You are on page 1of 480

ANKARA NVERSTES UZAKTAN ETM YAYINLARI

Din Felsefesi

Yazarlar
Prof. Dr. Mehmet Sait REBER
Prof. Dr. Recep KILI
Yrd. Do. Dr. Engin ERDEM
Yrd. Do. Dr. Zikri YAVUZ

Editr
Prof. Dr. Recep KILI

Ankara niversitesi Uzaktan Eitim Yaynlar     Yayn No: 119

ISBN: 978-605-136-091-1
Ankara niversitesi, 2013
Bu kitabn basm, yayn ve datm haklar Ankara niversitesine aittir.
Ankara niversitesi'nden yazl izin alnmadan kitabn tamam ya da bir
blm mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayt veya baka ekillerde oaltlamaz, baslamaz ve datlamaz.
Kitaptaki grlerin yasal ve bilimsel sorumluluu, blm yazarlarna ve
kitap editrlerine aittir.

Genel Ynetim

: Prof.Dr.Haluk GERAY

Akademik Koordinasyon : Prof.Dr.Abdlkadir DNDAR


Teknik Koordinasyon

: Murat INAR

retim Tasarm

: Uzm.Hale ILGAZ

Dizgi ve Sayfa Tasarm

: ar BYKAYLI

Birinci Bask
2013

Sunu
Uzaktan retim, retim eleman ve rencilerin ayn mekanda bulunma zorunluluu olmadan, bilgi ve iletiim teknolojilerine dayal olarak retim faaliyetlerinin yrtld ortamlardr. Siz rencilerimiz iin, Ankara niversitesinde
sunulan uzaktan eitim programlar internet tabanldr. Ders ieriklerine istediiniz yerde ve istediiniz zamanda eriebilecek, hocalarnzla internet zerinden
iletiim iinde olabileceksiniz.
Uzaktan e-renme yoluyla eitim, geleneksel snf ortamndaki renmeden
farkldr. Bu nedenle sizlerin dikkat etmesi gereken baz konular bulunmaktadr.
ncelikle e-renme, kendi kendinizi disiplin etmenizi gerektirir. Yzyze eitimde belli bir oranda da olsa, snflara devam zorunluyken, e-renme sistemlerinde bunun yerini alacak bir zorunluluk bulunmaz. Bu nedenle kendi kendinizi
her gn veya haftann bir ka gn ieriklere erimeye, hocalarla ve snf arkadalarnzla etkileim iinde olmaya ynlendirmelisiniz. Baz renciler bu ynlendirmeyi yapmakta zorlanrlar ve hazrlklarn snav ncelerine gre hazrlarlar. Byle bir davran baarszl getirir.
Haftalk alma program yapmak, evrim-ii ve evrim-d alma zamanlar
belirlemek ve derslerde aktif olmak baary getirecek unsurlardr. Derslerin
portaln her gn veya yeteri kadar ziyaret etmek, ierikleri almak ve etkileimlere katlmak baar iin arttr. Eer almaya ara verir ve srekli ertelerseniz,
bir sre sonra derslerden uzaklaarak kendinizi yalnz ve edilgin hissetmeye
balarsnz. Bylesi durumlarda bu zinciri krmal, kaldnz yerden hzla aradaki fark kapatmaya almalsnz.
Her insann renme biimi farkldr. renme biimi kiilerin yeni bilgiyi renmesinde, ounlukla farknda olmadan, daha baarl olduu yntem olarak
tanmlanabilir. Bazlar grsel yollarla yani okuyarak, grafiklere, resimlere bakarak daha kolay renir. Bazlarysa yeni bilgiyi iitsel yollarla dinlediklerinde
daha kolay zihinlerine yerletirirler. Kimi renciler bakalarnn davranlarn,
rnein bir aygtn nasl altrldn izleyerek yeni bilgileri edinebilirler. Bu tr
farkl renme biimlerini bir arada sunan ders ieriklerine zenginletirilmi
okortaml ierikler diyoruz. Ankara niversitesi, e-renim derslerinin ieriklerini farkl renme biimlerine sahip olanlarn gereksinimlerini karlayacak
biimde retmeyi hedefliyor, her dnem zenginletirilmi okortaml ieriklerin
orann arttryor.
Sizlere ulatrlan bu kitap ierisindeki bilgilerin geni bir zeti, internetteki eitim portalnda, grsel, grsel/iitsel ve yazlm desteiyle birlikte verilecektir.
Ayrca, dersin sorumlu retim eleman, forum modln ve sanal snflar sizlerle etkileime gemek iin kullanacaklardr. Kitaplar sizlere ait nemli kaynak
materyallerden biridir. Kitaplarnza not almanz, nemli cmlelerin altn izmeniz almalarnza yardmc olacaktr.
Hepinize baarlar dilerim.
Prof. Dr. Haluk Geray

Kitab alrken
Size sunulan kitap ierii ile etkileiminizi desteklemek amacyla kullanlan simgeler aada tantlmtr.
niteyi alrken: Her nitenin banda sunulan niteyi alrken bal
altnda niteyi alrken dikkat etmeniz gereken nemli noktalar belirtilmektedir.
renme Hedefleri: Her nitenin banda renme Hedefleri bal altnda o niteyi tamamladnzda kazanm olacanz beklenen yeterlilikler
verilmektedir.
rnek: Anlatlanlarn olabildiince somutlatrlmas ve anlatmn
pekitirilebilmesi amacyla metin ierisinde rneklere bavurulmaktadr.
zgn Tanm: Konu anlatm esnasnda belli kavramlarn karlk geldii
anlamlar zetlemek, ya da kavrama ynelik farkl nitelemelerin aktarlmas
amacyla eitli tanmlar yer almaktadr.
Soru: Metin ierisinde sizi dnmeye ve sorgulamaya sevk etmesi
amacyla sorular bulunmaktadr.
nemli Metin: Konulara alrken baz blmlere daha fazla dikkat
etmeniz amacyla uzmanlar tarafndan nemli grlen blmler nemli metin ikonu ile belirtilmektedir.
zet: Konu ile alakal btnsel bir fikre sahip olmanz amacyla konu
sonlarnda bulunan zet bal altnda konunun ksa ve z hali sunulmaktadr.
Gzden Geir: zet bal ardndan her konu sonunda karlaacanz
gzden geir bal altnda sizi konuyla ilgili daha kapsaml sorgulama
yapmaya sevk edecek ak ulu sorular bulunmaktadr.
Deerlendirme: nite sonlarnda sunulan oktan semeli deerlendirme
sorular ile konuya ynelik renmelerinizi deerlendirebilmeniz amalanmaktadr.
Kaynaklar: Sunulan kaynaklar blm daha ayrntl alma ve aratrma
yapmak istemeniz durumunda yardmc niteliinde olacaktr.

Szlk: Metin ierisinde geen, anlamada sknt yaayabileceiniz


dnlen kavramlar szlk blmlerinde ksaca tanmlanmaktadr.

indekiler
Sunu ................................................................................................................. III
Kitab alrken .............................................................................................. IV
indekiler ...........................................................................................................V
Editrden ........................................................................................................VIII
nite1: Felsefe ve Din ....................................................................................... 1
Felsefe ve Din ................................................................................................. 4
Felsefe ve Din Kavramlar ............................................................................ 4
Felsefe ve Din likisi..................................................................................... 8
Din Felsefesi ..................................................................................................16
Din Felsefesi ve Felsefenin Dier Disiplinleri ...........................................19
Din Felsefesi ve Din Disiplinleri .................................................................20
nite 2: Tanr Tassavvurlar............................................................................29
Teizmin Tanr Tasavvuru ............................................................................32
Deizmin Tanr Tasavvuru ...........................................................................34
Panenteizm ve Tanr Anlay .....................................................................46
Agnostizm .....................................................................................................49
nite 3: Tanr ve Sfatlar .................................................................................59
Tanr ve Sfatlar............................................................................................62
Birlik ve Basitlik ............................................................................................63
Nihalik ve Zorunluluk ................................................................................68
Ezelilik ............................................................................................................71
Bilgi .................................................................................................................74
Kudret ............................................................................................................80
rade ve Yaratma...........................................................................................84
nite 4: Tanrnn Varlnn Delilleri ............................................................97
Ontolojik Delil .............................................................................................100
Kozmolojik Delil .........................................................................................104
Teleolojik Delil ............................................................................................110
Ahlk Delili .................................................................................................115
Din Tecrbe Delili .....................................................................................119
nite 5: TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize .........135
Giri ..............................................................................................................138
Vahiy ............................................................................................................138

Vahyin Mahiyeti ......................................................................................... 138


Vahiy - Bilgi likisi .................................................................................... 150
Vahyin mkn ............................................................................................ 152
Vahyin Dorulanmas ............................................................................... 154
Mucize ......................................................................................................... 156
Mahiyeti....................................................................................................... 157
Kantlanmas ............................................................................................... 165
nite 6: Akl ve man ..................................................................................... 175
Akl, nan ve man Kavramlar ............................................................... 178
Fideizm ve Pragmatik man Anlay ...................................................... 185
Wittgenstein, Dil Oyunlar ve Fideizm ................................................... 192
Tanr nancnn Temelsellii ..................................................................... 201
man, Delil ve Delilcilik ............................................................................. 208
nite 7: Tanr Hakknda Konuma: Din Dili .............................................. 225
Din Diline Genel Bir Bak ........................................................................ 228
Dorulama ilkesi ve Din Dili .................................................................... 229
Yanllama lkesi ........................................................................................ 234
Din Dili ve Dil Oyunlar ............................................................................ 235
Tenzihi Din Dili .......................................................................................... 240
Dini Sembolizm .......................................................................................... 243
Din ve Mitoloji ............................................................................................ 246
Analojik Yaklam ...................................................................................... 248
nite 8: Ateizm ve Ateistik Kantlar ........................................................... 261
Ateizm: Tanm ve eitleri ...................................................................... 264
Ateistik Kantlar ......................................................................................... 267
Materyalizm/Fizikalizm ve Natralizm ................................................ 268
Pozitivizm ve Mantksal Pozitivizm ........................................................ 273
Ahlaki Ateizm............................................................................................. 276
Ateistik Kantlarn Eletirisi ...................................................................... 279
Materyalizm ve Natralizmin Eletirisi .................................................. 279
Pozitivizm ve Mantksal Pozitivizmin Eletirisi .................................... 286
Ahlaki Ateizmin Eletirisi ......................................................................... 289
nite 9: Ktlk Problemi ............................................................................ 301
Ktlk Meselesinin Mahiyeti ve Ateistik Eletiriler ........................... 304

nite 10: Dini eitlilik ..................................................................................337


Din eitlilik ..............................................................................................340
Din eitlilik Sorunu.................................................................................340
Din eitlilik: Temel Yaklamlar............................................................344
Din Dlayclk ..........................................................................................344
Din Kapsayclk ........................................................................................348
Din oulculuk .........................................................................................351
nite 11: Din ve Ahlk ...................................................................................369
Giri ..............................................................................................................372
Din ................................................................................................................372
Ahlk ............................................................................................................376
Din ve Ahlk likisi ...................................................................................378
nite12: Din ve Bilim .....................................................................................397
atma ........................................................................................................404
Bamszlk ..................................................................................................417
Entegrasyon .................................................................................................419
Diyalog .........................................................................................................420
nite13: lm Sonras Hayat .......................................................................433
Giri ..............................................................................................................436
Kiisel Kimlik Meselesi ..............................................................................437
Beden Kriteri ...............................................................................................438
Hafza Kriteri...............................................................................................439
Nefs/Ruh Kriteri ........................................................................................440
lm Sonras Hayat Konusundaki Teoriler ...........................................442

Editrden
Din Felsefesi, en genel anlamyla, din zerinde felsefe yapmak demektir. Din ve
felsefe kavramlarna ok farkl anlamlar verilebildii iin, din zerinde felsefe
yapmann manas zerinde uzlama olmayabilir. Din filozofu, ncelikle, din
alanda ne olup bittiini, inanlan eyi, o eye inanmann ne anlama geldiini ve
uygulamada inancn nasl ifade edildiini anlamak maksadyla dini aratrr. Bu
aratrma esnasnda; inananlarn ve teologlarn olduu kadar, tarihi, sosyolog,
antropolog, psikolog ve filozoflarn da verilerini gz nnde bulundurur. Din
filozofu, imann sadece muhtevasn ve iman etmenin akli gerekelerini tayin
etmekle yetinmez, ayn zamanda bunun dorulanabilip dorulanamayacan da
deerlendirir. Din, tpk dil ve ahlak gibi, felsef dnceden nce zaten vardr.
Dolaysyla din felsefesi yapmak demek, ortaya yeni bir din koymak demek deildir. Bilimsel almalar esnasnda bilim adam leme yeni birtakm kanunlar
koymad gibi din felsefesi yaparken filozof da yeni bir din icat etmez, zaten
mevcut olan dini tanmaya, din alanda olan biteni anlamaya, baka bir ifadeyle
kefetmeye alr. Bu tanma ve anlama aamasnda din filozofu, din alana baz
katklarda bulunabilir. Bu katklarn, hem iman oluturan inanlar hem de
imanla uygulama arasnda grnte veya gerekte var olabilecek tutarszlklar
tespit ederek ve bunlarn stesinden gelmenin muhtemel yollarn teklif ederek
yapabilir. Ksaca ifade etmek gerekirse, din filozofunun grevi, din verinin felsefi
adan deerlendirilmesidir. Anglo-Amerikan felsefe geleneinde din felsefesi,
din inanlarn hakikat iddialarn incelemek, dinin temel kavramlarnn analizini
yapmakla ilgilenmitir. Kta Avrupas geleneinde ise, din hakkndaki felsef
dnce, din nermelerin epistemolojik analizinden ok dinin tarihsel srelerdeki anlam zerinde younlamtr. Din felsefesi teriminin felsefe literatrne
giriine Hegelin Din Felsefesi zerine Konferanslar (1832) balkl eserinin sebep
olduu sylenir. Fakat bu, dinin felsef adan ele alnmas demek olan din felsefesinin, konusu itibariyle, Hegel ile veya Hegelden sonra ortaya kt anlamna
gelmez; konu, felsefe tarihi kadar eskidir.
slam dncesinde din felsefesi ile ilgili meselelerin tarihini erken dnemlere
kadar gtrmek mmkn olmakla birlikte, slam felsefesi ve kelam disiplininden
farkl olarak din felsefesi balamnda deerlendirilebilecek ilk tartmalarn,
mam Gazali (.1111)nin Tehaftl Felasife isimli eseri ile sistemli bir hal adn
sylemek mmkndr. Bu eserinde Gazali, din meseleleri felsefenin ilkelerinden
hareketle tartt iin kelamclardan; birinci derecede din meseleler zerinde
younlat iin de slam filozoflarndan ayrlr. Tehaftn ilk meselesi olan
alemin kdemi meselesinde, ilk bakta alemin zamanda bir balangcnn olup
olmad tartlm olmasna ramen, esasen slam uluhiyet anlaynn mahiyeti,
felsefi bir perspektiften, analiz edilmitir. nk Tehaft geleneinin daha sonraki dneminde ayn mesele Allahn, failun bil ihtiyar ya da mucibun bizzat
olup olmamasyla ilikilendirilerek ele alnmtr. slam dnce geleneinde din
felsefesi disiplin altnda Allah-alem ilikisi, uluhiyet anlay, ilahi sfatlar, mucize, ruh, ruhun lmszl, iman-akl ilikisi gibi konular ele alnmtr. Bu
konularn tartlmas Gazaliden sonra da, ayn yntemle devam etmi ve slam
dncesine zg bir tartma gelenei olumutur. Tehaft gelenei olarak da
isimlendirilen bu geleneini bir sonraki temsilcisi bn Rd (.1198), sonra Ali
Tusi (.1482) ve Hocazade (. 1488) olmu; XVI. Asrda Kemal Paazade (. 1533)
ve Karabai (1535), XVIII. Asrda Mestcizade (. 1736), XIX. Asrda ise Musa

Kazm (. 1920) bu gelenei devam ettirmitir. Bu durum, din felsefesi konularnn baka dnrler tarafndan tartlmad anlamna gelmemekte; bir disiplin
olarak din felsefesinin slam kltr havzasnda zgn bir dnce damar olarak
olduka eski ve gl bir gemiinin olduunu gstermektedir.
Trkiyede din felsefesi deyiminden sz edilmesi, II. Merutiyet dnemiyle balamtr. Bu dnemde Memduh Sleyman 1908 (1326) ylnda dinler felsefesinden
sz etmi; Erefzade Muhammed evketi ise 1911 ylnda Darulfnun Programna din felsefesi dersinin konulmasn teklif etmi, fakat dersin programda fiilen
yer almas 1926da gereklemitir. Din felsefesi dersi, Darulfnun lahiyat Fakltesinin 1933de kapatlmasndan sonra 1949-50 dneminde retime balayan
Ankara niversitesi lahiyat Fakltesinin programnda yer almam; din felsefesinin baz konular sistematik felsefe dersinde ele alnmtr. 1972-73 retim
ylnda yaplan dzenlemeyle Ankara niversitesi lahiyat Fakltesinin beinci
snfna, Kelam ve slam Felsefesi Blmnde haftada iki saat olmak zere , din
felsefesi dersi konulmutur. Buna gre Darulfnun lahiyat Fakltesinin kapatlmasndan sonra din felsefesi ad ile mstakil bir ders ilk defa 1976-77 ders
ylnda Ankara niversitesi lahiyat Fakltesinin programnda yer almtr.
Elinizdeki kitap, din felsefesinin ana konularn mmkn olabildiince anlalr
bir ekilde tantmak maksadyla hazrlanm olup on nite halinde kurgulanmtr. nitelerin bir ksm, 2006 ylnda ANKUZEM yaynlar arasndan kan
Din ve Ahlak Felsefesi (editr Recep Kl) isimli eserin ilgili nitelerinin yeniden
gzden geirilmesi veya geniletilmesi sonucunda hazrlanmtr. Felsefe ve
Din, Tanr ve Sfatlar, Tanrnn Varlnn Delilleri, Tanrnn Tarihe ve
Tabiata Mdahalesi: Vahiy ve Mucize ile Dini eitlilik niteleri bu ekilde
yazlan nitelerdir.
Kitabn hazrlanma aamasnda emei geen herkese, zellikle nite yazar retim yelerimize ve kitabn yaymn en az hata ile gerekletirmeye zen gsteren
ANKUZEM alanlarna teekkr ederim.
Prof. Dr. Recep KILI

nite 1

nitede Ele Alnan Konular

Felsefe ve Din Kavramlar


Felsefe ve Din likisi
Din Felsefesi
Din Felsefesi ve Felsefenin Dier Disiplinleri
Din Felsefesi ve Din Disiplinleri

nite Hakknda
nite felsefe ve din kavramlarnn genel bir tahliliyle
balamaktadr. Bu kavramlarn netletirilmesi din ile felsefe
arasnda ne tr bir ilikinin olabileceini kavramak asndan
nem ifade ettii iin din felsefesi kavramnn doru bir
ekilde anlalmas iin de gereklidir. Daha sonra srasyla
felsefe ve din ilikisi ile din felsefesinin konusu ve yntemi
zerinde durulmaktadr. Son olarak da bu nitede din
felsefesinin dier felsefe ve din disiplinleriyle olan/ olabilecek
ilikileri ksaca irdelenmektedir.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Felsefe ve din kavramlarnn ierii hakknda bilgi
edinmek.
Felsefe ve din arasndaki ne tr bir ilikinin
olabileceini kavramak.
Din felsefesi disiplininin konusu ve yntemi hakknda
bilgi sahibi olmak.
Din felsefesinin dier felsef ve din disiplinlerle
benzerliklerini ve farkllklarn renmek.

Felsefe ve Din

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;

nitede ele alnan konular dikkatlice ve zerinde


dnlerek okunmaldr.
Konularn birbiriyle balantl bir ekilde okunmas
iyi/ doru anlalmas iin gereklidir.
nitede kapal grnen terimlerin daha iyi
anlalmas iin deiik felsefe ve din szlklerine
bavurulmaldr.

nite 1

Felsefe ve Din
Tarihsel adan bakldnda dinin muhtemelen insann yeryzndeki
varl kadar gerilere gittii; buna karn felsefenin daha sonra ortaya
kt ve din felsefesinin ise ok daha sonraki bir gelimenin rn olduu bilinmektedir. Bu durum daha ziyade Bat kltr iin geerli olup,
dinin ve felsefenin birbirinden ayrlmad Dou kltr iin geerli
deildir. Esasen, Bat kltrnde olduu gibi, din ile felsefe birbirinden
ayr olmasayd ve felsefe din alann da kendisi iin eletirel adan deerlendirecek bir alan olarak grmeseydi, din felsefesinin bamsz bir
disiplin olarak ortaya kmas sz konusu olmayabilirdi (Zagzebski
2007,1).
Din felsefesi kavramnn tam olarak neye delalet ettii bizim felsefe ya
da felsef dnme kavramlarna ykleyeceimiz anlamlara baldr.
Ne var ki felsefenin veya felsefe yapmann mhiyetine ilikin tartmasz
bir tespitte bulunmak da olduka zor grnmektedir. Bu durumda din
felsefesine ilikin kapalln bir i lde bizzat felsefe veya felsefe yapmaya ilikin kapallktan da kaynaklandn sylemek yanl olmayacaktr (Kr. Phillips 2001, xi). Tarihsel balamda felsefe ile din arasnda ne
tr bir etkileimin olduu sorusu bir yana bu iki alan arasndaki ilikiyi
sistematik adan irdeleyebilmek iin evvela felsefe ile din terimlerine
ilikin ksa bir kavramsal irdelemede bulunmak gerekli grnmektedir.
Byle bir zmlemeden sonra bu iki unsur arasnda ne tr farkllklarn
veya benzerliklerin olabilecei noktasnda daha ak ve tatmin edici bir
sonuca varlabilir.

Felsefe ve Din Kavramlar


Szck anlam hikmet sevgisi olan felsefe (Greke kkenli
philosophia)nin deiik tanmlarndan/ tasavvurlarndan sz
edilebilir. Muhtemelen bunlar arasnda genel geer olan
felsefenin varlk, bilgi ve deere ilikin bir takm niha sorular
sadece akln snrlar erevesinde, yani sadece akla
dayanarak yantlama abas olduudur.

Burada akln ne olduu, akln snrlarna ilikin bir belirlemenin nasl ya


da neye bal olarak yaplaca kendi bana ele alnmas gereken nemli
bir baka konudur. Bu konuya bir lde aada deineceiz. Ancak
burada felsef bir yaklam dier yaklamlardan ayran nemli bir farklla iaret etmek yerinde olacaktr:

Felsefe ve Din

Felsefe bir takm meseleleri anlama ve zme arayna girerken ounlukla eletirel bir yol izler ve bunu yaparken kendi varsaymlarn, yntemini ve karmlarn da byle bir rasyonel eletiri ve deerlendirmenin
dnda tutmaz. Muhakkak ki felsef bir dnce sisteminin dayand
temel varsaymlar ve yntem onun sz konusu sorulara ne tr cevaplar
vereceini nemli lde etkileyecektir. Bu yzden felsefede ayn sorular
karsnda farkl yaklamlarn ve zmlerin ortaya konulmas doal
karlanmaldr. Buna ramen bir dnce biimini ya da sistemini en
temelde felsef yapan ey onun doruluk iddialarn eletirel bir deerlendirmeye ak tutmas ve bunu hikmet sevgisinin vazgeilmez bir
nitelii olarak grmesidir.
Felsefenin temel ilevinin ne olduu sorusu da farkl anlaylara neden
olmutur. Felsefenin daha ok metafiziksel karakterli olduu dnemlerde
filozoflar yukarda deindiimiz varlk, bilgi ve deer ile ilgili sorulara
sistematik bir yaklam erevesinde cevap vermeye almlardr. Bylece felsefeye farkl dnceleri btncl ve tutarl bir dnce sistemi
haline getirme grevi verilmiken, daha sonraki dnemlerde gelien felsefe anlaylarnda byle btncl bir sistematik yaklamn korunduu
sylenemez. Bunun yerine gnmzde felsefecilerin geleneksel felsef
meselelere daha parac saylabilecek bir yaklamla eildikleri sylenebilir. Szgelimi, yirminci yzyln nemli felsef akmlarndan biri olan
varoluculuk dikkatini daha ok insan varl zerine younlatrrken;
gnmzn etkili akmlarndan analitik felsefe, en azndan ilk dnemlerinde, neredeyse btn felsef sorunlara dil ve mantk zmlemeleri asndan yaklama yolunu semitir. yle ki analitik felsefe iin felsefe yapmak

felsef

ierikli

eitli

nermeleri

dil

ve

mantk

asndan

zmlemekle bir bakma e grlmtr.


Felsefe tarihinde byle farkl yaklamlarn bulunmasnn doal olduuna deindik. Bu sebeple felsefeyi sadece belli bir alan veya yaklamla
snrlamak ve dier felsefi alanlar ya da yaklamlar dlamak doru
olmayacaktr. Yani bu noktada indirgemeci bir yntem izlemek yerine
btn felsef sorunlar kuatc bir bak asyla, sistematik bir btnlk
erevesinde ele alan felsef bir yaklamn baarl olma ihtimalinin daha
yksek olaca sylenebilir. Benzer ekilde felsefeyi belli bir filozofun
veya akmn dncesiyle veya yaklamyla zdeletirmek de doru
olmayacaktr. Sonu olarak, farkl felsef eilimlere ramen doruyu
bulma araynda felsefeyi en temelde vazgeilmez bir takm rasyonel
esaslara dayanan dnme biimi olarak tanmlamak yerinde olacaktr.

nite 1

Din kavram da benzer biimde farkl anlaylara ve aklamalara konu


olmutur. Her dinin kendi iinde barndrd bir din tasavvurundan sz
edilebilir, fakat btn dinleri (ve dinsel oluumlar) iine alacak geni bir
din tanm yapmak olduka zor grnmektedir. Bununla birlikte, Hickin
iaret ettii gibi, din konusundaki yaklamlar iki temel balk altnda ele
almak mmkndr:
i.

Dini btnyle beer bir olgu olarak yorumlayan (yani, dinin


kaynann insan olduunu savunan) tabiat yaklamlar,

ii.

Dier btn dinleri kendi bak asyla yorumlayan ve belli bir


din gelenek ierisinde gelien/gelitirilen din yaklamlar. Tabiat yaklamlar dini tamamen beer bir zihinsel etkinliin bir
rn olarak gren ve bylece fenomenolojik, psikolojik ve sosyolojik olgulara referansla yorumlayan indirgemeci yaklamlar
olarak yorumlamak yerinde olacaktr. Feuerbach, Freud,
Durkheim gibi dnrlerin din anlaylar byle bir din algsnn nde gelen rneklerini temsil etmektedirler.

Buna karlk, dinin din yorumlar ise, belli bir dini gelenek ierisinden
de olsa dini insan ve dnyay aan bir gereklikten bir ekilde haberdar
olmak veya ona bir yant eklinde grrler. nsan ve evreni aan byle
bir gereklik bazen bir kozmik g bazen de teistik dinlerde olduu gibi
zat sfatlara sahip bir varlk olan Tanr biiminde tasavvur edilmitir
(Hick 1989, 1-2).
Benzer ekilde, dine ilikin tanmlamalar;

ieriksel/retisel ile

ilevsel/ pragmatik olmak zere iki kategoride ele almak mmkndr.

Birinci trden bir din tanm temelde dinlerin inan ve retilerinden


hareketle yaplrken; ikinci yaklam din/ler/in daha ok tezahrleri ya da
toplumsal ilevleri gz nne alnarak ortaya konulmaktadr. Ne var ki
ister inansal temelde olsun, ister tezahrlerine dayal bir ekilde olsun
dinlerin hepsini ierecek bir tanma ulamak ayn ekilde zor
grnmektedir.

Buna ramen dini genel olarak dnyaya ve insana ilikin bir


reti ile bu retiye bal olarak insann hayatn nasl
yaamas gerektiini eitli riteller, kurumlar ve pratiklerle
ngren bir kavramsal sistem olarak yorumlamak
mmkndr (Yandell 1999, 16).

Felsefe ve Din

Dine ilikin byle bir tanmn da nemli lde genelleyici, biimsel


vb. olduu dnlebilir. nk bu tanm bir din tasavvurunda en
nemli etkenlerin banda gelen dinin kayna ve mahiyetine dair kk bir ipucu dahi vermemektedir. yle ki normal bir snflamada din
kapsamna alnamayacak birok dnsel veya ideolojik yaklam byle
bir din tanm erevesinde ele almak mmkn grnmektedir.
Din zaman zaman Niha Gereklik etrafnda -bireysel ve toplumsal olarak- bir araya gelmi inanlar, tecrbeler ve pratikler toplam olarak
(Peterson vd. 2003, 7) da grlmtr. Byle bir din tanmnda da
anahtar kavram Niha Gerekliktir.

Peki nedir Niha Gereklik? Niha Gereklik slam,


Yahudilik ve Hristiyanlk gibi teistik dinlerin ngrd bir
takm zsel zt (kiisel) niteliklere sahip olan bir varlk (Tanr)
mdr? Yoksa teistik-olmayan dinlerde olduu gibi bu tr zat
nitelikleri olmayan bir varlk mdr?
Dier yandan dnyadaki mevcut dinleri gz nne aldmzda din ile
Tanrya inanmay birbiriyle eitlemek mmkn grnmemektedir; nk Tanr inancn dinin tanmna dhil etmeyen kimi yaklamlar sz
konusudur. Nitekim Budizm gibi teistik olmayan dinler de vardr ve bu
dinlerde teistik dinlerdeki gibi bir Tanr inancna rastlanmamaktadr
(Hospers 1973, 425). O halde, byle bir tanmda, dinler Niha Gereklik
gibi bir kavram etrafnda bir araya getirilmi gibi grnse de bu kavramn tam olarak neye/ nasl bir varla delalet ettii ak ve seik bir ekilde ortaya konulmad srece pek aklayc olmayacaktr. Yukarda deindiimiz, dini insan ve evreni aan bir gereklikten haberdar olmak
eklinde gren tanmda olduu gibi. Sonuta, buna ister Niha Gereklik
ister insan ve evreni aan bir gereklik densin, bu gerekliin ne olduu
hususunda dinlerin nemli bir takm ayrmalara gidecei aktr. Dolaysyla btn dinlerin zerinde ittifak edebilecekleri bir Niha Gereklikten bahsetmek pek mmkn grnmedii gibi, bu yolla bir genellemeye gitmek dinler arasnda grlen temel bir takm farkllklar da
aklamasz brakacaktr.
Niha Gereklik kavramnn kapsamn teistik dinlerdeki Tanr inancyla
snrlayacak olursak bu farkllklar ortadan kaldrmamz ya da en azndan azaltmamz sz konusu olabilir mi? Yahudilik, Hristiyanlk ve slm
gibi dinlerde ngrlen Tanr inanc mutlak bilgi, irde, kudret gibi zti
sfatlara sahip yaratc bir varlktr. Bu dinlerin bir dier ortak zellii de
iman, vahiy ve peygamberlik gibi temel bir takm unsurlar ihtiva

nite 1

etmeleridir. Bu ortak zelliklere ramen teistik dinler arasndaki farkllklar gz ard etmemek gerekir; her bir dinin bu temel kavramlara farkl
bir takm ierikler ykledii dikkatten karlmamaldr. Szgelimi, slam
imannn temelini oluturan Tevhid inanc ile Hristiyanlktaki Teslis
inanc teistik dinler arasndaki farkllklar noktasnda ak bir rnektir.
Bir kez daha btn dinleri kapsamna dhil edebilecek gereki bir din
tanmndan sz etmek zor grnmektedir. Yukarda da grdmz
gibi, byle bir kapsayc din tanm bir yandan dinler arasndaki kimi
fenomenolojik veya ilevsel ortaklklar ifade ederken, dier yandan onlar
arasndaki nemli inansal/ retisel farkllklar gz ard etmektedir.
Benzer ekilde her dinin kendi din tanmnn da farkllk arz edecei
aktr. Ancak biz burada daha ayrntl bir teolojik tartmaya girmeden,
konumuzu ounlukla Tanr ve vahiyi bir ekilde merkezine koyan
teistik dinlerle snrl tutarak irdelemeye alacaz.

Felsefe ve Din likisi


Felsefe ile din arasnda mspet bir ilikinin kurulamayaca, onlarn tabiatlar gerei birbirlerini dlayan yaplara ve yaklamlara sahip olduklar
yaygn bir kandr. Genel geer gibi grnen byle bir kannn olumasnda deiik bir takm etkenlere iaret edilebilir. Ancak burada bizi daha
ok ilgilendiren byle bir dncenin dayand gerekeleri irdelemek ve
byle bir dncenin doru olup olmadn ortaya koymaya almak
olmaldr.
Her eyden nce felsefe ile din arasnda kimi nemli farkllklarn bulunduu teslim edilmelidir, ancak bu farkllklarn varlnn kendi bana
onlarn birbirlerini dladklar veya dlamalar gerektiini dnmek
iin ne lde yeterli olduklar bir sorudur. Yukarda da ksmen deindiimiz gibi, felsefe ile din arasnda nasl bir iliki kurulabilecei nemli
lde, felsefe ve dine ykleyeceimiz anlam ve ilevlere bal kalacaktr.
Genel olarak, felsefenin ve dinin zerinde durduu sorulara/ konulara ve
tarihsel geliimlerine baktmzda onlarn aslnda, btnyle ortak olmasa da, olduka yakn saylabilecek bir ilgi alanna sahip olduklar ve
bu noktada da zaman zaman birbirlerini karlkl olarak etkiledikleri
grlecektir.
Her eyden nce, hem felsefenin hem de dinin niha anlamda yantlamaya alt en nemli soru varln kaynann ve mahiyetinin ne olduu
sorusudur. ster varl anlamaya/aklamaya, isterse byle bir aklama
abasnn odanda yer alan insann varln, neliini ve geleceini/kaderini

anlamaya/anlamlandrmaya

ynelik

verilebile-

Felsefe ve Din

cek/varlabilecek herhangi bir zm denemesi felsefenin olduu kadar


dinin de ilgi alannda ncelikli bir yere sahip olacaktr.
Bu olgu felsefe ve dinin verecei yantlarn batan ayn olaca veya birbiriyle bir ekilde rtecekleri anlamna gelmedii gibi, birbirlerini batan dlayacaklar anlamna da gelmez. imdi felsefe ile din arasnda ne
tr benzerlikler olabilecei zerinde duralm.
Geleneksel felsefe ile din arasndaki nemli ortak noktalarn banda her
ikisinin de gereklii bir btn olarak ele alarak kuatc bir dnya gr
ortaya koymaya almalar olmutur. Hem felsefenin hem de dinin varlk ve deer hakknda bir aklama getirirken temelde -dier disiplinlerden farkl olarak- byle bir gerekliin sadece belli bir ynyle deil,
btn ynlerini birletirici bir ilkeye dayanarak btnsel/ kuatc bir
cevap vermeye altklar sylenebilir. Szgelimi, felsefede natralizm
evrende meydana gelen hadiseleri sadece fiziksel bir ilkeyle, idealizm ise
bunu evrensel bir zihin veya ruha referansla aklamaya alrken, din
(ya da daha dorusu teizm) bu noktadaki niha aklamay Tanrya ve
onun iradesine dayandrr. Tarihsel adan bakldnda, felsefede ve
dinde bazen oulcu eilimler grlse de, onlarn bir aklama getirirken
genel olarak birletirici bir ilkeye dayandklar veya en azndan byle bir
aray iinde olduklar sylenebilir (Thomas 1946, 565).
Thomasn da iaret ettii gibi, teori-pratik ilikisi noktasnda da felsefe
ile dinin ortak bir eilim sergiledikleri dnlebilir. Felsefenin daha ok
teorik meselelerle ilgilendii, buna karn dinin daha ok pratik (amel)
boyutuyla kendini gsterdii bir lde dorudur. Ancak felsefe tarihinde Sokratesle balayan srete bilginin erdem iin gerekli olduuna dair
vurgunun byk filozoflarn birou iin de geerli olduu; dolaysyla
onlarn da bilginin yannda pratie de gerekli nemi verdikleri grlmektedir. Dier yandan, dinsel pratiklerin de teorik bir temelden veya
temellendirmeden btnyle ayr dnlemeyecei bir gerektir. Bir
kiinin dinsel pratikleri Tanr hakkndaki bir takm inanlar ve bu inanlarn doruluunu hedefleyen teorik bir araytan nasl ayr olabilir ki?
Pratik (ahlk) bir hikmet boyutundan yoksun bir felsefe ne kadar yetersiz grnyorsa, doruluk sorusunu bir kenara brakan, teoriden uzak
bir dini pratik de o lde yetersiz olacaktr (Thomas 1946, 566).
Dolaysyla,

N. Uygurun da belirttii gibi, Hem kuramsal hem de


eylemsel bir yn var dinin. Kuramca ierdii, eylemce
ortaya koyduu birbirinden ne [kadar] ayrlrsa ayrlsn, her
din kuram ile eylemin birlikte yourduu bir anlam
btndr (1975, 133).

10

nite 1

Felsefe veya felsef sistemler ile din arasnda kurulabilecek bunun gibi bir
dizi benzerliklere karn felsefe ile dini birbiriyle zdeletirmek kukusuz doru olmayacaktr. En azndan her dinin bir felsefesinden sz edebileceimiz halde, her felsefenin (felsefi sistemin) bir dininden ya da tanrsndan sz etmek mmkn grnmemektedir. Btnsel bir bak asyla
gereklie ilikin kuatc bir aklama sunmaya alan belki de her felsef sistem temelde birletirici bir ilkeye dayanma ihtiyac duyacaktr. Fakat
bu ilke zaman zaman Tanr gibi bir varlkla neticelenecei gibi, ondan
btnyle farkl bir varlkla da son bulabilir.
Tarihsel adan baktmzda, daha felsefenin ilk dnemlerinden itibaren
birok filozofun evreni aklamak iin byle birletirici/aklayc bir ilke
arayna gittiklerini gzlemlemekteyiz.

rnein antik Yunan felsefesinde Sokratesten nceki


filozoflarn evreni aklamak iin ngrdkleri arch anlay
birok adan bu arayn gzel bir rneini oluturmaktadr.
Evrende meydana gelen hadiseleri aklamak iin bir ilk varlk/neden aray olarak grlebilecek byle bir abann bazen doal teoloji erevesinde ele alnabilecek ynleri bulunmaktadr. Tabii ki her arch anlayn
tanrsal bir anlay olarak yorumlamak doru olmayacaktr, nk bir
ksm filozof iin arch sadece bir aklama ilkesidir. Buna ramen aklayc bir ilke olarak arch anlaynn zaman zaman teolojik karakterli bir
felsef araya n ayak olduu da dnlebilir. Dolaysyla, evreni aklama araynda ilk, niha ya da nedenlenmemi bir (ilk) neden tasavvuru
ile teolojik bir yaklam arasnda kimi benzerlikler sz konusudur. Bu
sonuca varmay destekleyecek nedenlerden birisi baz filozoflarn aklayc bir ilke olarak archyi -tpk teolojik adan Tanr gibi- kendileri iin
bir aklama olduu dier varlklardan farkl bir varlk olarak tasavvur
etmesidir. Niha bir aklama olarak da dnlen byle bir varln dier varlklardan farkl olarak olumamas ya da olumu olmamas (sonradan
varla gelmemi olmas) dncesi ile Tanrnn zorunlu bir varlk olarak
(varlnn bir nedeni bulunmamas) tasavvuru arasnda da bir ilikiye dikkat ekilebilir (Gerson 1990, 1-10).
Aslnda felsef dnce sistemlerinin ounda evreni veya bir btn olarak varl aklamak iin niha bir varln (dier varlklarn varln
aklayan fakat kendi varlnn bir aklamas bulunmayan) varsayld
bir gerektir. Byle bir varlk ile dinin (teizmin) dier btn varlklarn
yaratlmam yaratcs olarak tasavvur ettii Tanr arasnda da birok
paralellikler

kurulabildii

de

dorudur.

Nitekim

Eflatunun,

Felsefe ve Din

Aristotelesin ve Plotinusun felsefi sistemlerindeki byle bir niha varlk


tasavvurunun deiik teistik geleneklerin Tanr tasavvurlar zerinde
etkilerinden sz edilebilir. Bu dnceler Orta ada gerek Tanrnn
varlyla ilgili kimi kantlarn ortaya konmasnda (rnein, Aristotelesin
ilk muharrik veya hareket etmeyen hareket ettiricisi gibi), gerekse Tanrnn nasl bir varlk olduu ve Onun dier varlklarla ilikisini aklamada etkili olmutur. Burada Yeni-Eflatuncu Tanr (Bir) anlay ile
sudr nazariyesinin Frb ve bni Sina gibi Mslman filozoflarn metafiziksel dnceleri zerindeki etkisine dikkat ekilebilir.
Felsef sistemlerdeki kimi Tanr anlaylar ile din/ler/in Tanr anlay
arasnda kurulabilecek kavramsal parallellikler ile tarihsel etkileime
karn felsefenin (daha dorusu filozoflarn) Tanrs ile din/ler/in
Tanrs arasnda nemli farkllklar sz konusudur. Bu balamda, zellikle antik Yunan felsefesindeki Tanr anlay ile teistik dinlerin Tanr
anlaylar arasndaki farkllklara deinmek gerekir. Eski Yunanda,
Gilsonn da deindii gibi, tanr szc kiisel niteliklere sahip olan
varlklar iin kullanlabildii gibi, canl veya cansz deiik varlklar veya
gler iin de kullanlmaktayd. Yine, eski Yunan dncesinde ok ska
karlalan ok-tanrc (politeist), insan-biimsel (antropomorfik) Tanr
tasavvurlarna kar eletiriler de olmutur. Buna ramen, bu filozoflarn
dncelerinde teizmin Tanr tasavvuruna birebir karlk gelen bir tasavvura rastlamak mmkn grnmemektedir.

rnein, Eflatunun felsefesinde ok-tanrl unsurlar


bulunurken, Aristotelesin ilk muharrik olan tanrs evreni
harekete geiren ilk ilke/neden olmakla birlikte evrenin
yaratcs deildir ve evrende olup biten eyleri bilmemekte ve
ilgilenmemektedir (Bkz. Gilson 1999, 26 vd.).
Bylece filozoflarn Tanr anlaylarnn ou kez dnce sistemlerindeki btnselliin/tutarlln temel bir unsuru olarak ortaya kt sylenebilir. Buna karn dinin Tanrsnn kendisine iman ve ibadet edilen bir
varlk olduu dikkate alndnda filozoflarn Tanrs ile dinin Tanrs
asndan bir genellemeye gitmek doru olmayacaktr. Daha dorusu ne
tm filozoflarn veya felsef sistemlerin ne de btn dinlerin zerinde
uzlaabilecekleri bir Tanr tasavvurundan sz etmek mmkn grnmediinden bu noktada bir deerlendirmeye giderken hangi filozofun
veya hangi dinin Tanrsnn mevzubahis edildiini belirtmek dikkatli
ve tatmin edici bir yargya varmak assndan kanlmaz olacaktr.
Felsefe ile din arasndaki farkllklar sz konusu olduunda dile getirilen
hususlardan belki de en nemlisi akl ve iman arasnda varolduu dnlen atmadr: Felsefe kesinlii ya da doruluu iin bir kanta veya
gerekeye dayanan inanlarn dnda kalan inanlara pheyle yaklar.
nk akln eletirel szgecinden geirilmemi bir inan gerekten

11

12

nite 1

akl-d ve zararl olabilir. Oysa bu anlaya gre dindeki iman olgusu


zaman zaman akl amay ve hatta akl kart bir eyi dahi ierebilmektedir. nk iman ou kez akln karmlarna dayanmak yerine vahye
ve otoriteye dayanmaktadr. Tabii ki bir filozof da vahyin dile getirdii bir
inanc doru kabul edebilir, ancak bunu yaparken onun doruluunu
vahye veya otoriteye dayandrmak yerine bamsz bir kant veya gerekeye dayandrr. Dolaysyla, bu yaklama gre, dindeki iman veya
inanlar, felsefeden farkl olarak, zaman zaman akl soruturmay bir
kenara iten dogmatik unsurlar ierebilir (Bkz.Thomas 1946, 567-568).
Din ile felsefe arasnda byle bir farkll dile getirmek bir lde makul
grnebilir, ancak burada daha nemli olan hangi imann/iman anlaynn veya hangi dinin/ din anlaynn ngrd imann sz konusu
edildiinin belirlenmesidir. Dier yandan dogmayla ne kastedildii de
ayn ekilde nemlidir. Bir inancn doruluunun otoriteye dayandrlm olmas kendi bana o inancn dogmatik olduu sonucuna varmak
iin yeterli grnmemektedir. nk burada asl nemli olan byle bir
otoritenin sz konusu inanc akl bir zemine dayandrp dayandrmad
ve bylece onu denetime/ eletiriye ak tutup tutmaddr. Kald ki
sadece akl otorite olarak gren bir otorite de olabilir. Nitekim gnmzde bilimsel birok alanda edinmi olduumuz inanlarn/ bilgilerin byk bir ksmnn eitli otoritelere dayandrlm inanlar/bilgiler olduu
bilinen bir husustur. Bu tr bilimsel inanlar dogmatik olmaktan karan
nedir sorusuna verilebilecek en makul yant kukusuz onlarn en temelde
bir doruluk iddiasn dile getirirken akl ve tecrb zemini esas almalar
ve buna bal olarak da kendilerini byle bir zeminde denetime/eletiriye
ak tutmalardr. Bu ise epistemolojik adan snrl ve yanlabilen insann doruluk/ bilgi araynn doal bir sonucudur.
Bu mlahazalar nda yle bir sonuca varlabilir:
Bir inanc dogmatik klan onun bir otoriteye dayandrlm olmas deil,
onun nasl bir otoriteye ne ekilde dayandrlddr. Bir inancn doruluunun temel gerekesi sadece ve sadece bir otoriteye dayandrlm
olmas ise (yani, bir inancn doruluunun nedeni sadece sz konusu
otorite tarafndan dile getirilmi olmas olarak dnlyorsa) byle bir
inancn dogmatik olmas muhtemeldir. Byle bir inancn doru olduu
varsaylacak olsa bile kiinin byle bir doruluu bamsz temellere
bal olarak deil de, sadece otoriteye dayandrarak inanmas ve inancn
rasyonel bir denetime/ eletiriye kapal tutmas bizi o kimsenin inan
edinmede dogmatik bir eilim iinde olduu sonucuna gtrecektir.
Tabii ki, gndelik hayatmzda ska karlatmz gibi, eitli inanlarmzn sadece konuyu bilen, deyim yerindeyse, bir bilirkiilerin grlerine/ kanaatlerine dayanyor olmas bu tr inanlarmzn dogmatik

Felsefe ve Din

olduunu dnmek iin yeterli deildir. nk byle bir durumda da


sz konusu inanlarmz belli bir dzlemde akl bir denetime aktr.
Sonu olarak, denilebilir ki, bir inanc dogmatikletiren ey onun tek
bana otoriteye dayandrlm olmas deildir. Onu dogmatik hale getiren dayandrlan otoritenin kendisini ve sz konusu inanc akl bir denetime ve deerlendirmeye kapal tutmasdr.
Aslnda bir inancn dogmatik olup olmad noktasnda bu dolayl mlahazalarn tesinde daha nemli olan dorudan o inancn ierii, yani
neleri ierip, neleri iermediidir. Bir inancn akl muhakemeye veya
eletiriye kapatlmas nasl bir ey olabilir? Tam olarak hangi koullarda
bir inan kendisini btnyle byle bir eletiriye kapatabilir? Bu noktada
dile getirilebilecek eylerden biri, din bir inancn zaman zaman aklkart veya akl aan bir inan olabilecei dncesidir.

yle grnyor ki, eer bir inan doruluunu akl d veya


akl aan bir yolla gerekelendirme/ temellendirme (!) yoluna
gidiyorsa, o inancn dogmatik bir inan olduu dnlebilir.
Byle bir ey mmkndr. Peki ama, burada akl-d veya
akl-aan kavramlarn nasl anlamalyz?
Akln mhiyeti ve snrlar meselesi zerinde bal bana durulmas gereken geni bir konu olmakla birlikte bir inancn en temelde ve evvelemirde akl olmas onun dncenin temel ilkelerine bal kalp kalmad; yani mantksal anlamda tutarl olup olmamasna baldr. Bylece
mantksal ilkelere ballk bir inancn aklliinin a priori koulu olarak
grlebilir. Dolaysyla, bir inan mantn temel ilkelerini ihll ediyorsa
onun en azndan akln snrlar dna kan bir inan olduunu dnebiliriz. Ayn ekilde, ak bir tutarszlk iermeyen, mantn temel ilkeleriyle (zdelik ve elimezlik ilkeleri gibi) elimeyen bir inancn akl d
bir inan olduunu dnmek iin a priori bir gerekemiz olmayacaktr.
Ancak, buradan mantn temel ilkeleriyle uyumlu her inancn makul
veya doru olduu gibi bir sonuca varlmamaldr. Mantn ilkeleriyle
elimemek bir inancn doru veya makul olmas iin gerekli olmakla
birlikte yeterli deildir. Mantn ilkelerini ihll etmedii halde yanl
olan birok inantan sz edebiliriz. Dolaysyla byle bir inancn doruluunun da ayrca kantlanmas/ gerekelendirilmesi gerekir. Bir inancn
doruluu iin batan bir gerekeye dayandrlmas gerekmeyebilir. Batan byle bir gerekeyle ortaya konulmam bir inan pekla doru bir
inan olabilir. Burada nemli olan byle bir inancn kendisini gerekelendirme srecine ak tutmas ve gerektiinde temellendirilebilmesidir.
Dier yandan, batan temel mantk ilkeleriyle elien veya doruluunu
herhangi bir bilfiil ya da bilkuvve (akl, tecrb vb.) gerekelendirmenin
dnda gren ve bylece, deyim yerindeyse, doruluk iddiasn entelektel bir deerlendirmeye kapatan bir inan dogmatik olarak adlandrlabilir. (Bu konular zerinde 6.Blmde daha ayarntl olarak duracaz)

13

14

nite 1

Felsefi bir sorun olarak bir inancn doru olduunu gstermek (hakllatrmak, temellendirmek, gvence salamak vb.) farkl gerekelere
dayandrlabilen ve ou kez ucu-ak bir sre olarak dnlebilir.
Bunun da en temel nedeni yine insann epistemolojik adan mutlak deil, snrl ve yanlabilen olmasdr. Bu yzden hibir insan veya toplumun bilgisi tek bana doruluun ls olamaz. Aksine, insann inanlar dorulanabilen ve yanllanabilen niteliklere sahip olduundan, buna
bal olarak da bilgisi artan, eksilen olduu iin mutlak deildir. Ancak
bu, insan bilgisinin srekli yanlabilen ve gereksiz olduu anlamna
deil, onun mutlak bir bilgi olmad anlamna gelir.

Aksi takdirde insann bilisel/bilgisel abalarnn bir inanc


gerekelendirme ve bylece doruyu bulmak gibi bir nitelii
olmazd.
Bir baka ifadeyle, insan bilgisinin temellendirmeye muhta oluu onun
mutlak olmamasndan kaynaklanmaktadr. Bu yzden de bir inancn
doruluunu

gstermek

noktasnda

temellendirmenin

nem-

li/vazgeilmez bir yeri vardr.

imdi soralm: Din ve iman konularnda kendisini akl


(entelektel) bir muhakemenin btnyle dnda veya
stnde gren unsurlar var mdr? Kukusuz byle bir
sorunun gerektii ekilde yantlanabilmesi iin buradaki din
ve iman szcklerinin kapsamn bir lde tahsis etmek
(zelletirmek) gerekir. Konumuzu teistik dinlerle
snrladmzda, byle bir yaklamn daha ok Hristiyanlkta
ortaya ktn syleyebiliriz. Hristiyanlkta imana konu olan
teslis ve hull gibi inanlarn anlalmasndaki kimi zorluklar
o inanlarn bir tr sr olarak alglanmalarna ve bylece
onlarn doruluklarnn akl bir temellendirmeye konu
olamayaca grnn savunulmasna neden olmutur.
Kennynin de belirttii gibi, akla dayandrlamayan teslis ve
hull gibi inanlar bylece akl aan inanlar olarak
grlm ve imann srlar olarak kabul edilmitir. (Kenny
1992, 66). Bu inanlarn akl aan bir sr olarak
grlmelerinin en temel nedeni ise tatmin edici mantksal
(eliki iermeyen) formlasyonlarnn nndeki zorluklardr.

Felsefe ve Din

Bylece teslis ve hull gibi Hristiyanln baz temel inanlar akl aan,
dolaysyla akl tarafndan kavranlmas mmkn olmayan hakikatler
olarak grlm ve bu da inanta dogmatik bir ynelime neden olmutur. Hristiyan imann ierdii bu unsurlarn dier btn dinlerin iman
anlaynda da bulunduu eklinde bir genellemeye gitmek doru olmaz.
slamda imann ihtiva ettii unsurlarn hibirisine bu ekilde
yaklalmamtr.

rnein, Kuranda insann bilgisinin eksiklii, yani


bilememesi veya akledememesinin imkn vurgulanmakla
beraber insan hibir zaman akledilemeyecek (akl d veya
akl st) bir eye inanmaya arlmam, aksine gereince
ve yeterince akledilmesi hususunda hep uyarlmtr. Dier
yandan, Kurann kendisi bata Allah inanc olmak zere
ortaya koyduu inanlarnn doruluunu
gerekelendirme/temellendirme yoluna gitmitir.

Bununla birlikte zellikle teistik dinlerle -burada zellikle


slama gerekli vurgu yaplabilir- felsefe arasndaki u nemli
farka iaret edilmelidir; din kayna itibariyle ilh olmasna
karn, felsefe beer bir entelektel etkinliin sonucudur.
Bir baka deyile, din en temelde doruluunu akn bir bilgi kayna
olan vahye borlu iken, felsefi bir yolla edinilen bilgilerin kayna insann
bir takm bilisel faaliyetleridir. Buradan dinin felsef bir etkinlii dlad veya dlamas gerektii sonucuna varlabilir mi? Byle bir sonuca
ancak bir dinin en temelde dayand vahyin dile getirdii dorular/
doruluk iddialar kendisini akl bir muhakemeye kapatyorsa varlabilir.
Bir din gerek vahiy anlayn gerekse vahiyde ifadesini bulan nermelerini/ doruluk iddialarn byle bir akl muhakemeye ve gerekelendirmeye ak tutuyorsa, doal olarak byle bir dinin felsefi bir etkinlii dlamad sonucuna varlmaldr ve slam dini asndan byle bir sonuca
rahatlkla varlabilir. nk Kuran gerek vahyin imknn/ mhiyetini
ve gerekse bu yolla dile getirilen nermeleri/ doruluk iddialarn ya
bizzat kendisi temellendirme/gerekelendirme yoluna gitmi ya da en
azndan onlar akl bir muhakemenin dnda tutmamtr. Aksine Kuran
insanlarn vahyin temel ieriklerini akletmeleri (bu konuda akl/ entelektel yeteneklerini iler klmalar) hususunda srarc bir tutum sergilemektedir.
Din ile felsefe ilikisi konusunda bir kimsenin felsefe tasavvuru, ona ykledii anlam ve ilev de nem arz etmektedir. bn Rdn bu balamda
dile getirdii dncelerin din-felsefe ilikisine slam bak asndan bir
k tuttuunu dnebiliriz: Eer felsefenin ilevi var olanlar zerinde
inceleme yapmaktan ve onlar Allahn varln gstermeleri asndan
deerlendirmekten te bir ey deilse bununla onlarn yaratlm olmalarn kastediyorum, nk varolanlar Allahn varlna ancak

15

16

nite 1

yaplarnn iyi bilinmesi [...] sayesinde tanklk ederler; ayrca varln


yaps iyi bilindii srece Allah hakkndaki bilgi de daha tam olur- din
de, var olanlarn incelenmesini tavsiye ve tevik ediyorsa, aktr ki, felsefe kavramnn delalet ettii ey, din asndan zorunlu ya da tavsiye edilen bir husustur. Dinin var olanlar aklla deerlendirmeye ve onlar
aklla bilmeye ard, n yce Allahn Kitabnn birok yetinde
apaktr. Ey akl sahipleri, ibret aln! [el-Har 59/2] yeti akl kyas
veya hem akl hem de din kyas birlikte kullanmann zorunlu olduuna
dair bir nasstr. Gklerin ve yerin hkmranlna, Allahn yaratt her
eye bakmazlar m? [el-Arf 7/185] yeti de btn var olanlarn zerinde dnp aratrma yapmaya dair bir nasstr(bn Rd 2003, 467-468).
Kukusuz felsefenin ilevinin ne olduu/ ne olmas gerektii konusunda
herkesin ayn dncede olmas beklenemez. bn Rd gibi felsefeyi daha
ziyade Yaratcnn eserlerini daha iyi anlamak ve bylece Allah hakkndaki bir bilginin imkn erevesinde grenler gibi, onu btnyle din
bir amaca ynelik olmayan dnsel bir etkinlik olarak gren kimseler de
olabilir. Ancak bn Rdn yukardaki ifadelerinin altn izdii nokta,
slam asndan, din ile felsefenin birbirlerini dlamadklar, bylece
ortak bir amaca hizmet edebileceklerinin de tesinde byle bir felsef
etkinliin bizzat din tarafndan da gerekli/ kanlmaz grlddr. Bu
noktada yle bir soru akla gelebilir: din inanlarla amasal bir birlik
iinde olan, hatta onlar desteklemek amacna sahip bir dnsel etkinlik
felsefe olarak grlebilir mi? Bu soruya batan menfi bir yant vermek
iin bir gereke grnmemektedir. Felsefenin tanmnda onun her halkarda din inanlarla uyumamas ve onlar desteklememesi diye bir ey
sz konusu deildir. Burada nemli olan sz konusu dnsel etkinliin
temel dinamiklerini batan dinsel inanlardan almamas, varlan sonularn bu inanlardan bamsz bir ekilde felsef bir yntemle temellendirilmi/ gerekelendirilmi bir biimde ortaya konulmu olmasdr.
imdi, felsefe ile din arasndaki ilikiyi biraz daha amlayabilmek iin
gnmzde felsefenin bir disiplini olan din felsefesinin konusu, yntemi ve sorunlar erevesinde ele alalm.

Din Felsefesi
Felsefesi
Din felsefesini en genel anlamda din zerine felsefe yapmak, din zerine
felsef adan dnmek olarak tanmlamak mmkndr (Bkz. Davies
1982, ix; Hick 1990, 1). Yine yaygn bir anlaya gre, felsefenin amac
insanlarn inanlarn tahkik etmek olduundan, din felsefesinin de ii
din inanlar felsefi adan tahkik etmek ve bylece onlarn anlaml, doru, muhtemel veya makul olup olmadklarn ortaya koymaktr. Ayn ekilde din felsefesi din inanlarn kendi iinde bir btnlk ve tutarllk
oluturup oluturmadklarn, bu inanlarn dourduu sonular ile ne
gibi bir aklama gcne sahip olduklarn eletirel bir adan irdelemeye
ve deerlendirmeye alr (Peterson vd. 2003, 8).

Felsefe ve Din

Din felsefesinin ne olduunu anlamann bir yolu da onun ne olmadn


anlamak olabilir. Tpk bilim felsefesi, dil felsefesi veya sanat felsefesi gibi
felsefenin temel bir disiplini olan din felsefesi dinlerin tarihini veya tarihsel geliimin inceleyen bir disiplin olmad gibi, teoloji gibi din iinde
yer alan bir disiplin de deildir. Bylece din felsefesinin ncelikli amac
ne bir takm din inanlar savunmak ne de onlar rtmeye almaktr.
Din felsefesi bu ekilde dine veya din inanlara deyim yerindeyse dardan bakarak felsef adan deerlendirmeye alr. Bu durumda din
felsefesi temel din kavramlar ve inanlar eletirel bir bak asyla deerlendirmeye alan bir disiplin olarak tanmlanabilir (Rowe 2007, 1-2).
Temelde felsefenin bir disiplini olan din felsefesini ekillendiren nemli
etkenlerden biri kukusuz onun bir yerde aratrma sahas olan din(ler)le
olan veya olabilecek ilikisidir. rnein, Hickin belirttii gibi (1990, 2),
nasl ki bilim felsefesi belli bilim disiplinlerinin temel yntemleri ve kavramlaryla ilikili ise din felsefesi de ayn ekilde mevcut bir takm dinlerin ya da teolojilerin temel yaklamlaryla ve kavramlaryla ilikilidir.
Dolaysyla dinlerin Tanr, yaratma, vahiy, ibadet, kurtulu, hiret ya da
ebedi hayat vb. temel retilerini/ kavramlarn felsef adan tahlil etmek
din felsefesinin belli bal faaliyet alanlarndandr. Bu noktada din felsefesinin ilgi alannn sadece bir dinle snrlanamayaca gerei onun neden dinler felsefesi olarak adlandrlmadna ilikin bir soruyu akla getirebilir. Din felsefesinin neden byle adlandrlmadna ilikin bir dizi
gereke sunulabilir ancak, Helmin de iaret ettii gibi (2000, 2), birok
veya btn dinlerde ortak olan bir takm sorunlar olmakla birlikte bu
sorunlarn ekseriyetine ilikin felsef etkinliklerin ounlukla belli bir
dinin/ teolojinin atmosferinde meydana geldii gz ard edilmemelidir.
Dier yandan eer din felsefesi genel olarak dinin tabiat, anlam,
nemi ve geerliliine dair bir aratrma (Kaufman, 1958, 57) eklinde
tanmlanacak olursa, byle bir etkinliin -yukarda grdmz gibifelsefenin ilk dnemlerine gtrlmesi mmkn grnmektedir. Bununla birlikte, Platonun lmszlkle ilgili argmanlar ileri srerken ya da
Aristotelesin lk Muharrikin varlna ilikin bir argman ortaya koyarken gnmzde anlalan biimiyle bir din felsefesi kavramna sahip
olduklarn sylemek zordur. Onlar bu grlerini ileri srerken sadece
felsefe yaptklarn dnyorlard. Benzer ekilde Orta a filozoflarnn da din felsefesini felsefenin dier disiplinlerinden ayr olarak deerlendirmedikleri sylenebilir (Zagzebski 2007, 13). Buna karlk din felsefesi deyimini ilk defa kullanan Hegeldir ki, ona gre bizzat dinin de
felsefi bir incelemenin konusu yaplmas gerekmektedir (Hegel, 1974, I,
1). Ancak, dinin felsefi bir incelemenin konusu oluu kukusuz Hegelle
birlikte ortaya kan bir olgu deildir (Aydn, 1987, 1). Aslnda Hegel iin
din gibi felsefenin de konusu ezel hakikattir ve nesnel bir gereklik olarak bu hakikat Tanrdan baka bir deildir. nk felsefe aslnda dnyaya ilikin olan deil, aksine dnyaya ilikin olmayan bir hikmettir.
Yani felsefe d dnyadaki duyu tecrbesiyle bildiimiz gerekliin bilgisi deil, ezel olann, Tanr ve Onun tabiatndan sudr edenin bilgisidir

17

18

nite 1

(Hegel, 1974, I, 19). Felsefe, yleyse, Hegele gre, dini amlarken


sadece kendini amlar ve kendini amlarken de dini amlar (Hegel,
1974, I, 19). Bylece Hegel iin felsefe dinden farkl bir bak gibi grnse
de bir ve ayn eydir. Hegelin bu yaklamnda nemli bir hakikat pay
olduu dnlebilir. Ancak bir kimseyi byle bir sonuca gtren etkenlerin banda yine din ve felsefeden ne anlad gelecektir ve zellikle
Hegelin bu yaklamn onun genel felsefi dnce erevesini dikkate
alarak anlamak yerinde olacaktr.
Gnmzde bir felsefi disiplin olan din felsefesinin byle bir tasavvuru
en azndan her zaman paylamad sylenebilir. Din felsefesi bir zamanlar din inan ve kanaatleri felsef adan savunmak iin vahiyden bamsz Tanrnn varl ile vahyin dier iddialarnn doruluunu kantlamak iin kullanlmtr. Bugn bu etkinlik doal teoloji olarak
adlandrlmaktadr. Oysa din hakknda felsef dnme olarak tanmlanan
din felsefesi dine ilikin byle bir dnmeyi din bir bak asndan
savunan bir disiplin deildir. Bu yzdendir ki din felsefesini bir teist gibi,
bir ateist veya agnostik de yapabilir. Dolaysyla, teolojinin deil, felsefenin bir bran olarak grlen din felsefesi konu edindii (aratrma) alandan ayr bir dnsel/ felsef etkinlik olarak karmza kmaktadr. Dier
bir takm felsefi disiplinler gibi, din felsefesinin dinlere/teolojilere yaklam, rnein bilim felsefesinin deiik bilim dallarna ve etkinliklerine
yaklam gibidir. Din felsefesinin deiik dinlere ve bu dinlerin eitli
kavramlarna ve fenomenlerine yaklam bylece tpk zihin felsefesinin
deiik zihinsel kavramlara ve fenomenlere, sanat felsefesinin de deiik
sanatsal kavramlara ve fenomenlere yaklam gibidir. Bylece din felsefesi Tanr, nirvana, yaratma, vahiy, ibadet, kurtulu, ebedi hayat vb. deiik dini kavramlar felsef adan zmlemeye ve dinsel ifadelerin
deiik alanlardaki yansmalarn belirlemeye alr (Hick 1990, 1-2).
yleyse din felsefesinin ilgi alan sadece bir dinle snrlanmayaca gibi,
geleneksel olarak Tanrnn varln kantlamaya alan doal teolojiyle
de snrl deildir.

Din felsefesi dinlerin Tanr tasavvurlarn ve teolojik doruluk


iddialarn dikkate ald gibi, Tanrnn var olmadn
(yokluunu) bir ekilde gerekelendirmeye alan ateist
yaklamlar da konu edinir. Benzer ekilde din felsefesini
belli bir dinle snrlamak doru olmad gibi, onu belli bir
felsefeyle ve hatta salt felsefeyle snrlamak da doru
deildir.

Helmin iaret ettii gibi, kimilerinin felsefeyi kendileri iin bir din olarak
grmeleri veya felsefenin din kaynaklarnn bulunmas din felsefesini
felsefenin diniyle kartrmay merulatrmaz (Helm 2000, 2).
Dolaysyla din felsefesinin kendisini sadece felsefenin kendi iindeki

Felsefe ve Din

din unsurlarla snrlayp, din unsurlar veya din doruluk iddialarn


gz ard etmesi yanl olacaktr.
imdi, din felsefesinin mahiyetini ve alann zerinde durduu temel
meseleler ve ilgili olduklar geleneksel felsefe disiplinleriyle ilikisi balamnda ele alabiliriz.

Din Felsefesi ve Felsefenin Dier Disiplinleri


Bir felsefe disiplini olarak din felsefesini felsefenin dier alanlarndan
kesin bir takm snrlarla ayrmak mmkn deildir, nk ele ald
meselelerin ou eitli ynleriyle metafiziin, epistemolojinin ve etiin
temel konularyla yakndan alakaldr (Adams 1987, 3). yle ki gnmzde epistemolojik alandaki gelimeler din epistemolojisinde de yansmasn bulmaktadr. Benzer ekilde, zgr irde, ruh-beden ilikisi veya
zamann doasyla ilgili olarak metafiziksel alanda gelitirilen kimi kantlar din felsefesinin geleneksel tartma alanlar olan Tanrnn ezel bilgisi
ve insan zgrl, lmden sonra bir hayatn olup olmad ve yine
Tanrnn zamansz olup olmad gibi konularn ele alnmasnda dorudan bir etkiye sahiptirler (Zagzebski 2007, 15). Din felsefesinin ve ele
ald konularn felsefenin temel disiplinleriyle olan ilikisine biraz daha
yakndan bakalm.
Din felsefesi ve Epistemoloji
Dini inancn ve tecrbenin mahiyeti, epistemik adan hakllatrlmas ve
bilgisel deeri; iman, inan ve akl ilikisi, vahyin epistemik stats gibi
geleneksel din felsefesi konularnn ele aln felsef adan (beer) bilginin mahiyetini, imknn, kaynaklarn ve snrlarn ele alan epistemolojinin (bilgi kuramnn) ilgi alanyla iiedir.
Bilgiyi daha ok duyu tecrbesiyle temellendirmeye alan pozitivist
epistemolojinin dinin bilgisel doruluk iddialarn bilginin dnda tutma abalaryla din epistemolojisindeki bu konular zellikle gnmz din
felsefesinin canl bir tartma alann oluturmaktadr. Din inancn hakl
bir epistemik temele sahip olup olmad veya byle bir inancn bir kant
veya gerekeye dayanmakszn rasyonel bir inan olup olmayaca meselesi ile fideist (imanc) yaklamlarn stats bu alanda ska tartlan
konularn banda gelmektedir.
Din felsefesi ve Metafizik
Temel bir felsefe disiplini olan metafiziin geleneksel olarak zerinde
durduu ontolojik (varlkbilimsel) sorunlar da din felsefesinin baz temel
konularyla yakndan ilikilidir. Bu sorunlarn banda kukusuz varln
niha kaynann ne olduu gibi sorular gelmektedir ki, bu sorun din
felsefesinin belki de en temel konusu olan Tanrnn varlyla birebir
alakaldr. Evrenin olumsal (contingent) varl yada (zamansal) bir ba-

19

20

nite 1

langcnn olup olmadna bal olarak yaratlm olup olmad gibi


sorunlar bu balamda ele alnan konulardandr. Yine gnmzde daha
ok felsef teolojinin konular olarak bilinen Tanrnn varl ve
mhiyeti, zt ve sfatlar gibi konular da ontolojinin geleneksel meseleleri olan tmeller-tikeller, cevher ve nitelik, z ve zdelik gibi tartma
alanlarn iermektedir. Ayn ekilde, teizmin Tanrya atfettii sfatlarn
nasl anlalaca ve bu sfatlar ile yaratlan varlklarn nitelikleri
arasndaki ilikiler de din felsefesinin metafiziksel alanda kalan tartmalardr.

rnein, zaman ve mekndan mnezzeh bir varln


(Tanrnn) ayn zamanda her eyi bilen bir varlk olup
olamayaca, ezel ve yanlmaz lh bilgi ile insann (zamana
bal olarak gerekletirilebilen) hr fiillerinin badap
badamad vb. bu tartma alanlarna rnek verilebilir.
Din felsefesi ve Etik
Ahlk metafizii ile din felsefesi arasnda da yakn bir iliki vardr. Bunlarn banda ahlkn veya ahlk metafiziinin Tanrya dayandrlp
dayandrlamayaca; ahlkn varlnn Tanrnn varl iin bir kant
oluturup oluturmad gelmektedir. Yine lh emirler ile ahlk dorular arasnda ne tr bir iliki kurulabilecei hususu din felsefesinin ahlk
felsefesiyle ortaklaa zmeye alt sorunlarn banda gelmektedir.
Din felsefesi ve Dier Felsef Disiplinler
Din felsefesinin deiik konularn bilim felsefesi, dil felsefesi, zihin felsefesi, mantk felsefesi, matematik felsefesi vb. felsefenin dier disiplinleriyle ilikilendirmek kanlmaz grnmektedir. rnein, Tanrnn evrenin neden var olduu sorusuna aklayc bir hipotez olarak sunulup
sunulamayaca; evrenin zamansal balangc ile lh yaratma fiilinin
ilikisi bilim felsefesi ile din felsefesi arasnda canl bir tartma alann
oluturmaktadr. Keza, din ifadelerin anlam ve referans, doruluk koullar, Tanr hakknda konumann imkn ve mant gibi konular da
din felsefesi ile dil-mantk felsefesi balamnda ele alnan/ alnmas gereken konulardandr. Dier taraftan, insann tabiat, hayat ve geleceiyle
ilgili sorular din felsefesini zihin felsefesinin temel tartma konularyla
kar karya getirmektedir (Kr. Aydn, 1987, 9; Peterson vd, 2003, 8-9)

Din Felsefesi ve Din Disiplinleri


Din felsefesi kelm, dinler tarihi, din sosyolojisi, din psikolojisi gibi dier
din bilimleriyle de yakndan saylabilecek bir iliki iindedir. Din felsefesini bu disiplinlerden ayran en nemli husus onun, bir kez daha ifade
etmek gerekirse, din olgusuna yaklarken felsef yntemi esas almasdr. Bu disiplinlerden her biri din olgusunu deiik alardan inceledikleri halde, sadece din felsefesi dinin temel doruluk iddialarn felsef
sorular ve beklentileri dikkate alarak yant verebilecek bir ekilde ele

Felsefe ve Din

alr. Kukusuz deiik tarih, sosyolojik, psikolojik teoriler de bir lde


din felsefesinin nemli konularndan olan dinin kayna ve mhiyetine
ilikin aklamalarda bulunmaktadrlar. Fakat yine de bu disiplinler dorudan dinin doruluk iddialarn belli bir felsef tutarllk erevesinde
ele almaktan ziyade dinin eitli tezahrlerinden hareketle bir aklama
getirmektedirler. Din felsefesi dinin bireysel ve toplumsal tezahrlerini
gz ard etmemekle beraber bu tezahrlerin en temelde dayandklar
inanlarn rasyonel adan temellendirilmelerini, tutarllklarn ve doruluklarn incelemeyi ama edinir. Dolaysyla din olgusunu anlamakta ve
deerlendirmekte din felsefesi felsef yntemin beklentilerine ncelik
verirken, dinlerin tarihsel ve toplumsal geliimi ve etkileimini de sistematik bir yaklam asndan gerekli bulur.
Din disiplinleri arasnda din felsefesinin belki de en yakndan ilikili
olduu disiplin kelmdr. slam kelm dncesi hem akl hem de nakl
temellendirmelere giderek slamn inan esaslarn sistematik bir ekilde
savunmaya almtr. Daha ok felsef (akl) delillere dayanan felsef
kelm (ya da felsef teoloji) zaman zaman din felsefesiyle e-anlaml olarak kullanlabilmektedir (Aydn, 1987, 11). Daha ok Tanr kavramna
younlamas asndan belirginleen felsef teoloji gnmzde zellikle (ABDdeki) analitik din felsefesinde nemli bir yer tutmaktadr. Bu
anlamda din felsefesinin kapsamnda yer alan felsef teoloji ilgisini Tanrnn varl meselesinden ziyade Tanrnn mhiyeti (nasl bir varlk
olduu) sorunu zerine younlatrmaktadr. Bu alandaki aratrmalarda
da felsef yntem esas alndndan bu tartmalar Tanrnn varlna
inananlar kadar inanmayanlara da aktr (Adams 1987, 3-4). Dier yandan felsef kelm ile sistematik kelm arasnda net bir ayrma gitmek her
zaman kolay olmamakla beraber sistematik kelmn daha ziyade belli bir
dinin inan esaslarn kendi btnsellii iinde ele alp temellendirmeye
alt sylenebilir.
Sonu olarak kelm ya da teolojinin problemlerinin de Tanr-merkezli
olmasnn onu din felsefesiyle ortak saylabilecek bir zeminde bir araya
getirdii doru olmakla birlikte kelm din felsefesinden ayran onun
izledii felsef yntemdir. Din felsefesinin konuya felsef adan yaklam daha ok belli bir dinin inan esaslarndan hareket ederek onun
tutarlln ve doruluklarn ortaya koymaya alan kelmn snrlarn
aar. Kukusuz din felsefesi bir dinin inan esaslarn sistematik bir ekilde ortaya koyan kelmdan yararlanabilir. Fakat kelmdan farkl olarak
dorudan bir dinin inan esaslarna bal kalp, onlar dorulamak/ savunmak gibi ncelikli bir amaca sahip olduu sylenemez (Kr. Aydn
1987, 11-12; Rowe 2007, 2).

21

22

nite 1

zet
Felsefe ile din arasndaki ilikiyi ortaya koymak iin felsefe ile dini
irdelemek gerekmektedir. Bu yolla din ve felsefe arasndaki benzerlikler
ve farkllklar daha kolay belirlenebilir. Hikmet sevgisi olan felsefe
varlk, bilgi ve deere ilikin bir takm temel ve niha sorular akla dayanarak yantlama abas olarak tanmlanabilir. Felsefe bir takm meseleleri
zmleme abas ierisine girerken ounlukla eletirel bir yol izler ve
kendi temel varsaymlarn, yntemini ve karmlarn da byle bir akl
yrtme ve eletiriye tabi tutar. Felsef bir dnce sisteminin dayand
temel varsaymlar ve yntemi onun sz konusu temel/ niha sorulara ne
tr cevaplar vereceini nemli lde etkileyecektir. Bu yzden ayn
sorular karsnda farkl felsef yantlarn ve bylece dnce sistemlerinin ortaya kmas son derece doaldr. Bununla birlikte bir dnceyi/
dnce sistemini en temelde felsef yapan ey onun doruluk iddialarn eletirel bir zmlemeye ak tutmas; deyim yerindeyse, bunu
hikmet sevgisinin vazgeilmez temel bir pein kabul olarak grmesi
olarak grlmelidir. Ayn ekilde felsefe tarihinde bu farkl yaklamlarn
bulunmas doaldr, ancak felsefeyi sadece belirli bir alan veya yaklamla snrlamak ve felsefeye dier yaklamlar dlamak doru olmayacaktr. Byle bir indirgemeci bir yaklam izlemek yerine btn felsef sorunlar sistematik bir btnlk iinde kuatc bir bak asyla ele almak
daha uygun olacaktr. Bylece felsefeyi belli bir filozofun veya akmn
dncesiyle ve yaklam tarzyla zdeletirmek de doru olmayacaktr.
Felsefe gibi, din kavram da farkl anlay ve yorumlara aktr. Her
dinin kendi iinde barndrd bir din tasavvurundan sz edilebilir, fakat
btn dinleri iine alacak kapsayc ve tutarl bir din tanm yapmak neredeyse mmkn grnmemektedir. Bununla beraber din anlaylarn
iki temel yaklam altnda toplamak mmkndr. (i) Dini btnyle
beeri bir olgu olarak yorumlayan (yani, dinin kaynann insan olduunu savunan) tabiat yaklamlar ile (ii) dier btn dinleri kendi bak
asyla yorumlayan ve belli bir din gelenee bal olarak gelitirilen din
yaklamlar.
Dinleri Nihai Gereklik gibi bir kavram etrafnda bir araya getirmek
anlalr grnmekle beraber bu kavramn tam olarak nasl bir ierie
sahip olduu ve nasl bir gereklii ngrd aklanmad/ belirtilmedii srece pek aklayc olmayacaktr. Kald ki buna Niha Gereklik ya da insan ve evreni aan bir gereklik densin dinlerin bu gerekliin ne olduu hususunda nemli bir takm ayrmalara gidecei aktr.
Dolaysyla btn dinlerin zerinde ittifak edebilecekleri bir Nihai Gereklikten de bahsetmek pek mmkn grnmemektedir. Bu noktadaki
en nemli farkllklardan biri teistik ve teistik-olmayan yaklamlarda
kendini gsterecektir. Byle bir Nih Gereklik Yahudilik, Hristiyanlk ve slam gibi dinler tarafndan mutlak bilgi, irade, kudret gibi zt
sfatlara sahip yaratc bir Tanr olarak tasavvur edilirken, teist-olmayan
dinler de byle deildir. Dier yandan teistik dinler zt niteliklere sahip

Felsefe ve Din

bir Tanr anlay, iman, vahiy ve peygamberlik gibi temel bir takm hususlarda ortak bir paydaya sahip olsalar da aralarnda nemli farkllklar
da barndrmaktadrlar.
Felsefe ile din arasnda mspet bir ilikinin kurulamayaca, onlarn tabiatlar gerei birbirlerini dlayacak niteliklere sahip olduklar yaygn
saylabilecek bir dncedir. Bu kannn olumasnda bir dizi nedenden
sz edilebilir. Ancak felsefe ile din arasnda kimi nemli farkllklarn
bulunduu dorudur, ancak bu farkllklar, batan onlarn birbirlerini
dladklar veya dlamalar gerektiini dnmek iin yeterli grnmemektedir. Felsefe ile din arasnda nasl bir ilikinin kurulabilecei
nemli lde felsefe ve dine ykleyeceimiz anlam ve ileve baldr.
Ancak, genel olarak, felsefenin ve dinin zerinde durduu sorulara/ konulara ve tarihsel geliimlerine baktmzda aslnda onlarn btnyle
ortak olmasa da olduka yakn saylabilecek bir ilgi alanna sahip olduklar ve bu lde de zaman zaman birbirlerini karlkl olarak etkiledikleri sylenebilir.
Hem felsefenin hem de dinin nihi anlamda yantlamaya altklar belki
de en nemli soru, insann kendisinin de bir parasn oluturduu varln kaynann ve mahiyetinin ne olduu sorusudur. ster varl anlamaya/ aklamaya, isterse byle bir aklama abasnn odanda yer alan
insann varln, neliini ve geleceini/ kaderini anlamaya/ anlamlandrmaya ynelik verilebilecek/ varlabilecek herhangi bir yant felsefenin
olduu gibi dinin de ilgi alannda ncelikli bir yere sahiptir. Fakat bu,
felsefe ve dinin verecei yantlarn batan ayn olaca veya birbiriyle bir
ekilde rtecekleri anlamna gelmedii gibi, birbirlerini batan dlayacaklarn anlamna da gelmez.
Geleneksel felsefe ile din arasndaki nemli ortak noktalarn banda her
ikisinin de gereklii bir btn olarak ele alarak kuatc bir dnya gr
ortaya koymaya almalar olmutur. Ayrca dinlerin Tanr tasavvurlar
ile filozoflarn Tanr anlaylar da zaman zaman birbirinden etkilenebilmektedir. Ancak dinin Tanrs kendisine inanlan ve ibadet edilen bir
varlk olmasna karn filozoflarn Tanrs daha ok metafiziksel ve dnsel bir sistemin en temel unsuru olarak kendisini gstermektedir.
Felsefe ile din arasndaki farkllklar sz konusu olduunda akl ve iman
arasnda bir atmann olduu dnlegelmitir. Buna gre, felsefe
genel olarak kesinlii ya da doruluu iin bir kanta dayanan inanlara
nem verirken din her zaman byle deildir. Bu anlaya gre, dindeki
iman olgusu zaman zaman akl amay ve hatta akl kart bir eyi dahi
ierebilmektedir. Ne var ki bu btn dinler iin genel geer bir ey deildir. Bu sorunun zmlenebilmesi iin ncelikle akl ve iman kavramlarnn neleri ihtiva ettiini ve snrlarn belirlemek gereklidir. slam
inanc sz konusu olduunda akl ve imann birbirlerini dlayan eyler
deil, aksine birbirlerini gerektiren eyler olduu rahatlkla sylenebilir.
Dier yandan dinin pratik boyutunun onu felsefeden ayrd dorudur,
ancak bu dinin teorik bir zeminden yoksun olduu anlamna gelmez.

23

24

nite 1

Ancak byle de olsa zellikle teistik dinler ile felsefe arasndaki u nemli
farka iaret edilmelidir: din kayna itibariyle lh olmasna karn, felsefe beer bir entelektel etkinlikten ibarettir. Bir baka deyile, din en
temelde varln akn bir bilgi kayna olan vahye borlu iken, felsefi
bir yolla edinilen bilgilerin kayna insann bilisel etkinlikleridir. Buradan dinin felsefi bir etkinlii dlad veya dlamas gerektii sonucuna
varlabilir mi? Byle bir sonua ancak bir dinin en temelde dayand
vahyin dile getirdii dorular/ doruluk iddialar kendisini akl bir muhakemeye kapatyorsa sz konusu olabilir, diyebiliriz. Yani, eer bir din
gerek vahiy anlayn gerekse vahyin ieriini akl bir muhakeme ve
gerekelendirmeye ak tutuyorsa doal olarak onun felsefi bir etkinlii
dlamad sonucuna varlabilir. Sonuta din ve felsefe ilikisi konusunda bir kimsenin felsefe tasavvuru, ona ykledii anlam ve ilev de nem
arz etmektedir.
Genel olarak din hakknda felsef dnme olarak tanmlanan din felsefesi din bir bak asn gerektirmediinden bir teist gibi, bir ateist veya
agnostik tarafndan da yapabilir. nk din felsefesi, felsefenin bir brandr ve onu teolojiden ayran byle bir dnsel etkinlikte felsefenin
yntemini kullanmasdr. O halde din felsefesini felsefenin dini olarak
grmek yanl olaca gibi, onu din felsefe olarak yorumlamak da doru olmayacaktr. Din felsefesinin ilgi alan ne sadece bir dinle snrldr ne
de geleneksel olarak Tanrnn varln kantlamaya alan doal teolojiyle snrl deildir. Din felsefesi deiik dinlerin Tanr tasavvurlarn ve
teolojik doruluk iddialarn dikkate ald gibi, Tanrnn varlna kar
ileri srlen ateistik kantlar/ gerekelendirmeleri de ierir.
Din felsefesi din zerine felsef adan yaklarken hem epistemoloji,
ontoloji (metafizik), etik gibi geleneksel felsefe disiplinlerinden hem de
kelm, din sosyolojisi, din psikolojisi, dinler tarihi gibi din disiplinlerinin
verilerinden yararlanr. Din disiplinleri arasnda din felsefesinin belki de
en yakndan ilikili olduu disiplin kelmdr. Bylece kelm ya da teolojinin problemlerinin de Tanr-merkezli olmasnn onu din felsefesiyle
ortak saylabilecek bir zeminde bir araya getirdii aktr. Ancak kelm
din felsefesinden ayran onun izledii felsef yntemdir. Din felsefesinin
konuya felsef adan yaklam daha ok belli bir dinin inan esaslarndan hareket ederek onun tutarlln ve doruluunu ortaya koymaya
alan kelmn snrlarn aar.

Felsefe ve Din

Gzden Geir

Felsefe ve din arasnda ne tr benzerliklerden sz


edilebilir?
Felsefe ve din arasnda ne tr farkllklar olabilir?
Din felsefesi ile dier felsefe disiplinleri arasndaki
iliki nedir?
Din felsefesi ile kelm hangi noktalarda
birbirlerinden ayrlr?
Din felsefesinin geleneksel konular nelerdir?

25

26

nite 1

Kaynaklar
Kaynaklar
Adams, R. M. (1987). The Virtue of Faith and Other Essays in Philosophical
Theology, New York: Oxford University Press.
Aydn, M. (1987). Din Felsefesi, zmir: Dokuz Eyll niversitesi Yay.
Davies, B. (1982). An Introduction to Philosophy of Religion, Oxford: Oxford
University Press.
Gerson, L. P. (1990). God and Greek Philosophy: Studies in the Early History
of Natural Theology, London: Routledge.
Gilson, E. (1999). Tanr ve Felsefe, ev. M. S. Aydn, stanbul: Birleik Yaynclk.
Hegel, G.W.F. (1974). Lectures on the Philosophy of Religion, ing. ev. E. B.
Speirs, J. B. Sanderson, New York:
Hick, J. (1990). Philosophy of Religion, Englewood Cliffs, New Jersey:
Prentice-Hall
Hick, J. (1989). An Interpretation of Religion, London: Macmillan.
Hospers, J. (1973). An Introduction to Philosophical Analysis, London:
Routledge & Kegan Paul.
bn Rd (2003). Felsefe-Din likisi Hakknda Son Sz [Fasll-makal],
slm Filozoflarndan Felsefe Metinleri, der. ve ev. M. Kaya, stanbul: Klasik.
Kaufman, G. D. (1958). Philosophy of Religion: Subjective or
Objective?, The Journal of Philosophy, 55.
Kenny, A. (1992). What is Faith?, Oxford: Oxford University Press.
Peterson M., Vd. (2003). Reason and Religious Belief: An Introduction to
Philosophy of Religion, New York: Oxford University Press.
Phillips, D. Z. (2001). Introduction, Philosophy of Religion in the 21st
Century, ed. D. Z. Phillips ve Timothy Tessin, London: Palgrave.
Rowe, W. L. (2007). Philosophy of Religion: An Introduction, Belmont:
Wadsworth.
Thomas, G. F. (1946). The Relation of Philosophy and Religion, The
Philosophical Review, 55.
Uygur, N. (1975). Kuram-Eylem Balam: zmleyici bir Felsefe Denemesi,
stanbul: .. Edebiyat Fakltesi Yaynlar.
Yandell, K. E. (1999). Philosophy of Religion: A Contemporary Introduction,
London: Routledge.
Zagzebski, L. T. (2007). Philosophy of Religion: an Historical Introduction,
Oxford: Blackwell Pub.

Felsefe ve Din

Deerlendirme Sorular
1.

lh emirler ile ahlk dorular arasndaki ilikiyi ele almak


noktasnda din felsefesi hangi felsefe disipliniyle ortak bir inceleme
sahasna girer?
a) Mantk
b) Zihin felsefesi
c) Etik
d) Estetik
e) Ontoloji

2.

Din felsefesi terimini ilk defa kim kullanmtr?


a) Hegel
b) Kant
c) Fichte
d) Locke
e) Spinoza

3.

Din inan ve kanaatleri (vahiyden bamsz) felsef adan


savunan geleneksel disiplin hangisidir?
a) Akn teoloji
b) Doal teoloji
c) Sistematik teoloji
d) Dogmatik teoloji
e) Metafizik

4.

Aadakilerden hangisi din felsefesinin kapsamna dorudan


girmez?
a) Tanrnn varl
b) Din tecrbe
c) Dinin kayna
d) lah sfatlar
e) Bilginin tabiat

5.

Tanry ilk muharrik olarak tasavvur eden filozof aadakilerden


hangisidir?
a) Platon
b) Hegel
c) Sartre
d) Aristoteles
e) Hume

27

28

nite 1

30

nite 2

nitede Ele Aln


Alnan
an Konular

Tanr Tasavvurlar
Teizm
Deizm
Panteizm
Panenteizm
Agnostizm

nite Hakknda
Bu nitede farkl Tanr tasavvurlar ele alnmaktadr. Teistik ve
teistik olmayan tanr tasavvurlar ele alndktan sonra teizmin
Tanr tasavvurunun zsel niteliklerinin ne olduu ve dier
Tanr tasavvurlarndan farkl olduu durumlar
deerlendirilmektedir.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Tanr tasavvurlar hakknda genel bir bilgi
edineceksiniz.
Farkl Tanr tasavvurlar arasnda karlatrma
yaparak deerlendirebileceksiniz.
Teizmin Tanrya atfettii temel bir takm nitelikleri
felsefi adan deerlendirebileceksiniz.
Deizm, panteizm ve panenteizm gibi Tanr
tasavvurlar hakknda bilgi edineceksiniz.
Agnostik Tanr tasavvuru hakknda bilgi sahibi
olacaksnz.

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;

nitede ele alnan konular analitik bir tarzda


dikkatlice ve karlatrma yaparak okunmaldr.
Belirli bir konudaki dnce dier konudaki dnce
ile karlatrak ele alnmaldr.
Konuda anlatlmas esnasnda mulk olan veya
anlalmayan kavramlar kaynakadaki yardmc
kitaplardan tekrar okunmaldr.

Tanr Tassavvurlar

Giri
Bir Tanrnn var olduuna inanmak ve belirli niteliklere sahip tanrlara
inan dinlerin merkezinde olan bir dncedir. Bu yzden din felsefesinin en temel konularndan birisi bir Tanrnn var olup olmadnn yannda, var olan Tanrnn nasl bir tanr olduu ve hangi zsel niteliklere
sahip olduudur da ayn zamanda. Her ne kadar birbirinden olduka
farkl Tanr tasavvurlar olsa da, bunlar belli bal birka kavram altnda
toplamak mmkndr.
Tanrnn zati bir varlk olduunu kabul eden ama ayn zamanda zati
tanrlarn birden fazla olduunu iddia eden gre politeizm ad verilir.
Bu anlay daha ok ilkel topluluklar arasnda ve Yunan ve Nordik mitolojisinde mevcuttur.
Henetoizm de tanrlarn okluunu kabul eder, ancak belirli bir tanrnn
dier tanrlara stnln iddia eder veya kendi ulusunun veya kabilesinin tanrsn ne karr.
Monoteizm sadece tek bir tanrnn var olduunu iddia eder ve ayn zamanda teizm olarak da adlandrlr. Bu anlaya gre, Tanr kendisinin
dndaki her eyin varlk sebebi olarak yoktan yaratan, kudret, bilgi ve
ahlaki deer konusunda en stn zati bir varlk olarak tasavvur edilir.
Sk sk Hinduizmin eitli yorumlar ve dier dou dinleri ile ilikilendirilen panteizme gre, Tanr zati bir varlk olarak kabul edilmez. Bu anlaya gre, Tanr bir btn olarak evrenle ya da tabiatla zdetir.
Bunun dnda baka bir Tanr tasavvuru olan deizm bazlarnca teizmin
bir tr olarak kabul edilir. Deist de teist gibi Tanry kabul eder, ancak
deiste gre Tanr yaratma fiilini gerekletirmez.
Mutlak monizmin ise, panteizm ya da panenteizmin bir yorumu olduu ileri srlebilir. Mutlak monist, Tanrnn grnr dnyada oulluuna ramen, gerekte mutlak bir tekillik olduunu iddia eder. (Hick,
1990, 6)
Daha sonra da deineceimiz gibi, Tanr hakkndaki bak alarn listesi
sadece olumlu grler olmayp, Tanr fikrini reddeden veya bir ekilde
onun bilinemez olduunu ileri srenleri de iermektedir.
Agnostisizm, Tanr hakknda hakikatin bilinmediini ya da bilinemeyeceini ve bu nedenle Tanr hakknda ileri srlen grlere kuku ile
baklmas gerektiini ileri srer.
Ateizm bunun da tesine giderek, Tanr vardr gibi bir nermenin doru olmadn ve bylece Tanrnn varln inkr eder.
Naturalizmi savunmak iin ateizm gereklidir. Naturalist doann tesinde bir gerekliin var olduuna inanmaz; ona gre tabiattaki her trl
dzeni kendinden baka bir eye ihtiya duymakszn var olur.

31

32

nite 2

Ateizm din kart bir gr olmakla birlikte nadir de olsa bazen dindar
insanlar tarafndan da kabul edildii grlr.

Budizmin Theravada mezhebi ateizmi kabul eder gibi


grnmektedir ve baz ateistler herhangi bir Tanr inancn
iermeyen hmanistik bir insanlk dini gelitirmeye
almlardr. (Evans, 2010, 36). rnein rivayete gre,
sekin ekonomist Amarta Sen bykbabasna ateist olduunu
sylediinde yal adam Ne olmu diye cevap vermi,
nk bu onun Hinduizmin Lokoyata geleneine katld
anlamna geliyormu! (Blackburn, 2012, 188).

Bu kavramlar daha iyi anlayabilmek iin imdi onlar daha ayrntl bir
biimde ele alalm.

Teizmin Tanr Tasavvuru


Dnce tarihi boyunca din hakknda fikir yrten filozoflarn ana ilgisi
teizmdeki ilah kavram olmutur.

Teizmin ilah her eye kadir, her eyi bilen ve salt iyi olan
akn, manevi bir varlk olarak tasavvur edilmitir. Bu gre
klasik teizm veya standart teizm denir.
Teizmin kendisinin dinin kendisi olduunu sylemek tabii ki mmkn
deildir. Fakat bu slam, Yahudilik ve Hristiyanlk gibi mevcut dinin
nemli bir inan yapsn tekil eder. Aralarnda farkllk olmasna karn
zikredilen bu din, bu temel Tanr grn benimserler.
Baz insanlar teizmin ortaya koymu olduu Tanrya ulamann saf bir
entelektel ilgiyle olamayacan ne srerler. Bunlara gre, dini kavramlarn soyut tahlili ve teolojik inanlarn mantksal ve soyut incelemesi
dini inantaki samimi, kiisel ve rasyonel olarak aklanamayan manevi
boyutun deerini anlama noktasnda eksik kalmaktadr. Bunlar sk sk
filozoflarn Tanrsnn imann Tanrs olmadnda srar ederek,
dier bir ifade ile akl temsil eden Atinann iman temsil eden Kdusle
bir ilikisi olamayacan ne srerek, saf entelektel aratrmann gerek
imana sunabilecei bir ey olmadn iddia ederler. Fakat bununla birlikte dine kar olan entelektel ve felsefi ilgi dine gerek ballkla ayn ey
olmamakla birlikte, bir Tanrya olan iman, akldan bsbtn de ayr
olamaz.
Her ne kadar dinin gerektirdii iman, kiisel olarak Tanrya gvenme
gibi bir ge ierse de, bu gven normal olarak Tanrnn nasl bir varlk
olduuna ve bir insann Tanr ile ilikisini uygun bir ekilde nasl kuracana dair baz inanlar zerine temellenmitir. Tanrya iman etmek ve

Tanr Tassavvurlar

bunu inan olarak yaamak, entelektel olarak Tanr vardr ve Tanr


kudret, bilgi ve iyilik bakmndan mkemmeldir gibi inanlar benimsemekten daha fazla bir anlama sahiptir. Bununla birlikte Tanrya inanmak en azndan bu inanlar rasyonel bir ekilde kabul etmek anlamna
gelir. Baz durumlarda dini inan sahipleri kendi inanlarna dair ak bir
fikre sahip olmayabilirler. Ancak bu durumda bile, dinin gerektirdii
imann kiinin inand eye dair inanlarn zerine bina edilmi olmas
gereini deitirmez. (Peterson, 2006, 8)
Teizm dier farkl Tanr tasavvurlar arasnda zel bir neme sahiptir.
slam, Hristiyanlk ve Yahudilik gibi byk dinin temel grn
yanstr. Genel olarak teizmin Tanr tasavvuru Antik Yunandaki filozoflarn dncelerinde de bir takm yansmalarna rastladmz dncelerdir.
Tanr tasavvurunu deerlendirirken belki de ilk bilinmesi gereken ey,
Onun ibadet edilen, kendisine tazim edilen bir varlk olduudur. Kendisine ibadet edilmeyen bir Tanr dinlerin kabul ettii Tanr kavramn
hibir ekilde karlamayacaktr. Dolaysyla Tanrya baka hangi sfatlar izafe edersek edelim, en nihayetinde Tanrnn ibadet edilen bir varlk
olduu sylenilmek zorundadr. Buna gre kendisine ibadet edilen, mutlak ekilde balanlan varln kendisinin dndaki btn varlklardan
daha mkemmel olmas, var olan varlklarn en ycesi olmas zorunludur.
Geleneksel teizmin tasavvur ettii Tanr, zorunlu ve bizatihi kendi bana
var olan ve kendisinin dndaki hi bir varla ihtiyac olmayan bir varlktr. Tanrnn zati bir varlk olduu, Tanrnn lim ve fail olduunu ve
meydana getirdii her eyi kendi iradesi ile zgr bir ekilde herhangi
dsal bir mecburiyet olmakszn yapt anlamna gelir. Teizm asndan
bakldnda Tanrnn zat olmasnn, mkemmel olmasnn temel bir
unsuru olduu aktr.
Geleneksel teizme gre, Tanr kendisinin dndaki her eyin yaratcsdr.
Yaratma fikri btn teist dinlerde en nemli kavramlardan bir tanesidir
ve mutlak anlamda mkemmel bir varlk iin de vazgeilmez bir unsurdur.

Bununla birlikte klasik teizme gre Tanr sadece yaratc


deil, yaratt eylerin varlklarn srdrmelerini her an
temin eden bir varlktr. Yaratm olduu eylerin, Tanrnn
desteini ekmesi durumunda varlklarn srdrmeleri
mmkn deildir. Buna mukabil Tanr lemi yaratmada,
muhafaza etmede ve ynetmede zgrle sahiptir.

33

34

nite 2

Tanr zgrdr demek, Tanrnn kendisi dndaki varlklar tarafndan


zorlanamaz, mecbur edilemez veya kontrol edilemez olduu anlamna
gelir. Bunun sonucu olarak Tanr nasl bir dnya yaratacan ve onu
nasl dzenleyeceini seme zgrlne de sahiptir. Tanr mutlak anlamda her eyi bilendir, onun bilgisinin dnda hibir ey yoktur. O gelecei imdiyi, gemii eksiksiz bir ekilde bilir. Kendisini ve kendisinin
dndaki btn varlklar da bilir. Ayn zamanda Tanr mutlak kudret
sahibidir de. Bu ksaca ifade edilirse, Tanrnn her ne isterse yapabilecei
anlamna gelir. Dolaysyla teizmin Tanrs her eye gc yeten, her eyi
bilen, kendisinde herhangi bir eksiklik olmayan bir Tanrdr. Bu yzden
teizm ve dier Tanr tasavvurlar deerlendirilirken bu zsel nitelikler
gz nnde bulundurulmak zorundadr. Tanrnn sfatlar konusu ayr
bir blm olarak ele alnd iin burada bu kadarla yetineceiz.

Deizmin Tanr Tasavvuru


Yaradanclk veya ilahclk olarak adlandrlan deizm ile ilgili tek bir tarifin olduunu sylemek mmkn deildir. Birbirinden farkl deizm tariflerinin var olduunu syleyebiliriz. Deist olarak kabul edilen Aristoteles
ile Newtonun ayn Tanr anlayna sahip olduunu sylemek de mmkn deildir.

Bazen deizm ile teizm arasnda Tanr tasavvuruna ait ayrmlar


o kadar belirginsizleir ki, taraflarn birbirlerini yeterince
anlamamakla suladklar da olur. Dolaysyla deizmle ilgili
kabataslak bir tanm verecek olursak, deizm evrenin yaratcs
olan, fakat bir kez yarattktan sonra ona bir daha mdahale
etmeyen bir Tanrnn var olduuna inanmaktr.

Deistler zaman zaman ateist olmakla sulanmalarna karn, ateistlerden


temel olarak bir Tanrnn var olduuna inanma konusunda ayrlrlar.
Bilindii gibi Ateist bir Tanrnn var olmadna inanan kiidir. Buna
karn deistlerin, evreni yaratan, var eden ve evrenin balangcnda evrene vermi olduu enerji ve deimez yasalarla onun idame etmesini salayann Tanr olduu konusunda bir pheleri yoktur.
Deistlerin bu Tanr anlayna sahip olmalarnn temel nedeni, doal teoloji olarak adlandrdmz srf akla dayanan dnme ekli ile bilimsel
gzlemlerden kaynaklanan kozmolojik ve teleolojik delillerin baz versiyonlar gibi rasyonel deliller ve felsefi dncelerdir.
Deistleri teistlerden ayran iki temel husus olduunu syleyebiliriz. Bunlardan ilkine gre, Tanr evrenin varlk nedeni olmu daha sonra ona bir
daha mdahalede bulunmamtr. Bu anlaya sahip olanlarn bir ksm,
mucizelerin olmadn iddia etmi, vahyi inkr ederek peygamberlii de
inkr etmitir. Dolaysyla kurumsallam dinleri de inkr etmilerdir.
Bu tr deistler bir bakma slam ve Hristiyanlk gibi belirli bir tarihsel
sre ve kurumsal yapya sahip dinleri inkr etmiler ve bu kurumsal

Tanr Tassavvurlar

yapnn altnda bulunan tabi dine inandklarn iddia etmiler ve vahyi


dlayan sadece aklla bulunan bir Tanrya inanmlardr. Aralarnda
farkllklar olmasna karn, teizme ve vahyi dinlere uzaklklar ve yaknlklar asndan, ay alt lemle yani olu ve bozulu lemiyle dorudan
ilgilenmeyen Aristotelesin, slam filozoflarndan Ebu Bekir er-Razinin,
Yeni a filozoflarndn Voltaire ve Rousseaunun, fizikte bir r am
olan Newtonun deist bir Tanr tasavvuruna sahip olduu sylenebilir.
(Yaran, 2012,114).
Deizmin ortaya knda corafi keifler ve astronomi alanndaki bilimsel bilginin yaratm olduu bak as, Descartesin kukuculuu ve
rasyonel yntemi, Bacon ve izleyicilerinin empirizmi etkili olmutur.
Tabii buna kurumsal dine yneltilen eletirileri de dhil edebiliriz. Yeni
bilimin nedenselliiyle birlikte gayeci nedenlerden vazgeilmesi, empirik
temelli doa biliminin neden olduu materyalist ve bunun sonucu olan
pozitivist dnya gr, kurumsal dinin teolojik ve metafizik boyutlarnn sorgulanmasna yol amtr. Bunun sonucu olarak deizm nce ngiltere, srasyla Fransa, Almanya ve Amerikada grlmtr. Bu adan
bakldnda deizmin modern zamanlarn eletirel ilkelerinin din alanna
uygulanmasnn bir sonucu olduu sylenebilir.
Bu durumda deizmin ilk nce negatif ve eletirel boyutu, sonra da yapc
ya da pozitif bir ynnn var olduunu syleyebiliriz. Deizm ilk nce
pozitif ve yapc bir amala kmaktan daha ziyade var olan anlaylara
eletirel yaklamtr. Dinin zellikle moral boyutu dikkate alndnda,
deerli bir ze sahip bulunduuna ve dini anlamlandrmann tek Tanrnn var olmas durumunda olacana inanr. Bu Tanrnn bilgisine, akl
temeli zerinde ve ounlukla da eserine ilikin aratrmalardan hareketle eriilebileceine inanan deizm, Tanrnn var olmadn iddia eden
retilere olduu kadar, dinin temelinin akl deil de sezgi ya da duygular olduunu savunan dini retilere de iddetle kar kar.
Deizmin kar kt bir baka durum da mucizelerdir. Tanrnn lemi
yarattktan sonra bir daha evrene mdahale etmediini iddia eden deizm, ayn zamanda kendisine vahiy gnderilmi bir topluluun veya
kiinin var olduunu bu anlamda kabul etmez. Ayn ekilde Hristiyanln temel retilerinden olan teslise de Tanrnn bir oluunu reddettii
iin kar kar. Bunun yannda belki de deizmin en ok kar kt eyin, kurumsal din olarak kabul edilen kiliseye, rahiplere, din adamlarna
olduunu syleyebiliriz.
nsan aklnn, doru ahlaki ve dini hayat srebilmek iin dinle ilgili gerekli btn donanma sahip olduunu savunan deizm, btn insanlarn
temel olarak ayn dini dnceye sahip olabileceklerini ileri srer. Bununla birlikte deizm, insanlarn her yerde ve zamanda ayn tabiata sahip
olan ortak bir doasnn var olduunu iddia eder. Dolaysyla her yerde
ayn davran gsteriyorsa, bu evrensellii savunduu grecelilikten
kand anlamna gelir. Din ve teolojiyle ilgili btn doru nermeleri,
insann din konusunda doru bir biimde akl yrttnde tam bir

35

36

nite 2

kesinlikle bilebileceini savunan deizm, tarihte dini inan konusundaki


farkllklarn insann ya masum bir ekilde bilgi eksikliinden, ya da kt
niyetli olarak yeterince samimi bir dnceye sahip olmak istememesinden kaynaklandn iddia eder.
Deizmin pozitif iddialar u ekilde sralanabilir:
1. Sadece tek bir Tanr vardr.
2. Tanr btn moral ve ahlaki erdemlere en st seviyede sahiptir.
3. Her eyi bilen, gc yeten Tanrnn etkin gleri, dnyann ilahi
g tarafndan yaradl ve bizzat Tanrnn eseri olan moral ve
fiziki doa yasalar eliyle dzene sokuluunun ifadesidir.
4. Olaylarn dzeni Tanrnn genel inayetini ifade eder.
5. Bunun dnda Tanrnn inayetinden, Onun dnyaya mdahalesinden sz edilemez, zira Tanrnn mdahalesi ya da mucizeler
yasalarn hkim olduu doal dzeni bozar.
6. nsanlar dndkleri ve doalarna uygun seimlerde bulunduklar zaman, salt kendi balarna onlara hakikati ve devlerini
bilme olana veren rasyonel bir doaya sahiptirler.
7. Doal hukuk, insann Tanrya, kendi benliine hak ettii deeri
vermesiyle mmkn olan ahlaki bir hayat srdrlmesini gerekli
klar.
8. Tanrya ibadetin en saf ekli ve en temel dini ykmllk, ahlakl bir yaam srmektir.
9. Tanr insan varlklarna lmsz bir ruh bahetmitir.
10. te bu lmsz ruh sayesinde ve adalet ilkelerine uygun olarak
insanlar dnyadaki eylemlerin karlklarn alrlar. Ahlaki yaam srm ve doaya uygun olarak yaam insanlar dl olarak kurtarlrken, dierleri cezalandrlr.
11. Bu ilkelerle atan btn dini inan ve pratikler eletirel bir gzle deerlendirilip, onlarn birer hata olduklar gerekesiyle terk
edilmeleri gerekir. (Edward, 1967, II, 326-336)
Bu adan bakldnda deizmin dinlere yapm olduu katklardan bahsedebiliriz. Buna gre bir takm rasyonel aklamalardan yoksun olan
mitolojilerin, gereksiz arac unsurlara msaade eden ve bir takm zararl
ritellerin dinin znde olmad iddiasn glendirmitir. Dolaysyla
dinin zyle bark daha ar ve duru, hurafelerden ve gereksiz anlaylardan dinin temizlenmesine yardmc olmutur.
Bunun yannda esas itibariyle vahyin dindeki nemini ve ilevini yeterince dikkate almad, mekanik bir evren tasavvurunda ibadet ve duann din asndan sahip olduu nemli konumu gz ard ettii konusunda ciddi eletirilere maruz kalmtr. Bu sebepten dolay kendisini deist
olarak niteleyen ok fazla kii veya topluluk bulunmamasna ramen, bu

Tanr Tassavvurlar

grlerin dier Tanr tasavvurlarnda farkl ekillerde tezahr ettiini


syleyebiliriz. (Yaran, 2012,115)
ngilterede Deizm
Deizmin Avrupada ilk ortaya kt yer olan ngilterede dini hogrszlkten toleransa, baskdan inan zgrlne, insann doal glerinin yceltilmesine, seklarizm ve nitaryanizm ile Trinitaryanizm arasndaki kartlk gibi dini akm ve dncelere yol amtr. Bununla
birlikte deistlerin ngilterede btncl olarak hareket eden bir deizm
akm olduu sylenemez. Bu akmn en nemlisi ve deizmin babas olarak kabul edilen Cherberyli Lord Herbertti. Kendisini zgrce felsefe
yapan ve doru akl yegane otorite olarak deerlendiren bamsz bir
dnr olarak tantan Lord Herbert (1583-1648), dini inanla ilgili konularda neyin doru olduuna hkmetmede gerekli temeli salayan be
ortak kanaatiyle nldr.
Bu dnceler unlardr:
1. Tek bir tanr vardr;
2. Bu en yce Varla ibadet edilmesi gerekir;
3. Sz konusu ibadet pratik ahlakla zdetir;
4. Su ve ktlkten uzak olunmaldr; tvbekr olunduunda,
Tanr insan affedecektir;
5. Bu hayattan sonra, bir dl ve ceza olmas kanlmazdr.
Rasyonel bir dinin ortak zelliklerini ortaya koymaya alan Herbert
Tanrnn iyilii ve inayetinin btn insanlar iin geerli olduunu ve
kurtuluun herkes iin mmkn olduunu savunur. Ona gre, kurtulu
iin zel bir takm retiler btnne balanmak gerekmedii gibi, szde
emredilmi bir takm ritelleri gerekletirmek de gerekmez. Gerekli olan
sadece dinin rasyonel zn hayata geirmektir.
Doa bilimlerinin baarsndan ilham alan Hobbes, deizmin yaygnlamasnda ve bir reti eklini almasnda en nemli kiilerden birisidir.
Teolojinin metafiziksel bir ekilde doastclk olarak yorumlanmasna kar kan Hobbes, farkl dinleri doal fenomenleri antropomorfik bir
tarzda yorumlayarak insann korkusunun bir rn olarak aklar. kinci
olarak ona gre mucizeler, tamamen akl d olup, vahiy de hibir ekilde mmkn deildir.
Hobbesun sz konusu doal din anlay ile sergiledii dini aklclk
dnda henz yeni ortaya kmakta olan deizme bu dnemde g veren,
onun ekillenmesinde nemli bir rol oynayan dier faktrler Spinozann
Tractatus theologico-politicusu (1680) ve Baylen Dictionnairei (1697) olmutur. Yine ayn dnemde karlatrmal din aratrmalaryla
etnografik alma ve seyahatlerin yaynlanmasnn da deizmin gelimesine etki yapt sylenebilir. in, Hint, Msr, Arabistan ve ran dinle
ilgili aratrmalarn kapsamna giren blgeler olurken, dier yandan da,

37

38

nite 2

ngilterede Lockeun bilgi kuramyla hzla gelien felsefe, Newtonun


bilimdeki yapm olduu almalar, teolojiye kar nemli ekilde var
olan muhalefeti glendirmitir.
Lockeun dar anlamda deist olduunu syleyemeyiz ancak deizmin ekillenmesinde nemli bir karakter olduu yadsnamaz. O bir yandan
mekanik-teolojik bir metafizik bir yandan da doal hukukla uyumlu
yararc bir ahlak gelitirmeye alrken, vahyin geerli olabilmesi iin
onu sadece tasdik ve kabul etmenin yeterli olamayacan, ayn zamanda
akli szgelerden gemesi gerektiini iddia etmitir. Bu yzden vahye
epistemolojik bak asndan yaklaan Locke, doru vahyi belirleyen
ltleri belirlemeye kalkmtr. Ona gre, vahiyle ilgili olarak sk bir
rasyonel kantlama gerekli olup, isel ve dsal btn deliller incelendikten sonra, vahyin ieriinin rasyonel metafizik ve etie tam anlamyla
tekabl ettii gsterilmelidir. Vahiy kabul edilecekse, akl ve mantk ltlerinden gemesi zorunludur. Aksi takdirde, arlklarn, insana zarar
vermesi kanlmaz olan tarikatlarn, din savalarnn ortaya kmas
kanlmazdr.
Deizmin dier savunucular arasnda Charles Blount, John Toland,
Anthony Collins ve Matthew Tindal gibi dnrleri de sayabiliriz. Bununla birlikte ngilterede deizme youn eletiriler getiren, ki Onun nedensellik kavram ve kozmolojik kanta ynelttii eletiriler malumdur,
David Hume olmutur. Deizmin a priori temelini ykan bir pheci olan
Humea gre, doal din sadece pheye, yargy askya almaya ve kesinsizlie gtrr. O Lockedan kalkarak gelitirmi olduu epistemolojik
bak as ile dini ve etik bir ekilde deil, aksine deneyimin en yaln
faktrleriyle ie balad. Bylece bir yanda deist din felsefesini eletirerek
yerle bir ederken, deizmin eletirel ynn ngiliz pozitivist felsefesinin
temel unsuru haline getirdi. O, Tanrnn bilgisine akl yoluyla eriebileceini inkr ederek, dini, deneyimin yanl yorumlanmas ve tamamen
keyfi bir ekilde anlalmas olarak aklad. Ayn zamanda Humeun
mucizelere yneltmi olduu eletiriler de, kendisinden sonra gnmze
kadar hala etkisini srdrmektedir. Ona gre, insann korkular, bilgisizlii, hayal gc dinin geliimini aklamaya fazlasyla yeterliydi. Dolaysyla dinin rasyonelite ile uyum ierisinde olmas gerektiini savunan
deizme Hume, Tanrnn bilgisine aklla eriilemeyeceini sylemesi ve
mucizeleri inkr etmesi ile nemli lde darbe vurmutur.
Kta Avrupasnda Deizm
Humeun iddetli bir ekilde eletirmi olduu deizm, on sekizinci yzylda Fransaya geti, fakat Fransada deizm daha ok Voltaire ve
Rousseau ile snrl kalmtr. imdi bu filozoflarn grlerine ksaca
deineceiz. Voltaire doal din anlayn byk lde benimseyip,
Kilisenin felsefesine ve hkim dini Kartezyanizmi, kilisenin hogrszln ve sarayla yapt ittifak iddetle eletirmi, doa felsefesini
Newtonun mekanik felsefesinden, bilgi kuram ve hogr ile ilgili dncelerini Lockedan, eletirel yntemle doal din anlayn deistlerden

Tanr Tassavvurlar

almtr. Dolaysyla O, var olan fenomenleri tarihsel bir ereve ierisinde insan ve evresi arasndaki etkileim yoluyla aklayp, her eyin sadece doa yasalarna gre eylemde bulunan Tanr tarafndan ynetildiini syledi. Ona gre, doal din ve ahlak, doutan dnceler olmayp
cehalet ve korkudan doan hatalardan geerek aydnlanm akln eseri
diye karakterize edilen nihai standart hakikate gtren bir yol izleyen
basit ve evrensel olarak geerli koullar btnnden ibarettir. Bylece
Voltaire, bir Tanr olmasayd bile, onu icat etmek gerektiini ifade etmitir.
Voltairein kat, rasyonalist deizminin ardndan Fransada Jean Jacques
Rousseau yumuak, duygusal bir deizmi savunmutur. O Lockeun duyumculuu ve Clarkela Newtonun metafiziinden etkilenmi olarak,
sonradan kazanlm fikirlerden duygular diye ayrd, doutan getirilen moral igdlere inanmt. te bu moral duygu ya da vicdan bir
Tanr inancna balarken deizmin ana konumuna sadk kalan Rousseau
dine dair grlerini Savoieli Ky Papaz adl eserinde ortaya koyar. Buna
gre, Tanryla ilgili metafiziksel kantlar bir tarafa atan, kat hibir sisteme balanmayan papaz, lemin yneticisi olarak Tanry kendi ierisinde hisseder. Bu Tanrya bir takm yapay ekilde durumlar araclyla
deil, kalben inanlmas gereken bir durumdur. O vahyin ve kilisenin
bilinen dogmalar zerine kurulmu olan Hristiyanlk dncesini kabul
etmemektedir. Onun Tanrs doada, dalarda ve tabiatta hissedilen bir
Tanr olup, Rousseau vicdan ruhun insandaki ilahi sesi olarak tanmlar. Ona gre, insan doutan iyi olmakla birlikte bir yandan da ktl
dnyaya sokmu olan bir varlktr. Dinin doasnn, dogmatik olmayp,
moral, pratik ve duygusal olduunu ne sren Rousseau bu yzden,
dinin zn, Voltaire gibi eitimli, yetimi aklda deil, fakat saf, basit
ve eitimsiz olann saf vicdannda, kar gzetmeyen kavraynda bulur.
Bununla birlikte Rousseauyla birlikte doal din farkl bir anlam kazanr;
doa, zel doast fenomenlere tam kart olarak, kozmik dzendeki
rasyonel dzenlilikten ziyade basitlik ve itenliktir. (Cevizci, 2003, 97101)
Genel olarak drt eit deistten bahsedebiliriz.
1. En nemli deist tr, lemin yaratcs olan mutlak olarak iyi,
sonsuz kudrete sahip her eyi bilen yce bir varlk anlamnda bir
Tanrnn var olduuna inanr. Bu deizm tr Tanrnn lem
zerinde hkmran olduuna, ahlaki ve dini grevlere sahip
olarak insan yarattna ve gelecekte iyi iler yaptnda dl verilecei, kt iler yaptnda cezalandrlaca bir gelecek durumu yarattna inanr. Ancak bu deizm tr, ilahi vahiy fikrini
inkr eder ve bunlarn sadece aklla kefedilebileceine inanr.

39

40

nite 2

2. Dier trdeki deizm ise, Tanrnn ayn sfatlara sahip olduunu


ve lem zerinde bir hkmranla sahip olduunu kabul eder,
ancak ilahi vahyi inkar etmenin yannda insann lmszln
ve gelecekteki herhangi bir dl ve cezann var olacan da inkar eder.
3. Dier bir deizm tr, evrendeki ileyiler zerinde bir kontrole
sahip olduunu ancak ceza ve mkfata veya insann refahna
kar yce varln kaytsz olduunu ileri srer. Bu deizm trnn ayn zamanda ilahi vahyi ve gelecekteki bir dl ve cezay
da inkar ettii sylenir.
4. En nihayetinde en radikal deizm tr, yce varln insan refah
iin herhangi bir hkmedici olduunu inkr etmenin yannda,
ayn zamanda yce varln dnyadaki tabi olaylar zerinde
kontrolnn olduunu da inkr eder. Bu deizm trne gre, yce varlk sonsuz bir ekilde kudret ve akl sahibi olmakla birlikte,
evrendeki herhangi tabi olaylara veya bu olaylarn meydana geldii eye gre tabi kanunlar belirlemede bile herhangi bir mdahalede bulunmadna inanr. Burada btn deizm trlerine
ortak olan ey hepsinin ortak bir ekilde vahyi inkr etmesidir.
(Rowe, 1998)
Sonu olarak ifade etmemiz gereken ey udur ki, her ne kadar deizm bir
adan dinin akl ile ilikisine vurgu yaparak dini dncede zaman zaman ortaya kan bir takm akla ve saduyulu dnceye dayanmayan
varsaymlara kar dikkat ekse de, Tanr lem arasnda btn temel
kutsal kitaplarda ileri srlen ilikinin varln olduka zayflatm gzkmektedir. Dolaysyla kutsal kitaplarn en temel iddialarndan olan
Tanrnn yaratc, hkmran, yaratm olduu varlklarla kulluk ilikisi
ierisinde olduunu, deizmin tanrsyla rttn, en azndan deizmin
tanr tasavvurunun bunlar hakiki anlamda saladn iddia etmek olanakl gzkmemektedir.
Panteizmin Tanr Tasavvuru
Panteizm kavram Trkede kamutanrclk, tmtanrclk ve evrentanrclk
olarak ifade edilmektedir. Deizm bir adan bakldnda sadece felsefi ve
bir takm bilimsel yorumlar olmasna karn, panteizm hem felsefi hem
de dinin mistik ynyle birlikte deerlendirildiinde genel olarak ortaya
kan bir anlaytr. Bir yanyla son derece rasyonel bir bak as iken,
dier ynden de bir takm mistik, ezoterik, batini yorumlar da ierisinde
barndrr. Dolaysyla rasyonellik ve mistik anlaylarn i ie gemi
olmas panteizmin dini sonularn deerlendirme asndan bir takm
soru iaretlerine de neden olur.
Bu farkl unsurlar ierisinde barndrmas nedeniyle tanmlama konusunda bir takm skntlar ierisinde barndrmasna karn, panteizm
denince ilk akla gelen tanm, Tanr ve evren ikiliinin olmadn ngrm olmasdr. Buna gre, Tanr ve evren arasndaki ikilii ortadan

Tanr Tassavvurlar

kaldrarak, bazen evreni temel unsur kabul ederken bazen de Tanry


temel unsur kabul edebilir, maddi ve ruhsal/tanrsal iki cevherin deil de
tek bir cevherin var olduunu ngrr.
Daha nce ifade ettiimiz gibi farkl panteizm trleri olmasna karn,
ilka filozoflarndan Plotinus, panteist olmad olduu tartmalara
neden olmu olsa bile bn Arabi, Hristiyanlardan Bruno, daha sonralar
Hegel, panteizmin en temel temsilcisi olarak kabul edilen Spinoza gelmektedir.
Panteizmi, deizmden ayran en temel zellik, Tanr ve tabiat ikiliini
ortadan kaldrmas, Tanrnn sadece akn bir varlk olarak grlmesini
doru bulmamas, aksine onu ikin grmesi yahut en azndan aknlk ve
ikinlik btnl olarak grmesidir. Panteizmi ateizmden ayran, evrenin iinde ve belki onunla ok aynym gibi gzkse de, maddeyi tek
bana yeterli grmemesi ve onu Tanrsal bir varln alm olarak kabul
etmesidir. Ateist iin Tanr hi yokken, panteist iin aksine Tanr her eydir yahut her ey Tanrdr. Panteizmi teizmden ayran farklarn banda
ise, en azndan tipik panteizm anlaylarnda, Tanrnn kii ve zat olma
zelliinin ve dolaysyla irade sahibi olma ve iradesiyle karar verme gibi
zelliklerinin bulunmaydr. Panteist Tanrnn evrenin ve insanlarn
var olmasndaki rol dahi ilim ve irade sahibi bir Tanrnn karar ve
yaratmas eklinde deil, Tanrsal varln zorunlu bir suduru, tamas ve
alm biimindedir.
Bir adan bakldnda panteizmin, insanlara, doaya ve doadaki hayvanlara Tanrsalln paydalar olarak daha iyi davranmaya neden olma
ve daha fazla efkat, merhamet ve sevgi iinde davranma gibi romantik
ve sosyolojik denebilecek dolayl faydalar olabilir. Dier adan ise doadaki hiyerarik farkllklar ve doal yapnn sonluluk, snrllk ve
lmszln gren bir akl tatmin etmesi, zellikle de zat olmayan bir
Tanrnn dindar bir insann ibadet ve dua edebilecei bir varlk olarak
grlmesi pek mmkn deildir. Bu ve benzeri amazlar, panteizmin de
yaygn kabul gren bir Tanr anlay olmasn engellemekte ve dindar
insanlar arasnda yaygn bir bak as olmas konusundan eletiriye
maruz kalmaktadr.(Yaran, 2012, 117)
Panteizm ve vahdet-i vcut ilikisi bu balamda zaman zaman tartlan
konulardan birini oluturmaktadr. Her ne kadar bu iki kavramn ayn
anlamda olmad konusunda nemli itirazlar mevcut ise de, nihayetinde
benzer Tanr kavramlarna sahip olduklar ynnde nemli varsaymlar
da gz ard edilemez. Sonuta nasl bir Tanr tasavvuruna sahip olduklar
nem kazanmakta, bunun sonucu olarak Tanrnn zat olmas, Tanr lem
ikilii, yaratma kavramlarn yorumlamadaki benzerlikleri, en azndan
klasik teizmden olduka farkl ekilde bu kavramlar yorumlamalar
itirazlar daha dikkatlice ele almay zorunlu klmaktadr. Bu anlamda
panteizmin en nemli temsilcisi kabul edilen Baruch Spinozann (16321677) grlerini burada ifade etmek meselenin anlalmasn kolaylatracaktr.

41

42

nite 2

Spinozann Tanr Tasavvuru


Her ne kadar panteizmin birok temsilcisi varsa da, konunun anlalmas
asndan Spinozann Tanr anlay bunun iyi bir rnei olacaktr.
Spinozann Etik adl kitabnn 1. Blm Tanrnn sfatlar ve mahiyeti
ile ilgilidir. Spinozann Tanrs o zamanki Tanr tasavvurundan bir hayli
farkllk arz etmektedir. Bu Tanr anlaynn zelliklerini birka maddede u ekilde ifade edebiliriz:
1. Tanrnn bir amac, gayesi ve plan yoktur; hislere sahip deildir.
2. Tanr zgr iradeye sahip deildir. nnde seecei bir alternatif
seenekler yoktur. Ve bunlardan birisini seecek ekilde bir iradeye sahip deildir.
3. Zihinsel olduu kadar fizikseldir.
4. Dnyadan ayr deildir.
5. Kendinde ahlaki niteliklere (adalet ve cmertlik gibi) sahip deildir.
6. Bilinebilir bir varlktr.
Bunlar ksaca aklayacak olursak;
1. Spinoza insana benzeyen antropomorfik bir Tanr tasavvurunu
reddetmektedir. Antropomorfik kavram Yunanca bir kelimedir. Bu anlaya sahip olanlar Tanr ile insan arasnda arzular ve
duygular rnein ak, kzgnlk ve kskanlk gibi, ayn zamanda
cmertlik ve adil olma gibi faziletli kavramlar asndan benzerlik ngrrler. Hatta bazlar Tanrnn elinin, yznn ve gzlerinin gerek anlamda var olduunu bile dnmektedirler.
Spinozaya gre ne alardan Tanr insana benzememektedir? O
kukuya yer brakmayacak ekilde, Tanrnn literal anlamda ellerinin, gzlerinin veya yznn olduunu inkar etmektedir.
Tanr herhangi bir arzu ve duyguya sahip deildir. O hibir kimseyi ne sever ne de ondan nefret eder; O hibir ekilde mutlu da
olmaz, znt de duymaz; O ayn zamanda bir krala, yargca
veya kanun yapcya da benzemez, zira emirler verip daha sonra
bu emirlere uyanlar mkafatlandrmaz; ayn zamanda uymayanlar da cezalandrmaz. Dolaysyla bu tr kavramlarn halk
psikolojisinin bir rn olduunu dnmektedir ve bundan
uzak durmaktadr.
2. Birinci maddeyle balantl olarak Spinoza Tanrnn zgr irade
sahibi olmadn ileri srmektedir. Tanrnn zgr irade sahibi
bir varlk olduunu aktan inkr etmek yerine, Spinoza Tanrnn iradesini aklla zde klar. Bu adan bakldnda Tanrnn iradesini elediini iddia etmek yerine, onu Tanrnn aklna
indirgediini sylemek daha doru olacaktr. Buna ilaveten,
Spinoza Tanrnn iradesinin baka her ey gibi, zorunlu olarak

Tanr Tassavvurlar

Tanrnn tabiatndan veya zatndan ktn ve bu yzden belirleyici neden olduunu ileri srmtr. Tanr zgr iradeden deil, zorunlu olarak tabiatndan kaynakland ekliyle yle davranmak zorundadr.
3. Spinoza Tanrnn zihinsel olduu kadar fiziksel de olduuna
inanr. Bu onunla Tanrnn bir bedeni olduunu veya somut bir
cisim olduunu kastetmemektedir. Daha ziyade Tanrnn Uzanm niteliine sahip olduunu ileri srer. Descartesi takip edersek uzanma sahip olmak uzunluk, genilik ve derinlie sahip
olmay yani boyutta bulunmay gerektirir. Uzanm bu durumda boyutluluk anlamna gelir. Tanr ayn zamanda Dncedir. Nasl ki Tanr beden deildir ama bir uzanma sahiptir, ayn ekilde Tanr bir zihin deildir ama zihne sahiptir.
4. Geleneksel Tanr kavram ile Spinozann tanr kavram arasndaki en nemli ayrmlardan birisi de Tanr ve lemin iki ayr varlk olmaddr. Yani iki ayr cevher deildirler. Bunun yerine
Tanr onun ifade ettii ekilde ifade edersek, natura naturansdr,
lem ise Tanrdan ayr bir varlk olmamak kaydyla Tanrnn bir
tezahrdr.
5. Spinoza kendi bana var olan iyi ve kt kavramlarnn olmadn iddia etmektedir. Biz bir eylere iyi veya kt deriz, bu bizatihi onlarn kendilerinde iyi veya kt olduklar anlamna gelmezler. Ancak bize nispetle iyi veya ktdrler onlar. Spinoza
bazen Tanrdan iyi olarak bahsetmesine karn, bu Tanr bizi var
kld ve bizim de varlmz devam ettirmemiz Ona bal olduu iin bize faydas olduu iin kullanr. Dier ahlaki nitelikler, adalet ve cmertlik gibi, Tanr iin geerli deildirler. Tanr
hibir ekilde duygulara ve arzulara sahip deildir.
6. Ona gre biz Tanrnn zat hakknda yeterince bilgiye sahip olabiliriz. Bu adan Tanr hakknda sadece via negativa negatif
yolla yani tenzihle bilgi edinebileceini ileri sren tenzih teolojisinden ayrlr. Ayn ekilde Aquinasn ileri srm olduu analojik ilkeyi de kabul etmez.
Bu temel niteliklerden dolay Spinozann Tanr tasavvurunun yanl
olduu ileri srlm ve ateist olmakla sulanmtr. Kabul etmek gerekir ki Spinozann Tanr kavram dier sradan dindarlarn kullanm
olduundan olduka farkldr. Buna karn dnce tarihinde yer etmi
dnrlerin grlerine baktmzda da benzer bir takm farkllklar
gryoruz. Dolaysyla Spinozann genel bir Tanr tasavvurundan farkl
bir bak asna sahip olmas, onu ne kadar dini dncenin dna ittii
hususu tartma konusudur. Bu adan bakldnda felsefecilerin Tanrs
ile dinin tanrs arasndaki snrlarn ne olduu konusundaki tartma
varln devam ettirecek gzkmektedir. (Jarret, 2007, 37-40)

43

44

nite 2

Panteizm Teizm ilikisi


Panteizm teizme alternatif bir dnce olarak ifade edildiinde, teizmin
en temel iddialarndan biri olan Tanrnn zati bir varlk olduu dncesini reddeder. Dier bir ifade ile panteistler Tanrnn tamamen akn bir
varlk olduunu inkr ederler. Tanrnn tamamen lemden farkl veya
ontolojik olarak ondan ayr olduunu kabul etmezler.
Akn(transcedence) ve ikin (immanence) olma ile ilgili yorum farkllklar dini dnceyi belirlemede nemli bir unsur ola gelmitir. Btn
byk dini geleneklerin bazen akn ilahi gereklikle ilgili baz sorunlar
zmek iin panteizmin temel iddialarna bavurduu veya onun temel
dncelerini teizmin ierisine devirdii grlmtr.
Panteizmin semav dinlerin temelini oluturan yaratc ile yaratlan arasndaki ayrm ortadan kaldrd sylenebilir. Sz konusu dinlerde yaratan ile yaratlan ayr ayr varlklara sahiptirler. ki varlk arasnda herhangi bir benzerlik de yoktur. ki varlk arasndaki mnasebet yaratlann
(evrenin) yaratcnn eseri ve mahlku olmas, O'na muhta bulunmas, O
olmadan var olamamas ve var olduktan sonra da Onsuz varln muhafaza ve idame ettirememesi eklinde anlalmaldr. Bu anlamda panteizm tanr ile evreni birbirinden ayrt eden ve farkl klan snrlar ya tamamen yok eder veya andrr, silik ve fark edilmez hale getirir.
Akn/mtel tanr yerine tamamyla ikin/mndemi tanr ikame eder.
Bu da zaman zaman tanry evren ve tabiatla zdeletirmeye sebep olur.
Panteizm gerek tanrnn irade zgrln (Fil-i Muhtr oluunu), gerek bireylerin iradelerini ortadan kaldrarak kat bir determinizme yol
aar. Bu da ibdet, ahlak ve hukuk hkmleri ile ykml ve sorumlu
olan insan sorumsuz hale getirir ve kutsal kitaplarda ak bir ekilde var
olan insan zgrln ortadan kaldrr.
Teizmin ortaya koymu olduu Tanr kavramyla ilgili sorunlarn hepsi
panteizm iin de geerli deildir. Yaratma ve ktlk problemi her ne
kadar panteist ve teist iin ayn derecede problemler tekil etse de, panteizm asndan bu kavramlarn teizmden olduka farkl olarak kendine
has bir anlam olduu sylenebilir. Bir kimse herhangi bir dini grup
ierisinde yer almakszn da panteistik dnceler ierisinde yer alabilir.
Panteizmin ateizmle ayn anlama geldii, panteizm ierisinde var olan
teizmin unsurlarnn esas unsuru oluturmad, tabir caizse yama bir
dnce olduu konusunda bir takm eletiriler vardr. Bu sebepten dolay, her ne kadar panteizm dini dnce ierisinde yer almsa da, teolojiyi istismar ettii konusunda, dier bir ifade ile felsefi dncesi ierisinde teolojik unsurlar enjekte ettii anlamnda eletirilere maruz
kalmtr. Eer Tanr lemle zdese, sadece lemin dier bir ad olmu
olaca, bylece herhangi farkl bir anlamdan da yoksun olmu olaca ve
bu yzden panteizmin ateizme eit olduu konusunda eletiriler getirilmitir. Benzer ekilde Schopenhauer lemi Tanr olarak adlandrmak,
onu aklamak deildir; lem kelimesinin gereksiz bir e anlamlsn
kullanarak dilimizi zenginletirmek olur demitir.

Tanr Tassavvurlar

Panteizme yneltilen benzer bir eletiri de, leme Tanr demem iin onun
ne olduu konusunda bir aklama getirmediidir. Sadece lem szc iin gereksiz bir e anlaml szck dilimize kazandrlm olur. Bu
durumda lem Tanrdr demekle lem lemdir demek ayn kapya
kacaktr. Sonu olarak panteizmin ateizmle ayn anlama geldii tartmas panteizmin kendisi kadar eskiye gittiini ve bu konuda nemli ve
hakl eletirilerin olduunu syleyebiliriz. (Levine, 1994, 2-6)
Panteizm genel olarak dnldnde teizmin dndaki baz dinlerin
bu kavramn altnda deerlendirilmesi daha anlaml olabilir. Felsefi
Taozm muhtemelen panteizme en yakn bir dini bak as kabul edilebilir; bunun yannda Advaita Vedanta, Budizmin baz formlar olarak ve
monoteistik dinler ierisindeki baz mistik akmlar da panteizmin bir
yansmas olarak deerlendirilebilir. Hindu mtefekkir ankarann (788820) Tanr tasavvuru dou din anlaynn panteizmle yakn ilikisi asndan nemli olduu iin ksaca deineceiz. ankaraya gre, yegne
mutlak gereklik tmyle deney d, gndelik insan tecrbesinin tamamen tesinde olmakla birlikte yoga murakabesi yoluyla sezgisel olarak
varl kavranabilen Brahmandr. Bizim gndelik tecrbemiz, elbette ki,
hem tabiat dnyasnn, hem de bireysel insani ahsiyetlerin, bamsz
gereklikler olarak var olduklarn gsterir. Ancak bu trden bir tecrbe,
ryalar nasl gryorsak yle grlmelidir: ryadayken, ryadaki nesneleri gerek olarak kabul etmekten kendimizi alamayz, fakat ne zaman
ki uyanrz onu bir yanlsama olarak grrz. Benzer ekilde, gndelik
cehalet halimizde gndelik hayattaki nesneleri ve kiileri gerek olarak
saymaktan kendimizi alamayz, fakat daha yksek, aydnlanm bir
mevkiden, bunlarn hepsi- kiinin kendi var oluu da dahil olmak zerealdatc grnr. Gerekten, hakiki manevi aydnlanmaya erimek iin
bertaraf edilmesi gereken balca engel bu cehalettir. yleyse, Brahman
zati bir varlk deildir; aksine o mutlak, gayri zati hakiki varlktr,
dnyann btn o aldatc grnmlerinin ardndaki gerekliktir. Panteizmin baka trleri durumu biraz daha farkl tasvir ederler, fakat hibirisine gre Tanr yaratc deildir, nk yaratma, Tanr ve lem arasnda
bir ayrm tazammun eder, bu panteizme yabancdr. Ayrca, gayri zati bir
varlk fiil yapamaz ve dolaysyla fiillerinde zgr olamaz; aksine o
deimez bir ekilde vardr. (MacIntyre, 1967, 32)
Dolaysyla panteizm aslnda tek bir dine izafe edilebilecek bir felsefi ve
mistik dnce deil, daha genel bir bak as olup, farkl dinlerle farkl
diller kullanarak ortaya kabilen bir dncedir. Bundan dolay panteizmi deerlendirirken temel olarak teizmin temel unsurlar asndan
deerlendirmek daha anlamldr. Panteizm Tanr tasavvuru temel olarak
teizmin ngrm olduu yaratc Tanr lem ayrln iddia eden, ilahi
zgrl savunan bir bak asndan farkllk arzetmektedir. Dolaysyla temel bak asn kutsal kitaplardan esinlenerek oluturmaya alan
bir teistin, daha ziyade vahyi felsefi gr ierisinde yerletirmeye alan
panteistten olduka farkl bir bak asna sahip olduu sylenebilir.

45

46

nite 2

Bu yzden panteizm genel dini akm ve gr ierisinde kabul edilmemi


ve herkese kabul edilen bir tanr tasavvuru olarak benimsenmemitir.

Panenteizm ve Tanr Anlay


Klasik teizme muhalefet olarak ortaya km olan panenteizm felsefesi
Alfred North Whitehead (1861-1947) tarafndan ortaya konmutur. Sre
felsefesi olarak da adlandrlr. Bu bak as birok ynden Charles
Hartshorne (1897-2000), John B. Cobb, Jr., ve David Ray Griffin tarafndan gelitirilmitir. Sre felsefesinin nemli temsilcileri olan bu filozoflarn en temel ortak noktalarndan birisi varlk kavramn olu kavramna nceleyen metafizii reddetmektir. zellikle de klasik metafizik
ve teoloji ile anladklar ortaada hakim olmu olan Aristo metafizii ve
Aquinasn sahip olduu metafizik ve teolojik grlerdir.
Hartshornenun zellikle Fransz filozof Jules Lequier ve svireli filozof
Charles Secretandan ok etkilenmi olduu sylenebilir. Bu filozoflar,
Tanrnn cevherselliine karn onun, oluu ncelediini ileri srmlerdir.
Tmtanrclk diye Trkeletirildiine rastlanabilen panenteizmin, panteizmin teizme daha yaklatrlm hali olduu sylenebilir. Panteizm ile
karlatrldnda genellikle bavurulan bir ksaltma ile sylemek gerekirse, panteizme gre her ey Tanrdr ifadesi en doru gerei ifade
ederken, panenteizm bunu yumuatp her ey Tanrdadr der. Bylece
de, Tanr ve evrenin ayn olduu grnden veya yorumundan kurtulmu olur.

Panenteizme gre, Tanr evrende ikin bir varlktr; ancak


onun evreni aan akn bir yn de vardr. Baka bir deyile
de, evren Tanrnn sonsuzluundan ayr bir varlktr, ancak
Tanrnn dnda bir varlk da deildir. Teizme yakn bir
biimde Tanry, evreni aan ve zati yn olan bir varlk
olarak grrler. Dolaysyla, panenteizm, teizm ile panteizm
arasnda bir Tanr anlay ve Tanr-lem ilikisi savunmaya
almann ad olmaktadr. (Yaran, 2012, 119)
Daha ok ondokuzuncu yzylda kullanlmaya balayp yirminci yzylda biraz daha savunucu bulan panenteizm, Batda sre felsefesi ve teolojisi yanllarnca savunulmaktadr. Bunlarn savunduu Tanrnn deien ve deimeyen, soyut ve somut gibi ift kutupluluklar arzettii
inanc, panenteizmden ziyade Hristiyanln Baba ve oul gibi zaten
biraz ift kutuplu gzken Tanr anlaynn felsefi dille ve soyutlatrarak ifade edilii gibi gzkmektedir. Bu bak as, u anda kendilerini
ak teist olarak nitelendiren Neo Thomaclarnkinden, farkllk gsterir. Ak teistler ilahi varln kendisini snrlandrdn ve lemden gelen etkilere ak olduunu ileri srerler. Fakat sre teizminden farkl
olarak bunu Tanrnn kendi iradesi ile zorunlu olmayacak ekilde yaptn ileri srerler. (Hasker, 1994, 126)

Tanr Tassavvurlar

Sre teizminin Tanrsnn zati olmak bakmndan geleneksel teizmin


Tanrsyla benzer olduu ileri srlse bile, Tanryla lem arasndaki
iliki asndan ondan dikkate deer ekilde farkldr. Sre teizmi hem
yoktan yaratma fikrini, hem de geleneksel teizmde Tanr ile dnya arasnda var olan kkl ayrm reddeder. Sre teizmi Tanrnn dnyayla
ilikisini en iyi ekilde dnya Tanrnn bedenidir diyerek ifade eder.
Bu demektir ki, klasik teizimde olduunun aksine Tanr ve alemn birbirinden tamamen ayr olmad anlamna da gelir; aksine btn sonlu
eyler, insanlar da dhil, bir anlamda Tanrnn kendi varlnda mndemitir. Belki de bunu tasavvur etmenin en iyi yolu, ne kadar snrl
olursa olsun, insan bedenindeki her bir hcrenin, hem kendisine hem de
civarndaki eylere ne olup bittiine dair bilincinin o hcreye hkmettiini tahayyl etmektir. Sonra da bu bireysel hcre-bilinlerinin sanki
birletirilmi bir bilinte, yani onlardan her birini hem aan hem ihtiva
eden bedenin zihninde, toparlanp ihtiva edildii dnldnde,
buna benzer ekilde her birimiz Tanrnn bedeninde bir hcreyizdir.
Bu nedenle Tanr, kelimenin hakiki anlamyla bizim tecrbelerimizi, hazlarmz ve zntlerimizi en mahrem ekilde paylaabilir. Eserleri ile
sre teizmine ilham veren filozof Alfred N. Whiteheadn ifadesiyle,
Tanr yce arkadatr, bizimle zdrap ekip anlayandr. (Whitehead,
1978, 51).
Btn bunlar Tanr ile lem arasndaki ilikinin sre teizminde geleneksel teizmden ok farkl ekilde tasavvur edilmekte olduu anlamna gelir.
Geleneksel teizmde, lemin Tanrya tek tarafl ball sz konusuyken,
sre teizminde bu ilikinin Tanr ve lem arasnda birbirine ballk ve
mtekabiliyet olarak tasvir edilmesi daha iyidir. Whitehead unu diyecek
kadar ileri gitmitir: Tanr lemden akndr demek kadar lem Tanrdan akndr demek de dorudur. Tanr lemi yaratr demek kadar
lem Tanry yaratr demek de dorudur. (Whitehead, 1978, 348) Her
ne kadar burada Tanrnn yaratlmas onun gerekten yaratlmasndan
ziyade var kld varlklar tarafndan etkilenebilecei anlamna geldii
iddia edilse de, bu da klasik teizmin asla kabul edemeyecei bir varsaymdr.
Tanr kendisinin dndaki varlklar var ettii ve kendisi mkemmel
olduu iin Tanrnn etkilenmesi ve bunun sonucunda bir deiime maruz kalmas mmkn deildir. Bununla birlikte, tpk bizim bedenlerimize ihtiya duyduumuz gibi, Tanrnn kendisi araclyla yaayaca
bedene ihtiya duymas hasebiyle, Tanr hibir zaman bedensiz olamaz,
dier bir ifade ile lemsiz olamaz, sonucu karlr. Bu lemin tpk Tanr
gibi zorunlu varlk olmas, balangc ve sonunun olmamas anlamna
gelir. Fakat eer bilimsel delilin ima eder grnd gibi fiziksel lemin
zamanda bir balangc varsa, ondan nce baka lemin olduundan, ya
da sonsuz bir lemler silsilesi olduundan, dolaysyla da Tanrnn hibir
zaman bedensiz, dnyasz olmadn syleyebiliriz. (Peterson, 2006, 87)

47

48

nite 2

Sre teizmi asndan Tanr akn ve yce yaratc kudrettir fakat tek
yaratc kudret deildir. Bylece sre teistleri Tanrnn ve yaratlm
varlklarn ortak yaratc olduklarn iddia ederler. Sre teizminin yaratma doktrini klasik teizmin yaratma doktrinini yani Tanrnn tek yaratc olduu fikrini kabul etmez. Klasik teizmin en nemli temsilcisi olan
Thomas Aquinas kelimenin gerek anlamnda sadece Tanrnn yaratc
olduunu syler. Klasik teizm yaratmann yoktan bir eyi meydana getirmek olduunu bunun da sadece Tanr iin mmkn olabileceini ileri
srer. Bu bilinen ve dindarlarn kabul ettii yoktan yaratma doktrinidir.
Bu yoktan yaratma doktrini lemin zamansal olarak sonlu olduu grnden ayrdr. rnein Aquinas iin Tanrnn yaratc olup olmamas
ve lemin bir balangc olup olmamas ayr meselelerdir. Aquinas ak
bir ekilde lemin zamansal bir balangca sahip olmasnn akla dayal bir
tartmadan ziyade imann bir konusu olacan syler. Sre felsefecileri
genel olarak, evrenin bir ilk zamansal annn var olduunu inkar ederler.
Bu gre dini bir dayanak bulmak iin, rnein David Griffin, kutsal
kitablarda lemin mutlak anlamda bir balangca sahip olduunu syleyen ayetlerin var olmadn ileri srer. (Griffin, 2001, 109-114).
u ana kadar ifade ettiklerimizi birka madde halinde u ekilde zetleyebiliriz:
1. Tanr yaratlm varlklar mecbur klacak ekilde mutlak kudret
sahibi deildir. Tanr mecbur klmak yerine ikna etmek gcne
sahiptir. Sre teologlar klasik teizmin mutlak kudreti g ierme olarak yorumladklarn ileri srmlerdir, bunun yerine ilahi
kudrette hogr kavramna yer vermilerdir. kna kavram
lemdeki nedensellik ierisinde bunlara gre Tanr tarafndan
empoze edilen tek tarafl bir kontrol anlamna gelmez.
2. Gereklik zamanda sreklilie sahip maddi cevherlerden meydana gelmez. Aksine seri olarak var olan tabiatta tecrbe edilen
olaylardan meydana gelir. Bu olaylar hem fiziksel hem de zihinseldirler. Btn tecrbe sregiden birbiriyle ilikili olan gereklie katkda bulunur ve bu anlamda nemlidir.
3. lem zgr irade sahibi failler tarafndan meydana getirilen sre ve deiim tarafndan ekillenir. Kendi kaderini tayin/z belirlenim sadece insan deil ayn zamanda evrendeki her eyi niteler. Tanr olaylar serisini veya herhangi bir bireyi tamam ile
kontrol edemez. Aksine Tanr alternatif imknllklar ortaya koyarak zgr iradeyi etkileme gcne sahiptir. Dier bir ifade ile
sylersek, Tanrnn iradesi her bir eyde kendini gsterir, fakat
meydana gelen her ey Tanrnn iradesi deildir.
4. Tanr evreni ierir, fakat onunla zde deildir. Dier bir ifade ile
panenteizm panteizmle ayn deildir. Bazlar bu bak asn
teokozmomerkezcilik olarak adlandrmlardr. nk Tanr
daima lemle bir iliki ierisindedir.

Tanr Tassavvurlar

5. Tanr deien evrenle karlkl etkileim ierisinde olduu iin,


zaman sresince lemde meydana gelen olaylardan etkilenir.
Tanrnn iyilik ve hikmet gibi soyut unsurlar ezeli olarak somut
kalr. Charles Hartshorne insanlarn subjektif deil objektif lmszl tecrbe edeceklerine inanr. nk kiilerin tecrbleri
sonsuza dek var olan her eyi ieren Tanrda yaar. Dier sre
teologlar cismani lmden sonra subjektif tecrbeye sahip olacaklarna inanrlar.
6. ift kutuplu teizm Tanrnn hem deien bir ynnn hem de
deimeyen ynnn olduuna inanr.
Bu unsurlar gz nnde bulundurulduunda,sre teizminin zellikle
teslis ve enkarnasyon gibi Hristiyan teolojisinden esinlenerek klasik
teizmden radikal bir kopu sergilediini ve standart teizmin tanr tasavvurundan esasl bir ekilde ayrldn grmekteyiz. Hristiyan teolojisi
ierisinde bile sre teizminin temel varsaymlarnn olduka tartmal
ve itiraza ak olduu durumda, baka dinlerde zellikle slamiyet asndan bu tr bir metafizikle ortak payda bulmak neredeyse imknszdr.

Agnostizm
Deizm, panteizm ve panenteizm, teizmden farklar olan ama yine de esas
itibaryla bir eit teizm tr denilebilecek ekilde Tanrnn varlndan
kukusu olmayan metafizik sistemlerdir. Teizm ve ateizmi birbirinden
ayr ulara yerletirirsek eer, bu Tanr tasavvurlarnn tezim tarafna
denk geldiini syleyebiliriz. Deyim yerindeyse bu iki u noktann
ortasnda ise bilinemezcilik diye Trkeletirilen agnostisizm bulunur.

Agnostiklerin, Tanrnn nitelikleri veya Tanr-lem-insan


ilikileri ile ilgili bir grleri yoktur. Zaten onlar, bu
konularda bir bilgi sahibi olunamayacan savunurlar.
Agnostisizm de, genelde her tr metafizik konuda zelde de
Tanrnn var olup olmad veya nasl bir varlk olup
olmad konusunda lehte veya aleyhte kesin bir gre
sahip olunamayacan savunan grtr.
Felsefe tarihinde eitli trden septikler veya pheciler olmusa da, agnostik terimi daha yeni bir terim saylr ve ondokuzuncu yzyl sonlarndan beri kullanlmaktadr. Tanrnn varl veya yokluu meselesine akli
deliller asndan bakldnda her iki ynde de malzeme bulunabileceini syleyenler varsa da, bunlarn ou kendilerini agnostik saymazlar.
Zira rasyonel deliller asndan kendilerinde bir takm eitlikler sz konusu ise de baka faktrleri dikkate alarak bir yne ynelirler.

49

50

nite 2

rnein, ada din felsefecilerden John Hick, salt rasyonel


gerekeler asndan bakldnda teizm ve ateizm arasnda
akln karar vermesinin kolay olmadn nk hem lehte
hem de aleyhte makul saylabilecek gerekeler olduunu,
bununla birlikte kendisinin teist olduunu syler. nk ona
gre, kendi yaad veya bakasnn yaadklar ynndeki
iddialarna gvendii dini tecrbe olaylar, akln ortada kal
vaziyetini teizm lehine dntrmeye yetmekte, dini tecrbe
sayesinde agnostik tavr iinde kalmaktan kurtulmaktadr.
(Yaran, 2012, 121)
Genel olarak ifade edilecek olursa, agnostik bir kimse, ateist birinin aksine Tanrnn var olduuna veya olmadna inanmak iin bir kanta veya
delile sahip olmadmz iddia eden kimsedir. Dolaysyla agnostie
gre bir Tanrnn var olduuna dair veya olmadna dair argmanlar
ileri srmek anlamszdr. Tanm daha da daraltrsak, insan aklnn Tanrnn var olduu veya olmadn dorulamak iin yeterli rasyonel temellere sahip olmad grdr. Bu anlamda bir kimse eer inanlarmzn yeterli bir ekilde insan akl ile desteklenmesi durumunda rasyonel
olduunu ileri srd mddete, agnostisizm gibi felsefi bir pozisyonu
savunan bir kimse Tanrnn var olduuna inanmann veya inanmamann
rasyonel olmadna inanacaktr. Modern dnemde agnostikler byk
oranda kendi durumlarn hakl karmak iin Kant ve Humeun felsefi
grlerine bavurmulardr. Dolaysyla Hume ve Kantn agnostisizme
felsefi anlamda destek saladn sylemek doru olacaktr.
Agnostisizmin Dereceleri
Her ne kadar agnostisizm terimi uzun bir gemie sahip olsa da, terimin
kendisi ilk defa Thomas H. Huxley tarafndan dini konularda kendi entelektel durumunu tasvir etmek ve bir izm olarak ortaya koymak iin
1869 ylnda ifade edilmitir. Huxley Tanrya inanmann veya inanmamann ve bir takm tabiat st varlklarn dorulanp dorulanmayaca
konusunda hakl karlm bir durumun olamayacan, inan ve inansz olma durumlarnda yeterli bir rasyonel temele sahip olmadmz
ileri srer. Bu durumda felsefi bir pozisyon olarak agnostisizm Tanrnn
var olduunu veya var olmadn ve lemin nihai nedeninin Tanr olduunu belirlemenin bizim bilisel yetilerimizin tesinde olduunu savunan bir bak asdr.
eit agnostisizmden bahsedebiliriz;
1. Zayf anlamda agnostisizm ki buna gre Tanr kavram veya tabiatst bir varlkla ne kastedildiini anlayan fakat Tanrnn var
olduuna veya var olmadna veya lemin varlndan bir Tanrnn sorumlu olduu konusunda olumlu veya olumsuz bir
inanca sahip olmama kastedilir. Bu en yaygn olan agnostisizm
trdr.

Tanr Tassavvurlar

2. Ilml agnostisizm ki buna gre bu kii byle bir Tanrnn varl


ve ilahi gereklie inanmak veya inanmamak iin gerekli yeterli
sebepleri insann kefedemeyeceini dnr.
3. Gl agnostisizm buna gre birisi inanmak veya inanmamak
iin yeter sebebe sahip olmad durumda, byle bir Tanr veya
ilahi gereklie inanmann veya inanmamann bir ekilde uygun
olmad veya yanl olduuna inanr.
Bir kimse zayf anlamda Tanrya inanmak iin sebepleri kefetmenin
bilisel yetilerimizin tesinde olduu anlamnda agnostik olabilir. Zayf
anlamdaki bir agnostiin dncesi felsefi anlamda bir pozisyon almasnn zorunlu olmad iddiasna dayanr. Zira byle bir durumda olmak
iin, bir kimsenin insann bilisel glerinin Tanrnn var oluu veya
olmay ile ilgili inancn hakl karmada yetersiz olduuna inanmasn
gerekir. Bununla birlikte baz dindar dnrler, rnein Kierkegaard
gibi, iman vastas ile Tanrya inanmann doru olduuna, akln Tanrnn varlna kar veya lehine yeterli rasyonel temeller salayamadn iddia etseler de inanmlardr. Bylece dindar bir kimse Tanrya
inanma veya inanmama anlamnda agnostik olmakszn felsefi bir agnostisizmi kabul edebilir. Zira lml agnostik insan akl tarafndan salanm
yeterli temeller olmakszn inanmann veya inanmamann uygun olacana inanr. Fakat gl agnostik inanana ve inanmayana eletirel bir
ekilde yaklar. Agnostik olan felsefecilerin ounun gl bir ekilde
agnostik olduunu sylemek yanl olmayacaktr.
Agnostisizmin felsefi bir durum olarak hakl olduunu savunmak iin
bilisel glerimizin snrlaryla ilgili ciddi bir aratrmaya gerek vardr.
nsan aklnn lemin varlndan herhangi bir ilahi varln sorumlu olduu veya geleneksel teizmin Tanrsnn varl ile ilgili negatif veya
olumlu yarglara varabilmesinin mmkn olmad gsterilmelidir.
Huxley ve dier agnostikler kendilerine Hume ve Kanttan dayanak bulduklarn ileri srmlerdir. Hume nsan Anl zerinde Aratrma ve Tabi
Din zerine Diyaloglar adl eserlerinde geleneksel doal teoloji ile ilgili
olduka ciddi eletiriler ileri srmtr. Kant Saf Akln Kritiinde bilimle
ilgili Humecu septisizme kar koymann yolunu aramsa da, saf akln
snrlarn aan btn metafizii ve doal teolojiyi ortadan kaldracak
felsefi giriimlerde bulunmutur.
Ondokuzuncu yzylda Kantn ve Humeun dnceleri Sir William
Hamilton, Herbert Spencer, Thomas Huxley, Leslie Stephen ve John
Stuart Millin agnostisizminde yeerdi. Teizm (1874) adl makalesinde
Mill, sadece tasarm kantnn tabi evrenin dzeninden sorumlu ilahi
varlk adna rasyonel bir destek olarak potansiyel bir kaynak olarak kaldn iddia eder. O ayn zamanda Darwinin teorisine de vurgu yapar.
Ona gre Darwinin teorisi meru ama kantlanmam bir hipotezdir.
Canl yaamdaki grnr tasarmn lemdeki dzenin sebebi olan bir
akll varln var olduu grne bir dereceye kadar olaslk kazandrdn iddia etmitir. Bu olasln derecesinin Mill, inancn garanti altna

51

52

nite 2

alnmas iin yeterli olmadn ileri srer, zira tabiat st varlkla ilgili
rasyonel durumun agnostisizm olduunu ifade eden yargyla makalesini
sonlandrr.
Yirminci yzylda iki felsefi akm, mantksal pozitivistler ve naturalistler,
en azndan dolayl yoldan agnostisizme destek olmulardr. Mantksal
pozitivistler bir nermenin ancak ya analitik olmas ya da empirik olarak
dorulanmas durumunda doru olacan ileri srmlerdir. Onlar ayn
zamanda geleneksel teizmin Tanrsnn ne analitik olarak ne de empirik
olarak desteklenebileceini ileri srmlerdir. Mantksal pozitivistler
teizmin ve ateizmin makul pozisyonlar olduu varsaymn inkr ederler
ama dier yandan Tanrya inanmann ve inanmamann rasyonel olmad sonucunu onaylarlar. Naturalizmin temel tezi gvenilir bilginin sadece bilimsel metodlarla elde edilebileceine inantr. Bu tez tabiatst
hakknda agnostisizmi ierir, nk tabiatst bilimsel metodla yaplan
aratrmada kimsenin aklna gelmez. Zira natralistler asndan sadece
gvenilir bilgi fiziksel bilgi olduundan dolay, Tanrnn var olduu
veya olmad ile ilgili gvenilir bir bilgi sahibi olmamz mmkn deildir.
Bu anlamda agnostisizmin yirminci yzyldaki en nemli temsilcisi
Bertrand Russelldir. Russell felsefi olarak ateist olmadn, elinde Tanrnn yokluunu ispatlayacak kadar delilin var olmadn belirtir. Bununla birlikte felsefi adan her ne kadar agnostik olduunu ileri srse
de, Russell pratik olarak ateist olduunu ileri srer. Bu bak as hakikaten dini dnceye kar tavr alanlarn byk oranda benimsedikleri bir
gr olmutur. ada dncede ilk nce ateizmi benimsemi daha
sonra Tanrnn var olabileceine inanm bir dnr olan Anthony
Kennynin Tanrnn varln kabul etmek iin delillerin zorunlu olduunu ileri srmesi ve bu delillere aklla ulalamayacan ngrmesi onu
agnostisizme gtrr. Bir eyin doru olmas iin delillendirilmesi gerektiine, delillendirilmenin de ya analitik ya da olgusal olmas gerektiine
inanan Kenny, bunun eksik olmas durumunda Tanrya inancn temelsiz
olduu hkmne varr. Kennynin argmanlar yle ifade edilebilir:
1. Eer bir Tanrya inan rasyonelse, yani delillendirilebiliyorsa,
Hristiyan imann kabul etmek makuldr,
2. Eer rasyonel teoloji baarl bir ekilde dorulanabiliyorsa ki bu
ancak delillendirme ile olabilir, Tanrya inan rasyoneldir.
3. Rasyonel teolojinin baarl bir ekilde uygulanabilecei inanc
benim iin rasyonel deildir.
4. Bundan dolay Tanrya inanmak ve ayn ekilde Tanry reddetmek de, rasyonel deildir.
5. Bu durumda Hristiyan imann kabul etmek benim iin rasyonel
deildir. (Batak, 2003, 75-80)

Tanr Tassavvurlar

Yirminci yzyln ikinci yarsndan itibaren din felsefesinin yeniden ortaya kmas ve mantksal pozitivizmin yklmas ile agnostisizime ve
naturalizme ya geleneksel teizmin doru olduunu ortaya koymann ya
da teizme inancn rasyonel olduunu ortaya koymann yolunu arayan
filozoflar tarafndan anlaml itirazlar yneltilmitir. Tanrya inanmann
rasyonel olduunu ispatlamann yolu tercih edilmitir;
1. Kant ve Humecu bak asna kar Tanrya inanmak iin doru sebepler ve delillerin var olduunu iddia etmilerdir. Kant ve
Humeun metafizii eleyen veya onu belirsizlie iten grleri
eski gcn yitirmi ve metafizik dnce yeniden canlanmtr.
2. William James The Will to Believe (1897) adl yazsnda Tanrya
inanmak iin pragmatik sebeplerin inanc rasyonel yapmak iin
yeterli olduunu ileri srmtr.
3. Baz filozoflar, Plantinga gibi, Tanrya inanmann delille dorulanan bir inan olmaktan ziyade temel inanla doruland iin
rasyonel olduunu ileri srmlerdir.
4. Tanrnn varln ispatlamaya ynelik klasik deliller, kozmolojik, ontolojik ve tasarm delili gibi, tekrar canlanm, bu deliller
Tanrnn varln ispatlamaktan ziyade bir Tanrnn var olduunu glendiren deliller olarak grlmtr. Dolaysyla ateizmin ve agnostisizmin iddialarnn aksine teizmin temel iddialar
en az kart grler kadar rasyonel ve savunabilirdirler.
Her ne kadar agnostizm nemli lde varln srdrse de, metafizik
temellerinin eskisi kadar salam olmadn sylemeliyiz. Aklmzn ve
dolaysyla bilgimizin snrlarnn Kant metafiziinin tesinde bir alana
sahip olduu ve bu yzden teizmin temel iddialarnn dncenin dnda deil ierisinde yer ald konusunda nemli itirazlar mevcuttur. Dolaysyla Tanrnn varl ve onun temel niteliklerini rasyonel, aklc ve
tutarl bir ekilde savunulabilir olduu yeniden kabul edilen metafizik
bir bak asdr.
Teizmin tanr tasavvuru ezeli, ebedi, yaratc, her eyi bilen, her eye
gc yeten ve kendisinin dndaki varlklar var edip onlar zerinde
hkmran olma niteliklerini ngrr. Deizm buna kar olarak mekanik
bir lem anlay ngrerek, Tanrnn yaratc ve her an lemin var olmasn salad konusunda farkllk arzeder. Panteizm bunun yannda yeni
Eflatunculuk dncesinden yola karak, Tanr lem ikiliini ortadan
kaldrm grnyor. Sre felsefesi klasik teizme alternatif olarak yola
km, Tanrsz lem ve lemsiz tanr olamayacan ileri srerek, Tanrnn mutlak kudreti ve mkemmellii ile ilgili klasik teizmin temel varsaymlarndan radikal bir ekilde ayrlmtr. Bir Tanrnn bilinip bilinemeyecei konusunda agnostizm ve bir Tanrnn var olamayaca ile ilgili
olarak ateizm modern ada Tanr tasavvurlarn yeniden gzden geirmemize ve onlarn gerekten geerliliinin olup olmad ile ilgili tartmalara neden olmutur.

53

54

nite 2

zet
Bir Tanrnn var olduuna inanmak ve belirli niteliklere sahip tanrlara
inan dinlerin merkezinde olan bir dncedir. Tanrnn zati bir varlk
olduunu kabul eden ama ayn zamanda zati tanrlarn birden fazla olduunu iddia eden gre politeizm ad verilir. Henetoizm de tanrlarn
okluunu kabul eder, ancak bir tanrnn dier tanrlara stn geldiini
kar kabul eder. Monoteizm sadece tek bir tanrnn var olduunu iddia
eder ve ayn zamanda teizm olarak da adlandrlr. Bu anlaya gre,
Tanr kendisinin dndaki her eyin varlk sebebi olarak yoktan yaratan,
kudret, bilgi ve ahlaki deer konusunda en stn zati bir varlk olarak
tasavvur edilir. Hinduizmin eitli yorumlar ve dier dou dinleri ile
ilikilendirilen panteizme gre, Tanr zati bir varlk olarak kabul edilmez.
Bu anlaya gre, Tanr bir btn olarak evrenle ya da tabiatla zdetir.
Bir baka Tanr tasavvuru olan deizm bazlarnca teizmin bir tr olarak
kabul edilir. Deist de teist gibi bir Tanry kabul eder, ancak deiste gre
Tanr yaratma fiilini gerekletirmez. Mutlak monizmin ise, panteizm
ya da panenteizmin bir yorumu olduu ileri srlebilir. Mutlak monist,
Tanrnn grnr dnyada oulluuna ramen, gerekte mutlak bir
tekillik olduunu iddia eder.Teizmin ilah her eye kadir, her eyi bilen
ve salt iyi olan akn manevi bir varlk olarak tasavvur edilmitir. Bu
gre klasik teizm veya standart teizm de denir. Zaman zaman Yaradanclk veya ilahclk olarak da adlandrlan deizm bir Tanrnn varln kabul etmekle birlikte Tanrnn lemi var kldktan sonra ona mdahale ettiini inkr eden dncedir. Bu anlamda deizm, vahyi inkr ettii
veya ou zaman onu akln yannda ikincil bir konuma indirgedii konusunda eletirilere maruz kalmtr. Panteizm kavram Trkede kamutanrclk, tmtanrclk ve evrentanrclk olarak ifade edilmektedir. Deizm bir adan bakldnda sadece felsefi ve bir takm bilimsel yorumlar
olmasna karn, panteizm hem felsefi hem de dinin mistik ynyle birlikte deerlendirildiinde genel olarak ortaya kan bir anlaytr.
Panteizme gre her ey Tanrdr ifadesi en doru gerei ifade ederken,
panenteimz bunu yumuatp her ey Tanrdadr der. Bylece de, Tanr
ve evrenin ayn olduu grnden veya yorumundan kurtulmu olur.
Panenteizme gre, Tanr evrende ikin bir varlktr; ancak onun evreni
aan akn bir yn de vardr. Baka bir deyile de, evren Tanrnn sonsuzluundan ayr bir varlktr, ancak Tanrnn dnda bir varlk da deildir. Deizm, panteizm ve panenteizm, teizmden farklar olan ama yine
de esas itibaryla bir eit teizm tr denilebilecek ekilde Tanrnn varlndan kukusu olmayan metafizik sistemlerdir. Teizm ve ateizmi birbirinden ayr ulara yerletirirsek eer, bu Tanr tasavvurlarnn tezim tarafna denk geldiini syleyebiliriz. Deyim yerindeyse bu iki u noktann
ortasnda ise bilinemezcilik diye Trkeletirilen agnostisizm bulunur.
Agnostisizm de, genelde her tr metafizik konuda zelde de Tanrnn
var olup olmad veya nasl bir varlk olup olmad konusunda lehte
veya aleyhte kesin bir gre sahip olunamayacan savunan grtr.

Tanr Tassavvurlar

Gzden Geir

Teistik Tanr kavramnn zsel nitelikleri nelerdir?


Deizmin Tanr tasavvurunda Tanr lem ilikisi nasl
ekillenir? lahi inayet ve hkmranlk ne ekilde
anlam kazanr?
Deizmin vahiy anlay nedir?
Panteizmin Tanr tasavvurunun teizmin Tanr
tasavvurundan fark nedir?
Yaratma, ilahi irade ve zgrlk kavramlar
asndan panteizm ve teizmi karlatr.
Agnostizm ne demektir?

55

56

nite 2

Kaynaklar
Kaynaklar
Blackburn, S. (2012). Felsefe, trc. Ergun Aka, Versus, stanbul.
Batak, K. (2003). Agnostizm Felsefe Ansiklopedisi, Ed. Ahmet Cevizci, Etik
Yaynlar, stanbul.
Craig, W. L. (2001). Philosophy of Religion: a Reader and Guide, Rutgers
University Press, Trenton.
Davis, S. T. (1997). God, Reason, and Theistic Proofs, Edinburgh University
Press, Edinburgh.
Evans, C. S. (2010). Din Felsefesi, trc. Ferhat Akdemir, Elis, Ankara.
Gale, R. (1991). On the Nature and Existence of God, Cambridge, University
Press, Cambridge.
Griffin, D. R. (2001). Creating out of Nothing, Creating out of Chaos,
and the Problem of Evil ed. Stephen T. Davis, Encountering Evil: Live
Options in Teodicy, Westminster John Knox Press, Kentucky.
Hasker, W. (1994). The Openness of God: A Biblical Challenge to the
Tradational Understanding of God, Inter Varsity Press, Downers Grove,
USA.
Helm, P. (1997). Eternal God: A Study of God without Time, Clarendon
Press, Oxford.
Hick, J. (1990). The Philosophy of Religion, Prentice Hall, Englewood Cliffs,
1990.
Hughes, G. J. (1996).

The Nature of God, Routledge, London.

Jarrett, C. (2007). Spinoza, A Guide for the Perplexed, Continuum


International Publishing, London, 2007.
Leftow, B. (1991). Time and Eternity, Cornell University Press, Ithaca and
London.
Levine, M. P. (1994). Pantheism: a non-theistic concept of deity, Routledge,
London.
MacIntyre, A. (1967). Pantheism, The Encyclopedia of Philosophy, ed. Paul
Edwards, The Macmillan Company, Newyork.
Mackie, J. (1982). The Miracle of Theism, Oxford University Press, Oxford.
Martin, M. (1990). Atheism: A Philosophical Justification, Temple University
Press, Philadelphia.
Meister, C. (2009). Introducing Philosophy of Religion, Routledge, New
York.
Morris, T. V. (1991). Our Idea of God, Intervarsity Press, Illinois.
Murray, M. R.M. (2008). Introduction to Philosophy of Religion, Cambridge
Universiy Press, Cambridge.

Tanr Tassavvurlar

Peterson, M. (2006). Akl ve nan, trc. Rahim Acar, Kre Yaynlar, stanbul.
Rowe, W. L. (1978). Philosophy of Religion, Wadsworth Publishing
Company, Belmont.
Rowe, W. L. (1998). Deism Routledge Encyclopedia of Philosophy,
Routledge, London and New York.
Sweetman, B. (2007). Religion, Key Concepts in Philosophy, Continuum,
New York.
Swinburne, R. (1993). The Coherence of Theism, 2nd edn. Clarendon Press,
Oxford.
Topalolu, A. (2003). Ateizm, Felsefe Ansiklopedisi, Ed. Ahmet Cevizci,
Etik yaynlar, stanbul.
Ward, K. (1982). Rational Theology and the Creativity of God, Blackwell,
Oxford.
Wilkinson, M. B. (2010). Philosophy of Religion: An Introduction,
Continuum, New York.
Wierenga, E. R. (1989). The Nature of God, Cornell University Press, Ithaca.
Yandell, K. (1999). Philosophy of Religion, Routledge, London.
Yaran, C. S. (2012). Din Felsefesine Giri, stanbul, Dem.

57

58

nite 2

Deerlendirme Sorular
1.

Aadakilerden hangisi birden fazla Tanrnn var olduunu


iddia eder?
a) Monoteizm
b) Teizm
c) Deizm
d) Panteizm
e) Politeizm

2.

Bir Tanrnn var olup olmad hakknda bilgi sahibi


olamayacamz ileri sren gr hangisidir?
a) Ateizm
b) Fideizm
c) Naturalizm
d) Agnostizm
e) Panteizm

3.

Aadakilerden hangisi deizmin temel iddialar arasnda yer


almaz?
a) Sadece tek bir Tanr vardr.
b) Dnyaya mdahale etmez.
c) Vahiy ok nemli bir yer tutar.
d) Tanrya ibadetin en saf ekli ve en temel dini ykmllk,
ahlakl bir yaam srmektir.
e) Genel inayet olup zel ve mdahaleci bir inayetten
bahsedilemez.

4.

Aadaki filozoflardan hangisi deizmin temsilcisi deildir?


a) Leibniz
b) Cherberyli Lord Herbert
c) Voltaire
d) Rousseau
e) Matthew Tindal

5.

Aadakilerden hangisi sre teizmini savunanlarn kabul ettii


Tanr anlaynn en temel zelliidir?
a) Tanr yaratlm varlklar mecbur klacak ekilde kudretini
icra eder.
b) Tanr bir ynyle ezeli bir ynyle zamansal bir varlktr.
c) Tanr ve lem tamamen birbirinden ayr varlklardr.
d) Yoktan yaratmay kabul eder.
e) Tanr ve evren zdetir.

60

nite 3

nitede Ele Alnan


Alnan Konular

Birlik ve Basitlik
Nihalik ve Zorunluluk
Ezellik
Bilgi
Kudret
rade ve Yaratma

nite Hakknda
Bu nitede teizmin Tanrya atfettii bir takm sfatlar ele alp,
felsef adan irdeleyeceiz. Muhakkak ki teizmin Tanrya
atfettii sfatlar bunlarla snrl deildir, ancak burada bu
Tanr tasavvuruna temel tekil eden ve bu yzden de felsef
adan en ok irdelenmeye konu olduklar sylenebilecek
sfatlar ele alacaz. Bu erevede srasyla Tanrnn birlii
ve basitliini, nihaliini ve zorunluluunu, zamanla ilikisini,
bilgisini, kudretini ve son olarak da iradesi ve yaratmas
zerinde duracaz.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Teizmin ngrd Tanr tasavvurunun temel
bileenleri hakknda bilgi sahibi olmak.
Tanrnn birlii iin ileri srlen gerekeleri bilmek.
Tanrnn basitlii dncesi hakkndaki temel
gerekeler hakknda bilgi sahibi olmak.
Tanrnn niha ve zorunlu varlk oluunun neleri
gerektirdiini bilmek.
lah bilgi ile insan hrriyeti arasnda ne tr bir iliki
olabileceini kavramak.
lah kudretin mahiyeti ve kapsamn renmek.
lah irade ile yaratma arasnda ne tr bir ilikinin
olabilecei hakknda bilgilenmek.

Tanr ve Sfatlar

niteyi alr
alrken
ken
Bu niteyi alrken;

nitede ele alnan konular dikkatlice ve zerinde


dnlerek okunmaldr.
Konular birbiriyle balantl bir ekilde okunmas
konunun iyi/ doru anlalmas iin gereklidir.
nitede kapal grnen terimlerin daha iyi
anlalmas iin deiik felsefe ve din szlklerine
bavurulmaldr.

61

62

nite 3

Tanr ve Sfatlar
Bir varln mahiyetini, yani nasl bir varlk olduunu belirleyen o varln sahip olduu zsel niteliklerdir. Bir varln zsel nitelikleri o varln doasn oluturduu (veya betimledii) iin bir varln kendisi olabilmesi ya da kendisi olarak var olabilmesi zsel niteliklerine sahip
olmasna baldr.

rnein, geleneksel anlaya gre, insan insan yapan yani


onun mahiyetini oluturan akll canllk olduundan bir
insan akllk ve canllk niteliklerine sahip olmadan (insan
olarak) var olamaz. yleyse, diyebiliriz ki, herhangi bir x
varln, x yapan F nitelikler kmesi vardr ve xin var olup,
Fye sahip olmamas mmkn deildir.
Btn niteliklerden soyutlanm bir Tanr tasavvurundan sz edilemeyeceine gre, her Tanr tasavvurunun u veya bu ekilde bir dizi nitelii
ngrmesi gerekir. yle ki hakknda hibir ey sylenemeyen; kendisine
hibir nitelik atfedilemeyen bir varln gerekten mmkn olup olmad bir yana, onun nasl bir varlk olduu sorusu da yantsz kalaca iin
Tanr olup olmad hakknda da hibir ey sylenemez. Dolaysyla, lh
sfatlar konusunda btnyle bilinemezci bir tutumun sonu vermeyeceini de rahatlkla syleyebiliriz. Bu yzden bir varln Tanr olabilmesi
iin bir takm zorunlu/zsel niteliklere sahip olmas gerekir.
O halde, Tanr olmann zorunlu, zsel veya olmazsa olmaz nitelikleri
nelerdir? Bir baka deyile, bir varlkta hangi sfatlar bulunmadka o
varlk Tanr olamaz? Hakl olarak denilecektir ki, Tanrya atfedilen
nitelikler benimsenen Tanr tasavvurlarna gre deiecektir. Tanr tasavvuru ile Tanrya atfedilen sfatlar/ nitelikler arasnda karlkl, birebir bir
ilikinin olduu dorudur. Tanr tasavvurlarna bal olarak Tanrya
atfedilen niteliklerin de deimesi olaandr. Tanr kavramnn doru bir
tahlili iin gerekli bir balang noktas bulunamaz m?
yle grnyor ki, Tanr tasavvurlarna bal olarak Ona atfedilen sfatlar deiiklik gsterse de Tanrnn Mkemmel Varlk olduu; buna bal
olarak

Onun

btn

mkemmel

sfatlara

sahip

olmas

gerektii,

Morrisinde iaret ettii gibi, Tanr kavramnn doru bir tahlili iin iyi bir
k noktas olacaktr. Kukusuz mkemmellik ve mkemmel sfatlarn neler olduu da ayn ekilde tartlabilir. Ancak bu balamda, Tanrya atfedilecek nitelikler temelde Onun Mkemmel Varlk olduunu
ortaya koymay amalayacaktr.

Tanr ve Sfatlar

rnein, lahi ezellik anlayn yorumlarken, bunun


Tanrnn zamann dnda olmas gerektiini savunanlar
kadar, onun tm zamanlarda var olmay ifade etmesi
gerektiini savunanlarn da esasen Tanrnn mkemmelliini
bir ekilde temellendirmeye altklarn dnebiliriz.
Bylece mkemmellik kavramnn neleri gerektirecei
tartmal olsa da onun en temelde baka bir varla
dayanmayan, ontolojik olarak bamsz, mutlak veya snrsz
bilgi, g, iyilik ve zgrlk, kendinden baka her eyin
kayna/yaratcs olmak gibi nitelikleri gerekli kldn
dnebiliriz (Morris, 1987, 19-30).

imdi Tanrya bu balamda atfedilebilecek baz nitelikler/sfatlar zerinde duralm.

Birlik ve Basitlik
Teist bir tasavvurun en temel iddias Tanrnn birliidir ki, buna gre, en
az ve en fazla bir Tanr var olabilir. Tanrnn yokluu nasl imknsz ise,
Onun birden fazla olmas da ayn ekilde imknszdr. Tanrnn birliini
ngren bu monoteist sezgi temelde a priori ve a posteriori bir takm gerekelere dayanmaktadr. Tanrnn birliine dair a priori gerekeler Mkemmel Varlk kavramnn doru bir analizine dayandrlabilir. Mkemmel Varlk olarak Tanr, tanm gerei (en) mkemmel sfatlar
kendisinde toplayan varlktr ve birden fazla varln bu sfatlara sahip
olmas dnlemez. nk birden fazla varln ilh sfatlara sahip
olduunu dnmek birden fazla varln Tanr olmak iin gerekli olan
doruluk koullarna sahip olduu anlamna gelecektir. Bu mmkn
olamaz m?
Her eyden nce, bir varln Tanr olabilmesi iin zorunlu (zsel) olan
nitelikler (sfatlar) deimez olacandan x ve y gibi iki tanrsal ferdin
varl dnldnde onlarn gerekte bir ve ayn varlk olduklarn
dnmemek iin bir gereke grnmemektedir. yle ki byle iki tanrsal ferdi birbirinden ayracak herhangi bir farkl nitelik bulunmayacaktr.
Bu iki tanrsal varlk ayn niteliklere sahip olacaklarndan, (Leibnizin)
Ayrtedilemezlerin zdelii ilkesine gre, onlarn bir ve ayn varlk olduu
sonucuna varmamz gerekir. Bu da bir varln Tanr olabilmesi iin sahip
olmas gereken mkemmel sfatlarn birden fazla varlk tarafndan paylalamayacan gstermektedir.
Ayn niteliklere sahip iki varlk birbirinden zsel niteliklerle deil de,
ilikisel nitelikler yoluyla ayrlamaz m? yle grnyor ki, birbiriyle
ayn niteliklere sahip x ve y gibi iki bilye veya kalem ilikisel nitelikler

63

64

nite 3

yoluyla birbirinden ayrlabilir. imdi, x ve y gibi iki bilye e-zamanl


olarak var olduklarnda onlarn zamansal anlamdaki bir ilikisel nitelik
yoluyla birbirinden ayrlamayacaklarn syleyebiliriz. Fakat bu ekildeki
iki varlk bir ve ayn yeri kaplamayacaklarndan uzamsal (meknsal)
anlamdaki ilikisel nitelikler yoluyla birbirlerinden ayrlabilirler. Yani, x
ve ynin kapladklar yerler farkl olacandan onlarn bu anlamda farkl
niteliklere sahip olacaklar ve bu yzden ayn varlklar olamayacaklar
sonucuna varlabilir. Ancak yer kaplamak eklindeki ilikisel bir niteliin sadece maddi varlklar iin geerli olduu gz nne alndnda,
byle bir akl yrtmenin maddi-olmayan Tanr gibi bir varlk iin geersiz olaca aktr. Dolaysyla iki tanrsal fert bu yolla birbirinden ayrlamaz.
Teslis inancnn birden fazla tanrsal varl gerektirdiini dnen
Swinburne tanrsal fertlerin Baba, Oul ve Kutsal Ruh arasnda kurulabilecek ilikisel niteliklerle birbirlerinden ayrlabileceini ileri srmektedir (Swinburne 1994, 162-169). Bu gerekten mmkn mdr? Her eyden nce, byle bir iddiann bir dngsellikle kar karya kalabilecei
veya en azndan byle bir dncenin birden fazla tanrsal varl dnmek iin tatmin edici bir gereke olmad sylenebilir. nk tanrsal fertler arasndaki ilikisel niteliklerden sz edebilmek iin, batan
birden fazla tanrsal ferdin varln kabul etmemiz gerekir. Bu varsaym
doru kabul etmedike tanrsal fertler arasndaki ilikisel niteliklerden
sz edilemez.
imdi bunu bir kenara brakp, Baba, Oul ve Kutsal Ruh arasnda ne
gibi ilikisel niteliklerin olabileceini irdeleyelim. Denilecektir ki, Baba
tevlit edilmemilik niteliine zsel olarak sahip iken, Oul tevlit edilmilik niteliine zsel olarak sahiptir. Bu durumda iki tanrsal fert birbirlerinden farkl niteliklere sahip olacaklardr. Ancak buradaki

tevlit

edilmemilik ve tevlit edilmilik niteliklerini dikkate alacak olursak bu


iki tanrsal ferdin ayn lde mkemmel olmadklar sonucuna varabiliriz. nk tevlit edilmilik niteliine zsel olarak sahip Oulun tevlit
edilmemilik niteliine sahip Baba tarafndan varl iin nedenlendiini
dndmzde Baba, Ouldan daha yetkin bir varlk olacaktr. Tanr
tanm gerei mkemmel bir varlk ise ve yine mkemmelliin zsel gereksinimlerinden birisi de varl iin bir nedene sahip olmamak ise bu
tanma Oul deil, sadece Baba uymaktadr. Ksaca, bu durumda, tanrsal
fertler ayn (eit) mkemmellie sahip olmayacaklardr (Wainwright
1986, 292-294). Tanrsal fertler arasndaki byle bir derecelendirme teizmin Tanrya verdii nih ontolojik staty ortadan kaldracaktr. Dolaysyla, en mkemmel varlk olan Tanrnn kendinden baka tanrsal

Tanr ve Sfatlar

varlklara neden olup olamayaca tartmas bir yana, varlklar iin

bir

tr nedenlenmeye dayanan varlklarn Tanr olabilmeleri de mmkn


deildir.
Birden fazla tanrsal ferdin olmayacana ilikin kantlardan biri de bu
varlklarn, her eyi bilen, her eye gc yeten, mutlak irade sahibi olmalar hasebiyle, iradeleri ve gleri arasnda bir atmann meydana gelecei dncesidir. Byle bir atma neticesinde sz konusu tanrsal fertlerden birinin iradesinin baskn gelmesi durumunda dierleri kanlmaz
olarak ikincil bir durumda kalacak; stn gelenin iradesine katlanlm
olacaktr. Bu da onlarn gerekten Tanr olmalarna engel olacaktr
(Wainwright 1986, 301-302). slam kelm dncesinde nemli bir yere
sahip olan bu yaklamn hedefi birden fazla tanrsal ferdin olmas durumunda iradelerinin bir ekilde atacan gstermektir. rnein, bir
tanrsal fert xin yaratlmasn irade ederken dier bir tanrsal ferdin xin
yaratlmasn istememesi gibi bir durum sz konusu olabilir. Swinburnee
gre byle bir atmann engellenmesinin en uygun yolu her bir tanrsal
ferdin eylem alann snrlayarak, tanrsal fertler arasnda bir tr g paylamna gidilmesidir. Buna gre, mutlak g sahibi tanrsal fertler ayn
zamanda mutlak iyi olduklarndan biri dierinin iradesine (sorumlu olduu alan erevesinde) bir tr anlama gerei engel olmayacaktr
(Swinburne 1994, 171-172). Swinburnen ne dediini anlamak mmkn
grnmekle beraber, tanm gerei mutlak, snrsz olan ve bu yzden
Tanr olmak niteliine sahip olduklar varsaylan tanrsal fertlerin karlkl bir anlama gerei birbirlerinin alan ve iradelerini snrlamalar pek
anlalr deildir.

Snrl bir g, bilgi ve iradeye sahip insan gibi varlklar iin


byle bir anlama, snrlama ve ibirliinin anlalabilir ve
hatta kanlmaz olmasna karn, tanm gerei bu tr
snrlamalara konu olmayan Tanrnn (ya da tanrsal fertlerin)
ayn ekilde bir anlama, snrlama ve ibirlii iine girmesi
gerek anlamda Tanr olmak niteliiyle badamayacaktr.

Aslnda birden fazla tanrsal ferdin dnlmesinin evrendeki dzen ve


gyeliliin srekliliini aklamak konusunda bir engel oluturacan
dnebiliriz. Eer evrene ilikin a posteriori sezgilerimiz (deiik tecrbelerimiz) onda bir dzenliliin bulunduunu, evrendeki bu dzenliliin
ona dair tecrbelerimizi bilimsel adan yasalatrmamza imkn tandn gz nne alacak olursak, onun ancak bir tek varlk tarafndan yaratlp idame edilmesi gerektii sonucuna varabiliriz. Aksi halde, evrendeki
herhangi bir x varlnn bir gn var olup, ertesi gn yok olmas ve

65

66

nite 3

devamla, bir sonraki gn tekrar var olmas gibi bir ey mmkn

ola-

caktr. Dahas x her gn var olduu halde farkl zamanlarda farkl tabiatlarla ortaya kabilecektir.

Bu durumda rnein, suyun Pazartesi gnleri H2O olmas,


Sal gnleri ise XYZ olmas sz konusu olabilecek, suyun
slatc olma zelliini dahi zaman zaman kaybedebilecei
dnlebilecektir.
Ancak en azndan u ana kadar evrene ilikin olan tecrbelerimiz byle
bir eyin doruluunu deil, aksini gstermektedir. Bu durumda evrenin
sadece bir Tanr tarafndan yaratldn ve srdrldn dnmek
makul bir dnce olacaktr. Dorusu, tecrbeyle elde edilen bilgimiz
tmevarmsal olduu iin bir zorunluluk ve kesinlik ifade etmediinden
evrende meydana gelen birok hadisenin baka trl olabileceini dnmek zihnimizde bir eliki dourmayabilir. Ancak sz konusu tecrbelerimiz mkemmel varln birden fazla olamayacana ilikin a priori
sezgilerimizi gl bir ekilde destekleyecektir. Kald ki, bir tek Tanrnn
evrendeki bu dzenlilii aklamak iin yeterli olduunu dndmzde, Ockhamn Usturas olarak bilinen rasyonalite ilkesine gre, birden fazla tanrsal ferdin bu dzenlilii gerekletirdiini varsaymak da
gereksizdir.
Tanrnn basitlii meselesi Onun birliiyle ilikilendirilebilecek bir konu
olmasna karn kendi bana metafiziksel (ontolojik) bir doktrin olarak
da grlebilir. Gnmz felsefi teolojisinde de byk tartmalara konu
olan bu sezgiye gre, Tanr herhangi bir ontolojik bileiklikten uzaktr.
Ne Tanrnn varl ile mahiyeti arasnda ne de farkl sfatlar arasnda
niha anlamda ontolojik bir ayrma gidilebilir.
Gazlnin iaret ettii gibi, (filozoflar tarafndan savunulan) Tanrnn
basitlii dncesi be temel iddiay iermektedir:
i.

Tanr ne gerekte ne de dncede herhangi bir niceliksel ayrma


konu olamaz,

ii.

Tanr iin iki farkl anlama delalet edecek form ve madde gibi bir
ayrm sz konusu olamaz (dolaysyla, Tanr maddi bir varlk
deildir, nk madde forma, form da maddeye muhtatr),

iii.

Tanr ile ilim, irade, kudret vb. sfatlar arasnda bir ayrma gidilemez, nk bu durumda Tanrnn zat ile sfatlar arasndaki
mtereklik Onun birliini ve basitliini ortadan kaldrr,

iv.

Tanrnn herhangi bir ekilde cins veya trden oluan bir bileiklik iermesi sz konusu olamaz ve son olarak

Tanr ve Sfatlar

v.

Tanrnn varl bir mahiyete izafe edilmeyeceinden Onda bir


mahiyet-varlk ayrmna gidilemez (Gazl 1990, 119-120).

Tanrsal basitlik dncesi eitli ynleriyle ele alnmas ve tartlmas


gereken bir konudur (Bkz. Reber 2005, 213-227). Burada konuyu btn
ynleriyle ele almak yerine, Tanrda varlk-mahiyet ayrmna gidilemeyecei iddias ile yine Tanrnn zat ve sfatlar arasnda ontolojik bir
ayrmn bulunmayaca iddiasn deerlendirmeye alacaz. Bir eyin
mahiyeti o nedir? sorusunun cevab iken, o eyin var olup var olmad
mahiyetinden, yani neliinden ayr bir eydir.

rnein insan nedir? sorusunun geleneksel yant Akll


canldr olmasna karn gerekte bu tanma/ mahiyete
karlk gelen bir varln bulunup bulunmad ayrca
cevaplanmas gereken bir eydir.
Tanrnn basitliini savunanlar Tanrnn bir cinsi ve fasl bulunmadndan tanmnn da olamayacan ileri srseler de, o nedir? sorusunun
Tanr iin sorulduunda neden karlksz kalmas gerektiini anlamak
gtr. Bir varln Tanr olabilmesi bir takm zorunlu koullarn bulunduunu, yani ilh sfatlarn delaleti asndan bir takm doruluk koullar gereklemeksizin bir varlk Tanr olamayacana gre, Tanrnn ne
olduuna ilikin bir takm olumlu yarglarda bulunabiliyoruz, demektir.
Dier yandan, bir eyin var olduunu veya var olmadn dnmenin
(zorunlu) n-koulu o eyin ne olduunu bilmek ise, Tanrnn bir mahiyetinin bulunmas gerekir. Gazlnin mahiyeti olmayan bir eyin gerekliinin de, varlnn da dnlemeyecei gr tam da bu noktay
hedefler grnmektedir. yle ki, belli bir tabiat (hakikat) olmayan bir
varlk dnemediimiz gibi, bir varln belirli bir tabiat (gereklii)
yoksa o varl baka bir varlktan da ayramayz (Gazl 1990, 148). nk mahiyetin yadsnmas gerekliin (hakikatin) yadsnmasdr (Gazl
1990, 149). imdi Tanrnn mahiyeti ile varl arasnda ontolojik adan
zorunlu bir iliki olduunu, Tanrnn mahiyeti gerei Zorunlu Varlk
olduunu dnmek bir eydir, Tanrnn varlndan baka bir mahiyetinin bulunmadn sylemek baka bir eydir. Tanrnn varlnn ve
mahiyetinin birbirinden ayr olamayaca doru olmakla beraber, Tanrnn varlndan baka bir mahiyetinin olmad veya varl ile mahiyetinin ayn (sk anlamda zde) olduu pek doru grnmemektedir.
Benzer ekilde, Tanrnn zat ve sfatlar veya deiik sfatlar arasnda
bir tr ayrma gitmek veya onlarn birbirleriyle zde olmadklarn dnmek onlarn birbirlerinden ayr bir ekilde var olabilecekleri anlamna
gelmez. lh sfatlarn Tanrnn zatna izafesinin ontolojik bir zat-sfat
ayrmn kanlmaz kld aktr. rnein, x, Fdir eklindeki her-

67

68

nite 3

hangi bir yklemleme F niteliinden ayr bir x zatnn varln


ngrmektedir. Tanr da bunun bir istisnas deildir. Ancak bu durum,
Tanrnn zat ile sfatlarnn birbirlerinden bamsz var olabilecekleri
anlamna gelmez. Tanrnn zat ile sfatlar arasnda zorunlu (zsel) bir
iliki olduunu dndmzde bunun bir imknszlk olduunu grebiliriz. yleyse, Tanrnn zat ve sfatlar birbiriyle zde olmadklar
gibi, birbirlerinden ayr da var olamazlar. Gazlnin de belirttii gibi, mkemmel bir varln sfatlar mkemmel zatn varlndan ayrlamaz
(1990, 132). lh sfatlarn Tanrnn zatndan ayr bir ekilde var olmalarnn ontolojik bir imknszlk olduunu dndmzde, benzer ekilde, bu sfatlarn zorunlu ve en mkemmel varln zsel sfatlar olmas hasebiyle, birden fazla varla delalet edemeyecekleri (birden fazla
varlk iin doru olamayacaklar) sonucuna varabiliriz. Dolaysyla, en
az ve en fazla bir varln bu sfatlara sahip olabileceinin de ontolojik bir
zorunluluk olduunu syleyebiliriz. Ayn ey, Tanrnn sahip olduu
ilim, kudret, irade vb. farkl sfatlar iin de dnlebilir: bu sfatlar Tanrda deiik manalara delalet etmekle birlikte hepsi ancak Onun zatnda
bulunabilir veya Onun zatyla kaim olabilirler. Dolaysyla ilh sfatlardan birinin Tanrda bulunup, bir dierinin bulunmamas mmkn olmad gibi, bu sfatlarn Tanrdan baka bir varlkta bulunmas da imknszdr. Bunu mantksal bir ifadeyle zetlemek gerekirse, Tanrnn
gerek varl ve mahiyeti, gerek zat ve sfatlar, gerekse farkl sfatlar
birbirleriyle ilemsel olarak zde olmamalarna karn, kaplamsal olarak
zdetirler. Bir baka ifadeyle, Tanrnn varl, mahiyeti, zat ve sfatlar
Onda birbirinden farkl anlamlara delalet etse de hepsi Onda zorunlu
olarak bir arada bulunup, var olmamalar veya birbirlerinden ayr var
olmalar ontolojik bir imknszlk gibi grnmektedir.

Nihalik ve Zorunluluk
Tanry dier varlklardan ayran nemli niteliklerin belki de en banda
Onun nihalii ve zorunluluu gelir. Bu kavramlarn ierii ve tam olarak neye delalet ettii zaman zaman farkl yorumlara konu olmusa da,
Tanrdan ontolojik olarak daha temel bir varlk olamayaca noktasnda
Onun Niha Varlk olduu ve varlnn herhangi bir nedeni bulunamayaca iin de Zorunlu Varlk olduu noktasnda ittifak edilecektir.
Aslnda Tanrsal basitlik dncesinin temel gerekelerinden belki de en
nemlisi lk Varlk olarak Tanrnn nihaliini ve zorunluluunu korumaktr. nk Tanrnn varl, varlklar iin bir nedene dayanan mmkn (olumsal) varlklardan farkl olarak, herhangi bir nedene dayanmaz;
Onun neden var olduuna dair herhangi bir gereke/ aklama yoktur. Bu
adan bakldnda basitlik dncesi Tanrya mahsus bir nihalik varsaymn ifade eder. Bir eyin neden var olduuna ilikin bir aklamann
niha kayna Tanr iken, Onun neden var olduuna dair herhangi bir
aklama olamaz. Yani hibir aklama Tanrnn niha ve her anlamda

Tanr ve Sfatlar

basit olan varlnn tesine geemez (Plantinga 1980, 1; Leftow 1990, 584585).
Yukarda Tanrnn varlndan baka bir mahiyetinin olamayaca dncesinin temel hedefi de Tanrnn varlna dair herhangi bir aklamann imknszln gstermektir. Zorunlu Varlkta herhangi bir mareket (ortaklk) olamayacandan varl herhangi bir mahiyete de
atfedilemez. bn Snya gre, nasl ki bir varla O (bir) lkedir dediimizde o eyin hem zatn hem de mahiyetini kabul ediyor ve sz konusu mahiyetin (ilke olmann) o zat iin gerekli olduunu ifade ediyorsak;
ayn ekilde, zorunlu varlk mtereklik ifade eden bir mahiyet olarak
dndmzde byle bir zorunluluk Tanrnn gerekliine dahil olan
bir ey olacaktr. (Dolaysyla, Tanrnn varl zorunlu varlk olarak
ifade edilen mahiyete izafe edilmi olacaktr). Dier yandan, varln
zorunluluunun (vucbl-vucd) zorunlu varlk (vacibl-vucd) la ayn
(zde) olduunu dnecek olursak, varln zorunluluu zorunlu
varlk iin zsel bir tmel (mahiyet) olur. Ancak, bn Snya gre, varln zorunluluu bir mahiyetle ilikilendirilemez, nk bu durumda, bir
mahiyete izafe edilmi olan varln zorunluluu zorunlu varlk iin bir
sebep tekil edecektir. Bylece varln zorunluluu veya zorunlu varlk
bizzatihi varolan bir varlk deil, bir sebeple ilikilendirilen bir varlk
olacaktr (bn Sn 1992, 84). Ksacas, bu akl yrtmeye gre, Tanrnn
varlndan baka bir mahiyetinin olduunu kabul edersek, Onun varlnn bu mahiyetin bir gerei olduu; varlnn mahiyetine izafe edildii
gibi bir sonu kar ki bu da Tanrnn zorunlu varlk olmasyla eliir.
nk bn Snya gre varl bir mahiyete izafe edilen varlk, zorunlu
deil, mmkn varlktr.
O halde, Tanrnn zorunlu varlnn bir mahiyete atfedilmeyecei gr ile
Tanrnn zorunlu varlnn mahiyetinin gerei olduunu savunan sezgiyi
birbirinden ayrmak gerekir. nk ikinci yaklam, birincisinden farkl
olarak, Tanrnn zorunlu varln mahiyetiyle ilikilendirmektedir.
Leibnizin ak bir dille savunduu ve ontolojik delile de kaynaklk eden
bu yaklama gre, Tanrnn zorunlu olmas mahiyetinin bir gereidir ve
bu yzden varl iin etkin bir nedene sahip olmak Tanr iin mantksal bir imknszlk olduundan bir eliki dourur. Bu yzden Tanrnn
mmkn olmas, yani Tanr kavramnn kendi iinde tutarl olmas; bir
eliki iermemesi Onun (zorunlu olarak) var olmas iin yeterlidir. Byle bir mahiyet sadece ve sadece Tanrya mahsustur. Bundan dolay, Tanrnn neliini kavramamz varln a priori olarak bilmemiz iin yeterlidir. Bunun nedeni, Leibnize gre, Tanrnn varlnn mahiyetinin bir
gerei olmasndandr (Leibniz 1973, 33).

69

70

nite 3

Gazlye gre, mahiyetin bir varlk iin nedensel bir aklama olacan
dnmek iin bir gereke yoktur. Ona gre, bu noktada ortaya kan
karkln temel nedeni zorunlu varlk kavramna yklenilen anlamdan kaynaklanmaktadr. Tanrnn hem mahiyeti hem de gereklii
vardr. Esasen, Tanrnn ezelilii ve varlnn herhangi bir etkin nedeninin
olamayaca kabul edildii srece bunun deiik yollarla ifade edilmesinde bir sorun yoktur. Ancak, eer Tanrnn varlnn mahiyetinin gerei veya sonucu olaca gibi bir akl yrtmeyle Onun varlnn bir etkin
nedeni olaca kastediliyorsa bu kabul edilmez bir eydir. nk
Gazlye gre, elimizdeki delil ancak nedensel aklamaya dayanan bir
akl yrtmenin sonsuza kadar gidemeyeceini ve bu nedensel zincirin,
varl bir nedene dayanmayan fakat sabit bir mahiyete ve gereklie
sahip bir varlkla son bulacan gstermektedir. Dolaysyla, niha ve
zorunlu varlk olan Tanrnn bir mahiyetinin bulunmamas iin bir delil/gereke bulunmamaktadr. Bylece Tanrnn mahiyetinin Onun varl iin bir sebep tekil ettii dncesini reddeden Gazl, hdis/ yaratlan
varlklardaki mahiyetin dahi onlarn varlklar iin bir neden olamayacana iaret ederek, Tanrsal mahiyetin Onun ezel varl iin bir neden
olmasnn sz konusu olamayacan belirtir (Gazl 1990, 147-148). O
halde, Gazlye gre zorunlu varlk, varlndan baka bir mahiyeti olmayan varlk deil, varl iin etkin bir nedeni bulunmayan varlktr.
Tanrnn varlnn ne bir etkin nedeni ne de balangc vardr. Bu da
Onun zorunlu varlk (vacibl-vucd) olmas iin yeterlidir. ada din
felsefecilerinden Swinburne de benzer bir ekilde Tanrnn zorunlu varln mantksal bir zorunluluk ile deil, varlnn bir aklamas olmayan
niha aklama olmak eklinde izah etmektedir. Tanr zorunludur demek, buna gre, Tanr yegane niha varlk olup, varlnn herhangi bir nedeni
veya dayana yoktur demektir. Bylece Tanrnn varln mantksal deil,
olgusal (varlksal) bir zorunluluk olarak dnen Swinburne iin bu, Tanrnn varlnn ezel olduunu (tm zamanlarda var olduunu) ve varlnn zamansal bir balangcnn bulunmadn ifade eder (Swinburne
1977, 267-268; 1979, 92-93).
Zorunlu varlk kavramnn ierii konusundaki kanaatler birbirinden
farkl olsa da, bir varln Tanr olabilmesi iin, mmkn varlklarn aksine, varl iin bir nedene sahip olmamas gerektii konusunda bir gr
birlii sz konusudur. Tanrnn niha ve mkemmel varlk olarak dnlebilmesi iin varlnn zorunlu olmas gerekir. Yani varlk veya var
olmak Tanr iin zsel bir nitelik olmaldr. Ya deilse, Tanrnn varlnn bir yeter nedene dayanmas gerekirdi ki bu, mkemmel varlk tasavvuruyla eliir. Bir nedene bal olarak var olan bir varln yokluu d-

Tanr ve Sfatlar

nlebilecei gibi, varl arz bir ey olacaktr. O halde, var olmak Tanrnn ne bir nedene bal olarak sahip olduu olumsal bir nitelik, ne de
ayn gerekeyle kaybedebilecei bir niteliktir. Ayn karmlar bir varl
Tanr yapan dier nitelikler iin de geerlidir. Mkemmellik ifade eden
dier nitelikler Tanrnn olumsal, arz yani tesadfi bir ekilde sahip
olduu nitelikler olamayacana gre, Onun bu niteliklere zorunlu/ zsel
olarak sahip olmas gerekir. Bu durumda, Tanrnn bu niteliklere sahip
olmamas veya onlar kaybetmesi dnlemez.

Ezelilik
Bir varln mkemmel olabilmesi iin hibir snrlamaya konu olmamas
gerektii genel bir kabuldr. Tanr da tabiat gerei yegane Mkemmel
Varlk olduuna gre her adan snrsz/sonsuz olmaldr. Dolaysyla
zamansal adan snrl bir varlk ontolojik mkemmellie sahip olamayacandan zamanla snrl olmamas gerekir. Tanrnn zamanla snrl olmad ve buna bal olarak zamansal bir balangcnn ve sonunun olamayaca konusunda bir gr birliinden sz edilecei halde, zamanla
snrl olmamak ifadesinin tam olarak neye delalet ettii tartmaldr.
lahi ezelilik ya da zamanla snrl olmamak dncesi genel olarak iki
farkl biimde anlalmakta ve savunulmaktadr.

Bunlardan birincisi, Tanrnn zamann tamamen dnda, yani


zamansz bir varlk olduunu savunan grtr. Tanrnn ezelilii, buna gre, Onun zamanda olmadn ifade eder. Bu da
Tanrnn gemiinden veya geleceinden; ne zamandan beri var
olduundan sz edilemeyecei ve yine Onun hayatnn zamansal dnemlere ayrlamayaca anlamna gelir (Helm 1988, 23-24).

kinci yaklama gre ise, Tanrnn ezel olmas Onun zamann


dnda, zamansz bir varlk olduunu deil, btn zamanlarda
var olduunu ifade eder. Buna gre, Tanr ezeldir demek,
Swinburnen savunduu gibi, Tanr geriye veya ileriye dnk
herhangi bir zamansal snrlamaya konu olamaz demektir
(Swinburne 1977, 211). Bir baka ifadeyle, Tanr zamansal adan
ezel ve ebeddir.

lh ezelilii zamanszlk asndan yorumlamak gerektiini savunanlarn bu balamda ileri srdkleri gerekelerin nemli bir ksm Tanrsal
mkemmelliin ancak bu yolla korunabilecei noktasnda younlamaktadr. Bu gerekeler yle zetlenebilir: Tanr mkemmel ve snrsz ise
zamann dnda (zamansz) bir varlk olmas gerekir. nk zamandaki
her varlk mkemmellik noktasnda bir snrllkla kar karyadr. Zaman

ve

deiim

kavramlar

arasnda

ayrlmaz

bir

iliki

bulunduundan, zamansal varlklar deiime konu olan varlklardr.

71

72

nite 3

Gelecekte meydana gelecek hadiselere bal olarak deimemeleri dnlemez. O halde gemi ve gelecekten etkilenen bir varlk mkemmel ve
snrsz bir varlk olamaz. Dolaysyla, zamansal olgulara bal olarak
deimek Tanrnn deil, yaratt varlklarn bir niteliidir. Bylece evrendeki her ey zamansal olduundan, Tanr evrenin bir paras olmad
srece zamansal olamaz. Aksine, Tanr evrenin yaratcs olduuna gre
zamansal olamaz. Kald ki, eer Tanr zamansz olarak var olamyorsa ve
ayn zamanda zorunlu varlk ise, zamann da Tanryla birlikte zorunlu
olarak var olmas gerekecektir. Oysa zamansal varlklar zorunlu olmadna gre, Tanr nnda zamansal olduu dnldnde, zorunlu olduunun gerekesi ne olabilir? O halde Tanr zorunlu ise, zamansal olmamas gerekir (Davies 2000, 478).
Dahas, Tanrnn zamansal olduu fakat zamansal bir balangca sahip
olmadn dnmek baz sorunlara neden olabilir. Tanrnn zamanda
olduunu fakat zamansal bir balangcnn olmadn dnmek Onun
gemie dnk sonlu deil, sonsuz bir zamanda var olduu anlamna
gelir. Fakat gemie dnk sonsuzluk tamamlanm bir sonsuzluk deil
ise, byle bir sonsuzluk bilfiil deil, bilkuvve bir sonsuzluk olacaktr. Gemiin bilfiil sonsuz olabilmesi iin imdiye kadar sonsuz sayda hadisenin
gereklemi, yani gemite kalm olmas gerekir. imdi, denilecektir ki,
gemi hadiselere her an bir yenisi eklendiinden gemi bilfiil sonsuz
olamaz. Yani, gemi bilfiil sonsuz olsayd, bugn olmazd (gemie eklenemezdi). Kendisine bir ey eklenebilen hibir ey gerekten sonsuz
olamaz. Bu durumda, Tanr zamann dnda deilse varlnn bir balangcnn olmas gerekir, nk gemie dnk bir srete yer alan (zamansal) hibir varlk sonsuz gemie sahip olamaz. Tanrnn bir balangc olamayacana gre, Onun zamann dnda, yani zamansz bir
varlk olmas gerekir (Helm 1988, 37-38), diye dnlebilir.
Dier yandan, Tanrnn zamansal bir varlk olduunu savunanlar ise,
zamann iinde bulunmann sonlu bir varlk iin bir takm eksikliklere
neden olacan kabul etmelerine ramen bunun Tanr iin pek geerli
olmadn savunmaktadrlar. Zamansal olarak snrl ya da lml varlklardan farkl olarak, zamansal adan snrsz olan ve her eye gc
yeten bir varlk olarak Tanrnn zamann iinde bulunmann neden olaca eksikliklere konu olmas dnlemez. Aslnda bu gr savunanlar, zaman iindeki dier varlklar gibi, Tanrnn da bir takm snrlamalarla kar karya kalacann kanlmaz olduunu kabul etmektedirler:
zaman iindeki bir varlk olarak Tanrnn da gemite kalan, tekrarlanmas mantksal olarak imknsz bir takm tecrbeleri olaca gibi,
gelecekte gerekleecek fakat henz gereklememi tecrbeleri de ola-

Tanr ve Sfatlar

caktr. Bunlar zamanda olmann getirdii kanlmaz snrlamalardr.


Ancak bu gerekelerin hibiri zamansallk tezini savunanlar iin
Tanrnn zamann dnda olduunu dnmek iin tatmin edici deildir
(Swinburne 1977, 219-220).
Daha da nemlisi, bu gr savunanlar Tanrnn zamanszl dncesinin;

kendi iinde tutarsz olduunu,

teizmin Tanr tasavvuruyla badamadn, ileri srmektedirler.

Tanrnn zamanszl dncesinden kaynakland ileri srlen tutarszlk udur: Tanrnn zamanszl her olayla e-zamanl olmasn gerektirir. Yani Tanr hem dnk hem bugnk hem de yarnki bir hadiseyle ezamanl olacak, Onun iin bu hadiselerin herhangi bir ncelii ve
sonral bulunmayacaktr. Bu ise tutarsz bir eydir. nk dn, bugn
ve yarn birbiriyle ezamanl olamaz; yani ne bugn dn, ne dn bu gn
ne de yarn dn veya bugn olabilir. Dahas, bu yaklama gre, Tanrnn zamanszl teizmin dier iddialaryla da elimektedir. Teizme
gre Tanr zaman iinde birok hadiseye neden olmaktadr. Tanr u veya
bu hadiseyi gerekletirmekte, insanlar uyarmakta, cezalandrmakta,
dllendirmekte, dualarn kabul etmekte, affetmektedir. Btn bunlar
kendilerine ne zaman sorusunu yneltebileceimiz, zaman iinde meydana gelen hadiselerdir (Swinburne 1977, 220-221).
Buna karlk denilebilir ki, evvela, lh zamanszlk dncesinin her
zamansal hadiseyle ezamanl olmak biiminde yorumlanmas kanlmaz deildir. lh zamanszl savunan biri rahatlkla Tanrnn ezelliinin her zamansal hadiseyle ezamanl olmak anlamna gelmediini,
aksine Onun zamansal olan her eyin tesinde olduunu ileri srebilir.
Doal olarak eer Tanr zamann iinde deilse, herhangi bir zaman dilimiyle veya hadiseyle ezamanl olmayacaktr. Byle dnldnde
Tanrnn zamanszl dncesinde herhangi bir tutarszlk olmayacaktr. Peki, byle zamansz bir varlk lemdeki zamansal hadiselerle iliki
iinde olan teizmin ngrd Tanr olabilir mi? Tanrnn zamanszln
savunan biri iin bu noktada bir imknszlk grnmemektedir. Eer
Tanr yaratmakla btnyle zamansz bir ekilde bildii eyleri meydana
getiriyorsa, ayn ekilde zamanda ortaya kan btn hadiselerin Tanrnn nedenselliiyle ortaya kt, fakat Onun zamann btnyle dnda kald sylenebilir. Bylece zamanda ortaya kan her hadise zorunlu olarak Tanryla iliki iinde olduu halde bu iliki Tanr asndan
zamansz bir iliki olacaktr (Helm 1988, 27).

73

74

nite 3

Bilgi
Tanrya zsel olarak atfedilen niteliklerden biri de bilgidir. Bilginin mkemmellik ifade eden bir nitelik olduunda kuku yoktur. Bu yzden
bilgiden yoksun bir varln Tanr olmas dnlemez. Kald ki Tanrnn sadece bilen bir varlk deil, her eyi mutlak olarak bilen yegne
varlk olmas gerekir. lh bilginin insan bilgisinin kar karya olduu
btn snrlamalardan/eksikliklerden uzak olmas da gerekir. Byle bir
bilgi yatay anlamda snrl olamaz, yani bilinmesi mmkn olan (bilinmesinde mantksal bir eliki bulunmayan) hibir ey ilh bilginin dnda kalamaz. Ayn ekilde, Tanrsal bilgi mutlak olduundan dikey anlamda bir snrlamaya da konu olamaz, yani onda herhangi bir yanlma,
kesinsizlik ya da kuku bulunamaz. Bir baka deyile, ilh bilginin her
anlamda mkemmel olmas gerekir.
lh bilgiyi insan bilgisinden ayran en nemli noktalardan birinin deyim
yerindeyse, bili tarz olduu sylenebilir. Genellikle dolayl bir bili
tarzna bal olan insan bilgisinden farkl olarak mkemmel olan ilh
bilginin dorudan olmas gerekir. Yani, ilh bilgi eitli duyu vastalarna
dayanamayaca gibi, bir takm akl yrtmeler/karmlar da ieremez.
nsan bilgisinin hem dolayl hem de karmlara dayanan zellii mkemmel oluuna engel grnmektedir. Duyu vastalarna dayanan dolayl bir bilgi, nesnesinin doru ekilde tannmasna bal olduundan hem
bir kuku hem de bir sonradanlk ifade edecektir. Kald ki, Tanrnn varlklar yarattktan sonra tanmas/bilmesi dnlemez. Yaratla bir tr
neden tekil eden ilh bilginin bunun sonucu olarak ortaya kan varla
dayanmas anlamszdr. Ayn ekilde eitli akl yrtmelere dayanan bir
bilgi henz bilinmeyen ancak karm yoluyla bilinebilecek bir takm
dorularn varln kavramsal olarak ierdiinden temelde mkemmel
bilginin paradigmasyla eliir. (Ancak bu, Tanrnn duyu vastalarna ya
da karmlara dayanan bir bilginin nasl bir ey olduunu bilmedii sonucunu dourmamaldr). lh bilginin en nemli zelliklerinden biri de
tamldr. Herhangi bir ekilde tam olmayan, yani eklenebilen, deiebilen bir bilginin kuku da ierebileceini dnebiliriz. Bu zellikleri yanstan hibir bilgi mkemmel olamayacana gre ilh bilgi tam ve deimez olmaldr.
lh bilginin taml, kesinlii ve deimezlii ile Tanrnn zamandan
mnezzeh (zamann dnda) oluu arasnda ayrlmaz bir iliki grnmektedir. nk insan bilgisinin deimesinin (artmasnn veya eksilmesinin) temel nedenlerinden birisi zamana bal oluudur. Henz gereklememi bir eyin bilgisi zamansal bir varlk iin sz konusu olsa da,
bunun olasla dayal bir tr ndeyiden/tahminden farkl olmayaca

Tanr ve Sfatlar

aktr. Byle bir eyin ilh bilgi iin sz konusu olamayaca gz nne
alndnda, yle grnyor ki, Tanr zamansz bir varlk olarak dnlmedii srece bilgisinin taml, kesinlii ve deimezlii sz konusu
olamayacaktr. Bu da mkemmel bilgiye engeldir. Kald ki mkemmel bir
bilginin sadece gereklemi deil, gelecekteki hadiselerin de bilgisini
iermesi gerektiini dnecek olursak zamansal bir varln byle bir
bilgiye sahip olmas mmkn olmayabilir.
Peki, zamansz bir varlk, zamansal varlklarn zamana bal olarak bildii eyleri nasl bilebilir? yle grnyor ki bir varln zaman iinde
meydana gelen hadiseleri bilmesi iin o zaman iinde olmas gerekli deildir. Bir kimsenin tarihteki kalm hadiselerin bilgisine sahip olmas iin
ilgili zaman diliminde yaamas gerekmez. Gemite meydana gelmi bir
ok eyin bilgisine bugn sahip olabiliyoruz. Kukusuz, Tanr zamansz
olduundan bilgisi bizimkinden farkl olarak hadiselerin gereklemesinden sonra oluan bir bilgi deildir. Her halkarda, Tanr zaman iinde
olmasa da, bu Onun 11 Mart 2006da Ankarada hava gnelidir eklindeki bir bilgiye sahip olmasna engel olmamaldr.
Zamann dndaki bir varln zamana bal eyleri bilebilmesi zaman
iinde olmay gerektiren ifadelerin zaman iinde olmay gerektirmeyen
ifadelere dntrlp dntrlemeyeceine bal grnmektedir.
Fakat btn zamansal ifadeler bu yolla dntrlebilir mi?
rnein, Bugn Ankarada hava gnelidir demekle 11 Mart 2006da
Ankarada hava gnelidir demek arasnda bir fark yok mudur? Bu
nermelerden ikincisinin doru olduunu bilmek iin o zaman diliminde
var olmak gerekmedii halde, onun birinci ekilde ifade edilebilmesi
(bilinebilmesi) o zamann iinde olmay gerektirecektir. Bu durumda,
Tanr zamansz bir varlk ise Onun sz konusu bilgiye Bugn Ankarada
hava gnelidir eklinde sahip olmas mmkn olmayacaktr. Byle bir
eyi ancak zaman iindeki bir varlk dile getirebilir. Peki, bu durum Tanrnn bilgisinde bir eksiklie delalet eder mi? Bu iki nermenin doruluk
deerinin ayn olduunu, yani birbirlerini karlkl olarak gerektirdiklerini dikkate aldmzda Tanrnn bilgisinde herhangi bir eksiklik sz
konusu olamaz, diye dnebiliriz. nk bu nermelerden birincisinin
doru olduu her yerde ikincisi de zorunlu olarak doru; ikincisinin doru olduu her yerde de birincisi zorunlu olarak dorudur. Ksacas, Tanr
zaman iindeki bir varln bildii ve zamansal olarak dile getirdii her
eyi zamansz olarak bilebilir. Kald ki, zamansz varlk olarak Tanrnn
bilgisi, 11 Mart 2006da Ankarada hava gnelidir biimindeki nermenin zaman iinde bulunan bir kimse iin Bugn Ankarada hava gnelidir nermesiyle edeer olduunu da iermektedir (Bkz. Helm

75

76

nite 3

1988, 75-80). Dier yandan, zamann iinde olmayan bir varln bilgisinin zamana bal durumlara (dolaysyla, ifadelere) bal olmamas da
son derece doaldr.
Zamana endeksli nermeler gibi, ilh bilginin kuatclna ynelik itirazlardan biri de kiilere endeksli olarak ifade edilebilecek nermelerin
doruluunun Tanr tarafndan nasl bilinecei sorusudur. nk imdi, dn, bugn, yarn gibi eylerin zamana ball gibi ben, sen
gibi ifadeler de kiilere referansla deiebilirler. Yaygn bir anlaya gre,
Alinin Ben hastanedeyim nermesi mantksal olarak Ali hastanededir
nermesini gerekli klsa da bu iki nerme birbirine edeer deildir. rnein, hafzasn kaybetmi bir kimse Ben hastanedeyim nermesinin
doruluuna inand halde, adnn Ali olduunu hatrlayamad iin
Ali hastanededir nermesine inanmayabilir. imdi, bu itiraza gre, Tanrnn bilgisi Ali hastanededir nermesini ierebilir fakat Ben hastanedeyim nermesini ieremez. Tanrnn bilgisinin Ben hastanedeyim
eklindeki bir nermesel bilgiyi iermemesi her eyi bilmesine engel midir? Bu iki nermenin de ayn eye delalet ettii aktr. Alinin farknda
olmasa da Ben hastanedeyim demesi, Mehmetin Aliye Sen hastanedesin demesi veya Ayenin Ali hastanededir demesi hep ayn olguya
delalet ettiine gre, ayn olgunun farkl ifade edilmesinin neden bilgisel
bir eksiklik dourduu ak olmaktan uzaktr. Bir eyin farkl kiilerce
farkl ekillerde ifade edilebilmesi kendi bana birinin bildiinin dieri
tarafndan bilinemeyecei anlamna gelmez. Oysa Alinin Ben hastanedeyim demesi, adnn Ali olduunu hatrlayamasa bile, Ali hastanededir nermesini ierir (Swinburne 1977, 164-166). Kald ki, Tanrnn byle
bir olguyu Ali hastanededir eklinde bilmesi de ontolojik bir kanlmazlktr. Tanr ile Ali birbirinden farkl varlklar olduuna gre, Tanrnn
Ali hastanededir eklindeki bir nermeyi Ben hastanedeyim eklinde
bilmesi veya ifade etmesi mantksal olarak imknszdr. nk byle bir
ey ikisi arasndaki ontolojik ayrm ortadan kaldracaktr; onlar farkl
fertler olmaktan karacaktr (Helm, 1988, 79). Dahas, Tanrnn burada
Alinin Ben hastanedeyim eklinde ifade ettii olgunun Ali hastanededir nermesinin doruluunu ierdiini veya bunun Ali iin ne anlama
geldiini bilmemesi sz konusu deildir.
lh bilginin kesin ve deimez olmas hasebiyle her eyi kuatt dncesinin dourduu tartmalarn belki de banda byle bir bilginin
insann gelecekteki fiilleriyle olan ilikisi gelmektedir. Tanrnn her eyi
ezel, kesin ve deimez bir ekilde bildii dncesinin insan zgrlne etkisinin ne olaca gemite ve gnmzde oka tartlan birok
nemli soruya kaynaklk etmitir. Tanrnn ezel bilgisi insanlarn gele-

Tanr ve Sfatlar

cekte ne

yapacaklarn da ierir mi? eriyorsa, insanlarn Tanr tara-

fndan kesin ve deimez bir ekilde bilinen bu eylemleri gerek anlamda


zgr olabilir mi? lh bilginin kuatcl ile birlikte insan zgrln savunan bir kimsenin bu noktada genel olarak bir ikilemle yz yze
kald ileri srlmtr. Buna gre, ya Tanrnn bilgisi insann zgr
iradesiyle gerekletirecei eyleri iermemelidir, ya da insann sz konusu eylemleri gerekte sorumluluk douracak anlamda zgr eylemler
deildir. Bu durumda, ikilemden kurtulmak iin, ya Tanrnn bilgisini
snrlamak gerekir ya da gerek anlamda insan zgrlnden sz etmemek gerekir. Ne var ki, ikilemin her iki taraf da teizm asndan vazgeilmez grnmektedir. nk teist bir yandan ilh bilginin mkemmel
(ezel, kesin, deimez vb.) olduunu dndnden onun gelecekteki
insan eylemlerine dair bilgiyi de iermesi gerektiini savunurken, dier
yandan insann gerekletirdii (zellikle kt eylemlerin) sorumluluunu yine insana brakmak eilimindedir.
Bu ikilemi bertaraf etmeye ynelik abalardan biri Tanrnn bilgisini bir
ekilde snrlamak olmutur. Tanrnn ezelliini zamansal (zaman iinde
fakat snrsz) olarak yorumlayan Swinburne gibi ada din felsefecileri
gerek anlamda zgr bir varln gelecekte ne yapacana dair bir nbilgiyi mmkn grmemektedirler. Hatta buna gre, Tanr bile gerekte
zgr olacaksa, zgr iradesiyle gerekletirecei eyleri bilmemelidir.
Kald ki, bu yaklama gre, ancak doru (gereklemi) eyler bilinebileceine gre, insanlarn zgr iradeleriyle henz gerekletirmedikleri
eylemlere ilikin nermeler henz ne doru ne de yanl olduklarndan,
Tanr da onlar bilmek durumunda deildir. yleyse, hem Tanrnn hem
de insanlarn gelecekteki eylemleri zgr eylemler olacaksa, Tanrnn
onlar nceden bilmesi dnlemez. Ancak bu Tanrnn her eyi bilmesine engel deildir, nk gelecekteki zgr eylemler henz gereklemediinden bilinecek bir ey de yoktur. Aslnda, Swinburnee gre, Tanr
hem kendisinin hem de insanlarn gelecekteki eylemlerin gerekten zgr
eylemler olabilmesi iin bir bakma kendi bilgisine bir snr getirmitir.
Bir baka deyile, Tanr hem kendi hem de beer zgrl korumak
iin bilgisini snrlamay semitir (Swinburne 1977, 172-176). Bazen ak
teizm olarak da adlandrlan bu yaklam gelecee ilikin baz eylerin
(zgr iradeye dayanan eylemler gibi) kesin bir yolla bilinemeyeceini
ngrmektedir. Buna gre, Tanrnn gelecekte bu yolla gerekleecek
eyleri bilmemesi ilh bilgiye bir eksiklik kazandrmaz, nk byle bir
eyin bilinmemesi gelecein belirsizliinden dolay iin tabiatnda olan
bir eydir (Peterson vd. 2003, 169).

77

78

nite 3

nsan zgrlne imkn tanyan bu yaklam, grld gibi, ilh


bilgiye bir ekilde snr getirmeyi kanlmaz bulmaktadr. Tabiat gerei
zamanda yer alan ve bilgisi mkemmel olmayan insann gelecekte, henz
gereklememi bir olaya dair kesin bir bilgisinin olmamas doal olmasna karn, Tanrnn da byle bir snrlamaya neden konu olmas gerektii tartlmaya muhtatr. Yukardaki sonular douran temel nedenlerin banda hi kukusuz Tanrnn da zamansal varlk olarak
dnlmesi gelmektedir. Zaman iindeki bir varlk iin gelecein henz
gereklememi olmas ve bu yzden de bilinememesi bir yerde kanlmaz grnmektedir. Fakat byle bir varln mkemmel sfatlara sahip
bir varlk olaca ak deildir. Ayn ekilde, gelecee dair bir takm eyleri bilip bilmemesi bir yana, dier alardan bilgisi mkemmel bir varlk
olarak Tanrnn kendisini bilgisel adan gelecee ynelik nasl snrlandrabilecei de aklanmaya muhta grnmektedir.
kilemin dier tarafn savunanlar ise, ilh bilgiye herhangi bir snr getirmek istemediklerinden daha ok Tanrnn, henz gereklememi
(zgr) insann eylemlerini nasl bilecei ve byle bir kesin ve yanlmaz
bilginin insan zgrlyle badap badamayaca zerine younlamaktadrlar. Her eyden nce, Tanrnn zamann dnda olduunu
savunanlar iin Onun nbilgisi veya nceden bilmesinden sz etmek pek
anlaml grnmemektedir. Byle bir ifade ancak zaman iindeki bir varlk iin sz konusudur. Ne var ki ayn gerekeyle Tanrnn sonradan
bilmesi de dnlmeyeceinden Onun insan eylemlerine dair bilgisinin
bu eylemlerin gereklemesinden sonra olumas da dnlmez. Gerek
anlamda Tanrnn ezellii zamandan btnyle mnezzeh eklinde
dnldnde ilh bilginin bir ezel-ezamanllk yoluyla aklanmas da pek tutarl olmayacaktr. Ancak ilh bilgi sonradan da olmayacana gre, Tanrsal zamanszl savunan Helmin de iaret ettii gibi
(1988, 101), Tanrnn kendisi iin bir nbilgi sz konusu olmasa da byle
bir bilgi yine de bir tr ncelie sahip olduundan bunun insan asndan
nbilgi olarak adlandrlmasnda bir saknca grnmemektedir.

Tanr ve Sfatlar

nsanlarn zgr iradeleriyle gerekletirecekleri eylemlerin


Tanrnn nbilgisine nasl konu olduu ve bunun insan
zgrln ortadan kaldrmadna ilikin yaklamlardan
biri Orta a Hristiyan ilhiyats Molina (1535-1600)
tarafndan savunulan orta bilgi (scientia media) grdr.
Bugn Molinizm olarak da adlandrlan bu yaklama gre,
Tanr yaratt veya yaratabilecei (mmkn) her insann
hangi (mmkn) artlarda zgr iradesiyle nasl bir eylemde
bulunacan bilir. te orta bilgi budur. Byle bir orta
bilgiyle Tanr zgr iradesiyle yaratt veya yaratabilecei bir
alemde hangi insann belli bir takm olumsal (zorunlu
olmayan) koullarda ne gibi bir tercihte bulunacan bilir
(Morris 1991, 95; Peterson vd. 2003, 160).

Byle bir orta bilgi anlaynn gerek ilh bilgi gerekse insan zgrl
asndan ne gibi sonular douraca bal bana irdelenmesi gereken
bir eydir. Burada bu tartmaya girmeyip, insan zgrl asndan
dier bir takm yaklamlarn da bir ekilde vurgulad ortak bir nokta
zerinde duralm. Tanrsal bilginin ezellii ile insan zgrln badatrmaya alan yaklamlarn ortak bir eilimi gibi grnen bu nokta
udur: insan eylemleri bizzatihi mmkn veya olumsal (zorunsuz) olup,
Tanrnn onlar (nceden) bilmesi onlar zorunlu klmaz. Ockham (12851349)n da iaret ettii bu temel nokta, Tanrnn insann gelecekte ne
yapacana dair ezel veya n bilgisinin onun ne yapacana ilikin olup,
byle bir bilginin insann sz konusu eylemini zorunlu klmaddr. Bu
durumda Tanrnn x ahsnn A eylemini yapacan kesin bir ekilde
nceden bilmesi xin A eylemini zorunlu klmaz. Dolaysyla A eylemini
yapmamak xin gc dahilindedir. imdi ilh bilgi herhangi bir ekilde
yanllanamayacandan xin Adan baka bir tercihte bulunmas durumunda ise, Tanr xin bu tercihini bilmi olacaktr (Morris 1991, 94). yleyse x, A eylemini yapmama imknna sahip olduundan A eylemi zorunlu deildir ve xin eyleminin Tanr tarafndan kesin bir ekilde
bilinmesi xin eylem zgrln ortadan kaldrmaz.
Aslnda benzer bir zm arayn daha nce Frbide de grmekteyiz.
Frbinin nerdii bu zmn temelinde bir eyin bizzatihi zorunlu olmas ile dolayl olarak zorunlu olmas ayrm bulunmaktadr. Buna gre,
gelecekteki herhangi bir insan eylemi bizzatihi zorunlu deil, dolaysyla
zorunludur. Byle bir eylem her ne kadar kesin olan ilh bilgi asndan
zorunlu olsa da, bizzatihi (kendinde) zorunlu deildir; mmkndr. Yani
insan eylemleri bizzatihi mmkn olduklarndan baka trl de
olabilirler(di). Baka bir ifadeyle, Tanrnn insan eylemine dair ezel

79

80

nite 3

bilgisi o eylemi bizzatihi mmkn bir eylem olmaktan karmayaca iin


insan zgrl de ortadan kalkmaz (Aydn 1987, 133-134). Grld
gibi burada zorunluluk kavramna ilikin sezgilerimiz nem kazanmaktadr. Aquinas da Tanrnn ezel bilgisi ile insan zgrlnn birbiriyle
badatn gstermek iin ilh bilginin zorunluluu ile insan eyleminin
zorunluluu arasnda bir ayrma iaret etmektedir.

rnein, Tanrnn Theatetus t2 zamanda oturuyor


nermesini ezel veya n-bilgisiyle bildiini dnelim.
Aquinasa gre Tanrnn bilgisinin kesinliinden
kaynaklanan zorunluluk nermeye ilikin bir zorunluluk (de
dicto zorunluluk) olarak yorumlanrsa insan zgrl
ortadan kalkmaz. nk bu durumda ilh bilginin ihtiva
ettii zorunluluk Oturuyor grlen her ey oturuyordur,
zorunlu olarak dorudur eklindedir. Yani Oturuyor olarak
grlm Theatetus oturuyordur, zorunlu olarak dorudur.
nk oturan Theatetusun ayn zamanda ayakta durmas
sz konusu olamaz. Fakat btn bunlar Theatetusun
zorunlu olarak oturduu anlamna gelmez, nk buradaki
zorunluluk varla ilikin (de re zorunluluk) deildir. yleyse,
Oturuyor grlen her ey zorunlu (zsel) olarak
oturuyordur nermesi yanltr. nk Theatetusun
oturuyor olmas onun zorunlu (zsel) bir nitelii deildir.
Byle olsayd, onda oturmamak, ayakta durmak gibi bir
imkn bulunmazd. Bu ise doru deildir. O halde,
Aquinasa gre, Tanrnn bilgisi ilk trden bir zorunluluk
ifade ettiinden insan zgrlne bir engel tekil etmez
(Plantinga 1974, 10-11).

Kudret
Mkemmel varlk olan Tanr, teizme gre, mutlak g sahibidir. Tanrnn gsz olmas ve gcnn baka bir varlk veya g tarafndan
snrlandrlmas dnlemez. O halde, ilh g mutlak ve snrsz olmaldr. Tanrnn byle bir sfata sahip olduu mkemmellik fikrinden
yola klarak varlan bir yarg olabilecei gibi, ilh gcn evrendeki
tezahrlerinden hareketle de varlabilir. Usuz bucaksz evrenin bir yaratcs var ise, sonsuz bir gce sahip olmaldr. Snrl bir kudret byle bir
evreni var etmi olamaz. Ancak, konuya felsef adan baklnca, ilk bakta Tanrya atfedilmesi kanlmaz grnen bu mutlak kudret kavramnn ierii (tam olarak neye delalet ettii) grndnden daha karmaktr.

Tanr ve Sfatlar

lh gc mutlak kudret olarak anladmzda bu kavrama ykleyebileceimiz anlamlardan biri Tanrnn gcnn her eye yettii; Onun gc
dnda kalan (gcnn yetmedii) hibir eyin olamayacadr. Bir baka
ifadeyle, Tanrnn gc her eyin stndedir. Hibir ey yoktur ki Tanrnn gc onu var veya yok etmesin. Teolojik sezgilerimize uygun
grnen bu ilh g tasavvuru ne yazk ki beraberinde bir dizi soruyu
da getirmektedir. Denilecektir ki, o halde, Tanr yuvarlak bir gen yaratabilir mi? Veya daha genel ifadeyle, Tanr bir elikiyi doru yapabilir
mi? Yani, Tanr bir p nermesini deillemesiyle (p) birlikte doru yapabilir mi? Ya da Tanr 2 + 2 = 4 nermesini yanl klabilir mi?
Felsefe tarihinde Tanrnn gcnn ezel veya zorunlu dorular olarak
da bilinen mantksal ve matematiksel dorularn stnde olduunu savunan Descartesdr. lh kudret snrsz olduundan, Descartesa gre,
Tanr iin imknsz hibir ey yoktur; dolaysyla her ey mmkndr.
Tanrnn zorunlu nermelerin doruluk deerini deitirebileceini kabul etmek en temelde Onun bir elikiyi de doru klabileceini ierdiine gre bu, Tanrnn Evren yaratlmtr nermesiyle birlikte Evren
yaratlmamtr nermesini doru yapabileceini kabul etmeyi gerektirecektir. Dahas, byle bir ey kabul edilecek olursa, Tanrnn kendi mahiyetine ilikin bir takm nermelerin doruluk deerlerinin de ilh g
tarafndan deitirilebilecei sonucuna varlabilir. Buna gre, ilh g
Tanr vardr nermesini bu nermenin deillemesi olan Tanr yoktur
nermesiyle birlikte doru yapabilecei gibi, hem Tanr her eyi bilendir
hem de Tanr her eyi bilen deildir nermelerini de doru yapabilir.
Fakat bu nermelerin birlikte doru olmalar ak bir ekilde mmkn
grnmemektedir. Tanrnn kendini hem var hem de yok klmas dnlmeyecei gibi, Onun hem hereyi bilen olmas hem de hibir ey
bilmemesi dnlemez (Plantinga 1980, 126 vd). Bu tr sorunlar dikkate alnnca Tanrnn her eye gc yetmesinin en azndan mantksal
imknszlklar iermemesi gerektii sonucuna rahatlkla varlabilir. yleyse, her eye gc yetmek yaplmas mantksal olarak mmkn
olanla snrlanmaldr ve bundan dolay da yaplmas mantksal olarak
imknsz bir eyin Tanr tarafndan yaplamamas Onun gcne herhangi bir snr olarak dnlemez. Her eye gc yetmek mantksal imkn dhilinde olan her eyi gerekletirebilmek demektir. Swinburnen ifadesiyle, her
eye gc yeten bir varlk mantksal olarak mmkn olan, yani tutarl
olan her eylemi gerekletirme gcne sahip olan varlktr. nk mantksal olarak mmkn olmayan bir ey aslnda bir eylem de deildir. Dolaysyla yuvarlak kare gibi bir eyin yaplmas mmkn olan tutarl bir
eylemi ifade etmemektedir (Swinburne 1977, 149). Benzer eyler Tanrnn

81

82

nite 3

gemiteki eyleri deitirememesi veya Tanrnn dier sfatlaryla elien eylemler iin de sylenebilir.
imdi grnrde mantksal bir eliki iermeyen ve ada din felsefesinde de byk tartmalara neden olan Tanr kaldramayaca bir ta
yaratabilir mi? sorusunun ortaya koyduu paradoksa ksaca deinelim.
Paradoksa neden olan byle bir soruya evet veya hayr denilsin, bu
soru Tanrnn yapamayaca en azndan bir eylemin bulunaca zerine
kuruludur. Tanr byle bir ta yaratabilir denilecek olursa bu durumda
Tanrnn yapamayaca bir ey ortaya kacaktr ki bu, sz konusu tan,
tanm gerei, Tanr tarafndan kaldrlamayaca anlamna gelecektir.
Dier yandan Tanr byle bir ta yaratamaz denilecek olursa Tanrnn
gcn aan bir eyin varl batan kabul edilmi olacaktr. Peki, teistin
bu soruya yant ne olabilir? Ta paradoksuyla ifade edilen eylemi tutarsz bulmayan Swinburnee gre her eye gc yeten bir varln kaldramayaca bir ta yaratmas mmkndr. Ancak, ona gre, Tanrnn
byle bir gce sahip olmas ile bu gc kullanmas birbirinden ayr eylerdir. Yani, Tanrnn kaldramayaca bir ta yaratabilmesi Onun kaldramayaca bir ta yaratmas anlamna gelmez ve Tanr byle bir ey yaratmad srece kaldramayaca bir ey de yoktur. Tanrnn her eye
gc yetmek niteliini korumas kendine baldr, nk kaldramayaca bir ta yaratmas durumunda artk gcnn yetmedii bir ey var
demektir. Bu durumda artk her eye gc yeten bir Tanrdan sz edilemez. Dolaysyla, her eye gc yetmek sfat Tanr iin belli bir zaman
sz konusu olabilir, nk Tanr byle bir sfat daha sonraki bir zamanda kaybedebilir. Swinburnee gre belli bir zamanda her eye gc yetmek daha sonraki bir zamanda kendini byle bir sfattan yoksun brakabilmeyi de ierir. Ancak Tanrnn her eye gc yetmek sfatn ortadan
kaldracak sz konusu gcn kullanp kullanmayaca (yani, kaldrmayaca bir ta yaratp yaratmayaca) kendi iradesine bal bir eydir. Bu
gcn kullanmad srece ilelebet her eye gc yeten varlk sfatn
koruyabilir (Swinburne 1977, 157-158).
Grld gibi, Swinburne her eye gc yetmeyi Tanr iin zsel bir sfat
olmaktan karmak pahasna ta paradoksuna bir zm getirmektedir.
Aslnda byle bir zmle paradoks hedefine ulam grnmektedir.
Dolaysyla, Swinburnec yantn teist iin gerek bir zm getirip getirmedii bir sorudur. nk her eyden nce Swinburnen Tanr kaldramayaca bir ta yaratabilir mi? sorusuna verdii yant evettir. Bu
durumda Tanrnn her eye gc yeten bir varlk olmas ancak byle bir
eyi yaratmamasna baldr. Tanrnn her eye gc yetmek sfatn
kaybedebilmesi tam olarak ne anlama gelebilir? Her eye gc yetmek

Tanr ve Sfatlar

sfatn kaybetmi bir varlk Tanr olarak varln srdrebilir mi? Byle
bir sfat Tanrnn kaybedebilecei bir ey ise, bu Onun zsel olarak sahip
olduu bir sfat deil olumsal ya da kazara sahip olduu bir sfat anlamna gelir. nk bir varlk zsel niteliini kaybedemez veya kaybederek o
varlk olarak varln srdremez. imdi, her eye gc yetmek sfatna
sahip olmadan bir varlk Tanr olamayacana gre, bu durumda Tanrnn Tanr olmas da zsel bir olgu olmaktan kmayacak mdr? Bu da,
daha nce de iaret ettiimiz gibi, Tanr iin imknsz bir ey olduundan
yle grnyor ki Tanrnn kendi iradesiyle kendi gcne bir snr getirmesi ve her eye gc yeten olmaktan kendini karmas pek anlalr
olmayacaktr.
Bu sorun her eye gc yetmek sfatnn Tanr iin zsel olduu dncesiyle alabilir, ancak bu durumda da, ta paradoksuna baka bir zm
getirmek gerekir. Bu soruna en gl zm ta paradoksuyla ifade edilen olgunun Tanr iin dnldnde bir tutarszlk ierdiini ve
bylece Onun iin mantksal bir imknszlka delalet ettiini ortaya
koymak olabilir. Tanr tanm gerei her eye gc yeten varlk olduuna gre, yaratp da kaldramayaca bir ta olamaz. Tanrnn yaratmayaca bir tan olabileceini dnmek her eye gc yeten bir varlktan
daha gl bir varln olabileceini dnmekle edeer grnmektedir.
Bu da esasen her eye gc yetmek sfatyla batan elien bir eydir.
Tanr da her eye gc yeten varlk olduuna gre byle bir soruyu
Tanr iin sormak anlaml olmayacaktr. Bu durumda Tanr kaldramayaca bir ta yaratabilir mi? sorusu Tanr yapamayacan yapabilir
mi? sorusuna edeer gibi grnmektedir.
Mavrodesin iaret ettii gibi, eer Tanr her eye gc yeten bir varlk
ise, Tanrnn kaldramayaca bir ta ifadesi tutarsz olacaktr. Bir baka
ifadeyle, her eye gc yeten bir varln kaldrmaya gc yetmedii bir
ey ifadesi elikili grnmektedir. nsan gibi gc snrl olan bir varln kaldramayaca bir eyi retmesi mmkn olmasna karn, her eye
gc yeten bir varlk iin byle bir ey mmkn grnmemektedir. Dikkat edilecek olursa, burada insana bu imkn salayan da onun snrl bir
gce sahip oluudur. Oysa Tanr her eye gc yeten bir varlk ise, iddia
edilen ey (kaldrlmayacak bir ta) imknsz olacaktr. Byle bir ta var
olamaz. Onun varl ancak Tanrnn gc de, insanlar gibi, snrl ise sz
konusu olabilir. Kald ki, byle bir tan var olabilecei varsaym da temelde Tanrnn mutlak gcne dayandrlmaktadr. Dolaysyla, ta paradoksu aslnda tutarsz bir varsayma dayandndan temelde Tanrnn
elikili bir eyi gerekletirmesini istemektedir. Tutarsz bir ey de
mantksal adan mmkn olmadna gre byle bir eyi yapamamak

83

84

nite 3

Tanrnn mutlak gcne bir halel getirmemelidir (Mavrodes 1996, 113115).

rade ve Yaratma
rade ve yaratma sfatlar teizmin Tanrya atfettii ayrc nitelikler arasnda nemli bir yere sahiptir. yle ki irade sfatn ngrmeksizin Tanrnn bir zat (kii) olarak tasavvur edilmesi zor olduu gibi, ayn ekilde
byle bir sfata sahip olmakszn yaratma fiiline de bir anlam vermek
mmkn grnmemektedir. Esasen Tanrya bu sfatlarn atfedilmesinin
teizmi panteizmden ayran en nemli nedenlerden olduu sylenebilir.
Tanr ile lemi bir ekilde zdeletiren panteizmden farkl olarak, teizme
gre Tanr kendinden baka her eyin mutlak yaratcs olup, onlar iradesiyle yoktan yaratmtr. Dolaysyla, Tanr mutlak irade sahibi olduundan lemi yaratmak konusunda herhangi bir zorunlulukla kar karya
deildir ve yaratlan her ey Onun iradesinin bir sonucudur. Tanr istemeseydi, hibir eyi yaratmayaca gibi, yaratlan eyleri de olduundan
baka trl yaratabilirdi.
Bu anlaytan farkl olarak Spinozac panteist anlaya gre, Tanrnn ne
iradesinden ne de buna bal bir yaratma fiilinden sz edilebilir. Tabiatta
olan hibir ey olumsal (contingent) deildir, Tanrnn tabiat tarafndan
zorunlu bir ekilde belirlenmitir. Bir baka ifadeyle, Tanrnn tabiatndaki her ey zorunlu bir ekilde belirlenmi olup, ondan zorunlu bir ekilde ortaya ktndan var olan her ey zorunlu olarak var olduu gibi,
olduundan baka trl olamazd. Bylece Tanrya baka trl yapma
iradesini atfetmeyi bir eksiklik olarak gren Spinoza iin Tanrya irade
atfedilse de bu, varlklarn baka ekilde ortaya konulabilecei anlamna
gelmez (Spinoza 1949, 69-70). Nasl ki bir genin i-alarnn toplamnn
iki dik aya eit olmas genin tabiatnn bir gerei ise, ayn ekilde
lemdeki her ey Tanrnn tabiatnn zorunlu bir sonucudur. Dolaysyla
Tanrya gerek anlamda ne akl ne de irade atfedilebilir. nsanlarn anlad anlamda Tanrya akl ve irade atfedilecek olursa, Spinozaya gre,
bu delaleti olmayan bir addan baka bir ey ifade etmez (Spinoza 1949,
56-58).
Grld gibi, teizm ile Spinozann savunduu bu gr arasnda temel bir metafiziksel farkllk bulunmaktadr: teizm mutlak sfatlara sahip
olan ve varl iin hibir eye dayanmayan Tanr (yaratan) ile varln
Tanrdan alan, varl Ona baml olan lem yaratlan arasnda temel
bir ontolojik farkllk ngrr (Helm 1988, 185). Tanr-lem ilikisi konusunda byle bir zorunluluu reddeden teizm, Tanrya irade atfetmemeyi
de temel bir eksiklik olarak grr. rade sahibi olmak Tanrnn mkem-

Tanr ve Sfatlar

mel olarak tasavvur edilmesinin zorunlu bir koulu olup, Onun ibadete
layk varlk olmasnn da bir gereidir. Tanrnn dndaki varlklar, rnein, insanlar Onun hr iradesiyle yaratlm olmayp, bir zorunluluun sonucu olarak var olmu olsalard, byle bir durumda Ona kretmenin bir gerei olmayacakt (Bkz. Rowe 2004, 2).
Bu noktada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de irade sfatnn
dier ilah sfatlara indirgenemeyeceidir. Gazlnin de iaret ettii gibi,
ilah fiillerin birbirinden ayrlmas ancak irade sahibi bir mreccihin
varlyla gerekleebilir. Tabiat gerei mmkn olan olgulardan neden
unun deil de bunun gerekletiini Tanrnn kudret veya ilim sfatyla
aklamak mmkn grnmemektedir. Kudretin birbirine zt iki olguya
(yani A veya A-olmayan) nispeti mmkndr ve bu yolla hangisinin
gerekleecei belirlenemez. Ayn ekilde ilmin irade etmek iin gerekli
olduu doru olmakla birlikte, bu yolla mmkn olan iki olgudan birini
dierine bu yolla tercih etmenin nasl gerekleebileceini anlamak zordur. Bylece lemin Tanrnn zatna eklenmi bir sfatla deil de, Onun
zatyla var olduu, yani gne ile k veya insan ile glge hadiselerinde olduu gibi, bir neden-sonu ilikisi eklinde grmeyi reddeden
Gazl, hdis (sonradan varla gelen) olan lemin kadim olan ilh iradeyle varla geldiini savunur (Gazl 1971, 75-77). yle ki, Gazliye
gre, bir kimsenin imkn ynnden ztlar da kendilerine benzedii
halde, kadm irade niin bu hdislere taalluk etmitir eklinde bir soru
tevcih etmesi doru deildir. nk irade, ancak belirli bir eyi benzerinden ayrmay salayan bir sfattr. Burada bir kimsenin irade, niin bir
eyi benzerinden ayrd demesi, baka bir kimsenin, ilim niin malmun inkiafn gerektirdi demesine benzer ki, bu takdirde ona, ilmin
ancak malmun inkiafn gerektirdii srece bir mnas vardr, demek
mmkn olur. Bundan baka bir kimsenin, ilim niin malmun inkiafn gerektirdi demesi, onun, ilim niin ilim, mmkn niin mmkn ve
vacip niin vaciptir demesine benzer ki, bu muhaldir. nk ilim kendi
zatiyle ilim olduu gibi, mmkn, vacip ve dier zatlar da buna benzerler. te irade sfat da bunun gibidir. Bu sfatn esas bir eyi benzerinden
temyiz etmektir, ondan ayrmaktr. Burada bir kimsenin, irade niin bir
eyi, benzerinden temyiz etti demesi, onun, irade niin iradedir, kudret
niin kudrettir demesine benzer. Byle bir eyi sylemek ise imknszdr (Gazl 1971, 79).
lemin zorunlu olmad, dolaysyla mantksal adan olumsal olduu
dikkate alndnda onun Tanrnn bu konudaki ezel iradesiyle mantksal statsn kaybedeceini, yani mantksal anlamda zorunlu olacan
dnmek iin bir gereke grnmemektedir (Helm 1998, 177). Bir baka

85

86

nite 3

ifadeyle, varl zorunsuz olan bir eyin Tanr tarafndan ezeli olarak
irade edilmesi onu zorunlu hale getirmez. Dier taraftan kadim bir iradenin hdis (zamansal balangc olan) bir leme nasl delalet edecei hususu tartlmaya deer bir konu olmakla birlikte, lemin olumsall kabul
edildii srece, varl iin her halkarda yaratc bir nedene bal kalaca dnebilir. Dolaysyla lemin ezel oluunun Tanrnn yaratc
faaliyetine dayanmayaca anlamna gelmedii dnldnde onun
varlnn hl ilah iradeye bal olaca iddia edilebilir. Byle bir eyin
imkn nemli lde Tanrsal iradenin balangc olmayan, ezel bir
eye delalet edip edemeyecei ve yine Onun nedensel faaliyetini ortadan
kaldrp kaldrmayacana baldr.

rnein, Gazlye gre, balangc olmayan bir varln bu


ekilde nedenlenmesi mmkn deildir, dolaysyla bir hadise
balangsz olarak tasavvur edilemez. O halde lem Tanr
ile birlikte kadm ise varl iin bir fiile dayand
sylenemez; ancak yok iken sonradan var olan bir ey
kapsama dhil edilebilir (1971, 77).
ster kadm ister hdis olarak dnlsn, lemin ilah irade ile nasl
belirlenmi olabilecei, byle bir iradenin farkl seeneklere delalet edip
etmemesinin mmkn olup olamayaca zerinde duralm. yle grnyor ki mevcut lemin Tanrnn iradesiyle belirlendii sonucuna varabilmemiz iin en azndan Onun irade etmi olmas durumunda bu lemi
yaratmam olabileceini ve yine onu olduundan baka trl yaratm
olabileceini dnebilmemiz gerekir. Mevcut dnyann (lemin) mmkn dnyalarn en iyisi olduunu dnen Leibnize gre, Tanrnn
mutlak bilgi ve iyilie sahip olduu dikkate alndnda en iyisini irade
etmemesi/ sememesi dnlemez. Nasl ki daha az kt iyilii, daha az
iyi de ktl ieriyorsa, eer Tanr mmkn olanndan daha az iyisini
yaratm olsayd, fiillerinde dzeltilmesi gereken bir ey olmu olurdu
(Leibniz 2007, 131). Peki, Tanrnn mmkn olan en iyi dnyay semek
durumunda olmas Onun iradesine bir snrlama getirmez mi?
Tanrsal iradenin en iyi olan semek durumunda olmas ve bunun
Onun iradesine bir glge drp drmeyecei Leibniz ile muasr
Clark arasnda bir tartmaya konu olmutur. Bu durumun Tanrnn
iradesine bir zorunluluk getirecei noktasnda Clarkn eletirilerine cevap veren Leibniz, mutlak zorunluluk ile hipotetik zorunluluk arasnda bir ayrmn yaplmas gerektiini, en iyiyi semek noktasnda ilah
iradenin birinci deil, ikinci trden ifade edilebilecek bir zorunlulukla
kar karya olduunu savunur. Leibnize Tanrnn en iyi olan semesi

Tanr ve Sfatlar

deillemesi bir eliki douran mutlak bir zorunluluu ifade etmedii


iin byle bir fiil Onun zgr iradesini ortadan kaldrmaz. Bir baka ifadeyle, ilah irade en iyiyi semesi mutlak bir zorunluluun deil, ahlk
bir zorunluluun sonucu olduundan Onun iradesine bir halel getirmez.
Bylece mutlak bilgi/ hikmet ve iyilik sahibi olan Tanrnn en iyi olan
semesi baka bir eyi semesinden daha az zgr bir fiil olmayp, aksine
byle bir iradenin en iyi olan seerken herhangi bir engellemeyle kar
karya olmamas en mkemmel anlamda zgr olduu anlamna gelir.
Dolaysyla, Tanrnn en iyiyi semesi daha az iyi olan semesini imknsz bir seenek deil, mantksal anlamda hl mmkn seenek olmasn
gerektirdiinden ilah iradeyi ortadan kaldracak mutlak bir zorunluluk
sz konusu deildir. Her halkarda Tanr, deillemesi bir eliki dourmayan (yani mmkn olan) seeneklerden birini iradesiyle semektedir.
Sonu olarak, Leibnize gre, Tanrnn mkemmellii btn fiillerinin
(mkemmel olan) bilgisiyle mutabk olmasn gerektirir, bu da Onun
fiillerinin nedensiz olmadn gsterir (Leibnizin beinci mektubu, Leibniz
& Clark 2000, 36-39).

Tanrnn mmkn olan en iyi dnya yaratmasnn mutlak


bir zorunluluk deil, ahlk bir zorunluluun sonucunu
olduunu ve bunun da metafiziksel anlamda Onun
iradesine bir snrlama getirmedii noktasnda Leibnize
katldmz dnelim. Ancak Tanrnn byle dnyay
yaratmamasnn hl Onun kudreti dhilinde olduunu
dnecek olursak, bu durumda ne olacak? Yani Tanrnn
mmkn olan en iyi dnya deil de, ondan daha az iyi olan
bir dnyay yaratmas Onun mkemmelliiyle neden
elisin?
Bu sorular cevaplamaya gemeden nce mmkn dnyalarn en iyisi
eklinde dile getirilen bu kavramn tam olarak ne anlama geldii ve bir
delaletin olup olmadyla balamak daha uygun olacaktr. Gerekten
byle bir dnya dnlebilir mi? Adamsn da iaret ettii gibi, mmkn dnyalar arasnda bir maksimumluktan sz edilemeyeceini dnmek makul grnmektedir, nk bir dnyann her zaman daha iyisi
dnlebilir (Adams 1972, 317). Bir baka ifadeyle, bir dnya ne kadar
iyilie veya iyi saylabilecek varlklara sahip olsa da her zaman bunun
daha iyisini veya bir fazlasn dnmek mmkn grnmektedir
(Morris 1993, 237). Bu durumda Tanrnn neden mmkn olan en iyi
dnyay yaratmad veya yaratabileceinden daha az iyi olann yaratt eklindeki sorularla Onun iyiliini sorgulamak hakl bir temele sahip
olmayacaktr (Adams 1972, 317). Rowe mmkn dnyalarn en iyisi olarak ifade edilen bir dnyay ispat etmenin mmkn olmadn kabul

87

88

nite 3

etmekle birlikte, Tanrnn her zaman yaratm olabileceinden daha iyi


bir dnyann olabileceini savunur. Bu durumda Tanr, kendisinden daha iyisi dnlebilecek bir dnya yaratm ise bu, Ondan Tanrdan
ahlk olarak daha iyi bir varln mmkn olduu anlamna gelir. Fakat
tanm gerei Tanrdan daha iyi bir varlk olamayacana gre, diyor
Rowe, buradan Tanrnn ve dolaysyla dnyann bir yaratcs olmad
sonucuna varlabilir (Rowe 2004, 88-89).
Haskerin da iaret ettii gibi, Rowe bu yolla bir teisti bir ikilemle kar
karya brakmak istemektedir. Bir teist ya yaratlabilecek dnyalarn bir
st snr olmadn kabul edecektir ki bu, Tanrnn varlyla eliecek
ya da mevcut dnyann mmkn dnyalarn en iyisi olduunu kabul
edecektir ki bu da Tanrnn bu dnyay zgr iradesiyle yaratmad
sonucuna gtrecektir. Bu iki sonu da teizm asndan kabul edilir olmadna gre, ne denilebilir? Yani, yaratlabilecek dnyalarn bir st
snr olmadna gre, Tanr hangi dnyay yaratrsa yaratsn daha iyisinin olabilecei hep savunulabilecektir (Hasker 2005,457).
Peki, byle bir dnyann yaratlmas imkn dhilinde midir? yle grnyor ki byle bir dnyann yaratlmas, Morrisin belirttii gibi, mantksal bir imknszla delalet etmektedir ve mantksal olarak mmkn olmayan bir eyin delaleti olamayacandan, byle bir eyin Tanr
tarafndan yaplmamas Onda herhangi bir eksiklii gerektirmez (1993,
244). Byle bir dnce Roweun itirazn rtmek iin yeterli grnmektedir. Bir teistin bylece mmkn dnyalarn en iyisi (veya yukarda
ifade edilen her zaman daha iyisi dnlebilecek bir dnya) gibi bir
eyin olmadn ve ilah iradenin de bu yolla bir snrlamaya konu olmayacan savunmas mmkndr. Bu durumda belli bir iyilik dzeyine
sahip dnyalardan hangisinin yaratlacann tamamen Tanrnn iradesine kalm bir ey olduu, bunun nedeninin de bizce deil, ancak Onun
tarafndan bilinebilecek bir ey olduu sonucuna varlabilir (Hasker 2005,
460).

Dolaysyla, Adamsn da iaret ettii gibi, Tanrnn neden mm-

kn olan en iyi dnyay yaratmad veya yaratabileceinden daha az iyi


olann yaratt eklindeki sorularla Onun iyiliini sorgulamak hakl bir
temele sahip olmayacaktr. Kald ki teizmin Tanrsnn ayn zamanda
ltufkr olduu dikkate alndnda, Onun yaratabileceinden daha az
mkemmel varlklar yaratp, ltuf etmesi de baka bir gereke olarak
dnlebilir (Bkz. Adams 1972, 317-332).

Tanr ve Sfatlar

zet
Bir Tanr tasavvurunun temelini Onun sfatlar oluturur. Teist tasavvura gre Tanr her eyi bilen, her eye gc yeten, ezeli, ebedi,
mutlak iyilik, irade sahibi, kendinden baka btn varlklarn mutlak
yaratcs ve koruyucusu, kendisinden daha mkemmeli (by)
bulunmayan, en mkemmel sfatlara sahip yegane akn varlktr. Bu
sfatlarn banda Tanrnn birlii gelmektedir. Onun birliiyle ilikili grnen basitlii daha ok tartmal olan ontolojik bir sorun gibi
grnmektedir. Tanrnn basitlii meselesi Onun birliiyle ilikilendirilebilecek bir konu olmasna karn kendi bana metafiziksel (ontolojik) bir doktrin olarak da grlebilir. Monoteist bir tasavvurun en
temel iddias Tanrnn birliidir ki, buna gre, en az ve en fazla bir
Tanr var olabilir. Tanrnn yokluu nasl imknsz ise, Onun birden
fazla olmas da ayn ekilde imknszdr. Tanrnn birliini ngren
bu sezgi temelde a priori ve a posteriori bir takm gerekelere dayanmaktadr. Tanrnn birliine dair a priori gerekeler mkemmel varlk kavramnn doru bir analizine dayandrlabilir. Mkemmel Varlk olarak Tanr, tanm gerei (en) mkemmel sfatlar kendisinde
toplayan varlktr ve birden fazla varln bu sfatlara sahip olmas
dnlemez. Aslnda birden fazla tanrsal ferdin dnlmesinin
evrendeki dzen ve gayenin srekliliini aklamak konusunda bir
engel oluturacan dnlebiliriz. Eer evrene ilikin a posteriori
sezgilerimiz (deiik tecrbelerimiz) onda bir dzenliliin bulunduunu, evrendeki bu dzenliliin ona dair tecrbelerimizi bilimsel
adan yasalatrmamza imkn tandn gz nne alacak olursak,
onun ancak bir varlk, yani Tanr tarafndan yaratlp idame edilmesi
gerektii sonucuna varabiliriz. Tanrsal basitlik anlayna gre Tanr
herhangi bir ontolojik bileiklikten uzaktr: ne Tanrnn varl ile
mahiyeti arasnda ne de farkl sfatlar arasnda niha anlamda ontolojik bir ayrma gidilebilir. Ancak bu anlay anlalmas ve iinden
klmas zor grnen bir takm sonular dourmaktadr.
Teizmin ngrd sfatlardan biri de Tanrnn zorunlu ve nih
varlk olduu ve bylece varlnn bir nedeninin olamayacadr.
Zorunlu varlk kavramnn ierii konusundaki kanaatler birbirinden
farkl olsa da, bir varln Tanr olabilmesi iin, mmkn varlklarn
aksine, varl iin bir nedene sahip olmamas gerektii konusunda
bir gr birlii sz konusudur. Tanrnn niha ve mkemmel varlk
olarak dnlebilmesi iin varlnn zorunlu olmas gerekir. Yani
varlk veya var olmak Tanr iin zsel bir nitelik olmaldr. Ya deilse, Tanrnn varlnn bir yeter nedene dayanmas gerekirdi ki bu,

89

90

nite 3

mkemmel varlk tasavvuruyla eliir. Bir nedene bal olarak var


olan bir varln yokluu dnlebilecei gibi, varl arz bir ey
olacaktr. O halde, var olmak Tanrnn ne bir nedene bal olarak
sahip olduu olumsal bir nitelik, ne de ayn gerekeyle kaybedebilecei bir niteliktir. Ayn karmlar bir varl Tanr yapan dier nitelikler iin de geerlidir. Mkemmellik ifade eden dier nitelikler Tanrnn olumsal, arz yani tesadfi bir ekilde sahip olduu nitelikler
olamayacana gre, Onun bu niteliklere zorunlu/ zsel olarak sahip
olmas gerekir. Dolaysyla, Tanrnn bu niteliklere sahip olmamas
veya onlar kaybetmesi dnlemez.
Teizme gre Tanr ezeldir. lahi ezelilik ya da zamanla snrl olmamak dncesi genel olarak iki farkl biimde anlalmakta ve
savunulmaktadr. Bunlardan birincisi, Tanrnn zamann tamamen
dnda, yani zamansz bir varlk olduunu savunan grtr. Tanrnn ezelilii, buna gre, Onun zamanda olmadn ifade eder. Bu
da Tanrnn gemiinden veya geleceinden; ne zamandan beri var
olduundan sz edilemeyecei ve yine Onun hayatnn zamansal
dnemlere ayrlamayaca anlamna gelir. kinci yaklama gre ise,
Tanrnn ezel olmas Onun zamann dnda, zamansz bir varlk
olduunu deil, btn zamanlarda var olduunu ifade eder. Buna
gre, Tanr ezeldir demek, Swinburnen savunduu gibi, Tanr
geriye veya ileri dnk herhangi bir zamansal snrlamaya konu olamaz demektir. Bir baka ifadeyle, Tanr zamansal adan ezel ve
ebeddir. Tanrsal ezelilik konusunda her iki yaklamn da dourduu bir dizi sorunlar bulunmaktadr.
Tanrnn bilgi sfat bilgisinin snrsz olduunu ifade etmektedir.
Ancak buradaki snrszlk genellikle mantksal olarak bilinmesi
mmkn olarak dnlmektedir. Tanrnn sadece bilen bir varlk
deil, her eyi mutlak olarak bilen yegane varlk olmas gerekir. lh
bilginin insan bilgisinin kar karya olduu btn snrlamalardan/
eksikliklerden uzak olmas da gerekir. Byle bir bilgi yatay anlamda
snrl olamaz, yani bilinmesi mmkn olan (bilinmesinde mantksal
bir eliki bulunmayan) hibir ey ilh bilginin dnda kalamaz.
Ayn ekilde, Tanrsal bilgi mutlak olduundan dikey anlamda bir
snrlamaya da konu olamaz, yani Onda herhangi bir yanlma, kesinsizlik ya da kuku bulunamaz. Tanrnn bilgisinin ezelliinin insann zgrlyle badap badamayaca bu balamda nemli bir
sorun olarak ortaya kmaktadr. Bazlar bu sorunu Tanrnn bilgisini snrlayarak zme yoluna gitmektedirler. Buna karn insan fiillerinin olumsall dikkate alndnda Tanrnn nceden bilmesinin o

Tanr ve Sfatlar

fiilleri neden zorunlu klp klamayaca nemli bir tartma konusudur.


Tanrnn bir dier sfat da kudret sfatdr ki bu Onun gcnn
mutlak ve snrsz olduunu ifade eder. Ancak her eye gc yetmek genellikle yaplmas mantksal olarak mmkn olanla snrlanmaktadr. Bundan dolay da yaplmas mantksal olarak imknsz
bir eyin Tanr tarafndan yaplamamas Onun gcne herhangi bir
snr olarak dnlemez. Her eye gc yetmek mantksal imkn
dahilinde olan her eyi gerekletirebilmek demektir. nk mantksal olarak mmkn olmayan bir ey aslnda tutarl olmadndan bir
eylem de deildir. Tanrnn byle bir eyi gerekletirememesi
Onun kudret sfatna bir snrlama getirmez.
Teizmin Tanr tasavvurunda nemli olan sfatlardan ikisi de irade ve
yaratmadr. Teizmi panteizm gibi yaklamlardan ayrmak noktasnda bu sfatlar hayat bir neme sahiptir. lim ve kudret gibi dier ilah
sfatlara indirgenmesi mmkn grnmeyen irade sfat Tanrnn bir
zat olarak tasavvur edilmesinde olduu kadar, mkemmellii asndan da kanlmaz grnmektedir. Ne var ki ilah irade sfatnn tam
olarak nasl anlalmas gerektii, yaratma fiiliyle nasl ilikilendirilecei olduka tartmal grnmektedir. lah irade ile kadm veya
hdis bir lem arasnda ne tr bir iliki kurulabilecei tartmas bir
yana, byle bir iradenin en iyi olan semek zorunda olup olmad
daha da tartmal grnmektedir. Ancak mulak bir kavram olan
mmkn dnyalarn en iyisi her zaman daha iyisi dnlebilecek
bir dnyay ngrdnden gereklemesi mmkn olmayan bir ey
olarak dnlebilir. Bir bakma mantksal bir tutarszlk ifade eden
ve bylece gereklemesi imkn dahilinde olmayan byle bir dnyann Tanr tarafndan yaratlmamas Onun iyiliine veya genel olarak
mkemmelliine bir halel getiremeyecei gibi, Tanrnn daha az iyi
olan bir dnyay yaratmas iin bir takm gerekelerin olduu savunulabilir.

91

92

nite 3

Gzden Geir

Tanrnn birlii iin ileri srlen gerekeler nelerdir?


Tanrnn birlii ve basitlii arasnda bir iliki
kurulabilir mi?
Tanrnn zorunluluunu nasl anlamalyz?
Tanrnn ezel bilgisi ile insan hrriyeti badar m?
Tanr elikili bir eyi yaratabilir mi?
Tanr mmkn dnyalarn en iyisini yaratmak
zorunda mdr?

Tanr ve Sfatlar

Kaynaklar
Kaynaklar
Adams, R. (1972). Must God Create the Best?, Philosophical Review, c. 81,
n.3.
Aydn, M. (1987). Din Felsefesi, zmir: Dokuz Eyll niversitesi Yay.
Davies, B. (2000). Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, Oxford:
Oxford University Press.
Gazl, E. H. (1971). tikadda Orta Yol, ev. K. Ik, Ankara: Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Yaynlar.
Gazli, E. H. (1990). Tehaftl-Felasife, thk. Mourice Bouyges, Beyrut:
Darl-Merik.
Hasker, W. (2005). Can God Be Free?: Rowes dilemma for theology,
Religious Studies, c.41, n. 4.
Helm, P. (1988). Eternal God: A Study of God Without Time, Oxford: Oxford
University Press.
bn Sn (1992). En-Nect fil Mantk vel lahiyt, Beyrut: Darl-Ceyl.
Leftow, B.(1990). Is God an Abstact Object?, Nous, 24 (1990).
Leibniz, G. W. (1973). Philosophical Writings, ed. G. H. R. Parkinson, ing.
ev. M. Morris, G. H. R. Parkinson, London: Everymans Library.
Leibniz, G. W. (2007). Theodicy, ed. A. Farrer, ing. ev. E. M. Huggard,
BiblioBazaar.
Leibniz, G.W. & Clark S. (2000). Correspondence, ed. R. Ariew,
Indianapolis: Hackett Publishing Co.
Mavrodes, G. I. (1996). Some Puzzles Concerning Omnipotence,
Philosophy of Religion: Selected Readings, ed. Peterson M. vd., New York:
Oxford University Press, 1996.
Morris, T. V. (1987). Perfect Being Theology, Nous, 21(1987).
Morris, T. V. (1991). Our Idea of God: An Introduction to Philosophical
Theology, Downers Grove, Illinois: Intervarsity Press.
Morris, T.V. (1993). Perfection and Creation, Reasoned Faith, ed. E.
Stump, Ithaca: Cornell University Press.
Peterson M., vd. (2003). Reason and Religious Belief: An Introduction to
Philosophy of Religion, New York: Oxford University Press.
Plantinga, A. (1967).God and Other Minds, Ithaca: Cornell University
Press,
Plantinga, A. (1974). The Nature of Necessity, Oxford: Clarendon Press.
Plantinga, A. (1980). Does God Have a Nature?, The Aquinas Lecture,
Milwaukee: Marquette University Press.

93

94

nite 3

Reber, M. S. (2005). Frb ve Tanrnn Basitlii Meselesi, Uluslararas


Frb Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Elis, 2005.
Rowe, W. L. (2004). Can God Be Free?, New York: Oxford University
Press.
Spinoza, B. (1949). Ethics, ed. J. Gutmann, New York: Hafner Press.
Swinburne, R. (1977). The Coherence of Theism, Oxford: Clarendon Press.
Swinburne, R. (1979). The Existence of God, Oxford: Clarendon Press.
Swinburne, R. (1994). The Christian God, Oxford: Clarendon Press.
Wainwright W. J. (1986). Monotheism, Rationality, Religious Belief &
Moral Commitment, ed. R. Audi, W. J. Wainwright, Ithaca: Cornell
University Press, 1986.

Tanr ve Sfatlar

Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi Tanrnn birliinin bir gerekesi
deildir?
a)

Tanrnn mkemmel varlk olmas

b)

Birden fazla tanrsal ferdin iradelerinin ataca

c)

Evrende dzenlilik

d)

Tanrnn varlndan baka bir mahiyetinin olmamas

e)

Tanrsal fertler arasnda bir derecelendirmeye


gidilemeyecei

2. Aadaki dncelerden hangisi zamansz ilah ezelilik iin ileri


srlen bir gereke deildir?
a)

Tanrsal bilgiye yeni bir eyin eklenemeyecei

b)

Tanrnn deimezlii

c)

nsanlarn zgr irade sahibi olmas

d)

Zamansal varlklarn snrll

e)

Tanrnn bir balangcnn olamayaca

3. Tanrnn gcnn mantksal ve matematiksel dorularn stnde


olduunu savunan filozof kimdir?
a)

Locke

b)

Descartes

c)

Leibniz

d)

Frb

e)

Whitehead

4. Tanr mmkn dnyalarn en iyisini yaratmaldr dncesi kime


aittir?
a)

Leibniz

b)

Spinoza

c)

Hume

d)

Kant

e)

Berkeley

95

96

nite 3

5. Zorunlu varlk, varlndan baka bir mahiyeti olmayan varlk


deil, varl iin etkin bir nedeni bulunmayan varlktr hangi
dnre aittir?
a)

Frab

b)

Aquinas

c)

bn Sn

d)

Anselm

e)

Gazl

98

nite 4

nitede Ele Alnan Konular

Ontolojik Delil
Kozmolojik Delil
Teleolojik Delil
Ahlk Delili
Din Tecrbe Delili

nite Hakknda
Bu nitede Tanrnn varl iin ileri srlen geleneksel teistik
deliller zerinde durulmaktadr. Bu balamda ncelikle
Tanrnn varl iin ileri srlen a priori (tmdengelimsel) bir
delil olan ontolojik delil ele alnmaktadr. Daha sonra ise
evrenin varlndan hareketle Tanrnn varln
delillendirmeyi hedefleyen kozmolojik delil ile evrenin
sergilemi olduu dzen ve amasalln ancak Tanrnn
varlyla aklanabileceini ngren teleolojik delil zerinde
durulmaktadr. Son olarak da nitede ahlkn temeli veya
ahlk dorularn kaynana ilikin bir aratrmann bizi
Tanrnn varlna gtrecei fikrine dayanan ahlk delili ile
din tecrbenin biliselliini ngren din tecrbe deliline yer
verilmektedir.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Teistik deliller hakknda genel bir bilgi sahibi olmak.
Tanrnn varl iin ileri srlen delillere ynelik
eletirileri bilmek.
Tanrnn varl iin ileri srlen delillerin gcn
kavramak
Tanrnn varlna inanmann ne lde
savunulabilecei hakknda fikir sahibi olmak

Tanrnn Varlnn Delilleri

niteyi alr
alrken
ken
Bu niteyi alrken;

nitede ele alnan konular dikkatlice ve zerinde


dnlerek okunmaldr.
Konularn birbiriyle balantl bir ekilde okunmas
konunun iyi/ doru anlalmas iin gereklidir.
nitede kapal grnen terimlerin daha iyi
anlalmas iin deiik felsefe ve din szlklerine
bavurulmaldr.

99

100

nite 4

Tanrnn Varlnn Delilleri


Tanrnn varln kantlamak iin ileri srlen deliller din felsefesinde
ksaca teistik deliller olarak da bilinmektedir. Bu delillerin deiik veya
benzer biimlerini farkl din (teistik) ve felsef geleneklerde grmek
mmkndr. Gemite olduu gibi bugn de canl bir tartma alann
oluturan teistik kantlarn ne lde geerli ve ikna edici olduklar zellikle gnmz din felsefesindeki teizm-ateizm tartmasnda nemli bir
yer tutmaktadr. Bunda alacak bir ey yoktur, nk teistik inanlarn
hakllatrlmasnda Tanrnn varln kantlamak/gerekelendirmek iin
ileri srlen bu deliller anahtar saylabilecek bir ileve sahiptir. Tanrnn
varl iin ileri srlen veya srlebilecek deliller elbette burada ele
aldmz delillerle snrl deildir. Son zamanlarda dillendirilen bu tr
teistik delillerin bir ksmn (bilin delili veya akl delili gibi) aada ele
alacamz delillerin birer versiyonu olarak deerlendirmek mmkn
olduu gibi, yeni birer delil olarak da yorumlanabilir. Biz burada btn
bu deliller zerinde durmayp, din felsefesinde bir bakma geleneksellemi olan ontolojik, kozmolojik, teleolojik, ahlk ve din tecrbe delilleri
ni ele alacaz.

Ontolojik Delil
Ontolojik delil temelde Tanrnn zorunlu varln Tanr kavramnn
doru bir ekilde zmlemesiyle ortaya koymay amalar. Tanrnn
zorunluluunu irdelerken de deindiimiz gibi, bu yaklama gre, Tanrnn zorunlu olmas mhiyetinin bir gereidir. Yani, Tanr kavramnn
kendi iinde tutarl olmas; bir eliki iermemesi Onun (zorunlu olarak)
var olmas iin yeterlidir. Sadece Tanrya mahsus olan bu mhiyetten
dolay, Leibnizin ifade ettii gibi (1973, 186), Onun mmkn olmas var
olmasn gerektirir ve bu yzden de Onun mhiyetini (neliini) kavramamz var olduunu a priori olarak bilmemiz iin yeterlidir. Tanrnn
zorunlu varln bir ekilde temellendirmeyi hedefleyen yaklamlara
daha nce rastlansa da, bu kant ak bir dille ilk defa savunan Anselm
(1033-1109)dir.
Anselme gre bir kimsenin Tanr kavramn anlayp bu kavrama delalet
eden bir varln, yani Tanrnn var olmadn dnmesi aslnda bir
eliki iermektedir. Tanr, Anselme gre, kendisinden daha byk hibir
eyin dnlemedii varlktr ve bu Tanry inkr edenin (hatta inkr
ederken) de anlad bir eydir. Fakat bunu anlam birisi aslnda Tanr,
yani kendisinden daha byk hibir eyin dnlemedii varlk yoktur, derken iine dt elikiyi fark etmemektedir. Bu eliki,
Anselme gre uradan kaynaklanmaktadr: Tanr yoktur diyen de bunu
sylerken kendisinden daha byk hibir eyin dnlemedii varlk
dncesinin zihinsel varln kabul etmektedir. Ancak kendisinden daha
byk hibir eyin dnlemedii varlkn sadece zihinsel bir varla sahip
olduunu dnecek olursak, bir eliki doacaktr. nk byle bir
varln zihin dnda (gerekte) de var olabilecei dnldnde,

Tanrnn Varlnn Delilleri

gerekte de (zihin dnda) var olan varlk sadece zihinde var olan varlktan daha byk olacaktr. Bu da bizi kendisinden daha byk hibir eyin
dnlmedii varlktan daha byk bir varlk dnlebilir eklindeki bir
eliki ile yzyze brakacaktr. Bir elikinin doru olmas da imknsz
olduuna gre kendisinden daha byk hibir eyin dnlemedii varlk
olan Tanrnn hem zihinde hem de gerekte var olmas kanlmaz olacaktr (Anselm 2000, 311).
Anselmin bu akl yrtmesine ilk itiraz eden ada olan Gaunilodur.
Bir varln zihindeki tasarm ile haric gereklii arasndaki ayrma
dikkat eken Gaunilo, Anselmin iddiasn Kayp Ada olarak adlandrd bir rnekle rtmeye alr: nsanlarn bildii btn adalardan
zenginlik ve gzellik bakmndan daha byk bir aday dnelim. Byle
bir adayla ne anlald aktr. imdi, Anselmin akl yrtmesinde
olduu gibi byle bir adann tanm gerei sadece zihinde deil, gerekte
de var olmas gerektii sylenirse ne denilecektir? Gauniloya gre, bilinen btn adalardan daha mkemmel ada sadece zihinde olup, gerekte
yoksa bunun ayn ekilde bir elikiye gtrdn syleyebiliriz. yle
ki sadece gerekte de var olan byle bir ada sadece zihinsel bir tasarmdan ibaret olan bir adadan daha mkemmel olacaktr. Fakat byle bir
adann gerekte var olduunu sylemek, Gauniloya gre, ancak bir aka
olabilir (Gaunilo 2000, 316).
Gaunilonun bu rnei Anselmci akl yrtmenin dourduu sonucun
kabul edilemez olduunu gstermeyi amalamaktadr. Ancak
Plantingann iaret ettii gibi, mmkn olan en byk ada fikri veya
kendisinden daha by dnlemeyen ada eklindeki bir dnce
kendisinden daha by mkemmeli- dnlemeyen varlk olan
Tanr fikrinin aksine, tutarsz grnmektedir. Tpk kendisinden daha
by dnlemeyen bir doal say fikri gibi, byle bir ada da mmkn deildir. Bir say ne kadar byk olursa olsun, her zaman ona bir
say eklemek (+1) mmkn olduu gibi, en byk adaya da her zaman
birka palmiye aac veya kumsal eklemek ya da oradaki meyve aalarnn kalitesini arttrmak mmkndr. Dolaysyla kendisinden daha
by dnlemeyen ada fikri tutarl deildir (Plantinga 1977).
Ontolojik delilin temelinde Tanrnn varlnn mhiyetinden (yani, Tanrnn varlnn Tanr fikrinden) ayr olamayaca dncesi yer almaktadr. Bu delilin savunucularndan Descartes da, nasl ki ann iki dik
aya eit olduu bir genin mhiyetinden ayrlamyorsa veya da
fikri vadi fikrinden ayr dnlemiyorsa, ayn ekilde varln, Tanrnn mhiyetinden ayrlamayacan ileri srmtr. Descartesa gre,
Tanrnn var olmadn dnmek vadisiz bir dan olabileceini dnmekle edeerdir (Descartes 1998, 224). Descartes da Tanrnn mkemmel varlk olduundan yokluunun dnlmeyeceini, nk varlk veya var olmak niteliinin mkemmelliin bir gerei olduunu
dnmektedir. Btn bunlar da Tanr vardr nermesinin zorunlu
olarak doru; Tanr yoktur nermesinin ise bir eliki ifade etmesi

101

102

nite 4

asndan zorunlu olarak yanl olduunu ifade eder. Ne var ki zorunlu


(analitik) dorularn varlksal/ varolusal ierikli olup olamayacaklar
ciddi bir felsef tartmann konusudur.
Kantla birlikte etkili hale gelen bir yaklama gre, hibir eyin gerek
varl salt kavramsal bir zmlemeye dayanan bir dorulukla veya
zorunlulukla aklanamaz. Kantn bu noktadaki eletirileri iki temel
nokta zerinde younlamtr:
i.

Hibir analitik nermesel doruluk varlksal ierikli olamaz;

ii.

Varlk gerek bir yklem deildir. Kanta gre, bir geni kabul
edip alarn reddetmek bir eliki douraca halde, geni alaryla birlikte reddetmek herhangi bir eliki dourmayacaktr.
Ayn ekilde, Tanr her eyi bilendir eklindeki bir nermenin
konusunu kabul edip, yklemini kabul etmemek bir eliki douraca halde, Tanr yoktur eklindeki bir nerme bir eliki
dourmaz. nk Tanr yoktur denildiinde geride eliki douracak herhangi bir ey kalmayacaktr. Dolaysyla Tanr vardr eklindeki bir nerme zorunlu bir doru deildir (Kant 1929,
502-503; A594, B622-A596, B624). Peki, hibir analitik nermenin
varlksal/ varolusal olamayaca gerekten kantlanm mdr?

Descartes bata olmak zere, ontolojik kant savunanlarn en temel iddias Tanr vardr nermesinin varlksal bir analitik nerme olmas
noktasnda bir istisna tekil ettiidir. Bu durumda ontolojik kant rtmeye alan birinin yapmas gereken ey hibir analitik nermenin varlksal olamayaca deil, Tanrnn varlna ilikin bir nermenin neden
hem analitik hem de varlksal bir nerme olmadn veya olamayacan
gstermektir. Bu gsterilmedii srece ontolojik kantn imknszlna
dair bir iddia yeterince ikna edici olmayacaktr (Mackie 1982, 44-45). Kald ki, hibir analitik/zorunlu nermenin varlksal olamayaca yeterince
ak grnmemektedir. En azndan, denilecektir ki, Kantn kendisi de
rnein 17 ile 20 arasnda bir asal say vardr eklindeki birok matematiksel nermeyi doru kabul edecektir ve byle bir nerme zorunlu bir
varlksal nermedir (Plantinga 1967, 31-32). Yine ontolojik kantn temel
iddias olan Tanr zorunlu olarak vardr ile Bir genin as vardr arasnda bir paralelliin bulunmad sylenmelidir. yle ki bir
geni alaryla birlikte reddetmenin bir eliki dourmayaca dnlebilecei halde ayn ey Tanrnn zorunlu varl iin sz konusu olmayacaktr. Yani, Bir gen varsa, aya sahiptir eklindeki bir koullu
nermenin benzeri Tanrnn varl iin sz konusu olmayacaktr
(Malcolm 1964, 64).
Kantn ontolojik kanta ikinci itiraz varlkn gerek bir yklem olmaddr. Peki varlk gerek bir yklem deilse, bir eyin varln veya
yokluunu ifade eden nermelere nasl anlam verilebilir? rnein, Kafda yoktur nermesi veya Ar Dar vardr nermesi ne anlama
gelebilir? Hakl olarak denilecektir ki bu nermelerden birincisinin konusu (Kafda) gerekte var olan bir ey olmad halde, ikincisinin konusu

Tanrnn Varlnn Delilleri

(Ar Da) gerekte var olan bir eydir. Bu da gstermektedir ki gerekte


var olan varlklar ile gerekte var olmayan varlklar arasnda bir ayrma
gidebildiimiz iin varln bir yklem ve nitelik olmadn veya gerek
varln gerek bir nitelik olamayacan sylemek pek doru olmayacaktr (Bkz. Plantinga 1967, 39-43).
Ontolojik delilin ada savunucularndan N. Malcolma gre, varlkn
olumsal (mmkn) varlklar iin bir yklem olmayaca dncesinden
zorunlu varlkn Tanr iin gerek bir yklem/ nitelik olmayaca sonucuna varlamaz. Malcolm varlkn bir mkemmellik olduunu reddetmekle beraber Anselmin iddiasnn temelde zorunlu varlkn bir mkemmellik olduu eklinde anlalmas gerektiini savunur. nk
olumsal anlamda varlk ya da yokluk eklindeki bir kavram Tanr iin
geersizdir. Olumsal (mmkn) varlk hem varl hem de yokluu dnlebilen varlk olduundan, varl bir nedene bal olan varlktr.
Oysa byle bir ey Tanr iin sz konusu olamaz. Dolaysyla, eer kendisinden daha by dnlmeyen varlk olan Tanr yok ise sonradan var olamaz. Aksi halde, Tanrnn varl bir nedene bal olarak
ortaya km olacaktr ki, bu durumda Tanr snrl olacak, zorunlu olmayacaktr. Yani, tanm gerei, Tanr yoksa sonradan varla gelmesi
imknszdr. Ayn nedenle, Tanr varsa ne bir ekilde yok iken var olmu
olabilir ne de varl sona erebilir. Dolaysyla, Tanr varsa, varl zorunludur. O halde Tanrnn varl ya imknszdr ya da zorunludur. Bu durumda, Malcolma gre, Anselmin delilini rtmenin yolu ancak Tanrnn varlnn imknsz olduunu gstermektir. Bu da sadece Tanr
kavramnn kendi iinde (yuvarlak kare gibi) tutarsz (elikili) olduunu gstermekle salanabilir. Tanr kavramnn tutarsz olmadn dndmzde Tanrnn zorunlu olarak var olduu sonucu kacaktr.
Sonu olarak, tpk ilh sfatlar gibi, zorunlu varlk sfat da Tanrnn
zorunlu (zsel) bir sfatdr (Malcolm 1964, 56-57; kr. Aydn 1987, 30-31).
Gnmz din felsefesinde ontolojik delilin bir dier versiyonu da A.
Plantinga tarafndan savunulmutur. Plantingann ontolojik delil savunmas maksimum byklk ve maksimum mkemmellik niteliklerinin mmkn dnyalar anlayna uygulanmasna dayanmaktadr.
Maksimum byklk kavramn kendisinden daha by dnlmeyen eklindeki bir nitelik olarak, maksimum mkemmellii de bu
niteliin bir gerei olarak dnebiliriz. Buna gre maksimum byklk
niteliine sahip bir varlk btn mmkn dnyalarda maksimum mkemmellie sahip varlk olacaktr. Maksimum mkemmellik nitelii ise
her eyi bilmeyi, her eye gc yetmeyi ve ahlk mkemmellii gerektirir. Plantingaya gre bu yolla formle edilen ontolojik kant zorunlu
varlk mkemmellik olarak gren yaklamlardan farkldr (Plantinga
1977, 108). Bu sezgilere dayanarak Plantinga ontolojik delili u ekilde
formle eder:

103

104

nite 4

1. Maksimum bykln gerekletii bir mmkn dnya vardr.


2. Bir varln maksimum bykle sahip olabilmesi iin her dnyada maksimum mkemmellie sahip olmas zorunludur.
3. Bir varln maksimum mkemmellie her dnyada sahip olabilmesi iin onun her dnyada her eyi bilmek, her eye gc
yetmek ve ahlk mkemmellik [niteliklerine] sahip olmas zorunludur.
Plantingaya gre delilin bu ekli geerli olmasna karn [1]in herkes
tarafndan doru kabul edilmeyecei dnlebilir. Ancak byle de olsa
[1]in doru kabul edilmesi makul bir eydir. Bu da Tanrya inanc rasyonel bir inan yapmak iin yeterlidir (1977 111-112).
zetle,
Plantingann bu delille ortaya koymay amalad ey maksimum bykln imknnndan onun zorunlu olduuna gei yapmaktr. nk
maksimum byklk ancak btn mmkn dnyalarda maksimum
mkemmellie sahip olunarak salanabilir. Bu durumda maksimum
bykln imkn maksimum mkemmelliin zorunluluunu gerektirmektedir. Bir baka deyile, maksimum bykln bir dnyadaki
imkn btn dnyalardaki maksimum mkemmellii gerektirmektedir.
Maksimum mkemmellik de her eyi bilmek, her eye gc yetmek ve
ahlk mkemmellik gibi nitelikleri gerektirdiine gre, byle bir mkemmellie ancak Tanr sahip olabilir. Bylece maksimum bykln
imkn btn mmkn dnyalarda bu mkemmel niteliklere sahip bir
varl gerektirmektedir ki bu, Tanrdr. Btn mmkn dnyalarda var
olan bir varlk ise zorunlu varlktr. yle grnyor ki imkn kavramndan hareket eden ontolojik bir delilin baars nemli lde Tanrnn
varlnn imknnn dier varlklarn imknndan ne anlamda farkl
olduunu gstermeye bal kalacaktr.

Kozmolojik Delil
Temelde lemin varlndan ya da ontolojik karakterinden hareket eden
kozmolojik delilin deiik versiyonlar bulunmaktadr. lk a felsefesinde Eflatun, Aristoteles gibi filozoflarca da savunulan bu delil daha
sonra gelitirilerek Kind, Farab, bn Sina, Gazl ve dier Mslman
kelmclar ile Musa b. Meymun, Aquinas ve Yeni ada zellikle Leibniz
tarafndan da savunulmutur.
Frb ve bn Sn tarafndan etkin bir ekilde savunulan kozmolojik
delilin temel versiyonlarndan birisi olan imkn delili temelde mmkn
varlk (mmknl-vucd) ve zorunlu varlk (vcibl-vucd) ayrmna
dayanr. Buna gre lem bizzatihi mmkn (olumsal) bir varlk olduundan varl iin, varl zorunlu (olumsal olmayan) olan bir nedene dayanmas gerekir. Delilin belki de en nemli ncl bylece lemin gerek
para gerek btn olarak bizzatihi mmkn olduu, yani varlnn zorunlu olmaddr. lemin varl zorunlu deilse, varlnn nedeni yine
kendisi (veya kendi iinde) olamayacandan, varl iin kendi dndaki
bir nedene dayanmaldr. Bu neden ise ayn ekilde mmkn olamaz,

Tanrnn Varlnn Delilleri

nk mmkn her varlk varl iin bir baka nedene muhtatr. Byle
bir nedenler zinciri sonsuza kadar gidemeyeceinden (biteviye tekerrr
edemeyeceinden) lem niha anlamda varl zorunlu olan (varl bir
nedene dayanmayan) bir varla dayanmaldr (Bkz. Aydn 1987, 41-42).
Varla lk Neden bulma aray eklinde de yorumlanabilecek bu yaklama gre, birbirlerine dayanan varlklar zincirinin (tekerrrnn) bir
yerde son bulmas kanlmazdr ve Frbiye atfedilen olduka makul
bir ilkeye gre, birbirlerini nedenleyen mmkn varlklar zincirinin sonsuz ya da dngsel olmas dnlemez (Mackie, 1982, 90). Bu zincirin
bir ilk nedende son bulmas gerekir ki bu, kozmolojik kant savunucularna gre, Tanrdr.
Yeni a felsefesinde kozmolojik delilin bu versiyonunun nde gelen
savunucusu Leibnize gre, bu delil temelde lemin varl iin bir yeter
neden arayn ifade eder. Leibnize gre, lemin yokluu dnlebilecei (yani, yokluunu dnmek bir elikiye neden olmad) iin neden
yok deil de var olduu veya neden yle deil de byle olduu yantlanmas
gereken bir sorudur. lemin ezel olmas (zamansal balangcnn olmamas) dahi byle bir soruya engel deildir. Leibniz bunu yle bir rnekle
aklar: Geometrinin unsurlar kitabnn ezel olduunu, elimizdeki nshasnn bir nceki nshadan, onun da bir ncekinden sonsuza gidecek ekilde kopyalandn varsayalm. Byle bir durumda ne kadar geriye
gidersek gidelim, bu kitabn neden var olduuna dair tam (yeterli) bir
nedene varlm olmayacaktr. Ayn ekilde lemin ezel olduunu farz
etsek bile geriye dnk bir nedenler zinciri bize hibir zaman onun neden
var olduuna ilikin yeterli bir aklama salamayacaktr. Bu yzden
lemin neden varolduuna dair bir niha neden (illet) lemin dnda
bulunmaldr ki bu neden de Tanrdr (Leibniz, 1973, 136-137). lemin
byle bir niha nedeni zorunlu bir varlk olmaldr, aksi halde neden yok
deil de var olduu sorusunu onun iin de sormak ve varl iin yeterli
bir nedeni onun dnda da aramak kanlmaz olacaktr. Bu durumda da
kendi dnda varlnn bir nedeni bulunmayan ve dier varlklarn niha nedeni olan bu zorunlu varlk Tanrdr (Leibniz 1973, 145).
O halde kozmolojik delilin bu versiyonuna gre lem varl mmkn bir
varlk olduundan var olmak iin bir yeter nedene muhtatr, bu neden
de ancak zorunlu varlk olan Tanr olabilir. Delile yneltilen eletirilerin
bir ksm lemin varlnn gerekten bir nedene bal olup olmad ile
bu balamda ileri srlen yeter neden ilkesinin gc/statsyle ilgilidir.
Bu eletiriyi yneltenler lemin bir btn olarak bir nedeni olamayabileceini ve buna bal olarak da yeter neden ilkesinin a priori bir ilke olmadnn altn izmektedirler (Mackie 1982, 84-87). Yeter neden ilkesinin a priori mi ya da tecrbeyle elde edilen a posteriori bir ilke mi olduu
tartmal olabilir. Ancak burada delilin gc bu ilkeye atfettiimiz gce
bal kalacaktr. Eer yeter neden ilkesinin doruluu, a priori olmasa da,
insann rasyonel/ bilimsel faaliyetlerinde vazgeilmez bir yere sahipse
kozmolojik delil gcnden fazla bir ey kaybetmeyecektir. Dier yandan,
lemin mmkn bir varlk olduu, yani zorunlu olmad da dikkate

105

106

nite 4

alndnda var olabilmesi iin bir yeter nedenin olmas gerektii de


kanlmaz bir rasyonel beklenti olacaktr. Bu durumda da delilin mantksal anlamda bir kesinlik ifade etmedii dnlse bile gl bir delil
olarak kalacaktr.
Kozmolojik delilin belki de en nemli versiyonu Kind ile bata Gazl
olmak zere Mslman kelmclar tarafndan savunulan ve gnmz
din felsefesinde de kelm kozmolojik delil olarak William L. Craig tarafndan savunulan versiyonudur. Bu delilin en temel dayana (zamansal)
hadiselerin sonsuza kadar tekkerrr edemeyecei iin lemin bir balangc olduu dncesidir. Buna gre,
1) Var olmaya balayan her ey varl iin bir nedene sahiptir.
2) lem var olmaya balamtr.
3) yleyse lem varl iin bir nedene sahiptir (Craig 1979, 63).

lemin mmkn (olumsal) oluunu onun yaratlml iin yeterli grmeyen Gazl iin onun zamansal bir balangca da sahip olmas gerekir.
nk ona gre, lemin ezel olduu kabul edildiinde onun mmkn
oluu onun yaratlml iin, dolaysyla Tanrnn varl iin yeterli
olmayacaktr. yle ki eer lemin kendisi ezel ise, artk onun varl iin
bir yeter neden aramaya gerek yoktur, bizzat kendisi zorunlu bir varlk
olarak kendi varl iin yeterli olacaktr. Bu durumda lemin varln
aklamak iin Tanrnn varlna ihtiya kalmayacaktr. O halde,
Gazlye gre, lemin zamansal bir balangcnn bulunmamas temelde
Tanrnn bir ekilde inkrn iereceinden, Onun varl ancak lemin
bir zamansal balangc varsa sz konusu olabilir (Bkz. Craig 1979, 43).
Peki, lemin zamansal bir balangc var mdr? Gazlnin bu konudaki
delili, Craigin zetledii gibi yle ifade edilebilir:
1) lemde zamansal hadiseler vardr.
2) Bunlar baka zamansal hadiseler tarafndan nedenlenmitir.
3) Zamansal hadiseler dizisi sonsuzca tekerrr edemez.
4) yleyse, [bu] diziler ezel olanda son bulmaldr. (1979, 45). Bu ezel
olan varlk ise Tanrdr.

Bu delildeki en nemli ncl zamansal hadiselerin sonsuzca tekerrr


edemeyeceini ifade eden nc ncldr. Bu iddiay desteklemek
iin Gazl lemin zamansal bir balangcnn dnlmemesi durumunda
bunun bizi bir dizi samalkla kar karya getireceini iddia eder: lemin bir balangcnn olmamas durumunda birbirinden farkl byklklerdeki sonsuzluklar kabul etmemiz gerekir ki bu samadr.

Tanrnn Varlnn Delilleri

rnein, Jpiterin 15 ylda bir kez, Satrnn 30 ylda bir


kez dndn dndmzde, eer lemin bir
balangc yoksa herbiri hem sonsuz sayda dnm olacak
hem de biri dierinin iki kat dnm olacaktr. Bu durumda
birbirinden farkl byklklerde sonsuzluklar olacaktr ki bu
anlalmayacak bir eydir. Bunun da tesinde sonlu
hadiselerden nasl sonsuz bir eyin ortaya kabileceini de
aklamak gerekecektir. Gezegenlerin bu dnlerinin says
ya tek ya da ift olacaktr. Tek ise bir eklendiinde ift; ift ise
bir eklendiinde tek olacaktr. Ama bu dnlerinin saysnn
sonsuz olduu farz edilecek olursa, sonsuza bir ey
eklenemez.
nk bu durumda sonsuzun bir eksiklik ierdii dnlecektir ki, bu
da onun gerek anlamda sonsuz olmad anlamna gelecektir. Btn
bunlar lemin sonsuz bir gemie sahip olamayacan gstermektedir.
Bu da lemin zamansal bir balangc olduunu gsterir. Zamanda bir
balangca sahip hibir ey kendi kendini var edemeyeceine gre varl
iin Yaratcya ihtiyac vardr (Craig 1979, 46-47).
lemin balangcnn olup olmad grld gibi, onun geriye dnk
bir sonsuz gemie sahip olup olmadna bal grnmektedir. Ancak
iki trl sonsuzluk vardr: Bilkuvve sonsuzluk ve bilfiil sonsuzluk. imdi
bilkuvve sonsuzluk tamamlanmam bir sonsuzluk olduundan ona bir ey
eklemek sz konusu olmasna karn, bilfiil sonsuzluk tamamlanm bir
sonsuzluk olduundan ona bir eyin eklenmesi pek olanakl grnmemektedir. Fakat, lem kadm (balangsz) ise, geriye dnk bilfiil bir
sonsuzlua sahip olmas gerekir. Eer byle olsayd ona yeni bir gn
eklenemezdi, bugnn oktan dn olmu olmas gerekirdi. nk
bilfiil sonsuzlua bir eyin eklenmesi anlamsz grnmektedir. yleyse,
lem bilfiil deil, ancak bilkuvve bir sonsuz gemie sahip olabilir.
Bilkuvve sonsuz ise bilfiil sonlu gibi grnmektedir. Ksaca leme yeni
bir gn eklenebiliyorsa onun zamansal bir balangcnn olmas gerekir.
Bilfiil sonsuzlua bir ey eklemenin imknszl Hilbertin Oteli olarak
bilinen bir rnekle daha iyi aklanabilir. Bilfiil sonsuz sayda odalar
bulunan fakat btn bu odalar dolu olan bir otel dnelim. Bu otele
yeni mteriler alnabilir mi? imdi byle bir otel bilkuvve sonsuz odalara sahip olsayd, otel sahibi mevcut mterilerin odalarn birer numara
kaydrarak yeni bir mteri alabilirdi. Fakat bu odalar bilfiil sonsuz ve
hepsi de dolu ise, yle grnyor ki, otele yeni bir oda eklenemeyeceinden yeni bir mteri de alnamaz (Craig 1979, 84 vd.). yleyse, bilfiil
sonsuzlua bir ey eklenemeyeceine gre lemin bilfiil sonsuz bir gemii olamaz. nk ona her gnle yeni bir ey eklenmi olmaktadr.
yleyse, lemin zamansal bir balangcnn olmas gerekir.
lemin balangcna ilikin bu a priori gerekeler ampirik bir takm kantlarla da destekleniyor grnmektedir. Astronomi ve astrofizik alannda
ileri srlen;

107

108

nite 4

Genileyen evren anlay ile

Termodinamiin ikinci yasasnn ngrd bir takm dnceler evrenin bir balangca sahip olmas gerektiini gstermektedirler.

Genileyen evren anlayna ilikin olarak ortaya konulan bilimsel kantlar evrenin yaklak 15 milyar yl nce Byk Patlama (Big Bang)yla var
olmaya baladna iaret etmektedir. Benzer ekilde btn sistemlerin
daha dzenli bir durumdan daha az dzenli bir duruma doru ilerlediini ngren termodinamiin ikinci yasas evrene, kapal bir sistem
eklinde bir btn olarak, uygulandnda evrenin de bir dzenlilikten
bir dzensizlie doru gittii sonucuna varlacaktr. Buna gre bir btn
olarak evren sonuta maksimum bir dzensizlie varacak ve bu durumda tekdze bir yap, s ve basnca sahip olacaktr. Nesnelerin artk var
olamayaca byle bir durumda evren tekbiimli byk bir gaz ktlesine
dnecektir. imdi kozmolojik delil asndan bakldnda, denilecektir
ki, eer kapal bir sistem olan evrendeki enerji eit olarak dalacak ve
bylece lm sessizliine kavuacaksa, byle bir durum neden imdiye
kadar gereklememitir? Byle bir durumun olumamas zamansal bir
engele taklm olamaz. nk evrenin bir balangcnn olmadn varsaydmzda imdiye kadar sonsuz bir zamann gemi olmas gerektiini kabul etmemiz gerekir. Bu durumda da evrenin oktan sz konusu
duruma gelmi olmas gerekirdi. Evren byle bir duruma henz gelmediine gre sonsuz bir gemie sahip olamaz. O halde, evren ancak sonlu
bir gemie sahip olabilir, bu da onun bir balangcnn olduunu gstermektedir (Craig, 1979, 110-111, 130-132).
Kozmolojik kantla ilgili olarak dile getirilen bu gerekelere bal olarak
varl zorunlu olmad iin (dolaysyla mmkn olduu iin) varlnn aklanmaya muhta olduu veya zamansal bir balangca sahip olan,
yani var olmaya balayan her ey gibi evrenin de btn olarak varl iin
bir nedene dayand sonucuna varabiliriz. Peki, bu neden nasl bir varlk
olabilir? Byle bir varln teizmin Tanrs olduunu dnmek iin ne
tr bir gerekemiz olabilir? Phil Quinne atfedilen bir itiraza gre (bkz.
Gale & Pruss 1999, 472), lemin varln veya zamansal balangcn aklamak iin kozmolojik delile bal olarak ngrlen zorunlu varlk, kiisel niteliklere sahip olan teizmin Tanrs deil de, szgelimi advaita Hinduizminin savunduu kiisel niteliklere sahip olmayan Brahman
olamaz m? Byle bir soruya yant vermeye alan Gale ve Prussa gre,
her eyden nce advaita Hinduizminin Brahman kozmolojik delilin
ngrd anlamda zorunlu bir varlk olmad gibi, evreni byle bir
kiisel-olmayan gcn kr ve belirlenemezci faaliyetiyle aklamak
Plotinusun sudrcu yaklamnn ngrd Birden (ki Quinn
Plotinuscu bu yaklamn aklayc olmadna bir ekilde katlmaktadr) daha iyi bir aklama olmayacaktr. nk evrenin yasalarla ifade
edilebilecek dzenlilii ve basitlii ve fiziksel deimezlerinin sergiledii ince ayarlanml kiisel-olmayan bir varlkla aklanamaz.

Tanrnn Varlnn Delilleri

Kald ki byle bir kiisel-olmayan gcn determinist bir ekilde hareket


ettiini dndmzde evrenin olduundan baka trl olamayaca
sonucuna varmamz kanlmaz olacaktr. Bu durumda yokluunun dnlmesinde bir eliki olmayan, rnein insanlarn mantksal bir zorunlulukla var olduklarn dnmek gerekecektir ki bu hi makul grnmemektedir. Kiisel-olmayan byle bir gcn endeterminist bir yolla
hareket ettiini dndmzde ise neden bu ekilde hareket edip,
baka ekilde hareket etmediini aklamamz mmkn grnmemektedir ki bu evrenin neden var olduuna dair niha bir aklama olmayacaktr. Dolaysyla byle bir niha aklamann endeterminist olmas ancak
kendi-kendisini aklayan (self-explainer) bir zgr fiille aklanabilir (Gale & Pruss 1999, 472). Benzer ekilde, evrenin zamansal bir balangc
olduu dnldnde, byle bir balang iin gerekli ve yeterli olan
bu neden mekanik bir neden olsayd evrenin ezel olmas gerekirdi. Bu
nedenin yetersiz olmas durumunda ise evren hibir zaman var olmayacakt. O halde evrenin bir balangc varsa, onu bu ekilde var eden neden ancak irade sahibi bir neden olabilir ki, bu da Tanrdr (Craig, 1979,
150-151). Kald ki, evrenin bir yaratcsnn olduu kabul edildiinde
teizmin Tanrya atfettii her eyi bilmek, her eye gc yetmek ve mutlak iyilik gibi niteliklerin dier teistik deliller yoluyla salanamayacan
dnmek iin bir neden yoktur (Rowe 2007, 35)
Evrenin varlna daha ok tmevarmsal balamda bir aklama getirme
asndan kozmolojik delile yaklaan Swinburnee gre ise evrenin balangcn nceleyen bir nedene ilikin bilimsel bir aklama olamayacandan bu durumda ya evrenin varlnn bir nedeni olmadn ya da
onun kiisel (zat) bir nedeninin olduunu dnmemiz gerekir. Birinci
durumda evrenin neden varolduuna dair bir aklama getirmi olmayacamza gre onun Tanr gibi zat (bilgi, kudret, irade gibi kiisel) niteliklere sahip bir varlk tarafndan nedenlendiini dnmemiz gerekecektir. Kendisi evrenin bir paras olmayan byle bir zat nedenin
evrendeki bilimsel yasalarn ilerliini de her an srdrdn dnebiliriz. Aslnda evren ister sonlu ister sonsuz bir gemie sahip olsun,
Swinburnee gre, varl iin bir aklamaya muhtatr. Dolaysyla, niha aklamann evrenin kendisi mi, yoksa Tanr m olduu noktasnda
bir tercihte bulunulmaldr. Swinburnee gre, evrenin nedensiz bir ekilde var olmas pek muhtemel olmamasna karn Tanrnn nedensiz
varl ok daha muhtemeldir. Teizmin evrenin varln sadece Tanrya
referansla (basit bir hipotezle) aklamas ayrca byle bir aklamann
doru olma ihtimalini ykseltmektedir. nk bir hipotez ne kadar basit
(karmak deil) ise, doru olma ihtimali de o oranda yksektir
(Swinburne, 1979, 121-132).

109

110

nite 4

Teleolojik Delil
Nizam ve gaye, inayet, tasarm vb. deiik adlarla da bilinen teleolojik delil de lemden hareketle Tanrnn varln kantlamak iin ortaya
konulmu olmakla birlikte, kozmolojik delilden farkl olarak lemin varlna deil, sergilemi olduu dzen ve gayelilie dayanr. Delilin en
temel iddias dnyann, canllarn yaamlarn srdrebilmeleri iin gerekli olan bir dzen ve gayeyle Tanr tarafndan tasarmlanm olduu
dncesidir. Tanrnn varl iin ileri srlen belki de en popler delil
olan teleolojik delil tecrbemize konu olabilen evrendeki dzenliliin ve
amasalln Tanrnn varl kadar sfatlarna da k tuttuu iddiasn
da ierir.
Evrendeki dzen ve gayenin her eyi bilen, her eye gc yeten, mutlak
iyilik sahibi Tanr tarafndan yaratlmlna delalet ettii dncesinin
nde gelen savunucularndan biri bn Rd (1126-1198)dr. Ona gre,
evrene baktmzda gne ve gezegenlerden mevsimlerin oluumuna;
gece ile gndzn ortaya kndan, yamurun, suyun ve rzgarn varlna kadar her ey bata insanlar olmak zere dnyadaki deiik trden
bir ok canlnn ihtiyalarn karlamalarna ve yaamlarn srdrebilmelerine uygun bir ekilde bir araya getirildiini grrz. Bunun bir
tesadf sonucu, bir ans eseri ortaya km olmas dnlemez. Byle
bir lem ancak belli bir ama ve iradeyle Tanr tarafndan yaratlm olabilir (bn Rd, 1964, 194-195). bn Rdn basit ve kesin olarak niteledii ve Kurann da ngrdn dnd bu delil iki temel ilkeye
dayanr:
i.

Evrenin btn unsurlaryla insann varl ile oradaki btn varlklarn varlna uygun olduudur.

ii.

Btn unsurlaryla bir fiil iin uygun bulunan her ey birdir ve tek bir
amaca ynlendirilmi olup, zorunlu olarak yaratlmtr. Ve doal olarak bu iki ilkeden evrenin yaratlm olduunu ve bir yaratcsnn olduu sonucu kar (1964, 195).

Bat dncesinde 18. yzyldan itibaren tartlmaya balanan teleolojik


delilin nde gelen savunucusu W. Paley (1973-1805)dir. lemi basit, tek
biimli bir ta gibi bir varlktan ziyade paralar belli bir ama iin dzenlenmi bir saate benzeten Paley bu yzden onun aklanmaya muhta
olduunu, bunun da ancak bir faille (tasarmcyla) aklanabileceini ileri
srer. Nasl ki bir saatin paralar belli bir hareketin olumas iin, bu
hareket de zaman dzenli bir ekilde lmek iin tasarmlanmsa,
lemde de byle bir dzen ve gaye vardr. Dolaysyla, nasl ki bir saatin
yaps ve ilevi bir yapmcya (tasarmcya) ihtiya duyuyorsa, lemde
gzlemlenen dzen ve gaye de ayn ekilde bir tasarmcya ihtiya duymaktadr (Paley 1964, 99-100). Teleolojik delil 18. yzyldan gnmze
bir ok taraftar bulduu gibi muhalif de bulmutur. Teleolojik delil zellikle felsefi adan Humeun Doal Din zerine Syleiler ve bilimsel adan da Darwinin evrim dncesinin dourduu bir takm sonularla
birlikte byk tartmalara konu olmutur (Mackie 1982, 134). Genel ola-

Tanrnn Varlnn Delilleri

rak, delili savunanlar, Paley gibi, lemin sergilemi olduu dzen ve


gaye ile bir makinenin belli bir dzen ve amaca ynelik tasarm arasnda
benzerlik kurarak, tpk makinede olduu gibi evrenin de bir tasarmcsnn, yani Tanrnn varl sonucuna ulamaya almlardr. Buna karlk, delile kar kanlar lemdeki bu dzenliliin baka bir yolla da aklanabileceini veya en azndan Tanrnn varlna yeterince gereke
oluturmadn ileri srmlerdir.
lemdeki farkl bir ok olguyu gzlemlediimiz zaman bizde tasarmc
fikrini ilk bata uyandran ey, bn Rdn de iaret ettii gibi, buradaki
koullarn canllarn yaamlarn srdrmeye uygun bir ekilde bulunuyor olmas; bu koullarla deiik canl trlerinin farkl yaplarna bal
ihtiyalar arasnda birebir bir uygunluun grnmesidir. Byle bir uygunluun yokluu onlarn yaamlarn srdrmelerine engel olacakt.
Ancak byle bir dncenin zellikle C. Darwinin evrim dncesiyle
ald 19. yzyldan gnmze kadar yaygn bir kanaat haline gelmitir.

rnein, B. Russella gre Darwinin zamanndan bu yana


neden canl yaratklarn evrelerine uyarlanm olduklarn
ok daha iyi anlyoruz. Bu, evrelerinin onlara uygun hale
getirildii deil, aksine onlarn ona [evreye] uygun olmak
iin gelitikleridir ve uyarlamann temeli budur. Onun
tasarmna dair hibir delil yoktur. (Russell 1961, 589).

Doal seilim dncesine dayanan evrimci yaklamn ngrd, yaamn inorganik maddeden ortaya kp, tek hcreli canllardan balayarak daha karmak organizmalara ve trlerin ortaya kna doru bir
geliim sergiledii dncesinin canllar dnyasnda gzlemlediimiz
kimi biyolojik/fizyolojik dzenlilik ve farkllklarn anlalmas noktasnda bir aklama/alm getirdii doru olabilir. Ancak bu yaklamn gerek yaamn kayna; evrimsel srecin balang ve geliim koullarna
ilikin niha bir aklama sunup sunamayaca ve gerekse canl organizmalarda farkl dzlemlerde gzlemlenen (tasarmsal) karmakln btnn aklayabilecei ak olmaktan uzaktr.
Biyolojik anlamda evrim, yaamn btnyle doal koullarn etkisiyle
inorganik maddeden kt dncesine dayanr. Fakat bilimsel adan
bakldnda, Darwinin zamanndan gnmze yaamn kayna ve
canl organizmalarn yaps alannda byk gelimeler olmutur ve bunlarn en nemlisi de ada bilimin yaamn molekler bir olgu olduuna
dair saptamasdr. Buna gre, her organizma bir makinenin deiik
paralar (dilileri, makaralar vb.) gibi ilev gren molekllerden olumaktadr (Behe 1998, 7-8). Canl organizmalardaki bu molekler yapya
dikkat eken ada biyokimyac M. J. Behe bu alanda gzlemlenen

111

112

nite 4

karmak biyolojik sistemlerin Darwinin dnemi iin bir kara kutu


olduundan hareketle bu olgunun Darwinci bir indirgemecilikle aklanamayacan savunur. Bilim, yaamn kimyasnn nasl ekillendiini anlayabilmek iin olduka byk atlmlar yapmtr. Fakat biyolojik sistemlerin
molekler seviyedeki hassas dzeni ve karmakl, bunlarn kkenlerinin aklanmas konusunda bilimi felce uratmtr. (Behe 1998, 8). Deiik canllarda gzlemlediimiz biyolojik yaplarn tabiat noktasnda teleolojik delilin dayand akll tasarm dncesini rtmek bir yana, Beheye gre,
Biyolojik gelimelerin tamam, akll bir dizayn olduuna destek verecek
niteliktedir (1998, 227).
Dier taraftan, evrim kuramnn karmak biyolojik yaplarn ortaya k
noktasnda bir aklama sunduu dnlecek olsa bile, bunun teleolojik
delili geersiz klp klmad ayr bir sorudur. rnein Swinburne, evrimci bir aklamay benimsemekle beraber, bunun konuya ilikin niha
bir aklama olamayaca grndedir. Evrim yasalar canllarn ortaya
kna imkn tanyan maddeye ilikin kimyasal yasalarn bir sonucu ise,
bu kimyasal yasalar da belli bir takm fiziksel yasalarn varlna bal
ise, bu srece ilikin niha bir aklama getirebilmek iin Neden baka
yasalar deil de, bu yasalar vardr? eklindeki bir sorunun tatmin edici
bir ekilde yantlanmas gerekir. nk bu yasalar olduklarndan farkl
olsalard bilinen evrimsel sre ilemezdi (Swinburne 2001, 52-56). Bu
yasalar, hangi koullar altnda hangi inorganik molekllerin hangi organik moleklleri oluturaca ve yine hangi organik molekllerin hangi
organizmalarn oluumunu nedenleyeceini dzenleyen kimyasal yasalar ile doal seilim sreci boyunca hangi kaltsal niteliklerin ne ekilde
srekliliklerini koruyacaklar ve bylece canllarn hangi koullarda yaamda kalabileceklerini ifade eden, evrimin biyolojik yasalardr
(Swinburne 1979, 135).
Swinburnee gre canllarn ortaya kn salayan evrimsel srecin
imkn dolaysyla en bata inorganik (sv) karm doru olan unsurlarn varlna dayanmaktadr. Baka bir karm byle geliime engel
olurdu. Doru karmn bulunmas da yeryznn mevcut ekilde dzenlenmi olmasna, bu da dier galaksilerin belli bir ekilde dzenlenmi olmasna baldr. Bu sre ise evrenin 15 milyar yl kadar nceki
balang koullarna kadar uzanr. Ve evrenin balangcna dair yaplan
bilimsel aratrmalar Byk Patlama esnasnda mevcut bulunan maddeenerjinin yaamn ortaya kna imkn verecek belli bir younluk ve
gerileme hzna sahip olmak noktasnda ince bir ekilde ayarlandn
gstermektedir. yle ki bu ayarlamada milyonda bir farkllk canllarn
ortaya kn salayan evrimsel bir srece engel olabilirdi (Swinburne
2001, 52-56). nsan gibi akl sahibi varlklarn var olmalarna imkn tanyan bu ince ayarlanmln olmamas, Hawkingin dedii gibi, evrendeki gzellie bakp hayran kalacak kimsenin olmayaca evrenlere yol
aacaktr. Bu, Yaradlta ve bilim yasalarnn seiminde tanrsal bir erein tant olarak, gl insanc [antropik] ilkenin bir destei olarak grlebilir (1989, 163). nk scak byk patlama modeli doruysa, evre-

Tanrnn Varlnn Delilleri

nin ilk durumu dorusu ok dikkatle seilmi olmaldr. Evrenin niin


tam bu biimde balam olduunu, bizim gibi varlklar yaratmaya niyetlenmi bir Tanrnn ii olmasnn dnda, aklamak ok zor olacakt
(Hawking, 1989, 165).
Byk patlamayla balayan srele gerekleen evrenin ateizm iin de bir
dayanak olabilecei de savunulmutur. Byle bir yaklamn temelinde
evrenin ilk oluum koullarnn canllarn ortaya kna engel bir durumda olduunu, hayata imkn tanyacak koullarn batan varolmad
ve dolaysyla evrenin bu ilk evresinin Tanr tarafndan yaratlm olamayaca dncesi bulunmaktadr. Ancak bir ateist burada u varsaymlara dayanyor grnmektedir: Tanr en iyi yaratmak zorundadr ve
yine hayata imkn tanyan koullar da batan var etmelidir. imdi bir
teist bu iki varsaymn da tartmal ve hatta yanl olduunu iddia edebilir. Evvela, teizme gre, Tanr en iyi yaratabilir fakat yaratmak zorunda
deildir. kincisi, Tanrnn hayat iin gerekli imkn koullarn batan
yaratmas iin mantksal bir zorunluluk grnmemektedir. Tanr hayata
imkn tanyacak koullar daha sonra var edebilir (Bkz. Peterson vd,
2003, 87-88). Kald ki, evrenin ilk oluum koullarnn hayata imkn vermemesi sre ierisinde bu koullarn olumasna engel deil, aksine sz
konusu srete bir aama da olabilir.
Felsef adan bakldnda, teleolojik delile dair bir akl yrtme temelde
yle bir varsayma dayanyor grnmektedir: sonularn (etkilerin)benzerlii nedenlerin benzerliine delalet eder. Dnyada gzlemlenen
tasarm ile insan zihninin rn olan bir tasarm arasndaki benzerlik,
insan zihni (akl) ile Tanrnn tabiat arasnda bir benzerlii ortaya koymaldr. imdi, bu benzerlik temelinde, evrende grlen bu dzenlilikten teizmin ngrd niteliklere sahip Tanrya varmak karm zerinde duralm. Humeun teleolojik kanta en temel itiraz tasarm
dncesi ile etkilerin benzerliinin nedenlerin benzerliine delalet ettii dncesinden hareketle teizmin ngrd bir Tanr anlayna varlp varlamayaca sorusudur: evrende gzlemlenen tasarm ile insan
zihninin rn olan saat vb. makinelerin tasarm arasnda yeterli bir
benzerlik (analoji) var mdr? Hume Syleilerde byle bir benzetmenin
zorluunu dile getiren eitli itirazlara yer vermektedir. Bu itirazlarn
ounda Hume tecrbemize snrl olarak konu olan etkilerden nedene
ve nedenlere ilikin belirleyici bir sonuca varamayacamza dikkat
ekmektedir.

rnein, dnyada meydana gelen hadiselerin birbirinden


farkl olmas onlar arasnda ortak bir nedensel benzerlie
gitmeyi zorlatrmaktadr. Neden-sonu arasndaki
benzerlikler de tekrarlanabilen kimi tecrbelerimize
dayanmaktadr. Hlbuki evrendeki dzenliliin benzer ekilde
bir zihin/dnceden kaynaklandna dair herhangi bir
tecrbemiz sz konusu deildir.

113

114

nite 4

Dolaysyla, Humea gre, insan rn olan bir takm eylerde gzlemlediimiz sonu-ile-neden arasndaki benzerlii bir btn olarak evrendeki
dzen ve bu dzenin nedenine uygulayamayz (Hume 1948, 22-23). Dahas bu ve benzeri gzlemlerin, sonsuz bir Tanrdan ziyade
antropomorfik (insanbiimsel) bir anlaya gtrebileceini dnen
Hume, tpk bir evi veya kenti ina eden birden ok insann ibirliinde
olduu gibi, evrendeki dzenin de birden fazla tanrnn ibirliiyle gerekletiini dnmenin sz konusu benzetmeye daha uygun olacan
belirtir (1948, 38-40).
Evrendeki dzenliliin, insanlarn neden olduu kimi faaliyetlerden farkl olarak, bir zihin/ dnceden kaynaklandnn dorudan tecrbe edilebilir bir neden ve sonu ilikisi erevesinde ele alnamayaca aktr.
Buna bal olarak, byle bir neden-sonu arasndaki ilikinin tekrarlanabilen bir ekilde tecrbemize konu olmamas sz konusu dzenliliin
nedeni ile insanlarn nedensellikleri arasnda bir farkllk dourduu
kabul edilmelidir. Dolaysyla, Tanrsal tasarm dncesi ile insan tasarm arasnda bir takm farkllklarn olmas kanlmaz grnmektedir.
Ancak, yle grnyor ki bunlarn hibirisi evrende tecrbe ettiimiz
dzenliliin bir nedeni olmas gerektii konusunda aklayc bir rasyonel faaliyete engel deildir. Kald ki Tanr ve insan arasndaki temel ontolojik farkllk gz nne alndnda byle bir benzetmenin birebir uygunluunu beklemek de yerinde olmayacaktr. Aslnda, Swinburnen
belirttii gibi, evrende gzlemlediimiz dzenlilik ile insanlarn neden
olduu kimi dzenlilikler arasndaki farkllklar ayn ekilde nedenlerin
farkl olduunu dnmemizi gerekli klmaktadr. nsanlarn ok snrl
olan etki alanlarndan farkl olarak, evrendeki dzenliliin bilgisi ve kudreti ok daha byk olan bir varlk tarafndan nedenlendii ve byle bir
nedenlenmenin yine insanlarnkinden farkl olarak bedensel bir yolla
olmamas gerektii kabul edilmelidir. Bedensel bir yolla gerekletirilen
her dolayl nedenlemeden farkl olarak Tanrsal bir nedenleme dorudan olmaldr. Daha dorusu evrendeki btn bu dzenliliin nedeni
ancak bedensel olmayan bir zt olabilir. Bedensel bir varln evrendeki
bu dzenlilii (dolayl bir ekilde) gerekletirmesi dnlemez. Dolaysyla, evrende gzlemlenen dzenlilik ile insanlarn neden olduu dzenlilik arasndaki kimi benzersizlikler bizi doal olarak onlarn nedenlerinin de (kimi alardan) farkl olduunu dnmeye gtrmektedir.
Fakat bu durum, iki neden arasnda hibir benzerliin olmad sonucuna da gtrmemelidir (Swinburne 1979, 149-150). Dier yandan, evreni
yaratan gcn yarattnn (evrenin) dnda olmas gerektii kanlmaz
olduuna gre onun evrendeki olgulardan farkl olarak gzleme konu
olmamas doaldr. Bir baka ifadeyle, Tanr yaratt evrenin bir paras
olmad/ olamayaca iin evrende gzleme konu olan varlklardan/
olgulardan farkl olmak durumundadr. Esasen bu, evreni yaratan ve
idare eden gcn onun dnda olmas gerektiinin doal bir sonucudur
(Lewis 2001, 24).

Tanrnn Varlnn Delilleri

Humeun evrendeki dzenliliin birden fazla (fakat) snrl (mutlak olmayan) tanrnn ibirliiyle gereklemi olabileceine dair itiraznn
hedefi de Tanrsal tasarm ile insan tasarm arasnda kurulan benzerlii
zayflatmaktr. Her eyden nce, byle bir eyin mmkn olup olmad
sorusu bir yana, Humeun dediini doru varsaydmzda, birden fazla
tanrsal varln neden bir araya geldii ve gelebilecei sorusunu bir ekilde yantlayabilmemiz gerekir. Aslnda bu ve benzeri sorunlar teizmin
hipotezinin ok-tanrc (politeist) bir hipotezden ok daha basit (anlalr),
makul ve bu lde de doru olma ihtimalinin daha yksek olduunu
gstermektedir (Swinburne 1979, 141). Dier yandan, evrende gzlemlenen tasarmn birden fazla tanr tarafndan nedenlendiini dndmzde (yani, bu dzenlilik onlarn bir araya gelmelerinin bir sonucu ise),
bu tasarmn sz konusu tanrsal varlklardaki referansnn ancak bir
ortakln (karlkl tamamlanabilirliin) sonucu olduu grlecektir. Bu
olgu ise kendi bana aklanmaya muhta olacaktr. Bu durumda evrendeki dzenliliin mutlak bilgi ve kudret sahibi bir tek varlk tarafndan
nedenlendiini dnmek gl bir aklama olacaktr.

Ahlk Delili
Tanrnn varln ahlk bir zeminde temellendirme/gerekelendirme
olarak bilinen ahlk delilinin farkl versiyonlar bulunmaktadr. Bunlardan bir ksm insandaki ahlk duygusunun kaynan (vicdan) Tanrnn
varlyla ilikilendirirken, dier bir ksm ahlk gerekilie veya ahlk
dorularn nesnelliine Tanrnn varlyla bir temel bulmay hedeflemekte veya Tanrnn varln ahlk metafizii asndan gerekli bulmaktadr. Tanrnn varl iin ileri srlen dier delilleri reddettii halde
ahlk metafiziinin temellendirilmesi iin Tanrnn varln kanlmaz
gren Kanttr. Ancak onun bu dncesini Tanrnn varl iin bir delil
olarak m ileri srd, yoksa ahlk metafiziindeki bir boluu doldurmak iin Tanrnn varln bir postla (koyut) olarak kabul etmek
zorunda m kald tartmal bir konudur.
Kanta gre lemde iyi niyetten baka kaytsz artsz bir ekilde iyi
olarak adlandrlabilecek bir ey yoktur. yi niyet mutlulua layk olmann ve dolaysyla ahlkn vazgeilmez kouludur (1959, 9). Tabiatta her
ey yasalara gre ilerken, ilkelere gre hareket etmek ancak akl sahibi bir
varln yapabilecei eydir. Ona bu imkn tanyan da sahip olduu
iradedir. Eylemleri bu yasalara gre dzenlemeyi salayan pratik akldan
baka bir ey olamaz. rade, akln pratik olarak zorunlu bulduu eyi,
yani iyiyi seme yetisidir. Bu durumda iradenin iyi olmas pratik akln
yasalaryla belirlenmesine baldr. te iradeyi snrlayan pratik akln bu
nesnel ilkesine Kant buyruk adn verir. Olmas gerekeni ifade eden her
buyruk akln bu nesnel yasasn ifade eder ve gerek anlamda iyi bir iradenin pratik akln bu nesnel ilkeye boyun ememesi dnlemez. Pratik akln bu buyruu baka herhangi bir amaca izafe edilemeyeceinden
kategorik, yani koulsuz bir buyruktur. Bu koulsuz buyruk her zaman

115

116

nite 4

evrensel bir yasa olacak ekilde hareket etmektir. Yani insan iradesi
evrensel yasa olacak bir ekilde hareket etmelidir (1959, 29-31, 39).
Kant iin en yksek iyi (summum bonum)nin gereklemesi ahlk yasasyla belirlenmi iradenin zorunlu nesnesidir. Fakat ahlk yasasnn bu
idealine bu dnyadaki herhangi bir insann kavumas sz konusu deildir. Ahlk yasasnn bu en yksek iyinin gereklemesi ideali de pratik
adan zorunlu olduuna gre, Kanta gre, byle bir ey ancak ahlk
metafiziinin dier iki postlas olan ruhun lmszl ve Tanrnn varlyla gerekleebilir. Aksi halde, en yksek iyinin gereklemesi sadece
imkn dhilindeki bir ideal veya hayal olarak kalaca iin kutsalln
yitirecektir (1956, 127). Dier yandan, en yksek iyinin gereklemesi
mutluluun ahlkla orantl olmas demektir. Bu da en yksek iyinin
imknna Tanrnn varlnn eklenmesini zorunlu klar. Yoksa ahlk
yasasnn bizzat kendisinde mutluluun ahlkla orantl olmasn gerektirecek bir ey sz konusu deildir. yleyse, varl tabiattan ayr olan ve
mutluluu ahlkllkla uygun hale getirecek bir nedenin (Tanrnn) varl kanlmazdr. En yksek iyinin ngrd tabiatn bu en yce nedeni anlk ve irade sahibi olmaldr ki bu Tanrdr. Bu durumda en iyi
dnyann imknn varsaymak ayn zamanda en yksek iyinin kendisi
(gereklii) olan Tanry varsaymay gerekli klar. Dolaysyla, Tanrnn
varl ahlkn zorunlu kld bir eydir (1956, 128-130). Bylece, Kanta
gre, ancak her eyi bilen, her eye gc yeten ve ahlk mkemmellie
sahip bir iradenin varl (Tanr) sayesinde, yani ilh iradenin eliinde
en yksek iyinin gereklemesini umabiliriz.
Grld gibi, Kantn bu dncelerinin hedefi dorudan Tanrnn
varlndan ziyade ahlk metafiziini temellendirmek gibi grnmektedir. Tanrnn varlnn byle bir yolla temellendirilmesi ise, ahlk ile
Tanr arasnda kurulan ban gcne baldr. Kant bir taraftan en yksek iyinin imknna Tanrnn varlyla bir gereklik atfetmeyi kanlmaz grrken, dier taraftan da ahlkn otonomluunu korumak istemektedir. Bu noktada yle bir soru akla gelebilir: Ahlk gerekten
otonom ise niha anlamda byle bir varsayma dayanmak zorunda mdr?
En yksek iyinin imkn ve gereklemesi ahlk (veya Kant ahlk)
temellendirmek iin gerekten kanlmaz mdr? Kantn ahlk anlayna eletirel adan bakan Mackieye gre (1982, 109), en yksek iyinin
gereklemesini amalamak veya ummak ahlkn zorunlu bir postlas
olmad gibi, Kant ahlkn da kanlmaz bir unsuru deildir. nk
akl sahibi bir varln evrensel bir ahlk yasasna gre hareket etmesi
btnyle otonom bir faaliyet olarak grlebilir.
Ahlkn otonomluu ile onun niha gayesini Tanrnn varlyla ilikilendirmenin Kantn ahlk felsefesinde bir takm gerilimlere neden olduunu gz nne aldmzda Mackienin bu itirazna bir lde hak verebiliriz. Ancak Tanrnn varlndan arndrlm bir ahlk metafiziinin
de ne derece tatmin edici olabilecei bir baka sorudur. Eer, Kantn
iaret ettii gibi, ahlk eylemlerin niha gayesi olan en yksek iyinin

Tanrnn Varlnn Delilleri

gerekleme imkn ancak Tanrnn varlyla mmkn olabiliyorsa


ahlk metafizii, Tanrnn yokluu durumunda, baka trl dolduramayaca bir bolukla kar karya kalacak ve ahlk eylemler gerek bir
saike sahip olamayacaktr. Dier taraftan, en yksek iyinin gereklemesini en azndan zmnen ummayan veya varsaymayan bir yaklamn gerek anlamda bir ahlk ideale de sahip olmad savunulabilir. zellikle
en yksek iyinin gereklemesi mutluluun ahlkla orantl olmasnn
yegane garantisi gibi grnyorsa bu sezgi daha da glenmi olacaktr.
Ahlk delilin bir dier k noktas ahlk dorularn nesnellii (objektiflii), yani ahlk yasalarnn herkes iin geerli olduu dncesidir.
Ahlk dorularn herkes iin geerli olduunu ve bunun da Doru ve
Yanln Kural ya da nsan Tabiatnn Yasasnn bir sonucu olduunu
savunan C. S. Lewise gre byle bir ey (yasa) insanlar tarafndan yaplm bir ey olmad gibi, insan davranlarna ilikin olgusal bir tespitin sonucu da deildir. Aksine o sradan olgular aan ve davranlarmz
dzenleyen ve bylece kendisini bize bir ekilde dayatan bir gereklii
ifade etmektedir. Bizi doru yapmaya sevk eden, yanl yaptmzda
rahatszlk duymamza ve bylece sorumluluk duymamza neden olan
bu yasann kaynann madd evren olduunu dnmek de mmkn
deildir, nk maddenin kiiye bu tr direktifleri verdii tasavvur dahi
edilemez. Dolaysyla byle bir yasann kayna ancak bizi aan zihin gibi
bir varla atfedilebilir (Lewis 2001, 20-26).
Bir baka ifadeyle, ahlk yasalarnn kiilere ve toplumlara gre deimeyeceini savunan Lewisin bu yaklamna gre, ahlkn bu nesnelliine bir temel aramak kanlmazdr. Ahlk deerlerin kiilere veya toplumlara gre deiebilecei dnlecek olursa, ahlklik grece bir ey
olacak ve bir kimsenin en kt eylemleri bile buna gre merulatrlabilecektir. Byle bir durumda ne bir kimse bir dierini ahlk adan yarglayabilir (takdir edebilir veya knayabilir) ne de ahlk bir gelime sz
konusu olabilir. Ahlk nesnellik kanlmazdr, nk baka insan ve
toplumlara kar toleransla yaklalmas gerektiini dnenler bile ak
veya zmnen (toleransn ngrd) herkes iin gerekli olan bir takm
ahlk deerlerden hareket etmek durumundadrlar. Aksi halde, neden
toleransl davranmak gerektii dncesi bir temele sahip olmayacaktr.
imdi, nesnel ahlk yasalar kanlmaz ise bunun temeli ne olabilir?
Lewise gre byle bir nesnel ahlk dzlemin temeli insanlarn (bilimsel)
tecrbeleri olamaz. Bilim olan, ahlk ise olmas gerekeni ngrdnden birincisinden ikincisine geilemez. Kald ki bilimsel keiflerle ortaya
konulan tabiat yasalarna uymamak gibi bir gce sahip olmadmz halde, ahlk yasalara uyup uymamak irademize bal bir eydir. Benzer
ekilde, ahlk yasalarnn nesnelliinin kayna insan zihni de olamaz,
nk ahlk dorularn varl insanlarn varlna veya yokluuna
(domalarna ve lmelerine) bal deildir. yleyse, ahlk nesnelliin
kayna ancak evreni ve dolaysyla insan aan bir zihin olabilir. Ancak
Tanrya
atfedilebilecek byle bir zihin insan iyilik yapmaya, ktlk-

117

118

nite 4

ten kanmaya ve bylece ahlk sorumlulua sevk edebilir (Peterson M.,


vd. 2003, 98-99).
Ahlkn kaynayla ilgili benzer yaklamlara A. E. Taylor, H. Rasdall ve
H. J. Newman gibi dnrlerde de rastlanmaktadr. zellikle insandaki
ahlk sorumluluun ve yaptrmn kayna olan vicdan duygusu zerinde duran Newman byle bir duygunun niha kaynann ne cansz
tabiat ne de insann kendisi olabileceinden hareketle onun ancak tabiatst lahi bir Varlktan kaynaklanabilecei, yani insan zihnine ancak
Tanr tarafndan nakedilmi olabilecei sonucuna varr (Aydn 1987,
80-84). Bu yaklam bir taraftan insandaki ahlk duygu ve sorumluluun
kayna gibi grnen vicdan duygusunun varlna bir aklama getirirken, bu yolla da Tanrnn varlna bir delil getirmeye almaktadr.
Tahmin edilecei gibi, byle bir delilin geerlilii nemli lde insandaki vicdan duygusunun baka trl aklanamayaca, yani bu duygunun
niha kaynann Tanrdan baka bir varlkla aklanamayacann ortaya konulmasna baldr. Peki, insandaki vicdan duygusu baka trl
aklanabilir mi? Mackieye gre, byle bir duygunun insana dier insanlar; anne-baba, toplum ve baz geleneksel toplumsal kurumlar tarafndan
bir ekilde empoze edildii dnlebilir. Yine bu duygunun kaynan,
ona gre, ahlki nesnelcilik ya da sezgicilik ile kimi natralist ve psikolojik yaklamlar yoluyla da aklamak mmkndr (Mackie 1982, 105106). Mackie bu noktada gerekten hakl mdr?
Her eyden nce, anne-baba, toplum ya da toplumsal kurumlarn insanlara empoze ettii bir takm eylerin olduu doru olsa da, bizzat vicdan duygusunun da bu tr eylerle edeer olduunu dnmek iin ne
tr bir gerekemiz olabilir? Bu iki ey arasnda nemli farkllklarn olduu aktr. Hakl olarak denilecektir ki, insan neden dier insanlar (annebaba, toplum vb.) tarafndan empoze edilen bir ok eye kar koyabildii
ve bunu yaparken bir rahatszlk duymad halde vicdanna aykr hareket ettiinde rahatszlk duymaktadr? Hatta insann srf vicdann rahatlatmak iin baka insanlarn kendisine empoze ettii veya etmeye alt birok eye kar kt/mcadele ettii bir gerek deil midir? Kald
ki dier insanlarn rettii veya empoze ettii eyler toplumdan topluma deitii halde vicdann btn insanlarda ortak olan evrensel bir
ahlk sorumlulua kaynaklk ettii rahatlkla sylenebilir. Benzer ekilde, insandaki vicdan duygusunun kaynann natralist ve psikolojik bir
yolla da aklanamayaca makul bir ekilde savunulabilir. Her eyden
nce natralist veya psikolojik bir aklama insann bu duyguyu evrimsel
ya da psikolojik bir yolla elde ettiini savunacaktr. imdi, insann bu
yolla elde edecei bir duygunun neden insandaki ahlk bir sorumlulua
kaynaklk edecei ak olmaktan uzaktr.

Tanrnn Varlnn Delilleri

zellikle vicdann ahlkn temelinde olan olan deil, olmas


gerekeni insana empoze ettiini dikkate aldmzda,
natralist veya psikolojik bir yolla kazanlan bir duygunun
neden sadece olan deil de, olmas gerekeni de insana
empoze edebileceini dnmek iin bir gereke
bulunmamaktadr. Bir baka deyile, bu yolla elde edilen
hibir duygu vicdann insana empoze ettii ahlk
ykmll (zorunluluu) aklayacak gte deildir. Ayn
ekilde natralist ve psikolojik bir yolla kazanlm bir
duygunun insandan insana, toplumdan topluma
deiebileceini dnebileceimiz halde, byle bir ey
vicdan duygusu iin pek geerli olmayacaktr.
Son olarak, ahlk nesnelcilik ya da sezgicilike bavurmak da vicdan
duygusunun kayna iin niha bir aklama olmayacaktr. nk vicdann btn insanlarda ortak, nesnel, evrensel bir duygu olduunu kabul
ettiimizde hl neden insanlar byle bir duyguya sahiptirler? sorusunu yantlamamz gerekecektir. nsanlarn bu duyguya doutan sahip
olduunu sylemek de yeterli bir aklama olmayacaktr. nk neden
byle bir vicdan duygusuna insann doutan sahip olduu da aklanmaya muhta grnmektedir. Bu durumda insana byle bir duygunun
ancak Tanr tarafndan konulmu olabileceini dndmzde hem
vicdan duygusunun niha kaynana ilikin bir teistik aklama getirmi
olacaz hem de Tanrnn varl iin bir delil olacaktr.

Din Tecrbe Delili


Din felsefesinde Tanrnn varl iin ileri srlen delillerden biri de din
tecrbe delilidir. Din tecrbe esasna dayandrlarak gelitirilen bu delil
dier delillerden farkl olarak kiinin Tanrnn varlndan dorudan
haberdar olabilecei, bunun da Onun varlna inanmak iin gl bir
neden tekil ettii dncesine dayanr (Rowe 2007, 69). Byle bir
delillendirme yoluyla Tanrnn varlnn savunulup savunulamayaca
temelde din tecrbe olarak adlandrlan tecrbenin biliselliinin ne
derecede savunulabilecei ve yine byle bir tecrbenin Tanryla ne derecede ilikilendirilebileceine bal grnmektedir. Dolaysyla, din tecrbenin Tanrnn varl iin epistemik bir hakllatrma salayabilmesi
iin, Galein iaret ettii gibi,
i.

Din tecrbenin gerekten meydana geldiinin,

ii.

Byle bir tecrbenin tecrbeye konu olan varlk (Tanr) iin bir
delil tekil ettiinin ve sonuta

iii.

Tanrnn varlna bu yolla inanmak iin delil olduunun bir ekilde gsterilebilmesi gerekir (Gale 1991, 287).

Din tecrbe delilinin tam olarak bu koullar karlayp karlayamayaca tartmasna gemeden din tecrbe kavram zerinde ksaca durmak yerinde olacaktr. nk ierii belirlenmedii srece din tecrbe

119

120

nite 4

kavramnn birbirinden farkl tecrbeleri ierecek ekilde geni kullanmnn yanltc olabilecei sylenebilir (Plantinga 2000, 182). Tpk din
kavram gibi, din tecrbe kavramnn da genel bir kullanmnn belirsiz
bir referansa sahip olduu sylenebilir (Swinburne 1979, 246). Din tecrbenin byle olmasnn temel nedenlerinden biri byle bir tecrbenin
veya tecrbe iddiasnn deiik din geleneklerde farkl ekillerde karmza kmasdr. Bu farklln zellikle teistik ile teistik-olmayan din
geleneklerde daha da belirdiini sylemek gerekir. Ancak burada din
tecrbenin mhiyeti ve eitleri noktasnda ayrntl bir irdelemeye girmek yerine teistik dinlerde dile getirilen bu tr tecrbelerin Tanrnn
varl iin bir delil tekil edip edemeyecei sorusu zerinde duracaz.
Bu balamda din tecrbeyi, kiisel niteliklere sahip akn bir varla
ilikin dorudan veya dolayl tecrbeler olarak dnebiliriz ki,
Swinburnen dedii gibi (1979, 249-251), byle bir tecrbe de Tanrnn
bizatihi ya da fiilleriyle hazr bulunduu anlamna gelecektir.
Burada geni anlamda din tecrbenin dolayl rneklerinden, yani kiinin
tabiatn gzellikleri veya evrenin ihtiam karsnda Tanry dnmesi
gibi karmsal rneklerinden sz edilmemektedir. Din tecrbeyle ok
daha zel bir tecrbe, Tanrnn varln dorudan ngren bir tecrbe
kastedilmektedir. Byle bir din tecrbenin teistik dinlerde nemli bir
yere sahip olduu doru olmakla birlikte, Tanrnn insan tecrbesine
dorudan konu olup olmayaca noktasnda felsef sorunlar kadar teistik
bir takm sorunlarn da olabileceini kestirmek g deildir. Teizmin
geleneksel olarak Tanr hakknda dile getirdii cisman olmamak, zaman
ve mekndan mnezzeh olmak veya dorudan tecrbe edilmesinin beer tecrbenin epistemik snrlarn aaca gibi dncelerin byle bir
tecrbeye a priori bir engel tekil edecei dnlebilir (Bu konuda bkz.
Reber 2004, 100-101). Teizmin Tanry dorudan tecrbe etmek noktasndaki bu ekincelerine karn birok teistik gelenein Onun varlnn
dolayl bir tecrbesi olarak yorumlanabilecek bir ok unsura veya hadiseye yer verdii bilinmektedir. yle ki peygamberlerin bu balamda
sahip olduu eitli tecrbeler (Tanryla konumak, vahiy almak vb.)
teistik dinlerin temel dayanan oluturduklar sylenebilir. Peki, teistik
geleneklerde dile getirilen bu tecrbelerin varln merulatracak/ makul hale getirebilecek bamsz nedenlerden sz edilebilir mi?
Teizm asndan bakldnda Tanr var ise, Onun insanlarn geliimi iin
bir takm imknlar salamas, onlara vahiy gndermesi ve onlarn ibadetlerine yant vermesi veya Onu dnen ve Ona ibadet eden kimi insanlara bir ekilde hitap etmesi yerinde bir beklenti gibi grnmektedir
(Swinburne, 1991, 244). Esasen Tanrnn tarih boyunca eitli topluluklara peygamberler yoluyla vahiy gndermesi byle bir beklentinin ak
birer rnei olarak grlebilir. Ne var ki teizm asndan bunlarn rasyonel bir beklenti olarak grlmesi herkes iin byle bir din tecrbenin
dorudan Tanr tarafndan nedenlendii noktasnda yeterince tatmin
edici gelmeyebilir. O halde byle bir tecrbenin dorudan ve dolaysyla

Tanrnn Varlnn Delilleri

Tanr tarafndan bir ekilde nedenlendiini hakllatrmak iin ne tr


gerekeler sunulabilir?
Bir tecrbenin bilisel olabilmesi iin ncelikle tecrbeye konu olan varln tecrbenin kendisinden bamsz olmas gerekir. Yani, tecrbemizi
bir ekilde nedenleyen varln zihinsel bir hadise olan tecrbemizden
(yani zihnimizden) bamsz bir gereklie sahip olmas gerekir. Ayrca
sz konusu tecrbemizin tecrbemize konu olan nesneyle doru bir nedensel iliki iinde olmas; bu noktada krlmaya neden olabilecek bir
yanlgdan da uzak olmas gerekir.

rnein, bir masann duyu tecrbemize konu olduunu


(Odada bir masa gryorum gibi) sylyorsak, byle bir
tecrbenin bilisel olabilmesi en temelde gerekte orada bir
masa olduuna ve tecrbemizin de sz konusu masa
tarafndan nedenlenmi olduuna bal grnmektedir.
Din tecrbenin bilisellii konusunda da ayn ve benzer koullarn karlanmasn beklemek olaan karlanmaldr.
Din tecrbeye daha ok eletirel adan yaklaanlar duyu tecrbesi ile
din tecrbe arasnda yeterli bir benzerliin olmadn, duyu tecrbesinin nesnelerine ilikin olarak ngrlen bir test ya da denetleme mekanizmasnn din tecrbe konusunda iletilemeyecei dncesinden hareket ederek onun biliselliinin benzer bir yolla savunulabileceine kar
kmaktadrlar. yle ki bu yaklama gre, duyu tecrbesinden farkl
olarak bir kimsenin Tanry gerekten tecrbe etmesi (alglamas) ile
onun Tanry tecrbe ediyormu gibi olmas arasnda bir ayrma gitmek
zordur; byle bir tecrbenin bilisellii iin kanlmaz olan bu ayrm bir
temelden yoksundur (Gale 1991, 289-294.Yine bkz. Martin 1952, 497-500,
OHear 1984, 44-49. Daha geni bir irdeleme iin bkz. Reber 2004, 93100).
Ama din tecrbe ile duyu tecrbesi arasnda bir takm farkllklarn olmas kanlmaz grnmektedir. Din tecrbenin nesnesinin duyu tecrbesinin nesnesinden farkl olarak maddi bir varlk olmadna deindik.
Dorusu bu olgu din tecrbeyi savunanlar tarafndan da bir lde teslim edilen bir eydir. rnein ada din epistemolojisinde din tecrbenin nde gelen savunucularndan W. P. Alstona gre, duyu tecrbesine
kyasla din tecrbenin daha karmak, daha kapal ve yaygn veya evrensel olmayan nadir bir tecrbe olduu dorudur. Fakat bunu din tecrbenin bilisellii nndeki bir engel olarak grmeyen Alston bu balamda iki noktaya dikkat eker:
i.

Din tecrbe de duyusal tecrbede olduu gibi temelde bir varln kendisini bir takm niteliklerle tecrbe znesinin dikkatine
sunmasyla gerekleen bir algya dayanr,

121

122

nite 4

ii.

Algy ise sadece duyu-algsyla snrlamaya almak epistemik


bir gvenceden yoksundur; dolaysyla algy duyu-algsyla snrlamak keyfidir. Dolaysyla, Alstona gre, din tecrbede Tanrnn kendisini kudret, iyilik, adalet vb. niteliklerle tecrbenin
znesine sunmas nnde bir engel yoktur (Alston 1991, 19-43).

Tanrya ilikin bir tecrbenin biliselliine ynelik eletirilerden biri de


byle bir tecrbenin imkn iin onu nceleyen, deyim yerindeyse, ntasavvurlara ya da arka-plan inanlara dayand iddiasdr. Bir baka
ifadeyle, fiziksel varlklardan farkl olarak, din tecrbede Tanrnn tannma koullarn belirleyen ve byle bir tecrbeyi nceleyen bir takm
tasavvurlarn olmas gerekir (Gale 1994, 871-873). Peki ama herhangi bir
n-tasavvuru ngrmeyen, kavramsal olarak hibir ekilde ncelenmemi bir tecrbeden sz etmek mmkn mdr? yle grnyor ki tecrbemize konu olan nesnelerin tecrbenin znesi tarafndan tannabilmesi iin duyu tecrbesinin ieriklerine dorudan indirgenemeyecek bir
takm inanlar da iermesi gerekmektedir. Dolaysyla bir nesnenin tannmasnn o nesneye ilikin salt duyusal nitelikleri aan bir olgu olduu
savunulabilir.
Byle de olsa din tecrbe ile duyu tecrbesi arasnda bir takm farkllklarn olmas sz konusu edilebilir. Bu iki tecrbe arasndaki benzersizlikleri dikkate aldmzda, duyu tecrbesi iin ngrlebilecek bir dizi
koulun bir din tecrbe iin de birebir gereklemesini beklemek doru
olmayacaktr. Yukarda da iaret edildii gibi, gerek duyu tecrbesine
gerek din tecrbeye konu olan varlklarn bir takm nitelikler yoluyla
tecrbemize konu olduklarn syleyebiliriz. Ancak ilkinin nesnesi duyusal-nitelikler sergilemesi noktasnda herkes tarafndan paylalabilecek
bir tecrbeyi gerektiriyor grnmesine karlk, ikincisinin nesnesi duyusal-olmayan bir takm nitelikler yoluyla algmza konu olduundan, znel olmasa da, zel bir tecrbe gibi durmaktadr. Yine, din tecrbenin
ayn zamanda Tanrnn iradesini de ieren bir tecrbe olmas onun, duyu tecrbesinden farkl olarak, ndeyilenmesi veya tekrarlanmas nnde bir engel tekil edecektir. Bu benzersizliklerden dolay duyu tecrbesi
ile din tecrbeyi ayn kefeye koymak doru olmayacaktr, ama tecrbeyi
veya algy sadece duyu-tecrbesi/ algsyla snrlamak iin bir neden
olmadna gre bu benzersizliklerden hareketle din tecrbenin imknn yadsmak doru olmayacaktr. Dolaysyla din tecrbenin de bilisel
bir tecrbe olabilecei nnde bir engel bulunmadn dnebiliriz.
Ancak din tecrbenin geerliliinin byle bir tecrbenin ierii ve snrlarna ilikin dncelerimizle de yakndan ilikili olduu grnmektedir, dolaysyla onun hangi koullar altnda geerli saylabilecek bir tecrbe olabileceinin ve sonuta Tanrnn varl iin ne gibi bir delil
oluturacann irdelenmesi gerekir.
Din tecrbe Tanrnn varln gerektirir mi? ada din felsefesinde
din tecrbe delilinin nde gelen bir savunucusu olan Swinburne, bir
rasyonellik ilkesi olarak grd Safdillik lkesine dayanarak din tec-

Tanrnn Varlnn Delilleri

rbenin Tanrnn varl iin bir delil olacan iler srer. Buna gre, baz
zel durumlarn (byle bir tecrbenin bir yanlsamann sonucu olduu
bilinebilecek durumlarn) dnda, bir epistemik znenin tecrbesinde x
mevcut grnyorsa, muhtemelen x mevcuttur. Bir baka ifadeyle, tersini dnmek iin zel bir neden yoksa, bir varlk veya bu varln sahip
olduu nitelikler bir kimsenin tecrbesine hazr grnyorsa muhtemelen yledir. Dolaysyla, nasl ki bir masann veya masann bir niteliinin
bize grnmesi masann ilgili niteliiyle varln gerektiriyorsa, ayn
ekilde Tanr bir epistemik znenin tecrbesinde mevcut grnyorsa
(kendini bir ekilde ortaya koyuyorsa) bu Tanrnn var olduunu dnmek iin bir gereke oluturur (Swinburne 1991, 254).
O halde byle bir ilke, Roweun belirttii gibi, din bir tecrbenin bir
yanlsamann sonucu olup olmad noktasnda bir belirlemeye gidebileceimizi; tecrbemize konu olan varln gerekten var olup olmadn
syleyebileceimizi ngrmektedir. Ancak, bir kez daha, din tecrbeye
konu olan varln duyu tecrbesine konu olan varlklardan farkl olduunu dikkate aldmzda birincisinin, ikincisinden farkl olarak, doruluunu tespit etmenin daha zor olduunu syleyebiliriz. Bir kimseye bir
masann var grnmesinin gerekte var olan bir masayla ilikili olup
olmad bir ekilde denetlenebilir. Peki, benzer bir imknn din tecrbeye konu olan varlk iin sz konusu olmad/olamayaca gz nne
alndnda byle bir tecrbenin nesnesinin gerekten var olup olmadn nasl belirleyebiliriz? Dahas bir kimsenin din tecrbeye sahip olup
olmamasnn Tanrnn iradesine bal olduunu; ancak Onun istemesiyle byle bir eyin gerekleebileceini dndmzde durum daha da
karmak hale gelmektedir ki bu da hangi din tecrbenin gerek olduunu, hangisinin bir yanlsamadan ibaret olduunu belirlemeyi zorlatrmaktadr. Dier taraftan, din tecrbeye konu olan varlklarn dinden
dine deitiini ve birbirleriyle elitiini (rnein Hristiyanlktaki bir
ilah varlk olarak sann tecrbe edilmesinin Yahudilik ve slam tarafnda reddedilmesi, teistik-olmayan Hinduizm gibi dinlerde tecrbeye konu
olan varln kiisel bir varlk olmamas vb.) ve bunlarn hepsinin birlikte
doru olamayacan dikkate aldmzda Safdillik lkesi bize ne lde
yardmc olabilir? yle grnyor ki bu ilkeyi din tecrbeye uygulamay kabul etsek bile, bu yolla din bir tecrbenin nesnesinin gerekten var
olup olmad hususunda kesin/ ikna edici bir sonuca varmak zor olacaktr. Byle bir tecrbenin nesnesi gerekten var olabilecei (ya da tecrbeye hazr bulunabilecei) gibi var olmayabilir de. Bylece Safdillik lkesine
bal kalacak olursak, din bir tecrbeye sahip olmayan birinin de hakl
grlmesi gibi istenmeyen bir sonula karlamak mmkn grnmektedir (Rowe 2007, 75-78).
Muhakkak ki din tecrbenin de doru olup olmad noktasnda bir
takm denetleme mekanizmalarndan sz edilebilir.

123

124

nite 4

rnein, din tecrbenin znesi zerinde olumsuz deil,


olumlu bir etki yaratm olmas, bireysel ve toplumsal
anlamda yapc bir takm sonular dourmas bir din
tecrbenin bilisellii ya da otantiklii iin gereke olarak ileri
srlebilir (Bkz. Wainwright 1982, 127-128; Losin 1987,
66).
Dier yandan duyu tecrbesinin bilisel olup olmad veya hangi koullar salandnda geerli/ doru bir tecrbe olaca noktasnda da evrensel bir uzlamann olmadndan hareketle byle bir beklentinin din
tecrbe konusunda dile getirilmesinin keyf olduu dnlebilir. yle
ki hangi duyu tecrbesinin geerli/ doru olduu, hangisinin geersiz/yanl olduunu mantksal bir zorunluluk seviyesinde belirlemenin
imknnn bulunmad dile getirilebilir. Bylece hangi tecrbenin ne tr
koullar altnda geerli/doru olup olamayaca olgusunun tartmal
oluunun din tecrbeyle snrl olmad savunulabilir. Nasl ki duyu
tecrbesi konusunda bilisel ve bilisel olmayan bir ayrma gidebiliyorsak ayn ekilde din tecrbe konusunda da, yukarda dile getirilen etkiler/sonular erevesinde, byle bir ayrma gidilebilecei ileri srlebilir
(Losin 1987, 63-69).
Buna karlk ise hangi duyu tecrbesinin ne koullar altnda bilisel olacann tartmal olmasndan hareketle ortaya konulan bu dncelerin
duyu tecrbesi ile din tecrbe arasndaki benzersizlikleri ortadan kaldramayaca savunulabilir. Yine bir tecrbenin znesi zerinde olumlu bir
etki yaratm olmas, bireysel ve toplumsal anlamda iyi sonulara neden
olmas elbette nemlidir, ancak buradan hareketle bu etkilere/sonulara
sahip her tecrbeyi din tecrbe olarak grmek ve daha da nemlisi, bunun Tanrnn varl iin bir delil olarak kabul edilmesi tartmaya aktr. En azndan farkl ve hatta birbirleriyle elien tecrbelerin byle iddialarda bulunmas mmkn grnmektedir, din tecrbe konusunda
farkllaan (teistik ve teistik-olmayan) din gelenekler buna rnek olarak
verilebilir.
O halde sadece Safdillik lkesine dayanarak Tanrnn varlnn din tecrbe yoluyla gerekelendirilmesi zor grnmektedir. Kukusuz bu, kiilerin bu tr tecrbelere sahip olmadklar veya olamayacaklar anlamna
gelmez. Ancak byle bir tecrbe tek bana tecrbeye konu olan varln,
tecrbeden bamsz olarak gerekten var olduunu ve tecrbeye de bir ekilde
neden olduunu gstermek iin yeterli grnmemektedir. Bu noktada, yle
grnyor ki, Tanrnn varl iin dorudan bir delil olarak grlebilecek bir din tecrbenin bilisel olup olmadn belirlemek iin dolayl
saylabilecek

bir

takm

delillere

de

bavurmak

gerekecektir.

Burada Tanrnn varlnn baka delillerle desteklenmesi gibi dolayl bir


yol kadar (nitekim Swinburne Tanrnn varl iin ileri srd dier
delillerle ilikili olarak din tecrbe delilinin teizmi muhtemelen dorula-

Tanrnn Varlnn Delilleri

dn birikimsel bir yolla savunmaktadr. Bkz. Swinburne 1991, 277-291),


dorudan din bir tecrbenin imkn ve doruluk koullar ile byle tecrbe neticesinde ortaya kan/ ileri srlen iddialarn/ nermelerin ne
lde doru veya rasyonel olduuna baklmaldr.
Bu noktada Tanrya ilikin a priori sezgilerimize dayanarak bir (teistik)
din tecrbenin doruluk koullarna hangi artlar altnda sahip olabileceimiz noktasnda bir sonuca varabileceimiz dnlebilir. Tanrnn
mutlak bilgi, kudret, iyilik, irade sahibi olduu ve yine zaman ve mekndan mnezzeh olduunu dikkate aldmzda Onun bizzat tecrbemize
konu olmasnn mmkn grnmedii, ancak sfatlar veya fiilleri yoluyla (dolaysyla, karmsal bir yolla) tecrbemize konu olabilecei dnlebilir (Bkz. Zangwill 2004, 6-16) . Tanr bylece sfatlar ve fiilleri yoluyla varlnn tecrbe edilmesini salayabilir ve bu yolla, rnein
setii veya lyk grd insanlara dorudan veya dolaysyla konuabilir; onlara vahyedebilir. Byle bir imknn bu noktadaki her iddiay
merulatrmak anlamna gelmeyecei/gelemeyecei aktr. Bu durumda
da, hem tecrbenin znesinin epistemik ve ahlk anlamda ne kadar gvenilir olduuna hem de byle bir tecrbenin neticesinde oluan doruluk (rnein, vahiy) iddialarnn ne lde tutarl, doru, kapsayc ve
rasyonel adan savunulabilir olduuna bakmak kanlmaz olacaktr. Bu
erevede rasyonel olarak savunulabilir bir tecrbenin varl Tanry
dorudan/ bizzat tecrbe etmeyi iermese de, bunun ancak lah sfatlara
sahip bir varln etkinliiyle (fiilleriyle) gerekleebilecek bir tecrbeyi
ifade ettii dnlecek olursa bu, Tanrnn varl iin bir delil olarak
grlebilir.

125

126

nite 4

zet
Tanrnn varl iin ileri srlen eitli deliller bulunmaktadr ve bunlar
arasnda ontolojik, kozmolojik, teleolojik, ahlk ile din tecrbe delilleri
bata gelmektedir. Bu deliller arasnda ontolojik delil a priori niteliklidir,
nk Tanrnn varlnn, hibir harici tecrbeye dayanmadan, Tanr
kavramnn salt bir zmlemesiyle ortaya konulabileceini ngrmektedir. Kendisinden daha by dnlemeyen varlk Anselme gre
hem zihinde hem de gerekte var olmaldr. Aksi halde bir eliki doacaktr. Anselmin bu kantn ilk eletiren kendisinden daha by
dnlemeyen ada fikriyle muasr Gaunilo olmutur. Anselm tarafndan savunulan bu kant modern felsefede zellikle Descartes tarafndan
yeniden savunulmutur. Descartesa gre varlk/ var olmak Mkemmellik kavramnn ayrlmaz bir paras olduundan tanm gerei Mkemmel olan Tanrnn yokluunu dnmek mmkn deildir. Tpk bir
geni kabul edip, i alarnn toplamnn iki dik aya eit olmadn
dnemeyeceimiz gibi. Tanr vardr nermesinin zorunlu olarak doru olduunu ngren ontolojik delil Kant tarafndan iki noktada eletirilmitir: (i) hibir analitik nerme varlksal/ olgusal deildir, (ii) varlk
gerek bir yklem deildir. Byk tartmalara konu olan ontolojik delil
gnmz felsefesinde de Malcolm ve Plantinga gibi taraftarlar bulmutur. Malcolma gre, ontolojik delili rtmenin yolu Tanr kavramnn
yuvarlak karegibi elikili olduunu gstermektir. Ancak Tanr kavram
byle elikili olmadndan Onun varlnn zorunlu olduunu dnmemiz gerekir, nk Tanr, olumsal (contingent) bir ekilde, yani bir
nedene bal olarak var olamaz. Dolaysyla zorunlu varlk Tanrnn
zsel bir niteliidir. Mmkn dnyalar semantiine dayanan
Plantingann ontolojik kant savunmas ise temelde maksimum byklk ve maksimum mkemmellik kavramlarna dayanmaktadr. Maksimum bykle sahip bir varln bir mmkn dnyada var olmasnn
onun btn mmkn dnyalarda bu nitelie sahip olmasn gerektirdiini dnen Plantingaya gre maksimum byklk nitelii maksimum mkemmellik niteliini gerektirir ki bu da teizmin ngrd
lah sfatlara delalet eder. Btn mmkn dnyalarda var olan bir varlk
ise zorunlu varlktr.
lemden hareketle Tanrnn varln kantlamaya alan iki geleneksel
teistik delil kozmolojik ve teleolojik delillerdir. Kozmolojik delil lemin
varlndan, teleolojik delil ise lemin sergilemi olduu dzenlilik ve
amasallktan hareket eder. Kozmolojik delil iki versiyona sahiptir. Bunlardan ilki lemin mmkn varlk oluundan hareket eder ve varl iin
yeter bir nedenin olmas gerektiini savunur ve bunun da ancak Tanr
olabileceini ngrr. kincisi ise, lemin zamansal bir balangcn ngrr ki, gnmz din felsefesinde bu delil Kelam kozmolojik delil olarak
bilinmektedir. Bu ncl (lemin zamansal bir balangca sahip olduunu) desteklemek iin lemin bilfiil sonsuz bir gemie sahip olamayacan gstermeye alan bir dizi a priori gerekelerin yannda son dnemlerde Byk Patlama ve termodinamiin ikinci yasas gibi bir takm a

Tanrnn Varlnn Delilleri

posteriori gerekeler de bu sezgiyi destekler grnmektedir. Kozmolojik


delilin bir dier iddias da lemin ancak kiisel niteliklere sahip bir varlk
tarafndan nedenlenmi olabileceidir.
lemin sergilemi olduu dzenlilik ve amasalla dayanan teleolojik
delil en popler teistik delil olup, bir ok dnr tarafndan savunulmutur. Bata bn Rd ile W. Paley tarafndan savulan bu delil, evrenin
canllarn yaamlarn srdrebilecekleri bir ekilde olduu ve bunun da
ancak Tanr tarafndan bu ekilde dzenlenmi/ amalanm olabilecei
dncesine dayanr. Modern dnemlerde Humeun felsef eletirileri ile
Darwinin ileri srd evrim kuramyla birlikte gcn yitirdii dnlen teleolojik delil gnmzde gerek evrim kuramyla aklanmas zor
ya da en azndan tartmal grlen baz olgularn varl nedeniyle gerek
evrimin ilk koullaryla ilgili bilimin yantlayamayaca bir takm sorulardan hareketle yeniden canlanmtr. Humeun teleolojik delile ynelik
beer tasarmlar ile Tanrsal tasarmn neden-sonu ilikisi noktasnda
ileri srd benzersizlik ile antropomorfik karmlar noktasndaki
eletirilerinin yantlanamayacak trden olmadn dndmzde
teleolojik delilin gcn nemli oranda koruduu sylenebilir.
Tanrnn varl iin ileri srlen bir dier delil de ahlk delilidir.
Kantn pratik akln ahlk metafiziinin temellendirilmesinde en yksek
iyinin gereklemesi iin zorunlu bulduu Tanr anlay ahlk delilinin
klasik versiyonlarndan birisi olarak grlmektedir. Aksi halde ahlk
ideal olan en yksek iyinin gereklemesi bir hayal olarak kalabilir. Ahlk
motivasyon iin hayat bir neme sahip byle bir idealin gereklemesi
ise ancak en yksek iyiyle bir bakma zde olan Tanryla garanti altna
alnabilir. Kanta izafe edilen bu ahlk delilinin yan sra, ahlk dorularn nesnelliini/ kanlmazln ngren C. S. Lewisin yaklam ise
ahlak dorularn ancak insanlardan bamsz bir zihne ait olabilecei
iddias Tanrnn varl iin ileri srlebilecek bir dier ahlk delili olarak karmza kmaktadr. Bir baka ahlk delili ise A. Taylor, Rasdall ve
Newman gibi dnrlerin savunduu delildir. Bu delile gre, insandaki
ahlk sorumluluun ve yaptrmn kayna olan vicdan duygusunun
niha kayna ne cansz tabiat ne de insann kendisi olabileceinden ancak Tanr tarafndan insana zihnine nakedilmi bir duygu olabilir.
Din tecrbe delili ise z itibariyle Tanrnn dorudan veya dolaysyla
tecrbeye konu olabilecei dncesinden yola koyulur. Ancak farkl
din kltrlerde rneklerine rastlanabilecek din tecrbenin gerek
epistemik stats, gerekse byle bir tecrbenin teistik anlamda Tanrnn
varlna bir delil olup olamayaca olduka tartmaldr. Duyu tecrbesinden baz nemli alardan ayrlan din tecrbenin ne lde ve hangi
koullar altnda bilisel bir tecrbe olaca sorgulamann temel hedefi
olmutur. Alglama gibi bir tecrbenin duyu-tecrbesiyle snrlanamayaca kabul edilse de, bunun Tanrnn tecrbesi konusunda tam olarak
neye delalet edecei yeterince ak grnmemektedir. Din tecrbe savunucularnn ileri srd Safdillik lkesi balamnda dile getirilen d-

127

128

nite 4

nceler byle bir tecrbenin bilisel olabileceini gsterse de, biliselliinin denetlenmesi zellikle farkl ve hatta elikili tezahrler dikkate
alndnda zorlamaktadr. Bu durumda Tanrnn din tecrbeye bizatihi deil de sfatlaryla veya fiilleriyle konu olabileceine ilikin teistik
sezgileri dikkate aldmzda, byle bir tecrbenin dolayl yollarla (farkl
teistik kantlar veya tecrbe yoluyla ve sonucunda oluan doruluk iddialarnn) desteklenmesi durumunda Tanrnn varlna bir delil olaca
daha savunulabilir grnmektedir.

Tanrnn Varlnn Delilleri

Gzden Geir

Tanr kavramnn zmlemesiyle Tanrnn varl


temellendirilebilir mi?
lemin balangc iin ileri srlen a priori ve a
posteriori gerekeler nelerdir?
Kantn ahlk metafiziinde Tanrnn varl neden
gereklidir?
lemdeki dzen Tanrsal tasarmdan baka yollarla
aklanabilir mi?
Din tecrbe Tanrnn varl iin bir delil olabilir mi?

129

130

nite 4

Kaynaklar
Kaynaklar
Alston, W. P. (1991). Perceiving God: the Epistemology of Religious
Experience, Ithaca: Cornell University Press.
Anselm, St (2000) Anselm argues that God cannot be thought not to
exist, ing. ev.
M. Charlesworth, Philosophy of Religion: A Guide
and Anthology, ed. B. Davies, Oxford: Oxford University Press, 2000.
Aydn, M. (1987). Din Felsefesi, zmir: Dokuz Eyll niversitesi Yay.
Behe, M. J. (1998). Darwinin Kara Kutusu, ev. B. ekmece, stanbul: Aksoy Yay.
Byrne, P. (1989). Natural Religion and the Nature of Religion: The Legacy of
Deism,London. Routledge.
Craig, W. L. (1979). The Kalm Cosmological Argument, London:
Macmillan.
Davies, B. (2000). Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, Oxford:
Oxford University Press.
Descartes, R. (1998). Metafizik Dnceler, ev. M. Karasan, stanbul: MEB
Yay.
Gale, R.M. (1991). On the Nature and Existence of God, Cambridge:
Cambridge University Press.
Gale, R. M. (1994). Why Alstons Mystical Doxastic Practice is
Subjective, Philosophy and Phenomenological Research, 54.
Gale, R. M. & Pruss, A. R. (1999). A New Cosmological Argument,
Religious Studies, 35.
Gaunilo, (2000). Gaunilo argues that Anselm is wrong, ing. ev. M.
Charlesworth, Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, ed. B. Davies,
Oxford: Oxford University Press, 2000.
Hawking, S. W. (1989). Zamann Ksa Tarihi: Byk Patlamadan Kara Deliklere, ev. S. Say, M. Uraz, stanbul: Milliyet Yaynlar.
Hume, D. (1948). Dialogues Conerning Natural Religion, ed. H. D. Aiken,
New York: Hafner Press.
bn Rd. (1964). Menahicl-Edille fi Akaidil-Mille, thk. M. Kasm, Kahire:
Mektebetl- Enclol-Msriyye.
Kant, I. (1929). Critique of Pure Reason, ing. ev. N. K. Smith, London:
Macmillan
Kant, I. (1959). Foundations of the Metaphysics of Morals, ing. ev. L. W.
Beck, New York: Macmillan.
Kant, I. (1956). Critique of Practical Reason, ing. ev. L W. Beck, New York:
Macmillan.

Tanrnn Varlnn Delilleri

Leibniz, W. G. (1973). Philosophical Writings, ed. G. H. R. Parkinson, ing.


ev. M. Morris, G. H. R. Parkinson, London: Everymans Library.
Lewis, C. S. (2001). Mere Christianity, New York: HarperCollins.
Losin, P. (1987). Experience of God and the Principle of Credulity: A
Peply to Rowe, Faith and Philosophy, C. 4, no. 1.
Mackie, J. L. (1982) The Miracle of Theism, Oxford: Oxford University
Press.
Malcolm, N. (1964). Anselms Ontological Arguments, The Existence of
God, ed. J. Hick, New York: Macmillan, 1964 .
Martin, C. B. (1952). A Religious Way of Knowing, Mind, New Series
61, No. 2.
Paley, W. (1964). The Watch and the Watchmaker, The Existence of God,
ed. J. Hick, New York: Macmillan, 1964 .
Peterson M., vd. (2003). Reason and Religious Belief: An Introduction to
Philosophy of Religion, New York: Oxford University Press.
Plantinga, A. (1967).God and Other Minds, Ithaca: Cornell University
Press.
Plantinga, A. (1974). The Nature of Necessity, Oxford: Clarendon Press.
Plantinga, A. (1977). God, Freedom and Evil, Grand Rapids, Michigan: Wm.
B. Eerdsmans Pub. Co.
Plantinga, A. (2000). Warranted Christian Belief, Oxford: Oxford University
Press.
Reber M. S. (2004). Tanry Bilmenin mkn ve Mhiyeti, Ankara:
Kitbiyt.
Rowe, W. L. (2007). Philosophy of Religion: An Introduction, Belmont:
Wadsworth.
Russell, B. (1961). Why I am not a Christian, The Basic Writings of
Bertrand Russell, (ed.) R. E.Egner, L. E. Denonn, New York: Simon and
Schuster.
Spinoza, B. (1949). Ethics, ed. J. Gutmann, New York: Hafner Press.
Swinburne, R. (1977). The Coherence of Theism, Oxford: Clarendon Press.
Swinburne, R. (1979). The Existence of God, Oxford: Clarendon Press.
Swinburne, R. (2004). The Existence of God, Oxford: Clarendon Press
(Second edition).
Swinburne, R. (1994). The Christian God, Oxford: Clarendon Press.
Swinburne, R. (2001). Tanr Var m?, ev. M. Akba, Bursa: Arasta Yay.

131

132

nite 4

Wainwright, W. J. (1982). Mysticism and Sense Perception,


Contemporary Philosophy of Religion, der. S. M. Katz, D. Shatz, New York:
Oxford University Press, 1982.
Zangwill, N. (2004). The Myth of Religious Experience, Religious
Studies, 40.

Tanrnn Varlnn Delilleri

Deerlendirme sorular
1. Aadaki dnrlerden hangisi imkan delilinin bir
savunucusudur?
a) Gazli
b) Frb
c) Kant
d) Hume
e) Russell
2. Aadakilerden hangisi evrenin zamansal bir balangc iin bir
delil deildir?
a) Evrenin sonlu bir gemie sahip olmas
b) Bilfiil sonsuzluun mmkn oluu
c) Byk Patlama
d) Termodinamiin ikinci yasas
e) Bilfiil sonsuzlua bir ey eklemenin imknszl
3. Aadaki dnrlerden hangisi teleolojik delilin bir
savunucusudur?
a) Kant
b) Hume
c) Paley
d) Russell
e) Quine
4. Bat felsefesinde ontolojik kantn ilk savunucusu kimdir?
a) Spinoza
b) Augustine
c) Descartes
d) Anselm
e) Aquinas
5. Biyolojik anlamdaki indirgenemez karmaklk dorudan hangi
delille ilgilidir?
a) Teleolojik delil
b) Ontolojik delil
c) Kozmolojik delil
d) Ahlk delili
e) Bilin delili

133

134

nite 4

136

nite 5

nitede Ele Alnan Konular

Giri
Vahiy
Mahiyeti
. Kavram Analizi
. Terim Olarak Kullanm
. Vahyin Mahiyeti
. Vahiyde Peygamberin Rol
. Vahiy - Bilgi likisi
Vahyin mkn
Vahyin Dorulanmas

Mucize
Mahiyeti
. Hume Ve Mucize
Kantlanmas

nite Hakknda
Dinin en temel kavramlar, Tanr, vahiy, iman, mucize, kitap
ve teolojidir. Bunlar arasnda Tanrdan sonra vahiy kavram,
din anlayn belirleyecek nitelikte anahtar bir kavram
durumundadr. Dinler vahiy kavramna ykledikleri anlama
gre birbirlerinden ayrlrlar. Vahiy kavramna yklenilen
anlam, iman anlaynn ekillenmesine de yol aar. Mucize
kavram, hem dinin Tanr tasavvurunu ak seik hale getiren
hem de vahyin dorulanmasnda kendisine mracaat edilen
anahtar bir terimdir. Bu nitede vahiy ve mucize kavramlar,
din felsefesi sistematii iinde aklanacak; anlalmalar ile
ilgili ortaya kan felsef ve din meseleler zerinde
durulacaktr.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Vahiy ve mucize kavramlar arasndaki ilikiyi
aklayabileceksiniz.
Vahiy teriminin kullanl ekillerini
rneklendirebileceksiniz

Vahyin unsurlarn tanmlayabilecek, vahyin


temellendirilmesi ve dorulanmasn
aklayabileceksiniz.
Vahyin kutsal kitap ve bilgi ile ilikisini
anlatabileceksiniz.

Mucizenin teolojik dncedeki yerini


aklayabileceksiniz.
Mucizenin mahiyeti/tanmlanmas aamasnda
ortaya kan sorunlar aklayabileceksiniz.
Mucizenin kantlanmas ile ilgili grleri
anlatabileceksiniz.

alrken
ken
niteyi alr
Bu niteyi alrken;

Konular srasyla ve anlayarak okumaya alnz.


nite iin verilmi olan hedeflere ulap
ulamadnz srekli dnnz. Ulaamadnz
dndnz hedeflerle ilgili konular tekrar
okuyunuz.
Web sitesini incelerken nite ile ilgili video dersi
izleyiniz.
nite sonunda ve web sitesinde, her nite ile ilgili
zengin bir kaynak listesi sunulmaktadr. Bu listeden
ulaabildiiniz kaynaklar inceleyiniz.
Karlatnz kapal din ve felsef terimleri anlamak
iin, ncelikle terimin getii balam dikkatle
okuyunuz. Gerektiinde din terimler ve felsefe
szlklerine mracaat ediniz.
Deiik din felsefesi ve kelam kitaplarndan bu
kavramlara ilikin aratrmalar yapnz.

137

138

nite 5

Giri
Klasik teizmin veya ilah dinlerin ulhiyet anlayn deist, panteist ve
panenteist anlaylardan ayrt eden en nemli zellik, teizmde Tanrnn
tarih ve tabiata mdahil olmasdr. Tanrnn tarihe mdahalesi vahiy ile
tabiata mdahalesi de mucize ile olmaktadr. Vahiy ve mucize kavramlarnn analizi teist ulhiyet tasavvurunun anlalmasna katkda bulunurken ayn zamanda Tanrnn tarih ve tabiatla ilikisini de aklam olacaktr.

Vahiy
Vahiy fikri btn dinlerde ve hatta btn kltrlerde mevcuttur. Dinleri
birbirinden ayran esas zellik, onlarn bir ksmnn vahye dayanmalar
dierlerinin dayanmamalar deil, vahyin mahiyeti hakknda sahip olduklar farkl inanlardr. Acaba vahiy, sadece dine zg bir kavram
mdr? Bu soruya greceli olarak evet veya hayr demek mmkn gzkmektedir. Vahyin anlalma teebbsnn bizi din verilere veya din
metinlere ynlendirdii gz nnde bulundurulduunda, bu soruya
verilecek cevap olumlu olacaktr. Dinlerden bamsz bir ekilde vahyin
analiz edilmesinin adeta imknsz gibi gzkmesinin sebebi budur. Bununla beraber vahiy kavramnn srf din bir form ile snrlanmayacak
kadar geni bir anlam ierii bulunmaktadr. Her trl geerli bilgiyi
vahiy rn olarak kabul eden felsef anlaya gre bilginin retiminde
zihin, btnyle aktif deil pasif durumdadr. nk zihin; dikkat etme,
seme ve yorumlama alarndan aktif olmakla beraber, zaten var olan ve
dolaysyla kendisine sunulan eye dikkat etmek ve onu yorumlamak
durumundadr. Dolaysyla sradan bir bilginin doasn analiz etme
teebbsnde dahi, vahiy kelimesine mracaat etme zorunluluu ortaya
kabilir ve bu durumda vahiy, yalnzca dine zg bir kavram olmam
olur. Ancak kazanlan her trl bilgiyi, kavranlan her trl hakikati
vahyedilmi kabul etmenin, vahiy kelimesini mecaz/metaforik anlamda kullanmak manasna geldiini belirtmemiz gerekir. slm kelam,
Hristiyan teolojisi ve din felsefesi literatrnde tartma konusu edilen,
vahyin bu mecaz/metaforik anlam deil, dine zg olan asli kullanmdr.

Vahyin Mahiyeti
Vahye muhatap olmam, dolaysyla vahiy tecrbesi yaamam insanlar
olarak vahyin mahiyetini anlama imknna sahip miyiz; hangi lde
veya hangi artlarda byle bir imkna sahibiz? Konunun anlalmas
asndan bu soru nemlidir; nk eer vahye muhatap olmam, o tecrbeyi yaamam insanlar iin vahiy anlalamaz bir kavram ise, biz
znde anlalamaz/kavranlamaz olan bir kavram anlamaya/kavramaya girimekle abesle itigal etmi oluruz. Bu sebeple vahiy
kavramnn anlalabilirlik/ kavranabilirlik ls ve derecesinin ortaya
kabilmesi iin, ayrntl bir kavram analizine ihtiya gzkmektedir.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

Kavram Analizi
Arapada vahiy kelimesi, gizlice veya hzl bir ekilde bildirmek, konumak, ilham etmek, im ve iarette bulunmak, fsldamak ve emretmek (bn Manzr, 381) gibi anlamlara gelir. ngilizcede vahiy iin kullanlan revelation kelimesinin kendisinden tredii Latince revelatio
kelimesi de; aklamak, if etmek, rtsn kaldrmak, gz nne sermek gibi anlamlara gelmektedir. Revelatio kelimesinin bu zel anlam,
Kitab- Mukaddesin Latince evirisinde Yunanca apokalypsis kelimesini
tercme etmek zere kullanlmasndan kazanm olduu belirtilmektedir
ki apokalypsis kelimesi, Yeni Ahitte; gelecek, lem ve zellikle de Tanr
hakkndaki gizli hakikatlerin, ilah bir yolla, akla kavuturulmasna
iaret etmek iin kullanlmtr. (Dunn, 1; Dulles, 19) ster Arapadaki asli
kullanm ile bildirim anlamnda, isterse Latince ve Yunancadaki kullanmyla gizli olan eyin bilinir klnmas anlamnda olsun, her iki durumda da vahiy; bilme, renme ve bilgi ile yakn bir iliki iindedir.
Vahiy kavramn filozof, kelamc ve teologlar iin nemli hale getiren,
kavramn bilme, renme ve bilgiye dnk yndr. nk birtakm
eyleri renme yollarndan birisinin, o eylerin insanlara aklanmas,
bildirilmesi anlamnda vahiy olduu aikardr. (Helm, 1)
Terim Olarak Kullanm
Vahiy kelimesinin farkl balamlarda farkl anlamlara gelecek ekilde
kullanm sz konusudur. Bu farkl kullanmlar, Kuran- Kerimin ilgili
ayetlerinde1 ak bir ekilde grmek mmkndr. Kuran- Kerimde bir
bildirim vastas olarak vahiy, esasen Allahn kelam sfatnn bir tecellisidir (ura suresi/42, 51). Bununla birlikte bu bildirimin muhatab her
zaman peygamber deildir.

Hz. Musann annesine yaplan vahiy, buna rnek olarak


gsterilebilir. Musann annesine: ocuu emzir, bana
gelecekten korktuun zaman onu suya brak; korkma,
zlme, Biz phesiz onu sana dndreceiz ve peygamber
yapacaz diye vahyetmitik. (Kasas suresi/28, 7).
Muhatab peygamber olmayan vahyin bir baka rnei de,
Hz. sann havarilerine yaplm olan vahiydir: Havrilere;
Bana ve elime inann diye vahyettiim zaman, nandk,
bizim Mslman olduumuza hit ol demilerdi. (Maide
suresi/5, 111)

1 Kuran- Kerimin 78 ayetinde, isim veya fiil halinde olmak zere, vahiy kelimesi geer. Kuran- Kerim kadar vahye yer veren baka bir dini metin yoktur. zellikle Hristiyanlkta vahiy konusunun ele alnmas 18. yzyldan itibaren balamtr. (Thurner, 128.) Bu sebeple kelimenin analizine Kuran- Kerimdeki
kullanmlardan yola karak balamak daha aklayc olacaktr.

139

140

nite 5

ada din felsefesi metinlerinde, peygamber olmayan kiilere dorudan


doruya kendilerini ilgilendiren meseleler hakknda verilen zel mesaj
veya ilham anlamndaki vahiy kelimesinin bu tr kullanm iin kk
vahiy denilmektedir. (Swinburne, 1992a, 3; Swinburne, 1992b, 115)
Kuran- Kerimde vahyin muhatab her zaman akl sahibi kii/ler deildir. Allahn bal ars gibi hayvanlara veya dorudan doruya yeryzne
vahyetmesi de sz konusudur. Bal arsna yaplan vahiy ile ilgili ayetin
anlam yledir: Rabbin bal arsna dalarda, aalarda ve hazrlanm
kovanlarda yuva edin, sonra her eit rnden ye, sonra da ilemen iin
gsterdii yollardan yr diye vahyetti... (Nahl suresi/16, 68-69) Buradaki vahiy, yaratl esnasnda verilen igdsel bir bilgi anlamnda
yorumlanabilir. Yeryzne yaplan vahiy ile ilgili ayetlerin anlam, ite
o gn, Rabbinin yeryzne vahyetmesiyle kendi haberlerini anlatr
(Zilzal suresi/99, 4-5) eklindedir. Vahiy teriminin bu tr kullanmna
tabi vahiy denilebilir.
ada din felsefesi literatrnde tabi vahiy terimine farkl zamanlarda
farkl anlamlar yklenilmitir.

Bir anlama gre tabi vahiyden; Gnein bat, deprem, kar frtnas ve l rzgarlar gibi olaylar vastasyla (Helm, 2) ilah iradenin aa vurulmas kastedilir.

kinci bir anlamda tabi vahiy ile vahyin genel karakterine vurgu
yaplr. Bu anlamyla tabi vahiy; seilmi zel bir peygambere
verilmi vahiy trne kart olarak kullanlr. Bir peygamber vastasyla verilmi olan vahiy, zel bir zaman diliminde yaayan zel
bir topluma hitap ederken, tabi vahiy her topluma hitap eden bir
nitelie sahiptir. lahi irade ve kudretin kendisini herkese bilinir
kld alan olarak tabiat, bylesi bir vahyin en ak vastasdr.
(Helm, 4)

Tabi vahyin nc kullanmnda tabi kelimesi doutan verilmi bilgi (Helm, 4) anlamna gelir. Bu kullanmnda tabi vahiy, insanlarn Tanr hakknda doutan sahip olduklar bilgi ile
aynleir.

Grld gibi tabi vahiy denilince, btn insanlarn varln kabul


edebilmelerini mmkn klacak bir tarzda, Tanrnn bilinir klnmas
anlalmaktadr. Bu vahiy, insanlara doutan verilen bir bilgi tr eklinde olabilecei gibi, tabiat vastasyla Tanrnn kendisi hakknda ak
seik malumat vermesi eklinde de gerekleebilmektedir.
Literatrde tabi vahiy terimini kullanmann birbirinden farkl iki mantk gerekesi vardr. Birisi, tabiatst zel bir vahiy anlayn kabul etmeyen deistlerin gerekesidir. Deistlerin tabi vahyi kullanma gerekelerine
gre; mademki tabiat, Tanrnn varl hakknda herkes tarafndan mracaat edilebilecek tatmin edici bir vahiy durumundadr, yleyse,
tabiatst trden herhangi bir vahiy iddias gerekli deildir. Tabi vahye
mracaat etmenin ikinci mantk gerekesi, bir peygamberin ahsnda

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

tabiatst bir yolla gerekleen vahyi veya nbvveti temellendirebilmektir. Buna gre, tabi vahiy eksik olduu iin peygamber vastasyla
gnderilen zel bir vahiy ile tamamlanmaya ihtiyac vardr. Tabi vahiy
konusunda deistlerle teistler arasndaki gr farkll, gereklilik ve
yeterlilik kavramlar ile ifade edilmektedir. Deistler, tabi vahyin yeterli olduunu, dolaysyla, peygamberin ahsnda gerekleen vahiy trnn gerekli olmadn ileri srerlerken; nbvveti savunan teistler, lahi
olan ile ilgili baz hakikatleri elde edebilmek iin tabi vahyin gerekli
ama yeterli olmadn, tabiat vastasyla elde edilebilen hakikatin eksik
olmasndan dolay peygamber vastasyla bildirilen hakikatlere ihtiya
duyulduunu savunurlar.
Peygamber olmayan kiilere yaplan zel bildirim anlamndaki kullanm
ile muhatab hayvant veya tabiat olan kullanmlarn, vahiy teriminin asl
kullanm deil, mecaz/metaforik kullanm olduunu bir kez daha belirtmemiz gerekir. Din ve felsef tartmalarn konusu olan vahiy, bir
peygamberin ahsnda gerekleen vahiydir ki buna ada din felsefesi
literatrnde zel vahiy denilmektedir. (Helm, 61). Kuran- Kerimde
Allahn zel olarak semi olduu bir peygamberle gerekletirdii konuma formu anlamndaki vahiy ile ilgili bir ayetin anlam yledir: Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasndan konuur,
yahut da bir eli gnderir de kendi izniyle dilediini vahyeder. O, ycedir, hakmdir. (ura suresi/42, 51). Bu ayette Allah'n, insanlara mesajn
vahiy yolu ile veya perde arkasndan veyahut bir eli gndererek bildirdii belirtilmektedir. Bu mesajlar bazen bir melek vastasyla dolayl,
bazen de dorudan bildirir. Dorudan bildirme, Hz. Musa rneinde
olduu gibi Allah'n konumas ile olur. (Nisa suresi/4, 164). Ama bu
konumann nasl gerekletii, bu tecrbeyi yaamam olanlar iin ak
deildir. Hz. Musann konumas ile ilgili ayetlerin anlam yledir:
Musa tayin ettiimiz vakitte, bizimle bulumaya gelip de Rabbi onunla
konuunca: 'Rabbim bana kendini gster, sana bakaym' dedi. 'Sen Beni
gremezsin, fakat daa bak, eer o yerinde durursa sen de beni
greceksin' dedi. Rabbi daa tecelli edince onu para para etti ve Musa
baygn vaziyette yere yld. Kendine gelince Sen ycesin, sana tvbe ettim, ben inananlarn ilkiyim' dedi. 'Ey Musa, ben risaletlerim ve konumamla seni insanlarn bana setim, sana verdiimi al ve kredenlerden
ol dedi. (A'raf suresi/7, 143-144).

Din kullanm balamnda deerlendirildiinde vahyin kaynanda zt,


sfatlar ve fiilleri olan bir ulhiyet anlay bulunur, yani din/asli kullanmnda vahyin znesi Allahtr. Bununla birlikte Kuran- Kerimde, bir
peygamber olan Hz. Zekeriyann ve hatta eytann bile vahyin znesi
olduu ayetler vardr. Hz. Zekeriya ile ilgili ayette vahiy kelimesi Derken Zekeriya, mihraptan kavmine kar kt da Sabah ve akam tesbih
edin diye onlara vahyetti (Meryem suresi/19, 11) eklinde kullanlrken;
eytan ile ilgili olarak kullanm u ekildedir: Bylece biz, her peygambere insan ve cin eytanlarn dman yaptk. Bunlar, aldatmak iin
birbirlerine yaldzl szler vahyederler. Rabbin dileseydi onu yapamaz-

141

142

nite 5

lard. Artk onlar, uydurduklar eylerle ba baa brak. (Enam/6, 112)


Vahiy kelimesinin buralardaki kullanmnn da, iaret etmek ve fsldamak
anlamlarnda olmak zere, mecaz olduunu belirtmemiz gerekir.
Din kullanm sz konusu olduunda znesi Allah olan vahyin; alcs
peygamberler, muhtevas hakikatlerdir. Buna gre Yce Allah bilinmesini murd ettii hakikatleri, semi olduu peygamberlere mucizev bir
yolla bildirmektedir. Bu bildirimin bizatihi kendisine vahiy denildii
gibi, bildirilen eye de vahiy denilmektedir. Bununla birlikte hem bildirimin yaplma eklinin hem de vahiyle bildirilen eyin mahiyeti meselesinde tartma vardr. Bu tartma da, aslnda vahyin mahiyeti ile ilgili bir
tartmadr.
Vahyin Mahiyeti
Modern dnemde ngilizce yazlm din felsefesi literatrnde, vahyin
mahiyeti konusunda iki anlay ne kmaktadr. Bunlardan geleneksel
olan, doktrin veya nerme merkezli (doctrinal or propositional) (Alston,
392) olarak isimlendirilir. Bu anlaya gre vahiy, esas anlamyla, doru
nermelerin veya doktrinlerin Tanr tarafndan insana bildirimidir. Bu
vahiy anlayn kabul eden muhafazakar Hristiyan dnrler, Tanrnn Kitab- Mukaddes yazarlarna yazacaklar kelimeleri bizzat bildirdiini kabul ederler. Greceli olarak daha liberal olan dnrler ise,
Tanrnn Kitab- Mukaddes yazarlarnn sadece belirli hakikatleri kavramalarna imkn saladn, sonradan bu yazarlarn kavradklar hakikatleri kendi setikleri kelimelerle akladklarn savunurlar. Bu anlayta din hakikatlerin bildirilme ekli ve sreci konusunda ayrla dseler
de gerek muhafazakarlar gerekse liberaller vahyedilen eyin hakikat
olduu konusunda hemfikirdirler.
Geleneksel anlaytan farkl olarak ortaya kan yeni vahiy anlay, kii
merkezli (personal) (Alston, 393; Brunner, 425) diye isimlendirilebilir. Bu
anlayta vahyedilen ey, nerme formundaki bir dizi hakikat deil dorudan doruya Tanrnn Ztdr. Kklerinin Luther, Calvin ve takipileri gibi 16. asr Reformcularnn dncesinde bulunduu ve hatta Yeni
Ahit ve ilk Kiliseye kadar gerilere uzand iddia edilen bu kii merkezli
grte vahyin muhtevas, hakikat deil Tanrnn bizzat kendisidir.
(Hick, 70) Buna gre modern Bat dncesinde vahyin mahiyeti konusunda iki anlay ortaya kmtr. Bunlarn ilki, Tanrnn, belirli hakikatleri nerme formunda bildirmesi eklinde anlalan nerme merkezli model; ikincisi de Tanrnn, Hz. saya hull ederek kendisini ifa etmesi
eklinde anlalan modeldir; buna, Tanr bizzat kendi kiiliini aa
vurduu iin, kii merkezli vahiy modeli de denilmektedir. nerme merkezli anlayta Kitab- Mukaddes, Tanrnn bildirdii hakikatlerin kayd
olduundan, ayn zamanda, vahyin vastasdr. Vahiy, Tanrnn
saya hull etmesinin tezahr olarak anlalmas durumunda ise Kitab Mukaddes, bu hull olaynn beeri bir kayd olarak anlalr.
Klasik vahiy anlaynda, Tanrnn bildirmi olduu nermeler vastasyla nce Kitap oluur. Sonradan Kitap, kendisine inananlar vastasyla,

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

bir toplum olumasna katkda bulunur. Kii merkezli vahiy anlaynda


ise; nce Tanr Hz. saya hull eder, sonra bu hull olayna ahit olan
insanlar bir toplum olutururlar. Daha sonra bu toplum, ahit olduklar
olaydan anladklarn yazarak Kitab oluturlar. Oluan bu kitap, z
itibariyle, ahit olunan hull olaynn gerekletiine dair tarih birer
vesika durumundadr.
Acaba slm dncesi asndan vahyin mahiyeti konusunda bu balamda neler sylenebilir? Kuran- Kerimde vahiy ile ilgili ayetlerin analizi bize bu konuda salkl bir deerlendirme yapma imkn sunmaktadr. Sz konusu ayetler incelendiinde vahyin mahiyeti ile ilgili aadaki
hususun belirleyici olduu gzkmektedir:
a. Vahyin Allahn kelam sfat ile ilgili olmasndan dolay vahyedilen
eyin kelam nitelikte olduunun bildirilmesi (r sresi/42, 51;
Tekvr sresi/81, 19),
b. Vahyedilenin okunan bir ey olmas (Rad Sresi/13, 30; Kehf
sresi/18, 27),
c. Vahyin inzl ve tenzl edilen bir nitelie sahip olmas (uara
sresi/26, 192-95; Bakara sresi/2, 213; Al-i mran sresi/3, 3).
Yukardan aaya indirilmi olmas, kelam ve kitab olmas, Arapa
olmas gibi zellikleri yannda okunan bir nitelie sahip olmas da gz
nnde bulundurulduunda slm vahyinin, modern terminolojide
nermesel(propositional) olarak isimlendirilen geleneksel vahiy anlayna tekabl ettii ortaya kar. Dolaysyla vahiy faaliyetinde Allah,
kiisel vahiy (personal) anlaynda olduu gibi, kendi Ztn if etmez;
belirli hakikatleri peygamberine lafzen yani nerme formunda bildirimde
bulunur. Buna gre Kuran ayetleri Hz. Muhammede nerme formunda
lafz ve mana olarak indirilmi, Hz. Muhammed indirilmi bu nermeleri
okumu ve yazdrm, yazlm olan nermeler Kuran- Kerimi; Kuran-
Kerim de kendisine inananlar vastasyla slm toplumunu oluturmutur. Kuran- Kerimi oluturan nermelerin yani ayetlerin kayna bizzat
Allah olduundan ve Allah mutlak bilgi sahibi olduundan dolay bu
nermelerle bildirilen bilgiler doru olmakta, dolaysyla Kuran- Kerim
hatadan mnezzeh olmaktadr.
slm dncesinde kelamclar vahyin bir bildirim; bildirilenin hakikat olduu konusunda mutabktrlar; bu bildirimin mucizev bir ekilde
gerekletiini kabul ederek, ilgili rivayetlerin tesinde farkl bir izah
denemesine girimemilerdir. Bunun sebebi, vahyin gerekleme ekilleri
ile ilgili rivayetlerin tesinin, vahiy tecrbesini yaamayanlar iin znde
anlalamaz nitelikte olduunu kabul etmi olmalar olabilir. Frb ve
bn Sina gibi Mea gelenee mensup filozoflar, vahyi ve vahyedilen
eyin mahiyetini Allahlem ilikisine dair tasavvurlarna paralel bir
ekilde yorumlamlar ve bu yorumlaryla dnce tarihinde kendilerine
zg bir tutumun temsilcileri olmulardr. Bu filozoflara gre vahyin bir
bildirim, vahyedilen eyin de hakikat olmadn; vahyin, Faal

143

144

nite 5

Akldan sudur eden bir feyezan, vahyedilen eyin de hakikatin sembolik ifadeleri olduunu ncelikle belirtmemiz gerekir.
Kuran- Kerim ayetleri ve vahiy ile ilgili rivayetlerden yola karak kelamclarn ortaya koymu olduklar klasik anlaya gre, vahyin kayna
tartmasz Allahtr ve vahyin gereklemesi ilah iradenin tasarrufu ile
mmkn olmaktadr. Filozoflarn anlaynda ise vahyin kayna Faal
Akldr, kaynann lk Sebepe atf ancak zel bir yorumla mmkn
olabilmektedir; ayrca vahiy bir dizi beeri gayretin sonucunda gerekleebilen bir mahiyete sahiptir. Bu sebeple vahiy; Allahtan insana doru,
bir inzl veya tenzl eklinde gerekleen bildirim olarak deil de,
insandan Allaha doru kat edilen bir ykselme ile elde edilen feyezan
olarak anlalmtr. Filozoflarn vahiy anlaylar, kadim Yunan felsefesi
sistematiinden dn alarak gelitirdikleri akllar teorisi ve mtehayyile
gc ile aklanmtr. Frb vahyin ortaya k srecini Medine-i
Fzlann Reisini tantrken u ekilde aklamaktadr:
Bu insan, kendisine baka bir insann reislik yapamayaca kadar mkemmellie ulam; bilfiil akl ve bilfiil makul olmu bir insan haline
gelmitir. Onun mtehayyile kuvveti, daha nce zikrettiimiz zere, mkemmelliin tabiat gerei ulaabilecei en son noktasna ulam; hem
uyank halde hem de uykuda iken Faal Akldan tikelleri olduklar hal
zere veya taklit ederek, maklt ise taklit ederek almaya tabiat hazr
hale gelmitir. Bu insann edilgin akl (akluhul-mnfail), btn maklt
kavram olmakla mkemmelliine erimi ve bilfiil akl olmutur.
[Risla fi r, 57; el-Medinetl Fzla, 75] Bu akla kazanlm akl (el-aklulmstefd) denir; yeri edilgin akl ile Faal Akl arasnda orta bir yerdir; Faal
Akl ile arasnda baka bir ey yoktur. Edilgin akl, kazanlm akl iin
madde ve konu (el-mevz) gibi; kazanlm akl da Faal Akl iin madde
ve konu gibidir. Tabi bir heyet olan akl kuvveti (el-kuvvetun-ntka) de,
bilfiil akl olan edilgin akl iin tayc madde olur. nsann kendisiyle insan olduu ilk rtbe, bilfiil akl olmaya hazr olan kabul edici, alc tabi
heyetin ortaya kmasdr ki, bu heyet herkeste mterektir. Onunla Faal
Akl arasnda iki rtbe vardr: Edilgin akln bilfiil akl olmas ve kazanlm akln meydana gelmesi. Demek ki insan olmann ilk aamas ile Faal
Akl arasnda iki rtbe vardr. Mkemmel edilgin akl ile tabi heyet,
madde ve suretin birbiriyle birlemesinden meydana gelen btnde olduu gibi tek bir ey olduklarnda ve bu insann insanlk sureti bilfiil akl haline gelen edilgin akl ile ayn eymi gibi ele alndnda bu insan ile Faal
Akl arasnda sadece tek bir rtbe kalr. Tabi heyet bilfiil akl olan edilgin
akln maddesi, edilgin akl kazanlm akln maddesi, kazanlm akl Faal
Akln maddesi haline geldiinde ve btn bunlar bir ve ayn ey gibi telakki edildiinde, bu insan kendisine Faal Akln indii insan olur. Bu durum onun akl kuvvetinin, nazari ve ameli, her iki cznde ve sonra
mtehayyile kuvvetinde ortaya ktnda, bu insan kendisine vahyolunan
insan olur; bylece Azz ve Cell olan Allah Faal Akl vastasyla ona
vahyeder. Bu ekilde Allah Tebareke ve Teldan Faal Akla feyezan eden
eyi Faal Akl kazanlm akl vastasyla edilgin akla, sonra mtehayyile
kuvvetine, feyezan ettirir. nsan, Faal Akldan edilgin akla feyezan eden
ey ile hakm, filozof ve tam anlamyla akleden bir insan [Risla fi r, 58;
el-Medinetl Fzla, 76]; Faal Akldan mtehayyile gcne feyezan eden

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

ey ile de bir neb, gelecekle ilgili uyarc ve halihazrda mevcut olan tikeller hakknda haber verici olur. Bu insan insaniyetin en mkemmel mertebesinde ve mutluluun en yce derecesindedir. Onun nefsi, daha nce
sylediimiz zere, Faal Akl ile tam anlamyla sanki bir olmutur. [Risla
fi r, 59; el-Medinetl Fzla, 77; vurgular bana aittir (R.K.)]

Frbnin es-Siyasetl Medeniyyede yapt vahiy izah da el-MedinetlFzlada yapt izahla rtr niteliktedir. es-Siyasetl Medeniyyedeki
vahiy izah yledir:
Eskilere gre, byle bir kii (ilk ynetici), gerekte hkmdar (melik) olup,
onun vahiy alm olduu sylenmelidir. nk, insana, ancak bu mertebeye
ulanca, yani Faal Aklla kendisi arasnda baka herhangi bir arac kalmad zaman vahiy gelir. nk edilgen akl, kazanlm akln maddesi ve konusu
gibidir. Kazanlm akl da Faal Akln maddesi ve konusu durumundadr. te, ancak bu durumda, insann, eyleri ve fiilleri nasl tanmlayaca
ve onlar mutlulua doru nasl yneltecei hususunda bilgi sahibi olmasn salayan g, Faal Akldan mnfail akla kar. te kazanlm akl kanalyla Faal Akldan mnfail akla gelen bu ak, Vahiydir. Faal Akl, lk sebebin
varlndan kmtr. Bunun iin, Faal Akl aracl ile bu insana
vahyedenin lk Sebep olduu sylenebilir. [es-Siyasetl Medeniye, 45]

Grld zere Farabye gre mstefad/kazanlm akl, Faal Akl ile


ittisal kurduunda vahiy hsl olmaktadr; ancak mstefad akln Faal
Akl ile ittisalinin, dolaysyla vahyin, gereklemesinin izahnda Frb
ile bn Sina arasnda ince farklar vardr. Mesela neb; Frbye gre, Faal
Akl ile ancak zihnin btn aamalarn gemek yoluyla ittisal kurarken,
bn Sinaya gre dorudan ittisal kurabilmektedir. Bununla birlikte filozoflar Faal Aklla ittisali, sadece akla (taakkule) has klmamlar, ayn
zamanda mtehayyile gc ile de izah etmilerdir. Hatta taakkul yoluyla ittisali filozof ve nebnin ikisi iin de mmkn olarak deerlendirirlerken, tahayyl (mtehayyile) gc ile ittisali sadece nebye has bir
zellik olarak dnmlerdir. Mtehayyile gc vastasyla Faal Aklla
ittisal kuran neb, mahsstn olduu gibi makltn bilgisine de sahip
olur. Frb, mtehayyile gcnn maklt olduu hal zere alabilme
gcnn olmadn, maklt ancak mahssta dntrerek, taklit veya
temsil ederek aldn dnr.
Mtehayyile kuvveti, duyu (el-hsse) kuvveti ile akl kuvveti (en-ntka)
arasnda konumlanan orta bir kuvvettir; (bir taraftan) duyularn kendisine gnderdii mahsust ile megul olup onlarn resimlerini kaydeder,
(dier taraftan) ayn zamanda akl kuvvetine hizmet etmek ve arzu kuvvetine (el-kuvvetun-nziyye) yardmc olmakla da megul olur. Duyu,
arzu ve akl kuvvetleri, uyku halindeki gibi fiillerini yapamamak suretiyle
ilk mkemmellikleri durumunda olduklar zaman, mtehayyile kuvveti
duyular tarafndan srekli bir ekilde kendisine gnderilen mahsstn
resimlerinden kurtularak kendi kendisiyle ba baa kalr, [Risla fi r, 47;
el-Medinetl Fzla, 61] akl ve arzu kuvvetlerine hizmet etmekten de
kurtulur. Bu ekilde kendisinde muhafaza ettii mahsstn resimlerine
dner; birbirleriyle birletirmek ve birbirlerinden ayrmak suretiyle onlar
zerinde icray- fiilde bulunur. Ancak mahsstn resimlerini muhafaza etmek
ve onlar birbirleriyle birletirmek dnda mtehayyile kuvvetinin nc bir fiili

145

146

nite 5

daha vardr ki, bu nc fiili taklittir (el-muhkt). [Risla fi r, 48; elMedinetl Fzla, 62] Mtehayyile kuvvetine bir ey verildiinde o eyi filden, kendi cevherinin ve istidadnn kabul edebilecei biimde kabul
eder. bu kabul etmeyi iki ekilde yapar: O eyi ya olduu hal zere ve
kendisine geldii gibi kabul eder veya o eyi mahssta benzeterek kabul
eder Mtehayyile kuvvetinin maklt maklt olarak kabul etme gc olmadndan, akl kuvveti (el-kuvvetun-ntka) sahip olduu maklt kendisine
verdiinde onlar akl kuvvetindeki halleri zerine kabul edemez, fakat
mahssttan taklit edilebilir eylerle onlar taklit ederek kabul eder. [Risla fi r,
49; el-Medinetl Fzla, 63] Faal Akl, bilkuvve maklt bilfiil maklt,
bilkuvve akl bilfiil akl haline getiren sebeptir. Bilfiil akl olma imknna
sahip olan akl kuvveti (el-kuvvetun- ntka), nazari ve ameli olmak zere
iki eittir. Ameli akln ii, imdi ve gelecee ilikin tikellerle ilgili fiillerde
bulunmak; nazari akln ii ise bilinmesi mmkn olan maklt
akletmektir. Mtehayyile kuvveti akl kuvvetinin iki eidi ile de iliki
iindedir. Akl kuvvetinin (el-kuvvetun- ntka), Faal Akldan ald, n grmeye nisbeti gibi olan, ey bazen Faal Akldan mtehayyile kuvvetine feyezan eder, bylece Faal Akln mtehayyile kuvveti zerinde de
belli bir fiili olmu olur. Bu ona bazen gerek yeri nazari akl olan
maklt [Risla fi r, 50; el-Medinetl Fzla, 65] bazen gerek yeri
ameli akl olan tikel mahsst vermesi eklinde olur. Mtehayyile kuvveti
maklt, birletirmi olduu mahssttan taklid etmek suretiyle kabul
eder Faal Akl tarafndan mtehayyile kuvvetine verilen fakat
mtehayyile kuvvetinin kendileri yerine taklitlerini ald maklttan ilah eylerle ilgili kehanetler ortaya kar. [Risla fi r, 51; el-Medinetl
Fzla, 65-66]

Vahiy srecinde mtehayyile gcnn taklit ve temsil yoluyla yapt bu


dntrme ilemi, vahyedilen eyin mahiyetini tartmal hale getirmektedir. Bu tartma ncelikle peygamberin vahyin oluumundaki rol ile
ilgili olup vahyedilen eyin hakikat olup olmadn sorgulamaktadr.
Mesela, peygamberin Faal Akldan kendisine ulaan hakikati,
mtehayyile gc ile taklit ve temsil yoluyla, dntrdkten sonra,
insanlara ulatrdn savunmak, vahyedilen eyin retimine, yani
Kuran- Kerimin oluumuna, peygamberin de, en azndan bir dereceye
kadar, itirak ettiini savunmak anlamna gelebilir. Byle bir gr,
slm vahiy anlay erevesinde savunmak mmkn gzkmemektedir.
slm filozoflarnn yorum tarz, znde iki anlama gelebilir: lk olarak,
vahyi kendi sistematikleri iinde rasyonalize etmekle, znde metafizik/olaanst olan bir sreci fizik/olaan bir duruma indirgedikleri
eklinde anlalabilir. lahi inisiyatifin bir rn/vastas olarak anlalmakta olan vahyi, beeri bir srece indirgemekle, teolojiyi, bir anlamda,
antropolojiye dntrmlerdir. slm kelam dncesinde vahyin muhatab olan peygamber, ilah irade tarafndan zel olarak seilmiken;
filozoflarn dncesinde peygamberlik, bireysel gayretler sonucu elde
edilebilen bir konumda grlmtr. Filozoflara gre, phesiz, her insan peygamber olabilecek bir donanma sahip deildir, ama sonuta yeterli donanma sahip olan her insann peygamber olabilme imkn vardr.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

Bu adan deerlendirildiinde onlara gre, peygamber olma aamasnda


ilah bir seimin sz konusu olmad da sylenebilir. Bunun doru olmas halinde, filozoflar zel vahyi tabi vahye indirgemi olurlar.
kinci olarak filozoflarn vahye getirmi olduklar bu yorum teebbs,
nbvveti inkar edenlere kar zel vahyi ve dolaysyla peygamberlii
rasyonel bir temellendirme teebbs olarak da deerlendirilebilir. Bununla birlikte tecrbesini yaamadklar ve hakknda a priori bir bilgiye
de sahip olmadklar bir konuyu, sanki byle bir tecrbe yaamasna
veya hakknda a priori bir bilgiye sahipmiesine rasyonalize etme teebbslerinin tutarll sorgulanmaya ak bir meseledir. Gazalnin
Tehaftn onaltnc meselesinde itiraz ettii husus da tam olarak budur.
Vahiyde Peygamberin Rol
Vahiyde peygamberin rol nedir? Sorusuna verilecek cevap, vahyin mahiyetine yklenilen anlama gre deiir gzkmektedir. Vahyin mahiyeti
hususunda yaklamn sz konusu olduunu hatrlayalm: Vahyi;
1. Bildirim olarak kabul eden nerme merkezli yaklam,
2. Feyezan olarak kabul eden Mea filozoflarn sudrcu yaklam,
3. Tanrnn Hz. sada Ztn aa vurmas (hull) olarak kabul
eden kii merkezli yaklam.
Montgomery Watt, Modern Dnyada slm Vahyi adyla dilimize evrilmi
olan Islamic Revelation and Modern World isimli eserinde, Hz. Muhammedin faaliyetinin dorudan doruya Allahn faaliyeti olarak kabul
edilebileceini savunmakta, bir anlamda slm vahyini kiisel
(personal) vahiy anlayna uygun bir ekilde yorumlamaktadr. Bu gr
slm vahyi asndan savunulabilir bir gr mdr?
Montgomery Watt, szn ettiimiz eserinde konumuzla ilgili olarak
aadaki iddialarda bulunur:
Son yllarda Hristiyan dnce hayatnda grlen nemli akmlardan birine gre, vahiy, Tanrnn bir faaliyetidir. Vahiy aktivitesinde Tanr bizzat
kendisini malum eder... slm kelamclar, bu ekilde bir vahiy kavram
zerinde pek fazla durmamlardr. Buna ramen bu gr slma yabanc deildir. O, ak bir ekilde olmasa da, geleneklemi slm gr iinde vardr. slma gre Allah, daha nce yaam olan insanlara nasl peygamber gnderdi ise Hz. Muhammedi de vakti gelince peygamber seip
ncelikle Mekke halkna gnderdi ve bu yolla onlara ilah mesajn iletmi
oldu. Hz. Muhammedin seilmesi ve ona vahiy gelmesi, Allahn faaliyette olduunu gstermektedir... Zamanla Hz. Muhammedin vazifesi bir
uyarc veya haber ileticisinin grevini ok at. Allahn elisi ve peygamberi olarak, Hz. Muhammed mminler topluluunun ilerini ynetmek zorunda idi. te Peygamberin bu ekildeki faaliyetlerini de Allahn faaliyeti olarak grp deerlendirmek mmkndr.... O halde Hristiyanlktaki vahiy
kavram hakknda yukarda sylenenler, slm vahiy kavram iin de aynen sylenebilir. (Watt, 24-25)

147

148

nite 5

Wattn Hristiyanlkta son dnemde ortaya km olan vahiy anlaynn


slm vahyi iin de geerli olabilecei ynndeki iddias ne kadar isabetlidir? Bu soruya salkl bir cevap verebilmek iin her iki anlayta
vahyedilen eyin nasl anlaldna, dolaysyla vahyin mahiyetine yklenen anlama yakndan bakmak gerekir. Vahiy faaliyetinde Allah neyi
vahyetmektedir? sorusu, vahyin mahiyetinin belirlenmesi ile ilgili anahtar bir sorudur. slm kelamclarnn anlaynda vahyedilen ey bir dizi
hakikat iken, Wattn szn ettii son dnem Hristiyan dncesinde
vahyedilen ey Allahn Ztdr. Bu son anlayta vahiy faaliyeti ile Allahn Hz. saya hull etmesi ayn anlama geldiinden Watt, Vahiy aktivitesinde Tanr bizzat kendisini malum eder demekte ve bu balamda Hz. Peygamberin faaliyetlerinin de Allahn faaliyeti olarak deerlendirilebileceini
savunmaktadr. Bunu sylemek, bir anlamda, Hristiyanlktaki hull
inancn slm itikadna uyarlamak anlamna gelebilir.
slm vahyinde Allahn Hz. Muhammede bildirmi olduu hakikatler
vastasyla kendisini bilinir kldn dnmek mmkn olmakla birlikte
Hz. Muhammedin faaliyeti, Allahn ona hull etmesi anlamnda deerlendirilemez. nk byle bir deerlendirme, slmn hem ulhiyet hem
de nbvvet anlayna aykr olur. Hz. Muhammed slm vahyinin oluumunda Allahn faaliyetine itirak ederek ilah bir mahiyet/hviyet
kazanmad iin, onun faaliyeti Allahn faaliyeti olarak yorumlanamaz.
nk Bylece Allah kuluna vahyedilmesini uygun grd her eyi
vahyetti. (Necm sresi/53, 10) ayetinde aka grld gibi, kendisine
vahyedildii sre iinde de Hz. Muhammed Allahn kuludur. Yahya
Michotun da belirttii gibi Hz. Muhammedin nemi, getirdii vahyin
retimine itirak etmesinde deil, Allah tarafndan peygamber olarak
seilmi olmasnda, kendisine indirilen ilah vahyi eksiksiz ve tam bir
ekilde insanla tamasnda aranmaldr. Ayn Gneten ald
sadece yanstmakla geceyi aydnlatmas gibi Peygamber de znde
kendisine ait olmayan bir vahyi tebli etmek suretiyle insanlar karanlktan kartmaktadr. (Michot, 186; Kl, 2011, 42)
Grld gibi din veriler slm vahyini Wattn iddia ettii gibi Hristiyanlktaki hull fikrini artracak ekilde yorumlamaya imkn
vermemektedir. Bununla birlikte slm dncesi balamnda, Michotun
peygamberin vahiydeki konumu ile ilgili syledikleri kelamclarn anlay iin geerlidir. Filozoflarn vahyin mahiyeti ile ilgili grleri erevesinde deindiimiz gibi, Frb peygamberin mtehayyile gc vastasyla vahyin retimine bir ekilde itirak ettii dncesindedir. Bu
dncenin slmn ana kaynaklarndaki vahiyle ilgili verilere ne kadar
uygun olduu meselesi, sorgulanmas gereken bir meseledir. Esasen filozoflarn vahiy anlaylarn belirleyen onlarn sahip olduklar ulhiyet
anlaylardr. Ayrntl bir analize girmeksizin filozoflarn kabul ettikleri
lk Sebepin; konuan, iiten, gren, fiilde bulunan, ksaca filun bil ihtiyar olan bir Zt olmadn bu aamada hatrlatmamz gerekir. Filozoflarn, Zti bir ulhiyete sahip olmadklarndan dolay, vahiy konusunda din verileri zorlayan bir yorum denemesinde bulunduklarn

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

sylemek mmkn gzkmektedir. Bununla birlikte onlarn vahiy anlaylar dahi Wattn iddiasna uygun dmemektedir. nk slm filozoflarnda hull fikri bulunmamaktadr.
Wattn iddiasn slmn klasik Kuran tasavvuru asndan da kabul
etmek mmkn deildir. Kuran, Allahtan gelen hakikatleri muhtevi
olduundan kelmullahtr ve bu sebeple de hatadan mnezzehlik iddias
tar. Wattn szn ettii Tanrnn kendisini malum ettii vahiy anlaynda ise kelmullah, Tanrnn hull ettii Hz. sa olduundan, hull olaynn tarih vesikas durumunda olan Kitap, tarihseldir, dolaysyla hatadan mnezzehlik iddias tamaz. Bu konuda Thomas Michelin
aadaki tespitleri konumuza k tutacak niteliktedir:
Hristiyanlar sann bir kitap, bir ncil getirdiini kesinlikle savunmazlar.
Mslman inancna gre Muhammedin Kuran getirdii anlamda sa
insanlara bir aklama tam deildir. Hristiyanlar iin bizzat sa Tanrnn insanlara yapt aklama ile btnlemitir. ...Hristiyanlara gre
sa, insan olmu Tanr Kelam veya Mesaj olduundan, nciller de, Hristiyanlarn nazarnda, akirtlerinin inanlarn ve bu inancn Hristiyan topluluu iin ne ifade ettiini anlamaya ynelik esinli yaztlardr. (Michel,
33, 40)

Kuran- Kerimin ifade ettiimiz bu zelliinden dolay, Mslmanlar


daha slmn ilk asrndan itibaren belirli ayet ve surelerin Hz. Muhammede indii tarihsel artlar inceleyen esbab- nzl adnda bir disiplin
gelitirmi olmalarna ramen, Batda tarih felsefesi asndan Kitab-
Mukaddese yneltilen eletiri tarzn Kurana uygulamaya itibar etmemilerdir. nk Michotun iaret ettii gibi (186-87) kendisine zel
vahiy indirilmi peygamber merkezli bir dinde, vahiy mahsul Kitabn
ortaya kmas, bu srete insann oynad rol ile deil Tanrnn mdahalesi ile izah edilebilir. slm kelam dncesinde Kuran- Kerim
Allahn Hz. Muhammede inzl veya tenzl etmi olduu hakikatlerin
mecmu olduundan mstakil bir bilgi kaynadr. nsan vahiyle bildirilen bu hakikatlerin bazlarna, vahiyden bamsz olarak kendi bilgi
edinme vastalaryla da ulaabilir. Ancak vahiyle bildirilen yle hakikatler vardr ki, insann bunlara vahiyden bamsz olarak ulaabilme imkn yoktur. Bu gibi konularda vahyin ncelikli fonksiyonu, ilgili konularda
insanlara bilgi vermektir. Mesela, Kuran- Kerimde ilah sfatlar hakknda verilen bilgiler ile gemi peygamber kssalar bu nevidendir.
Biz sana onlarn kssalarn doru olarak naklediyoruz (Kehf sresi/18,
13) Biz, bu Kur'n' vahyetmekle sana kssalarn en gzelini anlatyoruz.
Sen ondan nce (bunlar) bilmeyenlerden idin. (Yusuf suresi/12, 3)

Kuran- Kerimdeki hakikatleri, indii toplumda o dnemde genel kabul


gren fikirler olarak kabul etmek, slm vahiy tasavvuruna aykr olur.
Bundan dolay Wattn iaret ettii ekilde (Watt, 80) kendi devrinin olaylar hakknda Kuran- Kerimi nemli bir kaynak olarak grp, mazideki
olaylar hakknda Mekkede cari olan tarih fikirleri yanstmaktan baka bir ey
yapmadn ne srmek, Kurann yukarda niteliklerini saydmz anlamda bir vahiy rn olmad manasna da gelir. Benzer ekilde Jung

149

150

nite 5

psikolojisi balamnda deerlendirip Kurandaki szlerin kaynann


Hz. Muhammedn uuralt olduunu modern bir gr olarak takdim
etmek de (Watt, 149) slm vahyinin ilah nitelii ile uyumaz. nk
bunu sylemekle Kuran- Kerimin Hz. Muhammedin yaad kltrn rn olduunu sylemek arasnda fark kalmayabilir. (Kl, 2011,
44)
Wattn Kuran- Kerimin mahiyeti ile ilgili iddialar, slm kelamclarnn vahiy anlay balamnda deerlendirildiinde kabul edilemezdir.
Ancak vahyin mahiyeti ile ilgili slm filozoflarnn grleri gz nnde
bulundurulduunda, peygamberin mtehayyile gc vastasyla vahyin
retimine bir anlamda itirak etmesinden dolay, Kurana kelamclarn
anlad anlamda kelamullah denmesi de, en azndan, tartmal hale
gelebilir. te yandan filozoflara gre vahiy mstakil bir bilgi kayna da
deildir, nk peygamberin vahiyle ulat bilgi, filozofun zaten ulaabildii trden bir bilgi durumundadr.

Vahiy - Bilgi likisi


Vahiy, bilgi ve renme ile yakndan ilgili bir kavramdr. nsana yeni bir
bilgi verse de vermese de, vahyetmenin arkasndaki temel fikir,
vahyedilen kiiye bir eyi retmek veya bir bilgiyi bildirmektir.
(Wolterstorff, 24-25) Vahiy - bilgi ilikisi asndan cevab aranan temel
soru, zel olarak vahyedilmek suretiyle kutsal metinlere kaydedilmi
olan bilginin, vahiy-d bilgi edinme vastalaryla renilme imknnn
olup almad (Helm, 28) sorusudur. Genel olarak slm kelamclarnn
ve muhafazakar Hristiyan teologlarn benimsedikleri nerme merkezli
klasik anlayta vahiy, mstakil bir bilgi kaynadr. Bu anlayta insan,
vahiyle bildirilen baz bilgilere, vahiyden bamsz olarak kendi bilgi
edinme vastalaryla da ulaabilir; ancak vahiyle bildirilen yle bilgiler
vardr ki, bunlara insann vahiyden bamsz olarak ulaabilme imkn
yoktur. Bu gibi durumlarda vahyin asli ilevi, insanlara bilgi vermektir.
Hristiyan teologlarca kabul gren kii merkezli anlayta ise, vahyin
mstakil bir bilgi kayna olduunu dnebilmek zordur. nk bu
anlayta Tanr, vahiy ile bir takm hakikatler bildirmek yerine kendisini ifa etmektedir. nsanlar bu ifa olandan, birikimlerine gre kendileri
karmda bulunmaktadr.
slm kelam dncesinde vahiy, mstakil bir bilgi kaynadr. mam
Mturdye gre akl; iyinin, ktnn, gzelin ve irkinin kendisiyle
kavrand bir ldr. Ancak sosyal hayattaki meguliyetlerin younluu akln doru karar vermesine engel olabilir. Bundan dolay Allah'n
peygamberler gnderip, vahiyle emir ve yasaklarn bildirmesi akl iin
bir kolaylatrma ve hafifletme; bir yardm ve iraddr. Akln iyilii ve
ktl hakknda karar verebildii konularda vahyin fonksiyonu, akln
doru karar vermesini gletiren durumlarda ona yardm etmektir.
Ancak iyilii, sadece Allah'n emretmesi, ktl de yasaklamasyla
bilinen konular da vardr. Bunlar, akln herhangi bir cihetten zorunluluk
veya imknszlk ykleyemedii; iyilii de ktl de aklen mmkn

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

olan konulardr. Buradaki iyilik veya ktlk, kendinde (li nefsih) deil
fakat bir ihtiyaca, duruma, balang veya sonuca gredir. Maturid,
buna rnek olarak, bozgunculuk yapandan intikam almann iyilii ile
hayvanlarn kurban edilmesinin iyiliini gsterir. te bu gibi durum ve
artlara gre hkmn deiebildii konularda akln kesin bir karar verebilme imkn yoktur. Bu konular ancak vahiy ile bilindiinden vahiy
mstakil bir bilgi kaynadr. (Geni bilgi iin bkz: Kl, 1992: 121 vd.)
Hristiyan teoloji geleneinde Thomas Aquinas ve takipileri iin de vahiy mstakil bir bilgi kaynadr. Aquinasa gre, insanlarn bilebilmesi
asndan Tanr hakkndaki hakikatler iki kategoriye ayrlr: Baz hakikatler, prensip itibariyle, insan akl ile kefedilebilir karakterdedir. Fakat
insanlar, bu tr keiflere hem ancak ok uzun bir sreden sonra ve hata
ile kark olarak ulaabilirler, hem de bu tr insanlarn saylar son derece snrldr. Tanr hakkndaki dier hakikatler ise akl tarafndan kefedilemez. te ilk trden hakikatleri kolay ve kesin bir ekilde elde edilebilir
hle getirmek, son trden olanlarn da bilinmesini salamak iin Tanr
onlar vahyeder. (Pailin, 109) Aquinasn grleri J. Locke tarafndan, bir
anlamda, devam ettirilmitir. man ile akl arasndaki l ve snrlar
tayin etmeye giritii An Essay Concerning Human Understanding isimli
eserinde Locke, Aquinas gibi insan aklnn tabi kapasitesine veya yetisine iaret eder. Bu tabi yeti, Hristiyan doktrinindeki hakikatlerin tamamna deil de bir ksmna ulaabilir. Alannn tesinde olduu iin
akln ulaamad hakikatler ise, iman veya vahiy alanna aittirler.
(Locke, 426; Mavrodes, 8) Aquinasn gr, Locke tarafndan hem
devam ettirilmi hem de nemli bir deiime uratlmtr. Bu deiimi
Pailin u ekilde ifade eder: John Lockeun zamanndan bu yana,
modern dncedeki karakteristik gr, hakikat ltn akln tesis
ettii eklindedir. Buna gre vahyedilen bilgi, akln aklad ey ile
atmad srece ve aklen kabul edilebilir testler ile Tanrdan geldii
teyid edildii srece kabul edilebilir. (Pailin, 27) Oysa Aquinasda hakikatin nihai lt akl deil vahiy idi ve akln ulat sonular, vahyin
bildirdikleri ile atmad srece geerli kabul edilmekteydi. Locke
vahyin bildirdikleri, akl ile atmad srece geerlidir ilkesini kabul
etmekle, Aquinasn grn bir anlamda tersine evirmitir. Hakikatin
nihai lt konusunda Locke ile balayan bu deiimin Bat dncesinde nemli sonular olmutur.
John Lockedan sonra Kant, vahiy ile bilgi arasndaki ilikiyi daha farkl
bir ekilde ele almtr. nk Kant, vahiy ile bildirilen hakikatlerin aklla zaten bilinebilir trden hakikatler olduu dncesindedir. Bu sebeple
vahyi, dinin z ile ilgili zorunlu bir mesele deil de kontenjan bir mesele
olarak kabul eden Kant iin, vahyin var olup olmamas ve vahiy ile bildirilenlerin doru ya da yanl olmas, dinin zne bir zarar getirmez. Bu
durumda vahiy zerine bina edilmi din iddialar karsnda taknlmas gereken doru tavr ne olmaldr? sorusunun cevab nem arzeder. Byle bir
soruya Kantn cevab, iki kaynakl hakikat anlay ad verilen (Helm,
28) gr ile rtr. Buna gre makul bir insann kendi aklyla kefede-

151

152

nite 5

bilecei ey, ayn zamanda, tabiatst vahiy yoluyla da aklanabilir;


dolaysyla ayn hakikatin akl ve vahiy olmak zere iki kayna olmu
olur. Kantn dncesinde vahiy, nemli bir itibar kaybna urayarak
mstakil bir bilgi kayna olma niteliini kaybetmitir. Byle bir anlayta vahiyle bildirilen hakikatler; belki de daha kesin bir ekilde, vahiy-d
bilgi edinme vastalaryla ulalabilir durumdadr. Grld gibi dnce tarihinde vahyin mstakil bir bilgi kayna olmad grnde
olan Mslman Mea filozoflarn Kanta ncelii vardr. Ontolojik,
kozmolojik ve epistemolojik meselelerde farkl dnen Mslman filozoflarla Kant arasnda vahyin bilgisel deeri konusundaki bu benzerlik
dikkat ekicidir.

Vahyin mkn
Vahyin mahiyeti ve imkn hakknda yaplan tartmalar birbiri ile ilgili
olmakla beraber znde birbirinden bamszdr. Mahiyeti asndan ele
alndnda vahiy, yaanan bireysel bir tecrbe olmas asndan varolusal; bu tecrbede bir takm hakikatlerin elde edilmesi asndan epistemolojik; yaanan tecrbenin bir ucunda Tanr bulunduundan da metafizik
bir mesele durumundadr. Vahiy mmkn mdr? sorusunun cevab,
btn bu alar gz nnde bulundurmaldr, aksi halde konu tatmin
edici bir ekilde ele alnmam olur. ster kelamclarn benimsedii gibi
bildirim, ister filozoflarn iddia ettii gibi feyezan olsun; ister Bat
dncesindeki ifadesi ile nerme merkezli, isterse kii merkezli
olsun, vahiy konusunda zihn bir imknszlk sz konusu deildir. Metafizik, varolusal ve epistemolojik adan vahyin mmkn olduunu dnmek akla aykr deildir; vahye inanan bir insan, akl ilkelerinden
herhangi birini ihlal etmemektedir. Yani vahyin kabul, kare eklinde bir
dairenin kabulne veya bir eyin ayn anda hem var hem yok, hem bir
hem de olduunun akla aykr bir ekilde kabulne benzememektedir.
Bu sebeple vahyin imkn ile ilgili soru, zihni imkn ile deil fizik
imkn ile ilgilidir. Bu sebeple bu balk altnda vahyin fiilen vuk bulduunu dnebilmemiz iin yeterli mantk gerekelerimiz var mdr?
sorusunun cevab aranmaktadr.
Vahyin imknnn makul gerekeleri ile Allahn varl lehindeki makul
gerekeler arasnda yakn bir iliki vardr. nk her eye gc yeten,
mutlak anlamda iyi olan, lemi yaratan ve ondaki dzeni devam ettiren
Allahn varl lehindeki bir delil, ayn zamanda Onun baz eyleri bildirmek iin tarihe ve tabiata mdahale edebileceinin delili olarak da
dnlebilir. Bir baka ifade ile ilah dinlerin vazetmi olduklar teist
bir ulhiyetin varl ne kadar imkn dhilinde ise, bu ulhiyetin tarihe
mdahale etmesi demek olan vahiy de o kadar mmkndr. Dolaysyla
vahyi mmkn hle getiren, teistik bir ulhiyet anlaydr; nk lem
ve insanla ilikisi olmayan deist bir Tanr anlaynn varl lehindeki
makul gerekeler, vahiy fikri iin temel tekil etmez. Ayn ekilde Tanrlem ikiliini ortadan kaldran panteist bir Tanr anlaynda da, tabiatst zel bir vahiy fikrine yer bulunamaz. lemi, bir anlamda Tanrnn

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

bedeni olarak gren panenteist Tanr anlaynda da vahiy fikrine yer


bulmak mmkn deildir. Teist ulhiyet anlaynda vahiy fikri asndan en belirgin zellikler; mkemmellik, mutlaklk, aknlk gibi metafizik sfatlarn yannda Allahn Zt olarak dnlmesi, dolaysyla bir
Ztta bulunabilecek konuma, iitme, grme, bilme, irade etme, cevap
verme, adaletle hkmetme gibi ahlk sfatlarn olmasdr. nk ancak
bu ahlk sfatlara sahip olan Tanr, lem ve insanla iliki iine girer. Bu
sebeple teist ulhiyet anlaynn ayrt edici zellii, tabiata ve tarihe
mdahale etmesidir. (Kl, 2004, 158-59)
Teist ulhiyet anlaynda zatiyyeti olan Tanr, her eyden nce
mabddur, ibadete konudur. Bir fiilin ibadet niteliini kazanabilmesi
iin; ibadet edenin, kendisine ibadet edilen mabda iradi olarak teslimiyeti esastr. badet fiili, ibadet edilen varla, isteyerek tam bir teslimiyeti
gerektirir. badete mstehak olmann, btn varlklarn en mkemmeli
olmak anlamna geldii aktr. nk eit seviyede veya daha fazla mutlak teslimiyete layk baka varlklarn olmas hlinde, Tanrya tam bir
teslimiyetin gereklemesi mmkn olmaz. Dolaysyla teist anlayta
mkemmellik, Tanrnn Zt olarak tasavvur edilmesini gerekli klmaktadr. badet edeni gren, iiten, duasna icabet eden mutlak bir Ztn
varolmas halinde ibadet anlaml hle gelir. Ekmel varlk olan Tanr, varlk dnyasnn sadece yaratcs deil ayn zamanda varlnn devamn
da salayandr ve mutlak anlamda hrdr. Tanrnn mutlak hrriyeti,
kendisi dnda hibir ey tarafndan zorlanamayaca anlamna gelir.
Btn bu nitelikler; teist ulhiyet anlayn panteist ve panenteist Tanr
tasavvurundan ayrt eder. Ksaca belirtmek gerekirse ilah dinlerin
vazetmi olduu teist anlayta Tanr, mucizev bir yolla insanlara
vahyederek tarihin akn deitirir. Byle bir anlay; deizm, panteizm
ve panenteizme yabancdr. Dolaysyla vahyi temellendirebilmek iin
Tanrnn varln kabul etmek gerekli ama yeterli deildir. Vahyin
mmkn olabilmesinin zorunlu art, Tanrnn, teizmin anlad anlamda, ibadete layk bir Mabd olmasdr. Tanrnn saylan teistik sfatlar
kabul edildiinde, Onun mucize yoluyla tabiata, vahiy yoluyla da tarihe
mdahale edebileceini kabul etmek, makul hle gelmektedir. (Kl,
2004, 164) Ancak Tanrnn tabiat ve tarihe mdahale edebilme gcne
sahip olmas ile fiilen mdahale edip etmediini ayrt etmemiz gerekir.
Tanrnn tarihe fiilen mdahalesini gerektiren mantk sebepler var mdr? Eer varsa, bunlar nelerdir?
Maturidiye gre eyada 'imknszlk (mmteni')', 'zorunluluk (vacib)' ve
'mmkn' olmak zere cihet vardr. lemdeki her ey bunlara gre
iler. Aklen bir cihetten 'zorunlu' olan, vahiy (haber) baka trl bildirmez. 'mkansz' olan da byledir. 'Mmknde, vahiy baka trl bir
hkm verebilir. nk 'mmkn' olan bir konuda, aklen bir ciheti zorunlu klma olmad gibi, imknsz klma da yoktur. Mmkn olan byle bir konuda Peygamberler, her durumda daha iyi (evl) olan bildirirler.(Kitbu't-Tevhid,s.184) slm dncesinde kelamclar, mstakil
bir bilgi kayna olarak grdkleri vahyi epistemolojik adan temellen-

153

154

nite 5

dirme yoluna gitmilerdir. Vahyi mstakil bir bilgi kayna olarak grmeyen filozoflar epistemolojik deil de siyasi ve ahlki bir temellendirme
teebbsnde bulunmulardr. Frb iin vahye olan ihtiya, faziletli
ehrin inasnda kendisini gsterir. ehrin inas ve devam, kanunla
adaletin salanmasna baldr. Kanun ve adalet de, bir kanun koyucuyu
gerektirir. Bu kanun koyucu ve adaleti belirleyen kii peygamberdir.
(Frb, 1990, 74 vd.) bn Sinaya gre de insann varln devam ettirmesi toplum halinde yaamasyla mmkndr. Toplumsal ilikilerin dzenli olabilmesi iin yasaya ve adalete; yasann olabilmesi iin de bir yasa
koyucuya ihtiya vardr. Bu yasa koyucunun da insanlara hitap edebilecek ve onlar yasaya uymalar konusunda zorlayacak durumda olmas
gerekir (bn Sina, 2005, 169) Bundan dolay ilah inayetle toplum iinden
bir kii peygamber olarak grevlendirilmi ve ona toplum hayatn dzenleme ynnde gerekli bilgi verilmitir.
ada din felsefesi literatrnde bu konuda, nce Tanrnn yaratm
olduu tabiatn ve bu tabiat zerinde yaamak durumunda olan insann
varlk artlar deerlendirilir. nsann yaamaya deer bir hayat dnyada
gerekletirebilmesi iin ihtiya duyduu bilgi trleri saylr ve bu bilgilerin, eksiksiz bir ekilde tam olarak ancak vahiy ile elde edilebilecei
vurgulanr. Swinburne, dnyada yaanmaya deer bir hayat gerekletirebilmek iin ihtiya duyulan bilgi trlerini vahyin a priori sebepleri
(1992a, 70) olarak adlandrr ve bunlar u ekilde sralar: Genel ahlk
dorularnn bilgisi, bu genel dorularn zel durumlara uygulanmasn
mmkn klacak bilgiler, cennet ile cehennem hakkndaki bilgiler.
Swinburne bunlara bir de Hristiyanlk iin zel bir anlam olan Tanrnn hull ve kefaret ile ilgili bilgiyi ilave eder. (Geni bilgi iin bkz:
Kl, 2004: 164 vd.)

Vahyin Dorulanmas
Vahyin dorulanmas bal altnda vahiy iddiasnn, iddia edildii gibi
gerekten vahiy olduunu gsterecek deliller var mdr; varsa bunlar
nelerdir? sorusunun cevab aranmaktadr. Vahiy iddiasn dorulamak
zere mracaat edilen klasik deliller; mucize, vahiy iddiasnda bulunan
kiinin ahlk zellii ve vahyedilen hakikatlerin insann ihtiyalaryla
uyumlu olmasdr. Vahiy aldn iddia eden kiinin eliyle gerekleen
mucize, bir taraftan vahiy gnderen ilah irade ve kudretin mahiyeti hakknda tatmin edici bir fikir verirken dier taraftan iddia edilen vahyin
doruluu hakknda ikna edici bir delil ilevi grr. Bu sebeple vahiy ile
mucize arasnda, zellikle, iki adan yakn iliki bulunur. Birincisi, vahiy
mucizev bir ekilde gerekleir. kincisi ise, vahyin gerekten Tanrdan
geldiini ispat edebilmek iin ancak Tanrnn yapabilecei mucizev
olaylar kant olarak gsterilir. Dolaysyla mucize, vahyin dorulanmas
meselesinde akla gelen geleneksel bir delil durumundadr. (Kl, 2004,
170 vd.)
Vahiy aldn iddia eden kiinin karakter zellikleri ile ahlki yaants
da, vahyin dorulanmasnda nemli bir veri durumundadr. nk

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

gayr-i ahlki bir yaants olan kiinin vahiy iddias ciddiye alnmaz. Hz.
Muhammed peygamberliini ilan ettii zaman, her eyden nce ahlki
zelliine dikkat ekmitir. Ona ilk kez inananlar da Hz. Muhammedin
o zamana kadarki doruluk ve drstln dikkate almlardr. O
sylyorsa dorudur diyen Hz. Ebu Bekirin tutumu, bu konuda nemli
bir rnektir. Hz. Muhammedin aktan teblie balad dnemde Size,
u tepenin arkasnda ehre baskn dzenlemek isteyen bir dman ordusu var
desem bana inanr msnz? diye sorduunda Bu zamana kadar senin yalan
sylediine ahit olmadk (Saram, 88-89) eklinde ald cevap, peygamberlik iddiasnda bulunan kiinin karakter zellii ve ahlki yaantsnn,
ayn zamanda vahiy iddiasnn doruluunun da garantisi olduunu
gstermektedir. Kuran- Kerimde Hz. Muhammedin yce bir ahlk
zere olduuna (Kalem suresi/68, 4) dikkat ekilmesi, bu adan da deerlendirilmelidir.
Muhtevasnn doruluu ve insann ihtiyalar ile uyumlu olmas da,
vahyin dorulanmasnda nemli verilerdendir. Buna gre vahiy, insann
kurtulu ve mutluluu iin zorunlu olan malumat vermelidir. Bu malumat, Tanrnn sfatlar, genel ahlk dorular, bu dorularn uygulamaya
geirilmesi; insan, iyi olan davrana dntrme konusunda cesaretlendirmek ve karakterini oluturmas srecinde ona yardmc olmak iin
lm sonras hayat hakknda verilen etrafl bilgiler durumundadr. te
yandan vahyin muhtevasnn, kendisinden bamsz ltlere gre doru
olmas da nemli bir veridir. Doru olduunun ak lt, iinde hibir
eyin aka yanl olmamasdr. Mesela olgularla ilgili olarak syledii
hibir eyin, bilimsel yntemlerle ispatlanabilir ekilde yanl olmamas
gerekir. Eer vahiy ile belirli artlarda bir olayn vuk bulaca nceden
haber verilir de, o olay da vahiyde bildirildii ekilde gerekleirse bu
durum, vahyin shhatinin salam bir delili olarak kabul edilir. (Kl,
2004, 172-74)
Vahyin dorulanmas teebbsnde mracaat edilen delilin gcnn
snrl olduunu, bilimsel yntemlerle gerekleen bir dorulamann
vahiy konusunda sz konusu olamayacan; getirilebilecek her trl
delile ramen vahyin kabulnn bir iman meselesi olarak kalacan
belirtmemiz gerekir. Mracaat edilen deliller, neyin vahiy olamayaca
konusunda karar verilmesini greceli olarak daha fazla kolaylatrr.
Mesela akl ilkelerine aykrlk, genel ahlk ilkelerine kartlk, mantki
tutarszlk, bilimsel veriler tarafndan yanllanmlk gibi ltler neyin
vahiy olamayacana karar verme noktasnda bize yardmc olduklar
lde tersi ayn oranda doru deildir. nk aklen sama olan, genel
ahlk ilkelerine aykr olan veya bilimsel yntemlerle yanllanm olan
bir hkmn vahiy rn olamayaca genel bir ilke olarak kabul edilebilirken; her makul, ahlki, mantken tutarl ve bilimsel verilerin onaylad
nermenin/hkmn/iddiann vahiy mahsul olduunu kabul etmek
mmkn deildir.

155

156

nite 5

Mucize
Teist dncede Tanr, insan fiilleri de dhil her trl olay, nceden,
btnyle belirleyen biricik fil olarak kabul edilmez. Bununla beraber
Tanrnn yanl giden eyleri dzeltmek, felaketleri nlemek, kendi bana asla meydana gelmeyecek olan eyleri meydana getirmek iin fizik
dnyaya kararl bir ekilde mdahale ettii fikri kabul edilir. Tanrnn
leme mdahale etmesi, saylan nedenlerden dolay, inananlar rahatlatan bir dncedir. nk bu tr ilah mdahalelerin mmkn olmas,
ayn zamanda, insanlarn fizik dnyann uursuz glerine btnyle
terk edilmedii anlamna gelir. Tanrnn tabiata mdahale etmesi fikri,
Tanrya yaplan ibadet ve dualar da mantkl hle getirir. Tanrnn leme mdahale etmesi hlinde, zorluklar ve tehlikeler ortaya ktnda,
bunlar durdurmas iin Tanrya dua etmenin bir deeri olur.

Kuran- Kerimdeki Kullarm sana Beni sorarlarsa, bilsinler


ki Ben, phesiz onlara yaknm. Bana dua ettiinde, dua
edenin duasn kabul ederim... (2. Bakara, 186) yeti ile,
Kitab- Mukaddesdeki steyin, istediinizi alacaksnz.
(Matta 7.7) eklindeki ifadeler, leme mdahale eden bir
ulhiyet erevesinde anlam kazanrlar.

Teist dncede mucizenin iki ana fonksiyonu vardr:

lk olarak mucize, ilah vahiy iin dorulayc bir belge fonksiyonu grr. Vahiy getiren kii, mucize gstermek suretiyle, getirdii vahyin kaynann Tanr olduunu gstermi olur.

kinci olarak mucize, Tanrnn varl, ilah kudret ve iradenin


mahiyeti hakknda insanlara fikir verir.

Kuran- Kerimde ifade edilen Hz. brahimin ateten


kurtulmas (21. Enbiya, 69), Hz. Musann asasnn ylana
dnmesi (20. Taha, 65-70), denizi ikiye yarmas (26.
uara, 61-66), Hz. sann amurdan yapt kuun
canlanmas ve hastalar iyiletirmesi (5. Maide, 110) gibi
mucizeler, sadece bu peygamberleri dorulamakla kalmaz;
bu peygamberleri grevlendiren ilah iradenin mahiyeti
hakknda tatmin edici bir fikir de verir.
Dolaysyla mucizeler, ayn zamanda, Tanrnn dnyada etkili olan bir
fil olarak mevcudiyetine tanklk etmek iin de kullanlr. Ksaca, bir
takm mucizev olaylarn gerekletiinin belirlenmesi, iradesi her an
faaliyet hlinde olan diri bir ulhiyet anlaynn dorulanmas iin gerekli de olabilir.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

Mahiyeti
Teizmin ulhiyet anlay, mucize kavramn zmnen gerektirmekle birlikte, mucizeyi tanmlamaya giritiimizde, bir takm problemlerle karlarz. nk mucize kavram, farkl anlamlara gelecek ekilde
kullanlmaktadr.

En genel kullanmnda mucize, sonular lehimize olan


beklenmeyen bir olay (Swinburne, 1970) eklinde tarif
edilebilir. Bir yamacn altnda yrrken, ayakkabsnn
zlen ban balamak iin duran kiinin, den bir
kayann kendisine arpmasndan kurtulmas veya sabahleyin
uyanamad iin servisi karan kiinin servis otobsnn
yapt trafik kazasndan kurtulmas, byle bir olaydr. Bu tr
olaylar gndelik hayatta mucize olarak isimlendirilebilir, ama
mucizenin bu tr kullanmnn din felsefesi ile bir ilgisi yoktur.
Bu tr kullanmlar, kelimenin din kullanm deil mecaz
anlamda kullanldr.
Bu gibi rneklerde meydana gelmi olan olay, artc olmakla birlikte,
tabi bir izaha sahiptir. Yani bu tr olaylar aklamak iin, tabiatn normal ileyiine Tanrnn mdahale ettiini dnmemizi gerektirecek bir
zorunluluk yoktur. Ayakkab bann zlmesi, kayann dmesi, insann uyuya kalmas, trafik kazas gibi olaylar, tabi olarak izah edilebilir
karakterde olaylar olarak gzkr.
Mucizeyi, insann kendisiyle Tanrnn farkna vard bir olay veya
almet eklinde tarif edenler de olmutur. Bu gre gre mucize,
tabi veya fizik bir fenomen deil, tabiat gerei bir iarettir. Mucize, saf
entelektel bir tarzda iaret edilen eyi basite ispat eden bir iaret de
deildir. Bu sebeple teolojik anlamda mucize, tasdiki zorlayan bir iaret
deil, tasdike davet eden bir iarettir. (Metz, 964) Bu tanm da, tarifi
yaplacak kavramn ayrt edici zelliini veremeyecek kadar geneldir.
nk baz insanlar, fizik dnyada bir iein amasndan veya bir bebein doumundan hareket ederek de Tanrnn varolduu sonucuna
varabilirler. Dolaysyla bu tanm erevesinde dnldnde dnyadaki her ey mucize olarak kabul edilebilir. Gne, ay ve yldzlardan
bitki, hayvan ve insanlar ile yeryz, inanan insan iin Tanrya iaret
eden bir ayettir. Dolaysyla bu tanm, dnyadaki her eyi mucize kabul
ettiinden, mucizev olan ile mucizev olmayan arasn ayrt ettirecek
bir lt verememektedir.
Bakillan mucizenin mahiyeti hakknda unlar sylemektedir:
Biliniz ki bize gre mucize, yalnz Allahn kudreti dahilinde olan, melek,
insan ve cin gibi mahlukatn gcnn yetmedii fiillerden olmadka,
mucize olmaz. Bu zellik, bir mucizede mutlaka bulunmaldr. Herhangi
bir eyin peygamberin mucizesi olmasn, insanlarn onu yapmaya glerinin yetmemesi veya glerinin yetmesinin doru olmamas manasna
olduunu bilmek gerekir Mucizenin bir art ve zellii de onu mahlu-

157

158

nite 5

katn deil, sadece Allahn yapmaya gcnn yetmesidir. (Bakillan, 47)


Mucize olay, semaya kmak, Dicleyi zerinden atlayp gemek, dalar
tamak gibi fiilleri ilemeye g yetirmeyi Allahn yaratmasyla olaanst bir i yapmakla olur. Mesela, peygamber (a.s.) bu kudreti elde eder
ve oradaki insanlarn benzerini yapmalar iin meydan okuyarak Ben ge kyor, dalar tayorum. Siz de benzerini yapabilir misiniz? gibi
benzerinin yaplmas mmkn olmayan bir eyi yapmalarn ister. Bu durumda peygamberin mucizesi, benzerini dier insanlarn yapamadklar
bir fiili yapmak deil, yapt olaanst fiile muktedir klnmasdr. Yine
mesela peygamber (a.s.), Benim hak peygamber olduuma delilim udur:
Ben yerimden kalkacam ve ellerimi hareket ettireceim, fakat siz bunlar
yapamayacaksnz dese, peygamber dediini yapt halde insanlar yapamasalar, onlarn dier zamanlarda normal olarak yaptklar ve normal
olarak Allahn g yetirmelerini murat ettii ve g yetirdikleri bu fiillerde, kalkmak ve ellerini hareket ettirmekten menolunmalar, bu fiillere ilikin glerinin alnmas, peygamber iin olaanst bir fiil ve mucize olur.
Burada yaratlmas olaan olan kudretin alnmas ve peygamberin
semaya doru kmaya muktedir klnmak suretiyle desteklenmesi bir
mucize olarak kabul edilirken, u noktaya gelinmi olmaktadr: Mucize,
insanlarn dorudan kudretleri dahilinde veya o trden bir ey deil, sadece Allah Tealann kudreti dahilinde olan bir eydir. (Bakillan, 53-54)
Peygamber, muarzlarna yerlerinden kalkmalar ve uzuvlarn hareket ettirmeleri konusunda meydan okusa ve onlardan bu fiillere olan gleri
alnsa, buna mukabil peygamber iin bu g yaratlsa, bu durumda mucize, muarzlarn aslnda bunu yapmalar mutad olduu halde glerini almak ve bunu ilemelerine mani olmak suretiyle Allah Tealann adetini
bozmas olur. nk insann bu fiilleri ileme kudretini kendinden almak
ve ona mani olmak mahlukatn deil, sadece Allahn g yetirecei bir
eydir (Bakillan, 56)

Yukardaki ifadelerinden hareketle Bakillanye gre mucize;


1. Peygamberin meydan okumas neticesinde;
2. Snnetullahn bozulmas ile ve,
3. Sadece Allahn gc ile gerekleir. Dolaysyla mucizenin grnen fili peygamber olsa bile gerek fili Allah Tealadr.
Bu sebeple bir olayn mucizev olup olmamasna karar verirken, o olayn
insann g yetirip yetiremedii trden olup olmadndan ziyade meydana geli ekli esas alnmaldr.
Peygamberin mucize gstermesini gerekli klan ey, kendisinin Allahn
elisi ve habercisi olduunu, ondan kendisine vahiy geldiini iddia etmesidir. Dier sfatlar deil, sadece bu durumu onun mucize gstermesini
gerekli klar. Peygamberlik iddiasnda doru olan ile yalanc olan birbirinden ayrmak iin mucizelerden baka hibir delil olmad hususunda
ittifak edilmitir. (Bakillan, 70-71)

slm felsefesinde, zellikle Mea ekolnden gelen Frb ve bn Sina,


Aristocu kat sebeplilik ilkesini kabul ederek mucizeyi bu ilkeyle uyumlu
olacak ekilde deerlendirmilerdir. bn Sinann mucizeyi kendisine
bal olarak yorumlad doal sreler balk altnda toplanabilir:

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

1. Dnce ve nazarsz faal aklla iliki kurmay salayan kudsi bir


kuvvet. Bu kuvvetle peygamber beeri bir renme ve retme
olmadan tam bir ilme ular.
2. Gemi, imdi ve gelecekteki ilerin tahayylne yardm edecek
kuvvetli bir muhayyile gc. Peygamber bu muhayyile gc ile
uzun zaman nce meydana gelmi olaylar ile gelecekte vuku bulacak olaylar haber verebilir.
3. Nebler muharrik nefisleri ile bakalarn helak etme, korkun
rzgarlar estirme, yldrm, tufan, zelzele, asay ylana evirme
gibi baz olaanst eyleri gerekletirme gcne sahiptirler.
Ksaca neblerin nc zellii tabiata hkmedebilme gcdr.
(Okumu, 175)
Gazal Tehaftl Felasife isimli eserinin onyedinci blmnde mucize
meselesini tartmaktadr. Mucize meselesini, filozoflar gibi, sebeplilik
ilkesi erevesinde deerlendiren Gazal, onlardan farkl bir sonuca
ulamaktadr; nk sebeplilik ilkesi konusunda filozoflardan farkl dnmektedir.
Alkanlk eseri olarak, sebep diye inanlan ey ile msebbeb diye inanlan
ey arasn birletirmek bize gre zaruri deildir. Bilakis her (ikisi) ayr
eylerdir; bu, o deildir; o da, bu deildir. Birinin ispat dierinin ispatn
tazammun etmez. Birinin nefyi dierinin nefyini de mutazammn deildir.
Birinin varl iin dierinin varl zorunlu olmad gibi birinin yokluu
dierinin yokluu iin zorunlu deildir. Susuzluk ve su imek, doymak ve
yemek, yanmak ve atee girmek, aydnlk ve gnein domas, lm ve
boynun kesilmesi, gibi eyler, birbirine bitiik eyler deildir. Bunlarn
birbirine bitiik oluu Allahn daha nceki takdirinden dolaydr. Bilakis yemeden tokluu yaratmak, boyunu kesmeden lm yaratmak, boynu kesmekle beraber hayat devam ettirmek ve daha buna benzer ardarda gelilerin hepsine Allahn gc yeter. Filozoflar ise bunun mmkn oluunu
reddederek mstahil olduunu iddia etmilerdir. Biz atele pamuk arasnda buluma olduu halde pamuun yanmamasn caiz grrz. Ayrca
pamuun ate dokunmadan yanm bir kl haline dnebileceini de caiz
kabul ederiz. Onlar ise bunun cevazn reddederler. (Gazali 1971: 159)

Sebep ile sonu arasnda zorunlu bir iliki ngren sebeplilik ilkesine kar
kan Gazal, birinin sebep dierinin de sonu olduuna inanlan iki olgu
arasnda zorunsuz bir iliki olduunu savunur. Dolaysyla, mucizenin
kabul edilebilmesinin ilk artnn ncelikle mucize kavramna imkn
veren bir tabiat anlaynn ortaya konmas olduunu ngrr. Gazalye
gre tabi bir olayn gerek sebebi veya hakiki fili Tanrdr. Ona gre bir
eyle ayn anda varolmak, o ey tarafndan meydana getirilmi olmay
gerektirmez. Bizim tabiattaki dzene ilikin izlenimimiz, ilah irade tarafndan tabiata keyfi bir ekilde yerletirilmi det ve onun neticesinde
bizde meydana gelen alkanlktan baka bir ey deildir.
Hasm iddia edebilir ki yanmann fili sadece atetir. Ate (kendi) tabiat
itibariyle fildir, ihtiyar olarak deil. Dolaysyla yanmaya elverili bir yere dtkten sonra onun kendi tabiatnda (yer etmi) olan (yakma fiiline)

159

160

nite 5

engel olmas mmkn deildir. Biz ise bunu inkar etmekteyiz. Aksine diyoruz ki: Pamukta kararmay yaratarak, czlerini ayrarak veya onu yank
kl haline getirerek yanma (fiilinin) fili Allah Tealadr. Bunu ya melekleri vastasyla veya vastasz olarak yapar. Ate ise kat bir maddedir, onun
fiili olamaz. (Gazali 1971: 159-160)

Gazalye gre olgularn tabi dzeni zorunlu olmadndan dolay mucize mmkndr. Mevcut tabi dzen, tamamen veya ksmen deiebilir
ve bu deiim herhangi bir elikiye yol amaz. Mucize, mevcut tabi
dzenin Tanr tarafndan kesintiye uratlarak dete muhalif olan ama
imknsz olmayan baka bir mmknn yaratlmas demektir. Tabi
alanda meydana gelen olaylar Allahn kudret ve iradesi ile izah eden
Gazal, det teorisi erevesinde deerlendirdii mucizeyi, Yaratcnn
tabiata, detine mugayir bir ekilde mdahalesi olarak tanmlar.
Biz (tm) nitelikleri (yerinde) bir ate ve bunun yan sra birbirinin ayn
olan iki pamuk farz edelim. Bunlar bir tek srete atele karlasnlar; birinin yanp dierinin yanmamas nasl dnlebilir? Bu anlamda onlar
(filozofla) brahim Peygamberin atee dt halde yanmayn ve atein ate olarak kaln inkar etmekte ve bunun ancak ateten harareti selb
(yok) etmekle mmkn olacan, bu takdirde de atein ate olmaktan kacan, ya da brahim (a.s.)in ztnn deitirilerek taa veya atein etkili
olmayaca herhangi bir eye dntrlmesi gerektiini iddia etmektedirler. (Gazali 1971: 161-62)

Anlalyor ki Gazalye gre pamuun atele karlamas durumunda


pamuun yanmasnn fili; ate deil, yanma olayn iradesiyle yaratan
Allah olduundan, atele karlaan pamuun yanmamasn Allahn
irade etmesinde akla aykr herhangi bir durum sz konusu deildir.
Ayn ekilde Hz. brahimin atee dmesi durumunda, atein doas ve
brahimin ztnda herhangi bir deiim olmakszn, Hz. brahimin
yanmamasnda akl bir imknszlk bulunmamaktadr.
Grld gibi mucize konusunda filozoflar ile Gazal arasndaki deerlendirme farknn merkezinde sebeplilik ilkesi hakkndaki anlay farkll bulunmaktadr. Bu ilkeye bal kalarak Tanr ile lem arasndaki ilikiyi mantken zorunlu bir iliki olarak gren filozoflara gre tabiattaki
olgular arasnda da mantken zorunlu, dolaysyla deimeyen, bir iliki
bulunmaktadr. Oysa Tanr-lem ilikisini mantken zorunlu bir iliki
olarak kabul etmeyen Gazalye gre tabiattaki olgular arasnda zorunlu
bir iliki sz konusu deildir. Ona gre bizim tabiatta gzlemlediimiz
dzen, ilah irade tarafndan tabiata zorunsuz olarak yerletirilmi det
ve onun neticesinde bizde meydana gelen alkanlktan ibarettir. lemdeki dzen, bizde alkanla neden olmakta; bizdeki alkanlk fikri Tanrnn detine dayanmakta olduundan, Tanrnn detine aykr davranabilmesini dnmekte akla aykr bir durum olmamaktadr. Gazalde
det kavram; bir yn ile ilah iradenin olaan tezahrndeki dzeni,
dolaysyla sabit unsuru dile getirirken, bir yn ile de Tanrnn yaratmasnn zorunluluk iermeyen yapsn ifade etmektedir. Buna gre mucize, mevcut dzenin Tanr tarafndan kesintiye uratlarak dete muha-

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

lif olan ama mantken imknsz da olmayan baka bir mmkn olayn
yaratlmasdr.
Denilirse ki, bu mucize peygamberin kendisinden mi sadr oluyor yoksa
peygamberin istei halinde baka ilkelerden bir ilkeden mi? Bizim iin
de sizin iin de evla olan; bunlarn vastasz olarak veya melekler vastasyla Allah Telya izafetidir. (Gazal 1971: 164)

Mucizenin filinin Allah olduunu bu ifadeleriyle tespit eden Gazalye


gre, mucizenin gerekleme an, peygamberin isteinin younlat,
himmetini buna sarf ettii ve hayr nizamnn eriat nizamn devam
ettirebilmesi iin uygun ortamn ortaya kt andr. Ona gre mucizenin
iki amacndan birisi peygamberlii ispat etmek, ikincisi iyilii yaymaktr.
Bununla birlikte Gazal, mucizenin tek bana vahyi veya nbvveti temellendirmek iin yeterli olmadn dnr. Ona gre ejderhay sopaya evirmek ve ay ikiye ayrmak gibi mucizeler, nbvvet hakknda bize
kesin bilgi vermez. nk bu tr mucizeleri mahede ettikleri halde
onlara inanmayp sihir ve by ile aklamaya alan bir ok insann
varolduunu belirten Gazal, bu konuda kesin bilginin ancak btn delillerin ortaklaa ifade ettii yakini bir bilginin hasl olmas ile mmkn
olacan dnr. Dolaysyla vahyi temellendirirken mucize bata olmak zere birok kant birlikte deerlendirmek gerekir. Gazal mucizenin vahyi nasl temellendirdiini gstermek zere Bakillannin vermi
olduu rnee benzer bir rnekten hareket eder:
Bir insan, bir hkmdarn huzurunda onun askerlerine meydan okuyarak,
kendisinin hkmdar tarafndan onlara gnderilmi bir eli olduunu,
kendisine itaat etmelerini hkmdarn emretmi olduunu iddia ettii ve
askerler de bu iddiasn delille ispat etmesini kendisinden istedikleri zaman, hkmdar susarsa, ona yle der: Ey hkmdar! Eer ben iddiamda
doru isem, detin hilafna, oturduun yerden arka arkaya defa ayaa
kalkp tekrar otur. Onun bu ricas zerine gerekten bu hkmdar arka
arkaya defa ayaa kalkp tekrar oturursa, phesiz orada bulunanlarn
zihinlerinde, insanlar aldatma ve sapkla drmenin bu hkmdarn
deti veya onun hakknda byle bir eyin imknsz olduu dnlmeden
nce, bu ahsn gerekten hkmdarn elisi olduuna dair zorunlu bir
ilim, bir bilgi hasl olur. Bu andan itibaren de tayin kesinlemi veya elilik veya vekalet grevi balam olur. Bu elilik grevinin yalan olduu
dnlemez. Ancak elinin verdii haberlerin yalan olabileceini dnmek mmkndr. (Gazal 1981: 146)

161

162

nite 5

Gnmz ngiliz din felsefecisi Swinburne, mucizeyi Tanr tarafndan


meydana getirilmi, din nemi haiz, olaanst trden bir olay (1989: 2) eklinde tanmlamaktadr. Modern din felsefesi literatrnde yaplan tartmalar, arlkl olarak bu tanm merkeze almaktadr. Bu sebeple mucizenin anlamnn akla kavuabilmesi iin bu tanm zerinde ayrntl
bir ekilde durmakta fayda vardr. lk olarak olaanst bir olay
terimini ele alalm.

Olaanst bir olayn ne anlama geldii, bir insann


olaan olarak meydana gelen eyden ne anladna
baldr. nk belli bir dnemde olaanst kabul edilen
bir olay, sonraki bir dnemde olaan hle gelebilmektedir.
drt asr nce insan iin havada umak, uzak mesafedeki
bir insanla konumak olaanst farz edilirken, gnmzde
bunlar olaan kabul edilir olmutur. Bugn internet
vastasyla gerekletirilen olaylar, elli sene ncesinin
olaanst kabul edilebilecek trden olaylardr. Bu
durumda mucizenin anlalmas, byk lde olaann
anlalmasna bal grnmektedir. Bir olayn olaan
olmas ne anlama gelir?
slm filozoflarnn da bu konuda takipisi olduu Aristoya gre, her
objenin ait olduu bir tr vardr. Her trn objelerinin, o trn objelerine mahsus tabiatlar vardr. Bir objenin tabiat, o objenin olaan (tabi)
olarak nasl hareket edeceini belirler. Gdalanmas, bymesi ve sonunda kurumas bir bitkinin tabiatdr. Bitkinin btn bunlar yapmas, bitki
iin olaan/tabi olan bir harekettir. Bununla beraber baka objeler, bir
objeye tabiat gerei olaan olarak yapmayaca eyleri yaptrabilirler. Bu
tr yaptrlan iler, olaan deil de zorla yaptrlan iler olarak isimlendirilir. Bu sebeple dnyada meydana gelen olaylar, ya ad geen objenin
olaan bir davrannn sonucu olabilir, ya da o obje zerinde bu tr deiiklii meydana getirme gcne sahip baka objeler tarafndan meydana getirilebilir. Aristonun bu anlayndan hareketle, bir aacn baharda
yeerip iek amas, ait olduu trn tabiat gerei olduu iin, olaan/tabi bir olaydr. Ama aacn kendi kendine yerini deitirmesi, ait
olduu trn tabiatnda olmayan bir olay olduundan, olaanst bir
olay olur.
17. asrdan itibaren, Aristonun anlay terkedilmi, onun yerine eylerin
hareketlerinin tabiat yasalar tarafndan idare edildii dnlmeye
balanmtr. Bu yasalar, hangi olayn hangi olaylar takip etmesi gerektiini (veya muhtemelen takip etmesi gerektiini) aklayan yasalar olarak
kabul edilmitir. Tabiat yasalar, aklanmas mmkn olan artlar altnda neyin meydana geleceini/gelebileceini veya gelmeyeceini/gelmeyebileceini tasvir eden ifadelerdir. Onlar dnyadaki eylerin
belli ekillerde etkide ve tepkide bulunma noktasnda sahip olduklar
tabi eilimleri veya temaylleri tasvir ederler. Kabul edilmi bilimsel

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

yasalar bu tabiat yasalarnn bir ksmnn tespit edilmesi olarak grlebilir. Salam temelli bilimsel yasalar hakkndaki bilgimiz, bizi, rnein,
gerekten lm olanlarn hayata dnmeyeceklerine inanmaya sevkeder.
Ancak, varsayalm ki, biri l iken dirildi. Bu durumda biz, yalnzca bilimsel yasalar konusundaki bilgimiz gibi iyi bir gerekeden tr, gereklemeyeceine inandmz bir olayn gerekletiini kabul etmek
durumunda kalmayacaz, ayn zamanda, daha da nemlisi, hakknda
hibir tabi aklamann yaplamayaca aikar olan bir olayn gerekletiini kabul etmek durumunda kalacaz. (Peterson M. vd, 245)
Tabiat yasalar eklen ya evrensel ya da statik olabilirler. Evrensel yasalar
unlar zorunlu olarak bunlar yaparlar formunda iken statik olanlar
unlar, u kadarlk bir ihtimalle bunlar yaparlar formundadrlar. Evrensel yasalarn modelleri, Newtonun hareket ve yerekimi yasalardr.
18. asrdan itibaren pek ok insan, zellikle bilim adamlar, her trden
olay tabiat yasalarnn idare ettiine inand. 18. asrdan 20. asrn bana
kadar ise, btn tabiat yasalarnn evrensel olduuna inanld. Buna gre
evrenin bir nceki durumu, btn ayrntsyla bir sonraki durumunun ne
olacan tayin etmekteydi. Bu, fizik determinizm diye isimlendirilen
grt. Fakat 20. asrda Quantum teorisinin gelimesinden itibaren pek
ok bilim adam temel tabiat yasalarnn statik karakterde olduunu dnmeye balad. Statik yasalar u tr eyler, belirli bir ihtimaliyet ile u
tr eyleri yaparlar eklindeki yasalar olup, faton, elektron ve
mesonlarn temel unsurlarnn hareketlerini idare eden yasalardr. Buna
gre bir fatonun ne yapaca ile ilgili herhangi bir zorunluluk yoktur.
(Swinburne, 1989 : 3 vd. )
Tabiat yasalar hakkndaki bu anlay kabul edilince, bu yasalara kar
olan veya onlar ihlal eden bir olay, olaanst trden bir olay olarak grlmtr. Bundan dolay Hume mucizeyi tabiat yasalarnn bir
ihlali (Hume, 1979: 114) eklinde tanmlamtr. Olaanst olay, tabiat
yasalarndan hareketle tanmlamann bir takm zorluklar vardr. Mesela
gerekte tabiat yasas olmad halde, bir eyi tabiat yasas zannetmek
mmkndr. Bylece o eyi ihlal eden bir olay, yanllkla tabiat yasasnn bir ihlali farz edilebilir. Hi mknats grmemi bir insan, mknatsn
bir demir parasn ekmesini, tabiat yasasnn bir ihlali zannedebilir.
Bilimdeki gelimelerden dolay bilimde uzmanlam insanlar bile gerekte tabiat yasas olmad halde birtakm ak dzenlilikleri tabiat yasas zannedebilirler ve baz olaylarn, gerekte yle olmadklar halde tabiat
yasalarn ihlal ettiklerini dnebilirler.
Tanr tarafndan meydana getirilmi, din nemi haiz, olaanst trden bir
olay eklindeki mucize tanmna gre, bir olayn mucize olabilmesi iin
aranan artlardan birisi de Tanr tarafndan meydana getirilmi olmasdr.
Bununla beraber bir olayn Tanr tarafndan meydana getirilmi olduunu sylemek tam olarak ne anlama gelmektedir? Tanrya inanan bir
insan iin olaylar zaten Tanr tarafndan meydana getirilmez mi? Mmin
iin lemi yaratan, devamn salayan ve tabiat yasalarn koyan

163

164

nite 5

Tanrdr. Ancak mucizeyi kabul eden anlaya gre, eer Tanr dorudan
mdahale etmemi olsa, yani Tanr bir yerde ve bir ekilde tabi dzene
karmam olsa (Peterson, M. vd, 244) baz olaylarn, tam olarak o ekilde vuku bulmas dnlemez. Mucizev olayn Tanr tarafndan meydana
getirilmi olmasnn anlam bu olmaldr.
zerinde durduumuz tanm gerei, bir olayn mucize saylabilmesi iin
aranlan nc art, din nemi haiz bir olay olmas gerektiidir. Buna
gre herhangi bir olayn mucize saylabilmesi iin, kutsal, ilah bir maksada katkda bulunmas gerekir. Mucizenin tanmna din neminin
olmas artnn konulmas, mucizev olaylar bysel karakterli olaylardan ayrmak iindir. nk din nemi olmayan olaanst olaylar,
mucizeden ziyade bysel fenomenler olarak deerlendirilirler.
Mucizenin tanmyla ilgili temel problem, nce olaan veya tabi
olan, sonra da tabiat yasasnn anlalmas ile ilgilidir. Hume, tabiat
yasasndan hareket ederek, mucizeyi deerlendirmitir Son dnemde
mucize zerinde yaplan felsef tartmalarn neredeyse tamam,
Humeun grlerine bir ekilde atfta bulunur. Bu sebepten Humeun
mucize ile ilgili grlerinin ele alnmas, konunun akla kavumasna
imkn salayabilir.
Hume ve Mucize
Hume, deney, gzlem ve tabiat yasas fikrinden hareketle, mucizenin
meydana geldiine inanmann makul olmayaca sonucuna ular.
Enquiry isimli eserinin X. blmnn II. ksmnda Hume, mucizelerin
meydana gelmesine itiraz ederken, tam olarak delillendirilen hibir mucizenin olmadn ve mucize fikrinin kaynann dindar insandaki doa
stne olan eilim olduunu ileri srer. Humea gre deney ve gzleme
dayanan duyusal bilgimizle elde ettiimiz bilgilere ters den durumlarda insan ahitliine gvenemeyiz. (Hume, 1979: 112) Mucizeler duyulara
deil insanlarn ahitliine dayandna gre, mucizeden anlalan ey,
gereklikle ilgili duyusal bilgimizle ne kadar uyuursa o kadar gvenilir
olur. Bu durumda Humeun mucizeden ne anlad nem kazanr.
Hume, mucizeyi tabiat kanunlarnn bir ihlali (Hume, 1979: 114-15)
olarak tanmlar.
Mucizenin tabiat yasasnn ihlali eklindeki bu tanmna birbirinden
ayr iki itiraz yneltilmi ve tanmn kendi iinde tutarsz olduu ileri
srlmtr. Birinci itiraz; tabiat yasasnn ihlali ifadesinin kendi iinde tutarsz olduu eklindedir. Buna gre evrensel tabiat yasas iddias,
zorunluluu ve daima meydana gelen eyi ifade etmektedir, eer iddia
edilen bu yasann istisnas varsa bu onun gerekte bir yasa olmad anlamna gelir. kinci nemli itiraz da yledir: Mucizeyi Tanrnn sebep
olduu bir olay olarak tanmlamak, onun bir sebebinin olduunu sylemek demektir. Sebebini zikretmekle de onun meydana gelmesini aklam oluruz. Bir eyi aklamak demek, onun meydana gelmesinin bir
takm tabiat kanunlaryla uyum iinde olduunu gstermek demektir. Bu
ekilde aklanabilen olay da bir yasann ihlali olamaz.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

Humeun sebeplilik ilkesi ile mucize hakknda syledikleri, esasen birbiriyle tutarl deildir. yle ki: Humea gre sebep ile sonu arasndaki
iliki zorunlu bir iliki deildir. Bu gryle Hume, Bat dncesinde
bilim anlay zerinde nemli bir tesir brakt gibi Kant da domatik
uykusundan uyandrmtr. Eer sebep ile sonu arasndaki iliki zorunlu
bir iliki deil de, sadece dzenli bir art arda geli ilikisinden ibaretse,
bu dzenli art arda geliin ileride de devam edecei konusunda herhangi
bir zorunluluk yok demektir. Gemite dzenli bir art ardalk olmu olmas, bunun ileride de zorunlu olarak devam edecei anlamna gelmez.
Dolaysyla Humeun sebeplilik hakkndaki grleri erevesinde Gne, gemite daima dodu nermesi ile Gne, yarn domayacaktr
nermesi arasnda herhangi bir eliki olmaz. Sebeplilik ile ilgili bu grnn mantki sonucu mucizeyi mmkn grmek olmas gerekirken
Hume, ilgin bir ekilde mucizenin imknna itiraz etmitir. nk
Humeun sebeplilik ilkesi hakknda sylediklerinden hareketle suyun
yarn, gemiteki gibi donmayabileceini farzetmek, en azndan eliik
olmaz; dolaysyla bir tabiat yasasn ihlal eden bir olayn vuk bulduunu kabul etmek de, akla aykr olarak dnlmez. Byle bir olay, en
fazla inanlmas zor bir olay olarak gzkebilir.
Humedan yaklak yedi asr nce yaam olan Gazal, sebeplilik konusunda Humea nclk etmi ve bu gryle tutarl bir ekilde mucizenin imknn savunmutur. Mucize meselesi, esasen bir sebeplilik
meselesidir. Genel olarak mucize, tabiattaki sebep sonu ilikisi zincirinin
dnda meydana gelen bir olay olarak kabul edildii iin, sebeplilik kavramna yklediimiz anlam, mucizeye yklediimiz anlam etkileyecektir. Sebep ile sonu arasnda zorunlu bir iliki kabul ettiimizde, bu ilikinin dnda kalan olaylarn imknn mantken reddetmemiz gerekir.
Sebep ile sonu arasnda zorunlu deil de kontenjan (zorunsuz) bir iliki
kabul etmemiz halinde ise, mucizenin kabul mantken mmkn hale
gelecektir.

Kantlanmas
Mucize konusunda tartlan meselelerden birisi de, mucizenin kantlanmas meselesidir. Bu konuda cevab aranan temel soru, mucizenin fiilen
meydana gelmi olduunu ispat etmeye yetecek tarih bir delil var mdr? sorusudur. Mucize konusunda Hume, genel epistemolojik sistemine uygun
olarak deneyin verilerine itibar etmektedir. Deneyin verilerinin aksine bir
mucizenin vuk bulduunu ispat edecek gte tarih bir kantn olmadndan hareket eden Hume, mucizeyi tarih felsefesinin bir problemi olarak ele almaktadr. lgilendii temel sorun, mucizenin filen gerekleip
gereklemedii deil, gerekletiinin ispat edilip edilemeyeceidir. Bir
baka ifadeyle Humeun mucizeler konusundaki temel itiraz, 18. asr
teologlarnn ynteminedir. Bu dnemin tabi veya rasyonel teologlar,
nce, Kitab- Mukaddeste zikredilen her mucizenin gerekten vuku bulduunu gsteren tarihi delillerin olduunu iddia ediyorlar, sonra da bu
mucizeleri Hristiyan vahyini dorulamak zere delil gsteriyorlard. te

165

166

nite 5

Humeun itiraz, mucizelerin gerekten vuku bulduunu gsterecek tarihi delillerin olduuna idi.
Tabi teologlarn yntemine yapt itirazda Hume, esasen hakldr. Ama
o da mucizev bir olayn lehindeki tarih delilleri deerlendirirken, kendi
zamannn tecrbesini temel lt olarak almtr. Kendi dnemindeki
tecrbeci yaklamn geerli saydklarn kabul, geersiz saydklarn ise
reddetmi; pheci olmasna ramen, ann bilgilerini pheci bir yaklamla sorgulamamtr. Yani andaki tecrb bilgilerin imknsz
grd mucize lehindeki delilleri, sorgulamadan inceleme dnda tutmu, kendi dnemindeki bilgilerin imknsz grd eyin, gerekten
imknsz olup olmadn sormamtr. Dolaysyla neyin mmkn olup
olmad konusunda keyfi davranmtr.
Anlalyor ki mucizenin, yalnz bana, vahyin dorulanmas iin kesin
bir delil olabilmesi mmkn grnmemektedir. nk bir insann mucizeye inanmas iin, ncelikle Tanr fikrine sahip olmas ve ona iman etmesi gerekir. Tanrya iman eden bir insann ise, vahyi kabul etmesi iin
mucize beklemesine lzum kalmaz. eylerin gemite olduklar tarzda
ileride de her zaman ayn ekilde olacaklarn gerekli klacak mutlak bir
zorunluluk yoktur. Bu sebepten dolay da, bilimsel olarak aklanamayan
olay anlamnda, mucizenin meydana gelebilirlik imknn reddetmek
tutarl olmaz. Ayrca byle bir olayn meydana geldiini kabul etmek
iin, mucizenin ilgili olduu tabiat yasasnn ortadan kalkmas da
gerekmez. nk mucizeler, tekrar mmkn olan tecrbe edilebilir
olaylar deil, zel insan durumlarna mahsus hallerde meydana gelen
zel olaylardr. Bunlar genel yasa emasn tahrip etmezler. Mucize, bilimsel adan tesadf gibi gzkse de, bilimsel yntemlerle gzlemlenemeyen bir sebep, yani Tanr tarafndan meydana getirildii kabul edildii
iin tesadften ayrlr.
Tanrya inanan bir insan iin tabiat yasalarn koyan ve ileyilerini devam ettiren Tanrdr. Bu da tabiat yasalarnn, olup bitecek eylerin nihai
belirleyicileri olmad anlamna gelir. Dolaysyla teolojik adan mucize
meselesi, birinci derecede leme mdahale eden bir Tanrnn varln
kabul edip etmeme ile ilgilidir.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

zet
Dinin en temel kavramlarndan birisi olan vahiy; Tanr, iman, teoloji ve
mucize anlaylarnn ekillenmesinde rol oynayan anahtar bir kavramdr. Vahyin insanlara ynelik ilah bir bildirim eklinde yaplan olduka genel tanmndan hareket eden din fenomenolojistleri, vahyin be unsuruna dikkat ekerler. Bu unsurlar, vahyin kayna, vastas, muhtevas,
alcs ve alc zerinde brakt tesir, eklinde ifade edilir. Din kullanmnda vahyin znesi Zt anlamndaki Tanrdr; vasta, ya hakikatlerin
bildirim arac olan nermeler ya da Tanrnn tezahr arac olan olaylardr. slmiyette vahyin vastas nermelerdir. Hristiyanlkta ise bu konuda, Aydnlanma dnemine kadar olan geleneksel anlayla Aydnlanma sonras modern dnemin anlay arasnda farkllk vardr. Geleneksel
Hristiyan anlaya gre vahyin vastas, sann retilerinin veya Kilise
aklamalarnn ifade edildii nermelerdir. Aydnlanma sonras dnemde vahyin vastasnn, sz, reti veya aklamann ifade edildii nermeler deil de olaylar olduu kabul edilmitir. Vahyin alcs; kelimenin din
kullanmnda peygamberlerdir. Vahyedilen eyin mahiyeti konusunda
iki farkl anlay vardr. Geleneksel anlaya gre, vahyedilen ey hakikattir; modern zamanlarda vahyedilen eyin Tanrnn zt olduu
savunulmaya balanmtr.
Vahyin imknnn makul gerekeleri ile Tanrnn varl lehindeki makul
gerekeler arasnda ok yakn bir iliki vardr. Teistik bir Tanrnn
varolduu ne kadar mmkn ise, bu Tanrnn vahyetmesi de o kadar
mmkndr. Vahiy olduu iddia edilen eyin, iddia edildii gibi ilah bir
kaynann olduunu gsterebilmek iin bavurulan delillerin en nemlileri; mucize, gaybden verilen haberler ve vahyin topland Kitabn ksa
bir zamanda ok geni topluluk tarafndan kabul grmesidir. Bununla
beraber 18. asrda pek ok aydnlanmac dnr, bu delilleri yetersiz
bulmutur. Gnmz din felsefesinde vahyi dorulamak zere mracaat
edilen deliller, genel olarak dahil ve haric olmak zere iki ksma
ayrlmaktadr.
Vahiy, din hakikatlerin nerme formundaki bildirimi eklinde anlaldnda kutsal kitap, kelamullah ve hatadan mnezzeh olarak kabul edilir. Kii merkezli vahiy anlay kabul edildiinde de, kitap yine kutsal
kabul edilir, ama buradaki kutsallk, tanklk ettii olayn kutsallndan
kaynaklanr. Vahiy, bilgi ve renme ile yakndan ilgili bir kavramdr.
nerme merkezli anlayta vahiy, mstakil bir bilgi kaynadr. Kii
merkezli anlayta vahyin mstakil bir bilgi kayna olduunu dnebilmek zordur. nk bu anlayta vahiy ile bir takm hakikatler bildirilmemekte, Tanr kendisini ifa etmektedir.
Tanrnn tabiata mdahale etmesi demek olan mucize fikri, Tanrya yaplan ibadet ve dualar mantkl hle getirir. Teist dncede mucizenin
iki ana fonksiyonu vardr. lk olarak mucize, ilah vahiy iin dorulayc
bir belge fonksiyonu grr. kinci olarak mucize, Tanrnn varl, ilah

167

168

nite 5

kudret ve iradenin mahiyeti hakknda insanlara fikir verir. Din felsefesi


metinlerinde zerinde ittifak edilen bir mucize tanm olmamakla birlikte
Tanr tarafndan meydana getirilmi, din nemi haiz, olaanst trden bir
olay eklindeki tanm, genellikle kabul gren bir mucize tanmdr ve
zerinde youn felsef ve teolojik tartmalar srdrlmektedir. Mucize
meselesi, esasen bir sebeplilik meselesidir. Sebep ile sonu arasnda zorunlu bir iliki kabul edildiinde, bu ilikinin dnda kalan olaylarn
imkn mantken reddedilir. Sebep ile sonu arasnda zorunlu deil de
kontenjan (zorunsuz) bir iliki kabul edilmesi halinde ise, mucizenin
kabul mantken mmkn olur.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

Gzden Geir
Geir

Vahiy kavramnn kelime anlamn aklaynz.

Byk, tabi ve zel vahiy terimleriyle anlatlmak


isteneni rnekleriyle belirtiniz.

Vahyin znesi, din ve din d alanda deimekte midir,


anlatnz.

Vahyin vastas konusundaki gr ayrlklarn aklaynz.

Vahyin imkn, nasl bir Tanr tasavvurunu


gerektirmektedir, aklaynz.

Vahyin dorulanmas konusunda bavurulan deliller kaa


ayrlmaktadr, belirtiniz.

Mucizenin teolojik dncedeki yerini aklaynz.

169

170

nite 5

Kaynaklar
Alston, W. P. (1963), Revelation and Miracle, Religious Belief and
Philosophical Thought:
Readings in the Philosophy of Religion, ed.by W.P.Alston, New York.
Bakillan, Kitabl-beyan anil-fark beynel-mucizati vel-kerameti vel-hiyeli
vel-kehaneti ves-sihri ven-narencat (Olaanst Olaylar ve Aralarndaki
Farklar [Mucize, Keramet, Sihir], ev. Adil Bebek, stanbul 1998.
Baillie, John (1956), The Idea of Revelation in Recent Thought, London.
Brunner, Emil, Philosophy and Biblical Revelation, Religious Belief and
Philosophical Thought, ed.by W.P.Alston, New York 1963.
Dunn, James D.G., Biblical Concepts of Revelation, Divine Revelation,
ed.by Paul Avis, Cambridge 1997.
Dulles, A., Models of Revelation, New York: Orbis Books, 1996.
Frb (1980), Es-Siysetul-Medeniyye, ev. M.Aydn-A.ener-R.Ayas,
stanbul: Kltr Bakanl Yayn.
Frb (1990), El-Mednetl-Fzla, ev. A.Arslan, Ankara: Kltr Bakanl Yayn.
Farab (1999), Risla f ar ahl al-madna al-fdla, ed. by Fuat Sezgin,
Islamic Philosophy, vol. 14 iinde, Frankfurt: Publications of Institude
fort he History of Arabic-Islamic Science.
Gazal (1971), el-ktisd fil-tikd (tikadda Orta Yol), ev. Kemal Ik,
Ankara.
Gazal (1981), Tehft el-Felsife, ev. Bekir Karla, stanbul.
Helm, Paul (1982), Divine Revelation: The Basic Issues, London.
Hick, John (1963), Philosophy of Religion, London.
Hume, David (1979) An Enquiry Concerning Human Understanding,
Oxford.
bn Manzr (1956), Lisnul-Arab, c. XV, Beyrut.
bn Sn (2005), Kitbu-if: Metafizik II, ev. E. Demirli-. Trker, stanbul: Litera Yaynclk.
Kl, Recep (1992), Ahlkn Dini Temeli, Ankara.
Kl, Recep (2004), Modern Bat Dncesinde Vahiy, stanbul.
Kl, Recep (2011), Modern Tartmalarn Inda slm Vahyi, slm
ve Hristiyanlkta Vahiy, ed., R. Heinzmann ve M. Seluk, Eugen Biser Vakfnn Kltrleraras ve Dinleraras Sempozyumlar, C.5, Stuttgart 2011.
Locke, John (1964), An Essay Concerning Human Understanding, London.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

Maturidi, Ebu Mansur, Kitabu't-Tevhid (Fethullah Huleyf neri), stanbul,


1979.
Mavrodes, George I. (1988), Revelation in Religious Belief, Philadelphia.
Metz, J. Baptist (1986), Miracle, Encyclopedia of Theology, ed by K.
Rahner, New York.
Michel, Thomas (1992), Hristiyan Tanrbilimine Giri, Dinler Tarihine Katk,
stanbul.
Michot, Yahya, Revelation, The Cambridge Companion To Classical Islamic
Theology, ed. By Tim Winter, Cambridge: CUP, 2008.
Okumu, Mesut (2003), Kurann Felsefi Okunuu (bn Sina rnei), Ankara.
Pailin, David A., Groundwork of Philosophy of Religion, London 1986.
Peterson, M. vd., Akl ve nan Din Felsefesine Giri, ev. Rahim Acar, stanbul 2006
Saram, brahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Ankara 2003.
Swinburne, Richard (1970), The Concept of Miracle, London: Macmillan
Publishers ltd.
Swinburne, R. (1989) (ed.by), Miracles, London: Colier Macmillan
Publishers.
Swinburne, R., (1992a) Revelation: From Metaphor to Analogy, Oxford:
Clarendon Press.
Swinburne, R., (1992b), Revelation, Our Knowledge of God, (ed.by)
K.J.Clark, Netherlands: Kluwer Acedemic Publishers.
Watt, W. M., Modern Dnyada slm Vahyi, ev. Mehmet S. Aydn, Ankara
1982.
Wolterstorff, Nicholas (1995), Divine Discourse: Philosophical Reflections on
the Claim that God Speaks, Cambridge.

171

172

nite 5

Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi dorudur?
zel vahiy;
a) ilham anlamna gelir.
b) tabi vahiy demektir.
c) Tanrnn kendisini fizik tabiatta ifa etmesinin addr.
d) Tanrnn peygamberi vastasyla bildirmi olduu nermeler
btndr.
e) Hibiri
2. Aadakilerden hangisi vahyin unsuru deildir?
a) znesi,
b) Vastas,
c) Alcs
d) Muhtevas,
e) Yazan
3. Kutsal kitap ile aadaki nermelerden hangisi dorudur?
a)

Kiisel vahiy anlaynda nce olay olur; sonra toplum,


daha sonra kitap oluur.

b)

Kiisel vahiy anlaynda kitap kelamullah olarak


isimlendirirlir.

c)

nerme merkezli vahiy anlaynda kitap hatadan


mnezzeh kabul edilmez.

d)

nerme merkezli anlayta nce olay olur, sonra toplum


daha sonra kitap oluur.

e)

nerme merkezli anlayta kitap tarihseldir.

4. Aadaki nermelerden hangisi yanltr?


a)

Thomas Aquinas ift katl hakikat anlayna sahiptir.

b)

Kanta gre vahiy mstakil bilgi kaynadr.

c)

Lockea gre vahyin bildirdikleri akla uygun olduu srece


geerlidir.

d)

Thomas Aquinasa gre akln ulatklar vahiyle uyumlu


olduu srece geerlidir.

e)

slm kelam dncesinde vahiy mstakil bir bilgi


kaynadr.

TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize

5. Aadakilerden hangisi dorudur?


a)

Mucize, Tanrnn tarihe mdahalesinin addr.

b)

Mucize, leme mdahale etmeyen bir ulhiyet erevesinde


anlaml olur.

c)

Teist dncede mucize, ilah vahiy iin dorulayc bir


belge fonksiyonu grr.

d)

Mucize, bilimsel aklamas olan bir olaydr.

e)

Hibirisi

173

174

nite 5

176

nite 6

nitede Ele Alnan Konular

Akl, nan ve man Kavramlar


Fideizm ve Pragmatik man Anlay
Wittgenstein, Dil Oyunlar ve man
Tanr nancnn Temelsellii
man, Delil ve Delilcilik

nite Hakknda
Bu nitede akl, inan ve iman kavramlarnn genel bir tahlili
yapldktan sonra, evvela, iman konusunda akln ve bilginin
otoritesini gerekli veya yeterli grmeyen eitli fideist (imanc)
ve pragmatik yaklamlar ele alnmakta ve
deerlendirilmektedir. Fideist/ pragmatik yaklamlarn imann
bilisellii ve delillendirilmesi noktasnda tatmin edici bir tutum
sergilemedikleri savunulmaktadr. Gnmz din felsefesinde
Wittgensteinn ikinci dnem felsefesindeki dil oyunlar
kavramna dayandrlan bir baka fideist yaklam da benzer
ekilde deerlendirilmektedir. Fidest yaklamlarn yan sra,
bu nitede A. Plantinga tarafndan savunulan Tanr inancnn
herhangi bir delillendirmeye ihtiya duymakszn da rasyonel
olabileceini ngren Tanr inancnn temelsellii grne
de yer verilmektedir. Son olarak da, man, delil ve delilcilik
bal altnda fideist ve benzeri yaklamlarda ortaya kan
sorunlarn nasl zmlenebileceine ynelik olarak imann
delil ve delilcilikle olan/ olabilecek ilikisi ele alnp,
deerlendirilmektedir.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Akl, inan, bilgi ve iman kavramlarn ve
aralarndaki ilikileri renmek.
Fideizm (imanclk) ve pragmatik iman anlay
konusunda ileri srlen gerekeleri bilmek ve
deerlendirmek.
Din inancn dil oyunlar yoluyla aklanp
aklanamayacan bilmek ve deerlendirebilmek.
Tanr inancnn temel bir inan olup olamayacan
irdeleyebilmek.

man ve din inancn delil ve delilcilikle ilikisini


kavramak.

Akl ve man

niteyi alr
alrken
ken
Bu niteyi alrken;

nitede ele alnan konular dikkatlice ve zerinde


dnlerek okunmaldr.
Konularn birbiriyle balantl bir ekilde okunmas
konunun iyi/ doru anlalmas iin gereklidir.
nitede kapal grnen terimlerin daha iyi
anlalmas iin deiik felsefe ve din szlklerine ve
ansiklopedilerine bavurulmaldr.
Konularn daha ayrntl bir ekilde kavranabilmesi
iin yardmc kitaplara mracaat edilmelidir.

177

178

nite 6

Giri
Akl, inan ve iman ilikisi din ve felsef adan en nde gelen geleneksel
tartma alanlarndan birini oluturmaktadr. Modern zamanlarda, zellikle de Batdaki Aydnlanma dncesinin de etkisiyle bu mesele din
inancn rasyonel bir temeli olup olmad sorusu etrafnda odaklanmtr. Bu soruya tatmin edici bir cevap verebilmenin dinde merkez bir
neme sahip olan iman olgusunun akl bir temele sahip olup olmad
sorusuyla edeer olduu aktr. Akl ve iman ilikisini u sorular zerine younlaarak irdeleyebiliriz: man akla dayandrlabilir mi? mann
dorular akln dorularn aabilir mi? Din inancn bilgisel deeri nedir?
Akla dayandrlmam bir iman veya din inan ne derece mmkndr?
Rasyonel dzlemde temellendirilemeyen ve temellendirilememi bir
imann veya inancn deeri ne olabilir? Bu sorulara ne tr cevaplar verildii ya da verilebilecei hususunu ayrntl bir ekilde ele almadan nce
konuyla ilgili temel bir takm kavramsal zmlemelerle balamak yerinde olacaktr.

Akl, nan ve man Kavramlar


nan kavramnn kapsam din inan ya da imana taalluk eden
inanlar kavramndan daha geni olup, hem bilginin geleneksel
tanmnda hem de imann geleneksel tanmnda yer alan bir
unsurdur. yle ki geleneksel tanmna gre bilgi hakllatrlm
doru inantr; buna gre, bilgi ile doru inan arasnda yakn
bir iliki bulunmaktadr.
nanlarmz bizim iin bilgiye dntren ey sadece onlarn doru
olmalar deil, doruluklarnn bir ekilde hakllatrlabileceine dair bir
delile/ gerekeye sahip olduumuz veya olabileceimizdir. Bylece imann akl/ bilgisel bir temele dayanp dayanmad nemli lde imana
taalluk eden inanlarn epistemik adan hakllatrlp hakllatrlamayacaklarna, yani doruluklarnn gsterilip gsterilemeyeceine bal
grnmektedir.
Bir inanc hakllatrmak ne demektir? Bir inanc ya da nermeyi hakllatrmann, yani doru olduunu gstermenin eitli yollar olabilir.

rnein, Kare drt aldr veya 2 +2 = 4 eklindeki bir


nermenin doruluunu analitik, yani tanmsal bir yolla
gsterebileceimiz halde, Dnya yuvarlaktr veya Sokaklar
slaktr eklindeki bir nermenin doruluunu ancak
gzlem/ tecrbe yoluyla gsterebiliriz. Bir baka ifadeyle bu
nermelerden ilk gruptakiler a priori bir yolla, ikinciler ise a
posteriori bir yolla gerekelendirilebilirler; yani srasyla
tecrbeden bamsz ve tecrbeye bal olarak bilinebilirler.
Bylece inanlarmz hakllatrma temelinin ilikin olduklar
dzlemlere gre deieceklerini syleyebiliriz.

Akl ve man

man-akl ilikisini ayrntl bir ekilde irdelemeye gemeden nce netletirilmesi gereken kavramlardan biri de akl kavramdr. Akl kavramna
bir tanm getirmenin nndeki zorluklardan biri onun zaman zaman
deiik dnrler ya da felsefe ekolleri tarafndan farkl anlamlarda
kullanlmasdr. Ancak burada akln kayna, mahiyeti ve snrlar gibi
farkl felsef sezgilere konu olabilecek geni bir tartmaya girmeyip, akln dar ve geni olarak adlandrlabilecek kullanmlar zerinde ksaca
durabiliriz. Dar anlamda bir eyin akl olmas onun akln dorularyla
ters dmemesi, onlara aykr olmamas eklinde tanmlanabilir. Akln
dorularn ise geleneksel olarak tecrbeden bamsz olan, yani tecrbeyle yanllanmas sz konusu olmayan a priori dorular olarak grebiliriz ki bunlar en temelde bilinen klasik mantn da temelini oluturan
dncenin yasalardr. yle ki bu temel yasalarla elien bir inan/ dnce tutarszdr ve tutarsz bir ey de doru olamaz. Bu noktadaki en
temel yasa olan elimezlik ilkesi bize bir eyin (inancn, nermenin veya
dncenin) deillemesiyle birlikte doru olamayacan ( (p & p));
bunun bir eliki ifade etmesinden dolay zorunlu olarak yanl olduunu syler. Dolaysyla bir eyin doru olabilmesi iin ncelikle tutarl
olmas, yani herhangi bir eliki iermemesi gerekir.
Akl kavramnn geni anlamdaki kullanmnn ise bir eyin (inancn veya
dncenin) doruluunu gstermek amacyla ortaya konulan/ konulabilecek btn kantlar/ kantlamalar olarak dnebiliriz. Bir baka ifadeyle, bir inancn doruluunu gstermek, yani hakllatrmak iin ileri
srlen veya srlebilecek btn a priori ve a posteriori delillendirmeler
akln bu geni kullanmna dhil edebilir.
man kavram ise farkl boyutlara sahiptir ve bu yzden deiik alardan
irdelenmeye muhtatr. Hickin iaret ettii gibi, iman szc epistemolojik olduu gibi, epistemolojik-olmayan bir anlamda da kullanlabilmektedir. Bir yandan Tanrnn varlna ve sfatlarna referansta bulunan bir
iman (fides) kavram bir yerde kanlmaz olarak Onun hakkndaki bir
takm nermesel doruluklar ngrdnden bilisel adan, yani bilgi
ve inan nermeleriyle ayn kefede ele alnmaldr. Dier yandan iman
ayn zamanda bir gven (fiducia) ilikisi olarak dnlebilir ki bu, tpk
baka bir insana olan gvenimizde olduu gibi, Tanrnn iyiliine olan
gvenimizi ifade edebilir (1988, 3).
Geleneksel teizmin ngrd iman anlaynn daha ok epistemolojik
bir temele dayanan, inansal (itikad) bir doruluu ngren bir iman
anlay olduunu belirtmek gerekir. Bilindii gibi, slm akidinde iman
ksaca kalp ile tasdik, dil ile ikrar olarak tarif edilmitir. Genel geer bir
dorulua sahip bu tanmn imann ieriini ifade etmekten ziyade ilevsel olduu aktr. nk iman asndan asl nemli olan ieriktir; yani
neyin kalple tasdik ve dille ikrar edildii muhakkak ki daha nemlidir.
Bu ilevsel tanm, bilindii gibi, slm imannn zn oluturan Kelime-i
ahadetin ieriiyle belirlenmitir ki bu, Allahtan baka ilh yoktur ve
Muhammed Onun kulu ve elisidir inanlarnn kalp ile tasdik ve dil

179

180

nite 6

ile ikrarn gerektirir. Kelime-i ahadette dile getirilen eyler temelde


hkm ifade eden eyler, yani birer (inansal) nerme olduklarndan bir
doruluk deerine (yani doru veya yanl deerlerinden birine) sahip
olmak durumundadrlar. Gnmz din felsefesinde bu tr bir iman anlay inansal ya da nermesel iman anlay olarak bilinmektedir.
Olduka doal grnen bu inansal/nermesel iman anlay esasen dier
teistik dinlerin de nemli lde paylatklar bir iman anlaydr. Orta
a Hristiyan teologu Thomas Aquinas (1224-1274)n savunduu iman
anlay buna iyi bir rnektir. Buna gre iman etmek bir eye inanmay
gerektirir ki bu balamda sz konusu olan Tanrya inanmak, yani Tanrnn var olduuna inanmaktr. Byle bir iman nermesel klan da onun
nermesel bir doruluu, rnein, Tanr vardr eklindeki bir nermenin doruluunu ngrmesidir. Dolaysyla, iman sahibi olan bir kimse
Tanr vardr eklindeki bir nermenin doruluu hususunda teorik
adan ikna olmu bulunmaldr (Swinburne 2005, 138).
nansal/ nermesel anlay ngren bu iman anlayna karn zellikle
modern Bat dncesinde savunulan grlerden biri kiisel, inansal/
nermesel-olmayan ya da bazen pragmatik olarak adlandrlan iman
anlaydr. Bu iman anlaynn en nemli zellii ise imann inansal/
nermesel boyutunu bir kenara brakp, bunun yerine imann btnyle
gvenmeyi ifade eden bir olgu olduunu ileri srmesidir. Bir baka ifadeyle, bu iman anlay Tanr vardr eklindeki bir nermesel dorulua
ilikin teorik/ epistemik bir tankl ifade etmekten ziyade Tanrya gveniyorum eklindeki bir hle delalet ettiinden inan/lar/a referansla
aklanamaz (Helm 2000, 3-4; Swinburne 2005, 147). Nitekim bu noktada
iman ile inan arasnda bir ayrma giden Audiye gre, teistik inanlar
(Tanrnn varlna inanmak) rasyonel olmad halde din balanmay
ifade eden iman rasyonel olabilir (Audi 1991, 213 vd.).
Teorik anlamda herhangi bir inancn/ nermenin doruluunu ngrmeyen byle bir yaklam imann inansal/ nermesel-olmayan bir takm
unsurlar da ierdii eklindeki bir anlaytan dikkatle ayrmak gerekir.
nansal/ nermesel iman anlayn savunan bir ok kimse tabii ki imann salt bir nermesel tasdikin tesinde bir tutum ifade eden gvenmeyi,
bir baka ifadeyle varolusal boyutu da ierdiini kabul edecektir. Ancak
byle bir gvenmenin temelinde Tanrnn varlna ve sfatlarna ilikin
bir takm nermesel doruluklarn kanlmaz bir ekilde bulunmas
gerektii de kabul edilecektir (Bkz. Uslu 2004, 77-79, 204-205).
Helmin de iaret ettii gibi, iman her ne kadar inansal/ nermesel bir
takm unsurlar ierse de bu onun byle unsurlara indirgenebilecei anlamna gelmez. Dolaysyla inancn tek bana iman iin yeterli olmad,
imann ayn zamanda gven veya gvenme eklindeki tutumsal bir unsuru ierdii dorudur. Ne var ki buna karlk hibir inanc/nermeyi
iermeyen ve sadece kiisel bir gveni ifade eden bir iman anlaynn
tam olarak ne anlama geldiini anlamak olduka zordur. man bir gvenme durumu olarak aklansa bile bu durumun bir takm nermesel

Akl ve man

doruluklar ngrmesi kanlmaz grnmektedir. nk bu yaklam,


her eyden nce, gvenilen veya gvenilebilecek bir varln var olduuna dair inan ile gvenilebilecek bir varla gerekten gvenildiine dair
bir inanc iermek durumundadr. Buradan imann inansal/nermeselolmayan tutumsal bir takm unsurlar iermekle beraber zde inansal/nermesel bir temele dayand sonucuna varlabilir (Helm 2000, 4).
Bir baka ifadeyle, gven (fudicia) olarak iman gvenin nesnesinin bilii
olarak iman (fides) ngrr (Hick 1988, 4). Ya deilse, kiinin var olduuna inanmad bir varla gvenmesi anlalmaz olacaktr. Nasl ki bir
arkadamzn bizi sevdiini sylerken gerekte var olan ve bizi seven bir
insana referansta bulunuyorsak, ayn ekilde Tanrnn bizi sevdiine
iman ediyorum derken gerekte var olan ve bizi seven bir varln (Tanrnn var olduuna) inanyor olmam kanlmaz grnmektedir. Dolaysyla, Tanrnn bizi sevdiine iman ediyorum eklinde bir iddiada bulunup, Ama Tanrnn var olduuna ne inanyorum ne de inanmyorum
demek akas pek anlalr deildir (Radcliffe 1995, 75). O halde iman
olgusunda inansal ve inansal-olmayan unsurlar birbirlerini dlayan
eyler olarak deil, aksine birbirlerini tamamlayan eyler olarak grlmelidir. Bir baka deyile, imann ayn zamanda kiisel bir gveni gerektirmesi onun nermesel bir takm inanlar iermedii anlamna gelmez.
Tam tersine bir kimsenin bir varla -Tanrya- gvenebilmesi iin o varlk hakknda nermesel bir yolla ifade edilmesi kanlmaz olan bir takm
eylere inanmasn gerektirir (Helm 2000, 6).
Aslnda akl ve iman ilikisinde byk nem ifade eden mann akl bir
temeli var mdr? eklindeki bir sorunun en temelde inansal bir iman
anlayn hedefledii aktr. Her ne kadar inansal-olmayan davran ve
tutumlarmzn da pratik anlamda rasyonel olup olmadklar sz konusu
olabiliyorsa da, en temelde bir eyin rasyonel deerinin ne olduu sorulduunda daha ok bir inancn/dncenin epistemik anlamda doru
olduunu dnmek iin bir gerekemizin olup olmad kastedilir. Bir
hkm ifade eden eyler, yani nermesel yolla dile getirilen inanlar/dnceler birer doruluk deerine sahip olmak durumunda olduklarndan (doru ya da yanl deerlerine konu olduklarndan) rasyonel/ bilgisel bir neme sahiptirler. Byle bir iman anlayna karn, iman
daha ziyade pratik bir dzlemde gven olarak aklamaya alan yaklamlar imann rasyonel/ bilgisel bir temeli olup olmad eklindeki bir
sorunun bertaraf edilebilecei kanaatindedir. Ne var ki, yukarda da dile
getirdiimiz gibi, imann bir gven ilikisi olarak tasavvur edilmesi de
bir takm inansal/ nermesel doruluklar ihtiva ettiinden byle bir
tutumun niha anlamda rasyonel olabilmesi bu sorulara verecei cevaplardan ayr dnlemez.
mann temelde nermesel bir doruluk iddiasn ngren bir inanca
dayandn dikkate aldmzda onun bilgiyle ilikisinin ne olduu veya
ksaca bilgisel deeri, bilgiye indirgenip indirgenemeyecei gibi bir takm
sorularla kar karya gelmekteyiz. slm asndan bakldnda genel
olarak iman ile bilginin birbirlerini dlamak bir yana, birbirlerini

181

182

nite 6

gerektirdiklerini syleyebiliriz. nk imana taalluk eden hususlarn


nazar ve istidlal bir takm yollarla temellendirilebilecei ngrlmtr
(Bkz. zcan 1992, 84 vd. Yine bkz. Uslu 2004, 76-77). O halde imann
btnyle bilgiye indirgenip indirgenemeyecei sorusunu bir kenara
brakacak olursak, slamda iman ile bilginin birbirleriyle yakndan ilikili ve hatta birbirlerinden ayrlmayan eyler olduunu syleyebiliriz.
Bat dncesinde Aquinas inansal/ nermesel bir iman anlayn savunmakla birlikte iman ile bilgi arasnda bir ayrma gitmitir. Ona gre
iman belli bir varla ilikin zihinsel bir belirlenmilii ifade etmek noktasnda bilgiye benzese de bilgi deildir. nk bilgide imandan farkl
olarak akl, alg ve akln ilkeleri yoluyla bir varla bir belirlenmilik/balanmlk sz konusudur (Aquinas 1948, Q12, A.13, R.3). Dolaysyla, Aquinasa gre iman, bilgi ile kanaat arasnda bir eydir. man bilgi
deildir, nk zihnin dorudan ve apak olan bir takm dorular veya
bunlardan mantksal karmlar yoluyla elde ettii bilgi kiiye tasdik
konusunda bir zgrlk vermedii halde imann dorularn tasdik edip
etmeme zgrlne sahibiz. Bir baka ifadeyle, bilginin nesnesi bizi onu
tasdik etmeye zorlad halde imann nesnesi byle bir eyi zorunlu klmaz. man yoluyla bildiimiz (en azndan baz eyler), Aquinasa gre,
bir sr olup, ne dorudan bilinebilirler, ne de doru olduklar ispatlanabilir. Dier yandan iman bir kanaat de deildir, nk kanaatte sahip olunan pheler imanda bir ekilde almtr (Hick 1988, 12-16).
mann inanc ngrdn kabul etmesine karn inan ile bilgi arasnda Aquinasn bu ekilde bir ayrma gitmesi zellikle modern epistemoloji asndan eletiriye ak grnmektedir. Bilgi konusu olan bir eyin
inan konusu olmayaca veya inan konusu olan bir eyin bilgi konusu
olamayaca eklindeki bir dnce doru deildir, nk bunlar birbirlerini dlayan eyler deildir. Bilginin tanm inanc ierdii gibi, doru
olduunu bildiimiz bir eye inanmamamz da dnlemez
(Swinburne 1981, 106-107). Bir baka ifadeyle, bilginin znel koulu
olarak adlandrlabilecek inan yerine getirilmedii takdirde bir nermeyi biliyorum fakat ona inanmyorum (rnein, 2 x 2 = 4 biliyorum,
fakat ona inanmyorum) eklinde garip ve anlalmaz bir sonula kar
karya kalabiliriz. Oysa bunun tersini dnmek mmkndr, nk
inan bilgiyi gerektirmez. Yani bir eye inandmz halde o ey yanl
olabilir, bu durumda da onu bilmemi oluruz (Hospers 1967, 145-146).
Modern dnemlerde bilgi ile iman arasnda bir ayrma gitmeyi gerekli
gren dnrlerden biri imana yer amak iin bilgiyi reddetmeyi bylece zorunlu buldum (1929, 29; Bxxx) diyen Kanttr. Kantn byle dnmesinin en nemli nedeni onun bilgi alann tecrbemize konu olan
grngler alanyla snrlamas olmutur. nanmay znel olarak yeterli,
nesnel olarak yetersiz; bilmeyi ise hem znel hem de nesnel olarak yeterli
eklinde tanmlayan Kant iin Tanrnn varl konusundaki inancn
doruluu tecrbeye dayanan (teorik) bilginin konusu olamaz, byle bir
inancn dnyaya ilikin teorik bilgimizce zorunlu olarak ngrld

Akl ve man

sylenemez. Dolaysyla Tanrnn varl ancak pratik akln ahlak metafizii balamnda ngrmek/varsaymak zorunda olduu bir eydir. Bir
baka deyile, byle bir inancn kesinlii znel bir temele dayandndan
mantksal deil, ahlkdir. Tanrnn varlna dair inancn bylece znel
bir zemine dayandn ve bu nedenle de Tanrnn varlnn bilinemeyeceini savunan Kant iin byle bir inan ancak ahlk (pratik) bir dzlemde kesinlik kazanabilir. Bununla birlikte, diyor Kant, burada bile kii
Tanrnn var olduu ahlken kesindir dememeli, Tanrnn var olduundan ahlken eminim demelidir (Kant1929, 645-650; A822, B850-A829,
B857. Kantn bu grleriyle ilgili geni bir deerlendirme iin bkz.
Reber 2004 a, 64-88).
Grld gibi, iman ile bilgiyi birbirinden ayrmann ve bylece iman
yoluyla kabul edilen bir inancn bilgisine eriemeyeceimiz dncesinin
bir dier nedeni de bilginin ounlukla kesin, salam ve sarslmaz olarak
dnlmesidir. Byle bir bilgi anlayyla kyaslandnda imann her
zaman bu dzeyde bir temele dayanmad bir lde doru kabul edilebilir. Ancak bilgi iin ngrlen bu kstasn her zaman karlanmad
da bir gerektir. Yani her bildiimizi her zaman kesin bir takm delillere
ya da tanklklara dayandrmadmz bilinen bir eydir. Dolaysyla byle bir kesin kant koulu yerine gelmedii halde bir tr bilgiden/bilmeden
sz edilebilir.

rnein, eer Gney Kutbuna yakn bir yerlerde ikamet


etmiyorsanz, evinizde penguenlerin olmadn neredeyse
kesin bir ekilde bilirsiniz. Fakat sizin bu konudaki inancnz
ounlukla kesin bir kanta dayanmak (yani o anda evde
penguen olup olmadn kontrol) yerine penguenlerin yaam
yerleri, penguenlerin g zamanlar ve nedenleri, evinizin
konumu, penguenlerin evin iin girip giremeyecekleri gibi bir
takm n-bilgilere dayal olacaktr (Murray & Rea 2008, 98).
manla ilgili bir dier soru da onun ird olup olmad hususudur. Teist
dinlerde iman genellikle bir fazilet olarak grlm, yani imana sahip
olmak stnlk ifade eden bir deer olarak dnlmtr ki bu yzden
iman edenlerin kurtulua erecekleri ngrlmtr. Peki ama iman ird
bir ey midir? Eer ird deilse, iman bir fazilet klan ve inanan kurtulua gtren ne olabilir? eytann veya eytanlarn da nermesel dzlemde Tanrnn varlna inanmak noktasnda bir imana sahip olduklarn dnen Aquinasa gre, iman bu yzden bizatihi bir fazilet deildir.
Bir insann imann eytann imanndan ayran, bu yaklama gre, eytann imannn doru bir ilikisel nitelikten kaynaklanmad, yani ird
olmaddr. Bir baka ifadeyle, eytan veya eytanlar imana gtren
eyler onlara aka beyan edildiinden inanp inanmamak hususunda
bir irdeye, zgrle sahip deildirler. Bu yzden byle bir iman vgye layk deildir. Oysa insanlar deliller yeterince ak olmadndan zgr irdeleriyle imana sahip olmak, onu istemek durumundadrlar. Bu
ise inanan bir insan iin art bir deerdir (Swinburne 2005, 140).

183

184

nite 6

Fakat Swinburnen de iaret ettii gibi, inanlarn kiinin irdesine bal


olduunu sylemek pek doru grnmemektedir. Eer byle olsayd,
kiinin doru olan bir eye irde ettii iin inanmamas, yanl olan bir
eye de irde ettii iin inanmas dnlebilirdi. Halbuki insanlarn
doru olduunu bildikleri eylere inanmalar, yanl bildikleri eylere de
inanmamalar hususunda bir irdeye sahip olmadklarn dnmek
olduka makul grnmektedir. Bu durumda bir eye inanmak hususundaki irdenin, yani seme zgrlnn temelde doruluunu yeterince
aratramadmzdan, dolaysyla doruluundan emin olamadmz
bir eye inanma istediimizden kaynakland dnlebilir. Oysa Tanrnn var olduu veya Tanrnn var olmad noktasnda bir netlie kavuulduunda sz konusu ird faktr ortadan kalkacaktr (Swinburne
2005, 140-141). Aquinasn burada eytan gibi birinin de iman edebilecei
noktasndaki dncelerinin temelinde onun iman btnyle bir inancn
doruluunu tasdik etmekle zdeletirmesinin bulunduu dnlebilir. mann btnyle inanca indirgenemeyecei, gereini yerine getirmenin de imann bir gerei olduu dnlecek olursa, Tanrnn varlna inanan ve inanmak durumunda bulunup da Ona kar her trl
isyan ortaya koyan bir varln iman ettiini syleme ansmz olmayabilir. Dolaysyla irdenin, salt bir nermesel dorulua inanmaktan ziyade
byle bir doruluun gerektirdiklerine eitli dzlemde katlmak veya
katlmamak noktasnda bir ilev grd dnlebilir.
nermesel bir dorulua inanmann dorudan olmasa da dolayl bir
ird boyutundan sz edilemez mi? rnein, bir eyin hakikatini bilmek/renmek iin byk gayret ve iyi niyet ortaya koyan bir kimse ile
bunun tam tersini yapan, deyim yerindeyse cehalet hususunda srar eden
bir kimsenin ird durumu ayn mdr? Bir baka ifadeyle, gzn ve
gnln hakikate aan ile amayann durumu birbiriyle zde midir?
Elbette deildir. yleyse, nermesel bir dorulua inanmak (ona bir ekilde nfuz etmek) hususunda irdenin birincil dzlemde (dorudan) bir
etkisinin olmad dnlse de bunun ikincil (dolayl) dzlemde belirleyici bir etkiye sahip olduu sonucuna varlabilir.
mann Tanrnn varlna dair bir inancn bir ekilde temellendirilmesini
ierip iermedii; Tanr vardr eklindeki bir nermenin epistemik bir
hakllatrmadan yoksun olduu bir durumda iman etmenin ne derece
mmkn olabilecei fideizm (imanclk) den kat delilcilie kadar uzanan
farkl yaklamlarn yer ald geni bir tartma dzlemini oluturmaktadr. imdiye dek yaptmz kavramsal zmlemeleri gz nne alarak akl, bilgi, inan ve iman ilikisini farkl yaklamlar erevesinde
daha ayrntl bir ekilde irdeleyebiliriz.

Akl ve man

Fideizm ve Pragmatik man Anlay


manclk anlamna gelen fideizmi genel anlamda imann akla dayanmadn savunan gr olarak tanmlamak mmkndr. man hususunda
akln yeterli olamayacan ngren kimi yaklamlardan sz etmek
mmkn olmakla birlikte bilinen belli bal fideist yaklamlarn ou
iman ile akl arasnda bir alakann olmadn; bylece akla dayanmay
ngren bir imann mmkn olmad grndedir.
man felsef adan savunanlar onun genellikle aklla/ akln gerekleriyle
atmadn, yani onun kendi iinde tutarl ve bamsz bir rasyonel
dzlemde temellendirilebileceini dnrler. Fideist yaklamlar ise
tam tersine iman rasyonel bir takm kantlarla savunmay reddederler;
onlara gre imann akl bir temellendirmeye ihtiyac yoktur. Byle bir
yaklamn arkasnda teolojik olduu kadar felsef nedenler de olabilir.
Farkl biimleri olan fideizmi genel olarak lml ve radikal olmak zere
ikiye ayrmak mmkndr. Fideizmin en az radikal olan imann ya da
Tanr inancnn delillendirilmesine ilikin herhangi bir imkn ngrmedii gibi, byle bir eyin gerekliliini de reddeder (Penelhum 1999, 376).
Baka bir deyile, Zagzebskinin de iaret ettii gibi, imann akldan stn ya da stnde olduunu savunan ve bu yzden de imann akl bir
temellendirmeye ihtiya duymadn ngren fideizm kendi iinde ikiye
ayrlabilir.

rnein, imann akl aan bir gereklie delalet ettiini fakat


aklla elimediini ngren Pascaln yaklamn lml fideizm;
imann akl amakla kalmayp ona kart olduunu savunan
Kierkegaardn yaklamn, ayn ekilde sama olan bir eye
iman etmekte bir engel grmeyen Tertulliann grn ise
radikal fideizm olarak yorumlamak mmkndr (Zagzebski
2007, 58-59).
mann salt nermesel bir ierie dair tasdike (veya bilgiye) indirgenip
indirgenemeyeceinin tartmal bir husus olduuna deindik, nitekim
slm dnce geleneinde de iman-amel ilikisi en ok tartmaya konu
olmu hususlardan biridir. Bununla birlikte slmda iman konusunda
akl/ bilgiyi dlayan bir fideist yaklamdan sz etmek mmkn grnmemektedir. Tam tersine, bata Kuran olmak zere iman etmeleri veya
edebilmeleri iin insanlar akletmeye ve bilmeye arlmtr. Dolaysyla
iman, akl ve bilgi birbirlerini dlayan deil, gerektiren unsurlar olarak
grlmtr. Bu nedenle slamda fideist yaklamlarn akl ve bilgiyi
dlama, bunlar alakasz ya da gereksiz grme eklindeki tutumlaryla
rten ya da benzeen bir yapnn olduunu sylemek zordur.
Buna karlk fideist yaklamlarn Hristiyanlk dncesinde nemli bir
yere sahip olduunu sylemek gerekir. yle ki bu gelenekte yer alan bir
ok dnr akl ile imann birbirleriyle badamayan eyler olduunu
ve bu yzden de birbirlerini karlkl olarak dladklarn savunmutur
(Peterson Vd. 2003, 40). Tarihsel adan bakldnda fideizm ou kez ilk

185

186

nite 6

dnem Hristiyan teologlarndan Tertulliann yaklamyla ilikilendirilse de byle bir eilimi St Pauln yazd mektuplarda da grmek mmkndr (Bkz. Deniz 2012, 79-80). yle ki din inanc/ iman bu yolla savunmaya almak Hristiyanlkta yaygn bir yaklam olagelmitir.
Bunda teslis, enkarnasyon ve asl gnah gibi inan esaslarnn nemli bir
yere sahip olduklar gz ard edilemez (Aydn 1986,14). Tertulliann
Tanrnn Olunun lm ve dirilii hususunda dile getirdii ifadeler
fideizmin arpc bir rnei olarak grlebilir. yle ki Tertullian Tanrnn Olunun lmn tam da sama olduu iin inanmaya deer
bulurken; gmldkten sonra yeniden diriliini de imknsz olduundan kesin olduunu sylemitir (Swinburne 2005, 23).
Bu szler farkl yorumlara ak olmakla birlikte sama bir eye inanmak
ve hatta sama olduu iin inanmak ile imknsz olan bir eyin kesinliine inanmak eklindeki ifadelerin tam olarak nasl bir ey olduu veya
tam olarak neye delalet ettiini anlamak, ayet imknsz deilse, olduka
zordur. Tertulliann szlerinin ne anlama geldii veya daha dorusu bir
anlama gelip gelmedikleri tartmas bir yana, teslis ve hull doktrinlerinin aklla temellendirilip temellendirilemeyecei meselesinin Hristiyan
teolojisinde akl ve iman arasndaki bir gerilime kaynaklk ettii bilinen
bir husustur. Bir ok Hristiyan dnrn izah etmeye alt bu doktrinler noktasnda Aquinas akln dorular ile imann dorular arasnda bir ayrma giderek bir aklama getirmeye almtr. yle ki,
Aquinasa gre, Tanr hakknda ifade ettiimiz hakikatin iki biimi vardr. Tanr hakkndaki baz hakikatler insan aklnn btn gcn aar.
Tanrnn l olmas hakikati byledir. Doal akln da eriebilecei baz
hakikatler vardr. Tanrnn var olduu, Onun bir olduu ve benzeri
[hakikatler] byledir. Gerekte, Tanr hakkndaki bu hakikatler doal
akln tarafndan yol gsterilen filozoflar tarafndan ak bir ekilde
kantlanmtr. (Aquinas 1996, 59).
yle grnyor ki akln dorular ile imann dorular arasnda kkl
bir ayrm ngren byle bir yaklam akl-iman ilikisi noktasnda, daha
dorusu imann aklletirilmesi abalarnda nemli skntlar douracaktr. Her eyden nce akl aan bir ey nasl bir ey olabilir veya byle bir
eyden sz etmek ne derece anlamldr? Akl aan, akl tarafndan anlalmas mmkn olmayan bir eyi sr olarak adlandrmak ne derece
mmkndr? Frenchin de iaret ettii gibi, akln dorular ile imann
dorular arasnda bir ayrma gidilecek olursa, hakikatin birlii (btnl) ortadan kalkacaktr. Bu durumda da insan zihninin peinden koaca bir ama-hakikat olmayacandan bilgiyi (hakikati) birlemeyip, ikiye
ayran bir yaklamn entelektel bir amacnn olabileceini dnmek ve
byle bir amacn gerekletirilebileceini beklemek pek mmkn grnmemektedir. Bir kimsenin iki efendisinin olmas nasl mmkn deilse, iki hakikate inanmas da ayn ekilde mmkn grnmemektedir
(French 1901, 487).

Akl ve man

Teolojik bir motivasyona sahip bu grlerin yan sra daha ok felsef bir
karakterde ortaya kan fideist yaklamlar da bulunmaktadr. Bu yaklamlar, rnein, Aquinasn yaklamndan ayran onlarn fideizmi dorudan Hristiyanla zg teslis ve hull gibi doktrinlere dayandrmaktan ziyade Tanrnn varlna ilikin akl, bilgi ve iman ilikisinin
mahiyetine dayandrmalardr. Her ne kadar teslis ve hull inanlarn
akl aan eyler olarak grse de Aquinas, Tanrnn varln ve birliini
aklla temellendirilebilecek inanlar olarak dnmektedir. Buna karlk
Modern dnemlerde, Hristiyan bir iman anlayn savunmakla birlikte,
Tanrnn varl konusunda akl bir temellendirmenin olamayacan,
objektif bir kantn bulunamayacan savunan fideistlerin banda B.
Pascal (1623-1662) ile S. Kierkegaard (1813-1855) gelmektedir.
Pascal iman anlayn bir bahis veya bahse girme yoluyla aklamaya
alr. Daha batan Tanr varsa Onun kavranamayacak bir sonsuzlua
sahip olaca dncesinden hareketle Pascal, Onun ne var olduunu ne
de var olmadn bilebilecek konumda olduumuzu belirttikten sonra
neden bir Hristiyann inancn temellendiremedii eklindeki bir sorunun temelsizliinden sz eder. ayet aklmz bize ne Tanr vardr nermesinin ne de Tanr yoktur nermesinin doru olduunu gsterebilecek
bir durumda ise ne yapmaldr? Bu noktada akla gelen en doal seenek
byle bir seime ya da bahse hi girmemektir. Ama Pascal bu noktada bir
seim yapmamak gibi bir zgrlmzn olmadn dnr ve bu
yzden ekimser bir seenei devre d brakr. Bu iki nermeden birinin
doruluu iin bahse girmemiz kanlmaz ise ve akl da bize bu konuda
en ufak bir ipucu vermiyor ise yani, akl asndan her iki nerme de
savunulamaz ise- kii ne yapmaldr? Pascala gre kii byle bir durumda hibir tereddde kaplmakszn Tanrnn var olduu seenei iin
bahse girmelidir. Kazanma ve kaybetme ansmz birbirine eit olduundan bir hayat riske atmaya karn iki veya hayat kazanma ansmz
sz konusu ise bir hayat riske atmak akllca olacaktr. Baka bir ifadeyle,
Tanr varsa kazanacamz sonsuz ve mutlu bir hayat olacandan hibir
ekince gstermeden Tanrnn var olduu seenei iin bahse girmeliyiz;
sonsuz bir hayat riske atarak sonlu bir hayata sarlmaktan kanmalyz
(Pascal 1996, 63-63).
Maalesef, sonsuz bir hayat elde etmek iin sonlu hayat riske atmak eklindeki bahis temeline dayanan pragmatik bir yaklamn iman etmek
iin gerekli olan inancn doruluu iin nasl bir temel oluturaca ak
olmaktan uzaktr. Byle bir yolla Tanrnn var olduuna hkmetmenin
deeri ne olabilir? Bu noktada doal olarak bir kimsenin bu yolla gerekten iman edip edemeyecei; Tanrnn var olduuna gerekten inanp
inanamayaca sorusu akla gelmektedir. Aslnda Pascaln kendisi de
byle bir skntnn farkndadr. Ancak bu noktada nerdii ey kiinin
Tanrnn var olduuna dair bir kant arayna girmesi deil, ihtiraslarna gem vurarak kendini ikna etmeye ve bylece iman etmeye almasdr. nk inanszlktan kurtulmann yolu, Pascala gre, bu yoldan
gemi, bu dertlerine deva bulmu insanlarn gittii yoldan gitmektir.

187

188

nite 6

Bu yol ise, kiinin ihtiraslarn snrlayp, inanm gibi davranarak kendini din hayata adamasdr (Pascal 1996, 65). Pascalc iman anlaynn
din bir inanc ifade etme gcnden yoksun olduu eklindeki itiraza
ynelik yantlardan birisi de byle bir bahisi yaklamnn bir kimse iin
ilnihaye bir durum olmayp, balangsal, yani geici bir durum olduu
ve bunun zamanla gerek imanla yer deitirecei dncesidir
(Zagzebski 2007, 63).
Pascaln iman anlayna benzer bir yaklam W. James (1842-1910)in
dncesinde de grmekteyiz. Nitekim bundan dolay Swinburne (2005,
148) byle bir iman anlayn Pragmatik gr olarak adlandrr.
Pascaln da yukarda grdmz gibi savunuculuunu yapt pragmatik yaklama gre bir din inancn hakl bir ekilde edinilmesi veya
savunulmas iin o inancn inanan iin yararl olmas yeterlidir. Dolaysyla pragmatik kantlar daha ok yarar-odakl olan kantlar olup, belli
bir nermeye inanmann kii iin iyi/ yararl olduunu gstermeyi amalarlar (Zagzebski 2007, 60).
Pascaln kalbin gerekeleri vardr ki akl onlar bilmez szne referansta
bulunan Jamesa gre iman bir hipotez doruymu gibi bir esasa dayanmaktadr. James karar vermenin hayat bir neme sahip olduu bir (canl hipotez) durumunda srf o konuda yeterli veya zorlayc delil yok diye
karar vermekten (bir tercihte bulunmaktan) geri durmann makul bir ey
olmadn savunur. Byle bir tercihte bulunmak iin zorlayc bir delilin
ortaya kn beklemenin eyann tabiatyla uyumadn dnen
James, iman konusunda byle bir beklentiye girmek yerine istee/
irdeye dayal bir imann sadece meru deil, kanlmaz olduu kanaatindedir. Bir baka ifadeyle, iman konusunda srf yanl bir eye inanlabilecei kukusundan ve ekincesinden dolay kiinin kendini inanmaktan alkoymas doru deildir (James 1996, 71-77). Bu noktada, Jamesa
gre, genel olarak takip edilmesi gereken kural udur: beni hakikatin baz
trlerini teslim etmekten alkoyacak bir dnce kural, eer hakikatin bu trleri
gerekten var idiyse, irrasyonel bir kural olacaktr. (James 1996, 79). Bu noktada tutkusal karara dayanan Jamesc iman anlay delil temelinde
alnan bir karar deil, ondan beklenen faydalara matuf, byle bir kararn
neyi getirip neyi gtrecei dncesine dayal olarak verilmi bir karardr. Bu da kiinin akl yoluyla yantlayamad bir soru karsndaki belirsizlik durumunda verdii makul saylabilecek trden bir karardr
(Clark 1990, 109).
Elbette inan konusunda kiinin her zaman yeterli ya da zorlayc delile
sahip olmas gereklemeyebilir ve byle bir durum Jamesin ngrd
ekilde karar verilmesi gereken bir durum da olabilir. Burada kiinin
irdesini devreye sokmas da beklenebilir. Fakat byle bir karar hangi
ynde vermesi gerektii hususunda neye dayanacaktr? Bir baka ifadeyle, tam da Jamesin dedii gibi, bu konuda kiinin bir hakikate inanmaktan mahrum kalmamas iin doru bir karar vermesinin ls ne olabilir? En azndan fakl seenekler arasnda kiinin iradesini doru

Akl ve man

istikamette kullanmasnn salt irad bir mekanizmayla zlmeyeceini


dikkate aldmzda, beklenen lde yeterli delil salamadklarn dnsek de, epistemik sezgilerimizin bir ilevinin olmas kanlmaz olmayacak mdr? Byle bir epistemik sezgiden yoksun salt irad bir ynelimin
bizi keyf bir karara gtrmeyecei ak olmaktan uzaktr. Bu balamda,
Hickin belirttii gibi, Jamesin canl hipotezinin de byle bir keyflie
neden olabilecei dnlebilir. Nihayet neyin kimin iin hangi koullarda canl bir hipotez olabileceinin arz bir ey olduunu ve bunun bir
eyin doruluunu veya yanlln etkilemeyeceini dikkate aldmzda kiinin bu yolla verecei kararn doruyu bulmay hedeflemekten
ziyade, kiiyi inanmak istedii eye inanmaya sevk edecei de sylenebilir (Hick 1990, 60). Kald ki geleneksel teistik kantlarn herkesi ikna edememek noktasnda tartmal olduu bir lde kabul edilse de onlarn
rasyonel bir yolla din inan/ iman edinmek konusunda etkili olabileceklerini dnebiliriz ve bylece salt irade yoluyla kararlatrlmas ngrlen durumun sanld gibi epistemik sezgilerimizden btnyle soyutlanamayacan syleyebiliriz. Dolaysyla Jamesin nerdii
iradecilik tek bana delilciliin bir alternatifi olmaktan uzak grnmektedir (Mehdiyev 2008,125).
Pragmatik bir iman anlayna gre bir kimsenin iman etmesi iin Tanr
vardr nermesinin doru olduuna inanmas zorunlu deildir. Bu durumda, diyelim ki, kiinin ibadetini srdrmesinin nedeni kendisini duyan bir Tanrnn var olduuna inanmas deil, byle bir varln gerekten var olduuna bir ihtimal veya ans vermesidir. Dolaysyla pragmatik
imancnn bir inanc varsa, o da bir takm eylemleri gerekletirmek yoluyla amacna ulaabilecei ihtimaline dayanan zayf bir inantr
(Swinburne 2005, 148-149). Ancak burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri byle bir pragmatik iman anlaynn, her ne kadar bu inancn
doruluu noktasnda herhangi bir kanta sahip deilsek de, Tanr inancnn doruluunu ngrmesidir (Zagzebski 2007, 60). Peki, iman zayf
bir inanca, yani doruluu (ayn ekilde, yanll) konusunda neredeyse hibir yargya varlmam bir inanca dayanabilir mi? Bir baka ifadeyle, kiinin Tanr vardr eklindeki bir nermenin doruluundan emin
olmad halde Tanrya gerek bir ekilde iman edip, balanmas gerekten mmkn olabilir mi?
Tam da bu soru bir baka fideist dnr olan Kierkegaardn iman anlaynn temelinde yer alan bir husus gibi grnmektedir. manla ilgili
hakikati nesnel deil, znel bir zeminde arayan; bir baka ifadeyle, darda deil ieride arayan Kierkegaard iin Tanrnn varl konusundaki
byle bir nesnel kesinsizlik aslnda iman iin gerekli olan eydir. Varoluu
bir dnr olan Kierkegaard iin varolan bir fert iin elde edilebilecek en
yksek hakikat onun nesnel kesinsizlie ramen byle bir eye byk bir
isel tutkuyla sarlmasdr. Esasen ferdi byle bir isellie (isel ya da znel hakikate) gtren tam da byle bir nesnel kesinsizlie sonsuz bir
tutkuyla sarlmann ortaya kard gerilimdir. Kiinin evrendeki dzeni, Tanrnn ilim ve kudret sfatlarn vb. dnmesi onu nesnel kesinlie

189

190

nite 6

deil, nesnel kesinsizlie gtrdnden hakikat nesnel kesinsizlikte


deil, znel kesinlikte aranmaldr. Hakikat byle bir nesnel kesinsizlik
karsnda kiinin sonsuzluk tutkusunu semesidir. Dolaysyla hakikat
znelliktir. Matematiksel bir nerme nesnel bir kesinlie sahip olduu
iindir ki kii ona kar kaytszdr; ona tutkuyla sarlmas sz konusu
olamaz. Oysa bundan farkl olarak, imann ngrd hakikat nesnel bir
kesinsizlie dayanr ve bu yzden bir risk ierir. Risk iermeyen bir iman
ise dnlemez. Bu durumda iman, nesnel kesinsizlik ile kiinin iindeki sonsuz tutku arasndaki elikiden baka bir ey deildir. Tersi olsayd, yani kii Tanry nesnel anlamda kavrayabilseydi byle bir ey olamazd, kii bu durumda inanmak zorunda kalrd ki bu imann tabiatna
aykrdr (Kierkegaard 1996, 83-84).
Fideist yaklamlarn ounlukla ngrmek zorunda olduu byle bir
iman sramasnn mantnn lml ve radikal fideizm asndan farkllaabilecei dnlebilir. rnein, lml bir fideist olarak dnlebilecek Pascal iin imann hakikatleri akln eriebilecei snrlar atndan
iman ile akl farkl saiklere sahiptirler ve bu yzden birbirleriyle badamazlar. Buna karlk Tertullian ve Kierkegaardn savunduu radikal
fideizm ise imann hakikatinin akla/ akln yasalarna kart olduunu,
teslis ve hull gibi paradoksal olan ve hatta byle olmas gereken inanlara tutkuyla balanmay gerektirir (Penelhum 1999, 379).
imdiye kadar grdmz fideist ve pragmatist iman anlaylar yle
bir nokta etrafnda birleiyor grnmektedirler: imann nesnesinin varl
konusunda kesin bir delile varmak mmkn olmadndan kiinin byle
bir inanc doru varsaymas ya da en azndan doru olma ihtimalini devre
d brakmayacak ekilde, bir hipotezin doruluuna ihtimaliyet mantyla
inanmas gerekir. Dolaysyla burada Tanrnn varlna dair inancn doruluu veya doruluuna dair bir kant/kantlamann imkn devre d
braklm olmakla birlikte, en azndan byle bir inancn (nermesel ieriin) doruluuna dair bir ihtimalin ya da sezginin korunduuna dikkat
ekilebilir.

Peki, Tanrnn varlna ilikin inancn doruluuna dair bir


ihtimali bile iman etmek iin gerekli grmeyen bir yaklamdan
sz edilebilir mi?
man anlayn umut kavramyla da aklanmaya alan Pojman byle
bir yaklamn olabileceini dnmektedir. Ona gre, umut yoluyla
iman eden bir kimsenin sanki Tanr vardr nermesi doruymu veya
doru olacakm gibi yaamas yeterlidir. Ancak byle (bir nermenin
gereince) davranmak iin onun doruluuna pozitif anlamda bir ihtimal vermek gerekli deildir. Gerekli olan byle bir ihtimalin gerekleeceine inanmak deil, byle bir eyin gereklemesinin mmkn olduuna (imknsz olmadna) inanmaktr. Yani imann nesnesine
gvenmek veya ona ilikin derin bir umut iinde olmak onun var olduuna inanmay gerektirmez. Yani, bir inanc olmakszn da kii iman

Akl ve man

sahip olabilir. yle ki Pojmana gre, agnostisizm (Tanrnn varlnn


bilinemezcilii dncesi) ve hatta bu konudaki bir ilginin neticesinde
doan bir eit ateizm (Tanrnn var olmadn ngren bir bak as)
dahi din bir yaklam olarak grlebilir (Pojman 1986, 161-171). Byle bir
fideist yaklam, grld gibi, bir dindar Tanrnn varl konusunda
belli bir varolusal yargya balamad iin bilisel-olmayan (belli bir gereklie referansta bulunmay ngrmeyen) bir anlay yanstmaktadr
(Addis 2001, 86).
Sonu olarak, fideist yaklamlar geleneksel anlamda imann temelinde
yer alan inancn (inan nermelerinin) doruluklarna ilikin herhangi bir
rasyonel gerekelendirmeyi gerekli grmemektedirler ve hatta bazlarna
gre esasen byle bir temellendirme imann tabiatyla badamayan bir
eydir. Ancak daha nce de belirttiimiz gibi, imana ilikin byle bir
teorik/epistemik dzlemin elenmesi kiinin bu konuda doruluk sorusunu nih anlamda devre d brakarak iman edebilecei anlamna gelmemektedir. mana ilikin bir inancn doruluu bir eydir onun rasyonel dzlemde temellendirilmesi, yani doruluunun gsterilmesi baka
bir eydir.
Fideist yaklamlar ounlukla imann temellendirilemeyeceini, temellendirilmesi gerekmediini ne srerken onun dayand inanlarn bir
ekilde doru olduunu varsaymak durumunda kalmaktadrlar. Aksi
halde yanl olduu dnlen bir eye nasl iman edilebilecei, hatta
byle bir eye inanmann mmkn olup olamayaca tartmaya aktr.
Dahas yanl veya doru olduu konusunda hibir epistemik ngrmzn olmad inanlar arasnda bir tercihte bulunmann mantn
anlamann mmkn olamayacan dikkate aldmzda, neden baka
inanlarn deil de bu inancn edinildiini makul bir ekilde aklamann
bir yolu grnmemektedir. Sama ya da paradoksal bir eye inanmann mmkn olduunu varsaysak bile, neden byle bir eye iman edip
(inanp) baka bir sama ya da paradoksal eye inanmadmz yantlanmas gereken bir sorudur. Ya deilse, byle bir iman/inanc rastgele
veya keyf bir ekilde edinilmi bir imandan/ inantan ayrmak mmkn
olmayacaktr. Ayn ekilde, imann nesnel bir belirsizlie sahip olduunu
ve bu yzden sz konusu teorik/epistemik boyutun bir tr sramayla
gerekleebileceini varsaysak da neden byle bir imann/inancn kabul
edilip, bakasnn kabul edilmediinin; neden A inancnn byle bir sramayla edinilip, B inancnn edinilmediinin veya edinilemeyeceinin
anlalr olmas beklenir.
Benzer bir eletiri, Zagzebskinin iaret ettii gibi, bahisi iman anlay
iin de dile getirilebilir. Birden fazla dinin ve buna bal olarak Tanr
tasavvurunun varln dikkate aldmzda bunlardan hangisi iin bahse
girildii veya girilmesi gerektii sorusunun yantlanmas gerekli olacaktr. Btn bunlar ise rasyonel bir deerlendirme srecinden, epistemik
sezgilerimizden bamsz olarak yantlanamaz (Zagzebski 2007, 62-63).
Yine, imann tutkusal bir sevgi olmas (veya byle bir eyi de iermesi)

191

192

nite 6

bir paradoksa ya da sama olan (absurdity) bir eye balanmay gerektirmez. Dolaysyla nesnel delil ile varlan veya varlmak istenen sonu arasnda bir boluun bulunmas bir eydir, byle bir boluun varlndan
hareket ederek paradoksal ya da sama sonulara sramak baka bir
eydir (Zagzebski 2007, 70-71). Birinci durum ikincisini merulatrmaz.

Wittgenstein, Dil Oyunlar ve Fideizm


ada din felsefesinde akl ve imanla ilgili tartma alanlarndan biri de
dinamiklerini Ludwig Wittgenstein (1889-1951)in ikinci dnem felsefesinden alan ve bu yzden de Wittgensteinci fideizm olarak adlandrlan
yaklamdr. Wittgensteinn kendisinin bir din felsefesi gelitirdii veya
ona bir din felsefesinin izafe edilip edilemeyecei tartmal bir husustur
(Nielsen 2005, 21; Addis 2001, 97). Dolaysyla bu balk altnda
Wittgensteinn bir fideizmi aka (veya sistematik bir ekilde) savunup
savunmad tartmasn bir kenara brakarak, onun ilgili sezgilerinden/dncelerinden hareketle N. Malcolm, D. Z. Phillips ve P. Winch
gibi dnrler tarafndan gelitirilen ve savunulan fideist yaklam zerinde duracaz.
Wittgensteinc fideizm olarak bilinen yaklam temel dinamikleri
Wittgensteinn ikinci dnem felsefesinde gelitirdii dil anlayyla yakndan ilikilidir. Bu anlaya gre, anlam dil oyunlarna bal bir kullanm yoluyla gereklemektedir. Szcklerin anlamn aklarken bir malzeme antasndaki edevatn (rnein, eki, testere, tutkal, iviler,
vidalar, tornavida vb.) farkl ilevlerine dikkat eken Wittgenstein dildeki
szcklerin ilevsel farkllklarnn benzer ekilde onlarn (farkl) kullanm(lar)yla aklanabileceini dnr (Wittgenstein 1953, 6, 11).

rnein, bir nesneyi betimlemek, bir emir vermek, bir emre


uymak, bir olay nakletmek, bir olay mzakere etmek, bir
hipotezin ve deneyin sonularn test etmek, aka yapmak, soru
sormak, selamlamak, dua etmek vb. eyler dilin farkl
kullanmlarn/ dil oyunlarn ifade ederler. Bir dili konumak bir
etkinliin, bir yaam biiminin iinde olmay ifade ederken dilin
farkl kullanmlar da dil oyunlarnn okluunu gsterir
(Wittgenstein 1953 11-12, 23).

Farkl dil oyunlarnn arasnda bir ortak dzlemin olup olmad sorusuna gelince, Wittgenstein kart oyunlar, top oyunlar, masa oyunlar gibi
deiik oyunlar gz nne alarak, dil oyunlar arasndaki bir ortaklktan
ziyade bir benzerlikten sz edileceini savunur. Buna da bir ailedeki
fertlerin yaps, gz rengi, huy vb. gzlemlenen benzerliklere nispetle,
aile benzerlikleri adn verir (Wittgenstein 1953, 31-32, 66-67). Sonu
olarak, bir szcn kullanmdan bamsz bir anlam olmad gibi,
byle bir kullanm (anlam) da temelde bir dil oyununun kurallarna bal
olarak farkllk gsterir.

Akl ve man

Dil oyununun kurallar insanlarn yaam biimlerini yanstr; dil oyunlar


temelde farkl yaam biimlerine ilikin uzlamlarn rndr
(Wittgenstein, 1953, 116, 371-373).
Byle bir dil/anlam anlayn ngren Wittgensteinc fideizmin en temel
dncesini din dilinin ancak din bir yaam biimine katlan bir kimse tarafndan anlalabilecei eklinde zetlemek mmkndr. Btnyle farkl
bir dilsel pratii yanstan din dilinin ngrd yaam biiminin dnda
kalan birisi byle bir dile nfuz edemeyeceinden dolay din inanlar
herhangi bir ekilde eletirmesine bir anlam verilemez. Buna gre, doal
olarak bir ateist byle bir din dilini anlayamaz ve eletiremez (Addis
2001, 85). Byle bir yaklamn fideizm olarak adlandrlmasnn temel
nedeni onun da, dier fideist yaklamlara benzer ekilde, iman/ inan
dzlemindeki doruluk ve hatta anlalabilirlik koullarnn dier (dinolmayan) dzlemlerdeki akl yrtmelerden ve hakllatrmalardan farkl
bir mekanizmaya sahip olduunu savunmasdr. Ancak dier fideist
yaklamlardan farkl olarak, Wittgensteinci fideizm bu konuda nesnel
delilin veya kesinliin elde edilemeyeceinden ziyade din inancn kendine mahsus farkl bir anlam dzlemine sahip olduunu, bu yzden de
onu anlamann ve temellendirmenin dardan deil, ieriden gerekleebileceini ngrr.
Dier baz fideist yaklamlarda gzlemlediimiz gibi, burada da iman
bamsz bir akl-yrtmeye dayanan teorik/epistemik ya da bir entelektel tasdik deil, bir tutkulu balanma hali olarak tasavvur edilmektedir. man belli bir gereklii/olguyu resmeden, bilgi verici, yani bildirimsel bir nermeyle ilikili olmayp, hayatmz belirleyen bir otoriteye
tutkulu bir ekilde balanmay ifade eder. Byle bir otorite ise kendinden
te baka bir otoriteye dayanmaz (Hodges 2001, 70). Wittgenstein iin de
iman, Kierkegaardn ifadesiyle, tutkudur, oysa bilgi tutkusuzdur
(Nielsen 2001, 149). Bylece Wittgensteinc yaklamn znde yle bir
varsaym bulunmaktadr: din sylemin referansta bulunduu dzlem
dier dzlemlerden, rnein bilimin ngrd ve ounlukla olgusal
bir dzlem olarak kabul edilen dzlemden kkl bir ekilde ayrlr.
man veya din bir inan bylece bilimde dk ya da yksek olaslklara
konu olabilen bir hipotezden farkldr. Wittgensteinn ifadesiyle Din bir
sylemde u gibi ifadeler kullanrz: yle ve yle olacana inanyorum ve onlar bilimde kullandmz ekilden farkl bir ekilde kullanrz. (Wittgenstein 1998, 296). Dolaysyla, Wittgensteinc anlaya gre,
din inanlar herhangi bir bilimsel tahminden farkl olarak din kavramlar kullanmaktan ve byle bir kavramsal sisteme bir duyguyla/ tutkuyla
balanmaktan baka bir ey ifade etmezler. Bamsz bir gereklik dzlemine referansta bulunmadklar iin de inanan bir kimse iin hayatn ya
da dnyann bir bakma anlamn ifade eden bu inanlarn (her rasyonel
kii iin geerli olabilecek) doruluklarndan veya yanllklarndan; ne
lde makul olup, olmadklarndan sz edilemez (Nielsen 2001, 142).

193

194

nite 6

Wittgensteina gre bylece din inanlar tarihsel bir takm olgulara dayandrlan ve doruluklar bir takm olaslklara dayandrlabilen inanlardan farkldr. Byle olduu iin de farkl (din-olmayan) bir dzlemden hareket ederek din bir inancn makul olup olmad hususunda bir
yargya varlmamaldr. Din ifadeler dardan deil, ierden anlamay
ngrdnden ieriden konuan birisi ile dardan konuan birisinin
birbirlerini birebir anladklarn; dolaysyla birinin inand ey ile dierinin reddettii eyin ayn olduunu sylemenin bir imkn yoktur. Bu
balamda Wittgenstein diyor ki: Bir ateist Hesap Gn olmayacaktr
derse ve bir bakas da olacaktr derse, ayn eyi mi kastetmektedirler?
Ayn eyi kastetmenin kriterinin ne olduu ak deil. (Wittgenstein
1998, 297). nk bir eyin hatal olup olmadna (dolaysyla doru ve
yanl olup olmadna) ancak belli bir sistem (dil oyunlar) erevesinde
anlam verilebilir. Bunun dna karak, rnein din inanc zayf ya da
gl bir bilimsel hipotez olarak grmek/yorumlamak din inantan ziyade bir hurafe olabilir. Bu yzden, Wittgensteina gre, din inancna
bilimsel bir hipotez eklinde muamele eden, onu zayf bir takm gerekelere dayandran bir kimse olsa olsa kendisiyle alay ediyor olabilir (1998,
297).
Din inancn rasyonel bir inan olup olmadna o inan sisteminin dndan deil, iinden ya da daha dorusu ancak iinde kalarak karar verilebiliyorsa, bu durumda byle bir inancn nesnel (en azndan ilkesel olarak rasyonel deerlendirmeye ak) bir deeri olabilir mi? Yine, din ve
din-olmayan bir sylemin referans dzlemleri birbirinden btnyle
farkl ise, din nermeleri doru klan bir gereklikten ne lde sz edilebilir? Bu konuda Wittgensteinc fideizmin nde gelen yorumcularndan ve savunucularndan D. Z. Phillipse gre, Tanr var mdr? eklindeki bir soruya her eyden nce Tanrsal gereklik kavramnn nasl bir
gramer ngrdn belirlemekle balamaldr. Tanrsal gereklik ile
ilgili sorun/lar, Phillipse gre, olgusal olmadndan bir teist ile bir ateist
arasndaki anlamazlk olgusal bir tespitten kaynaklanmamaktadr. Bir
baka ifadeyle Tanr var mdr? eklindeki din-ierikli bir soru ile
Odada masa var mdr? eklindeki olgusal-ierikli bir soru birbirleriyle
gramatik olarak edeer deildir. nk Tanrnn var olduuna inanan
bir teistin durumu, olmayan eyleri varm gibi gren, halsinasyon gren bir kimsenin durumundan farkldr. Odada bir masa ya da sandalyenin olup olmad sorusunda gerekli kantn ne olduu aktr. Oysa ayn
veya benzer bir olgusal kant Tanrnn varl iin sz konusu olamaz.
Tanrnn varl ile varl olgusal bir kanta bal olarak bilinebilen
maddi bir nesne arasnda gramatik bir ayrm yapmayan ve bu yzden
Tanrnn varln reddeden bir pozitiviste bir teistin yant onun yeterince aratrma yapmad deil, aratrma konusu olan eyin gramerini
anlamaddr. Olgusal dzlemdeki aratrmalar her zaman olaslklara
bal olarak doru ya da yanl olabildikleri halde, inanan bir kimse iin
Tanrnn varl byle bir olasla bal deildir (Phillips 1998, 298).

Akl ve man

Bylece Wittgensteinc fideizme gre, Tanr hakknda anlaml bir ekilde konumann kriteri din gelenein dnda deil, iinde aranmaldr.
Ancak bu temel nokta gz nnde bulundurularak teolojinin ve felsefenin dinle ilgili faaliyetlerine bir anlam verilebilir: din sylemin iinde
kalarak teoloji dinde anlaml olann ne olduunu aklama yoluna gidebilir; felsefe de ayn ekilde din kavramlarn anlamn dindeki kullanmbalamn dikkate alarak anlayabilir/ aklayabilir. Din sylemi bylece
dini anlamann ve aklamann nkoulu olarak gren bu yaklama gre
teoloji, Tanr hakknda ne denilebileceini belirleyen bir disiplin olarak
din sylemin gramerini oluturur. Ancak teoloji ya da felsefe- herhangi bir anlamsallk kriterini dardan dine tatbik etme yetkisine sahip
deildir (Phillips 1998, 299-301). Sonuta, Wittgensteinc bu yaklama
gre, din inanca veya imana anlam verebilmenin, bir deerlendirmede
bulunabilmenin yolu evvela onu anlamaktan gemektedir. Bir din inanc
veya iman anlamak da ancak din sylemin ngrd dnce gramerine bal kalmakla gerekleebilir.
Din inanc bamsz bir dzleme yerletiren, onu dier dzlemlerden
ayran ve bylece onu dardan gelebilecek btn deerlendirmelere
kapatan gereke ne olabilir? Aslnda Wittgensteinc yaklamn bu noktadaki tutumu dinle snrl deildir. yle ki, Malcolmun iaret ettii gibi,
din inan iin ngrlen bu tr varsaymlar dier alanlar, rnein, bilimsel faaliyet alan iin de geerlidir. Bilimsel bir faaliyet alannda da her
ey belli bir sistemin (dil oyununun) snrlar dhilinde gereklemektedir. rnein, tabiatn sreklilii konusundaki inan ya da bir neden olmakszn fiziksel bir varln ortadan kaybolamayaca gibi ilkeler bilimin/bilimsel faaliyetlere ilikin sistemin ngrd varsaymlardr.
Byle bir sistem bize bir hususta nelerin anlaml bir ekilde sorulabileceini, nelerin ndeyilenebileceini, nasl bir aratrma yapabileceimizi ve
ne tr yarglamalarda bulunabileceimizin snrlarn izmektedir. yle
ki bilimde bir hipoteze ilikin btn dorulamalar ve yanllamalar belli
bir sistemin dairesinde gerekleir. Bu yzden de bilimsel ya da baka
trl kantlama olarak adlandrlan bir faaliyete ancak belli bir sistem
erevesinde anlam verilebilir; esasen bu durum bizzat argmann tabiatndan kaynaklanan bir eydir. Bir sistem iinde dorulamalardan, kantlamalardan veya kant arayndan sz edilebilir, ama btn bunlarn
son bulduu bir nokta vardr ki bu bizi ilgili sistemin snrlarn oluturan
ereve nermelerine gtrr. Temel varsaymlar/ kabulleri ifade eden
bu ereve nermeler olmakszn bir sistemden sz edilemez. Bu ereve nermeler ise, tpk yeryznde yaamak veya anadilimizi konumak
konusunda bir karar vermediimiz gibi, insanlarn belli bir dnme
faaliyetinden sonra bir karara vararak kabul ettikleri eyler deildir. Bir
baka deyile, nasl ki batan bir takm kurallar ngrmeden bir oyuna
ve hatta konumaya dahi balayamyorsak, ayn ekilde bir sistemin
temel varsaymlarn kabul etmeksizin ona dhil olamayz. Bunlar da
kabul etmenin temelinde ise bir akl-yrtme deil, gven vardr. Ayn
ekilde Wittgensteinn dil oyunlar olarak tasvir etmeye alt bu

195

196

nite 6

farkl sistemlerin niha bir temelinden sz edilemez; bir sistem ya da dil


oyunu gvene dayal bir kabuln tesinde bir eye dayanmaz, bu yzden de temelsizdir. Bylece belli bir sisteme ya da dil oyununa dayanan
din inan niha anlamda temelsizdir (Malcolm 1992, 94-95).
O halde, Wittgensteinc yaklama gre, insanlar belli bir dil oyunu
erevesinde bir araya getiren ey, deyim yerindeyse, bir gr birlii
deil, yaam biimidir. Felsefenin patolojilerinden biri bu dil oyunlarn
hakllatrmaya kalkmas, onlar bir temele dayandrmaya almasdr.
Halbuki birer yaam biimini yanstan dil oyunlar bir temele dayanmadklarndan, yani temelsiz olduklarndan bu alandaki bir dorulama,
yanllama, delil getirme, temellendirme, akl yrtme, karmda bulunma ancak belli bir dil oyunu dhilinde gerekleebilir. Bylece din
nasl temelsiz ise kimya da onun gibi temelsizdir; yani her biri belli kabullere dayanan birer dil oyunundan baka bir ey deildir. Bir dil oyunu snrlar iinde kalnarak eitli eletiriler, hakllatrmalar ve aklamalarda bulunulabilir, ama bir dil oyununun erevesi bu tr
deerlendirmelere konu olamaz (Malcolm 1992, 98).
Grld gibi, Wittgensteinc yaklam din inancn doruluunu veya
rasyonelliini tamamen kendine mahsus bir dzlemle snrlandrarak
onu din-olmayan (felsef, bilimsel vs.) eletirilere ve deerlendirmelere
kapal bir hale getirmektedir. mana veya din inanca ilikin bir deerlendirmenin ancak, deyim yerindeyse, din dil oyunu erevesinde yaplabileceini savunan byle bir fideist yaklam dardan gelecek eletirilere kapaldr. Ne var ki ilk bakta din inan mekanizmasnn ileyiine
uygunmu gibi grnen bu yaklam yeterince irdelendiinde hem felsef
hem de din adan pek ok soruna neden olmaktadr.
Her eyden nce byle bir yaklamn geerliliinin tartmaya ak bir
takm hususlara dayandn belirtmek yerinde olacaktr. rnein,
Wittgensteinc bu yaklamn bir inancn nasl olutuu sorusu ile byle
bir inancn doru olup olmad sorusunu birbirinden ayrmad sylenebilir. nsanlarn belli bir kavramsal erevenin/dil oyununun ereve
nermelerini kabul ederek ona dhil olduklar doru olabilir, fakat bu
durum bu ereve nermelerinin doru olup olmadklar noktasndaki
epistemik bir soruyu ortadan kaldrmaz.
Bir baka ifadeyle, belli bir yaam biimi erevesinde insanlarn bir takm temel kurallar/nermeler etrafnda uzlamalar tek bana o temel
kurallarn/nermelerin doru olduu veya eletiriye/tartmaya konu
olmayacaklar anlamna gelmez. Doru olmayan ve rasyonel adan hibir ekilde kabul edilmeyecek bir takm kurallar etrafnda bir araya gelip,
bunu bir yaam biimine dntren bir topluluk tasavvur veya tahayyl etmek zordur.
Dier yandan, tabii ki bir takm din hususlarn ancak kiinin yle bir
yaam biimini paylamasyla tecrbe edilebilecei bir noktaya kadar
kabul edilebilir. Fakat bunu din bir doruluk iddiasnn rasyonelliinin
belli bir dil oyunuyla/ yaam biimiyle snrlandrlmas gerektii eklin-

Akl ve man

deki bir dnceden ayrmak gerekir. Kald ki bir topluluun belli bir
takm eyler etrafnda uzlamas ve bunu bir yaam biimine dntrmesi kendi bana onlarn doruluunu gerektirmedii iin byle bir
yaam biimi ve doru kabul ettii eyler de eletiriye kapal olamaz.
rnein, dncenin (mantn) temel yasalarn ihll eden, tutarszlklarla dolu bir din veya din-olmayan yaam biimi tasavvur edilebilir
ama byle bir durum onlarn inanlarnn yanllklarnn (tutarszlklarnn) gsterilemeyecei anlamna gelmez (Bkz. Nielsen 2005, 32-37). Bu
insanlara kar elikili bir eye inanmann zorunlu olarak yanl olan bir
eye inanmakla edeer olduu ve bunun esasen imknsz olduu rahatlkla savunulabilir.
Wittgensteinc yaklamn bir dier temel varsaym olan anlamn kullanmla belirlendii tezi de doru grnmemektedir. Kukusuz insanlarn
belli bir szc hangi anlamda kullandklar/ kullanacaklar kendi aralarndaki bir uzlamn konusu olabilir, fakat bu durum onlarn bu yolla
anlam da belirlediklerini dnmek iin yeterli deildir. rnein, insanlarn gen szc yerine kare szcn kullanmak zere bir yaam biimi etrafnda bir araya geldiklerini varsayalm. Bu durum genin ya da karenin tanmn/ anlamn deitirecek midir? Bir geni
gen yapan onun -al veya kenarl oluudur, bir kareyi kare yapan da onun drt-al veya drt-kenarl oluudur ve bu szcklerin yerini deitirmekle neyin gen, neyin de kare olduunu (yani anlamn)
deil, sadece szcklerin yerini deitirmi oluruz. Aksi halde istediimiz eyin adn deitirmek suretiyle onu doru veya yanl yapmak gibi
bir yetkimiz olabilirdi ki byle bir ey pek mmkn grnmemektedir.
Bunu din alannda da rneklemek mmkndr. Bir topluluun Tanr
szcnn anlamn gz ard ederek, bu szcn anlamna btnyle
ters olan bir anlam ykleyerek (ve byle kullanm etrafnda uzlaarak)
belli bir dil oyunu veya yaam biiminde uzlatklarn dnelim.
Mmkn olan byle bir eyin yaplmas hi kukusuz onlarn Tanr
szcnn anlamn deitirmekten ziyade bu szce yeni anlam verdiklerini ifade eder. Neyin Tanr kavramna uygun olduu ve neyin
uygun olmad bilindii srece sz konusu szcn farkl bir biimde
kullanlmas olsa olsa onun yanl/uygun-olmayan bir ekilde kullanldn gsterecektir. Ya deilse, insanlarn herhangi bir varla Tanr demekle onun Tanr olacan/olabileceini dnmemiz gerekirdi ki bu
mmkn deildir. Bir baka ifadeyle, neyin veya kimin Tanr olmann
doruluk koullarna uyduuna sadece byle bir szcn kullanmyla
karar veremeyiz; byle bir kullanmla en fazla Tanr szcn ieriine uygun dmeyen bir varlk iin kullanm oluruz. Tpk Tanr veya
lh szcnn ulhiyet koullarn yerine getirmeyen bir puta izafe
edildiinde kar karya kalnan bir durum gibi.

197

198

nite 6

Beer pratiklerin referans dzlemleri itibariyle bazen farkllat kabul


edilse bile, Nielsenin iaret ettii gibi, bu konuda Wittgenstein veya
Wittgensteinclardan daha btncl dnmenin gereklilii ortadadr.
Wittgensteinc anlayn birbirinden koparp, kompartmanlatrd dil
oyunlarnn btnyle otonom olmayp, birbirlerini karlkl olarak etkilediklerini; dolaysyla rasyonel adan kabul edilebilirlik koullarnn
sanld gibi birbirlerinden btnyle bamsz olmadklar sylenebilir.
Byle bir btncl bak as farkl dzlemlerdeki pratiklerimizin birbirlerini etkilediklerini ve tamamladklarn gstermek asndan daha gereki olacaktr (Nielsen 2001, 163). Buradan hareketle dil oyunlar kavramna dayandrlm bir anlayn gereklii yanstan bir grten
ziyade, birbirinden farkl dilsel kullanmlara kendi-bana bir yeterlilik
kazandrmaya ynelik bir mit olduu sonucuna varlabilir. nk birok farkl dilsel kullanmlar olarak anlalabilecek dilsel kullanmlar
(veya dil oyunlarn) ortak bir dilin (veya dil oyununun) birbirleriyle
ilikili paralar olarak grmek ve bylece din dil oyununun da dierleriyle varlk ve bilgiye ilikin iddialar noktasnda ortak bir dzleme sahip
olduunu dnmek bir yerde kanlmaz grnmektedir. Bu durumda
Wittgensteinn iddiasnn aksine, Kyamet gnnn varln kabul eden
bir teist ile reddeden bir ateistin birbirlerini dlayan doruluk iddialarnda bulunduklarn ve bunun da farknda olduklar sylenebilir (Gale
1991, 296).
O halde bir dinde ya da din bir topluluun belli bir takm ereve nermelerinin doruluu etrafnda bir yaam biimi oluturduklar doru
olsa dahi bizzat o dine inananlar bile ounlukla bu nermelerin doruluunun veya rasyonelliinin sadece ilgili kavramsal ereveyle/ dil oyunuyla snrl olduu dncesini pek kabul edilebilir bulmayacaklardr.
Wittgensteinc yaklamn bu noktada da dinlerin mevcut yaplarn
doru bir ekilde tasvir ettii sylenemez. rnein, bir mmin Tanr
vardr veya Allahtan baka ilh yoktur derken bunun sadece kendi
kavramsal erevesi/dil oyunu dhilinde doru olduunu, baka dil
oyunlarnda mspet veya menf bir karlnn olmadn kabul etmesi
zor grnmektedir. Bir dindarn byle bir nermenin doruluunun
kendi dil oyunundaki/yaam biimindeki bir uzlamaya dayanmadn,
tam aksine o nerme doru olduu iin etrafnda uzlaldn savunmas
rasyonel bir beklenti olsa gerektir.
Din nermelerin doruluu meselesini sadece bir dil oyunuyla/yaam
biimiyle snrlamann geleneksel teizmin ngrd realist bir anlayla
eliecei aktr. Wittgensteinci fideizm, Helmin de iaret ettii gibi
Tanrnn gerekliini din dil oyunu iindeki bir gereklikle, elektronlarn
varln bilim dil oyunuyla snrlarken, masa ve sandalyelerin gerekliini ise fiziksel nesnelerin dil oyunu snrlarna dhil etmektedir. imdi
bu ekilde dil oyunlaryla blmlenmi bir gereklik ve doruluk anlayyla teizmin Tanrnn kendinden baka her eyin yaratcs olduu dncesi nasl badatrlabilir? Bylece geleneksel teizm evrenin Tanr
tarafndan yaratldn objektif (dil oyunlaryla blmlenmemi) bir

Akl ve man

doruluk olarak ileri srerken Wittgensteinc anlay yaratma kavramna sadece din dil oyunu erevesinde anlam verebilmektedir (Helm
2001,116).
Bylece bir dil oyununun temelini oluturan ereve nermelerinin doruluunun ya da rasyonelliinin sadece ilgili yap ierisinde sz konusu
olabilecei, dardan herhangi bir deerlendirmeye kapal olduu dncesinin esasen anti-realist bir bak asn beraberinde getirecei aktr. nk bu yaklamda doruluun referans bir gereklik dzlemi olarak deil, belli bir uzlamsal dil oyunu/yaam tarz olarak karmza
kmaktadr. Winchin ifadesiyle, Wittgensteina yaklama gre Dile
anlam veren gereklik deildir. Gerek olan ve gerek-olmayan kendisini
dilin sahip olduu anlamda gsterir. Dahas hem gerek ve gerekolmayan ayrm hem de gereklikle uzlama kavramnn kendileri dilimize aittir (Nielsen 2005, 28den naklen).
Dil oyunlar/yaam biimleri yoluyla birbirinden btnyle ayr olan din
ve bilim gibi alanlardan her birinin kendine mahsus anlalabilirlilik
ltleri vardr. Nasl ki bir bilim adamnn deneysel sonular dikkate
almamas sama ise, Tanrya inanan birisinin Ona muhalefet etmeye
almas ayn ekilde anlamszdr. Dolaysyla bilimin de dinin de kendine mahsus anlalabilirlik ltleri olduundan onlardan herhangi
birinin mantkl veya mantksz olduunu sylemek, rnein, mziin
iyi boyanp boyanmadn ya da talarn evli mi dul mu olduunu sormak gibi anlamsz olacaktr. Her yaam biimi kendi iinde kavramsal bir
yeterlilie sahip olup, farkl blmlemelerde yer alan bilim, din ya da
ahlkn kriterlerini esas alp bir dierini anlayamayz/yarglayamayz
(Nielsen 2005, 29).
imdi Wittgensteinc yaklam Tanrnn duyu verilerimize konu olabilen sradan bir cisim gibi olmas gerektiini ngren pozitivizmi eletirmekte hakldr. Yani Tanrnn varlnn bu anlamda fiziksel bir olguya
karlk gelmedii dorudur. Ancak Wittgensteinc yaklamn buradan
hareketle Tanrnn varlnn veya genel olarak din nermelerin olgusal
bir karlnn olmad sonucuna varmas ve bu yolla bir din savunma iine girmesi isabetli grnmemektedir. nk byle bir yaklamla
Wittgensteinc fideizm de tpk pozitivistler gibi olgusal dzlemi fiziksel
olanla snrlamak gibi bir eilim iine girmektedir. Oysa doru grnen
Tanr vardr nermesinin olgusal olmad deil, fiziksel bir olguya
karlk gelmediidir. Nitekim (zorunlu) doru olan mantksal ve matematiksel nermeler ile ahlk nermelerin doruluklar iin mantksal,
matematiksel ve ahlk olgulara referansta bulunduklar ve bu olgu dzleminin ise fiziksel bir dzlem olmad sylenebilir (Yine bkz. Nielsen
2005, 23). Eer olgusal olan bylece fiziksel olandan daha geni, yani olgusallk fiziksel olmayan dzleme ilikin dorululuklara kaynaklk eden bir
metafiziksel dzlem iin de geerliyse, bu durumda Tanr vardr gibi bir
nermenin olgusal ierikli olmadn sylemek yanl olacaktr. Byle bir
nermenin doruluu veya yanll
referansta bulunduu

199

200

nite 6

(metafiziksel) gereklik dzlemine bal olmaldr. nk fiziksel bir


dzleme referansta bulunan bir nerme gibi, metafiziksel bir dzleme
referansta bulunan bir nermenin doruluk koullarndan yani hangi
koullarda doru veya yanl- olduunu syleyebiliriz. Bu yolla din
nermeler de objektif bir bilisel ierie sahip olabilir.
Dier yandan, eer din bir yaam biimi ya da dil oyunu olarak anlalabiliyor ve hatta doruluk kriterini kendi iinde salyorsa ve dardan
herhangi bir eletiriye konu edilemiyorsa, farkl (din) yaam biimlerinden her birinin dardan deerlendirmelere kapal bir sistem olarak kabul edilmesi gerekecektir. Bu durumda da btn dinleri ayn kefeye
koymak gerekecek, onlar arasnda herhangi bir deerlendirme/karlatrma/derecelendirme yaplamayacaktr. rnein, kendi iinde bir eliki bulundurmayan, evrensel bir doruluk iddiasna sahip bir
din ile hurafe veya batl inanlara dayanan bir dini ayn kefeye koymamz gerekecektir. Ya da bu dinler arasnda bir ayrma gidilebileceini,
yani en azndan onlardan birinin veya bazlarnn eletirilebileceini ngrmemiz gerekecektir ki bu da bizi btn dinlerin ilkesel olarak eletirilebilirliinin mantksal imkn dhilinde olduu anlamna gelir (Trigg
1973, 60).
Dier yandan, dil oyunlarna ilikin bir st-sylemde/deerlendirmede
bulunan Wittgensteinc bu yaklamn kendi iinde ne kadar tutarl olduu da ayr bir sorudur. Wittgensteinc yaklam farkl bir takm ereve nermeleri etrafnda uzlalm bir takm dil oyunlar/ yaam biimlerinin olduunu ve bunlarn birbirlerinden bamsz olmalar hasebiyle
dardan herhangi bir eletiriye/deerlendirmeye konu olmayacaklarn
dile getirirken bunu tam olarak nasl bir zemine dayandrmaktadr? Byle bir deerlendirmenin kendisi (bir dil oyununa ilikin deerlendirmelerin ancak ierden yaplabilecei dncesi) dardan yaplm bir deerlendirme deil midir? Byle bir deerlendirme belli bir dil oyunu
iinden yaplmam ise, o zaman dil oyunlarna ilikin dardan bir deerlendirme yapmann mmkn olmad tezi yanl olacaktr. Eer byle bir deerlendirme belli bir dil oyununun iinden yaplm ise bu durumda da onun dier dil oyunlar iin geerli olduunu dnmenin bir
gerekesi kalmayacaktr. Her halkarda bir tutarszlk kanlmaz grnmektedir.
Wittgensteinc yaklamn tutarsz gibi grnen bir baka noktas da,
Nielsenin iaret ettii gibi, onun bir taraftan din inanlarn belli bir yaam biiminin (ya da dil oyunun) bir paras olarak herhangi bir tutarszlkla eletirilemeyeceini iddia ederken, dier yandan btn metafiziksel
sistemlerin kattan evler eklinde tutarsz olduklarn ileri srmesidir.
imdi dinlerin en temelde birer metafiziksel sisteme dayandklar veya
byle bir sistemi ngrdkleri iin din bir yaam biimini ifade ettiklerini onlarn metafiziksel karakterinden ayr dnmek zor grnmektedir.
Wittgenstein (veya Wittgensteinclar) bu noktada dinlerin metafiziksel
retilerinin de tutarsz olduunu savunarak elimine etme yoluna

Akl ve man

giderek, dinin daha ziyade yaamsal/ pratik tarafn ne karabilir. rnein, ibadet etmek ile hayatn anlamn dnmek; hayatn bir anlam olduunu dnmek ile Tanrya inanmak arasnda bir zdeletirmeye gidebilir, ama byle bir yaklamn dinlere/ din inanlara ilikin
indirgemeci bir tutum olaca aktr. nk bir din veya din inan byle bir ekilde tanmladnda (daha dorusu, indirgendiinde) hayatn bir
anlam olduunu dnen ya da hayatn bir anlam olduuna inanan
fakat bir dine veya din inanca sahip olmayan ateisti de Tanrya inanan
bir kimse olarak grmek mmkn olacaktr (Nielsen 2001, 147-148).

Tanr nancnn Temelsellii


Gnmz din epistemolojisinde nde gelen tartmalardan biri de Tanr
inancnn bir delile dayandrlmad takdirde rasyonel bir inan olup
olamayaca sorusu etrafnda ekillenmi grnmektedir. Bata Alvin
Plantinga olmak zere reformcu bir takm felsefecilere gre Tanr inancnn rasyonel bir inan olmas iin bir kanta dayanmas gerekmez, nk Tanr inanc bir temel inan olabilir. Reformcu felsefecilerin bu epistemolojik ynelimi esasen Klasik Temelselcilik olarak bilinen
delillendirmeci (evidentialist) yaklama bir karlk verme abasyla ekillenmitir. ada epistemolojide kat delilciliin bir bakma sembol
haline gelmi William K. Cliffordn nan Ahlkna gre yetersiz delille
herhangi bir eye inanmak her zaman, her yerde ve herkes iin yanltr
(Clifford 1996, 70). Klasik Temelselcilikin bu delillendirmeci anlayna
gre Tanr inanc temel bir inan olmadndan rasyonel olabilmesi iin
bir ekilde bir delile dayandrlmas gerekir. Bu sebeple Plantingann
Tanr inancnn temel bir inan olabilecei eklindeki yaklamna gemeden nce, klasik temelselciliin ngrd epistemolojik yaklam ile
eletirisi zerinde ksaca durmak yerinde olacaktr.
Klasik temelselcilik inanlarmz temel inanlar ile temel-olmayan
inanlar eklinde ikiye ayrmaktadr. Bir inanc temel inan yapan onun
bilgimizin temelinde yer almas; doruluu iin herhangi (daha fazla) bir
temellendirmeye ihtiya duymamasdr. Bu inanlarn doruluu, temelolmayan inanlardan farkl olarak, daha ilk bakta anlalabilecek bir
eydir. Baka inanlara dayanmayan (kendiliklerinden hakl-karmsal
bir nitelie sahip olan) bu inanlarn bir zellii de baka inanlar tarafndan rtlebilir olmamalardr. Bu yzden temel inanlar inanlarmzn temelinde yer alan, deyim yerindeyse, yap talarn olutururlar
(Lehrer 1974, 76-77). nan yapmzda bylece temel inanlar ve temelolmayan inanlar eklinde bir ayrma giden klasik temelselcilie gre,
temel-olmayan inanlar temel inanlara dayandklar halde, temel inanlar hibir inanca dayanmazlar. rnein, 1 x 3 = 3 veya 2 + 2 = 4 nermeleri
temel bir inan iken 9 x 542 = 4878 nermesi temel bir inan deildir,
nk byle bir nermenin doru olduunu dierlerinden farkl olarak
hemen anlamyoruz. 9 x 542 = 4878 eklindeki temel bir inan olmadndan 1 x 9 = 9 ve 1 x 542 =542 gibi doruluklar dorudan anlalan
inanlarmza dayanmaktadr (Plantinga 1981, 41-42). Klasik

201

202

nite 6

temelselciliin temel inan olarak grd nermelerin banda doruluklar kendiliinden apak olan, yani kendiliinden-delilli (self-evident) bir
takm zorunlu dorular gelmektedir.

rnein, 2 + 2 = 4 , Bir nerme deillemesiyle birlikte


doru olamaz, Btn paradan byktr gibi mantksal ve
matematiksel nermeler kendiliinden delilli birer temel
inantr. Bir dier temel inan grubunu oluturan nermeler
de, klasik temelselcilie gre, doruluklar duyularmza
apak olan nermelerden oluturmaktadr.
rnein, Karmda bir insan var, Aalar iek am
eklindeki nermelerin doruluklar duyularmz iin apak
olduklarndan birer temel inantrlar. kinci gruptaki inanlar
btnyle kiinin, deitirilmesi/ yanllanmas imknsz duyu
tecrbesini ifade ettiinden onlarn bazen daha temkinli
olarak Karmda bir insan var grnyor, Bana aalar
iek am grnyor eklinde ifade edilmesi de
mmkndr (Plantinga 1983, 55-58). Bylece klasik
temelselcilie gre, Plantingann ifadesiyle, bir p nermesi
S ahs iin ancak ve ancak p, S iin kendiliinden apak,
ya S iin deitirilmez ya da S iin duyumlara apak ise
hakkyla temel bir inantr (1981, 15). Klasik temelselciliin
temel inanca ilikin bu kriterini ksaca (C) olarak
adlandralm.

Plantingann Tanr inancnn temel bir inan olabilecei noktasndaki


dncelerinin bir aya nemli lde klasik temelselciliin bu kriterine
ynelik eletirilerine/rtme abalarna dayanmaktadr. Bu eletirilerden biri klasik temelselciliin temel inan gibi grnen bir ok inanc
dlad, dolaysyla onlar gereksiz bir biimde temel birer inan olarak
grmedii dncesidir. Szgelimi Sabah kahvalt yaptm gibi kiinin
hafzasna dayanan inanlar ile Karmdaki insan fkelidir trnden bir
insann ruh halini ifade eden inanlarn stats nedir? Klasik temelselciliin kriterine gre bu inanlar ne kendiliinden apak, ne duyumlara
apak ne de deitirilemez/dzeltilemez trden inanlar olmadklar iin
temel bir inan deildir. Ancak, Plantingaya gre, bu inanlarn temel
birer inan olarak grlmeleri nnde herhangi bir rasyonel engel yoktur, nk onlar baka inanlara dayanmamaktadr (Plantinga 1983, 60).
Buradan varlan sonu udur: baka inanlara dayanmad iin temel
birer inan olarak alabileceimiz inanlarn kapsam klasik temelselciliin ngrd inanlarn kapsamndan daha geni olmak durumundadr. Daha da nemlisi, Plantingaya gre, klasik temelselciliin yukarda
ksaca (C) olarak adlandrdmz kriteri, kendi kendine referansla tutarszdr. nk bu kriter kendi koyduu koulu yerine getirmemektedir.
yle ki: (C) ne kendiliinden apak, ne duyumlara apak ne de deitirilmesi mmkn olmayan inanlardan biri olmad gibi, bu inanlardan

Akl ve man

karlm bir inan da deildir. Bu durumda klasik temelselciliin temel


inan kriterinin doru ya da rasyonel bir inan olduunu dnmek iin
bir gereke kalmamaktadr (Plantinga 1983, 60-61).
Klasik temelselciin bu noktada bir balayclnn olmadn savunan
Plantingaya gre, Tanr inancnn temel bir inan olarak alnmasnn
nnde de bir engel grnmemektedir. yle ki evrenin ihtiam ve gzellii karsndaki tecrbesine bal olarak bir kimse Tanrnn onu yarattna dair bir takm inanlara sahip olabilir. Yine, rnein, bir kimse
dorudan tecrbesine dayanarak Tanr beni koruyor, Tanr bana hitap
ediyor, Tanr bu yaptm onaylamyor gibi bir takm inanlara sahip
olabilir ve bunlar o insan iin birer temel inan olabilir. Nasl ki Karmdaki ahs fkelidir eklindeki temel bir inan Baka ahslar vardr nermesini gerektiriyorsa, ayn ekilde, Tanr beni koruyor, Tanr bana hitap
ediyor, Tanr bu yaptm onaylamyor eklindeki temel inanlar da,
Plantingaya gre, Tanr vardr nermesini gerektirmektedir (Plantinga
1983, 80-82).
Plantingann baka ahslara ilikin ve hafzaya dayal inanlar ile Tanrnn varlna dair inanlar arasnda bir paralellik kurmas tartmal
grnmektedir. rnein, Karmdaki ahs fkelidir eklindeki bir inancn bir takm grsel/ duyusal nedenlere bal olarak olutuunu syleyebiliriz. Benzer bir ey Tanr beni koruyor nermesi iin geerli olabilir
mi? Geerli ise byle bir ey neden herkes iin geerli bir tecrbe deildir? Bir tecrbenin bilisel olabilmesi iin herkes tarafndan ayn ekilde
tecrbe edilmesi gerekmediine gre Plantinga byle bir itirazn Tanr
inancna ilikin ngrlen epistemik staty deitirmeyeceini
syleyebilir. Hafzaya dayanan, rnein, Sabah kahvalt yaptm eklindeki bir inanca ne demeli? Plantingann Tanr inancyla arasnda bir
paralellik kurduu byle bir inan bir ekilde denetlenemez mi? Geride
braklan bulaklar, eksilen yumurta veya zeytinin buna bir delil olduu
(Grigg 1983, 125-126) dnlebilir. Ne var ki bu delillerin bir ekilde
tekrar hafzaya dayanan inanlar ngrmesi bir tr dngsellii kanlmaz klmaktadr (McLeod 1987, 6-7. Bu konuda daha ayrntl bir deerlendirme iin bkz. Reber 2004b, 32-34).
Klasik temelselciliin temel inan kriteri kabul edilmediinde temel bir
inanc temel-olmayan bir inantan nasl ayracaz? Bu konudaki kriterimiz ne olacak? Plantingann ifadesiyle Tanr bana hitap ediyor ile
Byk Kabak her Cadlar Bayramnda geri gelir nermelerinden hangisinin temel bir inan olduuna, hangisinin olmadna nasl karar vereceiz? Uygun bir temel inan kriterinin yokluu durumunda herhangi
bir inancn temel bir inan olarak alnmasnn n alm olmaz m?
Plantingaya gre temel inanca ilikin bir kriter gelitirmenin yolu klasik
temelselciliin yapt gibi batan (tepeden inme) bir kriter ortaya koymak
olmamaldr. Bunun yerine tmevarmsal bir yol izlenmelidir. Yani, hangi
inancn hangi koullarda temel bir inan olabilecei dncesinden yola
koyularak, tek tek rneklerden hareketle bir hipotez gelitirilmeli ve bu

203

204

nite 6

hipotez sz konusu rneklere referansla denetlenmeye allmaldr. Bu


yolla gelitirilecek bir kriter tmevarmsal karakterli olduundan herkesin batan ona katlmas beklenmemelidir. yle ki her topluluk kendine
mahsus koullardan hareketle bir temel inan kriteri gelitirebilir ve bu
konuda birbirleriyle badamayan tezler ileri srebilirler. Ancak bu durum kiiyi neyin doru olduu eklindeki hakikat sorusunu ortadan kaldracak bir grecelie gtrmemelidir. nk bu gruplar arasnda neyin
temel inan olup olmayacana ilikin rasyonel bir tartma zemini vardr
ve buna bal olarak bir teist Tanr inancnn temel bir inan olduunu,
buna karlk Byk Kabak inancnn temel bir inan olmadn savunabilir (Plantinga 1983, 76-78).
Temel bir inan olarak grlen bir inancn yanllanmas mmkn mdr? Yani, bir inan temel bir inan olmaktan kabilir mi? Plantingann
bu soruya cevab Evettir. Nasl ki kendisine bir aa grnen kimseye
gerekte orada bir aa olmadn, onun belli bir rahatszlktan dolay
byle bir eyi grdn ortaya koymak mmkn ise, ayn ekilde bir
teiste de Tanrnn varlyla elien bir takm iddialar/nermeler yoluyla
itirazda bulunulabilir. Bylece, Plantingaya gre, bir inan bir kimse iin
balangta temel bir inan olsa da bu o inancn ilelebet temel inan olarak kalabilecei anlamna gelmez. Kendisine bir aa grnen kimse ya da Tanrnn varlna inanan bir kimse iin bu inanlar balangta birer temel
inan olsalar da, kar deliller ortaya konulduunda ve bunlara yeterli
cevap verilemediinde sz konusu inanlar temel inan olmaktan kar.
Buna karn temel inancna ynelik eletirilere cevap verdii srece bir
kimse temel inancn koruyabilir (Plantinga 1983, 82-84).
Grld gibi, Plantingaya gre, bir kimse Tanrnn varlna temel
bir inan olarak inanabilir ve bylece hibir delil getirmeksizin bu inanc
rasyonel bir inan olabilir. Byle bir temel inan hakk sadece teistler iin
deil, teist-olmayanlar iin de geerlidir. Bu bizi epistemik bir grecelie
gtrmez mi? Plantinga bu durumun bir znellie ya da grecelie yol
aarak hakikat sorusunu ortadan kaldrmayacan dile getirse de byle
bir yaklamn bir tr epistemik oulculua gtrp gtrmeyecei
zerinde durulmas gereken nemli bir noktadr. Bu balamda P. L.
Quinnin eletirilerini (Quinn 1985, 472) gz nne alan Plantinga esasen
byle bir oulculuun felsefenin tabiatndan kaynaklanan bir ey olduunu ve bu yzden herkesin zerinde ittifak edecei bir kriterin olmasnn beklenmemesi gerektiini ileri srer. Sonuta her topluluk kendi
spesifik rneklerinden yola koyularak tmevarmsal bir yolla kendi kriterinin doru olduunu ileri srebilir ve byle kriter anlaynn farkllamas noktasnda ortaya kan ihtilaf da tmevarmsal yntem iin bir
eksiklik olarak grlmemelidir (Plantinga 1986, 303).
Bu durumda Tanr inancnn temel bir inan olduunu sylemenin
epistemik deerinin ne olabilecei sorusu akla gelebilir. Neyin temel
inan olabilecei konusundaki kriteri belirlemede tek tek rneklerden
hareketle tmevarmsal bir yaklam neren Plantingac yaklamn n-

Akl ve man

grd tikelci (partiklarist) yaklamn bir oulculua ve grecelie


gtrmemesi iin niha anlamda dorunun ne olduuna dair bir kriterin
olabileceini veya en azndan dierlerine kar stnl rasyonel bir
ekilde savunulabilecek bir kriterin olduunu gstermesi gerekecektir.
Baz eletirmenler (bkz. Hannink 1987, 18-20) Plantingann bu yaklamnn bizi ya temel inanlarn greceletirileceine ya da bu konuda nelerin temel inan olabileceini batan snrlayan bir dogmatizme gtrecei
kanaatindedirler.

Fakat daha batan neyin temel inan olabileceine ilikin


dogmatik bir tutum iine girmeyeceksek, rnein, Tanr
inancnn temel bir inan olduunu/olabileceini, buna
karlk Byk Kabak inancnn temel bir inan
olmadn/olamayacan belirlemenin yolu ne olabilir?
Byle bir soruya deiik cevaplar verilebilir. Ama (yukarda grdmz gibi) Plantingac yaklam iin bir inancn temel bir inan olarak
alnmas niha bir epistemik durumdan ziyade balangsal bir hakllatrma olarak grldnden, bir inancn temel inan statsn korumas
iin kendisine yneltilen eletirilere karlk vermesi gereklidir. Bylece
Plantinga Tanr inancna ynelik eletirilere cevap verilebilecei halde,
Byk Kabak inancna ynelik eletirilerin geerliliini koruyacan
savunacaktr. Nitekim Plantinga (1986, 308) bata ktlk meselesi olmak
zere ateistlerin hibir eletirisinin teist inanc rtmek iin yeterli olmadn savunmaktadr. Burada temel inancn gzden geirilmeye ve
rtlmeye ak olabilmesi byle bir temel inan tasavvurunun delilden
bamsz olmad veya bir tr delillendirmeyi ngrd sonucuna
gtrebilir. yle ki bu noktada Plantingay eletirenlerden bazlar (rnein, Kenny 1992, 14-20) teist inancn temel bir inan olabilmesi iin
Tanrnn varl iin ileri srlen geleneksel kantlarn salamlnn
gsterilmesi ve ayn ekilde aleyhindeki kantlarn da rtlmesi gerektiini dnmektedir. Benzer ekilde, dier bir ksm da (rnein,
Wykstra 1973, 429-430) Tanrnn varln destekleyen bir delilin teist
topluluk iinde bulunmas gerektii kanaatindedir.
Plantingann bu eletirilere katlmayaca aktr, nk o Tanr inancnn temel bir inan olmas ve bu yolla rasyonel olabilmesi iin bir delilin
gerekli olmadn dnmektedir. Plantingann burada rasyonellikten
anlad, Mavrodesin de iaret ettii gibi (Mavrodes,1983, 195-196), bir
tr epistemik ruhsattr. Buna gre bir inancn rasyonel olmas tek bana
ne onun doru olduu anlamna gelir, ne de o inancnn tersinin irrasyonel olduunu gerektirir. Bu durumda Plantingann temel hedefi bir
teistin inancnn rasyonel olabilmesi iin Tanrnn varl iin bir delil
getirmesinin gerekli olmadn, dolaysyla bu noktada klasik temelselcilie dayanan itirazn, deyim yerindeyse, temelsiz olduunu gstermektir.
Plantingann teist inancn doruluunu gstermek iin batan herhangi
bir delil getirmeksizin rasyonel olabilecei dncesi hakkndaki tartma noktalarndan biri de byle bir yaklamn fideist olup olmaddr.

205

206

nite 6

Genel olarak bakldnda, her ne kadar Plantingann Tanr inancnn


rasyonellii veya epistemik meruiyeti iin herhangi bir delil getirmenin
gerekli olmadn dnd ak olduu gibi, ayn ekilde onun byle
bir inancn epistemik statsnn korunmas hususunda akla/
delillendirmeye kapy kapatmad da aktr. Bu durum kendi bana
onun bu yaklamn fideizmden ayrmak iin yeterli grlebilir. Kald ki
Plantinga belli koullar altnda byle bir epistemik ayrcaln olabileceini din inanlarla snrlamamaktadr. Dolaysyla, farkl inanlarn deiik koullarda farkl insanlar iin temel inan olabileceini ngren bu
yaklam iman ve akl ilikisini bir ekilde ve ou kez de kategorik olarak reddeden fideist yaklamlardan ayrmak gerekir.
Bu balamda bir takm benzerliklere sahip olmakla birlikte reformcu bu
grn Wittgensteinc yaklamdan ayrldn belirtmek gerekir. lk
bakta her iki yaklam da din inancn doruluu ya da rasyonellii iin
harici (bu inancn dnda) bir kantlamaya ihtiyac olduunu kabul etmemekle birlikte bu noktada farkl gerekelere dayanmaktadrlar.
Wittgensteinc yaklam bunu temelde farkl dil oyunlarnn birbirlerinden bamsz gramerlerine dayandrrken, Plantingann k bir bakma
klasik temelselciliin eletirisinden hareketle ortaya konulmutur (Helm
2001, 101). Plantingac yaklam, Wittgensteinc yaklamdan farkl olarak, din inancn anlam ve doruluunu belli bir dil oyunuyla snrlamamakta, onu grece veya oulcu bir dzlemde ele almamaktadr. Aksine onun yaklam, metodolojik bir oulculuu epistemik anlamda
meru grse de, doruluk sorusunu byle bir oulcu erevenin dna
koyarak bu noktada realist bir tutum sergilemektedir. Yani farkl inanlarn belli koullar altnda temel inan olabilecekleri onlarn hepsinin doru
olabileceklerini ngrmediinden, byle bir yaklam doruluk konusunda bir grecelii ve oulculuu gerektirmemektedir. Nitekim
Plantingann kendisi de (1983, 90) yaklamnn fideizmle kartrlmamas gerektiini, nk byle bir yaklamn ne akl ile iman arasnda bir
atmay ngrdn ne de, daha lml bir ekilde, din inancn akla
dayandrlamayaca eklinde bir tezi gerektirdiini dnmektedir.
Aksine byle bir inancn akln bir rn olmas hedeflenmi grnmektedir.
Bylece Plantingac yaklamn Tanrnn varl noktasnda metafiziksel
realist bir tutum sergilediini, yani Tanrnn varlnn bizim zihinsel ve
dilsel faaliyetlerimizden bamsz olduunu savunduunu sylemeliyiz.
yle ki din inancn belli koullarda temel bir inan olmas onun grece
ya da znel bir inan olduu anlamna gelmez (Helm 2001, 112-113). Dolaysyla, Wittgensteinc yaklamlardan farkl olarak, Plantingann Tanr inancnn temelselliine dair grnn u veya bu ekilde byle bir
inancn objektif doruluunu ngrd veya hedefledii sylenebilir.

Akl ve man

Grld gibi, Plantingann Tanr inancnn temelsellii noktasndaki


yaklam byle bir inancn doruluunu gerekelendirmekten ziyade
byle bir inancn bir kimse iin rasyonel bir inan olabilmesi iin
epistemik bir meruiyetin olduunu/ olabileceini gstermeyi amalamaktadr. Genel olarak bakldnda, daha ok savunmac olarak dnlebilecek byle bir yaklamn kendi bana ne kadar tatmin edici olabilecei tartmaya ak grnmektedir. lkesel olarak bakldnda bir
inancn doruluu ile delillendirmesi arasnda zorunlu bir iliki grnmemektedir; delillendirilmeyen bir inan pekl doru olabilir. Byle de
olsa, bir inancn doru olup olmadn bilmek/ ortaya koymak noktasnda delilin hayat bir neme sahip olduu aktr. imdi, bir inancn balangsal olarak hibir delile dayanmayan temel bir inan olarak alnabilecei onun doru olduunu gstermek iin yeterli olmadna gre, bu
durumda, Tanr inancnn temel bir inan olmasnn rasyonel/ epistemik
gc veya deeri ne olabilir?
Plantingann Tanr inanc temel bir inan olabilir mi? sorusuyla Tanr
inanc doru bir inan mdr? sorusunu birbiriyle yer deitirebilir, edeer sorular olarak grmedii aktr. nk temel inan, bu yaklama
gre, doru olabilecei gibi, yanl da olabilir. Bir inancn bu ekilde rasyonel olabilecei dncesinin bir tr epistemik meruiyet salayabileceine hak versek de bir inancnn epistemik deerinin en temelde onun
doruluuna bal kalaca aktr. nk Tanr inancnn epistemik
meruiyeti niha anlamda onun doruluundan ayr dnlemez. Dolaysyla Tanr inancnn balangsal rasyonellii ile doruluunun
gerekelendirilmesi arasnda ngrlen byle bir ayrm ancak geici olabilir; doru olmayan bir inancn ideal/niha anlamda bir epistemik meruiyete sahip olmas dnlemez.
Dier yandan epistemik adan bir inancn doruluunu gerekelendirmenin neminin ona ynelik eletirilerin yantlanmas eklinde ifade
edilen, deyim yerindeyse, dolayl bir balamla snrlandrlmas makul
grnmemektedir. yle grnyor ki, Plantingac yaklama gre, bir
kimsenin yanl olan bir inanca, ona ynelik itirazlar olmad takdirde,
temel bir inan olarak ilelebet sahip olmas mmkndr. Bylece temel
inancna ynelik herhangi bir itirazla karlamayan bir kimse, gerekte
inanc yanl da olsa, inancnn apak bir ekilde doru olduunu dnebilir. Bu olumlu bir epistemik durum gibi grnmemektedir. Teistik
bir iman anlaynn temelinde yer alan Tanrnn varlna dair inancn
ehemmiyeti sadece teizm-ateizm tartmas balamnda ortaya kan bir
ey deildir. Bizzat bir teistin kendi inancnn doru olup olmadna
ikna olabilmesi veya farkl inanlar arasnda hangi inancn rasyonel bir
ekilde hakllatrlabileceini grebilmesi/ gsterebilmesi asndan
nem ifade etmektedir. Bu da bizi bir sonraki baln tartma alann
oluturan iman, delil ve delilcilik sorusuna gtrmektedir.

207

208

nite 6

man, Delil ve Delilcilik


Din inan ve iman konusunda baz yaklamlarn bir delillendirmeyi
imknsz ya da gereksiz bulduklarn grdk. Ne var ki, yukarda da
deindiimiz gibi, kiinin ilk aamada bir inan sahibi olmasnda bir
delillendirmeye ihtiya duymamas ya da duymayabilecei bir yere kadar kabul edilebilir grnse de, byle bir inancn doru olup olmad
noktasnda gerekelendirme sorunuyla kanlmaz bir ekilde kar karya kalnacaktr. Bu da bizi iman, inan ve doruluk arasnda vazgeilmez grnen bir ilikinin olmas gerektii sonucuna getirmektedir. Bir
eyin doru olup olmamas delil veya delillendirmeyle dorudan ilikili
olmasa da dolayl olarak ilikilidir; neyin doru ya da yanl olduunu
grmek veya gstermek ancak delillendirmeyle mmkn olabilir. Dolaysyla bir din inancn doru olup olmadn bilmek noktasnda delil/delillendirmenin hayat bir neme sahip olduu sylenmelidir.
Bir inancn doruluunu ortaya koymak iin delilin gereklilii ak olmakla birlikte byle bir hakllatrma mekanizmasnn nasl olmas gerektii, neleri ihtiva ettii ve zellikle kii, toplum, zaman ve meknla ilikisinin ne olduu irdelenmeye muhtatr. Epistemolojik adan
bakldnda, bir inancn doruluunu gerekelendirmek hususunda
eitli yaklamlardan sz etmek mmkndr. Epistemik bir hakllatrma mekanizmasnn ayrntlarna girmeksizin byle bir gereksinimi ok
genel olarak u ekilde ifade edebiliriz: kii inancnn doru olduunu
veya byle bir inanca sahip olmann hakl bir takm gerekelere dayandn gsterebilecek durumda olmaldr. Ancak bir inancn doruluu ile
byle bir inancn doruluunu gstermek, yani hakllatrmak arasnda
bir ayrma gitmenin kanlmazln vurgulamakta yarar grnmektedir:
bir inancn doruluu bir eydir, onun doruluunu ortaya koymak/koyabilmek baka bir eydir.
Ne var ki bir inancn delillendirilememesi durumunda o inancn doruluunu gstermek pek mmkn olmayacaktr. Fakat byle bir durumda
onun yanl olduu da sylenemez. Bir inancn doruluunun
delillendirilmesinin temelde bilgisel bir ey olduu ve bu yzden
delillendirme baars da kiiden kiiye, zamandan zamana, mekndan
mekna deiiklik gsterebilecei sylenebilir. Buna btn inanlarmz
dhil edilmeyebilir, doruluklarndan phe edilmeyecek bir takm zorunlu dorularn byle bir ereveye dhil olmad dnlebilir. Ancak
bu tr dorular ile delillendirmelerinin arasnda da bir ayrma gitmek
mmkndr, yle ki zorunlu dorulara ilikin bir delillendirmenin de en
azndan kiiden kiiye deiiklik gsterebilecei sylenebilir. Her halkarda aklda tutulmas gereken husus delillendirmenin dorudan bir
inancn doruluuyla deil, doruluunu gstermekle alakal olduu ve
bu yzden de delillendirilmeyen/delillendirilemeyen bir inancn zorunlu
olarak yanl olduu anlamna gelmeyeceidir. Benzer ekilde, bir inancn doruluu iin ileri srlen bir delilin/delillendirmenin rtlmesi
de o inancn baka ekilde delillendirilmeyecei anlamna gelmez.

Akl ve man

Bu temel epistemik ve metodolojik mlahazalara ramen bir kimsenin


inancn yanltan koruyabilmesi, yani yanl bir eye inanmamas iin
onu makul bir ekilde gerekelendirebilmesinin/delillendirebilmesinin
bir lde kanlmaz olduunu syleyebiliriz. Peki, byle bir ey herkes
iin her zaman ve her yerde gerekli midir? Cliffordn ileri srd gibi,
yetersiz delille herhangi bir eye inanmak her zaman, her yerde ve herkes iin yanltr demek ne lde dorudur?

Clifford byle bir delilsel gerekliliin nemini ve aksi bir


durumun dourabilecei vahim sonular yle bir rnekle dile
getirmeye alr: Sefere kmadan nce bir yolcu-gemisinin
sahibi gemisinin epeyce eskidiini ve ciddi bir bakma ihtiyac
olduu noktasnda bir takm dncelere sahiptir. Fakat o,
daha nce birok sefere km ve birok tehlikeyi atlatm olan
gemisinin bu kez de selametle menziline varabilecei
noktasnda kendisini teselli etmeye alr. Gemi yola
koyulmadan kendisini bir ekilde ikna eden ve bylece zihnini
epeyce megul ve rahatsz eden bu dncelerden kurtulmay
baaran gemici bu duygu ve dncelerle gemiyi yolcu eder.
Ama ne yazk ki gemi okyanusun ortasnda batar. O ise gidip,
sigortadan parasn alr. Clifforda gre, gemi sahibinin gemiye
gvenmek konusunda kendisini itenlikle ikna etmeyi baarm
olmas onun geminin batmasyla hayatn kaybeden insanlardan
sorumlu olduu gereini deitirmez. nk geminin
gvenilirlii noktasnda ciddi endielerin bulunmas, yani bu
konuda yeterli delil bulunmad halde sefere gnderilmesi
gerei karsnda gemi sahibinin itenlii bir ey ifade etmez.
Clifforda gre, geminin kt durumuna dair yeterli delil ortada
dururken gemicinin byle bir eye inanmaya hakk yoktur ve
onun bir ekilde kendini (isteyerek) aksi istikamette ikna etmeyi
baarm olmas durumun vahametini deitirmez. Peki, gemi
batmam olsayd, gemici hl sulu olur muydu? Bu sorunun
yant, Clifforda gre, evet olmaldr. nk byle bir konuda
hakl veya haksz olmak kiinin inancnn kaynana baldr;
asl mesele geminin durumuna ilikin delil ortadayken gemicinin
byle bir eye inanmaya hakknn olup olmaddr (Clifford
1996, 66).
Delilci grn ak bir ifadesi olan Cliffordn bu yaklamnn din
inan/iman anlay zerindeki etkisi elinde yeterli delil olmad takdirde bir kimsenin Tanrnn varlna inanmasnn entelektel ve ahlk bir
sorumlulukla badamaddr. Clarkn da belirttii gibi (Clark 1990,
102), bu yaklama gre, akln denetiminden gememi, lehindeki ve
aleyhindeki deliller asndan dikkatlice muhakeme edilmemi bir eye
inanmak kiinin inan ahlkna kar gelmesi, yani devini yerine getirmemesi anlamna gelir. Bu da esasen insanla kar bir sutur. Dolaysyla yeterli delil olmakszn Tanrya inanmak da irrasyonel bir eydir. Dahas Clifforda gre teistik inan byle bir delile sahip olmadnda kii
Tanrya inanmamaldr.

209

210

nite 6

Genel anlamda Tanrnn varlna inanmak iin yeter delilin olup olmad; bu konuda delilin varl ya da yokluu bal bana ele alnmas
gereken geni bir tartmann konusudur. Burada delilcilik asndan
meseleye (ilkesel olarak) yaklatmzda, inan konusunda doruluk
sorusunu gndeme getirmeksizin tatmin edici bir iman anlayndan
bahsedemeyeceimize deindik. Bu noktada da bir tr delilciliin gereklilii ak olsa gerektir. Bu durum Cliffordc tarzda bir delilcilie katlmamz gerektirir mi? Bir kez daha, yetersiz delille herhangi bir eye
inanmak her zaman, her yerde ve herkes iin yanltr, eklindeki bir
yargya katlmamak iin bir gerekemiz olabilir mi?
Byle bir delilcilii reddetmenin nedenlerinden biri, Jamesn ileri srd gibi, zellikle kiinin bir karar vermekle kar karya bulunduu bir
durumda (yani, bir canl hipotez konusunda) kesin/ zorlayc bir delili
beklemenin eyann tabiatna aykr olduunu dnmektir. Bir baka
ifadeyle, kiinin srf yanl bir eye inanlabileceini dikkate alarak hayat
bir neme sahip olan iman ya da Tanrnn varl hususunda yeterli delilin bulunmadn dnerek ekimser bir durumda kalmasnn (byle
bir eye inanmamasnn) yanl bir tutum olduudur. James, yukarda
deindiimiz gibi, bu konuda kiinin iradesini devreye koymasnn meruiyeti bir yana, bunun kanlmaz olduu kanaatindedir: kii yanla
derim korkusuyla kendisini bir doruya inanmaktan mahrum brakmamaldr. Ne var ki, Clarkn da iaret ettii gibi (1990, 107), Jamesn
byle bir eyi savunmasnn temel nedeni onun iman meselesini delile
bal olarak karar verilebilecek bir konu olarak grmemesidir. Byle olduu iindir ki, Jamesa gre, kii imann tutkusal ya da irad bir temele
dayandrmaldr. Aksi takdirde, yani iman veya Tanrnn varl konusu
delile bal olarak entelektel bir zeminde karara balanabilecek bir ey
olsayd, byle bir tutuma gerek kalmayacakt.
Burada dile getirilen gr imann bir takm tutkusal ve irad boyutlarnn olduu deil, entelektel bir dzlemde delile bal olarak kararlatrlamayan bir eyin ancak irad ve tutkusal bir zeminde karara balanabileceidir. Peki, entelektel/bilisel bir zeminden yoksun bir inan/iman
konusunda irad bir faaliyete girmenin, byle bir eye tutkuyla balanmann deeri ne olabilir? Kiinin doruluu ya da yanll hakknda en
azndan bir sezgiye sahip olmad bir hususta iradesini devreye sokmas
tam olarak ne anlama gelebilir? Bir baka ifadeyle, entelektel/bilisel bir
boyuttan soyutlanm bir inan/iman konusunda doru olann ne olduu
noktasnda teorik bir araytan soyutlanm irad bir eilimin bizi amalanan doru sonuca gtrebileceine dair ne gibi bir ngrmz olabilir?
Byle bir arayta iradenin rolnden sz edilebilir, ancak bu rol entelektel dzlemde yantlanmas gereken doruluk sorusunu bu yolla askya
almay deil, bu konudaki doruluun ne olduu araynda yeterli iradeye sahip olmay gerektirmelidir, diye dnlebilir. Byle bir entelektel arayta elde edilebilecek delilin varl veya yokluu ya da azl
veya okluu (zayfl veya gll) tartmal olabilir, ancak bu durum bir inancn/ imann bilisel bir temelden yoksun olduu ve bu ne-

Akl ve man

denle salt irad bir yolla bir yargya varlabilecei anlamna gelmez. Esasen byle bir dncenin kendisi (yani, iman sorusunun entelektel bir
temelde yantlanamayacandan irad olarak zmlenebilecei) de bir
bakma bilisel bir iddia gibi durmaktadr ve doruluu iin bir
delillendirmeye muhta grnmektedir. Ya deilse, byle bir iddia entelektel balaycl olmayan bir varsaym olarak kalacaktr. Dolaysyla,
yle grnyor ki, bu konuda herhangi bir iddiada bulunabilmek bir
delile dayanmay gerekli klmakta ve bu da bir tr delilcilii ngrmek
durumunda kalmaktadr.
Btn bunlara ramen Cliffordn delilci yaklamnn ok kat ve gereklemesi olduka zor bir epistemik ideal olduu dnlebilir.
Plantingann yukarda zerinde durduumuz kat temelselcilie olan
eletirileri dikkate alndnda, Cliffordn yetersiz delille herhangi bir
eye inanmak her zaman, her yerde ve herkes iin yanltr eklindeki
kriterinin herkes iin her zaman her yerde karlanmasnn zor olduu
gibi, gerekli olmad da dnlebilir. Aksine, Plantingann ileri srd byle bir delilin varlnn bir inancn rasyonellii iin bata gerekli
olmayp, ancak byle bir inanca ynelik eletiriler sz konusu olduunda
onlar bertaraf etmek iin byle bir delillendirmenin gerekli olaca sylenecektir. Esasen her zaman inanlarmz temellendirerek yola koyulmadmz genel olarak doru grnmekle birlikte, balangta bir delile
dayandrlmam bir inanca kar herhangi bir eletiri/itiraz gelmedike
doru kabul edilmesinin ideal bir epistemik durum olmadna ksmen
deindik. zellikle bir kimsenin veya bir topluluun inancna/ imanna
ynelik bir itirazn nemli lde tarihsel ve toplumsal koullara bal
olan olumsal/ arz bir durum olduunu dikkate aldmzda, kiinin
doru olan bir eye inanmas kadar, yanl bir eye inanmas da mmkndr. Dahas inancna dardan bir itiraz gelmedike de yanl bir
eye ilelebet inanmas mmkndr. Byle bir yanl bertaraf etmenin en
makul yolunun kiinin bakasnn eletirisini/ itirazn beklemek yerine
kendi inancnn ne lde doru olduu noktasnda delilci saylabilecek
eletirel bir tutum iinde olmas gerektiine deindik.
Ancak, tpk herkesin epistemik durumunun farkllamas gibi, delille
ilikisinin (delile epistemik eriiminin veya delillendirme kapasitesinin)
de deiiklik gsterdii bir gerektir. yle ki a ahs tarafndan t1 zamanda delillendirilmeyen bir p inanc b ahs tarafndan delillendirilebilir
veya a iin ayn inan t2 zaman delillendirilebilen bir inan haline gelebilir. Buradan hareketle delile ilikin bir epistemik durumun kiiden kiiye,
zamandan zamana deitiini/ deiebileceini syleyebiliriz. Kiilerin
delile ilikin byle bir epistemik deikenlii dikkate alndnda bir
kimsenin yeterli delile bal olarak inanmasnn lt ne olabilir? Bir
kimsenin ne kadar delille inan sahibi olduunda inan ahlkna uymu
olabileceini belirlemenin bir ls olabilir mi?

211

212

nite 6

Byle bir sorunun nemini kiinin veya kiilerin farkl delillerle ve


epistemik gc farkllaan delillerle deiik inanlara sahip olabileceini
dikkate aldmzda daha iyi anlayabiliriz. deal dzlemde byle bir
epistemik durumdan sz edebileceimiz halde, byle bir idealin herkes
iin her zaman her yerde geerli olabileceini/ gerekletirilebileceini
dnmek olduka zor grnmektedir, imknsz deilse. Fakat bu durum delilin veya delilciliin greceletirilmesi veya nemsizletirilmesi
sonucuna gtrmemelidir. Dolaysyla byle bir yaklam delili kiiye
bal olarak greceletiren, rnein, Mavrodesin yaklamndan ayrmak
gerekir, nk ona gre (bu konuda bkz. Peterson 2003, 50; Yaran 1997,
224-226), bir kii iin btnyle ikna edici olan deliller akl bandaki
baka birine hite ikna edici olmayabilir. Oysa burada kastettiimiz ey
delilin herkesin epistemik eriimine her zaman ayn lde hazr bulunamayacadr.
Burada delilin salaml veya ortaya koyduu doruluk ile ikna olmak
arasnda bir ayrma gitmek yerinde olacaktr. En azndan bir kiinin ikna
olmamasnn her zaman salt epistemolojik nedenlerle izah edilemeyen bir
durum olabileceini dnebiliriz. Dolaysyla bir delilin salaml ile
(en azndan herkesi) ikna edicilii arasnda zorunlu bir iliki grnmemektedir: salam bir delilin herkesi ikna edemeyeceini dnebileceimiz gibi, salam olmayan bir kantn en azndan bazlarn ikna edebileceini dnebiliriz. Dolaysyla kiinin veya kiilerin epistemik gc
farkllaan delillerle deiik inanlara sahip olabileceini sylerken delilin kiiye bal olarak greceleebileceini deil; aksine, bir inancn doruluuna ilikin delillendirmenin kiilerin epistemik kapasitelerine gre
deiebileceini kastediyoruz. Burada her halkarda kanlmaz grnen
kiinin inan/ iman konusunda keyf saylabilecek bir tutum iine girmemesi, inancnn doruluu konusunda en azndan bilkuvve (potansiyel)
bir delile/ delillendirme gcne sahip olmasdr. Kald ki bir kimsenin
inancnn doruluu iin sezgisel yolla edindii delili bilfiil ortaya koymas her zaman sz konusu olmayabilir. Byle bir eyin kiinin delil/
delillendirme konusundaki eitimine ve deyim yerindeyse, epistemik
performasna bal olarak deieceini dnmek makuldr.
Ortaya konulan bu yaklam baz alardan eletirel aklclk olarak adlandrlan grle ilikilendirilebilir. Kat aklcln ve fideizmin ret
edilmesi durumunda Peterson vd. tarafndan kanlmaz bir ara tutum
olarak dnlen ve savunulan eletirel aklclk temelde bir din inancn
veya inan-sisteminin doruluu konusunda kesin delil/ler/in olmayacan kabul etmekle birlikte, bunun sz konusu inancn veya inansisteminin rasyonel eletiri ve deerlendirmeye mani olmayacan ngrr. nanlarmzn doruluu konusunda kendimizden gereinden fazla
emin olmamz gerektiren eletirel aklclk bylece din inanlarn doruluu konusunda kat bir delili/delillendirmeyi deil, eletirel bir deerlendirmeyi esas alrken ayn ekilde akln gc konusunda da daha lml ve snrl bir tutum iinde olmay gerektirmektedir. Herkes iin ikna
edici delillerin olamayacan kabul etmekle birlikte eletirel aklc

Akl ve man

rasyonel bir tutum iinde olmak iin din inanlarn delillendirmeyi gerekli grr. Eletirel aklclk bylece bir taraftan kat aklcl reddederken, dier taraftan akl bir kenara iten ve iman sramasn esas alan
fideist bir tutumu onaylamaz. Bu konuda hakikatin varln ve kefedilebilirliini ngren eletirel aklclk olumlu anlamda kat bir delil ortaya
koymay gerekletirilmesi zor bir hedef olarak grse de, bir inancn rtlmesi noktasnda olumsuz kat bir delil/ler/in olabileceini kabul
eder. rnein, mantksal bir eliki ieren veya doruluundan kuku
duymadmz eylerle elien bir inancn yanll konusunda kesin bir
rtmede bulunabiliriz (Peterson vd. 2003, 49-53).
lk bakta olduka makul grnen eletirel aklcln ileri srd bu
grlerin din inan/ iman asndan kabul edilmesi zor grnen en
nemli taraf kiinin byle bir yol takip etmekle yeterince gl bir inanca/ imana sahip olup olamayacadr. nk bu yaklam kiiye inancndan rasyonel adan mutlak bir ekilde emin olma hakkn vermemektedir. Bunun en temel nedeni ise, eletirel aklca gre, byle bir eletiri
srecinin ak-ulu olmas ve bu yzden eletirel aklcnn inancn baka inanlarla, bu inancn paylamayanlarn eletirileri nda, bir bakma biteviye karlatrmaya ve deerlendirmeye gitmesi gerektiidir. Her
ne kadar bu gr savunanlar byle ak-ulu bir srecin biteviye srmesinin zorunlu olmadn dile getirseler de imann daima delilin bir
adm tesinde (Kierkegaardn dnd gibi) bir balanma olduunu
kabul ediyor grnmektedirler. Sonuta, eletirel aklc baka seeneklere
daima ak olmas gereken byle bir ak-ulu eletirel rasyonelliin kiide bir i-gerilime neden olacan kabul etse de, bunun ykc veya
zararl olmak zorunda olmadn savunur (Peterson vd. 2003, 53. Eletirel aklclk ile tahkk imanclk arasnda bir badatrmann olabileceini savunan bir yaklam iin bkz. Yaran 1997, 22-238).
imdi kiinin epistemik birikimine bal olarak inanlarnn, dolaysyla
din inancnn/imann (en azndan epistemik bakmdan) eitli deiimlere konu olabileceine deindik. Bu dnce ile eletirel aklcnn din
inan/iman ve akl konusunda ilkesel olarak baka seeneklere daima ak
olmay gerektiren ak-ulu tutumunu birbirinden ayrmak gerekir.
Eletirel aklclk byle bir tutumu kuatc rasyonel bir ilke olarak grmek durumunda olduundan, onun ilkesel olarak bir kimseye inancndan/imanndan niha veya mutlak anlamda emin olma hakkn verdii
sylenemez. Byle bir tutum taknmakla eletirel aklclk en azndan iki
soruya yant vermek durumundadr:
i.

Eletirel aklcln ak-ulu olmay gerektiren byle bir rasyonel


eletiri srecine ilikin ilkesel tutumunu kabul etmek iin ne tr
bir gerekemiz olabilir?

ii.

Kiinin rasyonel dzlemde niha/mutlak anlamda emin olamayaca bir eye inanmas/iman etmesi ne derece mmkndr?

Birinci soruyla balayacak olursak, insan olmamz hasebiyle bilgimizin


gelimelere ak (veya ak-ulu) olmas ve buna bal olarak da

213

214

nite 6

deiimlere uramas (azalmas, oalmas, zayflamas veya glenmesi)


kabul edilmesi gereken olaan bir durumdur. Fakat byle bir eyin her
bilgimiz iin geerli olmas gerekmez. Bununla sadece bir inancn veya
inan sisteminin elikilerini/tutarszlklarn ortaya koymamza olanak
tanyan zorunlu (mantksal/matematiksel) dorular kastetmiyoruz. Nasl
ki her eyi bilmemiz hibir eyi bilmememizi gerektirmiyorsa, ayn ekilde bir konuda baz eylerden emin olmamz o konudaki hibir eyden
emin olamayacamz anlamna gelmez. Bu yzdendir ki bilgimizin birok alannda henz bilgisine sahip olmadmz baz eylerin varl ile
kesin bir ekilde emin olduumuz eylerin varl birbiriyle elimez.
imdi ayn eyin din inanlar/iman konusunda da geerli olduunu
dnmemek iin bir neden grnmemektedir.

rnein, Tanrnn ilim sfatnn mahiyeti ve neleri kapsad


konusunda bir kimse kendisinde mutlak bir epistemik gvenin
eksikliini duyabilecei halde, Tanrnn varl ve birlii
konusunda ayn eyi hissetmeyebilir. Bu yzden de imanna
taalluk eden byle bir hususta alternatiflere ak olmay
gerektiren ak-ulu bir eletirel sreci rasyonel gerekelerle
gereksiz bulabilir.
Byle bir dncenin, eletirel aklclktan farkl olarak, bir eyi rtmeyi deil, ispat etmeyi ngrd dikkatten karlmamaldr. Dier taraftan, eletirel aklcln ngrd ak-ulu eletirel deerlendirmeye
bal olarak bizzat byle bir yaklamn (eletirel aklcln) neden gzden geirilmemesi gerektiine dair de bir neden grnmemektedir. Tersi
durumda, byle bir yaklamn gzden geirilemeyecei ve reddedilmemesi gerektiini dnmek doal olarak eletirel aklcln kendi kendisiyle elimesine neden olacaktr. Sonu olarak, eletirel aklcln ilkesel
olarak gerekli grd ak-ulu tutumun her din inan veya iman anlay iin geerli olduu sylenemeyecei gibi, byle bir tutumun ayn
mantkla alabileceini dnmemek iin de bir neden yoktur.
kinci soruya gelince, imann salt bir epistemik olguya indirgenemeyecei, bunun tesinde bir balanma ya da teslimiyeti gerektirdii dorudur.
Ancak bu durumu, daha nceki deerlendirmelerimizden anlalaca
zere, delillendirilmesi gereken epistemik bir boluun irade veya balanmayla alabileceinden ayrmamz gerekir. Burada kabul edilmesi
gereken ey iman konusunda epistemik-olan ile epistemik-olmayann
ayr tutulmasdr. nk epistemik adan doruluundan emin olamadmz ya da bu noktada kendimizde mutlak bir rasyonel gvence bulamadmz bir inancn dourduu boluu iradeyle, balanmayla, teslimiyetle veya iman sramasyla amann bir yolu grnmemektedir.
Tekrarlamak gerekirse, epistemik adan doru bir inanca sahip olmak
iman etmek iin yeterli olmayabilir, fakat epistemik-olmayan byle bir
balanmann bir inancn epistemik doruluundan ayr olduu aktr.
Kii doru bir inan kadar yanl bir inanca da gereince balanabilir/

Akl ve man

teslim olabilir. Dolaysyla, iman kiinin bir eye kesin veya mutlak anlamda inanmasn gerektiriyorsa, epistemik dzlemde mutlak veya niha
anlamda emin olamad bir eye inanmas (veya inanabilmesi) iman
etmesi iin yeterli olmayacaktr. Baka bir deyile, farkl seenekler noktasnda kiiyi daima ak durumda brakan bir tutumun pheden uzak
bir imana imkn tanmasn tasavvur etmek zor grnmektedir.
Tabii ki eletirel aklcla yneltilen bu eletiriler kiinin din inancn
eletiriye kapal tutaca/ tutabilecei anlamna gelmez. Bir kimsenin inancn eletiriye ak tutmas bir eydir; ak-ulu bir eletiri srecine bal olarak
inan sahibi olmas bambaka bir eydir. Birincisi kiiye inancnn doruluu
konusunda mutlak bir gven imkn verdii halde, ikincisinin byle bir
imkn salad sylenemez. Eletirel akclktan farkl olarak delilci bir
yaklam kiiye, elinde yeterli delil olduu srece, inancnn doruluuna ilikin olarak niha ya da mutlak bir gven imkn verir. Dolaysyla
bir kimsenin inancnn doruluu konusunda byle bir gven iinde
olmas ile buna ramen inancn eletirilere ak tutmas arasnda herhangi bir eliki yoktur. Byle bir kimsenin yapmas gereken tek ey
inancna yneltilen/ yneltilebilecek eletirileri rasyonel bir zeminde rtmesi/rtebilmesidir.
Delilcilie slm dini asndan bakldnda Allahn varl ve birlii
bata olmak zere iman hususunda kiinin akletmeye arld ve bu
noktada delilci saylabilecek bir tutumun sergilendiini sylemek
mmkndr. Kiinin dikkatini doru eylere, doru bir ekilde iman
etmeye eken Kurann, slm imannn gerektirdii inanlarn doruluunun delillendirilebileceini ve bu inanlarla elien inanlarn ise rtlebileceini aka ngrd sylenebilir. yle ki Allahn insanlara
i dnyalarnda (enfste) ve d dnyada (afakta) ayetlerini (iaretlerini)
gstereceini ifade eden Kuran (41: 53) onlar akletmeye armaktadr
(Kr. Aydn 1986, 16). Kurann delilci saylabilecek bu yaklam ile yukarda dile getirilen mlahazalar nda slm dncesinde imanla
ilgili baz ayrmlara anlam verilebilir.
Bu mlahazalar nda slam dncesinde iman alanndaki nemli
tartma konularndan biri olan taklid ve tahkik iman ayrmna bir yorum
getirmek de mmkn grnmektedir. Delillendirmeci bir iman anlayna dayanan tahkik iman anlayna karn, delilsiz veya delil getirmeksizin iman etmeyi ngren taklid iman anlaynn gerek anlamda bir
iman temsil edip etmedii tartmal bir husus olmutur. ou kez kr
krne bir anlaym gibi yorumlanan taklid imann, iman konusunda
herhangi bir akl delillendirmeyi ilkesel olarak gereksiz ya da yetersiz
olduu iin reddeden fideist bir anlayla zdeletirilemeyecei belirtilmelidir. nk taklid iman anlay en temelde fideizmden akl ile din
inan/iman arasnda bir badamazl ngrmemek noktasnda ayrlmaktadr. Taklid imann temelde tahkik imandan, imann rasyonel bir
dzlemde temellendirilemeyecei noktasnda byle bir delillendirmenin
bilfiil ortaya konulup konulmamas noktasnda ayrld dnlebilir.

215

216

nite 6

Dolaysyla taklid iman akld ya da delillendirilemeyecek bir


inan/iman anlayn ngrmemektedir. Onu taklid yapan, tahkik
imandan
farkl
olarak,
kii
(inanan)
tarafndan
bilfiil
delillendirilememesidir ki bu slamda imana ilikin ideal bir epistemik
durum olarak grlmemitir. Bununla birlikte byle bir iman anlaynda
ne kabul edilen nermesel doruluk iddialarnn delillendirilemeyecei
ne de byle bir imana sahip birinin, bilfiil olmasa da, bilkuvve bir
delillendirmeden yoksun olduu ngrlebilir. Onu, rnein bir papaandan ve kayt cihazndan ayran da bu olsa gerektir. Farkl din inanlardan sadece birine sarlan taklid bir mminin byle bir tercihi, yle
grnyor ki, ancak byle bir potansiyel delil/delillendirmeye ilikin
sezgileriyle aklanabilir. Ayn ekilde byle bir kimsenin inancna ynelik eletirileri bir delillendirmeyle rtemese de onlara kar koymas ve
deyim yerindeyse, irrasyonel bulmas da ancak bu yolla aklanabilir.
Bu dncelerle birlikte kiilerin inanlarnn doruluu iin ortaya koyabilecekleri delil/delillendirmeye ilikin epistemik durumlarnn farkllatn kabul ettiimizde, daha gsz bir epistemik durumda olan bir
kimsenin imannn daha gl epistemik durumda olan bir kimseye gre
bir anlamda taklid olabileceini dnebiliriz. Bir baka ifadeyle, inancnn doruluu iin sezgisel ya da potansiyel bir delile sahip bir kimsenin
imanna kyasla inancnn doruluunu bilfiil delillendirebilen bir kimsenin iman tahkik iman olarak yorumlanacaktr. Ancak iman ve delilcilik
asndan gzden karlmamas gereken husus, ister taklid ister tahkik
olsun, kiinin inancnn/imannn bilkuvve ya da bilfiil bir delil/delillendirmeden bamsz olamayaca; her inancn/ imann doruluu iin u veya bu ekilde, az veya ok, zayf veya gl bir delile ihtiya
duyacadr. Bu durumda tahkik ve taklid iman arasndaki ayrm
epistemik ve epistemik-olmayan bir ayrm olmayacak, epistemik durumu
deiiklik gsteren (gl veya zayf olan) bir olguyu ifade edecektir. Bu
da taklid iman keyf (kr) bir ekilde inanmaktan ayrmak iin yeterli
grnmektedir.

Akl ve man

zet
Akl, inan ve iman arasnda ne tr bir ilikinin kurulabilecei tarihte
olduu gibi, gnmzde de canl bir tartma alann oluturmaktadr.
mann mahiyeti, akl ve bilgiye ne kadar dayandrlabilecei hususu
fideizmden kat delilcilie kadar birok yaklama neden olmutur. mann geleneksel saylabilecek anlay en temelde onun Tanrnn varl
gibi bir takm inanlarn doruluunu ngrmektedir ki buna nermesel
iman anlay denilmektedir. nermesel iman anlay din inancn doru veya yanl gibi epistemik bir deerlendirmeye tabi olacan ngrdnden delillendirmecilii bir ekilde kabul etmek durumundadr.
Ancak gerek din ve gerek felsef nedenlerle (Aquinasta olduu gibi)
imann baz unsurlarnn akl bir temellendirmeye konu edilmeyecei
dncesi ya da bir btn olarak imann byle bir srece dahil edilmeyeceini, bunun deyim yerindeyse imann tabiatna aykr olduunu savunan baz yaklamlar (Kierkegaardda olduu gibi) fideist yaklamlarn
domasna neden olmutur. Deiik versiyonlar olan fideizmi genel
olarak lml ve radikal olmak zere ikiye ayrmak mmkndr. Radikal
fideizm imann ya da Tanr inancnn delillendirilmesine ilikin herhangi
bir imkn ngrmedii gibi, byle bir eyin gerekliliini de reddeder.
Modern dnemlerde Batda nermesel-olmayan iman anlay ile fideizm arasnda yakn bir iliki bulunmaktadr. Byle bir anlay imann
temelde Tanr vardr gibi nermesel bir dorulua deil, Tanrya gvenmeye dayandn savunmaktadr. Fideist bir anlayn bir baka zellii de pragmatik saylabilecek bir zellie sahip olmasdr ki bunu
Pascal ve Jamesin yaklamlarnda grmekteyiz. Bu balamda deerlendirdiimiz bir baka fideist yaklam da Wittgensteinc fideizm olarak
bilinen grtr. Buna gre din inan veya iman sadece din yaam tarzn kabul edenlerin dhil olabildii bir dil oyununun gerei olduu iin
dardan herhangi bir eletiriye konu edilemez.
Bylece fideist yaklamlar geleneksel anlamda imann temelinde yer
alan inancn (inan nermelerinin) doruluklarna ilikin herhangi bir
rasyonel gerekelendirmeyi gerekli grmemektedirler; bazlarna gre
esasen byle bir temellendirme imann tabiatyla badamayan bir eydir. Ancak imana ilikin byle bir epistemik dzlemin elenmesi kiinin
bu konuda doruluk sorusunu nih anlamda devre d brakarak iman
edebilecei anlamna gelmemektedir. Fideist yaklamlar ounlukla
imann temellendirilemeyeceini, temellendirilmesi gerekmediini ne
srerken onun dayand inanlarn bir ekilde doru olduu varsaymak
durumunda kalmaktadrlar. Aksi halde yanl olduu dnlen bir eye
nasl iman edilebilecei, hatta byle bir eye inanmann mmkn olup
olamayaca tartmaya aktr. Dahas yanl veya doru olduu konusunda hibir epistemik ngrmzn olmad inanlar arasnda bir
tercihte bulunmann mantn anlamann mmkn olamayacan dikkate aldmzda, neden baka inanlarn deil de bu inancn edinildiini
makul bir ekilde aklamann bir yolu grnmemektedir. Sama ya da
paradoksal bir eye inanmann mmkn olduunu varsaysak bile ne-

217

218

nite 6

den byle bir eye iman edip (inanp) baka bir sama ya da paradoksal eye inanmadmz yantlanmas gereken bir sorudur. Ya deilse,
byle bir iman/inanc rastgele veya keyf bir ekilde edinilmi bir imandan/inantan ayrmak mmkn olmayacaktr. yle grnyor ki din
inan/ iman konusundaki byle bir epistemik boluu baka bir yolla,
rnein salt iradeyle amann da bir yolu grnmemektedir. Benzer ekilde, Wittgesteinc fideizmin de din inan/iman konusunda tatmin
edici bir aklama getirdii sylenemez. Din inancn baka alanlardan
btnyle bamsz bir dil oyunuyla ayrlabilecei hem felsef hem de
din adan kabul edilmesi zor grnen bir husustur. Kald ki byle bir
yaklamn tutarl olmak noktasnda ciddi eletirilerle kar karya kald aktr.
Akl ve iman konusundaki bir dier yaklam da Plantingann temel
inan yaklamdr. Klasik temelselciliin kkl bir eletirisine dayanan
bu gr, bir teistin delil getirmeden Tanrnn inancna rasyonel olarak
sahip olabileceini ngrmektedir. Tanr inancnn bylece temel bir
inan olabileceini savunan Plantingann teiste ykledii grev sadece
inancna yneltilen eletirileri cevaplamaktr. Fideist yaklamlardan ayr
dnlebilecek ve Klasik temelselciliin eletirisini de baarl bir ekilde ortaya koyduu sylenebilecek bu yaklam her ne kadar din inancn
greceletirilmesine kar durup, bu konuda doruluk sezgisine sahip
ksa da baz alardan eletiriye aktr. Bunun en temel nedeni bu grn kar itirazlar olmadka yanl bir inancn da temel inan olarak
kabul edilmesine ve srdrlmesine imkn tanmasdr. Byle bir sknty bertaraf etmenin en makul yolu kiinin bakasnn eletirisini/ itirazn beklemek yerine kendi inancnn ne lde doru olduu noktasnda
delilci saylabilecek eletirel bir tutum iinde olmasdr.
Btn bu mlahazalar bizi iman, delil ve delilcilik arasndaki ilikiyi
yeniden dnmekle ba baa brakmaktadr. Bu balamda Eletirel
Aklclk yaklamnn da bir lde makul olmakla birlikte gerek felsef
gerekse din beklentiler asndan eletiriye ak olduu grlmektedir.
Din inan/ iman ve doruluk sorusu yeterince nemsendii takdirde
delil ve delilciliin bir lde kanlmaz olmakla birlikte, delilin her
zaman herkesin epistemik eriimine ak olmadn dikkate aldmzda
Cliffordn yetersiz delille herhangi bir eye inanmak her zaman, her
yerde ve herkes iin yanltr, eklinde formle ettii inan ahlakna
uymann yerine getirilmesi olduka zor bir epistemik ideal olduu sylenebilir. Ancak din inancn/imann bilisellii iin delilin gerekli olduu
da dikkate alndnda az veya ok, bilfiil veya bilkuvve olarak delilin ve
delillendirmenin gerekli olduu ve bunun da bir inancn doruluu iin
minimum bir gereksinim olduu sonucuna varlabilir.

Akl ve man

Gzden Geir

nan ve bilgi arasnda ne tr bir iliki


bulunmaktadr?
nermesel ve nermesel olmayan iman anlaylar
arasnda ne gibi bir farkllk bulunmaktadr?
Fideizm ve eitleri nelerdir?
Din inan dil-oyunlaryla aklanabilir mi?
Pragmatik iman anlay ile fideizm arasnda ne gibi
bir iliki kurulabilir?
Tanr inanc temel bir inan olabilir mi?
Din inan ve iman konusunda delilcilik ne lde
savunulabilir?

219

220

nite 6

Kaynaklar
Addis, M. (2001). D. Z. Phillips Fideism in Wittgensteins Mirror,
Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L. Arrington & M. Addis,
London: Routledge, 2001.
Aquinas, St. T. (1948). The Summa Theologica, Introduction to Saint
Thomas Aquinas, ed. A. C. Pegis, New York: The Modern Library.
___________. (1996). The Harmony of Reason and Revelation (ng. ev.,
A. G. Pegis), Philosophy of Religion: Selected Readings, der. M. Peterson ve
dierleri, New York: Oxford University Press.
Audi, R. (1991). Faith, Belief and Rationality , Philosophical Perspectives,
Vol. 5, Philosophy of Religion.
Aydn, M. (1986). Allahn Varlna nanmann Akllii, slam Aratrmalar, S. 2.
Clark, J. K. (1990). Return to Reason, Grand Rapids: W. B. Eerdmans Pub.
Co.
Clifford, W. K. (1996). The Ethics of Belief, Philosophy of Religion:
Selected Readings, der. M. Peterson ve dierleri, New York: Oxford
University Press.
Deniz, O. M. (2012). man-Akl likisi Asndan Fideizm, Bursa: Emin Yaynlar.
French, F. C. (1901). The Doctrine of the Twofold Truth, The
Philosophical Review, C. 10, No. 5.
Gale, R. M. (1991). On the Nature and Existence of God, Cambridge:
Cambridge University Press.
Grigg, R. (1983). Theism and Proper Basicality. A Response to
Plantinga, International Journal forPhilosophy of Religion, C. 14.
Hanink, J. G. (1987). Some Questions About Proper Basicality, Faith and
Philosophy, C. 4.
Helm, P. (2000). Faith with Reason, Oxford: Oxford University Press.
Helm, P. (2001). Wittgensteinian Religion and Reformed
Epistemology, Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L.
Arrington & M. Addis, London: Routledge, 2001.
Hick, J. (1988). Faith and Knowledge, London: Macmillan Press.
Hick, J. (1990). Philosophy of Religion, Englewood Cliffs, New Jersey:
Prentice-Hall
Hodges, M. P. (2001). Faith: Themes fromWittgenstein, Kierkegaard and
Nietzsche, Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L. Arrington &
M. Addis, London: Routledge, 2001.

Akl ve man

Hospers, J. (1967). An Introduction to Philosophical Analysis, Englewood


Cliffs, N.J.: Prentice-Hall.
James, W. (1996). The Will to Believe, Philosophy of Religion: Selected
Readings, der. M. Peterson ve dierleri, New York: Oxford University
Press.
Kant, . (1929). Critique of Pure Reason, ng. ev. N. K. Smith, London:
MacMillan.
Kenny, A. (1992). What is Faith? Oxford: Oxford University Press.
Kierkegaard, S. (1996). Truth is Subjectivity (ng. ev. D. F. Swenson),
Philosophy of Religion: Selected Readings, der. M. Peterson ve dierleri,
New York: Oxford University Press.
Lehrer, K. (1974). Knowledge, Oxford: Oxford University Press.
Malcolm, N. (1992). The Groundlessness of Belief, Contemporary
Perpectives on Religious Epistemology, der. R. D. Geivett & B. Sweetman,
New York: Oxford University Press.
Mavrodes, G. I. (1983). Jarusalem and Athens Revisited, Faith and
Rationality, der. A. Plantinga & N. Wolterstorff, Notre Dame: University
of Notre Dame Press.
McLeod, M. S. (1987). The Analogy Argument Between Properly Basic
Belief and Belief in God, International Journal for Philosophy of Religion, C.
21.
Mehdiyev, N. (2008). ada Din Felsefesinde Epistemolojik Yaklamlar ve
Tanr nancnn Rasyonellii, stanbul: sam Yaynlar.
Murray, M. J. & Rea, M. C. (2008). An Introduction to Philosophy of Religion,
Cambridge: Cambridge University Press.
Nielsen, K. (2001). Wittgenstein and Wittgensteinians on Religion,
Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L. Arrington & M. Addis,
London: Routledge, 2001.
Nielsen, K. (2005). Wittgensteinian Fideism, Wittgensteinian Fideism?, K.
Nielsen & D. Z. Nielsen, London: SCM.
zcan, H. (1992). Epistemolojik Adan man, stanbul: M. . lahiyat Vakf
Yaynlar
Pascal, B. (1996). The Wager (ng. ev. W. F. Trotter), Philosophy of
Religion: Selected Readings, der. M. Peterson ve dierleri, New York:
Oxford University Press.
Penelhum, T. (1999). Fideism, A Companion to Philosophy of Religion, der.
P.L. Quinn & C. Taliaferro, Oxford: Blackwell.
Peterson, M., Vd. (2003). Reason and Religious Belief: An Introduction to
Philosophy of Religion, New York: Oxford University Press.

221

222

nite 6

Phillips, D. Z. (1998). Philosophy, Theology and the Reality of God,


Philosophy of Religion: Selected Readings, der. W. L. Rowe & W. J.
Wainwright, Fortworth: Harcourt Brace College Pub.
Plantinga, A. (1981). Is Belief in God Properly Basic?, Nous C. 25.
__________. (1983). Reason and Belief in God, Faith and Rationality, der.
A. Plantinga & N.Wolterstorff, Notre Dame: University of Notre Dame
Press.
__________. (1986). The Foundations of Theism: A Reply, Faith and
Philosophy C. 3.
Pojman, L. (1986). Faith Without Belief?, Faith and Philosophy, C. 3, No.
2.
Quinn, P. L. (1985). In Search of the Foundations of Theism, Faith and
Philosophy C. 2.
Radcliffe, D. M. (1995). Nondoxastic Faith: Audi on Religious
Commitment, International Journal for Philosophy of Religion 37 (1995).
Reber, M. S. (2004a). Tanry Bilmenin mkn ve Mahiyeti, Ankara:
Kitbyt.
Reber, M. S. (2004b). Plantinga ve Tanr nancnn Temelsellii, Felsefe
Dnyas, S. 39.
Swinburne, R. (1981). Faith and Reason, Oxford: Clarendon Press.
Swinburne, R. (2005). Faith and Reason, (2nd Edition), Oxford: Clarendon
Press.
Trigg, R. (1973). Reason and Commitment, Cambridge: Cambridge
University Press.
Uslu, F. (2004). Felsefi Adan man Temellendirme, Ankara: Ankara Okulu
Yaynlar.
Wittgenstein, L. (1953). Philosophical Investigations, ing. ev. G. E. M.
Anscombe, Oxford: Basil Blackwell.
_____________. (1998). Religious Belief, Philosophy of Religion: Selected
Readings, der. W. L. Rowe & W. J. Wainwright, Fortworth: Harcourt Brace
College Pub.
Wykstra, S. (1973). Towards a Sensible Evidentialism: The Notion of
Needing Evidence, Philosophy of Religion: Selected Readings, der. W. L.
Rowe & W. J. Wainwright, San Diego: Harcourt Brace Jovanovich Pub.
Yaran, C. S. (1997). Dn Epistemolojide Eletirel Aklclk ve Tahkk
manclk, O.M.. lahiyat Fakltesi Dergisi, S. 9.
Zagzebski, L. T. (2007). Philosophy of Religion: an Historical Introduction,
Oxford: Blackwell Pub.

Akl ve man

Deerlendirme Sorular
1. mana yer amak iin bilgiyi reddetmeyi bylece zorunlu
buldum diyen dnr kimdir?
a) Tertullian
b) Descartes
c) Hume
d) Kant
e) Plantinga
2. Aadaki dnlerden hangisi fideizmin bir savunucusu
deildir?
a) Pascal
b) Phillips
c) James
d) Locke
e) Kierkegaard
3. Kierkegaarda gre aadakilerden hangisi yanltr?
a) mann hakikati zneldir.
b) man bir tr sramayla gerekleir.
c) man konusunda objektif bir kesinsizlik bulunmaktadr.
d) Tanrnn varl ispatlanamaz.
e) man herkes iin ikna edici olmaldr.
4. Wittgensteinc fideizme gre aadakilerden hangisi
yanltr?
a) Din inan bir yaam biiminden kaynaklanmaz.
b) Din inan bir dil oyunu erevesinde anlalabilir.
c) Anlam kullanmdr.
d) Din inanca dardan bir eletiri getirilemez.
e) Ateist ile teist iddialarnda birbirleriyle eliir.
5. Din inancn temel bir inan olabileceini savunanlar
kimlerdir?
a) Klasik temelselciler
b) Reformcular
c)

Fideistler

d)

Radikal fideister

e)

Pragmatistler

223

224

nite 6

226

nite 7

nitede Ele Alnan Konular

Din Diline Genel Bir Bak


Dorulama ilkesi ve Din Dili
Yanllama ilkesi
Din dili ve dil oyunlar
Tenzihi din dili
Dini sembolizm
Din ve mitoloji
Analojik yaklam

nitede Hakknda
Bu nitede Tanr hakknda konumann ne anlama geldiini
ele alacaz. Bununla birlikte dini nermelerin doru
olamayaca ile ilgili eletiriler ynelten mantksal
pozitivistlerin temel iddialar ele alnacak ve bunlara kar din
dilini savunanlarn eletirileri ve zm nerileri
deerlendirilecektir. Ayn ekilde tenzihi dil, analojik
yaklam, dil oyunlar, dini sembolizm ve mitoljik yaklam
gibi din dilinin anlaml ve Tanr hakknda konumann makul
olduunu ileri sren farkl yaklamlarn iddialarn da ele
alacaz.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din dilinin ne anlama geldii hakknda
deerlendirmelerde bulunabileceksiniz.
Din dilinin anlaml olmad konusundaki eletiriler
hakknda bilgi edineceksiniz.
Din diline getirilmi farkl zmleri
deerlendirebileceksiniz.
Dini sembolizm ve mitin ne anlama geldii hakknda
bilgi edineceksiniz.
Tarihsel olarak bu probleme kar gelitirilen
dnceler hakknda bilgi sahibi olacaksnz.

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
nitede ele alnan konular analitik bir tarzda
dikkatlice ve karlatrma yaparak okunmaldr.
Belirli bir konudaki dnce dier konudaki dnce
ile karlatrak ele alnmaldr.
Konuda anlatlmas esnasnda mulk olan veya
anlalmayan kavramlar kaynakadaki yardmc
kitaplardan tekrar okunmaldr.

227

228

nite 7

Tanr Hakknda Konuma: Din Dili


Din Diline Genel Bir Bak
Genel olarak 20. yzylda felsefede mantk, felsefi analiz, bir nermenin
anlam ve referansnn belirlenmesi, doruluk kriterlerinin ne olduu gibi
problemlerin ne ktn grmekteyiz. Bu anlamda analitik felsefenin
nde gelen filozoflarnn temel uras, bir nermenin veya ifadenin
doruluk koullarn belirlemek olmutur. Dolaysyla analitik felsefenin
amacnn mantk ve felsefi analiz temelinde anlaml nerme ve ifadeleri,
anlamsz olanlardan ayrma abas olduunu syleyebiliriz. Doal olarak
anlaml ifadeleri anlamsz olanlardan ayrma abasna dini ifadeler de
dhil edilmitir. Dini ifadelerin doruluk deeri nedir? Dini ifadeler anlaml olabilir mi? Tanr vardr nermesi doru mudur? gibi sorular
felsefedeki bu genel eilimin sonucu olarak sorgulanmaya balanmtr.
Son dnemlerde genel felsefi bak as byk oranda pozitivizm ve
natralizm temelli olduundan ve d dnyadan duyu verileriyle elde
ettiimiz verilerin dnda temel bir bilgi tr kabul edilmediinden, dini
ifadelerin bir doruluk deerine sahip olamayaca ve bu yzden anlamsz olduu iddia edilmitir. Bu ksa aklama gz nnde bulundurulduunda genel olarak din dilinin din felsefecileri arasnda temel olarak
ekilde deerlendirildiini syleyebiliriz:
1. Flew ile Kai Nielsen gibi, mantksal pozitivizmin iddialarndan
yola karak geleneksel dini akld olarak gren ve dini temel
iddialarn mantksal olarak bir tutarlla sahip olmad konusunda deliller ileri srenler.
2. N. Malcom ve D.Z. Phillips gibi, Wittgensteinn grlerini benimseyerek dini inanlarn dorulamac ilke ve bilimsel gerekler
ekseninde deerlendirilemeyeceini, daha ziyade din dilinin bilim ve sanat gibi dier alanlardan farkl bir yapya sahip olduu
dolaysyla kendi ierisinde anlaml ve tutarl olduunu savunanlar. Bu bak asn daha sonra deinilecei gibi, din diline
gereki/realist bir bak as olarak deil, aksine dilin kullanmda anlaml olduunu savunan bir bak as olarak gelitirmilerdir.
3. J. Hick, W. L. Criag, Richard Swinburne gibi geleneksel inanlarn, rnein Tanr vardr gibi, temel iddialarn rasyonel kantlarla ispatlanabileceini savunanlar.
Bu grleri deerlendirmeye gemeden nce din dili ile ilgili ne kastedildiini ele alalm. Din Dili terimi Tanr hakknda sylenmi olan ifadeleri, nermeleri ve iddialar iermektedir. Tanr hakknda ifade etmi
olduumuz herhangi bir ifade veya nerme bizim gnlk olarak kullandmz dilin snrlar ierisinde de yer alan kavramlardr. Bir yandan
bakldnda Tanr her ne kadar bizim varlk sahamzn dnda olsa da,
Onun hakknda ifade ettiimiz kavramlar bizim zihin dnyamzn yaps

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

ve snrlar ile de yakndan ilikilidir. Tanrnn en temel nitelikleri olarak


mkemmellik, basitlik, ezeli olma ve varln bakasna borlu olmama
gibi zsel nitelikleri sayarken, dier adan sonlu olan, varln bakasna borlu olan, zamanda ve meknda olan, basit olmayan bir varln
kavram ve zihin dnyas bunlarla ne tr bir ilikiye sahiptir? Tanr kavram ile insann zihin dnyas arasndaki ilikinin gereklie dayal bir
iliki olduu ve bunun sonucu olarak var olan dilin gerek bir anlama
sahip dil olduu ileri srlebilir mi? Yoksa bu dil insanlarn bir araya
gelip oluturmu olduklar hakikatle ilikisi olmayan bir anlam yapsna
m sahiptir? Vahiy ile ifade edilen unsurlarn ne kadar metaforik, mecazi veya analojik olarak anlalmaldr? Tanr varlk olarak tamamen bizim
varlk sahamzn tesinde ve dndadr. Dolaysyla byle bir varln
zaman ve mekn ierisinde var olan bir varlkla gerek anlamda bir iliki
ierisinde olmasnn imkn ve mahiyeti tartma konusu olagelmitir.
Bu temel unsurlar gz nnde bulundurulduunda, din dili teistik dinlerin, yani slam, Hristiyanlk ve Yahudiliin, mntesipleri asndan da
baz sorulara sebebiyet verir. Bu dinin inananlar da kutsal metinlerde
yazlanlarn hakiki manada doru olduklarna inanrlar ve dini ifadeleri
Tanrya kar sorumluluklarnn gerei olan ibadetlerinin bir paras
olarak tekrar ederler. Bu yzden dindar bir kimse asndan, onun gnlk ibadetlerinde kullanm olduu ifadelerin gerekten anlamnn olmadn sylemenin olduka ykc olaca kukusuzdur. Bu yzden dinin
esasl ve ayrlmaz bir parasn oluturan din diline yneltilen eletirilere
kar bir takm cevaplar verilmeye allm ve din dilinin gerek bir
anlam olduu iddia edilmeye allmtr.
Din dili problemi tartlrken, analoji, birden fazla anlama gelen dil
(equivocal language), yanllama, mit, sembol, tek anlama gelen dil
(univocal language), dorulama gibi, kavramlar meselenin ana kavramlarn oluturmaktadr. Dolaysyla bu blmde dindar insanlarn Tanr
hakknda konuurken kullanm olduklar dilin anlaml olup olamayacan, din dilinin mantn ve mantksal pozitivistlerin din diline yneltmi olduklar eletirileri ve buna kar gelitirilmi olan alternatif yntemleri ele almaya alacaz. Bu balamda ilk nce din diline yneltilen
en ciddi eletirilerden biri olan dorulamaclk ilkesini ele alalm.

Dorulama ilkesi ve Din Dili


Dorulama ilkesi, herhangi bir dilin duyu verileri ve gzlem yoluyla
dorulanabilmesi durumunda veya totolojik bir ifade ise anlaml olabileceini iddia eden felsefi bir dncedir. Dorulama ilkesi temel varsaymlarn bilimden alan bir grtr. Bu bak as sahip olduumuz
herhangi bir inan, dnce veya kanaatin duyu tecrbesi ile dorulanm olmas gerektiini iddia eder. Dorulama ilkesine gre dilimiz dnyay, olgular dnyasn resmetmelidir. Bunun yannda duyu verileri ile
doru veya yanl olup olmad konusunda bir yarg beyan edemeyeceimiz nermeler ise, ya anlamszdrlar ya da totolojik nermelerdir.
Totolojik nerme ile, mantk ve matematik ifadeleri gibi, bize d dnya

229

230

nite 7

hakknda hibir ey sylemeyen, sadece kendi ierisinde anlaml olan


ifadeler kastedilmektedir. Dorulamac ilkenin en nemli gayelerinden
birisi, sadece bilimsel olana dayanan felsefi dncenin gerekten anlaml olduunu ve metafizik ve dini dnce gibi bunun dnda kalanlarn
da bilimsel ve felsefi aratrmaya konu olamayacan gstermek idi.

rnein, eer benim arabam krmzdr dersek bu ifade


anlamldr. nk herhangi bir kimse arabaya bakarsa,
onun sahip olaca duyu tecrbesi, benim arabamn krmz
olduuna dair ifademin doru olup olmadn ortaya
koyabilecektir. Bununla birlikte, heykel gzeldir ifadesi
ayn ekilde dorulanabilir bir ifade deildir. Heykele bakan
bir kimse, heykelin gzel olduunu iddia ederken, baka bir
kimse ise heykelin gzel olmad konusunda baka bir fikir
ileri srebilir. Dolaysyla ka kiiye sorarsak soralm heykelin
gzel veya irkin olmas duyu tecrbeleri ekseninde ortak bir
zemine gre karar verilebilen bir yarg deildir.
Dolaysyla dorulama ilkesini savunan birisine gre, dinin temel ifadeleri gzleme ve tecrbeye dayanmad iin bir anlama sahip olduu sylenemez. Bu tr ifadelere bir doruluk deeri atfetmek mmkn deildir.
Ayer ve Dorulama lkesi
ngiliz filozof A. J. Ayer (1910-1989) dorulamac teoriyi desteklemi ve
bu dncenin yaygnlamasnda nemli rol oynamtr. Onun Dil, Doruluk ve Mantk adl kitab 20. Yzyln ilk ve ikinci yarsnda akademik
evrelerde felsefenin vazgeilmez kayna idi. Dolaysyla Ayer mantksal pozitivistlerin analitik gelenek ierisinde yaygnlamasnda olduka
nemli katklar yapm bir filozoftur. O olgularla ilgili ak ifadelerin
gerekliini test etmek iin kullandmz kriterin, dorulanrlk ilkesi olduunu iddia etmitir. Ayere gre, eer bir nerme dorulanamaz ise,
ya anlamszdr ya da totolojidir.
Anlamsz ifadesi ile Ayer bir ifadenin olgusal olarak anlaml olmamasn kastetmektedir. Ayer insanlarn bu kriterin dnda farkl ekilde
anlaml ifadeler oluturmasn olanak d grmektedir. Ona gre, Tanr
benim ibadetlerime karlk verir gibi dini ifade olgusal anlama sahip
olmad iin dorulanamaz bir nitelie sahiptir. Dolaysyla bir ifadenin
dorulanamaz olmas demek, o ifadenin ne yanl olabilecei ne de doru olabilecei anlamna gelir ki, bunun bir nermeye yanl demekten
daha te bir anlama sahip olduunu syleyebiliriz.
Bir nerme Nasl Dorulanr?
Ayer bir nermenin dorulanabilir olup olmadna karar vermek iin bir
prosedr nermitir. Ayer test edilen nermeyi varsaylan nerme olarak
ifade eder. lk olarak, Ayer pratik dorulanabilirliki ilkede dorulanabilirden ayrr. Pratik dorulanabilirlik gereklikte test edilebilen ifadelere

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

iaret eder. Eer birisi Real Madrid futbol takm krmz tirt giyiyor
derse, bu pratik olarak dorulanabilir. Bunun yolu da takmn ne giydiini gzlemlemektir. Bununla birlikte, Samanyolu Galaksisindeki gezegenlerde yaam vardr gibi ifadeler anlamldr ve ilke olarak dorulanabilir. Ancak pratikte Samanyolu galaksisine gidip oradaki gezegenlerde
yaamn olup olmadna bakacak teknolojiye sahip olmadmzdan
dolay, pratikte bu ifadeleri dorulamamz en azndan u anda gzlemlememiz mmkn deildir.
kinci olarak, Ayer gl ve zayf dorulamay birbirinden ayrr. Gl
dorulama tecrbe ve gzlem neticesinde dorulanabilen her ey iin
geerlidir. Zayf dorulama ise, gzlem ve tecrbeden kaynaklanan bir
pheye konu olmayan olas olarak doru olduu gsterilebilen ifadelere
iaret eder. Ayer dorulamaclk ifadesi kullanldnda bunun zayf anlamda olmas gerektiini, nk gl dorulama ilkesinin birok eyi
darda braktn ileri srer. Buna rnek olarak btn insanlar lmldr gibi sonsuz saydaki durumu kapsayan durumlarn rneini verir.
imdi ve gelecekteki btn insanlar ldrmeksizin btn insanlarn
lml olduunu gl anlamda ispatlamann bir olana gzkmemektedir. Fakat bunun yapamaz olmamza ramen, btn insanlarn lml
olduundan ok az insan phe duymaktadr. Zira u ana kadar var olan
insanlk tecrbesi insanlar lmldr ifadesinin aksine onu yanl klacak bir tecrbeye sahip olmamtr.
Ayer metafiziksel dnceler hakknda anlaml ifadelerde bulunamayacamz iddia eder. Ona gre duyularmzn tesine geen alanla ilgili
eyler hakknda bilgiye sahip olamayz. Zira mmkn duyu tecrbelerinin snrlarn aan bir gereklie iaret eden hibir nermenin olamayacan ileri sreceiz. Buradan byle bir gereklii tasvir etmeye uraanlarn emekleri anlamszl retmeye kendilerini adamlardr. (Ayer,
1971, 13-15).
Ayn ekilde Ayere gre, eer dorulamac ilke dini iddialara uygulanacak olursa, iddialarn makul phelerin tesine geen duyu tecrbelerinden kaynaklanan gzlemlerle desteklenemeyecei iin anlamsz olduu
grlecektir. rnein kozmolojik, ontoloji, teleolojik ve dini tecrbeden
kaynaklanan kant bu eletirilere maruz kalmakta ve bu kantlar duyu
tecrbeleri vastas ile dorulanamadklar iin ciddi ekilde eletirilmitir. lemde tasarmn iaretlerinin var olduu iddia edilebilir, ancak bunun ispatnn ne derece zayf dorulama kriterini karlad tartmaldr. Dier bir ifade ile, lemin bir yaratc tarafndan var klnd
konusunda bizi kesin bir bilgiye ulatracak bir tecrbeye sahip deiliz.
Ona gre Tanrnn var olduu gl dorulama bir yana zayf dorulama eklinde de ileri srlemez. Dindarlar Tanrn varlnn dorulanabileceini iddia ederlerken inanmayanlar bunu tartmal bulmaktadrlar.
(Ayer, 1971, 120)
Dil, Doruluk ve Mantk adl kitap ilk basksn yaptnda daha nce de
ifade ettiimiz gibi zellikle akademik evrede ok popler olmu ve

231

232

nite 7

yaygn bir ekilde okunmutur. Ayn zamanda eletiriler de alm olmakla birlikte bu eletirilere Ayer, kitabn ikinci basksnda cevap vermitir.
Buna gre, gl ve zayf dorulama arasndaki ayrmn gerek bir ayrm olmadna, bunun yerine baz nermelerin netice itibari ile dorulanabilecei sonucuna varmtr. Bu yzden kendisine yneltilen eletiriler ekseninde yapm olduu ayrmlar gzden geirme ihtiyac
hissetmitir. zellikle O, basit tecrbeden meydana gelentemel
nermelere iaret etmektedir. Onun basit tecrbe ile kastettii, bir olguyu tecrbe ederken sahip olduumuz ve gereklie tekabl eden eydir.
Bu tecrbenin doru olup olmad, ona tekabl eden olgular veya olaylar vastas ile ancak bilinebilir. O daha nce ortaya koymu olduu zayf
dorulama ilkesini, tanmn snrlarn gereinden fazla genilettii ve bir
takm kabul edilemeyen tanmlar makul karlayabildii iin yeniden
gzden geirme ihtiyac hissetmitir. Eletirilere kar grlerinde bir
takm deiiklikler yapmasna karn yine de Ayerin dorulamac ilke
eksenindeki grleri bir takm eletirilere maruz kalmtr. Onlar ksaca
zikredelim.
Dorulama lkesine Eletiriler
Dorulama ilkesine 1950-60 yllar itibari ile olduka youn eletiriler
yneltilmitir. Bu eletiriler sonucunda dorulama ilkesinin eski gcn
kaybettiini gryoruz. Bu ilkeyi eletirenler Tanr hakknda konumann anlamsz olmadn, kendi ierisinde tutarl bir yapsnn bulunduunu ileri srmlerdir. Bu anlamda dorulamac ilkeye yneltilen eletirileri birka madde halinde sralayabiliriz:
1. Dorulama ilkesinin kendisi bizatihi sahip olduu kriterlerle dorulanamaz: Alvin Plantinga ve Nicholas Wolterstorff gibi son dnemde ortaya km ve reforme edilmi epistemolojiyi savunan filozoflar, dorulama ilkesinin bir nermenin doru olmas iin
ileri srm olduu artlar kendisinin yerine getirmedii, dolaysyla bu ilkenin doru olmadn ileri srmlerdir. Dolaysyla bu filozoflara gre, kat temelci bir yaklam olan dorulama
ilkesi epistemoloji konusunda tek bak as olamaz. Onlara gre, dorulama ilkesinin en temel varsaym olan bir nermenin
doruluk koulunu duyu tecrbelerinin verebilecei iddiasnn
kendisi bizatihi duyu tecrbelerinden kmamakta, en azndan
gl ve zayf dorulamann kriterlerini yerine getirememektedir. Dolaysyla bu herkesin kabul edebilecei evrensel bir ilke
olmaktan ziyade, belirli bir felsefi gr yanstmaktadr. Dier
bir ifade ile bunun ancak felsefi ve bilimsel bir proje olduu sylenebilir. Bu yzden mantksal pozitivizmin en nihayetinde varmak istedii sonuca ulamak iin bilimsel srelerden gememi
bir ncl kabul ettii, bu yzden tutarl olmad ileri srlmtr.
2. Tanr hakknda konumak eskatolojik olarak dorulanabilir: John Hick
dini nermelerin anlamsz olmadn, nk ilkede

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

dorulamann artlarn karladn ileri srmtr. Ona gre


Tanrnn var olup olmad eskatolojik olarak en nihayetinde
dorulanabilirdir.
3. Gl dorulama: Gl dorulama ilkesi bilginin birok sahasn
darda brakt iin youn eletiriye maruz kalmtr. rnein,
bu ilkeye gre tarihsel olaylar hakknda, onlar dorulayabilecek
ekilde duyu tecrbesine dayal olarak konumak da gerek anlamda mmkn deildir. kinci olarak, gl dorulama ilkesi
herhangi bir trdeki evrensel bir nermeyi dlayacan ileri
srmtr. rnein normal artlarda hibir zaman suyun 100 derecede kaynadn syleyemeyiz. nk daima her yaplan yeni
bir testte farkl bir sonu kma imkn her zaman vardr. Tabiat
kanunlarnn her zaman her yerde ayn ekilde olacann bir garantisi yoktur. Bunun zorunlu olarak her zaman byle olaca
ileri srlemez. Ayerin bu eletiriye kar dorulama ilkesini
deitirdiini hatrlamakta da fayda var.
4. Delil Problemi:
a) Zayf dorulama ilkesindeki temel problem tam olarak neyin delil olarak deerlendirilebilecei ile ilgilidir. Ayer dini tecrbeyi
reddetmekle birlikte, dier aratrmaclar bu tr tecrbelerin
meydana geldii konusunda ak delilin var olduunu ileri srmlerdir. Dolaysyla dini tecrbelerin delilin zayf formu olup
olmad bir sorundur.
b) Hangi delilin hangi konuda kabul edilebileceine karar verme
konusunda bir takm skntlarn mevcut olduu aktr. Dolaysyla delili belirleme konusunda nemli problemlerin var olmas,
belirli bir anlayn kabul konusunda temkinli olmamz telkin
etmektedir.
5. Anlaml fakat dorulanamaz bir takm ifadelerin varl: bir
nerme dorulanamasa bile anlaml olabilir. yle bir rnek verilebilir; bir dolapta oyuncaklar olduunu varsayalm. Dolaptaki
oyuncaklar kimsenin olmad gecenin bir vakti dolaptan kyor
olsunlar. Bu rnek dorulanamaz, ancak bununla birlikte hayali
bir ey olmasna karn, anlatlan bu hikyenin insanlarn zihninde herhangi bir anlam artrmad da ileri srlemez. Dolaysyla dorulanamaz bir nerme olsa da anlamldr.

233

234

nite 7

Yanllama lkesi
Yanllama ilkesi din dili problemine dorulama ilkesinin baz yanllarndan syrlmak iin farkl bir yaklam getirmitir. Yanllama ilkesinin
temel iddias bir teori veya hipotezin yanll ispatlanana kadar kabul
edilecei iddiasna dayanr.

rnein Avrupada yaayan insanlar Galileoya kadar


Dnyann gne sisteminin merkezinde olduuna
inanyorlard. Daha sonra da Kopernik bu dncenin yanl
olduunu ispatlad. Yanllama teorisine gre, bir nerme
eer yanllanamyorsa, olgusal olarak anlamszdr. Bu
anlamda bir nermenin veya teorinin hangi artlarda yanl
olduunu veya yanllanabileceini bilemiyorsak, o takdirde
teori anlamszdr. ngilteredeki posta kutular krmzdr
nermesi anlamldr, nk posta kutularnn krmz olmasn
duyu tecrbeleri dorular ve biz ayn zamanda nermeyi
yanl klacak zorunlu artn ne olduunu da biliyoruz: krmz
olmayan posta kutular bulmak. Dolaysyla bir nermenin
lehinde veya aleyhinde olgusal ve tecrbi deliller
getirilemiyorsa, o nerme dorulama ve yanllamaya konu
olmadndan dolay anlamsz bir nermedir.
Yanllama ilkesini dini nermelere uygulamay deneyen Antony Flew
(1923-2010) Tanr hakknda konumalarn anlamsz olduunu ileri srmtr. Ona gre dini nermeler herhangi bir yanlanabilme kriterine
sahip nermeler olmadndan onlarn doru veya yanl olmalarndan
bahsedilemez. Bu iddiasn delillendirmek iin yle bir rnek verir: Ormanda gezen iki kii ierisinde otlarn ve ieklerin bulunduu bir ak
arazi bulurlar. Onlardan biri ieklerin olduu ak arazinin bir bahvan
olduunu ileri srer; dieri ise bahvann olmadn syler. Bu iki kii
bahvan yakalamak iin kpek kullanmaya ve baheyi elektrik akmna
sahip tellerle evirmeye karar verirler. Ama kimseyi bulamazlar. Maceraclardan birisi bir bahvann olduunu fakat bu bahvann yrrken ses
karmadn, kokusunun olmadn elektrik tellerinden grnmeksizin
ve demeksizin geebildiini bylece sevdii baheye byle baktn
ileri srer. Flew burada kendisi asnda can alc soruyu sorar ve bir
pheci asndan grnmez, dokunulmaz ezeli olan anlalmas zor bir
bahvann hayali bir bahvandan ve hi bahvann olmamasndan farknn olmadn ileri srer.
Flewin argman bu kiilerin durumu ile dindar inan sahiplerini ayn
kefeye koymaktadr. Flewe gre Tanry sevdiini sylemek, Ona inandn ifade etmek herhangi bir yanllama kriterine konu olamayacandan dolay, bu tr nermelere bir anlam izafe etmemiz doru olmaz.
(Flew, 1963,98)

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

Yanllama lkesine tirazlar


Bir ksm filozoflar olgusal nermelerin yanllanabileceini kabul etmekle birlikte, var olusal nermelerin yanllanamayacan dolaysyla bu
nermelerin anlaml olduunu ileri srmlerdir. Bu filozoflar
yanllama ilkesinin olgusal nermeler iin geerli olmasna karn, varolusal nermeler iin geerli olmadn iddia etmilerdir. Bir kimsenin
din hakkndaki tecrbesi yanllanabilir ve dorulanabilir bir tecrbe
olmad iin, Tanrnn yaratc olmas ve lemi idame ettiren bir varlk
olmas gibi dnceler deer ifade ettiklerinden dolay bilimde olduu
gibi yanllanabilir deildirler. Dolaysyla farkl trdeki iki bilgi trnn
ayn bilimsel metodla deerlendirilmesi kategorik bir yanltr.
A. Ayer dorulama ilkesini kabul etmesine karn yanllama ilkesini
reddetmitir. O nermelerin dorulanabilir olmasn, yanllanabilir olarak anlaml veya anlamsz olmasna tercih edilmesi gerektiini ileri srer.
O bir delilin nermeyi yanl klabileceini fakat nermenin doru olmasn mantksal olarak imknsz klmayacan ileri srer. rnein, eer
bahemde hi kimse yok iken ve onlar hi kimse grmez iken tek boynuzlu atlarn baheme geldiini iddia edersem, delil gl bir ekilde
benim iddiamn yanl olduunu iddia eder. Gelgelim tek boynuzlu atn
gzlemlenmedii durumda benim baheme gelme olasl hala vardr.
Dolaysyla Ayer bir nermenin doru olmasnn yanllama ile deil
dorulama ilkesi ekseninde belirlenmesi gerektiini ileri srer.
Sonu olarak unu ifade edebiliriz ki, dorulama ve yanllama ilkesi dini
inanlarn doru olmadn ileri srer. Fakat bu ilkelerin dini inanlarn
doru olup olmadn belirlemede tek kriter olduu iddia edilemez.
Dorulama ve yanllama ilkesi dil felsefesinde daha ok mantksal pozitivizm ve natralizm ekseninde bak as gelitirmi bir felsefedir. Bu
bak as her ne kadar belirli bir dnemde nemli lde insanlarn
dncelerini ekillendirmi olsa da, son dnemlerde olduka tartlmtr ve artk eski gcn muhafaza ettiini syleyemeyiz. Bu eletirilerin
en nemlilerinden bir tanesi dil oyunlardr. Ksaca bu bak asn ele
alacaz.

Din Dili ve Dil Oyunlar


Konunun banda din diline trl yaklamn olduunu ifade etmitik.
i.

Bunlardan ilki Kai Nielsen gibilerin mantksal pozitivizm ekseninde yapm olduu yorumlar ve din dilinin anlamsz olduunu ileri sren dnceler idi.

ii.

kinci olarak da Wittgenstein ve onu takip eden filozoflar tarafndan ileri srlm olan dil oyunlar ekseninde din dilini anlamay amalayan bak as idi. Ludwig Wittgenstein (18891951) dorulama ilkesini eletirmi ve ona kar bir takm baka
zmler gelitirmitir.

235

236

nite 7

iii.

Daha sonra Wittgenstein takip eden baz filozoflar


Wittgensteinn grleri ekseninde din diline anlaml bir yer
bulma gayretinde olmulardr. Genellikle L. Wittgensteinin felsefesi iki dneme ayrlmaktadr. lk dnem olarak adlandrlan
Tractatus Logica- Philosophicus adl kitabn yazd dnemdir ki
bu dnemde daha ok B. Russell ve Viyana evresine yakn grler sergilemitir. Birok gr Viyana evresini etkilemi fakat dini nermelerin doruluu konusunda onlar kadar kat bir
tutum sergilememitir. Bu dnemde bir nermenin anlaml olabilmesi iin bir olguya tekabl etmesini gerekli grmekte ve bunun tesinde dilin merkezinde mantn olduunu ileri srmekte
idi.

Resim teorisi olarak da adlandrlan bu bak asna gre bir


dilin anlaml olabilmesi iin olgular resmetmesi gerekmekte
idi. Resmedilemeyen yerde ise susulmasn, o alanda
konuulmamas gerektiini ileri srmtr. Resim teorisi
mantksal pozitivistler tarafndan kabul edilmi ve
resmedilemeyen ifadelerin anlamsz olduu gibi bir
dnceye evrilmitir ki, bu aslnda Wittgensteinn kast ettii
bir anlam deildi.
Tractatusu yazdktan sonra felsefedeki problemleri zdne inandndan dolay felsefeye ara vermitir. Belirli bir mddet sonra 1929 ylnda Tractatusdaki grlerinden vaz geerek tekrar Cambridge niversitesine felsefe hocas olarak dnmtr. Bu dnemin ana kitaplar olarak
Philosophical Investigation nemli bir yer tutar. Bu dnemin ana kavramlar olarak, mantk yerine gramer, resim teorisi yerine dil oyunlarn, aile
benzerlikleri gibi kavramlar sayabiliriz. Bu dnemde ideal, btn dillerin kendisine indirgendii evrensel bir dil oluturmak yerine, sanat, din,
bilim vb. gibi alanlarn tek bir alana indirgenemedii birbirinden bamsz dillerinin var olduuna inanr. Bylece sadece bilimin sahip olduu
duyu tecrbesine dayal dilin ina edilmesi ve dier dillerin ona gre
ekillendirilmesi anlayndan bilimin yanndaki dier alanlarn da, din,
sanat, ahlak gibi, kendi balarna bir anlama sahip olduunu ve kendilerine ait bir gramerleri olduu grn benimsemitir. Dolaysyla bu
anlaylarn bilime indirgenip d dnya ile rtmedii durumda anlamsz olarak nitelendirilmesine kar kmtr.
Hala etkisini srdren bu bak asn daha iyi anlamak iin onun baz
temel kavramlarn aklamamz yerinde olacaktr. Bu anlamda dil oyunlar Wittgensteinn ikinci dneminin temel kavram olduu iin onu aklayalm.
Gnlk hayatmza baktmzda ayn zamanda birok farkl rollere sahip olduumuzu syleyebiliriz. Bir adan baktmzda ocuklarmzn
babas veya annesi, okulda retmen, dier adan rnein bir yardm
kuruluunda alan bir iyiliksever veya bir spor fanatii olabiliriz. Bu
zelliklerimizin bir kana birden sahip olduumuzda bunlar birbirleri

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

ile kartrmayz. rnein fanatik ekilde bir futbolu seversek ve ayn


ekilde de retmen isek, boynumuzda sar krmz atk ve ortla hibir
ekilde snfta ders vermeye gitmeyiz. Hibir ekilde bir stada bir taraftar
olmann kurallar ile bir retmen olmann kurallarnn ayn ve birbirinin
yerine geebileceini de dnmeyiz. Byle yapan kimselere de topluma
uyumlu olmayan kimseler olarak bakarz ve bir takm rahatszlklara
sahip olduunu dnrz. Dolaysyla nasl ki gnlk yaammzda
sahip olduumuz baz rollerin kurallarn baka rollerin kurallaryla kartrmyorsak, dil oyunlarnn da ana dncesi her sahann kendisine
gre bir kural olduudur. Bir oyunun kural ile baka bir oyun oynanmaz. Buna gre futbolun kural voleybolun kuralndan farkldr. Her
oyun kendine ait bir kurala sahip olmakla birlikte, yine de bunlarn az
veya ok bir oyun olduunu da biliriz. Dolaysyla voleybol oynarken
futbolun kurallarn uygulamayz. Futbol oynamak iin futbolun kurallarn bilmemiz gerekir.
kinci dnem Wittgenstein iin bir kelimenin mutlak bir anlam olduunu syleyemeyiz. Buna gre, bir kelimenin anlam gerek anlamda kullanmda, belirli bir oyunda belirginleir. Gnlk dilde kullandmz be
saysnn gerek, kullanmdan bamsz bir anlamndan bahsedemeyiz.
Ancak onun anlam manavdan be elma aldm gibi bir cmle iindeki
kullanmndadr. Dier bir ifade ile kullanmdan bamsz olarak Platonun idelerinde olduu gibi zaman ve meknn dnda bir anlama
sahip olduu sylenemez. Wittgensteina gre dilin soyut, ideal akn bir
anlamndan ziyade gnlk olarak kullanmda anlam vardr. Bir dil oyununun dierine gre daha iyi veya kt, doru veya yanl olduunu
ileri sremeyiz. Dier bir dikkate deer unsur da, dil oyunlar herhangi
bir gereklii resmetmezler, bunun aksine gereklii kurarlar, meydana
getirirler. Bu grleri ileri sren Wittgensteinn bu anlamda realist bir
bak asndan anti-realist bir bak asna evrildiini syleyebiliriz. O
realist/gereki bak asn bu anlamda tamamen terk etmi gzkmektedir. (Kenny, 2006, 129)
Dil Oyunlar ve Din Dili
Wittgensteinn kendisi din zerinde dorudan ok fazla bir ey yazmamtr. Fakat Onun felsefesini benimseyen Elizabeth Anscombe, Rush
Rhees ve D. Z. Phillips gibi filozoflar Wittgensteinn dil oyunlar dncesini din diline uygulamaya altlar. Bu filozoflara gre, din dili kendi
ierisinde anlaml olan baka bilimsel alanlarn kriterlerine gre deerlendirilemeyen bir anlama sahiptir. rnein, dinin temel nermeleri
kendi ierisinde bir kullanma sahip olduundan, bilim, sanat ve ahlak
nermelerin kullanmndan farkldr. Bu alanlarn hepsi kendi ierisinde
bir dil oyunu olup, ortak bir mantktan ziyade, hepsi kendi grameri ve
kullanmna sahiptir. Bu anlamda bakldnda bilimsel nermelerin kullanm dini nermelerinkinden farkl olduundan, bilimsel mantkla dini
nermeler yarglanamaz ve yanllanamaz. Bu iki alan birbirinden farkl
kendine has doruluk koullarna sahiptir. Bu bak as her ne kadar

237

238

nite 7

mantksal pozitivistlerin dorulama ilkesinden kaynaklanan itirazlara,


dini nermelerin doru olabilecei anlamnda bir alan bahetmise de,
ayn zamanda beraberinde bir takm eletirileri de getirmitir.
Bu anlamda eer din dilini dil oyunlar asndan deerlendirmek doru
bir bak as ise, o zaman bir dindarn Tanr vardr ifadesi bir dil oyunu, ateistin Tanr yoktur ifadesi ise baka bir dil oyunu olacaktr. Bu
inanan ile inanmayan kimselerin farkl dil oyunlar oynad anlamna
gelecektir. Bu ksmen dindarlar adna mantksal pozitivistlerin din diline
yneltmi olduklar eletirilere bir takm cevaplar sunmu olsa da, beraberinde birok tartmay da getirmitir. Bu durumda teist Tanr vardr
dedii zaman, ateist bunun aksini iddia ettiinde, hangi dil oyununun ki
bu ikisi de birer dil oyunudur, doru olaca konusunda bir belirsizlik
ortaya kacaktr. Mantn nc halinin imknszl gereince, bir
nermenin hem kendisi hem de ztt ayn anda doru olamayaca iin,
evvela bir elikinin var olduu gzkmektedir. Fakat dil oyunlarn
savunan bir kimse bu grnen elikinin aslnda eliki olmadn bunun da aslnda bir dil oyunu olduunu ileri srecektir. Bu kiiye gre,
hem Tanr vardr, hem Tanr yoktur nermeleri ayn anda doruluk
deerlerine sahip olabilirler. Bu, kiinin hangi perspektiften, hangi bak
asndan bakt ile alakaldr. Dolaysyla bu gre gre, Tanrnn
olmadn savunanlarn Tanrnn var olduunu savunanlara gre
epistemik doruluk asndan bir stnlkleri yoktur. (Kenny, 2006, 132)
Bu bak as Wittgensteinn mteakipleri arasnda da farkl bak alarnn gelimesine neden olmutur. rnein Don Cupitt ve takipileri
Tanrnn kendi bana var olan bir varlk olduunu inkr etmiler, dier
bir ifade ile iman toplumunun ierisinde var olan onun dnda herhangi
bir gereklie ve varla sahip olmayan bir varlk olduunu ifade etmilerdir. Cupitte gre Hristiyanlk belirli anlam ve deerlere sahip yaam
formlarna sahiptir. Ona gre, metafiziksel olmayan yaklam Hristiyanlk asndan en deerli ve geerli yaklamdr.
D.Z. Phillips, Wittgensteinn bir takipisi ve yorumlaycs olarak bundan farkl bir yol izlemitir. Phillips iin, filozofun grevi, dini nermelerin doruluu zerinde yorumlar yapmak deil, aksine onun anlamn
izah etmek ve aklamaktr. Ona gre felsefenin grevi, onun ifade ettii
gibi, bir kimsenin Tanr ile konuup konumadn sorgulamak deil,
aksine bir kimsenin Tanrya konumasn inkr etmek veya dorulamann ne anlama geldiini sormaktr. Cupittin aksine Phillips Tanrnn
varln inkr etmemektedir. O sadece Tanrnn var olup olmadn
belirlemenin felsefenin grevi olmadn ileri srmektedir. Phillipse
gre bir Tanrnn var olup olmadn delillendirmeye almak, bilimsel
bir aratrmadan ziyade, dini bir yaam formudur. Phillips Cupittden
tamamen farkl bir yol izlemitir. Phillipse gre biz filozoflar olarak sadece din dilindeki ifadelerin gramerlerine ve anlamlarna bakabiliriz.
Onun iin karlam olduumuz oyunun tesinde bir gereklik vardr.

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

Bunun aksine Cupitte gre, Tanrnn varl dil oyununu aan bir gereklikte deil, dil oyunun iinde vardr. (Wilkinson, 2010, 274)
Dil oyunlar kavram son yllarda olduka nemli eletirilere maruz kalmtr. Dil oyunlar hakkndaki muhtemelen en nemli eletiri, dil oyunlarnn dngsel bir yapya sahip olduu noktasndadr. Buna gre bir
kelimenin anlamn nereden ald sorulduunda, anlamn dil oyunundan geldii sylenecektir. Bunun zerine dil oyunu anlamn nereden
almtr gibi ikinci bir soru sorulduunda, cevap onun da baka bir dil
oyunundan alm olduu sylenecektir. Dolaysyla bunun byle sonsuza
dek uzayp giden bir hal almas kanlmazdr. Bylece dil oyunu kavramnn anlam sadece kendisine referansla anlalabilir bir ey olacaktr.
Dolaysyla buradan anlalaca gibi, bu sonsuza dek giden ksr dngden kurtularak dil oyununa anlam verebilmemiz iin, bir dil oyununun
sadece kendine referansla anlam kazanmasnn tesinde bir gereklie
ihtiyac vardr. Bu gerekliin anlam kullanmda deil, kullanmn dnda gerekten var olmak zorundadr. Dolaysyla dil oyunlarnn sadece
kendine referansla kelimelerin anlamlarn aklad iddias kendi ierisinde bir takm elikiler barndrmaktadr.
Dier bir problem, dil oyunlarnda birok dil oyunu olduu sylenmitir
ve bunlarn eit derecede meruiyete sahip olduu ileri srlmtr.
Dolaysyla dil oyunlarnn hepsi eit derecede geerlilie sahipse, dil
oyunlar hakkndaki btn teoriye nasl bir anlam vereceiz sorusu akla
gelir. Dil oyunlar teorisinin dierlerine gre doru bir teori olduu iddias meruiyetini kendinden mi alacaktr? Dil oyunlarn doru, gereki
bak asn yanl yapan nedir? Byle bir soruya cevap verebilmemiz,
bizim yine anlam konusunda gereki bir bak asna sahip olmamz
gerektirir. Rasyonel bir dorulamay gerektirmedii durumda bir teorinin var olduundan da bahsedilmesi o kadar olanakl gzkmemektedir.
Dier bir eletiri konusu da eer dini inanlar bir dil oyunu olarak kabul
edilecekse ve bunlarn birbirlerine kar bir stnl veya meruiyeti
olmayacaksa, o takdirde belirli bir dini inanca sahip olan bir kimse o
inanc rasyonel srelerin dnda belirlemi olduu anlamna gelecektir.
Bu durum hakl olarak fideizm olarak adlandrlmtr. Bu Kai Nielsen
tarafndan Wittgensteinc fideizm olarak isimlendirilmitir. Oysa slamiyet kendisinden nce var olan dinlerin temel akideleri konusunda bir
takm yanllklarn var olduunu, rnein teslis gibi, iddia etmi, kendi
geli amalarndan birisi olarak bu yanllklar dzeltme olarak ifade
etmitir. Dolaysyla dinlerin bizatihi kendileri ayn nerme, inan konusunda ayn anda birden fazla doruluk iddiasnn var olduunu kabul
etmemektedir. Dier bir ifade ile hem slamiyetin tevhid inanc, hem de
Hristiyanln teslis inanc, farkl dil oyunlar olup ayn anda doru olamazlar. Bu o dinin inananlar asndan hem de bir birinin aksini ileri
sren iki ifadenin ayn anda doru olamayaca evrensel mantk ilkesi
bakmndan kabul edilmesi olduka zor bir iddiadr.

239

240

nite 7

Tenzihi Din Dili


imdiye kadar 20.yzylda din diline getirilen eletirileri ele alm bulunmaktayz. Fakat inanan insanlar arasnda da kutsal metinlerde var
olan ifadelerin ne anlama geldii ile ilgili bir takm farkl yorumlar yaplmtr. Zamann dnda ezeli olarak var olan, mkemmel bir varlk ile
zamann iinde var olabilen mmkn bir varlk arasndaki ilikiyi ifade
eden dilin nasl anlalmas gerektii konusunda farkl grler ileri srlmtr. Bazlar kutsal kitaplardaki ifadelerin literal anlamnn kabuln zorunlu grm, bazlar ise bu kavramlar tamamen sembolik
okumann gerektiini ifade etmi, dier bazlar da mitolojik unsurlar
ayklamann gerekliliini savunmutur. Bu anlamda din diline en temel
bak alarndan biri olan ve Tanr hakknda sadece negatif bir ekilde
konuulabileceini ileri sren tenzihi dilin ne anlama geldiini ele alacaz.
Tenzihi dil, insanlarn Tanr hakknda sadece negatif terimlerle, yani
Onu olumsuzlayarak konuabileceini ileri srer. Tanrda varlk mahiyet ayrm olmadndan ve ayn zamanda Tanr akn ve mutlak anlamda basit bir varlk olduu iin, Tanrnn mahiyetine ait bilgiye sahip
olamayz. Bu yzden en nihayetinde Onun sadece ne olmad konusunda tenzihi bir dil kullanabiliriz. Tanrnn zamann dnda, her eyi
bilen, mutlak kudret sahibi bir varlk olmas; buna karn insann zamanda ve meknda var olabilmesi nedeniyle snrl bir varlk olmas temel bir
problemi ortaya karmaktadr. Bundan dolay zorunlu ve mmkn olarak iki farkl varln ayn kavramlara sahip olamayaca ileri srlmtr. Bu yzden bu anlaya gre bizim Tanr hakknda ifade ettiimiz
kavramlar en nihayetinde Tanrnn zat bilinemeyeceinden dolay gerek bir anlama sahip deildir.
Bu grn felsefi arka plann Plato, ikinci yzylda yaam olan
Plotinus ve ondan etkilenmi olduu ak bir ekilde belirgin olan bn
Sina ve Yahudi filozofu Musa bn Meymun oluturur. Platonun felsefesinde en yksek form yilik Formu idi. Plotinusun dncesinde yilik
Formu dncesi Tanr ile ilikilidir. Bu ilikiden dolay, nasl ki yilik
Formu formlarn en ycesi ise ve dier formlardan ayrlyorsa, Tanr da
bu dnyann tesinde ondan tamamen ayr olarak var olan bir varlktr.
Plotinusa gre, biz lk ve Bir hakknda Onu ifade edebilecek hibir
bilgi ve kavrama sahip deiliz. Biri bilgi ile kavrayamaymz Ondan
bsbtn ayr olduumuz anlamna gelmez. Biz Bire, Onu ifade edebilecek kadar nfuz edebiliriz. Biz Onun ne olduunu deil, olsa olsa ne
olmadn syleyebiliriz. En sonunda, Bir kendi kendisi ile zde bir
varlktr. Bu bakmdan Onunla ilgili olarak Bir ve lk olmasnn
dnda bir ey syleyemeyiz. Btn yapabileceimiz, zihnimizi durma
noktasna kadar getiren bir ey olduunu tespit edip sessizlie ekilmektir. Zihinlerimizin ileyi biimindeki samal gz nne getirdiimizde, Onun hakknda herhangi bir tasavvurda bulunamayacamz aa
kyor. Akl iin syleyebileceimiz nitelikler de iinde olmak zere,

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

Onun iin hibir form ve nitelik sz konusu olmadndan, u u nitelikler Ona aittir demenin bir anlam olmaz. Herhangi bir zelliin Ona ait
olmas dnlemeyeceine gre, en iyisi, u u zelliklerin ona ait olmadn sylemektir. (Reber, 2010, 59-78)
bn Sinann konuya yaklam zorunlu varlk olan Tanrda varlk ile
mahiyetin ayn olduu grne dayanr. Bu anlamda Tanrda Tanrnn dndaki varlklarda olduu gibi varlk mahiyet ayrm yaplamayacandan O mutlak anlamda basit bir varlktr. Dolaysyla zatndan
ayr bir mahiyeti olmadndan dolay, varlklarn ne olduuna dair bilgiyi veren mahiyet bilgisini de biz Tanr hakknda elde edemeyiz. Ona
gre, lkin mahiyeti olmadndan, O, yokluk ve teki niteliklerin
olumsuz klnmasyla salt varlk olarak bilinir. Onun cinsi ve ayrm
bulunmad iin, tanm da kesin kant da yoktur. Bu yzden tanm
olmamak ayn zamanda dorudan bilinebilir olmay da ortadan kaldrmaktadr. Onun ilk ve temel nitelii var olmasdr. Tm teki nitelikler
bu varla ya izafetle ya da olumsuzlama yoluyla belirlenir. Ona cevher
demenin Onun var olduunu kastetmenin dnda bir anlam yoktur.
Ona Bir dendiinde de, bununla nitelik ya da szle blmlenmenin
olumsuz klnd veya ortakln kaldrld bizatihi varlk (vcud) kastedilir. Bu bakmdan lke lk denmesi, bu varln btn (kll)e olan
izafetinden baka bir anlama gelmez. O izafet ve olumsuzluk (selb)tan
ibarettir. Onun salt ve katksz gereklii kabul edildikten sonra, benzerliklerin olumsuz klnmas ve izafetlerin olumlu olarak atfedilmesiyle
nitelenebilir. Onun gereklik dnda mahiyeti yoktur. nk zorunlu
varln, varlnn zorunlu olmasn gerektiren bir mahiyete sahip olmas
doru deildir. Ksaca, zorunlu varlk iin, zorunlu olmasnn dnda
hibir mahiyet yoktur; bu da Onun gerekliidir.
bn Sinaya gre, Tanry bu ekilde nitelemek yukarda ifade edildii
gibi, Onun okluk kabul edemeyecei gereinin yani mutlak anlamda
basit olmasnn gereidir. Peki, Ona gerek,cevher, bir vs. derken
olumlu bir dil kullanmyor muyuz? bn Sina byle bir soruya u cevab
verir: Ona, sz gelimi, cevher demekle, sadece varl kastedilmi olur;
zira O belli bir yerde bulunmaktan mnezzehtir. Birdir denildiinde de
sz ve nicelikten soyutlanm veya ortak kabul etmekten mnezzeh olduu anlalr.
Allahn birlii (Tevhid) konusuna son derece nem veren Mutezile, Allaha hibir eyin benzetilemeyeceini ifade eden ayetlerden yola karak,
Allahn zatndan ayr sfatlara sahip olmadn ileri srmtr. Bu anlamda Mutezilenin Tanr hakknda olumlu bir dil kullanlamayaca
anlamnda bn Sina ile benzer grleri paylatn syleyebiliriz. Dolaysyla Mutezile Tanr hakknda konumann ancak negatif bir ekilde
olabileceini ve olumlu bir dil kullanmann mmkn olamayacan ileri
srmektedir. Bu adan bakldnda her ne kadar kelamc ekol ierisinde
kabul edilse de Mutezilenin bu andan Plato ile balayan, Plotinus ve

241

242

nite 7

slam gelenei ierisinde Farabi ve bn Sina ekolyle devam eden negatif


teolojinin bir mensubu olduu sylenebilir. ( Ko,1995, 55)
Tenzihi dili destekleyenler, gnlk ve tabii dilin nihai anlamda Tanry
tasvir edemeyeceini ileri srerler. Tanr insan idrakinin tesindedir ve
bu yzden dille gerek anlamda ifade edilemez. Tenzihi gr ileri
srenler, Tanrnn iyi olduu ve her eyi bildii gibi zsel niteliklerinin
gerek anlamda Tanr ile ilgili olarak kullanamayacamz ileri srerler.
Burada zikredilmesi gereken problem, bizim sahip olduumuz iyi ve
bilgimiz insani olduundan dolay, bu nitelikleri ayn anlamda Tanrya
yklem klmamz mmkn deildir. Bizim sahip olduumuz iyi kavramnn aksine, Tanrnn sahip olduu iyi kavram insan idrakinin ve kavramlarnn tesindedir. Ayn ekilde eer biz Tanrnn mutlak ilim sahibi
olduu hakknda konuursak, bunun ne anlama geldiini tartabiliriz
fakat en nihayetinde her eyi bilmenin ne anlama geldiini tam manas
ile bilemeyiz.
Tanr hakknda ancak olumsuz bir dil kullanabileceimizi ileri sren
baka bir filozof da Musa bn Meymundur. Ona gre, Tanrnn ilk bakta olumlu niteliklerle nitelenmesi mmkn grnse bile, yeteri kadar
dnldnde bunun imknsz olduu ortaya kar. Musa ibn
Meymuna gre, iki ayr kategoriye ait olan eyler arasnda, hibir ortak
nispet ve ba olamaz. Bundan dolay ona gre, zamanda ve meknda var
olan yaratlm varlklarla, daha by ve mkemmeli dnlemeyen
varlk olan ve varln bakasna borlu olmayan Tanr arasnda herhangi bir nispetten ve kavramsal ortaklktan bahsedemeyiz. Dolaysyla Tanr ile yaratlm varlklar arasnda byle bir iliki mevcut deildir.
Bu durumda Tanrya atfedilebilecek niteliklerin sadece olumsuz nitelikler olmas gerekir. Olumsuz nitelemeler Tanrda okluk meydana getirmeyeceinden dolay, niteliklerin farkll Onun zatnda bir deiiklie yol amaz. Bu bakmdan Meymun a gre, eer aksini dnm
olsaydk, Tanrnn zatndan ayr sfatlara sahip olduunu ifade etmi
olurduk. Bu bir yerde antropomorfizme inanmakla ayn kapya kmaktadr. Aslnda antropomorfizme inanan kimse, bunun akla uygun olduu
iin deil, kutsal kitaplardaki ifadeleri szck ve szlk anlamlaryla
ald iin yle inanmaktadr. Vahye dayal kitaplar Allah birtakm
olumlu sfatlarla nitelediinden, Onun sfatlar olduu sanlmtr. Oysa
bunlar en nihayetinde dilsel ifadeler olup, Tanrnn kendi mkemmelliini yaratlm varlklara anlatma yoludur. Bunlar Tanr hakknda gerek
bir anlama sahip olmayan kavramlardr. (Ko, 1995, 56)
Dolaysyla, Tanry nitelendiren, vardr, diridir, bilendir vs. gibi
niteliklerin anlamlarnn bize nispet edilen anlamlaryla ayn anlama
gelmeleri sz konusu olamaz. Tanrya ve baka eylere bilgi, g vs.
atfetmenin, salt ortaklk dnda hibir anlam benzerlii yoktur. Ona
atfedilen nitelikler, araz olmadna gre bize atfedilenlerle, sadece isim
olmann dnda herhangi bir ortak anlam ve durumu ifade etmeleri
mmkn deildir.

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

Tanr kendisinde bileiklik olmayan zorunlu varlk olduuna gre,


Onun mahiyetini deil, ancak gerekliini kavrayabiliriz. Onun
mahiyetine ilikin bir d gereklii bulunmaynca olumlu niteliklerin
olmas imknsz olur. Dolaysyla nitelendirilmesi de olumsuz nitelemelerle olur.
Bu anlamda eer biz kat bir tenzihi dili kabul edecek olursak, bu durumda en nihayetinde Tanr hakknda olumsuz bir takm tasavvurlara
sahip olabileceiz demektir. Ancak bu anlay bir dindar asndan baz
olumsuz anlamlar da barndrmaktadr. Teist bir kimse her ne kadar
Tanrnn kendisi dndaki varlklardan tamamen ayr bir varlk olduu
konusunda herhangi bir pheye dmese de, yani antropomorfik bir
Tanr anlayn reddetse de, yine Tanr limdir, kadir ve muriddir dendiinde bunlarn gerek bir anlamnn olduunu ileri srer. Eer kat
tenzihilerin ileri srd gibi bu niteliklerin gerek bir anlam yoksa ve
en nihayetinde bunlar Tanrnn zat ile zdese, o takdirde aslnda Tanrnn lim ve kadir olmas ayn anlama gelmi olacaktr. Bu iki niteliin
ayn anlama geldiini, Tanrnn zatnda zde olduunu ileri srmek, en
azndan mantksal bir tutarszl kendi ierisinde barndrmaktadr. nsan zihninde bile farkl iki semantie ve anlama sahip iki kavramn Tanrda zde ve ayn anlama sahip olduunu sylemenin bir takm elikileri ierdii aikrdr. Dolaysyla kat tenzihi dili savunarak Tanrnn
mutlak anlamda basit olduunu ve dolaysyla zat sfat ayrmnn makul
olmadn sylemek bir takm ciddi problemleri de beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte eer biz Tanrnn sadece negatif yol ile tasvir
edilebileceini savunur isek, o zaman Tanrnn ne olduu sorusu tekrar
gndeme gelmektedir. zellikle, Flewin ifade etmi olduu ormandaki
maceraclarla ilgili hikyede olduu gibi, eer hakknda konuulan ey
ak bir ekilde ifade edilemiyorsa veya dier bir ifade ile, benim kavramsal dnyamla Tanr kavram ve Onun zsel nitelikleri arasnda hibir
ortak zemin yoksa, bir kimse nasl olur da bir ey vardr diyebilir. Ve
hakknda konutuumuz ey var olmayan deil de var olan bir eydir?
Eer Tanr kt, zarar veren, zat olan, zamanda olan bir varlk deilse, o
zaman belki de Tanr bir ey de deildir? Dier bir ifade ile var olan bir
varlk da deildir. Teizm asndan tamamen bilinemez bir tanrya inanmak olduka problemli gzkmektedir.

Dini Sembolizm
Tenzihi yol dnda Tanr hakknda konumann alternatif bir yolu semboller (remiz) kullanmaktr. Btn dini geleneklerde Tanr ile ilgili
inanlar insanlara iletmede semboller kullanld bilinen bir gerektir.
rnein Hristiyanlkta ha nde gelen bir semboldr. Anglikan ve Katolik Kiliselerinde piskopos, elinde piskopos sopas denilen ucu bkl bir
sopa tar. Piskopos sopas, havarilerin ardl olan piskoposun roln
Hristiyanlar iin sembolize eder.
Dinde sembolik ifadelerle anlatlmak istenen ey, nasl bir tecrbe yaadmz veya tecrbenin muhtevas deildir. Asl anlatlmak istenen ey,

243

244

nite 7

bu tecrbenin iaret ettii, yani tecrbe alannn dnda kalan eyler


hakknda bilgi vermektir. Teoloji, Tanr hakknda kesin kavramlara
ulamaya almasna karn, bunu bir trl gerekletirememitir. Bu
durum baz ilahiyatlar ve teologlar, Tanr hakknda konumann sembolik mahiyette olmas gerektii sonucuna gtrmtr. Bu anlaya
gre, anlatlmak istenenin dorudan doruya duyulara ve hayale takdim
ekli olan dolayl anlatm dnda Tanrdan sz etmenin baka imkn
yoktur. Zira Tanr sonlu gereklik dnyasn btnyle atndan, hibir sonlu gerek Onu dorudan ve kendisine yarar bir biimde dile
getiremez. Bu bakmdan bizi, nihai olarak ilgilendiren, sembolik bir anlama sahiptir ve o ekilde ifade edilmek durumundadr. (Ko, 1995, 96)
Din dili ile ilgili olarak sembolik dilin neden kullanld konusunda birka neden zikredilebilir. Bunlardan ilki sembolik dilin insanbiimcilikten
kanmaya olanak salad iddiasdr. Tanr hakknda konuurken kelimeleri literal anlamda kullanlmasnn bir takm skntlara neden olduu
bilinen bir gerektir. Literal kullanma, din dilinde anlam daralmalarna,
yanl anlamalara sebep olabilir. Dolaysyla sembolizmi savunanlara
gre, dini sembolizm literalizmin anlam daraltmasndan bir k yolu
sunar. Dier bir ifade ile sembolik yaklam sradan eyleri ifade etmek
iin kullandmz szcklerin yetersizlii sebebiyle ar somutlatrmaya kalaca endiesinden ileri gelmektedir. Dier bir neden olarak, bu
gre gre, bizim zihnimiz Tanr hakknda bizi bir takm kavramlarla
dnmeye zorlasa da sahip olduumuz kavramlar Tanry ifade etmede her zaman yetersiz kalmaktadr. Dolaysyla Tanr hakkndaki tm
ifadelerimizin en nihayetinde Onun mahiyetini tam olarak ifade ettii
sylenemez. Son olarak, kutsal kitaplardaki veya geleneksel baz temel
dini iddialarn szlk anlamlaryla alndklarnda byk sorunlarla karlalm olmasdr.
Paul Tillich (1885-1965) Tanry tasvir etmede sembollerin kullanlmas
gerektiini iddia eden bir filozof ve teologdur. O, din dilinin sembolik
olduunu, bununla da dini sembollerin en anlaml semboller ve insan
deerlerinin ulatrcs olduunu kasteder. Semboller bazen kelimelerle
ifade edilemeyen eyleri bildirir. Roma Katolik kilisesinde yaklan mum,
Tanrnn kutsal varlna iaret eder. Semboln anlam meydana geldii
kltrden kaynakland iin, bir Katolik iin kilisede yanan mumun
kutsal ve nemli bir anlam vardr. Malum olduu zere bu sembol Katolik olmayanlarda ayn arm yapmaz, onlar iin sadece bir mumdur.
Dini olmayan semboller de ayn ilevi grrler. Picasso tarafndan resmedilen mehur resim Guernica spanya Sivil Savan ifade eder. spanyol olmayanlar iinse, Kbizm ad verilen bir resim tarznn ilgin bir
rneidir. Birok spanyol iin bu resim bir resimden ok daha fazlasdr.
spanya sivil sava ile ilgili birok deer, duygu ve dncenin bildirimini salar. (Tillich, 1999, 51)
Tillichin dncesinde Tanr varln temeli olarak tanmlanr. Tillich
iin Tanr var olan her eyin temelidir ve var olan her eyin arkasndaki

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

anlamdr. Bu sebepten dolay, Tillich varln temelinin insanlarn nihai


kaygs olmas gerektiini ileri srer; maddi kazanmlar ve fikirler Tanrnn yerini tutmaz (Tillich, 1999, 21).Varln temeli kiisel yol ile idrak
edilemez ve bilinemez, aksine semboller yolu ile anlalabilir. Semboller
byk teolojik fikirleri, rnein kefaret ve ezeli yaam gibi, ierisinde
barndrr. sann yaamndaki var olan mucizeler semboller olarak ilev
grrler. Tillich sembollerin anlamnn toplumlardan toplumlara farkllk
gsterebileceini ifade eder. Tillich iin semboller anlamlarn kaybedebilirler veya yeniden yorumlanabilirler veya farkl anlama gelebilirler.
Tillich Bakire Meryem rneini verir ve bunun Meryemin gnahtan ar
olduunu sembolize ettiini ifade eder. Fakat Protestanlar iin bu anlamn kaybetmitir. Meryem iin dua edilmesi reddedilmitir, fakat Katolikler iin Bakirenin Doumu sembolik veya literal anlamda nemlidir.
(Tillich, 1999, 15-17)
Tillich sembol ile iaret arasnda nemli bir ayrm yapar. Sembol, iaretin
aksine, iaret ettii eye itirak eder, onunla ortak bir zeminde bulunabilir. Bu yzden eer armha gerilme sann lm ile ilgili sembolik bir
anlama sahipse, sembol bu olaya bir ekilde itirak eder. Bununla Tillich
semboln bir ekilde olay temsil ettiini ve olay anlamann daha derin
bir seviyesine giri yapma ans verdiini ileri srer.
Her ne kadar dini sembolizm dini anlayta antropomorfizme dme
tehlikesine kar ileri srlm bir bak as olsa da, bununla birlikte
hangi olaylarn sembol olduu, bir eyin sembol olmasnn lsnn ne
olduu konusunda tartmalara neden olmutur. Baz filozoflar sembollere itirak etmenin ne anlama geldiinin mulk olduu konusunda
itirazlarda bulunmulardr. Birok dindar din dilinin sembolik olmadn, Tanrnn iyi olmas, adaletli olmas, mutlak kudret sahibi olmas gibi
ifadelerin sembolik olmann tesinde bir anlama sahip olduunu ileri
srerler. Dahas bir ok dindar insan dinlerinde var olan hikyeleri literal
olarak anlarlar. Her ne kadar teolojik dile sembolik yaklam bir takm
literal okumann getirdii skntlar ortadan kaldrsa da, baka bir takm
problemleri de beraberinde getirmektedir. rnein dem ve Havva kssas birok insan tarafndan literal yorumlanm bir kssadr ve ou dindar iin gerek bir anlam vardr. Bunun aksine bu kssa bir takm dindarlar iin sembolik bir anlama sahiptir, hatta bazlar iin hibir anlam
yoktur. Baz Hristiyanlar iin dem ve Havvann varl tarihi olgusal
bir meseledir, sembolik bir ey deildir. Dier baz Hristiyanlar iin
dem ve Havvann hikyesi insann durumunun ve onun gnaha bulamasnn sembolik bir durumudur. Dindarlar arasndaki bu bak as
farkll, kssann sadece sembolik bir okuma olarak ele alnamayaca,
neyin sembol olduu neyin olmad konusundaki bir takm sorunlardan
kaynaklanmaktadr. Ayn zamanda birisinin sembol dediine baka birisi
gerek bir olay olarak bakabilmektedir. Dier bir problem de bir eyin
sembol kabul edilmesi durumda, sembol kabul edilen eyle sembol arasnda var olan anlamn belirlenmesi ve derecesi konusunda belirsizliktir.
Dolaysyla sembol muhtemelen ucu ak anlamlara neden olmakta, ar

245

246

nite 7

yorumlara vardrlabilmektedir. Bunun sonucu olarak kutsal metinlerde


kastedilmeyen bir anlamn dini bir anlam olarak kabul edilmesi istenebilmektedir. Bu yzden sembolizmin ne olduu, neyin ne kadar sembol
olduu ve semboln tad anlam konusundaki belirsizlik, sembolizmin
dini metinleri yorumlamada btn kuatc bir yntem olarak benimsenmesinde bir takm problemleri de beraberinde getirmektedir.

Din ve Mitoloji
Mit kelimesi birok anlamda kullanlabilir. Bazlar iin mit
ifadesi doru olmayan hayali ocuklara anlattmz hikye
anlamna gelir. Mit bu anlamda fabl anlamna gelir. Fakat
dini dncede ve dinler tarihinde mit ifadesi, bir fabl veya
hayali bir hikye olmaktan ok daha fazla neme sahiptir.
Dindar insanlar iin mit dnya hakknda belirli bir grubun
veya kiilerin deer yarg ve inanlarndan oluan belirli bir
dnya grn yanstr. Bu dnya gr lm, ktlk,
yaam, iyilik hakkndaki nihai sorular ierir.
Mit ayn zamanda toplumun deer yarglarn gelecek nesillere ve farkl
toplumlara iletir. Bunu ak bir ekilde eski Yunan kltrnde grebiliriz; Herkl gibi kaharamanlarn ve Zeus gibi tanrlar hakkndaki hikyeler Yunan kltrnn deer sistemi hakknda insanlara bir eyler iletir.
Ayn ekilde farkl kltrlerde de bu deerleri aktaran mitler mevcuttur.
Farkl kltrlerde de olsa ayn fikir ve deerleri ifade eden mitlerin var
olduunu gzlemleyebiliyoruz. rnein, yaratl, byk afetler, belirli
bir toplumun bana gelmi olaylar gibi belirli mitlerin, aralarnda ksmi
farkllklar olsa da, birok farkl kltrlerde de bulunduu aktr. Bugn
birok dindar iin, mitler yaamla ilgili nihai bir takm sorulara cevap
oluturmakla beraber, ayn zamanda dini deerlerin gelecek nesillere
aktarlmasnda nemli bir oynamaktadr. Yaratma miti gibi kssalar Yaratc olarak Tanr ile ilgili gerek ve derin bir farkndal ve insann bu
yaratlmadaki konumu hakknda bilgiler verir. Mitler, bir toplumun veya
grubun kltrel kimliini hikye formunda muhafaza ettii iin de
nemlidirler. Bir mit hikye formunda olmas nedeniyle bir felsefi teoriden daha kolay iletilebilir ve ayn zamanda tekrar tekrar anlatlabilir.
Mitler bir toplumun deerleri, kimlii ve tecrbelerini ilettii iin, hikyenin literal doruluu ok da nemli deildir. Gnmzde teologlar
arasnda mitlerin doru olup olmad konusunda olduka ciddi tartmalar vardr. Hikyenin mitolojik tabiat, gerekten nemli olan deerleri
aktard anlamna gelir. Bir mitin literal olarak doru olup olmamas,
mitin tarihsel doruluu hakknda ilgin bir sorudur, fakat mitin kkeninin sorgulanmas kimlii koruyan deerlerin iletilmesi iin gerekli olan
mitin ilevlerini gz ard eder.
Bununla birlikte mitin kkeninin nemli olduu durumlar da mevcuttur.
Eer mit bir fabl gibi tamamen hayali bir ey ise, o takdirde Tanr hak-

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

knda herhangi bir doruyu iletmez. Dier yandan eer mit hikye formunda deerlerin ifadesi ise, o takdirde mitler, semboller gibi,
kendilerinin tesinde farkl bir gereklie iaret ederler. Dini mitler durumunda ise, bir sembolde olduu gibi, mit Tanr hakknda bir gereklie
iaret eder veya onun hakknda bir anlam ortaya karr.
Bununla birlikte mit ve din arasndaki ilikiye din dili asndan bakacak
olursak, ondokuzuncu yzyl ve yirminci yzyln ilk yars boyunca dini
metinleri mitlerden arndrmaya alanlar oldu. Bu dnce hareketinin
amac bir hikyede iletilen ezeli hakikatlerde ve deerlerde bulunan hayali ve mitolojik unsurlar ayklamak idi. Dier bir ifade ile, vahiylerin
amacnn ezeli hakikatleri aktarmak olduu ve bu ezeli hakikatler ierisindeki mitolojik unsurlarn gereksiz olduuna inanlyordu. Bunlar modern bilimin temel verileri ile elitii iin, Kutsal kitaplarn ilahi mesajlarna zarar verdii dnlyordu. Rudolph Bultman (1884-1976), Yeni
Ahit zerinde olduka fazla almas olan bir bilim insandr. Onun almalarnn gayelerinden birisi, Yeni Ahitin lem ile ilgili doast, yani
bilimsel verilerle elien grlerini ayklamak idi. zellikler Hristiyanlktaki bir takm bilimsel verilerle elien, Yaratmann yaklak olarak 6
bin yl nce olduu gibi, anlaylar var olduu iin, Bultmann bunlar
Kutsal Kitabn metinlerinden ayklanmas gerektiini iddia ediyordu.
Nihai olarak mitlerden arndrma projesi bir noktada sona erdi. Zira mitlerin sadece literal anlamda anlalamayaca, mitlerin bir takm deerleri
kssalar eklinde aktard gr arlk kazand. Bylece her ne kadar
kutsal kitaplardaki baz mitler grnrde bilimsel verilerle elise de, bu
mitlerin yanl olduu deil, aslnda literal anlamnn altnda daha derin
bir anlam ilettii eklinde yorumland. Dini metinlerdeki baz unsurlarn
mit olarak anlalmas bir takm sorunlar da beraberinde getirmitir.
imdi ksaca bunlara gz atalm.
Baz insanlar iin, dorularn mitolojik formda iletildiini ileri srmek,
mitolojilerin ortaya koymu olduu deerlerin rasyonel deerlendirmelere tabi olmamalarna neden olur. Dier bir ifade ile eer dorular mitler
aracl ile iletiliyorsa, bu dorularn akl tarafndan bir deerlendirmeye
tabi tutulabileceini sylemek pek olanakl gzkmemektedir. Mitler
aracl ile iletilen deerlerin anlalmas zaman iinde deiebilir. rnein yaratma hikyesi Hristiyanlar tarafndan insana yeryzne egemen
olmas iin verilmi bir otorite olarak deerlendirilmitir. Son zamanlarda egemen olma yaratlmlar zerinde idareci olma anlamnda yorumlanmtr; bu deiim ksmen byyen evresel farkndalktan kaynaklanmtr. Eer mitin anlam deiiyorsa, mitler ezeli dorularn
deerlerini iletebilirler mi sorusu akla gelmektedir. Dolaysyla bu anlam
oulculuuna neden olmakta, bylece din konusunda bir takm keyfi
yorumlara, hatta bazen batini/ezoterik yorumlara varacak kadar, neden
olmaktadr. Bu da dini toplumlarda birbirinden olduka farkl yorumlara
neden olmaktadr.

247

248

nite 7

Eer mitin bir toplumun deerler sistemini ilettii sylenecekse, toplumun deerleri deitike hkim olan mitler de deiebilmektedir. Birbiriyle elien birden fazla mit varsa ve bunlarn hepsinin doru olduu
iddia edilirse, bu durumda bir takm problemlerin ortaya kmas kanlmazdr. Hangi mitin doruyu ilettii konusunda herhangi bir fikir
birlii mevcut deildir. Ayn ekilde bir hikyeyi mit olarak tasnif etmek
kssann nemi hakknda bir iddiada bulunmak anlamna gelir. Mitin
hikye olarak tanm bylece tartma meselesi olabilir. Dolaysyla evvela kutsal kitaplarda anlatlan kssalarn hangisinin mit olduu konusunda
belirsizlik mevcuttur. Bu durumda kutsal kitaplardan mitleri arandrmann nnde bir takm engellerin var olduu da bir gerektir. Hristiyanlk
asndan bakldnda, baz kssalarn literal bir ekilde anlalmas, yaratmann 6 bin yl nce var olmas gibi, bir takm sorunlara yol at
aktr. Ancak bu yaklamn Mslmanlar asndan bir sorun tekil
ettii pek sylenemez. Zira Kuran- Kerimde aka bilimle elien unsurlara rastlamamaktayz. Dolaysyla Kuranda anlatlan kssalarn ayn
ekilde bir mitten arndrma projesine tabi tutulmasna gerek olmad
aktr.

Analojik Yaklam
Aqinas ve Analoji
Thomas Aquinas (1225-1274) din dilinin anlaml olduunu ve ayn zamanda bir gereklie referansta bulunduunu iddia etmi ve tenzihi
yaklam Tanrnn ne olduunu yeterince sylemedii iin doru bir
yaklam olarak kabul etmemitir. Dolaysyla Aquinas bu iki yaklam,
yani tamamen tenzih ve literal anlam, arasnda bir orta yol bulmaya alm ve bunu da analojik yaklam olarak ifade etmitir. Aquinas dilin
Tanr iin kullanldnda olumlu bir referansnn olmas gerektiini iddia etmi olmakla birlikte, Tanr iin kullanldnda insan iin kullanldnda olduu gibi ayn anlama gelmediini ileri srmtr. Dier bir
ifade ile Aquinasn Tanr hakknda konumada negatif yntemi benimseyenlerle, olumlu anlamda konumann mmkn olduunu ileri srenlerin maruz kaldklar eletirilerden kanmak iin bir ara yol bulmaya
alt sylenebilir. Aquinas asndan temel sorunun, negatif yol benimsendiinde dine inanan bir insann sadece negatif terimlerle ifade
edilen bir Tanr kavramyla tatmin olmasnn mmkn olamayaca,
sadece olumlama ynteminin de bir tr antropoformizme decei kaygs olduu gzkmektedir. Dolaysyla iki bak asna yneltilen eletirilerden kurtulmak iin Aquinasn bir ara forml bulmaya altn
syleyebiliriz.
Eer Tanr iyidir denirse, bu Tanr insan gibi iyidir anlamna m gelir?
Aquinasn buna cevab hayrdr. phe brakmayacak ekilde Tanrnn
iyi olmas insann iyi olmasndan farkldr. nsanda var olan yilik belirli
ekildeki ahlaki davranlar iin kullanlr. nsandan farkl olarak Tanr
mutlak ve zsel bir ekilde iyidir. O kendinde herhangi bir deime gstermez. yi kelimesi Tanr iin kullanldnda, bu Tanrnn fiillerinin iyi

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

ve kt olacak ekilde yarglanmas anlamnda deildir. Aquinas asndan Tanrnn iyi olmas bu anlamda insann iyi olmasndan ok daha
fazla bir ey olduu kuku gtrmezdir.
Tanry tasvir etmek iin literal ekilde kelimeler kullanmak, tekanlaml
(univocal) dil olarak bilinir. Tek anlama sahip kelime ile filozoflar bir
kelimenin iki farkl eye atfedilebileceini fakat bunlarn ayn anlama
geldiini kastederler. rnein eer biz unu sylersek:
1. Tanr her eyi bilir.
2. Ahmet matematii iyi bilir.
Biz burada bilir kelimesini ayn anlamda kullanyoruz. Ancak Aquinas,
Tanrnn insan gibi bir bilen olamayaca iin, ikisinin ayn anlamda
olduunu kabul etmez. Bununla birlikte, Aquinas Tanry tasvir etmek
iin insan terminolojisini kullanmay reddetmek de istememitir. O, ok
anlama (equivocal) gelebilecek kelimelerin Tanry tasvir etmek iin kullanlabilmesini de olanakl grmemektedir. ok anlamllkla filozoflar,
ayn kelimeyi farkl ekillerde farkl eylere uygulanabilir olmasn kastetmektedirler. rnein, Ne yzle bana geliyorsun! dediimizde buradaki yz kelimesi insann yznden farkl bir anlama gelir. Bu bir kimsenin ahlaka aykr bir eylemde bulunmu olmasn ve bunun sonucunda
muhatap kiinin ona kar sulayc bir dil kullanmas anlamna gelir.
Dier bir ekilde yzndeki zgn ifadenin sebebi ne? diye sorduumda buradaki yz kelimesi gerek anlamnda kullanlm olmaktadr.
Dolaysyla yz kelimesi iki farkl anlamda kullanlm olmaktadr. Her
iki cmleyi okuyan bir kimse rahatlkla bu anlam farkllklarn farkna
varabilir ve birinci cmlede literal bir anlam kastedilmediini, ikinci
cmledeki yz kelimesinde de gizli bir anlamn olmadnn farkndadr.
Dolaysyla yz kelimesinin kullanld iki durum birbirinden farkldr.
Aquinas Tanry tasvir etmek iin bu balamda ok anlaml kelimelerin
kullanlmasn da reddeder. nk eer kelimelerin birden ok anlam
varsa ve ayn anlamda iki zneye yklem olamyorsa, bu durum bir kimseyi Tanr hakknda anlaml bir nermede bulunma olanandan mahrum brakr. Dier bir ifade ile, bir kimse Tanr iyidir derse, Tanrnn
insann anlad ekliyle iyi olamayaca anlamna gelir. Bu durumda iyi
kavramnn insann anladndan tamamen farkl bir anlam olacaktr ve
Tanr iyidir dendiinde insann zihninde var olan kavram tamamen farkl olacaktr. Dolaysyla Tanr hakknda anlalabilir bir nerme ifade
edememek, dindarlarn tamamen bilinemez bir Tanrya ibadet ettikleri
anlamna gelir ki, bu makul bir dindarn kabul edebilecei bak as
deildir. (Aquinas, 2000, 162)
Aquinas bu iki yaklamn ortaya kard amazdan kurtulmak iin
Tanr hakknda analojik dili kullanmaktadr. Analoji iki veya daha fazla
ey arasnda bir karlatrma yapmak anlamna gelir. Bu benzerliklerden
ilki, daha basit olan daha karmak olan anlamaya yardmc olmak iin
kullanlr. rnein, insan beyni bir bilgisayara benzetilebilir ki buradaki
analoji insan beyni ile bir bilgisayarn karlatrlmasdr. Analoji,

249

250

nite 7

analojide iki veya daha fazla eyi birbirine balayan bir takm karlatrma noktalarnn var olduu olgusuna dayanr. Bu anlamyla analojik
kavram Aquinas iin, Tanry tasvir etmek iin kullanlabilir. Aquinas,
iyi ve adil gibi kelimeler Tanry tasvir etmek iin kullanldklarnda,
onlarn analojik olarak kullanldklarn ileri srer. Bununla birlikte Ona
gre analoji kavramnn iki farkl anlam vardr: atf analojisi ve nispet
analojisi.
Atf Analojisi
Bununla Aquinas adil gibi kelimelerin Tanr ve insan iin geerli olabileceini kastetmektedir. Aquinas iyi veya adil gibi kelimeleri kullandmzda kiinin iyi olma veya adil olma niteliine sahip olduunu ileri
srer. rnein,
1. Ekmek iyidir.
2. Frnc iyidir.
gibi iki cmlede kullanlm olan iyi kelimesi benzer anlamlara sahip
olmakla birlikte ayn anlama da sahip deildirler. Ekmek, yumuak, taze
ve gevrek olma gibi niteliklere sahip olduu iin iyi olabilir; fakat frncnn iyi olmas ekmei iyi yapmasndan kaynaklanr. Frncnn iyi olmas
yumuak taze ve gevrek olmasndan deil, iyi bir frnc olmann zorunlu
niteliklerine sahip olmas sebebiyledir.
Aquinas Tanr lemi yaratt iin Tanrnn kendisini lem vastasyla
aa vurduunu ileri srer. Biz d dnyaya bakarak, orada var olan
nimetlerden bir yaratcnn var olduunu karrz. Bu bize bir karlatrma yapma imkn vermektedir. Bir kimsenin iyi, akll veya gl
olmasnn ne anlama geldiini bilebiliriz. Fakat frncnn iyi ekmek yapmas onun gerek anlamda her konuda iyi olduunu gstermez. Frnc
iyi ekmek yapt iin iyidir dediimizde frnc iyidir cmlesinin ne
anlama geldii tam olarak belli olmadndan, nk frncnn iyi olmas
iin gerekli niteliklerin ne olduu tam belli deildir, ayn ekilde Tanr
iyidir dediimizde de iyi kelimesinin burada ne anlama geldii tam olarak ak deildir.
Nispet Analojisi
Dier analoji tr, nispet analojisidir. Atf analojisinde analojiyi oluturan unsurlar eit olmad, bunlardan yalnzca biri ortak niteliin yklemine gerek anlamda layk olmasna ramen, nispet analojisinde iki terimin benzerlii mecazi olmayan bir benzerliktir. Terimlerden her biri
kendi nispeti orannda katlr. rnein gk mavidir ve adamn gzleri
mavidir dersem nispet analojisi yapabilirim. ki terim, yani gk ve
adam, ayn nitelie biimsel olarak sahiptir; fakat onlarn mavilikleri
kendi mahiyetlerine zgdr. Adamn gzlerinin mavisi, gkyznn
mavisi deildir; tam bir insan gznn mavisidir. Gkyznn mavisi,
insan mavisi deildir. O da gkyz mavisidir. Bylece Aquinasa gre

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

analojinin anlam, ok anlaml ile tek anlaml arasnda bir orta yol izlenmi olur.
Bylece ksaca ifade edecek olursak, bir atf analojisi, sz konusu benzerliin benzerlerin her birinde biimsel olarak; fakat benzerlerin kendi
mahiyetleri tarafndan belirlenen bir mod altnda bulunmay gerektirir.
Atf analojisi teolojik dilde ifade edecek olursak, Tanrya yklenen bir
terimin, Tanrnn mahiyetine nispetle anlaml olacan ileri srer. Ayn
ekilde yaratlm varla yklenen bir terim, o varln mahiyetine nispetledir. nsan, insann sonlu mahiyetine nispetle iyidir. Tanr kendi sonsuz ezeli mahiyetine nispetle iyidir. kincisi ayn zamanda birincisinin de
nedenidir. Dolaysyla Tanrnn iyiliinin insann iyiliiyle ilikili olduu; bununla birlikte onunla zde olmad sonucu kar. Bu analojik
ilikinin Tanrnn btn sfatlar iin var olduu iddia edilmektedir.
(Ferre, 1999, 94)
Analojik Yaklama Yneltilen Eletiriler
1. Analojik yaklamn tenzihi dilden aslnda daha fazla bir ey sylemedii konusunda bir takm eletiriler ileri srlmtr. Buna
gre analojik yaklamda, Tanr ve insan gibi analojinin iki unsurunda adil olmann ne derecede geerli olduu ve bunun snrlarnn ne olduu konusu belirsizdir.
2. Literal dil konusundaki eletiri; Aquinas kelimelerin literal manalarnn Tanrya atfedilebileceini reddetmektedir. Richard
Swinburne bazen kelimelerin Tanr hakknda konuulurken tekanlaml olarak kullanlabileceini ileri srmtr. rnein, eer
Tanr iyi ise, bu Tanrnn insann da olabilecei gibi iyi bir varlk
olduu anlamna gelir. Fakat insandan farkl olarak, Tanr insandan ok daha byk derecede iyilie sahiptir.
Buraya kadar din diline farkl ekildeki yaklamlar ve bunlarn ne tr
sorunlara sebep olduunu ve nerilen zmleri deerlendirmeye altk. Bununla beraber, mantksal pozitivizmin ileri srm olduu yaklam, bugn eski gl geerliliini muhafaza etmemektedir. Ayn zamanda mantksal pozitivistlerin ve natralistlerin ileri srm olduu
dorulamac ilke, kendisinin ileri srm olduu artlar kendisi yerine
getirememektedir. Bu yzden yirminci yzyln ikinci yarsndan itibaren
nemli eletirilere maruz kalmtr. Buna kar olarak gelitirilen din dilini dil oyunlar ekseninde anlama abas da, din dilinin gerekten bir anlam olduu ve din dilinin dil oyunlarnn tesinde bir referans bulunmas gereini gz ard etmitir. Bu yzden her ne kadar mantksal
pozitivistlerin eletirilerine kar gelitirilmi bir zm olup, teizme
nispeten bir hareket alan salam olsa da, dier adan btn dinleri ve
eletirileri de ayn ekilde doru kabul ettiinden bir takm problemlere
de yol amtr. Dolaysyla dil oyunlarnn varm olduu nokta, dindarlarn ounun kabul edemeyecei bir sonutur. Dini sembolizm ve mitoloji her ne kadar din dilini anlamada gerekli bir unsur olsa da, gerek
sembolizmin snrlarnn ne olduu ve neyin sembol, neyin mitoloji ol-

251

252

nite 7

duu konusundaki belirsizlikten dolay, din dilini anlamada btncl bir


zm sunamamaktadr. Bu bak alarn din dilini btncl bir ekilde
aklayan bir gr olarak kabul etmekten ziyade, din dilinin ierisinde
anlaml bir gr olarak grmek daha uygundur. Analojik yaklama
gelince, bu bak as temelde negatif teoloji ve antropoformizme dme
endiesinden farkl, ikisinin arasnda bir yol gelitirmeye almtr; tamamen tenzih olmayan ve tamamen tebihe de dmeyen bir yol. Fakat
byle bir bak as gelitirmek, Tanrnn mutlak anlamda basit, sfatlarnn zatnn ayn olduunu savunan bir metafizik nclle yaplmas pek
olanakl gzkmemektedir. Tanrya zatndan ayr herhangi bir sfat atfetmeksizin, Tanr hakknda pozitif bir ekilde konumann nasl mmkn olabilecei byk bir soru olarak karmzda durmaktadr. Dolaysyla din dilinin gerekten bir anlama sahip olduunu savunabilmek iin,
bu gerekten teizm asndan nemlidir, bu iddiay gerekletirebilecek
metafizik nclleri de ngrmek gerekmektedir.

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

zet
Genel olarak 20. yzylda felsefede mantk, felsefi analiz, nermenin
anlam ve referansnn belirlenmesi, doruluk kriterlerinin ne olduu gibi
problemlerin ne ktn grmekteyiz. Bu anlamda analitik felsefenin
nde gelen filozoflarnn temel uras, bir nermenin veya ifadenin
doruluk koullarn belirlemek olmutur. Dolaysyla analitik felsefenin
amac mantk ve felsefi analiz temelinde bir eit anlaml nerme ve ifadeleri anlamsz olanlarndan ayrtrma abas olduunu syleyebiliriz.
Doal olarak anlaml ifadeleri anlamsz olanlardan ayrma abasna dini
ifadeler de girmekteydi. Dini ifadelerin doruluk deeri nedir? Dini ifadeler anlaml olabilir mi? Tanr vardr nermesinin gerek bir referans
var mdr? gibi sorular felsefedeki bu genel eilimin sonucu olarak sorgulanmaya baland.
Genel olarak din dilinin din felsefecileri arasnda temel olarak ekilde
deerlendirildiini syleyebiliriz.
1. Flew ile Kai Nielsen gibi, mantksal pozitivizmin iddialarndan
yola karak geleneksel dini akld olarak gren ve dini temel
iddialarn mantksal olarak bir tutarlla sahip olmad konusunda deliller ileri srenler.
2. N. Malcom ve D.Z. Phillips gibi, Wittgensteinn grlerini benimseyerek dini inanlarn dorulamac ilke ve bilimsel gerekler
ekseninde deerlendirilemeyeceini, daha ziyade din dilinin
kendine zg, dier alanlardan bilim ve sanat gibi, farkl bir yapya sahip olduu dolaysyla kendi ierisinde anlaml ve tutarl
olduunu savunanlar. Bu bak as daha sonra deinilecei gibi, din diline gereki/realist bir bak asna deil, aksine dilin
kullanmda anlaml olduunu savunan bir bak as gelitirmilerdir.
3. J. Hick, W. L. Criag, Richard Swinburne gibi geleneksel inanlarn, rnein Tanr vardr gibi, temel iddialarn rasyonel kantlarla ispatlanabileceini savunanlar.
Din dilini dorulamac bak asyla ele alanlar, gzlem ve deneye dayanmayan dilin anlaml olamayacan ileri srdkleri iin din dilinin de
bu anlamda anlamsz olduunu ileri srmlerdir. Ayer ve mantksal
pozitivistlerin ileri srdkleri bu yaklam dorulamac ilkenin varsayd ilkeleri kendisi yerine getirmedii nedeniyle eletirilere maruz kalmtr. Dier taraftan yanllama ilkesi de din diline uygulanmaya kalklm ve yanllanamayan bir nermenin anlamsz olduu ileri
srlmtr. Bu nedenle dini nermelerin yanllanamad iin anlamsz olduklar iddia edilmilerdir. Din diline yanllama ilkesi ekseninde
yaklam da dorulama ilkesine yneltilen benzer eletirilere maruz kalmtr. Bunun yannda Wittgenstein tarafndan ileri srlen dilin kullanmda anlaml olduu tezi, din diline de uygulanmaya allmtr.

253

254

nite 7

Bunun sonucu olarak din dili dier dil oyunlar ierisinde var olan bir
din dili olarak deerlendirilmi ve her hangi bir dil oyununun dierlerine
gre ncelii olamayacandan belirli bir dinin dierine gre ncelie
sahip olamayaca ileri srlmtr. Ancak bu anlay her ne kadar
mantksal pozitivizme kar dindarlara kar bir mevzi kazandrm gzkse de, btn dinlerin ayn doruluk deerine sahip olaca gibi dindarlarn kabul edemeyecei bir epistemolojik anlaya gtrmtr. Dolaysyla bu anlay dindarlar arasndan da youn eletirilere maruz
kalmtr. Dini nermelerin belli bir anlam referansna sahip olmas gerektii ve doruluk deerini almas gerektii iddia edilmitir. Bunun
yannda dindarlar Tanr hakknda konuurken tenzihi bir dil kullanmlardr. Ezeli bir varlk olduu ve yaratlm varlklara hibir ekilde benzemedii iin Tanrya sadece negatif terimler izafe edebileceimiz ileri
srlmtr. Bu daha ok slam dncesinde Farabi, bn Sina Bat teizminde de Aquinas tarafndan ileri srlm bir dncedir. Tanr kavramnn sadece tenzihi bir ekilde ifade edilebileceinin ileri srlmesi
Tanr ve yaratlm varlklar arasndaki kulluk ilikisini zedeledii en
azndan kutsal kitaplardaki anlamndan uzaklatrld iddia edilmitir.
Dolaysyla insann kavram dnyasnda Tanr kavramnn gerek bir
karlnn olmas, her ne kadar bunun Tanr kavramn tamamen kuatamasa da, gerektii ileri srlmtr. Bu sorunu gren Aquinasn, tenzihi dil ile realist yaklam arasnda bir orta yol bulmaya alm olduunu ve buna da analojik yaklam adn verdiini gryoruz. Bununla
birlikte analojinin unsurlarnn ve snrlarnn ne olduu konusundaki
belirsizlikler konusunda eletirilere maruz kalmtr. Dini sembolizm ve
mitolojik yaklam mantksal pozitivizmin gl olduu ve bilimin dine
kar yneltmi olduu eletiriler karsnda kutsal metinlerde, zellikle
Eski Ahit ve Yeni Ahitte var olan, elikilerden kurtulmak iin ortaya
atlm bir yaklamdr. Bununla birlikte sembolizm kavramnn snrlarnn belli olmamas ve dini kavramlarnn anlamnn snrlarnn tam olarak belirlenememesine yol amas nedeniyle eletiriye maruz kalmtr.
Bunun yannda mitolojik yaklam da kutsal kitaplarda anlatlan hikyelerin kendi balarna bir anlam olduu ve inanan insanlara bununla ilgili
birer mesaj verdii iin yok saylamayaca konusunda eletirilmitir.
Sonu olarak, din dilinin kendi ierisinde bir anlam olduu ancak bunun
reel bir karlnn var olduu, mantksal pozitivistlerin eletirilerinin
belirli bir bak asn yanstt ve nihai ve vazgeilmez bir epistemolojik yaklam olmad sylenebilir. Dolaysyla dini nermelerin bakalar
tarafndan anlalabilir ve doruluk deerine sahip olduu makul bir
ekilde iddia edilebilir.

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

Gzden Geir

Din diline temel yaklamlar nelerdir?


Dorulamac ilke nedir? Din diline eletirileri
nelerdir?
Yanllama lkesi nedir? Din dilini ne ekilde
eletirmitir?
Tenzihi dilin din diline yaklam nedir?
Dil oyunlar ierisinde din dili ne kadar anlaml
olabilir? nanlarn dil oyunlarna itirazlar nedir?
Analojik yaklam nedir?
Dini sembolizm din dili iin bir zm olabilir mi?
Dini mitolojiden arndrmak ne kadar olanakldr?

255

256

nite 7

Kaynaklar
Ayer. A. J. ()1971. Language, Truth and Logic, Penguin Books, London.
Ayer, A.J. (2000). God Talk is Evidently Nonsense (1946), in Philosophy of
Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford, Oxford
University Press.
Copleston, F.C. (1991). Aquinas, Harmondsworth, Penguin Philosophy.
Davies, B.(1993). An Introduction to the Philosophy of Religion. Oxford,
Oxford University Press.
Flew, A. (1963). , Theology and Falsification, New Essays in Philosophical
Theology,ed: Antony Flew, Alasdair MacIntyre, SCM press.
Frederick F. (1999). Din Dilinin Anlam, Modern Mantk ve man, ev: Zeki
zcan, Alfa yaynlar, stanbul.
Kenny, A. (2006). Wittgenstein, Blackwell Publishing, Oxford.
Ko, T. (1995). Din Dili, Rey Yaynclk, Kayseri.
Kretzmann, N. ve Stump, E. (1994). The Cambridge Companion to Aquinas,
Cambridge, Cambridge University Press.
Nielson, Kai. Morality Does Not Imply the Existence of God (1973), in
Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford,
Oxford University, Press, 2000.
Phillips, D. Z. (1986). Religious Beliefs and Langugage Games, The Philosophy
of Religion, Ed. Basil Mitchell, Oxford University Press, Oxford.
Peterson, M., Hasker, W., Reichenbach, B. ve Basinger, D. (1996).
Philosophy of Religion Selected Readings. Oxford, Oxford University Press.
Reber, M. S. (2010). Plotinus: Tanrnn Birlii ve Basitlii zerine, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, 51(1), 59-78.
Stump, E. ve Murray, M. J. (1999). (eds). Philosophy of Religion: The Big
Questions, Oxford, Blackwell.
Sweetman, B. (2007). Religion Key Concepts in Philosophy, Continuum, New
York.
Swinburne, R. (1997). God-talk Is Not Evidently Nonsense, in Philosophy
of Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford, Oxford
University Press, 2000.
Thomas A. (2000). One way of understandin God-Talk, Philosophy of
Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford, Oxford
University Press.
Tillich, P. (2000). mann Dinamikleri, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara.

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

Wilkinson, M. B. (2010). Philosophy of Religion: An Introduction,


Continuum, New York,.
Yazolu, R. (2004). Paul Tillichin Tanr Anlay, Atatrk niversitesi
lhiyat Fakltesi Dergisi, 22.

257

258

nite 7

Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi Wittgensteinc din dilinin temel
zelliidir?
a) Din dili kullanmda anlamldr
b) Dini bir ifade her zaman ve her toplumda ayn anlama
sahiptir.
c) Din diline gereki/realist bak asnn doru
olduunu savunur.
d) Dorulamac ilkeyi savunur.
e) Yanllama ilkesini din diline uygular.
2. Aadakilerden hangisi din diline dorulama ilkesinin
yaklamn yanstr?
a) Dini ifadelerin kendi ierisinde doru olduunu ileri
srer.
b) Dini ifadeler dil oyunlar ierisinde anlamldr.
c) Dini ifadeler herhangi bir olguya tekabl etmedikleri
iin doruluk deerine sahip deildirler.
d) Yanllanabilirlik ilkesini benimserler.
e) Dilin temelinde mantk yerine grameri esas alrlar.
3. Aadakilerden hangisi din sembolik yaklamn temel
iddialarndan birisi deildir?
a) Dini semboller tecrbe edilenin dnda bir anlama
sahiptir.
b) Tanr sonlu gereklik dnyasn btnyle amaktadr.
c) Sembolik dil Tanr hakknda insanbiimcilikten
kurtulmamza olanak salar.
d) Dini sembolizm dilin literal kullanm savunur.
e) Sahip olduumuz kavramlar Tanry ifade etmede
yeterli deildir.
4. Aadakilerden hangisi din diline mitolojik yaklama
getirilen eletirilerden birisi deildir?
a) Neyin mit olduu konusunda belirsizliin olmas
b) Mitlerin rasyonel akli sre ierisinde
deerlendirilememesi
c) Mitlerin anlamlar zaman ierisinde deiime uramas
d) nsanbiimcilie maruz kalmas
e) Deiime urayan mitlerin ezeli dorular
iletemeyecei kaygs

Tanr Hakknda Konuma :Din Dili

5. Aadakilerden hangisi Aquinasn din diline nermi


olduu yaklamn addr?
a) Dini sembolizm
b) Dini mitolojiden arndrma
c) Tenzihi dil
d) Dini literalizm
e) Analojik dil

259

260

nite 7

262

nite 8

nitede Ele Alnan Konular

Ateizm: Tanm ve eitleri


Ateistik Kantlar
Materyalizm/Fizikalizm ve Natralizm
Pozitivizm ve Mantksal Pozitivizm
Ahlaki Ateizm
Ateistik Kantlarn Eletirisi
Materyalizm/Fizikalizm ve Natralizmin Eletirisi
Pozitivizm ve Mantksal Pozitivizmin Eletirisi
Ahlaki Ateizmin Eletirisi

nitede Ele Alnan Konular


Bu nitede din felsefesinin temel sorunlar arasnda yer alan
ateizm ve ateistik kantlar zerinde durulmaktadr. lk olarak
ateizm teriminin tanm yaplmakta, deiik ateistik anlaylar
arasndaki farklar ve benzerlikler aklanmaktadr. Daha
sonra ontolojik, epistemolojik ve ahlaki gerekelere dayal
olarak gelitirilen temel ateistik kantlar balk altnda
incelenmektedir. Son olarak teist dncede ateistik kantlara
kar verilen cevaplar ele alnmaktadr.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Ateizm teriminin anlamn aklayp, deiik ateistik
anlaylar arasndaki farklar kavrayabileceksiniz.
Temel ateistik kantlar renip, ateist dncenin
dayand felsefi, bilimsel, ahlaki kavram ve
sorunlar, bunlar arasndaki ilikileri
irdeleyebileceksiniz.
Ateistik eletiriler karsnda teizmin ne lde tutarl
cevaplar verebildiini inceleyeceksiniz.
Ateizm ve teizmi karlatrmal olarak
deerlendirebileceksiniz.
.

Ateizm ve Ateistik Kantlar

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Konular dikkatlice ve zerinde dnerek okuyunuz.
nite iin verilmi renme hedeflerini gz nnde
bulundurunuz.
Teistik cevaplara gemeden nce ateistik kantlar
anladnzdan emin olunuz.
Ateistik kantlar ve teistik cevaplar karlatrmal
olarak inceleyiniz.
Din felsefesinin dier konularn, zellikle teistik
kantlar ieren niteleri gz nnde bulundurunuz.
nitede geen terimleri daha iyi anlayabilmek iin
felsefe szlklerine ve konuyla ilgili felsefe
kitaplarna mracaat ediniz.

263

264

nite 8

Ateizm: Tanm ve eitleri


Ateist terimi, Tanrnn veya ilh bir varln mevcut
olduuna inanmayan kiiyi tanmlar; ateizm, en genel
anlamda, Tanrnn varlna inanmayan, Tanrnn var
olmadn savunan grtr (McCormick, 2011). A-teizm
terimi, Tanr anlamna gelen Grekedeki theos ve
Latincedeki deus szcklerinden tretilen ve kelime olarak
tanrclk anlamna gelen teizm teriminin nne sz
anlamnda olumsuzluk bildiren a n ekinin getirilmesi ile
oluturulmutur (Aydn, 1997, 201, 203; Smith, 1989, 7).
Teizm, bir Tanrnn veya tanrlarn varlna inanmak, bazen
de belli bir Tanrya, szgelimi monoteizmin Tanrsna
inanmak biiminde tanmlanabilir. Teizmin olumsuzlanmas
anlamndaki a-teizm ise, bir Tanrnn veya tanrlarn
varlna inanmamak; teistik inancn mevcut olmamas
anlamna gelir (Smith, 7). Ateizm, temelde, bir inanc deil,
inancn yokluunu ifade eder; ateist Tanrnn var
olmadna inanan deil, aksine Tanrnn varlna
inanmayan kiidir (Smith, 7). Ateist Trkede, tanrkart,
tanrtanmaz, tanrinansz veya tanryadsyc olarak
ifade edilebilirse de bu terim iin tek bir szckten oluan bir
karlk bulmak pek kolay gzkmemektedir.
Teizmin iddialarn rtmeyi amalayan ateizm, doas itibariyle eletirel ve deilleyici bir anlaytr. Ateizm, Tanr inanc karsndaki salt
olumsuz bir tutumu deil, Tanrnn var olmadn gstermek iin felsef, bilimsel, mantk ve ahlk gerekelere dayal olarak deliller getirmeyi
ierir. Ateist, sadece Tanrnn varlna inanmamakla kalmaz ayn zamanda Onun yok olduunu kantlamak iin entelektel aba sarf eder.
Baz felsefeciler ateizmi, Tanr inanc karsnda taknlan olumsuz tavrn
nitelii bakmndan pozitif ateizm ve negatif ateizm olmak zere iki
ksma ayrmaktadrlar. Buna gre pozitif ateist Tanrnn var olmadna
inanan, negatif ateist ise Tanrnn varlna inanmayan kiidir; Tanrnn var olmadna (yokluuna) inanmak pozitif bir inanc ifade ederken, Tanrnn varlna inanmamak negatif bir inanc ifade eder.
(Reber, 2006, 114) Birincisinde, aktif bir inanszlk, Tanr inanc karsnda eletirel, olumsuz bir tavr sergilenirken, ikincisinde ise salt Tanr
inancnn yokluu sz konusudur (Walters, 2010, 12). Baz felsefeciler,
pozitif ateizm yerine ak ateizm, negatif ateizm yerine ise rtk ateizm terimlerini kullanrlar; onlara gre, birincisi, bilinli bir inkra dayal olarak teistik inancn yokluunu, ikincisi ise bilinli bir inkr olmakszn teistik inancn bulunmamasn ifade eder. (Smith, 13) Btn pozitif
ateistler zorunlu olarak negatif ateisttirler, ancak tersi doru deildir
(Walters, 12). Felsefi anlamda, zellikle din felsefesi asndan tartma
konusu olan negatif/rtk ateizm deil pozitif/ak ateizmdir. nk
pozitif ateist Tanrnn var olmadn pozitif bir tez olarak ileri srp,
teizmin iddialarn rtmek iin kar deliller ileri srerken, negatif

Ateizm ve Ateistik Kantlar

ateist ise sadece teist-olmayan olarak anlalmaldr (Reber, 114). Pozitif/ak ateizmde Tanr hakknda derinlemesine dnerek teizmin inkr
sz konusudur; bu sebeple pozitif/ak ateist sadece teist-olmayan deil, aslnda teizm-kart (anti-theism) olan olarak karakterize edilebilir
(Smith, 17). Ateizmin en nemli eidi, felsefi doas olan ateizmdir; bu
eit ateizmde Tanr inancnn akl d (irrational) olduu ve bu sebeple
inkr edilmesi gerektii savunulur. Bu ateist anlay teistik inanlarn
eletirisi zerine dayal olduu iin eletirel ateizm olarak da adlandrlabilir (Smith, 17). lerleyen ksmlarda ateizm terimini kullandmzda
bununla, pozitif ateizm, ak ateizm veya eletirel ateizm olarak adlandrlan ateist anlay kastedeceimizi zellikle belirtmemiz gerekir.
nan (belief) szcnn teoloji literatrnde kazand terimsel
anlam gz nnde bulundurulduunda, btn ateistlerin inansz olduu dorudur. Baz ateist felsefeciler, gerekesi her ne olursa olsun eer
bir kimse Tanrnn varlna inanmyorsa bu kiinin ateist olarak adlandrlmas gerektiini sylemektedirler (Smith, 8). Ancak, btn ateistler
Tanr inanc konusunda olumsuz bir yaklama sahip ise de her trl
inanszl ateizm olarak nitelemek doru deildir (Walters, 9,11).
nanszlk sadece ateizm ile snrl deildir; bir kimse inansz olabilir
ancak ateist olmayabilir (Walters, 11). Szgelimi agnostik, Tanrnn
varl ya da yokluu konusunda hibir ey bilmediini, bu konuda hibir eyin sylenemeyeceini ileri sren kiidir (Aydn, 1997, 204; Walters,
11). Tanrya inanma ve inanmama konusunda eit seviyede gl kantlarn bulunduunu ileri sren agnostik Tanr inanc tamamaktadr ancak o, ateistin yapt gibi Tanr inancn rtmek iin herhangi bir aba
ierisine de girmemektedir.
Benzer biimde bir kimse, dinden uzak, dine kaytsz bir aile ierisinde
bym olabilir. Bu kii kltrel olarak ailesinden ve evresinden Tanr
inancn tevars etmedii iin inansz olabilir; ancak bu kii, Tanr inanc
zerinde derinlemesine dnp, bu inanc rtmek iin rasyonel gerekeler ileri srmeye teebbs etmedii srece, ateist olarak tanmlanamaz (Walters, 14). Aslnda Tanrnn varlna pek aldr etmeden hayatlarn srdren kiiler iin ateist szn kullanmak doru deildir.
(Aydn, 1997, 204). Bir kimsenin, neye, niin inandn bilmeden fiili
olarak (de facto) kendini inanl saymas mmkn olabildii gibi, benzer
biimde baka bir kimse, tercihini salam gerekeler zerine dayandrma
ihtiyac duymadan fiili olarak inansz olduunu syleyebilir (Walters,
15). Herhangi bir dini eitim almam ve hatta Tanr hakknda bir ey
duymam birisini ateist olarak grmek doru olmayabilir. Henz teistik
inancn ne olduunu dahi bilmeyen bir kimsenin onu reddetmesi dnlemez. Benzer ekilde, belli bir teistik inantan fazla dnmeden/incelemeden yz evirmi bir kimse de ateist olarak grlmemelidir. (Reber, 115 )

265

266

nite 8

Ayrca baz insanlar ocukluklarnda din ile ilgili yanl uygulamalara


maruz kaldklar, olumsuz, travmatik tecrbeler yaadklar; ihtiya duyduklar durumlarda Tanrnn kendilerine yardm elini uzatmadn
dndkleri ve/veya dindar insanlarn yaantlarndaki kimi yanl,
tutum ve davranlara tank olduklar iin Tanrya inanmadklarn syleyebilirler (Walters, 12,13). Psikolojik, kltrel, evresel sebeplere veya
kiisel yaantlara dayal olarak Tanr inancn eletirmek ile bunu temellendirmek iin rasyonel, eletirel kantlar ileri srmek arasnda esasl bir
fark sz konusudur (Walters, 14). Dolaysyla, olumsuz tecrbe ve gzlemlere dayanarak, ou kez duygusal gerekelerle inanszlk iddiasnda bulunan insanlar, bu insanlar tercihlerini desteklemek iin felsefi/bilimsel deliller ortaya koymadka, ateist olarak nitelemek doru
deildir. Yukarda szn ettiimiz inanszlk rneklerini pozitif ateizm-negatif ateizm ayrm erevesinde deerlendirdiimizde onlarn
pozitif ateizmden ziyade teist olmayan anlamnda negatif ateizm kapsamna girdiini; baka bir ifadeyle bu insanlarn rtk ateist olduklarn sylemek daha doru olur. Ancak her teist olmayann negatif/rtk ateist olmadn, teist olmayan ifadesinin kapsamnn negatif
ateistten daha geni olduunu da belirtmek gerekir.

rnein, agnostik teist olmayan kiidir; ancak bu, onun


rtk ateist olduu anlamna gelmez. Benzer biimde teistik
tanr tasavvurundan farkl Tanr anlaylarna sahip olan
deistin veya panteistin teist olmad dorudur; ancak bu,
onlarn rtk ateist olduklarn gstermez.
Ateizm konusundaki bir dier ayrm da mutlak ateizm ve pratik
ateizm ayrmdr. Mutlak ateizm, Tanr dncesini kkten reddeden,
insann Tanr fikrine sahip olmadn, dolaysyla Tanrnn varlnn
reddedilmesinin veya yalanlanmasnn dahi sz konusu olamayacan
savunan grtr (Smith, 20). Pozifit/ak ateist, teistik bir Tanr
dncesinin gerekliini kabul edip, bunu rtmek iin kar deliller
ileri srerken, mutlak ateist Tanr dncesinin bizatihi kendisine kar
kmakta ve bu konuda konumay dahi yersiz bulmaktadr. Mutlak
ateiste gre, Tanr ne insan zihninde ne d dnyada mevcuttur; var olmayan bir ey hakknda herhangi bir kavrama ve bilgiye sahip olunamayacana gre byle bir varln kabul veya ret edilmesi de sz konusu
olamaz; mutlak ateist Tanr yoktur, demeye bile gerek duymaz (Topalolu, 2001, 16). Tanr fikrine sahip olmamak biiminde karakterize
edebileceimiz mutlak ateist anlayta Tanr dncesinin kkten reddi
ve bu inanca kar alan ak bir sava sz konusudur. Bu anlayn nde
gelen savunucularndan Baron DHolbach, kendisi herhangi bir Tanr
dncesine ve inancna sahip olmad gibi, Tanr fikrine sahip olmadklar iin btn ocuklarn da ateist saylmas gerektiini ileri srmtr (Topalolu, 16).
Pratik Ateizm terimine gelince, bununla, Tanrya inandn syleyen,
ancak Tanry hayatna sokmayan, Tanr yokmu gibi yaayan kiinin

Ateizm ve Ateistik Kantlar

tutumu kastedilir (Topalolu, 18). nananlarn Ateizmi olarak da ifade


edilen bu anlayta, temelde, inan ve eylem arasndaki tutarszla/elikiye dikkat ekilmektedir (Johann, 1998, 102, 104). Teoride Tanrya inandn syleyen ancak pratik hayatta bu inanla badamayan
iler yapan insanlar ateist olarak adlandrmak tartmal bir husustur.
Ahlaki bak asndan dnldnde inan ile eylem arasnda uyum
olmas gerektii gayet aktr. nandn syledii eyin gerektirdiklerinden tamamen uzak bir hayat yaayan bir insan, iki yzllk, samimiyetsizlik hatta ahlaksz olmakla itham edilebilir. Ancak bir insann salt
eylemlerine bakarak, inan dnyasna ilikin bir karmda bulunmak
son derece sakncal sonular dourabilir (Smith, 19-20). Kant ahlak
anlay asndan bir davrann ahlakilii nihai anlamda bu davran
sergileyenin niyeti ile alakaldr. Niyetin, davrann bakalarnca gzlemlenen, fenomenal boyutundan ziyade, grnmeyen, isel, numenal
boyutu ile ilgili olduunu dnen Kanta gre, bir insann bakalarnn
eylemlerinin saikinin ne olduunu bilmesi bir tarafa, ou kez kendi
davrannn gerek saikinin ne olduunu ayrt etmesi bile ok zordur
(Kant, 1998, 46). Dolaysyla, ahlaki gerekelerle yapld ileri srlse de
gzlemlenebilen olgulara bakarak, gzlemlenemeyen bir alan hakknda
kesin bir karmda bulunmak ve insanlar-kendileri bunu aka telaffuz
etmedii srece- ateistlikle itham etmek- ahlaken kabul edilebilir bir tutum deildir. Ayrca pratik ateizm konusunda, slam kelamndaki imanamel ayrmna da iaret etmek gerekir. Bata Matridi olmak zere, birok kelamc, iman ile amel, inan ile eylem arasnda ayrma giderek,
amelin imandan bir para olmadn, bir kimse Tanrya iman ettiini
sylyorsa dinen byk saylan gnahlar ilese bile bu kiinin halen
mmin olarak tanmlanmas gerektiini savunmaktadrlar. Bir insan
ateist yapan, eylemlerinden, yaptklarndan daha ziyade inand, daha
dorusu inanmad eydir (Reber, 116).

Ateistik Kantlar
Teist anlayta Tanr, her eyi bilen, her eye gc yeten,
irade sahibi, kendisi dndaki (ahlaki ilkeler dhil) her eyi
yoktan yaratan, zaman st, zorunlu, deimez, mkemmel,
basit, mutlak iyi bir varlktr. Ateist, bu niteliklere sahip bir
varln mevcudiyetinin elikili olduunu gstermek suretiyle,
Tanrnn yokluunu dnmenin daha makul bir yol
olduunu ispatlamay amalar.
Ateist, Tanrnn var olmadn ispatlamak iin teistik anlayta Tanrya
atfedilen niteliklerin tutarsz olduunu ortaya koymaya alr. Teizm ile
ateizm arasndaki kartlk ilikisi, teist anlaylardaki farklla bal
olarak deiik ateist anlaylarn ortaya kmasna neden olmutur.
Teistler, Tanrnn varl ve belli sfatlara sahip olduu konusunda hemfikir olmakla birlikte, Tanrnn varl iin bir kanta gerek olup olmad, varsa hangi kant veya kantlarn daha salam olduu; ilahi sfatlarn
nasl anlalmas gerektii gibi konularda farkl anlaylara sahiptirler.

267

268

nite 8

Benzer biimde ateist dnrlerin de Tanr inanc konusunda olumsuz


bir yaklam paylamakla birlikte bunun hangi gereke veya gerekelere
dayal olarak ortaya konulaca konusunda yekpare bir gr ortaya
koymadklar, farkl yollar takip ettikleri grlmektedir. M. Aydnn
syledii gibi, nasl farkl teist sistemler varsa, ayn ekilde farkl ateist
anlaylarn bulunmas da tabidir. (Aydn,1997, 203). Ateistler teizmin
iddialarn rtmek iin deiik kantlar ileri srmlerdir. Bunlar arasnda ktlk meselesi olarak adlandrlan kant en bilineni ve gmz
din felsefesinde de en fazla tartlandr. Bu sebeple ktlk meselesini
ayr bir nite de ele alacaz. ada din felsefesinde ne kan dier
ateistik kantlara baktmzda ise, bunlarn balca ontolojik, epistemolojik ve ahlk gerekelere dayal olarak ileri srldn syleyebiliriz.
imdi bu temel ateistik kantlar inceleyelim.

Materyalizm/Fizikalizm ve Natralizm
Ateistik kantlar arasnda kkleri felsefi dncenin en erken dnemlerine kadar uzanan ve gnmzde de olduka yaygn olan materyalizmdir. Trkede maddecilik veya zdekilik biiminde karlanan materyalizm, en genel anlamda, var olan her eyin maddeden ibaret
olduunu ve maddenin ezeliliini savunan grtr. Baka bir ifadeyle
materyalizm, evrenin doasnn aklanmasnda maddeyi merkeze alan,
zihin ve ruha ikincil nem atfeden veya bunlar yok sayan doktrinler
ailesidir (Campell, 1967, 179).

Gnmz felsefesinde materyalizm yerine fizikalizm


teriminin de kullanld grlmektedir. Fizikalizm, tpk Her
ey sudan ibarettir, diyen Thalesin veya Her ey
zihinseldir, diyen 18. Yzyl idealist filozofu Berkeleyin
yaptklar gibi, evrenin ve evrende bulunan her eyin
doas/mahiyeti hakkndaki genel bir gr, metafizik bir
tezi ifade etmektedir (Stoljar, 2011).
Fizikalizme gre, var olan her ey fizikidir; ilk bakta fiziki gzkmeyen
psikolojik, ahlaki ve sosyal olgular bile ya fizikidir ya da fiziki olana dayanmak durumundadr (Stoljar, 2011). Materyalizmin tarihi ok eskiye
uzanmakla birlikte fizikalizm felsefe literatrne her ikisi de Viyana evresine mensup iki filozof, Rudolf Carnap ve Otto Neurath tarafndan
1930lu yllarda kazandrlmtr (Stoljar, 2011). Baz felsefecilere gre,
evrenin doas hakknda konuan materyalizm metafizik bir tez iken,
btn ifadelerin fiziki ifadelerle eanlaml olduunu savunan fizikalizm
dilbilimsel bir tezdir; ancak bu ayrmn gnmzde geerliini kaybettii
ve iki terimin birbirinin yerine kullanld gzlemlenmektedir. (Stoljar,
2011) Teistik dncedeki ilahi yaratma sfatn kkten reddeden materyalist-fizikalist anlayta, evrenin kkeni ve evrendeki dzen akn bir
Yaratcya referansta bulunmadan, her eyi maddeden ibaret sayan bir
anlayla aklanmaya allr.Felsefe tarihinde ilk bilimsel ateizm denemesi olarak materyalist dnceyi zikredebiliriz. Bu ekol, ksaca

Ateizm ve Ateistik Kantlar

doadan hareketle yine doay aklama giriiminde bulunmu, maddenin ezeliliini savunmu, doast bir alan ve otoriteyi kabul etmemitir. (Topalolu, 48).
Materyalistlere gre, maddi bir nesne birok fiziki nitelie sahip paralarn toplamndan oluan bir yapdr; fiziki nitelikler zaman ve mekn ierisinde yer alan, ekil, l, sre, hz, sertlik, scaklk v.b. niteliklerdir ve
bu nitelikler listesinin n aktr (Campell, 1967, 179). Bilinlilik, amallk, arzu, istek ve alg gc maddeye ait nitelikler olarak kabul edilmez.
Psikolojik/ruhsal niteliklere sahip olanlar var kabul edilmedii iin maddi olmayan eyler, ruhlar, manevi g ve ilkeler, melekler ve tanrlar var
deildir ve bu tr varlklara ait herhangi bir fiilden de sz edilemez
(Campell, 179). Materyalistlere gre aklanabilen her ey, nceden var
olan fiziki koullara gre aklanabilir ve gerekleen her olayn bir sebebi vardr. Bu sebeple, materyalistler ayn zamanda deterministtirler
(Campell, 179).
Grek felsefesinde Leukippos, Demokritos ve Epikros gibi filozoflarca
savunulan materyalist dncede atomculuk anlay merkezi yer tutar; bu filozoflara gre evren, blnemez anlamna gelen, atom ad
verilen kk yap talarndan olumutur (Denkel, 1998, 54-55).
Atomcu varlk anlaynn temel tezleri yle zetlenebilir:
1. Atomlar ve boluktan baka bir ey yoktur.
2. Yoktan hibir ey kmaz ve var olan hibir ey yok olmaz; deiim atomlarn yer deitirmesinden baka bir ey deildir.
3. Hibir ey ans eseri, sebepsiz meydana gelmez; gerekleen her
olay bir sebebe gre, doal ve mekanik bir zorunlulukla meydana gelir.
4. Atomlarn says sonsuzdur ve biimleri snrszdr; atomlar birbirleri zerinde arpma ve basnla eylemde bulunur.
5. eylerin eitlilii, atomlarn say, byklk, ekil ve dzenlenilerinin farkllnn sonucudur.
6. Atomlar ezelden beri kark, rastgele hareket ierisindedirler.
Bu, onlarn doal halidir ve baka bir aklamaya gerek duymaz.
7. Ruh, ince, dz ve ate atomlarna benzeyen en hareketli atomlardan yaplmtr; bu atomlarn btn bedeni etkileyen hareketleri
canll salar (Campell, 1967,180; Lange, 1998, 39-47; Bolay,
1979, 46-47).
Felsefi dncede sonradan ortaya kacak farkl materyalist anlaylarn
da dayanak noktasn oluturan Epikirc atomculuk ile teizm arasnda
temel kartlklar olduu aktr. Szgelimi, 1. 2. ve 6. nermeler, teizmin
yaratma doktrini ile kkten elimektedir. Teizm Tanrnn kendisi dndaki her eyi yoktan yarattn savunurken, atomculukta yoktan hibir
eyin kmayaca ve atomlarn ezeli olduu kabul edilmektedir. Mater-

269

270

nite 8

yalist atomcu anlay ile evrenin kendisi dnda bir sebebi olmas gerektiini savunan kozmolojik delil ve zellikle evrenin sonlu bir gemite yaratldn ispatlamaya alan kelm kozmolojik delil arasnda dorudan bir
kartlk sz konusudur. te yandan her eyin mekanik bir zorunlulukla
meydana geldiini ve buna bal olarak evrendeki amasall yadsyan
3. nerme ile evrende mkemmel bir dzen ve gaye bulunduunu ve
bunun akll bir tasarmcnn eseri olduunu savunan teleolojik delil arasnda tam bir kartlk olduu grlmektedir.
Modern dnemde materyalist dncede gelitirilen ateistik kantlarn
nemli bir ksm biyolog Charles Darwinin evrim teorisine dayandrlmaktadr. Maddenin ezelilii kabulnden hareket eden evrim teorisine
gre, evrendeki dzen ve canl trleri, kr bir evrim sreci sonucunda,
doal seilim ile ortaya km olup, evrende herhangi bir amasallk
bulunmamaktadr. Darwinci evrim teorisinin temel tezleri unlardr:
1. Btn canllar tek bir hcreden evrimlemitir.
2. Dnyadaki her ey srekli deiim sonucunda olumutur; canl
trleri de zaman ierisinde deimektedir.
3. Doal seilim, evrimsel deimenin ve trlerin ortaya kn
salayan temel mekanizmadr.
4. nsann, zihinsel yetenekleri de dhil olmak zere, birok davran yukardaki ilkelerle aklanmaldr (Elgin, 2006, 29).
Evrim teorisi mevcut canl trlerinin ayr ayr yaratlmadn, zaman
ierisinde doal seilim sonucunda ortaya ktn varsaymaktadr. Bu
ynyle baz dinsel geleneklerdeki yaratma doktrini ile kartlk ierisindedir. Ancak evrim teorisi ile yaratma dncesi arasnda her zaman bir
kartlk olmas zorunlu olmayabilir. Nitekim Tanr vardr ve O her
eyi evrim teorisinde bahsedildii ekilde planlamtr, diyen birisi,
mantksal bir eliki ierisine dmez. Byle birisi sadece baz dinlerde
var olan zel yaratclk hipotezini reddetmi olur. Bugn dnyada da bu
ekilde dnen birok bilim adam vardr. Darwinin kendisi de evrim
teorisi ile Tanrnn varl arasnda bu ekilde bir eliki grmemitir.
(Elgin, 25). Evrim teorisinin Tanrnn varl aleyhine bir kant olarak
kullanlmas, gnmz ateizminin nemli akmlarndan natralizm (doaclk) ile ilgilidir. Evrim teorisinin ateizm ile ilgili tartmalarda nem
kazanmasnn sebebi, Taslamann syledii gibi bu teorinin natralizmin hizmetisi yaplmaya almasndan kaynaklanmaktadr. (Taslaman, 2007, 225). Bu sebeple, evrim teorisini dorudan ateistik bir kant
olarak grmek yerine, bu teorinin natralist felsefede ateistik bir kanta
dntrldn sylemek daha doru olur.

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Natralizm, doa dnda hibir varln bulunmadn,


doann, doa dndaki sebeplerle aklanamayacan,
doa-st bir gcn varlnn iddia edilemeyeceini
savunan, doay Tanr yokmuasna ele alan grtr; bu
anlamda natralizm, materyalizm ve ateizm ile karde bir
grtr. (Taslaman, 221).
Natralistler evrim teorisini teleojik delili geersiz hale getiren bir kar
tez olarak deerlendirmektedirler. Yukarda da sylediimiz gibi evrim
teorisini teizm ve teleolojik delil ile uyumlu biimde izah etmek mmkndr. Asl sorun doay doa- st gce bavurmadan aklama iddiasnda olan natralizm ile teleolojik delil arasndadr. Baka bir ifadeyle,
teizm ile ateizm arasndaki ztlk, Evrim Teorisi ile trlerin bamsz
yaratl arasnda deil; fakat natralizm ile tasarm delili arasndadr.
(Taslaman, 225). Natralizm ile teizm arasndaki ztlklar yle ifade
edebiliriz:
Natralizm

Teizm

1. Maddi evren, evrenin dndaki


bir sebebe atfta bulunmakszn
aklanmaldr.

1. Maddi evren Tanrnn yaratmas ile var olmutur.

2. Madde ve maddi dnyadaki


doa yasalar kendiliinden
vardr.

2. Doa yasalar bilinli bir tasarmcnn eseridir.

3. Doa-st bir bilin ve g


mevcut deildir; maddi dnyadaki btn oluumlar doa
yasalarnn sonucudur.

3. Doa yasalar ve evrendeki


btn oluumlar Tanr tarafndan meydana getirilir.

4. Doal seilim ve rastgele mutasyon canll aklamak iin


yeterlidir.

4. Canll aklamak iin salt


doal sebepler yeterli deildir;
canll Tanr oluturmutur.

5. Zihin/ruh maddenin bir ilevidir ya da maddenin belli tarzdaki birleiminin sonucudur.

5. Canllarn oluumunun nasl


gerekletiini aklamak zihnin oluumunu aklamak iin
yeterli deildir (Taslaman,227229).

271

272

nite 8

Gnmz ateist dncesinin nde gelen savunucularndan Richard


Dawkins, Tanr Yanlgs balkl olduka popler kitabnda evrim teorisini natralizmi destekleyen en nemli kantlardan biri olarak sunmaktadr. Dawkins, teistik bir Tanrnn mevcut olmasnn ihtimal d olduunu iddia eder ve bu grn htimalsizlikten Kant adn verdii
delil ile aklamaya alr. Ona gre, teleolojik kantta varsaylan tasarmc dncesi, evrendeki indirgenemez karmakl izah etmede kullanlamaz; nk herhangi bir eyi tasarlama kapasitesindeki herhangi
bir Tanr, ayn aklamay kendi gereklii iin sunabilecek karmaklkta
olmaldr. Tanr bizim iinden kmaya gcmzn olmad sonsuz bir
ksr dng sunar. (Dawkins, 2007, 107).
Dawkins, teleolojik kantn Tanrnn varl lehine ileri srlm argmanlar arasnda zel bir yeri olduunu ve rtlmesinin imknsz olduunu kabul etmekle birlikte, bu kantn teistik amalar yerine, ateistik
amalar iin kullanlmasnn daha doru olacan ileri srer. Teleolojik
kant savunanlara gre, tasarmcy varsaymadan evrendeki dzenli
karmakl aklama ihtimali son derece dktr; dnya zerinde
hayatn kendiliinden balam olmas ihtimali, uua elverili bir boeing
747 uann hurdaln zerinden serte esen bir rzgrn paralar bir
araya getirmesiyle olumu olmas kadar muhtemeldir (Dawkins, 110).
Ancak Dawkinse gre, evrende rastlantsalln bulunmamas, teleolojik
kant savunanlarn iddialarnn aksine, Tanrnn varlna deil var olmadna kant tekil eder: htimalsizlikten kant karmak varlklarn
rastlant sonucu meydana gelemeyeceklerini saptar. Fakat birok kii
rastlant sonucu meydana gelemez ifadesinin, kastl tasarm olmasa
meydana gelemez ifadesiyle ayn anlamda olduunu zanneder. Bu yzden ihtimalsizliin tasarmn bir kant olduunu dnmeleri gayet
olaan bir durumdur. Darwinci doal seilim biyolojik ihtimalsizlikten
yola karak bunun yanlln gzler nne serer. (Dawkins, 111). Teleolojik kant savunanlar evrendeki dzenlilii bir tasarmcy varsaymadan aklamann ihtimal d olduunu savunurlarken, Dawkins evrende rastlantsalln bulunmamasna dayanarak Tanrnn varlnn
muhtemel olduunun sylenemeyeceini ileri srmektedir. Ona gre,
bir tasarmcy iaret ederek izah etmeye altmz varlk istatistiksel
olarak ne kadar olanak dysa tasarmcs da en az onun kadar olanak
ddr. Tanr esrarengiz Boeing 747dir. (Dawkins, 111).
Dawkinse gre, doal seilim rastlantsall onaylamad gibi evrendeki dzenliliin ortaya kn aklayan yegne bilimsel aklamadr;
teleolojik kant savunanlarn temel yanlgs, evrim teorisinin ngrd
doal seilimin bir rastlant teorisi olduunu dnmeleridir (Dawkins,
111). Dawkins evrende rastlantsalln bulunmadn kabul etmekle
birlikte bunun, tasarmcnn deil, doal seilimin eseri olduunu dnmektedir. Ona gre, istatistiksel ihtimalsizlik ne kadar yksek olursa, rastlantsallk mantkl bir zm olmaya o kadar uzaklar: htimalsizlik kelimesi de zaten bu durumu tanmlar. Ancak ihtimalsizlik
bilmecesine aday zmler, yanl yorumlanan tasarm ve rastlantsallk

Ateizm ve Ateistik Kantlar

deil, tasarm ve doal seilimdir. (Dawkins, 116). Dawkins bu dncesini aklamak iin olduka karmak bir yaps olan lousa otundaki
karmak zarafetin nasl ortaya km olduu sorusunu gndeme getirir:
Bunlar rastlant sonucu mu ortaya kmtr? Yoksa Akll bir tasarmc
tarafndan m yaratlmtr? Dawkinsin birinci soruya cevab olumsuzdur, yani bunlar kesinlikle rastlant sonucu olumamtr. Ancak, rastlantsalln tek doru alternatifi akll tasarm deildir; rastlantsalla kar
imdiye dein nerilen en makul alternatif doal seilimdir (Dawkins,
117). Evrendeki mevcut dzenlilik rastlant sonucu meydana gelmemi,
doal seilim sayesinde ortaya kmtr. Ancak, evrendeki dzenlilii
aklayan doal seilim, akll bir tasarmcnn plan dorultusunda cereyan etmemitir; bu ynyle klavuzsuzdur, yani krdr. Teleolojik kant
savunanlar evrendeki dzenliliin akll tasarm ile aklanabileceini,
Dawkins ise dzenliliin doal seilim ile ortaya ktn ve bir tasarmcy varsaymann gereksiz olduunu savunmaktadr: Rastlantsalln
tek alternatifi tasarm deildir. Doal seilim daha iyi bir alternatiftir.
Aslnda, tasarm daha en banda gerek bir alternatif deildir nk
zd sorundan daha byk bir sorun dourur: tasarmcy kim tasarlad? (Dawkins, 118). Dawkinse gre, evrendeki btn hayatn klavuzsuz evrim sreleri vastasyla gereklemi olduu grnn aleyhinde
rtlemez hibir itiraz mevcut deildir; dolaysyla btn hayat kr
evrim sreleri ile meydana gelmi olup, akll tasarmc dncesi ihtimal ddr (Plantinga, 182).

Pozitivizm ve Mantksal Pozitivizm


Aydnlanmac filozof Immanuel Kantn insan bilgisinin olgular/fenomenler dnyas ile snrl olduu gr bat felsefesinde geleneksel metafizik bilginin imknnn tartmal hale gelmesine neden olmutur. Kantn felsefesi, bile bile geleneksel dn biimlerine
ldrc bir darbe indirmi, bilmeyerek de btn metafizikleri ykma
srklemitir. (Durant, 1973, 300). Dnce tarih boyunca btn metafiziki filozoflar varln nihai ilkesini ortaya koymaya alm, akl kullanarak duyu ve deney dnyasnn tesine ilikin bir aklama getirmeye
teebbs etmilerdir. Nihai aratrma konusu Tanrnn varl olduu
iin Aristodan bu yana ilimlerin kraliesi olarak grlen metafizik Orta
a felsefesinin odanda yer almtr. Ancak zellikle ngiliz deneyciliinin gl etkisi ve Kantn Saf Akln Eletirisi balkl eserinde speklatif
metafizie ynelttii eletirilerden sonra bat felsefesinde insan bilgisinin
olgular dnyas ile snrl olduu gr hakim olmu, deney ve gzleme
konu olmayan bilginin imkan giderek kuku ile karlanmaya balanmtr. Trkede olguculuk olarak ifade edilen pozitivizm byle bir
dnce atmosferi iinde ortaya kmtr. Pozitivizm terimi ilk defa
Henri De Comte Saint-Simon tarafndan bilimsel ynteme ve bu yntemin felsefeye uygulanmasna iaret etmek iin kullanlmtr. Daha sonra
Aguste Comte tarafndan sistemli hale getirilen pozitivizm, 19. yzyln
ikinci yars ve 20. yzyln balarnda bat dncesindeki en etkili d-

273

274

nite 8

nce hareketlerinden biridir (Abbagnano, 1967, 414). ngiliz deneycilii


ve aydnlama dncesinin yan sra 18. yzylda balayan sanayinin
devriminin yol at teknolojik yenilikler ve bunlarn beraberinde getirdii iyimser hava bilimsel bilgiye duyulan gvenin glenmesine neden
olmutur (Abbagnano, 1967, 414; Durant, 302-303).
Bilim, felsefe, siyaset ve hukuk gibi alanlarda deiik tezahrleri olan
pozitivizmin temel tezleri yle zetlenebilir: Bilim tek geerli bilgidir ve
bilginin yegne nesnesi olgulardr. Felsefenin bilimden baka bir yntemi
olamaz; felsefenin grevi, btn bilimlerde ortak olan ilkeleri bulmak ve
bunlar insan davrannn klavuzu olarak kullanmaktr (Abbagnano).
Doa bilimlerinin evren tasarmna ve yntemlerine uymak zorunludur;
aratrmalarn deneyle denetlenebilen olgulara dayanmas gerekir; metafizik aklamalar imknsz olduu gibi yararszdr da (Akarsu, 1994, 136).
Bilimler olgulardan hareket etmeli, bunlarn arkasndaki nedenlerle uramamaldr; bilimler olaylar arasndaki bantlar ve yasalar aratrr
ancak, eyann zn bilemez. Pozitif bilim varsaymlara deil, olgulara
dayanmaldr; bilimsel aratrma gzlem ve deney ile snrl olduu iin
gerekten evrensel yasalar mevcut deildir (Akarsu, 1994, 99-100). Pozitivizm bilimi ycelten evrensel bir insanlk projesidir; sadece siyaset ve
ahlak deil din de bilimsel bir disipline dntrlmelidir; geleneksel
teolojik dinler yerine pozitif bir dinin ina edilmesi gerekir
(Abbagnano, 1967, 414).
Pozitivizmin kurucusu olan Auguste Comtea gre, insan zihni birbiri
ardnca gelen evre geirmitir (Bolay, 1979, 51). Hal Kanunu
olarak ifade edilen bu evrelerin birincisi teolojik evredir. nsan zihninin
ilkel aamasna iaret eden bu evrede hayal gc etkilidir; insan topluluklarnn zeks ve bilgi birikimi fazla olmad iin hayat ve evren hayal
gc ile aklanr; insanlar tanrlara ve ruhlara inandklar iin olaylar
bunlarla aklamaya alrlar (Bolay, 1979, 51). kincisi, metafizik evredir; bu evrede olaylar tanr ve ruhlarla deil soyut g ve ilkelerle aklanr (Bolay, 52-53). ncs, pozitif evredir; bu, insanln geldii
son aamadr; burada insan zihni artk niin leri deil nasllar aratrr; artk mutlak aramaktan vazgeilmi, evrenin balangc ve sonu ile
ilgili metafizik sorunlar terk edilmitir (Bolay, 53).
Buraya kadar temel tezlerini zetlemeye altmz pozitivizmin, insan
bilgisini duyu tecrbesi ve doa bilimlerinin yntemleri ile snrlandrd grlmektedir. Bu ynyle pozitivizm, ontolojik karakterli olan materyalizmden farkl olarak epistemolojik bir tez olarak karmza kmaktadr (Reber, 2006, 123-124). Materyalistler maddeyi ve maddenin temel
yap talarn analiz ederek Tanrnn varln inkr ederlerken, pozitivistler bunu insan bilgisini deney ve gzlem ile snrlandrarak yapmaya
almaktadrlar. Pozitivizm dorudan Tanrnn varln inkr eden bir
delil ortaya koymaktan ziyade Tanrnn varlna dair bir bilginin imknn sorgulamakta ve mmkn grmemektedir. (Reber, 124). Pozitivizm zellikle 20. yzyln balarndan itibaren analitik felsefe

Ateizm ve Ateistik Kantlar

evrelerinde de etkili olmu ve mantksal pozitivizm adl yeni bir felsefe akm ortaya kmtr. imdi bu akm ksaca inceleyelim.
Mantksal emprisizm, bilimsel felsefe, bilimsel deneycilik, mantksal neo-pozitivizm gibi terimlerle de ifade edilen mantksal pozitivizm (mantksal olguculuk) 1920li yllarda Viyanada Moritz Shclikin
etrafnda toplanan ve sonradan Viyana evresi olarak adlandrlacak
olan Otto Neurath, Friedrich Waisman, Rudolf Carnap gibi filozoflarca
savunulan felsefi-bilimsel grn addr. Bu evreye mensup olmayan
analitik felsefeci Ludwig Wittgeinsteinn grleri, zelikle ilk dnem
felsefesinin rn olan Tractatus Logico Philosophicus adl kitab Viyana
evresine bal filozoflar etkilemitir (Passmore, 1967, 52; Davies, 1993,
1-2). Mantksal pozitivist filozoflarn ortak zellii metafizie kar/dman olmalar, metafizik ifadeleri anlamsz bulmalardr. Mantksal
pozitivistler, metafizii mantksal dil zmlemeleri ile amaya almlardr (Akarsu, 1979, 140). Wittgenstein Tractatusun nsznde, felsefede
pek ok szde sorununun gerek sorunlar olarak grldn, bunun
sebebinin ise dilin mantnn yanl anlalmasndan ileri geldiini syler:
Kitap felsefe sorunlarn ele alyor ve -sanyorum- gsteriyor ki, bu sorunlarn soru olarak ortaya kmalar, dilimizin mantn yanl anlalmasna dayanr. Kitabn btn anlam, una benzer bir szde toplanabilir: Sylenebilir ne varsa, ak sylenebilir; zerinde konuulamayan konusunda
da susmal. Kitap bylece dnceye bir snr izmek istiyor, ya da, daha
ok- dnmeye deil, dncelerin dile getiriliine: nk dnceye bir
snr izebilmek iin, bu snrn iki yann da dnebilmemiz gerekirdi
(yani dnlmeye elvermeyeni dnebilmemiz gerekirdi). Snr yleyse yalnzca dilin iinde izilebilecektir ve snrn tesinde kalan da, dpedz sama olacaktr. (Wittgenstein, 1996, 9).

Dilin snrlar iinde olann belirlenmesinde mantk ve bilimi iki temel


lt kabul eden mantksal pozitivistler, Wittgeinsteinn grlerine
dayanarak dorulamaclk ilkesi adl bir anlam teorisi gelitirdiler. Bu
ilkeye gre, herhangi bir nerme eer biimsel bir nerme (mantk ve
matematiin iinde) deilse veya deneyle snanamazsa samadr. (Ayer,
1979, 171). Anlaml nermeler iki gruba ayrlr: 1. 2+2= 4 gibi matematiksel ifadeler; btn kediler kedidir, gibi totolojik (eszl) ifadeler ve
Ya Pdir ya da, ~Pdir, tarzndaki mantksal adan zorunlu ifadeler. 2.
Duyular vastasyla, zellikle fizik, kimya ve biyolojideki bilimsel yntemlerle teyit edilen olgusal nermeler (Davies, 1993, 2). Birinci gruptakiler analitik nermelerdir; bu nermelerde konu yklemi ierir ve
nermenin doruluu deneyden bamsz, a priori olarak bilinir; r.
Btn bekrlar evlenmemi insanlardr. kinci gruptakiler sentetik
nermelerdir; bu nermelerde konu yklemi iermez, yklem konu hakknda yeni bir bilgi verir; nermenin doruluu a posteriori dir; yani
doruluu deney yoluyla, sonradan bilinir; r. Baz cisimler ardr.
Mantksal pozitivistlere gre dorulamaclk ilkesinin ngrd bu ltlere uymayan, yani analitik olmayan veya deneysel olarak dorulanama-

275

276

nite 8

yan btn nermeler anlamszdr. Mantk ve bilim mantksal pozitivistlerin l kabul ettikleri dokular kestikleri iki neterdir (Maggee, 1979, 172).
Wittgeinstein Tractatusun sonunda felsefenin doru ynteminin, birisi
metafizik bir ey syleyene kadar beklemek, daha sonra ona bunun anlamszln gstermek olduunu syler (Wittgenstein,1996, 169-171).
Mantksal pozitivistlerin bir dnem ellerinden drmedikleri Dil Doruluk Ve Mantk balkl kitabn yazar A. Ayere gre de Tanr terimi
metafizik bir terimdir. Eer tanr metafizik bir terim ise bir tanrnn varl olas bile olamaz demektir. nk Tanr vardr demek, ne doru ne
de yanl olabilen bir metafizik syleyim yapmaktr. (Ayer, 1998, 92).
Mantsal pozitivistlerin temel argmann yle ifade edebiliriz:
1. Eer biz Tanrnn varln deneysel olarak dorulayamyorsak
Tanr vardr, demek anlamszdr.
2. Tanrnn varln deneysel olarak dorulayamayz.
3. yleyse, Tanr vardr, demek anlamszdr (Davies, 3).

Ahlaki Ateizm
Teist dnrlere gre, Tanr ile ahlak arasnda ayrlmaz bir iliki sz konusu olup mutlak anlamda iyi bir varlk olan Tanr btn ahlaki deerlerin nihai kaynadr. Yine baz tesitlere, zellikle ilahi buyruk teorisini
savunanlara gre, Tanrnn emirleri ve yasaklarndan bamsz olarak
iyinin ve ktnn ne olduunu bilmek mmkn deildir; Tanrnn emrettii iyidir, yasaklad ktdr. Tanrnn varl ahlaki deerlerin
nihai kaynadr. Yine bu dnrlere gre ahlaki ilke ve kurallarn hayata geirilebilmesi iin insanlarn akn bir yaptrm gcne ihtiya vardr; ilahi irade ahlaki yaanty teminat altn alan en nemli gtr
(Mackie, 1982, 102; Le Poidevin, 2003, 120). Ancak ateist dnrlere
gre, ahlak ile Tanr arasnda ayrlmaz bir ba olduu, ahlakn temelinde
Tanr inancnn bulunduu, Tanrsz ahlaki bir hayatn sz konusu olamayaca gr pek ok adan eletiriye aktr.
Ateistlerin ahlak konusundaki eletirilerini anlamak iin ahlak felsefesindeki normatif etik ve meta-etik ayrmn ksaca deinmek yaral
olacaktr. Birinci dereceden ahlak olarak da adlandrlan normatif etik,
en iyi bir hayatn nasl bir hayat olaca, ne yapmam gerektii ya da ne
yapmamam gerektiine karar verebilmek iin hangi kurallar benimseyeceime ilikin sorularla ilgilidir. (Le Poidevin, ayn yer). kinci dereceden ahlak olarak adlandrlan meta-etikte ise, nasl davranmam veya
davranmamam gerektii konusunda kurallar koymaktan ziyade ahlaki
yarglarn statleri aratrlr. ocuklara ikence etmek ktdr, normatif etie, Ahlaki iyiliin mahiyeti nedir? sorusu ise meta-etie ait bir
ifadededir (Kl, 2006, 185; Le Poidevin, 120-121).

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Ateistlerin teist ahlak teorisine ynelik eletirilerinin bazlar meta-etik ile


dier bazlar ise normatif etik ile ilgilidir. Meta-etik konusunda ateistlerin
amac ahlaki deerlerin Tanrya bal olduu dncesini sorgulamak,
meta-etik yarglarn ne anlama geldiinin ancak Tanrya bavurularak
kavranabilecei fikrini rtmektir (Le Poidevin, 121). Eflatun Euthyphro
diyalogunda ahlaki deerlerin varoluunun Tanrya bal olup olmad
meselesini Bir ey Tanr buyurduu iin mi iyidir yoksa iyi olduu iin
mi Tanr onu buyurur? ikilemi ile ortaya koymutur. Ateistlere gre, bu
ilkemin hangi taraf seilirse seilsin teist ahlak teorisi nemli sorunlarla
kar karya gelecektir (Le Poidevin, ayn yer). Szgelimi Bir ey iyi
olduu iin Tanr onu buyurur, seeneini tercih edelim. Bu, iyinin Tanrnn iradesinden bamsz bir gereklie sahip olduu, ahlaki deerlerin
Tanrdan bamsz olarak var olduu sonucunu douracaktr; yani
Tanr var olmasa bile, ahlaki deerler olacaktr, dolaysyla etiin temelinin teizmle ilikisi yoktur. (Le Poidevin, ayn yer). Eer dier seenekBir ey Tanr buyurduu iin iyidir.- tercih edilirse bu, Tanrnn kendi
kendine de iyilii buyurmas gibi ahlaki adan anlamsz bir sonucun
ortaya kmasna neden olacaktr (Le Poidevin, 122; Johnson, 1983, 91).
Bertrand Russell Tanr ile iyilik arasnda koutluk gren teist ahlakn
karlat sorunu Niin Hristiyan Deilim? adl eserinde yle tespit
etmektedir:
Eer teologlarn syledii gibi Tanrnn iyi olduunu syleyecek olursanz, dorunun ya da yanln Tanrnn iradesinden bamsz bir anlam
olduunu da sylemeniz gerekir; nk doruyu ve yanl Tanrnn yaratm olduu gereinden bamsz olarak, Tanrnn iradesi kt deildir, iyidir. Eer bunu syleyecek olursanz, sadece iyinin ve ktnn Tanrdan geldiini deil; ayn zamanda iyinin ve ktnn mahiyetleri
bakmndan mantksal olarak Tanrdan nce geldiini de sylemek zorundasnz. (Russell, 2004, 9).

Burada Russelln iaret etmeye alt sorun yle aklayabiliriz. Biz


u masann boyu bir metredir, dediimizde uzunluk birimi olarak metrenin ne olduunu bilmemiz gerekir. Eer teistler Tanrnn iyi olduunu
sylyorlarsa, Tanr iyidir, demeden nce, bundan bamsz olarak
iyiliin ne olduunu biliyor olmalar gerekir; eer iyilik Tanrdan nce
geliyor ise bu, iyiliin Tanr ile zdeletirilemeyecei anlamna gelir.
yiliin Tanrdan nce/bamsz olduu kabul edildiinde ise Bir ey
Tanr buyurduu iin iyidir, seenei anlamn yitirecektir (Johnson,
1983, 90-91).
Ayrca ateistlere gre, teist ahlak teorisi bizim Tanrnn buyruklarna
boyun ememizin niin ahlaki bir ykmllk olduunu da aklayamaz: Btn ahlaki ykmllkler Tanrnn buyruklarndan kyorsa,
bu durumda, bizim bu buyruklara uymamz gerektii ahlaki ykmllnn de ilahi bir buyruktan gelmesi-yani, bu buyruklara boyun ememizi buyuran bir buyruun da olmas gerekir. Eer durum byle ise,
bizim bu buyrua niin uymamz gerektiini gsteren hibir ahlaki
gereke gsterilemez (Johnson, 91). Bunu biraz amak gerekirse, teist

277

278

nite 8

ahlak teorisi Tanrnn buyruklarna boyun emeyi ahlaki bir ykmllk olarak kabul etmektedir. Ateistin burada itiraz ettii husus bu ykmlln kaynann ne olduudur. Eer Tanr ilahi buyruklara boyun emeyi de buyuruyorsa, Onun ilahi buyruklara boyun emeyi
buyurduunu da buyurmas ve bunun sonsuza kadar gitmesi gerekir.
Ateist Tanrnn buyruklarna boyun emenin ahlaki bir ykmllk
olup olmadn sorgularken teist ahlak teorisi buna yine ilahi buyruk ile
yant vermekte, ateistin sorun olarak grd hususu cevap olarak sunmaktadr. Yine ateistlere gre, eer iyinin anlam Tanrnn istekleri/arzular tarafndan belirleniyor ise, bu durumda iyi szc Tanrya
uygulandnda hibir anlam ifade etmeyecektir, yani Tanrnn ne olduu konusunda hibir bilgi vermeyecektir. Bu, Tanr iyi deildir, demekle e anlamldr. yleyse, ya Tanrnn iradesinden bamsz ahlaki
standartlar vardr ya da Tanr iyi deildir (Johnson, 91).
Grld zere, ateistlere gre ahlaki deerlerin Tanrya bal olduu
fikri hem Tanrnn iyi olduu hem de bize iyi olan buyurduunu aklama konusunda belli glklerle kar karyadr. Sorun udur: Aktr
ki, biz ancak, iyilii Tanrdan bamsz tanmlanm bir ey olarak dnrsek bu retileri anlaml klabiliriz. Ama byle tanmladmzda da
Tanr ahlaki deerlerin varoluunu aklayamaz. Bu yzden teizmin bir
tutarszlk barndrd sylenebilir. (Le Poidevin, 135). Le Poidevin
ateizmin meta-etie dayal kantn yle formle eder:
1. Eer teizm doruysa, Tanr iyidir ahlaki olarak anlamldr.
2. Eer teizm doruysa, Tanr etikte aklayc bir rol oynar.
3. Eer Tanr iyidir ahlaki olarak anlamlysa, ahlaki iyilik Tanrdan bamsz olmaldr.
4. Eer Tanr etikte aklayc bir rol oynuyorsa, ahlaki iyilik Tanrdan bamsz olamaz.
5. O halde: Teizm yanltr. (Le Poidevin, 122-123).
te yandan Bir ey Tanr buyurduu iin iyidir gr de sorunludur.
nk Tanrnn buyruklarna boyun emenin ahlaki bir ykmllk
olduunu bilmek iin Tanrnn bu emirlere boyun emenin ahlaki bir
ykmllk olduunu da emretmi olmas, bu sonuncu emrin de ykmllk olduunu bildiren baka bir emir daha gndermesi ve bu bunun sonsuza kadar uzamas gerekir ki bu imknszdr. yleyse, teist
ahlak teorisi tutarszdr (Johnson, 90; Le Poidevin, 135).

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Ateistik Kantlarn Eletirisi


Yukarda ateist dnrlerin teizme ynelttikleri belli bal eletirileri
inceledik. imdi teist dncede bu kantlara kar gelitirilen cevaplara
geebiliriz.

Materyalizm
Materyalizm ve Natralizmin Eletirisi
En eski ateistik kantlardan biri olan materyalizme kar teist gelenekte
ok sayda itiraz yneltilmitir. Ancak, burada materyalizme ynelik
btn eletirilere yer vermemiz mmkn olmadndan, sadece dikkat
ekici bulduumuz gre yer vereceiz. Bunlardan birincisi erken
dnem Mslman kelamclar tarafndan savunulan atomcu yaratma
anlay; dieri, ada din felsefecisi Richard Swinburnen bilimsel
basitlik ilkesi asndan yapt materyalim-teizm karlatrmas; ncs ise yine gnmz din felsefesinin nde gelen isimlerinden olan Alvin
Plantingann Dawkins zerinden natralizme ynelttii tenkitlerdir.
Yukarda Epikrc atomculuun materyalist dnrlerin en nemli
dayanak noktalarndan biri olduunu sylemitik. Atomculuu ilk bata
materyalist filozoflar ortaya koymu olsalar da zellikle erken dnem
kelam
tarihine
bakldnda
Mslman
kelamclarn
Epikirc/Demokritosu atomculuu teistik bak asyla yeniden yorumladklar ve bu teoriyi maddenin ezeliliinden ziyade evrenin yaratlml grn desteklemek iin kullandklar grlmektedir. Mslman
kelamclarn Tanr-evren ilikisi tasavvurunda yaratma kavram merkezi
bir yer tutar; Tanrnn varlnn ve belli sfatlarnn kantlanmas evrenin yaratlmlna (hudsuna) bal olarak aklanabilecek olgulardr.
Evrenin yaratlmln kantlamak isteyen kelamclar, bunu, evrenin
yapsal zelliklerini inceleyerek ortaya koymaya almlardr. lk a
materyalist filozoflar gibi ilk dnem kelamclar da doaya ynelmilerdir. Materyalist filozoflar evrenin, kendi snrlar ierisinde aklanabileceini, evrenin balangsz ve sonsuz olduunu ileri srerlerken kelamclara gre evren hakkndaki aratrma, evrenin sonsuz olamayacan,
kendi dndaki bir yaratcya muhta olduunu gsterir. Kelamclarn
yoktan yaratma teorisini aklamak iin atomculua bavurmalar, atomculuk ile materyalizm arasnda zorunlu bir iliki olmadn gstermektedir. Erken dnem kelamclar materyalist filozoflarn maddenin ezeliliini savunmak iin bavurduklar atomculuu evrenin sonlu bir gemite
yaratlm olduunu ispatlamak iin kullanm, bu teoriyi materyalist
karakterinden karp teistik bir yaklamla yeniden yorumlamlardr.
Kelamclarn atomcu yaratma anlay olarak adlandrlan teorisine
gre evren (lem), iinde ok deiik tr ve sayda nesne, canl, nitelik vs.
gibi varlklar iermekte ise de temelde cevher ve arazlarn toplamndan
ibarettir (Erdem, 2006, 62). Arz, kendi kendine var olmas imknsz olan
ey; ayn ise, bir mahalle ihtiya duymakszn kendi kendine var olan
ey olarak tanmlanmaktadr. Aynn bileik olanlar cisim, bileik
olmayanlar ise cevher olarak adlandrlmaktadr (en-Nesef, 1993, 62-64).

279

280

nite 8

Kelamclar evrendeki varlklar bu ekilde ayn ve arz olmak zere


ikiye ayrdktan sonra, bunlarn her birinin varln yokluun nceleyip
ncelemediini, yani bunlarn nceli/hdis olup olmad sorusunun
cevabn aratrrlar.
Aynn kendi bana var olduunu belirtmitik; bir eyin kendi bana
var olmas, uzayda ve bolukta kendi kendine yer kaplamas; yer kaplama konusunda, yer kaplayan baka bir eye bal olmamas anlamna
gelir (Taftazani, 1999, 125). Kendi kendine var olan ey basit ise, buna
cevher, cevher-i ferd veya cz-i lyetecezza gibi isimler verilmektedir. Yani, cevher veya cz- lyetecezza ad verilen atomlar, varln en kk birimleri olarak kabul edilmektedir. Cevherlerin bir araya
gelmesi ile cisimler meydana gelmektedir. Arzlara gelince, bunlar renk,
koku, tat, hareket ve skn gibi kendi kendine var olamayan, ancak cisim
ve cevherlerle birlikte var olabilen niteliklerdir (Taftazani, 130).
Arzlarn varln yokluun ncelediini anlamak iin, hareketi rnek
olarak dnelim. Var olan hareket hdistir. Zira ona yokluk rz olmaktadr. Kendisine yokluk rz olan her ey hdistir. O halde mevcut
hareket de hdistir. Hareket gelince skn, skn gelince hareket yok
olmaktadr. (Taftazani, 131). Arzlar kendi bana var olamadklar iin
cevherlere veya cisimlere bal olarak var olabilirler; arzlarn cevherlerle ve cisimlerle birlikte var olabiliyor olmas, kendi kendine var olduu
kabul edilen cevher ve cisimlerin/atomlarn kendi kendine var olamayan
varlklarn mahalli olduu; kendi kendine var olamayan varlklara konu
olan varlklarn da kendi bana var olamayaca anlamna gelir. Kelamclarn diliyle ifade edecek olursak, havdisten hli olmayan, hdis eylere mahal olan ey de hdistir. (Taftazani, 132).
Grld zere kelamclar, lemdeki varlklarn, ister ayn ister arz
olsun, hepsinin nceli/hdis olduunu, yani varlklarn yokluun ncelediini kabul etmektedirler. Onlara gre, Tanrnn dndaki btn varlklar, var olu tarzlar itibariyle yokluu kabul edebilecek veya yokluklar dnlebilecek bir zellie sahiptir. Erken devir slam
atomculuuna gre atomlar, Demokritos atomculuunun aksine, yok
iken var olurlar, yani yaratlmlardr (Kutluer, 1993, 453). Var olmadan
nce yokluk halinde bulunanlarn, var edilmeleri ancak yokluu dnlemeyen zorunlu bir varln yaratmas ile mmkn olmakta ve nceli/hadis varlklarn varla gelii (huds), Tanrnn varlnn en nemli
delili (ispat- Sni) olarak dnlmektedir. Burada konumuz asndan
nemli olan nokta, kelamclarn, lemin yoktan yaratld ynndeki
grlerini, lemi oluturan unsurlarn zelliklerini inceleyerek aklamaya almalardr. Kelamclara gre, Tanr dndaki btn varlklarn
varln, yokluk ncelemektedir. Bu durumda btn varlklar Tanrnn
yaratc fiilinin kapsamna girmekte ve Tanr, kendisi dndaki her eyin
yoktan yaratcs olarak tasavvur edilmektedir (Erdem, 64).

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Kelamclarn evrenin sonlu bir gemite yaratldn savunan ncelilik


kantn (huds delili) ada din felsefesinde William L. Craig Kelm
Kozmolojik Delil olarak adlandrmaktadr. Bu delile gre;
1. Balangc olan her eyin bir yapcs/sebebi vardr;
2. Evrenin bir balangc vardr;
3. halde evrenin de bir yapcs, yani Yaratcs vardr, O da Tanrdr (Craig, 2000, 149).
Craige ve bu delili savunan dier pek ok din felsefecisine gre, byk
patlama, entropi, termodinamiin ikinci yasas gibi modern bilimsel kantlar evrenin bir balangc olmas gerektiini ortaya koymaktadr (bkz.
Taslaman, 2003, 150-173). Burada bu kantlarn hepsine yer vermemiz
mmkn deildir. Ancak konumuz asndan iaret etmeyi gerekli grdmz husus, evrenin doasna ilikin her tr bilimsel aklama getirme teebbsnn, materyalistlerin iddia ettikleri gibi maddenin ezeli
olduu sonucunu zorunlu olarak iermediidir. Bunun en ak kantlarndan biri, ilk a materyalist filozoflar gibi evreni atomcu bir bak
asyla aklamaya alan ancak onlardan farkl bir sonuca ulaan, bu
teori ile maddenin ezeliliini deil Tanrnn yaratcln kantlamaya
alan kelm aklama modelidir.
Kelamclarn atomcu yaratma anlayndan sonra, Swinburnen eletirilerine geebiliriz. Evrenin doasna ilikin bir aklama modeli sunan
materyalizme kar Swinburne Tanr Var M? balkl eserinde dikkat
ekici eletiriler yneltmektedir. Bilim felsefesi kkenli bir din felsefecisi
olan Swinburne, materyalizmi tenkit ederken bilimsel yntem ve ilkelerden hareket etmektedir. Yukarda materyalizmin, bir btn olarak evrenin doasn aklamaya alt iin metafizik bir dnce tarz olarak
deerlendirilebileceini sylemitik. Swinburne, evrenin doasn aklama konusunda kart iki gr olan materyalizm ve teizmi karlatrarak bunlardan hangisinin bilimsel adan daha salam bir aklama modelini sunduunu aratrr. Ona gre, bir teorinin bilimselliini belirleyen
anahtar lt, basitliktir (Swinburne, 2001, 27-28). Ne kadar az o kadar
iyi dncesi zerine kurulu olan ve Ockhamn Usturas olarak da
adlandrlan basitlik ilkesine gre, bir olguyu aklamak iin gereksinim
duyulandan daha fazla nesneye yer vermeyen teori daha baarldr
(Swinburne, 2001, 29). Basitlik ilkesini esas alan Swinburnen yantn
arad soru, evrenin doasn aklamada materyalizmin mi yoksa teizmin mi daha basit bir aklama sunduudur.
Swinburnee gre, insann aklama aray, kanlmaz ve hakl olarak
gzlemlenebilen her eyin- varl ve mahiyeti iin baka her eyin kendisine bal olduu nesne veya nesnelerin- nihai aklamasn arar. Her
eyin bir aklamas olmayacaktr. A, B ile ve B, C ile aklanabilir; ancak
sonunda dier btn nesnelerin bal olduu belirli zelliklere sahip bir
veya birden ok nesne olacaktr. Bir eyi nihai olarak kabul etmek zorunda kalacaz- byk metafizik sorun, bunun ne olduudur. (Swinburne,

281

282

nite 8

35-36). Evrenin nihai aklamasnn ne olduunu aratrrken evrendeki


nedensellik ilikilerini gz nnde bulundurmak gerekir. Evrende temelde iki tr nedensellik sz konudur: Cansz nedensellik ve kastl/kiisel nedensellik. rnein bir dinamit, patlayclk gcne sahiptir;
belli derece ve basnta tututurulduunda bu gc kullanmak zorundadr; baka seenei yoktur ve byle yapmasnn bir amac yoktur. Ancak,
dinamiti bir terristin patlattn dnelim; o, bunu yapma gcne,
patlamaya neden olaca inancna ve bu patlama ile elde edeceini dnd bir amaca sahiptir. O dinamiti atelemitir, ancak isteseydi baka trl davranabilirdi. Burada iki tr nedensellik olduunu gryoruz:
Birincisi, g ve eilimle ilgili olan cansz nedensellik; ikincisi, g, inan
ve ama ile ilgili olan kastl veya kiisel nedensellik (Swinburne, 20).
Evrenin nihai aklamas iddiasnda olan materyalizm, kiisel aklama
ile balantl btn etkenlerin varlnn ve ileyiinin aslnda cansz nedenlerle aklanabileceini varsayar; kiiler, onlarn inan ve amalar
maddi nesneler ve fiziki durumlarla aklanabilir (Swinburne, 29). Materyalizme gre, evrende gerekleen her trl olay, nihai olarak, sonsuz
saydaki maddi nesnelerin- atomlarn, elektronlarn, protonlarn ve
kuarklarn- g ve eilimleri ile temellendirilebilir. Bir tan iki saniyede
yere dmesinin nedeni, tan ve yeryznn g ve eilimlerinde bulunur; stldnda genleen bakr parasnn nihai aklamas bu bakr
parasnn g ve eilimleri ile ilgilidir. Nesnelerin u an sahip olduklar
gleri gemiteki bir neden tarafndan meydana getirilmi olabilir, ancak onlarn imdiki varlklarnn sreklilii kendi bana bir nedendir
(Swinburne, 38). Ebeveynim benim varoluuma neden olmu olabilir,
ancak benim devam eden varlmn onlarn gemi eylemiyle hibir
ilgisi yoktur; kendi glerim nedeniyle var olmaya devam ediyorum.
(Swinburne, ayn yer). Evrendeki olaylara ilikin nihai aklama, birou
ayn g ve eilimlere sahip sonsuz maddi nesnelere dayanmaktadr
(Swinburne, 38). Swinburnee gre, materyalizmin, eyann btn nedenlerini rastlant sonucu her biri ayn glere sahip olan sonsuz saydaki
maddi nesnelere dayandrmas, bu teorinin basit deil karmak bir model
olduunu gstermektedir (Swinburne, 38-39). Az neden varsaymak,
basit bir aklamann ayrt edici bir zelliidir; evrenin doasn aklarken, sonsuz saydaki etkene referansta bulunan materyalizmin aklama
gc bilimsel adan olduka zayftr. Yine Swinburnee gre, materyalizmin kiisel nedenleri, cansz nedenlere indirgeyen yaklam da tartmaldr. Bir insann dnyay ele geirme amac, materyalistlerin iddia
ettii gibi, sadece beyindeki bir sinirin atelenmesi ile zdeletirilebilecek bir olgu deildir. Bir Marsl, bir insann beyni hakkndaki her eyi
kefetmi olsa bile, bu insann sadece cansz bir robot olup olmadm,
amalarnn ve niyetlerinin de bulunup bulunmadn bilmek isteyecektir (Swinburne, 36).
Swinburne materyalizmin karmak bir teori olmasnn nedenlerini ortaya koyduktan sonra, teizmin basit bir aklama sunup sunmadn inceler. Ona gre, teizm, var olan baka her bir nesnenin sadece tek bir

Ateizm ve Ateistik Kantlar

cevher, yani Tanr tarafndan var edildiini ve varln srdrdn


iddia eder (Swinburne, 39). Tanr, evrenin dnda olan, ancak evrendeki
btn cansz ve kastl nedenlerin kendisine dayand tek/biricik aklama ilkesidir. Bizim bedenimiz zerinde nasl etkimiz varsa, onun da
dnya zerinde etkisi vardr; ancak o bizden ayr olarak, eylem gc iin
herhangi bir bedene bal deildir. (Swinburne, 36-37). Tek bir neden
varsayan teoriden daha basit bir aklama olamaz; teizm politeizmden
basit olduu gibi materyalizmden de basittir ve bilimsel adan daha salam bir aklama modelidir (Swinburne, 39). Swinburnee gre bilimdeki
basitlik ilkesi asndan deerlendirildiinde teizm evrenin balangcn
aklama konusunda daha basit bir aklama modeli ortaya koyduu iin
materyalizmden stndr.
Son olarak, natralizme ynelik eletirilere temas edeceiz. Gnmzde
din felsefesinde din-bilim ilikisi balamnda evrimcilerle yaratllar
arasndaki tartmalar ieren olduka geni bir literatr mevcuttur (Evrim teorisine ynelik eletiriler hakknda bkz. Taslaman, 2007). Bu tartmalarn hepsine yer vermemiz mmkn olamayacandan burada A.
Plantingann, teizme ynelik mstehzi eletirilerini desteklemek iin
Darwinci evrim teorisine de bavuran natralist dncenin nde gelen
temsilcilerinden Dawkinse kar serdettii baz itirazlara temas etmekle
yetineceiz
Dawkinsin filozof deil, biyolog olduuna dikkati eken Plantingaya
gre, bu husus gz nne alndnda bile onun ortaya koyduu felsefenin son derece yavan olduunu sylemek gerekir (Plantinga, 2009,
180). Plantingaya gre, Dawkinsin Tanr Yanlgs balkl kitabndaki,
Niin Neredeyse Kesinlikle Tanr Yok? balkl 3. Blm[Trke eviride
4. blm] kitabn kalbidir. (Plantinga, ayn yer). Plantingaya gre
Dawkinsin Tanrnn var olmad iddias, Tanrnn varlnn byk
oranda ihtimal d olduu kabulne dayanmaktadr. Dawkinsin iddiasna gre, yukarda da grdmz gibi, uua elverili bir boeing 747
uann bir hurdaln zerinde esen sert bir rzgrla ortaya km
olmas ne kadar muhtemel ise Tanrnn varl da o kadar ihtimal dhilindedir (Plantinga, 180-181). Plantingaya gre, Dawkinsin Tanrnn
ihtimal d olduu argman u ncle dayanmaktadr: 1. Btn hayatn klavuzsuz Darwinci sreler vastasyla meydana gelmi olmasnn
biyolojik olarak mmkn olmas aleyhine rtlemez hibir itirazdan
haberdar deiliz. yleyse, 2. Btn hayat, Darwinci klavuzsuz sreler vastasyla meydana gelmitir. (Plantinga, 182). Dawkinsin argmannn formunu yle ifade etmek mmkndr: Pnin mmkn oluu
aleyhine, rtlemez hibir itirazdan haberdar deiliz. yleyse, P dorudur. (Plantinga, 183). Filozoflarn bazen geersiz deliller ileri srdn, kendisinin de bazen geersiz deliller ileri srm olduunu ifade
eden Plantingaya gre, ncl ile sonu arasnda Dawkinsin argmanndaki kadar byk mesafe olan ok az geersiz delil bulunur. Plantinga,
Dawkinsin argmannda karlalan sorunu ironik bir slupla yle
rneklendirir: Blm odasna gelip blm bakanna dekann maama

283

284

nite 8

50 000$ zam yaptn sylersem, o, doal olarak benim neden byle dndm bilmek isteyecektir. Ona, dekann byle yapm olmasnn
mmkn oluu aleyhine rtlemez hibir itirazdan haberdar olmadmz syleyebilirim. yle zannediyorum ki o, nazik bir biimde emeklilii dnmemi tavsiye edecektir. (Plantinga, 183).
Dawkins, evrimin klavuzsuz/kr olduu tezini, Tanrnn ihtimal d
olmas iddiasyla temellendirmeye almaktadr. Buna karlk, En nihayetinde Tanr evrim srecini ynetmi ve denetlemi olamaz m?
(Plantinga, 182) diye soran Plantingaya gre ise, Tanrnn ihtimal d
olduu iddias ancak materyalizmin peinen doru kabul edilmesi durumunda mmkn olabilir. Dawkins yukardaki argmanda Tanrnn
varlnn tamamen ihtimal d olduunu ilave bir ncl olarak kullanmaktadr (Plantinga, 183). Plantingaya gre, eer materyalizm doru
ise Tanr diye bir ahsn bulunmas elbette muhtemel deildir. Aslnda
materyalizm, mantksal olarak, Tanr diye bir ahsn bulunmamasn
gerektirir. Ancak, materyalizm doru olduu iin teizmin ihtimal d
olduunu iddia etmenin, varsaylan sonucu ncl yapmak anlamna
geldii aikrdr. (Plantinga, 185). Dolaysyla Dawkins Tanrnn varlnn ihtimal d olduunu temellendirmek iin bundan nce materyalizmin kesin olarak doru olduunu ispatlamak durumundadr. Ancak
ne o ne de bakas bu balamda geerli bir delil ortaya koydular. Hatta
Dawkins byle bir delile ihtiya duyduundan dahi habersiz grnyor. (Plantinga, 185).
Yine yukarda grdmz gibi, Dawkinse gre, basit bir varlk karmak bir dzeni tasarmlayamaz; tasarmcnn en azndan tasarmlad ey
kadar karmak olmas gerekir, karmak olan varln kendisi de bir
tasarmcya ihtiya duyar ve en nihayetinde Tasarmcy kim tasarlad?
sorusu gndeme gelir. Bu sebeple tasarmcnn varl ihtimal ddr.
Plantingaya gre, buna ynden cevap vermek mmkndr.
1. Klasik teist anlayta Tanr karmak deil, basit bir varlktr: Orta a
slam ve Hristiyan felsefesindeki ulhiyet tasavvurlarna baktmzda, bata Farabi, bn Sn ve Thomas Aquinas olmak zere birok filozof ve teologa gre Tanr mutlak anlamda basit bir varlktr. Tanrda hibir bileiklik sz konusu deildir; Onun mahiyeti, fasl, cinsi,
tanm yoktur; O, sadece vardr (Plantinga, 184). zellikle Mslman
filozoflarn savunduu sudur teorisi, mutlak anlamda basit bir varlktan, okluun nasl ortaya km olduunu aklamak iin gelitirilmi bir modeldir. Dolaysyla, yaratlan evrenin karmak olmas Yaratcsnn da karmak olmasn gerektirmez.
2. Tanrnn bizatihi kendisi dzenli karmakl sergilese bile yeryzndeki hayatn ortaya kn ilahi fiil ile aklamak yine de makul
olacaktr (Plantinga, 189): Plantingaya gre, -her ne kadar kendisi
Tanrnn basit olduunu kabul etmekte ise de- Tanrnn karmak
olduunun kabul edilmesi halinde de evrendeki dzenli karmakl
Tanr ile aklamak makul olacaktr. O, bu dncesini aklamak iin

Ateizm ve Ateistik Kantlar

yle bir rnek verir: Uzak bir yldzn yrngesinde dnen yabanc
bir gezegene indiimizi ve tpk traktrlere benzeyen, onlar gibi alan makine benzeri cisimleri grdmz varsayalm. Liderimiz bu
gezegende, u traktrleri yapan akll varlklar olmal, der. Yolculuumuzdaki birinci snf felsefe rencisi yle itiraz eder: Hey bir dakika durun, siz hibir ey aklamadnz! Bu traktrleri tasarmlayan
herhangi bir akll canlnn, en azndan bunlar kadar karmak olmas
gerekecektir. Hi phesiz ona, az bilgi sahibi olmann tehlikeli bir
ey olduunu syler ve eve gitmek iin bir sonraki uzay gemisine
binmesini, baka bir veya iki felsefe dersine daha kaydolmasn tavsiye ederiz. (Plantinga, 188-189). Plantingaya gre bu rnekteki traktrlerin tasarmcsnn en azndan traktrler kadar karmak olduu
kabul edilse bile traktrlerin varln bir tasarmc ile aklamak yine
de makuldr. Ana fikir udur: Biz dzenli karmakla nihai bir
aklama getirmeye, dzenli karmakl genel olarak aklamaya almyoruz; biz sadece dzenli karmakln belli bir tezahrn (bu
traktrleri) aklamaya alyoruz. Dolaysyla, (dzenli karmakla
dair nihai bir aklamaya teebbs etmeksizin) dzenli karmakln
bir tezahrn baka biri ile aklamak gayet isabetlidir. Benzer biimde, hayatn ilk yaratcs olarak Tanrya bavururken biz, genel
olarak dzenli karmakl deil fakat sadece onun belli bir eidini,
yani yeryzndeki hayat aklamaya gayret ediyoruz. yleyse, Tanrnn bizatihi kendisi (benim kabul ettiimin tersine) dzenli karmaklk sergilese bile yeryzndeki hayatn varoluunu ilahi fiil ile
aklamamz son derece makul olacaktr. (Plantinga, 189).
3. Btn aklamalar bir yerde son bulur; materyalistler ve fizikalistler
iin temel paracklar nihai aklamadr, paracklar sadece vardr;
teistlere gre ise Tanr nihai aklamadr (Plantinga, 189). Dawkinse
gre, evrendeki dzenli karmaklk akll tasarmc ile aklanrsa
bu, tasarmcnn zihninin nasl aklanaca sorusunu gndeme getirecektir ve teizm zihni aklayamamaktadr. Plantinga asndan teizmin Tanrnn varln ve zihni doal yollarla aklamada baarsz olmas teizm aleyhine bir kant tekil etmez. nk btn
aklamalar bir yerde son bulur; teizm asndan aklamann sona
erdii yer Tanrdr. Ancak ayn durum, yani nihai bir aklama kabul etmek materyalizm ve fizikalizm iin de sz konusudur; bu iki
gr temel paracklarn niin/nasl var olduklarn aklayamamaktadr (Plantinga, 189). Ayrca, yukarda Swinburnen materyalizm eletirisinde de grdmz gibi teizmin ve materyalizmin nihai aklama ilkeleri basitlik ilkesi asndan deerlendirdiinde
teizm evrenin ortaya kn aklamada daha basit bir model sunmaktadr.
nsan maddi bir nesne olarak gren Dawkinse gre, zihnin beyinden
ayr bir varl sz konusu deildir; bilisel yetilerimiz sadece
nropsikolojik olgulardr. nsan, evrendeki dier canl trleri gibi,
kr/klavuzsuz evrim sreci ile stn kr meydana gelmi olduu iin

285

286

nite 8

insann dnya grnn her ynyle tam olmas ihtimal ddr


(Plantinga, 189-190). Ancak Plantingaya gre Dawkins, bizim klavuzsuz
evrim yoluyla meydana geldiimiz grnn pheci sonularn sonuna kadar gtrmemektedir. Eer biz kr evrim sonucunda meydana
gelmiiz isek bilisel yetilerimizin gvenilir olduuna nasl inanabiliriz?
(Plantinga, 190). Teist bak asndan bilisel yetilerimizin (ounlukla,
belli nitelikleri ve uyarlar kabul ederek) gvenilir olacan mit ederiz.
Tanr bizi kendi suretinde yaratmtr ve Tanrnn suretini tamamzn
nemli bir ksm, doru inanlar oluturabilme ve bilgiyi kazanabilmede
Ona benzememizdir. Fakat natralist bak asndan, (gerek inanlarn
stnln douran) bilisel yetilerimizin gvenilir olduu dncesi
en fazla naif bir beklenti olacaktr. Aslnda natralist, klavuzsuz evrim
gz nne alndnda bilisel yetilerimizin gvenilir olduunun ihtimal
d olduunu kabul etmek zorunda kalacaktr. (Plantinga, 190). Eer
durum byle ise natralistin, natralizmin kendisini rttn kabul
etmesi gerekecektir. Daha ak ifade etmek gerekirse, eer natralizm
bilisel yetilerimizin rn olan btn inanlarmzn gvenilmez olduunu sylyorsa, bu, natralistin, natralizmin doru olduuna dair
inancnn da gvenilmez olduunu gsterir: yleyse natralizm, natralisti rtr Sorun, natralizmin evrimin klavuzsuz olduunu iermesinden kaynaklanmaktadr bir kimse makul biimde hem natralizmi hem de evrimi kabul edemez; yleyse natralizm, ada bilimin
ilk srada gelen bir doktrini ile atma iindedir. Dawkins gibi insanlar
din ile bilimin attn kabul ederler, nk onlara gre, evrim ile teizm atma halindedir. Hlbuki gerek atma, bilim ile natralizm
arasndadr, bilim ile Tanr inanc arasnda deil. (Plantinga, 190).

Pozitivizm ve Mantksal Pozitivizmin Eletiri


Eletirisi
Pozitivizmin insan bilgisini duyu verileri ile snrlandran bir anlay
savunduunu grdk. Bilginin sadece duyusallardan ibaret olmad
konusunda en dikkat ekici eletirileri ortaya koyan filozoflardan biri de
bn Sndr. bn Snya gre, insanlarn ou varln sadece duyusaldan ibaret olduu, duyu tecrbesine konu olmayan, bir cisim gibi meknda veya konumda bulunmayan eylerin mevcut olmad grn
kabul etmeye eilimlidir (bn Sn, 1383, 2-3). Ancak ona gre, bu gr
birok adan tartmaldr. Her eyden nce, eer sadece duyu ve his
kapsamna giren eyler mevcut kabul edilirse duyu ve hissin kendisinin
de duyu ve his kapsamna girmesi gerekir ki bu imknszdr; benzer biimde ak, sevgi, korkaklk ve cesaret de duyu tecrbesi ile bilinemez,
ancak bu, onlarn mevcut olmad anlamna gelmez; daha nemlisi,
Varlk sadece duyusallardan ibarettir hkmn veren akln kendisi
duyusal deildir (bn Sn, 8). Eer duyu tecrbesine konu olmad iin
akl mevcut kabul edilmeyecekse, Varlk sadece duyusallardan ibarettir hkmnn de inkr edilmesi gerekir (bn Sn, ayn yer). Ayrca, bn
Snya gre, bir kimse bizzat duyusaln kendisini inceleyerek duyusal
olmayann bilgisine ulaabilir. rnein duyusal bir varlk olarak insan

Ateizm ve Ateistik Kantlar

dnelim. nsan, Ahmet, Mehmet ve Zeynep arasnda ortak olarak


sylenen bir mefhumdur; nsan mefhumu duyusal mdr deil midir?
Eer duyusal ise tpk bir cisim gibi insan mefhumunun da belli bir meknda bulunmas, belli bir lsnn ve konumunun olmas gerekir. Bu
durumda cisme ait snrlandrc zelliklere sahip olan insan mefhumunun ayr mekn ve zamanlarda bulunan Ahmet, Mehmet ve Zeynepe
ortak olarak sylenememesi gerekir. nsan mefhumu ayr bireylere ortak
anlamda sylendiine gre, bu bize insan mefhumunun duyusal olmayan, srf akledilen bir hakikati olduunu; duyusala dair bir aratrmann
duyusal olmayan bir manay zorunlu kldn gsterir (bn Sn, 3-4). bn
Snya gre, her duyusal varln duyusal olmayan bir hakikati vardr.
Yine insan rneini inceleyecek olursak, insan insan yapan el, ayak, gz
gibi duyusal niteliklere sahip olmas deildir. nsan nedir? sorusunun
yant, Dnen canl olmasdr. Duyusal varl ne ise o yapan bir
hakikati vardr ve bu hakikat duyusal deildir. Bu, varlk mefhumunun
sadece duyusaldan ibaret olmadn hem duyusal hem de duyusal olmayan iine aldn gsterir. Dolaysyla, btn hakikatlerin kayna
olan Tanr da duyusal deildir ancak bu, Onun var olmad anlamna
gelmez; aksine O, duyusal varlklarn da varlnn nihai temelidir (bn
Sn, 8-10).
Pozitivistlerin bilginin duyu tecrbesinden ibaret olduu, olgular dnyasnn dnda bilgi sahibi olunamayaca iddiasnn yanll, insanda
bilgi edinme srecinin nasl gerekletii incelenerek de ortaya konabilir.
nsann bilgi edinme srecinin ilk basamanda duyu tecrbesinden veriler elde ettii dorudur. nsan d dnyadan zihne gelen renk, ses, koku
ve tat gibi verileri be duyu organ ile alglar (Atay, 2009, 3). Bu dzeyde
havyanlar da insanlar gibi duyu tecrbesinden gelen ierikleri elde edebilirler, ancak bunlar bilgi olarak nitelendirmek iin henz yeterli deildir. Bilginin gerekleebilmesi iin akln duyu verilerine ad vermesi
gerekir; akl o izlenimlere, alglara ad verdii zaman onlar bilgi alanna
alnm olurlar ve bundan sonra bilme ve bilim yapma balar. Bilginin
akln duyumlara ad vererek balatlmas bilgiyi ve bilimi akln yapmas
demektir. (Atay, ayn yer). Akl duyu verilerine, izlenimlerine ad vermeye balad andan itibaren bunlar somut olmaktan kp soyut hale
gelir. Dolaysyla, bilginin ve bilgiyle i gren bilimin kendisi, tikelden
tmele, somuttan soyuta ilerleyen metafizik bir olgudur (Atay, ayn yer).
Akl insan insan yapan soyutlama yetisidir; insan akl ile duyu verilerine
ad vermesi ve konuabilmesi bakmndan hayvanlardan ayrlr. Bunu
daha iyi anlamak iin Atayn verdii bir rnee mracaat edebiliriz:

287

288

nite 8

Dnelim, aa yklm yolu kapamtr. nek geliyor


bakyor ki yol kesik, geemeyeceini anlyor ve geri dnyor.
Bir insan da geliyor, yolun kesildiini gryor ve geri
dnyor. Buraya kadar aralarnda fark yoktur. Aacn yolu
kestii her ikisinin beyninde ayna gibi yansyor ve her ikisi de
resmi gryor ve anlyorlar. Her ikisi de durumu anlyor ve
geri dnyor. Bundan sonra aralarnda u fark ortaya
kyor. nek geri dnerken, aaca doru giden baka bir
inee bir ey syleyemiyor. Ancak insan geri dnerken
kardan gelen bir insana yolun kesildiini syleyebiliyor.
nek ile insan arasndaki fark, inein yolu kesenin aa
olduunu bilmemesi insann ise yolu kesene aa denildiini
bilmesidir. (Atay, 2-3).

Yukardaki rnekte de grld zere bir inek de tpk bir insan gibi
duyu tecrbesi ile yolu kapatan bir nesnenin bulunduunu grebilir;
ancak bu nesneye aa ad verip, bu bilgiyi hemcinslerine aktarabilen
sadece insandr. Pozitivistlerin iddia ettii gibi tecrb olmadklar iin
tmellerin gerekliini inkr edersek bu, bilginin inkr edilmesi, insan ile
hayvan arasndaki farkn da yadsnmas anlamna gelir.
Mantksal pozitivizme gelecek olursak, bu gr savunan filozof ve
bilim adamlarnn temel tezinin dorulamaclk ilkesi olduunu sylemitik. Bu ilkeye gre bir nermenin anlaml saylabilmesi iin dorulanabilir olmas gerekiyordu. 1920li 30lu yllarda zelikle
Cambridgeteki felsefe evrelerinde Ayerin Dil, Doruluk ve Mantk adl
eserinin popler hale gelmesiyle felsefeciler arasnda birisi bir ey sylediinde bunu nasl dorulayabilirsin? sorusuyla karlk verilmesi
yaygn bir moda haline gelmiti. Mantksal pozitivistler metafizik nermelerin dorulanamayacan, bu sebeple de anlamsz olduunu ileri
sryorlard. Ancak, zamanla dorulamaclk ilkesinin pek ok konuda
yetersiz kald anlalnca bata Ayer olmak zere birok mantksal pozitivist sonradan bu ilkeyi terk etmitir (Ayer, 1979, 178). Dorulamaclk ilkesi asndan asl sorun bu ilkenin kendi kendini dorulama gcne sahip olup olmad konusunda ortaya kmaktadr: Dorulamaclk
ilkesi dorulanabilir mi? Bir nerme ya analitik olmaldr ya da duyu
tecrbesi ile snanabilmelidir, ilkesi analitik bir nerme olarak grlemeyecei gibi bu ilkenin duyu tecrbesi ile snanmas da olanakl deildir. yleyse nermelerin anlaml olup olmadn belirlemede temel lt olarak kabul edilen dorulamaclk ilkesi tutarl bir ilke deildir
(Passmore, 1967, 54; Reber, 2006, 126-127 ).
Ayrca bu ilke gemi hakknda akla yakn olmayan grlere yol amtr (Ayer, 178). rnein, tarihteki bir olay hakknda bilgi veren Sokrates
Eflatunun hocasdr, nermesi tecrb olarak nasl dorulanabilecektir?
Yine bu ilke bakalarnn zihinleri ile ilgili glklere neden olmutur;
eer ben sizin yle eyler duyduunuzu sylersem, sadece davrannz

Ateizm ve Ateistik Kantlar

gzlemlemi olurum. (Ayer, 178). Duyduunuz eyin zihninizde nasl bir


arma neden olduunu gzlemleyebilmem sz konusu deildir. Aye
babasnn ldn duydu, nermesinde ben Ayenin bu bilgiden
haberdar olduunu gzlemleyebildiim halde onun yaad znty
tecrbe edebilmem sz konusu deildir. Ancak benim onun zihnindeki
dnceleri tecrbe edemiyor oluum bunlarn anlamsz olduu manasna gelmez.

Ahlaki Ateizmin Eletirisi


Ateistlerin, iyiliin Tanrdan da bamsz olmas gerektiini, aksi halde
Tanr iyidir, demenin mmkn olamayacan iddia ettiklerini grdk.
Yani biz ilk nce iyi diye bir eye sahip olmalyz ki bununla Tanrnn
iyi olup olmadn bilebilelim. Eer iyi, Tanrdan nce, Ondan bamsz bir varla sahip ise Tanr teistlerin iddia ettikleri gibi ahlaki deerin
kayna olarak grlemeyecektir. Ancak, iyiliin Tanrdan bamsz
olduunu varsaymamz halinde ateistlerin u sorular yantlamas gerekir: yinin bilgisini nasl elde edebiliriz?, Ahlaki deerin kayna
nedir?, Nesnel ahlaki deerler mmkn mdr? Teistlere gre, Tanr
iyidir nermesi, iyinin Tanrdan nce gelen, bamsz bir varla sahip
olduu deil, Tanrnn iyiliin bizatihi kendisi olduu anlamna gelir.
Elma krmzdr, nermesinde krmzln elmaya yklem oluunda
olduu gibi, iyilik Tanrya yklenen bir sfat deildir; Tanr iyiliin bizatihi kendisidir; O, hayr- mahz olan, srf iyi bir varlktr. Yani tesitler
Tanrnn varln meta-etikteki yi nedir? sorusuna verilen nihai cevap olarak kabul etmekte, nesnel ahlaki deerlerin imknn Tanr ile
aklamaktadrlar. Varlk ile iyilik arasnda koutluk olduu, iyiliin
varlktan ayr dnlemeyecei fikri teist anlaytaki temel metafizik
sezgilerden biridir (Erdem, 2007, 143). Eflatun, yi desinin dier btn
idelere varlk verdiini; Aristo, varln konuulduu her durumda iyiliin de sz konusu edilebileceini; Augustinus ise ktln, esas itibariyle, varln mevcut olmamasndan baka bir eyi ifade etmediini ileri
srmektedir. (Mac Donald, 1991, 1).
yi, her eyin arzu ettii, kendisine yneldii eydir; her eyin nihai anlamda arzu ettii ey ise varlktr. yilik metafiziinin en nemli savunucularndan olan bn Sn varlk ile iyilik arasndaki ilikiyi yle aklamaktadr: yilik, ksaca, her eyin arzulad eydir. Her eyin arzulad
ey ise varlktr veya varln varlk asndan yetkinliidir. Yokluk, yokluk olmas bakmndan arzulanmaz, bilakis o, kendisini bir varln veya
varlk yetkinliinin izlemesi bakmndan arzulanr. u halde iyilik, zetle,
her eyin tanmnda arzu duyduu ve varlnn kendisiyle tamamland eydir O halde Varlk, iyiliktir; Varln yetkinlii ise, varln iyiliidir. (bn Sn, 2005, 100-101) Tanr, mutlak, bilfiil, zorunlu ve mkemmel bir varlk olarak srf iyiliktir, hayr- mahzdr (bn Sn, 100).
Grld zere teist dnrlere gre, iyilik Tanrnn varlk tarznn
bir gerei olup, Onun tabiatndan kan bir sonutur. Ahlaki dorularn
Tanrya referansla aklanmas bunlarn keyfi olduu deil, ilahi m-

289

290

nite 8

kemmelliin bunlarn nesnelliinin teminat olduu anlamna gelir. Tesitlere gre, zorunlu ahlaki dorular her ne kadar Tanrnn iradesinden ve
emirlerinden bamsz grnse de, gerekte Tanrdan bamsz bir varla sahip deildirler. Bu doularn referansnn Tanrnn tabiat ve bu
tabiatn zsel ve ayrlmaz nitelikleri olan iyilik ve adalet sfatlar olduu makul olarak dnlebilir Bir teist, ahlaki dorularn lh emirlerle, lh emirlerin lh iradeyle, lh iradenin de en temelde lh tabiatla
belirlendiini savunarak onlarn doruluklarnn zsel olduunu, dolaysyla keyfi dorular olmadn savunabilir. Ahlaki dorularn bu ekilde
kavranmas onlar ne keyfi dorular yapacaktr ne de Tanrdan ve iradesinden bamsz hale getirecektir. (Reber, 2003, 159). Ayrca baz teist
dnrlere gre, Tanrnn varl ahlaki deerlerin nesnelliinin teminatdr; Tanr olmasayd ahlaki deerlerin nesnelliinden, balayclndan sz edilemedii gibi bizim gerek anlamda ahlaken iyi olmamz da
mmkn olmazd (Craig, 1997).
Meta-etik ile ilgili aklamalardan sonra teistlerin normatif etik konusundaki cevaplarna geebiliriz. Ateistlerin normatif etik konusundaki eletirileri ahlak felsefesindeki olgu-deer problemi ile yakndan ilikilidir.
Olgusal nermeler, olan tasvir eden, dir/dr ile biten betimleyici/tasviri
ifadelerdir; r. Bugn hava gnelidir. Deer bildiren nermeler ise,
olan deil olmas gerekeni bildiren, meli/mal ile biten ifadelerdir; r.
Yalan sylememelisin. Olgusal bir nerme; imdi olan, gemite olmu
ya da gelecekte olacak olan bir olguyu tasvir, bir durumu tespit eder. Bu
karakterdeki bir nerme, ykmllk iermediinden beraberinde ykmllk de yklemez. Oysa deer ykl bir ifade, ykmll zmnen ierdiinden beraberinde ykmllk de ykler, bylece insana
vazifesinin ne olduunu gsterir. Bu durumda btnyle tasvir edici
olgusal karakterde olan ncllerden, deer hkmn dedksiyon yoluyla karmak nasl mmkn olacaktr? (Kl, 1997, 58). Teistlere gre, bir
eyi Tanrnn buyurmas, bu emre uymay ahlaki ykmllk olarak
grmek iin yeterlidir; rnein, Tanr hrszl yasaklamaktadr nclnden, O halde hrszlk yapmamalym sonucunu karsayabiliriz.
Ancak ateistlere gre, bir eyi Tanrnn buyurmas bu emri yerine getirmeyi ahlaki ykmllk olarak grmek iin yeterli deildir. Bu sebeple
X insana haz vermektedir nclnden O halde Xi yapmalym sonucunu karsamak ile yukardaki nclden O halde hrszlk yapmamalym sonucunu karsamak arasnda hibir fark yoktur (Kl, 58).
Teistlere gre, tabii olgusal nermeler ile tabiatst olgusal arasnda
esasl bir fark sz konusudur. Birincilerde olgudan deere gemek zorunlu deilken ikincilerde olgu ile deer arasnda mantki bir zorunluluk
bulunmaktadr. Ateistler ise tabii ve tabiatst olgusal nermeler arasnda bir fark grmemektedirler; bu sebeple onlar, X, insana haz vermektedir nermesiyle Tanr hrszl yasaklamaktadr nermelerinin aralarnda
nitelik olarak herhangi bir ayrm yapma ihtiyac duymamlardr. Byle
bir ayrm yapmadklarndan, olgu ile deer arasnda kapatlmas imknsz bir kopukluk grmlerdir. (Kl, 95). Ateistlere gre, Antrenr Xi

Ateizm ve Ateistik Kantlar

buyuruyor nermesinden, Xi yapmalym sonucu karsanamaz; oyuncunun Antrenr bu konuda yanlyor, onun emrini yerine getirmesem de
olur demesi mantki bir eliki dourmaz (Kl, 93). Oysa bir teiste gre,
beeri bir olgusal nerme ile dini bir olgusal nerme arasnda temel kategorik bir fark sz konusudur; inanan insan iin, Tanrnn emrettii bir
konuda Onun yanlyor olabileceini dnmek mmkn deildir.
nk vahye dayal din kurumunda Tanr terimi ile, Ztndan ayr dnlemeyen sfatlar bulunan, ezeli ve ebedi olan, irade eden, her eyi
bilen, her eye gc yeten, her yerde hazr olan bir varla iaret edilmektedir. (Kl, 94). Ayrca Tanr, seven, mjdeleyen, korkutan, intikam
alan, vahyeden, alemle her an iliki ierisinde olan zati bir varlktr;
btn bunlar Tanr teriminin sadece tasvir edici olgusal bir terim olmadn ayn zamanda bir deer terimi de olduunu gsterir. Olgusal
olduu kadar ayn zamanda deer ykl bir terim olmas demek, Tanr
terimin kullanld her yerde ahlaki iyiliin de hatra gelmesi demektir.
nk tarifi gerei Tanr, ahlaki iyilii zaten iermektedir. (Kl, ayn
yer). Dolaysyla ateistlerin syledii gibi, btn ahlaki ykmllkler
Tanrnn buyruklarndan kyorsa, bu durumda, bizim bu buyruklara
uymamz gerektii ahlaki ykmllnn de ilahi bir buyruktan gelmesi-yani, bu buyruklara boyun ememizi buyuran bir buyruun da olmas gerekir. tarzndaki bir dnce geersizdir. Bizatihi Tanrnn buyruunun kendisi inanan kii iin ahlaki ykmll de beraberinde
getirmektedir. Yukardaki antrenr oyuncu ilikisinde olduu gibi, inanan bir kiinin, Tanr Xi buyuruyor, ama bu konuda yanlyor olabilir,
diyerek bu buyruu yerine getirmemesi mantki bir eliki dourur
(Kl, 94-95). Dolaysyla normatif etik asndan deerlendirildiinde
Bir ey Tanr buyurduu iin iyidir gr, Tanr ile beeri dzlem arasndaki fark ve Tanrya atfedilen kemal sfatlar dnldnde mantki bir tutarllk arz etmektedir, diyebiliriz.

291

292

nite 8

zet
Ateizm, en genel anlamda, Tanrnn var olmadn, Tanr vardr,
nermesinin yanl olduunu savunan grtr. Ateist, sadece Tanrnn
varlna inanmamakla kalmaz ayn zamanda Onun mevcut olmadn
kantlamak iin felsefi, bilimsel kantlar ileri srer. Ateizm, Tanr inanc
karsnda taknlan olumsuz tavrn nitelii bakmndan pozitif ateizm
ve negatif ateizm olmak zere iki ksma ayrlmaktadr. Pozitif ateizm
yerine ak ateizm, negatif ateizm yerine rtk ateizm terimleri de
kullanlmaktadr. Birincisinde, aktif bir inanszlk, Tanr inanc karsnda eletirel, olumsuz bir tavr sergilenirken, ikincisinde ise salt Tanr
inancnn yokluu sz konusudur. Baka bir ifadeyle birincisi, bilinli bir
inkra dayal olarak teistik inancn yokluunu, ikincisi ise bilinli bir
inkr olmakszn teistik inancn bulunmamasn ifade eder. Btn pozitif
ateistler zorunlu olarak negatif ateisttirler, ancak tersi doru deildir.
Felsefi anlamda, zellikle din felsefesi asndan tartma konusu olan
negatif/rtk ateizm deil pozitif/ak ateizmdir. Her trl inanszl
veya teizmden farkl anlay ateizm olarak nitelemek doru deildir.
Szgelimi agnostik, Tanr inancna sahip deildir ancak bu, onun ateist
olduunu gstermez.
Gnmz din felsefesinde ne kan temel ateistik kantlar balk
altnda ele almak mmkndr. Bunlardan en ok bilineni ve felsefi dncede en eski olan materyalizmdir. Fizikalizm olarak da ifade edilen
materyalizme gre, her ey maddeden ibarettir; maddi olmayan eyler,
ruhlar, manevi g ve ilkeler, melekler ve tanrlar var deildir ve bu tr
varlklara ait herhangi bir fiilden de sz edilemez; madde ezelidir, balangc ve sonu yoktur. Aklanabilen her ey, nceden var olan fiziki
koullara gre aklanabilir ve gerekleen her olayn bir sebebi vardr.
Materyalizmin felsefi dncedeki kkleri Grek felsefesinde atomculuk grne dayanr. Natralizm, gnmzdeki materyalist dncenin tezahrlerinden biridir. Natralizm, doa dnda hibir varln
bulunmadn, doann, doa dndaki sebeplerle aklanamayacan,
doa-st bir gcn varlnn iddia edilemeyeceini savunan, doay
Tanr yokmuasna ele alan grtr; bu anlamda natralizm ile materyalizm ve ateizm arasnda sk bir ba sz konusudur. Dawkins gibi natralistler Darwinci evrim teorisindeki doal seilimin kr/klavuzsuz
olduunu syleyerek, evrendeki dzenliliin bir tasarmcya referansta
bulunmadan aklanabileceini iddia etmektedirler. Teist dncede
materyalizm ve natralizme balca adan cevap vermek mmkndr. Her eyden nce, evrenin doasna ilikin her tr bilimsel aklama
getirme teebbs, materyalistlerin iddia ettikleri gibi maddenin ezeli
olduu sonucunu zorunlu olarak iermez. Bunun en ak kantlarndan
biri, ilk a materyalist filozoflar gibi evreni atomcu bir bak asyla
aklamaya alan ancak onlardan farkl bir sonuca ulaan, bu teori ile
maddenin ezeliliini deil Tanrnn yaratcln kantlamaya alan
kelm aklama modelidir.Tpk materyalist filozoflar gibi atomcu varlk

Ateizm ve Ateistik Kantlar

teorisini esas alan ilk dnem kelamclar, onlardan farkl olarak bu teori
ile maddenin ezelililii deil yaratlml sonucuna varmlardr. Yine
Swinburnee gre teizm ve materyalizm basitlik ilkesi asndan karlatrldnda, evrenin kkenini tek bir ilke (Tanr) ile aklayan teizm, sonsuz sayda atomun mevcut olduunu savunan materyalizmden daha
salam bir modeldir. te yandan Plantingaya gre, Dawkinsin evrimin
klavuzsuz olduu iddias salam temellere dayanmamaktadr.
Dawkinsin Tanrnn varlnn ihtimal d olduu tezi ancak materyalizmin peinen doru kabul edilmesi halinde kabul edilebilir ki zaten
tartma konusu olan da budur.
Pozitivizm gelince, bu gre gre insann bilgisi duyu tecrbesi ile snrldr; Tanr duyu tecrbesine konu olmad iin bilinemez. Hatta mantksal pozitivistlere gre, Tanr vardr, nermesi ve dier btn metafizik nermeler anlamszdr. Mantksal pozitivistlerin dorulamaclk
ilkesine gre, herhangi bir nerme analitik deilse veya deneyle snanamazsa samadr; bu ltlere uymayan, yani analitik olmayan veya deneysel olarak dorulanamayan btn nermeler anlamszdr. Pozitivizmin bilginin duyu tecrbesi ile snrl olduu, duyusal olann dndaki
eylerin mevcut olmad gr eletiriye aktr. Nitekim her eyden
nce, bn Snnn da syledii gibi Her ey duyusal olandan ibarettir,
hkmn veren akln kendisi duyusal deildir. te yandan mantksal
pozitivistlerin dorulamaclk ilkesi, kendi kendini dorulama konusunda nemli sorunlarla kar karyadr. nk bu ilke ne analitik bir
nermedir ne deney ve gzlemle dorulanabilmektedir.
Ateistlerin teizme ynelik eletirilerinin nemli bir ksm da ahlaki gerekelere dayanmaktadr. Ahlaka dayal ateistik eletirilerin bazlar meta-etik
ile dier bazlar ise normatif etik ile ilgilidir. Meta-etik konusunda ateistlerin amac ahlaki deerlerin Tanrya bal olduu dncesini sorgulamak, teistlerin meta-etik yarglarn ne anlama geldiinin ancak Tanrya
bavurularak kavranabilecei tezini rtmektir. Teistlere gre, metaetikteki yi nedir? sorusunun nihai cevab Tanrdr. Ancak ateistlere
gre, iyiliin Tanrdan da bamsz olmas gerekir; aksi halde Tanr
iyidir, demek mmkn olmaz. Yani Tanrnn iyi olup olmadn bilebilmek iin ilk nce iyinin bilgisine sahip olmak gerekir. Eer iyi, Tanrdan nce, Ondan bamsz bir varla sahip ise bu durumda Tanr,
teistlerin iddia ettikleri gibi ahlaki deerin kayna olarak grlemeyecektir. Normatif etik konusuna gelince, teistlere, zellikle ilahi buyruk
teorisini savunanlara gre, Bir ey Tanr buyurduu iin iyidir. Ancak
ateistlere asndan bu nerme, Tanrnn kendi kendine de iyilii buyurmas gibi ahlaki adan anlamsz bir sonucun ortaya kmasna neden
olacaktr. te yandan ateistlere gre, teist ahlak teorisi bizim Tanrnn
buyruklarna boyun ememizin niin ahlaki bir ykmllk olduunu
da aklayamaz. Tanrnn buyruklarna boyun emenin ahlaki bir ykmllk olduunu bilmek iin Tanrnn bu emirlere boyun emenin
ahlaki bir ykmllk olduunu da emretmi olmas, bu sonuncu emrin
de ykmllk olduunu bildiren baka bir emir daha gndermesi ve bu

293

294

nite 8

bunun sonsuza kadar uzamas gerekir ki bu imknszdr. yleyse, teist


ahlak teorisi tutarszdr. Teistler bu eletirilere kar u cevaplar vermektedirler: 1. Tanr iyidir nermesi, iyinin Tanrdan nce gelen, bamsz
bir varla sahip olduu deil, Tanrnn iyiliin bizatihi kendisi olduu
anlamna gelir. yilik Tanrya yklenen bir sfat deildir; Tanr, iyiliin
bizatihi kendisidir; O, hayr- mahz olan, srf iyi bir varlktr. Yani tesitler
Tanrnn varln meta-etikteki yi nedir? sorusuna verilen nihai cevap
olarak kabul etmekte, nesnel ahlaki deerlerin imknn Tanrnn zat ile
aklamaktadrlar. 2. Beeri bir olgusal nerme ile dini bir olgusal nerme
arasnda temel kategorik bir fark sz konusudur; inanan bir kimse iin,
Tanrnn emrettii bir konuda Onun yanlyor olabileceini dnmek
mmkn deildir. nk vahye dayal dinde Tanr terimi ile ezeli ve
ebedi, irade sahibi, her eyi bilen, her eye gc yeten, her yerde hazr
olan, mutlak iyi bir varla iaret edilmektedir. Ayrca Tanr, seven, mjdeleyen, korkutan, intikam alan, vahyeden, lemle her an iliki ierisinde
olan zt bir varlktr. Dolaysyla, Tanr, sadece tasvir edici olgusal bir
terim olmayp ayn zamanda bir deer terimidir. Tanr teriminin olgusal
olduu kadar ayn zamanda deer ykl bir terim olmas demek, kullanld her yerde ahlaki iyiliin de hatra gelmesi demektir.

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Gzden Geir

Ateizm teriminin tanm nedir?


Pozitif Ateizm, Negatif Ateizm, Ak Ateizm,
rtk Ateizm, Eletirel Ateizm Mutlak Ateizm
ve Pratik Ateizm terimlerini aklaynz. Bunlar
arasndaki farklar ve benzerlikler nelerdir?
Materyalizm, fizikalizm ve natralizm arasnda hangi
bakmlardan ortaklk sz konusudur?
Natralizm ile Darwinci evrim teorisi arasnda ne tr
bir ilikiden sz edilebilir?
Dawkinsin Tanrnn ihtimal d olduunu
dnmesinin sebepleri nelerdir? Plantingann
eletirileri ile birlikte gzden geiriniz.
Atomculuk ile materyalizm arasnda zorunlu bir iliki
sz konusu mudur? Kelamclarn atomcu yaratma
anlay ile karlatrnz.
Swinburnen materyalizme ynelik eletirilerinde
basitlik ilkesinin yeri nedir?
Ahlaki ateizmi savunanlarn meta-etik ve normatifetik konusundaki temel eletirileri nelerdir? Teistlerin
cevaplar ile birlikte gzden geiriniz.
Pozitivistlerin bilgiyi duyu tecrbesi ile snrlandran
gr tutarl mdr? bn Snc eletirileri gzden
geiriniz.
Mantksal pozitivistlerin dorulamaclk ilkesi
asndan metafizik nermelerin konumu nedir?
Aklaynz.

295

296

nite 8

Kaynaklar
Abbagnano, N., (1967) Positivism, The Encyclopedia of Philosophy, (Ed.
P. Edwards) vol. 6, New York: The Macmillian Comp.
Akarsu, B., (1979), ada Felsefe Akmlar, stanbul: MEB.
Akarsu, B., (1994) Felsefe Terimleri Szl, stanbul: nklp Yay. (Beinci
Bask)
Akarsu, B., (1994) ada Felsefe: Kanttan Gnmze Felsefe Akmlar, stanbul: nklp Yay. (nc Bask)
Atay,
H.
(2009),
Bilim,
Evrim
ve
Kuran,
http://www.huseyinatay.com/resources/Bilim_Evrim_Kuran.pdf
[12.08.2011]
Ayer, A., (1979), Mantk Pozitivizm ve Kalt: A. Ayer ile Sylei,
(ev. A. Oksal), iinde, B. Magge, Yeni Dn Adamlar, (Haz. M. Tunay)
stanbul: MEB.
Ayer, A., (1998), Dil, Doruluk ve Mantk, (V. Hackadirolu), stanbul:
Metis.
Aydn, M. S. (1997) Din Felsefesi, Ankara: Seluk (6. bask)
Bolay, S.H. (1979) Trkiyede Ruhu ve Maddeci Grn Mcadelesi, stanbul: Tre-Devlet Yay. (ikinci bask).
Campell, K., (1967) Materyalism, The Encyclopedia of Philosophy, (Ed. P.
Edwards) vol. 5, New York: The Macmillian Comp.
Craig, W.L., (2000) The Kalam Cosmological Argument, Eugene: Wipt and
Stock Pub.
Craig, W.L, (1997) The Indispensability of Theological Meta-Ethical
Foundations
for
Morality,
Foundations
5
(1997):
9-12.
http://www.leaderu.com/offices/billcraig/docs/meta-eth.html [12.11.2011]
Dawkins, R. (2007) Tanr Yanlgs, (ev. T.T. Bilgin), stanbul: Kuzey.
Davies, B. (1993) An Introduction to the Philosophy of Religion, Oxford:
OUP.
Denkel, A., (1998), lkada Doa Felsefeleri, stanbul: zne Yay., (ikinci
bask)
Durant, W., (1973), Felsefe Klavuzu, (ev. E. Grol), Milliyet Yay.
Elgin, M. Darwin, Charles, Felsefe Ansiklopedisi, (Ed. A. Cevizci) Ankara: Ebabil, (C.4)
Elgin, M. Darwinizm, Felsefe Ansiklopedisi, (Ed. A. Cevizci) Ankara:
Ebabil, (C.4)

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Erdem, E. (2006) lahi ezelilik ve Yaratma Sorunu, Ankara niversitesi


Sos. Bil. Enst. Felsefe ve Din Bil. (Din Felsefesi) A.D. (Baslmam Doktora
Tezi).
Erdem, E. (2007) Hocazde (1422-1488) ve Mucibun Biz-Zt Dncesi, (iinde) Trk Dncesinde Gezintiler, (S.H. Bolay), Ankara: Nobel.
bn Sn, (2005) Kitbu- ifa: Metafizik (II), (ev. E. Demirli, . Trker)
stanbul: Litera Yay.
bn Sn, (h.1383) el-rt vet-Tenbht, Kum: Nerul-Bela, c. 3.
Johnson, B.C., (1983) The Atheist Debaters Handbook, New York:
Prometheus Books.
Kant, I. (1998) Religion within the Boundaries of Mere Reason, (Trans. and
Ed. By, A. Wood, G. Di Gioavanni), Cambridge: CUP.
Kl, R., (2006) Felsefe ve Ahlak likisi, Din ve Ahlak Felsefesi (Ed. Recep Kl), Ankara: Ankzem.
Kl, R., (1997) ada ngiliz Ahlak Felsefesinde Olgu-Deer Problemi Felsefe Dnyas, Say 23, K.
Kutluer, lhan, (1993), Cevher, slam Ansiklopedisi, stanbul: T.D.V.
Lange, F.A., (1998) Materyalizmin Tarihi Ve Gnmzdeki Anlamnn Eletirisi, (ev. A. Arslan) stanbul: Sosyal Yay. I. Cilt.
Le Poidevin, (2003) Ateizm: nanma, nanmama zerine Bir Tartma, (ev.
A. Ylmaz), stanbul: Ayrnt.
MacDonald, S. (1991) Introduction, Being And Goodness: The Concept of
The Good In Metaphysics And Philosophical Theology, (Der. Scott
MacDonald), Ithaca, London: Cornell University Press.
Maggee, B., (1979), Mantk Pozitivizm ve Kalt: A. Ayer ile Sylei,
(ev. A. Oksal), iinde, B. Maggee, Yeni Dn Adamlar, (Haz. M.
Tunay) stanbul: MEB.
McCormick, M. (2011) Atheism, Internet Encyclopedia of Philosophy,
http://www.iep.utm.edu/atheism/ [09.11.2011]
En-Nesef, Ebul Mun (1993) Tabsratl Edille F Uslid-Din, (Haz. H.
Atay), Ankara: DB, c. I.
Passmore, J., (1967), Logical Positivism, The Encyclopedia of Philosophy,
(Ed. P. Edwards) vol. 5, New York: The Macmillian Comp.
Plantinga, A. (2009) Dawkins Karmaas: Natralizm Samal, (ev.
E. Erdem) Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, C. 50, S.1.
Reber, M. S. (2003), Tanr ve Ahlaki Dorularn Zorunluluu, AFD,
C. XLIV, S. 1.
Reber, M. S. (2006) Ateizm ve Ateistik Deliller, Din ve Ahlak Felsefesi
(Ed. Recep Kl), Ankara: Ankzem.

297

298

nite 8

Robert O. Johann, nananlarn Ateizmi, (ev. M. Korlaeli), Felsefe


Dnyas, Say 27, 1998.
Russell, B. (2004), Why I am not a Christian, London: Routledge.
Smith, G.H., (1989) Atheism The Case Against God, New York: Prometheus
Books.
Stoljar, D., (2011), Physicalism, Stanford Encyclopedia of Philosophy,
http://plato.stanford.edu/entries/physicalism/ [02.08.2011]
Swinburne, R. (2001), Tanr Var m, (ev. M. Akba) Bursa: Arasta.
Taftazn, (1999) Kelam lmi ve slam Akidi, (Haz. S. Uluda), stanbul:
Dergah.
Taslaman, C. (2003), Big Bang ve Tanr, stanbul: stanbul Yay.
Taslaman, C. (2007) Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanr, stanbul: stanbul Yay.
Topalolu, A. (2001), Teizm Ya Da Ateizm: Tanrtanmazln Felsefi Boyutlar, stanbul: Kakns.
Walters, K. (2010) Atheism: A Guide for the Perplexed, New York:
Continuum.
Wittgenstein, L. (1996) Tractatus Logico-Philosopjicus, (ev. O. Aruoba),
stanbul: YKY.

Ateizm ve Ateistik Kantlar

Deerlendirme Sorular
1. Ateizm ile ilgili aadaki kavram eletirmelerinden hangisi
dorudur?
a) Pozitif Ateizm-Ak Ateizm
b) rtk Ateizm-Eletirel Ateizm
c) Negatif Ateizm-Pratik Ateizm
d) Pozitif Ateizm-Pratik Ateizm
e) Mutlak Ateizm-Pratik Ateizm
2.

Aadakilerden hangisi Mantksal Pozitivistlerin metafizik


nermeler hakkndaki grn en iyi yanstmaktadr?
a) Metafizik nermeler dorudur.
b) Metafizik nermeler anlamldr.
c) Metafizik nermeler anlamszdr.
d) Metafizik nermeler yanltr.
e) Metafizik nermeler gereklidir.

3. Swinburnee gre, basitlik ilkesi asndan


karlatrldnda teizmin materyalizmden daha salam bir
model olmasnn temel gerekesi aadakilerden
hangisidir?
a) Evrenin zaman iinde yaratldn savunmas
b) Evrenin balangsz olduunu savunmas
c) Evrenin kkenini maddi cevherlerle aklamas
d)

Evrenin kkenini tek bir ilke aklamas

e) Evrenin kkenini evrenin iindeki ilkelerle aklamas


4. Dawkinse gre, Darwinci evrim teorisi Tanrnn varlnn
ihtimal d olduunu gsterir. nk
Aadakilerden hangisi yukardaki cmleyi tamamlamak
iin en uygundur?
a) Rastlantsalln tek doru alternatifi akll tasarmdr;
doal seilim evrendeki dzenlilii aklayamaz.
b) Evrendeki dzenlilik doal seilim ile meydana
gelmitir; tasarmcya gerek yoktur.
c) Darwinci evrim sreleri krdr/klavuzsudur; evrende
dzenlilikten sz edilemez.
d) Evrim sreleri Tanrnn planna gre gereklemitir;
Tanrnn varl muhtemeldir.
e)

Evrende dzenli bir karmakln olmas, evrenin


tasarmcsnn da karmak olmasn gerektirmez.

299

300

nite 8

5. Aadakilerden hangisi ahlaki ateizmi savunanlarn metaetik konusundaki temel tezlerinden biridir?
a) yi, Tanrnn buyurduu eydir.
b) Tanr ve iyilik zdetir.
c)

Nesnel ahlaki deerler yoktur.

d) Ktlk, iyiliin yokluudur.


e) yilik Tanrdan bamszdr.

302

nite 9

nitede Ele Alnan


Alnan Konular

Ktlk Meselesinin Mahiyeti ve Ateistik Eletiriler


Mantksal Ktlk Problemi
Delilci Ktlk Problemi
Teistik Cevaplar: Farkl Teodiseler
Doal Ktlk-Ahlaki Ktlk Ayrm
Doal Ktlk
Ahlaki Ktlk
yilik Metafizii
Augustine
bn Sn
yimserci Teodise
zgr rade Savunmas
Ruhsal Olgunlama/Nefs Eitimi Teodisesi
Sre Teodisesi

nite Hakknda
Bu nitede ateistlerin teizme ynelttikleri en nemli eletiriler
arasnda yer alan ktlk problemi konu edilmektedir. lk
olarak ktlk meselesinin mahiyeti ortaya konmakta, sonra,
mantksal ktlk problemi ve delilci ktlk problemi olmak
zere iki eit ateist eletiri zerinde durulmaktadr. Daha
sonra teodise teriminin anlam aklanmakta ve teistlerin
ateistik eletirilere cevap vermek zere gelitirdikleri farkl
teodiseler ayr ayr ele alnmaktadr

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Ktlk probleminin mahiyetini aklayp, ateistik
eletirilerin temel dayanaklarn kavrayabileceksiniz.
Doal ktlk ve ahlaki ktlk arasndaki fark
aklayabileceksiniz.
Teodise teriminin anlamn kavrayp, farkl teodiseleri
irdeleyebileceksiniz.
Ktlk problemi ile ilgili ateistik eletiriler karsnda
teistik cevaplarn ne lde tutarl olduunu
deerlendirebileceksiniz.
Ateizm ve teizmi karlatrmal olarak
deerlendirebileceksiniz.

Ktlk Problemi

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;

Konular dikkatlice ve zerinde dnerek okuyunuz.


nite iin verilmi renme hedeflerini gz nnde
bulundurunuz.
Teistik cevaplara gemeden nce ateistik eletirileri
anladnzdan emin olunuz.
Farkl teodiseleri karlatrmal olarak inceleyiniz.
Din felsefesinin dier konularn, zellikle teistik
kantlar ve Tanr tasavvurlarn ieren niteleri gz
nnde bulundurunuz.
nitede geen terimleri daha iyi anlayabilmek iin
felsefe szlklerine ve konuyla ilgili felsefe
kitaplarna mracaat ediniz.

303

304

nite 9

Ktlk Meselesinin Mahiyeti ve Ateistik


Eletiriler
Ktlk meselesi, klasik teist dncede Tanrya yklenen kudret, adalet ve iyilik gibi sfatlarla dnyadaki ktlk olgusunun badatrlp
badatrlamayaca konusundaki tartmalar kapsar. Klasik teist anlayta Tanr, mutlak, zorunlu, deimez, basit, her eyi bilen, her eye
gc yeten, kendi dndaki her eyi yoktan yaratan ezeli-ebedi, mutlak
iyi bir varlktr (Swinburne, 2001, 16-17); Yahudilik, Hristiyanlk ve
slam gibi teistik dinlerin var olduunu savunduu Tanr; hem iyilik,
adalet ve rahmet gibi etik sfatlara hem de ilim, kudret ve irade gibi epistemolojik ve kiisel (personal) sfatlara sahiptir. (Yaran, 1997, 21).
Baz ateist dnrler bu tarz Tanr tasavvuruna itiraz ederek, teist anlayta Tanrya atfedilen yukardaki niteliklerle dnyadaki ktl bir
arada izah etme konusunda nemli sorunlarn ortaya ktn, bunun da
Tanrnn varl aleyhine nemli bir kant tekil ettiini ileri srmektedirler. Bu dnrlere gre, dnyadaki ktlk olgusu ile ilahi kudret ve
iyilik gibi sfatlar arasnda temel bir eliki sz konusudur; eer ktlk
gerek ise, Tanrnn her eye gc yeten, her anlamda iyi bir varlk olduu sylenemez (McCloskey, 1964, 61). Birok ateiste gre, ktln
gereklii Tanrnn varlna inanmann akl d olduunu gsteren en
nemli kantlardan biridir (Plantinga, 2001, 7). Baz ateistlere gre, dnyadaki ktlk Tanrnn kesinlikle mevcut olmadn; dierlerine gre
ise Tanrnn varlnn muhtemel olmadn gstermektedir (Davies,
1993, 32-33).

Mantksal Ktlk Problemi


Birinci anlay savunanlara gre, ktln mevcudiyeti Tanrnn varln mantksal adan elikili hale getirmektedir; bir taraftan Tanrnn
mutlak kudretini ve iyiliini, br taraftan dnyada ktln bulunduunu kabul etmek mantksal bir tutarszlktr; ktlk meselesinin bu
ekilde ele alnmas mantksal ktlk problemi olarak adlandrlmaktadr (Peterson vd., 2009, 177; Yaran, 1997, 37). Bu anlayn felsefi dncede kkleri Epikre kadar uzanmaktadr. Epikr, bu konuda ortaya
ktn dnd ikilemi u ekilde ifade etmektedir:
Tanr ya ktlkleri ortadan kaldrmak ister ve g yetiremez ya da g
yetirebilir ama kaldrmak istemez; veya ne kaldrmak ister ne de g
yetirebilir; yahut O, hem kaldrmay ister hem de g yetirebilir. Eer
ortadan kaldrmay istiyor ve g yetiremiyorsa, O gszdr, ki bu durum Tanrnn karakteriyle badamaz; eer g yetirebiliyor fakat kaldrmak istemiyorsa, O kskantr ki bu da ayn ekilde Tanr ile eliir;
eer O ne ortadan kaldrmay istiyor ne de g yetirebiliyorsa, O, hem
kskantr hem de acizdir ve dolaysyla Tanr deildir; eer hem ortadan
kaldrmay istiyor hem de g yetirebiliyorsa, ki Tanrya yaraan da
budur, o zaman ktlklerin kayna nedir? Ya da O, ktlkleri niin
ortadan kaldrmamaktadr. (Hick, 2007, 5).

Ktlk Problemi

Ktlk meselesi konusunda Epikr ile paralel gr paylaan Humea


gre, Tanr ktlkleri nlemek istiyor da buna gc yetmiyorsa Onun
gsz olduunu; gc yetip de nlemek istemiyorsa Onun kt niyetli
olduunu kabul etmek gerekir; aksi halde Tanr hem iyi niyetli hem de
her eye gc yeten bir varlk ise bunca ktln nasl ortaya ktn
aklamak mmkn olmayacaktr (Aydn, 1997, 208). Yine ateist bir felsefeci olan Mackieye gre, ktlk meselesi mantksal bir problemdir ve
esas udur:
1. Tanr kadir-i mutlaktr,
2. Tanr mutlak iyidir, bununla birlikte
3. Ktlk mevcuttur.
Bu nerme arasnda bir eliki bulunmaktadr; nk bu nermelerden herhangi ikisi doru ise geriye kalan ncs yanl olacaktr. Her
nerme de teizm iin vazgeilmez olduundan, teistler bir taraftan bu
nermeye bal kalmak durumundadrlar; ancak te taraftan bunu
tutarl biimde yapamamaktadrlar (Mackie, 1964, 47).
Mantksal Ktlk Probleminin en tannm savunucusu Mackieye gre,
teistlerin hem Tanrnn lim, kadir, adil ve iyi olduunu hem de dnyada ktln mevcut olduunu kabul etmeleri mantktaki elimezlik
ilkesinin ihlal edilmesi anlamna gelir. Rasyonel bir insan iki tutarsz
veya eliik nermenin her ikisini de kabul edemeyeceine gre, ya
inanlarnn tutarsz, elikili ve irrasyonel olduunu kabul edecek ya da
mantksal bir hata ilemek istemiyorsa bu nermelerin birinden vazgeecektir. Mevcudiyeti aikr olan ktln dnyada var olduunu belirten ikinci nermeden mantksal ve deneysel snrlar iinde vazgeilemeyeceine gre, mantkl bir kiiye den, teistik sfatlar haiz bir Tanrnn
var olduunu ifade eden birinci nermeden vazgemektir. (Yaran, 3839). Grld zere Epikr, Hume ve Mackie gibi ateist dnrler, bir
taraftan ktln gerekliini, br taraftan da Tanrnn varln kabul etmenin mantksal adan eliki douracan ileri srmektedirler.

Delilci Ktlk Problemi


Teizmin Tanr tasavvuruna ktlk meselesinden hareketle
kar kan baka bir ksm ateist filozof ise Tanr ile ktlk
arasnda mantksal adan birbirini dlayan bir ilikinin
mevcudiyetini kabul etmezler. Bu felsefeciler, ktln
Tanr inancn mantken imknsz klmayabileceini teistlerle
birlikte kabul etmektedirler. Ne var ki ktlk veya ktln
miktar, onlara gre, Tanrnn varln imknsz (impossible)
yapmamakla birlikte, onu olaslk d, gayri muhtemel veya
makul olmayan (unlikely, improbable veya implausable) bir
inan haline getirmektedir. Bu ekilde grece daha mtevaz
bir iddiayla formle edilen ktlk problemine, delilci
(evidential) ktlk problemi deniyor. (Yaran, 56).

305

306

nite 9

Delilci Ktlk Problemini savunanlar teistlerin ktlk konusundaki aklamalarnn mantken tutarsz olduunu deil, fakat akla yatkn olmadn
gstermeye alrlar; onlarn argmanlar bir mantk mevzusuna deil
de, teizmin ktlk vakalarnn makul bir izahn salayp salayamad
konusuna baldr. (Peterson vd. 2009, 183). Delilci ktlk anlayn savunan baz felsefeciler, teizmin evrenin akll tasarm ile meydana geldii
iddiasna odaklanarak, dnyadaki ktln akll tasarmc dncesini
tartmal hale getirdiini ileri srerler: Grnd kadaryla, lemdeki
maksatsz ktlk, lemin son derece akll, cmert ve kudretli bir varlktan dolay meydana gelmesini bekleyebileceimiz bir varlk olmasn engeller. Dolaysyla ktln delaleti Tanrnn var olmasn ihtimal d ya
da gayrimuhtemel klar sonucunu karr. (Peterson vd. 183).
Delilci ktlk anlayn savunanlara gre, dnyadaki baz ktlklerin
daha byk iyilikler iin gerekli olduu gr ileri srlebilirse de baz
ktlkler iin ayn aklamay yapmak her zaman mmkn olamamaktadr. Ktlkler ile daha byk iyilikler arasnda zorunlu balant kurulamad durumlarda bu ktlklerin maksatsz ve sebepsiz olduunun
kabul edilmesi gerekir. Bir orman yangnnda ac ekerek len bir karaca
yavrusu ile cinsel tacize urayp ldrlen be yandaki bir ocuun durumu maksatsz ktlk rnekleri olarak zikredilebilir (Peterson vd., 184185).
W.L. Rowea gre, her eyi bilen ve her eye gc yeten bir varln, daha
byk bir iyilii kaybetmeksizin ve daha beter bir ktle izin vermeksizin yukardakine benzer iddetli ac ekme rneklerini engellemesi gerekirdi. Ancak vakada Tanrnn iyilii ve kudreti ile badatrlamayacak
kadar ok ktlkler bulunmaktadr; yleyse her eye gc yeten, her eyi
bilen ve mutlak iyi bir varlk yoktur (Peterson vd., 185). Grld zere,
delilci ktlk anlaynda ktlln mevcudiyetinin Tanrnn varln
mantken imknsz hale getirdii dncesinden daha ziyade teistlerin
ktlk konusundaki aklamalarnn yetersiz olduu, ktln gerekliinin Tanrnn varln ihtimal d kld gr ileri srlmektedir.

Ktlk Problemi

Teistik Cevaplar: Farkl Teodiseler

Teist dnrler dnyadaki ktln Tanrnn varln


tartmal hale getirdii dncesine kar kmaktadrlar.
Teistlerin ktln varl ile Tanrnn iyilii ve adaletini
badatrma abalarna Teodise denilmektedir (Reber,
2006, 134). Teodise Tanr (theos) ve adalet (dike)
szcklerinden mrekkeptir ve terim olarak, Tanrnn snrsz
kudreti ve iyilii ile ktln gerekliini badatrmay;
ktlk olgusu karsnda Tanrnn adalet ve hakkaniyetini
savunmay ifade eder (Hick, 1967, 136; Hick, 2007, 6).
Teodise teriminin ilk defa Leibniz tarafndan kullanld
kabul edilir (Hick, 2007, 6) Btn teodise giriimlerinin
ortak dayana, Tanrnn ktle msaade etmek iin hakl
nedenlerinin olduu prensibidir. Btn teodiselerin ortak
amac ise, Tanrnn adaleti ve ktln varl arasnda bir
tutarszln olmadn gstermektir. (Akda, 2006, 95).
Teist dncede ktlk meselesi aklanrken temelde iki anlayn ne
ktn syleyebiliriz. Baz dnrler ktln gerekliini inkr ederek, ateistlerin iddia ettii tarzda bir ikilemin sz konusu olmadn savunmaktadrlar. Dier baz dnrler ise ktln mevcudiyetini kabul
ederek, Tanrnn iyilii ve kudreti ile dnyadaki ktln nasl badatrlabilecei konusunda farkl izah tarzlar ortaya koymaktadrlar (Tooley,
2009).

Doal Ktlk-Ahlaki Ktlk Ayrm


Aada greceimiz gibi, teist dnrler farkl felsefi ve teolojik yollarla
ktlk meselesini aklamaya almaktadrlar. Bu konudaki tartmalara
gemeden nce, teistik cevaplarn daha iyi anlalmasna katk salamas
bakmndan, ilk olarak ktlk trleri konusunda yaplan kavramsal ayrma temas edeceiz.
Doal Ktlk
Teist dnrler ateistik eletirilere cevap verirken, ilk olarak, ktln
mahiyeti, ortaya k biimi, sebep olduu ac ve kederin nitelii gibi hususlar dikkate alarak ktlk olarak nitelenen olgular temelde iki ksma
ayrmaktadrlar. Bunlardan birincisi fiziksel/doal ktlk, dieri ise sosyal/ahlaki ktlk olarak adlandrlmaktadr (Peterson vd., 177). Fiziksel
ktlk, insann iradi eylemlerinden bamsz meydana gelen hadiselerdir.

307

308

nite 9

Fiziki ktlk ile genel olarak ac ekme kastedilir.


Hastalk, ktlk, yoksulluk, lm gibi kt saylan eylerin her
biri ayr bir fiziki ktlktr. (Yasa, 2003, 18). Fiziksel
ktlk anlaynda doal olaylarn kendisi deil, sebep
olduklar ac, lm ve strap ktlk olarak grlmektedir;
doal afetler ve onlarn akabinde insanlara dokunan ac ve
kederler, insanlara eitli aclar ektirdikten sonra onlar
lme gtren hastalklar, ou kiinin daha doarken
beraberinde getirdii fiziksel ve ruhsal zrler yannda,
ller, buzlarla kapl alanlar ve avlanarak beslenen tehlikeli
etil hayvanlar da fiziksel ktlk saylmaldr. (Yaran, 28).

Doal Ktlkten anladm, diyor Swinburne, insanlar tarafndan bile


bile meydana getirilmeyen ve insanlarn kendi ihmallerinin bir sonucu
olarak meydana gelmesine izin verilmeyen btn ktlklerdir.
(Swinburne, 2001, 86-87).
Yine fiziksel ktlk anlayndan hareketle u sorular gndeme getirilmektedir: Bilgisizlik, gszlk, zayflk, yoksulluk, gibi kusur ve eksikliklerin hikmeti nedir? Bilgiye, gce ve servete ihtiya duyan birinden
bunlar esirgemek zulm deil midir? Bu eksiklikler bir yana, bakma
muhta birinin hayat boyunca eziyet ekmesine, huzurunun kamasna
neden olan bela, afet ve musibetleri Tanr neden engellemiyor? Hastalklar, zulm ve basklar, savalar, depremler btn bunlar neden var? Dahas, insan neden nce yaratlr, derken dnyaya getirilir, sonra hayatn tadna varr ve lmszlk dileindeyken aclar iinde birden lme
gnderilir? Hayat byle son bulacaktysa hi var olmamak, var olmaktan
daha iyi deil midir?... u halde varoluun ne amac olabilir ki? Varoluun
bir amac, dnyada bir dzen olsayd yararl olan her ey var olur; zararl
olan hibir ey de var olmazd. (Yasa, 20).
Fiziksel ktlk anlatlrken, 1 Kasm 1755 tarihinde Lizbon ehrinde
meydana gelen depremin ska rnek verildii grlmektedir. Bu hadiseyi
ilgin klan husus, olayn gerekletii gn, saat ve insanlarn o esnada
yaptklar i ile yakndan irtibatldr. Felaketin gn ve saati nemlidir.
O, azizler gnnde (All Saints Day) Lizbon kiliselerinin tka basa dolu
olduu sabah ortas bir saatte olmutu. Anlatldna gre, ilk anda Kiliselerde lmeyenler de ardarda gelen mteakip sarsntlarda ve her yeri yakan byk yangnda ldler. Yklan binalardan uzakta, limanda bir snak arayanlarsa gelgit dalgalarnca yutuldular. Bu deprem daha sonra
gelen Batl entelektel kuaklar zerinde derin bir etki yapm ve felsefi
optimizmin knn hzlanmasnda rol oynamtr. (Yaran, 29). Grld zere insann iradi fiillerinin sonucu olmayan, ancak insann
maruz kald tabii afet ve ktlkler fiziksel veya doal ktlk olarak
adlandrlmaktadr.

Ktlk Problemi

Ahlaki Ktlk

kinci ktlk eidinin ahlaki ktlk olduunu sylemitik.


Ahlaki ktlk, en genel tanm iinde, insann iradesini
ktye kullanmas sonucu ortaya kan hata ya da gnah
olarak anlalmaktadr. Bencillik, kskanlk, yalan sylemek,
zulm, ldrmek gibi hatalardan her biri ayr bir ahlaki
ktlktr. (Yasa, 17). Swinburne ahlaki ktl yle
tanmlamaktadr: Ahlaki ktl insanlarn yapmamalar
gerektii halde bile bile neden olduklar (veya yaplmas
gerektii halde insanlar tarafndan kaytszlk sonucu
yaplmayarak meydana gelmesine izin verilen) ve byle istekli
eylemler veya ihmalci baarszlklar tarafndan oluturulan
btn ktlkler olarak anlyorum. (Swinburne, 2001, 87).

Ahlaki ktlk kavramnda insann zgrl merkezi bir yer tutmaktadr; bu ktln sahibi ve faili olan zgr insandr. zgr insann bu
ktl, kendi iinde bireysel bir kt huy veya zihinsel bir dnce
olabilir; bu kt duygularn da vurulduu kt bir bireysel davran
olabilir; yahut daha geni bir boyutta kt bir kitlesel ve toplumsal bir
eylem olabilir. Fakat btn bunlar iin ilk etapta fail olarak grlebilecek
ve sorumlu tutulabilecek olan daima insan veya insanlardr. (Yaran, 30).
Dolaysyla ahlaki ktln kayna, zgr varlklarn iradelerini yanl
ynde kullanmalardr.
Ahlaki ktlk meselesi anlatlrken, Dostoyevskynin Karamazov Kardeler
adl romanndan ska alntlar yapld grlmektedir. Bu romanda,
Ivan Karamazov bir Rus Ortodoks papaz olan kardei olan Alyoaya
kk ocuklara ikence etme ve onlar ldrmeyi ieren durumlarn bir
listesini sayp dker. Sonra da Alyoaya u can alc soruyu sorar: Eer
sen Tanr olsaydn hlihazrdaki dnyay yaratmaya rza gsterir miydin,
ayet bu dnyann yaratlmas pis kokular iindeki kulbesinde masum
gzya dken, ikence edilmi bir ocuun sevgili Mvik Tanr diye
alamasn gerektirseydi? Alyoa bir an susar ve sonra cevap verir, Hayr
rza gstermezdim. Anlatlmak istenen, ahlaken iyi bir varln bu dnyay asla yaratmayacak olduudur. (Peterson vd., 194). Grld zere,
ahlaki ktlkte, fiziksel ktlkten farkl olarak, insann iradi eylemleri
sonucunda ortaya kan, hakszlk, ikence, hrszlk gibi daha ok insanlarn veya dier varlklarn maruz kald olumsuzluklar sz konusu olmaktadr.
1.yilik Metafizii
Ktlk konusundaki yukardaki ayrm ifade ettikten sonra, teist dnrlerce ortaya konan farkl teodiselere geebiliriz. lk olarak, ktln
varln inkr eden, daha doru bir ifadeyle, iyiliin asl, ktln rz
olduunu savunan ve bizim yilik Metafizii olarak adlandrdmz
gr ile balayacaz. Zira ktln gerek olmad ispat edilebilirse

309

310

nite 9

ateist filozoflarn argmanndaki ikilemin bir taraf mevcut olmayacandan Tanrnn varl ile dnyadaki ktlk arasnda bir ikilemin bulunduu iddias da geersiz hale gelecektir.
a.Augustine (350-430)
Augustine Bat felsefesinde iyiliin aslilii, ktln arzilii grn
savunan en nde gelen filozoflardan biridir. Augustinein ok ynl ve
geni lekli teodisesinin ana felsefi dncesi ktln yapsnn negatif
veya adem olduudur. O evrenin iyi olduunu, iyi bir ama iin iyi bir
Tanr tarafndan yaratldn savunan Yahudi-Hristiyan grne sk bir
biimde baldr. Ona gre, mthi bolluk ve eitlilik iinde yksek ve
alak, byk ve kk pek ok iyilikler vardr; ancak, bozulmad ve kt
edilmedii srece var olan her ey kendi yolunda ve derecesinde iyidir. O
halde, her ne trden olursa olsun ktlk, bir yere Tanr tarafndan koyulmaz, znde, doasnda iyi olan bir eyin orada yanl gittiini gsterir. (Yaran, 91). Augustineci teodise hem gnostik kkleri olan
Maniheizmden hem de Yeni-Eflatunculuktan derin izler tar.
Augustinein Hristiyan olmadan nce etkisi altnda kald Maniheizme
gre, iyilik ve ktlk arasnda aydnlk ile karanlk, ruh ile madde arasndakine benzer bir ikilik (dalizm) sz konusudur. Daha sonra bu doktrini Hristiyanla uyarlayan Augustine Tanrnn mutlak iyiliine olan
inanc sebebiyle ktln gerekliini, dolaysyla iyilik-ktlk dalizmini reddetmitir (Hick, 1967, 136).
Tanrnn apak iyilii karsnda mevcut olduu dnlen ktln
nereden ve nasl meydana gelmi olduu konusunda Augustine iki aklama tarz gelitirmitir. Bunlardan birincisi, ktln na-mevcudiyet
veya mahrumiyet olarak izahdr (Hick, 1967, 136). Augustinee gre,
iyilik varln bizzat cevheridir; varlk, gerek olduu kadar iyidir.
Varlk demeye layk sadece Tanr olduundan, zorunlu olarak Tanr iyidir.
O, z bakmndan iyidir, en iyidir. (zcan,1999, 71) Bu konuda YeniEflatuncu yorumu esas alan Augustinee gre ktlk, iyi bir eyin namevcut olmas, yok olmas manasna gelir. Ktln bamsz bir gereklii yoktur; ktlk, iyi olan eye ilien bir parazittir; dolaysyla Tanrnn yaratt her ey iyidir; ktlk, znde iyi olan eyler bozulup,
zarar grnce ortaya kan bir olgudur (Hick, 137). Augustine bu grn daha iyi aklamak iin krlk halini rnek verir. Ona gre asl olan
gzn grmesidir; krlk, gzn ilevini tam icra etmemesinden kaynaklanan arzi bir durumdur; genel bir ilke olarak ifade edilecek olursa,
Augustine, ktln aslnda her zaman iyi olan bir eyin kt fonksiyon
icra etmesinden kaynaklandna inanr. (Yaran, 91-92). Metafizik bakmdan sylemek gerekirse, ktlk olumlu anlamda hibir eyin varoluunu temsil etmez; daha ziyade, iyinin yokluudur, iyilikten mahrumiyettir. (Peterson vd., 199).
Varlk ile iyilik arasnda koutluk gren Augustinee gre, en yksek, en
zengin, en gerek ve en iyi varlk olarak Tanrnn var ettii her ey asl
itibariyle (ipso facto) iyidir; bu nedenle, bizim ktlk olarak

Ktlk Problemi

adlandrdmz bozulma/k asla tam olamaz. nk bir ey varln


kaybedecek lde bozulursa, ona ilien ktln de onunla birlikte
varlnn sona ermesi gerekir. Dolaysyla ktlk diye bir ey mevcut
deildir (Hick, 137).
Augustinein ikinci izah tarz ktln estetik bak asyla yorumlanmasna dayanr. Bu gre gre, ktlk olarak gzken ey, mutlak olarak
iyi olan evrenin btnl ierisinde dnldnde zorunlu bir unsur
olarak grlebilir. Tanr, zaman st bak asndan btn zamansal yaratlm varlklarn tarihini btn olarak grmektedir ve evrende bir iyilik
dzeni mevcuttur; yaratlm varlklar dzleminde tek tek ktlkm
gibi alglanan hadiseler, esasen iyi olan evrenin btnl ierisinde deerlendirildiinde daha byk iyilikler iin gerekli olgular olarak grlebilir (Hick, 137). Burada, btn olarak dnldnde evrende iyiliin
egemen olduu anlalsa bile, evrenin neden ktlk olarak alglanan
olgular da ierdii, sorusu akla gelebilir. Baka bir ifadeyle, eer Tanr
mutlak anlamda iyi ise, evreni niin hibir ktlk algsna neden olmayacak tarzda yaratmad sorulabilir. Augustinee gre, bu sorulara cevap
verebilmek iin Tanrnn yaratmasndaki eitlilii/bolluu doru anlamak gerekir. Tanr btn yaratlmlar en yksek formlar ierisinde yaratabilirdi; szgelimi her insan zihnen ve bedenen mkemmel bir yapda
olabilirdi. Ancak Tanr bunun yerine her bir varl kendi potansiyelini
farkl derecede aktalize edebilecei tarzda yaratmtr. Evrendeki varlklar kendi imknlarn en dk seviyede tuttuklar gibi en yksek seviyeye
de karabilmektedirler. Bu, Tanrnn yaratmasndaki eitliliin bir sonucudur. Bu dzen ierisinde gnahkr insanlar olduu gibi azizler de ortaya kabilmektedir. Augustinee gre ilahi fiile yarar olan yaratmann tek
tip olmas deil, farkl imknlar douran byle bir eitlilii iermesidir.
Yaratlm varlklar hiyerarisi iersindeki her bir varlk bulunduu konum itibariyle iyidir ve Yaratcsnn yceliini ihsas eder. Baka bir ifadeyle evrendeki estetik btnlk dikkate alndnda ktlk olarak alglanan her bir olgu iyiliin daha parlak grnmesine hizmet eden bir vasta
olarak grlebilir (Hick, 137).
Augustineci teodisede yukardaki felsefi argmanlarn yan sra Hristiyanlktaki asli gnah inanc da merkezi yer tutar. Augustinee gre, evrende ktln ortaya kmasnn nedeni zgr irade sahibi varlklarn
iradelerini yanl ynde kullanmalardr. lk insanlar iradelerini yanl
istikamette kullanp gnah iledikleri iin doal ve ahlaki ktlkler meydana gelmitir. Onlarn iledii ilk gnah, pozitif anlamda ktln tercih edilmesi ile gereklememitir; nk nceden mevcut olan ve tercih
edilecek bir ktlk bulunmamaktadr. Gnahn anlam, ilk insanlarn
iradelerini daha yksek iyilikten daha dk olana evirmeleri, yani Tanrnn emrinden uzaklamalardr. Dnyadaki btn doal ve ahlaki ktlkler yaratlmlara zg hrriyetin yanl istikamette kullanlm olmasndan neet etmitir. Augustinee gre, lk insanlar gnaha sevk eden
neydi? sorusuna verilebilecek pozitif bir cevap sz konusu deildir. Ona
gre, ktl irade etmeye sevk eden fail bir sebepten sz edilemez;

311

312

nite 9

ktl istemenin kendisi bir kusurdur, eksikliktir. Bu eksikliin nedenini aratrmak, bir kimsenin karanl grmeyi veya sessizlii duymay
istemesi gibidir. Ktln veya gnahn kkeni, insanlara ve meleklere
zg hrriyetin iindeki srdadr; daha nce gelen sebeplerle aklanamaz
(Hick, 137).
b. bn Sn (980-1037)
yiliin asllii gr slam dncesinde de taraftar bulmutur; bn Sn
bu anlayn nde gelen temsilcilerindendir. lahiyat bir filozof olan bn
Snnn felsefi sistemi en genel anlamda bir iyilik metafizii olarak adlandrlabilir; varlk ile iyilik arasnda koutluk olduu fikri, onun felsefi
dncesinin odanda yer alan temel metafizik sezgidir (Erdem, 2007,
144). Tanr; zorunlu, varl kendinden, deimez, hibir okluu kabul
etmeyen, basit bir varlk olmasnn yan sra, ayn zamanda hayr- mahz
olan, srf iyi varlktr (bn Sina 2005a: 100). yilik Tanrnn varlk tarzn
karakterize eden en nemli niteliklerden biri olduu gibi, Tanr dndakilerin/yaratlmlarn ortaya kn aklayan temel metafizik kavramdr.
Buna gre, Tanr varlk tarz itibariyle zorunludur; varl tamdr, mkemmeldir; Tanrda gereklemeyi bekleyen hibir ey yoktur. Tanrnn
iyilii, btn kemlt haiz olmasn ifade ettii gibi, ayn zamanda Onun
sahip olduu eyleri hibir kar gzetmeden, hi esirgemeden var etmesini de ierir; bu anlamda Tanr mutlak cmert (el-Cevd) bir varlktr. Gerek anlamda cmert, sahip olduu eyleri hibir karlk beklemeden, hi
ertelemeden var edendir. Yaratma, Tanrnn iyiliinin, cmertliinin ve
inayetinin bir tecellisidir; O, ezelde evreni yaratarak bir hayr ve iyilik
dzeni tesis etmitir (bn Sn 2005a: 100-101, 160; 2005b: 144). slam dncesinde ktlk meselesi dendiinde kelamdaki hsn-kubuh tartmalar akla gelmekte ise de Farabi ve bn Sina gibi ilahiyat filozoflar meseleyi
metafizik dzlemde ele alarak mutlak iyi (hayr- mahz) olan bir varlktan
ktln kmasnn mmkn olup olmad sorusu erevesinde konuyu ele almlardr (Et-Ts, 1383, 323).
bn Snnn yaratma anlay iyilik metafizii grnn tabii bir sonucudur. Ona gre, Tanr srf varlk olduu iin srf iyiliktir; Tanrnn varlnn balangc olmadna gre, iyilik de ezelden beri hep vardr. Tanrnn
dndaki sonradan yaratlan varlklar da mutlak yokluktan yaratlmamtr. Zira yokluu kabul etmek ktln gerekliini de onaylamak manasna gelir. Kelamclarn hudus teorisini yaratmay aklamada yeterli bir
model olarak grmeyen bn Snnn yaratma anlaynda olurlu (mmkn) terimi merkezi bir yer tutar (bn Sn, 2004a, 36-37; 2004b: 145-146).
Ona gre yaratmay aklamak demek, Zorunlu ile olurlu arasndaki ilikiyi izah etmek manasna gelir. Tanr, btn yaratlmlarn varln kendisine borlu olduu Zorunlu Varlktr. Tanr dndakiler bilfiil yaratlmadklar durumda olurluluk (imkn) halinde bulunmaktadrlar. Olurlu,
kendisi (zat), ne varl ne yokluu gerektirendir. Mantksal adan dnldnde iki eliiin ayn anda ortadan kalkmas veya birlemesi imknszdr; bir ey hem vardr hem de yoktur denemeyecei gibi ne

Ktlk Problemi

vardr ne de yoktur da denemez. Ancak mmknn mahiyeti sz konusu


olduunda bu kural ilememektedir; nk mmknn mahiyeti varln
ve yokluun tesindeki bir duruma (mertebeye) karlk gelmektedir ki bu
leysiyyet olarak adlandrlmaktadr. Yaratma, mutlak yokluktan deil,
leysiyyet mertebesinde bulunan olurlularn mahiyetlerinin varla karlmasndan ibarettir (bn Sina 2005a, 12; 2004b, 145-146; bn Kemal, Tarihsiz,
560-562).
Leysiyyet terimi, yaratma metafizii asndan olduu kadar, ktlk sorununun aklanmas bakmndan da byk nem tamaktadr. Nitekim
varlk ile iyilik arasnda tam koutluk gren bn Snya gre, yokluk ile
ktlk eanlamldr (2005a, 162; 2005b, 180). Yaratlm varlklarn srf
yokluktan yaratldklarn sylemek, ktln gerekliini de onaylamay gerektirir. Bu sebeple, bn Sn yaratmay- kendi iyilik sistemi ile uyumlu olacak ekilde- yoktan var etme olarak deil, varln ve yokluun tesindeki leysiyyet mertebesindeki mmkn mahiyetlerin varla karlmas
olarak aklamaktadr. Bunu daha ak ifade etmek gerekirse, bn Sinaya
gre yoktan yaratmay inkr etmek, zorunlu olarak, vardan yaratmay,
yani lemin kdemini kabul etmek manasna gelmez. Olurlunun mahiyeti
dikkate alndnda yokun ve varn tesindeki nc bir durum daha
sz konusudur. te ibdann anlam, Tanrnn varn ve yokun tesinden
yaratmas; var-olmamakl (leysiyyet), varla (eysiyyet) dntrmesidir
(2005a, 12).
bn Sina yokluk ile ktl zde saydndan, evrenin yoktan yaratldn sylemek evrenin kkenini ktlk ile ilikilendirmek manasna gelecektir. Bu bakmdan bn Sinann kulland yaratlmlarn yaratlmalarndan nceki durumlarn ifade eden leysiyyet yokluu deil, varolmamaklk (la-vcud) halini, daha doru bir ifadeyle varln ve yokluun
tesindeki bir mertebeyi ifade eder. bn Sina yoktan yaratma dncesinin
ktln gerekliini de kabul etmeye yol aacan dnd iin
yaratmay varln ve yokluun tesinde olmay ifade eden leysiyyet terimi
ile izah etmektedir. Ona gre, Kuranda geen ve yaratmann en stn
formunu ifade eden ibdann anlam, leysiyetten, eysiyyete dntrmek,
yani var-olmamakl varla evirmektir (2005a, 12; 2005b, 139; et-Tus,
1383, 67-68). nl Osmanl filozofu bn Kemal Paazade Leys ve Eysin
anlamn aratrd risalesinde syledii gibi Tanr, lemi leysin ve
yokluun karanlndan eysin ve varln aydnlna karandr (bn
Kemal, Tarihsiz: 561-562). bn Sn asndan, hudusu yaratma anlayn
savunanlarn iddia ettikleri anlamda alemin yoktan var edildiinin kabul
edilmesi halinde u soru gndeme gelecektir: Hakikaten eer ktlk
yokluk ise ve varlk da bu ktlkten var olmu ise, Tanrnn HayrulMahzl nasl aklanabilir? (Deniz, 2010, 134).
bn Sn evrenin yaratlmasn iyilik metafizii ile aklamakta, btn yaratl srelerini ezeli inayetin tecellileri olarak grmektedir. Varlk ve
iyilik dncesi zerine kurulu bu Tanr-evren tasavvurunda ktlk
meselesini inceleyen bn Sn konuyu, yukarda ana hatlaryla

313

314

nite 9

akladmz metafizik sistemine uygun olarak, nayet ve ilh takdire


ktln nasl girdiinin aklanmas bal altnda ele almaktadr
(2005a, 160). bn Sina ilk olarak, ktlk/er szcnn hangi durumlarda kullanldn, nelere ktlk dendiini inceler (2005a, 161): Bilgisizlik, zayflk, ktrmlk vb. eksikliklere ktlk denmektedir. Ayrca ac,
znt ve keder gibi eylere de ktlk denmektedir. kincilerde, birincilerden farkl olarak sadece iyilikten mahrumiyet deil, bu mahrumiyetin
sebebine dair bir idrak de sz konusudur. rnein, parmamz atein
yaktn veya ban kestiini dnelim. Bu durumda sadece parmamzdaki acdan deil ban veya atein bedenimizde sebep olduu etkiden de haberdar oluruz. Tek bir algyla hem parmamzn mkemmellikten mahrum kaldn hem de yanan atein veya kesen ban bu
mahrumiyete sebep olduunu idrak ederiz; acnn tecrbesi ite budur. Bu
rneklerde mahrumiyetin sebebi ile ac eken zne birbirleriyle balantldr. Bir de mahrumiyetin sebebinin ac eken zneden bamsz, ondan
ayr olduu durumlar vardr. rnein, bulutlarn, gelimek iin gne
na ihtiya duyan bir bitkiden gne n engellediini dnelim.
Bulutun engel olmas, mahrumiyetten ac eken eyden ayrdr; gne
ndan mahrum kalan bitki, buna bulutun sebep olduunu idrak edemez; bu, atein parmam yakmas gibi deildir. (Steel, 2002, 175).
bn Sinann iyilikten mahrumiyetin sebebi ile ac eken znenin bundan
haberdar olup olmamas konusunda yapt ayrm, filozofun ktlk
konusunda dnd daha temel bir ayrm izah etmeye matuftur. Bir
kimse dorudan acy tecrbe ettiinde- parma yanan veya kesilen kiiyi
dnelim- onun ktl sadece mahrumiyet olarak tasavvur etmesi
olduka zordur. Bu nedenle filozof, sebebin idraki (yanma veya kesilme)
ile mahrumiyetin (parman zedelenmesi) idrakinin birbirinden ayr olduu durumlar inceler. Parma yanan veya kesilen kii, yanmann veya
kesilmenin mevcut bir ey olduunu tecrbe eder ve bu durumda onun,
ktl sadece mahrumiyet olarak dnmesi olduka zordur. Ancak bu
kii, yanan ve- ya kesilen parman saln kaybettiini, bundan mahrum kaldn da idrak eder. Dolaysyla bu kii, tek bir algyla hem var
olan bir eyi (sebep: yanma-kesilme) hem de var olmayan bir eyi (mahrumiyet: parman zedelenmesi) idrak eder. Bu kiinin var olarak idrak
ettii ey, bizatihi kt deildir; bu ey, sadece kendisinden bir iyiliin
mahrum olmasna sebep olduu belli bir eyle ilikisi bakmndan kt
olarak idrak edilmektedir. Szgelimi, parmamz yandnda, atein kt
bir ey olduunu dnrz. Ancak bu, atein bi-zatihi kt olduunu
gstermez; soukta sndmz veya yemek piirdiimiz gibi daha pek
ok yararl ilerde atein ssndan istifade ederiz (Steel, 175). Yine, donmakta olan bir kii atein yokluunu ktlk olarak alglarken, yanmakta
olan bir evde mahsur kalan kimse atein varln ktlk olarak alglayabilir (2005a, 161; McGinnis, 2010, 222). Dolaysyla atein kt olmas, sadece ateten zarar gren kii ile ilgilidir; atein bi-zatihi kt olduu anlamna gelmez. bn Sina bu tarz ilikisel veya balamsal olarak ktlk
olarak tecrbe edilen durumlar ilintisel ktlk (e-erru bil-araz) ola-

Ktlk Problemi

rak adlandrmaktadr; ilintisel ktlk, yetkinlii/kemali, hak edenden


engelleyen, bir eyin kemaline mani olan eydir. (2005a, 162).
Bir de filozofun, zsel ktlk (e-erru biz-zat) olarak adlandrd
ktlkler bulunmaktadr. zsel ktlk, yokluktur; daha doru bir ifadeyle zsel ktlk, bir eyin doasnn gerei olup, onun tr ve doasna ait yetkinliin yokluudur. (2005a, 162). rnein, parman sakat
olmas, gzn grmemesi sadece ilintisel bir ktlk deildir; bunlar zsel
olarak ktdr. Burada zsel ktlk ile anlatlmak istenen, bir eyin doas gerei sahip olmas gereken bir yetkinlikten mahrum olmasdr. Bu
anlamda krlk, ktrmlk vs. zsel anlamda ktlk rnekleridir. Buna
karlk, ate, bak, vs. sadece bunlardan zarar grenler asndan ilintisel
anlamda ktdr (Steel, 175-176). Burada bn Sinann mahrumiyetin sebeplerinin nitelii konusunda yapt ayrmn, esasen, zsel ktlk ile
ilintisel ktlk arasndaki fark aklamaya matuf olduunu syleyebiliriz. lintisel anlamda kt olarak alglanan eyler/durumlar gerek anlamda kt olmadklarna gre, asl tartma zsel ktle irca olmaktadr.
Peki, bir eyin doasna ait yetkinliin bulunmamas-gzn grmemesi,
elin tutmamas vs.- anlamndaki zsel ktl bn Sina nasl aklamaktadr? zsel ktl mahrumiyet ile aklayan filozofa gre, mahrumiyet, eksiklik maddenin doasnda bulunan potansiyellik/kuvvelik ile irtibatldr. Varl tam olan ve her anlamda mkemmel olana eye ktlk
ilimez; ktlk sadece doasnda bilkuvve bir ey bulunana eklenir.
(2005a, 162). Doasnda kuvvelik, yani potansiyellik bulunan ise maddedir; dolaysyla ktlk madde ile ilikilidir. Burada bn Sinann metafizik
sistemindeki varlk hiyerarisini gz nnde bulundurmamz gerekir.
Filozofa gre varlklar, en bataki Zorunlu Varlktan en aadaki maddi
varlklara doru uzanan bir silsile oluturmaktadr. Tanr dier varlklarn
kendisinden kt nihai ilkedir; varl tam olduu iin O, srf iyiliktir.
Tanrdan kan varlklar Ona yaknl bakmndan iyilikten pay almaktadrlar. Varlk hiyerarisinde Tanrdan ilk kan ve Ona en yakn olanlar
aklsal semavi varlklardr. Bu varlk lemi ay st lem veya melekt
lemi olarak adlandrlr. Melekt lemindeki varlklar maddi deildir;
onlarda herhangi bir deiim, olu veya bozulu sz konusu deildir. Dolaysyla melekt lemindeki semavi varlklara ktlk ilimemektedir.
Varlk hiyerarisinin en altnda bulunan ve ay alt lem olarak adlandrlan dzlemde maddi varlklar yer almaktadr. Filozofa gre, ktln
btn sebebi Ay feleinin altnda bulunur. Ay feleinin altnda bulunan
her ey, daha nce rendiin gibi, dier varlklara gre noksandr. (bn
Sina ayn yer).
bn Sinann ktl maddi varlklar ile ilikilendirmesi, maddenin potansiyellii, dolaysyla yetkin olmama ihtimalini barndrmas sebebiyledir. Ay st lemdeki varlklarn sadece formu vardr, maddesi yoktur.
Ay alt lemdeki varlklarn ise hem maddesi hem de formu vardr. Madde, formu kabul eden, forma gre ekil alan temeldir. Madde formu kabul
ederken, bu formu her zaman yetkin biimde alamayabilir; ite maddenin

315

316

nite 9

kt olmasnn sebebi onun mahrum kalma, yoksun olma olasln barndrmasdr (Steel, 2002, 178). Bunu daha iyi anlamak iin insann veya
atn kendisinden olutuu maddenin durumunu inceleyelim. Sz konusu
madde, dardan gelen bir ksm olumsuz sebepler dolaysyla izim, ekil
ve biim alma zelliini kaybedebilir. Bylece yaratl irkinleir, mizacn ve bnyenin gerek duyulan yetkinlii bulunmaz. Bunun nedeni failin,
mahrum brakmas deildir, aksine etkilenenin, kabul etmemesidir.
(2005a, 162). Burada anlatlmak istenen, etrafmzda ahit olduumuz,
irkinlik, ktrmlk, vs. tarz kt olarak nitelendirdiimiz durumlarn,
Tanrnn onlar mahrum brakmasndan deil, onlar oluturan maddenin
bu gzellik ve iyilikleri alma, kabul etme konusunda baarl olamamasndan kaynaklanddr.
Buraya kadar yaptmz aklamalardan hareketle bn Sinac teodisede
ktln, iyilikten mahrum olma olarak anlaldn ve madde ile ilikilendirildiini syleyebiliriz. imdi eer bn Sinann Tanrs mutlak anlamda mkemmel ve srf iyi bir varlk ise evreni niin hibir ktlk ihtimali barndrmayacak tarzda yaratmad? Hibir ktl barndrmayan
bir evren iinde ktlkler olan evrenden daha iyi deil midir? gibi sorulara filozofun nasl cevap verdiine geebiliriz. Filozofa gre, yukarda
akladmz anlamda dnyada ktlk mevcuttur; ancak ktlk Tanrnn bi-zatihi irade ettii bir ey deildir (2005a, 167). Ayrca dnyada
ok ktlkler bulunmaktadr; ancak ounlukta olan ktlk deil, iyiliktir (2005a, 168). bn Sinann metafizik sistemindeki varlk hiyerarisi
gz nne alndnda ay altndaki yaratlm, maddi varlklar dzlemi
olu ve bozuluun gerekletii bir zellik tamaktadr. Yaratlmlar,
varlk tarzlar itibariyle, ktln kendilerinden kmas imknsz olmayan bir zelliktedir. Bunu daha ak ifade etmek gerekirse, yaratlmlarn
varlk tarzlarna dhil olan, imkn, potansiyellik, olu ve bozulu gibi hususiyetler dikkate alndnda, onlarda ktln ortaya kmayacan
dnmek imknszdr. Dolaysyla, filozofa gre, lemin btnyle iyi
olmas iin niin ktlk ondan tamamen dlanmad? denilirse buna yle yant verilir: Bu durumda o kendisi olmazd. nk onun varl ktln kendisinden ortaya kmayaca bir durumda olmas imkansz varlktr demitik. (2005a, 167). Filozofun burada kastettii udur: lemin
hibir ktlk iermemesi Tanrnn iyilii ile daha badaan bir durum
deil midir? Tanr lemi hibir ktlk iermeyecek tarzda yaratamaz
myd? gibi sorular, Tanr lemi yaratmasa daha iyi deil miydi? sorusu
ile e anlamldr. Eer Tanrnn lemi yaratt kabul edilirse, Tanr ile
lem arasndaki ilikinin Yaratc-yaratlm ilikisi olduunu, Yaratc ile
yaratlmlarn ontolojik statlerinin kkl biimde farkl olduunu ve
lemdeki varlklarn yaratlmlara zg-potansiyellik, olu-bozulu vs.eksikliklere sahip olmas gerektiini de kabul etmek gerekir. Daha ak
ifade etmek gerekirse, bir eyin hem yaratlm olduu, hem de hibir eksiklik ihtimali barndrmad dnlemez; ktlk ihtimalinin yaratlmlarn doasndan ayr olduunu dnmek imknszdr:

Ktlk Problemi

yet bu alem, ierisinde iyi ve kt eylerin meydana gelecei ve orada


bulunanlardan hem doruluun (salh) hem de fesdn sdr olaca bir
yapda olmam olsayd, alemin nizm asla tam olmu olmazd. Zira bu
alemde sadece pr doruluk olsayd bu alem deil de baka bir alem olmu olurdu ve mevcut yapsndan baka bir yapda olmas gerekirdi. (bn
Sn, 2003, 175)

Yaratlm bir eyin hibir ktlk ihtimali barndrmadn dnmek,


aslnda, onun yaratlm bir ey olmadn, yani onun, o olmadn sylemek demektir. Eer yaratlmlardan mantksal olarak ktlk ihtimalini dlamak imknsz ise, Tanrnn lemi hi yaratmam olmas daha iyi
deil midir? diye sorulmas halinde ise bn Sinaya gre, Tanrnn mutlak
iyiliini ve cmertliini aklama konusunda baka bir sorun gndeme
gelecektir. Tanrnn alemi yaratmad bir durumu dnmek, Tanrnn
yokluu varla tercih ettii, sahip olduu eyleri var etmedii bir durumu kabul etmek demektir. Oysa Tanr mutlak anlamda cmert bir varlk
olarak, sahip olduu eyleri hibir kar gzetmeksizin, hi ertelemeden
var edendir. Dolaysyla Tanrnn lemi hi yaratmad bir durum- yokluu varla tercih etmek anlamna geleceinden- arzi olarak ktlkleri
ieren bir lemi yaratt durumdan daha byk bir ktle neden olacaktr (Steel, 185). Ktlk ihtimalini ieren bir dnyann varl, onun
yokluundan daha az bir ktlktr. (Ayn yer). bn Sinaya gre yaratlm olmak mantksal olarak ktlk ihtimalini iermekte ise de bu, yaratlmlarn ncelikli olarak ktl gerektirdii manasna gelmez. Tanr
lemi yaratrken aslen iyilii murat eder ancak, yaratlm olmak tanm
gerei ktlk olasln ierdii iin ktlk yaratmada arzi olarak yer
alm olur (Steel, 186).
Sufi dnr Mevlanann ktlk (er) meselesi hakkndaki aklamalar
bn Sinann iyilik iin ktln arzi anlamda gerekli olduu gr ile
nemli lde paralellik arz etmektedir. Allah Tel Hazretleri hayr ve
erri murd eder; fakat ancak hayra rz olur, diyen Mevlanaya (2002,
162) gre, gerek ktlk, ktln ktlk olarak, kendi bana istenmesi durumunda sz konusu olur. Tanr, insann iyilik ilemesini istemektedir; ancak iyilik talebi/emri, dolayl olarak ktln de istenmesi anlamna gelir. Yani ktlk kendi bana istenen bir ey deil, iyilik talebinin
gerei (lazm) olan, dolayl bir olgudur. Tanrnn insanlara ynelik belli
emir ve nehiyleri vardr; insana, zaten yapmak istedii eyi emretmek
anlamsz olduu gibi, onu, yapmaktan zaten kand eyden nehyetmek
de anlamszdr. rnein, a bir insana Yemek ye demek ne kadar anlamsz ise, bir insana talar yemek yasak demek de o kadar samadr. Dolaysyla, hayr ile emrin ve erden nehyin sahih olmas iin, erre rgp
olan bir nefsin vcudu lazmdr. (Mevlana, 2002, 162). Daha ak bir ifadeyle, insanda ktle eilim olmasayd, Tanrnn belli eyleri emretmesi veya yasaklamas anlamsz hale gelirdi: Velkin Hak erre raz olmaz;
eer olsa idi hayr ile emretmez idi. (Ayn yer). Mevlana bu dncesini
anlatmak iin ilgin rnekler vermektedir: Ders vermek isteyen bir hoca,
talebesinin bilgisiz olmasn ister; ancak bu, onun bilgisizlii/cehaleti

317

318

nite 9

bizatihi murat ettiini gstermez; eer o, bilgisizlie raz olsayd ders


vermeyi istemezdi. Benzer biimde muayenehane aan doktor, insanlarn
hasta olmasn; sabah frnn aan ekmeki insanlarn a olmasn arzu
eder. Ancak, ne doktor hastal ne de ekmeki al bizatihi murat eder;
byle olsayd doktor insanlar muayene etmezdi ekmeki de ekmek satmazd. Bu rnekler gstermektedir ki bir eyi istemek iin, onun gerei
olan eyi de istemek gerekir; bir eyi murd etmek, onun levzmndan
olan eyi murd etmektir. (Ayn yer). Tanr insanlardan iyilik yapmalarn istemektedir; O, bunu istemekle, dolayl olarak bunun gerei olan ktl de istemi olmaktadr. Hem Tanrnn iyilii emrettiini hem de bunu
isterken, dolayl olarak ktl istemi olmadn dnmek mmkn
deildir; nk, bir eyi murd edip onun levzmndan olan olan eyi
murd etmemek muhaldir. (Mevlana, 163). yilik emri, dolayl olarak
ktln ortadan kaldrlmas talebini ierir; her zaman iyilii isteyen bir
kimse her trl ktln bertaraf edilmesini de istemi olur. Ancak ktln mevcudiyetini kabul etmeden, ktln ortadan kalkmasn istemek sz konusu olmaz. Sonu olarak ktlk, ktln ktlk olmas
bakmndan istenmesi durumunda ortaya kar; iyilik talep ederken, ktln dolayl olarak istenmesi ise ktlk deildir. (Ayn yer).
Buraya kadar iyilik metafizii bal altnda biri Hristiyan dieri Mslman dnce geleneine mensup, iki filozofun ktlk meselesi hakkndaki grlerini inceledik. Hem Augustinee hem de bn Sinaya gre,
asl olan iyiliktir, ktlk arzidir; ktln kendi bana gereklii bulunmamaktadr. Onlarn aklama tarzlarn doal ktlk-ahlaki ktlk
ayrm asndan deerlendirdiimizde, ileri srlen kantlarn daha ziyade doal ktl aklamaya matuf olduunu syleyebiliriz.
Augustine ahlaki ktlk meselesine temas ederken bunu Hristiyanlktaki asli gnah ile ilikilendirmekte, ilk insanlarn iradelerini yanl istikamette kullanmalarn btn ahlaki ve doal ktlklerin kayna olarak
sunmaktadr. Genel olarak deerlendirildiinde bn Sinann ahlaki ktlk meselesi zerinde ok fazla durmad sylenebilir. Bununla birlikte
Mslman bir filozof olarak bn Sinann hibir biimde asli gnah anlayna yer vermediini, insan zgr irade sahibi bir varlk olmasnn beraberinde getirdii ahlaki ktlk olgusunu kendi metafizik sisteminin btnl ierisinde makul biimde izah etmeye altn syleyebiliriz.
Ancak, bir sistem filozofu olan bn Sinann ahlaki ktlk hakkndaki
grn tam anlamyla aklayabilmek iin gereken geni analizlere burada yer vermemiz mmkn olmadndan sadece bunun imknna iaret
etmekle yetineceiz.
Ahlaki ktlkler insann ird fiillerinin sonucunda ortaya kt iin,
kendisi dndaki her eyin yaratcs olan Tanrnn irade sahibi bir varlk
olarak insan da yaratt gz nne alndnda nihai anlamda Tanrnn
ahlaki ktln sorumlusu olarak grlp grlemeyecei sorunu gndeme gelmektedir. Augustinee gre ahlaki ktlk ile Hristiyanlktaki
asli gnah inanc arasnda yakn bir iliki sz konusudur; ilk gnah ileyen insanlar akllarn ve iradelerini ktye kullandklar iin insann tabi-

Ktlk Problemi

at bundan onulmaz biimde yaralanmtr (Hick, 1967, 137-138). bn


Snya geldiimizde ise ona gre, ahlaki ktlk insann iradesi ile ilgili
bir mesele olmakla birlikte, konunun Augustinede olduu gibi ilk gnah
ile herhangi bir ilikisi kesinlikle sz konusu deildir.
2. yimserci Teodise
Augustine ve bn Sn gibi filozoflar srf iyi bir varlk olarak Tanrdan
ktln neet etmesinin imknsz olduunu dndkleri iin ktlk
meselesini iyiliin yokluu tarznda aklamaya altklarn grdk. Buna karlk teist dnrlerin nemli bir ksm ktln antik gerekliini kabul ederek, Tanrnn iyilii, kudreti ve adaleti ile dnyadaki ktl bir arada izah etme konusunda farkl teebbsler ortaya koymulardr.
yimserci Teodise bunlardan biridir. slam dncesinde Gazzlnin
savunduu bu yaklama gre, mevcut dnya mmkn dnyalarn en
iyisidir. Gazalinin bu cmlesi, daha sonra ksaltlm bir ekle sokularak
bu konuda yaplan tartmalarn adeta deimez baln oluturmutur
ki cmlenin Arapas udur: Leyse fil-imkn ebde min m kn: yani olmu
olandan daha iyisi mmkn deildir. Gazalinin bu ifadesi, rahmet-i
amme (umumi rahmet) eklinde tanmlanan inayet kavram, lemde
grlen nizam ve gaye fikri ve Allahn teki btn sfatlaryla yakndan
ilgilidir. (Yaran, 1997, 155). Bu anlaya gre, lemde ktlk mevcut
olmasna ramen olabileceklerin en iyisi bu dnyadr, ondan daha iyisi
dnlemez. Gazzlye gre, Tanrnn alemi ktlkleri de ierecek
tarzda yaratm olmas, btn olarak dnldnde ilahi hikmete halel
getirmez:
Eer Allah-u Tel btn insanlar en akll ve en bilgilinin durumunda
yaratsa ve onlara alabildiine ilim verse, anlatlamayacak ekilde hikmet
aktsa, sonra da hepsi kadar yeniden onlara akl, ilim ve hikmet verse,
sonra geleceklerini onlara aklasa, melektun srlarn onlara bildirse,
ltfunun ve ukubetinin inceliklerini onlara aklasa, sonra kendilerine verilen ilim ve hikmetle mlk ve melekt leminin tedbirini onlara verse, onlarn tedbiri Allahn tedbirini sivrisinein kanad kadar ne arttrabilir, ne
de eksiltebilir. Bir zerreyi kaldrp birini deitiremezler. Kimsenin ayp,
kusur, hastalk ve fakirlik gibi durumlarn kaldramaz; shhat, kemal,
zenginlik ve faydal olan ve Allah-u Telnn verdii nimetlerin deitirilmesine imkn bulamazlard. Hatta Allah-u Telnn yer ve gklerde
yaratt eylere btn imknlar ile baksalar da bir kusur bulamazlard.
Allah-u Telnn kullarna taksim ettii rzk, ecel, huzur, sknt, kudret,
acziyet, iman, kfr, taat ve massiyet gibi her eyin tamamen adilane olup
asla zulm olmadn ve gerei gibi layk olduu ekilde yapldn anlarlar. Bundan daha gzel ve tamam bir taksimatn mmkn olamayacan bilirlerdi. ayet daha gzel ve iyisi olsa da Allah-u Tel bunu yapmasa, o vakit ulhiyete mnafi olan acziyyet olurdu. Belki dnyalktaki
her eksiklik ahirette bir kemaldir. Bir ahsa nispetle ahiretteki noksanlk,
dierine nispetle nimettir. Zira gece olmasa, gndzn; cehennem olmasa,
cennetin kadri bilinmezdiNoksan olmadan kemalin kadri bilinmez.
Hayvanlar yaratlmasa, insann erefi belli olmazd. Zira kemal ve noksanlk, birbirine nispetle belli olurlar. (Gazl, 1975, 174-175)

319

320

nite 9

Gazalinin savunduu bu iyimserci yaklamn bir benzerini Bat felsefesinde Leibniz gndeme getirmi ve yle bir akl yrtmede bulunmutur:
Tanr her eye kadirdir ve mmkn olan her eyi yaratabilir; kemal sahibi olmas hasebiyle Tanr mmkn olan en iyi lemi yaratmak isteyecektir;
o halde bu lem, bnyesindeki ktlklerle birlikte, yine de mmkn olan
en iyi lem olmak zorundadr. lgintir ki bunun dnda daha az ktlk
ieren mmkn alemler olabilir, fakat buradaki asl maksat bu dnyann
genelde en iyi olmasna uygun olarak optimum iyi kt dengesini iermesidir. (Peterson vd. 2009, 193). Leibnize gre, dnya iinde ktlkleri
barndrmaktadr, ancak bir btn olarak dnldnde sadece iyi
olan bir dnya deildir; o, mmkn dnyalarn en iyisidir. Bu dnya,
sonsuz dnyalar varsayldnda ve hayal edildiinde bile, daha iyisi dnlemeyecek ve yaratlamayacak en iyi mmkn dnyadr. (Yaran,
1999, 72) Dnyadaki baz ktlklere bakldnda, mevcut lemin mmkn dnyalarn en iyisi olmad dnlebilir. Ancak, unu biliyoruz ki
baz insanlar iin iyi olan eyleri bakalar kt addetmekte veya ayn
insan gemite iyi sayd eyi imdi kt grebilmektedir. nsanlarn
ktlk ve iyilik konusundaki snrl/izafi deer yarglar dikkate alndnda insanlarn dnyann btn hakkndaki hkmlerinin de eksik ve
yetersiz olaca aktr. Dolaysyla, ateist dnrlerin mevcut dnyann
mmkn dnyalarn en iyisi olduu grn rtmeleri bu iddiann
ispatlanmasndan daha kolay deildir.
Grld zere hem Gazali hem de Leibniz evrende ktln mevcut
olduunu kabul etmekle birlikte, bu durumu Tanrnn varln veya
Onun belli sfatlarn glgeleyen bir sorun olarak grmemektedirler. Hatta
mevcut haliyle lemin, Tanrnn hikmet ve inayetinin eseri olarak, yaratlabilecek en iyi dnya olduunu iddia etmektedirler. Ancak bu ekildeki
iyimserci bir teodise anlay baz sorunlara yol amaktadr. Tahmin edilecei zere, byle bir teodisenin ne kadar tatmin edici olabilecei nemli
lde bizim mmkn lemlerin en iyisi kavramna atfedeceimiz ierik
ile mevcut lemin byle bir tanma uyup uymadna bal kalacaktr.
(Reber, 2006, 135). Her eyden nce mmkn en iyi dnya kavram tutarsz olabilir, tpk mmkn en byk tamsay kavramnn mantksal
olarak tutarsz olduu gibi. Ksaca tamsaylar sisteminin sonu yoktur.
Benzer ekilde, neden mmkn bir en iyi dnya olduunu dnelim?
(Peterson vd., 194) eklinde bir itiraz gndeme gelmektedir. kincisi,
Leibnizci yaklam dnyamzn daha iyi olmaya elverili olmadn tazammun eder, fakat bu tazammun bizim gndelik ahlaki yarglarmza
ters der. yimserci teodise anlaynda ortaya kan nc, belki de en
nemli sorun udur: inde bunca ktlk olduuna gre, iyi bir Tanr
niin bir dnyay yaratmay tercih etmitir? Baka bir ifadeyle, Tanr niin
bu dnyay yaratmtr, eer daha iyisini yaratamyorsa?(Ayn yer).

Ktlk Problemi

3. zgr rade Savunmas


Teist dncede ateistlerin ktlk meselesindeki itirazlarna kar gelitirilen teodiselerden biri de zgr irade savunmas adl teodisedir; bu
teodisenin ada din felsefesindeki en nemli savunucusu Alvin
Plantingadr. Bu teodise, insann ahlaki bir eylemi zgr iradesiyle seebilmesi iin (ahlaki) iyilik kadar (ahlaki) ktl gerekli gren ve bylece
ktln varlna teistik adan bir aklama getirmeye alan yaklamdr. (Reber, 136). Bu anlaya gre, Tanr yarattklarna iyi ile kt
arasnda seim yapma gc bahetmitir ve bunu yapmakla, onlarn kty seecei tehlikesini gze almtr (Le Poidevin, 2003, 141). Plantinga
insan hrriyeti ile ktln varl arasndaki bir anlamda zorunlu grd ilikiyi yle ifade etmektedir:
Bazen nemli lde zgr olan (ve zgr olarak, ktlkten daha ok
iyilik yapan) yaratklarn olduu bir dnya, hi zgr yaratklar iermeyen fakat dier her eyin ayn olduu bir dnyadan daha deerlidir. mdi,
Tanr zgr yaratklar yaratabilir, fakat onlarn sadece doru olan yapmalarna neden olamaz veya bunu zorunlu klamaz. nk eer yle yaparsa, onlar nemli derecede zgr olmazlar, onlar doru olan zgrce yapmazlar. Ahlaki iyiye yetenekli yaratklar yaratmak iin, o halde, Tanr
ahlaki ktye de yetenekli yaratklar yaratmak zorundadr; Tanr onlar
hem ktlk yapmada serbest brakp hem de ktlk yapmaktan alkoyamaz. Vaka udur ki Tanr nemli derecede zgr olan yaratklar yaratmtr; ne yazk ki onlardan bazlar zgrlklerini kullanmada yoldan
kmlardr: te ahlaki ktln kayna budur. Ancak bu yaratklarn
bazen yoldan kmalar vakas, ne Tanrnn mutlak kudretine, ne de
onun iyiliine kar bir delili oluturur; zira Tanr ahlaki ktln meydana gelmesini ancak ahlaki iyinin imknndan kesinti yaparak nleyebilirdi. (Plantinga, The Nature of Necessity, 166-167, Peterson vd. 179dan naklen).

Plantingaya gre, ahlaki adan zgr bireyler yaratmak iin iyilii de


ktl de zgr bir ekilde seebilen bireyler yaratmak gerekir. Yine,
Tanr bir taraftan ktl seebilen varlklar yaratrken, dier taraftan
onlarn byle tercih yapmalarna engel olamazd. Bu durumda onlar zgr
olamayacaklard. zgr irade sahibi bu varlklarn bir ksm tercihlerini
ktlkten yana kullanmlardr ve ktln kayna da budur. Ancak
bu varlklarn ktl tercih etmeleri Tanrnn mutlak gcyle veya
mutlak iyiliiyle elien bir ey deildir. Doru, Tanr batan ahlaki ktle engel olabilirdi, fakat bu durumda (zgr iradeyle gerekleen) ahlaki iyiliin imkn olmazd. (Reber, 136) Baka bir anlatmla, iinde zgr
varlklarn yer ald bir dnya sz konusu olduunda, buradaki zgr
varlklarn yoldan kmalarna engel olmak Tanrnn kudreti dhilindeki
bir ey deildir. (Peterson vd., 180). Bu teodisede ktln gereklii
kabul edilmektedir, ancak bu durum Tanrnn kudret ve iyilii ile elien
bir sonu dourmamaktadr. nk bu anlaya gre, ktln mstakil
bir varl yoktur; ktlk, zgr irade sahibi varlklarn tercihlerini yanl
ynde kullanmalar sonucunda ortaya kan bir olgudur.

321

322

nite 9

Ktln hi olmamas, zgr irade sahibi varlklarn bulunmad bir


dnyann mevcudiyetine baldr. Ancak ktlk pahasna da olsa iinde
zgr irade sahibi varlklarn bulunduu bir dnya bu tr varlklarn bulunmad bir dnyadan daha kymetlidir ve Tanrnn yaratrken byle
bir dnyay tercih etmesi Onun mkemmellii ile daha uyumludur.
Plantingann zgr irade savunmasn yle zetleyebiliriz: radi olarak
kt eylemlerden ok iyi fiilleri tercih eden zgr irade sahibi varlklar
ieren bir dnya, iinde byle zgr varlklarn bulunmad bir dnyadan daha kymetlidir. Tanr zgr irade sahibi varlklar yaratabilir ancak
her zaman onlarn iyi/doru olan tercih etmelerine neden olamaz. Eer
Tanr byle yapm olsa onlar gerek anlamda zgr olamazlar ve
iyi/doru olan zgrce tercih edemezler. Tanrnn ahlaki iyilie yetenekli
varlklar yaratmak iin bu varlklar ayn zamanda ahlaki kty yapmaya da yetenekli olarak yaratmas gerekir. Tanr hem bu varlklara ahlaki
kty yapma yetenei verip hem de onlar bundan alkoymas dnlemez. zgr irade sahibi varlklarn baz durumlarda iradelerini ktye
kullanmalar ahlaki ktln kaynadr, ancak bu, Tanrnn ne kudreti
ne de iyilii ile eliir. nk O, ancak ahlaki iyiliin imknn ortadan
kaldrarak ahlaki ktln yok olmasn salayabilir; bu ise zgr iradeli
varlklarn bulunmad bir dnyada gerekleebilir. Hlbuki zgr irade
sahibi varlklar ieren bir dnya iinde byle zgr varlklarn bulunmad bir dnyadan daha deerlidir ve Tanr daha deerli olan tercih etmitir (Plantinga, 2001, 30).
zgr irade teodisesinin bir dier savunucusu olan R. Swinburnee gre,
bizim zgr olmamz, seimlerimizin ok nemli olmas, iyi ya da kt
varlklara byk etkiler yapabilmemiz, bir yaratcnn bize verebilecei en
byk hediyelerden biridir. (Swinburne, 2001, 92). nsanlarn zgr ve
sorumlu seimler yapabilmesi, onlara bahedilmi byk bir iyiliktir; ancak bunun gerekleebilmesi iin ahlaki ktln doal bir olaslk olduunu kabul etmek gerekir. Tanr insanlara zgr iradeyi bahederken, bu
doal olasl, yani, ahlaki ktln ortaya kp kmamasnn kendi
kontrol dnda olduunu batan kabul etmitir; Tanrnn bize byle bir
zgr irade vermesi ve bizim onu daima doru biimde kullanmamz
salamas, mantksal olarak olas deildir. (Swinburne, 87).
nsanlarn birbirlerine kar sadece iyilikte bulunduu ancak hibir zarar
vermedii bir dnyada ok snrl bir sorumluluktan sz edilebilir. Eer
Tanr byle bir dnya yaratm olsayd, byk olundan kk oluna
bakmasn isteyen, ancak byk oluna, her hareketini gzleyeceini ve
yapt her yanlna hemen mdahale edeceini syleyen bir baba gibi
davranm olurdu (Swinburne, 89). Bir babann ocuklarna yapabilecei
en byk ktlk, onlarn bilgi, g ve zgrlk sahibi bireyler olarak
gelimelerine engel olmaktr. nsanlarn, ktlk ileme olasl olmadan
zgr ve sorumlu seim yapabilmeleri sz konusu olamaz. Dolaysyla,
iyi bir Tanr, iyi bir baba gibi sorumluluu havale edecektir. Tanr bile
bize bu seimi, ktlkle sonulanma olasl olmadan veremez.
(Swinburne, 89).

Ktlk Problemi

4.Ruhsal Olgunlama/Nefs Eitimi Teodisesi


Yukarda Augustineci teodiseden bahsederken onun anlaynda asli gnahn merkezi bir yer tuttuunu sylemitik. Asli gnah btn ktlklerin kayna olarak gren Augustine Tanrnn insan tam ve eksiksiz
biimde yarattn ve ilk gnah ilemeden nce insann masum/mkemmel olduunu kabul ettii iin ona gre, nsan iradesini neden kt ynde kulland? sorusuna cevap verme imkan yoktu. Hristiyan
gelenekte Augustineden nce yaam olan baka bir dnr olan St.
Irenaeus (. 202) insann doas/yaratl konusunda farkl bir anlay
ortaya koyarak ktlk meselesini izah etmeye almtr. ada din
felsefesinde J. Hickin de grlerini savunduu Irenaeusa gre, insan
balangta mkemmel bir tarzda yaratlmamtr; insann yaratlnn iki
aamas vardr (Hick, 1990, 44). Birinci aama, Adem ve Havvann ilk
gnah ilemesinden nceye tekabl eder; bu safhada insanlar mkemmel
deildir. Onlara akl ve irade bahedilmi olup, onlar ruhsal ve ahlaki
gelime kapasitesine sahip olarak var edilmilerdir; henz olgunlamam
canllar olarak uzun bir gelime sreci iindedirler. u anda gereklemekte olan ikinci aamada ise insanlar kendi zgr seimleri ile Tanrnn
ocuklar olmaya adm adm ilerlemektedirler. nsann balangta eksik/naks olarak yaratlm olmasnn sebebi, insann zgrlne atfedilen pozitif anlam ile irtibatldr. Bu anlayta iki temel kabuln etkili olduu sylenebilir:
1.

nsan iin zor ve batan karc artlar altnda zgr ve sorumlu


ahlaki seimlerde bulunarak iyilii elde etmek, zgr bir fail olarak hibir katkda bulunmakszn doutan hazr bir ey olarak iyilii kazanmaktan ok daha kymetlidir. Balangta eksik bir varlk
olan insann, ahlaki seimleri ile yetkinlemesi daha deerlidir.

2.

Tanr ile insan arasnda hibir mesafe olmasayd, insann yaratcs


ile zgr bir ilikisinden sz edilemezdi. nsann her anlamda bir
zat ve ahlaken zgr bir fail olmas iin Tanr ile insan arasnda
epistemik bir mesafenin bulunmas, insann meknsal anlamda
olmasa da bilgisel adan belli bir uzaklkta olmas gerekir. Tanrnn her anlamda aikar olmad bir dnyada yaayan insann,
otonom bir varlk olarak kendi akl ve iradesini kullanarak Tanry
bilmesi ve Tanr ile arasndaki epistemik mesafeyi ortadan kaldrmas gerekir (Hick, 1990, 44).

Hicke gre (1990, 45), Irenaeuscu teodisede insan, bir taraftan kendi tabiatndan gelen bencillik eiliminin, te taraftan din ve ahlakn bu bencillii
ama arsnn gerilimi ierisinde olan bir varlk olarak tasavvur edilmektedir. Augustineci teolojide insann mkemmellii gemite kalm, asli
gnahtan nceki eriilemez bir durum olarak grlrken Ireneauscu teolojide ise gelecekte, zaman ierisinde elde edilecek bir olgu olarak deerlendirilmektedir. Irenaeuscu teodisedeki insan anlay, bu teodise asndan
ahlaki ktlk meselesinin nasl aklanmas gerektii sorusuna da nemli
lde yant vermektedir. Ahlaki ktlk insann zgr iradesi ile ortaya

323

324

nite 9

kan bir olgudur; Tanr ile insan arasnda epistemik bir mesafe bulunmaktadr; insan akln ve iradesini kullanarak bu mesafeyi ortadan kaldrmak iin alt lde ahlaken/ruhen olgunlaabilir. Dolaysyla ahlaki ktlk, Tanr belli bir bilgisel uzaklkta yaratlan insann yaratl
tarznda zorunlu olarak ierilen bir kouldur. Yukarda da sylediimiz
gibi, insanlarn gerek zgrle sahip kiiler olabilmeleri iin Tanr ile
aralarnda belli bir bilgisel (meknsal deil!) mesafenin olmas kanlmazdr. Ancak byle bir durumda insann Yaratcsn zgr bir ekilde
bilme ve sevme imkn olabilir. (Reber, 137).
Evrimci yaratma dncesine dayanan bu anlaya gre, Tanrnn evreni
yaratmadaki nihai amac, iindekilerin en yksek hazz ve en dk acy
tecrbe edecekleri bir cennet tesis etmek deildir; daha ziyade grevlerini
yerine getirerek, zorluklara gs gererek insanlarn nefslerini eitmelerine ve ahlaken olgunlamalarna zemin oluturmaktr (Hick, 1990, 45-46).
Zira ayartlmaya maruz kalma, hatta bizzat ktle itirak etme gibi tecrbeler insann ahlaken olgunlaabilmesinin temel koullar arasnda yer
alr (Peterson vd. 200). Bu gre gre, btn bir nefs eitimi sreci iin
hususi bir tr evre gerekir. Kiisel geliime yardm eden bu evre yle bir
evre olmaldr ki burada gerek etin zorluklar, ahlaki fazileti sergilemek
iin gerek frsatlar ve iman feda etmek iin gerek imkanlar olmas gerekir. Bu artlarda, baarszlk, mahvolma, ac ekme ve hakszlk gibi ktlklere yol aacak hakiki bir risk vardr. (Peterson vd. 200-201).
Hick insann ruhsal bakmdan gelimesi iin dnyada ktlklerin bulunmasnn gerekliliini izah etmek iin, iinde hibir ktln veya
olumsuzluun bulunmad muhayyel bir dnyay rnek gsterir. Ona
gre, cenneti andran byle bir dnyada hibir acya ve straba yer yoktur:
Hi kimse baka birine zarar veremez; katilin ba bir kda dnr,
soyulan bir bankann kasasna mucizev ekilde yine milyonlarca dolar
konur, trafik kazasnda kimse yaralanmaz vs. Byle bir dnyada almaya gerek yoktur, nk tembellikten hibir zarar ortaya kmaz; tehlike
annda bakalarn yardma armaya gerek yoktur, nk byle bir dnyada gerek bir ihtiya veya tehlike de sz konusu deildir (1990, 46) .
Hicke gre, byle bir dnyada bizim imdi sahip olduumuz ahlaki kavramlarn hibir anlam kalmayaca aikrdr.

Ktlk Problemi

rnein, birisine zarar vermek bizim kt fiil kavrammzn


temel bir unsurudur. Halbuki hazc bir cennette baka
birisine zarar vermek sz konusu olamayacandan, kt
fiilden sz edilemedii gibi kt fiilin kart olan iyi fiilden
de sz edilemez. Hibir tehlikenin veya zorluun olmad
yerde cesaret ve metanetin de anlam kalmayacaktr; yine
cmertlik, nezaket, basiret, dierkamlk gibi ahlaki
kavramlardan da sz edilemeyecektir. Dolaysyla, byle bir
dnya insanlarn arzularn tatmin etmesine hizmet etse bile
insann kiiliinin ahlaki zelliklerinin gelimesi iin elverili
olmayacaktr. Ahlaki geliim asndan dnldnde
byle bir dnya mmkn dnyalarn en kts olacaktr
(Hick, 1990, 46).
Yukardaki aklamalar Irenaeuscu teodisenin doal ktlk hakkndaki
yaklamn da ortaya koymaktadr. Doal ktlkler olmaldr, nk bu
tr ktlklerin bulunmad bir ortamda insann ahlaken/ruhen gelime
imkn ortadan kalkacaktr. nsan ahlaki ktlklerin yan sra doal ktlkler ile mcadele ederek nefsini olgunlatrabilir ve bir evrim srecinde
olan yaratlnn ikinci aamasn gerekletirebilir. Hicke gre, insann
ahlaki geliimi dnya hayatnn tesine uzanan bir anlama sahiptir. Ac ve
strap veren ktlklerle mcadele etmek ounlukla insann metanet,
sabr ve cesaret gibi meziyetleri kazanmasna yardmc olmakta ise de baz
durumlarda yaanan aclar ve ktlkler insan korkuya, bencillie ve
ksknle sevk edebilmektedir. Bu sebeple, dnyada ileyen ruhsal
geliim srecinin tam anlamyla baarl olabilmesi iin lm sonras hayatta da devam etmesi gerekir (Hick, 1990, 47; Yaran, 1997, 107). Yine
Irenaeuscu teodise asndan, ahlaken olgunlamak iin bu kadar ok ktle maruz kalmaya deip demedii tarzndaki soruya verilecek cevap, gelecekteki iyiliin byklnn bu amaca ulamak iin insann
bana gelen her trl olumsuzluu hakl klacak lde olduu biiminde
olmaldr. Irenaeuscu teodise imdiki hayal gcmzn tesinde, Tanrnn bize olan sevgisinin nihai gereklemesi olan hayat ve nee doluluunun hi bitemeyecek hazznn, hem bu dnyada ve hem de teki dnya
ve dnyalarda insan hayatnn uzun yolculuu boyunca karlalan btn
ac ve skntlara deer olacan iddia eder. (Yaran, 107). Buraya kadar
anlatmaya altmz Irenaeuscu teodisenin temel tezleri yle zetlenebilir:
1.a. nsan doal evrim yoluyla yaratlmtr. b. nsan, Tanrdan bilisel bir
mesafe, bir uzaklk iinde yaratlmtr. c. nsana Yaratcs karsnda temel (basic) bir zgrlk imkan veren bu bilisel uzaklktr. 2. Benmerkezli bir organizma olan insann iinde hayatta kalma mcadelesi verdii sert ve skntl dnya, yine de ahlaken manen olgunlamam bir yaratk olan insann nihai yetkinlie doru geliebilecei bir evredir. 3. Bu
gelime bu hayatta balar, onun telerinde srp gider. 4. Bu durumda,
ahlaki ve sosyal ktlk, Tanrnn mkemmellememi sonlu kiiler ya-

325

326

nite 9

ratmasnn u anki aamasnn zorunlu zellikleridir. 5. Ktln varlnn nihai sorumluluu Tanrya aittir. (Yaran, 97).

Ahlaki geliim/nefs eitimi teodisesine farkl eletiriler yneltilmitir. Bunlar arasnda en dikkat ekici olan Hickin dnyadaki doal ve sosyal ktlklerin insann ahlaki geliimine hizmet ettii tezi ile ilgilidir. Bu dnceye itiraz edenlere gre, ekilen aclar, straplar kiinin ahlaken
gelimesine hizmet etse bile bu tr olumsuz tecrbelerin bazen tam tersi
sonular dourduu, insann kiiliinin bozulmasna neden olduu da bir
vakadr. Dolaysyla, olumsuz rnekler Hickin dnyada ilediini varsayd ahlaki geliim srecinin gerekten baarl olup olmad konusunda hakl phelere neden olabilmektedir (Yaran, 105). Zira zaman iindeki
hayatta bile, bir nefs eitimi program olup olmadn fazlasyla pheli
klacak yeterince baarszlk vardr. Kesinlikle, karakteri gelimekten ziyade mahvolmu o kadar ok insan vardr ki, dnceli insanlar bu nefs
eitme srecinin etkinliini veya hatta gerekten byle bir eyin olup olmadn bile sorgulayabilirler. Kald ki, pek ok eletirmen, bu nefs eitme
amacnn, eer ok sayda rnekte baarl olsa bile, bu amaca ulamak iin
kullanlan (mesela, byk zorluk, ac ekme, felaket) gibi aralar kullanmay merulatrp merulatrmayacan merak ediyor. (Peterson vd.,
201-202).
5. Sre Teodisesi
Teist dncede ktlk meselesine kar gelitirilen cevaplardan biri de
Sre Teodisesi olarak adlandrlan grtr. Daha nce Tanr tasavvurlar anlatlrken sre teizminden bahsedilmiti. A. N. Whitehead ve C.
Hartshorne gibi sre teistleri klasik teizmden farkl bir uluhiyet anlayn
savunmaktadrlar.

Bu dnrlere gre, Tanr, mutlak, deimez, mkemmel,


hereye gc yeten, kendisi dndaki hereyi yoktan yaratan
zamansz bir varlk deildir; Tanr, greli, deiken, gc
snrl, zaman ierisinde mkemmelleen bir varlktr. Sre
teistlerine gre, ateistlerin Tanr dnyadaki ktlkleri niin
ortadan kaldr(a)myor? eletirisi klasik teizmde Tanrnn
snrsz g sahibi bir varlk olarak tasavvur edilmesinden
kaynaklanmaktadr. Onlara gre, ateistlerin eletirilerine
makul cevap vermenin yolu Tanrnn kudretinin mutlak
deil, snrl olduunu kabul etmekten gemektedir.
Dolaysyla, sre felsefesine dayanan sre teolojisinin
ktlk ve teodise anlay temelde snrl bir Tanr anlayn
ngrmek asndan klasik teizmden nemli noktalarda
ayrlmaktadr. (Reber, 135).

Ktlk Problemi

Sre teodisesinin ktlk meselesine ilikin yaklamn anlayabilmek iin


sre teizmindeki uluhiyet anlayn ana hatlaryla da olsa hatrlamak
gerekir. Klasik teizm varlk (being), sre teizmi ise olu (becoming) dncesine dayanr; sre dnrlerine gre, Tanrnn iki mahiyeti vardr: Asl mahiyeti (Primordial Nature) ve oluan mahiyeti (Consequent
Nature). Tanrnn asl mahiyeti dnyann nasl ilerleyebileceine dair btn ezeli imkanlar ierir; Tanrnn oluan mahiyeti bu imkanlardan bazlarn hayatlarnda bilfiil hale getirmeyi seen yaratklarn tecrbelerini ve
cevaplarn ierir. Tanrnn oluan mahiyeti yaratklar dnyasndaki hadiselere karlk vererek deitike, Tanrnn da deitii veya bir sre
iinde olduu sylenebilir. (Peterson vd., 202). Sre teizminde Tanr
kudret sahibidir; ancak btn kudret Tanrnn tekelinde deildir. Snrl/yaratlm varlklar da kudret sahibidir ve belli fiilleri yerine getirebilirler. Kudret sahibi olmak ve belli fiilleri yerine getirebilmek yaratlm varlklarn zgrlnn zorunlu kouludur. O takdirde Tanrnn kudretine
yaratlmlar gerekten direnebilirler. Sre dnrlerine gre, ilahi kudretin zorlayc olmaktan ziyade ikna edici olarak grlmesi gerekir. Tanr
yaratklar iyi ynnde ve ktlkten uzaa cezbetmeye alabilir; fakat
onlar iyiyi semeye zorlayamaz. Sre felsefesinin temsilcisi David Ray
Griffin (d. 1939) Tanrnn ktl ortadan kaldrmayacan syler.
(Peterson vd., 203). Sre teizmine gre Tanr, klasik teizmde olduu gibi,
alemi yoktan yaratan bir varlk deildir; evrenin yapsal zelliklerini Tanr
belirlemedii iin evrenin ileyiinin yasalar Tanrnn gcn snrlandrmaktadr. Tanr, snrl kudreti ile alemi etkileyebilmektedir; ancak
onun evren zerindeki etkisi zorlayc deil daha ziyade ikna edici tarzda
gereklemektedir (Hick, 1990, 48-49). Tanrsal irade baka trl olmas
mmkn olmayan gerekliin nihai yapsnn ngrd yasalara boyun
emek zorundadr Tanr yaratma (yani kendini gerekletirme) srecinde daima en iyi imkan sunduu halde ortaya kan olgular/olaylar byle
ilahi plana uyup uymamakta zgr olduklarndan her zaman Tanrnn
istedii ey gereklemez. te dnyadaki ktlk tam da bu noktada ortaya kmaktadr. (Reber, 135).
Grld zere, sre teodisesi ktlk meselesini aklarken bunu byk lde Tanrnn kudretini snrlandrarak temellendirmeye almaktadr. Ancak bu husus sre teodisesine yneltilen eletirilerin de odan
oluturmaktadr. Zira birok teiste gre, sre teizminin ktlk hakkndaki aklamas teolojik adan ar bir bedel demek manasna gelmektedir. Bu anlayta ateizmde olduu gibi ktln mevcudiyeti Tanrnn
varln imkansz klmamaktadr, ancak snrl bir uluhiyet dncesini
beraberinde getirmektedir. Evreni yoktan yaratmayan, yaratlmlar zerinde sadece ikna edici tarzda etkide bulunan snrl bir Tanrnn zatl ve
ne lde ibadete layk olduu son derece tartmaldr (Yaran, 1997, 8990). Sre teodisesinin en temel amaz ktlk sorununa snrl bir Tanr
kavramyla aklama getirmi olmasdr (teistik) Tanr tasavvurundan
vazgeerek bir aklama getirmek sre felsefesi/teolojisinin temel varsaymlaryla uyumlu olsa da geleneksel teistler iin bir zm olmayacaktr.

327

328

nite 9

Dier yandan, byle bir yant ateizm iin de bir aklama olmayacaktr;
nk ktln snrl bir Tanr anlayyla tutarl olacan birok ateistin kabul etmemesi iin bir neden grnmemektedir. (Reber, 136).

Ktlk Problemi

zet
Ktlk meselesi, klasik teist dncede Tanrya yklenen kudret, adalet
ve iyilik gibi sfatlarla dnyadaki ktlk olgusunun badatrlp badatrlamayaca konusundaki tartmalar kapsar. Klasik teist anlayta Tanr, mutlak, zorunlu, deimez, basit, her eyi bilen, her eye gc yeten,
kendi dndaki her eyi yoktan yaratan, ezeli-ebedi, mutlak iyi bir varlktr. Buna karlk Tanrnn varln inkr eden ateist filozoflarn en nemli
hareket noktalarndan biri ktlk meselesidir. Bu filozoflara gre dnyada ktln mevcudiyeti aktr ve bu durum her eye gc yeten ve
mutlak iyi bir varln mevcudiyetinin ya imkansz olduunu (mantksal
ktlk problemi) ya da ok dk bir ihtimal olduunu (delilci ktlk
problemi) gstermektedir.
Teist filozoflar, ateistlerin itirazlarnn kendi Tanr tasavvurlarn glgelemediini farkl kantlarla ispatlamaya almaktadrlar. Teistlerin ktln varl ile Tanrnn iyilii ve adaletini badatrma abalarna
teodise denmektedir. Teodise Tanr (theos) ve adalet (dike) szcklerinden mrekkeptir ve terim olarak, Tanrnn snrsz kudreti ve iyilii ile
ktln gerekliini badatrmay; ktlk olgusu karsnda Tanrnn adalet ve hakkaniyetini savunmay ifade eder. Teistlerin bu konudaki aklamalarnda temelde iki yaklam n plana kmaktadr. Birincisi
ktln yokluunu savunurken, dieri ktln mevcudiyetini kabul
edip bunu makul biimde izah etmeye almaktadr.
Augustine ve bn Sina gibi filozoflarca savunulan iyilik metafizii dncesinde asl olan iyiliktir, ktlk arzidir; ktln kendi bana gereklii bulunmamaktadr. Varlk ile iyilik arasnda koutluk olduunu varsayan bu anlaya gre, Tanr srf varlk olduu iin ayn zamanda srf
(mahza) iyiliktir. Srf iyi bir varlktan ktln/errin kmas dnlemez; bu bakmdan ktln ontik gerekliinden sz edilemez; ktlk,
iyiliin bulunmamas veya na-mevcudiyeti anlamna gelir. zellikle bn
Sinaya gre, dnyada ktlk olarak addedilen hadiseler/durumlar, Tanrnn bi-zatihi irade ettii bir ey deildir. Yaratlmlar, varlk tarzlar
itibariyle, ktln kendilerinden kmas imknsz olmayan bir zelliktedir; yaratlmlarn varlk tarzlarna dhil olan, imkn, potansiyellik, olu
ve bozulu gibi hususiyetler dikkate alndnda, onlarda ktln ortaya kmayacan dnmek imknszdr. Bir eyin hem yaratlm olduu, hem de hibir eksiklik ihtimali barndrmad dnlemez. Ayrca,
dnyada ok ktlkler bulunmaktadr; ancak ounlukta olan ktlk
deil, iyiliktir. Yokluk ile ktlk zde olduundan, Tanrnn lemi hi
yaratmamas, arzi anlamda ktlkleri ierecek tarzda yaratmasndan
daha byk ktln ortaya kmasna neden olacaktr. Dolaysyla Tanrnn lemi yaratmas Onun mutlak iyiliin bir tecellisidir.
Gazzali ve Lebnizin savunduu iyimserci teodiseye gre, lemde ktlkler mevcut olmasna ramen bu dnya olabileceklerin en iyisidir, ondan
daha iyisi dnlemez. Daha az ktlk veya daha ok iyilik ieren
mmkn dnyalar dnlebilir; fakat ilahi hikmetin eseri olan mevcut

329

330

nite 9

dnya btn olarak dnldnde optimum iyi kt dengesini ieren


en iyi dnyadr. Plantingann savunduu zgr irade savunmasnda
ahlaki ktlk insan zgr irade sahibi olmasnn tabii sonucudur. Tanr
insana irade vermekle hem iyilik hem de ktlk seeneklerini tercih etme
hakk tanmtr. Ktln hi olmamas, zgr irade sahibi varlklarn
bulunmad bir dnyann mevcudiyetine baldr. Ancak ktlk pahasna da olsa iinde zgr irade sahibi varlklarn bulunduu bir dnya bu
tr varlklarn bulunmad bir dnyadan daha kymetlidir ve Tanrnn
yaratrken byle bir dnyay tercih etmesi Onun mkemmellii ile daha
uyumludur.
Evrimci yaratma dncesine dayanan Ruhsal Olgunlama/Nefs Eitimi
Teodisesine gre, Tanr ile insan arasnda epistemik bir mesafe bulunmaktadr; insan akln ve iradesini kullanarak bu mesafeyi ortadan kaldrmak iin alt lde ahlaken/ruhen olgunlaabilir. Dolaysyla ahlaki ktlk, Tanr belli bir bilgisel uzaklkta yaratlan insann yaratl
tarznda zorunlu olarak ierilen bir kouldur. Tanrnn evreni yaratmadaki nihai amac, iindekilerin en yksek hazz ve en dk acy tecrbe
edecekleri bir cennet tesis etmek deildir; daha ziyade grevlerini yerine
getirerek, zorluklara gs gererek insanlarn nefslerini eitmelerine ve
ahlaken olgunlamalarna zemin oluturmaktr. Zira ayartlmaya maruz
kalma, hatta bizzat ktle itirak etme gibi tecrbeler insann ahlaken
olgunlaabilmesinin temel koullar arasnda yer alr.
Sre Teodisesinin ktlk meselesi hakkndaki izah tarz byk lde
snrl kudret anlayna dayanmaktadr. Bu anlaya gre Tanr, klasik
teizmde olduu gibi, lemi yoktan yaratan bir varlk deildir; evrenin
yapsal zelliklerini Tanr belirlemedii iin evrenin ileyiinin yasalar
Tanrnn gcn snrlandrmaktadr. Tanr, snrl kudreti ile lemi etkileyebilmektedir; ancak onun evren zerindeki etkisi zorlayc deil daha
ziyade ikna edici tarzda gereklemektedir. Ancak, snrl bir ulhiyet
dncesinin ktlk meselesinde ne lde tatmin edici bir aklama
sunduu hem teistler hem de ateistler tarafndan phe ile karlanmtr.

Ktlk Problemi

Gzden Geir
Geir

Ktlk Probleminin mahiyeti nedir? Ateistlere gre


dnyadaki ktlkler niin Tanrnn varl aleyhine
kant tekil etmektedir?
Mantksal ktlk ve delilci ktlk anlaylar
arasndaki temel farkllk ne(ler)dir?
Ktlk eitleri nelerdir? Doal ktlk ve ahlaki
ktlk arasnda ne tr bir fark sz konusudur?
Teodise terimi neyi ifade eder?
Ktlk problemi hakknda teistlerin verdikleri
cevaplar birbiriyle ayn mdr?
yilik metafizii konusunda Augustine ve bn Sinann
grleri arasnda ne tr bir benzerlik sz konudur?
zgr irade savunmas doal ktlk konusunda m
yoksa ahlaki ktlk konusunda m bir aklama
sunmaktadr?
Nefs Eitimi teodisesinde Tanr ile insan arasnda
bilgisel bir mesafenin bulunmas niin gereklidir?
Bu dnya mmkn dnyalarn en iyisi midir? Gazali
ve Leibnizin grlerini karlatrnz.
Sre teodisesinde Tanrnn kudretine yklenen
anlam nedir? Klasik teizm ile karlatrnz.

331

332

nite 9

Kaynaklar
Akda, . (2006), Ktlk Problemi ve zgr rade Savunmas, Ankara: A. .
Sosyal Bilimler Enstits, 2006, (Yksek Lisans Tezi).
Ayas, A.N., (2009) bn Sinann Filozofik Sisteminde Ahlak, Byk Filozof
ve Tb stad bni Sina (ahsiyeti ve Eserleri Hakknda Tetkikler), TTK, (2. bask).
Aydn, M. S. (1997), Din Felsefesi, Ankara: Seluk Yay., (6. Bask).
Deniz, G. (2010) nsan Hrriyetinin Metafizik Temelleri, stanbul: Litera.
Davies, B. (1993) An Introduction to the Philosophy of Religion, Oxford:
OUP.
Erdem, E. (2007) Hocazde (1422-1488) ve Mucibun Biz-Zt Dncesi, (iinde) Trk Dncesinde Gezintiler, (S.H. Bolay), Ankara: Nobel.
Gazl (1975) hyyu Ulmid-Dn, (ev. A. Serdarolu), stanbul: Bedir
Yay. C. 4.
Hick, J. (1967), The Problem Of Evil, The Encyclopedia of Philosophy, (Ed.
P. Edwards), London: The Macmillan Comp., Vol. 3.
______, (1990), Philosophy of Religion, New Jersey: Prentice Hall
International, Inc., (Fourt Edition).
______, (2007), Evil And The God Of Love, New York: Palgrave Macmillan.
bn Keml Paazde, (Tarihsiz), Risle f Tahkk-i ManelLeys vel-Eys, Sleymaniye Yazma Eser Ktphanesi, Esad Efendi Koleksiyonu, no. 3682,
vr. 560-562.
bn Sn (2004a), Kitbu-if: Metafizik (I), (ev. E. Demirli, . Trker),
stanbul: Litera.
_______, (2004b) Kitabun-Nect, Fakhr ed-Dn el-sferyini el-Nibr,
erh-u Kitabin-Nect (Ksm- lhiyt), (thk. H. N. sfehn), Tahran.
______, (2005a), Kitbu-if: Metafizik (II), (ev. E. Demirli, . Trker),
stanbul: Litera.
________, (2005b), aretler ve Tembihler (el-rt vet-Tenbht), (ev. A.
Durusoy, M. Macit, E. Demirli), stanbul: Litera.
________, (2003), Kaderin Srrna Dir Risale, (ev. . M. Alper) stanbul
niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, Say 7.
Le Poidevin, R. (2003), Ateizm: Din Felsefesine Giri, (ev. A. Ylmaz) stanbul, Ayrnt Yay.
Mackie, J.L. (1964), Evil And Omnipotence, God and Evil, (Ed. N. Pike),
New Jersey: Prentice-Hall, International, Inc.
McCloskey, H.J. (1964), God And Evil, God and Evil, (Ed. N. Pike), New
Jersey: Prentice-Hall, International, Inc.

Ktlk Problemi

Mevlana C. Rm, (2002), Fhi M Fh, (Ter. A. A. Konuk-Haz. S. Eraydn),


stanbul: z.
Peterson, M. vd. (2009), Akl ve nan: Din Felsefesine Giri, (ev. R. Acar),
stanbul: Kre Yay., (2. bask).
zcan, Z. (1999), Augistunusta Tanr ve Yaratma, Bursa: Alfa.
Plantinga, A. (2001), God, Freedom, and Evil, Michigan: William B.
Eerdmans Pub. Comp.
Reber, M.S. (2006), Ateizm ve Ateistik Deliller, Din ve Ahlak Felsefesi,
(Ed. Recep Kl), Ankara: Ankuzem Yay.
Steel, C. (2002), Avicenna and Thomas Aquinas on Evil, Avicenna And
His Heritage, (Ed. J. Janssensens, D. De Smet), Leuven: Leuven University
Press.
Swinburne, R. (2001), Tanr Var M?, (ev. M. Akba), Bursa: Arasta.
Tooley, M., (2009), The Problem of Evil, Stanford Encyclopedia of
Philosophy, http://plato.stanford.edu/entries/evil/ [28.01.2012]
Et-Ts (1383),
Bela, c. 3.

Nasruddn erhul-rt vet-Tenbht, Kum: Nerul-

Yaran, C. S. (1997), Ktlk ve Theodise, Ankara: Vadi Yay.


_____, (1999)Leibnizde Teodise ve Savunma, Felsefe Dnyas, Say 29,
Temmuz.
Yasa, M. (2003), ada Din Felsefesinde Ktlk Problemi, Ankara: Elis Yay.

333

334

nite 9

Deerlendirme Sorular
1. Ateistlere gre, Tanrnn hangi sfatlar ile dnyadaki
ktlk arasnda temel bir kartlk sz konusudur?
a) lim-rade
b) Kudret-Adalet
c) rade-Yaratma
d) Zorunluluk-Basitlik
e) Ezelilik-Mutlaklk
2.

Teistlerin dnyadaki ktlk ile Tanrnn iyilik ve kudretini


badatrma abasna ne ad verilir?
a) Teoloji
b) Ontoloji
c) Teodise
d) Teleoloji
e) Metafizik

3. bn Sinac teodise ktlk konusunda aadakilerden


hangisini onaylamaz?
a) Srf iyi bir varlk olarak Tanrdan ktlk sadr olmaz.
b) Evrende ktlk oktur; ancak ounlukta olan iyiliktir.
c) Varlk ile iyilik, yokluk ile ktlk ayn anlama gelir.
d)

Tanrnn evreni hi yaratmamas daha byk iyiliktir.

e) Yaratlm olmak tanm gerei ktlk ihtimalini ierir.


4. Aadakilerden hangisi zgr irade savunmasnn temel
tezlerinden biridir?
a) Tanr zgr iradeli varlklar yaratp onlarn her zaman
doruyu semelerine neden olamaz.
b) zgr varlklarn olmad bir dnya, byle varlklarn
bulunduu bir dnyadan daha deerlidir.
c) Ahlaki seimler yapabilmek iin insann nnde sadece
iyilik seeneklerinin olmas gerekir.
d) Tanr zgr iradeli varlklar yaratp onlarn ktl
semelerine engel olabilir.
e) nsanlar ktlk ileme olasl olmadan zgr ve
sorumlu seim yapabilirler.

Ktlk Problemi

5. Aadaki din felsefecilerinden hangisi Ruhsal Olgunlama


teodisesinin en nemli savunucularndan biridir?
a) R. Swinburne
b) A. Plantinga
c)

B. Leftow

d) P. Helm
e)

J. Hick

335

336

nite 9

338

nite 10

nitede Ele Alnan Konular

Din eitlilik Sorunu


Din eitlilik ve Temel Yaklamlar
Din Dlayclk
Din Kapsayclk
Din oulculuk

nite Hakknda
Burada din eitlilik olgusu ve dourduu bir takm sorunlar ile
bu konudaki bir dizi yaklam zerinde durulacaktr. ncelikle
din eitlilik olgusunun neden ve ne gibi sorular/ sorunlar
ortaya kard zerinde ksaca durulduktan sonra bu konudaki
din dlayclk, din kapsayclk ile din oulculuk gibi
temel yaklamlar hakknda bilgi verilmekte ve temel iddialar
felsef ve din alardan irdelenmektedir.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din eitlilik ve dourduu sorular/ sorunlar
hakknda bilgilenmek.
Din eitlilik konusunda ileri srlen temel
yaklamlar renmek.
Din eitlilik konusunda ileri srlen temel
yaklamlar arasndaki farkllklar ve sorunlarn
felsef adan deerlendirebilmek.

Dini eitlilik

niteyi alrken
alrken
Bu niteyi alrken;
nitede ele alnan konular dikkatlice ve zerinde
dnlerek okunmaldr.
Konular birbiriyle balantl bir ekilde okunmaldr.
nitede kapal grnen terimlerin daha iyi
anlalmas iin yardmc kaynaklara bavurulmaldr.

339

340

nite 10

Din eitlilik
Din eitlilik konusu hep tartmal olagelmitir. Gnmzde bu tartma
daha da canlanm bulunmaktadr. Birbirinden farkl inanlara/doruluk
iddialarna sahip deiik dinler arasnda ne tr bir iliki kurulabilir veya
kurulmaldr? Bu konuda genel olarak din dlayclk, din kapsayclk
ve din oulculuk biiminde adlandrlan temel yaklam bulunmaktadr. Aada bu yaklamlar ele alp deerlendireceiz. Ancak bunu
yapmadan nce din eitlilik sorununun ne olduu zerinde ksaca
durmak yerinde olacaktr.

Din eitlilik Sorunu


Din fenomenine bakldnda muhtemelen ilk dikkat eken eylerin banda dinlerin eitlilii gelmektedir. Bu eitlilik tek Tanr inancna dayanan
monoteist dinlerden, ok tanrl inanca sahip politeist dinlere, niha gerekliin kiisel niteliklere sahip bir varlk olduunu ileri sren teistik dinlerden byle bir gerekliin kiisel-olmayan bir varlk olduunu dnen
teistik-olmayan dinlere, gelimi bir inan ve ibadet sistemine sahip byk
dinlerden basit inan ve ritellere dayanan eitli yerel dinlere kadar kendisini deiik birok alanda gstermektedir.

Kukusuz dinlerin farkll sadece deiik ibadet veya


ritellerle snrl deildir. Bunlar sadece dinin tezahr eden,
gzleme konu olabilen boyutlar olup, daha nemli
farkllklar sz konusu ibadet ve ritellerin dayand inanlar
dzleminde yer almaktadr. Kald ki temelde ayn inanca
dayanmakla birlikte tarihsel geliimi ve yorumlan asndan
bir dinin farkl bir takm ibadet biimlerine kaynaklk ettii de
dnlebilir. O halde dinleri en temelde birbirinden ayran
ey onlarn farkl inan ilkeleridir. Buna gre, belli bir inan
esasna dayanmayan veya daha dorusu bir takm inanlarn
doruluunu bir ekilde ngrmeyen bir din dnmek pek
anlalr grnmemektedir.
Birbirinden farkl inanlara dayanmalarna ramen dinlerin ounlukla
ayn veya benzer soru/lara yant vermek noktasnda ortak saylabilecek
bir eilime sahip olduklar dnlebilir. Hemen hemen btn dinlerin
dnyann/varln niha kayna ve insann kaderine/geleceine ilikin
bir reti ile buna bal bir yaam biimi sunmak noktasnda ortak bir
zellie veya eilime sahip olduklar bir gerektir. Bu durumda, dinlerin
arasndaki farkllklarn ayn ya da en azndan benzer saylabilecek bir
takm sorular farkl ekillerde yantlamalarndan kaynakland sylenebilir. Byle bir dnce biimsel adan doru grnmekle birlikte din
farkllklar aklamak noktasnda yetersizdir. Bu noktada tatmin edici bir
yant bulabilmek iin dinlerin ayn veya benzer sorulara neden farkl

Dini eitlilik

yantlar verdiini aklayabilmek gerekecektir. O halde dinlerin eitliliine kaynaklk eden bu inansal farkllklarn temeli ne olabilir?
Bu sorular yantlamak, kukusuz, dinin kayna ve mahiyetine ilikin bir
takm sorularn yantlanmasyla yakndan ilikilidir. Dinin kaynan
Akn Varlk olarak gren bir dnce ile onu insann bireysel veya
toplumsal gerekliine referansla aklamaya alan yaklamlarn dinlerin inansal farkllklarn aklamalarnn/yantlamalarnn ayn, hatta
benzer dahi olmalar beklenemez. Dinin kaynann bir ekilde insan
olduunu ngren, rnein, antropolojik bir yaklam iin bu farkllklar
aklamak pek zor olmayacaktr: dier btn beer kltrel olgular gibi
dinin de farkl tezahrlere sahip olmas son derece olaandr. Buna gre,
sz konusu farkllklar insanlarn deiik corafi, psikolojik, sosyolojik,
ekonomik, kltrel, tarihsel, toplumsal, siyasal vb. koullarda bulunmalaryla aklanabilir. Bu koullarn farkl olmalar insanlarn, birbirine
benzer olmakla birlikte, farkllaan din inanlarna ve pratiklerine kaynaklk ettii dnlebilir.
ndirgemeci gibi grnen dine ilikin byle bir tutuma karn, dinin kaynan ilh bir mdahaleyle (vahiyle) aklayan bir (teistik) yaklam iin
dinler arasndaki bu farkllklar aklamann daha zel ve belki de daha
zor bir durum arz edebilecei dnlebilir.

Bunun nedeni yeterince ak olsa gerektir: dinlerin niha


kayna ayn (ilh) ise din inanlar arasndaki farkllklar
nereden kaynaklanmaktadr? Bu farkllklar insan-merkezli bir
din aklamasnda dile getirilen kimi corafi, psikolojik,
sosyolojik, ekonomik, kltrel, tarihsel, toplumsal, siyasal vb.
etkenlerin yaratt farkllklarla aklanabilir mi? Ya deilse,
bu farkllklarn temelinde ne olabilir?
Dinin vahiy kaynakl olmas kukusuz onun daha sonra bir takm nedenlerden dolay kimi deiikliklere uramayaca anlamna gelmez. Ayn
inancn tarihsel, toplumsal, kltrel, siyasal ve coraf etkilerden dolay
farkl tezahr biimlerine neden olduu gzlemlenmeyecek bir ey deildir. Ancak bir dinin temelinde yer alan inanlar deimedii srece bu
farkl tezahrleri din eitlilik kapsamna dhil etmek doru olmayabilir. nk din eitliliin ilgilendii asl nokta bir dini o din yapan ve
bylece dier dinlerden ayran temel inansal farkllklardr.
Dinin mahiyeti itibariyle insan deil, Tanr kaynakl olduunu ngren
teistik dinlerin din fenomenlerin farklln aklamalar, yle grnyor ki, ounlukla kendi-merkezli olacaktr. Muhtemelen her din kendi
inancn esas olarak kabul edecek ve bylece dier dinleri de kendi

341

342

nite 10

inanlarna uyduklar/yaklatklar lde kendine yakn veya uzak


(doru veya yanl) olarak deerlendirmek suretiyle bir aklama getirmeye alacaktr. Aksi takdirde kayna itibariyle vahye dayanan dinlerin, ibadet ve ritellerdeki farkllklar bir yana, neden itikad dzlemde
ayrtklarn teistik bir adan aklamak gerekecektir. Byle bir sorunun
teistik dinler asndan daha fazla nem ifade etmesinin belki de en
nemli nedeni temelde vahiy kaynakl olan bir Tanr tasavvurunun birbirinden farkl dinler oluturabilecek dzeyde nasl farkllaabildii olacaktr. Kukusuz her teistik din bir dierinin son tahlilde dorudan vahye
dayandn kabul de etmeyebilir. Ancak temelde ayn kaynaa ve inanlara sahip teistik dinlerin tarihsel sre ierisinde deiime uramak suretiyle aralarndaki bu farkllklarn ortaya km olabileceini dnmemek iin de bir engel grnmemektedir.
Din eitlilik meselesi birok adan incelemeye konu olabilir. Dinler
arasndaki kimi benzerlikler, farkllklar ve etkileimleri incelemek karlatrmal dinler tarihi asndan gerekli ve ilgin olabilir. Ancak din
eitliliin din felsefesi asndan ele aln nispeten yeni bir olgudur.
Bugn din felsefesinde deiik ynelimlere neden olan bu konunun bir
mesele olarak alglan dinlerin farkl ve hatta birbirleriyle elien bir
takm doruluk iddialarna kar zellikle felsef adan uygun bir tutumun/ yaklamn ne olmas gerektii gibi bir soruyla kar karya kalnarak belirginlemitir.
Warda gre, her din gerek evrenin tabiatna, gerek insann kaderine dair
bir takm doruluk iddialarnda bulunmaktadr. Bu doruluk iddialar
insann iyilii ve kurtuluu iin nem ifade etmektedirler. Ne var ki dinlerin bu doruluk iddialar birbirleriyle badamad gibi, hangi dinin
doruluk iddialarnn kabul edilmesi gerektii noktasnda bir sonuca
varmak iin de herkesin zerinde uzlalabilecei bir yntem bulunmamaktadr. Ancak deiik inanlara bal olmakla birlikte her dinin ballar arasnda ayn ekilde akll, bilgili ve erdemli insanlar bulunmaktadr. Oysa dinlerin birbiriyle badamayan doruluk iddialar dikkate
alndnda, her dinin ballar kendilerinin dndaki inan sahiplerini
ounlukla yanl grmekte ve kurtulua eremeyeceklerini dnmektedir. imdi her dinin sadece belli bir toplulukla snrl olduu gz nne
alnacak olursa, bir dinin ballarnn dier dinlerin ballarn, ne kadar
akll ve erdemli olsalar da, dorulua ve kurtulua eremeyeceklerini
bilfiil dnmeleri bir sorundur, nk gerek anlamda niha bir varlk
(Tanr) btn insanlarn da kurtuluunu hedefleyecektir (Ward 2000,
109). Bu da farkl din doruluk ve kurtulu iddialar zerinde dnmeyi gerektirmektedir.

Dini eitlilik

Din hakikatin ve kurtuluun belli bir dinin inancyla tanmlanmamasnn


ve snrlandrlmasnn hakl bir temeli bulunmadn dnenlerin ileri
srdkleri temel gerekelerden biri insanlarn edindikleri din inanlarn
doduklar yer ile toplumsal aidiyetlerine gre deiebilen arz bir ey
olduu dncesidir. Hicke gre, insanlarn yaklak yzde doksandokuzunun din inanc iindeki doduklar toplumun inan kltrnn
bir sonucudur.

rnein, diyor Hick, Taylandda Budist bir ailede doan bir


kimsenin Budist olmas, S. Arabistanda Mslman bir ailede
doan birinin Mslman olmas veya Meksikada Hristiyan bir
anne-babann ocuunun Hristiyan olmas olduka yksek bir
ihtimaldir. Tabii ki bu din gelenekler iinde (din) inancn
deitirenler olabilir, fakat bu tr insanlarn oran olduka
dktr (Hick 1989, 2).
Din eitliliin bir sorun olarak alglanmasnn bir nedeni de farkl din
inanlara sahip insanlarn gnmzde, daha nceki zamanlardan ksmen
farkl olarak, daha ok birlikte yaamak durumunda bulunmalardr. Bu
durum hem insanlarn birbirlerinin farkl din inanlarn karlkl olarak
tanmalarna hem de kendilerine tandklar inan zgrlnn bakalar iin de sz konusu olmas gerektii dncesine yol amaktadr. Bu
durum insanlarn kendi inan dairelerinin tesine gemeyi, yzyllar
boyunca kendilerini merkeze koymak suretiyle baka inanlara kar
stnlk iddialarn gzden geirmeyi ve bylece daha tarafsz bir tutum
iinde olmay gerekli klmaktadr (Hick 1989, 2). Din eitliliin yeni bir
ey olduunu sylemek tabii ki doru deildir. Ancak kreselleme olgusunun da bir bakma hzlandrd byle bir ortamda insanlar kendi
din inanlarndan olduka farkl inanlara sahip insanlarla daha kolay
bir ekilde karlaabilmektedirler. Modern teknolojinin salad imknlar sayesinde insanlar baka din kltrlerle rahat bir ekilde karlaabilmekte ve baka din inan sistemleri hakkndaki ayrntl bilgilere de
ayn yolla eriebilmektedirler. Baka dinlerin temel kaynaklarna erimek
bugn eskisinden daha kolaydr (Quinn & Meeker 2000, 2).

Din eitlilie ilikin fenomenlerin bir sorun olarak


alglanmasnn baka nedenleri olabilir mi? Bu eitliliin
gnmzle snrl olmad yeterince ak olduuna gre, bu
olgunun bugn daha fazla bir sorun olarak grlmesinin zel
bir nedeni olabilir mi?

343

344

nite 10

Dini inanlarn farkllnn zellikle modern dnemlerde ateizm veya


din phecilik iin bir dayanak oluturduu bilinmektedir. yle grnyor ki din eitliliin bir sorun olarak dnlmesinin nedenlerinden
bir dieri de bu olabilir. nk bu durum btn dinlerin doruluk iddialarnn geersiz olduu sonucunu gerektirmektedir. Din eitliliin felsef bir gndeme tanmasnn bir dier nedeni de bu tr ateist veya agnostik iddialara yant verme abas olabilir. Byle bir aba ya bu dinlerden
birinin ileri srd iddialarn doru olduunu bir ekilde temellendirmeye ynelik olacaktr ya da btn (veya belli bal) dinlerin temel doruluk iddialarnn bir arada nasl ele alnabileceini ngren bir tr oulculuk olacaktr. imdi din eitlilik olgusunun neden olduu temel
yaklamlar ayrntl bir ekilde ele alabiliriz.

Din eitlilik: Temel Yaklamlar


Din eitlilik konusundaki temel yaklamlar balk altnda deerlendirebiliriz: din dlayclk, din kapsayclk ve din oulculuk.

Din Dlayclk
Din dlayclk sadece belli bir dinin inan ilkelerinin doru olduuna
inanarak bu ilkelerle badamayan btn din inanlarn yanl olduunu (Plantinga 2000a, 174) ve insan niha kurtulua gtrmek iin yeterli
olmadklarn savunan yaklamdr. Aslnda, gereki bir doruluk anlay asndan bakldnda, dlayc bir tutumun herhangi bir eyin
doruluuna inanmann tabiatnda bulunan bir ey olduu sylenebilir.
nk bir eyin doru olduuna inanmak doal olarak inanlan eyle
badamayan eylerin de yanlln ifade edecektir. Dolaysyla,
Wardun da belirttii gibi, btn doruluk iddialar zorunlu dlaycdr. nk, bir p nermesine inanmak pnin doru olduunu dnmekle mantksal olarak edeerdir. Bir p nermesinin doru olduuna
inanmak ise gerekliin pnin tasvir ettii ekilde olduuna inanmaktr.
Bir nerme ancak ilgili gereklie uygun olduu srece doru olabilir. Bu
durumda bir p nermesinin doruluunu tasdik etmek ayn zamanda p
nermesini yanllayan dier nermeleri (p) de dlamay gerektirir.
Yani, herhangi bir olguyu tasdik eden bir nerme tabiat gerei bir eyleri
de dlamak durumundadr. O halde, bir eyi dlamayan bir nermenin
bir eyi tasdik etmesi de sz konusu olamaz. Dolaysyla mmkn btn
doruluk iddialarnn birbiriyle badamas mantksal adan mmkn
deildir (Ward 2000, 110).

Dini eitlilik

Aslnda biimsel adan yaplan bu zmlemeler dinlerin farkl doruluk iddialar iin de geerli grnmektedir. Evvela, genel olarak teistik ve
teistik-olmayanlar eklinde snflanan dinlerin doruluk iddialarn ele
alalm. Teistik dinlere gre varln niha temeli Tanrdr. Tanr ise her
eyi bilen, her eye gc yeten, mutlak iyilik sahibi ve evreni zgr iradesiyle yoktan yaratan varlktr. imdi teistik-olmayan dinlerin niha
varlk tasavvuru ne mutlak bilgi, kudret, iyilik, irade gibi zt niteliklere
sahiptir ne de evreni yaratmtr. Bu durumda teistik bir inancn doruluuna inanmann ayn zamanda teistik-olmayan bir inancn yanllna
inanmakla bir bakma eanlaml olduu aktr. Ayn ey teistik-olmayan
bir inancn doruluuna inanan iin de geerlidir. Dolaysyla bu iki
(teistik ve teistik-olmayan) inancn birbirlerini dlamalar kanlmaz
grnmektedir.
Benzer eyler teistik dinlerin inan farkllklar iin de sylenebilir.
Teistik dinler zt niteliklere sahip yaratc bir Tanrya inanma noktasnda ortak saylabilecek bir inanca dayanmakla birlikte, yine de aralarnda
kayda deer bir takm farkllklar bulunmaktadr. Bu durumda teistik
dinlerin bir takm doruluk iddialarnn birbiriyle elikili olduu dnldnde dlayc olmalar da kanlmaz olacaktr. rnein, teistik
olmak noktasnda benzemelerine karn, slamn Tanr anlay ile Hristiyanln Tanr anlaylarnn teslis ve hull inanlar noktasnda ak
bir ekilde ayrldklar bilinmektedir. Hristiyan inanc l bir Tanr
inancn, Hz. sann Oul Tanr olarak insanlarn kurtuluu (kefareti) iin
hull edip, armhta ldn ve sonra yeniden dirildiini ngrmektedir. Buna karlk slam Tanrnn mutlak birliini, ei ve benzeri olmadn, ne doduunu ne de dorulduunu, Hz. sann ise tpk dier peygamberler gibi bir insan olduunu en temel inan esaslar arasnda
grmektedir. Ayn ekilde slm Hz. sann insanlarn asl gnahlar iin
ldrldn (armha gerildiini) de reddetmektedir. nk slma
gre insanlar ne asl bir gnahla domutur ne de Hz. sa onlar bu durumdan kurtarmak iin gnderilmitir. Hz. sa da dier peygamberler
gibi Allahn varln ve birliini insanlara mjdeleyen bir peygamberdir. Herkes de kendi yaptndan sorumlu olup, hi kimse bakasnn
yaptndan dolay cezalandrlamaz veya dllendirilemez. slmn
ngrd btn bu inanlar Hristiyanln bir bakma zn oluturan
inanlarla aka elimektedir (Kr. Borland 1996, 496). Dolaysyla bu
iki teistik dinin inanlarnn (doruluk iddialarnn) en temelde elitii
ve birbirlerini karlkl olarak dladklar aktr. Bu farkl teistik inanlarn birlikte doru olabilmesi mantksal adan mmkn grnmemektedir.

345

346

nite 10

u halde, belli bir din nermenin doru olduuna inanmann kiiyi kanlmaz olarak bir takm baka (inandyla badamayan) inanlarn
yanl olduuna da inanmaya ve bylece onlar kanlmaz bir ekilde
dlamaya gtrd aktr. Aslnda insanlarn din inanlarna ilikin
geleneksel tutumlarn da genellikle byle olduunu da syleyebiliriz.
Bunun nedeni ise, yukarda deindiimiz gibi, olduka basit ve doaldr:
bir insann p inancna sahip olmas onun pnin doru olduuna ve p ile
elien inanlarn da yanl olduuna inanmas anlamna gelir.
Din dlayclk bylece doal bir eilim gibi grnmesine ramen zellikle din oulculuu savunanlar tarafndan makul olmayan, hakl bir
gerekeye dayanmayan ve hatta entelektel adan bencil ya da kibirli bir
tutum olarak grlmekte ve eletirilmektedir. Din dlaycla bu balamda yneltilen eletiriler ahlk ve epistemik itirazlar eklinde iki
balk altnda toplanabilir. Gerekten din dlayclk ahlk anlamda
keyfi, bencil, kibirli veya tek tarafl bir tutum mudur? Kukusuz herhangi
bir inan gibi din dlayclk da byle bir tutuma dnebilir, fakat byle olmak zorunda deildir (Plantinga 2000a, 174-175). Bir kimse p inancna keyfi, bencil, kibirli veya tek tarafl bir ekilde inanabilecei gibi, p
inancna da ayn ekilde inanabilir.
Her eyden nce bir kimsenin bakalarnn inand eylere inanmamas
kendi bana ahlk bir eksiklik olarak grlmemelidir. nk herkes
bakasnn inanmad birok eye inanmaktadr ve bu da son derece
doaldr. Hatta bir kimsenin hibir kant/ gerekeye dayanmad halde
karsndakinin inancn kabul etmemesi de kendi bana bir bask olarak
grlmemelidir.
Dlayc bir inancn bakasna kar bir bask olarak kullanlabilmesi
onun kendi bana baskc bir inan olduu anlamna gelmez. Dier yandan, dlayc bir tutum iinde olmamak iin bir kimsenin inancndan
vazgemesi de pek bir zm gibi grnmemektedir. Eer bir kimsenin
dlayc olmamas inancn terk edip, baka inanlara (rnein eski inancnn deillemesine) inanmasn gerektiriyorsa, bu durumda ayn ekilde
onun yeni inancna inanmayan pek ok kimse olacaktr. Bylece deien
bir ey olmayacaktr. Kald ki, bu noktada gerek anlamda tarafsz bir
tutum da pek mmkn grnmemektedir. yle ki din dlaycln
yerine din oulculuu koyduumuzda da deien bir ey olmayacaktr.
nk oulcunun da benimsedii ve benimsemedii inanlar olacaktr.
En azndan oulcunun benimsedii oulculuk inanc herkes tarafndan benimsenmedii srece oulcu yaklam benimsemeyenler bu
ekilde dlanm olacaktr. nk oulculuu savunan birisi de gizli ve

Dini eitlilik

ak bir ekilde oulculuun doru olan tutum olduunu ve ona inanmayanlarn da bir eyleri kaybettiini ima veya ifade etmektedir. Bylece
bir oulcu kendi kendisiyle elimektedir. Bu durumda oulcu da bakalarnn (oulcu olmayanlarn) inanmad bir eye inandn biliyorsa
dlayc olmamak iin inancndan vazgemek durumundadr (Plantinga
2000a, 176-178). yle ki bir oulcunun oulcu olabilmesi iin, paradoksal bir ekilde, oulcu olmamas gerekir gibi bir sonu ortaya kmaktadr.
Ancak, yle grnyor ki, her ne kadar bir eye inanmak beraberinde bir
eylere de inanmamay ngryor ve bylece dlayc bir tutuma gtryorsa da bu bir kimseyi btn dlayc tutumlarn ayn lde hakl
olduu sonucuna gtrmemelidir. Dlayc bir tutum en temelde bir
doruluk iddiasna dayanmaktadr. Dolaysyla din bir dlaycln
hakl bir temele sahip olmas iin sz konusu inancn doruluunu bir
lde ortaya koyabilecek bir gereke bulunmaldr. Ancak byle bir
gereke ortaya konulduktan sonra bir inan tatmin edici olabilir. yle
grnyor ki, byle bir gereke hem belli bir din inancn doruluunu
dorudan temellendirmeye ynelik olmal, hem de onunla elien inanlar rtmeyi hedeflemelidir.
Dolaysyla, ahlk ve entelektel anlamda hakl saylabilecek dlayc
bir tutum iinde olabilmek iin bir kimsenin kendi inancnn doruluunu veya haklln bir ekilde ortaya koyabilmesi gereklidir. Dier yandan, yine byle bir kimsenin kendi inancyla badamayan dier inanlar
hakknda yeterli bir bilgiye sahip olup, onlar reddetmek iin bir takm
gerekelere sahip olmas gerekli grnmektedir (Kr. Plantinga 2000a,
176).
Peki, din eitlilikle yz yze gelmek bir kimsenin inancn gzden geirmesine veya inancnn bir ekilde zayflamasna neden olmaz m? Doal olarak insanlarn farkl inanlarla karlamalar byle bir eye neden
olabilir, fakat bu kendi bana sz konusu inanlarndan vazgemelerini
gerektirmez. Tam tersine, baka inanlarla karlamak bir kimsenin kendi inancnn doruluunu daha iyi kavramasna ve bylece ona daha sk
bir ekilde balanmasna da neden olabilir (Kr. Plantinga 2000a, 189190). Ama btn bunlarn olabilmesi iin bir kimsenin evvela kendi inanc ile dier inanlarn entelektel deer ve dinamiklerinden haberdar
olmas gerekir. Bir inan byle bir temel zerinde kendini glendiremiyor ve ayn ekilde kar delillere kar da kendini savunamyorsa hakl
bir dlayc tutum iinde olmas makul olmayacaktr.

347

348

nite 10

Sonu olarak din dlayclk bir yerde doal bir tutum


olmakla birlikte her dlayc tutum doal olmayabilir. Hangi
temel veya gerekeye dayanlarak dlayc bir yaklamn
sergilendiinin ortaya konulmas sz konusu tutumun
keyfliini ortadan kaldracaktr. Dolaysyla din dlayclk en
temelde hangi dlayc tutumun doru/ rasyonel, hangisinin
ise yanl/ rasyonel olduu sorusunu beraberinde
getirmektedir. Bu da son derece doal olsa gerektir.
Dier yandan din inanlarn insanlarn doduklar yer ile toplumsal
aidiyetlerine gre deiebilen bir ey olduu sosyolojik bir olgu olabilir.
Fakat bu olgu kendi bana bir kiinin inanlarndan vazgemesine neden
olabilecek bir ey deildir. Kald ki bu durum herhangi bir inan iin
geerli grnmektedir. oulculuu savunan bir kimse de bunu ailesinden veya sosyal evresinden edinmi olabilir (Plantinga 2000a, 187). O
halde, din inanlarn insanlarn doduklar yere ve topluma bal olarak
deiebilen bir ey olmas kendi bana bu yolla edinilen inanlarn yanl
olduu anlamna gelmez. Bir kimse bu yolla doru inanlar edinecei
gibi, yanl inanlar da edinebilir.

Din Kapsayclk
Din kapsayclk gerekte sadece bir din inancn doru olduundan
hareket etmekle beraber dier din inan sahiplerinin dolayl da olsa sz
konusu dinin (inancn) kapsamna dhil edilebileceini ngren bir yaklamdr. Esasen bu yaklamn da znde bir tr dlaycln bulunduu dnlebilir. Fakat din dlayclktan farkl olarak, din kapsayclk
dier din ve inanlarn eitli nedenlerle dlanmak yerine geni anlamda
doru olduu dnlen inancn zayf veya bilinmeyen formlar olarak
ele alnabileceini grme eilimine sahiptir ve belli bir dinin doruluunu merkeze koyan bu tr yaklamlara deiik din geleneklerde rastlamak mmkn grnmektedir.
Din kapsaycla Hristiyanlk asndan bakan Rahnere gre, Hristiyanlk insanln yegne mutlak dini olmakla beraber Tanrnn btn
insanlarn kurtuluunu hedefledii dnldnde, onun dndaki
dinlerin de ilh bir takm unsurlar ierdii kabul edilebilir. En azndan
ncilin tarihte ortaya kmasna kadar geen sre iinde insanlarn, asl
gnahn dourduu bir takm engellere ramen, Tanr hakknda doal
bir bilgiye sahip olabileceklerini dikkate alan Rahner, Hristiyan-olmayan
bir dinin de bir lde kabul grmesi gerektiini (kendi ifadesiyle yasal
olduunu) savunur. Bu u anlama gelmektedir: Hristiyanln dndaki
dinlerde de akn, ilh unsurlar bulunmaktadr. Ancak bu politeist bir

Dini eitlilik

inancn ierdii ahlk ve metafiziksel her unsurun doru veya kabul


edilmesi gerektii anlamna gelmez. Ama Rahnere gre, Hristiyanlk
mesajnn insanln evrensel kurtuluunu hedefledii gz nne alndnda dier dinlerin de bir ekilde kurtulu kapsamna dhil edilmesi
gereklidir. Ve bu kurtulu Hz. sadan nce yaam ve ncilden mahrum
kalm milyonlarca insan kapsamaldr. Tabii ki, Rahnere gre, kurtulu
btnyle Hristiyanln bir deeridir ve Hz. sadan ayr bir kurtulu
dnlemez. Fakat bu, Hz. sadan nce yaam ve Hristiyanln mesajndan habersiz olan herkesin kt ya da inat olduu anlamna gelmez. Tanrnn rahmeti ve bereketi snrsz olduundan Tanrnn btn
insanlar Hz. sa yoluyla kurtulua erdirme amac btn insanlarn hayatnda bir etkinlie sahip olmaldr. Bu durumda, Rahnere gre Hristiyanlar, ya dier dinler btnyle Tanrdan gelmi olmaldr ya da insan
uydurmasdr eklindeki bir ikilemden kurtulmaldr. Bylece Hristiyanlar dier din inan sahiplerine bilinmeyen, kendisinin farkna varmam Hristiyanlar gzyle bakabilir. Yani Hristiyanln mesajna
muhatap olan dier inan sahipleri potansiyel birer Hristiyan olarak
grlmelidir (Rahner 1996, 504-512).
Btn insanla hitap eden evrensel doruluk iddialarna sahip her dinin
zaman zaman belli ller dhilinde kapsayc bir eilim sergilemesi
doal grlmelidir. Ancak, Hristiyanln bu noktada zel bir skntyla
kar karya kald grlmektedir. nk Hristiyanlk en temelde din
doruluu ve kurtuluu insanlarn btn zaman ve meknlarda ulaabilecei bir ilkeye balamak yerine tarihsel bir olguya, yani belli tarihsel ve
toplumsal koullarda yaam Hz. sann kurtarclna balamaktadr.
Tabiat gerei snrl olan bir tarihsel ve toplumsal olgunun btn zaman
ve meknlarda yaam insanlara ak olmas dnlemez. Bu balamda zellikle tarihsel olarak Hz. sadan nce yaam insanlarn inanlar
ve kurtulular Hristiyanlk asndan zel bir sorun oluturmaktadr.
Hz. sann tarihte henz yer almad bir zamanda Hristiyanlktan sz
edilemeyeceine gre bu durum Hristiyanln evrensellik iddiasna
kayda deer bir snr getirmektedir.
Hristiyanln bu noktada karlat bir dier sorun da dorudan Tanrnn varlna inanmann Hristiyanlk iin yeterli olmaydr. Byle bir
tutum dier teistik dinlerden ok Hristiyanlk iin geerli grnmektedir. nk Hristiyan olabilmek iin Tanrnn varlna inanmak kadar
teslis ve hull inanlarna da inanmak gereklidir. Teistik dinler arasnda
Hristiyanln belirleyici nitelii olarak Tanrnn varlyla birlikte
Onun insanlarn kurtuluunu olu Hz. sann hullu, lm ve yeniden
diriliiyle gerekletirdii inanc bulunmaktadr. Bu inanc ngrmeyen

349

350

nite 10

inanlar Hristiyan olarak adlandrlamayacana gre farkl din inanlarn bir Hristiyan kapsayclk erevesinde nasl ele alnabilecei aklanmaya muhta grnmektedir.

Din kapsayclk asndan slama bakldnda onun daha


aklayc bir tutum ortaya koyabilecei dnlebilir. slam
her eyden nce doru inanc belli bir zamansal olguyla
snrlamayp, en temelde herkese ak olan Tanrnn
varlna ve birliine inanmak gibi bir ilkeye
dayandrmaktadr. Bu yzden Kurana gre slam, Hz.
Muhammedin belli tarihsel ve toplumsal koullarda tebli
ettii din olduu kadar, Tanrnn varln ve birliini
ngren btn peygamberlerin insanlara tebli ettii dinin
de addr.
Bu adan bakldnda slam Tanrnn varln ve birliini ngren
inanc, onu tebli eden son peygamber Hz. Muhammedle balatmamtr. slamn buradaki ls btnyle ilkesel olduundan Hz. Muhammedden nce yaam insanlarn slam inancna sahip olabilmeleri
nnde herhangi bir engel bulunmamaktadr. Dier taraftan byle bir
inancn ilkesel olarak doruluunu ngren slam, farkl zamanlarda ve
meknlarda yaam olduu halde Tanrnn varlna ve birliine inanan
insanlar farkl dinlerin mensuplar olarak deil, insanln balangcndan beri peygamberlerin tebli ettii ayn inancn rnekleri ve kalntlar
olarak grecektir.
Ayrca, peygamberlerin tebli ettii vahye muhatap olamad halde
Tanrnn varl ve birlii inancna kendi aklyla erimi insanlar da
geni anlamda slam inancna dhil etmek mmkndr. Bu slamn bir
dier deeri olan insanlarn slam ftrat zerine doduklarnn doal bir
sonucu olarak grlebilir. Ancak, grld gibi, slam asndan dnlebilecek byle bir kapsaycln snrlar belli olup, bunun minimum
gereksinimi de Tanrnn varl ve birlii inancdr. Bu temel inanla
elien herhangi bir inanca sahip bir kimse byle bir kapsama dhil olamaz. Dier yandan, slam vahyine muhatap olmu bir kimsenin peygamber/ler/e iman etmemesi de dnlemez. Tanrnn varlna ve
birliine inanan bir kimsenin bu inanc tebli eden bir peygamberin
risletine inanmamas da beklenemez. Dolaysyla, slamn mesajyla
tant halde onu reddeden bir kimsenin Mslman olmas dnlemez. Ancak byle bir teblile karlama imkn bulmad halde Tanrnn varlna ve birliine inanan bir kimse bir slam kapsayclk olarak adlandrlabilecek bir yaklamn snrlarna dhil edilebilir. Bu temel
inanc reddeden veya onunla elien baka herhangi bir inanca sahip
birisi de bu kapsama dhil olamayacaktr.

Dini eitlilik

Grld gibi slmn ngrebilecei bir din kapsayclk dier inanlar olduu gibi kabul eden bir yaklam deil, onlar belli bir ilkeye bal
olarak kabul veya reddeden snrl bir kapsayclktr. Bu tr bir kapsayclk birbiriyle elien inanlar bir ekilde uzlatrmay deil, bir inancn
geerliliini bir temel doru inan ilkesine bal olarak temellendirmeyi
hedefleyecektir.

Din oulculuk
zellikle gnmz din felsefesinde din eitlilik konusundaki en yaygn
ve tartmal yaklamlarn banda din oulculuk gelmektedir. Din
oulculuu din okluk veya din eitlilik kavramlaryla kartrmamak gerekir. Din okluk veya din eitlilik din inanlarn mevcut
farklln ifade ederken, din oulculuk bu farkllklar aklamaya ve
deerlendirmeye alan bir yaklamdr. Din oulculuk, ksaca ifade
etmek gerekirse, btn dinlerin ya da byk dinlerin inanlarnn ayn
gereklie delalet ettiini/ edebileceini ve bylece her birinin insanlar
eit lde kurtulua gtrebileceini ileri srerek din inanlar arasndaki farkllklarn alabileceini iddia eden bir yaklamdr.
Din oulculuun gnmz din felsefesindeki nde gelen savunucusu J.
Hick olmakla birlikte byle bir dncenin kkenlerine deiik din kltrlerde rastlamak mmkndr. slam dncesi sz konusu olduunda
Muhyiddin bnl-Arab byle bir grn temsilcisi olarak grlebilir.
Dinlerin eitliliine ilikin bnl-Arabnin temel aklamas onun lh
tecellnin sonsuz farkl biimlerde ve derecelerde olabilecei dncesidir. bnl-Arabye gre inancn mekn olan kalp lh tecelliye bal
olarak deiebilen bir eydir: inanann kalbi lh tecellinin biimine gre
genileyebildii gibi daralabilir de. Bu inan sahibinin eilim ve kapasitesine baldr. Bunun doal bir sonucu olarak her inanan kendine gre
(kendi apnda) bir Tanr fikri veya tasavvuruna sahiptir. Peki, insanlarn
byle farkl inansal eilim ve kapasitelere sahip olmasnn niha nedeni
ne olabilir? bnl-Arabnin bu soruya yant olduka ilgintir: Tanr
(Hakk) insanlara eilim ve kapasitelerine gre tecelli etmez, O kendisini
inanan kimsede bulunan forma gre ona tecelli ettirir (bnl-Arab 1982,
120).
Mslman mutasavvf Cneyd el-Badadnin suyun rengi iinde bulunduu kabn rengiyle ayndr sznn bnl-Arabnin bu yaklam
zerinde bir etkisi olduu dnlebilir (Bkz. bnl-Arab 1982, 225226). Ancak Corbinin iaret ettii gibi, yle grnyor ki, bnl-Arabye
gre, inanann formuna rengi veren kalbi deil, Tanrnn ona tecelli ettii
formun modalitesidir (Corbin, 1969, 184). Bu durumda, bnl-Arabye

351

352

nite 10

gre, din inanlarn eitliliinin veya farkllnn kayna insanlarn


Tanry yeterince tanyamamalarnn dourduu epistemik bir eksiklik/
snrllk deil, bizatihi lh tecellinin tabiatnda olan bir eydir.
Bunu aklamak iin bnl-Arab lh tecellinin iki farkl eidinden sz
eder: gayb tecelli ve grnen tecelli. Bunlardan ilki kalbin eilim (veya
kapasitesini) belirleyen lh tecellidir ki, ancak bu yolla kalp belli bir
eilime sahip olabilir. kincisinde ise, Tanr kendisini inanann kalbine
tecelli ettii bu form yoluyla tecelli ettirir (bnl-Arab 1982, 120). Dolaysyla, bir insann bir bakma kendi inancn kendisinin oluturduu
doru grnse de, daha doru olan buna neden olan kavramsal snrllk
ve belirlenmiliin bizzatihi lh tecelliden kaynaklanddr (Chittick
1994, 151). Bu durum Arapada balamak anlamna gelen itikd szcnn anlamsal zmlemesiyle de ifade edilebilir. Her din inan
(itikd), mahiyeti gerei snrsz olan Tanrya ilikin bir snrlamay ifade
eder. te bundan dolay bnl-Arab birbirinden farkl ve hatta birbirini
karlkl olarak dlayan din inanlarn lh tecellinin bir sonucu olduu sonucuna varmaktadr. Bir baka ifadeyle, bnl-Arabyi farkl din
inanlarn ksmen doru ve otantik olabilecei sonucuna gtren onun
en temelde kabul ettii ontolojik bir tez olan Tanrnn farkl ekillerde
tecelli ettii dncesidir. nk ona gre, bir gereklie delalet etmeyen
inan var olamaz. Dolaysyla var olan her inan belli bir gereklii (varlksal durumu) temsil etmektedir. Her din inan bu anlamda dorudur,
nk varlkta bir hata olamaz ve var olan her ey de Tanrnn [Hakkn
veya Varlkn (Vucdun)] iradesiyle vardr (Chittick 1994, 138-139).
bnl-Arabye gre, farkl din inanlarn lh tecellinin sonsuz biimleri olduu bilgisine ancak rif bir kii eriebilir. lh tecellinin sonsuzluuna paralel olarak bu anlamda rifin de bilgisinin snrlarndan sz edilemez (1982, 120). Dolaysyla ibadete konu olan her ey Hakkn tecelli
ettii bir yerdir, nk bir taa, bir aaca veya bir yldza ibadet eden
herkes ona ilhlik atfetmektedir (Affifi 1979, 148). Bunu gren rif ise,
onlarn o varlklara deil, onlardaki lh tecelliye ibadet ettiklerini bilir.
Oysa rif olmayan bir kimse bunu grmekten acizdir (bnl-Arab 1982,
195-196). Bylece rif bir kimsenin din oulculua inanacan dnen
bnl-Arab, insanlarn Tanr hakknda farkl inanlar oluturduunu;
kendisinin ise onlarn btn inandklarn benimsedii sonucuna varr
(Affifi 1979, 151). bnl-Arab bu noktada rifin btn farkl inanlar
kabul etmesi ile Kurnn, daha nceki vahiylerden farkl olarak, nceki
btn vahiyleri ieriyor olmas arasnda bir paralellik kurmaya alr
(Chittick 1994, 145-146).

Dini eitlilik

bnl-Arabnin bu grleri hem felsef hem de din (slm) adan


tartmal grnmektedir. Burada byle bir ayrntl tartmaya girmemekle beraber onun nerdii din oulculuk anlaynn genel erevesini deerlendirmeye alacaz. Her eyden nce bnl-Arabnin sz
konusu grleri tartmaya ve temellendirmeye muhta grnen Tanrnn farkl tecellilerine ilikin bir takm ontolojik ve epistemolojik varsaymlara dayanmaktadr. ddia edilen din oulculuun kabul edilip
edilmemesi son zmlemede bu varsaymlarn kabulne ve reddine
baldr. Dier taraftan bnl-Arabci bir din oulculuk her ne kadar
btn inanlar kuatyor olsa da en temelde nerilen inan rifin inanc
olarak adlandrlan oulcu bir inantr. Peki, rifin inanc veya iman
tam olarak neye delalet etmektedir? Bu sorunun cevab btn farkl din
inanlarn lh tecellinin deiik biimleri olduudur. imdi byle bir
yantn doru olmas, tekrar etmek gerekirse, iddia edilen ontolojik tezlerin ne kadar doru olduuna baldr. Birbirinden farkl ve hatta birbiriyle elien inanlarn (nermelerin) ayn Varla/Gereklie nasl delalet
edecekleri ne kadar zor grnyorsa, bir kimsenin btn bu farkl/elikili inanlara tutarl bir ekilde inanabilmesinin de anlalmas
zordur, imknsz deilse. Birbiriyle elien farkl inanlarn nasl tutarl
bir btnlk oluturabileceklerini anlamak mmkn grnmemektedir.
elikili inanlar btnnden ne anlalabilir? Ayn ekilde bir eyin
(inancn) varlndan (ontolojik gerekliinden) onun doru olduu sonucuna varmak da yanltr. Kukusuz birok yanl ve hatta elikili
inancn da varlndan sz edebiliriz, ama bu inanlara sahip kimselerin
varl onlarn bir biimde doru olduunu gerektirmez. Elbette baz
insanlarn yanl eylere inanmalarnn doru olmas inandklar eylerin
doru olduu anlamna gelmez. Son olarak, bnl-Arabnin dedii doruysa, rifin inancnn da bu tecellilerden sadece bir tanesi olduunu dnmemek iin ne gerekemiz olabilir?
Gnmz din felsefesinde bnl-Arabnin bu grlerine benzer bir
din oulculuu savunanlardan birisi Hicktir. Yalnz, Hickin oulculuunun temelinde bnl-Arabnin oulculuundan farkl olarak, ontolojik deil epistemolojik eilimler bulunmaktadr. Hickin din oulculuuna dair balang noktas farkl din geleneklerde gerekletii ileri
srlen eitli din tecrbelerdir. Ne var ki, Hicke gre, insann sonlu
tecrbesi ile snrsz Niha Gereklik arasnda bir eitleme veya rtme
sz konusu olamaz. Dorusu, farkl din tecrbelerin referans olarak
varsaylan Niha Gereklik snrsz olduundan insan dncesinin ve
dilinin btn olumlu nitelemelerinin de tesindedir. Dolaysyla btn
olumlu nitelemeler byle bir varln ne olduunu tanmlamaktan aciz

353

354

nite 10

olduundan Niha Gereklik hakknda ancak olumsuz bir yolla, yani


onun ne olmadn ifade eden ifadelerle konuabiliriz. nk Hickin
Gerek olarak adlandrd bu varlk btn olumlu ve ieriksel nitelemelerin stndedir (Hick 1989, 138-139).
Farkl din kltrlerde tezahr eden din tecrbelerin, tabiatlarn iddia
ettikleri gibi, bir yanlgnn eseri olmadn dnen Hick bunun iin
oulculuk hipotezini bir aklama olarak ileri srer. Bu hipoteze gre,
dnyadaki byk dinler insanlarn iindeki bulunduklar ve insan olmann deiik yollarn ifade eden kltrlerinden hareketle ortaya koyduklar Gereke ilikin farkl alglar, anlaylar ve yantlar temsil etmektedir. Btn bu din inanlarn ortak taraf insanlar kendi-merkezli
olmaktan karp Gereklik-merkezli yapmalardr. Bu yzden bu farkl
din geleneklerin insanlar niha kurtulua gtren farkl yollar olduu
dnlebilir (Hick, 1989, 240).
Hick din oulculuk hipotezini gelitirirken bata Kanta ve zellikle de
onun yapt fenomen (grnen) ve numen (grnmeyen) ayrmna dayanr. Hick farkl geleneklerdeki din tecrbeleri Gerekin tezahrleri olmas asndan ampirik adan gereki olarak yorumlar. Ancak Kanta
gre duyu tecrbemiz zihinsel kategorilerimiz tarafndan biimlenmekte
olup, bu kategoriler btn insanlarda ayn olan evrensel kategorilerdir.
Kantn bu dncesinden biraz farkl olarak Hickin din tecrbe kategorileri evrensel olmayp, bir din kltrden dierine deien kategorilerdir. Ancak din geleneklerin farkl kategorileriyle ekillenen din tecrbelerin referans dorudan Gerekin kendindeki varl (grnmeyen,
numenal boyutu) olmayp, grnen (fenomenal, tezahr eden) nitelikleridir. nk Gerekin kendindeki hali ne bir ne ok, ne bir ahs ne deil,
ne iyi ne ktdr. Ayn ekilde kendinde Gerek ne amal ne amasz, ne
bir cevherdir ne deildir. Btn bu kategoriler insan tecrbesinin snrlarna dhil olabilen somut tanmlamalar olduundan hibir ekilde tecrbeye konu olmayan numenal Gerek iin geerli deildirler. Grnen
gereklik bu kategorilerimizle biimlendii halde, onun numenal temeli
bu kategorilerin tesindedir. Bu yzden Hicke gre bizim Gerekin bu
kendindeki haline bir ey veya varlk dememiz bile doru deildir (Hick
1989, 242-246). Ancak teistik ve teistik-olmayan byk dinlerin hepsi,
farkl inanlarna ramen, Gerekin farkl tezahrleri ya da temsilleri
olarak grlmelidir.
O halde, Hicke gre, Gerekin numenal ve fenomenal olmak zere iki
yn bulunmaktadr. Bunlardan ilki btn tecrbelerimizi aan yndr,
ikincisi ise farkl din geleneklerde farkl ekillerde tezahr eden, tecrbe
edilebilen yndr. Burada Gereki Tanr olarak yorumlamak Hicke

Dini eitlilik

gre teistik bir snrlama olacaktr. nk Tanr kiisel niteliklere sahip


bir varl ifade etmektedir. Oysa Gerek hem teistik, hem de teistik olmayan dinlerin de ortak niha referansdr. Bu yzden Tanr,
Dharmakaya, Bir, Brahman ve benzeri kavramlarn hepsi bu Niha Gereklike delalet eden kavramlardr (Hick 1989, 236). Aslnda, Hicke gre,
numenal Gerek ile din tecrbeye konu olan, grnen Gerek arasndaki
ayrma farkl din kltrlerde de rastlanmaktadr. rnein, Hinduizmde
btn niteliklerden soyutlanm nirguna Brahman ile nitelikleriyle birlikte dnlen saguna Brahman ayrm bulunmaktadr. Hristiyanlkta ise
kendinde, a se Tanr ile insan tecrbesine konu olmu, kendini hull yoluyla insanlara am olan pro nobis Tanr ayrm bulunmaktadr (1989,
236-237).
imdi, Hicke gre, kendinde Gereke herhangi bir olumlu veya ieriksel
bir nitelikle referansta bulunamayacamzdan ona ancak hibir ierie
sahip olmayan, btnyle biimsel ifadelerle referansta bulunabiliriz.
Dolaysyla teistik ve teistik-olmayan dinlerin Gereke ilikin tasavvurlar tek boyutlu olup, yetersizdir. Ayn ekilde farkl dinlerin Gereke ilikin doruluk iddialar da gereki deildir. nk bu doruluk iddialarndan hibiri kendinde Gerek iin geerli deildir. Yine de teistik
dinlerin Gereki bir kii olarak tasavvuru gibi, teistik-olmayan dinlerin
onu kii-olmayan olarak tasavvuru Gerekin otantik tezahrleri olarak
grlmelidir (1989, 247).

Bu hipotezi gelitirirken Hick Altn Kural dedii u ilkeye


uymamz gerektiini dnr: bakalarnn din tecrbesi de
bizim din tecrbemiz kadar geerlilie sahiptir. Bu kurala
uyulduunda bakalarnn tecrbeleri bir yanlsamann rn
olarak grlmeyecektir.
Aksine farkl din tecrbelerin her biri Gerekin zgn birer tezahr
olarak grlecektir (1989, 149). Hickin din oulculuk hipotezini gelitirirken dayand varsaymlardan biri de Wittgensteinin olarak veya gibi
grmek (seeing-as) olarak ifade ettii eyin din tecrbemiz iin de geerli
olduudur. Wittgensteinn verdii rnek bir resmin deiik alardan bir
rdek veya tavan olarak grlebileceini nerir. Ayn ekilde, Hicke
gre, farkl din geleneklerin tecrbeleri de Gerekin olarak veya gibi
tecrbeleri olarak grlebilir (1989, 140).
Hickin ileri srd oulculuk hipotezi de hem din hem de felsef
adan birok eletiriye ak grnmektedir. Her eyden nce byle bir
hipotezin farkl dinlerin inan esaslarn veya doruluk iddialarn yeterince dikkate alp almad sorusu bir yana, onlarn din tecrbelerin

355

356

nite 10

niha referans olan kendinde Gerekle gereki bir ilikisinin olmadn


sylemek bu inanlarn iini nemli lde boaltmak iin yeterli grnmektedir. Hibir din inan gerek anlamda Gereke ilikin bir ey syleme imknna sahip deilse, hibirisinin doru bir inan olduunu dnmemek iin de bir gereke kalmayacaktr. Hicki hipotez bylece din
inanlarn veya doruluk iddialarnn bilisel olmadn ileri sren bir
tr din anti-realizmi ngrmektedir. Bu ise gereki bir din anlaynn
beklentilerine yant vermeyecektir. Kald ki Hickin ileri srd din
oulculuk anlay felsef adan daha byk amazlarla kar karyadr.
Burada Hickin hipotezinin dourduu bir takm felsef sorunlarn daha
temelde dayand Kant bir bak asnn ngrd numen/fenomen
ayrmndan kaynakland dnlebilir: herhangi bir kavramsal (kategorik) ve epistemik eriimine sahip olmadmz numenal bir gerekliin
varlndan tutarl bir ekilde sz edebilir miyiz? imdi Kantn bu ayrmnn almaz olduunu, yani hibir kavrammzn numenal dzleme
uygulanamayacan dikkate alacak olursak, byle bir dzlemin varln
bile dnebilecek durumda olmamamz gerekir. Dolaysyla, hibir kategorimizin kendisine uygulanmad bir eyin var olduunu sylemek
kavramsal bir tutarszl ifade edecektir (Plantinga 2000b, 29). Benzer
ekilde, epistemolojik adan bakldnda, hakknda hibir ey bilmediimiz bir eyin varlndan sz etmek de tutarsz grnmektedir. nk
byle bir iddia bir taraftan bir eyin varln iddia ederken dier taraftan
onun hakknda hibir ey bilemeyeceimizi dile getirmektedir. Eer ilk
iddia dorusu ise bu, sz konusu ey hakknda en az bir eyi bildiimiz
anlamna gelecektir. Bu da bu eyin var olduu iddiasdr (Ward 2000,
114).
yle grnyor ki, Hicki oulcu hipotezin din eitlilik konusunda
tatmin edici bir aklama sunabilmesi iin;
i.

Gereki neden varsaymamz gerektiini,

ii.

Numenal Gerek ile fenomenal Gerek arasnda kayda deer (gereki) bir ilikinin olup olamayacan ve

iii.

Numenal Gerek hakknda olumlu/ieriksel bir takm yarglarda


bulunmadan byle bir hipotezi ortaya koyup koyamayacamz
sorularn yantlamas gerekir.

Buradaki temel sorun Gerekin tabiatnn ne olduu ve bunun bilinip


bilinemeyecei noktasnda dmlenmektedir. Hick, Gerekin nelii
hakknda herhangi bir gereki iddiada bulunulamayacan ve bu noktadaki iddialarn belli bir takm izaf kavramsal erevelerle snrl

Dini eitlilik

olduunu syleyerek byle bir imkn ortadan kaldrmaktadr. imdi


byle bir eyi varsaymak iin herhangi bir epistemolojik dayanan gerekli olmad dnlecek olsa bile, hl (i) neden x gibi bir eyin sz
konusu hipotez balamnda varsaylmas gerektii ve yine (ii) neden y
deil de xin varsaylmas gerektii sorularnn bir ekilde yantlanabilmesi gerekir.

imdi soralm: Gerek olarak adlandrlan eyin


varsaylmasnn bir gerekesi var mdr? Plantingann dedii
gibi, hibir olumlu nitelie sahip olmad (ne olduunu
bilmediimiz) halde farkl din geleneklerde tecrbe edildii
dnlen bir eyi neden varsaymamz gerekiyor? Burada
Hick byle numenal gerekliin farkl din tecrbe
fenomenlerini aklamamz iin gerekli olduunu dnebilir.
Fakat farkl din gelenekler sz konusu numenal gerekliin
tezahrleri olduklar gsterilmedike bu yant tatmin edici
olmayacaktr (Plantinga, 2000b, 59-60). Bu noktadaki bir
ksr dngy aabilmek iin evvela farkl din tezahrlerin
Gerekin otantik tezahrleri veya temsilleri olduu
dncesinin temellendirilebilmesi gerekir.
Ne var ki Hicki oulculuk bu noktada bir amazla kar karya grnmektedir. Her eyden nce Gerekin sz konusu farkl din tecrbelerin/fenomenlerin numenal temeli olduu dncesini bir lde temellendirebilmek iin sz konusu din fenomenler arasnda bir ortaklk veya
benzerliin ortaya konulmas gerekir. Ayn ekilde byle bir numenal
Gerekin de farkl dinlerin minimum beklentilerine yant verebilecek
niteliklere sahip olmas gerekir. Bu noktada bir taraftan Hickin numenal
Gerek hakknda grleri bir engel olutururken, dier taraftan dinlerin
farkl ve zaman zaman birbiriyle elien inanlar sz konusu benzerlie
imkn tanmamaktadr. Bu durumda farkl din inanlarn ayn numenal
gerekliin farkl tezahrleri olduunu dnmek iin bir neden kalmamaktadr.
O halde, dnyadaki byk dinlerin Gerekin otantik tezahrleri olduu
sonucuna varabilmek iin evvela Gerekin hangi zsel niteliklere sahip
olduunu ortaya koymak gerekmektedir. Ancak bundan sonra bir dinin
Gerekin bir temsili veya tezahr olup olmad belirlenebilir
(Plantinga 2000b, 58-69). Bu noktada fil ve kr adamlar rnei de yeterince aklayc olmayacaktr. Her bir dinin Gerekin bir ynne referansta bulunduunu ve bylece ona ilikin tam bir tasvir vermekten yoksun olduunu dnmek bizi Hickin dndnden olduka farkl bir
sonuca da gtrebilir. Sz konusu tasvirlerin ksmen doru olduu sonu-

357

358

nite 10

cu yerine hepsinin yanl olduu sonucuna da varlabilir (Byrne 1982,


292). Kald ki bu rnein uygun olup olmad da ayrca tartlabilir.
nk tasvir edilmeye allan varlk olan fil, Hickin numenal gerekliinden farkl olarak, bir ekilde onu tasvir etmeye alan kr insanlarn
kavramlarn/ kategorilerini aan bir varlk deildir.
Hickin Gerekin nelii hakkndaki bu tutumu oulcu hipotezindeki
dier bir takm iddialara bir anlam vermeye engel oluturmaktadr. rnein, Hick dnyann neden sadece byk dinlerinin insanlar kurtulua
gtrdkleri sorusuna, daha nce de deindiimiz gibi, onlarn insanlar
kendi-merkezli olmaktan karp Gereklik-merkezli yapmalardr, eklinde yant vermektedir. imdi, insanlarn dnmnde nemli grlen
bu Gereklik-merkezli kavramnn ne ihtiva ettiini anlayabilmek iin
evvela Gerek veya Gereklik kavramna yeterli bir anlam vermek
gerekecektir. Gerek olarak adlandrlan varlk, Plantingann dedii gibi
(2000b, 51), Tanrnn sahip olduu niteliklere sahip olsayd, byle bir
iddiay anlamak sz konusu olabilirdi. Ancak Hickin Gerek dedii
varlk gerek anlamda bu tr niteliklere sahip olmadndan sz konusu
dnmn ne anlama geldii veya hangi koullarda gerekleebilecei
konusunda bir ey sylemek mmkn grnmemektedir.
Buradaki temel sorunlardan birisi de Gerek gibi bir eye nasl referansta bulunulabileceidir. Gerek olarak adlandrlan varla herhangi bir
olumlu veya ieriksel nitelik uygulanamayacandan, Hick ona sadece
biimsel ve olumsuz niteliklerle referansta bulunabileceimizi dnmektedir. imdi, bu yaklama gre, bilgi, kudret, iyilik gibi nitelikler
temel (ieriksel) bir takm nitelikler olmasna karn, bir terimin referans
olmak sadece mantksal veya biimsel bir niteliktir. Hatta Hicke gre,
Gerek olarak adlandrlan varla St Anselmin nl kendisinden daha
by dnlmeyen eklindeki biimsel bir nitelikle de referansta
bulunulabilir (1989, 246). Peki ama, bir varln referans hibir olumlu/
ieriksel nitelik kullanlmadan salt biimsel veya olumsuz nitelikler yoluyla belirlenebilir mi?
Biimsel ve ieriksel nitelikler eklindeki bir ayrmn Gerek iin ne kadar
geerli olup olamayaca sorusu bir yana, byle bir eyin referansnn
sadece biimsel niteliklerle belirlenebilecei ak olmaktan uzaktr. imdi,
biimsel nitelikler birden fazla varla (ve hatta btn varlklara) uygulanabilen nitelikler olduuna gre bu yolla belli bir varln (Gerekin)
referansn belirlemek mmkn olmayacaktr (Plantinga 2000b, 49). Dolaysyla, eer bir nitelik belli bir varla referansta bulunuyorsa, biimsel
bir nitelik olamaz. Hickin biimsel dedii bir terimin referans olmak
eklindeki bir niteliin gerekten var olan bir eye delalet ettii dnl-

Dini eitlilik

dnde byle bir nitelik de sadece biimsel bir nitelik olarak


grlmeyecektir (Ward 2000, 117). Dier yandan, snrsz veya sonsuz
gibi nitelikler de, en azndan geleneksel teistik balamda, Tanrya bir
takm mkemmellikleri atfeden nitelikler olduklarndan salt biimsel
nitelikler deildirler (Eddy 2000, 129). Kald ki, Anselmin kendisinden
daha by dnlmeyen eklindeki tanmnn biimsel bir nitelii
ifade etmedii sylenebilir. nk bu tanm maksimum byklk ve
mkemmellii ifade eden Tanrnn mutlak bilgi, g ve iyilik gibi niteliklerini gerektirmektedir (Plantinga 2000b, 55; Quinn 2000, 233). Dolaysyla salt biimsel niteliklerle bir varla ve zellikle de Hickin Gerek
olarak adlandrd varla referansta bulunmak pek mmkn grnmemektedir.
Aslnda birok dini gelenek akn veya niha gerekliin bizzatihi sonsuz
olduunu ve insanlar tarafndan btnyle bilinemeyeceini kabul etmektedirler. Fakat bu dnce Hickin niha gereklie hibir kavrammzn uygulanamayaca iddiasndan tamamen farkldr. Eddynin de
belirttii gibi, byle bir varlk hakknda her eyi bilemiyoruz demek bir
eydir, onun hakknda hibir ey bilmiyoruz demek btnyle baka bir
eydir (2000, 130). Dolaysyla birok dinin niha varln tecrbemizi ve
bilgimizi nemli alardan atn kabul etmeleri Hickin btn kavramlarmz/ kategorilerimizi aan Gereki kabul etmeleri anlamna gelmez.
Burada sz konusu gerekliin iki (bilinen ve bilinmeyen) yn arasnda
bir sreklilik sz konusudur. Ayn ekilde, numenal Gerekin referansn
belirleyebilmek iin fenomenal Gerekle olan (kavramsal) srekliliini
gsterebilmek gerekir (Kr. Quinn 2000, 230-231). Son olarak birok din
gelenek ve zellikle de vahye dayanan hibir teistik gelenek, dinin insan
dncesinin bir rn olduu, yani dinin insanlarn Gereke verdikleri
beer yantlar olduu eklindeki Hicki gre katlmayacaktr.
Karlatrmal olarak bakldnda, bnl-Arabnin din oulculuk
olarak yorumlanabilecek yaklam ile Hickin din oulculuk hipotezi
arasnda ortak saylabilecek ynler kadar farkllklar da sz konusudur.
Her ikisi de epistemolojik bir grecelii ngrmekle beraber bnlArabnin din oulculua neden olan din eitlilik anlay ontolojik
adan Tanrnn (Hakkn) farkl (sonsuz) biimlerdeki tecellilerine dayanmaktadr. Denilebilir ki, bnl-Arabye gre, epistemolojik grecelikler en temelde bir tr ontolojik grecelilik tarafndan ncelenmektedirler.
Temelde epistemolojik bir grecelie dayanan Hickin oulculuu ise
farkl din tecrbelerin bir hipotez balamnda varsaylan Gerekin farkl
tezahrleriyle/ temsilleriyle aklanabileceini ngrmektedir. bnl-

359

360

nite 10

Arab ile Hickin anlay arasndaki en nemli fark bylece birincisinin


sz konusu din eitliliin kaynan Tanr veya Onun farkl tecellileri
olarak grmesi, ikincisinin ise bunu insana veya onun epistemolojik greceliine dayandrmasdr. Ancak imdiye kadar yaptmz tartmalardan da anlalaca zere, gerek bnl-Arabnin, gerekse Hickin bu
konudaki dnceleri hem felsef hem de din adan almaz bir takm
sorunlarla kar karyadr. Bu sorulara/ sorunlara tatmin edici yantlar
verilmedii srece din oulculuk iddialarnn doru olabileceini
dnmek iin bir gereke olmayacaktr.

Dini eitlilik

zet
Din fenomenine bakldnda ilk dikkat eken eylerin belki de banda
dinlerin eitlilii veya farkll gelmektedir. Bu eitlilik tek Tanr inancna dayanan monoteist dinlerden, ok tanrl inanca sahip politeist dinlere, niha gerekliin kiisel niteliklere sahip bir varlk olduunu ileri
sren teistik dinlerden byle bir gereklii kiisel-olmayan bir varlk
olduunu dnen teistik-olmayan dinlere, gelimi bir inan ve ibadet
sistemine sahip byk dinlerden basit inan ve ritellere dayanan eitli
yerel dinlere kendisini deiik bir ok alanda gstermektedir.
Kukusuz dinlerin farkll sadece deiik ibadet veya ritellerle snrl
deildir. Bunlar sadece dinin tezahr eden, gzleme konu olabilen boyutlar olup, daha nemli farkllklar sz konusu ibadet ve ritellerinin dayand inanlar dzleminde yer almaktadr. Kald ki temelde ayn inanca dayanmakla birlikte tarihsel geliimi ve yorumlan asndan bir
dinin farkl bir takm ibadet biimlerine kaynaklk ettii dnlebilir. O
halde dinleri en temelde birbirinden ayran ey onlarn farkl inan ilkeleridir. Buna gre, belli bir inan esasna dayanmayan veya daha dorusu
bir takm inanlarn doruluunu bir ekilde ngrmeyen bir din dnmek pek anlalr grnmemektedir.
Dine ilikin indirgemeci gibi grnen bir tutuma karn, dinin kaynan
ilh bir mdahaleyle (vahiyle) aklayan bir (teistik) yaklam iin dinler
arasndaki bu farkllklar aklamann daha zel ve belki de daha zor bir
durum arz edebilecei dnlebilir. Bunun nedeni yeterince ak olsa
gerektir: din/ler/in niha kayna ayn (ilh) ise din inanlar arasndaki
farkllklar nereden kaynaklanmaktadr? Bu farkllklar insan-merkezli
bir din aklamasnda dile getirilen kimi corafi, psikolojik, sosyolojik,
ekonomik, kltrel, tarihsel, toplumsal, siyasal vb. etkilerin farkllyla
aklanabilir mi? Birbirinden farkl inanlara/ doruluk iddialarna sahip
farkl dinler arasnda ne tr bir iliki kurulabilir? Bu konuda genel olarak
din dlayclk, din kapsayclk ile din oulculuk biimde adlandrlan temel yaklam bulunmaktadr. Din dlayclk sadece belli bir
dinin inancn doru olduunu bu inanla elien btn din inanlarn
yanl olduunu savunur. yle grnyor ki dlayc bir tutum bir
eyin doruluuna inanmann tabiatnda bulunan bir eydir: bir eyin
doru olduuna inanmak doal olarak inanlan eyle badamayan eylerin de yanlln ifade edecektir.
Her ne kadar bir eye inanmak beraberinde bir eylere de inanmamay
ngryor ve bylece dlayc bir tutuma gtryorsa da bu bir kimseyi
btn dlayc tutumlarn ayn lde hakl olduu sonucuna

361

362

nite 10

gtrmemelidir. Dlayc bir tutum en temelde bir doruluk iddiasna


dayanmaktadr. Dolaysyla din bir dlaycln hakl bir temele sahip
olmas iin sz konusu inancn doruluunu bir lde ortaya koyabilecek bir gereke bulunmaldr. Ancak byle bir gereke ortaya konulduktan sonra bir inan tatmin edici olabilir. yle grnyor ki, byle bir
gereke hem belli bir din inancn doruluunu dorudan temellendirmeye ynelik olmal, hem de onunla elien inanlar rtmeyi hedeflemelidir. Dolaysyla, ahlk ve entelektel anlamda hakl saylabilecek
bir dlayc tutum iinde olabilmek iin bir kimsenin kendi inancnn
doruluunu veya haklln bir ekilde ortaya koyabilmesi gereklidir.
Din kapsayclk sadece bir din inancn doru olduunu ngrmekle
beraber dier din inanlarn sz konusu dinin (inancn) kapsamna dhil
edilebileceini kabul eden yaklamdr. Bu yaklamn da znde bir tr
dlaycln bulunduu dnlebilir. Fakat din dlayclktan farkl
olarak, din kapsayclk dier din ve inanlarn eitli nedenlerle dlanmak yerine geni anlamda doru olduu dnlen inancn zayf
veya bilinmeyen formlar olarak ele alnabileceini gstermeye almaktadr. Deiik din kapsayclklardan sz edilebilir, fakat bu yaklamlar
en temelde bir takm inanlarn vazgeilmez olduunu kabul etmek durumundadr. Din kapsaycla Hristiyanlk asndan bakan Rahnere
gre, Hristiyanlk insanln yegane mutlak dini olmakla beraber Tanrnn btn insanlarn kurtuluunu hedefledii dnldnde onun
dndaki dinlerin de ilh bir takm unsurlar ierdii kabul edilebilir. En
azndan ncilin tarihte ortaya kmasna kadar geen sre iin de insanlarn, asl gnahn dourduu bir takm engellere ramen, Tanr hakknda doal bir bilgiye sahip olabileceklerini dikkate alan Rahner, Hristiyan-olmayan bir dinin de bir lde kabul grmesi gerektiini (kendi
ifadesiyle yasal olduunu) savunur. Bu u anlama gelmektedir: Hristiyanln dndaki dinlerde de akn, ilh unsurlar bulunmaktadr. Ancak, Hristiyanln bu noktada zel bir skntyla kar karya kald
sylenebilir. nk Hristiyanlk en temelde din doruluu ve kurtuluu insanlarn btn zaman ve meknlarda ulaabilecei bir ilkeye balamak yerine tarihsel bir olguya, yani belli tarihsel ve toplumsal koullarda yaam Hz. sann kurtarclna balamaktadr.
Din kapsayclk asndan slama bakldnda onun daha aklayc bir
tutum ortaya koyabilecei dnlebilir. slam her eyden nce doru
inanc belli bir zamansal olguyla snrlamayp, en temelde herkese ak
olan Tanrnn varl ve birliine inanmak gibi bir ilkeye dayandrmakta
ve btn peygamberlerin bu inanc tebli ettiklerini dnmektedir.
Ayrca, peygamberlerin tebli ettii vahye muhatap olamad halde

Dini eitlilik

Tanrnn varl ve birlii inancna kendi aklyla erimi insanlar da


geni anlamda slam inancna dhil etmek mmkndr. Ancak byle
bir teblile karlama imkn bulmad halde Tanrnn varlna ve
birliine inanan bir kimse bir slam kapsayclkn snrlarna dhil
edilebilir. Bu temel inanc reddeden veya onunla elien baka herhangi
bir inanca sahip birisi de bu kapsama dhil edilemez. Grld gibi
slmn ngrebilecei bir din kapsayclk dier inanlar olduu gibi
kabul eden bir yaklam deil, onlar belli bir ilkeye bal olarak kabul
veya reddeden snrl bir kapsayclk olacaktr. Bu tr bir kapsayclk
birbiriyle elien inanlar bir ekilde uzlatrmay deil, btn inanlar
bir temel doru inan ilkesiyle temellendirmeyi hedefleyecektir.
Bu yaklamlara karn, din oulculuk, ksaca ifade etmek gerekirse,
btn dinlerin ya da byk dinlerin inanlarnn ayn gereklie delalet
ettiini/ edebileceini ve bylece her birinin insanlar eit lde kurtulua gtrebileceini ileri srerek din inanlar arasndaki farkllklarn
alabileceini iddia eden bir yaklamdr. Bu yaklam biimini de deiik dini geleneklerde grmek mmkndr. slam dncesinde bnlArabnin farkl inanlar deiik lh tecelliler olarak grmesi bir tr
din oulculuk olarak yorumlanabilir. Gnmz din felsefesinde benzer bir yaklam Hickin din oulculuk hipotezinde grmekteyiz. Bu
yaklamlarn her ikisi de epistemolojik bir grecelii ngrmekle beraber bnl-Arabnin din oulculua neden olan din eitlilik anlay
ontolojik adan Tanrnn (Hakkn) farkl (sonsuz) biimlerdeki tecellilerine dayanmaktadr. Temelde epistemolojik bir grecelie dayanan
Hickin oulculuu ise farkl din tecrbelerin bir hipotez balamnda
varsaylan Gerekin farkl grnleriyle aklanabileceini ngrmektedir. bnl-Arab ile Hickin anlay arasndaki en nemli fark bylece
birincisinin sz konusu din eitliliin kaynan Tanr veya Onun farkl tecellileri olarak grmesi, ikincisinin ise bunu insana veya onun epistemolojik greceliine dayandrmasdr. Ancak eitli felsef ve din sorunlara kaynaklk eden bu yaklamlarn din eitlilik konusunda tatmin
edici bir aklama getirip getirmedikleri sorusu bir yana, tutarl bir bak
sunduklar da tartmal grnmektedir.
Hick Altn Kural dedii u ilkeye uymamz gerektiini dnr: bakalarnn din tecrbesi de bizim din tecrbemiz kadar geerlilie sahiptir.
Bu kurala uyulduundan bakalarnn tecrbeleri bir yanlsamann rn olarak grlmeyecektir. Aksine farkl din tecrbelerin herbiri Gerekin zgn birer tezahr olarak grlecektir. Hick din oulculuk
hipotezini

gelitirirken

Wittgensteinin olarak

Kantn
veya

numen

gibi

ve

grmek

fenomen

ayrm

ile

(seeing-as) kavramna

363

364

nite 10

dayanmaktadr. Hickin ileri srd oulculuk hipotezi de hem din


hem de felsef adan birok eletiriye aktr. Her eyden nce byle bir
hipotezin farkl dinlerin inan esaslarn veya doruluk iddialarn yeterince dikkate alp almad sorusu bir yana, onlarn din tecrbelerin
niha referans olan kendinde Gerekle gereki bir ilikisinin olmadn
sylemek bu inanlarn iini nemli lde boaltmak iin yeterli grnmektedir. Hibir din inan gerek anlamda Gereke ilikin bir ey
syleme imknna sahip deilse, hibirisinin doru bir inan olduunu
dnmek iin de bir gereke kalmayacaktr. Hicki hipotez bylece din
inanlarn veya doruluk iddialarnn bilisel olmadn ileri sren bir
tr din anti-realizme dayanyor grnmektedir. Bu ise gereki bir din
anlaynn beklentilerine yant vermeyecektir. Kald ki Hickin ileri srd din oulculuk anlay felsef adan daha byk amazlarla kar
karyadr.
Kant bir numen ve fenomen ayrmnn dourduu sorunlarn yan sra
Hickin Gerekin nelii hakkndaki bilinemezci tutumu oulcu hipotezindeki temel bir takm iddialara bir anlam vermeye engel oluturmaktadr. rnein, Hick dnyann neden sadece byk dinlerinin insanlar
kurtulua gtrdkleri sorusuna, daha nce de deindiimiz gibi, onlarn insanlar kendi-merkezli olmaktan karp Gereklik-merkezli yapmalardr, eklinde yant vermektedir. imdi, insanlarn dnmnde
nemli grlen bu Gereklik-merkezli kavramnn ne ihtiva ettiinin
anlayabilmek iin evvela Gerek veya Gereklik kavramna yeterli bir
anlam vermek gerekecektir. Buradaki temel sorunlardan birisi de Gerek gibi bir eye nasl referansta bulunulabileceidir. Gerek olarak
adlandrlan varla herhangi bir olumlu veya ieriksel nitelik uygulanamayacandan Hick ona sadece biimsel ve olumsuz niteliklerle
referansta bulunabileceimizi dnmektedir. imdi, bu yaklama gre,
bilgi, kudret, iyilik gibi nitelikler temel (ieriksel) bir takm nitelikler
olmasna karn, bir terimin referans olmak sadece mantksal veya
biimsel bir niteliktir. Biimsel ve ieriksel nitelikler eklindeki bir ayrmn Gerek iin ne kadar geerli olup olamayaca sorusu bir yana, byle
bir eyin referansnn sadece biimsel niteliklerle belirlenebilecei ak
olmaktan uzaktr. imdi, biimsel nitelikler birden fazla varla (ve hatta
btn varlklara) uygulanabilen nitelikler olduuna gre bu yolla belli
bir varln (Gerekin) referansn belirlemek mmkn grnmemektedir. Bu durumda da farkl dinlerin Gerekin farkl tezahrleri veya temsilleri olduunu sylemek bilisel bir iddia olmayacaktr.

Dini eitlilik

Gzden Geir

Din eitlilik sorunundan ne anlalabilir?


Din eitlilik konusundaki temel yaklamlarn
gerekeleri nelerdir?
Din dlayclk ahlk ve entelektel bir gerekeye
dayanmakta mdr?
Din kapsaycln snrlar olmal mdr?
Din oulculuk savunulabilir bir yaklam mdr?
bnl-Arab ile Hickin anlaylar arasnda ne tr
benzerlikler ve farkllklar bulunmaktadr?

365

366

nite 10

Kaynaklar
Affifi, A. E. (1979). The Mystical Philosophy of Muhyi Din Ibnul Arabi,
Lahore: Sh.Ashraf Pub.
Borland, J. (1996). Religious Exclusivism, Philosophy of Religion: Selected
Readings, ed. M. Peterson vd., New York: Oxford University Press, 1996.
Byrne, P. (1982). John Hicks Philosophy of World Religions, Scottish
Journal of Theology, c. 30.
Chittick, W. (1994). Imaginal Worlds: Ibn al-Arabi and the Problem of
Religious Diversity, Albany: SUNY Press.
Corbin, H. (1969). Creative Imagination in the Sufism of Ibn Arabi, ing. ev.
R. Manheim, Princeton: Princeton University Press.
Eddy, P. R. (2000). Religious Pluralism and the Divine: Another Look at
John Hicks
Neo-Kantian Proposal, The Philosophical Challenge of
Religious Diversity,ed. P. L. Quinn & K. Meeker, New York: Oxford
University Press, 2000.
Hick, J. (1989). An Interpretation of Religion, London: Macmillan.
bnl-Arb, M.(1982) Fusus l-Hikem, thk. A. E. Affifi, Beyrut: DarlKitabl- Arabi.
Plantinga, A. (2000a). Pluralism: A Defence of Religious Exclusivism,
The Philosophical Challenge of Religious Diversity, ed. P. L. Quinn & K.
Meeker, New York: Oxford University Press, 2000.
Plantinga, A. (2000b). Warranted Christian Belief, New York: Oxford
University Press.
Quinn, P. L. (2000). Towards Thinner Theologies: Hick and Alston on
Religious Diversity, The Philosophical Challenge of Religious Diversity, ed.
P. L. Quinn & K. Meeker, New York: Oxford University Press, 2000.
Quinn P. L. & Meeker, K.(2000). Introduction, The Philosophical Challenge
of Religious Diversity, ed. P. L. Quinn & K. Meeker, New York: Oxford
University Press, 2000.
Rahner, K. (1996). Religious Inclusivism, Philosophy of Religion: Selected
Readings, ed. M. Peterson vd., New York: Oxford University Press, 1996.
Ward, K. (2000). Truth and the Diversity of Religions, The Philosophical
Challenge of Religious Diversity, ed. P. L. Quinn & K. Meeker, New York:
Oxford University Press, 2000.

Dini eitlilik

Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi din eitliliin dorudan bir
konusu deildir?
a) Tanr tasavvurlarnn farkll
b) nsanlarn farkl din inanlara sahip olmas
c) Baz insanlarn dierlerinin inanlarnn yanl olduunu
dnmesi
d) Baka inanlarn da doru olabilecei
e) nsanlarn farkl din ritellere sahip olmas
2. Bir din inancn doruluunu esas alan fakat dier
inanlarn da doru olabileceini savunan yaklam nedir?
a) Din oulculuk
b) Din okluk
c) Din kapsayclk
d) Din dlayclk
e) Din hogrclk
3. Aadaki dnrlerden hangisi din oulculuun bir
savunucusu olarak grlebilir?
a) Plantinga
b) bnl-Arabi
c) Swinburne
d) Gazli
e) Mackie
4. Aadakilerden hangisi Hickin din oulculuunun
gerektirdii bir unsur deildir?
a) Numen/ fenomen ayrm
b) Epistemolojik grecelik
c) Din grecelik
d) Ontolojik grecelik
e) Din tecrbenin snrll

367

368

nite 10

5. Aadakilerden hangisi din kapsaycln bir


savunucusudur?
a) Rahner
b) Hick
c) Borland
d) Plantinga
e) Swinburne

370

nite 11

nitede Ele Alnan Konular

Giri
o Din
o Ahlk
o Din Ve Ahlk likisi
zdelik likisi
Uyumluluk likisi
Bamszlk likisi
Ksm Uyumsuzluk likisi
Dlayclk likisi
o Deerlendirme

nite Hakknda
Din ve ahlk, insan iin vazgeilemez iki alandr. Bir ahlk
varl olan insan, ayn zamanda bir iman varldr. nk
ahlk ilke ve deerler olmakszn insani bir hayatn inas ve
idamesi mmkn deildir, ayrca her zaman din formda
olmasa da, inansz bir insan tasavvuru da sz konusu
deildir. Bu sebeple insann bireysel ve sosyal hayatnda
dorudan yansmalar olan din ve ahlk arasndaki iliki
meselesi, felsefenin de ilgilendii nemli bir meseledir. Bu
nitede din ve ahlk terimleri analiz edildikten sonra
aralarnda kurulabilecek ilikinin mahiyeti zerinde
durulacaktr.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din ve ahlk terimlerini analiz edebileceksiniz.
Din kavramn tanmlama konusunda dnrlerin
grlerini aklayabileceksiniz.
Dini karakterize eden temel zellikleri
rneklendirebileceksiniz.
Ahlk ile ilgili tanmlar anlatabileceksiniz.
Din ve ahlk ilikisi ile ilgili farkl yaklamlar
aklayabileceksiniz.
Din ve ahlk arasnda farkl alardan kurulabilecek
iliki trlerini anlatabileceksiniz.

Din ve Ahlak

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Konular srasyla ve anlayarak okumaya alnz.
nite iin verilmi olan hedeflere ulap
ulamadnz srekli dnnz. Ulaamadnz
dndnz hedeflerle ilgili konular tekrar
okuyunuz.
Web sitesini incelerken nite ile ilgili video dersi
izleyiniz.
nite sonunda ve web sitesinde, her nite ile ilgili
zengin bir kaynak listesi sunulmaktadr. Bu listeden
ulaabildiiniz kaynaklar inceleyiniz.
Karlatnz kapal terimleri anlamak iin, ncelikle
terimin getii balam dikkatle okuyunuz.
Gerektiinde felsefe szlklerine mracaat ediniz.

371

372

nite 11

Din ve Ahlk
Giri
Din ve ahlk, insan iin vazgeilemez iki alandr. nk bir ahlk varl
olan insan, ayn zamanda bir iman varldr. nsan ahlk varldr, nk ahlk ilke ve deerler olmakszn insan bir hayatn inas ve idamesi
mmkn deildir; iman varldr, nk, her zaman din formda olmasa
da, inansz bir insan tasavvuru sz konusu deildir. Bu sebeple insann
bireysel ve sosyal hayatnda dorudan yansmalar olan din ve ahlk
arasndaki iliki meselesi, felsefenin de ilgilendii nemli bir meseledir.
Acaba din ile ahlk arasnda nasl bir iliki vardr; birbirinden btnyle
bamsz mdrlar? Biri dierini dlamakta m yoksa gerektirmekte midir? Bu sorularn cevaplandrlmas ya da din ahlk ilikisinin analizi,
ncelikle ilgili kavramlarn aklanmas ile mmkn olabilir.

Din
Dinin mahiyetiyle ilgili sorulan din nedir? sorusu, en az varlk nedir?
sorusu kadar geneldir. Bundan dolay her din tanm, belli bir noktaya
kadar keyfilik tar ve her dindar tatmin edecek ekilde bir din tarifi
getirmek imknsz denecek kadar zordur. Bu sebeple son dnemde din
ile felsefi anlamda ilgilenen baz dnrler, dini tarif etme yerine onu
karakterize eden temel zelliklerini belirleme yolunu tercih etmilerdir.
slam bilginleri arasnda dini, akl sahiplerini kendi hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere sevk eden ilahi bir olgu eklinde tanmlamak yaygndr. Mesela Seyyid erif el Crcaninin tanm yledir: Din akl sahiplerini peygamberin bildirdii gerekleri benimsemeye aran ilahi bir
kanundur. Tehanevi ise dini u ekilde tanmlamtr: Din akl sahiplerini kendi iradeleriyle imdiki halde (dnyada) salha, gelecekte
(ahirette) felha sevkeden, Allah tarafndan konulmu bir kanundur.
Ayn yazara gre din, kayna itibariyle Allaha, teblii ynnden peygambere, uygulamas bakmndan da mmete nisbet edilir. (Tmer, 314)
Hak Dini Kuran Dili isimli mehur tefsir yazarmz Hamdi Yazra gre
din, ne ilim ne de sanattr. Fakat ilim ve sanatn hem balangc hem de
sonu olan ftr bir prensiptir. Dindar insan ise ne yalnz bilgin, ne de yalnz sanatkar ve dava adamdr. Fakat btn bunlarn stnde bir insan-
kmildir. nsan ruh, yalnz bana akllik olmad gibi, yalnz bana
duygusallk da olmadndan sadece akla veya sadece duyguya hitap
eden din, insann varlk yapsna uygun olmaz. Dolaysyla ftr olmayan
eksik bir din olur. Bylesi bir din ise insanlar Allaha ykseltecek bir din
olmaktan kar, Allah insan seviyesine indiren faydasz bir vasta olur.
(Yazr 1341: 28)
Yazrda din, ayn zamanda bir kulluk (taabbd) ve boyun eme
(inkyd)dir. Bununla birlikte din dilindeki Allaha kul olmann anlam
ile gndelik dilde kullanlan kiinin kendi cinsinden birine kul olmasnn
anlam arasndaki mhiyet farkna dikkat ekilmelidir. nsann kendi

Din ve Ahlak

cinsinden birine kulluk etmesi, yani kula kul olmas, onun hrriyetini
btnyle snrlayan, insanlk haysiyetini yaralayan bir durum olmasna
karlk, Allaha gerek manada yaplan bir kullukta insan, her trl yksekliin fevkinde bir ulvlii yaama ve kendi cinsi iinde hrriyetini tam
olarak gerekletirme imknna sahip olur. Akl ve irade (Yazr 1971:
84), dinin art, dindarln da rkndr. Dindar olmak iin dini hem
bilmek, hem de sevmek lazmdr.

Hamdi Yazr dini, hak din ve batl dinler olmak zere ikiye
ayrmakta; sadece din deyince de hak dini kastetmektedir.
Akl sahiplerini kendi hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere
sevk eden, Allahn koyduu din, hak dindir. Buna gre hak
dini batl dinlerden ayran iki zellik vardr: Birincisi, akl
sahibi insan kendinde iyi eylemlere sevk etmesi; ikincisi ise
bizzat Allah tarafndan konulmu olmas, yani vaz- ilah
olmasdr. Hak olmayan batl dinlerde bu zelliklerden ikisi
de bulunmaz.
Hristiyan dnce havzasnda dini karakterize eden temel zellikler
zerinde bir uylam sz konusu olmamakla birlikte, zerinde en fazla
durulanlar belirlemek mmkndr. Anselm, Hartshorne ve Tillich gibi
baz dnrler iin din varlk ve deerde niha olan ey ile ilgilenmesiyle temayz eder. Bu dnrler iin dinin en temel kavram Tanrdr. nk dinde varlk ve deer aklanrken, nihai anlamda Tanrya
mracaat edilir. Tanr, varln kendisiyle varlk bulduu, deerin deerini kendisine borlu olduu Akn nihai varlktr. Bu zellii ile din,
insana varln ve deerin, ksaca hayatn anlam hakknda kuatc bir
ereve sunar. Dinler arasndaki fark, bu nihai varla ykledikleri anlamdan kaynaklanr. Schleiermacher gibi bir dnr iin ise din, Tanrya olan mutlak bamllk hissini duymaktan ibarettir. Bu grn
Schleiermacher, 18. asrn sonunda dini mantkszlk olarak deerlendiren Aydnlanmaclar tenkit etmek zere ileri srm ve Aydnlanmaclarn dinin gerek tabiatn kavramakta baarsz olduklarn iddia etmitir.
Ona gre din, esasnda, sonsuz olanda ve onun vastasyla, her trl
sonlu eylerin; ezel ve ebed olanda ve onun vastasyla da her trl
geici eylerin evrensel varoluunu dorudan doruya fark etmektir.
Din doktrinler, soyut fikirler, ekilsel prensipler ve ahlk uygulamalar,
ona gre bu farknda olu tarznn ikinci derecedeki rnleridir.
Kendi kendinin uurunda olma tarzlar olarak hissetmek, bilmek ve
yapmak arasnda temel bir ayrm yapan Schleiermacher, dini, bir hissedi meselesi olarak grr. Bu hissedi, mutlak bamllk hissidir ki,
tam olarak, kendimizin uurunda olduumuz zaman, btn benliimizi
sarar. Din hakkndaki bu anlaya gre insan, kendi deer ve anlamn
her trl yaratlm gereklii aan ve kendisinden baka olan bir eyde
bulur; bu Tanrdr. Buna gre insann nihai tatmini sadece Tanrda bulunur. te din, bunun farknda olma halidir. (Pailin, 1415) Dikkat edilirse Schleiermacheri byle bir gr savunmaya gtren, kltrel bir

373

374

nite 11

arka plan vardr. Szn ettiim bu kltrel arka plan, Aydnlanmac


din eletirmenlerinin dine ynelttikleri itirazdr. te yandan
Schleiermacherin din anlaynda vahye atfta bulunmamas da, dikkat
ekilmesi gereken baka bir noktadr.
Schleiermacherden farkl olarak birok dnr, dinin temel zellii
olarak vahye dikkat ekmilerdir. Bunlar arasnda Batda modern dnemde ne km iki dnr John Ellis ve Karl Barthdr. 18 asrda J.
Ellis, ilah olan hakknda gerek bir bilgiye sahip olacaksak, bu bize ilahi
olan tarafndan verilmelidir, grn savundu. Buna gre Tanr hakkndaki bilgi iin tek yol, onun kendi aklamalar olmaldr. 20. asrda
Karl Barth ve takipileri de ayn dnce izgisini devam ettirerek, bir
taraftan Tanrnn aknlnn, dier taraftan insan aklnn snrlarnn,
insann kendi gayretleriyle Tanr hakkndaki hakikati kefetmesine engel
olduunu savundular. Bunlara gre kendi hrriyeti iinde kendini anlalr kld zaman ancak, Tanr dnlr ve bilinir (Pailin, 16)
slam felsefe geleneinde Farab ve bn Sinda dini karakterize eden
temel kavramn Tanr olduunu sylemek mmkn gzkmektedir.
Farab, mille ve era terimleriyle mteradif grd dinin, grler ve fiiller (r vel-efl) olmak zere iki ynnn olduunu belirtir. Ona gre dinin nazari (r) ksmnn konular u ekilde sralanabilir:
1. Allahn sfatlar,
2. lemin oluumu, her olayn Allaha nisbeti,
3. nsann oluumu, Allah karsndaki konumu,
4. Nbvvet ve vahyin mahiyeti,
5. lm ve hiret hayat,
6. Gemite yaam peygamberler ve vasflar.
Farab dinin fiiller/efl ile ilgili ksmlarn ise u ekilde sralar:
1. Allah ve melekleri ve gemite yaam peygamberleri ycelten
sz ve davranlar,
2. Gemite yaam kt krallar knayan; mevcut erdemli krallar
ycelten sz ve davranlar,
3. Toplumsal ilikileri (mumelt) tayin eden fiillerin belirlenmesi
ve adaletin tanmlanmas. (Alper 2000: 96-97).
bn Sin ise, nefsin arndrlmas (tasfiyetn-nefsil-insaniyye) olarak
tanmlad dinin, batl inan ve kt ahlktan arnmay ifade ettiini
belirtir. (Alper 2008: 116) Ona gre peygamberin getirmi olduu dinin
insanlara retmeye alt temel prensip, yani ilk asl, Bir olan, her
eyi yaratan, mutlak kadir olan, gizli ve a bilen bir Tanrnn mevcut
olduudur. Din, Tanrya itaatin gerekliliini; itaat edenleri mutlu, isyan
edenleri ise ac bir sonun beklediini ortaya koyar. (Alper 2000: 165)

Din ve Ahlak

Dinin temel zellikleri zerinde duran dnrler arasnda iman ve tecrbenin ahlk ynne dikkat ekenler de vardr. Bu gr dini, byk
lde, bir davran meselesi; din dnceyi de doru davran prensiplerinin ifadeleri olarak deerlendirmitir. Dinin esasta ahlk bir mesele
olarak anlalmas, pek ok modern dnr tarafndan paylalan bir
husustur.
Kanta gre din, dogma ve yinlerden ibaret deildir; aksine din, btn
beer grevleri ilah buyruklarmasna yerine getirmek demektir. (Kant
1960: 79) Matthew Arnold de, dinin anlamnn, duygunun bitiik olduu
ahlkllk olduunu iddia etmektedir. Onun din tahliline gre din olan
ile ahlk olan arasnda ztlk grmek yanltr, nk her ikisi de esas
itibariyle davran ve pratik ile ilgilenmektedir. (Pailin, 17) Mehur bir
yazsnda Richard Braithwaite; din iddialarn bir dizi ahlk prensibine
sadakati ilan etmek iin kullanldn ileri srmtr. (Braithwaite, 1964
Tanr, Ona duyulan mutlak bamllk hissi, vahiy ve ahlk gibi zellikleri yannda, mntesiplerini cemaat halinde ibadet faaliyetine sevk
etmesi de, dinin iaret edilen baka bir zellii durumundadr. Bu zellii ile din, kltrel bir kurum olarak da anlalr. badet ekilleri, dinlere gre olduka deikendir, fakat hibir din, kendisi iin zsel kabul
edilen baz ibadet ekilleri olmakszn dnlemez. Buna gre dindar
olmak demek, sadece belirli bir itikad ve ahlk sistemini kabul etme meselesi deil, ayn zamanda, insann kendisini, o dinin mntesiplerinin
oluturduu cemaatin bir paras olarak grmesi, inand dinin dier
yeleriyle ibadetteki birliktelii ve cemaatte verilen eitim vastasyla
kiinin anlaynn ekillendirilmesidir.
Soren Kierkegaard ve A. North Whitehead gibi dnrler, dinin bireysel ve zel karakterine dikkat ekmilerdir. Kierkegaarda gre dini
imann hakikati; her bireyin varolusal olarak ve varoluu iinde kavramas gereken bir eydir; iman, kiinin zel bir meselesidir. (Pailin, 18)
Whitehead iin de din, bireyin kendi yalnzl ile yapt eydir. Dolaysyla dinden ortaya kmas gereken ey, karakterin bireysel deeridir.
(Whitehead, 6) Buna gre din, bireylerin, iinde hakikatleri kendilerine
mal ettikleri ve bu hakikatlerin hayatlarn ekillendirmesine izin verdikleri bir yolun ad olmaktadr.
Dinin temel zelliklerinden birisi de, hi phesiz, mntesiplerine kurtulu vaat etmesidir. Bu ynyle din dier btn disiplinlerden ayrlr.
nk dinde sz konusu olan kurtuluu insann dinin dnda herhangi
bir disiplinde bulabilmesi mmkn deildir. Din, hayat ziyadeletiren,
terakki ettiren, gzelletiren, genileten ve derinletiren bir ey olabilir;
kurtulu ile yeni bir hayat ta kastedilmi olabilir. Fakat her halkarda
din, daima kurtulua ynelir, yaanan ekliyle hayatn kendisine asla
ynelmez. (Pailin, 19) Dinin zerinde durmamz gereken dier iki zellii de, kutsallk ifade etmesi ve soyut deerlerin somutlat bir alan
olmasdr. Bu sebeple Nathan Sderblom, kutsalln dinde en nemli
kavram, hatta Tanr kavramndan daha temel bir kavram, olduunu

375

376

nite 11

dnmektedir. Benzer ekilde Rudolf Otto iin de kutsallk, din alanna


has olan bir deerlendirme ve yorumlama kategorisidir (Otto, 5). Kutsal
olan, kendi dndaki her eyden baka olandr ve ancak kendine has
kavramlarla tarif edilebilen bir ilk ve temel balang noktasdr. Bu anlaya gre din, esas olarak, ne bir anlama meselesi, ne de ahlk bir davran meselesidir. O, kutsaln farknda olma, tam bir sayg ile tapnma iidir. (Pailin, 13)
Yahudilik, Hristiyanlk ve slmiyet gibi vahiy merkezli dinlerde dikkat
ekilmesi gereken bir baka zellik de, dinin getirmi olduu deerlerle
insann ilikiler an dzenlemesidir. Buna gre din, ilke ve deerleriyle
insann sadece Tanryla deil, kendi hemcinsleriyle, doal ve manevi
evresiyle olan ilikilerini de dzenlemektedir. Buraya kadar saydmz
bu zelliklerin hepsi kitapl veya vahiy merkezli dinlerde bulunmaktadr.
Bununla birlikte bir inan retisinin din saylabilmesi iin iaret edilmi
olan bu zelliklerden bir ksmn iinde bulundurmas gerekir. Sonuta,
varlk ve deer ile ilgili bir aklama ilkesi sunmayan, ahlk retisi olmayan, mebde ve mead hakknda bilgi vermeyen, insana kurtulu yolu
gstermeyen bir retinin din olarak isimlendirilmesi mmkn gzkmemektedir.
Teistik dinlerde inan, ibadet ve ahlk olmak zere birbirine bal yn
bulunmaktadr. Salkl bir tanmn dinin bu boyutuna hak ettii
nemi vermesi gerekir. Teistik dinler balamnda din, bireysel ve toplumsal yan bulunan, fikir ve uygulama asndan sistemlemi olan,
mminlerine bir yaama tarz sunan, onlar belli bir dnya gr etrafnda toplayan bir kurumdur. O, bir deer koyma, deer bime ve yaama tarzdr. (Aydn, 1997: 5 )

Ahlk
Ahlk hakknda konumak ayn zamanda insan hakknda konumak
demektir. nk ahlk, insann z veya insanlk z ile ilgilidir; bir
baka ifadeyle ahlk, insanlk ortak paydas anlamna gelir. Bu sebeple
canllar arasnda sadece insan, ahlka/ahlk deerlendirmeye konudur.
ok tatl bir meyveden/sebzeden, gzel bir kediden sz edilebilir, ama
ahlkl bir meyve veya ahlkl bir hayvandan sz edilemez. Dolaysyla
ahlk yalnzca insan konu alan bir deerlendirme alandr; bundan dolay insann bir ahlk varl olduunu sylemek de mmkndr. Bu sebeple insann her trl dnce ve davran ahlk deerlendirmeye
konu olur. Toplumumuzda ahlk sz konusu olduunda daha ok cinsellik ile konular anlalr ki bu ahlkn anlamn ok dar bir alana indirgemek demek olur. nk insann bilinli ve iradi olarak yapp ettii btn
davranlar ahlk deerlendirmeye konudur. nsan ile ahlk arasndaki
ilikinin mahiyeti, ahlk kelimesinin analizinde aa kmaktadr.

Din ve Ahlak

Ahlk kelimesi Arapa hulk veya huluk kelimesinin oulu


olup Trke'de tekil olarak kullanlmaktadr. Hulk; din, tabiat, huy ve karakter gibi anlamlara gelir. (bn Manzur, 86)
Ahlkn kendisinden tredii hulk ile yaratma anlamna
gelen halk kelimesinin kknn ayn olmas, ahlkn
insann yaratl ile ilgili olduunu, yani insann bir varlk
art olduunu akla getirmektedir. Bat dillerinde ahlk
karlnda kullanlan ethics ve moral kelimeleri, Yunanca ve
Latinceden tretilmi iki kelime olup, ethics, Yunanca
ethosdan; moral, Latince moralis kelimesinden
tretilmitir. Her iki kelime de, bir sosyal grubu dierlerinden
ayrt eden rf, det, tre, alkanlk ve karakter anlamlarna
gelir. (Encyclopedia of the Social Science, 602)
slam dncesinde ahlk kelimesi, nefsin bir melekesi veya hli olarak
grlmtr. Ahlk meleke olarak tanmlayan Gazzali kelimenin aklamasn yle yapar: Ahlk, nefiste yerlemi bulunan bir melekedir ki,
ondan fikr bir zorlamaya lzum kalmakszn fiiller kolayca ortaya kar. (Gazzli, 49) Ahlk hl olarak gren bn Miskeveyh de kavram,
nefsin bir hlidir ki, bu hl nefsi, dnp tanmadan fiillerini yapmaya sevk eder. (arc, 1982: 38) eklinde tanmlar. Osmanl dnce
geleneinde de ahlk, huy manasna gelen hulkun oulu olarak grlm ve hulk, nefs-i natkann bir kuvve-i rasihasdr ki, insanlarn
btn fiil ve amellerinin kt yer olarak tanmlanmtr; kuvve-i rasiha
ise meleke dediimiz keyfiyyat- nefsaniye (Seyyidi, 7) eklinde tarif
edilmitir. Grld gibi ahlk, nefsin bir melekesi veya hli saylmak
suretiyle, insann karakter yapsn anlatmak iin kullanlmtr. nsann
dnce ve niyetleri ile davranlarn ekillendiren, sahip olduu bu
karakter yapsdr. Bu sebeple ahlk davran ile karakter, ou kez ayn
anlama gelir. "Bir davrann ahlk olup olmad hakknda verilen bir
hkm, ayn zamanda o davranta bulunan insann karakteri hakknda
verilmi bir hkm demektir." (Muslehuddin, 47) Buna gre, cmertlik
nefsinin melekesi yada karakterinin bir cz olmad halde herhangi bir
korku, mit, riya veya utanma gibi baz i ve d tesirlerle evresindekilere ikramda bulunan kimsenin bu durumu cmertlikle izah edilemez;
nk o, evresindekilere fikri bir zorlama neticesinde, istemeye istemeye
ikramda bulunmutur. nsann korktuu zaman benzi sararr, utand
vakit yz kzarr. Bu gibi irade d ve gelip geici durumlarn meleke
ile, dolaysyla ahlk ile ilgisi yoktur. Bu tr psikolojik olaylar ile, nefes
almak, kalbin almas, ani ktan gzn kamamas gibi biyolojik olaylar iyi veya kt gibi ahlk deerlendirmelere konu olmaz. nk
bir davran veya durumun ahlk deerlendirmeye konu olmasnn
ncelikli art, irad olarak yaplm olmasdr. Bundan dolay ahlk,
fertlerin irad hareketleriyle ilgilenen bir alan (de Burgh, 5; Kandemir,
25-26) olarak da tarif edilir.

377

378

nite 11

Ahlk ile rf ve det, uylam (convention), gelenek (tradition) ve tre biri


dierinin yerine geebilecek ekilde sk sk kullanlr fakat armlar
ayn deildir. Ahlk kurallar evrenseldir, btn insanlar kapsar; milliyet, kavmiyet, mezhep ile deimez. Oysa milletlerin birbirine uymayan,
bir toplumun iyi kabul edip de dierlerine gre kt grlen halleri dettir. Bir gelenek veya uylam ihmal edildiinde bir kii rahatszlk hisseder ve hissedilen mahcubiyet geici olarak ok byk olabilir fakat bu,
bir ahlk kural inendii zaman duyulan vicdan azab duygusuyla
kyaslanamayacak trden geici bir rahatszlktr. Din gibi ahlk da, insann bir varlk artdr; insann dnda bir ey deildir. Ahlkn gelimesi, insann eseridir, fakat ahlkn kendisi, hibir zaman bir sosyal grubun
eseri deildir. Sosyal grup, ahlkn gelimesini geciktirebilir; fakat onu
hibir zaman yok edemez. nk ahlkn yok edilmesi demek, insann
kendisinin yok edilmesi demektir. Ahlk kurallarna riayet edilmedii
yerde bile, riayet ediliyormu gibi grnmeye allmasnn sebebi budur.
Ahlk ile insan arasnda ifade etmeye altmz bu varolusal iliki
sebebiyledir ki, ahlk kural ve deerler toplum hayatn sadece dzenlemekle kalmayan, ayn zamanda kalabalklarn dzenli ve huzurlu bir
toplum halini almalarn mmkn klan ina edici deer ve kurallardr.
Kurallar dzenleyici ve ina edici olmak zere ikiye ayryorlar. Dzenleyici kurallar, kendilerinden bamsz olarak varolan bir alan ile ilgili
dzenlemelerde bulunurlar ki grg kurallar buna rnek olarak gsterilir; yemek yeme adab gibi, insanlar bu adaba uymadan da yemek yiyebilirler, a kalmazlar. na edici kurallar sz konusu olduunda ise, ina
edilen alann varl bizatihi bu kurallarn varlna baml olur, mesela
satran oyununun kurallarn dnelim; satran ad verilen oyunu
mmkn klan satran kurallardr, bu kurallar olmakszn satran ad
verilen oyun alan var olamaz. te ahlk kurallar da huzurlu bir toplum
hayat iin bu anlamda ina edici kurallardr. Bunun anlam udur: Ahlk
kurallar ve bu kurallar mmkn klan ahlk deerler olmakszn salkl bir toplum hayat mmkn olmaz; yani insan kalabalklarnn huzur
iinde bir arada toplu halde yaamalar ancak ahlk deer ve kurallar ile
mmkn olur.

Din ve Ahlk likisi


Din ile ahlk arasnda kurulacak iliki trnn mahiyeti, din ve ahlka
yklenilen anlama gre deiecektir. Dini ahlk da kuatan, dolaysyla
ahlk deer ve ilkeleri belirleyen bir alan olarak gren bir anlay iin
ahlk, ancak dinden tretilebilir. Bu durumda din ile mukayese edilecek
ahlk diye mstakil bir alandan sz edilemez, nk ahlk zaten dinin
bir paras olmu olur. Dini hakikat iddialar olmayan duygusal bir baa,
ya da ahlk olana indirgeyen bir anlay iin ise, din ancak ahlktan tretilebilecek ve ahlkn bir alt bal haline gelecektir. Ayn durum ahlka
yklenilen anlam iin de geerlidir. Bir olay veya davran ahlka yklenilen anlam farkllna gre ktlk veya iyilik olarak nitelendirilebilir.

Din ve Ahlak

Mesela Hz. brahimin olunu kurban etme teebbs, Kanta gre sebebi
ne olursa olsun ahlka aykrdr ve bu durum din ile ahlk arasndaki
uyumsuzluun bir rneidir. Oysa Hz. brahimin teebbs,
Kierkegaard iin ahlk bir davrantr ve Hz. brahim tam da bu sebeple
bir iman ve ahlk insandr. nk Kierkegaard iin Hz. brahimin kutsal ile kurduu iman ilikisi paganizme yabancdr; bundan dolay byle
bir ilikiyi tecrbe etmeyenler iin anlalamaz olarak kalr. (Kierkegaard,
107) Dolaysyla ahlkn ltnn Tanr buyruu olmas halinde Hz.
brahimin davran ahlka uygun olur, fakat Kantn yapt anlamda
ahlkn ltnn akl olmas halinde ve ldrmemelisin emrinin evrensel bir yasa kabul edilmesi halinde Hz. brahimin fiili bu yasaya aykr bir davran olur.
Grld gibi din ve ahlk arasnda farkl bak alarna gre farkl
iliki trleri kurmak mmkn olmaktadr. Mesela Bartley, Morality and
Religion isimli eserinde zdelik, uyumluluk, bamszlk, ksm
uyumsuzluk ve dlayclk balklaryla ele alnabilen, mantki adan, be iliki zerinde durmaktadr (Bartley III). Din ve ahlk ilikisini,
Bartleyi takip ederek, szn ettiimiz bu be balk altnda analiz edebiliriz.
I) zdelik likisi:
Bu iliki trnde din ve ahlk, karlkl olarak birbirlerinden tretilebilirler. Bu anlay, din ahlktr veya ahlk dindir eklindeki ifadelerle
dile getirilir. Bu durumda ahlk ve din birbiriyle zde gibi grnse de,
aslnda ahlk ile dinin btn deil de sabit ve deimeyen asli z anlatlmak istenir. Bu iliki trne, Babanzade Ahmed Namin aadaki
ifadeleri gzel bir rnek durumundadr.
slm dini, hakikaten ahlk dinidir. Kur'an'n herhangi bir yeti incelense
ya mantkunda ya mefhumunda insanlar hidayet ve fazilet yoluna sevk
edecek, mutlulua engel olan ahlk ve davranlardan insanlar koruyacak
uyarlar kefetmekte glk ekilmez. Kur'an- Kerim'in aratrmaclara
zor gelecek, iinden klamayacak bir yn varsa, o da zellikle ahlk ve
dba ilikin olan yet-i kerimeleri semek ve gruplandrmak zorluudur.
Bu da Kur'an'dan, slm dini'nden, en nemli hedef ve gayenin, insanln
ahlkn gzelletirmek ve temiz klmak olmasndandr. Hz. Peygamber
hakknda Kur'an'da geen en byk vg ve yceltme, phesiz Sen, ahlk gzelliklerin ok byk ve yce bir seviyesini hizsin (Kalem sresi, 4) anlamna gelen yet-i kerimedir. Hz. Peygamber (s.a.v) de kendi gnderili
gayesini u hadis-i erifi ile belirler. Ben ancak ahlk gzellikleri tamamlamak iin gnderildim. (Nam, 7)

Ahmed Namin slam ile ahlk arasndaki iielii ortaya koymak zere
dikkat ektii dier rivayetlerin bir ksm unlardr:
Hz.Aye'ye Raslllh'n ahlkn bize tarif et denildii zaman; O'nun
ahlk, Kur'an'dan ibaretti (Mslim) cevabn veriyor.

379

380

nite 11

slm, gzel ahlktan ibarettir. Gzel ahlka sarl. nk insanlarn en


iyi ahlkllar, dini en iyi olanlardr. nsann keremi dinidir. Hasebi gzel
ahlkdr. Mrvveti de akldr." (Msned)
"man, yetmi bu kadar ubedir. En stn, 'Allah'tan baka ilah yoktur'
demek; en d de, yoldaki insanlara zarar verecek eyleri kaldrmaktr.
Hay da, imann bir ubesidir. "Yce Allah'a yemin ederim ki, hibir insan
kendisi iin istedii iyilii kardei iin de istemedike iman etmi olmaz."
(Buhari)
"Bir kimsenin kalbi diliyle, dili de kalbiyle beraber olmadka; sz iine aykr olmaktan kurtulmadka; komusu ktlnden emin olmadka
m'min olmaz." (Nam, 11-16)
Bu rivayetlerden de anlald gibi slamiyette ahlk grev ve haklar
din emirler ile ylesine i iedir ki ahlk ile din adeta tek bir eymi gibi
grnr. Bu sebeple de Kuran- Kerimin ayetleri; bunlar din olanlar,
bunlar da ahlk olanlar eklindeki bir tasnifi her zaman kabul etmeyebilir.
Hibir ahlk buyruk yoktur ki, ayn zamanda din ve insan bir buyruk
olmasn. Anlalyor ki imann yetmi bukadar ubesinden her biri birer
amel emir, birer din farzdr. Lisann bir ii olan "L ilhe illallah" gzel
kelimesini sylemek, nasl imann nemli bir cz ise, insanlarn yolundan eziyet verecek bir eyi kaldrmak, mesela bir ta parasn ortadan
kaldrp bir kenara atmak da imandan bir czdr. Bir Mslman namazn, orucunu, zekatn, haccn nasl din bir grev olarak tanrsa; saln
korumay, ilesi iin harcama yapmay, insanlara gler yz gstermeyi de
birer din grev olarak beller. nsan ldrmek, arap imek, kumar, zina,
baka birine zina iftirasnda bulunmak, bakasnn malna el koymak nasl
birer gnah ve haram ise, gybet etmek, kendisini ilgilendirmeyen konularda konumak, sala zarar veren bir ey yemek, mideyi bozmak, edeb
ve terbiyeye aykr tavrlar ile kendi haysiyetini krmak ve nefsini haksz
yere alaltmak da gnah ve haramdr. (Nam, 17)

Grld gibi zdelik ilikisinde din ile ahlk arasnda kesin bir ayrm yapma imkan kalmamakta; din, ahlk btnyle kuatan bir alan
olmaktadr.
II. Uyumluluk likisi:
Bu yaklama gre din ve ahlk biri dieri ile uyumludur ama aralarnda
zdelik sz konusu deildir. Dolaysyla karlkl olarak biri dierinden
tretilemez. Uyumluluk ilikisinde ya ahlk dinden tretilebilir, ya da
din ahlktan tretilebilir.
II.a) Ahlkn Dinden Tretilmesi:
Buna gre ahlk dinden tretilebilir ama din ahlktan tretilemez. Bu
durumda ahlk dinin btn deil bir paras olur; bu adan deerlendirildiinde, zdelik ilikisi ile bu iliki tr arasnda mahiyeten nemli
bir fark kalmad grlmektedir. nk din ahlktr veya ahlk din-

Din ve Ahlak

dir eklindeki nermelerle ifadelendirilen zdelik ilikisinde ahlkn


dinin zn oluturduu fikri anlatlmak isteniyordu.
Din ve ahlk ilikisi bahsindeki bu yaklam, hem filozof, teolog ve dindar yazarlarn en fazla ilgi gsterdikleri, hem de din tenkitilerinin en
fazla eletirdikleri bir seenek olmutur. Eer ahlkn dinden tredii
mantken gsterilebilmi olsa, bu durum, din inancn azalmas halinde
toplumun ahlken anari iine decei tezine byk lde destek salam olur. Sz konusu tezi Babanzade u ekilde ifade eder:
nsanlk tarihinin her sayfas bize gsteriyor ki, sekinleri ve halk kitlesini
hayran eden faziletlerin ve en hayrl ilerin gelime devirleri, daima inan
ve imann en kkl olduu zamanlara rastlamtr. nan sisteminin bozulduu devirlerde ise, her trl ahlk ktlk ve rezillik toplum hayatna
hakim olagelmitir. Ahlk kurallarnn en kuvvetli meyyideleri dindedir.
Ahlk ilkelerinin en byk bekisi ve koruyucusu; mutlak bir g ve kuvvet sahibi olan Allah'n, hiret gnnde kullarn dllendireceine veya
cezalandracana olan kuvvetli imandr. (Nam, 5-6) Mslmanlar din
emirlerine smsk sarldklar devirlerde, insanla pek parlak ve hayrl bir
medeniyet bahetmek suretiyle hizmet ettiler. Yine mecd-i sabklarna rcu
iin ahlk grevlerine kar takndklar ihmalkar ve kaytszlklarndan vaz
gemeleri gerekir. (Nam, 18)

Ahlkn dinden trediini dnenler, davranlara ahlk iyilik veya ktlk vasflarn kazandran Tanr buyruklar mdr; yoksa Tanr buyruklarndan
bamsz olarak, davranlarn ahlk iyilik veya ktlk gibi vasflar var mdr? sualinin ilk seeneini kabul ederler. Dolaysyla bu dnceye gre
ahlk iyi veya kt, ancak Tanrnn buyruk ve yasaklarna gre belirlenebilir. Ahlk felsefesinin en eski ve nemli suallerinden biri olan bu
sual, ilk defa, Eflatun tarafndan sistemli bir ekilde tartlmtr.
Euthyphro, dindarl (piety) Tanrlarn sevdii ey, dinsizlii
(impiety) ise, Tanrlarn nefret ettii ey olarak tarif edince EfIatun,
dindarlk, bizatih dindarlk olduu iin mi Tanr tarafndan seviliyor;
yoksa o, Tanr tarafndan sevildii iin mi dindarlk oluyor? (Plato 1969:
31) eklinde bir sual sormutur. Eflatun'un bu suali, daha sonra x, Tanr
istedii iin mi iyidir, yoksa iyi olduu iin mi Tanr onu istemektedir? eklinde formle edilmi ve ahlk felsefesinde buna Euthyphro tartmas
(Bartley III, 7) ad verilmitir. Hristiyan aleminde William of Ockham ve
Protestan teologlarn byk bir ksm, X, Tanr istedii iin iyidir' grn savunarak ahlkn dinden treyeceini iddia etmilerdir. nk
onlara gre iyi ve kt hakkndaki bilgimizin kayna vahiydir. (Kl
1992: 86) slam dncesinde konu ile ilgili tartmalar, byk lde
iyi, kt, adalet gibi ahlk deerlerin ontolojik statleri ile bu deerlerin bilgisinin kayna nedir? suali zerinde younlamtr. Gazzal de dahil
E'ari ekolne mensup kelamclara gre, iyilik ve ktlk gibi ahlk
deerlerin Allah'n murad ettii eyden baka, herhangi bir manas yoktur. Buna gre Allah tarafndan buyrulan davranlar ahlken iyi, yasaklananlar ise ktdr. Dolaysyla davranlarn ahlk bir deer kazanmas, ancak ilah bir irade ile mmkndr. lah buyruklar ile
belirlenen ahlk deerler, ancak vahiyle bilinirler. nsan aklnn vahiy-

381

382

nite 11

den bamsz olarak ahlk deerlerin bilgisine ulama imkan yoktur.


Ahlkn dinden tretildiini savunan teorilere ilh buyruk teorisi
(divine command theory) ad verilmektedir. (Rees, 1957; Quinn, 1978;
Brunner, 1942) lh buyruk teorisi, Allah'n iradesi ile ahlk deerler
arasnda zdelik kurmakta ve sonuta ahlkn dinden tremesi gerektiini savunmaktadr. Byle bir tezi savunmak, olgu/deer problemi ile ilh
buyruklarn keyflii problemi gibi bir takm felsefi ve din problemlerin
ortaya kmasna yol amaktadr. (Kl 1992: 107) Olgu - Deer Problemi ile olgu ve deer arasndaki ilikinin veya bir durum bildiren olgusal
nermelerden deer ykl nermelere gei teebbsnn tad problem ya da problemler anlalmaktadr. Bu balk altnda cevap aranan
soru/lar u ekilde ifade edilebilir: Tasvir edici olgusal nermelerden
deer hkmlerini dedksiyon yoluyla karmamz mmkn mdr,
deil midir? Eer byle bir karm mmknse, bu nasl mmkn olmaktadr; deilse niin mmkn deildir? Tasvir edici karakterdeki olgusal
bir nerme; imdi olan, gemite olmu ya da gelecekte olacak olan bir
olguyu tasvir, bir durumu tespit eder; ykmllk iermediinden beraberinde ykmllk de yklemez. Oysa deer ykl bir ifade, ykmll zmnen ierdiinden beraberinde ykmllk de ykler; insana
vazifesinin ne olduunu gsterir. Bu durumda btnyle tasvir edici
olgusal karakterde olan ncllerden, deer hkmn dedksiyon yoluyla karmak nasl mmkn olacaktr?
Durumu akla kavuturmak iin tabi ve tabiat st iki olgusal nermeden hareketle iki rnek verelim. Birinci rneimiz, tabiat st olgusal
nermeden yaplabilecek karmla ilgili olsun:
ncl: Tanr hrszl yasaklamaktadr.
Sonu:

O halde hrszl yapmamalym.

kinci rneimiz, tabi nitelikteki olgusal nermeden yaplabilecek karma rnek olsun:
ncl: X, insana haz vermektedir.
Sonu: O halde X'i yapmalym.
Olgudan deerin karlamayacan savunanlara gre, bu tr karmlarda problem tekil eden husus udur: Her iki rnekte de ncller bir
durumu tespit etmektedir. Mesela "Tanr hrszl yasaklamaktadr"
nclnde Tanr ile ilgili bir durum tespiti vardr. Oysa bu nclden
karlan sonu; durumu tespit etmekten ziyade ya ykmllk bildirmekte, ya da dev yklemektedir. Yani bu karmda nclden tamamen
farkl karakterde bir sonu nermesine geilmektedir. Bu ekilde yaplan
karmlar geerli midir deil midir? Sorusuna verilecek cevap, "olgu
deer problemi"ne bak tarzna gre deimektedir. Olgu ile deer arasnda mantk bir kopukluk gren, olgu'dan deer'in karlamayacan
savunanlara gre, yukardaki karmlar geersizdir. nk nclmz,
btnyle durum bildiren tasvir edici karakterde olgusal bir nerme

Din ve Ahlak

olup deer'i iermemektedir. Bu yzden de bylesi bir nclden deer


ykl bir sonucu karmak geersiz bir karmdr. Olgu ile deer arasnda mantk bir uurum grmeyenlere gre ise, yukarki karmlarmz
geerlidir. nk olgu ile deer arasnda u veya bu ekilde kurulabilecek mantk bir ba vardr. Bu sebepten her trl olgusal ifadeden olmasa
da hi deilse bazlarndan dedksiyon yoluyla deer hkmlerini karmak mmkn olabilmektedir.
Olgudan deerin karlamayacan savunanlar; sonu "dr/ dir" ile biten
nermelerin btnn "olgusal nerme" olarak kabul etmiler; mesela
"X, insana haz vermektedir" nermesiyle "Tanr hrszl yasaklamaktadr"
nermesi arasnda nitelik olarak herhangi bir ayrm yapma ihtiyac
duymamlardr. Oysa olgusal nermeler, kendi iinde en az iki ksma
ayrlabilmekte; bunlardan belli bir kuruma referans veren ve zellikle
din kurumuna referans veren nermelerden dedksiyon yoluyla deer
ykl nermelere gei mmkn olabilmektedir. nermesel vahye dayal bir din'in Tanrsna inanan m'minin "Tanr X'i buyuruyor ama bu konuda yanlyor, onun bu buyruunu yerine getirmesem de olur" demesi mantk
bir eliki ifade eder. nk vahye dayal dinde Tanr terimi, ezel ve
ebed olan, irade eden, her eyi bilen, her eye gc yeten, her yerde hazr olan bir ulhiyet anlayn ifade eder. Bu sebeple dine/Tanrya referans veren kurumsal nermelerde olgu ile deer, iie bulunduklarndan,
aralarnda almas imkansz mantk bir kopukluktan bahsetmek mmkn deildir. Dolaysyla dinde, ulhiyete referans veren olgusal nermelerden deere dedksiyon yoluyla geilebilir. (Geni bilgi iin bkz: Kl,
1997)
II.b) Dinin Ahlktan Tretilmesi:
Bu iliki trnde, din ahlktan tretilebilir ama ahlk dinden tretilemez.
Bu durumda din, ahlkn bir paras olarak kabul edilir ve din ahlka
indirgenmi olur. Hristiyan kltr havzasnda byk lde Protestan
liberalizm ad verilen akm tarafndan temsil edilen bu yaklam, 19.
asrda uzun sre kabul grd, fakat 20. asrn ilk onlu yllarnda kararl
bir ekilde eletirilerek zayflad. Bylece Protestan liberalizmin tam anlamyla dini ahlka indirgeme teebbs, baarl olamad.
Konfysclk ve Uzak Dou dinleri byle bir indirgemeye uygun
gzkse de ayn eyi Yahudilik, Hristiyanlk ve slamiyet gibi
teistik/ilahi dinler iin sylemek mmkn deildir. R. B. Braithwaitein
An Empiricists View of the Nature of Religious Belief isimli eseri byle bir
yaklam temsil eder. Braithwaitee gre din ifadeler, ahlk ifadeler
olarak fonksiyon icra eder. Ahlk ifade ise, failin nasl davranta bulunaca konusundaki niyetini aklar. Buna gre Hristiyanln z, ahlk
prensiplerinin keyfi bir seimi olmaktadr. (Bartley III) Bu anlay, din
sylemin duyguyu da vurucu ve tevik edici olduu kadar tanmlayc,
aklayc ve bilgi verici olduu gereini gz ard etmekte; dolaysyla,
merkezinde nermesel vahiy anlay olan bir din tasavvurunu
dlamaktadr. nk nermesel/zel vahiy anlayna dayanan din

383

384

nite 11

nermeler, sadece ahlk deil ayn zamanda varlk hakknda metafizik


ve epistemolojik hakikat iddialar tamaktadr. Oysa nerme merkezli
vahye dayanmayan bir dinde hatadan mnezzeh din hakikatlerden sz
edilemeyeceinden dini ahlka indirgemek, dolaysyla da ahlktan tretmek mmkn gzkmektedir.
Bu zamana kadar zerinde durduumuz ilk durumda din ve ahlk
karlkl olarak, en azndan bir dereceye kadar, birbirine bamldr ve
aralarnda uyumluluk ilikisi vardr; dolaysyla din ile ahlk arasnda
herhangi bir elikiden sz edilemez.
III) Bamszlk likisi:
Bu yaklamda din ve ahlk biri dieriyle uyum iindedir, fakat birbirlerinden tretilemezler. Burada iki disiplin arasnda ne zdelik ne de btn para ilikisi vardr; bunlar birbiriyle insicaml fakat birbirlerinden
bamszdrlar. Byle bir iliki durumunu zihnen tasavvur edebilmek
mmkn olsa bile dinlerin ahlk ierikleri dnldnde, birbirinden
bamsz din ve ahlk retisi bulmak fiilen mmkn gzkmemektedir.
IV) Ksm Uyumsuzluk likisi
Din ile ahlk arasndaki drdnc iliki trnde iki disiplin arasnda
btnyle olmasa bile bir dereceye kadar uyumsuzluk ve atma vardr;
din ifadelerin ancak bazlar ahlk olanlarla uyuur, dier bazlar da
uyumaz. Bu yaklamda ahlk ve din birbirinden bamsz fakat biri
dieri ile btnyle insicaml deildir. Kant, bu yaklama verilecek uygun bir rnektir.
Ahlk prensiplerin kaynan pratik akl olarak gren Kanta gre, ahlk
ykmlln temeli, saf akl kavramlarnda a priori olarak aranmal ve
ahlk yasalar, fizik yasalar gibi evrensel olmaldr. Ahlk yasasnn evrensel olmas demek, bir anlamda ahlk buyruun kaytsz artsz emretmesi demektir. Ahlktaki kesin buyruu Kant u ekilde ifadelendirmitir: Ayn zamanda evrensel bir yasa olmasn isteyebilecein
maksime gre hareket et. (Kant 1964: 88) Veya Davrannn maksimi,
sanki senin istemenle evrensel bir tabiat yasas olacakm gibi hareket et.
(Kant 1964: 89) Kanta gre ahlk buyruk, btn akl sahibi varlklara
ykmllk ykleyen kesin bir yasa durumundadr. Durum byle olunca, bu yasaya aykr olan btn buyruklar ahlka aykr olur; mesela Hz.
brahimin, Hristiyanla gre, olu shak kurban etmeye teebbs
etmesi ahlka aykr bir fiil olur. nk bu fiilin maksimi/prensibi, evrensel bir yasa olarak ifade edilemez. Dolaysyla da ahlk her daim olmasa da zaman zaman dinle atabilir.
Bu atma zerinde pek ok yaz yazld ama bunlar arasnda en etkili
olan Kierkegaardn yazlar oldu. Esasen Kierkegaardn temel problemi, Hristiyan olmak ne demektir?sorusu idi. Bu soru daha nce de sorulmu ve cevab aranmt ancak Kierkegaardn zamannda bu soruya
salam bir cevap vermek bir zaruret halini almt. nk
Kierkegaarddan sadece bir kuak nce Kant, geleneksel teoloji ve meta-

Din ve Ahlak

fizie bir darbe vurduktan ve Tanrnn varl lehindeki delilleri ar bir


ekilde eletirdikten sonra, Hristiyanln zn ahlkn iine yerletirenlerin yannda yer almt.
Kierkegaardn zamannda, yeni-Kantlkla yakn bir ortaklk iinde
olmu olan Protestan Liberalizm, Hristiyanln gelimekte olan bilimsel
dnce ile uyumlu olduunu ve akll bir insan ona balanmaktan hibir eyin alkoyamayacan gstermek zere tam bir gayret olarak ortaya kmt. Protestanln entelektel tarihi boyunca, bamsz bilimsel
aratrmann sonularnn doru bir ekilde yorumland zaman Protestan retiyle uyuaca tezi, yaygn bir ekilde kabul edilmitir. Protestan
liberalizm ile bilim arasndaki bu ittifak istikrarszd, fakat bir taraftan
Katoliklerin bilim aleyhtarl dier taraftan da baz Protestan gruplarn
fundamentalizmi, bilim adamlar ile Protestan teologlarn birlik oluturmalarna imkan salad. Uygulamada ittifak, bilim tarafnn hakimiyeti,
Protestan retinin erozyona uramasna yol at. Gerekte, pek ok
mehur Protestan teolog, zaman iinde Kitab- Mukaddesin kozmolojik
ve bilimsel ifadelerini tek tek terk ettiler. Bunlar, Darwinin zamannda,
Kant ve benzerlerinin itibar etmedikleri Tanrnn varlnn delillerine
dayanan tabii teoloji gibi geleneksel Hristiyanln pek ok zelliinden
bamsz yenilenmi bir Hristiyanlk fikrini gelitirmek istediler. Israr
ettikleri temel gr, sann retisinin znn, dadaki vaazda rnei
grlen Hristiyan ahlk olduu idi. Bu ahlk iin nemli olan, Kantn
evrenselletirilebilirlik prensibidir. 19. asrn pek ok Protestan teolou
Kantn bu yaklamn benimsedi. Kitab- Mukaddesin pek ok kozmolojisini ve Aristo metafiziini rafa kaldrarak ahlkn sann retisinin
merkezini oluturduunu ileri srd. Byle dnen adalarndan
uzakta duran Kierkegaard, bu ahlk Hristiyanlk ve bundan sorumlu
tuttuu Protestanlk ile rasyonalizm arasndaki ittifak hakknda sert eletiriler yapt. Yazlarnda mkerreren iledii tema, Hristiyanln asli
karakterinin ortadan kaybolduu idi. Kierkegaard, durumun byle devam etmesi halinde Hristiyanln tehlikeye decei ve ayrd edici zelliini kaybedecei konusunda insanlar uyarmaktayd.
Korku ve Titremede, sadece ahlk ile snrlandrlm bir Hristiyanln
kendi kimliini kaybetme tehlikesi iinde bulunduunu savundu; sann
byk bir ahlk retmen olarak tasvirinin Hristiyanln mdafaas
iin hem yetersiz hem de uygunsuz olduunu dnd. (Bartley III)
Hegel rneinde olduu gibi rasyonalist herhangi bir sistemin znde
tamamlanmamlk bulunduunu vurgulayan Kierkegaard, eserlerinde
akln doas gerei snrl olduunu, herhangi bir sistem veya hayat tarznn doruluunun asla ispat edilemeyeceini ileri srerek kesin n
kabullerin zorunlu olduunu ileri srd. Ona gre ahlk olann askya
alnmas yoluyla (Kierkegaard 2002: 105), aklen cinayet gibi gzken bir
fiil bile Tanr tarafndan emredebilir. Bu imkan Korku ve Titremede aklar. Orada brahim, Tanrya olan sama imann nce mehur biyolojik
kanunlara zt olarak, hanmnn yallk anda bir oula hamile kald-

385

386

nite 11

na inanmakla ve sonra da olunu Tanrnn emrine itaat iin ldrmeye


hazr olmakla ispat eder ki byle bir ldrme akli ahlkn sama bir ihlalidir. (Kierkegaard 2002: 102, 122) Kierkegaardn Kitab- Mukaddeste
geen brahim kssas zerinde durmasnn sebeplerinden birisi, Kantn
brahimin davrann mantkszlk diye tenkit etmesi, ikincisi de brahimin, ona gre, gerek anlamda inanan bir mmin modeli olmasdr.
(2002, 149)
Ahlk Kantn yapt anlamda akl leinde evrenselletiren bir yaklama gre Hz. brahim ahlken (hatta ceza hukuku asndan) mahkum
edilmelidir. Ahlk evrensel olarak tanmlamann sonucu unlardr:
(i) Bireyin ahlk performans onun davranlarnn altnda yatan sosyal
niyete gre deerlendirilmelidir. (ii) lk planda evrensele kar grevlerden baka Tanrya kar grev yoktur ve (iii) Kiinin kendi ahlk projelerini ve onlar gerekletirmede baarsz olma nedenlerini gizlememesi
ahlk bir arttr. Problemlerin her birinde brahim, ilgili sonucu, ya da
istenen art yerine getirmede baarsz olarak, evrensel anlamndaki etik
prensibi ihlal etmektedir. brahim sanki sosyal niyetleri ilgisiz hale getiren, stn bir ahlk performans lt varm gibi hareket etmektedir.
Kendisinin, evrensel olarak tanmlanan etii aacak ekilde, Tanrya
kar mutlak bir greve sahip olduunu varsaymakta ve bu nedenle niyetini ilgili taraflara aamamaktadr. (Hanay, 33)
Kantn yapt gibi ahlk rasyonel bir evrensellik leinde tanmlamay
doru bulmayan Kierkegaarda gre gnah grmezden gelen bir etik,
tamamyla bo bir disiplindir (2002, 149); etik ayn zamanda kutsaldr da.
Bu nedenle btn grevlerin sonuta Tanrya kar grevler olduunu
sylemek de dorudur (2002, 115) Bu sebeple de Kantn bak asyla
ahlk ve hukuk asndan sulu olarak deerlendirilen Hz. brahim,
Kierkegaarda gre tam bir iman insan, dolaysyla da ahlk timsalidir.
nk ona gre brahimi anlamak iin, Kantn dncesinde olmayan,
yeni bir kategoriye ihtiya vardr; bu kategori de imandr. (2002, 106)
V) Dlayclk likisi
Son olarak din ile ahlk arasnda mantken kurulabilecek beinci iliki
trnde ise iki disiplin arasnda uyumluluk sz konusu deildir; bunlarn biri dierini karlkl olarak yok farz eder. Zihnen tasavvur edebileceimiz bu seenei fiiliyatta ileri srp savunan hibir dnr yok
gibidir. nk din ve ahlkn birbirini btnyle dlamas veya yok farz
etmesi gerek hayatta mmkn deildir.
Deerlendirme
Din ile ahlk arasnda analiz ettiimiz bu mantki ve epistemolojik karakterli iliki trleri yannda psikolojik, sosyolojik ve tarihi adan da ilikiler
kurulabilir. Tarih sre iinde ahlkn dinden mi yoksa dinin ahlktan
m doduu eklindeki, konuyu tarihi adan ele alan soruya, iki ekilde
de cevap verenler olabilir. Sosyolojik adan meselenin ele alnmas ha-

Din ve Ahlak

linde, din inancn zayflamas durumunda ahlkn ok nemli toplumsal


yaptrm kaynandan mahrum kalaca aikardr.
Ayrca din ile ahlk arasnda tam bir uyumun olmamas halinde toplumsal dzenin salanmasnda sorunlarla karlalaca, huzurun bozulaca da gz ard edilmemelidir.
Psikolojik adan bir taraftan din, ahlk deer ve ilkeleri davrana dntrmede tevik edici ilave bir g olarak grlebilirken dier taraftan
ahlk, dinin insanlar tarafndan kabul edilmesini kolaylatran bir disiplin olarak da deerlendirilebilir. Ahlk ilke ve deerlerin bilgisine sahip
olmak nemli bir aama olmakla birlikte, bilinen ilke ve deerlerin davrana dntrlmesi, ahlk asndan daha nemlidir. Ahlk dorunun bilgisine sahip olan insanlarn, gndelik hayatlarnda ahlk yanl
ileyebildikleri sk rastlanan bir durumdur. Doru davrann ne olduunu bildii halde, ahlk yanl seen insanlarn varl da gsterir ki,
doru olan eyin bilgisi, onu yerine getirmek iin gerekli olsa da yetersebep deildir. nk ahlk ilkeleri, kendi balarna bizi ahlkl klamazlar. Onlar buyurur, knar fakat psikolojik adan motive edemezler.
Ahlk alannda ihtiya duyulan ey, insan ahlk ilkelerine uygun hareket etmeye muktedir klacak psikolojik bir motivasyon kaynadr.
(Stewart, 380) Dinin ahlka salam olduu motivasyonu baka hibir
disiplinin salamas mmkn gzkmemektedir. nk dinde ahlk
ilkelerini davrana dntrenlere sevap vad edilmekte, aksine hareket
edenler ise ceza ile korkutulmaktadr. Dolaysyla ahlken iyi olan bir ey
dinen sevap, kt olan da dinen gnah olmaktadr. Bir baka ifadeyle
yapmalsn buyruu, sadece ahlk bir ykmll deil, ayn zamanda din bir vecibeyi de ifade eder hale gelmektedir. Ksaca ifade etmek gerekirse din, ahlk sahaya din-d hibir disiplinin salayamayaca bir boyut kazandrmaktadr. Bu boyut, hrmet duyulan, hem sevgi
hem de korku objesi olan, btn bunlarn yannda, emirlerine tapnmak
seviyesinde sayg duyulup itaat edilen, mkemmel sfatlarn hepsini kedinde toplayan ve varl zorunlu olan Akn bir Zt'a, Allah'a, inan
boyutudur. Sz konusu bu inan boyutu, ahlk ilkelerini kuru ve teorik
dzeyde kalmaktan kurtarr ve ahlk sosyal hayatta yaanr hale getirir.
slam Kelam dncesinde mam Mturd'ye gre Allah, eyay yararl
ve zararl olmak zere iki ksmda yaratm, yararl olanlar emretmi,
zararl olanlar da yasaklamtr. (Maturidi, 178) nsan ise, kendi yararna
ve zararna olan eyler ile iinde bulunduu nimetleri ve zararl olanlardan korunmay akl ile bilmektedir. Bu sebeple, insann akl yrtmeyi
ihmal etmemesi gerekir (Maturidi, 136) Zira yararl ve zararl olan hususlarn bilinmesinde kurtulu, bilinmemesinde ise felaket vardr. Allah,
akln gsterdii yolu seen insann erefini tamamlamak zere ona sevap; arzularn, akln iaret ettii hususlara tercih edene de ceza verir.
(Maturidi, 178) Dolaysyla Maturidi dncede insan, temel ahlk ilkelerinin bilgisine prensipte akl ile ulaabilmekte; Allah, bu ilkeleri emrederek, yerine getirenlere sevap va'd etmek, yerine getirmeyenleri ceza

387

388

nite 11

(vad) ile korkutmak suretiyle, ahlk ilkelerinin davrana dntrlmesini kolaylatrmaktadr. Akl ile belirlenen iyilik ve ktlklerin, vahiyle
emir ve yasak eklinde buyruk haline getirilmesinde, psikolojik adan
insan nefsiyle mcadele etmeye tevik etmek ve onu nefsinin istemeyip
uzaklat eye sevk etmek vardr. Dolaysyla ahlk alanda sevap ve
ceza, iyilikleri yapmaya tevik (tergb), ktlkleri yapan korkutmak
(terhb) iin olmaktadr.

Din ve Ahlak

zet
Din ve ahlk, insan iin vazgeilemez iki alandr. nk bir ahlk varl
olan insan, ayn zamanda bir iman varldr. nsan ahlk varldr, nk ahlk ilke ve deerler olmakszn insani bir hayatn inas ve idamesi
mmkn deildir; iman varldr, nk, her zaman din formda olmasa
da, inansz bir insan tasavvuru sz konusu deildir. Bu sebeple insann
bireysel ve sosyal hayatnda dorudan yansmalar olan din ve ahlk
arasndaki iliki meselesi, felsefenin de ilgilendii nemli bir meseledir.
Dinin mahiyetiyle ilgili sorulan din nedir? sorusu, en az varlk nedir?
sorusu kadar geneldir. Bundan dolay her din tanm, belli bir noktaya
kadar keyfilik tar ve her dindar tatmin edecek ekilde bir din tarifi
getirmek imknsz denecek kadar zordur. Bu sebeple son dnemde din
ile felsefi anlamda ilgilenen baz dnrler, dini tarif etme yerine onu
karakterize eden temel zelliklerini belirleme yolunu tercih etmilerdir.
slam bilginleri arasnda dini, akl sahiplerini kendi hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere sevk eden ilahi bir olgu eklinde tanmlamak yaygndr. Hak Dini Kuran Dili isimli mehur tefsir yazarmz Hamdi Yazra
gre din, ne ilim ne de sanattr. Fakat ilim ve sanatn hem balangc hem
de sonu olan ftr bir prensiptir; din, ayn zamanda bir kulluk (taabbd)
ve boyun eme(inkyd)dir. Akl ve irade, dinin art, dindarln da
rkndr. Dindar olmak iin dini hem bilmek, hem de sevmek lazmdr.
Hristiyan dnce havzasnda dini karakterize eden temel zellikler
zerinde bir uylam sz konusu deidir. Anselm, Hartshorne ve Tillich
gibi baz dnrler iin din varlk ve deerde niha olan ey ile ilgilenmesiyle temayz eder. Schleiermacher gibi bir dnr iin ise din,
Tanrya olan mutlak bamllk hissini duymaktan ibarettir. Din doktrinler, soyut fikirler, ekilsel prensipler ve ahlk uygulamalar, ona gre
bu
farknda
olu
tarznn
ikinci
derecedeki
rnleridir.
Schleiermacherden farkl olarak birok dnr, dinin temel zellii
olarak vahye dikkat ekmilerdir. Bunlar arasnda Batda modern dnemde ne km iki dnr John Ellis ve Karl Barthdr. slam felsefe
geleneinde Farab ve bn Sin da dini karakterize eden temel kavramn
Tanr olduunu sylemek mmkn gzkmektedir.
Dinin temel zellikleri zerinde duran dnrler arasnda iman ve tecrbenin ahlk ynne dikkat ekenler de vardr. Mesela Kanta gre din,
dogma ve yinlerden ibaret deildir; aksine din, btn beer grevleri
ilah buyruklarmasna yerine getirmek demektir. (Kant 1960: 79)
Matthew Arnold de, dinin anlamnn, duygunun bitiik olduu ahlkllk
olduunu iddia etmektedir. Mntesiplerini cemaat halinde ibadet faaliyetine sevk etmesi de, dinin iaret edilen baka bir zellii durumundadr. Bu zellii ile din, kltrel bir kurum olarak da anlalr. Soren
Kierkegaard ve A. North Whitehead gibi dnrler, dinin bireysel ve
zel karakterine dikkat ekmilerdir. Dinin temel zelliklerinden birisi
de, mntesiplerine kurtulu vaat etmesidir. Bu ynyle din dier btn disiplinlerden ayrlr. nk dinde sz konusu olan kurtuluu insa-

389

390

nite 11

nn dinin dnda herhangi bir disiplinde bulabilmesi mmkn deildir.


Dinin zerinde durmamz gereken dier iki zellii de, kutsallk ifade
etmesi ve soyut deerlerin somutlat bir alan olmasdr.
Bir inan retisinin din saylabilmesi iin iaret edilmi olan bu zelliklerden bir ksmn iinde bulundurmas gerekir. Sonuta, varlk ve deer
ile ilgili bir aklama ilkesi sunmayan, ahlk retisi olmayan, mebde ve
mead hakknda bilgi vermeyen, insana kurtulu yolu gstermeyen bir
retinin din olarak isimlendirilmesi mmkn gzkmemektedir. Yahudilik, Hristiyanlk ve slamiyet gibi teistik dinlerde inan, ibadet ve ahlk
olmak zere birbirine bal yn bulunmaktadr.
Ahlk hakknda konumak ayn zamanda insan hakknda konumak
demektir. nk ahlk, insann z veya insanlk z ile ilgilidir; bir
baka ifadeyle ahlk, insanlk ortak paydas anlamna gelir. Bu sebeple
canllar arasnda sadece insan, ahlka/ahlk deerlendirmeye konudur.
Ahlkn kendisinden tredii hulk ile yaratma anlamna gelen halk
kelimesinin kknn ayn olmas, ahlkn insann yaratl ile ilgili olduunu, yani insann bir varlk art olduunu akla getirmektedir. Bat
dillerinde ahlk karlnda kullanlan ethics ve moral kelimeleri, Yunanca ve Latinceden tretilmi iki kelimedir. Her iki kelime de, bir sosyal
grubu dierlerinden ayrt eden rf, det, tre, alkanlk ve karakter anlamlarna gelir. slam dncesinde ahlk kelimesi, nefsin bir melekesi
veya hli olarak grlmtr. Ahlk ile rf ve det, uylam (convention),
gelenek (tradition) ve tre biri dierinin yerine geebilecek ekilde sk sk
kullanlr fakat armlar ayn deildir. Ahlk kurallar evrenseldir,
btn insanlar kapsar; milliyet, kavmiyet, mezhep ile deimez. Oysa
milletlerin birbirine uymayan, bir toplumun iyi kabul edip de dierlerine
gre kt grlen halleri dettir. Ahlkn gelimesi, insann eseridir,
fakat ahlkn kendisi, hibir zaman bir sosyal grubun eseri deildir. Sosyal grup, ahlkn gelimesini geciktirebilir; fakat onu hibir zaman yok
edemez. Ahlk kural ve deerler toplum hayatn sadece dzenlemekle
kalmayan, ayn zamanda kalabalklarn dzenli ve huzurlu bir toplum
halini almalarn mmkn klan ina edici deer ve kurallardr. Ahlk
kurallar ve bu kurallar mmkn klan ahlk deerler olmakszn salkl bir toplum hayat mmkn olmaz.
Din ile ahlk arasnda kurulacak iliki trnn mahiyeti, din ve ahlka
yklenilen anlama gre deiir. Bununla birlikte zdelik, uyumluluk, bamszlk, ksm uyumsuzluk ve dlayclk olmak zere
mantki adan, be iliki zerinde durulabilir. I) zdelik likisi: Bu iliki
trnde din ve ahlk, karlkl olarak birbirlerinden tretilebilirler. Bu
anlay, din ahlktr veya ahlk dindir eklindeki ifadelerle dile getirilir. Bu durumda ahlk ve din birbiriyle zde gibi grnse de, aslnda
ahlk ile dinin btn deil de sabit ve deimeyen asli z anlatlmak
istenir. II. Uyumluluk likisi: Bu yaklama gre din ve ahlk biri dieri ile
uyumludur ama aralarnda zdelik sz konusu deildir. Dolaysyla

Din ve Ahlak

karlkl olarak biri dierinden tretilemez. Uyumluluk ilikisinde ya a)


ahlk dinden tretilebilir; ya da b) din ahlktan tretilebilir.
II.a) Ahlkn Dinden Tretilmesi: Buna gre ahlk dinden tretilebilir ama
din ahlktan tretilemez. Bu durumda ahlk dinin btn deil bir paras olur; bu adan deerlendirildiinde, zdelik ilikisi ile bu iliki tr
arasnda mahiyeten nemli bir fark kalmad grlmektedir. Ahlkn
dinden tretildiini savunan teorilere ilh buyruk teorisi (divine
command theory) ad verilmektedir. (Rees, 1957; Quinn, 1978; Brunner,
1942) lh buyruk teorisi, Allah'n iradesi ile ahlk deerler arasnda
zdelik kurmakta ve sonuta ahlkn dinden tremesi gerektiini savunmaktadr. Byle bir tezi savunmak, olgu/deer problemi ile ilh buyruklarn keyflii problemi gibi bir takm felsefi ve din problemlerin ortaya
kmasna yol amaktadr. II.b) Dinin Ahlktan Tretilmesi: Bu iliki trnde, din ahlktan tretilebilir ama ahlk dinden tretilemez. Bu durumda din, ahlkn bir paras olarak kabul edilir ve din ahlka indirgenmi olur. Hristiyan kltr havzasnda byk lde Protestan
liberalizm ad verilen akm tarafndan temsil edilen bu yaklam, 19.
asrda uzun sre kabul grd, fakat 20. asrn ilk onlu yllarnda kararl
bir ekilde eletirilerek zayflad.
III) Bamszlk likisi: Bu yaklamda din ve ahlk biri dieriyle uyum
iindedir, fakat birbirlerinden tretilemezler. Burada iki disiplin arasnda
ne zdelik ne de btn para ilikisi vardr; bunlar birbiriyle insicaml
fakat birbirlerinden bamszdrlar. IV) Ksm Uyumsuzluk likisi: Din ile
ahlk arasndaki drdnc iliki trnde iki disiplin arasnda btnyle
olmasa bile bir dereceye kadar uyumsuzluk ve atma vardr; din ifadelerin ancak bazlar ahlk olanlarla uyuur, dier bazlar da uyumaz.
Bu yaklamda ahlk ve din birbirinden bamsz fakat biri dieri ile
btnyle insicaml deildir. Kant, bu yaklama verilecek uygun bir
rnektir. V) Dlayclk likisi: iki disiplin arasnda uyumluluk sz konusu deildir; bunlarn biri dierini karlkl olarak yok farz eder.
Din ile ahlk arasnda bu mantki ve epistemolojik karakterli iliki trleri
yannda psikolojik, sosyolojik ve tarihi adan da ilikiler kurulabilir.
Tarih sre iinde ahlkn dinden mi yoksa dinin ahlktan m doduu
eklindeki, konuyu tarihi adan ele alan soruya, iki ekilde de cevap
verenler olabilir. Sosyolojik adan meselenin ele alnmas halinde, din
inancn zayflamas durumunda ahlkn ok nemli bir toplumsal yaptrm kaynandan mahrum kalaca ileri srlebilir. Din ile ahlk arasnda tam bir uyumun olmamas halinde toplumsal dzenin salanmasnda
sorunlarla karlalaca, huzurun bozulaca zerinde durulabilir. Psikolojik adan bir taraftan din, ahlk deer ve ilkeleri davrana dntrmede tevik edici ilave bir g olarak grlebilirken dier taraftan
ahlk, dinin insanlar tarafndan kabul edilmesini kolaylatran bir disiplin olarak deerlendirilebilir.

391

392

nite 11

Gzden Geir

Din kavramn aklaynz.


Dini karakterize eden zellikleri, belirgin
temsilcileriyle birlikte belirtiniz.
slam dncesinde din tanmnda ne kan
hususlar anlatnz.
Ahlk kavramn aklaynz.
slam dncesinde ahlkn tanmnda ne kan
hususlar anlatnz.
Din ve ahlk ilikisi konusunda ortaya kan farkl
yaklamlar belirtiniz.
Din ve ahlk arasnda kurulan zdelik ilikisini
aklaynz.

Din ve Ahlak

Kaynaklar
Alper, .M. (2000). slam Felsefesinde Akl-Vahiy Felsefe-Din likisi, stanbul.
Alper, . M. (2008). bn Sn, Ankara.
Aydn, M. (1997). Din Felsefesi, zmir.
Bartley III, W.W. (1971), Morality and Religion, Macmillan: St
Martins Pres.
Braithwaite, R. B. (1964). An Empiricists View of the Nature of
Religious Belief, Classical and Contemporary Readings in the Philosophy of
Religion, ed. By John Hick, London.
Brunner, E. (1942). The Divine Imperative (trans. by Olive-Wyon), London.
arc, M. (1982). Gazzaliye Gre slam Ahlk, stanbul.
de Burgh, W. G (1983). From Morality to Religion, New York.
Encyclopedia of the Social Sciences, ed. by E. R. A. Seligman, c. V, New
York.
Hanay, A. (2002). Takdim, Kierkegaard, Korku ve Titreme, ev. brahim
Kapaklkaya, stanbul,s. 9-43.
Kant (1960). Religion Within the Limits of Reason Alone, ev. T.M.Greene
and Hudson, New York
Kant (1964). Groundwork of the Metaphysic of Morals (trns. by, H. J. Paton),
New York: Harper and Row Publishers.
Gazzli (1302). hyu Ulmi'd-Din, c. III, Msr.
Kandemir, M. Y (1980). rneklerle slam Ahlk, stanbul. bn Manzur
(1956), Lisanu'l-Arab, C. X, Beyrut 1956.
Kl, R (1992). Ahlkn Dini Temeli, Ankara
Kl, R (1997). ada ngiliz Ahlk Felsefesinde Olgu Deer Problemi, Felsefe Dnyas, say 23, Ankara 1997(K).
Kierkegaard (2002). Korku ve Titreme, ev. brahim Kapaklkaya, stanbul.
Maturidi, E. M. (1979). Kitabu't-Tevhid (Fethullah Huleyf neri), stanbul.
Muslehuddin, M. (1978). Morality Its Concept and Role in Islamic Order,
Lahore.
Nam, A.(2010). slam Ahlknn Esaslar, Notlar ilavesiyle sad., Recep
Kl, Ankara.
Otto, R. (1950). The Idea of the Holy, ev. J. W. Harvey, Oxford University
Press
Pailin, D. A.(1986). Groundwork of Philosophy of Religion, London.

393

394

nite 11

Plato (1969). Euthyphro, The Last Days of Socrates (Trans. by Hugh


Tredennick), iinde, London: Penquin Books.
Quinn, P. L. (1978). Divine Commands and Moral Requirements, Oxford.
Rees, D. A. (1957). The Ethics of Divine Commands, Proceedings of
Aristotelian Society, c. LVII, iinde, London.
Stewart, D. (1980). Exploring the Philosophy of Religion, London.
Seyyidi, A. (1329). Ahlk- Din, Dersaadet: Kanaat Matbaas, 1329.
Tmer, G. (1994). Din maddesi, TDV slam Ansiklopedisi, c. 9, stanbul.
Whitehead, A. N. (1927). Religion in the making, Cambridge U.P.
Yazr, H. (1341). Dibace, Metalib ve Mezahib, iinde, stanbul.
Yazr, H. (1971). Hak Dini Kuran Dili, C. I, stanbul.

Din ve Ahlak

Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi doru deildir?
a) Her din tanm, belli bir noktaya kadar keyfilik tar
b) Tanr, varln kendisiyle varlk bulduu, deerin
deerini kendisine borlu olduu nihai akn varlktr.
c) Schleiermacher iin din, Tanrya olan mutlak
bamllk hissini duymaktan ibarettir.
d) slam bilginleri arasnda dini, akl sahiplerini kendi
hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere sevk eden
ilahi bir olgu eklinde tanmlamak yaygndr.
e) Kant iin din, dogma ve yinlerden ibarettir.
2. Hamdi Yazra gre aadakilerden hangisi dorudur?
a) Din, ne ilim ne de sanattr, fakat ilim ve sanatn hem
balangc hem de sonu olan ftr bir prensiptir.
b) Din ile akl ve irade arasnda iliki yoktur.
c) Dindar olmak iin dini bilmek gerekmez.
d) Dindar olmak ile dini sevmek arasnda iliki yoktur.
e) Sadece akla hitap eden din, insann ontolojik
yapsna uygundur.
3. Aadakilerden hangisi yanltr?
a) Kelime anlam ile ahlk; huy, hal ve hareket tarz
anlamlarna gelir.
b) Ahlk, bireylerin iradeleri dnda yapmak zorunda
olduklar hareketlerle ilgili bir alandr.
c) Ahlk; insann karakter yaps, yapp-etmeleri,
bunlarla ilgili deerlendirmeleri ve davranlarn
dzenleyen genel kurallarla ilgilidir.
d) Ahlk kelimesi, Arapa hulk kelimesinden
tretilmitir.
e) Ahlk kelimesi, hulk kelimesinin ouludur.

395

396

nite 11

4. Din ahlktr ifadesi aadaki iliki trlerinden hangisini


ifade eder?
a) ndirgemeci yaklam
b) Bamszlk ilikisini
c) zdelik likisini
d) Uyumluluk ilikisini
e) Dlayclk ilikisini
5. Hz. brahim aadaki dnrlerden hangisine gre iman
insan ve ahlk timsalidir?
a) Kant
b) Schleiermacher
c) Hartshorne
d) Kierkegaard
e) Karl Barth

398

nite 12

nitede Ele Alnan Konular

Din ve Bilim
atma
Galileo Meselesi
Natralizm ve Bilim
Evrim teorisi
Evrimin Kantlar
Evrim ve Dini nan
Natralizm, Beyin ve Zihin Ayrl
Bamszlk
Entegrasyon
Diyalog

nite Hakknda
Bu nitede din ve bilim arasnda var olduu ileri srlen
atma, bamszlk, entegrasyon ve diyalog gibi iliki
trlerini ele alacaz. Buna gre din ve bilim arasnda
atmann olduunu ileri srenlerin grleri ele alnacak ve
deerlendirilecektir. Bu anlamda ruh beden dalizmini kabul
etmeyerek akln beyne indirgenmesi, evrim teorisinin temel
iddialar gibi natralizmi destekleyen unsurlarn tutarl olup
olmad ele alnacak ve din ve bilim konusunda teizm ile
bilimin iddialarnn birbirini dlamad alternatif zmler
deerlendirilecektir.

renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din ve bilim arasnda var olan temel iliki trleri
hakknda bilgi edineceksiniz.
Evrim teorisinin geliim seyri ve temel iddialarn
deerlendirebileceksiniz.
Natralizmin bilimin tek yorumu olmadnn farkna
varacaksnz.
Din ve bilim arasnda diyaloa dayal bir ilikinin
olabileceine dair bak as edineceksiniz.

Din ve Bilim

niteyi alrken
alrken
Bu niteyi alrken;
nitede ele alnan konular analitik bir tarzda
dikkatlice ve karlatrma yaparak okunmaldr.
Belirli bir konudaki dnce dier konudaki dnce
ile karlatrarak ele alnmaldr.
Konu anlatlmas esnasnda mulk olan veya
anlalmayan kavramlar kaynakadaki yardmc
kitaplardan tekrar okunmaldr.

399

400

nite 12

Din ve Bilim
Tarih boyunca din ve bilim arasnda bir takm gerilim ve atmalar var
olagelmitir. Bu gerilim ve atmalar gnmzde de farkl ekillerde
devam etmektedir. Genetik bilimi, biyoloji, astrofizik, evrim ve nroloji
sahalarnda yaplan son aratrmalar, gittike zihnimizde bir takm sorular meydana getirecek ekilde yaamla ilgili nihai sorulara deinmeye
balamtr. Astronomi bilimi evrenin amac ve nihai tabiat hakknda
sorular sormakta, evrim teorisi trlerin geliimi ve kkeni ile ilgili, zellikle de kendi trmzle ilgili olarak, bizi aknla sevk eden ilgin
iddialar ileri srmektedir. nsan gen projesi, genetik oalmann imkn
ve genetik mhendislii gibi konulardaki gelimeler, dindarlarn da bu
sorulara acil cevaplar vermesini zorunlu klmaktadr. Nrolojideki son
gelimeler bilincin temel olarak fiziksel mi yoksa fiziksel olmayan bir ey
mi olduu sorusuna verilecek cevaplarla yakndan ilgilidir. Bu tr gelimeler metafiziksel bir konu olan insan tabiatn anlama, insan zgrlnn nedensel olarak belirlenmi olup olmad, ahlak gibi felsefi ve
metafizik sorularla yakndan ilgilidir. Dolaysyla bunun gibi fiziin ve
metafiziin ortak alanlara ynelmi olduu durumlarda, doal olarak din
felsefesi bu konulara cevap vermeksizin kendisinin yetkin olduunu
iddia edemez. Bu yzden temel ortak problem alanlarna ksaca deinelim.
Belli Bal Problem Alanlar
Evrenin Balangc: Byk Patlama
Astronomlar, evrenin son derece kk bir ate topundan on be milyar
yl nce genilemeye baladn ikna edici bir ekilde ortaya koymulardr. Fakat fizik yasalarnn geersiz olduu evrenin balangcn nasl
aklayacaz? Bir teiste gre bu, yaratl an ve zamann balang noktasdr. Bu konuda bir ateistin yorumu ise, evrenin sadece tesadf olarak
kendiliinden sonsuz bir zaman aralnda varolabilecei eklindedir.
Bunun yannda ilk aamada bzlen daha sonra ise yeniden genileyen
salnml bir evren de olabilir. Her halkarda, usuz bucaksz bir evren,
nemsiz grlen kk bir gezegende insanln ksa varoluunu mmkn klmaktadr. Dinle bilim, evrenin tarihinin yorumlanmasnda kar
karya gelmektedir.
Kuantum Fizii: Gereklie likin Varsaymlarmz
Klasik fizik eyann bileenlerinin ne olduu ve nasl ilediinin bilindiinde, tm nesnelerin davrannn kesin olarak tahmin edilebileceini
iddia ederek determinist ve indirgemeci bir grnm sergilemekteydi.
Kuantum fizii ise tam tersine, atomalt seviyede bir belirsizlik olduunu
ileri srmektedir. Bu yzden kuantum fizii, gelecein belirsiz olduunu
iddia eder. Bundan baka, kuantum fiziine gre hibir ekilde gzlemleyenden bamsz, herkesin ayn referans alan ierisinde bulunduu bir
nesneler dnyas da mevcut deildir. Baz teist yorumcular, kuantum
fizii yasalarnca ak braklan belirsizliklerin Tanr tarafndan belirlen-

Din ve Bilim

diini dnrler. Dou mistisizmi savunucular ise, kuantum btncllnn tm eylerin temel birliine olan inanlarn destekledii kanaatindedirler. Yeni fizik, bilim adamlarn, felsefecileri ve teologlar zaman,
nedensellik ve gerekliin mahiyetine ilikin heyecan verici bir tartmaya srklemektedir.
Darwin ve Balang: Evrim ve Tanrnn Yaratmas
Dier bir tartma konusu Darwinin evrim teorisini ateizmi destekler
eklinde yorumlayan bilim adamlar ile dini literalistler arasnda meydana gelmektedir. Evrim teorisinin temel iddias olarak trlerin doal seilim yoluyla kendiliinden tesadfen var olduunu ifade etmesi, yaratma
doktriniyle ak bir ekilde elitii ileri srlmtr. Dolaysyla yaratmaclarla evrimciler arasnda ciddi bir tartma srmektedir. Bu yzden
evrenimizde olan varlklarn yaratc bir Tanr tarafndan m meydana
getirildii, yoksa bu trlerin kendi balarna m var olduklar din ve bilim
arasnda baka bir tartma zemini olagelmektedir.
nsan Doas: Genlerin Belirleyicilii
Gen bilimindeki birok gelime, var olan yapmzn birok unsurunun
sahip olduumuz genler tarafndan belirlendiini ortaya koymutur.
Bundan dolay birok davranmz genetik kaltmn rn olduu varsaylmaktadr. Dolaysyla davranlarmzn genler tarafndan belirlendii kabul edilmesi durumunda, bundan zihinsel yeteneklerimizin etkilenmi olmas hatta belirlenmi olduu sonucunu karmak srpriz
deildir. Bunun sonucu olarak her eyin genlerimiz tarafndan belirlendii kabul edilirse, zgr iradeden bahsetmenin imknsz olduunu iddia eden bilim adamlar nemli lde artmtr. Bu gr savunanlara
gre, davranlarmz genler ve beynimizdeki nronlar tarafndan belirlenmektedir. Bunun aksine genlerin ve nronlarn zihinsel olaylar belirlediine inananlar olmakla birlikte, yine de az da olsa bir takm zihinsel
faaliyetlerin belirlenmemi olduuna inanlar zgr iradeye bir alan amaya almlardr. Zihinsel ve ruhsal yaamn biyolojik unsurlarla aklanmaya allmas, ruh ve beden dalizmine de kuvvetli bir muhalefeti
ortaya karmtr. Dolaysyla genetik biliminin ortaya koymu olduu
veriler, dinin iddia etmi olduu insan sorumluluuyla esasl bir farklla sahiptir. Bu yzden son dnemdeki genetik almalar dindarlar
yaknda ilgilendirir olmu ve baz ortak alanlarn ortaya kmasna sebep
olmutur.
nsanlara din ve bilim arasndaki ne tr bir ilikinin var olabilecei ile
ilgili bir soru sorulsa, byk oranda muhtemel cevap ikisinin arasnda
bir atmann var olduu eklinde olacaktr. Bu iki temel alan arasnda
srekli devam eden atma grnts byle bir algnn domasna neden olmutur. 17. Yzylda meydana gelen Galileo meselesi ve gnmzdeki yaratmaclarla evrimciler arasndaki atma grntleri bunun
iyi birer rneidirler. Evrimciler ile yaratmaclar arasndaki son dnemdeki hararetli tartmalar din ve bilim arasndaki ilikiyi canl tutmu ve

401

402

nite 12

ayn zamanda insanlarn bu konudaki alglarn ve bak alarn ekillendirmitir.


Buna ramen dinle bilim arasnda her zaman atmann olduunu sylemek doru da deildir; tarihte aksi rnekleri bulmak zor deildir. rnein Sokrat ncesi filozoflar (M. . 7-4. Yzyl) gereklie hem dini hem
de bilimsel adan yaklamlardr. Evrende var olan dzeni anlamaya
almlar ve Anixamander, Fisagor, Heraklit, Parmenides ve Demokrit
gibi filozoflar kendi dnemlerinde mmkn olduunca, bu konulara
hem bilimsel hem de felsefi adan yaklamlardr. Her iki unsuru dikkate almalar bu filozoflarn keiflerinin ve dncelerinin daha az deere
amil olduu dncesine sevk etmemitir kimseyi. Tarihte dinin bilimi
dlamakszn sempatiyle karlayarak kabul ettii birok durum mevcuttur. Aristocu bilim anlay ve ortaa inanc bunun en temel rneklerinden birisi olarak gsterilebilir. Baz bilim adamlarna gre, bilimin birok
kavramn dinden ald da sylenebilir.

rnein 17. yzylda evrenin temel olarak rasyonel


srelerle ynetildiine ve bylece kararl bir yapya sahip
olduuna dair inan, bilimsel aratrmalara gven vermitir.
Bu rasyonel ve kararl srelerin Tanrnn evreni muhafaza
ve idame ettirdii dncesinden kaynaklandn ifade
edebiliriz. Dolaysyla dinin salam olduu gvenle bilimsel
kanunlarn salam ve sarslmaz olduu esasna dayanlarak
aratrmalar yaplm ve yeni kanunlar bulunmaya
allmtr. Ortaada slam tarihine baktmzda batdaki
anlamda bir din bilim tartmasnn var olduunu sylemek
mmkn deildir. Farabi, bn Sina ve bn Rd Aristocu
gelenei slam dnyasnda srdrmeye altklar iin ve
ayn zamanda Batdaki anlamda bilimle atacak kurumsal
bir yap slam corafyasnda bulunmad iin belirgin bir
atma gremiyoruz.
Bu yzden bilim ve din arasndaki tartmada Mslmanlar herhangi bir
aktif rol oynamadklar iin meselenin dnda olduunu ileri srenler de
mevcuttur. Ancak her ne kadar Batdaki bilimsel gelime, Kilisenin kat
tutumuna ve bilgiyi tekeline alma konusundaki srar ve dogmatik yapsyla ilgili olsa ve buna kar tepkiyle balasa da, bugnk bilimsel gelimelerin vard noktalar bu tarihsel yapnn tesinde bir takm deerlendirmelerin yaplmasn gerektirmektedir. Bu tarihsel gerekler gz
ard edilmemesi gereken unsurlar olmasna karn, bununla birlikte rnein, zihin felsefesindeki gelimeler, evrenin balangc ile kozmolojik
bulgular, evrim teorisinin iddialar artk belirli bir tarihsel bak asnn
ortaya koymu olduu ve ondan kaynaklanan sorunlar olmaktan ziyade
evrensel sorunlar olarak var olmakta, herkesin cevaplamas gereken sorunlar olarak karmzda durmaktadr. Dolaysyla Mslmanlar olarak

Din ve Bilim

bu sorunlar analitik tarzda ele alma ve kendi bak amz yanstacak


ekilde deerlendirmeye tabi tutmamz kanlmaz bir gerektir.
Din ve bilim arasndaki ilikiye deinen ve kendisinden sonra ve gnmzde de ortaya koymu olduu bak as genel olarak kabul edilen
filozoflardan birisi Augustinedir. Augustine yaratma kavramnn nasl
yorumlanmas gerektii zerinde uzun uzadya dnmtr. Ona gre
din ve bilim gereklik hakknda doru iddialarda bulunabilir ve bazen
bu iddialarn birbiriyle rtmedii durumlar da olabilir. Bu durumda ne
yaplacaktr? Augustine btn hakikatler birdir ilkesine sk skya baldr ve btn hakikatler Tanrdan meydana geldii iin, bir disiplinde
doru olan yargnn dier disiplinde olan bir iddia ile elimemesi gerektiine inanr. Bu gerek bizi en sonunda din ve bilimin atma halinde
olmad bir duruma gtrr. O ayn zamanda fiziin evren hakkndaki
dorular elde edebileceine inanr. Bu durumda bilimsel veriler dini
verilerle eliir gzkrse, bunlardan birisi revize edilmek durumundadr. O, eer bilimsel veri konusunda kesinlik derecesinde bir pheye
sahip deilsek, dini verilerin revize edilmesi gerektiini ileri srer. Bu
yaklam birok dinde genel olarak kabul edilmesine ramen, zellikle
yaratma ve evrim tartmalarnda, hala tartmaldr. (Sweetman, 2007,
115)
Fakat bu dnceler Augustinei u soruya yneltmitir: bilimin daha az
kesin olduu gz nnde bulundurulduunda bilimle kutsal kitaplarn
atr grnmesi durumunda ne yapacaz? rnein herhangi bir olgu
ile ilgili olarak bilimin ileri srm olduu kanta dayal bir veri bir varsaymdr, kesin bir sonu olarak kabul edilemez. Bu durumda Augustine
dinin temel iddialarnn bilimin hipotezlerine gre bir nceliinin var
olmas gerektiini ileri srer. Bu yaklam modern din bilim tartmas
iin bir probleme yol aabilir. Modern bilimcilerin byk bir ounluu
bilimin zaten kesin sonulara ulatn kabul etmez. Bilim kesinlie yakn kestirimlerde bulunur ve bu duruma kar yeni veriler elde
edildiinde nceki gr gzden geirilir ve yeni bir paradigma ile olgulara baklr. Dolaysyla her zaman geerli bilimsel bir paradigmaya sahip
olmamz olanakl deildir. rnein Newtonun zaman ve mekn anlay
Einstein tarafndan ortadan kaldrlm, byk patlama kozmolojisi de
evren anlaymzla ilgili yeni almlar ortaya koymutur. Bu yzden bir
yzyldaki teori baka bir yzylda gzden geirildii veya terk edildii
iin bilim bize ancak tmevarmsal bir bilgi olana salayabilir. Netice
itibari ile her bir bilimsel teori yeni veriler nda tekrar gzden geirilmek durumundadr. Nihai bilimsel gereklik hakkndaki bu belirsizlik
bugn evrim teorisi iin de geerli olduu dnlmektedir.
Bazen de din ve bilim atma halinde gzkr. Byle bir durum sz
konusu olduunda yani din ile bilimin att varsayldnda ne yaplacaktr? Az evvel de ifade ettiimiz gibi Augustinee gre btn hakikatler bir olmas nedeniyle, nihai anlamda din ve bilimin att sylenemez. Bu durumda bilimsel veriler kutsal kitaplarla eliirse bunlardan

403

404

nite 12

birisi yoruma tabi tutulmaldr. Augustinee gre, bilimsel teorinin doru


olduu konusunda emin isek ve bu kutsal kitabn iddialar ile eliiyor
gzkyorsa, bu durumda kutsal kitabn iddialarnn yanl olmasndan
ziyade yanl yorumland anlamna gelir ve bu durumda yorumlarn
yeniden gzden geirilmesi gerekir. rnein yaratmann anlatld kssa
ne ekilde yorumlanacaktr diye sorulduunda, yaratma kssasnn literal
anlamnn altnda daha derin bir anlama referansta bulunduu iddia
edilecektir. Bylece yaratmadan vazgeilmeksizin daha derin bir anlama
iaret edildii varsaylarak kutsal kitabn temel bir iddiasnn yanl olmad ileri srlerek yorumlanm olacaktr. Augustinee gre eer dindarlar kutsal kitabn iddialar konusunda esnek davranmazlarsa, tehlikeli
sonular ortaya kabilir.
Ian G. Barbour (d.1923) din ve bilim zerinde hayli almas olan ada
bir bilim adam ve bilim felsefecisidir. Onun din ve bilim arasndaki
ilikiyi tasnif edii genel olarak kabul grmektedir. Biz de burada onun
yapm olduu ayrmlara gre bu ilikiyi deerlendireceiz. Ona gre
din ve bilim arasnda drt temel ilikiden bahsedebiliriz: atma, bamszlk, diyalog ve entegrasyon. (Barbour, 2004,97-124) Biz de bu sray
takip ederek din ve bilim arasndaki ilikileri irdelemeye alacaz.

atma
1. Galileo Meselesi
Din ve bilim arasnda var olan atmaya tarihsel olarak en ok verilen
rnek Galileo meselesidir. Din kart iddialarda bulunanlar, Galileo olayn bilimsel gelimenin karsndaki tarihsel bir olay olarak dini dncenin karsna koyarlar. Bu anlamda Katolik Kilisesi, Yerin Gnein
etrafnda dnd grnn kutsal metin retisi ile elitiini vurgulayarak, Kopernikin kitabn yasaklamtr. Bunun yannda kilise, Galileo
Galileiden (1564-1642) Kopernikin grlerini savunmaktan vazgemesini talep etmi, buna ramen Galileo grlerinden vazgememitir.
Bunun sonucunda bilinen tarihsel gerek yaanm ve Galileo yal ve
salksz bir durumda iken Romadaki Engizisyon mahkemesine arlm, dncelerinin yanl olduu ve bu grlerinden vaz gemesi gerektii sylenmitir. Bilindii zere, Galileo hayatnn geri kalan sekiz
yln ev hapsinde geirmitir. Btn bunlara ramen Galileo kendisini
dindar birisi olarak kabul ediyordu ve dini inanlar ile yeni bilimsel
bulular telif etmenin bir yolu olabilecei kanaatini tayordu. Din ve
bilimi telif etmenin yolu olarak, nciliin gerekte Kilise otoritelerinin
iddia etmi olduu eyi retmedii sonucuna vard. Galileoye gre
nihai anlamda kutsal kitaplarn amac, bilimsel hakikatleri retmek
deil, dini hakikatleri vahiy yoluyla vaz etmekti.
Galileo meselesinin bir sr karmak yn olduu da bilim tarihileri
tarafndan dile getirilen bir durumdur. Kurumsal yapya sahip dinin kat
yaps ve otoritesini kaybetmemek iin suiistimallere bavurmas,
Batlamyuscu bilim adamlarnn yenilie kapal ve saduyudan uzak

Din ve Bilim

muhalefetleri, bilimsel yntemleri kutsal kitaplardan karmaya alan


yaklam, bilim iinde dinden de bamsz olarak var olagelen tmdengelimsel ve tmevarmsal arasndaki gerilimi sayabiliriz. Bu tr gerginlikler
az ok baktmzda bilim ve din arasndaki ilikilerde tekrar eden davran trleridir. Bununla birlikte Galileo meselesinin gerekten din ile
bilim arasnda bir atmann var olduunu ispat ettiini sylemek ve
faturay sadece dinin temel retileri adna kesmek de gereki bir yaklam deildir. Tarihsel detaylar bir kenara brakarak bir an iin byle bir
olayn atmac anlay savunanlarn iddia ettii gibi olduunu varsaysak bile, tarihsel olaylar sadece bir gr destekleyici bir anlama sahip
olabilirler, yoksa o grn zorunlu olarak doru olduunu ispatlamazlar. Bunun aksine tarihte birok olayda da dinin bilimi destekleyici bir rol
oynad ayn ekilde sylenebilir. Bununla birlikte Galileonun kilise ile
yaam olduu sorunlar, bugnk Galileo olayna yklenmek istenen
anlamn yani din ve bilim arasnda atmann var olduu sonucuna bizi
gtrd konusunda ciddi itirazlar mevcuttur. Sonu olarak ifade edecek olursak, Galileo olay din ve bilim arasnda var olduu iddia edilen
atmaya sklkla rnek gsterilmesine ramen, byle bir sonu kanlmaz deildir. Dier adan byle bir olayn varl kabul edildiinde
ortaya kt varsaylan eletirilerin en azndan dier dinler asndan da
geerli olduunun iddia edilmesi de makul bir gr olarak gzkmemektedir. (Murray and Rea, 2008, 193)

2. Natralizm ve Bilim
Din ve bilim arasnda bir atmann var olduu inancn pekitiren en
nemli unsurlardan birisi de bilim ile natralizm (tabiatlk) arasnda
var olan farkllklar gz ard etmekten kaynaklanmaktadr. Bilim ve natralizm sklkla kartrlan iki kavramdr. Bu kavramlarn birbirinden
ayr iki anlama sahip olduu da ak bir gerektir. Bunlar birbirinden
ayrrken ilk evvela seklarizm kavramn ele alalm. Seklarizm var olan
her eyin fiziksel olduunu, bir ekilde madde ve enerjiden meydana
geldiini iddia eden grtr. Bu bak asna gre, bilim fiziksel alanda
alt iin btn gereklii anlama ve aklamada anahtar bir kavram
olmaktadr. Bu gr ada felsefi evrede ayn zamanda natralizm
(tabiatlk) olarak da bilinir. Daha az ifade edilse de felsefi ateizm olarak
da adlandrlr. rnein bu balamda bilinen mehur ateistler olarak
Stephen J. Gould, ge dnem Carl Sagan, Steven Weinberg ve Richard
Dawkinsin isimlerini zikredebiliriz. Evrenin tabiat ve kk ile ilgili sorular ele alana natralizm, bunun yannda ahlaki ve politik olaylar ele
alanlara da sekler hmanizm ad verilir. Sekler hmanizm ve natralizm
dini dnya grne alternatif retmek zere son dnemde fikir birlii
ierisindedirler. Bu gr desteklemek ve gelitirmek u anda var olan
ve devam eden bir proje olarak gzkmektedir.
Bugn seklarizmin pozitif bir dnya gr olarak nitelenmesinin sebebi, evvela Tanr yoktur gibi bir yargyla balamamasndan kaynaklanr.
Negatif anlamda Tanrnn yokluunu iddia etmek yerine, d dnya ile

405

406

nite 12

ilgili dncelerini ifade ederek meseleye balar. rnein btn gerekliin fiziki nesnelerden olutuunu iddia ederek, Tanrnn ve lmden
sonra yaamn var olmad sonularn karr. Dolaysyla Tanrnn
yokluu ve ahiretin var olmad iddias dorudan deil, genel olarak
savunduklar dnya grlerinin bir sonucu olarak ortaya kar. Gnmzde ateizmin savunucular pozitif durumu benimsemi kimselerdir;
gemite bunu savunanlar daha ok negatif bir ekilde savunuyorlard.
Dikkat edilmesi gereken dier bir husus ise natralizmin bilimle ayn
anlama gelmediidir; bir natralist kendi grlerini savunmak iin genelde bilime bavurur. Dier bir ifade ile bilime byk bir iman vardr.
Ancak bilimci zorunlu olarak bir natralist olmak zorunda deildir. Aslna baklrsa ou bilim insan natralist olmad gibi, ayn zamanda var
olan her eyin fiziksel olduuna ve bilimin her eyi aklayabileceine de
inanmamaktadr. Natralizm ile bilim arasndaki yaknlktan dolay,
genellikle de bu ayrmlara aina olmayan kimseler nazarnda, bunlar
sklkla birbirlerine kartrldn grmekteyiz. Ancak u temel unsuru
gzden karmamak gerekir ki, birisi bilimsel verilerin tesine giderek,
evrenin nihai gereklii, insann tabiat hakknda doru ahlak teorisinin
ne olduu ile ilgili karmlar yapyorsa, bilimin snrlarn am olup,
din ve felsefenin sahasna girmi olduu anlamna gelir. Bu durumda bu
anlay benimseyen bilim temsilcilerinin kendi izmi olduklar snrlar
am olduklarn ve bunun bilimsel bir faaliyetin tesine gemi bir ura olduunu syleyebiliriz. Dolaysyla bu snrlar am bir bilim anlaynn sadece bilimsel bir faaliyet olarak deerlendirilmesi mmkn
deildir. Bu yzden bugn din ve bilim arasnda var gzken atmann, aslnda bir bakma bilime bir bak tarz olan natralizm ile din arasnda olduu aikrdr. Natralizm bilimden elde ettii verileri bilimin
kastetmedii bilim tesi alanlara uygulayarak bir takm sonular karma
eilimindedir. Bu yzden bilimle din arasndaki bir atmadan ziyade,
dinle natralizm arasndaki bir atmadan bahsetmek daha doru olacaktr. Dindarlar bu durumda kendi konumlarnn makul bir aklamasn yapabilirler mi? Buna gre bilimin natralizm ekseninde yorumlanmas zorunlu bir durum olmad gz nnde bulundurulduunda din ve
bilim arasnda bir atmann kanlmaz olduu da iddia edilemeyecektir. (Sweetman, 2010, 74-77)

3. Evrim Teorisi
Din ve bilim arasnda atmann var olduu iddias evrim teorisinin
ortaya atlmas ile olduka kuvvetlenmitir. Bu nedenle evrimin temel
iddialarnn ne olduunu ve bunun din asndan ne gibi sonular dourduunu ele alacaz. Evrim kavram en ksa ve basit anlamyla, zamanda meydana gelen bir deiim srecini ifade eder. Biyolojik evrim
kuram ise, yaam biimlerindeki zamanla deiimin meydana gelmesi
ve buna gre zaman ierisinde yaamn deiip eitlenmesi demektir.
Bu anlamda biyolojik evrim kuram denildiinde, yeryzndeki canl
trlerinin evrimleerek ortak bir atadan geldiklerini; oluan yeni kaltsal

Din ve Bilim

zelliklerin bir kuaktan teki kuaklara getiklerini; deiikliklerin ok


uzun zaman sreci ierisinde bugn doada grdmz ok geni canl
eitliliine ve trlemeye yol atn iddia eden kuram anlamna gelir.
Evrim kuram Charles Darwinden nce bugnk anlamndan farkl olarak deiik ekillerde ortaya konmutur. Fakat bilimsel bir tez olarak ilk
defa sistematik bir ekilde Darwin tarafndan ortaya atlmtr. Darwinin
ortaya koyduu ekliyle olduka youn bilimsel tartmalara ve itirazlara
neden olmutur. 1809-1882 yllar arasnda yaam olan Charles Darwin,
babas doktor, dedesi hekim ve doa bilimci olan maddi olarak orta snf
st bir ailede dnyaya gelmitir. Babasnn srar zerine ilk nce tp,
daha sonra teoloji okumutur. Fakat iki blm de bitirememi, zamannn doa bilimcilerinin kitaplarna daha fazla ilgi gstermitir. 1831de 22
yanda iken, niversiteyi brakp Beagle adl bir aratrma gemisine binerek Gney Amerika gezisine kmtr. Buralarda nemli aratrmalar
yapm zellikle Pasifik Adalarnda Galapagosta fosil ve numune toplamtr. Daha sonra uzun sren bilimsel almalarn rn olan Trlerin
Kkeni adl kitabn yaymlamtr.
Darwinin Trlerin Kkeni adl kitabnn temel iki ana fikri olduunu syleyebiliriz; bunlardan ilki canllar bugnk durumlarn bir kerede yaratlarak deil evrim geirerek elde etmilerdir. Dier bir ifade ile canllarn
tm bir kerede birden bire ortaya kmam, aksine daha basit trlerden
zaman ierisinde evrim geirerek deiip farkllamlar ve gnmzdeki doadaki zengin eitlilik olumutur. kincisi ise, evrim eitlenme,
var olma sava ve adaptasyon ilkelerinin toplamndan oluan doal
seilim adl belli bir mekanizma sonucu gereklemitir.
Dolaysyla ksaca tekrar ifade edecek olursak, biyolojik evrim tm canllarn uzak bir gemite yaam ortak bir atann deiim geirmi nesilleri
olduunu savunan bir teoridir. Bu teori, bizim maymun benzeri atalarn
neslinden geldiimizi ve sonuta onlarn da daha ilkel hayvanlardan
geldiini iddia eder.
Darwinci teorinin savunucular, eletirilere cevap verirken evrimin
bazen basite zaman iinde deiim olduunu ileri srerler. Ancak bunun tam da evrim teorisinin asl dncesini yansttn syleyemeyiz.
Normal olarak hi kimse bir deiimin var olduunu inkr edemez ve bu
deiimin varln kabul etmek iin de asln sylemek gerekirse
Darwine de ihtiya yoktur. Dolaysyla evrimle kastedilen basit olarak
zamanda bir nesnede veya baka bir canlda meydana gelen deiimin
tesinde bir anlam kastedilir.
Olaan biyolojik reme srasnda deiimle tremenin gerekletiinden
hi kimse phe etmemektedir. Mesele deiimle tremenin yeni trlerin-aslnda her trn- kkenini aklayp aklayamaddr. Bir trn
iinde zamanla meydana gelen deiim gibi, deiimle treme de kesinlikle tartma gtrmez gerektir. Fakat Darwinci evrim bundan daha
fazlasn iddia etmektedir. Hususen o deiimle tremenin tm canllarn
kkenini ve eitliliini akladn savunmaktadr. Bu iddiann doru

407

408

nite 12

olup olmadn anlamann tek yolu, onu gzlemler veya deneylerle karlatrmaktr. Tm dier bilimsel teoriler gibi, Darwinci evrim de, srekli
kantla kyaslanmaldr. Eer o kanta uygunluk tamyorsa, yeniden
deerlendirilmeli veya terk edilmelidir. Aksi halde o bilimden ziyade bir
mit olarak kabul edilmek durumundadr.
3.1. Evrimin Kantlar: Bilim Mi, Mit Mi?
Darwinci evrim lehine kantlarn var olup olmad, bu teoriyi destekleyen kantlarn ne olduu konusunda ou bilim insan ayn rnekler
kmesini vermektedir. En yaygn rnekler unlardr:
1. Dnyann ilk atmosferinin bir benzerini ieren, iindeki elektrik
kvlcmlarnn canl hcrelerin yaptalarn rettii bir laboratuar tp.
2. Giderek artan saydaki fosil ve molekler kantlara dayanlarak
yeniden oluturulan hayat aac.
3. Evrimsel kkenlerin ortak bir ataya dayandn gsteren, bir yunus bal yzgecinde, bir yarasa kanadnda ve bir at bacandaki benzer kemik yaplar.
4. Amfibiyenler (karada ve suda yaayan hayvanlar), srngenler,
kular ve insanlarn balk benzeri bir atadan geldiklerini gsteren, embriyonlarn ilk evrelerindeki benzerliklerin resimleri.
5. enesinde dileri ve kanatlarnda peneleri ile srngenlerle
modern kular arasndaki kayp balant.
6. Aa gvdelerindeki pulkanatl gveler, kamuflaj ve avc kularn doal ayklanma yoluyla evrimin en nl rneini nasl ortaya kardn gstermektedir.
7. Galapagos Adalarnda doal ayklanma gagalarnda farkllklar
dourduunda, birbirinden ayran on farkl trdeki Darwin
ispinozlar, Darwine evrim kuramn tasarlamada esin vermitir.
8. Fazladan bir ift kanad olan meyve sinekleri, genetik mutasyonlarn, evrim iin hammadde tekil edebildiini gstermektedir.
9. Evrimin tasarmlanm olduuna ilikin eski gr rten at
fosillerinin dallanan aa modeli
10. Bizlerin salt hayvan olduumuzu ve varlmzn, amasz doal
nedenlerin bir sonucu olduunu gsteren, evrim geirerek insana
dnen maymunsu yaratklara ilikin izimler.
Bu rnekler Darwinin evrim teoreminin kantlar olarak ok sk kullanlmaktadr. yle ki onlarn ouna evrimin ikonlar dahi denilmektedir.
Buna karn bu rneklerin evrimin kant olduu konusunda ciddi pheler vardr. Bu rneklerin hepsinin bilimsel olarak ispatlanm, bilimsel
pheden uzak rnekler olduunu sylememiz mmkn gzkmemektedir. Evrim savunucularnn bazlar, nermeleri ve hipotezleri gzlem-

Din ve Bilim

lenmi olgular gibi sunmaktadrlar; dier baz savunucularn da, evrim


teoremi iin nemli olan ve aslnda olduka tartmal bu kantlarn tartmasz bir ekilde kabul edilmesi gerektiini iddia ettiklerini ve biyologlar arasnda yaplan iddetli tartmalar gz ard ettiklerini gzlemlemekteyiz. Daha da ilginci baz rneklerin kesin bilimsel ispata
dorudan ters dmekte olduudur. Baz biyologlarn ifade ettii gibi,
ou biyoloun bu sorunlarn farknda olmad aktr. Aslnda onlar
evrim biyolojisinden ok uzak alanlarda almaktadr. Onlarn evrim
hakknda rendiklerinin ou, biyoloji ders kitaplarndan ve genel olarak halkn izledii televizyon programlar ile gazete makalelerinden rendikleri eylerdir. Ne var ki ders kitaplar ve popler sunumlar esasen
evrimin ikonlarna dayanmaktadr, dolaysyla pek ok biyolog iin ikonlar evrimin kantdr.
Baz biyologlar belli bir ikonun kendi sahalarnda yanl kant sunduunun farkndadr. Onlar kendi alanlarndaki bilimsel literatr okuduklarnda sz konusu ikonun yanltc veya kesinlikle yanl olduunu grebilmektedir. Ancak bunun sadece kendi bana ayr bir problem
olduunu dnmektedirler; zellikle Darwin teoreminin dier alanlardan gelen ok kuvvetli kantlarla desteklendiinden emin olduklar zaman. Darwinci evrimin temel doruluuna inandklarnda, hakknda bir
ey bildikleri o tekil ikona ilikin phelerini dile getirdiklerinde szlerinin alma arkadalar arasnda yank bulmas zor olabilir, nk
Darwinci evrimi eletirmek ngilizce konuan biyologlar arasnda son
derece ender rastlanan bir eydir. Bu yzden evrimin ikonlaryla ilgili
sorunlar pek bilinmemektedir. Yine bu yzden sz konusu sorunlarn ne
derece ciddi ve yaygn olduunu renmek pek ok biyolog kadar genel
halk da artacaktr.
Ksaca zetleyecek olursak, Darwinin fikirlerinin din asndan ne tr
tehlikeler ierdiini maddeler halinde ifade edebiliriz:
1. nsan Tanrnn yaratmas ile meydana gelmi bir varlk olmasnn yerine, tesadfen ans eseri var olmutur.
2. Eer insan yaratma ile meydana gelmemise, bunun yerine tesadfen evrim sreleri sonucu meydana gelmise, Tanrnn yaratmada bir gayesinin olduu fikrine itiraz edilmi oluyordu.
3. Eer insan ve dier varlklar arasndaki farkllk ortadan kaldrlrsa, insann dier varlklar ierisindeki kendine has konumu ortadan kalkm oluyordu.
4. Adem ve Havva tarihsel olarak var olan insanlar deildir.
5. Tanrnn bir tasarmc olarak lemi meydana getirdiine itiraz
edilecekti ve tabi dnya ile ilgili varsaymlar Tanrdan kaynaklanan eyler deil tesadfen meydana gelmi olaylar olacakt.
Tanrnn varl iin teleolojik kant olarak Tanrnn fiilleri yaratlm varlklarda grmek artk mmkn olmayacakt.

409

410

nite 12

Dolaysyla dindar insanlar arasnda evrim teorisinin tartma meselesi


olmasnn sebeplerinden birisi, hem ateistler hem de teistler tarafndan
bu iki dnya gr adna nemli karmlara sahip olduu iindir. Bunlar akll tasarm ve yaratma kavramlar ekseninde deerlendirmeye
alalm. (Wells, 2003, 20-23)
Birok insan evrim teorisini kutsal kitaplarda ifade edilen yaratma kavram ile elien bir teori olarak grmekte haksz saylmaz. Dinlerin yaratma konusundaki temel iddias, Tanrnn btn trleri eksiksiz bir
ekilde yaratm olduu eklindedir. En azndan bunun bir sre dhilinde aamal olarak, makro bir evrim olarak milyarlarca yl kapsayacak
ekilde yapldnn bir ipucunu bize vermez. Eer evrim teorisi doru
ise, bu durumda kutsal kitaplarda ifade edilen yaratma anlaynn literal
anlamda doru olmad anlamna gelebilir. Daha nce de ifade ettiimiz
gibi bu, yani bilimsel teorinin kutsal kitaplarla eliiyor gzkmesi,
Augustinenin korktuu bir ey idi. Onun bu durumdaki bak as, bu
atma grnrde ortaya ktnda muhtemelen kutsal kitabn literal
okunuu doru kabul edilmeyecek ve literal okunu aslnda daha derindeki bir hakikate iaret ediyor olarak kabul edilmesi gerekecekti. Daha
derin gr de, Tanrnn btn evreni yaratm olduu ama bizim Tanrnn bunu nasl yapt ile ilgili klasik tasavvurumuzu gzden geirilmesi gerektiidir.
Aslnda Augustinenin kendisi evrim teorisinden ok nceleri Tekvindeki yaratma kssasnn literal olarak doru olmadnn iddia edilebileceini ileri srmtr. Fakat onun genel prensibi bir bilimsel teori
kabul grdnde kutsal kitap aklamasnn reddini deil, yeniden
yorumlanmas gerektii eklindedir; eer kabul grmez ise uzun srmeyen bilimsel deiimin risklerine maruz kalrz. Peki burada byle bir
durum mu var? Bilim adamlarnn ounluunun grne gre, evrimin lehine gl kantlarn olduu, bu kantlarn temel iddialarndan da
vazgeilemez olduu ileri srlmektedir. Dolaysyla birok Mslman,
Katolik, Protestan ve Yahudi dininin mntesipleri bu bilim adamlarnn
kanaatlerini paylamakta ve bunun zerine kutsal kitaplardaki lafzlarn
literal anlamndan ziyade daha derin bir takm hakikatlere gndermede
bulunduuna inanmaktadrlar. Dolaysyla evrimin dorudan yaratmay
ortadan kaldrdna deil, yaratma kavramnn literal anlamndan farkl
ekilde yorumlanmas gerektii ileri srlmektedir.
Yaratmaclk olarak kabul edilen fikrin mntesipleri bu gr benimseyenlerden ayrlmaktadrlar. Yaratmaclk genel olarak Kutsal Kitabn
Tanrnn literal lafz olarak yorumlanmas gerektiini ileri srerler. Bylece dnyann varl ve zellikle eitli yaam formlar kutsal kitaplardaki literal aklamalarda anlatld ekliyle meydana gelmi olduuna
inanrlar. Yaratmaclar bunun kutsal kitaplara en uygun ve makul yorum
tarz olduunu dnr. Yaratma kssas literal anlamda doru olduundan dolay, kutsal kitap kssasndan farkl olarak ortaya konan trlerin kkeni ile ilgili bir aklama yanl olacaktr. Yaratmaclar bu gr

Din ve Bilim

pozitif ve negatif olarak iki ekilde aklar. Pozitif aklama kutsal kitaplardaki yaratma kssasnn literal bir ekilde ele alnmasn, nk byle
farkl yorumlara gelecek ekilde bir anlamn olmas durumda, Tanrnn
bunu vahyetmesinin gerektiini ileri srerler. Dier bir ifade ile olduka
farkl bir yorumun aka belirtilmesi gerektiini ifade ederler. Yaratmaclar bu pozitif gr ateistlerden ziyade, literal okumaya kar olarak
metaforik yolu seen dier dindarlara kar gelitirmilerdir. Negatif yol
ise btn teolojik argmanlar bir kenara brakarak sadece evrimi bilimsel bir deer olarak eletirme ve kendi ierisindeki tutarszlklar ortaya
koyma yoludur. (Sweetman, 2007, 127)
Son zamanlarda evrim teorisine en nemli kar atak akll tasarmdan
gelmitir. Her ne kadar iki gr arasnda benzerlikler var ise de bu iki
gr birbirine kartrmamaldr. Akll tasarm savunanlar Michael
Behe ve William Demski evrim teorisine kar bir kant gelitirmilerdir
ve eer bu kantlar baarl olursa, teizm natralizm tartmalarna kar
olduka nemli karmlar olacaktr. Onlar genel olarak temel itirazda
bulunmulardr. lk olarak evrimin ilkeleri zellikle tabi seilim sreleri
molekler seviyedeki yaayan hcrelerin karmakln aklayamaz.
Michael Behe hcrenin indirgenemez bir ekilde kompleks (irreducible
complex) olduunu ileri srmektedir. Bununla da unu kastetmektedir ki,
hcre kendi fonksiyonunu icra etmek ve gereklerini yerine getirmek iin sahip
olduu farkl paralarn hepsine bulunduu meknda ayn zamanda birbirinden
ayrlmakszn ihtiya duyar. Eer bu iddia doru ise o zaman doal seilime nemli bir itiraz yneltilmi oluyor ki, doal seilime gre organizmann her bir paras zaman ierisinde aamal olarak gelimi kabul
edilmektedir. nk onun organizmadaki varl gelimesinin her bir
aamasnda organizmaya bir takm seici avantajlar vermektedir. Biyoloji
profesr Michael Behe, indirgenemez kompleks sistemini yle tarif
eder: Temel bir ileve katkda bulunan, hayli uyumlu, etkileim iinde
olan paralardan olumu ve herhangi bir parann karlmas durumunda sistemin ilevinin fiilen sona erdii bir sistemdir. Daha genel bir
ifadeyleindirgenemez kompleks bir sistem, birbirleriyle etkileim iinde
olan ve herhangi birinin karlmas durumunda sistemin artk almayaca elerden oluan sistemdir. (Behe, 2005, 119)
Bu yzden, akll tasarmn ilk iddias ayn zamanda tabi seilim srecinin bir eletirisidir. kinci adm unu ileri srmektir ki, insan hcresinin
karmakl, byle bir hcrenin var olmas ve meydana gelmesi konusunda akll bir tasarmcnn var olmasn daha olas klar. ncs ise
bunun felsefi olmaktan ziyade bilimsel olduudur. Bu yzden akll tasarm felsefe ve dinin deil bilimin bir parasdr. Bu gr tartmal bir
hal almtr. nk eer bilimin bir paras ise o takdirde evrim teorisiyle
birlikte biyoloji biliminin bir paras olarak mfredatlarda okutulmas
gerektii savunulmutur. Akll tasarmclar ortaya koymu olduklar
grlerin bilimin bir paras olduunu nk molekler biyolojinin
tasarm lehine kantlar ileri srdn, dolaysyla molekler biyolojideki eitli tecrbeler yoluyla yaayan hcrelerle ilgili aratrmaya dayan-

411

412

nite 12

d iin empirik bir ey olduunu, iddia ederler. Ksaca akll tasarm


teorisyenleri insan hcresini bilimsel olarak aratrdklarn ve varm
olduklar sonular karmak iin delillere mracaat ettiklerini iddia etmektedirler.
3.2. Evrim Dini nan in Bir Tehlike Oluturur Mu?
Evrim teorisinin dini inanc ortadan kaldrp kaldrmad ve baz dnrlerin yapt gibi natralizm adna kullanlp kullanlamayaca gibi
daha derin bir takm sorular vardr. Baz tannm natralistler gereklikle ilgili grlerini desteklemek iin evrim teorisini kullanmlardr. Bu
pozitif ateizm hareketinin ortaya koymu olduu iddialarn nemli bir
ksmna kaynaklk etmitir. Carl Sagan ve Richard Dawkins gibi dnrler evrim teorisinin sadece yaratma teorisinin yanl olduunu deil,
ayn zamanda dini dnya grnn de yanlln ortaya koyduunu
ileri srmlerdir.
Bu durumda evrim teorisini savunanlar, dindarlarn byk bir ksmnn
savunmu olduu insann zel bir varlk olduu anlayna temel bir
itirazda bulunmu olmaktadrlar. Onlara gre, her ne kadar Homo
Sapiens en gelimi tr olsa da, dier varlklar gibi alelade bir tr olup,
bir tasarmn rn olmayan kr glerden meydana gelmitir. Ksaca
evrime natralist yaklama gre, dier varlklara gre insan sadece derece olarak stnlk sahibi olmasna karn, tr olarak bir farklla ve
stnle sahip deildir. Bu da insann dier btn trlerin retilmesi ile
ayn ekilde meydana gelmi olduu ve zel bir konumunun olmad
anlamna gelir. Tarih kasetini tekrar alabilse idik, u anda sahip olduumuzdan daha farkl trlerin olaca ve kesinlie yakn bir derecede
Homo Sapiens diye bir eyin var olamayaca ileri srlmtr. Bunun
doal sonucu olarak da, insann evrim aacnn en stndeki bir varlk
olacann bir garantisi de yoktur. nk evrim tamamlanmam, devam
eden bir sretir.
Farkl evrimci natralistler ateizmi savunmann bu genel yolu ile ilgili
alm yaparlar. Onlara gre evrim ayn zamanda bir ruhun olmadn
gstermektedir. nk insanlar dier btn trler gibi bu tabi srelerle
meydana gelmilerdir. Bu doal srelerin sonucu olarak, insann beyni
ve zihni de doas itibari ile fiziki bir eydir. Her ne kadar insan zihninin
fiziki bir ey olmadn sylesek de, onlara gre en nihayetinde fiziki
sreler sonucunda ortaya km bir eydir. Baz natralistler evrim
teorisini yaamn kendisine ve evrene de uygulanacak ekilde geniletirler. Onlara gre ilk yaam formu byk oranda canl olmayan organizmalardan meydana gelmitir. Bu metan, hidrojen, amonyak ve su gibi
elementlerin doru zamanda ve doru evrede bulunduklarnda meydana gelmi olabilir ve bunlarn hepsinin bu ekilde bir araya gelmeleri bir
tasarma gre deil tesadf eseri olmutur.
Carl Sagan kozmik evrimi savunarak, evrimin btn evren iin geerli
olduunu ileri srmtr. Sagan evrenin kendisinin Byk Patlama zamanndan itibaren gnmze dein evrenin her bir aamasnn daha

Din ve Bilim

nceki bir aama tarafndan neden olunarak meydana geldiini ileri sren bir evrimi savunmutur. Byk Patlamadan sonraki var olan btn
bu aamalardan gnmze dein geerlidir. Baz natralistler bu teorilerin nda sanki evrimin btn gereklii aklayabilecei gibi iddiada
bulunmulardr. Dawkins rnein, evrimin fizik kanunlarn da aklayabileceinden bahseder. (Sweetman, 2007,132)
Bu tr sorunlara bir dindar olarak nasl cevap verebiliriz? u ana kadar
evrim teorisinin evrende bir gayenin olduuna ve her eyin bir tasarmn
sonucu olarak bir dzenlilik ierisinde var olduuna kar ileri srlen
bir itiraz olduunu ifade ettik. Bir an iin bu konuda baarl olduunu
varsaysak bile, aslnda insann zihnini megul eden en az buradaki sorular kadar nemli baka sorular vardr. rnein maddenin ve enerjinin bir
dzen ierisinde var olduunu sylemesine karn, maddenin ve enerjinin nereden geldii, kkenlerinin ne olduu konusunda bize bir ey sylememektedir. Evrim teorisi Tanrnn varl hakkndaki bizim en byk
iki sorumuza cevap veremez: 1) Evren nasl var oldu, onun nihai nedeni
nedir? 2) Evrenin tasarm nasl meydana geldi? (Tasarm burada fiziksel
kanunlarn temelinde olan u andaki kurall tekrarlar olarak anlalmaldr). Evrim teorisinin bu sorulara cevap verebilmesi mmkn gzkmemektedir. Ayn zamanda yaamn kayna hakknda da bir bilgi veremez. Evrim teorisi evrenin kkeni ile ilgili bir aklamay mantksal
olarak vermesi mmkn gzkmemektedir.
Evrim teorisinin bu sorulara cevap verememesi bazlarn buradan yola
karak trlerle ilgili sorulara da cevap veremeyecei sonucuna yneltmitir. Dolaysyla evrimin temel iddialarn din adna bir tehlike olarak
grmezler. Bu bak asn ileri srenlere gre evrim teorisi her ne kadar
dindeki yaratma kssasnn doru olmadn iddia etse de, bu
Augustinenin zmnde olduu ekliyle anlaldnda bir problem
olarak nmzde olmayacaktr. Bunun tesine geerek dinin daha derinde vermi olduu cevaplar olan lemi Tanrnn yaratm olduu iddias asndan da bir sorun tekil etmemi olacaktr. Baka bir ifade ile bu
bak as evrimle yaratmann bir ekilde bir arada deerlendirilebileceini iddia etmektedir.
Dier adan evrim teorisinin insan zihni ve ahlaki deerlerle ilgili bir
aklamada bulunmas da olanakl gzkmemektedir. Bu yzden zihin,
ahlak, zgr irade, ruh gibi konularda belirli bir takm aklamalara sahip
olan din hala olduka rasyonel bir aklama olarak gzkmektedir. Bu
grleri ileri sren filozoflar evrimin Tanr tarafndan tasarmlandn
ve ynetildiini ve insann bylece evrim aacnn en stnde tesadfen
deil, Tanr tarafndan var klndn ileri srmlerdir. Dolaysyla bunlara gre insan dier hayvanlardan derece itibar ile deil tr olarak farkllk gstermektedir.

413

414

nite 12

Bu bak as din ile bilim arasnda bir atma grmekten ziyade, birbirlerini tamamlayc unsur olarak grr. Bilimin kendi metotlarn kullanarak evren hakknda bilgi edinmesi makul bir eydir; fakat daha ileri giderek bilimde kullanm olduu metotlar bunun dndaki sahalara da
uygularsa, bilimde natralizmi kullanm olur ki bu son dnemde baz
bilim insanlarnn yapt yanla iaret eder. Dier bir ifade ile onlar
bilimle natralizmi birbirine kartrmlardr. Bu da popler kltre bir
ekilde farkl aralarla szd iin genel olarak modern bilimin ateizmle
ayn ey olduu dnlmtr. Birok kii bu yzden aslnda ok da
farknda olmakszn bu kavramlarn bir arada deerlendirilemeyeceini
dnmektedir. Fakat biz bilimi natralizmden ayrrsak, bilimin din ile
attn dnmemiz iin herhangi bir sebep olmadn ifade edebiliriz. Bu gr destekleyen dindarlar iin dini dnya gr gereklik
hakknda en iyi aklayc teori olduundan, bilim doal konumunu bu
durumda elde edebilir ve din ve bilim her ikisi birbiriyle alabilir. Her
bir bilimsel teori iin delil olarak deerlendirilebilir. Burada en gerekli
olan ey de akln durumudur. Dini inancn da akldan korkaca bir durum yoktur. Btn bu durumlar bizi insan bilincinin ne olduu sorusuna
gtrr. Dolaysyla din ve bilim arasndaki tartma, diyalog ve ilikiyi
anlamamz iin zihin, bilin ve ruh hakkndaki tartmalara ksaca gz
atalm. (Sweetman, 2010,106)
3.3. Natralizm, Beyin ve Zihin Ayrl
ou dinin en temel retisi lmden sonra da insann yaamn devam
ettirdiine ve ruhun lmsz olduuna inanmaktr. Ruhun lmszlne inanmak din asndan nemlidir; nk bu dnyada yaplanlarn
mkfatn dier dnyada karlnn grleceine inanlr. Teolojik
mlahazalar bir an iin dikkate almazsak, felsefenin bu konuda bize
syleyecek bir eyi var mdr? lmden sonra yaamn var olduunu
nasl anlamalyz? Benim yaamdan sonra varlm srdrmem iin
gerekli olan ey nedir? Kiisel ayniyeti/kimlii oluturan ey nedir? Baka
bir soru yaammz srdrmemizi salayan ey ruhumuz mudur, yoksa
ruh ve beden birlikte mi bunu salar?
Son soru ile balayacak olursak, zihin felsefesi ile ilgili bir takm temel
problemlere deinmemiz gerekir. Zihin felsefesindeki temel tartmalar
hakikaten son zamanlarda dier felsefi tartmalara nazaran daha ne
km bulunmaktadr. Dolaysyla teizm ve natralizm arasnda da temel bir tartma alan olmutur. Bugn bunun zihin felsefesinin en tartmal konulardan birisi olmas tesadf deildir. nk zihin felsefesinin temel konularn zihin ve beden problemi oluturur. Zihin ve beden
arasndaki iliki nedir? Zihinle bilinlilik, dnce, dnme yetenei,
mantk, hafza, soyutlama gibi kavramlar yakn iliki ierisindedir. Beden
ile beynin fiziki ksm, yani korteks, nronlar, hcreler, membranlar ve
dendritler kastedilir. Ruh beden ayrlna dayal lmszlk kant en
azndan Eflatuna gidecek kadar eskidir. Her ne kadar Eflatunun lmszlk hakknda kendine has bir delili varsa da, onun genel bak as,

Din ve Bilim

lmde olan eyin bedenin ld ruhun ise devam ettiidir. Beden


dier btn fiziksel cisimler gibi, fiziksel bir cisimdir, kontenjandr ve
belirli bir zaman diliminde varln srdrr; sonunda lr ve rr.
Fakat ruh, akl, zihin fiziksel bir ey deildir, zihinsel manevi bir cevherdir; kiisel ayniyetimizin/kimliimizin, hafzalarmzn ve bilincimizin
olduu yerdir. Bedenin varl sona erse de o varln srdrecektir.
Rene Descartes (1596-1650) bu grn nemli savunucularndan birisidir. Onun bu konudaki gr cevherci dalizm olarak da adlandrlr.
Cevherci dalizm materyalizmin karsnda olan bir grtr. Zihin- beden
ilikisi ile ilgili dier temel bir bak asdr. Materyalizm insan zihninin
ya tamamen fiziksel olduunu ya da fiziksel olana dayal olduunu ileri
srer. Baz filozoflar ruh beden ilikisi konusunda olduka gl bir bak asna sahiptirler ve Zihin-beyin zdeliinden bahsederler. Bu gre gre insan beyni ve zihni ayn eylerdir, zdetirler. Bu dnrler
mantn, dncenin ve bilincin varln inkr etmezler. Onlar sadece
bunlarn fiziksel olmadklarn inkr ederler. Daha ziyade onlara gre, bu
tr nitelikler beynin kompleks, sofistike fiziksel faaliyetleridir. Biz onlarn tam olarak nasl altklarn u anda anlayamamaktayz. Bunu ancak
gelecekteki daha ileri bilimsel aratrmalarla reneceimizi iddia ederler. Dier materyalistler daha lml bir gr benimserler; insan zihnine
ait olarak kabul ettiimiz aktiviteler fiziksel olmasalar bile, yine de nihai
olarak insan beyninin bir rn olduu ve tamamyla insan beynine
dayanmaktadr. Bu her iki gre gre de, lmszlk bedenin ldkten
sonra zihnin varln srdrmesi anlamnda savunulamaz; nk zihinbeyin zdeliine gre, fiziksel olmayan bir eyin varln srdrmesi
mmkn olamayaca iin, beyin lnce geriye bir ey kalmamaktadr.
Dier bir ifade ile her ey lmekte ve yok olmaktadr. Ilml gre gre,
beyin ldnde zihin de varl en nihayetinde beyne dayand iin
lecektir. Materyalizm ile cevherci dalizm arasnda bir birinden farkl,
bazen birine bazen de brne yakn birok gr vardr. Fakat bunlarn
daha fazla detayna girmeye konumuz asndan gerek yoktur. Sadece
burada konumuz asndan nemli olan ey dalizmin fiziksel olmayan
zihne sahip olduunu ve beynin lmesinden sonra bile yaamn devam
ettirdiini bilmemiz ve bunun lmszlk adna iyi bir kant tekil edebileceini, materyalizmin ise bunun aksine bunu inkr ettiini ifade etmemiz yeterli olacaktr. (Sweetman, 2007, 136) Ruh beden ayrlna inananlarn temel iddias olan akln, ruhun beyine indirgenememesinin,
yani akln beyinden daha fazla bir ey olduu konusunda delillerini birka madde halinde sralayabiliriz:
Dalist tarafndan ileri srlen ilk kant niteliklerden kaynaklanan kanttr. Kantn temel iddias eer iki ey farkl niteliklere sahipse, ayn ey
olamaz mantksal ilkesine dayanr. Descartesin herkese bilinen malum
delili bu varsayma dayanr. Zihin llemez, blnemez, tartlamaz bir
ey iken beyin iin bunlarn hepsi geerlidir. Dier bir ifade ile benim
New York hakkndaki fikrimin ne kadar ar olduunu sormak ne kadar
anlamsz ise, beynimin n lobu ile ilgili byle bir soru o oranda meru-

415

416

nite 12

dur. Bu zihnimin beynimde gerekte olmayan ondan farkl bir yapya


sahip olduunu gsterir.
Dalist tarafndan kullanlan dier bir kant is niyetlilik/kastllk
(intentionality) kantdr. Bu kant fiziksel nesnelerde olmayan fakat zihinsel durumlarn sahip olduu olduka farkl bir kavramdr. Bununla
ilgili bir dnce deneyi u ekilde ifade edilebilir. Bir an iin eviniz hakknda dnn. Ne hakknda dnyorsunuz? diye sorsam Evim hakknda dnyorum dersiniz. niversite ktphanesi hakknda dnmyorsunuzdur. Zihninizdeki resimlerin ve fikirlerin kast, niyetlilik
ve ynelmilik ieriine sahip olduu sylenebilir. Onlar bir ey hakkndadrlar ve onlar d dnyada orada var olan bir ey hakkndadrlar. Yani
zihin dnda bir gereklik hakkndadrlar. Bu bizim ou inancmz,
kavramlarmz, dncelerimiz iin de geerlidir. Bu zihnimizin hakikaten gz kamatrc bir zelliidir. Dalistler niyetlilik kavramlarnn
fiziksel terimlerle ifade edilemeyeceini iddia ederler. nk fiziksel
varlklarn atomlar ve molekller gibi, bir ey hakknda olmalar, kendisinden baka bir eye niyetlilik ierdiklerini sylemek makul deildir.
Ayn zamanda fiziksel olan nesnelerin fiziksel olmayan etkiler yaratm
olmas da mmkn gzkmemektedir. Materyalist bak asna sahip
olanlar, bu tr kavramlarn fiziksel ieriklere sahip olduklarn ileri srmeleri gerekmektedir. Dalist bunun mmkn olmadn iddia eder.
Materyalistin bu grlere kar verdii cevaplarn ok fazla ikna edici
olduunu syleyemeyiz. lk olarak ynelimselliin fiziksel bir zellie
sahip olduunu ve bunun nasl olduunun daha kefedilmediini ileri
srerler. Dolaysyla bunun bir eit zihin felsefesinde bilimsel bir iman
olduunu syleyebiliriz. Onlara gre nasl ki gemite aklanmam ama
u anda aklanm bir takm fiziksel durumlar, k gibi, varsa ynelimsellik de ayn ekilde belirli bir mddet sonra aklanacaktr. Fakat dalist, bilimsel iman argmannn zihin ve ynelimsellie uygulandnda
iyi bir argman olmadna inanr. nk ynelimsellik, n aksine,
fiziksel bir cisim deildir, yani atomlar ve nedensel kanunlar gibi deildir. Dolaysyla ona dier bir fiziksel cisim gibi davranmak da doru
deildir. Materyalist bir kimsenin baka bir delil olarak, ynelimselliin
bir illzyon olduunu ve beynin bir durumu olduunu ve d dnya var
olmadn ileri srmesi de pek aklayc bir yorum olarak gzkmemektedir.
Btn bunlara dalistin en nemli cevaplarndan birisi ve nc olarak,
zgr irade argmanndan geldiini syleyebiliriz. Birok kimse bu argmann materyalistlerin iddialarna temel bir itiraz olduunu ileri srer.
zgr irade iki alternatif arasnda gerekten bir seim yapabilme olarak
tanmlanr. Gerek zgr irade olmakszn, ahlakn bir anlam olmayacaktr. Bilindii zere de ahlakn temeli iyi ve kt arasnda yaplan seimlere dayanmaktadr. Dalist materyalist bir dncenin bu kavramlar aklayamayacan ileri srer. nk materyalistlere gre bizim btn
eylemlerimiz, bizim beynimizde ve merkezi sinir sistemimizde temellenmi olduundan seimlerimizin hepsi bilimsel nedenlere dayanan

Din ve Bilim

kanunlar sayesinde aklanabilecektir ancak. Mesele bu ekilde ifade


edildiinde, bilimsel kanunlara gre alan sofistike robotlar olduumuzu sylemek yanl olmayacaktr. Bu durumda da, zgr iradeden bahsetmemiz mmkn gzkmemektedir. Fakat materyalistler zgr iradeyle doa kanunlarn bir arada aklamaya alrlar ve iki unsuru bir
araya getirdikleri iin de badamac zgr irade olarak adlandrlr.
Determinizm ve zgr iradenin bir arada savunulabilmesi gerekten
olduka zor ve anlam zorlamalarn ieren bir durum olduunu sylemek haksz bir yarg olmayacaktr. Dier bir ifade ile insan da ierecek
ekilde btn tabiatn fizik kanunlarna tabi olduunu ve bir belirlenimciliin olduunu iddia etmek hem de insann zgr olduunu ileri srmek, anlalmas ve savunulmas olduka zor bir durumdur.
Dalistler asndan zihin fiziksel olmad iin beyinden bamsz bir
ekilde vardr. Dolaysyla lmden sonra da yaamn srdrme olanana sahiptir. Her ne kadar beyin ve zihin bu dnyada birlikte alyorlarsa da, akln bedenin lmnden sonra varln srdrebileceini sylemek mantksal bir eliki iermez. Zihin, dnme, bilin, hafza gibi
nitelikleri kendisinde barndrdndan dolay, bedenin olmad durumda yani br dnyada bu nitelikle kiisel ayniyetin varln salayc
artlar olutururlar.
Buraya kadar ifade ettiklerimizi ksaca zetleyecek olursak, din ve bilim
arasnda varsaylan atma adna natralizm ve evrim teorisi destek
olarak ileri srlmtr. Fakat natralizm bilimle ayn anlama gelen
zde bir kavram deildir. Olsa olsa bilime bir bak as, belirli bir dnya gr ile deerlendirme ve yorumlama olabilir. Dolaysyla bu nihai
anlamda dindarn bilimin verilerini ele alrken zorunlu olarak kabul etmek zorunda olduu bir bak as deildir. Dier adan evrim teorisine
gelince, evrim teorisinin bizatihi kendisinin temelleri sorgulana gelmektedir. Evrimin gerekten bir bilim mi olduu yoksa temel dayanaklarnn
hala tartmal m olduu sorgulana gelmektedir. Bununla birlikte evrimin ileri srm olduu varl tesadfe dayal olarak aklamaya kar
akll tasarmclar olduka iddial aklamalarda bulunmulardr. Dier
adan evrimin kabul edilmesi durumunda zgr irade, ahlak, ruh, bilin, akl gibi temel felsefi problemler daha anlalr ve aklanabilir olmaktan ziyade daha da belirsiz bir durum almaktadrlar. Bu bak alarn dikkate alan baz dnrler din ve bilimin birbirinden bamsz iki
ayr alan olduunu iddia etmilerdir. Biz de imdi bamszlk grn
ele alalm.

Bamszlk
Din ve bilim arasndaki ilikiyi deerlendirirken ikinci bir seenek olarak
da bamszlk ilikisinden bahsedebiliriz. Buna gre din ve bilim birbirinden bamsz alanlar olup herhangi bir ilikiye ve etkileime sahip
deillerdir. Bunlar tamamen birbirinden farkl dnce yaplardr. Bu
konuda olduka farkl dnceler var olmasna karn biz sadece dierle-

417

418

nite 12

ri arasnda ne kan iki dnrn dncelerini ifade etmeye alacaz.


sveli Reformcu teolog olan Karl Barth (1886-1968) Protestan yeniOrtodoks hareket ierisinde nemli bir kii ve ayn zamanda yirminci
yzyln en etkili Protestan dnrlerinden biridir. Onun gelitirdii
Kelam teolojisine gre, dini bilgi ve anlama Tanrnn hkmranl
altnda sadece sa tarafndan bahedilebilen bir imandr. Olduka veld
bir yazar olan Barthn en nemli eseri Kilise Dogmalar adl 13 ciltten oluan eseridir.
Bartha gre, Tanr akn ve bilinemez bir varlktr. Tanrnn bilinmesi
bizim bilisel yetilerimizin tesinde olup, ancak kendisini bize amlamas sayesinde olabilir. Bu amlama bilimsel aratrma ve keifle olabilecek
bir ey deildir. Daha ziyade, Tanrnn Ruhu tarafndan ortaya konan
ilahi vahiy vastas ile meydana gelir. Kutsal metinler ilahi karlamada
katalizr bir etkiye sahiptir, fakat bu onlarn literal manada yorumlanacaklar anlamna da gelmez. Bunlar vahyedilen olaylar hakknda yanlabilir insan kaytlardr. Kutsal Kitaplarda anlatlan olaylar, Kutsal Ruhun
bir kimsede meydana getirdii etkileimler sonucu oluan dini anlayla
ilgili insanlarn ifade etmi olduu kaytlardr. Barth iin, bilim tecrb
dnya hakknda faydal bilgiler verir. Fakat dini bilgi konusunda herhangi bir katkda bulunamaz. Bu iki alann konular, aratrma metotlar
ve gayeleri asndan birbirlerinden tamamen ayrdrlar.
Din ve bilimin birbirinden bamsz olduunu ifade eden ikinci yol, bu
ikisinin kendi yaplar ierisinde farkl dillere sahip olduunu ve farkl
fonksiyonlar icra ettiini iddia eder. Yirminci yzyln ortalarnda kendilerini mantksal pozitivist olarak adlandran filozoflar, daha nce ifade
edildii gibi, bir iddiann doru ve anlaml olabilmesi iin, tecrb olarak
o iddiann dorulanmas gerektiini ileri srmlerdir. Dolaysyla dini
dnceler tecrb olarak dorulanamad iin, bunlara gre anlamszdrlar. Mantksal pozitivizmin grleri varln ok uzun srdrmese
de, daha sonraki dnemlerde dilsel analiz olarak adlandrlan bak as
ekseninde fikirleri muhafaza edilmitir. Dilsel analistler iin, din dilinin
ve bilim dilinin birbirinden ayr gaye ve amalar vardr. Din dilinin
fonksiyonu bir yaam tarz tavsiye etmek, bir takm davranlara yol
amak, ahlaki prensiplere ball cesaretlendirmek olarak ifade edilmitir. Buna karn bilim dilinin temel fonksiyonu ise, doal dnyay
kontrol altna almak ve onun hakknda ngrlerde bulunmak olarak
tanmlanmtr. Dolaysyla bu bak asn savunanlara gre, din ve
bilimin her biri kendi dil oyunlarna sahiptir ve bazlarnn da ifade
ettii gibi bu iki oyun ne birbiriyle her hangi bir etkileim ierisindedir ne
de bir atma ierisindedir.
Bamszlk grnn kabul edilmesi bir takm faydalar beraberinde
getirirken, nk atma grnn bir takm problemlerini darda
brakmaktadr, bununla beraber kabul edildiinde bir takm bedelleri de
beraberinde getirmitir. Ian Barbour bu bedeli u ekilde tarif eder:

Din ve Bilim

Eer bilim ve din tamamyla birbirinden bamsz ise, atma ihtimalinden kanlm olunacaktr; fakat yapc diyalog da ayn zamanda darda braklm olacaktr. Biz hayat kesin olarak iki kompartmana blnm bir ekilde tecrbe edemeyiz; biz onun farkl ynlerini almak
iin zel disiplinler gelitirmeden nce btncl ve birbiri ile ilikili bir
ekilde tecrbe ederiz. (Barbour, 1990, 17)
Bamszlk dncesi dinin tabii lem hakknda syleyecek hibir eyinin olmadn, bilimin de dini alanda bilisel bir iddiasnn olamayacan varsaymaktadr. Fakat bu iddiann pek de doru olmad gzkmektedir. Zira byk teistik din Tanrnn lemin nedeni olduunu,
dolaysyla yaratma olayn kabul eder. Ayn zamanda Tanrnn yaratlm lemde aktif bir ekilde mdahalede bulunduunu ileri srer. Tanrnn varl ile ilgili delillerden bazlar da tabiatst bir yaratcya ve
tasarmcya inanmann temelini oluturan tecrb olgular da iermektedir. Dolaysyla bamszlk dncesi her zaman tercih edilebilir bir
seenek olarak gzkmemektedir.

Entegrasyon
Bilim ve din arasndaki ilikiyi deerlendirmenin dier bir yolu entegrasyondur. Entegrasyon gr din ve bilim arasndaki atmay ciddi
bir ekilde ele alr ve bununla birlikte her bir alann kendine has rol
olduunu da kabul eder. Entegrasyon fikri din ve bilimi sistematik olarak
bir araya getirmeye almaktadr. Amerikal filozof Alfred North
Whitehead (1861-1947) ve Charles Hartshorne (1897-2000) ile zdeleen
sre felsefesi bilim ve dini tutarl, mull bir metafiziksel sistem ierisinde bir araya getirmeye almlardr. Bu anlay modern bilim tarafndan ortaya konmu olan izafiyet teorisi ve evrim teorisini teizmin temel iddialar ile birletirmeye almtr.
Sre felsefecileri iin, ortaada ileri srlm olan statik ve zsel olarak
deimez niteliklere sahip tabiat, evrim teorisiyle birlikte dinamik, deiebilen evrene kendini brakmtr. Sre felsefesinin en temel nitelii var
olan her eyin sre kavramyla ekillendiidir. Bu bak as, ayn
zamanda Budist doktirini olan zsel/cevhersel varlklarn olmad bunlarn sadece birbiriyle ilikisel olaylara sahip olduu Anatman dncesiyle tutarllk arz eder.
Sre grnn uluyiyet tasavvuruna gre Tanr da sre halindedir.
Sre felsefecileri, deimez, basit, her eye gc yeten, her eyi bilen,
zamann ve meknn tesinde tamamyla akn olan bir Tanr tasavvurunu kabul etmezler. Daha ziyade Tanr ift kutuplu bir varlktr; bir yanyla deimeyen sabit zsel niteliklere, dier yanyla lemin deimesi ile
deien deierek mkemmel olan bir zellie sahiptir. Bu bak asna
gre, Tanrnn bedeni evrendir. Nasl ki insan ruh ve bedenden meydana
gelmekte ise, Tanrsz evren evrensiz tanr da dnlemez. Bunlar birbirlerini gerektirmektedirler. Dolaysyla evren hakknda yaplan her
trl bilimsel faaliyet, ayn zamanda Tanr hakknda bir anlama abas-

419

420

nite 12

dr. Tabiat hakkndaki doru bilimsel veriler bizim Tanry daha iyi
anlamamza yardmc olur. Entegrasyon yaklam din ve bilim arasnda
iliki kurmann yeni yollarn gelitirmede olduka iddial bir bak as
sunmaktadr. Fakat bu bak asnn btn dinlerin mntesiplerinin
kabul edebilecei bir bak asn yanstt sylenemez. Bu anlayn
Hristiyan teolojisinde var olan enkarnasyon inancnn din, bilim ve teoloji geninde tezahr etmesi olduunu syleyebiliriz. Dolaysyla evreni Tanrnn bedeni olarak kabul edip, var olan bilimsel aratrmalarn
ayn zamanda tanr hakknda karmlara sahip olduunu iddia etmek
hem felsefi ve teolojik adan makul gzkmemekte; en aznda slam dini
gibi tevhid inancn ngren dinlerin akaid ilkelerine ak bir ekilde ters
dmektedir. Bu bak asnn Hristiyan teologlar arasnda da youn
eletirilere maruz kaldn syleyebiliriz. (Meister, 2009, 152-153)

Diyalog
Din ve bilim arasndaki ilikiyi en iyi aklayan modelin diyalog modeli
olduunu syleyebiliriz. Bu modele gre, din ve bilim gereklii anlama
konusunda birbirlerini desteklerler. Bilimin btn sorunlar zecei ve
bunun sonucunda dinin bir anlam ve nemi kalmayaca gibi bir iddia
anlaml deildir. Diyalog modelinin eitli ekilleri vardr. Bunlardan
birisi din ve bilimin bark olduunu ve modern bilimin nda dini
nermelerinin yorumlanmas gerektiini iddia eder. Byle bir bak asn Ian Barbour ve John Haughtta gryoruz. Diyaloa dier bir yaklam modern bilimin dine dman olduu grn reddetmektedir.
Dier bir ifade ile modern bilimin bizi dorudan ve zorunlu olarak natralizme ve seklarizme gtrdn iddia etmek doru deildir. Alister
McGrath ve Keith Ward gibi dnrler, bu yaklam kabul etmilerdir.
Bu grn daha kapsamls, modern bilimsel teorilerin dini dnya grleri iin bir delil oluturduunu iddia etmektedir. Bu gr Richard
Swinburne, W. Lane Craig, Francis Collins, Paul Davies ve eskiden ateist
olan fakat daha sonra dini dnceyi benimsemi olan Anthony Flewin
almalarnda gryoruz.
Diyalog dncesini kabul etmek iin birok sebebe de sahip olduumuzu syleyebiliriz. Bunlardan ilki iyimser grtr ki, buna gre din ve
bilimin aralarnda temelde bir atmann olmadn bunlarn birbirilerini genel olarak desteklediklerini ileri srer. Dolaysyla bu iyimser bak
asna gre din ve bilim birbirinden faydalanmaldrlar. kinci bak as
yaam ve onun temel problemleri hakknda dndmz zaman bu
problemlerin zmne dair bilginin nereden geldiine bakmakszn onu
deerlendirmemiz gerektii dncesine dayanr. Dolaysyla bu gr
geleneksel olarak ifade edilen btn hakikatler birdir prensibini kendisine ilke edinmitir. Bu yzden problemlerin zmnde bilginin niteliine bakmakszn zme katk sunuyorsa onu makbul grmektedir.
Bylece diyalog modeli en makul zm olarak karmzda durmaktadr.
nc bir yaklam bilimsel aratrmann hibir zaman din iin bir problem oluturmadna deil, nk tarihsel olarak bunun aksi durumlar

Din ve Bilim

mevcuttur, fakat gnmzdeki bilimsel aratrmalarn bilim iin bir tehlike oluturmadn ileri srmektedir. Bu temel olarak gnmzdeki
sekleristler ve ateistlerin bilimsel aratrma ile din arasndaki atmaya
tarihsel rnekler vermelerine kar gelitirilmi bir argman olmaktadr.
Diyalou desteklemek iin drdnc ve en nemli sebep olarak, kk hcre,
genetik kopyalama, yapay zek gibi aratrmalarda olduu gibi, bilim
ahlaki asndan tartmal olan yeni alanlar alm olmas gsterilebilir.
Bu alanlar gelecekte daha da tartmal bir durum arz edecektir, fakat
bilimin bir disiplin olarak bunlara cevap vermesi mmkn gzkmemektedir. Bilim bize insann karlat tartmal ahlaki sorunlarla ilgili en
ufak bir ey sylememektedir. Farkl hastalklarn tedavisinde embriyolarn retilmesi veya yok edilmesi ahlaken msaade edilebilir mi?; ocuklarmz nasl yetitirmeliyiz?; politik olarak toplumu nasl organize etmeliyiz?; modern alma kavram dinlenmek iin yeterli zaman veriyor mu?;
cinayet sularnda lm cezas meru mudur?; zengin toplumlarn gereinden fazla madde ve ben merkezli olduklar sylenebilir mi?; felsefe,
teoloji ve din gibi disiplinler bunlar hakknda fikir yrtmemize ve bir
kanaate ulamamza yardmc olurlar.
Diyalogu desteklemek iin beinci bir sebep ise, her ne kadar baz durumlarda birbirleriyle atm olsalar da, tarihin btnne baktmzda din
ve bilim uyumlu bir ekilde gelimitir. Birok bilim adam rnein
Newton bilimsel almalar kadar teoloji alannda da eserler vermitir ve
Galileo ile Tanrnn hem kutsal kitab hem de tabiatn kitab eklinde
birbiriyle elimeyen iki kitap yazd fikrini paylamtr. (Sweetman,
2010, 19)
Modern zamanlarda bilimle dini dncenin bir arada olabileceini ileri
sren bir hayli bilim adam da mevcuttur. Bunlardan ikisinin grlerini
maddeler halinde ifade edersek, meseleyi anlamamz konusunda bize
yardmc olaca kanaatindeyiz. Bunlardan birisi Paul Daviestir. Paul
Davies (1946-) evrenin balangc ile ilgili almalarnda ortaya kan
felsefi sorulara ilgi duyan modern bir fizikidir. Tanr ve Fizik (1990) ve
Tanrnn Zihni (2001) ve Goldiloksun Gizemi (2006) gibi kitaplar vardr.
Davies popler yazlarndan birisinde, bilimsel aratrmada inancn rolne deinmi ve olduka farkl tartmalara sebep olmutur. Daviese gre
bilim insanlarnn fizik kanunlarnn deimezliine inanc kkenlerini
Hristiyan teolojisinden almaktadr ve Ona gre bilimin inantan bamsz olduu ak bir ekilde gerek ddr.
Daviesin almalar onu eitli sonulara ynlendirmitir; evrenin matematik ilkelere uygun bir ekilde iledii ve rastgele olmayan zel bir
durum vardr. Bu Davies iin bir Tanrnn varl adna bir kant oluturur. O Tanrnn Zihni adl kitabnda, Tanrnn varl adna ileri srlm olan klasik kantlarn yetersiz olduklarn ileri srer. Fakat O yine de
evrenin varl ve onun iinde var olan durumlarn bir Tanrya iaret
ettiini ileri srer. Bununla birlikte o ayn zamanda evrenin varlndan
doast bir gce sramann bir takm problemleri barndrdn kabul

421

422

nite 12

etmektedir. Ona gre evrenin kkeni ile u anda tatmin edici bir aklama
olmamasna karn, bu sistemlerin akll bir st varlk tarafndan fizik
kanunlarn ihmal etmeksizin, planlayp dzenlendiini dnmede
mantksal bir hata yoktur. Davies ayn zamanda insancl ilkeyi de savunur. Ona gre bu yaadmz evren yle ince ayarl bir ekilde vardr ki
biz hakikaten burada var olmak iin var klnmzdr; nk farkl paracklarn bizim burada yaama sahip olmak iin tesadfen bir araya
gelmi olmasn pek ihtimal dhilinde grmez. Ona gre, btn bu var
olanlarn tesadfen meydana gelmi olmas ihtimal dhilinde deildir.
Daviese gre, bilimsel almalarn bizim btn ihtiyalarmz karlamas ve btn sorularmza cevap vermesi mmkn gzkmemektedir.
Ona gre bizim bilgimiz lemdeki var olu gayemizi aklamak iin din
ve mistisizm tarafndan desteklenmelidir. (Davies,1993, 213)
Davies tarafndan ileri srlen grler farkl alardan eletirilmitir.
Ateist Richard Dawkins ve Peter W. Atkins gibi natralistler lemde bir
takm henz zm bilinmedik meselelerin var olduunu kabul etmektedirler, fakat bu meselelerin neden var olduu hakkndaki bir soru kskanln renginin ne olduu ile ilgili bir soru gibidir. Dier bir ifade ile
anlamsz bir sorudur. Bu manada burada bir ama gaye gzetmemek
gerekir, bu yaln bir gerektir. Dier bir ifade ile evrende var olan meseleler hakknda aratrmalar yapmal; onlara cevaplar aramal; fakat
bunun tesine geip bunun neden byle olduu gibi bilimin aklayabilecei yaln gereklerin tesine geecek cevaplarn peinde komamalyz.
John Polkinghorne, Bilim ve Yaratma adl kitabnda Daviesin Tanr kavramnn dinin Tanrs olmad konusunda bir eletiri getirmitir. Ona
gre Daviesin varsayd Tanr bir nevi Demirg dur. Bu evrende birok
dier g sahibi gibi i grmektedir. Sadece onlardan derece olarak stn
bir varlktr. Fakat var olan materyallerle i grmek zorunda olan dolaysyla snrl bir varlktr. Bu Tanr Polkinghornea gre, yaratma gcne
sahip olmayan sadece maddeyi organize eden bir varlktr. Her ikisi de
bilimin Tanry anlamaya yardmc olduu konusunda hem fikir olmalarna kar Polkinghorne daha ziyade geleneksel Tanr
tasavvurunu
kabul etmektedir. Fakat her ne kadar Polkinghorne eletirse de, en nihayetinde Daviesin evren anlay bir Tanrnn var olduu anlayn dlamaz. (Polkinghorne, 2006, 68-70)
John Polkinghorne (d.1930) kariyerini deneysel bilgi zerine ina eden bir
bilim adam olmakla birlikte, ayn zamanda dini konularda da yazlar
yazm bir bilim adamdr. Polkinghorne bu iki bilgi trn birbiriyle
atan, birbirini dlayan bilgi trleri olarak grmemi, aksine bunlarn
birbirini tamamlayan gerekliin tabiat hakknda farkl bak alar salayan unsurlar olduunu ileri srmtr. John Polkinghorne, kariyerini
empirik deneyler zerine yapm bir bilim adam olmakla birlikte, ayn
zamanda inand Tanr hakkndaki bilgiyi kutsal kitap ve dini tecrbe

Din ve Bilim

yolu ile elde etmi olduuna inandn ifade etmitir. Polkinghornenun


grleri u ekilde ifade edilebilir:
Bilim dine neye inanacan syleyemez, din de bilime sonularnn ne
olduunu syleyemez; dindar insanlar bilimsel aratrmann sonularn
ciddi bir ekilde ele almaldrlar ve bu aratrmalar evrenin 15 milyar yl
nce Byk Patlamadan meydana geldiini sylemektedir. Dini inanlar
imani bir sray ierir. Fakat bu karanlktaki bir srama deildir. Bilim
insanlar dnyamzn baz ynlerinin bizim kullandmz mantktan
farkl ekilde altn kefetti ve bunlar hakkndaki aratrmalar sklkla
yeni keiflerde son bulan benzer iman sramalarn gerektirmektedir.
man din iin olduu kadar bilim iin de gereklidir. Polkinghorne inanlarn sa ile karlama, kilisenin tanklna bavurma, kutsal kitap aklamalar, dini ayinler zerine temellendirir. Ayn zamanda yapm olduu bilimsel aratrmalarla Tanrnn kudretinin izlerini bulduunu ileri
srer.
Her eyin btncl bir teorisini bulmak iin iki yaklama sahip olmak
mmkndr. Bunlardan birisi lemin yaln bir gerek olduunu, dier
bir ifade ile neyse o olduu ve sadece ierisindeki olgularn aklanabileceini, dieri ise bunun tesinde bir varln yani Tanrnn var olduunu
varsaymaktr. Bunlarn her ikisi de aklanamaz varsaymlara dayanmaktadr. Polkinghorne, insan aklnn evrende meydana gelen olaylarla ayn
matematik yaplara ulamasn hayli anlaml olduuna inanmaktadr.
Ona gre bizde mevcut olan akl ve evrenin rasyonel dzeni, her ikisi de
ortak kaynaktan meydana gelir ki bu da yaratc Tanrnn akldr. Evren
Akln varln ortaya karr ve Byk Birleik Kurama varmak iin evreni anlamaya olan almz Tanrnn varln ispatlar.
Polkinghorne lemin ince ayarlanm olmasnn insann var olmas iin
gerekli koullar dourduunu, bunun da bir plann olduunun delili
olduunu dnr. Bylece bizim varlmzn sadece bir tesadf eseri
olmaktansa kasdi ve bir tasarmc tarafndan meydana getirildiini dnmenin daha makul olduuna inanr. Bizim sadece tesadfen var olduumuz tezinin olduka fazla speklasyon ierdiini ve dk olasla
sahip bir durum olduuna inanr. Bilim, bilimin cevap verme kudretinin
tesinde sorular ortaya koymaktadr. lem hakknda ne kadar ok keifte
bulunursak, o kadar fazla delil ortaya kar.
Evrenin kk ile ilgili olarak, Polkinghorne, evrenin balangcnn nasl
olduunun nemli olmad konusunda dier birok Hristiyanla ayn
fikirdedir. Bununla birlikte dindarlar esas ilgilendirmesi gereken ey, bir
ey varsa eer onun bir nedeninin olmas gerektiidir.
Polkinghorne lemin kr bir tesadfen meydana geldii grne kar
kar. Ona gre, Tanrnn yaratlm varlklara alternatifler arasnda
seim yapma zellii verdiini ve tesadf ve ans kavramlarnn evrende
geerli olmadn iddia eder.

423

424

nite 12

Her ne kadar Davies ve Polkinghornenun grlerine itiraz edilse de, bu


iki bilim adamnn ortaya koymu olduu grler din ve bilimin birbirini destekleyebilecei konusunda nemli bir rnek tekil etmektedir. En
azndan dier din ve bilim arasndaki iliki ekillerine baktmzda, diyalog modeli rasyonel temelde dier modellere gre nemli avantajlara
sahip olduunu gryoruz. Bilimsel gelimenin ilk evrelerinde her ne
kadar din bilime kar savunmac bir durumda olmu olsa da ve bir takm tarihsel olaylar dini bilim karsnda dezavantajl bir konumda braksa da, gnmzde bu iki alan birbiriyle daha ok temas halinde olmaktadr. Bir birini dlayan deil, ortak sorulara cevap verme
konusunda diyalog halinde olmak durumundadrlar. (Polkinhorne,
2006,44-63)
Dolaysyla din ve bilim arasndaki iliki Aydnlanmadan balayan bir
periyotla birlikte, genellikle atma ekseninde ekillenmi gzkmektedir. Bununla birlikte son dnemlerde kozmoloji ve fizikteki son gelimeler din ile bilimin ortak kesime noktalarnn da var olduunu gstermi
bulunmaktadr. Byk Patlama teorisi ile modern kozmolojideki son
gelimeler bilhassa bu kesimelerin youn olarak belirginletii alanlar
olarak gzkmektedir. Dolaysyla bu iki alan arasnda atmadan daha
ziyade, ikisinin de kendine has otonom blgelerinin olduu ama ayn
zamanda da bunlarn birbirleri ile iliki ierisinde olduu ve bylece
ortak alanlarn da var olduu gr daha makul bir bak as olarak
gzkmektedir. Bylece natralizmin ifade ettii gibi bilimi tamamen
dini iddialar dlayan bir bilim dal olarak grmek, bilimi daha ziyade
ideolojik bir ekilde deerlendirmek anlamna gelir. Bilimin ideolojiden
arndrlm bir ekilde, din ile bark olarak var olabilecei makul bir
seenek olarak karmzda durmaktadr.

Din ve Bilim

zet
Tarih boyunca din ve bilim arasnda bir takm gerilim ve atmalar var
ola gelmitir. Bu gerilim ve atma alan gnmzde de farkl ekillerde
devam etmektedir. Genelde din ve bilim arasnda atma, bamszlk,
entegrasyon ve diyalog olarak drt farkl iliki tr olduu ileri srlmtr. Genetik bilimi, biyoloji, astrofizik, nroloji, evrim ve astronomi sahalarnda yaplan son aratrmalar, gittike zihnimizde bir takm sorular
meydana getirecek ekilde yaamla ilgili nihai sorulara deinmeye balamtr. Astronomi bilimi evrenin amac ve nihai tabiat hakknda sorular sormaya balamtr. Evrim teorisi trlerin geliimi ve kkeni ile ilgili,
zellikle de kendi trmzle ilgili olarak, bizi aknla sevk eden ilgin
iddialar ileri srmektedir. nsan gen projesi, genetik oalmann imkn
ve trler mhendislii gibi konulardaki gelimeler, dindarlarn da bu
sorulara acil cevaplar vermesini de zorunlu klmaktadr. Nrolojideki son
gelimeler bilincin temel olarak fiziksel mi yoksa fiziksel olmayan bir ey
mi olduu sorusuna verilecek cevaplarla yakndan ilgilidir. Bu fiziksel
gelimeler metafiziksel bir konu olan insan tabiatn anlama, zgrlnn nedensel olarak belirlenmi olup olmad, ahlak gibi felsefi ve metafizik sorularla yakndan ilgilidir. Bu yzden dini inanlara sahip bir kimse bilimle dinin kesitii bu durumlarda bir takm ortak sorunlara zm
aramaktadr. Bilimin dinden tamamen ayr bir alan olduunu ve dinin
bilimin gelimesinin nnde bir engel oluturduunu savunanlar, din ve
bilim arasnda var olan atmaya Galileo meselesini rnek olara vermektedirler. Her ne kadar tarihsel olarak bu doru olsa da, dinin her zaman
dinle bir atma ierisinde olduu anlamna gelmez. Bu iki alan birbirlerini destekleyici ekilde ortak sorunlara cevap arayabilirler. Natralizm
bilimin bir yorumu olup din ve bilimin birbiriyle attn dolaysyla
dinin iddialarnn anlamsz olduunu iddia eder. Ancak natralizmin
sadece bilime bir bak as olduu ve bunun nihai ve tek bak as
olmadn ifade etmeliyiz. Natralizm ayn ekilde ruh beden konusunda da indirgemeci bir yapy savunmaktadr. Fakat bu bak as
olduka ciddi eletirilere maruz kalmaktadr.
Din ve bilimin birbirinden bamsz olduunu savunanlar, her iki alann
birbirinden farkl konular olduunu ileri srmektedirler. Bilimin alma
yntemi farkl dinin de bilgiyi elde yntemi farkldr. Dolaysyla bu iki
alann birbiriyle herhangi bir etkileimi olamayacan ileri srmlerdir.
Din ve bilimin entegre olmas gerektiini ileri srenler ise din ve bilimin
tek bir hakikatin, gerekliin iki farkl yzn ortaya koyduunu, dolaysyla bunlarn ayn gereklik hakknda bilgi edinmemi saladn ileri
srmektedirler. Burada bilimsel bilgi ve dini bilgi i ie gemi gibidir.
Diyalog grne sahip olanlar ise son dnemde gerek kozmolojideki
gelimeler byk patlama gibi, gerekse evrim teorisi ve zihin felsefesindeki gelimeler, bilimin metafiziin ve dinin temel sorularna el attn
dolaysyla bu konulardaki grlerimizi belirlemede bilim ve dinin birlikte
birbirinden
faydalanabileceini
ileri
srmektedirler.

425

426

nite 12

Bu yzden bilimin dini dnceyi dlamas gibi bir durum sz konusu


olamaz. Bu iki alann her ne kadar alma yntemleri ve varsaymlar
farkl da olsa, cevap aradklar sorular ekseninde ortak bir ibirlii gsterebilirler.

Din ve Bilim

Gzden Geir

atma ve diyalog arasndaki temel farkllklar nedir?


Evrim teorisinin dayanaklar ne kadar tutarldr?
Zihin beyne indirgenebilir mi?
Evrimin tutarll aleyhindeki fikirler nelerdir?
Din ve bilim birbirinden tamamen bamsz alanlar
mdr?

427

428

nite 12

Kaynaklar
Akgen, A. (2006). slam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, sam, stanbul.
Barbour, I.G. Bilim ve Din, atma, Ayrma, Uzlama, ev. Nebi Mehdi,
Mbariz Camal, nsan yaynlar, stanbul, 2004
Barbour, Ian G. Religion in an Age of Science: The Gifford Lectures, Volume 1
San Francisco, CA: HarperSanFrancisco, 1990.
Bayraktar, Mehmet slamda Evrimci Yaratl Teorisi, Kitabiyat, Ankara,
2001.
Behe Michael J., Darwinin Kara Kutusu, ev. Grkan Bayr, Kesit yaynlar, 2007
Behe, Michael J. Yaamn Temelindeki Tasarmn Kant, ev: Orhan
Dz, (Tasarm iinde) Gelenek Yaynlar, stanbul, 2005
Churcland, Paul M.
Madde ve Bilin Zihin Felsefesine Gncel Bir Bak,
ev. Berkay Ersz, Alfa y. stanbul, 2012.
Davies, Paul, The Mind of God, Science and The Search for Ultimate
Meaning, Penguin Books, London, 1993
Denkel, Arda

lkada Doa Felsefeleri, Doruk y., 2003, stanbul

Dennett, Daniel C., Akln Trleri, Bir Bilin Anlayna Doru, ev. Handan
Balkara, Varlk Yaynlar, 1999.
Evans, C. Stephen, Din Felsefesi, trc. Ferhat Akdemir, elis, Ankara, 2010.
Losee, John Bilim Felsefesine Tarihsel Bir Giri, Dost, Ankara, 2008.
Meister, Chad Introducing Philosophy of Religion, Routledge, New York,
2009.
Murray M, Rea M. Introduction to Philosophy of Religion, Cambridge
Universiy. Press, Cambridge, 2008.
Peterson, Michael ve dierleri, Akl ve nan, ev. Rahim Acar, Kre Yaynlar, 2006, stanbul.
Polkinghorne, John. Belief in God in an Age of Science. New Haven and
London, Yale University Press, 1998.
Polkinghorne, John. Science and Creation: The Search for Understanding,
Templeton Foundation Press, London, 2006
Sweetman, Brendan Religion and Science: An Introduction, Continuum,
New York, 2009.
Sweetman, Brendan Religion, Key Concepts in Philosophy, Continuum,
New York, 2007.
Taslaman, Caner Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanr, stanbul yay. 2007, stanbul.

Din ve Bilim

Taslaman, Caner Modern Bilim, Felsefe ve Tanr, stanbul y. 2011.


Wells, Jonathan Evrim konlar, Bilim mi, Mit mi?, ev. Orhan Dz, Gelenek Yaynlar, 2003.
Wilkinson, Michael B. Philosophy
Continuum, New York, 2010.

of

Religion:

An

Introduction,

429

430

nite 12

Deerlendirme Sorular
Sorular
1. Aadakilerden hangisi bilim ile din arasnda var olan bir
iliki tr deildir?
a) atma
b) Entegrasyon
c) Diyalog
d) Bamszlk
e) Grecelilik
2. Aadakilerden hangisi natralizmin temel iddiasdr?
a) Zihin ve beyin zde deildir.
b) Akl ve ruh bedenden ayr bir cevherdir.
c) Ruh lmszdr.
d) Duyu tecrbeleri tek bilgi kaynamzdr.
e) Bilgi a priori bir zellie sahiptir
3.

Aalardan hangisi biyolojik evrim kuramnn temel


iddialarndan birisi deildir?
a) Yeryzndeki canl trlerinin evrimleerek ortak bir
atadan geldiklerini ileri srer.
b) Deiimin belirli bir tasarm ierisinde meydana
geldiini iddia eder.
c)

Deiiklerini uzun zaman srelerinde meydana


geldiini varsayar.

d) Oluan kaltsal zelliklerin bir kuaktan teki


kuaklara getiklerini iddia eder.
e) Evrimin doal seilim yoluyla meydana geldiini ileri
srer.
4.

Aadakilerden hangisi evrimin bir bilim olduuna dair


rneklerden birisi deildir?
a) Dinazorlarla ilgili yaplm arkeolojik kazlar
b) Hayat aac
c) eitli hayvanlarn benzer atadan geldiklerini gsteren
benzerliklerin resimleri
d) Darwin ispinozlar
e) Farkl hayvan trlerindeki benzer kemik yaplar

Din ve Bilim

5. Aadakilerden hangisi Darwinin fikirleri sonucu ortaya


kan bir grtr?
a)

dem ile Havva gerek varlklardr.

b)

lemde belirli bir tasarm vardr

c)

nsan tesadfen var olan bir varlktr.

d)

Evrim teorisi tasarm kantn destekler.

e)

nsan dier varlklar arasnda zel bir konuma


sahiptir.

431

432

nite 12

434

nite 13

nitede Ele Alnan Konular

Giri
Kiisel Kimlik Meselesi
Beden Kriteri
Hafza Kriteri
Nefs/Ruh Kriteri
lm Sonras Hayat Konusundaki Teoriler
Nefsin lmszl Ya da Bedensiz Hayat Gr
Bedenlerin Diriltilmesi Ya da Cismn Har Gr
Nefsin Yeniden Bedenle Birleecei Gr Ya da
Felsefe-Din Uzlatrmas

nite Hakknda
Bu nitede lm sonras hayat konusundaki farkl teoriler
konu edilmekte, ada din felsefesindeki tartmalarn klasik
slam felsefesi ve kelamndaki arka plan analiz edilmektedir.
lk olarak kiisel kimlik meselesi ele alnmakta, beden kriteri,
hafza kriteri ve nefs kriteri gibi kiinin ayniyetini aklamada
temel kabul edilen ltler aklanmaktadr. Daha sonra
srasyla lm sonras hayat konusundaki farkl teoriler
incelenmektedir. lk olarak, bn Snnn savunduu nefsin
lmszl ya da bedensiz hayat gr; ikinci olarak
kelamclarn ounluunun savunduu bedenlerin diriltilmesi
gr ve John Hickin replika teorisi; son olarak da
Gazzlnin savunduu nefsin yeniden bedenle birleecei
gr ele alnmaktadr.

renme
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Kiisel kimlik meselesi hakkndaki kriterleri
inceleyeceksiniz.
Kiisel kimlik meselesi ile lm sonras hayat konusu
arasndaki ba irdeleyeceksiniz.
lm sonras hayat meselesinin mahiyetini ve bu
konudaki fark teorileri analiz edeceksiniz.
lm sonras hayat konusunda bn Snnn,
kelamclarn ve Gazzlnin grlerini karlatrmal
olarak deerlendireceksiniz.

lm Sonras Hayat

niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Konular dikkatlice ve zerinde dnerek okuyunuz.
nite iin verilmi renme hedeflerini gz nnde
bulundurunuz.
Kiisel kimlik konusundaki kriterler ile lm sonras
hayat teorileri arasndaki ilikiyi gz nnde
bulundurunuz.
lm sonras hayat konusundaki farkl teorilerin
k noktalarn, birbirleriyle benzerlik ve
farkllklarn dikkatle inceleyiniz.
nitede geen terimleri daha iyi anlayabilmek iin
felsefe szlklerine ve konuyla ilgili felsefe
kitaplarna mracaat ediniz.

435

436

nite 13

Giri
nsan hayatnn lmle sona ermedii dncesi, teistik dinlerdeki temel
kabullerden biridir. rnein slamiyette ahiret, temel iman esaslarndan
biri olup, ou kez Tanrya iman ile birlikte zikredilecek kadar nem
tar; btn dnya dinleri arasnda, slam, dnyadaki bu geici hayatn
tesinde ebedi bir hayatn var olduunu ve bu hayatn insan iin ok
nemli olduunu en gl ve vurgulu bir biimde reten dinlerin
banda gelmektedir. (Yaran, 2010, 251).

Teistik anlaytaki Tanr, evren ve insan tasavvuru ile insan


hayatnn lmle sona ermeyecei inanc arasnda yakn bir
iliki sz konusudur. Teistik dinler evrenin ve insan hayatnn
balangc (mebde) konusunda olduu gibi, evrenin ve insan
hayatnn sonu (med) konusunda da Tanr merkezli bir
aklama getirmilerdir. zellikle slam dncesinde evrenin
balangc ve sonu hakkndaki tartmalar felsef-kelm
dncenin temel sorunlar arasnda yer almaktadr;
balang meselesi nere-den geldii, son meselesi ise
nere-ye gitmekte olduu konusunda insana temel bir
perspektif sunmakta ve nihayetinde nere-de olduu
konusunda metafizik/ahlaki bir bak as kazandrmay
amalamaktadr (Fazlolu, 2005).

lm sonras hayat konusunda felsef/teolojik gelenekte geni bir literatr mevcut olup, deiik tasavvurlar ifade etmek iin farkl terimlerin
kullanld gzlemlenmektedir. lmszlk sk kullanlan terimlerden
biridir; bu terim aslnda lmemek anlamna gelmekte olup, ilk bakta,
teist dncedeki her insann lecei inanc ile eliki arz ettii dnlebilir. Eer lmszlk doru ise, lmden sonra fiziksel varoluumuzun sona ermesinden sonra bizim kimliimizin srekliliini salayan bir
unsurun varln srdrdn kabul etmemiz gerekir (Peterson vd.
2009, 274).
slam dncesinde zellikle bn Snnn savunduu bu gre gre,
insan nefsi maddi deildir; lmle sadece beden yok olmakta, nefs ise
varln srdrmeye devam etmektedir (bn Sn, 2011, 29; Crcn,
1997, 479). Bu konudaki dier gr, nefs g, tenash veya tekrar
bedenlenme terimleri ile ifade edilen grtr. Genellikle Hint dinlerinde
grlen bu anlaya gre, nefs/ben, nihai zgrl elde edinceye kadar
bir bedenin lmnden sonra baka bir bedene geer (Peterson ve dierleri, 2009, 274-275).
Tekrar yaratlma olarak adlandrlan baka bir gre gre ise, lmszlk
asla sz konusu olamaz; nefsin lmden sonra varln srdrmesi sz
konusu deildir. Sadece lmden sonra hayat vardr; insan varoluu
boluk ierir: Yaar ve lrz, bedenlerimiz rr ve gelecekte yeniden
yaamak zere tekrar yaratlrz. Vefat eden kiinin ayns tekrar yarat-

lm Sonras Hayat

lr. (Peterson vd. 2009, 275). Kelamclarn ounluunun savunduu ve


idetl-halk olarak da adlandrlan bu anlaya gre, insan sadece bedenden oluan bir varlktr; lm sonras hayat, Tanrnn, lmden sonra
ayn bedenleri yeniden yaratmas anlamna gelir (Ko, 1991, 13; Ts,
1990, 237; Crcn, 1997, 478).
Tekrar dirilme olarak adlandrlan dier bir gre gre, lm ile beden
yok olmakta, nefs ise varln srdrmektedir; lmden sonra yok olan
beden, lmden ksa bir sre sonra, varln devam ettirmekte olan nefs
ile btnlemek zere tekrar diriltilir (Peterson vd. 2009, 275).
Gazzlnin, Sflerin, baz kelamclarn ve Hristiyan geleneinde Katoliklerin savunduu bu anlayta, insan nefs ve bedenden mrekkep bir
varlk olarak tasavvur edilir; lm sonras hayat ne sadece bedenledir ne
de nefs iledir, aksine bu ikisinin birliktelii ile gerekleecektir (elCrcn, 1997, 479,483; Peterson ve dierleri, 2009, 275).
Ateist materyalistlerin ve tabiat filozoflarn savunduu gre gre ise,
insan sadece bedenden oluan bir varlktr; lm ile birlikte insana ait her
ey son bulur; beden yok olur ve tekrar diriltilmesi sz konusu deildir
(el-Crcn, 1997, 479; Dzgn, 2010, 17). lm, kahve imek veya suiei geirmek gibi, bir kimsenin tecrbe edecei bir hadise deildir; lm
daha ziyade o kimsenin btn imknlarnn sonudur. (Peterson vd.
2009, 277) Yukardaki terimlerden birini tercih etmek, ayn zamanda bu
anlay savunmak veya ne karmak anlamna geleceinden biz ele
aldmz problem alann olabildiince tarafsz biimde ifade etmek iin
nite bal olarak lm sonras hayat tabirini tercih ettik. lerleyen ksmlarda ayrntl biimde ele alacamz grler lm sonras hayat bal
altndaki farkl teoriler olarak anlalmaldr.

Kiisel Kimlik Meselesi


Teist anlayta hayatn lmle sona ermedii konusunda genel anlamda
fikir birlii olmakla birlikte, lm sonras hayatn nasl anlalmas gerektii konusunda farkl tasavvurlar sz konusudur. Yukarda iaret ettiimiz gibi, baz felsefecilere gre lm sadece bedenin yok olmas demek
olup, ruh/nefs varln srdrmektedir. Dierlerine gre ise lm hem
bedenin hem de ruhun son bulmas, insandan geriye hibir eyin kalmamasdr; lm sonras hayat, Tanrnn dilemesi ile bedenlerin yeniden
diriltilmesidir. lm sonras hayat konusunda cevab aranan sorular
esasen unlardr: lm insana dair her eyin son bulmas mdr?,
lm sonras hayat mmkn mdr?, lm, sadece insann organizmasnn bozulmas ve canlln yitirmesi olarak anlalrsa lmden
sonra ruh varln srdrmekte midir?, Eer lm kiinin hem bedenin hem de ruhun birlikte yok olmas anlamna geliyorsa lmden sonra
diriltilen kii nceki kii ile ayn mdr?, lm sonras hayat sadece
ruhlarn yeniden yaratlmas olarak anlalrsa bedensiz ruhlar birbirinden ayrt etmek nasl mmkn olacaktr? lm sonras hayata ilikin bu
ve benzeri soru(n)lar ile lm ncesinde hayata yklenen anlam arasnda
sk bir ba sz konudur. Daha ak bir ifadeyle, lm sonrasnda hayatn

437

438

nite 13

devam edip etmeyecei veya nasl yeniden balatlaca konusundaki


anlay farkllklar insann bu dnyadaki hayatnn ne anlama geldii,
insann ne ile insan olduu, insann kiisel kimliini/benliini salayan
temel ltn ne olduu tartmalar ile yakndan ilikilidir. Bu sebeple,
lm sonras hayatn imknn ve mahiyetini anlamak iin kiisel kimlik veya kiinin zdelii/ayniyeti olarak ifade edilen problem alan
hakkndaki farkl teorileri ana hatlaryla da olsa incelemek gerekir.
Kiisel kimlik konusu, insan olmamz bakmndan kendimizle ilgili sorunlar inceler; Ben neyim/kimim? Ne zaman ben oldum? ldmde ben ne olacam? gibi sorularn yantlarn aratrr (Olson, 2011).
Zaman ilerledike bedenimizde, fiziki zelliklerimizde belli deiikliklerin meydana geldiini gzlemliyoruz; bundan otuz yl nceki ocukluk
fotoraflarma baktmda imdiki halimle ok az eyin benzediini grmeme ramen o fotoraftaki kii ile benim halen ayn kii olduumu
dnyorum. Okulda, ktphanede, sokakta birok yzlerle deiik
zamanlarda karlamamza ramen bu kiilerin ncekilerle ayn kiiler
olduunu dnerek onlarla ilikimizi srdryoruz. nl Arjantinli
edebiyat Borgesin, Buenos Aireste akamzeri bir kprnn zerinde
karlat ve kendisine, Siz Borges misiniz? diye soran bir gence,
Evet, ara sra benim, diye cevap verdii anlatlr. nsanlarn ou,
Borgesin ironik bir anlatm ile ifade ettiinin aksine, kendi benlerinin
srekli olduunu dnerek hayatlarn srdrr. Peki, insann benini
oluturan ve bunun srekliliini salayan nedir? Burada felsefe asndan sorun, otuz yl nceki ocukla bugnk adamn, pek de benzememelerine karn, nasl olup ayn kii olduunu ileri srebildii, yani, onlar
zde yapann ne olduudur. (Denkel, 1998, 109) te, kii kimlii problemi, bir ahsn ayn ya da baka kii olduunun belirlenmesini salayan
kriter ya da kriterlerin neler olduunun ortaya konma abasdr. Bu nedenle, kiilik probleminin bazen "kriter" problemi olarak da isimlendirildiini grmekteyiz. lm sonras hayat inanc balamnda kii kimlii
problemi, lmden nceki ben (kii)'le lmden sonra yaad farz edilen 'ben'in ayniliine ilikin ortaya kan problemler btn olarak ifade
edilir. Eer insann lmszlnden bahsedilecekse, bu dnyada var
olan her bir uurlu kiinin, lmden sonra da bir ekilde ayn uurlu
varln srdrmesi zorunlu grnmektedir. (Akba, 2002, 59).

Beden Kriteri
Kiisel kimlik konusunda farkl ltler ortaya konmutur; beden kriteri
zellikle materyalist filozoflar tarafndan savunulan monist (birci) bir
grtr. Materyalistlere gre, ruhun veya zihinsel varlklarn mevcudiyeti asla sz konusu deildir; her ey fizikseldir; var olan her ey hareket halindeki atomlara baldr. (Davis, 2000, 695) Gndelik hayatta da
ska kullanlan beden kriterine gre, X ve Y ancak ve ancak X ve Y (iki
farkl zamanda) ayn bedene sahipse zdetir; (Davis, 2000, 697) daha
nce grdmz bir kiinin daha sonra grdmz kii ile ayn olup
olmadna onun fiziki zelliklerine bakarak karar veririz.

lm Sonras Hayat

Bugn grdm kiinin Ahmet olduu varsaymna onun


d grn, sesi, yry, jest ve mimikleri gibi fizik
zelliklerinin daha nce grdm Ahmet adl ahsa
benzerliinden hareketle ularm. (Akba, 2002, 60).
nsann sadece fiziki bir varlk olduunu; bedenin zellikle de beynin
zaman iindeki srekliliinin kiisel kimliin temel koulu olduunu
varsayan beden kriteri farkl alardan eletirilmitir. rnein beden kriteri ile tek yumurta ikizlerini ayrt etmek olduka g olacaktr; baka
ltleri devreye sokmadan bu ikizlerden hangisinin farkl olduunu
sylemek bir tahminden teye gemeyecektir (Akba, 2002, 60). Yine,
bedenin veya beyin gibi bedenin paralarndan birinin kiisel kimlik iin
yeterli olamayaca konusunda Swinburne, sol beynimizi bir bedene,
sa beynimizi de baka bir bedene yerletireceini, beyin transplantasyonundan sonra hangi bedenin ikence greceine hangisinin ise mutlu
olacana karar verebileceinizi bildiren kak cerrahn hikyesini anlatr.
phesiz ki siz zellikle mutlu olan insan olmay tercih edersiniz, fakat
hangi transplantasyonda olacanz nasl tespit edeceksiniz? Beynin
ksmlarnn devamllnn sizin hangisi olduunuzu berrak bir ekilde
kantlamamas bu devamlln sizin kiisel ayniyetinizi belirtmeye yetersiz olduunu gsterir. Bedenimiz, imdiki varoluumuzun nemli ksmlarndan biri olsa da, bizimle ayn ey deildir. (Peterson vd. 2009, 280).

Hafza Kriteri
Kiisel kimlik konusundaki kriterlerden bir dieri, zellikle John Locke
tarafndan savunulan hafza kriteridir. Lockea gre, kiisel kimliin
tespit edilmesinde fiziki zellikler belli lde i grmekte ise de bunlar
yeterli deildir; kiinin ayniyetini koruyabilmesi iin uur-hafza srekliliine sahip olmas gerekir (Akba, 2002, 61). Lockeun kuram, herhangi bir devredeki kiiyi bir baka devredeki ile zdeletirebilmeyi, devrelerden birinin gemi devreyi anmsayabilmesine balar. Otuz yl nceki
ocuun bandan geenleri hatrlayabiliyorsam, o ocuk ve ben zde
kiileriz. (Denkel, 1998, 111). Hafza kriterini daha iyi anlayabilmek iin,
kendisinin Locke olduunu ileri sren bir kii ile karlatmz dnebiliriz. Bu kiinin, yaklak yz yl nce len ve bedeni imdi toprak
olmu olan Locke ile ayn kii olduunu nasl kabul edebiliriz? Hafza
kriterine gre, bu kiinin bize Lockeun hayat ve felsefesi hakknda ayrntl bilgi verebilmesi, daha nemlisi bunlar sonradan renilmi bilgiler olarak deil, kendi yaantlar, kendisinin hatrlad eyler olarak
anlatabilmesi gerekir (Denkel, 1998, 111-112).
Hafza kriteri de deiik alardan eletirilmitir. Her eyden nce hafza
iddialar yanlmaz deildir. Hibir zaman olmam, bizim hatrladmzdan farkl ekilde cereyan etmi baz eyleri hatrladmz iddia
edebiliriz. O halde hafza iddialar ile doru hafza iddialarn birbirinden
ayrmalyz. (Peterson vd. 2009, 280). Burada, Hafza iddiasn doru
hafza iddias yapan ey nedir? sorusu gndeme gelmektedir. Bunun

439

440

nite 13

iin iki koulun yerine getirilmesi gerekir: 1. Hafza iddias, gerekte ne


olmusa onu haber vermelidir; 2. Hafza iddiasnn, bu iddiay ortaya
atan kiinin kendine ait olmas gerekir. Ancak, burada yle bir sorun
ortaya kmaktadr: Eer sadece hakiki hatralar kiisel ayniyetin lt
olarak kullanlabilirse ve eer benim hakiki hatralarm sadece benim
sahip olduum hatralarsa, o takdirde hakiki hafza iddialarnn, kiisel
ayniyeti kurduunu itiraza kap amakszn kabul etmek imknsz hale
gelir. (Peterson vd. 2009, 280-281). Ortaya kan sorunu yle aklayabiliriz. Kiisel kimlik iin hafza kriteri temel lt olarak kabul edildiinde, gemite olan bir hadisenin hatrlanmas ve bu hadiseyi hatrladn
iddia eden kiinin bunu kendine ait bir yaant olarak anmsyor olmas
gerekir. Eer hafza iddiasnda bulunan kiinin hatrlad ey kendi kiisel yaantsnn, deneyiminin bir rn ise bunun bakalarnca test edilebilmesi, ayn yaanty bakalarnn da kendi hatrasym gibi hatrlamas mmkn deildir.
Hafza kriterinin beraberinde getirdii baka bir sorunu Denkelin T.
Reidden aktard aadaki gibi bir rnek olay ile de aklayabiliriz. Bir
kii ocuk iken elma alyor ve yakalanp, falakaya ekiliyor. Hayatnn
sonraki bir safhasnda subay olarak orduya katlyor ve deiik cephelerde savarken ocukluunda yedii daya sk sk hatrlyor. Aradan
yllar getikten sonra bu kii emekli bir general olarak kesine ekiliyor.
Emekli general, subayken katld savalar hatrlamasna ramen, ocuk
iken yedii daya artk hatrlamyor. Hafza kriterine gre, hatrlanamayan evreler kiisel kimliin dnda kalacandan emekli general ile falaka yiyen ocuun ayn kii olmamas gerekir. Buna karlk emekli general ile gen subay ayn kii olarak kabul edilecektir (Denkel, 1998, 113).
Hafza kriterine gre, gen subay hem generalle, hem de ocukla zde,
ancak general ocukla zde deil Oysa, a=b ve b=c doru iseler,
a=cnin doruluu zorunlu olur. (Denkel, 1998, 114). Hafza kriterinde
karlalan belli bal sorunlara iaret ettikten sonra, kiisel kimlik konusundaki dier kritere geebiliriz.

Nefs/Ruh Kriteri
Ruh/nefs kriteri olarak adlandrabileceimiz nc gre gre, insann doas nefs ve beden olmak zere iki cevherden olumaktadr. Bu
anlay insan doasn aklarken iki cevheri varsaydndan dalizm
(ikicilik) olarak da adlandrlmaktadr. Dalist anlay savunanlara gre
insan, bedeninde zaman ierisinde byk deiikliler olsa, hatta ksmen
bedenini kaybetse bile kiisel kimliini halen koruyabilir; nk onda
fiziki deiimlerden etkilenmeyen bir cevher vardr; nefs, kiinin zdeliini salayan en temel unsurdur. Dalizme gre, insan sadece duyumsayan, anlayan, dnen bir varlk deil, ayn zamanda bunlarn da farknda veya bilincinde olan z-bilinsel bir varlktr. Bu balamda, belki
de en nemli ve en ilgin olan insann sadece dnebilmesi deil, deyim
yerindeyse, dndn de dnebilmesidir. (Reber, 2001, 75).

lm Sonras Hayat

Dalist anlayn Bat felsefesinde kkleri Eflatuna kadar uzanr. Eflatun


Phaedo diyalogunda, lm cezasna arptrlan ve az sonra zehri iecek
olan Sokrates ile yannda bulunan son derece zgn arkadalar arasnda
geen diyalogu anlatr. Sokrates, Seni nasl defnetmemizi istersin? diye
soran arkadalarna, Nasl isterseniz yle, nk ben lmden sonra da
sizlerden ayrlmayacam diye karlk veren Sokrates, kendi gerek
beni ile az sonra hayat sona erecek bedeninin zde olmadn, bedeni
yok olduktan sonra da ruhunun var olmaya devam edeceini dnmektedir (Davies, 1993, 212-213). Dalist anlayn modern felsefedeki en
nemli savunucusu olan Descartesn Dnyorum, o halde varm.
(Descartes, 1998, 154-157) tarzndaki mehur sz felsefeye aina olanlarn hemen hatrlayaca bir szdr. Descartesn bu sz aslnda onun
dalizminin veciz bir anlatmdr. O, kendi varlna dair nihai bilgisini
bedeni veya herhangi bir fiziki zellii ile deil dnme gc ile aklamaktadr. Ona gre, insan iki cevherden mteekkildir: beden ve ruh;
bedenin zellii yer kaplamak, ruhunki ise dnmektir (Descartes,
1998, 157). Bu iki cevher arasndaki iliki kiisel kimlik asndan dnldnde ruhun yeri her zaman bedenden ncedir:
srf var olduumu kesinlikle bildiim ve ayn zamanda ancak dnen
bir eyin zarur olarak mahiyet veya zme ait olduunu grdm iin,
zmn yalnz ve yalnz dnen bir ey veya btn mahiyet ve z ancak dnmek olan bir cevherden ibaret olduunu pekiyi karyorum. Ve
belki (veya daha ziyade biraz sonra syleyeceim gibi, phesiz) pek skca kendisine bal olduum bir bedene malik olsam bile; bununla beraber,
bir yandan kendi hakkmda, dnen ve uzaml olmayan bir ey olarak,
ak ve seik bir fikre malik olmam, te yandan da beden hakknda, uzaml ve dnmeyen bir ey olarak, seik bir fikre sahip olmam dolaysyla,
bu benim, yani kendisi ile ne isem olduum ruhumun, bedenimden btn
btne ve gerekten farkl olduu ve bedensiz var olabilecei pek phesizdir. (Descartes, 1998, 245).

Eflatunun, Descartesn ve ileride grlerini inceleyeceimiz bn


Snnn savunduu ruh-beden dalizmine gre, ruh insann bu dnyadaki kiisel kimliini aklad gibi, lm sonras hayatta da kiinin zdeliini salayacak en nemli lttr. Bata skolstik filozoflar olmak
zere, ruhun lmszln savunan tm dnrler, bu dnyadaki
varolumuzla te dnyadaki varoluumuz arasndaki zdeliin, kiisel
kimliimizin temelini tekil eden bir cevher ruhun kimliine dayandn
ve onun tarafndan salama balandn sanyorlard. (Ko, 1991, 96).
Ruh-beden dalizmine dayanan, bedeni ruhun bir aleti olarak gren ve
bedenin lmnden sonra da ruhun varln srdrdn savunan bu
gr pek ok adan eletirilmi; ruh ve beden birbirinden tamamen ayr
iki cevher olarak kabul edildiinde, maddi olmayan ruhun maddi olan
bedenle etkileiminin nasl aklanaca; ruhun bedenden bamsz olarak kiinin ayniyetini aklad kabul edilse bile ruhun ayniyetini neyin
salad gibi sorular gndeme gelmitir. Dalist anlayn lm sonras
hayat ile ilikisini, ortaya kard sorunlar ve zm nerilerini bir

441

442

nite 13

sonraki ksmda ele alacamz iin bu ksmda daha fazla ayrntya girmeyeceiz.

lm Sonras Hayat Konusundaki Teoriler


Kiisel kimlik hakkndaki ltlerden sonra lm sonras hayat konusundaki tartmalara geebiliriz. Teist gelenekte lm sonras hayat konusunda, kendi iinde kimi farklar olmakla birlikte, temelde grn
ortaya ktn syleyebiliriz:
1. Nefsin lmszl ya da bedensiz hayat gr.
2. Bedenlerin diriltilmesi ya da cismn har gr.
3. Nefsin yeniden bedenle birleecei gr ya da felsefe-din uzlatrmas (bn Sn, 2011, 5; el-Crcn, 1997, 478-480).
imdi srasyla bu grleri inceleyelim.

Nefsin lmszl Ya da Bedensiz Hayat Gr


lm sonras hayat konusunda kkleri felsefi dncenin erken dnemlerine kadar uzanan bir gre gre, lm insana dair her eyin sonu
anlamna gelmez; lmle beden yok olur, ancak insan insan yapan
nefs/ruh varln srdrmeye devam eder. Nefsin lmszl Gr
olarak adlandrabileceimiz bu anlay savunanlara gre insan, nefs ve
bedenden oluan bir varlktr; insann varl iin nefs zorunlu beden ise
rzdir: Gerekten, biz zorunlu olan nefs ve artl olan beden olmak
zere iki paradan mteekkiliz (Peterson ve dierleri, 281).
nsann varoluu iin bedenin varl artl olduundan lmle beden
yok olsa bile nefs varln srdrmeye devam eder; yani lmszdr.
Bat felsefesinde Eflatun, Descartes, Kant ve ada din felsefesinde
Swinburne tarafndan savunulan bu grn slam dncesindeki en
nemli temsilcisi bn Sndr. bn Snnn lm sonrasndaki bedensiz
hayat grn anlamak iin onun bu konuda dini ve felsefi aklama
tarz arasnda yapt ayrm gz nnde bulundurmak gerekir. Felsefi
aklama tarznda lm sonras hayat meselesi belli entelektel dzeydeki insanlarn (havas), nsann mahiyeti nedir?, nsan insan klan temel
lt ne(ler)dir?, lm sonras hayatn imkn nasl aklanabilir? vb.
sorulara akli, burhn cevaplar bulma abas olarak deerlendirilmektedir.
Dini/er aklama tarznda ise, din/eriat btn insanlar muhatap kabul
ettii ve insanlarn ounluunun entelektel dzeyi dk (avam) olduu iin, onlar iyilie sevk edip, ktlkten alkoymak temel gayedir;
bu sebeple lm sonras hayat somut rneklerle anlatlmtr (Miran,
1992, 317). lm sonras hayat ile ilgili bedenlerin yeniden diriltilecei
ynndeki ifadeler aslnda insanlarn ounluunu oluturan avam ikna
etmeye ynelik temsili anlatmlardr. nsanlarn ou kendi kiisel kimliklerinin bedenlerine endeksli olduunu dndkleri iin, lm sonras

lm Sonras Hayat

hayattaki ceza ve mkfatn bedenler zerinde gerekleeceine inanmaya eilimlidirler (Mirn, 1992, 317-320).
Sradan insanlar Tanrnn ezelde tesis etmi olduu iyilik ve hayr dzenin mahiyetini ve bu dzen ierisinde kendi yerini ve sorumluluunu
idrak edebilecek dzeyde deildir. Avm dzeyinde bulunanlardan
insani bir haslet olan iyilik ve adaleti benimsemeleri istenince, adeta kendilerinden insan tabiatna aykr ve akla baskn gelen hayvani nefislerinin
hareket tarzna zt bir ey istenmi sayarlar. Hayvani nefsin stn gelmesiyle sanki onlarda akl hi yokmu ya da hi bilfiil egemen olmam gibi
davrandklarndan bu ary ancak korku ve bask sonucunda kabul
ederler. (bn Sn, 2011, 17). Eer dinde bir ksm hakikatler misallerle
anlatlmasayd, insanlarn ou bu hakikatleri kavrayamazd veya kendilerine baskn gelen hayvani nefsleri dolaysyla kabule yanamazlard; bu
sebeple onlar iyilie sevk etmek iin huriler, stten, baldan rmaklar,
ipekten ve atlastan dekler; ktlkten al koymak iin de kzgn ate,
zebaniler, irinli sular imek vs. tarznda bedensel haz ve aclara hitap
eden
temsiller
kullanlmtr
(bn
Sn,
2011,
16-17).

bn Sn Kuranda bir ksm hakikatlerin niin temsillerle


anlatlm olduunu aklarken tevhit inancn rnek gsterir.
Ona gre tevhit, slamiyetin temel inan ilkesidir;
peygamberin, Allah bilmek hakknda Onun bir ve
benzersiz gerek olduunu retmekten baka bir eyle
insanlar megul etmesi uygun deildir insanlarn pek az,
bu tevhit ve tenzihin hakikatini tasavvur edebilir. (bn Sn,
2005, 189).
Bu sebeple, Kurandaki tevhit ile ilgili ayetlerin bir ksm tebh, dier
ksm ise mutlak tenzh tarzdadr (bn Sn, 2011, 8-9). Tevhid ile ilgili
ayetler tebihi ierdiklerine gre acaba nefsin medna ilikin dier metafizik (itikd) konularda ne demeli?... nefsn mutluluk konusunda
yetlerin zahiri anlatm biimi bir delil olarak alnrsa ayn durum Tanry tavsf eden tebh ayetler iin de geerli olmaldr. Oysa Tanrnn
tavsfine ilikin tebh ayetleri ifade edildii biimiyle anlamak mmkn
deildir. Ancak ne var ki kavray kt kimselerin nefsn (ruhn) durumlar temsiller yoluyla anlamas mmkndr. Bu tibrla lmden
sonraki mutluluk veya mutsuzluk nefsn olmakla birlikte topluma,
gerek sevb ve kb cismn eylerle temessl ve tahayyl ettirilerek
anlatlmasayd, onlar kesinlikle ne iyilik yaparlar ne de kt eylerden
saknrlard u halde dn siyasetin gereince topluma, nefsin lmden
sonraki durumunun (med, kab, hesb ve sevb) onlarn anlayabilecei
tebih ve temsillerle anlatlmas zorunludur. (Durusoy, 2008, 266-267).
Ayrca bn Snya gre, dini aklama tarznda somut rnekler ve temsillerin kullanlmas, aslnda, lm sonras hayatn (med), ilahi inayetin bir
paras olduunu gsterir. Ona gre, Tanr srf iyiliktir; Ondan sadece
iyilik sdr olur. Evrenin yaratlmas ilahi inayetin gerei/sonucu olup,
evren ve evrendeki dzen ezeli inayetin bir tecellisidir. Tanr, mutlak

443

444

nite 13

iyiliinin ve inayetinin gerei olarak insanlar doru yola armak zere


peygamber gndermitir (bn Sn, 2005, 187-188). Peygamberimiz Hz.
Muhammedin (s.a.s.) araclyla gelen din, dinlerin olabilecek en deerlisi ve en mkemmeli olarak gelmitir. Bu nedenle peygamberlerin, din
ve eriatlarn sonuncusu olma zelliine sahiptir. Nitekim Hz. Peygamber bu hususu belirtmek zere, Ben gzel ahlak tamamlamak zere
gnderildim. buyurmutur. (bn Sn, 2011, 15) Peygamber btn insanlara Tanrnn mesajn iletmekle ykml olduu iin, farkl anlay
dzeyindeki insanlara doru yolu gstermek iin temsiller kullanmtr.
bn Sn lm sonras hayat, dini terimlerle syleyecek olursak, ahiret
hayatn kesinlikle inkr etmemekte, lm sonras hayatn beden ile deil, kiisel kimliin temel kriteri sayd nefs ile olacan savunmaktadr.
Onun, lm sonras hayat grnde nefs merkezi bir yer tutmaktadr.
Nefs veya ruh meselesini anlamak iin canlln, hayat sahibi olmann ne
anlama geldiini bilmek gerekir. Canllk ya da hayat, bir varln kendi
bana hareket yeteneine sahip olmas manasna gelir; nefs veya ruh,
hayat aklayan temel ilkedir (Aristoteles, 2001, 412a15-20, 412b1020;
Erdem, 2004, 60).
Bitkiler, hayvanlar ve insanlar nefs sahibi, yani, canl varlklardr. Masa,
ta, kalem, kitap gibi nesneler canszdr; onlarn kendi bana herhangi
bir fiilde bulunmas sz konusu deildir. Ancak iki gn nce tomurcuk
halinde olan bir iein imdi iek atn grdmzde bu iein
yukardaki nesneler gibi cansz olmadn, kendi kendine hareket etme
gcne sahip olduunu anlarz. Bir masann veya kalemin maddesi vardr; benzer biimde bir iein de maddesi vardr; ancak ikincisinde birincilerden farkl olarak sadece madde deil, onu dierlerinden yetkin
klan bir g, yani nefs vardr. Buna nebt nefs denir; bitkilerin nefs
sahibi, yani canl olduunu beslenme, reme ve bymeye ynelik fiillerine bakarak anlarz (Durusoy,2008, 44,47). Hayvanlar, beslenme ve bymenin yan sra duygulanm yetisine sahiptir ve buna hayvn nefs
denir. nsan ise dier canllk zelliklerinin yan sra dnme/akletme
gcne sahiptir ve buna da insn nefs veya ntk nefs denir
(Durusoy,2008,47; Alper, 2010, 80-81).
bn Snnn insn nefs ile kastettiinin temelde akl olduunu anlyoruz; insan, akl ve irade sahibi olmas, dnceyle bilgi retmesi ve tmel
eyleri idrak edebilmesi bakmndan insandr (Durusoy, 2008,47). Yukarda kiisel kimlik konusunda grlerine yer verdiimiz Descartes insann ruh ve beden olmak zere iki cevherden mrekkep bir varlk olduunu, ruhun zelliinin dnmekten ibaret olduunu sylediini
grmtk. Burada dalist anlay paylaan her iki filozofun da insandaki ben bilincini, benliini bilgisini akl ile temellendirdiklerini grmekteyiz. Dolaysyla, bn Snnn insan hakknda kulland insn
nefs ve nefs-i ntka terimleri ile temelde akl melekesini kastettiini
hatrlatmak yararl olacaktr.

lm Sonras Hayat

bn Snya gre, dnen bir canl olarak insanda kendi benliinin bilgisi kesindir; kendine dnp derinlemesine dnen her insan kendisinin
var olduunu apak biimde kavrar. Hatta uyuyan uykusunda, sarho
sarholuu esnasnda bile kendi varlndan tamamen habersiz deildir.
Bu dncesini Uan Adam olarak bilinen rnek ile aklayan bn
Snya gre, eer bir insan ilk yaratldnda salam bir akl ve yapda
yaratlm ise, bu insan, bedenin paralarnn bitiik olmad, organlarnn birbirine demedii tarzda bo havada askda kald bir durumu
farz ettiinde, her eyden habersiz olduunu dnebilir; ancak byle bir
durumda bile yine de kendisinin var olduundan haberdardr (bn Sn,
1383, 292). nsan kendisine o diye iaret edildiini ve niin kendisine
ben dediine dnmeye baladnda, bunun bedenine ve cesedine
iaret olduunu sanr. Sonra dnr ve dikkatle bakarsa eli, aya, kaburgalar ve tm d organlar bulunmayacak olsa bile, iaret edilen o
manann ortadan kalkmadn anlar. (bn Sn, 2011, 27). nsandaki
benlik bilincinin temeli, bedenden ayr bir cevher olan nefsdir; insann
beninin manas, onu o olduunun bilinmesini salayan ey, insann
nefsidir (bn Sn, 2011, 28). lm sonras hayatn bedenle olacan dnenler, insan insan yapann nefsi olduunu gz ard edip, kiisel kimliin beden kriteri ile aklanabileceini dndkleri iin byle bir gr savunmulardr:
bedeninin nefsine baskn gelmesi ve kimliinin bedenden ibaret olduunu hayal etmesi, insana nefsini unutturmu, o da bakasn kendi sanmtr: Bakasnn iyilik ve ktlklerini kendine ait iyilik ve ktlkler
saym, kendinde o iyilik ve ktlkler bulunmad takdirde mutlak
anlamda iyilik ve ktlkten yoksun kalacan, dolaysyla cismani lezzetlere sahip olmaynca mutlu olamayacan, cismani elemleri tatmadka da kendisi iin bahtszln (ekvet) sz konusu olamayacan sanmtr. Bu anlay bir anda ve ilk anlatta silmek mmkn
olmadndan, dinleri vaz eden [peygamberler, insanlar] sevaba tevik
etmek ve azapla korkutmak zorunda kalmlar, nihayet ahiret mutluluunun duyu lezzetleriyle gerekleeceini, ahiret azabnn da duyusal
aclarla olacan sylemilerdir. (bn Sn, 2011, 28).
Nefsin bedenden ayr bir cevher olduunu varsayan dalist anlayta
nefsin bir bedenden baka bir beden gemesi, yani ruh g meselesi
gndeme gelmektedir. Ruh gn savunanlara gre nefs bedenden
nce vardr ve birden ok bedene girmesi mmkndr. Ruhgn
savunanlar derler ki eer nefisler bedenlerden nce varsa-ki en doru
gr budur- ruhgnn zorunlu olduu gayet aktr. (bn Sn,
2011,19). bn Sn, ruh g anlayna kap aralayacan dnd
iin Eflatunun savunduu ruhlarn ezelilii grn reddetmektedir.
O, nefsin lmszl konusunda Eflatunla hemfikir olmakla birlikte,
nefsin yaratlml gryle ondan ayrlmaktadr. Eflatuna gre, nefs
hem ezeli hem de ebedidir; bn Sinaya gre ise nefs ezeli deildir ancak
ebedidir; nefs bedenden nce var deildir, bedenle birlikte var olmutur
ve bir bedende sadece bir tek nefs olabilir; (bn Sn, 2011, 23-25). Nefsin

445

446

nite 13

bedenden nce var olmasnn ruh gn kabul etmeyi gerektireceini


dnen bn Snya gre, bir bedende iki nefis olamaz (bn Sn,
2011,25); her nefs belli bir beden birlikte var olmaktadr; ancak bu, bedenin lmnden sonra nefsin baka bir bedene geebilecei manasna
gelmez. nk her canlnn bir tek nefsi vardr. Ruh g kabul edilecek olsa o zaman bedende iki nefsin bulunmas gerekir; bunlardan biri
bedenin meydana geliiyle ortaya kan, dieri ruh g ile gelen nefistir. (bn Sn, 2011,24).
bn Snc anlayta nefsin sonradan meydana geldii, hdis olduu konusunda u deliller ortaya konmutur:
1.

Eer nefs ezeli ise ya tek ya ok olmu olmas gerekir; yani balangta ya
bir tek nefs vard ya da birok nefsler vard. Eer tek bir nefsin var olduu kabul edilirse, bu nefs bedenlere bititii zaman onun tek bir
nefs olarak kalmas, birinin bildii bir eyi baka birinin de bilmesi
veya tersinin geerli olmas gerekirdi. Bu senaryoya gre, ne kadar
ok bedenler olursa olsun aslnda tek bir nefs yani tek bir ben sz
konusu olacak, bedenlerin farkll kiisel kimlik konusunda hibir
farklla yol amayacaktr (er-Rz, 2002, 256). Nefsin nce tek
iken, sonradan blnp oalmas da imknszdr. nk nce tek
olan nefs blndkten sonra iki hviyet/kimlik meydana gelmitir.
Eer bu iki hviyet nceden mevcut iseler, okluk meydana gelmeden nce, yani balangta tek nefsin bulunduu durumda okluun zaten bulunmu olmas gerekir ki bu eliiktir. Eer bu iki
hviyetin daha nce olmayp imdi var olduklar sylenir ise bu
durumda daha nce var olduu kabul edilen tek nefsin imdi bulunmamas gerekir ki bu eliiktir (er-Rz, ayn yer).

2.

Eer nefsin tek deil de ok sayda olduu kabul edilirse bu durumda


nefslerin bir ksm zelliklerle birbirlerinden ayrt edilmesi gerekir. Bu
ayrt edici zellik-henz bedenler var olmad iin- ya z ya da nitelik/ilinti bakmndan olabilir. Nefslerin z bakmndan olmas
imknszdr; nk beeri nefsler tr bakmndan birleiktir; yani
nefsler insan trnn nefsi olmak bakmndan ortaktr ve bunlar
arasnda bir ayrm yaplamaz (er-Rz, ayn yer). Beeri nefsler tr
bakmndan baka nefslerden, szgelimi meleklerin nefslerinden
farkl olabilir; ancak baka trlerden zce farkl olmak, ayn trn
fertleri arasndaki ayrm aklamak iin yeterli olmaz. Nefslerin
nitelik bakmndan birbirinden ayrt edilmesi seeneine gelince,
nitelik bakmnda ayrlk ancak madde ayr olduu zaman sz konusu olabilir. Henz bedenlerin var olmad durumda madde de
var olamayacandan, nefslerin nitelik bakmndan da birbirinden
ayrt edilmesi de mmkn olmaz (er-Rz, ayn yer). Dolaysyla,
Eflatunun iddia ettii gibi nefs(ler) ezeli deildir; sonradan meydana gelmitir. (Kurunolu, 2006, 35-37) Grld zere bn
Snya gre, bedenler var edilmeden nce nefslerin kendi bana
bir varl sz konusu deildir; insn nefslerin oalmas ve ferdi-

lm Sonras Hayat

lemesi ancak bedenlerle mmkndr. Onlarn bedenlerden nce


ferd birer varlk olarak bulunmalar sz konusu deildir. Onlar ancak bedenle birlikte ferd birer varlk olup, daha sonra kendi zatlarnda ve bedenlerinde gerekleen fiilleri bakmndan birbirinden
ayr birer ahs haline gelirler. (Durusoy, 2008, 103-104)
bn Snc anlaya gre, nefs bedenle birlikte var olmutur, ancak nefs,
cisimden/bedenden bamsz bir cevherdir; dolaysyla bedenin zayflayp yok olmas onunla birlikte nefsin de kaybolduu manasna gelmez;
nefs ile beden arasndaki iliki sadece bedenin, o cevherin i grd
(tasarruf) yer ve vatan olmasndan ibarettir. Bu durum, belki bir kiinin
bir evde oturup o evin ilerini grmesine benzer. Ev oturulacak durumdan kp harap olunca ev sahibinin de lmesi gerekmez. (Er-Rz,
2011,100).
bn Snc anlayta nefsin bedenden ayr bir cevher olduu konusunda
balca u deliller ileri srlmtr:
1. Bedenin zayflamas dnme melekesinin de zayflamasn gerektirmez:
Akleden nefis maddeye baml olsayd maddenin zayflamasyla
zorunlu olarak onun da zayflamas gerekirdi. Nitekim yalanma,
maddedeki duyu ve hareket gcn zayflatt gibi her halkarda
akletme gcn de zayflatrd. Ancak yallarn birounda, hatta
ounluunda beden zaafa uradka akl daha da g kazanmaktadr Bu da gsteriyor ki akleden nefis bedene bal deildir. (bn
Sn, 2011, 35).
2. Akletmek iin bir alet gerekli deildir, akl kendini de akledebilir: Duyular
bir madde ile idrak edebilir; insan aklnn kendi kavramlaryla olan
ilikisi ise dorudandr; herhangi bir alete ihtiya duymaz. nk
akleden nefis, aletini ve kendini bildii gibi bildiini de bilir. Bu esnada kendisi ile alet ve madde arasnda herhangi bir alet ve madde bulunmad gibi kendisi ve bilgisi arasnda da baka bir alet yoktur
Bu durumda akleden nefis zat itibariyle alet ve maddeden ayrk/bamszdr. (bn Sn, 2011, 34).
3. Duyu idraki yorulur, akl yorulmaz: nsann duyusal idrak gc yorulur,
bazen yksek uyarclar duyu organlarnn bozulmasna neden olabilir; parlak bir cisim gzn grmesini engelleyebildii gibi, yksek bir
ses kulan geici olarak duyma gcn kaybetmesine sebep olabilir
(Durusoy, 2008, 76). Fakat akleden nefiste durum byle deildir; zorlu kavramlar ska ve oka algladka gc artar. Ayn ekilde
akleden nefis, maddeye baml olsayd, alglad gl (zor) kavramn ardndan zayf (kolay) kavram alglayamazd; nk glnn
madde zerindeki etkisi srmektedir. Nitekim gz, yksek ktan
sonra basit (hafi) ayrntlar gremez; kulak, lktan ve yksek sesten
sonra fsltlar duyamaz. Akleden nefse gelince o, g (zor, karmak)
kavramlar anladka gc artar ve ardndan zayf (kolay olan) rahatlkla anlar. (bn Sn, 2011, 35).

447

448

nite 13

4. Sadece akl tmel kavramlar idrak edebilir: Tmel kavramlar idrak edebilmek iin sonsuz bir gce sahip olmak gerekir; cisim zorunlu olarak
sonludur ve bu sebeple sonsuz gce sahip olmas mmkn deildir.
Nefse gelince, onun gc sonsuzdur, nk akl kavramlar [alglama gc] sonsuzdur, Ayrca matematie dair baz kavramlar
(maklt) ile tabiata ve metafizie ilikin kavramlarn ou da sonsuzdur. Nefsin bu sonsuz alanlarn her birini alglayan gc ise tek bir
gtr. O halde nefsin cisim olmas ve cisimde bulunmas mmkn
deildir ki, cisimde bir g halinde mevcut olsun. (bn Sn, 2011,
30).
nsann nefsinin bedenden bamsz, kendi bana var olan ayr bir cevher/suret olduunu bu ekilde ortaya koyan bn Snnn, lm sonras
hayat konusundaki gr de byk lde ortaya km olmaktadr.
Ona gre lm, bedenle birlikte nefsin de yok olmas anlamna gelmez.
nk bedenin lmyle nefis lm olsayd onda da bir eksilmenin
ortaya kmas gerekirdi. Fakat bedendeki k nefiste gereklememi;
aksine bu drt maddede akladmz gibi, nefiste olgunlama meydana
gelmitir. O halde bedenin lmyle nefsin lmedii kesinlik kazanmtr. (Er-Rz, 2011, 102).
bn Sn asndan beden yok olduktan sonra nefs var olmaya devam
eder; insan, ahiret hayatnda olduundan baka bir eye dnmez, aksine, zerine giymi olduu kendisinden baka olan eylerden (bedenden)
kurtulmu olur (bn Sn, 2011, 29). bn Snc anlaya gre, nefs ve bedenden mrekkep bir varlk olan insann, bedeninin lmnden sonra
nefsi varln srdrmeseydi, insan canllarn en bayas olmu olurdu.
nk bedenin lmnden sonra nefsin varln devam ettirdiinin
kabul edilmemesi halinde, insann en yksek mutluluunun maddi lezzetlere ve bedensel hazlara bal olduunun ve insann, lm gelmeden
nce bu zevklerini tatmin etmek iin almas gerektiinin de kabul
edilmesi gerekirdi. Hlbuki akl, insana maddi zevklerin azaltlmasn
telkin ederken, aklszlk bu zevklerin kemale erdirilmesini gerektirir;
ikinci yolu izleyen insanlar aklsz dier varlklardan daha dk/baya
bir hayat tercih etmi olurlar. nsann canllarn en bayas olmadna
gre, onun nefsinin bedenin lmnden sonra baki kalmas gerekir. (ErRz, 2011, 108).
O halde nefis bki deilse insan hayvanlarn en bayas durumuna dm olur. Ancak ikinci ncl geersizdir. Zira akl nsel olarak insann
kral, dier hayvanlarn da onun klesi gibi olduuna hkmetmektedir.
Dahas akll insanlar kral, cahil insanlar onun klesi gibidir. Bu da bedenin lmnden sonra nefsin lmediini gstermektedir. (er-Rz, 2011,
109).

lm sonras hayatn sadece nefs ile olacan bu ekilde ortaya koyan


bn Sn, ahiret hayatnn sadece bedenle olacan veya nefs ve bedenin
birliktelii ile olacan savunan grleri de tenkit eder. Ona gre, lm
sonras hayatn sadece bedenle olacan savunan kelamclarn dncesi
gerekten en uzak olan grtr. Bu kelamclarn temel hatas nefsin ayr

lm Sonras Hayat

bir cevher olduunu inkr etmeleri, kiisel kimlii beden kriteri ile aklamaya almalardr (bn Sn, 2011, 8). bn Snya gre insan, maddesi,
yani bedeni asndan deil, nefsi bakmndan insandr; bu bakmdan,
kelamclarn iddia ettii tarzda adaletin tesisi iin ahiretteki dln ve
cezann, acnn ve sevincin bedenin azalar zerinde gereklemesi gerektii dncesi isabetli deildir. nk insan, maddesi, toprak olmas
bakmndan deil, insan olmas bakmndan odur. Bylece dl alan ve
azap grenin o iyilik ve ktlk yapan insan deil, aksine maddesinde
onunla ortak olan baka bir insan olduu aa kar. O halde bu [anlamdaki] dirili, iyilik edenin dllendirilmesini, ktlk yapann azap grmesini salamyor, aksine iyilik etmeyen dl alyor, ktlk yapmayan
da azap gryor demektir. te ahiret hayatna ait grler arasnda dorudan en uzak olan gr, ahiretin yalnz bedenle olacan savunan
grtr. (bn Sn, 2011, 12). bn Snya gre, nefs ile ilikisi asndan
beden sadece alet mesabesinde olduu iin fiillerin gerek faili beden
deil, nefsdir; dolaysyla bedenin, acnn veya sevincin muhatab olacan sylemek aslnda gerek faili gz ard etmek manasna gelir: Bedene bal organlarn dirilmesini adaletin gerei sayanlar, bu grleriyle
adaleti ortadan kaldrmlardr. (bn Sn, 2011, 14).
lm sonras hayatn sadece beden ile deil, nefs ve beden ile olacan
savunanlara gelince, onlara gre, lm ile birlikte beden yok olacak, nefs
varln srdrecek daha sonra nefs ile birlemek zere yeni bir beden
yaratlacaktr. Yaratlan yeni bedenin nceki bedenin ayns olmas art
deildir; nemli olan herhangi bir bedenin yaratlmasdr. bn Snya
gre, bu tarz bir diriltili gr de nemli sorunlara yol amaktadr.
Eer nefsin, lmden sonra terk ettii nceki bedenden yeni bir bedene
getii kabul edilirse bu, ruh g manasna gelir: Birisi kar da hangi
topraktan hava, su ve ateten olursa olsun, nefis iin bir beden diriltilecektir. O bedenin ilk hayatta iken sahip olduu unsurlarn aynsna sahip
olmas art deildir derse, bu dorudan ve apak ruh g anlamna
gelir. (bn Sn, 2011, 15) bn Snya gre, lm sonras hayatn sadece
bedenle olaca gr yanl olduu gibi, nefsin ruh g ile beden deitirecei, nefs ve bedenin birleecei iddias da yanltr; ahiretin varl sabit olduktan sonra diriliin sadece nefse ait olduu anlalmtr.
(bn Sn, 2011, 25-26).
bn Snnn buraya kadar ana izgileriyle ortaya koymaya altmz
nefsin lmszl grne hem felsefi hem de dini adan eletiriler
yneltilmitir. lk olarak felsefi eletirileri inceleyelim. Nefsin lmszl grn tutarsz bulan A. Flewa gre, lm ile bedenin hayatiyetini
kaybediyor ancak nefs varln devam ettiriyorsa bu durumda, kiinin
kendi cenaze trenine tanklk edebileceini kabul etmek gerekir. Ancak,
eer kii kendi cenaze trenine tanklk ediyorsa bu, onun lmedii anlamna gelir. Eer bu cenaze treni gerekten o kiinin cenaze treni ise
onun bu trene tanklk edememesi gerekir, nk o lmtr (Ko, 1991,
93-94). lmden sonra baki kalan nefsin kendi cenaze trenine tanklk
ettiini kabul etmek, bedensiz nefslerin kimliini ayrt etme konusunda

449

450

nite 13

da ciddi sorunlara yol aacaktr. nk bizim bilinli benlerle sadece


beden olan kiilerle karlatmz gz nnde bulundurulacak olursa,
bu gr desteklemek mmkn grnmemektedir. (Ko, 1991, 93).
Ayrca, bizim bilinli olduumuzu hissettiimiz tm anlarmz bedenli
olduumuz anlarmzdr. Beden olmakszn bilincin baki kaldn sylemek, bildiklerimize ve tecrbelerimize ters dmektedir. (Ko,
1991,94).
bn Snc anlayta bu eletirilere u karlklar verilebilir: nsan insan
yapan bedeni deil, nefsidir; lmle beden yok olmakta ancak nefs varln srdrmektedir. Eer bu cenaze treni gerekten o kiinin cenaze
treni ise onun bu trene tanklk edememesi gerekir, ifadesinde, kiisel
kimliin bedene bal olduu, lm annda insann varlnn tamamen
sona erdii varsaylmaktadr. Hlbuki bn Snc anlayta len nefs deil
bedendir. Ayrca lm annda nefs bedenden ayrldktan sonra ahiret
yurduna g etmektedir; bu dnyadaki bir seremoniden haberdar olmas
sz konusu deildir. bn Snya gre, lm sonras hayat iin kullanlan
med teriminin anlam, kelamclarn iddia ettii gibi, yok olan bedenin
yeniden geri dnmesi deildir; med, yani dn ancak gelinen yer
iin sz konusudur. (bn Sn, 2011, 4) bn Sn Ruh Kasidesinde ruhu gvercin, bedeni de ten kafesi metaforlaryla anlatr. Buna gre, ok
ykseklerden szlp gelen gururlu ve nazl bir gvercin yani ruh,
bedene hayat vermek ve onu ynetmek zere kendi kutsal leminden
dnyaya inip bedendeki ten kafesine misafir olmutur (bn Sn, 2011,59).
lm, ruhun, parldayan bir imek kadar ksa kald bedenden ayrlp, zlem duyduu asli vatanna dndr (bn Sn, 2011, 67).
Beden olmadan nefsin kimliinin tespit edilemeyecei eletirisine de
cevap vermek mmkndr. Nitekim bn Snya gre, kiisel kimliin
kriteri beden deil nefstir; lmden sonra nefsin baki kalmas kiisel kimliin temel ltnn halen mevcut olduu anlamna gelir. Yine bn
Snya gre, lm sonrasnda nefsler bedenlerinden ayrldktan sonra
onlarn ferdiyetlerini aklamak mmkndr. nk lmden nceki
hayatta her bir nefs, maddesi, ortaya k zaman ve kazand karakter
bakmndan ferdiyet kazanmtr. Dolaysyla, lm ile birlikte bedenlerin yok olmu olmas lm sonras hayatta nefslerin ferdiyetine halel
getirmez (Saruhan, 2006, 88-89; Kurunolu, 2006, 36). Ayrca bizim
bilinli benlerle sadece beden olan kiilerle karlatmz gr de
salam bir temele dayanmamaktadr. Kiisel kimlik konusunda nemli
olan bizim bakalarnn benini hangi surette bilebildiimizden ziyade,
kiinin kendi benliinin bilgisini nasl idrak ettiidir. Her ne kadar biz
bakalarnn benlerini bedenleri ile bilebiliyoruz isek de bu, kiinin kendi
benliini bedeni ile idrak etmek zorunda olduu manasna gelmez. Zaten
bn Snnn temel tezi de kiisel kimliin bedenden bamsz bir olgu
olduudur.
Ruhun lmszl grnn ada din felsefesindeki nemli savunucularndan Swinburnen syledii gibi, dalist filozoflara gre beden

lm Sonras Hayat

kiinin bir paras deildir; daha dorusu beden kiinin zsel deil sadece olumsal bir parasdr; beden kiiden ayrlabilir ve kii beden yok
oluunda bile varln srdrebilir. Dalistlerin iddiasna gre, tpk sen
benim sam kestiinde bile benim btnyle ve eksiksiz olarak varlm srdrmem gibi, sen benim bedenimi yok ettiinde de varlm srdrmem mmkndr. (Swinburne,1997,146) Swinburnee gre, Beden
yok olduunda bile kii varln srdrebilir, demek, bunun mantksal
olarak imkn dhilinde olduu, ruhun, imdiki veya baka bir bedeni
olmadan da varln srdrdn dnmenin eliki dourmayaca
manasna gelir (Swinburne, ayn yer). nk ruh-beden dalizmini savunanlara gre, hayat esnasnda, tabiri caizse vcut ruhun enstrmandr, ama bedenin lmnden sonra, bu arac kullanmaya artk ihtiya
duymaz Bedensel lmden sonra bilincin bedensel iaretlerinin yok
olduu dorudur; ama bu bilincin srekli olarak kesintiye urad anlamna gelmez. (Dzgn, 2010, 20).
Bir dier eletiri, ezeli olmayan nefsin ebediliinin imkn ile ilgilidir.
Yukarda sylediimiz gibi bn Snya gre nefs ezeli deildir; bedenle
birlikte ortaya kmtr, ancak lmle beden yok olduktan sonra nefs
varln srdrmeye devam edecektir. Buradaki eletiri, eer nefs ezeli
deil ise nasl ebedi olaca veya tersinden ifade etmek gerekirse, ruh
ebedi ise niin ezeli olmad hakkndadr; ruhun ebediliini kabul
ederken ezeliliini kabul etmemekte, aka, mantk asndan bir eliki
grnts oluturmaktadr. Ruhun yaratlm olduu kabul edildiine
gre, onun yine Yaratcs tarafndan yok edilmesi de mmkndr.
(Ko, 1991,102). Buradaki problem nefsin ezeliliinin imkn, eer ezeli
ise Tanrnn kudreti ile bir eliki dourup dourmad ile ilgilidir. Bu
konudaki en tatmin edici aklamalardan birini ge dnem slam dncesinin en nemli simalarndan Fahruddn er-Rznin Kitabun-Nefs
ver-Ruh adl eserinde bulmak mmkndr.
Er-Rzye gre, var olanlar varlk tarzlar itibariyle drt ksma ayrlr:
1. Balangc ve sonu olmayan: Tanr,
2. Balangc ve sonu olan: Dnya,
3. Balangc olan, sonu olmayan: nsani nefsler ve ahiret yurdu,
4. Balangc olmayan, sonu olan: Bu imknszdr, nk kdemi
sabit olann, yani balangsz olann yok olmas imknszdr (erRz, Tarihsiz, 10).
Bu ayrma gre, varlk tarz asndan insani nefsler ile ahiret yurdu
arasndaki benzerlik, dnya ile olan benzerlikten daha fazladr. nsan/kul
dnya ile deil, ahiret ile denktir; bu denklii salayan da insann ruh
sahibi olmasdr. yleyse insana yakan, dnyadaki geici mutluluktan
ziyade ahiretteki ruhani mutluluklara zlem duymasdr (er-Rz, Tarihsiz, 11). Nefsin lmszl, insani varoluun anlamnn duyusal dnyann snrlarn at ve geici zevklerin peinde koanlarn deil, ahiret
yurdundaki ruhani mutlulua zlem duyanlarn yaratlmlarn en eref-

451

452

nite 13

lisi olarak nitelenmeyi hak ettii manasna gelir. Ayrca, nefslerin ezeli
olmas, Tanrnn kudretine halel getirmez; nk bu, Tanrnn halife
setii insana tand bir ayrcalktr. Ayrca, nefslerin ezeli olduunu
sylemek, nefslerin yok olmasnn mantken imknsz olduu anlamna
gelmez. mknsz olan, kdemi sabit olann baki olmamasdr; nefs kadim
olmad iin onun baki olmayabileceini dnmek mmkndr. Nefsin, sonradan yaratlm olduu halde ezeli olmas, Tanrya ramen deil, Onun dilemesi ile olacaktr. Zira lm sonras hayatn bedensiz olaca grn ar biimde tenkit eden Gazzl bile nefsin
lmszln kabul etmeden lm sonras hayatn aklanamayacan
ifade etmektedir (Gazzl, 2011, 73).
Nefsin lmszl grne yneltilen felsefi eletiriler yukarda zikrettiklerimiz ile snrl deildir; ancak btn eletirilere ve bunlarla ilgili
tartmalara yer vermemiz mmkn olamayacandan dine dayal tenkitlere temas etmek istiyoruz. lm sonras bedensiz hayat grnde karlalan en nemli sorun, dindeki cennet ve cehenneme ilikin somut
tasvirlerin nasl izah edilebilecei meselesidir. bn Snnn bu tasvirleri,
ahiret hayatnn hakikatini anlamaktan aciz olan ve insann bedeni ile
insan olduunu zannedenlere ynelik temsili anlatmlar olarak deerlendirdiini sylemitik. Ancak, aada grlerini inceleyeceimiz kelamclarn iddia ettii gibi bu ifadelerin literal/lafzi olarak anlalmas halinde onun grnn nemli sorunlarla karlaaca aktr. Gazzl, bn
Snnn savunduu nefsin lmszl grn hem tenkit etmi hem
de kfr ile itham etmitir. bn Snnn grleri phesiz eletiriden hali
deildir. Ancak, ahiretin varln kabul eden, peygamberi insanlarn en
ereflisi sayan, peygamberin med hakkndaki aklamalarn Tanrnn
ezelde tesis ettii mutlak iyilik/hayr dzeninin gerei olarak gren ve
lm sonras hayat felsefi olarak temellendirmeye alan Mslman bir
filozofun, kfr ile sulanmay hak edip etmedii tartmaldr. Bu hususa,
ileride Gazzlnin lm sonras hayat konusundaki grlerini incelerken tekrar temas edeceiz.

Bedenlerin Diriltilmesi Ya da Cismn Har Gr


slam dncesinde kelamclarn ounlunun savunduu gre gre,
lm ile insan hayat sona ermektedir; lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenleri yeniden diriltecektir. Gelenekte cismn har olarak nitelenen bu gr anlatmak iin bazen dirili teriminin kullanld gzlemlenmektedir. Ancak biz, bu terim bedenlerin kendi kendine dirilmesi gibi
bir arma neden olabileceinden, Tanrnn yaratc fiiline daha uygun
olmas bakmndan diriltili terimini tercih edeceiz ve kelamclarn ounluunun savunduu bu dnceyi Bedenlerin Diriltilmesi Gr olarak adlandracaz. Kelamclarn bedenlerin diriltilmesi grn savunmalarnn temel gerekesi, lm sonras hayattaki ceza ve mkfatn,
haz ve elemin bedenler zerinde gerekleeceini beyan eden Kuran
yetleridir. Bedenle diriltilii savunanlara gre, lm sonras hayata ilikin Tanrnn vaat ettii ceza ve dln hakkyla gerekleebilmesi iin

lm Sonras Hayat

cezaya veya mkfata muhatap olacak olan bedenlerin yaratlmas gerekir. lm sonras hayat tasvir eden ayetleri literal okuma eiliminde
olan bu dnrlere gre, insann kiisel kimlii bedenine endeksli bir
olgudur; insan bedeni ile insandr. Kiisel kimlii beden kriteri ile aklama konusunda bedenlerin diriltilmesini savunan kelamclarla, ateist
materyalist dnrler arasnda benzerlik olduu sylenebilir. Ateist
materyalistler insann bedeni ile insan olduunu, bedenin lmnn
insana dair her eyin sonu anlamna geldiini sylerlerken, teist materyalistler olarak nitelendirebileceimiz kelamclar ise ilahi irade ve kudrete atfta bulunarak lm sonrasnda bedenlerin yeniden diriltileceini
ileri srmektedirler (Teist Materyalist ifadesi hakknda bkz. Peterson
ve Dierleri, 2009, 290). lm sonras hayatn bedenle olacan savunanlar kendi ilerinde iki ksma ayrlmaktadr. Birinci gr savunanlara
gre, insan hayat lm ile sona ermektedir; lmden sonra Tanr bu
dnyadaki bedenlerin aynsn yeniden diriltecektir. kinci gr savunanlara gre ise Tanr, lmden sonra bu dnyadaki bedenin benzerini
yeniden yaratacaktr. imdi srasyla bu iki gr inceleyelim.
slam dncesi geleneinde kelamclarn ounluunun savunduu
Ayn Bedenle Diriltili (idetl-halk) grne gre, insan nefs ve bedenden mteekkil bir varlktr ancak nefs bedenden ayr bir cevher deildir;
insan bedenden ibaret bir varlktr, hayat sadece bedende bulunan bir
arazdr (Gazzl, 2011, 74). Bu sebeple, kelamclarn ou sadece cismani
mead kabul eder, onlara gre nefs, suyun aata, atein kmrde bulunmas gibi bedende bulunan latf nran bir cisimdir (Ts, 1990, 237).
Bu gr savunan kelamclara gre, cismn medn anlam nceki
bedenin btnyle yok olmasndan sonra varla dnmesidir. (Ts,
1990, 236). nsan bedeni ile insandr; lm annda hayat sona erer, insandan geriye bir ey kalmaz; daha sonra Tanr bu dnyadaki ayn bedenleri
lm sonras hayat iin yeniden diriltir. lm, nceki beden ile sonraki
beden arasndaki ontolojik kesintiye, nceki bedenin yok olduu duruma
iaret eder. lmle yok olan bedenin sonra yeniden diriltildii varsayld iin bu anlay kelamda yokun geri dnmesi (madmun idesi)
bal altnda tartlmtr. lmle birlikte beden yok (madm) olmutur; nefsin bedenden ayr varl olmad iin kendi bana varln
srdrmesi sz konusu deildir; yok olan bedenin ayns yeniden yaratlacak, yani, yok olan geriye dnecektir.
Bu anlayta, lmden sonra Tanr nceki bedeni yeniden yarattnda
ikinci bedenle, araya yokluk giren nceki beden ayn olabilir mi?, Birinci ve ikinci yaratlmz arasndaki yokluk dneminin varl, kiisel
kimlii kaybetmemize neden olmaz m? (Yaran, 2010, 265) gibi sorular
gndeme gelmektedir. Nitekim ayn bedenle diriltili grne itiraz
edenlere gre, sonraki beden ile nceki beden zde olamaz; nk eyle kendisi (nefsi) arasna yokluk girmesi muhaldir; madmun idesi ise
bunu gerektirir. yleyse, madmun idesi muhaldir. (Ts, 1990, 237)
Bu eletiriyi biraz amak gerekirse, nce varken sonra yok olan bedenin
sonra yeniden var edilebilmesi iin nceki beden ile sonraki bedenin

453

454

nite 13

arasna yokluun girmesi gerekir; zaten yokluk girmeseydi yeniden yaratmadan sz edilemezdi. Bedenin yeniden var edilmesi (idesi) durumunda, ikinci beden ya birinciden bakadr ya da onunla ayndr. Baka
ise, birinci beden ile ikinci beden birbirinin ayns olamaz; nk bir, tek,
ayn olan ey iki farkl varlkta mevcut olamaz (Ts, 1990, 237-238).
Ayrca, nce varken sonra yok olan bedenin yeniden yaratlmas, geri
dnmesi iin onun nceki varlnn aynsyla mevcut olmas, bunun
gerei olarak, onun nce iinde bulunduu zamann da ona iade edilmesi
gerekir; nk <<bir zamanda>> mevcut olan <<baka bir zamanda>>
mevcut olann gayrdr. (Ts, 1990, 238). Eer byle olursa, yani ikinci
yaratlan bedenin zaman ile ncekinin zaman ayn olursa, sonradan
yaratld kabul edilen beden aslnda nceden yaratlm olur ki bu imknszdr (Ts, ayn yer). Ayn bedenle diriltili anlayna itiraz edenlerin bedenin zdelii iin zamansal sreklilii temel bir koul olarak
kabul ettikleri grlmektedir. Onlarn eletirisini daha iyi anlamak iin
yle bir rnei de dnebiliriz:
Bisikletini paralarna ayrm olan bir kiinin bu paralar bisiklet sahibi
olan tandklarna dattn, paralar alanlarn da bunlar kendi bisikletlerine takp yllarca kullandklarn varsayalm. Paralar btn bu yllar
boyunca deiik bisikletlerin ilevsel eleri oluyorlar Sonra bu datm yapan kii piman oluyor ve yllar sonra emanetlerini geri istiyor. Paralar ele geirince de ilk i olarak bunlar eski plana gre yeni batan bir
araya getiriyor. Soru u: imdi elde dilen bu kullanlm eski bisiklet, datlm olan yepyeni bisiklet ile zde midir? (Denkel, 1998, 59)

Baz felsefecilere gre, bir nesnenin zdeliini koruyabilmesi iin zaman-mekn ierisinde srekli olmas gerekir; yukardaki rnekte olduu
gibi paralara ayrlm bir bisikletin paralar sonradan yeniden bir araya
getirilse bile bu, nceki bisikletin ayns olmayacaktr (Denkel, 1998, 5960). Benzer ekilde, lmden sonra yeniden yaratlan beden, nceki bedenin ayns olamayacaktr, nk bedenin zamansal sreklilii kesintiye
uramtr. lmle yok olann aynen geri dnmesi iin onun btn arazlarnn geri dnmesi gerekir. Zaman, bedenin arazlarndan biridir; lmle beden yok olduunda bu bedenin zaman sona ermitir; yeniden diriltilen bedenin ncekinin ayns olmas iin nceki beden ile ayn zamanda
yaratlmas gerekir. Eer yeniden diriltilen bedenin, yok olan beden ile
ayn zamanda diriltildii kabul edilirse, sonrakinin nceki olduu anlamna gelir ki bu, elikidir. (el-Crcn, 1997, 471). Buradaki temel itiraz
udur: Bizim unsurlarmz birbirine balayan nedensel zincir koptuktan
sonra, Tanr bunlar tekrar balasa bile yaratlan kii ayn kii olamayacaktr. nk nedensel olarak birbiriyle ilikili olup hayat meydana
getiren zelliklerin meknsal/zamansal sreklilii ahsi ayniyet iin zorunlu olduuna gre, benim imdiki maddi terkibimle, benim gelecekteki
terkibim-ki bylece bu ahs maddi bir organizma olarak gelecekte var
olsun- arasnda bir tr nedensel, maddi, srekliliin bulunmas zorunludur. (Peterson ve Dierleri, 2007, 290).

lm Sonras Hayat

Ayn Bedenle Diriltilii, yani madmun idesini savunanlar bu eletirilere iki ynden cevap vermektedirler:
1. nceki beden ile sonradan yaratlan beden arasna iddia edildii gibi yokluk
girmemektedir. <<Yokluk>> eyle kendisi arasna girmemitir, tersine,
eyin yokluu zaman, o eyin iki var olma zaman arasna girmitir.
(Ts, 1990, 238). lmden nce beden farkl zamanlarda varln srdrmektedir; diyelim ki X bedeni t1 ile t5 arasndaki zamanlarda var olmu ve t5 zamannda lmtr. X bedeni t6 zamannda yeniden yaratldnda, t3 zaman ile t4 zaman arasnda nasl bir fark varsa, t5 ile t6 zaman
arasnda da yle bir fark olacaktr. Dolaysyla, bedenle diriltilie itiraz
edenlerin iddia ettii gibi X bedeni lmden sonra yeniden yaratldnda, nceki X bedeni ile sonraki arasna ncekinin zdeliini zedeleyecek
tarzda bir yokluun girmesi sz konusu deildir. Burada araya girdii
dnlen yokluk, X bedeninin iki var olma zaman arasna girmitir; X
bedeni ile X bedeninin kendisi arasna deil.
2. Bir zamanda mevcut olan baka bir zamanda var olann gayrdr, sz
geersizdir. Bir eyin aynyla geri dnmesi iin, onun zamannn da geri
dnmesi gerekmez; zaman bu eyi o ey yapan zorunlu niteliklerden biri
deildir. Szgelimi, imdi mevcut olan Zeyd ile bir saat nceki Zeyd ayn
kiidir; zamann deimesi onun, o olmasn etkilemez. Eer zaman onun
kiiliini deitiren bir unsur olsayd, onun geen her zamanda farkl bir
kii olmas gerekirdi; halbuki bu, tamamen geersizdir (el-Crcn, 1997,
471). Zaman kiisel kimliin temel unsurlarndan biri olsayd, sorun
sadece lm sonras hayat ile snrl olmaz, iki farkl zamanda olan her
kiinin farkl kiiler olmas gerekirdi (Ts, 1990, 239). Hatta bir zamanda mevcut olan baka bir zamanda var olann gayrdr, gr kendi
iinde elikilidir; nk bu tezi savunan bir kimse, bu itirazna cevap
verecek kiinin soruyu soran kiiyi muhatap alamayacan kabul etmesi
gerekir. O, bu itiraz ynelttiinde belli bir zamanda bulunan bir kiidir;
kendisine cevap verildiinde ise zaman gemi ve o artk baka bir kii
olmutur (el-Crcn, 1997, 471). Dolaysyla, ayn bedenle diriltilii savunanlara gre, lm sonras hayatta yeniden diriltilen kiinin len kii
ile ayn zamanda olmamas, onun nceki kii ile zde olamayaca anlamna gelmez. Ayrca, ayn bedenle diriltilii savunan baz dnrlere
gre kiisel kimlik iin meknsal/zamansal sreklilik temel bir koul olarak da grlmeyebilir. Onlara gre, biz temelde ifreli maddeden mrekkep fizyolojik organizmalar olduumuza gre, Tanr bizi tekrar yaratabilir, lmeden nce sahip olduumuz btn fiziksel ve psiik
niteliklerle programlayabilir. (Peterson vd. 2007, 292).
Bedenle diriltili grn savunan baz felsefecilere gre ise, lm sonras hayatta yaratlacak bedenlerin bu dnyadakilerin ayns olmas art
deildir. ada din felsefecisi John Hickin Replika Teorisi (The Replica
Theory) olarak adlandrlan grne gre, lmden sonra hayat bu
dnyadaki bedenlerin benzerlerinin (misl) yeniden yaratlmas ile gerekleecektir. Hicke gre, lm ile birlikte insann hayat sona erer; insan-

455

456

nite 13

dan geriye bir ey kalmaz; Tanr teki dnyada bu dnyadakinin benzeri


bir bedenle insan yeniden diriltir. O, bu grn aklamak iin yle
bir kurguyu tasavvur etmemizi nerir:
lk olarak farz et ki Birleik Devletlerde yaan bir kii-John Smith- aniden
ve aklanamaz bir biimde arkadalarnn gznn nnden kayboluyor
ve ayn anda onun tam bir benzeri (replica) aklanamaz bir biimde Hindistanda zuhur ediyor. Hindistanda zuhur eden kii hem beden hem de
zihni zellikler bakmndan Amerikada yok olan kiinin tam benzeridir.
Hafza sreklilii, parmak izi, sa ve gz rengi, midesinin ierii, hatta
inanlar, alkanlklar, duygular ve zihni eilimlerine varncaya kadar
btn fiziki zellikleri tam benzerlik tamaktadr. Dahas, John Smithin
replikas kendinin, Birleik Devletlerde yok olan John Smith olduunu
dnyor. Btn mmkn testler yaplp mspet ktktan sonra, arkadalarn John Smithi John Smith olarak kabul etmeye sevk eden etkenler
kesinlikle baskn gelecektir ve onlarn, John Smithi, btn hatralar ve
dier zellikleri ile birlikte John Smithden baka biri olarak grmesi bir
yana, onun bir ktadan baka bir ktaya gizemli transferini bile sarf- nazar
etmelerine sebep olacaktr. kinci olarak farz et ki John Smithimiz aklanamaz biimde kaybolmak yerine lyor ve onun lm annda bir John
Smith replikas yine btn hatralar ve dier zellikleri ile birlikte Hindistanda zuhur ediyor. Bana yle geliyor ki elimizde onun cesedi olsa bile
bizim, bu John Smithi, lm olan John Smith olarak kabul etmemiz gerekir. Tam olarak unu sylememiz gerekecektir: O, mucizevi bir biimde
baka bir yerde yeniden yaratlmtr. nc olarak farz et ki John Smith
ld zaman John Smith replikas Hindistanda deil de yeniden yaratlm insanlarn yaad tamamen baka bir dnyada, yeniden yaratlm
bir replika olarak zuhur ediyor. Bu dnya, bizim imdi aina olduumuz
dnyadan ayr olan kendi meknna sahiptir. Yani, her iki dnyadaki her
bir nesne meknsal olarak ayn dnyadaki dier her bir nesne ile ilikili
olsa da yeniden yaratlm dnyadaki bir nesne, bizim imdiki dnyamza
gre herhangi bir mesafede veya ynde bulunmaz. Bu faraziye, bedenlemi insan kimliinin Tanr tarafndan yeniden yaratlmasn anlamaya
balayacak kii iin bir model sunar. (Hick, 1990, 123-124)

Hickin replika teorisine gre, lm sonras hayat bu dnyadaki bedenin


tpa tp benzeri olan bir beden ile olacaktr. Hickin teorisi nefs-beden
dalizmini kabul etmedii iin lm sonras hayattaki kiisel kimlii izah
etmek iin beden kriterini esas alarak ahiretteki bedenlerin bu dnyadaki
bedenlerin benzeri olacan varsaymaktadr. Hick, benzer beden
(replica) anlay ile bu dnyadaki insan ile lm sonras hayatta diriltilecek insann zde olduunu aklamaya almaktadr. Burada cevaplanmas gereken soru udur: Eer kiisel kimlik sadece bedene bal bir
olgu ise, lm sonras hayatta diriltilecek benzer beden, bu dnyadaki
ile zde olabilir mi? Hick yukarda yer verdiimiz pasajda ilk olarak
dnyada gerekleebilecek bir rnekten hareket etmekte, daha sonra bu
modelin lm sonras hayat iin de geerli olabileceini ileri srmektedir:
Her eyden nce, burada btn arlk adeta bedenin zdeliine yklmtr. Ne var ki, szgelimi Avustralyada len ve izah edilemez bir ekilde, Amerikada yaad iddia edilen kiinin aynln savunmak olduka g grnmektedir. Kald ki, felsefi anlamda, lm tecrbe den

lm Sonras Hayat

kiinin, lmeden nceki durumuyla yzde yz zde olduunu da syleyemeyiz. lm olayn yaayan kiinin bu tecrbesi, daha nceki kimlii zerine eklenmi bir fazlal oluturmaktadr. (Ko, 1991, 190-191).
Dolaysyla, Hickin dnyada gerekleebileceini varsayd ilk iki rneini kabul etsek bile, lm sonras hayat ile ilgili ncsn kabul
etmek olduka zordur. Nitekim ilk iki rnekte benzerin nceki insann
ayns olduu onun arkadalarnn tankl ile aklanmaktadr. Ancak
lm sonras hayatta ortaya kan benzerin nceki ile zde olup olmad konusunda arkadalarnn tankl sz konusu olamayacandan
sadece hatralar onun zdelii iin dayanak oluturacaktr ve bu ynyle nc durum ilk iki durumdan farkllk arz etmektedir; nk bu
kez arkadalar gelememektedir. Buradaki arkadalar bu yeni dnyann
yerlisi olan tandklardr. (Ko, 1991,191). Burada tanklk yapma durumunda olan kiiler de, kendi kiisel kimliklerini ispatlamak iin baka
tandklara ihtiya duyacaklarndan, onlarn benzer konusundaki tanklklar ie yaramayacaktr (Ko, ayn yer).
Benzer bedenle diriltili grne yneltilen bir dier itiraz, Tanrnn
vefat eden insanla ayn grnen, ayn hafza iddialarna sahip veya ayn
kiilie sahip birden fazla kii yaratmasnn mantksal olarak mmkn
olduu iddiasna dayanr. Birden ok tpatp benzer senaryosuna gre,
bir kii iin iki iddia sahibinin, mesela James ve Johnun, bulunmas ve
her ikisinin de kendisinin Peterin tekrar yaratlm hali olduunu iddia
etmesi durumunda, bunlardan hangisinin gerekten Peter olduuna karar vermemizi salayacak bir zemine sahip deiliz. (Peterson vd. 2009,
294). Mantktaki ayniyet ilkesi gerei, bir ey ne ise odur; eer birisi Peter
ise dierinin Peter olmamas gerekir; ancak ikisi de kendisinin Peter olduunu iddia etmektedir. Bu durumda, eer kimin Peter olduunu tespit
etmek iin herhangi bir lte sahip deil isek hibirinin Peter olmamas
gerekir: Birinin Peterla ayn grnmesi ve Petern fiillerini eskiden
yapm olduuna dair hafza iddialarnda bulunmas, bizi o kiinin Peter
olduunu ve o fiilleri yaptn iddia etmeye zorlamaz. (Peterson ve
dierleri, ayn yer). Benzer bedenle diriltili anlaynda bu itiraza yle
cevap verilebilir. Tanr sadece mantksal olarak mmkn olan eyleri
yapabilir; iki veya daha fazla kiinin hem kendileriyle hem de lm olan
bir kii ile ayn olmas mantksal olarak mmkn deildir; Tanr vefat
eden kiiyle ayn iki tane bireyi tekrar yaratamaz. Bu durumda, birden
ok tpatp benzer senaryosu baarszla urar. (Peterson vd. 2009,
295).

Nefsin Yeniden Bedenle Birleecei Gr Ya da Felsefe-Din


Uzlatrmas
Kelamclarn ounun lm sonras hayat lmle yok olan bedenin sonra yeniden diriltilmesi (madumun iadesi) olarak tasavvur ettiklerini
grdk. Buraya kadar lm sonras hayat konusunda birisi ilahiyat
filozoflarca savunulan nefsin lmszl, dieri kelamclarn ou

457

458

nite 13

tarafndan savunulan bedenlerin diriltilmesi gr olmak zere iki anlay incelemi olduk.
lm sonras hayat konusunda yukardaki felsefi ve dini anlaylar birletiren nc bir gr daha mevcuttur; bu gr slam dncesinde
Gazzl, Suflerin ou ve baz kelamclar savunurken (el-Crcn, 1997,
479), bat felsefesinde ise Katolik gelenein nde gelen filozofu/teologu
Thomas Aquinas savunmaktadr (Dyke, 2007, 375). Buna gre, lm ile
birlikte beden yok olsa bile nefs varln srdrmekte, ancak lm sonras hayat sadece nefs ile deil nefs ile birleecek bir bedenle olacaktr;
lm sonrasnda nefs ile birleecek bedenin nceki bedenin ayns olmas
art deildir. Bu grn nde gelen savunucularndan Gazzlye gre,
bedenin dirilii ruhun herhangi bir bedene dndrlmesi ile mmkndr. Bu ister nceki bedenin maddesinden, ister bir bakasndan, ister
yeni batan yaratlan bir maddeden olsun fark etmez. nk insan bedeni ile deil, nefsi ile insandr. Zira kklkten itibaren yalanncaya
kadar bedenin czleri zayflama, imanlama, besinlerin deimesi suretiyle deiiklie uramtr. Bu arada onun mizc da deimise de insan
ayn insandr. Bu, yce Allahn kudreti dhilinde olup, o nefsin bu bedene dnmesiyle gerekleir. nk aleti olan bedeni kaybetmekle, nefsin cismn ac ve lezzetleri almas imknsz hale gelmiti. imdi ise nceki gibi bir alete kavumasyla gerek bir dn meydana gelmitir.
(Gazzl, 2011, 78-79). Gazzlye gre, nefsin lmszln savunan
filozoflarn grlerinin tamam yanl deildir; onlarn aklsal zevklerin
duyusal zevklerden daha stn olduu, lm sonrasnda nefsin varln
srdrecei gr isabetlidir. Nitekim nefsin lmszln kabul
etmeden ahiret hayatn aklamak mmkn deildir. Filozoflarn hatas,
lm sonras hayat konusundaki grlerini sadece akla dayandrmalar,
dinin aklamalarn gz ard etmeleridir (Gazzl, 2011, 73). Ona gre,
filozoflarn dine aykr den grleri unlardr: Kuranda tasvir edildii zere cesetlerin dirileceinin inkr, cennette cismani zevklerin varlnn inkr, cehennemde cismani aclarn varlnn inkr. (Gazzl,
ayn yer). Gazzl, lm sonras hayatn sadece nefs ile olaca, bedenlerin diriltilmesinin farkl sorunlara yol aacan ileri sren filozoflara
kar felsefi mlahazalarda bulunmu olsa da meseleyi nihai anlamda
ilahi irade ve kudrete referansta bulunarak aklamaya alr. Filozoflar, ahiretle ilgili dini haberlerin insanlarn anlayabilmeleri iin sembollerle anlatm olduunu iddia ederek bunlarn tevil edilebileceini dnrken, Gazl cennet ve cehennem ile ilgili ifadelerin Tanrnn kudreti
asndan imknsz olmad iin tevil edilemeyeceini iddia etmektedir. (Dlek, 2009, 166).
Yeniden dirilii inkr eden kimse varlk sebeplerinin grdkleri ile snrl
olduunu nereden bildiini, grdnden baka bir yolla bedenlerin dirilmesini niin imknsz telakki ettiini dnmemektedir. Hlbuki bu
konuda dirili annda yeryznn insan spermasna benzer bir yamurla
kaplanp bunun topraa karaca eklinde baz rivayetler vardr. lahi
sebepler arasnda cesetlerin dirilmesini gerektiren ve toplanan nefisleri
kabul edecek kvama getiren bizim bilmediimiz buna benzer bir sebebin

lm Sonras Hayat

bulunmas neden imkansz olsun ki ?! Bu inkrn dayana sadece bunu


uzak bir ihtimal saymaktan baka bir ey deildir. (Gazzl, 2011, 82).

Dalist anlay savunan Gazzlye gre, lm sonras hayattaki bedenin


ncekinin ayns olmas gerekmedii gibi benzeri olmas da art deildir;
nemli olan herhangi bir bedenin diriltilmesidir. Onun gr lm sonrasnda nefsin varln srdrdn kabul ettii iin felsef, bedenlerin
yaratlacan varsayd iin de kelm adan tatminkr bir aklama
tarz olarak grlebilir. Ancak bu anlayta karlalan en nemli sorun,
teistik anlayta eletirilen ruh g dncesine kap aralamasdr. Zira
bn Snnn nceden iaret ettii gibi, birisi kar da Hangi topraktan,
hava, su ve ateten olursa olsun, nefis iin bir beden diriltilecektir. O
bedenin ilk hayatta iken sahip olduu unsurlarn aynsna sahip olmas
art deildir derse bu dorudan ve apak ruhg anlamna gelir.
(bn Sn, 2011, 15). nk ikinci varolutaki insan bedeni ilk varolutaki bedenin ayn deildir. O halde ruhun ilk bedenden baka bir bedene
dnmesi tam bir ruhgdr. (bn Sn, ayn yer). Gazzl savunduu
grn byle bir soruna yol aacann farkndadr; ancak o, ruh g
eletirisinin nemli olmadn dnr: bunun ruhg olduunu ileri
srerek nefsin bedene dnn imknsz grmenize gelince, isimler
konusunda bir sknt yoktur. Dinde olan eyi kabul etmek gerekir, varsn
ruh g olsun! Biz sadece bu dnyada ruh gn kabul etmiyoruz,
Yeniden dirilite ise ister ruhg densin ister denmesin, biz ona kar
deiliz. (Gazzl, 2011, 79). Gazzl filozoflarn savunduu nefsin lmszl grn ruh g sonucunu dourmas pahasna savunmaktadr. Ancak yukarda da ifade ettiimiz gibi nefsin lmszln savunan bn Sn her trl ruh g dncesine kar kmaktadr. O, her
nefsin bir bedenle birlikte, belli bir zamanda ortaya ktn, bedenin
lmmden sonra belli bir kimlik kazanm nefsin varln srdrmeye
devam edeceini, ancak onun baka bir bedene gemesinin mmkn
olmadn savunmaktadr. bn Snya gre, bedenle diriltili gr
rtlnce nefsin bedenle birleecei gr de rtlm olur. Eer
bedenlerin yeniden diriltildii kabul edilirse-her bedende sadece bir nefs
bulunduundan- diriltilen bedenlerle birlikte yeni nefslerin de var edilmesi gerekir. Ortaya kan yeni nefsler, lmle birlikte yok olan nceki
bedenle var olmu olan nefslerle ayn olamayacandan lm sonras
hayat inancnn dayand ceza ve mkafaat dncesi de anlamsz hale
gelecektir (bn Sn, 2011, 25).
Gazzl, insann nefsi ile insan olduu ve nefsin lmszl konusunda
bn Snnn grlerini benimsemekle birlikte onun ruh g konusundaki eletirilerine felsefi olarak cevap ver(e)memektedir. O, nefsin lmden sonra baka bir bedene geecei grn dinin gerei olarak sunmakta, byle bir anlayn beraberinde getirdii ruh g eletirisine,
Din byle gerektiriyor, diyerek karlk vermektedir. Burada,
Gazzlnin lm sonras hayat konusundaki anlaynn dinin ngrd ahiret hayat ile zdeletirilip zdeletirilemeyecei sorunu nem
arz etmektedir. Yukarda grdmz gibi ayn bedenle diriltili gr-

459

460

nite 13

n savunan kelamclara gre, nefsin varln ve lmszln kabul


etmek dini aklama tarznn zorunlu koulu deildir. lm, insana dair
her eyin-nefs dahil- sonudur; lmden sonra bu dnyadaki bedenler
yeniden diriltilecektir. Dolaysyla, Gazzlnin nefsin lmszln
varsaymadan lm sonras hayatn aklanamayaca tezi dini doktrinin
savunucusu olduunu syleyen kelamclardan ziyade filozoflarn grne dayanmaktadr. Bu durumda onun, kendisinin de ruh g sonucuna gtrdn kabul ettii grn din ile temellendirmek yerine,
dinin belli bir yorumuna dayandn sylemesi, ya da Dinde olan eyi
kabul etmek gerekir, varsn ruh g olsun! sznn eliki barndrdn kabul etmesi gerekir. Gazzl bu eletiriye, kelamclarn ounun
dinin lm sonras hayat konusundaki retisini yanl yorumladklar
tarznda yant verebilir. Zaten o, kelamclarn ayn bedenle diriltili grn eletirerek, bu anlayn din ile badamadn dndn ifade
etmi olmaktadr (Gazzl, 2011, 74-76). Eer kelamclarn ayn bedenle
diriltili gr ve filozoflarn bedensiz hayat gr doru deil ise
burada u sorular gndeme gelmektedir: Eer kelamclarn lm sonras hayatn bu dnyadaki bedenlerin diriltmesi suretiyle olaca gr
dinen doru deil ise, Gazzlnin tenkit ettii nefsin lmszl grnn dine aykr olduunun dayana nedir? Nefsin lmszln
savunan Mslman filozoflarn grn kfr ile itham etmek dinin
gerei midir yoksa dinin belli bir yorumundan m ileri gelmektedir? Bu
sorularn cevabn bn Rdn Tehftnde bulmak mmkndr. bn
Rde gre, bir Mslman kfr ile itham etmek iin, ithama konu olan
meselede icmann bulunmas gerekir; ancak lm sonras hayatn bedenle olaca konusunda Mslmanlar arasnda farkl grler sz konusudur, hatta Gazzlnin kendisi bile baz eserlerinde ahiretin ruhn olabileceini sylemitir:
O bu kitapta (Tehftl-felsife) hibir Mslmann ahiretin ruhn olduunu sylemediini ifade ederken, bir baka eserinde, sflerin, ahiretin
ruhn olduunu kabul ettiklerini syler. Bu durumda ahiretin duyusal
deil, ruhn olduunu benimseyenlerin kfir saylmalar ittifakla (icm)
gereklememektedir. Ayrca bizzat kendisi, ahiretin ruhn olabileceini
de sylemitir. Bir baka kitapta ise tekfrin ancak ittifakla (icm) olduu
hususunu tekrarlamtr. Hi phesiz bu adam felsefeye kar hata iledii gibi dine kar da hata ilemitir. (bn Rd, 2011, 89-90).

bn Rdn Gazzlye ynelttii bu eletiriler dikkate alndnda, teist


gelenekte lm sonras hayat konusundaki herhangi bir gr dini anlay ile zdeletirip, dierlerini tmyle inkr etmek yerine, bu konudaki grleri ahiret hayatnn naslln aklama konusundaki farkl
izah tarzlar olarak deerlendirmek daha isabetli olacaktr. Bu bak asyla deerlendirildiinde, filozoflara ynelttii kfr itham bir kenara
braklrsa, Gazzlnin savunduu grn, lm sonras hayat konusundaki felsefi ve dini aklama tarzlarn uzlatrmaya dnk nemli bir
teebbs olduu sylenebilir. Nitekim bn Snnn savunduu nefsin
lmszl grnde lm sonras hayatn bedensiz olaca varsayld iin Kurandaki cennet ve cehenneme ilikin somut tasvirleri izah

lm Sonras Hayat

etmek olduka zordur. te taraftan bedenle diriltili grn savunan


kelamclarn lm ile hayat sona eren ve yok olan bedenin, sonra yeniden yaratlacak bedenle zde olaca iddiasn, kiisel kimliin srekliliini salayan nefsin mevcudiyetini kabul etmeksizin aklamak da son
derece zordur. Gazzl, Nefsin lmszln varsaymadan lm sonras hayat aklanamaz derken kelamclarn teorisinde kiisel kimlii
aklamada karlalan soruna iaret etmi oluyordu. Dolaysyla Gazzl
filozoflarn nefsin lmszl gr ile kiisel kimlii, kelamclarn
bedenin diriltilecei gr ile de ayetlerin zahiri anlamn korumu
olmaktadr. Bedensiz hayat grn savunan ilahiyat filozoflarn grlerini eletirdii gibi, nefsin ayr bir cevher olduunu kabul etmeyen,
harin sadece bedenle olacan iddia eden kelamclarn grlerini de
tenkit eden Gazzl, Ruhani ve cismani olmak zere iki mutluluun/acnn birlikte gereklemesini engelleyen nedir? diye sorarak, aslnda felsefi ve dini aklama tarznn sentezinin yaplmasnn daha makul bir yol olabileceini ima etmi olmaktadr (Gazzl, 2011, 73; Dlek,
2009, 163). F. er-Rznin syledii gibi, medn ruhn ve cismn olacan syleyenler din ile felsefeyi birletirmeyi murat etmilerdir. Bu gr savunanlara gre, ruhlarn mutluluu Tanry bilmek ve Onu sevmektir; cisimlerin mutluluu ise duyusal eyleri idrak etmektir. Dnyada
bu iki mutluluu birletirmek mmkn deildir. nk insan gayb leminin aydnlnn tecellilerine odaklandnda cismn lezzetlere iltifat
etmedii gibi, duyusal lezzetlere kavuunca da ruhn lezzetlere iltifat
etmez. Bu iki mutluluun birletirilememesi beeri ruhlarn bu dnyadaki zayflndan ileri gelir. Bedenin lm ile birlikte insann ruhu saflk
ve kutsallk lemine uzandnda glenir ve kemale erer. kinci defa
bedene dndnde ise artk bu iki mutluluu birletirecek kadar gldr. te bu durum, mutluluun en son noktasdr (el-Gyetl-Kusva)
(el-Crcn, 1997, 483-484).
Buraya kadar lm sonras hayat konusundaki temel gr ana hatlaryla incelemi olduk. Yukarda da sylediimiz gibi, mead (dn)
terimi bu tartmalarda merkezi bir yer tutmaktadr. lm sonras hayat
savunanlarn hemen hepsi bir dn olacan kabul etmektedirler;
fikir ayrl bu dnn nasl olaca konusunda ortaya kmaktadr.
Nefsin lmszln savunan bn Snya gre dn, nefsin asl yurduna dnmesi; bedenlerin diriltilmesini savunan kelamclara gre, lmle yok olan bu dnyadaki bedenlerin yeniden geri dnmesi anlamna
gelir. Gazzlye gelince, ona gre dn ne sadece nefsin ne de sadece
bedenin dndr; gerek anlamda dn, nefsin, lmle birlikte kaybettii aletine, yani herhangi bir bedene kavumas/dnmesi manasna
gelir.

461

462

nite 13

zet
nsan hayatnn lmle sona ermedii dncesi, teistik dinlerdeki temel
kabullerden biridir. slamiyette ahiret, temel iman esaslarndan biri olup,
ou kez Tanrya iman ile birlikte zikredilecek kadar nem tar. lm
sonras hayatn nasl olaca konusunda teist dnrler arasnda gr
ayrl sz konusudur. Bu konudaki fikir ayrlklarn anlamak iin kiisel kimlik konusundaki temel grleri bilmek gerekir. Zira lm sonrasnda hayatn devam edip etmeyecei veya nasl yeniden balatlaca
konusundaki anlay farkllklar insann bu dnyadaki hayatnn ne anlama geldii, insann ne ile insan olduu, insann kiisel
kimliini/benliini salayan temel ltn ne olduu tartmalar ile
yakndan ilikilidir. Kiisel kimlik konusu, insan olmamz bakmndan
kendimizle ilgili sorunlar inceler; Ben neyim/kimim? Ne zaman ben
oldum? ldmde ben ne olacam? gibi sorularn yantlarn aratrr. Kiisel kimlik konusunda balca kriter ne kmaktadr. Bunlardan birincisine gre insan bedeni, fiziki zellikleri ile insandr (beden
kriteri). kincisine gre, kiinin ayniyetini koruyabilmesi iin uur-hafza
srekliliine sahip olmas gerekir (hafza kriteri). nc kritere gre,
insann kisel kimliinin temeli nefstir (nefs kriteri).
lm sonras hayatn nasl olaca konusunda teist gelenekte temelde
gr mevcuttur. Bunlardan birincisi, Nefsin lmszl ya da Bedensiz
Hayat olarak adlandrlr. Bat felsefesinde Eflatun, Descartes, Kant ve
Swinburne gibi filozoflarca savunulan bu grn slam dncesindeki
en nemli temsilcisi bn Sndr. Dalist bir anlay benimseyen bn
Snya gre, insan bedeni ile deil nefsi ile insandr. Beden, nefsin ynettii bir aratr; lm ile birlikte beden/alet yok olurken, nefs varln
srdrmeye devam eder. Ona gre Kurandaki cennet ve cehenneme
ilikin mutluluk ve kederin bedensel olacan beyan eden ayetler, insann mahiyetinin bedene bal olduunu dnen sradan insanlar
(avam) ktlkten men edip, iyilie sevk etmeyi murat eden temsili anlatmlardr. lgili ayetlerin arkasndaki derin mana anlaldnda gerek
mutluluun ve kederin bedensel deil insan insan yapan nefs ile olaca
anlalr. bn Sn ahiret hayatn kesinlikle inkr etmemekte, kiisel kimlik konusunda nefs kriterini esas ald iin lm sonras hayatn beden
ile deil nefs ile olacan savunmaktadr.
Kelamclarn ounluunun savunduu ikinci gr, Bedenlerin Diriltilmesi Ya da Cismn Har gr olarak adlandrlmaktadr. Kelamclarn
ounluuna gre, lmden sonra bu dnyadaki bedenlerin ayns ahiret
hayatnda yeniden diriltilecektir. Cismn medn anlam, nceki bedenin btnyle yok olmasndan sonra varla geri dnmesidir. nsan bedeni ile insandr; lm annda hayat sona erer, insandan geriye bir ey
kalmaz; daha sonra Tanr bu dnyadaki ayn bedenleri lm sonras
hayat iin yeniden diriltir. lm, nceki beden ile sonraki beden arasndaki ontolojik kesintiye, nceki bedenin yok olduu duruma iaret eder.
lmle yok olan bedenin sonra yeniden diriltildii varsayld iin bu

lm Sonras Hayat

anlay kelamda yokun geri dnmesi (madmun idesi) bal altnda tartlmtr. lmle birlikte beden yok (madm) olmutur; nefsin
bedenden ayr varl olmad iin kendi bana varln srdrmesi sz
konusu deildir; yok olan bedenin ayns yeniden yaratlacak, yani, yok
olan geriye dnecektir. Bedenlerin diriltilmesi grn savunan ada
din felsefecisi John Hicke gre ise diriltilen beden nceki bedenin ayns
deil, benzeri (replika/misl) olmas yeterlidir.
lm sonras hayat konusundaki nc gr ise, Nefsin Yeniden Bedenle Birleecei Gr olarak adlandrlmaktadr. Bu grn en nemli
savunucusu Gazzldir. Ona gre, lm sonras hayat ne bn Snnn
iddia ettii gibi sadece nefs ile ne de kelamclarn savunduu gibi sadece
beden ile olacaktr. Dalist anlay benimseyen Gazzlye gre, nefsin
varln kabul etmeden lm sonras hayat aklamak mmkn deildir; lm ile beden yok olmakta ancak nefs varln srdrmektedir.
Tanr lmsz nefsleri herhangi bir beden ile yeniden birletirecektir.
Gazzlnin gr hem nefsin lmszln hem de bedenlerin diriltilmesini ngrd iin aslnda lm sonras hayat konusunda felsef ve
din grleri birletirmeye dnk bir teebbs olarak deerlendirilebilir.

463

464

nite 13

Gzden Geir

Kiisel kimlik konusundaki kriterler nelerdir?


Kiisel kimlik ile lm sonras hayat konusundaki
teoriler arasndaki ba aklaynz?
Med Mdmun desi Replika, Dalizm,
Cismn Har, Tenash ve Nefs terimlerini
aklaynz.
Nefsin lmszl grn kimler
savunmaktadr? Bu gr savunanlarn temel
gerekeleri nelerdir?
bn Sn bedenlerin diriltilmesi grn hangi
alardan tenkit etmektedir?
lm sonras hayat konusunda Kelamclarn
ounluunun savunduu gr hangisidir?
Gazzl lm sonras hayat konusunda bn Sinann
ve Kelamclarn grlerini hangi ynlerden
eletirmektedir?
lm sonras hayattaki bedenlerin bu
dnyadakilerin ayns olmas zorunlu mudur? Hick
ve Gazzlnin grlerini karlatrnz.

lm Sonras Hayat

Kaynaklar
Akba, M. (2002) Kiisel Kimlik ve lm Sonras Hayat, Felsefe Dnyas, say: 35.
Alper, .M. (2010) bn Sn, stanbul: SAM.
Aristoteles (2001) Ruh zerine, (ev. Z. zcan), stanbul: Alfa.
el-Crcn, S.. (1997) erhul Mevkf, (thk. A. Umeyre), Beyrut: 1997, c.
III.
Davies, B. (1993) An Introduction to the Philosophy of Religion, Oxford:
OUP.
Davis, S.T. (2000) Philosophy and life after death: the questions and
options Philosophy of Religion: a guide and anthology, (Ed. B. Davies),
Oxford: OUP.
Denkel, A. (1998) Nesne ve Doas, stanbul: Gebe Yay. (ikinci bask).
Denkel, A. (1998) Bilginin Temelleri, stanbul: Metis, (ikinci basm).
Descartes, R. (1998) lk Felsefe zerine Metafizik Dnceler, (ev. M. Karasan), stanbul: MEB.
Dlek, H. (2009) Tehaftlerde lmszlk Problemi, Ankara niversitesi
Sosyal Bilimler Enstits, Felsefe Din Bilimleri (Din Felsefesi) A.D. (Baslmam Doktora Tezi)
Durusoy, A. (2008) bn Sin Felsefesinde nsan Ve lemdeki Yeri (Nefs, Akl
ve Ruh), stanbul: FAV, (2. bask).
Dzgn, .A. (2011) Modern Bat Dncesinde lm Sonrasna likin Tartmalar: Eletirel Bir Tahlil, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi,
51:1.
Dyke, C. V. (2007) Human identity, immanent causal relations, and the
principle of non-re peatability: Thomas Aquinas on the bodily
resurrection, Religious Studies, 43.
Erdem, H. (2004) Problematik Olarak Din-Felsefe Mnasebeti, Konya: H-Er
Yay.
Fazlolu, . (2005), Bu-Arada Olmak, Anlay Dergisi,
http://www.ihsanfazlioglu.net/yayinlar/makaleler/1.php?id=24
[16.10.2011]

S.25,

Gazzl (2011) Tehftl-Felsife, Yirminci Mesele, (inde) Felsefe Ve


lm tesi, (Haz. M. Kaya), stanbul: Klasik.
Hick, H.J. (1990) Philosophy Of Religion, New Jesey: Prentice Hall
International, Inc., (Fourth Edition).
bn Rd (2011) Tehftt-Tehft, Yirminci Mesele, (inde) Felsefe Ve
lm tesi, (Haz. M. Kaya), stanbul: Klasik.

465

466

nite 13

bn Sn, (1383) el-rt vet-Tenbht, Kum: Nerul-Bela, c. 2.


bn Sn, (2005) Kitbu-ifa: Metafizik II, (ev. E. Demirli, . Trker),
stanbul: Litera.
bn Sn, (2011) el-Adhaviyye fil-Med, (inde) Felsefe Ve lm tesi,
(Haz. M. Kaya), stanbul: Klasik.
Ko, T. (1991) lmszlk Dncesi, stanbul: z.
Kurunolu, F. N. (2006) bn Sinada Mead, Marmara niversitesi Sosyal
Bilimler Enstits, lahiyat A.D., Fel. Ve Din Bil. B.D. (Baslmam Yksek Lisans Tezi)
Mirn, S. (1992) el-Cnibul-lhiyyu Inde bn Sn, Beyrut: Dr-u
Kuteybeh (et-Tabatul-l).
Olson, E.T. (2011) Personal Idendity, Stanford Encyclopedia of Philosophy,
http://plato.stanford.edu/entries/identity-personal/ [20.08.2011]
Peterson, M. vd. (2009) Akl ve nan: Din Felsefesine Giri, (ev. R. Acar)
stanbul: Kre, (2. Bask).
Er-Rz, F. (Tarihsiz) Kitabun-Nefs ver-Ruh ve erh-u Kuvh,
(Tahk.M.S.H. el-Masm) Islamabad: Islamic Research Institute.
Er-Rz, F. (2011) el-Metlibul-liye minel-ilmil-ilh, Dokuzuncu Fasl:
Beden ldkten Sonra Nefsin Varln Devam Ettirdiinin Aklanmas, (inde) Felsefe Ve lm tesi, (Haz. M. Kaya), stanbul: Klasik.
Saruhan, M.S. (2006) slam Filozof ve Dnrlerinde lm Korkusu ve
Tedavisi Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, C. 47, S. I.
Reber, M.S. (2001) Benliin Varl ve Bilgisi, Felsefe Dnyas, Say:33.
Swinburne, R. (1997) The Evolution of the Soul, Oxford: Clarendon Press
(Revisid Edition).
Ts, A.A. (1990) Tehftl-Felsife (Kitabuz-Zuhr), (ev. R. Duran) Ankara: Kltr Bakanl Yay.
Yaran, C.S., (2010) Din Felsefesine Giri, stanbul: Rabet.

lm Sonras Hayat

Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi lm sonras hayat konusunda
kelamclarn ounluunun savunduu gr en iyi
yanstmaktadr?
a) lm her eyin sonudur; insan tekrar diriltilmez.
b) lm ile beden yok olur; nefs var olmaya devam eder.
c) lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin aynsn
diriltir.
d) lmden sonar nefs ve beden yeniden birleecektir.
e) lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin
benzerini diriltir.
2. John Lockea gre kiisel kimlik konusundaki temel kriter
aadakilerden hangisidir?
a) Beden
b) Hafza
c) Nefs
d) Ruh
e) Beyin
3. Aadakilerden hangisi bn Snnn lm sonras hayat
konusundaki temel tezlerinden biridir?
a) Gerek ac ve mutluluk duyusal olandr.
b) lmden sonra nefs ve beden yeniden birleecektir.
c) nsan sadece bedeni ile insandr.
d) lm bedenin sonudur; nefs varln srdrr.
e) lmden sonra Tanr benzer bedenler yaratacaktr.
4. John Hickin replika teorisine gre aadakilerden hangisi
dorudur?
a) lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin
aynsn yaratacaktr.
b) lmden sonra Tanr herhangi bir beden yaratacaktr.
c)

lmden sonra ruh baka bir beden ile birleecektir.

d) lmden sonra yok olan bedenler farkl biimde


yaratlacaktr.
e)

lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin


benzerini yaratacaktr.

467

468

nite 13

5. Aadakilerden hangisi Gazzlnin lm sonras hayat


konusundaki temel tezlerinden biridir?
a)

Nefsin varln kabul etmeden lm sonras hayat


aklanamaz.

b)

lmden sonra bu dnyadaki bedenlerin ayns


yaratlacaktr.

c)

Cennet ve cehenneme ilikin tasvirler temsili


anlatmlardr.

d)

lm sonras hayat iin sadece bedenlerin diriltilmesi


yeterlidir.

e)

Gerek ac ve mutluluk sadece nefsani olanlardr.

lm Sonras Hayat

Deerlendirme Sorularnn Doru Yantlar


nite1

nite2

nite3

nite4

nite5

nite6

nite7

1 -C

1 -E

1 -D

1 -B

1 -D

1 -D

1 -A

2 -A

2 -D

2 -C

2 -B

2 -E

2 -D

2 -C

3 -B

3 -C

3 -B

3 -C

3 -A

3 -E

3 -D

4 -E

4 -A

4 -A

4 -D

4 -B

4 -A

4 -D

5 -D

5 -B

5 -E

5 -A

5 -C

5 -B

5 -E

nite8

nite9 nite10 nite11 nite12 nite13


nite13

1 -A

1 -B

1 -E

1 -E

1 -E

1 -C

2 -C

2 -C

2 -C

2 -A

2 -D

2 -B

3 -D

3 -D

3 -B

3 -B

3 -B

3 -D

4 -B

4 -A

4 -D

4 -C

4 -A

4 -E

5 -E

5 -E

5 -A

5 -D

5 -C

5 -A

469

470

nite 13

You might also like