Professional Documents
Culture Documents
MELAHAT UÐURKAN
:::::::::::::::::::
BENÝM ANNEM ÖYLEYDÝ
Benim annem öyleydi. dedi Tülay Haným... Tam bir anneydi. Öyle özveriliydi
ki... Hiç kýzdýðýný, veya sesini yükselttiðini hatýrlamýyorum... Daima yanýmýzda
olur, bütün sorunlarýmýza bir çözüm getirirdi... Bense öyle sabýrsýzým ki... En
ufak bir terslik olsa bas bas baðýrýyorum... Kendime hakim olamýyorum...
Tülay'ýn kendi anneliði konusunda tedirgin olduðu belliydi... Kendini sürekli
suçluyordu... Annesi Ýpek Haným güldü: O þapkaný giymediðin günü hatýrlýyor
musun? dedi... Ne kadar sinirlenmiþ ve sonunda seni evde býrakmýþtým. Hani
teyzenlere yatýya davetliydik, sen teyzenlere gitmeye bayýlýrdýn... Ben de ceza
olsun diye seni evde býrakmýþtým... Ne çok aðladýydýn... Bugün bile hala
üzülürüm, nasýl da acýmadým diye... Ama, Tülay hatýrlamadý... Aslýnda insan
belleðinin bazen kötüleri unutup iyi þeyleri hatýrlamak gibi ne güzel bir korunm
a
sistemi vardýr deðil mi? Demek ki, hiç baðýrmayan, kýzmayan, ideal anne
gibi bilinen Ýpek Haným da zamanýnda kýzmýþ, sabýrsýzlanmýþ, hatta
cezalandýrmýþtý... Ama diðer olumlu yönleri çoðunlukta olduðundan,
anlaþýlan bunlar Tülay'ýn belleðinden silinmiþti... Aslýnda Ýpek Haným
hiç sinirlenmeyen insanüstü bir varlýk deðildi, anlaþýlan Tülay'a kýyasla
daha yavaþ sinirleniyor, daha sabýrlý davranýyordu. Tülay ise annesi
Ýpek Haným gibi sabýrlý ve hoþgörülü bir yapýya sahip deðildi. Daha
aceleci ve daha asabiydi... Ayrýca Ýpek Haným sadece bir ev kadýnýyken,
Tülay bankada çalýþýyordu. Hem iþ, hem de evin sorumluluklarý
nedeniyle daha gergin, daha tezcanlýydý...
Tülay'ýn annesi gibi olabilmesine ne yapýsý, ne de yaþantýsý müsaitti...
Bazen, olmak istediðimiz bir yapýya sahip olamadýðýmýzdan dolayý neden
ve niçinlerle kendimizi suçlar, üzülürüz. Ama insanlar yapý ve kiþilik
olarak birbirlerinden çok farklýdýr, kimi daha sabýrlý, daha kabullenici,
kimi ise daha tez canlý, daha peþin hükümlüdür. Tüm dünya annelerinin ayný
yapýda olmalarý beklenemez. Önemli olan, kiþinin kendi yapýsý dahilinde nasýl
davranacaðýný bilmesidir. Daha ileriki bölümlerde bu nasýllara gireceðiz.
::::::::::::::::::::
BEN ANNEM (BABAM) GÝBÝ OLMAYACAÐIM.
Buna karþýlýk, kimimizin de çocukluk ve gençlik yýllarý evde anne ve
babamýzla o kadar zor ve olumsuz deneyimlerle yüklüdür ki Ben onlar gibi
olmayacaðým, çocuklarýmý farklý büyüteceðim diyerek anne (veya
babamýzýn) tüm davranýþlarýný olumsuz olarak niteleyip reddederiz.
Annemle babam okul baþarýma o derece aþýrý önem veriyorlardý ki,
bütün okul yýllarým ders çalýþýp çalýþmama tartýþmalarýyla geçti... Hafta
sonu çýkýþlarým, yaz tatillerim hep ders çalýþmalarýma göre ayarlanýrdý.
Düþük not getirdiðim anda evde bir surat, bir öfke... O derece bezdim ki ben
çocuklarýmýn derslerine hiç karýþmayacaðým, dedim... Ne yaparlarsa
yapsýnlar...
Gülþen Haným'ýn ilk oðlu Ersin bu tür serbest bir yaklaþýmla okulda
gerçekten baþarýlý oldu. Hiçbir sorun çýkmadý. Ancak, ikinci oðlu Uður'la
büyük sorunlar oluþtu. Gülþen Haným Uður'un okulundan sürekli ikaz ve þikayet
alýyordu. Hatta, ortaokulda Uður'un okulunu deðiþtirmek zorunda kaldý. Uður
akýllý, hatta zeki bir çocuktu ama okula uyum saðlayamýyor, ders
çalýþmýyordu. Ayrýca evde de büyük sorun haline gelmiþ, evin bütün
bireylerini, özellikle Ersin'i çok rahatsýz eder duruma girmiþti.
Aslýnda bu durumda da yapýlan bir öncekinden farklý deðil. Yaþanan bir
deneyim ve davranýþ tarzý aynen örnek alýnacaðýna, tam aksi bir yaklaþým
ve davranýþ tarzý seçilip uygulanýyor. Ýlk çocukta, çocuðun yapýsý nedeniyle
baþarýlý oluyorsa da, Ýkinci çocukta baþarýsýzlýða uðruyor. Bu da annenin kendi
yapýsý ve kiþiliði ve ayný zamanda çocuðun yapýsý ve kiþiliði
düþünülmeden giriþilen bir alýntý anne rolüdür. Gülþen Haným olmak
istediði anne rolünü oynamaya çalýþmýþ, Uður'a karþý gerçek tepki ve
duygularýný gösterememiþtir.
Yani, Uður dersini düzenli çalýþmadýðý, okulda veya evde sorun
yarattýðý zaman içinde kabaran tedirginlik, kýzgýnlýk hatta kýrgýnlýk
duygularýný ifade etmeyerek çocuðunun derslerine karýþmayan, hoþgörülü
anne rolünü üstlenmiþtir. Ancak, önemli olan kýzgýnlýk, tedirginlik veya
kýrgýnlýðý ifade etmemek deðil, yapýcý olarak ifade etmektir. Buna da
ileriki bölümlerde deðineceðiz.
:::::::::::::::::::
BÝZ ÇAÐDAÞ ANNE/BABAYIZ
Günümüzde anne-babalýk üzerine yazýlmýþ birçok yayýn deneme ve
kitap vardýr. Ancak bazý anne-baba adaylarý bu gibi öneri ve tavsiyelere o kadar
harfiyen uymaya çalýþýrlar ki; gerek içgüdüsel tepkilerini, gerek mantýk ve
saðduyularýný, gerekse kiþisel duygu ve davranýþ tarzlarýný rafa kaldýrýp,
kendilerince olunmasý gereken ideal anne-baba rolünü oynarlar. Bu rolde ne
kendi kiþisel boyut ve sýnýrlarý, ne de çocuðun kiþilik ve yapýsý söz
konusudur. Söz konusu olan neyin yapýlmasý gerektiðidir. Tabii, bir süre
sonra anne (veya babanýn) kiþiliði veya yapýsý bu gibi bir oyuna tepki gösterir
(sabrý taþar, öfkelenir, baðýrýr...) çocuk ise çeliþkili mesajlar aldýðýndan ne
zaman kýzýlýp ne zaman kýzýlmayacaðýný bilemez, evde sorunlar sürüp
gider.
Çocuklar özgür olmalý. Ben çocuðumun evde özgür ve yaratýcý
olmasýný istiyorum... Öyle misafir odasý filan olmayacak. Ev yaþanmak içindir,
çocuk her tarafta oynayabilmeli, koltuklarýn kirlenmesi önemli deðil... Ýsterse
duvarlarý da boyayabilir. Yemek yerken yerleri kirletmesi benim için önemli
deðil... diyordu Reyhan Haným. Ancak bir süre sonra, bütün eve daðýlmýþ
oyuncaklarý toplamak, yerleri sürekli süpürüp silmekten býkýnca kendini Esra'ya
avaz avaz baðýrýrken buldu. Reyhan Haným Esra'ya hiç söz geçiremediðini,
Esra'nýn her istediðini tutturarak istediðini, bir türlü baþa çýkamadýðýný ve
sonunda cezaya koyarak yola getirebildiðini anlattý.
::::::::::::::::::
ALINTI ANNELÝK ROLÜ
Reynan Haným, 3 yaþýnda bir çocuðun sýnýrlarý bilemeyeceðini
saðduyu ve mantýkla öngörebilir, sürekli Esra'nýn döktüklerini toplamaktan
sonunda sabrýnýn taþmakta olduðunu hissedip ifade edebilir; kimsenin,
kendinin dahi, oturduðu yeri ve çevresini baþkalarýnýn rahatýný bozacak
þekilde kullanmaya hakký olmadýðýný düþünebilir ve sonunda, tüm öteki uç
olan cezaya vardýracak aþýrý hoþgörülü anne rolüne girmeyebilirdi. Reyhan
Haným, modern annelik uðruna saðduyusunu, içgüdülerini, kendi doðal tepki
ve duygularýný rafa kaldýrmýþ ve olmak istediði Alýntý Anne rolüne
girmiþti.
Aile içinde çocuklarla oluþan sorunlarýn birçoðu, annenin (veya babanýn)
tepkilerini düþünmeden, baþkalarý öyle yaptýðý için, saðduyusuna ve
içinden gelen duygulara kulak vermeden göstermesi veya duygularýný yanlýþ
ifade etmesinden kaynaklanýr.
Bu çalýþma ile varmak istediðimiz amaç, annenin veya babanýn kendi
deðer ve duygularýna bilinçlenmesi, bunlarý yýkýcý deðil de yapýcý bir
þekilde ifade edebilmesi, yürürlüðe koyabilmesi, dolayýsý ile de oluþan sorunlar
a
yapýcý ve pratik yaklaþýmlar elde ederek yaklaþmasýdýr.
Aslýnda anne-babalýk rol gerektirmez, özellikle bilgi ve sorumluluk gerektirir
.
Genç anne-baba, doðal olarak, çocuðuna vereceði eðitim ve yaklaþým konusunda
deneyimsiz ve güvensizdir. Ailesinden gördüðü geleneksel bazý
yaklaþýmlarýn olumsuz yönlerini düþünerek kendi uygulamamaya çalýþmakta,
ancak tam tersininde bazen geçerli olmadýðýný görmektedir. Kýsacasý, anne
uyguladýðý yöntemler konusunda çeliþkidedir. Çünkü bütün diðer sanat ve
meslekler öðrenildiði halde, yaþamýn aþaðý yukarý 20 yýlýný kapsayacak
anne-babalýk mesleðini hiçbir okul öðretmemektedir. Dünün genç Ayþe'si ile
genç Ali'si aniden Anne Ayþe ve Baba Ali olmuþlardýr. Sanki aniden
yaþlanmýþ, aniden sorumluluklarý artmýþ ve ayný zamanda bir günden
diðerine onlardan beklentiler de farklýlaþmýþtýr: her þeyi bilen, bilmesi
gereken, doðru hareket etmesi, yanlýþ yapmamasý gereken Anne ve Baba. Ayþe ve Al
i
bir günden diðerine Anne ve Baba rollerini oynamaya baþlarlar. Ancak rollerini
kimse öðretmemiþtir. En geçerli güvence, yine de kendi anne-babalarýný
veya bir yakýnlarýný örnek almak, veya okuduklarý yazý veya kitaplardan
esinlenmektir. Ancak bunlar da yeterli olmaz.
Sabýr, hoþgörü, sevgi umutlarý ve ayný zamanda endiþeyle dolu
anne-baba adayý, gerçek anne-babalýða baþlayýnca sabrýnýn o kadar da
sýnýrsýz olmadýðýný, hoþgörüsünü zamanla yitirdiðini ve gittikçe istemediði
davranýþ ve tepkileri göstermeye baþladýðýný yaþar; çocuðunu çok
seveceðini zannederken bazen de hiç sevmediðini hisseder ve bütün bunlardan
dolayý suçluluk ve huzursuzluk içinde bocalar. Bu huzursuzluk çocuða karþý
davranýþlarýna yansýr ve olay bir kýsýr döngü içinde yuvarlanýr gider.
Bu bocalama ve çeliþkilerin temel nedenlerini 3 ana baþlýk altýnda kýsaca
toplayabiliriz:
1) Eðitim konusunda günümüzün hýzla deðiþen deðerleri;
2) Toplumda deðiþen kadýn ve anne imajý;
3) Anne-Babalýk sanatýný öðreten kurumlarýn eksikliði;
:::::::::::::::::::
GÜNÜMÜZÜN DEÐÝÞEN DEÐERLERÝ
Günümüzde, psikoloji, pedagoji, sosyal bilimler ve eðitim dallarýndaki sürekli
geliþmeler, bu alanlarda yapýlmakta olan araþtýrma ve bulgular, günlük
hayatýmýzda pratik uygulamalara dönüþmekte, özellikle çocuk eðitimi ve
geliþmesine sürekli yeni boyutlar ve yöntemler getirmektedir. Örneðin, oyunun
bir oyalama, zaman kaybý veya yaramazlýk sayýldýðý günler çoktan geçmiþ,
günümüz psikolojisi oyunun çocuk geliþmesindeki vazgeçilmez önemini
artýk kanýtlamýþtýr.
Bütün bu yeni geliþmeler, çeþitli iletiþim araçlarý (gazete, dergi, TV,
kitap, radyo) aracýlýðý ile ev içine ulaþmakta ve genç anne-babalar
ailelerinden aldýklarý geleneksel eðitim yöntemleri ile yenileri arasýnda
haklý bir bocalama, kararsýzlýk ve deneme-yanýlma süreci yaþamaktadýrlar.
::::::::::::::::::::
TOPLUMDA DEGÝÞEN KADIN VE ANNENÝN YERÝ
Eðitim alanýndaki bu hýzlý deðiþimlere paralel olarak, toplumda kadýnýn rolü d
e
gittikçe farklýlaþmaktadýr. Geçen neslin dört baþý mamur ev kadýný ve annesi art
ýk
güncelliðini yitirmekte, günümüz kadýný ev kadýnlýðý ve annelikten baþka alanlar
a da
yönelmekte, ilgi duymakta veya duymasý beklenmektedir. Bu deðiþimin baþlýca etke
nleri,
ekonomik nedenlerle çalýþan kadýnlar yüzdesinin artmasý, eðitimin yaygýnlaþmasý
ve genç
kýzlarýn gittikçe yüksek öðrenime veya mesleðe yönelerek artýk sadece ev kadýný
ve anne
olmakla yetinmemeleridir. Araþtýrmalara göre eðitim, kadýnlarýn toplum içindeki
rol ve statülerini önemli
ölçüde deðiþtirebilecek bir araç olarak görülmektedir (1). Ýki nesil kadýnlarýný
anne ve kýz olarak ele
alan araþtýrma sonuçlarý;(2). kýzlarýn, öztanýmlarýnda kendilerini annelerinden
daha baðýmsýz,
soðukkanlý, hýrslý, gerçekçi ve geniþ ilgileri olan insanlar olarak gördüklerini
; annelerin ise kendilerini
daha yumuþak, boyun eðici, fedakar, þefkatli, sadýk, duygusal, aileye yönelik ve
titiz olarak
tanýttýklarýný göstermektedir. Toplumumuzda kadýnýn rolünün deðiþmesinde diðer b
ir dolaylý etken
de, TV ve videonun evlere kadar girmesi ile, gerek yerli gerekse yabancý film ve
dizilerde sergilenen
çaðdaþ ve Batýlý kadýn imajýnýn yavaþ yavaþ yer etmesi, benimsenmesi ve kadýnlar
tarafýndan rol
örneði olarak alýnmasýdýr.
Eðitim ve kadýnýn rolündeki bu aþamalar, geleneksel Türk annesi
rolünde de deðiþikliklere yol açmaktadýr. Yeni eðitim yöntemlerinin önerdiði
dost-arkadaþ anne kavramý, geleneksel Türk annesi rolüne de yeni boyutlar
getirmiþ, bir nesil önce geçerli olan saygýlý ve mesafeli anne-çocuk iliþkilerin
e
farklý bir yaklaþým tarzý getirmiþtir: geleneksel Türk eðitiminde anneye karþý
gelemeyen hatta ona siz diye hitabeden dikey (büyükten küçüðe, üstten alta)
ve mesafeli iliþkiler, günümüzde gittikçe yataylaþmakta (ayný seviye, yaþ farký,
yokmuþ gibi) ve yeni kuþak anne-babalarý, çocuklarýna daha yakýn ve
arkadaþça davranabilmek için söz konusu mesafeyi gittikçe azaltmaya
çalýþmaktadýrlar. Ancak bu henüz oturmamýþ ve geçiþ dönemindeki sistemin
getirdiði bocalamalar kaçýnýlmaz sorunlarý da beraberinde getirmektedir:
Anne-babanýn otorite ile arkadaþ figürleri arasýndaki çeliþkili ve
tutarsýz davranýþlarý, sýnýr koyamama, söz geçirememe, vb.
(1) Kýrsal-Kentsel Kesimde Eðitimin Kadýnlara Etkisi-Ferhunde Özbay-Türk
Toplumunda Kadýn, N.Abadarý-Unat, 1978
(2) Kadýnlarda Psiko-sosyal Deðiþim Kuþaklar Arasý Bir karþýlaþtýrma-Deniz
Kandiyoti-Türk Toplumunda Kadýn. N.Abadan-Unat, 1978
Sonuç olarak, annelerin kuþaðý deðerler ve toplumsal geçiþ
açýsýndan özgün bir aþama sürecindedir. (3) Bunun sonuçlarý da,
doðal olarak, günümüz annesini etkilemekte ve annelik ve çocuk
yetiþtirme yöntemlerine çeliþkiler getirmektedir.
(3) Kadýnlarda Psiko-sosyal Deðiþim Kuþaklar Arasý Bir Karþýlaþtýrma-Deniz
Kandiyoti-Türk Toplumunda Kadýn. N. Abadan-Unat, 1978.
::::::::::::::::::
ANNE-BABALIK SANATI ÖÐRENÝLEBÝLÝR
Günümüzün deðiþen deðer ve yöntemlerine ayak uydurabilmenin ve çocuða
uygulanacak eðitimi saðlam bir temele oturtmanýn en etkin yolu, anne-babalýk ve
çocuk eðitimi konularýnda kiþinin kendini aydýnlatmasý, eðitmesidir.
Aslýnda anne/babalýk, yeteneklerimiz olsun olmasýn, hepimizin hayatýn
gidiþatý içinde, uygulamakta olduðumuz bir meslektir. Hatta bazý meslekler
yaþam süresince deðiþtirilebildiði halde, anne babalýk mesleði yaþamýn
aþaðý-yukarý 20 yýlý, günün 24 saati ve hemen hemen tatilsiz icra edilen bir
meslektir. Diðer mesleklerde yetenekler göze alýnsa da, anne-babalýkta
yeteneklerin olup olmadýðý söz konusu deðildir. Diðer meslekler deneme
yanýlmayý kaldýrabilir, ancak anne-babalýk mesleðinde deneme yanýlmalarýn
sonucu ne yazýk ki çok ciddidir. Bütün bunlar göz önünde tutulduðunda,
anne-babalýk mesleðini ciddiye alan, öðreten bir okul, kurum veya hiç deðilse
okullarda ders olmamasý þaþýlacak bir durumdur. Aslýnda, anne-babalýk,
meslekten de öte, bir sanattýr.
Ancak anne-babalýk sanatý öðrenilebilir. Günümüzde, insan bilimleri,
psikoloji, pedagolojinin ilerlemesi ile çocuk yetiþtirilmesi ve eðitimine daha b
ilinçli
bir bakýþ açýsý gelmiþtir. Çaðdaþ anne-baba çocuklarýnýn yetiþmesinde
oynadýklarý sorumlu rolün artýk bilincindedirler. Halen ülkemizde, çocuk eðitimi
ve psikolojisi konularýnda birçok yayýn, kitap ve dergi bulunmakta, ayrýca TV,
radyo gibi kitle iletiþim araçlarý ile bu konularda yaygýn eðitim
yapýlmaktadýr.
Bunun yanýnda, muhtelif grup çalýþmalarý okullarda kurulan Rehberlik ve
Danýþmanlýk Servisleri ve eðitsel konferanslar da bu konuda ailelerin
aydýnlatýlmasý ve eðitilmesine önayak olmaktadýr. Grup üyelerimizden bir
hanýmýn belirttiði gibi: Çoçuðumuzu eðitmek ve yetiþtirmek, aslýnda
kendimizi eðitmek ve yetiþtirmektir.
Bu kitapla varmaya çalýþtýðýmýz amaç, þimdiye kadar sadece
uzmanlarca bilinen etkili iletiþim yöntemlerini anne-babalara da ulaþtýrabilmek,
aile-çocuk arasýndaki sorunlarýn önemli bir kýsmýný teþkil eden iletiþim
bozukluklarýný ortadan kaldýrmaya çalýþmaktýr. Ayrýca, çocuðun olumsuz,
yaramazlýk veya söz dinlememe olarak nitelenen davranýþlarýna deðiþik bir
bakýþ açýsý ve yaklaþým tarzý getirerek sorunlarý farklý bir þekilde çözmeye
çalýþacaðýz.
::::::::::::::::::
ÇOCUÐUNU KABUL EDEBÝLMEK
BENÝ KABUL EDÝYOR MUSUN?
Metin bahçede koþarken yere kapaklandý. Kalktýðýnda elleri ve kolu
sýyrýlmýþ, dizi ise kanýyordu. Aðlayarak eve koþtu:
-Annnnneeeeeee.
-N'oldu? Sus aðlama bakiim, erkekler aðlamaz.
-Annnnneeeeeee çok acýyor...
-Þimdi geçer, hem sen erkeksin, ayýp ayýp, erkekler aðlar mý?
-lýýýýýýýhhh çok acýyor.
-Sulugöz n'olacak? Ne varmýþ bunun için aðlayacak?
Metin aðlamaya devam eder, anne ise Metin susmadýðý ve böyle küçük bir
olayý büyüttüðü için ona kýzar. Metin annesinin acýsýný anlamadýðýna
içerler, anlamasýný saðlamak ve daha çok ilgi çekmek için daha fazla baðýrýr,
anne sinirlenir. Sonuç olarak küçük bir olay anneyle Metin'in birbirlerine
kýzmalarýna, içerlemelerine neden olur.
Genellikle anne-babalar çocuklarýn duygularýný kabul etmezler.
Örneðin:
-Ne varmýþ buna aðlayacak? Ýnsan kedi için üzülür mü?
-Sulugöz! top kayboldu diye aðlanýr mý?
-Hiç insan kardeþini kýskanýr mý? Ne ayýp.
-Aslýnda sen öyle düþünmüyorsun...
-Ne varmýþ korkacak? Senin gibi koca çocuk karanlýktan korkar mý?
Üzüntü, korku, kýskançlýk gibi olumsuz duygular biz büyüklerin de hoþuna
gitmediðinden, genellikle yaptýðýmýz, bu duygularý inkar etmektir Ne varmýþ
bunda üzülecek?. Hiç insan kardeþini kýskanýr mý?. Özellikle çocuklarda bu
gibi duygularý algýladýðýmýz zaman, kabul etmekten ve isimlendirmekten
korkarýz. Çünkü kabul eder veya isimlendirirsek, bunlarýn kalýcý olacaðýný,
çocuðun mutsuz, korkak veya kýskanç olabileceðini düþünürüz. Dolayýsýyla
reddeder veya inkar ederiz. Halbuki, bu duygularý hissetmek, örneðin korkmak,
mutlaka korkak olmak deðildir. Biz de yetiþkin olarak bazen karanlýktan,
bilinmeyenden korkabilir, tedirgin olabiliriz, Bunun gibi üzülmekte mutlaka muts
uz
olmak demek deðildir. Üzüntü yaþamýn bir parçasý ve her kiþinin doðal duygu
hakkýdýr. O anda kedisi, topu veya arkadaþý için üzülen çocuk, gerçekten
üzülüyordur, ancak anlaþýldýðýný, duygusunun kabul edildiðini hissederse rahatla
r,
daha kolay teselli bulur. Yaþamda daha büyük ve ciddi üzüntüler var diye
çocuðunkini küçümsemek, inkar etmek haksýzlýktýr, ayrýca çocuðun
anlayamayacaðý bir boyuttur. Çocuðun üzüntüleri, duygularý kendi
boyuna göre gerçek ve geçerlidir. Duyulmadýðýný, anlaþýlmadýðýný
gören çocuk, bunu duyurmak için daha aþýrýya kaçar, daha çok
aðlayarak veya hýrçýnlýk ederek kendini duyurmaya çalýþýr.
Duygular gibi, biz büyükler çocuðun algýlarýna da fazla güvenmez,
tepkilerimizi kendi algýlarýmýza göre ayarlarýz.
Komþu ziyaretinde:
-Anne burasý çok sýcak.
-Kýzým, hava soðuk, hýrkaný çýkarma sakýn. Üþürsün.
-Ama anne çok ýsýndým.
-Üþütür hastalanýrsýn diyorum. Hýrkaný çýkarma demedim mi?
-(Çocuk aðlayarak) Ama anne burasý çok sýcak..
Sonuç: Anne çocuða Ben sana dediðimi yap demedim mi? diyerek
iyice azarlar. Çocuk ziyaret boyu anneyi Hýrkayý çýkarayým mý? diye
veya baþka bir nedenle rahatsýz eder, anne de komþuya çocuðunun ne
kadar laf dinlemez, mýzmýz olduðunu þikayet eder.
Çocuk ders çalýþýyor:
-Anne bu problemi anlamadým.
-Dikkatli okursan anlarsýn.
-Ama anne, okudum, çok zor...
-Tembel n'olacak? Aslýnda biliyorum dersini yapmak istemiyorsun...
-Ama anne...
-Ali'ye bak, hiç annesine soruyor mu? Geliyor okuldan, hemen
derslerini bitiriyor, sýnýfýn da en iyi talebesi...
Yemek sofrasýnda:
-Anne doydum, fasulyeyi yiyemiyeceðim...
-Ama hiçbir þey yemedin ki... (Çocuk salata ile 2 köfte yemiþtir.)
-Ama anne, karným çok tok, kahvaltýyý geç ettim.
-Anlamam, bu kadar az yemekle doymuþ olmazsýn, fasulyeleri de
yiyeceksin...
-Ama anne...
Bütün bu olaylarda neler olduðunun farkýnda mýyýz? Bütün ufak
tefek konuþmalarýn tartýþmaya dönüþmesinden baþka annenin çocuða
verdiði mesaj þu:
.... Sen kendi algýlarýna, duygularýna, düþüncelerine inanma, onlar
yanlýþtýr, benimkileri kabul et. Isýnmýþsan aslýnda hava soðuktur,
ýsýnmýþ olmazsýn, çünkü ben üþüyorum; karanlýktan korkacak ne var,
ben korkmam ki; düþmüþsen o kadar aðlama, çünkü ben düþünce
aðlamam; kedi için aðlanýr mý? Üzülecek ne var? Kedi iþte; bu kadar
yemekle doymuþ olmazsýn, çünkü ben doymam...
Þimdi rolleri tersine çevirelim ve sizin için önemli bir kiþiyle (eþiniz, anne
niz,
arkadaþýnýz) ziyarete gittiðinizi düþünün, gittiðiniz yer çok sýcak, siz de kalý
nca bir
gömlek ve üstüne hýrka giymiþsiniz. Hasta filan da deðilsiniz. Hýrkayý
çýkarmak istiyorsunuz, yanýnýzdaki kiþiye: Burasý çok sýcak,
hýrkamý çýkarayým diyorsunuz, o da Hayýr, hava soðuk, hýrkaný
çýkarma diyor. Siz ise Ama çok ýsýndým, dayanamýyorum diye
direniyorsunuz. O da Hayýr, hýrkaný çýkarmayacaksýn diyor, ve siz
neden hýrkayý çýkaramadýðýnýzý bir türlü anlamayýp, o sýcak odada
havanýn soðuk olduðuna inanmaya çalýþýp, hasta olacaðýnýzdan
endiþelenip, yanýnýzdaki kiþinin sizin ne kadar söz dinlemediðinizden
yakýnmasýný çekmek zorundasýnýz. Ne hissedersiniz??
Veya, yemekte doymuþsunuzdur, veya o gün iþtahýnýz yoktur.
Yanýnýzdaki kiþi hiçbir þey yemediðinizi öne sürerek size zorla istemediðiniz
yemekleri yedirmek için baský kullanýyor. (Hatta yemezseniz, tabaðýnýzdakini
bitirmeden sofradan kalkmanýza engel oluyor veya eliyle aðzýnýzý açmaya
zorlayarak yemeði kaþýk kaþýk içine dolduruyor.) Ne hissedersiniz?
Veya düþtünüz, diziniz kanadý, çok acýyor, aðlamaklýsýnýz, ama
yanýnýzdaki kiþi Hadi caným, o kadar da aðrýmamýþtýr diye duygu ve
algýlarýnýzý inkar ediyor, veya Hadi sen de sulugöz diye sizinle alay ediyor.
Ne hissedersiniz? Duygularýnýzý aþaðýya sýralayýn, lütfen:
..........
Genel olarak duyulan hisler þunlardýr: kýzgýnlýk, öfke, içerleme, isyan,
nefret, kendini küçük görme, güvensizlik, vb...
Ýþte çocuklar da bizler gibi, hatta daha yoðun olarak ayný duygularý
yaþarlar. Çünkü olay sýrasýnda duyduklarýný anlatmaya çalýþýyorsa da
anne-babaya duymamakta, ya da kabul etmemektedir. Anne-baba çocuðun
duygularýný inkar edip, kendi duygu ve düþüncelerini çocuða kabul ettirmeye
çalýþmaktadýr.
Sonuç: tartýþma, birbirinden uzaklaþma, çocuktan anneye-babaya
kýzgýnlýk, içerleme, öfke, anne-babadan çocuða kýzgýnlýk, içerleme, öfke, bu
duygularýn ileriki iletiþimlere yansýmasý.
Bu gibi tartýþma ve kýrgýnlýða meydan vermemek için dikkat edilmesi
gereken üç önemli etken vardýr:
1) Kendini çocuðun yerine koyarak durumu deðerlendirmek. (EMPATÝ)
2) Çocuðun anneden ayrý ve farklý duyup düþünebileceðini kabul
edebilmek.
3) Çocuðun geliþim süreci içinde (yaþýnýn icabý) bazý davranýþ ve
duygularda bulunabileceðini bilmek ve bunlarý geçici olarak
kabul etmek.
::::::::::::::::::
KENDÝNÝ ÇOCUÐUN YERÝNE KOYARAK DURUMU DEÐERLENDÝRMEK
Bu tabii ki kolay bir iþlem deðildir. Buna diðerinin ayakkabýlarýný
giyerek olaya bakmak ta diyebiliriz. Yani kendimizi çocuðun durumunda
düþünmek, onun duygularýný yaþamaya, olaya ve çevreye onun gözleriyle,
yani onun algýlarýyla bakmaya çalýþmak. Bunu kavrayabilmek için, þu küçük
alýþtýrmayý yapmaya çalýþalým:
Bir arkadaþýnýz, komþunuz, eþiniz veya anneniz ayakta dururken, siz
yanýnda dizleriniz üstünde durun, yani baþýnýz ayakta duran kiþinin beline
veya göðsüne gelecek þekilde çömelin. O kiþiye bulunduðunuz seviyeden
bakýn, o kiþi de size sertçe, kaþlarýný çatarak, kollarýný kavuþturarak
yukarýdan baksýn. Bu durumda o kiþiye bir duygunuzu açýklamaya çalýþýn,
örneðin: bu duruþtan dizlerinizin aðrýdýðýný söyleyin, o kiþi de size Hadi
caným, sen de her þeyi abartýrsýn zaten desin. Ne hissedersiniz?
Duygularýnýzý aþaðýya yazýn, lütfen:
...........
(küçük, çaresiz, itilmiþ, anlaþýlmamýþ, veya kýrgýnlýk, içerleme, öfke,
gibi...) Ýçinizden ne söylemek gelir?
(Sen yerime geç de gör.)
Ýþte tam bu durumu anlatmak istiyoruz: Bir kiþinin duygularýný veya
durumunu gerçekten anlayabilmek için onun yerine geçmek, kendini onun yerine
koymak gerekir.
Bu alýþtýrma kendini çocuðun yerine koyabilmenin fiziksel bir þekliydi.
Pek tabii ki her olay karþýsýnda ayný þekilde diz çökerek boy farkýný
yaþayacak deðiliz. Ancak çocuklarýn büyüklerle hep yukarýya bakarak
konuþtuðunu hiç düþündünüz mü? Siz de hep yukarýya bakarak biriyle
konuþsaydýnýz ne hissedersiniz? Bu konuda bilinçienmiþ kiþilerin çocukla
konuþtuklarý zaman eðildiklerini, kendilerini çocuðun seviyesine indirerek veya
çocuðu kucaðýna alýp onu kendi seviyesine çýkararak konuþtuklarýný
görürüz. Bu da boy farkýný ortadan kaldýrmak, göz göze konuþmak ve çevreye
çocuðun bakýþ açýsý ile bakmaya çalýþmanýn bir yoludur. Dolayýsýyla,
çocukla ilgili bir sorun veya durumu çocukla birlikte deðerlendirirken, olaya
çocuðun bakýþ açýsýný anlamaya çalýþarak yaklaþmak, yani kendimizi
çocuðun yerine koyarak onun duygularýný, düþüncelerini algýlamaya
yönelmek, sorunlarý halletmek açýsýndan çok faydalý ve yardýmcýdýr.
Gelin þimdi kendimizi çocuðumuzun (çocuklarýmýzýn) yerine
koyabileceðimiz bir durumu yaþayalým.
Kendinizi çocuðunuzun veya çocuklarýnýzdan birinin yerine koymaya
ve onun gözleriyle anneye veya babaya yani kendinize bakmaya çalýþýn. 1-2
dakikalýk bir süre gerçekten çocuðunuz olduðunuzu düþünün. Onun
yaþantýsýný, evdeki durumunu, konumunu, sizinle olan iliþkilerini onun
gözleri ile algýlamaya çalýþýn...
Þimdi, çocuðunuzun aðzýndan anneye veya babaya (yani kendinize) bir
mektup yazýn. Bunu yaparken çok dürüst ve içten olmaya çalýþýn. Acaba
çocuðunuz size neler söylemek isterdi?
Anneye Mektup;
...
Bu alýþtýrmayý yapmakta amacýmýz, anneyi ve babayý bir kere de çocuðun
tarafýna geçirip durumu onun gözleriyle deðerlendirmesine yardýmcý olmaktý. Bunu
içtenlikle yaptýnýzsa, mektupta hoþlanacaðýnýz þeyler olabileceði gibi, belki de
hoþlanmayacaðýnýz, sizde suçluluk, piþmanlýk duygularý uyandýran durumlar,
istekler bulunabilecektir.
Ancak, çocuðunuzun aðzýyla yazmýþ olduðunuz bütün istekler, arzular
aslýnda belki de çocuk için o kadar da gerçek ve güncel deðildir. (Örneðin;
Çocuðuna komþusu gibi güzel giysiler alamadýðý için üzülen, kendini suçlayan
anne-baba, çocuðunun aslýnda bunlara o kadar fazla deðer vermediðini de bilmiyor
dur,
yani çocuðun onlarsýz da mutlu olabileceðini düþünemiyordur.) Bunlar kendinin
kuruntusudur. Bunun gerçek ve güncel olup olmadýðýný ancak çocuðunuzla konuþarak
anlayabilirsiniz, ona sorarak veya ona gerçekten bir mektup yazdýrarak... Bazen
bizim
veremediðimizi sanarak kendimizi suçladýðýmýz þeyler çocuk için o kadar önemli d
eðildir.
Ayrýca da, biz veremediðimizi sanýyorsak ta, çocuk aslýnda onu, baþka þekilde ve
ya
dolaylý olarak alýyordur. (sevgi, yakýnlýk, þefkat, gibi...) (Örneðin: Çocuðunun
sürekli
yanýnda olarak þefkatini gösteremediðine üzülen anne, belki de sevgi ve þefkatin
i gözleri ve
davranýþlarýyla zaten gösteriyordur ve çocukta bundan memnundur...) Önemli olan
nicelik deðil, niteliktir.
Bazý durumlarda, bizim vermek isteyip de veremediðimiz, çocuðun da
almak isteyip de gerçekten alamadýðý þeyler vardýr. Örneðin: çalýþan bir
annenin çocuðuna daha fazla zaman ayýrmak istemesi, çocuðun da aslýnda
buna ihtiyaç duymasý, gibi... Ancak, bazý istek ve arzularý karþýlamak hayatta
gerçekten imkansýzdýr. Çalýþan bir anne çalýþmak zorunda olduðundan,
evde oturan bir anne kadar çocuðuna fazla zaman ayýramaz. Burada önemli
olan, istek ve arzu yerine getirilemese de, annenin onun farkýnda olup çocuðuyla
bunu paylaþmasý (benimle daha çok birlikte olmak istediðini anlýyorum) ve
yerine getirilemeyeni belki telafi edebilecek baþka bir çare, veya durumu
beraberce saptamalarý (örneðin: akþam eve gelince, çocukla beraber yarým
saat kitap okumak, konuþmak gibi -tekrar nicelikli zaman deðil de
nitelikli zaman...-) kýsacasý çocukla diyalog kurmasýdýr. Bütün bunlara
raðmen de bazý istek ve arzular yerine getirilemez. Bu da hayatýn
koþullarýdýr. Bu nedenle kendini sürekli suçlamak ne anneye fayda getirir, ne
de çocuða...
Demek ki, önemli olan diyalogdur. Bu diyaloðu saðlamak ve evdeki
sorunlarý azaltabilmek için hareket noktasý da olaylara, ve duruma zaman
zaman karþý tarafýn gözüyle, algýlarýyla bakmak, kendini karþý tarafýn
yerine koymaktýr.
:::::::::::::::::
ÇOCUK AÝLE BÜYÜÐÜNDEN FARKLI DUYUP, FARKLI ALGILAYIP, FARKLI
DÜÞÜNEBÝLÝR
Bunu kabul edebilmek gerçekten zorlayýcýdýr. Ancak çocuklarýn
olaylara, biz büyükler gibi koþullanmýþ, eðitilmiþ gözlerle olmayýp, yepyeni
ve çocuksu bir bakýþla baktýklarýný, duygularýnýn daha katýksýz, daha
yoðun olduðunu düþünmek biraz yardýmcý olur mu? Veya, çocuðun
farklý bir yapý veya bünyeye sahip olabileceðini kabul edebilmek?
Þöyle ki, anne çabuk üþüyen, soðuða dayanýksýz bir bünyede ise;
çocuðun da ayný bünyeye sahip olduðu kaçýnýlmaz bir koþul deðildir.
Bu nedenle, anne üþüdüðü için çocuðunu da aþýrý giydirmesi hem çocuðun
yapýsýna aykýrý kötü bir alýþkanlýða neden olur, çocuk en küçük bir hava
deðiþikliðinde hemen üþütüt, hem de evde sürekli tartýþma konusu olur.
Bunu ben de çocuk ve genç kýz olarak çok yoðun yaþamýþtým.
Annem çabuk üþüyen, çabuk hastalanan bir bünyeye sahip olduðundan,
hava soðuduðu gibi beni kalýn paltolarla dolaþtýrýr, bense kolumu dahi
kýpýrdatmakta zorluk çektiðim bütün bu kalýn örtülerden nefret eder,
asabileþirdim. Bu durum aramýzda sürekli tartýþma ve kavga konusuydu
ve pek tabii ki annem kazanýrdý. Evlenip ayrý eve geçtiðim zaman, ilk
iþim paltolarý tamamen dolabýmdan çýkarýp kýþý kazak ve kýsa
ceketlerle geçirmeye baþlamak oldu. Ancak annemi her ziyaretimde bu
konuda tekrar tartýþmalar oluyordu. Beni her gördüðünde "Üþüyeceksin,
paltosuz nasýl dolaþýyorsun" der her orada bulunana bu nedenle beni
þikayet ederdi. (Yaþým 25) Zamanla anneme gerçekten üþümediðimi,
zaten hastalanmadýðýmý bünyemin soðuða daha dayanýklý olduðunu
kabul ettirebildim. Tartýþmalarýmýz hemen hemen yok oldu.
Demek oluyor ki, çocuklar da anne-babanýn bünyelerini, yapýlarýný,
algýlarýný, duygularýný ve düþüncelerini paylaþmayabilir. Zaten öyle
olsaydý, dünya öylesine tekdüze ve duraðan olurdu ki...
Sizin de anneniz, babanýzdan farklý bünye, algý, duygu tutum ve
düþünceleriniz var mý?
1- Bünye-yapý, 2- Duygu, 3- Tutum, 4- Düþünce
Annemden farklý; ...
Babamdan farklý; ...
Sonuçlar eðer farklý çýkmýþsa, anne veya babamýzla kendi
aramýzda kabul edebildiðimiz bir farklýlýðý, çocuðumuzla kendi aramýzda
da kabul edemez miyiz? Çocuðumuz bizden farklý olamaz mý?
Sonuçlar eðer ayný çýkmýþsa, biz anne veya babamýza benzemiþ
olabiliriz. Ancak, bize benzemediði için bir çocuðu kabul etmemek veya
eleþtirmek haksýzlýk deðil midir? Birini sevmem için bana benzemesi
þart mý?
ÇOCUÐUN GELÝÞME SÜRECÝ ÝÇÝNDE YAÞININ ÝCABI BAZI DAVRANIÞ,
TEPKÝ VE DUYGULARDA BULUNABÝLECEÐÝNÝ BÝLMEK
Biz, yetiþkin anne babalarýn genellikle yaptýðý, çocuðu çocuk
olarak deðil de, hep ileriki büyük olarak görmek ve her yaptýðýný
geleceðin çerçevesi içinde deðerlendirerek duruma tepki göstermektir.
Emre (3 yaþ) oyuncaklarýný kesin arkadaþlarýyla paylaþmak istemiyordu. Annesin
in
tüm ikazlarýna raðmen, misafirliðe gelen çocuða oyuncaklarýný vermeyi reddetti.
Anne misafire karþý çok mahçup duruma düþmüþtü. Ayrýca Emre'nin çok
bencil ve cimri bir çocuk olduðunu düþünerek çok üzüldü. Ne yapacaðýný þaþýrmýþt
ý.
Emre'yi bir güzel azarladý ve elinden aldýðý birkaç oyuncaðý Emre'nin tüm
aðlamalarýna raðmen misafir çocuða verdi.
Þimdi bu tür bir olayýn bizim baþýmýza geldiðini düþünelim: Sabah
gazetelerimizi almýþ tam okuyacakken kapý çalýnýyor ve kapý komþumuz
ziyarete geliyor. Benim gazetelerim henüz gelmedi. Seninkileri alýp
okuyabilir miyim, birazdan getiririm. diyor. Acaba neler hissedersiniz? Gazetele
ri
hemen vermek ister misiniz? Hemen vermek istemediðiniz için kendinizi
bencillik veya cimrilikle mi suçlarsýnýz?
Þimdi, burada ne yaptýk? Önce kendimizi çocuðun yerine koyarak
duygularýný anlamaya çalýþtýk. Yani, ben olsaydým, ne yapardým Tam
oynamaya hazýrlanmýþken, biri elimden oyuncaðýmý alsaydý, kýzmaz
mýydým? Kýzardým. Demek bu bencillik deðil doðal bir duygu... diye
düþünebiliriz.
Ýkinci yapabileceðimiz þey, çocuðun bazý davranýþlarýnýn yaþý icabý
doðal olabileceðini bilmektir. Yukarki örnekte, Emre'nin oyuncaklarýný
paylaþmak istememesini ele alýrsak, çocuklarýn paylaþmasýný henüz
bilmedikleri, hiç istemedikleri hatta ikili oynamayý dahi bilmedikleri bir yaþ
devresi olduðunu bilmek belki de anne-babayý daha sabýrlý ve hoþgörülü
yapacaktýr. Bu devrelerde çocuklarý, bilmedikleri, yapamayacaklarý bir
davranýþa zorlamak, yeni doðmuþ bir bebeði yürümeye zorlamak gibi bir
eðitim anlayýþýna benzer. Halbuki, bu davranýþýn çocuðun geliþim
sürecinde doðal ve geçici olduðunu bilirsek, çocuðun davranýþýný kabul eder,
onu beklentilerimiz yönünde deðiþtirmeye o sýrada çalýþmaz, biraz doða ve
zamana þans tanýr, böylelikle evde sorunlarý azaltýr, çocuðun da özbenliðini
korumuþ oluruz. (Çocuklarýn geliþme sürecinde gösterebilecekleri doðal
davranýþlar Ek 1'de belirtilmiþtir.)
Demek oluyor ki,
ÇOCUK YETÝÞKÝN DEÐÝLDÝR yetiþkin gibi düþünemez, davranamaz ama zamaný
gelince öðrenir. Burada zamaný gelince terimi son derece önemlidir.
Çocuðun geliþmesi sürecinde belirli davranýþlarý yapabileceði, bazýlarýný
da yapamayacaðýný bilmek belki de yanlýþ tepkilere ve aceleci eðitime
engel olabilir.
::::::::::::::::
ÇOCUÐUNUZU KABUL EDÝYOR MUSUNUZ?
Bazý çocuklarýn davranýþlarýný kendimize benzedikleri için daha fazla
kabul ederiz. Bazý anne-baba ise kendine benzemeyen çocuklarýn
davranýþlarýný daha kolay kabul ederler. Ýki veya daha fazla çocuklu
anne-babalar çocuðun birinde kabul ettikleri bir davranýþý diðerinde kabul
etmediklerini gözleyebilirler. Bunun nedenleri farklýdýr. Bazen, çocuðun ilk
çocuk veya ikinci, Üçüncü çocuk oluþuna baðlý olabilir. Ýlk çocuklar genellikle
daha katý kurallar, daha büyük beklentilerle büyütülür, ikinci çocukta
anne-baba çocuk bakýmý ve eðitimi konusunda artýk daha deneyimli ve daha
güvenli, dolayýsýyla daha az endiþeli ve daha rahattýr. Çocuðun bazý davranýþlar
ýna
daha az tepki gösterir. Kabul edip etmeme, çocuðun cinsiyetine de baðlý olabilir
.
Anne-baba genellikle çocuklarýnýn oðlansa afacan, kýzsa uslu olmasýný ister, ter
si
olunca da tepki gösterirler. Ayrýca, çocuðu kabul edip etmeme ailenin deðerleriy
le de
baðýmlýdýr. Bazý anne-baba uslu, aðýrbaþlý çocuklarý daha çok sever, deðer verir
,
bazýsý ise yaramaz, gürültücü, afacan çocuklarý yeðler. Demek oluyor ki, anne-ba
banýn
çocuklarýna tepkileri genellikle, çocuðun gerçek kiþiliði ve yapýsýna göre deðil
de
anne-babanýn beklentilerine uyup uymadýðýna göre ortaya çýkabilir.
Ancak, çocuk eðitiminde etkili olabilmek ve çocukla saðlýklý iliþkiler
kurabilmek için ilk adým, çocuðu çocukluðuyla yani yaþýnýn getirdiði doðal
sýnýrlamalar ve yetersizliklerle kabul etmek, ona ileride olmasýný düþlediðimiz
yetiþkinin veya kendimizin küçük bir kopyasý olmadýðýndan dolayý
kýzmamakla baþlar. Beklentilerimizin oluþmasýný sabýr ve güvenle
beklersek çocuða da bu aþamalarý yapmasý için daha saðlýklý bir ortam
yaratmýþ oluruz. Zira çocuk, çocuktur. Neden onu þimdiden yetiþkinler
dünyasýna ayak uydurmaya çalýþýyor, ondan yaþýndan büyük davranýþlar
bekliyor Ve beklentilerimize uymadýðý için de kýzýp eleþtiriyoruz? Kaçýmýz
çocukluðunu tam anlamýyla çocuk gibi yaþadý? Kaçýmýza daha çocukken
hep büyük gibi davranmasý önerilmedi? Kaçýmýzýn içindeki çocuk hala
kýpýrdýyor? Býrakalým Tanrý'nýn lütfu olan bu çocukluk devresini doyasýya
yaþasýnlar, zaten yaþamlarýnýn üç bölü dördünü yetiþkin olarak yaþamayacaklar
mý? Bakýn yüzyýlýmýzýn tanýnmýþ þairi Khalil Gibran bu konuda ne diyor:
Sizin diye bildiðiniz evlatlar gerçekte sizlerin deðildirler.
Onlar kendini özleyen Hayat'ýn oðullarý ve kýzlarýdýr.
Sizler aracýlýðýyla dünyaya gelmiþlerdir ama sizden deðildirler.
Sizlerin yanýndadýrlar ama sizlerin malý deðildirler.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düþüncelerinizi asla.
Çünkü onlarýn kendi düþünceleri vardýr.
Onlarýn vücutlarýný çatabilirsiniz ama canlarýný asla.
Çünkü onlarýn canlarý geleceðin sarayýnda oturur ve sizler düþlerinizde
bile orayý ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye çalýþabilirsiniz ama onlarý kendinize
benzetmeye kalkýþmayýn hiç.
Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmiþle ilgilenir.
Khalil Gibran
Ermiþten
ALIÞTIRMA:
Bu hatta içinde en az 2 kere kendinizi çocuðunuzun yerine koyarak
evinize, çocuðun odasýna ev içi kurallara, ev içi yaþantýnýza, anneye, babaya
(yani kendinize) çocuðun gözleriyle bakmaya çalýþýn, acaba evinizde çocuðun
hayatý nasýl? Siz kendi çocuðunuz olsaydýnýz ne düþünürdünüz.
Düþüncelerinizi içtenlikle aþaðýya yazýn.:
Birinci resimde duvara asýlmýþ asýk suratlý anne resmi var. Çocuk bunu yerinde
n söküyor.
Ýkinci resimde anne çocuðuna olumlu cevap vererek; Aslýnda o çerçeveden hiç ho
þlanmamýþtým.
Çocukta; Ben de! diyor.
Anne-Baba rol çerçevesinden çýkýp insan-insana iletiþim kurabiliriz!..
:::::::::::::::::::
OLUMSUZ DAVRANIÞLARA ENGEL OLMAK
HEP KABUL MU EDECEÐÝM?
Þimdiye kadar hep kendimizi ve çocuðumuzu kabul etmekten söz ettik.
Sevginin temel taþýnýn kabul duygusu olduðunu her ne kadar anlamýþsak
da, bu kendimizi veya çocuðumuzu sadece kabul edeceðiz, hiç
eðitmeyeceðiz anlamýna gelmez, pek tabii.. Çocuðumuzun beðenmediðimiz
davranýþlarýný deðiþtirmesine yardýmcý olmak, yol göstermek, ona yeni
davranýþlar öðretmek en doðal ve beklenir görevimizdir.
Ancak, bu bölümdeki konumuz nelerin öðretilip, nelerin öðretilmemesi
üzerindeki deðer tartýþmasý deðildir. Her ailenin kendi inanç ve deðerleri,
önem verdiði davranýþ þekilleri ve eðitim görüþü vardýr. Bunlarý da
çocuklarýna geçirmesi çok doðaldýr. Konumuz bu deðer ve davranýþlarýn
geçerli olup olmadýðý, doðru-yanlýþ deðerler tartýþmasý deðildir. Konu, bu
deðerlerin, davranýþ tarzlarýnýn nasýl öðretildiðidir. Yani, ne öðretileceði
deðil, nasýl öðretileceði. Anne ve babanýn, çocuðun beðenilmeyen, hoþ
görülmeyen davranýþlarýna nasýl tepki gösterdikleri, onu nasýl deðiþtirmeye
yöneldikleri, veya ona istenilen, beðenilen davranýþlarý nasýl öðrettikleridir.
Daha önce de bahsettiðimiz gibi, çoðunluðumuz anne-babalýðý kendi
evlerinde gördükleri tarzdan öðrenir. Genellikle gösterilen tepkiler, olumsuz
davranýþa olumsuz yaklaþýmlardýr:
-Neden kardeþine vuruyorsun bakiiim???
-Seni kaka çocuk seni.
-Bir daha dokunursan ellerine cýz yaparým.
-Allah canýný alsýn.
-Bir daha böyle yaparsan seni sevmem. Git benim çocuðum deðilsin.
-Madem ders yapmýyorsun, bu akþam TV yok.
-Þimdi bir tane vurayým da gör (vurur).
-Ben sana öyle yapma demedim mi? Kaç kere söyleyeceðim.
Genellikle anne-baba bu durumu þöyle izah eder:
Ben öyle yapmamaya kararlýydým, ama laf dinlemiyor... Baþka
nasýl durdurabilirim ki?
Yapma oðlum diyorum, yine yapýyor... Ancak ceza verdiðim zaman
yapmýyor. Böylece kýsa sürede etkili oluyorum.
Güzellikle anlatmak istiyorum, dinlemiyor. Baþka nasýl disiplin
saðlayabilirim ki?
Doðru, cezayla, tehditle, dayakla, kýzýp baðýrarak olumsuz
davranýþa kýsa sürede ve o an engel olunabilir. Çocuk korkar, siner, istenmeyen
davranýþý o an yapmaz, biz de kýsa sürede amacýmýza eriþmiþ oluruz, ama o anlýk.
..
Ne yapsam fayda etmedi.. Cezaya koydum, dövdüm, baðýrdým, tehdit
ettim, yine yapýyor, yine yapýyor, yine yapýyor...
Bir türlü derse oturtamýyorum. TV seyretmesine engel oldum, öðretmenine
söyledim, harçlýðýný kestim, hiçbir þey fayda etmedi..
Bahçeye inersen ellerini kýrarým, dedim. Ben varken inmiyor, ama evde
olmadýðým gün hemen bahçeye...
Birçok kiþi disiplini ceza ile eþ anlamda kullanýr. Disiplin ve otorite çocuk
üzerine sanki yalnýz bir büyük (bu durumda anne-baba, aile büyüðü, abla, abi)
tarafýndan zorlanmasý gereken bir kuvvettir. Disiplin sanki çocuða büyüðün
istediðini yaptýrtmaktýr.
Ben otur demeden derse oturmuyor. Onu derse oturtmak için sürekli ikaz
etmek gerek. Baþýnda durmazsam yapmýyor.
Bir gün kendi kendine eþyalarýný topladýðýný görmedim. En nihayet
harçlýðýný kesiyorum..
Bu tür yaklaþýmda çocuðun kural ve davranýþlara uymasý diðer bir
büyük (aile ferdi) tarafýndan çeþitli uyarmalar, ödül ve cezalarla kontrol edili
r.
Böylelikle uygulamada disiplini uygulayan aile ferdi evde sürekli kontrol eden b
ir
kiþi (polis) rolüne girer.
Gözün üstünde olmalý. Hele kýz çocuðunu gözden kaçýrýrsan sonra
kulaðýný çekersin. Ne yaptýðýný, nereye gittiðini bilmem lazým.
Ben evde olmayýnca saat Onikilerde yatýyor...
Anne-baba sürekli tetikte, sürekli kontrol durumunda, aleste beklemektedir.
Eve gelir gelmez elini yüzünü yýkayýp derse oturmasýný istiyorum. Ben
olmazsam yapmýyor. Ondan mecburen iþimi býrakýp Emre'nin eve geldiði saatte
evde olmaya çalýþýyorum.
Peþinden koþmazsam banyo yapmak istemiyor. Bu nedenle sürekli
kavgalarýmýz var.
Bu tür disiplinde, çocuðu kontrol için genellikle ödül ve ceza sistemine
baþvurulur.
Kýrýk not getirirsen hafta sonu evden çýkmak yok.
:::::::::::::::::
ÖDÜL
Ödül, bir davranýþýn yapýlmasý için verilen haz, keyif verici bir
maddi olanak (para, nediye, yiyecek, çiklet, çikolata gibi) veya bir haktýr
(gezmeye götürmek, TV, video seyretmek, arkadaþýyla oynamasý, bahçeye
inmek, gibi).
Çocuðun istenen, beklenen davranýþý yapmasý için genellikle önceden söz
verilir. Çocuk davranýþý yapar ve ödülünü hak eder.
Ancak, ödül zamanla çocukta baðýmlýlýk yaratýr. Çocuk ödülü almak için
istenilen davranýþta bulunur, gerçekten davranýþý yapmasý gerektiðine
inandýðý için deðil.
Bugün dersimi çalýþýrsam bana istediðim oyuncaðý alacaksýn deðil
mi? Sürekli ödül almaya alýþýk çocuk maddiyatçý olur, her yaptýðý
davranýþa bir karþýlýk bekler:
Bugün ýspanak yersem tatlý var mý?
Bugün Aslý ile kavga etmezsem bana ne alacaksýn?
Zamanla ödül çekiciliðini ve etkisini kaybettiðinden, anne-baba onu deðiþtirme
k,
daha etkili bir ödül bulmak zorundadýrlar.
Eskiden dersini yapýnca bir gofret alýrdým. Þimdi artýk gofret farketmiyor.
Ödül, küçük çocuklarda iyi davranýþ alýþkanlýklarý geliþtirmek için ve
ölçülü olarak kullanýlmalýdýr. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta,
ödülle beraber anne-babanýn davranýþý açýk bir dille takdir etmesi ne
kadar beðendiðini belirtmesi, anne-babanýn sevincini dile getirmesi ve
dolayýsýyla beklenen ve yapýlan olumlu davranýþý teþvik etmesidir.
Bugün ben söylemeden derse oturup çalýþtýðýna çok sevindim. O çok
beðendiðin kalem kutusunu alacaðým. Bundan sonra hep ben söylemeden
derse oturacaðýna güveniyorum.
Çocuk eðitiminde takdir ve teþvik ödülden daha önemlidir. Zira
zamanla ödülün etkisi kaybolur, ancak çocuk annesinin takdirini duymak için o
davranýþý tekrarlar. Dolayýsýyla ödül baþlangýçta ve ölçülü olarak
kullanýlmalý, davranýþýn devamýnda artýk yerini takdir, olumlu duygular
ve teþviðe býrakmalýdýr.
Siz de çocukluðunuzda (veya son zamanlarda) size söylenmiþ bir
takdir sözünü hatýrlýyor musunuz?
Hangi davranýþýnýzdý?
...
Kim takdir etti?
...
Neler hissettiniz?
...
Sizi takdir eden kiþiye karþý neler duydunuz?
...
Takdir edilen davranýþý tekrar etmek istediniz mi?
...
Genellikle yanýtlar, takdirin ne güçlü bir davranýþ tekrarlatýcý etken
olduðunu, gösterir.
Bugün ne güzelsin diye karþýlanan kaçýmýz, o gün giydiklerini bir daha
giymek istemez. Veya saçýný o gün taradýðý gibi taramaz? Akþam sofrada
Yemek çok güzel olmuþ sözleri kaçýmýzýn yorgunluðunu almaz? Daha
güzel yemekler yapmaya teþvik etmez? Bu iþi çok iyi baþarmýþsýn, seninle
gururlanýyorum sözleri hangimizi yüreklendirmez; daha iyi çalýþmaya
sevketmez? Bir takdir dolu bakýþ, bir gülümseme bile bazen bütün bir günü
mutlu kýlmaya yeterlidir, deðil mi?
Evet, aslýnda takdir, anne-babanýn çocuðuna verebileceði en büyük
ödüldür. Takdir ve teþvik konusunu ileriki bölümlerde daha geniþ kapsamlý
olarak tartýþacaðýz, ancak takdirin bu bölümdeki yeri mutlaka ödülün
yanýndadýr. Takdirsiz bir ödül, bazen çocuk için anlamsýz olur, çocuk hangi
olumlu davranýþý için ödüllendirildiðini bilemez ve dolayýsýyla ödül de eðitsel
etkisini kaybeder. Bu nedenle, ödülü verirken hangi davranýþý için çocuðun bu
ödülü hak ettiðini açýk bir dille belirtmek ve davranýþýný takdir etmek çok
önemlidir.
:::::::::::::::::
CEZA
Ceza, bir davranýþýn tekrar edilmemesi için uygulanan üzüntü, acý verici
bir yöntem (dayak, cezaya koyma, odaya kapatma, mahrum etme) veya çocuktan
alýnan bir haktýr (harçlýðýný kesme, arkadaþlarýyla görüþmesine engel
olma gibi).
Ceza, çocuk istenmeyen davranýþta bulunduðu zaman uygulanýr veya
uygulanacaðý tehdidinde bulunulur.
Karnende kýrýk not olursa eve gelme.
Bir daha öðretmenden þikayet duyarsam harçlýðýný keseceðim.
Ceza, çocukta korku yaratýr. Çocuk davranýþý yapmak istemediðinden
(yapmamasý gerektiðini anladýðýndan) deðil de cezadan korktuðu için
yapmaz.
Bir daha ellersen, bu sefer kötü döveceðim.
Ancak, ceza da ödül gibi zamanla etkisini kaybeder. Çocuk cezaya alýþýr,
hafta sonu çýkmamak bir süre sonra onu etkilemez ve istenmeyen davranýþý
devam eder.
Geçen yýl ders çalýþmayýnca TV seyretmesine engel oluyordum. Bu
yýl TV ilgisi bitti. Kompütere merak saldý. Ona da engel olamam ya. Bu sefer
kompüter için ders çalýþmýyor.
Çocuk cezadan kaçabilmek için yalan söyler:
Kötü not alýnca arkadaþlarýyla hafta sonu buluþmasýna engel oluyoruz.
Bu sefer kursa gideceðine arkadaþlarýyla buluþtuðunu öðrendik. Ne
yapacaðýmýzý þaþýrdýk...
Ödül gibi, ceza ile yönetilen disiplinde de, anne-baba cezayý sürekli
deðiþtirmek, yenilemek zorundadýr.
Harçlýðýný kesiyorum. Bu sefer gidip anneannesinden para istiyormuþ...
Ne ceza vereceðimi þaþýrdým?
Eskiden bir güzel döverdim. Þimdi büyüdü. Bu yaþta oðlana nasýl vurayým?
Peki, ceza vermezsek ne yapabiliriz? Çocuðu istediðimiz davranýþa nasýl
yönlendirebiliriz, diyeceksiniz. Gelin, önce yine kendimize dönük bir hatýrlama
alýþtýrmasý yapalým:
Çocukluðunuzda yapmýþ olduðunuz bir davranýþtan dolayý cezalandýrýldýðýnýz
bir olayý hatýrlýyor musun?.
Kim, nasýl cezalandýrdý?
...
Neler hissettiniz?
...
Sizi cezalandýran kiþiye karþý neler duydunuz?
...
Cezalandýrýlan davranýþý tekrar etmek istediniz mi, veya ne yaptýnýz?
Annelerle bu konuda yaptýðýmýz söyleþilerden alýnan bazý yanýtlar
þöyle olmuþtur:
O kadar kýzmýþtým ki, hatýrlýyorum, tekrar yapacaðým, muhakkak yapacaðým,
veya onlarý çok kýzdýracak baþka bir þey yapmam lazým diye planlar
kuruyordum.
Kardeþimle oynamadýðým için annem beni çok kötü cezalandýrdý, iki gün
bahçeye inmeme engel oldu. O kadar içerlemiþtim ki, gidip annemin en sevdiði
kolyesini sakladým. Uzun süre aradý. Kaybettiðini sanýyordu...
Haklýlar diye düþünüyordum o zamanlar. Ben kötü bir kýzým,
cezalandýrýlmayý hakettim. Hiçbir þeye hakkým yok, ölsem daha iyi.
Ceza ile yönetilen disiplin þekillerinde genellikle çocuk tarafýndan
hissedilen, yaþanan duygular kýzgýnlýk, nefret, intikam, karþý koyma,
suçluluk, güvensizlik, kendine acýma gibi olumsuz duygulardýr.
Tanýnmýþ çocuk psikiatrý Dr. H. Ginott'a göre, ceza ile yürütülen eðitim
zamanla iþlevini kaybeder, zira çocuk yaptýðýna piþman olacaðýna ve
suçunu telafi etmesini öðreneceðine, intikam hayallerine yönelir. Çocuðun
düþündüðü odak konu artýk iþlenen suç veya olumsuz davranýþýn neticeleri deðil,
cezanýn getirdiði duygulardýr. Dolayýsý ile, ceza vererek çocuðun kendi
olumsuz davranýþýyla yüzleþmesine, davranýþýnýn neticelerini düþünmesine engel
olmaktayýz. Sevgi ve ilgi ile yürütülen bir anne-çocuk iliþkisinde cezanýn yeri
yoktur, ancak çocuk olumsuz davranýþýnýn sonuçlarýný yaþar. Örneðin, birçok ikaz
a
raðmen duvara çizmeye, boya sürmeye devam eden çocuða boyalarý silmesi
gösterilir ve istenir. Silmezse boyalarý bir süre elinden alýnabilir. Veya ikazl
ara
raðmen dersini yapmayan çocuðun kötü not alýp olumsuz sonuç ve
duygularýný yaþamasýna bir kere müsaade edilir. Ancak, buraya varmadan
evvel, yapýlacak farklý yaklaþýmlar vardýr. Bu yaklaþýmlarý toplu olarak sizlere
sunmadan evvel, sizlerin bu konuda yaratýcý fikir ve düþüncelerinize yer vermek
istiyoruz:
1) Çocuðunuz bütün ikazlarýnýza raðmen oyuncaklarýný sürekli oturma
odasýna getirerek oynuyor, sonra da orada unutuyor. Siz de odayý sürekli
toptamak zorunda kalýyorsunuz. Bu olay pek tabii günde 5-6 kere tekrarlanýnca
iyice kýzmaya baþladýnýz. Aklýnýza ilk gelen þey oyuncaklarý ortadan
kaldýrmak. Ama ondan önce neler yapabilirsiniz?
...
2) Kýzýnýz ise sormadan dolabýnýzdan kazaklarýný alýp giyiyor, sonra
da ya aradýðýnýz zaman bulamýyorsunuz, veya bulduðunuzda lekeli,
kirlenmiþ oluyor. Bu durum pek tabii sizi çok kýzdýrýyor. Kaç kere ikaz ettiðini
z
halde yine tekrarladý. Cezadan evvel ne yapardýnýz?
...
Aslýnda insan biraz düþünür ve bir hal çaresi bulmaya gerçekten zaman
ayýrýrsa öyle beklenilmedik, yaratýcý ve güzel yöntemler çýkýyor ki...
Annelerden þöyle deðiþik fikirler aldýk.
Oturma odasý daha büyük ve aydýnlýk olduðu için çocuðun orada
oynamak istediðini anladým. Ona bir köþede bir kilim hazýrladým.
Oyuncaklarýný kilimin üzerine koyuyoruz, orada oynuyor. Misafirim geleceði
zaman da kilimi olduðu gibi toparlayýp odasýna götürüyorum. O þekilde
anlaþtýk.
Öðlen uykusuna kadar oturma odasýnda oynamasýna müsaade ediyorum.
Uykuya yatmadan önce büyük bir sepete oyuncaklarý topluyoruz. Odasýna
götürüyoruz. Öðleden sonra zaten çýktýðýmýz için sorun olmuyor.
Yemek masasýnýn üzerine uzun bir örtü serdim, altýnda evcilik
oynuyor, ben de oyuncaklarý görmüyorum.
Kýzýmýn dolabýna çok görülür bir þekilde renkli kalemlerle lütfen
kazaklarýmý temiz kullan ve bitirince yerine koy diye bir kaðýt astým.
Çok hoþuna gitti. O zamandan beri dikkat ediyor.
Baþa çýkamayýnca, ben de onun kazaklarýný kullanmaya
baþladým. Böylece benim de giysi çeþidim arttý. Yalnýz temiz kullanmak
konusunda karþýlýklý anlaþmaya vardýk.
Bütün bu yanýtlarda iyi niyet ve önceden tedbir var, deðil mi? Keþke bütün
sorunlarýmýza önceden tedbir alarak ve planlayarak engel olabilseydik... Ancak
bütün iyi niyetimize raðmen, soruna engel olabilecek ne vaktimiz, ne de enerjimi
z
kalmadýðý zamanlar için ceza yerine kullanýlabilecek birkaç yöntem sunuyoruz
sizlere... Bunlarý, çocuk davranýþý yapmadan evvel, sorun olan davranýþ
sýrasýnda ve sorun olan davranýþtan sonra olmak üzere üç bölümde
inceleyeceðiz.
:::::::::::::::::
OLUMSUZ DAVRANIÞLARA CEZASIZ NASIL ENGEL OLABÝLÝRÝZ?
A- ÇOCUK DAVRANIÞI YAPMADAN EVVEL:
1) Önleyici açýklama: Evde konuþurken, anne-babanýn beklentilerini
davranýþtan önce açýklamasý:
-Salonun her zaman temiz olmasýný istiyorum. Ondan oyuncaklarýný
oraya getirdiðin zaman çok daðýnýk oluyor, misafir geldiðinde de mahçup
oluyorum. Nasýl yapsak dersin?
-Sokaða çýktýðýmýzda bir þeyin alýnmasý için aðladýðýn zaman çok
sinirleniyorum. O zaman seninle çýkmak artýk keyif olmuyor. Sokakta benden
birþey isteme, anlaþtýk mý?
-Kazaklarýmýn temiz olmasý benim için çok önemli. Bir de aradýðým
zaman dolabýmda bulmalýyým. Bu konuya dikkat edersen arada bir alabilirsin.
-Gece sütünü içtikten sonra beni bir daha çaðýrma, olur mu? (2 yaþ için)
2) Çevreyi deðiþtirme: Çocuða kýzmamak için önceden tedbir alma:
-Annenin daðýnýklýðý görüp de sinirlenmemesi için oturma odasýnda bir
oyun köþesi hazýrlamasý (bir evvelki oyuncak örneði için).
-Annenin kýzýnýn dolabýna yazýlý ikaz asmasý veya kazaklarý
beraberce kullanmalarý (bir önceki kazak sorununda)
-Çocuk akþamlarý zor yemek yiyorsa (o saatte yorgun olabilir) yemek yemiyor
diye kýzacaðýnýza, yemek saatini daha öne alabilir, veya çocuða daha önce
yemek verebilirsiniz.
OLAY SIRASINDA KIZACAÐINIZA, Sana sokakta birþey isteme demedim mi?
Sorun sýrasýnda verilmek istenen eðitim genelikle etkili olmaz.
ÖNCEDEN ÖNLEM ALIN. Sokaða çýktýðýmýzda sürekli birþeyler istemen beni çok
sinirlendiriyor sokaða çýkmak keyifli olmuyor...
Sorun yokken veya sorun çýkmadan önce önlem alýp beklentilerin
açýklanmasý soruna engel olur.
BÖYLE YAPACAÐINIZA, Çabuk tabaðýndakini bitir.
Akþam geç saatte sofrada düzgün yemek yemek küçük çocuklar için
çok zordur.
ÇEVREYÝ DEÐÝÞTÝRÝN, Yemeði önce yememiz iyi oldu. Ýstersen sonra sofrada
bizimle oturabilirsin.
Bazý sorunlara çevreyi deðiþtirerek çözüm bulabiliriz.
ÖÐRETÝN, Gel odaný beraber toplayalým. Sen küpleri kutuya koy ben de
kalemleri toplayayým.
Disiplin ve alýþkanlýklarý uygulatacaðýmýza öðretirsek daha etkili
oluruz.
YATIRIM UYGULAYACAÐINIZA, Tabaktakileri bitirmeden sofradan kalkmak yok!
ÇOCUÐU ÝÞE KATIN, Ispanaktan yiyebileceðin kadarýný kendin tabaðýna koy,
ama hepsi bitecek tamam mý?
Çocuðu aktif olarak uygulamaya katmak daha iyi sonuç verir.
ÇOCUÐA SORUMLULUK VERÝN, Pijamalarýný kendi giysin.
OLUMLU DAVRANIÞI PEKÝÞTÝRÝN, Aslý, bu akþam pijamaný hiç yardýmsýz giydin!
gerçekten büyüdün artýk.
Sorun bittikten sonra arada bir olumlu tepki göstermek alýþkanlýðýn
kalýcý olmasýný pekiþtirir.
ÝKAZ YERÝNE NOT ASIN, Not: Ali paltonu kapýnýn önüne býrakma.
OLUMLU DAVRANIÞI TAKDÝR EDÝN, Çanta ve paltonu artýk hep içeri götürüyorsun,
çok hoþuma gidiyor.
Bazen devamlý tekrar ederek dýrdýr yerine, deðiþik hatýrlatma ve
ikaz yöntemleri daha etkili olabilir
::::::::::::::::
YAPTIRIMDAN ÖZDENETÝME...
Sürekli dýþ kontrollü bir disiplinle ve yaptýrýmla yürütülen evlerde anne veya
babanýn aniden tavýr deðiþtirerek iç kontrollü disiplin (özdenetim) tarzýna
geçmeleri çocuklarda bir bocalama yaratabilir. Devamlý baðýrýlmaya, ikaz
edilmeye alýþmýþ bir, çocuk, aniden baðýrmayan veya aþýrý tepki
göstermeyen bir anne veya baba ile karþýlaþýnca þaþýrabilir. Grup
çalýþmalarýndan sonra, bu þekilde tavýr deðiþtiren bir anneye çocuðu þöyle
bir soru sormuþtu: Peki anne, neden artýk baðýrmýyorsun? Diðer bir anne ise
çocuðu ile kendi arasýnda þu hoþ olayý aktarmýþtý. Tartýþmalý bir iliþkiden
ve sürekli ikazlardan sýyrýlýp farklý bir yaklaþýmla çocuðuna hitabeden anne,
Buraðýn artýk kendi söylemeden bazý görevlerini yerine getirmesi ve yapmamasý
gereken þeyleri kendiliðinden yapmamasý üzerine, bir gün oðluna: Biliyor
musun Burak, sen çok paþa bir çocuk oldun. dedi. Burak ise annesine þöyle bir
yanýtta bulundu: Aslýnda sen çok paþa bir anne oldun. Anne-babanýn tavýr
deðiþtirmesi karþýsýnda þaþýran çocuklar bazen bu durumdan istifade etmek
isteyebilirler. Bu durumda, önemli olan, aile büyüðünün tavrýnda sebat edip,
hemen eski alýþkanlýklarýna (kýzma, baðýrma, vb.) dönmemeye özel çaba
göstermesidir. Yeni tavýr ve yaklaþýmýnda sebat edip devamlýlýk gösteren
anne-baba bir süre sonra çocuklarýnýn bu duruma uyum gösterdiklerini
göreceklerdir.
Yeni edinilen davranýþlarý bir saatin pandülüne benzetebiliriz. Saat
baþlarý, saat çaldýðýnda pandül bir saða, bir sola doðru kuvvetle gider gelir,
birkaç gidiþ geliþten sonra pandül ortada dengesini bulur. Yeni edinilen
davranýþlar da böyledir. Önceleri baðýrýp kýzan, sürekli azarlayan aile büyüðü
(pandül saðda) yeni edindiði tavýr çerçevesinde susar, sabreder, anlayýþ
gösterir (pandüf solda) çocuksa bu duruma þaþýrýp uyum gösteremediði için
aile büyüðünün sýnýrlarýný zorlar ve onu sanki eski tepkilerine döndürmeye
çalýþýr, ne kadar ileri gidebileceðini bilmek ister. Bu durumda aile büyüðü artý
k
dayanamaz ve eski davranýþýna dönerek (pandül saðda) kýzmaya baþlar,
hatta çocuðu dövebilir. Ben bu kadar sabrettiðim halde hala devam ediyorsun.
Ancak burada önemli olan, aile büyüðünün bu kadar ileri gitmemesi, yani pandülü
çok da saða kaydýrmamasýdýr. Pandül gibi, eski ve yeni davranýþlar da gide
gele dengesini bulacak, yeni tavýr ve davranýþlara hem aile büyüðü hem de
çocuk uyum saðlayacaktýr. Burada önemli iki unsur: Aile büyüðünün Olmuyor
her þeyi denedim olmuyor deyip eski alýþkanlýklarýna dönmemesi, sebat
etmesi ve yeni tavýr ve davranýþýnýn hemen çocukta olumlu deðiþiklik
yaratacaðýný düþünüp, olmuyor diye umutsuzluða kapýlmamasýdýr. Her yeni
davranýþ, eðitim ve alýþkanlýðýn yerleþmesi için biraz zamana ihtiyacý
vardýr.
HATIRLATMA ...
Disiplinde özdenetim saðlamak için:
1) Kurallarý çocuðun yaþýna, kiþiliðine, ve özel durumlara göre ayarlayýn.
2) Çocuða kurallarýn nedenini izah edin.
3) Kendisinden beklenen davranýþý açýk bir dille ayrýntýlý olarak
çocuða anlatýn.
4) Çocuða kurallarýn uygulanmasýnda aktif rol ve sorumluluk verin.
5) Çocuk beklenen davranýþý gösterdiði zaman hemen takdir edip
memnun olduðunuzu belirtin.
::::::::::::::::
EÐER HAYATIMI BÝR DAHA YAÞASAYDIM
Eðer hayatýmý bir daha yaþasaydým, sefere daha çok yanlýþ yapmaya
cesaret ederdim. Rahatlar, kollarýmý gererdim. Bu kez yaptýðýmdan daha çok
saçmalardým. Daha az þeyi ciddiye alýrdým. Daha fazla þans tanýr, daha sýk
yola çýkardým. Daha fazla daða týrmanýr, daha çok nehri yüzerdim. Dondurmayý
daha fazla, kuru fasulyeyi daha az yerdim. Herhalde daha çok güzel, ama daha az
hayali sorunum olurdu.
Bilir misiniz? Ben saati saatine, günü gününe mantýklý ve saðlýklý yaþayan
insanlardaným. Oh evet, güzel anlarým oldu, ama tekrar baþlasaydým, onlardan
daha çok olmasýna çalýþýrdým. Aslýnda, baþka hiçbir þey olmamasýný
denerdim. Sadece anlar, birbirinin ardýndan, yaþadýðým her günün ötesinde
onca yýl yaþamak yerine.
Ben hiçbir yere termometresiz, hýrkasýz, yaðmurluksuz ve paraþütsüz
gitmeyen insanlardaným. Hayatýma tekrar baþlasaydým, çok daha az yükle
yolculuk ederdim.
Eðer hayatýmý bir daha yaþasaydým, ilkbahara daha erken yalýnayak girer,
sonbaharýn gecine kadar da öyle kalýrdým. Daha çok dansa gider, daha sýk halay
çekerdim. Daha çok papatya toplardým.
Nadine Stair, 85 yaþýnda (Louisville, Kentucky)
::::::::::::::::
ÇOCUKLAR NEDEN SÖZ DÝNLEMEZ
YAPLAR VE YAPMALARLA YAÞAMAK
Hiç sözümü dirilemiyor... yapma diyorum yine yapýyor. Kýzým elleme
diyorum, sanki inadýna gidip elliyor... ne yapacaðýmý þaþýrdým... sonunda
baðýr baðýr baðýrýyorum, ama ne fayda?... o yine bildiðini okuyor... Bu gibi
yakýnmalarý ne çok iþitmiþ, belki de ne çok yapmýþýzdýr... Gerçekten
çocuklar neden söz dinlemezler acaba?
Konuya girmeden önce, kendimize dönük bir fantezi alýþtýrmasý
yapalým: Farzedelim ki bir iþinizi halletmek üzere, birkaç günlüðüne, baþka bir
þehre gitmek zorunda kaldýnýz. O þehirde oturan (halanýzda veya teyzenizde)
kalmak zorundasýnýz. Halanýzýn evine vardýðýnýzda, size yerleþmenize
yardým ediyor. Bu arada Odana girip çýkarken gürültü etme, eniþten
dinleniyor diyor. Banyoya girip ellerinizi yýkarken: Suyu fazla harcama, dikkatl
i
kullan diye tembihte bulunuyor. Salona geçip oturmak istiyorsunuz: O koltuða
oturma, o misafir koltuðu, kirlenmesin diyor... akþam yemeðinde, nefret ettiðini
z
kereviz yemeðini; Sýhhate çok iyi gelir diyerek size zorla yediriyor. Sokaða
çýkmak istiyorsunuz, Hava çok soðuk, üþüteceksin, þapkaný giymeden
çýkma sakýn diye tembihleyerek, þapka giymeden çýkmamanýza dikkat
ediyor.
Evet sorarým size, bir daha o kente gittiðinizde yine halanýzda kalmak ister
misiniz? Veya, kalmak zorundaysanýz, ne hissedersiniz? Halanýzýn sözünü
kibarca dinler gibi görünür, kafa sallar, sokaða çýkar çýkmaz þapkanýzý
çýkarýr, bir Of! mu çekersiniz? Yoksa, halanýzý dinler görünür, ama
duymamazlýktan gelir ve o etrafta yokken, inadýna misafir koltuðuna mý
oturursunuz? Yoksa, Hala, bana karýþmayýn, istediðimi yer, istediðimi
giyerim mi dersiniz? Gerçekten ne yaparsýnýz? Hem neden halanýzýn sözünü
dinlemek istemiyorsunuz? Söyledikleri aslýnda çok makul þeyler...
Evet, onu yapma... bunu yapma... þöyle yap... böyle yap... Sürekli bu
uyarýlarý duyan kiþi ne hisseder acaba? Ne yapmasý gerektiði sürekli
söylenen, yapmaya çalýþýrken yanýldýðý veya yapmayý unuttuðu zaman
hemen kýzýlan, baðýrýlan kiþi sana yapma demedim miii?, hele sürekli
yaþadýðý yerde, yani kendi evinde ise ne hisseder acaba? Býkkýnlýk mý?
Yoksa yaþam hevesini kaybetmek mi? Öfke mi?.. Bu hele bir çocuksa,
çocukluðun getirdiði doðal merakýný yitirme mi? Ýsyan mý? Bu olumsuz
tepkilere karþý zamanla bir baðýþýklýk, bir savunma geliþtirmez mi?
Yani, bunlarý artýk duymaz, dinlemez olur, yaþamýný sürdürmeye çalýþmaz mý?
Genellikle, eðitimi hep yapýlmamasý gereken davranýþlarý düzeltme
Elleme, yapma, veya yapýlmasý istenen davranýþ yapýlmadýðý zaman,
hatýrlatma, uyarma ders çalýþ, yemeðini ye... olarak algýlarýz. Ailelerin
çocuklarýna yaklaþým tarzýný inceleyen bir araþtýrmada (Baldwin, 1945), bir
aileyi uzun bir süre gözlemci olarak izleyen araþtýrmacý, anne çocuk arasýndaki
iletiþimi þöyle anlatýr; 11 aylýkken, annesi çocuðu kucaðýna alýr veya masanýn
üzerinde giydirirdi. Kendi kendine yardým etmesine olanak verilmiyordu, zira bu
çok
zaman kaybýna neden olacaktý. Çocuk 17 aylýkken, bir gün elimdeki kitabý
gördü (gözlemci) ve almak için uzandý, arada pek açýk olmayan birþeyler
söylemeye çalýþýyordu. Kitabýma eliyle vurdu. Annesi: Yapma dedi. Çocuk
bileðimi tuttu, annesi yine Elleme rahat dur dedi. Çocuk büyüdükçe ve istenilen
davranýþlarý gösterip uyum saðladýkça, anne-çocuk arasýndaki iletiþim daha
durgunlaþtý.. Anne, bir disiplin olayý çýkmadýkça, çocuðun yaptýklarýna pek
dikkat etmemekteydi. Ýletiþim ancak çocuk yanlýþ bir þey yaptýðý veya
kýzdýrdýðý zaman oluþmaktaydý. Okul döneminde ise, annenin tek ilgisi okul
baþarýsý veya baþarýsýzlýðý ve okulda itaat etmesi veya sorun çýkarmasý ile
alakalýydý. (Maccoby, E.E. Social Development, Harcourt Brace Jovanovich,
Ýnc. 1980.)
Diyeceksiniz ki, Þunu yapma... böyle yap demeden çocuða iyiyi, kötüyü,
doðruyu yanlýþý nasýl öðreteceðiz?
Psikolojide Kademeli yaklaþmalar terimi ile açýklanan bir yaklaþým tarzý
vardýr. Kademeli yaklaþmalarda, yapýlmasý istenilen, beklenen davranýþ
belirlenir. Örneðin çocuðun yalnýz baþýna kaþýkla yemek yemesi. Çocuða
istenen davranýþta bulunabileceði ortam hazýrlanýr, (örneðin yemek yerken
yerleri ve masayý kirletebileceði bir yer-mutfak) çocuðun aðzýna götürebileceði
boyda bir kaþýk) ve izlenir, (veya davranýþ örnek olarak gösterilir ve açýklanýr
.
Ýstenilen, beklenilen davranýþ veya ona çok yakýn ama henüz mükemmel olmayabilen
davranýþ yapýldýðý anda pekiþtirilir, yani takdir edilir, þöyle ki: Çocuðun yaln
ýz
baþýna kaþýkla yemek yemesini istiyoruz. (beklenen, istenen davranýþ), çocuðun ö
nüne yemek
tabaðýný koyar, ne yapmasý gerektiðini açýkça gösterebiliriz: Ya biz bir
kaþýk alýp yemeði aðzýmýza götürür, veya çocuðun elini tutarak tabaktan
yemek alýp aðzýna götürmesine 1-2 kere yardýmcý oluruz. Bunlarý yaparken de
sözle açýklarýz: Bak þimdi kaþýkla tabaktan biraz yemek aldým kaþýðý
aðzýna götürdüm gibi.. Ondan sonra, çocuðu serbest býrakýp, ne yapacaðýný
izleriz. Pek tabii, baþlangýçta tabaktan kaþýkla yemek alýp aðzýna götürmeyi
düzgün ve temiz bir þekilde beceremeyecektir. Yemeði almasýný bilemez, yemek
kaþýktan dökülebilir, çocuk aðzýna götürürken üstüne dökülebilir. Bunlara tepki
göstermeyiz. (Bunlara karþý önceden tedbir alýp çocuða plastik bir önlük
giydirmek, yemeði kolay temizlenebilen bir yerde mutfakta vermek çok önemlidir).
Önemli olan çocuðun yapamadýðý, beceremediði zamanlarda hemen olumsuz-eleþtiri,
olumsuz tepki göstermeyip, yaklaþýk bile olsa yapabildiði her davranýþý ve
çabayý desteklemektir. Evet çok güzel ... Bravo... Bu kez çok iyi becerdin
gibi.. Böylelikle, çocuðun çabasý, yaklaþýk davranýþlarý ve ileride
istenilen davranýþlarý takdir sözleri ile pekiþtirilir. Bu þekilde çocuk
takdir duymak için daha iyi ve daha güzel yapmaya çalýþýr, çabalar ve bir
süre sonra gerçekten becerir.
Þimdi, burada aslýnda ne yaptýk? Çocuðun yapmamasý gereken davranýþlarýna
(kaþýðý aðzý yerine burnuna getirmek, tabaktan yemek alýrken
tabaðýn dýþýna dökmek, gibi) tepki göstermedik, yani olumsuz tepkileri
kaldýrdýk. Pek tabii, burada söz konusu davranýþlar, göz ardý edilebilecek
davranýþlardýr Örneðin, çocuk püresinin içine kaþýðý ile vurup etrafa
sýçratýyorsa tasvip etmediðimizi kýzmadan gösterir, beklenen davranýþý
tekrar örnekleriz. Demek ki, esas yaptýðýmýz, dikkatimizi sadece
çocuðun yapmamasý gereken davranýþlarý üzerine yöneltmek yerine
özellikle olumlu, beklenir ve istenir davranýþlarýna yöneltmektir.
Ýstenmeyen davranýþlara hemen tepki göstermek yerine, istenir, beklenir
davranýþlarýna hemen tepki göstermektir.
Çocuklarý tatilde buz pateni kaymaya götürdüðümde, soðukta beklemekten
sýkýlýp, Acaba ben de denesem nasýl olur? diye içimden geçirmiþtim.
Öylesine özgürce kaymak müthiþ cazip geliyorsa da, doðrusu benim yaþýmda
paten kaymasýný becerebileceðimi hiç ummuyordum. Temkinli davranarak,
pistteki hocaya öðrenip öðrenemeyeceðimi sordum. Hoca gayet güvenli bir
þekilde Tabii, neden olmasýn dedi. O zaman, iþe ders alarak baþlamayý daha
temkinli buldum. Hoca, önce küçük adýmlar atarak buz üstünde yürümesini
gösterdi. Sonra benim yürümemi istedi. Her attýðým adýmda Evet... çok güzel,
aferin diyerek beni yüreklendiriyordu. Az sonra tutunmadan yürümeye
baþlamýþtým. Hoca bu kez hafif hafif kaymayý gösterdi. Benim de yapmamý
istedi. Çok korktuðum halde, beni yüreklendirdiðinden denemek istedim. Hoca
yanýmda duruyor, her düþme esnasýnda beni tutuyordu. Derken hafiften
kaymaya baþladým. Hoca Beþ adýmda bir sendeliyordunuz, þimdi 8 adýma
çýktýnýz diyordu. Doðrusu çabalarýmýn arasýnda hiç de farkýnda deðildim.
Biraz sonra Þimdi 15 adýmda düþmeden kaymaya baþladýnýz dedi. Aniden
farkýna vardým. Hoca hiç olumsuz ikazda bulunmuyor, sürekli olumlu
çabalarýmý ve adýmlarýmý övüyordu. Dikkatimi hocanýn yaklaþým tarzýna
verdim. Hoca her adýmýma Evet... evet... evet... çok güzel... aferin demekteydi.
Çok þaþýrmýþtým. Ýnanýr mýsýnýz? 45 dakika sonra pistte kendi baþýma
yavaþ yavaþ kaymaya baþlamýþtým...
Þimdi, burada hocanýn neler yaptýðýný incelersek:
1) Bana güvendi ve güvenini belirtti: Tabii ki kayarsýnýz. Neden
olmasýn? (Bu güven baþarýlý olabilmenin çok önemli bir öðesidir) Hoca öyle
diyeceðine, Sizin yaþýnýzda biraz zor olabilir, düþebilirsiniz gibi uyarýlarda
bulunsaydý, herhalde cesaret edemiyecektim.
2) Yapmam gereken davranýþý (adýmlarý) örnekledi ve açýkladý.
3) Yaptýðým her olumlu hareketi (doðru adýmý) hemen takdir edip
destekledi. (Evet... evet... çok güzel... aferin...)
4) Hiçbir olumsuz tepkide bulunmadý Aman, dikkat edin, düþeceksiniz.
Olmuyor... Biraz daha dikkatli olun. gibi cesaret kýrýcý tepkilerde bulunmadý.
5) Kademeli yaklaþmalarla olumlu davranýþlarýmý açýkça belirterek
destekledi. Beþ adýmda bir sendeliyordunuz, þimdi 8 adýma çýktýnýz.
Bunun çocukla uygulamasý þu þekilde olabilir: 4 yaþýndaki
çocuðumuzun akþam yatarken soyunup pijamasýný tek baþýna giymesini
istiyoruz.
Aslý artýk büyük bir çocuk oldun, akþamlarý tek baþýna soyunup
pijamaný giyebileceðine inanýyorum. Bu akþamdan baþlayarak deneyelim mi?
Çocuk Beceremem, ben yalnýz soyunamam gibi tepkilerde bulunursa;
Ben senin yanýnda olup sana yardýmcý olacaðým diye güven veririz..
Çocuk soyunmaya baþlar Evet, çok güzel, kollarýný çýkardýn,
(davranýþ açýklamasý) þimdi baþýný çýkarmak istiyorsun, baþ bazen
insaný zorluyor deðil mi? (empati) Evet, þimdi de pantalonunu çýkardýn...
aferin.. þimdi pijamayý giyerken ön tarafýný giymeye dikkat et... tamam.. güzel.
..
evet tek baþýna giyinebiliyorsun... aferin sana.
Yaþý için yeni olan bir davranýþý deneyip baþarabilen çocuk
kendinden gurur duyar ve bu duyguyu kendisine hissettirme olanaðýný
yarattýðý için de annesine, babasýna yakýnlýk hisseder. Baþlangýçta açýk
bir dille belirttiðimiz davranýþ ve sözel takdiri, daha ileriki aþamalarda davra
nýþ
daha güzel ve uygun oldukça, gözlerimizle takdire çevirebilir veya gülümseyerek
farkettiðimizi belirtebiliriz. Ancak baþlangýçta ve özellikle küçük çocuklarla,
takdir
ve teþvik sözlerimize davranýþýn açýklamasýný (hangi davranýþýn takdir
gördüðü) getirmemiz çok faydalýdýr.
Biz insanlar ve tüm canlýlar hazza yönelik vadýklarýz. Haz duydukça, tekrar
duymak için o davranýþý tekrarlarýz. Bir hayvana, kuþa, kediye yemek versek,
tekrar bize geleceðinden emin olabiliriz. Onu okþasak, bizi her gördüðünde gelip
kendini okþatmak için bize yaklaþacaðýndan, peþimizden geleceðinden
(dolayýsýyla davranýþýný deðiþtireceðinden) de emin olabiliriz. Çocuklara
tatlý sözlerle hitabeden, onlarla konuþan, onlarý güldüren büyükler eve
geldiðinde, çocuklarýn oyunlarýný býrakýp onlara doðru hemen gittiklerini
biliriz. Buna karþýlýk sert, haþin, aksi büyüklerden kaçtýklarýný, onlara
yaklaþmadýklarýný da... Ýþte, kademeli yaklaþmalar teorisi bu haz ilkesi
üzerine kurulmuþtur.
Þimdi diyeceksiniz ki, hiç olumsuz davranýþlarý düzeltmeyecek miyim?
Ýkaz etmeyecek miyim? Tabii ki edeceðiz, ama sadece olumsuz davranýþlara
yönelik tepkiler, sürekli ikazlar, neticede annenin dýrdýr olmasýna, çocuðun bir
süre sonra duyarsýzlýk geliþtirip uyarýlarý duymamasýna, veya býkkýnlýk,
kýzgýnlýk tepkilerinden dolayý söz dinlememesine neden olur. Kademeli
yaklaþmalar, ve olumlu tepkilerle davranýþlarý pekiþtirilen çocuklar, olumsuz
davranýþlarýna ikaz ve uyarýlarý da daha iyi duymaya yöneliktirler.
BÝLÝNÇLENME ALIÞTIRMASI:
1) a- Bu hafta içinde kendinizi izleyin. Çocuðunuza ne kadar sýklýkta
Yapma, elleme gibi ikazlar, veya Þöyle yap, böyle yap gibi yönlendirmelerde
bulunuyorsunuz?
b- Bunlarýn hangilerini kaldýrabilir veya azaltabilirsiniz? (Hangilerini
çocuðunuz siz ikaz etmeden zaten yapabilir?)
...
2) Bu hafta içinde dikkatinizi çocuðunuzun sadece olumlu davranýþlarýna
yöneltin. Çocuðunuzun yaptýðý, söylediði hangi davranýþlarý, hangi tutumu
beðeniyorsunuz? Aþaðýya sýralayýn:
a- ...
b- ...
c- ...
d- ...
3) Bunlarý beðendiðinizi hiç çocuðunuza belli ettiniz veya söylediniz mi?
4) Bu hafta çocuðunuzun hoþunuza giden, beðendiðiniz iki
davranýþýný açýkça takdir edin: Davranýþý açýkça belirtin ve olumlu
duygularýnýzý açýklayýn (örneðin: Bu akþam yemekte bana zorluk
çýkarmadan yediðine çok sevindim Bir þey sorduðum zaman yalan
söylemeden cevap vermen çok hoþuma gidiyor, sana güvenim artýyor
Derslerini kendi baþýna yapman çok hoþuma gidiyor. gibi.)
...
5) Takdirlerden sonra çocuðu izleyin: Davranýþý tekrarlýyor mu?
Ýliþkinizde deðiþiklik var mý?
...
Demek ki, aslýnda yapmak istediðimiz, çocuklarýn olumlu yönlerine ve
davranýþlarýna daha çok tepki göstermektir. Bütün bu durumu þu þekilde
simgeleyebiliriz: yarýsýna kadar dolu bir bardaða bakarak Neden bu bardak
dolu deðil? Keþke dolu olsaydý! diye hayýflanmak yerine, dikkatimizi bardaðýn
dolu kýsmýna yöneltip, Ýyi ki bardaðýn yarýsý dolu, daha da boþ olabilirdi
diye düþünerek çocuðun olumsuz eksik yönlerine bakacaðýmýza zaten
mevcut olan olumlu yönlerini görmeye baþlamak, ve olumlu yönlerini
takdir edip, memnuniyetimizi ifade etmek.
Zaten hiçbir çocuk, hiçbir kimse de, dopdolu bir bardak, yani sadece
olumlu ve mükemmel deðildir. Önemli olan, onun güzel yanlarýnýn da farkýna
varýp öyle olduðu için memnun olabilmek ve bunu farkettiðimizi çocuða ifade
etmektir. Bu þekilde anne-babasýndan takdir gören çocuk daha iyi yapmaya,
anne-babayý memnun etmeye ve onlarýn gözünde yaratmýþ olduðu güzel
algýyý kaybetmemek için çaba sarfetmeye ve söz dinlemeye baþlar. Olduðu
gibi kabul edildiðini hissetmek çocuk ve kiþi için en büyük hediyedir.
Birkaç yaþanmýþ örnek:
Birsen Haným sürekli Ayþe'yi (5 yaþ) þikayet ediyordu. Neyi yapma
diyorsam onu yapýyor. Kýzým öyle yapma diyorum, sanki dememiþim gibi...
Birkaç kez söylüyorum, sonunda tekrar edince dayanamayýp bir güzel
dövüyorum... Ama o da fayda etmiyor... Ne yapacaðýmý þaþýrdým.
Birsen Haným'a yapmalarý, ikazlarý kesip Ayþe'nin özellikle olumlu
davranýþlarý üzerine dikkatini yoðunlaþtýrmasý ve onlarý sözel ve
davranýþsal olarak takdir etmesi önerildi. Yani Ayþe annesinin hoþuna giden
en ufak bir davranýþta dahi bulunduðunda (örneðin: Annesi yemeðe
çaðýrdýðýnda 5 kere çaðýrmadan gelmeyen Ayþe, ikinci çaðýrýþta gelince)
annesi Aferin, bu sefer beni çok çaðýrtmadan gelmen çok hoþuma gitti, ben
de yorulmadým gibi memnuniyetini ifade edecekti. Veya davranýþsal olarak
Ayþe'nin olumlu davranýþlarýndan sonra ona gülümseyecek, bakýþlarý ile
takdir ettiðini belirtecek, baþýný okþayacak, çok memnun olunca onu
kucaklýyacaktý. Uygulamadan 15 gün sonra, anne Ayþe'nin daha fazla söz
dinler olduðunu, annenin hoþuna giden davranýþlarý yapmaya baþladýðýný
belirtti.
Acaba Ayþe'mi deðiþti? Yoksa annesi mi? Veya ikisi de mi?
Emine Hn. Onur'u (4 yaþ) kesinlikle yemek yemeyen ve bu nedenle evde
sürekli sorun yaratan bir çocuk gibi tanýtmýþtý. Yemek saatleri bitmez tükenmez
kabuslar haline dönüþüyor, anne sürekli Onur'a yemek yedirmeye uðraþýyor,
Onur ise kesinlikle aðzýný kapatýyor, veya aðzýndaki lokmayý çiðnemeden
öylece tutuyordu. Yemek saatleri anne ile çocuk arasýnda bir güç kavgasý
haline geliniþti.
Ýlk olarak Emine Haným'a artýk Onur'u kendinin yedirmemesi ve Onur'un
tek baþýna yemesine müsaade etmesi (beklenen davranýþa olanak saðlamak,
çocuða güvenildiðini belirtmek) hatta tabaðýna kendi istediði kadar yemeði
kendi koymasý (önceden sözsüz olan þu kadar yemeði yiyeceksin olumsuz
mesajýný kaldýrmak) ve çocuðun yediði kadarýna bir müddet göz yumup hiç
ikaz etmemesi (Hadi oðlum ye. gibi olumsuz tepkileri askýya almak) önerildi.
Olumsuz tepkilerin, Bu çocuk hiçbir þey yemiyor gibi söylenmelerin
iptalinden baþka, onlarýn yerine Unur'un kendi baþýna yemek yeme
çabalarýný takdir etme (olumlu tepki) yediði kadarýna memnuniyet ifadesi
(olumlu tepki) konuldu. 10 gün sonra Emine Haným'larýn evinde yemek sorunu
ortadan kalkmýþtý.
Aile içi iletiþim grup çalýþmalarýna katýlan Cana Hanýmoðlu Can'ýn (yaþ 31)
kendini hiç aramadýðýný, ziyarete gelmediðini, telefon dahi etmediðini anlatýrke
n çok
içerliyordu. Bu duygusunu defalarca oðluna ve gelinine açýklamýþtý Zaten ben siz
i
aramasam, siz hiç aramayacaksýnýz. Can'cýðým, bari bir telefon et sor, ölümüyüm
diri
miyim? Bir arasan, anne nasýlsýn desen, 1 dakika bile sürmeyecek (olumsuz
davranýþlara olumsuz tepkiler). Bütün bu ikazlara raðmen durumun Cana Haným'ý ep
eyce
tedirgin ettiði belliydi. Buna karþýlýk Can bir gece saat 10'da telefon edip: An
ne evde
misiniz? Gelmek istiyoruz dediðinde, Cana Haným Oðlum bu saatte yorgun olursunuz
, hiç
gelmeyin, size acýyorum, ikiniz de iþten dönmüþsünüz, beni görmek için bunca yol
yapacaksýnýz dedi. (Olumlu, beklenen davranýþa olumsuz tepki) Pek tabii, Can ve
eþi o
gece gelmediler.
Cana Haným'a bütün olumsuz uyarý, ikaz ve hatýrlatmalarý kesmesi ve sadece
beklenen davranýþ olduðunda (Can'ýn aramasý veya gelmesi) olumlu tepki göstermes
i
önerildi. O hafta içinde, Can telefon ettiðinde Cana Haným þöyle dedi: Can sesin
i
duymak beni öyle mutlu etti ki anlatamam.. (Olumlu davranýþa olumlu tepki). 3 ha
fta ayný
þekilde bir uygulamadan sonra, Cana Haným, Can'ýn günün ortasýnda, iþinden ayrýl
ýp,
aniden evin kapýsýný çaldýðýný Anne, seninle biraz oturmaya geldim dediðini
müjdeliyordu.
BÖYLE DAVRANACAÐINIZA, Yine ters giyiyorsun! Biraz dikkat etsene...
Tenkitler insanýn hevesini kýrar. Hep olumsuz davranýþlara tepki
göstereceðimize...
BÖYLE DAVRANIN, Aferin bugün kollarýný daha çabuk giyebildin! Bir daha sefer
baþýný geçirirken ön tarafýn önde olmasýna dikkat et, olur mu?
Olumlu davranýþlarý vurgulamak daha etkilidir. Takdir heveslendirir.
OLUMLU DAVRANIÞI TAKDÝR EDÝN!.. Odaný ne güzel toplamýþsýn.
Doðrusu çok hoþuma gitti.
Yalnýzca olumsuz davranýþlara tepki göstermek alýþkanlýðýndan kurtulup,
olumlu davranýþlara da dikkat ve tepki göstermeyi öðrenebiliriz.
Bugün tabaðýnda hiç býrakmamýþsýn çok memnunum.
::::::::::::::::
TAKDÝR VE ÖVGÜDE DÝKKAT EDÝLECEK NOKTALAR
Çocuðun olumlu davranýþlarýný beðendiðimizi göstermek için övgü, takdir
sözleri kullandýðýmýz zaman dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vardýr:
Övgü ve takdir, çocuðun kiþiliðine deðil de çabasýna, becerilerine, yani
davranýþýna veya neticelerine iliþkin olmalýdýr.
Örneðin: Emre (7 yaþ) oynadýktan sonra odasýný topladý.
Anne: Aferin Emre, sen çok tertipli bir çocuksun yerine
Anne: Odan o kadar daðýnýktý ki, bu kadar kýsa zamanda toparladýðýna
inanamýyorum.
Emre: Kitaplarýmý rafa dizdim, arabalarý da þu köþeye sýraladým.
Anne: Evet, kitaplarýn özellikle masanýn üzerine yýðýlmýþ duruyordu.
Emre: (kendinden memnun): Þimdi istediðim kitabý hemen buluyorum.
Anne: Odan bayaðý büyüdü ve çalýþma masanda yer açýldý.
Emre: Hem oyuncaklar da yerden kalkýnca, artýk Ediz'le halýnýn üstünde 9
taþ oynayabiliriz.
Anne: Odana girmek bayaðý bir zevk oldu.
Burada, anne çocuðun kiþiliðine iliþkin hiç bir övgü sözü sarfetmeden,
çabasýný ve neticelerini gördüðünü, farkettiðini ve takdir ettiðini belirtti. Bu
nun
yerine, anne Sen çok tertipli bir çocuksun gibi Emre'nin kiþiliðini niteleyen bi
r
övgüde bulunsaydý, Emre, þimdiye kadar odasýný bu þekilde toplamamýþ
olduðundan bu övgüyü haketmediðini düþünecek, annesinin övgüsünün ne derece
samimi olduðundan þüphe edebilecek, hatta annesinin kendisine bazý iþleri
yaptýrmak için bir dolaylý yol mu seçtiði hakkýnda þüpheye düþebilecekti. Ayný
þekilde. Sen çok uslu bir çocuksun gibi nitelik ve sýfatlar, çocuðu uslu
algýsýyla çerçevelendiðinden, çocuðun hareket özgürlüðünü kýsýtlar, ona
atfedilen sýfat veya niteliðin asýlsýz çýkabileceði korkusuyla çocuk ya sürekli
uslu
rolünü oynamaya, veya içinden yapmak istediði yaramazlýðý gizli yapmaya yönelir,
bu da çocukta huzursuzluk ve kaygý duygularý yaratýr. Bunun dýþýnda, bu
niteliði yersiz kullanan anne veya babasýnýn çok akýllý olmadýklarýný da
düþünebilir.
Tanýnmýþ Çocuk Psikoloðu Dr. Ginott övgü için: Övgü penisilin gibidir,
geliþigüzel kullanýlmamalýdýr. Aðýr ilaçlarýn kullanýlmasýnda gözetilmesi
gereken bazý kurallar ve alýnmasý gereken önlemler vardýr. Bunlar duygusal
ilaçlarýn kullanýlmasýnda da gözetilir der (Ginott. H.G. Siz ve Çocuðunuz,
Redhouse Yayýnevi, 1977.). Dolayýsýyla, övgünün kullanma kurallarý, takdir
sözlerinin çocuðun kiþiliðinden çok gayret, çaba, davranýþ ve baþarýlarýna
ve neticelerine yönelik olmasý dikkat edilmesi gereken ince bir nüanstýr.
Atalarýmýz Tatlý dil yýlaný bile deliðinden çýkarýr demiþler. Gerçekten
de tatlý dilin, yani olumlu yaklaþýmýn baþaramýyacaðý durum hemen hemen
yok gibidir. Bunu mimar olarak çalýþan Gülay Haným çok açýk ve güzel bir
þekilde dile getirmiþti:
Mimar olarak belediye ile iþlerim çok sýktýr. Belediye ile çalýþmanýn ne demek
olduðunu bilirsiniz: Ýþleriniz bir türlü bitmez, sürüncemede kalýr, kýzar baðýrý
rsýnýz,
buna raðmen iþiniz yine de bir yerde takýlýr kalýr. Benim iþlerim de bir türlü
sonuçlanmamakta ve devamlý gel gitlere takýlmaktaydý. Geçenlerde, insan iliþkile
rinde
öðrendiðim olumlu yaklaþýmý belediyede kullanmaya karar verdim. Aniden kendi
tarzýmýn Ben mimarým, yani sizden bazý iþler bekliyorum, sizler de bu iþleri
yapmak zorundasýnýz gibi emir veren ve yönetici bir tarz olduðunun farkýna
vardým. Belediyede çalýþan kiþileri de birer insan, kendi sorunlarý ve
düþünceleri arasýnda çalýþan kiþiler olarak görmeye baþlayýnca, onlara
yaklaþýmýmý deðiþtirmeye karar verdim. Olumlu tarzda yaklaþmaya
baþladým. Rica ettim, en küçük çabalarýný veya iþlemlerini takdir edip teþekkür
ettim, hatýrlarýný sordum. Ýnanýr mýsýnýz? Aylardýr yürümeyen, aksayan
iþlerim aniden çabucak yürümeye baþladý...
Günümüzde, iþ çevreleri ve politika da dahil, insan iliþkilerinin önemi
kavranmýþ, kiþisel yaklaþýmlarýn etkisi ve baþarýsý küçümsenmeyecek
boyutlarda önem kazanmýþtýr. Halen insan iliþkilerinde olumlu ve etkili
yaklaþým tarzlarý üniversitelerde iþ idaresi ve ekonomi bölümlerinde, siyasal
bilimlerde bilimsel olarak eðitim programýna alýnmýþtýr. Bunun yanýsýra, iþ
çevreleri ve bankalarda insan iliþkilerini düzenleyici ve eðitici seminerler sür
ekli
tertiplenmektedir. Bütün bu eðitim ve seminerlerin ana temasý, yönetici
kadrosunda bulunan kiþilerin yönettikleri kiþilere daha insancýl, daha hoþgörülü
davranmalarýný, eski sistemde amir-memur iliþkisinin getirdiði zorlayýcý,
küçümseyici ve emir verici yaklaþýmdan arýnmalarýný, dolayýsýyla
çalýþanlarýn verimliliðini ve iþ potansiyelini arttýrýcý yaklaþýmlar
öðrenmelerini saðlamaktýr. Bunu bir iþyerinde çalýþanlar gayet iyi bilirler. Baz
ý
kiþilerin veya yöneticilerin iþlerini daha istekle yerine getirir, bazýlarýnýn i
se
iþlerini ayaðýmýzý süre süre yaparýz. Bu fark tamamen iþ isteyen kiþinin
yaklaþýmýna baðlýdýr.
Ýþ ve politika çevrelerinde iþlerin daha iyi ve verimli gitmesi ve yönetici
kadronun çalýþanlarý iþlerinden memnun, dolayýsýyla þirkete yararlý ve
verimli hale getirebilmesi için çaba göstermelerini anlayabiliyor ve takdir ediy
orsak,
bu tür iliþkilerin aile içinde de var olmamasý için bir neden var mý? Evde de
aslýnda bir yönetici kadro (anne-baba) ve kendilerinden bazý davranýþlar ve
iþler beklenen bir çocuk kadrosu mevcuttur. Ýþ ve sosyal çevrelerimizde
gösterdiðimiz kendimizi kontrol, iyi niyet, güler yüz ve saygýlý davranýþý
evimizin içinde de göstermememiz için bir neden var mý? Doðru, insan evinde
dinlenmek, kontrollerini gevþetmek rahat etmek ister. Ancak bu, çocuklar nasýl
olsa benim hükmüm, emrim altýnda bana baðýmlý veya ben
anneyim-babayým, istediðimi yaparým anlayýþý ile hiç çaba sarfetmeden,
kontrolsüz, bilinçsiz ve çocuðun kiþiliðine saygýsýz bir þekilde hareket ederek,
sadece kýzýp baðýrmalar, emirler, yönlendirmeler, yap yapmalarla
davranmak anlamýna gelirse çok sakýncalý neticeler doðurur. Zira her çocuðun
kendine has kiþiliði, potansiyeli, yetenekleri ve doðal meraklarý vardýr. Bunlar
ý
kendi anlayýþýmýz ve çerçevemiz içinde yap yapmalarla kýsýtlamak
çocuðun doðal merakýný ve coþkusunu, yaþama hevesini yitirir. Çocuðun
kendini ifade etme özgürlüðünü ve yaratýcýlýðýný kýsýtlar, baðýmlý
olmasýna neden olur, kendine güvenini yitirir. Anne veya babanýn, sadece
olumsuz davranýþlara tepki göstererek ikaz, uyarý, kýzýp baðýrma, sürekli
hatýrlatma, yap ve yapmalarla yaklaþýmlarý, neticede onlarý dýrdýr ve sözü
dinlenmez kiþiler haline dönüþtürür. Bunun karþýlýðýnda olumlu tepkiler,
takdir sözleri destek ve teþviklerle kademeli yaklaþmalar, çocuðun istek ve
hevesini arttýracaðý gibi, çocuðu anne-babayla iþbirliði yapmaya, onlarýn
karþýsýna geçeceðine, onlarýn tarafýna geçmeye ve söz dinlemeye sevkeder.
HATIRLATMA
ÞÖYLE YAP BÖYLE YAPMA DÝYECEÐÝNÝZE:
1) Dikkatinizi çocuðun olumlu davranýþlarýna yöneltin, olumsuz
davranýþlarýný bir süre, mümkün olduðu kadar görmezlikten gelin.
2) Beðendiðiniz olumlu davranýþ veya ona yakýn bir davranýþ gördüðünüz
veya duyduðunuz anda takdir, teþvik edin, Evet, çok güzel, aferin...
... Yapman çok hoþuma gidiyor:
3) Olumsuz davranýþa yapma demek yerine, onun yerine hangi davranýþý
beklediðinizi açýk bir dille anlatýn. (Örneðin: Eve kirli ayakkabýlarla
girdiðin zaman her taraf kirleniyor. Eve geldiðinde önce ayakkabýlarýný
çýkar, terliklerini giy, öyle girersin.)
4) Olumsuz davranýþý yapýlmadýðý veya onun yerine istediðiniz,
beklediðiniz davranýþ gösterdiði anda takdir edip memnuniyetinizi ifade
edin (Bugün ben hatýrlatmadan ben söylemeden ayakkabýlarýný çýkarýp, eve
terliklerle girdiðine çok memnun oldum.)
::::::::::::::::
ÝYÝ NÝYETLE...
Ýyi niyetli ve yardýmsever bir arkadaþýmla bir gün doðada gezinirken,
kozasýndan çýkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanýn lifleri
arasýndan sýyrýlmaya çalýþmaktaydý. Yardýmsever arkadaþým hemen
kelebeðin imdadýna koþtu. Dikkatlice kozanýn liflerini sýyýrdr, kozayý araladý
ve kelebeðin fazla çabalamadan kozadan çýkmasýný saðladý. Ancak kelebek
kozadan kolaylýkla çýktýysa da, biraz çýrpýndý ve uçamadý. Yardýmsever
arkadaþýmýn gözardý ettiði gerçek þuydu: kanatlar ancak kozadan çýkma
çabalarýyla güçlenir ve uçuþa hazýrlanýr. Kelebek kendini kurtarma çabalarýyla
aslýnda kaslarýný geliþtirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kýlacak, uçmaya
hazýrlayacak hareketleri çabalarýyla öðrenmekteydi. Yardýmsever arkadaþým
iþini kolaylaþtýrarak kelebeðin güçlenmesine engel olmuþtu. Kelebek hiçbir
zaman özgürlüðü tanýmadý, hiçbir zaman gerçekten yaþayamadý.
Psikiatr Ruth Sanford'un bir yazýsýndan alýnan bu kýsa öyküyü bilmem
açýklamaya gerek var mý?? En iyi niyet, yardýmseverlik ve aþýrý
koruyuculukla gösterdiðimiz sevgi çocuklarýmýzýn geliþmesine ne derece
yardýmcý oluyor? Gerçek sevgi çocuðun herþeyini kolaylaþtýrmak mý, yoksa
çabalarýna saygý göstererek geliþmesine hayata hazýrlanmasýna ve sürekli bize
güveneceðine, kendine güvenmesine olanak saðlamak mý?
::::::::::::::::
ÇOCUÐU DÝNLEMEK
DUYMAK MI? DÝNLEMEK MÝ?
Beni dinlemiyorsunuz zaten... dedi Metin.
Dinliyorum tabii, dedi Avni Bey, baþýný gazetelerden kaldýrarak, Bak
söylediklerini tek tek tekrar edeyim: Dedin ki, bu yýl dersler çok aðýr, hocalar
da
durmadan ders yüklüyor, dedin... gördün mü, bak nasýl dinliyormuþum...
Oðlum, þikayet bir iþe yaramaz, biz de o yollardan geçtik, okul hayatý böyle,
sýký çalýþýp adam olacaksýn. Ben senin yaþýndayken...
Tamam, baba, kalsýn... dedi Metin.
Acaba Avni Bey gerçekten oðlunu dinledi mi? Yoksa sadece sözlerini mi
duydu? Bu konuda açýklamalara girmeden önce, konuyu farklý bir biçimde
özümleyen bir þiiri okuyalým. Doðan Cüceloðlu, Ýnsan Ýnsana (Altýn
Kitaplar 1979) adlý kitabýnda þiirine þöyle baþlar:
SÖYLEMEDÝKLERÝMÝ ÝÞÝTÝN LÜTFEN...
Bana aldanmayýn
Yüzüm bir maskedir,
Sizi aldatmasýn
Binlerce maskem var.
Çýkarmaya korktuðum.
Ve,
Hiçbiri ben deðilim...
Olmadýðýmý göstermek
Ýkinci doðam oldu.
Kendinden emin biri dersiniz
Sanki güllük gülistanlýk
Benim için her þey...
Adým güven belirtir
Ve,
Oyunumun adý
aðýrbaþlýlýktýr.
Ýçimde ve dýþýmda denizler sakin,
Her þeyin kumandaný ben...
Kimseye gereksinme duymayan
Ben...
Fakat, inanmayýn bana,
Lütfen...
Her þey dýþta düzgün ve cilalý,
Hiç yýpranmayan, her zaman saklayan
O maske...
Altta ne güven, ne de rahatlýk...
Altta,
Karýþýklýk, korku ve yalnýzlýk içinde bocalayan
Gerçek ben...
Ama saklarým bu gerçeði savunuculukla...
Kimsenin bilmesini istemem...
Zayýf taraflarýmý düþündükçe,
Titrer ve sararýrým...
Ve baþkalarý görürse iç dünyamý...
Gerçek beni ve yalnýzlýðýmý.
Ýþte,
Maskelerimi onun için takarým...
Onun için,
Arkalarýna saklanacak
Maskeler yaratýrým...
Onlar,
Gösteriþle kullanabileceðim
Parlatýlmýþ yüzlerim.
Beni korur
Bakan gözlerden...
Beni, olduðum gibi kabul edecek
Sevecek
Bakýþlar bulamazsam,
Solacak kuruyacak gerçek ben...
Ve,
Ben bunu biliyorum.
Beni kendi maskelerimden kurtaracak,
Kurduðum hapishaneden kaçýracak,
Diktiðim engellerden aþýracak,
Beni seven
Beni anlayan
Bakýþlar olacak.
Bana,
Sen deðerlisin diyecek,
Maskesizken daha bir insansýn
Daha bir bendensin
Daha yakýn, daha bir dostsun
Diyecek bir bakýþa
Beni gören bir bakýþa
Muhtacým...
Evet, acaba bu gören bakýþa, söylemediklerimizi de iþitebilen kulaða
hangimiz muhtaç deðiliz???
Kendimizi düþünelim... Yakýn çevremizi, arkadaþlarýmýzý... Bir
derdimiz, sorunumuz olduðu zaman ilk aklýmýza gelen kiþi kimdir? Kimi
düþünüp ona derdimizi anlatmayý hayal ederiz? Neden o kiþi de baþkasý
deðil? Bu kiþi dinlerken genellikle ne yapar??.
Bir de derdimiz olduðunda, kesinlikle anlatmak istemediðimiz kiþiler vardýr.
O zaten anlamaz diye düþünürüz. Neden anlamaz? Anlamadýðýný nasýl
anlýyoruz? Ne yapar ki??.
Derdimizi açabileceðimiz kiþinin yaptýklarý:
...
Derdimizi kesinlikle anlatamayacaðýmýz kiþinin yaptýklarý.
Genellikle, biri derdini anlattýðý zaman gösterilen tepkiler: Neden öyle
yaptýn? gibi sorular, Keþke þöyle yapsaydýn... gibi öðütler, Böyle yapmak
doðru deðil, çünkü senin gibi biri... yapmalý gibi mantýksal yaklaþýmlar,
Aman boþver, dert edinme, unutur gidersin gibi teselli yollarýdýr. Bu
yaklaþýmlarý 5 ana baþlýk altýnda toplayabiliriz:
ÇOCUÐU DÝNLERKEN GENELLÝKLE GÖSTERÝLEN TEPKÝLER VEYA GERÇEK
DÝNLEMEYE ENGELLER
1) Öðüt vermek, çözüm getirmek, yönlendirmek:
Þöyle yap, böyle yapma..., Bu þekilde hareket etmemelisin, Buna
üzüleceðine oturup biraz dersini çalýþsan daha iyi edersin... gibi yanýtlar.
Þule Hn.: Çok yorgunum, bu hafta çocuklarýn ikisi de hastaydý, gece sýk sýk
kalkmak zorunda kaldým...
Annesi: Kendini çok yoruyorsun, ayrýca akþamlarý da çok sokaða
çýkýyorsunuz, dinlenmek istiyorsan biraz sokaða çýkýþlarýný azalt.
Þule Hn.: Ama anne bu hafta zaten hiçbir yere gidemedik ki... çocuklar hastayd
ý.
Annesi: Olsun, genelde çok çýktýðýnýz için hem sen yorgun oluyorsun,
çocuklara da iyi bakamýyorsun...
Þule Hn.: ...
(Siz Þule Hn.'ýn yerinde olsaydýnýz ne cevap verirdiniz? Neler
hissederdiniz?)
Acaba annesi Þule Hn.'ý duydu mu?
Genellikle öðüt vermek, ahlak dersi gibi öneriler sorunu getiren kiþide
zorunluluk veya suçluluk duygularý uyandýrýr, iletiþimin kesilmesine veya yön
deðiþtirmesine (bu durumda Þule Hn.'la annesi arasýnda akþam çýkýþlarý
üzerinde bir tartýþmaya dönüþerek konu Þule Hn.'ýn yorgunluðundan
uzaklaþýr) neden olabilir, konuþan kiþide direnç, isyan yaratabilir, konuþan
kiþiyi savunuculuða iter.
Metin: Emre ile oynamak istemiyorum, hep beni kýzdýrýyor.
Anne: Hadi bakayým, güzel güzel oynayýn, arkadaþlar birbirini
kýzdýrmaz.
Metin: Ama anne, ne alsam elimden çekiyor...
Anne: Sen de ona boyalarýný ver, sen arabalarla oyna
Metin: Ama anne, o benim elimdekini istiyor boyuna...
Anne: O zaman arabalarýnýzý paylaþýn. Arkadaþlarla oyuncaklarýnýzý
paylaþmanýz gerekir, Metin'ciðim paylaþmasýný bilmezsen sonra kimse
seninle arkadaþ olmak istemez... Yalnýz kalýrsýn...
Metin daha çok tepinir ve aðlar...
Metin'in duygularý nelerdir?
...
Anne Metin'i gerçekten duyuyor mu?
2) Yargýlamak, eteþtirmek, ad takmak:
Sen zaten hep kolaya kaçarsýn..., Bebek gibi davranýyorsun, Geri zekalý ne
olacak... gibi...
Þule Hn.: Çok yorgunum, bu hafta çocuklarýn ikisi de hastaydý, gece sýk sýk ka
lkmak
zorunda kaldým...
Annesi: Ne varmýþ bunu þikayet edecek? Ben de sizler için az mý
uykusuz kaldým?
Þule Hn.: Ama anne, bu sefer ikisi birden hastaydý...
Annesi: Zamane anneleri hiçbir fedakârlýða katlanmak istemiyor artýk...
Þule Hn.: ......
(Siz Þule Hn.'ýn yerinde olsaydýnýz, ne cevap verirdiniz? Neler hissederdiniz?
)
Annesi Þule Hn.'ý duydu mu?
Genellikle yargýlama ve eleþtirme tepkileri ile karþýlaþan kiþiler kendilerini
anlaþýlmamýþ, itilmiþ, haksýzlaða uðramýþ, daha çaresiz hissederler, bunun
karþýlýðýnda, iletiþimi keser, veya karþýlýk verebilirler. Bu þekilde tepkilere
sürekli maruz kalan çocuklar ise yargý ve eleþtiriler ve özellikle sýk kullanýla
n
isimlendirilmeleri geri zekalý, sulugöz, aptal, laf dinlemez... gerçek olarak al
gýlar
ve bu da çocuðun kendini algýlayýþý (öz-imgesi) üzerinde son derece olumsuz
etkiler býrakýr, çocuðun kendine güveni sarsýldýðý gibi, baþarýsýna da
engel olabilir.
Metin: Emre ile oynamak istemiyorum, hep beni kýzdýrýyor
Anne: Sen de þikayetten baþka bir þey bilmezsin...
Metin (aðlayarak): Ama anne, ne alsam elimden çekiyor.
Anne: Ne varmýþ aðlayacak, sulugöz sen de... bir arkadaþla bile
oynamasýný bilmiyorsun...
Metin: aðlamaya devam eder, daha çok tepinir...
Metin'in duygularý nelerdir'?
...
Annesi Metin'i duyuyor mu?
3) Soru sormak, araþtýrmak, incelemek
Neden?.. Sen ona ne yaptýn?.. O sana ne dedi? Hanginiz önce söyledi?..
Þule Hn.: Çok yorgunum, bu hafta çocuklarýn ikisi de hastaydý, gece sýk sýk
kalkmak zorunda kaldým...
Annesi: Neden hastalandýlar? Sýký giydirmiyor musun?
Þule Hn.: Tabii ki giydiriyorum anne, ikisinin de kalýn paltosu, þapkasý
var.
Annesi: O zaman okuldan kapmýþlardýr. Ýlaçlarýný düzenli veriyor
musun? Doktor ne dedi?
Þule Hn.: Doktorun dediðini aynen yapýyorum, ama gece uyumuyorlar...
Annesi: Gece üstleri açýlýyordur... Battaniye ile örttün mü?
Þule Hn.: Örttüm tabii, zaten sýk sýk kalkýp üstlerini kontrol ediyorum,
ondan uykusuz ve yorgunum ya...
Annesi: Akþam aðýr yemek yediniz belki de... Kahve de içtin mi?
Þule Hn.: ......
(Siz Þule Hn.'ýn yerinde olsaydýnýz ne cevap verirdiniz? Neler hissederdiniz?)
Genellikle soru, inceleme nedenini arama gibi yaklaþýmlarýn içinde önyargý, el
eþtiri veya
zorunlu çözüm bulunur, ayrýca konu sorulara cevap vermeye takýlarak yön deðiþtir
ip esas
sorundan uzaklaþabilir. Sualler genellikle sual soranýn nereye varmak istediðini
açýklamadýðýndan, konuþan kiþi endiþeye kapýlabilir veya savunmaya geçer. Sorula
ra
cevap vermek çabasýyla, esas sorun da gözden kaçabilir.
Metin: Emre ile oynamak istemiyorum, hep beni kýzdýrýyor...
Anne: Neden? Ne yaptý ki sana?
Metin: Elimde ne varsa çekiyor...
Anne: Elinde ne vardý?
Metin: Boyalarla oynuyordum, elimden aldý; sonra ben de arabalarla oynamaya
baþladým, bu sefer onlarý almak istedi...
Anne: Neden verdin?
Metin (sabýrsýz): Ama anne, ben vermek istemedim, o çekiyor.
Anne: Neden doðru dürüst oynamasýný beceremiyorsun?
Metin: ...
Metin'in duygularý nelerdir?
...
4) Teþhis, taný koymak, tahlil etmek:
Aslýnda sen öyle demek istemiyorsun..., Ben senin aslýnda neden öyle
yaptýðýný biliyorum, Aslýnda senin derdin baþka...
Þule Hn.: Çok yorgunum, bu hafta çocuklarýn ikisi de hastaydý, gece sýk
sýk kalkmak zorunda kaldým...
Annesi: Size birkaç gün gelip ev iþine yardýmcý olmamý istiyorsun anlaþýlan.
Þule Hn.: Hayýr, anne, öyle demek istemedim... Çocuklar hasta ve gece uyumadýl
ar diyordum...
Annesi: Ýstersen sana evde bir þeyler piþirip getireyim.
Þule Hn.: Anne hiç zahmet etmeyin, öyle bir istekte bulunmadým, inanýn... Þöyl
e lafýn
geliþi yorgunum demek istemiþtim...
Annesi: Sen zaten beni üzmek için muhakkak bir þey bulursun
Þule Hn.: ......
(Siz Þule Hn'ýn yerinde olsaydýnýz ne cevap verirdiniz? Neler
hissederdiniz?)
Bu tür yaklaþýmlarda, dinleyen kiþi sanki konuþanýn niyetini, söylemek
istediklerini çok iyi biliyormuþ, onun kafasýnýn içindekileri okuyormuþ gibi bir
tavýr takýnýr, yani Ben seni senden iyi bilirim gibi bir bilmiþlik havasýnda
cevap vererek konuþaný savunmaya ittiði gibi, sinirlenmesine,
sabýrsýzlanmasýna ve karþýlýk vermesine neden olabilir. Konuþan kiþi
kendini kýstýrýlmýþ, yanlýþ anlaþýlmýþ ve yanlýþ yorumlanmýþ
hissettiðinden iletiþimi büyük olasýlýkla keser. Zamanýmýzda bu tür
yaklaþýmlar, özellikle biraz psikoloji konularýna ilgi duyup o konularda biraz
okumuþ kiþiler, genç anne babalar tarafýndan sýk ve ne yazýk ki yanlýþ
kullanýlmakta ve çocuðun davranýþ ve sözleri bu yarým yamalak bilgiler
ýþýðýnda tahlil edilip yorumlanmakta ve böylelikle çocuða yanlýþ etiketler,
yorumlar getirilmektedir.
Metin: Emre ile oynamak istemiyorum, hep beni kýzdýrýyor...
Anne: Eve senden baþka bir çocuk geldiði zaman kýzýyorsun.
Metin: Hayýr, Emre hep oyuncaklarýmý elimden çekiyor...
Anne: Emre senin oyuncaklarýna dokunmasýn istiyorsun...
Metin: Hayýr, dokunsun ama o benim elimdeki oyuncaðý almak istiyor...
Anne: Sen de Emre'den daha güçlü olduðunu gösterip ona vermek istemiyorsun...
Ama Emre senden küçük...
Metin: Ama anne... (aðlayarak)
Metin'in duygularý nelerdir?
...
5) Teskin, teselli etmek, konuyu deðiþtirmek:
Aldýrma, boþver..., Düzelir caným, bunu dert edinme..., Geçer
aldýrma..., Üzülme..., Baþka þeyden konuþalým...
Þule Hn.: Çok yorgunum, bu hafta çocuklarýn ikisi de hastaydý, gece sýk
sýk kalkmak zorunda kaldým...
Annesi: Olur öyle þeyler, çocuk bu...
Þule Hn.: Ýyi uyumayýnca çok hýrçýn ve asabi oluyorum, çok da baþým
aðrýyor...
Annesi: Bir kahve iç, düzelirsin...
Þule Hn.: Bu akþam da yazýlacak bir sürü yazým var...
Annesi: Aldýrma caným, akþama kadar düzelir... Geçen gün Hasibe
hanýmýn da bir baþaðrýsý tutmuþ...
Þule Hn.: ......
(Siz Þule Hn.'ýn yerinde olsaydýnýz ne yapardýnýz? Neler hissederdiniz?)
Aslýnda teskin ve teselli etmek çok güzel ve genellikle yararlýdýr, ancak önem
li olan
teselliyi, kiþiyi duyduðunuzu belirttikten sonra verebilmektir. Söyledikleri duy
ulmadan,
genel bir teselli, teskin havasýna sokulmak istenen kiþi, kendini anlaþýlmamýþ,
dinlenilmemiþ, veya sorunu önemsiz, saçma sapan gibi algýlandýðýný hisseder,
bu nedenle ya sorunu ile daha yalnýz, önemsenmemiþ veya dinlenilmemiþ olmaktan d
olayý
kýzgýn hissedebilir. Genellikle, dinlenilmeden verilen teselli mesajlarý, konuþa
n kiþinin
sorununu küçümser bir hava yaratýr.
Metin: Emre ile oynamak istemiyorum, hep beni kýzdýrýyor.
Anne: Aldýrma caným, o senden küçük zaten...
Metin: Ama her þeyimi elimden çekiyor...
Anne: E, sen de baþka þeyle oyna...
Metin: Ama, anne o zaman da onu elimden almak istiyor...
Anne: Boþver caným, arkadaþ arasý olur öyle þeyler...
Metin (sabýrsýz): Ama anne, ben kavga etmeden oynamak istiyorum...
Anne: Aman sen de her þeyi ciddiye alýrsýn zaten... Gelin size kurabiye vereyi
m...
Metin: Ben kurabiye istemiyorum...
Metin'in duygularý nelerdir?
::::::::::::::::
SÝZ BÝRÝNÝ DÝNLERKEN NE GÝBÝ TEPKÝLER KULLANIYORSUNUZ?
Aþaðýda çocuðunuzun, bir arkadaþýnýz veya eþinizin size
söyleyebileceði bazý sorunlarý veya durumlarý yaþadýðýnýzý düþünelim.
Bunlara doðal yanýtýnýz nasýl olurdu? (Yanýtlarýnýzý hiç düþünüp
derlemeden, ilk aklýnýza gelen tepkiyi yazmak þeklinde vermeye
çalýþýrsanýz, kendi tarzýnýz ve yaklaþýmýnýz hakkýnda daha kolay bilgi
sahibi olabilirsiniz.)
-Yeni bebeði çöpe atacaðým. Keþke hiç eve getirmeseydin...
Yanýtýnýz: ...
Hangi sýnýflamaya giriyor?
-Bugün hiç okula gitmek istemiyorum...
Yanýtýnýz: ...
Hangi sýnýflamaya giriyor?
-Sen zaten hep Aslý'nýn tarafýný tutarsýn...
Yanýtýnýz: ...
Hangi sýnýflamaya giriyor?
-Bu hafta iþlerim çok kötü gitti, ne yapacaðýmý bilmiyorum...
Yanýtýnýz: ...
Hangi sýnýflamaya giriyor?
-Selda ile aramýz iyiden iyiye açýldý...
Yanýtýnýz: ...
Hangi sýnýflamaya giriyor?
Yanýtlarýnýzda bazý dinleme engelleri tekrarlandý mý? Öyle bir tekrar
varsa, demek ki genellikle o engeli veya engelleri daha sýk kullanmaktasýnýz.
Ancak, kendinizi daha fazla tanýmak ve dinlerken en çok hangi engelleri
kullandýðýnýzý veya engel kullanýp kullanmadýðýnýzý anlamak için bu
hafta içinde kendinizi izleyin.
BÝLÝNÇLEME ALIÞTIRMASI:
Bir kiþi size bir þey söylemek istediðinde, veya onu dinlerken ne
yapýyorsunuz? Bir þeyler söylüyor musunuz? Dinleme engeli kullanýyor
musunuz? En çok hangilerini kullanýyorsunuz? Acaba nasýl bir dinleyicisiniz?
::::::::::::::::
ÝYÝ BÝR DÝNLEYÝCÝ OLMANIN KOÞULLARI
Köyde tek baþýna oturan Bektaþi'yi kimse dinlemek istemez, sözlerini alaya
alýrlarmýþ: Aman Bektaþi sen de... Bu dünyayý sen mi kurtaracaksýn?.. Bu dünya b
öyle
gelmiþ böyle gider Boþver yorma kafaný bunlarla... Bizim Bektaþi mahzun, insanla
rdan
kaçar olmuþ. Gün gelmiþ geçmiþ, bakmýþlar Bektaþi'nin mahzunluðu yok
olmuþ. Bektaþi'nin yüzü gülüyor, gözleri daha parlak... Sormuþlar: Ne oldu sana
Bektaþi? Dudaðýnda hafif bir gülümseme Beni dinleyen biri var demiþ Bektaþi... M
erak
etmiþler salmýþlar köylüyü peþine, Bektaþi gitmiþ, onlar peþinden... derken Bekt
aþi
daðýn tepesine varmýþ, geçmiþ aksakallý keçisinin karþýsýna oturmuþ, baþlamýþ
keçiye anlatmaya, keçi ise Bektaþi'nin yüzüne bakar dururmuþ, arada bir de Bekta
þi
keçinin sakalýna baðladýðý ipi aþaðý doðru çekermiþ, keçi de baþýný sallar olurm
uþ...
Bektaþi mutlu!
Bu kýsa öykü bize, bir insanýn diðerinin sadece gözüne bakarak sessizce
dinlemesinin bile güçlü etkisini anlatmýyor mu?
Bedensel dinleme ve bedensel dikkat: Gerçek dinlemenin ilk koþullarýndan
biri de kiþiyi bedenen dinler duruma geçmektir. Yani:
Konuþan kiþinin gözlerine bakmak. Özellikle bir çocukla konuþulduðunda, ya
çocuðun hizasýna gelecek þekilde çömelmek, oturmak, veya çocuðu kendi boyumuza
göre yükseltmek, dinlerken de konuþan kiþinin yüzüne bakmak gerekir Yüze
bakarak dinlenmenin, gerek dinleyen gerekse konuþan taraf üzerinde etkileri
büyüktür Dinleyen kiþi, konuþan kiþinin yüzüne bakarak yüz ifadesinde de
söylenenlerin ötesinde mesajlar alabilir Örneðin: Konuþan kiþinin yüzünün
kýzarmasý, gözlerini kaçýrmasý, gözlerinin buðulanmasý, baþýný önüne eðmesi,
dudaklarýnýn titremesi gibi ifadeler, söylenen sözlerin içeriðine zenginlik,
boyut kattýðý gibi sözlerin içeriði ile söylenmek istenen, mesaj arasýnda bir
çeliþki olup olmadýðýný da açýklýða kavuþturur. Þöyle ki: Ali bana vurdu, çok
kýzdým derken gözlerinin içi gülen çocuðun aslýnda ne kadar kýzdýðý hakkýnda
tereddütlerimiz oluþabilir. Veya Hayýr, ben yapmadým derken gözlerini kaçýran,
veya yüzü kýzaran kiþinin sözlerini içerikte kalmayýp daha iyi dinlemeye
çalýþabiliriz; veya, Bana ne, hiç aldýrmýyorum derken gözleri buðulanan çocuðun
gerçekte o olaya ne kadar aldýrmadýðý hakkýnda þüpheye düþebiliriz.
Konuþan, sorununu paylaþan kiþi ise, kendisine bedenen yakýn duran, yüz yüze
konuþabildiði dinleyicisine daha bir yakýnlýk, güven ve konuþma isteði duyar. Bi
r
derdimiz olunca, onu aydýnlatmaya, veya içimizi dökmeye çalýþýrken, veya herhang
i
bir þeyi anlatýrken, Tamam seri anlat, ben dinliyorum diyerek gazetesine bakan,
TV'yi
yan gözle izleyen, alelacele yemeðini karýþtýrmaya devam edip mutfakta koþuþtura
n,
veya týrnaklarýný törpüleyen, veya dinlese bile odanýn karþý köþesinde iyice
arkasýna yaslanmýþ, kollarý kavuþmuþ olarak dinleyen bir kiþiye ne kadar anlatma
ya
devam isteði duyarýz acaba???
Sessizlik: Dikkatli ve bedenen dinlemenin yanýnda sessizlikde çok güçlü bir
etkendir. Özellikle anne-babalar, çocuklarý bir sorunla geldiðinde hemen lafa
karýþýp sorunu giderme, çözüm getirme yolunu seçerler. Emine Haným: Ali
derslerini anlamakta zorluk çekiyormuþ... Ben de ona dedim ki: Bak oðlum, ders
çalýþýrken baþka þeyler düþünüyorsun, kendini derse ver, sonra müzik
dinlemeyi býrak ve... Ancak, aslýnda önemli olan dinleyen kiþinin dedikleri
deðil, konuþan kiþinin dedikleridir. Konuþanýn da konuþabilmek, sorununu
anlatabilmek için konuþma alanýna ihtiyacý vardýr. Bu alan da ancak
dinleyicinin yaratabileceði sessizlikte bulunabilir.
Dolayýsýyla, bedensel yakýnlýk ve bedensel dikkatin yanýnda sessizlik,
konuþan kiþiye konuþtuklarý hakkýnda düþünme, daha fazla açýklama ve
dolayýsýyla olaya daha dikkatli bakma imkaný kazandýrýr. Böylelikle,
konuþan kiþi sorununu bir baþkasýna anlatýrken, kendi de daha iyi düþünme
fýrsatýný kazanýr. Bunu kendimizde de þu þekilde anlayabiliriz: (Öðrenci iken)
bir konuyu ders olarak çalýþtýðýmýzda anlarýz, ama bir baþkasýna anlatmaya
çalýþtýðýmýzda daha iyi anlarýz. Sorunlarla da öyledir. Ýyi bir dinleyiciye
anlatýlan sorunlar genellikle çözüme kendi kendilerine daha kolaylýkla ulaþýrlar
,
veya hiç deðilse konuþan kiþiyi bir miktar rahatlatýrlar, bu rahatlatma da sorun
a
daha serin kafa ile bakabilmeyi, dolayýsýyla bir yol bulmayý saðlayabilir.
Demek oluyor ki, sessizlik konuþmaya yardým edici güçlü bir etken. Ancak,
sade sessizlikten öte, dinleyicinin konuþulanlarý takip ettiðini belirten bazý
uyarýlar da gereklidir. Sessizce dinleyerek hiçbir tepki göstermeyen bir dinleyi
cinin
gerçekte takip edip etmediði hakkýnda þüpheye düþebiliriz. Ancak, sessizliðin
yanýnda, baþ iþaretleri, Hmmm, Evet, anlýyorum gibi kýsa sözcükler,
dinleyicinin sözlerimizi takip ettiðini daha açýk bir þekilde belirler.
Bütün bu tutumlar, yani bedensel yakýnlýk ve bedensel dikkat, konuþanýn
yüzüne bakarak dinlemek, sessizlik ve dinlediðimizi belirten takip iþaretleri,
konuþan kiþinin veya çocuðun bir sorunu olduðunda çok yardýmcýdýrlar.
Ancak bazý sorunlar çok yoðun duygularla birlikte yaþanýr. Sorun sahibi,
sorunundan dolayý kýzgýnlýk, öfke, üzüntü dýþlanma, endiþe, kaygý, merak
gibi güçlü duygular içinde bulunabilir. Özellikle çocuklar, duygularýný sözle if
ade
etmekte güçlük çeker ve bunlarý dolaylý bir þekilde dile getirmeye çalýþýrlar.
Zira, her ne kadar duygusal bir toplumsak da; duygularý açýkça dile getirmek
ayýp addedilir. Özellikle, kýzgýnlýk, kýskançlýk, kaygý gibi güçlü duygular
direkt olarak ifade edilmediði gibi, bunlarý duymuþ olmak bile ayýp veya
güçsüzlük olarak algýlanabilir. Sana çok kýzýyorum diyeceðimize, Sen zaten
hep beni üzmek istersin deyiveririz.
Bu gibi durumlarda, çocuða veya sorun sahibine yardýmcý olabilmek için,
söylenenleri iyice anlamaya çalýþýp söylediklerini:
1) Kýsaca tekrar edebiliriz, veya kendi kelimelerimizle özümleyebiliriz:
Örneðin: Emre, çok kötü çocuk. Topunu aldý vermiyor...
(Ne ayýp, kardeþ kardeþ oynayamýyor musunuz?) yerine
Sözleri özümleme; duyduðunu tekrar etme:
Demek Emre topunu aldý, vermiyor..
Evet, hep beni kýzdýrýyor... diye devam eder...
Diðer bir örnek; Esra:
Fizik dersini hiç anlamýyorum...
(Biraz daha dikkât edersen anlarsýn yerine, veya Okulda bir arkadaþýna
sor anlatsýn yerine) Sözleri özümleme, duyduðunu tekrar etme:
Fizik dersi sana zor geliyor.
Evet, hoca da bana taktý galiba... diye devam eder.
Neden tekrar? Duyduklarýný tekrar etme, daha doðrusu, dinleyenin
kendi kelimeleri ile özümlemesinin yararlarý þunlardýr:
-Söylenenlerin aynen duyulduðunu, yani baþka anlam verilmediðini,
yanlýþ anlaþýlmadýðýný kanýtlar;
-Soruna hemen çözüm getirmez, dolayýsýyla konuþan kiþinin sorununu
daha etraflýca düþünmesine ve çözümü kendi bulmasýna yardýmcý olur;
çocuklarda bu tür yaklaþým onlarýn daha sorumlu ve baðýmsýz olmalarýna
yardýmcý olur.
-Sorunun yüzeyde kalmayýp, eðer varsa, daha derin boyutuna
inebilmesine müsaade eder, olanak saðlar. Fizik dersi örneðinde asýl sorunun
hocayla olduðunun ortaya çýkmasý gibi.
-Konuþan kiþi tam olarak ve yorumsuz duyulduðunu hissettiðinde güven
kazanarak konuþmaya devam eder.
-Dinleyen kiþi, ufak bir tekrar ve özümlemeyle, konu üzerinde düþünmeye
vakit kazanýr ve hemen çözüm getirme sorumluluðundan arýnýr.
2) Konuþan kiþinin duygularýný dile getirebiliriz.
Bir evvelki örneði ele alýrsak: Emre çok kötü çocuk, topumu aldý
vermiyor..
Metin ne hissediyor?: Kýzgýnlýk, öfke
Yanýtýmýz: Bu seni çok kýzdýrýyor, olabilir.
Veya,
Fizik dersini hiç anlamýyorum,
Fizik dersi sana zor geliyor... (baþka kelimelerle tekrar)
Evet, hoca da bana taktý galiba...
Hocanýn seni sevmediðini zannediyorsun... (baþka kelimelerle tekrar)
Evet, ne zaman parmak kaldýrsam, beni kaldýrmýyor, parmak kaldýrmadým
mý, hemen bana soruyor...
Esra ne hissediyor?: Baþarýsýzlýk, çabasýnýn takdir edilmemesinden
dolayý tedirginlik, üzüntü.
Yanýtýmýz: Çaba gösterdiðinde (parmak kaldýrdýðýnda) takdir
etmesini isterdin bu seni üzüyor... (tekrar artý duygular)
Neden duygular? Duygularýn dile getirilmesi konuþan kiþiyi rahatlatýr,
anlaþýldýðýný hisseder, sorunun yükü hafifler, ayrýca da duygularýnýn
yoðunluðu davranýþlarýna aksetmez. Örneðin: kýzgýnlýkla kardeþine
vurmak, tepinmek, baðýrmak gibi. Ayrýca, duygularýn isimlendirilmesi çocuða
da kendi duygularýný ayýrdetmeyi, isimlendirmeyi öðretir. Bu þekilde bir
iletiþim içinde büyüyen çocuklar, kendilerini daha açýk ve dolaysýz ifade ederek
sorunlarýný daha kolay çözümleyebilirler.
Dolayýsýyla, çocuðumuz veya bir kiþi bize bir sorununu anlatmak
istediðinde, yapabileceðimiz en yardýmcý yaklaþým, söylediklerini iyice
dinlemeye çalýþýp (bedensel dinleme ve dikkat), söylenenleri kýsaca
özümleme ve varsa, duygularýný ifade edebilmesine yardýmcý olmaktýr. Buna
Katýlýmlý Dinleme diyoruz.
::::::::::::::::
KATILIMLI DÝNLEME
Katýlýmlý dinleme, dinleyen kiþinin duyduklarýný tekrar etmesi,
özümlemesi veya yansýtmasýdýr Böylelikle dinleyici konuþanýn gerçekte
söylediklerini aynen anladýðýný, yani yanlýþ anlamadýðýný kanýtlamýþ
olur.
Bu tekrarýn, veya özümlemenin içine, dinleyicinin çocukta (veya sorun
sahibinde) algýladýðý duygular da eklenirse, konuþan kiþi daha çabuk ve
kolay rahatlamýþ olur. Bunu yapabilmek için de konuþan kiþiyle (çocukla)
empati kurmak, yani kendini onun yerine koymak þarttýr: Ben onun yerinde
olsam ne yapardým? Ne hissederdim?... gibi...
Örneðin:
Çocuk: Öðretmen bana baðýrdý, bütün sýnýfda gülmeye baþladý.
Duygu (Ben olsam ne hissederim?): Utanma.
Katýlýmlý dinleme yanýtý: Bu da seni utandýrdý...(veya mahçup oldu)
Çocuk: Evet özellikle Kenan'ýn da onlarla gülmesine çok kýzdým.
Katýlýmlý dinleme: En iyi arkadaþýndan bunu beklemezdin.
Çocuk: Evet, hiç deðilse o benim tarafýmý tutabilirdi.
Katýlýmlý dinleme: Kenan'ýn senin safýnda olmasýný tercih ederdin.
Çocuk: Evet, o da onlarla gülünce ben ortada sap gibi kaldým.
Katýlýmlý dinleme: Kendini yalnýz hiasettin veya kendini desteksiz
hissettin.
Çocuk: Evet ... Ama önemli deðil, Kenan benim iyi arkadaþým,
aslýnda durum da çok komikti... diye devam eder.
Bu örnekten de görüldüðü gibi, söyledikleri yorumlanmadan, çözüm
getirilmeden (Sen de bir daha böyle davranma veya Sen de bir daha Kenan'la
konuþma gibi kiþisel tepkiler) sadece yansýtýlarak ve duygularý ifade edilerek
sürdürülen konuþmada, sorun sahibi çocuk anlaþýldýðý ve duygularý dile getirildi
ði
için rahatlamýþ sorunu o kadar da ciddi boyutlarda görmemeye baþlamýþtýr.
Duygular açýkça ifade imkaný bulduklarýnda genellikle önemlerinden
kaybederler. Bunun dýþýnda, konuþan kiþinin sözlerinin yorumsuz tekrarý,
kiþiyle kendini, yani sorununu karþý karþýya býrakacaðýndan, sorun gerçek
yüzüyle gözükür. Bunu aynaya bakan bir kiþiye benzetebiliriz. Giyindikten sonra
aynaya bakarak nasýl göründüðümüzü görmek isteriz. Ýyi bir ayna,
görüntümüzü aynen yansýtarak bize saçýmýz iyi taranmýþsa belirtir, eteðimiz
sarkýyorsa farkýna varýrýz, elbisemizde bir leke varsa görürüz. Ancak iyi
olmayan, çarpýtan bir ayna lunaparklarda rastladýðýmýz çarpýtýcý aynalarýn
uzun boylularý kýsa, zayýflarý þiþman gösterdiði gibi bizi gerçekte
olduðumuz gibi göstermediði gibi, görüntümüz hakkýnda yanlýþ fikirler de
verebilir. Yorumlar da çarpýtýcý aynalar gibidir. Olaylarý, gerçekleri olduðu
gibi yansýtacaðýna, onlarý çarpýtýrlar. Ýyi bir dinleyici yorum getirmeyen, yani
çarpýtmayan bir ayna gibidir. Konuþanýn sözlerini tekrar etmekle, ona
söylediklerini yansýtýp, kendinin de duymasýný ve görmesini saðlar. Yani,
kiþinin söylediklerini bir nevi kendisine dinletir. Buna Katýlýmlý Dinleme
diyoruz.
Katýlýmlý dinlemeye bir örnek:
Damla: Bugün okula etek giymek istiyorum.
Anne: Ýyi ama üþüyeceksin... Havanýn ne kadar soðuk olduðunu görmüyor musun?
Damla: Olsun, üþümem... Pantolon giymek istemiyorum, okula etekle gideceðim...
Anne: (Ýçinden, Yine baþladýk, çýldýracaðým... uzun çorap da
giymeyeceðini biliyorum, hastalýktan da yeni kalktýn..) Bak, daha yeni yeni
iyileþtin, etek giyersen...
Damla: (inatçý bir sesle) Ben pantalon giymem...
Anne: (Ýçinden Þu çocuða bir güzel dayak atasým geliyor, böyle inatlaþtý
mý dayanamýyorum... bir daha deneyeyim...) Bak etek giymene bir þartla
müsaade ederim, o da yünlü uzun çoraplarýný da giyersen...
Damla: (Aðlamaklý bir sesle) Ama anne, o çoraplar batýyor...
Anne: (Haþin bir tavýrla, ses tonunu yükselterek) Neden batsýn, bütün
çocuklar giyiyor...
Damla: Hayýr, Ayþe giymiyor, Ayþe okula her gün etek ve kýsa çorapla geliyor.
Anne: (Katýlýmlý dinlemeyi öðrenmiþtir. Ýçinden tamam, þimdi
sabýrlý ol, katýlýmlý dinleme kullan) Hmmm... sen de okula Ayþe gibi etekle
gitmek istiyorsun...
Damla: Evet, Ayþe her gün okula etekle geliyor, bir sürü de arkadaþý
var...
Anne: Ayþe'nin çok arkadaþý var...
Damla: (Annenin dönüþünden biraz þaþýrmýþtýr). Evet, herkes Ayþe ile
oynamak istiyor, teneffüste hep onun yanýna gidiyorlar.
Anne: Hmmm.. bütün çocuklar Ayþe ile oynamak istiyorlar...
Damla: Evet, benimle oynasýnlar istiyorum, ama onlar yine de Ayþe ile
gidiyorlar...
Anne: Sen de Ayþe gibi çok arkadaþýn olmasýný isterdin.
Damla: Evet, sonra Elif de hep Ayþe ile oynamak istiyor
Anne: Elif'in yalnýz seninle oynamasýný istiyorsun.
Damla: Evet, aslýnda Elif Ayþe'yi sevmiyor...
Anne: Sevmediði halde yine de onunla oynuyor, bu da senin canýný
sýkýyor.
Damla: Hm... hm... ille de Ayþe'ye benzemek zorunda mýyým?
Anne: Ayþe'ye benzemeden de iyi olduðunu düþünüyorsun...
Damla: Evet hem ben de Burcu ile oynuyorum. Aslýnda etek giymesem de
olur.. Ben yine pantalon giyeyim...
Þimdi bu gibi durumda normal olarak neler olabilirdi?
1) Anne katýlýmlý dinleme kullanmadan, tartýþmayý en baþýndaki uzun
çorap-pantolon seviyesinde tutabilir, bu konuda çocukla bir güç kavgasýna
girer, ya annenin dediði olur ve Damla sonraki davranýþlarýnda iyice
inatlaþýr, veya Damla'nýn dediði olur ve anne Damla'ya içerlerdi.
2) Bu durumda da, anne esas sorun olan Ayþe gibi popüler olmak konusunu
haliyle hiç algýlayamýyacaktý
3) Ayþe'nin popülerliði konusunda, anne kendi yorum ve tepkilerini getirebilir
.
Sen de Ayþe ile oyna veya Elif'le konuþ veya Sen de kendine baþka arkadaþ
bul gibi öneriler getirerek çocuðun sorunu kendi kendine çözmesine engel
olabilirdi.
4) Anne, dinlediklerini yansýtarak, yani katýlýmlý dinleme kullanarak
çocuðun sorununu kendi kendine görmesine yardýmcý oldu. Sonuçta Damla'nýn
ille de Ayþe'ye benzemek zorunda olmadan da iyi ve deðerli olabileceðini kendi
kendine anlamasýna neden oldu. Bu deðeri anne öðüt olarak vermek istese
(Ayþe ne yaparsa yapsýn, o benim kýzým deðil; baþkalarýna benzemek iyi
deðildir, sen kendin ne doðru buluyorsan onu yapacaksýn gibi) büyük
olasýlýkla ayný etkinlikte olamýyacaktý, zira:
a) Kiþiler ve çocuklar kendi çözüm ve önerilerini baþkalarýnýn
nasihatlerinden daha kolaylýkla uygulayabilirler.
b) Bir kiþi sorunu ile yüklü olduðu zaman hiçbir nasihatý dinleyemez.
5) Çocuk dinlenmediðini ve anlaþýlmadýðýný hissetseydi etek
konusunda ýsrar edip inatlaþacaktý. Bu durumda, duygularýnýn anlaþýlýp dile
getirilmesi, çocuðu rahatlattýðý gibi, sorunun önemini de azalttý.
Þimdi, bir çoðumuz, Ben bu þekilde dinleyemem, en ufak sorun bu kadar
uzarsa halimiz ne olur? diye düþünebilir ve umutsuzluða kapýlabilir. Ancak,
sorunu alýþageldiðimiz tarzda, yani ilk aþamada çözüme getirmek (yani zorla pant
alon
veya uzun çorap giydirmek) belki o günlük sorunu kýsa yoldan halledecek, anne
de sorunu çözümlediðini zannedecektir. Ancak bu þekilde çözümlenen bir
sorun ertesi gün ve daha ertesi gün tekrar edeceði gibi, çocuðun da içerleme ve
kýzgýnlýk duygularýna neden olacaðýndan, çocuk sürekli direnecek, ve
ayrýca bu direnç ve kýzgýnlýðýný diðer ufak tartýþmalara da aktaracak,
sonuçta anne Çocuðum hiç söz dinlemiyor, ne dersem karþý çýkýyor diye
hayýflanacaktýr. Genellikle güç kavgasý þeklinde hallolan sorunlar daha fazla
güç kavgasýna neden olurlar ve evde sürekli gerginlik ve tartýþma havasý
devam eder. Bütün bu tartýþmalarla, direnmelerle uðraþmak daha fazla zaman
kaybýna neden olmuyor mu? Bütün bunlara enerji harcamak yerine, o an beþ
veya on dakikalýk bir dinleme daha tasarruflu gözükmüyor mu?
Gerçek dinleyici olmak kontrol ve sabýr gerektiren bir yaklaþýmdýr. Zira,
çocuklar veya kiþiler bir sorunla bize baþvurduklarý veya bahsettikleri zaman,
en kolay yaptýðýmýz þey, hemen bir çözüm bularak sorunu giderme yollarýný
aramaktýr. Çok basit bir örnekle, bu þöyle anlatýlabilir.
-Çok üþüyorum...
Çözüm: -Hýrkaný giy.
veya katýlýmlý dinleme ile:
-Çok üþüyorum...
-Hava bayaðý soðuk...
-Evet, biraz yanýna gelebilir miyim?
-Tabii... Biraz yakýn olmak istiyorsun ha?..
-Evet, bugünlerde kendimi çok yalnýz hissediyorum...
ve devam eder.
Tabii, burada ilk tepkimiz, sürekli her söylenenin arkasýnda bir anlam veya
maksat mý arayacaðýz? Ancak konuþma þu þekilde neticelenebilir:
-Çok üþüyorum...
-Üþüyorsun demek... veya Hava bayaðý soðuk
-Evet, iyisi mi bir hýrka giyeyim... veya Sýcak bir þey içebilir miyim? gibi..
.
Demek ki, söylenenlerin arkasýnda saklý bir anlam yoksa, zaten yoktur.
Ancak, çözüm de mutlaka dinleyenin düþündüðü çözüm (hýrkaný giy) deðildir.
Üþümeye karþý farklý çözümler mevcuttur, bütün sorunlara olduðu gibi... Hemen
çözüm getirmeyen dinleyicinin bu tavrý, konuþanýn düþüncesini kesmediði
gibi, en uygun çözüm üzerinde de kendisinin (yani sorun sahibinin)
düþünmesini saðlar. Bu da her iki taraf için çok yararlýdýr.
1) Konuþan kiþi, özellikle çocuk, kendi çözümünü kendi bulmayý,
dolayýsýyla sorunlarý karþýsýnda baðýmsýz olabilmeyi, onlarý daha
etraflýca düþünmeyi ve dolayýsýyla sorunlarýna daha yaratýcý bir þekilde
yaklaþmayý öðrenir.
2) Dinleyen kiþi, özellikle anne veya baba ise, her soruna kendinin bir çözüm
getirmesinin zorunlu olmadýðýný yaþayarak daha rahat eder, üzerinden bir yükümlü
lük
kalkar, her þeyi kontrol etmesi gerekmez ve özellikle her soruna koþturup bir çö
züm
getirmek durumunda olan anne-babanýn çocuklarýnda zamanla görülen direnci bu þek
ilde
yaþamaz.
Bu nedenle en çok dikkat edilmesi gereken nokta, sorunla
karþýlaþýldýðýnda, hemen çözüm sunmamaya kendimizi alýþtýrmaktýr.
Bu pek tabii, o kadar kolay bir iþlem deðildir, zira, bu gibi bir ortamda
yetiþmiþsek (evde büyüklerimizin ne yapmamýz gerektiðini sürekli söylemesi
gibi) veya sürekli çözüm önerme alýþkanlýðýný geliþtirmiþsek, bize bir
sorunla gelindiðinde aklýmýza ilk gelen þey hemen bir çözüm önermek
olacaktýr.
Bu durumu açýk bir dille anlatan bir þiire kulak verelim:
DÝNLE
Sana, beni dinlemeni söylediðimde
bana öðüt vermeye baþladýn
söylediðimi de yapmadýn