You are on page 1of 354

Hilcdyeler'in yayn haldan DergMYaynlar'na aittir.

DergMYaynlan: 103
Senifika No: 14420
Trk Edebiyat - HikAye: 7
Tanpnar Btn Eserleri: 9
ISBN: 978-975-995-238-9

. b. Mays 1983,2. b. Kasm 1991,3. b. Mays 1996


4. b. Kasm 1999, 5. b. Arallc: 2002, 6. b. Eyll 2006
7. b. Haziran 2007,8. b. ubat 2010
9. Bask: Eldm 2011
Dizi Editr veYayna Hazrlayan: Inci Enginn
Seri Tasanm: Il Dneray
Kapak Uygulama: Ercan Patlak
Sahife Dzeni: Ayten Bala
Kapak BasmYeri: Step Grafik ve Matbaaclk Tic. ve San. Ltd. ti.
Dereboyu Cd. G-4 I Sok. No: 303 Blm 7-8 Zemin Kat
Maslak 1 Istanbul
BasmYeri: Ana BasnYayn Gda ln. Tic. A..
Beysan Sanayi Sitesi Birlik Cad.Yaynclar Birligi Sitesi
No: 32 Kap no: 4G Yakuplu- Bykekrnece 1 Istanbul
Cilt: Gven Mcellit & Matbaaclk San. ve Tic. Ltd. ti.
Devekaldnm Cad. Gelincik Sok. Gven I Merkezi No: 6
Mahmutbey - Bagclar 1 Istanbul
Daj!tm ve Sat: AnaYayn Daj!tm
Molla Fenari SokakYldz Han No: 28 Giri Kat
Tel: [212)526 99 41 (3 hat) Faks: [2121 519 04 21
Caj!aloglu 1 Istanbul

Ahmet Harndi Tanpnar

HIKAYELER
Abdullah Efendi'nin Ryalan -Yaz Yagmuru
Kitaplarn Dndaki Hikayeler

DERGAH YAYINIARI
Klodfarer Cad. No:3/20 34112 Sultanahmet /Istanbul
Tel: (2121 518 95 79-80 Faks: (2121 51895 81
www.dergahyayinlari.com 1 bilgi@dergahyayinlari.com

SUNU
Ahmet Harndi Tanpnar hikayelerini Abdullah Efendi' nin
Ryalar ve Bir Yaz Yamuru adlaryla iki kitapta toplam, sadece
birka hikayesini kitaplarna almamtr. Bunlardan biri "Fal" teki
de " Emirgan'da Akam Saati" dir. "Emirgan'da Akam Saati" asln
da " Bir Yaz Yamuru" nun ilk tasladr. "Son Meclis" adl para her
ne kadar Varlk dergisinde "Hikaye" ad altnda yaymlanmsa da
yazar onu bir oyunun paras olarak hazrlamtr.
Aratrmalar srasnda Do. Dr. Adnan Akgn, Tanpnar'n
belki de ilk hikayesi olan "Birinci lkramiye"yi bulmutur. Hikaye
ler'in bu son yaymnda Tanpnar'n hikaye ad altnda yaymian
m yazlarn tamamlamak amacyla " Emirgan'da Akam Saati",
"Fal", " Son Meclis" ve " Birinci l kramiye"yi de ekliyoruz.
Tanpnar'n belki baka sreli-yaymlarda da gzden uzak kal
m hikayeleri vardr ve zamanla bunlar da ortaya kacaktr. Sona
ekiediimiz bu hikayeler, Tanpnar'n kitaplarnda ahidi olduu
muz hikayeciliine byk bir ey eklernemekle birlikte, yine de onun
zerinde dnen ve inceleme yapanlara yardmc olacak nitelikte
dir. Yazarn meselelerini uzun zaman zihninde tadn ve tekrar
tekrar onlara dndn gstermesi bakmndan da nemlidir.
"Son Meclis" onda sk sk rastlanan irenme, korku izleklerini ak
layc niteliktedir. "Birinci lkramiye" ise mr boyunca paraszlk
5

TANPlNAR

eken, -hatralarnda kendisini borlarndan kurtaracak bir piyango


vurmasn dileyen- Tanpnar'n hayat bakmndan da ac bir anlam
tamaktadr.
DERGAH YAYlNLARI

indekiler
ABDULI.AH EFENDI'NIN RYAI.ARI, 9
Abdullah Efendi'nin Ryalan, ll
Gemi Zaman Elbiseleri, 52
Bir Yol, 77
Erzurumlu Tahsin, 86
Evin Sahibi, 102
YAZ YACMURU, s
Yaz Yagmuru, 153
Teslim, 2 14
Acbadem'deki Kk, 229
Ryalar, 242
Adem'le Havva, 257
Bir Tren Yolculugu, 266
Yaz Gecesi, 277
KITAPI.ARIN DIINDAKI HIKAYELER, 287
Birinci lkramiye, 289
Emirgfm' da Akam Saati, 293
Fal, 332
Son Meclis, 339

ABDULLAH EFENOt'NN RYALARI"

B hikayeleri dostum leykeltra

Z/d Mridolu'na ithafediyorum.


A. H. T.

Ilk bask Ahmet Halit Kitabevi, stanbul 1943

ABDULLAH EFENDI'NN RYALARI

Gece ok gzel balamt; abanoz silmeli kk salonda


lambalar, aynalar, kadehler, birbirine hep ayn parlty gnderi
yorlard. Be arkadatlar. Beinin de neesi son haddine varmt.
Ne buluyorlarsa iiyorlar, glp konuuyorlard. Bununla beraber
kk lokantada yalnz deildiler. Masalarnn karsna den
iki pencere iine oturmu iki ift ile tam ortadaki masada drt
erkekten mrekkep bir grup daha vard. Sakin ve kendi aleminde
bulunan btn bu mteriler, bu grltl neenin sahiplerini
ilk nce biraz hayretle seyrettiler, sonra galiba alkol bir maze
ret olarak kabul ettikleri iin ehemmiyet vermernee baladlar.
Zaten bu be arkadan etrafiarna pek bakacak halleri de yok
tu. Onlar kendileriyle ok meguldler, lezzetle yiyip iiyorlar ve
konuuyorlard. Vaka birbirlerini pek dinlemiyorlard, fakat hepsi
ok gzel eyler sylediklerine emindiler. Daha ziyade kendi iin
de yaamaa alm olan Abdullah Efendi'ye gelince o, gecenin
gidiinden pek memnundu. Kendisine bir nevi hafiflik gelmi,
denilebilir ki drt tarafn byle vaziyetlerde bir demir kuak gibi
eviren ve ona nefes aldrmayan boucu, dar haval ahsiyetinden
kurtulmutu. Bu cins adamlarda zaman zaman olduu gibi o da bu
mstesna ann kymetini biliyor ve kendisini dier insanlar arasna
ll

TANPlNAR

karm grmekten saadet duyuyordu. Evet, imdi o da etrafnda


ki rahat neeye kendisini brakm, biraz evvel lokantaya gelirken
beraberinde tad ruh haletinden ayrlm olmann hazz iinde
konuuyor, eleniyor, hatta ufak ve ok hesapl tecrbeler ha.linde
arkadalarn taklit ediyor, yani zamanna gre mtitearrz, yahut
sinik olmaa alyor, nkte yapyor, hicvediyor, hilkaten korkak
yaratlm bir insann tehlikeli bir gece yolculuunda kafilenin
en nnde yrm olmaktan duyaca mulak bir zevk iinde
ak sak eyler bile anlatyordu. Ah, bu bir kr gibi etrafn dene
ye deneye, drt bir ciheti yoklaya yoklaya yrme . . . phesiz ki
yarn sabah bu yapt eylerden irenecek, bu geceyi israf edilmi
bir zaman gibi addedecek ve kendisini kk bulacakt. Fakat ne
kard. Bir gece iin, ne olsa affedilirdi, mademki eleniyordu, ve
mademki elendiini bilerek, hesapl bir surette eleniyordu, o
halde bu elence onun iin iki katt.
Hakikatte Abdullah Efendi, mrlerinin sonuna kadar kendi
leri olmaktan kurtulamayan, nefislerini bir an bile unutamayan,
etrafndaki havaya kendilerini en fazla braktklar zamanda bile,
ilerinde, tpk alt katta geen btn eyleri merakla takip eden
bir st kat kiracs gibi kesinde gizli, mtecessis, gayrimemnun
ve zalim ikinci bir ahsn mevcudiyetini, onun zehirli tebessm
n, inkar ve istihfaftan holanan gururunu ve her an iin ruhu
insafsz bir muhasebeye davet ediini duyan insanlardan biriydi.
Ah bu ikinci Abdullah Efendi, bu st kat sakini . . . Hayr, o kirac

deil, evin asl sahibi, efendisi, hkmranyd. Zavall Abdullah


Efendi bu sessiz seyircinin baklar altnda hayatnn her lezzeti
nin birdenbire zehir kesildiini btn mrnce grecekti. Ah, onu
uyutabilseydi, bir an iin o sarho olsayd! O zaman btn iler
deiecek ve Abdullah bu sofrada ve hayatn btn sofralarnda
yepyeni bir adam olacakt.
Bu akamn fevkaladelii, bu kibirli ev sahibinin belirsiz bir
ekilde sznaa balamasnda, hviyetindeki nfuzlu ve sert tara-

12

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

f kaybetmi, yumuam hissini vermesindeydi. Onun iindir ki


Abdullah geni, ar ve kaypak halkalarn btn vcuduna dola
dktan sonra, zehirli diini en can alacak yerine geirmee hazr
lanan bir ylann ayaklarnn ucunda birdenbire uyuyup kaldn
gren bir l yolcusunun inanlmaz sevinci iinde kadeh kadeh
stne iiyordu. Herkes onu beeniyordu. Artk btn istihfaflar
bitmi, byk bir takdir balamt. Btn bunlar dnrken
birdenbire nasl oldu da tokantada bulunan dier mterilere
baknaa balad? Ihtimal kendi iinde olan bu deiikliin aks
lamelini etrafta da grmek istiyordu: Iin dorusu, burasn son
ralar kendisi de hatrlamad; yalnz bildii bir ey varsa, o esnada
bir uykudan, tuhaf, ar bir uykudan uyanm gibi bir hal, bir nevi
yk zerinden atm olanlara mahsus bir hafiflik iinde olduu
idi. O rtada salonun bu ksmn ikiye blen masann mterileri
gitmiler, yerlerine sefarethane kavas klkt bir adam, dik byk
lar ve akuii burnuyla her kmldannda kitle halinde gidip geli
yormu zannn brakacak derecede hayat evikliinden mahrum
cssesiyle bir nevi bostan korkuluuna benzeyen, esmer tenli bir
adam gelmiti. Abdullah Efendi bir mddet onun bir atomata ben
zeyen hareketlerle yemek yiyiini ve daha dorusu nndeki geni
makarna tabana, bu dik bykl ve tahta burunlu ban munta
zam faslalarla, birdenbire kesilmi gibi dp sonra yine kalkma
sn seyretti. Bu hakikaten grlecek bir eydi; her defasnda bu
ba bir daha kalkmayacak hissini veriyor; ve insan bu korku iinde
iken, birdenbire iki duda arasnda bir tutarn makarna ile onun,
tekrar muzaffer ve sakin eski yerine geldiini gryordu.
Sonra gzleri daha ileriye gitti, karsndaki pencere hcre
sinde oturan kadnla erkee, salona ilk girdii zaman grd
iftlerden birincisine bakt. Bu, ufak tefek, zarif, her istedii zaman
dudaklarnn slaklna ve gzlerinin panltsna biraz daha mana
koymasn bilen kadnlardan d. Esmer ve ok tatl bir teni vard. Iki
dirseini masaya dayam, birok eyler sylemek isteyen bakla-

13

TANPlNAR

ryla karsndaki erkei dinliyordu.


Boynunu zaman zaman iiren nefesinde, omuzlarnn tesli
miyetinde, btn varlnn karsndakine ait olduunu gsteren
bir hal vard. Kendi kendine:
- te, dedi, u karmda oturan erkek muhakkak ki tandm
insanlarn en mesududur. Bu kadn sadece iradesiyle veya bir ann
ilcasyla deil btn uzviyeti ve hayatyla onun . .. Ba, dudaklar,
omuzlan, gs, velhasl btn vcudu onu dinliyor ve muhakkak
ki, hacaklarnda bile, dokunacak olursam, ayn dikkati ve mesut
teslimiyeti bulurum.
Bu emniyetle sandalyesinde biraz yana doru kayarak kad
nn ayaklarna doru bakt ve ite o andan itibaren gecenin btn
fsunu kayboldu ve Abdullah Efendi, garip, hikayesi g bir seren
eama dald.

II
Grd ey haddizatnda belki ok basitti, fakat bu sarholuk
gecesinde birdenbire ona korkun ve imkansz grnd. Filhaki
ka o mtevaz, hatta biraz utanga terbiyesi ve heyecan ile an
sessizce dinleyen iki ayak greceini mit etmiti; halbuki onlarn
yerinde dizlerine kadar alm gsterili manzarasyla, btn bir
sabrszlk ve isyan iinde alkanan iki kadn haca vard. Bunlar
isyan ediyor, aryor, tadklar kedi yavrusu kadar kk ayak
lar durmadan konuuyordu.
Abdullah, ufak bir dikkatle bu konumann istikametini bul
du. Salonun ortasnda ok muntazam faslalarla nndeki makar
na tabana, kesilmi gibi dp sonra birden kalkan sefarethane
kavas klkl adamn dik byklar imdi baka bir mana ve dikkat
kazanmlar, bu bacaklarla konumakta idiler.
Hibir ifrit, hibir kark mahluk, Abdullah Efendi'yi bu
14

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

hacaklar ve rludaklar ayr ayr eyler konuan kadn kadar kor


kutamazd. Bu acayip tesadf, lzumsuz bir tecesssle birdenbire
yakalad bu sr, onda alkoln verdii uyuukluu gidermekle
kalmam, bsbtn baka bir ey, adeta ifadesi g bir deiiklik
yapmt. Birdenbire Abdullah, kendisi iin hayatn artk srr kal
marln grerek korktu. Evet, o imdi kendisini, her kapal eyin,
mtebessim bir insan yz iin olduu gibi smsk rtlm
demir kaplarn, hibir gedii olmayan yekpare duvarlarn arka
snda olup biten hadiseleri gzlerinin nnde geiyorlarm gibi
grebilecek bir kudrette buldu. Bir billur paras, yahut bir tas su
iinde en uzak, en gizli eyleri hatta bir dncenin, henz mp
hem bir tasavvurun daha tamamlanmam halkalarn, kmldan
naa yeni balam tohumlarn bile sezip gren bir eski zaman
bakcs gibi, Abdullah Efendi de imdi, kendi kafasnda btn
hakikatleri rplak bir kyafette ve hazr buluyordu.

O, dorusu istenirse, btn mrnce bundan korkmu, bir


gn insanlar ve eya ile olan mnasebetlerinin, ihsaslarn sathi
planndan ok daha derin ve ok baka bir seviyeye kmasn
dan, kainat saran ve ona gzelliini veren byk srrn, ortasn
dan kesilmi bir meyve gibi birdenbire btn plaklyla apak
grnmesinden, korkun manzarasyla onda her nevi yaama
zevkini bir anda, tpk bir nefeste sndrlen bir mum gibi sn
drmesinden korkmutu. Ite imdi, o kadar rkt ve bununla
beraber bekledii saat gelip atmt.
Abdullah Efendi'de bu korku tam sene evvel hayatnn biri
cik macerasn kapatan ve onu bambaka bir adam yapan bir k
gecesinden beri vardr. Evet, odasnda yapayalnz, bir trl grn
meyen bir sevgiliyi beklerken birdenbire tepesinde apartmann
atsnn utuu ve odasna yldzlarn dolduu o byk geceden
beri Abdullah, mavera ile arasnda hi de temenni etmedii bir
ekilde kuvvetli ve derin bir mnasebetin baladn hissetmiti.
Bunun nasl olduunu bizzat kendisi de pek kolay anlata-

TANPlNAR

mazd. Sadece tek bir eyi, o zamanlar mitsizliin son haddinde


yaadn biliyordu. Bir insann kendi talihini btn vuzuhuyla
grmesi kadar korkun ne olabilir? Abdullah Efendi birka haf
tadan beri onunla ba baa, gz gze yayordu. lte bu strap
iinde, kafas en karanlk dnce ve tasavvurlarla dolu olduu
halde, kk bir oda iinde rpnp dururken, birdenbire sanki
bir kyamet kopuyormu kadar byk bir grlt ile olduu yerde
mhlanp kalmt.
"Ne oluyor?" diye ban kaldrd zaman tavann tepesinden
umu olduunu ve yldzlarn elle tutulacakm gibi yakndan
odasna sarkukiarn grd ve sonra sevdii kadn bu yldzlara
basarak, onlara tutunarak, onlarn yla sarnarak odasna gir
di. Abdullah, bir kere kapsn almam, semtine uramam olan
bu gzel mahlukun, byle uan bir atdan ve bir yldz kasrgas
iinde odasna tavandan girmesine hi de hayret etmedi. Zaten,
bu gzel ve asil mahlukun kendisiyle ayn hamurdan yurulmu
olmasna hibir zaman inanamam, onun ok yksek, bsbtn
baka ve eriilmez bir alemden gelmi bir mevcut olmasna daima
ihtimal vermiti.
Bu yzdendir ki ona hi yaklamam, sevgilisini daima kendi
sinden uzak grm; ve bu hissin verdii hurafevi bir korku iinde
btn hayat zehirlenmiti. imdi ite bu mphem hissi gzlerinin
nnde bir hakikat oluyordu. Sevgilisi ona -belki de aylarca sren
straplarnn mkafat olarak- kendi cevherinde grnrnee raz
olmutu.
Ertesi sabah odasndan yldz parltlarnn ezdii, yamyass
ettii bir Abdullah Efendi. gne n gln bir ey gibi telakki
eden, kehkeanlarn st ile beslenmi bir ilah yavrusu kadar
mesut; fakat dnyamza yar yabanc, onun kanun ve zaruretle
rini, kafasna st ste ylm aydnlk tabakalarnn arasndan
ancak uzak bir hatra eklinde sezen bir Abdullah Efendi kt. Bir
Abdullah Efendi ki. alnnn ortasnda kendisine ruh selametini,
16

ABDULLAH EFENDi'NIN ROYALARI

skunetini iade eden tek bir buseyi parlak ve yakc bir yldz gibi
tayordu. Bu saadetin yannda onu bir daha gremeyeceini bil
menin strab bile kk kalyordu.
te o geceden beri kendisinde ok derin bir yerde sakl, esrarl
bir zemberein harekete getiini duydu. Kainat karsnda artk
ayn adam deildi. Her ey onda sanki daha derine, daha esaslya
doru gidiyor ve bu yzden gnlk manzara ve ehreler kendisi
iin zaman zaman deiiyordu. O artk etrafnda bulunan her eyi,
kk ve bazen ok artc uyanlar halinde grrnee mahkum
du; bir sisten syrlan tek bir aa gibi, bu zihnin bulanklna,
mevcut olan her ey tek bana aksediyordu. Hayatn btnln
ve basitliini kaybetmiti; Abdullah bunun byle olmasndan ok
mustaripti. Omuzlarna tayamayaca kadar ar bir yk yklen
mi zannediyor ve bu yzden meyus oluyordu. "br insanlar gibi
yaamak . . . " bu ne kadar gzel ve iyi bir eydi. br insanlar . . . ite
bu akam, belki de en kat'i ekilde onlardan ayrlyordu. Halbuki
buraya onlarla birlemee, onlar gibi olmaa gelmiti . . . Etten ve
kemikten alelade bir kadn yerine, esrarl bir mevcut, baka bir
yldzn mucizeli bir ocuu tarafndan sevitmi olmann istisnai
saadetini imdi, senelerden sonra kim bilir nasl bir kefaretle de
yecekti? "Belki de bsbtn ldracam! . . Bsbtn ... " diyerek
rperdi ve sonra saklayamad bir telala, yanndakilerin bunu
farkedip etmediklerini anlamak iin drt tarafna baknd. Hayr,
kimse bu deiikliin farknda deildi.
imdi ne yapacakt? Yava yava btn hayatn kendisi iin
ehresini deitirmesini beklemekten, talihine raz olmaktan ba
ka ne yapabilirdi? inde son bir mitle " Belki doru deildir, belki
bana yle geldi!" diyerek bir daha kendisini denemek istedi ve bu
sefer salonun ta ucundaki pencere hcresine oturmu konuan
ifte yavaa bakt; ve biraz sonra buradaki oyunun bsbtn ba
ka trl olduunu grd.
Burada sarn, eta gzl, gzel ve muntazam azl bir kadn
17

TANPlNAR

oturuyordu. Karsndaki erkein yzn gremiyordu, yalnz


masann zerine yar dayanm ellerinin iaretlerinden konutu
u anlalyordu. Hatta kadnn yzndeki hayranlk dolu dikkate,
tebessmndeki aikar efkate bakacak olursa bu syledii eyle
rin ok gzel, ok yksek, ok tatl eyler olmas lazm geliyordu.
Abdullah Efendi: "Hi olmazsa bu sefer yle mnasebetsiz bir
ey grmyorum, ite bunlar birbirine gayet uygun insanlar . . . "
dedi. Birdenbire akllar artacak bir mahluk tarafndan deil,
alelade bir kadn tarafndan sevilmek dncesi, yeni batan ona
byk, eriilmez bir saadet gibi grnd. Fakat henz bu dn
celeri tam bir vuzuh bile kazanmadan, gznn nnden biraz
evvelkinden daha ok korkun, daha imkansz bir sahne geti.
Abdullah Efendi btn sarahatyla sonralar bunu hatrlam ve
her defasnda, ilk nceki korku ve aknlk hissini duymutu.
Erkek bir mddet konutuktan sonra birdenbire ban ileriye
doru uzatarak etrafa acele bir bakla bakm, sonra gen kad
nn elini tutarak yavaa azna gtrmek istemiti. lte bu anda
olan eyi Abdullah Efendi mrnn sonuna kadar unutamazd.
Evet, erkek, kadnn ellerini avucunun iine ald ve dudaklarna
gtrd ve Abdullah, bu aydnlk ve muntazam kadn yznde
pariayaca ok muhakkak olan saadet ve hazz iyice grmek iin
ona btn dikkatiyle baknaa balad. Kadn dilerinin gzelliini
gsteren ve dudaklarnn genileyen izgileriyle adeta yzn alt
ksmn alan bir tebessmle glmekte devam ediyordu, yz bir
by ile deimi gibiydi. Arzu ve heyecann iirdii boynu, bir
nabz kadar muntazam atyordu. Fakat eli tam delikanlnn azna
deecei anda ve bir lahzada, evvela bu tebessm, sonra bu ehre
silindi, siyah mantonun, krmz bluzun ve tll apkann ere
veledii ba ortadan kayboldu. Hepsinin yerinde bir uurumdan
daha korkun bir boluk, sar muamba renginde kk bir boluk
peydahiand ve delikanlnn azna gtrd elin yerinde sadece
bir yen kald. Bu kelime ile, deminden beri gzelliine, zariflii
ne, hayat itahna hayran olduu gen kadn ortadan kaybolmu,
18

ABDULLAH EFENDi'NIN ROYAlARI

yerinde bir yn elbise, sadece bir yn eya kalmt.


Ayakkab ile mantonun sk sk rtt ksm arasndaki
mesafede orap, havas boalm bir balon gibi biimini kaybet
mi, prsm, snmt. Ve bu hal byle drt be saniye, belki
de btn bir dakika devam etti, fakat strap ve azab iinde bu
ksa fasla Abdullah Efendi'ye btn bir ebediyet gibi grnd.
Bu dakikay hayatndan silmek iin o neleri feda etmezdi! H ayreti
iinde "korkun, korkun!" diye haykrd.
Erkek bu acayip stihaleye alm olacakt ki, hi tela gster
meden elini geriye ekti ve tekrar uzak bir nnity andran sesiyle
konumaa balad. Ve o konutuka sandalyede ylm kalm
olan manto, elbiseler, amar yn yava yava sanki ilerine
kuvvetli ve muntazam bir ekilde hava verilmi gibi ierek ekille
rini aldlar. Yznn yerinde grnen acayip ve kirli muambada
yava yava btn bir hayatiyet ve izgiler meydana kt ve bir iki
dakika iinde gen kadn yine ayn gzel, zarif ve taze manzarasn
ald, ayn taze tebessmle glrnee balad. Abdullah Efendi btn
aknlna ramen gzlerini onlardan ayrmyor, dikkatle bu aca
yip oyunun tekrarlanmasn bekliyordu. Filhakika birka dakika
sonra ayn hadiseye tekrar ahit oldu. Tekrar kadn btn hviye
tiyle kayboldu ve tekrar karsndaki erkein szleri, okay altn
da bu hviyet gzlerinin nnde dirilerek yava yava gzelliinin
btn sihir ve cazibesini kazand.
Abdullah krk oktan gemi bir adamd, ocuk deildi.
Hayatn hi de bouna geirmemiti. ok, pek ok eyler, harp
ler, yangnlar her cins lm, korkun ve ifasz straplar; hepsini
grmt. Daha ocuk denecek kadar gen bir yata plak ve sefil
bir evde btn bir k gecesini bir lyle ba baa geirmiti. Fakat
imdi, grdklerinin ve iittiklerinin hibiri ona, demin saadetine
imrendii bu adamn mahkum olduu strap kadar zalim ve ac
gelmiyordu. Hibir sefalet, hibir hastalk, hibir ikence; sevdii
kadn her an yeni batan kendi arzusunun ateiyle ve ilk kmlda19

TANPlNAR

nta bir yn kl olmak iin, yaratmaa mecbur olan bu zavallnn


azabyla kyas edilemezdi. Gayriihtiyari, kadim efsanenin btn
ebediyet boyunca, cehennemde hep ayn kzgn kaya parasn
dik bir yokua ite kaka srp tamaa mahkum ettii kahrama
n dnd; ve insan talihinin zalim imkanlar karsnda rpere
rpere bu manzaray st ste birka defa daha seyretti; sonra
byk bir irade gayretiyle baklarn o taraftan ekti.
Uzun zaman bir uurum kenarnda en tehlikeli admlarla
yrm bir adam gibi ba dnyordu. Hibir zaman akln ser
haddi dediimiz bak srtnda bu kadar uzun uzadya dolama
mt. "Hep de bu iler bana tesadf eder." diye talihinden ikayet
etti. En garip taraf yava yava grd eylere almas, onlar
tabii telakki etmesiydi. Ve imdi bizzat bu almak kendisine gr
d eylerden daha dehetli geliyordu. Ne diye bu gece bu adam
larn szne uymu, bu manasz yere gelmiti?
phesiz ki hakikatte bu grdklerinin hibirisi vaki deildi;
btn bunlar can skntsndan kendisi icat etmiti. Uzun mddet
bu dncelerle kendisini yordu, sonra etrafnda grd eylerin
hakikatte vaki olup olmadklarn bir daha tetkik iin yine o tarafa
bakt: Deminki iftierin ikisi de yoktu. Beyaz rtl masalarla siyah
hezaran iskemleleri, bombo ve her gn binlerce defa seyrettii
miz o alk ehreleriyle grnce adeta sevindi.
Eyann skneti, deimez manzaras onun iin hayatta bir
teselli ve zevk kayna idi. Bir insan, en yaknmz bile, arabuk
deiebilirdi. Fakat eya, dalgn ve dasslal uykularnda hep ayn
kalrlard. Bir saksnn, bir sedirin, bir masann, bir duvar veya
kapnn deimesi imkanszd. Eyann ak dost, her zaman iin
gvenilir ehreleri!.. Fakat acaba gerekten onlar deimez miy
di? Alkoln verdii tenebbhle doludizgin ileyen kafas imdi bu
yeni yolda yryordu. Bir an kendine gelir gibi oldu. Ne bo yere
yoruluyordu? Yazk deil miydi? Neden bunlar dnyordu? Ah,
kamak, uzaklara kamak, gneli ve aal bir yolda bir ikindi
20

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

saatinin tozlar iinde tek bana yrmek istiyordu. Yava yava


bu gecenin garip talihini sezmee balam ve ondan rkm
t. Bununla beraber ne ryalarnda, ne de bugn tesadf ettii
rakamlarda byle bir akbeti haber veren bir ey yoktu. Gelirken
bindii otomobilin numarasn hatrlad: B73. Rakamlar mutlak
kymetleriyle tekrar toplad. Hepsi 9 ediyordu. 1+9= D. Sfr at
yor. Elde kalan birdi; onun ok iyi bir rakamyd, ewela tekti ve
sonra vahdetin ve vahdaniyetin rakamyd.
Abdullah'ta da ocukluundan beri bu rakam hastal vard.
Bu itiyat, kafasn dnyann en abuk ileyen bir hesap makinesi
haline getirmiti. Btn hayat iin tesadf ettii rakamlar zerin
de ameliyeler yaparak hkmler karr, kendi kendine saadetler
vaat eder veya felaketler dnrd. Bu sefer gelirken de byle
olmutu. Otomobilin numarasndaki rakamlar saym, ocuk
a, fakat mufassal bir ameliye ile bu rakamn esasn tekil eden
adedi bulmu ve onda herhangi mnasebetsiz bir tesadf haber
verecek bir ey bulamad iin sevinmiti. Ban kaldrarak, tez
gahn arkasndaki rafta dizili iki ielerini sayd, hepsi krk yedi
idi. Rakam yine tekti. Baka bir zaman olsa onunla iktifa edebilir
di. Fakat nedense 4 ile ?'yi toplad. kyordu. "Bir, bir daha iki
eder" ift. . . Fakat niin toplamt? Keke karsayd, o zaman iler
daha dzgn gidecekti.
Birisi ona kadehini uzatt, Abdullah Efendi dalgn dalgn ii
ni ekti, oh, ne iyi, arkadalar onu kurtarmlard; rak hakikaten
nefisti. Ar ar iti. Fakat neden gidemiyor, niin burada nh
lanm gibi duruyordu? Ak kapdan yalnz bir parasn grd
sokak, ona eriilmez bir cennet gibi grnyordu. Bir kaabilse . . .
Fakat ite kaamyor, olduu yerde gecenin tesadflerinin birbiri
ni kovalamasn bekliyordu. Hakikatte buradan nereye gidebilece
ini dnd. Gittii yer neresi olursa olsun, btn bu grdkler
ini beraberinde gtrecek deil miydi? Unutmak lazmd; bir kiri
zerinden atar gibi unutmak . . . birdenbire " bir kadn olsa" diye

21

TANPlNAR

dnd. phesiz ki bir kadn, gzel bir kadn btn bunlar,


hasta kafasnn bu manasz vehimlerini kendi plak ve anlay
l, basit fa kat tabiat kadar dzgn hakikatiyle unutturabilirdi. Ve
Abdullah Efendi birdenbire arzunun tenine scak bir demir gibi
yaptn, damarlarnda ar kokulu bir mevsim gibi dalatn
hissetti; kollar acayip bir itahla gerindi, kendini yalnz, yapayal
nz buldu. Bununla beraber nedense bu yalnzlk hissine ramen
bedbaht deildi. inde pek nadir duyduu bir dalgalanma, bir
nevi tarifi g bir sevin vard.
Kendisi iin yepyeni bir his olan bu sevin iinde her eyi
mmkn gryor, btn hviyetini esir kadar hafif buluyordu.
Fakat en garibi, en allnaz nefsinde sezdii artc kavray
kudretiydi. Bu anda kendisini her eyi anlar ve her eyle anlaabilir
zannediyordu. Evet, isteseydi u yan banda duran iek sakss
ile dost olabilir ve stnde oturduu iskemle ile uzun uzun konu
abilirdi. Btn etrafyla kendi arasnda imkansz denebilecek
derecede kuwetli bir mnasebet teekkl etmiti. Sanki ara yer
den bir yn perde, mania kalkmt. Fakat bununla da kalmyor
du; baklarnda mesafe hakkndaki fikir ve itiyatlarn, mesafe ve
ayniyer mantn deitiren istisnai bir derinlik peydahlanmt.
Ve bu derinlik sanki kar karya konmu iki ayna gibi baklarnn
takld her eyi bir sonsuzluk iinde oaltyordu. phesiz bu
hususiyet yznden olacak, imdi bizzat kendisini adm nn
de gryor ve her an tekrarlad mtereddit hareketlerle ikizleen
hviyetlerinden hangisinin asl hakikisi olduunu anlamaa al
yordu.
Fakat bu hareketler, ne kadar muttarit, olpa ve acayip eyler
di? Tpk suda, yahut daha koyu bir mayi iinde yryen bir ada
mn admlarndaki arla benzer bir halleri vard. Abdullah onlar
her tekrarlaynda kendisini deimi klelemi, ok pasl bir
makine haline gelmi zannediyordu. Birdenbire kafasna yeni bir
tecrbe fikri geldi. Henz yeni grrnee balad ikinci varl ile,

22

ABDULlAH EFENDI'NIN RYALARI

bu adm ileride dikilen ve her hareketini taklit eden glge ile ve


onun iinde dnmek istedi: Fakat bu epeyce gt; bir hayali
bir galat uur ve idrak sahibi yapmak demekti. Daha iyisi buna
yava yava almalyd. Evvela bu hayalin gzleriyle grmee,
kulaklaryle iitmee almas lazmd. " Hele ihsaslar bir kere ora
da ilernee balasnlar, o zaman dnce de gelir. . . " diyordu. Bu
garip proje ona bu fikri bulduktan sonra ok basit grnd. Tpk
bir evden bir baka eve eyay ve itiyatlarmz nakletmek gibi bir
ey. . . "Oh, kainat yepyeni bir cihazla idrak etmek saadeti. . .

"

Ve Abdullah Efendi yava fakat emin ve sabrl bir alma ile


kendini, daima adm tesinde grmekte devam ettii hayaline
-kendi tabiriyle-, tpk bir evden baka bir eve eya ve itiyatlarmz
nakleder gibi, nakletmee balad.

III
Arkadalar seslendikleri zaman Abdullah Efendi kendisini bir
kuyunun dibinde buldu; o kadar kainatla alakasn kesmi, ken
di kendisi yahut sadece iradesi olmutu. Onlar, hep bir azdan,
onun skutuna kzyorlar, bu somurtkanl manasz, budalaca ve
kibirli buluyorlard.
"Haydi, diyorlard, kendine gel, eleneceiz . . . " Abdullah
Efendi birdenbire kuyusundan kt. Elenmek, ne gzel eydi bu!
Elbette eleneceklerdi. . . Bu gece bunun iin buraya toplanmlar
d. Hem o herkesten fazla elenecekti. Grlmeyen eyleri gren,
iitilmeyen eyleri iiten ve bir hayalin, bir glgenin iinde, yani bir
tasavvurun imkanlarndaki hudutsuzlukla kainat idrak eden bir
insan sfatyla elenecekti. " lelim, dedi, ielim!" Ve tekrar meclis,
daha geni bir hrriyet iinde balad. Bu scak yaz akamnda iki
hakikaten gzel bir eydi. Ve imdi asl hviyetini adm arka
snda grrnee muvaffak olan Abdullah Efendi bsbtn baka,

23

TANPINAR

imkansz ekilde yeni bir tatla kadeh kadeh stne boaltyordu.


Neden sonra arkadalar ikinin kifayet ettiine karar verdi
ler. Onlarn fikrince ruh, bu masa banda kafi derecede tatmin
edilmiti, imdi tenin zevkleri balamalyd. Uzun boylu iri yar,
Beyolu alemlerinin btn srrna vakf hovarda bir arkada, onla
r istedikleri gibi elendirebileceini sylyordu. Niin gitmeme
liydi? Ak insanlarn, en tabii ihtiyacyd. Bu scak, ar yaz gece
sinde alkoln yalanc cennetinde arzuya uyanan bu insanlar hep
birden kadn vcudunun gzelliini dnp hatrladlar. Uzak
ve tlsml bir bahe, serin glgelerinde her trl yorgunluun,
gurbet ve acnn dinlenecei, unuttmucu hassalara malik sularn
dan rnrn btn biareliklerinin teselli ve mkafat bulaca ezeli
bir bahe onlar davet ediyordu. Ancak tenin azd zamanlarda
duyulan bir heyecanla hep birden yola ktlar. Abdullah Efendi
kapdan kmadan ewel oturduu sandalyeye bakt: Kendisine
ok benzeyen bir glgenin orada uyuduunu grd. Tecrbesin
de muvaffak olmutu. Yavaa bir parman dudana gtrerek
aran garsona: "Aman uyandrmayn, sonra gelir alrm . . . " dedi.
lik gittikleri evde Abdullah btn kadnlar beenmemiti, o
daha mstesna bir gzellik istiyordu. mrnn bu garip saatine
arkadalk edecek kadn, hakikaten baka trl olmalyd. Ta ki
sonra hatrlamaktan tezzet alsn. O masa banda eski hatralarn,
gemi zevklerini baliandra baliandra tekrarlayan arkadalarna
her zaman imrenmiti. imdi kendisinin de bu cinsten bir hatras
olmasn, aradan zaman getikten sonra bir vaha deilse bile, hi
olmazsa bir serap gibi dnebilecei bir gzellikle ba baa bir
saat geirmesini istiyordu. htiyar ev sahibi kadn, bu mklpe
sent misafiri tatmin etmee hazrd; ona istedii gibi birini bula
cakt; yalnz biraz beklernesi lazmd. Abdullah Efendi'yi kk bir
odaya soktu ve kendisi tahta merdivenleri gcrdata gcrdata aa
ya indi. Abdullah Efendi aceleyle kapanan bir kapnn grlts
n iitti. Sonra yan odalardaki nnltlarn ancak bulandrabildii

24

ABDULLAH EFENDI'NIN RYAI.ARI

yekpare ve renksiz bir sessizlikle ba baa kald.


Ne tuhaf geceydi bu; bir by, bir masal iinde balamt,
imdi bu yrtk arafl kirli yatan yarsndan fazlasn kaplad
kk ve mezar kadar dar odada bitiyordu. Bir kenarna ilirnek
arzusuyla bu yataa yaklat. mrnde bu kadar kirli, sefil ve
harap bir yatak grmemiti. O kadar eski ve sefldi ki, adeta bu
sefalet onu canl ve biare bir malluk yapyor, ona bir nevi bee
ri talih veriyordu. Abdullah Efendi bu sefil odann hakikatte bu
yatan mezar, srf onun iin, onun ls zerine yaplm lahdi
olabileceini dnd ve bu acayip dncenin verdii marazi
hazzn iinde bu sefaletin teferruatn derin derin tatmaa koyul
mak zere idi ki, ok ihtiyar, pasl bir sesin kendisinden su istedi
ini iitti.
Ses asrlar iinden geliyor gibi bouktu. Bununla beraber onu
ok yakndan iitiyordu. akn akn etrafn aratrnaa balad.
Fakat grnrde kimseler yoktu. Yava yava bir vehme kapld
na inanmak zere iken ses tekrar balad. Keskin bir Rum ive
siyle: "Vi re yukarda bak, o zaman grezeksin beni. . . Hay sersem,
hay. . . " ve bunu rpertici bir kahkaha takip etti.
Abdullah ban kaldrd ve tahta kurusu lekeleriyle ivi delik
lerinin batan baa kaplad sefil duvarda tavana yakn aslm bir
zembilin iinden kendisine istihza ile, istihfafla bakan bir ihtiyar
ehresi grd. Bu en aa yz elli, iki yz yalarnda bir erkek
ti. Abdullah Efendi bu kadar korkun bir ekilde ihtiyarlam bir
baka ehreye hayatnda rastlamamt. Ufalm, bir el ayas kadar
kalm, buruuk yzn seneler kenire kemire adeta bir snger
yahut daha iyisi kuru ve rk bir ceviz haline getirmiti.
Bu ehrede iki snk izgi haline girmi gzlerden ve son
derecede korkun, iren ve sinsi glle en feci yara manzaras
gsteren azdan baka canl hibir ey yoktu . Tek bir di, gldk
e bir yara gibi genileyip byyen bu azn ortasnda sallanyor
du. Daha fazlasna tahamml edemeyen Abdullah elleriyle yz25

TANPlNAR

n kapayp kamak istedi. Fakat ses brakmyordu:


- Ah, vire sen bilmezsin beni? Ben Elenia'nn dedesi. . .
Bu ses, b u ehreden de eskiydi, o kadar ihtiyar ve mecalsizdi
ki, adeta azdan kar kmaz odann sessizlii iinde ok eski, elle
dokunnaa gelmeyen bir mumya gibi dalyor, bir yn toz halin
de yukardan aaya serpiliyordu. Fakat anlalmaz bir mucize ile
Abdullah kendisine ulamadan ewel daha yar yolda bir lm tozu
haline gelen bu sesin syledii eyleri iitiyor ve anlyordu:
- Vire sen beni grmedin, ama ben grdm seni. Yatakta bak
yordum. Ah, vire kaymeni, bu yatak ki var, ben yapt orada ok
amur. Marika, Elenia, Esimenya, Kalyopi, Artemisa, Barekevi . . .
ok yapt amur.
Ve tek dili ihtiyar bir yara gibi alan aznn btn geniliiy
le glyor ve hatrlyordu:
- Ah, genslik vire . . . Ne gzel gnlerdi . . . imdi yatyorum bu
zembil. . . Ama her gice bakyorum buradan . . . Vire var s ok msteri
yapyor amur . . . Ama yok Marika, Kalyopi. . .
Ve Abdullah Efendi drder drder atlad merdivenlerden
inerken ihtiyar hala sayyordu. " Marika, Eleni, Kalyopi, ah vire
yapt sok amur . . . " Ve btn bu isimler, ihtiyar zamparann sefil ve
biare zevk arkadalar birbiri arkasna sert, byk kiremider gibi
Abdullah'n bana dyor, onu sersemletiyordu. Kapnn nn
de arkadalarn buldu, hepsi muvaffakiyetlerini anlatyordu.
Abdullah Efendi: "Unutmak, diyordu, Yarabbim bu geceyi,
bu sinsi ihtiyar, onun yapkan kahkahalarn, bir mezardan gelir
gibi lm beraberinde tayan sesini unutmak iin ne yapmal?"
Hangi tlsm, hangi imkansz kudret, ona bugn unutturabilir,
ruhunu yarna bu gecenin korkun tecrbesinden temizlenmi
olarak karabilirdi. Bir deli gibi kendi kendine sayklyordu: Mari
ka, Eleni Kalyopi, Artemiz . . .
Arkadalar glerek: " Hepsini mi?" diye sordular.
26

ABDULlAH EFENOt'NIN RYAlAHI

"Hayr, diye cevap verdi. Hibirini . . . Hibirini beenne


din . . . " Ve kamak istedi. Fakat yakaladlar. "O halde seni mutla
ka baka bir yere gtreceiz . . . " dediler. Baka bir yere gitmek . . .
Abdullah Efendi, demin kk lokantada iken damarlarnda tutu
an scak rperii yine duydu; ne garip eydi bu . . . Arzunun bu
kadar srarla kendisine hakim olduunu bilmiyordu. Btn uzvi
yeti ancak bir kadnn huzuruyla tamamlanacak bir eksiklik iinde
kavruluyordu. Evet, gitmeli, bir baka yere gitmeliydi! Bu gecenin
nnasebetsiz talibini muhakkak yenmek, tatmin edilen etin yor
gunluu iinde btn bu kt tesadfleri unutmak laznd. Unut
mak, bu ancak akla mmknd: nrn byk ve serin pnar,
her tecrbeden bizi daha gen, daha diri, dnyaya henz gelmi
gibi din ve rahat karan oydu. Ve Abdullah Efendi dar sokaklarn
karanl iinde, kendisine bu gecenin sefaletlerini unutturacak
kadn vcudunu, efsanevi bir kayk gibi, yaad ann karanlna
aydnl, huzuru ve ak tayacak olan narin mahluku tahayyl
ederek arkadalarn takip etti. Btn bunlar dnrken, o sefil
odada bile arzunun kendisini bir an brakmam olduunu, biraz
da hayretle hatrlyordu.
IV
kinci ev, birincisinden bsbtn bakayd; daha az sefildi.
sonra kadnlar daha gzeldi. Onlar bir kuyu tulumbas ile zerin
de bir diki makinesi bulunan kk bir masann kmldanacak bir
yer brakmayacak kadar doldurduu kk bir tala aldlar.
Kendisini birdenbire yirmi ya genlemi bulan Abdullah
Efendi hemen orackta iken kzlardan birini, uzun boylu, taze bir
kadn seiverdi. Kapdan daha girer girmez, onun ll ve ahenk
li kalalarnn hareketlerine, dolgun ve gzel koliarna hakikaten
anlayan bir gzle bakmt. Ve imdi perdeleri sk sk indirilmi
byke odann mahremiyeti iinde beendii bu kadn. vaat etti27

TANPINAR

i btn hazlada kendisinin olacakt. Abdullah Efendi iinde bu


saadeti tadaca odaya bir gz att. Geni, temizce bir yatak, duvar
lardan birisini batan baa kaplyordu. Yatan karsnda sokaa
bakan pencerelerin nnde alak bir sedir vard. Kk bir ocuk
orada uyuyordu. Abdullah Efendi bunu pek mnasebetsiz bul
du. Muhakkak onu darya karmak lazmd. Kapnn yannda,
stnde bir yn ufak tefek bulunan, fersiz aynal eski bir konsol
duruyordu. Kar duvarda ise ou eski mecmualardan kesilmi
bir yn resim aslyd. Abdullah bunlardan yalnz bir tanesine,
zerinde srma ilemeli tozlu bir pekir gerilmi olanna bakt. Bu,
ortadan ayrlm salar her iki kann stne gzlerini rtecek
gibi dm, uzun yzl dar ahnh, kt bykl, gen bir adamla
yan banda bir manken arhyla duran beyaz gelinlik esvapl
iman bir kadn resmi idi . . . Erkein belinde bir kuak vard. ok
hususi biimli ceketinin altnda, st dmesi zk mintannn
yakasndan grtlak kemii frhyordu. Btn halinden, bundan yir
mi, otuz sene evvel stanbul'da sk sk grlen klhanbeyierinden
-belki de bir latarnac- olduu anlalyordu. Abdullah Efendi, bir
elini beline dolam olduu gen kadna yavaa:
- ocuu baka yerde yatrmak kabil deil mi? .. diye sordu.
Kadn ok nazl bir sesle ona cevap erdi:
- Ne lzumu var, ekerim, masum varsn uyusun . . .
Arzunun btn uzviyetinde bir iksir gibi dolat Abdullah
Efendi, masumun orada olmasna istemeye istmeye raz oldu.
Nihayet, kk bir ocuktan ne kard? Asl mesele bu mna
sebetsiz geceyi bu kadnla beraber bitirmekti. imdi onu kendi
elleriyle, yava yava gen ve cins hayvan vcudunun btn gzel
liklerini seyrede ede sayacak, kk bir lambann yarm yamalak
aydnlatt bu odada omuzlarn, olgun ve taze gsn, plak
karnn uzun uzun seyredecek, okayacak ve sonra btn bu
gzellikler iinde zamann ritmini kaybedecekti. G zaptettii
bir itahla gen kadna yaklat. Kadn, iinden geenleri hissedi28

ABDULLAH EFENDl'NlN RYALARI

yormu gibi onu hareketlerinde serbest brakm, sanki mev'ut ve


mstakbel hazlarn arkasndan kendisine glyordu.
Abdullah Efendi parmaklarnda, birdenbire bulduu bir usta
lkla -buna kendisi de pek armt- onun ipekten ve tlden
yaplm elbiselerini teker teker karyor, yava yava ve para
para bu taze kadn vcudunu kefediyor, daha dorusu arzunun
yaratclnn arttrd muhayyilesiyle onu yeni batan yaratyor
du.
Bu humma iinde kahramanmz, yaad gecenin kendisi
iin korkun bir gece olduunu, insafsz bir kaderin yan ban
da yrdn ve her aydnl, her vuzuhu bir anda karartacak
kadar bulank nefesini zaman zaman alnna flediini unutmu
gibiydi. Sadece orada, kk lokantada, masann banda yapayal
nz brakt ilk varlnn, -Yarabbim, buna nasl isim vermeliydi?
asl hviyetinin yannda bulunmadna mteessirdi. Birdenbire
u anda duyduu hazz ona da geirmek istedi, asl benlii o idi ve
o da payn almalyd. Bu phesiz ok ksa bir i olacakt; gzlerini
kapayp dnmesi kafiydi .
Fakat gen kadnn att keskin lk bu ameliyeyi, yarda
brakt:
- Aman yarabbim, sa gsm, sa gsm yerinde yok,
demin karmtm, taknay unutmuum. Kzlarn eline geerse
mahvolduum gndr. . . Kim bilir belki de almlardr bile . . . Ah,
yarabbim, imdi ben ne yapaym?..
Ve dvnen kadn, birdenbire kendine gelen Abdullah Efen
di'nin aran gzlerinden tek memeli sakat gsn saklayarak
kapdan frlad . . . Baka bir zamanda bu takma gst kadn
Abdullah Efendi'yi ldrtmak iin elbette kafi gelebilirdi; fakat o
bu geceyi renmiti, ondan her ey beklenebilirdi.
Birdenbire iine dt, kavramlmaz mantnn aiarna
kendisini kaptrd bu gece kim bilir daha nelerle, ne tecrbe-

29

TANPlNAR

lerle doluydu? Abdullah, grdnden ziyade grecei eylerin


korkusu iinde bir keye bzlm, ne yapmas lazm geleceini
dnrken hakikaten korktuu bana geldi. Filhakika duvarda
ki resim birdenbire canlanm; yeni evli kar koca delice bir raksa
balamlard. Abdullah ilk nce buna inanmak istemedi, elleriyle
gzlerini outurarak tekrar bakyor, "Artk bu kadar olmaz." diye
syleniyordu. Fakat yazk ki, gzleri onu aldatmamt. Grd
sadece hakikatti. Bu eski ve soluk fotorafn sakinleri, bu tatarnac
kyafetli erkekle, yan banda bir manken canszl iinde duran
iman kadn -bandaki tl ve elenkle- dirilmiler, imdi el ele,
yan yana dnyann en acayip ve korkun raksn yapyorlard. Bu
ne ocukken dinledii masallarda amdanlarn ndan frlayan
aifte engilerin raks, ne de kitaplarda okuduu ve esrarl resim
lerde seyrettii iskelederin lgn ve zalim hayatla alay ederek l
mn zaferini terennm eden oyununa benziyordu. Dmdz ok
adi bir arabn tortusu gibi kaba, sadece sarho tenin ve kendisini
henz hakkyla idrak etmemi, insiyaklardan teye geernemi
iptidai bir ruhun ilcalaryla dolu bir raks, velhasl hibir srr olma
yan, hibir byk hakikatle birlemeyen bir tepinmeydi.
Abdullah, bzld keden dileri birbirine arpa arpa
onu seyrediyordu.
Sivri kelerinin stnde klhanbeyinin att ll, kvrak
admlar, ani ve sert dnlerini, iman kadnn erkeine yeti
rnek iin sarfettii gayretle beraber, son derecede vazh gryor
du. Her ikisinin de elinde ziller vard, her ikisi de naralar atyor,
birbirlerine gz szyorlar, ve ba dndrc bir hareket baliuu
iinde oynuyorlard.
Erkein sa eli ikide bir boazna doru ykseliyor, yerin
den frlamak, bir taraflara gitmek, ve belki de kaybolmak isteyen
g rtlak kemiini eski yerine yerletiriyor, sonra tekrar zillerini
krdatyordu. Iin daha korkuncu, demin uyuyan kk ocuk
imdi uyanm, oturduu sedirden el rpmaa balamt . Ikide
30

ABDULLAH EFENOt'NN ROYAlARI

bir kk cssesinden hi beklenmeyen dik bir sesle ''Yaa Kosti!"


diye banyar ve muttarit, muntazam, hibir ritmini karmayan
bir ekilde elini rpyordu ve muttasl glyordu; hoyrat, kaba
bir ocuk aznda insann kann donduracak ekilde tecrbeli
bir glle glyor ve o gldke oynayanlarn keyfi artyor, ziller
daha iddetli alnyor, karnlar byk bir maharet ve sratle bir
usta tefzen elinde dnen bir tef gibi dnyor, birbirlerine attklar
yan baklar daha iren, yapkan oluyordu. Abdullah aknln
ve korkunun son haddinde bu acayip manzaray uzun bir mddet
seyretti. Hakikaten ne yapacan bilmiyordu. Odann kapsna
kadar gitmek, onu amak, o dar ve tahta merdiveni inmek, tekrar
o tulumbal talktan gemek . . . Hayr, bunu yapamayacakt, zaten
artk kendisinde hibir ey yapmak iin kuvvet bulamyordu. Fakat
birdenbire erkein gz szleriyle kar karya gelince daha fazla
tahamml edemeyeceini anlad. Kamak lazmd. Korku, akn
lk, bunlar, bu baklarn verdii tiksinme hissinin yannda mana
sz, gln, eylerdi. Bu odada biraz daha fazla beklemek delilikti.
Fakat acaba kaabilecek kadar kuvveti var myd?
Yava yava bacaklarnn zldn hissetti. Biraz daha
dursa, oraya, hemen oraca yklacakt. Son bir gayretle toparlan
d, pencereye doru atld, bir cam akrts iinde kendisini sokak
ta buldu. Deli gibi kouyordu.

V
Fakat tecrbe daha bitmemiti. Evin bulunduu soka ve
daha birkan ayn hzla geti. Sonra yavalad. Bir ke banda
durdu. Susamt. Btn grtla yanyordu. Fakat buna ehemmi
yet vermedi. Bu saatte kimden su isteyebilirdi? Btn evler uykuya
kapanmt. Ceketinin tersiyle alnndaki teri sildi. Hala o sesi, o zil
akrtsn iitiyor; yksek keli palkaryann iren ve cvk tebes
sm n, i bulandran gz szlerini gryordu. Daha fenas
31

TANPINAR

btn bunlar uzviyetinin bir tarafna yapm gibi beraberinde


tadn hissetmesindeydi. " Ebediyete kadar, ebediyete kadar
benimle beraber gelecekler . . , '' diye dnd. Kendisini tahamml
edilmeyecek kadar bedbaht hissetti; ne lanetli bir geceydi bu . . .
Bitmez tkenmez tesadflerinin garabetiyle imkansz grnen
byle bir geceyi yaam olmay kendisine affetmiyor, talihine kz
yar, kendisini hakikaten deli ve zalim bir kudretin elinde esir zan
nediyordu. Sanki bir imdat aryormu gibi etrafna baknd: Sokak
bombotu; arkadalarn da kaybetmiti. Fakat bu kendisine pek
mhim grnmedi: "Zaten yollarmz ayrlmt!" diye dnd.
Fakat imdi kendisi ne yapacakt? En iyisi eve gitmeliydi. Evet,
ilk nce demin ktklar meyhaneye urayp orada masa banda
brakt hakiki varln bulacak ve beraberce eve dnecekti. . . Bu
tenha ve tanmad sokaklarda yolunu bulmak da epeyce gt.
Fakat sokaklar niin bu kadar tenha idi? Birdenbire Abdullah Efen
di bunun gecenin bandan beri byle olduunu ve hi kimseye
rastgelmediini hatrlad. Yava yava ona, bu tenhaln sebebi
kendisi olduu, kendisi iin bu sokaklarn boaltlm olduu zan
geliyordu. Ah, ne kt geceydi, ne uursuz tesadfierin gecesiy
di bu! Bir kere ondan syrlabilseydi! .. "Gne, Yarabbim gne!"
n

diye bard. Fakat hayr, hibir afak belirtisi yoktu. Sessiz btn
lnde gece bir talih kat'iyetiyle devam ediyordu.
Abdullah Efendi kt aydnlanm sokaklarda, kaldrm ta
larna arpa arpa yryor, yolunu aryordu. Nihayet byk,
aydnlk caddeye kt. "te birka adm kald" diye kendi ken
dine sylendi: " imdi asl hviyetimi. kendi varln bulur ve
beraberce gideriz." Fakat biraz evvel tenha braktklar caddede
garip bir kalabalk ve faaliyet vard. Abdullah Efendi kk bir
dikkatle bunun bir yangn sndrmekle uraan itfaiye olduu
nu anlad. Ayaklarnn ucunda kaln hortumlar uzanmt, byk
ve dev makineler horulduyorlard. "Acaba neresi yanyor?" diye
merak etti, ve birdenbire byk, tamiri kabil olmayan bir felaket
32

ABDULLAH EFENDI'NIN RYALARI

ihtimaliyle titredi, oraya, kalabala doru komaa balad. Evet,


yanlmamt; biraz ewel oturduklar, konuup gldlderi lokanta
yanyordu. Abdullah Efendi kzl alevlerin ve dumanlarn kepenk
ler arasndan ve atdan fkrdn gryordu. "Ah, Yarabbim,
ne yapmal, nasl kendi kendimi kurtarmalym?" diye ovunarak
ileriye atld. Her ne pahasna olursa olsun ieriye girecek ve orada
uyur brakt glgeyi gtrecekti. Fakat yakasna yapan sert bir
el onu geriye frlatt. " Deli misiniz?" diyordu . . . "Nereye gidiyorsu
nuz?" Bu, kalabalk bir seyirci kafilesinin nnde nbet bekleyen
ve kimsenin yangn yerine fazla yaklamasna msaade etmeyen
polis neferiydi. Abdullah Efendi ona yalvard: " Brakn beni gide
yim, brakn, orada benim olan, sadece benim olan ok aziz bir
ey, ok mhim bir ey var. . . Onu kurtaraym . . . " Fakat polis neferi
onu itelemekte devam etti: " Hibir eyi kurtaramazsnz, her ey
bitti. . . olduunuz yerde kaln . . . " Ve Abdullah Efendi gzleri ya
iinde, olduu yerde kalverdi. Filhakika mthi bir homurtu iin
de ken duvarlarn arasndan frlayan byk, muazzam, devkar
bir alev stunu her eyin bittiini aka gsteriyordu. Evet, her
ey bitmi, asl hakikati ve byk varl orada alevler iinde belki
de kl olmutu . . .
Alnndan lm terleri fkran Abdullah Efendi olduu yere
kt ve sahibinin lm iin alayan sadk bir kpek gibi orada
kendi varlnn lmne alad. Artk hibir ey onu teselli ede
mezdi. Bu vcut, o kadar kalrn ekmi olan bu vcut, orada alev
ler iinde bir kl yn olmutu ve bu kendi hatas yzn dendi . . .
Onu nasl oraya brakp gitrnee raz olmutu?
Bir otomobil l onu yine kendine davet etti. Bu beyaz bir
hastahane arabasyd. Abdullah Efendi hemen olduu yerden s
rad ve eski iddeti azalm olan alevlerin arasndan kollarnda bir
insan vcudunu tayarak kan itfaiye neferine doru atld. Bu
kendi vcudu, eski vcudu idi! Abdullah Efendi onu ne kadar iyi
tanyordu! Byk bir soukkanllkla yanndakilere sordu: "Yayor

33

TANPlNAR

mu?" "Hayr" diye cevap verdiler. " ldrdnz m? Yanm adam


hi yaar m?" Evet, hi yaar myd? Ve Abdullah bu garip gece
de hibir adama nasip olmayan, iitilmemi bir eyi yapt. Kendi
cenazesini tayan otomobilin arkasndan, hi yetirnek midi
olmadan, bir deli gibi, bir byk orman yangnndan kaan yaral
bir hayvan gibi kotu.
Onu, kendi vcudunu, hakiki benliini hi olmazsa bir daha
grmek istiyordu, fakat bu imkanszd. Bir frtna hzyla uzaklaan
araba ile arasndaki mesafe her an daha ok alyordu. Nihayet
araba bir keyi saparak gzden kayboldu ve her trl gayretin
beyhude olduunu anlayan Abdullah Efendi eskisi gibi ssz bir
sokakta tek bana kald.
- "Ah Yarabbim, imdi ben ne yapacam? Ne yapacam?"
diye kendi kendine soruyor, ovuna ovuna bundan sonra, ne yapa
can, nereye gideceini, nasl yaayacan dnyordu. Haki
katen vaziyeti ok vahimdi. Bu kaldrlan ceset kendisinindi. Sabah
olur olmaz btn ehir onun kaza neticesi bir yangnda ldn
iitecek, gazeteler yazacak, ei dostu cenazesine geleceklerdi. l
mnn mnasebetsiz ekli bertaraf, hem ne kadar mnasebet
siz bir lm; bir meyhanede szarak lmek! -Herkes kim bilir ne
dnecekti?- Halbuki o yayordu. Srf kendi zekasyla ve istisnai
ruh kabiliyetiyle tedarik ettii bir baka varlkla yayordu. Btn
dnya tarafndan duyulacak lmnn, hayatyla etraf arasnda
aaca uurumu gayet vazh gryordu.
Bari bir an nce evine gitse ve ihtiyar anasna meseleyi anlat
sayd.
Fakat onlara ne syleyebilirdi? "Yarn sabah benim bir meyha
nede yandn iiteceksiniz, sakn inanmayn ha! Ben yanmadm.
O benim birinci varlmd, asl hayatm ve ruhumu baka bir
yere nakletmitim, tpk bir evden brne eyay nakleder gibi. . . "
Buna inanrlar myd? nansalar bile . . .
Hayr, bu kabil deildi. Sonra kim bilir kara haberi kendinden
34

ABDULlAH EFENDI'NN RYALARI

evvel oraya varmayacak myd? te tekrar, tanmad, bilmedii


sokaklara dalmt. Yolunu kimden soracakt? Btn bu strap
iinde bir tek nokta ona hepsinden garip geliyordu. Yarn isterse
kendi cenaze merasiminde bulunabilirdi. Oh, bu ok fakir, kk
bir merasim olacakt; be on dost, bir iki akraba . . . o kadar, fakat
isterse bu kk kalabaln iine o da karabiiirdi ve en ehemmi
yetlisi bu idi. Birdenbire kendisinin hakikaten byk, efkarumu
miyeyi igal edecek kadar byk bir adam olmadna mteessir
oldu; etrafndakilerin kendi hakknda neler dndn re
nirdi. Bu hakikaten merakl ve garip, hatta elenceli bir ey olurdu.
Bununla beraber, ne olursa olsun, bu merasirnde bulunacakt.
"Belki de bir nutuk sylerim." dedi. "Eer beni tanmayacaklar
na emin olsam, neden kk bir nutuk sylemeyeyim?" Herkesin
cenazesinde syleniyordu ya. Hem bu nutuk dnyada sylenen
cenaze nutuklarnn en dorusu, en salahiyedisi olacakt. Abdul
lah' dnyada Abdullah'tan baka kim anlayabilirdi? Hem bu
biraz da lazmd. Kck, ortalkta kayboluvermi denecek kadar
kk hayatnn etrafnda o kadar ok ve manasz eyler uydurul
mutu ki. . . Bir hayat yalanlarndan temizlemek, onu olduu gibi,
sadece kendi hakikati olarak ortaya koymak gzel eydi. phesiz,
ilk nce bir meyhanede kan yangn esnasnda yanp lmenin
felaketi zerinde duracakt. Herkes biliyordu ki o ikiden holan
maz, byle yerlere pek nadir zamanlarda, sadece ei dostu grmek
iin giderdi. Bunu verecei nutukla adamakll belirtmeliydi; hatta
makul, byk ve insani bir sebep bile bulabilirdi, mesela ikiye
dkn bir arkadaa nasihat vermek iin oraya gitmi olabilirdi.
Bir merdivenin basamana oturarak dnd. Bunu syle
mek biraz yalan olacakt. Fakat (tpk hacasndan msaade isteyen
bir ocuk gibi parman uzatarak) : " Bir defa iin . . . ve bu kadar
zamret karsnda .. " Evet, bu yalan zaruri idi. Bunu kararlatrdk
tan sonra nutku tertibe balad:
"Aziz dinleyicilerim; bugn hazin olduu kadar vakitsiz l35

TANPlNAR

mne hep beraber aladmz Abdullah, benim en yakn dostum


du. Hayatmz hemen batan aa hep beraber geti. Aa yukar
mrnn her anna, en yakn noktasndan ahit olmu bulunu
yorum. Sadk bir glge sraryla peini kovaladm bu hayatta,
insanlar alakadar edecek byk, fevkalade vak'alar, muazzam
zaferler, neticesi nesillere yadigar kalacak tecrbeler yoktur. Do
rusu istenirse o kk bir talihti, fakat bu kk talih byk bir
ruha eklenmiti . . . Bilmem ki byle bir tezadn rpertmeyecei
bir dnce var mdr?" Giri fena deildi. Bundan sonra ksaca
hissiyatn anlatacak, merhumun iyi kalbinden, fedakar ve vefal
oluundan bahsedecek ve yle devam edecekti: "O baka bir yl
dzda domu kadar bu topran hesaplarna, zaruretlerine yaban
cyd. Onun iin ok defa biare olurdu. Bye ve istisnaiye kar
duyduu ak, onun zahiren ok sakin grnen hayatn zehirlerdi.
Kendi rd an iinde boulan bir rmcek gibi, bu tehlikeli
ruh haletinin hazrlad vaziyeder iinde rpnr dururdu. Talihi
kk bir vodvil muharririydi. Fakat o bu vodvili bir Sofokles veya
Shakespeare tiyatrosu imi gibi ciddi ve mustarip yaad. Onun
iin hayat dardan gln ve i tarafndan byk ve azametliydi.
Bilmem farkna vanyar musunuz? Hepimizin seyrederken o kadar
gldmz ve elendirniz Sekizinci veya cinsinden bir piyeste
ciddiyede rol alm bir Kral Oidipus veya Antigone, yahut Othello
tasavvur edin. te zavall Abdullah'n hayat. . . Fakat bu talihte
ki paradoks bu kadarla da kalmaz, daha ileri giderdi. Abdullah
bu rol farkna varmadan sonuna kadar bylece oynasayd, yine
mesut olurdu; byklk arzusunu, tatmin edilmemi azarnet duy
gularn bir yn kk eylerle dayuran ve bu yzden mesut olan
lara hayatta ne kadar ok tesadf ederiz. u karsn veya ocuunu
bir hi iin azarlayan koca veya babann yzndeki ifadeye bakn:
Size derhal aldran meydannda Yavuz' u hatrlatmaz m? Halbuki
yapt i ne kadar gln ve kk. Pekala gz yumabiiecei bir
hiin zerinde srar etmekten baka bir ey deil; fakat gzlerinde
yanan imee, rludaklarda titreyen hiddete ve yzdeki heybete
36

ABDULlAH EFENDI'NIN RYAlARI

dikkat edin . . . Biraz sonra kendisinin de lzumsuz bulaca bu ifra


t, ne kadar ciddiyede benimsemi . . . Btn hayat bu cins beyhude
sarfedilen byklk hisleriyle dolu . . . Abdullah'n felaketi, rol
n yaparken sk sk uyanmasnda, etrafndaki eniyetle en zalim
ve mstehzi manasnda temasa gelmesindeydi. Onun iindir ki
btn hayat yarm kalm jestlerden tamamiyetini bulmam
hareket balanglarndan ibaret kald. O btn mrnce by
l bir eiin nnde admlarn tecrbe etti; fakat her defasnda
iinde vaktinden evvel uyanan bir taraf onu bu eii atlamaktan,
ileriye gemekten menetti. O btn mrnde bir kk tereddt
ve uur jestinin olduu yerde dnrnee mahkum ettii bir bostan
dolab oldu."
Buraya kadar olan ksmn pek beeniyordu. Acaba Cervan
tes'ten ve Don Kiot'tan bahsetmeli miydi, ne lzumu vard? Ksa
kesrnek daha iyi idi. Yalnz bir noktay anlatmas lazmd: "Bu
mudil ruh makinesinin en mhim taraf istikrah hissiydi. Abdul
lah byk bir mistikti. Allahsz bir mistik. Ak bu mistikliin gayesi
olmutu. Fakat Abdullah, ak o kadar idealletirmiti ki, realite
deki manzarasna artk tahamml edemiyordu . . . O, istikrah yla
nnn topuundan lesiye srd adamd. te bu hayatn ikinci
facias. . . "
Bu kadar psikoloji yeterdi.
Hararetle son cmleleri hazrlad. Topyekun baklacak olursa
nutuk hoa gidecek ekilde idi.
Bu nutku hazrlamak onu bir nevi rahata kavuturmutu.
Vaziyeti artk eskisi gibi grmyordu. Zihninin bir nokta
stnde sarfettii hummal gayret, adeta onu teselli etmiti. Vaka
eski benliini kaybetmenin azabn, iinde bir bak yaras gibi
yine duyuyordu. Fakat bu da geecekti; "elbette buna da alrm",
diyordu. "nsan nelere almaz ki. . . " Zaten hayat dediimiz bu
kapal dairenin asl mucizesi, bu almak deil miydi? "En sevdi
imiz malluklar bile kaybetmee alnyar muyuz? Gnlerce,
37

TANPlNAR

aylarca, senelerce grmemee, mutlak, kat'i bir gurbet iinde


yaamaa alnyar muyuz? Bana gelince, kaybettiim eyi, yani
kendimi hibir zaman sevmedim . . . " Fakat bu dncelerle geire
cek vakti yoktu. Olan olmutu. imdi yaplacak ey bir an evvel eve
yetimekti, tekrar admlarn sklatrd. Yrme ile koma arasn
da sendeleye sendeleye karanlk sokaklara dald. . .

VI

Ufka ve manzaraya bir balkon gibi stten bakan, gzel, temiz


asfalt bir yoldayd. Ayaklarnn ucunda btn bir semt kademe
kademe diziimi evlerle denize doru iniyordu. Bu, kk, avu
ii kadar dar bir deniz parasyd ve kapank, yar sisli gece saatin
de nereden geldii bilinmeyen donuk parltsyla denizden ziyade
mayi halinde bir madenle doldurulmu bir havuzu, birka mavna
ve gemi direinin arasndan, tabii bir parmaklk arkasndan seyre
diliyormu hissini veren byke bir havuzu andryordu.
Abdullah Efendi gecenin skfmeti iinde bu manzaray doya
doya seyretti. Yava yava o da skunet bulmutu. Yzne ve elle
rine arpan serinlik sanki onu beraberinde tad ok zararl ve
tehlikeli bir eyden ar ar, fakat emniyetle boaltyordu. Kendi
sini gittike iyileir bulmann verdii hafiflik iinde tekrar, btn
bu olan biten eyleri, sinirlerinin geici bir oyunu addetmee bile
balad. "Evet, diyordu, evet, belli ki bunlar, ikinin ve sinir bozuk
luunun verdii bir vehimdi. Artk geti. imdi herkes gibi ben de
kendimi geceye, btn etrafn iinde yzd bu sakin uykuya
emanet edebilirim!" Fakat hakikaten etraf uyuyor muydu? Abdul
lah Efendi, buradan uzaklamadan evvel en yksei kendi hizasna
kadar kan ve sonra kat kat ayaklarnn ucunda, ta aadaki deniz
parasnn kenarnda bir yn glge halinde kaybolmak iin derin
leen evlere bir kere daha bakt ve grd eye at.

38

ABDULLAH EFENDI 'NIN ROYALARI

Uykunun dinlendirici sularna gmlm zannettii bu evle


rin hepsi aydnlkt ve stelik yar inik ve effaf -iyice setii koyu
renklerine ve kaln nesilerine ramen effaf- perdelerinin altnda
btn bir hareket halluu alkanyordu. Hayr, bu evlerde Abdul
lah Efendi'nin tahayyl ettii skunetten eser yoktu. Ilerinde
bulunanlar allm bir yatan, maddeye stihalesi yarda kalm
bir vcuda verdii o derin hazz, Abdullah Efendi'ye gre byk
aalarn kendilerini gnn -mesela bir afak veya akam vakti
gibi- istisnai bir saati iinde idrak etmelerinden duyabilecekleri
saadete benzeyen hazz tatmaktan, ok uzaktlar.
Abdullah Efendi bunun byle olmasna ok hayret etti ve
demir korkulua dayanarak akn akn gecenin bu saatinde
kendisi gibi uyank duran bu evlere baknaa balad.
imdi yeni batan biraz evvelki nfuz ve derinliini kazanan
baklan bu evlerin iindeki acayip ve esrarl hareketlerin mana
sn, ritmini yakalyordu. Eyay dalgn uykusundan uyandran,
izgi ve ekillerini deitiren, onlara adeta grlmedik bir hayat
ve ifade veren o acayip by yine balamt. Ne kadar sefil evierdi
bunlar . . . Hepsi harap, biare eylerdi. Kiminin ahap duvarla
rndan tahtalar frlamt, kiminin kiremitleri krkt ve hepsinin
iinde sefil yataklar, yrtk yorganlar, byk bir ykntnn enkazn
andran mobilya paralar vard. iy, garip bir aydnlk adeta onla
r iinden aydnlatyor, ok mahhas ve zalim bir macera sahibi
yapyordu.
Hemen hepsinde siyah, ate gzl, son derece zayf kediler
uzun ve sert kll boyunlaryla eyann etrafnda bir vicdan azab
gibi halkalanm kpekler, tnedikleri kelerden geceyi uursuz
lukla dolduran insan bakl kular vard. En korkuncu btn bu
eylerin karmakark, nizamsz, alt alta, st ste olmalaryd. Tes
tiler iinden horozlar tyor, perdelerde acayip asmalar, birbirine
kenetlenmi sarmaklar ve dier nebatlar canlanyor, konsollarn
stnde, raflarda mehul ve iptidai bir dinin fetilerine benzeyen
39

TANPlNAR

hayvanlar, acayip jestlerle dinleniyorlard .


Abdullah Efendi kendi kendinden yine korknaa balamt.
Yuvadanmak zere olduu uurumun kenarnda tuttuu son al
veya sivri ta parasnn da arlaan parmaklarnn arasndan
kaymakta olduunu hisseden bir kazazedenin mitsizliiyle etra
fna baknd. Hakiki ve her gnk ehresiyle grp tanyabilecei
bir eyler arad; heyhat! Her ey deiik ve yabancyd; etrafnda
muvazenesi sarslm aklnn tutunabiiecei hibir ey yoktu. Tek
rar nnde alan o byk bolua decekti! Bunu iyiden iyiye
anlad. Bu gece bilinmez bir talihin mahkumuydu, grmesine
imkan olmayan eyleri grecek, iitilmesine imkan olmayan eyle
ri iitecekti ve imdi bunlar yanlarndaym gibi grp iitiyordu
ve iittii eyler, grd eylerden daha korkuntu. Bu hayvan
bir homurtuya istihale ederken yar yolda donup kalm binlerce
kesik insan sesinin, ahenksiz, efkatsiz, fakat uzviyet kadar scak
tufan idi ve bu ok canl, bir yara kadar rperilerle dolu scak,
adeta kan renginde homurtuya, eytani bir orkestray andran
garip ve madeni bir ses, eyann ikayetinden baka bir ey olma
yan bir dier ses daha itirak etmekteydi:
Abdullah Efendi, uykusunun iinde kendisini lesiye tazip
eden bir kabuslu ryadan uyanmak iin gayret sarfeden bir adam
gibi silkinip kamak istedi. Fakat bu sesten, insan ruhu dediimiz
vahi arnann derinliinden gelen bu yabani, ebediyen melun ve
hayvani sesten kurtulup kanaa imkan var myd?
Birdenbire grd eyle olduu yerde mhland. Kar evier
den birinin en st katndaki pencerelerinden biri alm, plak,
kan iinde bir kadn vcudunu erkek sokaa frlatyordu. Bu
bembeyaz ve kanl vcut, yeilimtrak bir n tat pencereden
kanl bir lokma gibi karanln azna atlmt. Keskin hkrklar
ve lklada bu vcudun kaldrm talarna dmesi ve orada ezil
mesi hakikaten mthi olacakt. Abdullah Efendi hi olmazsa bu
sesi iitmernek iin kulaklarn tkamak istiyordu.
40

ABDULlAH EFENDI 'NIN RYAIARI

Abdullah Efendi bundan sonra daha ileride ihtiyar bir papa


zn, bir ahiretliin paralanm vcudunu bir tarhaya daldurarak
srtladn, biraz tede gen bir kadnn ann kesik ban bir
yldz gibi bolua frlatarak yatann zerinde katla katla ala
dn, beri tarafta ihtiyar bir cadnn son derecede uzun, boum
boum parmaklaryla gen bir ocuun kalbini yerinden kopar
dn gryordu. ocuun yz sapsaryd ve terli alnna salar
yapmt. Bununla beraber kk ve memnun kahkahalarla
glyordu ve Abdullah Efendi bu acayip gln kendi teninde
zalim bir yara gibi gittike kanadn hissediyordu.
Fakat bununla bitmiyor, hayal gittike byyor, geniliyor,
emsali ancak baz ortaa kabartmalannda veya imal ressamlar
nn tablolarnda grlen, hayali, zalim ve lgnca bir maher hali
ni alyordu. Karsnda yepyeni bir insanlk, tpk baz anatomi lev
halarnda olduu gibi derisi soyulmu, sadece hakikatlerinden biri
olarak kalm bir insanlk vard ve bu insanlk vcut ve uzvi izgi
lerin hibiri deimeden bir tahavvle uram, iten ve kadim bir
kadere tabi olarak sanki tashih edilmiti; ve Abdullah Efendi, yeni
peyda ettii bir mantkla bu deimeyi tabii buluyor, bunun haki
katte byle olmas lazm geldiini dnyor, bununla beraber bu
grd eylerin lgn ve imkansz hakikatinden korkuyordu.
phesiz ki onlar insani ekilden bsbtn kmamlard.
Bu ba ve onun omuz zerinde duruu hep ayn idi. Sade baz
ksmlar gerilemi, bazlar ilerlemi, aln arkaya doru kaarak ve
burun hafif yasslaarak hayvani ekle daha yaklamlard. Btn
bu balar tayan boyunlarda acayip bir kalnlama, kendi kendi
sini, grlmemi bir ekilde hadbin ve tatmini gaye edinmi bir
idrak vard. Fakat deiikliklerin en artcs, uzviyetin belden
aa doru kndeydi; bu bir nevi tortulanmaa benziyordu.
Bu deiiklii etraftaki hayvanlar bile hissetmi olacaklard ki, kimi
bir tarafa sinmi, akn gzleriyle cehennemi bir alevin aydn
latt bu karnlara bakyor, kimisi de ac ac haykryordu. Btn
41

TANPlNAR

bu kalabalk, deimi, hviyetini kaybetmi vcutlarn doymaz


itahlaryla birbirleriyle birleiyor, birbirlerine kenetleniyor, hal
kalanyor, birbiri iinde kayboluyor, birbirinden douyor, elle
tutulacak kadar kesif bir homurtu iinde lp diriliyorlard. Hangi
mnkariz ve kanl Roma, son gnlerini elendirmek iin bu sarho
tenlerin ziyafetini hazrlam, yahut hangi talih Abdullah Efendi
'nin karsna birdenbire bu Sardanapal cmbn kartmt?
Artk insan denen ey kaybolmu, yerini birbirine kenetlenmi,
birbirine gemi mtesaviyen sarho uzuvlarn sar'as almt.
Sanki bir eytan, kt bir ruh; btn eyay, btn mevcutlar hep
birden zaptetmi, onlarn azlaryla glyor, onlarn uzuvlaryla
doymak bilmeyen itahn tatmin ediyordu. Filhakika bu hareket,
bu sar'a eyada da ayn surette mevcuttu.
Abdullah demin yanlarndan kat biareleri bu kalabalkta
iyice seiyordu; ite ilk evin ihtiyar zembilin iinde takma gsl
kadnla beraberdi. Bir para ileride duvarda resimlerini grd
kar koca bu sefer plak olarak ayn ba dndrc raks yapyor
lard. I nsan bal byke bir asma ikide bir ayaklarna taklyor,
onlar dryor ve latamac kyafetli adamn grtlayla keskin bir
az kavgasna giriiyordu. tkinci evden kat andan beri grme
dii arkadalar da buradaydlar ve delice eleniyorlard. Abdul
lah bu kalabalk arasnda biraz evvel lmne alad, nutuklar
hazrlad birinci varlnn da yanm uzuvlarn sarsla topallaya
srkleyerek, hengameye itirak ettiini grd.
ini mthi bir hiddet kaplad: "Ah mrai, ah mrai. . . Demek
byle ha . . . Byle ha . . . Demek sen beni aldatr ve buralarda ele
nirsin ha." diyerek ban sallyor, yumruklarn skyordu. Ve o ,
hayal, l, sanki hibir ey yokmu gibi glyor ve lokantada
aznn ayr, bacaklarnn ayr konutuunu grd kadnla sevi
iyordu. imdi onu farketmiler gibi btn bu kalabalk ona bak
yor, onu davet ederek glyorlard. Kk bir horoz bir kavanozun
iinden atlak sesiyle terek kanatlarn akrdatyor ve arada bir
42

ABDULLAH EFENDI'NIN RYAIARI

"Gelsene, gelsene Abdullah, Abdullah k, gel." diye onu aryor


du. " Gel. diyordu, gel; burada ne gzel egleniyoruz, ne gzel. . . " ve
sonra tyor, mtemadiyen tyordu ve bu t, Abdullah'n o
kadar sevdii sabah saatlerinin mjdecisi olan, afa, kavsikuzah
sars noktalarnda tayan br horoz tlerinden ok farklyd.
Bu bir by gecesinin, hayvani insiyak doludizgin serbest bra
kan, eyay arzunun cehenneminde birletiren bir gecenin sesiydi
ve bu ses dalga dalga kpkzl bir erit gibi uzanyor, alev halkalar
iine tesadf ettii her eyi lesiye hapsediyordu.
VII
Abdullah yine gitmege hazrland. Buradan da kamas lazm
geliyordu. Bunlar grmemesi, iitmemesi icap eden eylerdi. Tek
rar ban omuzlarnn arasna soktu ve komaa balad. Nereler
den geti, kimleri grd? Burasn sonralar ve hibir zaman hatr
layamad. Sadece kotugunu biliyordu.
Nihayet kendisini bir meydanda buldu; kk bir hayrat e
mesinin bandayd. Biraz nefes ald. Yzn ykad ve mermer
taa oturarak dinlennege alt. Artk dnmyordu, dnmek
lzumsuzdu. Bu geceyi olduu gibi kabul etmiti. Bir tesadf, bir
talih onu bu gece alelade fanilerin yaadg zamann hudutlar
dna karmt; baka trl bir zaman yayordu; buna itiraz
etmek glnt. O sadece bunun bitmesini temenni etmeliy
di. "Kim bilir belki gne dounca bu ikence de biter" diyordu.
Birdenbire btn bu grd eylerin sadece kendi kafasnn
mahsulleri olmas ihtimalini dnd. Bu kadar irkin ve galiz bir
dnya, ancak bozulmu bir dncede idrak edilebilirdi. Ya bizzat
kendi dncesinin, sakat ve zalim bir fikrisabitin mahsul ise . . .
Bir an iin, b u korkun kalabalg, bu ldrtc tesadfleri ve onla
rn mantk d srsn kendi kafasnda btn mrnce tam
olmay dnd. Bu ihtimal, hepsinden mthiti. "Ah bir sabah
43

TANPlNAR

olsa, bu uursuz gece, hayal, hakikat, kendinden gelen her eyi


beraberinde alp gtrse, ben yine iki ile ikinin drt ettii dnyada
kendimi bulsa m . . . "
Abdullah Efendi birdenbire aklna gelen bu kaziyeden fevka
lade memnun oldu. imdi hayatnda o kadar ok inanm olduu
rakamlar bir kat daha seviyordu. ki ile ikinin drt ettiini bil
mek mhim bir tecrbe, bir nevi mihenkti. Fakat o birdenbire bu
miyarn da doruluundan pheye dt. "Hakikaten drt m
eder acaba, dedi, ya ikilerden herhangi biri kesirli ise . . . " yle ya,
herhangi bir rakam kesirli olabilirdi, u halde bu ikilerden biri
sinin behemehal bir kesri olacakt. Fakat hangisinin? Abdullah
Efendi bir mddet dndkten sonra bunun ilk "iki" olacana
karar vererek biraz sakinleti. nk ikinci "iki "nin bizzat kendisi
olduunu biliyordu. Evet, ikinci iki kendisiydi. Vaka bunu imdi
ye kadar hi dnmemiti. Fakat bundan ne kard? Mademki
u anda biliyordu, mesele yoktu. imdi bizzat bu kesrin kymetini
tayin etmek lazmd. Abdullah Efendi uzun uzadya dndkten
sonra bunu tek bana halledemeyeceini kestirdi. Etrafnda bu
mhim mkl soraca bir adam ara d. Fakat kimsecikler yoktu.
Bu vaziyet karsnda ilk nce yarn sabah beklemenin mna
sip olacana karar vermek istedi. Fakat sonra meselenin kendisi
iin ehemmiyetini dnerek bundan vazgeti; akl muvazenesi
nin yerinde olup olmadn anlamak iin kendisine biricik are
grnen bu kesir meselesinin muhakkak zlmesi lazmd. Ve
yava yava hissediyordu ki bizzat kendisinin tamam bir rakam
olarak kalmas da buna baldr.
"Tam bir rakam olmak, tam bir rakam . . . Ah, ne saadet Yarab
bi!" diyordu. O btn mrnce bunun iin alm, hviyeti
stnde hibir matematik ameliyesinin yaplmasna raz olma
mt. Bununla beraber imdi tam bir rakamn mevcudiyetinden
de pheleniyordu. " Her rakam taksim edilebilir!" diyordu ve
mademki kendisi "iki" idi. O halde onun da taksime raz olmas
44

ABDULLAH EFENDI'NN RYAlARI

lazm gelirdi. Bu mlahazalarn iinden tkettii, her trl adedi


tarnarniyet mitlerini ykp mahvettii Abdullah Efendi, birdenbi
re kendisini son derecede klm, daha dorusu ufalanm ve
dalm buldu. Tpk erevesi iinde tuz buz olmu bir aynada
akseden bir vcut gibi namtenahi zerretere ayrlmt. Bunu idrak
etmekten o kadar zavall ve biare idi ki artk burada, herkesin
gz nnde bulunan bu meydanda kalp bekleyemezdi. Muhak
kak bir yerde, gizli bir tarafta saklanmas lazmd.
Bu azap ve utanma iinde bunalan Abdullah Efendi btn
muhtemel ve mmkn kesirierini toplayarak byk bir zahmet
le yerinden kalkt. En knn bile kaybolmasna raz deildi.
Yava ve ihtiyatl admlarla hibirini drmernee dikkat ederek
yryordu. Vaka olduka zor bir iti, fakat bir gece iin buna kat
lanmas lazmd. Fakat talih kendisine hi yardm etmiyor, ikide
bir sendeteyerek dyor ve sonra karanlkta uzun uzadya dalan
kesirierini aryor, amur ve tozlarndan siliyordu. Ah ne g iti
bu . . . yle bir siper alaca bir yer bulsayd. Nihayet uzakta ke
banda setii bir kap aralna doru yrd.
Niyeti kapnn eiine oturup beklemekti. Fakat oraya gelin
ce, mknatsla ekilmi bir yn demir tozu gibi btn kesirierinin
ieriye girdiini ve orada tekrar toplandn hissetti.
VIII
Ev sszd. Ne yapacan bilmeyen Abdullah Efendi olduu
yerde bir mddet durarak etraf dinledi. Sonra yava yava, en ufak
bir sesin, bir saat tkrtsnn veya manasz bir tahta gcrtsnn
dahi blmedii baucu dmdz sessizlik iinde, bu bo evi gl
geden admlarla dolamaa balad. Etrafndaki sessizlik o kadar
mutlak idi ki ayak seslerinin onu bozmasndan korkuyordu.
Bu insan dinlendiren, siniriere yumuak bir yasta ban
45

TANPlNAR

gmlmesi gibi skn ve rahat getiren, zamann akn tembel bir


rya iinde teker teker sayan o munis bakl, yaz bahesi kokulu
sessizliklerden deildi. Onda, daha ziyade byk ve alemmul bir
varln istirahatine benzeyen, hatta daha iyisi, insana byk ve
alemmul bir boluk duygusunu veren bir hal vard. Bu boluu
herhangi bir hareket veya sesle doldurmak Abdullah'a ok tehlikeli
bir tecrbe gibi geliyordu; bu gergin zemberek bir defa knlsa orta
ya kim bilir neler, ne korkun ifritler, ne zalim manzaralar kard.
Bununla beraber olduu yerde durmaktan da korkuyordu. Biraz
kalsa btn vcudunu ve dncesini grnmeyen birtakm eller
yakalayacaklar, bir zindan rutubetinde sianm ok eski birtakm
eritler, rm saman renkli bezlere sarp mumyalayacaklar
sanyordu.
Drt yan bir uurum gibi olan bu sessizliin, insana byle bir
vehim vermesi de gayet tabii idi. nk lm dncesinin ken
disi bile buna benzer bir kabus, herhangi bir deime, bir hareket,
bir arza fikrinden bu kadar uzak, hayat bir rpda ilga ediveren
byle bir boluk hayalini douramazd. Sanki zaman volkanndan
fkrm kllerin kaplad bir diyardayd; sanki sreklilik dedii
miz, yldzlardan rlm zincir birdenbire kopmu, kuyruunu
yiyip kendi kendinden doan byk ve ebedi ylan, ayaklarnn
ucuna cansz ve upuzun yklmt. Abdullah sanki bu lye bas
mamak ister gibi dikkatle, yava yava, adeta ok koyu, ok karan
lk bir mayide yzer gibi yryordu. "N'olur, n'olur, diyordu, bu
zifiri karanlk bir tarafndan delinse, gne, ay, yldz , ecinni
gz, her ne olursa olsun biraz k gelse, tandm, tanmadm
bir eyler grsem . . .
"

Birdenbire bu karanl arkasnda brakt geni ve aydn


lk hayatn hatralaryla doldurmak istedi. Mevsimleri, tand
ehreleri, saatierin imdi kendisine gzel ve sokulgan periler gibi
grnen yzlerini hatriarnaa alt. Kokulu meyve bahele
rini, tand pnar balarn teker teker sayd. Sararm tarlalar,
46

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

sabah saatlerinde byk, kuvvetli kzterin salam bacaklarn


yere dayayarak, slak ve siyah burunlarndan soluya soluya ekip
gtrdkleri arabalar; yavrusunu emziren inekler; zalim k rz
garlarnn soyduu aa zerinde kl rengi manzaray bekleyen
siyah karga srleri; sa yaz ve deniz kokan ceylan bakl arzular;
souk mehtapta sevien geyikler; beyaz aydnlktan, sedef uultu
dan baygn dm yaz sabahlar; sevgilisini okayan ak; para
sn sayan hasis; lsn gmmekten dnen ihtiyar; hepsi hepsi
gzlerinin nnden karmakark geti. Fakat nafile. Bu ta kadar
kat karanlk, her hayali siliyordu. Onun hkm srd yerde bir
ey hatrlamak, bir eye balanmak imkanszd.
Hibir tlsm, onu yumuatamazd. Btn hayaller, iinde en
ufak bir zemberei kmldatmadan, bir kayann zerinden aan
dalgalar gibi beyhude ve kendisine yabanc akp gittiler.
Bununla beraber o yrdke bu karanlk yava yava, bir bar
daktaki mahlOln bulanmas gibi, acayip bir ekilde, kendi iinden
aydnlanyordu. Fakat bu garip bir aydnlkt. Adeta bir tartulan
maya benziyordu. Birka hasarnakl kk bir merdivenden kt.
Hi dnmeden, birbiri ardnca birka odadan geti. Kendisiyle
beraber yryen, adeta beraberinde tad zannn douran bir
aydnlk sayesinde bu odalar iyice grebiliyordu. Bu kadar garip
ekilde girdii bu evde sanki kendisine yabanc hibir ey yoktu.
Eya, duvar, pencere, her eyi tanyordu. Hepsi kendi hayatndan
bir para idiler, fakat o hepsine kar kaytszd. Hi kynet verme
dii taklit bir eyay parmaklar arasnda biraz da istihfafla evirip
eviren bir adam haliyle btn mrnn arasndan geiyordu.
Yalnz bir ey dnyordu: Hangi by ile bu odalardaki hava
onun iin byle olduu gibi kalmt? Kim, hangi kuvvet onu ken
di mrnn, kendi kaderinin serabna byle birdenbire flemiti?
imdi btn evde tlsml bir maarada bir aksisada bakiyesini
dinliyormu gibi kendi benliinin gemi merhalelerini buluyor
du. Deminki mutlak boluun yerini delice bir maler almt.
47

TANPlNAR

Ne garip o dalard bunlar. . . Hepsinin duvarlarnda o, ieriye


ayak atar atmaz cilalanm gm parlts birdenbire sanki bir
beddua veya bir tlsmla bulanan byk, geni aynalar vard. Bir
takm insanlar, mrnn macerasnda aynadklar roln hakiki
yzyle bu aynalarda grnyorlar, sonra tekrar kayboluyorlard.
Zavall Abdullah Efendi, onlar bir vakitler ne kadar ciddiye almt.
Kimi sadece bir hokkabaz, kimi sadece bir budala, kimi dpedz
bir yalanc, kimi ayaklarnn ucunda yaltaklanan bir kpek, kimi
aznda etinden kopard kanl bir lokma ile karnn doyurmaa
alan bir kurt yavrusu idi. Hemen hepsi yksek bir sanat haline
getirilmi, zulm, riya ve yalandan yaplm gibiydiler. Hepsinin
karanlk yzlerinde, kin ve haset melun yldzlar gibi parlyordu;
hepsinin yzn dzgn bir soytan glmseyii, iren bir yara
gibi ikiye blyordu.
Bu manzara Abdullah iin pek yeni bir ey deildi. ounu
biliyordu. Kimini kendi etinde, kendi kannda tecrbe etmiti.
Kimisini tahmin ediyordu. Fakat bu acayip gecede, bu ssz evde
o kadar mutlak bir boluktan sonra, zemberei krlm bir eski
saat gibi, bu aynalarn birdenbire bu kadar plak ve zalim haki
kati birbiri ardnca ortaya atmasna tahamml edemiyordu. Onlar
teker teker, kendi hayatndan paralayp kopardklar ganimetler
le, glerek, elenerek, alayp szlayarak, tek ayak stnde sraya
zplaya, iren dudaklarndan salyalar aktarak, gerdan krarak,
tpk bir atl karncann birdenbire canlanvermi sakat hayvan
srs gibi nnden getike Abdullah ldryordu. Hakikatte bu
hepsinden korkuntu. "Bir mr bitebilir", diyordu. "nsan lebi
lir, ldrabilir. Bir enkaz bir p, bir iskelet, bir cife olabilir. Fakat
yalansz yaayamaz. lm bile arkasnda dayanaca bir yalan
olmazsa tahammlsz bir ey olur. Bamn altna rahat bir yastk
gibi koyacam tek bir yalan kalsayd. . . " Fakat hayr, bu gece en
plak, en zalim hakikatierin gecesiydi. Abdullah her eyi grecek,
her eyi anlayacakt. "Yarn, nasl tekrar insanlarn arasna girebi-

48

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

!irim. Nasl onlara tahamml ederim, nasl ellerini skar glmeden,


alamadan, tiksinmeden yzlerine bakann . . . " Bu dncelerle
son aday da geti ve kendisini daha tabii ekilde aydnlanm bir
baka safada buldu.
ok yorgundu ve deminden beri duymad bir susuzluk iin
de kavruluyordu. "Bir bardak su bulabilsem . . . " diye dnd.
Buras demin getii odalara benzemiyordu. Ne eyasn zihnin
den tanyor, ne n yadrgyordu. O kadar tabii bir ekilde her
gn yaadmz yerlere benziyordu ki, penceresinden bakacak
olsa, kar ev sralarn, yolu falan greceini sanyordu. "Buras
bashaya bildiimiz gibi bir ev . . . Bir eik atiarnakla insan yirmi,
otuz sene geriye, ileriye gitmiyor. Galiba kurtuldum. imdi biraz
su bulabilsem. Bana bir para su verecek birini grsem . . . Fakat
" Nereden geldiniz? Siz kimsiniz?" diye sorarlarsa . . . Sonra yine
kendi iinden cevap veriyordu: "Btn gece byle bir ey sorma
dlar. Bu gecenin memleketinde bu cinsten eyler sorulmuyor . . . "
Kendisini son derece hafif ve rahat buluyordu. Tpk her gn
k Abdullah gibiydi: "Bir bardak su ier, sonra ekilir giderim.
Zaten sabah da olmak zere. Artk eve falan uramam, doru kale
me . . . " Fakat ne kadar susuzdu. Btn baaz ve vcudu yanyor
du. Abdullah bu susuzluun tesiri atnda, btn vcudunu, kzgn
le gneinde kavrulan bir aa gibi, dal dal, yaprak yaprak,
rg rg, hcre hcre tutumu sanyordu. "Bir bardak souk su
olsa . . . " Ve boazndan bu suyun aydnlk ve serin geiini, btn
uzviyetine ar ve mahmul bir yaz lesinin sonunda yamurun
boannas gibi tasavvur ediyordu. lm, yaayan btn bir
kainat, gece yars byk su seslerine doru, bir lden koan hay
van srleri gibi orada, kurumu grtlanda toplanm, bir damla
suyun serin ifasn bekliyorlard ve Abdullah bu susuzluun tesiri
altnda bzlm damarlarn bir nevi kark kkl T1ba aac
gibi gryordu.
Birdenbire kulana ak kalm bir musluk sesi, bir su rlts
49

TANPlNAR

geldi. llerledi, bir kapy at; bir baka odaya girdi. Hibir yere bak
madan ortadaki masann stnde kenarlar buulanm srahiye
doru kotu. Koyu lacivert rtl masann stnde billur srahi,
imkansz derecede koyu kadife bir arn ortasnda bir gne gibi
parlyordu . Byk bir sevinle srahiyi yakalad ve boaltacak bir
bardak aramak iin etrafna baknd. Fakat grd eyle tyleri
diken diken, olduu yerde kald.
Dorusu istenirse bu grd hi de fevkalade bir ey deil
di. Kk, yedi sekiz yalarnda bir ocuk bir keden, dehetten
alm byk gzlerle ona bakyordu. Bu gzler o kadar bykt,
ve ilerinde o cinsten bir korku vard ki onlar bir kere grenin bir
daha unutnas kabil deildi. Abdullah sordu: "N' oldunuz, neyiniz
var?" ocuk cevap verdi: " Hi, suyuma dokundunuz da . . . " sonra
yavaa ona yaklat. Srahiyi elinden ald. Masann stne koydu.
Eliyle Abdullah' sanki oradan uzaklatrmak ister gibi itelemee
balad. Hem ellerinin yetitii kadar onu gsnden itiyor, hem
titrek alayl bir sesle: " lmeyin, bu sudan imeyin . . . " diye yal
varyordu: "Biliyorum, ok susuzsunuz; btn gece susuz kald
nz, uzak yollar dolatnz. Banzdan ok eyler geti. . . Fakat bu
sudan imeyin . . . O benimdir, ben onunla oynuyorum. Byle, ite
bu srahide onu seyrederim . . . Siz de seyredin, rengine bakn . . . O
zaman sadece bu suyu deil, br oyuncaklarm da size gsteri
rim, imek iin deil ki bu . . .
"

Ve hasta ocuk, yakasna asld Abdullah Efendi'yi bu sefer


zorla tekrar byk srahinin bana ekiyor: "Bak, bak, ne gzel . . .
Yandan n e renkler yapyor, nasl parlyor, uradan bak bir Zuhal
akam gibi. . . Benim olmas bir talih deil mi?. . " diye seviniyordu.
Abdullah Efendi bu sudan imernee oktan raz olmutu,
fakat hasta onu bir trl brakmyor, bir glge gibi peine taklyor,
bir azap gibi yakasna aslyor ve muttasl, muttasl yalvaryordu:
" lmezsin, imezsin deil mi? Syle hatnn iin . . . Oh, ne olur,
imeyin, imeyin . . . " Abdullah Efendi bu cinsten bir hastay gr50

ABDULLAH EFENOt'NN RYALARI

memiti. Sadece bu ses, bu zayf, mark, fakat kalbin ve sinirlerin


yolunu bulan, bir merhalede insann bir tarafyla derhal aniaan
bu ses onu ldrtyordu. Artk susuzluu gemiti. imdi sadece
kamak istiyordu. Kamak . . . Deil bu kk srahi dolusu suyu,
btn pnarlar, btn emeleri, btn denizleri ona balaya
bilirdi. Elverir ki kendisini tekrar darda, bu evin dnda bulsun,
ayaklarnn altnda zerine basacak be, on metre toprak bulun
sun ve o kasn. Bu yalvarma onu ldrtyordu. Fakat gidemiyor,
kurtulamyor ve onu dinliyordu:
- Bilir misin ki benim gzel bardakiarm da var, hepsi ayr bir
yldzn cevherinden yedi kadehim var, ben bu srahiyi zaman
zaman bu kadehlere boaltrm, birinden tekine. . . Fakat hi
imem . . .
Sonra birdenbire kzm gibi haykrverdi:
- Ne diye karma ktnz, ne diye bunu imek istediniz?
Birdenbire lgn, son haddine gelmi bir hastalk nbeti iinde:
"Biliyorum, siz bu sudan ieceksiniz . . . Biliyorum ki ieceksi
niz, fakat iirtmeyeceim . . . " diye olduu yerde tepiniyor, Abdul
lah onu teskin etmek iin yaklat srada billur srahiyi byk,
rpertici bir cam akrts iinde geni bir pencereden aaya fr
latt. Abdullah "biare budala . . . " diye onu azarlamak istedi, fakat
hibir kelime sylemedi, sadece pencereye kotu, sokaa bakt.
Fakat kirli bir sabahn aydnlatt yolda ne billur srahi paras, ne
de kk su birikintisi vard. Sadece son derece mustarip ve yor
gun halli bir adamn ar admlarla keyi dndn grd. Ona
yle geldi ki bu kendisi, yani Abdullah Efendi idi.*

Tasvir-i ejkar, n u . 4807-4824, 6 Eyll-23 Eyll 1 94 1 .

GEM ZAMAN ELBSELER


O perembe gnn sabahtan akama kadar yatakta okuya
rak geirmitim. Birka Avrupa magazini, o zaman gazetelerden
birinin tefrika ettii yerli bir roman ve leden sonra da Hoff
mann'n valye Gluck' btn gnm doldurmutu. Yattm
yerden Ankara kalesinin sert proflinde gnn ve saatin deien
manzaralarn seyrede ede ve st ste iilen bir, iki paket cigara
ile sekiz, on kahve arasnda geen bu cinsten tatil gnleri benim
hayatmda pek oktur. Byle gnlerde, esas hzn tembellikten
alan dnya ilerini anlamak hrs, bana birbiri ardnca be, alt
memleket havadisini birden okuturdu. Sonra, serinlik basnca
dostlarla aziz dnyamz hakknda konumaa kardm. Bununla
beraber, bu seferki tembelliim sadece kendimi yatan ve dn
meden okumann tezzetlerine geliigzel kaptrm olmaktan
gelmiyordu. in iinde bir nevi ihtiyat tedbiri de vard. Bir gece
evvel Tabarin'de Keti ile szlemitim. Bu Alman kz ile gece saat
iki buukta buluacak, beraberce Etlik'e gidecektik. Tabiatimi ve
biraz da talihimi bildiim iin, bu uzak birleme saatine kadar
kendimi, bilhassa her zaman bama gelen mnasebetsiz tesadf
lerden korumak istiyordum. nk benim hayatmda, btn ira
desizlerde olduu gibi, tesadfierin korkun bir rol vardr.
Onun iindir ki hatta yemei bile odamda yiyecek ve her trl
can skc tesadften uzak, Keti'yi bulacam ve onunla bir arabaya
52

ABDULLAH EFENDI'NN ROYALARI

atlayacam saate kadar tek bama orada bekleyecektim. Kendi


kendime:
- Keti, diyordum, Keti bu akam benim olacak. Ve onun her
trl yldz parltsndan yaplm acayip bir sanem gibi yatann
iinde plak, hazza glecei an dnerek sevincimden ldr
yordum. Keti'nin byk mavi gzleri, altn sars uzun salar, sar
n bir rengi ve ok ll, kk artist hayatna ramen ok bakir
kalm bir vcudu vard. Ve Keti, yaradln kendisine cmerte
verdii bu drt unsurla her duruunu, her manasz hareketini
emsalsiz bir gzellik yapmasn biliyordu. Yz bir gne saati
kadar temiz, yumuak ve insana yaknd. Fakat o kirpiklerinin ve
dudaklarnn kk bir oyunuyla bu sevimli oyuncaktan her iste
dii zaman bizim alemimize uzak, kendi durgun havasnda adeta
tek bana yaayan bir abide yapabilirdi.
Byle anlarnda, dar tl elbisesi iinde tpk cam akvaryumun
da dolaan bir balk kadar plak ve hayasz vcuduyla sizi en zayf
ve kaba tarafnzdan yakalamaa alan bu alelade kadn birden
bire manasn deitirir, unutulmu fakat irsiyetin kim bilir nasl
esrarl bir kanunuyla korkusu ve bys hala iimizde en kuvvetli
insiyak halinde yaayan bir ilk cetler dininin yabanc, hayrat ve
ok dii tanrs olurdu. Ben onu asl bu zamanlarnda beenir ve
severdim. Ve istiyordum ki bu gece, o kollarnn arasnda yine bu
uzak ve yabanc tanr srryla yaasn. Ve bu mitle btn bu uyku
suz geceyi dolduracak rpermeleri imdiden etirnde duyuyordum.
- Evet, diyordum, evet, bu gece Keti benim olacak. Tanmad
m bir otel odasnda onun plak vcudu aydnln ve genliin
biricik pnar gibi parldayacak. . . Ve ben btn geceyi bu pnarn
banda, ondan itike artan bir susuzluk iinde geireceim.
Bir taraftan da talihin byle bir iyiliine gvenmemezlik iin
de, bu mstesna gecenin acaba hangi takvimde iaret edildiini
kendi kendime soruyordum.
phesiz ki oktandr grmediim gen bir arkadam birden53

TANPlNAR

bire gelip beni Keiren'de bir ba elencesine gtrrnee kalk


masayd, btn bu dndklerim olacakt.
Burada arkadamdan bahsetmeyeceim. O zamanki Anka
ra'nn bu ok tanlan delikanlsnn bu hikayedeki rol, byle bir
teebbs lzumsuz klacak kadar azdr. O, sadece bu geceyi idare
eden tesadfterin emrinde idi. Ve vazifesini o kadar iyi yapt ki,
elentiden bir eyrek saat sonra btn kararlarma ramen Kei
ren yoluna dzlmtm.
Tabii ilk nce reddettim, hastaln syledim, sonra hakiki
vaziyeti anlattm; fakat hibiri kih etmedi. Her eyden sarfnazar,
arkadam yeni ald atamabile ilk nce benimle binmezse bunu
hayra yarmayacan syledi. Sonunda "haydi hayrls" diyerek
arabaya bindik.
Yol hakikaten gzeldi. Ankara'da ara sra tesadf edilen
gurupsuz akamlardand. Byle akamlarda gne, hibir mizan
sen yapmadan, ok olgun bir meyve gibi birdenbire ufkun arkas
na dverir, o anda ufuk kan sars ile kark ie dibi yeili bir
renk alr. Sonra yava yava o da kaybolur, effaf bir gece ile ba
baa kalrsnz.
Yolda hep Keti'yi dnyordum. imde arkadann ver
dii teminata ramen bu biricik frsat karacam korkusu var
d. Hakikat u idi ki, ne irademe, ne de talihime gveniyordum;
muttasl kendi kendime: "Ne kadar uysal adamm, Yarabbim, ne
kadar uysal adamm . . . " diye kyordum. Ve karanlk bastka
bu vesvese bir strap, iin mahiyeti ile adeta nispetsiz denecek
kadar hakiki bir azap halini alyordu. Btn bu iten alveri ara
snda bana otomobilinin harikulade meziyetlerini sayan dostumu
hemen hemen hi dinleyemedim. Kendimi yalnz sanyar ve tali
hin arabasnda doludizgin gidiyordum.
Baa geldiimiz zaman davetiileri orada, darda, kapnn
nnde bizi bekler bulduk. Hepsi galeyan halindeydiler. Bununla
beraber ev sahibi mazeretlerimizi:
54

ABDULlAH EFENDI'NIN RYALARI

- Neyse, yine o kadar insafsz deilmisiniz, bizi fazla beklet


mediniz, diye kesti.
Bunun, dostumu mkl vaziyette brakmamaktan ziyade
oyun zamann geciktirmemek iin alnm bir tedbir, bir nevi
tabiye olduunu biraz sonra, sofrada anladm. Filhakika bu mthi
kumarbaz, adeta elinden gelse bir an evvel yemeini bitirip sofra
dan kalkan davetliye bir mkafat bile vaat edecekti. Mtemadiyen
sabrszlanyor, hrnlayor, sofra hizmetini grenlere kyor,
acelesinden nndeki tabaklar adeta olduu gibi gnderiyordu.
Btn bu tela karsnn nasl karlayacan bilmediim iin, ilk
nce bir aile sahnesine ahit olacamzdan korktum. Fakat sonra
bu kadnn, talihini bir kerede kabul eden insanlardan olduu
nu anladm. O, kocasnn btn hrnlklarn sadece sakin bir
tebessmle karlyordu ve biz de tebessmn efkatinde, hi
aldrmadan yemeimizi yiyorduk. Cenup Anadolu yemeklerinin
kendilerine has enisi hepimizi birden sarvermiti. Anadolu da
larnn yetitirdii hibir ot yoktu ki bu yemekiere konmu olma
sn. Onun iin, sade kokusunda bile btn bir da ve memleket
havas, btn bir seyahat duygusu vard. Fakat bizi asl artan,
ev sahibimize bir dostunun kim bilir nereden gnderdii gl raks
idi. Ben bu kadar nefis bir iki hayatmda hatrlamyorum. Btn
bir bahar, bir ilah kan kadar scak ve bayltc koku ve lezzetiyle
grtlamz yaka yaka iimize boanyordu. Evet, bu rak deildi,
bu Hafz'dan bir gazel, yahut Anakreon 'dan bir manzume gibiydi.
Yemek, ev sahibinin sabrszlna ramen, ok neeli geti
ve epeyce uzad. Sofradan kalktmz zaman hepimiz sallanyor
duk. Gl raks hi aka gtrmyor; nc kadehten itibaren bir
tabanca sesi gibi kuru ve serttir.
Oyunda ilk nce ansm iyi gitti. Bu benim iin daima fena
alamettir. Balangta kazandm oyunlardan hep zararl km
mdr. lik kazanlar dierleri takip etti, birbiri arkasnca birka
el birden kazandm, bu muvaffakiyetn ve belki de, onun bende
55

TANPlNAR

dourduu korkunun verdii bir kendimden geile, masann


muvazenesini bozacak bir iddetle oynamaa baladm.
Bununla beraber iimde en kk bir kazanmak arzusu yoktu;
kabul edeceklerini bilsem cebimdekilerin yarsn boaltp gitrnee
razydm. Fakat buna ramen blfler yapyor, amazlar kuruyor,
oyunu ykseltiyor ve mtemadiyen kazanyordum. Kafama bil
mem nasl taklm olan ok kesirli bir rakam, kendime bir nevi
uur yapmtm. Artrmalar derhal ona veya iki misline kartyor,
kazandm paray bir makine sratiyle derhal hesaplyor, ona
olan nisbetini buluyor, kesirierini tamamlamak zere byk bir
hzn ve dikkatle bir tarafa ayryordum.
Etrafmda hemen hemen hi kimseyi grmyor gibiydim.
Sanki kafann iinde tek bir noktaya ekilmi ve oradan, kk,
karanlk ukurunun iinden antenierini uzatan bir bcek gibi
zaman zaman ellerimi uzatyor ve yakalayabildiim avla geri
dnyordum. lte tam bu sralarda -nasl iten bir itile oldu,
bilmiyorum- birdenbire bam kaldrdm ve karmda, bir eliy
le oyunculardan birinin iskemiesine dayanm, ayakta duran bir
kzn bana dikkatle baktn grdm. Bu hakikaten korkun bir
darbe oldu. Bu baktaki kark hissi, nasl anlatmal? phesiz ki
beni bir deli veyahut tamamiyle dm bir adam, bir sefil san
yordu. Bu gen kzn kim olduunu bilmiyordum, sofrada beraber
olmamza ramen, ona hi dikkat etmemitim, gzel veya irkin
olduu hakknda hala bir fkrim yoktur; bildiim bir ey varsa
btn bir oda dolusu insan arasnda yalnz o, gecenin dikkate
deer tarafn bulmu, kafasnn kuyusuna gmlm zavall bir
atomatn trajedisini farketmiti.
lik hareketim, baucu bir nefretle her eyi nmden itmek
ve frlayp gitmek arzusuyla yaplm bir hareketti. Yazk ki benim
yaratlmda olanlar ilk hareketlerini hibir zaman tamamlaya
mazlar, bu sefer de yle oldu. Evet, bu beyhude bir gsteri olacak.
stelik etrafmdakileri de kracakt; ister istemez oyuna devam
56

ABDULLAH EFENDI 'NIN RYALARI

etmee, fakat ayn zamanda soukkanllm da kontrol etmee


karar verdim.
Kendi kendime:
- Zaten, diyordum, oyun bitmek zere . . . Ne kald ki. . .
Birdenbire saate bakmak ihtiyacn duydum: O n ikiye yirmi
vard. Ve ite o zaman Keti'yi dndm. Geni mavi gzl, levent
boylu Keti, uzun kirpikleri ve dilerinin kamatrc tebessmyle
gzlerimin nne geldi, daha iyisi kk ban serzenile bana
sallyor gibiydi. lik kayplarm, onu masann zerine karmak iin
muhayyilemin yapt gayretler arasnda oldu. Fakat emelime nail
oldum; o masann zerinde idi ve ajurlu raks kundurasnn uzun
topuklaryla nmdeki banknot ve fi ynna basarak biricik
ngilizce arksn sylyordu. tkinci gayretim, Keti'nin ayaklar
ucuna ynaa muvaffak olduum bu nmdeki banknot ynn
aaltmak iin sarfedildL O zamanlar intihar eden bir skandinav
yal milyarderin kaybettii serveti, bu ba evindeki oyun masasna
yabilmek iin epeyce zahmet ektim; fakat tam muvaffak oldu
um zaman ikinci bir el daha dedim, bunu dierleri takip etti;
verdike deminki kazancmn bykln anlyordum.
Bununla beraber ilk oturuu bitirdirniz zaman, yine epeyce
karm vard. Saat yarm vard. Ben, yazk ki artk devam edemeye
ceimi, mhim bir szm olduunu, derhal gitrnee mecbur oldu
umu syledim. Etrafmdakiler ilk nce buna inanmadlar; fakat
hakikaten gitrnee hazrlandn grnce btn ehreler deiti.
Ufack karm nme bir set gibi atld:
- Nasl olur? .. diyorlard, nasl olur, bu kadar kardan sonra git
rnee kalkmak . . .
Deminki o nazik ve mlteft maskeler birdenbire dm,
yerini asl yaratln iren izgileri almt. imdi artk dost ve
ahbap yoktu, sadece zarara sokulmu insanlar vard, ewela mit
lerinde aldatm, sonra da paralarn alm olduum insanlar. . . Ve

57

TANPlNAR

btn bu insanlar, kendi kuvvetlerine ve haklarna gvenmeleri


nisbetinde skfnete doru giden bir hiddet iinde benden kalma
m istiyorlard. Yerime brakmak iin dostumu aradm, "Arabann
sahibi geldi, kavga ede e de gittiler. " cevabn aldm. Tam bir felaket
iindeydim, imdi bana hakiki bir zindan gibi grnen bu odada
geceyi geirmee mahkfmdum. lin fenas masadan kalkarken
nmde toplanan paray byle bir neticeyi ummadm iin cz
danma yerletirmi bulunuyordum. Bu sebeple, hemen hepsi
kaybn birka misline karm olan btn bu insanlara paralarn
geri vermek imkanm yoktu. Bir an btn cebimdekileri, ne var
yoksa masann stne atp hrriyetimi satn almak aklma geldi;
fakat olduka ar bir hakaretn altnda bu son areyi de unuttum.
Filhakika o zamana kadar hemen hi konumayan gen bir
adam, benim hala, kararmda srar ettiimi grnce yzme dik
dik bakarak:
- Tevekkeli tanmadnz, bilmediiniz adamlarla ie girme
yin derler, dedi.
Bu krpk bykl, sska bir genti. Halinden gzel giyinmek
iddiasnda olduu anlalyordu. tk iim tokatlamak iin zerine
doru yrmek oldu. Fakat demin oyun aynarken bana merhamet
ve istihfafla bakan gen kzn araya girii beni bundan menetti:
- Aman aabey, ldrdn m, ne diye zyorsun kendini . . .
Zaten onun ne olduu oyunundan belliydi . . .
Biraz evvel masa banda yakaladm acayip bakn manas
anlalyordu.
Keti'nin yz biraz daha gzlerimin nnden geti, fakat bu
sefer her mide veda iindi:
- Pekala... pekala, oturuyor ve oynuyorum, fakat bilmi olu
nuz ki. . .
Bir sevin grltsnde cmlemin son taraf kayboldu. Dost
tebessmler derhal belirdi, ev sahibi istirahatimi temin iin, bana
58

ABDULLAH EFENDI'NIN RYALARI

odann en rahatsz koltuunu ikram etti, gl raks tekrar masay


dolat ve oyuna baladk.
Tabii bu ikinci oyunun benim iin nasl bitecei kolaylkla
tahmin edilebilirdi. Zihnimden Keti'ye hazin vedalar yaparak kay
bediyordum. Merhametli gen kz yine karmda idi ve gzlerini
zerime dikmi, srarl bir by veya ispritizma vaziyetinde, hi
bir hareketimi gzden karmyordu. ltiraf etmeli ki, bu hain srar
hi de neticesiz kalmad, tabii ekilde kendi oyunumu oynayacak
yerde, aka sska delikanl ile megul oluyor, onu vurmaa al
yordum. Saat biri yirmi gee bu manasz gayretin ilk meyvesn
topladm: Gen adam btn parasn vermi saatinin zerine
oynuyordu. Gen kza baktm: Yz zeytin yeili bir renk alm,
gzlerinin iinde krmz bir izgi peydahlanmt. Bana bakarken
dudaklar yalvarr gibi titriyordu. Hatrma David Copperfield'deki
Mister Heep'in annesi geldi; hayr, bu kzcaz kardeinden daha
mtevaz idi. Hi sklmadan gldm. Saat bir buukta esmer, kr
pk bykl delikanlnn saatine koyduu kymetin gittike ebern
niyet kazanan izaflii masa arkadalarmzn dikkatini ekrnee
balad ve biraz sonra gen adam, "Sende hi para yok mu?" diye
kardeine sormaa mecbur oldu. Hayr. kardeinde para yoktu.
Oyunu brakm, iki kardei seyrediyordum. mrmde bu kadar
dtm hissetmemitim. Saklamaa hi lzum grmediim
bir memnuniyetle ar ar czdann kardm, kendisine bor
verdim ve dernee mecbur olmadn da ilave ettim. Bundan
be on dakika sonra idi ki ben, son liran da kaybetmitim, ayaa
kalktm ve bo czdanm:
- Artk bana msaade edeceinizi sanyorum, diye gzlerinin
nnde silkerek evden frladm.
Planm basitti, akamst gelirken evden yz elli, iki yz adm
uzakta, ke banda bir polis kulbesi grmtm, oradan telefon
edip Ankara' dan bir araba artacaktm, ondan sonras kolayd.
Btn bunlar dnerek, kapnn nnde ve bu yaz gecesi59

TANPlNAR

nin yldzlar altnda bana onlarn vaat edici gzleriyle baktn


zannettiim Keti'ye geni bir buse gnderdim ve polis kulbesine
doru komaa baladm.
Heyhat, bu gecenin azab henz bitmemi; tesadfierin iha
netinden daha kurtulamamtm. Uzun bir mddet kotuktan
sonra biraz nefes almak iin durduum yerde, yolu ardm
anladm, geriye dnmek istedim, getiim yerleri tanmyordum,
mthi bir phe iinde, saa sola kouyordum.
Hakikaten bu mthi bir eydi; gecenin bu saatinde gen bir
kzla bir randevusu olmak ve bir trl yolunu bulamamak . . . Ba m
atiayacak gibi aryordu, stelik, balardaki kpeklerin phesini
de uyandrmtm, hi de tatmin edici olmayan havlamalar gittike
oalyordu. Birdenbire yan sokaklardan keskin bir otomobil sesi
geldi, derhal frladm. Otomobilin nne atlarak beni de gtr
nesi iin yalvaracaktm.
Ite tam bu esnada geirdiim bir kaza, rahatsz edici bir rya
ya ok benzeyen bu gecenin talihini deitirdi.
Ben byle acele acele ve bastm yeri grmeden koarken
birdenbire yumuak ve canl bir eyin ayaklarma dokunduunu
hissettim ve can yanan hayvann ok muhtemel bir akslamelin
den kendimi saknmak iin saa doru yaptm insiyaki hareketle
muvazenem bozuldu, ve btn arlmla yuvarlandm. Kendime
geldiim zaman ihtiyar bir kadnla bir ocuun benimle megul
olduklarn grdm. ocuun elinde tuttuu byk bir lamba
altnda, kadn akaklarm slatyor, arada bir mfnasz, sar bir
sesle bir eyler sylyordu. Buras kk bir avlu idi ve ben sokaa
alan kapnn nnde boylu boyuna yatyordum. Bam ok ar
bir eyle ezilmi gibiydi, stelik btn vcudum aryordu. Fakat
geirdiim kazann bykln ve vaziyetimin fenaln ayaa
kalknaa davrandm zaman anladm. Iki hasarnakl bir merdi
venden btn adrnca avluya yuvarlanmtm.
Nihayet ocuun yardmyla kalktm ve ihtiyar kadna teek60

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

kr etmek istedim. O, elini azna ve kulaklarna gtrerek bir


takm iaretler yapt. Ve sonra haneresinin ayn sar grlts
iinde, ayaklarn birbiri stne kapad iki elini sa akana
gtrerek gzlerini yumdu. ocuk tercme etti:
- Byk tehlike atlattnz, diyor, bir eyiniz yok, dinlenin,
geer. leriki odada size yer hazrlayacak. Yarn sabah bir eyiniz
kalmaz.
Yapacak baka bir ey de yoktu. Bu saatte ehre dnebilmem
imkanszd. Ev sahiplerinin yardmyla ieriye girdim ve sedire
uzandm. Bam yasta koyar koymaz gzlerim kapand. Tekrar
bir gayret sarfederek Keti'yi dnmek istedim. Fakat beyhude idi;
ar bir uyku; beni kabuslu, korkun vehimli mahzenine tkamt.
Burada bu mnasebetsiz olduu kadar talihsiz olan gecenin
ryalarn aniatmaa bilmem lzum var m? Gnn btn olan
bitenini, hibir uurun dzen vermedii bir hatriama iinde,
karmakark yatyordum. Hibir eski zaman mzesinde benim
o geeeki ksa uykumun iine giren acayip ve munis ifritleri bul
mak imkan yoktur. Esas temi badaki oyunla Keti olan bu uzun
ve aprak illernde her ey altst, her ey en beklenmeyen ekil
de idi. Tabii bata Keti geliyordu; fakat zavall Keti, bu nizamsz
muhayyilede ne acayip terkipiere giriyordu. Bir Keti ki, ba biraz
evvelki ev sahibinzin omuzlar ve ikin karn stnde duruyor ve
asl garibi, deminki sska delikanlnn krpk byklarn tayordu.
Sonra bu ba birdenbire kayboluyar ve biz, ev sahibimizle beraber,
el ele Keti'nin ban aryor ve bir trl bulamyorduk. Birdenbire
nmzden kornasn ttre ttre geen bir otomobil, Keti'nin
ban ses halinde nmze atyordu. Evet, aydnlk tebessm
ve salarnn parlts ile bu balar birbiri ardna karanlk geceye
frlyorlar ve bir altn yamuru gibi dklyorlard. Fakat biz onla
r toplayamyorduk, krpk bykl delikanlnn kz kardei benim
onlar toplamama mani oluyor, muttasl yolumu keserek elime
61

TANPlNAR

kk bir balk kavanozu sktryordu.


Sonra birdenbire btn bunlar kayboluyor, kendimi tek ba
ma bir bahede buluyordum. Ayaklarmn altnda bir sarn kapa
vard, ve ben bu kapan hem stnde ve hem altnda olduumu
biliyordum. Evet, sarnta mahpustum ve ayn zamanda, sarn
cm stnde bekliyordum. Fakat hakikaten sarncn stndeki
ben miydim? nk bu demir kapa smsk rten kilit, karama
a papazna ok benziyordu ve heyhat, bu karamaa papaz da
sabahleyin okuduum Hoffmann hikayesinin kahramanyd. Ve
ite o zaman hissettim ki Keti bir kemandr.
Bu acayip ikence uzun srmedi; birdenbire uzak ve o zamana
kadar hi duymadm bir muski dalgas, huzursuz uykumun beni
iine kapatt karanlk yeralt zndanna sznaa balad. Yekpare,
rutubetli duvarlar yava yava aydnlandlar, gerildiler, etrafndaki
kalabalk sesin ve n scak alayannda kark ekillerini kay
bettiler ve sert maskeler yumuayarak eyann her zamanki alk
yzlerini aldlar. Sonra yava yava muski uzaklat ve ben ifadesi
g bir ruh haleti iinde uyandm. O anda btn benliin doldu
ran acayip, esrarl, adeta fevkattabia saadet hissini nasl anlatmal?
Henz alnmaktan vazgeilmi bir saz gibi ihtizaz iindeydim.
Ayrca iimde, ne olduunu bilmediim, fakat olacana yzde yz
emin olduum bir ey, ok mhim bir ey bekleyen bir hal vard.
Oda, karma den duvardaki bir hcreye konmu byk
e bir gaz lambasyla aydnlanyordu. Biraz ewel girmi oldu
um -avluya alan- kapnn karsnda ikinci bir kap, evin ii ile
mnasebetini temin ediyordu. Sol tarafta btn duvar boyunca,
bir kesinde benim yattm sedir vard ve kar tarafta iki ak
pencere baheye bakyordu. Bu geni oda batan aaya eski ark
eyasyle denmiti. Sedir alakt ve baz ark vilayetlerinde bir
vakitler dokunan ve bugn pek nadir tesadf edilen eski srmal
kumalarla rtlyd. Bir iki rahle, duvardaki kk rafta iki,
62

ABDULlAH EFENDi'NN ROYAlARI

eski gm eya, mtevaz grnleriyle dekoru tamamlyorlar


d. Duvarda bir iki yaz ve tam benim ba ucuma rastlayan kede,
kk boyda, erevesiz bir gen kadnn fotoraf. . .
Yattm odadan gerisini, tpk karanlkta ele geen bir dal
zihnin tamamlad bir aa gibi, gece iinde ancak bir vehim
halinde sezdiim ev, tam bir skun iindeydi. O kadar ki, en ufak
bir ses, en kk bir atrt, geni bir su tabakasna atlm bir
tan at halkalar gibi gittike genileyen, byyen harelerle
uzanyordu. Bilmem hangi muharrir, sessizliin dalgalarndan
bahseder. te her an bu dalgalardan biri, bulunduum yere kadar
geliyor ve kim bilir hangi ebediyetin hududunu yoklamak iin
stmden ap geiyordu.
Birdenbire ok vazl ve ok ihtiyatl bir ayak sesi, bu kabus
kadar esrarl sessizlii krd ve ayak sesiyle beraber demin uya
nrken duyduum o garip saadet hissi, adeta beni boabilecek bir
kesiflikte oald.
Fakat bu, ne kadar ihtiyatl bir yryt. Her adm, uzvi bir
mekanizmadan deil, adeta son derecede hesapl bir mukavele
den douyormu gibiydi.
Bununla beraber bana gittike yaklayordu ve ben, bunu
sadece kularula deil, iimde aydnlanan bir uurla hissediyor
dum ve nihayet, btn benliin imek altnda kalm bir aa
gibi sade aydnlk, sade panlt olarak grdm bir anda, ayn
ihtimam ve dikkatle yavaa odann kaps ald ve ieriye gen
kadn girdi.
phesiz baka artlar altnda bir gecede byle bir eyle kar
lasaydm, hayretten ldrabilirdim. Fakat o gece, beni uykumdan
o kadar ani ekilde ve o kadar sarih bir bekleyile aran o acayip
ruh haleti iinde armaktan ok uzaktm. Hatta, daha iyisi, bu
gen kadn odaya girmeden evvel veya ayn zamanda yzlerce
byk hadise olabilirdi, fakat ben yalnz ona: "Ben seni bekliyor
dum, senin iin uykunun bulank hayaller dolu lkesinden geldim
63

TANPlNAR

ve belki yarn, senin yznden uurun aydnlk gneine veda ede


ceim. " diyebilirdim, o kadar bu grne hazrlanmtm.
Kirndi bu kadn? Gecenin bu saatinde niin uyannt ve
neden kendi evinde bu uyku saatinde bu garip, bununla beraber
kendisine o kadar ok yakan kyafetle geziyordu?
Btn bu sualleri ve daha birounu, belki yzlercesini o
geceden sonra gnlerce ve aylarca kendi kendime, hibir cevap
almadan sordum.
Bu orta boylu, kumral, adeta ocuk denecek kadar gen yata
bir kadn; daha iyisi bir kzd. Batan aa, stnde kk srma
dan koncalar ve yldzlar serpilmi mavi kumatan, ninelerimizin
gelin olduklar zaman giydikleri cinsten, bir eski zaman elbisesi
giymiti. Uzun kumral salar iki sk rg ile arkasna atlmt,
plak bileklerinde bir zaman Trabzon taraflarnda yaplan ince,
telkar altn bilezikler vard ve belini yine ayn iten geni bir kemer
skyordu. Ayaklarna glkurusu renginde kk pabular giymiti
ve bu kk renk deiiklii, btn hviyetinden akan mavi sen
foninin iinde kk ve mesut bir nota deiiklii gibi gze arp
yordu.
Yzn aniatmaa almayacam, baz ryalarn anlatlma
s imkanszdr; bu yz hakikaten bir bahar bahesinde grlm
bir rya kadar gzeldi. Yalnz gzlerindeki garip saadet hissinden
bahsetmeliyim: Zaten bu his, tkenmez dalgalarla btn hviye
tinden akyor gibiydi. Olduum yerde hi kmldamadan bakyor
dum. Odann ortasna kadar ilerledi ve benim ayaa kalktn
grnce, eliyle bir skCt iareti yaparak:
- Susunuz, dedi, ok yava konumalyz, duyabilirler . . . Bil
mezsiniz, uykular ne kadar hafiftir; en kk bir trt bile onlar
uyandrr. Dikkat etmediniz mi, merdiveni ne kadar yava indim,
adeta teker teker. . .
Sonra biraz daha yaklaarak, bir sr tevdi eder gibi yava bir
sesle ilave etti:
64

ABDULLAH EFENDI 'NIN RYALARI

- phesiz gelmemeliydim. Yaptm doru deil, bununla


beraber duramadm, kim olduunuzu merak ettim . . . Sonra hep
ayn insanlar, ayn yzler. . . Yalnzlk o kadar fena bir ey ki . . . Hal
buki onlar bundan hi sklmyorlar. . . Hatta holanyorlar bile . . .
Dayanamadm ve sordum:
- Onlar kim, dedim, siz kimsiniz, niin yalnzsnz ve kendi
evinizde olduunuza gre bu kadar ihtiyat ve tela niin?
- Onlar, dedi, babamla, sizi kap nnde bulan dilsiz kadn ve
ocuu . . . ocuk phesiz onlar gibi deil, fakat bilir misiniz baba
mn tabiat yava yava ona da geti gibi. O da konumaktan az
holanyor. . . Evvelce babam, yle deildi, sonra birdenbire hasta
land, byle oldu. imdi hi kimseyi istemiyor, hibir yere kmyor
ve bir an beni yanndan ayrmyor.
Ne gzel ve ne tuhaf bir konumas vard. O konuurken din
leyenle kendi arasnda btn manialar kalkyordu. Bu konuma
deil, yksek bir alemde bir nevi visal lezzetiyle devam eden anla
ma idi. Sz sylerken ellerinin biraz acemi, olpa denebilecek ok
tatl j estleri vard, elinden tutarak sedire oturttum:
- Siz kimsiniz, adnz syleyin? Niin bu acayip kyafeti !a
yorsunuz? Sizi kapdan girerken grnce, birdenbire kendimi bir
masal yayorum sandm. Kahramanlarn, iyilik ve gzellik peri
lerinin insanlar arasnda dolap gezdikleri ve onlarn talihlerine
itirak ettikleri uzak zamanlardan kalm gibisiniz.
Hafif bir tebessmle:
- Admdan size ne, dedi. Aye, Zeynep, Fatma . . . Bana istedi
iniz ad verebilirsiniz.
- yle bir hakkm olsa ben size baka isimler veririm dedim.
Mesela Leyla, irin, Zhre . . .
- Niin olmasn, dedi, ve sorduum suale dnerek:
- Bu elbiselere gelince, onlar babam istedii iin giyiyorum.
Bana byle yedi, sekiz elbise yaptrd; beni eski kyafetle gezdiri65

TANPlNAR

yor, bir nevi merak . . . Genliini hatrlatyormu. Biliyor musunuz


ki ben bu evden knarn ve bu eve hibir misafir girmez, burada
baba, kz btn mevsimleri ve gnleri tek bamza yaarz.
- Amma da yaptnz, dedim. Bir baba kalbi bu yata bir gen
kz bylece hapsetmekte ne lezzet bulabilir?
- Dedim ya, hasta . . . Korkuyor, beni alacaklar diye korkuyor,
biarenin benden baka kimsesi yok. N e yapsn zavall!
- yi ama, dedim, bu bir zulm. Dnn bir kere, siz ki bu
kadar gen ve gzelsiniz babanz da olsa nihayet bir lgnlk bu . . .
- Oh, fena eyler sylyorsunuz . . . Brakn . . . Hem ben feda
kad bile bile, seve seve yapyorum, onu mesut etmek iin . . .
htiyarlar sevindirildikleri zaman o kadar gzel, o kadar baka tr
l oluyorlar ki. . .
Ne kadar gzel konuuyordu. Birdenbire sordum:
- Peki, ya yapmasanz, dediklerini yapmasanz ne olur? Size
zorla m yaptrr?
Yz birdenbire ciddileti. Gz kapaklarn sk skya yumdu,
ve titrememesine alt bir sesle reddetti:
- Hayr, hayr, ne mnasebet, imkan m var? A canm, hasta
dedimse bsbtn deli deil. . . Bir para merakl ite . . . Sonra bir
denbire mevzuu deitirdi:
- Hem niin sade benden bahsediyorsunuz. Biraz da sizi
konualm. Kendinizi anlatn, dardaki ilerinizi syleyin! .. "Da
rda" derken elinin yapt ufak bir hareket, bu kelime ile btn
hayat kastettiini anlatyordu. Kendisine kim olduumu, ne ile
megul olduumu syledim. Sonra bu gecenin hikayesine getik.
Bu gzlerle konuan saf ocua yalan sylemek imkan yoktu. Ona
btn geceyi, olduu gibi anlattm. Ben sylerken o hep "Olur ey
deil!" diye glerek ban sallyordu. Keti'yi ok merak etti:
- ok mu seviyordunuz, ok mu gzeldi? Demek bir daha
gremeyeceksiniz, ne yazk. . .
66

ABDULlAH EFENDl'NlN RYALARI

- Gzeldi, diye cevap verdim. Olduka gzeldi, fakat siz daha


gzelsiniz . . .
Petrol lambasnn kifayetsiz aydnlnda yznn kzardn
hissettim.
- Bakn, dedi. Bu iyi, hem ok iyi . . . imdiye kadar bana bunu
kimse sylememiti. Halbuki bilir misiniz, ben bunu istiyordum.
Bir erkein azndan gzelliimin methedilmesini istiyordum. tk
defa siz . . .
- O halde ilk anz ben oldum demektir. Saymz aalnca
bu mazhariyetimi unutmayn! diye aka ettim.
- Hayr, dedi. Hayr, unutnarn emin olun ki size baz imtiyaz
lar ayrrm; (sonra aikar bir hzn ve phe ile), fakat acaba bir
daha beni grebilecek misiniz?
- Nasl, diye sordum, bir daha grebilecek miyim ha?.. Sizden
bu kadar abuk vazgeecek miyim sanyorsunuz?
Yine bir an iin gzlerini kapayarak kendi kendine gibi yava
nrldan d:
- Bilmem . . . diyordu, kim bilir, belki . . . Bunlar bana o kadar
garip, olmayacak eyler gibi geliyor ki . . . Bu evde, btn bu eski
eyler iinde, bu eski zaman elbiseleriyle kendimi o kadar baka
bir dnyann kadn, o kadar yaadm zamandan ayr buluyorum
ki... (Bir mddet dnd . . . ) Demin beni eski masal kadniarna
benzettiiniz zaman, ben size niin olmasn, demitim. Dorusu
nu isterseniz yava yava ben de kendimi onlardan biri gibi, hi
olmazsa babamn uydurduu bir masaln kz gibi grrnee bala
dm ve iime sonuna kadar, byle tek bama, bir bakasnn gr
d bir rya olarak kalmann korkusu kmee balad. Oh, ne
mesutsunuz bilseniz . . . Geni dnyada, kendi hayatn yaamak,
gnlerin krn kendi ruhunun ilhamlaryla evirmek. . .
Btn bunlar, ok uzak ve gzel bir hayali anlatyormu gibi
o kadar dasslal bir saadet hissiyle sylyordu ki daha fazla daya67

TANPlNAR

namadm, yanna oturarak ellerini avularnn iine aldm ve en


kandrc sesimle:
- Bakn, dedim, sabah olmak zere . . . ster misiniz, bu sabah
gnele beraber, siz de hayata doasnz . . . Vaka geni dediiniz
dnya bazen insan iin zannedebileceinizden ok fazla darlar
ve zamann kr ok defa hi istemeyeceimiz bir ekilde dner.
Fakat ne olursa olsun, darsnn strab bile bu kabustan elbette
ki daha iyidir. Gelin, dedim, bu sabah sizinle beraber hayata tekrar
doalm . . . Bir tek iaretiniz, bir sznz bunun iin kafi . . . Hemen
imdi kar gideriz.
Hibir ey sylemeden beni dinliyordu, ve ben btn dik
katirole eilmi, dudaklarna bakyordum, o anda btn saadet
imkaniarm bu dudaktan kacak bir tek kelime idi; yz mit ve
imkanszlktan sapsar:
- Bu ola bilse, dedi. Bu olabilse . . . Fakat bilin ki, iler bu kadar
basit deildir . . .
Sonra birdenbire silkinerek ellerimden kurtuldu, pencereler
den birinin nnde rkek ve telal durdu; halinde darlm gibi
bir ey vard:
- Niin geldiniz, niin bu akam buraya geldiniz ve benim
rahatm ne diye kardnz, dedi.
Elleriyle yzn, sanki gzyalarn gstermernek istiyormu
gibi kapatt.
aknlktan, hzn ve merhametten altst olmutum. Yan
na kadar gitmek, onu kollarnn arasna alp kucaklamak, teselli
etmek istedim. Bu arzuyu hissetmi gibi elini uzatarak beni oldu
um yerde durdurdu ve ok yava, ok acele bir sesle:
- Durun, dedi, yaklamayn, konumayn da . . . itiyor musu
nuz, onun ayak sesleri. . . Neredeyse gelir.
Sadece dikkat kesilmi, karanl ve benim bilmediim eyleri
dinliyordu. Hibir ceylan, tehlikeyi bu kadar uyank bir dikkatle
68

ABDULlAH EFENDl'NlN ROYAlARI

ve btn uzviyetiyle dinleyemezdi. O anda yzne baktm, bem


beyazd ve stelik btn izgileri donmu gibiydi, gzleri adeta
korkotacak derecede alm, yz bir heykel veya portre kadar
durgun, hareketsiz, ayakta bekliyordu. Ve btn uzviyetindeki bu
deime sanki dardan, kendine yaklatka kudreti artan bir ira
denin emri altndaym gibi gittike artyordu. Bsbtn deimi,
son derecede gayriahsi, arkasnda insani hibir eyi ifa etmeyen,
nasl sylemeli, adeta bembeyaz bir sesle tekrarlad:
- Geliyor. . . Geliyor. . . Merdiveni indi, ah Yarabbim . . .
- Ne oluyorsunuz, diye yalvardm. Allah akna syleyin! . . . Ve
birdenbire bir manken gibi yere yklacak korkusuyla zerine atl
mak istedim. Fakat daha elimi dokundurmamtm ki, kuwetli bir
el, yakarndan yapt ve bir silkite beni odann bir kesine doru
frlatt:
- Deli misiniz, biarenin ne halde olduunu grmyor musu
nuz? ldrecek misiniz?
Bu, siyah elbiseler giymi, ortadan biraz yal ve uzun boy
lu, tknazca bir adamd, salar bembeyazd ve arkadan omuzlar
biraz km hissini veriyordu.
Beni olduum yerden keye kadar frlatndaki iddete
baklacak olursa, gl kuwetli bir adamd. Mdahale o kadar ani
olmutu ki, bir mddet akn akn olduum yerde kaldm. O, bu
esnada benimle hi megul olmadan gen kza yaklam, salarn
okayarak stirahat tavsiye ediyordu.
- Haydi, yavrum, git, yat. Vakit ok ge, sonra fena olursun.
Sesi yumuak ve efkatliydi, fakat her nedense bana, bu szler
gen kadndan ziyade benim iin, benim duymam iin sylenmi
hissi geldi. Bununla beraber sz veyahut akama, yahut da sade
ce bu adamn yaknnda bulunmas, gen kzn zerinde derhal
tesirini yapm olacak ki, bir iki dakika gemeden onun sakin
admlarla odadan ktn grdm; ah, bu sessiz, dalgn, her ey69

TANPlNAR

den habersiz gidi . . . Fakat bu, canl bir mahlukun yrmesinden


ziyade zaman methumundan habersiz bir varln sadece mekan
katetmesiydi ve sakin belagatinde bir lm kadar tesirli ve serpici
hzn vard. Birdenbire iime korkun ve ldrc bir phe geldi
ve ok inanlm eylerin gz nnde inenmesinden doan bir
hiddet ve kin iinde ihtiyara doru yrdm.
- Alak . . . dedim, sen bir alaksn, bu biare mahluka, bu
melekler kadar gzel ve onlar kadar temiz ocua yaptklarn im
di anlyorum. Kzn bile olsa, bir insan iradesine kar bu zulm
yapnaa hakkn yoktur.
Ve nereden bulduumu bilmediim bir kuvvetle tek, kat'! ve
mthi bir tokat attm. htiyar atlet bu ani ve ummad hcum
karsnda ilk nce boa gibi gerildi, ellerini korkun bir mengene
gibi ileriye doru uzatt, fena bitmesi ok muhtemel bir mcade
lenin balamak zere olduunu anlyordum, fakat midim gibi
kmad. Bana hcum edecei yerde sedirin stne oturarak haki
katen artc bir kahkaba att:
- Delikanl, diyordu, iyilie kar garip bir teekkr tarznz
var. Misafirim olduunuzu, bu geceyi evimde geirdinizi unut
mu grnyorsunuz.
- Keke beni evinize kabul etmeseydiniz, keke kovsaydnz ve
hatta daha fenas keke hi uyanmamak zere uyuyup kalsaydm
da imdi grdm eyleri grmeseydim.
- Amma da yaptnz, dedi, siz hi hasta grmediniz mi?
- Her eyi grdm, grmediklerimi de tasavvur ettim; fakat
hibir zaman bir babann kendi kann tayan kzna kar. . .
Birdenbire yerinden frlad:
- Hangi baba, hangi kz, bu masal arabuk size de mi anlatt?
Yedi senelik karmdr, be senedir onu bu bulranlar zaman zaman
yoklar, sonra geer, sakinleir. Bakn, biraz sonra uyannca grr
snz, ne kadar din ve neeli kalkacaktr.

70

ABDULlAH EFENDI 'NIN RYAlARI

Hayretten ldracak gibiydim. Btn bu insanlar bana uyank


hallerinde rya gryorlar gibi geliyordu. Yarabbim, ne garip bir
alemdeydim. tki elimle bam tutarak odada gezinmee baladm.
O bir mddet galiba sadece benim dalaman seyretti. Sonra yan
ma geldi ve yavaa omuzuma dokunarak:
- Delikanl, dedi, sakin olunuz, sakin olmaa mecbursunuz,
bilmediiniz eylere kartnz. Ben be senedir bu srr herkesten
gizledim. Sar ve dilsiz bir hizmeti ile oturmarnn sebebi de budur.
Dardakilerin karmn rahatszln duymalarn istemiyordum.
Yine kendisi iin tabii. . . nk bulranlar hafzasnda iz brak
madan geiyorlar. Tabiatn kendisine unutturduu bu zaaf niin
bakalarndan rensin. Zaten nbetler sk sk olmalarna ramen,
o kadar zararsz ve hatta manasz eyler ki . . . Bir iki yalandan ibaret
kalyor. Hatta biraz airce bir yalan. Kim bilir belki de, biare, bilme
den bununla hayatn gzelletirmi oluyor, yahut kendisine ikinci
bir hayat yapm, oraya herkesin gz nnde kayor. Yani bizim
hlyalarmzda yaptmz yksek sesle dnyor.
En kandrc sesiyle konuuyordu.
Ne syleyecein armtm. Konuurken gen kadnda
-esrarh ve acayip gzelliinden baka- hibir fevkalade hal gr
memitim. Bilakis talihinden bahsederken o kadar gzel bir tevek
kl vard ki . . . Halbuki imdi karmdaki adam onun bir deli, hi
olmazsa bir fikrisabitin zaman zaman kurban olan bir zavall
olduunu sylyordu. Hangisine inanmalyd? En iyisi btn bun
lar sonra, salim bir kafa ile dnmek zere, bu evden derhal
ayrlmakt. Korkun ve attnz her admda sizi hi beklenmeyen
artc bir vakann karlad bir labirente ok benzeyen bu
geceyi, burada bitirmeliydi. Kar pencereye baktm; belirsiz bir
aydnlk camlar bulandrmt.
- Baknz, dedim, demin size kar ok hain davrandm.
Hadise benim iin o kadar yeni ve hi beklenilmeyen bir eydi ki...
Sonra sizin bu gen kadn zerinde adeta byl bir nfuzunu71

TANPlNAR

za ahit oldum. Btn bunlarn, bilhassa her tesadfn ayama


ip gibi doland bu acayip, karmakark gecede beni aldatmas
kadar tabii bir ey olamaz. Yaptma mahcubum, beni affedin.
O sakin ve hatta efkatli bir eda ile ban sallad:
- Affedilecek bir ey yok, diyordu. Ben de sizin yerinizde olsay
dm belki byle yapardm. stelik hasta ve sarhotunuz. imdi
yaplacak ey, btn bunlar unutarak yatp gzel bir uyku uyu
manzdr.
- Hayr, dedim, bunu yapmayn. Bakn sabah olmak zere . . .
Brakn evime gideyim. Burada artk uyumamn imkan yoktur.
- ocuk olmayn, dedi, ne halde olduunuzu bilmiyorsunuz;
yznz sapsar, hi bu saatte ve bu halde sizi brakabilir miyim?
Hem dedi, siz bu aydnla o kadar gvenmeyin, sabaha daha ok
var . . .
- Fakat, burada kalamam. Bu evde, bu altst olmu sinirler
le . . . Brakn gideyim, diye yalvardm.
- Uyursunuz, uyursunuz, diyordu. Hem greceksiniz, ne
kolaylkla uyuyacaksnz . . . Sonra hi uyumasanz bile, hatta byk
bir rahatszla katlanacak olursanz dahi, bu gece burada kalna
nz lazm. Buna mecbursunuz. Hi tanmadnz bir adam itharn
ettiniz. Hakikati kendi gznzle grmeniz lazm. Sabahleyin
beraber kalvalt ederiz, dinlenmi olursunuz. Ykanrsnz, karm
yakndan tanrsnz. Onu bu gece bir fkrisabitin esiri olarak grd
nz, yarn sabah hakiki yz ile tanyacaksnz. Bu gece aile haya
tmzn kt bir taraf ile karlatnz, yarn bizim de kendimize
gre bir saadetimiz olduunu greceksiniz. Kim bilir belki de dost
oluruz; burada ok yalnzz.
Btn bunlar ar ar, fakat bir ocuk kandm gibi yumu
ak bir sesle sylyordu. Kelimeleri adeta dnerek buluyordu .
Bununla beraber sesinde tarifi kabil olmayan bir nfuz kabiliyeti
vard.
72

ABDULlAH EFENOt'NN ROYAlARI

O syledike ben yava yava sinirlerimin gevediini, tatl


bir rehavetin etrafn lk bir su gibi aldn ve yava yava btn
iradem ve uurumla etrafmda kabaran bu suya gmlp kaybol
duumu duyuyordum.
Bir deniz kazasndaki son rpn gibi son bir gayretle ken
dimi toplamak, olduum yerden silkinip kalkmak istedim; bey
hude . . . Eskilerin "lmn kardei" diye anlattklar uyku beni bir
tarafndan yakalam, iinde hibir hareket ve eklin kmlda
mad, koyu karanln! hibir ryann yumuatmad alemine
gtrmt.
Ev sahibi szn ne zaman bitirdi? Odamdan ne vakit kt?
Ben ka saat uyudum? Btn bu suallerin hibirine cevap vereme
dim. Yalnz sonradan bu geceyi dnrken bu yekpare uykuya
bir nevi vicdan azabna benzeyen garip ve ar bir hissin, tpk bir
lm muskisi gibi uzaktan refakat ettiini hatrladm.
Her halde uyandm zaman iimde, nefslerine kar telafi
si kabil olmayan bir hata ileyenierin duyduklar en korkun ve
amansz bir azap vard. Oda gne iindeydi. Gzme ilk arpan
ey odann boaltlm olmasyd. Ne perdeler, ne sedirin muhte
em rts, ne yerdeki kk seccade ve sedef rahleler, ne duvar
daki fotoraf vard. Bamn altndaki yastklar, strodeki rtden
baka odada hibir ey kalmamt.
Bir masal dekoru iinde uyuyup, bir mezbelede uyanan eski
hikaye kahramanlarnn aknh ile, yattm yerden gzlerimi
yumarak etrafn dinledim. Ev mutlak denilebilecek bir skunet
iindeydi. Yalnz zaman zaman, rzgar estike alp kapanan bir
dolap kapann kard sese benzeyen, haddizatnda manasz
bir tkrt bu sessizlii acayip ve muttarit sraryla bozuyor, daha
dorusu ona bir nevi kabus halini veriyordu. Bir dakika iinde her
eyi anladm; ev sahibim ben uyuduum esnada evi boaltm ve
73

TANPlNAR

kamt. Bu acele gidie sebep neydi? Geceleyin grdm gen


kzn bu kata bir hissesi var myd? Yoksa onu bir esir gibi srk
lemiler miydi? Kim bilir, belki de hi iradesine sahip olmadan bir
arabaya veya otomobile bindirilmiti.
Evi gezdiim zaman tahminlerimin doruluunu anladm.
st kattaki btn odalarn kaplar akt, yerde aceleyle boalt
lan bir konsolun nnde bir yn eski amar ve elbise karma
kark duruyordu. Bir yazhanenin nne acele yrtlm mektup
paralar atlmt. Fakat btn evde, ev sahiplerinin hviyetlerini
renmee yarar bir tek iaret yoktu. Lzumsuz, tanmas g
yahut braklmasnda mahzur olmayan her ey braklm, br
leri gtrlmt. Btn bunlar bana dn akamki srarn hakiki
sebebini anlatyordu.
Evi bir iki defa dolatm ve hibir ey renmek ihtimali olma
dn anlaynca, kapy stme ekerek ktm. Sokan banda
birka ocuk zpzp oynuyor, biraz tede ipleri ayana dola
m bir kuzu uyuyordu. Bir eyler renmek midiyle ocuklara
yaklatm. Fakat hibiri bir ey bilmiyordu. ster istemez komu
evlerin kaplarn aldm. Kimse bir ey bilmiyordu. Artk midimi
kesrnek zereydim ki yalca bir kadn bana:
- htiyar adamla vey kzn m soruyorsunuz, dedi. Onlar bu
sabah gittiler. Sabahleyin erkenden kzla kendisi bir otomobile
bindiler. Biraz sonra da bir kamyon geldi. Eya ile dilsiz kadn ve
olunu gtrd.
- Acaba nereye gittiler? .. diye sordum.
htiyar kadn ban sallad. Hibir ey bilmiyordu, yalnz karn
yanun ofr ocua ehre gideceklerini sylemi.
Ankara'ya dndm zaman saat vard. Hasta ve mecal
sizdim. Dizkapamda, kolumda ve bamda bir yn yara vard.
Bununla beraber stirahat etmek aklma bile gelmedi. Akama
kadar onlar aradm. Ve bu gnlerce devam etti. Benimle beraber
74

ABDULLAH EFENDI'NIN RYALARI

vak'ann garabetini merak eden birka dostum da bu muamma


y halle altlar. Fakat ne kim olduklarn, ne de nereden gelip
nereye gittiklerini anlayabilmek mmkn oldu. Bir mddet sonra
ben de yaz tatilinin geri kalan ksmn geirmek zere stanbul'a
hareket ettim.
O seneyi stanbul'da geirdim. Hayatm yeni batan ve yeni
artlar iinde tanzim etmee mecbur oldum. Birbiri arkasna gelen
hadiseler ve gndelik i iinde zaman, bana o acayip geceyi ve
onun airane ryasn unutturdu. imde yalnz bir defa grlen
gzelliklere kar beslediimiz o acayip, dasslal duygu kalmt.
Yava yava o da yosunland. Maysa doru bir hafta iin Bursa'ya
gitmitim. Hem dinlenecek, hem de camileri, trbeleri gezecektim.
Seyahatimin nc gnyd. leden samay tamamy
le Yeil Cami ile Yldrm'da geirmitim. imdi de yorgun, fakat
dnce ve tahasss itibariyle zengin ekirge'deki otelime dn
yordum. Birdenbire acayip bir duygunun iimde dalga dalga
bydn ve beni istila ettiini hissettim. Btn vcudum titri
yordu. Fakat ne kadar kark bir histi bu! Emsalsiz bir saadet, kor
kun bir keder ve hasret kark bir his. Bu ruh haletine son derece
gzel bir muski, daha dorusu iimden kopup gelen bir muski
vehmi refakat ediyordu. Ve ben kamatrc bir aydnlk iinde
bauluyor gibiydim. Bu hali ancak, baz uykularda ok sevdikleri
insanlarn gzlerine bakarken uyananlar anlayabilirler. Ve btn
bu histerin yan banda ok mhim ve istisnai eyi bekler gibi bir
halim vard. te tam bu esnada ve bu marazi halin artk tahamml
edilemeyecek bir hadde vard anda, yan bamzdan geen ara
bann iinde, o geeeki ev sahiplerimi grdm. htiyar adam hibir
eyden habersiz grnyor, sakin ve abus nne bakyordu. Gen
kz ay ndan rlm yzyle ve btn mevcudiyetinden taan
o garip saadet duygusu ile glmseyerek bana iaret etti. Kendime
gelir gelmez bir arabay, onlar takip iin ters yne evirttim.
75

TANPlNAR

Kaybettiim birka dakika ihtiyar atiete izlerini gizlemek iin


kafi gelmiti. O gece ge vakte kadar Bursa sokaklarnda dolatm.
Her trl areye bavurdum. Btn otelleri gezdim. Bursal bir
dosturnun delaleti ile polisin yardmn bile temin ettiim halde
ne o gece, ne de ertesi gn bir ey renebildim. Bu onlar son
grm oldu.*

Olu. n u . 28- 3 1 , 9-30 Temmuz 1939, s . 444-446, 458-461 , 475-476, 492-494.


(Aga. nu. 15- 17, 18 Temmuz 1936 - 29 Agtstos 1936 yarm kalmtr.]

76

BR YOL
Birdenbire ayaa kalkt ve eliyle trenin penceresinden iaret
ederek:
- te, dedi, u grdnz kk yol, u iki aa arasnda
tepenin eteine kvrlan patika . . . Fevkalade hibir taraf yok deil
mi? Hemen her yerde bol bol rastgele bileceimiz alelade bir ey. . .
Bununla beraber nereye gittiini, nereden geldiini bilmediim,
bir dnemete kaybolan tozlu parasndan baka hibir tarafn
tanmadm bu yol benim hayatmda btn bir sergzettir.
On be seneden beridir ki bu yolda her ay bir, iki seyahat
yaparm. Bu uzun eridin iki yannda ve onun dne dne deien
ufkunda tanmadm hibir ey yoktur. Yattm yerden gzme
ilien sivri bir kaya paras, yalnz aydnlk havada rperen tepe
sini grdm bir aa, ne bileyim hatta daha alelade bir iaretle
btn ufku kendi kendime canlandracak kadar bu yollarn ai
nasym; fakat yllar var ki bu kk yol parasn, yol bile diye
meyeceimiz bu dvlm krmz toprak geniliini daima yeni,
yepyeni bir ey gibi seyrettim. Onu her defasnda grr grmez
rperdim, onda saadetlerin, hasretlerin, beklenilen eylerin btn
gzelliini ve iirini duydum.
phesiz bunda ilk defa gzme arpt gnn hususiyetinin
de mhim bir hissesi vardr. stanbul' dan souk ve yamur!u bir

77

TANPlNAR

gnde ayrlm tm, ilk ocuum on gn evvel lmt, karm hasta


idi, baka zntlerim de vard. Ksacas kaderle di die, yumruk
yumrua olduum gnlerden biriydi.
Bilmem sizde de byle midir; yolculuk benim zerimde daima
iyi ve unutturucu bir tesir yapar. Istraplarmzn, zntlerimizin
mekanla, yahut hayatmzn tabii muhitiyle sk bir alakas olsa
gerek. Bir muharririn dedii gibi, falan yerde en kesif iddetinde
olan bir ac iki yz kilometre daha tede ve baka insanlar iinde
biraz daha hafif ve daha kabil-i tahamml oluyor. Bununla bera
ber acdan acya fark var. Ve benimki aclarn en by, evlat
acsyd, stelik de yamur yayordu. Oh, size bu yamurlu gn
lerin bende yapt akslameli nasl anlatmal? Byle gnlerde ben
deiir, bsbtn baka adam olurum. Baka bir adam, tam keli
mesi deil . . . Btn bir mazi, en kt, en karanlk, en tamir edil
mez taraflaryla iimde canlanr, hortlaklarmla ba baa kalrm.
Byle zamanlarda hayat sanki btn emelerini kapatr, yalnz
bir tanesi, azap ve zntnn kayna kalr ve ben onun bulank
aynasnda btn rnrn en kt muhasebesini yapa yapa kendimi
seyrederim. Bu sefer de yle oldu; her zaman ayak basar basmaz
gndelik zntlerimden syrldm, yalnz kendimin olduum
Haydarpaa Gar bana bu sefer byk ve karanlk bir lahit gibi
geldi. Trene ayn ruh haleti iinde bindim. zmit' e kadar hep ayn
slak ve rutubetli hava iinde, tpk bir olukta seyahat eder gibi
geldik. Hibir ey dnmedim, hi kimseyi grmedim, sadece
vagonlarn stne ve pencerelerin camiarna dedike yamurun
kard sesi dinledim. Bir tabutta uyananlar, yeraltnn mut
lak sessizliinde kendi nabzlarn ancak byle dinlerler. Zaman
zaman iimdeki boluu ksa bir imek gibi olumun hatras
deliyor, bir an iin onun kk ve mustarip yz, bir byk rm
cek gibi yamurun drt bir tarafma gerdii kl rengi znt ala
rnn iinden uzanyordu. O zaman ben bu hayalden kurtulmak
iin ellerimle yzm kapatyor, biteviye yer deitiriyordum.
Sonra tekrar yamurun sesine dalyor, tekrar bu ince ve muzr an
78

ABDULlAH EFENDl'NlN RYAIARI

altnda insana skntnn ve kabusun bizzat kendisi gibi grnen,


gnesiz, renksiz hayalet manzaralara dalyordum.
zmit'ten sonra uzun bir mddet yine byle srd, sonra
yamur biraz diner gibi oldu, gk ykseldi; bulutlarn arasndan
amur rengindeki dnyaya, baka renkler, iki gn sren bu kt
havann unutturduu scak kuvvetler girdi. Ve sonra tren yavala
d. O zaman ben, bu kk yolun zerinde iki gnden beri ilk defa
kk bir gne parasn, kk ve aydnlk bir hal gibi serilmi
grdm. Islak st daliarna sevinle yaylan ve sonra orada, yerde scak ve aydnlk bir mjde gibi biriken gne . . . Ve ayn zamanda, btn iimi altst eden acayip akisli uultu . . . O anda iimden
geenleri size nasl anlatmal? Bu, aylarca topran karanlnda
kaybolan bir gn birdenbire kk bir tilizle mavi havaya ve
aydnla kavumas gibi bir eydi. lte o zamandan beri bu yol,
birou binlereesi gibi birka yz metre sonra, kk bir Anadolu
kynn inzivasnda kaybolacana hi phe olmayan, bu kk
ve sade yol benim iin mahiyetini deitirdi. Saadetin, ruh muva
zenesinin bir nevi sembol, kapsnda gnein divan durduu bir
ikiimin balang noktas oldu; ve mthi bir arzu ile, her eyi,
btn znt ve kederlerimi, btn sevgi ve zenginliklerimi bura
da brakp inmek, bu kk yolda yryp gitmek istedim.
Bana yle geldi ki bunu yapacak olursam hayatmda her ey
deiecek, btn sefaletlerim, hasretlerim dinecek, yepyeni bir
insan olacam.
O zamandan beri dokuz sene geti. len ocuumun acsn
zaman ve yenileri unutturdu. Kk sefaletlerim ve skntlarm
dzeldi, yahut yerlerine bakalar geldi. Her ey az ok deiti,
fakat bu yolun benim iimdeki manas hep ayn kald. Onunla her
karlamda hep ayn saadet hissi, beni dayanlmaz kuvvetiy
le ekti, her defasnda orackta her eyi brakp inmek ve o yolun
uzletinde kaybolmak ihtiyacn duydum. Hatta u anda bile ayn
79

TANPINAR

ihtiyacn iindeyim. Ne yazk ki. . .


B u kanma ihtiyacna bakp da beni, her an talibin yeni bir
gadrine urayan, hayat feHiketlerle dolu biarelerden sanmaynz.
Herkes gibi ben de zaman zaman kaderin iyi veya kt yzy
le karlatm. Fakat dnlrse ondan ikayete byk hakkm
yok. lyi bir kadnla evlendim, epeyce kazanyorum, hayatm kendi
izilmi yolunda dzgn ve rahat gidiyor. Bununla beraber ondan
memnun deilim. imde kendi hayatm yaamadm kanaat
var. Daha samimi olaym ister misiniz? Bu yaadm hayat, o
kadar benim deil ki herhangi bir saatirnde birisi gelip de bana
"Haydi kalk, sran geldi, kendi kendin ol!" diye barsa sanki by
le bir ey mmknm gibi inanp koacam. Bu his bende o
kadar kuvvetli . . . Herhangi bir kalabalkta kendimden baka herkes
olmaa razym. Ah, bir elbise deiir gibi hviyetini deitirebil
mek, lalettayinin iinde kaybolmak, bir avu kum iinde bir kum
tanesi olmak ve byle olduunu dahi bilmemek. Ne bileyim, bir
maske, bir numara, bir sicil varakas, bir manivela, bir ark, bir
dme, her ey olmak, yalnz . . .
Felaketim u ki, ben zaman zaman kendini bulan adamm.
Niin glyorsunuz? Beni bir budala zannetmeyiniz. Bu gl
nzden sizin, bu azab tanmadnz anlalyor. Kendi kendini
bulmak . . . Bu hakikaten korkun bir eydir, fakat ayn zamanda
gzel ve dikkate deer bir elence de olabilir. Bir sarho tasav
vur ediniz ki kadeh elinde ve sofra banda birdenbire uyanyor,
kendisini ve etrafn gryor, eya ile, zaman ile kendi arasndaki
alakann istihzasn geiyor; bu bedbaht zannetmem ki bir daha
kolay kolay kendinden geirebilesiniz, elveda alkoln unuttmucu
cenneti . . . Bu uyan phesiz ancak bir dakika veya bir saniye iin
olabilir; fakat bu saniye, bir uurum banda birdenbire gzleri
alan bir adamn rpermesiyle doludur.
Baknz, bu ilk nce nasl oldu: Daha henz ocuumuz lme
mitL Bir k gecesi karm ve ocuklarmla beraber oturuyorduk.
80

ABDUllAH EFENDI'NIN RYAIARI

Ben yaz yazyordum, olum ayaklarmn dibinde oynuyor, karm


biraz tede, zannedersem bir ey ryordu. Kk kzm onun
dizlerine abanm, elinin hareketleriyle beraber gidip gelrnee
alyordu. Odamz scak ve sakindi. Bu aile ve ev dediimiz aca
yip kuruluun o cins anlarndan biriydi ki dardan aydnlk ve
buulu penceremize, odann iinde ara sra gidip gelen glgeleri
nize bakan herhangi bir yolcuya ufak bir kskanlk hissi verebilir
ve bo gemi mr iin onu ac dncelere daldrabilirdi.
Nasl oldu, ben de bilmiyorum; birdenbire olduum yerde ok
uzun bir uykudan uyanm gibi doruldum ve etrafma akn a
kn baknaa baladm. lnsan, eya, btn etrafmdakiler benimle
alakalarn kesmi gibiydiler, her ey, hepsi bana yabanc oluver
miti. Bu kadar senelik karm, kendi ocuklarm, evimi, odann
her biri vaktinde hayatnn bir hadisesi olmu eyasn, velhasl
elimdeki ie ve stncieki elbiseye kadar hibir eyi tanmyor
dum. O anda bir aynada kendi yzm grsem belki onu da tan
yamazdm. O kadar kendi hakikatimde, ryalarmn hakikatinde
uyanmtm. Bu ne Baudelaire'in ift odasna, ne de Quincey'nin
afyonun cennetinde grd ryalardan realiteye dnne ben
ziyordu. Bu daha sade bir ey, uzun gafletinde birden uyanan
ruhun kendi kendisine tertip ettii bir nevi crmmehuttu.
Hakikatn, btn bunlarn benim iimle, gnlerin sefaleti altn
da haberim olmadan iin iin kaynayan asl benliimle ne alakas
olabilirdi? Bu siyah, uzun salar gemi gzelliinden muhteem
bir yadigar gibi duran, bitkin yzl kadn kimdi? Bununla bera
ber onun kendi karm olduunu, bu ocuklarn kendi ocuklarm
olduunu biliyordum. Fakat byle olmalarn bir trl kabul ede
miyordum. Kendi kendime mtemadiyen koskoca on seneyi, bu
kapank odada, bu acayip ve manasz eya arasnda, bu imdi bana
yabanc birer sembol gibi grnen ehreler arasnda nasl geirdi
in soruyordum. Nihayet dayanamadm, lalettayin bir mazeret
uydurarak sokaa frladm. Bugn olmu gibi hatrmdadr: Souk,

81

TANPlNAR

aydnlk bir k gecesiydi, sokaklarda hemen hemen kimse yoktu,


durmadan dinlenmeden, kendi kendime "Niin, niin byle oldu,
niin byle olsun?" diye sora sora yryordum. Bir mddet son
ra yoruldum, kk bir kahveye girdim. Tanmadm birtakm
adamlar ttn ve nefes kokan bulank hava iinde glerek, bara
rak konuuyorlar, oyun oynuyorlard. Ben de bir keye ekildim.
O zamana kadar gece vakti evimden darya ancak sinema, tiyatro
gibi eyler iin kardm. Zaten byle bir itiyad bir trl anlaya
mamtm. Fakat imdi yadrgamyor, hatta bir nevi scaklk duyu
yordum. "Buras bizim arafmz olsa gerek . . . " diye dndm,
sonra yava yava etrafmdakilere baknaa baladm.
Bir insan yznn en manal bir alem olduunu, ben o geceye
kadar anlayamamtm. Hayat dediimiz o girift oyunun, aktrle
rini bu kadar kuvvetle benimseyeceini, onlarn her hal ve tavrna
kendi aknn damgasn bu kadar kuvvetle vuracam hi dn
memitim. Yz buruuunun, gz altndaki herhangi bir izginin,
dudak kenarndaki bir kvrmn, ne bileyim, konumadan evvelki
bir saniyelik bir teredddn, kk bir el iaretinin, manasz ve
ehemmiyetsiz bir bakn, bir gln, bir omuz dklnn
btn bir mr en ince, en kark, en nfuz edilmez taraflarndan
anlatacak birer emare, birer iaret olduunu hi dndnz m?
Karmda bana arkasn dnm, tavla oynayan bir adamca
z vard. Orta boylu, zayf, ba tepesine doru alm otuz, otuz
be yalarnda bir insan; her gn sokakta, dairede, lokantada rast
ladmz insanlardan biri. Ba, biraz kalkk omuzlarnn arasna
sonradan yaptrlm gibi gml, srt biraz ne bkk, ikide
bir kontrolsz bir hareketle sa elini alnna doru kaldryor, san
ki grnmeyen zehirli bir bcei kovalyordu. Bu sinirli, zayf el
ile beraber bu kemikli ban ikide bir byle arkaya doru gidii ne
korkun, ne zalim bir eydi! Bir iki defa yanndakilerle konumak
iin yzn benden yana doru evirdi.
Ne kark bir ehresi vard. Geni aln, gzlerinin ve dudak82

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

larnn kenan, krk ve izgi iindeydi. Bununla beraber yalnz


bir bakn tuttuum gzleri ne kadar gen ve iri idi. Mthi bir
hareket bolluu iinde, kzararak, konuarak, ansa lanet ederek
oynuyordu. Birdenbire zarlar brakt. Mthi bir ey olmu gibi bir
an durdu, dnd, sonra hafif bir omuz kaldryla ayaa kalkt,
yukarda bahsettiim el iaretiyle fikrisabitini bir kere daha kovdu.
Oyun arkadayla hesabn grerek, yine ba omuzlarna gm
l, kendi iine katlanm hviyetiyle, fakat bu sefer nisbeten daha
sakin bir yzle kahveden kp gitti. Niin oyun ortasnda zarlar
brakt? Ayakta neyi dnd ve neye karar verdi? Niin bir dakika
evvel omuzlar o kadar kk ve mahkGmdu ve neden kahveden
karken btn hviyetinde bir nevi skunet ve kaytszlk vard?
Muamma.
Tam karmda ayak ayak stnde oturan bir bakas hi dur
madan sol ayan sallyor, bir taraftan da mtemadiyen trnaklar
n kemiriyordu. Ne garip bir adamd bu! Kck yz, insana bir
ekmece hissini verecek kadar kilitli idi. Kim bilir ka uzun taham
ml ve zillet senesi bu yumruk kadar kk yzden, bu acayip ve
sr szmaz maskeyi karmt. Bir bakas konuurken ellerinin ve
kollarnn mbalaal iaretleriyle kendisini adeta drt bir tarafa
datr gibiydi.
Size o gece grdklerimin hepsini aniatmaa kalksam bu
geceyi beraber geirmemiz lazm gelecek. Halbuki yolumuzun
sonuna yaklayoruz. Kirndi bunlar, nasl adamlard, hangi cehen
nemden buraya frlamlard? Byle bin trl, akla hayale gelmez
hareketlerle hangi korkun dnceden, hangi zalim srardan kur
tulmak istiyorlard?
Btn bunlar dne dne eve dndm. Bu sessiz stra
b, bu adeta tabii addedilen cehennem grmek beni biraz teskin
etmi, kendi hayatmla aramda biraz evvel bozulmak zere olan
muvazeneyi iade etmi gibiydi. Bununla beraber o muvazeneyi bir
83

TANPlNAR

daha hibir zaman bulamadm. Olan olmutu. Artk bundan sonra


bu, bende bir itiyat oldu.
Hayatnn zerinde dnrnee balamtm. Btn iradem,
btn gayretim bir daha o eski skfneti bana iade ettiremedi.
Gndelik hayatmla arama, yaanmam ryalarn azab girmiti.
Hayat oyununu en byk ciddiyede oynamaa hazrlandm bir
anda gemi yllar, karma dikiliyor ve benden hesabn soruyor
du. O gnden sonra artk bir an bile yalnz deildim; soframda,
yatamda, alma masamda bir misafir, dileri hiddet ve kinden
ksk, gzlerinde boa gitmi bir rnrn btn bkknl toplanan
bir zavall vard ve bana pimanln uuruyla kslm sesi dur
madan fsldyordu: "mrn, mrn ne yaptn?" Ve ben btn
uzviyetimde bir ylan gibi gezen bu zehirli sesin tembihi altnda
yapacam unutuyor, an ve mekan unutuyor, bata kendim
olmak zere her eyden, yaanm mrmden, gelecek senelerim
den, btn etrafmdan nefret ediyor, kamak, kaybolmak, kurtul
mak istiyordum.
Artk uyku bile benim iin bir ifa deildi. nk onda da rya
larn zalim srar vard. Size bu ryalar nasl anlatmal? Hemen her
safhasnda vaktiyle sevilmi bir gen kzn, imdi nerede olduu
nu, nasl bir talihle yaadn bilmediim sar sal, byk mavi
gzl, nergis boyunlu gen bir kzn bir nevi "laytmotif" gibi dola
t bu ryalar. . . Bu, hasta kafann kendi vehim ve glgelerinden
yaratt deiici ve korkun alem . . .
te b u yol, bu kk acayip yol, ben b u ruh haletinde iken
karma kt ve benim iin birdenbire yepyeni bir hayat imkan
nn, kendi kendimi bundan sonra olsun gerekletirebiirnek imka
nnn bir nevi mjdesi gibi oldu.
Evet, pekala biliyorum ki, bir gn ben her eyi brakp bu
kk yola dalarsam, onun bittii yerde btn saadet ve hasretle
rimi, eski yaanm ryalarm bulacam, temiz, yepyeni, mesut
bir adam olacam.
84

ABDULLAH EFENOt'NIN RYALARI

Bunu biliyorum, fakat yapamayacan da biliyorum. Halbuki


bir mr yaannaa deer bir eydir.*

Her Ay, nu. 2, Mays 937, s. 44- s .

85

ERZURUMLU TAHSN
Tahsin Efendi'yi ilk defa olarak bir k gecesi grdm . . . Fakat
daha evvel ondan bahsetmilerdi. Herkesin bildii ekilde hikayesi
u idi:
Erzurum'un hali vakti yerinde bir ailesinin ocuu imi; stan
bul'da hukuk tahsilini yapm, hatta bir iki kk memuriyette
dahi bulunmu, sonra Balkan Harbi'nde gnll olmu, Trakya'da
yaralanm, iyiletikten sonra tekrar orduya girmi, harbin sonun
da birdenbire her eyi terketmi ve bir daha ortalkta grlmemi.
Uzun zamanlar ld sanmlar, sonra haberleri gelrnee balam:
Bir mektep arkada byk seferberlikte onu Tebriz'de bir cami
kapsnda grm, fakat yanna yaklanca tanrnamazla geldi
i iin konuamam. Bir bakas am' da rastlam, st ba pek
pejmrdeymi, ilk nce arkadan tanmadan sadaka istemi,
fakat yzne baknca uzatt paray atarak kam . . .
Bana Tahsin Efendi'den ilk nce bahseden bu ikincisi olmu
tu. Bu esnada babas lm, kardeleri ve annesi belki bir gn
dner ihtimaliyle mirastan hissesini ayrmlard. Bu olduka
mhim bir servetmi. Annesi onun bir gn geleceine o kadar
eminmi ki, her kap alnnda "Tahsin'dir!" diye yerinden fr
larm. Ben Erzurum'da iken bu bekleyen annelerin hikayesini
ok dinledim. Hemen her evde bir iki lye alanr ve bir iki kayp
beklenirdi. Tahsin Efendi ite bu kayplardan biriydi.
86

ABDULLAH EFENOt'NN RYALARI

Bir gn Tophaneli kahvesinde birka kii oturmu, ay iiyor


duk. Birdenbire bir arkada nefes nefese ieriye girdi:
- Haberiniz var m? Tahsin Efendi gelmi. gndr, Erzu
rum'da imi. Kardeleri gizlemiler; st ba bitik . . . Anas sevin
cinden lmler geirmi. ki gece evde kalm, ykamlar, yeni
urubalar giydirmiler, mirasn vermiler. Anas olunu evlendir
rnee bile kalkm . . . lk nce "olur olur"la geitirmi, sonra dn
akam anasna "Vazgein, demi, bunlardan vazgein. Benim
dnya malnda gzm yok, ben dnyay boadm. Byle evlerde
oturamam, elbise, muntazam yiyecek, scak yatak; bunlar bana zor
geliyor... ben gideceim, benim mala, mlke ihtiyacm yok" demi.
Anas yalvarm, yakarm, baygnlklar geirmi, kardele
ri; "Bari anann hatr iin yapma" demiler; onun zerine: "Be
nim anam, kardeim yoktur ben lym; llerin anas, kardei
olmaz." diye cevap vermi. Sonra odasna kilitlenmi, yemee filan
gelmemi, kimseye de kapy amam. Onlar da, aresiz, kendi
haline brakmlar.
Fakat Tahsin Efendi, onlar uyuyunca, yavaa aaya inmi,
eski partallarn bulup giymi, evden kam. imdi nerede oldu
unu kimse bilmiyormu.
imizden biri:
- Acaba nereye gitti?.. diye sordu.
- Kimse bilmiyor. Kardeleri her tarafa adam saldlar . . . Gren
olmam. Ilca'da gizlenmi diyenler var. Aabeysi imdi oraya git
ti, ama zannetmem ki bulabilsinler.
Bugnden sonra Erzurum'un birinci dedikodu mevzuu Tah
sin Efendi oldu. Akamst Tahsin Efendi'nin henz ehirde oldu
unu, Kars kapsnda kck bir eve gizlendiini iittik. Ertesi
gn tekrar -bir iki saat iin- annesinin evine dndn haber
aldk. lkindiye doru onu stanbul kapsnda grenler olduu sy
lendi ve nihayet drt gn sonra Tahsin Efendi'nin serseri dervi
87

TANPlNAR

hayatna tekrar dndn, yaplacak hibir ey olmadn anla


dklar iin ailesinin serbest braktm, birtakm uvallar iinde
gezdiini ve gnn yirmi drt saatini sarho geirdiini rendik.
Gndelik hayat bu suretle istikrar bulduktan sonra dedikodu
Tahsin Efendi'nin mazisine geti. ocukluu, aile hayat, genlii,
itiyatlar teker teker bahis mevzuu oldu. Bu srada dinlediklerimi
ksaca yukarda anlattm. Btn bu konuulan eyler arasnda bir
taraf eksik kalyordu: Bu kadar mazbut ve alkan balayan bu
hayatta birdenbire olan bu deiikliin sebebini hi kimse anlata
myordu. nk Tahsin Efendi'nin az ok herkesinkine benzeyen
hayatnda byle bir neticeyi muhtemel klacak hibir bakalk
yoktu. Bu birdenbire olan bir deiiklikti. Btn tahminler yapl
d, btn ihtimaller ortaya atld; fakat kimse akla yakn bir izah
ekli bulamad. Bunun bir hastalk neticesi olduunu syleyenler,
veya tasavvufa sardrd merakn yznden dnyay braktn ve
hatta daha hissi ve beeri bir izahla, bir sevgilinin acs yznden
bu hale dtn iddia edenler vard. Fakat btn bunlar biraz
yakndan hayat zerinde durunca, uzak birer ihtimal ekline giri
yordu.
Tandklarnn arasnda merakn btn bu suallerin cevab
n bizzat kendisinden isternee kadar vardranlar olmutu. Fakat
Tahsin Efendi onlar gayet lastikli ve hatta biraz da dndrc
cevaplada atlatyordu. Kendisiyle tesadfen karlaanlar, baz
anlarnda hakikaten ok gzel konutuunu sylyorlard. Fakat
mka.lemeyi karsndaki davet etmemesi artyla . . . En ufak bir
steleme, biraz sz anaa alma karsnda insan brakp gidi
yordu.
Geinmesi gayet basitti: Can istedii herhangi bir eyi ilk rast
geldii adamdan istiyordu. Onda iki ey en ziyade dikkati ekiyor
du: Birincisi gzellii idi. Her gren, onda bir havari ehresi var,
diyordu. kincisi de konuurken mstehcene hi kamamas idi.
Bu alelade bir dikkat deildi. Onunla ilk konuanlardan biri olan
88

ABDULLAH EFENDl'NN RYALARI

doktor arkadam: "Kirli ve pis onun iin yok gibi" demiti.


ok gezmiti, fakat seyahatlerinden hi bahsetmez, " Her yer
birdir, insanlk hep ayndr. " diye szn kapatrm. En ok bah
settii ey lm ve insand.
Bu acayip adam herkes gibi ben de ok merak ettim ve bir
ka gn, rastlarm midiyle, tede heride dolatm. Fakat rastla
madm. Sonra yava yava etrafm onu unutnaa balad iin
benim de alakam kendiliinden snd. Bylece aradan birka ay
geti.
ok souk, frtnal, tipili bir geceydi. Yine Tophane kahvesin
de ay iiyor ve Bayburtlu bir arkadan hicret hikayelerini dinli
yorduk.
Birdenbire kahvenin kaps iddetle ald ve ieriye rzgarla,
karla beraber ortadan biraz uzun boylu, hafif tknazca, adeta p
lak denecek derecede sefil kyafetli bir adam girdi. Srtnda siyah ve
ok eski bir palto vard. Ayaklar plakt ve dmelenmemi palto
dan plak ve kll gs, zerinde kar paralarnn yava yava eri
dii esmer bir kaya paras gibi sert grnyordu. Kapnn nnde
bir lahza durdu. Olduum yerden bylenmi gibi ona bakyor
dum ve galiba bu hal biraz herkeste vard, nk demin bilardo
tkrts, tavla sesi ve bin trl amata ile dolu olan koca kahve bir
denbire tam bir sessizlik iine dmt. Ondan bahsedenler beni
aldatmamlard. Hakikaten gzel bir ba vard. Daha iyisi, siyah
kvrck salar, uzun sakal, parlak gzleri ve geni aln ile bu bir
insan bandan ziyade, bu gece, bizim idrak edemeyeceimiz bir
srla birdenbire hayatn mucizesine ermi kadim bir heykel bana
benziyordu. Bu yz sade gzellii ile deil, ayn zamanda hayrat
ve sert manasyla, takn ve kark hayat ifadesiyle bir insan ban
dan fazla bir eydi.
O etrafta uyandrd dikkatten habersiz, yava yava kahve
de ilerledi, tam ortada durdu ve sa elini gsne gtrerek bizi
89

TANPlNAR

derviesine selamladktan sonra Vasfn mehur terci-i bendini


okumaa balad.
Ne gzel iir okuyuu vard. Hele sra:
Mihneti kendine zevk etmedir alemde hner
Gam

adi-i felek byle gelir byle gider.

beytine geldike o kadar yepyeni bir ekilde kelimelerin zerinde


duruyordu ki . . .
Manzume biter bitmez bir keye ekildi ve kahveeinin masa
larn etrafnda gezdirdii tablann dalmasn bekledi. Fakat topla
nan parann hepsini almad, iinden pek az bir ey ald; gerisini
kap yannda oturan bir ihtiyarn nne brakt ve etraftan ykse
len:
- Buyurun Tahsin Bey, bir kahve iin! .. seslerine kulak bile
asmadan kahveden kt.
Nihayetinde bir meczuptan baka bir ey olmayan bu adamn
bu geli ve gidiinde muhayyileyi gcklayan yle bir taraf vard ki,
onu, bir an iinden kp yine karanlna dald bu tipili k gece
sinin bir nevi z, yahut hi olmazsa ona yakn bir ey, dorudan
doruya unsurlardan gelen ve onlarn kuvvetini tayan bir mevcut
zannetmemek iin kendi kendime epeyce cebrettim.
Bu geceden sonra Tahsin Efendi'yi bir daha grmedim. Hatta
aramzda bahsi bile gemedi. Diyebilirim ki, ben de dahil olmak
zere hemen hepimiz, o geeeki ocuka korkumuzu hatrlamak
tan utanyor gibiydik.
Bununla beraber, zaman zaman onu hatrlyor ve bu garip
adamla konumay istiyordum. Vaka ilk anlarn vehimleri gitmi
ti, fakat muhayyilem bu deliye imdi bsbtn baka bir hviyet
veriyor, onu etrafnda her gn bir para yakndan tandm ykl
n bir timsali gibi gryordum.

90

ABDULlAH EFENDI'NIN RYALARI

Tahsin Efendi ile son bir defa daha, bu sefer bir zelzele gece
sinde karlatm. 1 924 senesi sonbaharnda olan ve o havaliyi
Kars'a kadar altst eden bu felaket elbette hatrlardadr. Ben o
zamana kadar bu afeti grmemitim. Ve bir trl ne dereceye
kadar mthi olabileceini anlayamyordum. Topran sarsnts
denizin frtnasna benzemiyor, bsbtn ayr bir ey; denizde
her zaman mteyakkz bulunuyoruz; deniz, biliyoruz ki insanolu
iin gvenilecek bir unsur deildir. Onu bandan dman olarak
aldmz iin su bizde mukavemet, mdafaa ve zafer sevkitabii ve
ihtiyalarn uyandryor. . .
Halbuki toprak byle deil; o insanln e n gvendii unsur
dur. Saadetini, refahn, emniyetini ona balamtr. Onu her
zaman itaatli, mfk veyahut hi olmazsa lakayt ve sakin grrnee
almzdr. Topran sarslmas ite bu emniyetin yklmasdr ve
bir dost tarafndan hanerlenmee benzeyen vahim bir hali var
dr. Onun iin denizden gelen tehlike karsnda atik ve cesaretli
kesilen insan, topraktan gelen tehlike karsnda maneviyatn
kaybetmi bir sr ekline giriyor. lik zelzele gecesi daha bu iin
manasn anlamadm iin erkenden yatama girdim ve Selanik
tarihini okumaa baladm.
Fakat be dakika sonra harap evin btn kirilerini ayr ayr
gcrdar bulunca ve ba stnde bir buuk metre kalnlnda bir
toprak tavann her an beni gmmee hazr bulunduunu anla
ynca sokaa frladm. Bu biraz serin olmakla beraber tatl bir
sonbahar gecesiydi. Evimin karsnda bulunan asker! ambarlarn
bahesindeki birka kavak aacnn stnde gzel bir ay solgun
ve dost yzyle aslm, dnyamza eski skunetini vermee, bizi
hibir eyin deimediine inandrmaa alyordu. Uzakta bir
eme sesi gecenin bu mnasebetsiz saatinde sokaa dklm
halkn uultusuyla yaryordu. Yolun ortasnda -her iki duvardan
kendi ykseklik nisbetlerine gre uzakta durmak artyla- yr
dm. Fakat gzlerim daha ziyade kavak aalarndaki ayda idi.
91

TANPlNAR

Ne sakin, ne mtebessim bir yz vard. Ona bakarken koz


morafyann bize rettii iy hakikatiere kzar gibi oldum; pekala
bu munis ve aydnlk ehreye ibadet edilebilir, onda hayat idare
eden gayrimesul kuvvetlerden biri mevcuttur sanlabilirdi. Sonra
bu mtebessim ehrenin imdi u anda bile kim bilir ne korkun
ykliada dolu olduunu dnerek rperdim. Dnyamz da
byle uzaktan gren bir insanlk tasavvuru ne kadar korkun! Kim
bilir o anda arzmzn solgun bir kandil gibi yanan yuvadana kar
, onun kendi sefaletierinden habersiz ka bin dua ykseliyordu.
kinci bir sarsnt, bir yuvarlanma tehlikesi pahasna beni bu
dncelerden uyandrd; ve daha ihtiyatl bir yryle dost ara
naa ktm. Btn ehir ok acayip bir kyafetle ayakta idi; don
ve gmlei ile frlam erkekler kaplarn nnde giyiniyorlard,
ekseriyet yar plakt ve insana bir nevi arkkar maler manzaras
veren drt yol azlar vard.
Kadnlara gelince . . . Hakikat u ki, bu zelzele sayesinde ben
Erzurum'da birka kadn yz grebildim. Uykusuzluuma ra
men o gece beni o kadar sarsmad. Beklenilmeyen eylerin getir
dii deiiklik bir gece iin ne olsa ekiliyor. Zaten be on dost
birlemitik; ve sylernee lzum yok ki bana konuma az ok her
eyi unutturdu.
Yalnz gece ilerledike bende " bir sabah olsa" temennisi kuv
vetletiini hatrlyorum. Sabah olsa . . . Gece yars zindannda uya
nan mahpus, yatanda terleyen mitsiz hasta, bir zillet tufannda
kendisini her an boulmu sanan biare, velhasl her cinsten mus
tarip, sabah gneini bir ifa gibi bekler. Ve o gelir gelmez btn
sefaJet ve straplarnn hi olmazsa hafifleyeceini zanneder. Bu
da gsteriyor ki insan kafas iin sarahat en tabii ihtiyatr. Haki
katte btn bu zavalllar iin gneten beklenebilecek ne vardr?
Hangimiz arkamzda bu zalim gzn ayn iy panlt ile aydnlatt
gnlerin birbirine benzeyen skc ykn hatrlamayz? ..
Fakat ne kar? Bir kere gne dosun, gecenin, velev ki uyku92

ABDULLAH EFENOt 'NN RYALARI

suz olsa bile yine yar rya dolu olan etei ortadan ekilsin ve
insanlar kendi hakiki yzlerini alsnlar, ehir btn bu hayaletler
den kurtulsun ve emenin sesi, gndzn kalabalnda sadece
bir eme sesi olmaa raz olsun. Ben de ite, bu ilk zelzele gece
sinde, uykusuz bir gnn her dakikas nasl ykleneceini bilmek
le beraber -nk uykusuzluk bende ancak seyahat kitaplarnda
okuduum o irtifa hastalkianna benzeyen bir rahatszlk yapar
sabah bekliyordum. Ve nihayet sabah gnei, beni evimin bir
trl atiarnaa cesaret edemediim eiinde yorgunluktan bitkin,
insanoluna btn hayat ve alma emniyetini veren temkinini
kaybetmi, saa, sola rakkas gibi gidip gelen bir duvar parasna
hazin hazin bakarken buldu.
Ertesi gece ehrin her meydan acayip bir panayra dnmt.
adrlar, tahtadan ve gaz sandklarndan yaplm kulbeler, drt
direk arasna ve stne gerilmi kilim ve seecadeden yaplma aca
yip meskenler, hatta sadece nleri rtl arabalar . . . Ve bunlarn
arasnda alak sesle konuan ihtiyarlar, kadnlar, alayan kk
ocuklar, gidip gelen siyahl beyazl hayaletler. Kars dourmu,
sevin akn bir arkadaa elime geirdiim birka gaz sand
ile iki kalas hediye ettiim iin ben yersiz yurtsuz kalmtm.
Gecenin ilk ksmn bir arkadan adrnda ay ierek geirdim
ve sonunda, geldiim andan beri adrn bir kesinde arkas bize
dnk hi kmldamadan ve konumadan duran karsna acyarak
ayrldm. lerleyen gece ne olsa bu insan kalabalna bu saatte
getirdii skfnetle manzaray tamamlamt. Sessizlik tamd. Yal
nz bir ninni, sanki gecenin bu yalnzln lmek ister gibi uza
nyor hazin ve alkan edasyla bu hayrat sessizlie tandmz bir
hudut, bizi zamana, gndelik midere aran bir kenar iziyordu.
Bu hakiki bir g manzaras idi ve muhayyile hibir zahmet
ekmeden bu kk karargaha tarihi rengini veriyordu: Kineyen
atlar, srtnda ok ve yay dolaan bir iki nbeti, meale nda
silahlarn temizleyen erkek kalabalklar ve gecenin skftunda
93

TANPlNAR

birbirine sokulmu teprenen, kmldanan, baran srlar, koyun


lar ve onlarn etrafn eviren kanlar. Ve sabahn mehuln
dnmeden yorgun uyuyan oba . . .
Asrlarca ewel bu topra kendilerinin yapmak iin, altklar
manzaray, doduklar topra, ykandklar dereyi ve ecdat kabir
lerini terkedip gelen sert, hain, maceradan ylmaz ve ona kar
syla, ocuuyla ve ihtiyarlaryla atlan insanlarn tetikte uyuyan
kalabal. . .
Ve sonra ay . . . Yalnz b u sefer ifte Minare'nin stnde yine
ayn sakin glle ve peinden ok grm geirmi ihtiyar ehre
lerine baktmz zaman duyduumuz hatralar selini srkleyerek
bakyordu. Ne yapacaktm? tk nce evime gidip yatmay dn
dm. Sarsnt biraz kesilmiti, fakat gndz, kazalardan o kadar
korkun haberler gelmiti ki, drt duvar arasna girmek iin lazm
gelen ruh kudretini kendimde bulmak olduka gt. Bununla
beraber, nmde koca bir gece, bu arizi hali tabiiletirmi uyuyan
ehirde tek bana ve artan serinlik iinde dolamak da kolay deil
di. Bir mddet dolatm ve nihayet baka bir ey yapamayacan
grnce evime dndm. Ne kadar zaman uyudum, bilmiyordum.
Birdenbire ok insiyaki bir korku ile uyandm; ve derhal ayakkab
larma sarldm. Bir felaket olacana o kadar katiyyetle emindim.
Odann ortasnda yzm bir trl ayrlnaa raz olamadm scak
yataa dnm, bekliyordum. O zamana kadar ev ve yatak mef
humlarn bu kadar kuwetle anlamam, yatacak yeri olmamann
azabn tatmamtm. Korku, hiddet, uykusuzluk iinde perian,
perdesiz pencereden darya gz attm. Ay, dn akamki yerinde,
kavak aalarna srmalarn giydirmi, sakin ve ayn glmseyen
yzle bakyordu. Zelzeleden deil, bu sakin ve glmseyen yz
den bu skunet ve kaytszlktan, insanolunun yeryzndeki bu
korkun yalnzlndan korkarak odadan frladm. Fakat ge kal
mtm. lk sarsnt beni merdiven banda yakalad. Bu belki im
diye kadar olan sarsntlarn en kuwetlisiydi ve hemen arkasndan
94

ABDULLAH EFENOt'NN RYALARI

gelen uzak ve sar yklna sesinde btn bir ehri rtebilecek bir
kudret vehmedebilirlerdi. Tabii tekrar sokaa frladm.
Gecenin bilmediim bir saatinde, gzm ve belki de btn
vcudum uykudan ikin, burnumda yatann ve kendi tenimin
kokusu, tekrar bu suali kendime soruyordum. nmde nasl gei
receimi bilmediim bir gece ve heyhat, ertesi gnn imdiden
beni korkutan uzunluu vard. Yava ve dalgn, her admda deri
mi atiatacak kadar beni dolduran uykudan bir parasn kaybe
derek, mitsiz ve emniyetsiz yryordum. Ara sra yolda hemen
olduu yere uzamvermi insanlara basmak vehmiyle silkiniyor
dum. Uyuyan bir ehirde tek bana dolaan bir adamn yollar
hakkndaki fikri bsbtn baka oluyor. Zannederim ki bir ehrin
hakiki toporafyas ancak byle zamanlarda grlyor. O gece
Erzurum'u asl fzyolojisinde tandm zannediyorum. Ara sra ba
m kaldrp havaya bakyordum. Ay ancak biraz daha alalmt.
Fakat ayn sakin ve souk gzellikte, aydnlnn donuk eme
sini am, btn manzaray o kendisine mahsus hlya ve lm
iiriyle dolduruyordu. Eya, mstehzi ve zalim bir sihirbazn eline
verilmi gibi, btn izgi ve ekillerini deitirmiti. Her ey tann
mayacak kadar gzeldi. Bununla beraber bu gzellik benden o
kadar uzak, o kadar yabanc ve hatta dmand ki. . . Elimden gelse
gzlerimi kapar, yle yrrdm. Toprak, kendisine olan emniyeti
mi ykmt. Tabiada kolay kolay baramazdm. Toprak, zerinde
emeklediimiz, gezdiimiz, oturup kalktmz, hayat dediimiz
gln ve mustarip oyunu oynadmz ve sonra bir gn tekrar
kucana dndmz kat anay, bana bu zelzele geceleri ret
ti. Bir an iimden tyler rpertici manzarasyla bir dnce geti:
lleri kucandan frlatan toprak . . . Ve o zaman insanln btn
hayat bu korkuyla getii halde niin lm o kadar sk dn
mediini biraz hisseder gibi oldum; btn korkulannza ramen
onu bir dn gibi kabul ediyoruz diye dndm. Fakat en elemli
ve beni en ziyade korkutan dncem yar braklm bir yapnn

95

TANPlNAR

karsnda geldi. Bu, iki katl genie bir evdi. nnden geerken
birdenbire bam farknda olmadan saHadn ve kendi kendime
" Zavalllar! Ne yapyorlar, mr bu zahmete deer mi?" diye mni
dandn hissettim. Daha iyisi, ben bu szleri mrldandm. Ve
bende bulunan ikinci bir adam bunu farketti. te o zaman kendi
kendimden korktum. Zelzele maneviyatm bozmu, lm peime
taklmt; ve hakikaten ondan birka sene iin ayrlamadm.
Belediye bahesinin nne geldiim zaman yorgun ve peri
andm. Nasl oldu da buraya kadar hi farketmeden gelmitim?
Bunu dnrnee lzum yoktu. Bu yorgun ve uykusuz adam
ehir kendiliinden aa doru kaydrmt; ben tpk bir yoku
tan yuvarlanan ta gibi bu nisbi dzle gelir gelmez durmutum.
lk gzme arpan ey, o civardaki byk bir yalan yapt
bataklkta melmi iki manda karalts oldu. Bu mandalar -bura
da bunu sylemeliyim- Erzurum'da benim bir nevi fkrisabitim
olmutu. Gnn her saatinde onlardan biriyle karlar, srtlar
na ve hatta balarna kadar tadklar kurumu amur paralar,
pislik bakyeleri ile ve tepelerinin stnde bir kk kasrga gibi
dalgalanan kk hayvanlar kmesiyle bana byk ve csseli
olmann kefaretini btn mrlerince ekrnee mahkum byk
zavalllar gibi grnrlerdi. Bu sefer de onlar -her zamanki yer
lerinde bulmak ihtimaliyle- farknda olmadan aramtm. Eer
kahvede k ve hatta kalabalk farketmeseydim phesiz ki bu
tesadfn zerinde biraz daha dururdum. Fakat scak ay midi,
beni bu kendi kendime icat ettiim ac felsefeden ayrd.
nsanln talihsizlii zerinde deminden beri kafamda geen
ac dnceler, bana farknda olmadan bir nevi azarnet vermiti.
Hayatn iradesine ve kanuniarna kar isyan etmitim. Ve imdi
bu isyann ikinlii iindeydim. Onun iin kahveden ieri girme
dim, bahenin kuytu bir kesinde bulduum bir sandalyeye bir
nevi yarm ilah dargnl ile oturdum, yahut daha dorusu bzl96

ABDULLAH EFENDI'NIN RYALARI

dm. nk deminki serinlik imdi hakiki bir ayaz halini almt.


Yzm avaya dnk, hibir ey dnmeden somurtuyordum.
Yan batndan birisi:
- Efendi, u atei ver bakalm, diye seslendi.
Bu szlerle beraber plak ve kuvvetli bir kol aadan yuka
rya doru uzand. Biraz dikkat edince tandm: Tahsin Efendi idi.
Kendime bu gece iin en mnasip arkada bulmutum. Cigaram
uzatrken:
- Merhaba Tahsin Efendi, dedim.
- Merhaba! .. diye kuru bir cevap verdi.
Sonbahar otlarnn zerine yanianmasna uzanmt. Ba sa
koluna dayal, serbest kalan sol eliyle cigarasn iiyordu. Selam
ma mukabelesi o kadar ani ve kuru olmutu ki, bu tek kelimeyi
syleyecei yerde havaya bir el tabanca sksayd, yine ayn tesiri
yapabilirdi.
Tabii btn konuma arzulann yarda kald ve hatta bir nevi
rahatszlk bile duymaa baladm. Bununla beraber galiba bir
boalma gecesi olmal ki, tam ben yerimi terke hazrlanrken:
- Ne gzel gece, deil mi? .. diye tekrar sze balad, adeta bir
rya gibi. . .
Sonra geni bir nefes ald ve yere, bu sefer srtst ve upuzun
uzand. Gzleri apak, gkyzn seyrediyordu. Ne diyeceimi
bilmiyordum, tabiat takdir ederken ondan bir para gibi ot ve top
ran iine gmlen bu adama ne syleyebilirdim? Ayn sessizlik,
fakat biraz daha yumua, bir mddet srd. Sonra daha tatl bir
sesle kendi kendine mrldanr gibi:
- Tabiatn sessizlii, dedi, yle zannedildii kadar korkun bir
ey deil. Yalnz biz buna bir trl alamyoruz.
Ne kadar dzgn konuuyordu. Sze yarm kalm bir bahsi
tamamlar gibi balam, yle devam ediyordu:

97

TANPlNAR

- Biz, batakl dolduran kurbaalar gibi, mutlaka bu sessizlii


bozmak istiyoruz . . .
Cmlenin gerisi gelmedi, ban br tarafa evirmiti.
- Evet, dedim, devam edin.
Fakat cevap vermedi, yatt yerde dnd. Bu sefer yzkoyun
topraa kapanmt. Sonra birdenbire hi umulmaz bir eviklikle
frlad ve tam yanmda yere bada kurup oturdu:
- Bana bir nargile smarla, bir de sen i! .. dedi.
- Sizin iin hay hay, dedim . . . fakat bana dokunur, hasta olurum . . .
Alayl bir homurtu ile raz oldu. Beni beenmedii belliy
di. Nargilesi gelince bir de sandalye istedi. Kahveeinin getirdii
iskemleyi:
- yle bir efendice oturalm, diye altna ekti, sonra hakika
ten dman bir sesle bana dnd:
- Hasta olursan ne olur ki, dedi.
- Ne olacak, hi dedim, hasta olurum, gzel bir ey mi hastalk?
- Belki de lrsn, deil mi? diye yapma bir anne efkatiyle
malzun malzun sordu. Ah, sen lrsen dnya ne yapar? Zavall
dnyann sensiz hillini dn, aman kendine dikkat et . . .
Ve mtearrz bir hareketle paltarnun yakasn, souk alma
yaym diye dzeltti. Tabii bu manasz szleri kznadan dinlemek
kabil deildi.
- Niin, dedim, byle konuuyorsunuz, daha yeni grd
nz bir adama bu szler sylenir mi?
- Vah yavrucuum, vah! Neredeyse alayacak. . . diye alay etti;
bu kadar yumuak olduktan sonra insan ne diye yaamak zahmet
ine katlanr.
- Yumuak veya kat, dedim, bu dnyada yalnz ben mevcut
98

ABDULLAH EFENDi'NN RYAlARI

deilim ya . . . Benim gibi ve benden zayf milyarlarca mevcut var,


hepsi yayor ve hepsi lyor.
Ve byk bir ima kasdyla ilave ettim:
- Benden kuwetliler de beraber. . .
- phesiz, dedi, phesiz senden yumuak ve zayflar da var.
Fakat onlar hadlerini biliyorlar . . . (Gzleri yar karanlkta ate gibi
parlyordu) . Sen cssene bakmadan kainat fethe kalkmsn . . .
Dolduracan ukurun dnda iin ne?
Benim ahsrnda btn insanlkla konuuyordu. Sesi ok
geni bir kalabala sylyormu gibi tok ve yksekti. Oyunu oldu
u gibi kabul ettim.
- yi amma, dedim, bunda muvaffak da oluyoruz!
Mthi bir kahkaba savurdu:
- Muvaffak m, dedi, nerede, ne vakit? Nasl? .. Hangi muvaffa
kiyet. . . Srtnda bit gibi yaadn devin msamahasndan bir an
dar kabildin mi? Hayat mtemadiyen lmn zaferini teganni
ediyor. Sen kck ban sallayp gernee alyorsun!.
Mmkn mertebe yava ve tatl cevap verdim:
- Yaamann ve sevginin zaferleri de var, dedim. Hem de tabi
atn deimez kanunlar iinde!
Szm bir el iaretiyle kesti:
- Vehim, dedi . . . Hayat, lmn erefine yazlm bir kaside
den baka bir ey deildir. Gne bir mezarlktr ve toprak . . . ve
biz . . .
Btn bu sama sapan eyleri o kadar dorudan doruya
kalbin yolunu bulan bir sesle ve o kadar emniyetle sylyordu ki,
yalvarnaa mecbur oldum:
- Susunuz, dedim. ok rica ederim, susun, btn bunlar
niin sylyorsunuz. Hem sylernee ne hakknz var?. .
Fakat o beni dinlemekten ok uzakt. Cokunluunun e n yk99

TANPlNAR

sek haddinde ayaa kalkm, bir eli ay masasnn stnde, smsk


kst tekisi yarm bir iaretle yukarda bir ey gsterir gibi omu
zunda, acayip bir vaaz ve tehdit vaziyetinde dimdik duruyordu:
- Sana tekrar sylyorum. Her ey, hepsi lmdr. Her ey
ondan gelir ve oraya dner. . . Biz, btn bu grdn eyler -eliy
le etraf gsterirken, ayayla otlar eziyordu- her ey, hepimiz,
byk ve muazzam bir kadavrann zerinde gezinen kurtlarz . . .
Anlyor musun? Kadavra kurtlar . . .
N e yapacam armtm. Btn soukkanhlm toplaya
rak:
- Niin bu kadar baryorsunuz? Oturunuz, btn bunlar
oturduunuz yerden sakin sakin de anlatabilirsiniz, dedim.
Bir mddet durdu. Donuk aydnhkta yz izgilerinin deiti
ini farkediyordum; sonra gayet yava bir sesle:
- Evet, dedi. Hakknz var; yava konumak daha iyi . . . Hem
sizi de korkutmu olmam . . .
Kirndi b u adam? Bir lm peygamberi mi, yoksa insanlar
artmaktan holanan bir budala m? Bu uursuz kula ne diye bu
gece karlamtm.
Oturdu. Nargilesinin yere den marpucunu elimden ala
cak bir skunetle ald ve yine o eski skuta gmld; sonra birden
bire tekrar ve ok tabii bir tarzda konumaa balad.
Erzurum'dan yarn sabah gideceini, ehirde can skldn
syledi:
- Biraz dolamal, dedi. Sonra zelzeleye atlad, kendisine,
gelirken grdm acayip manzaralar anlattm. tki gecedir, bu
kahveden ayrlmad iin bir ey bilmiyordu. Ben szm bitirin
ce alay etti:
- Demek ki imdi btn ehir bana benzedi. . . O halde muhak
kak gitmeliyim.
Ve sonra ayn eviklikle birdenbire ayaa kalkt:
1 00

ABDULlAH EFENDI'NIN RYAIARI

- Allahasmarladk, efendi, dedi, kusura bakma cotuk . . .


Hi acele etmeden, arkasna bakmadan yola koyuldu ve biraz
sonra bahenin gdk fdanlarnn, gecenin alaca glgelerine
kart noktada kayboldu. Onu bir daha Erzurum'da gremedim,
nereye gittiini kimse bilmiyordu. Yalnz muhakkak olan bir ey
varsa, bu lgn adam bana gzel bir ders vermiti. Acele acele evi
me dndm ve derhal yataa girdim. Bu lml dnya uykusuz
kalnaa demez di. . . *

Her Ay,

nu.

, Nisan 937, s. 35- l48.

101

EVN SAHiBi
-Bir hastahanede bulunmu cep defterinden-

Yatak olduka geni . . . Ben bir kenarna uzanyorum, o bir


kenarna . . . O, yani hastalm. Bundan evvel de geni yataklarda
yattm; yanmda yine yatak arkadalarm vard; mitlerim, hlya
larm, vehimlerim, gndelik ac ve kederlerim srasyla geceleri
me arkadalk ederlerdi. Fakat bu sefer onlarn hepsinden, hatta
byl gzleriyle en musrr olan arzudan bile ayrldm. imdi
hastalmla ba baaym. Onu, anlalan, ge doan bir ocuk
gibi yllarca kendimde gezdirdim. Belki bu yzdendir ki bana hi
yabanc gelmiyor. Bu geni yatakta yan yana, hatta kucak kucaa
yatyoruz; ayaklarmn ucunda hararetim var. Kk, siyah, sokul
gan bir kpek gibi orada, ayaklarmn ucuna kvrlm yatyor. Ara
sra ince, uzun ban uzatyor, ellerimi yalyor. Ah, bu yapkan,
scak yalama . . . Sanki erimi kauuktan bir eldiven gibi onu giyini
yorum. Sonra yava yava bu okama btn vcuduma dalyor,
ayn musr, scak ve bunaltc dil btn vcudumu ayn yapkan
unsurla giydiriyor.
Hastalmla ben, birbirimize o kadar sadz ki en ufak bir
dncem bile ona yabanc kalamyor. Btn hayat, seven bir in1 02

ABDULlAH EFEND'NN RYAIARI

san iin nasl hep sevgilinin ba etrafnda toplanrsa, benim iin


de her dnce onun etrafnda toplanyor. Ve hibir ey bu dn
ceden beni ayramyor; hatta evvelki gn koridorun bir banda
grdm daire mdrmzn ask ve kibirli yz, insana derhal
koparmak arzusunu veren sevimsiz byklar bile, bir andan faz
la beni igal etmedi. Yarabbim, bu byklar; ve onlarn kk bir
akrep yavrusu kuyruuna benzeyen ular. . . Amma bu sefer halin
de bir nevi yumuaklk yok deildi. Hatta ikinci karlamamzda
beni glerek selamlamaktan bile ekinmedi. Bunun sebebi galiba
hastalnn ehemmiyetsizlii olacak. Sa aya hafife burkulmu;
birka gn hariciyede stirahat edecekmi . . .
Hafif bir ayak burkukluu . . . Her trl straptan byk ve dev
csseli bir ar kovan gibi uuldayan bu acayip yerde bylesi bir
rahatszln ne ehemmiyeti olabilirdi? Bir hastahanede, darda
ki mevki ve payelerimiz, servet ve imkanlarmz nasl birdenbire
ikinci derecede kalyor; bunu kibirli dosturnun beni hrmetle
selamlayndan anladm. Elbette ki burada, herkesin strabyla
daha evvelden tayin edilmi hususi bir mevkii vard ve ben dok
torlarn ba saliayarak teselli ettikleri hastalmla onun birka
metre stnde idim. Evet, daire mdrmz btn hviyetinden
akan ehemmiyetine ramen birdenbire, sadece birka gn topal
ladktan sonra iyileecek, yedinci, sekizinci derecede bir hastadan
baka bir ey deildi. Onun yan banda tasavvur edilmez aclarla
btn bu souk duvarlar dolduran, eyann kaytszlna adeta
insani bir rperme sindiren ne mhim hastalar vard. Bunlardan
bir tanesini yeni geldiim zaman tandm. Beni ilk yatrdklar
kouta ve benden iki yatak tede yatyordu. Gece sabaha kadar
haykrd. Eminim ki bu lklar benim gibi btn hastahane halk
duyuyor, ve her defasnda, bir trl alamadklar iin hepsi bir
den yattklar yerden perian frhyorlar, dimdik olmu salar ve
rtler zerinde kilidenmi parmaklaryla rkek ve biare etrafta1 03

TANPINAR

rna bakyorlar, korka korka onu dinliyorlar ve sonra belki sonun


cusudur midiyle tekrar yataklarna uzanyorlar, kendi sz ve st
raplarna ok rahat ok dinlendirici bir ey gibi gmlyorlard; ve
bunda da haklydlar, hibir strap bu korkun ses kadar mthi
olamazd; her strabn sonunda nihayet lmn kurtulu kaps
vardr; onun aralndan maddeye vaat edilen skut sezilir; fakat
bu ln, bir sonsuzlua doru uzanan dehetinde insana l
mn tecrbesini bile unutturan bir ey vard . Insan onu dinlerken
ister istemez bu acy lm bile dindiremez diye dnyordu.
Bu deri ve kemik yn, bu yaral hayvan ln bu kadar meb
zul bir surette kendinde nasl bulabiliyordu? Bu kadar keskin bir
strap acaba herhangi bir uurla beraber yryebilir miydi? Ertesi
sabah onu nisbeten sakin bir halde grdm, "uyuyor" diyorlard;
rludaklar mtemadiyen titriyordu ve darda kalan sa eliyle bir
saat rakkas kadar muntazam bir ekilde, stndeki battaniyeye
vuruyordu. Herkes gibi ben de epeyce ey grdm. Belki bunlar
dan birounu unutabilirim. Fakat kendi strabn bir nabz gibi
muntazam sayan bu sapsar ve zayf elin faciasn hibir zaman
unutamam.
Hastahaneye geldiimin nc gn ld. zerinde beyaz
bir rt, onu sedye ile yanmdan geirdiler. Ne kadar alelade bir
ey olmutu; sanki btn hviyeti boalmt. O hastalnda, has
tal onda, birbirini tketmilerdi. Korkun bir tanrnn terkettii
erden pten bir vcut, imdi alelade eylerin talihini paylana
a gidiyordu. Bu adamn btn bir hastahaneye, yzlerce insann
gece ve gndzne hkmeden ahsiyetini yapan neydi? phesiz
ki hastal. Bu hastalk konutuka hepimiz susuyorduk; ve o sus
tuka biz kulaklarmz kirite onu bekliyorduk.
Bunlar phesiz ki korkun eylerdir ve doktorlarn bana
bunlar fazla dnmememi sylemekte haklar var. Fakat ben ki
1 04

ABDULlAH EFENDI'NIN ROYAlARI

lnierin en korkuncunu yllarca kendi etrafmda ok sk bir hava


gibi teneffs ettim; bu dehetler bana o kadar yabanc gelmiyor.
nk ben gen annemin lmn, yar deli bir Arap halayn
dan btn ldrtc teferruatyla senelerce dinledim; ve saadetili
Raif Paa Hazretlerinin bakr al renginde bir kte benzeyen
vcudunu rahat deinde seyrettim. Ayrca bu korkun lmn,
onun etrafnda yllarca nasl bir srarla gezdiini gzlerimle gr
dm. Artk imdiden kendi lmmn eklini de tahmin edebi
liyorum. nk ben, doktorlar ne derse desinler, onlarn anlad
ekilde lmeyeceim. Ben Raif Paa ailesinin lmyle leceim.
Ve dorusunu isterseniz, bu lm btn insanlarnkinden ayrdr.
Onun muhteem korkulan, esiz rpermelerle dolu uykusuz gece
leri, souk ve azapl terleme saatleri vardr. Ben bu lm yllarca
beraberimde gezdirdim. Uyurken bamn ucunda o bekledi. Uya
nnca, etrafmda bana ilk glen manzarada benimle ilk konuan
o oldu. Mektepte kitaplarnn sayfalarn benim iin o evirdi. Ve
daha byk yalarda ilk buselerin lezzetini tadarken, omuzunun
zerinden yine onun keli ban uzanm grdm.
Musul'da, evimizin sofrasna o, her akam, bizimle beraber
otururdu. Zaten bu koca kona asl dolduran o deil miydi? .. Ne
yetmilik bir vezir olan dedenin nianlarla dolu geni bir tahta
perdeye benzeyen gs, ne ihtiyar dadnn gm ssleri dkl
m bir abanoz ekmeceyi andran buruuk ve simsiyah yz, ne
de kadn, erkek bir sr hizmetinin bir fsltdan ileriye gitmeyen
sesleri bu evi dolduranazlard. Onlar gibi ahrlardaki cins Arap
atlarnz, kafeslerinde yekpare bir mevsim yaayan acayip renkli
kular, hatta ihtiyar dedemin ellerini kanatineaya kadar srtnak
tan holand byk kpekler bile, bu acayip ve daimi misafirin
yannda bir maske kadar sessiz grnrlerdi. O her vakit grn
mez ve yalnz, kokusundan nevcudiyeti hissedilen eya gibi, ii
nizdeki korkusuyla bize kendisini hatrlatrd. Fakat bazen birden
bire bu sktu krar ve en geni sesiyle konumaa balard.

l OS

TANPlNAR

lte o zaman atlar, yemliklerinde cins ve sinirli balarn uza


tarak tepinmee balarlar, ceylanlar narin bacaklarnn stnde
titreyerek sakulacak bir ke ararlar ve orada o gzel gzlerinden
sessizce byk ya damlalar aktrlard. Kular kafeslerinde ac
ac terek kanatlarn akrdatrlard. Ve ben korkudan mecalsiz,
fakat meraktan da kurtulamayarak sadece bir rperme olan bu an
tanmak ve tatmaktan memnun, dedemin veya dadrnn boynuna
atlarak katla katla alardm.
Korku, akam oldu mu, evimizi kk ve tehlikeli bir deniz
gibi istila ederdi. Onun, annemin ldn syledikleri, her
zaman iin kapal odadan siyah dalgalarla ykseldiini, kabarp
byyerek etrafmz aldn ka defa gzlerimle grdm. Bu
anlarda btn etrafmdaki ehreler, bir enginde rastlanan gemi
klar gibi uzak ve gurbetli grnrlerdi. O kadar onlar bir daha
grmeyi mit etmezdim.
K geceleri benim iin btn bir rperme idi. Oturma saatleri
sona erip de dadmla odamza kapanr kapanmaz, glnln
bugn bile sylernee kolay kolay dilim varmayan, esrarl bir ayin
balard. Dadm, elinde byke bir lamba, banda bilmem niin
o kadar mufassal ve hacimli sard bir yn sarg, sonralar hibir
kitapta veya sofu aznda tesadf etmediim birtakm dualar oku
yarak, aday ke bucak dolar, her eyin stne eilip kalkarak,
yatak, minder, kanepe, yastk her eyi yerinden aynatarak okur
flerdi. Bu duann kelimeleri o kadar garip ve yabanc eylerdir ki
odamzn, dadmla beraber gidip gelen byk glgelerle dolu ses
sizliine, onlar adeta bilinmez yldzlardan getirilmi acayip parl
tl, henz denenmemi hassalara malik esrarl talar gibi teker
teker dtke, benim etrafta olan alakam yava yava kesilir;
iinde dadrnn petrol lambasnn yla prl parl parlayan siyah
yznn, bir gece yars gnei gibi kmldadn, uyku ile uya
nklk arasnda, ok defa dardan gelen en kk ihsaslara bile
1 06

ABDULlAH EFENDI'NIN ROYAlARI

ak, bir rya balard. O zaman btn, o biraz evvel diniediim


yabanc tnnetli kelimeler, allmam hecelerden doan hviyet
lerinin muhayyilemde brndkleri renk ve kyafetlerle etrafn
sararlard. Bana hibir kmldama ve itiraz hakk vermeyen evik
hareketlerle beni geldikleri mehul aleme, odamza, esrar ve has
salarn tadklar o mehul ve uzak yldzlara gtrrnee alrd.
Ve ben son bir gayretle onlarn elinden kurtulup uyandm zaman
dadm uyumu bulurdum.
Beni ekseriya bu gecelerde bykbabamn darda gezinen
tok damlal ayak sesleri uyandrrd. Dedem, kznn lmnden
sonra, evin iini istila eden vehim yznden bir yerde uyuya
maz olmutu. Elindeki kuty bir yast hemen daima karnnn
stnde tutarak muttasl odadan odaya dolard. Zaten gece oldu
mu, onun yorulduu zaman istedii yerde yatabilmesi iin selam
lktaki sofadan bizim odamza kadar, koca evin her tarafna batta
niyeler, yastklar konulurdu. Onun ayak sesleri, ocukluk seneleri
mi bir hastalk gibi drt bir yanndan saran byk vehim ve esrar
kaynayd. Uzun k gecelerinde herhangi bir sebeple uyandm
zaman, uyku ile uyanklk arasndaki o ksa boluktan, yattm
odaya ve yaadm zamana ancak onlarla, yahut onlar bulama
mann verdii zntyle dnerdim. Gitgide bu yle bir terbiye
olmutu ki, sadece kulamla uyanrdm, diyebilirim. Yamurlu
veya rzgarl gecelerde bile, etrafmdaki grlt iinde, yattm
yerden bu ayak seslerini kalabalk bir caddede kaybedilen bir dos
tu arar gibi arar, bulur ve onlarn vastasyla dedemi evin herhangi
bir noktasna yerletirirdim. nk bu sesler, evin sszl iinde,
karanlk ve bo gecede parlayan mnzevi aydnlklar, yahut eski
kale nbetilerinin saat balarnda yksek sesle tekrarladkla
r parolalar gibi, uzaklklar, yaknlklar ile benim iin btn bir
mesafe ls vazifesini grrlerdi ve ben onlar dinlerken geldik
leri istikamete, akislerinin yavalna veya tokluuna gre, kendi
kendime: " imdi annemin odasnn nnden geiyor, kendi oda-

107

TANPlNAR

sna girdi, selamlk tarafndaki sofadan geliyor, biraz sonra bura


dadr. " gibi ok defa doru kan tahminler yapar ve ancak ondan
sonra, gnn ve dncelerimin kervanna tekrar kathrdm. Evet,
ancak ondan sonra, o gece uyumadan nce diniediim masal,
dedemin bana anlatt eski muharebe, stanbul' dan geldiini,
fakat henz postadan alnmadn dn akam sofrada iittiim,
hediyeler -ki bana ait olanlar hemen daima annem tarafndan
gnderildii iin mevcudiyetlerine daima bir mehul ve esrar cazi
besi karr ve hayatma bir servilikte aan iekler gibi, bir nevi
siyah uurum korkusuyla girerlerdi- selamhkta ilk defa grdm
ve siyah kehribar gibi parlak sakahndan, keskin baklarndan rk
tm misafir, yarn yapacamz at gezintisi, yahut beni nsafir
lie gtrecekleri eraf evi, -salar altn dizileriyle rlm, uzun
entarili, ince boyun! u, ihtiyar saray kalfas veya gen hindi vakarl,
sklgan ve yaygarac kk kzlar; hemen hepsi nianhm olduu
nu iddia ederek beni sktran, okayan dolgun gsl tazeler ve
bir yn orta yal hanm- beni megul edebilirdi.
Bunlar gibi, gnn her saatinde tek cmlesini, sert bir ceviz
gibi tepemde kran papaann daha evvel yaadna katiyede
emin olduum insan hayat ile, evin her kesinde birkama bir
den tesadf edilen byk ay kutularnn zerindeki Japon veya
in ii resimleri, bulutlarla yar rtl, derinliklerinde hayali ley
lekler ve zmrtankalar dolaan bir gk altnda, uzak ve tepeleri
gnele yaldzl dalarn ereveledii bir manzarada gezinen,
yahut mucizeli berrakl iki ince izgiye emanet edilmi bir
su banda dnen, muski fasl yapan, zarif izgili, uzun etekli,
kenan yldz zrhl lacivert veya nariei renginde ipek manto
larn giymi, ekik gzl, ay tenli gen kadnlar veya kzlar,
murakabelerinden hikmetten ziyade aksilik taan ask yzl, sey
rek sakall hakimler, ellerindeki ay fincanlarndan halka halka
ykselen dumana bir ak hatras gibi eilmi narin endaml deli
kanllar, uzun firkete, zarif emsiye, ayaklara dolaan etek, ince

1 08

ABDULLAH EFENDI'NIN RYALARI

kayk biimli pabu, her nevi saz; ve hepsinin birden insana ver
dii acayip, byl bir uzak memleket dasslas. . . Velhasl ocuk
yam dolduran hayal-hakikat bin trl ey ancak ondan sonra
hatrma gelirdi.
nk bu ayak seslerini, her zerresi ayr ayr uyuyan bir byk
konakta tek bana dinlemek ve onlar sustuu zaman samiann
tesindeki bir hisle, evin iinde onlarla beraber yrmek, onlarn
uzak ve yakn akisleriyle etrafta bulunan her eyin perde perde
canlandn, birbirine bin trl alaka ile birletiini duymak haki
katen korkun, hakikaten vehimli bir eydi.
Bu ihtiyar adam hibir ey sylemeden, dudaklarndan tek
bir ikayet karmadan, sadece bu bitmez tkenmez gezintisiyle,
damlal ayaklarn srye srye, btn evi, btn geceyi stra
byla dolduruyordu.
Bugn aradan uzun yllar getii halde bu ayak seslerini,
zaman zaman peinde srkledii vehimler, rpermeler ve keskin
aclarla yine iimde buluyorum. Kimsesiz otel odalarnda demir
karyolal, yrtk keeli fakir pansiyonlarda, hatta imdi yatmakta
olduum bu hastahane kouunda, keskin ksrk nbetlerinin
ve souk terierin beni uyandrd gece saatlerinde, onlar uzun
yllarn arkasndan yine ziyaretime geliyorlar, etrafmda, kuru yap
raklarn ve dallarn atrdatan ac ve lm orman iinde, birden
bire onlarn aksini nabzmda saynaa balyorum.
O zaman etrafmdaki her ey deiiyor, bu renksiz duvarlara
gemi hayatmla birleen bir scaklk siniyor, etrafmda dalgn
uyuyan veya strapla kvranan ehrelerin yerini ocukluk yllar
rnn saadetini yapan yzler alyor; yllardr iinde yaadm demir
gibi sert kimsesizlik birdenbire yumuuyor ve ben rahat rahat akan
gzyalarnn arkasnda daima solgun ve beyaz bir hayalet gibi
bulduum anan ve ksa bir zaman iin bana gzelliin cennetini
aan gen ve gzel kadn gryorum.
1 09

TANPlNAR

Bu gecelerden birindeydi. Dedemi yattm yerden uzun uza


dya takip etmitim. Onun btn evi damlah ayaklaryla dola
tktan sonra annemin odasna girdiini biliyordum. Birdenbire
dayanamadm. Anlatlmas ok g bir nevi duygu ile, daha iyisi,
insan ldrecek kadar kuvvetli bir merhamet duygusu ile yerim
den kalktm. llle onu grmek, bir eyler sylemek, hi olmazsa
bam geni, tknefes gsne dayayarak alamak istiyordum.
Yava admlarla ve korka korka annemin odasna kadar gittim.
Odann kaps yar akt. Dedem elindeki lambay keye koy
mu, kendisi annemin yata nnde diz st oturmutu. tk nce
anlayamadm. Fakat biraz sonra grdm eyi btn mrnce
unutamayacam. Dedem, yatan nnde, kucanda tuttuu bir
ta bebee ninni sylyordu. ok defa sert ve daima kendisine
hakim olarak iittiim bu sesin, kendisini yumuatmaa alma
s kadar hazin olan pek az ey grdm. Ara sra ninniyi kesiyor ve
bebee ocuk azndan hitap ediyordu. Bunlar annemin ocukluk
lgatndan hafzasnda kalm kelimelerdi. Bunlar sylerken sesi
nin ald inhina hakikaten dayanlmaz eydi. Ara sra bir hkrk
la bu ses kesiliyor ve ban kznn yatana dayayarak alyordu.
Ben, olduum yerden, onun geni omuzlarnn sarsldn gr
yordum. Daha fazlasna dayanamadm: Ben de rahat rahat aiaya
bilmek iin yatama gittim.
Yaz gecelerinin biraz da o memleketlerin havasndan gelen
baka trl bir bys vard.
Akl artan tesadf ve imkanlaryla, bana bir lahzada her
eyi unutturan masallarda, itikleri ilalarn sihriyle eme lle
lerinden szlp kaybolan adamlar, konuan hayvanlar, ehza
deleri kanatlarnda tayan zmrtankalar, yer altnda mcevher
tavanh, sam altn stunlu saraylarda gzyalarnn ineisiyle gergef
ileyen mahpus kzlar, onlar kurtarnaa gelen aptal grnl
zeki Kelolan'lar, hazinelerin kaps nnde reklenmi yatan
mercan bakl ylanlar gelir giderler, mthi bir hareket kalabal
1 10

ABDULlAH EFENOt 'NN RYAIARI

iinde bizimkine hi benzemeyen maceralarn yaarlard. Dadm


bunlar anlatrken, birdenbire uykusu basar, son cmleler bir
birine karr ve szn ak gece yolculuklarnda rkerek duran
atlarn silkiniiyle durur ve benim "E sonra ... Sonra ne olmu?"
diye sorduum suallere ok defa keskin bir homurtu cevap verirdi.
Ben ocuk muhayyilemde bu bitmemi hikayeyi bir mddet geve
ledikten sonra, gzlerim bu memleketlerde bsbtn baka bir
revnakla parlayan byk yldzlarda, kahramanlar ben ve annem
olduumuz baka bir masala dalardm.
. . .

Annemi hi grmemitim. Fakat dadrnn ve btn ev halknn


anlattklar eylerle ona kendim iin hususi bir ehre vermitim.
te bu masallar, hep onun iin diniediim eylerle okuduklarnn
ve grdklerimin terkibinden yaplm bu hayali ehrenin etrafn
da dnerdi. Onu kah mermerden bir yeralt saraynda kumral ba
n beyaz gergefine emi, mustarip ve sabrsz alar tasavvur eder
ve bu yeralt sarayndan onu kurtaracak tlsm bana retecek
olan dervii ve beni o saraya alan kuyunun azna kadar gt
recek esrarl kuu beklerdim. Bu kuyunun dibinde siyah ve beyaz
koyunlar vard. Ben en irkin ve huysuzu olan siyah koyuna bin
rnee alacaktm. Fakat bu, her nedense, daima imkansz olur,
nme muttasl beyaz koyun kard. Ve ben nihayet siyah koyu
nun srtnda ve annemin mahpus olduu saraya giden yeralt yolu
yerine onun tam zdd olan bir yolda, yldzlar arasndaki korkun
uurumlar, azndan kpkler saan binernin sraylaryla
geer grr ve bu hzn ba dndrc zevki iinde onu unuttu
umu zannettiim iin mustarip ve perian, ne zaman baladn
bilmediim uykudan silkinerek uyanrdm. Sonra yine tekrar, fakat
bu sefer baka bir ekilde, ayn rya balard. Yine annemi, dinie
diim masallarn diyarnda yz srtndaki gmlekten daha beyaz
ve solgun, uyumu grrdm. Karsnda byk ve siyah bir ylan,
gzlerinin dondurucu parltsyla muttasl ona bakard ve bu baklll

TANPlNAR

n souk parlts, bir kere karlatktan sonra beni de braknad


iin ben de uyuyakalrdm.
Ah, o gnahsz yata bana telafisi kabil olmayann azabn
tattran bu ryalar. . . Bir daha gremeyecein bildiim o mem
leketlerin scak ve aydnlk geceleri. . . Onlar ar ahengiyle doldu
ran rpertici sesle, lm; gizli olduu bir taraftan bayltc ve ar
rayihalarn gnderen gzle grnmez; fakat elle tutulacak kadar
yakn bir bahe yapan durgun ve hznl hava, sonra yldzlar, irili
ufakl parltlaryla ryalarma dolan yldzlar ve her sabah uyan
madan nce, onlarn benim yetim ocuk hayalimde ald acayip
ekil . . . Kehkean csseli, siyah derili, yldz pullu ylan, annemin
boazna sarlp ldren ylan, evimizin sahibi, dncemizin
efendisi, btn bir ev halkna her trl gndelik hareketlerden,
her geeeki ryalarna varncaya kadar hepsini tayin ve kabul etti
ren korkun eser, harikulade mevcut. . .
Hakikat u ki evimizin adeta kk ve ehli bir mitolojisi, nfuz
dairesi ailemizi gemeyen bir nevi hususi dini vard. Ylan bu din in
tek ma budu idi. Btn hayatmza tasarruf eden bu ilahn kendine
gre ibadet tarzlar, ayinleri, ke bucaklara akam oldu mu dk
len erbederden ibaret adak ve kurbanlar vard. Dadm bu acayip
dinin bir nevi ba rahibesi, merasimi tanzim ve ona riyaset eden,
Hakim-i Mutlak'n btn srlarna aina olduu her hareketinden
belli olan byk vakf idi. Dedem, ben ve evin dier sakinleri onun
bu hususta bir dediini iki etmeyen saf abidlerdik. Bununla bera
ber, bu din sadece evimize inhisar etmese gerekti. nk ylda iki,
defa uzak yerlerden geldii sylenen eyhler bizde haftalarca
kalrlard. Bu srada evimiz, okunmu sularla batan aa temizle
nir, biz de ttsler zerinden geirilirdik. Ayrca annemin ld
sylenen oda alr ve sadece dedemin gz nnde temizlenirdi.
Fakat bu yaplanlarn hibiri akam oldu mu, o byk ve kark
korkunun btn evi, byk bir ku gibi kanatlarnn altna almas
na mani olamazd.
1 12

ABDULLAH EFENDI'NIN RYALARI

lin fenas, btn bunlarn dayand bir taraf, reddedilmez


bir hakikat de vard: Annemi bir ylan ldrmt ve bunu yap
madan nce ona bu felaketi, hatta daha byklerini haber ver
miti. Bu inanlnayacak kadar garip bir hikaye idi. Annem daha
henz kk bir kz denecek yalarda iken odasnda her yalnz
kalnda byk, siyah bir ylan, bir trl bulunmayan bir delikten
karak karsna gelir, gzlerini zerine dikerek onu seyredermi.
Annem onu grr grmez lklar atar ve yrrnee dizlerin
de takat bulamad iin olduu yerde baylr kalrm. Btn ev
halknn gayretine ramen hayvan bir trl yakalanmam. Fakat
zaman getike annem de kendisine alm ve aralarnda bir nevi
dostluk teekkl etmi, hemen her gn birka saati, bu mnase
betsiz ve inat misafirle geermi. Bu suretle dostluunu annerne
kabul ettiren hayvan, yava yava geceleri ryalarna da girrnee
balam ve bu devam ettike annemde inziva merak, sinirlilik,
dalgnhk gibi gayritabii haller ba gstermi. Dedem bu can sk
c halden kurtulmak iin annemi bir mddet days ve annesi ile
beraber stanbul 'a gndermi. nk kendisi mabeyinden izin
alamad iin Musul'dan ayrlamyormu. O da bu esnada eski
evimizi satm, yerine benim iinde doduum kona satn alm.
Seyahat annerne ok yaram, gelimi, gzellemi, kk bir
ocuk olarak gittii halde adeta gen bir kz olarak dnm. Tabii
ylan bu yolculukta onu takip edemedii iin grnmez olmu.
Geceleri de ryalarna girmemi. Yalnz bir defa, o yaz geirdik
leri Rumelihisar'ndaki bir akraba yahsnda, akamst kapnn
eiinde, eski fikrisabitine benzeyen bir karaltnn ieriye kayar
gibi olduunu grm ve iin garibi, ertesi sabah evi temizleyen
hizmetiler yerde, tam onun yatt odann karsnda bir ylan
gmlei bulmular, fakat tembihli olduklar iin kendisine hibir
ey sylememiler. Aradan iki hafta geer gemez annemde bir
deiiklik balar, neesi kaybolur, gnlerini bilinmedik bir ey
bekler gibi dalgn bir sessizlik iinde malzun malzun geirir.
Ne sandal safalarndan, ne araba gezintilerinden, ne de yeni yeni
1 13

TANPINAR

peydahlad ve ok sevdii, yat olan gen kzlarn sohbetinden


lezzet alabilir. Hatta yeni balad tambum bile brakr; daima bir
an evvel Musul'a dnmeleri iin yalvarrm. lik nce aldrmazlar,
fakat yava yava bu halin bir nevi melankoli eklini aldn ve
gen kzn hakikaten sararp solduunu grnce bir, iki doktora
giderler, okuturlar, fletirler ve faydas olmadn anlaynca ister
istemez yola karlar. Garibi u ki bu yolculuun daha ilk gnn
den itibaren her ey deimi, gen kz neelenmi, shhati dzel
mi ve bu hal, yol boyunca gittike artm. Hele son gn sevinci
hakiki bir vecd halini alm. yle ki yz saadetten parlyormu.
Kendilerini bir gnlk menzilden, Tellafer' den karlayan de dem
bunu bir shhat alameti sand iin son derecede memnun olmu
ve Nebi Yunus'a geldikleri zaman birka kurban birden kestirmi,
hlasa dost ve ahbap sevinci iinde, gen kz adeta bir kralie gibi
karlanm. Annem yeni evi pek beenmi ve artk ninem kendi
sinden ayrlmak istemedii iin bir odada yatmaa balamlar.
Fakat geldiinin daha haftas gemeden ylan tekrar meydana k
m. Bu bir ikindi saati imi, annem haremin avlusunda, havuzun
yanndaki byk nar aacnn altnda oturmu, bir ey iliyormu,
birdenbire ylan karsnda grerek baylm. kendisini orackta
baygn bulan Glbuy kadn yllar sonra bu vak'ay hi deimeyen
u cmlelerle anlatrd:
"Sanki boulmaktan korkuyormu gibi iki eli boaznda idi.
Fakat yznde ne bir korku hali, ne de baylnalarda grlen o
katlk vard. Ben geldiim zaman tatl tatl, ml ml uyuyordu.
Kr olasca da karsna gemi, onu seyrediyordu. Sanki dersin bir
ak, yle gz gzlerinde . . .
"

Ylan onu grnce hi tela gstermeden ekilmi gitmi ve


biraz sonra gen kz, gerine gerine, adeta glmseyerek uykudan
uyanm, grd ryay aniatmaa balam.
O zamana kadar biraz dedemin ve biraz da ninemin basire
tiyle kendini tutan eneler, bu hadiseden itibaren ilernee balar.
1 14

ABDULLAH EFEND'NN RYALARI

Vak'a halka mahsus efsanevi tefsirini bulur: Ylan iyi saatte olsun
lardandr ve annerne aktr ve birdenbire Raif Paa Hazretlerinin
kerimeleri Suphiye Hanm emsalsiz bir masaln kahraman olur.
" Hele durun, derler, biraz sonra ylan ona asl kyafetiyle de gr
nr." Ve nitekim birka gece sonra ryasnda annem bir esmer
delikanl grr. tk nce divanhanenin kaps nndeymi, arka
s dnk olduu iin yzn gremiyormu. Kimdir bu yabanc
delikanl diye dnrken birdenbire geriye dnm, o zaman
baklarn grerek onu tanm ve uyanm. Bu ryay dier rya
lar takip eder ve ylan eskisi gibi annemin gndz ve gece hayatna
hakim olur. Fakat bu sefer shhatine o kadar tesir etmez, neesi,
itah yerindedir; denebilir ki istisna iinde tabii bir hayat yaar.
Bununla beraber ne de olsa btn bu olan biten eyler dedemin
rahatn karr. Artk azn bak amaz olur. Bu halin nne ge
mek iin Badat'tan, stanbul'dan doktorlar getirtir. Dostlaryla
konuur. Btn fikirler bunun alelade bir isteri vak'as olduunda
ve n ancak bir evlendirme ile alnabileceinde birleir. O zaman
Musul'da bulunan bildik bir ailenin tek oglu bir memurla anne
mi nianlarlar, birka ay sonra da nikah ve dgnn yaplmasna
karar verilir. Nian gecesi Suphiye Hanm'a ryasnda ylan tek
rar grnr ve bu nian bozmasn, bundan byle kendisine ait
olduunu, baka herhangi bir adamla birleemeyeceini, buna
raz olmayacan, byk felaketiere sebebiyet vereceini syler,
hatta niann bozulmas iin gn mhlet verir. Gen kz ertesi
sabah ve gn, gece aglar, yalvarr, yakarr, "Bana kymayn,
hayatmla oynuyorsunuz!" diye szlanr, fakat kimseye derdini
dinletemez. nc gece ylan tekrar ryasna girer, fakat bu sefer
malzun bir delikanl kyafetindedir; uzun uzadya onun yzne
bakar ve "Artk beni daha mhim iler olaca zaman greceksin."
diyerek kaybolur.
Bundan sonra evde gayritabii birtakm haller balar. Btn
ev halkn mthi bir korku, bir asabiyet istila eder. Akam oldu

l lS

TANPlNAR

mu, herkes korkun ve bilinmez eylerin tehdidiyle dolu, elektrikli


bir hava iinde kendiliinden titrernee balar. Bu hal hayvaniara
bile sirayet eder. Atlar gecenin en umulmaz saatlerinde balarn
birbirine vererek kinerler, sabrszlkla einirler, ahrn kaplar
n zorlarlar, kular, kafeslerine paralayc bir hayvan girmi gibi
kanatlarn akrdatarak lklar atarlar. Her biri baka bir yer
den getirilmi, dedemin byk cins kpekleri bulunduklar yerde
ulumaa balarlar, yahut balarn kap altlarna uzatarak etraf
kokladktan sonra zangr zangr titreyen vcutlaryla kanepe altla
rna, glge yerlere ve hatta o zamana kadar hi kendileriyle megul
olmam adamlarn ayaklar dibine snrlar. D edernin ok sevdii
bir geyik, bir gece ksa ve iddetli bir tepinmeden sonra ahrdaki
blmesinde lverir. htiyar Abdullah avu, on be sene sonra
bu lmn hikayesini bana anlatrken hala titriyordu. O gecenin
byk bir ksmn btn uaklar atlarn banda onlar akamakla
geirmiler; geyiin bulunduu blmenin kapsnda bak yaras
gibi boynuz izleri varm.
Fakat en garibi kedilerde grlr: Kedilerimiz birer birer evden
kaarlar. Hatta o zamana kadar ba kedeki minderinden pek az
kalkan ve selamlk tarafna getii dahi grlmeyen ihtiyar bir Van
kedisi bile srrolur. Gece yars ne olduu bilinmeyen grltler
peydahlanr. Bu, birdenbire evin iinde hemen her yerden ayn
ekilde duyulan bir zangrt ile balar ve bir mddet byle devam
ettikten sonra byk bir insan lyla ve bazen de gayet vazh
duyulan hkrklarla bitermi. Bilhassa selamlktaki havuzlu salon
ile haremde annemin odasnn altna den odann nnden gece
vakti kimseler geemez olmu, nk hemen daima ne olduu
bilinmeyen iniltiler duyulurmu; sanki evin iinde, grlmeyen bir
yerde, kim olduu bilinmeyen bir hasta varm ve inliyormu gibi.
Ben yllar sonra bu grltleri ve bazen de bu iniltileri duydum.
Bu hakikaten korkun bir eydi: Gece birdenbire merdivenlerden
1 16

ABDULLAH EFENDI 'NIN ROYALARI

bir adam yuvarlanyormu gibi bir zangrt ile uyanr ve salarmz


dimdik, korkudan birbirimize bakarak yataklarmza otururduk
Bu grltlerden kamak beyhude idi. nk onlar sizinle bera
ber yrrlerdi. Byle gecelerde dedem, korkmayaym diye, hemen
odamza gelir ve yatama oturarak beni avutmaa alrd.
O zamanlar Musul'dan baka bir yere kendisini nakletmele
ri iin dedem mabeyine istida istida stne yollam ve her trl
vastaya bavurmu. Fakat her defasnda talebi reddedilmi. ehir
de bir nc defa ev deitirmek de gcne gittii iin aresiz
bu zntlere -belki bir gn sonu gelir midiyle- katiannaa
alm.
Btn bunlara ramen hazrlklar devam ediyor. Her gn
Halep'ten, stanbul'dan paket paket eya geliyor. Evde kadnlar
alyor, gelinin eyizi tamamlanyordu . Bu kalabaln, gidip gel
menin arasnda annem, btn canll gzlerine ekilmi beyaz
ve solgun hayalet, kumral salarnn arl altnda gittike k
len yz ve enesinin iki yanndan ayrmad kk yumruklar
nn bakir endiesiyle, her eye yabanc, kendisini bir kurban yapan
talihinden baka her eye uzak ve btn kurbanlar gibi masumlu
unun srr en kk ve manasz izgilerine kadar sinmi olduu
halde dolayor, terzilere l veriyor, ayn uzak hviyetiyle diki
len eylerin provasn yapyor, akalar, tebrikleri dinliyor, hibir
zaman stnde bakalar gibi sakin akn ve tatmin edici anneliin
hazlarn tadamayaca gelinlik yatann sslerini tamamlamaa
alyor ve artk tahamml edemeyeceini anlad zamanlarda
evin nisbeten ssz bir kesine ekilerek, iki eli yznde, kendisi
ni ne olduu bilinmeyen bir ryaya brakyordu. Fakat artk eskisi
gibi yalnz kalmyordu. ki hizmeti, mevcudiyetlerini ellerinden
geldii kadar gizlemek artyla onun peini brakmyorlard.

1 17

TANPlNAR

Btn hazrlk devresi, yukarda bahsettiim haller mstesna


olmak zere, skfnetle gemi, ylan grnmedii gibi, ryalarna
da girmemi. Yalnz nikah iin tespit edilen gnden bir gn evvel,
sabahleyin yataklar dzelten hizmeti kadn, Paa'ya siyah bir
ylann, kznn yast altnda reklenip yatm olduunu haber
vermi. Raif Paa, senelerdir uzayan bu meseleyi kknden hallet
mek midiyle, artk evden ayrmad iki Kadiri eyhi ile beraber
kznn odasna giriyor. Hayvan yakalyorlar, her nedense elleriyle
ldrmeyerek alelacele selamlk avlusunda yaktklar byk bir
atee atyorlar. Sonradan dadnn ve Glhuy kadnn bana anlat
tklarna gre, ylan tam bir uykuda deilmi. Buna ramen son
dakikaya kadar hibir mukavemet gstermemi. Fakat atein iin
de bzlp kavrulaca zaman birdenbire dikilmi, adeta insanca
denecek bir bakla uzun uzun baktktan sonra alevlerin iine kv
rlm. Tam bu esnada harem tarafnda annem, birdenbire "Ey
vah, beni mahvettiniz . . . " diye haykrarak olduu yere dyor ve
baylnay takip eden heyecanl, korkun bir humma aylarca onu
yatana iviliyor. Btn hastal esnasnda hep grmedii ldr
me sahnesini sayklam, ateten, alevden bahsetmi.
Dn ancak ertesi sene olabiliyor. lk seneler nisbi bir saadet
iinde geiyor. Benim damarndan birka ay sonra bir bahar aka
m, selamlk kapsn kapatan Abdullah avu, karanlkta siyah ve
uzun bir eyin birdenbire evin iine girdiini gryor ve peinde
koarken aya taklarak dyor ve tekrar kalkt zaman ortalkta
bir eyler gremiyor. Bana btn bunlar sonradan anlatanlarn
rivayetine gre ayn akam, annem ylan son lm anndaki haliy
le gryor, alevler arasndan uzanarak sabit baklaryla ona bak
yor, tekrar aleviere giriyor. Annem bu ryadan byk bir korku ile
uyanyor, o sabah Altnkpr taraflarndaki kylerimize gidecek
olan babamdan, bu yolculuktan vazgemesi iin srar ediyor,
fakat bir trl dinletemiyor. Bir hafta sonra, bir sabah vakti, eve
1 18

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

babamn bir at srtnda cesedini getiriyorlar. Yz gz i ve bere


iinde tannmaz bir haldeymi. Vak'a yle oluyor: Dnte adeta
kuru denebilecek bir sel yatandan geerlerken birdenbire byk
bir grlt duymular ve da gibi bir su ktlesinin ta, ot, aa, ne
varsa hepsini srkleyerek kendilerine doru geldiini grmler.
Atllardan bir ksm, be on adm ileride derenin en geni yerin
den kar kyya, geridekiler de bir solukta geldikleri tarafa doru
seirtmiler. Yalnz babam bir trl atn idare edememi; selden
kaaca yerde nnde at kouvermi ve buna ramen tam kyya
kaca srada at birdenbire rkerek ahlanm ve devrilen bini
cisini de beraber srkleyerek sularn iine dalm. Arkadalar
babamn cesedini btn gn aradktan sonra hadisenin getii
yerden bir saat kadar uzakta, bir kaya paras ile sularn srkle
dii bir ktn arasnda ve bir yn balk ve saz iinde gml
bulmular. Zavall babam! Onun hakknda bu korkun lmnden
baka hemen hibir ey bilmiyorum.
Vak'a esnasnda beraber olanlarn bir trl anlamadklar ey,
iyi bir binici olan babamn birdenbire byle armas, atn idare
ederneyerek kendini sulara kaptrmasyd. Fakat hizmetilerden
birou, bu iler olup biterken siyah bir ylann sahilde ok gibi
sratle kotuunu ve atn tam kyya kaca zaman birdenbire
karsnda dikilip onu rkttn, bylelikle felakete sebep oldu
unu anlattlar.
Annem bu felaketi hi umulmadk bir skfinetle karlam.
Fakat ondan sonra bsbtn sessizlemi. Evin iinde bir glge
gibi dolarm. Dedemle ninem saatlerce uratklar halde azn
dan bir ift sz alamazlarm. Bu, iki sene kadar byle srm,
evde nee narnma bir ey kalmam. Sonra yava yava alm,
giyinip kuanmaa, glp sylernee balam, yine babasnn
biricik sevgili kz olmu. O zamana kadar beni grmekten pek
1 19

TANPINAR

holanmadg halde, bu sefer odasnda yatman istemi ve artk


bana ait ileri tek bana grrnee balam. Bununla beraber yal
nz kald zamanlarda ban iki elinin arasna alp derin derin
dnrm. Ev halkn asl korkutan taraf bu dnmekten
ziyade, uzun dalgnlk anlarndan sonraki terlemeleri imi. Byle
zamanlarda gzleri ok korkun eyler gryormu gibi alabildi
ine byr, dudaklar kslr ve elleri rastgeldii eyann zerinde
kilitlenirmi. Kendisine, "Ne oluyorsun, ne var?" diye soranlara
"Ben de bilmiyorum, gzme fena eyler grnyor. " diye cevap
verir ve sonra, beni nerede isem aratp buldurarak uzun uzun
pmee balarm.
Babamn lmnden tam sene sonra bir akamst anne
mi odasnda l buluyorlar. Bu gzel bir yaz gn imi. Btn
gn aagda, havuz banda herkesle oturup elendikten sonra
biraz dinlenmek iin yukarya, odasna kyor ve bir daha inmi
yor. Yemek zaman gelince onu arnaa giden hizmeti kz, gr
d eyin dehetinden dili tutulmu, iki gz iki eme aaya
iniyor. Bir feryat iinde herkes yukarya frlyor. Annem aynann
karsnda, yerde upuzun yatyormu; boynunda byk ve siyah
bir ylan, bir gemi direine sarlm halatlar gibi smsk ve ar
halkalarla sarlm, ba dimdik, iki ate damlasna benzeyen gz
leriyle gelenlere bakyormu. in garip taraf, sahnenin korkun
luuna ramen lnn yznde hibir dehet alameti yokmu.
Hatta dudaklarnda kk bir kvrm adeta mesut bir tebessmle
glyor hissini bile veriyormu. Gsnn stnde kk bir bere
ylann srdg yermi; ve ylan etrafn telaesi arasnda hi kimse
grmeden ekilip gitmi.
Bu felakete ninem ancak bir yl tahamml edebiimi ve ben
dedemle yalnz kalmm. Ne annemi, ne de ninemi iyice tanyabil
dim. Bu sonuncudan bende kalan tek hayal, Yunus ilahileri oku120

ABDULLAH EFENDI 'NIN RYALARI

yarak alayan ihtiyar bir kadn hayalidir; bir de sonralar, evdeki


hizmetilerin azndan sk sk diniediim bir trk bilirim. Beyaz
barts, ar kumalardan entarisi, tesbihi, seccadesi, velhasl
bugn bende onun hayalini vcuda getiren bir yn teferruat,
tpk bu trk gibi sonralar etraftan diniediim eylerin zihnimde
kalan izleridir.
lki, ihtiyar kadnn arasnda geen ocukluum, daha
ziyade bu lye ithaf edilmi gibiydi. Her vesile ile bana onlar
anlattlar; hakikatte evimizde asl yaayanlar anlard; ne benim, ne
dadmn, ne de evdekilerin kendimize mahsus bir hayatmz pek
yoktur. Buna sebep dedemin, kznn lmnden sonra dt
vehimli kederdi. Ne lenleri, ne de bu lmn fecaatini unutabi
liyordu. Bu sonuncusu byk tehdidiyle onu adeta bylemiti.
Btn neesin i, yaamak iradesini kaybetmiti. Ben bile onu ancak
yle byle, bu st ste lnierin hatras altndan alakadar edebi
liyordum. Pek az konuur ve daha az glerdi. Ve bu gl ok defa
yaayan bir adamn glne benzemezdi; bir needen ziyade,
neenin hatras gibiydi. Garip ve dalgn bir skunet iinde daima
heybetli, daima karanlk, daima mustarip ve sadece hatralardan,
vehimden ibaret bir hayat vard. Gece sabaha kadar gezinir, ancak
sabah vakti yle yatana uzanrd; bir baygnla uyku denebilir
se onun bylece geirdii iki saatlik bir dinlenme zaman vard.
Anlatld zaman daha ziyade bir kabusa benzeyen bu hayat
Merutiyet'in ilanma kadar bylece devam etti. Merutiyet'in ila
n ve lstanbul 'a gidebilmek imkan bile dedemi pek sevindirme
di. Halbuki bu, Merutiyet'in ilan deil, menfa hayatnn bitii,
evin iinde hakiki bir mesele olmutu. ehirde kopard acayip
ve grltl frtnann tam aksine olarak, ev halk gnlerce ba
baa verip gizli gizli konutular. lstanbul 'a gidilip gidilmeyecei
ni mnakaa ettiler. Kimisi paann bu evden ayrlamayacan,
121

TANPlNAR

kimisi sevgili kz ile karsn gurbette brakp gidemeyeceini


iddia ediyor, bazs dpedz gitmenin aleyhinde bulunuyor, onu
llere kar bir nevi vefaszlk addediyor, bir ksm da yavaa
bana bakarak "Kalrsa yazk olur, bu ocuk da harap olur." diye
yazklanyordu. Hatta dadrola beraber bu fikri paaya aktan a
a syleyenler bile olmutu. O gnlerde dedemin hali bsbtn
acayiplemiti. Kararszlk ve strap, yznden okunuyordu. Sk
sk benim bulunduum yerlere geliyor, benimle konuuyor, yahut
beni yanna aryor sonra bir vesile ile odasna kapanyordu. O
zamanlar ben de on , on drt yalarndaydm. Gitmek dnce
si muhayyilemi gcklyordu. Ewela lstanbul'u grecektim; ondan
o kadar bahsedilmiti ki. . . Sonra yolculuun kendisi vard. Bu
deiiklii istiyordum. Etrafmdaki skc ryadan kurtulacaktm.
Yaadmz hayatn acayipliini ocuk zihnim yava yava far
ketrnee balamt. Btn bu fsltlar, bu ttsler, grmediim
llere sabah akam dklen bu gzyalar, evin iini altst eden
ve beni o yama ramen bir kedi yavrusu gibi rastgeldiimin etei
dibine sokulmaa, oraca sinrnee mecbur eden o sebebi bilin
mez grltler, dedemin gece dolamalar, btn gn sadan
soldan iittiim lm hikayeleri, velhasl iinde yaadm karan
lk barikulade beni bktrmt. Kendimi kt bir masalda mahpu
sum sanyordum. Baka insanlara benzememekten daha korkun
ne olabilirdi? Mektebe ilk baladm gn ocuklar etrafmdan:
"Ylanl evin ocuu geldi. " diye kamlard. Gnlerce etrafmda
ki yalnzln tekil ettii grnmez kafesi iinde mahpus olan bir
baka cinsten bir hayvan gibi bana uzaktan dikkat ettiler. Dedeme
olan saygsna ramen, bu ekinme ve merak, hocamzda da vard.
O da bana her frsat bulduka garip bakar, bendeki harikuladeyi
ban saHayarak taaccple, merhametle seyrederdi; her ha.li, bana
srrna erilmez kudretierin biare bir maduru olduumu hatrla
tyordu. Ben, kendi hayatlarn serbeste yaayan bu insanlar ara
snda, talibini alnnda gezdiren garip bir mahluktum; sade talihim
deil, lmm bile alnmda bylece yazlyd. Bunu bilmeleri beni
1 22

ABDULLAH EFENDi'NN RYALARI

kendilerinden ayrmalar iin kafi geliyordu. Bu ayrlk arasndan,


onun uuru ile, benim her eyim onlara bir hayret mevzuu oluyor
du. Konumam, glmem, ders almam, oynarnam arkadalarm
iin mhim ve garip, gerekten zerinde durulacak meselelerdi.
Hi unutmam, mektebe geldiimin nc gnyd; teneff
se kar kmaz, yanmdaki ocua beraberce oynamamz teklif
etmitim. Bana: "Oynayp ne yapacaz? Sen bize ylan anlat"
dedi. Gznde parlayan hain ve merakl itah beni az kald ldr
tacakt. O gn yeni arkadalarmla ilk kavgan yaptm. Garibi u
ki nihayet brlerine benzemek iin yaptm bu i bile, bir yn
tefsire yol vermiti. lki hafta sonra evde bu kavgann hikayesini
hakiki bir isteri vak'as eklinde dinledim: Kendimden gemiim,
azm kpk iindeymi, trnaklarm ocuun yznden daki
kalarca alamamlar, filan. Bununla beraber bu kavga, daha iyisi,
attm birka tokat, arkadalarmla mnasebetimi biraz dzeltir
gibi oldu. Btn bunlara ramen, dorusu istenirse, mektebi ok
severdim. Her eyden evvel evin iini dolduran kadn kalabaln
dan orada kurtulurdum. Sonra btn kalabalk barp arabi
liyordu. Alak sesle konuan pek azd ve ben buna baylyordum.
ok defa bahede bir kenara ekilir, bir da byklnde bir ar
kovanndan ancak kabilecek bu uultuyu Arapa, Krte, Trke
en galiz kfrlerin birbirine kart bu rtkan yaygaray lezzet
le dinlerdim. O bir anda canl, renkli ve sihirli bir Babil Kulesi gibi
vahi, zalim ve anlalmaz, etrafmda ykseldike drt bir tarafm
da scak hayat kaynyor sanrdm.
Bu, snf birden byke bir mustatile sdrlm bir iptidai
mektebiydi. Her snfn ayr hocas vard ve blmelerde talebeleri
ne ders verirlerdi. Bir mezarlkla bitiik geni, aasz bahesinin
biraz tesinden Dicle geerdi. lyi havalarda bizim grltmze,
sahilde amar ykayan kadnlarn, kirli amarlar ta ta dveder
ken kardklar ses karrd. Bazen, bahar balanglarnda, Dicle
kabarr, adeta mektebe girecek kadar byrd, sonra sular biraz

123

TANPlNAR

ekilince amurlu arazide kendi kendine bir yn nerkis aard.


Btn derslerimiz bu nerkislerin ar ve bayltc kokular arasn
da geerdi. Bazen byk yamurlardan sonra -terinden sonra
hemen sk sk- sel gelirdi. Suya her zamanki kabarklndan fazla
bir ey ilave etmezdi, fakat dalardan skt bir yn ot, dall
hudakl kk aa paralar ve mevsimine gre son bostan mah
sulleri nehrin yzn adeta kaplard. Byle zamanlarda fakir halk,
suda yzen eyleri kurtarmak iin kyya rd.
Benim en byk zevklerimden biri de, Musul'u kar tarafa
balayan kprnn ahap ksmnn sular kabarnca kaldrlmas,
suyun bir dev gibi kpr talarnn zerinden atlayarak akmasyd.
O zaman insanlar bir taraftan br tarafa "kfe"lerle geerlerdi.
Sonra sular durulur, kk bir adack tekrar meydana kar ve bir
ka gn iinde zmrt gibi yeerirdi. Btn bunlardan ayrlmak
benim iin bir strapt. Fakat yine gitmeyi, her eyi brakp gitmeyi
istiyordum.
Nihayet gitrnee karar verildi. Terinievvel ortalarna doru
idi. Dedem bir akam beni selamla artt. Onu byk odada
aa yukar gezer buldum. Beni grr grmez "Gel, dedi, karar
verdim, bu hafta lstanbul'a gidiyoruz . . . " Sevincimden ne diye
ceimi bilmiyordum; boazma birdenbire bir ey tkanmt. O
devam etti: "Senin istikbalini dnmemiz lazm. Burada biraz
daha kalrsan, bize baka baka sen de ldrrsn. Gider gitmez seni
Galatasaray'a vereceim . . . Sen olmasaydn ben buradan ayrlmaz
dm . . . " Gzleri dolu doluydi ve hemen alayacakm gibi titriyor
du. Belli ki kzn, karsn dnyordu. Fakat ben onun strabyla
alakadar deildim. Hatta benimle konuurken her zaman yapt
gibi kulan skarken, -iki parmann arasnda kulan tuhaf
bir ufalay vard- canm fazla acttnn bile farknda deildim.
Sadece gideceimizi biliyordum. Dalgn ders saatlerinde oturdu
um yerden seyrettiim ose yolunun kk bir paras gzmn
nnde sonsuzlua doru uzanyordu. Dedem istikbalden bahse124

ABDUllAH EFENDI 'NN RYALARI

derken bu yolun bir ucunda birdenbire acayip bir panlt belirdi.


Galatasaray kelimesi azndan kar kmaz, birka gn evvel ziya
retine gittiimiz N ebi Yunus'un trbesine benzer bir yerde Kadiri
eyhleri zikretmee baladlar ve ben birbiri arkasndan geen bu
hayalde grgsz ocuk kafann unsurlaryla kendime garip
bir hayat yaptm. O hala devam ediyordu: " Hem sade senin iin
deil . . . Burada kalrsak eskisi gibi yaamamza imkan yok. Kaba
hat benim; iler altst olmu, her eyi yzst brakmm. Ben
bu kadar olduunu bilmiyordum." ller altst olmu . . . Farknda
olmadan dadrnn daima karmakark olan sandn hatrladm.
"Arazimizi satmak zereyim. Ev zaten oktan rehinde idi, kurta
rabileceimizle gideceiz .. Seni Galatasaray'a vereceiz, dadnla
Glhuy kadn gtreceim, tekileri savarz, Ahmet Aa da gele
cek. Erenky'ndeki kke yerleiriz. Hsm, akraba, mekteple sen
de insan iine karm olursun." Tekrar benim ocuk kafam iin
hakiki hayatn mucizeli terkibi olan rtkan yaygaradan, bart
dan, kfrden, yanndaki ile be kilometre uzakta imi gibi yksek
sesle konumaktan teekkl eden o acayip kule kuruldu. Nihayet
dedem szn bitirdi: "lnallah o gne kadar bir felaket olmaz
da . . . " Ve bana muhakkak bir felaketten kurtarlmas istenen bir
eye bakar gibi garip, uzun uzun bakt ve ben bu bakla onun sz
lerini dinlerken utuum yerlerden topraa indim. Zavall dedem
alyordu.
O akam yemeimizi iki erkek selamlkta ba baa yedik.
Dedem gitme kararn verdikten sonra yerinde duramaz
olmutu. Mmkn olsa hemen bir iki gn iinde her eyi satp
savp gidecektik. Fakat iler istedii gibi olmuyor, borlular bir
yn glk karyor, araziyi alacak olanlar her gn yeni bir pazar
la giriiyorlar, tam gnnde ortadan kayboluyorlard. Onun
iin hareket gn birbiri stne geiyordu. Her gnn sonun
da dedem bana izahat veriyordu: "Senetler kaybolmu, yenisini
125

TANPlNAR

karttk. Allah belasn versin, alrken vakf olduunu dnme


mitim. Satmak yle dursun, yirmi senelik kira istiyorlar. . . O Hac
Abdullah meer dnyann en namussuz adam imi, hep yalanlar
sylermi de ben bilmezmiim .. " Ve Hac Abdullah'n namussuz
luu hiddetle yere atlan kehribar azlkta, yahut dedemin elinde
o anda neden bulunduunu hi bilmediim savatl bir Hint kupa
snda cezasn ekiyordu.
Nihayet son iler de bitti. Bir aramba akam dedem bana,
ertesi gn, ikindiye doru, sabahleyin erkenden yola kacamz,
arabalarn tutulduunu mjdeledi. "Birka gn sonra, Allah izin
verirse, lstanbul'dayz . . " O akam ge vakte kadar ondan lstan
bul'u dinledim. Heyhat, zavall dedem, o kadar yarularak ve o
kadar acemice hazrland bu seyahat iin, evinin eiinden bile
atiarnas nasip deilmi; ertesi sabah, tam arabaya binrnek iin
onun aaya inmesini beklediimiz bir anda yukardan bir lk
koptu. Hep birden koutuk ve dedemi yerde, iki hal denginin
arasnda, cansz yatyor bulduk. Vcudu ktk gibi imiti, yz
mosmordu.
.

lstanbul'a, dedemin kararlatrd zamandan epeyce sonra,


beni almak iin Musul'a gelen bir akraba ile gidebildim. Bu geli,
dedemle beraber hlyasn kurduumuz yolculua hi benzemedi.
Bu felaket beni bsbtn harap etmiti. Tam kurtulacan sand
m bir zamanda, tekrar bin trl vehmin penesine dmtm.
Glgesinde yaamaa altm ihtiyar nar devrilmiti. skende
run'dan vapura yan hasta binmitim. Humma vapurda artt ve
ben lstanbul'a ktm zaman kendimden habersizdim. Sonradan
beni annemin teyzesinin evine gtrdklerini, gnlerce dalgn ve
ate iinde yattn rendim. Kendime geldiim zaman ilk iit
tiim szler unlard:
- Eniten bilmez misin, ayol. Daha Musul'a gnderilmeden
yar deliydi, gitmi, o ylanl evde oturmu. Ahmet Aa'nn syle1 26

ABDUllAH EFENDl'NlN ROYAlARI

diine gre kyda bucakta hep ylan varm . . . Az kalsn zavall y


da kendisine benzetecekmi. Baksana, ne kadar clz . . . Hi yann
adam grnyor mu?
Gzlerimi daha a amadan diniediim bu szler bana,
birdenbire, geen senelerimin korkun bir izah gibi geldi. imde
bilmediim bir eyin koptuunu hissettim. Demek dedem deliydi?
Demek btn o korkular, o zntler . . . Gzlerimi ap etrafma
bakacak, biraz su isteyecek, arlanndan ikayet edecek, saati ve
havay soracak, gnlerden beri mevcudiyetleri bir perde arkasn
dan duyulan eyler gibi, yzlerini grmeden etrafmda dolatk
larn, efkatlerini hissettiim bu insanlar grrnee alacaktm.
Fakat bu szler beni bundan menetti. Garip bir boalma hissi
iinde onlarla kar karya gelmekten korktum. Hayatma tuttuk
lar aydnlk o kadar iy ve zalimdi ki, onlara dman olmak isti
yordum. Evet, yaadm hayat korkun ve delice bir eydi, btn
hadiseler, bu ykm ard. Bu mukadderi bir zincir gibi boynurnda
tamak delilikti. Fakat ben ona alm, onun iinde bym
tm. O fsltlar, o dualar, o korkular, dadrnn uykusunda saykla
malar, dedemin gece gezintileri, btn bu karanlk eylerin iinde
ben kendimi bulmutum. imdi bu geceyi, hibir eyi izah etme
yen zalim bir aydnlkla datyorlard. Birdenbire iimde maziye,
iki ay ewel brakp gitmeyi ldrasya arzu ettiim o eylere kar
byk, ldresi bir hasret kabard. Birdenbire evimizi zledim.
Harem ksmnn avlusunda, kk bir havuzun banda, her yaz,
yakut renkli ieklerini aan nar aac gzlerimin nnde can
land. Tekrar onun dibinde, onun havuzun berrak sularna den
glgesini seyrede ede hlyalara dalmak istiyordum.
Hayr, burada her eye bu kadar basit bir gzle bakan insanla
rn arasnda yaamak bana g gelecekti. Bunlar iin lm, hayat,
gnn her hadisesi, saadetler ve felaketler o kadar tabii eyierdi
ki. . . Halbuki ben btn bir masal olan bir adamdm. te lstan127

TANPlNAR

bul'la ilk temasm bu duygular oldu. Galatasaray', derslerimi,


hocalarm, yeni arkadalarm, teyzemi ve enitemi hep bu das
slann arkasndan grdm. Onun hznnde tandm, tattm. En
ufak vesile beni onlarn dnyasndan kanaa davet ediyordu. Bu
sakin, rahat geceler, hibir rpermesi olmayan bu dmdz gzler
beni skyordu. Dalgn ve sinirli oldum. Vaka alyordum, fakat
bu, bir vazife hissinden veya yetirnek arzusundan ziyade, yaad
m hayatn tatszlndan kamak iindi.
Bununla beraber, teyzemin basit, fakat msbet kafas benim
iin hayrl oldu. Torunlar Hacer'den baka kimseleri yoktu. Beni
evlat gibi benimsediler. Dadm Musul'da kalmay tercih etmi.
Ahmet Aa zmit civarndaki kyne, kardeinin yanna ekilmiti.
Hulasa eski bir vali olan enitemin Fatih'teki evinde, eskiyi benim
le hatrlayacak kimse kalmamt.
ster istemez onlarn dnyasna uymaa mecbur oldum.
Yava yava shhatim yerine geldi. Neeli, grbz bir ocuk oldum.
Hacer'le aramzda iyi bir arkadalk balad. Uzun mnakaalar
dan sonra benden kanamasna karar vermilerdi. Haftada bir
kere eve tambur hocas geliyordu. Uzun tereddtlerden sonra
ben de tambur renmee karar verdim. Ders gnlerini perembe
akamna evirdik.
Zavall Hacer, enitem gibi onu da Umumi Harp 'te kaybettik.
imdi bu sayfalar yazarken hayatm dnyorum ve onun
bir lm hikayesinden baka bir ey olmadn anlyorum. Btn
hayatm boyunca onu yan bamda grdm. Saatlerimi karanlk
bir kuma gibi o dokudu, ocukluumu usta bir kuyumcu gibi o
iledi, genliin bir mimar gibi o kurdu. O hayatma, kudretin
den hibir ey kaybetmemek artyla kyafetini deitiren zalim
bir hkmdar gibi girmi, her eyi altst etmi, yakm, ykm,
koca evi sndrm ve yllarca geceleri yastnn altnda beraber
uyuduktan, gndzleri kvrak bir su gibi nmde kayp dolatktan
128

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

sonra, gnn birinde iki hal dengi arasnda mosmor, cansz yatan
bir ihtiyarn ayaklar ucuna, tl gibi ince nakl bir ylan gmleini
brakarak gitmiti.
Genliimde ise onu bin trl eklinde, fakat hep ayn yk
c vasfnda, btn hayata hkmederken grdm. Vaka bu sefer,
masal yzn brakmt; altnda gizlendii eyin ne olduunu,
hangi maskeye brndn ifa etmeden hkm sryordu.
Fakat ben bir kere onun terbiyesinden gemitim; repertuvarnn
ve sanatnn srrn renmi bulunuyordum. Onu her grdm
yerde tandm ve dnyamzda nasl saltanat srdn grdm.
Balkan fecaatleri, Umumi Harb'in sefaleti, yedi cephede giriiimi
sava, hep onun, bu zalim ve kanl melein st ste taknm oldu
u ehrelerdi. Perembe akamlar Galatasaray' dan kp teyzemin
evine geldiim zaman onun, gittike harap ve sefil bir ehre alan
bu mahallede, getiim yollarda olduu gibi, her kapnn eiin
de, her pencerenin nnde nasl beklediini; kk mescitli, clz
asmal, ykk emeli, geceleri yalnzln bir havagaz lambas
nn ancak rpertebildii sokaklarda nasl dolatn; Faust'un
gzlerini kr eden tasa gibi en ince delikten nasl ierilere doru
szldn gryordum. Teyzemin daima biraz daha solgun
laan yznde kocasnn gittike klen omuzlarnda, torunlar
Hacer'in baklarnda hep o vard. Geceleyin sokaktan geen bek
inin ayak sesi ve talarda saati sayan sopas onu sylyor, sisli
gece yarlarnda Hali'e giren vapurlarn ac lklar onu yayyor
du. Bunun gibi, akamstleri eski stanbul sokaklarnda teberi
satan satclarn sesleri de onun trkleriydi.
Nihayet bu drt taraftan iittiim ses, bir gn bizim evimizde
st ste ve en yksek perdeden konutu; Hacer veremden ld,
arkasndan enitem gitti. mrnde bir kere mutfak masrafn hesap
etmemi olan bu cmert, k ve kibar stanbul efendisinin yata
altndan, odasnda gizlice kemirmek iin geceleri, evde el ayak ekil
dikten sonra, mutfaktan ald birka kahve ekeri kmt.
129

TANPINAR

Harbin ikinci senesinde Talingaha gittim ve ondan sonra st


ste birka cephede bulundum. lm drt bir tarafmzdayd;
bazen koynumuza sakuluyor derilerimiz birbirine dokunuyordu
ve hemen daima, hi olmazsa gz gze bakyorduk. Bununla
beraber korkmuyordum. Bu hain, zalim, ah ve iniltili kanl l
m; insan bir lahzada bir kemik ve et yn haline getiren, yahut
gen ve din bir vcudu toprakta ancak kmldanabilen bir mal
luk, renksiz bir yn, arpk ve eksik bir mevcut yapan bu lm
brlerine tercih ediyordum. Onu herkesle beraber gryor, takip
ediyor, kard seslerden getii taraf, ykt, kasp kavurduu
yeri bulabiliyordum. Bunun gibi alk ve sefaletten de rahatsz
deildim. Yava yava bir imtihan, bir nevi yksek bir tecrbe fikri
bende yerlemiti. Bu kanaatla yryor, geziyor, emir alyor, itaat
ediyor, a yatyor; yorgun ve uykusuz kalyordum. Geni ve byk
bir mekanizmann bir ivisi olmann verdii bir nevi rahatlk iin
de kaderin son szn sylemesini bekliyordum. lm bu kadar
yakndan tecrbe etmek insan iin baka trl bir terbiye oluyor.
Hele benim gibi sinirlilerde . . . Bu kelimeyi o zamanki dn
mle sylyorum. O zaman kendimi herkes gibi ben de, bir nevi
rsi isterinin kurban gibi gryordum. imdi bu isteriyi ak hava
da ve en keskin manasnda bir hareketin iinde tedavi ediyordum.
phesiz herkes gibi ben de etrafmdaki sefaletten mustarip
tim. Muhaceretler, hastalklar, alk, harap olmu ehirler, her nevi
ve her eklinde btn bir haraplk beni de zaman zaman affedil
mez bir hata, nefse kar ilenmi bir gnah gibi, garip bir strap,
tarifi g bir azap kompleksi iinde brakyordu. Fakat buna ra
men bir midimiz vard: Balkan felaketinin ykns tamir edile
bilecek gibi geliyordu. O kadar gzel, o kadar muhteem eyler
kaybedilmi ve bu yknnn zerinden o kadar az zaman gemiti
ki . . . Onlar, dnn hakimiyeti ve terkedilen bu vatan, adeta elimizi
uzatarak tekrar yakalayacakmz gibi yaknda duruyordu. Hemen
btn nesil bunun peinde, uzayp giden bir ihtizara son vermek

130

ABDULlAH EFENDI'NIN RYALARI

azmindeydi. Yorgunduk, haraptk, fakat byk bir iin hummas


iindeydik. Meyus deildik. Bizi yalnz bir tek ey kurtarabilirdi:
Kurduumuz hlyalarn, mitlerimizin iflas.
Mtareke haberini stanbul'da, bir hastahanede aldm. Yara
larm kapanal epeyce olmutu. Birka gne kadar kacaktm. O
kadar byk eylerden, muhteem mitlerden artakalm olma
nn, kendi kendisini bir ryann art hissetmenin verdii hznle
lm olmay tercih ediyordum.
Bu kadar gayret, fedakarlk, straptan sonra birdenbire, her
eyin bittii dncesine almak lazm geliyordu. Bununla bera
ber bir facia kapanmt. Eski mit aac, hain bir srarla yeni
iekler amak istiyordu. Tatl bir sonbahar gnei hastahanenin
penceresinden ieriye ktle halinde dyor ve her eye ramen
gzel olan hayat sylyordu. Bir yangndan, mutlak bir felaket
ten, bir deniz kazasndan kurtulmu olmann verdii rperme
iinde, bu yaama uuru, imdi yeni imkanlar aryordu. Fakat ben
kendimde, onun bu davetini kabul edecek, ona koacak kuvvet
bulamyordum. imde ok korkulu bir strap fikri ancak kml
danabiliyordu. Yattm yerden, aldm haberin darbesi altnda
sersem ve perian, hibir yarn dnmemek istiyordum. Binlerce
defa hayatn ve lmn emberinden getikten sonra, bekledii
ve hasretini ektii mutlak skfn yerine kendisini tekrar dnyada,
tannm ve sevilmi eylerin ortasnda gren ve midin, strabn,
malik olmak emelinin, kaybetmek korkusunun bin trl arzu ve
ihtirasn, yeniden ve btn iradesine ramen, iinde bir hatts
tva nebat gibi bydn, bir kovan gibi uuldadn, kann
krbaladn, adalelerini gerdiini, nabznn ritmini idare ettiini
hisseden ve bu hisle beraber bu tecrbenin sonuna kadar yahut
bir sonsuzlua kadar bylece devam edecei uuru kendisinde
byyen bir Budiste benziyordum; nasl bu uurun akslameliyle
gemi hayat tecrbelerinin aclarn, beyhude yorgunluklarn bir
131

TANPINAR

anda hatriarsa bende de aldm haberin akslameliyle drt harp


senesinde ektiim straplar ylece dirilmiti.
gn sonra sakat bir bacak, delik deik iki ayak, stirahat
ve tedavi ile yle byle ancak tkanabilmi bir vcutla kendimi
sokakta, bir arabann iinde buldum. Teyzem, enitemin lm
zerine, uzak akrabalarndan birinin evine tanmt. aresiz,
oraya gidecektim. nsan kafas mazi ile istikbal arasnda iler. Ben
birincisinden, kendi iraderole yaklaamayacak kadar rkmtm.
tekini ise dnrnee mecalim yoktu. O sadece bilmediim,
hakknda hibir dncem olmayan bir kaderdi. Garip bir boluk
iinde her grdm eyi adeta bir sis arkasndan bana tamamiyle
yabanc gibi seyrede ede gidiyordum. Sadece "hal"e hicret etmie
benziyordum. Yeni bir nevi nebati hayatn iinde, onun emrindey
dim. Sokaklarda btn bir tela vard. Mustarip ve meyus insan
lar, dne kadar kendilerini idare etmi olan mit ve ernellerin
artndan, o muhteem kuma ynlarndan imdi kendilerine
clz ve zayf vcutlarn ancak rtecek dar ve yamal gmlekler
birnee alan birtakm biareler, gidip geliyorlard. Bunlarn
iinde dnn kahramanlar, bu kahramanlarn anne ve babalar
vard. Bunun gibi onlar satanlar veya kanlaryla beslenenler de
hretsiz, ayn strap ve korku iindeydiler. Hemen hepsi, ayakla
rnn dedii her kaldrm tanda etrafiarn alan realiteye bir kere
daha arpyorlarmi gibi beniriiye beniriiye yryorlard. Hep
sinin gzlerinde, zerinde yrrlkleri yolun adm tesinden
ilerisini grrnee raz olmayan bir nevi karar vard. Yrmyor,
gezinmiyorlar; sadece bir eski tabutu tayormu gibi kendilerini
tayorlard. Hepsi, hibir eklinde zengin olmayan "ha.I"e misafir
olmular, bu fakir kervansarayda ancak gndelik ihtiyalarn ve
onlarn tatmininden gelen kk memnuniyetleri dnyorlard;
plak ayaa orap, a mideye ekmek, ismi unutulmu nimetler,
uzaktakilerin, nerede olduu bilinmeyenierin muhtemel dn.

1 32

ABDULLAH EFENDI 'NIN ROYALARI

Acayip bir stma iinde yine eski dmann etrafnda kaypak


srtn kabarta kabarta yal halkalarn ze baiaya dalatn
hissediyordum. lm, acayip ve girift bir sarmak gibi, bu insan
larn etrafnda dolayor, onlar birbirine kenetliyor, tek bir ktle
gibi youruyordu: Onun dal ve budaklarnda bu endie ile dolu,
solgun ve mrlerinin faciasna bir anda uyanm bu ehreler,
kk, zayf kl kandiller gibi parlyorlard.
En iyisi hibir ey dnmemek, hibir ey grmemek, yaa
myor gibi yaamakt.
Bu hal bende tam iki sene, Zeynep'le tantm zamana kadar
devam etti. Ancak ondan sonra, akn mucizesiyle, etrafma baka
trl baknaa baladm. Kuru dallarda, buzlar yeni zlmee
balam toprakta, bulutlar yumuam karanlk gkte bahar nasl
yava fakat emin kmldanrsa bende de tabii hayat ylece kml
dand. Yava yava kl rengi duvarlara aydnlk serpilmee bala
d. Eya iimde sihirli bir dille konutu; saatler mitten yzlerini
takndlar, arzu ve emelden tlsml kuaklarn baladlar. Bir gn
baktm ki geni ve gr hayat, arksn iimde sylyor.
Zeyrep'i bir bahar gn Kanlca'da tandm. Ymn Bey
isminde bir aile dostuna davetliydim. Ben o zamanlar nezaretler
den birinde kk bir vazife bulmutum. Teyzemle beraber Baye
zt'ta kk bir evde oturuyorduk; onun elde kalm birka tebe
risininin getirdii paray benim maama katarak geiniyorduk.
Btn yaralarmz kllenmiti; kk, temiz bir hayatmz, hatta
ok ll olmak zere bir nevi refahmz bile vard. O torununa
ve kocasna alamay unutmu, ben sakat bacam, ilk bakta
hissettirmeyecek derecede srmeyi, az ok renmitim. im
den vakit bulduka Hukuk Fakltesi'ne devam ediyordum. Arka
dalar, i ve ev arasnda avunuyordum. Kendime yeni meraklar
bulmutum; eski muski bunlardan biriydi. Ymn Bey'le bu yz1 33

TANPlNAR

den sevimitik. Bu altmlk ihtiyar gzel tambur ahyor, eskileri


seviyor ve biliyordu. Rauf Yekta ile, Musa Sreyya ile, Hakk Bey'le
dosttu. Bana eski muskiinaslardan bahseder, besteler okur, sy
lerdi. Gzel bir saz koleksiyonu vard. Vaktiyle klar stanbul'da
geirdii zamanlar, evinde muski geceleri yaparm. Fakat Kanl
ca'ya ekilince, yerin uzaklndan braknaa mecbur kalm. Ara
sra teyzemi ziyarete geldike konutuumuz bu ihtiyar adam git
tike fazla seviyordum. O da bana evlat gzyle bakyordu.
Bir gn ona, bilmem kimden methini dinlediim, Hayrullah
Bey'in evktarap Nak sernalsini tanyp tanmadn sordum.
"Semiiiyi de tanrm, sahibini de . . . Bu cuma bize gelirsen sana din
letirim. " Yzndeki tebessmden bir srpriz hazrladn anla
dm. te Zeynep'i, bu nak semaiyi dinlemek iin gittiim Ymn
Beylerde tandm ve galiba ayn gnde ona ak oldum.
O zamana kadar hayat tecrbelerimin arasna ak girmemiti.
Kadnlar beeniyar ve onlarla sohbetten holanyordum. Bir iki
Beyolu elencesinde, manasz ufak tefek apknlklarm olmutu.
Fakat i benliime hemen hibiri karmamt. Onlar daha ziyade
hep dardan, gen, gzel ve biraz da tehlikeli malluklar gibi tan
mtm. Gzel bir insan yznn, yumuak bir tenin, bir bakn,
be on seme duruun, birka kelimelik manasz bir szn zerine
gnlerce katlanp dnmenin, bu basit eylerden kendisine bir
koza gibi drt taraf kaplayan bir kainat kurmann zevkini, erkek
ruhuna getirecei byk ve hr tatmini bilmiyordum. Bunlar o
cuma gecesi tattm.
Eve saat e doru gitmitim. Ymn Bey'i st katta, denize
bakan kk odasnda, kitaplarnn ve sazlarnn arasnda, her
zamanki sevimli manyak haliyle buldum. Srtnda yakas ve kol
lar iyice ak beyaz bir gecelik vard; bandaki takkesi, elindeki
kam kalemi, pos byklarnn altndan uzanm ubuu, burnu
nun stndeki altn gzlyle, acayip ve ok ehli, hatta ok yerli
134

ABDULlAH EFENDI'NIN RYAIARI

bir tela iinde yzyordu. Bana, ertesi gn geri verecei bir eski
notay kopya ettiini syledi; hem benimle konuuyor, hem yaz
yor, ikide bir kalemi brakarak, mrekkepli elleriyle beyaz entari
sini tekelediini hi dnmeden, dizleri zerinde, yazd cm
lenin temposunu tutuyor, besteyi mrldanyordu. "Nedir?" diye
soracak oldum, iki elini havaya kaldrarak: "Bir aheser, efendi
olum, bir aheser... " dedi. Yznden ilahi bir sevin ve hayranlk
iinde olduu belliydi. Her sanatkarda bir melek hali vardr; fakat
muskiinasta bu aktan aa byledir; hakikatte karmdaki
adamn melek portresi tamamlanmak iin bir ift kanattan baka
eksii yoktu. Ymn Bey, uzun zamanlar Defterihakani mfetti
lii yapm eski bir memurdu. Evliydi, ocuk babasyd; haya
tnda byk vak'alar gemiti. Hulasa herkes gibi yaam olan bir
adamd. Bununla beraber o anda onu grenler, sadece nameden
ve iirden bir alemle yaadn zannederdi; bilmezlerdi ki bu bir
yn sazn ortasnda, iki yana sallanarak ve ara sra mrekkepli
parmaklarn yalayarak, tek dizinin stnde dik sesiyle mrldana
mrldana bir eski besteyi kopya etmee alan bu adam, bir Tan
zimat konann artc debdebesi iinden bu kk eve dm
t ve sabahna, akamna, on bin liray geen muazzam bir borcun
endiesi hakimdi. Ayrca, iinde yetitii anane kendisine eski
paa ailesinin haysiyetini sonuna kadar muhafaza etmek iin r
pnmasn emrediyordu. Zavall Ymni Bey! Onun iki hayat vard.
Birisi muski, br de alacakllar. Bu ikisinin arasnda, mrn
bir kp gibi iindekini szdrmaz bir esrar kuyusu yapan bu biare
adamn kafas en yksek ruhani zevkten, en korkun maddi iken
ceye bir anda gidip gelen bir rakkasa benzerdi. Hayatnn bu hazin
tezadn oturduum yerden bile gryordum; dizlerinin dibine
yaylm katlar arasnda, daha o sabah yazld mrekkebinin
taze renginden belli olan kk bir bor pusulas; stnl, esreli
acayip ve natamam bilmecesinde bize akir Aa' nn, Tab'i Musta
fa Efendi'nin, Eyyubi Bekir Aa'nn, Itri'nin, Hafz Post'un bir ruh
ehrayinine benzeyen ilhamlarn saklayan notalar iinde, btn
135

TANPlNAR

bu mcerret yldz kmelerinin fsun ve esrarn bozmak isteyen,


kara ve sert topran, iy ve insafsz hakikatlerin, zelil ve istihkara
deer maddenin hain ve hayrat bir remzi gibi bitmez tkenmez
rakamlarn tehir ediyordu. Ymn Bey benim grdm anla
m olacak ki, bir ey arayan bir adamn telayla nndeki kat
lar birbirine kartrd. Ben de bir ey sylemi olmak iin "Bizim
semai ne olacak?" dedim. " Bu gece burada saz var. Sen de kalrsn,
hepsini alacaklar." cevabn verdi.
Nihayet hemen hibir ferdini tanmadm iki aile eve geldiler.
Talkta uzun konumalar, helecanl pmeler oldu. Ben "Kimdir
bunlar?" dedike Ymn Bey, "Dur patlama, kadnlar hele ho gel
dini bitirsinler" diyor, notasm kopyaya devam ediyordu. Neden
sonra sesler biraz dindi, admlar merdivene doruldu ve biri ok
ihtiyar ve zayf, ikisi ortasn biraz gemi, iman iki beyle gen bir
Tbbiyeli ieriye girdi. Arkalarndan iki hanm grndler. Ym
n Bey gelenlerle yle byle ancak megul olabildi. "Zeyrep'i
getirmediniz mi?.. Kzm neye getirmediniz?" dedi. Hepsi birden
cevap verdiler: "Geldi, geldi, bykhanmla biraz konuuyor. . . "
Bykhanm Ymn Bey'in karsnn yatalak annesiydi. Merdiven
stnde yarm bir kat tekil eden odasndan yaz k kmaz, neesi,
ikayetleri, lafzenlii, dedikodu merak ve zaman zaman parlayan
byk hiddetleri, tatmini imkansz denecek kadar bol itah ile
evin hayatna oradan, yatandan, bir an brne uymayan bir
mizacn acayipliklerini katard.
Sofray st katn denize bakan byk odasna kurmulard.
Ak pencerelerden Boaz, dasslal mehtabyla, su hrtlary
la, kar semtin byk glgeli dalaryla odaya giriyordu. Gecenin
ge vaktine kadar ikiye ve saza devam edildi. Davetlilerin hemen
hepsi ya sylyor ya alyorlard. Zeynep 'in ok gzel sesi vard.
Sylediklerine gre bizzat Hayrullah Bey'den meketmiti. Eskileri
ok iyi biliyor, hocasnn hemen btn eserlerini tanyordu. st
1 36

ABDULlAH EFENOt'NN RYAlARI

ste makamdan tam fasl yapld. Sonra ayrca Zeynep Hanm,


babas Refet Bey'le beraber bize sevdikleri paralar okudular.
Hatta gece yarsndan sonra kk bir kayk safas bile yaptk.
Burada o gece neler duyduumu, hayata hangi ufuktan ve adese
den baktn anlatacak deilim. Zeynep shhatiyle, tabiiliiyle,
neesiyle, gzelliiyle insana daha ilk grte bir nevi yaamak ak
veren kadnlardand. Daha yzne dikkatle bakmak frsatn bul
madan, bu hissi kendimde yerlemi buldum. Birdenbire mrm
ne kadar bo yere ve ne manasz ekilde harcadm anladm. Bir
kaplumbaann kabuuna ekilii gibi hibir manas olmayan bir
vehimde, musaHat bir fkirde yaam, bir sinir buhranna kendimi
kaptrmtm. lik defa kendi kendime " Nedir, ne oluyorum?" diye
o gece sordum. Bu gen kz veya kadnn, hlasa kim olduunu
henz laykyla bilmediim bu gzel ve aydnlk mahlukun kar
snda birdenbire iimdeki bin yal ihtiyarn kaybolduunu his
settim. Bir zindandan henz kurtulmu gibi hrdm. O scak bir
maden alayanna benzeyen sesin delaletiyle etrafmdaki alemi,
eya, renk, ko ku, ekil. . . her eyi tatnaa baladm. Damarlarmda
kanm baka trl geziniyordu.
Denizden dndmz zaman gece epeyce ilerlemiti. Bana
alt katta kk bir odada bir yatak hazrlamlard; iki gl fdannn
ak penceresinden adeta ieriye girrnee alt bu kk odada
ben de herkes gibi kabuuma ekilrnee altm.
Fakat uyumak mmkn olmad. Zeynep'in sesi, ocuka
neesi beni bylemi gibiydi. Gzlerimi her kapaymda, kirpik
lerimin altnda onun durularndan biri canlanyordu. Kah nak
semainin terennmn yaparken, bestenin ritmine uyarak, koyu
kumral salarnn adeta efsanevi zenginliiyle ssledii ban ace
mice sallayn; kah birinci hanedeki "emen" kelimesini okurken
"men" hecesini her tekrarlaynda kk, kan krmzs dudakla
rn yana doru hafife kaydrn gryor, kah gzlerini ksarak
137

TANPlNAR

ellerini bir ocuk gibi rpa rpa gln hatriayarak silkiniyor


dum. Bu kk beyaz ehre, koyu kestane rengi gzlerinin altn
daki siyahlkla ve salarnn zengin ba bozumu akamyla, her
dakika gzlerimin nndeydi. Fakat bu hayallerin en kuvvetlisi,
phesiz ki, bende sesinden kalan hatrayd. Krlm bir aynann
paralar gibi bu sesin hatriayabildiim altn inhinalar, lgn ve
rkek kavisleri, imkansz denecek bir kesiflikle aksettirdikleri aca
yip ve dasslal panlt ile, zihnimde her an bir avize gibi tutuup
snyorlard. Sesi gzel miydi? Hala bu hususta mtereddidim.
Bildiim bir ey varsa o da bu sesin iimde bir srafil sfru gibi,
her zerreme hitap ederek, her admda st ste ylm binlerce
uykuyu da tarak, en derinlere kadar muzaffer ve mesut yrme
si, bulutlar arasnda onlar data data ilerleyen bir gne gibi
yol almasyd. Onu dinlerken, yani btn gece, derinden gelen
bir su altsna koan susam geyikler gibi, bu sesin pnarna,
iimden bir eyin koup atldn, onunla birletiini hissetmi
tim. Bir ryada gibi, o iimde ilerledike bir yn hayal ve hatra
kendiliinden canlanm, bende acayip dnyalar kurulmutu.
Halbuki imdi, yatakta, batan aaya uykuya dalm bu yaban
c evin sessizlii iinde, ak pencereden garip ve esrarl bir visal
daveti ile yatann bana kadar uzanan gl kokular arasnda bu
ses, bana bsbtn baka bir ey gibi geliyordu. Btn gece onu
dinlerken ve onun yannda iken, geni hayatn her zerremi ayr
ayr davet ettiini hissetmitim. Adeta, bilmediim bir macera ve
hareket kervanna katlmak iin sabah sabrszlkla bekliyordum.
Halbuki imdi, ondan ayrlnca, sadece onu zlyordum; iimde
yalnz onunla tamamlanacak bir yarmlk, bir hasret vard ve sesi
nin hafzamda kendi kendine dirilen paralar, mucizeli ve hain bir
srarla bana hep bu yalnzlm, tpk bir nevi "bezm-i elest" gibi
uzun ve zl bir beraberlikten sonra yaanan, tahamml edilmez
bir ayrln azabna benzer bir kesiflikle, bu yarml hatrlatyor,
onu tekrarlyordu.

138

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYALARI

Sabaha kar, yonlan uzviyetin uyku ihtiyac arlatka bu


hayaller birbirine kartlar ve nihayet ben, gl kokusunun, eski
muskinin ve sevilen bir kadn ihtiyacnn el ele yaptklar, acayip
bir ryaya daldm.
Bu zengin geceye ramen ertesi sabah adeta birbirimize
yabanc gibi olmutuk. Gece epeyce konumu, hatta daha iyi
si, sadece faslal baklarla olsa bile, birleme anlar bulmutuk.
Hatta yatmadan biraz evvel be on dakika ba baa bahede gez
mi, geceden, muskiden, mehtaptan ve gndelik eylerden bah
setmitik. Halbuki hep beraber oturduumuz kalvalt sofrasnda,
benim de bulunduumu ancak hatrlayabildi. Evden, bu unut
mann verdii aclkla perian, yalnz Ymn Bey'e veda ederek
ayrldm.
O haftay ve ondan sonra geleni, sadece onu dnerek
geirdim; belki rastlarm midiyle birka defa Boazii'ne gittim;
Emirgan 'da, Kandilli'de, Yeniky'de, urada burada dolatm.
Bunlardan bir ey kmaynca, onu, ilk defa bulutuum yerde,
yani o gece dinlediimiz muski paralarnda aramaa baladm.
phesiz ki onun scakl artk bu bestelerde yoktu; fakat ok sev
diimiz aziz vcutlarn bir zaman iinde oturmu olduu eski evler
gibi, bu besteler de onunla, onun hatrasyla dolu idiler. Kah bir
cmlenin ortasnda birdenbire, gnee uzanm kk bir nezir,
ihtirasn ve strabn ocanda kendiliinden yanmak iin gelmi
kk ve zavall bir ey gibi, beyaz yz, solgun ve rpermeyle
dolu uzanyor, kah bir "terennm" de tebessmnn beyaz inci
ryasn, gzlerinin tlsml mcevher parltsn, boynunun meh
tapta kendiliinden kabaran sular andran gm yuvarlan,
omuzlarnn btn vcuda zarif bir iek manzaras veren teslimi
yeti canlanyordu.
O gece ondan st ste birka defa "Gzel ak cevrimizi eke139

TANPlNAR

mezsin demedim mi?" diye balayan mehur nefesi dinlemitik.


Her defasnda manzumenin redif olan " mi" istifham zerinde
ocuka bir fantezi ile glerek lzumundan fazla srar ettiine dik
kat etmitim. imdi o nefesi dinlerken bu "mi"ler geldike, bu gl
bende her defasnda, bir aata baharn dnyle kendiliinden
aan iekler gibi uyanyordu. Bunun gibi birok eyleri hatrlyor,
hakikatte birer hiten baka bir ey olmayan bir lezzetler dnyasn
da, onu zleyerek, onu tanm olmaktan mesut yayordum.
Birka gn de byle geirdim. Nihayet her rya gibi, o da
iimde duruldu. Araya bir yn ey, yaanan gnler girdi. Onu
unutmadm, fakat Ymn Bey'in birincisinden tam hafta son
ra yapm olduu ikinci bir davet olmasayd, Zeynep benim iin
sadece, bahar mevsiminde, iek am bir badem aac altnda
grlm lezzetli bir rya gibi, uzaktan hatrianacak nameli,
sihirli ve korkulu bir hatra, akn tecrbesinden ziyade insan
da ihtiyacn uyandran ve kalbirnizi birdenbire, ii bo fakat ok
kymetli bir kase, bir nevi murassa bir mahfaza yapan bir hatra
olacakt. Ve phesiz bu akn biti tarz dnlecek olursa byle
olmas daha iyi idi.
Fakat bsbtn aksi oldu: ki ay sonra Zeynep'le evlendim.
Bir akam Ymn Bey'i evde teyzemle ba baa buldum. Bilmem
nerede, Ymn Bey'in gayretiyle meydana karlan eski bir arsa
nn satlnasn konuuyorlard. Sz bitince Ymn Bey bana
dnerek: "Birinci iim bitti, imdi ikincisi kald" dedi.
- Hayrdr inallah, dedim.
- Yarn akam bizde toplant var, pazartesiye kadar bizde kalacaksn . . . Muhakkak gel, ok gzel eyler olacak . . .
Ve benim duraklamam bir nevi tereddt alameti zannederek
ilave etti:
- Karrsan yazk olur, Hayrettin Bey de gelecek. Baka tan1 40

ABDULLAH EFENDI'NIN ROYAlARI

madn kimse yok . . .


Teyzem de "Git, git, rnrn bir ihtiyar kadnla ba baa gei
yor, yazk deil mi?" diye beni tevik ediyordu. Hakikatte durak
laym, aknlmdan ve biraz da sevincimdendi. Zeynep'i tek
rar grecektim. Onu biraz evvel zannettiim gibi unutmadn
Ymni Bey' i grr grmez anlamt m. Bu ihtiyar ve barak ehreyi
grr grmez, bu atal sesi iitir iitmez, mrmn gerekten
bana ait olan tek saadet gecesi, iimde birdenbire btn teferru
atyla uyanmt. Daha Ymn Bey "Yarn akam bizde toplant
var", der demez, geni sofra, tepesine asl mehtabyla, deniz koku
su, su hrts ile Zeynep'in kumral ba etrafnda, bir "Son Taam"
kompozisyonunun lsa'nn rahmani ba etrafnda kuruluu gibi,
gzlerimin nnde canlanmt. "Tanmadn kimse yok" cm
lesi, yarn gece Zeynep'in de orada bulunacan, ok gizli, adeta
kulaa, alak sesle tevdi edilen bir sr gibi mjdelemiti. Ve sade
ce bu ihtimalle, iimde onu yeniden grmek ihtiyac, gecenin ve
karanln sildii bir manzarann, bir ehir veya ormann, hlasa
zaman iinde kurulmu ve kklemi bir btnn, stnde nla
yan ilk sabah yla beraber tekrar zaman ve mekana hkmeden
kudret ve geniliiyle bir anda douu gibi, dodu, byd.
Bu ikinci grmemiz birincisinden ok farkl oldu: Gen
kadnn -aradaki yirmi gn iinde teyzemin dostu olan bir hanm
dan onun gen bir kz deil, bir dul olduunu, bir kaymakam
olan kocasnn harbin son senesinde tifsten ldn ren
mitim-, beni son derecede tabii ve dost bir yzle karlad; bir
kan kaldrarak, yznden ziyade gzlerinin ii glerek halimi,
hatrn sordu. Sonra sanki bu kadarck mahremiyetin kafi oldu
unu, bana daha fazla zamann veremeyeceini anlatmak ister
gibi yan bamdakilerin konumalarna kart. Ben de, yakama
yrtarcasna yaparak, beni adeta zorla srkleyen Ymn Bey'le
beraber, ieriki odada yazma kitaplar kartran Hayrettn Bey'in
yanna gittim. Baka bir zaman olsayd onunla tanmak frsat
141

TANPlNAR

beni sevinten ldrtabilirdi. Galatasaray'dan beri, onun hretini


dinliyordum. Hemen herkes bu merdmgiriz, tenkitlerinde olduk
a zalim ve titiz ihtiyarn, eski muskinin son statlarndan biri
olduunda, ananenin en gzel, en z taraflarn bu her eyin bir
birine kart inhitat devrinde muhafaza ettiinde mutekitti. Baz
paralarn bir dostumdan diniediim Kar- Natk' bu cinsten, bir
bakma gre sadece hnerle, virtozlukla yazlan ve terkibinin
istinat noktasn yalnz grenekten alan, adeta itibari bir eser iin,
emsalsiz denecek kadar gzeldi. Muskinin her makamn, kafi
yenin geliine gre ayr ayr metheden, yahut daha iyisi zikreden
zk ve epeyce zevksiz bir manzumenin tekil ettii itibari zinciri,
bu ihtiyar usta, halka halka, uzun uzletinin ve kendisini yaad
devirde bir nevi kble yapan sanat aknn btn zenginliklerinde
rm, onu her biri ayr bir yldzn cevher ve hassasn tayan
kymetli talardan yaplm, esrarl, tlsml, ar ve kynet biil
mez bir gerdanlk haline getirmiti; tpk kk madalyanlarnda
Tevrat'n herhangi bir hikayesini, yahut btn insanln talih ve
macerasn teker teker, ok ustalkl bir terkip halinde canlandran
tun Rnesans kaplar gibi bu Kar- N atk da eski muskinin btn
srrn kavsikuzah renkli arabesklerin her trl mcevher parlt
syla tutuup yand kk madalyonlarda toplamt. Hayrettn
Bey'in bu Kar- Niltk'tan baka birka eserini daha, kendisinden
renen bir arkadamdan dinlemitim. Bunlarn iinde bir Bayati
perevi vard ki her dinleyiimde bana drt hanesi, ayn altn kl
esinden kaide zerinde, ayn gzellikler -kim bilir hangi uzak ve
srl alemin gayriiradi hatrlanyla- drt ayr pozda tespit edilmi
heykelleri gibi gelirdi. Btn bu hayran olduum gzel eyleri
yapan adam senelerce merak etmitim. Fakat o kadar mnzevi
yayordu ki, bir trl beni takdim etmeleri iin dostlarma rica
edememitim. imdi kuru, zayf vcuduyla, orta boyu, geni aln
ve burnunun zerinden hi ayrmad gzl ile o, karmday
d ve ben bu karlamadan icap ettii kadar memnun deildim.
Biliyordum ki onun orada, mecliste bulunuu bu geceye baka bir
142

ABDULlAH EFENDI'NIN ROYAlARI

ekil verecek, ruh haletlerimizi deitirecek, irticali bir cokunlu


un yerine, deha ile omuz omuza yryen bu tecrbeli ve bilgi
bir sanatn kk krk senelik bir maziye ve o kadar yksekten par
layan bir ygn esere dayanan bir hretin nizarn hakim olacakt;
onun iradesi, mizac ve fantezisi ile ve onun etrafnda geceyi gei
recektik. Hulasa, bir kelimeyle gen kadnn ftri kabiliyetlerinin ve
neesinin, gzelliginin, sesinin, tebessmnn bir gl fidan gibi
ve sadece bizim iin yetiip byyecegi bir bahar yerine, belki de
bizi bu gzellikleri laykyla tatmaktan meneden yar ilahi bir ale
min hkmne ram alacaktk. Nitekim yle oldu: Bu, dnyamzn
dndan gelen adeta efsanevi mevcudiyetin karsnda Zeynep,
sadece onu dinlemek ve seyretmekle kald.
Hayrettin Bey iki imiyordu; sadece yemek yedik. Sonra,
kendisinin itirak ettigi, daha dogrusu hissettirmeden idare ettii
muski balad. hafta evvel sadece bir amatr toplants olan
bu saz, birdenbire onun geliiyle degimi, bir olgunluk peyda
etmiti. Hayrettin Bey'in sesi ne gr, ne de gzeldi. Bu alak ve
adeta sar sesin btn hususilii bilgisindeydi. Besteyi syle
miyor, adeta grafigini, bir nevi kabartmasn havaya iziyordu.
lik nce Kar- Natk'tan birka para ile baland. Gzlerimizin
nnde acayip, gayrie'ni renklerle bir hal dokundu, her makam
kendi hususilikleriyle, kendi akamlarnn ve afaklarnn by
syle, mehtaplarnn sihri, bahelerinde aan ieklerinin kokusu
ve meyvelarnn lezzetiyle bir iklim tannr gibi nmzden geti.
Sra Bayat perevine gelince Zeynep'i aradm; yz bir nevi mabet
kudsilii alan odann havas iinde klm, donmu gibiydi.
Belli ki muskinin ihtiam bu gen kadnn narin omuzlarna agr,
ezici, altndan kalklamayacak bir yk gibi kmt. Deminden
beri dinledigirniz paralar, bu ehreyi iinden iieye ileye, kendi
kendisi olmaktan karm, etrafnda mucizeli terkibi her an kuru
lan ve sonra bir bakasna yer vermek iin silinen, kendi kendisi
ni yiyerek sonra altn helezonlar, mcevher hasarnakl miralar
halinde dirilen alem kadar hayali ve uucu yapmt. Ve bu kendi
1 43

TANPlNAR

beyazlnn adeta izdii ehrede haddinden fazla alm gzler,


marazi bir sertlik iinde, hibir eye bakmyor, hibir eyi grm
yor, sadece dinliyordu. Ara sra parmaklaryla masann stnde
tempo tutuyor, fakat sonra syleyen ve alanlarn arasnda Hay
rettn Bey'in bulunduunu dnd iin olacak, garip bir hr
met hissiyle vazgeiyordu. Benim kendisine baktm zaman o da
ban kaldrarak bana bakt, sa eliyle "ite bu byledir" gibi bir
iaret yapt, sonra tekrar btn mevcudiyetiyle tekil ettii beyaz
hlya kayn, muskinin sularna brakt. Kk ve beyaz yz,
daha ziyade, hain bir tanrya nezredilmi bir kurbana benzeyen
narin omuzlaryla namelerin alayanna gmld. Her para
deitike ar bir uykudan uyanm gibi silkiniyor, sonra sylenen
veya alman eyin kendisi iin rd aiarda kayboluyordu.
Bayati'den eski bir yrk semai sylenirken dayanamad, o da
kart. Hayrettn Bey'in yzndeki memnun tebessmden ve tas
vip edici ba iaretlerinden bu paray ok iyi bildiini anladm . . .
Sonra b u ba iaretleri ve tebessm, sert bir dikkat haline geldi.
Ihtiyar adam, bu gen kadnn syleyiindeki kavrayc hummay
sezmiti. Hepimiz baka bir hayata uyanm gibi mahmur ve yk
l idik; sanki dmzdan ziyade iimizde bulduumuz bir ses, bir
nevi by gibi, henz ayrldmz dnyann nimetlerini, gzellik
lerini bize sayyor ve saydka biz hatrlyorduk. Nihayet fasl bitti.
Hayrettn Bey olduka muammal bir ekilde ban saliayarak
yerinden kalkt.
O gece Zeynep ile hi konuamamtk. Bu, iki ay sonra evlen
memize mani olmad. Bir kadn aknn nasl bir mucize olduu
nu, bir erkein hayatnda neleri deitirdiini, bu evlenme teklifini
Zeynep'in kabul bana retti. Birdenbire kendimi bir tanr kadar
kuvvetli, mesut ve kendimden emin buldum.
Yazk ki tanrlar bile kaderin karsnda acizdirler. Saadetim
ancak bir sene kadar srd. Yava yava siniderim bozulmaa
balad. Zeynep her bakmdan gzel ve emsalsizdi; kar kocadan
144

ABDUllAH EFENDI'NIN ROYAlARI

fazla bir ey, iyi bir dosttuk. Teyzemle iyi anlamlard. llerim
bile tahminimden fazla dzelmiti. Dedemin, stanbul'da, urada
burada be on para ufak tefek mlk meydana kmt. Ben iyi
alyordum. Mterek zevklerimiz vard; muski balca zaman
mz alyordu. Bir akam Ymn Bey'in evinde bir tanr gibi hay
ranlkla seyrettiim, diniediim Hayrettn Bey imdi ayda birka
akam bize geliyor, Zeynep'in mevcudiyetinden taan sihirli hava
ya misafir oluyor, ney alyor, beste okuyor, konuuyor hatralarn
anlatyordu. Bu saadetin sonuna kadar byle devam etmemesi iin
hibir sebep yoktu. Zeynep'in beni sevdii muhakkakt. Hemen
btn zamann bana veriyordu. Fakat yava yava, bana kar gs
terdii bu ihtimarnda gerek aktan ziyade bir hastabakcs efkati
sezmee baladm. Bu, phesiz, kendi zaaftarmn dourduu
bir vehimdi. Onu hi ypranmam, benim geirdiim tecrbele
rin hibirinden gememi genliinin ihtiam iinde kendimden
o kadar shhatli, o kadar mkemmel, o kadar gzel buluyordum
ki. .. Btn bu mkemmel eylerin yan banda, topal bacam,
delik deik gsm ve bozuk sinirlerirole kendimi kk ve biare
gryor, ona layk olmadm dnyor, onu kaybetmek korku
su ile harap oluyordum.
Bu korku ewela ryalarda kendini gsterdi. ocukluumda,
dedemin lmne kadar, hemen her gece ou onun etrafnda
toplanan bir yn kark rya grrdm. O ldkten sonra uzun
zaman uykularm rahatlat. Kaybedebileceim hibir eyim kal
mad iin bu ryalar da bitmiti. Zeynep ile evlendikten sonra,
yava yava bu ryalar tekrar balad. Hemen her gece ryamda
bir eyimi kaybediyordum: Kah paltomu, kah azlm, velhasl o
rya esnasnda bal bulunduum bir eyimi ya alyorlar, ya ben
bir yerde unutuyor, yahut dorudan doruya hediye ediyordum.
Sonra ryalar deiti; bir trl geiterneyen bir kap, yarsndan
fazlas bir trl kdamayan bir merdiven gibi muvaffakiyetsizlik
1 45

TANPlNAR

ryalar grrnee baladm. Nihayet bir mddet sonra ryalarmn


iine Zeynep'in kendisi de girdi; onu annemle beraber grrnee
baladm. Bu suretle ryalarmla ocukluk devrinin acayip bir
karanlk ruh haletine girmi oluyordum.
tk nce bu ryalar kk ve manasz gndelik ilere yor
dum. Sonra aktan aa onlara ehemmiyet vermemek istedim ve
zerlerinde dnmernee karar verdim; fakat yava yava onlarn
tehdidi iime yerleti. Hakikat u ki Zeynep'i ok seviyordum; bu
saadete balydm ve bir gn gelip de onu kaybetmek korkusu beni
perian ediyordu.
Baz geceler, srf onun uykusunu seyretmek iin uyanrdm.
Beyaz bir gl gibi aydnlk yznn kapand ryay merak eder
dim. Salarn gzel bulurdum, enesine, kalarnn apkn kavsi
ne hayran olurdum; ve bir gn btn bu gzelliklerden mahrum,
sefil ve biare yaamann acln dnrdm. Dalgn, huysuz ve
kederli olmaa baladm.
Zeynep bendeki bu deiikliin pek abuk farkna vard; fakat
hibir ey belli etmedi, sadece tebessmlerine bir nevi hzn sindi;
bu merhamet beni bsbtn ldrtt. Bu andan itibaren ryalarm
daha ziyade kart. Onu kskanmak iin hibir sebep yoktu. Ve ben
de bu hisse az ok yabancydm. Bununla beraber artk akamlar
eve onu bulamamak korkusu iinde perian dnyor, onu orada
bir k odas haline getirdiimiz safann penceresi nnde beni
bekliyor grnce, her defasnda, sevinmeyi unutacak kadar a
ryordum. Her defasnda ona "Demek beni brakp hala gitmedin,
ne kadar iyisin . . . ne kadar merhametlisin." diye teekkr etmek
istiyordum. Evet, beni brakp gitmeyecek kadar iyi kalpli, merha
metliydi; talihin kendisine nasip ettii bu hastabakcln sonu
na kadar yapacakt. Byle bir ruh haleti iinde ba baa geirilen
gnlerin azab kolayca tahmin edilebilir sanrm. Gerekten skc
ve zalim gnler yaamaa baladm: Onunla hemen hi konua
myordum. kimiz de muhakkak o dakikada yaplmas lazm gelen
146

ABDULLAH EFENOt'NN ROYALARI

bir i icat ediyor ve onu bir makine gibi yapyorduk; ara sra, tarna
miyle kendisini bu ie verdiini sandm anlarda, onu hayran ve
bedbaht seyrediyordum. Gzel ve zengin ba, daima zarif omuz
lar, emsalsiz kollaryla, narin endamyla onu her defasnda daha
gzel, daha fazla hayranla layk buluyor ve bir kat daha seviyor,
onu kaybetmek ihtimalinin azabn daha kuvvetle duyuyordum.
Bazen o, bu baklarm yakalyor ve "Evvelce ne kadar mesuttuk"
der gibi hazin bir tebessmle ban sallyordu. O zaman ne kadar
budalaca bir vehme kapldrnn uuru bende uyanyor, birden
bire yerimden kalkarak "Affet, geer" diye zr diliyordum. O da
geeceinden emindi; bu bir buhrand, geecekti, gemesi lazm
d. lte bylece ve yalnz onun meziyetleri sayesinde iyilie doru
giderken birdenbire her ikimizin de hayatn altst eden felaket
vukua geldi.
Zeynep'in beni brakp gitmeyeceine emniyetim arttka,
onu kaybetmek korkusu iimde bsbtn baka bir ekle girdi.
imdi onun shhati iin korkuyor, hasta olmas, bir kazaya kurban
gitmesi vehmi ile harap oluyordum. Ryalarm da bu hisle bera
ber deitiler; yukarda dediim gibi, annemle beraber ryamda
grrnee baladm. Yava yava Zeynep onun yerini, onun talihsiz
macerasn yaamaa balad. Hulasa, ylan gizlendii yerden n
gran sallyor, sl bamn zerindeki havay her an yrtyordu.
Siniderim gittike bozuluyordu. Gelecek bir felaketin korkusu
iinde, onu bekleyerek bir yerde duramaz, bir ie yaramaz olmu
tum. ftahm kesilmi, uykum azalmt; gecede iki saat ancak,
o da kabuslarla uramak artyla uyuyabiliyordum.
lte bu ksa uykulardan birisinden uyandm zaman, yan
bamda yatan Zeynep' e baktm: ocukluumu altst eden, haya
tm bir cehennem yapan korkun mahluk, ar halkalarn onun
boynuna dolam, banaa alyordu. Korkudan ve helecandan
ldrm gibi, onu kurtarmak iin stne atldm ve ylann halka147

TANPlNAR

lar sandm salarn, uykunun lezzeti ve kendinden geii esna


snda boynuna dalanm olan uzun salarn ekmee, boynunun
etrafnda skmaa baladm. Zeynep'in l zerine koanlar
karm g halle ve yar l olarak elimden kurtardlar.
li anlar anlamaz evden katm. O baygn, bir kede yatyor
du. Btn ev halk ba ucundayd. Uzaktan limon gibi sararm
yzn ve slak kirpiklerini ancak grebildim.
gn ne yaptm, nereye gideceimi bilmeden dolatm.
nc gn, akam, Zeynep beni Hayrettn Bey'in evinde bul
du. li anlamt, nasl bir vehme kurban olduumu biliyordu.
Her eyi affetti, eve dnmemi teklif etti. Fakat artk bende bu aziz
vcutla yaamak kudreti yoktu. Ben talibin gazabna uram bir
lanetliydim. Hibir saadet ryasna yanaamazdm. Ona genlii
ni, beyhude yere bir delinin, bir lanetlinin urunda feda etmeme
sini syledim; aramza kt bir kader girmiti; ona kar gelrnee
almak beyhudeydi. kimiz de alayarak ayrldk.
Hayatnn bundan sonrasn bilmem aniatmaa lzum var
m? Bu hastahane kouuna dene kadar epeyce yer dolatm,
epeyce sefaJet ektim, fakir otel odalarnda, kk ve biare pansi
yonlarda uykusuz, sapsar geceler geirdim. Her eye kskn, her
trl mitten uzak, acayip ve zalim bir ryann kurban mrm
srkledim, ve bir gn beyhude bir kurtulu vehminden sonra
gzlerimi atm zaman kendimi kouta bu strabn ortasnda
buldum.
Doktorlarn balarn sallaylarndaki manaya baklacak olur
sa, hastalm ok ar. Fakat ben biliyorum ki, onunla lmeyece
im. Beni bekleyen bir baka lm var. Bu satrlar yazarken bile
onu bekliyorum, onun siyah mselles bann aralktan grn
mesini, akar sular gibi kvrak vcudunun boynurnun etrafnda

148

ABDULlAH EFENDI'NN ROYALARI

dolanmasn bekliyorum. Ve biliyorum ki bir gn o gelecek, bu


ar, kasvetli, her an hatralarn hcumuyla delik deik maceraya,
bu karanlk hikayeye siyah, kaypak klesiyle bir son ekecek *
. . .

Olk, nu. 3 1 -35, lkinci kanun (Ocak) - ! Mart 1943, s. 1 8-20, 17 1 8, 1 8 - 19, 18- 19, 1 8 - 1 9 .

149

YAZ YAGMURU'

Ilk bask Varlk Yaynlar lstanbul l 955

YAZ YAGMURU

Kapdan girip de gen kadn bardaktan boanrcasna yaan


yamurun altnda, bir eli bahenin ortasndaki kurumu palmiye
nin gvdesine dayal, yznde her eyden habersiz, ok mesut bir
glmseme, adeta onu okar grnce hakikaten ard ve kendi
kendine gld:
"Bu da bir baka trls olacak .. Ne dersin Hacivat'm!" Haci
vat omuzlarn silkti.
"Benim mecanin taifesiyle iim yok. Ben Karagz gibi akl
zevat isterim." ocukluundan beri onun Karagz ve Hacivat'la
konumak adetiydi. Uzun sren bir hastalk boyunca onlarla yle
har neir olmutu ki aradan otuz sene getii halde yine benlii
nin ayrlmaz paralar gibiydiler.
Kadn kendi dnceleri iindeydi. Ne Sabri'nin Hacivat'a
yksek sesle sorduu suali, ne de ayak seslerini iitmiti. Ancak
iyice yaklat zaman farkna vard. Elini aatan ekti. Yzn
de bir lahza iin sust yakalanm ocuklarn aknl belirdi,
sonra Sabri 'nin gldn grnce tekrar eski glmseme yerine
geldi. Kk bir menet fgryle olduu yerde dnd ve onu iki
eli eteklerinde selamlad.
1 53

TANPlNAR

- Islandnzn farknda msnz?


nce hala parmaklaryla tuttuu eteklerine, sonra da gky
zne bakt. Gzlerinin ok tatl, derin bak olmasayd kk bir
kukla denebilirdi.
- Sarma dnyordum. Bu cins aalara daima bir sar
mak sararlar da . . . yani adettir. Acaba kurudu mu! .. Belki de o
gece yanmtr. Yahut kestiler.
- Hangi gece?. . diye sordu. Sonra birdenbire: " Bu yamurun
altnda ve bu yata!" diye kz paylad. O, omuzlarn silkti, ban
saliayarak alnna yapan salar dzeltmee alt; fakat o kadar
siaktlar ki, iri elmas kpelerini biraz daha pariatmaktan baka bir
ey yapm olmad. Birdenbire mee balam gibi titredi:
- Ben de gya buraya yamurdan korunnaa gelmitim ..
- Haydi gelin, hasta olursunuz, ierde kurulann.
Kapnn merdivenine doru, adeta omuzlarndan iterek gtr
d. " nsan hi olmazsa sayvann altnda durur. Bir aa bile sizi
koruyabilirdi. Bu kadar slanmak."
Sonra koskoca bir insan sadece biraz daha rahat konumak,
aknln belli etmemek iin bir ocuk gibi azarladnn farkna
vard: "Affedersiniz!" diye szn bitirdi, at kapnn yannda
gesin diye bekledi. Birdenbire ona altn hissediyor ve bu ie
ayrca ayordu. Byk bir su stnde imi gibi arkasna bakt:
"Komular grrlerse." Sonra omuzlarn silkti. "Be senelik
evim bu . . . Misafrim gelmez mi?"
Bu yamurlu yaz sabahnda konuacak bir insan bulduuna
memnundu. Kars gittiinden beri hayat bir eit yalnzlk mek
tebi olmutu ve yalnzlk hi de bu eklinde dinlendirC bir ey
deildi.
Kadn koyu kestane renkli gzleriyle ona glmsedi. Sabri bir
lahza berrak bir pnarda ykandn sand. Btn varl, bu kapa
nk havada tpk bahenin son glleri gibi, her trl gerek fikrini
1 54

YAZ YACMURU

reddediyar gibiydi. Bir insandan ziyade bu bahenin bir kesinde


bu gzel yaz gecesinden kalm bir rya olabilirdi.
- Ozlmeyiniz! .. diye onu teselli etti. "Beni daima azarlarlar!
Yani bu iler daima bama gelir." Sabri o konuurken yznn
duru beyazlna, koyu kumral salarna, ehrenin ok dzgn
bademine bakyordu. Belki de ona rya hali veren ey bu beyazlk
ve bu dzgnlkt. phesiz gzel kzd, stelik dilerinin beyaz
gl, uysal ve mazlum neesiyle bu yamurlu saati, ondan bir
para gibi benimsemiti.
Halde bir saniye durduu yer, zerinden akan sularla kk
bir gl olmutu. Salar, yz, bolerosu, keten elbisesi hepsi vcu
duna yapm, odadan byk su sathlar halinde akyorlard. ki
kolunu aralayarak:
- Srsklamm diye ikayet etti. " Oldu mu imdi bu? stelik
arapianma kadar da amur. Ben nasl temizlenirim!" ok tatl bir
heyecan iinde konuuyordu. Buna ramen sesi biraz dikti. Azn
arkalarndan doru gelen tatl ve scak bir tonu vard.
Sabri onu banyoya kadar gtrd, termasifonu yakt, havlu
lar gsterdi:
"Bu kap yatak odasna alr", dedi. "Dolapta karmn ufak
tefek eyasn bulursunuz. sterseniz odann kapsn ierden kilit
lersiniz. Siz temizlenirken ben de ay piireyim! Daha kendim de
imedim."
Sabah gazetelerini alnaa km, yolda yanura yakalanm
tL Yamur altnda hemen hemen kadnnkine benzeyen bir tempo
ile dndn hatrlad ve kendine gld. Baz eyler hakikaten
akacktan balyordu. te Sabri'yi aylarca dndren, hayatn
altst eden acayip ve ksa dostluk bu tesadfle balad.
Kars yazn banda birka seneden beri grmedii babasnn
yanna, Antalya'ya gittiinden beri evde tek bana oturuyordu. tk
nce o da beraber gitmeyi dnmt. Sonra Sleyman Bey'in
1 55

TANPlNAR

evinin kalabaln, ihtiyar adamn grltl akamcln, tirya


kiliklerini hatriaynca vazgemiti. Daha dorusu biraz da kars
bunda srar etmiti. Kocasnn, evlendinden beri birok proje
lerine oluk ocuk ve i arasnda veda etmi gibi yaamas kadna
azap oluyordu. Onun iin "Bu da senin tatilin olsun!" demiti.
" Nasl olsa Aye Hanm var! O sana bakar. . . " Filhakika Sabri birka
yldr on yedinci asra ait bir roman hayalini gevileyip duruyordu.
Kars gittiinden beri hep onunla meguld. Sabahlar lstanbul'a
ktphanelere iniyor, alyor, vesika topluyor, akamlar biraz
balkta yoruluyor, sonra tekrar alyordu. Kitap, artk bitirilmesi
iin kendisini zorlayacak kadar ilerlemiti.
- Bu da sizin ona hediyeniz olacak." Ve Karagz masann
bandan ona srtt. Doktor Moro'nun mehur hayvanlar gibi bu
iki acayip dost gelenekten gelen benliklerinden kmlar, onun
btn zihni hayatn paylayorlar, onun gibi yayorlard. "Yalnz
bana yaramyor!" diye dnd ve mutfaa geti.
"Epeyce azdrdlar ii... Eskiden ok g vaziyetlerde konuur
lard. imdi her iime karyorlar . . . "
O, ay hazrlad zaman gen kadn da temizlenmi, sala
rn kurutmu, srtnda Hacce'nin biricik Avrupa seyahatlerinden
getirdii ay elbisesi, ieriye girmiti. Sabri onun dolapta eski ve
alelade eyler bulup giyeceini sand iin byle sslenmesine
glrnekten kendini alamad. Gen kadn da bunu dnm ola
cak ki:
- Dayanamadm! dedi. ok gzel elbise, dayanamadm. Eski
huyumdur. yi bir ey buldum mu muhakkak srtma geiririm.
Daha gzel bir ey vard ama . . .
Sabri onun, karsnn ak mor zemin zerine kahverengi
srma filigranl elbisesi iinde eski Venedik dilberierine benzeye
ceini dnd. Sonra tekrar kadnn yzne bakt: "Btn tesir
ehrenin sadeliinden geliyor" diye dnd.
- Hakikaten o da size ok yakrd.
1 56

YAZ YAGMURU

Ve Seher'e uzaktan alay eder gibi gz krpt. Fakat kadn belki


de onu dinlemiyordu. Ayakta pencereden yamuru seyrediyordu.
- Yazk yelpazem yok. Bu elbise ile iyi giderdi.
- Nasl yelpaze?
- Bashaya yelpaze ... Eski zaman ii ve gzel bir yelpaze. Teyzeminmi. Beni kklmde hep teyzeme benzetirlerdi. Onun
elbiselerini giydirirler, onun gibi konuman isterlerdi. Hi akla
gelir mi bu i? .. Bu her beendii eyi srtna geirmek huyu da
onunmu. Gzel ne bulursa "Benim olsun!" dermi. Ve ona verir
lermi. " Tekrar Sabri'ye bakt, sonra birdenbire sz deitirdi:
- Karnz benim boyumda olmal! Ve cevap beklemeden otur
ma odasnn bir kesinde duran kk lake masann stnde
duvara asl duran kenarlar billurdan aynaya doru gitti.
- nallah elbisesini giydiim iin darlmaz. " Sonra birdenbire
aynadan ban evirdi:
- Bu aynaya nasl tahamml ediyorsunuz?" diye sordu. "Byle
ayna olur mu hi? Bu dpedz irkin . . . effaf eyden ereve olur
mu? nsana dna tayormu gibi geliyor.
Sabri, ona aynann kendilerine nikah hediyesi olarak verildi
ini ve karsnn eski nianlsndan geldii iin stnde mnaka
a ettirmediini, bunu bir haysiyet meselesi gibi aldn glerek
anlatt.
- Danlmasna gelince hi merak etmeyin . . . imdi o Antal
ya'da. ocuklarmla beraber. Ve ok mhim bir protokol madde
sini retr gibi ilave etti: "Karmn ad Hac ce Seher' dir. ocuklar
Hacce derler, ben Seher derim."
Kadn bir taraftan onu dinliyor, bir yandan da aynada elbi
senin kendisine yakp yakmadn ileri geri giderek, saa sola
dnerek tam bir film emprezaryosu baklaryla seyrediyordu.
Hakikatte ne elbisenin asl sahibi ne de Sabri'nin hikayesi
onun iin mhim eyler deildi. O szn bitirdii zaman:
157

TANPlNAR

- Zaten evde kadn bulunmadn anlamtm. dedi.


- Nereden anladnz?
Gen kadn aynadan doru cevap verdi:
- Eyada mukavemet yok. Kadn olan evde bu kadar uysallk
olmaz!
Hala aynann nndeydi. Fakat artk kendisini seyretmiyordu.
Sabri'nin bann stnden ar su ynlarnn rtt bulank
manzaraya bakyordu.
- Yamur denizde sefalet oluyor deil mi?" Birdenbire ayn
hazrlanm olduu masann stndeki aile fotorafn farketti:
- Demek byle! Koruyucu meleklerinizin karsnda alyor
sunuz!" Yznde hep o tatl glmseme vard. Sabri karsnn ve
ocuklarnn resimlerini onun elinde grnce sanki evi, saadeti,
her eyi bakasnn tasarrufunda imiesine titredi. Byle bir hissi
imdiye kadar hi duymamt. Galiba bu kadn btn zaaflarn
ortaya karmak iin gelmiti.
- Gzel ocuklar. Hele kznz ok gzel. ..
- Karm da gzeldir. Karm gzel bulmuyor musunuz? diye
srar etti.
Ikisi birden gldler. Hadise kapanmt. ay ocuk gibi
sevine sevine iiyordu. Frnemn rann ok erkenden getirdii
halkalar grnce sevinci bir kat daha artt. Sonra o da kendi hika
yesini anlatt. Geceyi annesiyle beraber Balarba'nda uzak bir
akrabada geirmilerdi. O sabahleyin Beylerbeyi 'nde oturan bir
arkadana uramak istemiti. Fakat arkada yaz banda evden
kmt. "Vapura yetieyim derken yanura yakalandm. ocuk
luumdan beri yaz yamurunu severim. Nedense birdenbire ira
desizleir, hep bahede iyice slanaym diye dolardm. Her ey o
kadar deiik oluyor ki ..
"

- Bir geceden bahsediyordunuz? Hani sarmaklar iin syle


mitiniz?
1 58

YAZ YACMURU

Biraz dnd:
- Anladm, dedi. Ben baka ey ile kartrdm. Misafirlikte
iyi uyunmuyor. Sabahleyin de erken kalktk. Bizi erkenden afak
seyrine karttlar, ta amlca'ya. Hi byle ikram grdnz m?
Belki de yaplacak en gzel ikram ama . . . Vaktiyle biz de bu taraf
larda oturuyorduk. Evimiz yand zaman ben ok kktm. Bah
e bana onu hatrlatt. Gerisini uykusuzluk ve yamur beraberce
tamamladlar.
Durdu, etrafna akn akn bakt. "Siz geldiiniz zaman ben
kendimi eski evimizin bahesinde sanyordum." Gzlerini tekrar
pencereye dikti. Deniz adeta grnmyordu. Sadece sanan yer
yer aydnlk atks arkasnda, sanki daha altta sk bir rg gibi boz
bir yn ara sra alp kapanyordu. Bu, suyun suya hcumu idi.
Hareket ayn maddeye ayr ayr eyler yapmt. Kadn aniatmaa
devam etti:
- ok acayip bir gece geirdik. Dnyann belki en iyi kalbii
insanlar. Ama ne yaparsn ki hepsi dertli. Kendi dertleri deil! Ba
kalarnn derdi. Etraftarodaki hibir eyi unutmuyorlar. inden
haksz yere karlan vatman, tamir edilmedii iin yklan ev, ocu
una iyi bakmad iin lmne sebep olan komu kadn, ayna
ta alnan eski eme ... Hepsini biliyorlar. Hepsini hatrlyorlar ve
birbirlerine hatrlatyorlar. Biri brn tamamlyor, tamamlarken
bir bakasn hatrlyor. Tam gayri memnun denen eyin kendisi.
Faciadan baka eyden holanmyorlar. yle ki, kendi hayatlar yok
artk. "Naslsnz?" der demez, zincir balyor. Damatlarn da ken
dilerine uydurmular. Grlecek ey. Ama bir kere iin.
- Byle hatadan hataya, hakszlktan hakszla atiaya atiaya
nereye kadar geldik. Bilin bakalm!
Tekrar gzler, byk, imkansz, parltl, zerine dikiliyordu.
Sabri iinden: "Yznn gzelliini biliyor . . . " diye dnd
ve Hacivat'n lafa karmasn nlemek iin "iyi de kullanyor!"
diye tamamlad.

159

TANPlNAR

- En aa Medt zamann bulmusunuzdur.


- Hangi Medt zaman? O dnk i. Zaten sz arasnda aileden
zorla alnm bir Rza Paa arsas geti. Ama biz Galile'ye kadar
ktk! Evin olu Galile'nin muhakemesinin yeniden yaplmas
n istiyordu. Orta mektepten beri bu davann peinde. Asl garibi
annesinin de onunla beraber olmas. ..
Sabri byle bir davann almasn bsbtn manasz bulma
d. Bu, kilisenin modern ilmi resmen kabul etmesi olurdu:
- Evet, yani belki, ama annesinin bu ii ortaya atmas ... Tabii
kadncaz Galile'nin kim olduunu bilmiyordu.
Durdu, tekrar ban sallad. " . . . Dorusunu isterseniz bunlar
bana bsbtn yabanc da gelmedi. Bizim ev de eskiden byle idi.
Biz de takvim d yaardk. Her ey bizim iin msavi idi. Fakat
baka trl. Daha dorusu ikayetimiz yoktu. Sadece hatrlardk.
Bykannem, dedem, babam, kalfalar hepsi hatrlard. Bir de
bakardnz ki, btn Boazii odann iine doluverirdi."
- Siz de hatrlar mydnz?
Tekrar yz duruldu.
- Hayr, dedi. Ben ok kktm, hatriayabileceim bir ey
yoktu. Sade dinlerdim, Btn anlattklar bende klelenirdi. Bir
denbire iim arlard.
Gzlerini kapatt. " Hani akamla arlaan sular vardr. Her
eyi iine ala ala. Btn gn, bakalarnn yaad eylerle zengin,
ite yle olurdum . . .
Sabri onun iki eli akanda, annesinin dizleri dibine km,
kaybolmu eylerin dnyasna bir yn isimle gidip gelmekten
yorgun kk bir kz tasavvur etti. Bir saat evvel varlnn far
knda bile olmad bir insan hayatna girmi, muhayyilesine mal
olmutu.
- Gece neden uykusuz kaldnz?

1 60

YAZ YAGMURU

Eliyle phesiz ocukluundan kalma yarm ve olpa bir iaret


yapt.
- Ryalardan . . . dedi. Ama bu benim kabahatim oldu. Ta eski
den bir kere duymutum. lk defa yatlan bir evde ba altna sofra
dan alnan bir ekmek paras konursa, insan ok dorucu ryalar
grrm. Dn akam nedense aklma geldi.
- ok mu rya grdnz?
- ok deil, bir tane, ama kafiydi. Bir daha uyuyamadm.
Koltukta daha ziyade kendi iinde bir keye bzlm gibi
kld.
"Yirmi yedi, yirmi sekiz yalarnda olmas lazm . . . Fakat on
sekizinde de olabilir, hatta on beinde bile." nanlnayacak dere
cede gen kz, hatta kk ocuk kalm bir taraf vard.
" Etrafa emniyeti ve sade kendi iinden gelenlerle yaamasyla
ocuk. " Ve biraz evvel bahedeki halini hatrlad. "Yamurun altn
da geceden kalm bir ryaya benziyordu." Sonra dncesini ba
ka bir taraftan tamamlad: "Biraz da cins hayvan ... Daima en ekici
durular buluyor, en gzelini. Ve phesiz hi dnmeden."
Fakat gen kadnda onun asl houna giden ey kesik kesik adeta
hatrlamalada konumasyd. Zaten en manasz kmldanlarnda
bile kk unutmalardan sonra dnlm hissini brakan bir hali
vard. Sanki o anda yapt ve syledii eylerden baka kendi iin
de, daha mhim, hayatn daha derinden kavrayan bir dncenin
peindeymi, ok ayr ve yalnz kendine mahsus bir baka zama
n yayormu gibiydi. Ve bu hal onun zarif, gzel kadn varln
deitiriyor, baka planlara geiriyordu. imdi eski zamanlarda
hemen her evde rastlanan o muzikal kutulardan frlayan ve ok iyi
bilinen, yere adeta iimizde hazr dokunakl hava ile beraber geldi
i iin artc otomat hareketleriyle insan derhal saran bir kukla,
biraz sonra yaldzl erevesinin iinden kim bilir ne zamandr
seilmi duru ve baklada yaamaa devam eden eski bir port-

161

TANPlNAR

re oluyor, bazen daha ileriye gidiyor, btn maddesini bir tarafa


brakm bir ifade yryyle insann iine yerleiyordu.
- Daldnz!
- Sizi dnyordum. Daha dorusu grdnz ryay . . .
Yakn bir tehlikeden saknr gibi ellerini uzatt:
- Onu sormayn, korkun bir eydi.
Ayaa kalkt pencereye yaklat. Yamuru seyretmee bala
d. "Yamur insan nasl kendi iine aryor. " Sabri'ye dikkatle
bakt. "Ben okluk rya grmem; zaten sevrnem de. Yaadm
an severim. Gn gnne yaamak, en gzeli bu deil mi? Birbiri
arkasndan gelen eylerle.
- Ve onlarn altndan ok baka eyleri dnmek.
Bir kahkaha att:
- Bunu da nereden kardnz imdi?
Fakat Sabri bu gle ehemmiyet vermedi. Bu bir saklanma
idi.
Vaktiyle karsyla birlikte gittikleri psikiyatri doktorunun onla
ra sorduu suali hatrlad: "ocuunuz var m?" Ve utand iin
haffletti: " Evlisiniz deil mi?" Fakat verecei cevaptan ziyade
kendisiyle meguld. Bu acayip misafir, eve ayak bastndan beri
iinde anlamas g bir deiiklik olmutu. Btn hayat, hemen
kaybedecei bir eymi gibi yan banda hazrd. Hibir zaman
Seher'i bu kadar yaknnda; fakat yolun tam dnemecinde, gzleri
zerinde, iten dargn grmemiti. imdi bu hayal o kadar soru
ile, yahut onun dncesiyle bir arada gelmiti ki, Sabri'nin sesi
degimiti. " Ne oluyorsun sanki? Neredeyse yeni arklarn airle
rine dneceim! . .

"

- Evliyim, hem epeyce oluyor. Btn rahatlyla gld. "Ama,


ocuumuz yok." Tekrar durdu, bu sefer daha ciddileti: "Doktor
musunuz?"
Sabri yeni batan ne ve kim olduunu anlatmann gln

1 62

YAZ YACMURU

dnd. Bereket versin kadnn dinlemek huyu yoktu, " Doktorlar


bana hep ocuk tavsiye ederler de . . . Yani sinir doktorlar. Beni siz
de epeyce acayip buluyorsunuz galiba?" Sonra bu bahsi burada
kapam gibi daha durgun bir sesle:
- Evliyim, ama kocama kar mesul deilim!
Sabri neredeyse aknlktan boulacakt. Bu kadn beklenne
zin ta kendisiydi. Durmadan kahve, ay ikram eder gibi en olmadk
eyleri karsna karyordu.
"Hayrdr inallah . . .

"

- Kocam galiba deli... dedi. Ve beni de sevmiyar artk! Hatta


bir defa ldrmek bile istedi. Denizde beraberce yzyorduk. Ben
yzmeyi ok severim. O da iyi yzer. Zaten bu yzden tanmtk.
Bir gn suda akalayorduk. Birdenbire omuzlanndan beni suya
iyice batrd ve suda tutmak ister gibi elleriyle aband. G bela
kurtuldum. Soukkanlhm sayesinde . . . Yoksa oktan gitmitim.
Hatrlad eyin dehetiyle olduu yerde gzleri bym,
titriyordu.
- Sonra ne yaptnz? . .
- Hi. Bizim iin o kadar tabii bir eydi ki suda akalamak..
Yunus balklar gibi yan yana, cmble dndk. Herkes bizi alk
lad. Maallah, dedi.
Sabri iittii eyin dehetinden kurtulmak istedi.
- Belki hakikaten akayd.
Prlanta kpeler odann loluunda oktan snm miderin
aksiyle parlad.
- Hayr. . . dedi. yi biliyorum. Ben de nce yle san dm. Ama
sonra zerinde dnnce, hele gzlerini hatrlaynca. Gz kor
kun bir ahit, deil mi? Yahut korkun ayna ... Her eyi, ifa edi
yorlar. Hele hislerimizi gizlemek isteyince baklarmz nasl dei
ir? Kaskat olurlar. Ve biz gizledik sanrz.

163

TANPlNAR

Sabri nasihatini dinliyormu gibi onun gzlerine bakt. Fakat


hafif bir glmsemeden baka bir ey bulamad.
- Peki, niye ayrlmyorsunuz?
Bir mddet dnd. Baklar daha sertlemiti.
- O da ayr mesele. Belki acyorum, dedi. Bana ok muhta
gibime geliyor. Belki de seviyorum. phesiz seviyorum.
Eliyle dalgn bir iaret yapt. "Bu anlatlacak ey deil. Zaten
imdi ayr yayoruz. " Ban sallad. Yine ayaa kalkt. Sabri pen
cereye gideceini sanyordu. Fakat odann br ucuna pikabm
bulunduu yere gitti, kk dalabm nnde yere diz kt ve
plaklar kartumaa balad.
Sabri olduu yerde kula yamurun sesinde bana geleni
dnyordu. Birdenbire misafirinin kendisini azarladn duydu:
- Bu kadar gzel eyleriniz var da beni deli deli syletiyorsunuz.
Yerde elindeki pla a doru tutmu yz sevin iinde
glmsyordu. Yine baka birisi olmutu. Sabri iki elini birden
havaya kaldrd.
- Ev sahiplii yapnama pek frsat vermediniz galiba.
Fakat dinlemiyordu. Diski pikaba yerletirdi. Sonra sanki iste
diini ok yava yapmasn tembih eder gibi bir el iaretiyle yanma
ard.
Sabri biraz sonra yamur seslerinin sk ormannda Debussy
muskisinin, sanki yan balarnda uyuyan bir mahluk gibi olduu
yerden silkindiini, mcevher parltlaryla kmldandn, kendi
sine yol atn duydu: Bu sefer de karsn hatrlatnt ona. Baz
geceler ocuklarnn beiinin bana onu ayn iaretle arrd.
Hakikaten garipti bu. Durup dururken insana kendi mazisinin
iinden ona brnerek hcum ediyordu. "Tpk muski gibi."
Bununla beraber onu, yan banda, btn varlyla muskinin
ocana eilmi, yz onun akisleriyle aydnlk grmek, aralarn-

164

YAZ YAGMURU

da bu yaknl bulmak houna gidiyordu. Ve muski sanki kendi


dikkatlerinin ocuu imi gibi ikisinin arasnda, onlarla beslenen
mucizeli bir varlk gibi byyordu. Zaten her ey onun iinde ve
onun iindi. Yaz frtnas ona sadece bir arka plan olmutu. Bazen
bu arka plandan bir ey, bir gkgrlts, yahut bir imek terki
bin ortasna kadar frlyor, o zaman piyano veya orkestrann o ok
renkli kalabal, demin gen kadnn bahede, yokluuyla ocuk
luunu hatrlad sarmaklar gibi ona sarlyor, onunla didiiyor,
kendisinde eritiyordu. Fakat asl mhim ey kendi ilerinde olan
d. Muski bu iki saat ewel birbirlerini tanmayan iki insan tek bir
noktaya indirmiti. imdi oradan zenginleiyorlard.
Nerede ise ikisi de yalnz birbirlerini anlamak iin domu
olduklarna inanacaklard. Ve phesiz bunun iindi ki kadnn
omuzu kendi omuzuna byle yapmt. Sanki ok etin bir iten
baarnn sevinci iinde dner gibiydiler. Bir ara kadn onun elini
tuttu. Sabri bu eli ne yaptn bilmeden pt. kisi de balarnn
stnde birtakm bayraklarn akrdadn duyuyorlard . Disk bir
hrltda tkendi. Sabri br yan evirdi ve tam balayaca anda
kadn silkinerek ayaa kalkt:
- Durun! dedi. "Kendimizi zorla bylyoruz. Vazgein!"
Ayakta tekrar kendisi olmak iin gerindi. Oturduu yerden onu
olduundan daha gzel, adeta muskinin tecrbesiyle bym,
daha saltanatl ve kendine uzak seyretti. Halbuki yz daha yor
gun ve daha iine ekilmiti. Btn halinde gzelliine ramen
acnacak bir ey vard. "Muskiden korktu. Hakk da var." Ya
murun kendilerini kapad bu odada her budalalk mmknd.
phesiz bu kadnda kendini artan eylerin birou, hi de tabii
olmayan bu ba baa kalmadan geliyordu. O da ayaa kalkt, yine
pencerenin nndeydiler.
Sanak muskiyi brakt yerden tamamlamaa alyordu,
onun yle ar viyolonselleri, kemanlar, byk davullar yoktu.
Bununla beraber hiddetini bir yn yrtlla beslemesini biliyor-

165

TANPlNAR

du. Ewela yemyeil bir kta gk bir taraftan kt, sonra bir bulu
tun arnadas etraf kaplad. Yldrm Ortaky stlerinde durmadan
bir eyler arad. Siyah bulut ne varsa silip spren bir hortum
olmu, yetiemediklerini nnde kavalayarak Boaz'n stnde
yryordu. Birka mart, kirli ve biare yumaklar halinde rhtmn
biraz tesine dtler. Frtna kendi kartt ykseklikte onlar
bomutu. Yamur artk byk su ynlar halinde etrafa arp
yordu. Pencereden ayrlamyorlard. Son bir yldrm daha. Kadn
kulaklarn tkad. Yz bembeyazd. Fakat gzleri tanmad bir
itiha ile alm " Daha var m?" diye etrafa bakyordu. Yine birbir
lerine yaklatlar ve bir yldrm sesinde ayrldlar.
- Bir ey ielim mi? Bir votka filan . . .
Kadn gzleriyle " Evet" iareti yapt. Sabri mutfaa doru
yrd. Buras evin arka tarafnda idi. Kadn peinden geldi. Tam
limonu eline ald zaman mutfan penceresinden doru btn
tepe yeniden imek yla doldu. Bu sefer koyu yeiline pem
bemsi bir ton da karmt. Sonra yldrm yaknlarda bir yeri
uzun uzun deldi. Bu sefer de birbirlerinin yannda idiler. Nefesleri
birbirine karyordu. Frtna onlarn birbirine sokulmalarn sak
nlmaz bir ey yapmt. Fakat bu yaknlama deminki gibi deildi.
Muskinin sarholuundan ok baka bir eydi. Birdenbire kapnn
zili ald. Kadnn gzlerinde acayip ve yeisli bir panlt geti. Elini
Sabri'nin omuzundan ekti.
- Gidin, an ... diye fsldad. " Koun, an." Sabri ewela onun
yznn perianlna, sonra elindeki limon suyu dolu kadehe
bakt.
Gelen hizmeti kadnd. Mutfan kapsnn tam nnde bir
elinde ikin bir anta, brnde bir trl kapayamad emsi
yesi, yz gzlklerinin arkasnda adeta kaybolmu, her tarafn
dan su szarak, etrafna bakmadan, kesik kesik aniatmaa bala
d. Keyi dnerken sanak onu adeta boacakt. Fakat o bana
gelenden ziyade Sabri'yi ihmal ettii iin mteessirdi. Evden
1 66

YAZ YAGMURU

karken de acelesinden anahtar unutmutu. Halbuki burada


iini bitirdikten sonra lstanbul'a geecek, hastahanedeki kzn
grecekti. Gtrecei amarlar gece hazrlamt. Bir aydan beri
kzndan bahsederken sesi evvela efkatten ve acdan boulur,
sonra onun Adana'ya o sarhola kan, barlardaki kk elence
kadn hayatn, hastalm, hoyrat ellerde hrpalann hatrlayn
ca birdenbire hrnlar, kendisine, etrafa dman olurdu.
Fakat bu sefer Aye Hanm'n sesi ayn tempolardan gemek
frsatn bulamad. Dpedz tek bir notta aknlktan durdu. Gz
lklerinin altndan miyop baklar hayretle byd. Yz limon
gibi sarard. Dudaklar hiddetten titriyordu. Gen kadn, srtnda
hamnn elbisesiyle grmt. nand eylerden biri daha gz
lerinin nnde kmt. Kocasndan, kzndan sonra imdi de
hanm! Vaka bu onlara pek benzemezdi. Ama ne olsa yine bir
bakasnn arkasndan onu vuruyorlard. Sabri onun biare zih
ninde hanmnn elbisesinin, hanmnn evinin, belki de yata
nn imdi ne kadar trajik bir kta alkandn anlad. Bir insana
adeta kpek sadakatyla balanmadan yaayamayan kadncaz
alt senedir Seher'e balanmt. Bu, kar koca iin pek de kolay
bir tecrbe deildi. Kars ondan bahsederken "Ben senden ziyade
ondan utanmaa baladm artk." derdi. nk Aye Kadn haya
tn idare eden ne kadar mutlak varsa hepsini bir nevi son mabet
gibi Seher'in ahsiyetini tam, onu adeta kutsi bir ahlakta mum
yalamt. Bu bir nevi itisafla kark bytme ve yksek grme
duygusunun tam zaferiydi. tkisi de, bu felaketin her cinsini gr
m kadnn sevgisini adeta bir yn hrriyetsizlikle dyorlard.
Sonuna doru hanmla hizmetinin mnasebetleri o hrue gelmiti
ki, ocuklar bile annelerini Aye Hanm'la konuurken grnce
"Annem yine imtihan veriyor" derlerdi.
Sabri bir eyler sylemek, vaziyeti anlatmak ihtiyacn duydu.
Fakat nerden baayacan bilmiyordu. Hibir gnah olmayan
kadnn, byle gzleri nnde ve kendi evinde hi sebepsiz yere

167

TANPlNAR

kk dmesi tahamml edebilecei ey deildi. Fakat Aye


Hanm'a bunu nasl anlatabilirdi. Misafri ona vakit brakmad:
- Benim de bama ayn ey geldi. Bahe kapsn ak bul
masaydm felaketti. Baknz elbiselerime. Ve eliyle mutfan bal
konunda hala su szan elbisesini, arapiarn gsterdi. Sesinde ve
yznde iki saat evvel bahede rastlad zamanki mesut ocuk
glmsernesi ve ayn tatllk vard. Hakikaten bir ey mi anlatm
tl, yoksa karlarnda simsiyah ve slak paavralar iinde bir pnar
cads gibi dikilen bu kadn uyutmak iin ninni mi sylyordu.
Sabri ihtiyar kadnn onu dinlerken yava yava deitiini grd.
On senelik romatizmann vcudunu yer yer emberiedii sertlie
kadar her ey yumuuyordu. Sanki ahsiyetinin mayas olan o ir
kin ve talihsiz doma uurunun verdii acl bile unutmu, adeta
yava yava ve yeniden douyordu. imdiye kadar Aye Hanm'da
grmedii bir eydi bu. Nihayet tatl bir glmsernede st ene
sinin tek dii aydnland. Ancak i grd, yorulduu hlasa
talibini uuru iinde hatrlad zamanlar konuan biare kadnn
dudaklar bir eyler sylemek arzusuyla titriyordu.
- Elbiseyi dnmeyin, dedi. Ben onu imdi size kuruturum,
tlerim. Yalnz siz benim mutfamdan bir kere kn.
Bu mstesna anda bile Aye Hanm azarlamay, beyhude
yere olduunu bilse bile, bir hakk mdafaa etmeyi unutmam
t. Elini onlar akacktan kovmak iin uzatt. Fakat her zamanki
jesti tamamlamad. Birdenbire, kim bilir nasl bir zorlayla tam
bir hanmefendi oldu ve demin kafasndan geen eylerden zr
diler gibi:
- Bu elbise size ok yakm: Hem nasl yakm? Sesi iinden
geen eyler boazna taklm gibi her hecede bir kere yrtlyor
du. "Seher'i feda etti! En olmayacak eyi yapt."
Sabri bu sevincin arkasndan len kzn hatriayacan bili
yordu. Btn semt halknn bu kzn gzelliini haHl unutama
dklarn bilirdi. Belki bynn o kadar hoyrat, acemice dii

1 68

YAZ YAGMURU

olmasna, hayatn durup dururken berbat etmesine bir sebep de


bu len kzn gzelliiydi. Kadnn yzne korka korka bakt. Hayr
gzleri daha kuruydu. Ve biare tebessm tek diini hala snk
bir kandil gibi parlatyordu. Misafire gzyle iaret etti. kisi de
kadehleri ellerinde oturma odasna dndler. Sabri sordu:
- Siz her zaman byle misiniz? Yani nasl yaptnz bu ii? Seher
iin ldrr. Onu bile size feda etti.
Kadn omuzlarn silkti.
- Biz kadnlar birbirimizi anlarz, dedi. Biliyor musunuz ok
iyi kadn. Allah raz olsun! Ne yapardm ben o elbiseyle. Dnya
da tleyemezdim! Hi beceremem bu ileri. Buruuk buruuk
pasakl hanmlar gibi gidecektim. Ve boynunu kendi beceriksizli
ine arm gibi bkt.
Yznde deminki perianlktan hibir eser yoktu. Tekrar yeni
iek am bir erik aac gibi gen kzd. Pencerenin nnde, iki
defa imee hazrlandktan sonra vazgetii votka kadehi elinde
yamuru seyrediyordu. Nihayet kadehi yandaki etajerin stne
koydu. Bu yalnz ona ait bir isteksizlik miydi?
Yoksa btn mrn byle hep vazgeerek mi yaamt. Sab
ri hi anlamad bir ihtiyata onu taklit etti. Ve bundan garip bir
rahatlk duydu. Kendine ayordu.
- Yarn muhakkak onun gibi konumaa alacam ve etrafa
maskara olacam. Ve bir lahza kendini boynun u bkerek, menuet
figrleri yaparak konuur grd.
- Gln, ifasz ekilde gln.
Hacivat dalkavuka ban sallad:
- Estafurullah efendim hi siz, zatdevletiniz . . .
Karagz cevap verdi:
- Kes ula n . . . Grmyor musun he rif baya matrak oldu.
Sabri yzn buruturdu. Karagz'n son zamanlarda argoya
merak sar hi houna gitmiyordu.

1 69

TANPlNAR

imekler hala birbirini kovahyordu. En sonuncusunun arka


sndan ksa bir dolu sana balad. Deniz soluk ve devamsz k
larn altnda alp kapanyordu. Sonra yamurun sesi bir dzene
girdi. Ortaky srtlarnn stnden gk bir lahza yrtld. Biraz
sonra Sarayburnu tarafndan ikinci bir perde daha ald ve biraz
ilerde hala yamurun sk sk dvd siyah bir vapur kpetesi
bir taraftan aydnland.
kisi de ne yapacaklarn bilmiyorlard. Sabri tekrar pika
bm bana gitti. Ne alacan bilmiyormu gibi orada durdu.
Debussy'ye devam etmek istemiyordu. Kendisine gld. Hi de bu
kadar hissi olmamt. "Neredeyse kadncazdan yapp yapma
yacam eyler iin bir program isteyeceim." Diskleri kartrd.
Sonra vazgeti. Orada srt duvara dayal oturdu. "Gitse, uzaklasa o
zaman onu daha iyi dneceim ve onunla daha iyi anlaacam."
- Evde aspirin var m? Yatak odasna geerken mutfan ak
kapsndan bakt. Aye Hanm orada bir iskemlenin zerinde al
yordu. Onu grnce silkin di ve kendinden daha biare bir mendille
gzlerini sildi. Olan olmutu. "Ne yapabilirdim?" Dnyann btn
iyi niyetleri bu kadna bir ey yapamazd. Aspirini ald. Mutfaktan su
doldurdu. Kadn hala pencerenin nndeydi. Yamur hafiflemiti.
urdan burdan ald klada deminki sk atk, yer yer inci saakl
bir masal perdesi olmutu. Vapurun siyah kpetesi bu dank k
larn altnda sessiz bir yolculuk davetiydi. Fakat deniz hala bulank
ve can sknts rengiyle kendi kendisi olmaktan ok uzakt.
Kadn: "Alyor. . . " diye sevindi. Ayakta, birbirine alabildiine
uzak konutular. Sabri ona Aye Hanm' anlatt. Kocas bir baka
kadn sevdii iin boamt. Arkasndan byk kz bir ofrle
kam, sonra kk kz hastalanarak lm, daha sonra da by
n Adana'da bir barda altn renmilerdi. Nihayet hasta
lanm gelmiti. "lerde alyor. "
- Niin?
- len kzn hatriattnz ona. Sizi gzel buldu.
1 70

YAZ YAGMURU

Gen kadnn sesi baulacak gibi oldu:


- O da m?. . sonra gzlerini yumdu. "Benim uykum var."
Omuzlar birdenbire kmt.
- Gidin ierde uyuyun.
Kendi evinde, kendisinin yataca yatakta uyumas ona ok
sihirli bir ey grnyordu. "Gidin uyuyun."
- Gln olur imdiden sonra . . . Bakn, yamur dindi artk!
Misafirlik oynamaa benzer. Eliyle tekrar eski yerine gelen kar
kyy gsterdi. Sabri'nin ii birdenbire ferahlad. Gidecekti. Bu
latif ikence, bu gayritabiilik bitiyordu. Bir eyler sylemek istedi,
bulamad. Onun da ba aryordu:
- Ben u kadna biraz yardm edeyim.
Sabri o gittikten sonra yarm kalm ilerine dnmek ister gibi
masaya yaklat. Onlara yeniden baayabilecek miydi? imdilik
iinde hibir balant noktas bulamad. Zihni hep kadnn son
sylediklerindeydi. "Yamur bitti artk!"
Bir vaziyet bitmiti, frtna yznden bu eve tklmlard. im
di o bitmiti.
Dnd zaman kadnn srtnda kendi elbiseleri vard. Mavi
ketenin iinde plak boynu, kollaryla onu grnce bir kere daha
ve ok baka ekilde gzel buldu.
- Beni vapura kadar gtrrsnz deil mi?
Sabri de lstanbul'a inecekti. Fakat belki de bu vaziyetn bura
da bitmesini istedii iin bundan bahsetmedi. Gidecei iin baya
seviniyordu. Yamurluunu, apkasn ald. Beraberce kapnn
nndeki halkona ktlar. imdi gne olduundan daha scak,
etraf kavuruyordu. Bahe byk bir buhurdan gibi ttyordu.
Aalarn dibi, bozulmu iek tarhlar, dallar sanki koyu mavi bir
duman iinde yzyorlard. Her tarafta ar vzlts, bcek sesi var.
Uzakta, tepedeki fundalkta kara tavuklar birbirlerini aryorlar
d. Yaz tekrar gmten bir yn uultu olmutu.

171

TANPlNAR

Kadn dirseinden tuttu:


- Hi yandaki baheye girdiniz mi?
- Birka defa kapsndan baktm. Zaten kaps yok. Ve birdenbire mahallenin mlk sahibi yeriisi oldu; "Onlar da acayip insan
lar... Hi insan, bir kap yaptrmaz m evine?"
- Havuz duruyor mu?
Sabri yeniden ard.
- Bilmem! Var m yok mu farknda bile deilim.
- Olmas lazm, vardr, muhakkak vardr.
Sanki iki uyku arasnda imi gibi kendi iine dalm konuu
yordu.
- Nerden biliyorsunuz? diye sordu.
- Canm bizimkine kyasen sylyorum. Grmyor musunuz
bu bahe burada bitmiyor. Hi yle duvar diplerine ss aalar
dikilir mi? Bunun devam etmesi lazm. Mutlaka vardr. sterseniz
bahse girelim.
Bu sefer de Sabri "kyasen" kelimesini sylerken taknd
ocuk edasna aldanm, cmlenin gerisini dinlememiti. " Mah
sus yapyor. Yzyle, sesiyle oynuyor." Birdenbire kararn dei
tirdi.
- Ben de sizinle lstanbul'a geliyorum. dedi. Sonra daha rahat
a kendisi oldu. "Gitmeseniz olmaz m?" diye yalvard. "Nasl olsa
arkadanzda kalacaktnz?" Artk kendisini aldatmaa almad
iin rahatlamt.
Kadn eliyle gkyzn, aralarndan boanan aydnlkla bir
nevi uruc tablosu hazrlar gibi iyice yukarya ekilmi bulutlar gs
terdi. Fakat Sabri daha ziyade onun btn alan yzne bak
yordu.
- Anlamyor musunuz? .. dedi. "Yamur bitti. Zaten ok yor
gunum."
1 72

YAZ YAGMURU

Sabri: "Ne yapaym tekrar bu yamuru yadrmak elimden


gelmez ki." der gibi ellerini at.
- Baka gn gelirim. O vakit sizin iin gelmi olurum. Daha
iyi olur.
Sesi ocuk aldatr gibi bile bile tatl ve yumuakt.
- Hakk da var. O kadar biare ve isteksizim ki. Fakat kadn
onun gibi dnmyordu. Aksi takdirde bir elini omuzuna atmaz
d .
Yolda komunun bahesine girdiler.
Sabri yars duvarla kesilmi kk rokay havuz kalntsna
hayretle bakt. Tek bir nar aac bu yarm havuzu dolduran r
m yapraklarn, moloz paralannn stne henz ham meyvela
rn uzatyordu.

II
Vapur kalabalk, halk biareydi. Yarm seferberliin verdii
bezginlik herkesin yznde okunuyordu. Kalabaln kendilerini
tkt alt salonda birbirine yabanc Kpr'ye gelmeyi beklediler.
Yine aralarnda hibir kaynama yoktu. Herkes kendi hisarnda
kapalyd.
- Acaba Seher'le olsa nasl olurdu?. . diye dnd. Onunla
da ayn ey olacakt; fakat yllarn arasndan gelen bir alkanlk
yznden bu yabanch farketmeyecekti. Sonra her evlenmedeki
o korkun ey, kendi bana olmak istei vard. Halbuki imdi . . .
- Keke bir gazete alsaydk . . . dedi. Kadn yar alay ve yar ika
yetle glmsedi. Sonra elini skt. "Beraber olmak yetmiyor mu?
Her dakika bir hareketle dncelerimizi birbirimize anlatmak m
lazm?" demek istiyordu. Bunu da fazla buldu. "Adamakll hayat
ma yerleecek. Yerletiini sanyor. "

1 73

TANPlNAR

Kpr'ye geldikleri zaman birbirine zt dncelerle baya


yorulmutu. Bununla beraber ba baa yemek yerlerken alaca
n dnyordu. Fakat kadn kabul etmedi.
- Beni mazur grn. Bam ok aryor. Sonra ok yorgunum.
Baka bir gn gelir sizi grrm! " ... diye ayrld.
Sabri btn itirazlarna ramen bu ayrltan memnun oldu
unu kadn arabaya bindirip yollad zaman iyice anlad. Bugn
yapaca ok i vard. Topkap Saray ktphanesinde alacakt.
Tekrar kafasndan Drdnc Mehmet devri, vuzuh isteyen btn
o ekici karklyla canland.
O gn akama kadar alt. Kye dnnce bala kt. saat
denizde bir iki izmarit peinde rpnd. Hemen hemen ge vakit
eve girdi. Btn gn boyunca kadn hi dnmemiti. Fakat
karanlkta baheden girer girmez onu hatrlad. Masal gibi bir ey
di bu. Yamur altnda bir aacn dibinde, kendi kendine mesut
glen bir kadn hayali. Byle bir ey mrnde grmemiti. Aye
Hanm'n hazrlad eyleri ayak stnde yerken btn sabah
olduu gibi teker teker yaad. phesiz ki, gzel bir tesadft bu.
Bu kadar zenginletirC bir tecrbeyi yaamam olmaa raz ola
mazd. Fakat burada kalmalyd. Yemeini bitirince eliyle " Hadise
kapanmtr" der gibi bir iaret yapt. Tekrar ald notlara ve Evli
ya elebi'sine dnd.
Kahramann ne kadar yakndan gryordu imdi. Alabildii
ne iyi kalbli, igzar, akll, insanlar hakkndaki hkmlerini ba
tan vermi ve hayatn ona gre ayarlamt. Onu meydana kar
mak mhim bir i olacakt. Seher'in hakk vard. Bununla beraber
bu rahat ve verimli dncelere garip bir duygu karyordu. Bir
duygu ki, ona iki yz sene evvelini adeta btn realitesiyle ayor
du. oktan beri bekledii ey olmu, btn bu insanlar sadece
birer isim gibi grmekten kurtulmutu. imdi onlar kendisinde
yaamaa balamlard. O Mevlevi Mehmet Paalar, Murtaza
Paalar, Aziz Efendiler, Defterdarzadeler, Bekta Aalar, Katrc-

1 74

YAZ YACMURU

oullar, lpirler, hepsi canl varlklard. Hepsini anlyor, hain rf


lerini, mtevekkil imanlarn tanyordu.
Hafta sonunda ktphanelerde yaplacak byk eyler bit
miti. Onun iin evden knarnaa balad. Kolay ve rahat al
yordu. Hatta alma saatlerini yava yava arttrnaa bile muvaf
fak olmutu. nceleri sadece lene kadar alabilrken imdi
le yemeinden sonra da masann banda kalabiliyordu. Gen
kadnn hatras gizliden gizliye ona arkadalk ediyordu. Fakat
hibir ac taraf, hibir sabrszl olmad iin bundan memnun
du. Onu beklemiyordu, gelmeyeceine emindi. O geici bir yaz
yamuru, bir aydnlk frtnas idi. O kadar. Bununla beraber zihni
ne ve hayatna iyice yerlemiti. Eve girerken, karken, odasnda
kelimelerin ve fkirlerin peinde dolarken, mutfan kapsnda,
balkanda zaman zaman ona ve dncesine rastlyor, baz szle
rini tavrlarn hatrlyordu.
tkinci haftann banda kk ve manasz bir tesadf onun
kk ve kapal estet hayatyla ok iyi uyuan bu rahat duygulara
baka bir mecra verdi.
Sabah gazetelerinde bir aile faciasndan bahsediliyordu. Sab
ri, daha bal grr grmez, kadnn kocas iin sylediklerini
hatrlad ve ii altst oldu. Gazeteler ldrlen kadnn bir foto
rafn da koymulard. Bu itibarla fazla tela etmedi. Hadisenin
onunla hibir alakas yoktu. Bu, her gn tesadf edilen o biare ve
kanl vak'alardan biriydi.
Bununla beraber bu ksa korku ve ilk ann sarsnts Sabri'nin
dncelerine, bsbtn baka bir yn verdi. Gen kadnn hatra
sna bir trajedi hissi kendiliinden girdi. O zamana kadar onu hep
bir eit iir lezzeti ve havas iinde tatl ve beklenmedik halleriyle
ve biraz da grn iin dnmt. imdi ister istemez bu gzel
mahluk ona, kendisine mahsus bir hayat bulunduunu hatrlat
yordu. Hatta bu hayat grebilmesi iin kendisine bir yn kaplar
bile almt, fakat o bunlarn hibirine ehemmiyet vermemiti.

1 75

TANPlNAR

ki yz bu kadar sene ewelin insanlarn kendinde yayor


sanan adam, o kadar hayran olduunu sand, sevmekten kork
tuu, hatta artk sevdiini kabul ettii, bir daha gremeyecei iin
zld insann kendisine sylediklerini doru drst dinleme
mit bile. Onu hi anlamaa almamt.
Kendisi iin bundan daha ac bir keif olamazd. Bu kk
tesadf de gstermiti ki o sadece sathta yaayan insandr. Bu
k altnda btn hayatn dnd. Hakikaten byk, salam,
hibir taraf bulamad. Hi olmazsa kendisinden irendii u anda
her eyi byle gryordu. Ak bile onda bir nevi kaybetme korku
sundan baka bir ey deildi artk. Bunu anlamak iin mutfaktaki
salneyi hatrlamak yeterdi, nasl afallamt.
Bu ac dncelerle Sabri bir gn ewel farknda olmadan
hatrlad eylerin zerine bsbtn baka bir gzle dnd ve
onlar teker teker manalandrmaa alt. Gene kadndaki o bek
lenmedik hallerin, o ocuka tavrlarn, dalgnhklarn, acelelerin
altnda muhakkak ok mhim bir ey; bir sr bulunmahyd. Artk
ona sadece gzel, latif bir malluk gibi bakamazd, garip bir mer
hamet iini sard. Hislerine kar olduka mdafaah olan muhay
yilesi birdenbire bu merhamet tarafndan gen kadn benimsedi.
imdi ona acyor, onu merak ediyor, onu seviyordu. " Niin gel
medi?" diye kendi kendisine yzlerce defa sordu. Evet bugnk
hadisenin onunla alakas yoktu. Fakat dn, ewelsi gn, yahut
yarn veya br gn byle bir eyin olmayacan kim temin ede
bilirdi? Asl affedemedii taraf kendi dalgnh idi. Bir insan bir
ryay ancak byle hareketsiz ve iradesiz kabul edebilirdi. "Ama
ben uyumuyordum." diye kendi kendisine kyordu. "Ve o bana
her eyi anlatmak istiyordu." Ve imdi onun iin hibir ey yapa
mamann strabyla bunahyordu.
Ara sra biraz daha sakinleiyor, gen kadnn her konumay
yarda braktm, btn gn adeta bir yn eyi gizlediini yahut,
kesik kesik hatrlamalarla bir eyden brne atladn dn-

1 76

YAZ YAGMURU

yar ve kendisini biraz temize karyordu. Fakat mesele kendisini


teselli etmek deil ki. Mesele kendisinin gaflette olup olmamasn
da idi.
O geceyi, tam bir bulran iinde geirdi. tkinci gn biraz
daha sakindi. Fakat hibir eyle megul olamad. Gnn yarsn
evin iinde dolaarak geirdi. Gen kadn dnmemek iin elin
den geleni yapyor, fakat her bulduu are aksine oluyordu. Bir
ara kendisini kitap okur buldu. Fakat elindeki kitaba dikkat edince
frlatp att. Bu en budala cinsinden bir polis romanyd. Hemen
her sayfada kahraman biraz himmet etse savuturabilecei bir
yn manasz ie giriyor pestili kana kadar dayak atyorlar, yz
nn kann sile sile evine dnyordu. Belli ki son sayfada btn
hncn alacakt. Olduka safdil bir dostunun bu cinsten bir kitap
iin kendisine sylediklerini hatrlad. Zavall btn bu budalalk
ynnda sadece byk bir hakikatn mdafaa edildiine inan
mam, dil zevksizliklerini de yenilik sanmt. Akama doru yine
bala kt. Dnte baheden geerken evi aldklar gn Seher'in
bu bahe iin syledii eyi hatrlad. Kars, kapnn nnde uzun
uzun harap baheyi seyrettikten sonra "Ben tek bama bu evde
oturamam! " demiti. " tk iimiz bu baheyi dzeltmek olmal",
imdi bu szle bir hafta ewelki misafirinin arasnda behemehal
bir mnasebet bulunduunu sanyordu. "Yazk ki, hibir ey re
nemeyeceim. nk gelmeyecek . . . "
Bununla beraber geldi. Gelmesinden bu kadar mit kestii
geceden iki gn sonra, bir sabah geldi. Sabri mayasunu giymi,
rhtmda suya kararszlkla bakyordu.
tkinci defa ayan sarktp suyu yoklarken zilin sesini duydu.
Sabri gelenin kim olduunu biliyormu gibi sevindi. Evin yan tara
fndan dolaarak kapnn nne geldi. Gen kadn ayakta m erdive
nin demir parmaklna sarlm yeilliklerin arasnda elindeki plaj
antasn dizlerine vura vura sabrszlanyordu.
1 77

TANPlNAR

- Hem insan davet edersiniz, srar edersiniz. Hem de bu


scakta kapnn nnde bekletirsiniz. Sabri mahcup bir tavr alna
a alt. Ge yatmt, "imdi de uyanmak iin denize girecek
tim. "
- Ben d e mayomu getirdim ama, buradan girmeyeceim. Bir
plaja gtrrsnz beni deil mi? Sabri bayla "Nasl isterseniz. "
manasnda iaret etti. Yine baheden dolaarak rhtma geldiler.
Kadnn sabah gneinde parlayan salarna, beyaz keten iin
de ok ekici grnen iyi yanm kollarna, boynuna hayranlkla
bakyordu.
Ona rhtmn tek ezlongunu teklif etti, hakikaten yorulmu
gibi yar uzand. O ayaklarnn dibinde yere meldi.
- Araba ile geldim, dedi, belki de onun iin bu kadar yorul
dum. Camlar bozuktu, aamadm . . . Sonra birdenbire sz dei
tirdi:
- Hava ne kadar gzel deil mi? Derhal kalm.
Sabri daha ewel bir kahve imelerini istiyordu. Piirmee git
mek iin ayaa kalkt:
- Hayr, hayr, siz denize girin! Kahveyi ben yaparm. Yukarda
cigara var deil mi? Fakat yerinden kalkma d. Sabri cigara paketini
uzatt. "Geen sefer hi imemiti. " diye dnd. En ufak ey bile
bu kadnda bir bilmece oluyordu. Yine ayn huzursuzluk balamt
iinde. gnden beri hayat iin duyduu endieleri olduu gibi
hatrlyordu. Bununla beraber geldii iin teekkr dahi etmemiti.
Her eyi o kadar beklenmedik ekilde yapyordu ki. "Bu ite benim
kabahatim yok!" der gibi ban sallad. "Yukarda olduum zaman
gelseydi, ben sokak kapsn aar amaz onu karmda grseydim
daha baka trl karlardm. Buna hakkm olurdu. " Bir mddet
teden beriden konutular. Kadn ka gnden beri gelmek istiyor
du. Fakat hep bir mnasebetsizlik kyordu.
Sonra Oskdar vapurunu anlatt. Nihayet "Ben kahve piir-

1 78

YAZ YACMURU

rnee gidiyorum" diye ayaa kalkt. " Siz de abuk ykann."


Krk yllk ahbapm, hatta daha yakn, sanki hakikaten m
terek bir hayatlar varm gibi davranyordu. Ve bu, Sabri'nin onu
grmekten duyduu saadeti, rahatl bozuyordu. Hayatna byle
iyice yerlemi gibi haller almasndan hem holanyor, hem de
korkuyordu.
Denize bu dncelere son vermek ister gibi atlad. Aknt
dan korktuu iin her zaman kenarda rpnrd. Bu sefer farknda
olmadan ald. Su derin ve dinlendirC idi. Hibir zaman bu kadar
lezzet duymamt. Bir dalgada yeni arkadann hayalini birka
kere kucaklad ve elinden kard. Tekrar yakalad. Fakat hakika
ten o muydu byle kucaklad yoksa Seher miydi? Bir nevi rya
dalgnlnda ve kendisinden hi beklemedii bir hareket halluu
iinde dalgalarla urat. Ancak kollarnn ve bacaklarnn hareket
lerine sudan ok sert cevaplar alnaa baladn grnce kendine
geldi. O zaman kendisine izdii haddin ok telerine getiini
anlad. Baya akntnn iindeydi. Etrafna "Acaba m?" der gibi
mitsizlikle bakt. Yava yava, hatta korka korka sahile doru
yzrnee balad. Rhtmn merdivenine geldii zaman nefesi
adamakll kesilmiti. Kadn tam merdivenin banda durmu ona
glmsyordu. ezlongun yan banda yerde kahve tepsisi, bo
fncanlar, dolu cezve ile bekliyordu.
- Iki ocuk babas olduumu ne kadar abuk unutuyorum.
diye dne dne tahta merdivenden kt. " in garibi yzme
bildiimi sanacam. " Hakikatte bsbtn baka eyler dn
yor, "Bir insan hi istemeden de fenalk yapabilir." demek isti
yordu. Bununla beraber kadn o muammal gl ile karsnda
bulduu iin memnundu.
- Hi de her gn lm tehdidi altnda yaayan bir insana ben
zemiyor.
Kahvelerini bitirince misafri tekrar srar etti:
- Haydi giyinin artk. Bugn beni gezdireceksiniz, unutmayn!

179

TANPINAR

Sonra birdenbire yz deiti. "Aye Hanm gelmeden kalm.


Beni bakalarna benzetip yzme kar alayan insanlar artk
houma gitmiyor. "
- Aye Hanm bugn izinli.
- Olsun. Yine kalm! Hava ok gzel.
Talk kapsndan yukar ktlar. O oturma odasna, Sabri
giyinmek iin yatak odasna geti. Atiatt tehlikenin bykl
n hala unutamyordu. Giyinip geldii zaman kadn masann
banda msveddelerle meguld. Sabri ona eserin mevzuunu
anlatt. Evliya elebi'den bahsetti.
- Dedem yalnz kaldka okur okur glerdi. Bazen de bize
anlatrd. Ayaa kalkm kmak iin sabrszlanyordu.
Kapnn nnde postacnn aralktan att Seher'in mektu
bunu buldu. Cebine soktu. Sonra bir bahane ile tekrar ieri girdi.
Mektuba bir gz atmak istiyordu. Fakat rahat dnce ile okuya
mayacan anlaynca masann stne brakt. " Hepimiz iyiyiz.
Bizi merak etme"yi grmt. Bugn bu kadar yeterdi.
Kadn, bahede kapnn yanndaki elimsiz incir aacnn
altnda onu bekliyordu. Sabri bu aacn komu bahe ile bulun
duu yer arasnda bir trl karar verememi gibi darmadan, bir
ksm duvara yapm, bir ksm duvarn stnden am haline
her grdke ayordu. "Tpk benim gibi." "Ne dersin Haciva
t'm?" diye sordu. Hacivat omuzlarn silkti. "Karagz'e sor. " Fakat
Karagz kadnla meguld. "Bekletme!" der gibi iaret etti. "Ayp
oluyor. Hem bylesini bir daha nerede bulurum?" Filhakika kad
nn yznde izah g bir znt vard.
Bahe kapsnn mandaln, elini aralktan sokarak evirirken
arkadann baya rahatladn hissetti. kisi birden stlerine
kapattklar bu kapy iyi yaplm bir i gibi muayene ettiler. Sonra
kadn birdenbire kolunda buldu. Sanki ev nc bir ahst ve
ondan kurtulduklar iin birbirlerine daha yakndlar.

1 80

YAZ YAGMURU

Sabri o gn de birinci gn gibi hi unutamad. Evin iinde


bir nevi alkanln perdesine brnerek kendisinden uzak duran
kadn imdi ona sokuluyor, kadnlnn btn silahlarn birbiri
arkasndan tecrbe ediyordu. Fakat acaba byle miydi?

III
Sabri iindeki azaptan kurtulmak iin son gnlerde kendisini
o kadar yoran endieleri anlatt. Yaz yamuru hakikaten zlm
gibi onu dinliyordu.
- yi ama, dedi, yaland bu. Bilmem niin yaptm? phesiz
enteresan grnmek iin olacak. Biraz da yamurun muziplii.
yle bir ey yok, olmad, olamaz da: Olamaz nk kocamla ayr
yayoruz. O talya' da baka bir hanmla eleniyor. Durdu, yzne
hovardaca bakt. "Bilir misiniz, ok gzel bir kadn. sveli bir sar
n. Hani u moda gzellerden, canm o yar spor ve btn sinema
kadnlar var ya, ite onlardan. Bende byk bir resmi bile var.
Kocamn sevgililerinden biri gndermi olacak. "
Sabri hayretten az ak onu dinliyordu.
- yi ama, nasl olur? Nasl tahamml ediyorsunuz?
- Ne yapabilirim? der gibi dudaklarn bkt. "Mademki seviiyorlar. "
- Sonra siz b u kadar yalan nasl uydurdunuz?
- Hatrlamyor musunuz o gn ne kadar skldmz. Evde
kapanmtk ... Bir ey sylemek ister gibi davrand, sonra vazge
tL Ve Sabri'yi dudaklarnn ucuyla yanaklarndan pt. Yine sade
kadn ve ive olmutu. "Mektep ocuklar gibi sokakta seviiyo
ruz." Bununla beraber rahatlamt. Fakat bu ok kolay tedarik
edilen bir rahatlkt.
Bu kadar yalan! diye iinden tekrarlad. Sonra birdenbire asl

181

TANPlNAR

bu sefer yalan sylemesi ihtimalini dnd. Pekala daha evvel


syledii doru olabilirdi.
O gn ok zayf bir annda kendisine almt. imdi onu
zntden kurtarmak istiyordu. "Beni ve belki de btn gn. "
Fakat bunun byle olduuna az ok inanmasna ramen, iinde
bir taraf, her eyi bir aka yapan bu son szlerin de hi olmazsa
ayn derecede doru olabilecei ihtimalini ona hatrlatyordu.
" yle deil mi ya, bir nevcivan kendi misill bir nevcivan ile
buluunca." Fakat Hacivat bu ie raz deildi. "Olur mu hi bu i
Karagzm, diyordu, beri yanda bir zevce-i ismet-penah iki sabi-i
masum ve bi-gnah ile beklerken." Ve Sabri silkinerek kendi iin
den bu sefer konutu: " Hi olur mu bu i? Ne kadar alaka erke
im u anda. Hem bu kadar aprak yollardan! " Yolun stnde
durdu.
- Biraz aydnlk ltfen, diye gen kadnn alayc konumasn
taklit etti. "Biraz aydnlk. Hangi sznze inanaym?" Sahnede
imi gibi be parman bir araya toplad sa elini, bir hokka gibi
ona uzatarak konuuyordu.
- Tabii en son sylediime. Son havadisler daima en doru
dur. yle deil mi? Alakah makam hadiseyi yalanlad. Ban arka
ya atarak glyordu. Dileri aydnhkta elmaslar gibi parlad.
Yz, hi tanmad, grmedii cinsten bir saadet iindeydi.
Sanki birden tek bir iek oluvermiti. Ve bu saadet baz akam
saatlerinde grlen aydnlklara benziyordu. Eyay baka ekilde
iimize sindiren yaadmz an bir uurtma, bir trk gibi hava
landran bir eydi bu. Sevin denen eyin asl manas bu olmalyd:
Maddesini byle eriten, yok eden hi olmazsa kendi aydnln
da onu inkar eden bir hal. nk u anda, gen kadn grenler
onda bu panltdan baka bir ey seemezlerdi. Birdenbire rkt.
Bu kadar derin ekilde sevinebilmek iin bir insann nasl bir st
rap iinde yaamas lazm olduunu dnd. Hi olmazsa bizim
tanmadmz birtakm tecrbelerden gemi olmalyd. "Bu her-

182

YAZ YACMURU

halde benimle olduu iin deil." diye dnd.


- Byk bir lambaya benziyorsunuz. Byk, temiz ilenmi
gzel, eski bir lamba. Yahut bir avize!
- Gndzn ortasnda m? Eli omuzunda glyordu.
- ocukken sokanda bir havagaz lambas vard. Gndzleri sndrmeyi unuturlard. Etrafna yabanc, yalnz kendi bildii
bir eyi bekler gibi yle yanar dururdu; dallarn yapraklarn arasn
da. Sakn yle bir ey olmayaym?
- Hayr. Ben sevinciniz iin syledim. Sonra birdenbire dn
cesi deiti: "Belki de yledir, niin olmasn?"
- Demek anladnz. Zaten bunun iin bugn geldim. Bakn
nedir? Ben oktan beri kendime bir gn hediye etmee karar ver
mitim, anladnz m? Batan baa benim olan btn bir gn. Hr
riyetimin gn. Bugn onu yayoruz.
Sonra kolundan tuttu, gzlerini yere ee ee konutu:
- Beni pek ylk bulmuyorsunuz deil mi? Zaman zaman
byle hallerim vardr. Bana bugn tahamml edin olmaz m? Az
yaayan insanlarda byle eyler olur. Son zamanlarda epeyce has
talk ektim! Sonra bir daha durdu. "Sakn yanl mana vermeyin.
imdi shhatliyim. Aslan gibiyim." Gnete bir atlet gibi gsn
kabartm btn kadnlyla ona gld. Sabri ince elbisenin iin
de birdenbire bu vcudun yllar boyunca ve ancak zaman tarafn
dan yenilebilecek ldrtc ekilleri karsnda ard.
- Hele o melodram unutun. Aklnzdan tamamiyle karn!
Bilmem neden yaptm bunu?
Sabri'nin cevap vermesine vakit brakmadan devam etti:
- Acktm, dedi. Bunu dnmeliydik. Plajda yemek var mdr?
Ban sallad. Yz hafif kzarmt. " Daha evvel soraym, bugn
benim nazm ekecek kadar zengin misiniz? Yoksa."
Tekrar ayn kk kzd. On gn evvelki frtnada coan unsur
larn kendi kabna girmesi gibi bir eydi bu. Erkein ezeli korkusu

1 83

TANPlNAR

mitolojik kadn, byk ve ezici deesse, zaptedilmesi, hkm altna


alnmas istendike byyen mahluk, ana tabiatn o korkun ben
zeri artk ortada yoktu.
- Deilsem ne yapacaz?
Ban gnete kpeleri iyice grnsn diye sallad:
- Aile yadigarlar ne gne duruyor? Rehine veririz, bir ey
yaparz. Ikisi de glyorlard. "Yahut da yzklerden birini."
Ellerini uzatt. ri yakut, byk prlanta ile beraber gne n
bir lahza bldler. Tekrar durdu. antasndan altnh bir nazarlk
kard. "Bu da meseleyi halleder."
- Siz hep byle stnzde bir yn servetle mi dolarsnz?
Ksk ksk gld:
- Bykannemin dedii gibi bir hazine ykyle. Sesi birden
bire ciddileti. "Yok a canm, dedi. Hizmetimiz kat. Ev kimsesiz:
Bankaya verene kadar ana kz neyimiz varsa stmzde gezdiriyo
ruz. Tabii annem bana hi gvennedii iin bu kadarn brakyor.
Tekrar ayn akaya dnd:
- Hi olmazsa bunu kolaylkla bozdururuz deil mi? Hep avu
cunun iindeki altn nazarh gsteriyordu. "ocukken beiime
takmlar. Belki hala bende durduu iin byle ocuk tabiatl kal
dm."
Fakat Sabri onu dinlemiyordu. tk gnden beri kendisini o
kadar dndren eyin bu kadar tabii bir sebebe balanmasna
ayordu. Byk bir muamma kendiliinden zlmt. Bir
denbire sadece bu mcevherlerle gezmesini nelere yorduunu
dnerek kendine gld. Onu evvela bu yzden bir nevi manyak
sanm, sonra bunun eski eylere ballktan geldiine hkmet
miti. "Ama ne olsa, yine de ilk grnte tuhaf ve artc bir ey."
Ve yksek sesle sualine cevap verdi:
- Hacet yok. Paramz var!
- Eh, iyi yleyse. Durdu. "Bu " eh, iyi yleyse"yi evcek Anada-

184

YAZ YAGMURU

!ulu bir kzdan rendik. Yllarca bizde kald. Hibir eyi yadrga
mazd. Her eye bir eh, iyi yleyse . . . der iinden raz olurdu. Bu
da kt ama. Evlendikten sonra o kadar ok eye raz oldu ki. Raz
olmann da bir derecesi bulunmal deil mi? Raz olmak insan her
zaman gzelletirir mi? Onu gzelletiriyordu ama.. " Yz hep
ayn sevin iinde idi.
- Benim hi param olmaz. Bana para vermezler. Yanmda oto
mobil param var, bir de dn biletim. Bana bir paket sigara aln
olmaz m. oktan beri sigara paketim olmad. Bunu da ok garip
bir tavrla ve sevinerek sylemiti. Ne dokunakl bir taraf vard
sesinde, ne de bir sklganlk. Sabri onun byk elmas kpelerine,
parmaklarndaki yzklerine ramen byle parasz olmasn da
tabii buluyordu. Onda her ey ok tabii idi. Hatta yalan bile. "Bir
uurtma iin doru ve yalan olur mu?" diye dnd. "Bakasnda
olsa bir lahza tahamml edemeyeceim bir yn hali var. nsana
asla asla konuuyor, her an deiiyor, yine yorulmuyorum." Bir
denbire sabahtan beri kendi iinde olan deiiklikleri dnd.
Kamak arzusu, dpedz kadn itihas, garip bir efkat, sevgi, kor
ku, hayranlk, hi duymad cinsten bir dostluk hissi. Ne acayip
bir kn olmutu byle. "Yarn sabah uyandm zaman kendimi
tanrsam ok iyi."
- sterseniz baka yerde yeriz. Plaj bilmiyorum.
- Nasl isterseniz. Yalnz benden karar beklemeyin!
- yi bir yere gidelim. Nereyi istersiniz?
- Ben buralar hi bilmem!
- Ama lstanbullusunuz?
- lstanbulluyum elbette, hem ka gbekten beri. Ama yine bilmem. Biz yle fazla kmayz!
Bu cmlenin de ayr ses deiikliiyle sylenmiti.
lstanbulluyum derken sesi birdenbire dolgunlam, btn
bir terbiye, zevk yaanm hayat gururu olmutu. Sonra Boa-

1 85

TANPINAR

z' bilmediini itiraf ederken ayn ses kendi ahmaklna aran


kk bir kz sesi gibi ufalmt. Burada artk btn bir cemaatle
beraber deildi. Fazla kmadklarn sylerken sanki isteye isteye
seilen bir uzlette kendisini herkesten ayrm, adeta gizlemiti.
"Kendisini veya hakikati!" nk onun ok ihtiyar! bir ey, bir nevi
gizli stnlk gibi gstermesine ramen bu vazgeite yenileme
yen bir yn zamret sezmiti. Bu tpk Londra'ya muhakeme iin
gtrlen Birinci arl'n her sabah atma binerken yanndakilere,
yine hkmdarm ve yine eskisi gibi, btn iradesine ve hrri
yetine sahipmi gibi en yksek sesiyle, yollarndaki ilk menzilin
adn vermesine benziyordu. "Zaten biz yle fazla kmayz!" Belki
de bu gzel ve artc mahlukun mrnn srr bu cmlede idi.
Fakat asl gzeli stanbul kelimesinin onun aznda ald ekildi.
ok iyi hazrlanm bir cam hamurunu bir rpda gnee fler gibi
sylemiti. yle ki kendisini ok aan btn bir alem, bir kaleydas
kop gibi bu tek kelimenin kadehinde bir lahza iinde eleimsama
renkleriyle parlayvermiti.
Hakikatte imdiye kadar rastlamad bir cazibenin tesiri
altndayd. nk btn bunlar baka artlar altnda onun yapma
ck, son derecede hissi, hatta budalaca bulaca eylerdi. Olduu
noktay biraz deitirebilse belki de "en ucuz cinsten bir gzba
clna kurban oluyorum!" diyecekti. Fakat buna imkan yoktu.
Hele imdi hi yoktu. nk kadn koluna girmi, ona vcudunun
btn bir tarafyla yaslanarak yryordu. Bir yn yalann mal
pusu gibiydi. "Belki hi de byle deildir. Ve ben sadece kendime
bu vaziyeti affedemiyorum." nk bu onun gibi krkn am, iki
ocuk babas insanlar iin deildi. Bunlar ancak ok gen yalarda,
bir kere iin aifedilebilecek eylerdi. Bunu bilmekle beraber btn
bir tarafyla ona doru akyordu.
Birdenbire ii burkuldu. Karsnn okumad mektubu hat
rna gelmiti. gndr bu mektubu bekliyordu. Seher bir evvel
kinde oradaki hayatiarna ve bilhassa ocuklara dair ok acayip

1 86

YAZ YACiMURU

eyler yazmt. "Babam geldik geleli, aiana kendisine "kerata"


demesi iin yapmadn brakmyor. Ayrca her akam da bir
kfr retiyor. lleride lazm olur. En salam akadr. Bozdurur
rahatn satn ahrsn!.. diyor. ocuklarn ikisi de akamlar yemek
yerine mezeye ahtlar. Hele olan babamla kar karya yudum
yudum su ierek yemeini yiyor. Ben de galiba biraz akamcla
ahtm. Hulasa evcek acayip bir mektebe balam gibiyiz. aka bir
tarafa ocuklarn terbiyesi bozulur mu dersin?"
"ocuklarn terbiyesi!" diye dnmek istedi. Fakat u daki
kada bu mesele ona hi de ciddi grnmyordu. Belki de Seher'in
tela sadece sayfa doldurmak iindi. Karsnn ayda bir kere baba
sna gnderdii mektuplar yazarken ektii skinty iinden yar
glerek hatrlad. " Ne olur, bir ey syle de yazaym! Bu gz kr
olas kendi kendine dalmaz bilirsin, bo da gnderilmez." diye
durmadan szlanrd. Ama yine drt be sayfay azna kadar
doldurmadan postaya vermezdi. Sorduu zaman da "Ne yazlr
canm, vr zvr ite! stersen al oku! " derdi. Sabri o mektuplardan
bir tanesini olsun okumadna imdi hayflanyordu. Okumu
olsayd, belki u anda o kadar tela etmezdi. "phesiz benim
mektuplar da yle yazlyar."
" Raziye halarn Yozgat'tan geldi. Orada ne kadar oyun varsa
renmi, hatta komu vilayetlerdekileri bile. Krkhk kadn grsen
nasl zphyor, karnn titretiyor. Biraz tuhafma da gitmiyor deil
ya . . . O da kzn terbiyesini stne alma benziyor. Her frsat bul
duka oyun retiyor. Daha imdiden tam gbek atmaa balad.
Hele kar karya bir Purak tarlas oynuyorlar ki deme gitsin!
Dedim ya, ev deil hovardalk mektebi. Mamafh kzn sesi ok
gzel. Allah vere de bozulmasa. " Kaynbabasn yar taraf meflf
yzyle, her zamanki kesinde, nargilesi, rak masas, ubukla
ryla adeta karsnda imi gibi gryordu. Fel yznden beyaz
byklarnn altnda az, daima yarm ve ocuka bir glmseme
de ak dururdu. Zavall Sleyman Bey!

187

TANPlNAR

Vani Efendi emesi'nin nnde durdu, etrafna baknd.


Btn bu dnceler u andaki vaziyetini hakl bulmak iin kars
nn samimiyetinden phe etmee altn, kendi kendine onu
da iine alabilecek bir "insan hali" masal uydurmak istediini ona
unutturamamt. Bir eyi ykamadan, geici bile olsa, ikincisini
kabul edemeyen o biare insanlardand. Btn hayat hep byle
gemiti. Fakat bu kabil olmad, her dnce, her duygu daima
bir yn benzeri, zdd, daha Herisi ve gerisi ile geldii iin daima
para para yaard. Bu yzden ahsiyeti bir yn kalba, birden
dklen tek bir ispermeet mumuna benzerdi. Ve ok defa da
eritildii kabn dibine yapp kalrd. Yan tarafndan doru gelen
bir yn hareket, ona arkadan lzumundan fazla ihmal ettiini
hatrlatt. Bu da br kadar haksz bir iti.
- Karmn mektubunu okumadm aklma geldi de.
- Akama okursunuz! Sesi hi mit etmedii ekilde hrn
ve kuruydu. Fakat yz glyordu. "Unutmayn, bugn benim
gnm!"
- Evet, kendi kendinize hediye etmitiniz!
- Ama mesul sizsiniz! Siz aklma getirdiniz. Siz olmasanz
bunu dnmezdim! Tekrar koluna girmiti. Tepeden beraberce
denize baktlar. Manzara her an umaa hazr byk, renkli bir
kua benziyordu. Bu sefer Sabri kadn kendine doru ekti. O bu
hareketi bekliyormu gibi yzn onun yzne yaklatrd. Fakat
bu yaknlk deminki arzunun gzelliini bozdu.
Sabri kendinden intikam almak ister gibi "Yazk, etrafmzda
bir fotoraf yok." dedi.
Kandilli iskelesinden karya gemek iin sandala bindikle
ri zaman kendisini bu yaz lesinin gzellikleri arasnda onunla
beraber olduu iin o kadar mesut hissedince ayn gln olma
korkusu iinde canland. Daha ok genken bulunduu dairenin
mdrne vekillik ettii ay hep ayn hissi duymutu. Daha ilk
gn masann banda otururken, arkadalarndan biri muhakkak

188

YAZ YAGMURU

orada, bir resmini ekmekte srar etmiti. Sabri bu fotorafta ken


disini o kadar acayip ve sahte bulmutu ki aylarca hayat zehirlen
mi gibi yaad. Halbuki fotorafn hibir kusuru yoktu. Grenler
"Ne kadar kendinsin!" diye beeniyorlard. Hakikaten kendisi idi.
Sadece glmseyen dudaklar bir balk azna benziyordu. Ve kaln
kalarnn altnda gzleri sanki bir sevin dumannda akyordu. O
gnden sonra bir daha o masann bana oturmam ve iin ekli
arkadalaryla ayn odada almasna da imkan vermedii iin bir
misafir gibi bir kenara ilitirdii bir sandalyeden ileri grmt.
Daha fenas bunu hi kimseye anlatamamt. Herkes onu makama
hrmet ediyor sanmlard. Hibirinde iretilik fikri yoktu.
imdi de bu kaykta kendisini yle ireti buluyordu. Fakat ne
yaz, ne deniz, ne gen kadn bunu anlamyorlard. Onlar kendi
tabiatierinin emrinde idiler ve durmadan ona hcum ediyorlard.
Boaz her krek darbesinde bir kere silkiniyor, yerinden frlyor,
karsna dikiliyordu. Deniz pul pul aydnlyla nnde geriniyor,
kadn her gzel bulduu eyi behemehal onunla paylamak isti
yor, koluna aslyor, yzn yzne yaklatrarak gsteriyor, dal
gnlyla alay ediyordu. Ve Sabri dudaklarnn ayn tebessmle bir
balk azna benzediini, gzlerinin ayn cvk ve melalli sevinte
aktn hissede ede buna raz oluyordu. Bununla beraber mesut
tu. Tekrar o byl eiin nndeydi. Ne kadar gln olursa
olsun yllardr bir akn balangc denen mucizeli eyi yaama
mt. Ne are ki kendisini bir trl duygularna olduu gibi teslim
edemiyordu. Acayip bir iktidarszlk iinde bir anafora tutulmu
gibi olduu yerde dnyordu.
Yemei Yeniky'de eski bir yalnn alt katnda alm bir
lokantada yediler. Kadn bahenin harapln sevmi, sonra da
salon yaplan taln loluu houna gitmiti. Hakikatte daha
ziyade bir salaa benziyordu. Fakat her kabaran dalga ile sanki
denizin cevheri ieriye doluyordu.
Sabri, pencerelerden birinin nnde, eskrim yapar gibi geni

189

TANPlNAR

kol hareketleriyle yemek yiyen iki gen kadnn masasna ab an


m ylan garsonu grr grmez, misafirine istedii gibi ikram
edemeyeceini anlad. Kadnlar bir taraftan geni hareketlerle kol
ve bilek sporlarna devam ediyorlar, bir taraftan da herkesin iit
mesini istedikleri ok belli kahkahalarla kesik kesik glyorlard.
Garson bu grltl seks reklamna son derece hayran, her ar
a, eliyle "imdi" der gibi bir cevap veriyor, sonra tekrar masadaki
konumaa dalyordu. Yavaa arkadana:
- Galiba aldandk, dedi.
- Benim de yle gibime geliyor. Fakat yer gzel. Tabii denize
uzaktan bakmak artyla.
Filhakika yalnn tam n grlecek ey deildi. Suda hafif
eleimsama perdeleriyle alkalanan mazot ve benzin lekeleri ara
snda her cinsten sprnt kendi samanyollar arasnda gneler
gibi alkanyordu. ehrin sanki btn art buradayd. Bu yetmi
yormu gibi bir motor durmadan yalnn nnde kavisler iziyor,
devkari vzltsyla btn salonu ve peyzaj ykyordu. Hulasa hi
bir ey dardaki kk bahenin ve beyaz boyas balk pulu gibi
kabarm cephenin vaadini tutmuyordu.
Nihayet garson amandrasndan demiri kopmu bir gemi
gibi ortada bir an alkand, sonra vaziyeti anlamak, uurunu elde
etmek ister gibi duvardaki byk aynaya gitti, kendisini szd.
Uzun boylu uzun, kvrck sal, siyah kirpik ve bykl esmer bir
delikanlyd. Uzaktan gzel bir adam denebilirdi. Fakat biri b
rnden kk ve yuvasna ivitenmi gibi derine kam gzleriyle,
boum boum burnu ile yz daha ziyade bir Hitit kabartmas
n, yahut daha iyisi, daha eski devirlerden Kral Gudea'nn ban
andryordu. Belki de bu en eski heykele iyice benzediine kani
olduktan sonra masalarna geldi ve nlerine yal bir liste frlatt.
Ve ayakta derhal bir eyler semeleri iin sabrszland. Ne yemek
ten, ne de servisten anlamad, hatta byle eylere ehemmiyetsiz
gz ile bakt aikard . Btn yemek boyunca bal etle, hardal

1 90

YAZ YAGMURU

biberle kartrd.
Acayip ve kksz bir isyan iinde gidip geliyor, hele erkek
mterileri bsbtn lzumsuz buluyor, onlar adeta ahsna kar
bir hakaret gibi alyordu. Bir iki defa gen kadnn gzelliiyle
yumuar gibi olduunu Sabri farketti. Ne are ki, Sabri'nin kendi
si de vard ve Kral Gudea, haremi gibi telakki ettii bu tokantada
erkee tahamml edemiyordu.
Bununla beraber gen kadn neeliydi: "N'olacak" diyordu.
"Yemek her yerde bulunur, fakat bu adam bulamayz." Fazla
itah yoktu. Rak istedii ha.lde ancak bir yudum imiti. Buna
mukabil konuuyordu. Denizi ok seviyordu: " Su, benim asl
unsurumdur" diyordu. lkide bir elini Sabri'nin elinin stne koyu
yor, gzlerinin iine bakarak konuuyordu. "Ben deriden gelen her
eyi severim" diyordu. "Suyu, rzgar. Rzgar insan nasl sarar.
Hibir ykanma o kadar serinletmez. Hele sabah rzgarlar. Evimiz
yandktan sonra uzun bir zaman iftlikte kaldk. Babamla sabah
erkenden ava giderdik." Sonra birdenbire hikayeyi deitiriyordu.
"Babamla evimiz yandktan sonra dost olduk. O zamana kadar,
kocaman evde birbirimizi kaybetmi gibiydik! Zaten babamn o
evi hi sevmediini yandktan sonra anladm. " Ve tekrar iftlikte
ki hayatna, sabah rzgarlarna, o keskin souklarn hikayesine ve
oradan deriden gelen ihsaslara dnyordu. "Sevdiim insanlara
dokunmadan, onlar mncklamadan bir trl konuamam. "
Hacivat pek memnundu:
"Tevekkeli deil. diyordu. Durmadan bizim beye aslyor.
Fakat iin sonu ne olacak?"
Karagz onu susturdu.
- Sussana be adam, sus da dinle. Bak ne gzel konuuyor.
Kral Gudea'nn elinde bir tabakla gelii, onlarn kavgasna son
verdi. Sabri tekrar ona tarama istemediklerini sylernee alt,
fakat vazgeti. Delikanl bu mezeyi rak iin art sanyordu.

191

TANPlNAR

Yemen sonuna doru birdenbire Sabri'nin hayatn merak


etti, bir yn ey sordu. Dinledii her ey kendisine hediye edilmi,
artk onunmu gibi onu memnun ediyordu. Sabri biraz sonra onun
kendi ocuklarndan ve karsndan bahsettiini grd ve ard.

IV
Plaj tenha ve scakt. Beyaz alev dalgalar iinde kavruluyor
du. Fakat biraz evvel ktklar kabine slak, lo ve serindi. imdi
Sabri, onu, daha ziyade bir deniz maaras gibi hatrlyordu. Kendi
nabzlarnn dalgalaryla alp kapanan bir deniz maaras.
"Hi olur mu byle i. Hacivat'm. Iki masum ocukla kadn
eaz elin memleketinde. "
Sabri iindeki konuturmay susturmak iin yatt yerde bir
daha dnd. Hacivat daha msamahalyd:
"Niin olmasn bir nevcivan kendi misilli' bir nevcivanla."
"Allah ikinizin de belasn versin!" diyerek tekrar olduu yer
de dnd ve yan banda yatan kadna bakt. Siyah gzlklerinin
altnda yz bir maske olmu, kaskat uzanyordu. "Btn bunlar
buna, bu yabancla varmak iin miydi?" diye dnd. "Bu kadar
basit bir eye bu kadar aprak yollardan gelmek! " Bu sefer yz
koyun dnd. " Ikinizin de." Fakat haklar vard. Dncesi hep
kadndayd. Onu byle kendinden tamamiyle uzak grmek hi
houna gitmiyordu.
"Hayatndan ktm artk. " Fakat kendisini zen bu da deildi.
Daha mhim bir ey vard. Bir trl zemedii daha mhim bir
ey. ok fena bir ihtimalin banda bekler gibi sabrsz ve rkekti.
"Brak ocuk uyusun. " Sanki Seher'in eli kzlarnn hastalnda
onu yatan bandan uzaklatrmak iin omuzundan yakala
mt. Yllarca evvelden gelen bu hayal onu artt. Seher'in bu
ie karmas doru muydu sanki? Fakat byle eyler kendisi iin
1 92

YAZ YAGMURU

tabii idi. O btn hayatn beraberinde tayanlardand. Her att


adm kafasnda behemehal uzak ve yakn birtakm cevaplar bulur
du. Onu artan ey yllarca evvel olduu gibi hakikaten kendini
bir hastann banda hissetmesiydi. Daha dorusu ona benzer, o
kadar ykc ve mitsiz bir hissin iine yerlemesiydi. Acayip bir
kadnd bu. nsann iinde ok baka cihaziar harekete getiriyor
du. Bir lahza gzlerini yumdu. Kabinenin, rutubetli deniz maa
rasnda olan eylerle imdiki halini dnd. Byle gnete iki
yanm kanat gibi yatacak olduktan sonra! . .
- Bir cigara verir misiniz?
Sabri byk bir azaptan kurtulmu gibi sevindi. Tpk kz
nn iyiletii gnn sevinci gibi bir ey. Cigara paketini almak
iin uzatt elini evvela alnna gtrd. "N'oluyorum, sanki?" Bu
benzetme nereden geliyordu? kindi gnei tek bir bulutun yan
bandan plaja ylyordu. Her taraf kk, grnmez alevler
iinde iyi kslm byk bir havagaz frnna benziyordu. Kadn
gzlklerini kartm onu seyrediyordu. Cigarasn yakt. "Ev
li olduumu biliyordu. Hepsini rendi. Sonra bu ii!" Bu kadar
mesuliyetsiz ve rahata hadbin olabilmesini akl alnyordu. " yi
ama, kendimi hi hesaba katmyorum? Ben mevcut deil miyim?
Seher'i seven, tanyan benim!" Fakat dncesi bu deildi. Bu da
olsa yine iin iinde hoa gitmeyen bir taraf vard. "zerinde d
nlmesi icap eden bir taraf. " Kadn ilk nefesi byk bir itiha ile
ekti. Sonra cigaray kuma gmd. "Bugn fazla itim." inden
hibir hakszlk hissi duymad aikard.
- Bir daha girmek ister misiniz?
Sabri ayaa kalkt. Bu hareket, yani kurtulutu.
Bir mddet yan yana yzer gibi yaptlar. Sonra Sabri bu ite
ona arkadalk edemeyeceini bir daha anlad. Olduu yerden
onun sudaki ahenkli hareketlerini seyretmek en iyisiydi. "Benim
asl unsururu sudur" demiti. Bu doru olmalyd. nk her
kmldannda, baka trl ve en zarif ekilde deiiyordu. Onu

1 93

TANPlNAR

seyrederken bir deniz masal okuduunu sanyordu. Nerede ise


"Yeter artk, haydi imdi maaranza inelim diyecekti. Size ait
eylerin arasnda, sizin hayatnz yaayalm." Fakat bu maaraya
inmemiler miydi sanki? Biraz evvel orada, yahut yle deiik bir
alemde deil miydiler? Hi beklenmedik bir ey bu lezzeti bozdu.
Birdenbire kadn bir lk att. Sabri bulunduu yerle onun ara
sndaki mesafeyi ancak bir ebediyet boyu bir zamanda geebildL
Yanna yaklat zaman kadnn yz korkudan kslmt. Bir
mddet suyun zerinde ona tutunarak durdu. Sonra yava yava
dzeldi. "Hiten bir korku, canm. Ayama galiba babo bir
yosun takld. " Suyun stnde ona tutunarak biraz daha durdu.
Sonra yava yava sahile yanatlar. ktklar zaman geirdii kor
kuya kendisi de glyordu. Fakat ne bu gl, ne de ayakta kurula
nrken anlatt eyler Sabri'nin korkusunu gideremedi. Yemyeil
suyun iinde onun korkudan kslm yzn bir kere grm,
deiik baklar iine yerlemiti. Zaten kadnda da bir eyler
deimiti. Ne o sere srayl, daldan dala konumas, ne de co
kun neesi kalmt. Btn hareketlerine garip bir uzaklk gelmiti.
Sabri plajn kapsnda bir kere daha hayatnn srrn zorlamak
istedi.
- Onu hatrladnz deil mi?
- Neyi, nerde?
- Denizde . . . Demin . . . Kocanzn yapt eyi.
- aka yaptm dedim ya size. Yalan sylemitim.
Sabri ona birtakm eyler sylemek, teselli etmek, t ver
mek, hayatna bir emniyet getirmek istiyordu. Neden kendisini
byle kapyordu sanki? "Ben hibir ey yapamaz mym?" Birden
bire ii baka trl szlad. Hibir ey yapamazd. Btn yollar
kapalyd. O kendi hayatnda, Sabri kendi hayatnda mahpustular.
"Ayr ayr dalapiarda kapalyz. "
- Hakikaten akayd o gn sylediklerim. Unutun onu!

1 94

YAZ YAGMURU

Sabri tekrar bocalad:


- Ama denizdeki haliniz?
- Yosun, dedim ya.
Ve omuzlarna bir saat ewelki mahremiyet hissi ile aband.
i alabildiinden fazlasn alm bir gemiye benziyordu.
Onun gibi dalgalarn zerinde glkle alkanyordu. "Biraz rahat
etmek iin safra atmak lazm. " Ve biraz ewelki lk kulaklarnda
nlad. "Nasl dyorum? Nasl detiyor bana kendini? Bereket
versin ki her zaman elenen adam deilim!" Ve birdenbire ok
deiik yoldan, en masum ekilde, btn bir mesuliyet dnce
siyle ayn eyi yaptn, gen kadn hayatndan atmaa altn
dnd. Sonra belki de iin asln bulmu gibi ard: "Niin her
eyi bir azap yapyorum? Ben ewelce hi byle deildim."
Fakat kadn karsndakinin dncelerini anlyor, onlara
yeni istikametler vermesini biliyordu. Nitekim biraz sonra her
eyi unutmular, yine tatl tatl konuuyorlard . "Bakn, diyordu,
fena m oldu yaptm? Yalan hayat gzelletirir. Bu kk oyun
yznden, ne beni, ne bugn, ne o pasakl garsonu, hibir eyi
unutamazsnz! Alelade bir korku bile mhim bir vak' as oldu
gnn! Btn bu alelade eyler onun ndan size gelecek ve siz
daima dneceksiniz. "
Ve ksk ksk glyor, ona srnayordu. Fakat Sabri bu nee
nin de bir nevi isteri olduunu biliyordu.
Hisar iskelesinde vapura yetiebilirlerdi. Fakat tam biletle
ri alacaklar zaman arkada kararn deitirdi. "Daha erken. "
dedi. Boaz'n ilerisine doru yrmek istiyordu. "Yorulana kadar
yryelim." Yine kk mark behemehal kendisini sevdirrnek
isteyen ocuk olmutu. Bir hastalk sonu sesiyle konuuyordu.
"Yorulduumuz zaman bir yere otururuz. Elbette bizi gtrecek
bir ey buluruz!"
abuk yoruldu. Bereket ki, bo bir taksiye rastladlar. Sab-

195

TANPlNAR

ri "en yakn iskeleye" dernee hazrlanrken o ubuklu'yu istedi,


oradan Paabahe'ye getiler. Orada Beykoz'u hatrlad, "ayr ne
gzeldir imdi."
Saatler ilerledike sinirleniyor, st ste karar deitiriyordu.
lkide bir adamdan tarifeyi alyor, vapur saatlerine bakyordu.
"- Dn te, Kanlca' da otururuz deil mi?" Kahvede oturur
larken Sabri yznn solgunluuna ard.
- Siz yoruldunuz?
- Hayr, yorgun deilim. Hi deilim. diye inkar etti. Fakat
hafif rpertiler geirdii belliydi. "Beni banzdan savmaa al
yorsunuz" diye nazland. Biraz sonra kararn verdi. "Haydi eve
gidelim. Ben son vapurla lstanbul' a dneceim." Bylece dn
birka saat ileriye att iin memnundu . "
Yalya akam klar iinde girdiler. Bahe kapsn geer ge
mez adeta rahatladn grd. Bahedeki sedre aacnn yannda
birdenbire durdu. Sabri, geen seferler bu aaca hi dikkat etme
diini dnd. Aacn, evi satn ald zaman hasta olduunu ona
anlatt. "ok altm. imdi biraz dzeldi." Ve konuacak bir ey
bulduu iin memnun ilave etti: "Btn tepedeki aalar hasta."
Ve yine kendisinin yar gvdesini oydurup bir nevi betonla sva
yarak ilalad Likastra'y gsterdi. O btn anlatlanlar dikkatle
dinliyordu. Sonra birdenbire:
- Nasl oldu da bunlar o gece yanmamlar. Bir ksmn da
yangn tepeye gemesin, diye kesmilerdi. Hayret." Sabri artk
hikayeyi bildii iin armad. Evin yerindeki yalda domu,
bymt. Onu grmek iin gelmiti. Fakat neden bu kadar yl
beklemiti? Niin byle esrarlyd? Bu daha ilk karlamada syle
necek ey deil miydi?
Kadnn yzndeki solgunluu merak etmeseydi bunlar ona
soracakt. Fakat kadn gerekten takatsz ve bitkin grnyordu.
Birdenbire iine bir korku dt. "Ya hasta ise! .. Bsbtn

1 96

YAZ YAGMURU

hastalanrsa." Ve biraz evvel o kadar acdg, hatta sevdiini san


d insan bir gece iin olsun evinde barndrnaktan rkt. "Ya
burada kalrsa ve yarn sabah Aye Hanm onu burada grrse."
Alakl onu ldrtacakt. Bir taraftan kendi kendinden utanyor,
br yandan byle bir ihtimalde yapacag eyi dnyordu.
- Aye Hanm' arrm, gel evde yat, derim. Bu hal aresi
onu biraz dzeltti. Eikten geerlerken kadnn yzne bir daha
dikkatle bakt. "Hayr hasta deil!" Yalnz baka bir kimsede im
diye kadar grmedii bir hali vard. Daha ziyade bir glge olmu
a benziyordu. Birdenbire krlm bir aynann dnda kalm
bir hayali andryordu. tk nce kendi kendisine gld. Fakat bu
dnce onu brakmad. Sabahtan beri, hatta ilk gnden beri
bunu daima byle duymutu. Yeniden kendisine kzd. Seher'in
didimesiyle, gayretiyle alnan bu evde bundan byle hep onu
hatrlayacakt. nk bu kadar acayip, bu kadar irreel bir malluk
unutulamazd.
- Fakat bir maddesi var. O da benim gibi insan. Plajda bera
berdik." Birka saat evvelki hazzn hatrasn kannda hala keskin
bir koku gibi duydu. Bununla beraber bu hatrlayta da bir eit
uzakln nizarn vard. Akla ok g san bir eydi bu. "Ben buda
laym. Asl hastalk bende. Kafamda. imdeki ikilikte."
Bu vehim arasndan arkadana yeniden bakt. Yz ter iin
deydi. Kadn oturma odasnn penceresinden denizi seyrediyordu.
Onu yan banda duyunca dnd:
- Beni pek elenceli bulmuyorsunuz, deil mi? .. diye sor
du. "Biraz yoruldum. Ama imdi geer." Yine omuzuna abanm
konuuyordu. Bu temas Sabri'ye demin kaybettii realite duygu
sunu iade eder gibi oldu. Hi olmazsa bu tarafta her ey yerli yerin
de idi. Yavaa onu pt.
Hacvat ban sallad:
- Var canm, valiahi var, koskoca insan. Baya vcudu da var,
kendisi de.

197

TANPlNAR

Karagz daha anlayl kt:


- Onun dnd baka ey dedi. Hallerine aryor.
Kadn sevginin bir nevi dn gibi telakki ettii bu pten
cesaret alm gibi ona sarld, sonra olduu yerde brakp pikabm
nne geti. Acele acele diskleri kartrd. Sonra yeniden ayaa
kalkt.
- Bir ey ielim, dedi. "Bana ne ikram edebilirsiniz?"
Cevap vermesine imkan brakmadan devam etti:
- eride rak vard. Sabahleyin grdm. Siz oturun. Ben hazr
tarm!
Yine kendi evinde imi gibi hareket ediyordu. " Hayatma girdi
artk, neye ayorum buna?" aresizlik iinde bir sandalyeye otur
du. Artk iin yeni hibir taraf kalmamt. Karsnn dncesiyle
onun arasnda, imdi birine hakszlk ettiini sanarak, biraz sonra
brne acyarak gidip gelecekti. Bu ebediyete kadar byle sre
bilirdi.
aknlndan sabah gazetelerinin bulunduu keye bak
t. Bu mbarek 1 944 yaznda tam kendi seviyesinde bir insann
yaamas lazm geldii gibi yayor, dnmesi lazm gelen ey
leri dnyordu. "Bu muydu, benim meselem?" Fakat kendisi
istememit ki, her ey kendiliinden olmutu. "Dnya kan, ate
iinde yahu!" diye kendi iinden devam etti. Fakat hayr, bunu
dnemezdi. O, hayatnda kurulan acayip tahtaravallide, kah bir
taraf kah br taraf ar basarak yaayacakt.
Tekrar plajdaki dnce kafasnda canland. "Her eyi biliyor
du. Bir insan nasl bu kadar mesuliyetsiz olabilir?" Kendisini bu
duruma soktuu iin gen kadna kzaca yerde ona acd. Hi de
beyhude deildi bu merhamet! Bu kadar babo olabilmek iin
mutlaka mhim, ok mhim bir sebep vard. Yoksa hakikaten bir
ocukla veya daha korkuncu bir deli ile mi yatmt? Kalkt, pence
reye doru gitti. Denizden gelen serinlikten bir eyler umuyordu.

198

YAZ YACMURU

Bir taraftan da kendi talihine ayordu. "Yok yere hayatm bilme


ce oldu." diye tekrar sinirlendi.
Fakat masa banda dnceleri duruldu. Sofray yine oturma
odasnda hazrlamlard.
- Artk tadn unuttum, sanyordum. Sonra birdenbire hatr
lad: " tk kadehi babamla imitim. Ama ondan evvel yalda iildi
ini ok grmtm. Dedemin zamannda her perembe akam
evde muski toplants olurdu. Herkesin nne kk masalarda
rak tepsisi konurdu. Yal bal eski zaman efendileriydi bunlar.
Terbiyeli terbiyeli hatta biraz da dedemden korka korka ierler,
sazlarn alarlar, ar besteler sylerlerdi. "
Hi d e lokantadaki gibi deildi. Bol ve sakin iiyor v e durma
dan konuuyordu. Karmakark, bir hatradan brne atlayarak
anlatyordu. Garip bir ekilde para para hatrlyor ve hatrlad
eylerle sesi ve yz deiiyordu. Arada bir yn ey kayboluyor,
unutuluyor, fakat baka bir yerden tamamlanyordu. Tahmini
yanl deildi. Evin yerindeki byk yalda domu, ocukluunun
byk bir ksmn orada geirmiti.
"Bizim evde her ey eskiydi. Mbleler, perdeler, kafesler, hep
sinin ayr hikayesi, korkun veya gln tarihi vard. Bir sandk
ald m bir yn isim, rtbe ve vak'a sralanrd. Bilmem hangi
padiahn kuubas, ondan evvel gelenin pekir aas, bilmem
hangi paann kars hatrlanrd. Odalarn kaplar da byleydi.
Onun iin birdenbire yar stanbul hemen hemen btn Boaz
oturduumuz yerde toplanverirdi. Sonra bir ey olur, sz deiir,
biz tek bamza kalrdk.
Bykannem hep eski biim eyler giyerdi. Sultan sarayn
dan karld zaman kendisine hediye edilen elbiselerdi bunlar.
Sultan sene iinde onu o kadar sevmi ki, kutucubala kadar
ykselmiti. Hatta fildii sapl bir merasim hastonu bile vard.
Halbuki rtbesi bunu tamaa msait deilmi. Ona dayanarak,
acayip kvrm kvrm elbiseleri, dantelalar iinde dolayordu.
1 99

TANPINAR

Kalfa, sabahleyin erkenden ona hotozunu giydirir, sonra kahvesini


getirirdi."
" Sonra dedem onu odasna ziyarete giderdi. Zaten misafir
oynar gibi bir eydi hayatlar. Hi kar kocaya benzemezlerdi.
"Bykannemle dedem komu ocuklarydlar. Ninem Sultan
hamnn saraynda iken Damat paann akrabasndan dedemin
yakn arkada olan bir genle sevimiler, byle eyler pek ho
grlmedii halde evlenmelerine msaade olunmutu. Fakat tam
nikah olaca gnlerde delikaniy Beikta'ta kayna binerken
ldrmlerdi. Dedem de yanndaym. Onu da baklamlar.
Alt ay hasta yatm. lyiletikten epeyce zaman sonra da ninem
le evlenmiti. Ninemde daima len eski nianlsn hatrlayan bir
gen kz hali vard. Dedem de evlenmeleri zerine kan dediko
dular unutmam gibiydi. Hulasa birbirlerini ok sevdikleri halde
mrleri boyunca bu ldrlen nianl, hep aralarnda bulunuyor
gibi yaamtlar.
" Evin ii tklm tklm eya doluydu. Hep eski eyler. O zama
nn insanlar ne kadar garipmi. Yoksa oyuncaklar bykler iin
mi yapyorlard? Kutular, saatler hep alg idi. lerinden kk
bebekler karlar, salma salma yrrler, oynarlar, sonra tekrar
kutularna girerlerdi. Ben buna baylrdm. Ve hep kutunun iin
deki hayatlarn merak ederdim. Orada baka trl yaadklarn
sanrdm.
O konutuka Sabri kendisini bir kazda sanyordu. Sanki ksa
bir susuun arasndan birdenbire tek bir ekil, iyi ilenmi bir ta
yahut krk bir mlek paras kyor, onun etrafnda kaybolmu
bir dnya canlanyordu.
"Bykannem sultan sarayna girmeden evvel babasyla
Yemen'de bulunmutu. Orada grd eylerden bir yn hika
yesi vard. Bir defasnda evcek nsafirlie gittikleri bir yerde bir
zenci klenin idamn grm, kesilen ba birdenbire yuvarlan
m karsnda duran bir adamn plak hacana yapm. Adam

200

YAZ YACMURU

olduu yerde ancak biraz rpnabilmi, korkudan lm. Ben


bu hikayeyi ka yamda dinledim, bilmiyorum. Her halde ok
kktm. Bykannem onu hi unutmazd. Btn sahne aklnda
idi. Her defasnda lmeden evvel biare adamn bir ey sylemek
ister gibi azn atn, bir kolunu havaya kaldrdn, sonra kt. .
diye yere dtn sylemeyi unutmazd. Klenin kanl ba hep
hacaklarnda oraya uzanvermi. Korkun deil mi? .. Ben geceleri
yatamda hep bu hikayeyi hatrladm iin, dizlerimi kucaklaya
rak uyurdum. Birisi gelip srmasn diye tabii! Gece uyannca bs
btn onlara sarlrdm. Biraz da mahsus yapardm bunu."
Sonra gzlerini zerine dikerek soruyordu:
- Siz korkuyu sevmez misiniz? Ne kadar her eyi deitirir,
zenginletirir. Ama imdiki korkular sylemiyorum. Eski korku
lardan bahsediyorum. htiyarlarn bize yava yava, geceden gece
ye, dnyamz gzellesin, ryalarmz ekil alsn diye aladklar
korkular sylyorum.
Masallardan eyann kendisinden gelenler. Mesela karanlkta
bir aacn glgesi, kkken bahedeki btn aalar nasl zeri
me doru yrrlerdi . O sedre aac yan bandaki manolya, kom
u bahedeki kestane. . . Hepsi beni kovalard.
Gzleri Sabri'nin yznde, belki onu grmeden, yz biraz da
o eski akamlardan kalma korku ile kslm, hakikaten bahsettii
alem, hemen arkasnda btn srryla derinleiyor, stne doru
yryor gibi telala konuuyordu.
- Bykannemin baka hikayeleri de vard. Oturduklan evin
yeralt odasndan gelen ihtiyar kadnn sesini de hi unutmazd.
O da bir esirmi. Senelerce evvel kim bilir hangi kabahati iin ora
ya kilitlenmi, orada lm. Ama sesi yine gelirmi. Hep: "Am,
susuzum!" diye barrm. "Am, susuzum ... Bana pirin verin,
et getirin." Ninem bunlar hep Arapa, iki eli dizinde ve iki yanna
sallanarak makamla sylerdi. Dnn, bir kere hotozu, mcev
herleri, dantelal saten elbiseleriyle olduu yerde sallanarak. Bu

201

TANPlNAR

yeralt odasnn merdiven kaps hep kapalym. Bir gn naslsa


kalfa ile beraber amlar aaya inmiler. Kadn orada ta zemi
nin stnde dnrken grmler. Sonra kadn birdenbire ta
duvarn br yanna gemi. Ama sesi yine geliyormu.
Bir gn evimize bir adam geldi. Bahede bykbabamla
konutular. Biraz sonra bykbabam onu kovdu. Fakat gn
sonra yine geldi. Ve ondan sonra sk sk gelrnee balad. Pejmrde
klkl, kalabalk azl bir adamd. Getii yerlerde hayat her gn
biraz daha kurutaniardan biri. Bykannemle, "hanmefendi haz
retleri" diye konuur, bykbabamn durmadan eteklerini per,
bir trl gsterilen yere oturmaz, behemehal oturacaksa biraz
daha aasn, ok aasn seerdi. Zaten kimse de ona byle
eyler iin srar etmezdi. Herkes ona, daha ziyade bir hastalk gibi
katlanrd. Ve abuk gitsin diye beklerdi. Ayakta durmadan terler,
paavra gibi mendillerle yzn siler, avularn outururdu.
Evimizi ok iyi bilirdi. Herkesi tanrd. Kulara kadar herkesin
hatrn sorar, her eit dalkavukluu yapard. Dedemle hep, "Ars
lan paam!" diye konuurdu. "Arslan paam, vallahi fazla vere
mem, iler kesat gidiyor!" diye szlanrd.
- Memleketten bu kadar insan gitti. Konaklarda, saraylarda
ne varsa hep Bedesten'e dkld. Bu zamanda hi kabil mi arslan
paam?
kinci geliinde harem sofrasndaki Hint takm gitti. Ne kadar
ok ey vard zerinde, acayip hayvanlar, ejderhalar, insana ben
zemeyen insanlar, dedeme onu kim bilir kim hediye etmiti. Ben
bo kaldm m oymalar seyreder, onlara kendi kendime masal
uydururdum. Sonra avizeler, daha arkasndan yaldzl takmlar,
vazolar, aynalar, paravanalar, sofra takmlarmz gitti. Sonra sra
elmaslara geldi. Hepsi teker teker gidiyordu. Hepsinin arkasn
dan bykannem artk yaamayan birisini hatrlyor, hikayesini
anlatyordu. Fakat en ok hatrlanan, ben domadan ewel len
teyzemdi.

202

YAZ YACMURU

- Fatma, bu takmlar ok severdi.


- Bu elengi onun iin almtk. Ama bir kere olsun takmad.
Hep dgnne saklad.
- Paravanay Suphi Paa, babama hediye etmiti. Zavall Fat
mack, hep anne bu benim degil mi? .. diye yalvarrd. Ben mahsus
tan nazlanrdm, biraz daha yalvarsn diye. nsandan bir ey istedi
mi son derecede sevimli olurdu."
Sonra bykannem teyzemin huyunu anlatrd.
- Fatma her eyin kendisinin olmasn isterdi. Hrs vard Fat
ma'da. Gzel grdg hibir eyin bakasnn olmasna tahamml
edemezdi. Evin iinde hep kendi eyalarn ayrarak dolard. Son
ra birdenbire hepsini brakt. Ve ninem burada dururdu. Bundan
ilerisini sylemezdi. Teyzemin hikayesinin bundan ilerisi uurum
ve karanlkt. Zaten byle her eyden vazgetigi gnlerde lmt.
Bir gece kaykhaneden kayg kararak gitmi, gn sonra
lsn getirmilerdi. Halbuki o hafta nikah olacakm. Niin
bunu yapm bunu hi kimse bilmiyordu.
"Onu, hep byle eylerle hatrlarlard, ama yine her eyi
teker teker satarlard. Babam beyhude yere sylenir, annerne dert
yanard. "
- Bedava gidiyor, btn bunlar, derdi. Bari biz yapsak, b u ii.
Elin bezirganna dpedz hediye ediyoruz. Hi ku yznden bu
i yaplr m? Evin ii arnana dnd.
"Annem ona hak verir, fakat ikisi de dedeme bir ey sylerne
e cesaret etmezlerdi. Ama hepsi yasl gibiydi. Para, mal meselesi
degildi bu. O zamanlar hele ben, mal nedir elbette bilmezdim.
Evdekilerin de bu iten pek haberi yoktu. Sade gidenlere zlr
dk. Onlarla beraber baka bir ey gidiyormu gibi. Ben bunu
byklerin yznde okurdum. En ok zlen kalfa idi. Durmadan
alard. Bana "Ah, kk hanmcm, derdi. Bunlar hep senin
eyizlerini satyorlar. Kuru tahtalar zerinde evleneceksin. Hi-

203

TANPlNAR

bir eyeikierin olmayacak" ve durmadan dnrd. Kalfa beni


ok severdi. Ama kendim iin deil! Teyzeme benzediim iin.
Ona benzediime, belki de hakikaten o olduuma inanrd. Yava
yava buna beni de inandrmt. Bana hep ondan bahseder, onun
kelimelerini, el iaretlerini, baklarn retirdi. "yle deil, derdi,
her eyi bozdun. yle deil! Baka ey dnr gibi bakacaksn!"
Ve bana durmadan onu anlatrd. Sonra sonra daha byyn
ce gizli gizli onun elbiselerini giydirrnee balad. Dnn bir
kere kck bir ocuun, kocaman bir kzn elbiselerini giyip
dolamasn, paal tavuklara benzerdim o satenierin dantelalarn
iinde. Elbise uzun bol gelir, kalfa durmadan urard. Ama ok
korkun bir eydi bu. Gece vakti herkes uyurken, koca yalda, yar
deli bir ihtiyar kadnla ben, tek bama srtmda lm olduunu
bildiim bir insann elbisesi, hayaletler gibi oda oda dolar, onun
gibi yrmee, oturmaa, kalknaa urardm. "
"Biraz daha byynce teyzemin hi giymedii gelinlik elbi
selerini bile giydirdi bana. Btn bunlara ilk nce oyuna benzedii
iin raz olurdum. Beni byle onun elbiseleriyle giydirip kuattk
tan sonra yzme yle tuhaf, korku ve sevinle bakard ki. Zaten
dndn pek gizlemezdi de. ' Sen osun! Muhakkak osun. Fat
ma'sn .. .' diye alard. ' Mademki tekrar gelecektin, niye ldn?'
derdi. 'Hepsi kr. Hepsi kr. Grmyorlar, bilmiyorlar. Ben do
duun gece anladm bunu .. .' derdi. "
"Teyzemi o bytmt. Zaten evde doan btn ocuklar o
bytmt. Annemi, daym, beni, aabeyimi, hepimizi. Evde bir
ocuk doar domaz daha ikinci gn sahiplenir, hemen hemen
bir daha kimseye gstermezmi. Hani o masallarda, doan ocuk
lar, tecrbe iin kapp gtren, sonra ancak byd zaman
geri veren kpekler gibi bir eydi. Bu yzden, ninemin, annemin,
babamn, herkesin ona biraz hnlar vard. Kzdlar m 'ocukla
rm bile bana doru drst gstermedi bu kar!' derlerdi. "Onun
yznden anne olduumu bir gn bile tatmadm. St vakti gel-

204

YAZ YACMURU

di mi getirir koynuma atar, sonra alr gtrrd. " Ama yine ok


severierdi.
" Fakat kalfann teyzeme ball baka trl idi. Ayrca ona
st de vermi. Ondan ayrlmamak iin darda i bulan kocasn
dan boanmt. "
Tekrar Sabri'ye bakt. Sabri olduu yerde dn anlad.
eriden bir atk getirdi. O hi kesilmemi gibi hikayesine devam
etti:
"Ben tabii bu iten pek bir ey anlamyordum. Yalnz bir ba
kas daha olduumu biliyordum. Zaten o bakasnn adn ver
milerdi bana. Hem kk bir kz hem o idim ve bu bakas her
lahza hayatma mdahale ediyor, beni iimden deitiriyor, idare
ediyordu. Her lahza yanmda idi. Korkun bir eydi bu . . . ve btn
korkun eyler gibi kendisine mahsus bir ekicilii vard. Hayatn
herkesten o kadar dinlemitim ki, onu benimsemitim artk. Ve
kendi hayatm gibi hatrlyordum. lmn de byle. Gece olup
da yatama yatnca onun gibi lr, sonra dadrnn ilk kmldan
nda onu kaldrr, giyinir, evin iinde dolardk."
" Bir gece byle dolarken bir kapnn aralndan dedemin
bizi seyrettiini grdm. Kapnn aralndan hi tanmadm bir
ehre ile dedem bana bakyordu. "
" Bu mthi bir ey oldu benim iin. O gece hastalandm.
Ondan sonra annem beni kendi odasna ald. Babam benim oda
ma geti. Evde herkes kalfaya darld. Bir ara Darlaceze'ye bile
gnderrnee kalktlar. Fakat bunun tabii ihtimali yoktu. Yalnz
evde bir daha teyzernden bahsedilmedi. Btn eyalar ortadan
kaldrld. "
"Fakat b u sefer benim iin baka bir tecrbe balad. Gece
oldu mu, kendimi eski odamda ve teyzem olarak dnyordum.
Hem kendi yatamda, hem orada idim ve bilhassa orada idim.
Gzlerim kapal, yattm yerde hep oradaki halimi dnyor-

205

TANPlNAR

dum. Sonra bir de dedemden korknaa balamtm. Ona hem


acyor, hem de ondan korkuyordum. Gece yarlarnda yle kap
arkalarndan bizi seyretmesini hi unutamyordum. Sonra bak
lar hep gzmn nnde idi. Btn bunlar aklma geldike beni
perian ediyordu."
"Yalnn yand geceye kadar bu hep byle srd. Herkes bu
iten kalfay sulu gryordu. Ama ben dedemin de bunu iste
diini biliyordum. Biliyordum ki, o her gece evin bir tarafndan
bizi gzetliyordu. Fakat anneme, babama bunu sylemedim. Bu,
benim hayatta tek srnn oldu. Annem hala bilmez. Yal, dedemin
lmnden bir sene sonra yand."
"Dedem acayip adamd. Genliinde ok gzelmi. Yine de
gzel adamd. Fakat sinirliydi. Durmadan ykanr, gnde birka
defa amar deitirirdi. lkide bir, kimse grmeden ban eer,
kendi vcudunu koklard. Dedem lmne hi raz olmamt.
Doktor "hastasnz, stirahat etmeniz lazm" deyince hastonu ile
zerine yrm, aaya kadar kovalamt. Halbuki ok sevdii
adamd. Her hafta musild toplantlarna gelenlerin en genciydi.
Dedemin her nazm ekerdi. Biz grltye kotuk. Haremin tal
nda, kapnn kanadna tutunmu, zorla ayakta duruyordu. Yz
kire gibiydi. Hala "k dar, budala herif. " diye baryordu. ki
de bir "Ben mrmde hasta olmadm . " diyordu. Glkle yukar
kardk. Ama bir trl yatana yatramadk. Elbisesiyle kanepeye
uzand. Bastonu elinde, hastalndan bahsedenlere hcuma hazr
bekledi. Doktor bir saat sonra ilalarn gnderdi. O teker teker
hepsini pencereden attrd. "Bunu da at kzm, u ieyi de, br
n de. imdi hepiniz gidin artk." Akama kadar eczahaneden ila
geldi, akama kadar pencereden atld. Ertesi gn, daha arlat.
Ama yine ila imiyordu. Ne de doktoru grrnee raz oldu. Adam
caz ikide bir geliyor, darda, selamlk tarafnda bekliyordu. O
hastonu yorgann stnde yle yatyordu. " lstemiyorum" diyor
du. " lmeyi istemiyorum. lmden deil, ondan korkuyorum"

206

YAZ YAGMURU

ve gzleri ak, odann bir kesine bakyordu. "lm irkin ey"


diyordu. "nsan kokuyor, ryor." Sonra birdenbire yerinden
frlyor. "Ama ben btn hayatmca koktum." diyordu. "Ve koku
yorum deil mi?" diye bize soruyordu. "Kokuyorum, pencereleri
an." diyordu. " Siz bilmiyorsunuz. Bunu yalnz bir kii bildi. Fat
ma duydu bunu. " diyordu. "lecei gnn sabah ona sordum.
Ben kokuyorum deil mi Fatma?.. dedim. Kokuyorsun baba. . .
dedi." Sonra birdenbire doktoru, ilac, teyzemi hepsini unutuyor,
kularna dnyordu. "Kuu Sinan Bey geldi mi?" diyor. Ve Sinan
Bey, hakikaten karsnda imi gibi " Hani Sinan Bey benim tavus
larm?" diye onunla konuuyordu. "Bak yapayalnz kaldm. Sinan
Bey, kzm ld, ben yalnz kaldm. " diyordu. "Fatma koktuumu
rendii iin ld." diyordu. "Koktuumu rendii iin her eyi
biliyordu. Onun iin ld." diyordu ve teyzem, lm korkusu, bir
yn ku ad hep birbirine karyordu. Korkun bir eydi bu. "
"0, byle yatanda rpnrken hepimiz alyorduk. Yalnz

ninem alamyordu. Sakin, fakat iten kederli, hep ayn nianl


kz haliyle bann ucunda bekliyordu. ok mu mteessirdi! Yoksa
sadece vazife bildii eyi mi yapyordu? Bunu hi kimse anlaya
mazd. nk ninem ancak istedii kadarn syleyen insanlar
dand. Yalnz hep yatann bandayd ve szlerinin hibirini
karmyordu. Sonra ona cesaret veriyordu:
- Nasl olur bu Fahri Bey, diyordu. Sen dini btn adamsn.
Hi insan lme raz olmaz m? Kfr olur bu. Hem ila imek
lmek deil ki. Fakat dedem dinlemiyordu.
- istemiyorum, diyordu. "istemiyorum. Orada o var. Onu gr
mek istemiyorum. Nasl yzne bakarm onun. "
Bizim hi anlamadmz b u szleri ninem anlyordu ki, onu
teselli ediyordu:
- Allah byktr Fahri Bey, diyordu. Allah byktr" ve bir eli
elinde, br ile durmadan alnn siliyordu. nc gn dedem
daha fazla arlat. Artk yerinden kmldanamyordu. Eastonunu

207

TANPlNAR

da unutmutu. Sadece eliyle bir eyi kendisinden uzaklatm gibi


iaretler yapyordu. O zaman ilalarn iirebildik."
"lmee mi, ilalara m raz olmutu? Yine hatrlyor muydu?
Yine o adamla karlamaktan korkuyor muydu?"
ki eli akanda durmadan hatrlyordu. Adeta olduu yerde
ufalm gibiydi. Sabri, neredeyse szn bitirir bitirmez, bahset
tii alem gibi kayboluvereceine inanacakt. Onu dinlerken hep
biraz evvel zihninden geen dnceyi hatrlyordu. "Birdenbire
krlm bir aynadan darda kalm bir hayal. " Hakikaten bu idi
bu kadn.
- Yangn birdenbire balamt. Gece yars ve birdenbire.
Nasl o koca evi byle sarmt? Babam uyand zaman btn alt
kat tutumutu. Beni yorgana sarp karttlar. Dada iki adal k
kms bir yer vard. Vaktiyle bykannemin kap yolda ihtiyar
bir kadn iin yaptrlm. Bizi oraya gtrdler. nsanlarn hepsi
kurtulmutu. Ama bilenler bu ie "mucize" diyorlard. Ben hep
teyzemi dnyordum. O eski odamda kalmt. O kurtulma
yacakt. Kular da kurtulmad. ou yand, bir ksm dumandan
bouldu. Sonra evin byk bir kedisi vard. Masallardaki gibi,
dedem, avu koymutu adn. avu da yand.
"Yukarda ben hep avu'u dndm, kurtarmalar iin dua
ettim. Kurtulursa her ey dzelecek" diyordum. "Hayvanlar bize
ne kadar gvenider deil mi? Onlar iin muhakkak ki, birbirimiz
iin olduumuzdan ok baka bir eyiz. Biz bydke birbirimiz
den koparz, onlar bydke bize daha balanrlar. avu, kendi
sini unutmu olmamza ne kadar armtr. Ama unutmamtk.
Daha kapdan kar kmaz, o hengame iinde hepimiz birden onu
hatrlamtk. Ben bile onu aramak istiyordum. Tabii brakmadlar.
Bakalar, birka kii birden onu aramaa gitti. Daa gidince de hep
onun iin adam stne adam gnderdik. Ama avu'un korkunca
gizlenmek huyu vard. Sonra evin hi kimsenin bilmedii kele
rini tanrd. Yllardr kimse yatt yeri bilmezdi. Herkes odasna

208

YAZ YACiMURU

ekilince o da bir tarafa kaybolurdu. Tabii hep evin iinde olduu


nu bitirdik. Bazen birimizin odasnda yatt da olurdu, ama yine
kimse bunu sylemezdi. O evin masalyd. Yalann karnamaa
alrdk. Btn gece herkes onu arad. Hatta babam alt kattaki
odalardan birinden sesinin geldiini duymu, pencereden ieriye
dalmt. Fakat arkasndan tavan birdenbire km, babam zor
la kurtarmlard. Ben gnlerce avu'u dndm. Geceleri hep
ryamda alevler iinden bard. Bazen de otururken onun koca
man ayaklaryla darda yrdn sanrdm. nk avu'un
ayak seslerini hepimiz tanrdk. Zaten avu adn, dedem bunun
iin vermiti, bir de drt ayann dizlerine kadar izme giymi gibi
simsiyah oluundan. Herkes bana glerdi, ama byleydi. Kular
da bir trl unutamadm. Kuhane evin alt katndayd. Biz kap
dan karken onlarn amatasn duymutuk. Kafeste olmayanlarn
ou kamt. Bazs sonra, gndz olunca geldiler. Bir ksmn
tutabildik. Bir iki tanesi de aalara astmz kafeslere kendiliin
den girdiler. Fakat hibiri ok yaamad. "
Sabri onu dinlerken ii para para oluyordu. imdi her eyi
az ok biliyordu. Kaybolmu btn bir dnya, kck bir insann
omuzlarna yklenmiti. Belli ki, mr boyunca ocukluu onu
bir lahza bile rahat brakmam, bir trl kendisi olmak frsatn
vermemiti. Bu kadar ackl eyler yapyorlard. Yar yanm kafes
lerde dumandan boulmu kular hatriayabilmesi buradan geli
yordu. phesiz bunun bir adm tesi uurumdu.
"Annem, bykannem, kalfa, hizmeti kzlar hepimiz k
kn safasnda ortaya ylan eyann zerinde oturmutuk. Daha
ziyade bir deniz kazasndan kurtulanlara benziyorduk. Aadan
yangnn grlts geliyordu. Btn semt delikanllar imdada
gelmiti. Herkes yanan evden bir eyler kurtarnaa alyordu.
Bazlar da aknlktan olmayacak eyler yapyorlard. Yar yanm
kafeslerde dumandan boulmu veya kavmimu kular getiriyor
lard. Annem aiaya aiaya onlar babamn pencerelerden atarak

209

TANPINAR

kurtard ilte ve hal ynnn etrafna diziyordu. Hibirisini


atmaa raz olmuyordu. Sonra bir yn haber veriyorlard, unu
kartabildik, bunu kartabildik, diye; annem kendisine sylenen
lerin hibirini anlamyor, sadece ellerini outurarak " Kl olduk,
bittik!" diye alyordu. Yalnz, bykannem kendisine hakimdi.
Daima en akllca eyleri hatrlatyor, arada srada annemi teselli
ediyordu. Da tarafndaki aalarn da kesilmesini o akl etmiti.
"Yoksa komular da gider." demiti. Bir ara hapisten yeni km
bir adam, bykannemin mcevher kutusunu getirdi. Bykan
nem ona "Bunun iinde ne var biliyor musun?" diye dik dik sordu.
"Bildiim iin kendim getirdim." dedi. Bykannem "Ben seni
karna yaptklarn iin sevmezdim." dedi. " Demek aldanmm!"
"Sonra ona birok eyler verdi. O da dedem gibi saymadan
verirdi. Eminim ki, bakas verseydi adam belki de almazd. Btn
gece bu adam, Rum bir kayk ile beraber arkadan deniz tarafn
dan karak st kattan eya kurtarmlard."
"Biraz sonra kvlcmlar olduumuz yere sramaa balad.
Fundalklar birka kere tututu. Aada durmadan aalar kesiyor
lard. Biz balta seslerini iitiyorduk. Yan bahede eski aa ne kadar
az biliyorsunuz, hep o gece kestiler. Ama yangna bir ey yapam
yorlard. O su gibi kendi iinden kaynyor, durmadan oalyordu.
"Ben tepede kkn bahesinden ona bakyordum. Her taraf
tan alev, duman fkryordu. Sonra kvlcmlar, salkm salkm
etrafa dklyordu. Deniz yer yer krmzyd. Fakat en korkuncu
her ken eyin arkasndan kan dumand. Sonra alev stunlar
tekrar balyordu. Ve ben bytenmi gibi seyrediyordum."
"Hakikatte ne olduunu pek bilmediim bir eyi bekliyordum.
Muhakkak bir ey olacakt. Btn bu grdklerimi, tamamlayacak
bir ey. Korkun, fakat olmas lazm gelen bir ey. Belki o anda
bunu da dnmyordum. Fakat bekliyordum. Bir aaca iyiden
iyiye sarlm, dilerim birbirine arpa arpa yanan evimize bak
yordum. Yangn epeyce ilerlemiti. Btn pencerelerden alev ta-

210

YAZ YAGMURU

yordu. Fakat evin kitlesi ve at olduu gibi duruyordu. Siyah at


bu alevlerin ortasnda adeta yzer gibiydi. Ara sra bir pencereden
ieriye sklan kuvvetli bir su kitlesi alevi sndrr gibi oluyor, son
ra iddetli bir patlayla ate, skt tahta paralarn beraberin
de srkleyerek pskryordu. Oradan simsiyah frlayan tahtalar
biraz telere bir meale gibi dyordu. Nihayet at birka yerin
den tututu. Asl garibi btn bu alev, duman, hepsinin bulutlar
gibi gzlerimde ekil kazanmasyd. Sanki evimiz onlarla boalyor
gibiydi. Nihayet dam kt. lte o zaman dedemi grdm. Dedem
teyzemi kucaklam gidiyordu. Ondan sonrasn bilmiyorum. Yal
nz bir ara, babamn sesini iitir gibi olduumu hatrlyorum. "
"Sabahleyin uyannca kendimi kkte yere serilmi bir yatak
ta buldum. Ortada hala geceleyin getirilen eya duruyordu. Bir
kede bakr bir mangalin etrafnda btn ev halk toplanmlar
d. Mavi, o zamana kadar gremediim kadar biare bir stlk
te galiba ay kaynyordu. Babam iki ayann stne melmi,
mangalin banda isteksiz isteksiz bir eyler yiyor, annem benim
biraz ilerimde olduu yerde hkrklarla sarslyordu. Babam dur
madan onu teseliiye alyor, 'zlme', diyordu, ' her ey dzelir.
Ben varm, bana inanmyor musun?' Fakat annem teselli kabul
etmiyordu. 'Kl olduk, bittik.' diyordu . Birdenbire bykannem
hep ortadaki eya ynnn stnden: 'Bana da gvenebilirsiniz.
Ben de varm!' dedi. O zaman babam yerinden kalkt. Ninemin eli
ni pt. 'Tabii' dedi. 'Elbette siz varsnz.' Garip bir eydi bu. Ben
bykanneme baktm. Hotoz yerine bana sard beyaz peete
nin altndan yz olduundan fazla gen grnyordu. O zaman
gece grdm, yahut grdm sandm eyi hatrladm.
Bunaltc bir marsk kokusu iinden gzlerim karmakark hayal
lere yeniden kapand. Bir ara kalfa yanma yaklat. Yavaa bana
'Syle, ne grdn? Sen bir ey grdn. Benim grdm grdn!'
diye sordu. Fakat ben konuacak halde deildim."
Birdenbire bir zemberek durmu gibi sustu. Sonra Sabri'ye

211

TANPlNAR

gld. Eliyle "Hepsi bu kadar, btn hikayemiz bu!" der gibi bir
iaret yapt. Kalkt, radyoya kadar gitti, dmeyi evirdi. Bir istas
yondan uzak bir caz muskisi odaya doldu. Sonra tekrar kapad.
Saatine bakt:
- Tam vakit, dedi. Ltfen beni iskeleye kadar gtrr ms
nz?
Sabri lstanbul'a kadar onunla beraber olmay teklif etti. Fakat
o yalnz kalmak istiyordu.
Yine beraber dar ktlar. Yolda birka saat evvelki gibi
tekrar Sabri'nin koluna girdi. Adam tekrar onun yar vcudu ile
kendisine abandn duydu. Tekrar kadn olmutu. Fakat Sabri
artk bu hareketlere herhangi bir mana vermiyordu. Ne de iinden
onlara bir cevap geliyordu. O btn bu eyleri hatrlayan insann
bu geceyi nasl geireceini dnyordu. Bir ara aklna bu gece
anlattklarnn da yalan olabilecei, onlarn da hayat gzellesin
diye uydurulmu olmas ihtimali geldi. Karagz:
- lhtimali yok! .. diye iddetle reddetti. Hacivat gz krparak
fsldad:
- Brak, kamak istiyor, anlamadn m? Btn mrnce byle
yapmad m? Hep drt yol aznda bir eyler kaybeden adam deil
mi?"
Sabri onu: "Benim azmla konuuyorsun!" diye paylad.
"kisi de bir. .. nk byle bir yalan ihtiyac da ayn yere
gelir!"
Yaz gecesi, ssz, yldzl, kokulu yalnz uzak ve tek seslerle
kenan yaldzlanm bir kadeh gibi, balarnn stnde, getikleri
yolda, arsa aralklarndan para para grlen denizde kendisini
tekrarlyordu.
Meydan ok fakir ekilde aydnlk ve tenha idi. O, drt yol
cu bekleme salonunda uyukluyordu. kma kapsndan girdiler.
Garip bir ekilde susuyorlard. Bir ara Sabri gen kadnn hala

212

YAZ YAGMURU

onun kolundan tuttuunu farketti.


- Bu gece ya kalmahydnz, yahut ben de sizinle gelmeliydim, "
dedi.
Kadn:
- Hakikaten bunu mu sylemek istiyordunuz? diye yavaa
sordu.
Sabri srar etti:
- Yalnz bunu ... bir de, ne zaman greceimizi soracaktm.
Kadn parmayla, yzne dokundu. Alayh bir sesle:
- Gidiyorum, dedi. Bir koca, n'olsa, kocadr. Bir iki gne kadar
aile saadetimi mdafaaya gidiyorum.
Sabri'nin gz nnde ipi kopmu bir uurtma hayali can
land.
Biraz sonra vapur kendi zamanyla ve kendi klar iinde gel
di. Gen kadn eliyle onun yanan okad. Sabri iskelede vapurun
klar gzden kaybolana kadar bekledi. Sonra yava yava dnd.
Yolda, yeillikler arasnda yanan bir lambann altnda bir eyler
dnmek ister gibi tekrar durdu.
- Yarn mektup yazar onlar arrm!.. diye dnd. Sonra
kararn deitirdi. "Hayr, ben gider grrm. En iyisi budur. Hep
beraber dneriz. "
Sonra birdenbire ii burkuldu. Hayr, daha ewel kuru palmi
yenin etrafna bir ss aac saracakt. "Bu cins aalarda adettir
de ... " Tpk onun gibi glmsyordu ve onun gibi boynunu hafife
bkmt.
Bunun farkna varnca kendi kendine kzd. Hakikaten hi ira
desi yoktu. Hayatna btn mdahalesi kendi kendisini gz hapsi
ne almaktan ileriye gitmiyordu. *

Yeni Istanbul,

nu.

20002020,

3 Haziran 955-3 Temmuz 955.

213

TESLM
Trene daha bir buuk saat vard. Btn kafile, stasyanun
arkasnda bfe vazifesini gren bakkal kulbesinin hemen ei
inde alak iskemlelere oturmular, ierde hazrlanan ay bekli
yorlard. Hepsinin yznden son gnn yorgunluu akyordu.
Uykusuzluk, iki mahmuduu btn yzlerde sert, ince, sanki
tutkaldan bir maskeye benziyordu. Bununla beraber hepsi yine
uyank, canl, birbirine kar az ok nazik ve bu son frsatlarn
ann karmamaa azimli idi. Hemen hepsi bir lahza, bir kuyuya
iner gibi hafzasna dalyor, bir ey unutup unutmadn d
nyorlar, icabnda kk defterlere, paltonun, ceketin ceplerinde
telala aratrdklar katlara bakyorlar; sonra yan bandakinin
kulana ve bakiarna ksa fsltlarla akyorlard. Bu ba baa fsl
tlar dnda, arada bir verilen kk ka gz iaretleri, hatrlatan,
srar eden, pheyle dnen yahut vaat eden baklarla, uzaktan
uzaa phesiz birincisinden biraz daha dank; fakat onun kadar
ehemmiyetli ikinci bir konuma daha vard. Ve btn bunlarn
stnde, ara sra yksek sesle yaplan akalar, ehemmiyetsiz dik
katler meclisin umumi adabn muhafaza ediyordu.
Arkada, ellerinde kendileri iin hazrlanm yiyecek paketle
ri, bekleyen genlerden biri nc defa olarak ona iskemiesini
uzatt. Emin Bey teekkr etti. Bu son dakikada yalnz kalacan o
kadar ok iyi biliyordu ki. Hibir fikrini dinletemedii bu insanlar

214

YAZ YAGMURU

arasnda kendisini lzumsuz ve hatta yabanc bulmaa balamt.


" Hayr" dedi. "Biraz gezinmek istiyorum . . . " Fakat nedense olduu
yerden ayrlamyordu. Yorgunluktan ve mahmurluktan maskeleri
ni aralaya aralaya bir pandomimada imi gibi bu sessiz konuma,
bu kk ve manal hareket baliuu onu bylemiti. Kendisini
bir dmn banda ok mhim hakikatierin kenetlendii bir
noktada sanyor, tarassut mevkiinden ayrlmak istemiyordu .
lskemleyi veren gen adam, bo durmamak iin olacak, yolluk
paketlerinden birini, byke bir sepetin iinden boynunu uzat
m durmadan sun'i teneffs hareketleri yapar gibi gagasn ap
kapayan bir baba hindinin nne doru srd. Hayvan bir lahza
boncuk gzleriyle pakete bakt, sonra yine ban havaya kaldrd.
Belki de uzun otomobil yolculuunda bumuna dolmu benzin
kokusundan kurtulmaa alyordu. Mosmor ibliiyle ve durma
dan alp kapanan gagasyla hakikaten arm ve dikkat edilirse
artc bir hali vard.
Eliyle: " imdi gelirim . . . " manasnda bir iaret yaparak kafile
den ayrld. Hi kimse onu tutmaa almad. Belki de gittiinin
farknda bile olmadlar. .. "Bu an herkesin kendi menfaatlerinin
bahesini son defa sulayaca andr. " diye kendi kendisine tek
rarlad. Sonra arkasndan "Ne gzel anlayorlar!. . " diye dnd.
Kendisini acemi bulduu, hakknda hemen hepsinin ayn eyleri
dndklerini iyi bildii iin biraz mahcuptu. Nitekim, yolcu
luun bu son anlarnda hibiri ona fazla ehemmiyet vermemiti.
Adeta farknda bile deildiler. Halbuki onlara ne gzel eylerden
bahsetmi tL Szlerini dinleselerdi, kasaba be on yl iinde deie
bilir, baka bir a.Iem olurdu. Fakat bunun imkan yoktu.
Garn arkasndaki patikadan trenin kprsne doru yr
d. "Benim taray anlarnam imkansz. Hatta laykyla grmem
bile imkansz." apaulluunun verdii mahcupluk iinde hep
deminki hindinin imkansz yksekliklere doru uzatmaa alt
ban, zorlukla nefes aln hatrlyordu. "Aralarnda bu hayvan

215

TANPlNAR

gibi garip, gln ve yabancym." Bu dnce iinde hem yr


yor hem yrd yolda kendisini, paltasunun eskiliini daha
iyi meydana karan hafif kanburuyla, ksa ve tknaz cssesiyle,
krlm nahvetiyle yrr gryordu. "u anda bakan biri varsa
muhakkak beni, benim grdm gibi grr." diyordu. Bu, malu
biyetin, geriye ekilmenin, hatta kan kendisi iin hazrlad bir
biim ve davran tarzyd. "Tpk o hindi gibi." diyordu. "Nasl onu
ancak sofrada yani kendisi olmad zaman tanyorlar ve tadyor
larsa, beni de yle, kendilerine benzediim zaman, kendim olma
dm, kendimi ve dncelerimi inkar ettiim zaman seviyorlar.
Sofrada seviyorlar. aka ettiim zaman seviyorlar. Ciddi ilerini
artk benden gizliyorlar. "
O zamana kadar politikay byk merkeziere mahsus, byk
meselelerin etrafnda ve her eyden evvel bir fikir davas addeder
di. Fakat bu ksa yolculuk ona asl politikann bu kk ehirlerin,
para kudreti, i imkan sahiplerinin yzlerinde, tok seslerinde,
ar ba sallaylarnda toplanm, d taraflarndan baklnca bir
felaketin art gibi grnen bakmsz eraf konaklarnn, maaza
larn, dkkanlarn, ardiyelerin mal olduunu anlatmt. Politika
toprakt, pazard.
Daha ilk gnlerde bu insanlarn kendisinden ve kendisine
benzeyenlerden ok baka trl bir yaradlta olduunu, kafa
larnda bir yn gizli ve amaz hesap bulunduunu hissetmiti.
Srasnda ar ar, kelimeleri tarta tarta konuurlar, srasnda bir
hiin etrafnda saatlerce sren bir gevezelikte kendilerini gizlerne
yi bilirlerdi. Birbirlerinin kudretlerini tek bir bakta lyorlar,
lahzada amazlar kuruyorlar, dosta glyorlar, hemen ilk frsatta
iki tarafn da bozaca ittifaklar aktediyorlard.
Dardan yle bir kulak kabarthoca acemi bir hasr rgs
ne benzeyen, onun gibi birbiri stnden atlayan, birbirini saran,
yar latife, bir yn miza tiryakilii dolu ve bu yzden son derece
zararsz grnen bu konumalarda her ey mhimdi. En kk

216

YAZ YACMURU

ehre deiikliinin, bir el iaretinin, yle bir yan bakn, eldeki


tepsinin birdenbire toparlanp cebe konmasnn. "Uzat u taba
kan yeen." kabilinden manasz bir cmlenin altnda ok mhim
kararlar, muazzam ve belki ykc srlar vard. Bunlar ancak bilen
lerin zebildii ifrelere benzerlerdi. Bu ifreyi zemezseniz, iyi
maskelenmi kuvvetler gibi yaayan, dost tebessmlerin, ikram ve
akalarn altnda her an gizli karakol arpmalar yapan bu insan
larn dnyasnda her eyi karm olurdunuz. Fakat zdnz
zaman da fazla bir ey renmi olmazdnz. nk bu kaynayn
altndaki byk cihaz, onu sevk ve idare eden ihtiraslar, davalar
sizin yabancs olduunuz eylerdi.
Emin Bey bunlar dndke kendisi gibilerin ne kadar
sathta yaadklarn anlard. Onlarn hayatnda her ey gnlk
t. Burada ise herkes btn mr boyunca, hi amadan, belki
doumundan evvel hazrlanm bir programa gre yayordu. Bu
program babadan oula kalyor, erkek evlat vazgese kadn tara
f tutuyordu. Bunun iin doum, lm, evlenme her ey burada
politika idi. Evlenmelere daha ocuk domadan evvel karar veri
liyor, mallar sahipleri lmeden u veya bu ekilde paylahyor,
byk pirin tarlalar, su zaman gelmeden ok evvel kiralanyar
ve btn bunlarn olabilmesi iin, akisleri kasabann dna ta
mayan kk, olduu yerde kalan mahalli krizler hazrlanyor, i
halledilince unutulan skandallar, dedikodular karhyor, hlasa
btn bu hayat makinas harekete getiriliyordu.
Emin Bey ehrin bu gizli hayatn grdke baz ideologlarn
sk sk kullandklar kkl kelimesinin manasn anlar gibi oluyor
du. nk bu adamlarn hayatnda her ey kkl, her ey derin
de idi. Gne altnda grnen yaprak ve dallardan, gvdelerden
ayr, topran karanhnda, kendilerine ait ok baka, ok derin
ve kesif, malerimsi mcadeleler ve hamlelerle dolu bir hayatlar
vard. Orada birbirlerine kenetleniyorlar, birbirlerini sktryor
lar, birbirlerinin yaama imkanlarn azaltp oaltyorlard. Bazen

217

TANPlNAR

ilerinden birisi bu maherde yaamak imkanszln duyuyor, o


zaman sele katlm bir aa kt gibi yerinden frlyor, lstan
bul'a, Ankara'ya, baka bir yere gidiyor, hayatn baka artlarla
deniyordu. Fakat kk topraktaki hayatna, kendi hayatna devam
ediyordu. yle ki, yirmi yl evvel iinden atm olduunu bir gn
aryor ve o arr armaz br koup geliyordu.
"Bununla beraber ne kadar sevimli insanlar ve nasl kendile
rini tanyorlar! Yaadklar muhiti nasl biliyorlar!" Hayatlar dar
dan ne kadar lezzetli ve bir latife eklinde devam ediyordu. Hibir
zaman onlarn ustalklarn elde edemezdi. Bu, satran oynar gibi
her an uyank bir hayatt. Bu hayatla, kendi dalgn, iine gml
m, yarm renilmi fikirlerin peini gden ve her lahza ele avu
ca smaz hayat bir laboratuvar potasna saknaa alan kendi
hayat ve dnceleri arasndaki fark her hesapladka rkerdi.
" Hepiniz benim gibi olur ve dnrseniz beni dinleyebilirsiniz! .. "
Yarabbim ne gln eydi bu, muvaffak olmak iin ne kadar srar,
ne kadar ok eyin deimesi lazmd bu ite.
Bu dncelerle yava yava yryordu; batakln stnde
ki tren yolu kprsne gelince durdu; eeiyle geen bir kylye
rastlad. Kyl birka adm Herden " Merhaba efendi" diye onu
selamlad ve gesin diye bekledi. Kendisi de eei de bu bekleme
ye, bu dzene alkt. "Merhaba oul.." diye cevap verdi. Kyl
buna benzer vaziyetlerde olduu gibi onun kendisiyle konuaca
n tahmin etmi, hala eein ban tutuyordu. Emin bir iki saniye
ne syleyeceini dnd; szn gerisini getiremeyeceini anlad.
inde hep o yabanclk duygusu, yoluna devam etti. Tam ortada,
kprnn korkuluuna dayand, aadaki batakla bakt. Byk
saz ynlarndan adacklar ve etrafnda uuan sinek kmeleriy
le su, iyi savatianm bir gm ii gibi parlyordu. Birbiri ardnca
yrtlan bir yn sessizlik iinde kar dalarn tepeleri, gar binas,
btn manzara, para para, sebepsiz rperilerle suda hafif hafif
sallanyor, renk ve perde deitiriyorlard.

218

YAZ YAGMURU

Bir krlang, gnete, sapanla frlatlm siyah bir akl teh


didiyle parlad. Yaklatka byd, zarif kanatlarn at, hznn
nnde genileyen sessizlie doru indi. Kk kanatlar bir lahza,
sanki bir Japon paravanasnda yerini aryormu gibi, suyu yala
dlar; sonra glgesi kendi gagasndan ayn hzla uzaklat. Suyun
yznde bo brakt yerden bir kurbaa ban kard; uzakta
gecikmi bir sabahn mahmurluuyla ten bir horozu dinledi.
Emin Bey batakln iirinden kurtulmak iin ban kaldrd;
gkyz ayn deimezlik ryas iindeydi. Gne byk, beyaz,
iyi cilal muambalar gibi her eyi saryor, sanki ok uzak zamanlar
iin mumyalyordu. Belki de onun elinden kurtulmak, bu terkibe
sonuna kadar gmlmemek iin acele acele yrd. "Acaba iyi mi
ettim? Belki benden de bir ey isterlerdi?" Bir an dnecek gibi oldu.
Fakat hibir ey istemeyeceklerini biliyordu. Ona syleyecekleri
hibir ey yoktu. Btn ilerinin ne kadar hususi bir ekilde halle
dildiini bilmiyor muydu sanki? Ve bu ilerin kendileri de o kadar
hususi eyierdi ki. . .
Bu, phesiz, yalnz yabanclk, yerlilik meselesi deildi. Arka
dalarnn ou da kendisi gibi yabancyd. Bu, daha ziyade bir
miza ve yetime, hatta kabiliyet ve dnce meselesiydi. O, bu
alemin dndayd. Bunu dnnce belinin kamburu biraz dzel
di. "Kendi kendim olmaa balyorum!" dedi.
abuk abuk yrd. Erken gelmi baharla alm kr iekle
ri, imen, byk deve dikenleri, her renkte kelebek insansz hayat
yapyorlard. Tren yolunun sa taraf onlara aitti. Burada tabiat
gkten yam gibi bir yn tan arasnda kendi ksa fantezisiyle
oynamt. Sol tarafta evlerin dizisi vard: Kimi beyaz svalyd, kimi
siyah kerpicini akta brakmt. Hepsi kendi bahelerinin dibin
de, gevi getiren zayf ineklerini, kuyruu ile sineklerini kavalayan
eeklerini, horoz ve tavuklarn, ipiere gerilmi eski psk amar
larn, o yeni model basmalardan yaplm bir nlk gibi nlerine
takmlar, camsz pencereleriyle gnee, onun durmadan kemir-

219

TANPlNAR

dii uzak dalara, tren yolunun bitmez tkenmez can skntsna


bakyorlard. Birdenbire bir ses arkasndan bard:
"Emin . . . Emin Bey . . . Beyefendi. . . Emin Beyefendi."
Olduu yerde duraklad. "Burada beni byle kim arr?"
diye dnd, sonra geriye dnd; birka adm tede, uzun boylu
yrtk pijamal bir adam grd. Adam Emin'in kendisine baktn
grr grmez iki kolu kucaklamak iin havada ona doru seirtti.
Yz dnyann en mesut glmseyiiyle karmakank olmutu.
"Yahu! Hiil a tanyamadn m? Bu ne unutkanlk. Ben Sley
man deil miyim?"
Emin birdenbire ard. Bu Sleyman myd? Mektep arka
da, btn snfn, belki mektebin en sevilen insan Sleyman bu
olabilir miydi? Sevinci hayretine galebe etti:
"Sleyman ... yle ya!" diye o da kollarn at. Yolculuunun
phesiz en sevindirici taraf bu tesadft.
Yksek tahsillerini beraber yapmlard. Ayn yatakhanede
yan yana yatmlar, ayn srada oturmular, ayn kitaplar okumu
lar, ayn eyleri sevrnilerdi. Btn snf onlarn dostluunu kska
nrd. nk Sleyman nesiinin deste bas olmak iin yaradlm
insanlardand. imdi onu bu acayip yerde, bu sefil ve pejmrde
kyafette grnce aknlndan donakalmt.
"Sen burada, bu halde?"
Sleyman glmsedi:
"Ben sekiz senedir buradaym!" dedi. "Haydi eve gidelim", bir
kahve ielim. "
Bahe kapsndan girdiler. Eve doru yrdler. Sleyman o
kadar mesuttu ki neredeyse arkadan kucanda tayacakt. Evin
kaps ald, birbiri ardnca, yedi sekiz yalarnda dkn kyafetli
iki ocuk kt ve ikisi birden el ptler. "Nedir bu i?" diye Emin
dnd. Onlardan daha kk bir kz ocuu, kendisinden daha
ufak bir erkek ocukla sa tarafta, duvarn dibinde amurla oynu220

YAZ YAGMURU

yorlard. Biraz tede on yalarnda bir olan ite bal bir eei
elindeki alyla kzdrmaa alyordu. Eein kslmaa balayan
kulaklar insan budalal hakkndaki fikirlerinin sonuna geldiini
gsteriyordu. Bahe, amura, sefalete ramen bu elimsiz baharn
kokular, ar sesleriyle doluydu.
Emin kendi kendine "Niin olmasn?" diye sylendi. "Bu da
bir hayat ekli deil mi? Mesutsa . . . Daima mstakil ve h r insan
d. .. " Birdenbire adeta kulann dibinde patlayan bir tfek sesiyle
benirlendi. Kar aalardan bir yn karga kanatland.
Sleyman arkadan tatmin etti:
"Aldrma babam .. zavall emekli artk. Can sklyor da, gya
avlanyor."
Emin ilk nce ard. Sonra hatrlad.
" Demek baban buldun ... " dedi. Arkadann yzne dikkatle
bakt.
Sleyman Manastr muhacirlerindendi. Babasn hicrette kay
betmiti. Lise ve yksek tahsili boyunca tek strab bu olmutu. O
senelerde hemen her hafta birka gazetede birden Sleyman'n
babasn arayan ilanlar kard. Hatta talebelik yllarnda gaze
tecilie heves etmesi de bu yzdendi. Emin bu ilanlar imdi bile
ezberinden okurdu. "Manastr erafndan, Tahir Beyzade mer
Bey'in adresini bilenlerin hasretzede olu Sleyman'a bildirmele
rini insaniyet narnma rica ederim."
Sleyman bir elini onun omuzuna dayayarak cevap verdi.
"Evet, dedi, sene oluyor." Sonra birdenbire laf deitirdi.
"Geldiinizi biliyordum. Fakat hastaydm. Dnde souk aldm.
Sahi sen bilmiyorsun! Byk kardeimi evlendirdik. Bir hafta evvel
gelseydin sen de dnde bulunurdun. Fena olmad. " Sonra bir
denbire ona doru eildi: "Baktm olan yetimi, gl kuvvetli
erkek. Saa sola taklp duruyor. Gnn birinde bir belaya ata
cak. lyisi mi ben evlendireyim, dedim. Ama tmm dnde.

22 1

TANPlNAR

Neyse bugn biraz iyiyim" ve yrtk pijamasna tekrar brnd.


Bulank gzleriyle arkadana bakt: "Hayrlsyla gelecek sene
onun kn de ba gz edersek. . . "
Emin ne diyeceini arm ona bakyordu:
"Demek kardelerin de var. "
Sleyman'n yznden tekrar bir sevin dalgas geti:
"Elbette . . . hem sekiz tane. Btn bunlarn hepsi benim kar
deim. Babam hicretten sonra evlenmi. Biliyor musun, urackta,
burnumun dibinde oturuyormu da haberim yoktu. 'P 'ye yer
..

lemi; oradan bir kz alm. Dokuz ocuk .. biri lm! Ben sana
demiyor muydum, arslan gibi adamdr, diye! " ocuklara dnd:
"Ulan el psenize. " Hayr, Sleyman eski Sleyman deildi. O
babaya, kardee karmt. Bir an mektepteyken yazmaa bala
d, o kadar hazrlad eseri sormak istedi. Fakat beyhude yere
hatrlatp ne diye saadetini bozacakt. Bir ey sylemek iin:
"Senin yok mu, sen evlennedin mi?"
"Dur, imdi anlatrm. Hele bir oturalm. . . " Kapdan ieriye
doru seslendi: "lki sandalye getirin!" On be yalarnda bir kz
ocuu iki elinde birer iskemle kapda grnd. Gzel kzd. Yerli
kadnlar gibi giyinmiti. Yalnz yemenisini bann arka tarafna
doru, ancak sann arka rglerini gizleyecek ekilde balamt.
Emin'i grnce bir adm geriledi.
"Gel Ayten, gel. Yabanc deil. O da senin aabeyindir."
Ayten, malcup ve biare, kapdan kt. Sandalyeleri yere
brakt. Emin'in elini pt. Emin yalan sylemeden beenebilecek
bir ey bulduundan ok memnundu. Kzn gzelliini methetti.
Sleyman'n yz sevinten, gne vurmu bir krfeze dnd.
"Gzeldir, dedi, kk de gzeldir, ama hrn biraz .. "
st ste iki tfek sesi szn yarda kesrnee mecbur etti.
"Bahede bu kadar ok mu ku var?"
Sleyman cevap vermeden, tam arkalarnda dik bir ses onu

222

YAZ YAGMURU

paylamaa balad:
"Ulan Allah'n belas, sana bu samalar istemem, demedim
mi? Ne zaman adam olacaksn?"
Emin tekerlekli arabasnn iine bir eski zaman miri aza
metiyle kurulmu kr sal adama akn akn bakt. Adam hem
olana kyor, hem karda bilinmez bir yere elindeki av tfei
ile nian alyordu: " Dnyada bir tek zevkim kald, onun da iine
sen yestehledin!"
"Biliyorsun baba bir haftadr ehre inemedim; yarn buldum
rum."
htiyar adam onu dinlemiyordu bile. O sadece nian almakla
meguld. Birdenbire tfek tekrar patlad.
"Bak arkadam Emin . . . Sana her zaman anlatrdm." Sley
man korka korka konuuyordu.
Fakat mefl babann onun arkada ile alakas yoktu. Araba
sn hzla sola, eein bal olduu keye doru evirdi:
"Brak bre o hayvan rahat! Patatrm imdi senin beynini . . . "
Tfek imdi kendi olunun bann hizasndayd. amurla
oynayan kz bu fkeli ses zerine alamaa balad. Sleyman
koarak kardeini kucana ald.
"Aysel . . . diye Emin'e uzatt. Beendin mi? Gzel deil mi?"
Emin iinden: "Ayten . . . Aysel. . . " diye tekrarlad. Btn bu
inklaplar, zahmetler, mitler, sonunda birka yeni erkek veya
kadn isminin deimesine yaramt. Tpk Merutiyet senelerin
de olduu gibi . . .
Ne yapacan arm bir halde, Sleyman'n kendisine uzat
t ocuu kucaklad. Eei kzdran olan, komu itten bir lahza
da adam, tam bir emniyet iinde, br baheden bir caz havasn
slkla alyordu. "Bu biraz daha esasl!"
Sleyman, Aysel'in ellerinin yznde brakt amuru men
diliyle sildi ve kz:

223

TANPlNAR

"Haydi annene syle de bize kahve yapsn" diye ieriye gn


derdi. Sonra arkadana dnd:
"Evlenmez olur muyum? Evlenmitim. Nide'deyken evlen
mitim. Bir de kzm olmutu. Fakat karm, babamla kardelerim
gelince burada duramam, dedi. Kz alp babasnn yanna gitti.
imdi davahyz . . . ocuu bir alsam." Sonra tekrar Emin'in gzle
rinin iine bakt: "Ne yapabilirdim? Babam feda m edecektim?"
Bu ayrltan pek mteessir olmad belliydi. Emin yalan sy
lememek iin bahsi deitirdi:
"Babam nasl buldun? Onu anlatmadn . . .

"

" Syledim ya, sekiz senedir buradaym. Her gittiim yerde


olduu gibi burada da babam aramaa baladm. Dn bir kere
kardeim, be sene aradm. Halbuki adamcaz urada, iki gnlk
yerdeymi, ne iki gn trenle drt saatlik yer! Hepsi, btn eraf
biliyormu da bir trl bana sylemiyorlarm. Nasl, gzel deil
mi? O sene evvel teftie kmtm. Tra takmm almamm.
Kazada, hkmet konann karsndaki berberde tra oluyor
dum. Dereden tepeden konuurken Manastrh olduumu syle
dim. Berber glerek 'bizim mer avu'un memleketi, demesin
mi! . . . Hangi mer avu?' diye sordum. 'Canm mer Tahir Efen
di... yirmi senedir burada oturur. Bir hayrsz olum vard, beni ne
arad ne sordu, der durur biare.. .' gerisi malum. Hemen gittik.
Tabii babam beni grnce orada kalmak istemedi. Ben de bra
kamazdm. Hepsini birden toparladm, getirdim. Karm ocuklara
tahamml edemedi, kt gitti. Asl mhimi o deil. Dn bir kere,
biliyorlar da be sene susuyorlar. Ah o Cebbarzade . . . hep o yapt bu
ii! Neymi? Babam sarhomu. ok ocuu varm. zerime yk
hrlarm. Hi bylesini iittin mi? Ykldlar da ne oldu sanki? ehir
deki evden ktm. Burada daha rahat oluyor. Sabahlar, biraz erken
kalkyorum, altda filan. Daima ehre bir vasta var: Ama at, ama
araba. Ne bulursam; akam da yle. Farzet ki Bostanc'da oturu
yorum, iim de Kocamustafapaa'da . . . o bile deil! "Sonra birden

224

YAZ YAGM URU

durdu: "Dahas var?" dedi, "babama rastlamayaym diye, azlime


bile yrdler. Dedikodu karttlar, bereket versin gelen mfetti
eski arkadat; ii atlattm. Babam tam o srada bulmutum."
Kaak ttnnden bir cigara ikram etti. Kendisi de yakt, fakat
ttn sertti. tk nefeste ksrmee balad.
" te kahveler de geldi. Sa olsun bizim anahk! yle iyi kadn
dr ki. . . "
Emin kadnn yzne hakikaten hayran oldu: Gzel, ie yakn,
halden anlayan bir ehresi vard. Kahveleri verdikten sonra Emin'e
yaklat, yavaa:
"Buna bir nasihat ver olum, bunda hi akl yok . . . " diye dert
yand: "Biz kendi halimizde iyi kt gidiyorduk. Bana bu kadar
cemaat musaBat et, bizi yerimizden eyle, kendin oluk ocuun
dan ol, o bunak iin. O benim taiihimdi. lyi gnlerini ben srdm,
ktlerini de ben ekecektim. Bizi yerimizden skt. ocuklarn
hepsi bir baka yola sapt. Kendi de imdi ne stte ne bata . . . her
gn hasta . . . " ve sonra tam aiayaca zamanda ekilip gitti. Sley
man glyordu:
"Hepsi beni dnr . . . "
Emin, birbiri peinden gelen tfek sesleri ile beniriiye benirii
ye kahvesini iti, sonra saatini kard:
"Bana msaade artk . . . Abbas yolcu. Tren nerdeyse gelir!"
Malzun ve mitsiz, arkadann yzne bakt. Bu mu olacakt
Sleyman? Sleyman bu muydu?
O durmadan srar ediyordu:
"Nereye gideceksin, vazge. Bu gece kal. Sana bir yer buluruz.
Yarn gelini de grrsn."
Emin ksaca vaziyeti anlatt. Arkadalar istasyonda bekliyor
lard. Merkeze beraber gitmeleri lazmd. Sonra baka iler de var
d. Ama yaza gelecekti.
"O zaman kalrm!" Sonra birdenbire ilave etti: "Bu rakamn

225

TANPlNAR

iinde bir eksik, bir fazla, ehemmiyeti olmadn biliyorum. Fakat


imdi muhakkak gitmeliyim!"
"Ama yazn bendesin, hibir yere brakmam. "
"lnallah! Sen d e beni ara. Sen gelmezsen pek ellerinden kur
tulamam. "
"Olur, dedi, zaten nasl olsa ehirde greceiz. Merasim
icab! Bu sefer hastaydm, gelemedim. Fena da olmad, samanl
tamir ettim. Fakat bir ey syleyeyim mi? Ben o adamlardan sou
dum. Be sene bir insandan bildikleri bir srr saklayabiliyorlar. "
Tekrar kucaklatlar.
Ne yapacan, ne dneceini bilmeyen Emin yava yava
geldii yoldan geriye dnd.
"Be sene korumular. Be sene dnyann en byk iyiliini
yapmlar da haberi yok." Nerde ise dalgnlkla: " nsana bu iyili
i babas bile yapmaz" diyecekti, bunu farkedince ac ac gld.
"Haberi yok .. stelik Cebbarzade'ye dman olmu! Ne kar?
Artk eski Sleyman deil! " Acele acele yoluna devam etti. imdi,
btn bu macerada, onu asl dndren Sleyman' dan ziyade
analyd. Kadnn yzndeki skG.neti, ne de o derin merhame
ti unutamayacakt. "Bire kar bir, dorusu istenirse pek kaypl
deilim!" Fakat Sleyman bakayd. Sleyman btn bir alemdi.
Neler renmiti ondan? Hangi gereklerinin bana getirmemit
onu? Kafasnda Sleyman' kurtarmak iin areler aryordu. Fakat
imkan m vard? "Ama bir ey, muhakkak bir ey yapmak lazm!"
Kprden geerken tekrar eildi, batakl seyretmek istedi.
Su kendi dnyasn iine toplam, dank mcevher ryalar iin
de hareleniyordu. Fakat Emin bu gzellie deminki gibi rahata
eilemedi. O imdi, daha ziyade sazlarn, kk adacklarn etra
fndaki sinekleri gryordu.
lstasyona geldii zaman arkadalarn ayn yerde oturur bul
du. Cebbarzade kede kskn ve telal, tespihiyle oynuyordu.

226

YAZ YACiMURU

Emin'i grr grmez yanna davet edecekmi gibi davrand. Sonra


vazgeti. Tespihi cebine soktu, sinirli olduu belliydi.
"Neredeyse seni aramaa kacaktk, merak ettik."
Emin glerek cevap verdi:
"Gryorsunuz ki kaybolmadm." Sonra kendisine uzat
lan iskemleyi ald, Cebbarzade'nin yanna oturdu. "Syle baka
lm emmi?" Adam onu yan banda grnce sevindi. tekilere
hi benzemeyen ve talihin anlalmaz bir cilvesiyle hayatnn en
mhim meselesini elinde tutan bu acayip adamla bir daha konu
mak frsatn bulmutu. Fakat sze nasl balamalyd? Onun elin
de olmay bir trl affedemiyordu. Ellerini kavuturdu. Yzne
her zamanki sakin, yar alayc tebessm takt: " Sen beni bu ite
baba olarak yenersin, fakat Cebbarzade olarak deil." der gibi bir
hali vard.
" Konuacak ne var beyefendi? Elindeyim artk."
Emin skfmetle cevap verdi:
" Deilsin artk! "
Cebbarzade ona dikkatle bakt. Mavi boncuklara benzeyen
gzleri daha klm ince bir izgi olmulard:
"Anlamadm . . . "
"Anlayacak bir ey yok. . . lstediini yapacam! Yani elimden
geleni yapacam!"
Cebbarzade bir trl inanamayan gzlerle ona bakyordu.
"Evet", diye szn tamamlad. "Olunu greceim. Ve senin
doru dndn, hakl olduunu syleyeceim. Tesir etme
e alacam! O kadnla evlenmesine mani olacam. Topraa
dnecek. Bilirsin olun beni sever ve dinler. Okuduklarn unuta
cak. Sana benzeyecek!" Sesi zehir gibi acyd. Adama dik dik baka
rak szne devam etti:
" Deitim, dedi, ben artk deitim. Teslim oluyorum. Anla-

227

TANPINAR

dm m? Teslim oluyorum. Siz daima haklsnz. Ama sade bu ite


deil, brlerinde de, btn meselelerde, hepsinde. Ben teslim
oluyorum. "
Cebbarzade uzun uzun dnd. Sevindii belliydi. Fakat
yine kalar atkt. Yznde garip bir endie vard. Nihayet
glmsedi. Bu ihtiyar ve tecrbeli yzde hakikaten tuhaf bir eydi
bu glmseme! Sanki btn krklklar altndan aydnlanm
tl. Sonra birdenbire durgunlat. i anlamamt. Ve anlamad
eylerden daima korkard. Tespihini cebinden kard, oynamaa
balad. Bir ara, " Neden? Niin?" diye sormak istedi. Fakat azame
tine sdramad, ii akaya dkt. "Ama bu kadar da fazla" dedi.
Emin bu cevaptan arm, sordu:
"Yoksa memnun deil misiniz?" Durdu, yzne bakt. " stedi
iniz bu deil miydi? Nesi fazla."
Cebbarzade onu kucaklar gibi bir hareket yapt:
"Demek istediim .. " dedi, adeta utanm gibi kesik kesik
konuuyordu: "Sonra biz doruyu nasl buluruz? imdiye kadar
sizlerin sayesinde, iyi kt yolumuzu setik. Aramzda fark kal
mazsa ne yaparz. "
Sonra ban arkaya att. Emin onun, birbiri ardnca patla
yan tfek seslerini dinlerken yznde beliren tebessm btn
mrnce unutamayacan anhyordu.
Tren ar hrltlarla yaklayordu.

228

AClBADEM'DEKi KK
Acbadem'deki kkn hayatnn her safhasnda ak bir tesi
ri vardr. O, ocukluumuzun baz byk zenginlikleri gibi sadece
kk yalar doldurup gememitir. Benim de dnce tarzma,
mizacma tesir etmitir. Bu ev annemin daysnn evi idi. Sani Bey
orta boylu, ben tandm zaman kr sakall, geni, atetik vcut
lu, mavi gzl bir adamd. Bir zaman ark yzbal yapmt.
Fakat gedikli miydi, mektepten mi yetimiti? Bunu iyi bilmiyo
rum. Okumay, yazmay sever, darda olan bitenleri merak eder,
terakkiye inanr ve ona hizmet etmek ister bir adamd.
Hayat gariptir, bazen en tabii verimlerle bize bir opera komik
hazrlayabilir. stanbul'un en gzel peyzajnda, dnyann en iyi
insanlar olan bu kar koca -akrabasndan zengin bir kzla evlen
miti- her ikisinin gerekten beenilecek meziyetleriyle kendi
lerine belki gene o zaman stanbul'un en garip, en gldrc ve
bilhassa bir ocuk iin en elenceli hayatn kurmulard.
Dardan yat olan kinci Hamid devri kklerinden hi
farkedilmeyen bu zarif kke adm atar atmaz garabetler birbiri
peinde sraland.
Bununla beraber ilk ocukluk yalarmda, ben iin bu taraf
n pek bilmezdim. O yllarda bu evde misafir kaldmz vakitler
ben onun bol aynah, ar koyu perdeleri yar inik, eyas bir saray

229

TANPlNAR

miri kadar yaldzl ve kordonlu odalarnda ocuk muhayyilemi


bir sarholuk gibi saran ilk korku rpertilerini, o her eyin kendi
liinden bir masal olduu anlar tatmtm. Gndzleri bahede
evin mhim ahsiyetlerinden olan Dervi'le oyalanrdm. Byk
daymn bu tek araba at, attan insana doru olan tekamlnn
yar yolunda -yani bir at uzviyeti iinde mahpus insan psikoloji
siyle- kald iin ok mustaripti. nsan sohbetine baylr, insan
dan uzak kaldka mahzunlard. Evin btn ileri onun yannda
grlrd. Yazn a, sebzeleri bahede onun olduu yerde ayk
lar, tavuklar orada yalar, bir i iin giderse bu yolunmu tavuklar
ona emanet eder, evin hanmlar onun yannda dikilerini diker,
misafirler orada kabul edilir, evin biricik olu Raci, Tbbiye imti
hanlarna onunla beraber alrd. Benim ise belli bal dostumdu.
Akama kadar onun yannda kalrdm. Sonra yengernin yarm ba
arlar balad zaman yukarya odalardan birine kar, evin bu
saatlerde brnd o garip sessizlik iinde, byk, ar glgeli,
bazen derinliklerine Karacaahmet serviliklerinden szan akamla
rn tortuland aynalara bakarak kendime masallar uydururdum.
Aadan ara sra Dervi beni hatrlar, tatl tatl kiner, ben yukarda
bu dostluun hatrasyla zengin, kendimi sonu bu aynalardan biri
nin iinde kaybolmaa benzeyen hlyalara brakrdm.
Yam biraz iledeyip de mphem rpermelerin yerine bil
mek ve anlamak zevkini ister istemez duyduum zaman, bu evin
haya tmdaki rol de beraberce deiti. Bu 1 907 - 1 908 senelerine
doru oldu. Acbadem'deki evi artk baka gzlerle grrnee ba
ladm. O zaman anladm ki bu evin serbest dolalan yerleri, im
diki tabiriyle memnu mntkalar, bir bilmeceye benzeyen kap ve
kilitleri, girip kmak iin rahatsz edici glkleri ve heyhat hala
akl erdiremediim bir tezatla, bu glkleri karlayan bir yn da
kolaylklar vard .
lte her dncenin esas olan, niin, neden ve nasl gibi sual
lerle ben bu evde, ve onunla karlatm. Bu yzdendir ki, dn-

230

YAZ YAGMURU

cem hibir zaman metafizik problemlerde gecikmedi. Onun saye


sinde dorudan doruya realite zerinde dndm. Niin kaplar
bu kadar ehemmiyetle kilitlenirken her katn safasnda yangn
merdiveninin ald pencere -nk daym yangn merdivenini
stanbul'da ilk kullananlardan biridir- daima yar ak bulunur?
Neden daym sokaktan gelecek her eyden bu kadar ekindii
halde etrafnda sadece alak duvarlar bulunan bahe tarafn ok
emin bir yer addeder ve mutfak kapsnn gece gndz ardna
kadar ak bulunmasna gz yumard? Nasl olurdu da daym bu
kadar kilit ve srg merakls olduu hillde evdeki anahtarlarn
hibiri kilitlerine uymazd? Grlyor ki bende zihni tecesssn
mekanizmas sadece bu evin etrafnda iliyordu. Fakat bu evin
acayipliklerini saymak hakikaten gt.
Bunlar sadece birtakm kk meraklarn ilavesi deildi. Evin
mimarisine bile gemiti. Mesela bu kkte, baka evlerde olduu
gibi merdivenlere tek bir kafes iinden klmazd. Annemin day
s hrsz korkusundan her katn merdivenini evin ayr bir cihetine
yaptrmt. Bylece evin sokak kapsnn yanndan en st kata,
sa taraftan ikinci kata klr, sol taraftan zemin kata inilirdi. lkin
ci kattan nc kata kmay aklna getiren talihsiz, evvela alt
kata inecek, oradan st kata kacakt. Daha gc, bu merdiven
lerin daima sk skya kapal kaplarnn yan banda kendilerine
benzeyen ve o kadar ssl, yaldz zrhl, tahtas fevkalade cilal iki
dolap kapsnn bulunmasyd. Bylece ev halk bile bilhassa o
elektriksiz zamanlarda akam saatlerinde bu merdiven kaplarn
arabilirlerdi. Evden olmayanlar ise onlar bulmak iin epeyce
vakit kaybeder, glk ekerlerdi. Buna mukabil st ste odala
rn ou birbirine yk dalapiarnda gizlenmi dar merdivenlerle
balyd. Bylece st kat safasnda yolunu aran bir hrsz, sa
tarafta bulunan daymn kaynvalidesinin odasnn gizli merdi
veninden byk kolaylkla daymn her zaman yatanda ve ba
duvara dnk yatan annesinin odasna inebilirdi. Eer bu odann

23 1

TANPlNAR

hemen karsndaki Riki'nin odasna kimse grmeden gemeyi


akl ederse o odann yklndeki merdivenle de daymn al
ma odasna, oradan da atelyesine inerdi ki buradan daima dalgn,
daima yeni bir fkrin hcumu altnda kendini kaybetmi duran
daymn gzlerinin nnde bile pencereden baheye kmas
kolaylkla mmknd. Kald ki aha tahamml eden bir adam
bu atelyede kimse grmeden gnlerce gizlenebilirdi. Evin herke
se memnu mntkalarndan biri olan bu atelyeye ben ilk defa ite
bu yoldan gelmi ve bir daha oradan ayrlamamtm. Daymla
hemen hemen beraber ahrdk. Ben onu rahatsz etmezdim, o
ise beni hi grmezdi. Buras tam manasyla bir krlm, dklm
alet maheri idi. Eski bir ark yzbas olan, makineyi ve ihtira
son derecede seven daym yolda, yaymaclarda, Haydarpaa gar
atelyelerinde, mezatlarda, iskelelerde, burda demir eyas satlan
yerlerde ne kadar ie yarar veya yaramaz makine paras bulursa
buraya getirirdi. Krk gemi dmen paralar, paralanm uskur
lar, pervaz enkazlar, arklar, borular, somunlar, davlombazlar,
byk iviler, sa levhalar, pasianm pistonlar, sa kazanlar,
benim adn bilmediim bir yn ey burada toplanmt. Atel
yenin ortasnda daymn byk alma tezgah, kenarlarnda tek
aletlerin bulunduu kk masalar vard.
Onu ilk defa grdm zaman daymn yznde hepimizi o
kadar eken ve korkutan o ocuk ifadesinin manasn anladm,
diyebilir miyim? Yam bu dikkate msait miydi? Burasn bilmiyo
rum. Fakat omuzuna yavaa el koyup " Sevgili daycm, beraber
aynasak olmaz m?" demekten kendimi zor almtm.
unu da syleyeyim ki bu tam bir felaket olurdu. nk day
rnn btn ev halkn titreten o korkun hiddetlerinden birini co
turabilirdim. Atelyeye daymdan baka kimse giremezdi. Meer ki
evin hem ua, hem de seyisi ve arabacs olan Kerim Aa olsun.
Kerim Aa daymn i arkadayd.
kinci memnu mntka, daymn o esnada noksanlarn yahut
232

YAZ YAGMURU

fazlalklarn byk bir gayretle tamamlamaa alt banyo


dairesi -o zamanki adyla guslhane veya hamam- idi. Bu gusl
hane daymn yatak odasnn altna derdi ve zemin kattaki
byk talktan bir koridorla ayrlmt. Buraya alan kapsndan
baka, bir de daymn odasndan inen bir merdiveni vard. Bu
hamam phesiz daymn aheseriydi; yahut hi olmazsa mrn
talandran byk kefinden sonra en mhim eseri o idi. nk
daym hakiki icat dehasyle domutu; ve onun alkan hayat
hakikaten imdiye kadar kimseye nasip olmayan byk, emsalsiz
bir keifle talanmtr. Fakat bu keiften en sonunda bahsedece
im; imdi guslhaneyi anlataym.
Daha evvel syleyeyim ki bu banyo dairesi hepimize adeta
byk bir merasimle ald gnden itibaren benim zihni haya
tm nc safhaya girmitir. Eer dostlarm beni ciddi bulmu
yorlarsa, olur olmaza glmemi ayplyorlarsa, yahut kendilerini
o kadar heyecanlandran, byk mitlere kaptran ilerde souk
durduundan ikayet ediyorlarsa, hlasa herkese benzemek ve
herkesle beraber az ok ldrmamak meziyetlerinden -ki hayatta
muvaffakiyetn en byk artlarndan olsa gerektir- mahrumsam,
bunun tek mesul phesiz annemin days veya onun icad olan
bu aheser guslhanedir. Daym bu eserini bir senede vcuda
getirdi, fakat tam eklini ona iki sene daha alarak verdi. Bu
seneyi bir banyo dairesi iin biraz fazla bulanlar daima olacaktr.
Fakat hakszlk ederler. Bylesi bir icat krk sene, elli sene alma
y da tayabilir. Yarabbim ne mkemmel, ne harikulade eydi. Ve
ilk defa ayamz atar atmaz ne kadar armtk. Sonra daym
bu mkemmel icadn ileyi tarzn anlatrken nasl glmtm?
Hepimiz ne kadar glmtk? tk nce kk tebessmlerle ba
ladk. Sonra yava yava bu tebessmler hakiki kahkaha oldu. O
zaman hatta babamda bile en acayip hareketler balad. Gld
mz gstermernek iin neler yapmyorduk? Nihayet daym
hep birden tebrike koyulduk. Babam boynuna sarld, biz ellerine,

233

TANPlNAR

eteklerine sarldk. Ve gldk, sarsla sarsla gldk. Birbirimize


sarlarak, onun ellerini perek yerlere yatarak gldk. Hatta bu
guslhanenin muazzam masrafn deyen yengem bile gld:
Delice gld. Aradan krk seneye yakn bir zaman getigi halde u
satrlar yazarken gene ayn lgn kahkahann iimde kabardg
n hissediyorum. Zaten o gnden beri evin iinde kahkaha bir an
durmad. ki kii yan yana gelince glyorduk; sudan, ykanma
dan, sabundan bahsedilince glyorduk. Birdenbire eski stanbul
sayfyelerinin o kasvetli havas evden kaybolmutu. Artk herkes,
her vesile ile glyordu; herkes birbirinin boynuna sarlarak gl
yordu. Daym da beraber glyordu.
- Kftehorlar. . . diyordu. Elbette glersiniz; imdiden sonra
rahat rahat ykanacaksnz!
Evet bundan sonra rahat rahat ykanacaktk! Bu banyo oda
snda her ey bunu vaat ediyordu.
Yukarda syledigim gibi byk daym hakiki icat dehasyla
dogmutu. Ona gre ileyen insan kafasnn byk gayesi vard:
lcat, slah, tadil.
Fakat bu kategori birbirinden o kadar kat'i surette ayrl
mazdlar. Tadil ve slah yolu ile icat kabil olabilecegi gibi, slah
yolu ile tadil, tadil yolu ile slah da kabil ve tavsiyeye ayand. Eski
ina ile genliginde yazdg kk mekanik risalesinde -galiba tek
cmleden ibaret olan bu yirmi sayfalk risaleye son senelere kadar
Sahaflar' da tesadf etmek kabildi- day m bu nazariyesinin bir nevi
felsefesini yapmt.
Filhakika eski tasavvuftaki vahdet-i vcuttan ie balayarak
cisimlerin ve ekillerin aslndaki birligine geiyor, ve olduka kar
k bir ayriyet nazariyesinden sonra mihanikin dayanmas lazm
geldii terakki fikrinin belli bal esaslarn anlatyordu. Ona gre
kiHnatta her ey fonksiyon ve mahiyet deitirebilirdi. Bu umumi
saadete hizmet iin elzem bir alma idi. lcat etmeliydi; esas bu

234

YAZ YAGMURU

idi. Fakat kat edemiyorum diye meyus olmaga lzum da yoktu.


Beeriyet imdiye kadar bir yn kat yapmt.
imdi bu katlarn slah ve tadili devresine girmitik. Byk
dayma gre bir diki makinesinden bir bak bilerne makinesi
vcuda getirmek dahiyane bir keifti. Kyma makinesiyle kahve
degirmeni ayn i iin alabilmeliydiler. Ne yazk ki, bu makine
ve ihtira zevkine, yahut babama gre dehasna daymn mizac iki
byk kusur ilave etmiti. Biri basitten holanmyordu; br de
gayeyi gzden abuka kaybedenlerdendi. Onun muhayyilesi dolu
dizgin yryen cinstendi. Gznn her rastgeldii eyi kendi ka
dna veya o andaki almasna ilave edebilirdi. Byle bir zekann
asl fonksiyon fikrini kaybedecegi tabii idi. lte guslhane onun
kat dehasyla beraber bu kusurlarnn da mahsul idi. Dorusu
istenirse bu, ayaa dikilmi kk apta bir dekavii lokomotifine
benzeyen soba ve kazanyla, duvarlarndaki bir ygn ark, byk
vida, musluk, boru ve helezon! borularla, duvar diplerindeki
hibirimizin tanmad bir yn aletlerle, ykanlacak bir yerden
ziyade bir vapurun yeni tertip makine dairesine, bilmediimiz
maddelerle snan bir kalorifer tehizatna, ok lezzetli ve zalim
ikenceleri n yapld bir yere benziyordu. Hakikatte ise bu sonun
cu benzeti doru idi. nk her soyunmu insan bir kere sabu
nun ve suyun gaddar ellerine mukadderatn teslim ettikten sonra
aknlgn, evvelden renilen eyleri arabuka unutmann,
etrafn laykyla grememenin ikencesi balard. Evvela siz soyu
nana kadar sinsice yanan soba birdenbire iddetle tmee balar,
banz sabunladnz andan itibaren scak ve souk su muslukla
r karr, tmee balayan acayip ddkler telanz arttrr, hara
ret artka, su sndka karklk, tasavvuru imkansz ekle girer ve
siz dardaki tulumbann altna kendinizi atana kadar bir duman,
scak veya souk su tufan altnda bogulurdunuz. nk ykanma
denen ameliyenin vcudu hazrladg rahatlk iinde bu guslha
nenin kark tertibatn idare etmege imkan yoktu. Bununla bera-

235

TANPlNAR

ber mesele o kadar etin deildi. Soba iyice yandktan sonra suyun
kazana devaml akmas iin sa duvardaki byk ark evrilir ve
asl kazann yanndaki apraz makas alrd. Ondan sonra ykana
cak adamn ayaktaki minyatr lokomotifin biraz ilerisinde duvara
yapr kurnann nne oturmas ve scak, souk, lk su muslukla
rn yoklamas kafiydi.
Fakat bu musluklar tek balarna ilemezlerdi. Bu mhim
ameliye muhtelif arklarn, duvara gml aletlerin kontroln
den getii iin evvela sol taraftaki duvarda byk bir ark iletilir;
onunla tam bir zaviye d!' yapan saat rakkasna hafife dokunulur,
sobann stndeki drt vida kurulur ve gene sobann stnde
ki be musluk alrd. Bylece her ey hazrlanlnca biraz sonra
tulumba banda zatrrieye tutulmanz veya yznzn sabunla
rn silmeden gznz ap giyinrnee mecbur olmanz yzn
den gn gz ars ekmek zere ykannaa balardnz.
Byk daym kendi icad olan bu guslhaneye ok kark
mekanik zevkiyle beraber fantezist ruhunu da geirdii iin ilk
sabundan itibaren son derecede alayc bir tesadf tanrsnn oyun
lar balard. Bazen suyun geldii tatl su kuyusu birdenbire kurur,
bazen yanl bir manevra ile kazann suyu sizden metre uzak
taki bir szgein azndan guslhanenin zeminini buhar ve scak
su ile bir k bahesini sular gibi dne dne sulard. Bazen de su
hi snmaz veya btn arklar, vidalar, dililer, kk subaplar,
pistonlar, duvardaki her eitten manometreler, hlasa daymn
alt gemilerden, yaymaclardan, tersanedeki dostlarndan alp
getirdii, tamir ve yeni batan tanzim ettii btn aletler bu inat
kazan bir trl idare edemez, musluk size sadece su boaltr,
yahut kumadan scak ve souk bir damla su akmaz ve siz oldu
unuz yerden, Beylerbeyi Kasr'nn Kk Da kkndeki duvar
alayann takliden yaptrd mermer alayann yapraklar ze
rinden sizi ykayacak, kirinizi ve yorgunluunuzu alacak suyun
saf bir estetik zevkiyle aktn seyretmekle kalrdnz. Ne yazk ki

236

YAZ YAGMURU

estetik zevklerimiz zihni hazrlklarmza, duru ve giyini tarzia


nnza ok baldr. Bunun iin rplak oturduunuz bir kuma
nnde bu su oyunu sizi hi de mesut etmez, derin murakabenin
yerine iiniz hiddetle, sabrszlkla dolard. Fakat ok srmezdi.
nk snm suyun duvar alayanna gitmesi bir nevi sessiz
alarm iareti idi; o iyice kaynayan suyun kazan zorladna delalet
ederdi. Byle zamanlarda estetik zevkiniz ve kk mimarisi hak
kndaki dncelerinize fazla kaplp da bu son derece kark, her
ileyi ekli ayr hesapl banyo odasndan frlamazsanz duman
iinde boulmanz ihtimali yzde seksendi. nk her ihtimali
hesap eden daym bu snma ve ykanma makinesini o tarzda ter
tip etmiti ki duvarda scak su oyunlar baladktan hemen birka
dakika sonra kazann suyu hibirimizin bilmedii bir mekanizma
ile sobaya akar, mthi bir is kokusu ve duman iinde etraf gz
den kaybederdiniz. O zaman byk ddk ter, ev halkna aada
kopan felaketi haber verir, daym kendi odasnn merdiveninin
bana kadar gelerek guslhaneden kmamz sylerdi.
Aklselim insann en tabii malikanesidir. Yengem guslhane
nin acayip huyunu akliselimi ile tashih etmiti. Onun da inaat
merak olduu iin yan banda bir ocak yaptrmt. te bu lanet
li guslhanede ykananlarn suyu bu ocakta stlr, kovalada ta
nr, bylece byk bir makinenin zihne vehmettirdii otomatizm
ve konfor dncesi iinde ev halk ocan ve su kab ile sabunun
icat edildii tarihten beri hi deimeyen o ok emniyetli ekille
ykanrlard.
Sylernee hacet yok ki ben bu guslhaneye ancak on bir
yamdan sonra defa girdim. Birincisinde sadece omuzum ha
land, ikincisinde tulumba nnde souk aldm. ncsnde ise
heyhat, zavall daymzn yar cansz cesedini oradan kardk.
*

Byk daymn bu guslhaneden baka, daha byk, daha

237

TANPlNAR

geni, adeta onun alkan mrn talandran bir keif veya ica
d olduunu yukarda sylemitim. Filhakika daym at arabasnn,
Mezopotamya'da oturanlarn bundan 6000 sene evvel bildikleri bu
mhim icadn ikinci kaifdir. Fakat byle bir almada ikinciliin
hibir ehemmiyeti yoktur ve kefin btn erefi kendisine aittir.
nk bu at arabasn daym bisiklet dediimiz eyi slah ve tadil
ederek bulmutur. Ona bir taklitle deil ihtira zekasnn adm adm
yryyle erimitir.
1 9 1 1 senelerinde idi. Raci, Tbbiye'nin drdnc snf imti

hanlarn verince daym ona bir bisiklet satn almt. Sani Bey bu
alete uzun zamanlar lakayt kald. Sonra birdenbire gavur zekasn
dan, icat kabiliyetinden bahsetmee balad, nihayet gnn birin
de onun elindeki ii braktm, derin derin dndn grdk.
Bir gn babama: "Bu bisiklet denen ey mkemmel icat Hayri Bey,
mkemmel icat! Yalnz bir eksii var, yamurda, gnete insan
akta kalyor, bir de kollar ve bacaklaryla ok yoruluyor. Bunu
tadil etmek lazm!" diye bir eyler sylediini duydum. O gnden
itibaren evin hayat deiti. Araba ve at mezada gnderildi; kaa
satldlar? Bunu hi renemedik. Fakat ortalktan ekildiler! Sani
Bey karsna: "Gelecek sene sizi kendi yaptm hisikietle gezdi
receim. Merak etmeyin" diyordu. Herkes Dervi'ten ayrldna
mahzundu.
Daym szn tuttu. Gnn birinde atelyenin ortasnda
tekerlekleri biraz ieriye girmi bir kupa arabasn grdm. Gece
leri bahede Kerim Aa ile ilk tecrbeler yapld. Fakat arabann
tecrbeleri ilerledike daymn neesi azalyor, surat aslyordu.
Bir gece sofrada kars sordu:
- Sizin neyiniz var Allahakna?..
- Hi . . . dedi. u bizim drt kiilik bisiklet zihnimi ok yoruyor. nk ierdekiler daima megul oluyor. Kimi istikamet ark
laryla, kimi pedallar ileten ark evirmekle. Yokularda ise hep
Kerim Aa inip, ekrnee mecbur oluyor. Bir kolaylk aryorum.

238

YAZ YAGMURU

- Ne gibi? . .
Sani Bey babamn yzne "Niin anlamyorsun?" gibi bakt:
- Efendim, dedi; bir kolaylk ite. Araba mkemmel iliyor,
fakat yorucu oluyor. Bu yorgunluktan kurtulmak iin kendi vcu
dumuz yerine, yani onu yarmamak iin ne bir at taksak nasl olur,
diye dnyorum . . .
Hepimiz armtk, ben Raci'ye, Raci bana ve annesine bak
yordu.
- lyi ama, beyciim, o zaman canm atl arabann ne kabahati
vard?
Daymn ileden kmas iin bu kadar bile ok idi; pekiri
masaya atarak doruldu:
- Kadn kafas neyi anlar ki, diye bard.
Fakat yengeme gn evvel imzalatt iki yz altnlk senedin
hatrasyla derhal yumuad.
-

O ayr ey. . . dedi. O ayr ey. Benim yaptm ayr. O teden

beri vard . Ben baka bir eyi slah, tadil ve ikmal ederek buna vasl
oldum. Evvela iki tekerlekli bisiklet i, drt tekerlekli bir araba haline
getirdim. Sonra stn rttm, iinde rahata oturabitmeyi temin
ettim. imdi kol ve bacaklarmz yorgunluktan kurtarnay d
nyorum. At onun iin koyacam!
Yengem hala inanmyordu:
- Gzel, gzel beyciim ama . . . Arabadan fark ne? Araba da
ayn ey deil mi?
Daym ellerini masann zerine vurdu:
- Ayn ey. Fakat ayn mantkla, ayn zihniyetle varmadm.
Netice bir olsa bile yol ayr. Esas olan da budur. Sen netice bir diye
benim alnarn inkar ediyorsun! Beni muvaffak olmam adde
diyorsun. Halbuki muvaffak oldum. Dnyaya yeni bir icat hediye
ettim. Bisikleti deitirdim. Ta dil, slah, ikmal ve tanzim ettim . . .

239

TANPlNAR

Bana teekkr edeceiniz yerde . . .


Gzlerine ya dolmutu. Neredeyse alyacakt. Yengem ba
ta, hepimiz onu zdmz iin mteessirdik, babam ortaya atl
d:
- Hemire hanm sizin alnanz inkar etmiyorlar. Sani Bey. .
dedi. Yalnz mahedelerini sylediler, zlmeyin.
- Hayr, dedi. Mahede deil, benden phe ediyorlar. . .
Muvaffak olmadm sanyorlar. . .
Fakat yengem daym teskin etmek arelerini bizden iyi bili
yordu:
- Bey dedi, at iin zlyorsan hi merak etme. Ben Dervi'i
sattrmadm . . .
Daym tekrar bir hayret tecrbesi geirdi:
- Emir verdiim halde . . . sattrmadnz m? Sattrmadnz m?
Fakat yengem aldrmyordu:
- Siz de bilirsiniz ki beyciim bir kadnn vazifesi ihtiyatl
olmaktr. Nitekim . . .
- Peki nerede imdi? Nerede sakladnz koca at?. .
- Burada, evde. st katta, odada.
Birdenbire her eyi anlamtm. Btn o komudan geliyor
sandm hafif kinemeler, evi saran gbre kokusu, akamlar bah
ede beni o kadar korkutan st katn pencerelerinde grdm
hayalet ehre . . .
Daym da beraber hep birden yukarya frladk.
Dervi sevinle bizi odasnda kabul etti.
O bahar daym ii olduu gnler Dervi'le Kadky'ne inip
kt. Bu yolculuklarn birinde, araba stanbul'da yeni yeni kulla
nlan bir motosiklet yznden bir kaza geirdi. Babamla Sani Bey
iinde idiler. Sani Bey babama:

240

YAZ YACMURU

- Bu nedir? .. diye sormu . . . Babam:


- Motosiklet, diye cevap vermi. Bisikletin daha mtekamil
ekli . . .
Fakat otomobil hakknda az ok malO.mat edinen Sani Bey:
- Hayr! Olamaz, demi . . . Bu olsa olsa otomobilin k
olur . . . Bisikletle ayn ey olamaz . . . nk hareket ettirici kuvvet
ler ayrdr . . .
Sani Bey grdm insanlar iinde mesut olmak aresini
bilen tek adamd ve dehasna iman iinde btn beyhude al
malarna, ev halkn kuru tahtaya indiren israflarna, budalalkla
rna, sz nasihat kabul etmemesine ramen ok mesut ld. Onu
kendi icat ettii guslhanede yar yanm olarak lm deinde
benim gibi seyredenlerden hi kimsenin, yzndeki derin skO.
nete bakp da:
- lte vazifesini yaptndan hibir phesi olmayan adam!..
diye dnmemesi kabil deildi.*

Aile, n u . l l , Sonbahar 1949, s . l l -19.

241

RYALAR
lk nce deiikliin farkna varmad. Sadece almak iste
miyordu. Cansz ve neesizdi. Btn gn ya bir kede oturuyor,
yahut dalgn dolayordu. Sanki hayatnda ok mhim bir ey
eksikti. Sonra, yava yava yorgun ve isteksiz kalktn, sabaha
kadar kark ryalar grdn ve bunlarn kendisini yorduunu
anlad. Daha sonra adeta istemeyerek uyannaa balad. Sevilen
bir memleketi, bir daha grlmeyecek eyleri terkediyormu gibi
esefle yatandan kalkyor ve gnn bir sla dnr gibi geceyi
ve ryalarn dnerek geiriyordu.
Bununla beraber onlardan hibir ey hatrlamyordu. Ne
gidip gelme (vak'a diyemedii iin byle diyordu) ne bir kama
duygusu, ne kendi hayatna ait bir yz, hatta ne de doru drst
tannan bir ehre, hlasa hibir ey . . . Sadece uyur uyum az kendi
zamanndan ktn, baka birisinin dnyasna girdiini biliyor
du. Bu ryalarn zorlad hibir yksek sr yoktu. Bunlar, alelade,
ancak hayatmzda olduu iin, hususi kymetler verdiimiz iin
bizi mesut eden eylerin cinsindendi: Ak gibi, skntlarmz gibi. . .
Cemi! bu ryalar kendi kendine tahlile alt zaman, onla
rn ilk devirlerde beklenmedik denilen eylerden de mahrum oldu
unu veya bu tarafn seemediini kabul ederdi. "Geni, alkantl
bir deniz gibi birbirinden hz alan hareketlerle, devam eden bir
ey... " Bazen o da ok nadir anlarda, tand, vaktiyle dikkat etmi

242

YAZ YACMURU

olduu birka ey bu ryalara giriyordu. Mesela evlerinin nnde


ki erguvan aac gibi..
Bu sayfiye evine tandklar ilk gnlerde, nisann banda,
Cemi! de kars da bu aac sevmilerdi. Cemi! ona Persephone
adn vermiti, kn karanlklarndan bu kadar ssl ve gzel gel
dii, bir altn mzrak gibi prl prl sabah sislerini yard iin.
Bazen, phesiz gndelik ilerin, kendi mazisine ait eylerin
de ryalarna kart olurdu. Zaten Cemi!' i asl artan da bu idi.
nk bu iki cins rya birbirinden adeta farklyd. Birincisine bir
nevi sr, iinden gelen bir duygu refakat ederdi; ryadan ayr bir
ey. . . tekiler ise kendi gelimeleriyle uykumuzun ekline gre
gece hayatmz yapan eylerdi.
uras var ki birka hafta sonra bu deniz alkants birdenbire
duruldu. Sanki bir perde syrlmt. Uyannca bir trl birbirine
balayamad birtakm eyleri hatrlyordu.
Bir defasnda kk bir merdiven ba grd. Kk bir masa
zerinde cam bir kavanoz iinde krmz balklar yzyordu. Ksa,
ancak bir lahza sren bir grt bu. Fakat o kadar vazht ki belki
bu vuzuhu yznden grr grmez uyanmt. "Keke biraz daha
bakabilseydim . . . " nk iinde, mhim bir eyin olmasn bekle
yenierin hissiyle, o kesif dikkat ve znt ile uyanmt.
Ertesi gece yatan deimi grd. Beyaz, tl perdeli gzel,
ok gzel bir odada yatyordu. Daha dorusu hem bu yatakta
yatyor hem de odann biricik penceresinden, bodur ve ok geni
bir aacn altna bakyordu. Bu aa garip bir aat. Adeta insan
gibi, susturulmu bir insan gibi duruyordu. Ve Cemi! bu aacn, o
bahenin aac olmadn bildiini sanyordu. Cemil'in de iinde,
ayrca birisini bekledii hissi vard. Kk yoldan gelecek birisi
ni bekliyordu. Bu yol btn gn kirpikierine asl kald. zerinde
yrd yollarda bile onu dnd. "Toprak bir yoldu ve oradan
birisi gelec ekti. "

243

TANPINAR

nc gece daha uyur uyumaz, kendisini bir kapnn nn


de buldu. Cemil albmler dolusu kap fotoraf karsnda kalsa bu
kapy tanr. Ve Cemil bu kapnn almasn bekliyor, iddetle arzu
ediyordu. Fakat alamayacan da biliyordu. Ve bu bilgi iinde,
uyand.

O geceyi Cemil yanndaki odada yatan karsnn yatanda


geirdi.
Bir hafta kadar hibir rya grmedi. Dz ve deliksiz uyudu.
Fakat Cemil daha o gnlerde, rya grmeden uyumasna hayret
etti, hatta biraz da zld. nk bu ryalarda velev bir lahza
olsun -nk hayal vuzuh kazanr kazanmaz uyanyordu- hi tat
mad ekilde manal yayordu.
Hazirann sonuna doru ryalar tekrar balad. Fakat bu sefer
adeta nizarnarn deitirdiler. lk rya, on iki sularnda, tam
uykuya balad anda oldu. Bu bir bakma herkesin ryasna ben
ziyordu. Hibir hareketini, hibir parasn hatrlamad kaotik bir
alemde, ekiller, ehreler, manalar birbirine karyor, ok sratle
evrilmi bir film gibi eyann hviyeti ve nizarn altst oluyordu.
Geni, sonsuz, nisbet fikrinden mahrum bir alkant. . . Fakat bir
deniz alkantsnda insan, nihayet dalgalarn geliini, tepelerin
deki kpkleri grr. Birbirlerinden ayrnasa bile, birbirlerine
benzediklerini kaydeder. Burada o bile yoktu. Sanki gzlerini
kapar kapamaz mahiyetierini seemedii bir glgeler dnyasnn
merkezi umutu. Bununla beraber bu glgelerin bu mantksz ve
basz hareketin bir manas olsa gerekti. nk iinde klelenen
duyguyu baka trl izah mmkn olamazd.

O gece ikinci bir rya grd. Tanmad bir evde idi. Geni
odalar, safalar vard. Byk pencereler vard. Bu pencerelerden
birisinin nnde denize bakyordu. Bir afak saati olacakt. Deniz
dmdz, tenha ve renk iindeydi. Fakat birdenbire denizin yz,
belki, hatta phesiz pencereye kadar sandalla, mavna ve pazar
kay ile doldu. Bir atana zorla aralarna girmek istiyordu. O

244

YAZ YAGMURU

zamana kadar anlattmz ryalarna refakat eden duygu bura


da birdenbire kayboldu. Cemil, kendisini bu mavnalarn arasnda
ve ayn zamanda o byk evde buldu. Biraz sonra bu mavnalarn
birinin hem kaptan, hem kendisi idi. Bylece kark hayalleriy
le alelade bir rya olmutu. lki ay iinde ryaya dair, epeyce ey
okuyan Cemil buna, uyannca ve ryasn hatriaynca ok sevindi.
" Hususi hal kalkyor, alelade ryalar grrnee balyorum. Tabii
rya brn yenrnee balad. "
Bununla beraber vaziyeti houna gitmiyordu. Tand bir
doktora gitti. Maceray anlatt. "Vesvese . . . Vehim . . . " cevabyla, bir
sr nasihat ve bir yn reete ile dnd. Kendisine ceza olsun
diye ilalarn hepsini ald. Sk bir yemek rejimine balad. Ayrca
da bedenen yarolmaa alt. Denize girdi, yzd, krek ekti,
yryler yapt. Fakat ryalar peini brakmad.
Doktora gittiinin nc akam kendisini baka bir mem
lekette grd. Kk bir kz ocuuyla oynuyordu . Son derecede
mesuttu. Btn gayretini onu elendirmee harcyordu. Kzn
siyah uzun, iki hasr rg ile ayrlm salar, byk, koyu kesta
ne rengi gzleri vard. Yzndeki glmseme, suda k oyunlar
gibi gzel ve tatlyd. Ve son derecede mesuttu. Fakat birdenbire
bu saadet bozuldu. ok hain bir sesle: "Ben gidiyorum . . . " dedi.
Ve birdenbire Cemil'in nne bir torba koydu. "Al, senin olsun!"
Sesi o kadar baindi ki, Cemil uykudan uyand. Gecenin geri kalan
ksmn hep kk kz dnerek geirdi. Siyah salarn, kestane
rengi gzlerini, yzndeki saadeti hatrlyordu. Fakat ehresini
hatrlamyordu.
Cemil o gn akama kadar ocuklaryla ve karsyla plajda
geirdi. Saatlerce yzd. Yarolduka karsnn yanna scak kuma
uzand. Gzlerini yumdu. Mesut ve rahatt. "Herkes rya gre
bilir!" diyordu. "Bir tek mesele kalyor, o da alamamaklm . . .
Belki de mevzuu sevmiyorum. Ak hikayelerinden bktm. Daha
geni bir ey yazarm." Fakat kitab bitrnesini kars istiyordu. Bu

245

TANPlNAR

hemen hemen ahidi olduklar bir vak'a idi. Komularnda ge


miti. akir Bey isminde bir adam, mesut bir aile babas gen bir
kadnla, daha dorusu bir kzla tanm, sene evin ii altst
olmutu. Kadn, kocasn ok iyi tanyordu. Fakat kz grmemi
lerdi. Hemen hemen hi gren olmamt. Gnn birinde sade
ce kaybolduunu renmilerdi. Ondan sonra bir ara her eyin
dzeldii zannedilmiti. Fakat birdenbire akir Bey'in delirdiini
haber almlard. Bir hafta sonra da denizde kim olduu bilinme
yen ve ya ancak tahmin edilen bir gen kz cesedi bulunmutu.
Cemil, bu vak'ay bilmem neden istemiti. lik nce alma
ok iyi gitmiti. Sonra gen kzla akir Bey'in tesadfleri bahsi
gelince birdenbire durmutu. Belki rahat alnn diye Cemil vak
tinden evvel sayfyeye kmt. Btn gnne sahipti. Fakat bir
satr bile ilave edemiyordu.
Cemil bu dncelerin arasnda karsnn elini tuttu. " Hay
di denize girelim!" dedi. Kadn, siyah gzlklerinin deitirdii,
adeta yabanc bir maske yapt yzn ona evirdi. Cemil evvela
bu yze bakt. Sonra karsnn bal rengi mayo iinde, yaz gneiy
le ve btn peyzajla cenkleen vcuduna bakt. Kk bir gne
kayna benziyordu. Gecelerine ve gndzlerine o kadar aydnlk
tayan bir kayk . . . "Fakat gzlk ne kadar insan deitiriyor . . . "
Eliyle gzlklerini kard ve karsn hemen orackta, gzlerinin
iine bakarak pt. Bu vcut, bu kck insan, bu koca hayatta
ayaklarnn salam bast tek toprakt. Sonra birdenbire ryalarn
hatrlad. "Acaba karma m snyorum . . . "
Yaz, bu deniz kysnda kumlar iinde alm byk, mavi bir
iee benziyordu. Gne bu iekten baka ve onun gzelliini
yapmak iin ortada ne varsa hepsini deitiriyor, kimini siliyor,
kimini can skntl bir uyku yapyordu.
El ele denize girdiler. Suya ban batrr batrmaz Cemil'de
ihsaslarn ekli deiti. Sanki ryalarnn iinde, onlarn vuzuhsuz
luunda idi. Bir dalgay kucaklad, stne atlad. Fakat kk yeleli
246

YAZ YAGMURU

at, altndan kayd. Cemil birdenbire kendisini gizli bir bahenin


yosunlar iinde buldu. Bir topuk darbesiyle ste kt. Bir topuk
darbesi, neleri deitirebiliyordu. Ryalarnda da byle kurtul
sa idi. Tekrar dald. "Anlattnz eylerde hi vahim bir ey yok.
Alelade eyler, iki gzm, bunlar iin doktora gidilir mi?" Doktor
byle sylemiti. Tekrar dalgalara sarld. Sanki boluun dalan
eylerin, ekilsizliin hamurkar olmutu.
Oralara kadar naslsa dm kk bir balk gsnn
stnden kayd. O kadar gerek d, btn arlklarndan uzak
yayordu ki, gsn bile delip geebilir, yine kendisine bir ey
olmazd. . . Bu dncesini, bir deniz kzn salarndan yakalamak
iin sarfettii gayret yznden yarda brakt. Fakat parmaklar
kendi etine kapand. Tpk ryadaki gibi. . . "Fakat bu kadarck,
u denizin dibindeki kadar vuzuh olsayd hi olmazsa. " Birden
bire durdu. Birka kula uzakta kars suyun stnde bir Ophelia
olmutu. Dz, gergin vcuduyla adeta bir sedef gibi kapal. Sularn
tesadfne kendisini brakmak istiyordu. Fakat bu kapal denizde
sularn tesadf yoktu. Ona doru gitmek istedi. Fakat birdenbire
adeta btn eniyet hissini kaybetti. Sanki su derinliine kendini
ekiyordu. Neyin davetiydi bu!
Sahile ktklar zaman karsna sordu:
- Suda beyaz entarili biri var myd?
Btn ocukluu boyunca kendisini artan, sonra alay eden
Cemil'e kars dilini kard. Cemil biraz evvel, denize girmeden
evvelki ruh haleti iinde karsnn beline sarld.
- Kendimize gelelim! Birbirini ne kadar iyi tanyorlard. Ne
kadar mesuttular. Yazk ki . . .
Yazk ki. . . Beyaz entarili hayali hakikaten grmt. "Yahut
da, hareket iinde uyudum . . . Ya hep byle alacaksa . . .
"

Plaj dolmutu. Deminki tenhalk, basit plan ve renk sadelii


yoktu artk. imdi buras her renkten maya, her cinsten vcut ve
247

TANPlNAR

hareketin doldurduu kk bir maherdi. Birka kk ocuk bir


tarafta kumlarla oynuyorlard. Renkli tenekeler, kovalar, toplar, in
san damlas vcutlar oray sanki renkli bir elitba kitab yapmlar
d. Cemil kzn onlarn arasnda aramak istedi. Fakat geeeki kk
kz onlarn arasnda grmek ihtimali aklna geldi ve bu korku iin
de vazgeti. "Garip deil mi? Her ryann hayatta bir mutabakat
noktas bulunabiliyor. Onun iin ryalarmz yoruyoruz. " PekaHi
dn akamki rya da bu ocuklara, onlarn renkli kovalarna, top
larna yorulabilirdi.
Fakat iindeki his? O garip dalgalan, o ilenmi gnah his
si. . . "Kimin gnahn ykleniyorum. Bu azap niin sanki?"
Gndzk yorgunluuna ramen o gece ryalar yine devam
etti. Bir nevi sarahat gelmiti. Tanmad yollardan geiyor, bil
medii evlerin penceresinden sokaklara bakyor, byk yamalara
trmanyordu. Sabaha kar bu bahelerden birinde gen bir kadn
grd. Srtmda beyaz bir elbise vard ve yz elleriyle kapalyd.
Bir kede oturmu sanki birisini bekliyordu. Cemil bu kadnn
kim olduunu bilmiyordu. Merak da etmiyordu. Sadece ne yapt
n, niin bu kadar mteessir ve malzun olduunu anlamak isti
yordu. Ona yle geliyordu ki kadn alyordu. Bunu bilmesi onun
iin bir azap oldu ve bu azapla uyand.
"lki hayatm var. Birincisi kadar ikincisine de balym! Kor
kun . . . korkun . . . " Namuslu adam olarak bu ikinci hayattan kar
sna bahsetmesi lazmd. Ryalarnda olsa bile bir baka kadnla
ilgiliydi. "Ryada imi ne kar? Uyku hayatn yars olduktan son
ra . . . " Fakat kirndi bu kadn? "Daha yzn bile grmedim." Fakat
vard ve hayatma girmiti. Karsn bulmak iin aaya indi. Kadn,
kzna sabah kahvalts yaptryordu. Bermutat masal sylyordu.
"Hayalim de o kadar kt ki. . . lki dakika sonra uyduracak bir ey
bulamyorum." Cemil, ana kzn haline bakt. Kars sabahl iin
de salarnn dankl, gecenin haz ve yorgunluu ile gzeldi.
Kz btn bir ocuk edebiyatyd. "Bunlar, sanatn dnda gzel
248

YAZ YACMURU

eyler. . . " diye dnd. Hakikaten byle bir resim belki de altnda
aile saadeti "anne efkati", yahut " masal" gibi bir isimle dnya
nn en gln eyi olurdu. Fakat buna ramen gzeldi. ekici ve
gzeldi. "Hayr, onun rahatn bozmamalyd! Bu elbette geecek. "
Gramofona kadar gitti. Geeeki pla ald. Debussy'nin bir para
syd bu ... Denizin dalga grltleri arasnda kadn sesleri, beyaz,
sadece dua ve alay, byk yelkenler gibi yrtld. Cemi! ister iste
mez odasna kat. Fakat odasnda da duramad. Sokaa kt. Ne
yaptn bilmeden, adeta babo dolat. Bir aralk:
"Bu akam grrsem muhakkak konuacam . . . " diye dn
d. Daha cmle kafasndan geer gemez glrnee balad. " Deli
riyorum galiba. Kendi yalanm hakikat diye alyorum." Saatlerce
kendi kendine kzd, acd. Btn gn bu phe ve azap iinde
geiyordu. st ste kararlar verrnee balad. Bir daha ryalarn
dnmeyecekti. Bu kararn sevinciyle gnn geri kalan ksmn
olduka neeli geirdi.
Fakat akama doru garip bir sabrszlk balad. Sanki bir
an evvel gece olmasn bekliyordu. Yemekte bsbtn dalgnd.
Konuulanlara cevap vermiyor, balad sz bir trl bitire
miyor, jestleri yarm, biare kalyordu. Hakikatte hep ryalaryla
meguld. Masaya oturur oturmaz birdenbire, belki de sofadaki
iek vazosu yznden onlar hatrlamt. Balk kavanozunu tan
yordu. O iki kap uzaktaki komularn evindeydi. Fakat etajerde
deil, yemek masasnn stnde dururdu. imdi onu halde elin
deki krmz kadife masa rts ve iindeki balklarla allm ey
lerin vuzuhu ile gryordu. Bu suali kendine sorarken dn geeeki
ryaya ait o zamana kadar farknda olmad baka bir eyi, ok
mhim bir eyi, belki unutmu olduu iin mhim olan bir eyi
hatrlad. Gen kadnn yzn grmemiti. Fakat bileklerinin ve
omuzlarnn stnden gsne doru dklen salarnn arasn
dan alnnda bir yara olduunu grmt. Belki bu tam manasyla
bir grmek deildi. Sadece byle olmas lazm geldiini dn249

TANPlNAR

mt. O zaman btn ryasnda garip bir facia havas bulundu


gunu yeniden farketti.
Btn bu dncelerden kurtulmak iin yerinde kmldand.
Alnn sildi. Kendisini ter iinde hissediyordu. "Ryalarm bende
devam ediyor. Ne korkun ey." Bu dnce iinde ban kaldrd.
Kars ona bakyordu. Belki bir saattir onunla gz gze gelmernek
iin uramt. Tekrar ban nne edi. "Salar siyaha yakn ve
uzundu. " Belki yznc defa kendine sordu: " Hangi vehmin kur
banym byle?"
Artk yatmaktan korkuyordu. Geceyi mmkn mertebe uzat
naa alt. ocuklarna hikaye anlatt. Karsna ka dair proje
lerinden bahsetti. Yeni bir kitap yazacakt. "Bir gecekondu mahal
lesinin kuruluunu anlatacam." diyordu. Sonra ocuklar yatrd
lar ve kendileri gramofon aldlar. Saat bir buua doru vaktiyle
yapt gibi ay istedi. Tam ayn iecekken dinledii parann
arasndan -bu Ravel'in Daphnis'le Chloe'siydi- parann birinci
ksmndaki insana dalgal bir deniz hissini veren emsalsiz arno
niler arasnda birdenbire ryasndaki kadn tekrar grd. Yine
elleri yzne kapanmt, fakat sanki hkryordu. Hayal o kadar
sarih, ani idi ki, aknlndan elindeki barda drd. Kar
s arm ona bakyordu. Asl garibi, ay ierken ve bu muski
arasnda uyumu olmasyd. phesiz ok ksa bir an iin . . . fakat
uyumutu. Aksi takdirde bu hayal bu kadar rya havasyla kendi
sine gelemezdi. nk her ey, deniz, kadnn ehresi, dalgalarn
sesi, hkrklar, etrafna onlarla beraber dklen kpkler, hep
sinde kendisinden bir ey vard. Tabii ryada oldugu gibi hepsini
kendisinin arasndan kendi iinden ve o inanlmaz ehreyle gr
mt. O zaman daha yarm saatten beri zerinde bir uyku arlg
bulunduunu, onun arasndan konutuunu, muski dinlediini,
karsnn uzatt ay kasesini aldn hatrlad. in garibi o gece
baka hibir rya grmyordu. Ertesi gece ve daha ertesi gece de
byle geti. tk gn bundan ok malzun oldu: "Korkuyorum . . . "
250

YAZ YAGMURU

diyordu. "Korkuyorum . . . " kinci gn deliksiz bir uykudan, arka


snda hasret ektii, kendisini dndrecek hibir hayal brak
madan uyand zaman iini bombo adeta kendisini ufalm ve
fakirlemi buldu. Hakikat uydu: Btn gn ve gece, yatana kadar
kendi kendine gen kadn greceini mit etmiti. Ertesi gnn
tecrbesi daha ar oldu. Akama kadar avare, yklm, hakikaten
bir sevgiliden ayrlm gibi perian dolat. "Bir daha gremeyecek
miyim?" diye kendi kendine sordu. Ryalarnn esrar, dnyasn o
kadar amt ki, kendisini imdi btn hayata yabanc buluyordu.
O gn bir daha doktoru grd, vaziyetini anlatt. "Asl korkuncu
son derecede ryayi bir dekor iinde imkansz denecek kadar reel
eylerle karlamm hissinin bende kalmas. . . " diyordu. Dok
tor kendisine erken yatmasn, yemekiere dikkat etmesini syledi.
"Telkin. " diyordu. "Telkin ve biraz da yorgunluk. almay kesin!
Baka eyler dnn! Kendinizi bazen yorun!" Doktordan kar
ken kendi ocukluuna glyordu.
O gece erken uyumasna imkan yoktu. stanbul'dan kzkarde
i, karsnn akrabas gelmilerdi. Yemekten sonra vakit geirmek
iin bezik oynamaa karar verdiler. Saat on bire kadar her ey iyi
gitti. Fakat tam on birde zerinde, gece ewelki arl hissetti.
Btn vcudu geriliyordu. Hibir zaman, hatta askerlikte bile ken
disini bu kadar yorgun, uykuya muhta hissetmemiti. Katlar
zorla elinde tutuyordu. Bununla beraber bu yorgunluk ve hemen
yatp uyumak arzusunun yannda bir ikinci his daha vard. Hi
tatmad cinsten bir saadet hissi . . . Fakat bu o kadar basit deil
di. nk bu saadet hissi ayn zamanda ok hznl ve dasslal
bir eydi. Cemil bu duygusunu tahlil etmenin imkanszl iinde
adeta rpnrken birdenbire kendinden geti.
Bu sefer hayal daha vazht. Gen kadn nnde, ellerini bir
masaya dayam duruyordu. Yznde acayip bir korku vard.
Dudaklar bir ey sylemek istiyor gibi kmldanyordu. Uyand
zaman kendisini yerde ve etrafndakileri ba ucunda buldu. Biraz
251

TANPlNAR

evvel elinde tuttuu katlar yerde serpilmiti. ok ksa ryas iin


de etrafndakilerin telan duyduunu iyice hatrlyordu. Doktor
olan enitesi, "Kk bir senkop geirdin . . . " diyordu. " Her zaman
olur mu?" Ve hepsi birden yatnas iin srar ediyordu.
Odasna ekiirlii zaman ryasn iyiden iyiye hatriarnaa
alt. Bu da ok ksa, belki birka saniye srmt. Ve ayn kesif
vuzuhu ile zalim rya atmosferi iinde gemiti. "Ben olduum
yerdeyim. imde olduum yerde bulunduum hissi var. Fakat
masa bizim masa deildi. Masa plakt. Bu hafif bir masay
d. Kadn ayakta duruyordu. Boynu hakikaten yaralyd. Kk
kapanm bir yara . . . yz akt. Fakat ben gremedim. nk bu
sefer yzn bsbtn baka bir ey, korku ve strap rtyordu."
Bununla beraber onun gen ve gzel olduunu biliyordu.
"Korkuyla dolu gzleri hayat hi tanmam gibi."
Ertesi gece sabaha kar bir baka rya daha grd. Bo bir
odann kapsndan bakyordu. Gece olmalyd. Ak pencereden
karanlk ve rzgar giriyordu. Ve bu rzgar olduka sert bir rzgar
d. nk, pencerenin perdesinden bo yatan rtlerine kadar
her eyi havalandryordu. Bununla beraber hi de frtna havas
yoktu. Cemil ryasndaki kapnn eiinde bir mddet sanki ok
iyi bildii -fakat ne olduunu bilmedii- bir eyi aryormu gibi
bakm, sonra birdenbire pencereye komutu. Fakat tam nne
geldii zaman pencere yzne kar kapanmt. Cemil, elleri ve
yz birdenbire her tarafn saran perdelerin kvrmlar arasnda,
kurtulmaa urarken duyduu byk bir lkla uyanmt.
Zahirde bu ryann brklerle hibir alakas yoktu. Fakat
Cemil onun bir serpintisi olduunu gayet iyi biliyordu. nk
btn bu ryalar, ancak byk sarholuklarn, kskanlk buh
ranlarnn, dnsz ayrlklarn, azaplarn arifesinde, baz byk
muski eserleriyle karlatmiz zaman duyduumuz ve gnlerce
tesiri altnda kaldmz o tahamml imkansz, her hatray, her
dnceyi brmze saplanm ok sivri ve trtll bir bak yara252

YAZ YACMURU

s gibi bizde derinletiren hznlerin ei bir hznle, geliyordu.


Vaka bu sefer ne gen kadn, ne masay, ne balk kavanozunu
grmt. Fakat bu acayip ve tartulu hznle uykudan uyanmt.
Onun iin bu odann o gen kadnn odas olduuna ve bu ln
onun l olduuna emindi.
Yine byle emin olduu bir baka ey daha vard. .. O da bu
ln bundan sonraki ryalarda devam edeceiydi. Nitekim
ertesi akam enitesinin ve br daktorun tembihlerini dinleyerek
erken yatt. Daha dorusu uykuya arldm hisseder etmez yat
t. Ve hemen birka dakika sonra gen kadnn lklaryla uyand.
Bu sefer acayip glgeler iindeydi. Sanki karanlk ok yapkan,
byk tutkal ktlelerinden yaplm gibiydi. Bu tutkal ktleleri bir
birinden ayrlyor, birbiriyle birleiyor, nereden geldii bilinmeyen
klada bir tarafndan aydnlanyor, sonra tekrar mutlak karanla
ve mehule dnyordu. Yahut bilmedii bir kapta ok kesifve gali
ba karanlk, kesafet ve siyahlklarndan baka bir hususiyetlerini
bilmedii birtakm maddeler birbirleriyle kaynayorlar, birbir
lerini deitiriyorlar, kalptan kalba giriyorlard. Ve Cemil btn
dikkatiyle bir eyler seebilmek iin bu acayip ve korkun kaosa,
-nk hakikaten bu bir nevi kaostu ve Cemil ryasnda haki
katen fezann btn souk rzgarlar belkemiinden esiyarmu
gibi titriyordu; ve kendisini hakikaten fezann boluunda imi
gibi bilmedii bir iradeyle muallakta duruyor sanyordu- bakyor,
bazen kkrt, bazen safran, bazen fosfor parltlaryla aydnlanan
bulanklnda birtakm ekiller semee alyordu. Bu ryadan
Cemil'de kalan en kuwetli intiba, btn bu deimelerin, kalptan
kalba girmelerin mutlak bir sessizlikte olmasyd ve Cemil'i bu
sessizlik bir crm, bir gnah ilemi gibi eziyordu. Bu sessizlik o
kadar ard ki, Cem il onu ister istemez bir yk gibi omuzlarnda ve
belkemiinde tadn sanyordu. Ve Cemil bu sessizliin her an
krla can, bir yerden onu kracak ok zalim bir eyin fkracan
biliyor ve onu bekliyordu. Nihayet bekledii oldu. Btn bu karan
lklarn arkasndan gen kadnn sesini duydu. Fakat bu sefer lk
253

TANPlNAR

deildi, ok sarih bir konuma idi: "Kurtarn beni" diyordu. "N'o


lursunuz kurtarn beni! Bilmiyorsunuz ne kadar zulmediyorlar. . .
Bilmiyorsunuz . . . Kurtarn beni. . . " Cemi! karanlklara doru delice
atlaca zaman uyand. Kalbi yerinden frlayacak gibi atyordu.
Yatana oturdu. Gece lambasn yakt. Her ey yerli yerindeydi.
leriki odann ak kapsndan karsnn ve ocuklarnn nefesleri
geliyordu. Ak pencereden ince bir rzgar btn semt baheleri
nin kokusunu odasna tayordu. Bir mddet olduu yerde sessiz
lii dinledi. Sonra kalkt, pencerenin nne geti. Bir yldz toplu
luu pencereden adeta odann iine doru sarkyordu. Bir an gz
saate iliti. On biri be geiyordu.
Btn bu ryalar daha ziyade yatma saatiyle iki, iki buuk
arasnda gryordu. Vaka, bazen sabaha kar ayn cinsten rya
larla urat oluyordu. Fakat bu sonuncularda olan bir ey deil,
eskiden olmu bir ey gryor gibiydi. Filhakika gecenin ba tara
fnda grdklerinin hepsinde bir nevi hareket vard. Buna muka
bil brleri tpk filmlerdeki gibi geriye dnt. Asl artc olan
taraf bir tefrika roman gibi bir ryann yava yava adeta adm
adm almasyd.
Cemi! aylardan beri bu ryalar zerine bir yn kitap oku
mutu. Bu hususta sylenenlerin hemen hepsini bir yn ma
hedeyle beraber biliyordu. Son iki gn iinde, bandan sonuna
kadar maceray anlatt enitesiyle saatlerce bunu konumular
d. htiyar doktor sonuna doru, ilk kanaatinin tamamiyle aksine
dnm, "Bunun sebeplerini korkarm ki, kendinde bulamayacak
sn!" diyordu. nk o da bu ryalarn devam halinde oluuna,
ister istemez dikkat etmiti.
Bir baka gece gen kadnla bir bahede konuuyorlard.
Cemil onun yannda olduunu biliyor, fakat yzne bir trl
bakamyordu. Onu delicesine sevdiini sanyor, ona bir eyler
sylemek istiyor, onun iin kalbi para para oluyordu. Ve gen
kadn mtemadiyen sylyordu: "aryorlar, beni aryorlar.
254

YAZ YAGMURU

Gitrnee mecburum, anlamyor musunuz?" ve "Kurtarn... N' olur,


beni kurtarn . . . " diye yalvaryordu. "Ah yine balayacak, yine bana
soracaklar, beni smsk balayacaklar ve durmadan soracaklar,
hi sylemeyeceim eyleri soracaklar. . . " Ve tekrar yalvaryordu:
"Beni kurtarn, n' olursunuz beni kurtarn! Ben nasl sylerim onla
ra?.. Bilmezsiniz, ayakta, o masann banda neler ekiyorum . . .
nsanlar hi yerine ne kadar zalim oluyorlar."
Cemi!, ryada bile, ona "in asl nedir, kimdir bunlar, siz
kimsiniz?" demeyi ne kadar istiyordu. Fakat kslm dilerinin
arasndan hibir kelime kmyor, sadece onu dinliyor; onu, kalbi
merhametten paralana paralana dinliyordu.
Sonra kadn birdenbire yannda kayboluyordu. O zaman
Cemi! kendisini ok karanlk bahelerde buluyor, tanmad
yollardan geiyor, karanlklarda iittiini sand birtakm sesle
re doru gidiyordu. Fakat bir trl bu seslerin nereden geldiini
bilemiyordu. Birdenbire klar yanan bir pencere ile uykusundan
uyand.
Sabaha kar tekrar uyuduu zaman gen kadn bir masann
banda eli ve ayaklar bal buldu. Bu sefer kadn konumuyordu,
sadece ona bakyordu. Ve bu bak o kadar buulu bir bakt ki,
Cemi! tekrar uyand zaman kendisini bir ocuk gibi alyor buldu.
O gn acayip bir sknt iinde geirdi. Hava bulutlu ve ok
scakt. Evin iinde azapta bir ruh gibi dolayordu. Nihayet k
t, Kozyata'na gitti. Oradan erenky'ne uzand. Her getii
yerde rastlad kadnlara, sanki ryasnda grd kadn aryor
mu gibi uzun uzun bakyordu. erenky'nden Kadky'e indi.
Oradan lstanbul'a geti. Taksim'de, ili'de birtakm dostlarna
urad. Bir aydr hayat hemen hemen byle geiyordu. Evden
erkenden frhyor, ge vakit dnyordu. Dnte vapurda eski bir
tandna rastlad. Arkada ilk nce onu ok zayf ve dalgn bul
du. Sonra shhatine bakmamakla, deimekle, dostlarn ihmal
etmekle itharn etti. Cemil'in arkada, durmadan konumas iin,
255

TANPlNAR

bir tanrla rastlamas, yanna oturmas, yahut ayakta ceketinin


dmesinden tutmas kafi gelen insanlardand. Cemil'e st ste
bir yn ey anlatt, milletleraras siyasetten, kendisinin yeni tayin
olduu memuriyetinden, i arkadalarndan bahsetti:
- Biliyor musun? .. dedi. Benim mdr muavini sizin taraflar
da oturuyor. Haftada bir defa onlarda toplanyoruz. Ka defa sana
haber gndermek istedim. "Mnzevidir, bir yere kmaz" dediler.
Tasawur et, kardeim, ben byle eylere pek inanmam ama, yle
bir medyum var ki. . . Bir de ruh bulmular. Selma adnda bir kz
intihar etmi. Hem de yeni . . . lki aydr aryoruz, her eyi syl
yor, ne sorduksa ama hepsini. . . Fakat bir trl intiharnn sebebini
sylemiyor . . . Ne kadar sktrsak nafile . . .
Cemil szn gerisini dinleyemedi. Dalgalarn stnde beyaz
bir hayalet korku dolu gzlerle ve kslm azyla kendisine bak
yor: "Gel gidelim" der gibi iaret ediyordu .*

Aile, n u . 20, K 1952,

s.

620.

256

ADEM'LE HAWA
Byk hurma yapraklarnn, acayip bambularn, tepesi nemli
duran okaliptslerin, akam gnei meyveli narlarn, incirlerin,
ar akl berrak sularn arasnda kendisini, hala eskisi gibi san
mak istiyordu. Fakat birok ey deimiti. Uykusunda Rabb '
grmt. Rabb stne doru eilmiti. O zaman vcudu her
zamankinden baka trl kmldam, meleklerin kendisine ret
tiklerinden gayr dualar mrldanmt. O zaman Rabb ona glm
ve geni, yaratc eli sol brne kapannt ve o, henz kvamn
bulmam muhayyilesinin etrafndaki eylere bulank bir ayna
olan yarm uykusu iinde birdenbire bir tarafnn boaldn, son
ra yan banda kk, beyaz bir eyin kmldadn, kendisine
r gibi, korkar gibi sokulduunu duymu ve bu duygu ile kendi
sini tekrar uzand su banda, byk geni yaprakl otlar stnde
bulmutu.
Etrafnda bir yn hayvan vard. Hepsi uzaktan hi grme
dikleri bir ey gibi ona bakyorlard. Bann stnde bir sr ku
uuyor, gidiyor, geliyorlard. Fakat o bunlarn farknda deildi.
Arkasna yapan, yumuak varl dnyordu. tk defa bakmak
tan, grmekten korkuyordu. tk defa iinde bir tela vard. nce
gzlerini yummu, kendi kendine "Acaba nedir?" diye dnm
t . Sonra dayanamad, dnd ve kendi brnden kan bu scak,
yumuak varl, benliine doru bir dnce, bir vehim, bir azap,
257

TANPlNAR

bir haz gibi sokulan varl grd. Bilmeden onu kendisine do


ru ekti. Ve bir eli, az ewel eyann tembelliinden baka bir ey
olmayan uykusu iinde brne kapanan Rabb'n eli gibi, onun
beyaz vcudu zerine kapand. Scak, yumuak bir ey avucunun
eklini ald. Fakat o bu scakl, yumuakl dnmyorrlu bile.
Kendi iinden yan bana geen, avucunun iine hapsolan par
maklarnn arasnda ezilen bu aydnlk tenden ziyade kendi elini
seyrediyordu. Sert, toprak renkli eli, bu yumuak aydnln zeri
ne artc bir kudretle kapanmt.
Adem kendi eline bakyordu. Avucunun al bir eyin st
ne byle kapan onu artmt. Sonra yerinden doruldu. Artk
aydnln mal olan ryasnn stne eildi. Salarnn arasna
gml yzne bakt.
Hayr bu bir melek deildi. Yldzlardan biri de olamazd.
Onlarn kpyle ykanm, ovulmu onlarn parltlarn almt.
Fakat kendisi yldz deildi. Hibir yldza, hibir melee bu kadar
yaknlk duymamt. Burada btn yaknlklar Rabb'e giderdi.
Ondan gayrsna kimse kendini yakn bulamaz, hibir ey ondan
gayrsna balanmazd. Halbuki imdi bu kk malluka kendi
sini ok yakn buluyordu. inde Rabb'den ayr, onun iradelerini
kabule hazr; fakat ondan uzak, bu kk ve canl aydnlk para
snn etrafnda yeni bir alem kurulmutu. Sanki Kadim Nizam' dan
kopmutu.
Kendi kendine "Acaba nedir?" diye gkyzne bakt. Bir im
ek akt. Byk billur menurlar bir saniye iin tututu. Fakat
hibir cevap gelmedi. O zaman etrafna bakt. Her zaman yan
banda dolaan, ayaklarnn dibinde otlayan, koynunda rekle
nip uyuyan hayvanlarn kendisinden uzaklatklarn grd.
- Ne olabilir? diye tekrar sordu. Ve ryasn olduu gibi hatr
lad; Rabb stne eilmi ona glyordu. Byk yaratc eli br
ne kapanmt. Sonra yan banda bu kk, kmldanan, salary
la rtnen, uzun kirpikleriyle dnen mahluku bulmutu. Eliyle
258

YAZ YAGMURU

salarn ayrd, yzne bakt; kollarn, gsn, kk bir gne


kursuna benzeyen karnn, kalalarn, pembe topuklarn uzun
uzun seyretti. O seyrettike kadn sanki ok derin bir uykudan
uyanyor, kat kat perdelerden syrhyordu. Tekrar gzlerini ge
evirdi. Tekrar aydnln kaynana sordu. Tekrar Byk Tavus,
iinde yzd mcevher tasta kmldand. Tekrar byk aala
rn tepeleri dehetle tutu tu. Her tarafta grnmez avizeler yand.
Yine bir cevap gelmedi.
Fakat bu sefer aydnln bu dehet tecellisinde ikisi birbiri
ne sarlmtlar. Kadnn beyaz gl yapra yz, erkein gsne
gmld ve erkein elleri onun kalasna kapand. Adem tekrar
eline ve elinin altnda kmldayan, rperen bu eye bakt.
O zaman ona sordu:
- Kimsin? .. dedi.
- Benim, senden bir paraym, dedi.
- Evet, ama nesin?
Kadn cevap vermeden ona sokuldu. Fazla bilmek iin byk
bir itihas yoktu. Ondan bir para idi.
Balarnn ucunda bir yn kanat hrts, aydnl stleri
ne eleyen uu grdler. Bunlar meleklerdi. Her trl mcevher
parlts iinde her an deierek onlar seyrediyorlard. Hayretten
hepsi Rabb ' tesbih ve tahmid etmei unutmutular. Adem onlara
sordu:
- Yalnzlnn aynas, dediler.
Adem, iinde hibir ey deimemi gibi onlara:
- Ben yalnz deilim ki. Sizlerle beraberim . . . dedi.
- imdiden sonra bizden ayrsn . . . Yalnzsn, diye cevap verdiler. Ve bu, yalnzlnn aynasdr. Ve hepsi, Rabb'n bir tasavvuru
olmaktan kan bu son gelenlere hasetle gldler.
O zaman Adem yalnzlnn aynasna yeni batan dnd.
259

TANPlNAR

Onu kollarnn arasna ald. Uzun uzun bakt. Daha sonra, Seren
dip'te o kadar yorgunluktan sonra ilk rastgeldii kaynaktan nasl
imise imdi de Hawa'ya yle doyamadan bakyordu. Ne kadar
gzel, ne kadar scak, ne kadar her eyin yerine geebilecek gibiy
di. Yar gsne gmlm yzyle, kendisini seyreden ksk
gzleriyle, utanan nefsiyle kendisine her eyin stnde grnd.
Kk elleri vcudunu yokluyor, onlar vcudunda acemi ve rkek
gezindike Adem kendi vcudunu baka trl tanyordu. Sanki
vcudu bu kk dokunmalada yer yer, ayr ayr haz ve straplara
ayrlyor, byk bir s az gibi ayr seslerle uulduyordu. Ksk ve yeil
gzlerinde sonsuzluk ykanyordu. Yz, byk ve ezeli Tavus'un
iinde ykand mcevher tas kadar gzeldi.
Bu dnce kafasndan geer gemez, bir daha arn bu ilk
merhalesini gremeyeceini anlad. Ban kaldrd. Gkyznde
sadece gne, ay ve yldzlar vard. Kimi renkli mahreklerinde nur
saarak gidip geliyordu; kimi olduklar yerde Hawa'nn gz gibi
meneviii klada parlyordu. Adem onlarn halka halka etrafa
genileyen parltlarn gryordu.
Fakat ezeli Tavus'un iinde yzd mcevher tas, arn ilk
kademesi, ezeli nurun ilk damlas, ilk tasavvur yoktu. Onu gremi
yordu. Halbuki tekiler, hayret ve ilahi hazlar iinde Rabb' tesbih
ve tahmid ederek uan melekler, onu gryorlard. Hep ona doru
hzlanyorlar, kanatlar tutuacak kadar yaklanca bir kl paras
gibi renksiz dnyorlar, tekrar mcevher libaslarn giyiyor, tekrar
ona uuyorlard. nk o, nurun ilk aksi, tasavvuru zorlayan ilk
damlasyd.
Adem onu bir daha gremeyecekti. O zaman iini byk bir
hzn kaplad. Ban edi, gzyalarn meleklere gstermek iste
miyordu. Hawa bu hzn sezdi. Onun ban kendi gsne ekti.
Ve Adem Aden bahelerinin geni otlar, byk erguvan iekleri,
mor glleri arasnda kendisini olduundan bsbtn baka duy
du. Hawa'nn gsnde her ey unutuluyordu. Bu yumuak ve
260

YAZ YACMURU

kokulu yastkta her azap dinebilirdi. Her ac burada serinleyebi


lirdi.
Fakat iinde korku vard. Bilinmezin korkusu iine reklenmiti. O, kendi vcudundan yeni doan bu yastkta uyuyordu.
Dileri birbirine vura vura:
- Belki de Rabb' artk eski yzyle gremem diyordu.
Ve belkemiine doru sert bir rzgarn estiini duyuyor, aca
yip bir stma iinde yordu. Ayb ok bykt, meleklerin en
stn, imdi onu kaybetmiti. Onlar bunu biliyor, bulunduklar
ykseklikten onu belki de seyrediyor, ona acyor, yahut amurun
ocuu diye kmsyorlard.
Ve Adem bunu grmemek, bunu dnmemek iin Hav
va'nn vcuduna doru gittike daha fazla gmlyordu. Ona:
- Sakla beni. . . Sakla beni, diyordu. Ve istiyordu ki ba ve
btn vcudu Havva'nn gecesine her an daha fazla gmlsn. Ve
Havva ona kaybettiklerinin karl olarak btn vcudunu hedi
ye ediyor, gizlenmek iin kendi vcudunda st ste geceler bulu
yor, onu en kuytu gecesinde avutmaa alyordu.
Bir uultu ikisini birden uyandrd. Balar birbirinden ayrl
d. Dudaklarnda hi tanmadklar lezzetlerin hatrasyla etrafa
bakndlar. Artk tek balarna deildiler; hibir eyi yalnz bala
rna yapmyorlard. Her hareketleri birbirinde cevap buluyordu.
Gkyznde siyah bir nokta vard ve geniieye geniieye iler
liyordu. Adem'le Havva, gzleri bu siyah emberde, bunun ne ola
bileceini dnyorlard.
Etraflarnda melekler telala kayorlard; tyleri solmu,
eski parlakln kaybetmiti. Hepsinin yznde bir uykudan
uyanm, ok derinlerden gelmi olmann hali vard. Hepsi kainat
larn yadrgyor, eiinden atlayamayacaklarn bildikleri bir had
din tesinde duruyor gibiydiler. Sanki oradan bu gittike yaklaan
yuvarlaa, bu siyah dumana bakyorlard.
261

TANPlNAR

Adem, utanmasn unutarak onlara sordu:


- N' oldu, bu nedir?
Birisi yanlarndan geerken hrsla ona bard:
- Kader uykusundan uyand.
Bir bakas hasetle gld:
- Topran ocuklar mesut olun! Artk sizin devriniz balyor.
Deimez evkler bahesinin btn hayvanlar bir tarafa
sinmi, Ebediyetin neesini teganni eden kular susmu, Adlarn
tecellisi Remizler terlerini kaybetmiti. Byk aalar boyunlarn
bkmler, renkli iekler klarn ksm, bu yuvarlana yuvarla
na yaklaan kalabal grmemek iin, kendi stlerine kapanyor
lard.
Yalnz Havva ile Adem ona bylenmi gibi bakyorlard. Bu
siyah , gittike byyen karanl, nerede ise arparak her eyi
kl edecek ayr ve bilinmez varl, onun dne dne yaklan sey
rediyorlard. O, kendileriyle balayan bir eydi. O, manasn henz
bilmedikleri, fakat adn tandklar Kaderdi. Aden bahelerinin ok
uzanda, byk karanlklarda mahpus imkanlar silsilesi idi.
O, Rabb'n tasavvuru olan bu ebedi evkler diyarnn biricik
srr ve masal idi.
Nihayet byk yuvarlak geldi ve Adem'Ie Havva 'nn nnde
durdu. tkisi birden korka korka ona baktlar. Adem, Aden bahe
sinin birdenbire sararm otlar stnde diz km, korkudan
bym gzlerle bir taraftan ona bakyor, br taraftan korumak
istermiesine Havva'y kollaryla tutuyordu.
nce bir ey grmediler. Sanki i ve d gzleri beraberce sn
mt. Sonra siyah yuvarlak cilalanm bir abanoz sath gibi par
lad; orada ilk nce kendilerini, demin beraber olduklar zamanki
halleriyle grdler. Sonra yeryzn grdler. Aden bahesi
nin , byk her eyin ilk kayna ve ayn ebediyet remizlerinden,
mcevher parltl ieklerinden, acayip ve rzgarsz aalarndan
262

YAZ YAGMURU

baka remizler, baka trl iekler, baka trl aalar grdler.


Ve atlarn arasndan kvranan, atlan, bklen, avlanan, yav
rularn emziren hayvanlar ve cins cins kular grdler. Cokun
dereleri, arbal byk nehirleri, kpre kpre akan selleri,
dumanl da balarn, yeil ovalar, sararm tarlalar grd
ler. Sonra denizi grdler, frtnal havalarnda byk dalgalarn
ge doru kalkn, kk rpntlarn her trl hayal oyununa
elverili kpklerini, dalgalarn sedef rengi kumsallarda iledeyip
gerileyiini, denizi ve onun deiik yzlerini grdler. Kulbeden
balayp ehirlere doru genileyen maler ynn, byk ve
aydnlk saraylarn yoksulluunu ve can skntsn, fakir evlerinin
kanaatl sabrn ve skfnunu tattlar. Akamn altn tozlar arasn
da srlerin dnn, arslanlarn sabah saatlerinde derelerden
su iilerini, boa ylanlannn byk aa gvdelerine sarlm
halkalarn, aniann kaya oyuklarnda bal yapmalarn grdler.
eitli meyveleri seyrettiler.
Sonra Gece ile Gndz nlerine geldi. Birinin ba ucunda
beyaz gvercinler uuyordu. brnn gzlerinde bilmedikleri
kular tnemiti, belinde yldzlada ssl siyah bir atlas vard ve
vcudu dinlenmenin hazlar iinde gevemiti. Arkasndan din
ve kaygsz Genlikle, mustarip ve biare htiyarlk ve daha son
ra siyah lm geldi. Onlar mevsimlerin geidi takip etti. Hepsi
nlerinde kuaklarn zdler ve onlara sepetlerindeki hediye
leri uzattlar. Bylece her ey, btn hayat teker teker gzlerinin
nnden geti. Onlar getike A.dem'in aln zntden kryor,
acayip bir korku iini saryordu. Fakat Havva'nn ii gururla dolu
idi. Karn sevinten ve gururdan bir gne gibi parlyordu. Adem
bunu grnce zntlerini ve korkusunu unuttu. Olular alemi
nin dmn, bu gne parltl imkanlar peteini pt ve onu
ptke Kaderin aynasna daha emniyetle bakt.
Sonra ikisi birden Rabb'n sesini duydular. Bu ses A.dem' in
kalbinde byk bir nar aac gibi yeerdi ve Havva'nn yznde
263

TANPINAR

gl, karnnda su iei gibi parldad. Rabb onlara:


- Yolunuz ak olsun, diyordu. nsanoluna ve Topraa bizden
rahmet ve selamet . . .
Ve ses devam etti:
- Hayrn ve errin, Hazzn ve Istrabn, Akn ve lmn bah
eleri sizindir. Rahmet ve selametimiz Topraa ve nsanoluna
olsun.
Ve ses devam etti:
- Sizi kendi suretirnce yarattm. Size Arz bahettim . . . Ay ve
Yldzlar ve Gnei bahettim. Sizi Hayatn ve lmn efendisi
yaptm. Rahmet ve selametimiz Topran ve nsanolunun zeri
ne olsun.
Ve Rabb onlarn iinde byle defa bard. Birincisinde
Aden baheleri Adem'le Havva'nn etrafndan ve balar stnden,
yorgun uyuyan l yolcusunun ba stnden frtnann birdenbi
re ald bir adr gibi, kalkt. Ve onlar bolukta hayretten titreip
kaldlar.
kincisinde siyah yuvarlak, ok kaln bulutlar gibi etraflarn
ald. Onlar kendilerini Kaderin malpusu bildiler.
ncsnde Rabb'den sonra melekler hep birden rtlar:
- Arza ve Melekfta rahmet, dediler, Rabb'n rahmeti ve
selameti Topran ve nsanolunun zerindedir. Arza ve MelekOta
rahmet, dediler. Ve hepsi birden secde ettiler.
Ve Melekut nsanolunu byle uurlad. Ve bylece siyah
yuvarlak bir gemi gibi yerinden kmldad, henz yolunu arayan
yldzlarn yer yer paralad karanlklar iinden inmee ba
lad. Byk rzgarlarn, yldz kasrgalarnn arasndan getiler.
Korkun derinliklerden adadlar. Adem bu karanln iinde Hav
va'nn vcuduna snyordu. Nergis gibi bir aydnlk gryor,
Havva onun kollar arasna gmlyordu. Rabb'n takdis ettii

264

YAZ YAGMURU

aklarn topraa gtrdkleri iin ikisi de mesuttu.


Sonra birbirlerini grmernee baladlar. Adem'le Havva'ya
birbirinden ayrlmann hzn kt. Adem Havva'nn inci dileri
ne, gl yapra yzne, izgisiz alnnn bilmecesine, scak nefesi
ne, beyaz koliarna hasret duydu. Havva onun kollarnn kuvvetini,
kendisine hviyet veren korku ve azaplarn zledi. Bu ykc azab
ilerinde duyar duymaz, o kadar uzaktan grrnee almadklar
yldz parltlarnn kimsesizlii arttrd bir gece saatinde kendi
lerini yeryznde buldular. Havva Yemen'de bir kuyu banda idi.
Adem Serendib'de bir da tepesinde idi. Havva, Adem'i nasl ara
yacan; Adem Havva'y nerede bulacan dnyordu.
O zaman ikisi birden birbirlerini arnaa baladlar. Yldzlara doru iki feryat birbirini karlyordu:
- Havva Havva . . .
- Adem Adem . .

Ve yeryzn dolduran eit eit hayvanlar olduklar yerde


bu hi duymadklar sesi iittike rkyor, byk kartaUar aviar
n brakp kayor, yrtc hayvanlar otlar ortasna balarn sokup
saklanyor, ilk yaradl alarnn tecrbesi canavarlar topran
efendiliini kaybettiklerinden kskn, lmek iin kendilerine ke
aryorlard.
Ve karlkl lk devam ediyor, Havva anyor, Adem yr
yor, Adem sesleniyor, Havva kuyusunun banda onu bekliyordu.
Ve insan sesine susam toprak bu sesleri dinledike snyor, dei
iyordu.

Aile,

nu.

5 , likbahar 948, s . 4- 10.

265

BR TREN YOLCULUGU
Hava yamurluydu. Tren ara sra iddetli saanaklarn arasn
dan geiyor, pencere camlar, vagonlarn st, yanlar dakikalarca
kamlanyor, bazen su serpintilerinin ieriye girdii bile oluyor
du. Sonra bu iddet duruyor, gk biraz yukarya ekiliyor, yksekte
ak mavi, meneviii tek bir iek gibi tepemize aslyor, o zaman
manzara glyor, kla karan slaklk, iimize bir nevi tazelemi
dnya hissini yayyordu. Sonra yine simsiyah bir bulutun lkesine
girerek yine kamlanyor, yine ince alarn iine hapsediliyor, bir
tabiat ortasnda seyahat ettiimizi unutuyorduk.
Fevzipaa istasyonuna geldiimiz zaman yamur iddetini
kaybetmiti. lsteksiz denilebilecek ekilde, fakat yine yayordu.
Trende sadece can sknts olan yamur burada gerek bir sefalet
ti. stasyanun n kalabahkt. Elolu'ndan gelen kk tren bura
ya bir yn kalabalk brakmt. Renkli mintanh, beyaz bez donlu
veya alvarl bir yn kyl kimi saak altlarna snm, ellerinde
birer tutarn yufka, kar taraftan gelecek treni b ekleyerek karnlar
n doyuruyorlard. lli bulgur kftesi, halanm yumurta, gzleme
ile kaygana arasnda siyah undan yaplm tatl satan, " Su!" diye
baran satclar, trenin pencerelerinden e dost arayan, yiyecek
sepeti uzatan bir yn halk daha vard. Hepsi i ie idiler. nc
mevki vagonlar, kaplarna kadar dolu idi. Behemehal gitmek iste
yen yolcular pencerelerden ieriye girrnee alyorlard. Bizim
266

YAZ YAGMURU

vagon birinci ve ikinci snf yolcularnd. Bu banliy hatlarnda


kullanlan ekilde tek bir salondu. Tekrar ieriye giren jandarma
avuu bize "Artistlerden baka binecek kimse yok" dedi.
Artistler dedii, iki hafta evvel bulunduum kasahaya gelen,
belediyenin karsndaki salams kahvede drt gece oyun verdik
ten sonra turnelerine devam eden trup olacakt. Yanmdaki " Ne
den binmiyorlar?" diye sordu. "Kk bir muameleleri varm . . .
len kz vard ya . . . Onun iin telgrafla bir ey soruyorlarm. Jan
darma kumandan, cevabn vermeden bindirmem, diyor . . . imdi
nerede ise binerler."
Gen avuun bu beraberlikten memnun olduu halinden bel
li idi. Pencereye yaklaarak eliyle bize olduklar yeri gsterdi. Kap
nn yannda, hemen hemen yamur altnda zntl ve sabrsz
bekliyorlard. Yanlarnda st ste ylm drt bavul, manevra
sandklarna benzeyen kk tahta bir ekrnece, birka sepet ve
bir yn anta vard. Erkeklerden biri, tam yamurun altnda, iki
eli pardessnn cebinde, yalnz bann arka tarafnda kalm
trasz salar, ihtiyar ve biare ehresiyle ayakta duruyordu. Bu
halinde, sefaletini farketmeden tadn gsterrnee alan bir
ey vard. Yrtk gmleine, buruuk boyunbana, yznden akan
ve temiz bir hamam, scak bir oda, yumuak bir yatak, gn uyku
isteyen yorgunluuna ramen, sanatkarca giyinmenin ve yaama
nn ihmal ve gevekliini, kaderle mcadelesinde muvaffak olma
m aydn adamn gururunu muhafazaya alyordu. Yannda
ondan daha gen, pehlivan yapl bir erkek, yine ayakta bir eyler
yiyordu. Kafilede kadn vard. Birisi bir elinde dokuz yalarn
da bir kz ocuunu, adeta alnmasndan korkar gibi, sk skya
tutuyor, br ile de sadece eya ynnn en stndeki sepete
dayanyordu. Dier iki kadn daha geride duvara dayanm kk
kzla konuuyor, gelip geen erkeklere bakyor, zaman zaman ba
larn evirip arkalarnda, yzlerinin burnun ortasndan aas bir
yahkla rtl, muhteem heybelerinin stne oturmu bekleyen
267

TANPINAR

iki yrk kadnn adeta ekinerek seyrediyorlard.


Artist kadnlarn hacaklarnda ehirlerde satlan cinsten fabri
ka ii uzun konlu yn oraplar vard. nde de yrk kadnla
nnn debdebeli skfnetinden eser yoktu. Telal ve yorgundular.
Hallerinden bu rutubetli havada lesiye dkleri anlalyordu.
lkide bir ellerini azlarna gtrp styorlar, sonra sefaletlerini
iyice hatrlamak iinmi gibi balarn eip, topuklar arplm,
boyasz eski iskarpinlerine bakyorlard. Bununla beraber istas
yonu dolduran kalabalkta yine herkesten ayrlyorlard. nsanlar
arasnda ok hususi bir talihle gezdikleri ilk bakta belli oluyordu.
ehrelerinde, ellerinde, konumak iin az alarnda, skftla
rnda, bir ideali deilse bile byk bir midi eskiterek yaadklar,
delik deik olmu bir emsiye altnda barnr gibi, ok gzel, ok
parlak bir eyin harabesine snm olduklan grlyordu.
Nihayet arkadalar geldi. " Her ey oldu!" der gibi bir iaret
yapt ve o zaman erkekler en ar eyalar aldlar; kadnlar anta
ve paketleri kaldrdlar; tpk sahnede imiler gibi; fakat sahnenin
imkanlanndan mahrum olduklan iin hzn daha belli bir tebes
smle bizim kampartmana doru yrdler. Onlar himayesi
altna alm grnen jandarma avuu binmeterini kolaylatrd.
Kadnlarn hilline acyan iki yolcu onlara yer verdi. Hemen hepsi,
son bir defa pencereden bir ey unutup unutmadklann anlamak
iin terkettikleri yere baktlar. Hayr, hibir ey kalmamt. Tam
zamanyd. Kampana ald. Sonra telala, haykrlar arasnda
tren, pencerelere, kaplara aslm kalabal yava yava silkerek,
soluya soluya hareket etti.
*

Yeni gelenler o kadar yorgundular ki, olduklan yerde uyuya


caklar sanmtm. Fakat yle olmad. Kadnlarn en genci, moda
romanlardan birini ap okumaa balad. ocuklusu, vagondaki
halkla rastgele konumaa koyuldu. Her sorulan suale uzun uzun
cevap veriyor, konuma kesilir kesilmez, br yanndakine dne268

YAZ YACMURU

rek kk bir sualle yenisine balyordu. Byk siyah gzl, esmer,


snn gibi vcudu gerekten gzel olan nc kadnsa, daha im
diden gzlerinin bysn etrafta denernee alyordu. tki gnlk
yolculukta sarsla sarsla, denk haline gelmi yolcularn hepsinde bu
baklar tesirini derhal yapmt. Jandarma avuu, srt oturduum
kanepenin kenarna dayal, ayakta byklarn burmaa balad. Cins
erkek vcudu, sessiz bir manyatizma iinde kadn davet ediyordu.
plak bal, kaln baa gzlkl, orta yal memur, sabahtan beri
hepimize anlatt iftira yznden bakanlk emrine alnma hikayesi
ni orackta kesmi, ocuklu kadnla megul oluyordu. Herkes imkan
ve vaziyederine denk geleni derhal seiyordu. Sanki bu karlkl
vaziyeder tek balarna bir tasnif yapyor, ilerleyen ya, dklm
sa, ihtiyarlam vcut, baka trl sevmeyi, daha alak gnll,
daha az titiz olmay kendiliinden kabul ettiriyordu.
Orta yal memurun gayretiyle kk kza, ba annesinin
dizinde olmak zere uzanacak kadar bir yer bulundu. Adamca
zn daha ilk teebbs zerine nezaket ve merhamet kesilen bir
delikanl, ona sade yerini vermedi, dizlerine paltasunu da rtt.
Ayrca antasndan yiyecekler, meyve ve erez kard. Alretlik
yapl gen kz, en kkleri, bizden bir sra ilerdeki yerinde dald
romana ramen tam bir muhasara altnda idi; iki tccar karsna
gemi ona teberi ikram ediyorlar, cigarasn yakyorlar, sualler
soruyorlar, velhasl bu skc yolculukta yalnz kalmadn, yalnz
kalmak korkusu bulunmadn ellerinden geldii kadar aka
anlatyorlard. Gen kz, bu program d rabetten memnun, ayak
ayak stnde kendi repertuvarndan ziyade seyrettii filmierin
hatrnda kalan byk flrt salnelerindeki kadnlar taklide al
yor, kah kitabna dalyor, kah pencereden yamurun boduu
manzaray seyrediyor, ara sra onlara tek kelime ile cevap veriyor,
hlasa bu tesadf tam manasyla tadyordu.
*

htiyar aktr benim yanmda idi. Birdenbire len artisti hatr269

TANPlNAR

!adm. "P . "deki kk salan anosunda iki defa seyrettiim bu


kz belki en istidatllaryd. Gzel bir stanbul ivesi vard. stedii
zaman bir nevi eda taknabiliyor, yine istedii zaman ok ehir
ocuu olabildii iin boa giden bir kolaylkla oynuyordu; fakat
asl dikkat edilecek taraf zaman zaman rolnn iinde uyanma
lar, etrafna garip denecek baknmalaryd. Sahne aralarn doldu
ran kk varyetelerde de en ok muvaffak olan o idi. Bilhassa eski
Anadolu kyafetiyle oynad bir iftetelli hemen herkesin hou
na gitmi ve kaymakamn einden ilkokulun kadn hadernesine
varncaya kadar kasabann btn kadnlarn kendisine dman
etmiti. yle ki, trup kasabadan ayrldktan iki hafta sonra bile bu
drt gnn dedikodusu bitmemiti; sonra birdenbire lm haberi
gelince bu dedikoduyu en fazla krkleyen kadnlar bile ona ac
mlard. Yol arkadama:
.

- Anlatsanza, dedim; Zeynep' e ne oldu byle?


- Kaza, dedi. Ne olacak kaza . . . Gzel kzd. Gsterili, kan
scak bir taze idi. Her gittiimiz yerde o beenilirdi. Erkeklerin
houna gitmesini bilirdi. Bu sefer de yle oldu. "Z . . . " de, yakn
kylerden birinden zengince bir adamn houna gitmiti. Adam
evlenmek teklif etti. O da rahat ederim diye kabul etti. Beraberce
kye gittiler. B irka gn sonra kazaya nikah katlarn yaptrmak
iin dnerken arabann atlar rkyor, haydi uuruma . . . Yalnz
arabac, o da bir tesadfle, ilk srayn iddeti kendisini yerinden
frlatt iin bir alya taklarak kurtuluyor . . .
- Nasl olur, dedim. Dizginleri tutmuyor muydu? Dizginler
elindeyken srklenemez miydi?
ok uysal bir sesle:
- Elinden kurtulmu olabilirler. .. Bana kalrsa, (sesini biraz
daha yavalatt) arabac da, iindekiler de sarhotular. . . Bir ksm
kyller de kaza yeriyle arabaemn bulunduu yer arasnda ok
mesafe var, arabac szp yerinden dt, diyorlar. . . Hasl beyim,
olan zavall kza oldu.
270

YAZ YAGMURU

Ceplerini yoklad. Bir sr resim kard. Bunlar hep len


kadnn resimleriydi. Mayolu, Kafkas kyafetli, sahne kostrnl bir
yn soluk fotoraf. . . Bir tanesi Shakespeare' in, tuluat kumpan
yasnn eline dtkten sonra tannmaz hale gelen bir komedisini
aynarken ekilmiti. Altnda " Mehmet Aabeyime, Yanllklar
Ko medisi' nden bir sahne" yazlyd. br, galiba Sekizinci'deki
sarholuk sahnesinde, kadnn hiddet halinde alnmt. nc
sahneyi hi tanmadm. Yalnz ihtiyar aktr, kocakar rolnde,
duvarda, dolap gibi bir yerden gen kadn korkutuyordu. Fakat
iki akam, st ste sahnede seyrettiim canl ve gzel kadnla bu
soluk fotoraflarn arasnda hibir mnasebet yoktu. Ihtiyar artist
onlar byk bir hznle elinde evirip evirerek:
- Dnn bir kere, daha yirmi yedi yanda idi. . . dedi.
- ok gen . . . Nereliydi?
- lstanbullu, Hekimolu Ali Paa Camii 'nin yan banda bir
evde domu. Babas kk bir memurmu. vey anne elinde
kald iin, ok hrpalanm. Kadn evde bulunmad zamanlar,
komu ocuklarn toplar, onlara vey anasnn taklidini yapar,
gldrrm. Bilhassa babasyla annesinin konumasn o kadar
iyi taklit edermi ki. Sonra sinema merak, aabeysi i bulup onu
sk sk uraya buraya gtrnce tiyatro hevesi balam. Nihayet
evde kk piyesler oynamaa girimi. Aabeysi ile gittii var
yetelerin hepsini eve gelince tekrarlarm. Zeynep'te raks eytan
vard; bu bacaklarmza yerleen bir eytandr. Oradan vcudun
br taraflarn idare eder. Iki dzgn bacak ona, imkan olarak
yetiir. Bir bakma brlerinden ok iyi ve insafl bir eytandr.
Ne muharebe dnr, ne servet, sade kmldanmak, sade ritmin
peinde komak. "Temizlik Revs"n grdnz m? O Zeynep'in
daha on yanda kendi kendine icat ettii bir oyundu. vey
annesi her gn tahta sildirirmi, o da ark syleyerek silermi.
Sonra artist olunca bu hatra "Temizlik Revs"ne inklap etmi.
Revy hatrlyorum "P . . . " deki salata, hepimizin bildiimiz
271

TANPlNAR

marifetler bitince, klar tekrar kslm, drt kadnla kk kz,


hep birden eteklerini bellerine ilitirip szlerini kimlerin uydurdu
u, kimlerin besteledii bilinmeyen -bunlar stanbul'un mehul
taraftardr- modern dans havalar, eski stanbul arklar syleye
rek gcr gcr tahta silrnee balamlard. Fevkalade bir ey deil
di bu; figrler ritmik olmaktan ok uzakt. Hatta brleri kendi
vcutlarnn gzelliklerini bile gstermiyorlard. Fakat Zeynep
belden aasna bir etek uydurduu siyah mayosu iinde plastii
ni buluyordu. Ne olursa olsun bir icatt.
- Tiyatroya nasl girdi?.. diye sordum.
- ou gibi, evlendikten sonra. Kk evlendirmiler. Kocas o
semtte bir kunduracym. lyi kazanyormu. Fakat ok hoyratm.
Ben sonra tandm. Her akam ier, itike susar, deiir, sonunda
bir vesvese ifriti olurdu. Zeynep, yle okumu, yazm kadnlardan
deildi ama, iinde bir eyler kaynayordu. Kocas onu anlayam
yordu. Hep kavga ederlermi. te o sralarda aabeysinin arka
dalarndan ikisi Holywood'a kanaa karar verirler. Zeynep de
onlarla gitrnee kalkr. Gidecek, kendisini gsterecek, muvaffak
olacak, biare gemi ocukluunun hncn almak iin, mehur
ve zengin olarak stanbul'a dnecek, bir balet heyeti kuracakt.
Bir mektup, kk bir kat paras, sonra kk bir anta .. Yal
lah. Tabii polis, n birden ailesine teslim etti. Delikanllarmki
kolay, bir para azarla geitirilir. Sonra mahalle kahvesinde bir
ka gn laf edilir. Sevenler arasnda bir nevi hret. Hatta birinin
ad Holivudun Zeki kald. Fakat Zeynep evli kadnd; daha poliste
tekdir balar, sonra kocas gelir, karakolda barr, arr. Evde
dayak, silah ekmeler. . . te o akamdan itibaren Zeynep deiti.
Hibir ey onu tutamazd artk. "Temizlik Revs'nn sonundaki
dayak sahnesi bu akamn hatrasdr." derdi.
"Nihayet ayrlrlar. Birka macera; sahne merak, raks eytan,
orada, kafasnda ve hacaklarnda alrken rahat yaamak olur
mu? Fakat ehir Tiyatrosu'na giremez, figranlktan baka bir ey
272

YAZ YAGMURU

vermezler. Halbuki Zeynep'in ihtiraslar var. Kk kurupanya


lardan birine girer, sonra trup deitirmeler balar. Arada, isizlik
zamanlarnda barlarda alma."
Durdu nefes ald elleriyle ceplerini yoklad. Kendisine cigara
ikram ettim. " lyi siz de benimkinden iiyorsunuz." diye memnun
oldu.
- Drt sene evvel bir gece ona rastladm. Tabii bizim de bir
piyasamz var.
Birbirimizi tanrz. Zeynep'i hepimiz bilirdik. Kk Par
makkap'ya kan caddelerden birinde, bir barn nnde, sarho,
perian, kiiye laf anlatyordu. Bar sahibi mtemadiyen " le
riye gir! . " diye baryor, o da "Bir dakika, bunlar benim mte
rilerim. . . " diye szn bitirmee alyor, " Barmayn, n'olur
barmayn!.." diye yalvaryordu. Sonunda isyan etti; alayarak
kat. Onu yolun biraz ilerisinde yakaladm. Bizim kumpanyaya
davet ettim. O yaz Beylerbeyi' nde iskele karsnda oynadk. Ne
mevsim di! . .
lyi gnlerinin eiine geldii belliydi; adeta daha tesine ge
mekten korktuu iin susmutu. Ben de bir ey sormaa cesaret
edemedim; daha tesinin bir imkanszlk; olmayaca bile bile
kurulan hayaller, clk kan mitler, birbirini tutmayan hesaplar,
farknda olmadan ilenen hatalar, tek are gibi grnen buda
lalklar olduunu hangimiz bilmeyiz? Insan hayat sandmz
kadar deiik deildir. artlarn arasna, mhim anlarda kendi
tecrbenizi olduu gibi nakledin, en baka trl hayat doldurmu
olursunuz. yi gnler... Bu yamurlu yolculukta, gkyzn tepe
nize mavi, byk, tek bir iek gibi asan, telgraf tellerinin hemen
alt izgisinde, pencerelerin camlarnda her yamur damlasn bir
elmas yapan ksa gneli anlar gibi. . .
Yamurun sk rgs araland, sonra gkyz bir tarafndan
iyice delindi; bir itin stnden sar bir inek ba bize doru tpk
bir eski vazo resmi gibi, tam bir tecritle ve ksa hayalini sratin kav273

TANPlNAR

sinde tamamlayarak, uzand. Sonra it de, in ek ba da, arkalarnda


bekleyen ve insana huzur vaat eden kk ev lambalaryla gemi
zamanmza kartlar. Zeynep, belki de bu yolda gidi gelilerinde,
bu cinsten evierden birinin davetini duyarak evlenmee kalkmt.
- Baz oyunlarda ok gzeldi; fakat daima piyesin dnda
kalrd.
- Nasl?.. dedim.
Eliyle, kendisinden beklenmedik, bir aratrma hareketi yapt.
- Anlatmas g, dedi. Sonra yavaa devam etti. "Daha,
hakiki korkunun, vcutta, gizli korkunun eseri yaplmad. Yahut
ben grmedim. nsann iine sinmi, onun hareketlerini ikide bir
kesen, yahut deitiren, onu aleminden ayrp baka bir aleme
gtren korku." Tekrar uzun parmaklaryla, anlalnazn pein
de bir yn iaret yapt. " Bize yapm, iimizde bizimle beraber
her kmldanta dallar atrdayan bir orman gibi bym korku.
Zeynep korkard. Her eyden, hayattan baka her eyden korkar
d. Hele yksek perdede insan sesine hi tahamml edemezdi. Bu
ocukluundan beri byle idi. vey annesi onu korkutmak iin
evin urasna burasna gizlenir, sonra yerinden bararak frlar,
o alamaa balaynca glermi. Bizim ' Kaynana' piyesi oradan
gelir, beraber yazdk. Ne sahnedir o . "
" Kaynana" piyesi deminki fotoraflarda yklkten yal akt
rn kocakar kyafetiyle kt sahne idi.
- Sahneye kmadan evvel bize yalvarrd: Ne olur fazla bar
mayn; piyesi bozuyorum, derdi. Tabii asl sebebini sylemedii
iin, byle derdi. Hakikatte korkard. Sanki zar gibi ince, sradan
bir dnyas vard. Halbuki bu korkusu gzeldi, sahne birdenbire
canlanrd. Onun iin biz vaat eder, fakat szmz tutmazdk.
Daha fazlasn dinlemedim; ihtiyar aktrn fotoraflar tekrar
karmasna elimle mani oldum. Bu son cmleler bana Zeynep'in
kaderini anlatmt. Baz insanlar benzerlerinin, hatta en yaknla274

YAZ YACMURU

rnn kurban olmak iin douyorlard. Zeynep bunlardan biriydi.


im ihtiyar artiste hnla doldu, gzlerimi kapadm.
*

Uyandm zaman iyiden iyiye gece idi. Adana'ya epeyce yak


lamtk. Jandarma avuu ile uzun boylu kadn pencerelerden
biri nnde glyorlard. Belli ki parlak izmeler ve iyi sklm
bel tesirini yapmt. ocuklu kadn, ok insanca bir nankrlk
le, ihtiyar memuru unutmu, nazik delikanlnn gzlerinin ii
ne bakp glmsyor, ayaklarn sabrszlk iinde oynatyordu.
Alretlik yapl gen kz, elindeki roman ve oradaki otomobili,
kaloriferli, dansl, mkellef ikili hayat, olmas imkansz eyler
arasna atm, deminden beri kendisine ikram ettii eit eit
cigaralarla adeta zehirlernee alan uzun boylu, pehlivan enseli
tccar sade kulak kesilmi dinliyordu. Otuz belik jnprmiye,
senelerdir sevdii ve peinden kasaba kasaba dolat kadnn
bakasyla flrtne hiddetinden, dilerinin arasnda kah mendili
ni, kah elini kanatrcasna sryordu.
htiyar aktr btn bunlardan habersizdi. O, srsn yaz
lesinin skunetine emanet etmi bir kadim oban gibi her eyin
iyi gittiinden, iyi gideceinden emin, can burnunda soluyan
jnprmiyeyi ceketinin dmesinden yakalam, ona sanat tecr
belerinden bahsediyor, kafi derecede allmadn sylyordu.
"Aksz sanat olmaz yavrum", diyordu. "Bak bana, ihtiyar kadn
rollerimde muvaffak olmak iin daha otuz yamda iken gk bile
demeden n dilerimi sktrdm. Niin yaptm bunu? nk
sanat fedakarlk ister. Mademki sanatkarm."
Benim uyandn grnce, cebinden kard bir kad
uzatarak: "Yarn akam bilhassa unutmayn. ]l Sezar oynuyoruz,
dedi. Ben, Jl Sezar'a kacam, Ali de Brutus olacak!"
imde birdenbire kabaran hzn, yarn akamn bu biare
Romahiarna gstermernek iin pencereden baktm. lstasyona
275

TANPlNAR

gelmitik. Byk okaliptsler, yamurlu ve karanlk gecenin btn


bir tarafn, amaz bir keder gibi zaptetmiti. Yerde, istasyonun
dank klarnn uzun ve titrek akislerle doldurduu byk su
birikin tileri vard.*

Aile, nu. 3, Sonbahar 1947,

s.

3 - 1 .

276

YAZ GECESi
"Hasta bu odada yatyordu. Sekiz sene bu odada yatt. Sekiz
sene onun sesini buradan dinledik." Ve duvarlara, bu ok eski st
rabn tortusu hala orada imi gibi vehimle, korku ile bakt. " Niin
beni buraya ardlar, sanki?" Fakat asl kzd ey, kendisinin b u
daveti kabulyd. "Btn geceyi bu odada geirmek. . . " Yzne
kapad parmaklarnn arasndan iki kardein glerek hazrla
d yata seyretti. Genci, asl dost olduu, durmadan konuuyor,
abiasnn her koyduu eyi bir kere daha dzeltiyor, dzeltirken
mahsustan bozuyordu. Leylak rengi geceliinin iinde gneten
yanm vcuduyla ne kadar cazip! Bir ey sylemek iin:
- Kendinizi bu hale nasl koydunuz? .. diye sordu.
Gen kadn yataa bir kere daha bakt. Sonra etrafn szd.
Oturacak bir yer aryordu. Nihayet, en rabat buras olacak, der
gibi bir omuz hareketi yapt. Ve yatan ucuna dizlerini altna ala
rak oturdu, sonra abiasm yanna doru ekti. Misafir nndeki
geni cigara tablasnn izmaritleri ve klleri stnden:
- Atavizm . . . dedi.
Zeynep ksk ksk glerek:
- Ayol, dedi. Daha imdi yaptk yata. Yazk deil mi?
- Aldrma! Aldrma be abla. . . Ellerini omuzuna att ve kardeini kucana doru ekti. Hem biraz kendi scaklmz da geirme277

TANPlNAR

liyiz. Bekar adam yapayalnz bu odada btn gece yatacak!


- Geceler imdi ksa . . . Nerede ise horozlar tecek . . .
Kk kardeinin oyununa katld iin yz kzarmt. Giz
lenmek ister gibi ban kardeinin gsne yaslad. Darda evin
eski, evvelki sahiplerinden kalma saati hrltl bir ses kard. Bu
eyrek saatierin sesiydi . Sonra zaman kendi kuru taktakn ald.
Sanki mrmz ok kuru bir eydi de kk bir satrla onu do
ruyordu. Misafir silkindi. "Kuyu gibi bir ey... Bir kere takldn m
derine, daha derinlere gideceksin . . . Bununla beraber dinleyece
im. imdi, o, biraz sonra ben ste kacaz. Bylece boulana
kadar."
Bir rzgar esti. Karlkl pencerelerin perdeleri kprd.
Arkadan doru komu ocuklarn akamst yaktklar atlarn
kokusu geldi.
"yi yanm . . . Vcudu adeta kk bir akam gnei olmu.
Sahildeki kahvede bir yn gvercin vard. Erkek tavus, gsn
gere gere yryordu. Onun da, koyu, parlak yeil gs gne
e benziyordu. Karanlk olduu halde . . . Kk kzn gzleri sisli
sabahlara benziyordu."
Ne tuhaft bu, her ey daima kendisi kalyor ve daima bir ba
ka eye benziyordu. Iini ekerek tekrar dnd: "Bu gece, bu
odada nasl yatacam." Birdenbire hastay hatrlad. Hastay ve
ba ucundaki iki kadn. Zihninden hesaplad. Tam otuz be sene
oluyordu.
"Beni ocukluurnun en acayip tarafna misafir ettiklerini
acaba biliyorlar m?"
Gen kadn onun iinden geenlerden habersiz, biraz evvel
sofrada balad hikayeye devam ediyordu:
- Bereket versin ki dargnlar. Bark olsalard mahvolurduk.
Gnn btn birbirlerine bir ift kelime sylemezler. Yalnz
tandklar birisi lrse konuurlar. Kaynanarn sabah gazetesini
278

YAZ YACMURU

eline alr almaz, lm haberlerine bakar. Sonra kocasnn odasna


der.
ki eliyle salarn dzeltti ve kar kocann arasndaki konu
may hemen hemen kendi sesleriyle taklit etti:
- Grdn m, Ahmet Bey lm. Bu sabah gazete yazyor. . .
- Gazeteyi gren kim! Sabahleyin eline bir kere geirdin mi bir
daha brakyor musun?
- Bu sabah gazete yazyor. . .
- Okumadm . . . Hangi Ahmet Bey?
- Canm ura-y Devlet azas Nuri Bey'in olu..
- A, o mu? Vah biare . . . Hani kz geen sene Suadiye plajndan
kmayan . . . yle ise, gitmeli, muhakkak gitmeli. Kata kalkacak?
- Al, kendin oku.
Ve saatlerce lene ait hatralar anlatlr. Dnte cenazede
bulunanlarn dedikodusu yaplr! lini ekerek tekrar salarn
dzeltti.
- Olur ey deil.
Zelra krk yana yaklam kadnlarn tehlikeli ve olgun
gzellii iinde sarsla sarsla glyordu. Gldke yz kryor,
daha kk bir ey oluyor. lnce, kk, etlerine iyice gml di
leri bembeyaz parlyordu.
- Evet, olur ey deil. . . Tek mnasebetleri budur. Kaynatam
her cenaze dnnde saatlerce ayna nnden ayrlmaz. Aynada
kendini seyrede ede tandklarnn yalar konuulur.
- Desene hayatn elenceli.
- Deil o kadar . . . Anlatrken tabii, yalnz bir taraf grld
iin . . . Ama iine girilince tahamml g oluyor. Her gn evde bir
cenaze merasimi tertip ediyoruz. Her gn bir lnn, bir hastann
arkasndan geri doru gidiyoruz. Hatradan hatraya kaynanarn
yeni batan douyor, byyor, evleniyor, ocuklar oluyor.
279

TANPlNAR

Sar bir grlt hemen balarnn stnden doru etraf sarst.


" Son tren de gitti. Vaka tramvayla da gidilir ama her eyi sy
lemeden nasl kmal?" Bir kelebek tam parmaklarnn nnde
durdu. Garip bir ekilde kaya balkiarna benziyordu. "Her ey bir
birine benziyor."
Bu odada otuz be sene evvel iki baka kadn daha tanm
t. Birbirleriyle byle karde deildiler. Birbirlerini sevmiyorlard.
Daha ziyade dmandlar. Fakat hastann ba ucunda birleiyor
lard. Evlatlkla hastann kars. Birisi yusyuvarlak, ayaklan sarg
iinde. htiyar ve biare. br gen, gzel ve galiba yar deli. . .
Bir sessizlik oldu. Dardaki saat sanki alabildiine yrrnee
balad. Bu kadar blnen, ufak ufak ayrlan bir ey hi kimsenin
olabilir miydi?
Gen kadn, bir eli abiasnn salar arasnda, dnyordu:
"Yirmi sene oldu. Tanah yirmi sene oldu. Gen kzlmda
nasl dostsa imdi de yle. Hayrhal tarafszlk gibi bir ey . . . Ne
garip! Yine vazgeemiyorum! Niin buraya getirdim sanki."
Onlar da yava yava misafirleri gibi yaadklar ann altn
da, derinlerde dnrnee balamlard. Ve bu ok derinlerdeki
dnceler toprak altndaki kkler gibi birbirlerine benziyor, bu
benzerlikle birbirlerine karyorlard.
Zehra, belki yznc defa ayn suali sordu:
"Acaba seviiyorlar m? Hi sevitiler mi? Evvelce onu sevdii
ni sanyordum. Zeynep'in rahat bozulacak", diye korkuyordum.
"Eskiehir'de bizi gelip ziyaret ettii gn kendi rahatmdan kork
maa baladm."
" Kkken erkekleri tanmay ne kadar isterdim. Hemen hep
sini merak ediyordum. Epeyce de tandm. Fakat hep kocamn
arasndan . . . Bir koca, daima bir ldr. Bu taraf fazla, u tara
f eksik .. Sonra bu eksik ve fazla taraflar siliniyor. Tam onun gibi
280

YAZ YACMURU

oluyor. Fakat ne dnyor? Ne diye bu kadar rahatsz . . . Acaba


midesinde bir ey mi var."
Zihninden lavobaya kendi eliyle ast temiz havlular, mus
lua koyduu defne sabununu hatrlad. "Bir di fras eksik . . .
"

"Niin ardlar beni? Bilhassa buraya niin ardlar?"


Buras hastann odasyd. Btn mahalle bunu bilirdi. Sesler hep
buradan geliyordu.
"Gece yars btn mahalle bu seslerle uyanrdk. Hepimiz
yatamzda uyanr, etrafmza korku ile bakardk . . O banrken
kpekler bile susarlard. "
.

"O zamanlar Gztepe byle deildi. Kkler birbirinden ok


uzaktlar. Biz karki evde oturuyorduk . . . Niin onlara karki evde
oturduumu, bu odada yatamayacam sylemedim. O zaman
her eyi sylemek lazmd.
- Ceviz aacn siz mi kestiniz?
Belki de bu suali yukarya, topran stne, herkesin dnya
sna kmak iin sormutu. Btn gece byle olmutu. Hep bir
suyun altndan yukar kar gibi konumutu.
Gen kadn, " Hangi ceviz aac?" diye sordu. Sonra birdenbire
hatrlad ve mbalaal bir hayretle abiasma bakt:
- Ben, demedim mi sana bycdr, diye? .. Valiahi bycdr.
Sonra ona dnd:
- Nereden biliyorsunuz burada bir ceviz aac olduunu?. .
N e cevap vereceini bilmiyordu, e n iyisi susmak, bu mnase
betsiz suali unutturmakt.
- Biz gelmeden evvel kurumu. Evin sahibi ld sene . . .
"Btn mahalleli onu yaatan bu ceviz aacdr, o dikti. Kuru
yana kadar yaayacak" diyorlard. . . Altnda da evlatlndan olan
ocuu var! diyorlard.
281

TANPlNAR

Bu ahiretlik, karsyla beraber sonuna kadar ona bakmt.


Onu hastann banda ince, uzun bacaklaryla, ekik gzleriyle,
esmer, biraz kaba izgili ehresiyle gryordu. Tand zaman
otuzunu gekindi.
Zehra para para rendii eyleri hatrlyordu:
- Hasta bu odada yatyormu . . . Biliyor musunuz, saat, dar
daki kk konsol hep onlardan kald.
"Bekar erkek . . . te manasn zemediim garip kelimeler
den biri daha . . . Hayat kendisinde bitiyor. Birdenbire bir insan,
devam edecek, etmesi lazm gelen bir ey kendisinde bitiyor. Elli
yandaym, dedi. Acaba imdi mrne nasl bakyor? nk onun
mrne bakmas, onu seyretmesi lazm."
Ve dnceleri arasndan misafirine glmsedi.
- Uyuyacaksanz gidelim!..
- Hayr uyku m yok . . .
Tekrar sustular.
"Otuz be sene evvelki hastay bekliyoruz. Onun iin lamba
byle sapsar yanyor. Saat ok uzaklardan alyor. . . "
- "Bizde hayat devam ediyor. . . Abiamn drt, benim ocu
um var."
Zihninden Boaz'daki asl evine gitti. ocuklarn odasna gir
di. Kn stn rtt.
Bir pervane lambaya arpt. Sonra masann stne dt.
Oraca kanatlarn gerdi. Olmee raz gibi bekledi.
- "Belki ben evli ve kadn olduum iin byle dnyorum.
Bekar insan hayatn dnda kalyor! "
Herkes kendi dncesinde, kendi hayatnda gizlenmi ya
yorlard. Btn gece byle olmutu. Tekrar iini ekti.
- "Otuz be sene evvelki hastann banda bekliyoruz. Onun
iin kendi mrmze dalyoruz!"
282

YAZ YAGMURU

"Kadnn gzleri siyah, kmr gibiydi. Bir gn bizim evin ta


lnda . . . O zamandan beri hastadan daha fazla korknaa bala
dm . . . Kendimi de onun gibi ona ait bir ey sanyordum. "
"Evin yan bandaki kk mescitte sabah ezann okuyan
mezzin, ceviz aacnn dibini kazdklann grmt. Mahalleli
byle diyordu. Eer kadn haftalarca hasta yatmam olsayd, hi
kimse phe etmezdi. Sonra iyileince Aksaray'da bir ev tutup
gtrmler. . . Neden sonra, adam hastalannca eve gelmi . . .
Hanm da hibir ey olmam gibi kabul etmi . . . "
Vcudu batan aa, otuz be sene ewel talkta, kuyunun
banda, ne olduunu laykyla bilmeden tatt hazzn rpertileri
iinde idi.
Yerinden kalkt, pencereye doru gitti. Bir cigara yakt. Sonra
kadnlara ikram etti.
- lkinizle birden bu mahremiyette bulunmam ne fena . . . Teker
teker olmalyd bu i . . . diye akalat. Fakat akasna kimse glme
di. Bu da anlatyordu ki, hakikaten hastann banda idiler.
- Hastal ne imi abla?
- Fel . . . Mahalleli "gnahn dyor. . . " diyormu.
" Evet, mahalleli yle diyordu . . . tk nce ne olduunu hakika
ten anlamamtm. Fakat, sakn kimseye syleme, dedii iin sy
lemedim. Kendime sakladm. " Ve garip bir zevkle kadnn szlerini
hatrlyordu. "Sakn kimseye syleme . . . Ben seni frsat dtke
bulurum . . . Sen de cann istedii zaman eve ura . . . "
Hakikaten dedii gibi yapmlard. Frsat bulduka bulumu
lard.
Bir marandiz treni dnyann sonunu mjdeler gibi etraf
sarst. Yukarya doru geti. Adam trenin peinde yaz gecesinin, o
yrdke st ste, bir noktaya ylp sonra birdenbire devrilen
manzarasna takld. Kk istasyonlar, pencereleri tel kapl, sak
sl baheleri akamdan sulanm kk memur evlerini, geceleyin
283

TANPlNAR

ge vakte kadar bekleyen kahveleri zlyordu. "Seyahat etmek iin


deil. Burada yatmamak iin . . .
"

" Hakikaten de yle oldu. Alt ay hemen her gn buluuyor


duk . . . "
"Yar deli diyorlard ona . . . Fakat ben bunun iin korkmuyordum . . . Beni hasta korkutuyordu. Bir de ceviz aacnn altndaki
ocuk . . . Bununla beraber her gn. "
Gzleriyle karanlkta ocuun yerini arad.
Zeynep yar uzand yerden hep misafirine bakyordu:
"Acaba kimseyi sevdi mi? ok kadn tandn biliyorum.
Fakat hakikaten sevdi mi? Ona elimdeki iekleri vermitim. Ayr
lrken bana iade etti. Belki saklamak istersiniz? .. dedim. Beni mah
rum etmek istemediini syledi. "
" phesiz byle daha iyi oldu. Ben hayatmdan memnu
num . . . "
Rahat bir nefes ald ve tekrar Boaz'daki asl evini, ocuklarn
dnd. Ertesi sabah erkenden gidecekti.
- Haydi kalk abla!.. dedi. Bu adamn uykusu var. Esneyip
duruyor. . . Ve elleriyle kendi azn kapatt.
- Adam ok gzeldi deil mi?
- Hangi adam?
- Hasta . . . Bu evin sahibi . . .
Kadn abiasma biraz ewelki yapmack hayretle tekrar dnd:
- Demedim mi b yc, valiahi byc . . . Nerden biliyorsunuz bunlar?
Niin onlara dpedz, her eyi anlatmyordu. Niin, ben kar
ki evde dodum. Bu mahallede bydm. Bu evdekileri tanrm.
Geceleri hep o adamn sesleriyle korkarak uyandm. Sesini iitin
ce beni yanna aryor sanyordum. O barr barmaz annem
yanma gelir, korkmayn diye benimle konuurdu. Bu kkkendi.
284

YAZ YACMURU

Byynce bsbtn baka oldu. Bu ev baka trl hayatma gir


di. . .
" Evet, hepsini anlatsam rahat edeceim. Fakat o zaman daha
baka eyler de anlatmak lazm gelecek. " Hayatnn srr meydana
kacaku. O korkun boluk . . . Ve ondan evvelki acayip tesadf. . .
Tekrar pencereden yana bakt. Ceviz aacnn yerini bombo
grrse rahatlayacan sanyordu.
"O zaman son gnden de bahsetmek lazm gelecek . . . " Etraf
na akn akn bakt.
" Ceviz aacnn dibine melmiti. Kapdan girer girmez onu
grdm . . . Elinde bir ta, taze cevizleri krp yiyordu. Yz gnee
doru idi. Parmaklaryla cevizleri aykhyor, sonra yiyordu. Beni
grnce birdenbire sevindi. Gzlerinde o gn tahkta ilk defa gr
dm panlt peydahland. O gnk gibi sesi birdenbire ksld.
Fakat ben onu dinlemiyordum. Ben elindeki cevizlere b akyor
dum . . . Neden sonra anlad. Cevizleri elinden frlatt. Ve kap ie
riye girdi. Bir daha mahallede grmedik. Ve ben bir daha, bir daha
hibir kadnla."
Yeniden ayaa kalkt. Alnn sildi. Sonra kadnlara yalvard:
- Ne olur, biraz daha oturun! Hi uykum yok . . . *

Aile,

nu.

16, K 195 1 , s. 4 1 0.

285

KTAPARlN DIINDAK HIKAYELER

BRNC KRAMYE
Defterhane-i Hakani hulefasndan Emin Efendi -her sabah
kaleme gitmeden evvel yapt gibi- bugn de cami meydannda
ki havuzlu kahvede oturmu, nargilesini iiyordu. Her gn, sabah
ezannda kalkar, namaz klp kahvesini itikten sonra doruca
buraya gelir, kalem vaktine kadar gazete okurdu.
Hayatnn yegane zevki, bu havuzun kenarna diziimi iskem
lelerden birine oturup, bir elinde nargilenin marpucu, dierinde
kk bir yaurt kasesi cesametinde kahvesi fincan; havuzun hi
akmayan fskyesi zerindeki kafeste cvldayan sakay dinleyerek
gazete okumakt. Senelerden beri; daha gen iken ihtiyarlam,
btn ezvaka kar samurtmu kalbinde bir emel beslerdi. Daha
kaleme ra olduu zaman, taliini denemek zere -o da bin trl
tereddtlerden sonra- alp sandnn dibine att piyango sene
dinin byk ikramiyesini kazanmak!
Evet! Bu byk ikramiyenin, kendisine isabet edeceine adeta
iman vard. Senedi alp da sanda sakladktan sonra buna o kadar
rabt- mid etmiti ki; gece ryasnda bile piyango biletini grme
ye balam ve hlyalarn byte byte nihayet birinci ikramiye
ile adeta istinas peyda etmi, onu benimsemiti.
Bir gn, kahvede naslsa bunu azndan kard iin pek
289

TANPlNAR

akac olan lmam Fevzi Efendi; arada srada azn kulaklarna


kadar aan bir kahkaha ile:
- E! . . . Emin Efendi'ye imenditer ne vakit arpacak?
diye taklrd. O, bu alaylara hi ehemmiyet vermez; muhayyile
sinde bytp besledii birinci ikramiyenin sapsar liracklarn
dnr, kendine has bir eda-y mtevekkilfne ile:
- Garip kuun yuvasn Allah yapar, hele sabr!.. derdi.
*

Bugn, yine gazeteyi okuyup bitirecei srada -nk ba


makaleden mdr-i mesule kadar okumak mutad idi- iliinat
ksmnda birden duraklad. Orackta: Drt be satrlk bir ilan ile
yarm stun uzunluunda diziimi birok rakamlar grmt.
Okudu. Kendindeki piyangoya ait keide numaralar idi. hemen
czdanndan mrur- zamanla ypranm, kirli bir kat kar
d. Gazetedeki numaralada karlatrd; o anda gzleri karard,
sevincinden az daha ldryordu. Aman yarabbi! Ta kendisi; ilann
en stnde kocaman yazlada kendi biletinin numaras: 1 52693
karsnda da : Byk ikramiye be bin lira. Emin Efendi 'nin beyni
uulduyor, kalbi hzl hzl arpyor, btn kannn yzne hcum
ettiini hissediyordu. Karsnda; nazende edalaryla kendisine
tebessm eden rakamlar pecei geliyordu. Birinci ikramiye ve
be bin lira szleriyle senelerden beri gyaben dost olduu halde,
yine helecana dmekten kendini menedememiti. Bu zamana
kadar; sadakatma itimaden kemal-i sabr ile bekledii o mesut
cilve-i tali' nihayet husul buluyordu. Kahveeinin parasn verdi,
kahvedekilere selam vermeyi bile unutarak yrd, dar frlad.
O gn, akama kadar, kalemde zihni hep bununla megul
oldu, hibir ie bakamad. Masa banda; gzlerinin nnde zer
rin prltlar saarak uuan liralarn hayaline dalp dalp gidi
yordu. Her defasnda yine tereddt ederek, belki yirmi defa, otuz
defa, gazeteyi okudu. Hayr, hayr aldanmamt. Birinci ikramiye
290

KlTAPLARIN DIINDAKI H IKAYELER

1 52693 nurnaraya isabet etmi, imarnn dedii gibi nihayet imen


diter arpmt. Onunla alay etmilerdi ama, ite Allah da onlar
utandrmt. Hem o zaten bunun byle olacana emindi.

Be dakika iinde; dairede, Emin Efendi'ye ikramiye isabet


ettiini duymayan kalmamt. Btn arkadalar tebrike geliyor
lar, eskiden uzaktan selam verip geenler bile hemen be dakika
iinde laubali, samimi oluveriyorlard. Artk Emin Efendi saa sola
ziyafetler vaat ediyordu. Sklmasa, sevincinden btn arkadala
rnn boynuna sarlacakt.
Akam eve gelir gelmez ilk ii sanda koup bileti aramak
oldu. Telala, helecanla arad iin sandkta ne kadar amar
bohas varsa hepsini birbirine kartrd. Kayboldu zannyla epey
ter dktkten sonra nihayet buldu. Sk sk cebine yerletirdi.
Gece kar koca meserretten uyuyamadlar. Sabaha kadar yapacak
lar eyleri tahayyl ile vakit geirdiler. Emin Efendi artk memuri
yet hayatndan ekilecek, hareminin Gebze'deki tarlasna adal
bir evceiz yaptracaklar, koyunlar, keileri, tavuklar olacak; ekip
biecekler, geinip gideceklerdi. Eve alacaklar ufak tefek eyay,
ocuun bayramln, kendi eksiklerini, hatta imam Fevzi Efen
di'ye bile "imendifer arpt m?" suallerine mukabil az kiras
olarak sarkhk tlbentle, enfyeyi bile hesaplayarak sabah ettiler.
Emin Efendi; sora sora g hal ile bulduu bankann kap
sndan girerken sevincinden kahkaha ile glmernek iin dilerini
skyordu. imdi her ey glyor gibi geliyor, kapcya, odaclara
mtebessimane selamlar veriyor, inceldike inceliyordu. Vezne
yi gsterdiler, mtereddidane yaklat; elindeki senedi memura
uzatt. Kalbi skmaa balad, adeta arpntsn duyuyordu. Etra
fndaki kalabaln, banka memurlarnn, odaclarn hep kendisine
baktklarna zahip olarak sklmasndan bir trl ban yukar kal
dramyordu. Memur kada uzun uzun bakt.
Orada, bir cetveldeki numaralada karlatrd; bu esnada
Emin Efendi heyecandan, sabrszlktan ter dkyordu. u geen
291

TANPINAR

iki dakikalk zaman ona bir asr kadar uzun geldi. Nihayet
memur ban kaldrd:
- Efendim, bu numara bir ey kazanmad, dedi.
- Emin Efendi arm, memurun hemen paralar sayacan beklerken, byle kuru iki kelime ile mukayese ettiini grnce,
verecek cevap bulamayarak kalakalmt. Nihayet kendini toplad,
gazeteyi cebinden kard, uzatt. Memur gazeteye bir gz gezdir
dikten sonra glerek:
- Ha! Evet imdi anlald. lkramiyeyi kazanan numara 1 52963
numaradr; halbuki sizinki 1 52693. Gazeteye baslrken alt ile
dokuzun yerleri deimi, teki numara yerine sizin numara yazl
m, mrettip hatas efendim. dedi ve iine devam etti. Emin Efen
di, gazetesini, biletini ce bine koyup emsiyeciini de koluna alarak
kt, fakat daha iki adm atmarnt ki oraca yklverdi.
ki gnden beri byk byk mitlerle arpan kalbi, byle
bir inkisar- hayal nnde duruvermi ve Emin Efendi de byk
ikramiyenin birka dakika iinde eriyen hayali gibi snvermiti.

Dersaadet gazetesi, nu. 37, s Austos 336, sene , s. 3. Bu metin Do. Dr. Adnan
Akgn tarafndan bulunmu ve yaynevimize verilmitir. Kendisine teekkr ederiz.

292

EMRGAN'DA AKAM SAATI


Birdenbire yan banda ok lk bir ses duydu:
- Anne, gitsek mi? Ahmet nerede ise gelir. . .
Ban dndrp bakt. Esmer, narin, byk, siyah gzl bir
kadnd. Gzel olup olmadn kestiremedi. Sadece genti. Vcu
duna adeta yapm gibi duran ince keten elbisesinin iinden, bu
vcudun btn tazelii hayat tecrbesinin ve zamann henz el
dedirmedii izgi ve ekillerle fkryordu.
- Garip ey diye dnd. Genlik hayattan o kadar mstakil,
o kadar tek bana bir ey ki . . . Fakat bunu anlamak iin insann
biraz yalanmas lazm . . .
Evli miydi acaba? Ahmet dedii kim olabilirdi. Biraz da isiz
liin verdii bir ilgi ile gen kadnn hayatn merak etmi gibiydi.
- Daha gelmez sanrm. Hem kaykla geleceine gre bu iske
leden kar. Nasl olsa grrz. Bu saatte eve tklmayalm . . .
htiyar kadn bozuk ve tok sesiyle adeta ok uzak bir yerden
konuuyordu. Dnmek istemedii bu ev nasl bir evdi?
- Ben de eve girmek istemiyorum. Artk o sese tahamml ede
miyorum. Elimde olsa kaarm, fakat bilir misin ki evden de ayr
lamyorum. Sade hastay merak ettiim iin deil. Hastann hali
malum. Sonu da belli. Belki senelerce srer, seni eve eken, ba
layan ey bu hastaln etrafmzda yapt deiiklik. Adeta havas
293

TANPlNAR

[ile] bylenmi gibi olduk. O barmalardan harap oluyorum.


Fakat iitmezsem byk bir ey eksiimi gibi oluyor. Nasl diyeyim.
Kendi kendimi kaybediyorum.
Hafife iini ekerek durdu.
Byk bir vuzuh itiyakyla; sanki uzaklarda, ok mphem
ekilde grlen bir eyi kendi gr zaviyesine girdikten sonra
anlatyormu gibi teker teker sylyordu.
- Adeta bu ses beni aryor. Sonra birdenbire alar gibi, ok
fena, ok fena! .. diye bitirdi.
Ne vakit geldiklerini grmemiti. Belki de o, bu kahveye otur
duu zaman onlar burada idiler. Fakat ilk defa konuuyorlard.
Seslerini ilk defa duyuyordu. Demek ki saatlerce birbirlerinin kar
snda hi konumadan durmular, ayn eyi dnmler, sonra
birdenbire almlard.
- Niye hastahaneye gndermiyorsun . . . Mademki Ahmet raz.
- Nasl gndereyim? Evi yokmu gibi hastahanede lmesi,
houma gitmiyor, sonra dn ki Ahmet bugn raz; fakat yarn,
birdenbire lrse, daha fena olursa, o zaman piman olacak. Belki
de btn mr azap iinde geecek. Brak ki olan oldu. Bir kere o
ses, o strap iime yerleti. Evden uzak olsa da faydas yok. Bana
yle geliyor ki o l btn mrnce iiteceim.
- Senin sinirlerin bozulmu yavrum.
Sabri arkasna dnp bir kere daha bakmak istedi. Bu sefer
annesini, bu kadar kat'i konuacak kadn merak ediyordu. Fakat
kendilerini dinlediini hisseder korkusuyla bunu yapmaktan eki
niyordu. Grmek neye yarard? Btn hayatlarn renmek var
ken . . . Bu hayat, onlar konutuka nnde ok ekici bir kitap gibi
yava yava alyordu.
Onlar rahatsz etmemek iin karya bakt, akam balam
t. Sularn yz daha dzlemi, dalgalar yatmt. imdi adeta
dmdz bir aynada sakin denizin mavi aknt sularnn koyu laci294

KTAPLARIN DIINDAK HiKAYELER

vertiyle daha bariz ekilde karlayordu. Kar sahilde akam da


larnn o ten rengi krmzl vard. Birka evin penceresi krmz
atlas gerilmi gibi parlyordu. Bunlar hangi dasslann aynala
ryd. Bir vapur dd uzun uzun tt. Hafif bir rzgar esti, ba
ucunda byk nar hldad. Sabri dalndan ayrlan bir yapra
gzleriyle yar yolda yakalad. Onunla beraber, ar bir oyunla
yere kadar indi. Ne garip init bu. Geni ve buruuk yaprak adeta
lmle alay eder gibi yava yava inmi, sonra yumuak bir p
gibi topraa konmutu.
Sonbahar yaklayor, diye dnd. Fakat daha baka bir
ey sylemek istiyordu; kendi kendine, dndm bu deildi.
Akam oluyor diyecektim. Demek insan iki eyi birden dnebi
liyor. Kim bilir, belki de drt eyi bir defada dnebiliyoruz.
Onun iin zaman zaman muammal oluyoruz. Onun iin anlaa
myoruz, dedi. Birdenbire bulduu bu hakikata glrnek istedi. O
kadar basit eyierdi ki bunlar. . . Byle giderse bir gn btn Okii
des ve Arimed'i kendi kendime kefedeceim, dedi. Fakat hayat
tecrbesi de baka ey mi idi sanki. Yaamak, yava yava btn
balanglar kendisinde bulmak, onlar yaamak deil miydi! O
halde glrnek beyhudeydi . Tekrar evvelki dikkatine dnmek istedi
"Bir nc dncem varsa ne olabilirdi acaba?" bunu anlamak
iin onu hatriarnaa alt. Kuru yapran yava yava indii
ni grnce sonbahar geliyor, demiti. Fakat bir lahza evvel kar
sahilde akam seyrediyordu. Hakikaten dnd nc bir
ey var myd? Bir sigara yakmak istedi. Paketi masann stnde
bulamad, farknda olmadan cebine sokmutu. O halde gitmek
istiyorum, dedi.
Acaba de beraber mi geldiler, yoksa birbirini mi dour
dular! Tekrar kendisini son derece gln buldu. Btn bu kk,
manasz eyler kendisine iinden klnas lazm gelen bir a gibi
grnyordu.
Gitse m diye sylendi, hem vakit de geldi. . . Fakat ona da raz
295

TANPlNAR

deildi. Arkasndaki gen kadn brakmak istemiyordu. Farknda


olmadan bir kesine girdii bu mahremiyet onu bir kuyu gibi
ekiyordu. Bu kuyunun dibinde tpk baz avangard sahnelerde
olduu gibi ok mcerret bir dram oynanyordu. Oyunu yarda
brakmak doru deildi. Fakat gariptir ki ana kz artk konumu
yorlard. sterneden onun hayalinde oynattklar strap filmi bir
denbire kesilmiti. imdi kuyunun yznde sadece, renksiz ve
mustarip maskeler, ehreler yzyordu. Bu kendisine ocukken
aynatnaktan o kadar holand Karagz'n desenlerini hatrlat
t. Her yaz sonunda babas onlar kk bir dalaba kilitler, ancak
bayram filan gibi uzunca tatil zamannda aard. Fakat gariptir ki
elinde iken sadece bir oyuncak, fantazisini tayan bir alet olan bu
hayaller, asl bu dalaba girer girmez onun iin canlanrlard, uzun
ve skc ders saatlerinde hoca tahta banda arkadalarna ahiret
sualleri sorarken, yahut ekidzen verdii sesiyle bir eyler anlatr
gibi ve onlar, kk bir dolapta diriitici mum nda hareketten
mahrum yaamayan biareleri dnrd. Kim bilir canlar ne
kadar sklrd orada . . .
" O zaman skender-i Kebir, elindeki klc bu dalak dme
havale ederek onu bir hamlede ikiye bld . . . " Daha cmle bitme
den dalabm karanl iinde Karagz'n eli bir makine sratiyle
kalkar Hacivat'n omuzu banda bir yere tam ve keskin inerdi.
"Bunun gibi karsnda spanyol kadnlar ocuklarn Abdurrah
man Gazi geliyor diye korkuturlard."
Cmlesini tekrarlaynca, Tuzsuz Deli Bekir yar yapmack bir
hiddet iinde imanna kadar sarho, tanyamad, bilmedii fakat
adeta ammeden gelen bir ihsas gibi, teninde scakln, baygm
ln duyduu bir memleketin sokaklarnda bir elinde iki iesi,
aznda acayip kfr ve tehditler, saa sola yalpa vurarak yrr
grrd.
Garipti bu hayaller, btn gndelik hayatn onlarla beraber
yaarlard. Her iittii sz, her grd eyi annda benimser296

KiTAPLARlN DIINDAKl HiKAYELER

ler; ona brnrler, ona yz hallerini geirirler, tanmayacak bir


hale getirirlerdi. Srasyla kerrat cetveli, cisimlerin dme kanunu,
hendese davas, dvel-i muazzama payitaht olmular, Brezil
ya'daki kahve uvallarn Hindi in'de pirin tarlalarn, kadim
Yunan'n Olemp'ini, Roma'nn Katakampiarn st ste fethet
milerdi. Fakat bununla da kalmazlar, sterli'te Napolyon, ald
ran'da Selim olmak yakmyormu gibi, ayrca da dolaplarnda,
gmldkleri karanlkta hi kimsenin bilmedii ok cmbl,
ok acayip bir hayat yaarlard. Onun iindir ki babasnn oda
snda her tek bana kalnda kimseye gstermeden bu dalaba
yaklar ve anahtar deliinden ierisini seyretmee zenirdi. Bir
gn babas onu bu vaziyette gz dalabm kilit deliinde, elleri
arkasnda yakalam, " Olum delirdin mi, ne yapyorsun orada?"
diye sormutu. Sabri " Hi baba demiti, Karagz'me bakyorum,
ne yapyorlar diye . . . " cevabn vermiti. htiyar adam fena kzm
"Cansz deri paralar tek bana ne yaparlar" diye onu azarlam,
fakat Sabri'nin hi istifni bozmadan: "Ne biliyorsun baba, yarn
kandil, belki gnahlarndan tvbe ederler. . . " demesi zerine " Kim
bilir, belki de sen haklsn" diyerek bahsi kapatmt.
Bu ksa konuma baba ile olun arasnda bir nevi bir anla
ma yerini tutmutu. Ondan sonra babasnn ona kar muamelesi
deimi, onunla kardelerinden baka trl ilgilenmi, kk
mektepli straplarn daha baka bir kulakla dinlernee balam,
hatta zaman zaman kendi ilerinden bile ona bahseder olmutu.
Yemen'e tayin edildii gnn akamndaki konumalar da bu
cinstendi. Babas olunun tahsil vaziyeti iin kendisi karar vere
cei yerde onu yanma ararak, syletmiti, " Leyli bir mektepte
kalmak m istersin, beraber gitmek mi? stersen seni Galatasaray'a
verelim orada oku . . . Geen sene zaten girmek istiyordun . . . " Sabri
"Yemen' e gitmek isterim demiti. Hem sizden ayrlmam, hem de
gezmi, grm olurum . . .
"

- Muazzez hi grnmedi, acaba ne oldu, merak ediyorum . . .


297

TANPINAR

Hiyanet kz, insan bir pazar urayverir, gya iyi arkadaydn . . .


Sabri ocukluunun Yemen seyahatinden bir an iinde dnd.
- Dn Kpr'de grdm. ok telal idi. Nianls ile darlm
lar, ne yapaym, Kadriye'ciim olur i deil. . . Yar deli, gnde otuz
defa fikir deitiriyor. Kskanmad kimse yok. . . Elinden gelse
beni bir odaya hapsedecek, halbuki ben alnaa mecburum.
Bamda btn bir evin yk var, diye bir yn dert dkt.
- Ben zaten demitim, o herifte olamaz bu i, ki bar aile ocuu
olmak neye yarar?
- Anneciim sen neler demezsin ki . . . Fakat demek baka ey,
anlamak baka ey. . . Onlar birbirlerini seviyorlar, ben de sana bir
ey syleyeyim, on be gn sonra, bir ay sonra Muazzez bize gelir
bartk, der.
- Ben yle sevgiden bir ey anlamam . . .
- Tabii anlamazsn, insanlar olduklar gibi kabul etmezsin
ki . . .
Gen kadn n e kadar sert konuuyordu. B u sefer onun sesi
uzaklamt. Adeta btn bir mr boyunca srm bir anlama
nazln iinden geliyordu.
"Kuyunun dibi biraz daha aydnland."
- Ben Muazzez' e ok iyi koca bulmutum. Namuskar, alkan
gzel adam... Eviense idi btn bunlar olmazd.
- Evlenemezdi anneciim. Sen yapabilir miydin?
Muazzez Ekrem'i seviyor. . . Deli gibi seviyor, benim hovarda
diyor. Bu kafi deil mi? Ama anlaamyorlar. O da ayr.
- Peki sonu n' olacak? . .
- Sonu hibir ey olmayacak . . . Hangi eyin sonu vardr ki . . .
Benim sonum ne olacak? Ahmet'le evlendim diye her ey bitti mi
sanyorsun.
298

KlTAPLARIN DIINDAKI HIKAYELER

- yle ya, evli bir kadn iin . . .

II
- Evli kadn . . . evli kadn . . . haydi benim iin yle olsun. Ya
Ahmet iin?
- Ahmet iin de yle . . .
- Hi de yle deil. Kk bir tesadf her eyi altst edebilir.
Yeniden sustular, Sabri tekrar iine dald. " Kuyunun dibinde
yim" diyordu, onlar da yle. Hepsi kendi ilerinde bir ey, l veya
diri unutulmu bir ey aryari ar. . .
"Kuyunun dibindeyim", diye bir daha dnd. " Buraya bir
denbire dtm, be dakika ewel Muazzez Hanm'la bilmediim
erkein arasnda idim. Sonra bu ana kz etrafn aldlar, imdi
yapayalnz kendi iimdeyim. Fakat bir saat evvelki gibi deilim . . .
Evli kadnm, dedi. Demek ki evli olmak insana birtakm zamretle
ri kendiliinden kabul ettiriyor", acaba kars da byle mi dn
yordu. te bir aydr ki Seher'den uzakt. "Biare kim bilir yapayal
nz ocuklarla ne kadar sklmtr?"
"Evli kadn olmak, evli erkek olmak . . . hi olmamak, ne garip
eyler dnyorum, bugn muhakkak ki felsefeye pek istidadm
var. "
Yeniden zihni kkken dalaba kitlenen Karagz takmlarna
gitti: " Babam onlar dalaba kilitler kilitlemez yeni hayata balar
lard. . . "
Bu hayatn sadece onun kk muhayyilesinde olmas Sabri
iin o kadar ehemmiyetli bir ey deildi. Mesele onlarn velev ki
kendi hayalinde olsun yaamalaryd, hatta kendi hayalinde olduk
lar iin yayorlard; bu, iin biricik art idi.
"Hislerimiz, fikirlerimiz, gemi hayatmz, gndelik tees299

TANPlNAR

srler, intibalar hepsi byle deil mi? Hepsi kapandklar yerde,


bir nevi karanlk dolapta birbirine sarma dola, bende mstakil
ve hatta en kk bir kontrola bile uramadan yaamyorlar m!
Vaka onlar kk anahtar deliinden tpk ocukluumda Kara
gz'ler iin yaptm gibi her frsat bulduka seyretmiyorum; fakat
buna mukabil, onlar bana her imkan bulduka geliyorlar, karma
oturuyorlar, konuuyorlar. Bende, benim yerime benim iin ya
yorlar. . . dn akam ryamda babam lyar grdm. Yatan
banda idik; annem, ben, kzkardeim, Seher, Seher'den ewel
sevdiim gen kz . . . Hepimiz alayacamz yerde glyorduk,
fakat yine ok mahzunduk. "
"Annem babamdan ewel ld. Seher babam hi tanmaz.
Sabiha deil onlar tanmak, benimle bile defa konumu deil
dir. . . "
"Dahas var, dn evden karken kendime dikkat ettim. Babam
gibi yryordum. apkam bama yan giymitim. Bir elim panto
lonumun cebindeydi. Karma kan dilenciyi ilk nce kovdum,
sonra da arkasndan giderek para verdim. Ayryla babamdm. Hal
buki taklide hi niyetim yoktu . . .

"

- Kzm bana syle bakaym. Sen Ahmet iin bir ey mi iittin?


Annenin sesi bu sefer bir hindi gibi kabarmt.
Sabri uyand. " Dikkat! Mcadele balyor. Bu valde hanm git
tike gzme giriyor. imdi mfik kanatlarn gerecek ve sevgili
yavrusunu mdafaa iin . . . ne diye u tandm ka yranalar hala
yazmam . . . bak bu hanm da oraya girdi. . .
Tandm kaynanalar; Sabri'nin yazmasn zamana brakt
kitaplarndand. Kafasnda her eyini hazrlamt. Okur yazar bir
klavuz kadn, mrnn sonuna doru kendi eliyle kurulmu evleri
bir kere daha tabii aile hayatlar iinde grmek istiyor ve ls tan bul' u
semt semt, ev ev dolaarak grdklerini anlatyordu. Kitab zihnin
de on bir fasla ayracakt. "Bu kadn acaba hangi fasla sokmal?.."
- Yok canm, mesele Ahmet meselesi deil. Ahmet'in haya300

KITAPLARlN DIINDAKI H IKAYELER

t gzmn nnde. Ne olabilir. Anlatmak istediim baka ey.


Evlenmek bile mutlaka bir son olmayacana gre, bu gibi ilerde
sonu ne olacak demenin manaszln sylemek istiyorum. nsan
yaar, iten, dtan bazen hatta birka trl . . . benim anladm
bu. Bunun ne n, ne sonu vardr; onu demek istedim.
- Peki neye evlenmiyorlar . . .
- Muazzez, kardeim mektebi bitrneden evlenmem, diyor.
Sonra her ey Ekrem'in zerine yklr, diye korkuyor. Kocama kar
hr olmalym, diyor.
- O da ne demek?
- N e bileyim ben . . .
yle istiyor ite. Belki de Ekrem' e tam gvenemiyor. Ortada
bir de Handan var ya . . .
- Hala o kadn seviyor mu?
- Galiba . . . bilmem . . . yle diyorlar.
- Ostme iyilik salk. Bir insan iki kiiyi birden nasl sever
kzm? Hi iki karpuz bir koltua sar m?
- Sevgi karpuza benzese belki biraz daha kolay olurdu anne
ciim; ama kim bilir, belki de sevebilir. Mesela birini gerekten
sever, brne de dman olur, yahut acr, ne bileyim dost olur . . .
Sabri deminki dikkatine dnd: " Mademki muayyen bir
zamanda iki eyi birden dnebiliyoruz, o halde pekala iki insan
da birden sevebiliriz. Fakat hakikatte iki eyi birden dnebiliyor
muyuz? Mesele burada, bu birden kelimesinde. Bizim "birden"
dediimiz ey belki iki ayr zamandr. Son derecede ksa olduklar
iin biz onlar birbirinden ayramyoruz, tek bir zaman sayyoruz.
Yahut da st ste ahsiyetlerin ayr ayr zamanlardr. Birinci kta
btn deiiklik iki haddin arasnda getii iin bir nevi ritm tekil
eder. Beyaz, siyah. Beyaz, siyah. Tpk nabzm gibi. kincisinde ise
insan, sefer tas gibi bir ey kabul etmek lazm. Bence de dorusu
budur. . . "
301

TANPlNAR

Dnse, arkasnda konuanlara karsa ne rahat edecekti. Bu


gen kadn hi de basit bir mahluk deildi. Neler dnebiliyor
du. Onunla konumak, dost olmak herhalde gzel bir ey olacakt.
stelik de sesi ok houna gidiyordu. Garip, madeni bir tel gibi
titreyileri vard, ve gen kadn tpk eliyle fitili ksarak, aarak bir
lamba ayarlar gibi onu idare etmesini biliyordu. "Ne kadar aydn
lk bir ey ... " dedi. Bunu sylerken gen kadndan ziyade alelu
nuru kadn sesini dndn kendisi de biliyordu. Bir aydr
karsndan uzakt, onun hayatna getirdii havadan, yumuaklk
tan mahrumdu. Bu yokluk imdi Seher'in ve kendisinin fertliini
am umumi bir ey, cinsin cinse hasreti, zleyii olmutu. Fakat
byle olduu iin Seher'i unutmu deildi; sadece onu daha baka
trl, hatta derin dnyordu. O artk milyonlarca kadn arasn
dan kendi payna den kadn deildi. Aradaki zaman ve mesafe,
her annda duyduu bir sr mahrumiyet karsn onun gznde
kadnln bir sembol haline getirmiti.
"Yannda iken hi de byle dnmyordum" dedi. " Her
kadn gzel ve cazibeli bulabiliyorum. Her gzel beni ondan ayr
yordu. Halbuki imdi en gzeli, en mstesna yaratlm bile bana
onu hatrlatyor."
Dncesine devam etti: "O halde niin bu noktadan hare
ket etmemeli; mesela sevilen ayrlna en az tahamml edilendir;
yahut gerekten sevilen bizim kainatla birleme noktamz oluyor
demeli!.."
Sonra, birdenbire kendisine kzd: stanbul'a dinlenmee gel
dim. Dnyann en khne meselelerini halle deil. Bunlar, iinden
kmak iin behemehal cevap verilmesi lazm olan sualler deil
ki. . . Bir insan ak hakknda hibir fikri olmadan sevebilir ve bu
sevgiyi muzaffer veya malup btn mrnce peinden srkle
yebilir. Halbuki dnyada iinden kmak iin hakikaten cevap ver
memiz lazm gelen o kadar mesel e var . . . Onlarn yannda benim
bu biare eylerle uranam gln oluyor.
302

KITAPlARlN DIINDAKI HIKAYELER

lyi besili, henz yavru denecek yata beyaz bir sokak kpei
masalar arasndan yava yava yryerek geldi ta karsna dimdik
terbiyeli bir misafir gibi dikkatli, iki aya bitiik ve vcudu bir vazo
kadar tenaspl oturdu. Yana doru bir ss gibi kvrd beyaz
kuyruu yenilmez dostluk ihtiyacyla hafiften topra spryor
du. Btn uzviyetinde bu dostluk ihtiyac ve midi vard. Kck
yznde iri ve kenarlar srmeli gzleri adeta bir efkat ve dostluk
pnar gibiydi. Her halinde, karnn yle byle doyuruyorum,
fakat sade ekmelde olmuyor ki . nsan yahut kpek biraz dostluk
istiyor. .. te yalnzsnz, biraz da benimle megul olun. Hayvan
lar, insanlar somurtgan olduklar zaman, bilmezsiniz ne kadar
biare olurlar . . . diyen tatl bir alma, bir yarenlik itah vard.
Sabri iinden ona cevap verdi: " Doru, doru sylyorsun . . . Bana
mesut almamzn, hem de en shhatli ekilde mesut almamzn
srrn syledin. Hibir ey kk bir hayvann dostluu, emniyeti
kadar bizi doyuramaz."
..

Kpek bu dnceyi anlam gibi biraz daha yaltaldand.


Kulaklarn kst, ban omuzuna doru ekerek boynunu kabart
t. Yere iyiden iyiye uzatt n ayaklarnn zerine ban koydu.
Gzleri haz iinde kslm, vcudu bir an ten gibi titremeler iinde
ona bakyor, kuyruu daha geni kavislerle yeri dvyordu. Fakat
mit ettii akama gelmeyince birdenbire yerinden frlad, cazibe
sinin kifayetsizliini itiraftan ekinen uh bir kadn dargnlyla
ona hi bakmadan, dnd, emeye doru acele acele yrd,
orada kuru bir yapralda oynamaa balad: " Istediimiz zaman biz
de tabiatta kendimizden biraz daha aa ve byle olduu iin bize
muti eyler bulabiliriz, demek istiyor . . .
"

Artk kpei dnmek istemiyordu. " Seher hayvan sevmiyor.


Bu bir eksiklik. Ka defa tecrbe ettim! Evde gnden fazla tavuk
bile tutmad. Ne yapalm? Btn eksiimiz bu olsun . . . "
zmir' den ayrlrken hi de karsyla bu kadar megul deildi.
O anda sadece kamak, gitmek istemiti. On iki sene bu ehirden
303

TANPlNAR

darya kmamt. Orada evlenmi, ocuklar orada domu,


orada bymlerdi. tk nce bu latif bir eydi. Evlendii zaman
kars ocuk denecek bir yata idi. Evliliin iki senesi, bu ocuk
kadnn hayatna getirdii lezzetlerle gemiti. Sonra gnn birin
de Seher'den bir ocuu olmasn istemiti. Oullar o zaman
domutu. lki sene sonra Seher'e benzeyen bir kz ocuu olmas
hlyasna kapld. Bir sene sonra bu arzusu da yerine geldi. Fakat
Sabri ocuklarnn, zannettii gibi karsn kendisine balayacak
lar yerde ondan ayrdklarn grd. Onlar bydke, kars da
uzaklayordu. Vaka ocuklarn o da seviyordu. Fakat pek az ii
tilmi bir ekilde. Adeta karsnn ocuklarn, ondan bir para diye
seviyordu. " Onlar karm sevdiim iin istemitim. Ve yine onun
iin seviyorum . . . " Bu kendisine de garip geliyordu. Daima bu
duygunun zerinde durmak istemi; fakat kendisinde ok esasl
bir noksan bulmak korkusuyla vazgemiti. "O kadar yaygarac ve
istilaya msait malluklar ki . . . "
Bununla beraber ne onlardan ne de hayatndan ikayeti
idi, ocuklar karsn ne kadar zaptederlerse etsinler. Ama sevi
len kadn bsbtn bilmiyordu. Hususuyla Seher'de onunla ba
baa kald zamanlar ypranm yznde, przlenmi sesinde
eski gnlerin cazibesinden daima bir eyler diriliyordu. Annesinin
iki sene sren hastal ve nihayet lm, bu lmn arkasndan
gelen bir sr ocuk hastal olmasayd o kadar bkmaz ve yorul
mazd. Fakat skntlar birbiri peinden gelmi, onda tahamml
edecek kuvvet brakmamt. Nihayet yazn banda her ey az ok
dzelince kars bir gn kendisine " Haydi kalk lstanbul'a git, biraz
gez, dola. Hem u kitaba da alrsn, alrsn." diye izin vermi
ti. Sabri ilk nce buna kulak asmam. Bata para sknts olmak
zere bir yn engellerden bahsetmi, sensiz gidemem, ocuklarla
gitrnee paramz yetimez diye reddetmek istemiti. Fakat tem
muzun ortalarna doru sinirlerinin artk tahamml edemeyece
ini anlaynca amaar raz olmutu.

304

KiTAPLARlN DIINDAKl Hli<AYELER

lk gnler hayatndaki btn rahatszlna ramen evi pek


dnmemiti. Babo, gamsz yayordu. Semt semt lstanbul'u
dolat, gezdi, tozdu.
Her sabah pansiyondan kmadan evvel akam postaya vere
cei mektubu hazrlard. "Bugn akama kadar Ragppaa'da,
yahut Nuruosmaniye'de altm. Epeyce not aldm. imdi sana bu
mektubu abuka yazyorum. Hepinize hasretim. Hepinizin gz
lerinden perim." Bu satrlar biter bitmez onun evle olan ilgisi de
biterdi. Ondan sonra Istanbul iinde babo bir gezinti balard.
Senelerdir grmedii ehri semt semt dolayordu. Bu bir gezinti
den ziyade; okuduklarnn, yaadklarnn, kurduu hayallerin bir
birine kart, sarma dola olduu bir nevi ryaya benziyordu.
Bazen lstanbul'u ok deimi bulur, bazen de her ey gzne o
kadar eskisi gibi grnrd ki, adeta deimeyen bir zaman fikri
ne varrd. " Istediimiz anda, hatta deil kendimizin, bakalarnn,
bizden ok evvelkilerin yaadklar zaman bile kendimizde hazr
bulduktan sonra, geici bir zaman kabul etmek adeta gln olu
yor." derdi.
" Ka trl zaman birden buluyorum. Kendi ocukluumu,
genliimi, babamn mrn, btn gemii. . . Halbuki onlarn
hibiri, ne ocukluum, ne tahsil senelerim, ne babam, ne de
ondan evvelkiler hibiri yaamyor. O halde lm ayr bir keyf
yet. . . "
leden sonralar ekseriya bir plaja, yahut baheye gider, tek
bana dinlenirdi. Hemen hi kimse ile yeniden tanmam, ura
da burada rastlad eski dostlaryla da yarenlii be kelimeden
teye geirmemiti. "On seneden beri ilk defa kendi kendime
kalyorum. Hi kimsenin hatr iin rahatm bozamam . . . " diyor
du. Gittii plajlarda etrafndaki gen ve gzel kadn vcutlarn
kendine adeta yabanc, ok darda bir ey gibi seyrediyor, onlar
grmekten, o nlara yakn bulunmaktan yalnz kendi zerinde yap
tklar tesirin derecesini lebildii iin memnun oluyordu. lstedi305

TANPlNAR

i gibi tembel ve babo geen bu hayatn bir tek sknts vard. O


da bir dostunun tavsiyesiyle gelir gelmez girdii pansiyondu.
Bu, Beyolu'nun muayyen semtlerinde adm banda tesa
df edilen evlerdendi. Madam Domna adnda Rum bir kadn
tarafndan iletiliyordu. Bursa sokann biraz Berisinde, henz
apartmanlarn iki nohut bir bakla formlne gre yaplmad
devirlerden kalma bir yn geni odas, iki hol bulunan bir kat
t. Evde epeyce kirac vard. Madam Domna bu kiraclarn ve her
gn kabul ettii nsafirlerin ortasnda olduka uzun bir hovardalk
mazisine dayanan garip ve ltufkar bir saltanat sryordu. nk
Madam Domna zenaat olan pansiyonculuun yan banda, tpk
ana nehri besleyen byk kanallar gibi bir yn gizli meslek sahi
bi idi. Hizmetisi, Sabri'ye " msy" diye hitap ediyor, kadndan
ziyade bir sofra artna benzeyen ev sahibi onunla konuurken
gah bir prenses edas taknyor, ikindiye kadar srtndan kar
mad kimonosunun eteklerini bir tavus kuyruu gibi peinden
srye srye dolayor, lzumlu lzumsuz kahkahalarla glyor,
gah okanmak ihtiyacnda bir kedi sokulganhyla ona yakla
yor, kk imalada her trl hizmetinde bulunabileceini anla
tyor, aldrmaynca krlan izzetinefsini kimonosunun etekleriyle
beraber toplayarak dargn ve mustarip odadan kyor. Fakat be
dakika sonra bir vesilesini bulup tekrar, her eyin stnde dos
tuz, diyen bir glmseme ile geliyor, kendisine Evdoksiya'dan,
Helenia'dan beraber poker aynadklar kibar memurdan, cmert
tccardan, yal mhendisten gzlerini szerek, gsn kollarn
aarak uzun uzun bahsediyor, nnde birbiri sra at bu yaldzl
kaplara Sabri'nin kaytsz kaldn grnce; galiba baka yapacak
bir ey olmad iin, "Aferin, erkek byle olmal, ne yapacaksn
o pis karlar!" diye, her gn be on kere gzelliklerini, neeleri
ni, cana yaknlklarn methettii Evdoksiya'y Helenia'y btn
arkadalaryla beraber mahkum ederek dvlm bir hayvan gibi
perian, sz bitiriyordu. O zaman Sabri onun yznde mesleki

306

KlTAPlARIN DIINDAKl HIKAYELER

bir malubiyetin acsn bir kitap gibi okuyordu.


Fakat Madam Domna yle tek bir karakol muharebesinde
malup olacaklardan deildi. Onun iin Sabri ertesi gn doksan
be kiloluk dmann yle, bir eliyle yarm yamalak kavuturdu
u kimonosunun arasndan bir bereket tanrsnn remizleri kadar
zengin gs ve herhangi bir ak mezbahna stunluk yapacak
kadar salam bacaklaryla tekrar karsnda hazr buluyor, tekrar
o etin mcadele balyordu.
Sonuna doru Madam Domna tabiyeyi deitirmi, daha do
rudan doruya hcumlarla hedefini zorlamaa balamt. Artk
ne kendisi, ne de hizmetisi ortalkta grnyordu. Zil seslerine
Helenia, Evdoksiya ve rekas geliyorlard. imdi uzun siyah kir
pikleri, yzlerinin te birini rten zayf, yar erkek ocuu edal
kzlar, tkz ve kaba kalalar bir Sardanapal elencesinden kalm
hissini veren ksa boyunlu, siyah sal gen kadnlar, tenlerinin
sngeri hatrlatan sarnl, hamam ve halvet budatas o beinci
snftan Frenk ressamiarna adeta hak verdirecek iman dilberler,
birbiri ardnca odasna giriyordu. Hemen hepsinin kendi tiplerine
uygun bulduklar birtakm tavrlar, ekingenlikleri vard. Esmeder
sanki gzlerinin alevi karsndakileri birdenbire yakp kl etmesin
diye kirpiklerini sk skya in direrek yere bakyorlar, mavi gzller
biraz evvel dndkleri gklerin berrakln ve masumluluunu
onun iine dkmek ister gibi yzne bakp glmsyorlar, hepsi
cazibesine en fazla inandklar taraflarn adeta italikle dizer gibi,
gstere gstere odann iinde geziniyorlard.
Sabri bu zavalllar her grnde evli bekar bir yn arka
dann stanbul dnlerinde hallandra baliandra anlattklar
apknlk hikayelerini dnyor, ak, elenceyi bu kadar basit
bulmalarna ayordu. Fakat sonuna doru bu ev ve btn bu
kadnlar sinirlerine dokunnaa balad. Onlarla karlatka,
kendisini, her inand eyi kltmek, bayalatrmak, sonunda
onu adeta iinden boaltp ykmak isteyen bir kudretin, bir nevi
307

TANPlNAR

ihanetin elinde imi gibi grnyordu. Her sabah bu basit, hibir


ipini gizlemee almayan, btn mekanizmas ilk bakta ezber
lenecek kadar darda ileyen deirmenin iinde grmek, onun
dileri arasnda uyuyup uyanmak, ona acayip ve yapmack bir ey
grnyordu. lik nceleri bunu, evli olmasna yordu. Sonra daha
derin buldu. Talebeliinde de byle deil miydi? Hayr bu cins
elenceler, bu tarzda bir hayat teden beri ona gln geliyordu.
Belki de " ine katlamadm, hep dnda kaldm iin byle
dir. " diyordu. " Seher'le sevineden evvel bizzat ak da byle bulmadm m?" Bir kadna seni seviyorum . . . demek Sabri'ye lesiye
gln gelmiti. Bununla beraber yine . .
.

Btn bu dncelere ramen bir trl evden kamyordu.


Nereye gidecekti sanki? Nihayet iki hafta daha kalacakt, zahmeti
ne demezdi. te insan denen garip mahluku en plak noktasn
dan seyrediyordu. Bu frsat her zaman ele geiremezdi. Bu ni
plak insanlk, onu kt bir rya gibi rahatsz ediyor, yava yava
ev sahibinin yapmack tebessm, etrafndaki kadnlarn keklik
sekileri, manal baklar, sahte utanmalar, tenine kzgn demir
gibi yapyordu. Kendi kendine, zaman zaman "Kim bilir, belki de
nefret ede ede bu eve alnn ve bir daha kamam . . . " diye alay
etmesine ramen her gece evine isteksiz geliyor, yatana tksine
rek giriyordu. stanbul'a geliinin on beinci gn idi. Rast geldii
bir arkada ona, " Ben birka hafta iin stanbul'dan ayrlyorum.
Pansiyon kelerinde srneceine gel benim evimde otur. Gide
cein zaman anahtar st kattakilere brakrsn. Hem rahat eder
sin, hem de soyulmazsn . " diye Beylerbeyi'ndeki evini teklif etti.
Bu, deniz kenarnda yeni yaplm iki katl kagir bir evdi. Alt kat
ta kalabalk olmasna ramen sessiz bir aile oturuyordu. Baheden
st ak bir merdivenle klan kendi kat tamamiyle mstakildi. Ev
iyi deli ve aydnlkt. Fakat Sabri 'nin asl houna giden taraf deniz
stne adeta bir knt yapan balkonu idi. engelky ile Rumelihi
sar'ndan Sarayburnu'na kadar btn Boaz grnyordu.
308

KTAPLARIN DIINDAK HiKAYELER

Ayrca temiz mutfa Sabri'ye kendi yemeiyle megul olma


sn temin ediyordu. Daha ikinci gn bu yeni hayata almt. Bir
evi olmann verdii bir sr tembellik iinde daha rahat, hibir ey
yapmamasma ramen daha verimli yayordu.
Eve geldiinin nc gn iddetli bir yaz sanann bah
e kapsnn sundurmas altna snnaa mecbur ettii gen bir
kadn grd. Kadn srsklamd. stelik hasta ve yorgun grn
yordu. Sabri onu eve davet etti. ay piirdi. Sabri insan yznn
hallerini tanyanlardand. Gen kadnn bir strab olduunu bili
yordu. Onu avutmak iin elinden geldii kadar elenceli olmaa
alt. Bir daldan bir dala atlayarak babo konuuyordu. Hika
yeler anlatyor, tandklarnn hayatndan bahsediyordu. Yava
yava misafirinin aldn grd. Kk ksa kahkahalarla ban
saliayarak glyordu. Sonuna doru Sabri birdenbire anlatlacak
hibir eyi kalmam insanlarn haliyle duruverdi . O zaman gen
kadn, belki de frsat bulabildii iin kendi hikayesini anlatt. Bu
her zaman olan eylerdendi. Bu civarda oturan bir akrabasn gr
rnee gelmi, fakat evde baka kiraclar bulmutu. Yolda da iyiden
iyiye yanura yakalanmt. "Sizin bahe kapsn ak grdm,
iskeleye kadar da epeyce yol vard, girdim." Ve sonra bu hikayeyi
aniatmakla her eyi bitmi gibi ewela saatine, sonra da pencereye
bakt. Vapur vakti idi. Gitrnee kalkt. Sabri bu rastgele misafire
kalmas iin srar edemezdi. Fakat kendisinden holandm sy
lemekten de ekinmedi. "Burada yalnzm, gryorsunuz . . . " dedi.
Hakikatte isterse gelebileceini, gelirse ok memnun olacan
sylemek istemiti. Fakat kelimeleri bulamad. Bu olpalk kadnn
houna gitmi olacak ki; "Imkan olursa geliri m . . . " dedi.
O gittikten sonra Sabri de evden kt. Biraz sonra da misa
frini unuttu. Bununla beraber gen kadnn mahremiyetine al
mt. Onun iin dnd zaman evi ok bo buldu. ster istemez
onu dnd. Ertesi sabah belki vaadini tutar midiyle evden
kmasn geciktirdi. Fakat yoktu. O gn gezdii, grd yerler309

TANPlNAR

deki kadnlara bsbtn baka gzlerle baktn hissetti. Akama


kadar urada burada yalnzln perianlk gibi duyarak geirdi.
Fakat akamst i tersine dnd. Karsn, ocuklarn dn
rnee balad. Gen kadnn onun davetini unutmu olacan,
gelmeyeceini sanyordu. Davet etmi olmasna da kzyordu. Evli
bir adam byle mi yapard. Bu hi doru deildi. Onun tanmad
kadnlarla vakit geirecek zaman m idi, banda bir yn mesuli
yet vard. Btn bunlarn uuru, imdi iinde ok canl bir vicdan
azab olmulard. Sabri'nin bylesi anlar oktu. Suyun banda,
berrak ve serinietki billura tam eilmi iken arkasndan onu yaka
layp eken, dudaklarnn hizasndaki zevk kadehini bir saniyede
ayaklarnn ucunda bir sra krnts haline getiren bu ruh hali,
onun iin yeni deildi. Byle zamanlarnda Sabri'nin "Hortlak
larm" adn verdii bir yn ey, onun iinde dirilir ve yolunu
keserlerdi. Bunlar hakikaten onun hortlaklar idi. Kklnde
babasnn lm korkusu, ayandaki bir ip gibi idi. Sonra nefsine
kar bir sayg yahut etrafna kar acma veya irenme hissi peyda
oldu. Onu bir nevi utanma, daha sonra vazife ak, boa geirilen
zaman korkusu takip etti. Nihayet Seher'le evlendikten sonra bu
duygu biraz da onun ehresine brnd. imdi de yle oluyordu.
Gen kadn davet ettiine pimand. Ayrca stanbul'da geirdii
bo zamana kzyordu. Sanki bu zaman bir tek gecede telafi etmek
ister gibi, acele acele notlarn at. Bursa camileriyle ve mezarla
ryla megul olmaa balad. yi, kolay alyor, altka hafifli
yordu. Iin garibi zihnin i tamamiyle konusuna vermeden almas
idi. Karsnn hasreti adeta beraberinde yryordu. Tand semt
ve mimari eserlerinin, hayatlarn dnd gemi insanlarn
adiarna rastgeldike rperiyor, Bursa'daki hayatn zlyordu.
Yemek sofrasn, ocuklar yattktan sonra ge vakte kadar Seher'le
ba baa oturmalarn, iini altst eden bir scaklkla hatrlyordu.
Bu scaklk mevzuuna da gemiti. Daha dorusu onun sayesinde
kendi hayat, Bursa mimarisi, hi yaamad devirler bir potada
erimi madenler gibi birbirlerine gemiler, tek bir ey olmulard.
310

KlTAPLARIN DIINDAKI HIKAYELER

Artk notlarn eskiden olduu gibi eksik ve dank bulmu


yordu. Bilginin bo brakt yerleri o zamana kadar duymad
bir hayat sezgisi dolduruyordu. Hibir ey kendisine yabanc ve
kendisinin dnda deildi. Yeil ve Muradiye, Seher'in kendisi
deil miydiler? O trbelerin inilerindeki renklerde onun sabah
larndan, hala grd ryalarn akisleriyle -tpk gne vurmu
bir akam denizi gibi- zengin, mahmur uyanlarndan bir eyler
yok mu idi? Sonra btn o ller, imdiye kadar sand gibi ken
disinden o kadar baka baka insanlar m idi? nsan ruhu o ekilde
yaratlmtr ki; eyann dnda dolap kalmazsak her eyi benim
seyebiliriz.
te senelerdir ki; smsk kapal bir kapnn nnde tepinen
bir ocuk gibiydi. imdi ise her ey deimiti. Btn hayat ken
disine alyordu. Evet bu ller kendisinden ok ayr, ok baka
eyler deildi. Onlarn hepsi mr dediimiz o eitli kuma kendi
ilerinden kopan bir eyle dokumular. Hepsi sevmiler, ayrlm
lar, malzun bir yalnzla bir anne memesi gibi zaman zaman
aslmlar, gurbeti, strab, anlalmamazl, sevginin scakln
tatmlard. Btn bunlar her insanda o kadar bir olan eyierdi ki
bizden evvelkileri anlamak iin kendi hayatmz uurla yaamak
yeterdi.
Sade ller mi, yaayanlar da ancak bu suretle anlayabilir
dik, "Onlar kendimizden ayrmamz neden sanki? Niin her canl
mahlukla bir duvar arkasndan konumaa alyoruz. Eyaya bile
geirdiimiz o scakl insanolundan esirgiyoruz? Hatta asl olan
yaayan ve duyanla birlernek deil midir?"
Sabri iindeki bu heyecana hem ayor, hem de bylesi bir
zenginlie kavutuu iin seviniyordu. Ruhu, ilk sabah nda
kendisini birdenbire alm bulan henz i ve ebnem! e slak bir
gonca gibi prl prld. Seneler vard ki etrafyla bu kadar birlemi
deildi. Nerde ise kilinat ona btn srlarn aacakt; mevcut olan
her eyle, canl, ok canl bir visali yaadn sanyordu. O kadar
311

TANPlNAR

insanlar, hayata gelmi ve gelecek her eyi kendisinde hazr etine,


genliin yapk, uzviyetinden bir para buluyordu.
imdi bu geceden evvelki hayat, ona budalaca bir israf gibi
grnyordu. "Niin her zaman uyank deiliz", diyordu. "Ni
in canl bir vcudu, bir tahta bir ta yapan o ryasz uykular
gibi, etrafmzdan habersiz yayoruz. Bu zenginlik iimizde iken,
kk tasalarn, zavall hesaplarn urunda mr harcamak ne
kadar kt."
Bununla beraber o kk tasalarn, hesaplarn, hemen arka
snda, omuz banda karanlkta pusu kurmu kk dmanlar
gibi beklediklerini biliyordu. irkin, alayc, zalim kalabalklar,
nefeslerini teninde duyacak kadar ona yaknd. nsan mrnn
hikayesi bir bakma, Gliver Cceler Memleketinde gibi bir eydi;
siz farkna varmadan birtakm kk, nisbetsiz, manasz, parmak
kadar malluklar drt tarafnz alyorlar, bir nevi rmcekler gibi
kirli salyalaryla etrafnzda birtakm alar ryorlar, sizi sarp
sarmalyorlar, kendi kendinizin mumyas yapyorlard. Bununla
da kalmyorlard, etrafnzia aramzda her tesadf ettikleri eye
kendi bulank, skc rengini veren bir perde geriyorlar, bizi onun
arasndan gnei grrnee zorluyorlard. " Faust'un lm . . . " diye
dnd. Bu bilgi devini, bu doymaz itihay yere vurmak iin ey
tan ne arelere bavurmamt. Fakat o her tecrbeden muzaffer
km, her felaketin stnde kalmt. Nihayet kap aralndan
giren endie gzlerini kr eder, ondan sonra kaderin ukuruna
der. Vaka bu bir lmn hikayesiydi; fakat hakikatte asl haya
tmz anlatr. Hakikatte mrmz bu cinsten bir yn lmlerle
dolu idi. lm saatlerimiz, gnlerimiz, senelerimiz olduunu,
yllarca farkna varmadan bir hiin sarrafln yaptmz, yaa
madan yaadmz kim inkar edebilirdi. " Hatta yleleri var ki bir
kere olsun ruhlarnn gereine domadan lrler. . . "
te ka zamandr, Seher'in yzn,

imdi Yeil' in foto

raflarn kartnrken birdenbire karsnda sanki abideden bir


312

KlTAPLARIN DIINDAKl H IKAYELER

zm gibi canlanveren yzn grmemi, onunla kl rengi


bir perdenin arkasndan, kendi kendisine gmld kuyunun
dibinden konumutu. Bu perde ondan daha neleri neleri gizle
memiti. Btn hayatn dolduran o can sknts rengi, o yamur
slakl, o sinir buhran hep ondan deil miydi? nsanlardan hep
onun yznden uzak kalm, zaman zaman kt, hodbin, kskan
olmu, hatta bu en irkini idi, bazen bakalarna gelen fenalklar
dan bile holanmt.
Fakat sabah olunca i deiti. Daha yatakta iken kapnn zili
iddetle alnmt. Sabri bir iki defa ryasnda ngrak sesinin
stne katland. Fakat olmad. Nihayet yar giyinik kapy at. lki
gn ewelki kadn ayakta, beyaz, ince kumatan elbisesinin iinde
plak kollar ve boynu ile glmsyordu. Sabah gneinde yank
teni, gzlerinin ii, kumral salar ayr ayr madenler gibi parlyor
du. Hillinde bir gn ewelki rkeklikten ve yorgunluktan eser yok
tu. Her haliyle ok taze ve sokulgand.
- Hem insan davet edersiniz, hem de lelere kadar uyursu
nuz . . . diye kt. Sesi sanki yarda kalm bir konumaa devam
eder gibi rahat ve tabii idi.
Sabri ister istemez gnl alc bir cmle ile mukabele etti;
fakat zihni daha ziyade onun bann stnden grebildii eylerle
meguld. Alabildiine masmavi bir gn altnda kar korunun
her gamdan yeili bir ehram meyli ile ykseliyordu. Daha aada
gnete tozlar parldayan bir yol paras vard. Ah kaabilsem diye
zihninden bir kere geirdi.
Sonra gen kadn byle bir aya eikte, bir eliyle kapnn ak
kanadna tutulmu, btn vcudu bu tek basama kmak iin
hazrlanm bir halde bekletmenin mnasebetsizliini anlam
gibi ona yol verdi:
- Siz odaya girin ben imdi geliyorum.
Giyinip geldii zaman onu masann zerindeki katlarla me-

313

TANPlNAR

gul buldu. Acele acele ayor, urasndan burasndan okuyor, sonra


vazgeiyordu. Sabri'nin odaya girdiini anlaynca tpk sevilen bir
insann salaryla oynar gibi hepsini birden datt, birbirine kar
trd ve sonra ona dnerek "Byle daha iyi oldu deil mi?" der gibi
alayc ve memnun glmsedi.
Sabri olduu yerden onu seyrederken "Acaba kovsam m? . .
haydi kalkn, gidin, burada iiniz ne? . . desem m i " diye birka
kere dnd. Fakat tek bir yolda yryecek insanlardan deildi.
Onun zihnine herhangi bir dnce hibir zaman yalnz gelmez
di. Muhakkak bir karl, birka benzeri ve ayrs olacak, kine
sevgi, sevgiye phe, pheye hiddet ve kaytszlk refakat edecek
ti. Hepsi kendi ehresine brnen bu kuklalar bir kere canlanp
iinde velvele ile yaamaa baladlar m ortada Sabri diye bir ey
kalmazd.
Bu sefer de yle oldu. Kendi mahfazasnn iinden frlayan
adeta yabanc diyebilecei birtakm malluklar onun yerine gen
kadnn etrafn aldlar. Bunlardan kimisi kzd, kimi hayran oldu,
kimi onunla beraber bulunmaktan mesut, her hareketini, her
szn alkla kabul etti; zavall Sabri ekildii bir keden onlarn
bu telal oyununu seyretmekle kald. Kendi iinde, bir deniz kaza
snda suyun henz yutmad bir direin ucuna ekilmi, orada
yayor gibiydi. Ayaklarnn ucunda mahiyetierini ancak seebildi
i bir yn unsurun kmldan, saa sola alkan vard.
Sabri kendi kendine "Hep byleyim diye dnd. Dardan
gelen en kk tesir, en manasz karlama beni kendi atomla
rnn torbas haline getirir." Bu ok hazindi. Fakat daha hazini
vard. " Eminim ki on dakika sonra bu kadnla oturup tatl tatl kon
uacam. Halbuki btn gece onun yznden vicdan azab ek
tim, sabahlara kadar kendime nasihat verdim, uykusuz kaldm . . . "
ve aknl arasnda mitsiz mitsiz pencereye baknd. Masmavi
bir deniz, daha tede Bebek srtlar uzanyordu. Bir balk sandal
adeta rhtm tarayarak geti. Sabri olduu yerden kararm renk314

KTAPLARIN DIINDAKl HlKAYELER

li sepetlerdeki balklarn gm srtlarn bir lahzada ekilmi bir


hanerin parlts gibi grd. Sanki senelerce denize hasretmi gibi
etrafn keskin bir yosun kokusu ald.
*

Beylerbeyi 'nden yukarya doru sahil boyunca yryorlard.


Nereye gideceklerini ikisi de pek bilmiyordu. Sadece evin, yalnz
lndan ve bu yalnzln aralarna gerdii perdeden kurtulmak
istemilerdi. Sabri, ikisinin de olmayan bu evin gen kadnn
zerinde bir nc ahs tesiri yaptn, onu hviyetine yaban
c denebilecek eylerin iine attn sanmt. Kendisi de rahat
deildi. Herkesin arasnda, geni tabiatn ortasnda daha fazla hr
olacaklard. Nitekim kapdan darya ilk adm atar atmaz ken
dilerini birbirlerine ok baka trl yakn buldular. Sabri bahe
kapsn tepedeki mandaHa kapatmaa alrken gen kadn iki
adm tede antasn dizine arparak adeta sabrszlanyordu. Bu
sabrszlkta btn bir mahremiyet duygusu vard. Sanki evin kap
sn beraberce kapatrken birbirlerine bir eyler vaat etmilerdi:
"Tekrar beraber atmz zaman ikimiz iin de yeni bir hayat ba
layacak. . . " Sabri bunun kendisine getirecei eylerin iindekini
nasl ykacan dnd. Hibir saadet insann iindeki btnlk
uurunun bozulmasna demezdi: Fakat byle bilmedii bir ufka
doru srklenmekten yava yava kendi gzleri nnde isteme
dii eylere doru kaymaktan da memnundu. Bu yzden bahe
kapsn kapatrken elinden geldii kadar ar davranm, kapy
birka defa iterek alp almayacan yoklamt. Btn bunlar
kendisini gzel bir kadnn iki adm tede beklediini dnerek,
onun sabrszln adeta yudum yudum tatmak iin yapmt.
Sonra iyi bitiriimi iin zevkiyle gen kadna yaklam bir elini
omuzuna koyarak kendisine doru, adeta senelerden beri tanyor
mu gibi ekmiti. Gen kadn bu tazyiki sanki seneterin iinden
geliyormu gibi kabul etmiti. Bir an gsleri birbirine dokun
du ve gz gze baktlar. Sabri yavaa, " Ne kadar gzelsiniz .. "
315

TANPINAR

diye mrldand. Sonra adeta piman olmu gibi geriye ekildi. Bu


zafer, ona o kadar kolay grnd ki kendisinden utand. Byle bir
tecrbeye bu kadar hazrlanan bir mahluku kendisinin yapmakta
gururunu okayacak hibir ey bulamad. Hi olmazsa baklarn
da evini bekleyen bir rmcek hali olmasayd; biraz titrese, biraz
sevinse yahut korksayd; hatta erkek dostluunun tek vergisini ver
mek lazm, deseydi, hayr hibiri yoktu. Sadece iinden kurulmu
bir saate benziyordu. Bu duygunun altnda onu orackta brakmak;
"Haydi yavrum sen yoluna git ben de iime dneyim" demek ne
gzel olacakt. Fakat bunu yapamayacan biliyordu. aknl
iinde elini alnna gtrd. "Zorla glkler icat ediyorum kendi
me . . . " diye dnd. Onu bu kadar kk grm olmann azab
n deyeceini biliyordu. Ne hakk vard? Gen kadn kafasndan
geenleri okuyarmu gibi koluna girdi. "Dnya bir hastahane, ben
hastabakcym . . . " m diyordu acaba? Demin hi tanmad, hi
hakk olmad bir insana sahiplenmiti. imdi ise o insan kendi
sini koruyordu. Daha iyisini yapyor, dostluunu tabii bir ey gibi
kabul ettirmee alyordu. Bir ar vzldayarak ikisinin arasndan
sanki ikisine de ayn srr fsldamak ister gibi geti. Gen kadn bir
evin kapsnn stndeki levhaya dalgn dalgn bakt. Ak pence
reden sokaa taan bir Hawaii sana meyve aalarnn, stan
bul gneinin, Boaz denizinin stnde baka bir mevsim gibi
renkleniyordu. Bylece, mayolu bir kzn yolu zaptetmi arkada
larna marifetini gstermek iin ters bindii hisikieti tek tekerlei
zerinde yrtmek iin acayip hareketler yaptrd yere kadar
kol kala gittiler. Sabri gen kadnn bu kza adeta hasretle bakt
n grd. Oyun belki lzumsuzdu. Fakat kzn sade tebessm
halinde grnen dikkati, kabark salar, btn uzviyetini yapt
ie verii gzeldi. Maya henz gelimekte olan vcudunun btn
izgilerini veriyordu. kisi de bir kenara ekilmiler onun oyununu
seyrediyorlard. Nihayet kzn istedii oldu. Tek tekerlek zerinde
dairesini izdi ve arkadalarnn nnde bisikletten atlad. Hepsi
alklyordu. Kz onlara dnerek, siz de alklamaz msnz, yap316

KTAPLARIN DIINDAKl H lKAYELER

tm i mhimdir, der gibi alayla, biraz da dost olmak ister gibi


bakt. Onlar alklamyorlard. Fakat ok memnun bir glle
onun plak vcuduna, ocukluktan yeni km yzne bakyor
lard. Gen kadn "Ne gzel deil mi?" diye Sabri'ye sokuldu. Fakat
koluna girmedi. Sabri:
- Allah'a kr, artk tek bama yryebileceime inand.
Belki hisikieti grnce bymmdr, diye iinden alay etmek
istiyordu. Fakat zihni baka yerlere taklmt. ocuklarna gider
ken bir bisiklet alacakt. Bazen kendisi de binerdi. Vaktiyle bir
arkadann srf fenalk etmek iin topu gzne att gne kadar
her spordan holanrd. Fakat bu kasttan sonra hemen hepsin
den ekinmiti; yalnz bisiklet kalmt. Btn Beykoz bu hisikieti
tanrd. "O kadar ok der, o kadar herkese arpardm ki. . . "
Gen kadn devam diyordu:
- ok gzel biniyor, yapt hareket de hatr saylr eydi.
Zaten eytan gibi bir ey.
Sabri ocukluunun hatralar arasndan cevap verdi:
- Ama biraz tehlikeli deil mi?
- Bisikletle yoku kmaktan baka tehlike yoktur.
Sonra birdenbire sz deitirdi:
- Kksu'ya gidelim olmaz m? Tabii yzrnek bilirsiniz . . .
- H ayr nerede. B e n sokakta dmeden, elbisenin ucunu bir
yere takp yrtmadan yrmesini ancak becerebilenlerdenim.
ocukken eve pantalonumun bir yeri yrtlmadan geldiim gnler
annem alnmdan per, babam sabahleyin gndeliin on para
artrrd.
Bu kadar alay etmesine sebep bu noksandan malcup olmas
idi. Sylerken yz kzaryordu. Fakat gen kadn her ey gibi bunu
da tabii bulmutu.
- O halde ben yzerim, siz de seyredersiniz . . .

317

TANPlNAR

Sonra birdenbire aklna gelmi gibi ilave etti:


- Gryorsunuz ya, dnyann en uysal insanym. Hibir
eye itiraz etmem. Hibir eyi reddetmem. Benimle yaamak bir
bakma dnyann en kolay iidir. Halbuki hi de yle deil, etra
fmdakiler ok defa bundan memnun olacaklar yerde mteessir
oluyorlar. Kendilerine kar koymadm iin benden arabuk
usanyorlar. Yahut beni kendilerine kar alakasz sanyorlar. Ken
dimi her eyin stnde grdm sanyorlar. Kimisi havai, kimisi
ruhsuz diyorlar. Kimisi karlarnda ikide bir balarn vuracak bir
duvar bulamadklar iin bir dalgann arasndan geer gibi hemen
br tarafa athyorlar. Ho ben de bundan pek memnunun ya . . .
Fakat n e olsa . . .
Yar ciddi, yar alay balayan b u konumann birdenbire bir
ikayetle bitmesi Sabri'yi artt.
- Her eyde byle misiniz?
- Her eyde kabil deil tabii. Beni kendime, etrafma kar
mkl vaziyete sokacak byk meselelerde elbette ki olamaz . . .
Benim dediim gndelik hayatta kendime ait ilerde . . .
Sabri birdenbire phelendi: " Evli misiniz?" diye sordu. V e bu
sual karsnda kadnn aaladn sand. Ve ancak bu zann ile
onun szlerine ne kadar yanl ekilde manalar verdiini anlad.
- Niye sordunuz? .. Burada bu sualiniz o kadar garip dt ki . . .
dedi. Ne ise evliyim, ama herkes gibi deil. Yani mesuliyetini ta
naa mecbur deilim. Sonra biraz durdu ve istemeye istemeye
devam etti. Kocam delidir. yle azgn delilerden trnarhan elik filan
deil. Niye beraber oturuyoruz. Zaten deliliini yeni farkettim, bu
k. Bu ka kadar benim iin sadece izah edemediim garip halle
ri olan bir adamd. Fakat bu k banda biarenin deli olduunu
iyiden iyi anladm.
lki gvercin onlar nian alm gibi zerlerine doru ve ba
larnn biraz stnden her ikisinin de yzlerini yumuak bir ipek
318

KITAPLARIN DIINDAKI HIKAYELER

hrts ile rterek utu. O kadar yakn gemilerdi ki ikisinde de


ellerini biraz uzatm olsalar onlar tutabilecekleri vehmi peydah
lanmt. Fakat gen kadn szn kesmedi.
- Biliyor musunuz ki, kocamda mahremiyet hissi yoktur. Alt
senedir ben bu histen mahrum yaadm. Bu olmaynca evlenmek
ok ekilmez bir ey oluyor. Her gece bir yatakta iki l, iki mumya
gibi birbirimizden uzak, alemierimize yabanc yatmann azabn
dnn . . . Ewelce hi olmazsa kavga ederdik imdi o da yok.
Ben tahammle hatta daha fenasna, syleneni dinlemernee al
tm. Son ba da byle krld.
- Peki deliliini nereden anladnz? . .
- O ayr b i r ey . . . ok ayr bir hikaye . . . Hatra defterini okudum. Amma daha ewel pheleniyordum. Yazn phelenmitim.
Geen yaz, Ada'ya gidiyorduk, vapurda iskele verilen ak yerde
durmamz teklif etti. Vapur gerekten kalabalkt. Tam Knal ile
Heybeli arasnda birdenbire aya kayar gibi oldu ve zerime do
ru dt. Bereket versin ki, elini yakaladm ve o da bir eliyle demire
tutunduu iin kurtuldum.
kisi birden sustular. Sabri demin balarnn stnden geen
gvercinleri dnd.
- yi amma bu bir kaza olabilir . . .
- tk nce ben de yle sandm. Fakat sonra vapurdan karken
arkaya onu bulmak iin bam dndrdm zaman aldand
m anladm. Bana yle garip bir ekilde bakyordu ki . . . Tabii bu
bir phe idi. Daha ziyade tayan iin ayp olan cinsinden byk
ve korkun bir phe. Bu phe btn hayatmz zehirleyebilirdi.
Onun iin elden geldii kadar unutmaa, gizlemee altm. Fakat
sonra zaman getike doruluunu anladm. Nihayet hatra defte
ri elime geti.
- Aka yazm myd?
- Hayr sadece vicdan azabndan bahsediyor, tasawurunu
319

TANPlNAR

tamamlayamad iin Allah'a kr ediyor, bir daha sadece iyi


eyler dnrnee ahacan vaat ediyordu. Kafi deil mi?
Bu suali sorarken olduu yerde durmu ve Sabri'ye bakmt.
Sabri gen kadnn gne vurmu bir ayna gibi panlt ile dolu gz
lerine bakarak:
- Peki niin ayrlmyorsunuz?. .
- Nasl ayrlabilirim, seviyorum. Severek evlendim. Saadetim
iin bana lazm. Bilir misiniz ki onsuz yaayamam..
- lyi amma her an tehlikedesiniz . . .
- Hayr, zannetmem. Sonra lm o kadar korkulacak bir ey
deil. Ben de o kadar sakin yaamay sevmem.
Sonra durdu. Sabri'ye dnerek bir eli ceketinin iliinde:
- Artk yetiir, dedi. Btn bunlar kendimi gznze mhim
gstermek iin yaptm. Hibiri doru deil. Ne evliyim, ne de
kocam deli. Size bir masal uydurdum o kadar . . .
Sabri bsbtn akna dnmt. " Bu kadar yalan! . . " diye
hem glyor, hem de ban sanyordu.
O gn Sabri'nin hayatnda ok hususi lezzeti olan gnler
den biri oldu. sterneden srklenen bu adam, yava yava kadn
gzellii denen ve ok defa gzrnzden bir perde syrlnca ancak
grebildiimiz aleme tekrar girdi. Uzun zaman bir tesadfn ken
disine gnderdii bu arkadala Kksu plajnda kaldlar. Ak bej
mayasunun iinde onu yan banda kurnlara gmlm bir kk
havlu parasnn stnden yalnz yznn bir tarafyla kendisi
ne gldn grmek, yahut kk dalgalarn arasnda ve gne
krntlar iinde bu yz olduundan daha pembe, daha renkli ve
hareketin neesi iinde seyretmek, ona oktan beri yabanc kald
duygular veriyordu. Gen kadn her hareketine kendine mahsus
bir hazz, bir cazibeyi sindirmesini bilenlerdendi. Sabri bu gzel
liklerin ana yava yava takldn grdke ilerisinden korkmu
yar deildi. Fakat bu korkunun kendisi de ayrca gzeldi. Onunla
320

KlTAPLARIN DIINDAKl H lKAYELER

tekrar yaamaa baladn, bir bostan beygiri gibi muayyen bir


emberin iinde komaktan kurtulduunu sanyordu. "Garip ey!"
diyordu, "eya ve hayat gzel bir ban etrafnda toplannca ne
kadar bakalayor." Ve kendi iine b akt zaman da her gnk
dncelerini mrnn byk meselelerini daha baka bir k
iinde grdne inanyordu. Gzelliin bir hususiyeti miydi,
yoksa insan kafasnn yaratlndan gelen bir ey mi? Bu kadn
daha birka gn evvel tandn adeta unutmutu. O kadar ki,
gzlerini kapayp biraz dalsa, onu btn mr boyunca her an
na karm grecekti. Bu tebessm yumuakl iinde glkle
zaptedilmi arzu ve hevesle gergin vcut ve btn uzviyetinden
akan dostluk ve emniyet havas sadece bugn istila etmemi
ti; yava yava gerisin geriye bir su hcumu gibi btn mazisine
doru tayordu, "nk gzellik, diyordu; insan ruhuyla hakky
la kaynaabilen tek eydir. Hatta buna kaynamak da denemez,
o kadar kendimize mahsus bir hal ki, hasretten ziyade unutmu
olmak, kavumaktan ziyade kendini bulmak var bu ite . . . " Gzel
lik gerekten bizim dmzda ise bu ilave o kadar abuk, o kadar
sihirli bir tarzda oluyordu ki. . . Dncelerden kendisini koparp
arkadana bakt zaman onun hafiften glmsediini grd. Hi
bu tebessmn sadece bu andan gelmesine imkan var myd? O
btn bir zaman derinliinden geliyordu. O kadar tand, bildii
bir eydi. Ara sra ihtiyatl, btn mrn vazifesine vermi aile
babas iinde oynuyor, "Bir adm, bir adm daha atarsan mahvol
dun . . . " der gibi ban sallyordu. Fakat bu dnce eskisi gibi onu
korkutmuyordu. Kendisini bu kadar tehlikeli bir noktada grmek
te bile, hayatn birdenbire gzelletiren bir hal vard. Sonra bu
gzel mahlukun gerekten tehlikeli olmas kabil miydi?
Saat e doru yemeklerini bitirdiler. Kadn pek az ey yemi
tL Fakat her lokmay ok dikkatli, adeta titizce seerek yiyordu.
Bu itahszlk deildi, sadece yemei alelade bir hayat vazifesi gibi
grmemekten ileri geliyordu; zaten kendisi de byle syledi :

32 1

TANPINAR

- Benim iin sofra demek mideden evvel gze hitap eden bir
ey. . . Kocamla bu meselede hep atrz.
- Kocanzla m? . . . Hani evli deildiniz?
Sabri onun yalann yakalad iin kzarmt. Kadn bunun
farkna varmad. O bsbtn baka dncelerin iine dmt.
Ksaca; "Bir kocam var, " dedi. Sonra ok komik bir sesle:
- Bir koca o kadar lzumlu bir ey ki . . . Olmasa bile icat edil
mesi lazm olan eylerden . . . Fakat benim kocam var.
Bu son cmleyi sylerken, benim bebeim var, yahut pal
tom var, diye henz kucana kt misafire hayat bilanosunu
tamamlamaa alan mark bir ocua benziyordu.
Bununla beraber Sabri, bu markln altnda bir eyler giz
lendiini iyiden iyiye biliyordu. Kalbi burkuldu; deminden beri
o kadar gzel, her eyin stnde ve hr grd bu ocuun da,
herkes, hepimiz gibi talibin bir esiri olmas ona ac geliyordu. Kim
bilir sabahtan beri onu hayran brakan bu nee hangi gam dere
sinin stnden tatan taa sekerek ona kadar gelmiti. Evet haya
tnda aksayan bir taraf vard. Fakat Sabri bunu sormamaya, onun
srlarn zorlamamaya karar vermiti. Herkesinkine benzeyen bir
hikayeyi ne diye dinleyecekti; hi kimseye benzemeyen bu gzel
ehreyi seyretmek varken! . . . Sonra bir insan mr hakikaten geni
bir eydi; fakat bir hikaye, bir macera haline indirilince btn
boyu kayboluyor, ister istemez darlayor klyordu. "Sade
bana kocam yle ve byle diyebilmek iin gnlerinin, saatlerinin
manasn o kadar eskitecek, o kadar sayacak, yle kucak kucak en
kymetli eyleri atacak ki . .. Benim iin lazm olan eylerin hibirini
sylemeyecek, aynaya bakarken ne dndn, beenildiini
hissettii zaman nasl ardn, gzlerini uyumak iin kapad
zaman ehresinin nasl ok tatl ve hayal st bir lezzetler maskesi
olduunu, ilkbahar gln nasl kokladn, senenin ilk kirazn
nasl karladn sylemedikten sonra . . . "
Fakat gen kadn bizim srrn amak dediimiz eyden ok
322

KTAPLARIN DIINDAK HIKAYELER

uzakt. O daha ziyade scak ve aydnlk yaz lesinde, gnete


oynamak, tembel tembel gerinmek, saa sola kk srayiar
la komak isteyen bir kediye benziyordu, ellerini azna tutarak
esnedi.
- Bir daha denize girrnee niyetiniz var m?
Sabri bu sualin kendisine balettii spor arkadalndan
memnun, fakat onunki kadar tembel bir sesle, " Hayr" dedi. in
den glrnek istiyordu. Denize girmek, yani bembeyaz vcudu ve
plajdan tedarik ettii dar maya ile kumsalda gezinmek . . . Zaten
omuz balar imdiden yanmaya balamt. "O halde kalm, bu
kalabalktan ve amatadan bktm . . .
"

Sabri giyinip kabinesinden kt zaman arkadan ayakta,


yzn gnee evirmi salarn dzeltir buldu. Fakat ne bu sa
larn parltsn ne de imdi maya iindekinden baka trl gzel
olan endamn beenmee pek vakti olmad. Seher'in ok eski bir
arkada gen kadnla oturduu yerden konuuyordu. Onu grr
grmez:
-A

Sabri Bey nereden ktnz . . . diye amatal bir fi inalk


la ayaa kalkmt. " Hani Seher? Ne vakit geldiniz, insan bir kere
olsun uramaz m?"
. . .

Sabri birbiri arkasndan gelen bu sualler karsnda armt.


Seher'in Bursa'da olduunu, kendisinin iki hafta evvel geldiini,
elinden geldii kadar idaresine alt bir sesle anlatt. Sonra
btn cesaretini toplayarak ok yksek bir yerden kendisini bo
lua atar gibi arkadana sordu:
- M zeyyen Hanm'la nereden tanrsn?
Gen kadn oyunu anlamt:
- Hacarn olduunu unuttunuz mu? Evde her gn bahseder
dm . . .
Mzeyyen Hanm kendini tutamad:
- Peki siz nereden tanyorsunuz?
323

TANPlNAR

- Sabri, Cemil'in yakn akrabasdr bilmiyor musunuz?


Ve kadnn btn bir mektepli nesli iin mehur olan dalgn
ln hatrlayarak; "Size evvelce de sylemitim" dedi. Mzeyyen
Hanm'n byle bir ey hatrlayamad belliydi. Fakat gen kad
nn kl ve sakin baklar karsnda srar beyhude buldu.
Hoca, talebe birbirlerinden ayakst birka hatra daha nak
lettiler. Ve nihayet Sabri kucanda Seher'e bir yn selam ve bir
dzine gzlerinden perimle ardan ayrld. Fakat tesadf cann
skmt. Bu eski mektep arkadann bugnk tesadf Seher'e
yetitirmek iin hibir frsat karmayacan biliyordu; "Gen bir
talebemle beraber grdm. Dorusu Seher gibi bir kadna bunu
yapyorsa yazk. . . Ne ise bizden iitmesin de . . . "Yahut da; "Pek
akrabaya benzemiyorlard ama, neyse yine kim bilir. Zavall Seher,
ben ona acyorum dorusu . . . O in gibi yerde zavall ocuklarla tek
bana neler ekiyordur? . . . " Bir yn ba sallamalar, i ekiier,
acmalar iinde btn bir tandklar muhiti bu gezintiyi duyacak
lard. lyisi mi kendisi bu akam bir mektup yazmal her eyi anlat
malyd. Kapdan kar kmaz gen kadn koluna girdi:
- ok mu zldnz? . . .
- Hayr, dedi. . . Zaten karm iin zlecek bir ey yok. O beni
bilir. Sadece etrafn alaca eneyi dnyorum.
- O kadar merak etmeyin. Bilseniz nasl unutur. Snfta imza
sn unutur, dakikalarca ak defter karsnda dnrd. Hem
bilir misiniz, ok iyi kadndr. Sonra biz de fena idare etmedik.
Sabri ocuka zalim olmak istedi:
- Yalan sylediinize mteessir deil misiniz?
- Halinizi grnce mecbur oldum. Galiba farknda deildiniz,
yznze bakan sizi bolukta rpnyor sanrd. Sonra, sanki bu
tarzda konumann dostlukianna yakmayacan anlam da bir
alayla nlemee karar vermi gibi, " Cemil'in akrabas o kadar ok
tur ki bir fazlasndan bir ey kmaz . . .
"

324

KlTAPI.ARIN DIINDAKl HiKAYELER

- Ya iitirse?
- litmez. itse bile . . . Hem ben kendim iin dnmyorum.
Biz Cemil'le ayrlacaktk. Sonra belki her ey dzelir, diye iki ay
birbirimizden ayr yaamaa karar verdik. O imdi Anadolu'da tef
tie kt, ben de biraz dnyay tanmak niyetindeyim . . .
B u son szleri ok garip bir eda ile ve enesini yle ocuka bir
irade ile kabartarak sylemiti ki, Sabri ister istemez ocuk mec
mualarndaki izci hikayeleriyle masallardaki Kelolan'lar hatrla
d. Fakat devam iin ikincisini semek daha kolay geldi:
- lyi ama, hani demir arnz; kee klalmz yok. Sonra
dnyay tanmak iin Kksu plaj, Anadolu yakas yolu, o kadar
sapa kalm bir rasat kulesi ki . . . Yolun ortasnda durmu malzun
malzun ban sallyordu. " Dnn bir kere arkada narnma da
bendeniz. Btn becerikliliimle, btn soukkanllm, anlay
mla . . . " Yeisinden ba iki elinin arasnda bir tan stne oturdu.
Omuzlarnn dkln uzaktan grenler hakikaten aladn
sanabilirlerdi. Gen kadn onun yerine devam etti:
- Hele ciddiyetsizliiniz! Btn ehrin aleyhinizde syleyece
i eyleri dnmeden yol ortasnda elin kadnlarn gldrrnee
almanz . . . O da yan bana geip oturdu ve elini boynuna ata
rak:
- Sizinle iyi dostluk yaplr, dedi. Sabahleyin ok korkmutum.
Ama imdi anlyorum ki tam istediim gibi arkadasnz.
Sabri daha mark, hayret ve korku ile gzlerini at:
- Merhamet edin, beni karmayn, oluk ocuk sahibiyim.
Elleri merhamet dilenir gibi uzanmt. Glmeleri bitince
koluna girerek kaldrd. Tekrar ikisi de kendi hayatlarnn dn
cesine ekildiler. Mevcut olmayan bir duvar onlar etrafiarn ve
birbirlerini grmekten menediyordu.
En mahrem altan birdenbire kendi mrlerinin bile olma
yan bir trajedinin iine dmlerdi. Ne Hamlet ne Macbeth 'd ilcr;
325

TANPlNAR

zerlerinden hibir delilik rzgar esmemiti. tkisinin de mr


tertemizdi. u uzakta kpren ve kar srtlardaki aalar bir an
bir bolua daldrp kartan rzgar gibi temizdi. Bununla beraber
sadece talih fikriyle karlatklar iin bedbahttlar.
Nihayet gen kadn dayanamad:
- Hayat. . . diye sylendi. Sesi mahzundu, fakat yz glyor
du. Gzlerinin iinde alayc bir efkat vard. Kendi felsefesiyle ken
disi alay ediyordu; Sabri onun kalkk kalarna, byle zamanlarda
gzlerinden fazla konuan enesine, renkli, slak dudaklarna,
boynuna bakt. Bu kadar gzel bir mahlukla yaamann lezzetleri
ni bir daha dnd. Bu dostluktan sonra, orada, evini, ocukla
rn, Seher'i hangi gzle greceini dnd. Bir eyler sylemek
istedi. Fakat o daha evvel balamt:
- " Deminden beri neler dndm". Durdu, ayann ucuyla
yolun stnde bir eyler arad; sonra bir nefeste bitirdi. " Herkese
benzemek ve herkes gibi yaamann rahatn dndm. Daha iyi
herkesten ayrlmamak."
Sabri tok, mantk, adeta imtihan edercesine sordu:
- Herkesin nasl yaadn biliyor musunuz?
- "Yok. .. " Bu yok adeta umurumda deil der gibiydi. " Ne
bileyim. Fakat daha fazlasn da dnebiliriz. Yani herkesin bir
ka derdi olabileceini, bir yn hastal, i oyucu dnceleri
beraberinde tadn, her rnrn birka yolun aznda getiini
dnebiliriz. Hatta daha ileri gidebiliriz; hani masallarda var ya,
karde ayr yola giderler. Hakikatini isterseniz, padiahn
yalnz bir olu vardr. Fakat yollar ayrld iin hepsini ayr ayr,
hatta nasl diyeyim, biraz da ayn zamanda gider. nk bu yollar
birbirine ok yakndr; onun iin gidenin gelmedii yoldan, gide
nin bedbaht olduu yola ve saadet yoluna ok kolay geilir. Bence
hayat, ama alay etmiyorum, bir satran tahtas gibi bizden evvel ve
o kadar hesapl kurulmu bir ey ki. Benim dediim baka trl. Bu

326

KITAPLARlN DIINDAKl H IKAYELER

iin bir de dardan grlen taraf var ya ... Ite onu kasdediyorum.
Demin sizi benimle yolda el ele ve glerken gren liseliyi dnn;
bu gece, yarn, belki mrnn sonuna kadar bizi dnecek. Ne
grd bizden; son derecede mesut iki insan hayali degil mi? Yarn
amcasnn kzna, yahut komusuna, mektep arkadana srf bu
tesadfle ak olabilir ve gelecek sene kendisini asmak iin hibir
aa daln kafi derecede salam grmez. Fakat bunu bana gel
meden anlamayacaktr. O imdi hayatn dndan grdg eyle
megul. Kim bilir, altndakini belki de hi grmeyecei iin mesut
olur. lte benim sylemek istediim ey. Hep bu yzde kalsak,
suyun iine dalmasak. Onun bir kar b ulu nsa . . .
"

- Bir nevi mesut olmak sanat. ..


- Evet; fakat saadet kelimesini anmamak artyla . . . kelimeler
hayatn ahengini bozarlar. Sokakta bir kedi yavrusunu grrs
nz, eve alrsnz, bir ad koyarsnz, o gnden itibaren bu kedi sizin
iin bir mesele olur. Saadet kelimesini bilmeden. Fotografmz
ekilirken, baloda dans ederken, yeni bir insana takdim edilirken,
hemen bir tarafmzda bulduumuz o tebessm yok mu . . . Onu bir
yaldz gibi btn saadete, etrafmza, eyaya, insanlara srd
mz zaman kendimizi ne kadar mesut grrz.
- Sonra da yava yava kazrz. Hatta btn mrmz bazen
bylesi bir yaldz kazmakla geer . . .
Sabri niin byle dndn bir trl anlayamad. mrn
de byle bir hayal d yoktu. Her ey az ok istedii gibi git
miti; halbuki ikayet ediyordu.
- Tam kardmz gn altnda pasl bir aynaya dm gibi
kendi ehremizi buluruz. Doru. Gen kadn mahzun mahzun
ban sallad. Vazgetim, mphem, fikirlerim ok mphem; daha
dorusu bir labirentte gibi oluyor insan. O kadar hepsi i ie ve bir
birine bal ki . . . Ayn yere geliyor ve hi dnmemi gibi oluyor.
Sabri daha iradeliydi:

327

TANPlNAR

- Niye iinizde aryorsunuz, saadeti dnzda, hayatn ken


disinde, insanlarla mnasebette arayn. Eliyle mphem bir iaret
yapt. Bakn, darda btn dnya dyor.
- Hareketin sarholuu. Fakat o da, emin olun, davet iimiz
den geldii zaman gzeldir. Anlyor musunuz, byk olmak iin
gzel olmak arttr. Ben eski bir dnyann ocuuyum, nereye
baksam eski bir orman yeri gibi toprakta boum boum kenetlen
mi canl kkler buluyorum. Kelimelerin benim iin tek manalar
yok. Hepsi bir yn tezat iinde.
- o halde . . .
- O haldesi yok. Mademki strap iimizdedir; aresiz katlana-

caz.
Dnceleri onu yarmu gibiydi. Admlarn bilmeden sk
latrm, bir eyden kurtulmak ister gibi abuk abuk yryordu.
Sabri ancak onun bu acelesi ile nerede olduklarnn farkna var
d. Bilmeden ubuklu'ya kadar gelmilerdi. Yapura epeyce vakit
vard. Sada solda biraz dolatlar. Bir balk kavgas yal boyunu
dolduruyordu. Gen kadn birka dile brnm hiddetin arasn
dan, bir dolu altnda gibi ban omuzlarna ekerek geti. Sabri
ona eski Kandilli'yi, ubuklu'yu, Boaz bahelerini, yallar anlatt.
Kanlca mehtaplarndan, ubuklu'daki son devrin muski fasln
dan bahsetti. "Merhum smail Hakk'y ben burada ok genken
dinlemitim" dedi.
- Beni de drt yamda iken bu taraflarda bir yerde ilk defa
denize soktular, dedi. Misafirlie gelmitik; mtemadiyen gramo
fon alnyordu; ipek olsam yar boynuna sarlsam . . . diye bir arky
d. .. Ne zaman ark dinlesem kocaman bir dalgann beni yutmak
zere olduunu zannederim. Sonra bir asalet herat gsterir gibi,
ocukluum hep Boaz'da geti . . . diye ilave etti.
Dndkleri zaman iskelede birka kii son vapuru bekliyordu.
Hep birden bindiler. Akam yava yava kmek zereydi. Fakat

328

KTAPlARIN DIINDAKI H IKAYELER

bu yle dardan gelen bir ey deildi. ten, sinsi sinsi yrr gibi
bir deime hali vard. Kendi dncesiyle, onun emri ve srar
altnda eya kapanyor, kslyordu . Gvertede, her iskelede biraz
daha artan kalabalk iinde bu belirsiz nefeslerle artan karanlk
onlar yava yava bilinmedik bezlere saryor, kendi kaderlerinde
her birini ayr ayr mumyalyordu. Ara sra bu rtlerin altndan
bir el, birka dikkat frlyor, bir temas noktas bulur gibi oluyorlar
d. Fakat hepsi tek bana kalyordu. Zannettiklerinden ok uzakta
yayorlard.
Kpr'de son defa birbirlerine yaklatlar. Fakat ikisi de bir
daha grmeyeceklerini, grseler bile bu gn bulamayacaklarn
biliyor gibiydi. Sabri tekrar son vapurla evine dnd.
Ertesi gn yine bulutular ve bu, on be gn bylece srd.
Hemen hemen o gnk konumalarna bir daha dnmeden bulu
uyorlar, geziyorlard. Sabri her defasnda bu ba baalarn ken
disi iin ne kadar tehlikeli olduunu biliyor ve gen kadnda ayn
znty gryordu. "Herkes kendi kaderi iinden, dar bir pence
reden ban karr gibi birbiriyle konuuyor. . . " Fakat bir gn, bu
pencereden ayrlmak, kapnn nne kmak arzusu doabilirdi.
Sabri kendisinde bile yava yava bunu grmt. Hala Seher'i
sevmesine ramen iinde bu deiiklii kabul etmee hazr bir
taraf vard; bunu ektii azaptan, kendisini mcrim grnden
anhyordu. Sonra, "iki yolun arasnda kalmak . . .
"

On beinci gn gerekten gzel oldu. Ne lstanbul'u ne gen


kadn ne de hayat dediimiz ve ne olduunu bir trl bilmedi
imiz eyi hibir zaman bu kadar gzel bulmamt. oktan beri
plaj brakmlard. Btn gn Boaz tepelerinde yryerek, aa
diplerinde dinlenerek, her keden, her dnemeten bir baka
duyguya yelken aar gibi geirmilerdi. Akamst ikisi de yor
gun, eve dndler. kisi de kapdan beraberce atacaklar ilk admn
btn talihlerini deitireceini, onlar bsbtn baka insanlar
yapacan, sade bununla kalmayacan, btn etrafl a r u laki lr
329

TANPlNAR

iin bu admn byk ve tehlikeli bir ey olacan biliyorlard.


Hatta bunu bildikleri iindir ki dakikalardr konumuyorlar, byk
bir eye hazrlanan insanlar gibi skft iinde yryorlard.
Bununla beraber yine girdiler. Bahede kapnn nnde biraz
konutular. Sonra buyk odaya, denize bakan odaya getiler. Gen
kadn ilk gnlerdeki nee iindeydi. Ve yalnz bu nee Sabri'yi kor
kutuyordu. lte tam bu srada, denizin karard anda gen kadn
bu oyunu buldu: " Gzlerinizi kapatn ve bir, iki, . . . diye sayn."
Sabri gzlerini kapatt ve saynaa balad. Bunu yaparken
aldanmyordu. At zaman oday ve evi bo bulacan biliyor
du. Belki de bunun iin, gen kadna hayatndan ekilmek frsatn
vermek iin gzlerini uzun zaman amad. Uzun zaman yerinden
kmldamad. Olduu yerde, yumulmu kirpiklerinin arkasnda,
onun kk ve aceleci admlarla iskeleye doru yrdn gr
yor gibiydi. Uzun zaman olduu yerde kald; sonra kalkt, lambay
yakt.
imdi arkasndaki ana-kzn konumasn dinlerken Sabri
hep onu, bu on gnlk dostluu dnyordu. Buna dnmek
de denemezdi. Bsbtn baka bir eydi. Bir dostluun hatras,
btn dncelerini zerine alan, hepsine ayr ayr renk ve gzel
lik veren hususi derinlikler, alakalar bien, canl bir filim gibiydi.
Onu btn mrnce unutamayacan, her zaman kendisinde
hazr bulacan hissediyordu. " tki insan birden sevmek?" diye bir
daha dnd. Bu iinden klnayacak kadar g bir ey miydi?
Etrafna baknd. Yava yava deminki kalabalk ekilmiti.
Yalnz uzakta dondurmac, kk ocuklara dondurma veriyordu.
Yznde para kazanmaktan ziyade iyilik yaptna inanan insan
larn skfneti vard. Dikkat edince bu tatl skfnetin btn etrafta
mevcut olduunu anlad. Rhtmda bir kayk bu tatl hava iinde
hibir yolculuk daveti yapmadan, sanki olduu yerde kalmann
lezzet ve gzelliklerini sayar gibi sallanyordu. Bu mrn, her eyi
330

KTAPlARlN DIINDAKl HIKAYELER

kendi kendine yetebilirmi hissiyle doldurdugu o gzel saatlerden


biriydi. Sabri hibir ey dnmemee, hibir muadeleye dme
rnee karar vermi gibi olduu yerde biraz daha yerleti.*

Istanbul,

nu.

26, 28, 3 1 , 33-34, 57-60, 15 Aralk 1944- 1 5 Mays 1946.

331

FAL
Oda gerekten sefil ve bakmszd. Yerde bir boha gibi katlan
m byke kilim, yan banda, kenarnda birka mevsim ewelin
sigaralar sndrlm, zerindeki tencere kapa ile yar rtl
bir mangal, kenarda son derecede ince ayakl ve arkahkh narin,
yaldzlar batan baa dklm, yrtk astarnn sarkan paralar
kuman yokluunu unutturan iki iskemle, bir de bizi buyur ettik
leri, bir aya ksa olduu iin her hareketimizde tkrdayan, kendi
aksaldndan gelen kk imkanlarla bir kayk veya tahtarevaili
gibi sallanan genie kavisli, arkahkh bir kanepe vard. Ta kar
mzda duvarda, bu eve niin ve nereden geldii, ilk giren iin dert
olabilecek bir ss, doldurulmu bir ku, stanbul'da pek az gr
len cinsten bir papaan, iki hudakl bir daim stnde bilinmeyen
bu eve ve hatta beraberimizde getirdiimiz zamana yabanc bir
mevsim gibi duruyordu. Pencereler dar, camlar sokan biareli
ini gstermernee alr gibi tozlu ve ok ihtiyar yzlerdeki iz
gilere benzeyen ve acayip, derin kazlm yamur izleri ile rtl
idi. stelik ok eski ve krk, btn yaldzlar ve allar dm
ar koroilerde hepsi yarm bir yn perde ve tl vard. Btn bu
eyler, odaya sanki bir sefalet tam barnabiiecei yeri bulmu ve
hemen u anda oraca snm hissini veriyordu.
Bizi buraya sokan ihtiyar adam: " Madamn biraz ii var" dedi.
"Ben kahvenizi yapacam, o da imdi gelir." diye savutu. Haki332

KlTAPlARIN DIINDAKl HIKAYELER

katen kadndan ok ewel, elinde temiz bir kahve tepsisi ile odaya
girdi. kimiz de fncanlara phe ile baktk; fakat iyi ykandklar
muhakkakt. Zaten kahve de iyi pimiti. Belli ki bu, sanatn bir
nevi icab, hatta daha iyi tek vastas idi. Bu evde kahve ilerine bir
tesviyecinin tesviye aletine, bir daktorun tansiyon aletine, veya
eczaemn terazisine bakild gibi baklyor, iyi, temiz olmasna,
hlasa iyi ilemesine dikkat ediliyordu.
Biraz sonra kap ald. Ewela ieriye byk, zayf, sanki bir
tabelac dkkannda dikkatle ve istenerek boyanm gibi, btn
uzunluunca vcudunun yars siyah, yars beyaz ve krl bir kedi
girdi; kim bilir ka felaketli ve can skc, kn itiyadyla mangaln
dibine doru ilerledi ve oraya kvrld. Ondan biraz sonra falc kadn
odaya girdi. Fakat bu hakiki ve muzaffer bir giriti. ok hayali bir
piyes, yahut daha dorusu komii sadece d tarafa ait baz mba
laalarda arayan vodvillerden birinde evin delisinin sahneye k
na benziyordu. Hi acele eder gibi grnmemekle beraber, zplaya
zplaya yryordu. Bununla beraber istedii tesirin bu olmad
muhakkakt; nk ayn hareketlerde ve yznn ifadesinde iki
ayr istikamete gitrnee alr gibi garip bir ztlk vard. . . Aramzda
biroumuz gibi daha sakin, daha sert, daha vaziyete hakim olmak
istedii; fakat bilmedii, dnemedii veya kendisine hkme
demedii iin byle olduu ilk bakta anlalyordu. Ksa bir ho
geldinden sonra bizi ayakta bir mddet szd. Adlarmz sordu.
Ksa ve manasz bir tereddtten sonra syledik; o zaman, "Teerrf
ettim." diye ellerimizi skt. Sonra kendisinin yanna, tam karm
za, yerde katl kilimin stne ayakl, ylan derili iskemiesine otu
ran bir eski Phythie rahibesi edasyla geti oturdu. Ne ihtiyar, ne de
irkindi; yardan fazlas dklm, sarya boyal, fakat dipleri aar
m bukle bukle salaryla, dzgnleri yer yer akan biare yzyle,
byk ve her zaman iin haddinden fazla ak mavi gzleriyle,
ksa boyu, plak ve kirli ayaklaryla sadece garip, hatta biraz da
korkuntu. Bu sonuncu his, insanda onunla sefaletten daha baka
ekilde ar bir eyle temasa geldiini sanmasndan douyordu.
333

TANPlNAR

Deli daima hazindir. Fakat hakikaten deli mi idi? uras muhakkak


ki, sa omuzuna asl ok kk kaplumbaa kabuklar, ok ksa
etekleri, mavi ceketiyle, acayip tavularyla ilk grene bu zannn
veriyordu. O oturduu zaman kt topuklarn daha iyi grdm,
ve elini skarken avucumda duyduum terli yapkanlktan biraz
daha irendim. O bunlardan habersiz, bekleme odasnn kapsn
dan biraz sonra uzviyetlerinin btn srrn renecei, hastala
rna bakan bir doktor tavryla bir daha szd. Sonra bir besnele
ekti, elini sadaki fincana uzatt, dudaklarnn arasnda yar yar
ya gizlemee alt, kk, esrarsz, daha ziyade hakiki bir dua
mrldand; sonra gzlerini yine zerimizde gezdirdi:
- Kimindir bu?
On, on be dakikadr, kapal duran fincan, tabana iyice
yapmt. Tekrar mavi baklar zerimize evrildi; bizi bir yn
slak, kirli paavraya sard:
- Sende gz var oul. . .
Taban kenarnda telvelere bir sonsuzlua bakar gibi dikkatli,
ve belki de bizim taklit etmemizi istedii bir nevi znt ile bak
yordu.
tkimiz de kmldanmadk. Mphemden, mehulden bahset
menin kolayln tecrbe etmemi kimse var mdr? Fakat falc
kadn hakl idi. Fala inandktan sonra, nazara ne diye inanmamal?
Bunlar ayn tesbihin dizileriydi.
- Hi senin Cemal diye tandn var!
Hala tersine duran fincann karsnda gittike sertleen adeta
srrn perdesiyle rtlen bir yzle sorulmasna ramen sual bizi
kaytsz brakt. Cemal, yzlerce. Fakat kadn iyi bir damar bulmu,
altn araycs gibi yoklamaa devam etti. Cemal, yoksa Cemile,
Cevat, Cevdet, Cahit. . . C harfi birka hamlede gzmzn nne
bilinmeyen, adeta ehresiz ve izgisiz bir yn insan boaltve
ren bir uval olmutu. Bu ilk hcumun boa gitmesi kadn meyus

334

KITAPLARlN DIINDAKI HIKAYELER

etmedi. O kaderin kapsnda idi; gelmi ve gelecein srrna sahip


ti; onun diliyle konuuyordu. Her eyi syleyebilir, her tahmini
yapabilirdi. Bizim hayatmza o kadar yksek yerden ve o kadar
geni bir ufukla bakyordu ki, tasavvurumuzda ve hafzamzda
olmayan eyleri bile grebilirdi.
- Bir dkkan . . . mirastan bir dkkan var. . .
Heyhat ki fincann sahibi baba mirasnn acln otuz sene
ewel tanmt. lden hibir ey bekleyemezdi. Onun iin hibir
sevin tela gstermedi. Sadece kadnn tepesinde, yarm tutarn
msr pskln, kan krmz bir fiyango ile brlerinden ayran
ve kpkrmz satveti iinde eski Roma cengaverlerinin miferle
rini hatrlatan bez parasnn gidip geliine bakyordu. Hayr, b u
Phythie kahinesi sadece zavall idi. Fakat kadn iin farknda deil
di. O ban tabaa emi, orada mahpus sonsuzluu szyordu.
Birdenbire omuzlarn silkti; kk bir bismillahla fincan taban
dan ayrd ve yerinden yar kalkarak stmze eildi:
- Camiye yakndr yoksa kiliseyeL
C serisi glgeden sonra odaya imdi adeta canl birisi girmiti;
hepsi bunu duydular.
- Ad F ile balar, Fahamet, Fahriye, yoksa Fahire ... Fanni? Sesi
bu sefer zntl idi. Bir byk hamle ile son bir isim daha hatr
lad: Fecriye . . .
Hayr hibiri deildi. Fakat ylesi bir tereddtle inkar etmitik
ki, falc iin bu kadnn mevcudiyetini kabulden baka are yoktu.
Onun iin devam etti:
- Ferran' dr, Ferran . . .
Halinde dourduu ocua losalk nbetleri iinde ad arayan
bir kadnn acnacak telana benzer bir ey vard. Yazk F harfini
onun hususi fonetiindeki bu son stihale de makbule gememi tL
Tekrar ilk ekle dnd: Ferhan, Furuzan . . .
Fakat b u bir geit manevras idi, yeniden gzleri parlad; sa
335

TANPlNAR

kolu itaatsz mehul tokatlar gibi havaya kalkt:


- Yahut kim babasnn addr. Yoksam F hafyle birisiyle oturur?
tyisi bu isim hikayesini burada brakmak.
Karanla yeni batan ve baka bir taraftan hcum etmek
lazm d.
- Bir ticarethanededir? Yahut ki terzi dir? Elinden marifet gelir,
nazik kzdr, hem de ans vardr. Oul bu kadn kii arasnda
gryorum. Anasdr o . . . yahut kim ablas?
tki arkada muhataplarnn muhayyilesinden doan bu kadn
iin hibir ey bilmiyorlard.
- Bir baka kadn daha var, Margrit, Melek, M haf. Ama has
tadr biliyorsun. tkisi de Margrit, yahut Melek, hi tanmadklar
bu ikinci kadnn hastalna epeyce zldler: Mahkemeden bir
kat almt, mhrl, imzal. Hep seni dnyor. Yakmsn
kz, ama gideceksin. Dpedz deil, kpr banda tut ki Kadky
iskelesinde greceksin ... ondan sonra.
- Sonra askerden dnen bir adam var? Uzun, yakkl, svar
dir, yoksa tayyareeL . . Ama kadn gzeldir.
Buras bilhassa ehemmiyetliydi. Yava yava portre izilmee
balad. Esmer, uzun boylu, irin gll, altn dili, gen kadnn
ehresi gzmzn nnde izgi izgi tamamland:
- Bir ofr var, ok para yemi . . . Falc kadnn dili kpek di
lerinin arasnda bir iki dalama ile ofrn yedii paray hesap
tad: Var, , drt bin lira . . . Ama bu kadn da ok zengin. . . Kibar
kadndr, Maka'da oturur, yoksa ili'de, ama br kadn onu
ekemez . . . Biz rakip ofrden kurtulduumuz iin memnunduk.
- Sakn phelenme . . . birinci kadnla kimse yaamaz, o
senindir. Cmerte balad birinci kadn yanmdaki dostum,
hayalinden tekrarlar gibi gzlerini yumdu. Sonra, M, Melahat, o da
kocasndan boanm . . . ama sizden bir kadn daha tanr.
336

KTAPLARIN DIINDAKI HIKAYELER

Fincan gittike geniliyordu. Hemen hemen bir mahalle dolu


su olmutuk.
- Bir yol yapacaksn? ocuun hastal geecek, ama ayak
kazas var. Zavall ocuk . . .
Arkadann yz ister istemez sarard; fakat kadn derhal tas
hih etti, bir yerden atlama.
- Geceleyin verdiin hediye makbule geti. Anasdr o kadn,
eline geen her eyi satar: o olmasa lr senin iin o kadn?
- Kimin anas, ocuun anas m?
Fakat kadnn kordelalar suale cevap verilmesine vakit brak
mad. O kadar tela ve korku ile sarsldlar ki, birden olduumuz
yerde gerilernee mecbur olduk; Phythie imdi son darbesini zih
ninin boluundan kard:
- Ah, zavall lecek . . .
Gayriihtiyari sorduk:
- Kim?
Kadn ksa bir mddet dnd. Galiba bize en az zarar
dakunaca aryordu:
- Askerden dnen . . . hem bir kaza ile . . . Ama sende de ok para
var, ha . . . Valisin sen? Yoksa . . . Avukat, avukat ded imse bir mahke
me kim var. Yoksam hastahane . . . doktor odas gibi bir yer grn
yor. Btn hatas yzmze iki de bir bakmasnda idi; bizim sakin
duruumuz onu artyor, iptidai muhayyilesi baka imkanlar,
ka yollar, teviller aryordu.
- O kadn ki hastadr, ama birincisi deil, onu kskanan o da
lecek . . . sonra bir mebus var, Ankara'da o byk yardm yapa
cak. Bir handa bulutunuz, sonra gazinoya gittiniz, ite orada sizi
grdler. Bir mddet daha dnd: Yattn yerde bir dmann
var, ama sana bir ey yapmayacak . . . bir ziyafet sofras . . . aman
Allah'm sakn kavga etme, bu ay yldzn ktdr. Bir mektup ala-

337

TANPlNAR

caksn . . . yoksa telgraf, sonra bir telefon, gece seni aracak, ama
bayram bekle; ancak o zaman barrsnz.
Yz tekrar dnd; tekrar bann stndeki kordelalarla gizli
sr dalgalar ile arpt, onlar yendi:
- Kirac kacak, ama sen orada oturmayacaksn ... Ne zaman
ki olun Amerika'ya gitti, o zaman, tantn. Ad Zeynep'tir, yoksa
Zehra, hayr ikisi de deil. Fakat kadn sylernee vakit brakm
yordu ki.
- Yarn sabah vaporla gelecek . . . Kadky'den. Daktilon ok
kskantr deil mi. Ne yapsn zavall kz . . . o da rahat durmaz ya . . .
Krmz kordela insan mizacnn biareliine bir daha acd.
Bu saatlerce devam edebilirdi; ben dostuma, dostum bana bakt,
yavaa kalktk. Parasn vererek ktk, o arkamzdan:
- Iin olursa bir kutu eker isterim, diyordu. Kapdan karken
ben glrnek istedim, fakat arkadam brakmad:
- Ne istiyorsun? .. dedi. Sana on dakikada herkesin romann
anlatt . . . yetimez mi?
Gerekten de byle idi; be on dakikaya herkesin romann
sktrmt. Gne altnda insan hayat, hep bu kk ve
manasz mihverlerin, bir ebediyetten glrnek frsatn bulup bula
mayacan bilmediimiz bir yn alelade ehemmiyetlilerin etra
fnda dnmyor muydu.*

Istanbul,

nu.

7071 , Kasm 1946.

338

SON MECLts
( ok eski, devri bilinmeyen bir imparatorluun taht salonu.
Salonun dibinde geni, kymetli talar kaklm bir taht zerinde
imparator oturmaktadr. Uzun ve mcevherler/e ssl bir klah,
sert, uzun sakat ve byk/ar, ar silahlar, zrhlar. Sa tarafta
veliahd ve birinci vezir, sol tarafta ikinci vezir ayakta bekler/er.
/mparatorun ve onlarn arkasnda syrlm kllar omuz/arnda,
kalkanlar ellerinde muhaftz askerler vardr. Solda kapya yakn
bir ocan nnde sihirbaz. Uzun cbbesiyle, kldhyla ok esrarl
hareketler yaparak ve dualar okuyarak ocaa bir eyler atar. Salo
nun duvarlarnda altn, gm ve bakrdan putlar, zerlerine srt

Bu bir hikaye deil, piyes tasavvurudur. Nitekim yazar, Ahmet Kutsi Tecer'e yaz
d 29 Ocak 1938 tarihli mektubunda bunu aklamtr:
"Bu gnlerde bir para tehlikeli bir piyes sahnesi neredececim.
Ksacas (Burbranya) ktasnn imparatorluunu bir gn bir sr hayvan bal
mahluk ziyaret ediyor. Bunlar fil, kurt, ylan, ay, tilki, fare ve eek. . . il h. Ve mem
leketi idarede byk hkmdara yardm ettilderini ve bununla iftihar ettilderini
arz ettikten sonra artk gitmek iin msaade istiyorlar. Hkmdar "Ben sizden
ayrlnca ne yaparm?" diye szlanyor. Onlar da "lrsnz evketmeab" diyor
lar. lmparator bunun zerine "demek lm, bir canbazhane ahnnn kaplarn
amaktan ibaret yle mi" diyor ve kemal-i skOnetle lyor.
Bu para, yazmay tasawur ettiim bir piyesin (bu tasavvur be seneliktir) ikinci
perdesindeki bir kukla oyun udur. Sahne daha ziyade bizim askeri manevradaki
mankenleri andracak bir ekilde tanzim edilecek. Fakat kuldalar tarafndan de
il, alelade insanlar tarafndan oynanacak. Yalnz aktrler kuldalara mahsus bir
nevi sertlik muhafaza edecekler." Tanpnar'n Mektuplar, hazrlayan: Zeynep
Kerman, Dergah Yaynlar, 3. bask, lstanbul 200 1 , s. 36.

339

TANPlNAR

ekiller yaplm m uskams remizler, korkun srtmalarla glen


maskeler, silahlar, zrhlar, avda ldrlm vahi hayvan balar
aslmtr. Ocakta ykselen alevde btn bu eya, tahtn mcevher
leri, odann iindekilerin boyu ve ellerindeki ssler, acayip parlt
larla tutuup sner/er.
lmparatorun yz soluktur. Yalnz gzleri zrhnn ve taht
nn mcevherlerini andran hoyrat, korkutucu ve ayn zamanda
korkan bir parlt ile parlamaktadr. Herkeste olmas beklenilen
fakat bilinmeyen bir eyin korku ve sknts vardr. Oyle ki herkes
zrhlarnn altndan kalplerini tutmak istiyormu ve bunu yapa
myormu gibidir.
Perde ald zaman mabeyinci kapdan girer. Odann ortas
na doru bir adm atar. Sonra yere yatarak imparatora secde eder.
Iareti zerine kalkar, ayn hareketi odann ortasna gelene kadar
birka defa tekrarlar ve orada ayakta imparatorla konuur.)
MABEYlNC- Maiyet-i c\hc\neleri gelmi efendim. Efendimi
zin ayaklarna yz srmek istiyorlar efendim.
MPARATOR- (Bir mddet etrafna baknr.) Benim baka
maiyetim var m? Hepiniz burada deil misiniz?
MABEYlNC- Bunlar baka maiyetinizmi efendim . .
VELAHT- N asl eyler?
MABEYlNC- Bilmiyorum efendimiz, korkun eyler... Birta
km hayvanlar. . . Konuan hayvanlar. . .
( Yz sararmtr. Bir adm geriler ve topraa kapanr.)
M PARATOR- Hayvanlar m? . (Taaccp eder.) Benim hayvan
larla ne alveriim var?
.

BRNC VEZR- phesiz arka dalardaki avclar, efendimize


vurduklar nadide hayvanlar getirmilerdir.
VELAHT- Yahut geitteki bekilerdir. Ormanda ok karaca
var bu yl. Geen gn ben de birka tane vurdum.
KNC VEZR- Belki de komu hkmdarlardan biri, size ta'-

340

KlTAPLARIN DIINDAKI H IKAYELER

zimlerini arz iin lkesindeki hayvanlardan takdim etmitir. Ulak


lar, gene tazim iin maiyet kelimesini kullanm olabilirler.
MABEYNC- Hayr efendimiz hayr .. Yanlarnda insan yok.
Ve hepsi canl. Konuuyorlar. Benimle konutular.. Efendimiz hay
vanlar maiyet-i ahanelerinden olduklarn bana, kendileri sy
lediler. Sonra bizim diyarn hayvanlar deil; sihirbazn anlatt
hayvanlar da var aralarnda . . .
SHRBAZ- Kabul etmeyiniz efendim. Allah rzas iin kabul...
(Szn keser. Ocaa bir ot demeti atar. Glgelere bakar. Aleve dik
kat eder. Ban sallar.) Kabul edeceksiniz efendim.
VELAHT- Nasl, babam hayvanlar m kabul edecek? Koskoca
imparatorumuz, yedi rman babas ve da maaralarnn en son
sahibi...
MPARATOR- Dn akam o maaralarda idim. Altn, gm,
mcevher kayalar arasnda ve sedef sularn banda idim. (Herkes
dikkat kesilmitir.) Babam yanmdayd. (Ayaa kalkar) Kabul ede
ceim.
BRINCI VEZlR- Bir lahza efendimiz .. Bir lahza .. sterseniz
ben bir b akaym.
KNC VEZIR- Hayr, ben . . . Efendimize gelecek her tehlikeyi
ewela ben nlemek isterim ...
VELIAHT- ( plak klla ortaya atlr.) Herkes srasn bilsin ...
Ewela ben!
(Hepsi birden kapya doru gitmek isterler; fakat hibirisi
olduu yerden ileriye gidemez.)
MPARATOR- Durun, telaa lzum yok . . . htiyar, ben nasl
leceim!.. Mukaddes atete lmmn ekli deiti mi?
SlHlRBAZ- Hayr efendimiz .. Hibir zaman. Hep ayn ekiller.
Efendimiz ancak istedikleri zaman ve kendi iradeleriyle lecek
lerdir. Babam doduunuz zaman mukaddes ocakta bu mjdeyi
okudu. Ben, elli senedir bu ocan alevlerinde ayn haberi grdm
ve lmnz . . .
341

TANPINAR

lMPARATOR- Evet, lrnrn ...


SHlRBAZ- Dediim gibi efendimiz.. Elli senedir size syle
diim gibi lrnnz, yeni bir devrio balangc olacak... nsan
devrinin!
MPARATOR- Fakat ziyaretimize hayvanlar geliyor?
BlRlNCl VEZlR- Niin olmasn efendim? Tannlarn en sev
gilisi deil misiniz? Mukaddes zincirin son halkas sizde deil mi?
Hayvanlar belki de sizi ve kudretinizi ta'zim etmek istiyorlar.
MPARATOR- (Birdenbire bir ey hatrlam gib) Dn akam
da tanrlannn rnaarasnda babam, bana buna benzer bir ey
syledi. " Senin glgen eyaya kadar uzanacak!" dedi. "Ve otuz
yedi batnn bekledii sende olacak... " Fakat ryalar aklrnzda kal
myor. Bazen hakikati rten perdenin bir ucu syrlyor; bir eyler
farkediyoruz; fakat gerisini hatrlarnyoruz. Gne kendi yalann
sylerneye balaynca .. (mtereddit) dorusunu isterseniz benim
rnaiyetirn olduklann syleyen bu hayvanlar houma gitmiyor.
l.IClNCl VEZR- Emrederseniz tir-endazlara syleyelim. Hep
sini ldrsnler...
BRNC VEZR- Muharebe hayvanlarrnz oktan beri canl
hayvan paralarnadlar; hepsi taze kana hasret gibi...
MPARATOR- Hayr, olmaz. Dnmedm deil; fakat merak
ediyorum. Grrneliyirn. Sihirbaz, sen ne dersin?
SlHlRBAZ- Ben mi! ( Ocaa bakar.) Ben, hibir ey syleye
rnem efendim.
MPARATOR- Hakkn var. Gryorum, buradan ocan ve
alevleri gryorum. Artk onlara ben de altrn. Ben de onlar oku
yorum. Hakkn var...
BlRlNCl VEZR- Belki endie edilecek ey deildir. phesiz
bunlar bu kadar yl gsterdiiniz gayrete mukabil tanrlarn hiz
metinize yollad klelerdir.
MPARATOR- Tanrlar bana ok ey verdiler. Her an bir ba-

342

KlTAPLARIN DIINDAKI HiKAYELER

ka ey verdiler. an, eref, bklmez kol, titremez el, erkek evlat...


Fakat bir ey esirgediler. Huzur. . .
BRNC VEZR- Belki b u gelenler onu getiriyorlar. . .
SHRBAZ- Kabul etmeyiniz efendim, kabul etmeyiniz... En
tehlikeli hediye odur. H ayatnz kendi boulacanz bir gl olur.
MPARATOR- Onlar gelecekler. . . Sen de biliyorsun ki gelecek
ler. (Mabeyinciye) Syle gelsinler!
(Mabeyinci kapya doru gider. Bir k oyunu olur. nde fil
ve aslan, arkada kaplan ve dier hayvanlar, en sonda eek girerler.
Byk bir hrmetle, adeta yerlere kapanarak imparatoru selamlar
lar. Sonra sadan sola doru dizilirler. Salon iindekiler korku ve
dehetle sildha sarlmlardr. !mparator da klcn ekmek zere
iken hayvanlarn mtevaz ve korkak hallerini grm gibi vazgeer.)
MPARATOR- Ho geldiniz! ..
HAYVANLAR- Efendimiz... Velinimet.. . (Sevgiden, imparato
run azametinden dilleri tutulmu gibidir. Ona hayranlkla bakar
lar.)
MPARATOR- (Etrafndakilere) Konuuyorlar. Hakikaten
konuuyorlar.
( Yerinden kalkar, yava yava hayvanZara doru gider. Filin
nnde durur.) Nedir? Ne istiyorsunuz bakaym?
FL- Shhat ve afiyet-i ahanelerini efendimiz ...
BRNC VEZR- (Sihirbaza) Konuuyorlar...
SHRBAZ- Hem benim ocaktan daha anlalr ekilde ... Adeta
bizim gibi... Sylediini bilerek!.
lMPARATOR- Teekkr ederim. Siz de sa olun. Geldiinize
ok sevindim. Gelmenizle ailemiz iindeki nesilden nesle geen
eski bir mjde tahakkuk etti, babamn ruhu dn akam bana gl
geler aleminde bunu haber vermiti. Nihayet annemiz toprak bizi
hatrlad, demektir. Ailemize eski vaadini tuttu. Ona da teekkr
ederim.

343

TANPINAR

FlL- Bizi minnettar ettiniz efendimiz...


lMPARATOR- Tabiatn kanunlar kendi ahengiyle yrr. Onun
iin bugne kadar gecikmenizden dolay hibir zr dilemeye
lzum yok! Geldiniz, sizi kabul ettim .. Baka bir isteiniz var m?
FL- Evet efendimiz, phesiz efendimiz... rade huyurulursa
baka eyler de arzedeceiz.
lMPARATOR- Elbette, elbette ... Mademki artk maiyetimde
siniz ...
FL- Biz daima hizmetinizdeydik, evketmeap!
lMPARATOR- Tabii! Tabii. Mazi, halin emrindedir. Elbette
hizmetimde idiniz, mademki imdi hizmetimdesiniz ... yle saylr!
FL- (Szn tamamlar.) Hem en yakn hizmetlerinizde ...
BTN HAYVANLAR- Daima evketmeabmzn hizmetle
rinde idik.
lMPARATOR- (Birdenbire arr.) Ne demek istiyorsunuz?
Ben sizi imdi gryorum. Hibirinizi daha evvel tanmyordum ...
FL- (Daha hrmetkar, daha munis, adeta merhametl) yle
dir efendimiz. Daha dorusu hem tanr, hem tanmazsnz efendi
miz . . . Fakat gene ok iyi tanrsnz ...
ASLAN- (Penesini gzne gtrr.) ok iyi tanrsnz efen
dim.
DGER HAYVANLAR- Hem tanmaz, hem tanrsnz efendi
miz. Hatta beikten beri tanrsnz. . .
(/mparator hayretle onlara bakar. Yz sapsardr. Darda
sarayn sessizliin i baka hayvanlarn sesi ve yry doldurmu
gibidir. lmparator daha fazla sararr. Hayvanlar bu yeni gelenlerin
sesleriyle adeta klrler ve sinerler.)
BRNC VEZR- (Eli siliihnda) Baka hayvan yryleri ii
tiyorum ...
KNC VEZR- ( Veliahda) Siz de duydunuz mu efendimiz?
VELAHT- ( Yz gergin ve ter iinde) ok korkuyorum. Bu

344

KTAPLARIN DIINDAKl HlKA YE LER

geceden sonra korkuyu tanmadm diyemem!


BRNC VEZlR- ( Titreyerek) Adeta kapnn nndeler.
KNC VEZR- Sustular. .. Bakn hi ses kmyor. Fakat ara
dalar.
VELiAHT- Bu sessizlik daha korkun. Onu tandn sanyo
rum. Bu baharki muharebede bacama sapianan oku nasl gel
meden tandmsa, anam henz karnnda iken beni nasl tanyor
duysa yle tanyorum. Bu sessizlik deminki grltler gibi benden
kopan, bana yerleen bir ey.
lMPARATOR- Ya .. Demek sizi tanyorum . . . (File doru yrr.)
Mesela seni tanyorum? yle mi? Syle bakaym, kimsin, nesin?
FL- tahanz efendim, itahanz. . .
MPARATOR- ( Vezire dner) Beni elendirmek iin iyi oyun
tertip etmisiniz . . . ( Gler.) Memnun oldum dorusu . . . ( Oyuna
kendisini vermi gibidir.) Ya sen, sen kimsin?
ASLAN- (Kendisini tantmaktan memnun) Kudret ve azame
tiniz efendim . . .
MPARATOR- (Hayret/er iinde) Kudret ve azametim . . . Kudret
ve azametim . . . Ben halbuki onu gneten, da tanrsndan, yld
rmdan, frtnadan aldm sanyordum.
ASLAN- Gene yle efendim, beni onlardan aldnz efendim
(Kkrer, darzdan sadasnn akisleri gelir.) Beni onlar verdiler
efendim. . . Onlarn ihsanym...
MPARATOR- (Kap/ann nnde durur.) Ya sen, kimsin?
KAPLAN- Hiddet ve gazabnz efendim?.. (Ac ve keskin kk
reme ile miyavlama arasnda herkesin tand bir ses etraf kam
lar.) Tandnz deil mi, efendim . . .
(Deien k oyununda her ey ve herkes sararm, korku iin
de grnr. Dardan br hayvanlarn kprdandklar hissedilir.
Veliaht sihirbazn yanna yaklamak ister gibi bir hareket yapar.
Sihirbaz uzaklar.)

345

TANPlNAR

MPARATOR- Benim hiddet ve gazabm . . . O kadar adil ve hik


metle dolu hiddetim. tmkansz.
KAPLAN- Gene yledir efendimiz. Hibir zaman bundan
phe etmedim. Ve kimseye de phe etmek frsat vermedim.
Bir saniye bile vakit brakmadm. Byle eyler vaktinde yaplr. Ah
efendimiz, ne kadar iyi altk. Ne kadar ltfunuzu grdm. Saye
nizde alk nedir bilmedim. Bir gn canm sklmad. teki hem
cinslerim gnlerce cengeller iinde, av peinde dolarken pene
lerim sayesinde her gn . (Szn bitiremez. Ban imparatorun
ayaklarna doru uzatr. Kedi gibi yaZtaklana yaZtaklana kuyru
uyla yeri der. Adaleleri bir mancnk gibi gergindir.) Emredin
efendimiz, emredin . . . Hatta brlerini, o manasz malluklar bile.
.

MPARATOR- (Elini uzatr, ban okar.) Yava yava ... ok


rica ederim. (/ini eker.) Bugn halim yok. Sonra bak ne kadar biz
b izeyiz. (Dn r.) Belki szlerin dorudur. Fakat artk yalandm.
nsan yalandka msamahal oluyor. Eskisi gibi kzamyorum.
Hiddetimin hakl olduuna inanmyorum. ( nndekine bakar.)
Sen de, sen de benim gibisin, sen de yalanmsn.
KAPLAN- (Birdenbire prsm tylerle) yle efendimiz,
maalesef yle... (Dardan bir baka kaplann gen sesi duyulur.
lerdeki ban omuzlar arasna alr. Vcudunu toparlar, adeta
siner. Veliaht rker, vezirlere doru gider.)
VELAHT- br, br beni korkutuyor...
SlHtRBAZ- Sade onlar deil, bu ocak da ihtiyarlad. Szleri
birbirini tutmuyor.
MPARATOR- ( Yrr, aynn nnde durur.) Sen de phesiz
bir eyimsin. Syle bakalm, Syle, neremi ykacaksn. Ah, bana iyi
oyun oynadnz. Muhasara ettiim kalelere benziyorum. Her lah
zada bir bur yklyor. Bir tarafm kyor.
AYI- Grdnz m efendim, nasl tandnz?
MPARATOR- (Hiddetl) Yalan sylyorsun. (Kaplan silkinir,
homurdanr, nerde ise srayacaktr.) Yalan sylyorsun. (Bu sefer

346

KITAPLARlN DIINDAKI H IKAYELER

daha az serttir.) Hi de tanmadm. (Sesi bir alev gibi snmtr.


Kaplann adaleleri gever.)
AYI- Nasl olur efendimiz, nasl olur? efkat ve merhameti
niz deil mi idim. Benim himmetimle her barnza sardnzn
kemikleri krlmam myd? Her eyi unutsanz bile rahmetli
pederinizin hasta dei bandaki dakikalar ...
IMPARATOR- ( Telala) Sus. . (Etrafna baknr.) Hatrlatacak
baka ey bularnadn m?
AYI- Sustum efendim, sustum ... Hakiki merhamet gibi sus
tum. Sessiz ve sadaszm artk...
I MPARATOR- Susmusun ne kar? Yara deildikten sonra ...
AYI- Hakikaten neye yarar? Hem neye susacaz efendim? Bu
mahrumiyet gnlerinde maziyi hatrlamak saadetinden niye ken
dimizi mahrum edelim? ..
IMPARATOR- (Eliyle alnn siler.) Bilmiyordum, hi bilmiyor
dum. Byle olduunu bilseydim ...
AYI- (Szne gene devam eder. Tamamiyle mazidedir.) Siz
acdka ben adaleterimi denemitim. Ah eskiden sade merhamet
tiniz efendimiz... Ben banma basar, kurt benim kucakladrnn
boynuna atlrd. Kalbiniz ok yumuakt o zamanlar...
MPARATOR- Belli...
KURT- Evet efendimiz. . . Hep, daima beraber altk efendi
miz. . . Daima ... O skt, ben boynuna yaptm .. Fakat artk..
IMPARATOR- Artk ne seviyorum, ne acyorum, deil mi? Evet
yle! Ne sevebiliyorum, ne de acyorum .. Onun iin ...
KURT- Onun iin isiz ve biareyiz.. Bakn, bakn efendimiz
(Ayakta silkinir) derim karnma yapt.
IMPARATOR- Demek asn?. .
KURT- Mevsimlerden beri efendimiz, mevsimlerden beri..
Ben ve ay mevsimlerden beri az efendimiz.. teki arkadalar
gene bir eyler buluyor, yani ilerin icab efendimiz. Fakat biz ki,

347

TANPINAR

biz ki yalnz sizin iradenize, sizin kalbinize balyz, onun asil ham
leleriyle, onun scaklyla geinirdik . (Bir hkrkta sesi kslr.)
.

lMPARATOR- Hakkn var. Hakkn var. Dedim ya, yalandm


artk . . . Artk sevemiyorum. Acyamyorum, gryorsunuz ben de
kendimi beenmiyorum. Hatta tanmyorum bile. Eskiden byle
miydim? Nasl ne kadar severdim?. .
(Bir k oyununda kurdun gzleri parlar, pasl dili ile dudak
larn yalar. Ay k st oturur, kollarn bir ocuk oyuncag gibi
aar, kucaklama taklidi yapar.)
KURT- Her dakikanz bir ak namesiydi efendim. . .
AYI- tk sevgiliniz. . .
KURT- lik merhametiniz, ikinci, nc merhametiniz, bin
lerce merhametiniz ... Ah efendimiz. . .
SlHlRBAZ- (Birdenbire gn iine girer.) Susturun efendimiz
bunlar, susturun uz .. Dinlemeyiniz efendimiz .. Hepsi yalan syl
yor. Tanrlar akna dinlemeyiniz.
lMPARATOR- Dur. Heyecanlanma. Bizim gibi ihtiyarlara
heyecan yaramaz. Hem senin kalbin de var. Aordun zayf olduu
nu kendin syledin.
FlL- O bende de var efendimiz. Eskiden ufak bir lserden ba
ka bir eyim yoktu. imdi kalp de kt.
lMPARATOR- (Dikkatle bakar.) Bunu hi iitmemitim ...
Fakat neye olmasn? Saz alar msn?
FlL- Hayr efendim. Fakat sofrada da dinlemekten holan
rm . . . yi bir yemek ve gzel bir iki ile musiki...
SlHlRBAZ- Efendimiz, efendimiz...
lMPARATOR- Tela etme demedim mi? Grmyor musun
tanrlar bizi tecrbe ediyor?
SlHlRBAZ- (/syanla) Hayr efendimiz, hayr. Bir kere hayr. .
Tanrlar sizi tecrbe etmiyorlar. Onlar benim haberim olmadan
hibir ey yapamazlar. Tanrlar tanrm. Hem iyi tanrm. Onlar

348

KITAPlARlN DIlND AKl HlKAYELER

benim dkkannn mterileridirler. Yalnz oradan alveri eder


ler. Tanrlar insan tecrbe etmezler. Zaten onlarda tecrbe yoktur.
Onlar yaratrlar. Ve yarattklar iin deiirler. Yaratmak, bir kusur,
veya tesadf ekilletirmek, ona ruh vermek, ona istiha.le etmek.
Altm senedir ben onlar tanyorum, hep pelerinden kouyorum.
Oluun kalburunu kendi deimeleriyle doldurmakla o kadar me
guller ki. . . Grmyor musunuz ki o kadar dua ve tlsmla geldikleri
u ocakta ka saniye duruyorlar. Tam azn amaya raz olduu
zaman o kayboluyor, yerine bakas geliyor. . .
lMPARATOR- yi ama kader. . .
SlHlRBAZ- O ayr ey. Sihirbazn kudretleri o n a yetimez. O ,
zaman tarlasnn hi boa gitmeyen tohumudur. Bana ondan bah
setmeyin.
MAYMUN- Bana maymun diyorlar, halbuki asl maymun bu,
ihtiyar maymun . . . (Sihirbaza dilini karr.)
lMPARATOR- Sen de nereden ktn?.
MAYMUN- Ben mi? Ben oktan mevcudum. Sonra gelenler
bunlar. Sizin ilk mrebbiniz ben deil miyim? Derslerimi ne abuk
unuttunuz?.. Benim sayemde kainat buldunuz ...
SlHlRBAZ- Her ey altst oldu . . . Her ey.
AYI- Biare adam . . (Kollarn kucaklamak ister gibi aar.) Ac
.

yn efendimiz ona, sihirbaza acyn!..

KURT- phesiz ok seversiniz deil mi efendimiz ... (Sihirba


zn etrafnda dnmeye balar.)
SlHlRBAZ- Dursun efendimiz, dursun . . . Bam dnyor.
KAPLAN- (Sramaya hazr) Bir hkmdarla bu tarzda konu
mak . . . Kstah . . . Hiddet buyurun efendim, hiddet...
FlL- Sakn efendim, sakn ...
ASLAN- (Kendi kendine) Bu kaplan da hi anlayamadm ...
Sihirbaz o kadar ihtiyar ki... (Dardan) Sonra dilerim, hepsi sal
lanyor, dii di etleri ekilmi diyor. Cgaradan olacak phesiz . . .

349

TANPINAR

FlL- Bende de bu nezle. (Akszrzr.)


KAPLAN- Benim de penelerim... Vitaminsizlik diyorlar.
Daima iltihap iinde ... (Homurdanarak yere ker, penelerini
yalar.)
AYI- Bende de romatizma balad.
(Sihirbaz kurtuldugundan memnun kenara ekilir.)
SlHlRBAZ- Nolurdu efendimiz biraz da insana alsayd...
YlLAN- (Sivri sivri gler.) Hepsi ihtiyarladklarndan bahsediyorlar. Halbuki ben daima gencim... Ben gittike genleiyorum.
Daima biraz daha gencim. Halkalarm her gn biraz daha evikle
iyor. Suda aydnlk gibi kayyor, arnanda akam gibi kleleniyo
rum .. Biare mahluklar. (/mparatorun nnden kayar, toparlanzr,
ekil degitirir.)
lMPARATOR- Zataliniz de bizdensiniz tabii.
YlLAN- Hem de dorudan dorudan efendimizden . . . Adeta
ocuunuz, en sevgili ocuunuz. . .
lMPARATOR- Yava syle . . Veliaht duymasn. Kskanr. Benim
gibi deildir o. Hi dinlemez ... Ben artk filozof oldum.
YlLAN- Ne kar? Herkes biliyor. Bu bir sr deil ki. Herkes
drt yanzdan beri sizde olduumu, beni en iyi tarafnzla bes
lediinizi biliyor. Cierinizin ortasnda dodum, orada bydm.
Byk kardeiniz bahede gezerken yavaa boann ahrn at
nz gnden beri yannzdaym. Anneniz, kardeinize alarken
ben iinizde dodum. Ondan sonra her gn biraz daha bydm.
Ben sizin en asil, en cmert tarafnzm, vicdan azabnzm . . .
lMPARATOR- Siz hibir ey unutmaz msnz?
YlLAN- Siz unutabilir misiniz ki, biz unutalm? Ne tuhaf
mahluklar bu insanlar . . . Sanki im paratar olmann ilk art nankr
lkm gibi... Unutacaklar, hizmetlerimizi unutacaklar. . Dnn
bir kere, dnn size ne lezzetli anlar yaattm? Btn tekiler,
size insanlnz unutturan mahluklardr. Halbuki ben, onu daima
frndan yeni km bir ekmek gibi scak scak getirdim.
350

KlTAPlARIN DIINDAKl HIKAYELER

lMPARATOR- Sus .. Sesini tanyorum. Btn yaralarn iim


de ...
YilAN- Baknz, efendimiz, baknz, bir lahzada nasl gzel
letiniz, bydnz. imdi gneten daha parlak ve ay ndan
daha manahsnz. B ir ayna, efendimize abuk bir ayna getirin!
Dnyann btn berrak sularn, en iyi yontulmu billurlar, en
cilal gmleri, yalnz rzgar ve yldz parltlarn tanyana da
buzlarn getirin! Efendimiz hatrlyorlar, efendimiz kendilerini
seyredecekler. . .
lMPARATOR- Melun . . .
YilAN- yledir efendimiz. Balangtan beri. Kader icab. . . Ne
yaparsnz efendimiz! Insanolu kendini ancak vicdan azabnda
duyabiliyor. Eer onun ocan beraberce beslemezsek neye yarar?
Hilkatn hesap defteri bombo kalr.
EEK- O kadar da deil ya! Vaka ylann hakk var. Hatrlamak
ok mhimdir. Vicdan azab ruhun bir nevi kanaddr. Lakin zeka
y, h r ve arbal dnceyi de unutmamal. . .
lMPARATOR- Korkarm, onlar d a senin payn.
EEK- Evet efendimiz .. Msaadenizle efendimiz . . .
MPARATOR- Demek ben bir eekle dndm... Bir fiile doydum, bir ayyla acdm, bir kurtla sevdim. Fena bir yekfn deil..
Hi de fena deil! Peki imdi benden ne istiyorsunuz?
HEPSI BRDEN- lzninizi efendim .. izninizi..
FlL- Artk ihtiyarladk ve yorulduk. Yllar bizi yordu, kafi dere
cede hizmetinizde bulunamadmz sanyoruz, affmz rica edi
yoruz.
lMPARATOR- Demek hepiniz gideceksiniz. Bu kadar emektar
ve sadk dostlarn hepsinden ayrlmak. . . Biliyor musunuz ki, iime
adeta hzn kyor. Hepinizden birden ayrlmak! Garip ey, siz
den ireniyorum. Fakat gitmeniz beni zyor. Bu hepinizin birden
karar m?

351

TANPlNAR

KURT- Bendeniz bir mddet daha kalabilirim sanyorum . . .


AYI- Ama bensiz n e yaparsn? . .
KURT- Sahih sensiz n e yaparm? Hakikaten n e yaparm?
FL- Hakikatte hepimiz ihtiyarladk efendimiz! Mrvvet gsterip bizi affetseniz!
MPARATOR- yi ama siz hep kendinizi dnyorsunuz!
Beni hi dnmyorsun uz ... Byle hepiniz birden giderseniz ben
tek bama ne yaparm? Gryorsunuz ki btn mrm sizinle
gemi! Yapayalnz, bu ihtiyarlk gnlerimde . . .
HAYVANLAR- (Hep birden) Siz d e dinlenirsiniz efendim . . .
Dinlenirsiniz. . .
( Salonda klar gittike sararr. Dardan baka hayvan sesle
ri, sabrsz yryler duyulur.)
lMPARATOR- Dinlenmek, yani..
FL- (Byk bir cesaretle) Yani efendim, lrsnz. (Hngr
hngr alar.)
lMPARATOR- Alaklar, zalimler, kstah kpekler. . . Beni l
me mahkum ediyorsunuz ha! Yapacak o kadar iim varken ..
(Eli klcnn kabzasnda dolar.) lm ... Fakat niin olmasn?
Mademki lm bir hayvan ahrnn kapsn amak, le gibi kokan
bir yn mahluku kovmakn Niin olmasn? ( Yava yava tahta
kar, maiyeti etrafna toplanzr.) Mabeyinci. . . Yalnz kalmak istiyo
rum . . . Siz deil, bu hayvanlar gitsin . . . tekilerle, kapnn nnde
kilerle beraber. . . Ahr boaltyorum.
( Tah ta uzanzr ve gzlerini kapar. Bir k oyununda imparator
genlemi gibidir. Etraftaki eya yaradln ilk lahzas imi gibi
gzel ve parlaktr. Bu aydnlk ve kamama iinde perde kapanr.)*

Varlk, 392, 1 Mart 1953, s . 14- 16.

352

You might also like