You are on page 1of 4

OSMAN HAMDİ’NİN “KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ”

Mustafa Durak
OSMAN HAMDİ’NİN “KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ”

Mustafa Durak

Osman Hamdi: “Kaplumbağa Terbiyecisi” (223x117cm. 1906)


Osman Hamdi’nin bu ünlü tablosuna geçmeden önce Osman Hamdi bey ile
ilgili şu notları düşeyim:
İmparatorluk Müzesi (Müze-i Hümayun) müdürü (1881)
Asar-ı Atika Müzesi müdürü
Sanayi Nefise Mektebi kurucusu ve müdürü (1883)
İstanbul Arkeoloji Müzesinin kurucusu ve müdürü (1891)

Ve üzerine söylenenlerden iki alıntı:


“Bizleri, bu topraklar üzerindeki tüm uygarlıkların doğal mirasçısı olarak gören
ilk sanatçı ve kültür adamı” (Ferit Edgü; Osman Hamdi, Bilinmeyen
Resimleri; Ada yayınları; İstanbul; 1986).
“Türk müzesi adına yapılan milli kazının ilki şimdiki Adıyaman ili sınırları
içinde kalan Nemrud Dağı’nda cereyan etmiş ve kazının başında Hamdi Bey’in
bizzat kendisi bulunmuştur” (Mustafa Cezar).

Kısaca Osman Hamdi: ressam, öğretmen, yönetici, arkeolog ve müzeci.


“Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı tabloya geçtiğimizde, ilk akla gelen Lâle
Devri’ndeki Sadabad Eğlenceleri’nde kaplumbağaların sırtlarına mum
dikilmesi ve eğlence gecelerine bu mum ışığıyla renk katılmasıdır. Resimle bu
tarihi durum birleştirildiğinde kaplumbağaların bu eğlenceler için önemi ve
giderek sarayda onların bakımından sorumlu olacak bir kişinin düşünülmesi hiç
de aykırı durmuyor doğrusu. Ancak resimle ilgili bir alegori de işletiliyor. Zira
resimdeki kaplumbağa terbiyecisi, Osman Hamdi’nin kendisidir. Elinde ney,
boynunda tutacı, sırtında keşkül-ü fıkarası ile yani tüm varlığı ile Osman
Hamdi. Kendisini araçlarıyla, tüm varlığı ile sunması, onun bir dervişe
benzetilmesine olanak tanıyor. Osman Hamdi figürünün eğik resmedilmesi de
böyle bir anlamlandırmayı pekiştiriyor. Keşkül-i fıkara yani fıkara çanağı,
gezgin dervişlerin ya da dilencilerin sadaka toplamakta kullandığı çanak.
Ancak Osman Hamdi’nin çanağına dikkatli yaklaşmak gerek. Öncelikle
dilencilik, yoksulluk bir yana bırakılmalı. Dikkate alınması gereken bu çanağın
tekke geleneğinde tekke adına para toplanmada kullanılması. Yani kendisini
değil de mensubu olduğu bir kurumun ayakta kalabilmesine hizmet amaçlı bir
sadaka toplama, önemli bir anlam birimi tablonun anlaşılması için. Ney ise,
Tanrı ile arasındaki iletişim aracı. Boynundaki tutaç kaplumbağaları
yemlemekte kullanabileceği bir araç izlenimi veriyor. Ancak bu araç derviş
gönüllü Osman Hamdi’nin gerek tinsel gerek kültürel hocalığının, araçlığının
simgesi olamaz mı diye de geçiyor aklımdan. Tablodaki mekan, görkemli ama
dökük: süslü duvar döşemeleriyle, restorasyona muhtaç. Bir medrese odasını
çağrıştırıyor. Ancak süsler ve yazılar burayı ayni zamanda bir ibadethaneye
dönüştürüyor. Osman Hamdi’nin giysisi temiz ve hem ön kısmı hem etekleri
süslü. Işığın Osman Hamdi’nin önüne denk getirilmesi de onu, aydınlık
yolcusu haline getiriyor. Yazılar ve diğer ögeler Osman Hamdi’nin bir mistik
geleneğe bağlılığının işaretleri zaten. Mihrap üstünü andıran kapı üstünde
“Şifa-ül-kulub, lika-ül- mahbub” yani “kalplerin şifası sevgiliye kavuşmaktır”
Yani kalpler (aşıklar) sevdiklerine kavuşmadıkça aşk illetinden kurtulamazlar.
Ve burada bir düzenlemeyle bu yazının yanıbaşında “Muhammed” yazısını
görüyoruz. Bir yorum olarak ben, bu iki yazıyı birlikte değerlendiriyorum. O
yazıdaki sözü edilen sevgili Osman Hamdi için “Muhammed”tir. Bu yaklaşım
da onunla ilgili dervişlik ve bir tarikata mensuplukla buluşturulabilir.
Osman Hamdi’nin tablolarını fotograflardan çalıştığı biliniyor. Ve bu tablo için
çekilmiş olabilecek fotograf, bir düzenleme fotografıdır. Ve bu resim için
düzenlenen ortam ve ögeler, işaret edici ve/ya simgesel değerlere sahiptir.
Osman Hamdi’nin içinde bulunduğu görkemli, kutsallaştırılmış mekan, onun
içinde bulunduğu ülkenin durumunu yansıtıyor olabilir. Yüce bir
imparatorluğun döküntüye dönüşmesi. Ve ayni zamanda Osman Hamdi’nin
bilgisine ve yeteneğine göre yapabileceği çok şey varken kaplumbağaları
terbiye etmekle (evcilleşemeyenin eğitilmesi ile) uğraş(tırıl)ması, onun önünün
kesilmesi, yapabileceklerini yapamaması olarak da yorumlanabilir. Bu arada
Osman Hamdi’nin sırtına yerleştirdiği keşkül-i fıkara’nın biçim ve de büyüklük
olarak alışılmış keşkülü fıkaralardan farklı olduğunu, onlara göre daha sade
olduğunu söyleyebiliriz. Bir de yerdeki kaplumbağalar ile bu çanak formunun
benzerliğine ve bu çanağın Osman Hamdi’nin belini bükmüş izlenimi
verebileceğine dikkat etmek gerekir. Yöneticiler yanı sıra Osman Hamdi’nin
değerlendirmesinden, eleştirisinden, kendi emrindeki kişiler de payını
almaktadır. Zira kaplumbağaların bir kısmı yiyeceğe saldırırken, bir kısmı da
uzaklaşmakta. Doğrusu bu da iki yoruma açık: çoğunluğun yemekten
(çıkardan) başka bir şey düşünmemesi ve/ya bunların kendi aralarındaki
uyumsuzluk. Elbette bir de kağlumbağalıklarını unutmamak gerek: kaplumbağa
hızıyla işleyen bir sistem. Ve bu sistemi daha, daha canlı kılmak için derviş
sabrı içinde didinen, direnen Osman Hamdi.

Kaplumbağa Terbiyecisi Pera Müzesinde:


Pera Müzesinde sergilenen “Kaplumbağa Terbiyecesi”nin sergi salonunda
çekilmiş fotografı.

Yazının başında sunduğum orijinalinden çekildiğini düşündüğüm bir fotograf.


Balıkesir Güzel Sanatlar Fakültesinde sergilenen bir fotograf. Pera’daki tabloyu
gördüğümde reprodüksüyon olmasından kuşkulanmıştım. Zira Fakültedeki
resimdeki arapça yazıların okunması konusunda epey çalışmıştım. Pera’dakinin
okunurluğu pek net değildi. Bu yüzden iki yazıyı karşılaştırmak istedim. İki
yazı arasındaki farklılık dikkatle bakıldığında açıkça görülebiliyor. Yani Pera
Müzesinde sergilenen resim orijinal değil. İşin ilginci Pera Müzesinde satılan
kopyalar da orijinalin değil kopyanın kopyaları.

Yeni yorumlar:
Kasım 2006’da Teşvikiye Sanat Galerisinde ilginç bir sergi açılıyor. Bu
sergide “Kaplumbağa Terbiyecisi” günün sanatçıları tarafından özgürce
yorumlanıyor. Yorumcular şöyle: Alp Tamer Ulukılıç, Altan Çelem, Asaf Zeki
Yüksel, Bedri Baykam, Doğan Paksoy, Güzhan Müstecaplıoğlu, İrfan
Önürmen, Mahir Güven, Mehmet Uygun, Mustafa Ata, Onay Akbaş, Serdar
Şencan, Şahin Paksoy, Utku Varlık ve Yavuz Tanyeli. Tabloların birinde
Osman Hamdi çoban olmuş, birinde başına çuval geçirilmiş. Sanat ortamı
eleştirisinden politik eleştiriye çeşitli yorumlar yapılmış. Tabloların bazılarının
adları da şöyle: “Sizi Ben Bile Kurtaramam”, “Osmanlı Oyun/u”, “Bu Osman
Hamdi Kaç Para Eder”, “Eğitim Zayiatı”, “Yeşil Terbiye”, “Çuvallama”.

You might also like