Professional Documents
Culture Documents
İKTİSAT TARİHİ BİLİMİNİN DOĞUŞU : İktisat tarihi ile ilgili önerilen iki tarih vardır.Bunlardan ilki
Adam Smith’in “Milletlerin Serveti” adlı kitabının yayım tarihi olan 1776 yılıdır.Diğer tarih ise 1892
yılıdır.Bu tarihte Abd Harvard Üniversitesinde William Ashley için özel bir iktisat kürsüsü
kurulmuştur.İktisat tarihinin doğuşu tarihçi okula çok şey borçludur.Bu okul klasik iktisat okuluna
bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.Klasik okul iktisadi davranış kurallarının fizik kanunları gibi evrensel
olduğunu iddia ederken tarihçi okul toplumun gelişme düzeyine göre farklılık göstereceğine
değinmiştir.Klasikler tümdengelim;tarihçi okul ise tümevarım metodunu esas almıştır.
TARİHÇİLERİN İKTİSAT BİLİMİNE BAKIŞI : John Clapham’a iktisat tarihi geçmişin sosyal
kurumlarının ekonomik yönlerini araştıran bir bilimdir.Unwin’e göre iktisat tarihi yazılı tarih boyunca
insanoğlun içinde bulunduğu iktisadi şartları araştıran bir bilimdir.Gras’a göre iktisat tarihi iktisadi
olayları kronolojik olarak sıralayan ve bu olaylar arasındaki ilişkileri ortaya çıkaran bir bilimdir.
İKTİSATÇILARIN İKTİSAT BİLİMİNE BAKIŞI : Hicks’e göre iktisat tarihi geçmiş çağların uygulamalı
iktisadıdır.Heckser’e göre iktisat tarihinin amacı kıt ve yetersiz kaynakların insanların amaçları
uğrunda çağlar boyunca nasıl kullandığının ve bu andaki değişmelerin insan hayatını ve toplumları
ne şekilde etkilediğinin araştırılmasıdır.
TARIM İNKILABI : İnsanlar yaklaşık 10000 yıl önce yerleşik tarıma geçmişlerdir.Çeşitli bitkiler
yetiştirmeyi ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler.Bu gelişme neolitik inkılap da denen temel
ekonomik değişimi hızlandırdı.Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik tarıma geçiş insanın sosyal ve
ekonomik gelişme hızını artırdı.Tarım birbirinden bağımsız olarak farklı zamanlarda farklı bölgeler
olan Ortadoğu,Orta Amerika ve Kuzey Çin’de ortaya çıktı.Neolitik çağın çiftçileri sürekli ekim
nedeniyle verimliliği yiten toprakları terk ederek yeni,bakir topraklarda tarım yapıyorlardı.Modern
zamanlarda bilinen bütün önemli yiyecek bitkileri neolitik çiftçiler tarafından keşfedilmiştir.Ayrıca
çanak çömlek imali,dokuma,ekmek yapma ve keskin bir araç elde etmek için taşların cilalanması
gibi teknikler de neolitik zamanlarda keşfedilmiştir.
TARIM İNKILABINI AÇIKLAYAN TEORİLER : Childe tarafından geliştirilen çevre değişikleri teorisi ,
Braidwood tarafından geliştirilen çekirdek alan teorisi , Binford tarafından geliştirilen nüfus artışı
teorisi.
TARIM İNKILABININ SONUÇLARI : Nüfus arttı.Zaman içinde avcılık ve toplayıcılıktan çiftçiliğe doğru
sürekli bir geçiş oldu.İlk kez siyasi bir organizasyon tipi olarak devlet doğdu.Teknolojik gelişme
alanında büyük adımlar atıldı.Demir çağı bronz çağının yerini aldı.Ticaret gelişti ve
genişledi.Bölgelerarası ticaretin önemi arttı.Şehirler ilk kez gelişti.Çeşitli ekonomik organizasyon
tipleri doğdu.Komünal mülkiyet tipi doğdu.
ÜNİTE - 2
İLK MEDENİYETLERDEN KLASİK DÖNEME İLK ÇAĞ EKONOMİLERİ : Yalnızca yıllık su baskınlarının
tarlaları verimli hale getirdiği bazı nehir vadilerinde sürekli tarım yapılabiliyordu.Tarımın ilk geliştiği
bölgelerden yalnızca iki vadi böyle bir imkanı sağlıyordu.Bu vadiler: Fırat ve Dicle nehirleri
arasındaki bölge ve Mısır’ın Nil Vadisi’ydi.
MEZOPOTAMYA : M.Ö. 6000 ile 3000 yılları arasında ortaya çıkan bir dizi sosyal değişim ve teknik
ilerleme küçük neolitik yerleşim yerlerinin şehirlere dönüşmesini sağladı.Bu dönemde ortaya çıkan
en önemli teknik ilerlemeler; yazının icadı,bakırın eritilmesi ve dökülmesi,hayvan gücünün saban ve
tekerlekli araçlara koşulması,yelkenli gemilerin ve çömlekçi tekerleğinin bulunmasıydı.Daha
3000’lere gelmeden köleler,kiracı çiftçiler,esnaf,tüccar,din adamları ve yöneticiler ayrı sosyal
gruplar olarak ortaya çıktılar.İlk Sümer kayıtları Mezopotamya bölgesinde verimli topraklarda bazı
bağımsız şehir devletlerinin doğduğunu göstermektedir.İstilalara rağmen Sümer hayat tarzı oldukça
istikrarlı olarak varlığını sürdürebildi.Uzak mesafeli ticaret Mezopotamya’da önemli ve hayati bir rol
oynuyordu.Ticari koloniler oluşturulmuştu.Hukuk kuralları oldukça gelişmişti.Gümüş para şeklinde
olmasa bile bir değişim aracı ve değer ölçüsü olarak kullanılıyordu.
MISIR : Mısır’ın gelişmesi Mezopotamya’nın gelişmesi ile paralellikler göstermekle birlikte önemli bir
fark vardı.O da aşılmaz çöllerle Mısır’ın istilalara karşı korunmuş olmasıydı.Mezopotamya’da
topraklar özel mülkiyet altındayken; Mısır’da firavun tüm Mısır topraklarının sahibiydi.Ticaret
firavunun adamlarının tekelindeydi.Mısır’da üretim büyük ölçüde merkezi bürokrasi tarafından
planlanıyordu.
YUNAN EKONOMİSİ : Yunanistan’ın toprağı dağlıktı.Bu yüzden deniz ana ulaşım yoluydu.İlk yunan
tüccarları esas olarak Doğu medeniyetlerinin gelişmiş merkezleri ile Akdeniz çevresinin geri kalmış
ülkeleri arasında aracı rol oynadılar.Lidyalılardan öğrenilen para ticarette büyük bir kolaylık
sağladı.Yunan şehirlerinde Pazar ekonomisinin ve ihtisaslaşmanın gelişmesini teşvik etti.Toprakların
büyük bir bölümünü bağcılığa ve zeytinciliğe ayırdılar.Sonraki yüzyıllarda zeytincilik ve bağcılık tipi
tarım,Akdeniz dünyasının büyük bir bölümüne yayıldı.M.Ö. 800-500 yılları arasında ihtisaslaşma ve
işbölümü arttı.Hem iç hem de uluslar arası ticaret gelişti ve bunu da para ekonomisinin
yaygınlaşması izledi.Buğday,kereste,esir ve bazı lüks mallar ithalatı gümüş,zeytinyağı,çanak çömlek
ve diğer ihracat mallarıyla karşılanıyordu.Atina parası ayarı ve ağırlığıyla uluslar arası bir ödeme
aracı oldu.Atina’nın ekonomik refahının en önemli nedeni üretim faktörleri üzerinde etkin bir
mülkiyet hakları sistemi kurmayı ve buna uygun bir hukuki çerçeve meydana getirmeyi
başarmasıydı.Helenistik çağda ekonominin en göze çarpan özelliği üretim ve bölüşüm üzerinde
Doğu’ya özgü devlet kontrolü uygulamasının benimsenmesiydi.İskender’in fetihleri ile gerçekleşen
coğrafi yayılma Helen dünyasının Hindistan ile doğrudan ticaret ilişkileri kurmasını sağladı.Çin ile
ticaret de önem kazandı.bazı şehirler sınai ihtisaslaşmaya bile yöneldi.Helen çağı eski dünyada
başarılmış,bölgesel ekonomik bağımlılık ve ihtisaslaşmanın en yüksek düzeyine ulaştı.
İLKÇAĞ EKONOMİLERİNDE DEĞİŞME VE GERİLEME : Tarımın ortaya çıkışından sonra nüfus önemli
ölçüde artmaya başlamıştı.Nüfus artışı ve bunu izleyen azalan verim hadisesi geçmiş ekonomilerin
çöküşünün ilk hazırlayıcısı olmuştur.
GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA NÜFUSU : Ölüm oranı yüksek,hayat süresi kısaydı.nüfusun büyük
bir bölümü kırsal bölgelerde yaşıyor ve toprakta çalışıyordu.
GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA TARIMI : İmparatorluk nüfusunun büyük bir bölümü tarımla
uğraşıyordu.Tahıllar yaygın üretimi yapılan ürünlerdi.İmparatorlukta deniz yoluyla yürütülen uzak
mesafeli ticaret mahalli ihtisaslaşmaya imkan veriyordu.Yeni fethedilen bölgelerden Roma’ya bol ve
ucuz olarak hububat akması üzerine İtalya’da karlı olmaktan çıkan tahıl üretiminin önemi
azalırken,geniş alanlar hayvancılığa ayrılmış,verimli topraklarda ise bağcılık ve zeytincilik önem
kazanmıştı.Kölelik yeniliği önleyici bir faktördü.İtalya’nın kırsal nüfusu büyük ölçüde kendi sahibi ya
da kiracısı oldukları toprakları izleyen bağımsız köylülerden oluşuyordu.İmparatorlukta temel vergi
ekili arazi üzerindeydi.Köylüler altın olarak sabit kalan vergiyi gümüş parayla değerlendirildiğinde
daha fazla olarak ödemek zorundaydılar.
LATİFUNDİA : İşgücünün büyük kısmı kölelerce sağlanan ve kar amacıyla üretim yapan büyük
çiftliklerdir.
GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA ŞEHİRLERİ : Roma uygarlığı bir şehir uygarlığıydı.Şehirlerin önemli
bir fonksiyonu mahalli yönetim merkezleri olmasıydı.Bazı şehirler ise askeri bir fonksiyona
sahipti.Şehir nüfusunun önemli bir bölümünü tarım işçileri oluşturuyordu.Şehir halkının gerek
duyduğu tahıllar,zeytinyağı ve şarap vergi gelirleriyle karşılanıyordu.
GEÇİMLİK EKONOMİ : Üretimin esas olarak öz tüketim için yapıldığı,yaşam standardının temel
ihtiyaçların ötesini karşılamadığı,marjinal prodüktivitenin çok düşük olduğu bir ekonomidir.
ÜNİTE - 3
ORTAÇAĞ AVRUPA TOPLUMU : Ortaçağ’da Avrupa toplumu üç etkiye tabiydi.İlk etki Roma
İmparatorluğu’nun mirasının etkisiydi.Bu etki kıtanın güney ve güneydoğu bölgelerinde daha
belirgindi.İkinci etki Cermen istilacılarının etkileriydi.Bu etki kuzeyde daha belirgindi.Üçüncü etki
evrensek kilise kurumlarından kaynaklanıyordu.Kilisenin etkisi din,politika ve ekonomide
hissedilmekteydi.Roma İmparatorluğu döneminde medeni Avrupa Roma’nın egemenliği altında olan
Akdeniz Avrupa’sı ile sınırlıydı.Toprakta komünal mülkiyet vardı.Hayvanlar özel mülkiyet
altındaydı.Romalılarla hayvan ve köle karşılığında yürütülen lüks mallar ticareti Cermen aşiretlerinin
süratli bir sosyal farklılaşma sürecine girmesine yol açtı.Kilise eğitimin tek merkeziydi.Pek çok
manastır Ortaçağ’da aynı zamanda önemli tarım üretim merkezleriydi.
ORTAÇAĞ’IN EKONOMİK DÖNEMLERİ : 476 ile 1000 yılları arasındaki dönemde (Karanlık Çağ ya da
Erken Ortaçağ) Avrupa siyasi ve ekonomik düşüş içindeydi.Bu dönemde Avrupa’da giderek feodal
bir siyasi yapı ve malikaneler ekonomisi gelişti.1000 yıllarından başlayarak 14. yüzyılın başlarına
kadar olan İleri Ortaçağ döneminde yaygın ve hızlı bir ekonomik kalkınma görüldü.Feodalizmin
zirveye ulaştığı bu dönemde nüfus,zirai ve sınai üretim ve ticaret büyüdü;şehirler canlandı;kültürel
bir patlama oldu.14. ve 15. yüzyıllardaki Geç Ortaçağ’da ekonomik bir kriz yaşandı.Büyük ölçekli
malikane tarımının sanayinin ve uluslar arası ticaretin düştüğü bu dönemde nüfus da azaldı.Asiller
arasındaki savaşlar ve yaygın köylü isyanları bu krizin siyasi göstergeleriydi.
FEODALİZM : Büyük arazilere sahip lord ya da senyör denilen kişilere korunma ve adalet
karşılığında mal ve hizmet üreten kölelerle,serfler ve hür köylülerin alt tabakasını medyana getirdiği
dikey olarak örgütlenmiş siyasi,iktisadi ve sosyal bir organizasyondur.
FİEF : Osmanlı toprak sistemindeki tımara benzer.Ancak tımarda toprağın çıplak mülkiyeti devlete
aittir.
FEODAL SÖZLEŞMENİN TEMEL UNSURU : Senyör tarafından bağışlanan toprak üzerindeki hakların
vassal tarafından sağlanan askeri ve diğer hizmetler karşılığında değiştirilmesidir.
ERKEN ORTAÇAĞ’DA MALİKANE : Siyasi gelişmeler sonucu 10. yüzyılda Avrupa’nın pek çok kısmı
malikane olarak bilinen küçük siyasi ekonomik birimlere ayrılmıştı.Malikanenin işlevi köylünün
güvenliğini,aristokrat sınıfın ise otoritesini ve geçimini sağlamaktı.Bu dönemde ticaret son derece
sınırlıydı.
AĞIR SABAN VE AÇIK TARLA SİSTEMİ : Malikanenin toprakları dört bölümden meydana
geliyordu.Yerleşim yeri,tarlalar,çayırlar,koruluk ve ormanlar.Tarlalar, malikane halkının
beslenmesini sağlayan ürünlerin yetiştirildiği yerlerdi.Akdeniz Avrupa’sı kuru bir iklime ve yumuşak
topraklara sahip olduğundan temel tarım aracı bir çift öküzle çekilen ve toprağı adeta tırmıklayan
hafif bir sabandan ibaretti.Geleneksel hafif saban çapraz sürümü gerektirdiğinden tarlalar genellikle
kare şeklinde oluyordu.Ağır sabanda ise tarlaların uzun çizgiler halinde sürülmesi en etkin sürüm
şekliydi.Ortaçağ Kuzey Avrupa tarımının bir başka özelliği bölgeler arasında ihtisaslaşma olmadığı
için hububat tarımı ile hayvancılığın aynı malikane içinde bir arada yürütülmesiydi.
İKİLİ VE ÜÇLÜ TARLA ROTASYONU : Erken Ortaçağ’da Avrupa ikili tarla rotasyonunda tarlaların bir
bölümüne kış ekimi yapılıyor,diğer bölümü ise üretkenliğini yeniden kazanabilmesi için boş
bırakılıyor yani nadasa ayrılıyordu.Üçlü tarla rotasyonunda ise tarlalar üç ana kısma ayrılıyordu.
ÇAYIR , KORULAR VE YERLEŞİM YERİ : Çayır da tarlalar kadar önemliydi.Korular ise malikanenin
çeşitli hayvanlarının yazın otlamasını sağlıyordu.Korulardan aynı zamanda yakacak odun ve inşaat
kerestesi elde ediliyordu.Malikanenin dördüncü kısmı ise yerleşim merkeziydi.Yerleşim yeri
tarlaların ortasında,su kaynağına yakın bir yerde ve köyü dış dünyaya bağlayan bir yolun üzerinde
bulunuyordu.
MALİKANEDE SOSYAL YAPI : Ortaçağ’da toprak üzerinde yaşayan insanlar arasında karışık bir
sosyal ve hukuki farklılaşma vardı.Bu yapının alt tabakasını ise korunma ve adalet karşılığında mal
ve hizmet üreten kölelerle,serfler ve hür köylüler meydana getiriyordu.Bir bütün işletmeye sahip
olan her köylü rezervde genellikle haftada üç gün çalışmak ve bu iş için gerekli saban,öküz ve
aletlerden kendi payına düşeni getirmek zorundaydı.Köylülerin angarya hizmetlerini düzenleme işi
lord tarafından tayin edilen kahyalarca yürütülüyordu.Lord malikanedeki anlaşmazlıkları ve davaları
görerek karara bağlayan ve cezaları tespit eden bir mahkeme toplardı.Para ya da ürün şeklinde
verilen cezalar lorda ödenirdi.
ÜNİTE - 4
EKONOMİK BÜYÜME : 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’da ticaret genişlemiş,yeni şehirler doğmuş ve
büyümüş,ekonomik ihtisaslaşma ortaya çıkmıştır.Henry Pirenne’ye göre Avrupa’nın gösterdiği
genişleme bir dış faktörün etkisiyle ortaya çıkmıştır.Bu dış faktör bir yandan Haçlı seferleri
sonucunda Akdeniz’in ticarete yeniden açılması,öte yandan da 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın
gerek Akdeniz yoluyla ve gerekse Rusya toprakları aracılığıyla Bizans ve İslam dünyasıyla ticari
ilişkilerini geliştirmesidir.Ortaçağ’daki ekonomik gelişmenin merkezleri Kuzey İtalya,Güney Alçak
Ülkeler (Hollanda,Lüksemburg ve Belçika) ve Hansa şehirleriydi.İtalya Avrupa’nın en gelişmiş
bölgesiydi.Güney Alçak Ülkeleri ise Karolenj döneminde ekonomik canlanmasını gerçekleştirmişti.
TEKNOLOJİK YENİLİKLER : 6. ve 11. yüzyıllar arasında ortaya çıkan teknolojik yenilikler daha çok
tarımla alakalıydı.Bu yeniliklerin en önemlileri ağır saban,üçlü tarla rotasyonu ve yeni bir at koşum
siteminin geliştirilmesi ile çivili at nalıydı.Ağır sabanın en büyük avantajı yumuşak topraklara göre
daha verimli olan Kuzey Avrupa’nın yoğun ve sert topraklarını tarıma elverişli hale
getirmesiydi.ikinci önemli avantajı insan emeğinden tasarruf sağlamasıydı.üçüncü avantajı ise
toprakların uzun çizgiler halinde sürülmesine imkan sağlamasıydı.Üçlü tarla rotasyonu da önemli
avantajlara sahipti.Farklı mevsimlerde değişik ürünlerin ekilmesi hasat kötülüğüne ve onu izleyen
kıtlığa karşı bir sigorta mekanizması görevi yapıyordu.Bu sistemin ikinci ve daha önemli avantajı
sürüm işlemlerinin yıl içinde daha düzenli olarak dağılmasına ve böylece yeni toprak açma
faaliyetlerinin hızlanmasına imkan vermesiydi.Yulaf üretiminin artması atı,tarımda,taşımada ve
sanayide yararlanılan önemli bir güç haline getirdi.Avrupa’da at besleme yaygınlaştı.Ortaçağ’da
meydana gelen bir diğer önemli teknolojik değişme de su ve rüzgar değirmenlerinin
yaygınlaşmasıydı.10. yüzyılın ortalarında Flandra’da dikey tezgah bulundu.13. yüzyılın ikinci
yarısının önemli yenilikleri çıkrık ve gözlüktü.14. yüzyılın başlarında ilk saatler ve ateşli toplar
ortaya çıktı.Aynı dönemde kanallar için kapama sistemleri geliştirildi.15. yüzyılda ise gemi yapım
teknolojisinde önemli değişmeler oldu.Tam yelkenli gemilere inşa edildi.15. yüzyılda ortaya çıkan
diğer önemli bir değişme matbaanın icadıydı.
PARA ALANINDAKİ GELİŞMELER : Pound bir ağırlık,shilling eski bir paranın adı,penny ise
dolaşımdaki tek paraydı.Ortaçağ’da uluslararası seviyede haklı bir şöhret yapan paralar Floransa’nın
altın florini ve Venedik’in altın dukasıydı.Para kıtlığından ve düşen fiyatlardan kurtulmanın yolları
kredinin geliştirilmesi,madeni para dışında ödeme araçlarının yaygınlaştırılması,paranın altın ve
gümüş ayarının bozulmasıydı.Ortaçağ boyunca en hızlı ekonomik gelişmeyi yaşayan ülkeler aynı
zamanda en büyük para ayarı bozulmasına şahit olan ülkelerdi.
TARIMSAL GENİŞLEME : Tarımsal genişleme iki şekilde kendini gösterdi.İlk olarak yeni topraklar
tarıma açıldı.İkinci olarak yaygın bir kolonizasyon faaliyetine girişildi.Tarımla ilgili Alman
tekniklerinin etkisi Slav bölgelerinde de görüldü.
SANAYİ : Ortaçağ toplumu esas olarak tarıma dayalıydı.Ancak sanayinin ekonomiye katkısı da
önemliydi.Ortaçağ’da en geniş ve yaygın sanayi kolu dokumacılıktı.Kumaş Avrupa’da her ülkede,her
bölgede ve hatta her evde imal ediliyordu.Yün yanında keten de başta Fransa ve Doğu Avrupa
olmak üzere pek çok bölgede üretiliyordu.İpek ve pamuk üretimi ise İtalya ile Müslüman
İspanya’sında toplanmıştı.Dokuma endüstrisine göre daha küçük,fakat ekonomik açıdan daha
önemli bir sanayi kolu da metalurji ve onunla ilgili yan faaliyetlerdi.Diğer önemli bir sanayi kolu
dericilikti.
ÜNİTE - 5
GEÇ ORTAÇAĞ’DA AVRUPA’DA EKONOMİK KRİZ : 14. yüzyıl boyunca nüfusun azalması,talebin ve
üretimin de düşmesi sonucunu doğurmuştu.Rönesans dönemi azalan üretim,düşen hayat
standartları ile ekonomik düşüş dönemi olarak görülmektedir.Büyüme dönemi 14. yüzyılın
başlarında sona ermiştir.İktisat tarihçileri Ortaçağ’ın sonlarındaki bu ekonomik düşüşün nedenleri
konusunda farklı açıklamalarda bulunmuşlardır.Birinci görüşe göre bu düşüş ekonomik hareketlerin
devri niteliğinin bir sonucuydu.İkinci görüş bu krizi mali nedenlere bağlamaktadır.Avrupa devletleri
bu dönemde Yüzyıl Savaşları savaş ekonomisi içine girmişti.Bu durum vergi gelirlerine olan ihtiyacı
artırdı.Üretici likidite sıkıntısı içine düştü.Üçüncü bir açıklama bu ekonomik krizi iklim değişmelerine
bağlamaktadır.
TARIM : 13. yüzyıl boyunca Avrupa ekonomisinde bazı darboğazlar kendini göstermeye
başlamıştı.Demografik baskı sonucu daha düşük verimli topraklar üretime açılmaktaydı.Toprak
nüfusa göre kıt bir faktör haline geldiğinden değeri yükselmiş,buna karşılık ücretler düşmüştü.14.
yüzyılın ortasındaki büyük nüfus kırımı üretimin iki temel faktörünün nisbi kıtlık durumlarını çarpıcı
biçimde değiştirdi.İşgücünün %25 oranında azalması onu nisbi olarak yetersiz hale getirdi.Köylü
isyanları ortaya çıktı.Toplam talep nüfustaki azalmaya paralel bir şekilde düştü.Bir başka değişme
ortalama köylü işletmesinin büyümesiydi.Nüfusun düşmesi rezervler üzerinde olumsuz etkide
bulundu.Lordlar için en önemli alternatif toprak kullanım şekli ekili alanların çayırlara
dönüştürülmesiydi.Tarımsal malların fiyatlarının düşmesi köylü ve şehirli kesimlerin refahını farklı
şekilde etkiledi.Geçimlik üretim yapan köylü daha büyük ve verimli topraklara sahip olduğu için bu
kriz döneminden kazançlı çıktı.Şehirlilerin sattığı sınai ve ticari malların fiyat esnekliği tarımsal
mallar göre genellikle daha düşüktür.Nakdi gelirleri azalana köylü kesiminin alım gücü de düşmüş
oldu.Şehirli tüccar ve esnaf,müşterisini büyük ölçüde yitirdi.14. yüzyıldaki salgının etkisi Doğu
Avrupa’da Batı ve Güney Avrupa’ya göre daha sınırlı oldu.Küçük şehirlerin tüm Doğu Avrupa’ya
yayılması bölgede tarımsal ve sınai üretim için talebin genişlemesi demekti.Üretim ve ticaretteki bu
genişlemenin önemli bir sonucu ticari tahıl üretiminin artışı oldu.İşletmeler köylülerden geri alındı
ve yarı hür köylülerin statüleri tekrar serf durumuna düşürüldü.16. yüzyıla girmeden serfleştirme
süreci tamamlanmıştı.Doğu Avrupa’da hububat fiyatlarının düşmesi batı’daki gelişmelerin aksine
yeniden büyük çiftliklerin kurulması ve köylü üzerindeki lord kontrolünün artması sonucunu
doğurdu.
TİCARET VE SANAYİ : Tüccarlar daralan iş hacmi karşısında işlemlerini rasyonelleştirmek için çift
girişli muhasebe sistemini benimsediler.Sanayide ise mamul malların hem üretimleri hem de
talepleri Büyük Salgın’dan sonra önemli ölçüde düştü.Mesleğe giriş şartları zorlaştırıldı.madeni
üretimle ilgili sanayilerde ise Ortaçağın son döneminde genişleme görülmekteydi.
SANAYİLERİN KIRSAL BÖLGELERE GÖÇÜ : Büyük çapta dokuma sanayi,daha sınırlı ölçüde de demir
ve madeni eşya sanayileri kırsal bölgelere yayıldı.Ortaçağ’ın sonlarında sanayinin bu göçü çok
çeşitli nedenlerden kaynaklanıyordu.Bunlar arsında en önemlisi su gücüyle çalışan basit makinelerin
sanayide artan ölçüde kullanılmaya başlanmasıydı.Diğer önemli bir neden talep yapısındaki
değişmelere uyma konusunda şehir sanayilerinin yeterli esnekliği gösterememesiydi.Sanayide bu
coğrafi değişimin diğer bir nedeni işgücünün kırsal bölgelere göre daha ucuz olmasıydı.Modern
kapitalizmin ilk tezahürü olarak değerlendirilebilecek ve putting-out sistemi olarak adlandırılan bu
düzenlemede esnaf tüccar için çalışıyordu.Tüccar hammaddeyi temin ediyor ve iş için parça esası
üzerine ücret ödüyordu.Esnaf,tüccara karşı hiçbir güvenceye sahip değildi.
ÜNİTE - 6
GELİŞMEMİŞ AVRUPA’DAN GELİŞMİŞ AVRUPA’YA GEÇİŞ : Ancak 1000 yıllarından itibaren Avrupa
kalkışa geçti.Kalkış Amerikalı iktisat tarihçisi Rostow’un geliştirdiği bir kavramdır.Kalkış kavramı
iktisadi gelişme aşamaları teorisine göre 5 aşamadan üçüncüsüdür.12. yüzyılda hala Batı ,Doğu’ya
çoğunlukla demir,kereste ve katran gibi hammaddeler ve köle ihraç ediyor ve mamul mallar ile bazı
hammaddeler ithal ediyordu.Kağıt,sabun ve mamul dokuma ürünlerine yalnız Yakındoğu
sahipti.Ancak 13. yüzyılın ikinci yarısında daha önce Arap ülkelerinden ithal ettikleri kağıdı kullanan
Bizans Mahkemeleri artık İtalya’dan ithal ettiklerini kullanmaya başlamışlardı.Özelikle kağıt ve
dokuma sanayinde Avrupa’nın başarısının ana nedenlerinden biri su gücünden istifade ederek
üretimi mekanikleştirmesiydi.
COĞRAFİ KEŞİFLER VE AVRUPA’NIN GENİŞLEMESİ : Ünlü iktisatçı Kuznets’e göre 1492-1776 yılları
arasındaki dönemin ekonomik ve hatta sosyal,politik ve kültürel tarihi coğrafi keşifler ve bununla
ilgili olaylarla açıklanabilir.17. yüzyıl ortalarındaki Avrupa ekonomisi ile 15. yüzyıl Avrupa ekonomisi
arasında önemli farklar vardı.Denizaşırı genişleme sayesinde Avrupa ile Asya arasında doğrudan
yeni bir deniz yolu açılmıştı.Dünya tarihi açısından daha önemli bir sonuç ise Avrupalıların Batı
yarımküresini ele geçirmeleriydi.15.16. ve 17. yüzyıllar Atlantik Avrupa’sının geliştirdiği okyanus
geçebilen ve silahla donatılmış yelkenli gemiler Avrupa’nın bu başarısının temel aracıydı.Avrupai
genişleme ilk yüzyılında yalnızca İspanya ve Portekiz’in tekelinde kaldı.Portekizlilerden farklı olarak
İspanyollar daha başlangıçta istila ettikleri bölgelere yerleşmeye başladılar.Yerli halka zorla Avrupai
teknikleri,araçları ve kurumları benimsetmeye çalıştılar.Batı yarımküresine daha önce bilinmeyen
yeni ürünler getirdiler.Tahıl,şeker kamışı,kahve ve çeşitli meyveler ile sebzeler bunlar
arasındaydı.At,sığır,koyun,eşek,keçi ve domuz ve pek çok kümes hayvanını Amerika’ya İspanyollar
getirdi.Avrupa medeniyetinin Amerika’ya tanıttığı diğer özellikler ateşli silahlar ve alkol ile
çiçek,tifüs ve grip gibi salgın hastalıklardı.Avrupa kültürünün yeni dünyaya taşınması ve yerli
kültürlerin yok edilmesi Avrupai genişlemenin önemli sonuçlarından biridir.Genişleme Avrupa
kültürünü de etkiledi.Bu açıdan önemli bir gelişme ticaret hacminin ve mal çeşitlerinin büyük bir
artış göstermesiydi.Şeker plantasyonlarının gelişmesi siyah köle işgücü için büyük bir talep yarattı
ve her yıl önemli sayıda siyah köle yeni dünyaya taşındı.Amerika’nın medeniyete en tartışmalı
katkılarından biri olan tütün Avrupa’da süratle yayıldı.Amerika’dan patates,domates,fasulye,mısır
ve kabak geldi.Asya’dan öğrenilen pirinç Avrupa ve Amerika’da üretildi.Özellikle mısır ve patates
üretiminin yaygınlaşması 18. yüzyıldan itibaren Avrupa hızlı bir nüfus artışı dönemine girdiği zaman
açlık tehlikesinin azaltılmasına ve yiyecek probleminin çözümlenmesine büyük katkıda
bulundu.Lizbon,Orta,Doğu ve Kuzey Avrupa 16. yüzyıldaki ticari genişlemeden pek
yararlanamadılar.Tüm Orta Avrupa ekonomik gücünü yiyip bitiren din ve saltanat savaşlarına
gömüldü.Büyük keşiflerin getirdiği ekonomik değişmelerden en kazançlı çıkan bölge Alçak
Ülkeler,İngiltere ve Kuzey Fransa oldu.
NÜFUS : 16. yüzyıldaki nüfus artışının çeşitli sebepleri vardı.Veba ve saflın hastalıklar doğal
bağışıklığın gelişmesi ve taşıyıcıları etkileyen ekolojik değişmelerin bir sonucu olarak giderek
azalmış,iklimde iyileşme olmuş,daha önceki yüzyıllarda nüfusun düşmüş olması sonucu nüfus ve
toprak dengesinde görülen olumlu değişmelerin yol açtığı 15. yüzyıldaki daha yüksek reel ücretler
evlenme yaşını düşürerek doğum oranını yükseltmişti.16. yüzyılın sonunda kaynaklar üzerindeki
nüfus baskısı aşırıydı.17. yüzyılın ilk yarısında yeni bir veba ve salgın dalgası ile savaşlar nüfus
büyümesini sona erdirdi.Avrupa’nın pek çok bölgesinde özellikle İspanya,Almanya ve Polonya’da
nüfus 17. yüzyılın büyük bir bölümünde veya tamamında düşme gösterdi.17. yüzyılda nüfus
artışının kesilmesinin en basit açıklaması nüfusun kendisini yanına yeterli ölçüde besleyeceği düzeyi
aşmış olmasıdır.
SANAYİ : Sanayinin en önemli kolu dokuma sektörüydü.Bu dönemde dokuma sanayi dağınık bir
haldeydi.Ortaçağın sonlarında dokuma sanayinde geçerli olan putting-out sistemi modern
dönemlerin başında da devam etti.Karakteristik müteşebbis tüccar sermayedardı.Teknolojik açıdan
önemli değişmelerin ortaya çıktığı bir alanda okyanus denizciliğiydi.Fakat en önemli yenilik 16.
yüzyılın sonunda ortaya çıkan Fluyt adlı özel ticari taşıma gemileriydi.İstihdam ve üretim itibariyle
pek az öneme sahip olan metalurji sanayi savaşlarda ateşli silahların ve topların artan önemi
nedeniyle stratejik bir değer kazandı.Denizaşırı keşifler yeni sanayilerin doğuşunu teşvik etti.Şeker
ve tütün işleme sanayileri bunlardan en önemlileriydi.Matbaanın icadı kağıt talebini büyük ölçüde
artırdı.Ancak bu gelişen sanayilere rağmen Avrupa ekonomisi hala düşük verimli tarıma bağlıydı.
DEVLET VE EKONOMİ : Modern çağın başlarında Avrupa ülkelerinin ekonomik politikaları iki amaca
dönüktü.Ekonomik gücü kullanarak devleti güçlendirmek.Diğeri ise devletin gücünü kullanarak
ekonomik gelişmeyi ve ülkenin zenginleşmesini sağlamaktı.1500 ile 1800 yılları arasında Batı
Avrupa ülkelerindeki iktisadi fikir ve uygulamalar merkantilizm olarak adlandırılmıştır.16. yüzyılda
mali metotlar daha karmaşıklaşmış olmakla birlikte zengin altın ve gümüş stoklarına ilgi devam
etti.Külçecilik olarak adlandırılan bu ekonomik politika ülke içinde mümkün olduğu kadar çok altın
ve gümüş biriktirmeyi amaçlıyordu.Hükümetler ülke içi arzını bollaştırmak için tahıl ve diğer
yiyeceklerin ihracını yasaklarken mamul malların üretimini yalnız ülkenin kendi kendine yeterliliğini
güçlendirmek için değil dışarıya satmak amacıyla da teşvik ettiler.Bu ortak yanlarına rağmen
merkantilist iktisadi politikalar ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyordu.Bu açıdan ilginç iki örnek
Fransa ve İngiltere’dir.Ekonomik milliyetçiliğin en tipik örneği Fransa’da 1661-1683 yılları arasında
yaşanan Colbert dönemiydi.Colbertin etkisi o kadar büyüktü ki Colbertizm ile merkantilizm
kelimeleri eş anlam kazanmışlardı.Colbert ekonomi üzerinde devlet kontrolünü sistemleştirmeye ve
rasyonelleştirmeye,bunun için de vergi sistemini düzeltmeye ve etkinliğini artırmaya çalıştı.Colbert
geniş bir sömürge imparatorluğu kurmaya da gayret etti.Dış ticarette tekelci anonim şirketler
kurdu.16. ve 17. yüzyıllarda kıta Avrupa’sı ülkelerinde kralların gücü artarken İngiltere’deki
gelişmeler 1688’de parlamento kontrolü altında anayasal bir monarşinin doğmasıyla
sonuçlandı.Parlamentonun bu gücü kamu maliyesinde daha iyi bir mali yönetim ve daha rasyonel
bir vergileme sistemi sağladı.Parlamento dış ekonomik ilişkilerde sıkı bir milliyetçilik politikası
izledi.Ülke içinde ise ekonomiyi kontrol etmek istemesine rağmen bunu gerçekleştirecek güçten
yoksun olması nedeniyle İngiliz müteşebbisleri dünyada benzeri olmayan bir serbestlikten
yararlandılar.
MERKANTİLİZM : Ülkenin zenginliği sahip olunan kıymetli maden stokları ile ölçülür.Ülke içinde altın
ve gümüş girişini artırmak için müdahaleci bir dış ticaret politikası ile mamul mal ihracatını teşvik
edip ithalatı ise önlemek gerekir.
ÜNİTE - 7
İTALYA’NIN EKONOMİK GERİLEYİŞİ : İtalya nispeten sınırlı bir iç pazara sahip,doğal donanımı
yoksul bir ülkeydi.Onun ekonomik zenginliği,ürettiği mamul malların ve hizmetlerin çok yüksek bir
oranını ihraç etmesinden kaynaklanıyordu.İtalyan mal ve hizmetlerinin yerini başkalarının almasının
temel nedeni İngiliz,Hollandalı,Fransız mal ve hizmetlerinin daha düşük fiyatlarla arz edilmesiydi.Bu
fiyat farklılığının ilk önemli sebebi,İtalyan mallarının daha kaliteli olmasıydı.Aynı zamanda İtalya’da
üretim maliyetleri de daha yüksekti.Bu durumun birinci nedeni loncaların genidir.İkinci
nedeni,İtalyan devletlerinde vergi baskısı yüksekti ve kötü bir şekilde düzenlenmişti.Üçüncü ve
daha önemli bir neden ise İtalya’da ücretlerin rakiplere göre daha yüksek olmasıydı.Bu gelişmeler
İtalyan ekonomik büyümesinin 16. yüzyıla kadar motorunun teşkil eden dış ticarette büyük
değişmelere yol açtı.İtalyan ihracatı hem miktar olarak büyük düşmeler gösterdi,hem de daha çok
tarımsal mallar ve yarı mamullerden ibaret olmaya başladı.Ticaretteki bu değişme ekonomide yeni
oluşumlara yol açtı.Emek ve sermaye imalat ve hizmet sektörlerinden tarıma kaydı.Böylece
İtalya,Avrupa’da az gelişmiş bir bölge olarak yeni ekonomik kariyerine başladı.
ÜNİTE - 8
SANAYİ İNKILABININ ZAMANI : İktisat tarihçileri İngiliz sanayi inkılabının ortaya çıktığı zaman
konusunda farklı açıklamalarda bulunmuşlardır.Toynbee’ye göre 1750’lerde İngiliz ekonomisinde
köklü bir değişim başladı ve bunu 1850’lere doğru tamamlanan hızlı ve genel bir sanayileşme süreci
izledi.Clapham ise 1850’de sanayileşmenin yalnızca pamuklu dokuma ve demir sanayileriyle sınırlı
olduğunu;makineleşmenin ve fabrika sisteminin diğer alanlara yayılması suretiyle genel bir
sanayileşmenin çok daha ileri tarihlerde tamamlandığını ileri sürdü.Nef tarihte devamlılığın esas
olduğunu belirterek büyük ölçekli sanayinin ve teknolojik değişmenin başlangıçlarının 16. ve 17.
yüzyıla kadar götürülebileceğini ileri sürmüştür.Rostow sanayi inkılabını ani ve hızlı bir değişme
olarak görmüş ve onu 1783-1802 gibi çok kısa bir döneme sıkıştıran bir teori geliştirmiştir.
TARIMSAL DEĞİŞMELER : 17. ve 18. yüzyıllarda eski malikane ilişkilerinde giderek yoğunlaşan
teknolojik değişmeler ortaya çıktı.Batı Avrupa ülkelerinde malikane tekniklerinin
verimsizliği,tarlaları çizgiler halinde bölmenin yol açtığı güçlükler ve şehir pazarlarının yarattığı yeni
imkanlar geleneksel şekilde tarım yapılan toprakların azalmasına yol açtı.Açık tarla sistemi süratle
tasfiye olmaya başladı.Fiyatların yükselmesi,şehir nüfusunun artışı ve taşıma imkanlarının gelişmesi
artan ölçüde tarımın ticarileşmesini teşvik etti.17. yüzyılın ikinci yarısında bütün bu teknikler
Hollanda’dan İngiltere’ye aktarıldı.18. yüzyılda tarımsal gelişme tutkusu tüm İngiltere’yi
sardı.Çeşitli ürünler,makineler,gübreler,rotasyonlar,hayvan besiciliği ve tohum çeşitleriyle ilgili
denemeler yapıldı.Tarım dergileri yayımlanmaya başlandı.İngiltere’deki tarımsal gelişme
parlamentonun toprak sahiplerince gerçekleştirilen sayısız mecburi çevirme hareketine izin
vermesiyle de kolaylaştırıldı.Yüzlerce hektardan meydana gelen büyük çiftlikler yaygın işletme
haline geldi.
SINAİ TEKNOLOJİ VE YENİLİKLER : 17. yüzyıl boyunca Hollanda sanayi ve teknoloji alanında
Avrupa’nın lideri durumundaydı.18. yüzyılda ise İngiltere liderliği ele geçirdi.Sınai teknoloji alanında
pek çok yenilik İngiltere’de ortaya çıktı.Bu yenilikler madencilik ve metalurji ile tekstil alanında
üretimi büyük ölçüde etkiledi.Madencilik alanında en belirgin artış kömür üretimindeydi.Sınai
teşebbüslerin yakınında bir kömür madeninin bulunması sanayinin yerini tayin eden temel bir faktör
oldu.Bu gelişme,nüfusun ve üretimin geniş ölçüde coğrafi olarak yer değiştirmesine yol açtı ve
Avrupa’nın kömür buluna alanları başlıca nüfus yığılma merkezleri haline geldi.18. yüzyılın
başlarında demiri kok kömürü ile eritme metodu keşfedildi.1780’lerde büyük miktarlarda yumuşak
demir imal etme imkanı doğdu.Makine parçalarını ustalar,eğeler ve çelik kalemlerle işleyerek
uyumu sağlıyorlardı.madenleri çok ince olarak kesebilen torna tezgahlarının icadı,bu güçlüğün
çözümü konusunda önemli bir adım oldu.Önemli teknik yeniliklerin olduğu bir diğer alan da tekstil
sanayiydi.Dokuma sanayi putting-out sistemi çerçevesinde sanayi inkılabı dönemi öncesinde de
önem kazanmıştı.Gerek iplik yapma ve gerekse dokuma safhasında işgücünden tasarruf sağlayacak
makineler icat etme çabaları daha 1730’larda başlamıştı.1733’te John Kay bir dokuyucunun iki
kişinin işini yapmasına imkan veren uçan mekiği icat etti.1764’te Hargreaves’in icat ettiği
çıkrık,1769’da patenti alınan Arkwright’ın su güzüyle çalışan pamuk ipliği tezgahı,ağır ve pahalı bir
makine olduğundan fabrika sistemine geçilmesi sonucunu doğurdu.Ancak bu makineler su gücüyle
çalıştığından fabrikalar çoğunlukla kırsal bölgelerde kuruluyordu.İplik yapımıyla ilgili en önemli
yenilik Crompton’un çıkrık makinesiydi.Bütün bu yeniliklerin sonucunda üretim maliyetleri
düşerken,üretim ve ihracat miktarları süratle arttı.Ancak bunların gelenek ve düzenlemelere bağlı
olmaları ve hammaddenin işlenmesinin makineleştirilmesinin arz ettiği güçlükler başarıyı
geciktirdi.Yeni teknolojilerin yayılmasını yavaşlatan bir diğer faktör de eski, lonca sınırlamaları ile
hükümetlerin yeni endüstrileri teşvik etmek ya da eskisini korumak için kurdukları ayrıntılı üretim
düzenlemelerinin,tarifelerin ve devlet destekli monopollerin varlığıydı.
SANAYİ İNKILABININ SONUÇLARI : a) Nüfus çok hızlı oranda artmaya başladı. b) Batı dünyası
geçmişte benzeri olmayan bir hayat seviyesine ulaştı. c) Batı dünyasında tarım hakim ekonomik
faaliyet olmaktan çıktı. d) Batı dünyası bir şehir toplumu haline geldi. e) Sürekli teknolojik değişme
bir kural haline geldi. f) Gelir dağılımında değişmeler oldu. g) Ekonomik faaliyet aile içi veya mahalli
kullanımlardan çok ülke çapında ve uluslar arası pazarlar için üretime doğru ihtisaslaşmaya yöneldi.
h) Tipik üretim birimi genişledi. ı) Toprak dışındaki üretim araçları (yani sermaye) sahipliğinin ya da
bu araçlarla ilişkinin belirlediği yeni sosyal ve mesleki sınıflar doğdu.
ÜNİTE - 9
19. YÜZYILDA NÜFUS VE SOSYAL YAPI : 19. yüzyılda Avrupa nüfusu yüzyıldan daha kısa bir sürede
ikiye katlandı.Ucuz ulaşım aynı zamanda göç hareketlerini de hızlandırdı.Şehirleşme,sanayileşme ile
birlikte 19.yüzyılda hız kazandı.Tarihsel olarak şehirlerin büyümesinin ana engeli nüfusun temel
ihtiyaçlarının karşılanmasındaki güçlüklerdi.Tarımdan sanayiye kayış ve şehirlerin gelişmesi yeni
sosyal sınıfların doğmasına neden oldu.19. yüzyılın başında şehirli işçiler nüfusun küçük bir
bölümünü meydana getiriyordu.19. yüzyılda sanayileşmenin yol açtığı sosyal yapıyla ilgili bir diğer
değişme de okuryazarlığın ve eğitimin yaygınlaşmasıydı.Avrupa ülkeleri arasında sanayileşme ile
okuryazarlık düzeyi arasında büyük bir paralellik bulunuyordu.
SINAİ TEKNOLOJİ VE ORGANİZASYON : İnsan icat etmenin metodunu keşfetti ve 18. yüzyılın sınai
yenilikleri fen bilimleri ile çok az yakınlığı olan sanatkar esnaf ve müteşebbislerce
gerçekleştirilmişti.Bilimsel ilerleme teknolojik ilerlemenin ön şartı haline geldi.19. yüzyılın sonunda
sınai teşebbüsler artık özel araştırma elemanları bulunduruyorlardı.Elektrik ve kimya sanayileri bu
gelişmede öncü oldu.19. yüzyılda sanayide teknolojik gelişmelerin en önemli alanlarından birisi
enerji üretimiydi.Sanayi alanında diğer bir gelişme elektrik enerjisiyle ilgiliydi.19. yüzyılda ticari
kullanıma yönelik pek çok yeni maddenin üretimine başlandı.İlaçlar,patlayıcılar,fotoğraf
malzemeleri ve sentetik dokuma hammaddeleri gibi çok çeşitli ürünler elde edildi.Daha önce kok
kömürünü yakılması sonucu ortaya çıkan zararlı bir yan ürün olarak kabul edilen katran bu
sanayilerin çoğunun hammaddesiydi.Kimya sanayi tarımı da etkiledi.Toprağın bilimsel olarak
incelenmesi daha gelişmiş tarım tekniklerine ve suni gübrelerin doğmasına yol açtı.Metalurji
alanındaki ana değişme çeliğin ucuzlaması ve bunun sonucu olarak kullanımının
yaygınlaşmasıydı.Demir sanayindeki en çarpıcı teknolojik değişme yüzyılın ikinci yarısında çelik
üretiminde gerçekleşti.Makinede yapılan üretim malların fiyatlarını düşürdü ve günlük tüketime
elverişli malların sayısı oldukça çoğaldı.İnsanların hayat standardı yükseldi.Enerjiyle çalışan
makinelerin yaygınlaşmasıyla fabrikalar sınai organizasyonun hakim şekli haline geldi.Yapılan
düzenlemelerle şirketlere hukuki bir şahsiyet kazandırıldı ve yatırımcıların sınırlı sorumluluğu esası
getirildi.Şirketlerle ilgili değişmenin diğer bir yönü ise büyüklüklerinin artmasıydı.
ULUSLAR ARASI TİCARET VE DÜNYA EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ : 20. yüzyılın başlarında artık bir
dünya ekonomisinden söz etmek mümkündü ve Avrupa bu sistemin dinamizm merkezini
oluşturuyordu.19. yüzyılın başında uluslar arası ticaretin serbestçe cereyan etmesini engelleyen biri
tabi diğeri suni iki engel bulunuyordu.Yüzyıl ilerledikçe bu iki engel de önemini yitirdi.Yüksek taşıma
maliyetlerinden kaynaklanan tabi engeli,demiryolları ile deniz taşımacılığında meydana gelen
ilerlemeler hafifletti.İthalat ve ihracat üzerine konan tarifeler ve bazı mallara uygulanan ithalat
yasakları gibi suni engeller de yüzyılın sonunda bazı ülkelerde korumacılığa döndü.Uluslar arası
ekonominin bütünleşmesinin diğer bir sonucu ülkeler arası fiyat dalgalanmalarının paralellik
kazanmasıydı.Uzak mesafeli ticaretin önemi 19. yüzyılda hızla ve büyük ölçüde arttı.1873 krizini
izleyen depresyon,sınai dönemin en şiddetli ve en yaygın bunalımıydı.Bu bunalımın sonucunda bazı
ülkeler korumacılığa döndüler.Geniş Asya ve Afrika kıtası 19. yüzyıla kadar ticari genişlemeye çok
sınırlı ölçüde katılmışlardı.19. yüzyılın sonuna gelmeden Asya ve Afrika’nın da dünya ekonomisiyle
bütünleşmesi gerçekleşti.Sermayenin uluslar arası dolaşımı da büyük bir artış gösterdi.Sermaye
ihracı da uluslar arası ekonomik bütünleşmeyi güçlendirdi.Böylece sermaye ihracı siyasi kontrol
kurmanın bir aracı olarak da kullanılıyordu.
LAİSSEZ FAİRE FELSEFESİ : Devlet yalnızca toplumu şiddet ve istilaya karşı korumalı,adalet
hükümlerini yerine getirmeli ve kişilerin ilgi göstermeyeceği bazı kamu işlerini yürütmelidir.
SANAYİLEŞMENİN YAYILMASI : Sanayi inkılabı,tarım inkılabının aksine çok kısa bir sürede yayılma
gösterdi.19. yüzyılın ortalarına kadar sanayileşme sürecinde kömür kaynaklarının mevcudiyeti
önemliydi.Sanayileşmeye İngiltere’den daha sonra başlayan ülkeler hem avantajlı hem de
dezavantajlı bir durumdaydılar.Avantajları,önlerinde izleyecek bir örneğe sahip
olmaları;dezavantajları ise İngiltere gibi büyük bir sınai güçle rekabet etmek zorunda kalmalarıydı.
İNGİLTERE : İlk sanayi devleti olan İngiltere 19. yüzyılda dünyanın en önde gelen sınai ve ticari
gücüydü.Birleşik Amerika ve 20. yüzyılın başında Almanya toplam sınai üretimde İngiltere’yi geride
bıraktı.İngiliz refahının temelleri olan dokuma,kömür,demir ve makine imalatı sanayileri 19.
yüzyılda durumlarını korudu.İngiltere sınai zaferini sınırlı bir kaynak donatımıyla
başarmıştı.Dünyanın daha az gelişmiş fakat daha zengin kaynak donatımına sahip olan diğer
ülkeleri sanayileşmeye başlayınca İngiltere nisbi olarak geride kaldı.İngiltere’nin bu nisbi
düşüşünün bir açıklaması müteşebbis başarısızlığıdır.İngiliz müteşebbisleri yeniliğe kapalı
kalmışlardı.
İngiliz sınai gelişme hızının yavaşlığı ve teşebbüs yetersizliği kısmen İngiliz eğitim sisteminin
geriliğiyle ilgiliydi.Bütün bunlara rağmen 1914’te ortalama gelir düzeyinde bir İngiliz,Avrupa’nın en
yüksek hayat standardına sahipti.
BİRLEŞİK AMERİKA : Ülkenin gelir ve serveti nüfusundan daha hızlı arttı.Ülkede toprağa ve diğer
kaynaklara göre emeğin nisbi kıtlığı,yüksek ücretlere ve dolayısıyla Avrupa’dan daha yüksek bir
hayat standardına yol açtı.Hızlı teknolojik gelişme ve artan bölgesel ihtisaslaşma Birleşik
Amerika’nın ekonomik büyüme oranı itibariyle de Avrupa’yı geride bırakmasına yol açtı.Kırsal
sanayinin çöküşü ancak elektrik kullanımının yaygınlaşmasından sonra oldu.1890’larda artık Birleşik
Amerika dünyanın en güçlü sanayi ülkesiydi.
ALMANYA : 19. yüzyıl Alman ekonomik tarihi kabaca üç döneme ayrılabilir.İlki yüzyılın başından
1833’te Zollverein’in teşekkülüne kadar süren dönemdi.1870’lere kadar süren ikinci dönemde
bilinçli bir taklit ve ödünç alma politikası ile sanayi,taşımacılık ve maliye alanlarında modern bir
yapının maddi temelleri atıldı.Son dönemde ise Almanya,kıta Avrupa’sının sınai liderliğine
yükseldi.Bu sayede ülke içinde tüm iç gümrük engelleri kaldırılmış,bir Alman ortak pazarı yaratılmış
ve dışa karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanmaya başlanmıştı.Birleşik bir Alman ekonomisini
mümkün kılan Zollverein’di.Fakat onu fiilen gerçekleştiren demiryollarıydı.Almanya’da yatırım ve
ara mallarına verilen bu ağırlık Alman sanayinin bir özelliğiydi.Alman sanayi ile bankacılık sistemi
arasındaki bu sıkı ilişki firmaların büyümesini sağlayan temel unsurdu.Alman sanayinin nihai bir
özelliği de kartellerin hakimiyetiydi.Karteller fiyatların tespiti,üretimin sınırlandırılması,pazarların
paylaşımı gibi tekelci uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için bağımsız firmalar arasında yapılmış
anlaşmalardı.1. Dünya Savaşı arifesinde Birleşmiş Alman İmparatorluğu,Avrupa’nın en güçlü sanayi
ülkesiydi.
RUSYA : 20. yüzyılın başında Rus İmparatorluğu,nüfus ve toprakları itibariyle Avrupa’nın en önde
gelen ülkesiydi.Ancak Rusya hala bir tarım ülkesiydi.İşgücünün üçte ikisi tarımla uğraşıyor ve milli
gelirinin yarısından fazlası tarımdan elde ediliyordu.19. yüzyılın ilk yarısından itibaren özellikle de
1930’lardan sonra sanayileşme çok daha belirgin bir nitelik kazandı.1.Dünya Savaşı öncesi yarım
yüzyılda Rus ekonomisi daha modern ve teknolojik olarak daha etkin bir sisteme ulaşma yolunda
önemli değişmeler geçirdi.
JAPONYA : 19. yüzyılda sanayileşen ülkeler arasına katılan bir diğer ülke de Japonya’ydı.Japonya’yı
sanayileşme tecrübesi açısından ilginç kılan özelliği tamamıyla Batı geleneği dışında olduğu halde
sanayileşmeyi başaran tek ülke olmasıydı.1853 ve 1854’te Birleşik Amerika’nın askeri tehdidiyle
Japonya,Batı ülkeleriyle diplomatik ve ticari ilişki kurmak zorunda kaldı.Modern Japonya,1912’ye
kadar hüküm süren Meiji döneminde doğdu.Sanayileşme için gerekli ithalatı karşılayacak ihracat
gelirlerini sağlama yükü tarım sektörüne düştü.Japonya’nın yerli hammaddelere dayalı geleneksel
iki sanayi kolu ipekli ve pamuklu dokumaydı.Diğer bir önemli tarımsal ihraç malı çaydı.1850’lerdeki
geri ve geleneksel Japon ekonomisinin 1. Dünya Savaşı sırasında büyük bir sınai güç haline gelmesi
şaşırtıcı bir olaydır.Bazı dalgalanmalar görülmekle birlikte Amerika ve Avrupa’daki şiddetli
depresyon ve durgunluklarda olduğu gibi ekonomik büyüme oranı Japonya’da hiçbir zaman sıfıra
inmedi.
ÜNİTE - 10
a)NÜFUS VE EKONOMİK KAYNAKLAR : 20. yüzyılda Avrupa’da nüfus artışı dururken,dünyanın diğer
bölgelerinde nüfus hızla çoğalmaya başladı.19. yüzyılda Avrupa’da hız kazanan ve 20. yüzyılda da
devam eden şehirleşme hareketi dünyanın diğer bölgelerine yayılmıştır.Çünkü şehirlerde verimlilik
ve gelirler kırsal bölgelerden daha yüksektir.19. yüzyıldaki göçlerin büyük bir bölümü ekonomik
nedenlere dayanıyordu.20. yüzyılda bu faktör öneminin korumakla birlikte savaş ve ihtilallerden
kaynaklanan siyasi baskılar da önemli göçlere neden olmuştur.20. yüzyılda nüfusun hızla çoğalması
ve dünyanın en azından bir bölümünde refahın artması ekonomik kaynaklara büyük bir talep
yarattı.20. yüzyılda ekonomik kaynaklar açısından en önemli gelişme enerji alanında olmuştur.
d)DEVLET VE EKONOMİK HAYAT : 20. yüzyılda tüm milletleri etkileyen diğer önemli bir değişme
ekonomide büyük ölçüde genişleyen devlet rolüydü.Sovyetler Birliği’nde ve diğer Sovyet tipi
ekonomilerde hükümetler geniş kapsamlı bir ekonomik planlama ve kontrol sistemiyle ekonominin
tüm sorumluluğunu üstlendi.Batı Avrupa milletlerinde bu uygulamalar karma ekonomi olarak
adlandırıldı.Kamunun büyümesinin diğer bir nedeni olan transfer ödemeleri de 19. yüzyılın
sonlarında doğmuştu.Kamu sektörünün büyümesinin istatistik ifadesi devlet harcamalarının
artışıydı.
I. DÜNYA SAVAŞI’NIN EKONOMİK SONUÇLARI : Uluslar arası ticaretin kesintiye uğraması ve devlet
müdahalesinin ortaya çıkışı kadar dış pazarların kaybı da uzun ömürlü etkilere yol açtı.Savaş dünya
tarımının dengesini altüst etti.Savaşın yol açtığı diğer bir kayıp da dış yatırım gelirleriydi.Milli ve
milletlerarası düzeyde nihai bir ekonomik problem de enflasyondu.
BÜYÜK BUNALIM : Avrupa ülkelerinden farklı olarak Birleşik Amerika savaştan çok daha güçlü
olarak çıktı.Ekonomik olarak net borç alan bir ülke iken,net borç veren bir ülke durumuna
geldi.1929 ekiminde New York borsasının çöküşü daha sonra özellikle sanayileşmiş dünyayı
etkileyen bir krize dönüştü.Krizin kaynağı İngiltere ve Birleşik Amerika’nın politikalarıydı.Eğer
Birleşik Amerika daha açık politikalar izleseydi bunalım daha kısa süreli ve daha hafif
olabilirdi.Bunalımın uzun dönemdeki en önemli sonucu ekonomide devletin rolünün artması ve
üçüncü dünya ülkelerinde ithal ikamesine dönük sanayilerin geliştirilmesi çabalarıydı.
2. DÜNYA SAVAŞI VE DÜNYA EKONOMİSİNİN YENİDEN İNŞASI : Savaş sonunda tüm ülkelerde
politik,sosyal ve ekonomik reformlar için geniş bir kamu talebi vardı.1944’te bu alanda iki uluslar
arası kuruluşun temeli atıldı.Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (IBRD).İMF çeşitli
dünya paraları arasındaki değişim oranının düzenlenmesi ve ülkeler arasındaki kısa dönemli
ödemeler dengesi problemlerinin çözümlenmesi görevini üstlenmişti.Dünya Bankası ise,hem
savaştan zarar gören ekonomilerin yeniden inşası,hem de yoksul ülkelerin gelişmesi için uzun
dönemli krediler verecekti.İki kuruluşun işler hale gelmesi 1946’ya kadar mümkün
olmadı.1930’ların parasal ve mali kargaşa arasında pek çok ülke döviz kontrolü uygulamaya
başlamıştı.Avrupa’daki en büyük kıtlık ise dolar kıtlığıydı.Problemin çözümünü Marshall Planı
çerçevesinde Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC) aracılığıyla Avrupa’ya akan yardımlar
sağladı.Avrupa’ya 1947 sonu ile 1952 başları arasında Birleşik Amerika’dan borç ve hibe şeklinde
13 milyar dolar ekonomik yardım aktı.Marshall Planı 1952’de sona erdi.Yalnızca Batı Avrupa’nın
ekonomik canlanması başarılmış olmadı,aynı zamanda ekonomik gelişmeleri teşvik edecek OECC
gibi yeni kurumlar doğmuş oldu.Bunlardan en önemlisi Avrupa Ödemeler Birliği (EPU)
kuruldu.EPU’nun kurulmasından sonraki 20 yıl içinde dünya ticareti yıllık olarak % 8 büyüdü.EPU o
denli başarılı oldu ki 1958’de OECC ülkeleri paranın konvertibilitesini yeniden kurabildiler.1961’de
OECC Birleşik Amerika ve Kanada’yı ve daha sonra da Japonya ve Avustralya’yı içine alarak
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) şekline dönüştü.Kuruluşun yeni amacı ileri sanayi
ülkelerinin azgelişmiş ülkelere yardımlarını koordine etmek,makro ekonomik politikalar üzerinde
uzlaşma imkanları aramak ve karşılıklı problemlerin çözümlenmesine yardımcı olmaktı.2. Dünya
Savaşı’ndan sonraki çeyrek yüzyıl,sanayileşmiş ülkelerde en uzun ve en yüksek oranlı ekonomik
büyümenin yaşandığı dönem oldu.Avrupa ekonomisinin bu yeniden inşası ekonomik bir mucize
olarak adlandırıldı.Bu mucizede rol oynayan ilk faktör Amerikan yardımıydı.Diğer önemli bir faktör
hükümetlerin tutum ve rolleriydi.Hükümetler doğrudan ve dolaylı olarak ekonomik hayata çok geniş
ölçüde katılarak bazı temel sanayileri millileştirdiler.Uluslararası düzeyde hükümetler arası işbirliği
de ekonomik performansındaki etkinliğin bir diğer önemli nedeniydi.Uzun dönemde Avrupa’nın
beşeri sermaye gücü de önemliydi.
MARSHALL PLANI :1947 yılında ABD Dışişleri Bakanı George Marshall’ın Harvard Üniversitesi’nde
yaptığı bir konuşmada temelleri atılan ve Avrupa’da savaştan zarar gören ekonomilerin ayağa
kalkması için tek taraflı olarak yapılan yardımları kapsayan programın adıdır.