You are on page 1of 12

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 8/6 Spring 2013, p. 717-728, ANKARA-TURKEY

MEVLNA VE KERKEGAARDDA BREY VE TANRI LKS*


Vefa TADELEN*
ZET
Birey ve Tanr arasndaki iliki, kutsal kitaplarn ana temasn
oluturur. Onlar balca bu ilikiyi tesis etme, insann hayatna bireysel
ve toplumsal dzeyde bir anlam katma ve dzen getirme amacn
gderler. Yalnz peygamberler deil filozoflar da bu iliki zerinde
durmu, onun nasl mmkn olabilecei hususunda grler ne
srm, bu ekilde iman konusuna felsefi bir derinlik kazandrmaya
almlardr. Bu tutum felsefe tarihi boyunca genellikle Tanr
varlnn kantlanmas, ruhun lmszlnn temellendirilmesi
eklinde kendini gstermitir. Mevlna ve Kierkegaard, Tanrnn
kantlanamayaca konusunda hemfikirdirler. Onlara gre Tanr iin
kant aramak iman asnda yetkinlik deil kusur, tamlk deil
eksikliktir. man, temelini Tanrnn kantlanabilir oluunda deil
kantlanamaz oluunda, bilinebilir oluunda deil bilinemez oluunda
bulur. Akl bu konuyu anlamakta, dil bu konuyu anlatmakta
yetersizdir. Mevlana ve Kierkegaard, birey ve Tanr arasndaki ilikiyi
rasyonel bir zeminde deil, Tanrnn insana, insann Tanrya ynelimi
dorultusunda daha ok bir gnl ilikisi olarak kurmak isterler.
Kierkegaard iin iman iki varolu arasndaki sevgide ifadesini bulur.
Mevlanada ise kendi varln sevgilinin varlnda yeniden kefetmede
ortaya kar. Onlar Tanrdan insana gelen, insandan Tanrya dnen,
Tanrdan yine insana gelen, insandan insana, aama aama tm
varla, tm evrene doru yansyan bir sevgi sarmalndan sz ederler.
Sonuta inanma hali, varla kar derin ve itenlikli bir sevgi duymaya,
yaratlan yaratandan tr sevmeye, ho ve gzel grmeye dnr.
Bu ynelim temelini, imann bir ak hali olarak alglanmasnda bulur.
almamzda, Mevlanann ve Kierkegaardun inanma tutumu, bu ak
hali balamnda deerlendirilmeye allacaktr.
Anahtar Kelimeler: Mevlna, Kierkegaard, Birey ve Tanr ilikisi,
iman, akl, kant, gnl, sevgi.

Bu metin, 9-11 Mays 2011 tarihleri arasnda, Urumiyede yaplan 1. Uluslararas elebi Hsameddin-i Urmev ve
Mesnevi-i Manevi Sempozyumunda sunulmutur.
Bu makale Crosscheck sistemi tarafndan taranm ve bu sistem sonularna gre orijinal bir makale olduu tespit
edilmitir.
*
Do. Dr. Yldz Teknik niversitesi Eitim Fakltesi.

718

Vefa TADELEN

THE RELATIONSHIP BETWEENTHE INDIVIDUAL AND GOD IN


MEVLANA AND KIERKEGAARD
ABSTRACT
The relationship between the individual and God constitutes the
main theme of sacred books. These sacred books aim at establishing
this relationship and bringing design meaning to human life on an
individual and social level. This relationship is handled not only by
prophets but by philosophers as well. Different points of views have
been put forth about the possibility of establishing such a relationship,
and thus the topic of belief was evaluated within a context of a
philosophical depth. This attitude has generally shown itself as the
proof of the existence of God and the immortality of the soul throughout
the history of philosophy. Mevlana and Kierkegaard are both of the
opinion that the existence of God cannot be proved. According to them
any attempt to prove the existence of God is bound to result in oblivion
rather than any authorization. Belief in God finds its ground not in the
provability but unprovability, not in knowability but in unknowability of
God. Therefore, reason has nothing persuasive to say on this subject.
Language is insufficient to tell anything on this topic. Mevlana and
Kierkegaard want to establish the relationship between the individual
and the God not as based on rationality but in an inclined direction
from the God to man and from man to God as heartful relationship. For
Kierkegaard, belief can only find its expression between two modes of
existence. Belief comes into existence in the rediscovery of the bellowed
in the self. They mention of a helix of love coming from God to Man,
returning to God again being interchangeable between human beings
and each creature, at length pervading the whole universe. As a result
the state of belief transforms into a sincere love towards the existence
loving the creature for the sake of the creator an having a tolerant and
nice approach towards everything. In this study the form of belief in
Mevlana and Kierkegaard within this context.
Key Words:Mevlana, Kierkegaard, relationship
individual and God, faith, reason, proof, hearth, love.

between

the

Giri
Birey ve Tanr ilikisi, kutsal kitaplarn ana temasn oluturur. Onlar bu ilikiyi tesis
etmekle insan hayatna bir anlam ve deer deer katma, bireysel ve toplumsal dzeyde ona bir
dzen kazandrma amacn gderler. Yalnz peygamberler deil, filozofla da bu iliki zerinde
durmular, onun doasn aydnlatmaya, iman konusuna felsefi bir derinlik kazandrmaya
almlardr. Birey ve Tanr ilikisi en somut ifadesini inanma durumunda bulur. nanmann,
bireyden Tanrya doru giden tek tarafl bir ynelii ifade ettii dnlebilir. Ne var ki, bu durum
inancn eitli boyutlarndan yalnzca birini oluturur. Zira iman, Tanrnn bireyin ynelimine
karlk verdii inancn da ierir.
Birey ve Tanr arasndaki iliki balamnda iki tr tutumdan sz edebiliriz: (1) Aklc
yaklam, (2) Vahiy temelli yaklam.Aklc yaklam felsefi bir nitelik tar. Bu tutum, felsefe
tarihi boyunca genellikle Tanr varlnn kantlanmas, ruhun lmszlnn temellendirilmesi
eklinde kendini gstermitir. Kant, Salt Akln Eletirisinde speklatif akln (speculative
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

Mevlna ve Kierkegaardda Birey ve Tanr likisi

719

Vernunft) rn olan tr Tanr kant zerinde durur: ontolojik, kozmolojik ve psikoteolojik


kant. Ona gre fenomenler dnyasnda kalarak Tanrnn varl ynnde bir kanta ulamak
mmkn deildir. Dolaysyla Tanr ontolojik olarak da,1 kozmolojik olarak da,2 psikotelolojik
olarak da3 kantlanamaz (Kant, 435, 442, 453). zerinde konuulabilir dnyay, mevcutlar
dnyas olarak tanmlayarak olgusal bir ereve iine alan ve zerinde konuamayacamz ey
konusunda susmamz gerekir diyen resim kuramnn Wittgenstein da ayn tutumu sergiler
(Wittgenstein, 1961, 151). Kierkegaard ise konuyu inanma hali asndan ele alr. Ona gre
Tanrnn kantlanmas diye bir durum sz konusu olamaz. man, temelini Tanrnn kantlanabilir
oluunda deil kantlanamaz oluunda, bilinebilir oluunda deil bilinemez oluunda bulur. man,
kanta gereksinim duymaz. Kantlanabilir olan, bir dnce ya da olgudur. man, kant olmayan,
akl aan bir haldir (Kierkegaard, 1987, 44, 191). Jaspers, bu durumu, kantlanm Tanr Tanr
deil, evrende geliigzel bir nesne olurdu diye ifade eder (Jaspers, 1986, 69). Mevlna da kendi
metaforik slubuna uygun olarak, Tanry kantlamaya alan akln, eninde sonunda konunun
glklerine saplanp kalacan syler (Mevlna, 1988a, 9). yle der: Filozof davasnda delilleri
oaltp durur. Hlbuki temiz Tanr kulu onun aksine delillere bakmaz bile. Filozofa gre duman
atee delilidir, ama bizce delilsiz olarak o atee atlmak daha hotur. Hele yaknlktan, sevgiden
meydana gelen u ate yok mu? O, bize dumandan daha yakndr (Mevlna, 1988e, 50). Bir baka
yerde de, birey ve Tanr arasndaki ilikiyi salt kant temeline dayandrmak isteyen kiiler iin,
Filozof kendisini dnceyle ldrd der (Mevlna, 1988a, 187). Kierkegaard da kantlanan
Tanrnn tanrlk vasfn yitirerek bir bilgi nesnesine dneceinden sz eder. Bu ekilde kii
Tanr yerine bir Tanr kavramna inanmaya balar. Mevlna ve Kierkegaard, Tanrnn
kantlanamayaca konusunda hemfikirdirler. Onlara gre Tanr iin kant aramak iman asndan
bir yetkinlik deil bir kusur, tamlk deil bir eksikliktir. Bu konuda akln syleyebilecek ikna edici
bir sz yoktur. Dil, bu konuyu anlatmakta yetersizdir.
Vahyi temel alan tutumda, birey ve Tanr arasndaki ilikinin yn, Tanrdan insana
dorudur. Bu iliki biiminde insan Tanrya gitmemi Tanr insana gelmi, insan Tanry
bilmemi Tanr kendisini bildirmi, insan Tanry kantlamam Tanr kendisinden haber vermitir.
Mevlna, Tanrm, bizim bilgimiz, ancak senin bildirdiin bilgidir der (Mevlna, 1988b, 243). Bu
durum, Giambattista Viconun kavimlerin Tanr ile olan irtibatlarn aklarken kulland Tanrsal
inayetle kavramyla badar: Tanr kendini hatrlatm, onlarn bireysel ve toplumsal hayatlarna
dzen getirecek ilkeler vaz etmitir (Vico, 2007, 24, 38, 39). Mevlnaya gre de Tanr,
peygamberleri fazlndan, kereminden gndermitir. Onlar, Tanrnn insanlara bir ihsan, rahmeti
ve armaandr (Mevlna, 1988b, 69).
Mevlna ve Kierkegaard, birey ve Tanr arasndaki ilikiyi rasyonel bir zeminde deil,
Tanrnn insana, insann Tanrya ynelimi dorultusunda, daha ok bir gnl ilikisi olarak
kurmak isterler. man onlara gre biimsel bir davran tarz olmadan nce, kiinin kendi gnlnde
1

Ontolojik kant, Mkemmel Varlk dncesinden hareket eder. Farabi, bn Sina ve Anselmus, Descartes, bu grn
balca temsilcileri arasndadr. Bu filozoflara gre Tanr en mkemmel olandr, zorunlu varlktr. Bu nedenle olmamas
dnlemez. Bu kantlama biimi Descarteste grlr. Tanrnn mkemmellii karsnda yokluunun
dnlemeyecei, zira mkemmel bir varla eksikliin uygun dmeyeceini syler; mkemmel varln olmamas bir
kusurdur. (Descartes, 39, vd.).
2
Kozmolojik kant, en eski ve en gl kantlardan biridir. Evrenden, evrenin yaratlndan, ondaki dzenlilikten
hareketle Tanrnn varlna yol bulmaya alrlar. Bu gr savunanlara gre, evrendeki bu dzen ve ahenk,
rastlantsal bir ekilde meydana gelmi olamaz. Onun ortaya kabilmesi iin bir hareket ettiricinin, bir dzen vericinin,
bir tasarlaycnn, bir st bir bilincin olmas gerekir. lk hareket ettirici nedenle Aristoteles, yaratlm olann yaratcya
ihtiya duymas delili ile Gazali bu tutumun ok saydaki temsilcilerinden ikisidir.
3
Kanta gre, kendimize ait biricik aklnz kaybetmek istemiyorsak, bu sramay yapmamamz gerekir. Kierkegaard da
kanta dayal iman, bir inan ii olarak deil bir bilgi ii olarak grr; ancak o, Kantn aksine, aklmz kaybetmemiz
iin bu sramay yapmamz ister bizden. (Kierkegaard, 1985, 70). Kierkegaard, Kantla Tanrnn kantlanamayaca
konusu zerinde ayn gr paylasa da, srama konusunda ondan ayrlr. unlar syler: Kii Tanry kazanmak
iin kesinlikle akln kaybetmelidir; imann z budur. (Kierkegaard, 1989: 6.)

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

720

Vefa TADELEN

Tanr ile iletiime geebilmesi, Tanrnn varln kendi gnlnde hissedebilmesi, kendini Tanr
huzurunda konumlandrabilmesi, akkan ve deiken olan varoluun canl doas iinde bu ilikiyi
her an srdrebilmesi olaydr. Dahas anda, varln aknda Tanrnn iradesini grebilmesi, bu
tecelliyi seyredebilmesi, bunun zevkine varabilmesi olaydr. Kierkegaard iin, iman, en ak
ifadesini iki varolu arasndaki sevgide bulur. Bu iliki canl ve her an sren bir ilikidir. Bu
bireysel yaanty tesis etmek imann zn oluturur. unun ya da bunun karsnda deil,
Tanrnn huzurunda olmak, en derin varolusal yaantdr. Bu nedenle baka bir yer ve zamanda
deil de neden imdi ve burada bulunduumuz sorusunun cevabn da oluturur, varoluun anlam
sorununu da aydnlatr. Yitirilmilik, atlmlk, fazladanlk, bu belli konumda yerini tanrsal
istence brakr. Tanrnn huzuru ve bak, kiiyi tanmlar; varlk iindeki yerini belirler ve
varoluunun anlamn oluturur. Mevlnada Tanr huzuru, sevgili huzurudur. Gnln ar duru
olduu, Tanr ile varolusal iletiime geildii bir aamadr (Mevlna, 1988b, 13). Gnl arl,
bedensel itkilerin ar zincirlerinden kurtulmay, tinsel varl etkin hale getirmeyi ifade eder.
Mevlnada bu yaknlk kendisini sevgilide yeniden kefetmede, kendi varln sevgilinin
varlnda yeniden bulmada ortaya kar. man, bu noktada dorudan akln bir hareketi deil,
Tanrnn mesajna bir cevaptr. Kii Tanrdan gelen mesaj onaylayarak inan alanna girmi olur.
Bu isel sreci ancak sevginin eserleri ile tanyabiliriz. Sevginin eserleri de davranlarda
somutlaan erdemlerdir. nsan bu yaantlar bir birey olarak tecrbe eder. Bylece sonsuz
benlik haline gelir. Sevginin eserleri, giderek kuatc bir sevgiye dnr.
Bu bildiride, birey ve Tanr ilikisi, Mevlnann ve Kierkegaardun eserlerinden hareketle
tartlmaya allacaktr. Bu iki filozofta, birey ve Tanr ilikisi rasyonel bir nitelik gstermez.
Onlar daha ok Tanrdan insana doru gelen, insandan Tanrya doru dnen, Tanrdan yine
insana gelen, insandan insana, aama aama tm varla, tm evrene doru yansyan bir sevgi
sarmalndan sz ederler. Sonuta inanma hali, varla kar derin ve itenlikli bir sevgi duymaya,
yaratlan yaratandan tr ho ve gzel grmeye dnr. Bu ynelim temelini, imann bir
sevgi hali olarak alglanmasnda bulur.
1. Tanrnn ars
Birey ve Tanr arasndaki iliki yaratlla balamtr. Bu iliki, kutsal kitaplarn ifadesine
gre, dem ve Havvaya ynelik yaplan unlardan yemeyin uyarsnda belirli bir yn
kazanmtr. Bu bilgi ile cahilliin masumiyeti, ortadan kalkm, kii, Tanrnn bu uyarsnda kendi
zgrln ve potansiyelini tanmtr. Bu keif onu cennetten yeryzne drmtr.
Yeryzndeki insan yaam, bu atlmln derin izlerini tar. nsan yeryzne gelirken, lm,
beraberinde kaygy da getirmitir. Burada birey ve Tanr arasndaki ilikinin kkensel durumu
vardr. Birey ve Tanr arasndaki ilikinin yn, Tanrdan bireye dorudur. Tanr kendisinden sz
eder, kendisinden haber verir, dahas insan kendi mesajn anlayabilecek bir ekilde yaratr ve ona
yeryzn bir varolu mekn olarak sunar. Dnyann iini insan hayatna elverili olabilecek
ekilde tezyin eder. Bylece oray bir yuva, bir yurt haline getirir. Bu da, insana, Tanrdan bir
inayet ve iyilik mesaj olarak ular.
Tanr, insandan salt akl yoluyla kendisini bulmasn istemez. Vahiy ve peygamberlerle,
kendini tantr, bizzat kendisinden sz eder. Peygamber ve vahiy, Tanrdan insana gelen bir bilgi,
bir haber, bir ardr. Mevlnaya gre, akl dorudan doruya Tanr ile iliki kurmaz, bu nedenle
peygamberler bir aracdr. yle der: Eer akl onun balad dm zebilseydi Tanr
peygamberleri yollar myd? Bir baka yerde de ayn temay u ekilde dile getirir: Herkes
Tanrnn fazlna, ihsanna eriebilseydi Tanr bunca peygamber yollar myd?(Mevlna, 1988d,
256, 266, 376). Peygamber kavramnda rtk olarak, akln Tanr ile iletiim kurmadaki yetersizlii
vardr. Bu yetersizlie binaen Tanr Peygamberler aracl ile insanlara seslenmek istemitir.
Peygamber bu anlamda bir ardr. nsan, bu ary duyup ruhsal, davransal, dnsel ve
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

Mevlna ve Kierkegaardda Birey ve Tanr likisi

721

duygusal adan bir tutum ald zaman yeryzndeki konumunu da tayin etmi olur. Birey bu
konum iinde hep Tanr huzurundadr. nsann Tanrya cevab olan iman, ite byle bir
konumdur. Tanr, insandan kendisini bulmasn istemez, bizzat kendinden haber verir. nsann
Tanr hakkndaki bilgisi, bu habere dayanr. nsan Tanry, ancak Tanrnn haber verdii kadar ve
bu bilgi lsnde bilebilir. Bu ekilde akl vahiyle Tanr hakknda sz syleyebilme olgunluuna
eriir.
man, birey ve Tanr arasndaki ilikinin zn yanstan bir varolu halidir. O, bilgi, siyaset
ve yarar ncelikli bir iliki deildir. Bu iliki biiminde, neye inandmz tam aklk kazanmaz.
nanma, kendi iinde hep bir giz esi tar. nsanlar inanr, ancak hi kimse tam olarak neye
inandn bilmez. Tanrya olan inancmzn temelinde, bizim kendi aklmzla elde ettiimiz bir
bilgi tr deil, Tanrnn kendisinden haber vermesi bulunur. man bundan daha fazla bir bilgi
iermez. Eer akln verileriyle byle bir bilgiye eritiinden tr inandn iddia edenler varsa, o
zaman onlar, Kierkegaardun deyii ile kendi zihinlerinde oluturduklar bir kavrama inanrlar
(Kierkegaard, 1941, 108, 109).Augustinusun ve Jaspersin ifadesiyle syleyecek olursak, kuatc
varlk (Augustinus, 1986, 58, Jaspers, 1986, 58) bilgisi ile kuattn iddia etmek, Tanrnn
tanrln nesneletirmek olacak, bylece Tanr Tanr deil, sradan bir varlk haline gelecektir.
Oysa kuatclkta kuatlamayan, kavranamayan, bilinemeyen, grlemeyen bir stnlk ve
fazlalk sz konusudur.
nsanlar, Tanr hakknda, kendi akllarna dayal olarak kuatc bir bilgiye kavuamazlar.
Bu, normal bir eydir de; zira insan akl Tanry kavramak iin uygun bir yapda deildir.
Descartes, bunu sonlu aklmzn sonsuzu kuatamamas, dnememesi olarak niteler. Ona gre
sonsuz Tanr fikrini insann iine koyan (idea innata) Tanrdr. Sonlu aklmzla sonsuz Tanry
dnebiliyor olmamz, Tanrdan insana gelen bu bilgiyle mmkndr (Bkz. Descartes, 34). Akl,
Tanry ancak Onun kendisinden sz ettii lde bilebilir. Zira O, insanlarn kendi dilleri ile
oluturduklar bilgi ve dncelerin stndedir. Dil, kavrasa kavrasa, insann gr ve dnce alan
iine girebilecek, kuatan deil de kuatlan bir varl bilinir ve kavranr hale getirebilir. Snrl
olan dnyann dili ile snrsz Tanry ifade etmek nasl mmkn olabilir? Sylenen her ey,
dnyaya ilikin bir varla gndermede bulunur. Dilin, Tanr varln ifade etmesi, karlamas, her
zaman bir sorunsal oluturur. Sonlu ve snrl bir dille sonsuz ve snrsz bir varlk hakknda
konumak, neyi ifade eder? Tanr hakknda sylenebilecek bir neyi ifade eder? G ve bilgi
neyi ifade eder? Biz biri birle toplayabilir, ikiye blebiliriz. Gc ve bilgiyi alarak kazanrz.
Byk bir eyi kk bir eyle kyaslayabiliriz Mevlna, szcklerin Tanr hakknda bir ierie
sahip olamayacan syler. Bu nedenle, dil, Tanr hakknda konuamaz. Zira dil, ieriini iinde
yaadmz dnyadan alr; yle ki, dilimin snr, dnyamn snrdr ifadesi, dil ve gereklik
alan arasndaki karlkl ilikiye atfta bulunur (Wittgenstein, Tractatus, 114). Dilime, dnyamn
snrlarn aan anlamlar, ancak Tanr tarafndan yklenebilir. Vahiy, bu ilemin addr. Vahiyde
Tanr kendi kendisinden sz etmektedir. Tanr kendi hakknda yeni bir dille deil, insanlarn
konutuklar dille konumaktadr. Elimizdeki tek bilgi, Tanrnn kendisi hakknda verdii bilgidir.
Kendi aklm bana Tanrnn kim ve ne olduu konusunda, zerinde aka konuabileceim bir
bilgi sunmaz. Mevlna bunu mucize kavram ile aklar. Eer akl, kendi bana Tanrya
ulaabilme yeterliliine sahip olsayd, mucizeye gereksinim duymazd. Mucize hadisesinde akl,
kendisini, akl d ve olaanst ile ikna eder. Mesnevide u ifadeler geer: Musa ve
Muhammedin mucizelerine dikkat et. Sopa nasl ylan ekline girdi, direk nasl irfan sahibi oldu?
Sopa ylan ekline girdi, direkten de inilti duyuldu. Bu mucizeleri, dini izhar iin gnde be kere
ilan ederler. Bu din lezzeti eer akla aykr olmasayd bunca mucizeye hacet var myd? Akl, akla
uygun olan her eyi, mucizesiz, kemekesiz kabul eder (Mevlna, 1988a, 171).Kierkegaard da,
imann bir paradoks ierdiini, absrt bir durum olduunu hemen her eserinde sk sk

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

722

Vefa TADELEN

yineler.4Viconun, Gentil Kavimler5 olarak niteledii kavimlerin, Tanr ile iletiim iinde
olmadan, salt kendi akllaryla ulaabildikleri inan dzeyi, entelektel yaamn parlak rneklerini
veren Msr, Mezopotamya, Yunan ve Roma kltrlerinde de olduu gibi6, paganizmdir. Akl ve
iman arasnda bir gereklilik ba kurmak her durumda mmkn olmayabilir. Dolaysyla, Tanr
hakkndaki bilgimiz, aklmza deil, Tanrnn kendi kelamna dayanmaktadr. Ancak bu sz, yine
de insann dil dzeni iinde ifade bulmu, Tanr insana insann dili ile hitap etmitir. Tanr
hakknda sylenen insan sz, Tanry olduu gibi anlatmaktan uzaktr. Dolaysyla, iman apak
bir durum deildir, kendi iinde hep bir giz esi tar (Kierkegaard, 1978, 27). O, zerinde
apak konuamayacam, speklasyon konusu yapamayacam, tartamayacam, bilimsel bir
bakn nesnesi haline getiremeyeceim bir varlktr.
2. man bir cevaptr
nanma tutumunda, hem neye inanld, hem de nasl inanld nemlidir; bunlar inanma
tutumlarn oluturan unsurlardr. Ama yine de konumuz asndan nem tayan bir soru
sorabiliriz: inanma olaynda hangisi daha belirleyicidir; nasl inanld m, yoksa neye inanld
m? Bu soruya verilecek cevap, inanma tutumlar zerinde etkili olur. Neye inanyorsun? sorusu,
sorunun sorulduu kiiden bilgi ister. nandm varl ve zelliklerini, bir bilgi olarak ortaya
koyduumda, bu neye inandm sorusuna bir cevap tekil eder. Ama bu durumda acaba bir
bilgiye, bir kavrama, bir tasavvura m inanmam sz konusu olur? man bilgisel bir tutum haline
getirmek, imann z ile badar m? Ya da iman temelde bilgisel bir tavr mdr? Neye inandm
sorusu iman kendi dmda zmlemeye alrken, nasl inandm sorusu inanma olayn benim
kendi varlm iinde anlamaya alr. Sahih ve itenlikli inanma tutumunda nasl inanmalym
sorusu neye inanmalym sorusunu nceler, iman bir bilgi konusu olarak grmez. Bu nedenle
Tanrnn kavranabilirlii anlayn ne karmaz. man, ancak bir sevgi konusu olarak
grldnde kendi doasna uygun bir yrngeye oturmu, Nasl inanmalym sorusu, sahih ve
itenlikli bir ynelim kazanm olur. Bu tutum iman, neye inanmalym sorusundan ok nasl
inanmalym sorusunda arar, neye inandm deil nasl inandm ne karr.
Kierkegaarda gre, varolmann anlam, dinsel duygunun yaamasyla orantldr. Kii,
varolmann dinsel anlamn unutmusa, insan olarak varolmann anlam da unutulmutur
(Kierkegaard, 1992, 223).Ona gre iman, iki varolu arasndaki ilikidir. Bu o kadar birebir ve
dorudan, aracsz bir ilikidir ki, iman valyesi olarak nitelendirdii Hz. brahim iin yle der:
Ulat harika zaferin neticesinde Tanrnn samimi dostu olur ve Ona Sen diye hitap eder.
Artk kii anlad iin deil anlayamad iin, kantlad iin deil kanta gereksinim duymad
iin inanr. nancn temelinde Tanrnn huzurunda olma duygusu vardr. Tanr, varoluun ve
benliin ltdr; kiinin, huzurunda kendisi olabildii, benlik haline gelebildii bir varlktr.
4

Credo qui aabsudum (sama olduu iin inanyorum) anlay, temelini Tertulliende bulur. Bu yaklama gre kii
aklnn gzlerini karmal, Tanry kazanmak iin akln kaybetmelidir. (Bkz. Reneaux, 14). Ayrca bkz. (Kierkegaard,
1992, 109, vd.).
5
talyan filozofu Giambattista Vico (1668-1744), tarih ve sosyal bilimlerin metodolojisini temellendirdii, insani-tarihsel
alana bilimsel bir nitelik kazandrd r ac almas Yeni Bilimde, kavimleri Tanr ile ilikisini kurabilmi ve
kuramam toplumlar olarak ikiye ayrr. Gentil kavimler, bu ilikiyi kuramam olan kavimlerdir. Onlar, Tanrsal
inayetten uzak bir ekilde evlilik, aile ve defin olmadan yaamlar, yeryzndeki uzun deneyimlerinden sonra pagan
toplumlar oluturmulardr. Tanr ile irtibatn kurabilen brani kavimler ise, Tanrsal inayet sayesinde aile, evlilik, defin,
hukuk, adalet, toplum gibi organizasyonlarla yeryz ormannda vahi hayvanlar gibi dolamaktan kurtularak bir dzen
oluturabilmilerdir (Bkz. Vico, 2007).
6
Bu toplumlar, akl kullanmada, varl rasyonel olarak kavramada ve dzenlemede ileri bir dzeye erimi toplumlardr.
Nitekim Msr mimarinin, antik Yunan felsefenin, Roma da hukukun ana vatan olarak grlr. Tuhaf olan ey, akl
kullanmann ileri bir dzeyine erimi olan bu toplumlarn paganist toplumlar olmasdr. Demek ki, dnyasal snrlar
iinde i gren akln, inan alannda, akn ynlendirmelerin dnda, srf kendi bana ulaabilecei aamalardan biri de,
rneklerin gsterdii zere, paganizmdir.

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

Mevlna ve Kierkegaardda Birey ve Tanr likisi

723

Ancak onun huzurunda bir konum kazanmakla kendisi olabilir. Bu iliki, kanta dayal bir iliki
deildir, akl ve manta dayal bir iliki de deildir. O, akln bilgi ve kant temelli tutumuyla deil,
daha ok gnl ve sevgi ilikisiyle anlalabilir. Bu da bir ben olarak Seni kendi varlmda
hissetmemle alakal bir durumdur. Bu adan Tanr bir kavram deil, kendisiyle varolusal balant
iinde bulunduum Sendir. Her zaman huzurunda olduumu hissettiim ve ancak bu konumumla
bir ruh ve benlik haline gelebildiim, iinde bulunduum an sonsuza balayabildiim, bu ekilde
sonsuzlaabildiim Mutlak Varlktr.
Tanr ile birey arasndaki iliki sevgi nceliklidir; toplumsal, siyasal, hukuksal, hatta ahlak
ncelikli deildir. Kierkegaard, Hz. brahim rneinden hareketle, dinsel varolu ile ahlaksal
varolu arasnda bir ztlama oluturur. brahimin eyleminde, etik olan teolojik olan tarafndan
askya alnr (Kierkegaard, 1985, 60, 75, 90). Bu durum, evrensel olanla bireysel olann, ifade
edilebilenle edilemeyenin, ahlaksal olanla dinsel olann ztlamasdr bir bakma. Akln yasalarna
gre ekillenen ahlaksal varolu alan asndan bakldnda, kzn kendi toplumunun kurtuluu
iin tanrlara kurban veren Agamemnonun durumu bir kahraman olarak ortaya karken
brahimin durumu bir oul katili olarak belirginlik kazanr. Ahlaksal varolu asndan
baktmzda Agamemnonun eylemi bize kahramanca grnebilir; onu alklayabiliriz, acsn
paylaabiliriz (Kierkegaard, 1985, 87). Ama ayn ahlak yasalar babadan olunu yetitirip topluma
kazandrmasn ister. Dolaysyla iman, ahlak gibi akln evrensel kategorilerine dayanmaz, o znel
bir yaantdr. brahim, bir sahnede deildir, kendisini bakalarna anlalr hale getiremez,
eylemini ahlaksal bir devle aklayamaz.7 Onu ifade edebilecek tek ey suskudur. Zira o akln
ve etiin evrensel buyruklarna gre eylemde bulunmaz. Ama iman, aada da zerinde durulaca
zere, hem Mevlnada, hem de Kierkegaardda, bireyden yalnz kendisine ve kendi ocuklarna
kar deil, tm insanla ve tm varla kar kuatc bir sorumlulukla davranmasn ister. Zira
Tanry sevmek, ancak onun yarattklarn sevmek ve onlar karsnda koruyucu bir tavr
sergilemekle olanakldr.
Mevlna, taklide dayal iman, alkanla dayal iman, itenlikli iman gibi eitli
ayrmlardan sz eder (Mevlna, 1988c, 376). tenlik boyutu tayan bir inanma biimi, ancak birey
ve Tanr arasndaki canl ve srekli bir varolu ba eklinde ortaya kabilir. man, gnln
ynelimi olarak Tanrnn arsna bir cevaptr. nsan, bu cevab, kendi iindeki sevgi ve hikmet
lsnde, kendi znel deneyim ve inanma tecrbesinden tretir. Tanr ile olan iletiimi, ihtiya
anlaryla snrlama, yalnz korku ve umutsuzluk durumlarnda onu hatrlama, itenlikli inan
alanlna girmez. Bu dnyaya ve te dnyaya ynelik bir fayda bekleyii, sahih inanma tutumuyla
badamaz. Yunus Emre, bana seni gerek seni redifli iirinde, birey ve Tanr ilikisini koulsuz
bir ballk temeline oturtur. Dnyaya ilikin bir yarar, lm sonrasna ynelik bir korku ve umut,
inanmann motivasyonu haline geldiinde, inanma durumunun sahihlii bozulur. Kierkegaard, bu
tr bir inanma biiminde putperest belirtiler grr. Tanry, ihtiya duyulan nesnelerin kendisinden
istendii bir ambar bekisi gibi grmek, imann gnl boyutu ile badamaz; Kierkegaard bunu,
Tanry, Alaaddinin sihirli lambasna benzetmek olarak niteler. Mevlna da, Ekmek isteyen
yllardr Allah der fakat saman iin Mushaf tayan eee benzer diye konuya yaklam gsterir
(Mevlna, 1988b, 39).8

Kierkegaard, bu noktada nemli kavramlarndan birini ortaya koyar: man u paradokstur: Bireysel olan evrensel
olandan stndr (Bkz. Kierkegaard, 1985, 84, 97). Buna gre, tek kiinin iindeki ve sadece ona zg olan iman,
kantlanm, bilinmi, akla uydurulmu, dnyadaki btn insanlar tarafndan kabul edilmi ilkeden daha stndr.
8
Hem Kierkegaardun, hem de Mevlnann zerinde durduu temel konu, Tanr iin her eyin mmkn olduudur. Bu
doal bir eydir. Zira Tanr anlaynn kendisinde bu tr bir yetkinlik ve kudret sahibi olma zaten vardr. Kukusuz o,
ekmek isteyene ekmek, rzk da verir. Burada zerinde durulan husus, dnyasal yarar ve karlar, imann koulu haline
getirmektir. mann ieriini, iki varolu arasndaki balanma durumu olmaktan karp bir alveri konusu haline
getirmektir; eletirilen nokta burasdr.

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

724

Vefa TADELEN

Birey ve Tanr arasndaki iliki, Mevlnann iirlerinde, metaforik9 bir ifade biimi iinde,
koul gzetmeyen bir yaknlk hali olarak ifade bulur. Mevlna, sahih iman ya da itenlikli iman
diye adlandrlabilecek inanma tutumunu eitli rneklerle aklamaya alr. Biz almamzda bu
rneklerden yalnzca ikisi zerinde duracaz. Bunlardan ilki, Mesnevinin birinci cildinde yer alan
engi Hikyesidir. Hikyeye gre, engi, yetmi yllk mrn nameler kararak geirmitir.
Sonunda ihtiyarlk dnemi gelip atm, gcn kuvvetini yitirmi, zavall bir hale dmtr.
Tanrya yle yakarr: Bugn kazan yok, senin konuunum. engi sana alacam Tanrdan
kiri paras isteyeceim. nk o kendisine halis olan kalplere kerem ve ihsanyla mukabele eder.
engi omuzlayp yola der, Medine mezarlna doru yrr. Bir hayli enk alp alar; ban
yere koyar, engi yastk yapar. Mevlana, hikyenin devamnda bu kiiyi, saf, makbul ve mbarek
kul olarak niteler ve unu sorar: htiyar bir algc nasl olur da Tanrnn haslarndan [makbul
kullarndan] olur? Ey gizli sr, ne hosun sen (Mevlna, 1988a, 152, 165, 174).
Kierkegaarda gre birey, inanmakla kendisini Tanr huzurunda var etmeye balar. Birey
Tanr ilikisinde en ok ne kan tutum, budur. Tanr, hayatiyet sahibi kiinin Sen diyebilecei,
kendisine sevgi duyabilecei, varlk bilincini kendisinden tretebilecei bir varlktr. Tanr bir alg,
bilgi ve dnce konusu deilse, o zaman neye inandmzdan ok nasl inandmz konusu ne
kar. Bu yaant da, iman herhangi bir koula balamadan gnlden bir balanmay, iten bir
ynelimi ifade eder. Bu noktada iman, biimsel (formal) bir durum olmaktan karak, yine
Kierkegaardun deyii ile iki varolu arasndaki ben ve sen ilikisine dnr. Bu dnsel
yaklamn temellerini Augustinusta bulmamz mmkndr. O, iman, zgr irade, sevgi ve
kendini bilme (memoria sui) - Tanry bilme (memoria Dei) kavramlar erevesinde bir ben
ve sen ilikisi olarak ele alr.
Mesnevide, yukarda verdiimiz engi rneinin yannda, iman biimsel bir tutum
olmann dna karp bir ben ve sen ilikisi olarak kuran baka rnekler de vardr. Bunlardan en
nemlisi udur: Musa bir gn yolda bir oban grr. oban yle yakarmaktadr: Ey kerem sahibi
Tanr! Neredesin ki sana kul, kurban olaym. arn dikeyim, san tarayaym, elbiseni
ykayaym, bitlerini kraym. Ulu Tanr, sana st ikram edeyim. Elceizini peyim, ayacn
ovaym. Uyuma vaktin gelince yerceizini silip spreyim. Btn keilerim sana kurban olsun.
Btn namelerim, heyheylerim senin ydnladr Tanrm. Bu ifade biimi, putperest zellikler
tar. Ne var ki, Kierkegaardun da dedii gibi, baz inanma durumlar vardr ki, bir putperest
gerek bir Tanrya inanr gibi inanr, gerek bir Tanrya inanan da, inanma biiminde putperest
belirtiler gsterir. Musa ile oban arasnda geen bu metaforik ykde de, benzer bir durum sz
konusudur. oban inanma biiminde, neye inand sz konusu olduunda, putperest bir nitelik
sunar. tenlik onun inancn sahih bir inanma tutumuna dntrr. Musa bu kiiye, Tanrya
yanl bir ekilde inand ve yakard iin kzar ve nasl doru bir ekilde inanmas gerektiini,
nasl bir Tanrya inandn retir; inand Tanrnn zelliklerinden sz eder ve onu dalalet

Mevlnann felsefi syleminden bahsetmek, Batl anlamda bir felsefi sylemden bahsetmek olmayacaktr. Onun
dncelerini ortaya koyma, onlar gelitirme ve kurgulama biimi speklatif, kurgusal ve kavramsal bir nitelik arz
etmez. Onun felsefi sylemini izah edebilecek en nemli kavram eretileme (metafor)dir. Mevlna metaforik bir tarz
zerine sylemini ina eder. Metaforun zn, yksel anlatm oluturur. yklerle bir sistem kurar. nancn itenliini,
inanma temelinde birey ve tanr arasndaki ak, sevgiyi metaforik ifadelerle anlatr. Eretileme, dorudan dile getirme
deil, dolayl sylem tarzdr. Benzetmelerle yaklamaya alr. Hakikati grdn ve bildiini deil, grr ve bilir gibi
olduunu syler. Bu sylem biimine, srekli bir temkinli olma, haddini amama hali elik eder. Bu da isel
gerekliklerin, teolojik hakikatlerin, sezgisel keiflerin, akn hakikatlerin sz konusu olduunda, uygun bir sylem
biimi olduu sylenebilir. Bu tutum, hakikatin merkezine gittiini sylemez, daha ok onun etrafnda dolar (Bkz.
Keklik, 55). Aslnda metaforik anlatma Bat felsefesinde de ok sk rastlanr. Platon, maara metaforuyla kendi
sisteminin temelini oluturur. Metaforik anlatmda onun da anlatlara, hikyelere ve efsanelere yer verdiini grrz.
Denilebilir ki, szn bittii yerde metafor balar. Anlatm kmaza girdiinde metafor imdada yetiir. Metafor, dorudan
anlatlamayan anlatmay dener. Konuya yaklamak iin abalar (Bkz. Tadelen, 2011, 41-43).

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

Mevlna ve Kierkegaardda Birey ve Tanr likisi

725

iinde olmakla sular. Szlerini sama bulur, kfr olarak niteler. ark, dolak ancak sana yakr.
Sen bunlar kime sylyorsun? Amcana, dayna m? diye azarlar.
Bu ykde Musa, bir doru Tanr bilgisi ve doru Tanr inanc olduu fikrinden
hareket eder. Tanr hakknda doru olduundan kuku duymad bilgilerden sz eder: Tanr
yemez, imez, yatmaz, uyumaz, insana benzemez, banda bit olmaz, ark ve elbise giymez, bir
bedende cisimlemez, hibir eye ihtiya duymaz. obann Tanr tasavvuru, bu doru Tanr
anlayyla badamaz. Musa, amcasndan daysndan sz eder gibi Tanrdan sz eden bu adama
kzar ve onu dinden kmakla sular. El ayak bizim iin bir vesilesidir; fakat Tanrnn
arlna nispetle kusurdur. oban, Musann bu uyarlar ve itham karsnda ok zlr: Ya
Musa, azm baladn, pimanlktan canm yaktn der; elbisesini yrtp yana yana bir ah eker,
ban alp le doru yola der. Musaya Tanrdan yle bir uyar gelir: Kulumuzu bizden
ayrdn. Sen ulatrmaya m geldin, yoksa ayrmaya m? Ben, herkese bir huy, herkese bir eit
stlah verdim. Ona metih olan sz sana zemdir; ona gre baldr sana gre zehir! (Mevlna, 1988b,
134)
Mevlnaya gre, her yaant farkl bir varolu hali, her varolu hali de farkl bir dildir. Her
varoluun nasl kendine zg ve dier varolu hallerinden farkl zellikleri varsa, kendine zg bir
dili de vardr. Giden gnle, insann iinde bulunduu hal de deiir ve her hal yeni bir dille ifadeyi
gerekli klar. Dnk dil, dn anlatr, bugn anlatmak iin yeni bir dile, yeni bir sz daarcna,
yeni bir stlaha ihtiya vardr. Her varolu halinin kendine zg bir dilinin olmas, onu bakalar
iin yabanc ve anlalmaz klar. Dolaysyla, obann varolu hali ve bu varolu haline zg dil,
dierleri iin anlalmazdr. Herkesin kendi haline uygun bir dili vardr. Birine vg olarak grnen
sz, dierine yergi olabilir. Varolu halleri nasl farkllarsa, varolu hallerine zg dil de ylece
farkllar; yle ki, iletiimi imknsz klan bir noktaya bile ulaabilir. Birey ve Tanr ilikisinin dili,
hal dilidir, gnl dilidir. Bu noktada asl olan, sz deil, szn iinden tredii hal,
itenliin ve sahih varolulun kayna olan gnldr. Halde asl olan ise itenlik ve yrein
arldr. Yrein arl, gnln itenlikli yaants, sze gelmeyen bir nitelik tar. Mevlna bu
noktada birey ve Tanr ilikisini, akla ifade eder; ak, bu ilikiyi kurabilecek bir varolu durumu
olarak grr. Ak hali, btn dillerin zerinde bir dil, btn hallerin zerinde bir hal, btn
yasalarn zerinde bir yasadr. Biz; dile, sze bakmayz; gnle, hle bakarz. Kalb huu sahibiyse
kalbe bakarz, isterse sznde kulluk olmasn. Gnl cevherdir, sz sylemekse araz Ak eriat,
btn dinlerden ayrdr. klarn eriat da Allahtr, mezhebi de (Mevlna, 1988b, 134).
Musa, Tanrdan bu azar duyunca le dp obann ardnca kotu. Nihayet onu bulup
dedi ki: Mjdemi ver! Tanrdan izin geldi. Hibir sebep ve tertip yolu arama; daralan gnln ne
isterse onu syle! Senin kfrn din, dinin can nuru Sen emniyete ermisin. Mevlna olay syle
yorumlar: Kendine gel kendine! Tanry vsen de bu vn, obann layk olmayan v gibi
bil, yle tan. Senin vn, obann vne nispetle daha iyidir. Ama Tanrya nispetle onun da
deeri yok, onun da sonu gelmez. (Mevlna, 1988b, 137-166) Bir baka yerde de, dilin Tanry
vmekten uzak olduunu syler; Tanrya hitaben ben seni vemem der. Bizim kendi dilimiz
iinde sylediimiz, ifade ettiimiz szlerin Tanr iin nasl bir anlam olduu, Onu nitelemek iin
sylediimiz szlerin gerekten onun tanrsalln ne lde karlad, varlnda nasl bir
karlk bulduu bir sorundur. Bizim dnyasal gereklii ifade etmek iin kullandmz dil,
Tanrsal gereklii ne lde karlayabilir? Szgelimi Tanr iin bilmek nedir? Grmek nedir?
Balamak nedir? Bu tanrsal nitelikler insan gerekliinde olduu gibi midir? Bilmek, bizim
kullandmz anlamda bilmek, grmek bizim anladmz anlamda grmek midir? Mevlna iin,
tanrsal gereklik karnda sz bir rtdr; o, ifade ettii gereklii amaz, grnr ve anlalr
klmaz; aksine rter, kapatr (Mevlna, 1988c, 387). yle der: Sz dar, mana ise geni. Sz
manaya kifayetsiz. Onun iin peygamber Tanry bilenin dili tutulur der (Mevlna, 1988b, 131).
Birey Tanr ilikisi btn szlerin, btn ifadelerin dnda kalr. Bu iliki, szle ifade edilebilecek,
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

726

Vefa TADELEN

szn iine sdrlabilecek bir iliki biimi deildir. Burada nemli olan gnln tutumudur, dilin
syledii ikincildir. Szn eri zn doru olursa o sz erilii Tanrya makbuldr der
(Mevlna, 1988c, 14).
Sz, birey ve Tanr ilikisini tayacak, bu ilikinin kurulmasn salayacak derecede yetkin
bir ara deildir. ten ynelim, her zaman nemlidir; bu ynelim, nasl inandmz sorusunu
cevaplar. Tanr iin zahiri dilden daha deerli bir dil vardr; o da i dilidir, halin ve gnln dilidir.
Bu dil akln, bilginin, n bein deil, akn ve gnln dilidir. Kierkegaardun Korku ve
Titremede, brahimin durumunu anlatrken syledii szler, brahimin anlalamayacan,
durumunu bakalarna izhar edemeyeceini, izhar etse de bakalar tarafndan anlalamayacan
ortaya koyar.10 Ona gre de, iman valyesi brahim ile Tanr arasndaki iliki, bir ak, sevgi
ve balanma ilikisidir. Bu, her an gizlerle dolu olan ve brahimin kendi varl iinde tecrbe
ettii bir yaantdr. brahim ulat muhteem aamada, Tanrnn samimi dostu olur ve Ona
Sen diye hitap eder. Asl olan bu iten diyaloun, sevgi bann kurulabilmesidir. Mevlna da
eserlerinde, birey ve Tanr arasndaki dostluu vurgulayan ifadelere sk sk yer verir. Bunlardan
birinde yle der: Tanrya gnl doruluu ile eilirsen ona mahrem olursun. Ben Tanr ile
yle bir haldeydim ki, aramza seilmi bir peygamber bile giremezdi (Mevlna, 1988d, 14, 238).
man, yaln, iten ve sevgi temelli bir balanma olarak gren bu duyarlk, daha sonra Karl Jaspers,
Gabriel Marcel ve Martin Buber gibi filozoflarca da srdrlr.
Srekli bir giz esi ardnda kalan din ve dinsel duygu iin, doru ve yanl gibi
nitelemeler uygun olmayacaktr. man, nesnel ve evrensel bir bilmeyi deil, tecrbenin, akn,
sevginin, ie douun i ie olduu bir anlama, ma ve sezme durumunu ifade eder. Bu znel
yaant, ancak onu tecrbe edenler asndan anlamldr. nandm szc, yalnz onu
syleyenler asndan anlalabilirlik nitelii tar. Anladm demek, ben anladm demektir.
Benim anladm eyi, ancak benim anladm anlayanlarla paylaabilirim. Yine de benim
anladm eyi tpk benim gibi anladklarndan emin olamam. Dolaysyla, iman daima ona sahip
olan kiinin imandr, kendi znelliim ve znel deneyimim iinde kalan bir inanma biimidir.
Yaant durumlar birbirinden farkl olduu iin hi kimsenin inanma durumu bir bakasnn
inanma durumu ile ayn olmayacaktr.
te bu noktada doru iman, gerek iman gibi kavramlar kullanmak, zel deneyim
alanlarnda nesnel karlklar bulmaz. Doru sz, inanc nitelemez, aksine onu belirsizletirir.
nk inan alanndaki doruluk, eer byle bir kavram kullanlacaksa, matematikte ya da
bilimlerde olduu gibi bir kesinlii ve akl, tutarll ve olgusall deil, srr ve kapall
ifade eder. O da, itenlik hali ile ifade edilebilir. Eer doru birey ve tanr ilikisinden sz
edilecekse, bu, imann, ak ve itenlik hali ile ifade edilebilecei bir balanma durumu olmaldr.
Bu nedenle, Augustinustan bu yana, iman bir ak hali olarak anlayan dnrler gelip gemitir.
Mevlna ve Kierkegaard da bunlardan ikisidir. Birey ve Tanr ilikisi sz konusu olduunda, szel
ifadelerin, bu ilikiyi, her zaman doru anlattn iddia ettii anlarda bile yanl, yetersiz ve
anlalabilirlii olmayan bir ekilde anlatmaya eilimli olduunu sylemek gerekir. mann bir
sevgi oluu, yeterli derecede sze gelmeyii, onun bir sr oluuyla badar. Sorun udur:
Tanry kendi iimizde ne kadar hissedebiliyoruz? Eer onu hissediyorsak, sesini de iitiyoruz
demektir. Bu iliki onun da bizim sesimizi iitiyor olduunu; onunla bizi duyduundan emin bir
ekilde konuabileceimizi, yalnz onun huzurunda varolduumuzu, znelliimizin yalnz ona
10

Kierkegaard, Korku ve Titremeyi Johannes de Silentio mstear ismiyle yazar. Bu Latinceden alnan bu adlandrma,
suskun Johannes anlamna gelir. Bununla, kitabn yazar olarak aslnda kendisinin de konuamadn, kendi
iindekileri anlatmadn, anlatsayd bile bu anlamn szn nesnel ve evrensel formu iinde dnme urayarak kendi
znden uzaklaacan sylemek ister. Szn evrensel ve nesnel formu iinde, anlamn dnmesi durumunda, brahim
bir oul katili olarak ortaya kar. brahimin anlalmazl, birey olarak evrenselden yce oluu, teolojik olann etik
olan askya al, paradoks ve susku balamnda anlalabilir.

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

Mevlna ve Kierkegaardda Birey ve Tanr likisi

727

aikr olduunu, yalnz onun bize tanklk ettiini de ifade eder. Bu akn tanklk, bizi, evrenin ve
kendi iimizin derinliklerinde kaybolmaktan korur; sonuta toplumsal bir yap iinde dierleri iin,
bir komu ve karde olarak anlalabilir hale getirir.
Sonu
Birey ve Tanr ilikisi en somut ifadesini, insann varlkla olan ilikisinde bulur. nsann
varlkla olan ilikisi ncelikle insandan balar, hayvan, bitki, canl ve cansz btn nesnelere doru
yaylr. Kierkegaard, bu somutlamay, bu yansmay komu sevgisi ile ortaya koyar. Bunun k
noktas, u ifadedir: Kim ki, Tanrya inanyorum der de kardeinden nefret ederse, o bir
yalancdr. Kardeini grd halde sevemeyen, Tanry grmedii halde nasl sevebilir?
(Kierkegaard, 1978, 154 Yohanna, 4:20). Kierkegaardun Sevginin Eseleri adl eserinde komu
sevgisinden hareket eden, yakn komudan uzak komuya, insandan Tanrya, Tanrdan insana,
bir sevgi sarmal vardr. Bu anlaya gre, Tanry sevmek iin insanlar sevmek, insanlar sevmek
iin komuyu sevmek gerekir. Komuyu sevmesi iin de kiinin kendisini sevmesi gerekir. Benim
iin bir ey yapmak istiyorsan insanlar iin yap, beni sevmek istiyorsan insanlar sev, bana iyilik
yapmak istiyorsan insanlara iyilik yap diye zetlenebilecek sevgi sarmal, Mevlnann
Mesnevisinde de bir kutsi hadis zerinden kurulur: Tanr onun hakknda hastalandm da yine
halimi hatrm sormadn? Yalnz o hastalanmad, ben de hasta oldum demitir (Mevlna, 1988b,
133).
man, Tanrnn bireyin ynelimine karlk verdii inancn da tar. Bunun anlam,
Tanrnn insana, insann iletiim abasna sevgi, inan ve hikmet yolunda karlk vermesi, kendini
bulmasnda ve sorularn cevaplamasnda ona yardmc olmasdr. Mevlna, gnlde Tanr sevgisi
artt m bil ki o da seni seviyor der ve Tanr onlar sever onlar da Tanry ayetini anar
(Mevlna, 1988c, 359, 363). Kierkegaard da Tanrnn sevgi olduunu syler (Kierkegaard,
1985, 63). Kiinin, Tanrnn da kendisini sevdiine inanmas, kendi selamna karlk verdiini
dnmesi, yeryznde ulaabilecei en yksek varolu halidir. Mevlnann ve Kierkegaardun
felsefesinde aa kan budur: Tanr huzurunda olmak, onunla iletiim halinde bulunmak, benliin
en st ifadesi, insan olmann en st telosudur. Bu durum, sonsuz benliin ifadesi olarak en st
zgrlk halidir. Tanrnn huzurunda olmak, yrein de huzura ermesidir. Mevlana ve
Kierkegaard, iman, Tanrnn nasl olduuna, kim olduuna, bir gerek tanr tasavvuruna
dayandrmaz. nanma, bireyin kendi iinde balar. Ve o, sahih, itenlikli ve sevgiye dayal bir
ynelim olarak, nasl sorusunu ne karr: Nasl inanrsam sahih ve itenlikli bir inanma tutumu
gelitirmi olurum? Nasl inanrsam Tanr ile varolusal bir balanma iine girmi olurum? Neye
inanmalym? sorusu, sahih inanma tutumunun belirlenmesinde, nasl inanmalym sorusu yannda
nceliini kaybeder. Bu da iman bir bilgi ve dnce konusu olmaktan kararak bir gnl,
yaant balanma konusu haline getirir.
KAYNAKA
AUGUSITINE, The Confessions of Saint Augustine, Tr. E.B. Puse, The Modern Library, New
York, 1999.
DESCARTES, Ren, Metot zerine Konuma. ev. Mehmet Karasan, Milli Eitim Bakanl
Yaynlar, stanbul, 1986.
JASPERS, Karl, Felsefe Nedir?, ev. . Zeki Eybolu, Say Yaynlar, stanbul, 1986.
KANT, Immanuel, Kritik der reinen Vernunft, Leopold Voss, Leipzig, 1853.
KIERKEGAARD, Sren, Training in Christiyanity and The Edifiying Discourses, Tr. Walter
Lowrie, Oxford University Press, London, 1041.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

728

Vefa TADELEN

KIERKEGAARd, Sren, Works of Love, Tr. Howard V. Hong - Edna H. Hong, Princeton
University Press, Princeton - New Jersey, 1978.
KIERKEGAARD, Sren, Fear and Trembling, Tr. Alastair Hannay, Penguin Books, London,
1985.
KIERKEGAARD, Sren, Sckness Unto Death, Tr. Alastair Hannay, Penguin Books, London,
1989.
KIERKEGAARD, Sren, Philosophical Fragments, Tr. Howard V. Hong Edna H. Hong,
Princeton University Press, Princeton - New Jersey, 1987.
KIERKEGAARd, Sren, Concluding Unscientific Postscript to Philosophical Fragments, Tr.
Howard V. Hong - Edna H. Hong, Princeton University Press, Princeton - New Jersey,
1992
MEVLNA, Mesnevi I, ev. Veled zbudak, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1988a.
MEVLNA, Mesnevi II, ev. Veled zbudak, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1988b.
MEVLNA, Mesnevi III, ev. Veled zbudak, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1988c.
MEVLNA, Mesnevi IV, ev. Veled zbudak, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1988d.
MEVLNA, Mesnevi V, ev. Veled zbudak, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1988e.
MEVLNA, Mesnevi VI, ev. Veled zbudak, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1988f.
MEVLNA, Fhi Mfih, ev. Meliha lker Anbarcolu, Milli Eitim Bakanl Yaynlar,
stanbul, 1991.
VICO, Giambattista, Yeni Bilim, ev. Sema nal, Dou Bat yaynlar, Ankara, 2007.
YUNUS EMRE, Yunus Emre Divan, haz. Faruk K. Timurta, Tercman Yaynlar, stanbul, 1972.
WTTGENSTEN Ludwig, Tractatus Logico-Philosophicus, Routledge & Kegan Paul, London,
1961.

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/6 Spring 2013

You might also like