Professional Documents
Culture Documents
Devlet: Belli bir ülke üzerinde yerleşmiş olan, egemen nitelikteki kişilik.
a) Objektif millet anlayışı: ( Alman anlayışı) Irk, dil, din birliği arıyor isek, bu
objektif millet anlayışıdır. Genelde Alman görüşü denir. ‘kişi, topluluğun
(milletin) ırkına, dinine ve diline uygun değilse, kesinlikle o milletten değildir.
Kişinin o milletten olması için millet ile kendisinin dil, din ve ırkının aynı olması
gerekmektedir. Bu özellik olmasa olmazdır. ‘Sine qua non’
b) Subjektif millet anlayışı : ( Fransız anlayışı) Bir inanışı benimseyişi belirtir.
Bir ortak tarih ve buna bağlı olarak ortak bir kültür varsa ve bir arada yaşama
isteği varsa, bu Subjektif millet anlayışıdır. Millet olmak için tek geçerli olan dil
çünkü kişilerin bir arada yaşayabilmesi için birbirlerini anlayacak bir ortak dilin
olması gerekmektedir. Türkiye’deki sistem de objektif millet anlayışı ile aynı
T.C. Anayasası’nın 66. maddesi şöyle der: ‘Türkiye Devleti’ne vatandaşlık
bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.’
-Kişilik-
_________________________Kişi_________________________
↓ ↓
Gerçek Kişi Tüzel Kişi
Egemen nitelikteki kişilik: Her hukuki işlem, iki eşit özgür iradenin aynı noktada
uzlaşmalarına, karar birliğine varmalarına bağlıdır. Bu uzlaşma neticesinde hukuki
işlem yapılabilir.
Fakat taraflardan birisi devletse bu iki iradenin uyuşması, belli bir noktada
karar kılması gerekmez. Çünkü devlet (idare) iradesi, gerçek kişi iradesinden ayrı
olarak daha baskın. Bu da devletin (idarenin) her işlemde kamu yararını göz önünde
bulundurmasından kaynaklanıyor. Devletin emretme, tek yanlı iradesini ilgililere kabul
ettirme ve gerektiğinde zor kullanmak suretiyle yerine getirme yeteneğine ‘hakimiyet
tasarrufları’ denir. Bu da devleti egemen nitelikteki kişilik konumunda gösterir.
Örn: A kişisinin evinin bulunduğu mahalle, devlet tarafından halka çok daha fazla
fayda sağlayacak bir takım projelerle imar edilecek. Fakat A kişisi diğer kişilerden
farklı olarak taşınmaz, mülkünü yani maliki olduğu evini satmak istemiyor. Devlet de
hakimiyet tasarrufunu kullanarak A kişisinin evinin bulunduğu mahalleyi
kamulaştırıyor. Yani zorla da olsa A kişisinin iradesini değiştirip kendi egemen olan
iradesini hakim kılıyor.
→ Egemenlik dediğimizde akla ilk gelen kişi ‘ JEAN BODIN’ dir. “Egemenlik;
devredilemeyen, paylaşılamayan ve hiçbir sınır tanımayan en üstün buyurma
gücüdür. Ve bu güç bir tek devlete aittir” der.
Fakat günümüzde, egemenlik anlayışı 16. yydan ve Bodin’den farklı olarak
“auto-imitation” (kendi kendini sınırlama) anlayışıyla yeni bir şekil almıştır. Artık
egemenlik hiçbir sınır tanımayan değil, kendi sınırını kendisi koyan bir niteliktedir.
Gerçek kişilik iradesinden, daha fazla yetkili devletin iradesi bu egemenliği
kapsamaktadır. Yani devletin üstün buyurma gücü.
_________________________ANAYASA___________________________
↓ ↓
Yazılı Anayasa Yazısız Anayasa
Bu da kendi içinde 2’ye ayrılır. Aslında çok da önemli ve geçerli
a) Ayrıntılı Anayasa: Temel hak ve olmayan bir anayasa türüdür.
özgürlüklerin ve devletin temel işleyişine Dünya üzerinde; İngiltere, Andora
ait kanunların bütün ayrıntısıyla yazıldığı San Marino ve İsrail’de görülür.
anayasa şeklidir. Yazısız anayasanın kaynakları:
örn: Hindistan anayasasında havaalanları a) Yazılı belgeler: (statüler) çok
dahil her şey ayrıntılı bir biçimde ele alınır. eskilere dayanan belgelerdir.
b)Çerçeve Anayasa: Ayrıntılara Fakat bunlar çok dağınıktır. Örn:
girmeyerek kanunun en genel ve en 1215 Manga Carta, 1995 İnsan
soyut şeklinde var olduğu ve ayrıca hakları kanunu.
maddenin kanunun) ilgililer tarafından b) Yaygın hukuk(hakim
hukuku):
(yargıçlar) çözümlendirildiği bir anayasa Yargı organlarının hep aynı
şeklidir. soruna değişik tarihlerde,taraf-
örn: ABD Anayasası1887 yılında yapılmış ları değişik kişiler olsa da ama
olan ve halen yürürlükte olan bir anayasadır. hep aynı yönde kararlar vere-
8 maddeden oluşur. Ayrıntısı tamamen gelmesinin bir ürünüdür. İçtihat
kanun koyucuya bırakılmış günün diyebilmekte mümkündür.
gereksinimlerine göre günden güne c) Gelenekler
değişmesi ön görülebilmektedir.
Kanun: kanun için önce meclise teklif veya tasarı sunulur. Teklif, millet vekillerinin
sundukları, Tasarı, bakanların, hükümetin sundukları.
ɷ Tasarının kanunlaşması çok daha muhtemeldir. Çünkü çoğunluk olan parti(iktidar)
desteğini alır.
-Kanunlaşma Aşaması-
- Teklif ve tasarı TBMM Başkanlığına madde madde yazılarak sunulur. (Yani kabul
edildiği varsayılıp kanunmuş gibi yazılmalıdır.)
- Meclis başkanlığı bu teklif veya tasarıyı ilgili komisyona/komisyonlara sunar.
Komisyon tümüyle milletvekillerinden oluşur. Her komisyon bir kanunun erbabıdır ve
kendi alanıyla ilgili teklif ve tasarılara bakar. Ayrıca o komisyondaki her vekil de aynı
konuda uzmanlardır. Komisyona gelen teklif veya tasarı “olgunlaştırılır veya kırpılır”.
- Komisyonda onaylanan teklif veya tasarı Genel Kurul’a gelir ve Genel Kurul(550
vekil) bunu görüşmeye başlar.
- Öncelikle teklif veya tasarının tümü (kanun görüşülmeye değer mi değmez mi,
yararı-zararı nedir gibi) sonra maddeleri (maddeler üzerinde tek tek görüşülüyor, tek
tek er maddenin kabulü veya reddi için oy veriliyor.) bunlarda görüşüldükten sonra
artık kanunda olan maddelerle (kabul oyu alanlarla) kanunun tümü oylanıyor. Fakat
bu son oylamadan önce kanun için bir lehte, bir de alehte milletvekili konuşuyor.
Daha sonra kabul veya red oyu veriliyor.
Kabul edilebilmesi için: toplantı ve karar yeter sayısı vardır. Anayasanın 96.
maddesini TBMM yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tam sayısının en az
üçte biri ile toplanır. TBMM, anayasada başka bir hüküm yoksa, toplantıya
katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye
tam sayısının(550) dörtte birinin 1 fazlasından az olamaz.
Hükmü incelersek:
- Öncelikle milletvekilleri, üye tam sayısının 1/3’ü ile toplantı yeter sayısına
erişir. (550-184) yani bu çoğunluk sağlandıktan sonra teklif veya tasarı
görüşülür.
- Karar alınabilmesi için; katılanların salt çoğunluğu aranır. Karar alınabilmesi
için salt çoğunluğun bir fazlası gerekir. Örneğin 300 vekilin olduğu kurulda
karar alınabilmesi için 300+1 = 139 vekilin olması yeterlidir.
2
Ama 200 vekil varsa burada salt çoğunluğun 1 fazlası gibi bir şey söz konusu
olamaz. Çünkü bir tasarı veya teklifin görüşülmesi için karar yeter sayısı hiçbir
şekilde üye tam sayısının(550) dörtte birinin bir fazlasından az olamaz. Yani 550+1 =
139 vekilden daha az vekille karar alınamaz. 2
- Cumhurbaşkanının geri gönderdiği kanunlarda da yine salt çoğunluğun bir
fazlası eklenir.
- Anayasa komisyonundan çıkan teklif genel kurula gelir. Öncelikle teklifin tümü
görüşülür. Tümü görüşüldükten sonra maddelere geçilir. Burada fark; normal
teklif ve tasarılarda maddeler bir defa görüşülürken anayasanın
değiştirilmesine ilişkin teklifte maddeler 2. kez görüşülür. Ve kesinlikle 2.
oylamadaki karar sonuç olur. (yani 1. oylamada red oyu, 2. oylamada kabul
oyu çıkmışsa sonuç “kabul” olur. Maddelerin tümü görüşülmeden önce bir
lehte, bir de alehte vekil konuşma yapar. Bunun sonunda maddelerin tümü
oylanır. Ve cumhurbaşkanına kanun olarak gönderilir.
- Anayasa değişikliğine ilişkin teklifte oylama “gizli” oy ile yapılır. (1987’den beri)
1. 330 ile 366 (üye tam sayısının 2-1’i) arası kabul oyu alan bir anayasa
3
değişikliğinde, eğer meclise bu yasayı görüşülmek üzere geri göndermiyorsa
“zorunlu” olarak halk oyuna sunacaktır.
2. 367 ile 549 (meclis başkanı oy kullanmaz bundan dolayı 549) arası kabul
oyu alan bir anayasa değişikliğinde, eğer meclise bu yasayı görüşülmek
üzere geri göndermiyorsa “isteğe bağlı” olarak halk oyuna sunabilir.