Professional Documents
Culture Documents
Din Felsefesi
Yazarlar
Prof. Dr. Mehmet Sait REBER
Prof. Dr. Recep KILI
Yrd. Do. Dr. Engin ERDEM
Yrd. Do. Dr. Zikri YAVUZ
Editr
Prof. Dr. Recep KILI
ISBN: 978-605-136-091-1
Ankara niversitesi, 2013
Bu kitabn basm, yayn ve datm haklar Ankara niversitesine aittir.
Ankara niversitesi'nden yazl izin alnmadan kitabn tamam ya da bir
blm mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayt veya baka ekillerde oaltlamaz, baslamaz ve datlamaz.
Kitaptaki grlerin yasal ve bilimsel sorumluluu, blm yazarlarna ve
kitap editrlerine aittir.
Genel Ynetim
: Prof.Dr.Haluk GERAY
: Murat INAR
retim Tasarm
: Uzm.Hale ILGAZ
: ar BYKAYLI
Birinci Bask
2013
Sunu
Uzaktan retim, retim eleman ve rencilerin ayn mekanda bulunma zorunluluu olmadan, bilgi ve iletiim teknolojilerine dayal olarak retim faaliyetlerinin yrtld ortamlardr. Siz rencilerimiz iin, Ankara niversitesinde
sunulan uzaktan eitim programlar internet tabanldr. Ders ieriklerine istediiniz yerde ve istediiniz zamanda eriebilecek, hocalarnzla internet zerinden
iletiim iinde olabileceksiniz.
Uzaktan e-renme yoluyla eitim, geleneksel snf ortamndaki renmeden
farkldr. Bu nedenle sizlerin dikkat etmesi gereken baz konular bulunmaktadr.
ncelikle e-renme, kendi kendinizi disiplin etmenizi gerektirir. Yzyze eitimde belli bir oranda da olsa, snflara devam zorunluyken, e-renme sistemlerinde bunun yerini alacak bir zorunluluk bulunmaz. Bu nedenle kendi kendinizi
her gn veya haftann bir ka gn ieriklere erimeye, hocalarla ve snf arkadalarnzla etkileim iinde olmaya ynlendirmelisiniz. Baz renciler bu ynlendirmeyi yapmakta zorlanrlar ve hazrlklarn snav ncelerine gre hazrlarlar. Byle bir davran baarszl getirir.
Haftalk alma program yapmak, evrim-ii ve evrim-d alma zamanlar
belirlemek ve derslerde aktif olmak baary getirecek unsurlardr. Derslerin
portaln her gn veya yeteri kadar ziyaret etmek, ierikleri almak ve etkileimlere katlmak baar iin arttr. Eer almaya ara verir ve srekli ertelerseniz,
bir sre sonra derslerden uzaklaarak kendinizi yalnz ve edilgin hissetmeye
balarsnz. Bylesi durumlarda bu zinciri krmal, kaldnz yerden hzla aradaki fark kapatmaya almalsnz.
Her insann renme biimi farkldr. renme biimi kiilerin yeni bilgiyi renmesinde, ounlukla farknda olmadan, daha baarl olduu yntem olarak
tanmlanabilir. Bazlar grsel yollarla yani okuyarak, grafiklere, resimlere bakarak daha kolay renir. Bazlarysa yeni bilgiyi iitsel yollarla dinlediklerinde
daha kolay zihinlerine yerletirirler. Kimi renciler bakalarnn davranlarn,
rnein bir aygtn nasl altrldn izleyerek yeni bilgileri edinebilirler. Bu tr
farkl renme biimlerini bir arada sunan ders ieriklerine zenginletirilmi
okortaml ierikler diyoruz. Ankara niversitesi, e-renim derslerinin ieriklerini farkl renme biimlerine sahip olanlarn gereksinimlerini karlayacak
biimde retmeyi hedefliyor, her dnem zenginletirilmi okortaml ieriklerin
orann arttryor.
Sizlere ulatrlan bu kitap ierisindeki bilgilerin geni bir zeti, internetteki eitim portalnda, grsel, grsel/iitsel ve yazlm desteiyle birlikte verilecektir.
Ayrca, dersin sorumlu retim eleman, forum modln ve sanal snflar sizlerle etkileime gemek iin kullanacaklardr. Kitaplar sizlere ait nemli kaynak
materyallerden biridir. Kitaplarnza not almanz, nemli cmlelerin altn izmeniz almalarnza yardmc olacaktr.
Hepinize baarlar dilerim.
Prof. Dr. Haluk Geray
Kitab alrken
Size sunulan kitap ierii ile etkileiminizi desteklemek amacyla kullanlan simgeler aada tantlmtr.
niteyi alrken: Her nitenin banda sunulan niteyi alrken bal
altnda niteyi alrken dikkat etmeniz gereken nemli noktalar belirtilmektedir.
renme Hedefleri: Her nitenin banda renme Hedefleri bal altnda o niteyi tamamladnzda kazanm olacanz beklenen yeterlilikler
verilmektedir.
rnek: Anlatlanlarn olabildiince somutlatrlmas ve anlatmn
pekitirilebilmesi amacyla metin ierisinde rneklere bavurulmaktadr.
zgn Tanm: Konu anlatm esnasnda belli kavramlarn karlk geldii
anlamlar zetlemek, ya da kavrama ynelik farkl nitelemelerin aktarlmas
amacyla eitli tanmlar yer almaktadr.
Soru: Metin ierisinde sizi dnmeye ve sorgulamaya sevk etmesi
amacyla sorular bulunmaktadr.
nemli Metin: Konulara alrken baz blmlere daha fazla dikkat
etmeniz amacyla uzmanlar tarafndan nemli grlen blmler nemli metin ikonu ile belirtilmektedir.
zet: Konu ile alakal btnsel bir fikre sahip olmanz amacyla konu
sonlarnda bulunan zet bal altnda konunun ksa ve z hali sunulmaktadr.
Gzden Geir: zet bal ardndan her konu sonunda karlaacanz
gzden geir bal altnda sizi konuyla ilgili daha kapsaml sorgulama
yapmaya sevk edecek ak ulu sorular bulunmaktadr.
Deerlendirme: nite sonlarnda sunulan oktan semeli deerlendirme
sorular ile konuya ynelik renmelerinizi deerlendirebilmeniz amalanmaktadr.
Kaynaklar: Sunulan kaynaklar blm daha ayrntl alma ve aratrma
yapmak istemeniz durumunda yardmc niteliinde olacaktr.
indekiler
Sunu ................................................................................................................. III
Kitab alrken .............................................................................................. IV
indekiler ...........................................................................................................V
Editrden ........................................................................................................VIII
nite1: Felsefe ve Din ....................................................................................... 1
Felsefe ve Din ................................................................................................. 4
Felsefe ve Din Kavramlar ............................................................................ 4
Felsefe ve Din likisi..................................................................................... 8
Din Felsefesi ..................................................................................................16
Din Felsefesi ve Felsefenin Dier Disiplinleri ...........................................19
Din Felsefesi ve Din Disiplinleri .................................................................20
nite 2: Tanr Tassavvurlar............................................................................29
Teizmin Tanr Tasavvuru ............................................................................32
Deizmin Tanr Tasavvuru ...........................................................................34
Panenteizm ve Tanr Anlay .....................................................................46
Agnostizm .....................................................................................................49
nite 3: Tanr ve Sfatlar .................................................................................59
Tanr ve Sfatlar............................................................................................62
Birlik ve Basitlik ............................................................................................63
Nihalik ve Zorunluluk ................................................................................68
Ezelilik ............................................................................................................71
Bilgi .................................................................................................................74
Kudret ............................................................................................................80
rade ve Yaratma...........................................................................................84
nite 4: Tanrnn Varlnn Delilleri ............................................................97
Ontolojik Delil .............................................................................................100
Kozmolojik Delil .........................................................................................104
Teleolojik Delil ............................................................................................110
Ahlk Delili .................................................................................................115
Din Tecrbe Delili .....................................................................................119
nite 5: TanrnnTarihe ve Tabiata Mdahalesi:Vahiy ve Mucize .........135
Giri ..............................................................................................................138
Vahiy ............................................................................................................138
Editrden
Din Felsefesi, en genel anlamyla, din zerinde felsefe yapmak demektir. Din ve
felsefe kavramlarna ok farkl anlamlar verilebildii iin, din zerinde felsefe
yapmann manas zerinde uzlama olmayabilir. Din filozofu, ncelikle, din
alanda ne olup bittiini, inanlan eyi, o eye inanmann ne anlama geldiini ve
uygulamada inancn nasl ifade edildiini anlamak maksadyla dini aratrr. Bu
aratrma esnasnda; inananlarn ve teologlarn olduu kadar, tarihi, sosyolog,
antropolog, psikolog ve filozoflarn da verilerini gz nnde bulundurur. Din
filozofu, imann sadece muhtevasn ve iman etmenin akli gerekelerini tayin
etmekle yetinmez, ayn zamanda bunun dorulanabilip dorulanamayacan da
deerlendirir. Din, tpk dil ve ahlak gibi, felsef dnceden nce zaten vardr.
Dolaysyla din felsefesi yapmak demek, ortaya yeni bir din koymak demek deildir. Bilimsel almalar esnasnda bilim adam leme yeni birtakm kanunlar
koymad gibi din felsefesi yaparken filozof da yeni bir din icat etmez, zaten
mevcut olan dini tanmaya, din alanda olan biteni anlamaya, baka bir ifadeyle
kefetmeye alr. Bu tanma ve anlama aamasnda din filozofu, din alana baz
katklarda bulunabilir. Bu katklarn, hem iman oluturan inanlar hem de
imanla uygulama arasnda grnte veya gerekte var olabilecek tutarszlklar
tespit ederek ve bunlarn stesinden gelmenin muhtemel yollarn teklif ederek
yapabilir. Ksaca ifade etmek gerekirse, din filozofunun grevi, din verinin felsefi
adan deerlendirilmesidir. Anglo-Amerikan felsefe geleneinde din felsefesi,
din inanlarn hakikat iddialarn incelemek, dinin temel kavramlarnn analizini
yapmakla ilgilenmitir. Kta Avrupas geleneinde ise, din hakkndaki felsef
dnce, din nermelerin epistemolojik analizinden ok dinin tarihsel srelerdeki anlam zerinde younlamtr. Din felsefesi teriminin felsefe literatrne
giriine Hegelin Din Felsefesi zerine Konferanslar (1832) balkl eserinin sebep
olduu sylenir. Fakat bu, dinin felsef adan ele alnmas demek olan din felsefesinin, konusu itibariyle, Hegel ile veya Hegelden sonra ortaya kt anlamna
gelmez; konu, felsefe tarihi kadar eskidir.
slam dncesinde din felsefesi ile ilgili meselelerin tarihini erken dnemlere
kadar gtrmek mmkn olmakla birlikte, slam felsefesi ve kelam disiplininden
farkl olarak din felsefesi balamnda deerlendirilebilecek ilk tartmalarn,
mam Gazali (.1111)nin Tehaftl Felasife isimli eseri ile sistemli bir hal adn
sylemek mmkndr. Bu eserinde Gazali, din meseleleri felsefenin ilkelerinden
hareketle tartt iin kelamclardan; birinci derecede din meseleler zerinde
younlat iin de slam filozoflarndan ayrlr. Tehaftn ilk meselesi olan
alemin kdemi meselesinde, ilk bakta alemin zamanda bir balangcnn olup
olmad tartlm olmasna ramen, esasen slam uluhiyet anlaynn mahiyeti,
felsefi bir perspektiften, analiz edilmitir. nk Tehaft geleneinin daha sonraki dneminde ayn mesele Allahn, failun bil ihtiyar ya da mucibun bizzat
olup olmamasyla ilikilendirilerek ele alnmtr. slam dnce geleneinde din
felsefesi disiplin altnda Allah-alem ilikisi, uluhiyet anlay, ilahi sfatlar, mucize, ruh, ruhun lmszl, iman-akl ilikisi gibi konular ele alnmtr. Bu
konularn tartlmas Gazaliden sonra da, ayn yntemle devam etmi ve slam
dncesine zg bir tartma gelenei olumutur. Tehaft gelenei olarak da
isimlendirilen bu geleneini bir sonraki temsilcisi bn Rd (.1198), sonra Ali
Tusi (.1482) ve Hocazade (. 1488) olmu; XVI. Asrda Kemal Paazade (. 1533)
ve Karabai (1535), XVIII. Asrda Mestcizade (. 1736), XIX. Asrda ise Musa
Kazm (. 1920) bu gelenei devam ettirmitir. Bu durum, din felsefesi konularnn baka dnrler tarafndan tartlmad anlamna gelmemekte; bir disiplin
olarak din felsefesinin slam kltr havzasnda zgn bir dnce damar olarak
olduka eski ve gl bir gemiinin olduunu gstermektedir.
Trkiyede din felsefesi deyiminden sz edilmesi, II. Merutiyet dnemiyle balamtr. Bu dnemde Memduh Sleyman 1908 (1326) ylnda dinler felsefesinden
sz etmi; Erefzade Muhammed evketi ise 1911 ylnda Darulfnun Programna din felsefesi dersinin konulmasn teklif etmi, fakat dersin programda fiilen
yer almas 1926da gereklemitir. Din felsefesi dersi, Darulfnun lahiyat Fakltesinin 1933de kapatlmasndan sonra 1949-50 dneminde retime balayan
Ankara niversitesi lahiyat Fakltesinin programnda yer almam; din felsefesinin baz konular sistematik felsefe dersinde ele alnmtr. 1972-73 retim
ylnda yaplan dzenlemeyle Ankara niversitesi lahiyat Fakltesinin beinci
snfna, Kelam ve slam Felsefesi Blmnde haftada iki saat olmak zere , din
felsefesi dersi konulmutur. Buna gre Darulfnun lahiyat Fakltesinin kapatlmasndan sonra din felsefesi ad ile mstakil bir ders ilk defa 1976-77 ders
ylnda Ankara niversitesi lahiyat Fakltesinin programnda yer almtr.
Elinizdeki kitap, din felsefesinin ana konularn mmkn olabildiince anlalr
bir ekilde tantmak maksadyla hazrlanm olup on nite halinde kurgulanmtr. nitelerin bir ksm, 2006 ylnda ANKUZEM yaynlar arasndan kan
Din ve Ahlak Felsefesi (editr Recep Kl) isimli eserin ilgili nitelerinin yeniden
gzden geirilmesi veya geniletilmesi sonucunda hazrlanmtr. Felsefe ve
Din, Tanr ve Sfatlar, Tanrnn Varlnn Delilleri, Tanrnn Tarihe ve
Tabiata Mdahalesi: Vahiy ve Mucize ile Dini eitlilik niteleri bu ekilde
yazlan nitelerdir.
Kitabn hazrlanma aamasnda emei geen herkese, zellikle nite yazar retim yelerimize ve kitabn yaymn en az hata ile gerekletirmeye zen gsteren
ANKUZEM alanlarna teekkr ederim.
Prof. Dr. Recep KILI
nite 1
nite Hakknda
nite felsefe ve din kavramlarnn genel bir tahliliyle
balamaktadr. Bu kavramlarn netletirilmesi din ile felsefe
arasnda ne tr bir ilikinin olabileceini kavramak asndan
nem ifade ettii iin din felsefesi kavramnn doru bir
ekilde anlalmas iin de gereklidir. Daha sonra srasyla
felsefe ve din ilikisi ile din felsefesinin konusu ve yntemi
zerinde durulmaktadr. Son olarak da bu nitede din
felsefesinin dier felsefe ve din disiplinleriyle olan/ olabilecek
ilikileri ksaca irdelenmektedir.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Felsefe ve din kavramlarnn ierii hakknda bilgi
edinmek.
Felsefe ve din arasndaki ne tr bir ilikinin
olabileceini kavramak.
Din felsefesi disiplininin konusu ve yntemi hakknda
bilgi sahibi olmak.
Din felsefesinin dier felsef ve din disiplinlerle
benzerliklerini ve farkllklarn renmek.
Felsefe ve Din
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
nite 1
Felsefe ve Din
Tarihsel adan bakldnda dinin muhtemelen insann yeryzndeki
varl kadar gerilere gittii; buna karn felsefenin daha sonra ortaya
kt ve din felsefesinin ise ok daha sonraki bir gelimenin rn olduu bilinmektedir. Bu durum daha ziyade Bat kltr iin geerli olup,
dinin ve felsefenin birbirinden ayrlmad Dou kltr iin geerli
deildir. Esasen, Bat kltrnde olduu gibi, din ile felsefe birbirinden
ayr olmasayd ve felsefe din alann da kendisi iin eletirel adan deerlendirecek bir alan olarak grmeseydi, din felsefesinin bamsz bir
disiplin olarak ortaya kmas sz konusu olmayabilirdi (Zagzebski
2007,1).
Din felsefesi kavramnn tam olarak neye delalet ettii bizim felsefe ya
da felsef dnme kavramlarna ykleyeceimiz anlamlara baldr.
Ne var ki felsefenin veya felsefe yapmann mhiyetine ilikin tartmasz
bir tespitte bulunmak da olduka zor grnmektedir. Bu durumda din
felsefesine ilikin kapalln bir i lde bizzat felsefe veya felsefe yapmaya ilikin kapallktan da kaynaklandn sylemek yanl olmayacaktr (Kr. Phillips 2001, xi). Tarihsel balamda felsefe ile din arasnda ne
tr bir etkileimin olduu sorusu bir yana bu iki alan arasndaki ilikiyi
sistematik adan irdeleyebilmek iin evvela felsefe ile din terimlerine
ilikin ksa bir kavramsal irdelemede bulunmak gerekli grnmektedir.
Byle bir zmlemeden sonra bu iki unsur arasnda ne tr farkllklarn
veya benzerliklerin olabilecei noktasnda daha ak ve tatmin edici bir
sonuca varlabilir.
Felsefe ve Din
Felsefe bir takm meseleleri anlama ve zme arayna girerken ounlukla eletirel bir yol izler ve bunu yaparken kendi varsaymlarn, yntemini ve karmlarn da byle bir rasyonel eletiri ve deerlendirmenin
dnda tutmaz. Muhakkak ki felsef bir dnce sisteminin dayand
temel varsaymlar ve yntem onun sz konusu sorulara ne tr cevaplar
vereceini nemli lde etkileyecektir. Bu yzden felsefede ayn sorular
karsnda farkl yaklamlarn ve zmlerin ortaya konulmas doal
karlanmaldr. Buna ramen bir dnce biimini ya da sistemini en
temelde felsef yapan ey onun doruluk iddialarn eletirel bir deerlendirmeye ak tutmas ve bunu hikmet sevgisinin vazgeilmez bir
nitelii olarak grmesidir.
Felsefenin temel ilevinin ne olduu sorusu da farkl anlaylara neden
olmutur. Felsefenin daha ok metafiziksel karakterli olduu dnemlerde
filozoflar yukarda deindiimiz varlk, bilgi ve deer ile ilgili sorulara
sistematik bir yaklam erevesinde cevap vermeye almlardr. Bylece felsefeye farkl dnceleri btncl ve tutarl bir dnce sistemi
haline getirme grevi verilmiken, daha sonraki dnemlerde gelien felsefe anlaylarnda byle btncl bir sistematik yaklamn korunduu
sylenemez. Bunun yerine gnmzde felsefecilerin geleneksel felsef
meselelere daha parac saylabilecek bir yaklamla eildikleri sylenebilir. Szgelimi, yirminci yzyln nemli felsef akmlarndan biri olan
varoluculuk dikkatini daha ok insan varl zerine younlatrrken;
gnmzn etkili akmlarndan analitik felsefe, en azndan ilk dnemlerinde, neredeyse btn felsef sorunlara dil ve mantk zmlemeleri asndan yaklama yolunu semitir. yle ki analitik felsefe iin felsefe yapmak
felsef
ierikli
eitli
nermeleri
dil
ve
mantk
asndan
nite 1
ii.
Buna karlk, dinin din yorumlar ise, belli bir dini gelenek ierisinden
de olsa dini insan ve dnyay aan bir gereklikten bir ekilde haberdar
olmak veya ona bir yant eklinde grrler. nsan ve evreni aan byle
bir gereklik bazen bir kozmik g bazen de teistik dinlerde olduu gibi
zat sfatlara sahip bir varlk olan Tanr biiminde tasavvur edilmitir
(Hick 1989, 1-2).
Benzer ekilde, dine ilikin tanmlamalar;
ieriksel/retisel ile
Felsefe ve Din
nite 1
etmeleridir. Bu ortak zelliklere ramen teistik dinler arasndaki farkllklar gz ard etmemek gerekir; her bir dinin bu temel kavramlara farkl
bir takm ierikler ykledii dikkatten karlmamaldr. Szgelimi, slam
imannn temelini oluturan Tevhid inanc ile Hristiyanlktaki Teslis
inanc teistik dinler arasndaki farkllklar noktasnda ak bir rnektir.
Bir kez daha btn dinleri kapsamna dhil edebilecek gereki bir din
tanmndan sz etmek zor grnmektedir. Yukarda da grdmz
gibi, byle bir kapsayc din tanm bir yandan dinler arasndaki kimi
fenomenolojik veya ilevsel ortaklklar ifade ederken, dier yandan onlar
arasndaki nemli inansal/ retisel farkllklar gz ard etmektedir.
Benzer ekilde her dinin kendi din tanmnn da farkllk arz edecei
aktr. Ancak biz burada daha ayrntl bir teolojik tartmaya girmeden,
konumuzu ounlukla Tanr ve vahiyi bir ekilde merkezine koyan
teistik dinlerle snrl tutarak irdelemeye alacaz.
anlamaya/anlamlandrmaya
ynelik
verilebile-
Felsefe ve Din
10
nite 1
Felsefe veya felsef sistemler ile din arasnda kurulabilecek bunun gibi bir
dizi benzerliklere karn felsefe ile dini birbiriyle zdeletirmek kukusuz doru olmayacaktr. En azndan her dinin bir felsefesinden sz edebileceimiz halde, her felsefenin (felsefi sistemin) bir dininden ya da tanrsndan sz etmek mmkn grnmemektedir. Btnsel bir bak asyla
gereklie ilikin kuatc bir aklama sunmaya alan belki de her felsef sistem temelde birletirici bir ilkeye dayanma ihtiyac duyacaktr. Fakat
bu ilke zaman zaman Tanr gibi bir varlkla neticelenecei gibi, ondan
btnyle farkl bir varlkla da son bulabilir.
Tarihsel adan baktmzda, daha felsefenin ilk dnemlerinden itibaren
birok filozofun evreni aklamak iin byle birletirici/aklayc bir ilke
arayna gittiklerini gzlemlemekteyiz.
kurulabildii
de
dorudur.
Nitekim
Eflatunun,
Felsefe ve Din
11
12
nite 1
Felsefe ve Din
13
14
nite 1
Felsefi bir sorun olarak bir inancn doru olduunu gstermek (hakllatrmak, temellendirmek, gvence salamak vb.) farkl gerekelere
dayandrlabilen ve ou kez ucu-ak bir sre olarak dnlebilir.
Bunun da en temel nedeni yine insann epistemolojik adan mutlak deil, snrl ve yanlabilen olmasdr. Bu yzden hibir insan veya toplumun bilgisi tek bana doruluun ls olamaz. Aksine, insann inanlar dorulanabilen ve yanllanabilen niteliklere sahip olduundan, buna
bal olarak da bilgisi artan, eksilen olduu iin mutlak deildir. Ancak
bu, insan bilgisinin srekli yanlabilen ve gereksiz olduu anlamna
deil, onun mutlak bir bilgi olmad anlamna gelir.
gstermek
noktasnda
temellendirmenin
nem-
Felsefe ve Din
Bylece teslis ve hull gibi Hristiyanln baz temel inanlar akl aan,
dolaysyla akl tarafndan kavranlmas mmkn olmayan hakikatler
olarak grlm ve bu da inanta dogmatik bir ynelime neden olmutur. Hristiyan imann ierdii bu unsurlarn dier btn dinlerin iman
anlaynda da bulunduu eklinde bir genellemeye gitmek doru olmaz.
slamda imann ihtiva ettii unsurlarn hibirisine bu ekilde
yaklalmamtr.
15
16
nite 1
Din Felsefesi
Felsefesi
Din felsefesini en genel anlamda din zerine felsefe yapmak, din zerine
felsef adan dnmek olarak tanmlamak mmkndr (Bkz. Davies
1982, ix; Hick 1990, 1). Yine yaygn bir anlaya gre, felsefenin amac
insanlarn inanlarn tahkik etmek olduundan, din felsefesinin de ii
din inanlar felsefi adan tahkik etmek ve bylece onlarn anlaml, doru, muhtemel veya makul olup olmadklarn ortaya koymaktr. Ayn ekilde din felsefesi din inanlarn kendi iinde bir btnlk ve tutarllk
oluturup oluturmadklarn, bu inanlarn dourduu sonular ile ne
gibi bir aklama gcne sahip olduklarn eletirel bir adan irdelemeye
ve deerlendirmeye alr (Peterson vd. 2003, 8).
Felsefe ve Din
17
18
nite 1
Helmin iaret ettii gibi, kimilerinin felsefeyi kendileri iin bir din olarak
grmeleri veya felsefenin din kaynaklarnn bulunmas din felsefesini
felsefenin diniyle kartrmay merulatrmaz (Helm 2000, 2).
Dolaysyla din felsefesinin kendisini sadece felsefenin kendi iindeki
Felsefe ve Din
19
20
nite 1
Felsefe ve Din
21
22
nite 1
zet
Felsefe ile din arasndaki ilikiyi ortaya koymak iin felsefe ile dini
irdelemek gerekmektedir. Bu yolla din ve felsefe arasndaki benzerlikler
ve farkllklar daha kolay belirlenebilir. Hikmet sevgisi olan felsefe
varlk, bilgi ve deere ilikin bir takm temel ve niha sorular akla dayanarak yantlama abas olarak tanmlanabilir. Felsefe bir takm meseleleri
zmleme abas ierisine girerken ounlukla eletirel bir yol izler ve
kendi temel varsaymlarn, yntemini ve karmlarn da byle bir akl
yrtme ve eletiriye tabi tutar. Felsef bir dnce sisteminin dayand
temel varsaymlar ve yntemi onun sz konusu temel/ niha sorulara ne
tr cevaplar vereceini nemli lde etkileyecektir. Bu yzden ayn
sorular karsnda farkl felsef yantlarn ve bylece dnce sistemlerinin ortaya kmas son derece doaldr. Bununla birlikte bir dnceyi/
dnce sistemini en temelde felsef yapan ey onun doruluk iddialarn eletirel bir zmlemeye ak tutmas; deyim yerindeyse, bunu
hikmet sevgisinin vazgeilmez temel bir pein kabul olarak grmesi
olarak grlmelidir. Ayn ekilde felsefe tarihinde bu farkl yaklamlarn
bulunmas doaldr, ancak felsefeyi sadece belirli bir alan veya yaklamla snrlamak ve felsefeye dier yaklamlar dlamak doru olmayacaktr. Byle bir indirgemeci bir yaklam izlemek yerine btn felsef sorunlar sistematik bir btnlk iinde kuatc bir bak asyla ele almak
daha uygun olacaktr. Bylece felsefeyi belli bir filozofun veya akmn
dncesiyle ve yaklam tarzyla zdeletirmek de doru olmayacaktr.
Felsefe gibi, din kavram da farkl anlay ve yorumlara aktr. Her
dinin kendi iinde barndrd bir din tasavvurundan sz edilebilir, fakat
btn dinleri iine alacak kapsayc ve tutarl bir din tanm yapmak neredeyse mmkn grnmemektedir. Bununla beraber din anlaylarn
iki temel yaklam altnda toplamak mmkndr. (i) Dini btnyle
beeri bir olgu olarak yorumlayan (yani, dinin kaynann insan olduunu savunan) tabiat yaklamlar ile (ii) dier btn dinleri kendi bak
asyla yorumlayan ve belli bir din gelenee bal olarak gelitirilen din
yaklamlar.
Dinleri Nihai Gereklik gibi bir kavram etrafnda bir araya getirmek
anlalr grnmekle beraber bu kavramn tam olarak nasl bir ierie
sahip olduu ve nasl bir gereklii ngrd aklanmad/ belirtilmedii srece pek aklayc olmayacaktr. Kald ki buna Niha Gereklik ya da insan ve evreni aan bir gereklik densin dinlerin bu gerekliin ne olduu hususunda nemli bir takm ayrmalara gidecei aktr.
Dolaysyla btn dinlerin zerinde ittifak edebilecekleri bir Nihai Gereklikten de bahsetmek pek mmkn grnmemektedir. Bu noktadaki
en nemli farkllklardan biri teistik ve teistik-olmayan yaklamlarda
kendini gsterecektir. Byle bir Nih Gereklik Yahudilik, Hristiyanlk ve slam gibi dinler tarafndan mutlak bilgi, irade, kudret gibi zt
sfatlara sahip yaratc bir Tanr olarak tasavvur edilirken, teist-olmayan
dinler de byle deildir. Dier yandan teistik dinler zt niteliklere sahip
Felsefe ve Din
bir Tanr anlay, iman, vahiy ve peygamberlik gibi temel bir takm hususlarda ortak bir paydaya sahip olsalar da aralarnda nemli farkllklar
da barndrmaktadrlar.
Felsefe ile din arasnda mspet bir ilikinin kurulamayaca, onlarn tabiatlar gerei birbirlerini dlayacak niteliklere sahip olduklar yaygn
saylabilecek bir dncedir. Bu kannn olumasnda bir dizi nedenden
sz edilebilir. Ancak felsefe ile din arasnda kimi nemli farkllklarn
bulunduu dorudur, ancak bu farkllklar, batan onlarn birbirlerini
dladklar veya dlamalar gerektiini dnmek iin yeterli grnmemektedir. Felsefe ile din arasnda nasl bir ilikinin kurulabilecei
nemli lde felsefe ve dine ykleyeceimiz anlam ve ileve baldr.
Ancak, genel olarak, felsefenin ve dinin zerinde durduu sorulara/ konulara ve tarihsel geliimlerine baktmzda aslnda onlarn btnyle
ortak olmasa da olduka yakn saylabilecek bir ilgi alanna sahip olduklar ve bu lde de zaman zaman birbirlerini karlkl olarak etkiledikleri sylenebilir.
Hem felsefenin hem de dinin nihi anlamda yantlamaya altklar belki
de en nemli soru, insann kendisinin de bir parasn oluturduu varln kaynann ve mahiyetinin ne olduu sorusudur. ster varl anlamaya/ aklamaya, isterse byle bir aklama abasnn odanda yer alan
insann varln, neliini ve geleceini/ kaderini anlamaya/ anlamlandrmaya ynelik verilebilecek/ varlabilecek herhangi bir yant felsefenin
olduu gibi dinin de ilgi alannda ncelikli bir yere sahiptir. Fakat bu,
felsefe ve dinin verecei yantlarn batan ayn olaca veya birbiriyle bir
ekilde rtecekleri anlamna gelmedii gibi, birbirlerini batan dlayacaklarn anlamna da gelmez.
Geleneksel felsefe ile din arasndaki nemli ortak noktalarn banda her
ikisinin de gereklii bir btn olarak ele alarak kuatc bir dnya gr
ortaya koymaya almalar olmutur. Ayrca dinlerin Tanr tasavvurlar
ile filozoflarn Tanr anlaylar da zaman zaman birbirinden etkilenebilmektedir. Ancak dinin Tanrs kendisine inanlan ve ibadet edilen bir
varlk olmasna karn filozoflarn Tanrs daha ok metafiziksel ve dnsel bir sistemin en temel unsuru olarak kendisini gstermektedir.
Felsefe ile din arasndaki farkllklar sz konusu olduunda akl ve iman
arasnda bir atmann olduu dnlegelmitir. Buna gre, felsefe
genel olarak kesinlii ya da doruluu iin bir kanta dayanan inanlara
nem verirken din her zaman byle deildir. Bu anlaya gre, dindeki
iman olgusu zaman zaman akl amay ve hatta akl kart bir eyi dahi
ierebilmektedir. Ne var ki bu btn dinler iin genel geer bir ey deildir. Bu sorunun zmlenebilmesi iin ncelikle akl ve iman kavramlarnn neleri ihtiva ettiini ve snrlarn belirlemek gereklidir. slam
inanc sz konusu olduunda akl ve imann birbirlerini dlayan eyler
deil, aksine birbirlerini gerektiren eyler olduu rahatlkla sylenebilir.
Dier yandan dinin pratik boyutunun onu felsefeden ayrd dorudur,
ancak bu dinin teorik bir zeminden yoksun olduu anlamna gelmez.
23
24
nite 1
Ancak byle de olsa zellikle teistik dinler ile felsefe arasndaki u nemli
farka iaret edilmelidir: din kayna itibariyle lh olmasna karn, felsefe beer bir entelektel etkinlikten ibarettir. Bir baka deyile, din en
temelde varln akn bir bilgi kayna olan vahye borlu iken, felsefi
bir yolla edinilen bilgilerin kayna insann bilisel etkinlikleridir. Buradan dinin felsefi bir etkinlii dlad veya dlamas gerektii sonucuna
varlabilir mi? Byle bir sonua ancak bir dinin en temelde dayand
vahyin dile getirdii dorular/ doruluk iddialar kendisini akl bir muhakemeye kapatyorsa sz konusu olabilir, diyebiliriz. Yani, eer bir din
gerek vahiy anlayn gerekse vahyin ieriini akl bir muhakeme ve
gerekelendirmeye ak tutuyorsa doal olarak onun felsefi bir etkinlii
dlamad sonucuna varlabilir. Sonuta din ve felsefe ilikisi konusunda bir kimsenin felsefe tasavvuru, ona ykledii anlam ve ilev de nem
arz etmektedir.
Genel olarak din hakknda felsef dnme olarak tanmlanan din felsefesi din bir bak asn gerektirmediinden bir teist gibi, bir ateist veya
agnostik tarafndan da yapabilir. nk din felsefesi, felsefenin bir brandr ve onu teolojiden ayran byle bir dnsel etkinlikte felsefenin
yntemini kullanmasdr. O halde din felsefesini felsefenin dini olarak
grmek yanl olaca gibi, onu din felsefe olarak yorumlamak da doru olmayacaktr. Din felsefesinin ilgi alan ne sadece bir dinle snrldr ne
de geleneksel olarak Tanrnn varln kantlamaya alan doal teolojiyle snrl deildir. Din felsefesi deiik dinlerin Tanr tasavvurlarn ve
teolojik doruluk iddialarn dikkate ald gibi, Tanrnn varlna kar
ileri srlen ateistik kantlar/ gerekelendirmeleri de ierir.
Din felsefesi din zerine felsef adan yaklarken hem epistemoloji,
ontoloji (metafizik), etik gibi geleneksel felsefe disiplinlerinden hem de
kelm, din sosyolojisi, din psikolojisi, dinler tarihi gibi din disiplinlerinin
verilerinden yararlanr. Din disiplinleri arasnda din felsefesinin belki de
en yakndan ilikili olduu disiplin kelmdr. Bylece kelm ya da teolojinin problemlerinin de Tanr-merkezli olmasnn onu din felsefesiyle
ortak saylabilecek bir zeminde bir araya getirdii aktr. Ancak kelm
din felsefesinden ayran onun izledii felsef yntemdir. Din felsefesinin
konuya felsef adan yaklam daha ok belli bir dinin inan esaslarndan hareket ederek onun tutarlln ve doruluunu ortaya koymaya
alan kelmn snrlarn aar.
Felsefe ve Din
Gzden Geir
25
26
nite 1
Kaynaklar
Kaynaklar
Adams, R. M. (1987). The Virtue of Faith and Other Essays in Philosophical
Theology, New York: Oxford University Press.
Aydn, M. (1987). Din Felsefesi, zmir: Dokuz Eyll niversitesi Yay.
Davies, B. (1982). An Introduction to Philosophy of Religion, Oxford: Oxford
University Press.
Gerson, L. P. (1990). God and Greek Philosophy: Studies in the Early History
of Natural Theology, London: Routledge.
Gilson, E. (1999). Tanr ve Felsefe, ev. M. S. Aydn, stanbul: Birleik Yaynclk.
Hegel, G.W.F. (1974). Lectures on the Philosophy of Religion, ing. ev. E. B.
Speirs, J. B. Sanderson, New York:
Hick, J. (1990). Philosophy of Religion, Englewood Cliffs, New Jersey:
Prentice-Hall
Hick, J. (1989). An Interpretation of Religion, London: Macmillan.
Hospers, J. (1973). An Introduction to Philosophical Analysis, London:
Routledge & Kegan Paul.
bn Rd (2003). Felsefe-Din likisi Hakknda Son Sz [Fasll-makal],
slm Filozoflarndan Felsefe Metinleri, der. ve ev. M. Kaya, stanbul: Klasik.
Kaufman, G. D. (1958). Philosophy of Religion: Subjective or
Objective?, The Journal of Philosophy, 55.
Kenny, A. (1992). What is Faith?, Oxford: Oxford University Press.
Peterson M., Vd. (2003). Reason and Religious Belief: An Introduction to
Philosophy of Religion, New York: Oxford University Press.
Phillips, D. Z. (2001). Introduction, Philosophy of Religion in the 21st
Century, ed. D. Z. Phillips ve Timothy Tessin, London: Palgrave.
Rowe, W. L. (2007). Philosophy of Religion: An Introduction, Belmont:
Wadsworth.
Thomas, G. F. (1946). The Relation of Philosophy and Religion, The
Philosophical Review, 55.
Uygur, N. (1975). Kuram-Eylem Balam: zmleyici bir Felsefe Denemesi,
stanbul: .. Edebiyat Fakltesi Yaynlar.
Yandell, K. E. (1999). Philosophy of Religion: A Contemporary Introduction,
London: Routledge.
Zagzebski, L. T. (2007). Philosophy of Religion: an Historical Introduction,
Oxford: Blackwell Pub.
Felsefe ve Din
Deerlendirme Sorular
1.
2.
3.
4.
5.
27
28
nite 1
30
nite 2
Tanr Tasavvurlar
Teizm
Deizm
Panteizm
Panenteizm
Agnostizm
nite Hakknda
Bu nitede farkl Tanr tasavvurlar ele alnmaktadr. Teistik ve
teistik olmayan tanr tasavvurlar ele alndktan sonra teizmin
Tanr tasavvurunun zsel niteliklerinin ne olduu ve dier
Tanr tasavvurlarndan farkl olduu durumlar
deerlendirilmektedir.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Tanr tasavvurlar hakknda genel bir bilgi
edineceksiniz.
Farkl Tanr tasavvurlar arasnda karlatrma
yaparak deerlendirebileceksiniz.
Teizmin Tanrya atfettii temel bir takm nitelikleri
felsefi adan deerlendirebileceksiniz.
Deizm, panteizm ve panenteizm gibi Tanr
tasavvurlar hakknda bilgi edineceksiniz.
Agnostik Tanr tasavvuru hakknda bilgi sahibi
olacaksnz.
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Tanr Tassavvurlar
Giri
Bir Tanrnn var olduuna inanmak ve belirli niteliklere sahip tanrlara
inan dinlerin merkezinde olan bir dncedir. Bu yzden din felsefesinin en temel konularndan birisi bir Tanrnn var olup olmadnn yannda, var olan Tanrnn nasl bir tanr olduu ve hangi zsel niteliklere
sahip olduudur da ayn zamanda. Her ne kadar birbirinden olduka
farkl Tanr tasavvurlar olsa da, bunlar belli bal birka kavram altnda
toplamak mmkndr.
Tanrnn zati bir varlk olduunu kabul eden ama ayn zamanda zati
tanrlarn birden fazla olduunu iddia eden gre politeizm ad verilir.
Bu anlay daha ok ilkel topluluklar arasnda ve Yunan ve Nordik mitolojisinde mevcuttur.
Henetoizm de tanrlarn okluunu kabul eder, ancak belirli bir tanrnn
dier tanrlara stnln iddia eder veya kendi ulusunun veya kabilesinin tanrsn ne karr.
Monoteizm sadece tek bir tanrnn var olduunu iddia eder ve ayn zamanda teizm olarak da adlandrlr. Bu anlaya gre, Tanr kendisinin
dndaki her eyin varlk sebebi olarak yoktan yaratan, kudret, bilgi ve
ahlaki deer konusunda en stn zati bir varlk olarak tasavvur edilir.
Sk sk Hinduizmin eitli yorumlar ve dier dou dinleri ile ilikilendirilen panteizme gre, Tanr zati bir varlk olarak kabul edilmez. Bu anlaya gre, Tanr bir btn olarak evrenle ya da tabiatla zdetir.
Bunun dnda baka bir Tanr tasavvuru olan deizm bazlarnca teizmin
bir tr olarak kabul edilir. Deist de teist gibi Tanry kabul eder, ancak
deiste gre Tanr yaratma fiilini gerekletirmez.
Mutlak monizmin ise, panteizm ya da panenteizmin bir yorumu olduu ileri srlebilir. Mutlak monist, Tanrnn grnr dnyada oulluuna ramen, gerekte mutlak bir tekillik olduunu iddia eder. (Hick,
1990, 6)
Daha sonra da deineceimiz gibi, Tanr hakkndaki bak alarn listesi
sadece olumlu grler olmayp, Tanr fikrini reddeden veya bir ekilde
onun bilinemez olduunu ileri srenleri de iermektedir.
Agnostisizm, Tanr hakknda hakikatin bilinmediini ya da bilinemeyeceini ve bu nedenle Tanr hakknda ileri srlen grlere kuku ile
baklmas gerektiini ileri srer.
Ateizm bunun da tesine giderek, Tanr vardr gibi bir nermenin doru olmadn ve bylece Tanrnn varln inkr eder.
Naturalizmi savunmak iin ateizm gereklidir. Naturalist doann tesinde bir gerekliin var olduuna inanmaz; ona gre tabiattaki her trl
dzeni kendinden baka bir eye ihtiya duymakszn var olur.
31
32
nite 2
Ateizm din kart bir gr olmakla birlikte nadir de olsa bazen dindar
insanlar tarafndan da kabul edildii grlr.
Bu kavramlar daha iyi anlayabilmek iin imdi onlar daha ayrntl bir
biimde ele alalm.
Teizmin ilah her eye kadir, her eyi bilen ve salt iyi olan
akn, manevi bir varlk olarak tasavvur edilmitir. Bu gre
klasik teizm veya standart teizm denir.
Teizmin kendisinin dinin kendisi olduunu sylemek tabii ki mmkn
deildir. Fakat bu slam, Yahudilik ve Hristiyanlk gibi mevcut dinin
nemli bir inan yapsn tekil eder. Aralarnda farkllk olmasna karn
zikredilen bu din, bu temel Tanr grn benimserler.
Baz insanlar teizmin ortaya koymu olduu Tanrya ulamann saf bir
entelektel ilgiyle olamayacan ne srerler. Bunlara gre, dini kavramlarn soyut tahlili ve teolojik inanlarn mantksal ve soyut incelemesi
dini inantaki samimi, kiisel ve rasyonel olarak aklanamayan manevi
boyutun deerini anlama noktasnda eksik kalmaktadr. Bunlar sk sk
filozoflarn Tanrsnn imann Tanrs olmadnda srar ederek,
dier bir ifade ile akl temsil eden Atinann iman temsil eden Kdusle
bir ilikisi olamayacan ne srerek, saf entelektel aratrmann gerek
imana sunabilecei bir ey olmadn iddia ederler. Fakat bununla birlikte dine kar olan entelektel ve felsefi ilgi dine gerek ballkla ayn ey
olmamakla birlikte, bir Tanrya olan iman, akldan bsbtn de ayr
olamaz.
Her ne kadar dinin gerektirdii iman, kiisel olarak Tanrya gvenme
gibi bir ge ierse de, bu gven normal olarak Tanrnn nasl bir varlk
olduuna ve bir insann Tanr ile ilikisini uygun bir ekilde nasl kuracana dair baz inanlar zerine temellenmitir. Tanrya iman etmek ve
Tanr Tassavvurlar
33
34
nite 2
Tanr Tassavvurlar
35
36
nite 2
Tanr Tassavvurlar
37
38
nite 2
Tanr Tassavvurlar
almtr. Dolaysyla O, var olan fenomenleri tarihsel bir ereve ierisinde insan ve evresi arasndaki etkileim yoluyla aklayp, her eyin sadece doa yasalarna gre eylemde bulunan Tanr tarafndan ynetildiini syledi. Ona gre, doal din ve ahlak, doutan dnceler olmayp
cehalet ve korkudan doan hatalardan geerek aydnlanm akln eseri
diye karakterize edilen nihai standart hakikate gtren bir yol izleyen
basit ve evrensel olarak geerli koullar btnnden ibarettir. Bylece
Voltaire, bir Tanr olmasayd bile, onu icat etmek gerektiini ifade etmitir.
Voltairein kat, rasyonalist deizminin ardndan Fransada Jean Jacques
Rousseau yumuak, duygusal bir deizmi savunmutur. O Lockeun duyumculuu ve Clarkela Newtonun metafiziinden etkilenmi olarak,
sonradan kazanlm fikirlerden duygular diye ayrd, doutan getirilen moral igdlere inanmt. te bu moral duygu ya da vicdan bir
Tanr inancna balarken deizmin ana konumuna sadk kalan Rousseau
dine dair grlerini Savoieli Ky Papaz adl eserinde ortaya koyar. Buna
gre, Tanryla ilgili metafiziksel kantlar bir tarafa atan, kat hibir sisteme balanmayan papaz, lemin yneticisi olarak Tanry kendi ierisinde hisseder. Bu Tanrya bir takm yapay ekilde durumlar araclyla
deil, kalben inanlmas gereken bir durumdur. O vahyin ve kilisenin
bilinen dogmalar zerine kurulmu olan Hristiyanlk dncesini kabul
etmemektedir. Onun Tanrs doada, dalarda ve tabiatta hissedilen bir
Tanr olup, Rousseau vicdan ruhun insandaki ilahi sesi olarak tanmlar. Ona gre, insan doutan iyi olmakla birlikte bir yandan da ktl
dnyaya sokmu olan bir varlktr. Dinin doasnn, dogmatik olmayp,
moral, pratik ve duygusal olduunu ne sren Rousseau bu yzden,
dinin zn, Voltaire gibi eitimli, yetimi aklda deil, fakat saf, basit
ve eitimsiz olann saf vicdannda, kar gzetmeyen kavraynda bulur.
Bununla birlikte Rousseauyla birlikte doal din farkl bir anlam kazanr;
doa, zel doast fenomenlere tam kart olarak, kozmik dzendeki
rasyonel dzenlilikten ziyade basitlik ve itenliktir. (Cevizci, 2003, 97101)
Genel olarak drt eit deistten bahsedebiliriz.
1. En nemli deist tr, lemin yaratcs olan mutlak olarak iyi,
sonsuz kudrete sahip her eyi bilen yce bir varlk anlamnda bir
Tanrnn var olduuna inanr. Bu deizm tr Tanrnn lem
zerinde hkmran olduuna, ahlaki ve dini grevlere sahip
olarak insan yarattna ve gelecekte iyi iler yaptnda dl verilecei, kt iler yaptnda cezalandrlaca bir gelecek durumu yarattna inanr. Ancak bu deizm tr, ilahi vahiy fikrini
inkr eder ve bunlarn sadece aklla kefedilebileceine inanr.
39
40
nite 2
Tanr Tassavvurlar
41
42
nite 2
Tanr Tassavvurlar
Tanrnn tabiatndan veya zatndan ktn ve bu yzden belirleyici neden olduunu ileri srmtr. Tanr zgr iradeden deil, zorunlu olarak tabiatndan kaynakland ekliyle yle davranmak zorundadr.
3. Spinoza Tanrnn zihinsel olduu kadar fiziksel de olduuna
inanr. Bu onunla Tanrnn bir bedeni olduunu veya somut bir
cisim olduunu kastetmemektedir. Daha ziyade Tanrnn Uzanm niteliine sahip olduunu ileri srer. Descartesi takip edersek uzanma sahip olmak uzunluk, genilik ve derinlie sahip
olmay yani boyutta bulunmay gerektirir. Uzanm bu durumda boyutluluk anlamna gelir. Tanr ayn zamanda Dncedir. Nasl ki Tanr beden deildir ama bir uzanma sahiptir, ayn ekilde Tanr bir zihin deildir ama zihne sahiptir.
4. Geleneksel Tanr kavram ile Spinozann tanr kavram arasndaki en nemli ayrmlardan birisi de Tanr ve lemin iki ayr varlk olmaddr. Yani iki ayr cevher deildirler. Bunun yerine
Tanr onun ifade ettii ekilde ifade edersek, natura naturansdr,
lem ise Tanrdan ayr bir varlk olmamak kaydyla Tanrnn bir
tezahrdr.
5. Spinoza kendi bana var olan iyi ve kt kavramlarnn olmadn iddia etmektedir. Biz bir eylere iyi veya kt deriz, bu bizatihi onlarn kendilerinde iyi veya kt olduklar anlamna gelmezler. Ancak bize nispetle iyi veya ktdrler onlar. Spinoza
bazen Tanrdan iyi olarak bahsetmesine karn, bu Tanr bizi var
kld ve bizim de varlmz devam ettirmemiz Ona bal olduu iin bize faydas olduu iin kullanr. Dier ahlaki nitelikler, adalet ve cmertlik gibi, Tanr iin geerli deildirler. Tanr
hibir ekilde duygulara ve arzulara sahip deildir.
6. Ona gre biz Tanrnn zat hakknda yeterince bilgiye sahip olabiliriz. Bu adan Tanr hakknda sadece via negativa negatif
yolla yani tenzihle bilgi edinebileceini ileri sren tenzih teolojisinden ayrlr. Ayn ekilde Aquinasn ileri srm olduu analojik ilkeyi de kabul etmez.
Bu temel niteliklerden dolay Spinozann Tanr tasavvurunun yanl
olduu ileri srlm ve ateist olmakla sulanmtr. Kabul etmek gerekir ki Spinozann Tanr kavram dier sradan dindarlarn kullanm
olduundan olduka farkldr. Buna karn dnce tarihinde yer etmi
dnrlerin grlerine baktmzda da benzer bir takm farkllklar
gryoruz. Dolaysyla Spinozann genel bir Tanr tasavvurundan farkl
bir bak asna sahip olmas, onu ne kadar dini dncenin dna ittii
hususu tartma konusudur. Bu adan bakldnda felsefecilerin Tanrs
ile dinin tanrs arasndaki snrlarn ne olduu konusundaki tartma
varln devam ettirecek gzkmektedir. (Jarret, 2007, 37-40)
43
44
nite 2
Tanr Tassavvurlar
Panteizme yneltilen benzer bir eletiri de, leme Tanr demem iin onun
ne olduu konusunda bir aklama getirmediidir. Sadece lem szc iin gereksiz bir e anlaml szck dilimize kazandrlm olur. Bu
durumda lem Tanrdr demekle lem lemdir demek ayn kapya
kacaktr. Sonu olarak panteizmin ateizmle ayn anlama geldii tartmas panteizmin kendisi kadar eskiye gittiini ve bu konuda nemli ve
hakl eletirilerin olduunu syleyebiliriz. (Levine, 1994, 2-6)
Panteizm genel olarak dnldnde teizmin dndaki baz dinlerin
bu kavramn altnda deerlendirilmesi daha anlaml olabilir. Felsefi
Taozm muhtemelen panteizme en yakn bir dini bak as kabul edilebilir; bunun yannda Advaita Vedanta, Budizmin baz formlar olarak ve
monoteistik dinler ierisindeki baz mistik akmlar da panteizmin bir
yansmas olarak deerlendirilebilir. Hindu mtefekkir ankarann (788820) Tanr tasavvuru dou din anlaynn panteizmle yakn ilikisi asndan nemli olduu iin ksaca deineceiz. ankaraya gre, yegne
mutlak gereklik tmyle deney d, gndelik insan tecrbesinin tamamen tesinde olmakla birlikte yoga murakabesi yoluyla sezgisel olarak
varl kavranabilen Brahmandr. Bizim gndelik tecrbemiz, elbette ki,
hem tabiat dnyasnn, hem de bireysel insani ahsiyetlerin, bamsz
gereklikler olarak var olduklarn gsterir. Ancak bu trden bir tecrbe,
ryalar nasl gryorsak yle grlmelidir: ryadayken, ryadaki nesneleri gerek olarak kabul etmekten kendimizi alamayz, fakat ne zaman
ki uyanrz onu bir yanlsama olarak grrz. Benzer ekilde, gndelik
cehalet halimizde gndelik hayattaki nesneleri ve kiileri gerek olarak
saymaktan kendimizi alamayz, fakat daha yksek, aydnlanm bir
mevkiden, bunlarn hepsi- kiinin kendi var oluu da dahil olmak zerealdatc grnr. Gerekten, hakiki manevi aydnlanmaya erimek iin
bertaraf edilmesi gereken balca engel bu cehalettir. yleyse, Brahman
zati bir varlk deildir; aksine o mutlak, gayri zati hakiki varlktr,
dnyann btn o aldatc grnmlerinin ardndaki gerekliktir. Panteizmin baka trleri durumu biraz daha farkl tasvir ederler, fakat hibirisine gre Tanr yaratc deildir, nk yaratma, Tanr ve lem arasnda
bir ayrm tazammun eder, bu panteizme yabancdr. Ayrca, gayri zati bir
varlk fiil yapamaz ve dolaysyla fiillerinde zgr olamaz; aksine o
deimez bir ekilde vardr. (MacIntyre, 1967, 32)
Dolaysyla panteizm aslnda tek bir dine izafe edilebilecek bir felsefi ve
mistik dnce deil, daha genel bir bak as olup, farkl dinlerle farkl
diller kullanarak ortaya kabilen bir dncedir. Bundan dolay panteizmi deerlendirirken temel olarak teizmin temel unsurlar asndan
deerlendirmek daha anlamldr. Panteizm Tanr tasavvuru temel olarak
teizmin ngrm olduu yaratc Tanr lem ayrln iddia eden, ilahi
zgrl savunan bir bak asndan farkllk arzetmektedir. Dolaysyla temel bak asn kutsal kitaplardan esinlenerek oluturmaya alan
bir teistin, daha ziyade vahyi felsefi gr ierisinde yerletirmeye alan
panteistten olduka farkl bir bak asna sahip olduu sylenebilir.
45
46
nite 2
Tanr Tassavvurlar
47
48
nite 2
Sre teizmi asndan Tanr akn ve yce yaratc kudrettir fakat tek
yaratc kudret deildir. Bylece sre teistleri Tanrnn ve yaratlm
varlklarn ortak yaratc olduklarn iddia ederler. Sre teizminin yaratma doktrini klasik teizmin yaratma doktrinini yani Tanrnn tek yaratc olduu fikrini kabul etmez. Klasik teizmin en nemli temsilcisi olan
Thomas Aquinas kelimenin gerek anlamnda sadece Tanrnn yaratc
olduunu syler. Klasik teizm yaratmann yoktan bir eyi meydana getirmek olduunu bunun da sadece Tanr iin mmkn olabileceini ileri
srer. Bu bilinen ve dindarlarn kabul ettii yoktan yaratma doktrinidir.
Bu yoktan yaratma doktrini lemin zamansal olarak sonlu olduu grnden ayrdr. rnein Aquinas iin Tanrnn yaratc olup olmamas
ve lemin bir balangc olup olmamas ayr meselelerdir. Aquinas ak
bir ekilde lemin zamansal bir balangca sahip olmasnn akla dayal bir
tartmadan ziyade imann bir konusu olacan syler. Sre felsefecileri
genel olarak, evrenin bir ilk zamansal annn var olduunu inkar ederler.
Bu gre dini bir dayanak bulmak iin, rnein David Griffin, kutsal
kitablarda lemin mutlak anlamda bir balangca sahip olduunu syleyen ayetlerin var olmadn ileri srer. (Griffin, 2001, 109-114).
u ana kadar ifade ettiklerimizi birka madde halinde u ekilde zetleyebiliriz:
1. Tanr yaratlm varlklar mecbur klacak ekilde mutlak kudret
sahibi deildir. Tanr mecbur klmak yerine ikna etmek gcne
sahiptir. Sre teologlar klasik teizmin mutlak kudreti g ierme olarak yorumladklarn ileri srmlerdir, bunun yerine ilahi
kudrette hogr kavramna yer vermilerdir. kna kavram
lemdeki nedensellik ierisinde bunlara gre Tanr tarafndan
empoze edilen tek tarafl bir kontrol anlamna gelmez.
2. Gereklik zamanda sreklilie sahip maddi cevherlerden meydana gelmez. Aksine seri olarak var olan tabiatta tecrbe edilen
olaylardan meydana gelir. Bu olaylar hem fiziksel hem de zihinseldirler. Btn tecrbe sregiden birbiriyle ilikili olan gereklie katkda bulunur ve bu anlamda nemlidir.
3. lem zgr irade sahibi failler tarafndan meydana getirilen sre ve deiim tarafndan ekillenir. Kendi kaderini tayin/z belirlenim sadece insan deil ayn zamanda evrendeki her eyi niteler. Tanr olaylar serisini veya herhangi bir bireyi tamam ile
kontrol edemez. Aksine Tanr alternatif imknllklar ortaya koyarak zgr iradeyi etkileme gcne sahiptir. Dier bir ifade ile
sylersek, Tanrnn iradesi her bir eyde kendini gsterir, fakat
meydana gelen her ey Tanrnn iradesi deildir.
4. Tanr evreni ierir, fakat onunla zde deildir. Dier bir ifade ile
panenteizm panteizmle ayn deildir. Bazlar bu bak asn
teokozmomerkezcilik olarak adlandrmlardr. nk Tanr
daima lemle bir iliki ierisindedir.
Tanr Tassavvurlar
Agnostizm
Deizm, panteizm ve panenteizm, teizmden farklar olan ama yine de esas
itibaryla bir eit teizm tr denilebilecek ekilde Tanrnn varlndan
kukusu olmayan metafizik sistemlerdir. Teizm ve ateizmi birbirinden
ayr ulara yerletirirsek eer, bu Tanr tasavvurlarnn tezim tarafna
denk geldiini syleyebiliriz. Deyim yerindeyse bu iki u noktann
ortasnda ise bilinemezcilik diye Trkeletirilen agnostisizm bulunur.
49
50
nite 2
Tanr Tassavvurlar
51
52
nite 2
alnmas iin yeterli olmadn ileri srer, zira tabiat st varlkla ilgili
rasyonel durumun agnostisizm olduunu ifade eden yargyla makalesini
sonlandrr.
Yirminci yzylda iki felsefi akm, mantksal pozitivistler ve naturalistler,
en azndan dolayl yoldan agnostisizme destek olmulardr. Mantksal
pozitivistler bir nermenin ancak ya analitik olmas ya da empirik olarak
dorulanmas durumunda doru olacan ileri srmlerdir. Onlar ayn
zamanda geleneksel teizmin Tanrsnn ne analitik olarak ne de empirik
olarak desteklenebileceini ileri srmlerdir. Mantksal pozitivistler
teizmin ve ateizmin makul pozisyonlar olduu varsaymn inkr ederler
ama dier yandan Tanrya inanmann ve inanmamann rasyonel olmad sonucunu onaylarlar. Naturalizmin temel tezi gvenilir bilginin sadece bilimsel metodlarla elde edilebileceine inantr. Bu tez tabiatst
hakknda agnostisizmi ierir, nk tabiatst bilimsel metodla yaplan
aratrmada kimsenin aklna gelmez. Zira natralistler asndan sadece
gvenilir bilgi fiziksel bilgi olduundan dolay, Tanrnn var olduu
veya olmad ile ilgili gvenilir bir bilgi sahibi olmamz mmkn deildir.
Bu anlamda agnostisizmin yirminci yzyldaki en nemli temsilcisi
Bertrand Russelldir. Russell felsefi olarak ateist olmadn, elinde Tanrnn yokluunu ispatlayacak kadar delilin var olmadn belirtir. Bununla birlikte felsefi adan her ne kadar agnostik olduunu ileri srse
de, Russell pratik olarak ateist olduunu ileri srer. Bu bak as hakikaten dini dnceye kar tavr alanlarn byk oranda benimsedikleri bir
gr olmutur. ada dncede ilk nce ateizmi benimsemi daha
sonra Tanrnn var olabileceine inanm bir dnr olan Anthony
Kennynin Tanrnn varln kabul etmek iin delillerin zorunlu olduunu ileri srmesi ve bu delillere aklla ulalamayacan ngrmesi onu
agnostisizme gtrr. Bir eyin doru olmas iin delillendirilmesi gerektiine, delillendirilmenin de ya analitik ya da olgusal olmas gerektiine
inanan Kenny, bunun eksik olmas durumunda Tanrya inancn temelsiz
olduu hkmne varr. Kennynin argmanlar yle ifade edilebilir:
1. Eer bir Tanrya inan rasyonelse, yani delillendirilebiliyorsa,
Hristiyan imann kabul etmek makuldr,
2. Eer rasyonel teoloji baarl bir ekilde dorulanabiliyorsa ki bu
ancak delillendirme ile olabilir, Tanrya inan rasyoneldir.
3. Rasyonel teolojinin baarl bir ekilde uygulanabilecei inanc
benim iin rasyonel deildir.
4. Bundan dolay Tanrya inanmak ve ayn ekilde Tanry reddetmek de, rasyonel deildir.
5. Bu durumda Hristiyan imann kabul etmek benim iin rasyonel
deildir. (Batak, 2003, 75-80)
Tanr Tassavvurlar
Yirminci yzyln ikinci yarsndan itibaren din felsefesinin yeniden ortaya kmas ve mantksal pozitivizmin yklmas ile agnostisizime ve
naturalizme ya geleneksel teizmin doru olduunu ortaya koymann ya
da teizme inancn rasyonel olduunu ortaya koymann yolunu arayan
filozoflar tarafndan anlaml itirazlar yneltilmitir. Tanrya inanmann
rasyonel olduunu ispatlamann yolu tercih edilmitir;
1. Kant ve Humecu bak asna kar Tanrya inanmak iin doru sebepler ve delillerin var olduunu iddia etmilerdir. Kant ve
Humeun metafizii eleyen veya onu belirsizlie iten grleri
eski gcn yitirmi ve metafizik dnce yeniden canlanmtr.
2. William James The Will to Believe (1897) adl yazsnda Tanrya
inanmak iin pragmatik sebeplerin inanc rasyonel yapmak iin
yeterli olduunu ileri srmtr.
3. Baz filozoflar, Plantinga gibi, Tanrya inanmann delille dorulanan bir inan olmaktan ziyade temel inanla doruland iin
rasyonel olduunu ileri srmlerdir.
4. Tanrnn varln ispatlamaya ynelik klasik deliller, kozmolojik, ontolojik ve tasarm delili gibi, tekrar canlanm, bu deliller
Tanrnn varln ispatlamaktan ziyade bir Tanrnn var olduunu glendiren deliller olarak grlmtr. Dolaysyla ateizmin ve agnostisizmin iddialarnn aksine teizmin temel iddialar
en az kart grler kadar rasyonel ve savunabilirdirler.
Her ne kadar agnostizm nemli lde varln srdrse de, metafizik
temellerinin eskisi kadar salam olmadn sylemeliyiz. Aklmzn ve
dolaysyla bilgimizin snrlarnn Kant metafiziinin tesinde bir alana
sahip olduu ve bu yzden teizmin temel iddialarnn dncenin dnda deil ierisinde yer ald konusunda nemli itirazlar mevcuttur. Dolaysyla Tanrnn varl ve onun temel niteliklerini rasyonel, aklc ve
tutarl bir ekilde savunulabilir olduu yeniden kabul edilen metafizik
bir bak asdr.
Teizmin tanr tasavvuru ezeli, ebedi, yaratc, her eyi bilen, her eye
gc yeten ve kendisinin dndaki varlklar var edip onlar zerinde
hkmran olma niteliklerini ngrr. Deizm buna kar olarak mekanik
bir lem anlay ngrerek, Tanrnn yaratc ve her an lemin var olmasn salad konusunda farkllk arzeder. Panteizm bunun yannda yeni
Eflatunculuk dncesinden yola karak, Tanr lem ikiliini ortadan
kaldrm grnyor. Sre felsefesi klasik teizme alternatif olarak yola
km, Tanrsz lem ve lemsiz tanr olamayacan ileri srerek, Tanrnn mutlak kudreti ve mkemmellii ile ilgili klasik teizmin temel varsaymlarndan radikal bir ekilde ayrlmtr. Bir Tanrnn bilinip bilinemeyecei konusunda agnostizm ve bir Tanrnn var olamayaca ile ilgili
olarak ateizm modern ada Tanr tasavvurlarn yeniden gzden geirmemize ve onlarn gerekten geerliliinin olup olmad ile ilgili tartmalara neden olmutur.
53
54
nite 2
zet
Bir Tanrnn var olduuna inanmak ve belirli niteliklere sahip tanrlara
inan dinlerin merkezinde olan bir dncedir. Tanrnn zati bir varlk
olduunu kabul eden ama ayn zamanda zati tanrlarn birden fazla olduunu iddia eden gre politeizm ad verilir. Henetoizm de tanrlarn
okluunu kabul eder, ancak bir tanrnn dier tanrlara stn geldiini
kar kabul eder. Monoteizm sadece tek bir tanrnn var olduunu iddia
eder ve ayn zamanda teizm olarak da adlandrlr. Bu anlaya gre,
Tanr kendisinin dndaki her eyin varlk sebebi olarak yoktan yaratan,
kudret, bilgi ve ahlaki deer konusunda en stn zati bir varlk olarak
tasavvur edilir. Hinduizmin eitli yorumlar ve dier dou dinleri ile
ilikilendirilen panteizme gre, Tanr zati bir varlk olarak kabul edilmez.
Bu anlaya gre, Tanr bir btn olarak evrenle ya da tabiatla zdetir.
Bir baka Tanr tasavvuru olan deizm bazlarnca teizmin bir tr olarak
kabul edilir. Deist de teist gibi bir Tanry kabul eder, ancak deiste gre
Tanr yaratma fiilini gerekletirmez. Mutlak monizmin ise, panteizm
ya da panenteizmin bir yorumu olduu ileri srlebilir. Mutlak monist,
Tanrnn grnr dnyada oulluuna ramen, gerekte mutlak bir
tekillik olduunu iddia eder.Teizmin ilah her eye kadir, her eyi bilen
ve salt iyi olan akn manevi bir varlk olarak tasavvur edilmitir. Bu
gre klasik teizm veya standart teizm de denir. Zaman zaman Yaradanclk veya ilahclk olarak da adlandrlan deizm bir Tanrnn varln kabul etmekle birlikte Tanrnn lemi var kldktan sonra ona mdahale ettiini inkr eden dncedir. Bu anlamda deizm, vahyi inkr ettii
veya ou zaman onu akln yannda ikincil bir konuma indirgedii konusunda eletirilere maruz kalmtr. Panteizm kavram Trkede kamutanrclk, tmtanrclk ve evrentanrclk olarak ifade edilmektedir. Deizm bir adan bakldnda sadece felsefi ve bir takm bilimsel yorumlar
olmasna karn, panteizm hem felsefi hem de dinin mistik ynyle birlikte deerlendirildiinde genel olarak ortaya kan bir anlaytr.
Panteizme gre her ey Tanrdr ifadesi en doru gerei ifade ederken,
panenteimz bunu yumuatp her ey Tanrdadr der. Bylece de, Tanr
ve evrenin ayn olduu grnden veya yorumundan kurtulmu olur.
Panenteizme gre, Tanr evrende ikin bir varlktr; ancak onun evreni
aan akn bir yn de vardr. Baka bir deyile de, evren Tanrnn sonsuzluundan ayr bir varlktr, ancak Tanrnn dnda bir varlk da deildir. Deizm, panteizm ve panenteizm, teizmden farklar olan ama yine
de esas itibaryla bir eit teizm tr denilebilecek ekilde Tanrnn varlndan kukusu olmayan metafizik sistemlerdir. Teizm ve ateizmi birbirinden ayr ulara yerletirirsek eer, bu Tanr tasavvurlarnn tezim tarafna denk geldiini syleyebiliriz. Deyim yerindeyse bu iki u noktann
ortasnda ise bilinemezcilik diye Trkeletirilen agnostisizm bulunur.
Agnostisizm de, genelde her tr metafizik konuda zelde de Tanrnn
var olup olmad veya nasl bir varlk olup olmad konusunda lehte
veya aleyhte kesin bir gre sahip olunamayacan savunan grtr.
Tanr Tassavvurlar
Gzden Geir
55
56
nite 2
Kaynaklar
Kaynaklar
Blackburn, S. (2012). Felsefe, trc. Ergun Aka, Versus, stanbul.
Batak, K. (2003). Agnostizm Felsefe Ansiklopedisi, Ed. Ahmet Cevizci, Etik
Yaynlar, stanbul.
Craig, W. L. (2001). Philosophy of Religion: a Reader and Guide, Rutgers
University Press, Trenton.
Davis, S. T. (1997). God, Reason, and Theistic Proofs, Edinburgh University
Press, Edinburgh.
Evans, C. S. (2010). Din Felsefesi, trc. Ferhat Akdemir, Elis, Ankara.
Gale, R. (1991). On the Nature and Existence of God, Cambridge, University
Press, Cambridge.
Griffin, D. R. (2001). Creating out of Nothing, Creating out of Chaos,
and the Problem of Evil ed. Stephen T. Davis, Encountering Evil: Live
Options in Teodicy, Westminster John Knox Press, Kentucky.
Hasker, W. (1994). The Openness of God: A Biblical Challenge to the
Tradational Understanding of God, Inter Varsity Press, Downers Grove,
USA.
Helm, P. (1997). Eternal God: A Study of God without Time, Clarendon
Press, Oxford.
Hick, J. (1990). The Philosophy of Religion, Prentice Hall, Englewood Cliffs,
1990.
Hughes, G. J. (1996).
Tanr Tassavvurlar
Peterson, M. (2006). Akl ve nan, trc. Rahim Acar, Kre Yaynlar, stanbul.
Rowe, W. L. (1978). Philosophy of Religion, Wadsworth Publishing
Company, Belmont.
Rowe, W. L. (1998). Deism Routledge Encyclopedia of Philosophy,
Routledge, London and New York.
Sweetman, B. (2007). Religion, Key Concepts in Philosophy, Continuum,
New York.
Swinburne, R. (1993). The Coherence of Theism, 2nd edn. Clarendon Press,
Oxford.
Topalolu, A. (2003). Ateizm, Felsefe Ansiklopedisi, Ed. Ahmet Cevizci,
Etik yaynlar, stanbul.
Ward, K. (1982). Rational Theology and the Creativity of God, Blackwell,
Oxford.
Wilkinson, M. B. (2010). Philosophy of Religion: An Introduction,
Continuum, New York.
Wierenga, E. R. (1989). The Nature of God, Cornell University Press, Ithaca.
Yandell, K. (1999). Philosophy of Religion, Routledge, London.
Yaran, C. S. (2012). Din Felsefesine Giri, stanbul, Dem.
57
58
nite 2
Deerlendirme Sorular
1.
2.
3.
4.
5.
60
nite 3
Birlik ve Basitlik
Nihalik ve Zorunluluk
Ezellik
Bilgi
Kudret
rade ve Yaratma
nite Hakknda
Bu nitede teizmin Tanrya atfettii bir takm sfatlar ele alp,
felsef adan irdeleyeceiz. Muhakkak ki teizmin Tanrya
atfettii sfatlar bunlarla snrl deildir, ancak burada bu
Tanr tasavvuruna temel tekil eden ve bu yzden de felsef
adan en ok irdelenmeye konu olduklar sylenebilecek
sfatlar ele alacaz. Bu erevede srasyla Tanrnn birlii
ve basitliini, nihaliini ve zorunluluunu, zamanla ilikisini,
bilgisini, kudretini ve son olarak da iradesi ve yaratmas
zerinde duracaz.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Teizmin ngrd Tanr tasavvurunun temel
bileenleri hakknda bilgi sahibi olmak.
Tanrnn birlii iin ileri srlen gerekeleri bilmek.
Tanrnn basitlii dncesi hakkndaki temel
gerekeler hakknda bilgi sahibi olmak.
Tanrnn niha ve zorunlu varlk oluunun neleri
gerektirdiini bilmek.
lah bilgi ile insan hrriyeti arasnda ne tr bir iliki
olabileceini kavramak.
lah kudretin mahiyeti ve kapsamn renmek.
lah irade ile yaratma arasnda ne tr bir ilikinin
olabilecei hakknda bilgilenmek.
Tanr ve Sfatlar
niteyi alr
alrken
ken
Bu niteyi alrken;
61
62
nite 3
Tanr ve Sfatlar
Bir varln mahiyetini, yani nasl bir varlk olduunu belirleyen o varln sahip olduu zsel niteliklerdir. Bir varln zsel nitelikleri o varln doasn oluturduu (veya betimledii) iin bir varln kendisi olabilmesi ya da kendisi olarak var olabilmesi zsel niteliklerine sahip
olmasna baldr.
Onun
btn
mkemmel
sfatlara
sahip
olmas
gerektii,
Morrisinde iaret ettii gibi, Tanr kavramnn doru bir tahlili iin iyi bir
k noktas olacaktr. Kukusuz mkemmellik ve mkemmel sfatlarn neler olduu da ayn ekilde tartlabilir. Ancak bu balamda, Tanrya atfedilecek nitelikler temelde Onun Mkemmel Varlk olduunu
ortaya koymay amalayacaktr.
Tanr ve Sfatlar
Birlik ve Basitlik
Teist bir tasavvurun en temel iddias Tanrnn birliidir ki, buna gre, en
az ve en fazla bir Tanr var olabilir. Tanrnn yokluu nasl imknsz ise,
Onun birden fazla olmas da ayn ekilde imknszdr. Tanrnn birliini
ngren bu monoteist sezgi temelde a priori ve a posteriori bir takm gerekelere dayanmaktadr. Tanrnn birliine dair a priori gerekeler Mkemmel Varlk kavramnn doru bir analizine dayandrlabilir. Mkemmel Varlk olarak Tanr, tanm gerei (en) mkemmel sfatlar
kendisinde toplayan varlktr ve birden fazla varln bu sfatlara sahip
olmas dnlemez. nk birden fazla varln ilh sfatlara sahip
olduunu dnmek birden fazla varln Tanr olmak iin gerekli olan
doruluk koullarna sahip olduu anlamna gelecektir. Bu mmkn
olamaz m?
Her eyden nce, bir varln Tanr olabilmesi iin zorunlu (zsel) olan
nitelikler (sfatlar) deimez olacandan x ve y gibi iki tanrsal ferdin
varl dnldnde onlarn gerekte bir ve ayn varlk olduklarn
dnmemek iin bir gereke grnmemektedir. yle ki byle iki tanrsal ferdi birbirinden ayracak herhangi bir farkl nitelik bulunmayacaktr.
Bu iki tanrsal varlk ayn niteliklere sahip olacaklarndan, (Leibnizin)
Ayrtedilemezlerin zdelii ilkesine gre, onlarn bir ve ayn varlk olduu
sonucuna varmamz gerekir. Bu da bir varln Tanr olabilmesi iin sahip
olmas gereken mkemmel sfatlarn birden fazla varlk tarafndan paylalamayacan gstermektedir.
Ayn niteliklere sahip iki varlk birbirinden zsel niteliklerle deil de,
ilikisel nitelikler yoluyla ayrlamaz m? yle grnyor ki, birbiriyle
ayn niteliklere sahip x ve y gibi iki bilye veya kalem ilikisel nitelikler
63
64
nite 3
tevlit
Tanr ve Sfatlar
bir
65
66
nite 3
ola-
caktr. Dahas x her gn var olduu halde farkl zamanlarda farkl tabiatlarla ortaya kabilecektir.
ii.
Tanr iin iki farkl anlama delalet edecek form ve madde gibi bir
ayrm sz konusu olamaz (dolaysyla, Tanr maddi bir varlk
deildir, nk madde forma, form da maddeye muhtatr),
iii.
Tanr ile ilim, irade, kudret vb. sfatlar arasnda bir ayrma gidilemez, nk bu durumda Tanrnn zat ile sfatlar arasndaki
mtereklik Onun birliini ve basitliini ortadan kaldrr,
iv.
Tanrnn herhangi bir ekilde cins veya trden oluan bir bileiklik iermesi sz konusu olamaz ve son olarak
Tanr ve Sfatlar
v.
67
68
nite 3
Nihalik ve Zorunluluk
Tanry dier varlklardan ayran nemli niteliklerin belki de en banda
Onun nihalii ve zorunluluu gelir. Bu kavramlarn ierii ve tam olarak neye delalet ettii zaman zaman farkl yorumlara konu olmusa da,
Tanrdan ontolojik olarak daha temel bir varlk olamayaca noktasnda
Onun Niha Varlk olduu ve varlnn herhangi bir nedeni bulunamayaca iin de Zorunlu Varlk olduu noktasnda ittifak edilecektir.
Aslnda Tanrsal basitlik dncesinin temel gerekelerinden belki de en
nemlisi lk Varlk olarak Tanrnn nihaliini ve zorunluluunu korumaktr. nk Tanrnn varl, varlklar iin bir nedene dayanan mmkn (olumsal) varlklardan farkl olarak, herhangi bir nedene dayanmaz;
Onun neden var olduuna dair herhangi bir gereke/ aklama yoktur. Bu
adan bakldnda basitlik dncesi Tanrya mahsus bir nihalik varsaymn ifade eder. Bir eyin neden var olduuna ilikin bir aklamann
niha kayna Tanr iken, Onun neden var olduuna dair herhangi bir
aklama olamaz. Yani hibir aklama Tanrnn niha ve her anlamda
Tanr ve Sfatlar
basit olan varlnn tesine geemez (Plantinga 1980, 1; Leftow 1990, 584585).
Yukarda Tanrnn varlndan baka bir mahiyetinin olamayaca dncesinin temel hedefi de Tanrnn varlna dair herhangi bir aklamann imknszln gstermektir. Zorunlu Varlkta herhangi bir mareket (ortaklk) olamayacandan varl herhangi bir mahiyete de
atfedilemez. bn Snya gre, nasl ki bir varla O (bir) lkedir dediimizde o eyin hem zatn hem de mahiyetini kabul ediyor ve sz konusu mahiyetin (ilke olmann) o zat iin gerekli olduunu ifade ediyorsak;
ayn ekilde, zorunlu varlk mtereklik ifade eden bir mahiyet olarak
dndmzde byle bir zorunluluk Tanrnn gerekliine dahil olan
bir ey olacaktr. (Dolaysyla, Tanrnn varl zorunlu varlk olarak
ifade edilen mahiyete izafe edilmi olacaktr). Dier yandan, varln
zorunluluunun (vucbl-vucd) zorunlu varlk (vacibl-vucd) la ayn
(zde) olduunu dnecek olursak, varln zorunluluu zorunlu
varlk iin zsel bir tmel (mahiyet) olur. Ancak, bn Snya gre, varln zorunluluu bir mahiyetle ilikilendirilemez, nk bu durumda, bir
mahiyete izafe edilmi olan varln zorunluluu zorunlu varlk iin bir
sebep tekil edecektir. Bylece varln zorunluluu veya zorunlu varlk
bizzatihi varolan bir varlk deil, bir sebeple ilikilendirilen bir varlk
olacaktr (bn Sn 1992, 84). Ksacas, bu akl yrtmeye gre, Tanrnn
varlndan baka bir mahiyetinin olduunu kabul edersek, Onun varlnn bu mahiyetin bir gerei olduu; varlnn mahiyetine izafe edildii
gibi bir sonu kar ki bu da Tanrnn zorunlu varlk olmasyla eliir.
nk bn Snya gre varl bir mahiyete izafe edilen varlk, zorunlu
deil, mmkn varlktr.
O halde, Tanrnn zorunlu varlnn bir mahiyete atfedilmeyecei gr ile
Tanrnn zorunlu varlnn mahiyetinin gerei olduunu savunan sezgiyi
birbirinden ayrmak gerekir. nk ikinci yaklam, birincisinden farkl
olarak, Tanrnn zorunlu varln mahiyetiyle ilikilendirmektedir.
Leibnizin ak bir dille savunduu ve ontolojik delile de kaynaklk eden
bu yaklama gre, Tanrnn zorunlu olmas mahiyetinin bir gereidir ve
bu yzden varl iin etkin bir nedene sahip olmak Tanr iin mantksal bir imknszlk olduundan bir eliki dourur. Bu yzden Tanrnn
mmkn olmas, yani Tanr kavramnn kendi iinde tutarl olmas; bir
eliki iermemesi Onun (zorunlu olarak) var olmas iin yeterlidir. Byle bir mahiyet sadece ve sadece Tanrya mahsustur. Bundan dolay, Tanrnn neliini kavramamz varln a priori olarak bilmemiz iin yeterlidir. Bunun nedeni, Leibnize gre, Tanrnn varlnn mahiyetinin bir
gerei olmasndandr (Leibniz 1973, 33).
69
70
nite 3
Gazlye gre, mahiyetin bir varlk iin nedensel bir aklama olacan
dnmek iin bir gereke yoktur. Ona gre, bu noktada ortaya kan
karkln temel nedeni zorunlu varlk kavramna yklenilen anlamdan kaynaklanmaktadr. Tanrnn hem mahiyeti hem de gereklii
vardr. Esasen, Tanrnn ezelilii ve varlnn herhangi bir etkin nedeninin
olamayaca kabul edildii srece bunun deiik yollarla ifade edilmesinde bir sorun yoktur. Ancak, eer Tanrnn varlnn mahiyetinin gerei veya sonucu olaca gibi bir akl yrtmeyle Onun varlnn bir etkin
nedeni olaca kastediliyorsa bu kabul edilmez bir eydir. nk
Gazlye gre, elimizdeki delil ancak nedensel aklamaya dayanan bir
akl yrtmenin sonsuza kadar gidemeyeceini ve bu nedensel zincirin,
varl bir nedene dayanmayan fakat sabit bir mahiyete ve gereklie
sahip bir varlkla son bulacan gstermektedir. Dolaysyla, niha ve
zorunlu varlk olan Tanrnn bir mahiyetinin bulunmamas iin bir delil/gereke bulunmamaktadr. Bylece Tanrnn mahiyetinin Onun varl iin bir sebep tekil ettii dncesini reddeden Gazl, hdis/ yaratlan
varlklardaki mahiyetin dahi onlarn varlklar iin bir neden olamayacana iaret ederek, Tanrsal mahiyetin Onun ezel varl iin bir neden
olmasnn sz konusu olamayacan belirtir (Gazl 1990, 147-148). O
halde, Gazlye gre zorunlu varlk, varlndan baka bir mahiyeti olmayan varlk deil, varl iin etkin bir nedeni bulunmayan varlktr.
Tanrnn varlnn ne bir etkin nedeni ne de balangc vardr. Bu da
Onun zorunlu varlk (vacibl-vucd) olmas iin yeterlidir. ada din
felsefecilerinden Swinburne de benzer bir ekilde Tanrnn zorunlu varln mantksal bir zorunluluk ile deil, varlnn bir aklamas olmayan
niha aklama olmak eklinde izah etmektedir. Tanr zorunludur demek, buna gre, Tanr yegane niha varlk olup, varlnn herhangi bir nedeni
veya dayana yoktur demektir. Bylece Tanrnn varln mantksal deil,
olgusal (varlksal) bir zorunluluk olarak dnen Swinburne iin bu, Tanrnn varlnn ezel olduunu (tm zamanlarda var olduunu) ve varlnn zamansal bir balangcnn bulunmadn ifade eder (Swinburne
1977, 267-268; 1979, 92-93).
Zorunlu varlk kavramnn ierii konusundaki kanaatler birbirinden
farkl olsa da, bir varln Tanr olabilmesi iin, mmkn varlklarn aksine, varl iin bir nedene sahip olmamas gerektii konusunda bir gr
birlii sz konusudur. Tanrnn niha ve mkemmel varlk olarak dnlebilmesi iin varlnn zorunlu olmas gerekir. Yani varlk veya var
olmak Tanr iin zsel bir nitelik olmaldr. Ya deilse, Tanrnn varlnn bir yeter nedene dayanmas gerekirdi ki bu, mkemmel varlk tasavvuruyla eliir. Bir nedene bal olarak var olan bir varln yokluu d-
Tanr ve Sfatlar
nlebilecei gibi, varl arz bir ey olacaktr. O halde, var olmak Tanrnn ne bir nedene bal olarak sahip olduu olumsal bir nitelik, ne de
ayn gerekeyle kaybedebilecei bir niteliktir. Ayn karmlar bir varl
Tanr yapan dier nitelikler iin de geerlidir. Mkemmellik ifade eden
dier nitelikler Tanrnn olumsal, arz yani tesadfi bir ekilde sahip
olduu nitelikler olamayacana gre, Onun bu niteliklere zorunlu/ zsel
olarak sahip olmas gerekir. Bu durumda, Tanrnn bu niteliklere sahip
olmamas veya onlar kaybetmesi dnlemez.
Ezelilik
Bir varln mkemmel olabilmesi iin hibir snrlamaya konu olmamas
gerektii genel bir kabuldr. Tanr da tabiat gerei yegane Mkemmel
Varlk olduuna gre her adan snrsz/sonsuz olmaldr. Dolaysyla
zamansal adan snrl bir varlk ontolojik mkemmellie sahip olamayacandan zamanla snrl olmamas gerekir. Tanrnn zamanla snrl olmad ve buna bal olarak zamansal bir balangcnn ve sonunun olamayaca konusunda bir gr birliinden sz edilecei halde, zamanla
snrl olmamak ifadesinin tam olarak neye delalet ettii tartmaldr.
lahi ezelilik ya da zamanla snrl olmamak dncesi genel olarak iki
farkl biimde anlalmakta ve savunulmaktadr.
lh ezelilii zamanszlk asndan yorumlamak gerektiini savunanlarn bu balamda ileri srdkleri gerekelerin nemli bir ksm Tanrsal
mkemmelliin ancak bu yolla korunabilecei noktasnda younlamaktadr. Bu gerekeler yle zetlenebilir: Tanr mkemmel ve snrsz ise
zamann dnda (zamansz) bir varlk olmas gerekir. nk zamandaki
her varlk mkemmellik noktasnda bir snrllkla kar karyadr. Zaman
ve
deiim
kavramlar
arasnda
ayrlmaz
bir
iliki
71
72
nite 3
Gelecekte meydana gelecek hadiselere bal olarak deimemeleri dnlemez. O halde gemi ve gelecekten etkilenen bir varlk mkemmel ve
snrsz bir varlk olamaz. Dolaysyla, zamansal olgulara bal olarak
deimek Tanrnn deil, yaratt varlklarn bir niteliidir. Bylece evrendeki her ey zamansal olduundan, Tanr evrenin bir paras olmad
srece zamansal olamaz. Aksine, Tanr evrenin yaratcs olduuna gre
zamansal olamaz. Kald ki, eer Tanr zamansz olarak var olamyorsa ve
ayn zamanda zorunlu varlk ise, zamann da Tanryla birlikte zorunlu
olarak var olmas gerekecektir. Oysa zamansal varlklar zorunlu olmadna gre, Tanr nnda zamansal olduu dnldnde, zorunlu olduunun gerekesi ne olabilir? O halde Tanr zorunlu ise, zamansal olmamas gerekir (Davies 2000, 478).
Dahas, Tanrnn zamansal olduu fakat zamansal bir balangca sahip
olmadn dnmek baz sorunlara neden olabilir. Tanrnn zamanda
olduunu fakat zamansal bir balangcnn olmadn dnmek Onun
gemie dnk sonlu deil, sonsuz bir zamanda var olduu anlamna
gelir. Fakat gemie dnk sonsuzluk tamamlanm bir sonsuzluk deil
ise, byle bir sonsuzluk bilfiil deil, bilkuvve bir sonsuzluk olacaktr. Gemiin bilfiil sonsuz olabilmesi iin imdiye kadar sonsuz sayda hadisenin
gereklemi, yani gemite kalm olmas gerekir. imdi, denilecektir ki,
gemi hadiselere her an bir yenisi eklendiinden gemi bilfiil sonsuz
olamaz. Yani, gemi bilfiil sonsuz olsayd, bugn olmazd (gemie eklenemezdi). Kendisine bir ey eklenebilen hibir ey gerekten sonsuz
olamaz. Bu durumda, Tanr zamann dnda deilse varlnn bir balangcnn olmas gerekir, nk gemie dnk bir srete yer alan (zamansal) hibir varlk sonsuz gemie sahip olamaz. Tanrnn bir balangc olamayacana gre, Onun zamann dnda, yani zamansz bir
varlk olmas gerekir (Helm 1988, 37-38), diye dnlebilir.
Dier yandan, Tanrnn zamansal bir varlk olduunu savunanlar ise,
zamann iinde bulunmann sonlu bir varlk iin bir takm eksikliklere
neden olacan kabul etmelerine ramen bunun Tanr iin pek geerli
olmadn savunmaktadrlar. Zamansal olarak snrl ya da lml varlklardan farkl olarak, zamansal adan snrsz olan ve her eye gc
yeten bir varlk olarak Tanrnn zamann iinde bulunmann neden olaca eksikliklere konu olmas dnlemez. Aslnda bu gr savunanlar, zaman iindeki dier varlklar gibi, Tanrnn da bir takm snrlamalarla kar karya kalacann kanlmaz olduunu kabul etmektedirler:
zaman iindeki bir varlk olarak Tanrnn da gemite kalan, tekrarlanmas mantksal olarak imknsz bir takm tecrbeleri olaca gibi,
gelecekte gerekleecek fakat henz gereklememi tecrbeleri de ola-
Tanr ve Sfatlar
Tanrnn zamanszl dncesinden kaynakland ileri srlen tutarszlk udur: Tanrnn zamanszl her olayla e-zamanl olmasn gerektirir. Yani Tanr hem dnk hem bugnk hem de yarnki bir hadiseyle ezamanl olacak, Onun iin bu hadiselerin herhangi bir ncelii ve
sonral bulunmayacaktr. Bu ise tutarsz bir eydir. nk dn, bugn
ve yarn birbiriyle ezamanl olamaz; yani ne bugn dn, ne dn bu gn
ne de yarn dn veya bugn olabilir. Dahas, bu yaklama gre, Tanrnn zamanszl teizmin dier iddialaryla da elimektedir. Teizme
gre Tanr zaman iinde birok hadiseye neden olmaktadr. Tanr u veya
bu hadiseyi gerekletirmekte, insanlar uyarmakta, cezalandrmakta,
dllendirmekte, dualarn kabul etmekte, affetmektedir. Btn bunlar
kendilerine ne zaman sorusunu yneltebileceimiz, zaman iinde meydana gelen hadiselerdir (Swinburne 1977, 220-221).
Buna karlk denilebilir ki, evvela, lh zamanszlk dncesinin her
zamansal hadiseyle ezamanl olmak biiminde yorumlanmas kanlmaz deildir. lh zamanszl savunan biri rahatlkla Tanrnn ezelliinin her zamansal hadiseyle ezamanl olmak anlamna gelmediini,
aksine Onun zamansal olan her eyin tesinde olduunu ileri srebilir.
Doal olarak eer Tanr zamann iinde deilse, herhangi bir zaman dilimiyle veya hadiseyle ezamanl olmayacaktr. Byle dnldnde
Tanrnn zamanszl dncesinde herhangi bir tutarszlk olmayacaktr. Peki, byle zamansz bir varlk lemdeki zamansal hadiselerle iliki
iinde olan teizmin ngrd Tanr olabilir mi? Tanrnn zamanszln
savunan biri iin bu noktada bir imknszlk grnmemektedir. Eer
Tanr yaratmakla btnyle zamansz bir ekilde bildii eyleri meydana
getiriyorsa, ayn ekilde zamanda ortaya kan btn hadiselerin Tanrnn nedenselliiyle ortaya kt, fakat Onun zamann btnyle dnda kald sylenebilir. Bylece zamanda ortaya kan her hadise zorunlu olarak Tanryla iliki iinde olduu halde bu iliki Tanr asndan
zamansz bir iliki olacaktr (Helm 1988, 27).
73
74
nite 3
Bilgi
Tanrya zsel olarak atfedilen niteliklerden biri de bilgidir. Bilginin mkemmellik ifade eden bir nitelik olduunda kuku yoktur. Bu yzden
bilgiden yoksun bir varln Tanr olmas dnlemez. Kald ki Tanrnn sadece bilen bir varlk deil, her eyi mutlak olarak bilen yegne
varlk olmas gerekir. lh bilginin insan bilgisinin kar karya olduu
btn snrlamalardan/eksikliklerden uzak olmas da gerekir. Byle bir
bilgi yatay anlamda snrl olamaz, yani bilinmesi mmkn olan (bilinmesinde mantksal bir eliki bulunmayan) hibir ey ilh bilginin dnda kalamaz. Ayn ekilde, Tanrsal bilgi mutlak olduundan dikey anlamda bir snrlamaya da konu olamaz, yani onda herhangi bir yanlma,
kesinsizlik ya da kuku bulunamaz. Bir baka deyile, ilh bilginin her
anlamda mkemmel olmas gerekir.
lh bilgiyi insan bilgisinden ayran en nemli noktalardan birinin deyim
yerindeyse, bili tarz olduu sylenebilir. Genellikle dolayl bir bili
tarzna bal olan insan bilgisinden farkl olarak mkemmel olan ilh
bilginin dorudan olmas gerekir. Yani, ilh bilgi eitli duyu vastalarna
dayanamayaca gibi, bir takm akl yrtmeler/karmlar da ieremez.
nsan bilgisinin hem dolayl hem de karmlara dayanan zellii mkemmel oluuna engel grnmektedir. Duyu vastalarna dayanan dolayl bir bilgi, nesnesinin doru ekilde tannmasna bal olduundan hem
bir kuku hem de bir sonradanlk ifade edecektir. Kald ki, Tanrnn varlklar yarattktan sonra tanmas/bilmesi dnlemez. Yaratla bir tr
neden tekil eden ilh bilginin bunun sonucu olarak ortaya kan varla
dayanmas anlamszdr. Ayn ekilde eitli akl yrtmelere dayanan bir
bilgi henz bilinmeyen ancak karm yoluyla bilinebilecek bir takm
dorularn varln kavramsal olarak ierdiinden temelde mkemmel
bilginin paradigmasyla eliir. (Ancak bu, Tanrnn duyu vastalarna ya
da karmlara dayanan bir bilginin nasl bir ey olduunu bilmedii sonucunu dourmamaldr). lh bilginin en nemli zelliklerinden biri de
tamldr. Herhangi bir ekilde tam olmayan, yani eklenebilen, deiebilen bir bilginin kuku da ierebileceini dnebiliriz. Bu zellikleri yanstan hibir bilgi mkemmel olamayacana gre ilh bilgi tam ve deimez olmaldr.
lh bilginin taml, kesinlii ve deimezlii ile Tanrnn zamandan
mnezzeh (zamann dnda) oluu arasnda ayrlmaz bir iliki grnmektedir. nk insan bilgisinin deimesinin (artmasnn veya eksilmesinin) temel nedenlerinden birisi zamana bal oluudur. Henz gereklememi bir eyin bilgisi zamansal bir varlk iin sz konusu olsa da,
bunun olasla dayal bir tr ndeyiden/tahminden farkl olmayaca
Tanr ve Sfatlar
aktr. Byle bir eyin ilh bilgi iin sz konusu olamayaca gz nne
alndnda, yle grnyor ki, Tanr zamansz bir varlk olarak dnlmedii srece bilgisinin taml, kesinlii ve deimezlii sz konusu
olamayacaktr. Bu da mkemmel bilgiye engeldir. Kald ki mkemmel bir
bilginin sadece gereklemi deil, gelecekteki hadiselerin de bilgisini
iermesi gerektiini dnecek olursak zamansal bir varln byle bir
bilgiye sahip olmas mmkn olmayabilir.
Peki, zamansz bir varlk, zamansal varlklarn zamana bal olarak bildii eyleri nasl bilebilir? yle grnyor ki bir varln zaman iinde
meydana gelen hadiseleri bilmesi iin o zaman iinde olmas gerekli deildir. Bir kimsenin tarihteki kalm hadiselerin bilgisine sahip olmas iin
ilgili zaman diliminde yaamas gerekmez. Gemite meydana gelmi bir
ok eyin bilgisine bugn sahip olabiliyoruz. Kukusuz, Tanr zamansz
olduundan bilgisi bizimkinden farkl olarak hadiselerin gereklemesinden sonra oluan bir bilgi deildir. Her halkarda, Tanr zaman iinde
olmasa da, bu Onun 11 Mart 2006da Ankarada hava gnelidir eklindeki bir bilgiye sahip olmasna engel olmamaldr.
Zamann dndaki bir varln zamana bal eyleri bilebilmesi zaman
iinde olmay gerektiren ifadelerin zaman iinde olmay gerektirmeyen
ifadelere dntrlp dntrlemeyeceine bal grnmektedir.
Fakat btn zamansal ifadeler bu yolla dntrlebilir mi?
rnein, Bugn Ankarada hava gnelidir demekle 11 Mart 2006da
Ankarada hava gnelidir demek arasnda bir fark yok mudur? Bu
nermelerden ikincisinin doru olduunu bilmek iin o zaman diliminde
var olmak gerekmedii halde, onun birinci ekilde ifade edilebilmesi
(bilinebilmesi) o zamann iinde olmay gerektirecektir. Bu durumda,
Tanr zamansz bir varlk ise Onun sz konusu bilgiye Bugn Ankarada
hava gnelidir eklinde sahip olmas mmkn olmayacaktr. Byle bir
eyi ancak zaman iindeki bir varlk dile getirebilir. Peki, bu durum Tanrnn bilgisinde bir eksiklie delalet eder mi? Bu iki nermenin doruluk
deerinin ayn olduunu, yani birbirlerini karlkl olarak gerektirdiklerini dikkate aldmzda Tanrnn bilgisinde herhangi bir eksiklik sz
konusu olamaz, diye dnebiliriz. nk bu nermelerden birincisinin
doru olduu her yerde ikincisi de zorunlu olarak doru; ikincisinin doru olduu her yerde de birincisi zorunlu olarak dorudur. Ksacas, Tanr
zaman iindeki bir varln bildii ve zamansal olarak dile getirdii her
eyi zamansz olarak bilebilir. Kald ki, zamansz varlk olarak Tanrnn
bilgisi, 11 Mart 2006da Ankarada hava gnelidir biimindeki nermenin zaman iinde bulunan bir kimse iin Bugn Ankarada hava gnelidir nermesiyle edeer olduunu da iermektedir (Bkz. Helm
75
76
nite 3
1988, 75-80). Dier yandan, zamann iinde olmayan bir varln bilgisinin zamana bal durumlara (dolaysyla, ifadelere) bal olmamas da
son derece doaldr.
Zamana endeksli nermeler gibi, ilh bilginin kuatclna ynelik itirazlardan biri de kiilere endeksli olarak ifade edilebilecek nermelerin
doruluunun Tanr tarafndan nasl bilinecei sorusudur. nk imdi, dn, bugn, yarn gibi eylerin zamana ball gibi ben, sen
gibi ifadeler de kiilere referansla deiebilirler. Yaygn bir anlaya gre,
Alinin Ben hastanedeyim nermesi mantksal olarak Ali hastanededir
nermesini gerekli klsa da bu iki nerme birbirine edeer deildir. rnein, hafzasn kaybetmi bir kimse Ben hastanedeyim nermesinin
doruluuna inand halde, adnn Ali olduunu hatrlayamad iin
Ali hastanededir nermesine inanmayabilir. imdi, bu itiraza gre, Tanrnn bilgisi Ali hastanededir nermesini ierebilir fakat Ben hastanedeyim nermesini ieremez. Tanrnn bilgisinin Ben hastanedeyim
eklindeki bir nermesel bilgiyi iermemesi her eyi bilmesine engel midir? Bu iki nermenin de ayn eye delalet ettii aktr. Alinin farknda
olmasa da Ben hastanedeyim demesi, Mehmetin Aliye Sen hastanedesin demesi veya Ayenin Ali hastanededir demesi hep ayn olguya
delalet ettiine gre, ayn olgunun farkl ifade edilmesinin neden bilgisel
bir eksiklik dourduu ak olmaktan uzaktr. Bir eyin farkl kiilerce
farkl ekillerde ifade edilebilmesi kendi bana birinin bildiinin dieri
tarafndan bilinemeyecei anlamna gelmez. Oysa Alinin Ben hastanedeyim demesi, adnn Ali olduunu hatrlayamasa bile, Ali hastanededir nermesini ierir (Swinburne 1977, 164-166). Kald ki, Tanrnn byle
bir olguyu Ali hastanededir eklinde bilmesi de ontolojik bir kanlmazlktr. Tanr ile Ali birbirinden farkl varlklar olduuna gre, Tanrnn
Ali hastanededir eklindeki bir nermeyi Ben hastanedeyim eklinde
bilmesi veya ifade etmesi mantksal olarak imknszdr. nk byle bir
ey ikisi arasndaki ontolojik ayrm ortadan kaldracaktr; onlar farkl
fertler olmaktan karacaktr (Helm, 1988, 79). Dahas, Tanrnn burada
Alinin Ben hastanedeyim eklinde ifade ettii olgunun Ali hastanededir nermesinin doruluunu ierdiini veya bunun Ali iin ne anlama
geldiini bilmemesi sz konusu deildir.
lh bilginin kesin ve deimez olmas hasebiyle her eyi kuatt dncesinin dourduu tartmalarn belki de banda byle bir bilginin
insann gelecekteki fiilleriyle olan ilikisi gelmektedir. Tanrnn her eyi
ezel, kesin ve deimez bir ekilde bildii dncesinin insan zgrlne etkisinin ne olaca gemite ve gnmzde oka tartlan birok
nemli soruya kaynaklk etmitir. Tanrnn ezel bilgisi insanlarn gele-
Tanr ve Sfatlar
cekte ne
77
78
nite 3
Tanr ve Sfatlar
Byle bir orta bilgi anlaynn gerek ilh bilgi gerekse insan zgrl
asndan ne gibi sonular douraca bal bana irdelenmesi gereken
bir eydir. Burada bu tartmaya girmeyip, insan zgrl asndan
dier bir takm yaklamlarn da bir ekilde vurgulad ortak bir nokta
zerinde duralm. Tanrsal bilginin ezellii ile insan zgrln badatrmaya alan yaklamlarn ortak bir eilimi gibi grnen bu nokta
udur: insan eylemleri bizzatihi mmkn veya olumsal (zorunsuz) olup,
Tanrnn onlar (nceden) bilmesi onlar zorunlu klmaz. Ockham (12851349)n da iaret ettii bu temel nokta, Tanrnn insann gelecekte ne
yapacana dair ezel veya n bilgisinin onun ne yapacana ilikin olup,
byle bir bilginin insann sz konusu eylemini zorunlu klmaddr. Bu
durumda Tanrnn x ahsnn A eylemini yapacan kesin bir ekilde
nceden bilmesi xin A eylemini zorunlu klmaz. Dolaysyla A eylemini
yapmamak xin gc dahilindedir. imdi ilh bilgi herhangi bir ekilde
yanllanamayacandan xin Adan baka bir tercihte bulunmas durumunda ise, Tanr xin bu tercihini bilmi olacaktr (Morris 1991, 94). yleyse x, A eylemini yapmama imknna sahip olduundan A eylemi zorunlu deildir ve xin eyleminin Tanr tarafndan kesin bir ekilde
bilinmesi xin eylem zgrln ortadan kaldrmaz.
Aslnda benzer bir zm arayn daha nce Frbide de grmekteyiz.
Frbinin nerdii bu zmn temelinde bir eyin bizzatihi zorunlu olmas ile dolayl olarak zorunlu olmas ayrm bulunmaktadr. Buna gre,
gelecekteki herhangi bir insan eylemi bizzatihi zorunlu deil, dolaysyla
zorunludur. Byle bir eylem her ne kadar kesin olan ilh bilgi asndan
zorunlu olsa da, bizzatihi (kendinde) zorunlu deildir; mmkndr. Yani
insan eylemleri bizzatihi mmkn olduklarndan baka trl de
olabilirler(di). Baka bir ifadeyle, Tanrnn insan eylemine dair ezel
79
80
nite 3
Kudret
Mkemmel varlk olan Tanr, teizme gre, mutlak g sahibidir. Tanrnn gsz olmas ve gcnn baka bir varlk veya g tarafndan
snrlandrlmas dnlemez. O halde, ilh g mutlak ve snrsz olmaldr. Tanrnn byle bir sfata sahip olduu mkemmellik fikrinden
yola klarak varlan bir yarg olabilecei gibi, ilh gcn evrendeki
tezahrlerinden hareketle de varlabilir. Usuz bucaksz evrenin bir yaratcs var ise, sonsuz bir gce sahip olmaldr. Snrl bir kudret byle bir
evreni var etmi olamaz. Ancak, konuya felsef adan baklnca, ilk bakta Tanrya atfedilmesi kanlmaz grnen bu mutlak kudret kavramnn ierii (tam olarak neye delalet ettii) grndnden daha karmaktr.
Tanr ve Sfatlar
lh gc mutlak kudret olarak anladmzda bu kavrama ykleyebileceimiz anlamlardan biri Tanrnn gcnn her eye yettii; Onun gc
dnda kalan (gcnn yetmedii) hibir eyin olamayacadr. Bir baka
ifadeyle, Tanrnn gc her eyin stndedir. Hibir ey yoktur ki Tanrnn gc onu var veya yok etmesin. Teolojik sezgilerimize uygun
grnen bu ilh g tasavvuru ne yazk ki beraberinde bir dizi soruyu
da getirmektedir. Denilecektir ki, o halde, Tanr yuvarlak bir gen yaratabilir mi? Veya daha genel ifadeyle, Tanr bir elikiyi doru yapabilir
mi? Yani, Tanr bir p nermesini deillemesiyle (p) birlikte doru yapabilir mi? Ya da Tanr 2 + 2 = 4 nermesini yanl klabilir mi?
Felsefe tarihinde Tanrnn gcnn ezel veya zorunlu dorular olarak
da bilinen mantksal ve matematiksel dorularn stnde olduunu savunan Descartesdr. lh kudret snrsz olduundan, Descartesa gre,
Tanr iin imknsz hibir ey yoktur; dolaysyla her ey mmkndr.
Tanrnn zorunlu nermelerin doruluk deerini deitirebileceini kabul etmek en temelde Onun bir elikiyi de doru klabileceini ierdiine gre bu, Tanrnn Evren yaratlmtr nermesiyle birlikte Evren
yaratlmamtr nermesini doru yapabileceini kabul etmeyi gerektirecektir. Dahas, byle bir ey kabul edilecek olursa, Tanrnn kendi mahiyetine ilikin bir takm nermelerin doruluk deerlerinin de ilh g
tarafndan deitirilebilecei sonucuna varlabilir. Buna gre, ilh g
Tanr vardr nermesini bu nermenin deillemesi olan Tanr yoktur
nermesiyle birlikte doru yapabilecei gibi, hem Tanr her eyi bilendir
hem de Tanr her eyi bilen deildir nermelerini de doru yapabilir.
Fakat bu nermelerin birlikte doru olmalar ak bir ekilde mmkn
grnmemektedir. Tanrnn kendini hem var hem de yok klmas dnlmeyecei gibi, Onun hem hereyi bilen olmas hem de hibir ey
bilmemesi dnlemez (Plantinga 1980, 126 vd). Bu tr sorunlar dikkate alnnca Tanrnn her eye gc yetmesinin en azndan mantksal
imknszlklar iermemesi gerektii sonucuna rahatlkla varlabilir. yleyse, her eye gc yetmek yaplmas mantksal olarak mmkn
olanla snrlanmaldr ve bundan dolay da yaplmas mantksal olarak
imknsz bir eyin Tanr tarafndan yaplamamas Onun gcne herhangi bir snr olarak dnlemez. Her eye gc yetmek mantksal imkn dhilinde olan her eyi gerekletirebilmek demektir. Swinburnen ifadesiyle, her
eye gc yeten bir varlk mantksal olarak mmkn olan, yani tutarl
olan her eylemi gerekletirme gcne sahip olan varlktr. nk mantksal olarak mmkn olmayan bir ey aslnda bir eylem de deildir. Dolaysyla yuvarlak kare gibi bir eyin yaplmas mmkn olan tutarl bir
eylemi ifade etmemektedir (Swinburne 1977, 149). Benzer eyler Tanrnn
81
82
nite 3
gemiteki eyleri deitirememesi veya Tanrnn dier sfatlaryla elien eylemler iin de sylenebilir.
imdi grnrde mantksal bir eliki iermeyen ve ada din felsefesinde de byk tartmalara neden olan Tanr kaldramayaca bir ta
yaratabilir mi? sorusunun ortaya koyduu paradoksa ksaca deinelim.
Paradoksa neden olan byle bir soruya evet veya hayr denilsin, bu
soru Tanrnn yapamayaca en azndan bir eylemin bulunaca zerine
kuruludur. Tanr byle bir ta yaratabilir denilecek olursa bu durumda
Tanrnn yapamayaca bir ey ortaya kacaktr ki bu, sz konusu tan,
tanm gerei, Tanr tarafndan kaldrlamayaca anlamna gelecektir.
Dier yandan Tanr byle bir ta yaratamaz denilecek olursa Tanrnn
gcn aan bir eyin varl batan kabul edilmi olacaktr. Peki, teistin
bu soruya yant ne olabilir? Ta paradoksuyla ifade edilen eylemi tutarsz bulmayan Swinburnee gre her eye gc yeten bir varln kaldramayaca bir ta yaratmas mmkndr. Ancak, ona gre, Tanrnn
byle bir gce sahip olmas ile bu gc kullanmas birbirinden ayr eylerdir. Yani, Tanrnn kaldramayaca bir ta yaratabilmesi Onun kaldramayaca bir ta yaratmas anlamna gelmez ve Tanr byle bir ey yaratmad srece kaldramayaca bir ey de yoktur. Tanrnn her eye
gc yetmek niteliini korumas kendine baldr, nk kaldramayaca bir ta yaratmas durumunda artk gcnn yetmedii bir ey var
demektir. Bu durumda artk her eye gc yeten bir Tanrdan sz edilemez. Dolaysyla, her eye gc yetmek sfat Tanr iin belli bir zaman
sz konusu olabilir, nk Tanr byle bir sfat daha sonraki bir zamanda kaybedebilir. Swinburnee gre belli bir zamanda her eye gc yetmek daha sonraki bir zamanda kendini byle bir sfattan yoksun brakabilmeyi de ierir. Ancak Tanrnn her eye gc yetmek sfatn ortadan
kaldracak sz konusu gcn kullanp kullanmayaca (yani, kaldrmayaca bir ta yaratp yaratmayaca) kendi iradesine bal bir eydir. Bu
gcn kullanmad srece ilelebet her eye gc yeten varlk sfatn
koruyabilir (Swinburne 1977, 157-158).
Grld gibi, Swinburne her eye gc yetmeyi Tanr iin zsel bir sfat
olmaktan karmak pahasna ta paradoksuna bir zm getirmektedir.
Aslnda byle bir zmle paradoks hedefine ulam grnmektedir.
Dolaysyla, Swinburnec yantn teist iin gerek bir zm getirip getirmedii bir sorudur. nk her eyden nce Swinburnen Tanr kaldramayaca bir ta yaratabilir mi? sorusuna verdii yant evettir. Bu
durumda Tanrnn her eye gc yeten bir varlk olmas ancak byle bir
eyi yaratmamasna baldr. Tanrnn her eye gc yetmek sfatn
kaybedebilmesi tam olarak ne anlama gelebilir? Her eye gc yetmek
Tanr ve Sfatlar
sfatn kaybetmi bir varlk Tanr olarak varln srdrebilir mi? Byle
bir sfat Tanrnn kaybedebilecei bir ey ise, bu Onun zsel olarak sahip
olduu bir sfat deil olumsal ya da kazara sahip olduu bir sfat anlamna gelir. nk bir varlk zsel niteliini kaybedemez veya kaybederek o
varlk olarak varln srdremez. imdi, her eye gc yetmek sfatna
sahip olmadan bir varlk Tanr olamayacana gre, bu durumda Tanrnn Tanr olmas da zsel bir olgu olmaktan kmayacak mdr? Bu da,
daha nce de iaret ettiimiz gibi, Tanr iin imknsz bir ey olduundan
yle grnyor ki Tanrnn kendi iradesiyle kendi gcne bir snr getirmesi ve her eye gc yeten olmaktan kendini karmas pek anlalr
olmayacaktr.
Bu sorun her eye gc yetmek sfatnn Tanr iin zsel olduu dncesiyle alabilir, ancak bu durumda da, ta paradoksuna baka bir zm
getirmek gerekir. Bu soruna en gl zm ta paradoksuyla ifade edilen olgunun Tanr iin dnldnde bir tutarszlk ierdiini ve
bylece Onun iin mantksal bir imknszlka delalet ettiini ortaya
koymak olabilir. Tanr tanm gerei her eye gc yeten varlk olduuna gre, yaratp da kaldramayaca bir ta olamaz. Tanrnn yaratmayaca bir tan olabileceini dnmek her eye gc yeten bir varlktan
daha gl bir varln olabileceini dnmekle edeer grnmektedir.
Bu da esasen her eye gc yetmek sfatyla batan elien bir eydir.
Tanr da her eye gc yeten varlk olduuna gre byle bir soruyu
Tanr iin sormak anlaml olmayacaktr. Bu durumda Tanr kaldramayaca bir ta yaratabilir mi? sorusu Tanr yapamayacan yapabilir
mi? sorusuna edeer gibi grnmektedir.
Mavrodesin iaret ettii gibi, eer Tanr her eye gc yeten bir varlk
ise, Tanrnn kaldramayaca bir ta ifadesi tutarsz olacaktr. Bir baka
ifadeyle, her eye gc yeten bir varln kaldrmaya gc yetmedii bir
ey ifadesi elikili grnmektedir. nsan gibi gc snrl olan bir varln kaldramayaca bir eyi retmesi mmkn olmasna karn, her eye
gc yeten bir varlk iin byle bir ey mmkn grnmemektedir. Dikkat edilecek olursa, burada insana bu imkn salayan da onun snrl bir
gce sahip oluudur. Oysa Tanr her eye gc yeten bir varlk ise, iddia
edilen ey (kaldrlmayacak bir ta) imknsz olacaktr. Byle bir ta var
olamaz. Onun varl ancak Tanrnn gc de, insanlar gibi, snrl ise sz
konusu olabilir. Kald ki, byle bir tan var olabilecei varsaym da temelde Tanrnn mutlak gcne dayandrlmaktadr. Dolaysyla, ta paradoksu aslnda tutarsz bir varsayma dayandndan temelde Tanrnn
elikili bir eyi gerekletirmesini istemektedir. Tutarsz bir ey de
mantksal adan mmkn olmadna gre byle bir eyi yapamamak
83
84
nite 3
rade ve Yaratma
rade ve yaratma sfatlar teizmin Tanrya atfettii ayrc nitelikler arasnda nemli bir yere sahiptir. yle ki irade sfatn ngrmeksizin Tanrnn bir zat (kii) olarak tasavvur edilmesi zor olduu gibi, ayn ekilde
byle bir sfata sahip olmakszn yaratma fiiline de bir anlam vermek
mmkn grnmemektedir. Esasen Tanrya bu sfatlarn atfedilmesinin
teizmi panteizmden ayran en nemli nedenlerden olduu sylenebilir.
Tanr ile lemi bir ekilde zdeletiren panteizmden farkl olarak, teizme
gre Tanr kendinden baka her eyin mutlak yaratcs olup, onlar iradesiyle yoktan yaratmtr. Dolaysyla, Tanr mutlak irade sahibi olduundan lemi yaratmak konusunda herhangi bir zorunlulukla kar karya
deildir ve yaratlan her ey Onun iradesinin bir sonucudur. Tanr istemeseydi, hibir eyi yaratmayaca gibi, yaratlan eyleri de olduundan
baka trl yaratabilirdi.
Bu anlaytan farkl olarak Spinozac panteist anlaya gre, Tanrnn ne
iradesinden ne de buna bal bir yaratma fiilinden sz edilebilir. Tabiatta
olan hibir ey olumsal (contingent) deildir, Tanrnn tabiat tarafndan
zorunlu bir ekilde belirlenmitir. Bir baka ifadeyle, Tanrnn tabiatndaki her ey zorunlu bir ekilde belirlenmi olup, ondan zorunlu bir ekilde ortaya ktndan var olan her ey zorunlu olarak var olduu gibi,
olduundan baka trl olamazd. Bylece Tanrya baka trl yapma
iradesini atfetmeyi bir eksiklik olarak gren Spinoza iin Tanrya irade
atfedilse de bu, varlklarn baka ekilde ortaya konulabilecei anlamna
gelmez (Spinoza 1949, 69-70). Nasl ki bir genin i-alarnn toplamnn
iki dik aya eit olmas genin tabiatnn bir gerei ise, ayn ekilde
lemdeki her ey Tanrnn tabiatnn zorunlu bir sonucudur. Dolaysyla
Tanrya gerek anlamda ne akl ne de irade atfedilebilir. nsanlarn anlad anlamda Tanrya akl ve irade atfedilecek olursa, Spinozaya gre,
bu delaleti olmayan bir addan baka bir ey ifade etmez (Spinoza 1949,
56-58).
Grld gibi, teizm ile Spinozann savunduu bu gr arasnda temel bir metafiziksel farkllk bulunmaktadr: teizm mutlak sfatlara sahip
olan ve varl iin hibir eye dayanmayan Tanr (yaratan) ile varln
Tanrdan alan, varl Ona baml olan lem yaratlan arasnda temel
bir ontolojik farkllk ngrr (Helm 1988, 185). Tanr-lem ilikisi konusunda byle bir zorunluluu reddeden teizm, Tanrya irade atfetmemeyi
de temel bir eksiklik olarak grr. rade sahibi olmak Tanrnn mkem-
Tanr ve Sfatlar
mel olarak tasavvur edilmesinin zorunlu bir koulu olup, Onun ibadete
layk varlk olmasnn da bir gereidir. Tanrnn dndaki varlklar, rnein, insanlar Onun hr iradesiyle yaratlm olmayp, bir zorunluluun sonucu olarak var olmu olsalard, byle bir durumda Ona kretmenin bir gerei olmayacakt (Bkz. Rowe 2004, 2).
Bu noktada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de irade sfatnn
dier ilah sfatlara indirgenemeyeceidir. Gazlnin de iaret ettii gibi,
ilah fiillerin birbirinden ayrlmas ancak irade sahibi bir mreccihin
varlyla gerekleebilir. Tabiat gerei mmkn olan olgulardan neden
unun deil de bunun gerekletiini Tanrnn kudret veya ilim sfatyla
aklamak mmkn grnmemektedir. Kudretin birbirine zt iki olguya
(yani A veya A-olmayan) nispeti mmkndr ve bu yolla hangisinin
gerekleecei belirlenemez. Ayn ekilde ilmin irade etmek iin gerekli
olduu doru olmakla birlikte, bu yolla mmkn olan iki olgudan birini
dierine bu yolla tercih etmenin nasl gerekleebileceini anlamak zordur. Bylece lemin Tanrnn zatna eklenmi bir sfatla deil de, Onun
zatyla var olduu, yani gne ile k veya insan ile glge hadiselerinde olduu gibi, bir neden-sonu ilikisi eklinde grmeyi reddeden
Gazl, hdis (sonradan varla gelen) olan lemin kadim olan ilh iradeyle varla geldiini savunur (Gazl 1971, 75-77). yle ki, Gazliye
gre, bir kimsenin imkn ynnden ztlar da kendilerine benzedii
halde, kadm irade niin bu hdislere taalluk etmitir eklinde bir soru
tevcih etmesi doru deildir. nk irade, ancak belirli bir eyi benzerinden ayrmay salayan bir sfattr. Burada bir kimsenin irade, niin bir
eyi benzerinden ayrd demesi, baka bir kimsenin, ilim niin malmun inkiafn gerektirdi demesine benzer ki, bu takdirde ona, ilmin
ancak malmun inkiafn gerektirdii srece bir mnas vardr, demek
mmkn olur. Bundan baka bir kimsenin, ilim niin malmun inkiafn gerektirdi demesi, onun, ilim niin ilim, mmkn niin mmkn ve
vacip niin vaciptir demesine benzer ki, bu muhaldir. nk ilim kendi
zatiyle ilim olduu gibi, mmkn, vacip ve dier zatlar da buna benzerler. te irade sfat da bunun gibidir. Bu sfatn esas bir eyi benzerinden
temyiz etmektir, ondan ayrmaktr. Burada bir kimsenin, irade niin bir
eyi, benzerinden temyiz etti demesi, onun, irade niin iradedir, kudret
niin kudrettir demesine benzer. Byle bir eyi sylemek ise imknszdr (Gazl 1971, 79).
lemin zorunlu olmad, dolaysyla mantksal adan olumsal olduu
dikkate alndnda onun Tanrnn bu konudaki ezel iradesiyle mantksal statsn kaybedeceini, yani mantksal anlamda zorunlu olacan
dnmek iin bir gereke grnmemektedir (Helm 1998, 177). Bir baka
85
86
nite 3
ifadeyle, varl zorunsuz olan bir eyin Tanr tarafndan ezeli olarak
irade edilmesi onu zorunlu hale getirmez. Dier taraftan kadim bir iradenin hdis (zamansal balangc olan) bir leme nasl delalet edecei hususu tartlmaya deer bir konu olmakla birlikte, lemin olumsall kabul
edildii srece, varl iin her halkarda yaratc bir nedene bal kalaca dnebilir. Dolaysyla lemin ezel oluunun Tanrnn yaratc
faaliyetine dayanmayaca anlamna gelmedii dnldnde onun
varlnn hl ilah iradeye bal olaca iddia edilebilir. Byle bir eyin
imkn nemli lde Tanrsal iradenin balangc olmayan, ezel bir
eye delalet edip edemeyecei ve yine Onun nedensel faaliyetini ortadan
kaldrp kaldrmayacana baldr.
Tanr ve Sfatlar
87
88
nite 3
Tanr ve Sfatlar
zet
Bir Tanr tasavvurunun temelini Onun sfatlar oluturur. Teist tasavvura gre Tanr her eyi bilen, her eye gc yeten, ezeli, ebedi,
mutlak iyilik, irade sahibi, kendinden baka btn varlklarn mutlak
yaratcs ve koruyucusu, kendisinden daha mkemmeli (by)
bulunmayan, en mkemmel sfatlara sahip yegane akn varlktr. Bu
sfatlarn banda Tanrnn birlii gelmektedir. Onun birliiyle ilikili grnen basitlii daha ok tartmal olan ontolojik bir sorun gibi
grnmektedir. Tanrnn basitlii meselesi Onun birliiyle ilikilendirilebilecek bir konu olmasna karn kendi bana metafiziksel (ontolojik) bir doktrin olarak da grlebilir. Monoteist bir tasavvurun en
temel iddias Tanrnn birliidir ki, buna gre, en az ve en fazla bir
Tanr var olabilir. Tanrnn yokluu nasl imknsz ise, Onun birden
fazla olmas da ayn ekilde imknszdr. Tanrnn birliini ngren
bu sezgi temelde a priori ve a posteriori bir takm gerekelere dayanmaktadr. Tanrnn birliine dair a priori gerekeler mkemmel varlk kavramnn doru bir analizine dayandrlabilir. Mkemmel Varlk olarak Tanr, tanm gerei (en) mkemmel sfatlar kendisinde
toplayan varlktr ve birden fazla varln bu sfatlara sahip olmas
dnlemez. Aslnda birden fazla tanrsal ferdin dnlmesinin
evrendeki dzen ve gayenin srekliliini aklamak konusunda bir
engel oluturacan dnlebiliriz. Eer evrene ilikin a posteriori
sezgilerimiz (deiik tecrbelerimiz) onda bir dzenliliin bulunduunu, evrendeki bu dzenliliin ona dair tecrbelerimizi bilimsel
adan yasalatrmamza imkn tandn gz nne alacak olursak,
onun ancak bir varlk, yani Tanr tarafndan yaratlp idame edilmesi
gerektii sonucuna varabiliriz. Tanrsal basitlik anlayna gre Tanr
herhangi bir ontolojik bileiklikten uzaktr: ne Tanrnn varl ile
mahiyeti arasnda ne de farkl sfatlar arasnda niha anlamda ontolojik bir ayrma gidilebilir. Ancak bu anlay anlalmas ve iinden
klmas zor grnen bir takm sonular dourmaktadr.
Teizmin ngrd sfatlardan biri de Tanrnn zorunlu ve nih
varlk olduu ve bylece varlnn bir nedeninin olamayacadr.
Zorunlu varlk kavramnn ierii konusundaki kanaatler birbirinden
farkl olsa da, bir varln Tanr olabilmesi iin, mmkn varlklarn
aksine, varl iin bir nedene sahip olmamas gerektii konusunda
bir gr birlii sz konusudur. Tanrnn niha ve mkemmel varlk
olarak dnlebilmesi iin varlnn zorunlu olmas gerekir. Yani
varlk veya var olmak Tanr iin zsel bir nitelik olmaldr. Ya deilse, Tanrnn varlnn bir yeter nedene dayanmas gerekirdi ki bu,
89
90
nite 3
Tanr ve Sfatlar
91
92
nite 3
Gzden Geir
Tanr ve Sfatlar
Kaynaklar
Kaynaklar
Adams, R. (1972). Must God Create the Best?, Philosophical Review, c. 81,
n.3.
Aydn, M. (1987). Din Felsefesi, zmir: Dokuz Eyll niversitesi Yay.
Davies, B. (2000). Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, Oxford:
Oxford University Press.
Gazl, E. H. (1971). tikadda Orta Yol, ev. K. Ik, Ankara: Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Yaynlar.
Gazli, E. H. (1990). Tehaftl-Felasife, thk. Mourice Bouyges, Beyrut:
Darl-Merik.
Hasker, W. (2005). Can God Be Free?: Rowes dilemma for theology,
Religious Studies, c.41, n. 4.
Helm, P. (1988). Eternal God: A Study of God Without Time, Oxford: Oxford
University Press.
bn Sn (1992). En-Nect fil Mantk vel lahiyt, Beyrut: Darl-Ceyl.
Leftow, B.(1990). Is God an Abstact Object?, Nous, 24 (1990).
Leibniz, G. W. (1973). Philosophical Writings, ed. G. H. R. Parkinson, ing.
ev. M. Morris, G. H. R. Parkinson, London: Everymans Library.
Leibniz, G. W. (2007). Theodicy, ed. A. Farrer, ing. ev. E. M. Huggard,
BiblioBazaar.
Leibniz, G.W. & Clark S. (2000). Correspondence, ed. R. Ariew,
Indianapolis: Hackett Publishing Co.
Mavrodes, G. I. (1996). Some Puzzles Concerning Omnipotence,
Philosophy of Religion: Selected Readings, ed. Peterson M. vd., New York:
Oxford University Press, 1996.
Morris, T. V. (1987). Perfect Being Theology, Nous, 21(1987).
Morris, T. V. (1991). Our Idea of God: An Introduction to Philosophical
Theology, Downers Grove, Illinois: Intervarsity Press.
Morris, T.V. (1993). Perfection and Creation, Reasoned Faith, ed. E.
Stump, Ithaca: Cornell University Press.
Peterson M., vd. (2003). Reason and Religious Belief: An Introduction to
Philosophy of Religion, New York: Oxford University Press.
Plantinga, A. (1967).God and Other Minds, Ithaca: Cornell University
Press,
Plantinga, A. (1974). The Nature of Necessity, Oxford: Clarendon Press.
Plantinga, A. (1980). Does God Have a Nature?, The Aquinas Lecture,
Milwaukee: Marquette University Press.
93
94
nite 3
Tanr ve Sfatlar
Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi Tanrnn birliinin bir gerekesi
deildir?
a)
b)
c)
Evrende dzenlilik
d)
e)
b)
Tanrnn deimezlii
c)
d)
e)
Locke
b)
Descartes
c)
Leibniz
d)
Frb
e)
Whitehead
Leibniz
b)
Spinoza
c)
Hume
d)
Kant
e)
Berkeley
95
96
nite 3
Frab
b)
Aquinas
c)
bn Sn
d)
Anselm
e)
Gazl
98
nite 4
Ontolojik Delil
Kozmolojik Delil
Teleolojik Delil
Ahlk Delili
Din Tecrbe Delili
nite Hakknda
Bu nitede Tanrnn varl iin ileri srlen geleneksel teistik
deliller zerinde durulmaktadr. Bu balamda ncelikle
Tanrnn varl iin ileri srlen a priori (tmdengelimsel) bir
delil olan ontolojik delil ele alnmaktadr. Daha sonra ise
evrenin varlndan hareketle Tanrnn varln
delillendirmeyi hedefleyen kozmolojik delil ile evrenin
sergilemi olduu dzen ve amasalln ancak Tanrnn
varlyla aklanabileceini ngren teleolojik delil zerinde
durulmaktadr. Son olarak da nitede ahlkn temeli veya
ahlk dorularn kaynana ilikin bir aratrmann bizi
Tanrnn varlna gtrecei fikrine dayanan ahlk delili ile
din tecrbenin biliselliini ngren din tecrbe deliline yer
verilmektedir.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Teistik deliller hakknda genel bir bilgi sahibi olmak.
Tanrnn varl iin ileri srlen delillere ynelik
eletirileri bilmek.
Tanrnn varl iin ileri srlen delillerin gcn
kavramak
Tanrnn varlna inanmann ne lde
savunulabilecei hakknda fikir sahibi olmak
niteyi alr
alrken
ken
Bu niteyi alrken;
99
100
nite 4
Ontolojik Delil
Ontolojik delil temelde Tanrnn zorunlu varln Tanr kavramnn
doru bir ekilde zmlemesiyle ortaya koymay amalar. Tanrnn
zorunluluunu irdelerken de deindiimiz gibi, bu yaklama gre, Tanrnn zorunlu olmas mhiyetinin bir gereidir. Yani, Tanr kavramnn
kendi iinde tutarl olmas; bir eliki iermemesi Onun (zorunlu olarak)
var olmas iin yeterlidir. Sadece Tanrya mahsus olan bu mhiyetten
dolay, Leibnizin ifade ettii gibi (1973, 186), Onun mmkn olmas var
olmasn gerektirir ve bu yzden de Onun mhiyetini (neliini) kavramamz var olduunu a priori olarak bilmemiz iin yeterlidir. Tanrnn
zorunlu varln bir ekilde temellendirmeyi hedefleyen yaklamlara
daha nce rastlansa da, bu kant ak bir dille ilk defa savunan Anselm
(1033-1109)dir.
Anselme gre bir kimsenin Tanr kavramn anlayp bu kavrama delalet
eden bir varln, yani Tanrnn var olmadn dnmesi aslnda bir
eliki iermektedir. Tanr, Anselme gre, kendisinden daha byk hibir
eyin dnlemedii varlktr ve bu Tanry inkr edenin (hatta inkr
ederken) de anlad bir eydir. Fakat bunu anlam birisi aslnda Tanr,
yani kendisinden daha byk hibir eyin dnlemedii varlk yoktur, derken iine dt elikiyi fark etmemektedir. Bu eliki,
Anselme gre uradan kaynaklanmaktadr: Tanr yoktur diyen de bunu
sylerken kendisinden daha byk hibir eyin dnlemedii varlk
dncesinin zihinsel varln kabul etmektedir. Ancak kendisinden daha
byk hibir eyin dnlemedii varlkn sadece zihinsel bir varla sahip
olduunu dnecek olursak, bir eliki doacaktr. nk byle bir
varln zihin dnda (gerekte) de var olabilecei dnldnde,
gerekte de (zihin dnda) var olan varlk sadece zihinde var olan varlktan daha byk olacaktr. Bu da bizi kendisinden daha byk hibir eyin
dnlmedii varlktan daha byk bir varlk dnlebilir eklindeki bir
eliki ile yzyze brakacaktr. Bir elikinin doru olmas da imknsz
olduuna gre kendisinden daha byk hibir eyin dnlemedii varlk
olan Tanrnn hem zihinde hem de gerekte var olmas kanlmaz olacaktr (Anselm 2000, 311).
Anselmin bu akl yrtmesine ilk itiraz eden ada olan Gaunilodur.
Bir varln zihindeki tasarm ile haric gereklii arasndaki ayrma
dikkat eken Gaunilo, Anselmin iddiasn Kayp Ada olarak adlandrd bir rnekle rtmeye alr: nsanlarn bildii btn adalardan
zenginlik ve gzellik bakmndan daha byk bir aday dnelim. Byle
bir adayla ne anlald aktr. imdi, Anselmin akl yrtmesinde
olduu gibi byle bir adann tanm gerei sadece zihinde deil, gerekte
de var olmas gerektii sylenirse ne denilecektir? Gauniloya gre, bilinen btn adalardan daha mkemmel ada sadece zihinde olup, gerekte
yoksa bunun ayn ekilde bir elikiye gtrdn syleyebiliriz. yle
ki sadece gerekte de var olan byle bir ada sadece zihinsel bir tasarmdan ibaret olan bir adadan daha mkemmel olacaktr. Fakat byle bir
adann gerekte var olduunu sylemek, Gauniloya gre, ancak bir aka
olabilir (Gaunilo 2000, 316).
Gaunilonun bu rnei Anselmci akl yrtmenin dourduu sonucun
kabul edilemez olduunu gstermeyi amalamaktadr. Ancak
Plantingann iaret ettii gibi, mmkn olan en byk ada fikri veya
kendisinden daha by dnlemeyen ada eklindeki bir dnce
kendisinden daha by mkemmeli- dnlemeyen varlk olan
Tanr fikrinin aksine, tutarsz grnmektedir. Tpk kendisinden daha
by dnlemeyen bir doal say fikri gibi, byle bir ada da mmkn deildir. Bir say ne kadar byk olursa olsun, her zaman ona bir
say eklemek (+1) mmkn olduu gibi, en byk adaya da her zaman
birka palmiye aac veya kumsal eklemek ya da oradaki meyve aalarnn kalitesini arttrmak mmkndr. Dolaysyla kendisinden daha
by dnlemeyen ada fikri tutarl deildir (Plantinga 1977).
Ontolojik delilin temelinde Tanrnn varlnn mhiyetinden (yani, Tanrnn varlnn Tanr fikrinden) ayr olamayaca dncesi yer almaktadr. Bu delilin savunucularndan Descartes da, nasl ki ann iki dik
aya eit olduu bir genin mhiyetinden ayrlamyorsa veya da
fikri vadi fikrinden ayr dnlemiyorsa, ayn ekilde varln, Tanrnn mhiyetinden ayrlamayacan ileri srmtr. Descartesa gre,
Tanrnn var olmadn dnmek vadisiz bir dan olabileceini dnmekle edeerdir (Descartes 1998, 224). Descartes da Tanrnn mkemmel varlk olduundan yokluunun dnlmeyeceini, nk varlk veya var olmak niteliinin mkemmelliin bir gerei olduunu
dnmektedir. Btn bunlar da Tanr vardr nermesinin zorunlu
olarak doru; Tanr yoktur nermesinin ise bir eliki ifade etmesi
101
102
nite 4
ii.
Varlk gerek bir yklem deildir. Kanta gre, bir geni kabul
edip alarn reddetmek bir eliki douraca halde, geni alaryla birlikte reddetmek herhangi bir eliki dourmayacaktr.
Ayn ekilde, Tanr her eyi bilendir eklindeki bir nermenin
konusunu kabul edip, yklemini kabul etmemek bir eliki douraca halde, Tanr yoktur eklindeki bir nerme bir eliki
dourmaz. nk Tanr yoktur denildiinde geride eliki douracak herhangi bir ey kalmayacaktr. Dolaysyla Tanr vardr eklindeki bir nerme zorunlu bir doru deildir (Kant 1929,
502-503; A594, B622-A596, B624). Peki, hibir analitik nermenin
varlksal/ varolusal olamayaca gerekten kantlanm mdr?
Descartes bata olmak zere, ontolojik kant savunanlarn en temel iddias Tanr vardr nermesinin varlksal bir analitik nerme olmas
noktasnda bir istisna tekil ettiidir. Bu durumda ontolojik kant rtmeye alan birinin yapmas gereken ey hibir analitik nermenin varlksal olamayaca deil, Tanrnn varlna ilikin bir nermenin neden
hem analitik hem de varlksal bir nerme olmadn veya olamayacan
gstermektir. Bu gsterilmedii srece ontolojik kantn imknszlna
dair bir iddia yeterince ikna edici olmayacaktr (Mackie 1982, 44-45). Kald ki, hibir analitik/zorunlu nermenin varlksal olamayaca yeterince
ak grnmemektedir. En azndan, denilecektir ki, Kantn kendisi de
rnein 17 ile 20 arasnda bir asal say vardr eklindeki birok matematiksel nermeyi doru kabul edecektir ve byle bir nerme zorunlu bir
varlksal nermedir (Plantinga 1967, 31-32). Yine ontolojik kantn temel
iddias olan Tanr zorunlu olarak vardr ile Bir genin as vardr arasnda bir paralelliin bulunmad sylenmelidir. yle ki bir
geni alaryla birlikte reddetmenin bir eliki dourmayaca dnlebilecei halde ayn ey Tanrnn zorunlu varl iin sz konusu olmayacaktr. Yani, Bir gen varsa, aya sahiptir eklindeki bir koullu
nermenin benzeri Tanrnn varl iin sz konusu olmayacaktr
(Malcolm 1964, 64).
Kantn ontolojik kanta ikinci itiraz varlkn gerek bir yklem olmaddr. Peki varlk gerek bir yklem deilse, bir eyin varln veya
yokluunu ifade eden nermelere nasl anlam verilebilir? rnein, Kafda yoktur nermesi veya Ar Dar vardr nermesi ne anlama
gelebilir? Hakl olarak denilecektir ki bu nermelerden birincisinin konusu (Kafda) gerekte var olan bir ey olmad halde, ikincisinin konusu
103
104
nite 4
Kozmolojik Delil
Temelde lemin varlndan ya da ontolojik karakterinden hareket eden
kozmolojik delilin deiik versiyonlar bulunmaktadr. lk a felsefesinde Eflatun, Aristoteles gibi filozoflarca da savunulan bu delil daha
sonra gelitirilerek Kind, Farab, bn Sina, Gazl ve dier Mslman
kelmclar ile Musa b. Meymun, Aquinas ve Yeni ada zellikle Leibniz
tarafndan da savunulmutur.
Frb ve bn Sn tarafndan etkin bir ekilde savunulan kozmolojik
delilin temel versiyonlarndan birisi olan imkn delili temelde mmkn
varlk (mmknl-vucd) ve zorunlu varlk (vcibl-vucd) ayrmna
dayanr. Buna gre lem bizzatihi mmkn (olumsal) bir varlk olduundan varl iin, varl zorunlu (olumsal olmayan) olan bir nedene dayanmas gerekir. Delilin belki de en nemli ncl bylece lemin gerek
para gerek btn olarak bizzatihi mmkn olduu, yani varlnn zorunlu olmaddr. lemin varl zorunlu deilse, varlnn nedeni yine
kendisi (veya kendi iinde) olamayacandan, varl iin kendi dndaki
bir nedene dayanmaldr. Bu neden ise ayn ekilde mmkn olamaz,
nk mmkn her varlk varl iin bir baka nedene muhtatr. Byle
bir nedenler zinciri sonsuza kadar gidemeyeceinden (biteviye tekerrr
edemeyeceinden) lem niha anlamda varl zorunlu olan (varl bir
nedene dayanmayan) bir varla dayanmaldr (Bkz. Aydn 1987, 41-42).
Varla lk Neden bulma aray eklinde de yorumlanabilecek bu yaklama gre, birbirlerine dayanan varlklar zincirinin (tekerrrnn) bir
yerde son bulmas kanlmazdr ve Frbiye atfedilen olduka makul
bir ilkeye gre, birbirlerini nedenleyen mmkn varlklar zincirinin sonsuz ya da dngsel olmas dnlemez (Mackie, 1982, 90). Bu zincirin
bir ilk nedende son bulmas gerekir ki bu, kozmolojik kant savunucularna gre, Tanrdr.
Yeni a felsefesinde kozmolojik delilin bu versiyonunun nde gelen
savunucusu Leibnize gre, bu delil temelde lemin varl iin bir yeter
neden arayn ifade eder. Leibnize gre, lemin yokluu dnlebilecei (yani, yokluunu dnmek bir elikiye neden olmad) iin neden
yok deil de var olduu veya neden yle deil de byle olduu yantlanmas
gereken bir sorudur. lemin ezel olmas (zamansal balangcnn olmamas) dahi byle bir soruya engel deildir. Leibniz bunu yle bir rnekle
aklar: Geometrinin unsurlar kitabnn ezel olduunu, elimizdeki nshasnn bir nceki nshadan, onun da bir ncekinden sonsuza gidecek ekilde kopyalandn varsayalm. Byle bir durumda ne kadar geriye
gidersek gidelim, bu kitabn neden var olduuna dair tam (yeterli) bir
nedene varlm olmayacaktr. Ayn ekilde lemin ezel olduunu farz
etsek bile geriye dnk bir nedenler zinciri bize hibir zaman onun neden
var olduuna ilikin yeterli bir aklama salamayacaktr. Bu yzden
lemin neden varolduuna dair bir niha neden (illet) lemin dnda
bulunmaldr ki bu neden de Tanrdr (Leibniz, 1973, 136-137). lemin
byle bir niha nedeni zorunlu bir varlk olmaldr, aksi halde neden yok
deil de var olduu sorusunu onun iin de sormak ve varl iin yeterli
bir nedeni onun dnda da aramak kanlmaz olacaktr. Bu durumda da
kendi dnda varlnn bir nedeni bulunmayan ve dier varlklarn niha nedeni olan bu zorunlu varlk Tanrdr (Leibniz 1973, 145).
O halde kozmolojik delilin bu versiyonuna gre lem varl mmkn bir
varlk olduundan var olmak iin bir yeter nedene muhtatr, bu neden
de ancak zorunlu varlk olan Tanr olabilir. Delile yneltilen eletirilerin
bir ksm lemin varlnn gerekten bir nedene bal olup olmad ile
bu balamda ileri srlen yeter neden ilkesinin gc/statsyle ilgilidir.
Bu eletiriyi yneltenler lemin bir btn olarak bir nedeni olamayabileceini ve buna bal olarak da yeter neden ilkesinin a priori bir ilke olmadnn altn izmektedirler (Mackie 1982, 84-87). Yeter neden ilkesinin a priori mi ya da tecrbeyle elde edilen a posteriori bir ilke mi olduu
tartmal olabilir. Ancak burada delilin gc bu ilkeye atfettiimiz gce
bal kalacaktr. Eer yeter neden ilkesinin doruluu, a priori olmasa da,
insann rasyonel/ bilimsel faaliyetlerinde vazgeilmez bir yere sahipse
kozmolojik delil gcnden fazla bir ey kaybetmeyecektir. Dier yandan,
lemin mmkn bir varlk olduu, yani zorunlu olmad da dikkate
105
106
nite 4
lemin mmkn (olumsal) oluunu onun yaratlml iin yeterli grmeyen Gazl iin onun zamansal bir balangca da sahip olmas gerekir.
nk ona gre, lemin ezel olduu kabul edildiinde onun mmkn
oluu onun yaratlml iin, dolaysyla Tanrnn varl iin yeterli
olmayacaktr. yle ki eer lemin kendisi ezel ise, artk onun varl iin
bir yeter neden aramaya gerek yoktur, bizzat kendisi zorunlu bir varlk
olarak kendi varl iin yeterli olacaktr. Bu durumda lemin varln
aklamak iin Tanrnn varlna ihtiya kalmayacaktr. O halde,
Gazlye gre, lemin zamansal bir balangcnn bulunmamas temelde
Tanrnn bir ekilde inkrn iereceinden, Onun varl ancak lemin
bir zamansal balangc varsa sz konusu olabilir (Bkz. Craig 1979, 43).
Peki, lemin zamansal bir balangc var mdr? Gazlnin bu konudaki
delili, Craigin zetledii gibi yle ifade edilebilir:
1) lemde zamansal hadiseler vardr.
2) Bunlar baka zamansal hadiseler tarafndan nedenlenmitir.
3) Zamansal hadiseler dizisi sonsuzca tekerrr edemez.
4) yleyse, [bu] diziler ezel olanda son bulmaldr. (1979, 45). Bu ezel
olan varlk ise Tanrdr.
107
108
nite 4
Termodinamiin ikinci yasasnn ngrd bir takm dnceler evrenin bir balangca sahip olmas gerektiini gstermektedirler.
Genileyen evren anlayna ilikin olarak ortaya konulan bilimsel kantlar evrenin yaklak 15 milyar yl nce Byk Patlama (Big Bang)yla var
olmaya baladna iaret etmektedir. Benzer ekilde btn sistemlerin
daha dzenli bir durumdan daha az dzenli bir duruma doru ilerlediini ngren termodinamiin ikinci yasas evrene, kapal bir sistem
eklinde bir btn olarak, uygulandnda evrenin de bir dzenlilikten
bir dzensizlie doru gittii sonucuna varlacaktr. Buna gre bir btn
olarak evren sonuta maksimum bir dzensizlie varacak ve bu durumda tekdze bir yap, s ve basnca sahip olacaktr. Nesnelerin artk var
olamayaca byle bir durumda evren tekbiimli byk bir gaz ktlesine
dnecektir. imdi kozmolojik delil asndan bakldnda, denilecektir
ki, eer kapal bir sistem olan evrendeki enerji eit olarak dalacak ve
bylece lm sessizliine kavuacaksa, byle bir durum neden imdiye
kadar gereklememitir? Byle bir durumun olumamas zamansal bir
engele taklm olamaz. nk evrenin bir balangcnn olmadn varsaydmzda imdiye kadar sonsuz bir zamann gemi olmas gerektiini kabul etmemiz gerekir. Bu durumda da evrenin oktan sz konusu
duruma gelmi olmas gerekirdi. Evren byle bir duruma henz gelmediine gre sonsuz bir gemie sahip olamaz. O halde, evren ancak sonlu
bir gemie sahip olabilir, bu da onun bir balangcnn olduunu gstermektedir (Craig, 1979, 110-111, 130-132).
Kozmolojik kantla ilgili olarak dile getirilen bu gerekelere bal olarak
varl zorunlu olmad iin (dolaysyla mmkn olduu iin) varlnn aklanmaya muhta olduu veya zamansal bir balangca sahip olan,
yani var olmaya balayan her ey gibi evrenin de btn olarak varl iin
bir nedene dayand sonucuna varabiliriz. Peki, bu neden nasl bir varlk
olabilir? Byle bir varln teizmin Tanrs olduunu dnmek iin ne
tr bir gerekemiz olabilir? Phil Quinne atfedilen bir itiraza gre (bkz.
Gale & Pruss 1999, 472), lemin varln veya zamansal balangcn aklamak iin kozmolojik delile bal olarak ngrlen zorunlu varlk, kiisel niteliklere sahip olan teizmin Tanrs deil de, szgelimi advaita Hinduizminin savunduu kiisel niteliklere sahip olmayan Brahman
olamaz m? Byle bir soruya yant vermeye alan Gale ve Prussa gre,
her eyden nce advaita Hinduizminin Brahman kozmolojik delilin
ngrd anlamda zorunlu bir varlk olmad gibi, evreni byle bir
kiisel-olmayan gcn kr ve belirlenemezci faaliyetiyle aklamak
Plotinusun sudrcu yaklamnn ngrd Birden (ki Quinn
Plotinuscu bu yaklamn aklayc olmadna bir ekilde katlmaktadr) daha iyi bir aklama olmayacaktr. nk evrenin yasalarla ifade
edilebilecek dzenlilii ve basitlii ve fiziksel deimezlerinin sergiledii ince ayarlanml kiisel-olmayan bir varlkla aklanamaz.
109
110
nite 4
Teleolojik Delil
Nizam ve gaye, inayet, tasarm vb. deiik adlarla da bilinen teleolojik delil de lemden hareketle Tanrnn varln kantlamak iin ortaya
konulmu olmakla birlikte, kozmolojik delilden farkl olarak lemin varlna deil, sergilemi olduu dzen ve gayelilie dayanr. Delilin en
temel iddias dnyann, canllarn yaamlarn srdrebilmeleri iin gerekli olan bir dzen ve gayeyle Tanr tarafndan tasarmlanm olduu
dncesidir. Tanrnn varl iin ileri srlen belki de en popler delil
olan teleolojik delil tecrbemize konu olabilen evrendeki dzenliliin ve
amasalln Tanrnn varl kadar sfatlarna da k tuttuu iddiasn
da ierir.
Evrendeki dzen ve gayenin her eyi bilen, her eye gc yeten, mutlak
iyilik sahibi Tanr tarafndan yaratlmlna delalet ettii dncesinin
nde gelen savunucularndan biri bn Rd (1126-1198)dr. Ona gre,
evrene baktmzda gne ve gezegenlerden mevsimlerin oluumuna;
gece ile gndzn ortaya kndan, yamurun, suyun ve rzgarn varlna kadar her ey bata insanlar olmak zere dnyadaki deiik trden
bir ok canlnn ihtiyalarn karlamalarna ve yaamlarn srdrebilmelerine uygun bir ekilde bir araya getirildiini grrz. Bunun bir
tesadf sonucu, bir ans eseri ortaya km olmas dnlemez. Byle
bir lem ancak belli bir ama ve iradeyle Tanr tarafndan yaratlm olabilir (bn Rd, 1964, 194-195). bn Rdn basit ve kesin olarak niteledii ve Kurann da ngrdn dnd bu delil iki temel ilkeye
dayanr:
i.
Evrenin btn unsurlaryla insann varl ile oradaki btn varlklarn varlna uygun olduudur.
ii.
Btn unsurlaryla bir fiil iin uygun bulunan her ey birdir ve tek bir
amaca ynlendirilmi olup, zorunlu olarak yaratlmtr. Ve doal olarak bu iki ilkeden evrenin yaratlm olduunu ve bir yaratcsnn olduu sonucu kar (1964, 195).
Doal seilim dncesine dayanan evrimci yaklamn ngrd, yaamn inorganik maddeden ortaya kp, tek hcreli canllardan balayarak daha karmak organizmalara ve trlerin ortaya kna doru bir
geliim sergiledii dncesinin canllar dnyasnda gzlemlediimiz
kimi biyolojik/fizyolojik dzenlilik ve farkllklarn anlalmas noktasnda bir aklama/alm getirdii doru olabilir. Ancak bu yaklamn gerek yaamn kayna; evrimsel srecin balang ve geliim koullarna
ilikin niha bir aklama sunup sunamayaca ve gerekse canl organizmalarda farkl dzlemlerde gzlemlenen (tasarmsal) karmakln btnn aklayabilecei ak olmaktan uzaktr.
Biyolojik anlamda evrim, yaamn btnyle doal koullarn etkisiyle
inorganik maddeden kt dncesine dayanr. Fakat bilimsel adan
bakldnda, Darwinin zamanndan gnmze yaamn kayna ve
canl organizmalarn yaps alannda byk gelimeler olmutur ve bunlarn en nemlisi de ada bilimin yaamn molekler bir olgu olduuna
dair saptamasdr. Buna gre, her organizma bir makinenin deiik
paralar (dilileri, makaralar vb.) gibi ilev gren molekllerden olumaktadr (Behe 1998, 7-8). Canl organizmalardaki bu molekler yapya
dikkat eken ada biyokimyac M. J. Behe bu alanda gzlemlenen
111
112
nite 4
113
114
nite 4
Dolaysyla, Humea gre, insan rn olan bir takm eylerde gzlemlediimiz sonu-ile-neden arasndaki benzerlii bir btn olarak evrendeki
dzen ve bu dzenin nedenine uygulayamayz (Hume 1948, 22-23). Dahas bu ve benzeri gzlemlerin, sonsuz bir Tanrdan ziyade
antropomorfik (insanbiimsel) bir anlaya gtrebileceini dnen
Hume, tpk bir evi veya kenti ina eden birden ok insann ibirliinde
olduu gibi, evrendeki dzenin de birden fazla tanrnn ibirliiyle gerekletiini dnmenin sz konusu benzetmeye daha uygun olacan
belirtir (1948, 38-40).
Evrendeki dzenliliin, insanlarn neden olduu kimi faaliyetlerden farkl olarak, bir zihin/ dnceden kaynaklandnn dorudan tecrbe edilebilir bir neden ve sonu ilikisi erevesinde ele alnamayaca aktr.
Buna bal olarak, byle bir neden-sonu arasndaki ilikinin tekrarlanabilen bir ekilde tecrbemize konu olmamas sz konusu dzenliliin
nedeni ile insanlarn nedensellikleri arasnda bir farkllk dourduu
kabul edilmelidir. Dolaysyla, Tanrsal tasarm dncesi ile insan tasarm arasnda bir takm farkllklarn olmas kanlmaz grnmektedir.
Ancak, yle grnyor ki bunlarn hibirisi evrende tecrbe ettiimiz
dzenliliin bir nedeni olmas gerektii konusunda aklayc bir rasyonel faaliyete engel deildir. Kald ki Tanr ve insan arasndaki temel ontolojik farkllk gz nne alndnda byle bir benzetmenin birebir uygunluunu beklemek de yerinde olmayacaktr. Aslnda, Swinburnen
belirttii gibi, evrende gzlemlediimiz dzenlilik ile insanlarn neden
olduu kimi dzenlilikler arasndaki farkllklar ayn ekilde nedenlerin
farkl olduunu dnmemizi gerekli klmaktadr. nsanlarn ok snrl
olan etki alanlarndan farkl olarak, evrendeki dzenliliin bilgisi ve kudreti ok daha byk olan bir varlk tarafndan nedenlendii ve byle bir
nedenlenmenin yine insanlarnkinden farkl olarak bedensel bir yolla
olmamas gerektii kabul edilmelidir. Bedensel bir yolla gerekletirilen
her dolayl nedenlemeden farkl olarak Tanrsal bir nedenleme dorudan olmaldr. Daha dorusu evrendeki btn bu dzenliliin nedeni
ancak bedensel olmayan bir zt olabilir. Bedensel bir varln evrendeki
bu dzenlilii (dolayl bir ekilde) gerekletirmesi dnlemez. Dolaysyla, evrende gzlemlenen dzenlilik ile insanlarn neden olduu dzenlilik arasndaki kimi benzersizlikler bizi doal olarak onlarn nedenlerinin de (kimi alardan) farkl olduunu dnmeye gtrmektedir.
Fakat bu durum, iki neden arasnda hibir benzerliin olmad sonucuna da gtrmemelidir (Swinburne 1979, 149-150). Dier yandan, evreni
yaratan gcn yarattnn (evrenin) dnda olmas gerektii kanlmaz
olduuna gre onun evrendeki olgulardan farkl olarak gzleme konu
olmamas doaldr. Bir baka ifadeyle, Tanr yaratt evrenin bir paras
olmad/ olamayaca iin evrende gzleme konu olan varlklardan/
olgulardan farkl olmak durumundadr. Esasen bu, evreni yaratan ve
idare eden gcn onun dnda olmas gerektiinin doal bir sonucudur
(Lewis 2001, 24).
Humeun evrendeki dzenliliin birden fazla (fakat) snrl (mutlak olmayan) tanrnn ibirliiyle gereklemi olabileceine dair itiraznn
hedefi de Tanrsal tasarm ile insan tasarm arasnda kurulan benzerlii
zayflatmaktr. Her eyden nce, byle bir eyin mmkn olup olmad
sorusu bir yana, Humeun dediini doru varsaydmzda, birden fazla
tanrsal varln neden bir araya geldii ve gelebilecei sorusunu bir ekilde yantlayabilmemiz gerekir. Aslnda bu ve benzeri sorunlar teizmin
hipotezinin ok-tanrc (politeist) bir hipotezden ok daha basit (anlalr),
makul ve bu lde de doru olma ihtimalinin daha yksek olduunu
gstermektedir (Swinburne 1979, 141). Dier yandan, evrende gzlemlenen tasarmn birden fazla tanr tarafndan nedenlendiini dndmzde (yani, bu dzenlilik onlarn bir araya gelmelerinin bir sonucu ise),
bu tasarmn sz konusu tanrsal varlklardaki referansnn ancak bir
ortakln (karlkl tamamlanabilirliin) sonucu olduu grlecektir. Bu
olgu ise kendi bana aklanmaya muhta olacaktr. Bu durumda evrendeki dzenliliin mutlak bilgi ve kudret sahibi bir tek varlk tarafndan
nedenlendiini dnmek gl bir aklama olacaktr.
Ahlk Delili
Tanrnn varln ahlk bir zeminde temellendirme/gerekelendirme
olarak bilinen ahlk delilinin farkl versiyonlar bulunmaktadr. Bunlardan bir ksm insandaki ahlk duygusunun kaynan (vicdan) Tanrnn
varlyla ilikilendirirken, dier bir ksm ahlk gerekilie veya ahlk
dorularn nesnelliine Tanrnn varlyla bir temel bulmay hedeflemekte veya Tanrnn varln ahlk metafizii asndan gerekli bulmaktadr. Tanrnn varl iin ileri srlen dier delilleri reddettii halde
ahlk metafiziinin temellendirilmesi iin Tanrnn varln kanlmaz
gren Kanttr. Ancak onun bu dncesini Tanrnn varl iin bir delil
olarak m ileri srd, yoksa ahlk metafiziindeki bir boluu doldurmak iin Tanrnn varln bir postla (koyut) olarak kabul etmek
zorunda m kald tartmal bir konudur.
Kanta gre lemde iyi niyetten baka kaytsz artsz bir ekilde iyi
olarak adlandrlabilecek bir ey yoktur. yi niyet mutlulua layk olmann ve dolaysyla ahlkn vazgeilmez kouludur (1959, 9). Tabiatta her
ey yasalara gre ilerken, ilkelere gre hareket etmek ancak akl sahibi bir
varln yapabilecei eydir. Ona bu imkn tanyan da sahip olduu
iradedir. Eylemleri bu yasalara gre dzenlemeyi salayan pratik akldan
baka bir ey olamaz. rade, akln pratik olarak zorunlu bulduu eyi,
yani iyiyi seme yetisidir. Bu durumda iradenin iyi olmas pratik akln
yasalaryla belirlenmesine baldr. te iradeyi snrlayan pratik akln bu
nesnel ilkesine Kant buyruk adn verir. Olmas gerekeni ifade eden her
buyruk akln bu nesnel yasasn ifade eder ve gerek anlamda iyi bir iradenin pratik akln bu nesnel ilkeye boyun ememesi dnlemez. Pratik akln bu buyruu baka herhangi bir amaca izafe edilemeyeceinden
kategorik, yani koulsuz bir buyruktur. Bu koulsuz buyruk her zaman
115
116
nite 4
evrensel bir yasa olacak ekilde hareket etmektir. Yani insan iradesi
evrensel yasa olacak bir ekilde hareket etmelidir (1959, 29-31, 39).
Kant iin en yksek iyi (summum bonum)nin gereklemesi ahlk yasasyla belirlenmi iradenin zorunlu nesnesidir. Fakat ahlk yasasnn bu
idealine bu dnyadaki herhangi bir insann kavumas sz konusu deildir. Ahlk yasasnn bu en yksek iyinin gereklemesi ideali de pratik
adan zorunlu olduuna gre, Kanta gre, byle bir ey ancak ahlk
metafiziinin dier iki postlas olan ruhun lmszl ve Tanrnn varlyla gerekleebilir. Aksi halde, en yksek iyinin gereklemesi sadece
imkn dhilindeki bir ideal veya hayal olarak kalaca iin kutsalln
yitirecektir (1956, 127). Dier yandan, en yksek iyinin gereklemesi
mutluluun ahlkla orantl olmas demektir. Bu da en yksek iyinin
imknna Tanrnn varlnn eklenmesini zorunlu klar. Yoksa ahlk
yasasnn bizzat kendisinde mutluluun ahlkla orantl olmasn gerektirecek bir ey sz konusu deildir. yleyse, varl tabiattan ayr olan ve
mutluluu ahlkllkla uygun hale getirecek bir nedenin (Tanrnn) varl kanlmazdr. En yksek iyinin ngrd tabiatn bu en yce nedeni anlk ve irade sahibi olmaldr ki bu Tanrdr. Bu durumda en iyi
dnyann imknn varsaymak ayn zamanda en yksek iyinin kendisi
(gereklii) olan Tanry varsaymay gerekli klar. Dolaysyla, Tanrnn
varl ahlkn zorunlu kld bir eydir (1956, 128-130). Bylece, Kanta
gre, ancak her eyi bilen, her eye gc yeten ve ahlk mkemmellie
sahip bir iradenin varl (Tanr) sayesinde, yani ilh iradenin eliinde
en yksek iyinin gereklemesini umabiliriz.
Grld gibi, Kantn bu dncelerinin hedefi dorudan Tanrnn
varlndan ziyade ahlk metafiziini temellendirmek gibi grnmektedir. Tanrnn varlnn byle bir yolla temellendirilmesi ise, ahlk ile
Tanr arasnda kurulan ban gcne baldr. Kant bir taraftan en yksek iyinin imknna Tanrnn varlyla bir gereklik atfetmeyi kanlmaz grrken, dier taraftan da ahlkn otonomluunu korumak istemektedir. Bu noktada yle bir soru akla gelebilir: Ahlk gerekten
otonom ise niha anlamda byle bir varsayma dayanmak zorunda mdr?
En yksek iyinin imkn ve gereklemesi ahlk (veya Kant ahlk)
temellendirmek iin gerekten kanlmaz mdr? Kantn ahlk anlayna eletirel adan bakan Mackieye gre (1982, 109), en yksek iyinin
gereklemesini amalamak veya ummak ahlkn zorunlu bir postlas
olmad gibi, Kant ahlkn da kanlmaz bir unsuru deildir. nk
akl sahibi bir varln evrensel bir ahlk yasasna gre hareket etmesi
btnyle otonom bir faaliyet olarak grlebilir.
Ahlkn otonomluu ile onun niha gayesini Tanrnn varlyla ilikilendirmenin Kantn ahlk felsefesinde bir takm gerilimlere neden olduunu gz nne aldmzda Mackienin bu itirazna bir lde hak verebiliriz. Ancak Tanrnn varlndan arndrlm bir ahlk metafiziinin
de ne derece tatmin edici olabilecei bir baka sorudur. Eer, Kantn
iaret ettii gibi, ahlk eylemlerin niha gayesi olan en yksek iyinin
117
118
nite 4
ii.
Byle bir tecrbenin tecrbeye konu olan varlk (Tanr) iin bir
delil tekil ettiinin ve sonuta
iii.
Tanrnn varlna bu yolla inanmak iin delil olduunun bir ekilde gsterilebilmesi gerekir (Gale 1991, 287).
Din tecrbe delilinin tam olarak bu koullar karlayp karlayamayaca tartmasna gemeden din tecrbe kavram zerinde ksaca durmak yerinde olacaktr. nk ierii belirlenmedii srece din tecrbe
119
120
nite 4
kavramnn birbirinden farkl tecrbeleri ierecek ekilde geni kullanmnn yanltc olabilecei sylenebilir (Plantinga 2000, 182). Tpk din
kavram gibi, din tecrbe kavramnn da genel bir kullanmnn belirsiz
bir referansa sahip olduu sylenebilir (Swinburne 1979, 246). Din tecrbenin byle olmasnn temel nedenlerinden biri byle bir tecrbenin
veya tecrbe iddiasnn deiik din geleneklerde farkl ekillerde karmza kmasdr. Bu farklln zellikle teistik ile teistik-olmayan din
geleneklerde daha da belirdiini sylemek gerekir. Ancak burada din
tecrbenin mhiyeti ve eitleri noktasnda ayrntl bir irdelemeye girmek yerine teistik dinlerde dile getirilen bu tr tecrbelerin Tanrnn
varl iin bir delil tekil edip edemeyecei sorusu zerinde duracaz.
Bu balamda din tecrbeyi, kiisel niteliklere sahip akn bir varla
ilikin dorudan veya dolayl tecrbeler olarak dnebiliriz ki,
Swinburnen dedii gibi (1979, 249-251), byle bir tecrbe de Tanrnn
bizatihi ya da fiilleriyle hazr bulunduu anlamna gelecektir.
Burada geni anlamda din tecrbenin dolayl rneklerinden, yani kiinin
tabiatn gzellikleri veya evrenin ihtiam karsnda Tanry dnmesi
gibi karmsal rneklerinden sz edilmemektedir. Din tecrbeyle ok
daha zel bir tecrbe, Tanrnn varln dorudan ngren bir tecrbe
kastedilmektedir. Byle bir din tecrbenin teistik dinlerde nemli bir
yere sahip olduu doru olmakla birlikte, Tanrnn insan tecrbesine
dorudan konu olup olmayaca noktasnda felsef sorunlar kadar teistik
bir takm sorunlarn da olabileceini kestirmek g deildir. Teizmin
geleneksel olarak Tanr hakknda dile getirdii cisman olmamak, zaman
ve mekndan mnezzeh olmak veya dorudan tecrbe edilmesinin beer tecrbenin epistemik snrlarn aaca gibi dncelerin byle bir
tecrbeye a priori bir engel tekil edecei dnlebilir (Bu konuda bkz.
Reber 2004, 100-101). Teizmin Tanry dorudan tecrbe etmek noktasndaki bu ekincelerine karn birok teistik gelenein Onun varlnn
dolayl bir tecrbesi olarak yorumlanabilecek bir ok unsura veya hadiseye yer verdii bilinmektedir. yle ki peygamberlerin bu balamda
sahip olduu eitli tecrbeler (Tanryla konumak, vahiy almak vb.)
teistik dinlerin temel dayanan oluturduklar sylenebilir. Peki, teistik
geleneklerde dile getirilen bu tecrbelerin varln merulatracak/ makul hale getirebilecek bamsz nedenlerden sz edilebilir mi?
Teizm asndan bakldnda Tanr var ise, Onun insanlarn geliimi iin
bir takm imknlar salamas, onlara vahiy gndermesi ve onlarn ibadetlerine yant vermesi veya Onu dnen ve Ona ibadet eden kimi insanlara bir ekilde hitap etmesi yerinde bir beklenti gibi grnmektedir
(Swinburne, 1991, 244). Esasen Tanrnn tarih boyunca eitli topluluklara peygamberler yoluyla vahiy gndermesi byle bir beklentinin ak
birer rnei olarak grlebilir. Ne var ki teizm asndan bunlarn rasyonel bir beklenti olarak grlmesi herkes iin byle bir din tecrbenin
dorudan Tanr tarafndan nedenlendii noktasnda yeterince tatmin
edici gelmeyebilir. O halde byle bir tecrbenin dorudan ve dolaysyla
Din tecrbe de duyusal tecrbede olduu gibi temelde bir varln kendisini bir takm niteliklerle tecrbe znesinin dikkatine
sunmasyla gerekleen bir algya dayanr,
121
122
nite 4
ii.
rbenin Tanrnn varl iin bir delil olacan iler srer. Buna gre, baz
zel durumlarn (byle bir tecrbenin bir yanlsamann sonucu olduu
bilinebilecek durumlarn) dnda, bir epistemik znenin tecrbesinde x
mevcut grnyorsa, muhtemelen x mevcuttur. Bir baka ifadeyle, tersini dnmek iin zel bir neden yoksa, bir varlk veya bu varln sahip
olduu nitelikler bir kimsenin tecrbesine hazr grnyorsa muhtemelen yledir. Dolaysyla, nasl ki bir masann veya masann bir niteliinin
bize grnmesi masann ilgili niteliiyle varln gerektiriyorsa, ayn
ekilde Tanr bir epistemik znenin tecrbesinde mevcut grnyorsa
(kendini bir ekilde ortaya koyuyorsa) bu Tanrnn var olduunu dnmek iin bir gereke oluturur (Swinburne 1991, 254).
O halde byle bir ilke, Roweun belirttii gibi, din bir tecrbenin bir
yanlsamann sonucu olup olmad noktasnda bir belirlemeye gidebileceimizi; tecrbemize konu olan varln gerekten var olup olmadn
syleyebileceimizi ngrmektedir. Ancak, bir kez daha, din tecrbeye
konu olan varln duyu tecrbesine konu olan varlklardan farkl olduunu dikkate aldmzda birincisinin, ikincisinden farkl olarak, doruluunu tespit etmenin daha zor olduunu syleyebiliriz. Bir kimseye bir
masann var grnmesinin gerekte var olan bir masayla ilikili olup
olmad bir ekilde denetlenebilir. Peki, benzer bir imknn din tecrbeye konu olan varlk iin sz konusu olmad/olamayaca gz nne
alndnda byle bir tecrbenin nesnesinin gerekten var olup olmadn nasl belirleyebiliriz? Dahas bir kimsenin din tecrbeye sahip olup
olmamasnn Tanrnn iradesine bal olduunu; ancak Onun istemesiyle byle bir eyin gerekleebileceini dndmzde durum daha da
karmak hale gelmektedir ki bu da hangi din tecrbenin gerek olduunu, hangisinin bir yanlsamadan ibaret olduunu belirlemeyi zorlatrmaktadr. Dier taraftan, din tecrbeye konu olan varlklarn dinden
dine deitiini ve birbirleriyle elitiini (rnein Hristiyanlktaki bir
ilah varlk olarak sann tecrbe edilmesinin Yahudilik ve slam tarafnda reddedilmesi, teistik-olmayan Hinduizm gibi dinlerde tecrbeye konu
olan varln kiisel bir varlk olmamas vb.) ve bunlarn hepsinin birlikte
doru olamayacan dikkate aldmzda Safdillik lkesi bize ne lde
yardmc olabilir? yle grnyor ki bu ilkeyi din tecrbeye uygulamay kabul etsek bile, bu yolla din bir tecrbenin nesnesinin gerekten var
olup olmad hususunda kesin/ ikna edici bir sonuca varmak zor olacaktr. Byle bir tecrbenin nesnesi gerekten var olabilecei (ya da tecrbeye hazr bulunabilecei) gibi var olmayabilir de. Bylece Safdillik lkesine
bal kalacak olursak, din bir tecrbeye sahip olmayan birinin de hakl
grlmesi gibi istenmeyen bir sonula karlamak mmkn grnmektedir (Rowe 2007, 75-78).
Muhakkak ki din tecrbenin de doru olup olmad noktasnda bir
takm denetleme mekanizmalarndan sz edilebilir.
123
124
nite 4
bir
takm
delillere
de
bavurmak
gerekecektir.
125
126
nite 4
zet
Tanrnn varl iin ileri srlen eitli deliller bulunmaktadr ve bunlar
arasnda ontolojik, kozmolojik, teleolojik, ahlk ile din tecrbe delilleri
bata gelmektedir. Bu deliller arasnda ontolojik delil a priori niteliklidir,
nk Tanrnn varlnn, hibir harici tecrbeye dayanmadan, Tanr
kavramnn salt bir zmlemesiyle ortaya konulabileceini ngrmektedir. Kendisinden daha by dnlemeyen varlk Anselme gre
hem zihinde hem de gerekte var olmaldr. Aksi halde bir eliki doacaktr. Anselmin bu kantn ilk eletiren kendisinden daha by
dnlemeyen ada fikriyle muasr Gaunilo olmutur. Anselm tarafndan savunulan bu kant modern felsefede zellikle Descartes tarafndan
yeniden savunulmutur. Descartesa gre varlk/ var olmak Mkemmellik kavramnn ayrlmaz bir paras olduundan tanm gerei Mkemmel olan Tanrnn yokluunu dnmek mmkn deildir. Tpk bir
geni kabul edip, i alarnn toplamnn iki dik aya eit olmadn
dnemeyeceimiz gibi. Tanr vardr nermesinin zorunlu olarak doru olduunu ngren ontolojik delil Kant tarafndan iki noktada eletirilmitir: (i) hibir analitik nerme varlksal/ olgusal deildir, (ii) varlk
gerek bir yklem deildir. Byk tartmalara konu olan ontolojik delil
gnmz felsefesinde de Malcolm ve Plantinga gibi taraftarlar bulmutur. Malcolma gre, ontolojik delili rtmenin yolu Tanr kavramnn
yuvarlak karegibi elikili olduunu gstermektir. Ancak Tanr kavram
byle elikili olmadndan Onun varlnn zorunlu olduunu dnmemiz gerekir, nk Tanr, olumsal (contingent) bir ekilde, yani bir
nedene bal olarak var olamaz. Dolaysyla zorunlu varlk Tanrnn
zsel bir niteliidir. Mmkn dnyalar semantiine dayanan
Plantingann ontolojik kant savunmas ise temelde maksimum byklk ve maksimum mkemmellik kavramlarna dayanmaktadr. Maksimum bykle sahip bir varln bir mmkn dnyada var olmasnn
onun btn mmkn dnyalarda bu nitelie sahip olmasn gerektirdiini dnen Plantingaya gre maksimum byklk nitelii maksimum mkemmellik niteliini gerektirir ki bu da teizmin ngrd
lah sfatlara delalet eder. Btn mmkn dnyalarda var olan bir varlk
ise zorunlu varlktr.
lemden hareketle Tanrnn varln kantlamaya alan iki geleneksel
teistik delil kozmolojik ve teleolojik delillerdir. Kozmolojik delil lemin
varlndan, teleolojik delil ise lemin sergilemi olduu dzenlilik ve
amasallktan hareket eder. Kozmolojik delil iki versiyona sahiptir. Bunlardan ilki lemin mmkn varlk oluundan hareket eder ve varl iin
yeter bir nedenin olmas gerektiini savunur ve bunun da ancak Tanr
olabileceini ngrr. kincisi ise, lemin zamansal bir balangcn ngrr ki, gnmz din felsefesinde bu delil Kelam kozmolojik delil olarak
bilinmektedir. Bu ncl (lemin zamansal bir balangca sahip olduunu) desteklemek iin lemin bilfiil sonsuz bir gemie sahip olamayacan gstermeye alan bir dizi a priori gerekelerin yannda son dnemlerde Byk Patlama ve termodinamiin ikinci yasas gibi bir takm a
127
128
nite 4
nceler byle bir tecrbenin bilisel olabileceini gsterse de, biliselliinin denetlenmesi zellikle farkl ve hatta elikili tezahrler dikkate
alndnda zorlamaktadr. Bu durumda Tanrnn din tecrbeye bizatihi deil de sfatlaryla veya fiilleriyle konu olabileceine ilikin teistik
sezgileri dikkate aldmzda, byle bir tecrbenin dolayl yollarla (farkl
teistik kantlar veya tecrbe yoluyla ve sonucunda oluan doruluk iddialarnn) desteklenmesi durumunda Tanrnn varlna bir delil olaca
daha savunulabilir grnmektedir.
Gzden Geir
129
130
nite 4
Kaynaklar
Kaynaklar
Alston, W. P. (1991). Perceiving God: the Epistemology of Religious
Experience, Ithaca: Cornell University Press.
Anselm, St (2000) Anselm argues that God cannot be thought not to
exist, ing. ev.
M. Charlesworth, Philosophy of Religion: A Guide
and Anthology, ed. B. Davies, Oxford: Oxford University Press, 2000.
Aydn, M. (1987). Din Felsefesi, zmir: Dokuz Eyll niversitesi Yay.
Behe, M. J. (1998). Darwinin Kara Kutusu, ev. B. ekmece, stanbul: Aksoy Yay.
Byrne, P. (1989). Natural Religion and the Nature of Religion: The Legacy of
Deism,London. Routledge.
Craig, W. L. (1979). The Kalm Cosmological Argument, London:
Macmillan.
Davies, B. (2000). Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, Oxford:
Oxford University Press.
Descartes, R. (1998). Metafizik Dnceler, ev. M. Karasan, stanbul: MEB
Yay.
Gale, R.M. (1991). On the Nature and Existence of God, Cambridge:
Cambridge University Press.
Gale, R. M. (1994). Why Alstons Mystical Doxastic Practice is
Subjective, Philosophy and Phenomenological Research, 54.
Gale, R. M. & Pruss, A. R. (1999). A New Cosmological Argument,
Religious Studies, 35.
Gaunilo, (2000). Gaunilo argues that Anselm is wrong, ing. ev. M.
Charlesworth, Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, ed. B. Davies,
Oxford: Oxford University Press, 2000.
Hawking, S. W. (1989). Zamann Ksa Tarihi: Byk Patlamadan Kara Deliklere, ev. S. Say, M. Uraz, stanbul: Milliyet Yaynlar.
Hume, D. (1948). Dialogues Conerning Natural Religion, ed. H. D. Aiken,
New York: Hafner Press.
bn Rd. (1964). Menahicl-Edille fi Akaidil-Mille, thk. M. Kasm, Kahire:
Mektebetl- Enclol-Msriyye.
Kant, I. (1929). Critique of Pure Reason, ing. ev. N. K. Smith, London:
Macmillan
Kant, I. (1959). Foundations of the Metaphysics of Morals, ing. ev. L. W.
Beck, New York: Macmillan.
Kant, I. (1956). Critique of Practical Reason, ing. ev. L W. Beck, New York:
Macmillan.
131
132
nite 4
Deerlendirme sorular
1. Aadaki dnrlerden hangisi imkan delilinin bir
savunucusudur?
a) Gazli
b) Frb
c) Kant
d) Hume
e) Russell
2. Aadakilerden hangisi evrenin zamansal bir balangc iin bir
delil deildir?
a) Evrenin sonlu bir gemie sahip olmas
b) Bilfiil sonsuzluun mmkn oluu
c) Byk Patlama
d) Termodinamiin ikinci yasas
e) Bilfiil sonsuzlua bir ey eklemenin imknszl
3. Aadaki dnrlerden hangisi teleolojik delilin bir
savunucusudur?
a) Kant
b) Hume
c) Paley
d) Russell
e) Quine
4. Bat felsefesinde ontolojik kantn ilk savunucusu kimdir?
a) Spinoza
b) Augustine
c) Descartes
d) Anselm
e) Aquinas
5. Biyolojik anlamdaki indirgenemez karmaklk dorudan hangi
delille ilgilidir?
a) Teleolojik delil
b) Ontolojik delil
c) Kozmolojik delil
d) Ahlk delili
e) Bilin delili
133
134
nite 4
136
nite 5
Giri
Vahiy
Mahiyeti
. Kavram Analizi
. Terim Olarak Kullanm
. Vahyin Mahiyeti
. Vahiyde Peygamberin Rol
. Vahiy - Bilgi likisi
Vahyin mkn
Vahyin Dorulanmas
Mucize
Mahiyeti
. Hume Ve Mucize
Kantlanmas
nite Hakknda
Dinin en temel kavramlar, Tanr, vahiy, iman, mucize, kitap
ve teolojidir. Bunlar arasnda Tanrdan sonra vahiy kavram,
din anlayn belirleyecek nitelikte anahtar bir kavram
durumundadr. Dinler vahiy kavramna ykledikleri anlama
gre birbirlerinden ayrlrlar. Vahiy kavramna yklenilen
anlam, iman anlaynn ekillenmesine de yol aar. Mucize
kavram, hem dinin Tanr tasavvurunu ak seik hale getiren
hem de vahyin dorulanmasnda kendisine mracaat edilen
anahtar bir terimdir. Bu nitede vahiy ve mucize kavramlar,
din felsefesi sistematii iinde aklanacak; anlalmalar ile
ilgili ortaya kan felsef ve din meseleler zerinde
durulacaktr.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Vahiy ve mucize kavramlar arasndaki ilikiyi
aklayabileceksiniz.
Vahiy teriminin kullanl ekillerini
rneklendirebileceksiniz
alrken
ken
niteyi alr
Bu niteyi alrken;
137
138
nite 5
Giri
Klasik teizmin veya ilah dinlerin ulhiyet anlayn deist, panteist ve
panenteist anlaylardan ayrt eden en nemli zellik, teizmde Tanrnn
tarih ve tabiata mdahil olmasdr. Tanrnn tarihe mdahalesi vahiy ile
tabiata mdahalesi de mucize ile olmaktadr. Vahiy ve mucize kavramlarnn analizi teist ulhiyet tasavvurunun anlalmasna katkda bulunurken ayn zamanda Tanrnn tarih ve tabiatla ilikisini de aklam olacaktr.
Vahiy
Vahiy fikri btn dinlerde ve hatta btn kltrlerde mevcuttur. Dinleri
birbirinden ayran esas zellik, onlarn bir ksmnn vahye dayanmalar
dierlerinin dayanmamalar deil, vahyin mahiyeti hakknda sahip olduklar farkl inanlardr. Acaba vahiy, sadece dine zg bir kavram
mdr? Bu soruya greceli olarak evet veya hayr demek mmkn gzkmektedir. Vahyin anlalma teebbsnn bizi din verilere veya din
metinlere ynlendirdii gz nnde bulundurulduunda, bu soruya
verilecek cevap olumlu olacaktr. Dinlerden bamsz bir ekilde vahyin
analiz edilmesinin adeta imknsz gibi gzkmesinin sebebi budur. Bununla beraber vahiy kavramnn srf din bir form ile snrlanmayacak
kadar geni bir anlam ierii bulunmaktadr. Her trl geerli bilgiyi
vahiy rn olarak kabul eden felsef anlaya gre bilginin retiminde
zihin, btnyle aktif deil pasif durumdadr. nk zihin; dikkat etme,
seme ve yorumlama alarndan aktif olmakla beraber, zaten var olan ve
dolaysyla kendisine sunulan eye dikkat etmek ve onu yorumlamak
durumundadr. Dolaysyla sradan bir bilginin doasn analiz etme
teebbsnde dahi, vahiy kelimesine mracaat etme zorunluluu ortaya
kabilir ve bu durumda vahiy, yalnzca dine zg bir kavram olmam
olur. Ancak kazanlan her trl bilgiyi, kavranlan her trl hakikati
vahyedilmi kabul etmenin, vahiy kelimesini mecaz/metaforik anlamda kullanmak manasna geldiini belirtmemiz gerekir. slm kelam,
Hristiyan teolojisi ve din felsefesi literatrnde tartma konusu edilen,
vahyin bu mecaz/metaforik anlam deil, dine zg olan asli kullanmdr.
Vahyin Mahiyeti
Vahye muhatap olmam, dolaysyla vahiy tecrbesi yaamam insanlar
olarak vahyin mahiyetini anlama imknna sahip miyiz; hangi lde
veya hangi artlarda byle bir imkna sahibiz? Konunun anlalmas
asndan bu soru nemlidir; nk eer vahye muhatap olmam, o tecrbeyi yaamam insanlar iin vahiy anlalamaz bir kavram ise, biz
znde anlalamaz/kavranlamaz olan bir kavram anlamaya/kavramaya girimekle abesle itigal etmi oluruz. Bu sebeple vahiy
kavramnn anlalabilirlik/ kavranabilirlik ls ve derecesinin ortaya
kabilmesi iin, ayrntl bir kavram analizine ihtiya gzkmektedir.
Kavram Analizi
Arapada vahiy kelimesi, gizlice veya hzl bir ekilde bildirmek, konumak, ilham etmek, im ve iarette bulunmak, fsldamak ve emretmek (bn Manzr, 381) gibi anlamlara gelir. ngilizcede vahiy iin kullanlan revelation kelimesinin kendisinden tredii Latince revelatio
kelimesi de; aklamak, if etmek, rtsn kaldrmak, gz nne sermek gibi anlamlara gelmektedir. Revelatio kelimesinin bu zel anlam,
Kitab- Mukaddesin Latince evirisinde Yunanca apokalypsis kelimesini
tercme etmek zere kullanlmasndan kazanm olduu belirtilmektedir
ki apokalypsis kelimesi, Yeni Ahitte; gelecek, lem ve zellikle de Tanr
hakkndaki gizli hakikatlerin, ilah bir yolla, akla kavuturulmasna
iaret etmek iin kullanlmtr. (Dunn, 1; Dulles, 19) ster Arapadaki asli
kullanm ile bildirim anlamnda, isterse Latince ve Yunancadaki kullanmyla gizli olan eyin bilinir klnmas anlamnda olsun, her iki durumda da vahiy; bilme, renme ve bilgi ile yakn bir iliki iindedir.
Vahiy kavramn filozof, kelamc ve teologlar iin nemli hale getiren,
kavramn bilme, renme ve bilgiye dnk yndr. nk birtakm
eyleri renme yollarndan birisinin, o eylerin insanlara aklanmas,
bildirilmesi anlamnda vahiy olduu aikardr. (Helm, 1)
Terim Olarak Kullanm
Vahiy kelimesinin farkl balamlarda farkl anlamlara gelecek ekilde
kullanm sz konusudur. Bu farkl kullanmlar, Kuran- Kerimin ilgili
ayetlerinde1 ak bir ekilde grmek mmkndr. Kuran- Kerimde bir
bildirim vastas olarak vahiy, esasen Allahn kelam sfatnn bir tecellisidir (ura suresi/42, 51). Bununla birlikte bu bildirimin muhatab her
zaman peygamber deildir.
1 Kuran- Kerimin 78 ayetinde, isim veya fiil halinde olmak zere, vahiy kelimesi geer. Kuran- Kerim kadar vahye yer veren baka bir dini metin yoktur. zellikle Hristiyanlkta vahiy konusunun ele alnmas 18. yzyldan itibaren balamtr. (Thurner, 128.) Bu sebeple kelimenin analizine Kuran- Kerimdeki
kullanmlardan yola karak balamak daha aklayc olacaktr.
139
140
nite 5
Bir anlama gre tabi vahiyden; Gnein bat, deprem, kar frtnas ve l rzgarlar gibi olaylar vastasyla (Helm, 2) ilah iradenin aa vurulmas kastedilir.
kinci bir anlamda tabi vahiy ile vahyin genel karakterine vurgu
yaplr. Bu anlamyla tabi vahiy; seilmi zel bir peygambere
verilmi vahiy trne kart olarak kullanlr. Bir peygamber vastasyla verilmi olan vahiy, zel bir zaman diliminde yaayan zel
bir topluma hitap ederken, tabi vahiy her topluma hitap eden bir
nitelie sahiptir. lahi irade ve kudretin kendisini herkese bilinir
kld alan olarak tabiat, bylesi bir vahyin en ak vastasdr.
(Helm, 4)
Tabi vahyin nc kullanmnda tabi kelimesi doutan verilmi bilgi (Helm, 4) anlamna gelir. Bu kullanmnda tabi vahiy, insanlarn Tanr hakknda doutan sahip olduklar bilgi ile
aynleir.
tabiatst bir yolla gerekleen vahyi veya nbvveti temellendirebilmektir. Buna gre, tabi vahiy eksik olduu iin peygamber vastasyla
gnderilen zel bir vahiy ile tamamlanmaya ihtiyac vardr. Tabi vahiy
konusunda deistlerle teistler arasndaki gr farkll, gereklilik ve
yeterlilik kavramlar ile ifade edilmektedir. Deistler, tabi vahyin yeterli olduunu, dolaysyla, peygamberin ahsnda gerekleen vahiy trnn gerekli olmadn ileri srerlerken; nbvveti savunan teistler, lahi
olan ile ilgili baz hakikatleri elde edebilmek iin tabi vahyin gerekli
ama yeterli olmadn, tabiat vastasyla elde edilebilen hakikatin eksik
olmasndan dolay peygamber vastasyla bildirilen hakikatlere ihtiya
duyulduunu savunurlar.
Peygamber olmayan kiilere yaplan zel bildirim anlamndaki kullanm
ile muhatab hayvant veya tabiat olan kullanmlarn, vahiy teriminin asl
kullanm deil, mecaz/metaforik kullanm olduunu bir kez daha belirtmemiz gerekir. Din ve felsef tartmalarn konusu olan vahiy, bir
peygamberin ahsnda gerekleen vahiydir ki buna ada din felsefesi
literatrnde zel vahiy denilmektedir. (Helm, 61). Kuran- Kerimde
Allahn zel olarak semi olduu bir peygamberle gerekletirdii konuma formu anlamndaki vahiy ile ilgili bir ayetin anlam yledir: Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasndan konuur,
yahut da bir eli gnderir de kendi izniyle dilediini vahyeder. O, ycedir, hakmdir. (ura suresi/42, 51). Bu ayette Allah'n, insanlara mesajn
vahiy yolu ile veya perde arkasndan veyahut bir eli gndererek bildirdii belirtilmektedir. Bu mesajlar bazen bir melek vastasyla dolayl,
bazen de dorudan bildirir. Dorudan bildirme, Hz. Musa rneinde
olduu gibi Allah'n konumas ile olur. (Nisa suresi/4, 164). Ama bu
konumann nasl gerekletii, bu tecrbeyi yaamam olanlar iin ak
deildir. Hz. Musann konumas ile ilgili ayetlerin anlam yledir:
Musa tayin ettiimiz vakitte, bizimle bulumaya gelip de Rabbi onunla
konuunca: 'Rabbim bana kendini gster, sana bakaym' dedi. 'Sen Beni
gremezsin, fakat daa bak, eer o yerinde durursa sen de beni
greceksin' dedi. Rabbi daa tecelli edince onu para para etti ve Musa
baygn vaziyette yere yld. Kendine gelince Sen ycesin, sana tvbe ettim, ben inananlarn ilkiyim' dedi. 'Ey Musa, ben risaletlerim ve konumamla seni insanlarn bana setim, sana verdiimi al ve kredenlerden
ol dedi. (A'raf suresi/7, 143-144).
141
142
nite 5
143
144
nite 5
Akldan sudur eden bir feyezan, vahyedilen eyin de hakikatin sembolik ifadeleri olduunu ncelikle belirtmemiz gerekir.
Kuran- Kerim ayetleri ve vahiy ile ilgili rivayetlerden yola karak kelamclarn ortaya koymu olduklar klasik anlaya gre, vahyin kayna
tartmasz Allahtr ve vahyin gereklemesi ilah iradenin tasarrufu ile
mmkn olmaktadr. Filozoflarn anlaynda ise vahyin kayna Faal
Akldr, kaynann lk Sebepe atf ancak zel bir yorumla mmkn
olabilmektedir; ayrca vahiy bir dizi beeri gayretin sonucunda gerekleebilen bir mahiyete sahiptir. Bu sebeple vahiy; Allahtan insana doru,
bir inzl veya tenzl eklinde gerekleen bildirim olarak deil de,
insandan Allaha doru kat edilen bir ykselme ile elde edilen feyezan
olarak anlalmtr. Filozoflarn vahiy anlaylar, kadim Yunan felsefesi
sistematiinden dn alarak gelitirdikleri akllar teorisi ve mtehayyile
gc ile aklanmtr. Frb vahyin ortaya k srecini Medine-i
Fzlann Reisini tantrken u ekilde aklamaktadr:
Bu insan, kendisine baka bir insann reislik yapamayaca kadar mkemmellie ulam; bilfiil akl ve bilfiil makul olmu bir insan haline
gelmitir. Onun mtehayyile kuvveti, daha nce zikrettiimiz zere, mkemmelliin tabiat gerei ulaabilecei en son noktasna ulam; hem
uyank halde hem de uykuda iken Faal Akldan tikelleri olduklar hal
zere veya taklit ederek, maklt ise taklit ederek almaya tabiat hazr
hale gelmitir. Bu insann edilgin akl (akluhul-mnfail), btn maklt
kavram olmakla mkemmelliine erimi ve bilfiil akl olmutur.
[Risla fi r, 57; el-Medinetl Fzla, 75] Bu akla kazanlm akl (el-aklulmstefd) denir; yeri edilgin akl ile Faal Akl arasnda orta bir yerdir; Faal
Akl ile arasnda baka bir ey yoktur. Edilgin akl, kazanlm akl iin
madde ve konu (el-mevz) gibi; kazanlm akl da Faal Akl iin madde
ve konu gibidir. Tabi bir heyet olan akl kuvveti (el-kuvvetun-ntka) de,
bilfiil akl olan edilgin akl iin tayc madde olur. nsann kendisiyle insan olduu ilk rtbe, bilfiil akl olmaya hazr olan kabul edici, alc tabi
heyetin ortaya kmasdr ki, bu heyet herkeste mterektir. Onunla Faal
Akl arasnda iki rtbe vardr: Edilgin akln bilfiil akl olmas ve kazanlm akln meydana gelmesi. Demek ki insan olmann ilk aamas ile Faal
Akl arasnda iki rtbe vardr. Mkemmel edilgin akl ile tabi heyet,
madde ve suretin birbiriyle birlemesinden meydana gelen btnde olduu gibi tek bir ey olduklarnda ve bu insann insanlk sureti bilfiil akl haline gelen edilgin akl ile ayn eymi gibi ele alndnda bu insan ile Faal
Akl arasnda sadece tek bir rtbe kalr. Tabi heyet bilfiil akl olan edilgin
akln maddesi, edilgin akl kazanlm akln maddesi, kazanlm akl Faal
Akln maddesi haline geldiinde ve btn bunlar bir ve ayn ey gibi telakki edildiinde, bu insan kendisine Faal Akln indii insan olur. Bu durum onun akl kuvvetinin, nazari ve ameli, her iki cznde ve sonra
mtehayyile kuvvetinde ortaya ktnda, bu insan kendisine vahyolunan
insan olur; bylece Azz ve Cell olan Allah Faal Akl vastasyla ona
vahyeder. Bu ekilde Allah Tebareke ve Teldan Faal Akla feyezan eden
eyi Faal Akl kazanlm akl vastasyla edilgin akla, sonra mtehayyile
kuvvetine, feyezan ettirir. nsan, Faal Akldan edilgin akla feyezan eden
ey ile hakm, filozof ve tam anlamyla akleden bir insan [Risla fi r, 58;
el-Medinetl Fzla, 76]; Faal Akldan mtehayyile gcne feyezan eden
ey ile de bir neb, gelecekle ilgili uyarc ve halihazrda mevcut olan tikeller hakknda haber verici olur. Bu insan insaniyetin en mkemmel mertebesinde ve mutluluun en yce derecesindedir. Onun nefsi, daha nce
sylediimiz zere, Faal Akl ile tam anlamyla sanki bir olmutur. [Risla
fi r, 59; el-Medinetl Fzla, 77; vurgular bana aittir (R.K.)]
Frbnin es-Siyasetl Medeniyyede yapt vahiy izah da el-MedinetlFzlada yapt izahla rtr niteliktedir. es-Siyasetl Medeniyyedeki
vahiy izah yledir:
Eskilere gre, byle bir kii (ilk ynetici), gerekte hkmdar (melik) olup,
onun vahiy alm olduu sylenmelidir. nk, insana, ancak bu mertebeye
ulanca, yani Faal Aklla kendisi arasnda baka herhangi bir arac kalmad zaman vahiy gelir. nk edilgen akl, kazanlm akln maddesi ve konusu
gibidir. Kazanlm akl da Faal Akln maddesi ve konusu durumundadr. te, ancak bu durumda, insann, eyleri ve fiilleri nasl tanmlayaca
ve onlar mutlulua doru nasl yneltecei hususunda bilgi sahibi olmasn salayan g, Faal Akldan mnfail akla kar. te kazanlm akl kanalyla Faal Akldan mnfail akla gelen bu ak, Vahiydir. Faal Akl, lk sebebin
varlndan kmtr. Bunun iin, Faal Akl aracl ile bu insana
vahyedenin lk Sebep olduu sylenebilir. [es-Siyasetl Medeniye, 45]
145
146
nite 5
daha vardr ki, bu nc fiili taklittir (el-muhkt). [Risla fi r, 48; elMedinetl Fzla, 62] Mtehayyile kuvvetine bir ey verildiinde o eyi filden, kendi cevherinin ve istidadnn kabul edebilecei biimde kabul
eder. bu kabul etmeyi iki ekilde yapar: O eyi ya olduu hal zere ve
kendisine geldii gibi kabul eder veya o eyi mahssta benzeterek kabul
eder Mtehayyile kuvvetinin maklt maklt olarak kabul etme gc olmadndan, akl kuvveti (el-kuvvetun-ntka) sahip olduu maklt kendisine
verdiinde onlar akl kuvvetindeki halleri zerine kabul edemez, fakat
mahssttan taklit edilebilir eylerle onlar taklit ederek kabul eder. [Risla fi r,
49; el-Medinetl Fzla, 63] Faal Akl, bilkuvve maklt bilfiil maklt,
bilkuvve akl bilfiil akl haline getiren sebeptir. Bilfiil akl olma imknna
sahip olan akl kuvveti (el-kuvvetun- ntka), nazari ve ameli olmak zere
iki eittir. Ameli akln ii, imdi ve gelecee ilikin tikellerle ilgili fiillerde
bulunmak; nazari akln ii ise bilinmesi mmkn olan maklt
akletmektir. Mtehayyile kuvveti akl kuvvetinin iki eidi ile de iliki
iindedir. Akl kuvvetinin (el-kuvvetun- ntka), Faal Akldan ald, n grmeye nisbeti gibi olan, ey bazen Faal Akldan mtehayyile kuvvetine feyezan eder, bylece Faal Akln mtehayyile kuvveti zerinde de
belli bir fiili olmu olur. Bu ona bazen gerek yeri nazari akl olan
maklt [Risla fi r, 50; el-Medinetl Fzla, 65] bazen gerek yeri
ameli akl olan tikel mahsst vermesi eklinde olur. Mtehayyile kuvveti
maklt, birletirmi olduu mahssttan taklid etmek suretiyle kabul
eder Faal Akl tarafndan mtehayyile kuvvetine verilen fakat
mtehayyile kuvvetinin kendileri yerine taklitlerini ald maklttan ilah eylerle ilgili kehanetler ortaya kar. [Risla fi r, 51; el-Medinetl
Fzla, 65-66]
147
148
nite 5
sylemek mmkn gzkmektedir. Bununla birlikte onlarn vahiy anlaylar dahi Wattn iddiasna uygun dmemektedir. nk slm filozoflarnda hull fikri bulunmamaktadr.
Wattn iddiasn slmn klasik Kuran tasavvuru asndan da kabul
etmek mmkn deildir. Kuran, Allahtan gelen hakikatleri muhtevi
olduundan kelmullahtr ve bu sebeple de hatadan mnezzehlik iddias
tar. Wattn szn ettii Tanrnn kendisini malum ettii vahiy anlaynda ise kelmullah, Tanrnn hull ettii Hz. sa olduundan, hull olaynn tarih vesikas durumunda olan Kitap, tarihseldir, dolaysyla hatadan mnezzehlik iddias tamaz. Bu konuda Thomas Michelin
aadaki tespitleri konumuza k tutacak niteliktedir:
Hristiyanlar sann bir kitap, bir ncil getirdiini kesinlikle savunmazlar.
Mslman inancna gre Muhammedin Kuran getirdii anlamda sa
insanlara bir aklama tam deildir. Hristiyanlar iin bizzat sa Tanrnn insanlara yapt aklama ile btnlemitir. ...Hristiyanlara gre
sa, insan olmu Tanr Kelam veya Mesaj olduundan, nciller de, Hristiyanlarn nazarnda, akirtlerinin inanlarn ve bu inancn Hristiyan topluluu iin ne ifade ettiini anlamaya ynelik esinli yaztlardr. (Michel,
33, 40)
149
150
nite 5
olan konulardr. Buradaki iyilik veya ktlk, kendinde (li nefsih) deil
fakat bir ihtiyaca, duruma, balang veya sonuca gredir. Maturid,
buna rnek olarak, bozgunculuk yapandan intikam almann iyilii ile
hayvanlarn kurban edilmesinin iyiliini gsterir. te bu gibi durum ve
artlara gre hkmn deiebildii konularda akln kesin bir karar verebilme imkn yoktur. Bu konular ancak vahiy ile bilindiinden vahiy
mstakil bir bilgi kaynadr. (Geni bilgi iin bkz: Kl, 1992: 121 vd.)
Hristiyan teoloji geleneinde Thomas Aquinas ve takipileri iin de vahiy mstakil bir bilgi kaynadr. Aquinasa gre, insanlarn bilebilmesi
asndan Tanr hakkndaki hakikatler iki kategoriye ayrlr: Baz hakikatler, prensip itibariyle, insan akl ile kefedilebilir karakterdedir. Fakat
insanlar, bu tr keiflere hem ancak ok uzun bir sreden sonra ve hata
ile kark olarak ulaabilirler, hem de bu tr insanlarn saylar son derece snrldr. Tanr hakkndaki dier hakikatler ise akl tarafndan kefedilemez. te ilk trden hakikatleri kolay ve kesin bir ekilde elde edilebilir
hle getirmek, son trden olanlarn da bilinmesini salamak iin Tanr
onlar vahyeder. (Pailin, 109) Aquinasn grleri J. Locke tarafndan, bir
anlamda, devam ettirilmitir. man ile akl arasndaki l ve snrlar
tayin etmeye giritii An Essay Concerning Human Understanding isimli
eserinde Locke, Aquinas gibi insan aklnn tabi kapasitesine veya yetisine iaret eder. Bu tabi yeti, Hristiyan doktrinindeki hakikatlerin tamamna deil de bir ksmna ulaabilir. Alannn tesinde olduu iin
akln ulaamad hakikatler ise, iman veya vahiy alanna aittirler.
(Locke, 426; Mavrodes, 8) Aquinasn gr, Locke tarafndan hem
devam ettirilmi hem de nemli bir deiime uratlmtr. Bu deiimi
Pailin u ekilde ifade eder: John Lockeun zamanndan bu yana,
modern dncedeki karakteristik gr, hakikat ltn akln tesis
ettii eklindedir. Buna gre vahyedilen bilgi, akln aklad ey ile
atmad srece ve aklen kabul edilebilir testler ile Tanrdan geldii
teyid edildii srece kabul edilebilir. (Pailin, 27) Oysa Aquinasda hakikatin nihai lt akl deil vahiy idi ve akln ulat sonular, vahyin
bildirdikleri ile atmad srece geerli kabul edilmekteydi. Locke
vahyin bildirdikleri, akl ile atmad srece geerlidir ilkesini kabul
etmekle, Aquinasn grn bir anlamda tersine evirmitir. Hakikatin
nihai lt konusunda Locke ile balayan bu deiimin Bat dncesinde nemli sonular olmutur.
John Lockedan sonra Kant, vahiy ile bilgi arasndaki ilikiyi daha farkl
bir ekilde ele almtr. nk Kant, vahiy ile bildirilen hakikatlerin aklla zaten bilinebilir trden hakikatler olduu dncesindedir. Bu sebeple
vahyi, dinin z ile ilgili zorunlu bir mesele deil de kontenjan bir mesele
olarak kabul eden Kant iin, vahyin var olup olmamas ve vahiy ile bildirilenlerin doru ya da yanl olmas, dinin zne bir zarar getirmez. Bu
durumda vahiy zerine bina edilmi din iddialar karsnda taknlmas gereken doru tavr ne olmaldr? sorusunun cevab nem arzeder. Byle bir
soruya Kantn cevab, iki kaynakl hakikat anlay ad verilen (Helm,
28) gr ile rtr. Buna gre makul bir insann kendi aklyla kefede-
151
152
nite 5
Vahyin mkn
Vahyin mahiyeti ve imkn hakknda yaplan tartmalar birbiri ile ilgili
olmakla beraber znde birbirinden bamszdr. Mahiyeti asndan ele
alndnda vahiy, yaanan bireysel bir tecrbe olmas asndan varolusal; bu tecrbede bir takm hakikatlerin elde edilmesi asndan epistemolojik; yaanan tecrbenin bir ucunda Tanr bulunduundan da metafizik
bir mesele durumundadr. Vahiy mmkn mdr? sorusunun cevab,
btn bu alar gz nnde bulundurmaldr, aksi halde konu tatmin
edici bir ekilde ele alnmam olur. ster kelamclarn benimsedii gibi
bildirim, ister filozoflarn iddia ettii gibi feyezan olsun; ister Bat
dncesindeki ifadesi ile nerme merkezli, isterse kii merkezli
olsun, vahiy konusunda zihn bir imknszlk sz konusu deildir. Metafizik, varolusal ve epistemolojik adan vahyin mmkn olduunu dnmek akla aykr deildir; vahye inanan bir insan, akl ilkelerinden
herhangi birini ihlal etmemektedir. Yani vahyin kabul, kare eklinde bir
dairenin kabulne veya bir eyin ayn anda hem var hem yok, hem bir
hem de olduunun akla aykr bir ekilde kabulne benzememektedir.
Bu sebeple vahyin imkn ile ilgili soru, zihni imkn ile deil fizik
imkn ile ilgilidir. Bu sebeple bu balk altnda vahyin fiilen vuk bulduunu dnebilmemiz iin yeterli mantk gerekelerimiz var mdr?
sorusunun cevab aranmaktadr.
Vahyin imknnn makul gerekeleri ile Allahn varl lehindeki makul
gerekeler arasnda yakn bir iliki vardr. nk her eye gc yeten,
mutlak anlamda iyi olan, lemi yaratan ve ondaki dzeni devam ettiren
Allahn varl lehindeki bir delil, ayn zamanda Onun baz eyleri bildirmek iin tarihe ve tabiata mdahale edebileceinin delili olarak da
dnlebilir. Bir baka ifade ile ilah dinlerin vazetmi olduklar teist
bir ulhiyetin varl ne kadar imkn dhilinde ise, bu ulhiyetin tarihe
mdahale etmesi demek olan vahiy de o kadar mmkndr. Dolaysyla
vahyi mmkn hle getiren, teistik bir ulhiyet anlaydr; nk lem
ve insanla ilikisi olmayan deist bir Tanr anlaynn varl lehindeki
makul gerekeler, vahiy fikri iin temel tekil etmez. Ayn ekilde Tanrlem ikiliini ortadan kaldran panteist bir Tanr anlaynda da, tabiatst zel bir vahiy fikrine yer bulunamaz. lemi, bir anlamda Tanrnn
153
154
nite 5
dirme yoluna gitmilerdir. Vahyi mstakil bir bilgi kayna olarak grmeyen filozoflar epistemolojik deil de siyasi ve ahlki bir temellendirme
teebbsnde bulunmulardr. Frb iin vahye olan ihtiya, faziletli
ehrin inasnda kendisini gsterir. ehrin inas ve devam, kanunla
adaletin salanmasna baldr. Kanun ve adalet de, bir kanun koyucuyu
gerektirir. Bu kanun koyucu ve adaleti belirleyen kii peygamberdir.
(Frb, 1990, 74 vd.) bn Sinaya gre de insann varln devam ettirmesi toplum halinde yaamasyla mmkndr. Toplumsal ilikilerin dzenli olabilmesi iin yasaya ve adalete; yasann olabilmesi iin de bir yasa
koyucuya ihtiya vardr. Bu yasa koyucunun da insanlara hitap edebilecek ve onlar yasaya uymalar konusunda zorlayacak durumda olmas
gerekir (bn Sina, 2005, 169) Bundan dolay ilah inayetle toplum iinden
bir kii peygamber olarak grevlendirilmi ve ona toplum hayatn dzenleme ynnde gerekli bilgi verilmitir.
ada din felsefesi literatrnde bu konuda, nce Tanrnn yaratm
olduu tabiatn ve bu tabiat zerinde yaamak durumunda olan insann
varlk artlar deerlendirilir. nsann yaamaya deer bir hayat dnyada
gerekletirebilmesi iin ihtiya duyduu bilgi trleri saylr ve bu bilgilerin, eksiksiz bir ekilde tam olarak ancak vahiy ile elde edilebilecei
vurgulanr. Swinburne, dnyada yaanmaya deer bir hayat gerekletirebilmek iin ihtiya duyulan bilgi trlerini vahyin a priori sebepleri
(1992a, 70) olarak adlandrr ve bunlar u ekilde sralar: Genel ahlk
dorularnn bilgisi, bu genel dorularn zel durumlara uygulanmasn
mmkn klacak bilgiler, cennet ile cehennem hakkndaki bilgiler.
Swinburne bunlara bir de Hristiyanlk iin zel bir anlam olan Tanrnn hull ve kefaret ile ilgili bilgiyi ilave eder. (Geni bilgi iin bkz:
Kl, 2004: 164 vd.)
Vahyin Dorulanmas
Vahyin dorulanmas bal altnda vahiy iddiasnn, iddia edildii gibi
gerekten vahiy olduunu gsterecek deliller var mdr; varsa bunlar
nelerdir? sorusunun cevab aranmaktadr. Vahiy iddiasn dorulamak
zere mracaat edilen klasik deliller; mucize, vahiy iddiasnda bulunan
kiinin ahlk zellii ve vahyedilen hakikatlerin insann ihtiyalaryla
uyumlu olmasdr. Vahiy aldn iddia eden kiinin eliyle gerekleen
mucize, bir taraftan vahiy gnderen ilah irade ve kudretin mahiyeti hakknda tatmin edici bir fikir verirken dier taraftan iddia edilen vahyin
doruluu hakknda ikna edici bir delil ilevi grr. Bu sebeple vahiy ile
mucize arasnda, zellikle, iki adan yakn iliki bulunur. Birincisi, vahiy
mucizev bir ekilde gerekleir. kincisi ise, vahyin gerekten Tanrdan
geldiini ispat edebilmek iin ancak Tanrnn yapabilecei mucizev
olaylar kant olarak gsterilir. Dolaysyla mucize, vahyin dorulanmas
meselesinde akla gelen geleneksel bir delil durumundadr. (Kl, 2004,
170 vd.)
Vahiy aldn iddia eden kiinin karakter zellikleri ile ahlki yaants
da, vahyin dorulanmasnda nemli bir veri durumundadr. nk
gayr-i ahlki bir yaants olan kiinin vahiy iddias ciddiye alnmaz. Hz.
Muhammed peygamberliini ilan ettii zaman, her eyden nce ahlki
zelliine dikkat ekmitir. Ona ilk kez inananlar da Hz. Muhammedin
o zamana kadarki doruluk ve drstln dikkate almlardr. O
sylyorsa dorudur diyen Hz. Ebu Bekirin tutumu, bu konuda nemli
bir rnektir. Hz. Muhammedin aktan teblie balad dnemde Size,
u tepenin arkasnda ehre baskn dzenlemek isteyen bir dman ordusu var
desem bana inanr msnz? diye sorduunda Bu zamana kadar senin yalan
sylediine ahit olmadk (Saram, 88-89) eklinde ald cevap, peygamberlik iddiasnda bulunan kiinin karakter zellii ve ahlki yaantsnn,
ayn zamanda vahiy iddiasnn doruluunun da garantisi olduunu
gstermektedir. Kuran- Kerimde Hz. Muhammedin yce bir ahlk
zere olduuna (Kalem suresi/68, 4) dikkat ekilmesi, bu adan da deerlendirilmelidir.
Muhtevasnn doruluu ve insann ihtiyalar ile uyumlu olmas da,
vahyin dorulanmasnda nemli verilerdendir. Buna gre vahiy, insann
kurtulu ve mutluluu iin zorunlu olan malumat vermelidir. Bu malumat, Tanrnn sfatlar, genel ahlk dorular, bu dorularn uygulamaya
geirilmesi; insan, iyi olan davrana dntrme konusunda cesaretlendirmek ve karakterini oluturmas srecinde ona yardmc olmak iin
lm sonras hayat hakknda verilen etrafl bilgiler durumundadr. te
yandan vahyin muhtevasnn, kendisinden bamsz ltlere gre doru
olmas da nemli bir veridir. Doru olduunun ak lt, iinde hibir
eyin aka yanl olmamasdr. Mesela olgularla ilgili olarak syledii
hibir eyin, bilimsel yntemlerle ispatlanabilir ekilde yanl olmamas
gerekir. Eer vahiy ile belirli artlarda bir olayn vuk bulaca nceden
haber verilir de, o olay da vahiyde bildirildii ekilde gerekleirse bu
durum, vahyin shhatinin salam bir delili olarak kabul edilir. (Kl,
2004, 172-74)
Vahyin dorulanmas teebbsnde mracaat edilen delilin gcnn
snrl olduunu, bilimsel yntemlerle gerekleen bir dorulamann
vahiy konusunda sz konusu olamayacan; getirilebilecek her trl
delile ramen vahyin kabulnn bir iman meselesi olarak kalacan
belirtmemiz gerekir. Mracaat edilen deliller, neyin vahiy olamayaca
konusunda karar verilmesini greceli olarak daha fazla kolaylatrr.
Mesela akl ilkelerine aykrlk, genel ahlk ilkelerine kartlk, mantki
tutarszlk, bilimsel veriler tarafndan yanllanmlk gibi ltler neyin
vahiy olamayacana karar verme noktasnda bize yardmc olduklar
lde tersi ayn oranda doru deildir. nk aklen sama olan, genel
ahlk ilkelerine aykr olan veya bilimsel yntemlerle yanllanm olan
bir hkmn vahiy rn olamayaca genel bir ilke olarak kabul edilebilirken; her makul, ahlki, mantken tutarl ve bilimsel verilerin onaylad
nermenin/hkmn/iddiann vahiy mahsul olduunu kabul etmek
mmkn deildir.
155
156
nite 5
Mucize
Teist dncede Tanr, insan fiilleri de dhil her trl olay, nceden,
btnyle belirleyen biricik fil olarak kabul edilmez. Bununla beraber
Tanrnn yanl giden eyleri dzeltmek, felaketleri nlemek, kendi bana asla meydana gelmeyecek olan eyleri meydana getirmek iin fizik
dnyaya kararl bir ekilde mdahale ettii fikri kabul edilir. Tanrnn
leme mdahale etmesi, saylan nedenlerden dolay, inananlar rahatlatan bir dncedir. nk bu tr ilah mdahalelerin mmkn olmas,
ayn zamanda, insanlarn fizik dnyann uursuz glerine btnyle
terk edilmedii anlamna gelir. Tanrnn tabiata mdahale etmesi fikri,
Tanrya yaplan ibadet ve dualar da mantkl hle getirir. Tanrnn leme mdahale etmesi hlinde, zorluklar ve tehlikeler ortaya ktnda,
bunlar durdurmas iin Tanrya dua etmenin bir deeri olur.
lk olarak mucize, ilah vahiy iin dorulayc bir belge fonksiyonu grr. Vahiy getiren kii, mucize gstermek suretiyle, getirdii vahyin kaynann Tanr olduunu gstermi olur.
Mahiyeti
Teizmin ulhiyet anlay, mucize kavramn zmnen gerektirmekle birlikte, mucizeyi tanmlamaya giritiimizde, bir takm problemlerle karlarz. nk mucize kavram, farkl anlamlara gelecek ekilde
kullanlmaktadr.
157
158
nite 5
Sebep ile sonu arasnda zorunlu bir iliki ngren sebeplilik ilkesine kar
kan Gazal, birinin sebep dierinin de sonu olduuna inanlan iki olgu
arasnda zorunsuz bir iliki olduunu savunur. Dolaysyla, mucizenin
kabul edilebilmesinin ilk artnn ncelikle mucize kavramna imkn
veren bir tabiat anlaynn ortaya konmas olduunu ngrr. Gazalye
gre tabi bir olayn gerek sebebi veya hakiki fili Tanrdr. Ona gre bir
eyle ayn anda varolmak, o ey tarafndan meydana getirilmi olmay
gerektirmez. Bizim tabiattaki dzene ilikin izlenimimiz, ilah irade tarafndan tabiata keyfi bir ekilde yerletirilmi det ve onun neticesinde
bizde meydana gelen alkanlktan baka bir ey deildir.
Hasm iddia edebilir ki yanmann fili sadece atetir. Ate (kendi) tabiat
itibariyle fildir, ihtiyar olarak deil. Dolaysyla yanmaya elverili bir yere dtkten sonra onun kendi tabiatnda (yer etmi) olan (yakma fiiline)
159
160
nite 5
engel olmas mmkn deildir. Biz ise bunu inkar etmekteyiz. Aksine diyoruz ki: Pamukta kararmay yaratarak, czlerini ayrarak veya onu yank
kl haline getirerek yanma (fiilinin) fili Allah Tealadr. Bunu ya melekleri vastasyla veya vastasz olarak yapar. Ate ise kat bir maddedir, onun
fiili olamaz. (Gazali 1971: 159-160)
Gazalye gre olgularn tabi dzeni zorunlu olmadndan dolay mucize mmkndr. Mevcut tabi dzen, tamamen veya ksmen deiebilir
ve bu deiim herhangi bir elikiye yol amaz. Mucize, mevcut tabi
dzenin Tanr tarafndan kesintiye uratlarak dete muhalif olan ama
imknsz olmayan baka bir mmknn yaratlmas demektir. Tabi
alanda meydana gelen olaylar Allahn kudret ve iradesi ile izah eden
Gazal, det teorisi erevesinde deerlendirdii mucizeyi, Yaratcnn
tabiata, detine mugayir bir ekilde mdahalesi olarak tanmlar.
Biz (tm) nitelikleri (yerinde) bir ate ve bunun yan sra birbirinin ayn
olan iki pamuk farz edelim. Bunlar bir tek srete atele karlasnlar; birinin yanp dierinin yanmamas nasl dnlebilir? Bu anlamda onlar
(filozofla) brahim Peygamberin atee dt halde yanmayn ve atein ate olarak kaln inkar etmekte ve bunun ancak ateten harareti selb
(yok) etmekle mmkn olacan, bu takdirde de atein ate olmaktan kacan, ya da brahim (a.s.)in ztnn deitirilerek taa veya atein etkili
olmayaca herhangi bir eye dntrlmesi gerektiini iddia etmektedirler. (Gazali 1971: 161-62)
lif olan ama mantken imknsz da olmayan baka bir mmkn olayn
yaratlmasdr.
Denilirse ki, bu mucize peygamberin kendisinden mi sadr oluyor yoksa
peygamberin istei halinde baka ilkelerden bir ilkeden mi? Bizim iin
de sizin iin de evla olan; bunlarn vastasz olarak veya melekler vastasyla Allah Telya izafetidir. (Gazal 1971: 164)
161
162
nite 5
yasalar bu tabiat yasalarnn bir ksmnn tespit edilmesi olarak grlebilir. Salam temelli bilimsel yasalar hakkndaki bilgimiz, bizi, rnein,
gerekten lm olanlarn hayata dnmeyeceklerine inanmaya sevkeder.
Ancak, varsayalm ki, biri l iken dirildi. Bu durumda biz, yalnzca bilimsel yasalar konusundaki bilgimiz gibi iyi bir gerekeden tr, gereklemeyeceine inandmz bir olayn gerekletiini kabul etmek
durumunda kalmayacaz, ayn zamanda, daha da nemlisi, hakknda
hibir tabi aklamann yaplamayaca aikar olan bir olayn gerekletiini kabul etmek durumunda kalacaz. (Peterson M. vd, 245)
Tabiat yasalar eklen ya evrensel ya da statik olabilirler. Evrensel yasalar
unlar zorunlu olarak bunlar yaparlar formunda iken statik olanlar
unlar, u kadarlk bir ihtimalle bunlar yaparlar formundadrlar. Evrensel yasalarn modelleri, Newtonun hareket ve yerekimi yasalardr.
18. asrdan itibaren pek ok insan, zellikle bilim adamlar, her trden
olay tabiat yasalarnn idare ettiine inand. 18. asrdan 20. asrn bana
kadar ise, btn tabiat yasalarnn evrensel olduuna inanld. Buna gre
evrenin bir nceki durumu, btn ayrntsyla bir sonraki durumunun ne
olacan tayin etmekteydi. Bu, fizik determinizm diye isimlendirilen
grt. Fakat 20. asrda Quantum teorisinin gelimesinden itibaren pek
ok bilim adam temel tabiat yasalarnn statik karakterde olduunu dnmeye balad. Statik yasalar u tr eyler, belirli bir ihtimaliyet ile u
tr eyleri yaparlar eklindeki yasalar olup, faton, elektron ve
mesonlarn temel unsurlarnn hareketlerini idare eden yasalardr. Buna
gre bir fatonun ne yapaca ile ilgili herhangi bir zorunluluk yoktur.
(Swinburne, 1989 : 3 vd. )
Tabiat yasalar hakkndaki bu anlay kabul edilince, bu yasalara kar
olan veya onlar ihlal eden bir olay, olaanst trden bir olay olarak grlmtr. Bundan dolay Hume mucizeyi tabiat yasalarnn bir
ihlali (Hume, 1979: 114) eklinde tanmlamtr. Olaanst olay, tabiat
yasalarndan hareketle tanmlamann bir takm zorluklar vardr. Mesela
gerekte tabiat yasas olmad halde, bir eyi tabiat yasas zannetmek
mmkndr. Bylece o eyi ihlal eden bir olay, yanllkla tabiat yasasnn bir ihlali farz edilebilir. Hi mknats grmemi bir insan, mknatsn
bir demir parasn ekmesini, tabiat yasasnn bir ihlali zannedebilir.
Bilimdeki gelimelerden dolay bilimde uzmanlam insanlar bile gerekte tabiat yasas olmad halde birtakm ak dzenlilikleri tabiat yasas zannedebilirler ve baz olaylarn, gerekte yle olmadklar halde tabiat
yasalarn ihlal ettiklerini dnebilirler.
Tanr tarafndan meydana getirilmi, din nemi haiz, olaanst trden bir
olay eklindeki mucize tanmna gre, bir olayn mucize olabilmesi iin
aranan artlardan birisi de Tanr tarafndan meydana getirilmi olmasdr.
Bununla beraber bir olayn Tanr tarafndan meydana getirilmi olduunu sylemek tam olarak ne anlama gelmektedir? Tanrya inanan bir
insan iin olaylar zaten Tanr tarafndan meydana getirilmez mi? Mmin
iin lemi yaratan, devamn salayan ve tabiat yasalarn koyan
163
164
nite 5
Tanrdr. Ancak mucizeyi kabul eden anlaya gre, eer Tanr dorudan
mdahale etmemi olsa, yani Tanr bir yerde ve bir ekilde tabi dzene
karmam olsa (Peterson, M. vd, 244) baz olaylarn, tam olarak o ekilde vuku bulmas dnlemez. Mucizev olayn Tanr tarafndan meydana
getirilmi olmasnn anlam bu olmaldr.
zerinde durduumuz tanm gerei, bir olayn mucize saylabilmesi iin
aranlan nc art, din nemi haiz bir olay olmas gerektiidir. Buna
gre herhangi bir olayn mucize saylabilmesi iin, kutsal, ilah bir maksada katkda bulunmas gerekir. Mucizenin tanmna din neminin
olmas artnn konulmas, mucizev olaylar bysel karakterli olaylardan ayrmak iindir. nk din nemi olmayan olaanst olaylar,
mucizeden ziyade bysel fenomenler olarak deerlendirilirler.
Mucizenin tanmyla ilgili temel problem, nce olaan veya tabi
olan, sonra da tabiat yasasnn anlalmas ile ilgilidir. Hume, tabiat
yasasndan hareket ederek, mucizeyi deerlendirmitir Son dnemde
mucize zerinde yaplan felsef tartmalarn neredeyse tamam,
Humeun grlerine bir ekilde atfta bulunur. Bu sebepten Humeun
mucize ile ilgili grlerinin ele alnmas, konunun akla kavumasna
imkn salayabilir.
Hume ve Mucize
Hume, deney, gzlem ve tabiat yasas fikrinden hareketle, mucizenin
meydana geldiine inanmann makul olmayaca sonucuna ular.
Enquiry isimli eserinin X. blmnn II. ksmnda Hume, mucizelerin
meydana gelmesine itiraz ederken, tam olarak delillendirilen hibir mucizenin olmadn ve mucize fikrinin kaynann dindar insandaki doa
stne olan eilim olduunu ileri srer. Humea gre deney ve gzleme
dayanan duyusal bilgimizle elde ettiimiz bilgilere ters den durumlarda insan ahitliine gvenemeyiz. (Hume, 1979: 112) Mucizeler duyulara
deil insanlarn ahitliine dayandna gre, mucizeden anlalan ey,
gereklikle ilgili duyusal bilgimizle ne kadar uyuursa o kadar gvenilir
olur. Bu durumda Humeun mucizeden ne anlad nem kazanr.
Hume, mucizeyi tabiat kanunlarnn bir ihlali (Hume, 1979: 114-15)
olarak tanmlar.
Mucizenin tabiat yasasnn ihlali eklindeki bu tanmna birbirinden
ayr iki itiraz yneltilmi ve tanmn kendi iinde tutarsz olduu ileri
srlmtr. Birinci itiraz; tabiat yasasnn ihlali ifadesinin kendi iinde tutarsz olduu eklindedir. Buna gre evrensel tabiat yasas iddias,
zorunluluu ve daima meydana gelen eyi ifade etmektedir, eer iddia
edilen bu yasann istisnas varsa bu onun gerekte bir yasa olmad anlamna gelir. kinci nemli itiraz da yledir: Mucizeyi Tanrnn sebep
olduu bir olay olarak tanmlamak, onun bir sebebinin olduunu sylemek demektir. Sebebini zikretmekle de onun meydana gelmesini aklam oluruz. Bir eyi aklamak demek, onun meydana gelmesinin bir
takm tabiat kanunlaryla uyum iinde olduunu gstermek demektir. Bu
ekilde aklanabilen olay da bir yasann ihlali olamaz.
Humeun sebeplilik ilkesi ile mucize hakknda syledikleri, esasen birbiriyle tutarl deildir. yle ki: Humea gre sebep ile sonu arasndaki
iliki zorunlu bir iliki deildir. Bu gryle Hume, Bat dncesinde
bilim anlay zerinde nemli bir tesir brakt gibi Kant da domatik
uykusundan uyandrmtr. Eer sebep ile sonu arasndaki iliki zorunlu
bir iliki deil de, sadece dzenli bir art arda geli ilikisinden ibaretse,
bu dzenli art arda geliin ileride de devam edecei konusunda herhangi
bir zorunluluk yok demektir. Gemite dzenli bir art ardalk olmu olmas, bunun ileride de zorunlu olarak devam edecei anlamna gelmez.
Dolaysyla Humeun sebeplilik hakkndaki grleri erevesinde Gne, gemite daima dodu nermesi ile Gne, yarn domayacaktr
nermesi arasnda herhangi bir eliki olmaz. Sebeplilik ile ilgili bu grnn mantki sonucu mucizeyi mmkn grmek olmas gerekirken
Hume, ilgin bir ekilde mucizenin imknna itiraz etmitir. nk
Humeun sebeplilik ilkesi hakknda sylediklerinden hareketle suyun
yarn, gemiteki gibi donmayabileceini farzetmek, en azndan eliik
olmaz; dolaysyla bir tabiat yasasn ihlal eden bir olayn vuk bulduunu kabul etmek de, akla aykr olarak dnlmez. Byle bir olay, en
fazla inanlmas zor bir olay olarak gzkebilir.
Humedan yaklak yedi asr nce yaam olan Gazal, sebeplilik konusunda Humea nclk etmi ve bu gryle tutarl bir ekilde mucizenin imknn savunmutur. Mucize meselesi, esasen bir sebeplilik
meselesidir. Genel olarak mucize, tabiattaki sebep sonu ilikisi zincirinin
dnda meydana gelen bir olay olarak kabul edildii iin, sebeplilik kavramna yklediimiz anlam, mucizeye yklediimiz anlam etkileyecektir. Sebep ile sonu arasnda zorunlu bir iliki kabul ettiimizde, bu ilikinin dnda kalan olaylarn imknn mantken reddetmemiz gerekir.
Sebep ile sonu arasnda zorunlu deil de kontenjan (zorunsuz) bir iliki
kabul etmemiz halinde ise, mucizenin kabul mantken mmkn hale
gelecektir.
Kantlanmas
Mucize konusunda tartlan meselelerden birisi de, mucizenin kantlanmas meselesidir. Bu konuda cevab aranan temel soru, mucizenin fiilen
meydana gelmi olduunu ispat etmeye yetecek tarih bir delil var mdr? sorusudur. Mucize konusunda Hume, genel epistemolojik sistemine uygun
olarak deneyin verilerine itibar etmektedir. Deneyin verilerinin aksine bir
mucizenin vuk bulduunu ispat edecek gte tarih bir kantn olmadndan hareket eden Hume, mucizeyi tarih felsefesinin bir problemi olarak ele almaktadr. lgilendii temel sorun, mucizenin filen gerekleip
gereklemedii deil, gerekletiinin ispat edilip edilemeyeceidir. Bir
baka ifadeyle Humeun mucizeler konusundaki temel itiraz, 18. asr
teologlarnn ynteminedir. Bu dnemin tabi veya rasyonel teologlar,
nce, Kitab- Mukaddeste zikredilen her mucizenin gerekten vuku bulduunu gsteren tarihi delillerin olduunu iddia ediyorlar, sonra da bu
mucizeleri Hristiyan vahyini dorulamak zere delil gsteriyorlard. te
165
166
nite 5
Humeun itiraz, mucizelerin gerekten vuku bulduunu gsterecek tarihi delillerin olduuna idi.
Tabi teologlarn yntemine yapt itirazda Hume, esasen hakldr. Ama
o da mucizev bir olayn lehindeki tarih delilleri deerlendirirken, kendi
zamannn tecrbesini temel lt olarak almtr. Kendi dnemindeki
tecrbeci yaklamn geerli saydklarn kabul, geersiz saydklarn ise
reddetmi; pheci olmasna ramen, ann bilgilerini pheci bir yaklamla sorgulamamtr. Yani andaki tecrb bilgilerin imknsz
grd mucize lehindeki delilleri, sorgulamadan inceleme dnda tutmu, kendi dnemindeki bilgilerin imknsz grd eyin, gerekten
imknsz olup olmadn sormamtr. Dolaysyla neyin mmkn olup
olmad konusunda keyfi davranmtr.
Anlalyor ki mucizenin, yalnz bana, vahyin dorulanmas iin kesin
bir delil olabilmesi mmkn grnmemektedir. nk bir insann mucizeye inanmas iin, ncelikle Tanr fikrine sahip olmas ve ona iman etmesi gerekir. Tanrya iman eden bir insann ise, vahyi kabul etmesi iin
mucize beklemesine lzum kalmaz. eylerin gemite olduklar tarzda
ileride de her zaman ayn ekilde olacaklarn gerekli klacak mutlak bir
zorunluluk yoktur. Bu sebepten dolay da, bilimsel olarak aklanamayan
olay anlamnda, mucizenin meydana gelebilirlik imknn reddetmek
tutarl olmaz. Ayrca byle bir olayn meydana geldiini kabul etmek
iin, mucizenin ilgili olduu tabiat yasasnn ortadan kalkmas da
gerekmez. nk mucizeler, tekrar mmkn olan tecrbe edilebilir
olaylar deil, zel insan durumlarna mahsus hallerde meydana gelen
zel olaylardr. Bunlar genel yasa emasn tahrip etmezler. Mucize, bilimsel adan tesadf gibi gzkse de, bilimsel yntemlerle gzlemlenemeyen bir sebep, yani Tanr tarafndan meydana getirildii kabul edildii
iin tesadften ayrlr.
Tanrya inanan bir insan iin tabiat yasalarn koyan ve ileyilerini devam ettiren Tanrdr. Bu da tabiat yasalarnn, olup bitecek eylerin nihai
belirleyicileri olmad anlamna gelir. Dolaysyla teolojik adan mucize
meselesi, birinci derecede leme mdahale eden bir Tanrnn varln
kabul edip etmeme ile ilgilidir.
zet
Dinin en temel kavramlarndan birisi olan vahiy; Tanr, iman, teoloji ve
mucize anlaylarnn ekillenmesinde rol oynayan anahtar bir kavramdr. Vahyin insanlara ynelik ilah bir bildirim eklinde yaplan olduka genel tanmndan hareket eden din fenomenolojistleri, vahyin be unsuruna dikkat ekerler. Bu unsurlar, vahyin kayna, vastas, muhtevas,
alcs ve alc zerinde brakt tesir, eklinde ifade edilir. Din kullanmnda vahyin znesi Zt anlamndaki Tanrdr; vasta, ya hakikatlerin
bildirim arac olan nermeler ya da Tanrnn tezahr arac olan olaylardr. slmiyette vahyin vastas nermelerdir. Hristiyanlkta ise bu konuda, Aydnlanma dnemine kadar olan geleneksel anlayla Aydnlanma sonras modern dnemin anlay arasnda farkllk vardr. Geleneksel
Hristiyan anlaya gre vahyin vastas, sann retilerinin veya Kilise
aklamalarnn ifade edildii nermelerdir. Aydnlanma sonras dnemde vahyin vastasnn, sz, reti veya aklamann ifade edildii nermeler deil de olaylar olduu kabul edilmitir. Vahyin alcs; kelimenin din
kullanmnda peygamberlerdir. Vahyedilen eyin mahiyeti konusunda
iki farkl anlay vardr. Geleneksel anlaya gre, vahyedilen ey hakikattir; modern zamanlarda vahyedilen eyin Tanrnn zt olduu
savunulmaya balanmtr.
Vahyin imknnn makul gerekeleri ile Tanrnn varl lehindeki makul
gerekeler arasnda ok yakn bir iliki vardr. Teistik bir Tanrnn
varolduu ne kadar mmkn ise, bu Tanrnn vahyetmesi de o kadar
mmkndr. Vahiy olduu iddia edilen eyin, iddia edildii gibi ilah bir
kaynann olduunu gsterebilmek iin bavurulan delillerin en nemlileri; mucize, gaybden verilen haberler ve vahyin topland Kitabn ksa
bir zamanda ok geni topluluk tarafndan kabul grmesidir. Bununla
beraber 18. asrda pek ok aydnlanmac dnr, bu delilleri yetersiz
bulmutur. Gnmz din felsefesinde vahyi dorulamak zere mracaat
edilen deliller, genel olarak dahil ve haric olmak zere iki ksma
ayrlmaktadr.
Vahiy, din hakikatlerin nerme formundaki bildirimi eklinde anlaldnda kutsal kitap, kelamullah ve hatadan mnezzeh olarak kabul edilir. Kii merkezli vahiy anlay kabul edildiinde de, kitap yine kutsal
kabul edilir, ama buradaki kutsallk, tanklk ettii olayn kutsallndan
kaynaklanr. Vahiy, bilgi ve renme ile yakndan ilgili bir kavramdr.
nerme merkezli anlayta vahiy, mstakil bir bilgi kaynadr. Kii
merkezli anlayta vahyin mstakil bir bilgi kayna olduunu dnebilmek zordur. nk bu anlayta vahiy ile bir takm hakikatler bildirilmemekte, Tanr kendisini ifa etmektedir.
Tanrnn tabiata mdahale etmesi demek olan mucize fikri, Tanrya yaplan ibadet ve dualar mantkl hle getirir. Teist dncede mucizenin
iki ana fonksiyonu vardr. lk olarak mucize, ilah vahiy iin dorulayc
bir belge fonksiyonu grr. kinci olarak mucize, Tanrnn varl, ilah
167
168
nite 5
Gzden Geir
Geir
169
170
nite 5
Kaynaklar
Alston, W. P. (1963), Revelation and Miracle, Religious Belief and
Philosophical Thought:
Readings in the Philosophy of Religion, ed.by W.P.Alston, New York.
Bakillan, Kitabl-beyan anil-fark beynel-mucizati vel-kerameti vel-hiyeli
vel-kehaneti ves-sihri ven-narencat (Olaanst Olaylar ve Aralarndaki
Farklar [Mucize, Keramet, Sihir], ev. Adil Bebek, stanbul 1998.
Baillie, John (1956), The Idea of Revelation in Recent Thought, London.
Brunner, Emil, Philosophy and Biblical Revelation, Religious Belief and
Philosophical Thought, ed.by W.P.Alston, New York 1963.
Dunn, James D.G., Biblical Concepts of Revelation, Divine Revelation,
ed.by Paul Avis, Cambridge 1997.
Dulles, A., Models of Revelation, New York: Orbis Books, 1996.
Frb (1980), Es-Siysetul-Medeniyye, ev. M.Aydn-A.ener-R.Ayas,
stanbul: Kltr Bakanl Yayn.
Frb (1990), El-Mednetl-Fzla, ev. A.Arslan, Ankara: Kltr Bakanl Yayn.
Farab (1999), Risla f ar ahl al-madna al-fdla, ed. by Fuat Sezgin,
Islamic Philosophy, vol. 14 iinde, Frankfurt: Publications of Institude
fort he History of Arabic-Islamic Science.
Gazal (1971), el-ktisd fil-tikd (tikadda Orta Yol), ev. Kemal Ik,
Ankara.
Gazal (1981), Tehft el-Felsife, ev. Bekir Karla, stanbul.
Helm, Paul (1982), Divine Revelation: The Basic Issues, London.
Hick, John (1963), Philosophy of Religion, London.
Hume, David (1979) An Enquiry Concerning Human Understanding,
Oxford.
bn Manzr (1956), Lisnul-Arab, c. XV, Beyrut.
bn Sn (2005), Kitbu-if: Metafizik II, ev. E. Demirli-. Trker, stanbul: Litera Yaynclk.
Kl, Recep (1992), Ahlkn Dini Temeli, Ankara.
Kl, Recep (2004), Modern Bat Dncesinde Vahiy, stanbul.
Kl, Recep (2011), Modern Tartmalarn Inda slm Vahyi, slm
ve Hristiyanlkta Vahiy, ed., R. Heinzmann ve M. Seluk, Eugen Biser Vakfnn Kltrleraras ve Dinleraras Sempozyumlar, C.5, Stuttgart 2011.
Locke, John (1964), An Essay Concerning Human Understanding, London.
171
172
nite 5
Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi dorudur?
zel vahiy;
a) ilham anlamna gelir.
b) tabi vahiy demektir.
c) Tanrnn kendisini fizik tabiatta ifa etmesinin addr.
d) Tanrnn peygamberi vastasyla bildirmi olduu nermeler
btndr.
e) Hibiri
2. Aadakilerden hangisi vahyin unsuru deildir?
a) znesi,
b) Vastas,
c) Alcs
d) Muhtevas,
e) Yazan
3. Kutsal kitap ile aadaki nermelerden hangisi dorudur?
a)
b)
c)
d)
e)
b)
c)
d)
e)
b)
c)
d)
e)
Hibirisi
173
174
nite 5
176
nite 6
nite Hakknda
Bu nitede akl, inan ve iman kavramlarnn genel bir tahlili
yapldktan sonra, evvela, iman konusunda akln ve bilginin
otoritesini gerekli veya yeterli grmeyen eitli fideist (imanc)
ve pragmatik yaklamlar ele alnmakta ve
deerlendirilmektedir. Fideist/ pragmatik yaklamlarn imann
bilisellii ve delillendirilmesi noktasnda tatmin edici bir tutum
sergilemedikleri savunulmaktadr. Gnmz din felsefesinde
Wittgensteinn ikinci dnem felsefesindeki dil oyunlar
kavramna dayandrlan bir baka fideist yaklam da benzer
ekilde deerlendirilmektedir. Fidest yaklamlarn yan sra,
bu nitede A. Plantinga tarafndan savunulan Tanr inancnn
herhangi bir delillendirmeye ihtiya duymakszn da rasyonel
olabileceini ngren Tanr inancnn temelsellii grne
de yer verilmektedir. Son olarak da, man, delil ve delilcilik
bal altnda fideist ve benzeri yaklamlarda ortaya kan
sorunlarn nasl zmlenebileceine ynelik olarak imann
delil ve delilcilikle olan/ olabilecek ilikisi ele alnp,
deerlendirilmektedir.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Akl, inan, bilgi ve iman kavramlarn ve
aralarndaki ilikileri renmek.
Fideizm (imanclk) ve pragmatik iman anlay
konusunda ileri srlen gerekeleri bilmek ve
deerlendirmek.
Din inancn dil oyunlar yoluyla aklanp
aklanamayacan bilmek ve deerlendirebilmek.
Tanr inancnn temel bir inan olup olamayacan
irdeleyebilmek.
Akl ve man
niteyi alr
alrken
ken
Bu niteyi alrken;
177
178
nite 6
Giri
Akl, inan ve iman ilikisi din ve felsef adan en nde gelen geleneksel
tartma alanlarndan birini oluturmaktadr. Modern zamanlarda, zellikle de Batdaki Aydnlanma dncesinin de etkisiyle bu mesele din
inancn rasyonel bir temeli olup olmad sorusu etrafnda odaklanmtr. Bu soruya tatmin edici bir cevap verebilmenin dinde merkez bir
neme sahip olan iman olgusunun akl bir temele sahip olup olmad
sorusuyla edeer olduu aktr. Akl ve iman ilikisini u sorular zerine younlaarak irdeleyebiliriz: man akla dayandrlabilir mi? mann
dorular akln dorularn aabilir mi? Din inancn bilgisel deeri nedir?
Akla dayandrlmam bir iman veya din inan ne derece mmkndr?
Rasyonel dzlemde temellendirilemeyen ve temellendirilememi bir
imann veya inancn deeri ne olabilir? Bu sorulara ne tr cevaplar verildii ya da verilebilecei hususunu ayrntl bir ekilde ele almadan nce
konuyla ilgili temel bir takm kavramsal zmlemelerle balamak yerinde olacaktr.
Akl ve man
man-akl ilikisini ayrntl bir ekilde irdelemeye gemeden nce netletirilmesi gereken kavramlardan biri de akl kavramdr. Akl kavramna
bir tanm getirmenin nndeki zorluklardan biri onun zaman zaman
deiik dnrler ya da felsefe ekolleri tarafndan farkl anlamlarda
kullanlmasdr. Ancak burada akln kayna, mahiyeti ve snrlar gibi
farkl felsef sezgilere konu olabilecek geni bir tartmaya girmeyip, akln dar ve geni olarak adlandrlabilecek kullanmlar zerinde ksaca
durabiliriz. Dar anlamda bir eyin akl olmas onun akln dorularyla
ters dmemesi, onlara aykr olmamas eklinde tanmlanabilir. Akln
dorularn ise geleneksel olarak tecrbeden bamsz olan, yani tecrbeyle yanllanmas sz konusu olmayan a priori dorular olarak grebiliriz ki bunlar en temelde bilinen klasik mantn da temelini oluturan
dncenin yasalardr. yle ki bu temel yasalarla elien bir inan/ dnce tutarszdr ve tutarsz bir ey de doru olamaz. Bu noktadaki en
temel yasa olan elimezlik ilkesi bize bir eyin (inancn, nermenin veya
dncenin) deillemesiyle birlikte doru olamayacan ( (p & p));
bunun bir eliki ifade etmesinden dolay zorunlu olarak yanl olduunu syler. Dolaysyla bir eyin doru olabilmesi iin ncelikle tutarl
olmas, yani herhangi bir eliki iermemesi gerekir.
Akl kavramnn geni anlamdaki kullanmnn ise bir eyin (inancn veya
dncenin) doruluunu gstermek amacyla ortaya konulan/ konulabilecek btn kantlar/ kantlamalar olarak dnebiliriz. Bir baka ifadeyle, bir inancn doruluunu gstermek, yani hakllatrmak iin ileri
srlen veya srlebilecek btn a priori ve a posteriori delillendirmeler
akln bu geni kullanmna dhil edebilir.
man kavram ise farkl boyutlara sahiptir ve bu yzden deiik alardan
irdelenmeye muhtatr. Hickin iaret ettii gibi, iman szc epistemolojik olduu gibi, epistemolojik-olmayan bir anlamda da kullanlabilmektedir. Bir yandan Tanrnn varlna ve sfatlarna referansta bulunan bir
iman (fides) kavram bir yerde kanlmaz olarak Onun hakkndaki bir
takm nermesel doruluklar ngrdnden bilisel adan, yani bilgi
ve inan nermeleriyle ayn kefede ele alnmaldr. Dier yandan iman
ayn zamanda bir gven (fiducia) ilikisi olarak dnlebilir ki bu, tpk
baka bir insana olan gvenimizde olduu gibi, Tanrnn iyiliine olan
gvenimizi ifade edebilir (1988, 3).
Geleneksel teizmin ngrd iman anlaynn daha ok epistemolojik
bir temele dayanan, inansal (itikad) bir doruluu ngren bir iman
anlay olduunu belirtmek gerekir. Bilindii gibi, slm akidinde iman
ksaca kalp ile tasdik, dil ile ikrar olarak tarif edilmitir. Genel geer bir
dorulua sahip bu tanmn imann ieriini ifade etmekten ziyade ilevsel olduu aktr. nk iman asndan asl nemli olan ieriktir; yani
neyin kalple tasdik ve dille ikrar edildii muhakkak ki daha nemlidir.
Bu ilevsel tanm, bilindii gibi, slm imannn zn oluturan Kelime-i
ahadetin ieriiyle belirlenmitir ki bu, Allahtan baka ilh yoktur ve
Muhammed Onun kulu ve elisidir inanlarnn kalp ile tasdik ve dil
179
180
nite 6
Akl ve man
181
182
nite 6
Akl ve man
sylenemez. Dolaysyla Tanrnn varl ancak pratik akln ahlak metafizii balamnda ngrmek/varsaymak zorunda olduu bir eydir. Bir
baka deyile, byle bir inancn kesinlii znel bir temele dayandndan
mantksal deil, ahlkdir. Tanrnn varlna dair inancn bylece znel
bir zemine dayandn ve bu nedenle de Tanrnn varlnn bilinemeyeceini savunan Kant iin byle bir inan ancak ahlk (pratik) bir dzlemde kesinlik kazanabilir. Bununla birlikte, diyor Kant, burada bile kii
Tanrnn var olduu ahlken kesindir dememeli, Tanrnn var olduundan ahlken eminim demelidir (Kant1929, 645-650; A822, B850-A829,
B857. Kantn bu grleriyle ilgili geni bir deerlendirme iin bkz.
Reber 2004 a, 64-88).
Grld gibi, iman ile bilgiyi birbirinden ayrmann ve bylece iman
yoluyla kabul edilen bir inancn bilgisine eriemeyeceimiz dncesinin
bir dier nedeni de bilginin ounlukla kesin, salam ve sarslmaz olarak
dnlmesidir. Byle bir bilgi anlayyla kyaslandnda imann her
zaman bu dzeyde bir temele dayanmad bir lde doru kabul edilebilir. Ancak bilgi iin ngrlen bu kstasn her zaman karlanmad
da bir gerektir. Yani her bildiimizi her zaman kesin bir takm delillere
ya da tanklklara dayandrmadmz bilinen bir eydir. Dolaysyla byle bir kesin kant koulu yerine gelmedii halde bir tr bilgiden/bilmeden
sz edilebilir.
183
184
nite 6
Akl ve man
185
186
nite 6
dnem Hristiyan teologlarndan Tertulliann yaklamyla ilikilendirilse de byle bir eilimi St Pauln yazd mektuplarda da grmek mmkndr (Bkz. Deniz 2012, 79-80). yle ki din inanc/ iman bu yolla savunmaya almak Hristiyanlkta yaygn bir yaklam olagelmitir.
Bunda teslis, enkarnasyon ve asl gnah gibi inan esaslarnn nemli bir
yere sahip olduklar gz ard edilemez (Aydn 1986,14). Tertulliann
Tanrnn Olunun lm ve dirilii hususunda dile getirdii ifadeler
fideizmin arpc bir rnei olarak grlebilir. yle ki Tertullian Tanrnn Olunun lmn tam da sama olduu iin inanmaya deer
bulurken; gmldkten sonra yeniden diriliini de imknsz olduundan kesin olduunu sylemitir (Swinburne 2005, 23).
Bu szler farkl yorumlara ak olmakla birlikte sama bir eye inanmak
ve hatta sama olduu iin inanmak ile imknsz olan bir eyin kesinliine inanmak eklindeki ifadelerin tam olarak nasl bir ey olduu veya
tam olarak neye delalet ettiini anlamak, ayet imknsz deilse, olduka
zordur. Tertulliann szlerinin ne anlama geldii veya daha dorusu bir
anlama gelip gelmedikleri tartmas bir yana, teslis ve hull doktrinlerinin aklla temellendirilip temellendirilemeyecei meselesinin Hristiyan
teolojisinde akl ve iman arasndaki bir gerilime kaynaklk ettii bilinen
bir husustur. Bir ok Hristiyan dnrn izah etmeye alt bu doktrinler noktasnda Aquinas akln dorular ile imann dorular arasnda bir ayrma giderek bir aklama getirmeye almtr. yle ki,
Aquinasa gre, Tanr hakknda ifade ettiimiz hakikatin iki biimi vardr. Tanr hakkndaki baz hakikatler insan aklnn btn gcn aar.
Tanrnn l olmas hakikati byledir. Doal akln da eriebilecei baz
hakikatler vardr. Tanrnn var olduu, Onun bir olduu ve benzeri
[hakikatler] byledir. Gerekte, Tanr hakkndaki bu hakikatler doal
akln tarafndan yol gsterilen filozoflar tarafndan ak bir ekilde
kantlanmtr. (Aquinas 1996, 59).
yle grnyor ki akln dorular ile imann dorular arasnda kkl
bir ayrm ngren byle bir yaklam akl-iman ilikisi noktasnda, daha
dorusu imann aklletirilmesi abalarnda nemli skntlar douracaktr. Her eyden nce akl aan bir ey nasl bir ey olabilir veya byle bir
eyden sz etmek ne derece anlamldr? Akl aan, akl tarafndan anlalmas mmkn olmayan bir eyi sr olarak adlandrmak ne derece
mmkndr? Frenchin de iaret ettii gibi, akln dorular ile imann
dorular arasnda bir ayrma gidilecek olursa, hakikatin birlii (btnl) ortadan kalkacaktr. Bu durumda da insan zihninin peinden koaca bir ama-hakikat olmayacandan bilgiyi (hakikati) birlemeyip, ikiye
ayran bir yaklamn entelektel bir amacnn olabileceini dnmek ve
byle bir amacn gerekletirilebileceini beklemek pek mmkn grnmemektedir. Bir kimsenin iki efendisinin olmas nasl mmkn deilse, iki hakikate inanmas da ayn ekilde mmkn grnmemektedir
(French 1901, 487).
Akl ve man
Teolojik bir motivasyona sahip bu grlerin yan sra daha ok felsef bir
karakterde ortaya kan fideist yaklamlar da bulunmaktadr. Bu yaklamlar, rnein, Aquinasn yaklamndan ayran onlarn fideizmi dorudan Hristiyanla zg teslis ve hull gibi doktrinlere dayandrmaktan ziyade Tanrnn varlna ilikin akl, bilgi ve iman ilikisinin
mahiyetine dayandrmalardr. Her ne kadar teslis ve hull inanlarn
akl aan eyler olarak grse de Aquinas, Tanrnn varln ve birliini
aklla temellendirilebilecek inanlar olarak dnmektedir. Buna karlk
Modern dnemlerde, Hristiyan bir iman anlayn savunmakla birlikte,
Tanrnn varl konusunda akl bir temellendirmenin olamayacan,
objektif bir kantn bulunamayacan savunan fideistlerin banda B.
Pascal (1623-1662) ile S. Kierkegaard (1813-1855) gelmektedir.
Pascal iman anlayn bir bahis veya bahse girme yoluyla aklamaya
alr. Daha batan Tanr varsa Onun kavranamayacak bir sonsuzlua
sahip olaca dncesinden hareketle Pascal, Onun ne var olduunu ne
de var olmadn bilebilecek konumda olduumuzu belirttikten sonra
neden bir Hristiyann inancn temellendiremedii eklindeki bir sorunun temelsizliinden sz eder. ayet aklmz bize ne Tanr vardr nermesinin ne de Tanr yoktur nermesinin doru olduunu gsterebilecek
bir durumda ise ne yapmaldr? Bu noktada akla gelen en doal seenek
byle bir seime ya da bahse hi girmemektir. Ama Pascal bu noktada bir
seim yapmamak gibi bir zgrlmzn olmadn dnr ve bu
yzden ekimser bir seenei devre d brakr. Bu iki nermeden birinin
doruluu iin bahse girmemiz kanlmaz ise ve akl da bize bu konuda
en ufak bir ipucu vermiyor ise yani, akl asndan her iki nerme de
savunulamaz ise- kii ne yapmaldr? Pascala gre kii byle bir durumda hibir tereddde kaplmakszn Tanrnn var olduu seenei iin
bahse girmelidir. Kazanma ve kaybetme ansmz birbirine eit olduundan bir hayat riske atmaya karn iki veya hayat kazanma ansmz
sz konusu ise bir hayat riske atmak akllca olacaktr. Baka bir ifadeyle,
Tanr varsa kazanacamz sonsuz ve mutlu bir hayat olacandan hibir
ekince gstermeden Tanrnn var olduu seenei iin bahse girmeliyiz;
sonsuz bir hayat riske atarak sonlu bir hayata sarlmaktan kanmalyz
(Pascal 1996, 63-63).
Maalesef, sonsuz bir hayat elde etmek iin sonlu hayat riske atmak eklindeki bahis temeline dayanan pragmatik bir yaklamn iman etmek
iin gerekli olan inancn doruluu iin nasl bir temel oluturaca ak
olmaktan uzaktr. Byle bir yolla Tanrnn var olduuna hkmetmenin
deeri ne olabilir? Bu noktada doal olarak bir kimsenin bu yolla gerekten iman edip edemeyecei; Tanrnn var olduuna gerekten inanp
inanamayaca sorusu akla gelmektedir. Aslnda Pascaln kendisi de
byle bir skntnn farkndadr. Ancak bu noktada nerdii ey kiinin
Tanrnn var olduuna dair bir kant arayna girmesi deil, ihtiraslarna gem vurarak kendini ikna etmeye ve bylece iman etmeye almasdr. nk inanszlktan kurtulmann yolu, Pascala gre, bu yoldan
gemi, bu dertlerine deva bulmu insanlarn gittii yoldan gitmektir.
187
188
nite 6
Bu yol ise, kiinin ihtiraslarn snrlayp, inanm gibi davranarak kendini din hayata adamasdr (Pascal 1996, 65). Pascalc iman anlaynn
din bir inanc ifade etme gcnden yoksun olduu eklindeki itiraza
ynelik yantlardan birisi de byle bir bahisi yaklamnn bir kimse iin
ilnihaye bir durum olmayp, balangsal, yani geici bir durum olduu
ve bunun zamanla gerek imanla yer deitirecei dncesidir
(Zagzebski 2007, 63).
Pascaln iman anlayna benzer bir yaklam W. James (1842-1910)in
dncesinde de grmekteyiz. Nitekim bundan dolay Swinburne (2005,
148) byle bir iman anlayn Pragmatik gr olarak adlandrr.
Pascaln da yukarda grdmz gibi savunuculuunu yapt pragmatik yaklama gre bir din inancn hakl bir ekilde edinilmesi veya
savunulmas iin o inancn inanan iin yararl olmas yeterlidir. Dolaysyla pragmatik kantlar daha ok yarar-odakl olan kantlar olup, belli
bir nermeye inanmann kii iin iyi/ yararl olduunu gstermeyi amalarlar (Zagzebski 2007, 60).
Pascaln kalbin gerekeleri vardr ki akl onlar bilmez szne referansta
bulunan Jamesa gre iman bir hipotez doruymu gibi bir esasa dayanmaktadr. James karar vermenin hayat bir neme sahip olduu bir (canl hipotez) durumunda srf o konuda yeterli veya zorlayc delil yok diye
karar vermekten (bir tercihte bulunmaktan) geri durmann makul bir ey
olmadn savunur. Byle bir tercihte bulunmak iin zorlayc bir delilin
ortaya kn beklemenin eyann tabiatyla uyumadn dnen
James, iman konusunda byle bir beklentiye girmek yerine istee/
irdeye dayal bir imann sadece meru deil, kanlmaz olduu kanaatindedir. Bir baka ifadeyle, iman konusunda srf yanl bir eye inanlabilecei kukusundan ve ekincesinden dolay kiinin kendini inanmaktan alkoymas doru deildir (James 1996, 71-77). Bu noktada, Jamesa
gre, genel olarak takip edilmesi gereken kural udur: beni hakikatin baz
trlerini teslim etmekten alkoyacak bir dnce kural, eer hakikatin bu trleri
gerekten var idiyse, irrasyonel bir kural olacaktr. (James 1996, 79). Bu noktada tutkusal karara dayanan Jamesc iman anlay delil temelinde
alnan bir karar deil, ondan beklenen faydalara matuf, byle bir kararn
neyi getirip neyi gtrecei dncesine dayal olarak verilmi bir karardr. Bu da kiinin akl yoluyla yantlayamad bir soru karsndaki belirsizlik durumunda verdii makul saylabilecek trden bir karardr
(Clark 1990, 109).
Elbette inan konusunda kiinin her zaman yeterli ya da zorlayc delile
sahip olmas gereklemeyebilir ve byle bir durum Jamesin ngrd
ekilde karar verilmesi gereken bir durum da olabilir. Burada kiinin
irdesini devreye sokmas da beklenebilir. Fakat byle bir karar hangi
ynde vermesi gerektii hususunda neye dayanacaktr? Bir baka ifadeyle, tam da Jamesin dedii gibi, bu konuda kiinin bir hakikate inanmaktan mahrum kalmamas iin doru bir karar vermesinin ls ne olabilir? En azndan fakl seenekler arasnda kiinin iradesini doru
Akl ve man
189
190
nite 6
Akl ve man
191
192
nite 6
bir paradoksa ya da sama olan (absurdity) bir eye balanmay gerektirmez. Dolaysyla nesnel delil ile varlan veya varlmak istenen sonu arasnda bir boluun bulunmas bir eydir, byle bir boluun varlndan
hareket ederek paradoksal ya da sama sonulara sramak baka bir
eydir (Zagzebski 2007, 70-71). Birinci durum ikincisini merulatrmaz.
Farkl dil oyunlarnn arasnda bir ortak dzlemin olup olmad sorusuna gelince, Wittgenstein kart oyunlar, top oyunlar, masa oyunlar gibi
deiik oyunlar gz nne alarak, dil oyunlar arasndaki bir ortaklktan
ziyade bir benzerlikten sz edileceini savunur. Buna da bir ailedeki
fertlerin yaps, gz rengi, huy vb. gzlemlenen benzerliklere nispetle,
aile benzerlikleri adn verir (Wittgenstein 1953, 31-32, 66-67). Sonu
olarak, bir szcn kullanmdan bamsz bir anlam olmad gibi,
byle bir kullanm (anlam) da temelde bir dil oyununun kurallarna bal
olarak farkllk gsterir.
Akl ve man
193
194
nite 6
Wittgensteina gre bylece din inanlar tarihsel bir takm olgulara dayandrlan ve doruluklar bir takm olaslklara dayandrlabilen inanlardan farkldr. Byle olduu iin de farkl (din-olmayan) bir dzlemden hareket ederek din bir inancn makul olup olmad hususunda bir
yargya varlmamaldr. Din ifadeler dardan deil, ierden anlamay
ngrdnden ieriden konuan birisi ile dardan konuan birisinin
birbirlerini birebir anladklarn; dolaysyla birinin inand ey ile dierinin reddettii eyin ayn olduunu sylemenin bir imkn yoktur. Bu
balamda Wittgenstein diyor ki: Bir ateist Hesap Gn olmayacaktr
derse ve bir bakas da olacaktr derse, ayn eyi mi kastetmektedirler?
Ayn eyi kastetmenin kriterinin ne olduu ak deil. (Wittgenstein
1998, 297). nk bir eyin hatal olup olmadna (dolaysyla doru ve
yanl olup olmadna) ancak belli bir sistem (dil oyunlar) erevesinde
anlam verilebilir. Bunun dna karak, rnein din inanc zayf ya da
gl bir bilimsel hipotez olarak grmek/yorumlamak din inantan ziyade bir hurafe olabilir. Bu yzden, Wittgensteina gre, din inancna
bilimsel bir hipotez eklinde muamele eden, onu zayf bir takm gerekelere dayandran bir kimse olsa olsa kendisiyle alay ediyor olabilir (1998,
297).
Din inancn rasyonel bir inan olup olmadna o inan sisteminin dndan deil, iinden ya da daha dorusu ancak iinde kalarak karar verilebiliyorsa, bu durumda byle bir inancn nesnel (en azndan ilkesel olarak rasyonel deerlendirmeye ak) bir deeri olabilir mi? Yine, din ve
din-olmayan bir sylemin referans dzlemleri birbirinden btnyle
farkl ise, din nermeleri doru klan bir gereklikten ne lde sz edilebilir? Bu konuda Wittgensteinc fideizmin nde gelen yorumcularndan ve savunucularndan D. Z. Phillipse gre, Tanr var mdr? eklindeki bir soruya her eyden nce Tanrsal gereklik kavramnn nasl bir
gramer ngrdn belirlemekle balamaldr. Tanrsal gereklik ile
ilgili sorun/lar, Phillipse gre, olgusal olmadndan bir teist ile bir ateist
arasndaki anlamazlk olgusal bir tespitten kaynaklanmamaktadr. Bir
baka ifadeyle Tanr var mdr? eklindeki din-ierikli bir soru ile
Odada masa var mdr? eklindeki olgusal-ierikli bir soru birbirleriyle
gramatik olarak edeer deildir. nk Tanrnn var olduuna inanan
bir teistin durumu, olmayan eyleri varm gibi gren, halsinasyon gren bir kimsenin durumundan farkldr. Odada bir masa ya da sandalyenin olup olmad sorusunda gerekli kantn ne olduu aktr. Oysa ayn
veya benzer bir olgusal kant Tanrnn varl iin sz konusu olamaz.
Tanrnn varl ile varl olgusal bir kanta bal olarak bilinebilen
maddi bir nesne arasnda gramatik bir ayrm yapmayan ve bu yzden
Tanrnn varln reddeden bir pozitiviste bir teistin yant onun yeterince aratrma yapmad deil, aratrma konusu olan eyin gramerini
anlamaddr. Olgusal dzlemdeki aratrmalar her zaman olaslklara
bal olarak doru ya da yanl olabildikleri halde, inanan bir kimse iin
Tanrnn varl byle bir olasla bal deildir (Phillips 1998, 298).
Akl ve man
Bylece Wittgensteinc fideizme gre, Tanr hakknda anlaml bir ekilde konumann kriteri din gelenein dnda deil, iinde aranmaldr.
Ancak bu temel nokta gz nnde bulundurularak teolojinin ve felsefenin dinle ilgili faaliyetlerine bir anlam verilebilir: din sylemin iinde
kalarak teoloji dinde anlaml olann ne olduunu aklama yoluna gidebilir; felsefe de ayn ekilde din kavramlarn anlamn dindeki kullanmbalamn dikkate alarak anlayabilir/ aklayabilir. Din sylemi bylece
dini anlamann ve aklamann nkoulu olarak gren bu yaklama gre
teoloji, Tanr hakknda ne denilebileceini belirleyen bir disiplin olarak
din sylemin gramerini oluturur. Ancak teoloji ya da felsefe- herhangi bir anlamsallk kriterini dardan dine tatbik etme yetkisine sahip
deildir (Phillips 1998, 299-301). Sonuta, Wittgensteinc bu yaklama
gre, din inanca veya imana anlam verebilmenin, bir deerlendirmede
bulunabilmenin yolu evvela onu anlamaktan gemektedir. Bir din inanc
veya iman anlamak da ancak din sylemin ngrd dnce gramerine bal kalmakla gerekleebilir.
Din inanc bamsz bir dzleme yerletiren, onu dier dzlemlerden
ayran ve bylece onu dardan gelebilecek btn deerlendirmelere
kapatan gereke ne olabilir? Aslnda Wittgensteinc yaklamn bu noktadaki tutumu dinle snrl deildir. yle ki, Malcolmun iaret ettii gibi,
din inan iin ngrlen bu tr varsaymlar dier alanlar, rnein, bilimsel faaliyet alan iin de geerlidir. Bilimsel bir faaliyet alannda da her
ey belli bir sistemin (dil oyununun) snrlar dhilinde gereklemektedir. rnein, tabiatn sreklilii konusundaki inan ya da bir neden olmakszn fiziksel bir varln ortadan kaybolamayaca gibi ilkeler bilimin/bilimsel faaliyetlere ilikin sistemin ngrd varsaymlardr.
Byle bir sistem bize bir hususta nelerin anlaml bir ekilde sorulabileceini, nelerin ndeyilenebileceini, nasl bir aratrma yapabileceimizi ve
ne tr yarglamalarda bulunabileceimizin snrlarn izmektedir. yle
ki bilimde bir hipoteze ilikin btn dorulamalar ve yanllamalar belli
bir sistemin dairesinde gerekleir. Bu yzden de bilimsel ya da baka
trl kantlama olarak adlandrlan bir faaliyete ancak belli bir sistem
erevesinde anlam verilebilir; esasen bu durum bizzat argmann tabiatndan kaynaklanan bir eydir. Bir sistem iinde dorulamalardan, kantlamalardan veya kant arayndan sz edilebilir, ama btn bunlarn
son bulduu bir nokta vardr ki bu bizi ilgili sistemin snrlarn oluturan
ereve nermelerine gtrr. Temel varsaymlar/ kabulleri ifade eden
bu ereve nermeler olmakszn bir sistemden sz edilemez. Bu ereve nermeler ise, tpk yeryznde yaamak veya anadilimizi konumak
konusunda bir karar vermediimiz gibi, insanlarn belli bir dnme
faaliyetinden sonra bir karara vararak kabul ettikleri eyler deildir. Bir
baka deyile, nasl ki batan bir takm kurallar ngrmeden bir oyuna
ve hatta konumaya dahi balayamyorsak, ayn ekilde bir sistemin
temel varsaymlarn kabul etmeksizin ona dhil olamayz. Bunlar da
kabul etmenin temelinde ise bir akl-yrtme deil, gven vardr. Ayn
ekilde Wittgensteinn dil oyunlar olarak tasvir etmeye alt bu
195
196
nite 6
Akl ve man
deki bir dnceden ayrmak gerekir. Kald ki bir topluluun belli bir
takm eyler etrafnda uzlamas ve bunu bir yaam biimine dntrmesi kendi bana onlarn doruluunu gerektirmedii iin byle bir
yaam biimi ve doru kabul ettii eyler de eletiriye kapal olamaz.
rnein, dncenin (mantn) temel yasalarn ihll eden, tutarszlklarla dolu bir din veya din-olmayan yaam biimi tasavvur edilebilir
ama byle bir durum onlarn inanlarnn yanllklarnn (tutarszlklarnn) gsterilemeyecei anlamna gelmez (Bkz. Nielsen 2005, 32-37). Bu
insanlara kar elikili bir eye inanmann zorunlu olarak yanl olan bir
eye inanmakla edeer olduu ve bunun esasen imknsz olduu rahatlkla savunulabilir.
Wittgensteinc yaklamn bir dier temel varsaym olan anlamn kullanmla belirlendii tezi de doru grnmemektedir. Kukusuz insanlarn
belli bir szc hangi anlamda kullandklar/ kullanacaklar kendi aralarndaki bir uzlamn konusu olabilir, fakat bu durum onlarn bu yolla
anlam da belirlediklerini dnmek iin yeterli deildir. rnein, insanlarn gen szc yerine kare szcn kullanmak zere bir yaam biimi etrafnda bir araya geldiklerini varsayalm. Bu durum genin ya da karenin tanmn/ anlamn deitirecek midir? Bir geni
gen yapan onun -al veya kenarl oluudur, bir kareyi kare yapan da onun drt-al veya drt-kenarl oluudur ve bu szcklerin yerini deitirmekle neyin gen, neyin de kare olduunu (yani anlamn)
deil, sadece szcklerin yerini deitirmi oluruz. Aksi halde istediimiz eyin adn deitirmek suretiyle onu doru veya yanl yapmak gibi
bir yetkimiz olabilirdi ki byle bir ey pek mmkn grnmemektedir.
Bunu din alannda da rneklemek mmkndr. Bir topluluun Tanr
szcnn anlamn gz ard ederek, bu szcn anlamna btnyle
ters olan bir anlam ykleyerek (ve byle kullanm etrafnda uzlaarak)
belli bir dil oyunu veya yaam biiminde uzlatklarn dnelim.
Mmkn olan byle bir eyin yaplmas hi kukusuz onlarn Tanr
szcnn anlamn deitirmekten ziyade bu szce yeni anlam verdiklerini ifade eder. Neyin Tanr kavramna uygun olduu ve neyin
uygun olmad bilindii srece sz konusu szcn farkl bir biimde
kullanlmas olsa olsa onun yanl/uygun-olmayan bir ekilde kullanldn gsterecektir. Ya deilse, insanlarn herhangi bir varla Tanr demekle onun Tanr olacan/olabileceini dnmemiz gerekirdi ki bu
mmkn deildir. Bir baka ifadeyle, neyin veya kimin Tanr olmann
doruluk koullarna uyduuna sadece byle bir szcn kullanmyla
karar veremeyiz; byle bir kullanmla en fazla Tanr szcn ieriine uygun dmeyen bir varlk iin kullanm oluruz. Tpk Tanr veya
lh szcnn ulhiyet koullarn yerine getirmeyen bir puta izafe
edildiinde kar karya kalnan bir durum gibi.
197
198
nite 6
Akl ve man
doruluk olarak ileri srerken Wittgensteinc anlay yaratma kavramna sadece din dil oyunu erevesinde anlam verebilmektedir (Helm
2001,116).
Bylece bir dil oyununun temelini oluturan ereve nermelerinin doruluunun ya da rasyonelliinin sadece ilgili yap ierisinde sz konusu
olabilecei, dardan herhangi bir deerlendirmeye kapal olduu dncesinin esasen anti-realist bir bak asn beraberinde getirecei aktr. nk bu yaklamda doruluun referans bir gereklik dzlemi olarak deil, belli bir uzlamsal dil oyunu/yaam tarz olarak karmza
kmaktadr. Winchin ifadesiyle, Wittgensteina yaklama gre Dile
anlam veren gereklik deildir. Gerek olan ve gerek-olmayan kendisini
dilin sahip olduu anlamda gsterir. Dahas hem gerek ve gerekolmayan ayrm hem de gereklikle uzlama kavramnn kendileri dilimize aittir (Nielsen 2005, 28den naklen).
Dil oyunlar/yaam biimleri yoluyla birbirinden btnyle ayr olan din
ve bilim gibi alanlardan her birinin kendine mahsus anlalabilirlilik
ltleri vardr. Nasl ki bir bilim adamnn deneysel sonular dikkate
almamas sama ise, Tanrya inanan birisinin Ona muhalefet etmeye
almas ayn ekilde anlamszdr. Dolaysyla bilimin de dinin de kendine mahsus anlalabilirlik ltleri olduundan onlardan herhangi
birinin mantkl veya mantksz olduunu sylemek, rnein, mziin
iyi boyanp boyanmadn ya da talarn evli mi dul mu olduunu sormak gibi anlamsz olacaktr. Her yaam biimi kendi iinde kavramsal bir
yeterlilie sahip olup, farkl blmlemelerde yer alan bilim, din ya da
ahlkn kriterlerini esas alp bir dierini anlayamayz/yarglayamayz
(Nielsen 2005, 29).
imdi Wittgensteinc yaklam Tanrnn duyu verilerimize konu olabilen sradan bir cisim gibi olmas gerektiini ngren pozitivizmi eletirmekte hakldr. Yani Tanrnn varlnn bu anlamda fiziksel bir olguya
karlk gelmedii dorudur. Ancak Wittgensteinc yaklamn buradan
hareketle Tanrnn varlnn veya genel olarak din nermelerin olgusal
bir karlnn olmad sonucuna varmas ve bu yolla bir din savunma iine girmesi isabetli grnmemektedir. nk byle bir yaklamla
Wittgensteinc fideizm de tpk pozitivistler gibi olgusal dzlemi fiziksel
olanla snrlamak gibi bir eilim iine girmektedir. Oysa doru grnen
Tanr vardr nermesinin olgusal olmad deil, fiziksel bir olguya
karlk gelmediidir. Nitekim (zorunlu) doru olan mantksal ve matematiksel nermeler ile ahlk nermelerin doruluklar iin mantksal,
matematiksel ve ahlk olgulara referansta bulunduklar ve bu olgu dzleminin ise fiziksel bir dzlem olmad sylenebilir (Yine bkz. Nielsen
2005, 23). Eer olgusal olan bylece fiziksel olandan daha geni, yani olgusallk fiziksel olmayan dzleme ilikin dorululuklara kaynaklk eden bir
metafiziksel dzlem iin de geerliyse, bu durumda Tanr vardr gibi bir
nermenin olgusal ierikli olmadn sylemek yanl olacaktr. Byle bir
nermenin doruluu veya yanll
referansta bulunduu
199
200
nite 6
Akl ve man
giderek, dinin daha ziyade yaamsal/ pratik tarafn ne karabilir. rnein, ibadet etmek ile hayatn anlamn dnmek; hayatn bir anlam olduunu dnmek ile Tanrya inanmak arasnda bir zdeletirmeye gidebilir, ama byle bir yaklamn dinlere/ din inanlara ilikin
indirgemeci bir tutum olaca aktr. nk bir din veya din inan byle bir ekilde tanmladnda (daha dorusu, indirgendiinde) hayatn bir
anlam olduunu dnen ya da hayatn bir anlam olduuna inanan
fakat bir dine veya din inanca sahip olmayan ateisti de Tanrya inanan
bir kimse olarak grmek mmkn olacaktr (Nielsen 2001, 147-148).
201
202
nite 6
temelselciliin temel inan olarak grd nermelerin banda doruluklar kendiliinden apak olan, yani kendiliinden-delilli (self-evident) bir
takm zorunlu dorular gelmektedir.
Akl ve man
203
204
nite 6
Akl ve man
205
206
nite 6
Akl ve man
207
208
nite 6
Akl ve man
209
210
nite 6
Genel anlamda Tanrnn varlna inanmak iin yeter delilin olup olmad; bu konuda delilin varl ya da yokluu bal bana ele alnmas
gereken geni bir tartmann konusudur. Burada delilcilik asndan
meseleye (ilkesel olarak) yaklatmzda, inan konusunda doruluk
sorusunu gndeme getirmeksizin tatmin edici bir iman anlayndan
bahsedemeyeceimize deindik. Bu noktada da bir tr delilciliin gereklilii ak olsa gerektir. Bu durum Cliffordc tarzda bir delilcilie katlmamz gerektirir mi? Bir kez daha, yetersiz delille herhangi bir eye
inanmak her zaman, her yerde ve herkes iin yanltr, eklindeki bir
yargya katlmamak iin bir gerekemiz olabilir mi?
Byle bir delilcilii reddetmenin nedenlerinden biri, Jamesn ileri srd gibi, zellikle kiinin bir karar vermekle kar karya bulunduu bir
durumda (yani, bir canl hipotez konusunda) kesin/ zorlayc bir delili
beklemenin eyann tabiatna aykr olduunu dnmektir. Bir baka
ifadeyle, kiinin srf yanl bir eye inanlabileceini dikkate alarak hayat
bir neme sahip olan iman ya da Tanrnn varl hususunda yeterli delilin bulunmadn dnerek ekimser bir durumda kalmasnn (byle
bir eye inanmamasnn) yanl bir tutum olduudur. James, yukarda
deindiimiz gibi, bu konuda kiinin iradesini devreye koymasnn meruiyeti bir yana, bunun kanlmaz olduu kanaatindedir: kii yanla
derim korkusuyla kendisini bir doruya inanmaktan mahrum brakmamaldr. Ne var ki, Clarkn da iaret ettii gibi (1990, 107), Jamesn
byle bir eyi savunmasnn temel nedeni onun iman meselesini delile
bal olarak karar verilebilecek bir konu olarak grmemesidir. Byle olduu iindir ki, Jamesa gre, kii imann tutkusal ya da irad bir temele
dayandrmaldr. Aksi takdirde, yani iman veya Tanrnn varl konusu
delile bal olarak entelektel bir zeminde karara balanabilecek bir ey
olsayd, byle bir tutuma gerek kalmayacakt.
Burada dile getirilen gr imann bir takm tutkusal ve irad boyutlarnn olduu deil, entelektel bir dzlemde delile bal olarak kararlatrlamayan bir eyin ancak irad ve tutkusal bir zeminde karara balanabileceidir. Peki, entelektel/bilisel bir zeminden yoksun bir inan/iman
konusunda irad bir faaliyete girmenin, byle bir eye tutkuyla balanmann deeri ne olabilir? Kiinin doruluu ya da yanll hakknda en
azndan bir sezgiye sahip olmad bir hususta iradesini devreye sokmas
tam olarak ne anlama gelebilir? Bir baka ifadeyle, entelektel/bilisel bir
boyuttan soyutlanm bir inan/iman konusunda doru olann ne olduu
noktasnda teorik bir araytan soyutlanm irad bir eilimin bizi amalanan doru sonuca gtrebileceine dair ne gibi bir ngrmz olabilir?
Byle bir arayta iradenin rolnden sz edilebilir, ancak bu rol entelektel dzlemde yantlanmas gereken doruluk sorusunu bu yolla askya
almay deil, bu konudaki doruluun ne olduu araynda yeterli iradeye sahip olmay gerektirmelidir, diye dnlebilir. Byle bir entelektel arayta elde edilebilecek delilin varl veya yokluu ya da azl
veya okluu (zayfl veya gll) tartmal olabilir, ancak bu durum bir inancn/ imann bilisel bir temelden yoksun olduu ve bu ne-
Akl ve man
denle salt irad bir yolla bir yargya varlabilecei anlamna gelmez. Esasen byle bir dncenin kendisi (yani, iman sorusunun entelektel bir
temelde yantlanamayacandan irad olarak zmlenebilecei) de bir
bakma bilisel bir iddia gibi durmaktadr ve doruluu iin bir
delillendirmeye muhta grnmektedir. Ya deilse, byle bir iddia entelektel balaycl olmayan bir varsaym olarak kalacaktr. Dolaysyla,
yle grnyor ki, bu konuda herhangi bir iddiada bulunabilmek bir
delile dayanmay gerekli klmakta ve bu da bir tr delilcilii ngrmek
durumunda kalmaktadr.
Btn bunlara ramen Cliffordn delilci yaklamnn ok kat ve gereklemesi olduka zor bir epistemik ideal olduu dnlebilir.
Plantingann yukarda zerinde durduumuz kat temelselcilie olan
eletirileri dikkate alndnda, Cliffordn yetersiz delille herhangi bir
eye inanmak her zaman, her yerde ve herkes iin yanltr eklindeki
kriterinin herkes iin her zaman her yerde karlanmasnn zor olduu
gibi, gerekli olmad da dnlebilir. Aksine, Plantingann ileri srd byle bir delilin varlnn bir inancn rasyonellii iin bata gerekli
olmayp, ancak byle bir inanca ynelik eletiriler sz konusu olduunda
onlar bertaraf etmek iin byle bir delillendirmenin gerekli olaca sylenecektir. Esasen her zaman inanlarmz temellendirerek yola koyulmadmz genel olarak doru grnmekle birlikte, balangta bir delile
dayandrlmam bir inanca kar herhangi bir eletiri/itiraz gelmedike
doru kabul edilmesinin ideal bir epistemik durum olmadna ksmen
deindik. zellikle bir kimsenin veya bir topluluun inancna/ imanna
ynelik bir itirazn nemli lde tarihsel ve toplumsal koullara bal
olan olumsal/ arz bir durum olduunu dikkate aldmzda, kiinin
doru olan bir eye inanmas kadar, yanl bir eye inanmas da mmkndr. Dahas inancna dardan bir itiraz gelmedike de yanl bir
eye ilelebet inanmas mmkndr. Byle bir yanl bertaraf etmenin en
makul yolunun kiinin bakasnn eletirisini/ itirazn beklemek yerine
kendi inancnn ne lde doru olduu noktasnda delilci saylabilecek
eletirel bir tutum iinde olmas gerektiine deindik.
Ancak, tpk herkesin epistemik durumunun farkllamas gibi, delille
ilikisinin (delile epistemik eriiminin veya delillendirme kapasitesinin)
de deiiklik gsterdii bir gerektir. yle ki a ahs tarafndan t1 zamanda delillendirilmeyen bir p inanc b ahs tarafndan delillendirilebilir
veya a iin ayn inan t2 zaman delillendirilebilen bir inan haline gelebilir. Buradan hareketle delile ilikin bir epistemik durumun kiiden kiiye,
zamandan zamana deitiini/ deiebileceini syleyebiliriz. Kiilerin
delile ilikin byle bir epistemik deikenlii dikkate alndnda bir
kimsenin yeterli delile bal olarak inanmasnn lt ne olabilir? Bir
kimsenin ne kadar delille inan sahibi olduunda inan ahlkna uymu
olabileceini belirlemenin bir ls olabilir mi?
211
212
nite 6
Akl ve man
rasyonel bir tutum iinde olmak iin din inanlarn delillendirmeyi gerekli grr. Eletirel aklclk bylece bir taraftan kat aklcl reddederken, dier taraftan akl bir kenara iten ve iman sramasn esas alan
fideist bir tutumu onaylamaz. Bu konuda hakikatin varln ve kefedilebilirliini ngren eletirel aklclk olumlu anlamda kat bir delil ortaya
koymay gerekletirilmesi zor bir hedef olarak grse de, bir inancn rtlmesi noktasnda olumsuz kat bir delil/ler/in olabileceini kabul
eder. rnein, mantksal bir eliki ieren veya doruluundan kuku
duymadmz eylerle elien bir inancn yanll konusunda kesin bir
rtmede bulunabiliriz (Peterson vd. 2003, 49-53).
lk bakta olduka makul grnen eletirel aklcln ileri srd bu
grlerin din inan/ iman asndan kabul edilmesi zor grnen en
nemli taraf kiinin byle bir yol takip etmekle yeterince gl bir inanca/ imana sahip olup olamayacadr. nk bu yaklam kiiye inancndan rasyonel adan mutlak bir ekilde emin olma hakkn vermemektedir. Bunun en temel nedeni ise, eletirel aklca gre, byle bir eletiri
srecinin ak-ulu olmas ve bu yzden eletirel aklcnn inancn baka inanlarla, bu inancn paylamayanlarn eletirileri nda, bir bakma biteviye karlatrmaya ve deerlendirmeye gitmesi gerektiidir. Her
ne kadar bu gr savunanlar byle ak-ulu bir srecin biteviye srmesinin zorunlu olmadn dile getirseler de imann daima delilin bir
adm tesinde (Kierkegaardn dnd gibi) bir balanma olduunu
kabul ediyor grnmektedirler. Sonuta, eletirel aklc baka seeneklere
daima ak olmas gereken byle bir ak-ulu eletirel rasyonelliin kiide bir i-gerilime neden olacan kabul etse de, bunun ykc veya
zararl olmak zorunda olmadn savunur (Peterson vd. 2003, 53. Eletirel aklclk ile tahkk imanclk arasnda bir badatrmann olabileceini savunan bir yaklam iin bkz. Yaran 1997, 22-238).
imdi kiinin epistemik birikimine bal olarak inanlarnn, dolaysyla
din inancnn/imann (en azndan epistemik bakmdan) eitli deiimlere konu olabileceine deindik. Bu dnce ile eletirel aklcnn din
inan/iman ve akl konusunda ilkesel olarak baka seeneklere daima ak
olmay gerektiren ak-ulu tutumunu birbirinden ayrmak gerekir.
Eletirel aklclk byle bir tutumu kuatc rasyonel bir ilke olarak grmek durumunda olduundan, onun ilkesel olarak bir kimseye inancndan/imanndan niha veya mutlak anlamda emin olma hakkn verdii
sylenemez. Byle bir tutum taknmakla eletirel aklclk en azndan iki
soruya yant vermek durumundadr:
i.
ii.
Kiinin rasyonel dzlemde niha/mutlak anlamda emin olamayaca bir eye inanmas/iman etmesi ne derece mmkndr?
213
214
nite 6
Akl ve man
teslim olabilir. Dolaysyla, iman kiinin bir eye kesin veya mutlak anlamda inanmasn gerektiriyorsa, epistemik dzlemde mutlak veya niha
anlamda emin olamad bir eye inanmas (veya inanabilmesi) iman
etmesi iin yeterli olmayacaktr. Baka bir deyile, farkl seenekler noktasnda kiiyi daima ak durumda brakan bir tutumun pheden uzak
bir imana imkn tanmasn tasavvur etmek zor grnmektedir.
Tabii ki eletirel aklcla yneltilen bu eletiriler kiinin din inancn
eletiriye kapal tutaca/ tutabilecei anlamna gelmez. Bir kimsenin inancn eletiriye ak tutmas bir eydir; ak-ulu bir eletiri srecine bal olarak
inan sahibi olmas bambaka bir eydir. Birincisi kiiye inancnn doruluu
konusunda mutlak bir gven imkn verdii halde, ikincisinin byle bir
imkn salad sylenemez. Eletirel akclktan farkl olarak delilci bir
yaklam kiiye, elinde yeterli delil olduu srece, inancnn doruluuna ilikin olarak niha ya da mutlak bir gven imkn verir. Dolaysyla
bir kimsenin inancnn doruluu konusunda byle bir gven iinde
olmas ile buna ramen inancn eletirilere ak tutmas arasnda herhangi bir eliki yoktur. Byle bir kimsenin yapmas gereken tek ey
inancna yneltilen/ yneltilebilecek eletirileri rasyonel bir zeminde rtmesi/rtebilmesidir.
Delilcilie slm dini asndan bakldnda Allahn varl ve birlii
bata olmak zere iman hususunda kiinin akletmeye arld ve bu
noktada delilci saylabilecek bir tutumun sergilendiini sylemek
mmkndr. Kiinin dikkatini doru eylere, doru bir ekilde iman
etmeye eken Kurann, slm imannn gerektirdii inanlarn doruluunun delillendirilebileceini ve bu inanlarla elien inanlarn ise rtlebileceini aka ngrd sylenebilir. yle ki Allahn insanlara
i dnyalarnda (enfste) ve d dnyada (afakta) ayetlerini (iaretlerini)
gstereceini ifade eden Kuran (41: 53) onlar akletmeye armaktadr
(Kr. Aydn 1986, 16). Kurann delilci saylabilecek bu yaklam ile yukarda dile getirilen mlahazalar nda slm dncesinde imanla
ilgili baz ayrmlara anlam verilebilir.
Bu mlahazalar nda slam dncesinde iman alanndaki nemli
tartma konularndan biri olan taklid ve tahkik iman ayrmna bir yorum
getirmek de mmkn grnmektedir. Delillendirmeci bir iman anlayna dayanan tahkik iman anlayna karn, delilsiz veya delil getirmeksizin iman etmeyi ngren taklid iman anlaynn gerek anlamda bir
iman temsil edip etmedii tartmal bir husus olmutur. ou kez kr
krne bir anlaym gibi yorumlanan taklid imann, iman konusunda
herhangi bir akl delillendirmeyi ilkesel olarak gereksiz ya da yetersiz
olduu iin reddeden fideist bir anlayla zdeletirilemeyecei belirtilmelidir. nk taklid iman anlay en temelde fideizmden akl ile din
inan/iman arasnda bir badamazl ngrmemek noktasnda ayrlmaktadr. Taklid imann temelde tahkik imandan, imann rasyonel bir
dzlemde temellendirilemeyecei noktasnda byle bir delillendirmenin
bilfiil ortaya konulup konulmamas noktasnda ayrld dnlebilir.
215
216
nite 6
Akl ve man
zet
Akl, inan ve iman arasnda ne tr bir ilikinin kurulabilecei tarihte
olduu gibi, gnmzde de canl bir tartma alann oluturmaktadr.
mann mahiyeti, akl ve bilgiye ne kadar dayandrlabilecei hususu
fideizmden kat delilcilie kadar birok yaklama neden olmutur. mann geleneksel saylabilecek anlay en temelde onun Tanrnn varl
gibi bir takm inanlarn doruluunu ngrmektedir ki buna nermesel
iman anlay denilmektedir. nermesel iman anlay din inancn doru veya yanl gibi epistemik bir deerlendirmeye tabi olacan ngrdnden delillendirmecilii bir ekilde kabul etmek durumundadr.
Ancak gerek din ve gerek felsef nedenlerle (Aquinasta olduu gibi)
imann baz unsurlarnn akl bir temellendirmeye konu edilmeyecei
dncesi ya da bir btn olarak imann byle bir srece dahil edilmeyeceini, bunun deyim yerindeyse imann tabiatna aykr olduunu savunan baz yaklamlar (Kierkegaardda olduu gibi) fideist yaklamlarn
domasna neden olmutur. Deiik versiyonlar olan fideizmi genel
olarak lml ve radikal olmak zere ikiye ayrmak mmkndr. Radikal
fideizm imann ya da Tanr inancnn delillendirilmesine ilikin herhangi
bir imkn ngrmedii gibi, byle bir eyin gerekliliini de reddeder.
Modern dnemlerde Batda nermesel-olmayan iman anlay ile fideizm arasnda yakn bir iliki bulunmaktadr. Byle bir anlay imann
temelde Tanr vardr gibi nermesel bir dorulua deil, Tanrya gvenmeye dayandn savunmaktadr. Fideist bir anlayn bir baka zellii de pragmatik saylabilecek bir zellie sahip olmasdr ki bunu
Pascal ve Jamesin yaklamlarnda grmekteyiz. Bu balamda deerlendirdiimiz bir baka fideist yaklam da Wittgensteinc fideizm olarak
bilinen grtr. Buna gre din inan veya iman sadece din yaam tarzn kabul edenlerin dhil olabildii bir dil oyununun gerei olduu iin
dardan herhangi bir eletiriye konu edilemez.
Bylece fideist yaklamlar geleneksel anlamda imann temelinde yer
alan inancn (inan nermelerinin) doruluklarna ilikin herhangi bir
rasyonel gerekelendirmeyi gerekli grmemektedirler; bazlarna gre
esasen byle bir temellendirme imann tabiatyla badamayan bir eydir. Ancak imana ilikin byle bir epistemik dzlemin elenmesi kiinin
bu konuda doruluk sorusunu nih anlamda devre d brakarak iman
edebilecei anlamna gelmemektedir. Fideist yaklamlar ounlukla
imann temellendirilemeyeceini, temellendirilmesi gerekmediini ne
srerken onun dayand inanlarn bir ekilde doru olduu varsaymak
durumunda kalmaktadrlar. Aksi halde yanl olduu dnlen bir eye
nasl iman edilebilecei, hatta byle bir eye inanmann mmkn olup
olamayaca tartmaya aktr. Dahas yanl veya doru olduu konusunda hibir epistemik ngrmzn olmad inanlar arasnda bir
tercihte bulunmann mantn anlamann mmkn olamayacan dikkate aldmzda, neden baka inanlarn deil de bu inancn edinildiini
makul bir ekilde aklamann bir yolu grnmemektedir. Sama ya da
paradoksal bir eye inanmann mmkn olduunu varsaysak bile ne-
217
218
nite 6
den byle bir eye iman edip (inanp) baka bir sama ya da paradoksal eye inanmadmz yantlanmas gereken bir sorudur. Ya deilse,
byle bir iman/inanc rastgele veya keyf bir ekilde edinilmi bir imandan/inantan ayrmak mmkn olmayacaktr. yle grnyor ki din
inan/ iman konusundaki byle bir epistemik boluu baka bir yolla,
rnein salt iradeyle amann da bir yolu grnmemektedir. Benzer ekilde, Wittgesteinc fideizmin de din inan/iman konusunda tatmin
edici bir aklama getirdii sylenemez. Din inancn baka alanlardan
btnyle bamsz bir dil oyunuyla ayrlabilecei hem felsef hem de
din adan kabul edilmesi zor grnen bir husustur. Kald ki byle bir
yaklamn tutarl olmak noktasnda ciddi eletirilerle kar karya kald aktr.
Akl ve iman konusundaki bir dier yaklam da Plantingann temel
inan yaklamdr. Klasik temelselciliin kkl bir eletirisine dayanan
bu gr, bir teistin delil getirmeden Tanrnn inancna rasyonel olarak
sahip olabileceini ngrmektedir. Tanr inancnn bylece temel bir
inan olabileceini savunan Plantingann teiste ykledii grev sadece
inancna yneltilen eletirileri cevaplamaktr. Fideist yaklamlardan ayr
dnlebilecek ve Klasik temelselciliin eletirisini de baarl bir ekilde ortaya koyduu sylenebilecek bu yaklam her ne kadar din inancn
greceletirilmesine kar durup, bu konuda doruluk sezgisine sahip
ksa da baz alardan eletiriye aktr. Bunun en temel nedeni bu grn kar itirazlar olmadka yanl bir inancn da temel inan olarak
kabul edilmesine ve srdrlmesine imkn tanmasdr. Byle bir sknty bertaraf etmenin en makul yolu kiinin bakasnn eletirisini/ itirazn beklemek yerine kendi inancnn ne lde doru olduu noktasnda
delilci saylabilecek eletirel bir tutum iinde olmasdr.
Btn bu mlahazalar bizi iman, delil ve delilcilik arasndaki ilikiyi
yeniden dnmekle ba baa brakmaktadr. Bu balamda Eletirel
Aklclk yaklamnn da bir lde makul olmakla birlikte gerek felsef
gerekse din beklentiler asndan eletiriye ak olduu grlmektedir.
Din inan/ iman ve doruluk sorusu yeterince nemsendii takdirde
delil ve delilciliin bir lde kanlmaz olmakla birlikte, delilin her
zaman herkesin epistemik eriimine ak olmadn dikkate aldmzda
Cliffordn yetersiz delille herhangi bir eye inanmak her zaman, her
yerde ve herkes iin yanltr, eklinde formle ettii inan ahlakna
uymann yerine getirilmesi olduka zor bir epistemik ideal olduu sylenebilir. Ancak din inancn/imann bilisellii iin delilin gerekli olduu
da dikkate alndnda az veya ok, bilfiil veya bilkuvve olarak delilin ve
delillendirmenin gerekli olduu ve bunun da bir inancn doruluu iin
minimum bir gereksinim olduu sonucuna varlabilir.
Akl ve man
Gzden Geir
219
220
nite 6
Kaynaklar
Addis, M. (2001). D. Z. Phillips Fideism in Wittgensteins Mirror,
Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L. Arrington & M. Addis,
London: Routledge, 2001.
Aquinas, St. T. (1948). The Summa Theologica, Introduction to Saint
Thomas Aquinas, ed. A. C. Pegis, New York: The Modern Library.
___________. (1996). The Harmony of Reason and Revelation (ng. ev.,
A. G. Pegis), Philosophy of Religion: Selected Readings, der. M. Peterson ve
dierleri, New York: Oxford University Press.
Audi, R. (1991). Faith, Belief and Rationality , Philosophical Perspectives,
Vol. 5, Philosophy of Religion.
Aydn, M. (1986). Allahn Varlna nanmann Akllii, slam Aratrmalar, S. 2.
Clark, J. K. (1990). Return to Reason, Grand Rapids: W. B. Eerdmans Pub.
Co.
Clifford, W. K. (1996). The Ethics of Belief, Philosophy of Religion:
Selected Readings, der. M. Peterson ve dierleri, New York: Oxford
University Press.
Deniz, O. M. (2012). man-Akl likisi Asndan Fideizm, Bursa: Emin Yaynlar.
French, F. C. (1901). The Doctrine of the Twofold Truth, The
Philosophical Review, C. 10, No. 5.
Gale, R. M. (1991). On the Nature and Existence of God, Cambridge:
Cambridge University Press.
Grigg, R. (1983). Theism and Proper Basicality. A Response to
Plantinga, International Journal forPhilosophy of Religion, C. 14.
Hanink, J. G. (1987). Some Questions About Proper Basicality, Faith and
Philosophy, C. 4.
Helm, P. (2000). Faith with Reason, Oxford: Oxford University Press.
Helm, P. (2001). Wittgensteinian Religion and Reformed
Epistemology, Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L.
Arrington & M. Addis, London: Routledge, 2001.
Hick, J. (1988). Faith and Knowledge, London: Macmillan Press.
Hick, J. (1990). Philosophy of Religion, Englewood Cliffs, New Jersey:
Prentice-Hall
Hodges, M. P. (2001). Faith: Themes fromWittgenstein, Kierkegaard and
Nietzsche, Wittgenstein and Philosophy of Religion, der. R. L. Arrington &
M. Addis, London: Routledge, 2001.
Akl ve man
221
222
nite 6
Akl ve man
Deerlendirme Sorular
1. mana yer amak iin bilgiyi reddetmeyi bylece zorunlu
buldum diyen dnr kimdir?
a) Tertullian
b) Descartes
c) Hume
d) Kant
e) Plantinga
2. Aadaki dnlerden hangisi fideizmin bir savunucusu
deildir?
a) Pascal
b) Phillips
c) James
d) Locke
e) Kierkegaard
3. Kierkegaarda gre aadakilerden hangisi yanltr?
a) mann hakikati zneldir.
b) man bir tr sramayla gerekleir.
c) man konusunda objektif bir kesinsizlik bulunmaktadr.
d) Tanrnn varl ispatlanamaz.
e) man herkes iin ikna edici olmaldr.
4. Wittgensteinc fideizme gre aadakilerden hangisi
yanltr?
a) Din inan bir yaam biiminden kaynaklanmaz.
b) Din inan bir dil oyunu erevesinde anlalabilir.
c) Anlam kullanmdr.
d) Din inanca dardan bir eletiri getirilemez.
e) Ateist ile teist iddialarnda birbirleriyle eliir.
5. Din inancn temel bir inan olabileceini savunanlar
kimlerdir?
a) Klasik temelselciler
b) Reformcular
c)
Fideistler
d)
Radikal fideister
e)
Pragmatistler
223
224
nite 6
226
nite 7
nitede Hakknda
Bu nitede Tanr hakknda konumann ne anlama geldiini
ele alacaz. Bununla birlikte dini nermelerin doru
olamayaca ile ilgili eletiriler ynelten mantksal
pozitivistlerin temel iddialar ele alnacak ve bunlara kar din
dilini savunanlarn eletirileri ve zm nerileri
deerlendirilecektir. Ayn ekilde tenzihi dil, analojik
yaklam, dil oyunlar, dini sembolizm ve mitoljik yaklam
gibi din dilinin anlaml ve Tanr hakknda konumann makul
olduunu ileri sren farkl yaklamlarn iddialarn da ele
alacaz.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din dilinin ne anlama geldii hakknda
deerlendirmelerde bulunabileceksiniz.
Din dilinin anlaml olmad konusundaki eletiriler
hakknda bilgi edineceksiniz.
Din diline getirilmi farkl zmleri
deerlendirebileceksiniz.
Dini sembolizm ve mitin ne anlama geldii hakknda
bilgi edineceksiniz.
Tarihsel olarak bu probleme kar gelitirilen
dnceler hakknda bilgi sahibi olacaksnz.
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
nitede ele alnan konular analitik bir tarzda
dikkatlice ve karlatrma yaparak okunmaldr.
Belirli bir konudaki dnce dier konudaki dnce
ile karlatrak ele alnmaldr.
Konuda anlatlmas esnasnda mulk olan veya
anlalmayan kavramlar kaynakadaki yardmc
kitaplardan tekrar okunmaldr.
227
228
nite 7
229
230
nite 7
iaret eder. Eer birisi Real Madrid futbol takm krmz tirt giyiyor
derse, bu pratik olarak dorulanabilir. Bunun yolu da takmn ne giydiini gzlemlemektir. Bununla birlikte, Samanyolu Galaksisindeki gezegenlerde yaam vardr gibi ifadeler anlamldr ve ilke olarak dorulanabilir. Ancak pratikte Samanyolu galaksisine gidip oradaki gezegenlerde
yaamn olup olmadna bakacak teknolojiye sahip olmadmzdan
dolay, pratikte bu ifadeleri dorulamamz en azndan u anda gzlemlememiz mmkn deildir.
kinci olarak, Ayer gl ve zayf dorulamay birbirinden ayrr. Gl
dorulama tecrbe ve gzlem neticesinde dorulanabilen her ey iin
geerlidir. Zayf dorulama ise, gzlem ve tecrbeden kaynaklanan bir
pheye konu olmayan olas olarak doru olduu gsterilebilen ifadelere
iaret eder. Ayer dorulamaclk ifadesi kullanldnda bunun zayf anlamda olmas gerektiini, nk gl dorulama ilkesinin birok eyi
darda braktn ileri srer. Buna rnek olarak btn insanlar lmldr gibi sonsuz saydaki durumu kapsayan durumlarn rneini verir.
imdi ve gelecekteki btn insanlar ldrmeksizin btn insanlarn
lml olduunu gl anlamda ispatlamann bir olana gzkmemektedir. Fakat bunun yapamaz olmamza ramen, btn insanlarn lml
olduundan ok az insan phe duymaktadr. Zira u ana kadar var olan
insanlk tecrbesi insanlar lmldr ifadesinin aksine onu yanl klacak bir tecrbeye sahip olmamtr.
Ayer metafiziksel dnceler hakknda anlaml ifadelerde bulunamayacamz iddia eder. Ona gre duyularmzn tesine geen alanla ilgili
eyler hakknda bilgiye sahip olamayz. Zira mmkn duyu tecrbelerinin snrlarn aan bir gereklie iaret eden hibir nermenin olamayacan ileri sreceiz. Buradan byle bir gereklii tasvir etmeye uraanlarn emekleri anlamszl retmeye kendilerini adamlardr. (Ayer,
1971, 13-15).
Ayn ekilde Ayere gre, eer dorulamac ilke dini iddialara uygulanacak olursa, iddialarn makul phelerin tesine geen duyu tecrbelerinden kaynaklanan gzlemlerle desteklenemeyecei iin anlamsz olduu
grlecektir. rnein kozmolojik, ontoloji, teleolojik ve dini tecrbeden
kaynaklanan kant bu eletirilere maruz kalmakta ve bu kantlar duyu
tecrbeleri vastas ile dorulanamadklar iin ciddi ekilde eletirilmitir. lemde tasarmn iaretlerinin var olduu iddia edilebilir, ancak bunun ispatnn ne derece zayf dorulama kriterini karlad tartmaldr. Dier bir ifade ile, lemin bir yaratc tarafndan var klnd
konusunda bizi kesin bir bilgiye ulatracak bir tecrbeye sahip deiliz.
Ona gre Tanrnn var olduu gl dorulama bir yana zayf dorulama eklinde de ileri srlemez. Dindarlar Tanrn varlnn dorulanabileceini iddia ederlerken inanmayanlar bunu tartmal bulmaktadrlar.
(Ayer, 1971, 120)
Dil, Doruluk ve Mantk adl kitap ilk basksn yaptnda daha nce de
ifade ettiimiz gibi zellikle akademik evrede ok popler olmu ve
231
232
nite 7
yaygn bir ekilde okunmutur. Ayn zamanda eletiriler de alm olmakla birlikte bu eletirilere Ayer, kitabn ikinci basksnda cevap vermitir.
Buna gre, gl ve zayf dorulama arasndaki ayrmn gerek bir ayrm olmadna, bunun yerine baz nermelerin netice itibari ile dorulanabilecei sonucuna varmtr. Bu yzden kendisine yneltilen eletiriler ekseninde yapm olduu ayrmlar gzden geirme ihtiyac
hissetmitir. zellikle O, basit tecrbeden meydana gelentemel
nermelere iaret etmektedir. Onun basit tecrbe ile kastettii, bir olguyu tecrbe ederken sahip olduumuz ve gereklie tekabl eden eydir.
Bu tecrbenin doru olup olmad, ona tekabl eden olgular veya olaylar vastas ile ancak bilinebilir. O daha nce ortaya koymu olduu zayf
dorulama ilkesini, tanmn snrlarn gereinden fazla genilettii ve bir
takm kabul edilemeyen tanmlar makul karlayabildii iin yeniden
gzden geirme ihtiyac hissetmitir. Eletirilere kar grlerinde bir
takm deiiklikler yapmasna karn yine de Ayerin dorulamac ilke
eksenindeki grleri bir takm eletirilere maruz kalmtr. Onlar ksaca
zikredelim.
Dorulama lkesine Eletiriler
Dorulama ilkesine 1950-60 yllar itibari ile olduka youn eletiriler
yneltilmitir. Bu eletiriler sonucunda dorulama ilkesinin eski gcn
kaybettiini gryoruz. Bu ilkeyi eletirenler Tanr hakknda konumann anlamsz olmadn, kendi ierisinde tutarl bir yapsnn bulunduunu ileri srmlerdir. Bu anlamda dorulamac ilkeye yneltilen eletirileri birka madde halinde sralayabiliriz:
1. Dorulama ilkesinin kendisi bizatihi sahip olduu kriterlerle dorulanamaz: Alvin Plantinga ve Nicholas Wolterstorff gibi son dnemde ortaya km ve reforme edilmi epistemolojiyi savunan filozoflar, dorulama ilkesinin bir nermenin doru olmas iin
ileri srm olduu artlar kendisinin yerine getirmedii, dolaysyla bu ilkenin doru olmadn ileri srmlerdir. Dolaysyla bu filozoflara gre, kat temelci bir yaklam olan dorulama
ilkesi epistemoloji konusunda tek bak as olamaz. Onlara gre, dorulama ilkesinin en temel varsaym olan bir nermenin
doruluk koulunu duyu tecrbelerinin verebilecei iddiasnn
kendisi bizatihi duyu tecrbelerinden kmamakta, en azndan
gl ve zayf dorulamann kriterlerini yerine getirememektedir. Dolaysyla bu herkesin kabul edebilecei evrensel bir ilke
olmaktan ziyade, belirli bir felsefi gr yanstmaktadr. Dier
bir ifade ile bunun ancak felsefi ve bilimsel bir proje olduu sylenebilir. Bu yzden mantksal pozitivizmin en nihayetinde varmak istedii sonuca ulamak iin bilimsel srelerden gememi
bir ncl kabul ettii, bu yzden tutarl olmad ileri srlmtr.
2. Tanr hakknda konumak eskatolojik olarak dorulanabilir: John Hick
dini nermelerin anlamsz olmadn, nk ilkede
233
234
nite 7
Yanllama lkesi
Yanllama ilkesi din dili problemine dorulama ilkesinin baz yanllarndan syrlmak iin farkl bir yaklam getirmitir. Yanllama ilkesinin
temel iddias bir teori veya hipotezin yanll ispatlanana kadar kabul
edilecei iddiasna dayanr.
Bunlardan ilki Kai Nielsen gibilerin mantksal pozitivizm ekseninde yapm olduu yorumlar ve din dilinin anlamsz olduunu ileri sren dnceler idi.
ii.
kinci olarak da Wittgenstein ve onu takip eden filozoflar tarafndan ileri srlm olan dil oyunlar ekseninde din dilini anlamay amalayan bak as idi. Ludwig Wittgenstein (18891951) dorulama ilkesini eletirmi ve ona kar bir takm baka
zmler gelitirmitir.
235
236
nite 7
iii.
237
238
nite 7
Bunun aksine Cupitte gre, Tanrnn varl dil oyununu aan bir gereklikte deil, dil oyunun iinde vardr. (Wilkinson, 2010, 274)
Dil oyunlar kavram son yllarda olduka nemli eletirilere maruz kalmtr. Dil oyunlar hakkndaki muhtemelen en nemli eletiri, dil oyunlarnn dngsel bir yapya sahip olduu noktasndadr. Buna gre bir
kelimenin anlamn nereden ald sorulduunda, anlamn dil oyunundan geldii sylenecektir. Bunun zerine dil oyunu anlamn nereden
almtr gibi ikinci bir soru sorulduunda, cevap onun da baka bir dil
oyunundan alm olduu sylenecektir. Dolaysyla bunun byle sonsuza
dek uzayp giden bir hal almas kanlmazdr. Bylece dil oyunu kavramnn anlam sadece kendisine referansla anlalabilir bir ey olacaktr.
Dolaysyla buradan anlalaca gibi, bu sonsuza dek giden ksr dngden kurtularak dil oyununa anlam verebilmemiz iin, bir dil oyununun
sadece kendine referansla anlam kazanmasnn tesinde bir gereklie
ihtiyac vardr. Bu gerekliin anlam kullanmda deil, kullanmn dnda gerekten var olmak zorundadr. Dolaysyla dil oyunlarnn sadece
kendine referansla kelimelerin anlamlarn aklad iddias kendi ierisinde bir takm elikiler barndrmaktadr.
Dier bir problem, dil oyunlarnda birok dil oyunu olduu sylenmitir
ve bunlarn eit derecede meruiyete sahip olduu ileri srlmtr.
Dolaysyla dil oyunlarnn hepsi eit derecede geerlilie sahipse, dil
oyunlar hakkndaki btn teoriye nasl bir anlam vereceiz sorusu akla
gelir. Dil oyunlar teorisinin dierlerine gre doru bir teori olduu iddias meruiyetini kendinden mi alacaktr? Dil oyunlarn doru, gereki
bak asn yanl yapan nedir? Byle bir soruya cevap verebilmemiz,
bizim yine anlam konusunda gereki bir bak asna sahip olmamz
gerektirir. Rasyonel bir dorulamay gerektirmedii durumda bir teorinin var olduundan da bahsedilmesi o kadar olanakl gzkmemektedir.
Dier bir eletiri konusu da eer dini inanlar bir dil oyunu olarak kabul
edilecekse ve bunlarn birbirlerine kar bir stnl veya meruiyeti
olmayacaksa, o takdirde belirli bir dini inanca sahip olan bir kimse o
inanc rasyonel srelerin dnda belirlemi olduu anlamna gelecektir.
Bu durum hakl olarak fideizm olarak adlandrlmtr. Bu Kai Nielsen
tarafndan Wittgensteinc fideizm olarak isimlendirilmitir. Oysa slamiyet kendisinden nce var olan dinlerin temel akideleri konusunda bir
takm yanllklarn var olduunu, rnein teslis gibi, iddia etmi, kendi
geli amalarndan birisi olarak bu yanllklar dzeltme olarak ifade
etmitir. Dolaysyla dinlerin bizatihi kendileri ayn nerme, inan konusunda ayn anda birden fazla doruluk iddiasnn var olduunu kabul
etmemektedir. Dier bir ifade ile hem slamiyetin tevhid inanc, hem de
Hristiyanln teslis inanc, farkl dil oyunlar olup ayn anda doru olamazlar. Bu o dinin inananlar asndan hem de bir birinin aksini ileri
sren iki ifadenin ayn anda doru olamayaca evrensel mantk ilkesi
bakmndan kabul edilmesi olduka zor bir iddiadr.
239
240
nite 7
Onun iin hibir form ve nitelik sz konusu olmadndan, u u nitelikler Ona aittir demenin bir anlam olmaz. Herhangi bir zelliin Ona ait
olmas dnlemeyeceine gre, en iyisi, u u zelliklerin ona ait olmadn sylemektir. (Reber, 2010, 59-78)
bn Sinann konuya yaklam zorunlu varlk olan Tanrda varlk ile
mahiyetin ayn olduu grne dayanr. Bu anlamda Tanrda Tanrnn dndaki varlklarda olduu gibi varlk mahiyet ayrm yaplamayacandan O mutlak anlamda basit bir varlktr. Dolaysyla zatndan
ayr bir mahiyeti olmadndan dolay, varlklarn ne olduuna dair bilgiyi veren mahiyet bilgisini de biz Tanr hakknda elde edemeyiz. Ona
gre, lkin mahiyeti olmadndan, O, yokluk ve teki niteliklerin
olumsuz klnmasyla salt varlk olarak bilinir. Onun cinsi ve ayrm
bulunmad iin, tanm da kesin kant da yoktur. Bu yzden tanm
olmamak ayn zamanda dorudan bilinebilir olmay da ortadan kaldrmaktadr. Onun ilk ve temel nitelii var olmasdr. Tm teki nitelikler
bu varla ya izafetle ya da olumsuzlama yoluyla belirlenir. Ona cevher
demenin Onun var olduunu kastetmenin dnda bir anlam yoktur.
Ona Bir dendiinde de, bununla nitelik ya da szle blmlenmenin
olumsuz klnd veya ortakln kaldrld bizatihi varlk (vcud) kastedilir. Bu bakmdan lke lk denmesi, bu varln btn (kll)e olan
izafetinden baka bir anlama gelmez. O izafet ve olumsuzluk (selb)tan
ibarettir. Onun salt ve katksz gereklii kabul edildikten sonra, benzerliklerin olumsuz klnmas ve izafetlerin olumlu olarak atfedilmesiyle
nitelenebilir. Onun gereklik dnda mahiyeti yoktur. nk zorunlu
varln, varlnn zorunlu olmasn gerektiren bir mahiyete sahip olmas
doru deildir. Ksaca, zorunlu varlk iin, zorunlu olmasnn dnda
hibir mahiyet yoktur; bu da Onun gerekliidir.
bn Sinaya gre, Tanry bu ekilde nitelemek yukarda ifade edildii
gibi, Onun okluk kabul edemeyecei gereinin yani mutlak anlamda
basit olmasnn gereidir. Peki, Ona gerek,cevher, bir vs. derken
olumlu bir dil kullanmyor muyuz? bn Sina byle bir soruya u cevab
verir: Ona, sz gelimi, cevher demekle, sadece varl kastedilmi olur;
zira O belli bir yerde bulunmaktan mnezzehtir. Birdir denildiinde de
sz ve nicelikten soyutlanm veya ortak kabul etmekten mnezzeh olduu anlalr.
Allahn birlii (Tevhid) konusuna son derece nem veren Mutezile, Allaha hibir eyin benzetilemeyeceini ifade eden ayetlerden yola karak,
Allahn zatndan ayr sfatlara sahip olmadn ileri srmtr. Bu anlamda Mutezilenin Tanr hakknda olumlu bir dil kullanlamayaca
anlamnda bn Sina ile benzer grleri paylatn syleyebiliriz. Dolaysyla Mutezile Tanr hakknda konumann ancak negatif bir ekilde
olabileceini ve olumlu bir dil kullanmann mmkn olamayacan ileri
srmektedir. Bu adan bakldnda her ne kadar kelamc ekol ierisinde
kabul edilse de Mutezilenin bu andan Plato ile balayan, Plotinus ve
241
242
nite 7
Dini Sembolizm
Tenzihi yol dnda Tanr hakknda konumann alternatif bir yolu semboller (remiz) kullanmaktr. Btn dini geleneklerde Tanr ile ilgili
inanlar insanlara iletmede semboller kullanld bilinen bir gerektir.
rnein Hristiyanlkta ha nde gelen bir semboldr. Anglikan ve Katolik Kiliselerinde piskopos, elinde piskopos sopas denilen ucu bkl bir
sopa tar. Piskopos sopas, havarilerin ardl olan piskoposun roln
Hristiyanlar iin sembolize eder.
Dinde sembolik ifadelerle anlatlmak istenen ey, nasl bir tecrbe yaadmz veya tecrbenin muhtevas deildir. Asl anlatlmak istenen ey,
243
244
nite 7
245
246
nite 7
Din ve Mitoloji
Mit kelimesi birok anlamda kullanlabilir. Bazlar iin mit
ifadesi doru olmayan hayali ocuklara anlattmz hikye
anlamna gelir. Mit bu anlamda fabl anlamna gelir. Fakat
dini dncede ve dinler tarihinde mit ifadesi, bir fabl veya
hayali bir hikye olmaktan ok daha fazla neme sahiptir.
Dindar insanlar iin mit dnya hakknda belirli bir grubun
veya kiilerin deer yarg ve inanlarndan oluan belirli bir
dnya grn yanstr. Bu dnya gr lm, ktlk,
yaam, iyilik hakkndaki nihai sorular ierir.
Mit ayn zamanda toplumun deer yarglarn gelecek nesillere ve farkl
toplumlara iletir. Bunu ak bir ekilde eski Yunan kltrnde grebiliriz; Herkl gibi kaharamanlarn ve Zeus gibi tanrlar hakkndaki hikyeler Yunan kltrnn deer sistemi hakknda insanlara bir eyler iletir.
Ayn ekilde farkl kltrlerde de bu deerleri aktaran mitler mevcuttur.
Farkl kltrlerde de olsa ayn fikir ve deerleri ifade eden mitlerin var
olduunu gzlemleyebiliyoruz. rnein, yaratl, byk afetler, belirli
bir toplumun bana gelmi olaylar gibi belirli mitlerin, aralarnda ksmi
farkllklar olsa da, birok farkl kltrlerde de bulunduu aktr. Bugn
birok dindar iin, mitler yaamla ilgili nihai bir takm sorulara cevap
oluturmakla beraber, ayn zamanda dini deerlerin gelecek nesillere
aktarlmasnda nemli bir oynamaktadr. Yaratma miti gibi kssalar Yaratc olarak Tanr ile ilgili gerek ve derin bir farkndal ve insann bu
yaratlmadaki konumu hakknda bilgiler verir. Mitler, bir toplumun veya
grubun kltrel kimliini hikye formunda muhafaza ettii iin de
nemlidirler. Bir mit hikye formunda olmas nedeniyle bir felsefi teoriden daha kolay iletilebilir ve ayn zamanda tekrar tekrar anlatlabilir.
Mitler bir toplumun deerleri, kimlii ve tecrbelerini ilettii iin, hikyenin literal doruluu ok da nemli deildir. Gnmzde teologlar
arasnda mitlerin doru olup olmad konusunda olduka ciddi tartmalar vardr. Hikyenin mitolojik tabiat, gerekten nemli olan deerleri
aktard anlamna gelir. Bir mitin literal olarak doru olup olmamas,
mitin tarihsel doruluu hakknda ilgin bir sorudur, fakat mitin kkeninin sorgulanmas kimlii koruyan deerlerin iletilmesi iin gerekli olan
mitin ilevlerini gz ard eder.
Bununla birlikte mitin kkeninin nemli olduu durumlar da mevcuttur.
Eer mit bir fabl gibi tamamen hayali bir ey ise, o takdirde Tanr hak-
knda herhangi bir doruyu iletmez. Dier yandan eer mit hikye formunda deerlerin ifadesi ise, o takdirde mitler, semboller gibi,
kendilerinin tesinde farkl bir gereklie iaret ederler. Dini mitler durumunda ise, bir sembolde olduu gibi, mit Tanr hakknda bir gereklie
iaret eder veya onun hakknda bir anlam ortaya karr.
Bununla birlikte mit ve din arasndaki ilikiye din dili asndan bakacak
olursak, ondokuzuncu yzyl ve yirminci yzyln ilk yars boyunca dini
metinleri mitlerden arndrmaya alanlar oldu. Bu dnce hareketinin
amac bir hikyede iletilen ezeli hakikatlerde ve deerlerde bulunan hayali ve mitolojik unsurlar ayklamak idi. Dier bir ifade ile, vahiylerin
amacnn ezeli hakikatleri aktarmak olduu ve bu ezeli hakikatler ierisindeki mitolojik unsurlarn gereksiz olduuna inanlyordu. Bunlar modern bilimin temel verileri ile elitii iin, Kutsal kitaplarn ilahi mesajlarna zarar verdii dnlyordu. Rudolph Bultman (1884-1976), Yeni
Ahit zerinde olduka fazla almas olan bir bilim insandr. Onun almalarnn gayelerinden birisi, Yeni Ahitin lem ile ilgili doast, yani
bilimsel verilerle elien grlerini ayklamak idi. zellikler Hristiyanlktaki bir takm bilimsel verilerle elien, Yaratmann yaklak olarak 6
bin yl nce olduu gibi, anlaylar var olduu iin, Bultmann bunlar
Kutsal Kitabn metinlerinden ayklanmas gerektiini iddia ediyordu.
Nihai olarak mitlerden arndrma projesi bir noktada sona erdi. Zira mitlerin sadece literal anlamda anlalamayaca, mitlerin bir takm deerleri
kssalar eklinde aktard gr arlk kazand. Bylece her ne kadar
kutsal kitaplardaki baz mitler grnrde bilimsel verilerle elise de, bu
mitlerin yanl olduu deil, aslnda literal anlamnn altnda daha derin
bir anlam ilettii eklinde yorumland. Dini metinlerdeki baz unsurlarn
mit olarak anlalmas bir takm sorunlar da beraberinde getirmitir.
imdi ksaca bunlara gz atalm.
Baz insanlar iin, dorularn mitolojik formda iletildiini ileri srmek,
mitolojilerin ortaya koymu olduu deerlerin rasyonel deerlendirmelere tabi olmamalarna neden olur. Dier bir ifade ile eer dorular mitler
aracl ile iletiliyorsa, bu dorularn akl tarafndan bir deerlendirmeye
tabi tutulabileceini sylemek pek olanakl gzkmemektedir. Mitler
aracl ile iletilen deerlerin anlalmas zaman iinde deiebilir. rnein yaratma hikyesi Hristiyanlar tarafndan insana yeryzne egemen
olmas iin verilmi bir otorite olarak deerlendirilmitir. Son zamanlarda egemen olma yaratlmlar zerinde idareci olma anlamnda yorumlanmtr; bu deiim ksmen byyen evresel farkndalktan kaynaklanmtr. Eer mitin anlam deiiyorsa, mitler ezeli dorularn
deerlerini iletebilirler mi sorusu akla gelmektedir. Dolaysyla bu anlam
oulculuuna neden olmakta, bylece din konusunda bir takm keyfi
yorumlara, hatta bazen batini/ezoterik yorumlara varacak kadar, neden
olmaktadr. Bu da dini toplumlarda birbirinden olduka farkl yorumlara
neden olmaktadr.
247
248
nite 7
Eer mitin bir toplumun deerler sistemini ilettii sylenecekse, toplumun deerleri deitike hkim olan mitler de deiebilmektedir. Birbiriyle elien birden fazla mit varsa ve bunlarn hepsinin doru olduu
iddia edilirse, bu durumda bir takm problemlerin ortaya kmas kanlmazdr. Hangi mitin doruyu ilettii konusunda herhangi bir fikir
birlii mevcut deildir. Ayn ekilde bir hikyeyi mit olarak tasnif etmek
kssann nemi hakknda bir iddiada bulunmak anlamna gelir. Mitin
hikye olarak tanm bylece tartma meselesi olabilir. Dolaysyla evvela kutsal kitaplarda anlatlan kssalarn hangisinin mit olduu konusunda
belirsizlik mevcuttur. Bu durumda kutsal kitaplardan mitleri arandrmann nnde bir takm engellerin var olduu da bir gerektir. Hristiyanlk
asndan bakldnda, baz kssalarn literal bir ekilde anlalmas, yaratmann 6 bin yl nce var olmas gibi, bir takm sorunlara yol at
aktr. Ancak bu yaklamn Mslmanlar asndan bir sorun tekil
ettii pek sylenemez. Zira Kuran- Kerimde aka bilimle elien unsurlara rastlamamaktayz. Dolaysyla Kuranda anlatlan kssalarn ayn
ekilde bir mitten arndrma projesine tabi tutulmasna gerek olmad
aktr.
Analojik Yaklam
Aqinas ve Analoji
Thomas Aquinas (1225-1274) din dilinin anlaml olduunu ve ayn zamanda bir gereklie referansta bulunduunu iddia etmi ve tenzihi
yaklam Tanrnn ne olduunu yeterince sylemedii iin doru bir
yaklam olarak kabul etmemitir. Dolaysyla Aquinas bu iki yaklam,
yani tamamen tenzih ve literal anlam, arasnda bir orta yol bulmaya alm ve bunu da analojik yaklam olarak ifade etmitir. Aquinas dilin
Tanr iin kullanldnda olumlu bir referansnn olmas gerektiini iddia etmi olmakla birlikte, Tanr iin kullanldnda insan iin kullanldnda olduu gibi ayn anlama gelmediini ileri srmtr. Dier bir
ifade ile Aquinasn Tanr hakknda konumada negatif yntemi benimseyenlerle, olumlu anlamda konumann mmkn olduunu ileri srenlerin maruz kaldklar eletirilerden kanmak iin bir ara yol bulmaya
alt sylenebilir. Aquinas asndan temel sorunun, negatif yol benimsendiinde dine inanan bir insann sadece negatif terimlerle ifade
edilen bir Tanr kavramyla tatmin olmasnn mmkn olamayaca,
sadece olumlama ynteminin de bir tr antropoformizme decei kaygs olduu gzkmektedir. Dolaysyla iki bak asna yneltilen eletirilerden kurtulmak iin Aquinasn bir ara forml bulmaya altn
syleyebiliriz.
Eer Tanr iyidir denirse, bu Tanr insan gibi iyidir anlamna m gelir?
Aquinasn buna cevab hayrdr. phe brakmayacak ekilde Tanrnn
iyi olmas insann iyi olmasndan farkldr. nsanda var olan yilik belirli
ekildeki ahlaki davranlar iin kullanlr. nsandan farkl olarak Tanr
mutlak ve zsel bir ekilde iyidir. O kendinde herhangi bir deime gstermez. yi kelimesi Tanr iin kullanldnda, bu Tanrnn fiillerinin iyi
ve kt olacak ekilde yarglanmas anlamnda deildir. Aquinas asndan Tanrnn iyi olmas bu anlamda insann iyi olmasndan ok daha
fazla bir ey olduu kuku gtrmezdir.
Tanry tasvir etmek iin literal ekilde kelimeler kullanmak, tekanlaml
(univocal) dil olarak bilinir. Tek anlama sahip kelime ile filozoflar bir
kelimenin iki farkl eye atfedilebileceini fakat bunlarn ayn anlama
geldiini kastederler. rnein eer biz unu sylersek:
1. Tanr her eyi bilir.
2. Ahmet matematii iyi bilir.
Biz burada bilir kelimesini ayn anlamda kullanyoruz. Ancak Aquinas,
Tanrnn insan gibi bir bilen olamayaca iin, ikisinin ayn anlamda
olduunu kabul etmez. Bununla birlikte, Aquinas Tanry tasvir etmek
iin insan terminolojisini kullanmay reddetmek de istememitir. O, ok
anlama (equivocal) gelebilecek kelimelerin Tanry tasvir etmek iin kullanlabilmesini de olanakl grmemektedir. ok anlamllkla filozoflar,
ayn kelimeyi farkl ekillerde farkl eylere uygulanabilir olmasn kastetmektedirler. rnein, Ne yzle bana geliyorsun! dediimizde buradaki yz kelimesi insann yznden farkl bir anlama gelir. Bu bir kimsenin ahlaka aykr bir eylemde bulunmu olmasn ve bunun sonucunda
muhatap kiinin ona kar sulayc bir dil kullanmas anlamna gelir.
Dier bir ekilde yzndeki zgn ifadenin sebebi ne? diye sorduumda buradaki yz kelimesi gerek anlamnda kullanlm olmaktadr.
Dolaysyla yz kelimesi iki farkl anlamda kullanlm olmaktadr. Her
iki cmleyi okuyan bir kimse rahatlkla bu anlam farkllklarn farkna
varabilir ve birinci cmlede literal bir anlam kastedilmediini, ikinci
cmledeki yz kelimesinde de gizli bir anlamn olmadnn farkndadr.
Dolaysyla yz kelimesinin kullanld iki durum birbirinden farkldr.
Aquinas Tanry tasvir etmek iin bu balamda ok anlaml kelimelerin
kullanlmasn da reddeder. nk eer kelimelerin birden ok anlam
varsa ve ayn anlamda iki zneye yklem olamyorsa, bu durum bir kimseyi Tanr hakknda anlaml bir nermede bulunma olanandan mahrum brakr. Dier bir ifade ile, bir kimse Tanr iyidir derse, Tanrnn
insann anlad ekliyle iyi olamayaca anlamna gelir. Bu durumda iyi
kavramnn insann anladndan tamamen farkl bir anlam olacaktr ve
Tanr iyidir dendiinde insann zihninde var olan kavram tamamen farkl olacaktr. Dolaysyla Tanr hakknda anlalabilir bir nerme ifade
edememek, dindarlarn tamamen bilinemez bir Tanrya ibadet ettikleri
anlamna gelir ki, bu makul bir dindarn kabul edebilecei bak as
deildir. (Aquinas, 2000, 162)
Aquinas bu iki yaklamn ortaya kard amazdan kurtulmak iin
Tanr hakknda analojik dili kullanmaktadr. Analoji iki veya daha fazla
ey arasnda bir karlatrma yapmak anlamna gelir. Bu benzerliklerden
ilki, daha basit olan daha karmak olan anlamaya yardmc olmak iin
kullanlr. rnein, insan beyni bir bilgisayara benzetilebilir ki buradaki
analoji insan beyni ile bir bilgisayarn karlatrlmasdr. Analoji,
249
250
nite 7
analojide iki veya daha fazla eyi birbirine balayan bir takm karlatrma noktalarnn var olduu olgusuna dayanr. Bu anlamyla analojik
kavram Aquinas iin, Tanry tasvir etmek iin kullanlabilir. Aquinas,
iyi ve adil gibi kelimeler Tanry tasvir etmek iin kullanldklarnda,
onlarn analojik olarak kullanldklarn ileri srer. Bununla birlikte Ona
gre analoji kavramnn iki farkl anlam vardr: atf analojisi ve nispet
analojisi.
Atf Analojisi
Bununla Aquinas adil gibi kelimelerin Tanr ve insan iin geerli olabileceini kastetmektedir. Aquinas iyi veya adil gibi kelimeleri kullandmzda kiinin iyi olma veya adil olma niteliine sahip olduunu ileri
srer. rnein,
1. Ekmek iyidir.
2. Frnc iyidir.
gibi iki cmlede kullanlm olan iyi kelimesi benzer anlamlara sahip
olmakla birlikte ayn anlama da sahip deildirler. Ekmek, yumuak, taze
ve gevrek olma gibi niteliklere sahip olduu iin iyi olabilir; fakat frncnn iyi olmas ekmei iyi yapmasndan kaynaklanr. Frncnn iyi olmas
yumuak taze ve gevrek olmasndan deil, iyi bir frnc olmann zorunlu
niteliklerine sahip olmas sebebiyledir.
Aquinas Tanr lemi yaratt iin Tanrnn kendisini lem vastasyla
aa vurduunu ileri srer. Biz d dnyaya bakarak, orada var olan
nimetlerden bir yaratcnn var olduunu karrz. Bu bize bir karlatrma yapma imkn vermektedir. Bir kimsenin iyi, akll veya gl
olmasnn ne anlama geldiini bilebiliriz. Fakat frncnn iyi ekmek yapmas onun gerek anlamda her konuda iyi olduunu gstermez. Frnc
iyi ekmek yapt iin iyidir dediimizde frnc iyidir cmlesinin ne
anlama geldii tam olarak belli olmadndan, nk frncnn iyi olmas
iin gerekli niteliklerin ne olduu tam belli deildir, ayn ekilde Tanr
iyidir dediimizde de iyi kelimesinin burada ne anlama geldii tam olarak ak deildir.
Nispet Analojisi
Dier analoji tr, nispet analojisidir. Atf analojisinde analojiyi oluturan unsurlar eit olmad, bunlardan yalnzca biri ortak niteliin yklemine gerek anlamda layk olmasna ramen, nispet analojisinde iki terimin benzerlii mecazi olmayan bir benzerliktir. Terimlerden her biri
kendi nispeti orannda katlr. rnein gk mavidir ve adamn gzleri
mavidir dersem nispet analojisi yapabilirim. ki terim, yani gk ve
adam, ayn nitelie biimsel olarak sahiptir; fakat onlarn mavilikleri
kendi mahiyetlerine zgdr. Adamn gzlerinin mavisi, gkyznn
mavisi deildir; tam bir insan gznn mavisidir. Gkyznn mavisi,
insan mavisi deildir. O da gkyz mavisidir. Bylece Aquinasa gre
analojinin anlam, ok anlaml ile tek anlaml arasnda bir orta yol izlenmi olur.
Bylece ksaca ifade edecek olursak, bir atf analojisi, sz konusu benzerliin benzerlerin her birinde biimsel olarak; fakat benzerlerin kendi
mahiyetleri tarafndan belirlenen bir mod altnda bulunmay gerektirir.
Atf analojisi teolojik dilde ifade edecek olursak, Tanrya yklenen bir
terimin, Tanrnn mahiyetine nispetle anlaml olacan ileri srer. Ayn
ekilde yaratlm varla yklenen bir terim, o varln mahiyetine nispetledir. nsan, insann sonlu mahiyetine nispetle iyidir. Tanr kendi sonsuz ezeli mahiyetine nispetle iyidir. kincisi ayn zamanda birincisinin de
nedenidir. Dolaysyla Tanrnn iyiliinin insann iyiliiyle ilikili olduu; bununla birlikte onunla zde olmad sonucu kar. Bu analojik
ilikinin Tanrnn btn sfatlar iin var olduu iddia edilmektedir.
(Ferre, 1999, 94)
Analojik Yaklama Yneltilen Eletiriler
1. Analojik yaklamn tenzihi dilden aslnda daha fazla bir ey sylemedii konusunda bir takm eletiriler ileri srlmtr. Buna
gre analojik yaklamda, Tanr ve insan gibi analojinin iki unsurunda adil olmann ne derecede geerli olduu ve bunun snrlarnn ne olduu konusu belirsizdir.
2. Literal dil konusundaki eletiri; Aquinas kelimelerin literal manalarnn Tanrya atfedilebileceini reddetmektedir. Richard
Swinburne bazen kelimelerin Tanr hakknda konuulurken tekanlaml olarak kullanlabileceini ileri srmtr. rnein, eer
Tanr iyi ise, bu Tanrnn insann da olabilecei gibi iyi bir varlk
olduu anlamna gelir. Fakat insandan farkl olarak, Tanr insandan ok daha byk derecede iyilie sahiptir.
Buraya kadar din diline farkl ekildeki yaklamlar ve bunlarn ne tr
sorunlara sebep olduunu ve nerilen zmleri deerlendirmeye altk. Bununla beraber, mantksal pozitivizmin ileri srm olduu yaklam, bugn eski gl geerliliini muhafaza etmemektedir. Ayn zamanda mantksal pozitivistlerin ve natralistlerin ileri srm olduu
dorulamac ilke, kendisinin ileri srm olduu artlar kendisi yerine
getirememektedir. Bu yzden yirminci yzyln ikinci yarsndan itibaren
nemli eletirilere maruz kalmtr. Buna kar olarak gelitirilen din dilini dil oyunlar ekseninde anlama abas da, din dilinin gerekten bir anlam olduu ve din dilinin dil oyunlarnn tesinde bir referans bulunmas gereini gz ard etmitir. Bu yzden her ne kadar mantksal
pozitivistlerin eletirilerine kar gelitirilmi bir zm olup, teizme
nispeten bir hareket alan salam olsa da, dier adan btn dinleri ve
eletirileri de ayn ekilde doru kabul ettiinden bir takm problemlere
de yol amtr. Dolaysyla dil oyunlarnn varm olduu nokta, dindarlarn ounun kabul edemeyecei bir sonutur. Dini sembolizm ve mitoloji her ne kadar din dilini anlamada gerekli bir unsur olsa da, gerek
sembolizmin snrlarnn ne olduu ve neyin sembol, neyin mitoloji ol-
251
252
nite 7
zet
Genel olarak 20. yzylda felsefede mantk, felsefi analiz, nermenin
anlam ve referansnn belirlenmesi, doruluk kriterlerinin ne olduu gibi
problemlerin ne ktn grmekteyiz. Bu anlamda analitik felsefenin
nde gelen filozoflarnn temel uras, bir nermenin veya ifadenin
doruluk koullarn belirlemek olmutur. Dolaysyla analitik felsefenin
amac mantk ve felsefi analiz temelinde bir eit anlaml nerme ve ifadeleri anlamsz olanlarndan ayrtrma abas olduunu syleyebiliriz.
Doal olarak anlaml ifadeleri anlamsz olanlardan ayrma abasna dini
ifadeler de girmekteydi. Dini ifadelerin doruluk deeri nedir? Dini ifadeler anlaml olabilir mi? Tanr vardr nermesinin gerek bir referans
var mdr? gibi sorular felsefedeki bu genel eilimin sonucu olarak sorgulanmaya baland.
Genel olarak din dilinin din felsefecileri arasnda temel olarak ekilde
deerlendirildiini syleyebiliriz.
1. Flew ile Kai Nielsen gibi, mantksal pozitivizmin iddialarndan
yola karak geleneksel dini akld olarak gren ve dini temel
iddialarn mantksal olarak bir tutarlla sahip olmad konusunda deliller ileri srenler.
2. N. Malcom ve D.Z. Phillips gibi, Wittgensteinn grlerini benimseyerek dini inanlarn dorulamac ilke ve bilimsel gerekler
ekseninde deerlendirilemeyeceini, daha ziyade din dilinin
kendine zg, dier alanlardan bilim ve sanat gibi, farkl bir yapya sahip olduu dolaysyla kendi ierisinde anlaml ve tutarl
olduunu savunanlar. Bu bak as daha sonra deinilecei gibi, din diline gereki/realist bir bak asna deil, aksine dilin
kullanmda anlaml olduunu savunan bir bak as gelitirmilerdir.
3. J. Hick, W. L. Criag, Richard Swinburne gibi geleneksel inanlarn, rnein Tanr vardr gibi, temel iddialarn rasyonel kantlarla ispatlanabileceini savunanlar.
Din dilini dorulamac bak asyla ele alanlar, gzlem ve deneye dayanmayan dilin anlaml olamayacan ileri srdkleri iin din dilinin de
bu anlamda anlamsz olduunu ileri srmlerdir. Ayer ve mantksal
pozitivistlerin ileri srdkleri bu yaklam dorulamac ilkenin varsayd ilkeleri kendisi yerine getirmedii nedeniyle eletirilere maruz kalmtr. Dier taraftan yanllama ilkesi de din diline uygulanmaya kalklm ve yanllanamayan bir nermenin anlamsz olduu ileri
srlmtr. Bu nedenle dini nermelerin yanllanamad iin anlamsz olduklar iddia edilmilerdir. Din diline yanllama ilkesi ekseninde
yaklam da dorulama ilkesine yneltilen benzer eletirilere maruz kalmtr. Bunun yannda Wittgenstein tarafndan ileri srlen dilin kullanmda anlaml olduu tezi, din diline de uygulanmaya allmtr.
253
254
nite 7
Bunun sonucu olarak din dili dier dil oyunlar ierisinde var olan bir
din dili olarak deerlendirilmi ve her hangi bir dil oyununun dierlerine
gre ncelii olamayacandan belirli bir dinin dierine gre ncelie
sahip olamayaca ileri srlmtr. Ancak bu anlay her ne kadar
mantksal pozitivizme kar dindarlara kar bir mevzi kazandrm gzkse de, btn dinlerin ayn doruluk deerine sahip olaca gibi dindarlarn kabul edemeyecei bir epistemolojik anlaya gtrmtr. Dolaysyla bu anlay dindarlar arasndan da youn eletirilere maruz
kalmtr. Dini nermelerin belli bir anlam referansna sahip olmas gerektii ve doruluk deerini almas gerektii iddia edilmitir. Bunun
yannda dindarlar Tanr hakknda konuurken tenzihi bir dil kullanmlardr. Ezeli bir varlk olduu ve yaratlm varlklara hibir ekilde benzemedii iin Tanrya sadece negatif terimler izafe edebileceimiz ileri
srlmtr. Bu daha ok slam dncesinde Farabi, bn Sina Bat teizminde de Aquinas tarafndan ileri srlm bir dncedir. Tanr kavramnn sadece tenzihi bir ekilde ifade edilebileceinin ileri srlmesi
Tanr ve yaratlm varlklar arasndaki kulluk ilikisini zedeledii en
azndan kutsal kitaplardaki anlamndan uzaklatrld iddia edilmitir.
Dolaysyla insann kavram dnyasnda Tanr kavramnn gerek bir
karlnn olmas, her ne kadar bunun Tanr kavramn tamamen kuatamasa da, gerektii ileri srlmtr. Bu sorunu gren Aquinasn, tenzihi dil ile realist yaklam arasnda bir orta yol bulmaya alm olduunu ve buna da analojik yaklam adn verdiini gryoruz. Bununla
birlikte analojinin unsurlarnn ve snrlarnn ne olduu konusundaki
belirsizlikler konusunda eletirilere maruz kalmtr. Dini sembolizm ve
mitolojik yaklam mantksal pozitivizmin gl olduu ve bilimin dine
kar yneltmi olduu eletiriler karsnda kutsal metinlerde, zellikle
Eski Ahit ve Yeni Ahitte var olan, elikilerden kurtulmak iin ortaya
atlm bir yaklamdr. Bununla birlikte sembolizm kavramnn snrlarnn belli olmamas ve dini kavramlarnn anlamnn snrlarnn tam olarak belirlenememesine yol amas nedeniyle eletiriye maruz kalmtr.
Bunun yannda mitolojik yaklam da kutsal kitaplarda anlatlan hikyelerin kendi balarna bir anlam olduu ve inanan insanlara bununla ilgili
birer mesaj verdii iin yok saylamayaca konusunda eletirilmitir.
Sonu olarak, din dilinin kendi ierisinde bir anlam olduu ancak bunun
reel bir karlnn var olduu, mantksal pozitivistlerin eletirilerinin
belirli bir bak asn yanstt ve nihai ve vazgeilmez bir epistemolojik yaklam olmad sylenebilir. Dolaysyla dini nermelerin bakalar
tarafndan anlalabilir ve doruluk deerine sahip olduu makul bir
ekilde iddia edilebilir.
Gzden Geir
255
256
nite 7
Kaynaklar
Ayer. A. J. ()1971. Language, Truth and Logic, Penguin Books, London.
Ayer, A.J. (2000). God Talk is Evidently Nonsense (1946), in Philosophy of
Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford, Oxford
University Press.
Copleston, F.C. (1991). Aquinas, Harmondsworth, Penguin Philosophy.
Davies, B.(1993). An Introduction to the Philosophy of Religion. Oxford,
Oxford University Press.
Flew, A. (1963). , Theology and Falsification, New Essays in Philosophical
Theology,ed: Antony Flew, Alasdair MacIntyre, SCM press.
Frederick F. (1999). Din Dilinin Anlam, Modern Mantk ve man, ev: Zeki
zcan, Alfa yaynlar, stanbul.
Kenny, A. (2006). Wittgenstein, Blackwell Publishing, Oxford.
Ko, T. (1995). Din Dili, Rey Yaynclk, Kayseri.
Kretzmann, N. ve Stump, E. (1994). The Cambridge Companion to Aquinas,
Cambridge, Cambridge University Press.
Nielson, Kai. Morality Does Not Imply the Existence of God (1973), in
Philosophy of Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford,
Oxford University, Press, 2000.
Phillips, D. Z. (1986). Religious Beliefs and Langugage Games, The Philosophy
of Religion, Ed. Basil Mitchell, Oxford University Press, Oxford.
Peterson, M., Hasker, W., Reichenbach, B. ve Basinger, D. (1996).
Philosophy of Religion Selected Readings. Oxford, Oxford University Press.
Reber, M. S. (2010). Plotinus: Tanrnn Birlii ve Basitlii zerine, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, 51(1), 59-78.
Stump, E. ve Murray, M. J. (1999). (eds). Philosophy of Religion: The Big
Questions, Oxford, Blackwell.
Sweetman, B. (2007). Religion Key Concepts in Philosophy, Continuum, New
York.
Swinburne, R. (1997). God-talk Is Not Evidently Nonsense, in Philosophy
of Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford, Oxford
University Press, 2000.
Thomas A. (2000). One way of understandin God-Talk, Philosophy of
Religion: A Guide and Anthology, ed. Davies, Brian. Oxford, Oxford
University Press.
Tillich, P. (2000). mann Dinamikleri, Ankara Okulu Yaynlar, Ankara.
257
258
nite 7
Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi Wittgensteinc din dilinin temel
zelliidir?
a) Din dili kullanmda anlamldr
b) Dini bir ifade her zaman ve her toplumda ayn anlama
sahiptir.
c) Din diline gereki/realist bak asnn doru
olduunu savunur.
d) Dorulamac ilkeyi savunur.
e) Yanllama ilkesini din diline uygular.
2. Aadakilerden hangisi din diline dorulama ilkesinin
yaklamn yanstr?
a) Dini ifadelerin kendi ierisinde doru olduunu ileri
srer.
b) Dini ifadeler dil oyunlar ierisinde anlamldr.
c) Dini ifadeler herhangi bir olguya tekabl etmedikleri
iin doruluk deerine sahip deildirler.
d) Yanllanabilirlik ilkesini benimserler.
e) Dilin temelinde mantk yerine grameri esas alrlar.
3. Aadakilerden hangisi din sembolik yaklamn temel
iddialarndan birisi deildir?
a) Dini semboller tecrbe edilenin dnda bir anlama
sahiptir.
b) Tanr sonlu gereklik dnyasn btnyle amaktadr.
c) Sembolik dil Tanr hakknda insanbiimcilikten
kurtulmamza olanak salar.
d) Dini sembolizm dilin literal kullanm savunur.
e) Sahip olduumuz kavramlar Tanry ifade etmede
yeterli deildir.
4. Aadakilerden hangisi din diline mitolojik yaklama
getirilen eletirilerden birisi deildir?
a) Neyin mit olduu konusunda belirsizliin olmas
b) Mitlerin rasyonel akli sre ierisinde
deerlendirilememesi
c) Mitlerin anlamlar zaman ierisinde deiime uramas
d) nsanbiimcilie maruz kalmas
e) Deiime urayan mitlerin ezeli dorular
iletemeyecei kaygs
259
260
nite 7
262
nite 8
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Ateizm teriminin anlamn aklayp, deiik ateistik
anlaylar arasndaki farklar kavrayabileceksiniz.
Temel ateistik kantlar renip, ateist dncenin
dayand felsefi, bilimsel, ahlaki kavram ve
sorunlar, bunlar arasndaki ilikileri
irdeleyebileceksiniz.
Ateistik eletiriler karsnda teizmin ne lde tutarl
cevaplar verebildiini inceleyeceksiniz.
Ateizm ve teizmi karlatrmal olarak
deerlendirebileceksiniz.
.
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Konular dikkatlice ve zerinde dnerek okuyunuz.
nite iin verilmi renme hedeflerini gz nnde
bulundurunuz.
Teistik cevaplara gemeden nce ateistik kantlar
anladnzdan emin olunuz.
Ateistik kantlar ve teistik cevaplar karlatrmal
olarak inceleyiniz.
Din felsefesinin dier konularn, zellikle teistik
kantlar ieren niteleri gz nnde bulundurunuz.
nitede geen terimleri daha iyi anlayabilmek iin
felsefe szlklerine ve konuyla ilgili felsefe
kitaplarna mracaat ediniz.
263
264
nite 8
ateist ise sadece teist-olmayan olarak anlalmaldr (Reber, 114). Pozitif/ak ateizmde Tanr hakknda derinlemesine dnerek teizmin inkr
sz konusudur; bu sebeple pozitif/ak ateist sadece teist-olmayan deil, aslnda teizm-kart (anti-theism) olan olarak karakterize edilebilir
(Smith, 17). Ateizmin en nemli eidi, felsefi doas olan ateizmdir; bu
eit ateizmde Tanr inancnn akl d (irrational) olduu ve bu sebeple
inkr edilmesi gerektii savunulur. Bu ateist anlay teistik inanlarn
eletirisi zerine dayal olduu iin eletirel ateizm olarak da adlandrlabilir (Smith, 17). lerleyen ksmlarda ateizm terimini kullandmzda
bununla, pozitif ateizm, ak ateizm veya eletirel ateizm olarak adlandrlan ateist anlay kastedeceimizi zellikle belirtmemiz gerekir.
nan (belief) szcnn teoloji literatrnde kazand terimsel
anlam gz nnde bulundurulduunda, btn ateistlerin inansz olduu dorudur. Baz ateist felsefeciler, gerekesi her ne olursa olsun eer
bir kimse Tanrnn varlna inanmyorsa bu kiinin ateist olarak adlandrlmas gerektiini sylemektedirler (Smith, 8). Ancak, btn ateistler
Tanr inanc konusunda olumsuz bir yaklama sahip ise de her trl
inanszl ateizm olarak nitelemek doru deildir (Walters, 9,11).
nanszlk sadece ateizm ile snrl deildir; bir kimse inansz olabilir
ancak ateist olmayabilir (Walters, 11). Szgelimi agnostik, Tanrnn
varl ya da yokluu konusunda hibir ey bilmediini, bu konuda hibir eyin sylenemeyeceini ileri sren kiidir (Aydn, 1997, 204; Walters,
11). Tanrya inanma ve inanmama konusunda eit seviyede gl kantlarn bulunduunu ileri sren agnostik Tanr inanc tamamaktadr ancak o, ateistin yapt gibi Tanr inancn rtmek iin herhangi bir aba
ierisine de girmemektedir.
Benzer biimde bir kimse, dinden uzak, dine kaytsz bir aile ierisinde
bym olabilir. Bu kii kltrel olarak ailesinden ve evresinden Tanr
inancn tevars etmedii iin inansz olabilir; ancak bu kii, Tanr inanc
zerinde derinlemesine dnp, bu inanc rtmek iin rasyonel gerekeler ileri srmeye teebbs etmedii srece, ateist olarak tanmlanamaz (Walters, 14). Aslnda Tanrnn varlna pek aldr etmeden hayatlarn srdren kiiler iin ateist szn kullanmak doru deildir.
(Aydn, 1997, 204). Bir kimsenin, neye, niin inandn bilmeden fiili
olarak (de facto) kendini inanl saymas mmkn olabildii gibi, benzer
biimde baka bir kimse, tercihini salam gerekeler zerine dayandrma
ihtiyac duymadan fiili olarak inansz olduunu syleyebilir (Walters,
15). Herhangi bir dini eitim almam ve hatta Tanr hakknda bir ey
duymam birisini ateist olarak grmek doru olmayabilir. Henz teistik
inancn ne olduunu dahi bilmeyen bir kimsenin onu reddetmesi dnlemez. Benzer ekilde, belli bir teistik inantan fazla dnmeden/incelemeden yz evirmi bir kimse de ateist olarak grlmemelidir. (Reber, 115 )
265
266
nite 8
Ateistik Kantlar
Teist anlayta Tanr, her eyi bilen, her eye gc yeten,
irade sahibi, kendisi dndaki (ahlaki ilkeler dhil) her eyi
yoktan yaratan, zaman st, zorunlu, deimez, mkemmel,
basit, mutlak iyi bir varlktr. Ateist, bu niteliklere sahip bir
varln mevcudiyetinin elikili olduunu gstermek suretiyle,
Tanrnn yokluunu dnmenin daha makul bir yol
olduunu ispatlamay amalar.
Ateist, Tanrnn var olmadn ispatlamak iin teistik anlayta Tanrya
atfedilen niteliklerin tutarsz olduunu ortaya koymaya alr. Teizm ile
ateizm arasndaki kartlk ilikisi, teist anlaylardaki farklla bal
olarak deiik ateist anlaylarn ortaya kmasna neden olmutur.
Teistler, Tanrnn varl ve belli sfatlara sahip olduu konusunda hemfikir olmakla birlikte, Tanrnn varl iin bir kanta gerek olup olmad, varsa hangi kant veya kantlarn daha salam olduu; ilahi sfatlarn
nasl anlalmas gerektii gibi konularda farkl anlaylara sahiptirler.
267
268
nite 8
Materyalizm/Fizikalizm ve Natralizm
Ateistik kantlar arasnda kkleri felsefi dncenin en erken dnemlerine kadar uzanan ve gnmzde de olduka yaygn olan materyalizmdir. Trkede maddecilik veya zdekilik biiminde karlanan materyalizm, en genel anlamda, var olan her eyin maddeden ibaret
olduunu ve maddenin ezeliliini savunan grtr. Baka bir ifadeyle
materyalizm, evrenin doasnn aklanmasnda maddeyi merkeze alan,
zihin ve ruha ikincil nem atfeden veya bunlar yok sayan doktrinler
ailesidir (Campell, 1967, 179).
doadan hareketle yine doay aklama giriiminde bulunmu, maddenin ezeliliini savunmu, doast bir alan ve otoriteyi kabul etmemitir. (Topalolu, 48).
Materyalistlere gre, maddi bir nesne birok fiziki nitelie sahip paralarn toplamndan oluan bir yapdr; fiziki nitelikler zaman ve mekn ierisinde yer alan, ekil, l, sre, hz, sertlik, scaklk v.b. niteliklerdir ve
bu nitelikler listesinin n aktr (Campell, 1967, 179). Bilinlilik, amallk, arzu, istek ve alg gc maddeye ait nitelikler olarak kabul edilmez.
Psikolojik/ruhsal niteliklere sahip olanlar var kabul edilmedii iin maddi olmayan eyler, ruhlar, manevi g ve ilkeler, melekler ve tanrlar var
deildir ve bu tr varlklara ait herhangi bir fiilden de sz edilemez
(Campell, 179). Materyalistlere gre aklanabilen her ey, nceden var
olan fiziki koullara gre aklanabilir ve gerekleen her olayn bir sebebi vardr. Bu sebeple, materyalistler ayn zamanda deterministtirler
(Campell, 179).
Grek felsefesinde Leukippos, Demokritos ve Epikros gibi filozoflarca
savunulan materyalist dncede atomculuk anlay merkezi yer tutar; bu filozoflara gre evren, blnemez anlamna gelen, atom ad
verilen kk yap talarndan olumutur (Denkel, 1998, 54-55).
Atomcu varlk anlaynn temel tezleri yle zetlenebilir:
1. Atomlar ve boluktan baka bir ey yoktur.
2. Yoktan hibir ey kmaz ve var olan hibir ey yok olmaz; deiim atomlarn yer deitirmesinden baka bir ey deildir.
3. Hibir ey ans eseri, sebepsiz meydana gelmez; gerekleen her
olay bir sebebe gre, doal ve mekanik bir zorunlulukla meydana gelir.
4. Atomlarn says sonsuzdur ve biimleri snrszdr; atomlar birbirleri zerinde arpma ve basnla eylemde bulunur.
5. eylerin eitlilii, atomlarn say, byklk, ekil ve dzenlenilerinin farkllnn sonucudur.
6. Atomlar ezelden beri kark, rastgele hareket ierisindedirler.
Bu, onlarn doal halidir ve baka bir aklamaya gerek duymaz.
7. Ruh, ince, dz ve ate atomlarna benzeyen en hareketli atomlardan yaplmtr; bu atomlarn btn bedeni etkileyen hareketleri
canll salar (Campell, 1967,180; Lange, 1998, 39-47; Bolay,
1979, 46-47).
Felsefi dncede sonradan ortaya kacak farkl materyalist anlaylarn
da dayanak noktasn oluturan Epikirc atomculuk ile teizm arasnda
temel kartlklar olduu aktr. Szgelimi, 1. 2. ve 6. nermeler, teizmin
yaratma doktrini ile kkten elimektedir. Teizm Tanrnn kendisi dndaki her eyi yoktan yarattn savunurken, atomculukta yoktan hibir
eyin kmayaca ve atomlarn ezeli olduu kabul edilmektedir. Mater-
269
270
nite 8
yalist atomcu anlay ile evrenin kendisi dnda bir sebebi olmas gerektiini savunan kozmolojik delil ve zellikle evrenin sonlu bir gemite yaratldn ispatlamaya alan kelm kozmolojik delil arasnda dorudan bir
kartlk sz konusudur. te yandan her eyin mekanik bir zorunlulukla
meydana geldiini ve buna bal olarak evrendeki amasall yadsyan
3. nerme ile evrende mkemmel bir dzen ve gaye bulunduunu ve
bunun akll bir tasarmcnn eseri olduunu savunan teleolojik delil arasnda tam bir kartlk olduu grlmektedir.
Modern dnemde materyalist dncede gelitirilen ateistik kantlarn
nemli bir ksm biyolog Charles Darwinin evrim teorisine dayandrlmaktadr. Maddenin ezelilii kabulnden hareket eden evrim teorisine
gre, evrendeki dzen ve canl trleri, kr bir evrim sreci sonucunda,
doal seilim ile ortaya km olup, evrende herhangi bir amasallk
bulunmamaktadr. Darwinci evrim teorisinin temel tezleri unlardr:
1. Btn canllar tek bir hcreden evrimlemitir.
2. Dnyadaki her ey srekli deiim sonucunda olumutur; canl
trleri de zaman ierisinde deimektedir.
3. Doal seilim, evrimsel deimenin ve trlerin ortaya kn
salayan temel mekanizmadr.
4. nsann, zihinsel yetenekleri de dhil olmak zere, birok davran yukardaki ilkelerle aklanmaldr (Elgin, 2006, 29).
Evrim teorisi mevcut canl trlerinin ayr ayr yaratlmadn, zaman
ierisinde doal seilim sonucunda ortaya ktn varsaymaktadr. Bu
ynyle baz dinsel geleneklerdeki yaratma doktrini ile kartlk ierisindedir. Ancak evrim teorisi ile yaratma dncesi arasnda her zaman bir
kartlk olmas zorunlu olmayabilir. Nitekim Tanr vardr ve O her
eyi evrim teorisinde bahsedildii ekilde planlamtr, diyen birisi,
mantksal bir eliki ierisine dmez. Byle birisi sadece baz dinlerde
var olan zel yaratclk hipotezini reddetmi olur. Bugn dnyada da bu
ekilde dnen birok bilim adam vardr. Darwinin kendisi de evrim
teorisi ile Tanrnn varl arasnda bu ekilde bir eliki grmemitir.
(Elgin, 25). Evrim teorisinin Tanrnn varl aleyhine bir kant olarak
kullanlmas, gnmz ateizminin nemli akmlarndan natralizm (doaclk) ile ilgilidir. Evrim teorisinin ateizm ile ilgili tartmalarda nem
kazanmasnn sebebi, Taslamann syledii gibi bu teorinin natralizmin hizmetisi yaplmaya almasndan kaynaklanmaktadr. (Taslaman, 2007, 225). Bu sebeple, evrim teorisini dorudan ateistik bir kant
olarak grmek yerine, bu teorinin natralist felsefede ateistik bir kanta
dntrldn sylemek daha doru olur.
Teizm
271
272
nite 8
deil, tasarm ve doal seilimdir. (Dawkins, 116). Dawkins bu dncesini aklamak iin olduka karmak bir yaps olan lousa otundaki
karmak zarafetin nasl ortaya km olduu sorusunu gndeme getirir:
Bunlar rastlant sonucu mu ortaya kmtr? Yoksa Akll bir tasarmc
tarafndan m yaratlmtr? Dawkinsin birinci soruya cevab olumsuzdur, yani bunlar kesinlikle rastlant sonucu olumamtr. Ancak, rastlantsalln tek doru alternatifi akll tasarm deildir; rastlantsalla kar
imdiye dein nerilen en makul alternatif doal seilimdir (Dawkins,
117). Evrendeki mevcut dzenlilik rastlant sonucu meydana gelmemi,
doal seilim sayesinde ortaya kmtr. Ancak, evrendeki dzenlilii
aklayan doal seilim, akll bir tasarmcnn plan dorultusunda cereyan etmemitir; bu ynyle klavuzsuzdur, yani krdr. Teleolojik kant
savunanlar evrendeki dzenliliin akll tasarm ile aklanabileceini,
Dawkins ise dzenliliin doal seilim ile ortaya ktn ve bir tasarmcy varsaymann gereksiz olduunu savunmaktadr: Rastlantsalln
tek alternatifi tasarm deildir. Doal seilim daha iyi bir alternatiftir.
Aslnda, tasarm daha en banda gerek bir alternatif deildir nk
zd sorundan daha byk bir sorun dourur: tasarmcy kim tasarlad? (Dawkins, 118). Dawkinse gre, evrendeki btn hayatn klavuzsuz evrim sreleri vastasyla gereklemi olduu grnn aleyhinde
rtlemez hibir itiraz mevcut deildir; dolaysyla btn hayat kr
evrim sreleri ile meydana gelmi olup, akll tasarmc dncesi ihtimal ddr (Plantinga, 182).
273
274
nite 8
evrelerinde de etkili olmu ve mantksal pozitivizm adl yeni bir felsefe akm ortaya kmtr. imdi bu akm ksaca inceleyelim.
Mantksal emprisizm, bilimsel felsefe, bilimsel deneycilik, mantksal neo-pozitivizm gibi terimlerle de ifade edilen mantksal pozitivizm (mantksal olguculuk) 1920li yllarda Viyanada Moritz Shclikin
etrafnda toplanan ve sonradan Viyana evresi olarak adlandrlacak
olan Otto Neurath, Friedrich Waisman, Rudolf Carnap gibi filozoflarca
savunulan felsefi-bilimsel grn addr. Bu evreye mensup olmayan
analitik felsefeci Ludwig Wittgeinsteinn grleri, zelikle ilk dnem
felsefesinin rn olan Tractatus Logico Philosophicus adl kitab Viyana
evresine bal filozoflar etkilemitir (Passmore, 1967, 52; Davies, 1993,
1-2). Mantksal pozitivist filozoflarn ortak zellii metafizie kar/dman olmalar, metafizik ifadeleri anlamsz bulmalardr. Mantksal
pozitivistler, metafizii mantksal dil zmlemeleri ile amaya almlardr (Akarsu, 1979, 140). Wittgenstein Tractatusun nsznde, felsefede
pek ok szde sorununun gerek sorunlar olarak grldn, bunun
sebebinin ise dilin mantnn yanl anlalmasndan ileri geldiini syler:
Kitap felsefe sorunlarn ele alyor ve -sanyorum- gsteriyor ki, bu sorunlarn soru olarak ortaya kmalar, dilimizin mantn yanl anlalmasna dayanr. Kitabn btn anlam, una benzer bir szde toplanabilir: Sylenebilir ne varsa, ak sylenebilir; zerinde konuulamayan konusunda
da susmal. Kitap bylece dnceye bir snr izmek istiyor, ya da, daha
ok- dnmeye deil, dncelerin dile getiriliine: nk dnceye bir
snr izebilmek iin, bu snrn iki yann da dnebilmemiz gerekirdi
(yani dnlmeye elvermeyeni dnebilmemiz gerekirdi). Snr yleyse yalnzca dilin iinde izilebilecektir ve snrn tesinde kalan da, dpedz sama olacaktr. (Wittgenstein, 1996, 9).
275
276
nite 8
yan btn nermeler anlamszdr. Mantk ve bilim mantksal pozitivistlerin l kabul ettikleri dokular kestikleri iki neterdir (Maggee, 1979, 172).
Wittgeinstein Tractatusun sonunda felsefenin doru ynteminin, birisi
metafizik bir ey syleyene kadar beklemek, daha sonra ona bunun anlamszln gstermek olduunu syler (Wittgenstein,1996, 169-171).
Mantksal pozitivistlerin bir dnem ellerinden drmedikleri Dil Doruluk Ve Mantk balkl kitabn yazar A. Ayere gre de Tanr terimi
metafizik bir terimdir. Eer tanr metafizik bir terim ise bir tanrnn varl olas bile olamaz demektir. nk Tanr vardr demek, ne doru ne
de yanl olabilen bir metafizik syleyim yapmaktr. (Ayer, 1998, 92).
Mantsal pozitivistlerin temel argmann yle ifade edebiliriz:
1. Eer biz Tanrnn varln deneysel olarak dorulayamyorsak
Tanr vardr, demek anlamszdr.
2. Tanrnn varln deneysel olarak dorulayamayz.
3. yleyse, Tanr vardr, demek anlamszdr (Davies, 3).
Ahlaki Ateizm
Teist dnrlere gre, Tanr ile ahlak arasnda ayrlmaz bir iliki sz konusu olup mutlak anlamda iyi bir varlk olan Tanr btn ahlaki deerlerin nihai kaynadr. Yine baz tesitlere, zellikle ilahi buyruk teorisini
savunanlara gre, Tanrnn emirleri ve yasaklarndan bamsz olarak
iyinin ve ktnn ne olduunu bilmek mmkn deildir; Tanrnn emrettii iyidir, yasaklad ktdr. Tanrnn varl ahlaki deerlerin
nihai kaynadr. Yine bu dnrlere gre ahlaki ilke ve kurallarn hayata geirilebilmesi iin insanlarn akn bir yaptrm gcne ihtiya vardr; ilahi irade ahlaki yaanty teminat altn alan en nemli gtr
(Mackie, 1982, 102; Le Poidevin, 2003, 120). Ancak ateist dnrlere
gre, ahlak ile Tanr arasnda ayrlmaz bir ba olduu, ahlakn temelinde
Tanr inancnn bulunduu, Tanrsz ahlaki bir hayatn sz konusu olamayaca gr pek ok adan eletiriye aktr.
Ateistlerin ahlak konusundaki eletirilerini anlamak iin ahlak felsefesindeki normatif etik ve meta-etik ayrmn ksaca deinmek yaral
olacaktr. Birinci dereceden ahlak olarak da adlandrlan normatif etik,
en iyi bir hayatn nasl bir hayat olaca, ne yapmam gerektii ya da ne
yapmamam gerektiine karar verebilmek iin hangi kurallar benimseyeceime ilikin sorularla ilgilidir. (Le Poidevin, ayn yer). kinci dereceden ahlak olarak adlandrlan meta-etikte ise, nasl davranmam veya
davranmamam gerektii konusunda kurallar koymaktan ziyade ahlaki
yarglarn statleri aratrlr. ocuklara ikence etmek ktdr, normatif etie, Ahlaki iyiliin mahiyeti nedir? sorusu ise meta-etie ait bir
ifadededir (Kl, 2006, 185; Le Poidevin, 120-121).
277
278
nite 8
ahlak teorisi Tanrnn buyruklarna boyun emeyi ahlaki bir ykmllk olarak kabul etmektedir. Ateistin burada itiraz ettii husus bu ykmlln kaynann ne olduudur. Eer Tanr ilahi buyruklara boyun emeyi de buyuruyorsa, Onun ilahi buyruklara boyun emeyi
buyurduunu da buyurmas ve bunun sonsuza kadar gitmesi gerekir.
Ateist Tanrnn buyruklarna boyun emenin ahlaki bir ykmllk
olup olmadn sorgularken teist ahlak teorisi buna yine ilahi buyruk ile
yant vermekte, ateistin sorun olarak grd hususu cevap olarak sunmaktadr. Yine ateistlere gre, eer iyinin anlam Tanrnn istekleri/arzular tarafndan belirleniyor ise, bu durumda iyi szc Tanrya
uygulandnda hibir anlam ifade etmeyecektir, yani Tanrnn ne olduu konusunda hibir bilgi vermeyecektir. Bu, Tanr iyi deildir, demekle e anlamldr. yleyse, ya Tanrnn iradesinden bamsz ahlaki
standartlar vardr ya da Tanr iyi deildir (Johnson, 91).
Grld zere, ateistlere gre ahlaki deerlerin Tanrya bal olduu
fikri hem Tanrnn iyi olduu hem de bize iyi olan buyurduunu aklama konusunda belli glklerle kar karyadr. Sorun udur: Aktr
ki, biz ancak, iyilii Tanrdan bamsz tanmlanm bir ey olarak dnrsek bu retileri anlaml klabiliriz. Ama byle tanmladmzda da
Tanr ahlaki deerlerin varoluunu aklayamaz. Bu yzden teizmin bir
tutarszlk barndrd sylenebilir. (Le Poidevin, 135). Le Poidevin
ateizmin meta-etie dayal kantn yle formle eder:
1. Eer teizm doruysa, Tanr iyidir ahlaki olarak anlamldr.
2. Eer teizm doruysa, Tanr etikte aklayc bir rol oynar.
3. Eer Tanr iyidir ahlaki olarak anlamlysa, ahlaki iyilik Tanrdan bamsz olmaldr.
4. Eer Tanr etikte aklayc bir rol oynuyorsa, ahlaki iyilik Tanrdan bamsz olamaz.
5. O halde: Teizm yanltr. (Le Poidevin, 122-123).
te yandan Bir ey Tanr buyurduu iin iyidir gr de sorunludur.
nk Tanrnn buyruklarna boyun emenin ahlaki bir ykmllk
olduunu bilmek iin Tanrnn bu emirlere boyun emenin ahlaki bir
ykmllk olduunu da emretmi olmas, bu sonuncu emrin de ykmllk olduunu bildiren baka bir emir daha gndermesi ve bu bunun sonsuza kadar uzamas gerekir ki bu imknszdr. yleyse, teist
ahlak teorisi tutarszdr (Johnson, 90; Le Poidevin, 135).
Materyalizm
Materyalizm ve Natralizmin Eletirisi
En eski ateistik kantlardan biri olan materyalizme kar teist gelenekte
ok sayda itiraz yneltilmitir. Ancak, burada materyalizme ynelik
btn eletirilere yer vermemiz mmkn olmadndan, sadece dikkat
ekici bulduumuz gre yer vereceiz. Bunlardan birincisi erken
dnem Mslman kelamclar tarafndan savunulan atomcu yaratma
anlay; dieri, ada din felsefecisi Richard Swinburnen bilimsel
basitlik ilkesi asndan yapt materyalim-teizm karlatrmas; ncs ise yine gnmz din felsefesinin nde gelen isimlerinden olan Alvin
Plantingann Dawkins zerinden natralizme ynelttii tenkitlerdir.
Yukarda Epikrc atomculuun materyalist dnrlerin en nemli
dayanak noktalarndan biri olduunu sylemitik. Atomculuu ilk bata
materyalist filozoflar ortaya koymu olsalar da zellikle erken dnem
kelam
tarihine
bakldnda
Mslman
kelamclarn
Epikirc/Demokritosu atomculuu teistik bak asyla yeniden yorumladklar ve bu teoriyi maddenin ezeliliinden ziyade evrenin yaratlml grn desteklemek iin kullandklar grlmektedir. Mslman
kelamclarn Tanr-evren ilikisi tasavvurunda yaratma kavram merkezi
bir yer tutar; Tanrnn varlnn ve belli sfatlarnn kantlanmas evrenin yaratlmlna (hudsuna) bal olarak aklanabilecek olgulardr.
Evrenin yaratlmln kantlamak isteyen kelamclar, bunu, evrenin
yapsal zelliklerini inceleyerek ortaya koymaya almlardr. lk a
materyalist filozoflar gibi ilk dnem kelamclar da doaya ynelmilerdir. Materyalist filozoflar evrenin, kendi snrlar ierisinde aklanabileceini, evrenin balangsz ve sonsuz olduunu ileri srerlerken kelamclara gre evren hakkndaki aratrma, evrenin sonsuz olamayacan,
kendi dndaki bir yaratcya muhta olduunu gsterir. Kelamclarn
yoktan yaratma teorisini aklamak iin atomculua bavurmalar, atomculuk ile materyalizm arasnda zorunlu bir iliki olmadn gstermektedir. Erken dnem kelamclar materyalist filozoflarn maddenin ezeliliini savunmak iin bavurduklar atomculuu evrenin sonlu bir gemite
yaratlm olduunu ispatlamak iin kullanm, bu teoriyi materyalist
karakterinden karp teistik bir yaklamla yeniden yorumlamlardr.
Kelamclarn atomcu yaratma anlay olarak adlandrlan teorisine
gre evren (lem), iinde ok deiik tr ve sayda nesne, canl, nitelik vs.
gibi varlklar iermekte ise de temelde cevher ve arazlarn toplamndan
ibarettir (Erdem, 2006, 62). Arz, kendi kendine var olmas imknsz olan
ey; ayn ise, bir mahalle ihtiya duymakszn kendi kendine var olan
ey olarak tanmlanmaktadr. Aynn bileik olanlar cisim, bileik
olmayanlar ise cevher olarak adlandrlmaktadr (en-Nesef, 1993, 62-64).
279
280
nite 8
281
282
nite 8
283
284
nite 8
50 000$ zam yaptn sylersem, o, doal olarak benim neden byle dndm bilmek isteyecektir. Ona, dekann byle yapm olmasnn
mmkn oluu aleyhine rtlemez hibir itirazdan haberdar olmadmz syleyebilirim. yle zannediyorum ki o, nazik bir biimde emeklilii dnmemi tavsiye edecektir. (Plantinga, 183).
Dawkins, evrimin klavuzsuz/kr olduu tezini, Tanrnn ihtimal d
olmas iddiasyla temellendirmeye almaktadr. Buna karlk, En nihayetinde Tanr evrim srecini ynetmi ve denetlemi olamaz m?
(Plantinga, 182) diye soran Plantingaya gre ise, Tanrnn ihtimal d
olduu iddias ancak materyalizmin peinen doru kabul edilmesi durumunda mmkn olabilir. Dawkins yukardaki argmanda Tanrnn
varlnn tamamen ihtimal d olduunu ilave bir ncl olarak kullanmaktadr (Plantinga, 183). Plantingaya gre, eer materyalizm doru
ise Tanr diye bir ahsn bulunmas elbette muhtemel deildir. Aslnda
materyalizm, mantksal olarak, Tanr diye bir ahsn bulunmamasn
gerektirir. Ancak, materyalizm doru olduu iin teizmin ihtimal d
olduunu iddia etmenin, varsaylan sonucu ncl yapmak anlamna
geldii aikrdr. (Plantinga, 185). Dolaysyla Dawkins Tanrnn varlnn ihtimal d olduunu temellendirmek iin bundan nce materyalizmin kesin olarak doru olduunu ispatlamak durumundadr. Ancak
ne o ne de bakas bu balamda geerli bir delil ortaya koydular. Hatta
Dawkins byle bir delile ihtiya duyduundan dahi habersiz grnyor. (Plantinga, 185).
Yine yukarda grdmz gibi, Dawkinse gre, basit bir varlk karmak bir dzeni tasarmlayamaz; tasarmcnn en azndan tasarmlad ey
kadar karmak olmas gerekir, karmak olan varln kendisi de bir
tasarmcya ihtiya duyar ve en nihayetinde Tasarmcy kim tasarlad?
sorusu gndeme gelir. Bu sebeple tasarmcnn varl ihtimal ddr.
Plantingaya gre, buna ynden cevap vermek mmkndr.
1. Klasik teist anlayta Tanr karmak deil, basit bir varlktr: Orta a
slam ve Hristiyan felsefesindeki ulhiyet tasavvurlarna baktmzda, bata Farabi, bn Sn ve Thomas Aquinas olmak zere birok filozof ve teologa gre Tanr mutlak anlamda basit bir varlktr. Tanrda hibir bileiklik sz konusu deildir; Onun mahiyeti, fasl, cinsi,
tanm yoktur; O, sadece vardr (Plantinga, 184). zellikle Mslman
filozoflarn savunduu sudur teorisi, mutlak anlamda basit bir varlktan, okluun nasl ortaya km olduunu aklamak iin gelitirilmi bir modeldir. Dolaysyla, yaratlan evrenin karmak olmas Yaratcsnn da karmak olmasn gerektirmez.
2. Tanrnn bizatihi kendisi dzenli karmakl sergilese bile yeryzndeki hayatn ortaya kn ilahi fiil ile aklamak yine de makul
olacaktr (Plantinga, 189): Plantingaya gre, -her ne kadar kendisi
Tanrnn basit olduunu kabul etmekte ise de- Tanrnn karmak
olduunun kabul edilmesi halinde de evrendeki dzenli karmakl
Tanr ile aklamak makul olacaktr. O, bu dncesini aklamak iin
yle bir rnek verir: Uzak bir yldzn yrngesinde dnen yabanc
bir gezegene indiimizi ve tpk traktrlere benzeyen, onlar gibi alan makine benzeri cisimleri grdmz varsayalm. Liderimiz bu
gezegende, u traktrleri yapan akll varlklar olmal, der. Yolculuumuzdaki birinci snf felsefe rencisi yle itiraz eder: Hey bir dakika durun, siz hibir ey aklamadnz! Bu traktrleri tasarmlayan
herhangi bir akll canlnn, en azndan bunlar kadar karmak olmas
gerekecektir. Hi phesiz ona, az bilgi sahibi olmann tehlikeli bir
ey olduunu syler ve eve gitmek iin bir sonraki uzay gemisine
binmesini, baka bir veya iki felsefe dersine daha kaydolmasn tavsiye ederiz. (Plantinga, 188-189). Plantingaya gre bu rnekteki traktrlerin tasarmcsnn en azndan traktrler kadar karmak olduu
kabul edilse bile traktrlerin varln bir tasarmc ile aklamak yine
de makuldr. Ana fikir udur: Biz dzenli karmakla nihai bir
aklama getirmeye, dzenli karmakl genel olarak aklamaya almyoruz; biz sadece dzenli karmakln belli bir tezahrn (bu
traktrleri) aklamaya alyoruz. Dolaysyla, (dzenli karmakla
dair nihai bir aklamaya teebbs etmeksizin) dzenli karmakln
bir tezahrn baka biri ile aklamak gayet isabetlidir. Benzer biimde, hayatn ilk yaratcs olarak Tanrya bavururken biz, genel
olarak dzenli karmakl deil fakat sadece onun belli bir eidini,
yani yeryzndeki hayat aklamaya gayret ediyoruz. yleyse, Tanrnn bizatihi kendisi (benim kabul ettiimin tersine) dzenli karmaklk sergilese bile yeryzndeki hayatn varoluunu ilahi fiil ile
aklamamz son derece makul olacaktr. (Plantinga, 189).
3. Btn aklamalar bir yerde son bulur; materyalistler ve fizikalistler
iin temel paracklar nihai aklamadr, paracklar sadece vardr;
teistlere gre ise Tanr nihai aklamadr (Plantinga, 189). Dawkinse
gre, evrendeki dzenli karmaklk akll tasarmc ile aklanrsa
bu, tasarmcnn zihninin nasl aklanaca sorusunu gndeme getirecektir ve teizm zihni aklayamamaktadr. Plantinga asndan teizmin Tanrnn varln ve zihni doal yollarla aklamada baarsz olmas teizm aleyhine bir kant tekil etmez. nk btn
aklamalar bir yerde son bulur; teizm asndan aklamann sona
erdii yer Tanrdr. Ancak ayn durum, yani nihai bir aklama kabul etmek materyalizm ve fizikalizm iin de sz konusudur; bu iki
gr temel paracklarn niin/nasl var olduklarn aklayamamaktadr (Plantinga, 189). Ayrca, yukarda Swinburnen materyalizm eletirisinde de grdmz gibi teizmin ve materyalizmin nihai aklama ilkeleri basitlik ilkesi asndan deerlendirdiinde
teizm evrenin ortaya kn aklamada daha basit bir model sunmaktadr.
nsan maddi bir nesne olarak gren Dawkinse gre, zihnin beyinden
ayr bir varl sz konusu deildir; bilisel yetilerimiz sadece
nropsikolojik olgulardr. nsan, evrendeki dier canl trleri gibi,
kr/klavuzsuz evrim sreci ile stn kr meydana gelmi olduu iin
285
286
nite 8
287
288
nite 8
Yukardaki rnekte de grld zere bir inek de tpk bir insan gibi
duyu tecrbesi ile yolu kapatan bir nesnenin bulunduunu grebilir;
ancak bu nesneye aa ad verip, bu bilgiyi hemcinslerine aktarabilen
sadece insandr. Pozitivistlerin iddia ettii gibi tecrb olmadklar iin
tmellerin gerekliini inkr edersek bu, bilginin inkr edilmesi, insan ile
hayvan arasndaki farkn da yadsnmas anlamna gelir.
Mantksal pozitivizme gelecek olursak, bu gr savunan filozof ve
bilim adamlarnn temel tezinin dorulamaclk ilkesi olduunu sylemitik. Bu ilkeye gre bir nermenin anlaml saylabilmesi iin dorulanabilir olmas gerekiyordu. 1920li 30lu yllarda zelikle
Cambridgeteki felsefe evrelerinde Ayerin Dil, Doruluk ve Mantk adl
eserinin popler hale gelmesiyle felsefeciler arasnda birisi bir ey sylediinde bunu nasl dorulayabilirsin? sorusuyla karlk verilmesi
yaygn bir moda haline gelmiti. Mantksal pozitivistler metafizik nermelerin dorulanamayacan, bu sebeple de anlamsz olduunu ileri
sryorlard. Ancak, zamanla dorulamaclk ilkesinin pek ok konuda
yetersiz kald anlalnca bata Ayer olmak zere birok mantksal pozitivist sonradan bu ilkeyi terk etmitir (Ayer, 1979, 178). Dorulamaclk ilkesi asndan asl sorun bu ilkenin kendi kendini dorulama gcne sahip olup olmad konusunda ortaya kmaktadr: Dorulamaclk
ilkesi dorulanabilir mi? Bir nerme ya analitik olmaldr ya da duyu
tecrbesi ile snanabilmelidir, ilkesi analitik bir nerme olarak grlemeyecei gibi bu ilkenin duyu tecrbesi ile snanmas da olanakl deildir. yleyse nermelerin anlaml olup olmadn belirlemede temel lt olarak kabul edilen dorulamaclk ilkesi tutarl bir ilke deildir
(Passmore, 1967, 54; Reber, 2006, 126-127 ).
Ayrca bu ilke gemi hakknda akla yakn olmayan grlere yol amtr (Ayer, 178). rnein, tarihteki bir olay hakknda bilgi veren Sokrates
Eflatunun hocasdr, nermesi tecrb olarak nasl dorulanabilecektir?
Yine bu ilke bakalarnn zihinleri ile ilgili glklere neden olmutur;
eer ben sizin yle eyler duyduunuzu sylersem, sadece davrannz
289
290
nite 8
kemmelliin bunlarn nesnelliinin teminat olduu anlamna gelir. Tesitlere gre, zorunlu ahlaki dorular her ne kadar Tanrnn iradesinden ve
emirlerinden bamsz grnse de, gerekte Tanrdan bamsz bir varla sahip deildirler. Bu doularn referansnn Tanrnn tabiat ve bu
tabiatn zsel ve ayrlmaz nitelikleri olan iyilik ve adalet sfatlar olduu makul olarak dnlebilir Bir teist, ahlaki dorularn lh emirlerle, lh emirlerin lh iradeyle, lh iradenin de en temelde lh tabiatla
belirlendiini savunarak onlarn doruluklarnn zsel olduunu, dolaysyla keyfi dorular olmadn savunabilir. Ahlaki dorularn bu ekilde
kavranmas onlar ne keyfi dorular yapacaktr ne de Tanrdan ve iradesinden bamsz hale getirecektir. (Reber, 2003, 159). Ayrca baz teist
dnrlere gre, Tanrnn varl ahlaki deerlerin nesnelliinin teminatdr; Tanr olmasayd ahlaki deerlerin nesnelliinden, balayclndan sz edilemedii gibi bizim gerek anlamda ahlaken iyi olmamz da
mmkn olmazd (Craig, 1997).
Meta-etik ile ilgili aklamalardan sonra teistlerin normatif etik konusundaki cevaplarna geebiliriz. Ateistlerin normatif etik konusundaki eletirileri ahlak felsefesindeki olgu-deer problemi ile yakndan ilikilidir.
Olgusal nermeler, olan tasvir eden, dir/dr ile biten betimleyici/tasviri
ifadelerdir; r. Bugn hava gnelidir. Deer bildiren nermeler ise,
olan deil olmas gerekeni bildiren, meli/mal ile biten ifadelerdir; r.
Yalan sylememelisin. Olgusal bir nerme; imdi olan, gemite olmu
ya da gelecekte olacak olan bir olguyu tasvir, bir durumu tespit eder. Bu
karakterdeki bir nerme, ykmllk iermediinden beraberinde ykmllk de yklemez. Oysa deer ykl bir ifade, ykmll zmnen ierdiinden beraberinde ykmllk de ykler, bylece insana
vazifesinin ne olduunu gsterir. Bu durumda btnyle tasvir edici
olgusal karakterde olan ncllerden, deer hkmn dedksiyon yoluyla karmak nasl mmkn olacaktr? (Kl, 1997, 58). Teistlere gre, bir
eyi Tanrnn buyurmas, bu emre uymay ahlaki ykmllk olarak
grmek iin yeterlidir; rnein, Tanr hrszl yasaklamaktadr nclnden, O halde hrszlk yapmamalym sonucunu karsayabiliriz.
Ancak ateistlere gre, bir eyi Tanrnn buyurmas bu emri yerine getirmeyi ahlaki ykmllk olarak grmek iin yeterli deildir. Bu sebeple
X insana haz vermektedir nclnden O halde Xi yapmalym sonucunu karsamak ile yukardaki nclden O halde hrszlk yapmamalym sonucunu karsamak arasnda hibir fark yoktur (Kl, 58).
Teistlere gre, tabii olgusal nermeler ile tabiatst olgusal arasnda
esasl bir fark sz konusudur. Birincilerde olgudan deere gemek zorunlu deilken ikincilerde olgu ile deer arasnda mantki bir zorunluluk
bulunmaktadr. Ateistler ise tabii ve tabiatst olgusal nermeler arasnda bir fark grmemektedirler; bu sebeple onlar, X, insana haz vermektedir nermesiyle Tanr hrszl yasaklamaktadr nermelerinin aralarnda
nitelik olarak herhangi bir ayrm yapma ihtiyac duymamlardr. Byle
bir ayrm yapmadklarndan, olgu ile deer arasnda kapatlmas imknsz bir kopukluk grmlerdir. (Kl, 95). Ateistlere gre, Antrenr Xi
buyuruyor nermesinden, Xi yapmalym sonucu karsanamaz; oyuncunun Antrenr bu konuda yanlyor, onun emrini yerine getirmesem de
olur demesi mantki bir eliki dourmaz (Kl, 93). Oysa bir teiste gre,
beeri bir olgusal nerme ile dini bir olgusal nerme arasnda temel kategorik bir fark sz konusudur; inanan insan iin, Tanrnn emrettii bir
konuda Onun yanlyor olabileceini dnmek mmkn deildir.
nk vahye dayal din kurumunda Tanr terimi ile, Ztndan ayr dnlemeyen sfatlar bulunan, ezeli ve ebedi olan, irade eden, her eyi
bilen, her eye gc yeten, her yerde hazr olan bir varla iaret edilmektedir. (Kl, 94). Ayrca Tanr, seven, mjdeleyen, korkutan, intikam
alan, vahyeden, alemle her an iliki ierisinde olan zati bir varlktr;
btn bunlar Tanr teriminin sadece tasvir edici olgusal bir terim olmadn ayn zamanda bir deer terimi de olduunu gsterir. Olgusal
olduu kadar ayn zamanda deer ykl bir terim olmas demek, Tanr
terimin kullanld her yerde ahlaki iyiliin de hatra gelmesi demektir.
nk tarifi gerei Tanr, ahlaki iyilii zaten iermektedir. (Kl, ayn
yer). Dolaysyla ateistlerin syledii gibi, btn ahlaki ykmllkler
Tanrnn buyruklarndan kyorsa, bu durumda, bizim bu buyruklara
uymamz gerektii ahlaki ykmllnn de ilahi bir buyruktan gelmesi-yani, bu buyruklara boyun ememizi buyuran bir buyruun da olmas gerekir. tarzndaki bir dnce geersizdir. Bizatihi Tanrnn buyruunun kendisi inanan kii iin ahlaki ykmll de beraberinde
getirmektedir. Yukardaki antrenr oyuncu ilikisinde olduu gibi, inanan bir kiinin, Tanr Xi buyuruyor, ama bu konuda yanlyor olabilir,
diyerek bu buyruu yerine getirmemesi mantki bir eliki dourur
(Kl, 94-95). Dolaysyla normatif etik asndan deerlendirildiinde
Bir ey Tanr buyurduu iin iyidir gr, Tanr ile beeri dzlem arasndaki fark ve Tanrya atfedilen kemal sfatlar dnldnde mantki bir tutarllk arz etmektedir, diyebiliriz.
291
292
nite 8
zet
Ateizm, en genel anlamda, Tanrnn var olmadn, Tanr vardr,
nermesinin yanl olduunu savunan grtr. Ateist, sadece Tanrnn
varlna inanmamakla kalmaz ayn zamanda Onun mevcut olmadn
kantlamak iin felsefi, bilimsel kantlar ileri srer. Ateizm, Tanr inanc
karsnda taknlan olumsuz tavrn nitelii bakmndan pozitif ateizm
ve negatif ateizm olmak zere iki ksma ayrlmaktadr. Pozitif ateizm
yerine ak ateizm, negatif ateizm yerine rtk ateizm terimleri de
kullanlmaktadr. Birincisinde, aktif bir inanszlk, Tanr inanc karsnda eletirel, olumsuz bir tavr sergilenirken, ikincisinde ise salt Tanr
inancnn yokluu sz konusudur. Baka bir ifadeyle birincisi, bilinli bir
inkra dayal olarak teistik inancn yokluunu, ikincisi ise bilinli bir
inkr olmakszn teistik inancn bulunmamasn ifade eder. Btn pozitif
ateistler zorunlu olarak negatif ateisttirler, ancak tersi doru deildir.
Felsefi anlamda, zellikle din felsefesi asndan tartma konusu olan
negatif/rtk ateizm deil pozitif/ak ateizmdir. Her trl inanszl
veya teizmden farkl anlay ateizm olarak nitelemek doru deildir.
Szgelimi agnostik, Tanr inancna sahip deildir ancak bu, onun ateist
olduunu gstermez.
Gnmz din felsefesinde ne kan temel ateistik kantlar balk
altnda ele almak mmkndr. Bunlardan en ok bilineni ve felsefi dncede en eski olan materyalizmdir. Fizikalizm olarak da ifade edilen
materyalizme gre, her ey maddeden ibarettir; maddi olmayan eyler,
ruhlar, manevi g ve ilkeler, melekler ve tanrlar var deildir ve bu tr
varlklara ait herhangi bir fiilden de sz edilemez; madde ezelidir, balangc ve sonu yoktur. Aklanabilen her ey, nceden var olan fiziki
koullara gre aklanabilir ve gerekleen her olayn bir sebebi vardr.
Materyalizmin felsefi dncedeki kkleri Grek felsefesinde atomculuk grne dayanr. Natralizm, gnmzdeki materyalist dncenin tezahrlerinden biridir. Natralizm, doa dnda hibir varln
bulunmadn, doann, doa dndaki sebeplerle aklanamayacan,
doa-st bir gcn varlnn iddia edilemeyeceini savunan, doay
Tanr yokmuasna ele alan grtr; bu anlamda natralizm ile materyalizm ve ateizm arasnda sk bir ba sz konusudur. Dawkins gibi natralistler Darwinci evrim teorisindeki doal seilimin kr/klavuzsuz
olduunu syleyerek, evrendeki dzenliliin bir tasarmcya referansta
bulunmadan aklanabileceini iddia etmektedirler. Teist dncede
materyalizm ve natralizme balca adan cevap vermek mmkndr. Her eyden nce, evrenin doasna ilikin her tr bilimsel aklama
getirme teebbs, materyalistlerin iddia ettikleri gibi maddenin ezeli
olduu sonucunu zorunlu olarak iermez. Bunun en ak kantlarndan
biri, ilk a materyalist filozoflar gibi evreni atomcu bir bak asyla
aklamaya alan ancak onlardan farkl bir sonuca ulaan, bu teori ile
maddenin ezeliliini deil Tanrnn yaratcln kantlamaya alan
kelm aklama modelidir.Tpk materyalist filozoflar gibi atomcu varlk
teorisini esas alan ilk dnem kelamclar, onlardan farkl olarak bu teori
ile maddenin ezelililii deil yaratlml sonucuna varmlardr. Yine
Swinburnee gre teizm ve materyalizm basitlik ilkesi asndan karlatrldnda, evrenin kkenini tek bir ilke (Tanr) ile aklayan teizm, sonsuz sayda atomun mevcut olduunu savunan materyalizmden daha
salam bir modeldir. te yandan Plantingaya gre, Dawkinsin evrimin
klavuzsuz olduu iddias salam temellere dayanmamaktadr.
Dawkinsin Tanrnn varlnn ihtimal d olduu tezi ancak materyalizmin peinen doru kabul edilmesi halinde kabul edilebilir ki zaten
tartma konusu olan da budur.
Pozitivizm gelince, bu gre gre insann bilgisi duyu tecrbesi ile snrldr; Tanr duyu tecrbesine konu olmad iin bilinemez. Hatta mantksal pozitivistlere gre, Tanr vardr, nermesi ve dier btn metafizik nermeler anlamszdr. Mantksal pozitivistlerin dorulamaclk
ilkesine gre, herhangi bir nerme analitik deilse veya deneyle snanamazsa samadr; bu ltlere uymayan, yani analitik olmayan veya deneysel olarak dorulanamayan btn nermeler anlamszdr. Pozitivizmin bilginin duyu tecrbesi ile snrl olduu, duyusal olann dndaki
eylerin mevcut olmad gr eletiriye aktr. Nitekim her eyden
nce, bn Snnn da syledii gibi Her ey duyusal olandan ibarettir,
hkmn veren akln kendisi duyusal deildir. te yandan mantksal
pozitivistlerin dorulamaclk ilkesi, kendi kendini dorulama konusunda nemli sorunlarla kar karyadr. nk bu ilke ne analitik bir
nermedir ne deney ve gzlemle dorulanabilmektedir.
Ateistlerin teizme ynelik eletirilerinin nemli bir ksm da ahlaki gerekelere dayanmaktadr. Ahlaka dayal ateistik eletirilerin bazlar meta-etik
ile dier bazlar ise normatif etik ile ilgilidir. Meta-etik konusunda ateistlerin amac ahlaki deerlerin Tanrya bal olduu dncesini sorgulamak, teistlerin meta-etik yarglarn ne anlama geldiinin ancak Tanrya
bavurularak kavranabilecei tezini rtmektir. Teistlere gre, metaetikteki yi nedir? sorusunun nihai cevab Tanrdr. Ancak ateistlere
gre, iyiliin Tanrdan da bamsz olmas gerekir; aksi halde Tanr
iyidir, demek mmkn olmaz. Yani Tanrnn iyi olup olmadn bilebilmek iin ilk nce iyinin bilgisine sahip olmak gerekir. Eer iyi, Tanrdan nce, Ondan bamsz bir varla sahip ise bu durumda Tanr,
teistlerin iddia ettikleri gibi ahlaki deerin kayna olarak grlemeyecektir. Normatif etik konusuna gelince, teistlere, zellikle ilahi buyruk
teorisini savunanlara gre, Bir ey Tanr buyurduu iin iyidir. Ancak
ateistlere asndan bu nerme, Tanrnn kendi kendine de iyilii buyurmas gibi ahlaki adan anlamsz bir sonucun ortaya kmasna neden
olacaktr. te yandan ateistlere gre, teist ahlak teorisi bizim Tanrnn
buyruklarna boyun ememizin niin ahlaki bir ykmllk olduunu
da aklayamaz. Tanrnn buyruklarna boyun emenin ahlaki bir ykmllk olduunu bilmek iin Tanrnn bu emirlere boyun emenin
ahlaki bir ykmllk olduunu da emretmi olmas, bu sonuncu emrin
de ykmllk olduunu bildiren baka bir emir daha gndermesi ve bu
293
294
nite 8
Gzden Geir
295
296
nite 8
Kaynaklar
Abbagnano, N., (1967) Positivism, The Encyclopedia of Philosophy, (Ed.
P. Edwards) vol. 6, New York: The Macmillian Comp.
Akarsu, B., (1979), ada Felsefe Akmlar, stanbul: MEB.
Akarsu, B., (1994) Felsefe Terimleri Szl, stanbul: nklp Yay. (Beinci
Bask)
Akarsu, B., (1994) ada Felsefe: Kanttan Gnmze Felsefe Akmlar, stanbul: nklp Yay. (nc Bask)
Atay,
H.
(2009),
Bilim,
Evrim
ve
Kuran,
http://www.huseyinatay.com/resources/Bilim_Evrim_Kuran.pdf
[12.08.2011]
Ayer, A., (1979), Mantk Pozitivizm ve Kalt: A. Ayer ile Sylei,
(ev. A. Oksal), iinde, B. Magge, Yeni Dn Adamlar, (Haz. M. Tunay)
stanbul: MEB.
Ayer, A., (1998), Dil, Doruluk ve Mantk, (V. Hackadirolu), stanbul:
Metis.
Aydn, M. S. (1997) Din Felsefesi, Ankara: Seluk (6. bask)
Bolay, S.H. (1979) Trkiyede Ruhu ve Maddeci Grn Mcadelesi, stanbul: Tre-Devlet Yay. (ikinci bask).
Campell, K., (1967) Materyalism, The Encyclopedia of Philosophy, (Ed. P.
Edwards) vol. 5, New York: The Macmillian Comp.
Craig, W.L., (2000) The Kalam Cosmological Argument, Eugene: Wipt and
Stock Pub.
Craig, W.L, (1997) The Indispensability of Theological Meta-Ethical
Foundations
for
Morality,
Foundations
5
(1997):
9-12.
http://www.leaderu.com/offices/billcraig/docs/meta-eth.html [12.11.2011]
Dawkins, R. (2007) Tanr Yanlgs, (ev. T.T. Bilgin), stanbul: Kuzey.
Davies, B. (1993) An Introduction to the Philosophy of Religion, Oxford:
OUP.
Denkel, A., (1998), lkada Doa Felsefeleri, stanbul: zne Yay., (ikinci
bask)
Durant, W., (1973), Felsefe Klavuzu, (ev. E. Grol), Milliyet Yay.
Elgin, M. Darwin, Charles, Felsefe Ansiklopedisi, (Ed. A. Cevizci) Ankara: Ebabil, (C.4)
Elgin, M. Darwinizm, Felsefe Ansiklopedisi, (Ed. A. Cevizci) Ankara:
Ebabil, (C.4)
297
298
nite 8
Deerlendirme Sorular
1. Ateizm ile ilgili aadaki kavram eletirmelerinden hangisi
dorudur?
a) Pozitif Ateizm-Ak Ateizm
b) rtk Ateizm-Eletirel Ateizm
c) Negatif Ateizm-Pratik Ateizm
d) Pozitif Ateizm-Pratik Ateizm
e) Mutlak Ateizm-Pratik Ateizm
2.
299
300
nite 8
5. Aadakilerden hangisi ahlaki ateizmi savunanlarn metaetik konusundaki temel tezlerinden biridir?
a) yi, Tanrnn buyurduu eydir.
b) Tanr ve iyilik zdetir.
c)
302
nite 9
nite Hakknda
Bu nitede ateistlerin teizme ynelttikleri en nemli eletiriler
arasnda yer alan ktlk problemi konu edilmektedir. lk
olarak ktlk meselesinin mahiyeti ortaya konmakta, sonra,
mantksal ktlk problemi ve delilci ktlk problemi olmak
zere iki eit ateist eletiri zerinde durulmaktadr. Daha
sonra teodise teriminin anlam aklanmakta ve teistlerin
ateistik eletirilere cevap vermek zere gelitirdikleri farkl
teodiseler ayr ayr ele alnmaktadr
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Ktlk probleminin mahiyetini aklayp, ateistik
eletirilerin temel dayanaklarn kavrayabileceksiniz.
Doal ktlk ve ahlaki ktlk arasndaki fark
aklayabileceksiniz.
Teodise teriminin anlamn kavrayp, farkl teodiseleri
irdeleyebileceksiniz.
Ktlk problemi ile ilgili ateistik eletiriler karsnda
teistik cevaplarn ne lde tutarl olduunu
deerlendirebileceksiniz.
Ateizm ve teizmi karlatrmal olarak
deerlendirebileceksiniz.
Ktlk Problemi
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
303
304
nite 9
Ktlk Problemi
305
306
nite 9
Delilci Ktlk Problemini savunanlar teistlerin ktlk konusundaki aklamalarnn mantken tutarsz olduunu deil, fakat akla yatkn olmadn
gstermeye alrlar; onlarn argmanlar bir mantk mevzusuna deil
de, teizmin ktlk vakalarnn makul bir izahn salayp salayamad
konusuna baldr. (Peterson vd. 2009, 183). Delilci ktlk anlayn savunan baz felsefeciler, teizmin evrenin akll tasarm ile meydana geldii
iddiasna odaklanarak, dnyadaki ktln akll tasarmc dncesini
tartmal hale getirdiini ileri srerler: Grnd kadaryla, lemdeki
maksatsz ktlk, lemin son derece akll, cmert ve kudretli bir varlktan dolay meydana gelmesini bekleyebileceimiz bir varlk olmasn engeller. Dolaysyla ktln delaleti Tanrnn var olmasn ihtimal d ya
da gayrimuhtemel klar sonucunu karr. (Peterson vd. 183).
Delilci ktlk anlayn savunanlara gre, dnyadaki baz ktlklerin
daha byk iyilikler iin gerekli olduu gr ileri srlebilirse de baz
ktlkler iin ayn aklamay yapmak her zaman mmkn olamamaktadr. Ktlkler ile daha byk iyilikler arasnda zorunlu balant kurulamad durumlarda bu ktlklerin maksatsz ve sebepsiz olduunun
kabul edilmesi gerekir. Bir orman yangnnda ac ekerek len bir karaca
yavrusu ile cinsel tacize urayp ldrlen be yandaki bir ocuun durumu maksatsz ktlk rnekleri olarak zikredilebilir (Peterson vd., 184185).
W.L. Rowea gre, her eyi bilen ve her eye gc yeten bir varln, daha
byk bir iyilii kaybetmeksizin ve daha beter bir ktle izin vermeksizin yukardakine benzer iddetli ac ekme rneklerini engellemesi gerekirdi. Ancak vakada Tanrnn iyilii ve kudreti ile badatrlamayacak
kadar ok ktlkler bulunmaktadr; yleyse her eye gc yeten, her eyi
bilen ve mutlak iyi bir varlk yoktur (Peterson vd., 185). Grld zere,
delilci ktlk anlaynda ktlln mevcudiyetinin Tanrnn varln
mantken imknsz hale getirdii dncesinden daha ziyade teistlerin
ktlk konusundaki aklamalarnn yetersiz olduu, ktln gerekliinin Tanrnn varln ihtimal d kld gr ileri srlmektedir.
Ktlk Problemi
307
308
nite 9
Ktlk Problemi
Ahlaki Ktlk
Ahlaki ktlk kavramnda insann zgrl merkezi bir yer tutmaktadr; bu ktln sahibi ve faili olan zgr insandr. zgr insann bu
ktl, kendi iinde bireysel bir kt huy veya zihinsel bir dnce
olabilir; bu kt duygularn da vurulduu kt bir bireysel davran
olabilir; yahut daha geni bir boyutta kt bir kitlesel ve toplumsal bir
eylem olabilir. Fakat btn bunlar iin ilk etapta fail olarak grlebilecek
ve sorumlu tutulabilecek olan daima insan veya insanlardr. (Yaran, 30).
Dolaysyla ahlaki ktln kayna, zgr varlklarn iradelerini yanl
ynde kullanmalardr.
Ahlaki ktlk meselesi anlatlrken, Dostoyevskynin Karamazov Kardeler
adl romanndan ska alntlar yapld grlmektedir. Bu romanda,
Ivan Karamazov bir Rus Ortodoks papaz olan kardei olan Alyoaya
kk ocuklara ikence etme ve onlar ldrmeyi ieren durumlarn bir
listesini sayp dker. Sonra da Alyoaya u can alc soruyu sorar: Eer
sen Tanr olsaydn hlihazrdaki dnyay yaratmaya rza gsterir miydin,
ayet bu dnyann yaratlmas pis kokular iindeki kulbesinde masum
gzya dken, ikence edilmi bir ocuun sevgili Mvik Tanr diye
alamasn gerektirseydi? Alyoa bir an susar ve sonra cevap verir, Hayr
rza gstermezdim. Anlatlmak istenen, ahlaken iyi bir varln bu dnyay asla yaratmayacak olduudur. (Peterson vd., 194). Grld zere,
ahlaki ktlkte, fiziksel ktlkten farkl olarak, insann iradi eylemleri
sonucunda ortaya kan, hakszlk, ikence, hrszlk gibi daha ok insanlarn veya dier varlklarn maruz kald olumsuzluklar sz konusu olmaktadr.
1.yilik Metafizii
Ktlk konusundaki yukardaki ayrm ifade ettikten sonra, teist dnrlerce ortaya konan farkl teodiselere geebiliriz. lk olarak, ktln
varln inkr eden, daha doru bir ifadeyle, iyiliin asl, ktln rz
olduunu savunan ve bizim yilik Metafizii olarak adlandrdmz
gr ile balayacaz. Zira ktln gerek olmad ispat edilebilirse
309
310
nite 9
ateist filozoflarn argmanndaki ikilemin bir taraf mevcut olmayacandan Tanrnn varl ile dnyadaki ktlk arasnda bir ikilemin bulunduu iddias da geersiz hale gelecektir.
a.Augustine (350-430)
Augustine Bat felsefesinde iyiliin aslilii, ktln arzilii grn
savunan en nde gelen filozoflardan biridir. Augustinein ok ynl ve
geni lekli teodisesinin ana felsefi dncesi ktln yapsnn negatif
veya adem olduudur. O evrenin iyi olduunu, iyi bir ama iin iyi bir
Tanr tarafndan yaratldn savunan Yahudi-Hristiyan grne sk bir
biimde baldr. Ona gre, mthi bolluk ve eitlilik iinde yksek ve
alak, byk ve kk pek ok iyilikler vardr; ancak, bozulmad ve kt
edilmedii srece var olan her ey kendi yolunda ve derecesinde iyidir. O
halde, her ne trden olursa olsun ktlk, bir yere Tanr tarafndan koyulmaz, znde, doasnda iyi olan bir eyin orada yanl gittiini gsterir. (Yaran, 91). Augustineci teodise hem gnostik kkleri olan
Maniheizmden hem de Yeni-Eflatunculuktan derin izler tar.
Augustinein Hristiyan olmadan nce etkisi altnda kald Maniheizme
gre, iyilik ve ktlk arasnda aydnlk ile karanlk, ruh ile madde arasndakine benzer bir ikilik (dalizm) sz konusudur. Daha sonra bu doktrini Hristiyanla uyarlayan Augustine Tanrnn mutlak iyiliine olan
inanc sebebiyle ktln gerekliini, dolaysyla iyilik-ktlk dalizmini reddetmitir (Hick, 1967, 136).
Tanrnn apak iyilii karsnda mevcut olduu dnlen ktln
nereden ve nasl meydana gelmi olduu konusunda Augustine iki aklama tarz gelitirmitir. Bunlardan birincisi, ktln na-mevcudiyet
veya mahrumiyet olarak izahdr (Hick, 1967, 136). Augustinee gre,
iyilik varln bizzat cevheridir; varlk, gerek olduu kadar iyidir.
Varlk demeye layk sadece Tanr olduundan, zorunlu olarak Tanr iyidir.
O, z bakmndan iyidir, en iyidir. (zcan,1999, 71) Bu konuda YeniEflatuncu yorumu esas alan Augustinee gre ktlk, iyi bir eyin namevcut olmas, yok olmas manasna gelir. Ktln bamsz bir gereklii yoktur; ktlk, iyi olan eye ilien bir parazittir; dolaysyla Tanrnn yaratt her ey iyidir; ktlk, znde iyi olan eyler bozulup,
zarar grnce ortaya kan bir olgudur (Hick, 137). Augustine bu grn daha iyi aklamak iin krlk halini rnek verir. Ona gre asl olan
gzn grmesidir; krlk, gzn ilevini tam icra etmemesinden kaynaklanan arzi bir durumdur; genel bir ilke olarak ifade edilecek olursa,
Augustine, ktln aslnda her zaman iyi olan bir eyin kt fonksiyon
icra etmesinden kaynaklandna inanr. (Yaran, 91-92). Metafizik bakmdan sylemek gerekirse, ktlk olumlu anlamda hibir eyin varoluunu temsil etmez; daha ziyade, iyinin yokluudur, iyilikten mahrumiyettir. (Peterson vd., 199).
Varlk ile iyilik arasnda koutluk gren Augustinee gre, en yksek, en
zengin, en gerek ve en iyi varlk olarak Tanrnn var ettii her ey asl
itibariyle (ipso facto) iyidir; bu nedenle, bizim ktlk olarak
Ktlk Problemi
311
312
nite 9
ktl istemenin kendisi bir kusurdur, eksikliktir. Bu eksikliin nedenini aratrmak, bir kimsenin karanl grmeyi veya sessizlii duymay
istemesi gibidir. Ktln veya gnahn kkeni, insanlara ve meleklere
zg hrriyetin iindeki srdadr; daha nce gelen sebeplerle aklanamaz
(Hick, 137).
b. bn Sn (980-1037)
yiliin asllii gr slam dncesinde de taraftar bulmutur; bn Sn
bu anlayn nde gelen temsilcilerindendir. lahiyat bir filozof olan bn
Snnn felsefi sistemi en genel anlamda bir iyilik metafizii olarak adlandrlabilir; varlk ile iyilik arasnda koutluk olduu fikri, onun felsefi
dncesinin odanda yer alan temel metafizik sezgidir (Erdem, 2007,
144). Tanr; zorunlu, varl kendinden, deimez, hibir okluu kabul
etmeyen, basit bir varlk olmasnn yan sra, ayn zamanda hayr- mahz
olan, srf iyi varlktr (bn Sina 2005a: 100). yilik Tanrnn varlk tarzn
karakterize eden en nemli niteliklerden biri olduu gibi, Tanr dndakilerin/yaratlmlarn ortaya kn aklayan temel metafizik kavramdr.
Buna gre, Tanr varlk tarz itibariyle zorunludur; varl tamdr, mkemmeldir; Tanrda gereklemeyi bekleyen hibir ey yoktur. Tanrnn
iyilii, btn kemlt haiz olmasn ifade ettii gibi, ayn zamanda Onun
sahip olduu eyleri hibir kar gzetmeden, hi esirgemeden var etmesini de ierir; bu anlamda Tanr mutlak cmert (el-Cevd) bir varlktr. Gerek anlamda cmert, sahip olduu eyleri hibir karlk beklemeden, hi
ertelemeden var edendir. Yaratma, Tanrnn iyiliinin, cmertliinin ve
inayetinin bir tecellisidir; O, ezelde evreni yaratarak bir hayr ve iyilik
dzeni tesis etmitir (bn Sn 2005a: 100-101, 160; 2005b: 144). slam dncesinde ktlk meselesi dendiinde kelamdaki hsn-kubuh tartmalar akla gelmekte ise de Farabi ve bn Sina gibi ilahiyat filozoflar meseleyi
metafizik dzlemde ele alarak mutlak iyi (hayr- mahz) olan bir varlktan
ktln kmasnn mmkn olup olmad sorusu erevesinde konuyu ele almlardr (Et-Ts, 1383, 323).
bn Snnn yaratma anlay iyilik metafizii grnn tabii bir sonucudur. Ona gre, Tanr srf varlk olduu iin srf iyiliktir; Tanrnn varlnn balangc olmadna gre, iyilik de ezelden beri hep vardr. Tanrnn
dndaki sonradan yaratlan varlklar da mutlak yokluktan yaratlmamtr. Zira yokluu kabul etmek ktln gerekliini de onaylamak manasna gelir. Kelamclarn hudus teorisini yaratmay aklamada yeterli bir
model olarak grmeyen bn Snnn yaratma anlaynda olurlu (mmkn) terimi merkezi bir yer tutar (bn Sn, 2004a, 36-37; 2004b: 145-146).
Ona gre yaratmay aklamak demek, Zorunlu ile olurlu arasndaki ilikiyi izah etmek manasna gelir. Tanr, btn yaratlmlarn varln kendisine borlu olduu Zorunlu Varlktr. Tanr dndakiler bilfiil yaratlmadklar durumda olurluluk (imkn) halinde bulunmaktadrlar. Olurlu,
kendisi (zat), ne varl ne yokluu gerektirendir. Mantksal adan dnldnde iki eliiin ayn anda ortadan kalkmas veya birlemesi imknszdr; bir ey hem vardr hem de yoktur denemeyecei gibi ne
Ktlk Problemi
313
314
nite 9
Ktlk Problemi
315
316
nite 9
kt olmasnn sebebi onun mahrum kalma, yoksun olma olasln barndrmasdr (Steel, 2002, 178). Bunu daha iyi anlamak iin insann veya
atn kendisinden olutuu maddenin durumunu inceleyelim. Sz konusu
madde, dardan gelen bir ksm olumsuz sebepler dolaysyla izim, ekil
ve biim alma zelliini kaybedebilir. Bylece yaratl irkinleir, mizacn ve bnyenin gerek duyulan yetkinlii bulunmaz. Bunun nedeni failin,
mahrum brakmas deildir, aksine etkilenenin, kabul etmemesidir.
(2005a, 162). Burada anlatlmak istenen, etrafmzda ahit olduumuz,
irkinlik, ktrmlk, vs. tarz kt olarak nitelendirdiimiz durumlarn,
Tanrnn onlar mahrum brakmasndan deil, onlar oluturan maddenin
bu gzellik ve iyilikleri alma, kabul etme konusunda baarl olamamasndan kaynaklanddr.
Buraya kadar yaptmz aklamalardan hareketle bn Sinac teodisede
ktln, iyilikten mahrum olma olarak anlaldn ve madde ile ilikilendirildiini syleyebiliriz. imdi eer bn Sinann Tanrs mutlak anlamda mkemmel ve srf iyi bir varlk ise evreni niin hibir ktlk ihtimali barndrmayacak tarzda yaratmad? Hibir ktl barndrmayan
bir evren iinde ktlkler olan evrenden daha iyi deil midir? gibi sorulara filozofun nasl cevap verdiine geebiliriz. Filozofa gre, yukarda
akladmz anlamda dnyada ktlk mevcuttur; ancak ktlk Tanrnn bi-zatihi irade ettii bir ey deildir (2005a, 167). Ayrca dnyada
ok ktlkler bulunmaktadr; ancak ounlukta olan ktlk deil, iyiliktir (2005a, 168). bn Sinann metafizik sistemindeki varlk hiyerarisi
gz nne alndnda ay altndaki yaratlm, maddi varlklar dzlemi
olu ve bozuluun gerekletii bir zellik tamaktadr. Yaratlmlar,
varlk tarzlar itibariyle, ktln kendilerinden kmas imknsz olmayan bir zelliktedir. Bunu daha ak ifade etmek gerekirse, yaratlmlarn
varlk tarzlarna dhil olan, imkn, potansiyellik, olu ve bozulu gibi hususiyetler dikkate alndnda, onlarda ktln ortaya kmayacan
dnmek imknszdr. Dolaysyla, filozofa gre, lemin btnyle iyi
olmas iin niin ktlk ondan tamamen dlanmad? denilirse buna yle yant verilir: Bu durumda o kendisi olmazd. nk onun varl ktln kendisinden ortaya kmayaca bir durumda olmas imkansz varlktr demitik. (2005a, 167). Filozofun burada kastettii udur: lemin
hibir ktlk iermemesi Tanrnn iyilii ile daha badaan bir durum
deil midir? Tanr lemi hibir ktlk iermeyecek tarzda yaratamaz
myd? gibi sorular, Tanr lemi yaratmasa daha iyi deil miydi? sorusu
ile e anlamldr. Eer Tanrnn lemi yaratt kabul edilirse, Tanr ile
lem arasndaki ilikinin Yaratc-yaratlm ilikisi olduunu, Yaratc ile
yaratlmlarn ontolojik statlerinin kkl biimde farkl olduunu ve
lemdeki varlklarn yaratlmlara zg-potansiyellik, olu-bozulu vs.eksikliklere sahip olmas gerektiini de kabul etmek gerekir. Daha ak
ifade etmek gerekirse, bir eyin hem yaratlm olduu, hem de hibir eksiklik ihtimali barndrmad dnlemez; ktlk ihtimalinin yaratlmlarn doasndan ayr olduunu dnmek imknszdr:
Ktlk Problemi
317
318
nite 9
Ktlk Problemi
319
320
nite 9
Gazalinin savunduu bu iyimserci yaklamn bir benzerini Bat felsefesinde Leibniz gndeme getirmi ve yle bir akl yrtmede bulunmutur:
Tanr her eye kadirdir ve mmkn olan her eyi yaratabilir; kemal sahibi olmas hasebiyle Tanr mmkn olan en iyi lemi yaratmak isteyecektir;
o halde bu lem, bnyesindeki ktlklerle birlikte, yine de mmkn olan
en iyi lem olmak zorundadr. lgintir ki bunun dnda daha az ktlk
ieren mmkn alemler olabilir, fakat buradaki asl maksat bu dnyann
genelde en iyi olmasna uygun olarak optimum iyi kt dengesini iermesidir. (Peterson vd. 2009, 193). Leibnize gre, dnya iinde ktlkleri
barndrmaktadr, ancak bir btn olarak dnldnde sadece iyi
olan bir dnya deildir; o, mmkn dnyalarn en iyisidir. Bu dnya,
sonsuz dnyalar varsayldnda ve hayal edildiinde bile, daha iyisi dnlemeyecek ve yaratlamayacak en iyi mmkn dnyadr. (Yaran,
1999, 72) Dnyadaki baz ktlklere bakldnda, mevcut lemin mmkn dnyalarn en iyisi olmad dnlebilir. Ancak, unu biliyoruz ki
baz insanlar iin iyi olan eyleri bakalar kt addetmekte veya ayn
insan gemite iyi sayd eyi imdi kt grebilmektedir. nsanlarn
ktlk ve iyilik konusundaki snrl/izafi deer yarglar dikkate alndnda insanlarn dnyann btn hakkndaki hkmlerinin de eksik ve
yetersiz olaca aktr. Dolaysyla, ateist dnrlerin mevcut dnyann
mmkn dnyalarn en iyisi olduu grn rtmeleri bu iddiann
ispatlanmasndan daha kolay deildir.
Grld zere hem Gazali hem de Leibniz evrende ktln mevcut
olduunu kabul etmekle birlikte, bu durumu Tanrnn varln veya
Onun belli sfatlarn glgeleyen bir sorun olarak grmemektedirler. Hatta
mevcut haliyle lemin, Tanrnn hikmet ve inayetinin eseri olarak, yaratlabilecek en iyi dnya olduunu iddia etmektedirler. Ancak bu ekildeki
iyimserci bir teodise anlay baz sorunlara yol amaktadr. Tahmin edilecei zere, byle bir teodisenin ne kadar tatmin edici olabilecei nemli
lde bizim mmkn lemlerin en iyisi kavramna atfedeceimiz ierik
ile mevcut lemin byle bir tanma uyup uymadna bal kalacaktr.
(Reber, 2006, 135). Her eyden nce mmkn en iyi dnya kavram tutarsz olabilir, tpk mmkn en byk tamsay kavramnn mantksal
olarak tutarsz olduu gibi. Ksaca tamsaylar sisteminin sonu yoktur.
Benzer ekilde, neden mmkn bir en iyi dnya olduunu dnelim?
(Peterson vd., 194) eklinde bir itiraz gndeme gelmektedir. kincisi,
Leibnizci yaklam dnyamzn daha iyi olmaya elverili olmadn tazammun eder, fakat bu tazammun bizim gndelik ahlaki yarglarmza
ters der. yimserci teodise anlaynda ortaya kan nc, belki de en
nemli sorun udur: inde bunca ktlk olduuna gre, iyi bir Tanr
niin bir dnyay yaratmay tercih etmitir? Baka bir ifadeyle, Tanr niin
bu dnyay yaratmtr, eer daha iyisini yaratamyorsa?(Ayn yer).
Ktlk Problemi
321
322
nite 9
Ktlk Problemi
2.
Hicke gre (1990, 45), Irenaeuscu teodisede insan, bir taraftan kendi tabiatndan gelen bencillik eiliminin, te taraftan din ve ahlakn bu bencillii
ama arsnn gerilimi ierisinde olan bir varlk olarak tasavvur edilmektedir. Augustineci teolojide insann mkemmellii gemite kalm, asli
gnahtan nceki eriilemez bir durum olarak grlrken Ireneauscu teolojide ise gelecekte, zaman ierisinde elde edilecek bir olgu olarak deerlendirilmektedir. Irenaeuscu teodisedeki insan anlay, bu teodise asndan
ahlaki ktlk meselesinin nasl aklanmas gerektii sorusuna da nemli
lde yant vermektedir. Ahlaki ktlk insann zgr iradesi ile ortaya
323
324
nite 9
kan bir olgudur; Tanr ile insan arasnda epistemik bir mesafe bulunmaktadr; insan akln ve iradesini kullanarak bu mesafeyi ortadan kaldrmak iin alt lde ahlaken/ruhen olgunlaabilir. Dolaysyla ahlaki ktlk, Tanr belli bir bilgisel uzaklkta yaratlan insann yaratl
tarznda zorunlu olarak ierilen bir kouldur. Yukarda da sylediimiz
gibi, insanlarn gerek zgrle sahip kiiler olabilmeleri iin Tanr ile
aralarnda belli bir bilgisel (meknsal deil!) mesafenin olmas kanlmazdr. Ancak byle bir durumda insann Yaratcsn zgr bir ekilde
bilme ve sevme imkn olabilir. (Reber, 137).
Evrimci yaratma dncesine dayanan bu anlaya gre, Tanrnn evreni
yaratmadaki nihai amac, iindekilerin en yksek hazz ve en dk acy
tecrbe edecekleri bir cennet tesis etmek deildir; daha ziyade grevlerini
yerine getirerek, zorluklara gs gererek insanlarn nefslerini eitmelerine ve ahlaken olgunlamalarna zemin oluturmaktr (Hick, 1990, 45-46).
Zira ayartlmaya maruz kalma, hatta bizzat ktle itirak etme gibi tecrbeler insann ahlaken olgunlaabilmesinin temel koullar arasnda yer
alr (Peterson vd. 200). Bu gre gre, btn bir nefs eitimi sreci iin
hususi bir tr evre gerekir. Kiisel geliime yardm eden bu evre yle bir
evre olmaldr ki burada gerek etin zorluklar, ahlaki fazileti sergilemek
iin gerek frsatlar ve iman feda etmek iin gerek imkanlar olmas gerekir. Bu artlarda, baarszlk, mahvolma, ac ekme ve hakszlk gibi ktlklere yol aacak hakiki bir risk vardr. (Peterson vd. 200-201).
Hick insann ruhsal bakmdan gelimesi iin dnyada ktlklerin bulunmasnn gerekliliini izah etmek iin, iinde hibir ktln veya
olumsuzluun bulunmad muhayyel bir dnyay rnek gsterir. Ona
gre, cenneti andran byle bir dnyada hibir acya ve straba yer yoktur:
Hi kimse baka birine zarar veremez; katilin ba bir kda dnr,
soyulan bir bankann kasasna mucizev ekilde yine milyonlarca dolar
konur, trafik kazasnda kimse yaralanmaz vs. Byle bir dnyada almaya gerek yoktur, nk tembellikten hibir zarar ortaya kmaz; tehlike
annda bakalarn yardma armaya gerek yoktur, nk byle bir dnyada gerek bir ihtiya veya tehlike de sz konusu deildir (1990, 46) .
Hicke gre, byle bir dnyada bizim imdi sahip olduumuz ahlaki kavramlarn hibir anlam kalmayaca aikrdr.
Ktlk Problemi
325
326
nite 9
ratmasnn u anki aamasnn zorunlu zellikleridir. 5. Ktln varlnn nihai sorumluluu Tanrya aittir. (Yaran, 97).
Ahlaki geliim/nefs eitimi teodisesine farkl eletiriler yneltilmitir. Bunlar arasnda en dikkat ekici olan Hickin dnyadaki doal ve sosyal ktlklerin insann ahlaki geliimine hizmet ettii tezi ile ilgilidir. Bu dnceye itiraz edenlere gre, ekilen aclar, straplar kiinin ahlaken
gelimesine hizmet etse bile bu tr olumsuz tecrbelerin bazen tam tersi
sonular dourduu, insann kiiliinin bozulmasna neden olduu da bir
vakadr. Dolaysyla, olumsuz rnekler Hickin dnyada ilediini varsayd ahlaki geliim srecinin gerekten baarl olup olmad konusunda hakl phelere neden olabilmektedir (Yaran, 105). Zira zaman iindeki
hayatta bile, bir nefs eitimi program olup olmadn fazlasyla pheli
klacak yeterince baarszlk vardr. Kesinlikle, karakteri gelimekten ziyade mahvolmu o kadar ok insan vardr ki, dnceli insanlar bu nefs
eitme srecinin etkinliini veya hatta gerekten byle bir eyin olup olmadn bile sorgulayabilirler. Kald ki, pek ok eletirmen, bu nefs eitme
amacnn, eer ok sayda rnekte baarl olsa bile, bu amaca ulamak iin
kullanlan (mesela, byk zorluk, ac ekme, felaket) gibi aralar kullanmay merulatrp merulatrmayacan merak ediyor. (Peterson vd.,
201-202).
5. Sre Teodisesi
Teist dncede ktlk meselesine kar gelitirilen cevaplardan biri de
Sre Teodisesi olarak adlandrlan grtr. Daha nce Tanr tasavvurlar anlatlrken sre teizminden bahsedilmiti. A. N. Whitehead ve C.
Hartshorne gibi sre teistleri klasik teizmden farkl bir uluhiyet anlayn
savunmaktadrlar.
Ktlk Problemi
327
328
nite 9
Dier yandan, byle bir yant ateizm iin de bir aklama olmayacaktr;
nk ktln snrl bir Tanr anlayyla tutarl olacan birok ateistin kabul etmemesi iin bir neden grnmemektedir. (Reber, 136).
Ktlk Problemi
zet
Ktlk meselesi, klasik teist dncede Tanrya yklenen kudret, adalet
ve iyilik gibi sfatlarla dnyadaki ktlk olgusunun badatrlp badatrlamayaca konusundaki tartmalar kapsar. Klasik teist anlayta Tanr, mutlak, zorunlu, deimez, basit, her eyi bilen, her eye gc yeten,
kendi dndaki her eyi yoktan yaratan, ezeli-ebedi, mutlak iyi bir varlktr. Buna karlk Tanrnn varln inkr eden ateist filozoflarn en nemli
hareket noktalarndan biri ktlk meselesidir. Bu filozoflara gre dnyada ktln mevcudiyeti aktr ve bu durum her eye gc yeten ve
mutlak iyi bir varln mevcudiyetinin ya imkansz olduunu (mantksal
ktlk problemi) ya da ok dk bir ihtimal olduunu (delilci ktlk
problemi) gstermektedir.
Teist filozoflar, ateistlerin itirazlarnn kendi Tanr tasavvurlarn glgelemediini farkl kantlarla ispatlamaya almaktadrlar. Teistlerin ktln varl ile Tanrnn iyilii ve adaletini badatrma abalarna
teodise denmektedir. Teodise Tanr (theos) ve adalet (dike) szcklerinden mrekkeptir ve terim olarak, Tanrnn snrsz kudreti ve iyilii ile
ktln gerekliini badatrmay; ktlk olgusu karsnda Tanrnn adalet ve hakkaniyetini savunmay ifade eder. Teistlerin bu konudaki aklamalarnda temelde iki yaklam n plana kmaktadr. Birincisi
ktln yokluunu savunurken, dieri ktln mevcudiyetini kabul
edip bunu makul biimde izah etmeye almaktadr.
Augustine ve bn Sina gibi filozoflarca savunulan iyilik metafizii dncesinde asl olan iyiliktir, ktlk arzidir; ktln kendi bana gereklii bulunmamaktadr. Varlk ile iyilik arasnda koutluk olduunu varsayan bu anlaya gre, Tanr srf varlk olduu iin ayn zamanda srf
(mahza) iyiliktir. Srf iyi bir varlktan ktln/errin kmas dnlemez; bu bakmdan ktln ontik gerekliinden sz edilemez; ktlk,
iyiliin bulunmamas veya na-mevcudiyeti anlamna gelir. zellikle bn
Sinaya gre, dnyada ktlk olarak addedilen hadiseler/durumlar, Tanrnn bi-zatihi irade ettii bir ey deildir. Yaratlmlar, varlk tarzlar
itibariyle, ktln kendilerinden kmas imknsz olmayan bir zelliktedir; yaratlmlarn varlk tarzlarna dhil olan, imkn, potansiyellik, olu
ve bozulu gibi hususiyetler dikkate alndnda, onlarda ktln ortaya kmayacan dnmek imknszdr. Bir eyin hem yaratlm olduu, hem de hibir eksiklik ihtimali barndrmad dnlemez. Ayrca,
dnyada ok ktlkler bulunmaktadr; ancak ounlukta olan ktlk
deil, iyiliktir. Yokluk ile ktlk zde olduundan, Tanrnn lemi hi
yaratmamas, arzi anlamda ktlkleri ierecek tarzda yaratmasndan
daha byk ktln ortaya kmasna neden olacaktr. Dolaysyla Tanrnn lemi yaratmas Onun mutlak iyiliin bir tecellisidir.
Gazzali ve Lebnizin savunduu iyimserci teodiseye gre, lemde ktlkler mevcut olmasna ramen bu dnya olabileceklerin en iyisidir, ondan
daha iyisi dnlemez. Daha az ktlk veya daha ok iyilik ieren
mmkn dnyalar dnlebilir; fakat ilahi hikmetin eseri olan mevcut
329
330
nite 9
Ktlk Problemi
Gzden Geir
Geir
331
332
nite 9
Kaynaklar
Akda, . (2006), Ktlk Problemi ve zgr rade Savunmas, Ankara: A. .
Sosyal Bilimler Enstits, 2006, (Yksek Lisans Tezi).
Ayas, A.N., (2009) bn Sinann Filozofik Sisteminde Ahlak, Byk Filozof
ve Tb stad bni Sina (ahsiyeti ve Eserleri Hakknda Tetkikler), TTK, (2. bask).
Aydn, M. S. (1997), Din Felsefesi, Ankara: Seluk Yay., (6. Bask).
Deniz, G. (2010) nsan Hrriyetinin Metafizik Temelleri, stanbul: Litera.
Davies, B. (1993) An Introduction to the Philosophy of Religion, Oxford:
OUP.
Erdem, E. (2007) Hocazde (1422-1488) ve Mucibun Biz-Zt Dncesi, (iinde) Trk Dncesinde Gezintiler, (S.H. Bolay), Ankara: Nobel.
Gazl (1975) hyyu Ulmid-Dn, (ev. A. Serdarolu), stanbul: Bedir
Yay. C. 4.
Hick, J. (1967), The Problem Of Evil, The Encyclopedia of Philosophy, (Ed.
P. Edwards), London: The Macmillan Comp., Vol. 3.
______, (1990), Philosophy of Religion, New Jersey: Prentice Hall
International, Inc., (Fourt Edition).
______, (2007), Evil And The God Of Love, New York: Palgrave Macmillan.
bn Keml Paazde, (Tarihsiz), Risle f Tahkk-i ManelLeys vel-Eys, Sleymaniye Yazma Eser Ktphanesi, Esad Efendi Koleksiyonu, no. 3682,
vr. 560-562.
bn Sn (2004a), Kitbu-if: Metafizik (I), (ev. E. Demirli, . Trker),
stanbul: Litera.
_______, (2004b) Kitabun-Nect, Fakhr ed-Dn el-sferyini el-Nibr,
erh-u Kitabin-Nect (Ksm- lhiyt), (thk. H. N. sfehn), Tahran.
______, (2005a), Kitbu-if: Metafizik (II), (ev. E. Demirli, . Trker),
stanbul: Litera.
________, (2005b), aretler ve Tembihler (el-rt vet-Tenbht), (ev. A.
Durusoy, M. Macit, E. Demirli), stanbul: Litera.
________, (2003), Kaderin Srrna Dir Risale, (ev. . M. Alper) stanbul
niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, Say 7.
Le Poidevin, R. (2003), Ateizm: Din Felsefesine Giri, (ev. A. Ylmaz) stanbul, Ayrnt Yay.
Mackie, J.L. (1964), Evil And Omnipotence, God and Evil, (Ed. N. Pike),
New Jersey: Prentice-Hall, International, Inc.
McCloskey, H.J. (1964), God And Evil, God and Evil, (Ed. N. Pike), New
Jersey: Prentice-Hall, International, Inc.
Ktlk Problemi
333
334
nite 9
Deerlendirme Sorular
1. Ateistlere gre, Tanrnn hangi sfatlar ile dnyadaki
ktlk arasnda temel bir kartlk sz konusudur?
a) lim-rade
b) Kudret-Adalet
c) rade-Yaratma
d) Zorunluluk-Basitlik
e) Ezelilik-Mutlaklk
2.
Ktlk Problemi
B. Leftow
d) P. Helm
e)
J. Hick
335
336
nite 9
338
nite 10
nite Hakknda
Burada din eitlilik olgusu ve dourduu bir takm sorunlar ile
bu konudaki bir dizi yaklam zerinde durulacaktr. ncelikle
din eitlilik olgusunun neden ve ne gibi sorular/ sorunlar
ortaya kard zerinde ksaca durulduktan sonra bu konudaki
din dlayclk, din kapsayclk ile din oulculuk gibi
temel yaklamlar hakknda bilgi verilmekte ve temel iddialar
felsef ve din alardan irdelenmektedir.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din eitlilik ve dourduu sorular/ sorunlar
hakknda bilgilenmek.
Din eitlilik konusunda ileri srlen temel
yaklamlar renmek.
Din eitlilik konusunda ileri srlen temel
yaklamlar arasndaki farkllklar ve sorunlarn
felsef adan deerlendirebilmek.
Dini eitlilik
niteyi alrken
alrken
Bu niteyi alrken;
nitede ele alnan konular dikkatlice ve zerinde
dnlerek okunmaldr.
Konular birbiriyle balantl bir ekilde okunmaldr.
nitede kapal grnen terimlerin daha iyi
anlalmas iin yardmc kaynaklara bavurulmaldr.
339
340
nite 10
Din eitlilik
Din eitlilik konusu hep tartmal olagelmitir. Gnmzde bu tartma
daha da canlanm bulunmaktadr. Birbirinden farkl inanlara/doruluk
iddialarna sahip deiik dinler arasnda ne tr bir iliki kurulabilir veya
kurulmaldr? Bu konuda genel olarak din dlayclk, din kapsayclk
ve din oulculuk biiminde adlandrlan temel yaklam bulunmaktadr. Aada bu yaklamlar ele alp deerlendireceiz. Ancak bunu
yapmadan nce din eitlilik sorununun ne olduu zerinde ksaca
durmak yerinde olacaktr.
Dini eitlilik
yantlar verdiini aklayabilmek gerekecektir. O halde dinlerin eitliliine kaynaklk eden bu inansal farkllklarn temeli ne olabilir?
Bu sorular yantlamak, kukusuz, dinin kayna ve mahiyetine ilikin bir
takm sorularn yantlanmasyla yakndan ilikilidir. Dinin kaynan
Akn Varlk olarak gren bir dnce ile onu insann bireysel veya
toplumsal gerekliine referansla aklamaya alan yaklamlarn dinlerin inansal farkllklarn aklamalarnn/yantlamalarnn ayn, hatta
benzer dahi olmalar beklenemez. Dinin kaynann bir ekilde insan
olduunu ngren, rnein, antropolojik bir yaklam iin bu farkllklar
aklamak pek zor olmayacaktr: dier btn beer kltrel olgular gibi
dinin de farkl tezahrlere sahip olmas son derece olaandr. Buna gre,
sz konusu farkllklar insanlarn deiik corafi, psikolojik, sosyolojik,
ekonomik, kltrel, tarihsel, toplumsal, siyasal vb. koullarda bulunmalaryla aklanabilir. Bu koullarn farkl olmalar insanlarn, birbirine
benzer olmakla birlikte, farkllaan din inanlarna ve pratiklerine kaynaklk ettii dnlebilir.
ndirgemeci gibi grnen dine ilikin byle bir tutuma karn, dinin kaynan ilh bir mdahaleyle (vahiyle) aklayan bir (teistik) yaklam iin
dinler arasndaki bu farkllklar aklamann daha zel ve belki de daha
zor bir durum arz edebilecei dnlebilir.
341
342
nite 10
Dini eitlilik
343
344
nite 10
Din Dlayclk
Din dlayclk sadece belli bir dinin inan ilkelerinin doru olduuna
inanarak bu ilkelerle badamayan btn din inanlarn yanl olduunu (Plantinga 2000a, 174) ve insan niha kurtulua gtrmek iin yeterli
olmadklarn savunan yaklamdr. Aslnda, gereki bir doruluk anlay asndan bakldnda, dlayc bir tutumun herhangi bir eyin
doruluuna inanmann tabiatnda bulunan bir ey olduu sylenebilir.
nk bir eyin doru olduuna inanmak doal olarak inanlan eyle
badamayan eylerin de yanlln ifade edecektir. Dolaysyla,
Wardun da belirttii gibi, btn doruluk iddialar zorunlu dlaycdr. nk, bir p nermesine inanmak pnin doru olduunu dnmekle mantksal olarak edeerdir. Bir p nermesinin doru olduuna
inanmak ise gerekliin pnin tasvir ettii ekilde olduuna inanmaktr.
Bir nerme ancak ilgili gereklie uygun olduu srece doru olabilir. Bu
durumda bir p nermesinin doruluunu tasdik etmek ayn zamanda p
nermesini yanllayan dier nermeleri (p) de dlamay gerektirir.
Yani, herhangi bir olguyu tasdik eden bir nerme tabiat gerei bir eyleri
de dlamak durumundadr. O halde, bir eyi dlamayan bir nermenin
bir eyi tasdik etmesi de sz konusu olamaz. Dolaysyla mmkn btn
doruluk iddialarnn birbiriyle badamas mantksal adan mmkn
deildir (Ward 2000, 110).
Dini eitlilik
Aslnda biimsel adan yaplan bu zmlemeler dinlerin farkl doruluk iddialar iin de geerli grnmektedir. Evvela, genel olarak teistik ve
teistik-olmayanlar eklinde snflanan dinlerin doruluk iddialarn ele
alalm. Teistik dinlere gre varln niha temeli Tanrdr. Tanr ise her
eyi bilen, her eye gc yeten, mutlak iyilik sahibi ve evreni zgr iradesiyle yoktan yaratan varlktr. imdi teistik-olmayan dinlerin niha
varlk tasavvuru ne mutlak bilgi, kudret, iyilik, irade gibi zt niteliklere
sahiptir ne de evreni yaratmtr. Bu durumda teistik bir inancn doruluuna inanmann ayn zamanda teistik-olmayan bir inancn yanllna
inanmakla bir bakma eanlaml olduu aktr. Ayn ey teistik-olmayan
bir inancn doruluuna inanan iin de geerlidir. Dolaysyla bu iki
(teistik ve teistik-olmayan) inancn birbirlerini dlamalar kanlmaz
grnmektedir.
Benzer eyler teistik dinlerin inan farkllklar iin de sylenebilir.
Teistik dinler zt niteliklere sahip yaratc bir Tanrya inanma noktasnda ortak saylabilecek bir inanca dayanmakla birlikte, yine de aralarnda
kayda deer bir takm farkllklar bulunmaktadr. Bu durumda teistik
dinlerin bir takm doruluk iddialarnn birbiriyle elikili olduu dnldnde dlayc olmalar da kanlmaz olacaktr. rnein, teistik
olmak noktasnda benzemelerine karn, slamn Tanr anlay ile Hristiyanln Tanr anlaylarnn teslis ve hull inanlar noktasnda ak
bir ekilde ayrldklar bilinmektedir. Hristiyan inanc l bir Tanr
inancn, Hz. sann Oul Tanr olarak insanlarn kurtuluu (kefareti) iin
hull edip, armhta ldn ve sonra yeniden dirildiini ngrmektedir. Buna karlk slam Tanrnn mutlak birliini, ei ve benzeri olmadn, ne doduunu ne de dorulduunu, Hz. sann ise tpk dier peygamberler gibi bir insan olduunu en temel inan esaslar arasnda
grmektedir. Ayn ekilde slm Hz. sann insanlarn asl gnahlar iin
ldrldn (armha gerildiini) de reddetmektedir. nk slma
gre insanlar ne asl bir gnahla domutur ne de Hz. sa onlar bu durumdan kurtarmak iin gnderilmitir. Hz. sa da dier peygamberler
gibi Allahn varln ve birliini insanlara mjdeleyen bir peygamberdir. Herkes de kendi yaptndan sorumlu olup, hi kimse bakasnn
yaptndan dolay cezalandrlamaz veya dllendirilemez. slmn
ngrd btn bu inanlar Hristiyanln bir bakma zn oluturan
inanlarla aka elimektedir (Kr. Borland 1996, 496). Dolaysyla bu
iki teistik dinin inanlarnn (doruluk iddialarnn) en temelde elitii
ve birbirlerini karlkl olarak dladklar aktr. Bu farkl teistik inanlarn birlikte doru olabilmesi mantksal adan mmkn grnmemektedir.
345
346
nite 10
u halde, belli bir din nermenin doru olduuna inanmann kiiyi kanlmaz olarak bir takm baka (inandyla badamayan) inanlarn
yanl olduuna da inanmaya ve bylece onlar kanlmaz bir ekilde
dlamaya gtrd aktr. Aslnda insanlarn din inanlarna ilikin
geleneksel tutumlarn da genellikle byle olduunu da syleyebiliriz.
Bunun nedeni ise, yukarda deindiimiz gibi, olduka basit ve doaldr:
bir insann p inancna sahip olmas onun pnin doru olduuna ve p ile
elien inanlarn da yanl olduuna inanmas anlamna gelir.
Din dlayclk bylece doal bir eilim gibi grnmesine ramen zellikle din oulculuu savunanlar tarafndan makul olmayan, hakl bir
gerekeye dayanmayan ve hatta entelektel adan bencil ya da kibirli bir
tutum olarak grlmekte ve eletirilmektedir. Din dlaycla bu balamda yneltilen eletiriler ahlk ve epistemik itirazlar eklinde iki
balk altnda toplanabilir. Gerekten din dlayclk ahlk anlamda
keyfi, bencil, kibirli veya tek tarafl bir tutum mudur? Kukusuz herhangi
bir inan gibi din dlayclk da byle bir tutuma dnebilir, fakat byle olmak zorunda deildir (Plantinga 2000a, 174-175). Bir kimse p inancna keyfi, bencil, kibirli veya tek tarafl bir ekilde inanabilecei gibi, p
inancna da ayn ekilde inanabilir.
Her eyden nce bir kimsenin bakalarnn inand eylere inanmamas
kendi bana ahlk bir eksiklik olarak grlmemelidir. nk herkes
bakasnn inanmad birok eye inanmaktadr ve bu da son derece
doaldr. Hatta bir kimsenin hibir kant/ gerekeye dayanmad halde
karsndakinin inancn kabul etmemesi de kendi bana bir bask olarak
grlmemelidir.
Dlayc bir inancn bakasna kar bir bask olarak kullanlabilmesi
onun kendi bana baskc bir inan olduu anlamna gelmez. Dier yandan, dlayc bir tutum iinde olmamak iin bir kimsenin inancndan
vazgemesi de pek bir zm gibi grnmemektedir. Eer bir kimsenin
dlayc olmamas inancn terk edip, baka inanlara (rnein eski inancnn deillemesine) inanmasn gerektiriyorsa, bu durumda ayn ekilde
onun yeni inancna inanmayan pek ok kimse olacaktr. Bylece deien
bir ey olmayacaktr. Kald ki, bu noktada gerek anlamda tarafsz bir
tutum da pek mmkn grnmemektedir. yle ki din dlaycln
yerine din oulculuu koyduumuzda da deien bir ey olmayacaktr.
nk oulcunun da benimsedii ve benimsemedii inanlar olacaktr.
En azndan oulcunun benimsedii oulculuk inanc herkes tarafndan benimsenmedii srece oulcu yaklam benimsemeyenler bu
ekilde dlanm olacaktr. nk oulculuu savunan birisi de gizli ve
Dini eitlilik
ak bir ekilde oulculuun doru olan tutum olduunu ve ona inanmayanlarn da bir eyleri kaybettiini ima veya ifade etmektedir. Bylece
bir oulcu kendi kendisiyle elimektedir. Bu durumda oulcu da bakalarnn (oulcu olmayanlarn) inanmad bir eye inandn biliyorsa
dlayc olmamak iin inancndan vazgemek durumundadr (Plantinga
2000a, 176-178). yle ki bir oulcunun oulcu olabilmesi iin, paradoksal bir ekilde, oulcu olmamas gerekir gibi bir sonu ortaya kmaktadr.
Ancak, yle grnyor ki, her ne kadar bir eye inanmak beraberinde bir
eylere de inanmamay ngryor ve bylece dlayc bir tutuma gtryorsa da bu bir kimseyi btn dlayc tutumlarn ayn lde hakl
olduu sonucuna gtrmemelidir. Dlayc bir tutum en temelde bir
doruluk iddiasna dayanmaktadr. Dolaysyla din bir dlaycln
hakl bir temele sahip olmas iin sz konusu inancn doruluunu bir
lde ortaya koyabilecek bir gereke bulunmaldr. Ancak byle bir
gereke ortaya konulduktan sonra bir inan tatmin edici olabilir. yle
grnyor ki, byle bir gereke hem belli bir din inancn doruluunu
dorudan temellendirmeye ynelik olmal, hem de onunla elien inanlar rtmeyi hedeflemelidir.
Dolaysyla, ahlk ve entelektel anlamda hakl saylabilecek dlayc
bir tutum iinde olabilmek iin bir kimsenin kendi inancnn doruluunu veya haklln bir ekilde ortaya koyabilmesi gereklidir. Dier yandan, yine byle bir kimsenin kendi inancyla badamayan dier inanlar
hakknda yeterli bir bilgiye sahip olup, onlar reddetmek iin bir takm
gerekelere sahip olmas gerekli grnmektedir (Kr. Plantinga 2000a,
176).
Peki, din eitlilikle yz yze gelmek bir kimsenin inancn gzden geirmesine veya inancnn bir ekilde zayflamasna neden olmaz m? Doal olarak insanlarn farkl inanlarla karlamalar byle bir eye neden
olabilir, fakat bu kendi bana sz konusu inanlarndan vazgemelerini
gerektirmez. Tam tersine, baka inanlarla karlamak bir kimsenin kendi inancnn doruluunu daha iyi kavramasna ve bylece ona daha sk
bir ekilde balanmasna da neden olabilir (Kr. Plantinga 2000a, 189190). Ama btn bunlarn olabilmesi iin bir kimsenin evvela kendi inanc ile dier inanlarn entelektel deer ve dinamiklerinden haberdar
olmas gerekir. Bir inan byle bir temel zerinde kendini glendiremiyor ve ayn ekilde kar delillere kar da kendini savunamyorsa hakl
bir dlayc tutum iinde olmas makul olmayacaktr.
347
348
nite 10
Din Kapsayclk
Din kapsayclk gerekte sadece bir din inancn doru olduundan
hareket etmekle beraber dier din inan sahiplerinin dolayl da olsa sz
konusu dinin (inancn) kapsamna dhil edilebileceini ngren bir yaklamdr. Esasen bu yaklamn da znde bir tr dlaycln bulunduu dnlebilir. Fakat din dlayclktan farkl olarak, din kapsayclk
dier din ve inanlarn eitli nedenlerle dlanmak yerine geni anlamda
doru olduu dnlen inancn zayf veya bilinmeyen formlar olarak
ele alnabileceini grme eilimine sahiptir ve belli bir dinin doruluunu merkeze koyan bu tr yaklamlara deiik din geleneklerde rastlamak mmkn grnmektedir.
Din kapsaycla Hristiyanlk asndan bakan Rahnere gre, Hristiyanlk insanln yegne mutlak dini olmakla beraber Tanrnn btn
insanlarn kurtuluunu hedefledii dnldnde, onun dndaki
dinlerin de ilh bir takm unsurlar ierdii kabul edilebilir. En azndan
ncilin tarihte ortaya kmasna kadar geen sre iinde insanlarn, asl
gnahn dourduu bir takm engellere ramen, Tanr hakknda doal
bir bilgiye sahip olabileceklerini dikkate alan Rahner, Hristiyan-olmayan
bir dinin de bir lde kabul grmesi gerektiini (kendi ifadesiyle yasal
olduunu) savunur. Bu u anlama gelmektedir: Hristiyanln dndaki
dinlerde de akn, ilh unsurlar bulunmaktadr. Ancak bu politeist bir
Dini eitlilik
349
350
nite 10
inanlar Hristiyan olarak adlandrlamayacana gre farkl din inanlarn bir Hristiyan kapsayclk erevesinde nasl ele alnabilecei aklanmaya muhta grnmektedir.
Dini eitlilik
Grld gibi slmn ngrebilecei bir din kapsayclk dier inanlar olduu gibi kabul eden bir yaklam deil, onlar belli bir ilkeye bal
olarak kabul veya reddeden snrl bir kapsayclktr. Bu tr bir kapsayclk birbiriyle elien inanlar bir ekilde uzlatrmay deil, bir inancn
geerliliini bir temel doru inan ilkesine bal olarak temellendirmeyi
hedefleyecektir.
Din oulculuk
zellikle gnmz din felsefesinde din eitlilik konusundaki en yaygn
ve tartmal yaklamlarn banda din oulculuk gelmektedir. Din
oulculuu din okluk veya din eitlilik kavramlaryla kartrmamak gerekir. Din okluk veya din eitlilik din inanlarn mevcut
farklln ifade ederken, din oulculuk bu farkllklar aklamaya ve
deerlendirmeye alan bir yaklamdr. Din oulculuk, ksaca ifade
etmek gerekirse, btn dinlerin ya da byk dinlerin inanlarnn ayn
gereklie delalet ettiini/ edebileceini ve bylece her birinin insanlar
eit lde kurtulua gtrebileceini ileri srerek din inanlar arasndaki farkllklarn alabileceini iddia eden bir yaklamdr.
Din oulculuun gnmz din felsefesindeki nde gelen savunucusu J.
Hick olmakla birlikte byle bir dncenin kkenlerine deiik din kltrlerde rastlamak mmkndr. slam dncesi sz konusu olduunda
Muhyiddin bnl-Arab byle bir grn temsilcisi olarak grlebilir.
Dinlerin eitliliine ilikin bnl-Arabnin temel aklamas onun lh
tecellnin sonsuz farkl biimlerde ve derecelerde olabilecei dncesidir. bnl-Arabye gre inancn mekn olan kalp lh tecelliye bal
olarak deiebilen bir eydir: inanann kalbi lh tecellinin biimine gre
genileyebildii gibi daralabilir de. Bu inan sahibinin eilim ve kapasitesine baldr. Bunun doal bir sonucu olarak her inanan kendine gre
(kendi apnda) bir Tanr fikri veya tasavvuruna sahiptir. Peki, insanlarn
byle farkl inansal eilim ve kapasitelere sahip olmasnn niha nedeni
ne olabilir? bnl-Arabnin bu soruya yant olduka ilgintir: Tanr
(Hakk) insanlara eilim ve kapasitelerine gre tecelli etmez, O kendisini
inanan kimsede bulunan forma gre ona tecelli ettirir (bnl-Arab 1982,
120).
Mslman mutasavvf Cneyd el-Badadnin suyun rengi iinde bulunduu kabn rengiyle ayndr sznn bnl-Arabnin bu yaklam
zerinde bir etkisi olduu dnlebilir (Bkz. bnl-Arab 1982, 225226). Ancak Corbinin iaret ettii gibi, yle grnyor ki, bnl-Arabye
gre, inanann formuna rengi veren kalbi deil, Tanrnn ona tecelli ettii
formun modalitesidir (Corbin, 1969, 184). Bu durumda, bnl-Arabye
351
352
nite 10
Dini eitlilik
353
354
nite 10
Dini eitlilik
355
356
nite 10
ii.
Numenal Gerek ile fenomenal Gerek arasnda kayda deer (gereki) bir ilikinin olup olamayacan ve
iii.
Dini eitlilik
357
358
nite 10
Dini eitlilik
359
360
nite 10
Dini eitlilik
zet
Din fenomenine bakldnda ilk dikkat eken eylerin belki de banda
dinlerin eitlilii veya farkll gelmektedir. Bu eitlilik tek Tanr inancna dayanan monoteist dinlerden, ok tanrl inanca sahip politeist dinlere, niha gerekliin kiisel niteliklere sahip bir varlk olduunu ileri
sren teistik dinlerden byle bir gereklii kiisel-olmayan bir varlk
olduunu dnen teistik-olmayan dinlere, gelimi bir inan ve ibadet
sistemine sahip byk dinlerden basit inan ve ritellere dayanan eitli
yerel dinlere kendisini deiik bir ok alanda gstermektedir.
Kukusuz dinlerin farkll sadece deiik ibadet veya ritellerle snrl
deildir. Bunlar sadece dinin tezahr eden, gzleme konu olabilen boyutlar olup, daha nemli farkllklar sz konusu ibadet ve ritellerinin dayand inanlar dzleminde yer almaktadr. Kald ki temelde ayn inanca dayanmakla birlikte tarihsel geliimi ve yorumlan asndan bir
dinin farkl bir takm ibadet biimlerine kaynaklk ettii dnlebilir. O
halde dinleri en temelde birbirinden ayran ey onlarn farkl inan ilkeleridir. Buna gre, belli bir inan esasna dayanmayan veya daha dorusu
bir takm inanlarn doruluunu bir ekilde ngrmeyen bir din dnmek pek anlalr grnmemektedir.
Dine ilikin indirgemeci gibi grnen bir tutuma karn, dinin kaynan
ilh bir mdahaleyle (vahiyle) aklayan bir (teistik) yaklam iin dinler
arasndaki bu farkllklar aklamann daha zel ve belki de daha zor bir
durum arz edebilecei dnlebilir. Bunun nedeni yeterince ak olsa
gerektir: din/ler/in niha kayna ayn (ilh) ise din inanlar arasndaki
farkllklar nereden kaynaklanmaktadr? Bu farkllklar insan-merkezli
bir din aklamasnda dile getirilen kimi corafi, psikolojik, sosyolojik,
ekonomik, kltrel, tarihsel, toplumsal, siyasal vb. etkilerin farkllyla
aklanabilir mi? Birbirinden farkl inanlara/ doruluk iddialarna sahip
farkl dinler arasnda ne tr bir iliki kurulabilir? Bu konuda genel olarak
din dlayclk, din kapsayclk ile din oulculuk biimde adlandrlan temel yaklam bulunmaktadr. Din dlayclk sadece belli bir
dinin inancn doru olduunu bu inanla elien btn din inanlarn
yanl olduunu savunur. yle grnyor ki dlayc bir tutum bir
eyin doruluuna inanmann tabiatnda bulunan bir eydir: bir eyin
doru olduuna inanmak doal olarak inanlan eyle badamayan eylerin de yanlln ifade edecektir.
Her ne kadar bir eye inanmak beraberinde bir eylere de inanmamay
ngryor ve bylece dlayc bir tutuma gtryorsa da bu bir kimseyi
btn dlayc tutumlarn ayn lde hakl olduu sonucuna
361
362
nite 10
Dini eitlilik
gelitirirken
Wittgensteinin olarak
Kantn
veya
numen
gibi
ve
grmek
fenomen
ayrm
ile
(seeing-as) kavramna
363
364
nite 10
Dini eitlilik
Gzden Geir
365
366
nite 10
Kaynaklar
Affifi, A. E. (1979). The Mystical Philosophy of Muhyi Din Ibnul Arabi,
Lahore: Sh.Ashraf Pub.
Borland, J. (1996). Religious Exclusivism, Philosophy of Religion: Selected
Readings, ed. M. Peterson vd., New York: Oxford University Press, 1996.
Byrne, P. (1982). John Hicks Philosophy of World Religions, Scottish
Journal of Theology, c. 30.
Chittick, W. (1994). Imaginal Worlds: Ibn al-Arabi and the Problem of
Religious Diversity, Albany: SUNY Press.
Corbin, H. (1969). Creative Imagination in the Sufism of Ibn Arabi, ing. ev.
R. Manheim, Princeton: Princeton University Press.
Eddy, P. R. (2000). Religious Pluralism and the Divine: Another Look at
John Hicks
Neo-Kantian Proposal, The Philosophical Challenge of
Religious Diversity,ed. P. L. Quinn & K. Meeker, New York: Oxford
University Press, 2000.
Hick, J. (1989). An Interpretation of Religion, London: Macmillan.
bnl-Arb, M.(1982) Fusus l-Hikem, thk. A. E. Affifi, Beyrut: DarlKitabl- Arabi.
Plantinga, A. (2000a). Pluralism: A Defence of Religious Exclusivism,
The Philosophical Challenge of Religious Diversity, ed. P. L. Quinn & K.
Meeker, New York: Oxford University Press, 2000.
Plantinga, A. (2000b). Warranted Christian Belief, New York: Oxford
University Press.
Quinn, P. L. (2000). Towards Thinner Theologies: Hick and Alston on
Religious Diversity, The Philosophical Challenge of Religious Diversity, ed.
P. L. Quinn & K. Meeker, New York: Oxford University Press, 2000.
Quinn P. L. & Meeker, K.(2000). Introduction, The Philosophical Challenge
of Religious Diversity, ed. P. L. Quinn & K. Meeker, New York: Oxford
University Press, 2000.
Rahner, K. (1996). Religious Inclusivism, Philosophy of Religion: Selected
Readings, ed. M. Peterson vd., New York: Oxford University Press, 1996.
Ward, K. (2000). Truth and the Diversity of Religions, The Philosophical
Challenge of Religious Diversity, ed. P. L. Quinn & K. Meeker, New York:
Oxford University Press, 2000.
Dini eitlilik
Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi din eitliliin dorudan bir
konusu deildir?
a) Tanr tasavvurlarnn farkll
b) nsanlarn farkl din inanlara sahip olmas
c) Baz insanlarn dierlerinin inanlarnn yanl olduunu
dnmesi
d) Baka inanlarn da doru olabilecei
e) nsanlarn farkl din ritellere sahip olmas
2. Bir din inancn doruluunu esas alan fakat dier
inanlarn da doru olabileceini savunan yaklam nedir?
a) Din oulculuk
b) Din okluk
c) Din kapsayclk
d) Din dlayclk
e) Din hogrclk
3. Aadaki dnrlerden hangisi din oulculuun bir
savunucusu olarak grlebilir?
a) Plantinga
b) bnl-Arabi
c) Swinburne
d) Gazli
e) Mackie
4. Aadakilerden hangisi Hickin din oulculuunun
gerektirdii bir unsur deildir?
a) Numen/ fenomen ayrm
b) Epistemolojik grecelik
c) Din grecelik
d) Ontolojik grecelik
e) Din tecrbenin snrll
367
368
nite 10
370
nite 11
Giri
o Din
o Ahlk
o Din Ve Ahlk likisi
zdelik likisi
Uyumluluk likisi
Bamszlk likisi
Ksm Uyumsuzluk likisi
Dlayclk likisi
o Deerlendirme
nite Hakknda
Din ve ahlk, insan iin vazgeilemez iki alandr. Bir ahlk
varl olan insan, ayn zamanda bir iman varldr. nk
ahlk ilke ve deerler olmakszn insani bir hayatn inas ve
idamesi mmkn deildir, ayrca her zaman din formda
olmasa da, inansz bir insan tasavvuru da sz konusu
deildir. Bu sebeple insann bireysel ve sosyal hayatnda
dorudan yansmalar olan din ve ahlk arasndaki iliki
meselesi, felsefenin de ilgilendii nemli bir meseledir. Bu
nitede din ve ahlk terimleri analiz edildikten sonra
aralarnda kurulabilecek ilikinin mahiyeti zerinde
durulacaktr.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din ve ahlk terimlerini analiz edebileceksiniz.
Din kavramn tanmlama konusunda dnrlerin
grlerini aklayabileceksiniz.
Dini karakterize eden temel zellikleri
rneklendirebileceksiniz.
Ahlk ile ilgili tanmlar anlatabileceksiniz.
Din ve ahlk ilikisi ile ilgili farkl yaklamlar
aklayabileceksiniz.
Din ve ahlk arasnda farkl alardan kurulabilecek
iliki trlerini anlatabileceksiniz.
Din ve Ahlak
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Konular srasyla ve anlayarak okumaya alnz.
nite iin verilmi olan hedeflere ulap
ulamadnz srekli dnnz. Ulaamadnz
dndnz hedeflerle ilgili konular tekrar
okuyunuz.
Web sitesini incelerken nite ile ilgili video dersi
izleyiniz.
nite sonunda ve web sitesinde, her nite ile ilgili
zengin bir kaynak listesi sunulmaktadr. Bu listeden
ulaabildiiniz kaynaklar inceleyiniz.
Karlatnz kapal terimleri anlamak iin, ncelikle
terimin getii balam dikkatle okuyunuz.
Gerektiinde felsefe szlklerine mracaat ediniz.
371
372
nite 11
Din ve Ahlk
Giri
Din ve ahlk, insan iin vazgeilemez iki alandr. nk bir ahlk varl
olan insan, ayn zamanda bir iman varldr. nsan ahlk varldr, nk ahlk ilke ve deerler olmakszn insan bir hayatn inas ve idamesi
mmkn deildir; iman varldr, nk, her zaman din formda olmasa
da, inansz bir insan tasavvuru sz konusu deildir. Bu sebeple insann
bireysel ve sosyal hayatnda dorudan yansmalar olan din ve ahlk
arasndaki iliki meselesi, felsefenin de ilgilendii nemli bir meseledir.
Acaba din ile ahlk arasnda nasl bir iliki vardr; birbirinden btnyle
bamsz mdrlar? Biri dierini dlamakta m yoksa gerektirmekte midir? Bu sorularn cevaplandrlmas ya da din ahlk ilikisinin analizi,
ncelikle ilgili kavramlarn aklanmas ile mmkn olabilir.
Din
Dinin mahiyetiyle ilgili sorulan din nedir? sorusu, en az varlk nedir?
sorusu kadar geneldir. Bundan dolay her din tanm, belli bir noktaya
kadar keyfilik tar ve her dindar tatmin edecek ekilde bir din tarifi
getirmek imknsz denecek kadar zordur. Bu sebeple son dnemde din
ile felsefi anlamda ilgilenen baz dnrler, dini tarif etme yerine onu
karakterize eden temel zelliklerini belirleme yolunu tercih etmilerdir.
slam bilginleri arasnda dini, akl sahiplerini kendi hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere sevk eden ilahi bir olgu eklinde tanmlamak yaygndr. Mesela Seyyid erif el Crcaninin tanm yledir: Din akl sahiplerini peygamberin bildirdii gerekleri benimsemeye aran ilahi bir
kanundur. Tehanevi ise dini u ekilde tanmlamtr: Din akl sahiplerini kendi iradeleriyle imdiki halde (dnyada) salha, gelecekte
(ahirette) felha sevkeden, Allah tarafndan konulmu bir kanundur.
Ayn yazara gre din, kayna itibariyle Allaha, teblii ynnden peygambere, uygulamas bakmndan da mmete nisbet edilir. (Tmer, 314)
Hak Dini Kuran Dili isimli mehur tefsir yazarmz Hamdi Yazra gre
din, ne ilim ne de sanattr. Fakat ilim ve sanatn hem balangc hem de
sonu olan ftr bir prensiptir. Dindar insan ise ne yalnz bilgin, ne de yalnz sanatkar ve dava adamdr. Fakat btn bunlarn stnde bir insan-
kmildir. nsan ruh, yalnz bana akllik olmad gibi, yalnz bana
duygusallk da olmadndan sadece akla veya sadece duyguya hitap
eden din, insann varlk yapsna uygun olmaz. Dolaysyla ftr olmayan
eksik bir din olur. Bylesi bir din ise insanlar Allaha ykseltecek bir din
olmaktan kar, Allah insan seviyesine indiren faydasz bir vasta olur.
(Yazr 1341: 28)
Yazrda din, ayn zamanda bir kulluk (taabbd) ve boyun eme
(inkyd)dir. Bununla birlikte din dilindeki Allaha kul olmann anlam
ile gndelik dilde kullanlan kiinin kendi cinsinden birine kul olmasnn
anlam arasndaki mhiyet farkna dikkat ekilmelidir. nsann kendi
Din ve Ahlak
cinsinden birine kulluk etmesi, yani kula kul olmas, onun hrriyetini
btnyle snrlayan, insanlk haysiyetini yaralayan bir durum olmasna
karlk, Allaha gerek manada yaplan bir kullukta insan, her trl yksekliin fevkinde bir ulvlii yaama ve kendi cinsi iinde hrriyetini tam
olarak gerekletirme imknna sahip olur. Akl ve irade (Yazr 1971:
84), dinin art, dindarln da rkndr. Dindar olmak iin dini hem
bilmek, hem de sevmek lazmdr.
Hamdi Yazr dini, hak din ve batl dinler olmak zere ikiye
ayrmakta; sadece din deyince de hak dini kastetmektedir.
Akl sahiplerini kendi hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere
sevk eden, Allahn koyduu din, hak dindir. Buna gre hak
dini batl dinlerden ayran iki zellik vardr: Birincisi, akl
sahibi insan kendinde iyi eylemlere sevk etmesi; ikincisi ise
bizzat Allah tarafndan konulmu olmas, yani vaz- ilah
olmasdr. Hak olmayan batl dinlerde bu zelliklerden ikisi
de bulunmaz.
Hristiyan dnce havzasnda dini karakterize eden temel zellikler
zerinde bir uylam sz konusu olmamakla birlikte, zerinde en fazla
durulanlar belirlemek mmkndr. Anselm, Hartshorne ve Tillich gibi
baz dnrler iin din varlk ve deerde niha olan ey ile ilgilenmesiyle temayz eder. Bu dnrler iin dinin en temel kavram Tanrdr. nk dinde varlk ve deer aklanrken, nihai anlamda Tanrya
mracaat edilir. Tanr, varln kendisiyle varlk bulduu, deerin deerini kendisine borlu olduu Akn nihai varlktr. Bu zellii ile din,
insana varln ve deerin, ksaca hayatn anlam hakknda kuatc bir
ereve sunar. Dinler arasndaki fark, bu nihai varla ykledikleri anlamdan kaynaklanr. Schleiermacher gibi bir dnr iin ise din, Tanrya olan mutlak bamllk hissini duymaktan ibarettir. Bu grn
Schleiermacher, 18. asrn sonunda dini mantkszlk olarak deerlendiren Aydnlanmaclar tenkit etmek zere ileri srm ve Aydnlanmaclarn dinin gerek tabiatn kavramakta baarsz olduklarn iddia etmitir.
Ona gre din, esasnda, sonsuz olanda ve onun vastasyla, her trl
sonlu eylerin; ezel ve ebed olanda ve onun vastasyla da her trl
geici eylerin evrensel varoluunu dorudan doruya fark etmektir.
Din doktrinler, soyut fikirler, ekilsel prensipler ve ahlk uygulamalar,
ona gre bu farknda olu tarznn ikinci derecedeki rnleridir.
Kendi kendinin uurunda olma tarzlar olarak hissetmek, bilmek ve
yapmak arasnda temel bir ayrm yapan Schleiermacher, dini, bir hissedi meselesi olarak grr. Bu hissedi, mutlak bamllk hissidir ki,
tam olarak, kendimizin uurunda olduumuz zaman, btn benliimizi
sarar. Din hakkndaki bu anlaya gre insan, kendi deer ve anlamn
her trl yaratlm gereklii aan ve kendisinden baka olan bir eyde
bulur; bu Tanrdr. Buna gre insann nihai tatmini sadece Tanrda bulunur. te din, bunun farknda olma halidir. (Pailin, 1415) Dikkat edilirse Schleiermacheri byle bir gr savunmaya gtren, kltrel bir
373
374
nite 11
Din ve Ahlak
Dinin temel zellikleri zerinde duran dnrler arasnda iman ve tecrbenin ahlk ynne dikkat ekenler de vardr. Bu gr dini, byk
lde, bir davran meselesi; din dnceyi de doru davran prensiplerinin ifadeleri olarak deerlendirmitir. Dinin esasta ahlk bir mesele
olarak anlalmas, pek ok modern dnr tarafndan paylalan bir
husustur.
Kanta gre din, dogma ve yinlerden ibaret deildir; aksine din, btn
beer grevleri ilah buyruklarmasna yerine getirmek demektir. (Kant
1960: 79) Matthew Arnold de, dinin anlamnn, duygunun bitiik olduu
ahlkllk olduunu iddia etmektedir. Onun din tahliline gre din olan
ile ahlk olan arasnda ztlk grmek yanltr, nk her ikisi de esas
itibariyle davran ve pratik ile ilgilenmektedir. (Pailin, 17) Mehur bir
yazsnda Richard Braithwaite; din iddialarn bir dizi ahlk prensibine
sadakati ilan etmek iin kullanldn ileri srmtr. (Braithwaite, 1964
Tanr, Ona duyulan mutlak bamllk hissi, vahiy ve ahlk gibi zellikleri yannda, mntesiplerini cemaat halinde ibadet faaliyetine sevk
etmesi de, dinin iaret edilen baka bir zellii durumundadr. Bu zellii ile din, kltrel bir kurum olarak da anlalr. badet ekilleri, dinlere gre olduka deikendir, fakat hibir din, kendisi iin zsel kabul
edilen baz ibadet ekilleri olmakszn dnlemez. Buna gre dindar
olmak demek, sadece belirli bir itikad ve ahlk sistemini kabul etme meselesi deil, ayn zamanda, insann kendisini, o dinin mntesiplerinin
oluturduu cemaatin bir paras olarak grmesi, inand dinin dier
yeleriyle ibadetteki birliktelii ve cemaatte verilen eitim vastasyla
kiinin anlaynn ekillendirilmesidir.
Soren Kierkegaard ve A. North Whitehead gibi dnrler, dinin bireysel ve zel karakterine dikkat ekmilerdir. Kierkegaarda gre dini
imann hakikati; her bireyin varolusal olarak ve varoluu iinde kavramas gereken bir eydir; iman, kiinin zel bir meselesidir. (Pailin, 18)
Whitehead iin de din, bireyin kendi yalnzl ile yapt eydir. Dolaysyla dinden ortaya kmas gereken ey, karakterin bireysel deeridir.
(Whitehead, 6) Buna gre din, bireylerin, iinde hakikatleri kendilerine
mal ettikleri ve bu hakikatlerin hayatlarn ekillendirmesine izin verdikleri bir yolun ad olmaktadr.
Dinin temel zelliklerinden birisi de, hi phesiz, mntesiplerine kurtulu vaat etmesidir. Bu ynyle din dier btn disiplinlerden ayrlr.
nk dinde sz konusu olan kurtuluu insann dinin dnda herhangi
bir disiplinde bulabilmesi mmkn deildir. Din, hayat ziyadeletiren,
terakki ettiren, gzelletiren, genileten ve derinletiren bir ey olabilir;
kurtulu ile yeni bir hayat ta kastedilmi olabilir. Fakat her halkarda
din, daima kurtulua ynelir, yaanan ekliyle hayatn kendisine asla
ynelmez. (Pailin, 19) Dinin zerinde durmamz gereken dier iki zellii de, kutsallk ifade etmesi ve soyut deerlerin somutlat bir alan
olmasdr. Bu sebeple Nathan Sderblom, kutsalln dinde en nemli
kavram, hatta Tanr kavramndan daha temel bir kavram, olduunu
375
376
nite 11
Ahlk
Ahlk hakknda konumak ayn zamanda insan hakknda konumak
demektir. nk ahlk, insann z veya insanlk z ile ilgilidir; bir
baka ifadeyle ahlk, insanlk ortak paydas anlamna gelir. Bu sebeple
canllar arasnda sadece insan, ahlka/ahlk deerlendirmeye konudur.
ok tatl bir meyveden/sebzeden, gzel bir kediden sz edilebilir, ama
ahlkl bir meyve veya ahlkl bir hayvandan sz edilemez. Dolaysyla
ahlk yalnzca insan konu alan bir deerlendirme alandr; bundan dolay insann bir ahlk varl olduunu sylemek de mmkndr. Bu sebeple insann her trl dnce ve davran ahlk deerlendirmeye
konu olur. Toplumumuzda ahlk sz konusu olduunda daha ok cinsellik ile konular anlalr ki bu ahlkn anlamn ok dar bir alana indirgemek demek olur. nk insann bilinli ve iradi olarak yapp ettii btn
davranlar ahlk deerlendirmeye konudur. nsan ile ahlk arasndaki
ilikinin mahiyeti, ahlk kelimesinin analizinde aa kmaktadr.
Din ve Ahlak
377
378
nite 11
Din ve Ahlak
Mesela Hz. brahimin olunu kurban etme teebbs, Kanta gre sebebi
ne olursa olsun ahlka aykrdr ve bu durum din ile ahlk arasndaki
uyumsuzluun bir rneidir. Oysa Hz. brahimin teebbs,
Kierkegaard iin ahlk bir davrantr ve Hz. brahim tam da bu sebeple
bir iman ve ahlk insandr. nk Kierkegaard iin Hz. brahimin kutsal ile kurduu iman ilikisi paganizme yabancdr; bundan dolay byle
bir ilikiyi tecrbe etmeyenler iin anlalamaz olarak kalr. (Kierkegaard,
107) Dolaysyla ahlkn ltnn Tanr buyruu olmas halinde Hz.
brahimin davran ahlka uygun olur, fakat Kantn yapt anlamda
ahlkn ltnn akl olmas halinde ve ldrmemelisin emrinin evrensel bir yasa kabul edilmesi halinde Hz. brahimin fiili bu yasaya aykr bir davran olur.
Grld gibi din ve ahlk arasnda farkl bak alarna gre farkl
iliki trleri kurmak mmkn olmaktadr. Mesela Bartley, Morality and
Religion isimli eserinde zdelik, uyumluluk, bamszlk, ksm
uyumsuzluk ve dlayclk balklaryla ele alnabilen, mantki adan, be iliki zerinde durmaktadr (Bartley III). Din ve ahlk ilikisini,
Bartleyi takip ederek, szn ettiimiz bu be balk altnda analiz edebiliriz.
I) zdelik likisi:
Bu iliki trnde din ve ahlk, karlkl olarak birbirlerinden tretilebilirler. Bu anlay, din ahlktr veya ahlk dindir eklindeki ifadelerle
dile getirilir. Bu durumda ahlk ve din birbiriyle zde gibi grnse de,
aslnda ahlk ile dinin btn deil de sabit ve deimeyen asli z anlatlmak istenir. Bu iliki trne, Babanzade Ahmed Namin aadaki
ifadeleri gzel bir rnek durumundadr.
slm dini, hakikaten ahlk dinidir. Kur'an'n herhangi bir yeti incelense
ya mantkunda ya mefhumunda insanlar hidayet ve fazilet yoluna sevk
edecek, mutlulua engel olan ahlk ve davranlardan insanlar koruyacak
uyarlar kefetmekte glk ekilmez. Kur'an- Kerim'in aratrmaclara
zor gelecek, iinden klamayacak bir yn varsa, o da zellikle ahlk ve
dba ilikin olan yet-i kerimeleri semek ve gruplandrmak zorluudur.
Bu da Kur'an'dan, slm dini'nden, en nemli hedef ve gayenin, insanln
ahlkn gzelletirmek ve temiz klmak olmasndandr. Hz. Peygamber
hakknda Kur'an'da geen en byk vg ve yceltme, phesiz Sen, ahlk gzelliklerin ok byk ve yce bir seviyesini hizsin (Kalem sresi, 4) anlamna gelen yet-i kerimedir. Hz. Peygamber (s.a.v) de kendi gnderili
gayesini u hadis-i erifi ile belirler. Ben ancak ahlk gzellikleri tamamlamak iin gnderildim. (Nam, 7)
Ahmed Namin slam ile ahlk arasndaki iielii ortaya koymak zere
dikkat ektii dier rivayetlerin bir ksm unlardr:
Hz.Aye'ye Raslllh'n ahlkn bize tarif et denildii zaman; O'nun
ahlk, Kur'an'dan ibaretti (Mslim) cevabn veriyor.
379
380
nite 11
Grld gibi zdelik ilikisinde din ile ahlk arasnda kesin bir ayrm yapma imkan kalmamakta; din, ahlk btnyle kuatan bir alan
olmaktadr.
II. Uyumluluk likisi:
Bu yaklama gre din ve ahlk biri dieri ile uyumludur ama aralarnda
zdelik sz konusu deildir. Dolaysyla karlkl olarak biri dierinden
tretilemez. Uyumluluk ilikisinde ya ahlk dinden tretilebilir, ya da
din ahlktan tretilebilir.
II.a) Ahlkn Dinden Tretilmesi:
Buna gre ahlk dinden tretilebilir ama din ahlktan tretilemez. Bu
durumda ahlk dinin btn deil bir paras olur; bu adan deerlendirildiinde, zdelik ilikisi ile bu iliki tr arasnda mahiyeten nemli
bir fark kalmad grlmektedir. nk din ahlktr veya ahlk din-
Din ve Ahlak
Ahlkn dinden trediini dnenler, davranlara ahlk iyilik veya ktlk vasflarn kazandran Tanr buyruklar mdr; yoksa Tanr buyruklarndan
bamsz olarak, davranlarn ahlk iyilik veya ktlk gibi vasflar var mdr? sualinin ilk seeneini kabul ederler. Dolaysyla bu dnceye gre
ahlk iyi veya kt, ancak Tanrnn buyruk ve yasaklarna gre belirlenebilir. Ahlk felsefesinin en eski ve nemli suallerinden biri olan bu
sual, ilk defa, Eflatun tarafndan sistemli bir ekilde tartlmtr.
Euthyphro, dindarl (piety) Tanrlarn sevdii ey, dinsizlii
(impiety) ise, Tanrlarn nefret ettii ey olarak tarif edince EfIatun,
dindarlk, bizatih dindarlk olduu iin mi Tanr tarafndan seviliyor;
yoksa o, Tanr tarafndan sevildii iin mi dindarlk oluyor? (Plato 1969:
31) eklinde bir sual sormutur. Eflatun'un bu suali, daha sonra x, Tanr
istedii iin mi iyidir, yoksa iyi olduu iin mi Tanr onu istemektedir? eklinde formle edilmi ve ahlk felsefesinde buna Euthyphro tartmas
(Bartley III, 7) ad verilmitir. Hristiyan aleminde William of Ockham ve
Protestan teologlarn byk bir ksm, X, Tanr istedii iin iyidir' grn savunarak ahlkn dinden treyeceini iddia etmilerdir. nk
onlara gre iyi ve kt hakkndaki bilgimizin kayna vahiydir. (Kl
1992: 86) slam dncesinde konu ile ilgili tartmalar, byk lde
iyi, kt, adalet gibi ahlk deerlerin ontolojik statleri ile bu deerlerin bilgisinin kayna nedir? suali zerinde younlamtr. Gazzal de dahil
E'ari ekolne mensup kelamclara gre, iyilik ve ktlk gibi ahlk
deerlerin Allah'n murad ettii eyden baka, herhangi bir manas yoktur. Buna gre Allah tarafndan buyrulan davranlar ahlken iyi, yasaklananlar ise ktdr. Dolaysyla davranlarn ahlk bir deer kazanmas, ancak ilah bir irade ile mmkndr. lah buyruklar ile
belirlenen ahlk deerler, ancak vahiyle bilinirler. nsan aklnn vahiy-
381
382
nite 11
kinci rneimiz, tabi nitelikteki olgusal nermeden yaplabilecek karma rnek olsun:
ncl: X, insana haz vermektedir.
Sonu: O halde X'i yapmalym.
Olgudan deerin karlamayacan savunanlara gre, bu tr karmlarda problem tekil eden husus udur: Her iki rnekte de ncller bir
durumu tespit etmektedir. Mesela "Tanr hrszl yasaklamaktadr"
nclnde Tanr ile ilgili bir durum tespiti vardr. Oysa bu nclden
karlan sonu; durumu tespit etmekten ziyade ya ykmllk bildirmekte, ya da dev yklemektedir. Yani bu karmda nclden tamamen
farkl karakterde bir sonu nermesine geilmektedir. Bu ekilde yaplan
karmlar geerli midir deil midir? Sorusuna verilecek cevap, "olgu
deer problemi"ne bak tarzna gre deimektedir. Olgu ile deer arasnda mantk bir kopukluk gren, olgu'dan deer'in karlamayacan
savunanlara gre, yukardaki karmlar geersizdir. nk nclmz,
btnyle durum bildiren tasvir edici karakterde olgusal bir nerme
Din ve Ahlak
383
384
nite 11
Din ve Ahlak
385
386
nite 11
Din ve Ahlak
387
388
nite 11
(vad) ile korkutmak suretiyle, ahlk ilkelerinin davrana dntrlmesini kolaylatrmaktadr. Akl ile belirlenen iyilik ve ktlklerin, vahiyle
emir ve yasak eklinde buyruk haline getirilmesinde, psikolojik adan
insan nefsiyle mcadele etmeye tevik etmek ve onu nefsinin istemeyip
uzaklat eye sevk etmek vardr. Dolaysyla ahlk alanda sevap ve
ceza, iyilikleri yapmaya tevik (tergb), ktlkleri yapan korkutmak
(terhb) iin olmaktadr.
Din ve Ahlak
zet
Din ve ahlk, insan iin vazgeilemez iki alandr. nk bir ahlk varl
olan insan, ayn zamanda bir iman varldr. nsan ahlk varldr, nk ahlk ilke ve deerler olmakszn insani bir hayatn inas ve idamesi
mmkn deildir; iman varldr, nk, her zaman din formda olmasa
da, inansz bir insan tasavvuru sz konusu deildir. Bu sebeple insann
bireysel ve sosyal hayatnda dorudan yansmalar olan din ve ahlk
arasndaki iliki meselesi, felsefenin de ilgilendii nemli bir meseledir.
Dinin mahiyetiyle ilgili sorulan din nedir? sorusu, en az varlk nedir?
sorusu kadar geneldir. Bundan dolay her din tanm, belli bir noktaya
kadar keyfilik tar ve her dindar tatmin edecek ekilde bir din tarifi
getirmek imknsz denecek kadar zordur. Bu sebeple son dnemde din
ile felsefi anlamda ilgilenen baz dnrler, dini tarif etme yerine onu
karakterize eden temel zelliklerini belirleme yolunu tercih etmilerdir.
slam bilginleri arasnda dini, akl sahiplerini kendi hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere sevk eden ilahi bir olgu eklinde tanmlamak yaygndr. Hak Dini Kuran Dili isimli mehur tefsir yazarmz Hamdi Yazra
gre din, ne ilim ne de sanattr. Fakat ilim ve sanatn hem balangc hem
de sonu olan ftr bir prensiptir; din, ayn zamanda bir kulluk (taabbd)
ve boyun eme(inkyd)dir. Akl ve irade, dinin art, dindarln da
rkndr. Dindar olmak iin dini hem bilmek, hem de sevmek lazmdr.
Hristiyan dnce havzasnda dini karakterize eden temel zellikler
zerinde bir uylam sz konusu deidir. Anselm, Hartshorne ve Tillich
gibi baz dnrler iin din varlk ve deerde niha olan ey ile ilgilenmesiyle temayz eder. Schleiermacher gibi bir dnr iin ise din,
Tanrya olan mutlak bamllk hissini duymaktan ibarettir. Din doktrinler, soyut fikirler, ekilsel prensipler ve ahlk uygulamalar, ona gre
bu
farknda
olu
tarznn
ikinci
derecedeki
rnleridir.
Schleiermacherden farkl olarak birok dnr, dinin temel zellii
olarak vahye dikkat ekmilerdir. Bunlar arasnda Batda modern dnemde ne km iki dnr John Ellis ve Karl Barthdr. slam felsefe
geleneinde Farab ve bn Sin da dini karakterize eden temel kavramn
Tanr olduunu sylemek mmkn gzkmektedir.
Dinin temel zellikleri zerinde duran dnrler arasnda iman ve tecrbenin ahlk ynne dikkat ekenler de vardr. Mesela Kanta gre din,
dogma ve yinlerden ibaret deildir; aksine din, btn beer grevleri
ilah buyruklarmasna yerine getirmek demektir. (Kant 1960: 79)
Matthew Arnold de, dinin anlamnn, duygunun bitiik olduu ahlkllk
olduunu iddia etmektedir. Mntesiplerini cemaat halinde ibadet faaliyetine sevk etmesi de, dinin iaret edilen baka bir zellii durumundadr. Bu zellii ile din, kltrel bir kurum olarak da anlalr. Soren
Kierkegaard ve A. North Whitehead gibi dnrler, dinin bireysel ve
zel karakterine dikkat ekmilerdir. Dinin temel zelliklerinden birisi
de, mntesiplerine kurtulu vaat etmesidir. Bu ynyle din dier btn disiplinlerden ayrlr. nk dinde sz konusu olan kurtuluu insa-
389
390
nite 11
Din ve Ahlak
391
392
nite 11
Gzden Geir
Din ve Ahlak
Kaynaklar
Alper, .M. (2000). slam Felsefesinde Akl-Vahiy Felsefe-Din likisi, stanbul.
Alper, . M. (2008). bn Sn, Ankara.
Aydn, M. (1997). Din Felsefesi, zmir.
Bartley III, W.W. (1971), Morality and Religion, Macmillan: St
Martins Pres.
Braithwaite, R. B. (1964). An Empiricists View of the Nature of
Religious Belief, Classical and Contemporary Readings in the Philosophy of
Religion, ed. By John Hick, London.
Brunner, E. (1942). The Divine Imperative (trans. by Olive-Wyon), London.
arc, M. (1982). Gazzaliye Gre slam Ahlk, stanbul.
de Burgh, W. G (1983). From Morality to Religion, New York.
Encyclopedia of the Social Sciences, ed. by E. R. A. Seligman, c. V, New
York.
Hanay, A. (2002). Takdim, Kierkegaard, Korku ve Titreme, ev. brahim
Kapaklkaya, stanbul,s. 9-43.
Kant (1960). Religion Within the Limits of Reason Alone, ev. T.M.Greene
and Hudson, New York
Kant (1964). Groundwork of the Metaphysic of Morals (trns. by, H. J. Paton),
New York: Harper and Row Publishers.
Gazzli (1302). hyu Ulmi'd-Din, c. III, Msr.
Kandemir, M. Y (1980). rneklerle slam Ahlk, stanbul. bn Manzur
(1956), Lisanu'l-Arab, C. X, Beyrut 1956.
Kl, R (1992). Ahlkn Dini Temeli, Ankara
Kl, R (1997). ada ngiliz Ahlk Felsefesinde Olgu Deer Problemi, Felsefe Dnyas, say 23, Ankara 1997(K).
Kierkegaard (2002). Korku ve Titreme, ev. brahim Kapaklkaya, stanbul.
Maturidi, E. M. (1979). Kitabu't-Tevhid (Fethullah Huleyf neri), stanbul.
Muslehuddin, M. (1978). Morality Its Concept and Role in Islamic Order,
Lahore.
Nam, A.(2010). slam Ahlknn Esaslar, Notlar ilavesiyle sad., Recep
Kl, Ankara.
Otto, R. (1950). The Idea of the Holy, ev. J. W. Harvey, Oxford University
Press
Pailin, D. A.(1986). Groundwork of Philosophy of Religion, London.
393
394
nite 11
Din ve Ahlak
Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi doru deildir?
a) Her din tanm, belli bir noktaya kadar keyfilik tar
b) Tanr, varln kendisiyle varlk bulduu, deerin
deerini kendisine borlu olduu nihai akn varlktr.
c) Schleiermacher iin din, Tanrya olan mutlak
bamllk hissini duymaktan ibarettir.
d) slam bilginleri arasnda dini, akl sahiplerini kendi
hr iradeleriyle kendinde iyi olan ilere sevk eden
ilahi bir olgu eklinde tanmlamak yaygndr.
e) Kant iin din, dogma ve yinlerden ibarettir.
2. Hamdi Yazra gre aadakilerden hangisi dorudur?
a) Din, ne ilim ne de sanattr, fakat ilim ve sanatn hem
balangc hem de sonu olan ftr bir prensiptir.
b) Din ile akl ve irade arasnda iliki yoktur.
c) Dindar olmak iin dini bilmek gerekmez.
d) Dindar olmak ile dini sevmek arasnda iliki yoktur.
e) Sadece akla hitap eden din, insann ontolojik
yapsna uygundur.
3. Aadakilerden hangisi yanltr?
a) Kelime anlam ile ahlk; huy, hal ve hareket tarz
anlamlarna gelir.
b) Ahlk, bireylerin iradeleri dnda yapmak zorunda
olduklar hareketlerle ilgili bir alandr.
c) Ahlk; insann karakter yaps, yapp-etmeleri,
bunlarla ilgili deerlendirmeleri ve davranlarn
dzenleyen genel kurallarla ilgilidir.
d) Ahlk kelimesi, Arapa hulk kelimesinden
tretilmitir.
e) Ahlk kelimesi, hulk kelimesinin ouludur.
395
396
nite 11
398
nite 12
Din ve Bilim
atma
Galileo Meselesi
Natralizm ve Bilim
Evrim teorisi
Evrimin Kantlar
Evrim ve Dini nan
Natralizm, Beyin ve Zihin Ayrl
Bamszlk
Entegrasyon
Diyalog
nite Hakknda
Bu nitede din ve bilim arasnda var olduu ileri srlen
atma, bamszlk, entegrasyon ve diyalog gibi iliki
trlerini ele alacaz. Buna gre din ve bilim arasnda
atmann olduunu ileri srenlerin grleri ele alnacak ve
deerlendirilecektir. Bu anlamda ruh beden dalizmini kabul
etmeyerek akln beyne indirgenmesi, evrim teorisinin temel
iddialar gibi natralizmi destekleyen unsurlarn tutarl olup
olmad ele alnacak ve din ve bilim konusunda teizm ile
bilimin iddialarnn birbirini dlamad alternatif zmler
deerlendirilecektir.
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Din ve bilim arasnda var olan temel iliki trleri
hakknda bilgi edineceksiniz.
Evrim teorisinin geliim seyri ve temel iddialarn
deerlendirebileceksiniz.
Natralizmin bilimin tek yorumu olmadnn farkna
varacaksnz.
Din ve bilim arasnda diyaloa dayal bir ilikinin
olabileceine dair bak as edineceksiniz.
Din ve Bilim
niteyi alrken
alrken
Bu niteyi alrken;
nitede ele alnan konular analitik bir tarzda
dikkatlice ve karlatrma yaparak okunmaldr.
Belirli bir konudaki dnce dier konudaki dnce
ile karlatrarak ele alnmaldr.
Konu anlatlmas esnasnda mulk olan veya
anlalmayan kavramlar kaynakadaki yardmc
kitaplardan tekrar okunmaldr.
399
400
nite 12
Din ve Bilim
Tarih boyunca din ve bilim arasnda bir takm gerilim ve atmalar var
olagelmitir. Bu gerilim ve atmalar gnmzde de farkl ekillerde
devam etmektedir. Genetik bilimi, biyoloji, astrofizik, evrim ve nroloji
sahalarnda yaplan son aratrmalar, gittike zihnimizde bir takm sorular meydana getirecek ekilde yaamla ilgili nihai sorulara deinmeye
balamtr. Astronomi bilimi evrenin amac ve nihai tabiat hakknda
sorular sormakta, evrim teorisi trlerin geliimi ve kkeni ile ilgili, zellikle de kendi trmzle ilgili olarak, bizi aknla sevk eden ilgin
iddialar ileri srmektedir. nsan gen projesi, genetik oalmann imkn
ve genetik mhendislii gibi konulardaki gelimeler, dindarlarn da bu
sorulara acil cevaplar vermesini zorunlu klmaktadr. Nrolojideki son
gelimeler bilincin temel olarak fiziksel mi yoksa fiziksel olmayan bir ey
mi olduu sorusuna verilecek cevaplarla yakndan ilgilidir. Bu tr gelimeler metafiziksel bir konu olan insan tabiatn anlama, insan zgrlnn nedensel olarak belirlenmi olup olmad, ahlak gibi felsefi ve
metafizik sorularla yakndan ilgilidir. Dolaysyla bunun gibi fiziin ve
metafiziin ortak alanlara ynelmi olduu durumlarda, doal olarak din
felsefesi bu konulara cevap vermeksizin kendisinin yetkin olduunu
iddia edemez. Bu yzden temel ortak problem alanlarna ksaca deinelim.
Belli Bal Problem Alanlar
Evrenin Balangc: Byk Patlama
Astronomlar, evrenin son derece kk bir ate topundan on be milyar
yl nce genilemeye baladn ikna edici bir ekilde ortaya koymulardr. Fakat fizik yasalarnn geersiz olduu evrenin balangcn nasl
aklayacaz? Bir teiste gre bu, yaratl an ve zamann balang noktasdr. Bu konuda bir ateistin yorumu ise, evrenin sadece tesadf olarak
kendiliinden sonsuz bir zaman aralnda varolabilecei eklindedir.
Bunun yannda ilk aamada bzlen daha sonra ise yeniden genileyen
salnml bir evren de olabilir. Her halkarda, usuz bucaksz bir evren,
nemsiz grlen kk bir gezegende insanln ksa varoluunu mmkn klmaktadr. Dinle bilim, evrenin tarihinin yorumlanmasnda kar
karya gelmektedir.
Kuantum Fizii: Gereklie likin Varsaymlarmz
Klasik fizik eyann bileenlerinin ne olduu ve nasl ilediinin bilindiinde, tm nesnelerin davrannn kesin olarak tahmin edilebileceini
iddia ederek determinist ve indirgemeci bir grnm sergilemekteydi.
Kuantum fizii ise tam tersine, atomalt seviyede bir belirsizlik olduunu
ileri srmektedir. Bu yzden kuantum fizii, gelecein belirsiz olduunu
iddia eder. Bundan baka, kuantum fiziine gre hibir ekilde gzlemleyenden bamsz, herkesin ayn referans alan ierisinde bulunduu bir
nesneler dnyas da mevcut deildir. Baz teist yorumcular, kuantum
fizii yasalarnca ak braklan belirsizliklerin Tanr tarafndan belirlen-
Din ve Bilim
diini dnrler. Dou mistisizmi savunucular ise, kuantum btncllnn tm eylerin temel birliine olan inanlarn destekledii kanaatindedirler. Yeni fizik, bilim adamlarn, felsefecileri ve teologlar zaman,
nedensellik ve gerekliin mahiyetine ilikin heyecan verici bir tartmaya srklemektedir.
Darwin ve Balang: Evrim ve Tanrnn Yaratmas
Dier bir tartma konusu Darwinin evrim teorisini ateizmi destekler
eklinde yorumlayan bilim adamlar ile dini literalistler arasnda meydana gelmektedir. Evrim teorisinin temel iddias olarak trlerin doal seilim yoluyla kendiliinden tesadfen var olduunu ifade etmesi, yaratma
doktriniyle ak bir ekilde elitii ileri srlmtr. Dolaysyla yaratmaclarla evrimciler arasnda ciddi bir tartma srmektedir. Bu yzden
evrenimizde olan varlklarn yaratc bir Tanr tarafndan m meydana
getirildii, yoksa bu trlerin kendi balarna m var olduklar din ve bilim
arasnda baka bir tartma zemini olagelmektedir.
nsan Doas: Genlerin Belirleyicilii
Gen bilimindeki birok gelime, var olan yapmzn birok unsurunun
sahip olduumuz genler tarafndan belirlendiini ortaya koymutur.
Bundan dolay birok davranmz genetik kaltmn rn olduu varsaylmaktadr. Dolaysyla davranlarmzn genler tarafndan belirlendii kabul edilmesi durumunda, bundan zihinsel yeteneklerimizin etkilenmi olmas hatta belirlenmi olduu sonucunu karmak srpriz
deildir. Bunun sonucu olarak her eyin genlerimiz tarafndan belirlendii kabul edilirse, zgr iradeden bahsetmenin imknsz olduunu iddia eden bilim adamlar nemli lde artmtr. Bu gr savunanlara
gre, davranlarmz genler ve beynimizdeki nronlar tarafndan belirlenmektedir. Bunun aksine genlerin ve nronlarn zihinsel olaylar belirlediine inananlar olmakla birlikte, yine de az da olsa bir takm zihinsel
faaliyetlerin belirlenmemi olduuna inanlar zgr iradeye bir alan amaya almlardr. Zihinsel ve ruhsal yaamn biyolojik unsurlarla aklanmaya allmas, ruh ve beden dalizmine de kuvvetli bir muhalefeti
ortaya karmtr. Dolaysyla genetik biliminin ortaya koymu olduu
veriler, dinin iddia etmi olduu insan sorumluluuyla esasl bir farklla sahiptir. Bu yzden son dnemdeki genetik almalar dindarlar
yaknda ilgilendirir olmu ve baz ortak alanlarn ortaya kmasna sebep
olmutur.
nsanlara din ve bilim arasndaki ne tr bir ilikinin var olabilecei ile
ilgili bir soru sorulsa, byk oranda muhtemel cevap ikisinin arasnda
bir atmann var olduu eklinde olacaktr. Bu iki temel alan arasnda
srekli devam eden atma grnts byle bir algnn domasna neden olmutur. 17. Yzylda meydana gelen Galileo meselesi ve gnmzdeki yaratmaclarla evrimciler arasndaki atma grntleri bunun
iyi birer rneidirler. Evrimciler ile yaratmaclar arasndaki son dnemdeki hararetli tartmalar din ve bilim arasndaki ilikiyi canl tutmu ve
401
402
nite 12
Din ve Bilim
403
404
nite 12
atma
1. Galileo Meselesi
Din ve bilim arasnda var olan atmaya tarihsel olarak en ok verilen
rnek Galileo meselesidir. Din kart iddialarda bulunanlar, Galileo olayn bilimsel gelimenin karsndaki tarihsel bir olay olarak dini dncenin karsna koyarlar. Bu anlamda Katolik Kilisesi, Yerin Gnein
etrafnda dnd grnn kutsal metin retisi ile elitiini vurgulayarak, Kopernikin kitabn yasaklamtr. Bunun yannda kilise, Galileo
Galileiden (1564-1642) Kopernikin grlerini savunmaktan vazgemesini talep etmi, buna ramen Galileo grlerinden vazgememitir.
Bunun sonucunda bilinen tarihsel gerek yaanm ve Galileo yal ve
salksz bir durumda iken Romadaki Engizisyon mahkemesine arlm, dncelerinin yanl olduu ve bu grlerinden vaz gemesi gerektii sylenmitir. Bilindii zere, Galileo hayatnn geri kalan sekiz
yln ev hapsinde geirmitir. Btn bunlara ramen Galileo kendisini
dindar birisi olarak kabul ediyordu ve dini inanlar ile yeni bilimsel
bulular telif etmenin bir yolu olabilecei kanaatini tayordu. Din ve
bilimi telif etmenin yolu olarak, nciliin gerekte Kilise otoritelerinin
iddia etmi olduu eyi retmedii sonucuna vard. Galileoye gre
nihai anlamda kutsal kitaplarn amac, bilimsel hakikatleri retmek
deil, dini hakikatleri vahiy yoluyla vaz etmekti.
Galileo meselesinin bir sr karmak yn olduu da bilim tarihileri
tarafndan dile getirilen bir durumdur. Kurumsal yapya sahip dinin kat
yaps ve otoritesini kaybetmemek iin suiistimallere bavurmas,
Batlamyuscu bilim adamlarnn yenilie kapal ve saduyudan uzak
Din ve Bilim
2. Natralizm ve Bilim
Din ve bilim arasnda bir atmann var olduu inancn pekitiren en
nemli unsurlardan birisi de bilim ile natralizm (tabiatlk) arasnda
var olan farkllklar gz ard etmekten kaynaklanmaktadr. Bilim ve natralizm sklkla kartrlan iki kavramdr. Bu kavramlarn birbirinden
ayr iki anlama sahip olduu da ak bir gerektir. Bunlar birbirinden
ayrrken ilk evvela seklarizm kavramn ele alalm. Seklarizm var olan
her eyin fiziksel olduunu, bir ekilde madde ve enerjiden meydana
geldiini iddia eden grtr. Bu bak asna gre, bilim fiziksel alanda
alt iin btn gereklii anlama ve aklamada anahtar bir kavram
olmaktadr. Bu gr ada felsefi evrede ayn zamanda natralizm
(tabiatlk) olarak da bilinir. Daha az ifade edilse de felsefi ateizm olarak
da adlandrlr. rnein bu balamda bilinen mehur ateistler olarak
Stephen J. Gould, ge dnem Carl Sagan, Steven Weinberg ve Richard
Dawkinsin isimlerini zikredebiliriz. Evrenin tabiat ve kk ile ilgili sorular ele alana natralizm, bunun yannda ahlaki ve politik olaylar ele
alanlara da sekler hmanizm ad verilir. Sekler hmanizm ve natralizm
dini dnya grne alternatif retmek zere son dnemde fikir birlii
ierisindedirler. Bu gr desteklemek ve gelitirmek u anda var olan
ve devam eden bir proje olarak gzkmektedir.
Bugn seklarizmin pozitif bir dnya gr olarak nitelenmesinin sebebi, evvela Tanr yoktur gibi bir yargyla balamamasndan kaynaklanr.
Negatif anlamda Tanrnn yokluunu iddia etmek yerine, d dnya ile
405
406
nite 12
ilgili dncelerini ifade ederek meseleye balar. rnein btn gerekliin fiziki nesnelerden olutuunu iddia ederek, Tanrnn ve lmden
sonra yaamn var olmad sonularn karr. Dolaysyla Tanrnn
yokluu ve ahiretin var olmad iddias dorudan deil, genel olarak
savunduklar dnya grlerinin bir sonucu olarak ortaya kar. Gnmzde ateizmin savunucular pozitif durumu benimsemi kimselerdir;
gemite bunu savunanlar daha ok negatif bir ekilde savunuyorlard.
Dikkat edilmesi gereken dier bir husus ise natralizmin bilimle ayn
anlama gelmediidir; bir natralist kendi grlerini savunmak iin genelde bilime bavurur. Dier bir ifade ile bilime byk bir iman vardr.
Ancak bilimci zorunlu olarak bir natralist olmak zorunda deildir. Aslna baklrsa ou bilim insan natralist olmad gibi, ayn zamanda var
olan her eyin fiziksel olduuna ve bilimin her eyi aklayabileceine de
inanmamaktadr. Natralizm ile bilim arasndaki yaknlktan dolay,
genellikle de bu ayrmlara aina olmayan kimseler nazarnda, bunlar
sklkla birbirlerine kartrldn grmekteyiz. Ancak u temel unsuru
gzden karmamak gerekir ki, birisi bilimsel verilerin tesine giderek,
evrenin nihai gereklii, insann tabiat hakknda doru ahlak teorisinin
ne olduu ile ilgili karmlar yapyorsa, bilimin snrlarn am olup,
din ve felsefenin sahasna girmi olduu anlamna gelir. Bu durumda bu
anlay benimseyen bilim temsilcilerinin kendi izmi olduklar snrlar
am olduklarn ve bunun bilimsel bir faaliyetin tesine gemi bir ura olduunu syleyebiliriz. Dolaysyla bu snrlar am bir bilim anlaynn sadece bilimsel bir faaliyet olarak deerlendirilmesi mmkn
deildir. Bu yzden bugn din ve bilim arasnda var gzken atmann, aslnda bir bakma bilime bir bak tarz olan natralizm ile din arasnda olduu aikrdr. Natralizm bilimden elde ettii verileri bilimin
kastetmedii bilim tesi alanlara uygulayarak bir takm sonular karma
eilimindedir. Bu yzden bilimle din arasndaki bir atmadan ziyade,
dinle natralizm arasndaki bir atmadan bahsetmek daha doru olacaktr. Dindarlar bu durumda kendi konumlarnn makul bir aklamasn yapabilirler mi? Buna gre bilimin natralizm ekseninde yorumlanmas zorunlu bir durum olmad gz nnde bulundurulduunda din ve
bilim arasnda bir atmann kanlmaz olduu da iddia edilemeyecektir. (Sweetman, 2010, 74-77)
3. Evrim Teorisi
Din ve bilim arasnda atmann var olduu iddias evrim teorisinin
ortaya atlmas ile olduka kuvvetlenmitir. Bu nedenle evrimin temel
iddialarnn ne olduunu ve bunun din asndan ne gibi sonular dourduunu ele alacaz. Evrim kavram en ksa ve basit anlamyla, zamanda meydana gelen bir deiim srecini ifade eder. Biyolojik evrim
kuram ise, yaam biimlerindeki zamanla deiimin meydana gelmesi
ve buna gre zaman ierisinde yaamn deiip eitlenmesi demektir.
Bu anlamda biyolojik evrim kuram denildiinde, yeryzndeki canl
trlerinin evrimleerek ortak bir atadan geldiklerini; oluan yeni kaltsal
Din ve Bilim
407
408
nite 12
olup olmadn anlamann tek yolu, onu gzlemler veya deneylerle karlatrmaktr. Tm dier bilimsel teoriler gibi, Darwinci evrim de, srekli
kantla kyaslanmaldr. Eer o kanta uygunluk tamyorsa, yeniden
deerlendirilmeli veya terk edilmelidir. Aksi halde o bilimden ziyade bir
mit olarak kabul edilmek durumundadr.
3.1. Evrimin Kantlar: Bilim Mi, Mit Mi?
Darwinci evrim lehine kantlarn var olup olmad, bu teoriyi destekleyen kantlarn ne olduu konusunda ou bilim insan ayn rnekler
kmesini vermektedir. En yaygn rnekler unlardr:
1. Dnyann ilk atmosferinin bir benzerini ieren, iindeki elektrik
kvlcmlarnn canl hcrelerin yaptalarn rettii bir laboratuar tp.
2. Giderek artan saydaki fosil ve molekler kantlara dayanlarak
yeniden oluturulan hayat aac.
3. Evrimsel kkenlerin ortak bir ataya dayandn gsteren, bir yunus bal yzgecinde, bir yarasa kanadnda ve bir at bacandaki benzer kemik yaplar.
4. Amfibiyenler (karada ve suda yaayan hayvanlar), srngenler,
kular ve insanlarn balk benzeri bir atadan geldiklerini gsteren, embriyonlarn ilk evrelerindeki benzerliklerin resimleri.
5. enesinde dileri ve kanatlarnda peneleri ile srngenlerle
modern kular arasndaki kayp balant.
6. Aa gvdelerindeki pulkanatl gveler, kamuflaj ve avc kularn doal ayklanma yoluyla evrimin en nl rneini nasl ortaya kardn gstermektedir.
7. Galapagos Adalarnda doal ayklanma gagalarnda farkllklar
dourduunda, birbirinden ayran on farkl trdeki Darwin
ispinozlar, Darwine evrim kuramn tasarlamada esin vermitir.
8. Fazladan bir ift kanad olan meyve sinekleri, genetik mutasyonlarn, evrim iin hammadde tekil edebildiini gstermektedir.
9. Evrimin tasarmlanm olduuna ilikin eski gr rten at
fosillerinin dallanan aa modeli
10. Bizlerin salt hayvan olduumuzu ve varlmzn, amasz doal
nedenlerin bir sonucu olduunu gsteren, evrim geirerek insana
dnen maymunsu yaratklara ilikin izimler.
Bu rnekler Darwinin evrim teoreminin kantlar olarak ok sk kullanlmaktadr. yle ki onlarn ouna evrimin ikonlar dahi denilmektedir.
Buna karn bu rneklerin evrimin kant olduu konusunda ciddi pheler vardr. Bu rneklerin hepsinin bilimsel olarak ispatlanm, bilimsel
pheden uzak rnekler olduunu sylememiz mmkn gzkmemektedir. Evrim savunucularnn bazlar, nermeleri ve hipotezleri gzlem-
Din ve Bilim
409
410
nite 12
Din ve Bilim
pozitif ve negatif olarak iki ekilde aklar. Pozitif aklama kutsal kitaplardaki yaratma kssasnn literal bir ekilde ele alnmasn, nk byle
farkl yorumlara gelecek ekilde bir anlamn olmas durumda, Tanrnn
bunu vahyetmesinin gerektiini ileri srerler. Dier bir ifade ile olduka
farkl bir yorumun aka belirtilmesi gerektiini ifade ederler. Yaratmaclar bu pozitif gr ateistlerden ziyade, literal okumaya kar olarak
metaforik yolu seen dier dindarlara kar gelitirmilerdir. Negatif yol
ise btn teolojik argmanlar bir kenara brakarak sadece evrimi bilimsel bir deer olarak eletirme ve kendi ierisindeki tutarszlklar ortaya
koyma yoludur. (Sweetman, 2007, 127)
Son zamanlarda evrim teorisine en nemli kar atak akll tasarmdan
gelmitir. Her ne kadar iki gr arasnda benzerlikler var ise de bu iki
gr birbirine kartrmamaldr. Akll tasarm savunanlar Michael
Behe ve William Demski evrim teorisine kar bir kant gelitirmilerdir
ve eer bu kantlar baarl olursa, teizm natralizm tartmalarna kar
olduka nemli karmlar olacaktr. Onlar genel olarak temel itirazda
bulunmulardr. lk olarak evrimin ilkeleri zellikle tabi seilim sreleri
molekler seviyedeki yaayan hcrelerin karmakln aklayamaz.
Michael Behe hcrenin indirgenemez bir ekilde kompleks (irreducible
complex) olduunu ileri srmektedir. Bununla da unu kastetmektedir ki,
hcre kendi fonksiyonunu icra etmek ve gereklerini yerine getirmek iin sahip
olduu farkl paralarn hepsine bulunduu meknda ayn zamanda birbirinden
ayrlmakszn ihtiya duyar. Eer bu iddia doru ise o zaman doal seilime nemli bir itiraz yneltilmi oluyor ki, doal seilime gre organizmann her bir paras zaman ierisinde aamal olarak gelimi kabul
edilmektedir. nk onun organizmadaki varl gelimesinin her bir
aamasnda organizmaya bir takm seici avantajlar vermektedir. Biyoloji
profesr Michael Behe, indirgenemez kompleks sistemini yle tarif
eder: Temel bir ileve katkda bulunan, hayli uyumlu, etkileim iinde
olan paralardan olumu ve herhangi bir parann karlmas durumunda sistemin ilevinin fiilen sona erdii bir sistemdir. Daha genel bir
ifadeyleindirgenemez kompleks bir sistem, birbirleriyle etkileim iinde
olan ve herhangi birinin karlmas durumunda sistemin artk almayaca elerden oluan sistemdir. (Behe, 2005, 119)
Bu yzden, akll tasarmn ilk iddias ayn zamanda tabi seilim srecinin bir eletirisidir. kinci adm unu ileri srmektir ki, insan hcresinin
karmakl, byle bir hcrenin var olmas ve meydana gelmesi konusunda akll bir tasarmcnn var olmasn daha olas klar. ncs ise
bunun felsefi olmaktan ziyade bilimsel olduudur. Bu yzden akll tasarm felsefe ve dinin deil bilimin bir parasdr. Bu gr tartmal bir
hal almtr. nk eer bilimin bir paras ise o takdirde evrim teorisiyle
birlikte biyoloji biliminin bir paras olarak mfredatlarda okutulmas
gerektii savunulmutur. Akll tasarmclar ortaya koymu olduklar
grlerin bilimin bir paras olduunu nk molekler biyolojinin
tasarm lehine kantlar ileri srdn, dolaysyla molekler biyolojideki eitli tecrbeler yoluyla yaayan hcrelerle ilgili aratrmaya dayan-
411
412
nite 12
Din ve Bilim
nceki bir aama tarafndan neden olunarak meydana geldiini ileri sren bir evrimi savunmutur. Byk Patlamadan sonraki var olan btn
bu aamalardan gnmze dein geerlidir. Baz natralistler bu teorilerin nda sanki evrimin btn gereklii aklayabilecei gibi iddiada
bulunmulardr. Dawkins rnein, evrimin fizik kanunlarn da aklayabileceinden bahseder. (Sweetman, 2007,132)
Bu tr sorunlara bir dindar olarak nasl cevap verebiliriz? u ana kadar
evrim teorisinin evrende bir gayenin olduuna ve her eyin bir tasarmn
sonucu olarak bir dzenlilik ierisinde var olduuna kar ileri srlen
bir itiraz olduunu ifade ettik. Bir an iin bu konuda baarl olduunu
varsaysak bile, aslnda insann zihnini megul eden en az buradaki sorular kadar nemli baka sorular vardr. rnein maddenin ve enerjinin bir
dzen ierisinde var olduunu sylemesine karn, maddenin ve enerjinin nereden geldii, kkenlerinin ne olduu konusunda bize bir ey sylememektedir. Evrim teorisi Tanrnn varl hakkndaki bizim en byk
iki sorumuza cevap veremez: 1) Evren nasl var oldu, onun nihai nedeni
nedir? 2) Evrenin tasarm nasl meydana geldi? (Tasarm burada fiziksel
kanunlarn temelinde olan u andaki kurall tekrarlar olarak anlalmaldr). Evrim teorisinin bu sorulara cevap verebilmesi mmkn gzkmemektedir. Ayn zamanda yaamn kayna hakknda da bir bilgi veremez. Evrim teorisi evrenin kkeni ile ilgili bir aklamay mantksal
olarak vermesi mmkn gzkmemektedir.
Evrim teorisinin bu sorulara cevap verememesi bazlarn buradan yola
karak trlerle ilgili sorulara da cevap veremeyecei sonucuna yneltmitir. Dolaysyla evrimin temel iddialarn din adna bir tehlike olarak
grmezler. Bu bak asn ileri srenlere gre evrim teorisi her ne kadar
dindeki yaratma kssasnn doru olmadn iddia etse de, bu
Augustinenin zmnde olduu ekliyle anlaldnda bir problem
olarak nmzde olmayacaktr. Bunun tesine geerek dinin daha derinde vermi olduu cevaplar olan lemi Tanrnn yaratm olduu iddias asndan da bir sorun tekil etmemi olacaktr. Baka bir ifade ile bu
bak as evrimle yaratmann bir ekilde bir arada deerlendirilebileceini iddia etmektedir.
Dier adan evrim teorisinin insan zihni ve ahlaki deerlerle ilgili bir
aklamada bulunmas da olanakl gzkmemektedir. Bu yzden zihin,
ahlak, zgr irade, ruh gibi konularda belirli bir takm aklamalara sahip
olan din hala olduka rasyonel bir aklama olarak gzkmektedir. Bu
grleri ileri sren filozoflar evrimin Tanr tarafndan tasarmlandn
ve ynetildiini ve insann bylece evrim aacnn en stnde tesadfen
deil, Tanr tarafndan var klndn ileri srmlerdir. Dolaysyla bunlara gre insan dier hayvanlardan derece itibar ile deil tr olarak farkllk gstermektedir.
413
414
nite 12
Bu bak as din ile bilim arasnda bir atma grmekten ziyade, birbirlerini tamamlayc unsur olarak grr. Bilimin kendi metotlarn kullanarak evren hakknda bilgi edinmesi makul bir eydir; fakat daha ileri giderek bilimde kullanm olduu metotlar bunun dndaki sahalara da
uygularsa, bilimde natralizmi kullanm olur ki bu son dnemde baz
bilim insanlarnn yapt yanla iaret eder. Dier bir ifade ile onlar
bilimle natralizmi birbirine kartrmlardr. Bu da popler kltre bir
ekilde farkl aralarla szd iin genel olarak modern bilimin ateizmle
ayn ey olduu dnlmtr. Birok kii bu yzden aslnda ok da
farknda olmakszn bu kavramlarn bir arada deerlendirilemeyeceini
dnmektedir. Fakat biz bilimi natralizmden ayrrsak, bilimin din ile
attn dnmemiz iin herhangi bir sebep olmadn ifade edebiliriz. Bu gr destekleyen dindarlar iin dini dnya gr gereklik
hakknda en iyi aklayc teori olduundan, bilim doal konumunu bu
durumda elde edebilir ve din ve bilim her ikisi birbiriyle alabilir. Her
bir bilimsel teori iin delil olarak deerlendirilebilir. Burada en gerekli
olan ey de akln durumudur. Dini inancn da akldan korkaca bir durum yoktur. Btn bu durumlar bizi insan bilincinin ne olduu sorusuna
gtrr. Dolaysyla din ve bilim arasndaki tartma, diyalog ve ilikiyi
anlamamz iin zihin, bilin ve ruh hakkndaki tartmalara ksaca gz
atalm. (Sweetman, 2010,106)
3.3. Natralizm, Beyin ve Zihin Ayrl
ou dinin en temel retisi lmden sonra da insann yaamn devam
ettirdiine ve ruhun lmsz olduuna inanmaktr. Ruhun lmszlne inanmak din asndan nemlidir; nk bu dnyada yaplanlarn
mkfatn dier dnyada karlnn grleceine inanlr. Teolojik
mlahazalar bir an iin dikkate almazsak, felsefenin bu konuda bize
syleyecek bir eyi var mdr? lmden sonra yaamn var olduunu
nasl anlamalyz? Benim yaamdan sonra varlm srdrmem iin
gerekli olan ey nedir? Kiisel ayniyeti/kimlii oluturan ey nedir? Baka
bir soru yaammz srdrmemizi salayan ey ruhumuz mudur, yoksa
ruh ve beden birlikte mi bunu salar?
Son soru ile balayacak olursak, zihin felsefesi ile ilgili bir takm temel
problemlere deinmemiz gerekir. Zihin felsefesindeki temel tartmalar
hakikaten son zamanlarda dier felsefi tartmalara nazaran daha ne
km bulunmaktadr. Dolaysyla teizm ve natralizm arasnda da temel bir tartma alan olmutur. Bugn bunun zihin felsefesinin en tartmal konulardan birisi olmas tesadf deildir. nk zihin felsefesinin temel konularn zihin ve beden problemi oluturur. Zihin ve beden
arasndaki iliki nedir? Zihinle bilinlilik, dnce, dnme yetenei,
mantk, hafza, soyutlama gibi kavramlar yakn iliki ierisindedir. Beden
ile beynin fiziki ksm, yani korteks, nronlar, hcreler, membranlar ve
dendritler kastedilir. Ruh beden ayrlna dayal lmszlk kant en
azndan Eflatuna gidecek kadar eskidir. Her ne kadar Eflatunun lmszlk hakknda kendine has bir delili varsa da, onun genel bak as,
Din ve Bilim
415
416
nite 12
Din ve Bilim
Bamszlk
Din ve bilim arasndaki ilikiyi deerlendirirken ikinci bir seenek olarak
da bamszlk ilikisinden bahsedebiliriz. Buna gre din ve bilim birbirinden bamsz alanlar olup herhangi bir ilikiye ve etkileime sahip
deillerdir. Bunlar tamamen birbirinden farkl dnce yaplardr. Bu
konuda olduka farkl dnceler var olmasna karn biz sadece dierle-
417
418
nite 12
Din ve Bilim
Eer bilim ve din tamamyla birbirinden bamsz ise, atma ihtimalinden kanlm olunacaktr; fakat yapc diyalog da ayn zamanda darda braklm olacaktr. Biz hayat kesin olarak iki kompartmana blnm bir ekilde tecrbe edemeyiz; biz onun farkl ynlerini almak
iin zel disiplinler gelitirmeden nce btncl ve birbiri ile ilikili bir
ekilde tecrbe ederiz. (Barbour, 1990, 17)
Bamszlk dncesi dinin tabii lem hakknda syleyecek hibir eyinin olmadn, bilimin de dini alanda bilisel bir iddiasnn olamayacan varsaymaktadr. Fakat bu iddiann pek de doru olmad gzkmektedir. Zira byk teistik din Tanrnn lemin nedeni olduunu,
dolaysyla yaratma olayn kabul eder. Ayn zamanda Tanrnn yaratlm lemde aktif bir ekilde mdahalede bulunduunu ileri srer. Tanrnn varl ile ilgili delillerden bazlar da tabiatst bir yaratcya ve
tasarmcya inanmann temelini oluturan tecrb olgular da iermektedir. Dolaysyla bamszlk dncesi her zaman tercih edilebilir bir
seenek olarak gzkmemektedir.
Entegrasyon
Bilim ve din arasndaki ilikiyi deerlendirmenin dier bir yolu entegrasyondur. Entegrasyon gr din ve bilim arasndaki atmay ciddi
bir ekilde ele alr ve bununla birlikte her bir alann kendine has rol
olduunu da kabul eder. Entegrasyon fikri din ve bilimi sistematik olarak
bir araya getirmeye almaktadr. Amerikal filozof Alfred North
Whitehead (1861-1947) ve Charles Hartshorne (1897-2000) ile zdeleen
sre felsefesi bilim ve dini tutarl, mull bir metafiziksel sistem ierisinde bir araya getirmeye almlardr. Bu anlay modern bilim tarafndan ortaya konmu olan izafiyet teorisi ve evrim teorisini teizmin temel iddialar ile birletirmeye almtr.
Sre felsefecileri iin, ortaada ileri srlm olan statik ve zsel olarak
deimez niteliklere sahip tabiat, evrim teorisiyle birlikte dinamik, deiebilen evrene kendini brakmtr. Sre felsefesinin en temel nitelii var
olan her eyin sre kavramyla ekillendiidir. Bu bak as, ayn
zamanda Budist doktirini olan zsel/cevhersel varlklarn olmad bunlarn sadece birbiriyle ilikisel olaylara sahip olduu Anatman dncesiyle tutarllk arz eder.
Sre grnn uluyiyet tasavvuruna gre Tanr da sre halindedir.
Sre felsefecileri, deimez, basit, her eye gc yeten, her eyi bilen,
zamann ve meknn tesinde tamamyla akn olan bir Tanr tasavvurunu kabul etmezler. Daha ziyade Tanr ift kutuplu bir varlktr; bir yanyla deimeyen sabit zsel niteliklere, dier yanyla lemin deimesi ile
deien deierek mkemmel olan bir zellie sahiptir. Bu bak asna
gre, Tanrnn bedeni evrendir. Nasl ki insan ruh ve bedenden meydana
gelmekte ise, Tanrsz evren evrensiz tanr da dnlemez. Bunlar birbirlerini gerektirmektedirler. Dolaysyla evren hakknda yaplan her
trl bilimsel faaliyet, ayn zamanda Tanr hakknda bir anlama abas-
419
420
nite 12
dr. Tabiat hakkndaki doru bilimsel veriler bizim Tanry daha iyi
anlamamza yardmc olur. Entegrasyon yaklam din ve bilim arasnda
iliki kurmann yeni yollarn gelitirmede olduka iddial bir bak as
sunmaktadr. Fakat bu bak asnn btn dinlerin mntesiplerinin
kabul edebilecei bir bak asn yanstt sylenemez. Bu anlayn
Hristiyan teolojisinde var olan enkarnasyon inancnn din, bilim ve teoloji geninde tezahr etmesi olduunu syleyebiliriz. Dolaysyla evreni Tanrnn bedeni olarak kabul edip, var olan bilimsel aratrmalarn
ayn zamanda tanr hakknda karmlara sahip olduunu iddia etmek
hem felsefi ve teolojik adan makul gzkmemekte; en aznda slam dini
gibi tevhid inancn ngren dinlerin akaid ilkelerine ak bir ekilde ters
dmektedir. Bu bak asnn Hristiyan teologlar arasnda da youn
eletirilere maruz kaldn syleyebiliriz. (Meister, 2009, 152-153)
Diyalog
Din ve bilim arasndaki ilikiyi en iyi aklayan modelin diyalog modeli
olduunu syleyebiliriz. Bu modele gre, din ve bilim gereklii anlama
konusunda birbirlerini desteklerler. Bilimin btn sorunlar zecei ve
bunun sonucunda dinin bir anlam ve nemi kalmayaca gibi bir iddia
anlaml deildir. Diyalog modelinin eitli ekilleri vardr. Bunlardan
birisi din ve bilimin bark olduunu ve modern bilimin nda dini
nermelerinin yorumlanmas gerektiini iddia eder. Byle bir bak asn Ian Barbour ve John Haughtta gryoruz. Diyaloa dier bir yaklam modern bilimin dine dman olduu grn reddetmektedir.
Dier bir ifade ile modern bilimin bizi dorudan ve zorunlu olarak natralizme ve seklarizme gtrdn iddia etmek doru deildir. Alister
McGrath ve Keith Ward gibi dnrler, bu yaklam kabul etmilerdir.
Bu grn daha kapsamls, modern bilimsel teorilerin dini dnya grleri iin bir delil oluturduunu iddia etmektedir. Bu gr Richard
Swinburne, W. Lane Craig, Francis Collins, Paul Davies ve eskiden ateist
olan fakat daha sonra dini dnceyi benimsemi olan Anthony Flewin
almalarnda gryoruz.
Diyalog dncesini kabul etmek iin birok sebebe de sahip olduumuzu syleyebiliriz. Bunlardan ilki iyimser grtr ki, buna gre din ve
bilimin aralarnda temelde bir atmann olmadn bunlarn birbirilerini genel olarak desteklediklerini ileri srer. Dolaysyla bu iyimser bak
asna gre din ve bilim birbirinden faydalanmaldrlar. kinci bak as
yaam ve onun temel problemleri hakknda dndmz zaman bu
problemlerin zmne dair bilginin nereden geldiine bakmakszn onu
deerlendirmemiz gerektii dncesine dayanr. Dolaysyla bu gr
geleneksel olarak ifade edilen btn hakikatler birdir prensibini kendisine ilke edinmitir. Bu yzden problemlerin zmnde bilginin niteliine bakmakszn zme katk sunuyorsa onu makbul grmektedir.
Bylece diyalog modeli en makul zm olarak karmzda durmaktadr.
nc bir yaklam bilimsel aratrmann hibir zaman din iin bir problem oluturmadna deil, nk tarihsel olarak bunun aksi durumlar
Din ve Bilim
mevcuttur, fakat gnmzdeki bilimsel aratrmalarn bilim iin bir tehlike oluturmadn ileri srmektedir. Bu temel olarak gnmzdeki
sekleristler ve ateistlerin bilimsel aratrma ile din arasndaki atmaya
tarihsel rnekler vermelerine kar gelitirilmi bir argman olmaktadr.
Diyalou desteklemek iin drdnc ve en nemli sebep olarak, kk hcre,
genetik kopyalama, yapay zek gibi aratrmalarda olduu gibi, bilim
ahlaki asndan tartmal olan yeni alanlar alm olmas gsterilebilir.
Bu alanlar gelecekte daha da tartmal bir durum arz edecektir, fakat
bilimin bir disiplin olarak bunlara cevap vermesi mmkn gzkmemektedir. Bilim bize insann karlat tartmal ahlaki sorunlarla ilgili en
ufak bir ey sylememektedir. Farkl hastalklarn tedavisinde embriyolarn retilmesi veya yok edilmesi ahlaken msaade edilebilir mi?; ocuklarmz nasl yetitirmeliyiz?; politik olarak toplumu nasl organize etmeliyiz?; modern alma kavram dinlenmek iin yeterli zaman veriyor mu?;
cinayet sularnda lm cezas meru mudur?; zengin toplumlarn gereinden fazla madde ve ben merkezli olduklar sylenebilir mi?; felsefe,
teoloji ve din gibi disiplinler bunlar hakknda fikir yrtmemize ve bir
kanaate ulamamza yardmc olurlar.
Diyalogu desteklemek iin beinci bir sebep ise, her ne kadar baz durumlarda birbirleriyle atm olsalar da, tarihin btnne baktmzda din
ve bilim uyumlu bir ekilde gelimitir. Birok bilim adam rnein
Newton bilimsel almalar kadar teoloji alannda da eserler vermitir ve
Galileo ile Tanrnn hem kutsal kitab hem de tabiatn kitab eklinde
birbiriyle elimeyen iki kitap yazd fikrini paylamtr. (Sweetman,
2010, 19)
Modern zamanlarda bilimle dini dncenin bir arada olabileceini ileri
sren bir hayli bilim adam da mevcuttur. Bunlardan ikisinin grlerini
maddeler halinde ifade edersek, meseleyi anlamamz konusunda bize
yardmc olaca kanaatindeyiz. Bunlardan birisi Paul Daviestir. Paul
Davies (1946-) evrenin balangc ile ilgili almalarnda ortaya kan
felsefi sorulara ilgi duyan modern bir fizikidir. Tanr ve Fizik (1990) ve
Tanrnn Zihni (2001) ve Goldiloksun Gizemi (2006) gibi kitaplar vardr.
Davies popler yazlarndan birisinde, bilimsel aratrmada inancn rolne deinmi ve olduka farkl tartmalara sebep olmutur. Daviese gre
bilim insanlarnn fizik kanunlarnn deimezliine inanc kkenlerini
Hristiyan teolojisinden almaktadr ve Ona gre bilimin inantan bamsz olduu ak bir ekilde gerek ddr.
Daviesin almalar onu eitli sonulara ynlendirmitir; evrenin matematik ilkelere uygun bir ekilde iledii ve rastgele olmayan zel bir
durum vardr. Bu Davies iin bir Tanrnn varl adna bir kant oluturur. O Tanrnn Zihni adl kitabnda, Tanrnn varl adna ileri srlm olan klasik kantlarn yetersiz olduklarn ileri srer. Fakat O yine de
evrenin varl ve onun iinde var olan durumlarn bir Tanrya iaret
ettiini ileri srer. Bununla birlikte o ayn zamanda evrenin varlndan
doast bir gce sramann bir takm problemleri barndrdn kabul
421
422
nite 12
etmektedir. Ona gre evrenin kkeni ile u anda tatmin edici bir aklama
olmamasna karn, bu sistemlerin akll bir st varlk tarafndan fizik
kanunlarn ihmal etmeksizin, planlayp dzenlendiini dnmede
mantksal bir hata yoktur. Davies ayn zamanda insancl ilkeyi de savunur. Ona gre bu yaadmz evren yle ince ayarl bir ekilde vardr ki
biz hakikaten burada var olmak iin var klnmzdr; nk farkl paracklarn bizim burada yaama sahip olmak iin tesadfen bir araya
gelmi olmasn pek ihtimal dhilinde grmez. Ona gre, btn bu var
olanlarn tesadfen meydana gelmi olmas ihtimal dhilinde deildir.
Daviese gre, bilimsel almalarn bizim btn ihtiyalarmz karlamas ve btn sorularmza cevap vermesi mmkn gzkmemektedir.
Ona gre bizim bilgimiz lemdeki var olu gayemizi aklamak iin din
ve mistisizm tarafndan desteklenmelidir. (Davies,1993, 213)
Davies tarafndan ileri srlen grler farkl alardan eletirilmitir.
Ateist Richard Dawkins ve Peter W. Atkins gibi natralistler lemde bir
takm henz zm bilinmedik meselelerin var olduunu kabul etmektedirler, fakat bu meselelerin neden var olduu hakkndaki bir soru kskanln renginin ne olduu ile ilgili bir soru gibidir. Dier bir ifade ile
anlamsz bir sorudur. Bu manada burada bir ama gaye gzetmemek
gerekir, bu yaln bir gerektir. Dier bir ifade ile evrende var olan meseleler hakknda aratrmalar yapmal; onlara cevaplar aramal; fakat
bunun tesine geip bunun neden byle olduu gibi bilimin aklayabilecei yaln gereklerin tesine geecek cevaplarn peinde komamalyz.
John Polkinghorne, Bilim ve Yaratma adl kitabnda Daviesin Tanr kavramnn dinin Tanrs olmad konusunda bir eletiri getirmitir. Ona
gre Daviesin varsayd Tanr bir nevi Demirg dur. Bu evrende birok
dier g sahibi gibi i grmektedir. Sadece onlardan derece olarak stn
bir varlktr. Fakat var olan materyallerle i grmek zorunda olan dolaysyla snrl bir varlktr. Bu Tanr Polkinghornea gre, yaratma gcne
sahip olmayan sadece maddeyi organize eden bir varlktr. Her ikisi de
bilimin Tanry anlamaya yardmc olduu konusunda hem fikir olmalarna kar Polkinghorne daha ziyade geleneksel Tanr
tasavvurunu
kabul etmektedir. Fakat her ne kadar Polkinghorne eletirse de, en nihayetinde Daviesin evren anlay bir Tanrnn var olduu anlayn dlamaz. (Polkinghorne, 2006, 68-70)
John Polkinghorne (d.1930) kariyerini deneysel bilgi zerine ina eden bir
bilim adam olmakla birlikte, ayn zamanda dini konularda da yazlar
yazm bir bilim adamdr. Polkinghorne bu iki bilgi trn birbiriyle
atan, birbirini dlayan bilgi trleri olarak grmemi, aksine bunlarn
birbirini tamamlayan gerekliin tabiat hakknda farkl bak alar salayan unsurlar olduunu ileri srmtr. John Polkinghorne, kariyerini
empirik deneyler zerine yapm bir bilim adam olmakla birlikte, ayn
zamanda inand Tanr hakkndaki bilgiyi kutsal kitap ve dini tecrbe
Din ve Bilim
423
424
nite 12
Din ve Bilim
zet
Tarih boyunca din ve bilim arasnda bir takm gerilim ve atmalar var
ola gelmitir. Bu gerilim ve atma alan gnmzde de farkl ekillerde
devam etmektedir. Genelde din ve bilim arasnda atma, bamszlk,
entegrasyon ve diyalog olarak drt farkl iliki tr olduu ileri srlmtr. Genetik bilimi, biyoloji, astrofizik, nroloji, evrim ve astronomi sahalarnda yaplan son aratrmalar, gittike zihnimizde bir takm sorular
meydana getirecek ekilde yaamla ilgili nihai sorulara deinmeye balamtr. Astronomi bilimi evrenin amac ve nihai tabiat hakknda sorular sormaya balamtr. Evrim teorisi trlerin geliimi ve kkeni ile ilgili,
zellikle de kendi trmzle ilgili olarak, bizi aknla sevk eden ilgin
iddialar ileri srmektedir. nsan gen projesi, genetik oalmann imkn
ve trler mhendislii gibi konulardaki gelimeler, dindarlarn da bu
sorulara acil cevaplar vermesini de zorunlu klmaktadr. Nrolojideki son
gelimeler bilincin temel olarak fiziksel mi yoksa fiziksel olmayan bir ey
mi olduu sorusuna verilecek cevaplarla yakndan ilgilidir. Bu fiziksel
gelimeler metafiziksel bir konu olan insan tabiatn anlama, zgrlnn nedensel olarak belirlenmi olup olmad, ahlak gibi felsefi ve metafizik sorularla yakndan ilgilidir. Bu yzden dini inanlara sahip bir kimse bilimle dinin kesitii bu durumlarda bir takm ortak sorunlara zm
aramaktadr. Bilimin dinden tamamen ayr bir alan olduunu ve dinin
bilimin gelimesinin nnde bir engel oluturduunu savunanlar, din ve
bilim arasnda var olan atmaya Galileo meselesini rnek olara vermektedirler. Her ne kadar tarihsel olarak bu doru olsa da, dinin her zaman
dinle bir atma ierisinde olduu anlamna gelmez. Bu iki alan birbirlerini destekleyici ekilde ortak sorunlara cevap arayabilirler. Natralizm
bilimin bir yorumu olup din ve bilimin birbiriyle attn dolaysyla
dinin iddialarnn anlamsz olduunu iddia eder. Ancak natralizmin
sadece bilime bir bak as olduu ve bunun nihai ve tek bak as
olmadn ifade etmeliyiz. Natralizm ayn ekilde ruh beden konusunda da indirgemeci bir yapy savunmaktadr. Fakat bu bak as
olduka ciddi eletirilere maruz kalmaktadr.
Din ve bilimin birbirinden bamsz olduunu savunanlar, her iki alann
birbirinden farkl konular olduunu ileri srmektedirler. Bilimin alma
yntemi farkl dinin de bilgiyi elde yntemi farkldr. Dolaysyla bu iki
alann birbiriyle herhangi bir etkileimi olamayacan ileri srmlerdir.
Din ve bilimin entegre olmas gerektiini ileri srenler ise din ve bilimin
tek bir hakikatin, gerekliin iki farkl yzn ortaya koyduunu, dolaysyla bunlarn ayn gereklik hakknda bilgi edinmemi saladn ileri
srmektedirler. Burada bilimsel bilgi ve dini bilgi i ie gemi gibidir.
Diyalog grne sahip olanlar ise son dnemde gerek kozmolojideki
gelimeler byk patlama gibi, gerekse evrim teorisi ve zihin felsefesindeki gelimeler, bilimin metafiziin ve dinin temel sorularna el attn
dolaysyla bu konulardaki grlerimizi belirlemede bilim ve dinin birlikte
birbirinden
faydalanabileceini
ileri
srmektedirler.
425
426
nite 12
Din ve Bilim
Gzden Geir
427
428
nite 12
Kaynaklar
Akgen, A. (2006). slam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, sam, stanbul.
Barbour, I.G. Bilim ve Din, atma, Ayrma, Uzlama, ev. Nebi Mehdi,
Mbariz Camal, nsan yaynlar, stanbul, 2004
Barbour, Ian G. Religion in an Age of Science: The Gifford Lectures, Volume 1
San Francisco, CA: HarperSanFrancisco, 1990.
Bayraktar, Mehmet slamda Evrimci Yaratl Teorisi, Kitabiyat, Ankara,
2001.
Behe Michael J., Darwinin Kara Kutusu, ev. Grkan Bayr, Kesit yaynlar, 2007
Behe, Michael J. Yaamn Temelindeki Tasarmn Kant, ev: Orhan
Dz, (Tasarm iinde) Gelenek Yaynlar, stanbul, 2005
Churcland, Paul M.
Madde ve Bilin Zihin Felsefesine Gncel Bir Bak,
ev. Berkay Ersz, Alfa y. stanbul, 2012.
Davies, Paul, The Mind of God, Science and The Search for Ultimate
Meaning, Penguin Books, London, 1993
Denkel, Arda
Dennett, Daniel C., Akln Trleri, Bir Bilin Anlayna Doru, ev. Handan
Balkara, Varlk Yaynlar, 1999.
Evans, C. Stephen, Din Felsefesi, trc. Ferhat Akdemir, elis, Ankara, 2010.
Losee, John Bilim Felsefesine Tarihsel Bir Giri, Dost, Ankara, 2008.
Meister, Chad Introducing Philosophy of Religion, Routledge, New York,
2009.
Murray M, Rea M. Introduction to Philosophy of Religion, Cambridge
Universiy. Press, Cambridge, 2008.
Peterson, Michael ve dierleri, Akl ve nan, ev. Rahim Acar, Kre Yaynlar, 2006, stanbul.
Polkinghorne, John. Belief in God in an Age of Science. New Haven and
London, Yale University Press, 1998.
Polkinghorne, John. Science and Creation: The Search for Understanding,
Templeton Foundation Press, London, 2006
Sweetman, Brendan Religion and Science: An Introduction, Continuum,
New York, 2009.
Sweetman, Brendan Religion, Key Concepts in Philosophy, Continuum,
New York, 2007.
Taslaman, Caner Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanr, stanbul yay. 2007, stanbul.
Din ve Bilim
of
Religion:
An
Introduction,
429
430
nite 12
Deerlendirme Sorular
Sorular
1. Aadakilerden hangisi bilim ile din arasnda var olan bir
iliki tr deildir?
a) atma
b) Entegrasyon
c) Diyalog
d) Bamszlk
e) Grecelilik
2. Aadakilerden hangisi natralizmin temel iddiasdr?
a) Zihin ve beyin zde deildir.
b) Akl ve ruh bedenden ayr bir cevherdir.
c) Ruh lmszdr.
d) Duyu tecrbeleri tek bilgi kaynamzdr.
e) Bilgi a priori bir zellie sahiptir
3.
Din ve Bilim
b)
c)
d)
e)
431
432
nite 12
434
nite 13
Giri
Kiisel Kimlik Meselesi
Beden Kriteri
Hafza Kriteri
Nefs/Ruh Kriteri
lm Sonras Hayat Konusundaki Teoriler
Nefsin lmszl Ya da Bedensiz Hayat Gr
Bedenlerin Diriltilmesi Ya da Cismn Har Gr
Nefsin Yeniden Bedenle Birleecei Gr Ya da
Felsefe-Din Uzlatrmas
nite Hakknda
Bu nitede lm sonras hayat konusundaki farkl teoriler
konu edilmekte, ada din felsefesindeki tartmalarn klasik
slam felsefesi ve kelamndaki arka plan analiz edilmektedir.
lk olarak kiisel kimlik meselesi ele alnmakta, beden kriteri,
hafza kriteri ve nefs kriteri gibi kiinin ayniyetini aklamada
temel kabul edilen ltler aklanmaktadr. Daha sonra
srasyla lm sonras hayat konusundaki farkl teoriler
incelenmektedir. lk olarak, bn Snnn savunduu nefsin
lmszl ya da bedensiz hayat gr; ikinci olarak
kelamclarn ounluunun savunduu bedenlerin diriltilmesi
gr ve John Hickin replika teorisi; son olarak da
Gazzlnin savunduu nefsin yeniden bedenle birleecei
gr ele alnmaktadr.
renme
renme Hedefleri
Bu niteyi tamamladnzda;
Kiisel kimlik meselesi hakkndaki kriterleri
inceleyeceksiniz.
Kiisel kimlik meselesi ile lm sonras hayat konusu
arasndaki ba irdeleyeceksiniz.
lm sonras hayat meselesinin mahiyetini ve bu
konudaki fark teorileri analiz edeceksiniz.
lm sonras hayat konusunda bn Snnn,
kelamclarn ve Gazzlnin grlerini karlatrmal
olarak deerlendireceksiniz.
lm Sonras Hayat
niteyi alrken
Bu niteyi alrken;
Konular dikkatlice ve zerinde dnerek okuyunuz.
nite iin verilmi renme hedeflerini gz nnde
bulundurunuz.
Kiisel kimlik konusundaki kriterler ile lm sonras
hayat teorileri arasndaki ilikiyi gz nnde
bulundurunuz.
lm sonras hayat konusundaki farkl teorilerin
k noktalarn, birbirleriyle benzerlik ve
farkllklarn dikkatle inceleyiniz.
nitede geen terimleri daha iyi anlayabilmek iin
felsefe szlklerine ve konuyla ilgili felsefe
kitaplarna mracaat ediniz.
435
436
nite 13
Giri
nsan hayatnn lmle sona ermedii dncesi, teistik dinlerdeki temel
kabullerden biridir. rnein slamiyette ahiret, temel iman esaslarndan
biri olup, ou kez Tanrya iman ile birlikte zikredilecek kadar nem
tar; btn dnya dinleri arasnda, slam, dnyadaki bu geici hayatn
tesinde ebedi bir hayatn var olduunu ve bu hayatn insan iin ok
nemli olduunu en gl ve vurgulu bir biimde reten dinlerin
banda gelmektedir. (Yaran, 2010, 251).
lm sonras hayat konusunda felsef/teolojik gelenekte geni bir literatr mevcut olup, deiik tasavvurlar ifade etmek iin farkl terimlerin
kullanld gzlemlenmektedir. lmszlk sk kullanlan terimlerden
biridir; bu terim aslnda lmemek anlamna gelmekte olup, ilk bakta,
teist dncedeki her insann lecei inanc ile eliki arz ettii dnlebilir. Eer lmszlk doru ise, lmden sonra fiziksel varoluumuzun sona ermesinden sonra bizim kimliimizin srekliliini salayan bir
unsurun varln srdrdn kabul etmemiz gerekir (Peterson vd.
2009, 274).
slam dncesinde zellikle bn Snnn savunduu bu gre gre,
insan nefsi maddi deildir; lmle sadece beden yok olmakta, nefs ise
varln srdrmeye devam etmektedir (bn Sn, 2011, 29; Crcn,
1997, 479). Bu konudaki dier gr, nefs g, tenash veya tekrar
bedenlenme terimleri ile ifade edilen grtr. Genellikle Hint dinlerinde
grlen bu anlaya gre, nefs/ben, nihai zgrl elde edinceye kadar
bir bedenin lmnden sonra baka bir bedene geer (Peterson ve dierleri, 2009, 274-275).
Tekrar yaratlma olarak adlandrlan baka bir gre gre ise, lmszlk
asla sz konusu olamaz; nefsin lmden sonra varln srdrmesi sz
konusu deildir. Sadece lmden sonra hayat vardr; insan varoluu
boluk ierir: Yaar ve lrz, bedenlerimiz rr ve gelecekte yeniden
yaamak zere tekrar yaratlrz. Vefat eden kiinin ayns tekrar yarat-
lm Sonras Hayat
437
438
nite 13
Beden Kriteri
Kiisel kimlik konusunda farkl ltler ortaya konmutur; beden kriteri
zellikle materyalist filozoflar tarafndan savunulan monist (birci) bir
grtr. Materyalistlere gre, ruhun veya zihinsel varlklarn mevcudiyeti asla sz konusu deildir; her ey fizikseldir; var olan her ey hareket halindeki atomlara baldr. (Davis, 2000, 695) Gndelik hayatta da
ska kullanlan beden kriterine gre, X ve Y ancak ve ancak X ve Y (iki
farkl zamanda) ayn bedene sahipse zdetir; (Davis, 2000, 697) daha
nce grdmz bir kiinin daha sonra grdmz kii ile ayn olup
olmadna onun fiziki zelliklerine bakarak karar veririz.
lm Sonras Hayat
Hafza Kriteri
Kiisel kimlik konusundaki kriterlerden bir dieri, zellikle John Locke
tarafndan savunulan hafza kriteridir. Lockea gre, kiisel kimliin
tespit edilmesinde fiziki zellikler belli lde i grmekte ise de bunlar
yeterli deildir; kiinin ayniyetini koruyabilmesi iin uur-hafza srekliliine sahip olmas gerekir (Akba, 2002, 61). Lockeun kuram, herhangi bir devredeki kiiyi bir baka devredeki ile zdeletirebilmeyi, devrelerden birinin gemi devreyi anmsayabilmesine balar. Otuz yl nceki
ocuun bandan geenleri hatrlayabiliyorsam, o ocuk ve ben zde
kiileriz. (Denkel, 1998, 111). Hafza kriterini daha iyi anlayabilmek iin,
kendisinin Locke olduunu ileri sren bir kii ile karlatmz dnebiliriz. Bu kiinin, yaklak yz yl nce len ve bedeni imdi toprak
olmu olan Locke ile ayn kii olduunu nasl kabul edebiliriz? Hafza
kriterine gre, bu kiinin bize Lockeun hayat ve felsefesi hakknda ayrntl bilgi verebilmesi, daha nemlisi bunlar sonradan renilmi bilgiler olarak deil, kendi yaantlar, kendisinin hatrlad eyler olarak
anlatabilmesi gerekir (Denkel, 1998, 111-112).
Hafza kriteri de deiik alardan eletirilmitir. Her eyden nce hafza
iddialar yanlmaz deildir. Hibir zaman olmam, bizim hatrladmzdan farkl ekilde cereyan etmi baz eyleri hatrladmz iddia
edebiliriz. O halde hafza iddialar ile doru hafza iddialarn birbirinden
ayrmalyz. (Peterson vd. 2009, 280). Burada, Hafza iddiasn doru
hafza iddias yapan ey nedir? sorusu gndeme gelmektedir. Bunun
439
440
nite 13
Nefs/Ruh Kriteri
Ruh/nefs kriteri olarak adlandrabileceimiz nc gre gre, insann doas nefs ve beden olmak zere iki cevherden olumaktadr. Bu
anlay insan doasn aklarken iki cevheri varsaydndan dalizm
(ikicilik) olarak da adlandrlmaktadr. Dalist anlay savunanlara gre
insan, bedeninde zaman ierisinde byk deiikliler olsa, hatta ksmen
bedenini kaybetse bile kiisel kimliini halen koruyabilir; nk onda
fiziki deiimlerden etkilenmeyen bir cevher vardr; nefs, kiinin zdeliini salayan en temel unsurdur. Dalizme gre, insan sadece duyumsayan, anlayan, dnen bir varlk deil, ayn zamanda bunlarn da farknda veya bilincinde olan z-bilinsel bir varlktr. Bu balamda, belki
de en nemli ve en ilgin olan insann sadece dnebilmesi deil, deyim
yerindeyse, dndn de dnebilmesidir. (Reber, 2001, 75).
lm Sonras Hayat
441
442
nite 13
sonraki ksmda ele alacamz iin bu ksmda daha fazla ayrntya girmeyeceiz.
lm Sonras Hayat
hayattaki ceza ve mkfatn bedenler zerinde gerekleeceine inanmaya eilimlidirler (Mirn, 1992, 317-320).
Sradan insanlar Tanrnn ezelde tesis etmi olduu iyilik ve hayr dzenin mahiyetini ve bu dzen ierisinde kendi yerini ve sorumluluunu
idrak edebilecek dzeyde deildir. Avm dzeyinde bulunanlardan
insani bir haslet olan iyilik ve adaleti benimsemeleri istenince, adeta kendilerinden insan tabiatna aykr ve akla baskn gelen hayvani nefislerinin
hareket tarzna zt bir ey istenmi sayarlar. Hayvani nefsin stn gelmesiyle sanki onlarda akl hi yokmu ya da hi bilfiil egemen olmam gibi
davrandklarndan bu ary ancak korku ve bask sonucunda kabul
ederler. (bn Sn, 2011, 17). Eer dinde bir ksm hakikatler misallerle
anlatlmasayd, insanlarn ou bu hakikatleri kavrayamazd veya kendilerine baskn gelen hayvani nefsleri dolaysyla kabule yanamazlard; bu
sebeple onlar iyilie sevk etmek iin huriler, stten, baldan rmaklar,
ipekten ve atlastan dekler; ktlkten al koymak iin de kzgn ate,
zebaniler, irinli sular imek vs. tarznda bedensel haz ve aclara hitap
eden
temsiller
kullanlmtr
(bn
Sn,
2011,
16-17).
443
444
nite 13
lm Sonras Hayat
bn Snya gre, dnen bir canl olarak insanda kendi benliinin bilgisi kesindir; kendine dnp derinlemesine dnen her insan kendisinin
var olduunu apak biimde kavrar. Hatta uyuyan uykusunda, sarho
sarholuu esnasnda bile kendi varlndan tamamen habersiz deildir.
Bu dncesini Uan Adam olarak bilinen rnek ile aklayan bn
Snya gre, eer bir insan ilk yaratldnda salam bir akl ve yapda
yaratlm ise, bu insan, bedenin paralarnn bitiik olmad, organlarnn birbirine demedii tarzda bo havada askda kald bir durumu
farz ettiinde, her eyden habersiz olduunu dnebilir; ancak byle bir
durumda bile yine de kendisinin var olduundan haberdardr (bn Sn,
1383, 292). nsan kendisine o diye iaret edildiini ve niin kendisine
ben dediine dnmeye baladnda, bunun bedenine ve cesedine
iaret olduunu sanr. Sonra dnr ve dikkatle bakarsa eli, aya, kaburgalar ve tm d organlar bulunmayacak olsa bile, iaret edilen o
manann ortadan kalkmadn anlar. (bn Sn, 2011, 27). nsandaki
benlik bilincinin temeli, bedenden ayr bir cevher olan nefsdir; insann
beninin manas, onu o olduunun bilinmesini salayan ey, insann
nefsidir (bn Sn, 2011, 28). lm sonras hayatn bedenle olacan dnenler, insan insan yapann nefsi olduunu gz ard edip, kiisel kimliin beden kriteri ile aklanabileceini dndkleri iin byle bir gr savunmulardr:
bedeninin nefsine baskn gelmesi ve kimliinin bedenden ibaret olduunu hayal etmesi, insana nefsini unutturmu, o da bakasn kendi sanmtr: Bakasnn iyilik ve ktlklerini kendine ait iyilik ve ktlkler
saym, kendinde o iyilik ve ktlkler bulunmad takdirde mutlak
anlamda iyilik ve ktlkten yoksun kalacan, dolaysyla cismani lezzetlere sahip olmaynca mutlu olamayacan, cismani elemleri tatmadka da kendisi iin bahtszln (ekvet) sz konusu olamayacan sanmtr. Bu anlay bir anda ve ilk anlatta silmek mmkn
olmadndan, dinleri vaz eden [peygamberler, insanlar] sevaba tevik
etmek ve azapla korkutmak zorunda kalmlar, nihayet ahiret mutluluunun duyu lezzetleriyle gerekleeceini, ahiret azabnn da duyusal
aclarla olacan sylemilerdir. (bn Sn, 2011, 28).
Nefsin bedenden ayr bir cevher olduunu varsayan dalist anlayta
nefsin bir bedenden baka bir beden gemesi, yani ruh g meselesi
gndeme gelmektedir. Ruh gn savunanlara gre nefs bedenden
nce vardr ve birden ok bedene girmesi mmkndr. Ruhgn
savunanlar derler ki eer nefisler bedenlerden nce varsa-ki en doru
gr budur- ruhgnn zorunlu olduu gayet aktr. (bn Sn,
2011,19). bn Sn, ruh g anlayna kap aralayacan dnd
iin Eflatunun savunduu ruhlarn ezelilii grn reddetmektedir.
O, nefsin lmszl konusunda Eflatunla hemfikir olmakla birlikte,
nefsin yaratlml gryle ondan ayrlmaktadr. Eflatuna gre, nefs
hem ezeli hem de ebedidir; bn Sinaya gre ise nefs ezeli deildir ancak
ebedidir; nefs bedenden nce var deildir, bedenle birlikte var olmutur
ve bir bedende sadece bir tek nefs olabilir; (bn Sn, 2011, 23-25). Nefsin
445
446
nite 13
Eer nefs ezeli ise ya tek ya ok olmu olmas gerekir; yani balangta ya
bir tek nefs vard ya da birok nefsler vard. Eer tek bir nefsin var olduu kabul edilirse, bu nefs bedenlere bititii zaman onun tek bir
nefs olarak kalmas, birinin bildii bir eyi baka birinin de bilmesi
veya tersinin geerli olmas gerekirdi. Bu senaryoya gre, ne kadar
ok bedenler olursa olsun aslnda tek bir nefs yani tek bir ben sz
konusu olacak, bedenlerin farkll kiisel kimlik konusunda hibir
farklla yol amayacaktr (er-Rz, 2002, 256). Nefsin nce tek
iken, sonradan blnp oalmas da imknszdr. nk nce tek
olan nefs blndkten sonra iki hviyet/kimlik meydana gelmitir.
Eer bu iki hviyet nceden mevcut iseler, okluk meydana gelmeden nce, yani balangta tek nefsin bulunduu durumda okluun zaten bulunmu olmas gerekir ki bu eliiktir. Eer bu iki
hviyetin daha nce olmayp imdi var olduklar sylenir ise bu
durumda daha nce var olduu kabul edilen tek nefsin imdi bulunmamas gerekir ki bu eliiktir (er-Rz, ayn yer).
2.
lm Sonras Hayat
447
448
nite 13
4. Sadece akl tmel kavramlar idrak edebilir: Tmel kavramlar idrak edebilmek iin sonsuz bir gce sahip olmak gerekir; cisim zorunlu olarak
sonludur ve bu sebeple sonsuz gce sahip olmas mmkn deildir.
Nefse gelince, onun gc sonsuzdur, nk akl kavramlar [alglama gc] sonsuzdur, Ayrca matematie dair baz kavramlar
(maklt) ile tabiata ve metafizie ilikin kavramlarn ou da sonsuzdur. Nefsin bu sonsuz alanlarn her birini alglayan gc ise tek bir
gtr. O halde nefsin cisim olmas ve cisimde bulunmas mmkn
deildir ki, cisimde bir g halinde mevcut olsun. (bn Sn, 2011,
30).
nsann nefsinin bedenden bamsz, kendi bana var olan ayr bir cevher/suret olduunu bu ekilde ortaya koyan bn Snnn, lm sonras
hayat konusundaki gr de byk lde ortaya km olmaktadr.
Ona gre lm, bedenle birlikte nefsin de yok olmas anlamna gelmez.
nk bedenin lmyle nefis lm olsayd onda da bir eksilmenin
ortaya kmas gerekirdi. Fakat bedendeki k nefiste gereklememi;
aksine bu drt maddede akladmz gibi, nefiste olgunlama meydana
gelmitir. O halde bedenin lmyle nefsin lmedii kesinlik kazanmtr. (Er-Rz, 2011, 102).
bn Sn asndan beden yok olduktan sonra nefs var olmaya devam
eder; insan, ahiret hayatnda olduundan baka bir eye dnmez, aksine, zerine giymi olduu kendisinden baka olan eylerden (bedenden)
kurtulmu olur (bn Sn, 2011, 29). bn Snc anlaya gre, nefs ve bedenden mrekkep bir varlk olan insann, bedeninin lmnden sonra
nefsi varln srdrmeseydi, insan canllarn en bayas olmu olurdu.
nk bedenin lmnden sonra nefsin varln devam ettirdiinin
kabul edilmemesi halinde, insann en yksek mutluluunun maddi lezzetlere ve bedensel hazlara bal olduunun ve insann, lm gelmeden
nce bu zevklerini tatmin etmek iin almas gerektiinin de kabul
edilmesi gerekirdi. Hlbuki akl, insana maddi zevklerin azaltlmasn
telkin ederken, aklszlk bu zevklerin kemale erdirilmesini gerektirir;
ikinci yolu izleyen insanlar aklsz dier varlklardan daha dk/baya
bir hayat tercih etmi olurlar. nsann canllarn en bayas olmadna
gre, onun nefsinin bedenin lmnden sonra baki kalmas gerekir. (ErRz, 2011, 108).
O halde nefis bki deilse insan hayvanlarn en bayas durumuna dm olur. Ancak ikinci ncl geersizdir. Zira akl nsel olarak insann
kral, dier hayvanlarn da onun klesi gibi olduuna hkmetmektedir.
Dahas akll insanlar kral, cahil insanlar onun klesi gibidir. Bu da bedenin lmnden sonra nefsin lmediini gstermektedir. (er-Rz, 2011,
109).
lm Sonras Hayat
bir cevher olduunu inkr etmeleri, kiisel kimlii beden kriteri ile aklamaya almalardr (bn Sn, 2011, 8). bn Snya gre insan, maddesi,
yani bedeni asndan deil, nefsi bakmndan insandr; bu bakmdan,
kelamclarn iddia ettii tarzda adaletin tesisi iin ahiretteki dln ve
cezann, acnn ve sevincin bedenin azalar zerinde gereklemesi gerektii dncesi isabetli deildir. nk insan, maddesi, toprak olmas
bakmndan deil, insan olmas bakmndan odur. Bylece dl alan ve
azap grenin o iyilik ve ktlk yapan insan deil, aksine maddesinde
onunla ortak olan baka bir insan olduu aa kar. O halde bu [anlamdaki] dirili, iyilik edenin dllendirilmesini, ktlk yapann azap grmesini salamyor, aksine iyilik etmeyen dl alyor, ktlk yapmayan
da azap gryor demektir. te ahiret hayatna ait grler arasnda dorudan en uzak olan gr, ahiretin yalnz bedenle olacan savunan
grtr. (bn Sn, 2011, 12). bn Snya gre, nefs ile ilikisi asndan
beden sadece alet mesabesinde olduu iin fiillerin gerek faili beden
deil, nefsdir; dolaysyla bedenin, acnn veya sevincin muhatab olacan sylemek aslnda gerek faili gz ard etmek manasna gelir: Bedene bal organlarn dirilmesini adaletin gerei sayanlar, bu grleriyle
adaleti ortadan kaldrmlardr. (bn Sn, 2011, 14).
lm sonras hayatn sadece beden ile deil, nefs ve beden ile olacan
savunanlara gelince, onlara gre, lm ile birlikte beden yok olacak, nefs
varln srdrecek daha sonra nefs ile birlemek zere yeni bir beden
yaratlacaktr. Yaratlan yeni bedenin nceki bedenin ayns olmas art
deildir; nemli olan herhangi bir bedenin yaratlmasdr. bn Snya
gre, bu tarz bir diriltili gr de nemli sorunlara yol amaktadr.
Eer nefsin, lmden sonra terk ettii nceki bedenden yeni bir bedene
getii kabul edilirse bu, ruh g manasna gelir: Birisi kar da hangi
topraktan hava, su ve ateten olursa olsun, nefis iin bir beden diriltilecektir. O bedenin ilk hayatta iken sahip olduu unsurlarn aynsna sahip
olmas art deildir derse, bu dorudan ve apak ruh g anlamna
gelir. (bn Sn, 2011, 15) bn Snya gre, lm sonras hayatn sadece
bedenle olaca gr yanl olduu gibi, nefsin ruh g ile beden deitirecei, nefs ve bedenin birleecei iddias da yanltr; ahiretin varl sabit olduktan sonra diriliin sadece nefse ait olduu anlalmtr.
(bn Sn, 2011, 25-26).
bn Snnn buraya kadar ana izgileriyle ortaya koymaya altmz
nefsin lmszl grne hem felsefi hem de dini adan eletiriler
yneltilmitir. lk olarak felsefi eletirileri inceleyelim. Nefsin lmszl grn tutarsz bulan A. Flewa gre, lm ile bedenin hayatiyetini
kaybediyor ancak nefs varln devam ettiriyorsa bu durumda, kiinin
kendi cenaze trenine tanklk edebileceini kabul etmek gerekir. Ancak,
eer kii kendi cenaze trenine tanklk ediyorsa bu, onun lmedii anlamna gelir. Eer bu cenaze treni gerekten o kiinin cenaze treni ise
onun bu trene tanklk edememesi gerekir, nk o lmtr (Ko, 1991,
93-94). lmden sonra baki kalan nefsin kendi cenaze trenine tanklk
ettiini kabul etmek, bedensiz nefslerin kimliini ayrt etme konusunda
449
450
nite 13
lm Sonras Hayat
kiinin bir paras deildir; daha dorusu beden kiinin zsel deil sadece olumsal bir parasdr; beden kiiden ayrlabilir ve kii beden yok
oluunda bile varln srdrebilir. Dalistlerin iddiasna gre, tpk sen
benim sam kestiinde bile benim btnyle ve eksiksiz olarak varlm srdrmem gibi, sen benim bedenimi yok ettiinde de varlm srdrmem mmkndr. (Swinburne,1997,146) Swinburnee gre, Beden
yok olduunda bile kii varln srdrebilir, demek, bunun mantksal
olarak imkn dhilinde olduu, ruhun, imdiki veya baka bir bedeni
olmadan da varln srdrdn dnmenin eliki dourmayaca
manasna gelir (Swinburne, ayn yer). nk ruh-beden dalizmini savunanlara gre, hayat esnasnda, tabiri caizse vcut ruhun enstrmandr, ama bedenin lmnden sonra, bu arac kullanmaya artk ihtiya
duymaz Bedensel lmden sonra bilincin bedensel iaretlerinin yok
olduu dorudur; ama bu bilincin srekli olarak kesintiye urad anlamna gelmez. (Dzgn, 2010, 20).
Bir dier eletiri, ezeli olmayan nefsin ebediliinin imkn ile ilgilidir.
Yukarda sylediimiz gibi bn Snya gre nefs ezeli deildir; bedenle
birlikte ortaya kmtr, ancak lmle beden yok olduktan sonra nefs
varln srdrmeye devam edecektir. Buradaki eletiri, eer nefs ezeli
deil ise nasl ebedi olaca veya tersinden ifade etmek gerekirse, ruh
ebedi ise niin ezeli olmad hakkndadr; ruhun ebediliini kabul
ederken ezeliliini kabul etmemekte, aka, mantk asndan bir eliki
grnts oluturmaktadr. Ruhun yaratlm olduu kabul edildiine
gre, onun yine Yaratcs tarafndan yok edilmesi de mmkndr.
(Ko, 1991,102). Buradaki problem nefsin ezeliliinin imkn, eer ezeli
ise Tanrnn kudreti ile bir eliki dourup dourmad ile ilgilidir. Bu
konudaki en tatmin edici aklamalardan birini ge dnem slam dncesinin en nemli simalarndan Fahruddn er-Rznin Kitabun-Nefs
ver-Ruh adl eserinde bulmak mmkndr.
Er-Rzye gre, var olanlar varlk tarzlar itibariyle drt ksma ayrlr:
1. Balangc ve sonu olmayan: Tanr,
2. Balangc ve sonu olan: Dnya,
3. Balangc olan, sonu olmayan: nsani nefsler ve ahiret yurdu,
4. Balangc olmayan, sonu olan: Bu imknszdr, nk kdemi
sabit olann, yani balangsz olann yok olmas imknszdr (erRz, Tarihsiz, 10).
Bu ayrma gre, varlk tarz asndan insani nefsler ile ahiret yurdu
arasndaki benzerlik, dnya ile olan benzerlikten daha fazladr. nsan/kul
dnya ile deil, ahiret ile denktir; bu denklii salayan da insann ruh
sahibi olmasdr. yleyse insana yakan, dnyadaki geici mutluluktan
ziyade ahiretteki ruhani mutluluklara zlem duymasdr (er-Rz, Tarihsiz, 11). Nefsin lmszl, insani varoluun anlamnn duyusal dnyann snrlarn at ve geici zevklerin peinde koanlarn deil, ahiret
yurdundaki ruhani mutlulua zlem duyanlarn yaratlmlarn en eref-
451
452
nite 13
lisi olarak nitelenmeyi hak ettii manasna gelir. Ayrca, nefslerin ezeli
olmas, Tanrnn kudretine halel getirmez; nk bu, Tanrnn halife
setii insana tand bir ayrcalktr. Ayrca, nefslerin ezeli olduunu
sylemek, nefslerin yok olmasnn mantken imknsz olduu anlamna
gelmez. mknsz olan, kdemi sabit olann baki olmamasdr; nefs kadim
olmad iin onun baki olmayabileceini dnmek mmkndr. Nefsin, sonradan yaratlm olduu halde ezeli olmas, Tanrya ramen deil, Onun dilemesi ile olacaktr. Zira lm sonras hayatn bedensiz olaca grn ar biimde tenkit eden Gazzl bile nefsin
lmszln kabul etmeden lm sonras hayatn aklanamayacan
ifade etmektedir (Gazzl, 2011, 73).
Nefsin lmszl grne yneltilen felsefi eletiriler yukarda zikrettiklerimiz ile snrl deildir; ancak btn eletirilere ve bunlarla ilgili
tartmalara yer vermemiz mmkn olamayacandan dine dayal tenkitlere temas etmek istiyoruz. lm sonras bedensiz hayat grnde karlalan en nemli sorun, dindeki cennet ve cehenneme ilikin somut
tasvirlerin nasl izah edilebilecei meselesidir. bn Snnn bu tasvirleri,
ahiret hayatnn hakikatini anlamaktan aciz olan ve insann bedeni ile
insan olduunu zannedenlere ynelik temsili anlatmlar olarak deerlendirdiini sylemitik. Ancak, aada grlerini inceleyeceimiz kelamclarn iddia ettii gibi bu ifadelerin literal/lafzi olarak anlalmas halinde onun grnn nemli sorunlarla karlaaca aktr. Gazzl, bn
Snnn savunduu nefsin lmszl grn hem tenkit etmi hem
de kfr ile itham etmitir. bn Snnn grleri phesiz eletiriden hali
deildir. Ancak, ahiretin varln kabul eden, peygamberi insanlarn en
ereflisi sayan, peygamberin med hakkndaki aklamalarn Tanrnn
ezelde tesis ettii mutlak iyilik/hayr dzeninin gerei olarak gren ve
lm sonras hayat felsefi olarak temellendirmeye alan Mslman bir
filozofun, kfr ile sulanmay hak edip etmedii tartmaldr. Bu hususa,
ileride Gazzlnin lm sonras hayat konusundaki grlerini incelerken tekrar temas edeceiz.
lm Sonras Hayat
cezaya veya mkfata muhatap olacak olan bedenlerin yaratlmas gerekir. lm sonras hayat tasvir eden ayetleri literal okuma eiliminde
olan bu dnrlere gre, insann kiisel kimlii bedenine endeksli bir
olgudur; insan bedeni ile insandr. Kiisel kimlii beden kriteri ile aklama konusunda bedenlerin diriltilmesini savunan kelamclarla, ateist
materyalist dnrler arasnda benzerlik olduu sylenebilir. Ateist
materyalistler insann bedeni ile insan olduunu, bedenin lmnn
insana dair her eyin sonu anlamna geldiini sylerlerken, teist materyalistler olarak nitelendirebileceimiz kelamclar ise ilahi irade ve kudrete atfta bulunarak lm sonrasnda bedenlerin yeniden diriltileceini
ileri srmektedirler (Teist Materyalist ifadesi hakknda bkz. Peterson
ve Dierleri, 2009, 290). lm sonras hayatn bedenle olacan savunanlar kendi ilerinde iki ksma ayrlmaktadr. Birinci gr savunanlara
gre, insan hayat lm ile sona ermektedir; lmden sonra Tanr bu
dnyadaki bedenlerin aynsn yeniden diriltecektir. kinci gr savunanlara gre ise Tanr, lmden sonra bu dnyadaki bedenin benzerini
yeniden yaratacaktr. imdi srasyla bu iki gr inceleyelim.
slam dncesi geleneinde kelamclarn ounluunun savunduu
Ayn Bedenle Diriltili (idetl-halk) grne gre, insan nefs ve bedenden mteekkil bir varlktr ancak nefs bedenden ayr bir cevher deildir;
insan bedenden ibaret bir varlktr, hayat sadece bedende bulunan bir
arazdr (Gazzl, 2011, 74). Bu sebeple, kelamclarn ou sadece cismani
mead kabul eder, onlara gre nefs, suyun aata, atein kmrde bulunmas gibi bedende bulunan latf nran bir cisimdir (Ts, 1990, 237).
Bu gr savunan kelamclara gre, cismn medn anlam nceki
bedenin btnyle yok olmasndan sonra varla dnmesidir. (Ts,
1990, 236). nsan bedeni ile insandr; lm annda hayat sona erer, insandan geriye bir ey kalmaz; daha sonra Tanr bu dnyadaki ayn bedenleri
lm sonras hayat iin yeniden diriltir. lm, nceki beden ile sonraki
beden arasndaki ontolojik kesintiye, nceki bedenin yok olduu duruma
iaret eder. lmle yok olan bedenin sonra yeniden diriltildii varsayld iin bu anlay kelamda yokun geri dnmesi (madmun idesi)
bal altnda tartlmtr. lmle birlikte beden yok (madm) olmutur; nefsin bedenden ayr varl olmad iin kendi bana varln
srdrmesi sz konusu deildir; yok olan bedenin ayns yeniden yaratlacak, yani, yok olan geriye dnecektir.
Bu anlayta, lmden sonra Tanr nceki bedeni yeniden yarattnda
ikinci bedenle, araya yokluk giren nceki beden ayn olabilir mi?, Birinci ve ikinci yaratlmz arasndaki yokluk dneminin varl, kiisel
kimlii kaybetmemize neden olmaz m? (Yaran, 2010, 265) gibi sorular
gndeme gelmektedir. Nitekim ayn bedenle diriltili grne itiraz
edenlere gre, sonraki beden ile nceki beden zde olamaz; nk eyle kendisi (nefsi) arasna yokluk girmesi muhaldir; madmun idesi ise
bunu gerektirir. yleyse, madmun idesi muhaldir. (Ts, 1990, 237)
Bu eletiriyi biraz amak gerekirse, nce varken sonra yok olan bedenin
sonra yeniden var edilebilmesi iin nceki beden ile sonraki bedenin
453
454
nite 13
arasna yokluun girmesi gerekir; zaten yokluk girmeseydi yeniden yaratmadan sz edilemezdi. Bedenin yeniden var edilmesi (idesi) durumunda, ikinci beden ya birinciden bakadr ya da onunla ayndr. Baka
ise, birinci beden ile ikinci beden birbirinin ayns olamaz; nk bir, tek,
ayn olan ey iki farkl varlkta mevcut olamaz (Ts, 1990, 237-238).
Ayrca, nce varken sonra yok olan bedenin yeniden yaratlmas, geri
dnmesi iin onun nceki varlnn aynsyla mevcut olmas, bunun
gerei olarak, onun nce iinde bulunduu zamann da ona iade edilmesi
gerekir; nk <<bir zamanda>> mevcut olan <<baka bir zamanda>>
mevcut olann gayrdr. (Ts, 1990, 238). Eer byle olursa, yani ikinci
yaratlan bedenin zaman ile ncekinin zaman ayn olursa, sonradan
yaratld kabul edilen beden aslnda nceden yaratlm olur ki bu imknszdr (Ts, ayn yer). Ayn bedenle diriltili anlayna itiraz edenlerin bedenin zdelii iin zamansal sreklilii temel bir koul olarak
kabul ettikleri grlmektedir. Onlarn eletirisini daha iyi anlamak iin
yle bir rnei de dnebiliriz:
Bisikletini paralarna ayrm olan bir kiinin bu paralar bisiklet sahibi
olan tandklarna dattn, paralar alanlarn da bunlar kendi bisikletlerine takp yllarca kullandklarn varsayalm. Paralar btn bu yllar
boyunca deiik bisikletlerin ilevsel eleri oluyorlar Sonra bu datm yapan kii piman oluyor ve yllar sonra emanetlerini geri istiyor. Paralar ele geirince de ilk i olarak bunlar eski plana gre yeni batan bir
araya getiriyor. Soru u: imdi elde dilen bu kullanlm eski bisiklet, datlm olan yepyeni bisiklet ile zde midir? (Denkel, 1998, 59)
Baz felsefecilere gre, bir nesnenin zdeliini koruyabilmesi iin zaman-mekn ierisinde srekli olmas gerekir; yukardaki rnekte olduu
gibi paralara ayrlm bir bisikletin paralar sonradan yeniden bir araya
getirilse bile bu, nceki bisikletin ayns olmayacaktr (Denkel, 1998, 5960). Benzer ekilde, lmden sonra yeniden yaratlan beden, nceki bedenin ayns olamayacaktr, nk bedenin zamansal sreklilii kesintiye
uramtr. lmle yok olann aynen geri dnmesi iin onun btn arazlarnn geri dnmesi gerekir. Zaman, bedenin arazlarndan biridir; lmle beden yok olduunda bu bedenin zaman sona ermitir; yeniden diriltilen bedenin ncekinin ayns olmas iin nceki beden ile ayn zamanda
yaratlmas gerekir. Eer yeniden diriltilen bedenin, yok olan beden ile
ayn zamanda diriltildii kabul edilirse, sonrakinin nceki olduu anlamna gelir ki bu, elikidir. (el-Crcn, 1997, 471). Buradaki temel itiraz
udur: Bizim unsurlarmz birbirine balayan nedensel zincir koptuktan
sonra, Tanr bunlar tekrar balasa bile yaratlan kii ayn kii olamayacaktr. nk nedensel olarak birbiriyle ilikili olup hayat meydana
getiren zelliklerin meknsal/zamansal sreklilii ahsi ayniyet iin zorunlu olduuna gre, benim imdiki maddi terkibimle, benim gelecekteki
terkibim-ki bylece bu ahs maddi bir organizma olarak gelecekte var
olsun- arasnda bir tr nedensel, maddi, srekliliin bulunmas zorunludur. (Peterson ve Dierleri, 2007, 290).
lm Sonras Hayat
Ayn Bedenle Diriltilii, yani madmun idesini savunanlar bu eletirilere iki ynden cevap vermektedirler:
1. nceki beden ile sonradan yaratlan beden arasna iddia edildii gibi yokluk
girmemektedir. <<Yokluk>> eyle kendisi arasna girmemitir, tersine,
eyin yokluu zaman, o eyin iki var olma zaman arasna girmitir.
(Ts, 1990, 238). lmden nce beden farkl zamanlarda varln srdrmektedir; diyelim ki X bedeni t1 ile t5 arasndaki zamanlarda var olmu ve t5 zamannda lmtr. X bedeni t6 zamannda yeniden yaratldnda, t3 zaman ile t4 zaman arasnda nasl bir fark varsa, t5 ile t6 zaman
arasnda da yle bir fark olacaktr. Dolaysyla, bedenle diriltilie itiraz
edenlerin iddia ettii gibi X bedeni lmden sonra yeniden yaratldnda, nceki X bedeni ile sonraki arasna ncekinin zdeliini zedeleyecek
tarzda bir yokluun girmesi sz konusu deildir. Burada araya girdii
dnlen yokluk, X bedeninin iki var olma zaman arasna girmitir; X
bedeni ile X bedeninin kendisi arasna deil.
2. Bir zamanda mevcut olan baka bir zamanda var olann gayrdr, sz
geersizdir. Bir eyin aynyla geri dnmesi iin, onun zamannn da geri
dnmesi gerekmez; zaman bu eyi o ey yapan zorunlu niteliklerden biri
deildir. Szgelimi, imdi mevcut olan Zeyd ile bir saat nceki Zeyd ayn
kiidir; zamann deimesi onun, o olmasn etkilemez. Eer zaman onun
kiiliini deitiren bir unsur olsayd, onun geen her zamanda farkl bir
kii olmas gerekirdi; halbuki bu, tamamen geersizdir (el-Crcn, 1997,
471). Zaman kiisel kimliin temel unsurlarndan biri olsayd, sorun
sadece lm sonras hayat ile snrl olmaz, iki farkl zamanda olan her
kiinin farkl kiiler olmas gerekirdi (Ts, 1990, 239). Hatta bir zamanda mevcut olan baka bir zamanda var olann gayrdr, gr kendi
iinde elikilidir; nk bu tezi savunan bir kimse, bu itirazna cevap
verecek kiinin soruyu soran kiiyi muhatap alamayacan kabul etmesi
gerekir. O, bu itiraz ynelttiinde belli bir zamanda bulunan bir kiidir;
kendisine cevap verildiinde ise zaman gemi ve o artk baka bir kii
olmutur (el-Crcn, 1997, 471). Dolaysyla, ayn bedenle diriltilii savunanlara gre, lm sonras hayatta yeniden diriltilen kiinin len kii
ile ayn zamanda olmamas, onun nceki kii ile zde olamayaca anlamna gelmez. Ayrca, ayn bedenle diriltilii savunan baz dnrlere
gre kiisel kimlik iin meknsal/zamansal sreklilik temel bir koul olarak da grlmeyebilir. Onlara gre, biz temelde ifreli maddeden mrekkep fizyolojik organizmalar olduumuza gre, Tanr bizi tekrar yaratabilir, lmeden nce sahip olduumuz btn fiziksel ve psiik
niteliklerle programlayabilir. (Peterson vd. 2007, 292).
Bedenle diriltili grn savunan baz felsefecilere gre ise, lm sonras hayatta yaratlacak bedenlerin bu dnyadakilerin ayns olmas art
deildir. ada din felsefecisi John Hickin Replika Teorisi (The Replica
Theory) olarak adlandrlan grne gre, lmden sonra hayat bu
dnyadaki bedenlerin benzerlerinin (misl) yeniden yaratlmas ile gerekleecektir. Hicke gre, lm ile birlikte insann hayat sona erer; insan-
455
456
nite 13
lm Sonras Hayat
kiinin, lmeden nceki durumuyla yzde yz zde olduunu da syleyemeyiz. lm olayn yaayan kiinin bu tecrbesi, daha nceki kimlii zerine eklenmi bir fazlal oluturmaktadr. (Ko, 1991, 190-191).
Dolaysyla, Hickin dnyada gerekleebileceini varsayd ilk iki rneini kabul etsek bile, lm sonras hayat ile ilgili ncsn kabul
etmek olduka zordur. Nitekim ilk iki rnekte benzerin nceki insann
ayns olduu onun arkadalarnn tankl ile aklanmaktadr. Ancak
lm sonras hayatta ortaya kan benzerin nceki ile zde olup olmad konusunda arkadalarnn tankl sz konusu olamayacandan
sadece hatralar onun zdelii iin dayanak oluturacaktr ve bu ynyle nc durum ilk iki durumdan farkllk arz etmektedir; nk bu
kez arkadalar gelememektedir. Buradaki arkadalar bu yeni dnyann
yerlisi olan tandklardr. (Ko, 1991,191). Burada tanklk yapma durumunda olan kiiler de, kendi kiisel kimliklerini ispatlamak iin baka
tandklara ihtiya duyacaklarndan, onlarn benzer konusundaki tanklklar ie yaramayacaktr (Ko, ayn yer).
Benzer bedenle diriltili grne yneltilen bir dier itiraz, Tanrnn
vefat eden insanla ayn grnen, ayn hafza iddialarna sahip veya ayn
kiilie sahip birden fazla kii yaratmasnn mantksal olarak mmkn
olduu iddiasna dayanr. Birden ok tpatp benzer senaryosuna gre,
bir kii iin iki iddia sahibinin, mesela James ve Johnun, bulunmas ve
her ikisinin de kendisinin Peterin tekrar yaratlm hali olduunu iddia
etmesi durumunda, bunlardan hangisinin gerekten Peter olduuna karar vermemizi salayacak bir zemine sahip deiliz. (Peterson vd. 2009,
294). Mantktaki ayniyet ilkesi gerei, bir ey ne ise odur; eer birisi Peter
ise dierinin Peter olmamas gerekir; ancak ikisi de kendisinin Peter olduunu iddia etmektedir. Bu durumda, eer kimin Peter olduunu tespit
etmek iin herhangi bir lte sahip deil isek hibirinin Peter olmamas
gerekir: Birinin Peterla ayn grnmesi ve Petern fiillerini eskiden
yapm olduuna dair hafza iddialarnda bulunmas, bizi o kiinin Peter
olduunu ve o fiilleri yaptn iddia etmeye zorlamaz. (Peterson ve
dierleri, ayn yer). Benzer bedenle diriltili anlaynda bu itiraza yle
cevap verilebilir. Tanr sadece mantksal olarak mmkn olan eyleri
yapabilir; iki veya daha fazla kiinin hem kendileriyle hem de lm olan
bir kii ile ayn olmas mantksal olarak mmkn deildir; Tanr vefat
eden kiiyle ayn iki tane bireyi tekrar yaratamaz. Bu durumda, birden
ok tpatp benzer senaryosu baarszla urar. (Peterson vd. 2009,
295).
457
458
nite 13
tarafndan savunulan bedenlerin diriltilmesi gr olmak zere iki anlay incelemi olduk.
lm sonras hayat konusunda yukardaki felsefi ve dini anlaylar birletiren nc bir gr daha mevcuttur; bu gr slam dncesinde
Gazzl, Suflerin ou ve baz kelamclar savunurken (el-Crcn, 1997,
479), bat felsefesinde ise Katolik gelenein nde gelen filozofu/teologu
Thomas Aquinas savunmaktadr (Dyke, 2007, 375). Buna gre, lm ile
birlikte beden yok olsa bile nefs varln srdrmekte, ancak lm sonras hayat sadece nefs ile deil nefs ile birleecek bir bedenle olacaktr;
lm sonrasnda nefs ile birleecek bedenin nceki bedenin ayns olmas
art deildir. Bu grn nde gelen savunucularndan Gazzlye gre,
bedenin dirilii ruhun herhangi bir bedene dndrlmesi ile mmkndr. Bu ister nceki bedenin maddesinden, ister bir bakasndan, ister
yeni batan yaratlan bir maddeden olsun fark etmez. nk insan bedeni ile deil, nefsi ile insandr. Zira kklkten itibaren yalanncaya
kadar bedenin czleri zayflama, imanlama, besinlerin deimesi suretiyle deiiklie uramtr. Bu arada onun mizc da deimise de insan
ayn insandr. Bu, yce Allahn kudreti dhilinde olup, o nefsin bu bedene dnmesiyle gerekleir. nk aleti olan bedeni kaybetmekle, nefsin cismn ac ve lezzetleri almas imknsz hale gelmiti. imdi ise nceki gibi bir alete kavumasyla gerek bir dn meydana gelmitir.
(Gazzl, 2011, 78-79). Gazzlye gre, nefsin lmszln savunan
filozoflarn grlerinin tamam yanl deildir; onlarn aklsal zevklerin
duyusal zevklerden daha stn olduu, lm sonrasnda nefsin varln
srdrecei gr isabetlidir. Nitekim nefsin lmszln kabul
etmeden ahiret hayatn aklamak mmkn deildir. Filozoflarn hatas,
lm sonras hayat konusundaki grlerini sadece akla dayandrmalar,
dinin aklamalarn gz ard etmeleridir (Gazzl, 2011, 73). Ona gre,
filozoflarn dine aykr den grleri unlardr: Kuranda tasvir edildii zere cesetlerin dirileceinin inkr, cennette cismani zevklerin varlnn inkr, cehennemde cismani aclarn varlnn inkr. (Gazzl,
ayn yer). Gazzl, lm sonras hayatn sadece nefs ile olaca, bedenlerin diriltilmesinin farkl sorunlara yol aacan ileri sren filozoflara
kar felsefi mlahazalarda bulunmu olsa da meseleyi nihai anlamda
ilahi irade ve kudrete referansta bulunarak aklamaya alr. Filozoflar, ahiretle ilgili dini haberlerin insanlarn anlayabilmeleri iin sembollerle anlatm olduunu iddia ederek bunlarn tevil edilebileceini dnrken, Gazl cennet ve cehennem ile ilgili ifadelerin Tanrnn kudreti
asndan imknsz olmad iin tevil edilemeyeceini iddia etmektedir. (Dlek, 2009, 166).
Yeniden dirilii inkr eden kimse varlk sebeplerinin grdkleri ile snrl
olduunu nereden bildiini, grdnden baka bir yolla bedenlerin dirilmesini niin imknsz telakki ettiini dnmemektedir. Hlbuki bu
konuda dirili annda yeryznn insan spermasna benzer bir yamurla
kaplanp bunun topraa karaca eklinde baz rivayetler vardr. lahi
sebepler arasnda cesetlerin dirilmesini gerektiren ve toplanan nefisleri
kabul edecek kvama getiren bizim bilmediimiz buna benzer bir sebebin
lm Sonras Hayat
459
460
nite 13
lm Sonras Hayat
461
462
nite 13
zet
nsan hayatnn lmle sona ermedii dncesi, teistik dinlerdeki temel
kabullerden biridir. slamiyette ahiret, temel iman esaslarndan biri olup,
ou kez Tanrya iman ile birlikte zikredilecek kadar nem tar. lm
sonras hayatn nasl olaca konusunda teist dnrler arasnda gr
ayrl sz konusudur. Bu konudaki fikir ayrlklarn anlamak iin kiisel kimlik konusundaki temel grleri bilmek gerekir. Zira lm sonrasnda hayatn devam edip etmeyecei veya nasl yeniden balatlaca
konusundaki anlay farkllklar insann bu dnyadaki hayatnn ne anlama geldii, insann ne ile insan olduu, insann kiisel
kimliini/benliini salayan temel ltn ne olduu tartmalar ile
yakndan ilikilidir. Kiisel kimlik konusu, insan olmamz bakmndan
kendimizle ilgili sorunlar inceler; Ben neyim/kimim? Ne zaman ben
oldum? ldmde ben ne olacam? gibi sorularn yantlarn aratrr. Kiisel kimlik konusunda balca kriter ne kmaktadr. Bunlardan birincisine gre insan bedeni, fiziki zellikleri ile insandr (beden
kriteri). kincisine gre, kiinin ayniyetini koruyabilmesi iin uur-hafza
srekliliine sahip olmas gerekir (hafza kriteri). nc kritere gre,
insann kisel kimliinin temeli nefstir (nefs kriteri).
lm sonras hayatn nasl olaca konusunda teist gelenekte temelde
gr mevcuttur. Bunlardan birincisi, Nefsin lmszl ya da Bedensiz
Hayat olarak adlandrlr. Bat felsefesinde Eflatun, Descartes, Kant ve
Swinburne gibi filozoflarca savunulan bu grn slam dncesindeki
en nemli temsilcisi bn Sndr. Dalist bir anlay benimseyen bn
Snya gre, insan bedeni ile deil nefsi ile insandr. Beden, nefsin ynettii bir aratr; lm ile birlikte beden/alet yok olurken, nefs varln
srdrmeye devam eder. Ona gre Kurandaki cennet ve cehenneme
ilikin mutluluk ve kederin bedensel olacan beyan eden ayetler, insann mahiyetinin bedene bal olduunu dnen sradan insanlar
(avam) ktlkten men edip, iyilie sevk etmeyi murat eden temsili anlatmlardr. lgili ayetlerin arkasndaki derin mana anlaldnda gerek
mutluluun ve kederin bedensel deil insan insan yapan nefs ile olaca
anlalr. bn Sn ahiret hayatn kesinlikle inkr etmemekte, kiisel kimlik konusunda nefs kriterini esas ald iin lm sonras hayatn beden
ile deil nefs ile olacan savunmaktadr.
Kelamclarn ounluunun savunduu ikinci gr, Bedenlerin Diriltilmesi Ya da Cismn Har gr olarak adlandrlmaktadr. Kelamclarn
ounluuna gre, lmden sonra bu dnyadaki bedenlerin ayns ahiret
hayatnda yeniden diriltilecektir. Cismn medn anlam, nceki bedenin btnyle yok olmasndan sonra varla geri dnmesidir. nsan bedeni ile insandr; lm annda hayat sona erer, insandan geriye bir ey
kalmaz; daha sonra Tanr bu dnyadaki ayn bedenleri lm sonras
hayat iin yeniden diriltir. lm, nceki beden ile sonraki beden arasndaki ontolojik kesintiye, nceki bedenin yok olduu duruma iaret eder.
lmle yok olan bedenin sonra yeniden diriltildii varsayld iin bu
lm Sonras Hayat
anlay kelamda yokun geri dnmesi (madmun idesi) bal altnda tartlmtr. lmle birlikte beden yok (madm) olmutur; nefsin
bedenden ayr varl olmad iin kendi bana varln srdrmesi sz
konusu deildir; yok olan bedenin ayns yeniden yaratlacak, yani, yok
olan geriye dnecektir. Bedenlerin diriltilmesi grn savunan ada
din felsefecisi John Hicke gre ise diriltilen beden nceki bedenin ayns
deil, benzeri (replika/misl) olmas yeterlidir.
lm sonras hayat konusundaki nc gr ise, Nefsin Yeniden Bedenle Birleecei Gr olarak adlandrlmaktadr. Bu grn en nemli
savunucusu Gazzldir. Ona gre, lm sonras hayat ne bn Snnn
iddia ettii gibi sadece nefs ile ne de kelamclarn savunduu gibi sadece
beden ile olacaktr. Dalist anlay benimseyen Gazzlye gre, nefsin
varln kabul etmeden lm sonras hayat aklamak mmkn deildir; lm ile beden yok olmakta ancak nefs varln srdrmektedir.
Tanr lmsz nefsleri herhangi bir beden ile yeniden birletirecektir.
Gazzlnin gr hem nefsin lmszln hem de bedenlerin diriltilmesini ngrd iin aslnda lm sonras hayat konusunda felsef ve
din grleri birletirmeye dnk bir teebbs olarak deerlendirilebilir.
463
464
nite 13
Gzden Geir
lm Sonras Hayat
Kaynaklar
Akba, M. (2002) Kiisel Kimlik ve lm Sonras Hayat, Felsefe Dnyas, say: 35.
Alper, .M. (2010) bn Sn, stanbul: SAM.
Aristoteles (2001) Ruh zerine, (ev. Z. zcan), stanbul: Alfa.
el-Crcn, S.. (1997) erhul Mevkf, (thk. A. Umeyre), Beyrut: 1997, c.
III.
Davies, B. (1993) An Introduction to the Philosophy of Religion, Oxford:
OUP.
Davis, S.T. (2000) Philosophy and life after death: the questions and
options Philosophy of Religion: a guide and anthology, (Ed. B. Davies),
Oxford: OUP.
Denkel, A. (1998) Nesne ve Doas, stanbul: Gebe Yay. (ikinci bask).
Denkel, A. (1998) Bilginin Temelleri, stanbul: Metis, (ikinci basm).
Descartes, R. (1998) lk Felsefe zerine Metafizik Dnceler, (ev. M. Karasan), stanbul: MEB.
Dlek, H. (2009) Tehaftlerde lmszlk Problemi, Ankara niversitesi
Sosyal Bilimler Enstits, Felsefe Din Bilimleri (Din Felsefesi) A.D. (Baslmam Doktora Tezi)
Durusoy, A. (2008) bn Sin Felsefesinde nsan Ve lemdeki Yeri (Nefs, Akl
ve Ruh), stanbul: FAV, (2. bask).
Dzgn, .A. (2011) Modern Bat Dncesinde lm Sonrasna likin Tartmalar: Eletirel Bir Tahlil, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi,
51:1.
Dyke, C. V. (2007) Human identity, immanent causal relations, and the
principle of non-re peatability: Thomas Aquinas on the bodily
resurrection, Religious Studies, 43.
Erdem, H. (2004) Problematik Olarak Din-Felsefe Mnasebeti, Konya: H-Er
Yay.
Fazlolu, . (2005), Bu-Arada Olmak, Anlay Dergisi,
http://www.ihsanfazlioglu.net/yayinlar/makaleler/1.php?id=24
[16.10.2011]
S.25,
465
466
nite 13
lm Sonras Hayat
Deerlendirme Sorular
1. Aadakilerden hangisi lm sonras hayat konusunda
kelamclarn ounluunun savunduu gr en iyi
yanstmaktadr?
a) lm her eyin sonudur; insan tekrar diriltilmez.
b) lm ile beden yok olur; nefs var olmaya devam eder.
c) lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin aynsn
diriltir.
d) lmden sonar nefs ve beden yeniden birleecektir.
e) lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin
benzerini diriltir.
2. John Lockea gre kiisel kimlik konusundaki temel kriter
aadakilerden hangisidir?
a) Beden
b) Hafza
c) Nefs
d) Ruh
e) Beyin
3. Aadakilerden hangisi bn Snnn lm sonras hayat
konusundaki temel tezlerinden biridir?
a) Gerek ac ve mutluluk duyusal olandr.
b) lmden sonra nefs ve beden yeniden birleecektir.
c) nsan sadece bedeni ile insandr.
d) lm bedenin sonudur; nefs varln srdrr.
e) lmden sonra Tanr benzer bedenler yaratacaktr.
4. John Hickin replika teorisine gre aadakilerden hangisi
dorudur?
a) lmden sonra Tanr bu dnyadaki bedenlerin
aynsn yaratacaktr.
b) lmden sonra Tanr herhangi bir beden yaratacaktr.
c)
467
468
nite 13
b)
c)
d)
e)
lm Sonras Hayat
nite2
nite3
nite4
nite5
nite6
nite7
1 -C
1 -E
1 -D
1 -B
1 -D
1 -D
1 -A
2 -A
2 -D
2 -C
2 -B
2 -E
2 -D
2 -C
3 -B
3 -C
3 -B
3 -C
3 -A
3 -E
3 -D
4 -E
4 -A
4 -A
4 -D
4 -B
4 -A
4 -D
5 -D
5 -B
5 -E
5 -A
5 -C
5 -B
5 -E
nite8
1 -A
1 -B
1 -E
1 -E
1 -E
1 -C
2 -C
2 -C
2 -C
2 -A
2 -D
2 -B
3 -D
3 -D
3 -B
3 -B
3 -B
3 -D
4 -B
4 -A
4 -D
4 -C
4 -A
4 -E
5 -E
5 -E
5 -A
5 -D
5 -C
5 -A
469
470
nite 13