Professional Documents
Culture Documents
ON KNC BASKI
zmir 2010
Akdeniz niversitesi Merkez Ktphanesi
0 6 0 0 6 5 255.07.02.01.06.00/11/0060065
0060065
DN FELSEFES
Mehmet TRKER - Mehmet AYDIN
BASIM YER ve YILI
Gaziemir / ZMR - Ekim 2010
ISBN
975-95466-4-7
NSZ
17-17B
NDEKLER
NSZ
NDEKLER
VII
KISALTMALAR
XI
BRNC BLM:
1.
2.
11
3.
14
'Defflfcrtlaia^
17
2.
Ontolojik Delil
27
3.
Kozmolojik Delil
4.
39
60
5.
6.
Ahlak Delili
NC BLM:
82
93
TANRININ SIFATLARI
1.
113
2.
115
3.
135
4.
Tanr Bilendir
142
5.
146
DRDNC BLM:
HRRYET
1.
Ktlk Problemi
2.
BENC BLM:
151
1.
2.
Deizm
3.
Panteizm
4.
ALTINCI BLM:
158
175
178
183
195
ATEZM
1.
205
2.
213
3.
215
4.
218
5.
6.
YEDNC BLM:
227
LM ve SONRASI
1.
lm
2.
238
3.
242
4.
Beden ve lmszlk
259
5.
264
SEKZNC BLM:
235
DN ve BLM
1.
2.
3.
279
4.
slam ve Bilim
288
269
295
2.
302
3.
Din ve Ahlak
305
BBLYOGRAFYA
NDEKS
KISALTMALAR
a.g.e. = ad geen eser
a .e. = ayn eser
223
331
344
272
C.C.R.P.R.
Religion
C.J.
= Critique of Judgment
= hy-u Ulmi'd-Din
Medine = el-Medinet'ul-Fdla
R.
Siyse
1 Bu zellikler hakknda geni bilgi iin bkz. A. Farrer, Basic Modern Philosophy of
Religion, London 1968, s. 11.
6
Baz din tariflerinde dinin bilgi veren (bilgisel) iddialar, baka bir deyile
'kognitif' yan ar basmakta, konunun psikolojik cephesi ihmal
edilmektedir. Bazlarnda ise, kognitif yann aleyhinde olacak ekilde, ahlk
u ana kadar nemli olan bir soruyu bilerek erteledik: Din konusunda
felsefe yapma ihtiyac nereden domaktadr ve byle bir aba ne lde
merudur? Din ve felsefe, her ikisi de, insanlarn karlat nemli
problemleri ele alr ve zmek ister. Fakat ikisi arasnda nemli farklar
vardr. Bu, en azndan, gnmzde kabul edilen felsefe anlay iin
dorudur. Felsefe ile dini ayn hakikatin iki cephesi olarak gren ve
dolaysyla birinciyi de bir hayat tarz olarak (nl slm dnr Eb Bekr
er- Raz'nin deyimiyle, bir es-sret'ul-felsefiyye 4 olarak) tasavvur eden bir
dnr sz konusu farkn, bir derece fark olduunu syleyebilir.
4 er-Razi, Abu Bakr Muhammed, Opera Philosophica (ed. P. Kraus, Cairo, 1939) iinde.
2. DN FELSEFESNN PROBLEMLER
Daha nce filozoflarn din konusunu, savunduklar genel felsef ereveye
bal olarak ele aldklarna iaret etmitik. te din felsefesinin problemleri
bu genel erevelere bal
D.J. O'Connor, An Introduction to thc Philosophy of Education, London
1957, s. 124-5.
din
Alston, "Philosophy of Religion (Problems of)", ayn eser, vol.6, s. 285 vd.
Bu esere bundan byle E. Ph. eklinde atfta bulunulacaktr.
9
Bat dillerinin ounda geen 'teoloji' szn Trkeye yerine gre
"kelam", yerine gre de "ilahiyat" olarak evirmekteyiz. Hemen belirtelim
ki, Hristiyanlktaki teolojinin yeri ve nemi ile Islmdaki kelamn yeri ve
nemi farkldr. Hristiyanln Islmdaki manada bir Kitap ve Snnet'e sahip
olmay, orada teolojiye inan asndan daha byk bir vazife
yklemektedir. Hristiyanlk, bir messese olarak, daha ok teolojik
formllerle tarihi yapsn kazanmtr. slamda ise Kelm, sadece ilmi ve
fikr bir disiplindir. Ayn ey, zellikle filozoflarn eserlerinde nemli bir
blm oluturan "ilhiyt" bahisleri iin de sz konusudur.
mtekellim ile kelm tarihisini veya kelm disiplini ile ilm adan ilgilenen
bir insan birbirine kartrmamak gerekir. Mtekellim iin zerinde durduu
konu, hayat bir meseledir. O, syledikleri ve yazdklaryla din konusunda
uyanan pheleri gidermek, akla gelen sorulara cevap bulmak ister. Ona
gre, din temel hkmler her eit phenin tesinde yer alr. Daha iin
banda iken byle inanr, byle dnr ve bunu ispatlamaya koyulur.
Kelmda din hkmleri sorguya ekme diye bir eyin olmamas gerekir.
Din felsefesi yapan kii ise, hibir eyi inceleme ve aratrma konusu
dnda tutmay dnmez ve en azndan teknik dzeyde yapt iin bir
inan boyutu olduunu ne srmez. Din felsefesine yaplan itirazlarn ou,
filozofun kendi abasnda grd hrriyet havasndan ileri gelmektedir.
Felsefeci, eer tabir yerinde ise, dinle "uzaktan" ve "dardan" megul
olur; oysa kelmda, inanma ve buna bal olarak ekzistansiyel bir kavrama
ve anlama durumu, yksek seviyede bir teemml ve tefekkr vardr.
Din felsefesi ile dini bilimsel adan ele alan teki disiplinler arasndaki
farklar ak olarak dile getirilebilir. Din felsefesinin en ok yararland alan,
phesiz, dinler tarihidir. Tarihinin sunduu malzeme olmaynca filozof ne
zerinde dnp tartacaktr? Tarihi tpk sosyolog ve psikolog gibi, din
olayn tasvir eder, onu aklamaya ve bu yolla bir takm genel hkmlere
varmaya alr. zellikle aklc felsefenin byk apta ihmal ettii din
hayatn psikolojik ynn psikologlar, yahut psikolojik aklamalar n
plnda tutan filozoflar inceleme ve aratrma konusu olarak semilerdir.
D. Hume'un, din uurun olumasna etki eden faktrlere dikkat ekmesi,
"kiilik" kavramn esas alan idealist filozoflarn din inanla ilgili tahlil ve
tenkitleri, Freud, Jung, W. VVundt, W. James, Allport, Pratt, J. Ward gibi
tannm psikologlarn yaptklar aratrmalar, zellikle son yzylda
mistisizm konusuna ynelen almalar, din psikolojisini asla ihmal
edilemeyen bir alan durumuna getirmitir.
>,
Din sosyolojisi ise, dini daha ziyade toplumsal bir kurum olarak ele alr,
dinin toplumsal fonksiyonlarn aklamaya alr. Baka bir deyile, din
Demek oluyor ki, fikr tartmalar -bunlar felsef ve kelm mahiyette olsun
veya olmasnlar- dinin kendi bnyesinde zaten mevcuttur. Akla, yani
tefekkr, teemml, tedebbr v.s. ye bavurarak Allah'n varlna
inanmann
ma'kul, inanmamann ise maraz bir hal olduunu ne sren, bizzat
Kur'ann kendisidir. Bundan dolaydr ki, slmn daha sonraki dnemlerinde
kelm ve felsef yollarla Allah'n varln ispat etmeye alan ilim ve fikir
adamlarnn szkonusu yollarla ilgili hareket noktalarn Kur'an ayetlerine
dayandrmalar gayet tabi grlmtr. Hangi deliller iin hangi ayetleri
k noktas olarak setikleri konusuna ileride temas edeceiz.
b.
kinci olarak, din fikir ve kanaatlerin kiilerin hayatnda taklid
derecesinden karak tahkik derecesi ynnde yol almas, ciddi bir
dnce srecini de beraberinde getirir. Allah'n varlna iman, Gazl'nin
de hakl olarak iaret ettii gibi2 ok kere taklit derecesinde bir balang
gsterir. kinci derece ilim derecesidir. Burada insan, inancn makul
gerekelere dayandrma ihtiyacn duyar. nc derece ise, Gazl'nin
deyimiyle, zevk derecesidir; yani inancn yaand, derun tecrbenin
konusu olduu merhale.
Delil arama daha ok ikinci merhalede, yani iman tecrbesinin ikinci
basamanda kendisini gsterir. Delil arama sreci esnasnda din hayat,
bir yandan da derinlik kazanr. Baka bir deyile, delil arama safhasnda
-eer bu i srf fikr bir merak olarak srdrlmyorsa- "zevk hali" ksmen
vardr. Tefekkrn bir eit ibadet telakki edilmesinin sebebi budur.
c.
nc olarak, insan inan konusunda zaman zaman bir takm
phelerin iine debilir; yahut phe iinde olan insanlarn baz
itirazlaryla kar karya kalabilir. Bu durumda insan, yerine gre kendisini,
yerine gre de bakalarn tatmin etmek iin bir takm deliller arayp bulma
ihtiyacn duyabilir. Din, aklanmaya ihtiya hissetmeyen ve kr krne
balanlan bir messese deildir.
d.
Drdnc olarak, din dnce ve bilgiler, teki alanlarda elde edilen
dnce ve bilgilerle srekli temas
2 Gazali, Kitbu 1-rba in, 2.bsk., Kahire 1344/1925, s. 23 vd.
halindedir. Allah'n varlna inanma, temelde bir bilgi meselesidir. "nanca
yer bulmak iin bilgiyi inkr ettim" diyen Kant'n3 iman ile ilim arasna
koyduu uurumu savunmak hi de kolay deildir.
Ontolojik delil bir yana braklrsa, teki klsik delillerin hepsi, lem
hakkndaki bilgimizden yola kmaktadr. Delillerin dayand bu bilgi
zemini durmadan deimekte ve gelimektedir. nsan, bildiklerini bir yana,
24
DN FELSEFES
srlen iddiann doru olmas gerekir. Bunun ortaya konmas ise derin ilm
aratrmalar gerekli klar. Hatta bazen bu durum, bir ilhiyaty ve filozofu
kendi sahasnn ok uzaklarna gitmeye mecbur edebilir. Mesel, lemin bir
"muhdis"inin olduu sonucunu karabilmek iin zellikle "lemin hadis
olduu" iddiasnn ispatlanmas gerekir. Bunu yapmaya alan lim,
tabiatla ilgili her eit bilgiden yararlanma yoluna gider. Bazen cevher,
araz v.s. ile bilgilerin uzayp gitmesi yle bir mahiyet arzeder ki, okuyucu
btn bunlarn Allah'n varln ispat etmekle ilgili olduunu neredeyse
unutur. Unutmasa bile konu, teknik adan yle bir seviyeye ular ki,
byk ounluk tarafndan takip edilemez hale gelir. te birok insann
kelm ve felsefedeki delillere itiraz etmesinin, onlarn yararsz, hatta
(meseleyi zor anlalr veya anlalmaz hale soktuu iin) zararl
grmesinin sebeplerinden biri, bu kl krk yaran ilm aklamalardr.
Mesel, slm dnce tarihinde bn Rd, Kur'an'n herkes tarafndan
kolayca anlalabilen "ikna delillerinin kelmclarn elinde anlalmas g
ve zihin bulandrc istidlallere dntrlmesine iddetle itiraz etmi, bu
konuda Kur'an'n "nayet Delili"ne yeniden dnlmesini tavsiye etmitir.
Bata Gazl olmak zere birok dnrmz, Allah'n varln ispat
konusunda nakli ihmal edecek lde
L
diyen bir aptalda dahi bu fikir vardr. Acaba szkonusu fikir, sadece
zihnimizde olan bir kavram mdr? Yoksa o, zihnimizin dnda da bir
gereklie tekabl etmekte midir? Diyelim ki o, sadece zihindedir. Bu
takdirde, kendimizi bir kmazda buluruz; nk hem zihinde, hem de
zihnin dnda (reel olarak) varolan bir ey, sadece zihinde varolandan
"daha mkemmel" olacaktr. Halbuki biz, Tanr iin "kendisinden daha
mkemmeli tasavvur edilemeyen varlk" demitik. Eer Tanr'ya zihin
dnda bir varlk atfetmezsek, bu tarife ters deriz; yani mantk bir
"samalk" ile kar karya kalrz. O halde, "Tanr hem zihnimizde, hem
zihin dnda vardr" demek zorundayz. Bu delil, genellikle, ontolojik delilin
birinci ekli olarak kabul edilir. Eer nermelerini aka gstererek
syleyecek olursak, delil yledir:
Birinci nerme : "Tanr" ile "en yksek derecede
kemle sahip bir varlk" kastetmekteyiz.
kinci nerme : "Varlk" bir kemldir.
O halde
: Tanr Vardr.
10 Bkz. "A Third Version of the Ontological /ygument in the ibn Sinian
Metaphysics", Islamic Philosophical Theology, ed., F.
Morewedge, New York 1979, ss. 188-222.
Burada ie "vucd" kavramnn zikredilmesiyle balamak Morewedge'ye
gre, bn Sn'nn istidlalini kozmolojik delile yaklatrmaz; nk asl
hareket noktas, "vcibu'l-vucd"u "yokluunun dnlmesi mantken
muhal olan varlk" diye tarif ediyor ki, ontolojik delilin z de budur.
Ksaca syleyecek olursak, eer "ekmel varlk" ve "vcibu'l-vucd"
kavramlarnn mantk tahliliyle yola kld taktirde, delil "ontolojik" olur;
te yandan, "mmkn" kavramn esas alr ve "vcibu'l-vucd" kavramna
ularsak, delil, kozmolojik olur ki, bunun zerinde ileride ayrntl olarak
duracaz.
Descartes'in Dnceler (Meditations) kitabnda (Beinci Dnce'de) yer
alan ontolojik delili u ekilde dile getirebiliriz:11
(1)
Ben, Tanr fikrini, yani en yce derecede kemle sahip bir varlk
fikrini zihnimde tayorum.
(2)
Mkemmellik vasflarnn birinden mahrum olan bir varlk, en yce
derecede keml sahibi olamaz.
yle ise,
(3)
Tannr'nn, yani en yce derecede kemle sahip olan bir varln,
mkemmellik vasflarnn birinden mahrum olduunu dnmek, eliki
dourur.
(4)
(5)
yle ise,
(6)
En mkemmel varlk olan Tanr'nn varlktan mahrum olacan
dnmek, eliki dourur.
yle ise,
11 Descartes, Philosophical Works of Descartes, V.I.C.U.P.,1971, s. 180, (R.
Schacht, Classical Modern Philosophers, London 1984, ss. 28-29'dan
naklen.)
(7)
parasdr.
yle ise
(8)
15
59.
V^
16
New Essays in Philosophical Theology, ed. A. Flew, A. Maclntyre,
London 1955, s. 114.
etmektedir: "Varla dair hibir hkm mantken zaruri olamaz", nk
"mantken zaruri bir hkmn doruluu... kavramlar arasndaki ilikiye
dayanr."17
K.E.M. Baier, Smart'n grn desteklemekte ve "mantken zaruri varlk
kavramnn kendi kendisini nakzettii artk bilinen bir gerektir"
demektedir. Varl dnlen her eyin yokluunu da dnmek
mmkndr.18 Bu, bize D. Hume'un grn hatrlatmaktadr: "Varln
dndmz her eyin yokluunu da dnebiliriz. O halde hibir varlk
yoktur ki, onun yokluunu dnmek eliki olsun."19
Btn bu tenkitler u noktada birlemektedir: "X vardr" eklindeki
hkmlerimiz zaruri deil, mmkndr. Fakat bu gre u ekilde itiraz
edilebilir: nanan bir insana sorarsanz, onun, Tanr'nn varlnn zaruri
olduundan phe etmedii grlr. "Zaruri olma", onun sahip olduu
Tanr tasavvurunda zaten mevcuddur. nsan byle bir tasavvura nasl
ulamtr? Bir baka deyile, evvel u soruyu sormak gerekir: nsan, nasl
oldu da, "kendisinden daha mkemmeli tasavvur edilemeyen bir varlk"
fikrine ulat? Bu soruyu u ekilde bir rnekle aklamaya alalm. nsan
yapt bir iten dolay derin bir sululuk hissine kaplabilir. Byle bir kii bu
sululuktan kurtulmann yollarn arayacaktr. Diyelim ki bu sululuk hissi o
kadar kuvvetli ki, ondan "daha kuvvetlisini tasavvur etmek mmkn
deildir". Buna ramen o, bu hissin giderilmesini iddetle arzu etmektedir.
Byle bir durumda o, yle bir balama isteyecektir ki, ondan daha
byn tasavvur etmek mmkn deildir.20
17
A.g.e., s. 38.
18
19
Dialogues Concerning Natural Religion, e<, N.K. Smith, New York
1974, s. IX.
20
Bu rnek, Norman Malcolm'un "Anselm's Ontologial Argument", The
Existance of God, (ed., J. Hick, London 1964, s. 66) adl makalesinden
alnmtr.
te "kendisinden daha mkemmeli tasavvur edilemeyen Varlk" fikrine
insan, bu yolla ulam olabilir. yle ise ontolojik delile kuru bir akl
yrtme olarak bakmamak gerekir. Onun gerisindeki beer fenomeni
dikkate almadan delilin arln anlamak mmkn olmaz. Ontolojik delilin
din tecrbe ile yakn ilgisi vardr. Norman Malcolm'a gre dinin iinde
olmayan bir kimsenin bu ilgiyi grmesi mmkn deildir.21 Yine ona gre
Kant'n ontolojik delile kar itirazlar da sanld kadar gl deildir.
Yukarda da iaret edildii gibi, Kant, "Tanr vardr" nermesinde hem
konuyu hem de yklemi reddederim ve bundan da hibir eliki domaz,
diyordu. Halbuki Tanr'nn varln, dier nesnelerin varlndan farkl
olarak doru drst anlarsak, "Tanr mevcut deildir" diyemeyiz.
Malcolm'a gre, Tanr'nn varl ya mantken zaruridir, ya da mantken
imknszdr. Hibir delil, O'nun varlnn mantken imknsz olduunu
gsterememitir. Bu yzden O'nun zaruri olarak var olduu sonucunu
kabul etmemiz gerekir.
Konumuzun banda zikrettiimiz Anselm'e ait ikinci k ontolojik delile
dayanan ve onu savunan Malcolm, grn yle bir akl yrtmeye
indirgemektedir:
(1)
(2)
(3)
O halde Tanr'nn varl ya mantken zaruri, ya da mantken
imknszdr.
(4)
Eer Tanr'nn varl mantken imknsz ise, Tanr kavramnda eliki
var demektir.
(5)
>'t^
21 Ayn eser, s. 67.
(6) O halde Tanr'nn varl mantken zaruridir.22
Malcolm'a gre, "Tanr kadirdir" veya "Tanr bilendir" dememeliyiz. "Tanr
zaruri olarak kadirdir; zarur olarak bilendir" demeliyiz. Kudret ve ilim
Tanr'nn sfatlar deildir. Zarur kudret, zarur ilim Tanr'nn sfatlarndandr.
Bu kavramlardan ayr bir Tanr dnemeyiz. Onlar Tanr kavramnn
ayrlmaz nitelikleridir.
Zarur ilim, zarur kudret v.s. nasl Tanr'nn sfatlan oluyorsa, zaruri varlk
da ayn ekilde O'nun bir sfatdr. O halde "Tanr var-deildir" demek ak
bir eliki olur.
imdi tekrar (1) ve (2) deki nermelere dnelim. (1) deki nerme u
demektir: "Kendisinden daha byn dnemeyeceimiz varlk" olarak
ele aldmz Tanr, eer yoksa O'nu hi bir ey var edemez. Zira bu
durumda O'nu var eden bir sebep dnmemiz gerekecektir. O zaman da
Tanr snrl olacaktr. Byle bir iddia doru olmaz, nk bu, bizim Tanr
kavrammza (kendisinden daha mkemmeli tasavvur edilemeyen varlk)
ters dmektedir. Malcolm, buradan (2) ye gemekte ve Tanr'nn varlnn
ezel olarak zorunlu olduunu, bunu byle kabul etmemizin gerektiini
ifade etmektedir. Malcolm'un bu iddialar da gsteriyor ki, Kant'n ontolojik
delili tenkidi bu delile byk bir darbe indirmi, fakat onun geersizliini
ispatlayamamtr. Bu delil, hl felsef literatrde ciddi ekilde
tartlmakta ve nemli savunucular bulmaktadr. N. Malcolm'un yan sra
ada felsefede iki filozof daha ontolojik delili mdafaa eden yazlar
kaleme alm bulunuyorlar. Bunlardan ilki daha sonraki blmlerde
adndan olduka sk bahsedeceimiz Charles Hartshome23 ile Alvin
Plantiga24dr. Her iki dnr de zellikle model mantk alanndaki son
gelimelerden yararlanmak suretiyle sz konusu delili ifade etmeye
22
Malcolm'un burada anlatlan grleri iin bkz. "Anselm's Ontological
Argument", Philosophical Review, say: 69, 1960, ss. 41-62.
23
24
dikkatini ekti. Fakat VVilliam Lane Craig'in de hakl olarak syledii gibi,27
bu delil, tarihinin en parlak dnemini mslman kelmc ve filozoflarn
eserlerinde yaamtr. slm dnce tarihinde kelmclar daha ziyade
"huds delili"ni, filozoflar ise "imkn delili"ni tercih etmilerdir. Fakat daha
sonralar her iki delilin kelm kitaplarnda nemle ele alndn, huds
kavramyla imkn kavram arasnda balantlar kurulduunu gryoruz.
Ayrca, slm dnrleri arasnda sonlu-sonsuz ilikisini ele alarak bir delil
ifade etmeye alan (mesel Kind), hareket delilini kullanan (Kind, Gazl
v.s.) insanlarn bulunduunu da grmekteyiz. Ayrca, Kind gibi filozof
saylan baz dnrlerin huds delilini de ihmal etmediklerini hatrlamakta
yarar vardr.
35
27. notta yer alan eserinde ve ayrca The Cosmological Argument
from Plato to Leibniz (London 1980) adl eserinde.
36
44
DN FELSEFES
savunulan "Kelm delili"nin de zayfln gstermeye almaktadr.37
Biraz nce kozmolojik delilin eitli ekillerde dile getirildiine iaret ettik.
Burada btn bu ekilleri teker teker ele alp incelememiz elbette mmkn
deildir. Biz burada delilin iki mehur eklini, huds ve imkn ekillerini ele
almakla yetinmek durumundayz. Hemen ifade etmeliyiz ki, huds ve
imkn delilleri, Bat felsefesinde kullanlan ve zellikleri Leibniz tarafndan
klasik bir ekle kavuturulan kozmolojik delilden farkl bir takm unsurlar
da ihtiva etmektedir. imdilik bu farkl unsurlarn karlatrlmasn bir
yana brakmak durumundayz.
a. Huds Delili
Bu delil, yukarda da iaret edildii gibi, daha ziyade kelmclarn gzde
delili olduu iin ok kere "kelm delili" eklinde adlandrlmaktadr. Kelm
limleri, hakl olarak, delilin kaynan Kur'an'a kadar gtrmektedirler. F.
Rzi'ye gre38 Kur'anda Hz. brahim'in "Allah'n arayn" konu edinen
ifadelerin (En'm, 76) gsterdii yolla huds delilinde tutulan yol ayndr.
Szkonusu aray Kur'anda yle dile getirilir: "Yaknen bilenlerden olmas
iin brahim'e gklerin ve yerin hkmranln gsteriyorduk. (O), gece
basnca bir yldz grmt. 'te bu benim rabbim' dedi. Yldz batnca,
'ben batanlar sevmem' dedi (daha sonra ay ve gnele ilgili olarak da ayn
hkm veren brahim yle der:) "Ben yzm gkleri ve yeri varedene
evirdim."
Burada Hz. brahim'in dilinden felsef ve kelm mnda bir "delil" ne
srlmyor. Ama btn delillerin arka planndaki dnce ve aray dile
getiriliyor ki bu, gelip- geici olana deil, baki olana, ufl etmeyene, daima
37
Craig'in Mackie'ye verdii cevap iin bkz. Craig, "Professor Mackie
and the Kalm Cosmological Argument", Religious Studies, 20, s. 367- 375.
38
45
vardr.
(ii)
Alem hadistir,
(iii)
DN FELSEFES
45
vardr.
(ii)
Alem hadistir,
(iii)
anlamay
47
42
43
44
Allah'n
"sebep"
olmas,
onun
Huds delili, bu Mreccih'in ilim, irde, kudret v.s. gibi sfatlara sahip
olarak dnlmesini de gerekli klar. Niin u anda varolanlar var da
onlara zt olanlar var deil? Niin onlar bu zamanda oldular da u zamanda
olmadlar? Bu ve benzeri sorulara yukarda szkonusu edilen sfatlara sahip
bir sebep, yani, bir "sni", "bri", "muhdis" ve "mubdi" dnlmeden
cevap verilemez.46
45
ktisad, s. 25-26/23. Huds deliline nem veren Kind, daha nce
benzer aklamalar yapmtr. Bkz. M. Fakhri, "The Classical Islamic
Argument for the Existence of God", The Mslim World, 47/2, Apr.1957, s.
139 vd.
46
hya, I, s. 145.
Grlyor ki, huds delili herhangi bir sebebe ulamay deil, yaratc ve
varl devam ettirici olan bir sebebe ulamay gaye edinmektedir.
b. mkn Delili
Kozmolojik deliller ailesi iinde en mehur olan, phe yok ki "imkn delili
"dir. Bu delil, ana yaps itibariyle biraz nce grdmz huds deliline
benzerlik gstermektedir. eitli ifade edili ekillerini bir tarafa brakacak
olursak, delilin temel ats yledir:
evremize baktmz
grmekteyiz.
eyler
Varlk alannda mmkn olan ey, ya kendi kendisinin sebebidir, yahut onu
varklan baka sebepler vardr. Eer o, kendi kendisinin sebebi olsayd,
varolmada kendisi yine kendisinden nce olacakt ki, bu, samadr.
O halde, varl mmkn olan ey, varolmak iin baka bir eye, yani baka
bir sebebe ihtiya gsterir. Herhangi bir mmkn eye sebep olan varlk,
ya bizatihi mmkndr, yahut o, zorunlu bir varlk ive.
Eer sebep olan varlk da mmknse, onun da baka sebeplere ihtiyac
olur ki, bu zincir, sonsuza dein srp gider. Teselsl denen bu srp gitme
mmkn deildir.
O halde, varlk veren sebebin zorunlu bir varlk olmas gerekir.47
Delile ncl olan hkmlerde yer alan "mmkn", "zorunlu", "teselsl" v.s.
gibi kelimeler, bu istidlal eklinin ana terimlerini oluturmaktadr.
Aristoteles mantnda geen vacip, mmkn, caiz, mstahil gibi terimler,
yahut kategoriler, ok erken denebilecek dnemde slm dnrleri
51
49
V
F,
52
DN FELSEFES
TANRI'NIN VARLII LE LGL DELLLER
53
btnn de -diyelim ki byle bir btn var- zorunlu deil mmkn olmas
gerekir; nk her blm mmkn olan bir btnn bizatihi zorunlu
olacan dnmek samadr. Bu durumda para ile btn arasnda,
sebebe ihtiya gsterme asndan bir fark yoktur. Yani btn de varolmak
iin bir sebebe muhtatr. Bu sebep, ya btnn iinde, ya da dnda
bulunur. inde bulunsayd o, ayn zamanda kendi kendisinin sebebi olurdu
ki bu, samadr. O halde, sebebi btnn iine dahil ederek bir araya
getirdiimize gre, bu haric sebebin mmkn olduunu dnemeyiz. O
halde o, haric ve zorunludur. Mmkn varlklar, geriye doru sonsuzca
uzayp giden sebeplere sahip deildir. Onlar, varl zorunlu olanda
nihayete ererler.
Burada zetini sunduumuz bu nemli fikir, iki esasa dayanmaktadr ki
bunlar "illiyet ilkesi" ve "sebeplerin sonsuza dein srp gitmesinin
imknszl"dr. bn Sn, bu ilkeleri, Farab'den ald vcibu'l-vucd ve
mmkinu'l-vucd ayrmndan karr.50
bn Sn, illiyet ilkesini aklarken bir eyin hudunun illeti ile sebatinm
illeti arasnda bir ayrm yapar. Birinci illeti grmek ok daha kolaydr. Fakat
ona gre, asl zerinde durulmas gereken, bir eyin varolmasn srekli
klan illettir. Bazen bir eyin hudsunun illeti, sebatnn illeti ile ayn olabilir.
Bir eyin varln devam ettiren illet, o eyden ayr olmak zorundadr; aksi
takdirde sz konusu ey mmkinu'l- vucd olmazd. Bizatihi mmkn olan
bir varl dnmek, onun sebatn salayan bir haric illeti dnmeyi
gerekli klar.51
Mmkinu'l-vcdun sonsuza dein uzayp giden sebepler zincirine dayanp
dayanmamas, bn Sn felsefesinde ikinci derecede nem arzeden bir
konudur; nk o, mmkinu'l-vucd kavramnn tahlilinden kan tli
50
H.A. Davidson, "Avicenna's Proof the Existence of God as a
Nccessarily Existent Being", Philosophical Forum, s. 177.
51
53
vd.
l-yutak) ile kar karya kalm olurlard. Fakat akl delilin vazgeilmez
olmamas, Allah'n varl, ahiret hayat v.s. gibi konularda akln hibir rol
oynamad anlamna gelmez. Bu konuda akln hibir ie yaramadn ne
srenler, bn Rd diyor, teemml, tefekkr, tedebbr ve tezekkr etmeyi
emreden Kur'ann tutumuna muhalefet etmi saylrlar.
(b)
Arazlar hadistir;
(c)
olmas gerekir.
Eer E'ariler, "cevherler" ile bizatihi kim olan cisimleri kastediyorlarsa,
hareket
noktalar
dorudur.
Fakat
onlarla
"cevher-i
ferd"leri
kasdediyorlarsa, bu onlar kmaza gtrr; nk bu sonuncular apak
bilinen eyler deildir. Bu konuda ne kadar farkl grlerin olduunu
hepimiz bilmekteyiz.
bn Rd'e gre, "btn arazlar hadistir" ifadesi de ilk bakta grld
kadar sarih deildir. Mesel, semav cisimlerde durumun byle olduunu
nereden ve nasl biliyoruz? Acaba mahedemize konu olan eylere bakp
da mahedelerimizin dnda kalan eyler hakknda hkm m vereceiz?
nc hkm, lemin hadis olduunu iddia etmenin bir baka ekilde dile
getiriliinden ibarettir. Farzedelim ki, diyor bn Rd, lem hadistir ve
hudsu iin bir muhdise muhtatr. Bu muhdis, muhdes midir, ezel midir?
Eer muhdes ise, onun da bir muhdise muhta olmas gerekir ve bu i ilnihaye srp gider ki bu, iddiaya gre, muhaldir. Eer o, ezel ise, bu
durumda onun olup biten eylerle ilgili olan fiilinin de ezel olmas gibi bir
durum ortaya kar. Bu, bizi o eylerin de ezel olduu dncesine
gtrmez mi? te yandan, hudsu salayan fiil hadis ise, bu taktirde,
hadisi kadmden karm oluruz, nk mef'ul, failin fiiliyle irtibatl olmak
zorundadr. Oysa, E'ariler bunu kabul etmezler.
Maddeci veya ateist baz dnrler ise, "lem, karmzda duran kaba
gereklerin toplamdr ve onun niha bir aklamay gerekli klacak bir yan
yoktur" diyerek kozmolojik delile itiraz etmektedirler. Bu itiraz, her trl
aklamay deil, niha aklamay gereksiz klyor. Baka bir deyile onlara
gre, tabi evremizde olup bitenleri bir takm kanunlara bal olarak
aklarz. Bu ii sonuna kadar devam ettirip niha bir aklama bulmaya
almak, hele bunu lemin dnda bir varla dayandrmak bouna gayret
sarf etmekten baka bir ey deildir. nsan akl kendisine sunulan
malzemenin gittii yere kadar gidebilir, daha telere deil.
Hemen belirtelim ki, insanolunun verileni niha bir aklamaya
kavuturmak iin verilenin tesine gitmeye almas, son derece eski ve
kkl bir beeri abadr. Szgelii, bunu felsefe tarihinin ilk safhalarnda
bile aka grmekteyiz. Baz insanlar, verilenle yetinip daha tesine
gitmeyi, szgelii metafizii, reddedebilir. Fakat onlarn, teye gitmeye
alanlara adeta bir yasak koymalar veya byle bir abay irrasyonel
saymalar asla doru deildir. A.E. Taylor'un dedii gibi, blk-prk bir
aklama ile yetinmeyi veya "niha aklanamazlk"a teslim olmay
herkesten istemek, btn ilm abann dayand temel beer tecrbenin
geerliini inkr etmek anlamna gelir. Eer "aklamay gereksiz klan
kaba gerekler ite oradadr" grne teslim olunsayd, felsefede ve
bilimde bugn ulalan sonuca gelinemezdi.55
4. NZAM VE GAYE DELL
Buraya kadar ksaca aklamaya altmz gerek ontolojik delil, gerekse
eitli ifade ekilleri iinde dile getirilen kozmolojik deliller, zellikle ilm,
felsef ve kelm istidllleri takip etmekte glk eken sradan insanlarn
kolay anlayabilecekleri deliller deildir. Alemde grlen dzen ve gaye
fikrine dayanan delil ise, en azndan ilk bakta, karmza byle bir glk
karmamaktadr. Delil, belli bal u basamaklardan olumaktadr.
(i)
lemde varlklarna ahit olduumuz her eyde bir dzen
grmekteyiz. Yahut, en azndan, bir dzenin varln gsteren bir takm
izlere
rastlamakta,
dzenin,
dzensizlie
galebe
aldna
hkmetmekteyiz.
(ii)
Varlklarda grlen dzen, belli gayelere hizmet etmekte, lemde
hayatn devamn salamaktadr.
(iii) imdi, ne dzen ne de gye kendi bana ortaya kamaz. Yani
varlklar, kendi kendilerine bir dzen ve gaye seme imknna sahip
deildir. Hele eitli varlk seviyelerinde bulunan eylerin bir araya
gelmeleri, bir takm alt-sistemler oluturmalar ve alt sistemlerin, sonunda
lem gibi deta "organik" bir btn meydana getirmeleri, ne teker teker
varolanlarn ne de tesadflerin baarabilecekleri bir eydir.
(iv) Bu durumda, leme bu nizam ve gayeyi veren ilim, kudret, irade ve
inayet sahibi bir varln bulunmas gerekir. te bu varlk Tanr'dr.
55 A.E. Taylor, "Tabiattan Tanrya", ss. 242-243
Dikkat edilecek olursa gaye ve nizam delili, farkl bir k noktasna
dayanmakla birlikte, yap itibariyle kozmolojik delile olduka yakndr.
Hareket delilinde deien bir varln durumunu aklayabilmek iin lk
Muharrik'e kadar giden bir muhakemeye koyuluyorduk. Ayn durum huds
delili iin de sz konusuydu. Burada da zaman iinde varolmu lemin ezel
muhdisine gidiyorduk. mkn delilinde " bir ey nasl oluyor da varoluyor?"
sorusunu esas alp varolma imknn varolmama imknna tercih eden bir
Zorunlu lk Sebep fikrine ulamaya alyorduk. Gaye ve nizam delilinde
ise, "dzenin ve gayenin sebebi" aratrlmaktadr. Btn bu istidlal
ekillerinde "illiyetprensibi' ne dayanmak esastr.
O halde, delilin ekicilii nereden gelmektedir? Her eyden nce, delil,
biraz nce de iaret edildii gibi, nazar ynden, daha kolay anlalma
imknn, veya en azndan, izlenimini vermektedir. Felsef adan
bakldnda, bunun pek de yle olmad konusuna daha sonra geleceiz.
kinci olarak, lk Muharrik, lk Sebep, Muhdis, Vcibu'l- Vucd gibi terimler
belki filozoflar tatmin etmektedir ama sradan insanlara, din duygularn
tatmin asndan, fazla bir ey sylememektedir. Oysa gaye ve nizam delili,
din hayat iin son derece nemli olan ni'met; ihsan, lutf, inayet; hikmet;
adalet v.s. fikirlerini daima gz nnde tutmaya almaktadr. zellikle
slm literatrde lemdeki nizm ve gayeyi anlatmak iin kullanlan
kelimeler rgs hayranlk uyandrc bir zenginlie sahiptir. Burada
bunlarn sadece bir ksmna iaret etmek, bu gerein grlmesi iin
yeterlidir.
(a)
Nizam, intizam, tertb, tersf, te'lf, tevfuk, v.s. gibi dzenin
btnlne, ilikiler manzumesine iaret eden terimler.
(b)
(c)
Mzeyyen, tensub, bedat, tezyin, tatrz, tatrf, v.s. gibi lemin
estetik vehesini dile getiren terimler.
62
DN FELSEFES
(d)
Hikmet, hikmet-i matlbe, gaye, maksad- mahssa gibi varlklarn
yaratl ve hikmetini anlatan terimler.
(e)
Ltuf,
terimler.56
inayet
v.s.
gibi
Allah-insan
mnasebetini
dile
getiren
63
Bunlarn hepsi bir su ile sulanr, ama rnde birini tekinden stn
klarz.." (Ra'd, 13/34)
"Bakmyorlar m develere nasl yaratld, gkler nasl ykseltildi, dalar
nasl dikildi, yer nasl yayld ve dendi?" (aiye, 88/17-20)
yle grnyor ki, Kur'an'n te birine yakn bir ksmn, insann kendi
nefsine, biyolojik yapsna, yer ve gklerde olup bitenlere, tarih olaylara
bakmasn, onlar zerinde dnmesini isteyen yetler oluturmaktadr. Biz
burada rnek tekil etsin diye birka yeti almakla yetindik. Bu ayetlerin
nizam, gaye, inayet v.b. fikirleri telkin ettii meydandadr.
Burada hemen u soruyu soralm: Bu yetleri bir sralama iine
yerletirerek bir delil formle edebilir miyiz? Eer delilden maksadmz,
kelm ve felsefe kitaplarnda grdmz "ncll - sonulu" bir ispat
ekli ise, soruya vereceimiz cevap olumsuz olacaktr. Byle bir delil
grmeye almak, Kur'an bir metafizik kitab gibi grmek anlamna gelir.
Kald ki, Kur'an, leme bakmasn bilmeyen, inanmamakta srar edenlere
szkonusu yfetlerin pek tesir etmediini aka ifade etmektedir:
"De ki, gklerde ve yerde olanlara baknz! Ama yetler ve uyarmalar
inanmayacak kavme yarar salamazlar." (Yunus, 10/101)
"Onlar her yeti grseler de yine ona inanmazlar. Doru
yolu grseler de onu yol edinmezler" (A'raf, 7/146)
"Onlar, elm azab grnceye kadar inanmazlar."
(Yunus, 10/88)
"Hem bilir misiniz o (mucize) gelmi olsa da onlar yine
inanmazlar!" (En'am, 6/109)
Her ne kadar Kur'an'n nizm, gye ve inayetle ilgili ayetlerini nazar bir
delil erevesi iinde almak doru deil ise de, bu, onlarn slm fikir
tarihinde kullanlan hemen her eit delil iin k noktasn ve temel
zemini oluturduu gereini inkr etmek anlamna gelmez. slm
limlerinin kullandklar btn deliller, ortaya koyduklar mantk ekilleri
nasl olursa olsun, ilham ve gcn Kur'andan almaktadr. Buna ramen,
herhangi bir delili ele alp da ona ekliyle ve muhtevasyla "Kur'an delili"
demek yanl anlalabilir. Nazar delillerin hemen hepsi, Kur'ann syledii
bir takm eyleri de ihtiva etmektedir.
unu da hemen belirtelim ki, belki de Kur'ann tesirinden dolay olmaldr
ki, gaye ve nizam delili, slm fikir tarihinde, teki delillere nazaran, daha
bir ifade rahatl iinde ele alnmtr. Bir ok dnrmz, lemdeki
dzene ve gayeye dikkat ektikten sonra her eyin ilim, kudret ve irade
sahibi bir varln eseri olduuna iaret etmi ve ok kere sylediklerini
"ncll-sonulu" bir forma sokmak istemitir.
slm kaynaklarda gaye ve nizam fikrini temel alan tartmalar, iki ana yol
takip etmitir. Bunlardan ilki (ve burada bizim iin birinci derecede nemli
olan) lemde grlen nizam ve gayenin tespitinden yola karak Allah'n
varlna ve O'nun sfatlarnn bilgisine ulamak. te bu, gaye ve nizam
delili dediimiz istidlal eklidir ki, onu birok slm filozofunun ve
kelmclarmzn eserlerinde sk sk grmekteyiz.
kincisi ise, Allah'n zt ve sfatlarndan yola kp lemdeki dzen, gaye,
gzellik, hikmet v.s.'nin aklanmasn
yapan usuldr. Mesel, Farab, bn Sn, Gazl, bn Rd gibi nl
dnrlerimiz, Allah'n adaletini, cmertliini, gzelliini anlatrken sz
lemin yapsna getirmekte ve grlerini bu yolla aklamaya
almaktadrlar. Bazen bu iki usuln iice kullanld yer ve durumlar da
vardr. Mesel, Gazl nizam, gaye, gzellik v.s. konularn hem Allah'n
sfatlarn aklad Ihya'nn ikinci kitabnda (ihya, I, 144 vd.) hem de
yaratlm lem zerinde dnmenin gerekliliinin anlatld "tefekkr
kitab"nda (hya, IV, 554 vd.) ele alr.
Gaye ve nizam fikrini esas alan tartmalar ile ilgili bu usl, ahlk delilinde
aynen takip edilmitir. Yani, ya Allah'n varlndan yola karak ahlk
aklanmaya allm, yahut insann ahlk tecrbesinden hareket
edilerek Allah'n varl fikrine ulalmak istenmitir.57
Delilin Tarihesi:
Bat felsefesinde teleolojik delille ilgili tartmalarn kkleri Yunan
felsefesine kadar geri gitmektedir. Platon'un zellikle Kanunlar'da zerinde
durduu nemli konu vardr. Tanr'nn varl, O'nun inayeti ve ncs
de O'nun kevn ve fesd dnda kalan bak bir varlk oluu.
Platon, yldzlarn dzenli hareketlerini ve evrendeki dzeni anlayan bir
insan iin inan yolunun alacan syler. Ona gre, ruh, btn
varlklardan nce ve lmszdr. Yldzlara dzen veren varl (Zihni veya
Akl) bilmeye gtrecek fikirden mahrum olan hibir kimsenin din inanc
emniyette deildir.
Aristoteles, hocas Platon'un izinden giderek gk cisimlerinin dzenli
hareketlerini tetkik edince dzenleyici bir Varlk'n mevcudiyeti fikrine
gidebileceimizi syler. Ayrca, Aristoteles'in biyoloji ile ilgili grleri de
nizam ve gaye
fikirlerinin gelimesinde etkili olmu olabilir. Onun her
57 Ahlk delili ve din-ahlk ilikisi hakknda geni bilgi iin bkz. Mehmet S.
Aydn, Kant ve ada ngiliz Felsefesinde Tanr-Ahlk likisi, Ankara 1981.
organizmada bir gaye grmesi, sz konusu gayenin gerekletirilmesi iin
organizmalarda birtakm imkn ve kabiliyetlerin bulunduunu ne srmesi,
organizmalar gayeleri nda aklamaya almas, birok insann
canllar dnyasna daha dikkatli bir ekilde nazarlarn evirmesine yardm
etmi olabilir.
Daha sonra gerek slm dnyasnda, gerek Batda dnrler, bilim
adamlar, Yunan filozoflarnn daha ok gk varlklar dnyasnda grdkleri
dzenin yeryznde ve her seviyedeki varlklarda olduunu ne srerek
geni bir dzen ve gaye fikri ile yola kp teleolojik delili daha mull ve
daha din bir ereve iinde ifade ettiler.
slm dnyasnda Farab geleneine bal filozoflar, daha nce iaret
ettiimiz gibi, imkn delilini tercih etmekle beraber yine de lemin
teleolojik yapsna dikkatimizi ekmekte ve "lemin Sni'i"nin varlna bu
yolla da gidebileceimizi sylemektedirler. Mesel Kind, muhtelif
vesilelerle bu delile iaret etmitir. O yle der: Alemin mkemmel yaps,
dzeni, paralarnn birbiriyle olan ahenkli irtibat, her eyin iyiyi
koruyacak, kty yok edecek tarzda dzenlenmesi, en yksek seviyede
bir tedbir ve tertibin, ilim sahibi bir mdebbirin varlnn en iyi iaretidir.58
Kind, nizam, ahenk, irtibat, gzellik ve gaye fikrini iine alan bir lem
anlayndan yola karak Allah'n varlna delil getirmektedir ki, buna
ksaca "delil-i inye" adn verir.
Nizam fikri, Farab sisteminin de merkezinde yer almaktadr. Allah'n cevd
ve dil oluundan bahseden Farab, yle der: Alemde grlen nizam, her
eyden nce bu iki ilh hususiyetin eseridir. Onlar sayesinde her ey
birbiriyle yle bir i'tilf, irtibat ve intizm iine girer ki, birok ey, deta bir
tek ey haline gelir.59
58
Resil el-Kind el-Felsefyye, I, nr. Eb Rida, Kahire 1950-3, ss. 2145; 230-1; 257-8 (G.N. Atiyeh, al-Kindi, Ravalpindi 1966, s. 61-2 den naklen.
59
Btn lem, Farab'ye gre, ilh tedbir1 in bir eseri olarak vardr.
Dolaysiyle Allah, "el-Mudebbiru'l-lem"dir.60 Bu mdebbir tarafndan
ortaya konan nizamda ilh adalet kozmik dzeyde tecelli eder, dolaysyla
orada adaletsizlik szkonusu deildir.61
cihetine pek gitmiyor. Onun, aslnda nazar delillere pek iltifat etmediine
daha nce iaret etmitik. Kald ki burada yer alan metinlerde lemden
Allah'a gitmek abas deil, Allah'n sfatlarndan lemin yapsna gelme ve
bu yapy aklama abas sz konusudur. Dolaysyla bu istidlal eklini
"lemden Allah'a giden" bir delil olarak grmeyebiliriz. Farab'nin delil
diyebileceimiz baz grlerine tam bir delil formu iinde olmasa da
Kitbu'l- Cem'de rastlamaktayz.62
lemin nizam ve gayesi konusunda bn Sn'nn, Farab'nin izinde
yrdn ve onun usuln takip ettiini syleyebiliriz. O da Allah'n
adaleti, cmertlii ve gzelliini [bah] aklarken lemin dzenine,
gayesine, hikmetine, gzelliine iaret etmektedir. Ona gre de lemin
nizam ve tertibi, Allah'n inayet ve adaletinin eseridir. Her ey, O'ndan bir
tertib zere fezeyn eder. O, varlklar mertebesinde neyin nerede olacan
bilir ve herey bu bilgiye gre olur. Kinatn varl ve lemdeki varlklarn
birbiriyle hayret edilecek tetbuk ve tevfuku, tesadfen olamaz. Bu, bir
tedbirin eseridir.63 Ancak, hemen ilve edelim ki, gerek Farab gerek bn
Sn, inayeti, d leme bal olan bir ilhi iradenin sonucu olarak
grmezler. nayet, ksaca syleyecek olursak, ilh ztn bir eseridir.
60
61
62
63
nsann azalar nasl bir tertip, intizam ve tenasp iinde birbirine balysa,
lem de yledir.65 Gazl'ye gre lem, adeta "tek bir ahs" gibidir. Yani
orada her ey yerli yerindedir.66
Gaye ve nizamla ilgili ayetleri zikrettikten sonra Gazl yle der: En kk
bir zek eserine sahip olan, bu yetler hakknda dnen ve gzlerini
lemdeki hayran olunacak salam dzene eviren bir kimse, onun yaratc,
ynetici bir failden mstani kalamayacan grr. Allah, yaratklar
zerinde bizi istidlale yneltmek suretiyle en hakir ve zayf bireyde bile
latif hilkatin ve tertiple tezyin edilmi yapnn bilgisine iletir.67
phe yok ki, slm filozoflar arasnda teleolojik delil zerinde en ok
duran ve bu delili "Kur'an delili" olarak
64
65
ktisad, s. 80.
66
67
hya, I, s. 144.
69
(vii) Teleolojik delil, hep dzenden, gayeden szediyor. Oysa lemde bir
dzensizlik vardr, ktlk vardr. yi, adaletli, bilgili ve gl bir Tanr ile
ktln varln nasl badatracaz?
Hume, bilindii gibi, tecrbeci bir filozoftur. Yukarda zetlediimiz
grlerinde onun, genel epistemolojik
tutumuyla tutarl olan bir sonuca ulamaya alt aktr. Hume'un genel
tutumu asndan bakldnda yle bir fikre ulamamz mmkndr:
nsann lemle ilgili tecrbesi, orada dzene ahit olmas ve o dzen iinde
yaamas, inancn domasna kap aabilir. Fakat inancn olumas ayr ey,
bu inancn empirik bir delille temellendirilmesi ise daha farkl bir eydir.
te Hume'un itiraz, bu ikinci nokta ile ilgilidir. Yoksa Hume, ne din inanca
kar bir insandr, ne de dinsiz bir filozof. Salt empirisizm, filozofa gre, din
uurun taleplerini yerine getirecek gte deildir. Hume'a gre, dinin
zn akl dnce ve mantk istidlal deil, iman oluturur. Bu imann
glenmesine lemde grlen dzenin de etkisi byktr. Hume, teleolojik
delille ilgili -iddial bir delil olduu iin- btn eletirilerine ramen,
Diyaloglar'n on ikinci blmnde yle bir ifadeye yer vermekten kendisini
alamamaktadr; Gaye, niyet ve dzen en dikkatsiz ve aptal bir kimsenin
bile dikkatini ekecek aklktadr. Btn ilimler biz farkna dahi varmadan
bizi Yaratc'nn varln kabule iletmektedir.
Hume'dan sonra teleolojik delili "fiziko-teleolojik delil" ad altnda eletiren
ve bu delilin kozmolojik delile, onun da, son tahlilde, ontolojik delile
dayandn syleyen Kant'n da yle dediini grmekteyiz: "Bu delili
daima saygyla zikretmeliyiz, nk o, en eski, en ak ve saduyuya en
yakn olan delildir. O, bir yandan tabiat incelememizi tevik eder, bir
yandan da gcn tabiat kaynandan alr. O, mahedemizin dorudan
doruya tespit edemedii bir takm gayelerin varln telkin eder. "Mekn
birlik kavram"nn yol gstericiliinde bilgimizin artmasna zemin hazrlar.
Glenen bilgi sayesinde lemin yaratcsna inanmay kar konulmaz bir
tarzda nmze getirir."72
Kant'n bu ifadelerini okuyan birok kimse, ya Kant sisteminde bir
tutarszln olduunu dnm, yahut Kritik
72 J.J. Smart, "The Existence of God", The RationaHty of God, ed. G.L.
Mavrodes, New Jersey 1970, s. lll.s. 107.
76
DN FELSEFES
Felsefe'nin fzik-teleolojik delili pek de reddetmediini ne srmek
durumunda kalmlardr. Kant'n teleolojik delille ilgili fikirlerini u ekilde
nc olarak, tabiatta bar ve dzen iinde akp giden bir sre kadar
-hatta ondan daha belirgin- kanl bir mcadele vardr ki bu, ancak gl
olana yaama imkn vermektedir. Darwinciliin gzler nne serdii
ktlk problemi teleolojik delilin arka planndaki "tatl ve iyimser" dnya
grn hi de teyit etmemektedir.
Drdnc olarak, gaye ve nizam delillerinin bir ounda insan iin tannan
imtiyazl mevki, tekml nazariyesi nda bakldnda, temelsiz
kalmaktadr.
Bat dnyasnda Darwinci teoriye tepkiler ok farkl olmutur. Bazlar onun
bir teoriden ibaret olduunu ne
75
87.
76
"Life of Darwin", 11, ss, 353-4 (C.H. Raven, Science and Religion,
Cambridge U.P. 1953, s. 184'ten naklen)
TANRI'NIN VARLII LE LGL DELLLER
79
srm ve "yaratma modeli"nin daha ilm olduu zerinde srar etmilerdir.
Bu srar gnmzde de devam etmekte ve tekmlclk teorisini
savunanlar ile "yaratma modeli"ni savunanlar arasndaki kavga devam
etmektedir.
Bata evrim teorisi ile ilgili birok orijinal yaz kaleme alm olan baz ilim
adamlar olmak zere, ok kimse de, Darvvin'in bir bilim adam olarak
syledikleri ile dinin atmadn, tam tersine onlarn teleolojik delilin
temel iddialarn teyit ettiini ne srmtr.77 Onlara gre, eer lemde
bir dzen varsa, mesel gzn yaps bir tesadf eseri olarak ortaya
kmamsa, bunun uzun bir zaman sreci iinde meydana gelmesi,
bugne kadar nizam ve gaye ile ilgili grlerde bir takm deiiklikler
husule getirir ama onlarn dayand temel noktaya bir zarar getirmez.
Evrim teorisi, "bugn iinde yaadmz dnya, btn zellikleri ile bir
anda yaratlmtr" gr ile elbette badaamaz. Ama dindeki yaratma
fikrini de bu ekilde anlamak ve yorumlamak iin herhangi bir sebep
yoktur. Yaratma, pekl bir sre iinde de cereyan ediyor olabilir.
te btn bu grlerin nda gaye ve nizam delilini yeniden ele alan ve
onu ok daha geni bir zemin zerine oturtmaya alan fikir adamlar
kmtr. Kanaatimizce, bu ii en iyi ekilde yapan da tannm ada
ngiliz dnr Frederick R. Tennant olmutur.
(iv) Alemin estetik deeri: Dnya sadece mkul (akledilebilir) deil ayn
zamanda estetik deeri olan bir sahnedir. Ve orada bu gzellii idrak
etmek gcne sahip bir varlk vardr; insan vardr. lemde en byk olay,
insan zihninin zuhrudur. Bunu da tesadfle veya kr bir evrim sreciyle
aklayamayz.
(v)
lemin ahlk gelimeye imkn salamas: Btn felketlere, "pene
ile ene arasnda" rktc ekilde devam eden hayat mcadelesine
ramen ahlk deerleri kazanan bir varlk meydana gelmitir. Hatta
denebilir ki d dnyada yle bir mcadele olduu iin ahlk deerleri
takdir eden, ahlk prensiplere gre hareket etmeye alan bir varlk
olmutur insanolu.
(vi) Tekml srecinde grlen topyekn ilerlemeyi de, Tennant'a gre,
kozmik teleoloji dncesine yer vermeden aklay amayz.
Yukarda maddelerde szkonusu edilen durumlar aklamak iin bugn
artk kimse "ans" kavramn hareket noktas olarak almyor. lemi
aklamak iin lemin dna kmama anlay da ciddi problemler
dourmaktadr. Bilimin kozmik teleolojiyi tam olarak aklamak imkn u
anda yoktur. lem niin yukardaki maddelerde anlatld gibidir? Bilim bu
soruyu sormuyor, soramyor. O halde, diyor Tennant, yaratc Tanr
anlayna dayanan dinin aklamas, niin mkul olmasn?
Tennant, Hume ve Darwin'e dayanlarak teleolojik delile yneltilen
eletiriler karsnda delili yeniden dile getirmekle ilahiyat konusuna bir
canllk getirmitir. Onun tutumu iki adan tenkit edilmitir: Teolojiyi adeta
bilimin bir devam gibi grmesi; dinin getirdii aklamay bir "hipotez"
olarak deerlendirmesi. zellikle bu son nokta, ilm bir erevede
tartmay kolaylatrmakla birlikte dindeki iman kavram ile badar
grlmemitir.
5. DN TECRBE DELL
"Din tecrbe" sz, uzun zamandan beri felsefe ve ilahiyat yazlarnda
kullanlmakla birlikte, hl baz okuyucularmzn kulana pek ho
gelmeyebilir. Bu, "tecrbe" kelimesinin allagelmi anlamndan az da olsa
farkl mnda kullanlmasndan ileri geliyor olsa gerektir. Her felsefe
rencisi "tecrbecilik" teriminin "empirisizm" (yahut ampirisizm) karl
olarak kullanldn bilir. Yine o, "tecrbeli retmen", "tecrbesiz pilot"
v.s. rneklerinde geen tecrbe veya tecrbesiz kelimeleri ile neyin
anlatlmak istendiini de gayet iyi bilir. Fakat "Ahmet'in din tecrbesinden
u sonucu karabiliriz" cmlesini ayn rahatlkla anlayamaz.
Aslnda "Din tecrbe" yerine Trke'de uzun sre "din hayat" tabiri
kullanlmtr. Bir ara ayn anlama gelmek zere "din yaant" sz
81
Gazali, Miktu'i-Envr, Kahire 1964, s. 78. Bu l tasnif kbal
tarafndan da aynen benimsenmi ve uygulanmtr. Bkz. R., s. 181.
seviyesindeki inanma hlidir. Dinin yaanmas asndan bakldnda, ilim
derecesi de bu ilk dereceden pek farkl deildir. Dinde asl olan,
mahadeye dayal zevk derecesine ulamaktr. Ancak bu derecede yakn
hasl olur.82
Gazl'nin bu grn yle bir rnekle aklayabiliriz: Bir insann ba
ars diye bir eyin varolduuna duyarak inanmas taklid derecesini, ba
arsnn ilm sebeplerini bilmesi ilim derecesini, gerekten ba ars
ekmesi ise zevk derecesini gsterir. Gazl, bu l tasnifini
aklayabilmek iin eitli eserlerinde farkl rnekler verir. Ona gre, nazar
olarak, ilim, taklid seviyesindeki imann; zevk de ilmin stnde yer alr.83
imdi tekrar yukardaki sorumuza dnelim. Tahlil ve tahkik ile dorudan
doruya ilgili olmayan bir tecrbe, bir yaama hli nasl olur? Zevk
derecesinde akln rol ne olacaktr? Dolaysyla, akln rn demek olan
felsefenin ne ii var din tecrbe sahasnda? Birok sfye gre bu sorularn
cevab hi de zor deildir. Akl delilin din tecrbe alannda yapaca hibir
ey yoktur. Burada "dn ve bul"a deil, "yaa ve gr"e yer vardr.
Mevln Celleddin Rm'nin deyimiyle "tahta bacaklarla yryen
felsefe"nin, ak meydannda alaca mesafe yoktur. Nazar akl bir eliyle
verdiini br eliyle geri alr; tahkik yolunda giderken phenin kapsn
aralar. "Aklar cemaatnda", diyor Mevln, "baka bir usul geerlidir. Ak
arab baka bir sarholuk getirir." lim yolu medreseden geer, akn ise
mekn meknszlktr.84
Mevln'dan nce ve sonra, Douda ve Batda ayn ekilde konuan
yzlerce sf ve mistik vardr. Mesel,
82
83
Mikt,s. 78.
84
Kueyri yle der: Sfiler visal ehlidir (Allah'a vsl olanlardr), istidlal ehli
deil. Bu sonuncular, kelmclardr.85
Bir baka nl air-sfi, Feriduddin Attar ise aka unu iln ediyor:
Hakikat zhir olunca akl geri ekilir. Akl, ubdiyyetin gereini yerine
getirir ama rubbiyyetin hakikatndan yana bir ey anlayamaz.86
nsandaki idrak glerini duyum, hayal, akl, fikir ve "kuds ruh"
derecelerine ayran Gazl yle der: Nasl ki duyum gcnn tesinde
baka glerin bulunduunu syleyebiliyorsak, akl ve fikir gcnn
tesinde de akln bilmediklerini bilen bir gcn olduunu syleyebiliriz.87
Akln stnde veya tesinde bir idrak gcnn varolup olmad, uzun
tartmalara sebep olmu bir konudur. Bazlar Gazl'nin, zellikle
Mikt'ta byle bir gcn varln ne srd kanaatindedir.88 Geri
Gazl'nin bir "altnc his"ten bahsettii dorudur. Fakat yle grnyor ki
bununla o, ontolojik bakmdan tamamen mstakil bir "organ"
kasdetmekten ziyade akln bir baka fonksiyonuna iaret etmektedir. Artk
burada terkip ve tahlil eden, toplayp karan nazar bir akl deil, hakikati
dorudan doruya yakalayan bir idrak gc szkonusudur ki, Kur'an onu
"fud" terimi ile adlandrr. slm fikir tarihi asndan nemi haiz olan bu
konuyu burada brakp tekrar "kuds ruh"un fonksiyonuna dnelim.
Gazl, bu fonksiyonu anlatabilmek iin yksek seviyede bir din tecrbe ile
estetik tecrbe arasnda bir kyas yapar. iir zevkini ele alalm, diyor
Gazl. Bazlar iir anlama hususunda yksek bir his ve idrak kabiliyetine
sahiptirler.
85 Kueyri, Risala fi lmi't-Tasavvuf; Goldziher, a.g.e'den naklen, s.
86
Feriduddin Attar, Tezkiretu'l-Evliya, II, s. 274; Goldziher, a.g.e.den
naklen s. 154.
87
Mikat, s. 78.
88
Geni bilgi iin bkz. W.M. Watt, " The Authenticityt of Works
Attributed to al-Ghzali", Journal of Royal Asiatic Society, 1952, ss. 24-25.
154.
Bazlarna ise ll nameler top grlts gibi gelir. nsanlarn bir
ksmnda iir zevki o kadar gl olur ki, iir onlar gldrecek, alatacak,
bayltacak, hatta ldrecek hle getirir. Bu ekilde olan arklar, destanlar
ve msiki eitleri vardr. imdi bu tesirler, zevk alma gc tl kalm
kimselerde elbette ortaya kmaz. te onlarn, bu zevke sahip olup da
vecd haline giren ve kendinden geenlere hayret etmeleri de bundan
dolaydr.89
Mikat,s. 78.
90
Ayn eser.
91
92
Dn Tecrbenin zellikleri:
Dn tecrbenin mahiyeti ve zellikleri hakknda sylenen ve yazlan eyler,
genellikle, bu tecrbeyi yaadn syleyen insanlarn ifadelerine
dayanmaktadr. Kabul etmek gerekir ki, onlarn ifadeleri de geirdikleri
tecrbenin yorumunu dile getiren szlerdir. Dolaysyla, slm leminde
tasavvuf, Hristiyan leminde mistisizm hakknda yazlp izilenler, hemen
hemen daima tecrbenin bizzat kendisiyle deil, onun yorumlaryla ilgilidir.
Yaanan iddetli din tecrbenin (zevk hlinin veya vecdin) tam olarak dile
getirelemediini
bizzat
o
tecrbenin
ahitleri
tekrar
tekrar
sylemektedirler. Buna ramen, yine de szkonusu tecrbeyi anlatan
muazzam bir literatr mevcuttur. zellikle slm dnyasnda, kendine has
terminolojisi, ifade biimi ve sembolizmi olan gl ve zengin bir tasavvuf
edebiyatnn olduunu hepimiz bilmekteyiz. Batdaki mistik literatrn ayn
g ve zenginlikte olmadn mukayeseli incelemeler yapan birok ilim
adam itiraf etmektedir. Hatta "hakknda konuulamayan" bir tecrbe ile
b)
O, tahlili mmkn olmayan bir btndr. Bazlarna gre onun tahlil
edilemeyii bugnk psikolojik tekniin yetersizliinden gelmektedir.
Bazlar
ise
bunun,
tecrbenin
mahiyetinden
kaynaklandna
inanmaktadrlar.
94 Martin Lings, A Sufi Saint of the Twentieth Century, London 1971, s. 124
vd.
c)
Bu tecrbede bir "buluma" (vusl) szkonusudur. Bu hli bazlar
ittihad\ bazlar vusul\ bazlar kurb, hatta bazlar da hull kelimesiyle
anlatmaya almlardr. Bu terimlerle anlatlmak istenen eyler, kelm
dzeyinde hararetli kavgalarn olmasna sebep olmutur. yle grnyor
ki, slm dnce tarihinde byk ounluk, ontolojik bir "birlik"i
reddetmi, "yakn olma" [kurb) anlamnda "vuslaf'ta karar klmtr. Baka
bir deyile, ferd benliin ilh varlkta "yok olmas" (fena), bir tecrbe (hl)
olarak kabul edilmitir. Byk sfilerin hemen hemen hepsi, Allah'n
mteal olduu inancn u veya bu ekilde dile getirmitir. Bu bakmdan
ileride yeri geldiinde tekrar syleyeceimiz gibi, onlardan belki de
hibirinin panteist olduunu (mesel Spinoza'nn kastettii anlamda)
sylemek mmkn deildir. Fakat hemen belirtmeliyiz ki, yukardaki
terimlerle aklamaya altmz "buluma" daha ziyade Yahudilik,
Hristiyanlk ve slm gibi dinlerde bir mn ifade etmektedir. yle ki, bu
dinlerde kii, kendi z varlnn dndaki bir Varlk'n huzurunda olduunu
hissediyor. Yani burada din tecrbenin muhtevas, dmzda mstakil
olarak varolan bir Yce Varlk ile ilgilidir. Oysa, szgelii bir budist, kendi
din tecrbesini baka trl yorumlayabilmektedir. Onun tecrbesinde
"sbjektiflik" ve "egzistansiyel bir ie kapanma" n plana kmaktadr.
d)
Din tecrbe baka bir kimseye aktarlamaz; tam olarak anlatlamaz.
Gz grmeyene krmzy nasl tarif edemezseniz, diyor bnu'l-Arab, vecdi
de onu yaamayana anlatamazsnz. yle grnyor ki, sfiler ve mistikler
birbirlerini anlamak tadrlar. Tasavvuf hlin anlatlamazl konusunda
Gazl'nin de bnu'l-Arab ile ayn gr paylatn grmekteyiz. Bu
noktaya biraz nce "iir zevki"nden bahsederken temas etmitik.
e)
Bu sonuncu zellikle hemen hemen ayn mahiyette olan bir baka
hususiyet de, din tecrbenin "kiiye zel" olmasdr. Mistisizmi eletiren
birok filozofa gre, mistik tecrbeyi yanlmadan (illzyon) ayrabilecek
hibir delil
bulunmamaktadr. Bu konuya biraz sonra tekrar dokunacaz.
imdi yukarda sadece birka zelliine iaret ettiimiz din tecrbeyi
yaayan bir kimse, mantk bir karmla "O halde Allah vardr" demiyor.
Yani bu tecrbede bir eyden veya eylerden Allah'n varlna gitmek diye
bir istidlal szkonusu deildir. Burada olsa olsa u sylenebilir: Zaten iman
eden bir kimse kesif din tecrbe sayesinde yakn derecesine ykseliyor.
Tabir yerinde ise, bakalarnn alaca karanlkta grdn, yakn sahibi,
gne nda gryor. Bu dereceye ykselen m'min, Gazl'nin
deyimiyle, Allah' varlklardan nce, varlklar ile, varlklardan sonra ve
varlklarn stnde grr.95 Hakiki mnda sadece O'nun varln idrak
eder. Artk onun iin hibir ey Allah'n varl kadar kesin olamaz. Tevhidin
hakiki mns da budur.96
Din tecrbe sayesinde varlan bu nokta nazar itibare alnarak denebilir ki,
bu tecrbe, doruluunu kendi iinde tamaktadr. Yani onun doruluunu
delillendirmek iin dardan bir eyin desteine ihtiya yoktur. Buna
ramen, tecrbenin geerlilii iin ne srlen baz delillerin bulunduuna
iaret etmemiz gerekir. Bunlarn banda, szkonusu din tecrbenin
insann karakteri zerinde yapt olumlu etki gelir. Samimi bir din hayat,
kiinin i dnyasnda byk bir inklb husule getirir. Daha sonra bu inklb
da, yani cemiyet ve tarih sahnesine yansr ve orada yeni bir toplum
anlaynn, hlsa, yeni bir hayat tarznn olumasn salar.
Din tecrbenin, ortaya koyduu sonulara gre deerlen-dirilmesine,
genellikle "pragmatik deneme" ad verilmektedir.97
95
96
97
Gerek pragmatik gerek fikri deneme zerinde kbal de nemle
durmutur. Bkz. R, I. ve II. Blmler.
kinci delil ise "fikr deneme"dir. Burada din tecrbe, felsef adan, kritik
bir yoruma tabi tutulur. Daha sonra bu yorumun ortaya karaca durumla
tecrbenin ortaya koyduu sonucun ayn realiteyi dile getirip
getirmediine dikkat edilir ve bylece hibir pein hkme kaplmadan bir
karara varlmaya allr. Ayrca din tecrbenin teki beer tecrbelerle
-mesel ahlk tecrbeyle- temelde anlamas ve uzlamas gerekir. nsan
ahlk geveklie srkleyen hibir tecrbe "din" olamaz.
Din Tecrbe Delilinin Eletirisi:
Din tecrbe delili ile ilgili eletirileri u ekilde sralamamz mmkndr:
a) Din tecrbe, dinden dine, kltrden kltre deiiklik arz etmektedir.
Dolaysyla, ona dayanarak Tanr'nn varln ispat etmek gibi nemli bir
probleme yaklaamayz; bu konuda genel bir hkme varamayz. Mesel
Afrikal bir mistik iddetli bir tecrbe geiriyor ve kendi kabile tanrs ile bir
ve ayn varlk olduunu hissediyor; bir hristiyan armhta ac eken sa'y
gryor; bir baka din mensubu, Tanr'nn varlna inanmyor fakat Mutlak
Yok'u idrak ettiini sylyor. Filozof tarafsz bir gzle bu farkl tecrbelere
bakmakla nereye gidebilir? Neyi ispatlayabilir?
Muhtelif devirlerde, din kltrlerde yaayan hassas insanlarn geirdikleri
"mistik" tecrbelerde ortak noktalarn bulunup bulunmad daima
tartma konusu olmutur. Bazlarna gre, bu tecrbe iinden geen
insanlar birbirlerini gayet iyi anlamakta ve aralarndaki kelm (teolojik)
duvarlar kaldrmaktadrlar. Mistisizm konusunun nl mutahas-sslarndan
olan W.T. Stace'e gre, din tecrbe ile bu tecrbenin yorumu arasnda bir
ayrm yapmak gerekir. Tecrbe ayndr, fakat yorumlar muhteliftir. Mistik,
ilh
olanla birlik iinde olduunu hisseder; ite tecrbe budur. Bu
\
tecrbeyi yorumlarken onu sembolletirmesi,
kltre bal olarak gerekleir.98
ifadeye
kavuturmas,
Fakat Stace kadar nl bir baka lim R.C. Zaehner ise, sadece yorumlarn
deil tecrbenin de farkl olduunu ne sryor.99 Tecrbenin farkl olduu
konusunda bazan din mensuplar da srar ediyor. Baz Hristiyan mistikler,
hristiyan olmayanlarn psikolojik tecrbelerini eytann ynlendirdiine
inanyor. B. Russell gibi filozoflar, Freud gibi psikologlar, nerede ve kimde
zuhur ederse etsin din tecrbe denen eyin bir yanlma, hatta bir eit
ruh muvazenesizlik olduunu iddia etmektedirler.
b)
Din tecrbe tamamyla zeldir. Dolaysyla ilm adan onun
hakknda objektif bir deerlendirme yaplamaz. Ona dayanan delil ise
salam olmaz.
Bu itiraza yle cevap verilebilir: Hemen hemen her tecrbe zeldir. Buna
dayanan bir solipsist, mesel, d dnyann varln btnyle inkr
edebilmektedir.
c)
Din tecrbenin gerekliini savunanlar, genellikle yle bir grten
yola kmaktadrlar: Din tecrbe geirdiini syleyen drst insan yalan
m sylemektedir?
Russell ve Freud gibi din tenkitilerine gre, bir insann yanlmas ayr ey,
drst olmas ise daha ayr bir eydir. Drst olmak, hayal grmeye ve bu
hayali hakikatm gibi dile getirmeye mni deildir.
d)
Din tecrbenin karakter zerindeki mspet tesirlerini birok insan
kabul etmektedir. Buna ramen, bir eyin ie yaramas ile doru olmas
arasnda zarur bir mnasebetin olmad ne srlerek din tecrbe delili
tenkit edilmitir. Fakat burada bir hususa dikkat etmek gerekir. e yarama
gibi
hareket
98
99
isim, phe yok ki, Kant'tr. Daha nce iaret ettiimiz gibi, Tanr'nn varl
ile ilgili klasik teorik delilleri iddetle eletiren Kant, en nemli eseri olan
Saf Akl Tcnkidi'nde yle der:
ddia ediyorum ki, ilahiyat sahasnda saf nazar akl kullanma abalarnn
tamam verimsizlikle sonulanmtr... Saf nazar akln kullanl ilkeleri,
tabiatn incelenmesinde bizi herhangi bir teolojiye asla gtrmez. Bu
durumda, akla dayal bir teoloji, sadece ahlk kanunlarna istinad etmek ve
bu kanunlarn yol gstericiliini istemekle mmkn olur.100 Kant'a gre
teki btn deliller, Tanr'nn varln bir bilgi meselesi olarak ele
almaktadrlar. te asl hata, daha iin banda iken, burada ilenmektedir.
Daha nce ele aldmz delillerin eletirisinde Kant'n bu taviz tanmaz
grne yer verdiimiz iin onu burada tekrar szkonusu etmenin gerei
yoktur.
Ahlk yoluyla Tanr'nn varl inancn temellendirmeye alrken Kant,
byk bir zorlukla kar karya kaldnn farkndadr. yle ki o, bir
yandan ahlkn otonomluluunu korumak, te yandan da inan ile ahlk
arasnda mkul bir ban varolduunu gstermek zorundadr. Byle bir
abada ahlktan inanca gidilmek suretiyle inanmann rasyonellii ortaya
konacak, ama inantan yola klmak suretiyle ahlkn temellendirilmesine
gidilmeyecektir. Baka bir deyile ahlk teolojiye "evet", ama teolojik
ahlka "hayr" denecektir.
Kant'n k noktas, insann ahlk bir varlk olduu gereine dayanr.
nsan ahlkl olmaya "mecbur" bir varlktr. Onu mutlulua lyk klan da
yine ahlkllktr. Akl dnyasnda ahlkllkla mutluluun birletii bir
sistemin varln dnmek, insan olarak bizim hakkmzdr. Fakat fikir
dzeyinde kalnd srece, ahlklln mutlulukla sonulanmas, sadece
bir ide'den ibaret kalr. Mutluluun gerekleebilmesi iin herkesin zerine
deni yapmas
100 C.P.R, A 636/B 644; kr. C.J, s. 108 vd.
TANRI'NIN VARLII LE LGL DELLLER
95
gerekir. Hatta bu bile kfi deildir. Btn beer fiiller, mull ve mutlak
bir iradeden kaynaklanyormucasna ilenmelidir.
Ahlkllk ile mutluluun birlemesi insan iin "en yksek iyi" (summum
bonum)y\, slm dnrlerinin "es-sa'det'ul- uzm" (en yce mutluluk)
dedikleri eyi oluturur. Ne var ki, btn insanlar bir araya gelseler, byle
bir iyinin gereklemesini salayamazlar; nk bu, onlarn -hatta
btnyle tabiat dzeninin- gcn aar. Byle bir birleme, Kant'a gre,
ancak ahlk kanunlarna gre lemi yneten bir Mutlak Akln varl
tasavvur edildii takdirde hesaba katlabilir. Bu durumda, saf pratik akim
ilkelerine gre "Tanr postulat" ile "lmszlk postulatn ortaya koymak
zorunlu olur. Saf pratik akln ilkelerine gre konan bu postulatlar, akln bizi
kabul etmeye zorlad ykmllkten ayrlmaz;101 nk "Tanr ve u
anda grmediimiz fakat var olduunu mit ettiimiz bir teki dnya
olmadan ahlkn o muhteem ideleri, olsa olsa vg ve takdirin objeleri
olabilirler, gaye ve aksiyonun kaynaklar deil".102 Kant, yine Saf Akln
Tcnkidi'nde yle der:
Madem ki ahlk ilkesi benim iin ayn zamanda bir maksim 'dir, (akl bunun
yle olmas gerektiini syler) o halde Tanr'nn varlna ve hiret hayatna
inanmam kanlmaz olur. Eminim ki, bu inancm hibirey sarsamaz;
nk (sarslma szkonusu olsayd) ahlk ilkelerim de bir yana atlm
olurdu. Ben, kendi gzmde kendimi kltmeden bu ilkeleri
reddedemem.103
Grld gibi, Saf Akln Tenkidi'nin nsznde "inanca yer bulmak iin
bilgi'yi inkr ettiini" syleyen Kant, daha lk Eletirisi'nde inanca yer
bulmann en emin yolu olarak grd ahlk yolunun temel unsurlarn dile
getirmi,
101
102
103
teki eserlerine ise konunun ayrntl bir ekilde ele alnmas kalmtr.
zellikle Kant'n kinci Eletirisi'nde yani Pratik Akln Tenkidi'nde yer alan
ifadelerden yararlanarak ahlk delilinin ana basamaklarn u ekilde
gsterebiliriz:
-nsan mutlu olmaya lyk bir varlktr.
-Fakat insann iradesi tabiatta olup bitenlerin sebebi deildir; bu yzden o,
kendi iradesinin ilkeleri ile tabiat arasnda bir uzlama salayacak gte
deildir.
-O halde ne ahlk konusunda ne de tabiatta ahlkllkla mutluluk arasnda
ba kurmaya yarayan bir temel vardr.
-Buna ramen, en yksek iyi kavramnda byle bir ban kurulmas
zorunluluu, bu iyinin kazanlmas iin aba harcamamz isteyen buyrukta
"postulat" olarak vardr.
-yle ise, en yksek iyinin gereklemesi mmkn olmaldr.
ramen,
ahlk
105
106
48.
Kant, Religion Within The Limits of Reason Alone, New York 1960, s.
108
C.J. s. 121.
109
112
a.e., s. 151-2.
113
a.e., s. 122.
114
a.e., s. 229.
-te byle bir gaye, varlnda btn iyilikleri toplayan, varln da deerin
de asl kayna olan Tanr'dr.
-O halde, ahlk uur ve ahlk ilerleme, bizi bir Tanr'nn varolduu
inancna gtrr.
Grlecei gibi bu delil, mantk bir kesinlik iddiasyla ortaya kmyor.
nsann ahlk tecrbesini hareket noktas olarak setiimiz takdirde nasl
bir dnce iine girebileceimizi gsteriyor.
Taylor'un ahlk delilini anahatlaryla benimseyen muasr hemehrisi H.
Rashdall, bamsz ahlk idealleri fikrinden bu ideallerin nerede tam olarak
gerekletikleri fikrine gidiyor. Rashdall'a gre, ahlk kanunu ve ahlk
idealler, Tanr
115
116
a.e., s. 229.
117 H. Rashdall, " The Moral Argument for the Existence of God",
Classical and Cotemporary Readings in the Philosophy of Religion (ed. J.
Hick, New Jersey 1964) iinde s. 273 vd.
118
119 Rashdall, "Moral Argument..." C.C.R.P.R., s. 272; ayrca bkz. D.E. True
blood, Philosophy of Religion, (New York: Harper and Raw 1957), ss. 114115.
TANRI'NIN VARLII LE LGL DELLLER 103
-Objektif veya mutlak bir ahlk kanunu vardr.
-"Varolmak", bir yerde varolmak demektir.
-Ahlk kanunu ideal ekliyle ne maddede ne de sonlu varlklarn hayatnda
bulunabilir. Ne de o, kendi bana bir varlk alan oluturur.
-yleyse ahlk kanununun ana yurdu olan bir Zihnin veya Dncenin
varolmas zorunludur.
Ahlk delili ile ilgili ifadeler, Kant'tan Rashdall'a kadar devam eden uzun bir
dnce izgisinde daha psikolojik bir terminolojiye brnerek felsefe
literatrnde hi eksik olmamtr. Daha sonra "Vicdan Delili" adn alan
delili de bu izgi zerinde grmek ve deerlendirmek gerekir. lhiyat
filozof H.J. Newman'dan alacamz u uzun metin, szkonusu delilin temel
unsurlarn iine alacak geniliktedir:
Cansz nesneler, bizde acma ve efkat gibi duygular harekete
getiremezler. Bu duygular, kiiler hakkndadr. Eer vicdann sesini
dinlemediimiz zaman bundan dolay sorumluluk duyuyor, utanyor ve
korkuya kaplyorsak bu, kendisine kar sorumlu olduumuz, huzurunda
utandmz ve buyruklarn dinlemediimiz takdirde korktuumuz bir
Varlk'n bulunduunu gsterir. Ktlk yapnca -bir anneyi incittiimiz
zaman olduu gibi- gzlerimiz yala doluyor, kalbimizin paralandn
duyuyorsak ve eer babamzdan bir vg iittiimizde scak ve doyurucu
bir memnunluk iinde kendimizi buluyorsak, sevgi ve saygmza muhatap
olan, glmsemesiyle mutlu olduumuz, ulamak istediimiz, kendisine
skntlarmz havale ettiimiz ve onu fkelendirdiimizde kendimizi
endieli ve tkenmi saydmz bir kii'nin, bir varln imajn iimizde
duyduumuzdan phe edilemez. Bizdeki bu duygularn harekete gelmesi
iin bu duruma sebep olan akl sahibi bir varln bulunmas gerekir. Bir
tan karsnda efkat ve acma gstermeyiz; bir atn veya kpein
huzurunda utan duymayz. Hatta insann
122
123
R, s. 5.
127
Benzer
fikirleri,
grmekteyiz.128
dolaysyla
eletirileri
Freud'un
eserlerinde
de
2
Bkz. Bryan Magee (ed.), Modern British Philosophy, London 1971. s.
116-7.
3
mi? Nimet ve iyilik iinde yzse de, eitli bellara urasa da m'min ayn
inancn devam ettirebilir. Yani her iki olayda da bir "hikmet" grebilir. A.
Flew bundan yle bir sonu karmaktadr: Teizmin nermeleri, gzlemin
her eidini kendi lehlerinde yorumlamakta ve onlar kendilerini
dorulayan -veya en azndan yanllamayan- veriler olarak grmektedirler.
Oysa Flew ve onun gibi dnenlere gre, bir hkm hibir eyi inkr
etmiyor, darda tutmuyorsa, dorulad bir ey de yok demektir. Bu da
onun kognitif bir ierikten yoksun olduu anlamna gelir. O, mevcut
bilgilerimize yeni bir ey katmaz.6
Dorulama ve yanllama kavramlarna bal olarak yaplan tahlillerin
nemli baz noktalar gzden kard ve dolaysyla bir takm glklere
yol at ortadadr. Szkonusu tahliller, teizmin nermelerinin gerek konu,
gerek yklem bakmndan farkl olduklarna dikkat ekmekle yararl olmu,
din konularda daha dikkatli konuma ve yazmann gerekli olduunu
vurgulamlardr. Szgelii, "Tanr X'i sever" nermesi ile, "Ali X'i sever"
nermesi ekil bakmndan ayndr. Fakat her iki cmlenin stats
birbirinden farkldr, ikinci cmlede zne, gsterilebilen bir varlk olduu
halde Tanr byle bir varlk deildir. Yine ikinci cmlede geen "sevgi"nin
ne anlama geldiini bilmekteyiz. Mantk
6 A. Flew, "Theology and Falsification", Ne w Essays in Philosophical
Theology, Ed, A. Flew ve A. Maclntyre, London, 1955, s. 47 vd.
pozitiviste gre, buradaki din nerme, iki bilinmeyenli bir denklem gibidir.
nk bizzat teistin kendisi Tanry "mahiyeti itibariyle bilinemeyen bir
Varlk" olarak tanmlamaktadr. Yine o, olduuna inanr. "Tanr bilir,
meydana getirir, vs; ama O'nun her trl ilh fiili -sevmek dhil- bizim
yapp etmelerimizden tam anlamyla farkl, bilmesi, yapmas, v.s. bizimkine
benzemez" eklindeki ifadeleri teistin azndan sk sk duymaktayz.
Genellikle o, "sonsuz bilgi", "sonsuz kudret" v.s.'den sz eder; fakat kendisi
bu kavramlarn mahiyetini bilmez. Bu durumda szkonusu kavramlarn
yklem olarak kullanld nermelerle neyi anlatmak istediini bilmemesi
de gayet tabiidir.
Ortada bir takm glklerin olduu kesin. Zaten btn byk dinlerde
birbirinden olduka farkl ilahiyat sistemlerinin varl da bu glklerin
mevcudiyetinin en ak kantdr. nemli olan soru udur: Btn glklere
ramen, teizmin nermelerini anlamsz saymak ne lde mantkdir?
Mantk olmadn birka adan ele almamz mmkndr.
1. Mantk pozitivistlerin iledikleri en nemli hata, yle grnyor ki,
birok din hkmlere bilimsel nermelere uygulanabilen tahlilleri
uygulam olmalardr. Bunun iki byk sebebi vardr. lk olarak, bu felsefe
akmna dhil dnrlerin nemli bir blm bilimden felsefeye gelmitir.
pozitiviste gre, buradaki din nerme, iki bilinmeyenli bir denklem gibidir.
nk bizzat teistin kendisi Tanry "mahiyeti itibariyle bilinemeyen bir
Varlk" olarak tanmlamaktadr. Yine o, olduuna inanr. "Tanr bilir,
meydana getirir, vs; ama O'nun her trl ilh fiili -sevmek dhil- bizim
yapp etmelerimizden tam anlamyla farkl, bilmesi, yapmas, v.s. bizimkine
benzemez" eklindeki ifadeleri teistin azndan sk sk duymaktayz.
Genellikle o, "sonsuz bilgi", "sonsuz kudret" v.s.'den sz eder; fakat kendisi
bu kavramlarn mahiyetini bilmez. Bu durumda szkonusu kavramlarn
yklem olarak kullanld nermelerle neyi anlatmak istediini bilmemesi
de gayet tabiidir.
Ortada bir takm glklerin olduu kesin. Zaten btn byk dinlerde
birbirinden olduka farkl ilahiyat sistemlerinin varl da bu glklerin
mevcudiyetinin en ak kantdr. nemli olan soru udur: Btn glklere
ramen, teizmin nermelerini anlamsz saymak ne lde mantkdir?
Mantk olmadn birka adan ele almamz mmkndr.
1. Mantk pozitivistlerin iledikleri en nemli hata, yle grnyor ki,
birok din hkmlere bilimsel nermelere uygulanabilen tahlilleri
uygulam olmalardr. Bunun iki byk sebebi vardr. lk olarak, bu felsefe
akmna dhil dnrlerin nemli bir blm bilimden felsefeye gelmitir.
Dolaysyla onlarn gznde "model" nerme, bilimsel bir nermedir. kinci
olarak, ilahiyat sahasyla megul olanlarn byk bir ksm, din dilini ait
olduu erevenin dna tarm ve ylece kullanmlardr. Eer onlarn bu
yaptklar doru ise, din dilinin mantk ve bilim asndan bir eletiriye tabi
tutulmas, hakllk kazanr. Baka bir deyile, bilim ve mantn
nermelerine uyguladmz eletirme, zmleme, dorulama, v.s.
usullerini din hkmler iin de uygularz. Mantk ve bilim tek yanl olarak
kullanlamaz. yle ki, onlarn vardklar sonular dinin lehinde ise alnr
deilse reddedilir, diyemeyiz. Bunu bir rnekle aklamaya alalm.
Szgelii, Kur'n, Allah'n varl ile ilgili yetlerinde mantktaki anlamda bir
ispat metodu kullanmaz. Yine
Kur'n, Allah-insan ilikisinden sz ederken "bilgiden" deil, "gayba imn
(yu'minne bi'l-ayb)"an bahseder. O halde, Kur'nn ayetlerini tahlil
ederken farkl bir yol takip etmek gerekir. Ama biri kalkar da Kur'nn
zikrettii "Fil olay"n (105. Sure) ele alr ve burada adndan bahsedilen
Ebabil kularnn att "sert talan" bir tr "bomba" eklinde yorumlarsa,
olayn getii yerde radyasyon artklarn bulmak iin aratrmaya koyulan
birini grdnde hayret etmemesi gerekir.
Aslnda inanm bir insan, "Tanr insanlar sever" eklindeki din bir ifadeyi
empirik bir sonulama olarak ele almaz. Yani o, ahit olduu ac ve tatl
olaylar ayr ayr toplayarak iyiliin fazla olduuna dikkat edip byle bir
sonuca varm deildir. Konu, bir nispet meselesi olmaktan uzaktr. Kald ki,
ayn ifade, farkl dinlere mensup olanlar iin farkl anlamlara gelebilir. Flew,
hibir olay, "Tanr X'i sever" nermesini yanllayamaz (inanan asndan)
diyor. Oysa bir Mslman yle dnebilir:
X zlimdir;
Allah Kur'anda "zlimleri sevmediini" syler,
O halde zulm devam ettii mddete Allah X'i sevmez.
Denebilir ki, lh sevgi, bir anlamda ilh adaletle ilgilidir. "Tanr insanlar
sever" demek, Tanr onlara zulmetmez, onlar balar, v.s. demektir. yle
grnyor ki, "Allah zlimleri sevmez" cmlesi, "Tanr insanlar sever"
cmlesinin dnda kalyor. Yani ak seik bir zulm olaynn grlmesi,
zlimi "Tanr beni sever" demekten alkoymak iin yeterlidir.
Dorulamac tahliller, tecrb adan dar bir anlay savunuyor
grnmektedirler. Szgelii, bu tahlillerde "aklama", "tasavvur etme" ve
benzeri kavramlarn snr ok dar tutulmutur. Bilimsel aklama, geni
aklama faaliyetinin sadece bir parasdr. Mesel, "hayatn nih gayesi
nedir?"
sorusuna
bilimsel
bir
aklama
getirmek
mmkn
grnmemektedir, fakat, bu soruya mkul bir
aklama bulunamayaca anlamna gelmez. Bugn "empirisizm" denince
bile birbiriyle ilgili, ama yine de az ok farkl eyler akla gelmektedir.
"Verilerle kesinkes dorulanma"y esas alan "dar al" bir tecrbeciliin
yan sra, bir de geni al bir tecrbecilik vardr. Mesel, J. Locke, be
duyunun getirdii verilere bal bir epistemoloji gelitirmesine ramen, bir
"i-duyum (inner sense)"un varln kabul etmeyi empirik erevenin
dna kmak olarak kabul etmemekteydi.7
Tanr'nn varl, gnlk dilde kullandmz anlamda empirik bir konu da
deildir. Empirik bir aratrmada obje bulunmayabilir. Yani objenin
varlnn zorunlu olmas dnlemez. Oysa inancn "mant" bizi byle
dnmekten men eder. Din dilinin i yeterliliinin bir gerei olarak
m'min, "Tanr olmayabilir de" diyemez. Tanrya inanma, bir varsayma
inanmaya benzemez. O halde, "pazarlkl iman", iman deildir; "imdilik
inanyorum; eer Tanr yoksa lmden sonra kaybedeceim bir ey de yok
demektir. lm varlmn nihai noktas olabilir. Fakat eer Tanr varsa
kazanan ben olurum" demek, inancn mantn anlamamak demektir.
Dorulamac tahlillerle gn na kan bir baka konu da din dilinin geni
lde paradoksal olduu iddiasdr. Mesel, bazlarna gre, Tanry
"insanlar ve onlarn btn fiillerini yaratan" bir Varlk olarak kabul etmekle
insann sorumlu olduunu sylemek -ki bu ve benzeri ifadeler baz kutsal
metinlerde grlmektedir- paradoksaldr. ncelikle u hususun belirtilmesi
bilgiye sahip olduu iin "yanlmadan hkmeden bir varlk" fikrine ulamak
insan iin mmkn olmaktadr. "Kendisinden daha mkemmeli tasavvur
edilemeyen varlk" fikrinden yola kan ontolojik delil'in temelinde de byle
bir dnce tarz yatyor olabilir. Yetkinlik fikrini telkin eden, insann
kendisinde ve evresinde grd eksikliktir. Kur'nda yer alan "Hz.
brahim'in ikna edilmi olanlardan olmak iin bir dnce ve araya
koyulmas" ile ilgili kssada (6,75) bunu grmekteyiz. nsan mkemmel
olmad halde mkemmellii az ok tasavvur edebilmektedir. Ve ite bu
"az ok tasavvur", din hkmlere bir anlam verebilmek iin yeterli
olmaktadr. O halde mantk pozitivistlerin "Tanr hakknda kullanlan
yklemlerin anlam yoktur" demeleri uygun dmemektedir. Burada bir ka
kez kullandmz "az ok" kelimesini, dorulamac tahlillerin gremedikleri
bir
noktaya
iaret
etmek
iin
kullanyoruz;
yoksa
"Tanry
gryormuasna" inanan bir m'minin din tecrbesini anlatmak iin
deil.
Burada Kur'nn ulhiyet anlay ile ilgili bir baka hususa dikkat ekerek
tartma konusu ettiimiz probleme biraz daha aklk getirmeye alalm.
Kur'n, insanlarn Tanr yerine koyarak taptklar varlklarn (szgelii
putlarn) zelliklerini teker teker anlatarak insanlar Tanr'nn nasl bir Varlk
olduu fikrine ulatrmak istiyor. O, insann "kendi eliyle yaptna nasl
tapabildiine" hayret eder; bu ekildeki bir varln insana ne gibi bir yarar
veya zarar getireceini sorar (37, 95). Yukarda atfta bulunduumuz Hz.
brahim kssasnda gelip geici (uful ederi) varlklarn Tanr olmaya lyk
olamayacaklar hatrlatlr. Bu ve benzeri yetler, "o halde Tanry nasl
tasavvur etmeliyiz?" sorusuna ait cevap veya cevaplarla ilgili bir takm
ipular veriyor. Kanaatimizce, bir tr soyutlama ilemine -veya "selb"
yola- bavurarak
mahiyeti itibariyle tam anlamyla "tasavvur edilemeyeni snrl lde de
olsa tasavvur etmeye almak, Descartes'in ontolojik delilinde bavurulan
temel fikirden -sonluluk dncesinden sonsuz varlk dncesine
gidilemeyecei grnden- daha salam olsa gerektir.
b) Amel Hayat ve Din Dili:
Dorulamac tahlillerin yetersizliini ortaya koymak iin baka aklama
ekillerine de bavurulmutur. Bunlarn banda din dilinin baka dil
birimlerine geri gtrlmesi (irca edilmesi) abas gelmektedir. Bazlar,
din hkmlerin byk bir ksmn ahlk hkmlere geri gtrmek suretiyle
dorulamac tahlillerin sebep olduu glklerin stesinden gelmeye
almlardr. Bunu Trkemizde sk kullanlan bir deyii rnek vererek
aklamaya alalm. Biz "Allah kerimdir" sz ile bazen "bir iin sonunun
iyi olacan mit ettiimizi", bazen da (eer haksz bir fiile ahit
olunduktan
sonra
sylenmi
ise)
"ktln
kimsenin
yanna
11
An Empiricist's View of the Nature of Relifion. Cambridge 1955. Bu
yazda dile getirilen grlere yakn dier baz grler iin ayrca bkz.
R.W. Hepburn, Christianity and Paradox, London 1958, 11 .blm; P.F.
Schmidt, Religfous Knowlodge, Glencoe, III, The Free Press, 1961.
ynteminin uygulanmasna da gerek kalmaz. nemli olan, onlarn iletmek
istedikleri ahlk mesajdr.12
Benzer bir yaklam R.M. Hare'in de savunduunu grmekteyiz.13 Hare'e
gre, inanan bir insan, bir takm bo ve anlamsz hkmlere balanm
olmuyor. O, her eyden nce, belli ve kkl bir tutum (blik) iinde olan bir
kimsedir. Bu tutum, yapma bir tutum deil, ona son derece anlaml ve
nemli grnen bir tutumdur; bir "zihin hlidir". nananla inanmayan
birbirinden ayran, ite bu tutumun varldr. Ekzistansiyel unsurlarn ar
bast bu yaama siysetinde sradan dorulama ve yanllama
faaliyetinin katedecei fazla bir mesafe yoktur.14
Dorulamac tahlillere nazaran daha geni bir adan din dili problemine
yaklaan bu gr burada enine boyuna ele almamz mmkn deildir.
Ancak u kadarn syleyelim ki, din, ne sadece bir tutum veya zihin
hlinden ibarettir, ne de baz meseller eliinde dile getirilen bir yaama
siysetidir. Din, mesel slmiyet, ahlkla hi deilse ilk bakta dorudan
doruya ilgili olmayan bir takm kozmolojik iddialar ne srmektedir.
Evrenin ve insann yaratl ile ilgili ayetler bu cmledendir. Onlar ile ahlk
arasnda bir mnasebet grebiliriz; fakat onlar ahlk hkmlere
indirgeyemeyiz. Mesel, "Allah insan phtlam kandan yaratt" (Alak, 2)
yetinin Yaradan'a ballk, minnet ve kran duygusu iinde bulunma, v.s.
ile ilgili olduu, yani ahlk bir zellik tad aktr. Fakat geni kapsaml
bir iddia olarak karmzda duran yetin bize syledii, bundan ibaret
deildir. M'min, yaratma hdisesini, tam olarak anlayamamasna ramen,
gerek bir olay^ olarak grmektedir. "Yaratma" fikrini esas alan grn
bugn bile "tesadflk" veya "evrimcilik" gryle mcdele iinde
12
zellikle bu sonuncu grn eletirisi iin bkz. W.W. Bartley, III,
Marality and Religioun, London 1971,s. 22 vd.
13
R.M. Hare, "Religion and Morals", Faith and Logic, s. 179 vd.
14
128
DN FELSEFES
olmasnn sebebi budur. Baka bir deyile, m'min sz konusu yeti bilgi
veren, dolaysyla, kognitif bir muhtevaya sahip olan bir iddia olarak
grmekte ve deerlendirmektedir. Dinin gayesi, sadece ahlk grevin
TANRI'NIN SIFATLARI
129
mmkndr. Szgelii, "lmden sonra insann baka trl bir hayat
olacaktr" iddiasn ele alalm. Bu, metafizik bir problem olarak deil de
empirik bir problem olarak ele alnabilir. ddiann dorulanmasn mantken
imknsz klan herhangi bir ey gsterilemez. Bu durumda inanan bir
kimse, iddaya kar kan ve dorulama zerinde srar eden birine
"lnceye kadar sabret", yahut ksaca "l ve gr!" diyebilir.17 Ayrca
Tanryla ilgili hkmlerin bir ksm, mesel O'nun var olduu, adaletli
olduu, v.s. teki dnyada dorulanma imknna sahip olacaktr. Geri
Hick'e gre gelii gzel bir lm sonras hayat, eskatolojik dorulama iin
yeterli olmayabilir. nk byle bir hayat, tabi bir fenomenden baka bir
ey olmayabilir. Dorulamann gerekleebilmesi iin hiret hayatnn
varlna inanmak ve byle bir hayatn teklif ettii hayat tarzn yaamak
icap eder. Mesel bu ekilde bir inanca sahip olmadan len bir ateist,
lmden sonra yaadn farkedince, bunu anlayamad karmak bir olay
olarak deerlendirip ahit olduu "yeni evre"nin hi de olaanst
olmadn ve dolaysyla Tanr tarafndan verilmediini syleyebilir.18 Tpk
yer ekimi hakknda hibir fikre sahip olmayan bir kimsenin aatan
dtn grd bir elmay ekim kuvvetinin varl iin bir kant olarak
deerlendirememesi gibi. Hick, bunu sadece muhtemel bir gr olarak
ne sryor ve uzun uzun tartmyor.19 yle grnyor ki, Hick'in ana
iddias, bu dnyada iken iman konusu olan bir eyin teki dnyada bir bilgi
konusu olaca grne dayanmaktadr. teki dnya
17
Bkz. M. Schilick, "Meaning and Verification", Philosophical Review,
1936. Bu yaz Feigl ve Sellars tarafndan yaynlanan Reading Philosophical
Aalysis (N.Y. 1949, s.142 vd.) adl eserde tekrar yaynlanmtr. C.I. Lewis
de ayn eserde yer alan "Experience and Meaning" adl yazsnda (s. 160)
yle der: lmszlk iddias, bizim gelecekte vuku bulacak bir
tecrbemizle ilgili bir varsaymdr.
18
19
a.e., s. 192 vd. Kr. K. Nielsen, "The Eschatological Verification",
Canadiat Journal of Philosophy, Vol.9, 1953.
hayat, yeni tecrbelere sahne
nermelerini dorulayacaktr.
olacak
ve
bunlar
m'minin
inan
aklanmasnda son derece dar bir ereve iinde hareket etmee mahkm
olmak anlamna gelir.
"Fonksiyonel
tahlil"
anlaynn
g
kazanmasnda
zellikle
L.
VVittgenstein'in ok byk etkisi olmutur. Bilindii gibi, bu filozofun ilk
eseri olan Tractatus Logico- Philosophicus'da daha ziyade mantk
pozitivizmin iine yarayan bir takm grler gelitirilmiti. Eserin ana
grlerinden biri olan dilin bir "resim" gibi ele alnmas ve anlamnn bu
yolla belirlenmee allmas, Tanry "hakknda konuulamayan" bir varlk
durumuna getiriyordu.20 Filozof din konusunda konumak zorunda deildir.
Hatta bu konuda pheli bir tavr taknmak bile gereksizdir. nk
Tractatus'a gre, phenin olabilmesi iin bir sorunun, bir sorunun da
olabilmesi iin bir cevabn olmas gerekir. Bu da ancak sylenebilecek
(hakknda konuulabilecek) bir eyin olduu yerde mmkn olur.21 Bu
grten hareket edilince, dinde ne ispatn ne de phenin yeri kalr.
VVittgenstein, felsef kariyerinin ikinci dneminde yukardaki grnden
vazgeti; bu deiiklie bal olarak da yeni bir anlam nazariyesi gelitirdi.
Bu dnemin felsef rn, dnrn Felsef Aratrmalar (Philosophical
Investigations) adl eseridir.22 Burada VVittgenstein, dili, eitli caddeleri,
sokaklar, eski ve yeni binalar ihtiva eden bir ehire benzetir. Onu bir veya
birka kalba indirmenin sun'iliinden szeder. Wittgenstein'in kendi
deyimiyle, bir deil birok "dil oyun"u (language game) vardr.23 Baka bir
deyile dil, kurallara dikkat etmek artyla -tpk herhangi bir oyunda
olduu gibi- eitli ekillerde kullanlr. Demek ki dilin anlamn
kullanmndan karmamz gerekir.
20
Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus, London 1922, s. 189;
"Where of one cannot speak, thereon one must be silent."
21
a.e.,6.51.
22
23
varoluu bak tarzlar -bu arada zellikle Amerika'da uzun sre revata
olan Pragmatist yaklam- din felsefesi alanna byk bir canllk
getirmitir. Ne yazk ki, felsefe tarihinde atlan her "yeni" adm gibi, bu
teebbsler de byk lde daha nce atlan admlara gre ekil ve
muhteva kazanmak zorunda kaldklar iin hep snrl olmulardr. Analitik
felsefenin iddialarnn gerisinde ingiliz idealizminin ar tutumu,
Kierkegaard'n varoluu ynelilerinin gerisinde ise, Hegel'in toptancl
yatar. Yani yeni admlar, eski admlara birer tepki olarak -veya byk apta
tepki olarak- domutur. Her tepki faaliyetinde az ok bir snrlln ve
hatta "bozulma"nn olduu bir gerektir.
Bilgi sosyolojisi asndan bakld zaman bu durumu tabi karlamak
gerekir. Fakat unu da unutmamak gerekir ki, din ne sadece teori, ne
sadece duygu, ne de sadece sosyal dayanma, ve kaynama meselesidir.
Onda teori kadar ve hatta teoriden de ok pratik nemlidir. Btn bu -ve
saymay gerekli bulmadmz daha birok- zellikleri dikkate almayan dar
al bir tahlil ilemi, btnln bozulmasna sebep olmaktadr.
imdi sz, sfatlarn aklanmas konusuna getirelim.
3. TANRI, TEK, EZEL-EBED, MUTLAK ve YDR
a) Birlik: Tanr'nn birlii veya teklii, felsefede ve farkl dinlerin
ilahiyatlarnda farkl ekillerde anlalmtr. Hristiyanln (anlalmas g)
teslis inanc bir tarafa braklrsa, "semav" diye adlandralan dinlerde
monoteizm hkimdir. Hemen belirtelim ki birok Hristiyan dnrn de
teslisi,
monoteizmi
zedelemeyecek
lde
yorumladklar
veya
yorumlamaya altklar bilinmektedir. Bugn hibir Hristiyan ilhiyat,
Tanr'nn tane olduunu syleyemez. Hristiyanlar, genellikle "
grnm"l bir Tanrya inandklarn sylemektedirler.
Gerek slm, gerekse Yahudi ve Hristiyan fikir tarihlerinde tartma konusu
olan btn klsik deliller, monoteizme iaret etmektedir. Kozmolojik delilin
lk yahut Yeter Sebebi, teleolojik delilin Dzen ve Gaye Koyucu'su, ahlk
delilinin Ahlk Hkimi hep Tek'tir. Szgelii, iki Tanr dnrsek Vcibu'lVcd'dan bahsedemeyiz; nk o zaman bu terimin hibir anlam kalmaz.
Yine iki veya daha ok Tanr dnrsek, Kur'n'n deyimiyle "yer vey$
gkler fesada urar"; yani hibir dzen kalmaz ve lem Tanrlarn farkl
gayelerinin bir arenas haline gelir.
slm filozoflarna gre, Allah, "vhidu'l-hak", yani gerek anlamda tektir.
Evvel O, sayca tektir ki, bu anlamdaki teklii anlatmak iin genellikle
"ahad" kelimesi kullanlr. "Ahad", her trl tebih ve teslis anlayn
reddeden hls suresinin ana terimidir. slm kaynaklar,
136
DN FELSEFES
Allah'n birliinden bahsederken, ok sk olmasa da, "ferd" veya "mnferid"
kelimelerini de kullanmaktadrlar.
kinci olarak, Allah "mrekkeb" olmamas, "basit" olmas bakmndan da
tektir. Allah czlere, fasllara blnemez; bundan dolay da O, mantk
adan, bir tarife tbi tutulamaz.
nc olarak, Allah, "kendine zg" bir varlk olduu iin de tektir. O,
kendisine baka biri tarafndan varlk verilmemi olan, sebebi olmayan bir
"Vcibu'l-Vcd"dur. O, "akdem", "ekmel" ve "efdal" olandr. Btn bunlar,
Allah'n tek olduu anlamna gelir.
Eer birden fazla Tanr olsayd, Farab geleneine gre, ya bunlarn ikisi de
tamamen ayn olan zelliklere sahip olurdu; bu takdirde de ferdiyeti olan
iki varlktan sz edemezdik, yahut onlardan birinin sahip olduu baz
zelliklere -veya en azndan bir tek zellie- tekinin sahip olmamas sz
konusu olurdu ki, bu da her ikisinin de eksik olduu anlamna gelirdi. Eksik
olan ise (akdem, efdal, ekmel ve Vcibu'l-Vcd gibi terimlerin tanmlar
gerei) Allah olamazd.25
Frab'nin bu aklamalar, daha sonra bn Sn ve Gazl gibi slm
dnrleri, Aziz Thomas gibi Ortaa Hristiyan ilhiyatlar tarafndan
aynen benimsenmitir. Gazl, Allah'n birliini "ztt bulunmayan",
"blnme kabul etmeyen" v.s. eklinde anlatrken Farab ve bn Sn'ya
dayanmaktadr. slm fikir ortamnda Allah'n varl ile ilgili ortaya konan
salam deliller, Ortaa Hristiyan ilahiyatnda o kadar etkili olmutur ki,
orada teslis ve benzeri konulara girmek -en azndan felsef nitelikteki
eserlerde- pek mmkn olmamtr.
Allah, sfatlar bakmndan da tektir. O'nun bilgisi, kudreti v.s. si hibir
varlnkilerle mukayese edilemez.
Buraya zetle aldmz bu grler, Farabi'nin Medinetu'l-Fadla ve
Siyasetu'l-Medeniyye adl eserinin ilk blmlerinde yer almaktadr.
Farab ve bn Sn, zt ve sfat arasnda bir ayrm yapmaz, dolaysyla
sfatlar da "zorunlu" sayarlar. Baz kelm limleri ise "zorunlu" sfat
anlaynn
"kadm
varlklar
oaltma"
tehlikesini
douracana
inanmaktaydlar. Onlarn bir ksm sfatlar "ayn" da sayamyorlard, nk
bu takdirde de bir totolojiye dme tehlikesi doabilirdi. Mesel, "Allah
limdir" hkm, "Allah Allah"tr ile ayn anlama gelirdi.
b) Ezel-Ebedlik:
Mesele, etin bir meseledir. Eer Tanr zamann dnda ise, bu durumda
zamanda olan bir lemle nasl bir iliki iine girmektedir. Ya "hibir iliki
yoktur" diyeceiz; ya da asl realite, zamann "tesinde"ki realitedir ve
ondan bakas bir haylden ibarettir. leride Tanr-lem ilikisi konusuna
geldiimiz zaman greceimiz gibi, teizm bu iki gr de reddetmektedir.
Teiste gre, Tanr, zaman-mekn dnyasyla daim bir iliki iindedir; ama
O'nun zt o dnyann tesindedir. Tanr zaman-meknda varolanlarn
varlk artdr; ama kendisi o artlardan bamsz olarak vardr.
Ezellik, ileride Tanr'nn bilgisi, nbilgisi, iradesi ve Tanr-lem ilikisi
konularn ilerken de karmza tekrar
26 Bkz. Gazl, ktisd, s. 78/105.
2' es-Slyasetu'1-Medeniyye, s. 16.
tekrar kaca iin burada onun hakknda daha fazla ey sylemeye
ihtiya yoktur.
Beka konusu, kdem konusuyla kopmaz bir mnasebet iindedir. Bu iki
terim, sadece ruhlarn lmszl konusunda zaman zaman birbirinden
ayrlmaktadr. "Zaman zaman" dememizin sebebi, ruhlar da hem kadm
hem de bak kabul edenler vardr. Fakat slm dnyasnda ana kitle,
ruhlarn kdemine inanmad halde bekasna inanmtr. Bu konuyu da
ileride mstakil bir blm olarak ele alacaz.
Eer bir varlk, varolmak iin hibir sebebe muhta deilse (vcibu'l-vucd
ise) hibir varlk onun yok olmasna sebep olamaz. Dolaysyla, "kdemi
sabit olann yokluu da muhal olur."28
c) Sonsuzluk ve Deimezlik:
Her ikisi de kdem-beka ile yakndan ilgilidir. "Tanr sonsuzdur" derken,
genellikle hibir eyin O'nun bilgi, kudret ve iradesinin dnda
kalamayaca, O'nun fiillerinde herhangi bir snrlamann szkonusu
olamayaca, varl ile mahiyetinin ayn olduu, btn sfatlara en kmil
lde sahip olduu ve (mslman halkmzn ok sk kulland bir
deyimle) "her yerde hzr ve nazr" olduu anlatlmak istenir. "Allah
gklerin ve yerin nurudur" (24 Nr, 35) yeti, slm dnyasnda, bata M.
ikbal olmak zere,29 birok bilgin tarafndan "ilh sonsuzluk" asndan
yorumlanmtr. kbal'e gre, Allah "yaratc gcnde sonsuz imknlarn
bulunduu Mutlak bir Ben (Ene) dir". Yine, "ilh sonsuzluk, ferdiyetlerine
zarar vermeden teki sonlular sevgiyle kucaklamaktadr" 30
Deimezlik, sonsuzluk vasfnn tabi bir sonucu olmaktadr. Eer bir varlk
zaman ve meknn tesinde ve
28
29
Iqbal, R., s. 29, kbal'in "sonsuzluk" konusundaki fikirleri iin bkz.
Mehmet Aydn "Iqbal's View of God's Infinity", D.E..lahiyat Fakltesi
Dergisi, II, 1985, s. 1-8.
30
34
Zinun, s. 6.
35
hya, I. s. 150.
37
hya, I. s. 150.
38
ktisad, 100/74.
39
sadece kendi ztn bilmektedir. Baka bir varlk da dnnz ki, hem
kendini hem de ztnn dndakileri bilmektedir. Mesel insan byle bir
varlktr. imdi bu varlklardan hangisi ekmel olur? Gazl'ye gre, felasife
insana dahi atfedilmesi ok grlmeyen bir kemli Allah'tan
esirgemektedir.41
Sudur nazariyesinin Allah'n ilmi asndan ciddi problemler dourduu
dorudur. Buna ramen, gerek Farab'nin, gerekse bn Sina'nn bu konuyla
ilgili btn sylediklerini, sistemleri ile tutarllk arzetsin veya etmesin,
hele onlarn "Allah her eyi bilir", "Allah'n ilmi her eyi kuatr" (bn Sn)
eklindeki ifadelerini dikkate almadan verilecek her hkm en azndan
eksik olur. bn Rd bu konuda hakl: Allahn bilgisini "kll", "cz'" gibi
terimlerle izah etmek doru deildir. bn Rd'e gre "Allah sadece cz'leri
bilir" fikrini Gazl'nin felsifdye maletmesi doru deildir. Hele bu yzden
onlar tekfir etmesi hi doru deildir.42
Farab, bn Sn, Gazl ve bn Rd gibi slm filozoflarnn (aralarndaki
farklar bir yana brakalm) Tanr'nn sfatlarn O'nun "ekmel" varlna bal
olarak aklamaya almalar, Ortaa Hristiyan felsefesinde ve
40
41
a.e., s. 147-148
42
Faslu'l Makal, s. 54 55
iktisada s. 80-81/60-61.
istese de, lebilir mi? Kendisi gibi olan baka bir Tanr yaratabilir mi?
Dnyay ceviz yahut yumurta byklndeki bir eyin iine sdrabilir
mi? Ztlar birletirebilir mi? Bunlar, bn Hazm'n "deli sualleri" dedii
trden sorulardr.45 Tanr'nn kudreti ztlann birlemesine taalluk etmez,
nk mantken muhal olan ortaya koymak bir kudret ii deildir. Tanr
kendi adaleti, merhameti ve hikmetiyle badamayan eyleri de yaratmaz,
nk kudret sfat teki sfatlardan tamamen ayr olarak deil, onlarla
birlikte fonksiyon icra eder. ada bir ngiliz dnrnn dedii gibi,
anlamsz ve elikili bir cmle kurup bana Tanr kelimesini getirmekle
cmle anlam kazanmaz. 46
Tanr, ilh "tabiat"na aykr den eyleri yapmaz. Bunlar, genelde
imknsz olan eyler deildir. Mesel, yalan sylemek, aldatmak v.s. bilgi,
akl, irade ve kudret sahibi her varlk iin mmkndr. Ama btn bunlar,
ilh "tabiat"a ters der. Yalan syleyen bir varlk, Tanr olamaz. Baka bir
deyile, bu fiil, Tanr iin bir iktidariyet meselesi deildir. Tam tersine,
yalan, zayfln en bariz iaretidir.
zellikle kudret sfatnn taalluku konusunda slm kelmnda baz
tartmalarn olduunu grmekteyiz. Szgelii Allah, kullar iin en iyi olan
(aslah') yaratmaya mecbur mudur? Zulm Allah iin mmkn mdr? gibi
sualler Mutezile ve Ea'r kelmclar arasnda tartma konusu olmutur.47
Bizim burada bu tartmalara temas etmemiz, meseleyi ok uzatacandan
dolay mmkn deildir.
Tanr'nn iradesine gelince, bu sfata bir nceki blmde, zellikle huds ve
imkn delilinden bahsederken temas etmitik. Szkonusu delil,
hatrlanaca zere, mrd bir "mreccih" ve "muhasss" art komaktayd.
Hem varl hem de yokluu "mmkn" veya "caiz" olan bir eyin
45
46
A. Flew, "Divine Omnipotence and Human Freedom", Ne w Essays in
Philosophical Theology, s. 145.
47
49
50
ktisad, s. 101/75. Kr. ehrestani, el-Milel ve'n-Nihal, Leibzig, 1423,
s. 34-35.
unsuru deildir. Alem, ilh hayat iinde bir andr. Allah bir eyi bilir, o ey
de olur. Dilimizde, diyor kbal, "kendi objesini yaratan bilgi" kavramn
anlatacak bir kelime yoktur.51 Modern felsefede Descartes de Tanr'nn
bilmesi ve irade etmesini bir ve ayn ey saymaktadr.52
Bu konuda Gazl'nin gr ise udur: Bir eyi bilmek ayr, gcn taalluku
ayr, irade ise daha ayr bir eydir. Allah'n ilmindeki eye nce irade
taalluk eder, sonra da kudret taalluk eder ve o ey olur. (Mturid'lere gre
iradeden sonra bir de tekvin fiili gerekir.) Kudret, ntrdr; onun "makdra
iktiran" iin iradeye ihtiya vardr.53 Ancak bu irade, Gazl'ye gre, hadis
deildir. Hadisin mahalli de hadis olacandan Allah'n hibir sfatnn hadis
olduu dnlemez. Gazl, filozoflarn iradeden bahsetmeyip "fiil"den
bahsetmelerini tuhaf grr. O "fil"i, "yok iken irade sonucu var klnan ey"
eklinde tanmlar.54
Daha sonra bn Rd, kadm iradeden hadis varlklar karma grn
tenkid etmi ve bu fikrin halk kitlelerince anlalmadn, limleri ise
tatmin etmediini sylemitir. Ona gre, Allah bir eyi o eyin olma vakti
geldiinde murat eder, o da olur. Kur'n'daki "O bir eyi irade ettiinde ona
'ol' der; o da oluverir" (16. Ysn, 42) ayetini de byle anlamak gerekir.55
lim, kudret ve irade sfatna sahip olan bir varlk, ayn zamanda "hayy"
(canl) olan bir varlk demektir. Gazl'nin de dedii gibi hayy sfat
konusunda sz uzatmaya gerek yoktur. Ayn ey, Tanr'nn bir "Zt" olmas
konusu iin de geerlidir. Yukarda ksaca akladmz sfatlar ancak Zt
(Bat felsefesinde "Kii") vasfn hiz bir varlkta bulunabilir.
51
R., s. 78 kbal'in bu grnn tenkidi iin bkz. M. Maruf, Iqbal's
Philosophy of Rcligion, Lahore, 1977, s. 220-230.
52
53
Iktisad, 107/80.
54
a.e., s. I04vd.
55
Mille, s. 45 ve 65.
Et-Ta likat, s. 9
Gazl'nin bir cmlesi, daha sonra ksaltlm bir ekle sokularak bu konuda
yaplan tartmalarn adeta deimez baln oluturmutur ki cmlenin
arapas udur: Leyse fi'l-imkn ebde'min-m kn\ Yani "olmu olandan
daha iyisi mmkn deildir." Gazl'nin bu ifadesi, "rahmet-i mme"
(umum rahmet) eklinde tanmlanan "inayet" kavram, lemde grlen
nizam ve gaye fikri ve Allah'n teki btn sfatlaryla yakndan ilgilidir. Sz
konusu ifadeyi hareretle benimseyen ve savunan
6
Bkz. A.L. Ivry, "Destiny Revisited: Avicenna's
Determinism", Islamic Phflosophy and Theology, ed. P.
Concept
of
hya, IV , s. 321.
154
DN FELSEFES
dnrlerimiz olduu gibi, onu ve tazammun ettii btn hususlar
iddetle eletiren dnrlerimiz olmutur.8 slm dnyasnda Platon'un
dedii gibi, "Mutlak yi'nin ii de en iyidir"9 diyenler de vard (ve bunlar
daima ounlukta idiler); Hume'un Philo'su gibi konuanlar da. Mesel,
mehur el- Ma'arri ve bnu'r-Rvendi, asrlarca nce, Hume'un yukarya
aldmz sorusunu srarla sormulard.10 Yine, el-Bika ve bnu'l-Muneyyir
gibi dnrler, Gazl'nin grnn bizi ne gibi kelm kmazlara
gtrebileceini gstermeye alm ve bu lemin "hi de en iyi lem
olmadn" sylemilerdir.11
Bat felsefesinde "teodise" tabirini mehur eden Leibniz olmutur. Leibniz,
Gazl'nin cmlesini adet iktibas etmekte ve bu lemin mmkn lemler
arasnda en iyisi olduunu sylemektedir. Ona gre, her trl ktle
ramen, ilh adalet, lemde tecelli etmitir ki, teodisenin anlam da budur.
Leibniz, ktlk problemini yle ifadelendirmektedir:12
Doru yolu semeyen bir varln ya kudreti, ya bilgisi,
yahut iyilii eksik demektir.
inde ktln bulunduu bu lemi yaratan Tanr, en
iyi yolu sememitir.
yleyse O'nun ya kudreti, ya bilgisi yahut iyilii eksiktir.
Leibniz, buradaki ikinci hkm reddetmekte ve lemin bu haliyle de iyi
olduunu isbat etmeye almaktadr.
Timaeus, 29 A, 30 B
10
11
15
i'
I
Baka bir deyile o, ilah bilgi asndan bakldnda vcip, ama bizatihi ele
alndnda da mmkndr.
Bu, dikkatlice dnlm bir zm ekli olmakla birlikte yeterli deildir.
Yetersizlik, hereyden nce Farab'nin kendisine ait teki baz grleri
asndan bile szkonusu olmaktadr. Daha nce grdk ki, Farab,
Descartes, M. kbal gibi dnrlere gre, ilh bilgi, objesini varklan bir
bilgidir. Yani bilgi, varolmann sebebidir. Halbuki yukarda sunulan zmde
Allah, gemi, hal ve gelecekteki olaylar seyreden bir gzlemci
durumundadr. Farab'nin szn ettii "dinler",
Allah' sadece bu ekilde tasavvur etmekle kalmyor. O'nu her eyin mutlak
yaratcs olarak kabul ediyor.
bn Sn'nn meseleye bak biraz daha farkl grnmektedir. O, Allah'n,
cz'leri "kll bir tarzda" bildiini sylyor. lh bilgi, bizimki gibi
duyumlara dayanmaz; yani o, akldir ve zamana tbi deildir; dolaysyla
deimezlik zelliine sahiptir. Szgelii, Allah, ay tutulma hdisesini
vukuundan nce de bilir, vuku srasnda da bilir (yani sresini) vukuundan
sonraki hali de. Burada bilginin objesi deitii halde bilgi ve bilen hep
ayn kalr.
Byle bir bilgide czlerin durumu nedir? Eer Gazl gibi hareket eder ve
bn Sina'nn lk Sebep'inin cz'leri bilmediini sylersek, determinizm
konusunu tartmaya bile gerek kalmayabilir, nk byle bir problem
domaz. Fakat evrensel tarzda her eyi ihtiva eden bir ilh bilgiden
szedersek, bu takdirde Allah'n cz'leri bildiini, onlar tesbit ve tayin
ettiini kabul etmemiz gerekir. Sudur nazariyesini benimseyen birok
filozofun ilh bilgi hakkndaki grlerini bu ekilde yorumlayanlar da
vardr. bn Sn, hem sudur nazariyesi ile her eyi zorunlu olarak lk
Sebep'e balyor; dolaysyla "her ey deimez ilh bilginin zorunlu bir
neticesi olarak ortaya kyor" diyor; hem de felsefe eserlerinin birok
yerinde mkfat ve mcztn nefsin gayretlerine (nazar ve amel
faziletleri elde etmesine) gre olduunu syleyerek insan sorumlu tutuyor.
Neticede, mesele, bir eserinin balnda20 belirtildii gibi, bir sr olarak
ortada duruyor.
Farab ve bn Sn'nn balatt yahut hararetlendirdii bu tartma, bat
felsefesi tarihinde nemini koruya gelmitir. Orada da determinizmi kelm
adan savunan ok az insan kmtr. Byk ounluk, ya Tanr'nn
nbilgisi ile hrriyeti uzlatrmaya almakta, yahut gelecekte olan hibir
eyin belirlenmi olmayacan dolaysyla ortada bilme konusu
20 bn Sina, Risale Fi Srri'l-Kader.
olarak "gerek ve fiil bir durum"un mevcut olmadn sylemektedirler.
R.,s. 79.
23
R., s. 79-80.
R., s. 108.
25
Biz bu iddiay Lahor'da yaplan "Uluslararas kinci kbal Kongresinde
bir teblile ele aldk. Bkz. "Iqbal's View of God's Infnity", D.E.U.ilahiyat
Fakltesi Dergisi, c. II, 1985, s. 1-8.
a)
Kilise ile bilim adamlarnn aras aldka ve din adamlarnn, bilim
adamlarnn faaliyetlerine Tanr ve din adna mdahaleleri arttka, deizmin
temsil ettii gr, bilim dnyasna bir rahatlk getiriyordu. Eer Tanr,
lemi yarattktan ve yaratma sreci tamamlandktan sonra ona mdahale
etmiyorsa, ne bir kiinin, ne de bir tekilatn lem hakknda aratrma
yapanlara mdahale hakk olabilirdi.
b)
Buna bal olarak deizm, geleneklemi anlay ve yorumlarn tenkit
edilmesine imkn salyordu. Madem ki Tanr leme mdahale etmiyor, o
halde tarihte olup biten hibir ey dokunulmaz, yahut kutsal saylamazd.
Kilise,
3 Metaphsics, XII (A). Kitap.
Tanr'nn "bedeni" deil, dpedz bir insan eseriydi. Kimse onun arkasna
snp bakalarn mahkum edemezdi.
Deizmin dayand ikinci temel ise, zetlemeye altmz bu dnce ile
i ieydi. Tabiatla ilgili taze bilgilere, genel-geer hkmlere ulaan birok
batl bilgin, din inanlara bavurmakszn lemi aklayabileceine inand.
Bu da "dardan mdahale edilmeyen -hatta bazlarna gre, otonom olanlem fikrine g katt. Hatta baz deistler, daha da ileri giderek vahyin
olamayacan; nk bunun da bir eit mdahale anlamna geleceini
ne srdler. Akl, diyordu onlar, Tanr'nn varolduunu, iyiyi ve kty
bilebilecek durumdadr; dolaysyla vahye ihtiya yoktur. te zellikle bu
son anlaytan dolay deizm ile Tabi Din fikrini savunanlar ayn noktada
birleiyorlard. Hatta birok deist, vahye yer vermeyen Tabi Din anlayn
benimsemekteydi.
Deist diye adlandrlan filozoflarn hepsini bir ereve iinde toplamak,
elbette ki, mmkn deildir. Onlar arasnda Tanr'nn ahlk bir varlk
olduu fikrinden hareketle O'nun leme ltuf ve kerem gzyle baktn
ve bu durumun bir "mdahale" saylmadn ne srenler vardr. Ama ayn
insanlar,
mucizenin
imkanszl
konusunda
gr
birliine
varabilmekteydiler.
Baz deistler ise, din anlaya daha da yaklamakta, sz gelii, Tanr'ya
kar baz grevlerimizin olduunu, lmden sonra iyilerin mkfat,
ktlerin ise ceza greceklerini syleyebilmekteydiler.4 Fakat bu
sonunculara ok kere deist gzyle baklmadn da ilave edelim. Bu
noktaya gelmi bir deizmin teizmden pek farkl olamayaca aktr.
"Varl aklla bilinebilen ve leme mdahale etmeyen Tanr anlay"
eklinde tekrar tarif edebileceimiz deizm, biraz sonra greceimiz
panteizme birok bakmdan zt bir
4 Geni bilgi iin bkz. Samuel Clarke, A Discourse Concerning the Being
and the Attributes of God, 9. ed., London 1738, s. 159 vd.
Clarke, deizmin nl tenkitileri arasnda yer alr.
grtr. Deizm, esas itibaryla Tanr'nn tam aknl fikrine dayanr ve
ikinlii reddeder. Tanr'y leme mdahale ettirmemenin sebeplerinden
biri de O'nun bu aknln korumak ve antropomorfizmin her eidinden
uzak kalmay salamaktr. Deizmin, Kilisenin temsil ettii Hz. sa'nn
ulhiyeti fikrine iddetle kar kmasnn sebebi, teslisin tenzih fikrine ok
ters dmesiydi. Hristiyan ilhiyatlarnn deistlere kar sava
amalarnn temelinde de deizmin Hz. sa ve onunla ilgili doktrinleri -veya
en azndan bunlarn bir ksmn- kabul etmeyii idi. Birok deist, zellikle
Katolikliin temsil ettii Hristiyanl "esrarengizlie ve mucizeye gml"
olduu iin reddetmekteydi. Fakat onlar, ayn zamanda, dinsiz
olmadklarn belirtmek iin de ok kere kendilerini "Hristiyan deist" olarak
adlandrmaktaydlar. Onlann temel gayelerinden biri, hatta belki de
birincisi, ortaalardan beri olduka yaygn olan "akla, manta
smamasna ramen inanyorum" fikrinin yerine "makul olduu iin
inanyorum" fikrini getirmek ve inanc mmkn olduu lde
aklletirmekti.
Deizmde ilm anlaya ve aklcla byk nem verilmesine ramen, onun
olduka yaygn olduu XVII. ve XVIII. yzyllarda yaam olan nl bilim
adamlar daha ziyade teizmi savunmulardr. Yine, ateizm tenkit edilirken
deizmin de zaman zaman tenkit konusu edildiini grmekteyiz.
zetle syleyecek olursak, deizm, din konulara akl metodlar uygulayan,
buna bal olarak da tarih Hristiyanla, esrarengiz din anlayna, dindeki
tabiat st olaylarla ilgili inanlara, kilisenin otoritesine kar kan, btn
bunlardan dolay da Hristiyan leminde taassubun, basknn krlmasna
yardmc olan yar-din, yar-felsef bir harekettir. Onun douu ve ykselii
ile Bat dnyasnda aklcln -Almanya szkonusu olduunda Aydnlanma
Dnemi'nin- ykselii arasnda bir paralellik vardr.
ramen,
deizmi
eitli
alardan
eletirmek
a)
Deizmin gl yan da, zayf yan da kat bir aklcla
dayanmasndan gelir. Akl yaklamn din konularda yetersizlii ortaya
ktka, hem rasyonel teizm, hem de deizm, zmekte glk ektikleri
birtakm problemlerle kar karya kalmtr. Tabi Din anlay, ancak belli
bir aydnlar kesimine ekici grnm ve geni kitlelere hibir zaman
ulaamamtr. Yukarda da iaret edildii gibi, bilim alannda n kazanm
birok bilim adamnn teizmi savunmas, deizme beklenen destein
gelmesine engel olmutur.
b)
Deizm, dinin "esrarengiz" ynn tenkit ederken olduka ifrata
kamakta, mesel birok deist, vahyi inkr etmektedir. Kald ki birok bilim
adam ve filozofa gre, "esrarengiz" kelimesinden korkmaya gerek yoktur;
nk, deniyor, bilimin konusu olan evren dahi esrarengizdir. Bir eyin
esrarengiz olmas, onun "btl" olduu anlamna gelmez. Eer esrarengiz
olan her ey, akl d grlerek bir tarafa itilseydi, bilimin ilerlemesi
imknsz olurdu.
c)
Dinin akl bir ereveye oturtulmas, vahiy dahil din iin nemli
birok konunun bir yana itilmesi, ateistin iine yaramtr. Deistin vahye
dayal dinlere ynelttii tenkitleri, ateist, gayet rahatlkla, deizme kar da
yneltmi ve bylece bir tala iki ku vurmutur. Vahye, mucizeye, hatta
-en azndan baz deistler szkonusu olduunda- ahiret hayatna yer vermek
istemeyen, Tanr'y leme mdahale ettirmeyen bir din anlay, ateizme
giden yolun yarsndan fazlasnn katedilmesine imkn hazrlamtr.
d)
phesiz, deizmin en zayf yan, din hayatn mahiyet ve
fonksiyonuna ters den baz anlaylara iinde yer vermi olmasdr.
telerin tesinde olan, ya da bazlarnn aka yollu kulland bir deyimle
"emekliye ayrlm" bir Tanr
anlay, din duyguyu ve dnceyi tatmin edemez. man hayatnda,
dayanma, balanma, teslim olma, dua ve tvbe etme merkez bir yer igal
eder. nsan, braknz kendisiyle, topyekn lemle dahi ilgilenmeyen bir
Tanr'ya nasl ve niin dua etsin, ibadet etsin? Byle bir Tanr'ya inanmak
ne ie yarar?
e) Deizm, birtakm kelm problemleri de beraberinde getirmektedir.
Mesel, lemle ilgilenmeyen bir Tanr, acaba lemi bilmekte midir? Alem
zerinde doru drst bir tasarrufu olmadna gre, bu Tanr gl
mdr? O, bir eyler isteyen bir Tanr mdr? Szn z, deizm, Tanr
hakknda konumay en aza indirgemektedir. Deistin, Tanr'nn ilmi, kudreti,
iradesi, merhameti, adaleti vs. hakknda bir ey syleyecek hli yok gibidir.
Btn bu zayflklarndan dolay denebilir ki, deizm, dinin kendisi deil, olsa
olsa solgun ve lgn bir yorumudur. Bunun iin de deizmin, panteizm ve
teizm gibi uzun mrl olmas elbette beklenemez. Bugn, din ve felsef
bakmdan deizmi savunan dnrlerin olduu pek sylenemez. Buna
ramen, zellikle dnyann ve bilimin otonomluunda srar eden, dinin akl
vehesine arlk veren, dini sadece ahlktan ibaretmi gibi grmek
isteyen baz insanlarn dnya grlerinde deizmin baz izgilerine
rastlamak mmkndr.
Deizm, daha ziyade Hristiyan Bat dnyas erevesi iinde ele alnmas
gereken bir konudur. Son derece zengin ve eitli din fikirlerin doup
gelitii slm leminde "deizm" diye adlandrabileceimiz bir cereyan
yoktur. Olsa olsa deizmin baz grlerini andran fikirlere sahip Mslman
dnrlerden bahsedilebilir. Szgelii, nl tabip-filozof Ebu Bekr erRz'nin, Allah'n varlnn, ahlk kanunlarnn, ruhan hayatn mahiyetinin
aklla bilinebileceine inand, dolaysyle peygamberlie gerek
olmadn, hatta peygamberlerin birbirlerini nakzeden kiiler olduunu
ne srd sylenmektedir. Eer Rz'nin bu grlere sahip olduunu
kesin olarak isbat edebilseydik, onu deizmin belli bir eidinin iine
yerletirebilirdik.
Farab ve bn Sn gibi filozoflarn Allah-lem mnasebetini aklayabilmek
iin sudur nazariyesini benimsemeleri, Allah'n aknln dnerek dnya
ile lk Sebep arasna bir akllar dzenini yerletirmeleri her ne kadar
Kur'an'n "Biz (yani Allah) ona (insana) ah damarndan daha yaknz" (Kaf,
50/16) anlayna tam olarak uymaz gibi grnyorsa da onlarn deizme
benzer bir fikre sahip olduklar anlamna gelmez.
Deizmin "yaratma" fikri, teizmdeki yaratma fikrine daha yakndr. kisi
arasndaki en nemli fark, birincinin yaratmay "olmu-bitmi" bir fiil gibi
grmesi; ikincinin ise, genellikle, yaratmann srekliliine inanmasdr.
Oysa bizim felsifenin sudur nazariyesi, zamanda yeralan hilkat
anlayndan olduka farkldr. Bundan dolaydr ki, Gazl, sudrun Tanr
telakkisi'ni yeterince faal -ilim, kudret, zellikle de irade sfatlar asndangrmyor.
te onun bu noktada felsife ye ynelttii tenkitlerle deizmin Tanr
anlayna yneltilen tenkitler arasnda bir benzerlik grlmektedir.
Filozoflarn ilh bilgi hakkndaki grlerini akladktan sonra Gazl yle
der: Onlar, ilh azamet (byklk)'in ifade ettii btn mny yktlar ve
Allah'n durumunu lm bir kimsenin durumuna soktular. u farkla ki, len
kii hibir eyden haberdar olmad halde Allah sadece kendi zn
bilmektedir.5
3. PANTEZM
185
Baz ynleriyle panteizmi andran bir gr daha vardr ki, ksaca, "panpsiizm" olarak adlandrlr. Bu gre gre varolan her eyde u veya bu
derece ruh vardr.
Panteizm kelimesinden holanmayan baz dnrler, bazen panteizmi,
bazen da panenteizmi andran, ama bu arada baz farkl unsurlara da yer
veren dnce sistemlerini adlandrrken "ikincilik" (immanentism)
terimini kullanmaktadrlar.
"Panteizm" denince akla ilk gelen isim, phe yok ki, Spinoza'dr. Bat
dncesinde Spinoza'dan nce de panteist olarak kabul edilen dnrler
vard. Szgelii, John Scottus Eriugena (810-877), Giordano Bruno (15481600), Jakop Boehme (1575-1624) bunlar arasndayd. Ama bunlardan
hibiri, panteizmi mantk sonucuna gtrmede Spinoza kadar baarl
olamamt.
Spinoza panteizmini daha rahat anlayabilmek iin ie 'cevher"
kavramndan balamak gerekir. Genellikle, felsefede cevher derken
"kendibana varolan" yani varolmak iin teki varlklara baml olmayan
ey anlalr. Descartes'in "madde" ve "ruh"u, Leibniz'in "monadlar"
cevher kabul ediliyordu. Cevher, bamsz olmak zorunda olduu iin
Descartes "madde" ile "ruh", Leibniz bir monad ile baka bir monad
arasnda doru drst bir iliki kuramyordu. Descartes'in iki cevheri
birbirine adeta pamuk ipliiyle balyd. Leibniz'in monadlar birbirlerine
kapalyd. Spinoza, btn bu "skntlarn" aresini buldu: Eer "cevher" ile
"kendi bana varolan" (causa su) kastedeceksek, bu takdirde sadece
Tanr cevherdir. Bu durumda "teki varlklar", yani aslnda Cevher'in
varolduu anlamda "varolmayanlar" nereye konacaktr? Bu sorunun
cevabn Spinoza'nn "Tanr"y tarifinde aka grmekteyiz: "Tanr ile",
diyor Spinoza, "mutlak anlamda sonsuz bir varl, yani sonsuz sfatlara
sahip bir cevheri kastetmekteyim." Bu sfatlar cevher olamaz; nk o
takdirde onlarn da yukardaki tarife uygun birer cevher olmalar gerekirdi.
Tanrdan baka hibir cevher
yoktur. Varolan her ey ancak o Cevherde vardr.7 Bu cevhere "Tanr" veya
"Tabiat" [Deus sive natura) denmesi bir eyi deitirmez; nk Spinoza'ya
gre Tabiat, mstakil cevherlerin toplamndan meydana gelen organik bir
yap deil, "tek ve blnmez bir cevher"dir. Descartes'in "uzaml" dedii
cevher de, "dnen" dedii cevher de bir ve ayn eydir. Tanr-tabiat ikilii
kalknca, ruh-madde ikiliine de yer kalmaz.
Bu ekilde kurulan bir Tanr-lem zdelii, aktr ki, klsik din anlamda
"yaratma"dan; Tanr'nn, "varlk sebebi" olmasndan sz etmemize izin
vermez. Burada yaratma, olsa olsa, her eyin ilh kanuna (hatta,
mahiyet'e) gre tespit ve tayin edilmi olmas anlamna gelir. Belki bunu
...Onun ana tezi, Tanr ile lem arasndaki ikilii kaldrmak ve lemin
kendibana, kendi dahili gcnden dolay varolduunu iln etmektir.
Panteist, Tanr ile lemin bir olduunu sylerken Tanr'nn 'iten atldn'
kibarca haber vermekten baka bir ey yapmyor."10
Spinoza'nn byle bir yorum ve deerlendirmeyi kabul etme ihtimali
elbette yoktu, nk Haeckel, tek ve sonsuz Cevher'in iki nemli vasfndan
birini, yani dnceyi
10 Thomas Molnar, Theists and Atheists, Ncw York 1980, s. 26'dan naklen.
grmezlikten geliyor. Bu bakmdan, Hegel'in deerlendirmesi ok daha iyi
yerine oturmaktadr. O yle der: "Spinozaclk, Tanr ile lem arasnda bir
ayrm yapmad iin ateistlik ile sulanmtr... Tanr ortadan yok olmakta
ve sadece Tabiat kalmaktadr... Fakat Spinozacla ayn rahatlkla
Akozmizm ad verilebilir, nk filozofa gre, dnyadaki sonlu varlklar
-btn kinat- kendi bana bir temele sahip deildir; ona sadece Tanr
sahiptir.11
Daha nce panteist teriminin gelii gzel kullanlmasnn sakncalarna biriki cmle ile iaret etmitik. Bize yle geliyor ki Tanr ile lemi ontolojik
anlamda bir ve ayn sayan Spinoza panteizmine slm dncesinde bir
yer bulmak imknszdr. Geri Batda ve Douda birok kimse, "panteist
sfilik" tabirini kullanmakta ve bu grn en nemli sistemcisi olarak da
bnu'l-Arabi'yi gstermektedir. Hatta bazlarna gre, bnu'l-Arab,
"Mslman dnrler arasnda panteizmi en tutarl ekilde ne sren
kiidir."12 yle grnyor ki, M. ikbal de ayn kanaattedir. Tefekkr
hayatnn ilk dneminde bnu'l-Arab'nin hayran olan kbal, daha sonra bu
nl sfinin ve onun ahsnda "panteist sfilik"in (tabir kbal'e aittir) en
byk tenkitisi olmutur. O, Esrar- Hd (Benliin Srlar) adl mesnevisinin
ilk basksna yazd ve Hint-alt ktasnda byk frtnann kopmasna sebep
olduu nsznde yle diyordu: ankara'nn Gita'y yorumlamas, 13Ibnu'l
Arabi'nin Kur'an yorumlamasna benzer. Fakat bu ikinci ztn engin bilgisi
ve ekici kiilii, panteizmi slm dncesinin ayrlmaz bir paras haline
getirmitir. Hindistan'da panteizm daha ziyade nazar seviyede kalarak fikr
tartmalara konu olmu iken, ayn fikir, slm leminde, zellikle de ranl
airlerin dilinde
11
Hegel, Lectures on thc History of Philosophy, New York 1955, v. 111,
s. 280 (Molnar, a.g.e., s. 17).
12
13
ankara, sekizinci asrda yaam nl bir Hint ilhiyatsdr. Gita ise
Hinduizmin en mehur din yazlarndan biridir.
15
Bu terimin tasavvuf literatrnde ne zamandan itibaren kullanlmaya
baland hakknda bkz. A.H. Konuk, Fususu'l-Hikem Tercmesi ve erhi I,
haz. M. Tahral ve S. Eraydn, stanbul 1987, s. XLVIII vd.
izhr etti, halbuki o zt, eyann 'ayn'dr" diyen de bnu'l Arabi'dir; "O,
O'dur ve eya dahi eyadr" diyen de o.16 Acaba bu, bir tutarszlk rnei
midir? Biraz sonra "pan- enteizm"e geldiimiz zaman greceimiz gibi,
Whitehead ve Hartshome gibi srei dnrler de bilerek benzer
ifadelere yer vermektedirler: "Tanr hem deiir, hem deimez." "Hem
mutlaktr, hem de izafi" v.s. "ift-kutuplu teizm" diye adlandrlan akmn
en arpc zellii, Tanr hakknda bu ekilde konuulmasna imkn
vermesidir. Hartshorne'a gre, bu durum, bir elikinin deil, iki farkl
adan bakn bir neticesidir.
a.e., s. LXIII.
17
A History of Mslim Philosophy, ed. M.M.Sharif, Veibeden 1958, V.I.,
s. 348.
18
19
a.e., s. 18.
22
(1)
Tanr, yegne realitedir ve hibir ey O'nun dnda deildir ('her ey
O'dur').
(2)
veya:
(1)
Tanr-lem dalizmi diye bir ey yoktur. Bu durumda Schuon'un
tutumu, monisttir.
(2)
Tanr-lem birlii ilh karakterdedir; o halde, szkonusu tutum
panteisttir.
(3)
(4)
Schuon, kelime-i ehdet'in anlam ile Hindu panteizmini ayn sraya
koyarken bu monizminin nereye kadar gittiini aka gstermektedir.
Lings'e gelince, o da vahdet-i vcud anlayn savunmakta ve eer
Tanr'nn dnda baka bir ey reel olarak varolsayd, karmza Sonlu ve
Snrl bir Tanr anlay kard: Tanr ve O'nun karsndaki ey. Lings, baz
yet ve hadislere -bu arada Gazl'nin Mikt'na- dayanarak bu grn
temellendirmeye almaktadr. Ona gre, Kur'andaki baz yetleri (mesel,
"Biz ona -insana- ahdamarndan daha yaknz" yetini) vahdet-i vcdu
dikkate almadan kolay kolay yorumlayamayz.23
Lings'in bu grn bir an iin kabul ettiimizi dnelim; o zaman hakl
olarak yle bir soru ile karlarz: Eer vahdet-i vcd anlayn dikkate
alrsak, Kur'nn yzde doksann anlamakta ve yorumlamakta glk
ekmez miyiz? u husus bize gayet ak grnmektedir: Tanr ile lemi bir
ve ayn sayan monist mistisizmi slm adan savunmak mmkn deildir.
denebilir. Geri "panteizm" teriminin lafz tercmesi byle bir anlaya yol
am olabilir. Fakat Macquarrie'nin de hakl olarak iaret ettii gibi,
panteizm, pratik dzeyde byle bir iddiada bulunmamaktadr. Doru, Tanr
her varlkta u veya bu derecede mevcuttur; fakat baz varlklarda tecell
yahut tezahr ok daha bariz bir ekilde olmaktadr.
c)
Panteizm sonlu ile sonsuz arasndaki balanty iyice kurarak birlie
ulamada baarl olmamtr. Szgelii, sonlu olan "ben", nasl oluyor da
ayn zamanda btn'n bir paras oluyor? uurlu ferd kendi kendisini
bildii, kendisini teki fertlerden ayrabildii, kendisini "bakasndan ayr
grd takdirde ferd olmaktadr. Panteizmde bu nasl meydana gelecek?
radem, szgelii, benim iradem midir? Yoksa hem bana hem de "kll
olana" m aittir? Semav dinler, "kulun iradesinin, Tanr'nn iradesine tbi
olmasn" isterler. Fakat evvel bana ait bir irade olmal ki, onu bakasnn
iradesine tbi klmay dnebileyim.
Tutarl bir panteistin, mesel Spinoza'nn, bu itiraza verebilecei cevab
tahmin edebiliriz: Hrriyet, Tanr'nn mahiyetinin bir gerei olan
determinasyondan bamsz olmak anlamna gelmez. Hrriyet, haric bir
baskdan uzak olmak, arzularmz ve ihtiraslarmz akln emrine vermek
demektir. "Yaptmdan bakasn da yapabilirdim" eklinde zetlenen
hrriyet, Spinoza'ya gre bir mit'tir. Spinoza'nn lemi, batan sona tespit
ve tayin edilmi bir lemdir. Hikmet sahibi olmak, ite byle bir
determinizmin btn neticelerini kabul etmek ve ylece yaayarak mutlu
olmaya almaktr.
d)
Panteizmde akn ulhiyet anlay olmad iin "yaratma" fikri de
yoktur. Teizmin en bariz vasf, iradesi olan bir hr yaratc fikrine yer
vermesidir. Panteizmde her ey Tanrda olup bitmektedir. O'ndan ayr bir
lem yok ki yaratma sz konusu olsun.
e)
Panteizm, din tecrbenin anlalmasn da olduka g duruma
sokmaktadr. Eer Tanr bir Zt deilse,
ibadetin, duann ne anlam vardr? Din tecrbe, Tanr-insan mnasebetine
dayanmaktadr. Tanr-insan ayniyetine deil. Panteist anlayndan dolaydr
ki Spinoza'nn, din tecrbe konusunda syledii adeta tek ey, Tanr
karsnda duyulan "fikr sevgi"dir; ve Tanr'nn bu sevgiye mukabele
edecek durumda olmaddr.
Panteizm ile vahdet-i vcd fikrini savunanlar arasndaki en nemli
farklardan biri burada karmza kyor. Panteizm, din tecrbenin deil,
nazar dncenin ne srd felsef bir teoridir; oysa dieri, yaanan bir
tecrbedir. Biri hayatn somut vehesinden kopmu bir sistem, teki ise,
deizmin
ve
panteizmin
tek
30
Hartshome, "Whitehead's Revolutionary Concept of Prehension",
International Philosophical Quarterly, XIX, 1975, s. 261 vd.
31
Ayn eser
Tanry lk Mutlak Sebep olarak kabul eder; ama O'nu her trl
etkilenmeden uzak grr; dolaysyla O, her trl ilgi ve ilikiden de uzak
olur. Bu gr, lemi btnyle Tanr'nn dnda tutmak zorundadr.
Panteizm ise, Tanry btnyle lemin iine getirir. Sradan sebep ve
sonular bile ilh mahiyetin ayrlmaz paras olur. Burada Tanr, artk
sebep deildir.
Oysa pan-enteizm, Tanry soyut, mutlak v.s. veheleriyle lemin stnde;
somut, izafi v.s. veheleriyle de lemin iinde grr. Alem, bu iki vehe
asndan bakldnda, birine gre Tanrda "mndemitir; birine gre de
dndadr.32
Hartshorne, M. kbal'i "slmn pan-enteist yorumunu yapan bir dnr"
olarak grp deerlendiriyor.33 Yukarda sylediimiz gibi, Gazl'yi ise
klsik teizmin en tutarl temsilcisi olarak takdim ediyor.34 kbal, gerekten
de sre felsefesinin ne srd iddialarn bir ksmn Hartshorne'dan ok
evvel ne srm bir dnrdr. Onun, lemi durmadan deien organik
bir yap eklinde dnmesi, her varlkta belli lde kendi-kendini
belirleme gcn grmesi, lemi "Tanr'nn etkileri" olarak telakki etmesi
v.s., bu konudaki tutumunu aka ortaya koymaktadr. Fakat
grebildiimiz kadaryla, o, hibir yerde ilh mahiyette herhangi bir
ayrma gitmiyor. Alemde olup- bitenlerin ilh mahiyette bir deiiklie, bir
zenginlie yol atn da sylemiyor. Buna ramen, acaba onun grlerini
btnyle dikkate aldmz zaman byle bir sonucu karabilir miyiz?
kbal, ilh hayatta "deime" den deil de "yenilik"den bahseder. O,
Kur'ann "Allah her an yeni bir idedir" (Rahman, 55/29) ayetine dayanarak
her yaratma fiilini, nceden tespit ve tayin edilmi bir fiil olarak
32
33
a.c.,s. 17.
34
a.e.,s. 107
deil, yeni bir hadise olarak grr.35 Yine o, "insan 'ben' iin karakter ne
ise, lh Ben'e nazaran lem de odur"36 diyor. Bu ve buna benzer ifadeleri
bir araya getirdiimiz zaman, kbal'in kendi deyimiyle, "ilh hayat'ta bir
deime grdn sylemek mmkndr. Fakat bu, iin sadece bir
yandr. Ayn dnr, te yandan, "lh Ben, bamsz, asl ve mutlaktr"
der.37 Bu, bir eit ift-kutuplu ulhiyet anlay mdr? Kanaatimizce, bu
konuda da syleyebileceimiz ey udur: kbal'de VVhitehead ve
Hartshorne'un szn ettikleri ift-kutupluluun "motivleri" vardr; fakat
dnrmz bu motivleri sistemletirip yle bir ulhiyet fikri ortaya
koymamtr.
Burada nemli bir noktaya daha temas etmemiz gerekiyor. Pan-enteizmin
Tanrs "yaratc" mdr? Bu soruyu olumsuz olarak cevaplandran srei
dnr yok gibidir. Fakat yle grnyor ki, onlarn ounun
"yaratma"dan anladklar ey, allagelmi din anlamdaki yaratmadan
olduka farkldr. Szgelii, VVhitehead'in Tanrs, bir lk Sebep deildir. O,
yaratcl bilfiil varolanlarn bir "sebep"i gibi grmez. Onlar, yaratcln
neticesi deil, anlar yahut lahzalardr3* Tanr, yaratmadan nce deil,
yaratma ilevc. Hatta Whitehead bir adm daha atar ve unu syler: "Ne
lem ne de Tanr statik bir tamla ular; her ikisi de... yenilik
istikametinde olan yaratcln temposu iindedir."39
te yandan kbal, Allah'n yaratc olduunu aka ifade eder. Buna
ramen o da, tpk VVhitehead ve Hartshorne gibi, btn varlklarda ksm
bir bamszlk, yani kendi- kendilerini belirleme gc grr. Bu g,
insanda uur seviyesine ykselmitir. Bu konu zerinde daha nce hrriyet
problemini ilerken durmutuk.
35
R, s. 70.
36
R,s. 60.
37
R, s. 65.
38
39
a.e., s. 529.
gerek anlamda ateist olabilmesi iin hibir ahlk ideale sahip olmamas
gerektiini" ne srerek, kendisine yneltilen suu kabul etmemitir.
Spinoza'nn Tanr kavram Yahova'dan daha geni olduu iin, ateistlikle
sulanmtr.1 Hegel'e teist, panteist diyenler bulunduu gibi ateist
diyenler de olmutur. Oysa filozofun kendisi Luther'ci bir Hristiyan
olduunu aka dile getirmektedir. Yine yzylmzn tannm Hristiyan
ilhiyatlarndan biri olan Paul Tillich, Tanr'y "varln bizzat kendisi" veya
"var olan her eyin gerek temeli" eklinde tanmlad ve O'nu evrenin
dnda bulunan tek ve ahs bir varlk olarak dnmedii iin, ateistlikle
1 Bkz., E. Gilson, God and Philosophy, Yale University Press, 1941, s. 63 vd.
(Trke evirisi: Mehmet S. Aydn, Tanr ve Felsefe, zmir, 1986, s. 68.)
sulanmtr.2 Dahas var: Sokrates, Yunan^^popler" tanrlarn reddettii
ve bir tr monoteizme yneldii iin, ateistlikle sulanmtr. Yine eski
Romallar, kendi Tanr kavramlarn kabul etmedikleri iin, ilk hristiyanlar
bile ateistlikle sulayarak cezalandrmlardr.3
Tarih slam dnyasnda ateizm hibir zaman cidd bir problem olmamtr.
Bundan dolaydr ki, felsef ateizmi karlayan islm bir terimin olmadn
syledik. Genellikle dinin herhangi bir prensibini inkar eden, zellikle de
ahlk geveklii bir hayat tarz gibi gren kimselere bazen zndk, bazen
mulhid, bazen kfir v.s. denmitir. Mesel ahiret hayatn inkr edenlerden
bahsedilirken daha ziyade "mulhid" teriminin kullanldn grmekteyiz.4
Ateizm konusundan farkl olarak, phecilik, slm dnyasnda, zellikle i
fikir ortamnda, daima taraftar bulmutur. pheciler genellikle bir eyin
leh ve aleyhindeki delillerin eitlii fikrinden (tekfu'u-edille) yola karak
hibir eyin doruluunun ortaya konamayacan iddia etmekteydiler. Bu
iddiay merkez edinen fikrin bazan hisbaniyye (zannetmek anlamna gelen
"hasebe"den, "hisbn"dan) bazan Yunanca'dan alnma deyimle sufista'iyye
eklinde adlandrldn biliyoruz.5 Fakat bu tr akmlar iinde yer alan
kimselerin bir Yaratc'nn varln inkr edip etmediklerini bilmiyoruz.
Allah'n varlnn akl yollarla isbat edilemeyeceine inandklar hakknda
baz bilgilerimiz vardr. Fakat bu, onlarn Allah'n varln inkr ettiklerini
gstermez. Byk bir ihtimalle, dinsizlikle sulanan kiilerin ou,
$
2
3
Kr., Sidney Hook, "The Atheism of Paul Tillich", Religious Experience
and Truth, New York U.P., 1961, s. 59.
4
Bkz., Cuveyni, el-Akidetu n-Nizamiye, s. 58; Gazali, Tehafut (ing. ev)
s. 245.
Bu konuda yaplm ksa fakat yararl bir alma iin bkz., J. Van Ess,
"Sceptiscism in Islamic Religious Thought", God and Man In Contemporary
Islamic Thought, ed., C. Adams, Beirut 1972, s. 83-90.
Allah'a iman prensibini inkar etmemekteydi. Baka bir deyile, elimizde
mevcut malzemenin nda hareket ettiimiz srece onlara ateist demek
doru olmayacaktr. slm dnyasnda dine ve hatt vahyin imknna itiraz
ettikleri halde akla dayal bir teizmi savunanlarn bulunduunu biliyoruz.
Mesel, mehur tabip-filozof Eb Bekir er-Rz'nin byle bir felsef tutum
iinde olduuna inanlmaktadr.
Bu durumda kimlere ateist dendiine bakarak, ateizmin ne olduu
konusunda birtakm ipular yakalamak mmknse de terimin eitli
kullanmlarn ierebilecek bir tanma ulamak mmkn deildir.
Tanmlamadaki glk, byk lde, ortada farkl ve ok sayda Tanr
kavramlarnn, dolaysyla buna karlk ok sayda ateist anlaylarn
bulunmasndan ileri gelmektedir. Orta ve Dou Asya'da yaygn olan baz
dinler bir yana, tek tanrc dinlere mensup kiilerin zihinlerindeki Tanr
tasavvurlar bile bir ve ayn deildir. yle ise, nasl farkl teist sistemler
varsa, ayn ekilde farkl ateist anlaylarn bulunmas da tabidir.
Ateizm sz, genellikle, biri geni dieri de dar anlamda olmak zere iki
ayr ekilde kullanlmaktadr. Geni anlamda atest, sadece "teist
olmayan", baka bir deyile Tanr'y hayatna sokma gereini duymayan
kii, peklinde tanmlanabilir. Bu anlamda kullanlan ateizmdeki olumsuzluk
taks "a" tpk "apolitik" ve "asosyal" kelimelerinde olduu gibi, nisbeten
daha ntr bir durumu ifade eder. Dar anlamda ise ateist, dnerek ve
tartarak Tanr'nn var olmadn ne sren kiidir. Bazen bunlardan,
ikincisine "pozitif ateist" birincisine de "negatif ateist" denmektedir. Pozitif
ateist sadece Tanr'nn varlna inanmamakla kalmyor, ayn zamanda
O'nun yokluunu kantlamaya abalyor.6 Felsefede asl nemli olan, bu
ikinci tr ateisttir. Kald ki, geni anlamda veya negatif anlamda ateizmin
varl da tartma konusudur. nsan, apolitik ve asosyal olduu gibi,
6 A. Flew, The Presumption of Atheism, New York, 1976, s. 59 vd.
kolayca ateist olamaz. zellikle tek tanrc dinler gelenei iinde doup
byyen bir insann, ciddi olarak dnmeden ve birtakm gerekelere
dayanmadan Tanr'nn varln inkr etmesi hi de kolay bir i deildir.
Aslnda Tanr'nn varlna pek aldr etmeden hayatlarn srdren kiiler
iin "ateist" szn kullanmak doru deildir.
mdi, kii Tanr'nn varlna ya inanr ya da inanmaz. nanma fenomeni
nda bakldnda, teizmle ateizm arasnda orta bir yerde bulunmak pek
mmkn grnmemektedir. Geri felsefe tarihinde teizm ve ateizm
terimleri kadar "agnostisizm" terimi de nemli bir yer tutar. Bilindii gibi,
agnostik, Tanr'nn varl ya da yokluu hakknda hibir ey bilmediini,
dolaysyla bu konuda hibir ey syleyemeyeceini ne sren kiidir.
Burada dikkatimizin biraz nce iaret ettiimiz bir ayrma ekilmesinde
yarar vardr: Tanr'nn varlna inanmak baka ey, O'nun var olduunu
kantlamak ise daha baka eydir. Tanr'nn varln kantlayamamaktan
agnostisizmi veya ateizmi karmamz doru olmaz. Agnostisizmin hakl
olabilmesi iin, u iddialardan birinin ya da tekinin kabul edilmesi gerekir:
(a) Tanr'nn hem var hem de yok olduunu gsteren bir takm ipular
vardr; (b) Tanr'nn var veya yok olduunu gsteren hibir ipucu yoktur.
Agnostik birinci iddiay kabul edemez; nk "orta yerde" (yani teizmle
ateizm arasnda) durabilmesi iin, leh ve aleyhdeki ipularn tam
anlamyla denkletirmek zorundadr. Aksi takdirde ya teizme, ya da
ateizme kaymadan edemez. O, ikinci iddiay kabul edemez; nk Tanr'nn
varl veya yokluu hakknda hibir ipucu yoksa agnostisizmin dayanaca
bir temel de yok demektir. Bundan dolay yalnz teistlerin deil, ateistlerin
de ou (Marx ve Engels bata olmak zere) agnostisizmi tutarl ve geerli
bulmamaktadrlar.
Bu arada u noktaya da iaret edelim ki, eer teizmin snrlar ok geni
tutulursa, sadece agnostisizmin deil, ateizmin de imknsz olduu ne
srlebilir. Nitekim byle bir iddia ile ortaya kan dnrler de yok
deildir.
Szgelii, ilk Hristiyan ilhiyatlarndan Anselm, Kutsal Kitab'n
"Mezmurlar" (Psalm 14; 1) blmndeki u ifadeyi tekrarlamaktadr:
"Kalbinde Tanr yoktur' diyen bir aptaln zihninde bile kendisinden daha
yetkini dnlemeyen bir Tanr fikri vardr." Yine tannm hrstiyan
ilahiyats Augustine, bir duasnda yle der: 'Tanrm sen bizi kendin iin
yarattn; kalplerimiz Senin varlnda skn buluncaya kadar huzursuz
olmaya devam edecektir." Bu demektir ki, insan kendi hayatn er-ge bir
yoruma tabi tutacak ve bir takm bocalamalar ve kukular geirse bile,
sonunda Tanr'ya varacaktr. Bu gr asndan hareket edilince, inan
konusunda iine dlen phelerin ve hatta ^tdzmjn bile din deer
tad dnlebilir,, dnlmtr de. Bazlar putperestliin her
trnden arnm ve arndrlm bir teizm iin ateizmin (bir tehlike olmas
bir yana) yararl bir ara olduunu, dolaysyla onun byk bir din anlam
ve deer tadn ne srmlerdir. Bu bakmdan, birka yl nce Paul
Ricoeur ve A. Maclntyre'n birlikte yazdklar bir kitaba "Ateizmin Din
nemi" (The Religious Significance of Atheism) eklinde olduka dikkat
ekici bir balk koyduklar grlmektedir. Ateizme din bir deer
atfedenler, ateizmin deil, Tanr karsnda ilgisizliin teizm iin bir tehlike
olduu grndedirler. AteistjDuinuz^ da
J. Baille, The Sense and the Presence of God, Oxford, 1939, s. 4 vd.
gergin
ve
bunalml
sonu zinciri sonsuza dein uzayacakt ki, bu, teolojik bir deyimle "muhal
"dir, yani imknszdr.
Bizim burada maddecilii ayrntl olarak ele almamz mmkn deildir. Bu
konuda ne srlen bir sr varsaym, zm bekleyen bir yn problem
ve ard arkas kesilmeyen bir ok tartma vardr. Ateistin iddia ettii gibi,
maddenin ezel olduu ve uur dhil her trl canl faaliyetin kayna
olduu bilimsel yntemlerle dorulanm deildir. Hatt bir an iin
maddenin ezel olduunu kabul etsek bile, bu, eitli dile getirilen teist
anlaylarn hepsinin geersizliini gstermeye yetmez. Yaratma fiili iin bir
balang tanmayan ve onun srekliliini kabul eden birok teist vardr.
Farab, Muhammed kbal, Lotze burada sayabileceimiz birka rnektir.
Bilimsel sonular, kozmolojik delilin, ya da klsik slm terminoloji ile
"huds" ve "imkn" delillerinin formle edildikleri dnemlerin ilkel ve zayf
bilimsel anlaylarnn geersizliklerini, hatt bizzat kozmolojik delilin
geersizliini ortaya koyabilir; ama bunlarn hibirinden "o halde Tanr
yoktur" hkm karlamaz. Aslnda Kant'n da iaret ettii gibi, bilimi byle
bir hkm vermeye zorlamak onu meru olmayan bir alana itmek demek
olur. Buna ramen, bugn birok insann aklna u sorunun takldn
grmekteyiz: Acaba bilimsel gelime, ateizmi dourmamakla birlikte, onun
glenmesine yardmc m olmaktadr? Bu soruya bir rpda cevap vermek
mmkn deildir. Her eyden nce, tabi bilimlerdeki gelime, baz Tanr
anlaylarn zor duruma itmi, dier baz anlaylarda da kkl
deiikliklerin ortaya kmasna yol amtr. Aristoteles'in Tanr anlayn
dnelim. Onun felsefesine Tanr bir "aklama ilkesi" olarak, bir lk
Muharrik olarak giriyordu. Bugn ilm kozmolojilerin ou, byle bir ilkeye Aristoteles'in anlad anlamda- ihtiyacmzn olmadn sylemektedir.
Yine baz dnce sistemlerinde Tanr
"boluklar dolduran" bir g gibi dnlmekteydi. Bugn bilimin tam
olarak aklayamad birok ey vardr. Buna ramen bilim adam, bunu
bilgisinin eksikliine hamletmekte ve metafizik yolla boluklar doldurma
cihetine gitmemektedir. mdi, ilm aklamalar, zaten pek de salkl
domam bu eit Tanr anlaylarna son vermi olabilir. Fakat bilimin bu
baars, genelde teizmin lehinde olmutur; nk o eit tanrlar zaten
teizmin -mesel Kurn teizmin- Tanr's deildi.
Metodolojik adan baktmzda, bilimin tabi aklamalar erevesinde
kalmasnda alacak bir husus yoktur. Ama metodolojik a yerini ateizmi
temellendirecek bir ontolojik -yahut- metafizik aya brakrsa, o zaman
byk skntlar doar. nk o noktadan itibaren bilim, bilim olmaktan
km saylr. Teizm, lemin kendi bana varolan yahut varolu sebebini
kendi iinde tayan bir ey olduunu elbette kabul edemez. Bu husus
zerinde daha nce ayrntl bir ekilde durmutuk.
12
E. Durkheim, The Elementary Forms of Religious Life, London, 1915.
Sosyolojik grn eletirisi iin bkz., J. Hick, Philosophy of Religion, New
Jersey, 1965, s. 31 vd.
deildir.12
bir sembolden baka bir ey
insanln "toplum" olduu sylenemez; nk sosyolojik teori, toplum
terimini bu anlamda kullanmamaktadr.
2. Sosyolojik teori, bir dinin belli bir toplumda ortaya kt srada dile
getirdii Tanr kavram ile toplumsal ideallerin ok kere attn
grmezlikten gelmektedir. Sz gelii, Kur'n'n ilk inen srelerinde ifadesini
bulan Tanr'nn, Mekke toplumunun, zellikle Mekke aristokrasisinin
ideallerinin yannda deil, karsnda olduu bilinen bir gerektir. lk
mslmanlarn kafalarna ve gnllerine yerletirilen dnya gr, Mekke
toplumunun dnce ve davranlarnn dolaysyla yaptrm gcnn
sembolik bir ifadesi olmam, tam tersine bu etki ve gc temelinden
sarsan bir faktr olmutur. Eer Tanr, klk deitirmi toplum olsayd,
tanrsal g herhalde kendi kuyusunu bizzat kendisi kazmazd.
Bilimsel bir temele dayand ne srlen ve ifadesini zellikle Freud ve
Feurbach'n yazlarnda bulan ve gnmzde ateizme nemli lde
destek salayan "Yanstma Din Teorisi" (The Profection Theory of Religion)
de sosyolojik teorinin karlat glklere benzeyen glkler iine
dmektedir. Fregd'a QQry Tanr fikr,
ocuktaki baba imajnn bir yansmasdr. Jlanr iikrinin
kayna, insan soyunun, ocukluk dneminde kar karya kald zorluk
ve felketler karsnda gelitirdii zihinsel bir savunma mekanizmasdr.
Bundan dolay din, Freud'un nazarnda, "nrotik bir kalnt"dan ibarettir.13
Freud, ateizmle ilgili grlerine zellikle Bir Yanlmann Gelecei ve
Medeniyet ve Gayrimemnunlar adl eserlerinde yer verir. Birinci eser, en
azndan ilk bakta, olduka inandrc bir aklama getirmeye
13 Freud, bu grlerini Totem ve Tabu, Bir Yanlmann Gelecei, Musa ve
Monoteizm gibi eserlerinde geni yer verir. Onun grlerinin derli toplu bir
eletirisi iin bkz., R.S. Lee, Freud and Christianity, London, 1948, zellikle
Dokuzuncu Blm; Ayrca bkz., E. Fromm, Psychoanalysis and Religion, Yale
U.P., 1950, s. 21 vd.
220
DN FELSEFES
alr. Esere gre,14 hayat, dayanlmas ok zor skntlarla doludur. Tabi
ve ahlk ktlkler, hastalk ve lm, insan her yerde rahatsz edecek
boyuttadr. te insan btn bunlardan kurtulmann arelerini aryor. Nasl?
15
a.e., s. 45.
a.e., s. 57
"patolojik", "ilkel", "ocuksu" v.s. gibi terimler kullanlarak aklanmak ve
eletirilmek istenmektedir.17
Feuerbach ise, Tanr hakkndaki btn konumalar insan hakkndaki
konumaya, baka bir deyile teolojiyi antropolojiye indirgemektedir. nsan
kendisinde grmek istedii, fakat bir trl grmeyi baaramad nitelikleri
hayal bir varla yanstmakta, bunu yapt iin de kendisini sz konusu
varlk
karsnda
klterek
z
benliinden
soumakta
ve
yabanclamaktadr.18
Gerek Freud'a gre, gerekse Feuerbach'a gre, insanlk byyp
olgunlatka hayal varlklarn yardmna ihtiya duymayacak ve yava
yava Tanr fikrinden kurtulacaktr.
F.
Masterson,
Atheism
and
iine srkler; nk birok dine gre insann manev ykseliinin bir sonu
yoktur. slm tarihine bir bakalm: Hangi sfi, Freud'un szn ettii o tatl
rehavet iindedir? M'minin hayatn "korku" [havfj ile "mit" (rec) arasna
yerletirenler, din psikolojisi asndan ok daha isabetli bir gr
gelitirmilerdir. Rec da karar klp "ben artk kurtuldum" demek, birinci
derecede bir iman hayat yaayan m'minin ruh hlini hi anlamamak
demektir. O, naiv bir huzur iinde deil, belki kozmolojik bir huzursuzluk
iindedir.
nc olarak, Freud'un "tabiatn kiiletirilmesi ve tabiata rvet
verilmesi" ile ilgili grleri de her din iin geerli olabilecek bir eletiriye
k noktas salayacak gte deildir. Freud'un tasvirine uyan birok ilkel
(yahut G. Allport'un deyimiyle "az-gelimi") dinler varolmutur. Ama bu,
byk dinler iin sz konusu deildir.
Freud'un "baba imaj" ile ilgili syledikleri de her din iin geerli olmaz.
Szgelii, slm'da Allah bir baba gibi tasavvur edilmez. Kald ki Tanr'y
"kii" gibi dnmeyen dinler de vardr. Mesel, baba imaj, klasik Budizmi
nasl aklayacaktr?
Feuerbach'n yanstma teorisine gelince, bunun baz dinler, mesel, eski
Yunan ve Msr dinleri iin geerli olduu kabul edilse bile, her din iin
geerli olduu sylenemez. Byk harfle yazlan insan bir tarafa brakp
20
99.
226
varolu alann, madd alandan farkl olarak, bir deerler alan olarak
ortaya koymak istiyoruz.21
Teizm de insan Tanr karsna bir "obje" gibi koyuyor. Teizmin Tanr's, gz
her yerde olan bir takipi gibidir. nsann z dahil her eyi O belirlemekte,
dolaysyla insan insan yapan hrriyet de yok olmaktadr. Varoluuluk,
maddecilii reddettii gibi teizmi de reddetmek zorundadr. Aslnda
"varoluuluk" diyor Sartre, "tutarl bir ateizmin her eit sonucunu
belirleme abasndan baka bir ey deildir."22 "Her trl sonucunu"
derken Sartre, yar-yolda kalm korkak bir ateizmi savunmadn ifade
etmek istiyor. Sartre'a gre baz dnrler -mesel Aydnlanma Dnemi
ateistleri- Tanr'dan vazgetiklerini dnebilmelerine ramen, mutlak
deerlerden vazgeemeyeceklerine inandlar. Sartre, bu sonunculardan da
vazgetiini syleyerek ateizmi mantk sonucuna gtrdn ne
sryor.
Yukarda sylediimiz gibi, Sartre Tanr'y insann zn belirleyen bir
kudret olarak grd iin ncelikle reddediyor. Hrriyet, Sartre'a gre,
"kendi imknlarn vcda getiren bir semedir." te teizm, bu seme
imknn yok ediyor. Hakikaten yok ediyor mu? Mesel, slm'n ngrd
bir teizmi, tek yanl yorumland srece, determinizm izgisine oturtabilir
miyiz? nsan kendi gerek zn foklt' zn deil, nk byle bir z
insann nasl bir "kii" olmas gerektiini ak ak sylyor. Eer buna "z"
diyeceksek, byle bir z Kur'n teizminde vardr. Ama byle bir kii olup
olmama hrriyeti insana aittir. Teizmin insannn nnde, gerekletirilmesi
tavsiye edilen (Whitehead ve Hartshorne'un deyimiyle "zorlama konusu
deil de ikna konusu" olan) deerler vardr. Sartre'n "verimsiz ihtiraslarn
toplam" eklinde nitelendirdii insann, yukarda bizzat kendisinin de
syledii gibi, mutlak deerleri yoktur.
Aslnda teizm, determenizmin deil, hrriyetin bir teminat olarak
grlebilir. yle dnebiliriz:23 Eer Tanr varsa, en azndan,
varolanlardan Bir'i hr demektir; nk teizme gre Tanr lemdeki
determinasyonun stnde ve dndadr. Oysa Tanr reddedilince, insan da
dhil her varlk, bu determinasyonun iine girer. Hele maddeci gibi dnr
ve uur dhil her trl varlk mertebesinin maddenin eseri olduunu
sylersek, hrriyete hi yer kalmaz. Teizm, sonsuz hrriyeti (ilim, kudret,
iyilik, v.s. sfatlaryla badaan) Tanr'ya verirken snrl (yahut eski bir
deyimle "mtak") hrriyetin imknn da akla getirmi oluyor. Oysa Tanr
inkr edilince, hrriyetin yegne teminat, naiv bir sezgiden bakas
olmuyor. Felsefenin arlk merkezi olarak hrriyeti seen Sartre'n
ateizminin de dayand ey, byle bir sezgidir. Sartre, hrriyet anlayna
felsef bir temel bulmada hibir zaman baarl olamad iin ateizmini
temellendirmede de baarl olamamtr.
6. TANRI KAVRAMININ ANLAMSIZLII DDASI
imdiye kadar zerinde durduumuz eitli ateist grlerin ortak bir yan
vardr. O da teizmin son derece ciddye alnmasdr. Ayn^MdiligLan
bal ateist dnrlerde ve zellikle 4e mantk pozitivizmi
savunanlarda^
grmemekteyiz.
Bunlardan
bazlarna.-gre,
Tanr
aleyhinde bile konuulacak bir konu deildir; nk
23 Bkz., R.E. Creel, a.g.e., s. 289.
iken rhun teslim edilmesi dncesi, diyor Gazl, insana korku ve dehet
verir. nk "insan nasl yaadysa yle lr, nasl ldyse yle diriltilir".
nsan bilir ki, lmden sonra iman mahalli olan kalbin durumunda artk bir
deime yoktur. te insan lm karsnda korku ve endieye srkleyen
dncelerin bir ksm bunlardr.1 Hi kimse sonunun iyi olacandan
(husnu'l-hatime) yzde yz emin olamaz. Bu yzden, diyor Gazl, arif
olanlar, hatta
1 hya, IV, s. 216, Geni bilgi iin bkz. Mehmet Aydn "Al-Ghazali's Idea of
Death and His Classification of Men in the World-to-Come", A.. lahiyat
Fakltesi Dergisi, c. XXVI, s. 223. vd.
peygamberler bile "sekertu'l-mevften ve "kt son"dan (s'ul-htime)
korkarlar.2
Gazl ve onun gibi dnenlerin bu grleri, phe yok ki, belli bir din
inantan kaynaklanmaktadr. Bu inanlar paylamayanlar lmn tabi bir
olay olduunu, ok kere lmenin uykuya dalmak gibi bir ey olduunu
syleyebilirler.
ikinci olarak, lm korkusu, insann sahip olduu madd ve manev
deerlerin yitirilmesinden kaynaklanmaktadr. Baka bir deyile endie,
hayatn topyekn dokusunda vardr zaten.
lm hakknda duyulan korku ve endielerin sebeplerini daha da arttrmak
mmkndr. Acaba bu korku ve endieleri yenmemiz mmkn mdr? te
lm-sonras, daha ok bu soruya cevap ararken karmza kan bir konu
olmaktadr. Birok kltr evrelerinde en yaygn olan inan udur:
lmszlk, yani ahiret hayat inanc, lm karsnda duyulan korku ve
endienin en etkili ilcdr. Geri baz filozoflar, bu konuda daha farkl
reeteler sunmaktadrlar. Mesel, Stoa felsefesinde yaygn olan kanaate
gre, korku ve endieyi yenmenin en kolay yolu, lm dncesinden
kamakla deil lm srekli olarak dnmekle olur. Spinoza ise bunun
tam tersini sylyor: "lm dncenden sil ve gzlerini hayata evir".
Din ve mistik bir atmosfer ierisinde dnenlere gre ise, lm korkusu,
daha ok chiller ve fsklar iin (Farab'nin deyimiyle) sz konusudur:
"Doru dn ve doru hareket et ki faziletli olasn ve lm korkusunu
yenesin". Farab'ye gre, chiller lmden korkarlar, nk onlarn deerli
bulduklar yegne ey dnya hazlardr. Onlar, bu hazlara son verdii iin
lmden .nefret ederler. Fsklarn korkusu ise, iki sebebe dayanr: Bu
dnya hazlarn yitirmek ve teki dnyada mutlu olma imnn yitirdiine
inanmak. Faziletli insann lmden korkmas iin
2 hya, IV, s. 578 ve 574.
a.e., s. 352.
10
Btn teist sistemlerde Tanr, ayn zamanda, ahlk bir varlk olarak kabul
edilir. O, deerleri yaratan ve koruyandr. Ahlk deerin taycs ise
insandr. Deerlerin pek ou
zgrlk postulatn- pratik akl erevesinde ele almakla birlikte ilk iki
postulat arasnda zorunlu bir ba grmyor. Baka bir deyile, o, Tanr'nn
varlna dayanarak ruhun lmszl inancn temellendrme cihetine
gitmiyor. Kant'tan sonra her iki postulat arasnda eitli balar kurmaya
alanlar kmtr. Mesel M. Maher'e gre, Tanr'nn varl ispat edilince,
lmszlk inanc da teminat altna alnm saylr. Ayrca, lmszlk
konusunda ileri srlen dncelerin bir ksm da Tanr'nn varlna olan
inancn temellendirilmesinde nemli bir rol oynayabilir.18
Sz bu noktaya gelmiken Tanr'nn varlna olan inan ile rhun
lmszl inanc arasndaki iliki hakknda birka hususa temas
etmemiz yararl olur. Baz dnrler, Maher'den farkl dnmekte ve her
iki inan arasnda zorunlu bir balant olduuna inanmamaktadrlar.
Szgelii, lmszlk konusunda ciddi yazlar olan ada bir dnre, J.
Ducasse'a gre, "Tanr vardr fakat ruh lmldr" veya "rh lmszdr
fakat Tanr yoktur" demek, herhangi bir eliki dourmaz. Ducasse, ateist
olmasna ramen, daha ziyade parapsikolojiden elde edilen verilere
dayanarak ruhun lmsz olduu tezini savunmaktadr. Ona gre, ada
bilimsel veriler, baz bakmlardan yetersiz kalmakla birlikte, "lmszlk
realitesinin imknna iaret etmektedir.19
18
Rational Psychology, London 1940, s. 525-6 (Flew, Immortality", E.
Ph.den naklen)
19
Yine, tannm ngiliz filozofu J.M.E. McTaggart, ateist olmasna ramen bir
takm felsef (metafizik) fikirlere dayanarak lmszln imkn zerinde
durmaktadr.20
yle grnyor ki, ruhun basit, yokolmaz bir cevher olduu dncesinden
yola karak lmszlk inancn temellendirme abasnda da Tanr'nn
varl ile ruhun lmszlnn, en azndan teorik dzeyde, ayr ayr ele
alnabilecei kanaati vardr. Belki de "ruhun lmszl" kavramnn ve
bu kavramn aklanabilmesi iin bavurulan metafizik delillerin din
evrelerde pek ho karlanmamasnn bir sebebi de bu durumdur. Mesel,
slm dnyasnda Farab'nin ve bn Sina'nn lmszlk hakknda
syledikleri dikkatle incelendii zaman grlr ki, konu, teorik dzeyde,
Allah'n varlna atfta bulunulmadan da ele alnabilmitir. Oysa din
eserler, ayn konuyu "yaratmann iadesi" (i'adetu'l-halk), "har" "ba's" v.s.
gibi balklar altnda ele alrken sadece bir terminoloji farkn deil, kelm
bir tutumu da ortaya koyuyordu. Bu terimlerle lmszln ilh takdir ve
fiille gerekletii alt izilmek suretiyle belirtilmek isteniyor.
b. Bilimsel Adan lmszlk:
22
Geni bilgi iin bkz., K. Ring, Life at Death: A Scientific Investigation
of the Near-Death Experience, New York 1980.
bilim, allmam olan, ender olan bir tarafa itmeyi det haline getirmi
olsayd, bugnk baarsna asla ulaamazd. Mfessir olduu kadar
mtefekkir de olan Elmal'nn dedii gibi, "daire-i yaknimz daraltmayalm,
ilm- fenni bomayalm, saha-i imkn kstlamayalm, mmknse muhal
demeyelim ... Yoksa muhal zannettiklerimizin imknn, hatta vukuunu
grdmz zaman perian oluruz.'23
Ruhun lmszl konusu, felsefenin klasik zihin- beden ilikisi
problemini bilimsel verilerin nda yeniden ele alan Zihin Felsefesi ve
Psikoloji Felsefesinde de nemini korumaktadr. Bilindii zere, felsefe
tarihinde ruh-beden ilikisi eitli teorilerin ne srlmesine yol amtr.
Btn zihin olaylarn beden olaylarna eviren grlerden tutalm da,
btn fizik olaylar niha noktada ruhan nitelikte gren grlere
varncaya kadar hemen hemen her aklama tarz, lmszlk konusuna
da temas etmek zorunda kalmaktadr. Eer bedenin lmnden sonra
ruhun yaamaya devam ettii bilimsel yolla kantlanabilseydi, ruh-beden
ilikisiyle
ilgili
teorilerin
bazlarndan,
szgelii
materyalizm,
epifenomenalizm, kat davranlk ve benzeri grlerden vazgeilmesi
kanlmaz olurdu. Yani, ruhun lmsz olduuna inanmak, ruh-beden
ilikisi konusunda ancak bu inanla badaabilecek olan teorilerin
savunulmasn gerekli klard.
te yandan, btn ruh olaylar zihn olaylara irca etmek ve bu sonuncular
da beynin fonksiyonlar olarak tam anlamyla izah mmkn olsayd, bu
takdirde de lmszl savunmak gleirdi. Bugnk bilgilerimiz
erevesinde durum yle bir karklk arzetmektedir ki, zihinle beden
arasndaki mnasebetle ilgili veriler, bazen lmszlk inancnn lehinde
bazen da aleyhinde kullanlabilmektedir. Baz dnrler, ahiret hayatn
bir eit zihn imajlar dnyas
23 Elmahl Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'an Dili, stanbul 1911, c. I, s. 203.
gibi anlamak istemektedirler. Onlar, lm-sonras tecrbeleri ile rya
tecrbeleri arasnda bir takm benzetmeler yapmakta, tpk rya
dnyasnda olduu gibi lm sonras dnyasnda da, kendine has bir
zaman ve meknn, karlkl balantlar iinde bir anlam ifade edecek
ekilde dzenlenmi reel imajlar topluluunun varolabileceinden
szetmektedir. yle ki, bu imajlar, halihazr imajlarmzla uyum iinde ve
hatt onlarn bir nevi devam olarak varolabilir ve bu yolla kiiliin zihin
seviyesinde devamll da teminat altna alnm olur.24
Bata B. Russell olmak zere baz dnrler ise, zihin- beden ilikisi
hakknda elde edilen yeni bilgilerin lmszl teyit ettiine
inanmamaktadrlar. Russell'a gre, zihn hayat, beynin yapsna ve
organize bir tarzda fonksiyon icra eden beden enerjiye bal ve onlarla
snrldr. Dolaysyla, lmn akl hayata da tam anlamyla son vereceine
inanmak daha mkul grnmektedir.25 Byle bir inanca sahip olduu
iindir ki, Russell "Neye nanmaktaym?" adl nl yazsnda yle
demektedir: "leceim ve bedenim ryecektir. Kiiliimden hibir ey
geride kalmayacaktr."
Elbette ki Russell'n vard bu sonucu, bilimin getirdii bir sonu olarak
gremeyiz. Yukarda da iaret edildii gibi, uurun tamamen beyin
tarafndan retilen bir fonksiyondan ibaret olduunu kesinlikle bilmiyoruz.
Beynin uuru rettiini deil de aktardn syleyenler vardr. Psikolog
W.Mc. Dougal, uurda ve kiilikteki birliin sinir sistemindeki
Bkz., H.H. Price, "Survival and the Idea of Another World", Proceedings of
the Society of Psyhical Research, 50 Jan, 1953. Russell, Why I Arn Not
Christian, New York 1957, s. 51. Russell'in bu fikrini ada Amerikal
filozof R.W. Sellars da paylamaktadr. Bkz., W.P. Alston, Religious Beliefs
ad Philosophical Thought, s. 357 vd; kr., G. Murphy, "Diffuculties
Confronting the Survival Hypothesis" Journal of the American Society for
Psychical Research, v. 39, no: 2, Ap., 1945, s. 67-94, ve C.D. Broad, The
Mind and Its Place in Nature, Hartcourt Press, 1929, s. 526-33.
korrelatnn ne olduunu sorduktan sonra yle devam ediyor: Bu birliin
sebebi, bedenle mnasebet kurmak suretiyle duyumlar, duygular, anlam
vermeleri, hatrlamalar salayan ruh olabilir. Bu ruh, Descartes'in anlad
anlamda bir cevher olmak zorunda da deildir.26
c. Metafizik Asndan lmszlk: Ruhun lmszl
Ruhun lmszlne dair ne srlen metafizik deliller, olduka ok ve
eitlidir. Bu delilleri u ana kadar ele almaymz, onlarn felsefe
bakmndan ahlk ve bilimsel delillere nazaran ok daha nemli
olmalarndandr. Bu delillerin hemen hemen hepsi belli bir lmszlk
doktrinini, yani ruhun lmszln ispat etmek iin bavurulmu
delillerdir. Bunlardan bir ksm Platon'a kadar geri gitmektedir. Platon,
ruhun znn hayat olduuna inanyordu. Ruh, kendi kendine hareket
verme, kendi hareketinin kayna olma imknna sahiptir. O, bedenden
nce de vard, sonra da var olacaktr. Beden dnyasnda varolan iyi ve kt
her eyin yeterli sebebi ruhtur.
Platon, gerek Phaedrus'ta27 gerekse Phaedo'da28 ruhun beden iinde
nasl mahkm olduunu ve bu durumdan kurtulmak iin nasl bir aba
27
245d. vd.
28
72 vd. s. 105 vd. (Bu son iki atf iin bkz. H. Blumberg, " The Problem
of Immortality in Avicenna, Maimonides and St. Thomas Aquinas" Essays in
Medieval Jevvish and Islamic Philosophy, ed., A. Hyman, New York 1977, s.
166, n. 1)
lmszlk, Platon'a gre, bizzat ruhun kendi z yapsndan, yani onun
basitliinden, zlp- dalmazlndan gelmektedir. Platon, slm
filozoflarndan farkl olarak, ruhun ayn zamanda ezel olduuna inanr. Bu
sonuncu gr iin de bir ok deliller ne srer. Bizde, diyor Platon, bu
dnyadaki hayatmzda rendiimiz baz bilgiler vardr. te bu bilgileri bu
dnyaya gelmeden nce elde etmi olmamz gerekir. imdi ise onlar
hatrlamaktayz29 Ruhun ezel olduu gr bir tarafa braklrsa,
Platon'un bu grleri gerek Yeni-Platonculuk, gerekse slm felsefesi
zerinde olduka etkili olmutur.
Aristoteles'in lmszlk hakkndaki grlerini tam olarak anlayabilmek
olduka zordur. yle grnyor ki, o, ruhu bedenin bir formu olarak
grmekte ve akln lmszlnden szetmektedir. Akl ise, son tahlilde
bir kapasitedir, mdi, bir kapasitenin nasl lmsz olaca, Aristoteles
limleri arasnda ok uzun tartmalara sebep olmutur. Bu tartmalara
ramen, Aristoteles'in de lmszle inand gr olduka yaygndr.
phe yok ki, ruhun lmszl konusu zerinde en cidd ekilde duran
filozoflarn banda Farab, zellikle de bn Sn gelir. slm filozoflarnn
byk bir ksm, kelmclarn pek oundan farkl olarak, ruhun bedenden
bamsz, kendi-bana "kim" bir cevher olduuna inanmlardr. Mesel
Kind'ye gre, "zn Yaratc'dan alan ruh, basit, mkemmel ve
ycedir".30 Ruh lmszdr. Onun bu dnyadaki varl gelip geicidir. Bu
dnya, sadece bir kprden ibarettir.
slm filozoflar, Gazl'nin de hakl olarak iaret ettii gibi,31 Platon'un
ruhun ezelilii fikrini kabul etmemektedirler. Kind'nin de genel slm
grten ayrlarak ruhun ezelliine inandn sylememiz ok gtr.
Geri onun 'Ruhun
29
30
Resa'il, I, s. 273.
31
33
Uyunu'I-mesa'il, Al-Farabi's Fhilosopiche Abhad Lungen, ed., F.
Dietrici, s. 64.
sahip olmayanlar; mstefd akl seviyesine erien ve amel kemle sahip
olanlar. Ancak bu son iki gruba giren nefisler, lmsz olma hakkn elde
ederler. Bunlardan sadece nazar kemle sahip olanlar, yani, Farab'nin
deyimiyle, fasklar, ekavet iinde; hem nazar hem de amel kemle sahip
olanlar ise, saadet iinde olurlar.34
spanyal mslman filozof bn Tufeyl bir yana braklrsa, Farab'nin bu
genel islm anlaya pek uymayan lmszlk fikri, nedense pek fazla
38
Medine, s. 81-2.
39
Medine, s. 113.
258
DN FELSEFES
Adhaviyye fi Emr'i-l-Me'd ve Ahvl'u-n-Nefs bunlarn banda gelir.
bn Sn dnen nefsin kendibana kim bir cevher olduunu, dolaysyla
lmsz olduunu ispatlamak iin eitli deliller ne srer.40 Dnen
nefs, bn Sn'ya gre, bedene baml olmadan da akledilirleri
dnebilecek hle gelebilir. Normal alg dnyamzda tekrarlar veya
alglanamayacak lde dozu fazla olan duyu verileri bizi yorar, idrakimizi
zayflatr. Szgelii, ok parlak bir a bakamayz, ok yksek ve gl bir
grlty alglayamayz. Oysa dnen nefisle akledilirler arasnda byle
bir durum szkonusu deildir. Tekrarlar onun idrak gcn kuvvetlendirir;
ve o, bedene ihtiya duymadan da fonksiyonunu devam ettirir. Bu, onun
kendi-bana kim bir cevher olduunu gsterir. Yine, insan yalandka
duyu organlarnda bir zayflama olur. Oysa akl gc, daha bir olgunlua
eriir. yleyse, bu gcn bedene bamll szkonusu deildir.
Burada bn Sn'nn mehur "uan insan" rneinin de hatrlanmasnda
yarar vardr: Diyelim ki insan, diyor bn Sn, her trl yetkinlie sahip
olacak vaziyette bir rpda yaratlm olsun. Bu insan, beden
organlarndan hibirini kullanma imknna sahip olmadan ve hibir yere
temas etmeden bir bolukta bulunsun. Yine de o, "benlik uuru" na sahip
olacak, kendi z varln bilecektir. Hibir madd vastaya ihtiya
duymadan insann kendi varln idrak etmesi, dnen nefsin en belirgin
zelliidir. Bu, u demektir: Beden niha noktada, nefsin tanmna dhil
deildir.41
Dnen nefis, basit, kendi bana varolan bir cevher olduu iin bedenin
lmesiyle lmez. bn Sn'ya gre o,
40
41
1973, s. 10-1.
OLUM VE SONRASI
259
bizatihi lmszdr. bn Sn, bu konuda byk stad Farab'den farkl
dnmektedir.
getiren kavramlar,
aklamaktadr.
empirik
bir
varlk
olan
insann
davranlaryla
46
mecaz anlamda alnmas, szgelii Allah ile ilgili baz tasvirlerin ("Allah'n
eli", v.s.) durumundan ok farkldr. Arapann mant iinde ikinciler te'vil
edilir; ama birincilerin te'vile ihtiyac yoktur. Allah'n insanlara bir ey
anlatmak iin asl olmayan tebihlere bavurduunu sylemek, Gazl'ye
gre son derece yanltr.47
Aslnda Gazl de insan insan klan eyin ruh olduuna inanmaktadr. Buna
ramen, ona gre madem ki Allah her eye kadirdir, ruhlarn bedenlere
iadesine de kadir demektir. Bunun imknsz olduunu sylememiz iin
hibir sebep yoktur. Hangi bedene? Bu soru, tli derecede nemlidir. Allah
kemikleri, tozlar bir araya getirip bu bedeni de yaratmaya kadirdir, baka
bedenleri de latif bir bedeni de. El-Iktisd fi'1-Itikad'n diliyle syleyecek
olursak "her ey mmkndr".48
Gnmz felsefe ve bilim evrelerinde Gazl gibi dnenlerin says az
deildir. Asrmzn ortalarndan itibaren ortaya atlan kiilik teorilerinden
pek ou, ruh- beden btnln korumaya zen gstermektedir. ada
bir teorik fiziki yle diyor: Tanr'nn yarataca yeni bir lemde bedenli bir
varolu, srf ruhani bir varolutan ok daha mkul grnmektedir. Dinin
"har" dedii ey ne anlamszdr, ne de imknsz.49
Harin yeni bir yaratma fiili olduu, slm dnyasnda genellikle savunulan
bir fikir olmutur. Bu fikri, eserlerinde en ayrntl bir ekilde ileyenler
arasnda bn Rd de vardr. O, Aristoteles'in Kitabu'n-Nefs'ine yazd
erhde, Tehfut'u-t-Tehfut'de ve Menhic'u-l-Edille'de konuyu enine
boyuna tartr. Grebildiimiz kadaryla bn Rd, Kur'ann monist
anlayna sdk kalmakta ve Aristoteles'in grlerini de o istikamette
yorumlamaktadr. "lm", bn
47
a.e., s. 235-6.
48
213/159.
49
J.C. Polkinghore, "The Scientifc Worldview and the Destiny Beyond
Death," Immortality and Human Destiny, s. 180.
52
LM VE SONRASI
265
byle bir grn bn Rd'e mal edildiini biliyoruz) ve bu arada ruh
gne (enkarnasyon) dayal aklamalarn varolduunu da unutmamamz
gerekir. Biz, bu blmde ferd (yahut baz filozoflarn deyimiyle, "sbjektif)
lmszlk zerinde durduumuz iin bu son iki gr ele almadk. Kll
Ruh'a dhil olma anlay, ferdiyeti ve kii kimliini nazar itibare
almamaktadr. Klasik ruh g anlay ise, ruhun hem baka bedenlerde,
hem de baka canllarn organizmalarnda tekrar tekrar yaadn ne
srd iin burada ele alamayacamz apta nemli meselelerin ortaya
kmasna sebep olmaktadr.
Ferd lmszlk doktrinine kar yaplan itirazlar zaman ve yeri geldike
zikrettik. Bunlar burada tekrar etmemize gerek yoktur. Gnmzde sre
felsefesi akmna mensup dnrlerin, zellikle Charles Hartshorne'un
gelemeyiz. te burada sz konusu ilikiyi ayr bir balk altnda ele almak
isteyiimizin ana sebebi, byle bir zaruretten kaynaklanmaktadr.
Daha nce yeri geldiinde ksaca iaret ettiimiz gibi, bilim, din, felsefe,
sanat ve ahlk, insann, fizik ve beer muhitinde akp giden hayatna
anlam verme faaliyetinin birer ubesi olarak kabul edilebilir. Bu ubeleri
bilgi dzeyinde birbirinden ayrrz ki, onlar daha yakndan grelim ve
aralarndaki ilikileri daha iyi tanyalm. Bu ayrm asla mutlak deildir.
Onlarn dile getirdikleri, nazar olarak tasvir ettikleri tecrbeler, bir ve ayn
varln, yani insann hayatnda birlikte yaanmaktadr. Bu birlik, ok gl
de olabilir; zayf balara da dayanabilir. Szgelii, slm tarihinin altn
anda sz konusu tecrbeler toplam, ok
eidi- kat pozitivizm, Freudizm v.s., byk "Kitapl Din" iin ortak cidd
problemler dourmaktadr. Mesel "lm veriler, bedenin lmnden sonra
hayatn tamamen bittiini gstermektedir" eklindeki bir gr -ne lde
ilm olup olmad ayr bir konu- her dinin hiret anlayn karsna
alm saylr. Eer dinler asndan farkl ve benzer problemlerin tesbitinde
cidd bir aba gsterilirse, din-bilim ilikisi konusunda Batda yaplan
incelemelerden geni lde yararlanlabilir.
Denebilir ki, din-bilim ilikisi bugn ok daha rahat bir ereve iinde yer
almaktadr. Her eyden nce, XIX. yzyln "burnu havada" bilimcilii ve
pozitivizmi tarihe karmtr. Artk Bat dnyasnda da o yzyla has bir dinbilim gerginlii bugn yoktur. Bat bu gerginlii, ilm ve din anlayta
ortaya koyduu kkl deiiklikler sayesinde, ksmen de olsa,
giderebilmitir. yle ki, gnmzn bilim adamlarnn ou, geen
yzyln bilim adamlarna nazaran daha az iddial, daha alak gnlldr.
Bu arada Kilise'nin gcnn zayflamas ve Kilise mensuplarnn fikir
dnyasnda ortaya kan yeni deiiklikler, Kilisenin bir bask unsuru olma
durumuna son vermi; bu da kendi srasnda, bilim adamlarnn gereksiz bir
polemie girmelerine ihtiya brakmamtr. zellikle astronomi ve fizik
alannda ne kavumu bilim adamlarnn genel tutumlar, olumlu bir
havann domasna sebep olmutur. Bu konuya biraz sonra geleceimiz
iin sz konusu olumlu havann neleri ihtiva ettiine u anda dokunmak
istemiyoruz.
Gerginliin giderilmesinde din adamlarnn ortaya koyduklar tutum
deiikliklerinin ok nemli olanlarn u ekilde sralayabiliriz: lk olarak,
din adamlar, hcum edilmeye msait konular cidd olarak gzden
geirdiler. Kutsal metinleri ilm ve tarih adan derin tahlillere tab tutarak
onlar yeniden yorumlamaya altlar. Bu almalar, bazen lml, bazen da
olduka ar olan birok grlerin ortaya atlmasna sebep oldu. arpc
sonulardan biri de uydu: Hristiyanln kutsal metinlerine insan eli
karm olup onlarn tamamnn vahiy eseri olduu sylenemez.
(Mslmanlarn Kur'n'a dayanarak bu iddiay ta bandan beri ne
srdklerini burada hatrlatmak isteriz.) Dolaysyla, o metinlerde yer alan
ve bilimin hcumuna hedef olan grlerin ou, ndilerin kaleme alnd
dnemdeki ilm olmayan dnceleri yanstmaktadr. Mesel, ngiliz
Kilisesine mensup tannm bir bilim ve din adam, F.W. Barnes, u szleri
syleyebilmekteydi: Markos ncili'ni kaleme alan Markos (Mark) ok safdil
bir insand. Onun ncilinde anlatlan eyleri modern bilgilerimiz nda
deerlendirirsek, onlar tarih hakikatler olarak grmemize imkn yoktur.6
Byle bir k noktasndan hareket edilince, kutsal metinlerde yer alan
fikirler, "o, dneme aittir" denilerek reddedilebilirdi. Mesel, eer Kutsal
Metinlerde lemin Hz. sa'nn doumundan 4004 sene nce yaratld
yazlysa, bu bilgiyi "vahiy rn" gibi telakki edip bir din-bilim atmasna
konusu
bilgi,
dnemin
Burada bir parantez aarak unu sylemek isteriz, bir mslman limin
Kur'na byle bir gzle bakmas mmkn deildir. Geri Kur'n'da yukarda
zikrettiimiz mnda kozmolojik iddialar yoktur. Fakat farzedelim ki,
-sadece farzedelim ki- bilimin vard bir sonula Kur'n'da yer alan bir fikir
uyuur grnmyor. Mslman bilginin szkonusu
6 The Rise of Christianity, London 1974, s. 108.
fikir hakknda "o dnemin tahminidir" demesi, hi de kolay olmaz. Onun
baka zm ekillerine bavurmas icab eder.
Hristiyan dnyada Kutsal Metinlere modern bilgilerin nda mn
vermek iin daha 'radikal' arelere bavurulduunu da grmekteyiz.
Bazlar, mesel tannm Alman ilhiyats Rudolf Bultman (d. 1884), bir
taraftan XX. yzyln ilm dnya grne, te yandan Ahd-i Cedid'in dnya
grne inanmann, hristiyann iini lzumsuz yere zorlatrdn ne
srmekteydi. Bundan kurtulmann aresi ise uydu: ncil'in ok byk bir
ksm mitolojik bir dil kullanmakta ve mesajn ylece iletmektedir. Bu
mitolojilerle anlatlmak istenen eyin objektif tarihle hibir ilgisi yoktur.
ncil'i, diyordu Bultman, mitolojilerden arndrmak gerekir.
Hristiyan kelm baz protestan ilhiyatlarn elinde yle bir noktaya ulat
ki,
messeselemi
hristiyanlk
gr,
yerini
"dnyevlemi
hristiyanlk"a, hatta mteal Allah fikrinin arka planda kald bir din
anlayna brakt. Bu deiiklii grmek iin, mesel, J.A.T. Robinson'un
"Allah'a Kar Ak Yreklilik" (Honcst to God, Londra, 1963) veya Paul Van
Buren'in "ncil'in Laik Anlam" (The Secular Meaning of thc Gospcl, New
York, 1963) adl eserine bir gz atmak yeterlidir.
Bugn Batl bilim adamlarnn byk bir ksmnn bilim adamlar olarak;
lahiyat konusuyla megul olduklar sylenemez. Gnmzde bir tek bilim
dal bile o lde detayl bir vaziyet alm ve te yandan, ilahiyat tahsili
yle bir anlay ve yorum seviyesine ulamtr ki, bir bilim adamnn
ilahiyata bir ilhiyatnn bilime hesap kitap yapmadan dalmas, tam
anlamyla "destursuz baa girmek" olur. Ama yine de bu zor ii gze
alanlar, ulatklar ilm neticeleri din asndan deerlendirmeye alanlar
yok deildir. Hemen belirtelim ki, bir bilim adam, eer isterse, kendisini
metafizik sorulara muhatap klmayabilir. Byle sorulara muhatap olmad
iin de kimse onu kmayamaz, yahut faaliyetlerinin "ilmlik"inden phe
edemez. Ama bilimden ald hzla metafizik sorular soran ve bu sorulara
cevap arayanlarn da fikirlerini ciddiye almak gerekir. Hakikati bilimle
snrlamak, bilimin emrettii bir netice deil, olsa olsa bir ideolojidir. Biraz
Bilim adam, evrene bakt zaman orada bir dzen, bir tertib gryor.
Alemin bu yaps ve anlalrl (makuliyeti) bilim iin esastr. Ancak
dzenli olan, tekrar eden ve anlalabilen eylerin bilgisine (ilm bilgisine)
sahip olabiliriz. te bilim adam, zerinde ayrntl olarak durduu
"para"dan gzlerini ayrp kainatn "btnl" zerinde dnmee
balaynca, yani bir eit "metafizik" yapmaya koyulunca, iman konusu da
fikr bir problem olarak karsna kar.
Mesel, Newton fizii temelde mekanik bir fizikti ve orada "mekanik
aklama" n planda yer alyordu. Buna ramen, Newton dindar bir insand.
Newtoncular, genellikle lemi dzenli alan bir makineye benzetirler. Bu
gr, hem "deist", hem de "teist" ulhiyet anlaylarnn
James H. Leuba, "Religious Beliefs of American Scientists", Harper's
Magezine, v. 169, Aug. 1934, s. 291-300; Benzer bir aratrma iin kr.,
H.C. Lehmen, F.A. Witty, "Certain Attitudes of Present-Day Phycisists and
Psyhologists", American Journal of Psychology, 43, 1931, s. 675.
savunulmasnda kullanlmtr. Bir ksmna gre Allah, daha iin banda
iken bu byk makineye bir dzen vermi ve onu kendi haline terk etmitir.
Newton'un bizzat kendisinin byle bir gr benimsemedii bilinmektedir.
Ona gre Allah, leme daima mdahale ederek oradaki nizam temin
etmektedir. Newton, belki de genel ilm grlerinin bir neticesi olarak,
teslisi reddetti; nk btn grlen nizamn nihayette tek bir kudret'e
balanmas gerekiyordu. Yine o, mekn Allah'n bir sfat gibi gryor ve
lemi Allah'n "davran" eklinde mtala ediyordu.
Bu alanda Newton'dan sonra akla gelen en byk isim, phe yok ki,
Einstein'dr. Bu nl bilim adam, nce David Hume'cu bir k noktasn,
yani karmlarn ancak gzlemlenebilir sonular iin geerli olduu fikrini
benimsemi, daha sonra Spinoza'c bir ulhiyet anlayna meyletmi ve
yle grnyor ki mrnn son yllarnda "Yaratc Ulhiyet" fikrine
yaklamtr. Newton ve Einstein'e gre, lemin bizatihi anlalrl
"mucizev" bir karakterdedir. En byk mucize, baka bir deyile, lemde
bu derecede yksek bir nizamn grlmesidir. Einstein, 1952 ylnda eski
arkada Maurice Solovin'e yazd bir mektupta yle diyordu: Dnyann
anlalrln "mcize" veya "ezel sr" olarak vasflandrmam acaip
buluyorsun. yle ya, leme bizim dzen koyucu aklmzn mdahalesi
nispetinde mkuliyet atfetmeliyiz. Fakat aklmzn ortaya koyaca dzen,
bir dilin alfabesi gibi bir dzen olurdu; Neu/ton'un yerekimi yasasyla
gsterdii gibi bir dzen deil. Eer objektif dnyada a priori bir dzen
olmasayd, insan hangi teoriyi kurabilirdi? te bilgimizin gelimesine
paralel olarak ahit olduumuz "mcize" budur. Pozitivistler ve ateistler
alemi her trl Tanr anlayndan ve mucizeden kurtardklarn sanyorlar.
Onlarn en zayf yanlar da budur. Oysa biz, bu "mcize"yi kabul etmek ile
yetinmek zorundayz.8
A. Einstein, Letteres a Maurice Solovine, Paris 1956, s. 114-115.
282
DN FELSEFES
Einstein'la ilgili bu bilgiyi kendisine borlu olduumuz Lewis S.Feuer9 yle
der: Gnlk dilde "mcize", "tabiat kanunlarndan ayrlma" veya
"dzenden ayrlma" anlamna gelir. Oysa Einstein'in dncesinde bu
kelime, bizzat bu kanunlarn varln anlatmak iin kullanlr.
Burada bir noktaya dikkat ekmek isteriz: Einstein'in "mucize" kelimesini
bu anlamda kullanmas, Kur'n'n "espirisine" son derece uygundur.
Bilindii gibi, hem Kur'n'n mstakil cmlelerine, hem de insan inanca
gtren "iaretler"e Kur' an'da "yet" (oulu yt) ad verilir. Ve Kur'n'a
gre, insann grerek, hakknda teemml ve tefekkrde bulunarak imana
gitmesini salayan, lemdeki bu "yetler"dir. nsan tabiattaki nizama (her
eyin dzen iinde olup gittiine) bakarak yolunu amaya almaldr.
Szkonusu dzene ters den olaylarn Allah tarafndan ortaya konmasn
bekleyerek deil.
Einstein, tpk Descartes gibi, lemi anlamamz Allah'n onu bir dzen
iinde yaratmasna borlu olduumuza inanr. Allah, en basit ve en gzel
kanunlarla lemi idare etmektedir. Asrmzn en nde gelen
ilhiyatlarndan Martin Buber (kendisi bilimle imann hibir mnasebeti
olmadna inanr.) Einstein'in yle dediini ifade eder. "Btn yaptmz,
Allah'n daha nce izmi olduu izgileri O'nu takip ederek izmekten
ibarettir.10
Einstein'in bu tutumu fizikiler arasnda olduka yaygn grnmektedir.
nl Alman fizikisi Max Planck (1858- 1947) "kuantum teorisi "nin
pozitivist adan yorumlanmasna kar kt ve tpk Einstein gibi o da
lemdeki objektif kanunlarn varl fikrinden din inanca giden yolu izledi.
Temel fikir udur: lh kanunlar, lemde tecelli etmektedir. Bu kanunlar
biz zihnimizde icat etmiyoruz; artlar bizi onlar kefetmeye mecbur ediyor.
9
"Noumenalism and Einstein's Argument for the Existence of God",
toquiry. 26, 1983, s. 252.
10
"Noumenalism....", s. 254.
DN VE BLM
283
Alemde akl bir dzen vardr ve bu, kdir bir Akl'n iidir. Planck'a gre, din
ile bilim arasnda hibir ztlk ve atma yoktur; tam tersine biri tekine
daima yardmc olur.11
ngiltere'de Eddington ve J.H. Jeans (1877-1946) fizik ve astronomiye
dayal idealist bir metafizik gelitirmeye altlar ki, byle bir metafizik
Allah'a iman iin son derece msait bir yapya sahipti. zellikle astronomi
alannda nemli keifleri olan Eddington, realiteyi esas itibariyle "zihn"
nitelikte grmekte, rlativite ve kuantum fiziinin kat pozitivist ve
materyalist trden felsefeleri devre d braktna inanmaktayd. Ona
gre, "eter" veya "temel paracklar" v.s. ile ilgili mekanist teoriler, tabiat
olaylarn aklayacak gte deillerdir. Bilimin gc ve snrlaryla ilgili
olarak Eddington'un verdii "balk a" rneine yukarda temas etmitik.
Ona gre, bilimin kendi ayla yakalayamad hakikatleri yok saymas,
hatalarn en bydr.
Einstein, Heisenberg, Dirac gibi amzn byk bilim adamlarnn
grlerini inceleyen Jeans, Esrarengiz Alem adl eserinde Allah' bir "Salt
Matematiki"
gibi
grmekte
ve
evreni
"O'nun
dncelerinin
oluturduunu sylemektedir. Evren, Jeans'a gre, mevcut durumunu bir
"yaratma" fiiline borludur; ve yaratma ise, ancak dnce ve irade sahibi
bir varln eseri olabilir.12
lm bilgiden inanca gitme abas teki bilim dallarnda da canlln
bsbtn yitirmi saylmaz, geri Einstein'n szn ettii "sade ve gzel
matematik kanunlar" biyo- psikolojik seviyede o aklkla grmek kolay
olmayabilir. zellikle Darwin'in incelemelerinden sonra canllar dnyasnda
korkun bir mcadelenin ve buna bal hesapsz bir tahribatn olduu,
sokaktaki insann bile gzlerinin nne sunuldu. Nerede bu lm-kalm
sava, nerede ezel ahengi
11
12
Sir James Jeans, The Mysterious Universe (London 1937) s. 182 vd.
"Darwin", E. Ph.
14
dnyas; bu karmak hayat, akl, uur, gaye v.s. dnyasna varlk verdi?
Eer milyonlarca evren olsayd, ayn durumun hi deilse
16
slamda Tekaml fikrinin tahlil ve tenkidi konumuzun dnda
kalmaktadr. Bu konuda Sleyman Ate'in "Kur'an'a Gre Evrim Teorisi"
(A.. lahiyat Fakltesi Dergisi, say: XX, Ankara, 1975, s. 127-146) balkl
yazsna ve orada geen kaynaklara baklabilir.
17
Philosophical Theology, Burada zet olarak verdiimiz fikirler ve
atflar iin bkz., "Tenant, F.R.", E. Ph.
birkanda da gereklemesini hakl olarak mit ederdik. Ama bugnk
bilgimizin gsterdii kadaryla durum byle olmad. "Birisi bir zar att ve
saduyu, bu zarn bilinerek, tutularak atldn dnmekle hi de safdillik
etmiyor"18 "Tesadf" veya "ans"la hibir eyi aklamak mmkn deildir.
Nitekim ada bir bilim adam yle diyor: Basit bir protein moleklnn
var olma ans 100 160 a kar l'dir; ve bunun iin 10 243 yl gibi ok uzun
bir sreye ihtiya vardr.19 A.C. Morrison'a gre Darwinizmin bize rettii
en nemli gerek, evrenin bu kadar zengin canl tre kucak aabilecek bir
yapya sahip olmasdr. Dnyamz saran atmosfer "zan", oksijen ve su
miktar, scaklk v.s. tamam tamamna canl varlklar oluturacak ve
devam ettirecek lde. Baz Darwincilerin "aslnda hayat iin tabi evre
hi de dosta deil, zavall canllar adaptasyon (evreye uyma) iin bin bir
glkten geiyorlar" demeleri mkul bir itiraz olamaz; nk o "zavall"
canllar da tabiatn bir parasdr; ve tabiatn bir ksmn baka bir ksmnn
karsna karp "dman" iln etmenin de ilm bir taraf yoktur.20
Asrmzda iki byk dnr daha bu evrim konusundan yola karak
nemli fikirler ne srmlerdir. Le Comte Du Nouy ve Teilhard de Chardin.
Biyofizik alannda nemli aratrmalar olan Fransz Le Comte Du Nouy
(1883- 1947) nsann Kaderi21 adl eserinde evrimi doru drst
anlamann "kanlmaz olarak bizi Tanr'nn varl fkrf'ne gtreceini,
ateist materyalizmin bilimsel anlay hie sayan bir ideoloji olduunu
ayrntl olarak ortaya koymaya ve "ans" kavramyla lemin oluumunu
aklamann imknszln gstermeye alt. Ona gre de, dnyamzn
18
19
V.H. Mottram, "Scientific Basis for Belief in God", The Listener, April,
22, 1948.
20
"Seven Reasons Why a Scientist Believes in God", Reader's Digest,
Oct. 1960.
21
bugne kadar
bulunmaddr.
Douda
ve
Batda
kimsenin
byle
bir
iddiada
Kur'n'a gre, btnyle lem; bilgi, kudret, iyilik ve rahmet sahibi bir
Yaratc'nn eseridir. Alemin byle bir varlk tarafndan yaratlml fikri u
gr ve inanlar da beraberinde getirir: a) Madem ki lem yaratlmtr; o
halde o, zorunlu (vcip) deil, mmkndr. Mmknlerin bilinmesinde
tutulacak yol ise a priori bir faaliyet deil, empirik bir faaliyettir. Kur'n'n
bilgi elde etmek iin tevik ettii asl yol, tecrb, yani endktif yoldur, b)
Madem ki lem her eyi bilen, her eye gc yeten bir Yaratc tarafndan
varklnmtr; o halde orada bir dzen ve gayenin olmas kanlmazdr.
Yaratma fiili, kaosu deil, kozmosu gerekli klar. Kur'n'a gre, lemde
hibir ey bo ve mnsz deildir. Her ey, O'nun eseridir ve her ey
O'nun varln tebih eden ve O'nun varlna iaret eden bir delildir.
Dnyada grlen nizamn teminat bizzat Allah'dr. Hibir g, kendi
bana, bu nizam tehlikeye sokamaz, c) Madem ki lem "mahluk"tur; o
halde orada bulunan hi bir eyde ilh g yoktur. Dolaysyla hibir ey
duaya, ibadete asla lyk deildir. Tabiat, incelenmek, aratrlmak ve
22 An Atheist's Values, s. 149.
yararlanlmak iin oradadr; tapnma konusu olmak iin deil.
Kur'n, insann kendi z varlna, beer evresine ve tabiatta olup
bitenlere bakma'sn, onlarn zerinde dnme'sini, onlar anlama'sn ve
daha sonra dersler ve ibretler alarak kendi hayatna bir mn ve dzen
vermesini o kadar sk ve srarl bir ekilde talep eder ki, bu taleple ilgili
herhangi bir yeti burada iktibas etmek gereksiz olur.
Kur'n'n yukarda zetlemeye altmz bu tutumu, bilim, felsefe, ahlk
ve estetik zerinde ok etkili olmutur. Bu tutumun niha hedefinin iman
olduu kesindir. Fakat niha gayenin bu olmas, insan belli bir gaye
istikametine ynelten ilm, felesefi, ahlk ve bedi tecrbelerin, hedefe
ulaldktan sonra bir tarafa atlabilecek birer vasta olduu anlamna
gelmez.
slm dnyasnda felsefenin ve bilimin erken denilebilecek bir tarihte ba
dndrc bir hzla ilerlemesinde Kur'n tutumun tesiri herhangi bir ispat
ameliyesini gereksiz klacak ekilde gzler nndedir. Bir Batl yazar, u
tespitinde hakldr: "Batda fikir alannda yer alan her deimede slm
tarihinin derin tesirlerini grmek mmkndr; fakat bu tesir, modern
dnyann bariz vasfn, gcn ve kesin zaferinin kaynan meydana
getiren tabiat ilimlerinde ve bizzat ilm zihniyette grld kadar baka
hibir yerde grlmedi."23
9*
292
DN FELSEFES
CJ. Whitrow, ed., Einstein: The Man and His Achievement, New
biraz daha yakndan bakmak iin nce estetik bak tarzyla ne anlatlmak
istendiini grelim.
Tpk teki bak tarzlarnda olduu gibi, estetik bak tarznda da bir sujeobje ilikisi vardr. Baka bir deyile, bir takm estetik objeler vardr; bir de
Gurb hadisesi, bilim adamlar asndan bir deiiklik arzetmez; ama her
sanatkrn gurbu temsili baka baka olur.
Din ile sanat arasndaki iliki iki ekilde ele alnabilir: Dinden sanata doru;
sanattan dine doru. nce ikinciyi ele alarak insann estetik tecrbesinden
iman hayatna giden bir yolun bulunup bulunmadn grmeye alalm.
Aslnda incelememizin genel planna bir gz atlacak olursa, bu konunun
niin burada ele alnd sorulabilir. Biz eitli beer tecrbelerden iman
tecrbesine giden yollar daha nce, delillerle ilgili blmde ele aldk.
Dolaysyla, "estetik delil" in de orada ele alnmas daha yerinde olmaz
myd? Nizam ve gaye delilinden bahsederken estetik delile ksaca
dokunduk. Fakat bu delil, onunla ilgili dnceler ok gerilere gitmekle
beraber, klasik deliller arasnda yer almamaktadr. Estetik delil, nizm ve
gaye delilinin bir alt- delili olarak ele alnabilirdi. Bu durumda da gaye
deliline yneltilen eletirileri mkul bir sralamaya sokmamz gleir ve bu
arada estetik delil, belki de kendisiyle dorudan
doruya ilgili olmayan tenkitlere maruz kalrd. te estetik delili din-sanat
ilikisini konu edinen bu genel blmde ele almamzn sebebi budur.
Gzellik konusunun ilahiyat asndan deerlendirilmesi, her din kltrde
farkllk arzedegelmitir. Bu farkllk, bazen dinlerin sahip olduu kutsal
metinlerde yeralan ifadelerde dahi grlmektedir. yle grnyor ki,
mevcut ndilerin yazarlar, gzellik konusu zerinde pek durmamlardr.
Belki de bundan dolaydr ki, ilk dnem Hristiyanlarnn bir ksm, gzellik
konusunun ilenmesini baz bakmlardan sakncal grmlerdir. Hatta Aziz
Augustine'e gre, Yuhanna ncili (John, 11, 15-17) kinatn sevilmesine izin
vermez. Augustine'in bizzat kendisi gzellikle insann ehev gc arasnda
daima bir mnasebet grmtr.5 Bu dncenin temelinde Ademin
dnyaya "atlml", asl gnah v.s. gibi inanlar yatmaktadr. Eski Ahid'in
"Tekvin" (Yaratl) blm "lemin gzel yaratldndan" bahseder. Dnya
karsnda taknlan bur tutum, Kur'nda ok daha ak bir ifadeye
kavumutur. Kur'nda geen "ceml", "znet", "husn", "tayyib" v.s. gibi
birok kelime, fizik ve ahlk gzellikleri anlatmak iin kullanlmtr.
"Ferah", "surr" ve benzeri kelimeler ise estetik duyguyu dile
getirmektedir.
Kur'n, gkyznn yldzlarla sslendiinden (Mlk, 5), insann en gzel
surette yaratldndan (Tn, 47) hayvanlarn gzelliinden (Nahl, 8) kadn
gzelliinden (Ahzab, 52) gzel sabr, ayrl, kavuma, v.s.'den bahseder.
zellikle yeryzndeki bitki rtsnn gzellii Kur'nda sk sk zikredilen
bir konudur. Buna bir de btn ynleriyle cennetin gzelliklerini anlatan
tasvirleri eklersek, Kur'nn estetik terimler rgs hakknda bir fikre sahip
olabilirz.
300
alacamz metinlerle aklamaya alalm. Gazl yle der: Gzel olan
her ey sevilir. Gzelliin idrki, bizatihi haz verir. Yani gzellik kendibana
bir deerdir. Gzelliin idraki ayr ey, kaza-i ehvetin verdii haz ise daha
ayr bir eydir.6
Bir baka yerde ise Gazl, "iyi,fyi ksma ayrr: Yararl, leziz ve cemil
(gzel). Mehur eseri "hy"nn "Tefekkr Kitab"nda insann yaratlndaki
mevcut gzellikleri tasvir ederken kk bir paragrafta on defa "ahsene",
"zeyyene" gibi "gzel kld" anlamna gelen fiilleri kullanr.7
Gazl'nin eserlerinde yeralan nizm ve gaye delili bir eit estetik delil
grnmndedir. nsan hayvandan ayran en belirgin zellik, diyor Gazl,
yerin ve gklerin melektuna, insann kendi z varlna ve d dnyada
(fk) grlen hayret uyandrc eylere nazar etmek ve Allah' bilmektir.8
Gerek yer ve gklerde, gerekse hayvanlar ve bitkiler dnyasnda Allah'n
yaratt hayret uyandrc gzelliklere bakarak btn bu acaib iin ve
muhkem dzenin mdebbir bir yaratcdan, hkm verici ve takdir edici bir
failden mstani kalamayacan, akldan az da olsa nasibini alm bir
kimse dahi idrak eder.9 Kim gzelce rlm bir ipek kuma grr de
onun her trl kudretten mahrum l bir kii tarafndan meydana
getirildiini sylerse, kendisinin chil ve aptal olduunu sylemi olur.10
Duvardaki gzel bir hatt veya nak grp onu yapan takdir eden insan,
hya, I, s. 144.
10
hya, I, s. 148. Bu "gzel ilemeli kuma" rnei, slam literatrnde
(mesela, E'ari'nin Kitabu'l-Luma'snda, Cveyni'nin radnda ok geni
ekilde kullanlmtr.
11
a
302
DN FELSEFES
"keml" yahut "ekmelu'l-vucd" (en yetkin varlk) fikriyle ilgilidir. Gerek
filozoflarn, gerekse kelmclarn "ilah gzellik" konusunun ilenmesinde
antropomorfizme dme tehlikesini hissetmi olmalar ihtimal dhilinde
grnmektedir. Ayrca en azndan baz sfilerin gzellik konusunu
mbalaal bir ekilde ele almalar ve ifadelerini titizlikle sememeleri de
yanl anlamalara sebep olmu ve bu yzden kelmclarn itirazna yol
am olabilir. Szgelii, bnu'l-Arab'nin mehur Tercumanu'l-Evknn bu
tr itirazlara zemin hazrladn bilmekteyiz. Bilindii gibi, slm fikir
dnyas, zellikle ibadetin sadelik ve ciddiyetini bozan ve fikri ikinci plana
iten duygu taknlna daima kar olmutur. Yine, din hayat rencide eden
ve ahlk geveklie sebep olan sanat anlayn da tasvip etmemitir.
2. DNN SAN ATA ETKS
Her dinin, byk apta kendi tesiriyle olumu bir kltr evresinde doup
byyen sanatkr zerinde etkili olmas kadar tabi bir ey olamaz. Din,
sanatn hem formuna, hem muhtevasna, hem de sanat trlerinden bir
ksmnn n planda, dier bir ksmnn ise arka planda tutulmasna tesir
eder. Bu hkm te'yit etmek iin her din kltrden birok rnekler
gsterilebilir. Mesel Yahudilik ve slm, eski Yunan antropomorfizmini
temsil eden sanat eserlerine iltifat etmemitir. Hristiyanlk da nceleri ayn
tavr taknm ama ortaya "helenlemi" bir din anlay knca mcadeleyi
kaybetmitir.
DN FELSEFES
deimeye ramen- korumak, hem onlar arasndaki birleme imknlarnn
sonsuzluunu gstermek zorundadr.
Benzer zellikler arabeskte de vardr. ada bir dnrn hakl olarak
iaret ettii gibi,13 birlikte okluu, oklukta birlii (vahdet'te kesreti,
kesret'te vahdeti) ortaya koymada en baarl olan sanat, arabesktir. Bu
sanatta mant, ritmi, matematik nisbeti, melodiyi hep bir arada
bulmaktayz. Arabesk, mslman sanatkrn nisbet ve mvazane sevgisini
gsterdii kadar fikr uyankln da gsterir. Arabesk ihtirasn deil,
teemmln eseridir. Sanatkrn btn mahareti ortadadr; ama ferdiyeti
btn alak gnlll ile geri plandadr. Sanatkr, kendi ahs
skntlarn, gnlk problemlerini sanatna yanstmamtr. Bu durumu iyice
deerlendiremeyen baz sanat tenkitilerinin, arabeski "durgun" diye
nitelendirmeleri doru deildir. Gelip geiciliin tedirginlii iinde olmak,
dinamizmi; her devirde deerini muhafaza edeni devam ettirmek ise
durgunluu gstermez. Ne kaligrafi ne de arabesk merkez fikrine nem
verir; nk mslman sanatkra ruh kazandran inanca gre, Allah her
yerdedir.
slm sanat daima soyuta ynelmitir. Bu yzden geometrik unsurlar
tercih etmi, tabiattan aldklarn adeta "tabiatszlatrarak" almtr. Bu
durum sadece ssleme sanatn deil, minyatr sanatn aklamak iin de
bize ipucu vermektedir. Kaligrafi, arabesk ve minyatr sanat kollarnn
gelimesini sadece "tasvir yasa" gibi puta tapmay nleme gayesini
gden bir tedbire balamak doru deildir. Aslnda slm dnyasnda
tasvir, ok yaygn olmamasna ramen, daima varolmutur. Soyuta
yneliin arkasndaki itici g, kanaatimizce, yukarda temas ettiimiz
tevhid ve tenzih prensipleri olmutur. Ve bu prensipler "din sanat'ta da
"dind sanaf'ta da byk bir ciddiyetle gzetilmitir. .
13 Titus Burckhardt, "Perennial Values in Islamic Art", God and Man in the
Contemporary Islamic Thought, ed., Charles Adams, Berut,
1972, s. 122.
DN, SANAT VE AHLAK
305
Sz buraya getirmiken "din sanat" hakknda bir noktaya iaret etmemiz
yerinde olacaktr. Hemen belirtelim ki, slmda bir "din sanaf'n olup
olmad hl tartma konusudur. Hatta sanatn "din olan" ve "dinolmayan" eklindeki ayrmnn genel geerlilii zerinde bile gr birlii
yoktur. Bununla beraber, ayrmn pratik yararlar salad da ortadadr.
nancn gereini yerine getirme asndan bakldnda, bir hamam ile bir
cami ayn deildir; buna ramen, bir hamamn mimar yaps, tezyinat v.s.
sinde sanatkrn (bir m'min olarak) psikolojisi birinci derecede rol
oynam olabilir. Bir eserin "din" veya "sivil" olmas, sanatkrn psikolojisi
asndan deil, eserin fonksiyonu asndan bir anlam ifade eder. Biz,
"slm sanat" derken genellikle unu anlyoruz: a) Din bir grevin yerine
getirilmesi gayesiyle ortaya konan eserler, b) Din dnce, inan ve
duygular anlatan sz, yaz, sembol, hareket, yap v.s. Her iki gruba giren
sanat varlklarnn estetik adan idrak ve takdir edilme imknn, eserlerin
muhtevalarndan bamsz olarak dnebiliriz.
slm sanatnn baz zellikleri hakknda yaptmz bu aklamalarn
gayesi, din inancn sanat zerindeki etkisine iaret etmektir. Her ikisi
arasndaki iliki, elbette zorunluluk ifade eden bir iliki deildir. Sanat
slmdan nce de vard. Yine, kaligrafi, hsn hat v.s. olmadan da slmn
inan sistemi eksiksiz olarak mevcuttu. Ama bu durum, ne estetik hayatn
inan hayat istikametinde ilerleyebildii veya insann iman tecrbesini
takviye ettii gereini, ne de bazen sanatn inanca gre ekil ve muhteva
kazand gereini grmezlikten gelmemizi gerektirir.
3. DN VE AHLAK
Din ile ahlk arasndaki ilikiye gelince, o din-sanat ilikisine nisbeten ok
daha ak olarak grnen ve hayatmz ok daha yakndan ilgilendiren bir
mnasebettir. Bilindii gibi vahye dayal dinlerin ana gayesi, ahlk bir
toplum vcda getirmektir. Hz. Muhammed'in "ben ahlk
gzellikleri tamamlamak iin gnderildim" sz, bu gayeyi gayet ak bir
ekilde dile getirmektedir.
Din ile ahlk arasndaki mnasebet de dnce tarihinde genellikle iki
ekilde ele alnmtr. Dinden ahlka doru giden bir yol takip edilerek;
ahlktan dine doru giden bir yol takip edilerek. Birinci yol, ahlk dine
balamakta ve bylece din vasf ar basan bir ahlk anlayna -bir
teolojik ahlka- kap amaktadr. kinci yol ise, insann ahlk tecrbesinden
hareket ederek ilahiyat temellendirmeye ve bu ekilde ahlk yan ar
basan bir ilahiyata -bir ahlk teolojisine- kap amaktadr. kinci yol, Kant'n
mehur "ahlk delili" ile felsefe tarihinde n plana kmtr ki bu delili
daha nce inceledik.14 Burada din-ahlk ilikisinin genel durumu hakknda
birka noktaya temas etmekle yetineceiz.
Acaba insann ahlk bir varlk olmasn dine mi borluyuz? eitli ekillerde
sorulan bu sorunun tarihi, felsefenin ilk dnemlerine kadar geri
gitmektedir. "Dindarlk" diyordu Platon'un Euthypro'su "tanrlarn gznde
deerli olan eydir; dinsizlik ise deersizdir"15 Buna bal olarak yle bir
soru ortaya kmaktayd: Acaba bir ey, Tanr istedii iin mi iyidir, yoksa o,
iyi olduu iin mi Tanr tarafndan buyurulmutur?16 Bu sorunun cevab ile
ilgili tartmaya genellikle "Euthyphro tartmas", yahut "Euthyphro
dilemi" ad verilmektedir. Bu soru, birok filozofa gre din ve ahlk
felsefesinin ba problemidir.
Soruya verilen cevaplar ana grupta toplamak mmkndr: Ahlk dine
dayandran grler; ahlk ile dini iki ayr (otonom) alan olarak gren
grler; ahlk ile din arasnda bir sebep-sonu balants (kozal iliki)
grmemekle beraber baka trden ilikilerin bulunduunu kabul eden
grler. imdi bu gruplar ayr ayr ele alalm.
14
Burada Kant ve ada ngiliz Felsefesinde Tanr-Ahlak likisi adl
eserimizden geni lde yararlanmaktayz.
15
16
a.e., s. 9e.
yerald bir nermenin de ksmen deer ifade eden bir hkm olmas
kanlmaz olur. Deskriptif terimlerin yansra deer terimleriyle de tasvir
edilen bir Tanrya inanan m'min,
Tanr F'yi buyurur;
Tanr'nn buyurduu her ey iyidir;
O halde, F, iyidir (Fyi yapmam gerekir).
eklinde bir akl yretmede ikinci ncl hi de gerekli grmeyebilir; nk
birinci ncl zaten deer ifade eden bir hkmdr. Hatta o, nc
nermeyi, yani sonucu dahi gerekli grmeyebilir, nk Tanr'nn bireyi
buyurmas, m'minin gznde, o eyin yaplmas iin yeterlidir. Aksi
takdirde yle bir durum doar:
"Her eyi en mkemmel ekilde bilen ve mutlak
anlamda iyi olan bir varlk, F'yi yapmam istiyor.
Ama ben yine de Fyi yapmayabilirim, nk onun iyi
olup olmadndan emin deilim"
Din dilinin mant, bu ekilde dnmeye ve konumaya msaade etmez.
nanm bir kimse Tanr'nn buyruundan ahlk ykmlle geerken
sbjektif bir ahlk teorisini benimsemek zorunda kalmayabilir. "Tanr Fyi
yapmam istiyor" nermesi, objektif bir deer teorisi erevesinde ele
alnabilir. F, kendi bana kt olduu halde ben onun yle olduunu
bilemeyebilirim (bilgimin snrllndan dolay). Yahut kt olduunu
bildiim halde onu ilemekten uzak kalamayabilirim; (szgelii, irademin
zayflndan dolay). Tanr'nn buyurmas, bu durumda, bana bilgi verme,
hatrlatma, irade zayflm yenme vs. bakmlarndan byk nem arzeder.
O halde, ksaca tekrar edecek olursak, diyelim ki bir "olgu cmlesinden
veya cmlelerinden ahlaki deer veya ykmllk ifade eden bir hkme
geilemez" anlay dorudur ki bunun doru olmadna dair ne srlm
eitli grler vardr. Teizme dayal ahlak, zaten byle bir anlay iine
girmemektedir; yani "tabiatln yanlgs" na dmemektedir. "Dyor"
diyenler, Tanr'nn otoritesi ile baka bir otoritenin, mesela bir kiinin yahut
sosyal veya siyasal bir kurumun otoritesini, birbirine kartrmaktadrlar.
Tanr'dan baka herhangi bir varln bir eyi istemesi, o eyin mutlaka iyi
olduu veya mutlaka yaplmas gerektii anlamna gelmez. Tanr'nn
iradesinden baka hibir irade, inanan bir kimseye gre, her eyi bilen, her
eye gc yeten ve mutlak anlamda iyi olan bir varlktan kaynaklanmaz.
b. Din-Ahlak likisinin Reddi
nanma ile ilgili yukarda verilen tarifi imdilik bir yana brakacak olursak,
bu sylenenlerin hepsi doru olabilir. Ama bunu genelletirmemek gerekir.
Hristiyanlk tarihi bakmndan doru olan baz tespitler, diyelim ki, slm
asndan doru olmayabilir. Yunus Emre'nin bir iirinde geen Molla
Kasm,21 kendi din anlay yznden darkafal olmu olabilir. Ama bir
Yunus, bir Mevln, bir Ftih, ok dindar olmalarna ramen, hi de
bir tutum olsa gerektir. Biri, eer tutarl olacaksa din inanca sahip olmayan
herkesin ahlksz olduunu, teki ise btn dindarlarn bencil olduunu
iddia etmek gibi savunulmas g bir tutumun iine girmektedir. Biri, btn
ateistlerin nihilist, teki de btn dindarlarn darkafal veya irrasyonel
olduklarn iddia etmektedir. Her iki gr, temelde empirik iddialara
dayanmak zorunda olduu halde, bir takm genellemelerden kuvvet
almaya alyor. Yine her iki grte de objektif tahlillerin yerini ok kere
hiss tepkiler alyor.
Dinle ahlk arasnda tam bir bamllk, yahut ztlk grmeyi, mantk, bilgi
ve duygu dzeylerinde imknsz gren
24
25
birok insan, orta bir yol izlemekte ve daha "lml" bir din- ahlk ilikisi
dnmektedir. imdi sz bu ilikiye getirelim.
c. nancn Tevik Edici Rol:
Bugn dini olduu gibi; ahlk olduu gibi kabul ederek her iki alan
arasnda bir diyalogun bulunduunu kabul etmek, denebilir ki, en yaygn
grtr. Burada artk din, ahlk kavramlarn belirlenmesinde, yahut
tanmlanmasnda i gren bir unsur olarak deil, tevik ve terkip edici bir
unsur olarak gcn gstermektedir. ada bir romanc-felsefeci yazarn
dedii gibi, "inan sayesinde dikkati bir ey zerinde toplamak ve yeni bir
g kayna elde etmek, psikolojik, dolaysyla ahlk adan byk nem
tar"26
Tanrya inanmak, ahlk devlerin yerine getirilmesini kolaylatrmak
bakmndan yeni bir "evre" oluturur. Yine, tannm bir ada filozof S.
Toulmin'e gre, ahlk ilkeleri doruyu nasl seeceimizi gsterir; din
inan da bu doruya btn kalbimizle sarlmamz iin yardmc olur.
Herhangi bir dine inanmad halde ahlk ilkelerine uyan bir insann, dinin
ahlk iin geersiz olduunu iddia etmesi doru deildir. Belki yle kiiler
vardr ki, diyor Toulmin, hibir yardma ihtiya gstermeksizin kendi ahlk
problemlerini byk bir kolaylkla zebilirler; ama bylelerinin varl,
ahlk hayatmzda bizim bir takm yardm ve teviklere, mesel dine,
ihtiya duymamz gereksiz klmaz.27
lerini belli ilkeler nda dzene koyan bir insann hayatnda az ok bir
btnlk vardr. Eer o insan Tanr'nn varlna inanyorsa, bu inanla o
kiinin ahlk grleri yan yana deil i ie olacaktr.
Dolaysyla, inanan bir insann bir tek davrannda eitli boyutlar birlikte
grmek mmkndr. Daha nce grdk ki, baz fiiller veya durumlar, bizi
bir takm ahlk
26
27
S. Toulmin, An Examination of the Place of Reason in Ethics,
Cambridge, 1964, s. 219 vd.
talepleri yerine getirmee arr. Fakat ahlk taleplere ramen, birok
sebeplerden dolay zerimize deni yapmaktan kanabiliriz. te bu
noktada Tanr inanc araya girebilir ve zerimize deni yapmaktan
kanmamz zorlatrabilir.
Bunu bir rnekle aklamaya alalm. Yoksul bir insann bizden yardm
istediini dnelim. Bu kiinin yoksul olmas ve bizden yardm istemesi,
hereyden nce, bir olgudur. Buna, durumun olgusal boyutu diyelim.
Durumu bu dzeyde ele almak ve baka hibir ey yapmamak
mmkndr. Fakat byle bir olguya dayanarak kendi kendimize "bu insana
yardm etmeliyim" dersek, yani durum, bir talep dourursa, olay yeni bir
boyut kazanr ki, bunun adna da ahlk boyutu diyelim. Bu boyutun
varlna ramen kendi madd imknlarmz n plnda tutarak bizden
yardm
isteyen
kiiye
elimizi
uzatmayabiliriz,
yani
ahlk
ykmllmzden kaabiliriz. te byle bir durum karsnda kalan
insan, eer Tanr'nn varlna inanyor ve O'nun kendisinden ne gibi eyleri
yapmasn istediini biliyorsa u ekilde dnebilir: Karmda duran u
yoksul insan, benim kadar saygya, sevgiye ve mutlu olmaya lyktr. O,
benim kardeimdir, nk ikimize de varlk veren, Tanrdr. Tanr'nn katnda
insan olma bakmndan ikimiz arasnda bir fark yoktur. u anda iinde
bulunduum durumu gren Tanr, benden yardm etmemi istiyor. Eer
bundan kanrsam sadece bu yoksul insan deil, Tanry da gcendirmi
olacam. O halde kendi yararm ve bencilliimi bir yana brakmal ve bu
insana yardm etmeliyim. te bu ekilde dnen bir insan iin sz konusu
olay, artk bir baka boyut kazanmtr. Bu boyut, inan boyut dur.28
Burada inan boyutunun araya girmesi, rnek olarak ele aldmz olayn
mahiyetinde (olgu dzeyinde) bir deiiklik
28 Krs., J. Hick, "Religious Faith as Experiencing-As" Talk of God, s. 29 vd.
yapmyor. Deiiklik, byle bir olay karsnda kalan insann tutumunda
ortaya kmaktadr. Byle bir deiiklik, ahlk devin yerine getirilmesinde
son derece nemli bir rol oynar. nan boyutunu ieren bir tutum, ahlk
amatan farkl amalara da yer verir. Szgelii, ahlk, bize adam
ldrmenin kt olduunu retir. nan ise, hem byle bir fiilin
ktlnden hem de hayatn kutsallndan szeder ve inanann
kutsall n plnda yer alr. Bu ikisi arasnda bir iliki kurulunca ne gibi
sonularn ortaya kacan grmek zor olmaz. Bu ilikide dualarmzn ve
ibadetlerimizin objesi olan Tanr, ahlk tercihlerimizde gzetilmesi gereken
bir kutsal otorite olacaktr. Bu durumda din inanlarmz, ahlk
tercihlerimize ya dorudan doruya mdahale edecek ya da sadece
kendilerine uygun den tercihleri destekleyecektir. Ahlk deerleri,
mutlak ve kutsal bir otoritenin desteini kazannca yeni bir boyut
kazanacak, buna paralel olarak dnyadaki varlklarn Mutlak yi tarafndan
ynetildii inanc, her eyin yolunda olaca, ktnn muzaffer
olamayaca inancn iyice glendirecektir. Bylece, Findley' in de dedii
gibi, din ve ahlk duygu ayr ayr deil, elele vererek geliecektir.30
30 J.N. Findley, Values and Intentions, London, New York, 1961, s. 399-400.
kisinin bir arada bulunmas ve yaanmas gayet tabi ve mantkdir.
Buradaki "tabi" sznden her ikisinin mutlaka birlikte bulunmas gerektii,
"mantk" sznden de mantk bir karmn bulunmas gerei hatra
gelmemelidir.
Szn ettiimiz inan boyutu, varln ve etkisini daha ok ahlk
bunalmlarn ortaya kt sralarda gsterir. Ahlk bir ykmlln
yerine getirilmesi, kiiyi bir takm basklarla ve zorlamalarla kar karya
brakabilir. Hatta insan, bir anda birden fazla ykmlln kendisini
zorladn hissedebilir. te Tanr'nn varlna inanma, bu gibi durumlarda
gvenilir bir yardm kayna olabilir.
Burada eitim ve retimle ilgili yle bir soru akla gelebilir: Acaba insana,
Tanrya inanmadan da grevini yerine getirmesinin gerekli olduu
retilemez mi? P. Geach'e gre, bu pekla mmkndr. Mesel, insan,
"zina yapmamalsn" eklinde bir buyruk karsnda "niin yapmamalym?"
sorusunu sormayacak ekilde yetitirilebilir. Fakat bu yetitirme tam
anlamyla ters ynde de olabilir. Totaliter bir rejimde ahlk-olmayan bir
sr davranlar "grev" (!) olarak retilebilir; grev duygusuna
dayanarak birok cinayetler ilenebilir; ilenmitir de.31
Geach'e gre, Tanrya inanmayan bir insan, tpk inanan bir insan gibi,
zinann, yalan sylemenin vb.nin kt olduuna inanabilir; nk iyi ve
kt hakkndaki btn bilgimizin Tanr'nn varlna inanmaya dayandn
sylemek yanl olur. Fakat, Tanrya inanmann ahlkla hibir ilgisi
olmadn sylemek daha byk bir yanltr.32 Geach, bu yanll yle
bir rnekle aklamaya alyor: "yi bir sonu elde etmek iin kt bir
davranta bulunmamalyz." Bunun bir ilke olduunu kabul edelim. Diyelim
ki A ve B, zinann kt olduunu kabul etmektedirler. Fakat A sz konusu
ilkeyi kabul ettii halde B etmiyor. Bu durumda A iin zina, kesinlikle ve her
halde
31
32
a.e.,s. 119.
V
320
DN FELSEFES
ktdr. Aristoteles'in dedii gibi artk o, ne zaman, nasl ve kiminle zina
yapabileceini dnmez (Nichomacus Ethics, 1107a). te yandan B,
zinann ktlne inanmakla beraber baz durumlarda ona izin
verilebileceine inanabilir. Baka bir deyile A, "mutlak" bir ilkeye
dayand halde, B, kararn "duruma gre" verecektir. Her ikisi de zinann
kt olduunu kabul ettikleri halde yalnz A, onu kaytsz artsz "kt"
olarak grecektir. nk bu konuda Tanr'nn kesin buyruu vardr. Eer
Tanr, yalan ve zina gibi kt filer hakknda hibir ey sylememi olsayd,
dorusu, Geach'e gre, insanlar yalnz brakm olurdu ki, teolojik
bakmdan byle bir ey mmkn deildir. "Baz fiillerin mutlak mnda
kt olduklarna inanarak hayatlarn srdrenler" diyor Geach, "gnlerini
ya Tanrya itaat etmekle, ya isyanla ya da bir umursamazlk iinde
geirirler. Bu itibarla onlar, tabi ve mantk olarak inanmayanlardan farkl
standartlara sahip olurlar".33
Geach'in ina boyutunu yaayan bir insanla yaamayan bir insann ahlka
bak tarzlar hakkndaki bu grne katlan dnrlerin says olduka
oktur. Mesel G.J. Warnock, ahlkn ne olduunu hem inanann hem de
inanmayann anlayabileceini syledikten sonra yle devam ediyor: Fakat
her ikisinin "ahlk" kelimesini kullanmalar farkl olacaktr.
Din-olmayan bir ahlk anlaynda taplacak lde sayg ve tazimle
balanlan bir otorite yoktur. Tanr'nn buyruklarna uymann, ahlk
sebepler yannda baka sebepleri de vardr; bu sonuncu sebepler
inanmayanlara kapaldr. Dinde Tanr'nn buyruklarna uymamann ad
isyandr. Bu isyann, ahlkn tesinde kendine zg bir takm nitelikleri
vardr. Tanr otoritesi olmasa da iyi ve kt vardr;
33 a.e., s. 121 ve 128; Kr., Maclntyre, Ricoeur, The Religious Significance
of Atheism, s. 36-7. Geach'in bu grnn eletirisi iin bkz., J. Rachels,
"On Moral Absolutism", Australasian Journal of Philobophy, 48, 1970, s.
338-353.
35
G.J. Warnock, The Object of Morality, (London: Methuen Co, 1971) s. 142.
Bkz., D.A. Rees, "The Ethics of Divine Commands", Proc. Arist. Soc. 57,
1956-7, s. 97 vd.
|i i.
322
DN FELSEFES
ettiimiz gibi bir ok ateist, ahlka otorite kavramn getirdiinden dolay
teizmi iddetle eletirmitir. Bu bakmdan otorite kavramnn akla
kavuturulmasnda byk yarar vardr. Geach'in grnde, en azndan ilk
bakta, insan unsuru ihmal edilmi gibidir. Teistin, ilh buyruk karsnda
kaytsz kalamayaca ve onlarn aksine hareket edemeyecei, daha
dorusu etmemesi gerektii dorudur. Fakat u da bir gerektir ki, bir
buyrukla, ilh kaynaa dayansn ya da dayanmasn, onun pratik hayatta
uygulanmas arasnda olduka uzun bir mesafe vardr. Szgelii, Tanr,
hrszl yasaklamtr. Fakat bir fiilin "hrszlk" olarak nitelendirilmesi bir
takm artlara baldr. lh buyruklar ok kere bu artlarn ayrntlarna
girmezler. Diyelim ki ilh buyruk, "hrszlk yapann elini kesin" diyor. Bu
buyrukta "hrszlk nedir?" sorusunun cevab yoktur. lh buyruklara inanan
insan, tabir yerindeyse, bir bilgisayar olmad iin onu programlayarak
belli ahlk problemleri zmeye gtremeyiz; nk ahlk problemler bir
hesaplama ii deildir. Her ahlk durumun kendine zg artlar ve
nitelikleri vardr; bundan dolay da onlar, btn artlaryla birlikte teker
teker ele alp zmeye almaktan baka kar yol yoktur.
Hrszlk nedir? Bazlarna gre, birinin evine girip orada bulunan her eyi
alp gtrmek de hrszlktr; ln ortasnda hasta annesine yardm etmek
iin temininde bir trl baarl olamad bir bardak suyu almak da.
Gerekten bu fiillerin her ikisi de hrszlk mdr? Eer bir fiilin hrszlk
olduu kolayca tespit edilirse, onunla ilgili buyruu ya da hkm
uygulamakta belki glk ekmeyiz. Fakat bu "tespit etme" durumu, iyice
dnmeyi, yorum yapmay ve daha sonra bir sonuca varmay gerekli klar.
Eer kararda acele edilirse, bir takm yanlmalar ve hatta ahlk-olmayan
uygulamalar ortaya kabilir. Ksacas, ahlk ilkelerine sahip olmak ayr ey,
bu ilkelerle somut olaylar arasndaki ilikiyi grmek ise daha ayr bir eydir.
Bir ilkenin yoruma tbi tutulmas ile greci bir tavr taknmay veya sonuca
gre deerlendirme anlayn ayn saymak doru olmaz. Bu son iki
tutumda belli bir ilkeden veya buyruktan hareket edilmemektedir. Bir
ilkenin somut olaylara uygulanmasnda insan unsuruna yeterli nem
verildii takdirde ilh buyruklara gre hareket etmeyi "kat mutlaklk"
eklinde grmeyebiliriz. Aslnda kat mutlaklk anlay din ahlk ve din
hukuk anlaynn tarih iindeki akna ilikin gereklere de ters
dmektedir. lh buyruklarn somut olaylara uygulanmas, eitli
insann tabiatnda vardr; ondan kurtulmann yollar ise hep ayn deildir.
Eer baz dinler, Cehennem korkusunu ve Cennet midini daha ahlkl bir
kii veya toplum yaratmak iin kullanyorlarsa bunu "ahlk-deil" eklinde
yorumlamamak gerekir. nsan, Tanr'nn kendisini cezalandracan
dnerek bakalarna ktlk yapmamann, iyi olmann zevkine varabilir
ve sonunda cezalandrlma korkusu olmadan da iyi yolu seebilir.36
Bilindii gibi, ahlk yatknln g kazanmas zaman ister; baz fiillerin
uzun sre tekrar edilmesini gerektirir. Eer dinin ne srd ekliyle
tedbirli gr, ahlk yatknlk iin baz kiilere bu imknlar salyorsa, onu
ahlk alannn dna itmek ve hele zararl grmek hi de akla yatkn
grnmemektedir.
Burada, din zellik tayan tedbir motivleriyle din- olmayan motivler
arasnda bir ayrm yapmann da gerekli olduunu sylemeliyiz. Tedbirli bir
teistle tedbirli bir ateist arasnda fark vardr. Tedbirli ateist, eer
5///kanundan veya
36 Kr., B. Williams, An Introduction to Ethics, New York, Harper and Raw,
1972, s. 70 vd.
toplumun knamasndan korktuu iin ktlk yapmaktan kanyorsa,
kanun ve toplumun elinin yetiemedii yerde istediini yapmakta bir
saknca grmeyecektir. Oysa, teist, iinden geirdii en gizli niyetleri bile
bilen bir Tanr'nn varlna inanmaktadr. Eer o, inancyla tutarl olan bir
hayat srdrecekse, hibir zaman "imdi istediimi yapabilirim"
diyemiyecektir. Bize yle geliyor ki, tedbirli tutumla ahlk tumumu kar
karya koyanlar, teistin iinde bulunduu inan boyutunun ve psikolojik
artlarn deerlendirilmesini yeterince yapamamakta ve Tanr'dan
korkmayla kanundan ya da toplumdan korumay bir ve ayn
saymaktadrlar.
Bu aklamalarmzla korkuya ve mide dayanan tutum ve davranlarn
ahlklln savunmak istemediimizi belirtmek isteriz. Bizim ne
srdmz,
onlarn
ahlk
yatknlklarn
gelimesine
yardmc
olabilecekleridir. Yoksa korku ve umut dzeyinde kalan davranlarn ahlk
olmadklar Platon ve Aristoteles'ten gnmze kadar sylenegelmitir.
Mesel Aristoteles, arzularn dizginleyen insanla erdemli insan arasnda bir
ayrm yapmtr. Bunlarn her ikisi de davran dzeyinde birbirine
benzerler. Her ikisi de arzularna uyarak kt fiil ve davranlarda
bulunmazlar. Fakat arzularn dizginleyen insan, yapt iyi fiillerden pek
zevk alamaz. nk onun arzularyla yaptklar arasnda bir atma vardr.
te yandan erdemli insann arzularyla fiilleri arasnda tam bir uyum
olduundan, yapt iyi fiillerden zevk duyar ve bu konuda kendisini
zorlamaz.37 Aristoteles'in bu ayrm, ahlk tarihinde son derece etkili
olmutur.38 Byk Trk filozofu Farab, Aristoteles'ten ald bu ayrm
38
39
Mecmuas, 1986, s. 4.
"The Rationality of Belief in God", slam
Aratrmalar, s. 2, 1986.
Camus, A., The Myth of Sisyphus, ng. ev., J.O. Brien, London, 1955.
Clarke, Samuel, A Discourse Concerning the Being and the Attributcs of
God, 9 ed., London, 1738.
Classical and Contemporay Readings in the Philosophy of Religion, ed., J.
Hick, New Jersey, 1964
Craig, W.L., The Cosmological Argument From Plato to Leibniz, London,
1980
The Kalm Cosmological Argument,
London, 1979.
"Professor Mackie and the Kalm Cosmological
Argument", Religious Studies, 20, 198.
Cuveyni,
Ess, J.Van,
Evans, C.S., Ewing, A.C.,
Fahri, M.,
Durkheim, E., The Elemantary Forms of Religious Life,
London, 1915.
The Encylopedia of Philosophy, ed., F.
Edwards, New York, 1967
"Scepticism in Islamic Religious Thought", God and Man in Contemporary
Islamic Thought, ed., C. Adams, Beirut, 1972. Philosophy of Religion,
Illinois, 1985
"Religious Assertions in the Light of Contemporary Philosophy", Philosophy,
vol. 32, 1957
"The Classical Argument for the Existence of God", The Mslim YVorld,
42/2 Apr. 1952.
-
1961.
Kitabu'l-Cem', Msr, 1907
Medinetu'l-Fdla, A. Nader neri, Beyrut.
Mesilu'l-Muteferrika, Haydarabad, 1344.
Resilu 1-Farab Haydarabad, 1926.
et-Talikt, Haydarabad, 1346.
F.Ferre,
London, 1967.
Finite and Infinite, London, 1943.
el-Faruk, I.R., Tawhid: Its Implications for Thought and Life, Kuala Lumpur,
1982
Feuer, Lewis S., "Noumenalism and Einstein's Argument For the Existence
of God" Inquiry, 26, 1983
1970)
Philosophy of Religion, New Jersey, 1965
"Religious Faith as Experiencing - As", Talk of
God, ed., G.N.A. Vessey, London, 1969
(ed.) The Existence of God, London, 1964
A History of Mslim Philosophy, ed. M.M. Sharif, VVeisbeden, 1958.
Kant, E.,
London, 1964
Critique of Practical Reason, ng. trc., L.W. Beck, Indianapolis, 1956
Religion Within the Limits of Reason
Alone, New York, 1960.
Verification",
Catadian
Journal
of
Classical
and
Ankara, 1978
Reichebach R., The Cosmological Argument, Illinois, 1972.
Resil el-Kind el-Felsefiyye, Nr., Eb Rida, Kahire, 1350
RingK,
1948.
Tomas Vincent, "Ducasse, Cunt John", E. Ph.
Toulmin, S., An Examination of the Place of Reason in Ethics, Cambridge,
1964.
Trueblood, D.E., The Philosophy of Religion, New York, 1957.
Walsh, W.H., "Kant's Moral Theology", Procedings of the British Academy,
49, 1963.
Ward, K., Ethics and Christianity, London, 1970.
Watt, W.M., "The Authenticity of Works Attributed to al- Ghazl", Journal
Royal Asiatic Society,
1952.
Modern Dnyada slm Vahyi, ev., Mehmet
S. Aydn, Ankara, 1982
Weisshopf, V., "Science and Art: Complementary Views of Human
Experience", Eranos, 53, 1984.
33,36,37,38,210, 340 Aristoteles, 1, 7, 20, 27, 40, 41, 50, 56, 65, 142, 143,
166, 167, 175, 178,216, 253,254, 255, 263,301,320, 325,331 Astronomi,
280 Akn, 190 Aknlk, 200
Ateist, 210, 211,214, 228, 323
Ateizm, 157, 205, 207, 208, 212
Atma, 191
Ayer, 116,314,332
Baille, 211
Bair, 332
Barnes, 277, 332
Basit, 200, 287
Bat felsefesi, 26, 44, 53, 56, 65,
86, 146, 149, 154, 241 Ben, 11,30, 44, 95, 139, 142,
171, 172, 189, 202, 238, 260 Bergson, 86, 248, 332 Berkeley, 26, 27, 109,
117,341 Berzah, 256 Bilfiil, 199 Bilgi, 128, 135 Bilgi sosyolojisi, 135
Bilim, 71,81, 269, 270, 271, 272,
279, 280, 295 Bilimsel hkm, 271 Bir, II, III, V, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 11, 12, 16,
17, 22, 23,25, 33,34, 36, 39, 52, 58, 64, 73, 82, 84, 85, 86, 97, 99, 100,
103, 109, 113, 114, 116, 122, 126, 134, 140, 145, 149, 151, 153, 155,
156, 172, 176, 181, 190, 191, 199, 205,214,218,219, 227, 230, 232,
241,242, 243,245, 254, 262, 265, 271,272, 273, 279, 281,290, 296, 298,
300, 305, 307, 308,313,323, 328 Birlik, 135 Biyofizik, 287 Bloch, 296
Boehme, 185 Boltzman, 48 Byle, 43,71,333 Bradley, 117, 328
Braithwaite, 126 Brightman, 177 Broad, 246, 251,274,332 Buber, 282
Buren, 278
Camus, 223, 224, 232, 333 Cantor, 47 Cebriyecilik, 163 Cehennem, 324,
327 Cemil, 301
Cennet, 262, 324, 327 Cevaz, 56 Cevaz delili, 56 Cevher, 185, 186, 187
Chardin, 287, 288 Clarke, 43, 179, 333 Cleanthes, 72 Comte, 6, 287, 333
Craig, 42, 43, 44, 47, 48, 333 Crombie, 35, 123
Cveyn, 21, 55 ift-kutuplu teizm, 190 Darwin, 77, 78, 79, 80, 81, 275,
283,284, 285, 286, 296, 331, 333
Darvvinizm, 284
336 Hareket, 41, 46, 61 Hareket delili, 61 Harput, 291, 292 Hartshorne,
38, 140, 170, 172, 175, 177, 190, 196, 197, 200, 201,202, 204, 227, 265,
266,
336
Hayat, 125, 130, 256 Hayy, 246, 255
Hegel, 1,2, 134, 140, 187, 188,
206, 336 Heidegger, 235 Heisenberg, 162, 283, 296 Hrszlk, 322
Hick, 36, 102, 128, 130, 218, 249,
316, 333,336 Hikmet, 62, 194 Hindistan, 187, 188, 292 Hook, 71,
133,207,336, 343 Hume, III, IV, 15, 36, 56, 57, 58, 71,72, 73, 74, 75, 76,
77,81, 117, 118, 151, 154, 157,212, 213,214, 240, 244, 246, 260,
281,309, 337, 342 bn Hazm, 147, 157 bn Miskeveyh, 286 bn Rd, IV, 3,
7, 9, 25, 53, 54, 55, 56, 65, 69, 70, 145, 149, 256, 263, 264, 265, 337 bn
Sina, 16, 29, 40, 67, 145, 169, 239, 241,248, 259, 331,
337
bn Tufeyl, 246, 255
brahim, V, 44, 124, 130, 233,
295 de, 140 htira delili, 69
kbal, 83,90, 107, 139, 148, 149, 158, 163, 168, 171, 172, 177, 188, 189,
196, 201,202,216, 256, 285 lahiyat, II, I, 27, 43,44, 115, 116, 139, 175,
236, 255, 265, 278, 286, 331,332, 333, 336 lim, 83, 84, 142, 149 lk
sebep, 98 man, 107, 182, 289 nan, 128, 221,317, 328 nayet, 25, 67, 69
nayet delili, 69 ncil, 140, 155,233, 278 ngiliz felsefesi, 309,310 ngiliz
idealizmi, 134 norganik, 80
nsan, 10, 20, 23,35, 36, 59, 80, 83,93, 94, 96, 98, 99, 108, 114, 124, 130,
142, 155, 158, 162, 163, 164, 165, 172, 182, 192, 208, 220, 221,223, 225,
226, 236, 242, 244, 256, 261, 265,282, 284, 307,313, 324, 340
nsan hrriyeti, 162 rade, 56
sa, 5,7,91, 176, 180, 190, 203, 232, 273, 275, 277, 289, 327 slam, 6,
207, 273, 300 smail, 233, 262 spat, 18
stanbul, 8, 43, 164, 189, 198,
250, 292,313,336, 340, 343 yilik, 140, 156 zmirli smail Hakk, 337 James,
15, 82, 177, 248, 270,
Razi, 9, 341
Realite, 170, 191
Rec, 222
Renan, 273
Robinson, 211, 278, 289, 299,
312,318, 327, 341 Ruh, 40, 252, 253, 262, 264 Ruhun lmszl, 250
Russell, 57, 73, 92, 116, 230, 251, 312,314,317,318, 323, 326, 341
Ryle, 35, 117, 260 Saf pratik akl, 106 Sni, 66, 70, 300 Sartre, 223, 224,
225, 226, 227, 341
Sebep, 29, 39, 61, 62, 70, 73, 74, 113, 137, 144, 169, 183,200,
201,202,216 Sebeplilik ilkesi, 58 Semav, 194 Sezar, 5, 198 Snrl kudret,
158 Snrl panteizm, 177 Snrl Tanr kavram, 158 Smart, 35, 36, 75,317,
341 Socinus, 176
Sokrates, 40, 207, 225, 238 Solipsist, 210 Solovine, 281
Somutlama srecinin ilkesi, 199 Sonsuz, 200
Sonsuzluk, 139 Sosyal lmszlk, 266 Sosyolojik teori, 219 Spinoza, V,
12, 28,31,89, 115, 143, 146, 162, 185, 186, 187, 188, 189, 193, 194, 195,
206, 237, 281,341 Stace, 91, 92, 341 Stoa felsefesi, 237 Snnet, 14
Sre, 165, 170, 175, 198, 266, 332
Sre felsefesi, 165, 170, 198 Sre teizmi, 198 ankara, 188 iir, 85 iir
zevki, 85
Tabiat, 35, 40, 165, 186, 187,
188, 189, 230, 289 Tabiatn ikin sebebi, 186 Taklid, 83
Tanr, 1, 4, 7, 10, 12, 13, 17, 20, 21,22, 27, 28, 29, 30,31,32, 33, 34, 36,
37, 38, 39, 40, 42, 43, 57, 59, 60, 65, 74, 76, 77, 78, 80,81,83, 86,91,93,
94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110,
113, 114, 115, 116, 117, 119, 121, 122, 123, 124, 128, 129, 130, 135,
136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 145, 146, 147, 149, 150, 151,
153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 163, 164, 165, 166, 169, 170,
172, 173, 175, 176, 177, 178, 179, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187,
188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201,
202, 203, 205, 206, 208, 209, 210,211,212,213,214,215, 216,218,219,
220, 221,222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231,232, 245, 246,
247,
308,
324,
175,
248, 263, 265, 266, 267, 279, 281,284, 285, 286, 287, 301,306,307,
309,310, 311,312,313,315,316,317, 318,319, 320, 321,322, 323,
325, 327, 332, 335, 336 Tanr postulat, 95, 102 Tanr tasavvuru, 36,
176, 177
350 DN FELSEFES
Ward, 15, 117,342
Yunus, 63,64,313
243