You are on page 1of 3

Geçen sayımızda Piri Reis ile

başlamış olduğumuz Ünlü Türk


Denizcileri serimize, şimdi de Hızır
Reis ile devam ediyoruz.
Yazının hazırlanmasında yine bizden
desteklerini esirgemeyen İstanbul
Deniz Müzesi Komutanı, Dz. Kur.
Kıd. Alb. Rıza İşipek'e ve Öğ. Kd.
Bnb. Ersan Baş'a teşekkürlerimizi
sunarız.
Ayça Kirişçioğlu

Hızır Reis, Cezayir hükümdarı,


Cezayir Beylerbeyi ve Kaptan-ı Derya
olarak XVI. yüzyılın en önde gelen
kişi ve denizcilerinden biriydi. Hızır
Reis, Midilli'de doğmuş, Vardar
Yenicesi'nde tımarlı sipahi Yakup
Ağa'nın beş oğlundan biridir. Fatih
Sultan Mehmet (1451-1462)
zamanında Midilli'nin Cenevizlilerden
Eylül 1462 yılında alınmasında
gönüllü olarak savaşa katılmış ve
kendisine Banova Köyü tımar olarak
verilmiştir.

Hızır Reis'in diğer kardeşleri ile


birlikte doğum tarihleri tam olarak
belli değildir. Küçük yaşta ölen Yusuf
ve İshak'ın dışında kalan iki
kardeşiyle birlikte Hızır Reis'te
denizciliğe heves etmiştir. Kardeşlerin
ünü kısa sürede bütün Akdeniz'e
yayılmış ve bunlar Barbaros Kardeşler
olarak anılmaya başlamışlardır.
“Barbaros” adının, kendilerine
Avrupalılar tarafından ağabeyi Oruç
Reis'in kızıl sakalından dolayı takıldığı iddia edildiği gibi, kelimenin o tarihlerde Türk
denizcilerinin de üstlerine “Baba” lakabıyla hitap etmesi son zamanlara kadar devam eden bir
gelenek olduğu için bu deyimlerin birleşmesinden oluştuğu söylenebilir.

Yavuz Sultan Selim ( 1512-1520) tahta çıktığında Barbaros Kardeşler Tunus'a giderek Sultan
Ebu Abdullah Muhammed'den (1493-1525) gemilerini barındırmak için bir liman istediler.
Sultanla yaptıkları anlaşma sonucu , Halku'l Va'd (Goletta) limanına yerleştiler. İşte Barbaros
Kardeşlerin tarihe geçen ve Akdeniz'i adeta bir Türk gölüne çeviren seferleri böylece başlamış
oluyordu.
Barbaros Kardeşler, 1512 sonbaharında Serşel'e baskın yaptılar, fakat alamadılar. Daha sonra
1513 baharında çıktıkları seferlerde Cicelli'yi ele geçirdiler. 1514 Baharı'nda yine denize
açıldılar, bu sefer Sicilya'nın kuzeyindeki Lipari adaları önünde büyük bir İspanyol
kadırgasına rastlayarak usta manevralarla ele geçirdiler. Bu çarpışmalarda Oruç Reis'te yara
aldı, daha sonra çıktıkları seferlerde de birçok ganimet ele geçirdiler.
Daha sonra Osmanlılarında desteğini sağlayan Barbaros Kardeşler, İspanyol işgalinden
kurtulmak isteyen Cezayir şehrinin yardımına koştular. Cezayir'in ele geçirilmesinden sonra
Oruç Reis, Cezayir Sultanı ilan edildi.

1515 yılında Tlemsen'i geri aldıkları savaşta Oruç Reis şehit düşünce, Cezayir'e tek başına
hakim olan Hızır Reis, Osmanlı desteğini daha da güçlendirmek için, güvenilir bir adamını
Yavuz Sultan Selim'e gönderdi. Kuzey Afrika'da olup bitenleri yakından takip etmekte olan
Osmanlı Padişahı, “Hızır Reis, Nasrüddindir, Hayrüddindir” diye memnuniyetini ifade eden
bir hattı şerif gönderdi. Böylece Cezayir Osmanlı topraklarına katılmış, Hızır Reis de artık
Hayreddin Paşa olarak anılmaya başlamıştır.

1530'da İspanyolların elindeki Penon şehrini de alması üzerine harekete geçen Andrea Doria
komutasındaki İspanyol filosu Osmanlılara ait Koron ve Petras'ı ele geçirdi. Bunun üzerine
Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra tahta geçen Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566),
Barbaros'u İstanbul'a davet etti ve huzuruna kabul ettiği, ömrü denizlerde geçmiş, Akdeniz
dillerini iyi bilen Paşa'yı 1534'ün Ocak ayında Kaptan-ı Deryalığa getirmiştir.
Osmanlı Donanmasının başına geçen Barbaros Hayrettin Paşa yeni gemilerle daha da güçlenen
donanmasıyla İtalya kıyılarına baskınlar yaptığı gibi Ege Denizi'ndeki Venedik Adalarını da
ele geçirdi. Osmanlı Donanmasının bu başarıları karşısında telaşa düşen Avrupalılar Papa'nın
da kışkırtmasıyla büyük bir donanma kurmuş ve başına da Cenova'lı ünlü denizci Andrea
Dorya'yı getirmişlerdir.

Haçlı Donanması'nın 25 Eylül günü güneye doğru yelken açtığını haber alan Barbaros Hızır
Hayrettin Paşa ise Turgut Reis'in keşif filosu önde olmak üzere harekete geçerek Preveze
Limanı'na geldi.

Haçlıların 162 kadırga, 140 kalyon ve benzeri gemilerinden kurulu muharebe filosuna 300'e
yakın korsan ve taşıt gemisi refakat etmekteydi. Osmanlı Donanması ise 122 kadırgadan
ibaretti. Bunlardan 20 tanesi Turgut Reis'in komutasındaki gönüllülerin yani Türk
korsanlarının idaresinde idi. Geriye kalan 102 adedi de doğrudan doğruya Osmanlı
İmparatorluğu'nun savaş gemileri idi.

Her iki tarafta kesin sonuçlu muharebe yapmakta kararlı olmasına rağmen, Andrea Dorya'nın
maksadı Osmanlı Donanması'nın imhası yanında Venedik Filosu'nun bir daha Ceneviz
Donanması ile rekabet edemeyecek şekilde zayıflaması idi. Bu amaçla da Venedik ve Papa
Filolarını öne sürüp Ceneviz Filosunu geride bulundurma kararı verdi. Esas savaş nizamını
teşkil eden Barbaros'un Donanması ise üç hat halinde tertiplenmişti. Merkezde bizzat Barbaros
Hayrettin Paşa, sağ kanatta Salih Reis, sol kanatta Seydi Ali Reis kumanda ediyordu. Hilal
şeklindeki harp nizamının arkasındaki filo ise Turgut Reis'in komutasında idi.

27 Eylül günü sabahı Barbaros, gemilerinin sürat ve top menzili üstünlüğüne dayanarak Haçlı
Donanmasının top menziline girmeden muharebeye başlaması üzerine Andrea Dorya, Osmanlı
Donanması'na iyice yaklaşma emri verdi, fakat birkaç saat süren bu ilk muharebeden sonra
Haçlı Donanmasının ön hatlarındaki gemileri tamamen tahrip edildi.

Dorya ikinci hattaki gemileri harekete geçirmek isterken Barbaros Haçlı Donanmasını birkaç
parçaya ayırmak amacıyla yarma harekatı gerçekleştirdi. Birinci hat gemilerinin arkasına
sığınmış olan Andrea Dorya'nın Kadırgalar Filosu'na yöneldi ve bu arada sabah kuvvetle esen
rüzgarın durması sonucundaki taktik avantajı da değerlendiren Barbaros, etkin manevralar ile
taarruzunu gerçekleştirdi. Bunun üzerine artık başarı ihtimali göremeyen Andrea Dorya,
donanmasına geri çekilme emri verdi. Haçlıların peşine düşen Turgut Reis, kaçan Haçlı
Donanması'na ait gemilerden birçoğunu da top ateşi ile batırmıştır.
Bu savaş sonucunda Venedikliler Mora'yı ve Dalmaçya kıyılarındaki kaleleri Türk
egemenliğine bırakmışlar, 300.000 altın tazminat ödemişlerdir. Bu zaferle ayrıca Batı'ya
yürüyen Osmanlı ordusuna deniz cephesinde destek sağlanmış ve uzun müddet Akdeniz'de bir
Türk egemenliğinin hüküm sürmesinede katkıda bulunulmuştur. 27 Eylül günü günümüzde
Deniz Kuvvetleri Günü olarak kutlanmakta ve Beşiktaş'taki Barbaros'un Türbesinin bulunduğu
meydanda yapılan törenlerde Barbaros'un sancağı çekilmektedir.
Kutsal Roma-Germen imparatoru Şarlken, Preveze'nin intikamını almak için 1541 tarihinde
Cezayir'e saldırdıysa da başarılı olamadı. Bu arada Fransa Kralı I. François, Şarlken'e karşı
Osmanlılardan yardım isteyince, Kanuni Sultan Süleyman gücünü göstermek için Barbaros
Hayrettin Paşa'yı Fransa'nın Akdeniz kıyılarına gönderdi. Barbaros, burada Fransız
donanmasıyla birleşerek 1543'te Nice'i almış ve ertesi yılda İstanbul'a dönmüştür.
Bu Barbaros'un son seferi olmuştu. Şanlı Türk Kaptan-ı Deryası son iki yılını İstanbul'da
geçirmiştir. 4 Temmuz 1546'da hastalanarak Beşiktaş'taki konağında ölmüş ve işgal etmekte
olduğu iki makamdan Cezayir Beylerbeyiliğine öz oğlu Hasan Paşa, Kaptan-ı Deryalığa'da
Sokullu Mehmet Paşa getirilmiştir.
Rahatsızlığının son zamanlarını geçirdiği evinde kendini denizi seyrederken gören dostlarına
“Ben öldüğüm zaman beni deniz sesi işitilebilecek bir yere defnediniz” diye belirten Barbaros
Hayreddin Paşa, 4 Temmuz 1546 tarihinde vefat etmiş ve sağlığında Beşiktaş'ta Deve
Meydanı denilen şimdiki iskele önündeki meydana Mimar Sinan tarafından yapılan türbesine
defnedilmiştir.

Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor?


Barbaros belki donanmayla seferden geliyor?
Adalardan mı, Tunus’tan mı, Cezayir’den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi;
Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor...
Y.Kemal Beyatlı

You might also like