlen Heideggerin ateistliinin tartmal olmas vb. gibi. Bkz. Macquarrie, a.g.e., s.19.
Mounier, a.g.e., s.46-47; Swami Akhilananda, Existentialism, Journal of Bible and Religion, Vol.17,
No.4, 1949, pp.236-239, s.236.
yattn
sylemek
mmkndr20.
Buradan
hareketle
28
olarak
30
31
32
33
Colette, a.g.e., s.11; Alasdair MacIntyre, Varoluuluk, ev. Hakk Hnler, Paradigma Yaynlar, stanbul
2001, s.9-10.
iek, a.g.e., s.115.
aban Ali Dzgn, Tecrbe, Dil ve Teoloji: Din Tecrbenin Teolojik Yorumu, Kelam Aratrmalar
Dergisi 2:1, 2004, ss.27-46, s.42.
Mounier, a.g.e., s.107-108.
Bkz. Killinger, Existentialism and Human Freedom, The English Journal, Vol.50, No.5, 1961, pp.303313, s.303-304.
gibi eksik bir anlaya bal kalma sonucunu douracaktr. Dolaysyla, mutlak
zgrlk iddiasna dayanan bu anlayn cidd bir yanlg olarak grlmesi
mmkndr.
Teist ve ateist olmak zere genel olarak iki ana ksma ayrlan
varoluulukta, iman kavramnn belirleyici bir yere sahip olduu sylenebilir.
Hatta byle bir ayrm yaplmasnn temel dayanann, iki farkl bak asna
sahip
olan
dnrlerin,
imana
baklarndaki
farkllklar
zerinde
37
C. Stephen Evans, Faith Beyond Reason, Eerdmans Publishing Company, Michigan 1998, s.3.
Evans, A.g.e., s.1; Hlya Alper, mann Psikolojik Yaps, Rabet Yaynlar, stanbul 2002, s.99.
Paul Tillich, mann Dinamikleri, ev. Fahrullah Terkan-Salih zer, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara
2000, s.67; ayrca bkz. John B. Jr. Cobb, Existentialism, Buddist-Christian Studies, Vol.14, 1994, pp.3541, s.38.
Hanifi zcan, Epistemolojik Adan man, M...F.V.Y., stanbul 1997, s.12, 18, 23; Tillich, mann
Dinamikleri, s.17.
mann ift kutuplu bir yapya sahip olduu sylenebilir. Buna gre iman
ilk boyutu bireyle inanlan arasndaki bireysel ilikiyi gsterir. Bu ilikide esas
olan bireyin kiisel ynelimi ve tecrbesidir. kinci boyut ise, inanan insanlarn
ayn konuya ynelik payda bir inanc yanstmasdr ki, bu durum imann sosyal
yansmasdr ve dinlerin oluumu da buradan kaynaklanr. mann psikolojik
boyutu ele alndnda, farkl kaynaklardan beslenen insann farkl ynelimlere
sahip olmasnn temel gerekesi daha anlalr hale gelmektedir38.
man, hem nermesel hem de nermesel olmayan boyutlara sahip olmas
bakmndan karmak bir yapya sahiptir. mann bu karmak yaps onun
epistemolojik analizini zorlatrmaktadr. man bir taraftan ierdii bilisel eler
nedeniyle, nermesel bir tutuma benzemekte iken, ierdii nermesel olmayan
unsurlar nedeniyle de nermesel olmayan bir tutuma benzemektedir.39
Gerek nermesel iman anlay, gerek nermesel olmayan iman anlay
bir ksm eletirilerle yz yze kalmaktadr. nermesel iman anlaynn,
btnyle ikna edici bir anlay ortaya koyamamas ve yetersiz baz delillerden
hareketle, mutlak bir sonuca ulamay hedeflemesi, bu eletirilerden en belirgin
olandr40. nermesel olmayan iman anlay ise, akl dlayan ve sama olsa da
inanmann gerekliliini vurgulayan bir fikri ileri srmektedir. Ancak bir kii
iman nermesel olmayan bir anlamda dahi anlyor olsa, yine de bu sorulara cevap
bulmak zorundadr. Zira Kierkegaard ve Tertullian gibi dnen biri bile,
kendisinin sama olan her eye inanmak zorunda olduunu dnemez. yleyse
sama olduu iin inanyorum ya da sama da olsa inanyorum diyen birinin,
neden bir bakasna ya da hepsine deil de sadece belli bir samaya inandn
ve dahas inanmas gerektiini aklayabilmesi gerekir.41
man konusunda n plana kan tartmalarn banda, onun akl bir mesele
olup olmadna ynelik yaklamlar gelmektedir. Kimi dnrler, u veya bu
ekilde imann temellendirilmesi ve aklanmasnda akl bir dayanaa sahip
olunmasnn zorunluluunu savunmaktadrlar. Bu anlamda, inan mutlaka
rasyonel temellere dayanmaldr. Onlara gre herhangi bir rasyonel temel
bulunmadan benimsenecek olan bir inan, anormal, gayr ahlk ve kaba bir tutum
38
39
40
41
10
43
44
45
46
11
krne kabul olarak grlemez. Ayrca onun tecrbe ve bilgiye kart olan
herhangi bir otoriteye ynelik bir inanma kapasitesi olduunu sylemek doru
deildir. Akln gerekliliini reddeden bir anlayn, sosyal hayat dzenleyen bir
deer retmesi mmkn deildir. nk byle bir anlay, her eyden nce
imann iletiimsel boyutunu ortadan kaldracaktr47.
man rasyonel bir temele dayandrmaya alan bu anlaylarla birlikte,
hibir akl dayanan iman iin gerekli olmadn, hatta byle bir eilimin imann
zne aykr olduunu savunan fideist anlaylar da, dnce tarihinde nemli
bir yer edinmilerdir48. zellikle Bat dncesinde, imann rasyonal bir ekilde
aklanmaya allmasna ynelik olarak ortaya kan yaklamlarn karsna
fideizmle klmtr. Fideizme gre iman, aklla belirlenen ve ynlendirilen bir
kavram olarak grlmemeli ve akldan bamsz bir kavram olarak kabul
edilmelidir. Hatta akl, imanla dorulanmal ve imana itaat etmelidir. nk akl
snrl ve noksan olup, bazen de farkl ekillerde zarara urama ihtimali olan bir
yapya sahiptir49. man doas gerei zihnin din bir durumu olup, sjenin, bir dizi
doktrinin hakikatine inancn ierir. Bu inan, kendisini snayan baz sorular ve
durumlar karsnda gsterdii direnle niteliini ortaya koyan, teslimiyeti ifade
eder. man eden kii, inand eylerin doruluundan mutlak olarak emin
deildir; hatta bu noktada ortaya konan baz kantlar, kesin bir sonuca ulatrmasa
da, o imanndan vazgemez50.
Radikal imancla gre, iman ile akl asla bir arada bulunamazlar. Bu
kavramlar bir arada olmaktan ziyade birbirine son derece zt kavramlardr. mann
kaytsz artsz boyun emeyi ve tam bir teslimiyeti gerektirmesi, objektiflik ve
tarafszlk gibi zelliklere uygun hareket etmek zorunda olan akln salkl bir
ekilde kullanm iin ciddi bir engel oluturmaktadr. Dolaysyla iman
noktasnda deerlendirici bir unsur olarak akln kullanlmas, gerek imann
ortadan kalkmas iin yeterli bir neden olacaktr51.
48
49
50
51
Mary Gilliland Husband, Philosophic Faith International Journal of Ethics, Vol.7, No.4, 1897, pp.464474, s.467-468.
Uslu, a.g.e., s.28.
Evans, a.g.e., s.9; Herbert W. Schneider, Faith, The Journal of Philosophy, Vol.21, No.2, 1924, pp.3640, s.36.
Terence Penelhum, Introduction, Faith, ed. Terence Penelhum, Macmillan Publishing Company, New
York 1989, pp.1-12, s.2.
zcan, a.g.m., s.166.
12
52
53
54
13
sahip olmad iin, rasyonel bir temel bulma araylar doal olarak sonusuz
kalmak durumundadr55.
manda, temel olan unsur inanlan olmakla birlikte, imann mahiyetinin ve
snrlarnn belirlenmesinde inanan daha etkin bir role sahip olmak durumundadr.
Bu durum, imandaki sbjektif roln arlkl bir hale gelmesini daha anlalr bir
dzeye karr. Ayrca inanma srecinde gz ard edilemeyecek olan tekml
fikri, iman her ne kadar sosyal boyutu olan bir olgu olsa da, bireyselliin nemini
gsteren baka bir dayanak noktasdr56.
man ele alan iki farkl anlayn uzlam noktas olarak kimi dnrlerce
felsef iman kavramnn kullanld sylenebilir. Bu anlamda onun, evrende var
olan her eyin bilimsel ltler ve akl verilerle anlalabilir ve aklanabilir
olduu eklindeki bir anlaya kar teist imann bir refleksi olarak kabul
edilmesi mmkn olabilir57. Bu kavram daha ok, varoluu dnrler tarafndan
kullanlm ve genel anlamda imann daha iyi anlalmasnda yardmc olaca
dnlmtr. Kutsal kitaplarn insana ulaacak kavramsal yapsn kurmann
yolunu aan, varolusal tecrb yorumdur. Bu yorum, insann kendini anlamasna,
snrlarn bilmesine gtren bir perspektif salar. Teolojik olan iinde
antropolojik olan kefetme de diyebileceimiz bu perspektifte teolojinin insan
yn vurgulanmaktadr, teolojinin antropolojiye indirgenmesi sz konusu
deildir. Byle bir yorum, Aristotelyen gelenekten devralnan ve etkisini St.
Thomas kanalyla Orta a Hristiyanlnda ve Frb yoluyla da slm dnce
sisteminde gsteren dalist evren tasarmnn getirdii ve Yaratan ve yarattklar
arasna kapanmaz bir boluk koyan Allah-insan ilikisinin yerine yenisinin
ikamesi demektir.58
man konusunda fikir beyan eden dnrlerin, arlkl olarak vurgulad
konulardan birinin de, imann btnyle bir bilgi, en azndan bilimsel bir bilgi
konusu olmaddr. mandaki bilgi ile bilimsel bilgi arasndaki en temel farkn,
imandan bahsedildiinde bilginin deer ifade etmesi olduu sylenebilir. Bunun
aksine bilimsel bilgi, yeni deneyimlerle aksi ynde bile deiime ak olan bir
55
56
57
58
14
yapya sahiptir. Hlbuki imandaki bilgi, deiime kar ciddi bir direni
gsterebilir59. Dnyamzn bilgisi (dnyann bir paras olarak kendimiz de
dhil), bizim tarafmzdan veya kendilerine gvendiimiz kiiler tarafndan
yaplacak bir aratrma konusudur. Bu, bir iman meselesi deildir. mann boyutu,
bilim, tarih ve psikolojinin boyutu deildir. Bu alanlardaki muhtemel hipotezlerin
kabul iman deil, bilakis ilm metotlarla test edilecek ve her yeni keifle
deitirilecek geici bir inantr. man ve bilgi arasndaki hemen hemen tm
mcadele, imann dk dereceli kant olan, ancak din otorite tarafndan
desteklenen bir bilgi eidi olduu eklindeki yanl iman anlayndan
kaynaklanmaktadr.60
man sz konusu olduunda, zerine vurgu yaplan konulardan birisinin de
irade olduu grlmektedir. Hangi bak asndan ele alnrsa alnsn, imandan
sz edildiinde iradenin etkin bir role sahip olduu gerei inkr edilemez.
Herhangi bir zorlayc otoritenin ynlendirmesiyle elde edilecek bir imann,
gerek bir iman olmayaca aktr. Ayn zamanda bu iradenin, eitli etkilerle
yz yze kalmas, zgrlk boyutunu ortadan kaldrmamaldr61. mann
gerekliliini savunan birok dnrn, inanma ile inanmama kavramlarnn eit
bir dzleme sahip olduklar gereini ak veya rtl bir ekilde ifade etmeleri,
onlarn da imanda sz konusu olan en temel unsurun irade olduu gereini kabul
etmek zorunda kalm olduklarn gstermektedir62. Bu anlamda insan eylemleri
deerlendiren davran psikolojinin iradeyi reddetmesine karn, zellikle
varoluu anlay benimseyenlerin, iradeye atfettikleri nem dikkat ekicidir63.
rad bir eylem olarak iman, bu iradenin zgrln zorunlu klmaktadr.
zgr olmayan bir irade, gerek anlamda sahibinin kendini ifade ettii bir
yaklam ortaya koyamaz. Dolaysyla zgrlk ile iradenin ve iman ile
zgrln birbirinden ayrlmayan, hatta birbiriyle zde olan kavramlar64 olduu
sylenebilir.
59
60
61
62
63
64
Alper, a.g.e., s.80; ayrca bkz. lhami Gler, man Ahlk likisi, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara, 2010,
s.19.
Tillich, mann Dinamikleri, s.39.
Bkz. Uslu, a.g.e., s.73.
zcan, a.g.m., 165; Gler, a.g.m., s.17; Alper, a.g.e., s.127 vd.
Alper, a.g.e., s.124.
Tillich, mann Dinamikleri, s.18.
15
65
66
67
68
16
17
aksine teonomiye dayal kltr ise, zorlayc olmayan, fakat manev bir temel
oluturan niha ilgiye ve akn bir anlama iaret eder72.
Birbirinden farkl ahlk anlaylarnn olmasnn temel nedenlerinden
birinin, ahlk konularn sadece belirli bir zmreyi ilgilendiren konular olmamas,
aksine her insann bu konular zerinde dnmesinin gereklilii olarak
grlebilir73. Sistematik olarak kkleri sofist Protagorasa kadar uzanan ahlk
rlativizmin, kendi iinde bir elikiye dt eklindeki bir yargnn doru
olduunu belirtmek gerekir. Buna gre, her eyin lsnn birey olduu
eklindeki bir anlay, ahlk reten bir kiinin, her eyden nce byle bir
reticilik grevinde bulunmaya hakk olmad eklindeki bir itirazla kar
karya kalacaktr. nk her birey hakikati bir ekilde yanstt iddiasndadr ve
kendi anlaynn yanl olduu eklindeki bir dnceyi reddetme hakkna
sahiptir74. Protagoras ve onun gibi dnen kiilerin, ahlk rlativizme yaptklar
vurgunun doal sonucunun nihilizm olduu sylenebilir. nk nihilizm, bireyin
kendi dndaki otoriteler tarafndan snrlandrldn ve bunun da gerei
yanstmayan bir durum oluturduu iddiasndadr75.
Ahlk kurallarnn, herhangi bir toplumsal hayatn insnda oynad
roln nemi, genel olarak inkr edilmemekle birlikte, toplumsal hayatn
deimesiyle birlikte, ahlkn da btnyle deiime urayacana ynelik
dorudan veya imal her aklama76 bir noktadan sonra ahlkn evrensel
boyutunun grmezden gelinmesi veya bunlara ikincil bir konum verilmesi
eklindeki yanl bir yaklama sebep olabilir.
Dnce tarihi boyunca, ahlkn temellendirilmesi konusunda genel
anlamda birbirinden farkl drt anlay bulunduu sylenebilir. Bunlar; evrendeki
dzen ile toplumsal dzen arasndaki bir ilikinin varln ngren ve bunlar
arasnda z ve nitelik anlamnda herhangi bir fark grmeyen ve ahlk kozmolojik
72
73
74
75
76
Paul Tillich, Religion and Secular Culture,The Journal of Religion, Vol.26, No.2, 1946, pp.79-86, s.79;
bkz. Paul Tillich, Sistematik Teolog in Dinler Tarihinin nemi, ev. Aliye nar, A...F.D., C.XLIV,
2003, ss.337-346, s.339-340, 344; Paul Tillich, Ak, G ve Adalet, ev. Ruhattin Yazolu-Bozkurt Ko,
Yeni Zamanlar Yaynlar, stanbul 2004, s.86-87.
Annemarie Pieper, Etie Giri, ev. Veysel Atayman- Gnl Sezer, Ayrnt Yaynlar, stanbul 1994, s.22.
Alasdair MacIntyre, Ethikin Ksa Tarihi, ev. Hakk Hnler-Solmaz Zelyut Hnler, Paradigma Yaynlar,
stanbul 2001, s.20.
Bkz. Macit Gkberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, stanbul 1996, s.43; Ernst von Aster, lka ve
Ortaa Felsefesi Tarihi, uy. Vural Okur, m Yaynlar, stanbul 1999, s.106, Wilhelm Weischedel,
Felsefenin Arka Merdiveni, ev. Sedat Umran, z Yaynlar, stanbul 1997, s.121-123.
MacIntyre, Ethikin Ksa Tarihi, s.5-6.
18
ngrd
ahlk
yapda,
herhangi
bir
davrann
79
80
81
19
olarak
nitelendirilebilmesi
iin,
bireyin
onu
zgr
bir
ekilde
85
86
20
ahlk
olgularn
nesnelerin
bizzat
kendisinde
bulunduunu
87
88
89
90
Tuncay mamolu, Paul Tillich Felsefesinde Din Ahlk likisi, Ekev Akademi Dergisi, 2006, Say: 28,
2006, ss.107-126, s.108.
Tillich, Ak, G ve Adalet, s.84.
Tillich, mann Dinamikleri, s.107.
Tillich, mann Dinamikleri, s.106.
21
91
92
93
94
Bkz. Alper, a.g.e., s.148; Uslu, a.g.e., s.79; Dzgn, a.g.m., 40.
Bkz. Alper, a.g.e., s.141; Tillich, mann Dinamikleri, s.105.
Bkz. zlem, a.g.e., s.23; Pieper, a.g.e., 31; Cevizci, Etie Giri, s.3; Frankena, a.g.e., s.20 vd.; Lokman
ilingir, Ahlk Felsefesine Giri, Elis Yaynlar, Ankara 2003, s.1-12.
Bkz. zcan, a.g.e., s.88-89; Uslu, a.g.e., s.18, 36 vd; F. R. Tennant, Faith, Faith, ed. Terence Penelhum,
Macmillan Publishing Company, New York 1989, s.99.
22
23
BRNC BLM
1. KIERKEGAARD DNCESNDE MAN-AHLK LKS
Danimarkal nl dnr Sren Kierkegaard (1813-1855), grleri ve
hayat tarzyla kukusuz Bat dnce geleneinde ok nemli bir yer edinmitir.
Ona atfedilen nem gn getike daha byk bir boyut kazanmaktadr95.
Kendisinden sz edildiinde ele ald grler nedeniyle ilk akla gelen alan
teoloji olsa da, felsefe, psikoloji ve sosyoloji gibi alanlarda da dikkate deer
dnceler tad gzlerden kamamaktadr.
Kierkegaard, ocukluk ve genlik dnemlerinden itibaren youn bir din
hayat yaam ve ilerleyen dnemlerde de bunun etkileri yaklamlarnda nemli
bir unsur haline gelmitir. ok kuvvetli bir din etki alanyla yz yze kalmasna
ramen,
ilk
dncesinin
etkisiyle
oluturduu
ironik
slubuyla
96
97
98
J. G. Robertson, Sren Kierkegaard, The Modern Language Review, Modern Humanties Research,
Vol.9, 1914, pp.500-513, s.500.
H. J. Blackham, Six Existentialist Thinkers, Harper Toorchbooks The Academy Library Harper and Low
Publishers, New York 1959, s.1; Verneaux, a.g.e., s.9.
Bkz. Blackham, A.g.e., s.1-2; Copleston, Contemporary Philosophy Studies of Logical Positivism and
Existentialism, s.148-149.
Walter Kauffman, Dostoyevskiden Sartrea Varoluuluk, ev. Akit Gktrk, Yap Kredi Yaynlar,
stanbul 2002, s.14.
24
ifade
ederken
pragmatik
bir
anlay
benimsediine
de
rastlamaktayz. Her ne kadar Pascal, Kant ve William James gibi tam bir
pragmatizme yneldiini ifade etmek zor olsa da, din dnce balamnda
pragmatist bir dncenin iinde yer ald eklindeki bir ifadenin mutlak anlamda
reddedilmesi imkansz grnmektedir. Zira gerek ncilin retileri103 gerek buna
99
Blackham, a.g.e., s.5; Maximilian Beck, Existentialism, Rationalism and Christian Faith, The Journal of
Religion, Vol.26, No.4, 1946, pp.283-295, s.285-286.
100
Tadelen, a.g.e., s.24.
101
Ahmet Bayndr, Kierkegaardda mann Paradoks Oluu, U..S.B.E., (Yaynlanmam Yksek Lisans
Tezi), Bursa 2006, s.13.
102
Blackham, a.g.e., s.V; Akhilananda, a.g.m., s.236.
103
Sonra sa, rencilerine unlar syledi: "Ardmdan gelmek isteyen kendini inkr etsin, armhn
yklenip beni izlesin. Cann kurtarmak isteyen onu yitirecek, cann benim uruma yitiren ise onu
kurtaracaktr. nsan btn dnyay kazanp da canndan olursa, bunun kendisine ne yarar olur? nsan
kendi canna karlk ne verebilir?, (Matta, 16:24-26)
25
bal olarak Kierkegaardn kurtulu aray iinde olan kiiler iin ngrd
yaklamlar, bu dncenin doruluu iin dayanak oluturmaktadr104.
Kierkegaard, soyut dncelerin ifade edilmesiyle gerek anlamda
hakikate ulalmasnn mmkn olmadn savunmaktadr. zellikle mutlak bir
hakikatin teorik gereklii kabul edilse bile, herhangi bir insann veya
kamuoyunun onun bilgisine sahip olduunu iddia etmesi imkn dhilinde deildir.
nsanlar mutlak hakikatin ksm yansmalarna ulama imknna sahip olsalar bile,
btnyle byle bir iddiada bulunma hakkna sahip deillerdir. nk byle bir
iddia, her eyin bilgisine sahip olan Tanrnn yerine kiinin kendisini koymas
anlamna gelebilir105. Onun eserlerinde ifade ettii yaklamlarn bir ksmnn
yansmasn kendi hayatnda grmek mmkndr106.
Kierkegaardn incelenmesinde aratrmaclarn dtkleri en byk
yanlglardan biri, eserlerini onun hayatndan bamsz bir ekilde ele almalar
olarak
nitelendirilebilir107.
Bu
nedenle
dnrlerin
ortaya
koyduklar
26
rastlamaktayz. Ona gre kadercilik, tpk bir karncayiyenin gevek bir topraa
burnunu sokarak oradaki karncalar kuatmas gibi, din inan duygularnn iine
szmaktadr. Bu nedenledir ki, dnyada meydana gelen dler temelde ilk
de dayanmaktadr110. Ancak bu szlerinden hareketle onun btnyle
kadercilie teslim olmu birisi olarak deerlendirilmesinin tutarl olmayaca
aktr. Vurgulanmak istenen konu, yaad hayatn, kiinin dncelerinde
oluturduu gelgitleri gsterme abasdr.
bir
anlaya
yneldikleri
gzlemlenmektedir.
Kierkegaardn
110
Sren Kierkegaard, Papers and Journals: A Selection, trans. Alastair Hannay, Penguin Books, London
1996, s.10.
27
Mark C. Taylor, Sren Kierkegaard, Encyclopedia of Religion, Second Edition, ed. Lindsay Jones,
Thompson-Gale, USA, Vol.8, pp.5140-5143, s.5140; Robertson, a.g.m., s.501 vd.
112
Walter Kauffman, Kierkegaard, The Kenyon Review, Vol.18, 1956, pp.182-211, s.183.
113
Blackham, a.g.e., s.3.
114
Kierkegaard, Papers and Journals, s.12.
28
dogmatik
sistemle
ilgili
yaklamlarnn
temel
onun
ikincil
bir
konuma
sahip
olmasnn
gstergesi
olarak
29
120
121
30
dinin,
aktel
hayata
yanstlmas
sayesinde
sahip
122
31
aka
Hristiyanln
gerekliini
kabul
etmenin
Edmund Perry, Was Kierkegaard a Biblical Existentialist, The Journal of Religion, Vol.36, No.1, 1956,
pp.17-23, s.17.
129
Emmanuel, a.g.m., s. 284-285; Roberts, A.g.e., s.84-85.
130
Bayndr, a.g.t., s.2.
131
Bayndr, a.g.t., s.7.
132
Kierkegaard, a.g.e., s.574, 576.
32
Kierkegaard estetik bir yazar olarak kamuoyunda yer edinmek zere yola
ktn ve toplum iinde kendi yaam tarzn yanstmaya altn ifade eder.
Ancak bu henz tamamlanmam bir hareket olup, niha olarak kamuoyundan
tekil bireye geile tamamlanmaktadr. Onun arzusu krsalda bulunan bir papaz ve
evinde tekil birey olarak sonlanan bir hayattr. Ona gre bu dnceye
ulamasndaki en kuvvetli dayana ise Tanrnn inayetidir133. Ancak durum
Kierkegaardn arzusunun tam tersi bir ynde ilerlemektedir. ann dnyas,
birbirinden farkl yansmalar tayan farkl insan modellerinin yerine, hepsi
birbirine benzeyen insan gruplar oluturmay tercih etmektedir. Hlbuki mevcut
yaplanmann tek tip insan retmeye almak suretiyle heterojenlie kar
mcadele
etmesi
son
derece
yanl
bir
durumdur.
nk
insanlar
iin
elimizde
yeterince
veri
bulunmamas,
daha
salkl
kurumsal
yap
tarafndan
saylarn
okluuna
33
Ancak Hristiyan dnyasnn byk bir ksm, bu ynde bir aba gstermektedir.
Burada asl sorumluluk, sradan insanlara deil, tccar din adamlarna (trader
clegy)136 aittir. Hristiyanln asl amac ve insanlar ulatrmay hedefledii
kutsama, bireyin isel younlamasdr. Birey bilinlenme ynnde aba
gstermeye balayp, bunun bilincinde olarak ve fan bir ama iin almad
zaman ie dnk bir hale gelir. Bu, insan bir durum olup, her eyin Tanrya
atfedilmesi sonucunda niha hedefe, yani olgunlamaya varlacaktr137. Bunu ok
arpc bir ekilde yle ifade eder; Hristiyanlk her tekil olan Tanryla
birletirmek iin, insanlar birletirmez; bilakis onlar ayrr. Bir insan Tanrya ait
olduunda, birleen insanlardan ayr hale gelir.138
Kierkegaard bir adm daha ileriye giderek, tekil bireyin, evrensel olan
deer yarglarndan stn bir konuma sahip olduunu belirtir. Ancak burada
kiinin imana dayal eylemlerini herhangi bir ahlk izahla ortaya koyma abas
sz konusu olmamaldr. Yani bir gizleme sz konusudur ve bu durum paradoksa
neden olur. Zira bu paradoks olmadan, gerek anlamda iman gerekleemez139.
Nitekim imann babas (father of faith) olarak isimlendirdii Hz. brahimin,
olunu kurban etmesi istei karsndaki suskunluu, bunun en gzel rneidir.
Zira o, konutuunda bile kendisini anlayabilecek bir zihin yaps karsnda
bulunmamaktadr140.
ounluun gcnn nemine inanan insanlar, tekil birey karsnda
bireysel olarak deil de topluluk olarak hareket ederler. Onlarn bu tavrlarnn
temel nedeni, gl grdkleri tekil birey karsnda toplu bir ekilde hareket
ederek onu bask altna almaya almaktr. Tekil bireyin topluluk karsnda
baarsz olmasnn da kendi yaklamlarndan kaynaklandn dnrler141.
Hlbuki byle bir anlayta saynn gcnden baka sahip olunan herhangi bir
fikr temel bulunmamaktadr. Hatta kamuoyunda var olan bu fikirsizlik,
fikirsizlikten
te,
fikre zt
Buradan
hareketle
Kierkegaard, a.g.e., s.601; Beck, Existentialism, Rationalism and Religious Belief, s.291.
Kierkegaard, a.g.e., s.434-435; Killinger, a.g.m., s.307.
138
Kierkegaard, a.g.e., s.574.
139
Sren Kierkegaard, Fear and Trembling, trans. Walter Lowrie, Princeton University Press, New York
1954, s.91;
140
Kierkegaard, a.g.e., s.122.
141
Kierkegaard, Papers and Journals, s.490.
142
Kierkegaard, a.g.e., s.615.
137
34
nk mcadelede adil bir ortam sz konusu deildir. Kald ki, tekil bireyin
burada geri adm atmas, mutlak anlamda bir baarszlk olarak kabul
edilmemelidir.
Kierkegaarda gre insanlar ilerinde tadklar umutsuzluu, dnyada
yaadklar geici hazlar nedeniyle gz ard etmektedirler. Aslnda bu durum
onlar geree ulamaktan engelleyen bir durumdur. nsanlar bu nedenle kendi
varlklarn da bir anlamda unutmakta ve ynlar halinde hareket etmekte yahut
ettirilmektedirler. Hlbuki bireyler, tek balarna bu ynlardan kurtulmak ve en
yksek amaca ulamak iin gayret gstermek zorundadrlar. nsanlar, geici
hazlar bir kenara brakarak, kendilerine gerek hayat salayacak olan bu en
yksek iyiye ulamay hedef edinmelidirler143.
Kierkegaard, tekil bireyin nemini ortaya koyan grecelilii anlatmak iin,
elinde camlarndan biri grnty kltrken dierinin bytt bir gzlk
bulunan bir adamn iinde yer ald bir hikye yazmak istediini belirtir. O,
bylece adamn her eyi son derece greceli bir ekilde alglayaca bir rnei
anlatma arzusu tamaktadr144. nk doru olann, znel bir bak haricinde
belirlenmesi kesinlikle mmkn deildir. Bu da sosyal, kolektif bir hayat ilkesinin
reddedilmesi sonucunu dourmaktadr. Ayrca, bilim de dhil olmak zere
herhangi bir kurumsal yap tarafndan ngrlen ve nerilen (buna dayatma da
denilebilir) bir yaklam tarz, kesinlikle kabul edilemezdir. nsanlarn, haric bir
g tarafndan belirlenen ilkeleri benimsemeleri ve hayatlarn bu ilkeler etrafnda
srdrmeyi kabul etmeleri, her eyden nce sorumluluktan kan ifadesi olarak
nitelendirilebilir145. Ayrca, Kierkegaarda gre, tekil birey kavram, sorumluluk
ve yarglanma balamnda da ok byk bir neme sahiptir. Bu dnyada yapt
eylemlerden dolay sonsuzlukta yarglanmakla kar karya olan kii, toplu bir
yarglanmaya deil, bireysel bir yarglanmaya muhatap olacaktr. nk toplu bir
yarglamann adalete dayanr bir yan yoktur. Kii eer bir birey olmay
baarmsa gerek anlamda bilinli bir eylem yapm demektir. Toplu bir
yarglanmadan sz etmek, hayvanlarn yarglanmasyla ayn anlama gelecektir146.
143
35
36
37
38
Bkz. Sren Kierkegaard, The Concept of Dread, trans. Walter Lowrie, Princeton University Press, 1969,
s.125-128.
162
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.29.
163
Kierkegaard, a.g.e., s.26.
164
Kierkegaard, Papers and Journals, s.482.
165
Kierkegaard, mantksal bir sistem kurmann doru olduunu kabul etmekle birlikte, varlk veya varolu
sistemini reddeder. Bu nedenle hibir ahlk kuraln, mantksal tasvirin veya mantksal sistemin, insana
nasl olmas gerektiini retemeyecei dncesindedir. Yol gsterici unsur konusunda boluk
brakmann doru olmayacan dndnden, bu boluun tutku ve arzu tarafndan doldurulmas
39
dnyasnda insanlar akn gerek anlamn unutmu, onu bir erdem olarak
grmeye balamlardr. Bu istenmesi gereken bir durum olmakla birlikte, ok
nemli olarak kabul edilmemelidir. Zira ak kendini inkr etmektir ve Tanryla
ilikiye dayanmaktadr166 Tanrya kar duyulan bu iten ve ok kuvvetli ba,
ou zaman kiinin iinde yaad ortamdan kopmasna neden olmaktadr ve yle
olmaldr. nk iman edilecek husus, bazen genel olann aksi bir ynde hareket
etmeyi gerektirebilir. man edilmesi ve bu dorultuda hareketi gerekli olduu
ynde deil de aksi ynde bir hareket biroklarnn menfaatine uygun debilir.
Ancak iman dorulusunda hareket emek, kiiyi hakikate ulatrabilir. Nitekim Hz.
brahimin imana uygun bir tutumu benimsemesi onu imann babas haline
getirmitir167.
man, bir sre olarak deerlendirildiinde, kimi zaman trl zorluklarla
karlalmas olaan bir durum olarak grlebilir. Ancak bu zorluklar karsnda
herhangi bir gerileme gstermeyen birisi, bir sre sonra hakikatle karlar ve
kendisini yolundan alkoymaya alan engellerin, hakikatin kt grnmesi iin
eitli aldatmacalara bavurduunu anlayarak, gerek mutluluu elde eder. nk
Tanrya inanan bir insan, hayatta bana gelecek btn olumsuzluklar karsnda,
dayanmak zorunda olduunu bilecektir168. rnein, ocuunu stten kesmeye
alan bir anne eitli yollara bavurur. Bu, ocuun balangta honut
olmayaca bir durum olmakla birlikte, ocuk zamanla annesinin efkat ve
sevgisinin farkna varacaktr169.
Kierkegaard, ilh akn bir sonucu olarak ortaya kan balln kr
krne bir ballk olmasndan yana deildir. Kii her eyden nce kuvvetli bir
iradeyle byle bir ynelim iinde olmaldr. O, ncilde yer alan ve imana sahip
olmayanlarn
cezalandrlacana
ynelik
ifadeler
barndran
metinlerden
40
171
41
noktada
brahim
durmaktadr.
Kaybettii
son
nokta
snrsz
aktarlamaz
olmas,
onun
kavramsal
bir
ereve
tarafndan
gerektirmez.
nk
kadercilie
ynelmek,
kiinin
benini
Recep Alpyal, Wittgenstein ve Kierkegaarddan Hareketle Din Felsefesi Yapmak, Anka Yaynlar,
stanbul 2002, s.80, 150.
176
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.47.
177
Kierkegaard, Papers and Journals, s.132.
178
Kierkegaard, Fear and Trembling, s.130-131.
179
Kierkegaard, a.g.e., s.24.
42
Nitekim kaderci bir insan zorunluluk dncesine dald iin, dua gibi nemli bir
olgudan da uzak kalmaktadr. Hlbuki dua, insan insan yapan nemli unsurlardan
biri olarak deerlendirilmektedir180. Kadercilie neden olacak bir iman, kiiyi
niha olarak umutsuzluk gibi kabullenilmesi zor bir duruma srkleyecektir.
Gerek iman ise, insan asndan tersi bir sonucu dourmaldr. Yani o, hayatn
anlamlandrlmas konusunda kiinin umutsuzluktan kurtulmasna ve doru bir
sonuca ulamasna vesile olacak yegne durumun Tanrnn insana duyduu
sevginin bilincinde olmak ve ona balanmak olduunu dnmektedir181.
man, ayn zamanda inayetin kurtarclna olan gveni de salayacaktr.
Tanr iin her eyin mmkn olduunu dnen bir insann gerek kurtulua
erememesi sz konusu olmayacaktr. nk bu tavr sergileyen birisi en skntl
zamannda
Tanrnn
inayetiyle
karlaacaktr.
Bu
mucizev
olarak
43
olmas anlamnda bir risk olduu dncesindedir. Bu ekilde bir imana sahip
olan kii, btn varln sadece ezel kurtuluun imkn iin tehlikeye
atmaktadr185. man eden kii, kendisini, bakalar tarafndan anlalma gibi bir
zorunluluk iinde grmemelidir. nk olduka g bir sre sonunda elde edilen
iman, elde edildikten sonra da kiinin, kendisini anlamayan insanlar tarafndan
ciddi eletirilere ve kimi zaman da alay konusu yaplmasna neden olabilir. Ancak
iman eden kii, yine de bu yoldan vazgemez ve herhangi bir vg beklentisi
ierisinde olamaz. Zira byle bir beklenti, iman eden kiinin imann
deersizletirmesi anlamna gelmektedir. Mmin, kendisini ve imann anlatma
yolunu da semez. Bunun nedeni ise, imann herkes tarafndan eit bir biimde
elde edilmeye ak bir hakikat olmasdr186. Dolaysyla ona ulamak isteyen kii
de, ifade edilen zorlu sreci bizzat yaayarak, hakikate ulamaya almaldr.
Byle bir tecrbeyi yaamam olan bireyin, hem imann gzelliini yeterince
kavrayamamas hem de ona verecei deerin byklne zarar verebilecek
olmas ihtimalinden dolay, Kierkegaardn byle bir syleme yneldii
dnlebilir. mann aktarlamaz bir olgu olmasnn bir dier nedeni ise yle
ifade edilebilir; onun biri tarafndan retilebilir olduunu kabul etmek, retenin
de Tanr olmasn gerektirir. Bu bakmdan imann tarihsel olarak aktarlabilir
olmad da ortaya kmaktadr. Mmin olarak nitelendirilebilecek bir kii, iman
dorudan doruya Tanrdan almak durumundadr187.
44
Bkz. Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, s.112; Paul W. Kurtz, Kierkegaard, Existentialism and
Contemporary Scene, The Antioch Review, Vol.21, No.4, 1961-1962, pp.471-487, s.475-476.
189
Alpyal, a.g.e., s.52.
190
Kierkegaard, Papers and Journals, s.462.
45
aklyla ortaya km bir hakikatin kabul edilmesi, ayrt edici bir unsura sahip
deildir. Dolaysyla insan, kimi zaman akld, doa kart ve ahlkd olarak
kabul ettii bir durumu benimsemekle, sradan bir ballktan stn bir imana
geebilir191. Ona gre, imann aklla uzlatrlmas yahut imann rasyonel bir
ekilde aklanmaya allmas faydadan ziyade iman asndan zararldr. Bu
adan onun teolojik fideizme canllk kazandrd sylenebilir. Hatta imann
aklanmasnda akla muhta olmak bir yana, bunlarn arasnda ok ciddi bir
uyumazlk olduunu ifade etmekle, radikal bir fideizmi yanstt da
sylenebilir192. Baz aratrmaclara gre ise, Kierkegaardn imancl pheci
manclk
191
David West, Kta Avrupas Felsefesine Giri, ev. Ahmet Cevizci, Paradigma Yaynlar, stanbul 1998,
s.174.
192
West, a.g.e., s.164-165.
193
Bkz. Tadelen, a.g.e., s.20.
194
Alpyal, a.g.e., s.53.
195
Alpyal, a.g.e., s.75.
46
47
olan bir eyi kabul eden bir ekilde betimlemek yerine, baka yollarla
ulalamayacak eyleri pratik vesilelerle elde edebileceimizi savunur. kincisi ise,
bu nerme yazarn Hristiyan amac ile inanan kiinin onun mutlak arayna
cevap olarak kabul ettii arayn gerekesini uzlatrr: Yaklaan lm tehlikesi
karsnda, ezel mutluluk199
modern
dncenin
temelini
oluturduunu
savunan
199
48
203
49
50
212
J. B. Coates, Existentialism, Philosophy, Vol.28, No.106, 1953, pp.229-238, s.230; bkz. Kierkegaard,
Etik-Estetik Dengesi, s.69.
213
Kierkegaard, a.g.e., s.18.
214
Kierkegaard, a.g.e., s.16.
215
Harry S. Broudy, Kierkegaards Level of Existence, Philosophy and Phenomenological Research,
Vol.1, 1941, pp.294-312, s.332.
216
Holmer, a.g.m., s. 164.
217
Kierkegaard, Papers and Journals, s.489.
218
Gdelek, a.g.m., s.359-360.
51
52
Byle bir kimse aldanm bile olamaz; nk yalnzca fiziksel gce sayg
duyduu iin aldatmann onun zerinde hibir etkisi yoktur. Bunlar, birlikte
olmann gerekten korkun olduu insanlardr. Onlar iin fiziksel olmayan her
kayg glntr.222
Burada akla u soru taklmaktadr: Herhangi bir insann seme eyleminde
bulunurken, belirleyici unsur olarak tutkunun kabul edilmesi, psikolojik sorunlar
yaayan ve seimlerini de buna gre yapan insanlarn bu seimlerini de, sorunsuz
ve n yargsz bir ekilde meru kabul etmek gerekmez mi? Kierkegaardn
dncesinden ortaya kan genel yaklam dorultusunda bu soruya hayr
cevab verilebilir. nk byle bir kii tam anlamyla zgr bir seim yapma
yetisine; gdlerini kontrol etme, eksikliklerinin farknda olma, vicdannn sesine
kulak verme, yapt ey ile yapmas gereken ey arasndaki kartl tecrbe
edebilme gibi yetilere tam anlamyla sahip deildir223.
Kierkegaarda gre, dinsel olmayan bir ynelimle de erdemli bir insan
haline gelinebilir. Ancak bu durum, bireyin kendi iine kapal bir konumda
gerekleir. Dine dayal olarak ulalan erdem ise, tam bir zgrlk ierdiinden
dolay, srekli, derinlii olan ve kaybolmayan bir yapdadr224. Bu nedenle niha
ahlk eylem, din bir eylem olarak nitelendirilmelidir. nk o, zorunlu
seenein, nitel bir sramann ve znenin sembolik sisteme giriinin bir
tekrardr. Dinsel olarak nitelenen ahlk eylem, her trl psikolojik snrn
tesinde yer almakta olduundan, bunlarn aklanmasndan kanmak en doru
olan seenek olarak kabul edilmektedir225.
Kierkegaard, ahlk kavramlar olarak n plana kan iyi ve kt
kavramlarnn belirlenmesinde, Tanrnn iyiyi gerekletirdii, ktye ise izin
verdii eklindeki bir formln yeterli olduunu ifade eder. Burada dikkate
alnacak konu, kiinin zgr klnmas olup, bunun gereklemesi de Tanrnn
sonsuz gcne ve iyiliine dayanmaktadr. nk Tanrnn kendi karsnda
bireyi zgr klmas, bir anlamada kendisinden bir dn verme olarak
deerlendirilebilir. Ancak bu zgr klmann, mutlak bir zgrlk olarak da
222
53
olarak
grnmektedir228.
duyduu
tepkiden
kaynaklandn
sylemek
mmkn
unutulmamaldr.
Dolaysyla ona
referans
olan
temel
kaynak,
226
54
iddiasn
tartmal
klabilir.
Bu
nedenle,
ahlk
eylemin
229
230
55
ayrlmay, iman asndan bir fedakrlk olarak kabul ettii ifade edilebilir231.
Kierkegaarda gre brahimin shak kurban etmeyi kabul etmesi, insan
hayatndaki en kutsal ahlk kesinliin, inancn belirsizliine boyun emesini
yanstan en nemli rnektir. Zira iman, ahlk kurallara dayanan bir dnyay terk
etme ve her trl bamllktan kurtulmay gerektirmektedir232. man eden kii,
bazen din olan ile ahlk olan arasnda ok ciddi bir elikiyle karlar ve bu
durum ona dayanlmas olduka g bir strap verir. Grnrde ahlk olan
yapmas daha makul gibi gelmekle birlikte, hakikatte dinsel olan yapmas
gerekmektedir. Ancak bu durum, kiinin hayatnda sradan olaylar zerine
yaad bir eliki ve strap olarak ortaya kmaz. rnein, bir kiinin evladnn
kurban edilmesi isteiyle yz yze kalmas, ahlk adan kesinlikle kabul
edilebilir bir durum deildir. Din ise bunu ycelmenin bir aamas olarak kabul
etmektedir. Sradan bir olay olarak grldnde, evladn kurban etmek isteyen
bir kii, zaten buna isteklidir. Hlbuki gerekte kii hayatnn en byk elikisini
ve strabn yaamaktadr233. Kierkegaarda gre, evrensel ahlka aykr olarak
grlen bir ksm din emirlerin, sadece ilh buyruklar olarak alglanmas ve
bunlarn belirli bir rasyonel sre erevesinde anlalmaya allmas, her ne
kadar din olanla ahlk olan arasnda arabulucu bir tavr olarak grnse de,
gerekte imandan uzaklatrc bir tavrdr234.
nsanlarn bu strab yaamalar, kurtulu iin en temel gerekelerden
birisidir. nsanlar byle yapmak suretiyle, Tanrya duyduklar sevginin bir
yansmasn ortaya koymaktadrlar. Kierkegaarda gre kiinin gerek anlamda
Tanrnn rzasna ulamas, Tanr iin nefsinin arzuladklarndan uzaklamasyla
mmkn olabilir. rnein, kiiyi Tanr sevgisine ve rzasna ulatracak olan en
nemli aralardan birisi, kiinin dmann Tanr iin sevebilmesidir. Kiinin,
dostunu sevmesi, olaanst bir durum olmayp, bu paganlar tarafndan da
gerekletirilen bir eylemdir235. Onun bu ifadelerinden bireyin yapt eylemleri
btnyle Tanr sevgisi ve Onun rzasna ulama gayesiyle yapmas gerektii
sonucuna ulamaktayz.
231
56
duyduu
sevgiden
kaynaklanmaktadr238.
Kierkegaarda
gre,
57
Onun bu hareketi, sadece duygusuyla mutlak bir eliki iinde olduunda, kurban
haline gelir; ancak onun hareketinin gereklii, evrensele ait olmasna bal bir
etkendir ve bu adan o bir katildir ve yle kalacaktr.242
Bu yaknlama isteinin (enkarnasyonun) bir dier nedeni ise, insana
baka birini gndererek eksik retme yerine, bizzat gelerek gerei btn
aklyla retme isteidir. nk Tanry tantma konusunda, Onun en ok
gvenebilecei
kalacaktr
243
bir kiinin
rettikleri
bile,
Onun
tannmasnda
eksik
242
58
Konuya ilikin ayrntl deerlendirmeler ve rneklendirmeler iin bkz. Bkz. Tadelen, a.g.e., s.164 vd.;
Gdelek, a.g.m., s. 369-370.
246
Kierkegaard, Etik-Estetik Dengesi, s.26-27, 70.
247
Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.178-179.
248
J. Aaron Simmons, What About saac? Rereading Fear and Trembling and Rethinking Kierkegaardian
Ethics, The Journal of Religious Ethics, 2007, pp.319-345, s. 322.
249
Tillich, Ak, G ve Adalet, s.43.
250
Bayndr, a.g.t., s.5; Kurtz, a.g.m., s.472-473.
59
60
daha yce olan bir amaca ulamay kapsamakla birlikte bunun mantksal bir
aklamas sz konusudur. rnein bir milletin kurtarlmas iin bir kiinin feda
edilmesi, devleti ayakta tutabilmek iin evlatlarn hayatlarnn tehlikeye atlmas
veya kzgn olan tanrlarn kzgnlklarn gidermek iin bakire bir kzn feda
edilmesi gibi kinci durumda da daha yce bir ama hedeflenmi olmakla
birlikte, evrensel ahlk kurallarn ikinci plana atmay makul klacak herhangi bir
argman
sz
konusu
deildir.
Burada
yaplan
fedakrl,
insanlarn
61
role sahip deildir. nk teori ne kadar objektif olursa olsun, dnen kiinin
sbjektifliini ortaya koymaz258.
Kierkegaardn iman-ahlk ilikisine baknda gnah kavramnn da
nemli bir belirleyici unsur olduu grlmektedir. nk hem din hem de ahlk,
bireyin gerekletirdii eylemlerin deerlendirilmesine ynelik veriler ortaya
koymaktadr.
Kierkegaard, bireylerin eylemlerindeki sorumluluklarn ifade etmek iin,
lk Gnah kavramn kullanmaktadr. Ona gre, Hz. demin iledii gnah, onun
trnn ilk rnei olmas bakmndan dikkate deerdir. Ancak gnahn ilk olmas,
byklnn bir gstergesi olmad gibi; ondan sonra ilenen gnahlarn da
daha kk olduunu sylemek iin dayanak olarak kullanlamaz. nsanlar
sorumluluktan kurtulmak iin, btn suu Hz. demin zerine ykmaya
alrlarsa, bu durum birey ve tarih kavramlarnn ortadan kalkmasna neden
olacaktr259. Gnahn tanmlanmasnda ifade edilmesi gereken temel husus,
doruyu anlamamak ile doruyu anlamak istememek ifadeleri arasndaki farktr.
Buna gre bir eyi gnah olarak belirleyen temel nokta, dorunun anlalmasn
istememek olarak belirlenir. Byle bir ayrm da bizi eylemin deerlendirilmesinde
bilincin rolne vurgu yapmaya ynlendirmektedir. Hristiyanlk asndan gnahta
ne karlmas gereken bilgiden ziyade istentir. Buradan hareketle gnahla ilgili
olarak u sylenebilir; Tanrdan gelen bir aklama ile aydnlandktan sonra
gnah, Tanr nnde kendi olunmann istenmedii bir umutsuzluk veya Tanr
nnde kendi olunmann istendii bir umutsuzluktur.260 Gnah sz konusu
olduunda, kiinin geleceinin belirlenmesindeki en nemli konu, o kiinin
gnahtan dolay umutsuzlua dp dmedii sorunudur. Kii amansz bir
umutsuzluk ierisinde ise, kurtulu yollarn deta kendi elleriyle kapam
demektir. nk gnah ilemek suretiyle, iyilikle olan ba kopmu demektir;
umutsuzlua dmek ise, pimanlkla olan ban kopmasna neden olmak
suretiyle ikinci ve daha byk ve glenmi bir gnaha bulamak anlamna
gelmektedir261.
258
62
olduu
ulalabilir.
Dolaysyla
her
gnah
Tanr
karsnda
dnmektedir.
Bu
noktada
abalarnn
bo
gurur
peinde
63
266
64
ortaya
kmasnda
etkili
olduunu
savunduu
dncesine
insanda
bulunan
ehvet
duygusunu
gnahkrlk
olarak
270
65
274
66
gre,
kiinin
kendi
ahlk
gerekliinin
dndaki
67
objektifliini de inkr etmez. Onun abas, her biri kendi grlerinin hakikat
olduunu
iddia
eden
farkl
taraflarn
birbirleriyle
olan
68
287
69
KNC BLM
2. JASPERS DNCESNDE MAN-AHLK LKS
nl Alman dnr Karl Jaspers (1883-1969), eitim hayatna,
babasnn da etkisiyle bir hukuku olarak balamay tasarlam, ancak ok ksa bir
sre sonra tp eitimine ynelmitir. Otuzlu yalarnda felsefeye eilim
gsteren288 Jaspers, hayatnn sonuna kadar bu alanda yapt almalarla n
plana km ve zellikle din felsefesini ilgilendiren eserler kaleme almtr.
Jaspersin hayat ile ortaya koyduu felsefe arasnda ok ciddi bir
etkileim olduu gzlerden kamamaktadr. Samimiyete ve zgrle byk bir
nem veren bir babann terbiyesi altnda yetimesi, belki de onun en byk
ansdr289. Bu zgrlkten dolay Jaspersin daha ocukluk alarndan itibaren
kiinin varoluunu ne karan bir dnce tad sylenebilir. Jaspers, kiinin
kendini ait hissetmedii bir oluumun iinde yer almasnn doru olmayaca
dncesine daha ocukluk yllarnda ulatn gstermektedir. Ayn zamanda o,
toplumsal dzende oluturulan ve toplumun snflara ayrlmasn ngren bir
anlay
doru
bulmamakta
ve
dncelerini
yalnz
kalma
pahasna
288
Karl Jspers, Philosophical Autobiography, The Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp,
Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.5-93, s.12-13.
289
iek, a.g.e., s.95.
290
Karl Jaspers, Felsefe Nedir?, ev. smet Zeki Eybolu, Say Yaynlar, stanbul 2001, s.23; Jaspers,
a.g.m., s.6.
291
iek, a.g.e., s.13; Hasan Haluk Erdem, Karl Jaspers Felsefesinde Hakikat, letiim ve Siyaset, Ebabil
Yaynlar, Ankara 2007, s.1.
292
Blackham, a.g.e., s.44.
70
293
Bkz. Jaspers, a.g.m., s.26, 55,86; I. M. Bochenski, Egzistans Felsefesi ve Jaspers, Felsefeye Giri, ev.
Mehmet Akaln, Hareket Yaynlar, stanbul 1971, s.13; Copleston, a.g.e., s.160 vd.
294
iek, a.g.e., s.102.
295
Kauffman, a.g.e., s.24.
296
Blackham, a.g.e., s.43; MacIntyre, Varoluuluk, s.27-28.
297
J. N. Hart, God, Trensendence and Freedom in The Philosophy of Jaspers, The Review of Metaphysics,
Vol.4, No.2, 1950, pp.247-258, s.247.
298
Jaspers, a.g.m., s.39; iek, a.g.e., s.112.
299
Karl Jaspers, Philosophy is For Everyman: A Short Course in Philosophical Thinking, trans. R. F. C. HullGrete Wels, Harcourt Brate and World Inc., New York 1967, s.19; Karl Jaspers, The Origin and Goal of
History, trans. Michael Bullock, Yale University Press, New Heaven 1965, s.47.
71
300
72
var olan eylerin varln adeta insann varlna balamaktadr. Hlbuki insan
var olmasa da, dier varlklar vardr303.
Jaspers, insann farkl zellikler tayan ve eitli aamalardan geen bir
varlk olduu dncesindedir. nsann sahip olduu bu farkl zellikler farkl
bilim dallar tarafndan ele alnmaktadr. Ancak byle bir durum, insann
btnln bozduu iin, ulalan sonular doru olmayacaktr. Bu nedenle
bilim, insan anlamlandrmakta yetersiz kalmaktadr304.
Jasperse gre insan, konuan ve dnen, kurallarla kendi toplumunu
kent-polis eklinde oluturan, aralar yapan, aralar kullanan ve varln ortak
ekonomi ile srdren canl bir varlktr.305
nsan, dier varlklardan ayr olarak deerlendirilmelidir. nk o dier
varlklar gibi doaya ait bir varlk olmakla birlikte, dnen, reten ve bilinli
eylemlerde bulunan bir varlktr. Ayn zamanda, iinde bulunduu ortam kuatma
yeteneine sahip olabilen yegne varlktr. Bu zellik de, onun kkensel olarak
doa ve tarihin dndan gelmesine ve hedeflerinin de gelmi olduu kkende
olmasna baldr306.
Jaspers, insan konumlandrrken, onun bir ynyle hayvanlara yakn,
dier bir ynyle ise meleklere yakn olduunu ifade eder. Ancak, hayvanlarn en
stn ve meleklerin en aas mertebesindedir. Bunlarla birlikte, Tanrnn
dolaysz yarat olmas asndan, bu iki varlktan da stn bir konumdadr.
Mikro kozmos olarak dnlen insan, tad nitelikler bakmndan makro
kozmos seviyesinde deerlendirilebilir307.
Jaspers, insann btn hrslardan ve ktlklerden arnm melekler
olmadklarn ifade eder. Ancak, bir canavar olarak da nitelendirilemeyecek olan
insan, btn eksikliklere ramen, sevgiye dayal bir mcadeleyle, bu skntlarn
stesinden gelerek bir arada yaayabilecek bir varlktr308.
303
Karl Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, trans. Ralph Manheim, Archon Books, USA 1968, s.4748.
304
Bkz. Karl Jaspers, Philosophy of Existence, trans. Richard F. Grabau, University of Pennsylvania Press,
1971, s.10; Jaspers, Philosophical Autobography, s.38; iek, a.g.m., s.163-164.
305
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.33.
306
Jaspers, a.g.e., s.31.
307
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.49.
308
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.77-78.
73
nsan, hayvanlardan farkl olarak, dinamik bir yapya sahiptir ve srekli bir
yenilenme iindedir. Hlbuki hayvanlar, kendi kendilerini srekli tekrarlayan,
statik bir yapya sahiptirler309.
nsan farkl klan bir dier zellik, onun konumas ve evresiyle diyalog
iinde, ciddi bir anlam aray iinde olmasdr. Doada var olan suskunluk, ancak
onun konumas ve adeta doay konuturmasyla ortadan kaldrlmaya allr310.
Jasperse gre insan hayvandan ayran en nemli zelliklerden biri olan
lmn farknda olma ve hilii reddetme gibi zelliklerin aydnlatlmas grevi
felsefeye aittir311.
Jaspers, eserlerinde Akn Varlka ok byk bir yer vermekte ve bir
anlamda merkezi pozisyona Tanry yerletirmektedir. Zira bir insann gerek
anlamda hakikate ulamas, bu Akn Varlk gereince tanmasna baldr312.
Ancak Tanrya verilen bu merkezi konum, insan bir kenara itmemektedir. nk
Tanr merkezde yer almasna ramen, insandan dorudan bir talepte bulunmad
iin, hakikate ulama abas ierisindeki insan bir anlamda merkezi konuma
yerlemek mecburiyetinde kalmaktadr. Dolaysyla Jaspersin dorudan olmasa
da dolayl anlamda antroposentrik bir anlay benimsediini sylemek yanl
olmayacaktr313. Psikolojik bak asna gre, Tanrnn sesi, insann kendisi
hakkndaki deerlendirmesinden baka bir ifade deildir. Bu deerlendirme
birbirine kart btn ihtimallerin ele alnmasyla, insann drst ve dikkatli bir
gayretinden sonra, belirli bir kesinlikle ortaya kabilir ve insan bunu kesin
olmasa da ve hep iki anlaml olsa da Tanrnn yargsnda bulur. Fakat bu,
yalnzca yce anlarda sesli hale gelir.314
Jaspers, insanlar iki gruba ayrr. Birinci grup, daseinin bir paras olan
ve henz kendi bilincine varamam yn kavramyla ifade edilir. kinci ve asl
grup ise, exzistenz olan insanlarn oluturduu akll topluluktur. Dnyada arzu
edilen yapy ancak bu ikinci grup gerekletirebilir. zgr olan ve sorumluluk
309
74
315
iek, a.g.e., s.198; Fritz Kaffman, Karl Jaspers and A Philosophy of Communication, The Philosophy
of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schlipp, Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.210-295, s.214.
316
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.37; bkz. Jaspes, The Origin and Goal of History, s.96 vd.
317
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.50-51.
318
Jaspers, a.g.e., s.123.
319
H. Haluk Erdem, Karl Jaspers Felsefesinde nsan Problemi, Felsefe Dnyas, Say: 37, 2003, ss.173178, s.174.
75
Boyutu:
Bu
boyut,
insan
varln
gerek
temelini
320
Bkz. Karl Jaspers, Reason and Existenz, trans. William Earle, The Noondays Press, New York 1955, s.54,
59; Jaspers, Philosophy of Existence, s.24 vd.; Karl Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, trans. E.
B. Ashton, Harper and Row Publishers, New York 1967, s.64-65; Kurt Salamun, a.g.m., s. 317-318; Kurt
Hoffman, Basic Consepts of Jaspers Philosophy, The Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur
Schlipp, Tudor Publishing Company, New York 1957, pp.95-113, s.96-97; James Collins, Jaspers on
Science and Philosophy, The Philosophy of Karl Jaspers, ed. Paul Arthur Schlipp, Tudor Publishing
Company, New York 1957, pp.115-140, s.117.
321
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.52-53.
76
Karl Jaspers, Descartes ve Felsefe, ev. Akn Kanat, lya Yaynlar, zmir 2005, s.111.
Jaspers, a.g.e., s.120.
324
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.17.
325
Jaspers, a.g.e., s.20.
326
iek, a.g.e., s.107.
327
Jaspers, a.g.e., s.96.
323
77
78
alnrken,
dine
mensup
olanlarn
byk
oranda
olumsuz
olarak
332
79
337
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.74 vd.; Hoffman, a.g.m., s.98-99; Collins, a.g.m., s.123-124.
Durfee, Karl Jaspers As The Metaphysician of Tolarance, s.209.
339
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.84-87
338
80
olana dokunmaz. Bu din kart fikirler, dinin zne deil, eitli dinlerin
bozulmu yanlarna ynelik eletirilerdir.340
Jaspers, kurumsal dinin oluturduu ho olmayan durumdan kurtulmak
iin baz nerilerde bulunur. Buna gre, dinin statik bir anlaytan kurtulmas ve
kkende yer alan unsurlara ynelmek; sonsuza kadar hakikat olarak kalacak olan,
tek Tanr fikri, insann iyi ve kt arasnda tercihte bulunurken koulsuz olmas
dncesi, balayc olmayan dnya dzeni fikirleri, yegne snan Tanr
olduu dncesi vb. gibi inanlar egemen olmaldr. Dinin kkenine ynelmek,
geni topluluklar iin geerli bir yaklam olamayacaktr. Ancak bir aznlk bu
yolu benimseyecektir341.
Jaspers,
iinde
bulunduu
dnsel
konumu
belirlerken,
bunun
vahyedilmi din ile nihilizmin eletirilerinin younlat bir alan olduunu ifade
eder. Onun temel itiraz, dinlerin kendilerini mutlak hakikatin yegne sahibi
olarak grmeleri, nihilizmin etkisinde kalan bilimsel anlayn ise, adeta btl bir
inan haline dnm olmasdr. Jaspersin eletiride bulunduu her iki alann en
byk amac, Tanr tarafndan insana verilmi olan z sorumluluk bilincini
ortadan kaldrarak, insann kendilerine boyun emesini salamaktr342.
Jaspersin geleneksel din yaplardan hibirine mensup olmad aktr.
Buradan hareketle onun ateizmi benimsedii sonucu da kmaz. Tanrnn, vahye
dayal herhangi bir reti erevesinde anlalmamas, Tanrya iman ortadan
kaldrmaz. Bu sadece, vahyedilmi bir Tanr inancn benimsememek olarak
grlmelidir343. Blackham, onun teist, ateist, pozitivist ve panteist olarak
nitelendirilemeyecek bir anlaya sahip olduunu ifade eder344. Ancak onun
evrenin kkeninde var olduuna inand akn bir varlk grne sahip
olmasndan ve ifreler araclyla dolayl bir ekilde de olsa Tanryla iliki
kurulabileceine ynelik dncelerinden hareketle, klasik anlamda olmasa da
teist bir dnr olduu grn kabul edebiliriz345.
340
81
82
348
Nebil Reyhani, ifre Kavram Inda Karl Jaspersde Felsefi nan, M..S.B.E. Dergisi, Say:6, 2001,
ss.1-18, s.8.
349
Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.286; Erdem, a.g.m., s.177.
350
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.62; Hoffman, a.g.m., s.100-101.
351
Jaspers, Way To Wisdom, s.64-66; Jaspers, Philosophical Faith and Revelation, s.81.
352
iek, a.g.m., s.166.
83
dnmektedir355.
nsann
kendi
olmasnn
ise,
onun
kendi
353
84
85
368
86
allmal,
herhangi
bir
kalba
dklmemelidir.
ifrelerin,
dogmatizm tarafndan ele alnd gibi, nesnel bir gereklik olarak kabul edilmesi,
bireyi temelsiz bir inanca ynlendirecektir.
Jaspers, ifrelerin olgusal bir deerlendirmeye tabi olmadklarn ve her
insan tarafndan farkl ekilde anlalabileceklerini savunur. O, en nemli
ifrelerden biri olarak nitelendirilebilecek Tanr ifresinin kavramaktan uzak
olduumuz bir ifre olduu dncesindedir. Tevrata inanan Yahudilerin Onun
anlamn zmlemeye altklarn ancak bulamadklarn, buna ramen
Tanrnn varlndan phe duymadklarn belirtir. Bundan dolay, ok anlaml
372
87
bir dil kapsamnda ve ifrelere bal kalarak Tanrya ynelmenin tek yol olduu
sonucuna ular377.
Jaspers ifre kavramn ele alrken, Hz. Musaya verilen On Emire
byk bir nem atfeder. Ona gre, gvenli bir toplumsal yapnn olumas iin bu
on emre gerekten uyan bir yap oluturulmaldr. nk tutku, keyfilik ve kapris
gibi olumsuz nitelikler, on emirde ifade edilen hususlarla ortadan kaldrlabilir ve
varolusal zgrle ulamak, bu on emre ballkla gerekleebilir. znenin
keyfiliini ortadan kaldran ve onu harici otoritelerin basksndan uzaklatrarak
hakikate gtren bir saduyu eliinde bunu yapan vicdan, Jaspersin en temel
dayanak noktalarndan biri olarak gze arpmaktadr378.
Ortaya konulan bu ifre anlay, kavranmas g bir anlay olduu iin,
herhangi
bir
ekilde
anlalmas
ve
aktarlmas
yeterince
mmkn
377
88
89
ortaya konan dinsel ifadeleri, her ne kadar btnyle Akn ifade edebilen
ifadeler olmasa da, Ona yaklatran ifreler olarak kabul etmektedir387.
Jaspers, dnyann mekanik bir anlayla ele alnmasn reddetmektedir.
Byle bir bak as, hem dnyann hem de Tanrnn yok olmasna neden
olmaktadr. nk bu dnce tarz insanlarn hem davranlarn hem de
inanlarn etkilemektedir388. O, Descartesn dncelerini ele alrken, sadece
kantlanm bir Tanr anlaynn yeterli bir dnce olamayacan ve felsef
dncenin gerek temelini oluturamayacan ifade eder. Ona gre, gereklii
belirleyen kriterleri temin etmekten baka bir ileve sahip olmayan bir Tanr389
inanc bo ve belirsiz bir inantr. Kii dier nesneleri bir ekilde alglar ve obje
konumunda bunlar kavrar. Bununla birlikte, Kuatc Varlk kiinin alg alannn
tesinde bulunmaktadr ve nesnel ltlerle kavranamaz. Kii ancak nesnel varlk
alanndan kopmak suretiyle bu varla ulaabilir390.
Tanr nesnel bir varlk olarak tarihsel alanda insann karsna kmamakta,
her insan kendi zel tecrbesi iinde Tanrya ulamaktadr. Ancak bir Tanr
fikrinin olumas ve belirginlemesi, sadece bu bireysellikle gereklemez.
Tecrbe eden insann baka insanlarn tecrbeleri hakknda da bilgi sahibi olmas
gerekir. Bu ise, insanln birliini gerektirir.391 Tanr, her eyden en uzak
olandr. O, Transandanstr. Herhangi bir eyi mutlaklatrmaya ynelik btn
giriimler, tamamen aldatcdr. Ancak Akn Olan Tanrnn, Transandansn ne
olduu
sorusu
sonsuza
kadar
tartlabilir
ve
varl
inkr
edilerek
90
394
91
edilen
Tanr
anlaynn
anlam
bakmndan
benzer
olduklarn
dnmektedir. Grek Tanr anlay ile Eski Ahit Tanr anlay temelde birbirine
benzeyen anlaylardr ve tarihsel sre iinde birbirlerinden etkilenmi ve
yorumlanmalarna yardmc olmulardr399. Ancak Kutsal Kitapta ifadesini bulan
Tanrnn, Yunan dncesinin aksine, hayata katlan canl bir yapya sahip
olduunu ifade eder. Ancak her durumda Tanr, felsefenin de ilgi alan ierisinde
olmaldr. Jaspers, agnostik bir tavr doru bulmaz. Ancak agnostisizmden
kurtulmak iin, Tanrnn eitli kantlarla nesnel bir varlk olarak tasarlanmas da
doru olmayacaktr. nk Tanrnn hem var olduunu hem de var olmadn
gsteren btn kantlar eletiriye tabi tutulur400.
Jasperse gre dua kavram, din ile felsef anlay arasnda bir srama
alan olarak dnlebilir. Gerekte bireysel temelli olan dua, speklatif bir
kesinlie sahiptir ve felsef bir tevekklle birliktedir. Tevekkl ise z itibariyle
bir dua olup, Tanryla kurulan bireysel bir ilikiyi gsterir401.
Jaspersin Tanr anlaynda, kimi zaman Tanr-Dnya ayrmnn belirsiz
hale geldii ve ikisinin birbirine kart eklinde bir eletiri ortaya konmaktadr.
Buna gre Jaspers, dncelerini ortaya koyarken, panteizm ve teizm arasnda
kalm bir profil sergilemektedir402. Ancak Jaspersin dnceleri bir btn olarak
ele alndnda, panteizm veya teizmin eletiriye ak kimi yanlarndan kurtulmay
hedeflerken, byle bir belirsizlie dt; gerekte, Tanry Akn olarak
nitelemesi
ve ifreler
araclyla da olsa
Onunla dolayl
bir
iliki
kurulabileceini hatta bunun gerekliliini ifade etmesi, onun bir teist olarak
nitelendirilmesini mmkn klmaktadr.
398
92
403
93
sadece
sylence
olarak
grlmelidir409.
Jaspers,
insann
407
94
413
95
418
96
grmez. Akl her ne kadar geree ulamada aydnlatc bir role sahip olsa da,
onun snrlarnn dnda var olan gereklikler de inkr edilmez422.
Bu ekilde temelleri atlan iman kavram, Jaspersin dnce sisteminin en
temel elerinden birisi haline gelmitir. man, varln sezgisel bir kavray
olarak dnlmeli ve bilgi bunun dnda yer almaldr. Ayrca imanda, temel bir
zgrle dayal bir karar verme sz konusu olmaldr423.
Geree ulalmada, en nemli grev varolu, bilin, ruh ve varlk
kavramlarnn aklanmasdr. Btn bu varolu ekillerinin temelinde ise
Transandans bulunmaktadr. Bu ekillerden varolutaki gerek, onun hayata
geirilebilir olup olmaddr. Bu da igdye dayal olarak, pratik ve uygun olan
bir gerektir. Bilinteki gerek genel kategorilerdeki nesnel dnselliin
elimezlii, ruhtaki gerek fikri inan, varlktaki gerek ise salam bir iman
olup, varln transandansla ilgili bilincidir.424
Jasperse gre gerek imann temelinde zgrlk bulunmaktadr. zgr
dncesi sayesinde Transandansa ulaabilen insan, kendi varlnn bilinciyle,
kendi kendine var olamayaca dncesini elde eder. Bunun tersi ise, zgrln
kullanlmamas
yoluyla,
herhangi
bir
dnceye
balanp,
zgrl
kullanmamakla gerekleecektir425.
Buradan hareketle eitli kurumsal yaplar ierisinde temel retileri
bozulmaya uram olan dinlerin, gerek retilerine dnn temel hedef olmas
gerektii sylenebilir. Bu kkene yneli, felsef imana ulatran bir yapya
dnr. Her ne kadar byle bir anlay, aznlkta kalan bir grubun anlay olsa
da, gerekte insanln anlay bu olmaldr426. Ancak tarihsel sre, istenenden
farkl bir ekilde gereklemi ve peygamber inanc felsefe inancna stn
gelmitir, nk o, dolaysz olarak Tanr bilgisinden geliyor. Ancak bu inan,
felsefe inancnn altnda bir dzeydedir; bu anlamda birbirini izleyen kurulularda
bulunur ve srekli olarak ncilde yer alr, sonra ortalkta grnmez olur.427
422
Bkz. Jaspers, Way To Wisdom, s.88-89; Jaspers, Reason and Existenz, s.25.
Hart, a.g.m., s. 248; Tuncay Akgn, Karl Jasperste Vahiy ve man, A..S.B.E., (Yaymlanmam Yksek
Lisans Tezi), Ankara 2004, s.76.
424
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.28.
425
Jaspers, a.g.e., s.165 vd.
426
Jaspers, Felsefe Nedir?, s.296.
427
Jaspers, a.g.e., s.275.
423
97
Jasperse gre, dnyada var olan deer yarglar, inan yarglar ve irad
yarglar, bilimsel yaklamlarn ltleriyle deerlendirilmemeli ve byle bir
iddiada bulunmamaldr428. Ona gre, doru bilgi, onu anlayan herkesin, doru
olarak tand eydir. Ancak inan iin bu sz konusu olamaz ve inanlarn
mutlak hakikat olduu iddiasnda bulunmak gereki bir yaklam deildir429. Bu
nedenle inanlarn tarihsel olduklar dnlmelidir. O yle der; Her inan
tarihsel olduundan, tad gereklik, inan nermelerinin bir toplamnda deil,
trl trl olumalar iinde tarihsel olarak grn alanna kan bir kaynakta
bulunur. Birok din, hep bir gereklie doru yrr, dorudan doruya
eriilemeyen bu gereklik, her zaman gidilebilen, ancak hep e zamanl zde
trde
gidilemeyen
yanlglarnn
temel
yollar
zerindedir.430
nedeni,
her
eyi
nsanlarn
bir
ekle
iman
sokma
konusundaki
isteinden
98
bunlara ilikin yle denilir; mann znel ve nesnel yanlar, bir btndr. Sadece
znel taraf kabul edersem, sahip olduum iman, itikat olarak kalr ve nesnesi
olmaz. Bu iman, sadece kendisine inanr. Bu imann inan ierii yoktur. Yalnzca
nesnel taraf kabul edersem, imann ierii, nesne, nerme, dogma ve varlk olarak
l bir ey olur. man, her zaman bir eye inanmaktr; ancak, imann iman
tarafndan belirlenmeyen, nesnel bir gereklik olduunu iddia edemediim gibi,
nesne tarafndan belirlenen, znel bir gereklikten ok, nesneyi belirleyen, znel
bir gereklik olduunu da iddia edemem. man, zne ve nesne olarak ikiye
ayrdmz, kendisiyle iman ettiimiz ve kendisine balandmz hususlarn
birliinden oluur.433
Felsef dnce bize imann ieriini sunmamakta, ancak zihnimizi imana
ynelik bir akla ulatrd savunulmaktadr. Bu durum dlayclk ile
phecilik arasnda bir konumda yer almaktadr. Byle bir bak as Akna
ynelik ifrelerin farknda olan bir kiinin sahip olduu bir zelliktir434.
Jasperse gre, felsef imann temelini oluturan en temel e, saduyudur.
Saduyu aklla birlikte hareket eden soyut bir kavram olmakla birlikte, akldan
ok daha fazla bir anlam ifade etmektedir. Gereklerin tam olarak anlalabilmesi
iin, saduyunun aydnlatmasna ihtiya vardr. Saduyu gerei ortaya koyarken,
en ok mutlak hale getirilmi inanlarla mcadele eder. Bu anlamda kendi ulat
sonularn da statik hale gelmesini engellemeye alr. Saduyu, bunu
gerekletirebilmek iin, ufkunu geni tutmak mecburiyetindedir435.
Jaspers, doru bir inan iin temel art ortaya koymaktadr;
1. Tanrnn bedensel bir tasarmn, zaman ve meknla snrlandrlmasn
reddetmek.
2. Tanrnn, mahiyeti, yeri ve zaman tam olarak kavranamayan bir ekilde
ve sadece ifreler araclyla bize seslenebileceini kabul etmek.
3. ifrelerin ok anlaml bir ekilde anlalabileceini kabul etmek436.
433
99
100
bir buyruk sz konusu olmayp, kiinin iinden gelen bir yansma sz konusudur.
Tarihsel dnce ise, belirgin bir otorite karsnda boyun emeye baldr ve
Tanr adna konumann sonucuna dayanr441.
Jaspers, insann Tanryla dorudan bir iletiim kurmasnn mmkn
olmad dncesindedir. Tanryla kurulabilecek olan iletiim, sadece kiinin z
bilincinde Tanrnn sesini iitmesiyle mmkn olacaktr. Doal olarak bu iletiim
objektif bir dnceye dayanmayacaktr. Bundan sonraki aamada birey, kendini
yarglamak suretiyle, Tanrya yaklamaya alr. nsan, her ne kadar kendi
eylemlerini bakalarnn yarglaryla deerlendirme eiliminde olsa da niha yarg
esi kendi znde bulunmaktadr442.
Jasperse gre, inancn ieriklerinin en nemlilerinden bir tanesi mutlak
taleptir. Ancak mutlak talep, hibir ekilde haric otoriteler tarafndan
belirlenmemelidir. nk byle bir belirlenimin temel amac, kr krne itaat
edilmesini beklemektir. Gerekte mutlak talebin ne olduu, kiinin iinden gelen
bir inanla belirlenebilir443. Olaylarn akn Tanr ynlendirir; insanlar ve
devletler, Onun birer aleti gibi ve Onun iradesine bal kaldklarn bilmeksizin,
grevlerini
yerine
getirirler.
Bunu
ifade
eden
peygamberler,
kendi
101
bu dnm, ncelikli olarak bireysel bir karakter tamak durumunda olsa da,
daha kalc ve gelecee etki edecek, onu dzenleyebilecek bir dzlemde
srdrlebilir olabilmesi iin toplumsal bir ahlk dnm yaanmas
zorunludur. nk bireyler birlikte yaamak bakmndan birbirlerine kar
sorumludurlar445.
Jaspers, su kavramn ele alrken, en ok politik su kavramnn zerinde
durur. Ancak z itibariyle deerlendirildiinde, bu suun kkeninde bireysel ve
toplumsal sorumluluklarn yerine getirilmemesi yatmaktadr. Bu da ok ciddi bir
ahlk zaafiyetin varln gstermektedir446. Onun genel yaklamlardan
hareketle, siyaset ve ahlk arasnda herhangi bir ayrm yapmad sonucuna
ulalabilir. Dolaysyla onun, siyaseti ahlktan ayrmayan siyaset filozoflar
arasnda olduu eklindeki bir yarg, yerinde bir deerlendirme olarak kabul
edilebilir447.
Jaspers, insanlk iin en byk grevin ahlk-politik bir sorumluluk
bilincinin tanmas olduunu dnmektedir. zellikle Bat dnyasnn ahlkpolitik sorumluluunu yeterince tayamamas, insanlk iin ok byk felaketlere
neden olmutur. II. Dnya Sava sonrasnda oluan ara dnem, huzur ve refahn
saland yanlgsna bizi gtrmemelidir. nceki tecrbelerden hareketle
Jaspers, yle bir sonuca ular; Bugn bak srtnda durmaktayz ve iki
seenekten birini semek zorundayz: Ya insann sonsuz bir ekilde kaybolmasna
ve buna bal olarak onun btn dnyev hayatnn tketilmesine dalmak; ya da
otantik insana ve z-dnm iinde onun snrsz frsatlar yakalamasna
sramak.448
Jasperse gre, insan aktivitenin en nemli alan siyaset alannda
sergilenen eylemlerdir. Ancak, bir filozofun grevi, siyaset alannda gayret
gstermek yerine, kiisel zelliklerin ve eletirel yetilerin gelitirilmesi olmaldr.
Bundan dolaydr ki, siyasi etki niversitelerden uzak durmaldr449.
445
Bkz. Mark W. Clark, A Prophet Without Honour: Karl Jaspers in Germany, 1945-48, s.210; iek,
a.g.e., s.185.
446
Bkz. iek, a.g.e., s.186.
447
Bkz. iek, a.g.e., s.195.
448
Jaspers, Philosophy is For Everyman, s.124.
449
Mark W. Clark, A Prophet Without Honour: Karl Jaspers in Germany, 1945-48, Journal of
Contemporary History, Vol.37, No.2, 2002, pp.197-222, s.198.
102
tehlikesini
de
gze
alarak
kendi
duruunu
yansttn
gzlemlemekteyiz. Her eyden nce onun bu tavr, ciddi bir yenilenme iin
ngrd ahlk dnceye dayanmaktadr. Bu ynyle de sava sonrasnda
hakl olarak bir hret elde etmi ve modern batnn temelini atan dnrler
arasnda yerini almtr454.
nsann bireysel yn arlkl olmakla birlikte, sosyal yannn bulunduu
gerei de inkr edilemez. Jaspers insann toplumdan soyutlanamayan, sosyal bir
varlk olduunu dnmekte ve bunun zorunluluuna iaret etmektedir. Baka
insanlarla birlikte yaamayan ve onlarla diyalog iinde olmayan insann kendi
beninin farkna varmasnn sz konusu olmayacan ifade eder. Bu bakmdan ona
gre toplumsal hayat ve aile hayatnn dzeni byk bir nem tamaktadr455.
Jaspers, aydnlanmann, kendi bilincine varmak olduunu savunmaktadr.
Ancak kendi bilincine varmak iin zaman zaman toplumdan uzaklamak
durumunda olan birey, bu tutumunu srekli hale getirmemelidir. Aksi takdirde,
450
Jaspers, The Origin and Goal of History, s.282; Erdem, a.g.e., s.24.
iek, a.g.e., s.196.
452
Jaspers, The Perennial Scope of Philosophy, s.9.
453
iek, a.g.e., s.101.
454
Clark, a.g.m., s.197.
455
iek, a.g.m., s.168.
451
103
iletiim eksikliine bal olarak, kiinin hakikate ulama abas yarm kalacak
yahut kendi aydnlanmasn bakasna yanstamad iin, bu herhangi bir anlam
ifade etmeyecektir. Jaspersin, birey toplum ilikisinin, halk iinde, Hakla
beraber olmak456 anlayyla paralellik arz ettii sylenebilir. Jaspers, toplumsal
ahlkn gerekletirilmesinde, Kutsal Kitapta ifade edilen On Emiri fazlasyla
nemsemektedir457.
Jaspersin
pek
ok
konuda
Kantn
yaklamlarndan
etkilendii
456
104
105
olduu iin, sadece sevgiye dayal bir yargda bulunma imkn bulunmamaktadr.
Bu durumda da yine bilin ve vicdann yargsna bavurulur468.
Jaspers, herhangi bir eye deer atfetmede doa bilimlerinin sz sahibi
olamayaca dncesindedir. nk doa bilimleri, hi kimsenin tartma
konusu yapamayaca deneysel konularla ilgilenmek durumundadrlar. Deerlerin
anlalmasnda
kullanlabilecek
yntemler,
sosyal
bilimlerin
ierisinde
bulunmaktadr469.
Jaspersin ahlkla ilgili olarak vurgulad temel konulardan biri de kadnerkek ilikilerindeki yanllklarn dzeltilmesidir. O, eski Yunan medeniyetinde
var olan ve kadnlar aalayan ve sahip olunan nesneler olarak kabul eden
anlay rnek gstererek, bunun yanlln ifade eder. Kadnlarn erkeklerden
ayr bir snf olarak deerlendirilmeleri, sadece kadnn aalanmas deil,
erkein de insanla aykrlnn bir gstergesi olarak grlmelidir. nk insan
olmak her eyden nce gelen bir konum olarak kabul edilmelidir. Erkek ve kadn
ilkin insandrlar ve sonra iki ayr cinstirler.470 Jaspersin ahlk dncesinde
evlilik kurumuna ok byk bir nem atfettiini grmekteyiz. Ona gre insan,
kar cinsle iliki noktasnda hayvanla biyolojik olarak benzeen bir yapya
sahiptir ve bu durum bir gereksinimin tezahrdr. Ancak insanda, hayvandan
farkl olarak, bir utanma duygusu vardr. Ayn zamanda insandaki estetik dzey,
kar cinsle ilikiye bakn farkl bir boyuta ykseltmektedir. Buradan hareketle
Jaspers, kar cinsle ilikiyi cinsellik, erotizm ve evlilik olmak zere aamada
deerlendirir. Cinsellik kavram sadece ehevi yn ilgilendiren, erotizm estetik
yn ilgilendiren, evlilik ise ahlk yn ilgilendiren bir durumu ifade eder. Bu
anlamda evlilik, bireysel ve toplumsal sorumluluklarnn bilincine varm insanlar
iin mucizev bir nimet olarak kabul edilir471.
Jaspersin tpk Kant gibi dev duygusunu ahlk bir zorunluluk olarak
kabul ettii ve bunu Tanr inancna dayandrd sylenebilir. Ayrca bu inantan
kaynaklanan sevgi, insann btn zorluklara karn doru olduuna inand
yolda yrmesinin en temel gerekesi olduu dnlebilir472.
468
106
Jaspers, lmle yz yze olan insan iin bir ksm ahlk tutumlar ifade
etmitir. Bunlar; kendini kandrma olmayan cesaret, bastrlamaz straba ramen
derin bir huzur, lmn bir son olduu eklindeki huzur verici bir bilgiye dayal
olarak lmle huzurlu bir bar yakalamak, itidal, sabr ve saygnlktr473. lme
vurgu yapan Jaspers, bu erevede ifade ettii snr durumlarn farkna varan
bireyin, insanda var olan ve onu ihtirasl hale getiren tutkudan uzak duraca
dncesindedir. Bu seviyeye ulaan birey, bencil olan duygularndan uzak
kalacaktr. Bu ahlk tutum, varolusal iletiimin temel zellii olarak
belirlenebilir. Nitekim snr durumlarn farkna varmak ve varolusal iletiim,
varolusal olarak kendimizi gerekletirmemiz bakmndan bize yardm eder474.
Modern bat dnyasnda ounlua dayanan demokrasi anlay ile
oulcu demokrasi anlay arasnda
473
107
kiisel
tecrbelerini,
iletiim
kurduu
kiinin
kendini
108
109
ifadelerden,
Jaspersin
dinsel
anlamda
oulculuu
olduu
ykmlar
gzlerden
kamamaktadr.
Jaspers,
zellikle
110
Jasperse gre, gemite yaam olan nemli kiilikler, insanlar iin kabul
veya reddedilebilecek rnekler olup, anlam aray iinde, bunlardan btnyle
uzaklamak sz konusu olamaz. Ancak bu rnek kiilerin, btnyle kabul de
sz konusu olmamaldr486. Yani, bu rneklikler, insanlar dogmatik bir anlaya
srkleyecek nitelikteki bir kabuln objeleri olarak grlmemelidirler. Aksi
takdirde, insan kendi olmaktan uzaklaarak, kiisel benliini model olarak ald
kiiliin benliinde eritme gibi bir olumsuzlukla yz yze gelecektir.
Jaspers, dnyada farkl insanlara ait farkl inanlarn var olduunu ve
bunlarn kimi zaman atmaya dtklerini belirtir. Byle bir atma durumunda
yaplmas gereken, insanlk kavramn her eyin nne geirmek olmaldr.
atan inanlara sahip olan insanlarn birbirlerine ynelik olarak tadklar
olumsuz duygu ve dnceler ancak bu ekilde engellenebilir. Farkl inanlara
mensup olan insanlarn birbirleriyle salkl bir iliki kurabilmelerinin temel
dayana ancak bu olabilir487.
Jaspers, dlayc dncenin temelde Hristiyanlkta ok belirgin olduunu
ifade etmekle birlikte, Yahudilik ve slam gibi dier baz dinlerde de bulunduunu
syler. Bu dinlerin her biri, temelde dierinin temel deerlerini benimsemekle
birlikte, birbirlerinin gerekliini reddetmektedirler ayn zamanda. Gerekte ise
bu anlay, Tanrya dayanmayp, insan rn bir yaklamdr. nk Tanr,
insanlarn kendisine ulaabilecekleri pek ok yol var etmitir488.
Jaspers, akl kart bir dnr olarak nitelendirilemez. Ancak onun akl
nceleyen bir dnr olduunu sylemek de bir yanlg olacaktr. Bu ynyle de
kendisinden nceki filozoflardan ayrlmaktadr. Jaspers, akl konumlandrrken,
akln egemen olduu alann felsef alann dnda olduunu, akln yetersiz kald
noktadan itibaren felsefenin devreye girdiini savunur489.
Jaspers, bilimin insanlk iin ok yararl bir ara olduunu dnmektedir.
nsan bilim sayesinde nesnel varlk alann anlamlandrabilir. Ayrca bilim
insanln tmnn ortak mal olarak kabul edilir. Ancak, bir ara olarak bilimin
ktye kullanld da gz ard edilmemelidir. Ayrca, kimi ideolojilerin adeta
486
111
bilimsel gerekmi gibi ifade edilmesi, onun insanlk iin ok byk bir tehdit
unsuru haline gelmesine neden olmutur490.
Jaspers, bilimsel verilerin kr krne kabulne ve bilimsel olarak
ispatlanabilir olanlarn haricindeki hususlarn reddedilmesine kar kmakta ve
her konunun bilimsel erevede ele alnarak, ifade edilmeye allmasn, batl bir
inanca srklenmek olarak grmektedir. nk byle bir yaklam insan bilincine
byk bir zarar vermekte ve onun varln adeta ilevsiz hale getirmektedir.
Byle bir durumdan kurtulmann yegne art, kendisini bu snrlandrmalardan
kurtaran bir felsefi anlay gelitirmektir491.
Jasperse yneltilen eletirilerin en nemlilerinden birisi, onun dnce
sisteminde ortaya koyduu kimi kavramlarn mecaz olmas ve hakikatin bu
mecazlarn arkasnda sakl bulunmasdr. Dolaysyla bu hakikatlere ulamak
neredeyse imknsz gibidir492.
Birok dnr, Jaspersin Felsef man kavramnn bir din alternatifi
olduunu iddia etmekte ve onu bu noktada baarsz bir giriim olarak
nitelendirmektedir. Dnrleri buna ynlendiren temel etkenin, Jaspersin vahiy
ile felsef iman kavramlarn karlkl olarak deerlendirmesi olduu
sylenebilir. Ancak Jaspersin ifadelerinden hareketle, bu kavramlatrmann bir
din alternatifi olarak nitelendirilmesi olduka tartmal bir konu olarak
deerlendirilebilir493.
Jaspers kendisini bir mistik olarak saymasa da, eserlerinde ifade edilen
genel yaklamlardan hareketle onun mistisizme eilimli olduu sonucuna
ulamak, ok fazla yanltc olmayacaktr. Nitekim o, mistisizmi speklatif ve
ibadete ynelik (devotional) olmak zere ikiye ayrmakta ve speklatif mistisizme
daha yakn durmaktadr494. Ancak onun yneldii mistisizmin, Kierkegaardn
imanc tutumu kadar kat yahut klasik anlamda deerlendirilen mistikler kadar
soyut olduunu ifade etmek doru olmaz. nk Jaspersin genel anlay, insann
bu dnyadan soyutlanmasn, insanlarla iletiimden uzaklamasn yahut
btnyle dogmatik olarak kabul edilebilecek bir dnya grn doru bulmaz.
490
112
Bu anlamda, mistisizme farkl bir anlam ykleyen bir eilim iinde olduu
sonucuna ulalabilir.
113
NC BLM
3. MARCEL DNCESNDE MAN-AHLK LS
Gabriel Marcel (1889-1973), dnceleri ok ak bir ekilde ortaya
konulabilecek bir dnr olarak grlmemektedir. Bu duruma neden olan
etkenlerin, dier birok varoluu dnr gibi, Marcelin kendini tanmlayan
sistematik bir anlay reddetmesi ve dncelerini birbirinden farkl alanlarda
yazd eserlerde ortaya koymas olduu sylenebilir. O, grlerini kitap ve
makalelerin yan sra, eitli gnlk, mektup ve tiyatro oyunlarnda ortaya
koymaya almtr495.
Marcelin dncelerinin geliiminde, yetitii aile ortam ile mzik ve
drama gibi faaliyetlerinin ok byk bir etkisi olduu, bunlarn dnyay anlamada
kendisine byk bir hayal gc kazandrd ve olaylar karsnda speklasyondan
uzak bir tavr benimsemeye ynlendirdii kendisi tarafndan ifade edilmektedir496.
Felsef almalarnn yan sra, edeb eletiri, tiyatro ve mzik alanlarna ilikin
almalarda da bulunmu, sadece tiyatro alanna ynelik on be eser kaleme
almtr497.
Kk yalardan itibaren karlat -kk yata annesini kaybetmesi, I.
Dnya Savanda karlat durumlar vb.- kimi glklerin, madd eilimlerin
arlkta olduu dneminin felsef anlaylar yerine, daha isel bir anlam
arayna ynelmesinde etkili olduu sylenebilir. Bu eilimlerinden hareketle,
metapsiik deneyler olarak nitelendirdii telepati, gelecei grme, ruhlarla iliki
vb. alanlar zerinde durduu gzlemlenmitir498. Marcel, derinden kavraylar
olan bir metafiziki olduu kadar iyi bir dramaturg, tiyatro eletirmeni ve
mzisyendir. Onun felsef ynyle olduu kadar, sanatsal ynyle de
olgunlamasnda bireysel tecrbelerinin nemi byktr Kendi varolu
dncesini soyut bir biimde aklamaktan kanan Marcel iin dramatik eserleri,
felsef fikirlerini daha anlalabilir hale getiren, onlar soyut bir dnce olmaktan
kurtararak, rneklendiren eserlerdir. Marcel ayrca, umut, ak, nefret, sadakat,
495
114
ihanet ve iman gibi tecrbeye dayal kavramlar aklamada, ura verdii alanlar
baaryla kullanmasn bilen bir dnrdr.499
Marcel, youn bir Hristiyan kltr ierisinde yetimitir. Babasnn
Katolik bir eitim almakla birlikte, Katolikliin kimi inanlarn benimsemediini
ve agnostisizme yakn durduunu ifade eder. Annesinin lmyle birlikte
babasyla evlenen teyzesi ise, dogmatik inanlara uzak duran ve Protestanl
benimseyen bir kiidir ve o da kimi zaman agnostisizme yaklar. Ancak babas
estetik, teyzesi ise etik yn ar basan bir dnce yapsna sahiptir500.
Bylesine din bir atmosfer, onun zaman zaman iinde bulunduu ortam
eletirmesine zemin hazrlamtr. Yaygn olan kurallarla snrlandrlm ahlk
yapnn etkisinden kurtulmak iin, bu yapnn temelini oluturduunu dnd
idealizm ve rasyonalizm onun temel eletiri hedefleri arasnda yer almaktadr.
Ancak bu durum onun btnyle dinden uzaklamasna yol amamtr. Marcel
dine yakn olan bir insan olmakla birlikte, btnyle dinsel bir dnce dnyasna
sahip deildir. Bundan dolay onu, inanan bir Hristiyan olarak nitelendirmekle
birlikte, Ortodoks bir teolog olarak kabul etmek mmkn grnmemektedir.
Dolaysyla onun teolojisinin, tecrbe zerine kiisel bir dnce olarak kald
sylenebilir501.
Marcelin dnce hayatnn ilk yllarnda, gelenee bal bir ekilde
idealist ve rasyonalist bir dnceyi takip ettii, ancak sonraki dnemlerde bu
anlaya kart bir pozisyon ald sylenebilir502.
lk dnemlerinde idealizmin etkisinde olan bir dnr503olan Marcel,
zamanla idealizme kar nemli eletirilerde bulunmutur. Zamanla bu etki
alannn dna km, yaad dnem Fransasnda etkin olan rasyonalizme de
muhalif bir tavra sahip olmutur. Marcel, bu akmn temelinde yer alan Kartezyen
Felsefeyi kart bir konuma yerletiren bir tutumu benimsemitir504.
499
Emel Ko, Gabriel Marcel ve Sadakat, Art Yaynclk, Ankara 2004, s.28-30.
Marcel, The Philosophy of Existentialism, s.109-110.
501
Blackham, a.g.e., s.78.
502
M. Celalettin Muta, Gabriel Marcelin Varoluuluu, K.B.Y., Ankara 1988, s.1.
503
Ko, a.g.e., s.18.
504
Ko, a.g.e., s.19.
500
115
505
116
grlmektedir.
Kendinin
ifade
ettii
zere
Kierkegaardn
varolu
(existence)
ve
varolusal
(existential)
terimlerine
509
117
temelini
oluturduunu
iddia
eder.
Dolaysyla
byle
Gabriel Marcel, Creative Fidelity, trans. Robert Rosthal, The Crossroad Publishing Company, New York
1964, s.54.
514
Muta, a.g.e., s.3
515
Ko, a.g.e., s.45-47.
516
Murtaza Korlaeli, Gabriel Marcelin Din Anlay, E..S.B.E.D., Say: 4, ss.211-220, s.214.
517
Muta, a.g.e., s.12-13; MacIntyre, Varoluuluk, s.47.
518
Konformizm, ilke olarak ya da uygulamada, evresinde kabul grm veya egemen durumda olan
davran modellerine, dnce tarzlarna uyan kimsenin hareket tarz; toplumun deer yarglarna,
geleneklerine sayg duyma, onlara kar kmama, onlarla bark olarak yaama tavr ya da eilimi olarak
tanmlanmaktadr. Ahmet Cevizci, Felsefe Szl, s.569.
118
119
120
altnda
deerlendirdii
iin,
hatalar
barndrmaktadr531.
121
Marcel, Creative Fidelity, s.83; Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.5;
Marcel, a.g.e., s.15.
534
Bkz. Ko, a.g.e., s.104 vd.; Colette, a.g.e., s.38.
535
Marcel, The Mystery of Being I, trans. G. S. Fraser, Gateway Edition Henry Regnery Company, Chicago
1966, s.102.
536
Ko, Gabriel Marcele Gre nsan Teknoloji likisi, s.5.
533
122
gerektii gibi bilmektir. Ancak bu bilgi, skolastisizmin neden olduu gibi, kiiyi
tarihe hapsetmemelidir537.
Mevcut bilimsel anlaylara ynelik olarak ciddi eletiriler ynelten
Marcelin, tamamen bilime kart bir dnr olarak grlmesi doru deildir.
Ancak, z itibariyle objeleri, dolaysyla problemleri incelemesi gereken bilimsel
yntemlerin genel geer bir konuma karlmasna kar kmaktadr. Bilimsel bir
yntemin kullanlmasyla, insann temel arzusu olan varla katlmann ve
ebedilemenin gereklemesi sz konusu olamaz538. Bilim, dogmatizmden uzak
kalp, vazgeilmez metotlara ve mutlakla sahip olduu eklinde bir iddiada
bulunmad srece, vgye layk bir alan olarak grlmelidir. Zaten bu tr bir
iddiada bulunan anlaylar gerek bilim olmaktan ziyade szde bilim olarak
nitelendirilmeye daha uygun grnmektedirler. nk mutlaklk iddiasnda
bulunan bir anlay, dogmatizme mahkm olmak mecburiyetindedir. Bilimsel
dogmatizm ise, insann ok ciddi bir ontolojik anlam kayb yaamasna neden
olacaktr. Ontolojik anlam kaybna urayan insan ise, bir nesne olarak
grlmekten uzak kalamayacak ve bu da stesinden gelinmesi neredeyse imknsz
olan eitli sorunlarn ortaya kmasna neden olacaktr539. Bu sorunlarn banda,
insanlarn sahip olduklar deerleri yitirmeleri gelmektedir ve bilimsel
dogmatizmin neden olduu indirgemeci anlay, her eyden nce olmas gereken
sevgiyi ortadan kaldracaktr. nk sadece maddi alanda rettikleriyle
deerlendirilen insann, manev boyutu grmezden gelinecek ve materyalist bir
metafiziin etkisiyle, makine olarak grlen insanlar tadklar dier deerlerden
arnm olarak kabul edileceklerdir. Bu durumda da tek mutlak gerek, bilimsel ve
teknolojik konum ve insann madd retime yapt katk olacaktr540.
Sonu olarak, Marcelin bilim ve teknolojiye ynelik eletirileri, onlarn
btnyle ortadan kaldrlmas arzusunu iermez. Ancak, herhangi bir alanda
kendine ait ilevini yerine getirmesi gereken insan, eyleminin duygusal alt
yapsn gz ard etmemeli ve bu eyleme anlam katmaldr. nsann bilim ve
537
123
124
125
551
126
554
127
allmaktadr.
Hlbuki
birey,
ciddi
bir
ekilde
558
128
olarak grlrler. Bu noktada felsefenin temel hedefi de, bu niha srra ulamak
olmaldr563.
Problem ve sr arasnda ayrm yapan Marcel, modern dnyada doum, ak
ve lm gibi sr olarak deerlendirilebilecek baz unsurlarn ortadan kaldrldn
belirtir. Bunun nedeni ise yozlam bir rasyonalizmdir. nk rasyonalizmde kat
bir sebep-sonu ilikisi kurulmakta ve sebep artk hibir deerlendirmeye tabi
tutulmayacak ekilde sonucun yegne aklamas olarak dnlmektedir. Byle
bir anlay ise, btn olaylar sadece problem olarak ele almakta, ayrca dogmatik
ve nyargl bir yapnn meydana gelmesine temel tekil etmektedir564.
Problem ve sr arasnda bir ayrmn yaplmamas yahut bunlarn birbirine
kartrlmas,
karlalan
konularn
deerlendirilmesinde
bizi
yanla
SIR
meta-problematik
dorulanamaz
varolu
iman
katl
yakar
somut
btnyle sbjektif (intersbjektif)
Ben-Sen
varlk olmak566
129
Ayrca, ontolojik srrn kavranmasnn herhangi bir dine bal olmay gerekli
klmamakla birlikte, vahyin imknn reddetmenin bu srrn anlalmasn
olumsuz bir ekilde etkileyeceini dnr. Dolaysyla vahyin imknn kabul
etmek veya herhangi bir dine mensup olmak, sr olan kefetmeye ve onun
tesine gemeye tevik eden nemli bir yardmc g unsuru olarak
grlmelidir568.
Marcel,
gerek iman elde edememi bir insann, grme konusunda fikir yrten bir mya
benzediini sylemektedir. Bu ise bir elikiye neden olacaktr570. Bu balamda,
Tanr ile birey arasndaki bir akt olarak kabul edilen iman, btn nesnel
elerden arndrlabildii lde ve sadece kavrama yoluyla ortaya kabilir.
Dolaysyla burada esas olann balanma olduu ve imann ancak bu ekilde
tanmlanabileceini sylemek mmkndr571.
Marcel, dnen ben ve deneysel ben eklinde bir ayrm yaparak,
imann dnen ben ile deneysel ben arasnda var olan boluun akn bir ilikiyle
doldurulduu kanaatindedir. Bu boluk doldurulurken, nesnel bir dnme ve
aklama sz konusu olmayp, temelde yer alan unsur, bireyin dorudan
tecrbesidir572.
man bir sray olarak deerlendiren Marcel, bunun bilinsiz bir srama
olarak anlalmasna kar kar. Dolaysyla refleksiyon, iman konusunda nemli
bir adm olarak grlmelidir. Ancak sadece dnme dzeyinde kalnmamal ve
dncenin tesinde bir inanma alannn bulunduu dikkate alnmaldr573.
568
130
574
131
132
586
133
plana ktnda, bireyin objektif katlmdan ciddi bir pay ald sonucuna
ulalabilir591.
Birey imann olgunlamas srecinde kimi zaman phelerle karlaabilir.
Bu durumda inanan birey, kar karya kald pheleri gidermekle sorumludur.
Ancak burada Mutlak Akn, yani Tanr kesinlikle bir tartmann konusu
olmamal ve pheden arnm bir imanla Ona balanlmaldr. Nitekim bu
yaklam bata Hristiyanlk olmak zere, Yahudilik ve slamn Tanr anlaylar
iin de sz konusudur. Marcel, eletiriden uzak tutulan ve insanlar tarafndan
oluturulmu eserlerin ve anlaylarn irdelenmekten uzak tutulmasnn da
banazl krkleyen unsurlar olduunu dnmekte ve bu noktada zellikle
Marksizm ve Nazizmi eletirmektedir592. Ancak dikkat edilmesi gereken husus
udur ki; banazlkla imann birbirinden tamamen ayr eyler olduklarn
savunmaktadr. Banazlk bir bakasnn grlerine herhangi bir bilgi olmakszn
kr krne ball ve itaati gerektirir. Burada kendisine balanlan kii ve
grleri, bir obje niteliindedir. Birey, hibir surette bu durumun dna kamaz.
man ise, bizzat yaanan ve iselletirilen bir durumdur. Yani, herhangi bir bilgiye
ihtiya duyulmaz. man sonucunda ortaya kan ballk ise, banazlk deil
sadakattir. Ayrca banazlkta, balanlan husus, yle veya byle bir grtr.
Grler, bir ekilde dorulanabilir veya yanllanabilirler. man ise dorulama
veya yanllamann sz konusu olmad ve gr olmayan ve bireysel olarak
yaanan bir alandr. Gre dayanan banazlk, rekabet ettii btn unsurlar
ortadan kaldrmay hedefleyen ve ykcla dayanan bir konumu gerektirir. Onun
temelinde tartma vardr. man ise, doas gerei byle bir konumda olmay
kesinlikle reddeder593.
Marcel, belirli bir srecin sonunda ulalan imann, elde edildikten sonra
sorgulanabilirlikten uzak tutulmas gerektiini savunur. mann elde edildikten
sonra sorgulanabilir olmas, gerek bir iman olmasn engelleyecek ve bireysel
adan dnlmesi imknsz bir hayat tarznn ortaya karlmas sonucuna neden
olacaktr594. O, imann negatif eletirisini doru olarak kabul etmez ve onun bir
591
134
135
603
136
Marcele gre imanda hazr bulunma esastr. Buna gre, Tanr, insann
varlnn derinliklerinde nceden var olduu iin, bireyin tecrbe ettii ak ve
sadakat gibi kavramlar, onun Tanrya ynelimi anlamna gelmektedir. Tanrya
inanma hazr bulunma erevesinde gerekletii iin, herhangi bir kouldan sz
etmek de mmkn olmamaktadr607.
Marcel, varoluun, bireyin beninden kurtularak Mutlak bir Sene iman
ba ile balanma suretiyle gerekleeceini dnmektedir. nk bireyin
kendini Benle snrlandrmas, kendi Benini bir monad olarak kabul etmesi
sonucunu douracaktr. Bu ise, kendi dn kefetmenin nn kapatan byk bir
engel olacaktr608.
Marcel, te hakknda konuurken, Jaspersin kulland ifre kavramna
ihtiya duymadn ifade eder. Ancak, yllar boyu yanl bir ekilde kullanlm
olan transandans kavram burada doru bir ekilde kullanlabilir ve zamanla
olmas gerektii gibi bir noktaya ulaacaktr609. Transandans kelimesi, akn
bir tecrbe anlamna gelmez; aksine byle bir aknn tecrbesine sahip olma
imkn da sz konusu olmaldr. Bu imkn var olmadka, bu kelime herhangi bir
anlam ifade etmez.610
Marcel, ben kimim sorusunun cevab aratrlrken, tecrbe st bir
unsura bavurmak gerektiini dnmektedir. Ancak bu bavuru bizi tecrbe st
bir alann tesine ulatrabilir. Bavuruda bulunulacak olan ise Mutlak Sen olarak
ifade edilendir ve sknt iindeki insan varl iin en son ve en yce kaynaktr611.
Ben-merkezli bir anlaya gre, Tanr, gerek olan herhangi bir yolla
dnlemez. Bu durumda O, sadece bir idol olarak dnlp, bir ruh olarak da
dnlemez612.
Marcel, Being and Having, s.21-22, 170; Ko, Bir Umut Metafizii Olarak Gabriel Marcel Felsefesi,
s.191-192.
608
Verneaux, a.g.m., s.320.
609
Marcel, Fresh Hope for the World, s.8-9.
610
Marcel, The Mystery of Being I, s.57.
611
Marcel, a.g.e., s.188.
612
Marcel, The Mystery of Being II, s.39.
137
doal bir sonucu olarak, evrensel anlamda dnlebilecek bir ahlk yapsndan
sz etmemiz mmkn grnmemektedir. Bunun yerine, bireyi gerek anlamda
varoluundan uzaklatran kimi tehlikelere iaret ettii ve yaad dnemde
ortaya kan kimi sorunlara vurgu yaparak, kendi anlayn ortaya koymaya
altn syleyebiliriz.
Marcele gre, gnmz dnyasnn kar karya olduu en byk
sorunlardan birisi, otonom bir gereklie veya deer anlayna ynelmi
olmasdr. Bu noktada, filozofun temel grevi, sadece zihinsel bir ksm
becerilerle ilgilenmek deil, isel bir ksm ihtiyalar da ele almak olmaldr613.
Modern dnyada, ihtiras ve tutkulara dayal egemenlik anlay, teknik
gelimeyi temel bir unsur olarak ele almaktadr. Bu durum ise, sadece belirli
teknikleri deil, ruhan hayat da etkileyen bir konum elde etmitir. Bu vesileyle
insan, psikolojik nemini kaybetmekte ve belirsiz bir metafizik nesne haline
dnmektedir614.
Marcele gre, gnmz dnyasnda kar karya bulunduumuz en
byk sorun, bilimsel ve teknolojik gelimelere duyulan gvenle birlikte, varln
sadece ilevine gre deerlendirilmesi sorunudur. Bu noktada, insanlar sadece
toplumda sahip olduklar maddi konuma gre deerlendirilmektedir. Hlbuki
insann manev yn vardr ve bu ynn gz ard edilmesi, insann ontolojik
itibarn adeta ortadan kaldrmaktadr. Birey tad ontolojik deerden
arndrlm bir ekilde, bir iadam, siyaseti veya temizliki olmas bakmndan
ele alnmaktadr. Gerekte ise insan, toplumdaki ilevinden ayr olarak bal
bana bir deer olarak grlmelidir615.
Bilim ve teknolojinin mutlaklatrlmas sonucunda insan, yalnzlk,
yabanclama, umutsuzluk ve hayal krkl gibi sorunlarla yz yze gelmitir.
zellikle kimi teknolojik ilerlemeler, insann dier unsurlarla olan ilikilerini
zayflatmas bakmndan onu yalnzla srklemitir. Buna bal olarak da kendi
znden habersiz bir insann ortaya kmas sz konusu olmu; ak, umut ve
sadakat gibi nemli ahlk temellerde zayflama durumuyla kar karya
613
138
616
139
dnyann
zorunluluundan
deil,
ieriden,
llemeyen
ve
kimi
konularda
yanl
ynlendirilmelerinin
temelinde
140
bunlar
lzumsuz
yere
kullanlmakta
ve
adeta
birer
slogana
624
141
Descartesn
kiiyi
cogitosuna
ben-merkezcilie
ynelik
yneltmesi
eletirisindeki
olduu
temel
sylenebilir.
Dnyorum ilkesinden hareket eden bir kii, kendi dndakilerle gerek bir
iliki kurmaktan yoksun olma tehlikesiyle kar karya kalacaktr. Bunun aksine,
yaplmas gereken ey, biz varz eklindeki bir ifadeye dayanan metafizik bir
anlay gelitirmek olmaldr. Byle bir anlaya sahip olmama,
felsef bir
142
dncelerini bencil bir yaklamla ortaya koyan birey, dierlerinin konuya ilikin
tecrbelerinden haberdar olmad iin, bu dnceleri fazlasyla snrlandrmak
durumundadr634.
Bireyselliin nemine vurgu yapan, ancak bireyin kendi hayatn
anlamlandrmasnda topluma katlmasnn gerekliine vurgu yapmay da ihmal
etmeyen Marcelin, bireyin toplumla ilikisinde zgrlk temelli bir anlaya
sahip olduu sylenebilir. Ancak birey, kendi egosuna dayal bir birliktelik
arzusuyla hareket etmemelidir. Byle bir durumun, bireyin hakikate ulamada
istekli olmasndan ok, kendi egosunu tatmin etmeye ynelik ve toplumu kendi
isteklerine gre ekillendirmeye dayal bir anlaya sahip olduu fikrine
ulalabilir635.
Marcel, bireyin topluma entegre olmasnda tecrbeye byk nem atfeder.
Ona gre bireyin baka insanlarla btnlemesi, ayn duygu ve ynelimler
erevesinde edindii ortak tecrbelere baldr636. Ortak yaam ve ortak
fikirlerin her geen gn anlamn yitirdii amzda, biz duygusunun benden
daha derin bir anlama sahip olduunun fark edilmesi gerekir. Marcele gre,
benden bize ya da benden sene ynelimin esasn, hepimizin aslnda yol
arkadalar olduumuzun farkna var oluturur. Birbirlerini bilgisel anlamda
denetleyerek ya da onaylayarak deil, ayn acy, zevki, sevgiyi paylaarak
insanlar
birbirlerine
yaknlaabilmekte
ve
gerek
bir
komnyon
634
143
ise, sevgi ve dostlua dayal bir birliktelik arzusunun yerine, kiisel nceliklerin
dikkate alnmas olduu sylenebilir639.
Tanrnn bir nesne olmayp, dorulanamaz bir meta-problematik
olduunu dnen Marcelin, Tanrnn diyalog ve iletiim sayesinde insana ak
hale gelebilecei dncesinin,640 Jaspersin Tanrya ulama konusunda iletiime
atfettii nemle paralellik arz ettii sylenebilir.
Marcel iin toplumsal birliktelik asndan ailenin byk bir nemi vardr.
Aile sadece sosyal bir olgu olarak deil, bireyin kendini anlamlandrmasnda da
sr konumuna sahip olan bir deer olarak kabul edilmektedir. Kendi hayatnda
da ailenin byk bir etkisi olduu gz ard edilmemelidir641.
Marcel, bireysel ve toplumsal ahlk yapnn temelinde gl bir aile
bann yatt grndedir. Gnmz dnyasnda, aile ve aile bireylerine
yklenen anlamda meydana gelen kayma, bireysel ve toplumsal bozulmann temel
nedeni haline gelmektedir. rnein babalk ve annelie ynelik geleneksel ve din
temele dayal bir ilikinin varlnn, arptlm bilimin etkisiyle sadece biyolojik
ve menfaate dayal bir iliki olarak dnlmesi, konunun manev yapsnn
btnyle bozulmasna neden olmutur. Bu noktadaki zm ise, kaybolmaya yz
tutan manev ban yeniden kurulmasdr642.
Marcel, dnce ve ahlkn, bireye dardan dikte ettirilen kurallar
erevesinde benimsetilmesinin doru olmad kansndadr. Kii ilgi duyduu
alana sadk olma ve bunu iselletirme konusunda herhangi bir baskya maruz
kaldnda, samimiyetten uzaklama riskiyle kar karya kalacaktr. Dolaysyla
eylem ve dncelerde esas olan, bireyin isel ynelimi olmaldr643.
Marcel, bir insann kendi zne dnmesinde, bakalarna ynelik olarak
ortaya koyduu faydaya byk bir nem atfeder. Ona gre, birey, kendisinden
faydalanlabilir olunduu oranda zne dner ve ycelir. Modern dnemlerdeki
yaantnn en byk sknts da buradan kaynaklanmaktadr. nk insanlar,
etraflarna sunmakta olduklar hizmetten uzaklam ve dolaysyla hayatlarnn
639
144
644
145
tavrn buna gre belirlemeli ve toplumu geree ynlendirme konusunda etkin bir
rol oynamaldr649.
146
olmay bile reddetmektedir. Ancak belirli bir sre sonra Yeni-Sokratlk veya
Hristiyan Sokratlk eklindeki bir isimlendirmeye raz olduu ifade
edilmektedir655. Neo-Sokratizm olarak da isimlendirilebilecek olan bu yaklamn,
Marcelin anlaynn temeline yerletirilmesi mmkn grnmekte olup, bunun
sorgulayc bir ierie sahip olduu da grlmektedir. nk bu sorgulayc
anlay sreklilik arz etmekle birlikte, terimler de Sokratik bir eilimle ele
alnmaktadr656.
Marcelin, felsefesini, insan duygu ve davranlarnn tasviri zerine
temellendiren
bir
varoluuluk
anlayna
sahip
olduu
belirtilebilir.
felsefesinin
gzlemlemekteyiz
659
deneyci
mistisizm
olarak
isimlendirildiini
655
147
dnmesi
bakmndan
Jaspersten
uzaklaarak
Heideggere
toplumdan
uzaklatrmakta
ve
gnmzde
kolektif
uur
olarak
148
kartlklarmz,
ihtiraslarmz
ve
korkularmza
dayal
fantezilerle ina edilen dzeni bozuk ve kaos iindeki bir dnya m olacak? Ya da,
ocuklarmzn gerek bir umut iinde yaayabilmeleri iin kendimizi ve
milletlerimizi mi adayacaz?666
Marcelin felsefesinde umutsuzlua kesinlikle yer yoktur. nk
umutsuzluk gereklik alannda inanabilecek bir eyin olmad ve yaamn
anlamszl vurgusuna dayanr. Bu ynyle de, Kierkegaard'n sonlu ile Sonsuz
arasnda var olduunu dnd sevgi bann, Marcel tarafndan da kabul
edildii sonucuna ulalabilir. Bu ban kopmasyla birlikte umutsuzluk da gn
yzne kmaktadr. Ayrca sevgi temeli zerine ina edilmeyen herhangi bir
eylem, bir sre sonra bizzat sevgiye kart bir hal alr. Dolaysyla sevgiden uzak
olan bir kii iin umuttan sz edilemez hale gelinir667.
Marcel, sbjektiflie byk bir nem vermesi bakmndan Kierkegaarda
yaknlamaktadr. Ancak, sbjektiflik niha bir anlama sahip olmayp, bir
balang noktasna sahip olmaldr668. Bu balang noktasna Mutlak Sene olan
inancn yerletirildii aktr. Mutlak Sen olarak ifade edilen balang noktasnn
Hristiyan bir Tanr olaca eklindeki ifadenin kabul zorunlu grnmektedir. Bu
adan da varolua dayal bireysel bir sreci kabul eden Marcelin, balang
unsuru dncesinin temelinde metafizik bir n kabuln bulunduu sylenebilir.
Hatta daha da ileri bir adm atlarak, Marcelin din bir dogmadan hareket ettii
sonucuna ulalabilir669. Kabul etmem gerekir ki, buraya kadar sylediklerimin
hibiri, vahiy ya da daha dorusu dogma kadar bizi amaca ulatrmaz. Fakat bu
(abamz), niha anlamda ona yaknlamay salar. Bu zor bir sretir ve nnde
pek ok engel vardr; fakat bu kutsal yolu takip ederek, bu dnyada her zaman
zerimizde parlayan ezel Ikn aydnln grmeyi mit ederiz. Bu n
rehberlii
olmakszn,
yolculuumuza
asla
balayamayacamzdan
olabiliriz.670
666
emin
149
671
150
DRDNC BLM
4. KIERKEGAARD, JASPERS VE MARCELN GRLERNN
KARILATIRILMASI
Bu almann ilk drt blmnde, varoluuluk, iman, ahlk kavramlar
ve Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin grleri ele alnm ve iman-ahlk
ilikisine ynelik dnceleri incelenmeye allmtr. Gerek varoluuluun
nesnel dzlemde ortaya konulmas zor bir anlay olmasnn gerek fikirleri ele
alnan dnrlerin yaklamlarnn ok ak bir ekilde ortaya konulmasnn
olduka zor bir konu olduu aktr. Bu anlamda yz yze kalnan bu girift
sorunun zm noktasnda, dnrn anlaylarna ynelik karlatrmal
bir deerlendirme yaplmasnn, konunun akla kavumas asndan yararl
olduu bir gerektir. Bu nedenle, grleri ele alnan dnrlerin, bata iman ve
ahlk anlaylar olmak zere, kurumsal yap, zgrlk, znellik ve akl gibi
konulara ilikin kanaatleri bu blmde karlatrmal olarak ele alnmaya
allacaktr.
dier
gereklemesinin
varlklardan
yegne
ayrt
unsurunun,
eden
bu
niteliklerinin
nitelikleri
kmil
sosyal
anlamda
bir
ortamda
Sosyal bir
151
Kendi
uzaklamasna
imann
ynelik
somutlatrrken,
olarak
yapt
672
nianls
temellendirme,
Regine
bunun
Olsenden
en
gzel
152
153
154
zerinde
temellendirilen
sorumluluk
bilinci,
toplumsal
alanda
155
geneli
iin
de
olduka
nemlidir.
zgr
bir
erevede
salam
bir
temele
dayanmasnn
ancak
sevgiden
getiini
677
156
157
158
uygulamaya
alrken,
bunun
hangi
gerekeler
zerinde
159
kaybna urayaca kesindir. Hayatn kaybeden bireyden de, fazla bir beklenti
duyulmamaldr679.
Kierkegaard, kurumsal din yapya olduu kadar sistematik felsefeye ve
bilimsel alanlarn hkimiyetine de kardr. Ona gre felsefe, mevcut haliyle
speklatif olmaktan teye gidemeyecei iin, herhangi bir yarar salamaz. nk
sistematik ve speklatif anlayta, her ey rasyonel bir ereve iinde grlmekte
ve ortaya konulan btn retiler nesnellik ifade etmek zorunda kalmaktadr.
Nesnellie yklenen deer, znellii ortadan kaldrd iin, her eyden nce
bireyin zgrlne ve daha sonra da sorumluluuna zarar verir hale gelmektedir.
Bu balamda, insana herhangi bir eylemde bulunmasn tavsiye veya emreden
herhangi bir rahiple bir bilim adamnn fark yoktur680. Kurumsal otorite
karsnda, kendi farkna varan insann, zgr iradesiyle gerekletirecei ve
sorumluluunu yklenecei eylemlerde bulunmas bir devrim niteliindedir.
nk otoriter din anlaynn veya bilimin, toplumda meydana getirdii
yozlamann stesinden gelinmesinin yolu bundan gemektedir.
Kierkegaardn, din ile bilimin uzlatrlmasna dayal anlaylara da scak
bakmad sylenebilir. Bu tr uzlatrmac anlaylarn da, bir sre sonra kendi
otoritelerini kurmaya balamalar ve sistematik bir bak asn zorunlu klmak
zorunda olmalar nedeniyle, ilk iki anlayn dt hatadan uzak kalmalar
mmkn deildir.
Kierkegaardn ortaya koyduu bu eletirel dnce bir dereceye kadar
makul olmakla birlikte, tad ciddi belirsizlik ve ar sbjektiflik nedeniyle
eletirilere maruz kalaca aktr. nk bireyin herhangi bir otoriteye veya
kurumsal yapya bal kalmakszn hayatn srdrmesi nemli sorunlarn ortaya
kmasna neden olacaktr. Bu ise, bir kaosun balangcdr. Kaosun egemen
olduu bir dnyada, her eyden nce bireyin zarar grecei aktr. Ontolojik
planda anlam kazanmas dnlen birey, her eyden nce temelini kaybedecei
iin, toplumdan ve kendinden uzaklaacak ve insan niteliklerini bir kenara
brakacaktr. Bu sorunu fark eden Kierkegaard, kimi zaman zm nerilerinde
bulunmu ve zellikle din adamlarnn etkin bir rol stlenmesi gerektiini
belirtmitir. Ancak bu durum da onun kendi dnceleriyle eliik bir fikri ortaya
679
680
160
isel otoritenin
ynlendirmesinden
uzaklaarak,
dsal
otoriteyi
ncelemesi doru deildir. Bu anlamda, sistematik bir yap sunan her trl
anlay, uzak durulmas gereken bir hviyete sahiptir. Tarih boyunca, bireyin
kendi isel ynelimine bal kalarak Tanrya ulamasn arzu eden her trl
dnce, din adamlar tarafndan reddedilmitir. Bunun nedeni ise, din
adamlarnn kendi otoritelerini salamlatrmak adna Tanry bir dayanak noktas
olarak grmeleridir. Buradan hareketle, sistematik bir anlam arm yapaca
iin, kendi dncesinin egzistansiyalizm olarak nitelendirilmesine kar km
ve alternatif olarak egzistans felsefesi681 eklinde bir isimlendirmeyi nermitir.
Jaspers otorite ve kurumsal yap konularnda, Kierkegaard kadar kat bir
anlaya sahip deildir. Bunun sebebi ise, onun farkl dncelerle dorudan bir
iliki kurmas ve bilimsel bir ortam derinlemesine yaamas olarak grlebilir.
Ayrca Jaspersin Kierkegaard gibi, herhangi bir din gelenee bal kalarak
deerlendirmelerde bulunmam olmasnn, daha tutarl ve objektif bir bak
kazanmas asndan nemli olduu sonucuna ulalabilir.
Jaspers sadece kurumsal dine deil, daha sonralar adeta modern
peygamberlere dntrlen kimi filozof ve dnrlerin grleri erevesinde
ekillendirilen anlaylara da eletiriler yneltmitir. Ona gre, bu anlaylar
eletirdikleri ve ortadan kaldrmay dndkleri dinsel otoritenin yerine, kendi
anlaylarn egemen klmay hedefleyen bir bak asna sahiptirler. Dolaysyla
bu bak alar, dinin kurduu otoriter yapya, baka bir adan ynelmektedir.
Jaspers, insan tarihsel bir varlk olarak grmektedir. Tarihsel bir varlk
olan insann, yine tarihsel sre ierisinde ve insanlar tarafndan ortaya konulan
681
161
kurumsal
yaplardan
btnyle
uzak
kalmasnn
mmkn
olmadn
682
162
683
684
163
giri
blmnde
belirtildii
gibi,
insanln
eski
olmak
durumundadr ve inayet
olmakszn
164
merkez
konuma
yerletirilmitir.
Bu
nedenle
Jaspersin
165
deil,
sonradan
bu
dinleri
yanl
yorumlayan
insanlarn
166
167
rasyonel dayanak olmadan, byle bir ilgiyi oluturmak sz konusu deildir. Yine
Tanryla bireysel olarak kurulan iliki sayesinde, Tanrnn bizden ne istediini
bildiimizi varsayabiliriz. Ancak, Tanr benden Ay istiyor diyen bir kii ile
Hayr! Tanr benden Byi istiyor diyen bir baka kii arasndaki uzlam
noktasnn hangi suretle belirlenecei nemli bir tartma ve belirsizlik konusu
haline gelmektedir.
Kierkegaard, Jaspers ve Marcelin bireyle Tanr asndaki ilikiye ynelik
anlaylarnn elitizme neden olan bir anlay olduu da sylenebilir. nk
dnyada yaayan btn insanlarn, bu dnrlerin ifade ettikleri bir tecrbeyi
yaamalar neredeyse imknsz gibi grnmektedir. Bu durumda da, Tanryla
iliki kurabilecek insan says, btn bir insanlk gz nne alndnda, yok
denecek kadar az bir zmreye iaret etmektedir. Byle bir anlay ise, Tanr
dncesinin insanln tm iin belirleyici bir otorite olmaktan uzaklamas
sonucunu ortaya karacaktr.
168
Kierkegaard, Papers and Journals, s.444; Kierkegaard, Fear and Trembling, s.78.
169
170
iman
olmas
nedeniyle,
insan
ego-sentrik
ve
nihilist
bir
alana
171
Burada da karsna
Tanr
dncesi
kacaktr695.
Ancak
belirtilmelidir ki, Jaspersin iman iin gerekli grd phe, Sofizmin veya
Septisizmin savunduu bir phe deildir. Bu phe sistematik ve ll bir phe
olarak kalmaldr. Belki de bu noktada Jaspers Kierkegaarddan ayrlmaktadr.
Kierkegaardn dncesinde phenin imana gtren byle bir etkinlii yoktur ve
son derece kat ve sorgulamann tesinde bir teslimiyet sz konusudur. Jaspers ise
pheyi bir balang noktas olarak grmektedir.
Felsef iman kavramnn, dinlerde olduu ekliyle sistematik bir retiyi
sunmad ifade edilebilir. Ancak bu iman, bireyin kimi hakikatleri kavramas iin
alan bir kap olarak grlmelidir. Tarihsel sre boyunca btn din ve dnsel
yaplarn ortaya koyduu otantik ilkeler mevcuttur. Ancak sre ierisinde
bunlarda bir ksm tahribatlar yapld gz ard edilmemelidir. Bu noktada felsef
695
172
bir
anlayla
deil,
ona
nemli
bir
yer
almak
suretiyle
Marcel, Homo Viator, s.60-61; Muta, a.g.e., s.181; Ko, a.g.e., s.201.
Marcel, Being and Having, s.21-22, 139, 191.
173
Marcel, Mystery of Being I, s.59; Korlaeli, Gabriel Marcelin man Anlay, s.81.
Kierkegaard, Papers and Journals, s.432-433; Kierkegaard, The Sickness Unto Death, s.171-172; Marcel,
Being and Having, s.54; Marcel, Creative Fidelity, s.26.
174
175
scak
bakmamas
olduu
sylenebilir.
Onlarn
bu
dnceye
ynelmelerinde ksm bir hakllk pay tadklar aktr. yle ki, varoluu
dncenin yaygnlk kazand dnemde, Avrupann ve genel anlamda btn
dnyann adeta sorunlar yuma haline geldii grlmektedir. Bu sorunlarn
kaynaklar irdelendiinde, Bat dnyasnda yzyllar boyu egemenliini srdren
din otoritelerin ve buna kar kan modern anlaylarn, mevcut kt gidii
durdurmak bir yana onu hzlandrdklar gereiyle yz yze gelinmektedir.
Kilisenin egemenliindeki insan btnyle deerini yitirmi ve benliinin kilise
ve onun otoritesinin ellerine brakmtr. Bu otorite din ve siyaset adamlarnn
elinde, btn insanlk iin bir ykm arac haline gelmitir. Yzyllar boyu
srdrlen savalar, buna bal olarak ortaya kan ekonomik ve sosyal
bunalmlar, konunun daha iyi anlalabilmesi iin srekli olarak verilen rnekler
arasnda yer almtr. Dolaysyla insan deerleri ifade etmek ve onlar korumak
iddiasnda olan din, btn gcyle bunlara zarar verir bir nitelie brnmtr.
Din otoritenin basksna son vermek ve hmanist deerleri yeniden ikame etmek
iddiasyla ortaya kan ve konumunu salamlatrmaya alan kimi anlaylar da,
belirli bir destekle elde ettikleri gcn ardndan, koruma iddias tadklar
deerlere srt evirmilerdir. Teknolojik imknlarn youn bir ekilde kullanld
I. Dnya Sava, II. Dnya Sava ve Rusyada gerekletirilen devrimle
komnizmin egemen olmas, insanlarn umut besledikleri btn hayalleri ortadan
kaldrmtr. Dolaysyla nceden kilisenin belirli ltler dairesinde kulland
otorite, bu defa belki de ltlerin ksmen veya tamamen ortadan kaldrld
ideolojilerin eline gemitir. Bu ideolojiler ve bilimi mutlaklatran anlaylar,
insann ontolojik anlamda tad btn deerleri yok saymtr.
nsann bu ikilemden kurtulmas iin, yeni bir bak asnn ortaya
kmasnn zorunluluu daha belirgin bir hale gelince, insana he eyden nce
176
702
177
yeterli
olmayacan
fark
ettiinden
dolay,
akln
btnyle
arasnda
birbirine
tezat
oluturan
bir
durum
ortaya
kacaktr.
703
178
insan boyuta ynelir. Herhangi bir dinin mensubu olmadn ifade eden
Jaspersin, bu balamda Kierkegaarddan daha tutarl olduu sylenebilir.
Jaspers, bir insann ynlendirilmesinde iki unsurun etkili olduunu ifade
eder. Bunlardan ilki, genel geer dncelerdir ve tarih boyunca btn insanlarn
bu dnceleri bir ekilde sahiplendikleri sylenebilir. Bunlarn ierisinde din
mensuplar ve filozoflarn anlaylar da dhil olmak zere her trl olumlu
anlay bulunmaktadr. kincisi ise, tarihsel dncelerdir704. Buradaki tarihsel
ifadesinin belirli bir retiye veya disipline iaret ettiini belirtmek gerekir.
Jaspers, birinci unsurun kabulnn gerekliliini ifade eder. Muhtemelen bu
dncesiyle, herhangi bir reti kapsamnda benimsenen ve zamanla bozulmaya
urayan kimi ilkelerin ayklanmasn ngrmektedir. Dolaysyla Jaspersin iman
konusunda olduu gibi, ahlk konusunda da oulcu bir anlay benimsedii
sylenebilir. Bu ekilde zorlayc, dogmatik ve geleneksel olmayan fakat evrensel
anlamda kabul edilebilecek bir ahlk yapnn inas iin ura verdii sonucuna
ulalabilir. Ancak bireysel anlamda ulalan bu ahlkliin evrensel boyuta
tanmas olduka zor grnmektedir. Zira insanlarn Jaspersin de nemsedii ve
On Emirde ifadesini bulan kimi ilkeleri btn olarak kabul etmeleri sz konusu
olmakla birlikte, her toplumun kimi deer yarglarnda farkllatklar bir
gerektir. Dnya zerinde yaayan her insann, bireysel bir tecrbeyle Tanryla
iliki kurmasn ve herkesin kabul edecei dzeyde bir ahlk anlayna ulamasn
beklemek, tutarl bir dnce deildir. Bu durumda da Jaspersin anlay elitizme
dayal bir ahlk anlay haline gelme riskini tamaktadr.
Kierkegaardla Jaspers arasndaki farkllklardan birinin de, bireysel ve
toplumsal ahlka yaptklar vurgu olduu sylenebilir. Bu anlamda Kierkegaard
toplumsal ahlk konusunda fikirlerini aklamakla birlikte, bireyin ahlklemesini
ne karmaktadr. Jaspers ise, bireyin ahlklemesinin temel olduunu
vurgularken, zellikle politik ahlka eserlerinde geni bir yer ayrarak toplumsal
ahlk konusunda daha belirgin ifadeler kullanmaktadr. Bunun, Jaspersi derinden
etkileyen ve Nazi dneminde yaam olduu kimi sorunlardan kaynakland
sylenebilir.
704
179
yana
olmad
grlmektedir.
Marcelin
yaklamlarnn
180
edilen ve byk oranda koulsuz olan bu sevgi, daha ileri bir noktaya, toplumsal
boyuta tanmaldr. Ancak toplum hibir zaman insan buyruu altna alp,
egemenlik alan iinde onu eriten bir yapya dnmemelidir. Yani bir yn
olarak deil, nitelikli bir btn olarak varln srdrmelidir705.
Marcelin sevgi ve sadakat gibi kimi unsurlar ahlk anlaynn temeline
yerletirmesi, Kierkegaard ve Jasperse yneltilebilecek baz eletirileri ortadan
kaldrmas asndan nem tamaktadr. Ancak varoluu anlaylarn geneline
yneltilebilecek olan ar sbjektiflik eletirisinden Marcelin de uzak
kalamayaca sylenebilir.
Bu dnrn grlerinin, gnmz dnyas iin nemli bir yere sahip
olduklar sylenebilir. Topluluk iinde ontolojik temelini yitirmi olan insann,
kendine ynelmesi ve kendi deerinin farkna varmas bir zorunluluktur. nk
kendi farkna varamayan ve nemini kavrayamayan bir insann, Tanrya ulamas
mmkn deildir. Tanr dncesine ulamam bir insann ise, ortak yaama
dnk deerlerin bilincine varmas veya bu balamda deerler retmesi sz
konusu olamaz. Ancak varoluuluun genelinde olduu gibi, bu dnrlerin
grlerinde de eletirilere ak kimi ynler bulunmaktadr. zellikle bireyin
topluma balanmasnn fikr temelleri yeterince glendirilmeden, varoluuluun
bu zayf noktasna yneltilen eletiriler btnyle ortadan kaldrlamayacaktr.
705
181
SONU
nsan, bu evrende sahip olduu konum dikkate alndnda, kendisi
dndaki btn varlklardan belirgin bir farklla sahiptir. Onun bu farkllnn
biyopsiik bir varlk olmasndan kaynakland sylenebilir. Biyolojik ynyle
maddi evrenin bir paras iken, psikolojik ynyle manev bir boyuta ykseldii
aktr. Evrende bulunan btn varlklar eksik niteliklerinden dolay eitli
ihtiyalara sahiptir ve bunlarn giderilmesi dorultusunda kimi abalarda bulunur.
Ayn eksiklikler onun manev boyutunda da mevcuttur. nsann manev
ihtiyalarnn karlanmasna ynelik uran genel bir ifadeyle insann anlam
aray olarak isimlendirmek mmkndr.
Akl sahibi olan insan, kendisini ve evresini sorgulayan bir niteliktedir.
Bu sorgulamann nereden balayacana dair dnceler birbirinden farkllk arz
etse de, her eyden nce kendisinin konumlandrlmasnda ontolojik bir temel
arayna girildii grlmektedir. Bu temelin, insann kendinden mi yoksa kendisi
dndaki bir varlk boyutundan m kaynaklandna ilikin tartmalar tarihsel
srecin en nemli ayrm noktalarndan birini oluturmaktadr. nsanlarn bir ksm,
bu ontolojik temeli kendilerinden yola kmak suretiyle belirlemeye alrken;
byk bir ksm ise insann kendi dndaki bir varlk alanna ynelmenin daha
doru olaca yargsnda bulunmaktadr. Dnce tarihi incelendiinde,
birbirinden farkl anlaylarla karlalmakla birlikte, tmnn bu iki balk
altnda topland ifade edilebilir.
nsann dier varlklardan ayr tutulmasn salayan bir baka zellii ise,
zgr bir iradeye sahip olmasdr. Bu zgrln snrlar zerinde youn
tartmalar olmakla birlikte, kadercilii benimsemi olanlarn bile belirli bir
zgrlk alann reddedemeyecei sylenebilir. Bu anlamda dnsel bir anlayn
erevesi belirlenirken, insann zgrlne ynelik yaklamlar byk bir nem
tamaktadr. nsann mutlak anlamda zgr bir varlk olamayaca, otoriter
yaplarn btnn reddeden dnceler iin bile makul bir anlay haline
gelmitir. Bunun nedeninin, insann snrsz bir varlk olarak tasarlanmasnn
sosyal ve evresel artlar asndan bir zorunluluk olduunun grlmesine
dayandn belirtmek gerekir. zgrln insanlk asndan tad nem, onun
sorumlu bir varlk olarak grlmesinin dayanadr. Sadece zgr iradesiyle bir
182
183
ya da sekler dncelerin
yanl
ynlendirmeleri nedeniyle faydadan uzak bir noktaya itilmitir. Birey artk iinden
gelen bir ynelimle ahlk eylemlerde bulunmaktan uzaklam ve deer yargs
olarak sunulmu olan unsurlara itaat eden bir varla dnmtr. Yahut
kendisini toplumun dnda veya stnde bir konumda grerek, gerekte
deersizlik olan kendince bir deer sistemini kurmaya alr hale gelmitir.
Sonu olarak, iman ve ahlk kavramlarnn salam bir temel zerinde
yeniden ele alnmalar ve byk oranda zaafa uram olan ilikilerinin tekrar
184
halinin
bozulmasna
neden
olan
veya
olabilecek
unsurlarnn
185
KAYNAKA
Ahmet,
Kierkegaardda
mann
Paradoks
Oluu
Meselesi,
186
05.04.2010,
pp.93-113.
Carter, Alan, Morality and Freedom, The Philosophical Quarterly, Vol. 53, No.
211 (Apr., 2003), pp. 161-180.
Cevizci, Ahmet, Etie Giri, Paradigma Yaynlar, stanbul 2002.
__________, Felsefe Szl, Paradigma Yaynlar, stanbul 2000.
Clark, Mark W., A Prophet Without Honour: Karl Jaspers in Germany, 194548, Journal of Contemporary History, Vol. 37, No. 2, 2002, pp.197222.
Coates, j. B., Existentialism, Philosophy, Vol. 28, No. 106 (Jul., 1953), pp. 229238.
Cobb, John B. Jr., Faith, Buddhist-Christian Studies, Vol. 14 (1994), pp. 35-41.
Colette, Jacques, Varoluuluk, ev. Ik Ergden, Dost Kitabevi, Ankara 2006.
Collins, James, Jaspers on Science and Philosophy The Philosophy of Karl
Jaspers, ed. Paul Arthur Schilpp, Tudor Publishing Company, New
York 1957, pp.115-140.
Copleston, Frederick S. J., Contemporary Philosophy Studies of Logical
Positivism and Existentialism, The Newman Press, WestminsterMayland 1966.
Copleston, F. C., Existentialism, Philosophy, Vol. 23, No. 84 (Jan., 1948), pp.
19-37.
Cua, Antonio S., Morality and the Paradigmatic Individuals, American
Philosophy Quarterly, Vol. 6, No. 4, (1969), pp.324-329.
iek, Hasan, Karl Jaspersin Siyaset Felsefesi, Dergah Yaynlar, stanbul 2008.
__________, Mevlana ve Karl Jaspersin Benzeen nsan Anlay, Felsefe
Dnyas Dergisi, Say: 39, 2004, ss. 159-169.
ilingir, Lokman, Ahlk Felsefesine Giri, Elis Yaynlar, Ankara 2003.
Davis, W. James, Existentialism: A Reaction to the Age of Organization, The
Western Political Quarterly, Vol. 16, No. 3 (Sep., 1963), pp. 541-547
Dufrenne,
Mikel,
Existentialism
and
Existentialisms,
Philosophy and
187
188
189
190
Gabriel
Marcele
Gre
nsan-Teknoloji
likisi,
191
192
193
ZGEM